You are on page 1of 101

lth u sse r'in M arksist te o riy e en õnem li katki-

A larindan b iri, hiç kuçkusuz, "D e v le tin ídeolo-

jik A y g itla ri" adli te o rik m etnidir. M arksist fi-

lo z o f bu yazisinda klasik fe lse fe n in ezelí "ru h -m a d d e "

k a rç itlig im n di§ina ç ik iy o r ve "ru h "u ya da "dü§ünce"yi,

m addenin b e lirli õlçüde ça rp itilm is b ir yansim asi degil,

to p lu m u n som ut p ra tik le ri ve a y g itla ri içinde olu§an,

m addi b ir nesne olarak ta m m liyor. Bu tü r b ir ele ah§, "ide-

o lo ji"n in , s im f m ücadelesinin õzgül b ir alam o ld u g u n u

õnerm ekte ve id e o lo jin in klasik ta m m la rm i geçersizleçtir-

d ig i g ib i, p o litik m ücadele anlayi§ina da yeni ve õnem li

b ir b o y u t kaza nd irm a kta d ir. 1990 y ilin d a hayata veda e-

den Fransiz düçünür Louis A lth u sse r'in íd e o lo ji ve D evle­

tin íd e o lo jik A y g itla ri adli kita b i, Türkiye'de ilk kez yayim -

land ig i 1978 y ilin d a n bu yana geni§ ilg i gõrdü.


ouïs
ALTHUSSER
ÎDEOLOJÎ VE
DEVLETÎN
ÎDEOLOJÎK
AYGITLARI

y i L E 1 i S i M
LOUIS ALTHUSSER
id e o lo ji ve D e v le tin íd e o lo jik A ygitlari
LOUIS ALTHUSSER (1918-1990) Marksist felsefeci ve siyasal eylem adami. Marx’in
yapitlanna getirdigi yeni yorumlar ve Fransiz Komünist Partisi (PCF) içindeki etkin-
likleriyle taninmiçtir. Gençliginde Katolik gençlik ve ôgrenci ôrgütlerinde yer alan
Althusser, Nazi içgali sirasmda Fransiz Direniç Hareketi’ne katildi; Almanlar tarafm-
dan toplaraa kampma gônderildi. Savaçtan sonra École Normale Supérieure’de felse-
fe ôgrenimi gôrdü; ayni okulda 1980’e degin ôgretmenlik yapti. 1948’de PCF’ye üye
olan Althusser, 1960’lardan baçlayarak çeçitli dergilerde yayimladigi yazilanyla Fran-
siz solu içinde etkili olmaya baçladi. Bajlica yapitlan: Pour M arx (1965), Lire le
Capital (1968), Lénine et la philosophie (1968).

B irikim Yaymlari, 1978 (1 baski)

Ideology and Ideological State A pparatus

tletisim Y ayinlan 83 • P olitika D izisi 9


ISBN 975-470-018-4
© 1989 lle tijim Yayincilik A. §.
1. BASKI 1989, Ista n b u l
2. BASKI 1991, Istan b u l
3. BASKI 1994, Istan b u l
4. BASKI 2000, Ista n b u l (5 0 0 adet)
5. BASKI 2002, Ista n b u l (500 adet)

D lZt KAPAK TASARIMI Ü m it K ivan?


KAPAK Fato§ G en co sm an
KAPAK F/LMI D iacan G rafik
DIZGl M arato n Dizgievi
UYGULAMA H ü sn ü A bbas
DÜ2ELTI Ism ail §alli
BASKI ve C/LT Sena O fset

ileti§im Yaymlari
K lodfarer Cad. lle tijim H an N o. 7 C agaloglu 3 4400 Istan b u l
Tel: 212.516 22 60-61-62 • Fax: 212.516 12 58
e-m ail: iletisim @ iletisim .com .tr • web: w w w .iletisim .com .tr
LOUIS ALTHUSSER

ideoloji ve
Devletin
Ideolojik
Aygitlan
Ideology and Ideological State Apparatus

CEVIRENLER
Yusuf Alp - Mahmut Ozi$ik
ill!

$ ■

;.. pi : :'ii • Ã ( W Í

i; :'■!i'ii'jl1''■! : . ' itÍ” .

■; ■ tàjiu.:-., M , ï . , : v ; ■■■■ •■■<:' ' ' « í p í *

......Mi - lli - ’ i

...... ; J' ' ■■


«i, . o !$„ ,

» .. .
íç ín d e k íl e r

Ö n söz....................................................................................................... 7

1. BÖLÜM
ÍD EO L O Jl VE DEVLETÎN ÍDEOLOJÍK AYGITLARI
(B ir A r a ç tir m a t ç in N o tla r ) ............................................................... 17
Üretim Koçullarimn Yeniden-Üretimi Ü zerin e............................. 17
Üretim Araçlanmn Yeniden-Üretim i....................................... 19
Emek-Gücünün Yeniden-Üretim i............................................. 20
Altyapi ve Ü sty a p i................................................................................ 24
D e v le t...................................................................................................... 27
Betimleyici Teoriden, Teori Olarak T eoriye............................ 28
Marksist Devlet Teorisinin Özsel Ô geleri................................ 30
Devletin ídeolojik A y g itla n ........................................................ 32
Üretim íliçkilerinin Yeniden-Üretimi Ü zerin e.............................. 38
ídeoloji Ü stü n e ...................................................................................... 46
ídeolojinin Tarihi Yoktur............................................................. 47
ídeoloji, Bireylerin Gerçek Varolus Kosullariyla
Aralanndaki Hayali íliçkilerin Bir "Tasanm 'idir................ 51
ídeoloji Bireyleri Özne Diye A dlan dinr.................................... 60
Bir Örnek: Hiristiyan Din ídeolojisi.......................................... 67

2. BÖLÜM
MARKSiZM VE SIN IF M Ü C A D ELESÍ........................................ 77

3. BÖLÜM
B ÍT M i? HÍKÂYE, BÍTMEYEN T A R ÎH ............................. ......... 85
á ii-.c -vi -h

■ : "1 '"ï : ..b- • ', fWt■';$'{, '/ •

»'• ' ( ; A' fhr’i ■1

........ • 'í o áffí-i;;.- :«&!'


.... í 1

;i: ' ,v/ ^ " : 1. ’ UíJjfKâ


..: { I ’
ÖNSÖZ

A lthusser’in yayinevimizce çik an lan bu derlem esindeki üç


yazinm kendi a ralarin d a b ir bü tü n lü k oluçturdugu kanism -
dayiz. Bu bütünlük, yazilarin konularindan, dolaysiz çerçe-
velerinden çok, hepsinin altin d a y a ta n ortak bir sorunsala
dayamyor.
Her üç yazinm da "ideoloji" konusunu inceleyen teorik
m etinler oldugunu söylemek gerekir. Y azilan birbirine bag-
layan ortak sorunsal ise, Sovyet devrim inin sosyalizmi kur-
m ak ta baçarisiz ya da yetersiz kalm asinin derinde y atan ne-
denlerinin ara§tirilm asidir. "ideoloji ve Devletin Ideolojik
A ygitlan”, yazarm , ideolojiyi m a d d i bir pratik, kendi etkile-
me alanm da belirleyiciligi olan bir p ratik olarak eie alm asi-
nin teorik açiklam asi ve savunm asi. Bu teorik tezlerin ardin-
da, Sovyetler Birligi’nde sosyalizm in ku ru lu çu çabalarim n
gözlemi yatiyor. Yeni ekonomik örgütlenm e, yeni politik ör-
gütlenm e, b u n a kar§ilik, kitle ideolojisinin dönü§türülm esin-
de çabalar yetersiz. Sonuç, sosyalizm in kurulu§unda ciddî
eksiklikler.

7
B unun altinda yatan neden ne olabilir? A lthusser’e gore,
iistyapinm bir "golge - fenomen" olarak kavranm asi; yani,
degi§en altyapim n kendine uygun iistyapi kurum larim oto-
m atik bigimde ve zorunlu olarak iiretecegi inanci. Ustyapi-
nin gorece ozerkligini gormeyen ve onu altyapim n bir yari-
dolayh i§levine indirgeyen bu anlayi§in adi "ekonomizm".
D aha kisa olan obiir iki yazism da bu "ekonomist" anlayi-
§in iki goriiniim unii ele ahyor A lthusser. "M arksizm ve Sinif
M ucadelesi"nde, KapitaVin, M arksist teorinin neye indirgen-
digini ara§tiriyor: Devrimci, diinyayi donii§turm eye yonelik
b ir teoriden, bir burjuva ideolojisi olan ekonomi-politik "bi-
lim"ine indirgeni§ini.
Dominique Lecourt’un Lyssenko iistiine kitabm a yazdigi
onsoz olan sonuncu m etinde ise Sovyetler Birligi’nin tem sil
ettigi sosyalizm anlayi§jna kesinlikle kar§i ?ikarken, indirge-
meciligin bir ba§ka tiirliisunii ele ahyor. Birincinin "determi-
nist/ekonom ist" ozelligine kar§ihk bunun da, aym egilimin
tam am layicisi olan "volontarist" sapm a oldugu soylenebilir.
Stalin doneminin Lyssenko uygulam asi, burjuva ve sosyalist
bilim leri ayirm a bahanesiyle ortaya atilan "iki bilim teorisi"
yoluyla bilimin ideolojiye ve h er ikisinin pragm atik p arti po-
litik alarin a indirgenm esini anlatiyor.
A lthusser’in ideoloji konusunu M arksist teorinin bir nes-
nesi haline getiren "ideolojik Aygitlar" incelemesi bir 5ok ba-
kim dan ilgin? ve onemlidir. B urada one siiriilen tezlerin, ya-
zarm M arksist teoriye en onemli k a tk ila n arasinda oldugu-
nu soyleyebiliriz. Bu incelemeyi yapm akla A lthusser M ark-
sistlerin ciddi bir §ekilde ihm al ettikleri -ve bu ihm alin 50k
acism i gektikleri- bir alani dikkatim ize sunuyor. A lthusser’-
den once bu konuyu en ciddi bi?imde ele alan M arksist dii§u-
n iir Gramsci idi. Ancak G ram sci’de de bagim siz bir ideoloji
teorisi yoktur. Qok parlak, 50k dii§undurucii gozlemler, bir

8
de, yazdiklarinin tüm ünü derinden belirleyen sorunsal ola-
rak ideoloji kavram i vardir. A lthusser’in tezleri Gram sci’nin
açtigi yolda azim sanam ayacak bir ilerleine saghyor.
A lthusser’in ideoloji teorisini kisaca gõzden geçirelim.
ideoloji, toplum sal form asyonu m eydana getiren üç ana
düzeyden biridir (ekonomik, politik ve ideolojik düzeyleri).
Bir "toplumsal düzey”, bir pratige baghdir: Ekonomik düzey-
de doga toplum sal iliçkiler içerisinde dõnüçtürülür, ekono­
mik pratigi tam m layan budur; politik p ratik te, sõzkonusu
toplum sal iliçkiler dõnüçtürüliir (politik pratik , bu dõnviçtür-
meyle tanim lam r); ideolojik p ratik te veya diizeyde ise, insa-
nm kendi hayatiyla yaçayan iliçkisi dem ek olan ideolojik ta-
sarim lar dõnü§türülür.
Çu halde ideoloji, klasik/ortodoks/ekonom ist anlayiçta ol-
dugu gibi, ekonomik pratigin b ir uzantisi degil, bir gõlge - fe-
nomeni degil, son kertede ekonomik pratikle belirlenm ekle
birlikte, kendi õzerk belirleyici etkisi olan, m addi bir pratik-
tir. B unu sõylemekle A lthusser, klasik felsefenin "madde - fi-
kirler" ikilem inin diçm a çikiyor. Bu ikilem in "maddeci" yoru-
m u bile, fikirlerin son analizde m addenin yansim asi oldugu-
nu õne siirm ek durum undadir. Y ansim a, am a çarpik bir yan-
sima. Õrnegin, Feuerbach’in dini açiklam asi gibi. ín san , k e n ­
di m addi õzlem lerini tepetaklak kav ray arak , bir õte-dünya
inanci, bir din yaratiyor. Demek ki dinde gõrdügüm üz, insa-
ni (bu baglam da "maddi") olanin tersyüz edilmiç §eklidir.
A lthusser‘e gore ise fikirler bu klasik anlayi§ta oldugu gi­
bi "m addenin soyut yansim asi" degil, kendileri m addi olan
§eylerdir. Ç ünkü kendileri som ut ve nesnel olan "dil", "ayin",
"aile hayati" gibi toplum sal p ra tik le r içinde yazihdirlar ve bu
pratiklerle belirlenirler. Bu bakim dan nesnenin kendisi ile
nesnenin bilgisi arasin d a fark h h k vardir.
B uraya k a d a r sõylenenlerden dolaysiz bir sonuç, politik

9
bir sonug gikarabiliriz: Eski ekonom ist anlayi§a aykin bir bi-
gimde, ideoloji de, s im f miicadelesinin ihm al edilmem esi ge-
reken onemli ve dzerk bir alam dir. I§te A lthusser’den once
G ram sci’nin vurguladigi nokta da buydu. Bilinen politik mii-
cadele yoluyla toplum sal ili§kilerin donii§turulm esi nasil zo-
runluysa, varolan ideolojinin ve bu ideolojiyi iireten aygitla-
rin i§leyi§ bigiminin de d 6nu§tiirulm esi gerekir (devrim once-
si ve sonrasi). Gram sci’de bu m iicadelenin h ay ati onemi pek
gok som ut ornekle belirtilm i§tir.
F a k a t Gramsci ideolojinin onemini bir veri olarak almi§,
bu onemin nereden geldigini, dolayisiyla ideolojinin nereden
olu§tugunu ara§ tirm am i|ti. Ya da, yeterince ara§tirm am i§ti.
ideolojinin m addiligini ileri siirerek A lthusser bu ara§tirm a-
yi ba§latiyor. A lthusser’e gore bir toplum sal form asyonda in-
sa n la r kendilerini onceden belirlenmi§ ili§kiler iginde bulur-
lar. Toplumsal form asyonun pratikleri (ki b u n lar son kertede
iiretici giiglerin geli§me diizeyince belirlenm i§tir) iginde in-
sa n la n n oynayacaklan roller de gizilmi§tir. Bu nedenle, bir
toplum , bireyl'er-arasi ili§kilere indirgenem ez. Qiinkii birey-
ler bu ili§kilere, belirleyici ozneler olarak degil, kendileri ili§-
kiler iginde belirlenen bireyler olarak girm ektedirler. (Alt-
h u sser’in hum anizm e kar§i gikj§ gerekgesi de budur: T arihi
insan-oznelerle agiklam anm yanli§hgi). Ne var ki toplum sal
form asyonun i§leyi§i iginde, ili§kilerin biitiiniinu higbir za-
m an gormeyen bireyler, kendilerini ozneler olarak gormekte-
dirler. I§te ideoloji, toplum sal ili§kilerin ta§iyicisi olan birey-
leri, bu ilisjkilerin Oznesi haline getirir.
A lthusser, som ut bireylerin oznele§tirilm esini, bir "gagir-
m a” m etaforuyla agikhyor. Ornegin, ark ad an biri "Hey, bak-
sana!" diye seslendiginde, bu sesin bana h ita p ettigini bana
bildiren §ey. Bu bakim dan, ideolojiler i?inde aldigimiz biitiin
rollerde bu "gagirma" ve "gagnldigim anlam a" ozelligi vardir:

10
"Ey M iisluman", "Ey Tiirk", "Ey insan", "Ey Proleter" veya
"Ey Sosyalist". Ve biitiin bu adlarla gagrilanlarin h a y a tta
birbirinden ayri som ut pratikleri, kim likleri vardir. Qagnl-
diklari ad, bir bakim a bu pratiklerin, bu kim ligin ozetidir.
Sozkonusu pratikler, ideolojinin biiyiik harfli Oznesi altinda
("Allah", "Tiirk Milleti" v.b.) hiyerar§ik bigimde yapila§mi§-
tir. Biiyiik harfli Ozne, bu p ratik ler a rasin d a uy arh h k yara-
tir: Bugiinkii ortam da bir "Miisliiman" nam az kilar, orug tu-
tar, am a aym zam anda ali§veri|ini belli bir diikkandan ya-
par, belli bir politik partiye oy verir, kendi edebiyati, kendi
sinem asi, kendi yemekleri, ailesine verecek kendi og iitleri'
v.b. vardir. B u nlann hepsi, o ideolojinin belirli "Allah” yoru-
m uyla uyarh olmak zorundadir.
Bu ornekte, ekonomik, politik ve ideolojik diizeyleri u y ar­
h hk ve biitiinliik gosteren bir h a y a t tarzm dan soz ettik. §iip-
hesiz bu ancak ozel anlarda, donem lerde olabilecek bir §ey.
Gergekte, biitiin bunlarda siirekli bir degi§im soz konusu ol-
dugu, ayrica her diizey kendi ozerk geli§melerini gosterdigi
igin, aslolan bu uyum dan gok uyum suzluktur. "Sikm abaf"
adiyla anilan ve oldukga yeni tiiremi§ kadin tipini dii§iine-
lim. M iisliim an ideolojisinin kadm a verdigi ikinci ve tabi rol,
bu ideolojiye gore, Batici kopyacihgin sa ld m sm a ugram i§ ve
bozulm utur. M iisliim anhgin bugiinkii ''dirili|"inde, konuya
m ilitanca giren bazi k ad in lar en goze goriiniir diizeyde, yani
giyim ku§am da, bu sikm aba§ m odasm i uygulayarak tepkile-
rini gosteriyorlar. Ama aym anda, m ilitanca girdikleri igin,
M iisliim anhgin kadin a verdigi roliin di^inda bir yerde duru-
yorlar. Bu sistem iginde beliren geli§kidir. Nereye varacagi,
h a tta bir yere v a n p varam ayacagi konusunda §imdiden bir
§ey soylenemez; am a bir degi§imin potansiyeli vardir burada.
Bunun gibi ekonomik veya politik diizeylerde sistem e uym a-
yan birgok yenilik belirebilir, am a b u n la r aym ideolojik ka-
liplar içinde yum u§atilabilir, gizlenebilir. Çeliçkilerin varhgi,
ideolojinin varligini tehdit etmez - çeliçkisiz ideoloji zaten yok-
tur. Yeter ki, sözkonusu ideolojinin ekonomi/politik temeli çe-
fitli özlemleri kendi sistemi içinde eklemlendirmeye yetsin.
Ama hayatin içinde olan bir degi§iklik, ideolojiyle gerçeklik
arasm daki birikmiç çeliçkileri birdenbire patlayici bir noktaya
getirebilir. I§te bu noktadan sonra sinif mücadelesinin geneli
içinde ideolojik m ücadelenin önemi son derecede artar.
A lthusser’e göre tanim lanan bir ideoloji kavram m da öl-
çüt, "dogru" veya "yanli§" olamaz. Ç ünkü, y u k a n d a söyledi-
gimiz gibi, gerçekHkle ideoloji arasidaki iliçki bir yansitm a
iliçkisi degildir. Ideoloji yoluyla kendilerini özne olarak gö­
ren insanlar, aslinda gerçeklikle kendi a ra la n n d a k i iliçkiyi
ideoloji içinde tasarlam ak tad irlar.
Sorunun çôzümü, bir ideolojinin, genel ideoloji içinde va-
rolan özlemleri kendi sistem atigi içinde eklem lem e güciine
b a k a ra k bulunabilir. Baçka bir sôyleyiçle; belirli bir ideoloji,
belirli som ut koçullar altinda in sa n la n olduklarindan degi-
§ik özneler haline gelmeye çaginr. Çagrinin biçimi ile koçul-
la r arasinda ne k a d a r çok bagdaçm a im kâni varsa, ideoloji­
nin inandinciligi ve çekiciligi de o k a d a r fazlalaçir. Çôyle so-
m utlayahm . T ürkiye’de milliyetçilik geçmiçten bu yana agir-
ligi olan bir ideolojidir. Ama bunun tü rlü biçim leri de vardir.
Fa§ist m illiyetçilik yorum u da genel m illiyetçiligin yaninda -
ve çogu kez kan ad i altinda- varolm u§tur. Ama yakin zaman-
la ra k a d a r fa§ist çagriya -façizmin "Hey, baksana!" çagrisi-
na- pek fazla kulak veren olmami§ti. Oysa bugün var, h er ta-
bakadan insanlariyla. Bu durum da Fa§izm in yaptigi daha
önceki "genel" ideoloji içinde varolan ideolojik ögeleri, öme-
gin "asil kan"i, "Komünizmle m ücadale'yi, "Yahudi çifit"i.
"Devlet ve güç"ü v.b. kendi sistem atigi içinde eklem lendir-
m ektedir.

12
§u halde, ideoloji kendisi geneldir ve sim f kökenine indir-
genemez. D aha dogrusu, ideolojinin ögeleri sim f kökenine in-
dirgenm ez. Ama h e r simf, bu ögeleri kendine göre eklemleye-
rek, onu uyarh ve tu ta rh bir sim f ideolojisine dönü§türm eye
çahçir. Bu açidan bakildiginda, örnegin "milliyetçilik bir bur-
ju v a ideolojisidir” dem ek yanhçtir. Bir ideolojik öge olarak
m illiyetçilik çeçitli sim f söylemleri (discours) içinde farkli bi-
çim lerde eklem lenir. "Demokrasi" de böyledir, "ahlâkhlik" da
böyledir v.b. ideolojinin evrenselligi de buradan gelir. Ö rne­
gin Shakespeare’in K ral Lear oyunundaki "baba sevgisi" öge-
si böyledir. Kendisi tarn anlam inda ideolojik oldugu için,
ideolojik (politik çagri§im lari da olan anlam inda) sayilmaz.
H er ülkeden ve h é r çagdan insan, bu oyunda çizilen traged-
yayi ya§ayabilir. Ancak daha derin bir düzeye inildiginde, bu
ögenin ne tü r "itaat", "karçihkli sevgi", "karçilikli görev ve
yüküm lülük", "aile birimi" veya "aile örgütlenm esi" pratikle-
rine bagli oldugu görülür.
Y u kanda baçladigim iz tem aya devam edelim. ideoloji,
m adde ile fíkirlerin klasik felsefi sorunsaldaki biçimiyle kar-
§1 karçiya konuluçundan türetilm iyorsa, yani ideoloji m addi
gerçekligin (isterse tersyiizü) bir yansim asi degil de, bir top-
lum sal formasyon içinde kendisi de m addî olan pratik ler
içinde m addi biçimde türem i§ bir düçünce tarzi ise, ideoloji­
nin dogrulugunu veya yanhçhgini tarti§m anin bir anlam i
yoktur. Kaldi ki, dogruluk ve yanh§lik b ir yana, som ut etki-
ler y a ra tan , som ut sonuçlar veren bir p ra tik tir ideoloji. Ö r­
negin dinî m otiflere dayanan bir köylü ayaklanm asi bu anla-
yi§a göre yanh§ tem ele dayam yor olabilir. Ama bu yanh§li-
gin ötesinde som u ttu r sonuçlan. A slinda söm ürüye kar§i
olan böyle bir ayaklanm anin yanli§ bir dinî ideoloji içinde di-
le geldigini söylemek de, M arksizm e ay k m b ir "öz" anlayi§m-
dan yola çikm akla mümkvindür. Bu anlayi§a göre h e r halk

13
h areketi, òzii geregi, sosyalist bir ideolojiye dayanm ahdir -
dayanm iyorsa bir yanhçlik veya b ir "aldatm aca" sozkonusu-
dur. Gerçek tarihi anlam ayi im kânsizlaçtiran ideolojinin
õzerkligini in k âr eden, ekonom ist anlayiça geri doninü§ olu-
ruz. ideoloji dogru veya yanliç degildir, çünkü insanlarin
kendi varoluç koçullariyla a ra la n n d a k i hayali ili§kiden do-
g ar ideoloji. Ba§ka bir deyiçle, in sa n la rla varoluç koçullari
arasindaki ya§anan iliçkidir. Ama yaçanan iliçkiden dogru
bilgi elbette çikmaz. Dogru bilgi, teorik inçanm sonucudur.
Am a teorik bilgi ile ideolojik bilgi arasin d a da, biri obüriinün
dogrusu ya da yanhçi gibi bir iliçki kurulam az. A ralarinda
bundan farkh bir aynm , bir nitelik aynm i vardir. Ideoloji in-
sanin koçullariyla ya§anan iliçkisinden dogdugu için kapali
bir düçünce biçimidir. Içinde oluçtugu toplum sal form asyona
içseldir. Bu bakim dan, yanh§ veya dogru bilgiden oncedir.
Ote yandan, y u k a n d a deginildigi gibi, sonuçlanni veren, ah-
lâkî-pratik bir biçimde toplum lan ya§atan bir düçünce tarzi-
dir.
A lthusser’in geçmiçteki féodal toplum la k ap italist toplum
arasin d a yaptigi karçila§tirm alar ve birinci toplum da dinin,
ikinci toplum da da egitim in ba§lica ideoloji üretm e aygitlan
oldugunu sõylemesi, gene onemli politik sonuçlar içeren bir
onerme. M arksizm in ekonom ist y o rum lannda õngõriilme-
yen, diiçünülm eyen bir baglanti bu yoldan kurulabilir: i§çi
sinifi hareketi ile aydin h arek eti arasidaki baglanti. Bu da
gene G ram sci’nin eserlerinde m erkezî onemi olan bir sorun-
dur. Gram sci’ye gore M arksist P arti bu iki hareketi (ve, §üp-
hesiz kõylii h arek etin i vb.) bile§tiren orgiitlenm edir. Ideoloji­
nin ozerk bir m ücadele alani oldugunu, ideojik pratigin k en ­
di baski m ekanizm alanni da geliçtiren bir p ratik oldugunu
düçünm eye baçladiktan sonra, p arti etkinligi ile, ornegin ka-
din h arek eti gibi klasik politik etkinligin gorece uzaginda ka-

14
Ian hareketleri birbirine eklem lem ek de m üm kün oluyor. Bu
perspektifte sosyalist propaganda, sosyalist politik mücade-
le, anti-fa§ist miicadele, sosyalistlerin ittifak politikalan vb.
hepsi daha degiçik ve çok daha geniç boyutlu bir nitelik ka-
zaniyor.
A lthusser’in bu õnemli m etinlerini sunarken, son olarak,
ideolojinin içinde üretildigi aygitlan devletin ideolojik aygit­
la n olarak tam m lanm asinin yeni sorunlar yaratm ay a aday
oldugunu belirtm ek gerekiyor. ídeoloji iiretim inde õnemli pa-
yi olan, sendikalardan aileye k a d a r birçok kurum u, "Devle­
tin" ideolojik aygitlan gibi gõrmeye baçladigim izda, devlet
toplum içinde som ut ve dolayisiyla sim rli bir kurum olmak-
tan çikar ve toplum un biitiiniine yayihr. Òte yandan, A lthus­
ser’in ideoloji üstüne teorisi, ideolojinin olusjumunun anonim
niteligini vurgularken, "devlet'e bõyle bir rol vermekle, degi-
§ik türde de olsa, yeni bir "ideoloji íireten õzne" kavram ina
kapi açm aktadir. Bu da teoriyi yeniden tek-m erkezli bir açik-
lam a tarz in a indirgem ektedir. A lthusser’in tezinin bu gibi
tartiçm aya açik yanlari olm akla birlikte biitiiniiyle taze ve
ilginç bir yakla§im oldugu açiktir. Ekonom ist §ematizmin
açilm asina, ideoloji ü stüne som ut ve bilgiye dayah yeni çali§-
m alar yapilm asina k atk id a bulunm uçtur.

M U R A T BELG E

15
.. '/V ' ", ' 1 ' ,f ;
it' / Y .^ V V V - V\ Í ;Í'
, ■. ' ... ' " ■ . . Î ;,-í ; . .
., * ' i;:iv ' iè !'■ ■'. - v'
m M ;- - ÿ ' i t %V | | * ., ; ; v . | , g . : y .... f g . , ;. v ï ' l . ,v
V;,, t : . '

• ■ ■,.. , ■' . . " ' i

VW. ÍvíVí' %*■*}*;■. ' m r .>.1,:--,':


<4 I i ; ! ■■ .'■■■-):.■.i M ' - ' . r:'V:yU'; .xfv^í.;

. .■/'. .1 ;■ ; ■■■:■■■■ '.î;.-


’■ '..i.‘ «Sr >'\ ' W : ^ . ' ■ r ;': . ; í : - ' U

'..'. ■: . ,Vi:>V 3W . - : :■■■■:' . .


