Professional Documents
Culture Documents
HADİS ARAŞTIRMALARI
– Tarih, Usûl, Tenkid, Yorum –
Merhum babama
ve merhume anneme .
2 • HADĠS ARAġTIRMALARI
Kapak Tasarımı
Erol ATICI
Baskı ve Cilt
Kardeşler Matbaası
Matbaacılar Sit. 7. Blok No: 76
Kocasinan /KAYSERİ
Tel: 0 352 331 61 00 Sertifika No: 24209
ISBN: 978-605-67263-0-9
HADİS ARAŞTIRMALARI
– Tarih, Usûl, Tenkid, Yorum –
SALAHATTİN POLAT
1954’de Kastamonu’nun Tosya ilçesinde doğdu. 1976 yılında
İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü’nden mezun oldu. Bir yıl öğretmenlik
yaptıktan sonra 1977 yılında Kayseri Yüksek İslâm Enstitüsü’ne
Hadis asistanı olarak atandı. 1981 yılında Atatürk Üniversitesi İslâmî
İlimler Fakültesi’nde Mürsel Hadisler ve Delil Olma Yönünden
Değerleri konulu doktora çalışmasını tamamladı. 1987 yılında doçent,
1992 yılında profesör oldu. Hâlen Erciyes Üniversitesi İlahiyat
Fakültesi Hadis Anabilim Dalı öğretim üyesi olarak görevini
sürdürmektedir. 60 civarında bilimsel makalesi ve bildirisi yanında
şu kitapları yayınlanmıştır:
Mürsel Hadisler ve Delil Olma Yönünden Değerleri, Türkiye Diyanet
Vakfı Yayınları, Ankara 1985.
İslâmî Kavramlar (Müşterek), Ankara 1997.
Hadis Araştırma ve Tenkit Kılavuzu,(Müşterek) İstanbul, 2008.
Metin Tenkidi, İstanbul, 2010.
Hadis Tarihi ve Usulü (Editör ve bölüm Yazarı), Eskişehir, 2010.
ĠSNÂDIN MENġEĠ VE HADĠSTE KULLANIMININ TARĠHĠ SEYRĠ •5
İÇİNDEKİLER
KISALTMALAR ................................................................................................. 7
ÖNSÖZ ................................................................................................................. 8
BİRİNCİ BÖLÜM
HADİS TARİHİ VE USÛLÜ İLE İLGİLİ BAZI PROBLEMLER
İKİNCİ BÖLÜM
HADİS TENKİDİ VE YORUMU İLE İLGİLİ BAZI PROBLEMLER
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
HZ. PEYGAMBERİN SÜNNETİ VE ANLAŞILMASI
KISALTMALAR
ÖNSÖZ
Elinizdeki kitap, üniversitede lisans ve yüksek lisans düzeyinde
verdiğimiz derslerin notlarından, bazı akademik yayın
organlarında yayınladığımız makalelerden ve kongrelerde
sunduğumuz tebliğlerden seçilerek derlenmiştir. Bu derlemede
çalışmalarımızın orijinaller aynen aktarılmamış, gerekli bazı
değişiklikler, ilaveler yapılmıştır. Bu kitaptaki çalışmalarımız
akademik standartlarda kaleme alınmış olmakla birlikte, sadece
hadis uzmanlarını ilgilendiren teknik konular niteliğinde değildir.
Metinler seçilirken hadis etrafındaki tartışmalarda ele alınan
temel problemlere yönelik olmaları göz önünde
bulundurulmuştur. Ayrıca aralarında konu bütünlüğü olmasına da
dikkat edilmiştir.
Buradaki çalışmalarımızın, temel bir düzeyde hadis kültürü
olan kişilere hitap ettiğini belirtmekte fayda görmekteyim. Böyle
bir birikime veya daha fazlasına sahip olanlar, bu kitaptaki
konuların genellikle güncelliğini koruduğunu ve pek çok
tartışmanın odağında yer alan meselelerle ilgili olduklarını fark
edeceklerdir.
Bu kitap İlk baskısının yapıldığı 1997 yılından itibaren çok
sayıda akademik atıf almış, Lisans ve Yüksek lisans düzeylerinde
ders kitabı olarak okutulmuş, beş baskısı yapılmıştır. Akademik
nitelikli bir kitabın gördüğü bu hüsn-ü kabul ülkemiz ilim ve fikir
hayatı için sevindirici, bizler için şevk vericidir.