■ . ■ . » 4 ' :■

V '1" . ; ..í f. î. 'V,>'v;"í -■ ■


■'ï. ,...>{ :' . : ■■■■,a-Lvk; ? ; (:>.<.■ . ■;'i, víV;i. :
1
íd eoloji ve
D evletin íd eolojik A y g itla n 1
(B ir A ra ç tirm a í ç in N o tla r)

ÜRETÍM KOÇULLARININ
YENiDEN-ÜRETiM Í ÜZERÍNE

Ü retim in m üm kün olabilmesi için üretim araçlarinm yeni-


lenm esi gerekliliginden sõz ettigim iz analizim izde, kisacik
b ir an, gõrür gibi oldugumuz bir çeyi ortaya çikarm am iz ge-
rekiyor çimdi. Ü stünde fazia durm aksizm yaptigim iz bir be-
lirtm eydi. Çimdi ise bunu kendisi için ele alacagiz.
M arx’in dedigi gibi, eger bir toplum sal formasyon üretim -
de bulunurken, aym zam anda üretim ko§ullanm da yeniden-
üretm ezse, hayatini bir yil bile sürdürem eyecegini bir çocuk

(1) La Pensée, no 151 (Haziran 1970) Bu yazi aslinda daha geni§ bir incele-
menin parçalarindanolu§mu§tur. (ingilizce çevirideki dipnotu: Bu metin, de­
vam eden bir incelemeden alinan iki parçadan oluçuyor. "Bir Araçtirma için
Notlar" alt-baçligim yazar kendisi koymuçtur. Tartiçilan fikirler asil tartiçma-
ya sadece bir giriç olarak ele alinmalidir.)

17
bile bilir .2 Ü retim in nihai ko§ulu, demek ki, üretim ko§ulla-
rinin yeniden -üretim idir. Bu yeniden-üretim "basit"(ancak
önceki üretim ko§ullarim yeniden üreterek) ya da "geni§letil-
mi§" (önceki üretim ko§ullarim geni§leterek, yayarak) olabi-
lir. Bu sonuncu aynm i §imdilik bir yana birakalim .
Üretim kogullarim n yeniden-üretim i nedir?
Bu noktada hem gok tanidik (K apitalen II. K itabindan
beri) hem de §a§ilacak bigimde görm ezlikten gelinen bir ala-
na giriyoruz. Tek ba§ina üretim in h a ttä yalm zca üretim sü-
recine oranla kendisi de soyut olan üretici pratigin görü§ agi-
sinin inatgi belirginligi (am pirist türden ideolojik belirginlik)
gündelik "bilincimizle" öylesine bütünle§m i§ler ki yeniden-
iiretimin görii§ agisma yükselm ek im känsiz olm asa da, son
derece zordur. Gelgelelim, bu görü§ agisinm di§inda, -üretim
düzeyinde bile ve dahasi, b a sit p ratik düzeyinde de- h er §ey
soyuttur.
Sorunu yöntem li bir bigimde incelemeye gah§ahm.
Agiklamamizi basitle§tirm ek igin ve eger h er toplum sal
formasyonun bir egemen üretim tarzm dan kaynaklandigini
gözönüne ahrsak, üretim sürecinin belirli üretim ili§kilerinin
altm d a ve iginde varolan belirli üretici gügleri h are k e te ge-
girdigini söyleyebiliriz.
B undan, h er toplum sal form asyonun varolm ak igin bir
yandan ü retirk en ve üretebilm ek igin, aym an d a üretim ko-
lu lla n n i da yeniden üretm esi gerektigi sonucu gikar. Demek
ki §unlan yeniden-üretm esi gerekiyor:
1 . Üretici gügler;
2. V arolan üretim ili|kileri.

(2) Kugelmann'a mektup, 11 Temmuz 1868 (Kapital Üzerine Mektuplar, Ed.


Sociales, s 229).

18
Üretim A raçíarim n Yeniden-Üretim i

Ü retim in m addi koçullannin yeniden-üretim i, yani üretim


araçlarinin yeniden-üretim i saglanm adan üretim in im kânsiz
oldugunu, M arx K apital’in II. K itabinda ikna edici bir biçim-
de kam tladigi için, artik (modern "m akro-iktisat teorisyenle-
ri" ya da ulusal m uhasebede çaliçan burjuva iktisatçilari da
dahil) herkes kabul ediyor.
H erhangi bir iktisatçi (ki bu konuda herhangi bir kapita-
listten farki yoktur) her yil, üretim de kullam lan ya da tüke-
nenin yerine konulacak olam gõzõnüne alm ak gerektigini bi-
lir: Ham m adde, sabit kuruluçlar (yapilar), üretim âletleri
(m akinalar) vb. § u n u diyoruz: H er ikisi de içletm enin mali
m uhasebe pratiginin üç ayhk hesaplarm i yorum lam akla ye-
tinerek içletm enin gõrü§ açisini dile getirdikleri için h e rh a n ­
gi bir iktisatçi, herhangi bir kapitaliste eçittir.
F a k a t biz "goze batan" bu sorunu ilk olarak ortaya geti-
ren Q uesnay’in dehasi ve bu sorunu çõzen M arx’m dehasi sa-
yesinde, üretim in m addi koçullarm in yeniden-üretim inin fir­
m a (i§letme) düzeyinde dü§ünülem eyecegini biliyoruz. Çün-
kü bu yeniden-üretim in gerçek ko§ullari içinde varoldugu
y er orasi degildir. F irm a düzeyinde olan, yalm zca yeniden-
üretim geregi düçüncesini doguran, fak a t hiçbir çekilde yeni­
den-üretim in koçullarim ve m ekanizm alarini düçünm eye im-
kân verm eyen bir sonuçtur.
B unu kabul. etm ek için bir an düçünm ek yeterlidir: Do-
k u m a fabrikasm da yün kum a§lar üreden bir kapitalist, Bay
X... ham m addesini, m akinalanm , vb., "yeniden-üretm ek" zo-
rundadir. Ama o kendisi b u n la n kendi üretim i için üretm ez,
b unu yapan baçka kapitalistlerdir: Bay X’in üretim araçlan -
nm yeniden-üretim inin ko§ulu olan bu ürünleri üretm ek
için, kendi üretim lerinin koçullarini yeniden-üretm ek zorun-

19
da olan, m akina-avadanhk iireticisi biiyiik bir m aden sanayi-
cisi Bay Z, A vustralya’da biiyiik bir koyun yetigtiricisi Bay Y
vb., vb. ve bu sonsuza k a d a r uzar. Biitiin bunlar, ulusal ya
da uluslararasi pazard a (yeniden-iiretim igin) iiretim aragla-
ri talebini arzin kar§ilayabilm esi igin gerekli ofandadir.
Bir tiir "ucu olm ayan bir zincire” donen bu m ekanizm ayi
dii§iinmek igin M arx’in "global" girigimini izlemek ve Kapi-
tal'in II. ve III. K itap larin d a ozellikle, 1. Kesim (iiretim arag-
larinin iiretim i) ile 2. Kesim (tiiketim araglarim n iiretim i)
arasinda serm ayenin dola§im ili§kilerini ve artik-degerin
gergekle§mesini incelem ek gerekir.
Bu sorunun analizine girmeyecegiz. U retim in m addi ko-
ijullarmin yeniden-iiretim inin gerekliliginin varligindan soz
etm ek bize yeter.

Em ek - Giiciinun Yeniden - Iiretim i

Buraya kad ar okurun dikkatini gekmesi gereken b ir §ey var.


U retim araglarinin yeniden-iiretim inden soz ettik, fak a t iire-
tici giiglerin yeniden-iiretim inden soz etm edik. Demek ki
iiretici giigleri uretim araglarindan ayiran §eyin yeniden-
iiretim inden, yani emek-giiciiniin yeniden-iiretim inden soz
etmedik.
Eger i§yerinde olanlarin gozlemi, ozellikle am ortism an-
yatirim tedbirlerinin m uhasebe ve m aliyet pratiginin ince-
lenm esi bize m addi yeniden-iiretim siirecinin varligina ili§-
kin yakla§ik bir fikir verebilseydi, i§letmede olanlarin gozle-
m inin tiimiiyle degilse de neredeyse tiimiiyle sonugsuz kaldi-
gi b ir alana giriyoruz §imdi. Bu gozlemin sonugsuz kalm asi-
nm yerinde bir nedeni de vardir: Emek-giiciiniin yeniden-
iiretim i i§letm enin disjinda gergekle§ir.

20
Em ek-gücünün yeniden-üretim i nasil saglam r?
Em ek-gücüne kendini yeniden-üretm esinin m addî araci-
m vererek: Yani, ücret ile. Ücret her içletm enin m uhasebesin-
de yer ahr, fak at hiçbir zam an emek-gücünün m addî yeniden-
üretim inin ko§ulu olarak degil, "el-emegi serm aye "3 olarak.
Oysa ücret yalm zca emek-gücünün harcanm asiyla üreti-
len degerin emek-gücünün yeniden-üretim i için vazgeçilmez
bölüm ünü gösterdiginden bu biçimde "içler." Bunu ücretli i§-
çinin em ek-gücünün yeniden-üretim i için vazgeçilmez (barin-
m asi, giymesi ve yemesi, kisacasi ertesi gün -Tanri’nm bah-
çettigi h er ertesi gün- içletmede bulunm asi için gerekli) olan
h e r çey diye anlayahm ; §unu da ekleyelim: Proleterin kendi­
ni emek-gücü olarak bedenlerinde yeniden-ürettigi (X örnek:
X-0,1,2, vb.’ne e§it olabilir) (*) çocuklarm egitimi ve yeti§me-
si için vazgeçilmez olan h er çey.
Em ek-gücünün yeniden-üretim i için gerekli bu deger
m iktarinin (ücret) yalm zca "biyolojik bir "S.M.I.G.’in"(**) ih-
tiyaçlanyla degil, fakat tarihî bir asgarinin ihtiyaçlariyla
(Marx buna d ik k at çekmiçti: Fransiz proleterlerine §arap,
ingiliz iççilerine b ira gerekir) -yani tarih î olarak degifken-
belirlendigini unutm ayahm .
Sadece k ap italist simfin "kabul ettigi" iççi sim fim n tarih î
ih tiyaçlanyla degil, fakat proletarya sim f m ücadelesinin (çif-
te sim f m ücadelesi: I§ süresinin artirilm asm a ve ücretlerin
düçürülm esine kar§i) zorla kabul ettirdigi tarih î ihtiyaçlarla
tam m ladigi için bu asgarinin iki k a t ta rih î oldugunu da be-
lirtelim .

(3) Marx ona bilimsel bir kavram atfetti: Degiçken sermaye.


(*) iççinin kendini yeniden-üretmesi, I) kendini besleyerek, kendi ihtiyaçlarim
gidererek yaçamaya ve böylece çaliçmaya devam etmesi; II) çocuk yapa-
rak, iççi smifiningelecek kuçaklarmi da yeniden-üretmesi anlamina gelir.
(**) S.M.I.G.: Salaire Minimum Interprofessioneli Granti. Bizdeki "Asgari Ücret“
yasasininbenzeri.

21
B una karçin emek-gücüne, emek-gücü olarak yeniden-
üretilm i§ olmasi için gerekli yeniden-üretim in m addi ko§ul-
larim saglam ak yetmez. K ullanilabilir durum daki emek-
gücünün "bilgili", yani karm açik üretim süreci sistem inde içe
konulabilecek yeterlikte olmasi gerektigini sôylemi§tik. Üre-
tici güçlerin geliçmesi ve üretici güçlerin belirli bir andaki
tarih î kurucu birlik tipi,(*) em ek-gücünün (çeçitli biçimde)
nitelikli oldugunu, dolayisiyla yine bu biçimde yeniden-
üretilm esi gerektigi sonucunu y a ra tirla r. Çeçitli biçimde: Ya­
ni toplum sal-teknik içbôlüm ünün farkli "gôrev" ve "mevkile-
rin in ” gereklerine uygun olarak.
Em ek-gücünün bu (zengin bir çe§itlilik arzeden) vasifla-
rinin yeniden-üretim i k a p ita list düzende nasil saglanir? Kô-
leci ve serfçi toplum sal form asyonlardan farkli olarak, emek-
gücünün vasiflannin yeniden-üretim i gitgide "yerinde" (üre­
tim içinde egitim) degil, fak at gitgide daha çok üretim diçin-
da saglanm aya yoneliyor (bu, belli bir yonseme gôsteren bir
yasa): K apitalist egitim sistem i içinde, ba§ka kurum ve ker-
telerde.
Ama, ne ôgreniliyor okulda? Ôgrenim de az ya da çok
uzun bir yol yürünüyor, fak at yine de okum a, yazm a, saym a
yani birkaç teknik ve degiçik üretim gôrevlerinde (i§çiler için
bir ôgrenim, teknisyenler için bir ba§ka ôgrenim, yüksek
kadrolar için bir üçüncüsü vb.) dogrudan dogruya kullam la-
bilen "edebiyat" ya da "bilimsel k ültür" (çok b asit ya da tersi-
ne derinle§tirilm i§ olabilen) ogeleri içeren d ah a birçok §ey
ogreniliyor. Yani bir sü rü "know-how" (**) ôgreniliyor.

(*) ”Üretici güçlerin belirli bir andaki tarihî kurucu birlik tipi": Üretici güçlerin
üretim iliçkilerini ve buna bagli olarak baçka toplumsal ili§kileri belirlemesin-
de, bütün bu ili§kileri kendisiyle bagdaçir biçimde degi§tirme yônsemi gôs-
terir. Bôylece, tarihî olarak, bütün bu çeçitli iliçkiler arasinda kurucu ("cons­
titutif") bir birlik tipi yaratir.
(**) "Know-how”: Modem iktisatta sikça geçen bu ingilizce terimin anlami, "yap-

22
F a k a t bu bilgilerin ve tekniklerin yaninda ve bu vesile ile
de, i§bölüm ünün her görevlisinin "tayin edildigi" yere göre
uym asi gereken terbiye k u ra lla n , görgü "kurallan" ögreni-
liyor okulda: Sivil ve mesleki vicdan, ahläk k u ra lla n , açik-
çasi toplum sal-teknik içbôlümüne saygi k u ra lla n ve en
sonunda da sinif egemenliginin yerleçtirdigi düzenin kural-
la n n a saygi. Okulda aym zam anda, "Fransizcayi düzgün ko-
nuçm a", diizgün "yazma" da ögreniliyor, yani (gelecekteki
k a p ita lis ie re ve uçaklarina) gerçekte "düzgün biçimde em-
retm e", yani iççilerle "düzgün konu§ma" (ideal çôzüm) vb. ög-
retiliyor.
Bu olguyu daha bilimsel bir dilde söylemek istersek,
em ek-gücünün yeniden-üretim inin yalnizca nitelikliliginin
yeniden-üretim ini degil, fak at aym zam anda k u ru lu düzenin
k u ra lla n n a boyun egmesinin de yeniden-üretim ini, yani yö-
neten ideolojinin iççiler için yeniden-üretim ini ve söm ürü ve
baski görevlileri için yönetici simfin egemenligini "söz ile"
saglasinlar diye yöneten ideolojiyi düzgün küllanm a yetene-
ginin yeniden-üretim ini de g erektirir diyecegiz.
Baçka bir sôyleyiçle, okul (fakat aym zam anda Kilise gibi
ba§ka devlet k u ru m la n , ya da ordu gibi ba§ka devlet aygitla-
n da) bir sü rü beceri ögretiyor, fak a t bunn yönetici ideolojiye
boyun egmeyi ya da bu ideolojinin "pratiginin" egemenligini
saglayan biçimlerde yapiyor. Tüm üretim , söm ürü, baski gö­
revlileri ve "ideoloji profesyonellerinin" (Marx) görevlerini
"bilinçli olarak" yerine getirm ek için çu ya da bu oranda, bu
ideolojiyi "benimsemi§" olm alan gerekir ya söm ürülenler
(proleterler) ya söm ürücüler (kapitalistler) ya söm ürünün

masim bilmek“. Daha, çok ileri teknolojide üretim yapma bilgisi olarak kulla-
niliyor. Althusser’in buradaki kullanimi, daha çok, toplumdaki bütün insanla-
rin hayatta paylarina düçen meslegi yapabilmek için gerekli "beceri" anla-
minda.

23
yardim cilari (yönetici kadrolar) ya da häkim ideolojinin bü-
yük p ap azlan ("devlet m em urlari") vb.
Em ek-gücünün yeniden-üretim i, demek ki kendisinin si­
ne qua non (olmazsa-olamaz) ko§ulu olarak yalnizca vasifla-
rinin degil, aym zam anda egemen ideolojiye boyun egmesi-
nin ya da bu "ideolojinin" pratiginin, yeniden-üretim ini orta-
ya gikariyor. Bu kesinligi belirtm ek igin "yalnizca bu degil
aym zam anda §u” demek yetmez, günkü em ek-gücünün va-
siflarim n yeniden -üretimi, ideolojik boyun-egme biqimlerinin
altinda ve iginde saglamyor.
F ak at böylece, yeni bir gergekligin etkili varligini tamyo-
ruz (kabul ediyoruz): ideoloji.
Bu noktada, iki §eye dikkati gekecegjz.
Birincisi, yeniden-üretim analizim izi tam am lam ak igin.
Uretici güglerin, yani bir yandan üretim araglarinin,
öbür yandan em ek-gücünün, yeniden-üretim bigimlerini hiz-
la gözden gegirdik az önce.
F ak at henüz üretim ili§kilerinin yeniden-üretim i sorunu-
na deginmedik. Oysa bu sorun M arksist üretim tarzi teorisi-
nin belirleyici sorunudur. Ondan söz etm em ek teorik bir bo§-
luk, d ah a da kötüsü, ciddi bir siyasal yanligtir.
Demek ki ondan söz edecegiz. F a k a t bunun igin gerekli
araglan edinm ek am aciyla, bir kez daha önemli bir yön-
degiijtirme yapm aliyiz.
Ikinci u y a n ise, bu yön-degi§tirmeyi yapm ak igin, eski
sorum uzu yeniden sorm am iz gerektigi: Toplum nedir?

ALTYAPI VE ÜSTYAPI

M arksist "toplum sal bütün" anlayi§im n, onun Hegelei "bü-


tünsellik"ten ayiran devrimci k a ra k te ri üzerinde durm ak fir-

24
satini daha õnce elde e ttik .4 M arx’in her toplum un yapisim
õzgiil bir belirlemeyle eklem lenm iç "düzey" ya da "kerte"ler-
den olu§mu§ biçimde tasarladigim (bu kez tarih i maddecili-
gin ünlii õnerm elerini yeniden ele alm aktan baçka bir §ey
degildir) sõylemiçtik: A ltyapi ya da ekonomik tem ei (üretici
güçler ile iiretim iliçkilerinin "birligi") ile kendisi de iki "dü­
zey" ya da "kerte": H ukuki, siyasal (hukuk ve devlet) ve ideo-
loji (çeçitli ideolojiler; ahlaki, dini, hukuki, siyasal vb.) içeren
üstyapi.
Teorik-pedagojik (M arx’i Hegel’den ayiran ayrim i belirle-
yen) y a ra n n d a n ba§ka bu tasarim açagidaki temei teorik el-
veriçliligi de saglar: Bizim karçilikli etkililik góstergesi dedi-
gimiz çeyi asil k avram larinin teorik aygitina yerle§tirm eyi
m üm kün kilar. Bundan ne anlam ah?
H erkes tüm toplum larin yapisinm üzerine üstyapinm iki
"kati"m n yükseldigi bir tem eli (altyapi) olan bir bina olarak
tasarlan m asin m kolay bir mecaz, m ekâna iliçkin bir mecaz
oldugunu kolayhkla kabul edebilir: Bu bir to p ik tir .5 H er m e­
caz gibi bu mecaz da, bir çey gõsterir, bir §eyle ilgili bir fikir
verir. Neyi? Çunu: Tem ele dayanm asalardi ü stk a tla rin tek
baçlarina (havada) duram ayacaklarm i.
Bina m ecazim n betimleyecegi nesne h er çeyden õnce eko­
nom ik tem elin "son kertede belirlemesidir". Bu m ekânla ilgi­
li mecazin yaptigi, tem ele, ünlü kelim elerle tan in an , bir etki­
lilik oram verm ektir: Ekonomik tem elde olan lan n son k e rte ­
de "kat"larda (üstyapida) olan lan belirlemesi.
Bu "son kertede" etkililik gõstergesiyle birlikte üstyapi-
nrn "kat"lari, elbette degiçik etkililik gõstergeleri olacaklar-
dir. Ne tü r gõsterge?

(4) Marx için ve Kapitafi Okumak, Maspéro, 1965.


(5) Topik, Yunanca topos: "yer" demektir. Bir topik, belirli bir mekânda, §u ya
da bu gerçekligin herbirinin bulundugu yeri gõsterir: õrnegin, ekonomik
açagida (temei), üstyapi üstündedir.

25
Ü styapinin k a tla ri son kertede belirleyici degildir, teme-
lin etkililigince belirlenirler; eger kendi tarzlarin d a (henüz
tanim lanm am iç) belirleyiciyseler, ancak tem elle belirlenm iç
olarak belirleyicidirler.
Temelin son kertede belirleyiciligi ile belirlenm iç olarak,
etkililik (ya da belirlem e) gõstergeleri M arksist gelenekte iki
biçimde düçünülm üçtür: 1 ) Ü styapinm tem ele karçi "gõrece
bir õzerkligi" vardir; 2 ) Ü styapim n tem ele "bir karçihk ola­
rak etkisi" vardir.
Demek ki M arksist topik’in yani, m ekânla ilgili bina (te­
mei ve íistyapi) m ecazim n büyük teorik avantajinin, hem be­
lirlem e so ru n lan n in tem ei sorunlar oldugunu gõsterm ek; bi-
nanin tüm ünü son kertede tem elin belirledigini gõstermek;
ve bunun sonucunda üstyapiya õzgü "türetilm iç” etkililik tü-
ründen teorik bir sorunu ortaya koym aya zorlam ak, yani
M arksist gelenegin, üstyapim n gõrece õzerkligi ve üstyapi-
nin altyapi íizerine "karçilik olarak etkisi" diye birbirine bag-
li terim lerle belirttigi çeyin üzerinde düçünm eye zorlam ak
oldugunu sõylemeliyiz.
B ütün toplum y ap ilan n in m ekânla ilgili bir mecazla, bi­
na ile tem sil edilm esinin/ gõsterilm esinin en büyük sakincasi
elbette mecazi olm asidir: Yani betimleyici kalm asidir.
Bundan bõyle olan lan bir ba§ka biçimde gõsterm enin
m üm kün ve isten ir oldugunu saniyoruz. Bizi yanliç anlam a-
sinlar: Bu klasik m ecazi yadsiyor degilim; am a mecazin ken-
disi, bizi onu a§m aya zorluyor. A ynca, yiprandigi gerekçesiy-
le rafa kaldirm ak için de a§miyoruz onu. Bir betim lem e biçi-
minde bize ne verdigini dü§ünmeyi denem ek istiyoruz yalniz.
Ü styapim n dogasi ve varolu§unun õzünü gõsteren §eyi
düçünm enin yeniden-üretim den kalkarak m üm kün ve gerek-
li oldugu düçüncesindeyiz. M ekânla ilgili bina mecazimn,
kavram sal bir cevap verm eden varh k larim belirttigi sorula-

26
rin çogunun aydinlanm asi için yeniden-üretim in sagladigi
baki§ açism a yerleçm ek ve oradan bakm ak yeterlidir.
Temei tezimiz, bu sorularin yeniden-üretim in gõrü§ açisi
di§m da sorulam ayacagi ve dolayisiyla cevaplandirilam aya-
cagidir.
H ukuk, devlet ve ideolojiyi bu baki§ açisindan kisaca
analiz edecegiz. Ve ayni anda, bir yandan yeniden-iiretim
açisindan, õte yandan üretirn ve p ratik açisindan neler oldu-
gunu ortaya çikaracagiz.

DEVLET

M arksist gelenek bu konuda kesin konu§uyor: Devlet, M ani­


festo ve 18 Brum aire’den beri (ve sonraki tiim klasik m etin-
lerde, hepsinden õnce M arx’in Paris Komiinü üzerine ve Le-
nin’in Devlet ve Devrim üzerine olan m etinlerinde) açikça
baski araci olarak kabul edilir. Devlet, yõnetici siniflann (19.
yüzydda burjuva ve büyük toprak sabipleri "smifi") artik-
degerin zorla elde edilmesi sürecine (yani k ap italist sõmürü-
ye) boyun egmesi için, iççi simfi üzerindeki egem enliklerini
güven altin a alm alan n i saglayan bir baski "m akinasfdir.
Devlet bõylece her §eyden õnce, M arksist klasiklerin dev­
let aygiti adm i verdikleri çeydir. Bu terim ile §u anlafihr:
H ukuki pratigin gereklerine iliçkin olarak zorunlulugiinu ve
varligini tanidigim iz (dar anlam iyla) õzelle§mi§ aygit, yani
yalnizca polis, m ahkem eler, hapishaneler degil, fakat aym
zam anda polis ve uzmanla§mi§ yardim ci birlikleri "olaylarla
ba§a çikam adiklannda" son kertede ek bir baski gücü olarak
dogrudan dogruya m üdahale eden (proletarya bu dersi ka-
m yla õgrendi) ordu ve bu b ü tü n ü n üzerinde, devlet ba§kani,
hüküm et ve yõnetim.

27
Bu biçimde sunuldugunda, M arksist-L eninist devlet "teo-
risi" i§in özüne dokunuyor ve i§in özüniin b u rad a oldugunu
bir an için bile reddetm ek sôzkonusu olamaz. Proletaryaya
karçi burjuvazi ve yandaçlarinm y ü rü ttü g ü sm if mücadele-
sinde, "yônetici sm iflann hizm etinde" baski araciligiyla mü-
dahale ve yürütm e giicii olarak devlet demek olan devlet ay-
giti, gerçekten bütüniiyle devleti ve gerçekten bütünüyle te-
mel "içlevini” tam m lar.

Betim leyici Teoriden, Teori Olarak Teoriye

B una kar§m b u rad a da, bina m ecazinda belirttigim iz gibi


(altyapi ve iistyapi) devletin ôzelliginin bu biçimde sunulm a-
si kism en betimleyici kalm akta.
Bu sifati (betimleyici) birçok kez kullanacagim iz için, her
tü rlü anla§m azhgi ortadan k aldirm ak am aciyla kisa bir açik-
lam a gerekiyor.
M arksist devlet "teorisinden" ya da bina m ecazindan sôz
ederken, b u n lan n nesnelerinin betimleyici ta s a n m ya da
k av ram lar olduklanm sôyledigimizde, eleçtirel bir ard-
dü§üncemiz yok. Tam tersine, büyük bilimsel bu lu çlan n , bi-
zim betimleyici bir "teori" adini verdigim iz bir a§am adan geç-
meden edem ediklerini diiçünm em izi gerektiren pek çok ne-
den var. Bu hiç olm azsa bizi ilgilendiren alanda (toplum sal
form asyonlarin bilimi) h er teorinin ilk a§am asi olmu§tur.
Bôyle olunca, bu a§am a teorinin geli§mesi için gerekli, geçici
bir a§am a olarak kabul edilebilir. Ve bize göre edilmelidir.
Geçici oldugu, kullandigim iz deyimde yanyana getirdigim iz
terim lerden de belli, çünkü "betimleyici teori" sôzü "çeliçki-
ye" eç deger bir durum yaratiyor. G erçekten de teori terim i,
yaninda bulunan "betimleyici" sifatina kism en yaki§miyor.

28
D aha kesin sõzlerle sõylenirse bu: 1) "betimleyici teori”nin
gerçekten, hiçbir kuçkuya yer birakm adan, teorinin geriye
dõnmeyen baçlangici oldugu; fak a t 2 ) teorinin kendini tani-
tirken búrúndugú "betimleyici" biçim, bu "çeliçkinin" etkisi
nedeniyle, teorinin "betimleyici" biçimi açan bir geliçmesini
zorunlu k ilar dem ektir. Dúçúncemizi belirlem ek için çimdiki
nesnem ize geri dõnelim: Devlet.
Sahip oldugumuz M arksist devlet "teorisi" kism en "be-
timleyici" kahyor dedigimizde bu ilkin ve h e r §eyden õnce bu
betimleyici "teorinin" hiç çuphesiz, M arksist devlet teorisinin
ba§langici oldugu ve bu baçlangicin bize teorinin õzúnú, yani
ilerki geliçm esinin túm iinú belirleyen ilkeyi verdigi anlam i-
na gelir.
Gerçekten de, devletin betimleyici teorisinin dogru oldu-
gunu sõylememiz gerekiyor, çiinkú ilgili oldugu alandaki pek
çok sayida olguyu, bu teorinin nesnesine verdigi tam m a te-
kabiil ettirm ek kolayca m íim kún olabiliyor. Õrnegin devle­
tin, baskici devlet aygitm da varolan sim f devleti olarak ta-
nim lanm asi, hangi alanda olursa olsun degiçik baski diizen-
lerinde gõzlemlenebilen olgularm tum iinú §im§ek gibi aydin-
latiyor: 1848 H aziran’] ve Paris Komúnú, Petrograd’da 1905
M ayis’m in kanli p azan n d an , Direniç’den, C haronne’dan vb.
D iderofnun R ahibe’sim ya da G a tti’nin Franco úzerine bir
oyununu yasaklayan bir "sansúr"ún b a sit (ve gõrece õnem-
siz) m údahalelerine kádar; halk kitlelerinin sõm úru ve yoke-
dilm elerinin dolayli ya da dolaysiz túm biçimlerini (emperya-
list sava§lar) aydm latir; M arx’dan sonra Lenin’in burjuva
diktatõrlúgú adm i verdigi, politik dem okrasi biçim lerinin ge-
risinden gõzúmúze çarpan o ince giindelik egemenligi de ay-
dm latir.
B una kar§m betimleyici devlet teorisi, bu açam anin "a§il-
m asini" kendisi zorunlu kilan teorinin kurulm asj a§amala-

29
rindan birini gösterir. Çünkii eger sözkonusu tam m lam a
baski olgulanni devlete baskici devlet aygiti olarak tasarlan -
mi§ devlete baglayarak tam m ak ve anlam ak için gerekli olan
§eyleri saghyorsa, bu "karçihkli iliçki", az sonra deginm e fir-
satm i bulacagimiz çok özel b ir tü r berrakliga, apaçikliga yer
veriyor: "Evet gerçekten böyle, gerçekten dogru !"6 dedigimiz
türden bir berraklik. Böyle bir devlet tanim i içindeki olgula-
n n birikim i, elimizdeki örnekleri çogaltsa da, devlet tam m i-
ni, yani bilimsel teorisini gerçekte ilerletm iyor. Böylece her
betimleyici teori, teorinin vazgeçilmez geliçimini "engelleme"
tehlikesiyle kar§i karçiya kahyor.
íçte bunun içindir ki biz, bu betimleyici teoriyi, tarn bir
teoriye dogru geliçtirm ek, yani devletin m ekanizm alarim
kendi içleyiçleri içinde anlam ak için, devletin devlet aygiti
olarak, klasik tam m ina bir §ey eklem enin vazgeçilmez oldu-
gunu dügünüyoruz.

M arksist Devlet Teorisinin Özsel Ögeleri

Önce önemli bir noktayi açiklayahm : Devlet (ve aygiti içinde­


ki varolu§u) yalnizca devlet iktid a rim n bir içlevi olarak an-
lam kazanir. Tüm siyasal sinif m ücadeleleri Devlet çevresin-
de döner. Bundan anlayacagim iz: Devlet iktidarim n her-
hangi bir smif, ya da sim ilar ya da sim f bölüm leri ittifaki
tarafin d an elde tutulm asi, yani elde edilmesi ve korunm a-
si çevresinde döner. Yaptigim iz bu ilk açiklam a dem ek ki
bizi bir yandan siyasal sim f m ücadelelerinin hedefi olarak
devlet iktidari (Devlet iktidarim n korunm asi ya da elde edil­
mesi) ile, öte yandan devlet aygitim birbirinden ayirm aya
zorluyor.

(6) Bkz. daha ilerde: ideoloji Üzerine.

30
19. yüzyilda F ran sa’daki burjuva "devrimlerin" (1830-
1848) ya da hüküm et darbelerinin (2 A ralik, 1958 M ayis’i) ya
da devletlerin yikilm alarinin (1870’de im p arato rlu k ’un çôk-
mesi, 1940’da 3. C um huriyet’in düçmesi) ya da küçük-burju-
vazinin siyasal yükseliçinin (F ransa’da 1890-95’de) vb. kanit-
ladigi gibi, devlet iktid an n in elde tutulm asini etkileyen siya­
sal olaylardan sonra bile, devlet aygitinin oldugu yerde kala-
bilecegini biliyoruz.
1917 gibi bir toplum sal devrimden sonra dahi, devlet ay-
gitinm büyük bir bölümü, devlet ik tid an n in proletarya ve
yoksul köylülük ittifakinca eie geçirilmesi durum unda bile
oldugu yerde kaldi: Lenin bunu yeterince tekrarladi.
Devlet iktidari ile devlet aygiti ayrim inin M arx’in 18
Brum aire ve F ransa’da S in if M ücadeleleri’nden beri açikça
M arksist devlet teorisinde yer aldigi söylenebilir.
Bu noktayla ilgili M arksist devlet teorisini özetlemek
için. M arksist klasiklerin h er zam an çunlari öne sürdügünü
söyleyebiliriz: 1 ) devlet, devletin baski aygitidir; 2 ) devlet ik-
tidarim devlet aygitindan ayirm ak gerekir; 3) S inif mücade-
lelerinin hedefi devlet ik tid a n d ir ve bunun sonucunda devlet
ik tid an m ellerinde tu ta n sim flarca (ya da sinif ya da sinif
bölümleri ittifaki) devlet aygitinin kendi hedefleri dogrultu-
sunda kullam lm asidir; ve 4) Proletarya, varolan burjuva
devlet aygitini yikm ak ve bu ilk a§am ada onun yerine bam-
ba§ka bir devlet aygiti koym ak ve ilerki açam alarda radikal
bir süreci, devletin yikilm a sürecini (devlet ik tid a n ve her
tü rlü devlet aygitinin sonu) ba§latm ak için devlet ik tid an m
elde etm elidir.
Bu açidan bakilirsa, demek ki "M arksist devlet teorisine"
eklemeyi önerdig^miz §ey zaten kendinde bütünüyle var.
Gerçi teori §imdi, ek teorik geli§tirmeye ba§vurulm adikça i§-
levi ve h arek eti anla§ilam ayacak karm açik ve degiçken öge-
1er içeriyor; am a gene de, bu teorinin h â lâ kism en betimleyici
kaldigi kam sindayiz.

Devletin îdeolojik A ygitlari

M arksist devlet teorisine eklenm esi gereken dem ek ki baçka


bir §ey.
B urada, M arksist klasiklerin kendi deney ve giriçim leri-
nin sonucu olan ônemli ilerlem eleri teorik b ir biçimde sis-
tem leçtirm eden, gerçekten bizden çok once geçtikleri bir
alanda dikkatle ilerleyecegiz. O nlarin deneyim ve m eseleleri
ele aim a usulleri esas itibariyla siyasal pratigin alam yla si-
nirli kaldi.
M arksist klasik ler gerçekten de, siyasal pratiklerinde,
devleti, bizim ônerdigim iz çekilde tam am lanm iç bir M arksist
devlet teorisinde bile verilen tanim dan d a h a karm açik bir
gerçeklik olarak ele alm içlardir. Bu karm açikhgi p ratik le rin ­
de gôzôniine aldilarsa da onu kendine uygun bir teoride dile
getirm ediler .7
Çok çem atik bir biçimde, bu karm açikhga tekabül edecek
teorinin taslagim çizmeyi denem ek istiyoruz. Bu am açla aça-
gidaki tezi ôneriyoruz.
Devlet teorisini geliçtirm ek için, yalnizca devlet aygiti ile
devlet ik tid a n ay n m m i degil, fa k a t açikça devlet’in (baski)
aygitinm yaninda olan fak a t onunla k a n ç tirilm a m a si gere-

(7) Bildigimiz kadariyla Gramsci, seçtigimiz yolda ilerlemi§ olan tek kiçidir. Dev­
letin, Devletin Baski Aygitinaindirgenemedigini, fakat dedigi gibi, "sivil top-
lumun" belirli sayida kurumunu da kapsadigi fikrine sahipti: Kilise, okullar
sendikalar vb. Ne yazikki Gramsci, keskin fakat kismîbelirtmeler olarak ka-
lan bu sezgilerini sistemleçtirmedi. (Bkz. Gramsci: Oeuvres Choisies, Ed.
Sociales, s. 290, 192 (n.3), 293, 295, 436. Bkz. Lettres de la Prison, Ed.
Sociales s.313.)

32
ken bir gerçegi de gözönüne alm ak zorunludur. Bu gerçege
kendi kavrarm m n adini verecegiz: Devletin îdeolojik Aygitla-
ri.
Devletin Îdeolojik A ygitlan (DÎA’lar) nedir?
DIA’lar devletin (baski) aygitiyla aym §ey degildirler.
M arksist teoride, devlet aygitinin §unlari kapsadigini hatir-
latahm : H üküm et, Yönetim, Ordu, Polis, M ahkem eler, Ha-
pishaneler vb. ki b u n lar bundan böyle bizim devletin Baski
Aygiti adini verecegimiz §eyi olu§tururlar. Baski kelimesi,
hiç olm azsa en son durum da (çünkü, örnegin yönetimsel b a s­
ki fiziksel olmayan biçimlere girebilir) sözkonusu devlet ay-
gitinin "zor kullandigim " belirtir.
Devletin îdeolojik A ygitlan ile gözlemcinin karfisin a, bir-
birinden a y n ve özelle§mi§ k u ru m la r biçiminde dolaysiz ola-
rak çikan belirli sayida gerçeklikleri belirtiyoruz. Bu gerçek-
liklerin dogal olarak ayrintili bir incelemeyi, denenmeyi, dü-
zeltilmeyi ve yeniden düzenlenm eyi gerektirecek am pirik bir
listesini sunuyoruz. Bu gerekligin içerdigi tüm sakincalan
gözönünde tu ta ra k açagidaki §u k u ru m la n çimdilik DÎA’lar
olarak kabul edebiliriz (ad lan n i saym am izdaki siranin özel
bir anlam i yoktur):
- Dinî DÎA (degi§ik Kiliseler sistemi)
- Ögretim sel DÎA (degi§ik, özel ve devlet "okullar'i siste-
mi)
- Aile DÎA’si 8
- H ukukí DÍA 9
- Siyasal DÍA (degiçik partileri de içeren sistem)
- Sendikal DIA

(8) Aile bir DiA’ninkinden ba§ka "i§levleri“ de açikça yerine getirir. Emek gücü-
nün yeniden-üretimine katilir. Üretim tarzlarina göre, üretim birimi ve/veya
tOketim birimidir.
(9) "Hukuk" aym zamanda hem Devlet'in Baski Aygiti'nda hem de DiA'lar siste-
minde yer alir.

33
Haberleçm e DIA’si (basin, radyo-televizyon vb.)
- K ültürel DÍA (edebiyat, güzel sa n atlar, spor vb.)
§ u n u diyoruz: DiA’la r devlet’in (Baski) Aygiti ile aym çey
degildirler. A ynliklar nerede?
ilk açam ada, devletin bir tek (baski) aygiti varsa, çok sa-
y id a DÍA oldugunu gõzlemleyebiliriz. V aroluçunu varsaysak
bile DÍA’larin bu çoklugunu bütünleçtiren birlik dolaysizca
gõriilmez.
ikinci a§am ada, devletin birleçik (baski) aygitinm tü-
müyle kam u alaninda yer alm asina kar§in DiA’la n n (gõrü-
nüçteki dagim kliklari içinde) en büyük bõlüm ünün õzel alan-
da bulundugunu saptayabiliriz. Kiliseler, partiler, sendika-
lar, aileler, bazi okullar vb. vb. õzeldir.
Çimdilik ilk yaptigim iz gõzlemi bir y an a birakalim . Fa-
k a t çogunlugu õzel k u ru m la r olarak kam u statü sü n e sahip
bulunm ayan k u ru m lari ne hakla D ÍA lar olarak kabul ettigi-
miz sorm ak için ikinci gõzlemimize itiraz edenler olacaktir.
Bilinçli bir M arksist olarak Gramsci daha o zam an, tek cüm-
leyle, bu itirazi gõrm ü§tü. Kam u ve õzel aynm i burjuva hu-
kukunda yer alan ve burjuva h u k u k u n u n "otoritesini” uygu-
ladigi (bagimli) ala n lard a geçerli olan bir aynm dir. Devletin
alam bu aynm in diçm da kalir, çünkü devlet alam "hukuk
üstü"dür: Yõnetici sim fin devleti olan devlet ne kam usal ne
de õzeldir, tam tersin e h e r tiirlii kam usal ve õzel aynm inin
õn-ko§uludur. Aym çey bu kez D ÍA lanm izin baçlangiç nok-
tasi için de sõylenebilir. DÍA’la n oluçturan ku ru m larm õzel
ya da kam usal olmasi pek õnemli degildir. Õnemli olan i§le-
yiçleridir. Õzel k u ru m la r aynen DÍA’lar gibi "i§leyebilir"ler.
B unu ispatlam ak için DiA’la r dan herhangi birinin biraz de-
rinlem esine bir analizi yeterli olacaktir.
F a k a t artik i§in õzüne yõnelelim. DiA’lari Devlet’in (Bas­
ki) Aygitindan ayiran §u açagidaki tem ei farktir: Devlet’in

34
(Baski) Aygiti "zor kullanarak" içler, oysa DÎA’lar "ideoloji
kullanarak iÿlerler.”
Bu aynm i düzelterek b ir kesinlik kazandirabiliriz. Ger-
çekten de iste r Baski ister Îdeolojik olsun, devletin her aygiti
hem baski, hem de ideoloji ile ifler; am a devletin îdeolojik
Aygiti ile devletin (Baski) Aygitini birbirine kari§tirm am ayi
gerektiren çok önemli bir ay n m vard ir arada.
Bu aynm , devletin (Baski) Aygitinin, kendi hesabina bas­
kiya tüm üyle (fizik baski dahil) öncelik verirken, ideolojinin
b u rad a ikincil bir içlevi olm asidir (bütünüyle baskiya daya-
nan aygit yoktur). Ö rnekler: O rdu ve polis hem kendi uyar-
lik lan n i ve yeniden-üretim lerini saglam ak için, hem de diça-
n y a su n d u k la n "degerler ile aym zam anda ideolojiyi k u lla ­
n a ra k içlerler.
Aym biçimde, fak at tersine DÎA’lard a ideoloji tüm üyle
öncelik kazanirken, aym zam anda baskiya, en son durum da
olsa bile, fa k a t yalnizca en son durum da çok hafifletilmi§,
gizlenmiç, h a ttä sembolik bir baskiya (bütünüyle ideolojiye
dayanan aygit yoktur) ikincil bir i§lev verildigi söylenmeli.
Böylelikle kiliseler ve okul, ceza, ihraç, seçme vb. uygun yön-
tem lerle yalniz kendi çobanlarim degil sürülerini de "disipli-
ne sokarlar". Aile de böyledir... K ültürel (içlerinden birini sa-
yacak olursak, örnegin sansür) DÎA da... vb.
DÎA’la n n ya da devlet’in (Baski) Aygitinin sözkonusu ol-
m asina göre, zor ve ideoloji k u llan an bu çifite (öncelikli biçim ­
de ve ikincil biçimde) "içleyi§in" belirlenm esinin, DÎA’larin
hareketi ile Devletin (Baski) Aygitinin hareketi arasm da sü-
rekli olarak görülen ya da görülm eyen pek ince iliçkilerin
ö rü ld ü fü n ü n anla§ilm asm i sagladigim söylemek bilmem ge-
rekli mi? G ünlük yaçanti sayisiz örneklerini sunuyor bu iliç-
kilerin, am a sadece gözlem düzeyinin ötesine geçmek istiyor-
sak, olayi ay rm tilan y la incelemeliyiz.
B una kar§in bu uyari bize, görünügte bölük-pörgük DIA’-
lar toplulugunun birligini olu§turan §eyi anlam am izi sagla-
yacak ycda sokar. Eger DiA’lar ideolojiye öncelik vererek i§li-
yorsa, onlarin ge§itliligini birle§tiren §ey de i§te bu i§leyi§ ol-
mali; ?ünkü i§leyi§lerin tem eli olan ideoloji, bütün gegitliligi
ve ^eligkilerine kar§in, yönetici ideolojinin a ltm da, yani "yö-
netici sim f'in ideolojisi altinda, ashnda her zam an birlige sa-
hiptir. Eger ilke olarak "yönetici sm if'in devlet iktidarim
elinde tu ttu g u n u (tek ba§m a ya da goklukla oldugu gibi sim f
bölümleri veya sim f ittifa k la n ile) ve böylece Devlet’in (Bas-
ki) Aygitina sahip oldugunu dü§ünürsek, bu aym yönetici si-
mfin DiA’larda da etkin oldugunu kabul etm em iz gerekir -
günkü Devlet’in Ideolojik A ygitlarm da gergekle§en de bütün
Qeli§kileriyle, bu yönetici smifin ideolojisinin kendisidir. El-
bette devlet’in (Baski) Aygitm da y a sa la r ve k ararn am eler ile
h arek et etm ek ile DiA’lard a yönetici ideoloji aracihgiyla ha-
rek et etm ek ap ay n §eylerdir. Bu ayrihgin ay rin tilarin a gir-
mek gerekir -fakat bu ayrihk derin bir özdegligin gergekligini
gizleyemez. Bildigimiz k ad an y la, higbir sim f D iA ’lar iginde
ve üstünde hegem onyasim uygulam adan devlet iktid a rim sü-
rekli olarak elinde tutam az. B unun igin tek bir örnek ve k a ­
m t getiriyorum : Lenin’in, devlet iktidarim eline gegirmi§
olan Sovyet proletaryasi, "proletarya d ik tatö rlü g u 'n ü n gele-
cegini ve sosyalizme gegi§i güvence a ltin a alsin diye ögretim-
sel DIA’da devrim yapm ak gerektigi yönünde sanciyan kay-
gisi .10
Bu son u y a n bizi DiA’la n n yalm zca sim f m ücadeleleri-
nin kazanci degil fa k a t sim f m ücadelelerinin ve goklukla
am ansiz sim f m ücadelelerinin alam da olabildiklerini anla-

(10) 1937 tarihli dokunakli bir metinde N. Krupskaya, Lenin'in umutsuz $abalari-
m ve kendisinin (Krupskaya) Lenin'in ba§arisizhgisaydigi §eyi anlatti. ("ka-
tettigjimiz yol”.)

36
yacak durum a getiriyor. ik tid ard ak i sinif (ya da sinifsal itti-
fak) DÎA’larda, Devlet’in (Baski) Aygitinda oldugu gibi kolay-
ca bir yasa çikaram az. Bunun nedeni yalm zca eski egemen
sim flarin DIA’larda uzun zam an önemli m evzilere sahip ol-
m ala n degil, fakat aym zam anda ezilen sim flann direniçi-
nin, DÎA’larda, iste r varolan çeliçkileri kullan arak , ister
m ücadele ile sava§ mevzileri k a zan arak sesini duyurm a ara-
ci ve firsatini bulabilm esidir. 11
Bu gözlemlerin özünii tesp it edelim.
Önerdigim iz tez eger dogru tem ellendirilm içse, o zam an
bir noktada kesinlik k azandirarak klasik M arksist devlet
teorisine geri geldik sayilir. devlet iktidari (ve filancanm
elinde olmasi...) ile devlet aygitim birbirinden ayirm ak ge-
rektigini söyledik. F a k a t devlet aygitinm iki gövdeyi kapsa-
digim ekleyecegiz: Bir yanda devletin (Baski) Aygitim tem sil
eden k u ru m lar gövdesi, öbür yanda DÎA’lar gövdesini tem sil
eden k u ru m lar gövdesi.
F a k a t eger durum böyleyse, kisa da olsa belirtilerini gös-
terdigim iz bu durum da bile §u a§agidaki soruyu sorm am ak

(11) Burada, DiA'larda sinif mücadelesi üzerine kisaca sôylenmiç birkaç sözle,
sinif mücadelesi sorunu eibette bitmiç degildir.
Bu soruna giriçmek için iki ilkeyi akilda tutmak gerekir. Birinci ilkeyi Marx,
Katki'nm Önsöz’ünde formule etmiçti: "Bu tür dönü§ümleri (bir toplumsal
devrim) eie alirken, ekonomik üretim koçullarinda meydana gelen -ve tarn
bilimsel biçimde gözlemlenebilen- maddl dönü§üm ile hukukî, siyasal, dinî,
sanatsal ya da felsefi düzeylerde insanlarin bu çatiçmamn bilincine varma-
larini ve sonuna kadar sürdürmelerini saglayan biçimleri ayirdetmek gere­
kir" s in if mücadelesi, demek ki ideotojik biçimler içinde, yani aym zamanda
DiA’larin îdeolojik biçimlerinde de dile geliyor ve gerçekleçiyor. Fakat sin if
mücadelesi bu biçimleri rahat rahat a§ar ve a§ti§i igindir ki sömürülen smif-
larin mücadelesi D iAlarm biçimleri içinde gerçekleçebilir, yani iktidardaki si-
niflara ideolojinin silâhini çevirebilir.
Bu ikind ilke geregince, sinif mücadelesi DiA’lari açar, çünkü kökü ideoloji­
nin di§indabir yerde Altyapida, sömürü iliçkileri olan ve sinif ili§kilerinin te-
melini olu§turan üretim ili;kilerindedir.
olmaz: DIA’larin etkisinin gergek ölgüsü nedir? Önemleri
hangi tem ele dayanir? Ba§ka bir söyleyigle: B askiyla degil
ideolojiyle i§leyen bu DiA’larin ”i§levi” nedir?

ÜRETiM iL i§K IL E R iN iN
YENtDEN-ÜRETiM i ÜZERiNE

Uzun sayfalar boyunca cevapsiz kalan tem el sorum uza cevap


verebiliriz öyleyse: Üretim iligkilerinin yeniden-üretim i nasil
saglamr?
Topik’in (altyapi, üstyapi) diliyle söylersek: B üyük bir bö-
lüm ünde, hukuki-siyasal ve ideolojik üstyapi yoluyla sagla-
nir.
F a k a t m adem ki h ä lä betimleyici niteligini koruyan bu di-
li a§m anm vazgegilmez oldugunu kabul ettik, o zam an §unu
diyecegiz: Ü retim ili§kilerinin yeniden-üretim inin büyük bir
bölüm ü ,12 devlet ik tid a n n in devlet ay g itlan n d a, bir yandan
DIA’larda, öbür y andan Devletin (Baski) Aygitinda uygulan-
m asiyla saglam yor.
B urada önceden degindigimiz ve §imdi, a§agida, üg grup-
ta toplayacagim iz §u n o k talar gözönüne alm m alidir:
1) Tüm devlet a y g itla n hem ideoloji, hem de baski kulla-
n a ra k i§lerler. A radaki fark, Devletin (Baski) Aygitinin bas-
kiya tüm üyle öncelik vererek iflem esine kar§in, DiA’la n n
ideolojiye tüm üyle öncelik vererek i§lemeleridir.
2) Devlet (Baski) Aygitini a y n ayri ögelerinin bir kom uta
birim inin, devlet ik tid a n n i ellerinde tu ta n egemen sim flann
siyasal tem silcilerinin uyguladigi sinif m ücadelesi siyaseti

(12) Büyük bir bölümü. Qünkü üretim ili§kileri her §eyden önce üretim' süreci ve
dola§im sürecinin maddiligiyle yeniden-üretilebilirler. Fakat ideolojik ili§kile-
rin bu süre^lerde dogrudan varolduklarim unutmamak gerekir.