Altıncı baskıda kitap yeniden gözden geçirilerek redakte
edilmiş, 239-300 sayfalar arasındaki üç çalışma eklenmiştir.
Kitabımızın ilk baskısından itibaren emeği geçen herkese te-
şekkür etmeyi görev saymaktayım. Bu baskının tashihlerini yapan
M. Hulusi Yeşil ve F. Betül Altıntaş’a teşekkürü borç bilirim.
Yapılacak uyarı ve tenkitlerden memnun olacağımın bilinmesini
isterim.
Salahattin Polat
Şubat 2017- KAYSERİ
ĠSNÂDIN MENġEĠ VE HADĠSTE KULLANIMININ TARĠHĠ SEYRĠ •9
BİRİNCİ BÖLÜM
3
Bu teĢvik vecizelerinden bir kısmı Ģöyle: “Kim bir sözü, söyleyenin ismiyle birlikte
zikrederse dünyaya saâdet getirir.”; “Rabbi Jahanan, Rabbi Elâzar‟ın, kendinden olan
bir rivâyeti, ismini zikretmeden takrir ettiğini duyunca kızmıĢtır.”; “Eğer muktedirsen,
bir rivâyeti Mûsâ‟ya kadar götür.”; “Hocasından duymadığı bir sözü ona nisbet eden
Ġsrail‟den uzaklaĢır.” Bkz. Horovitz, “Alter und Ursprung des Isnad”, 46.
4
Horovitz, “Alter und Ursprung des Isnad”, 46.
5
Horovitz, “Alter und Ursprung des Isnad”, 47.
6
Sıddıkî, Hadis Edebiyatı Tarihi, 121.
7
Fazla bilgi için bkz. Sıddıkî, Hadis Edebiyatı Tarihi, 123.
ĠSNÂDIN MENġEĠ VE HADĠSTE KULLANIMININ TARĠHĠ SEYRĠ • 13
8
Caetani, Ġslâm Tarihi, I/72-73.
9
Ġbn Hazm, el-Fasl fi‟l-Milel ve‟n-Nihal, II/81-83.
14 • HADĠS ARAġTIRMALARI
14
Hatîb, el-Kifâye, 171-3; Zehebî, Tezkira, I/39; Ġbn Sa‟d, Tabakât, II/373; Dârimî, es-
Sünen, I/93.
15
Hatîb, el-Kifâye, 176.
16
Hatîb, el-Kifâye, 173; Ahmed, II/88.
17
Râmhürmüzî, el-Muhaddisu‟l-Fâsıl, 549-550; Ġbn Mace, Sünen, I/10, No: 23.
18
Ġbn Sa‟d, Tabakat, VI/10.
19
Râmhürmüzi, el-Muhaddisu‟l-Fâsıl, 549-550; Hâkim, Müstedrek, I/111.
20
Ġbn Mâce, Sünen, I/10, No: 25.
16 • HADĠS ARAġTIRMALARI
21
Ġbn Mâce, Sünen, I/11, No: 26.
22
Ġbn Mâce, Sünen, I/12 No: 29.
23
Râmhürmüzî, el-Muhaddisu‟l-Fâsıl, 558.
24
Bakara: II/159.
25
Râmhürmüzî, el-Muhaddisu‟l-Fâsıl, 551.
26
Zehebî, Tezkira, I/39; Mâlik, II/1008; Ġbn Sa‟d, Tabakât, II/373.
27
Zehebî, Tezkira, I/39; Mâlik, II/1007.
28
Zehebî, Tezkira, I/5.
29
Zehebî, Tezkira, I/3.
30
Ahmed, Müsned, IV/123.
ĠSNÂDIN MENġEĠ VE HADĠSTE KULLANIMININ TARĠHĠ SEYRĠ • 17
31
Hadisin kaynakları için bkz. el-Mu‟cemü‟l-Müfehres, V/549.
32
Râmhürmüzî, el-Muhaddisu‟l-Fâsıl, 558; Ġbn Abdilberr, Câmiu Beyâni‟l-Ġlm, II/124;
Ahmed, V/297.