38
birim inin, varliginda m erkezîleçtigi ôrgütlenm iç bir bütiin
oluçturm asm a kar§i, DÎA’la r çok sayida ve birbirlerinden ay-
ridirlar, "görece özerktirler" ve proleter sinif m ücadelesi ile
k ap italist sm if mücadelesi ve onlarin bagimli biçimleri ara-
sm daki çarpiçm alarin sonuçlarim , kimi zam an sim rsiz, kimi
zam an sinirh biçimlerde dile getiren çeliçkilere nesnel bir
alan saglam aya elveriçlidirler.
3) Devlet (Baski) Aygitinm birligi, iktidardaki siniflarin
sinif m ücadelesi siyasetlerini uygulayan, iktidardaki simfla-
rin tem silcilerinin yönetim inde birle§mi§ merkezileçmi§ ôr-
gütlenm esiyle saglanm asina karçin, degiçik DÎA’lar arasin-
daki birlik egemen ideolojiyle egemen simfin ideolojisiyle,
çoklukla çeliçkili biçimlerde saglanir.
Bu özellikler gözönüne alinirsa, üretim iliçkilerinin yeni-
den-üretim i 13 a§agidaki biçimde, bir tü r "i§bölümü"ne uygun
olarak tasarlan ab ilir.
Devlet (Baskj) Aygitinm görevi, özü bakim indan, son
analizde söm ürü iliÿkileri olan üretim iliçkilerinin yeniden-
üretim inin siyasal ko§ullanni, Devlet (Baski) Aygiti olarak,
baski (fiziksel ya da degil) ile saglam aktir. Devlet aygiti yal-
m zca kendi yeniden-üretim ine önemli bir ôlçüde (kapitalist
devlette siyasal hanedanlar, askerî h a n e d an la r vb. vardir)
k atk id a bulunm az, fakat devlet aygiti aym zam anda ve özel-
likle, baski yoluyla (en se rt fiziksel güçten b a sit idarî yasak
ve em irlere, açik ya da gizli sansüre vb. kadar) DIA’la n n i§-
leyiçinin siyasal koçullarini saglar.
G erçekten de, Devlet (Baski) Aygitinm "kalkani" ardinda
üretim iliçkilerinin yeniden-üretim ini de büyük ôlçüde sagla-
y a n la r b u n lar DÎA’lardir. Egemen ideolojinin, devlet ik tid an -
m elinde tu ta n egemen sinifin ideolojisinin etkisi b u rad a yo-

(13) DiA'larin ve Devlet'in Baski Aygitinm katkida bulunduklari yeniden-üretimi-


nin payma.
gunla§rmçtir. Devlet (Baski) Aygiti ve DIA’lar ve ayri ayri
DIA’lar arasindaki (kimi zam an di§ gicirdatan) "uyum" ege-
men ideolojinin araciligiyla saglam r.
Bõylece DIA’larin, üretim iliçkilerinin yeniden-üretim in-
de, ortak oldugu için tek olan gõrevlerindeki çeçitliliklerine
uyarak a§agidaki hipotezi düçünmem iz gerekiyor.
Gerçekten de, çagdaç k ap italist toplum sal form asyonlar-
da, gõrece olarak, çok sayida DÍA saydik: Õ gretim sel aygit,
dinî aygit, aile aygiti, siyasal aygit, sendikal aygit, haberleç-
me aygiti, "kültürel" aygit vb.
Oysa "servajci" (gündelik dilde feodal denilen) üretim
tarzim n toplum sal form asyonlannda, yalm z m utlak monar-
çiden degil fak a t bilinen ilk eskiçag devletlerinden tanidigi-
miz bugünkü devlete k adar, biçimsel olarak hep birbirine
benzer tek bir Devlet Baski Aygiti varsa da, DÍA’lari hem sa-
yica daha az, hem de degiçik niteliktedirler. Õrnegin O rta-
çag’da Kilise’nin (dini DÍA’nin), bugün sõzünü ettigim iz geç-
mi§ zam ana gore, birçok yeni DÍA’m n devraldigi, õzellikle
k ültürel ve õgretim sel birçok içlevi bir a ra d a y ü rü ttü g ü n ü
gõrüyoruz. Kilise’nin yaninda, k ap italist toplum sal formas-
yonlarda oynadigi rol ile kar§ilaçtinlam ayacak derecede
õnemli bir rol oynayan aile DÎA’si vardi. Sam ldigim n tersine
tek DÍA Kilise ve Aile degildi. Bir de siyasal DÍA vardi. (E-
ta ts Généraux, Parlam ento, m odern siyasal partilerin a ta lari
olan siyasal Liga ve topluluklar ve serbest K om ünler ile §e-
hirler). Aym zam anda, eger bu çagdi§i kelimeyi kullanm ayi
goze ahrsak, güçlü bir "pre-sendikal" DÍA da vardi (bankaci-
la n n , tü carlarm güçlü loncalari ve ustaba§ilarin, k a lfa la n n
olu§turdugu güçlü birlikler vb.). Basin ve yayin da, tiyatro
gibi, tarti§ilm az b ir geli§me gosterdi -ba§langiçta Kilisenin
bütünsel p arçalan y k en zam anla giderek bagim sizla§tilar.
En k ab a çizgileriyle inceledigimiz kapitalizm -oncesi do-

40
nemde, yalnizca dini i§levleri degil, fakat ogretimsel i§levle-
ri, "kiiltiir" ve haberle§m e i§levlerinin biiyiik bir boliim unu
de kendinde toplayan egemen bir D iA ’m n , K ilise’nin varhgi
kesinlikle aijiktir. Eger XVI. yiizyildan XVIII. yiizyila k a d a r
ilk Reform sarsintisindan beri turn ideolojik miicadele, dine
ve papazhga kar§i bir miicadelede yogunlaptiysa bu bir rast-
lanti degil, fa k a t dini DiA’nin egemen konum una bagli b ir ol-
gudur.
F ransiz Devrim i’nin hedefi ve sonucu h er §eyden once
yalnizca, devlet iktidarim feodal soyluluktan tiiccar-kapita-
list burjuvaziye gegirmek, devletin eski (baski) aygitim kis-
m en pargalayip koym ak olmami§tir -aym zam anda b ir nu-
m arali DiA olan Kilise’ye saldirm ak olmu§tur. Ruhban smi-
fin biinyesinin siville§tirilmesi, Kilise servetlerine elkonm asi
ve dini DiA’nin egemen roliiniin yerini alacak yeni DiA’larin
yaratilm asi bu hareketin sonu^lan olmuijtur.
E lbette b u n lar kendi ba§ina olmadi: Concordat, Restoras-
yon ve ba§ta okullar olmak iizere eskiden Kilise’nin yerine
getirdigi i§levlerde burjuva hegem onyasini kurm ak am aciyla
turn XIX. yiizyil boyunca siiren sanayi burjuvazisi ile toprak
aristokrasisi arasindaki uzun sim f miicadelesi buna k an ittir.
Kilise’ye kar§i m iicadelelerini siirdiirm ek ve ideolojik i§levle-
rini ele ge?irmek i§in, kisacasi yalniz siyasal hegem onyasini
saglam ak i?in burjuvazinin devrim in ilk y illan n d a kurul-
mu§, 1848’de birka? ay, II. im p arato rlu k ’un goku§iinden son-
ra ise on yillar boyunca siiren §iddetli m iicadelelerden sonra
onanlm i§ yeni siyasal, parlam enter-dem okratik DiA’ya da-
yandigi soylenebilir.
i§te bunun igindir ki, i^erdigi turn rizikolara kar§m a§a-
gidaki tezi one siirm ekte hakli buluyoruz kendim izi. Olgun
k ap italist form asyonlarda eski egemen DiA’ya kar§i §iddetli
b ir siyasal ve ideolojik sim f mvicadelesinin sonunda egemen

41
durum a getirilm iç DIA’m n, ögretimsel ideolojik aygit oldugu
düçüncesindeyiz.
Ilk bakiçta burjuvazinin kendi kendine ve söm ürdügü si-
m flara sundugu ideolojik tasarim u y an n ca, k a p ita list top-
lum sal form asyonlarda egemen DÎA’mn okul degil, siyasal
DIA, yani p arti m ücadeleleri ve genel oy hakkim birle§tiren
p arlam enter dem okratik rejim oldugu izlenimi edinildigi için
bu tez paradoksal görünebilir.
Oysa tarih , yakin tarih bile olsa, burjuvazinin p arlam en ­
ter dem okrasi diçindaki siyasal DiA’larin a kendini eksiksiz
bir biçimde uydurabildigini ve h â lâ uydurdugunu gösteriyor:
Yalniz F ran sa ile yetinirsek, I. ya da II. im paratorluk, Me§-
ru ti M onarçi (XVIII. Louis, X. Charles), parlam en ter m onar-
§i (Louis-Philippe), ba§kanh dem okrasi (de Gaulle), ingilte-
re’de durum çok d ah a açik. Burjuvazinin, küçük aristokrasi-
nin ahm akhgi nedeniyle, köylü ve pleb kökenli "devrimci
günler" ile ik tid ara gelmeyi çok pahahya ödedigi F ra n sa ’dan
farkli olarak burjuvazinin devlet ik tid a n n i elinde tutm ayi ve
devlet aygitim kullanm ayi çok uzun zam an aristokrasi ile
birlikte "olu§turabildigi" ve "payla§abildigi" (egemen smifla-
n n tüm iyi niyetli kiçileri arasm d a bari§!) ingiltere’de dev-
rim burjuvazi açisindan özellikle "ba§arihydi". W eim ar Cum-
h uriyeti’ni "bir baçtan bir baça geçmeden" ve Nazizm e bei
baglam adan önce siyasal DÍA içinde im p arato rlu k Junkerle-
rinin (Bism arck b u n la n n sim gesidir), ordu ve polisi ile kal-
kan ve yönetici personel sagladigi em peryalist burjuvazinin,
tarihe g ü rü ltü lü bir biçimde adim m i attigi A lm anya’da du­
rum çok daha çarpicidir.
Sahnenin önünde yer alan, burjuvazinin bir n u m arah ,
yani egemen DÎA’si olarak kurdugu siyasal DÎA’sinin hare-
ketlerinin ark a sin d a eski egemen DÎA’nin, yani Kilise’nin i§-
levlerini, gerçekte ögretim sel aygitin yüklendigini düçünme-

42
miz i?in nedenlerim iz oldugu kanisindayiz. H a tta §unu da
ekleyebiliriz: Okul-Aile gifti, Kilise-Aile giftinin yerini aldi.
N eden ogretimsel aygit k a p ita list toplum sal formasyon-
la rd a egemen DiA’dir ve nasil i§ler?
§im dilik §unlarla yetinelim :
1) Turn DiA’lar, hangisi olursa olsun, aym hedefe yonelir:
U retim ili^kilerinin yeniden-iiretim i, yani k ap italist somiirii
ili§kilerinin yeniden-iiretim i.
2) H erbiri bu tek hedefe kendine ozgii yoldan k atk id a bu-
lunur: Siyasal aygit bireyleri devletin siyasal ideolojisine uy-
d u ru r -bu, ya "dem okratik", "dolayli" (parlam enter) ideoloji-
dir, ya da "dolaysiz” (plebisitgi veya fa§ist) ideoloji. H aber ay-
giti, turn "yurtta§lari" basin, radyo, televizyon ile giinliik mil-
liyetgilik, §ovenizm, liberalizm , ahlakgihk vb. dozlanyla bes-
ler. Kiiltiirel aygit da aym §eyi yap ar (§ovenizmde sporun ro-
lii en ileri derecededir) vb. Dini aygit olum, evlilik ve dogum
gibi onemli torenler veya vaizlarla, insanin bir yanagini to-
k a tla y an a otekini sunacak k a d a r karde§lerini sevemiyorsa,
kiilden ba§ka bir §ey olmadigim h a tirla ta ra k . Aile aygiti...
Fazla iistiinde durm ayahm .
3) Bu konserde, kimi zam an geli§kilerin (eski egemen si-
niflarm k a lm tilan n in , proletarya ve orgiitlerinin geli§kileri)
bulandirdigi tek bir partisyon ezgiye egem endir. H iristiyan-
lik tan once, Y unan Mucizesini, H iristiyanliktan sonraysa,
ebedi §ehir Roma’nin ihti§am ini ve ozel ve genel M enfaat’i
vb. y a ra ta n Yiice A talar’m hiim anizm inin biiyiik tem alarm i
k a ta n , §imdiki egemen sim f ideolojisinin partisyonu. Milli-
yetgilik, ahlakgilik ve ekonomizm.
4) Oysa bu konserde, ezgisine kulak verilm ese bile, bir
DiA agikga egemen rolii oynar; oylesine p atirtisizd ir ki!
Okul.
Tiim toplum sal siniflann gocuklanni ana-okulundan bag-

43
layarak a lir ve ana-okulundan ba§layarak, yeni veya eski
yöntem lerle, yillar boyunca, çocugun "etkilere en açik" oldu-
gu çagda, a ile DIA’si ve ögretimsel DÍA arasin d a siki§mi§ ol-
dugu yillar boyunca, egemen ideolojiyle kaplanm if "beceri-
ler"i (F ransizca, hesap, doga tarih i, bilim ler, edebiyat),ya da
sadece k a tik siz egemen ideolojiyi (ahlâk, felsefe, yurttaçlik
egitimi) te k ra rla y a tek rarlay a çocuklarin kafasina yerleçti-
rir. O naltinci yila dogru bir yerde, dev bir çocuk kitlesi üreti-
min içine diiçer: B unlar iççiler ve küçük köylülerdir. Ogre-
nim görebilecek gençligin bir ba§ka bölüm ü yoluna devam
eder: Ve z a r zor kisa bir yol daha aldiktan sonra bir kiyiya
yikilir k a lir ve küçük ve orta teknisyenler, beyaz yakall iççi-
ler, küçük ve orta devlet m em urlari, h e r tü rlü küçük-burjuva
ta b a k a la n olu§turur. Son bir bölüm ü zirveye ulaçir, ya ay-
dinlara özgü yari-i§sizlige düçm ek ya da "kollektif emekçinin
aydinlan"diçinda, söm ürü görevlileri (kapitalistier, i§letme-
ciler), baski görevlileri (askerler, polisler, siyaset ad am lan ,
yöneticiler vb.) ve profesyonel ideologlar (çogu inanm i§ "laik"
kim seier olan her tü rlü papaz) saglam ak üzere...
Yolda d ü fü p k alan h er kitle, sinifli toplum da yerine geti-
recegi göreve uygun ideolojiye p ratik olarak sahip kilinir: Sö-
m ürülen olm a görevi (son derece geliçmiç "meslekî", "ahlaki",
"medenî", "millî" ve apolitik vicdana sahip), söm ürü görevlisi
olma görevi (iççilere em retm eyi ve onlarla konu§mayi bil-
mek: "ín san í ili§kiler"), baski görevlileri (em retm ek ve "tar-
ti§m aya yer birakm adan" ita a t ettirm eyi bilm ek ya da siya-
sal yöneticilerin belägatinin dem agojisini kullanabilm ek) ya
da profesyonel ideologlar olma görevi (bilinçleri saygi ile, ya-
ni hak e ttik leri a§agilam a ve demagoji ile i§leyerek, Ahlâk,
Fazilet "Açkinhk", M illet, F ra n sa ’nin D ünyadaki Rolü vb. ile
besleyebilm e yetenegi).
E ibette, birbirine k a rç it olan bu erdem lerin çogu (bir

44
yanda alçakgônüllülük, feragat, itaat, öbür yanda sinizm, ki-
bir, kü stah h k , güven, kendini büyük görme, h a ttä tatli dilli-
lik ve kurnazhk) ailelerde, kilisede, orduda, güzel kitaplarda,
fdm lerde ve h a ttä stadyum larda da ögrenilir. F a k a t ba§ka
hiçbir DIA bu k a d a r yil boyunca haftanm 5-6 günü 8’er saat-
ten, k ap italist toplum sal form asyonun çocuklarinin tüm ü-
nün zorunlu (ve üstelik, bedava) dinleyiciligine sahip degil-
dir.
Böylece bir k a p ita list toplum sal form asyonun üretim iliç-
kilerinin, yani söm ürülenlerin söm ürenlerle, söm ürenlerin
de söm ürülenlerle olan iliçkilerinin büyük bir bölüm ünün ye-
niden-üretim i, egemen sinifin ideolojisinin toplu halde "kafa-
la ra yerleçtirilm esi” ile kaplanm iç birkaç becerinin ögrenil-
m esi ile saglam r. K apitalist düzen için hayatî olan bu sonucu
üreten m ekanizm alar eibette evrensel olarak egemen burju-
va ideolojisiyle ôrtülm üç ve gizlenm içtir, çünkü bu, egemen
burjuva ideolojisinin temei biçim lerinden biridir: Okulu "ve-
lilerinin" (kendileri özgürdürler, yani çocuklann sahibidirler)
kendilerine (tam bir güvenle) em anet ettikleri çocuklann
"özgürlük ve "vicdamna" saygih ögretm enlerin, kendi örnek-
leri, bilgiler, edebiyat ve "ôzgürleçtirici” erdem leriyle, onlan
yetiçkinlerin özgürlük, ahläklilik ve sorum luluguna ilk
adim lanni a ttird ik la n ideolojiden annm iç (madem ki läiktir)
tarafsiz bir ortam olarak gösteren ideoloji.
B erbat ko§ullar içinde, "ögrenimini" yaptiklari bilgi ve
tarih te bulabildikleri birkaç ender silahi kendilerini kiskiv-
rak saran ideolojiye, düzene ve pratiklere dogru çevirmeyi
deneyen ögretm enlerden özür dilerim. Bir tü r k ahram andir
onlar. F ak at sayilan çok azdir ve içlerinden kaç tanesi (ço-
gunlugu) düzenin (onlan açan ve ezen) kendilerini yapm aya
zorladigi "i§"ten ku§kulanm aya ba§lam ayi bilir; daha da kö-
tü sü bu i§i in an a rak yaparken bütün yürek ve becerilerini

45
ku llan ir ve en ileri bilinçlilige (ünlü yeni yontemler!) baçvu-
ru rla r. Bundan o k a d a r az ku§ku duy arlar ki, fedakârhkla-
n y la, bundan birkaç yiizyil oncesinde atalan m izin gozünde
Kilise, cõmert, vazgeçilmez ve "dogal" oldugu gibi, okulu da
çagdaçlarim izin gozünde aym derecede "dogal" ve vazgeçil­
mez, yararli, h a ttâ hayirli kilan bu ideolojik tasarim in bes-
lenm esine ve bakim ina k a tk id a bulunurlar.
Gerçekten, Kilise’nin egemen DÍA rolünü bugün okul
üzerine alm içtir. Tipki eskiden Kilise ile aile bir çift olu§tur-
duklari gibi okul, aile ile b ir çift olu§turm uçtur. O kulun (ve
Okul-Aile çiftinin) egemen DÍA, dünya çapinda sinif mücade-
leleri ile varhgi teh d it edilen bir üretim tarzim n üretim ili§-
kilerinin yeniden-üretim inde belirleyici bir roi oynayan aygit
oldugu kabul edilirse, dünyanin her yaninda bu k a d a r çok
devletin õgrenim düzenini (daha o zam an M anifesto’da açik-
lanm i§ olan), aile düzenini sarsan bir b u h ran a çogu zam an
bagh olan benzeri gorülm em iç bir derinlikteki bu b u h ran si-
yasal bir anlam kazanir.

ÎDEO LOJi ÜSTÜNE

DÍA kavram m i ileri sürdügüm üzde, DiA’larm "ideoloji kulla-


n a ra k i§lediklerini" soyledigim izde, belli olçüde tarti§m a ge-
rektiren bir gerçegi h a tirla ttik : ideoloji.
ideoloji deyim inin ona nesne olarak fikirlerin (genetik)
teorisini tam yan C abanis, D e stu tt de Tracy tara fin d a n yara-
tildigi bilinir.(*) Elli yil sonra M arx bu terim i ele aldiginda

(*) Pierre-Jean-Georges Cabanis: 1757-1808 yillari arasinda ya§ami§, duyum-


salci okuldan Fransiz filozofu. Fransiz Ansiklopedistleriyle yakin iliçkileri
vardi. Fizyoloji, psikoloji ve felsefe üzerine çaliçip, bu dallar arasindaki ke-
siçmeleri tespit etmeye çaliçti.
Destutt de Tracy: 1754-1836 yillari arasinda ya§ami§ iskoç asilli bir Fransiz

46
ona, gençlik eserlerinde bile yeni bir anlam verir. Bundan
böyle ideoloji, bir insam n ya da bir toplum sal grubun zihnin-
de egemen olan fikirler, tasa rim la r sistem idir. Rheinische
Zeitung’daki m akalelerinden beri yü rü ttiig ü siyasal ve ideo-
lojik m ücadele M arx’i hizla bu gerçeklikle yüz yüze getirecek
ve onu ilk sezgilerini derinleçtirm ek zorunda birakacakti.
Buna kar§in, bu noktada oldukça §a§irtici bir paradoks
ile kar§ila§iyoruz. H er §ey M arx’i ideolojinin bir teorisini for-
m üle etmeye yöneltir gibiydi. G erçekten 1844 El Yazm ala-
n ’ndan sonra A lm an ideolojisi, ideolojinin açik bir teorisini
sunar... fak a t bu teori M arksist degildir (nedenini az sonra
görecegiz). K apital’e gelince, ideolojilerin (en belirgini: Baya-
gi ik tisatçilan n ideolojisi) bir teorisi için bir çok belirti içeri-
yorsa da, büyük ôlçüde genel bir ideoloji teorisine bagimli
olan bu teorinin kendisini içermez.
Böyle bir teorinin ilk ve çok çem atik bir taslagim öner-
mek rizikosunu göze aliyorum. ileri sürecegim tezler eibette
çu anda aklim a gelmiç degil, fakat gene da ancak derin ince-
leme ve analizlerle savunulabilir ya da denenebilirler, yani
onaylanabilir ya da düzeltilebilirler.

ideolojinin Tarihi Yoktur

H er §eyden önce, biçimleri ne olursa olsun (dinî, ahlâki, hu-


kukî, siyasal) h e r zaman sim fsal ta virla n dile getiren özel
ideolojilerin teorisini degil, genel bir ideoloji teorisi ta sa n sin i
tem ellendirm ese de, hiç olmazsa m üm kün kilan ilkenin ne­
denini açiklam ak için kisa bir §ey söylemeliyim.
Az önce belirtilen çifte iliçki içinde, bir ideolojiler teorisi-

filozofu. Ba§lica eseri Eléments d’idéologie (ideolojinin Ögeleri) adindadtr.


De Tracy’ye göre düçünce, duyumlamaya indirgenebilir. Diiçunmek, hatir-
lamak, yargilamak ve istemek, hepsi duyumlamaktir.

47
ne yõnelmek gerekir çiiphesiz. Bu yapildiginda, bir ideoloji-
ler teorisinin son analizde toplum sal form asyonlann, yani
toplum sal form asyonlar içinde diizenlenm iç íiretim ta rz la n -
mn ve onlarin bagrinda geliçen sim f m úcadelelerinin tarihi-
ne dayandigi gõrulecektir. Bu anlam da, ideolojilerin (yukan-
da belirtilen çifte iliçki içinde tam m lanan ideolojilerin: Bõl-
gesel ve simfsal) son kertede belirlenm eleri, elbette ideoloji-
leri ilgilendirm ekle birlikte, o n lan n diçinda yer aldigi bir ta-
rihi oldugundan, genel olarak bir ideolojiler teorisinin sõzko-
n usu olamayacagi açiktir.
B una karçm , eger ben genel olarak bir ideoloji teorisi ta-
sarisi ileri surebiliyorsam ve eger bu teori, ideolojilerin teori-
lerinin bagim h olduklari õgelerden biriyse, bu, açagidaki te-
rim lerle dile getirecegim , gõrunú§te paradoksal bir õnermeyi
içerir: ídeolojinin tarihi yoktur.
Bilindigi gibi, bu formul A lm an ídeolojisi’nin bir bõlii-
m únde harfí harfine yer ahr. M arx tipki ahlâk (ve baçka
ideoloji biçimleri) õtesinde bir tarih i yok dedigi m etafizik için
bu form ulú õnerir.
A lm an ídeolojisi’r\áe, bu formiil açikça pozitivist bir bag-
lam da yer ahr. ideoloji (A lm an ídeolojisi’sinde) katiksiz ya-
nilsam a, katiksjz riiya, yani hiçlik olarak tasarlanm i§tir.
Tiirn gerçekligi kendinin di§indadir. Demek ki bu eserde
ideolojinin sta tú su túm uyle, F reud’dan õnceki y azarlarm rii-
ya teorisinin sta tú su n e benzer hayali bir yapi olarak dú§u-
núlm ii§tiir. Bu y a z arla ra gore riiya, keyfi bir dúzenlem e ve
sira içinde, kim i zam an "tersine çevrilmi§", kisacasi "karm a-
kari§ik" bir biçimde sunulm uç "giinden a rta k a la n lan n " tii-
miiyle hayali, yani bombo§ sonucuydu. O nlara gore riiya, bi-
ricik pozitif ve anlam li gerçekligin, giiniin, artik larm m gõz-
ler kapaliyken keyfí olarak birle§tirilm esiyle kurulm u§ bo§
(anlam siz) ve degersiz bir hayali varliktir. A lm an ídeoloji-

48
si’nde felsefe ve ideolojinin (bu eserde en üstün derecede
ideoloji, felsefe oldugundan) statü sü tam aini tam am ina bu-
dur.
Bôylece ideoloji Marx için, biricik anlam li ve pozitif ger-
çekligin, varoluçlarm i m addî olarak üreten, maddî, som ut bi-
reylerin som ut tarihinin gerçekliginin "günden a rta kalanla-
riyla" kurulm u§, anlam siz ve yararsiz, katiksiz bir rüya, ha-
yalî bir "birleçtirme"dir. B unun için A lm an ideolojisi’nde
ideolojinin tarih i yoktur. Ç ünkü tarih i kendi diçinda, varolan
tek tarih in , som ut bireylerin tarihinin bulundugu yerdedir.
Demek ki A lm an Ideolojisi’ndeki, ideolojinin tarih i yoktur te-
zi, aym zam anda çunlari da belirttigi için, olumsuz (négatif)
b ir tezdir:
1) Ideoloji katiksiz rüya oldugundan hiçbir çey degildir
(kim bilir hangi gücün y arattigi bir rüya: i§bôlüm ünün ya-
bancilaçm asinca yaratilm asa dahi, bu durum da bile olum suz
(négatif) b ir belirlemedir.)
2) Ideolojinin tarihi yoktur, fakat bu onun içinde bir tarih
olmadigi dem ek degildir (tersine, m adem ki gerçek tarihin
tersine çevrilmiç, anlam siz soluk, yansisidir); yalnizca, ken-
dine ôzgü bir tarihi yoktur.
Benim açikça A lm an ideolojisi'nin terim lerini benimseye-
rek savunm ak istedigim tez ise ("ideolojinin tarihi yoktur")
A lm an Ideolojisi'nin pozitivist-historisist tezinden kôkten ay-
n d ir.
Ç ünkü ôyle sam yorum ki, bir yandan ideolojiZerm kendi-
lerine ôzgü (son kertede sinif m ücadelesiyle belirlense bile)
tarihleri oldugunu savunurken, ôte yandan, genel olarak
ideolojinm tarihi olm adigini, olum suz bir anlam da degil (ta ­
rihi kendi diçm dadir) tüm üyle pozitif anlam da, savunuyo-
rum .
Eger ideolojinin ôzelligi, onu tarih-di§i, yani tüm -tarihî

49
bir gerçeklik yapan b ir yapi ve içleve sahip olmasiysa, bu sõ-
zün olumlu (pozitif) bir anlaini vardir. Ç ünkü K om ünist Ma-
nifesto’nun tarih i sim f m ücadelelerinin, yani sinifli toplum la-
rin tarihi olarak tam m ladigi anlam da ideoloji, tarih dedigi-
miz bu §ey içinde, bu yapi ve bu i§lev degiçmez bir biçimde
vardirlar.
B urada, teorik bir nirengi noktasi saptam ak için, bu se-
fer Freudcu kavram iyla rüya õrnegimize geri dõnecek olur-
sak "ideolojinin tarih i yoktur" õnermemiz, F reud’un bilinçdi-
ebedidir, yani ta rih i yoktur õnerm esine dogrudan dogruya
baglanabilir ve baglanm alidir (keyfí bir biçimde de degil; iki
õnerm e arasin d a organik bir bag oldugu için bõyle olmasi
teorik bakim dan da zorunludur.) (*)
Eger ebedi sõzii (zam ansal) her tarih e gore a§kin degil,
fa k a t her yerde varolan, tarih-açiri, yani tarih in tüm alani
içinde, biçimi degi§meden kalan anlarm na geliyorsa, F reud­
’un deyi§ini kelim esi kelim esine ahp §unlari sõyleyecegim:
Tipki bilinçdiçi gibi ideoloji de ebedidir. Ve bu benzetm enin,

(*) Althusser’in bu bõlümde sõyledikleri biraz bilmecemsi gõrünebilir. Bir somut


toplumsal formasyondaki ideolojiler o toplumun somut tarihine iliçkin olarak
açiklanabilir, ama genel olarak ideoloji, tarihe degil, insan zihninin içleyiçine
ili§kin olarak açiklanmalidir. Bu zihnin i§leyi§i ise tarihin baçindan beri aym
oldu§una gõre, tarih-diçi, çünkü tüm-tarih?dir, tarih boyunca hep ayntdirve
somut tarih tarafindan belirlenmez. Somut tarih ideolojinin' içerigini belirler,
ama i§leyi§ biçimini belirlemez.
Atman ídeolojisi, ideolojiyi; gerçeklikten büsbütün koparip, Freud-óncesi rü­
ya kavramiyla eçit yere koyuyor. Bunun için de Althusser bunu olumsuz
(negatif) bir tamm olarak niteliyor; oysa ideoloji gerçeklikten kopuk bir hayal
degil, gerçekligin tarn tersyüz edilmi§ bir yansisi da degil, gerçekligin degi-
§ik bir kavraniç biçimidir. Bu niteligiyle, kendine gore bir mantigi ve içleyiçi
vardir. Tipki, Freud’dan sonra rüyalafin da, gerçekligin bir baçka biçimde
yansimasi oldugunu anladigimiz, rüyalarin kendine õzgü mantigini çõzdü-
gümüz õlçüde rüya gerçekligini nesnel gerçeklige tercüme edebildigimiz gi­
bi, ideolojide yansiyan gerçeklikle nesnel gerçeklik arasindaki bagintilari da
kurabiliriz.