33
Ġbn Mâce, I/14 No: 35; Hâkim, Müstedrek, I/112.
34
Müslim, Mukaddime, I/8; Ebû Dâvûd, Edeb, IV/298; Hâkim, Müstedrek, I/112.
35
Ġbn Mâce, Mukaddime, I/4.
36
Zehebî, Tezkira, I/2-3.
37
Râmhürmüzî, el-Muhaddisu‟l-Fâsıl, 553; Ahmed b. Hanbel, Kitabü‟l- Ġlel, 62-63;
Zehebî, Tezkira, I/6; Hatîb, ġerefu Ashâbi‟l-Hadîs, 88-89; Ġbn Mâce, No: 28; Ġbn
Abdilberr, Câmiu Beyâni‟l-Ġlm, II/120.
38
Râmhürmüzî, el-Muhaddisu‟l-Fâsıl, 554.
39
Ġbn Kesîr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, VIII/106 vd.
18 • HADĠS ARAġTIRMALARI
40
Zehebî, Tezkira, I/7; Ġbn Abdilberr, Câmiu Beyâni‟l-Ġlm, II/121.
41
Zehebî, Tezkira, I/7.
42
Râmhürmüzî, el-Muhaddisu‟l-Fâsıl, 555; Ġbn Kesîr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, VIII/108.
43
Bkz. Zehebî, Tezkira, I/3; Ġbn Kuteybe, Te‟vîl, 39; Ġbn Abdilberr, Câmiu Beyâni‟l-Ġlm,
II/120-4; Hatîb, ġerefu Ashâbi‟l-Hadîs, 38-91. Ġbn Hazm ise sahabenin çok hadis
rivâyetini men ettiklerine dair rivâyetleri tek tek incelemekte, ya sahih olmadıklarını
iddia etmekte veya te‟vîl etmektedir. (Bkz. Ġbn Hazm, el-Ġhkâm, II/245-255.) Ayrıca Hz.
Ömer‟in çok hadis rivâyet ettiklerinden dolayı üç sahâbiyi hapsettirdiği rivâyet edilir ki,
bu rivâyetler sahih değildir. (Bkz. Sıbâî, es-Sünnetü ve Mekânetühâ fi‟t-TeĢri‟, 64-66;
Acâc, es-Sünnetü Kable‟t-Tedvîn, 106-110.)
ĠSNÂDIN MENġEĠ VE HADĠSTE KULLANIMININ TARĠHĠ SEYRĠ • 19
Bu kabilden olarak Hz. Ebû Bekr, ninenin mirastan altıda bir ala-
cağına dair bir hadis rivâyet eden Muğîre b. ġu‟be (50/670)‟den Ģahit
istemiĢtir.44
Hz. Ömer de Muğîre b. ġu‟be‟nin, çocuk düĢürmeye sebeb
olmanın cezasına dair rivâyet ettiği hadis için;45 Ebû Mûsâ el-
EĢ‟arî‟nin, kapıda, girmek için üç defa izin istendiğinde cevap
verilmezse geri dönmek gerektiğine dair rivâyet ettiği hadis için;46
Ubeyy b. Kâ‟b tarafından rivâyet edilen Hz. Dâvûd‟un Beytü‟l-
Makdis‟i yaptırırken, zorla bir kiĢinin arazisini almak istemesi
karĢısında Allah tarafından ikaz edildiğine dair hadis47 için Ģâhid
istemiĢ, onlar da Ģâhid getirmiĢlerdir. Ayrıca “Biz peygamberler miras
bırakmayız, bıraktığımız Ģeyler sadakadır” hadisini duyup
duymadıklarını Abdurrahman b. Avf, Talha, Zübeyr, Sa‟d ve Ali‟ye
(r.a.) sormuĢtur. Onlar da duyduklarını belirtmiĢlerdir.48
Hz. Osman da sahâbiler arasında fiilî olarak abdestin tatbikatını
yapmıĢ, “Ben Rasûlullah‟tan böyle gördüm. Siz de mi böyle gördü-
nüz?” diyerek bilgisini te‟yid etmiĢtir.49 Hz. Ali (40/661) herhangi bir
kimse kendisine hadis rivâyet ettiği zaman yemin ettireceğini, yemin
ederse kabul edeceğini ifade etmiĢtir.50 Hz. AiĢe‟nin kendisine nesh
konusunda soru soran ġureyh b. Hâni‟yi (78/697) Hz. Ali‟ye gönder-
diği;51 Hz. Muâviye‟nin de Ġbn Zübeyr tarafından rivâyet edilen,
ikindiden sonra kılınacak iki rek‟at namaza dair hadisi Hz. AiĢe ve
Ümmü Seleme‟ye sorduğu52 nakledilmektedir. Hz. AiĢe‟nin, diğer
sahabilerin rivâyet ettikleri hadislere karĢı yaptığı tenkitler ise,
müstakil bir esere konu olacak bir hacime ulaĢmıĢtır.53
Yukarıda zikredilen ve benzeri örnekler, sahabilerin hadisleri ka-
buldeki ihtiyatlarına, Ģâhid isteme ve yemin ettirme gibi tatbikatlarına
44
Mâlik, Ferâiz, II/515; Ġbn Mâce, Ferâiz, II/910; Ebû Dâvûd, Feraiz, III/121; Tirmizî,
ferâiz, IV/419.