50
bilinçdiçim n ebedíliginin genel olarak ideolojinin ebedíligiyle
iliçkisiz olm am asi nedeniyle teorik olarak dogrulandigi kam -
sinda oldugum u ekleyecegim.
I§te bu nedenledir ki kendim i, hiç olm azsa varsayim sal
olarak, F reud’un genel olarak b ir bilinçdi §1 teorisi sundugu
anlam da, genel olarak bir ideoloji teorisi önerm ekte hakli gô-
rüyorum .
A nlatim i kolaylaçtirm ak için, ideolojiler üzerine söyle-
nenleri gözönüne alarak, tarih i olmadigim ya da -ki aym an-
lam a gelir- tarih in (= toplum sal sim ilar kapsayan toplum sal
form asyonlar tarihi) tüm ünde degiçmez biçimde h er yerde
varoldugunu sôyledigim genel olarak ideolojiyi belirtm ek için
kisaca "ideoloji" terim ini kullanacagim . Geçici olarak kendi­
mi "simili toplum lar" ve onlarin tarihleriyle sim rliyorum .

ideoloji, Bireylerin Gerçek Varolu§ Koÿullariyla


A ra la n n d a ki H ayall iliÿkilerin B ir "Tasanm "idir

Idelojinin yapisi ve içleyiçi üzerine an a tezi ele alm ak için,


ônce biri olum lu biri olumsuz iki tez sunacagim . Birincisi
ideolojinin hayalí biçiminde "tasarlanm i§" nesneyle, ikincisi
ideolojinin m addiligi ile ilgilidir.
1. Tez: Ideoloji, bireylerin gerçek varoluç ko§ullanyla
a ra la n n d a k i hayalí iliçkilerini tem sil eder.
Yaygin olarak diní ideolojinin, ahlâki ideolojinin, hukukí
ideolojinin, siyasal ideolojinin vb. aym zam anda birer "dünya
gôrüçü" olduklari söylenir. E lbette b u ideolojilerden birini
gerçek (ömegin T an ri’ya, Görev’e, A dalet’e vb. "inaniyorsak")
diye ya§am adikça, "ilkel bir toplum un" m itlerini inceleyen
b ir etnolog gibi incelenen, eleçtirel bir açidan sôzü edilen
ideolojinin, bu "dünya görü§lerinin" büyük bir bôlüm ünün
hayali oldugu, yani "gergeklige tekabül etmedigi" kabul edi-
lir.
B una kar§in, gergeklige tekabül etm edikleri, yani bir ya-
nilsam a olduklari kabul edilirken, bir yandan gergeklige im ä
yollu degindikleri ve dünyayi hayali (imgesel) bigimde tasar-
lam alan n in altm d a bu dünyam n kendisinin gergekligini bul-
m ak igin onlari "yorum lam a"nm yettigi de kabul ediliyor.
[ideoloji = yanilsam a / am §tirm a (imä).]
iglerinde en tanm m i§lan, 18. yüzyilda yaygin olan meka-
nist tü r (T ann, gergek K ral’in hayali bigimde tem sil edilme-
sidir) ile ilk Kilise B a b a lan ’nm ba§lattigi Feuerbach ve
Feuerbach’dan k ay n ak lan an teolojik-felsefj okulun, örnegin
teolog B arth ’in vb. (Feuerbach’a göre, örnegin, T a n n gergek
insanin özüdür) yeniden eie aldigi kutsal m etinler yorum u
tü rü olan degi§ik tü r yorum culan vardir. Ideolojinin hayali
yer degi§tirm esini (tersyüz edilm esini de) yorum lam adigim iz
sürece, ideolojide "in san lan n gergek varolu§ ko§ullarm i h a ­
yali bir bigimde tasa rla d ik la n " sonucuna ula§m z.
Ne yazik ki b u yorum kügük bir sorunu askida birakiyor:
in sa n la r neden gergek varolu§ ko§ullarm i "kendi kendilerine
tasan m lam ak " igin gergek varolu§ ko§ullarm in hayali yer
degi§tirm esine gerek duyuyorlar?
ilk cevap (18. yüzyilinki) b a sit bir gözüm öneriyor: Sug,
despotlar ve papazlarda: Q ünkü in sa n la r T a n n ’ya inandikla-
n m sanirken ash n d a pap azlara ya da despotlara boyun eger-
ler; bunlar s a h te k ä rh k ta o rta k tir ve p apazlar despotlann ya
da despotlar p ap azlan n hizm etindedir. Y u k a n d a sözünü et-
tigimiz "teorisyenler'in siyasal tu tu m u n a göre, b u n lar uy-
d u rd u k la n Güzel Y alanlardan ideolojiyi ortaya gikanrlar.
Demek ki gergek varolu§ ko§ullannm hayali yer degi§tirmesi
bir tek nedene dayam yor: Bu neden az sayida sinik adam in
varhgidir ki bu a d am lar "halk" üzerine egem enlik ve sömü-

52
riilerini diinyanm garpitilmi? bir tasa n m iy la sag larlar ve bu
tasarim i da oyle du§unm ii§lerdir ki ba§ka zihinlerin imgele-
rine egemen olarak bu zihinleri kolele§tirsinler.(*)
ikinci cevap, (genglik eserlerine M arx’m kelim esi kelime-
sine aldigi Feuerbach’m cevabi) daha "derindir", yani aym
derecede yanli§tir. Bu cevap da, insanlarin gergek varolu§
ko§ullarim n hayali garpitilm asi ve yer degi§tirm esine, kisa-
casi in sanlarin varolu§ ko§ullannin tasarlanm asinin hayali
niteligi iginde yabancila$m aya bir neden a ra r ve bulur. Bu
neden, a rtik ne papazlann ne despotlann, ne onlarin etken
hayal giigleri ve ne de k u rb an la n n in edilgen hayalguciidiir.
Bu neden, insan larin 'k en d i varolu§ ko§ullarinda hiikiim sii-
ren m addi yabancila§m asidir. Bu varoluf ko§ullannin kendi-
leri yabancila§tm ci (1844 E lyazm alari’nda: Qiinkii bu ko§ul-
lara, yabancila§mi§ toplum un ozii- "yabancila§mi§ emek" -
egem endir) oldugundan, insanlarin varolu§ ko§ullarim ya-
bancila§mi§ (= hayali) bir bigimde ta sa rla d ik la n Feuerbach
du§iincesini, Yahudi Sorunu’nda ve ba§ka yerlerde boyle sa-
v u n u r Marx.
Biitiin bu yorum lar varsaydiklan ve d ay andiklan tezi k e ­
limesi kelim esine kabul ediyorlar: Bir ideolojide diinyanm
hayali olarak tasarlanm asinda in sa n la n n varolu§ ko§ullari-

(*) Bu son cumlenin gevirisi kasten Turkge'ye biraz aykiri birakildi. Qunku Alt-
husser'in kari§iksozdizimi iginde gizledigi ince alayi aslina en yakm bi<pim-
de korumak istedik. Burada anlatilan, gergekten 18. yuzyilin mekanist anla-
yi§indan kaynaklanan bu aijiklama tarzi, ne yazik ki bugiin bile birgok dev-
rimci arasinda ideolojinin "en devrimci" ve "en bilimsel" agiklamasidir. Ege­
men smiflarin u§agi olan politikacilar, din adamlari vb. ideoloji yoluyla halki
uyuturlar. Bu anlayi§, nesnel bir yapi olarak ideolojinin ozerkligini hige say-
diktan ba§ka aslinda "halk" dedigimiz o kitleye kar§i da ozune saygisiz bir
bakt§i yansitir. Yanli§ bir teorik anlayi§tan kalkarak dogru bir politik sonu$
alinamayacagina gore, "bir avu? namussuzun aldattigi halkimiz" anlayi§in-
dan yola gikan devrimci hareketlerin de herhangi bir ba§ariya eri§ti§i, hele
aldatilan halka dogruyu gosterdigi hi? g6riilmemi§tir.

53
m n, yani gerçek d iin y alan n yansitildigi tezi.
§imdi d a h a önce öne sürdügüm bir teze dönebilirim: "in-
sanlar" ideolojide gerçek varoluç ko§ullarim , gerçek dünyala-
rini "kendilerine tem sil etm ezler"; orada onlara tem sil edi-
len, kendilerinin bu varoluç koçullanna k a rfi ili§kileridir.
Gerçek dünyanm ideolojik, yani hayali olarak h e r tasarlan-
m asm in m erkezinde bu iliçki yer ahr. Gerçek dünyanm ideo­
lojik olarak tasarlan m asin m dogurdugu hayali çarpitm ayi
açiklam asi gereken "neden" bu iliçki içinde yer ahr. Ya da
daha dogrusu, "nedensellik" ilkesine dayah açiklam a tarzla-
n n i bir yana birak irsak , bu iliÿkinin hayali niteliginin, her
ideolojide gözlem lenebilen (eger bu ideolojiyi gerçek olarak
yaçam iyorsak) h e r hayali çarpitm anin altinda yattigi tezini
ileri sürm ek gerekir.
M arksist bir dil kullanm ak istersek, üretim , sömürü,
baski, ideolojiyi yayginlaçtirm a ve bilimsel p ratik görevlileri
m evkilerindeki bireylerin gerçek varoluç koçullarinin tasar-
lanm asi, son k erted e üretim ili§kilerinden ve üretim iliçkile-
rinden türeyen ili§kilerden kaynaklam yorsa, §unu diyebili-
riz: H er ideoloji, zorunlu olarak hayali çarpitm asi içinde, va-
rolan üretim iliçkilerini (ve onlardan türeyen öbür iliçkileri)
degil, fak at h e r §eyden önce bireylerin, üretim iliçkileri ve
onlardan türeyen ili§kilerle olan hayali ili§kisini gösterir.
Demek ki ideolojide, bireylerin varolu§unu yöneten gerçek
iliçkiler sistem i degil, fa k a t bu bireylerin içinde ya§adiklan
gerçek iliçkilerle hayali ili§kisi (tem sil edilir) gösterilir.
Eger durum böyleyse, ideolojide, gerçek ili§kilerin hayali
çarpitm asm in "nedeni" sorunu ortadan k a lk a r ve yerini bir
baçka sorunun alm asi gerekir: Bireylerin varolu§ koçullan-
m n ve hem ortaklaça hem de bireysel h a y a tla n m yöneten
toplum sal ili§kilerle olan (bireysel) iliçkilerinin tasarlan m asi
neden zorunlu olarak hayalidir? Ve bu hayaliligin dogasi na-

54
sil agiklanabilir? Soru bu bigimde kondugunda, biiyiik ideolo-
jik gizemin yaraticisi bir (despot ya da papazlar) "klik "14 ile
oldugu gibi gergek diinyanm yabancila§mi§ k arak teri ile de
sorunu gozmek gegersizle§ir. B unun nedenini daha ilerde go-
recegiz: § u an igin ileri gitmiyoruz.(*)
2. Tez: ideolojinin varolu§u m addidir.
ideolojiyi olu§turur gibi goriinen "tasanm " ya da "fikirle-
rin" ideal, fikri, m anevi degil, fak a t m addi bir varolu§u oldu-
gunu soyleyerek bu teze deginm iftik. H a tta "fikirlerin" ideal,
fikri, m anevi v a rh k la n m n yalm zca bir "fikir" ideolojisinden
ve ideolojiden, hem en ekleyelim, bilim lerin dogu§undan beri
bu anlayi§i tem ellendirir gibi goriinen, om egin bilim lerin uy-
gulam acilarm m kendiliginden ideolojilerinde dogru ya da
yanh§ "fikirler" diye ta sa rla d ik la n bir ideolojiden kaynak-
landigm i da soyledik. Elbette, bir olum lam a bigiminde sunul-
dugunda, bu tez kanitlanam az. §im dilik bunu, m addecilik
adina diyelim, kabul etm enizi istiyorum . Qiinkii gergekten
kanitlanm asi igin uzun agiklam alar gerekecek.
"Fikirlerin” ya da ba§ka "tasarim lann" m anevi degil
m addi varligi tezi, bu ko§ullu tez, ideolojinin dogasina ili§kin
analizim izde bize gergekten gerekli. Ya da d ah a dogrusu,
herhangi bir ideolojinin biraz ciddi h e r analizinin, ele§tirel
tu tu m u ne k a d a r fazla olursa olsun h er gozlemciye dogrudan
ve am pirik olarak gosterdigini daha iyi ortaya koym ak igin
bize yararh d ir.
DiA’la r ve pratiklerinden soz ederken, h er birinin bir

(14) Bu pek modern terimi bile bile kullamyorum. Qunku komiinist fevrelerde bi­
le, herhangi bir siyasal sapmayi (sag ya da sol oportiinizm) bir "klik"in hare-
ketiyle "agiklamak" ne yazik ki her an rastlanan bir §eydir.
(*) ideolojinin varligi, insan zihninin gergekligi temelluk tarzindan ileri gelen bir
maddi olay olarak tanimlamnca, hall dokur gibi ideolojiyi dokuyan "somuru-
cu klikler" sorunsali da, bir uretim tarzmin i$ ili§kilerinin yarattigi mistifikas-
yon sorunsali da, ideolojinin a§ilmasi sorusuna cevap veremez oluyor.
ideolojinin gerçekleçmesi oldugunu sõyledik (Bu degiçik bõl-
gesel ideolojilerin -dini, ahlâki, siyasal, estetik vb.- birligi,
egemen ideolojinin egem enliginde bagim hlaçtirilm alariyla
saglanir). Bu tezi yeniden ele aliyoruz: Bir ideoloji her zam an
hem bir aygitta, hem de (aygitin) pratiginde veya pratikle-
rinde varolur. Bu varoluç m addidir.
Elbette, ideolojinin bir aygitta ve onun pratiklerindeki bu
m addi varoluçu bir túfek ya da bir k aldinm taçinm m addi
varoluçuyla aym kiplige sahip degildir. F ak at bize Yeni-
Aristocu denmesi pahasina, (M arx’in A risto’ya bíiyiik deger
verdigini belirtelim "madde birçok anlam da tartiçilir" ya da
daha dogrusu hepsi son kertede "fiziksel" anlam da m addeye
dayanan degiçik kipliklerde varolur, diyecegiz.
Çimdi en kisa yoldan gidip ideoloji içinde ya§ayan "bi-
rey"de neler oldugunu gõrelim: Yani, dúnyanin belirlenmi§
(dini, ahlâki vb. bakim lardan) bir tasarim i içinde bireyin ya-
§ayan "birey"de -Bu ideolojide hayali çarpitm a, varoluç ko-
§ullanm n hayali iliçkisine dayam r yani, son kertede, iiretim
ve sm if iliçkilerine (ideoloji=gerçek iliçkilerle olan hayali ili§-
ki). Bu hayali ili|k in in kendinin m addi bir varoluça sahip ol­
dugunu õnerecegiz.
Ama aym zam anda çunu da õneriyoruz:
Bir birey T a n n ’ya ya da Gõrev’e ya da A dalefe vb. inam -
yor. Bu inanç, içinde bireyin inancinm fikirlerinin yer aldigi
bir bilince sahip bir õzne olarak, sõzú edilen bireyin fikirle-
rinden tiire r (ideolojiyi tam m i geregi m anevi bir varoluça sa ­
hip olan fikirlere indirgeyen, ideolojik bir tasarim i içinde ya-
çayan herkes için). B unun aracihgiyla, yani bõylece kurul-
muç olan tiim úyle ideolojik "kavram sal" aygit aracihgiyla (i-
nandigi fíkirleri õzgiirce oluçturdugu ya da õzgiirce kabul et-
tigi bir bilince sahip bir õzne) sõzú geçen õznenin (maddi) ta-
v irla n dogal olarak ortaya çikar.

56
Sözü edilen birey §u ya da bu biçimde davranir, çu ya da
bu p ratik ta v n kabul eder ve dahasi özne olarak kendi bilin-
ciyle özgürce seçtigi fikirlerin "bagimli oldugu" ideolojik aygi-
tin kimi diizenlenmiç pratiklerine katilir. T a n n ’ya inam yor-
sa, Ayin’i izlemek için Kilise’ye gider, diz çôker, dua eder, gü-
nah çikartir, cezasim çeker (eskiden bu, kelim enin gündelik
anlam indaki gibi maddiydi) ve dogal olarak piçman olur vb.
Görev’e inam yorsa ona iliçkin ayin pratiklerinde yazih, "gö­
reneklere uygun" davram çlari olacak. Adalet’e inam yorsa,
tartiçm aksizin hukuk k u rallarin a uyacak ve h a ttä k u rallar
çignendiginde baçkaldirabilecek, dilekçe imzalayabilecek, bir
gösteriye katilabilecek vb.
Bu çemamn bütününde ideolojinin ideolojik tasan m im n
kendisinin, bir bilince sahip ve "bilincinin" ona ilham ettirdi-
gi ve kabul ettigi fíkirlere inanan h er "özne'nin m addi prati-
ginin eylemlerine kendi fikirlerini, özgür öznenin fíkirlerini
katm asi, "fikirlerine uygun biçimde hareket etmesi" gerekti-
gini kabul etm eye zorunlu kaldigm i saptinyoruz demek ki.
Yok eger bunu yapm iyorsa, bu davram ç "ho§ bir çey degil"-
dir.
Eger gerçekte, inandigina göre yapm asi gerekeni yapm i­
yorsa, demek ki baçka bir çey yapiyor. Bu da, hep aym idea-
list §emaya göre, kafasm da söylediklerinden ba§ka fikirler
oldugunu ve bu fíkirlere göre ya "tutarsiz" ya sinik ya da ah-
läksiz insan olarak h a re k e t ettigi anlam ina gelir ("kimse is-
teyerek kötü olmaz").
Hangi durum da olursa olsun, ideolojinin ideolojisi demek
ki, hayali çarpitm aya kar§m , bir insam n "fikirlerinin" eylem-
lerinde varoldugunu, ya da var olmasi gerektigini kabul edi-
yor ve yok eger durum böyle degilse, ona gerçekleçtirdigi
baçka eylemlere (ahlâksiz bile olsa) tekabül eden baçka fikir­
ler veriyor. Bu ideoloji eylem lerden söz ediyor: Biz ise pratik-

57
lerin içine dahil edilmiç eylem lerden sõz edecegiz. Ve bu pra-
tik ler içinde yer aldiklari ayin kurallanyla, bir ideolojik ay-
gitin, bu aygitin küçücük b ir parçasinin bile olsa, m addî var-
hgi içinde düzenlenm içlerdir: Kiiçük bir kilisede küçük bir
âyin, bir cenaze toreni, bir spor kulubünde küçük bir maç,
bir okulda bir ders günü, siyasal bir partin in toplanti ya da
m itingi vb.
Zaten ideolojinin nosyonel çem asim n düzenini tersyüz et-
memize im kân verecek m uhteçem form ülü Pascal’in savun-
m aya yonelik "dialektigine" borçluyuz. Pascal açagi y u k a n
funlari soyler: "Diz çokün, dudaklarim zi dua ederek kipirda-
tin, inanacaksim z." isa gibi, ban§i degil bolünmeyi, üstelik
hiç de H iristiyan olmayan b ir çeyi (çünkü lân e t olsun dünya-
ya rezaleti getirene!) rezaleti getirerek düzeni rezalet ya ra ta-
rak tersine çevirir. J a n se n is t bir m eydan okum ayla, onu ger-
çekligin kendisini belirten b ir dil kullanm aya iten rezalet sa-
golsun.
Yaçadigi zam anin dinî DÎA’si ile girdigi ideolojik mücade-
lesinin kan itlarm i Pascal’e birakm am iza izin verilsin. Ve
eger olabilirse -çünkü henüz pek az ke§fedilmi§ yerlerde iler-
liyoruz- daha dogrudan dogruya M arksist bir dil kullanm a-
miz da gerekir.
Tek bir ozneyi (herhangi b ir birey) ele alm ak için, inanci-
nin, fïkirlerinin varhgim n m addî oldugunu soyleyecegiz, §oy-
le ki fikirleri, bu ôznenin fikirlerinin kaynaklandigi m addî
ideolojik aygitça ta m m la n a n m addî âyin k u ra lla n yla düzen-
lenmiÿ m addî pratiklerde yer alan kendi m addî eylemleridir.
Elbette onerm emizde yer alan dort "maddî" sifatina degiçik
kiplikler verilm elidir: Ayine gitm ek için bir yerden bir yere
gitm enin, bir diz çõkmenin, b ir haç ya da mea culpa i§areti-
nin, bir cüm lenin, bir duanin, bir pi§manligin, bir ceza çek-
m enin, b ir bakiçin, bir el sikiçm anm , bir sozlü di§ ve "iç" (bi-

58
linç) konuçm asm in m addíliginin tek ve ayni m addílik olma-
digim biliyoruz. M addíligin kipliklerinin farkhhgi teorisine
girmeyecegiz çimdi
Kimi kavram larm yeni tam tm am izda kayitsiz çartsiz yok
olduklanni, buna karçin ba§ka k a v ra m la n n varhklarini sür-
dürdüklerini ve yeni terim lerin bu tam tm a d a belirdigini sap-
tadigim iza göre çeylerin bu ters yüz edilmiç sunulu§unda as-
linda bir "tersyüz etme" olayiyla ilgilenmiyoruz.
Yok olan: Fikirler terim i.
V arhklarim sürdürenler: Özne, bilinç, inanç, eylemler te-
rim leri.
Belirenler: Pratikler, âyinler, idolojik aygit terim leri.
Açagdaki sonucu elde ettigim ize göre bu bir tersyüz e t­
me veya devirm e degil (bir h ü k ü m et ya da bir bardagin
devrilmesi anlam inda sôylendiginin diçinda) oldukça tu h a f
bir yeniden-düzenlem edir (b akanlara ôzgü olmayan b ir tür-
den).
V arliklarim , son kertede bir ideolojik aygitm tam m ladigi
âyinlerle düzenlenm iç pratiklerin eylem lerinde yer aldigi, or-
tay a çiktigi ôlçüde fikirler, fikir (mâneví, ideal bir varoluça
sahip olarak) olarak yok oldular. Öznenin, açagidaki sistem
(gerçek belirlenm e düzeni içinde açiklanm iç) tarafindan ha-
rek et ettirildigi için h a re k e t ettigi ortaya çikiyor demek ki:
M addí bir ideolojik aygit içinde varolan, m addí k u ra lla n n
düzenledigi m addí pratikler, kendi inancina göre vicdan ra-
hatligi ile h a re k e t eden bir öznenin m addí eylem lerinde va­
rolan pratikleri buyuran ideoloji.
F a k a t bu tam tm an m kendisi açagidaki k a v ra m la n mu-
h afaza ettigim izi gösteriyor: Ozne, vicdan, bilinç, inanç, ey­
lem ler. Bu bölüm den, ana terim i, son-sözü-söyleyen, h er §e-
yin bagli oldugu terim i çekip ahyoruz: Özne nosyonu.
Ve hem en, birbiriyle iliçkili iki tez açikhyoruz:

59
1) Bir pratik, bir ideolojinin araciligiyla ve bir ideolojinin
içinde vardir ancak.
2) Bir ideoloji, õzne araciligiyla ve õzneler için vardir a n ­
cak.
A rtik §imdi an a tezimize gelebiliriz.

ídeoloji Bireyleri Õzne Diye A d la n d in r

Bu tez yalnizca son õnerm emizi açm ak anlam ina gelir: Õzne
araciligiyla ve õzneler için olm ayan ideoloji yoktur. Bundan
çunu anlayalim : Ancak som ut õzneler için ideoloji vardir ve
ideolojinin bu gerçekleçm esi ancak õzne araciligiyla müra-
kün olabilir: Yani, õzne kategorisi ve içleyiçi tarafindan
m üm kün kilinir.
B ununla dem ek istedigimiz, õzne kategorisi (am a baçka
ad ia r altinda da içleyebilir- õrnegin, Platon’daki ruh olarak,
T anri olarak vb.) ancak burjuva ideolojisinin ve õzellikle hu-
kuk ideolojisinin 15 ortaya çikm asindan sonra da bu adi (õz­
ne) alm akla birlikte, nasil belirlenirse belirlensin (bõlgesel
veya sinifsal) ve tarih i dõnemi ne olursa olsun (ideolojinin ta-
rihi yoktur) bütün ideolojinin K urucu Kategorisidir.(*)
Çunu diyoruz: Õzne kategorisi h e r ideolojinin kurucu ka-
tegorisidir. F a k a t aym zam anda ve hem en ekliyoruz, õzne
kategorisi her ideolojinin kurucu kategorisiyse bu, her ideolo­
jin in (her ideolojiyi tam m layan) içlevinin som ut bireyleri õz-

(15) "Hukuk óznesi" denilen hukukí kategoriyi, ideolojik bir nosyon: "insan doga-
si itibariyla bir õznedir", haline getirmek için òdünç alir.
(*) "Õzne" adim almasa da, bu rolü oynayan bir varligi õn-gerektirir ideoloji.
Burjuva ideolojisi, bireyi õzne yapmiçtir. Bireyi bu derece yüceltemeyen
burjuva -ve kapitalizm- õncesi toplumlarda, birey olarak tammlanmamiç bir
varlik da "õzne” olabilir. ilkel toplumda belki bütün bir klan "Õzne" olur, Pla-
ton'da "birey" açiri olan ruh õznedir vb.

60
ne haline getirm ek olm asindandir. H er ideolojinin içleyiçi, bu
çifte "oluçturm a" hareketi içinde varolur, çünkü ideoloji ken-
disi bu içlevin m addi varoluç biçimleri içinde içlev gõrmek-
ten baçka bir çey degildir.
Ilerdeki s a tirla n anlam ak için, bu sa tirla n yazan kad ar
okuyan okurlarin kendilerinin de birer õzne, yani ideolojik
õzneler (totolojik bir õnerme) olduklarim gõzõnüne alm ak ge-
rekir, yani bu s a tirla n n y a z a n gibi okuru da "dogal olarak"
ya da "kendiliginden" ideolojinin, "insan dogasi itib an y la
ideolojik bir hayvandir" dedigimiz anlam da, içinde yaçar. Bi-
lim sel olmak iddiasindaki bir sõylemin satirlarim yazan ya-
z a n n , "kendi" bilimsel sõyleminde "õzne" olarak bulunm am a-
si (çünkü h e r bilimsel sõylem tanim geregi õznesiz bir sõy-
lem dir, "bilim Õznesi" ancak bir bilim ideolojisinde vardir)
bir baçka sorundur. Bu soruna çimdilik deginmeyecegiz.
Aziz Paul’ün pek güzel dedigi gibi, "Logos" içinde, yani
ideoloji içinde "yaçariz, h a re k e t ederiz, variz".(*) Bundan çu
çikar ki, õzne kategorisi sizin için oldugu gibi benim için de
kaçim lm az bir "apaçikhktir" (apaçikhklar hep kaçinilm azdir-
lar): Sizin ve benim birer õzne (õzgür, ahlâki vb.) oldugumuz
açiktir. Bir kelim enin "bir çey belirtm esine" ya da "bir anlam
taçim asm a" (yani dilin "saydam hginm " apaçikhgi da dahil)
neden olan apaçikhklar dahil, tüm apaçikhklar gibi sizin ve
benim birer õzne olmamiz "apaçikhgi da" -ki bu da hiçbir zor-
luk çikarm az- ideolojik bir etki, tem ei ideolojik etkidir .16

(*) "Logos”, Hiristiyan inancinda, TaroVnin Kelâmi (Tevrafin ba§inda, Tanri'in


evreni yaratirken sõyledigi "ol" süzü). Dolayisiyla, her an ve her yerde, "Lo­
gos" içindeyizdir, yani Tann nin yaratisi içindeyizdir. (Birikim Yayinlarrntn
Hegel Üstüne adli kitabinda, 1. Ek'de “Logos" ógretisi daha ayrmtili açiklan-
miçti.)
(16) Dilbilimciler ve degiçik amaçlarla dilbilime baçvuranlar, bütün sõylemlerde -
bilimsel sóylemlerin kendileri de dahil- ideolojik etkilerin hareketinin tanin-
mamasindan dogan güçlüklere takilip tõkezlerler.

61
G erçekten de kabul etmekte ba§arisiz kaldigim iz, karçilaçti-
gimizda: "Apaçik ortada! Bu iyi içte! Gerçekten dogru!" diye-
rek kaçindm az ve dogal bir tepki ile haykirdigim iz (yüksek
sesle ya da vicdanin kiiçiik, ince sesiyle) apaçikhklari apaçik-
h k la r diye zorla kabul ettirm ek (hiç de bõyle bir §ey yapiyor-
muç gibi gõrünm eden, b u n lar birer "apaçikhktir" m adem ki)
ideolojinin õzelligidir.
Bu tepkide, ideolojinin ideoloji olarak iki içlevinden biri
olan ideolojik tam m a (tersi ta m m a m a içlevidir) içlevi gõrii-
líir.
Pek som ut bir õrnek verm ek istersek, kapim iza vurduk-
larin d a ve kapali kapinm ardindan "kim o?" diye sordugu-
m uzda "benim" diye (çünkü "bu apaçik ortadadir") cevap ve-
ren dostlarim iz vardir hepim izin. G erçekten de, "o kadin" ya
da "o erkegi" taniyoruz. Kapiyi açiyoruz ve "gerçekten de o
gelmiç". Baçka bir õrnek verm ek istersek, sokakta bir tanidi-
gi (yeniden) tam digim izda, "giinaydin, dostum" deyip elini si-
k a ra k (bu, günlük yaçantinm ideolojik tanim asm in m addi
k ural pratigidir, hiç olm azsa F ra n sa ’da: Baçka yerlerde ba§-
ka k u ra lla r vardir) onu tanidigim izi (ve bizi tanidigini tani-
digimizi) belirtiyoruz.
Bu sõzler ve som ut õm eklerle sizin ve benim her zam an
zaten õzne oldugum uzu ve bu nedenle de, bizim gerçekten so­
m ut, bireysel, birbiriyle k a riç tin lm a z ve (dogal olarak) yerini
baçkasinin alam ayacagi õzneler oldugum uzu g aran ti eden
ideolojik tam m an in k u rallarm i durm adan uyguladigim izi be-
lirtm ek istiyorum . Çu anda yazdigim yazi ile §u anda gerçek-
leçtirdiginiz okum a da 17 bu iliçki içinde, ideolojik tam m a ku-
ra lla n d ir. D üçüncelerim in "dogrulugu" ya da "yanli§ligi"nin

(17) §unlara dikkat edin: Bu çifte §u anda kullammi ideolojinin "ebedí" olduQu-
nun bir kanitidir. Bu iki "§u anda“ herhangi bir zaman araligi ile ayrilmiçlar-
dir, ben bu satirlari 6 Nisan 1969’da yaziyorum, siz herhangi bir zaman
okuyacaksmiz.

62
size empoze ediliçinin "apaçikhgi" da bu k u ra lla n n içindedir.
F a k a t õzne oldugum uzu ve en b a sit gündelik hayatin
p ratik k u ra lla n içinde h a re k e t ettigim izi tanim ak (kabul et-
mek), (el sikm a, sizi adm izla çagirm ak, ben bilm esem de sizi
biricik bir õzne olarak tam tan bir õzel adim z "oldugunu" bil-
m ek vb.) bize yalm zca, ideolojik tanim ayi sürekli (ebedi) uy-
gulam am izin, ideolojik tam m a pratigim izin "bilincini" verir
(bilincini, yani gõrünce tam m a çeklindeki bilgisini) fak a t hiç-
b ir §ekilde bu bilm enin (tanim anm ) m ekanizm asim n (bilim ­
sel) bilgisini vermez. Oysa, ideolojide ve ideolojinin içinde yer
a la rak konuçm ak yerine, ideoloji üzerine bilimsel (õznesi ol-
m ayan) b ir sõylemin ba§langicim yapm ayi denem ek için,
ideolojiyle bütün baglanni koparm ayi deneyen bir sõylemin
taslagim çizmek istiyorsak bu bilgiye yõnelmeliyiz.
Demek ki, õzne kategorisinin ideolojiyi, som ut õzneleri
õzneler biçimine getirerek varolan ideolojiyi, oluçturan kate-
gori olm asm in nedenini gõsterm ek için, õzel b ir açiklam a bi-
çimi kullanacagim : Tanm acak k ad ar "somut", fakat düçiinü-
lebilir ve düçünülm ü§ olacak k a d a r da soyut -ki, bilgiye yol
açabilsin.
Bir ilk form ülde §unlari diyecegim: Õzne kategorisinin i§-
leyi§iyle, her ideoloji som ut bireyleri som ut õzneler olanak ça-
g in r ve a d la n d in r.
I§te, §imdilik som ut õzneler ile som ut bireyleri ayirm a-
mizi (bu düzeyde, som ut bir bireyin ta§im adigi som ut bir õz­
ne olmadigi halde) gerektiren bir õnerme.
Ve bu noktada, ideolojinin bireyler arasm d a õzneler "se-
ferber ederek" ya da adlandirm a ya da çagirm a dedigimiz -
"Hey, siz oradaki !"18 türünden, polisin (veya bir ba§kasm m )

(18) Gündelik pratik çagirma, kesin bir kurallar bütününün uygulamasina açildi-
ginda, "çüphelilerin" çagrildigi polislere õzgü "çagirma-da bütünüyle "õzel"
bir biçim alir.
gok bilinen giindelik sesleni§i §eklinde tahayyul edebilecek- o
50k belirgin i§lem yoluyla bireyleri oznelere ”ddnu§turerek"
"hareket ettigini" ya da "i§ledigini” ileri siirebiliriz.
Dii§ledigimiz teorik sahnenin sokakta gegtigini du§iinur-
sek, gagnlan birey a rk a sin a doner. Bu 180 derecelik b a sit fi-
ziksel donme ile ozne olur. Neden? Qiinku gagirm anm "ger-
gekten" kendine yoneldigini ve gagnlam n (bir ba§kasi degil
de) gergekten kendisi oldugunu tanidi. Deneyler, gagirmayi
ileten haberle§m e araglarinin, gagirm a eylem inin neredeyse
higbir zam an yoneldigi ki§iyi iskalam ayacak bigimde oldugu­
nu gosteriyor: is te r sozlii gagri, ister diidiik sesi olsun, gagri-
lan gagrilanin gergekten kendisi oldugunu tan ir. F a k a t bu
gene de tu h a f bir olgudur ve "vicdaninda yiik ta§iyan” ki§ile-
rin sayica gokluguna kar§in, yalnizca "sugluluk duygusuyla"
agiklanam az.
Elbette, kiigiik teorik tiyatrom uzun anla§ihrligi ve kulla-
ni§lihgi igin, olaylan bir boliim halinde, b ir once ve bir sonra
ile yani zam an iginde b ir ard ard a gelme bigiminde sunm ak
gerekiyordu. Gezinen bireyler vardir. Bir yandan (genel ola-
rak arkadan) bir gagirm a duyulur: "Hey siz, oradaki!" Bir bi­
rey (yiizde doksan gagrilan bireydir) kendisiyle ilgili oldugu­
nu bilerek -§iiphelenerek- sanarak, yani gagirm anm yoneldi­
gi ki§inin gergekten kendisi oldugunu tan iy a ra k ark asin a do­
ner. F a k a t gergeklikte olaylar boyle bir siralam a olmadan
gergekle§ir. ideolojinin varolu§u ile bireylerin ozneler olarak
gagrilm alan veya ad lan d irilm alan bir ve aym §eydir.
Buna §unu ekleyebiliriz: Boylece ideolojinin di§inda (da-
h a kesin olarak soylenirse sokakta) gegtigi sanilan §eyler
gergekte ideolojinin iginde gegerler. Demek oluyor ki, gergek-
te ideolojinin iginde gegen §eyler onun di§inda gegermi§ gibi
goriiniiyor. B unun igindir ki ideolojinin iginde yer alan k i l ­
ler kendilerini tan im geregi ideolojinin di§inda sanirlar:

64
ídeoloji aracihgiyla, ideolojinin ideolojik k arak terin in fiili
yadsim asi ideolojinin etkilerindendir: Ídeoloji hiçbir zaman:
"Ben ideolojik’im" demez. "ídeoloji içindeyim" (kesinlikle, pek
az rastla n a n bir durum ) ya da "ideoloji içindeyim" (genel du-
rum ) diyebilmek için, ideolojinin diçinda, yani bilimsel bilgi-
nin içinde olmak gerekir. ideolojinin içinde bulunm ak suç-
lam asinin, hiçbir zam an suçlam ayi yapan degil, fak at hep
baçkalari için geçerli oldugu pek iyi bilinir (bu noktada
kesinlikle aym tav ir olan, gerçekten M arksist ya da Spinoza-
ci olmak diçinda). Bu ise idelojinin (kendi açisindan) hiç di$i
olm adigi, fak a t aym zam anda, (bilim ve gerçeklik açism dan)
sadece di§i oldugu dem ektir.
Bunu, ayrm tilariyla açiklam adan uygulayan M arx’dan
200 yil õnce Spinoza eksiksiz olarak açiklami§ti. Biz çimdi
bu konuyu birakahm , am a birakirken bilelim ki, vargilari,
yalm z teorik degil, aym zam anda politik v arg ilan vardir ve
õnemlidir; çiinkii, õrnegin M arksist-L eninist sim f miicadelesi
pratiginin altm yasasi olan bütün bir eleçtiri ve õz-ele§tiri
teorisi buna dayam r.
Demek oluyor ki, ideoloji bireyleri õzneler olarak çaginr
veya adlandirir. ídeoloji m adem ki ebedidir, o halde çimdiki
zam ansalhk biçimini -ideolojinin içleyiçini onun içinde tasar-
lam içtik- geçersiz kilm ah ve çu n lan sõylemeliyiz: ídeoloji bi­
reyleri her zam an ve zaten õzneler olarak çagirdi. Bu ise bi-
reylerin h er zam an ve zaten, ideoloji tarafindan õzneler ola­
ra k çagnldigi dem ektir, ki bu da bizi zorunlu olarak son bir
õnerm eye gõtürür: Bireyler her zam an ve zaten òznedirler.
Yani h er zam an zaten õzne olduklanna gore bireyler õznele-
re iliçkin olarak "soyut"turlar. Bu õnerm e bir paradoks gibi
gelebilir.
Bir bireyin h e r zam an-zaten, dogm adan õnce bile, õzne
olmasi herkesin anlayabilecegi bir §eydir ve hiç mi hiç bir pa-

65
radoks degildir. H er zam an-zaten soyut olan ôznelere iliçkin
olarak bireylerin h er zam an "soyut" olduklarim Freud yal-
nizca, bir "dogumun", bu "m utlu olayin" beklenm esinin hangi
ideolojik tôren-kurallariyla kuçatilm iç oldugunu belirterek
gôsterdi. Dogacak bir çocugun n asd ve ne k a d a r beklendigini
herkes bilir. Bu ise "duygulan", yani dogacak çocugun bek-
lendigi, aile ideolojisinin biçim lerini, baba/anne/kan-koca/
kardeç, bir y a n a birakm ayi kabul edersek, son derece bayagi
bir biçimde §unu demeye gelir: Babanin Adi’ni(*) taçiyacagi,
yani bir kimligi olacagi ve yerini baçka hiç kim senin alam a-
yacagi bir kim se olacagi ônceden kabul edilm içtir. Demek ki
çocuk, dogm adan once, dôllendiginden itbaren içinde yer ali-
nip "beklendigi" ôzgül aile ideolojisinin biçimi ile ve biçimi
içinde ôzne olm ak için belirlenm içtir ve h e r zam an-zaten ôz-
nedir. Bu ideolojik aile biçim inin, benzersizligi içinde, son de­
rece yapilaçm iç oldugunu ve gelecegin ôznesinin bu az çok
"patolojik" (bu terim in kesinlikle belirtilebilen bir anlam i ol­
dugunu varsayarak) ve ku su rsu z yapi içinde "kendi" yerini

(*) Althusser "Babanin Adi'ni (nom-du-père) yalmzca gerçek babayi kastede-


rek degil, sembolik anlamda da kullamyor. Bu kavram ilk kez Freud'un To­
tem ve Tabu'sunda mitik ve sembolik anlamda, yani 'Yasa' koyucu olarak
belirlemiçti. Lacan ise bu Yasa'nm kaynagmi "Baba''nin, sembolik konumu
olarak gôrmekle yetinmemiç, bu gerçekte mevcut olmayan, yasa koyucu ve
adi konuçulmayacak denli kutsal olan "Baba“yi, anlamin, dilin ve kültürün
ôn koçulu yapmiçtir. Ôte yandan Ôdip karmaçasinda gerçek babanm de-
netleyici konumu sembolik yasalar uyarinca kültürel dünyanin düzenlenme-
sinin, ôzgül aile ideolojisinin sonuçlaridir. Bir ba§ka deyi§le babanin adini
taçiyacak olan (erkek) çocuk kendisini 'Baba'nin bu konumunu ele geçirebi-
lecek potansiyelde tahayyül eder ve Sembolik Baba'yi ataerkil ailenin ger­
çek babasina indirgeyerek kendisini gelecekte (bilinçdiçi) arzunun denetle-
yicisi olarak gôrme yamlgisina (tanimama) dü§er (méconnaissance). i§te
bütün ideolojilerin kavranmasina temellik eden ve ôznenin içinde kendini
tamdigi (connaissance) ideolojik formasyondaki yanilginm yapisi ôzneleri
bu biçimde her zaman -zaten ôzneler olarak gôrme zorunlulugunu doguru-
yor. Althusser'in burada sôylediklerinde bu çerçeve gôzardi edilmemelidir.

66
"bulmasi", yani zaten önceden de oldugu cinsel (kiz ya da og-
lan) özne olmasi gerektigini söylemek bile bir fazlalik. Bu ki-
sitlam a ve bu ideolojik önceden-segilmenin, evcille§tirmenin
ve daha sonra da aile egitim inin tüm k u rallarin m F reud’un
pregenital ve genital cinsellik "a§am alarinin" bigim lerinde,
yani, etkilerini bilingdi§i olarak saptadigi yapim n "pengesin-
de" oldugu anla§ilir. F ak at bu noktayi da bir yana birakahm .
Bir adim d ah a atahm . §im di, bu adlandirm a m izansenin-
deki "aktörlerin" ve her birinin rolünün, ideolojinin tüm ya-
pism da nasil yansidigina dikkatim izi vermeliyiz.

B ir Örnek: H iristiyan Din ideolojisi

H er ideolojinin bigimsel yapisi hep aym oldugundan, aym


k an itlam anin ahläki, hukuki, siyasal, estetik vb. ideolojiler
igin de yeniden üretilebilecegini belirterek, herkesin anlaya-
bilecegi bir örnegin, dini ideolojinin analiziyle yetinecegiz.
Öyleyse H iristiyan din ideolojisini eie alalim : Bir retorik
araci alip kullanacak ve onu "konu§turacagiz"; yani yalniz
T evrat ve incil’in, teologlarin ve vaizlann söylediklerini de-
gil, fa k a t uygulam alannda, tören-kurallarm da, törenlerinde
ve dini eylem lerinde (vaftiz, günah gikarm a, evlenme äyini
vb.) söylediklerini de kurgusal bir söylemde toplayacagiz. H i­
ristiyan din ideolojisi a§agi y u k a n §unu söyler:
Der ki: S ana sesleniyorum , Pierre adm daki insan bireyi...
(her birey kendi adiyla, edilgen anlam da, gagnlir, birey hig-
bir zam an kendi adim kendine vermez) T a n n ’nm varoldugu-
n u ve ona verecek h esap lan n oldugunu söylemek igin. Ve §u-
n u ekler: T a n n benim sesimle sana sesleniyor (T an n ’nin Sö-
zünü K utsal K itap derleyip toplami§, Gelenek yeni ku§akla-
ra aktarm i§, Papahk yanilm azhgi onun "nazik” n o k tala n m

67
sonsuza k a d a r saptam i§tir). § u n la n der: i§te senin kim oldu-
gun: Sen P ierre’sin! i§te senin kökenin, Isa’dan sonra 1920
yihnda dogmu§ olm ana kar§in T a n n ebedi olarak y a ra tti se­
nil i§te senin dünyadaki yerin! i§te senin ne yapacagin! Eger
"sevginin yasasini" gözetirsen, onun aracihgiyla, sen Pierre
kurtulacaksin ve is a ’nin Sanli Gövdesinin bir pargasi olacak-
sin! vb.
Ama bu tan id ik ve bayagi oldugu k ad ar, bütünüyle §a§ir-
tici bir söylem dir de.
§a§irtici, günkü dini ideolojinin P ierre’i gagriya, yani
T anri’nm em irlerine uyup uym am akta özgür bir özne duru-
m una getirm ek igin gagirarak, bireyleri "öznelere dönü§tür-
mek igin" bireylere seslendigini gözönüne a h rs a k ;19 eger dini
ideoloji bireyleri kendi adlari ile gagm yorsa, böylece onlarm
h er zam an-zaten ki§isel bir kimlige sahip özneler olarak gag-
rildiklarm i kabul ediyorsa (öyle ki Pascal’in Isa’si §unlan
söyler: "Kanimin §u dam lasim senin igin döktüm"); eger öz-
neleri, öznenin: "Evet, benim gergekten" diyecegi bigimde ga-
giriyorsa; eger onlara, dünyadaki yerleri diye gösterdigi yeri,
sabit bir konum u, gergekten i§gal ettiklerine ili§kin tam m ayi
elde ediyorsa: "Gergekten dogru bu, ben burda, bu gözya§i
vadisinde i§gi, patron ya da askerim!" dedirtiyorsa; eger on-
lar, "Tanri’nm b u y ru k lan n a", Sevgi’ye dönü§mü§ Y asa olan
davram §larinda k u lla n d ik la n saygi ve kibire göre, bir k a d e ­
rin (hayat ya da ebedi cehennem azabi) varhgini k am tlarsa;
bütün b unlar gergekten böyle olursa (pek iyi bilinen vaftiz,
§araph ekm ek äyini, günah gikarm a, vaftiz duasi ve k u tsal
yag sürm e ayinlerinin k u rallarin in uygulanm asinda) sahne-
ye H iristiyan dini özneler getiren tüm bu "prosedür'e tu h a f
bir olgunun egem en oldugunu belirtm eliyiz: Bu k a d a r gok sa ­

i l 9) Bireyin her zaman-zaten özne oldugunu bildigimiz halde, yarattigi kontras-


tin etkisiyle kullam§li olan bu terimi kullanmaya devam ediyoruz.
yida m üm kiin dinî özneler, ancak Tek, M utlak, Öteki Özne’-
nin, yani T an ri’mn olmasi m utlak koçuluyla varolabilir.
Bu yeni ve e§i gôrülmemiç Özne’yi belirtm ek için onu ali-
§ilmi§, büyük harfsiz öznelerden ayirm ak için büyiik harfli
Özne yazim inda uyuçalim.
0 zam an, bireylerin özneler olarak çagnlm asi, dini ideo-
lojinin onun Adina tüm bireyleri özne olarak çagirdigi, Tek
ve m erkezi Öteki Özne’nin "varligim" varsaydigi ortaya çi-
kar. B unlarin hepsi K utsal K itap’ta açikça 20 yazihdir. "0 za­
m an Efendimiz T a n n b ulutlardan M usa ile konuçtu. Ve
Efendimiz M usa’ya seslendi: ‘M usa!’ ‘Benim (gerçekten)!’ de-
di M usa, ‘kulun M usa’yim, konu§ ve seni dinleyecegim!’ Ve
Efendim iz M usa ile konu§tu ve ona §unlari söyledi: 'Ben, Ben
o la m m ’
Yani T a n n kendini kendisi-ile ve kendisi- için olan (Ben,
Ben olam m) ve öznesini çagiran ve bu çagirm a yoluyla bireyi
Kendi öznesi yapan, öm egin M usa adindaki bireyi öznele§ti-
ren en üstiin Ozne olarak tam m liyor. Ve kendi adiyla çagril-
mi§ -adlandirilrm ç- M usa, T an ri’m n çagirdiginin "gerçekten"
kendisi oldugunu tam yarak özne, T an ri’m n öznesi, T a n n ’mn
egemen oldugu özne, Özne ile özne ve Özne’nin tabiyetinde
olan özne oldugunu tam r. i§te kam ti: Em irlerine uyuyor ve
halkim T an ri’nm em irlerine uyduruyor.
Böylece T a n n Özne’dir ve M usa ve T a n n ’mn halkim n sa-
yisiz özneleri, Onun (Özne’nin) çagrilmiç- m u h atap lan d ir:
O nun ayn a la n , Onun ya n silandir. in sa n la r T a n n ’m n sure-
tinde yaratilm am i§lar miydi? H er teolojik dü§üncenin kam t-
ladigi gibi, onlarsiz da olabilecegi halde... T a n n ’mn in san lara
ihtiyaci vardir. Özne’nin öznelere ihtiyaci vardir, tipki insan-
la n n T an ri’ya ihtiyaçlan oldugu, öznelerin Özne’ye ihtiyaçla-

(20) Harfi harfine degil, "ruhuna ve özüne uygun" kari§ikbir biçimde alinti yapi-
yorum.
ri oldugu gibi. D aha iyisi: Kendi gorünüçünün onlardaki kor-
kunç ters-çevrilm esinde (ozneler ah lâk sizh k ta yuvarlandik-
la n n d a , yani günah) bile T a n n ’nm in san lara, büyük Ôzne’-
nin oznelere ihtiyaci var.
Dahasi: T a n n , son K u rtarm a’yi, Isa’nin Diriliçini gerçek-
leçtirm ek için kendi çiftini y a ra tir ve Oglu’nu "terkettigi" ba-
sit b ir ozne (Ç arm ih’ta sona eren uzun Zeytin Dagi Vaizi) Oz-
ne fak a t Ozne, in san fak a t T a n n olarak dünyaya gonderir.
Demek ki T a n n ’nm kendini "insan du ru m u n a getirmeye" ih-
tiyaci var, sanki oznelerin ellerinin degebilecgi (Bkz. Aziz
Thomas), gozlerinin gorebilecegi biçimde, am pirik olarak
eger onlar ozneyseler, Ozne’nin egem enligindeyseler bunun
yalnizca K iyam et G ünü’nde, isa gibi, sonunda Efendi’nin
b a g n n a , yani Ozne’ye 21 geri donmek için oldugunu goster-
m ek için Ozne’nin ozne olmaya ihtiyaci var.
Ozne’nin ozneler ve Ozne’nin kendisinin ozne-Ozne olarak
ikiye bolünm esinin hayranliga deger gerekliliginin çifresini
teorik bir dil ile çozelim.
M utlak ve Tek Ozne adina bireyleri ozne olarak çagiran,
adlandiran h er ideolojinin yapisinin y a n sim a h , yani ayna-
yapisinda ve çifle yansim ah oldugunu gorüyoruz: yansim ah
(aynadaki) suret, ideolojiyi olu§turur ve içleyiçini saglar. Bu,
h er ideolojinin m erkezli oldugu, Tek M erkezi, M utlak Ozne’-
nin içgal ettigi ve çifte yansim ali bir baginti içinde, oznelere
h er oznenin kendi gorüntüsünü, çimdi ve gelecekte, seyrede-
bilecegi Ozne’de, gerçekten onlarin ve Onun sozkonusu oldu­
gunu garanti edip ozneleri Ozne’nin oznesi yaparak ve Aile’-
ye girerek (K utsal Aile: Aile ozü geregi ku tsald ir) -"Tann or-
da (Aile’de) kendinden onlanlan tam yacak" yani T a n n ’yi ta-
nimi§ olanlar ve kendilerini O nda tanim iç olanlar, onlar kur-

(21) Teslis dogmasi, Ozne'nin (Baba) ozne (Ogul) ve yansimali bagmtilari (Kut­
sal Ruh) olarak ikiye bolünmesidir.

70
tulacaklar- sonsuz sayidaki bireyi özne olarak çevresine ça-
girdigi anlam ina gelir.
Genei olarak ideoloji ile ilgili olarak neler elde ettigim izi
özetleyelim:
Ideolojinin kopya çikaran yani su re t oluçturan aynasal-
yapisi aym an d a §unlan saglar:
1) "Bireylerin" özne olarak çagnlm asi;
2 ) Özne’nin tabiyeti a ltin a girm eleri;
3) Özneler ve Özne arasindaki ve öznelerin kendi arala-
rindaki karçihkh birbirini tan im a ve son olarak da öznenin
kendisi tarafm dan tam n m a si ,22
4) Bu durum da h er çeyin çok iyi olduguna ve öznelerin
ne olduklanm tanim alari ve buna uygun biçimde davranm a-
lari koçuluyla h er §eyin yolunda gidecegine iliçkin m utlak
güvence: "Amin".
Sonuç: Özne olarak çagirilm a, Özne’nin tabiyeti altina
girme, evrensel tanim a ve m utlak güvencenin bu dörtlü dü-
zeniyle sanlm iç özneler, "yürürler"; Devlet (Baski) Aygiti’nin
§u ya da bu m üfrezesinin m üdahale etm esine yol açan "kötü
öznelerin" di§inda "kendiliklerinden yürürler". F akat, (iyi)
öznelerin büyük bir çogunlugu "kendiliklerinden", yani (so-
m ut biçim lerini DÎA’larin gerçekle§tirdigi) ideoloji ile y ü rü r­
ler. DIA’la n n äyinleriyle yönetilen pratiklerde yer alirlar.
Varolan durum un (das Besthende), "böyle oldugu ve baçka
biçimde olmadigi gerçekten iyi ve dogru" oldugunu, T a n n ’ya,
vicdanina, Papaza, de G aulle’e, patrona, m ühendise uym ak
gerektigini, "kom§usunu, kendini sever gibi sevmek" gerekti-

(22) Hegel, ne yazik ki Mutlak Bilgi ideolojisinde son bulan Evrensel Tanimanm
"teorisyeni" olarak, ideolojinin hayranliga deger bir “teorisyenidir“. (Kendisi-
nin bundan haberi yoktur.) Feuerbach, ne yazik ki insanî Öz'ün ideolojisin­
de son bulan, yansimali bagintinin §a§irtici bir "teorisyeni'dir. Bir garanti
(güvence) teorisini geliçtirmek için gereken §eyleri bulmak üzere Spinoza’-
ya geri dönmeliyiz.
gini vb. kabul ederler. Som ut m addi davram çlari, dualarinin
hayran olunacak kelim esinin h a y a ta yazjlm asidir: "Amin!"
(Öyle olsun!)
Evet, özneler "kendiliklerinden yüriirler." Bunun esrari
az önce sözünü ettigim iz dörtlü düzenin ilk iki ugragiyla ili§-
kilidir ya da d ah a dogrusu özne terim inin belirsizligi ile ilgi-
lidir. Genellikle kabul edildigi üzere bu terim , özne, gerçek-
ten de 1) özgür bir öznellik: H areketlerinin yaraticisi ve so-
rum lusu olan bir in isiy atif m erkezi; 2 ) daha yüksek bir otori-
teye boyun egmiç, yani özgürce boyun egmeyi kabul etm ek
di§inda her tiirlii özgürlükten yoksun, bir ba§kasim n tabiyeti
altindaki bir özneyi belirtir.(*) Bu sonuncu ayrim bize, ancak
kendisini y a ra ta n etkiyi y ansitan bu belirsizliginin anlam ini
veriyor: Özne’nin emirlerine özgürce boyu egsin, ya n i kendi
tabiyetinin eylem ve hareketlerini "tek baçina tam am lasin"
diye birey özgür özne olarak çagrilir. Tabiyet altm a ahnm a-
lari yoluyla ve tabiyet altm a ahnm alari için vardir ancak öz­
neler. B unun içindir "kendiliklerinden yüriim eleri".
"Oyle olsun" (Amin)... Y aratilm ak istenen etkiyi kaybe-
den bu kelime, "dogal olarak" böyle olmadigini kanithyor.
("Dogal olarak": B u duanm di§inda, yani ideolojik m üdahale-
lerin diçmda). H er §ey olmasi gerektigi gibi olsun diye, keli-
meyi agzim izdan çikarahm ; "Amin" diyelim ki üretim iliçki-
lerinin yeniden-üretim i yiirüsiin, toplum sal-teknik i§bölümü-
nün üretim , söm ürü, baski, idelojikleçtirm e, bilimsel p ratik
ve benzeri a la n lard a üretim ve dola§im süreçlerinde, h er
gün, kendilerine ta n in a n m evkileri dolduran birey-öznelerin
vicdanlarm da, yani som ut tav irlarin d a bu yeniden-üretim

(*) Türkçe "Özne“ kelimesinde bulunmayan bir çift-anlamliliksôzkonusu bura-


da, Fransizca (veya ingilizce) "Sujet" bizim bildigimiz anlamda "özne" oldu-
gu gibi, aym zamanda, "bagimlf anlaminda, "tabi" demektir. Bu kokten tü-
retilme fiil, “tabiyet altina alma" anlamtna gelir. DolayisiylaAlthusser kelime-
nin her iki anlamini bir arada kullanarak ideolojinin belirsiz yapisiniçiziyor.

72
garan ti altin a alinsin. Özne olarak çagrilmi§ bireylerin ve öz-
nenin yansim ali taninm asi ve Özne’nin "em irlerine" uyacak-
la n n i özgürce kabul ederlerse Özne’nin öznelere verdigi gü-
vencenin m ekanizm asinda sözkonusu olan nedir? Bu meka-
nizm ada sözü edilen gerçeklik, tanim anin kendi biçim lerinde
zorunlu olarak taninm ayan gerçeklik son analizde gerçekten
üretim iliçkilerinin ve ondan türeyen ili§kilerin yeniden-
üretim idir. (Ideoloji=£a/«/na/iam m am a).