45
Müslim, Kasâme, III/1311.
46
Buhârî, VII/130; Müslim, isti‟zân, III/1694-5; Mâlik, II/964; Tirmizî, V/53; Ġbn Mâce,
Edeb, II/1221.
47
Zehebî, Tezkira, I/8.
48
Müslim, Cihad ve‟s-siyer, 15, III/1377-8, No. 49; Ebû Dâvûd, III/139, No: 2963.
49
Acâc, es-Sünnetü Kable‟t-Tedvîn, 116; Ahmed, I/67-68.
50
Tirmizî, Salât II/257, No: 406; Ahmed, I/2, 9, 10; Zehebî, Tezkira, I/10; Ġbn Kuteybe,
Te‟vîl, 39. Hz. Ali‟nin râvîye yemin ettirdiğine dair örnekler için bkz. Râmhürmüzî, el-
Muhaddisu‟l-Fâsıl, 518; Ġbn Hacer, Tehzîb, I/267-8; Buhârî, I/45; Ebû Dâvûd, I/53, No:
207.
51
Müslim, Tahare, 24, I/232, No: 85.
52
ZerkeĢî, el-Ġcâbe, 91-2; Heysemî, Mecma‟u‟z-Zevâid, II/226.
53
ZerkeĢî, Hz. AiĢe‟nin diğer sahabeye karĢı tenkidlerini el-Ġcâbe li Îrâd-i Mâ‟stedrekethu
AiĢe ale‟s-Sahâbe ismiyle müstakil bir eserde toplamıĢtır.
20 • HADĠS ARAġTIRMALARI
54
Bkz. Müslim, Selâm, 32, IV/1740; ġâfiî, Risâle, 174, 422, 430.
55
Bu ihtiyat sebepleri hakkında geniĢ bilgi için bkz. Gazzâlî, el-Mustasfâ, I/154-5; ġâfiî,
Risâle, 434.
56
Koçyiğit, Talat, Ġslâm Hadisinde Ġsnad ve Hadis Râvilerinin Cerhi, 1961, cilt: IX, s. 47-
57, AÜĠFD, 52.
57
Zehebî, Tezkira, I/83.
58
Râmhürmüzî, el-Muhaddisu‟l-Fâsıl, 177.
59
Müslim, Mukaddime, I/15.
ĠSNÂDIN MENġEĠ VE HADĠSTE KULLANIMININ TARĠHĠ SEYRĠ • 21
60
Zehebî, Tezkira, I/197.
61
Râmhürmüzî, el-Muhaddisu‟l-Fâsıl, 552.
62
Râmhürmüzî, el-Muhaddisu‟l-Fâsıl, 551.
63
Acâc, es-Sünnetü Kable‟t-Tedvin, 223.
64
Hatîb, el-Kifâye, 283.
65
Zehebî, Tezkira, I/194; Ġbn Ebî Hâtim, el-Cerh ve‟t-Ta‟dîl, I/173-4.
66
Hatîb, ġerefu Ashâbi‟l-Hadîs, 42.