Ocak-Nisan 1969

P.S. - Bu birkaç §ematik tez, üstyapinin i§leyi§inin ve altya-


piya m üdahale biçiminin birkaç görünü§ünü aydinlatiyorsa
da, bu tezler eibette soyutturlar ve birkaç sözle deginm ek ge-
reken önemli sorunlan zorunlu olarak askida birakiyorlar:
1) Ü retim ili§kilerinin yeniden-üretim inin gerçekleçmesi-
nin genel siireci sorunu.
Bu sürecin ögeleri olarak DÎA’lar bu yeniden-üretim e
ka tkid a bulunur. F a k a t sadece k a tk ila n m eie alan bir görü§
gene de soyut kalir.
Bu yeniden-üretim ancak üretim ve dolaçim sürecinin
kendi bagrinda gerçekle§mi§tir. iççiler egitim inin "tam am -
landigi", onlara görevler vb. aynldigi bu süreçlerin m ekaniz­
m asinda gerçekle§mi§tir. Degi§ik ideolojilerin (her feyden
önce hukukî-ahlâkî ideoloji) etkisi bu süreçlerin iç m ekaniz­
m asinda duyulur.
F a k a t b u gôrüç, hâlâ soyut durum da kalm akta. Ç ünkü
sinifli bir toplum da üretim iliçkileri, söm ürü iliçkileri yani
antagonist sim ilar arasindaki iliçkilerdir. Egemen simfin
a n a hedefi olan üretim ili§kilerinin yeniden-üretim i, bireyle-
ri egitip "teknik i§bölümü" içinde farkli yerlere dagitan içlem
olamaz yalniz. Gergekte, egemen simfin ideolojisi di§inda bir
"teknik i^boliimii" yoktur: Em egin h e r "teknik" boliimii, h er
"teknik" diizenlem esi, emegin toplum sal (sinifsal) bir diizen-
lenm e ve boliimlenme bigimi ve m askesidir. 0 halde, uretim
ili§kilerinin yeniden-iiretim i sinifsal bir giri§imden ba§ka bir
§ey olamaz. Egemen smifla somiiriilen simfi kar§i kar§iya
getiren bir sim f miicadelesi i^inde gergekle§ir.
U retim ili§kilerinin yeniden-iiretim inin gergekle§mesinin
genel siireci dem ek ki bu sim f m ucadelesinin baki§ agisi igin-
de yeralinm adigi siirece soyut kalir. Yeniden-iiretim inin ba-
ki§ a?isi i?ine yerle§mek, son kertede, sim f m iicadelelerinin
baki§ agisina yerle§mek dem ektir.
2) Bir toplum sal form asyonda varolan ideolojilerin simf-
sal ozelligi sorunu.
Genel olarak ideolojinin "m ekanizm asi" kendi ba§ina bir
olgudur. Birkag kelim e (M arx’a gore genel olarak iiretimi, ya
da F reud’da genel olarak bilingdigmi tam m layan kelim eler
k ad ar "yoksul" olan) tu ta n birka? ilkeye indirgenebildigini
gordiik. Bazi dogru y a n la n varsa da, bu m ekanizm a h er ger-
gek ideolojik form asyon ile kar§ila§tirildiginda soyut kalir.
ideolojilerin kurum larda, ayinler ve ayin pratiklerinde,
DiA’larda gergekle§tirildigi fikri ileri siiriildii. Bu sifatla hep-
sinin, egemen sim f igin hayati olan uretim ili§kilerinin yeni-
den-iiretim ine, sim f m ucadelesinin bu bigimine yoneldikleri-
ni gordiik. F a k a t ne k a d a r gergek olursa olsun bu baki§ agisi-
nm kendisi de soyut kaliyor.
Gegekten de, somiiriiniin ve yeniden-iiretim in ko§ullarim
giivence a ltin a alan ve sinifsal baskiyi saglayan sim f miica-
delesi aygiti olarak, devlet ve ay g itlannin, ancak sim f miica-
delesi agisindan bir anlam i vardir. F a k a t antagonist sim ilar
olmaksizm sim f m iicadelesi olmaz. Egemen sim fin sim f mii-
cadelesi diyen h erk es ezilen sim fin direnm e, ba§kaldm ve si-

74
m f m iicadelesini de soylemi? olur.
Bu yiizden DiA’la r gene/ olarak ideolojinin gergekle§mesi
veya egemen sinifin ideolojisinin ihtilafsiz gergekle§mesi de-
gildir. Egemen sinifin ideolojisi T a n n lutfu ya da devlet ikti-
d a n n m yalm zca ele gegirilmesi sayesinde egemen ideoloji ol-
maz. Bu, ideolojinin gergekle§tirildigi ve kendini gergekles?-
tirdigi DIA’larin yerle§tirilm esiyle olur. Ama bu yerle§tirm e
de tek ba§m a gergekle§miyor, tersine ?ok sert ve araliksiz bir
sim f m iicadelesinin sonunda kazanihyor: Ilkin eski egemen
sim flara ve b u n lan n eski ve yeni DiA’lardaki tu tu m la n n a
kar§i, sonraysa somiiriilen sim fa kar§i.
F a k a t DiA’la r iginde bu sinif miicadelesi gorugii de hala
soyut kahyor. Ger'gekten de, DiA’lardaki sinif miicadelesi, si­
n if m iicadelesinin kimi zam an onemli ve belirtisel (sempto-
m atik) bir g 6riinii§iidur: Ornegin, XVIII. yiizyilda dine kar§i
siirdiiriilen miicadele, ornegin bugiin tiim k ap italist iilkeler-
deki ogretimsel DiA "buhrani". F a k a t DiA’lardaki sinif mii-
cadele^i, DiA’la n a§an bir sinif m iicadelesinin goriinii§lerin-
den yalm zca biridir. ik tid ard ak i bir sinifin, DiA’larinda ege­
m en kildigi ideoloji, gergekten de bu DiA’lard a "gergekle§ir",
fak a t ba§ka yerden geldigi igin onlari a§ar. Bu tiirden DiA’-
la ra karsji ve DiA’lar iginde, ezilen bir sinifin savunm ayi ba-
§ardigi bir ideoloji de ba§ka yerden geldigi i?in onlari a§ar.
Bir toplum sal form asyonda varolan ideolojiler ancak si­
m ilar, yani sinif miicadelesi agism dan anla§ilabilir. Sadece
DiA’lard a egemen ideolojinin gergekle§mesi ve sonunda
DiA’la n n elde edildigi ve DiA’larda ger?ekle§en sim f miica-
delesinin bigimleri bu agidan bakildigm da anlagilir olm akla
kalm az, fak at aym zam anda ve ozellikle bu n a dayanarak
DIA’lard a gergekle§en ve kar§i kar§iya gelen ideolojilerin ne-
reden geldikleri de anla§ilir. Qiinkii, eger egemen sim f ideo­
lojisinin zorunlu olarak gergekle§mesi gereken bigimi ve yo-

75
netilen sim fin ideolojisinin zorunlu olarak hesapla§m asi ve
karçi karçiya gelmesi gereken biçimi, DÎA’la n n tem sil ettigi
dogruysa, o zam an ideolojiler DÎA’larda degil, fak a t sinif mii-
cadelesine katilan toplum sal sim flardan "doguyorlar": Yani
sirnflarin varolu§ k o |u lla n n d a n , pratiklerinden, miicadele
deneylerinden vb.

Nisan 1970
Çeviren YUSUF ALP

76
2
M arksizm ve
S im f M iicadelesi1

M arta H arnecker’in kiigiik el-kitabimn yeni baskisim tam t-


m ak igin gok b a sit b ir fikri h a tirla tm a m a izin verin.
(Jok b a sit bir fikir bu: fak a t teorik ve siyasal sonuglari
onemli.
i§te bu fikir: M arx’in tem ellerini attigi bilim in (tarihi
m addecilik) ve M arx’in (yolunu) agtigi felsefenin (diyalektik
m addecilik) yiiregi ve m erkezi s im f miicadelesidir.
Demek ki sim f miicadelesi, yalm zca M arksist-L eninist i§-
gi simfi harek etin in siyasal pratiginde dgil, fa ka t aym za-
m anda teoride de, M arksist felsefe ve bilim de de "son-sozii-
soyleyen halka"dir.
Lenin’den beri, felsefenin teoride sim f sava§im tem sil et-
tigini agikga biliyoruz: D aha kesin olarak soylersek, h e r fel­
sefe teoride kar§it sim fsal baki§ agisimn kar§ism da sim fsal

(1) Marla Harnecker'in elkitabimn ikinci baskisina onsoz: Tarihi Maddeciligin


Ba§langig Ilkeleri(Siglo XXI, Mexico).

77
bir b a k if açisini gösterir. Demek ki M arksist-L eninist felsefe
(diyalektik m addecilik) teoride proletaryanm baki§ açisim
gösteriyor: Bu, M arksist-L eninist felsefeyi anlam ak geliçtir-
mek için "son-sözü-söyleyen halka"dir. Bu, felsefenin neden
dünyam n devrim ci dônüçüm üne yardim etm ek am aciyla,
onu yorum lam aktan vazgéçebileceginin anlaçilm asinda "son-
sözü-söyleyen halka"dir.
F ak at sinif m ücadelesinin M arx’in bilim sel teorisinde de
"son-sözü-söyleyen halka" olmasi, belki de daha zor anlaçihr.
Tek bir örnekle yetiniyorum : Kapital. íçte M arksist "bili-
m in tem el ilkelerini, M arksist bilimi kapsayan bir kitap. Ge­
ne de düçlere kaptirm ayalim kendim izi. G özüm üzün önünde
bir kitap olmasi yetm ez: Onu okumayi bilm ek gerek. Oysa,
K apital’i okum anin, ''M arx’in bilimsel teorisini a n la m a 'n in
ve "açiklam a"nin tüm iiyle burjuva olabilen b ir biçimi var.
B urjuva bir biçim; burjuva ideolojisinin, daha kesin söylenir-
se burjuva sosyolojist ya da ekonomist ideolojinin dam galadi-
gi, sizdigi, etkiledigi bir biçim dem ektir.
Ö m egin, K apital açagidaki biçimde okunabilir: K apita­
list üretim tarzin in ekonomi politiginin bir teorisi. Altyapi-
dan i§e ba§lanacak, ”i§-süreci" incelenecek, "üretici güçler"
ve "üretim iliçkileri" birbirinden ayrilacak, m eta, para, artik-
deger, ücret, yeniden-üretim , ran t, kâr, faiz, k ä r oraninin
dü§me egilimi, vb. vb. analiz edilecek. Kisacasi, K apital’de
iktisadin "(kapitalist) y a sala n " bulunacak. Ve "ekonomik"
m ekanizm alann bu analizi bitirildiginde küçük b ir ek getiri-
lecek: Toplum sal siniflar, sinif m ücadelesi.
Toplumsal siniflar üzerine olan tam am lanm am iç küçük
bölüm K apital'in tarn sonunda degil mi? Toplum sal siniflar-
dan ancak k a p ita list ekonom inin tüm m ekanizm asim sök-
tü k ten sonra söz etm ek gerekm iyor m u? M arx bizi, toplum ­
sal sim flari (ve dolayisiyla sinif m ücadelesini) k a p ita list eko-

78
nom inin yapism in b asit bir ürünii, son bir ürünii, sonucu
olarak kabul etmeye çagirmiyor mu? Toplum sal sim ilar ka-
p ita list ekonominin b asit bir sonucu, s im f miicadelesi de si-
niflarm uarliginm basit bir sonucu degil mi?
K apital’in bu §ekilde okunm asi, bu fekilde yorum lanm asi
M arksist teorinin ciddî bir çarpitilm asidir: Ekonom ist (bur-
juva) bir çarpitm a. Toplumsal sim ilar K apital'm sonunda de-
gildirler: Baçindan sonuna k a d a r Ä ap iia/’dedirler. S im i mü-
cadelesi toplum sal sim ilarin varhgim n bir türevi degildir: Si-
m ilarin varligi ve sim i miicadelesi tek ve aym §eydir. Sim f
miicadelesi, K apital'i anlam ak için "son-sözii-söyleyen hal-
ka"dir.
M arx, K apital’e Ekonom i Politigin Eleÿtirisi alt-baçligim
verdiginde, yalm zca klasik ik tisatçilan degil, fak a t ekono­
m ist (burjuva) yam lsam ayi da ele§tirmek k a ra rin d a oldugu-
nu söylemek istiyordu. Bir yandan tiretim iaaliyetini ve degi-
§imi (ekonomi) öbür yandan toplum sal sim flari, siyasal mü-
cadeleleri vb. özenle ayiran burjuva yam lsam asim radikal
bir biçimde ele§tirmek istiyordu. M arx k a p ita list iiretim , do-
la§im ve dagitim (yani sözde tiim ekonomi politigin) kogulla-
rinin tiimiine toplum sal sim ilarin varligi ve sim i miicadelesi-
nin sizdigim ve egemen oldugunu gösterm ek istiyordu.
Birkaç kelimeyle M arx’in tezinin tem ei ilkesini açiklaya-
lim:
"Katiksiz" ekonomik iiretim yoktur, "katiksiz" dolaçim
(miibadeleler) yoktur, "katiksiz" dagilim yoktur. Bu ekono­
m ik olgularin tüm ü, son kertede, yani "göriintüler" biçiminde
sim i ili§kileri ve uzla§maz sim i iliçkileri, yani sim i m iicade­
lesi iliçkileri olan toplum sal ili§kilerin varliginda gerçekle-
çen süreçlerdir.
Ü retim birim lerinde (iabrikalar, ta n m sa l i§letm eler vb.)
gördügüm üz biçimde, toplum sal y arari (kullam m degeri)

79
olan nesnelerin m addi üretim ini ele alalim . Bu m addi üre-
tim , bir ham m addeyi dõnüçtüren üretim araçlarim (m akina-
lar, avadanhk) içleten "emek gücüniin" (emekçiler) kullandi-
gi "üretici güçlerin" varhgm i gerektirir. B ir burjuva iktisatçi-
si ya da KapitaUin "ekonomist" bir okuru, K apital'de b a sit bir
teknik i§-süreci gõrecektir. Oysa bunun yanhç bir yorum ol-
dugunu gõrmek için M arx ile birlikte düçünm ek yeterlidir.
Çunu demek gerekir: Ü retici güçler, üretim sürecinde, sõmü-
rü iliçkileri olan, üretim iliçkilerinin egemenligi altin d a i§le-
tilirler. Iççiler varsa, onlar ücretlidirler, yani sõm ürülenler-
dir; eger yalm zca em ek-güçlerine sahip olan ve onu (açlik ne-
deniyle: Lenin) satm ak zorunda olan ücretliler varsa, demek
ki üretim araçlarin a sahip olan ve em ek-gücünü sõmürm ek,
ondan artik-deger kazanm ak için em ek-gücünü satm alan
kapitalistler vardir. U zlaçm az siniflann varligi dem ek ki
üretim in kendinde, üretim in kendi yüreginde yer aliyor: Ü re­
tim iliçkilerinde.
D aha ileri gitm ek gerekir: Ü retim iliçkileri üretici güçle-
re yalm zca onlarin "biçimi" olarak eklenen bir §ey degildir.
"Üretici güçleri" içleten em ek-gücünün kendisi "üretici güçle­
rin" bir parçasi oldugundan ve k a p ita list üretim süreci dur-
m adan em ek-gücünün en yüksek sõm ürüsüne yõneldiginde,
üretim iliçkileri üretici güçlerin içine girer. Ve bu, tüm k a p i­
ta list üretim sürecine egemen egilim oldugundan, üretim in
teknik m ekanizm alanm n k a p ita list sõm ürünün (simfsal) me-
k anizm alarm a bagh oldugunu sõylemek gerekir. Ü retici güç­
ler denilenler, üretim ili§kilerinin, yani sõm ürü iliçkilerinin
hem ta rih i varoluç biçimi hem de m addi tem elidirler. (Marx,
"teknik temei" der.) M arx 1. K itap’ta (IV, bõlüm 14 ve 15)
üretim sürecinin (m anifaktürden büyük sanayiye) õrgütlen-
m esinin birbirini izleyen biçim ve tem ellerinin, k a p ita list
üretim iliçkilerinin ta rih i ve m addi varo lu çlan m n birbirini

80
izleyen biçim ve tem ellerinden ba§ka bir §ey olmadigim hay-
ran olunacak biçimde gösterdi. Üretici güçleri iiretim iliçkile-
rinden ayirm ak, demek ki, ekonom ist ve teknokratik bir ya-
m lgidir. Gerçekte varolansa, m addî varoluç biçimlerinde,
iiretim iliÿkilerinin egemenligin.de, üretici güçlerle üretim
iliçkilerinin (egilim gösteren) birligidir.
Eger böyleyse "katiksiz" üretim ve "katiksiz" ik tisat yok­
tu r. U zlaçm az sim ilar üretim iliçkileriyle, üretim sürecinin
ba§indan beri vardirlar. Uzlaçm az sim flarin bu iliçkisiyle, si­
m f m ücadelesinin tem elleri atilm i§tir: Sim f mücadelesi m ad­
dî olarak üretim in kendine kök salmi§tir.
F a k a t hepsi bu degil. Ü retirken, varligim n (üretim inin)
toplum sal ve m addî koçullarm i yeniden-iiretmezse tarih te
hiçbir toplum varolm az, yani h ay atim sürdürm ez. Oysa kapi-
ta list toplum un varolu§ koçullari k a p ita list sim fin iççi sinifi-
n a uyguladigi söm iirünün koçullandir: K apitalist sim f onlan
ne pah asin a olursa olsun yeniden iiretmelidir. K apital’i anla-
m ak için demek ki yeniden-üretim baki§ açisina yükselm ek
gerekiyor; ve o zam an burjuvazinin, söm ürünün (üretim de
zorla kabul ettirdigi) süre ve sabitligini ancak iççi sim fina
kar§i sürekli bir s im f miicadelesini sürdürm ek koçuluyla gü-
vence a ltin a aldigi görülür. B urjuvazi bu sim f m ücadelesini,
söm ürünün siyasal, ideolojik ve m addî koçullanm sürekli ki-
lara k ya da yeniden-üreterek sürdürüyor. S im f m ücadelesi­
ni, üretimde (em ek-gücünün-yeniden-üretim i için gerekli
olan ücretin düçürülm esi, baski, ceza, i§ten atm a, anti-sen-
dikal m ücadele vb.) sürdürüyor. S im f m ücadelesini aym za-
m anda (üretim in di§inda da sürdürüyor; içte b u rad a i§çi si-
nifm i baski ve ideoloji ile yola getirm ek için devletin, devle-
tin baski aracim n ve Devlet’in ideolojik A ygitlannm (siyasal
sistem , okul, kilise, basin-yayin) rolü i§e kari§iyor.
Böyle okunursa K apital, kapitalizm in "ekonomi politigi"-
nin bir teorisi olm aktan gikar, ücretli em ek-gücünün sömü-
rü sü üzerine k u ru lu bir üretim tarzinm ideolojik, siyasal,
hukuki, m addi bigim lerinin teorisi -devrimci bir teori- olur.
Böyle okunursa, ekonomi politik, üretici gügler, teknik
vb. gergek yerlerine konulabilir.
Eger durum böyleyse, sinif m ücadelesini bir ba§ka bigim-
de dü§ünebilir ve kimi yam lgilardan, kügük-burjuva ideoloji-
den gelen "hüm anist" (ve "ekonomist" yam lgilarin tam am -
laycisi olan) yanilgilar gibi yam lgilardan vazgegilebilir. K api­
ta lis t toplum un, bir bakim a sim f m ücadelesinden önce varol-
dugu ve bizim bildigimiz sim f m ücadelesini toplum un "hak-
sizhklarina" kar§i ba§kaldiran proletaryam n (ve m üttefikle-
rinin) i§i oldugu dü§üncesini terk etm ek gergekten zorunlu-
dur. Gergekte, k a p ita list toplum a özgü sim f m ücadelesi kapi-
ta lis t toplum la aym özdendir: onunla birlikte ba§ladi, ba§-
langicindan beri sim f m ücadelesini silahsiz (savunm asiz) bir
proletaryaya kar§i benzersiz bir zalim likle sürdüren burju-
vazidir. "H aksizliklara" kar§i yalm zca ba§kaldirm aktan
uzakta, proletarya ilk önce örgütlenm e, bilincini geli§tirm ek
ve kar§i-saldinya gegmeden sonra da iktidari elde edinceye
k a d a r saldinya gegmeden önce proletarya, burjuva s im f mii-
cadelesine kar§i direnm ekten ba§ka bir §ey yapm adi.
Eger durum böyleyse, eger M arx’in bilim sel teorisi h er
§eyin tem elinde sim f m ücadelesinin yattigirun k am tim veri-
yorsa, ta rih te benzeri göriilmemi§ bu olayin nede-nleri d a h a
iyi anla§iliyor: M arksist teori ile i§gi simfi harek etin in "kay-
na§masi". Bu gergek üzerinde yeterince dü§ünülm edi: M arx
ve Engels’in M anifesto’yu yazm alan n d an önce varolan i§gi
harek eti nasil ve neden K apital gibi bu k a d a r güg bir eserde
kendini tanidi? Bu b ir ortak noktadan ba§layarak gergekle§-
ti: S im f m ücadelesi. i§gi simfi hareketinin gündelik pratigi-
nin yüregindeydi sim f m ücadelesi. i§gi simfi h a re k e tin d e n si-
yasal deney olarak aldigini M arx i§çi simfi h areketine geri
verdi.
Mao’nun dedigi gibi: "Sim f m ücadelesini hiçbir zam an
unutm ayahm ".

Ocak 1970
Çeviren YUSUF ALP

.... » :y ■ < * ; ■ » m<- vku

___________
3
Bitm i§ H ikâye,
B itm eyen Tarih

Bu kitabi tam tm ayacagim ,(*) kitabin kendisi okunsun ve


hakkinda bir k a ra ra varilsin. Ve gayet tabii, begenilmeyen
yerleri v arsa söylensin ve d ah a iyisi yapilsin.
Bundan böyle Lyssenko’nun h er yaptigiyla ve her bakim -
dan bir çarlatan oldugunu, ünü n ü n de sadece S talin ’in keyfi
yönetim inden ileri geldigini söylemek pek kolay. Ama Lis-
senkizm in tarihini M arksist bir bakiç açisindan sorgulam ak
çok tehlikeli bir giriçim.
Ben bu k ita p ta n ve bu kitabin konusundan faydalanarak
göze batan ve göze battigi k a d a r beilege de b atan , henüz taze
birkaç anidan söz etm ek istiyorum .

(*) Sözü geçen kitap, bu yazinin önsözü olarak yazildigi, Dominique Lecourt'-
un Lyssenko: Historie réelle d’une “science prolétarienne" (Lyssenko. Bir
"Proletarya Bilimi"nin Gerçek Tarihi) adli kitabidir (Libraire François Maspe-
ro. Paris, 1976). Bu kitabin bir bölümü, Birikim'in “Stalinizm Ôzel Sayisi'nda
(Birikim, 30/31, Agustos-Eylül 1977) yayimlanmiç, Lecourt’un tanitilmasinda
Lyssenko olayi üstüne ilk bilgiler verilmiçti.

85
Qünkü Sovyet tarih in in a§agi yukari elli yilim kapsayan,
sirasiyla tarim sal aygitin, resm i felsefenin ve nihayet 1948’in
büyük onaylam asinda Sovyet devlet aygitim n ve tüm dünya
kom ünistlerinin güglerini seferber eden bu uzun, utang verici
ve dram atik Lissenkist m acera -onyillar boyunca teorik düz-
m eceleri tem el ala rak kavgalar, acilar, trajediler ve kurban-
la r y a ra tan , uzun sk an d allarla dolu bu d ram atik tarih: Bu
tarih, ansizin yokoluverdi.
Sözkonusu tarih , politik ve teorik olarak bir daha ü stüne
gidilemeycek bir §ekilde göm üldügünden beri, gizli Sovyet
ar§ivlerinin sessizligi iginde y atm akta. Hig §üphesiz bu tarih
§antajlara ve b ask ilara ragm en h a y a tta kalmi§ olanlarin bel-
leklerinden silinmi§ degilse de, higbir Sovyet felsefecisi ya da
bilim adam i bu tarih i M arksist bir baki§ agisiyla yazm ak ve
k a ra n h k ta kalan n o k tala n biraz olsun aydm latm ak amaciy-
la sesini yükseltebilm i§ degildir.1 Ar§ivleri ellerinde tu ta n
Sovyetler’in suskunluguna bir ba§ka suskunluk katilm akta:
SSCB’nin di§inda, aym tarih i, aym baski altinda ya§ami§
olan ba§ka kom ünistlerin suskunlugu b u .2
I§gi harek eti tarih in in ge§itli dönemleri, III. Enternasyo-
nal ve gülüng bir deyimle "kijiye tapm a" olarak a d lan d m lan
korkung gergek ile ilgili olarak aym §eyleri söyleyebilecegi-
miz gibi, gergekten im känsiz gibi görünen bir paradoksu da
kabul etm em iz gerekm ektedir: T arihte ilk olarak M arx tara-
findan tarih i anlam ak igin bilimsel yöntem lerle donatilan ve
ba§ka p a rtile r veya gegmi§ zam an sözkonusu oldugunda az
gok bu bilimsel yöntem leri k u llanan K om ünist P artiler,
M arksistler olarak kendi tarihlerini, degerlendirmede ba§ari-

(1) Roy Medvedev’in kitabi ilgin? olmasina kar§in Marksist bir tarih olarak kabul
edilemez.
(2) Iki istisna: Claudin, Komünist Hareketin Krizi; Bettelheim, SSCB’de Sm if
Qati§malari.
siz gõrünüyorlar, õzellikle de bir h a ta y a p tik la n zam an.
H er çeye karçm tarih in saydam olmadigi, en kavrayici
iradenin bile ko§ullara boyun egerek bu koçullarm içinde yo-
lunu kaybedebilecegi, geçmiçin, gelenegin, ahçkanhgin (Le-
nin’in en çok çekindigiydi) içinde bulunan ani gõlgeleri altm -
da ezilebilecekleri gerekçesi ile siyrihnam ayacaktir yukari-
daki suçlam adan. Ç ünkü bu koçullarin kendileri de analiz-
den kaçam az (anla§ilm alari için yeni k a v ra m la r üretm ek ge-
rekse bile -zaten bunu õnleyen mi var?). Veya bu analizi de
bir k e n a ra biraktigirm zi varsayahm ; en k a ra n h k bir tarihin
bile kabul gõrmesi yeterince açiktir, yeter ki kom iinistler so-
nunda, y a p tik la n diizeltme yoluyla (§u veya bu ayrintida ve­
ya çizgilerinde), y a p tik la n yanh§i kâbul etsinler.
Ama denecektir ki, m adem düzeltm içler, yan h çlan n in
üzerinde susm alarim n ne õnemi var; ve ilerlem e kaydediyor-
larsa, y an liçlan n a sirtlarm i dõnm elerinin ne õnemi var?
Sovyetler, "Sosyalist m e§ruiyete indirilen darbeyi", bu darbe-
ye "ki§iye tapm a" admi verm ekle, düzeltmi§ olm adilar mi?
G enetikçilere kürsülerini ve alaya alinm iç u z m an h k lan n in
haklarim geri vererek Lissenkizm in yam lgilarini düzeltme-
diler mi? Sonra Fransiz K om ünist P artisi de, "büyük entel-
lektüeller"inin a rk a sm a sigm m iç yõneticilerinin agzindan
burjuva ve proleter olmak üzere "iki bilim" tezini ve Lissen-
kizm i gõklere çikanrken, zam am geldiginde, im anini ve mili-
ta n la rin a yaptigi §antaji bir k e n a ra b ira k a ra k yanh§ini "dü-
zeltm edi mi?" Hiç kim se hiçbir §eyi açiklam adi mi diyorsu-
nuz? "Düzeltmi§" olduktan sonra ne õnemi var... Hem sonra
herkes bilir, "bu akil yüriitm enin" en parlak kihfini: Elimiz-
de pratigin teoriye õncelligi gibi ism arlam a bir teori var: So-
m ut bir eylem dünyanm b ü tü n analizlerinden daha degerli-
dir?
B ütün bu akil yürütm elerin M arksizm e aykiri oldugunu

87
tereddütsüz söylemeliyiz. Lenin yam lgi'ya ("yalanlam a"nin
bü tü n am atör Popper’la n için sôylemiç olalim) bilgilerin dü-
zeltilm esi sürecinde ayncalikh bir yer tam r; o k a d a r ki, bi-
lim sel ve politik deney pratiginde, bir tü r yeni bilgi alam aç-
m a rolü ve önceligi verir ona: Ve i§te Lenin’e göre bir yanilgi
karçism da susm ak ya da onu görm ezlikten gelmek, yenil-
m ekten ve o yanh§i yapm aktan daha vahim dir.
Ve kaç kez bunun örnegini verm içtir Lenin: Koçullarim
siirekli olarak analiz etm eye ugra§tigi B rest Litovsk’da; sa-
va§ komiinizmiyle: "Yanildik" ve içte bu yiizden... Lenin bir
tarihçi degildi, am a kavganin içinde bulundugu yerden Sov-
y et devrim inin korkunç çeliçkileriyle yüzleçerek, i=>çi hareke-
tinin tarih a§ki yüzünden degil fak at içinde'bulunulan an ile
ilgili siyasal sebepler yüzünden geçmiçini bilm esinin ve a n a ­
liz etm esinin zorunlu oldugunu sôylüyordu: K aranhk içinde
sava§m am ak için. Ç ünkü h er §eyi derinligine incelemek ve
bir yanhçi ne yaptigim bilerek gerçekten düzeltebilm ek için
öncelikle ko§ullarm i analiz etm ek gerekm ektedir. Eger bu
yapilm azsa, en iyi durum da bile yanh§in sadece bir yarn ve o
da sadece yüzeysel olarak giderilebilir. Lenin pratigi sadece
bir durum un gerektirdigi "düzeltme" olarak görürdü. Anali-
zin ônceligini savunurken, iççi hareketinin kendi tarih in i, ne
yaptigim , neyi baçardigim , neyi ba§aram adigim bilm esini
savunurken, M arksist p olitikam n ônceligini savunuyordu.
Bir yanhç üstünde susm anin, yanh§i yapmi§ olm aktan
dah a vahim oldugunu sôyledigi zam an, Lenin’in ne dem ek is-
tedigini iyice anlayabilm ek için, yanh§lanni düzeltm esi soru-
n u n u ciddî bir §ekilde ele alm ak gerek.
Ç ünkü hiçbir dini olmayan, teorimizi bile dinle§tirm eyen,
tarih in bir eregi oldugu inancm a ise hiç mi hiç katilm ayan
bizler, biliyoruz ki, sinif mücadelesi hiçbir zam an saydam hk
içinde yürüm ez ve kendi sim f m ücadelesini yürütm ekte olan

88
proletarya burjuvazinin tu ttu g u yoldan ap ay n bir yol izler;
kendisi de kendine saydam gõrüntnez ve birligini y aratm ak
zorunda olan, k ariçik õgelerden olu§an bir sim ftir. S im f mü-
cadelesi içinde, proletarya içine girmi§ bulundugu güç ili§ki-
leri ile gerçekten karçilaçir ve b u n la n çõzer ve yine sinif mü-
cadelesi içinde, yavaç yava§ kavgadaki yerini bulur, birligini
saglar, miicadele ve sim f ta v n n i alir. M ücadele "çizgisini",
m ücadele içindeyken çizebilir. B unlarin hiçbirisi, bir duru-
mun a n nesnelligi kar§isindaki ari bir bilincin aydinligi için­
de gerçekleçmez. Ç ünkü b ü tü n bu süreç, ancak zam anla ger-
çekleçen ve açiga çikan, õne alm am n (üst-belirlenm e) veya
gecikmenin (alt-belirlenm e) sürprizlerini kendinde saklaya-
bilen çeliçkili iliçkilerin egemenligi altindadir ve b u n lar ta-
rafindan olu§turulm uçtur. ͧte bunun içindir ki, bir iliçkiler
sistem inin egemenligi altin d a bulunan sim f m iicadelesinin
yolu, bazen dram atik ve trajik sonuçlar doguran bir yanli§lar
dizisi ile doludur. Sapm alarin olabilirligi gibi bu y an h§lann
olabilirligi de, sinif m iicadelesine egemen olan çeliçkili ili§ki-
lerin içinde vardir. Yamlgi, yenilmi§, teçhizatsiz, bir k e n a ra
itilmi§, õnem senm eyen bir azinlik tarafindan h a b e r verilse
bile, h e r zam an, i§ olup bittikten sonra yanliç olarak tam n ir
ve resm en kabul edilir (gerçekten yanli§ oldugu zam an), sap-
ma, h er zam an i§> olup bittik ten sonra sapm a olarak tam n ir
ve resm en kabul edilir (gerçekten sapm a oldugu zam an). Ve
bu mücadele, h e r §eyi õnceden gõrmü§ kim seler için bile yu-
k a n d a n yargilayan ve kesin k a ra r veren hiçbir ü s t "merci"
olmadan sürdügü için paradoksal olarak dogrusu olmayan
yanli§ ve norm u olm ayan sapm adan sõz etm ek gerekiyor.
Yalnizca, gerçegin içinde birdenbire veya yava§ yava§ bir
bo§luk y a ra tan , bu denetlenem ez kaym a, yerinde saym a, bo-
zulma, yenilgi veya kriz: ͧte yanilgi ve sapma.
Oysa yeniden L enin’e geri dõnm ek istersek, h e r i§ bittik-

89
ten sonra bir yanli§in (veya sapm anin) M arksist olarak ger-
çek tarihinin, yani koçullarinin ve nedenlerinin bir analizine
giri§meden sessizce "düzeltilmesi" yeterli m idir? Ben, hayir
diyorum. Eger gerçekten uzaklaçtigi için yanilgiyla karçi
karçiya kalan parti, tutulacak tarafi kalm am iç bir yanliçi
hiçbir §ey söylemeden düzeltm ekle yetinirse, yani yanlifi de-
rinlem esine ve M arksist bir analizden geçirmezse, yanhçin
en büyük kism i giderilmi§ olm ayacaktir. Yanliç karçisinda
suskunluk, çogu zam an yanhçin suskunlugun gölgesinde sü-
rüp gitmeye devam etm esidir "düzeltilmi§?" olsa bile. F akat
gerçekten, analizi ve tarihi kargisinda susulduguna göre bi-
linm esine de yanaçilm ayan bir yanhç ne k a d a r "düzeltilebi-
lir?" Çvinkü, son analizde anlam adigim z bir yanli§in düzel-
tildigi hangi ciddiyetle ileri sürülebilir? Bu bizi yanliçin keyfi
olarak sadece en çok göze b atan veya en rah atsiz edici kisim-
larini, a y n n tiy a giren veya yüzeysel ögelerini düzeltmeye
m ahküm edecektir; kisacasi, her çeyden önce bir sessizlige
ihtiyaci olan k u ru lu düzeni rahatsiz etmeyecek ôlçüde "he-
sapla§m aya gidilecektir. Bir yanliç kar§isinda susuluyorsa,
bu onun devam ettiginin bir kanitidir. Yanhçin, tedirgin et-
meyecek ôlçüde süriip gitm esi için ne k ad ar gerekiyorsa o
kad ar "düzeltilmi§" oldugu da varsayilabilir.
Görülüyor ki, bu konularda yanhç, hasiralti etm e ve ya-
lan dolan arasm daki sim r çok iyi m uhafaza edilm ektedir:
Çogu zam an yanh§in köklerinin istenerek veya kabul edile-
rek fiili olarak görmezden gelinmesi, belli bir politikanm iz-
lendigini gösterm ektedir. Lenin, yanh§in eie ahnm asina bu
ka d a r önem veriyorduysa, bunun sebebi, yanli§m eie alini§i-
m n her zam an politik olmasi ve bir politikanm yürürlüge ko-
nulm asidir. Zam an içinde burada üçiincii bir yol sözkonusu
degildir. Bir yanliçi kökleriyle birlikte söküp atm ak için nasil
politik bir irade gerekiyorsa, yine bir yanh§i analiz etmemek,

90
anlam am ak, dolayisiyla kökleriyle birlikte söküp atm am ak
için de, açiga vurulm am i§, am a üstünde susulan politik bir
irade gerekir -yapilan yanhçtan yana tavir alm a k a ra rim ve
yanh§in tedirginlik y ara tm a d a n siirüp gitm esini gerekli ki-
lan politik nedenler.
U nlü ”ki§iye tap m a ” sözü ile belirtilen gerçege bir daha
dönmek gerekiyor mu? Gerekiyor, çünkii suskunluk hâlâ de­
vam etm ekte. Hiçbir §ey anlatm ayan bir sözün altinda bu
k a d a r uzun sürm ü§ ve bu k a d a r trajik olan olaylarin gömül-
m esini önlemeye çah§m ak yerinde görülm eyebilirdi. Ama,
deniyordu, XX. kongre "yanli§i" kabul etti (ve, diye ekleniyor-
du, dünyadaki hangi p arti böyle bir §eyin örnegini vermiç-
tir?) ve onu düzeltti: "Sosyalist m eçruiyet" söylendigine göre,
çignenmiç (baçka tü rlü anlatilam az bu), sonra da onarilmiç-
ti. Sovyet yöneticileri böylece "yanli§larini diizelttiler" ve "kö-
tüye kullanm ayi" önlediler. Bu yanh§i önceden içaret etmi§
olanlar h a k a re t, i§kence ve ölümle susturulm u§lardi. Bunun-
la birlikte öyle b ir an geldi ki, açiga çikan kriz saklam lam a-
yacak bir haie vardigm da, yanliçi kabullenm ek zorunda ka-
lindi. Böylece, h er çey olup bittik ten sonra, düzeltilm ek üze-
re sin irla n özenle çizilen ve tam m i özenle hazirlanm i§ olan
bu yanhç, verilen birkaç sinirh k a ra rla ortadan kaldirildigi
resm en açiklanarak, kabullenildi. Ama sira yanli§in, Sovyet
toplum sal form asyonunun tarih i içindeki derin nedenlerini,
sinif çatiçm alanni ve altyapi ve üstyapidaki politik "çizgisi-
ni" aram aya gelince: Suskunluk! Çimdiki suskunluk ya da
yari su sk unluktan söz etm iyorum . Yirmi yildan beri süren
bir suskunluktan söz ediyorum. Açikça görülüyor ki, milyon-
larca k u rb an in d an sonra, devlet suskunluguna gömülmii§
olan bu devasa yanhçm M arksistçe analizine giri§meyi Sov­
yet yöneticileri açikça reddetm içlerdir ve hãlâ da reddediyor-
lar. Sovyet yöneticileri, Kru§çev’in ilerisi için u m u t veren za-

91
valli birkag agiklam a gabasindan bile vazgegm iflerdir. SSCB
boylece kendi tarih i iistiinde sem ptom atik bir suskunluk
iginde ya§am aktadir. Bu suskunlugun kendi sistem ine ya-
banci olmadigi ra h a th k la iddia edilebilinir: Bu, kendi siste-
m inin suskunlugudur. O zam an Lenin’in §u sozleri k u laklari
gm latm aktadir: Yapilan yanh§ kar§isinda suskunluk, yanli-
§m m iim kiin oldugu bigimde veya bile bile siirdiiriilm esi de-
m ektir. B ir yanli§ kar§isinda devamli olarak susuluyorsa, bu
onun siiriip gittiginin bir kanitidir: Bu suskunluk, yanli§in
siiriip gitm esini saglam ak igin de siirduriiliiyor olabilir. Siir-
m esinden beklenen politik av an tajlar igin.
E lbette bu yanli§m kitleler iizerinde en kanli §ekillerinin
ortadan kalktigim ve dogrudan dogruya yarattigi k u rb an sa-
yisinin eskiye gore gok azaldigini gorm ezlikten gelm iyorum ,
am a yine de k u rb a n la n ve SSCB’de, toplum sal, politik ve
kiiltiirel h a y a ttak i Stalinci pratiklerin ozii ve b u n la n n ara-
sm daki korkung derecede agir ve tu tu cu bir bigimsel hiim a-
nizm in ideolojik kar§i sesiyle(*) katm erlenen aym ekonom ist
gizginin ozii ya§adigi gibi, k am p lar da dahil baskici Stalin
sistem i h a la ya§anm aktadir. Bu konuda, soz sa n a tla n y la
siislenm ese giiliing olabilecek bir kar§i k a m t ister misiniz?
K am uoyunda Sovyet sosyalizm ini tem ize gikarm ak igin pek
yetkili, sorum lu F ransiz Kom iinistleri bize SSCB’nin "de-
m okratik sosyalizme" gegi§teki duydugu giigliiklerin b a sit bir
bigim sorunundan ib are t oldugunu, giinkii SSCB’nin sadece
"sosyalizm iginde" geg kaldigim yani "kendisi iginde" geg kal-
digini, agikladilar. B unun kam ti? SSCB dem okrasiyi uygula-

(*) "Kar§i ses" bir musiki terimi, "kontr-puarf. Barok muzikte, iki ayri enstruma-
nin “kar§r ama tamamlayici sesleriyle orulen melodiyi anlatmak i?in kullani-
lir. Burada Althusser, SSCB'deki melodinin, bir yandan kitle iizerinde teror,
bir yandan da bunun tamamlayici "kar§i sesi" olan humanizmle oriildugunu
anlatiyor. Althusser'e gore hemen hemen butiin Marksist sapmalar "hiima-
nizm/ekonomizm" ikilisine indirgenebilir.
m ak için -üstelik bunun "ihtiyacini da" h issetm ektedir ("ge-
ni§letilmi§ bir dem okrasi ihtiyaci")- bütün gerekli " ara ç la r'a
sahiptir (ekonomik büyüm e, genelle§mi§ k ü ltür). Neyi eksik-
tir o halde? D ogrusunu söylemek gerekirse, hiçbir çeyi. Sade-
ce ufacik bir ekleme: D aha aklina gelmemiç, am a gelecek
olan, "dem okratik" sosyalizm fikri: Biraz daha beklem ek ye-
tecektir. Ama tablihsizlik ya da daha dogrusu olgu çu ki,
SSCB bu gecikme, araçlar, ihtiyaç ve "dem okratik eklem e di-
yalektigi ile ilgili hiçbir §eyi açikça bilm ek istem em ektedir.
Bize söylenenin ve hiçbir M arksist yani olm ayan bu sözde-
diyalektigin tersine, Sovyet rejim inin "dem okratik sosya­
lizm" için ne ihtiyaci ne de a ra ç la n oldugunu düçünm ek da­
h a gerçekçi gözükm ektedir. Bu m uazzam ta rih i "yanli§"in si-
nifsal nedenlerini, M arksist terim lerle gerçekten analiz et-
mediyse, bu b ir dalginlik veya u n u tm a eseri degil am a kendi
toplum sal ilifkilerinin kimi yerlerinde b u n la n oldugu gibi
m uhafaza etm ek için bu yanh§a politik olarak ihtiyaci oldu-
gundan ve onlarla birlikte bu yanliçin sürüp gitm esine ih ti­
yaci oldugundandir. Olay neyse adini koym am iz ve (kendimi-
ze) hikâye a n la tm a k tan vazgeçmemiz gerekir. Çu apaçik
olan §eyi kabul etmeliyiz: Sovyet yöneticilerinin yanli§i
M arksist terim lerle analiz etm eyi reddetm i§ olm alari ve red-
detm eleri gerçegi, yanli§m "düzeltilm eyen" ta ra fla n n m
önemli bir politik role sahip olduklan ve iste r istem ez Sovyet
sistemiyle bütünleçtikleri anlam m a gelm ektedir (ve b a sit bir
gecikme veya b a sit bir kaza sonucu degil). Yapilan ayrim lar
ve h a ttä savunm a am aciyla yazilan en u s ta ta rih le r bile bu
konuda hiçbir §eyi degi§tirmez. Analiz edilmem iç S talin ist
pratiklerin çizgisi ve büyük bir kism i SSCB ve ba§ka yerler-
de tarih i kariyerlerini rah a tlik la sürdürm ektedirler. Analiz
edilmemi§ olm alan n in politik sebeplerden ileri geldigi de
m eydandadir: Çu an d a varolan toplum sal iliçkilerin durum u
için gerekli olduklanndan süriip gitm eleri ve kendilerine do-
kunulm am asi istenm ektedir. Ama o zaman soruyu tam am en
baçka bir çekilde sorm ak, Aristocu bir oz k a d a r sarsilm az ni-
telige sahip bir sosyalizmin ba§ina gelen "hem zam an hem
m ekân" ("spatio temporel") içindeki gülünç bir "kaza" teorisi-
ni, dolayisiyla kaza-oz ikilisi ve ayrim ini bir k en ara birak-
m ak ve ciddi olarak kendim ize §u soruyu yôneltm ek gerek-
m ektedir: B ugünkü Sovyet toplum sal form asyonunu oluçtu-
ran toplum sal iliçkiler nelerdir?
Çüphesiz Lyssenko olayi bugün aym agirhgi taçim am ak-
tadir. Ama verdigi ders ôgreticiligini yitirm em i§tir. Ve Fran-
siz Kom ünist Partisi 1948-1952 y illan n d a ideolojik ve politik
ôncü rolii oynadigi için bizi dogrudan dogruya ilgilendirm ek-
tedir. O rada da "düzeltme" yapilm içtir. Ama nasil? Hiçbir
analize giriçmeden. Bu durum da kôke k a d a r inebilm ek ve
sebepleri anlayip sonuçlar üstünde bir etki yapabilm ek için
ne k a d a r im kân vardi? Olay "diizeltilmek" istenen bir tek ya-
nm a indirgendi. Sovyetlerin Stalinci sapm a olgularim sadece
" sosyalist yasalhga saldirilar" hukukî gôrüntüsüne indirge-
m eleri gibi, Lissenkizm de, devlet m iidahalesi altinda, biyo-
loji sorunlan ile ilgili teorik bir delilik nôbetine indirgendi.
Bilimsel alanda durum bir kere "diizeltildikten", "iki bilim"
teorisi ve araçtirm aya devlet m iidahalesi bir kere terkedil-
dikten sonra, baçka hiçbir açiklam aya gerek duyulm adan so-
run geçiçtirildi. Baski, teh d it ve §antaj altinda, verene veri-
lir, verm eyene verilmez hesabina devletin halk kitleleri üze-
rinde egemenligini saglam asina hizm et eden, kendilerini bir-
le§tiren bu devlet ideolojisinden çikar saglayan "aydinlar"
toplum sal tabakasi ü stüne hiçbir §ey sôylenmedi. Sinif çati§-
m a la n ve iliçkileri ü stüne hiçbir çey, b ü tü n bu sistem i ayak-
ta tu ta n politik, ekonomik ve volontarist çizgi ü stü n e hiçbir
§ey sôylenmedi. Kar§iliginda Lyssenko’nun diyalektik mad-

94
decilik anlayiçm i dogrulam asina ve onu "bilim lerin bilimi"
olarak kabul ettirm esine yarayan, Lyssenko’nun teorilerini
garanti eden resm i diyalektik m addecilik anlayiçi üzerine de
hiçbir §ey söylenmedi. Bu sapm anm tarih i kaderini çizen bu
gerçekliklere hiç dokunm adi Lissenkizm in denetim i altinda-
ki "düzeltiliçi". Ve gerçeklikleri orten resm i sessizligin altin-
da kariyerlerini sürdürm eye devam ettiler.
Birçok örnek arasindan sadece birisini eie ahyorum :
M arksist felsefe örnegini. Lyssenko döneminde apaçik olarak
itib an lekelenmi§ ve o k a d a r lekelenm içti ki, bu yanilgm in
analizinin M arksist felsefenin yeniden baçtan a§agi gözden
geçirilmesini gündem e getirm esi gerekirdi. 0 zam an, M ark­
sist felsefenin belli bir anlayiçim n, ontolojik diyelim,
SSCB’de yillardan beri kendisini kabul ettirdigi, Kom ilnist
P artisi’nin Tarihi adli ünlü kitabinda Stalin tarafindan ya-
salara geçirilmiç oldugu ve SSCB’de ve biitün kom ünist par-
tilerde egemen durum a geldigi görülebilirdi. M arksist felse­
fenin, M arx’in ve Engels’in bile görülen daha önceki çeliçkile-
rinin, ba§kalarindan sonra S talin’e de M arksist felsefeyi on-
tolojiye süriiklem e im käni vermi§ oldugu anlaçilabilirdi. Bu
yapildigi zam an, ancak belli a n lard a dile getirilm i§ tezlerle
tam m lanabilen ve M arksizm in teorik ve p ratik eserleri için-
de p ratik durum da varolm a pradoksunu gösteren ve bütün
bu nedenlerden ötürü sistem i ister istem ez sorunsal nitelikte
kilan bir felsefenin tarih i üstiine, gelecege dönük perspektif-
ler elde edilebilirdi. Kisacasi, M arksistler olarak, M arksist
felsefeyi "eleçtirici ve devrimci" (Marx) rayina gerçekten
oturtm ak için, diyalektik m addeciligin ne oldugu, çeliçkileri-
nin ve sapm alarm in ne oldugu hak k m d a kendim ize sorular
sorabilirdik. Ama hayir. H er §ey oldugu gibi birakildi. Ve,
maddeciligi, diyalektigin k an u n larin i koydugu, m addenin bir
ontolojisi olarak ifade eden, diyalektik m addecilik anlayiçi-
nin bu egemen yorum u, diyalektigin oldugu gibi maddecili-
gin de verim liliginin "kanunlar" degil, tezler õnerebilm esi ol-
dugunu kabul etm eyen bu gòrüç, ba§arili kariyerini sürdür-
meye devam etti. B ugün dahi bu gorüçün, egemen oldugunu
bilm em iz gerekm ektedir. Ç ünkü Sovyet fílozoflan ve onlann
benzerleri, bazi haller diçinda, h er zam an politik, bilimsel
olup bittilerin savunm asi ve "yorumunda" bu k a d a r dokunul-
m az ve demek oluyor ki, bu k ad ar gerici ve k isir kalan M ark-
sist bir felsefe anlayiçinin egemenliginden, "tüm den gelimci-
lik"e karçi dikkatli olmaya çagiran -"cesime karçi uyam k ola-
bm" dercesine- gülünç in k ârlar gibi uçakça ve olumsuz sõzlii
protesto eylemleriyle hiçbir zam an kendilerini k u rtaram ay a-
caklardir. M arx’m diyalektikten sõz ederken ya bir yana ya
da õbvir y an a düçülebilecegini sõyledigini M arksist fílozoflar
unutm u§lar m ídir: Diyalektik ya "eleçtirici ve devrimci" ola-
bilir ya da "varolan durum u yüceltir”.(*)
Ve, sorunun politik tem eline gelince: M arksist felsefenin
bu egemen anlayi§m in sürüp gitmesi ve õrtülm esi sonucunu
veren bu suskunluk niye? Çundan ki, varolan "durum un yü-
celtilmesi"nde ve aktõrlerini teorik üretim in genel denetleyi-
cileri haline getirm ekte h a rik a la r y aratan bu anlayiç yücel-
tilmeye ve tu tu cu olma egilimi yürürlükte olan politik pra-
tiklere çok iyi ita a t etm ektedir: O nlardan hizm etini esirgeye-
mez, çünkü bu p ratiklerin ona "ihtiyaç"lan vardir. Sadece
"yorum lam akla (Marx) yetinen, en temei idealizm gelenegi
içindeki bu anlayi§, m adem ki sadece kendi hizm etlerindedir
-"her i§e yarayan u§aklan" demeyelim gene de- onlara zama-
nin tüm politik k ararlarin m güvence altina alinm asinda ve

(*) Diyalektigi Marx devrimci ve eleçtirici bir düçünce yõntemi gibi górmüçtü;
ama diyalektik, HegeFin elinde, Prusya devletini yuceltmeye yarayan bir
araçti. Marksist diyalektik de, çarpik bir uygulamayla, varolan herhangi bir
devleti yuceltmeye yarayabilir.

96
hakli gõsterilm esinde hizm et etm elidir. Ve hiçbir §ey üret-
memesi ve diçarida bir içe yaram am asi õnemli degildir: Bu
M arksist felsefe, hiç olm azsa õrgütün birligini daha da sag-
lam la§tirm aya yarayan m ilitan kadrolarina ortak bir parola
sõzlügü ve içerde birbirlerini tam m alari için bir içaretler sis-
tem i saglayarak partiye iç ideoloji olarak hizm et etm ektedir.
§u sõylenebilir: Õ rgütün birligi, evet -am a birlik için birlik
degil, hangi am aç için olursa olsun ve hangi yolla saglam rsa
saglansin, bõyle saglanan bir birlik degil! Hiç çüphesiz bütün
bunlarin acisi çikm aktadir, çünkü diyalektigin "kanunlari-
nin" garantisini kendisine saglayarak partinin politik ideolo-
jisini katm erleçtiren felsefenin p ratik ideolojiye indirgeniçi,
diç dünya ile iliçkisini keserek partiyi kendi içine kapam ak-
tadir. Felsefenin bu dü§ü§ü partiyi, bütün alanlarda, teorisi-
ne oldugu k a d a r tarih i pratigine de "devrimci ve ele§tirici"
M arksist bir felsefenin saglayabilecegi siyasal faydalardan
yoksun kilm aktadir.
Sadece §u sonuç gõzõnüne ahnsin (ki daha da õnemlileri
var): Fransiz partisin in Lissenkizm i savunm asim n ve ortada
ve tartiçilm ak ta olan felsefí, teorik ve politik sorunlar üstün-
de suskunlugunun neye m aloldugu bilinm ektedir. S orunlan
geçi§tirdigi için, M arksist felsefenin gericileçerek kilik degi§-
tirm esi üstündeki tartiç m a la rd a n kaçtigi için, bu felsefeyi
"devrimci ve eleçtirici" haline getirm edigi için, sürüyle aydim
kaybetm içtir: Bu nedenlerle yava§ yavaç kendisini terkeden-
leri oldugu k a d a r ve belki bundan da fazia, kendisine katil-
m ay an lan da. Lissenkizm ’den sõz ederek "aydm lar"a degin-
mera bir rastla n ti degil: SSCB ’deki egemen diyalektik anla-
yi§i ve "iki bilim" teorisi onlar içindi; onlan birle§tirm ek ve
kõleleçtirm ek için. A ydinlar -varolan i§bõlüm ünün bir sonu-
cu- Felsefí ve teorik so ru n lara õzellikle duyarhdirlar. Komü-
nizmin partisiyle birleçm em ek için zaten yeterli ideolojik si-

97
m f õnyargilanna sahiptirler: Ama devrim ve ele§tiri adina
ay d inlann teorik düzmecelere ve "varolan durum u yücelten"
bir teoriye k a tilm a la n istendigi zam an, im k ân lan v arsa (el-
bette B ati’da var bu), kendilerini k e n a ra çekmelerine §a§ma-
m alidir. Aym zam anda aydinlar ve p arti arasm daki, "tedir-
gin edici bir soru” haline gelen iliçkinin çõzümlenmesi sõzko-
nusu olm asa da (dogru bir çekilde) ortaya konm asim n bile
güçleçmesine de gene çaçm amalidir.
H er yanliçm ele ahnm asi politik oldugundan yani izlenen
p o litikalann kendine õzgü biçimde bir gõstergesi oldugun-
dan, egemen diyalektik m addecilik anlayiçm a dokunulm a-
m asi gerçekte, "düzeltilmi§” oldugu iddia edilen bir yanli§in
sebeplerinin analizine hiçbir "ihtiyaç" duym ayan bir çizginin
ve pratiklerin sürdürüldügü sonucuna zorunlu olarak vardir-
m aktadir. Bõylece Lyssenko olayi "düzeltildi". Ama h er ne-
dense, egemen M arksist felsefe anlayiçm a dokunulm adi:
Ç ünkü hizm etlerine ihtiyaç vardi.
Lyssenko’nun hikâyesi bitti. Lissenkizmin nedenlerinin
tarih i devam etm ekte.
Bitmi§ hikâye. Bitmeyen tarih mi? (*)

1976
Çeviren MAHMUT ÕZISIK

{') Althusser bu son cümlelerde Fransizca "histoire'' kelimesinin hem "hikâye"


hem de "tarih" anlamina gelmesine dayanarak bir kelime oyunu yapiyor. Bu
cümlelerdeki sózler her iki anlamda birden okunmali.

98

You might also like