67
Râmhürmüzî, el-Muhaddisu‟l-Fâsıl, 209; Ġbn Ebî Hâtim, el-Cerh ve Ta‟dîl, II/16;
Zehebî, Tezkira, Hatîb, el-Kifâye, 393; Hâkim, Ma‟rife, 6; Ġbn Salâh, Ulûmu‟l-Hadîs,
130; Tirmizî, Ġlel (Sünen sonunda).
68
Hatîb, el-Kifâye, 392; Müslim, Mukaddime, I/15.
69
Hatîb, el-Kifâye, 393.
70
Râmhürmüzî, el-Muhaddisu‟l-Fâsıl, 416; Hatîb, el-Kifâye, 121‟de Ġbn Ömer kanalıyla
Ģöyle bir hadis zikredilmektedir: “Ey Ġbn Ömer! Dinin borcundur ve etin kemiğindir.
Onu kimden aldığına dikkat et. Ġstikamet üzere olanlardan al, istikametten ayrılanlardan
alma.”
71
Münâvî, Feydu‟l-Kadîr, I/433; Leknevî, el-Ecvibe, 22.
72
Ġbn Ebî Hâtim, el-Cerh ve Ta‟dîl, II/16.
22 • HADĠS ARAġTIRMALARI
73
Leknevî, el-Ecvibe, 32.
74
Hatîb, el-Kifâye, 402-3.
75
Ahmed Naîm, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, I/57.
76
Ġbn Ebî Hâtim, el-Cerh ve‟t-Ta‟dîl, II/16.
77
Ġbn Ebî Hâtim, II/19.
ĠSNÂDIN MENġEĠ VE HADĠSTE KULLANIMININ TARĠHĠ SEYRĠ • 23
Ġslâm tarihinde fitne olarak vasıflandırılan Hz. Ali ile Hz. Muâviye
arasındaki savaĢlar hicrî 36-40 yıllarına, Ġbn Zübeyr ile Yezîd
arasındaki savaĢlar ise hicrî 64-72 yıllarına rastlar.
Hadisi ilk isnâd eden kiĢiler olarak tavsif edilen Zührî (125/742) ve
Muhammed b. Sîrîn78 gibi zâtların, isnâd sisteminin yerleĢmesindeki
gayretleri takdire Ģayandır. Ġbn Sîrîn‟in, Ebû Kılâbe (104/722)‟den
hadis nakleden Eyyûb isimli bir zâta isnâd sorduğu, kendisine isnâdsız
rivâyet edilen hadisleri kabul etmediği, kaynaklarda
zikredilmektedir.79
Zührî de, isnâdsız hadis rivâyet eden Ġbn Ebî Ferve (169/785)‟yi
“Allah kahretsin! Hadisini niçin isnâda bağlamıyorsun? Bize ipi ve
halkası olmayan hadisler naklediyorsun” diyerek azarlamıĢtır.80
Abdullah b. el-Mübârek‟in, kendisine nakledilen bir hadisin
isnâdındaki Ģahısları, Hazret-i Peygamber‟e (s) varıncaya kadar tek
tek sorarak isnâddaki ınkıtâı ortaya çıkarması,81 ġa‟bî‟nin(103/721)
kendisine nakledilen bir hadisin, her râvîsine kimden aldığını sormak
suretiyle isnâdı sahâbiye kadar tesbit etmesi82 ve benzeri örneklere
hadis tarihinde sıkça rastlanır.
Rivâyetlerin isnâdlarını sormaları ve araĢtırmalarıyla meĢhur olan
kiĢiler arasında, Abdullah b. Avn el-Mahzûmî (151/768), Yahya b.
Saîd (198/813),83 HiĢâm b. Urve (146/763),84 Simâk b. Harb
(123/741),85 Hammâd b. Zeyd (179/795),86 Mâlik b. Enes,87 Süfyân
es-Sevrî88 de zikredilmektedir.
Hatta isnâd araĢtırma faaliyeti o devirlerde o kadar yaygındı ki Ġbn
Uyeyne‟ye gelen bir bedevî, kendine Ġbn Uyeyne tarafından nak-
ledilen, hacc esnasında hayız olan kadının ne yapması gerektiğine dair
hadisin isnâdını sormuĢ, o da söylemiĢtir.89
Görüldüğü gibi rivâyetleri isnâd etme ve isnâdını araĢtırma faali-
yeti, hemen hicrî 1. asrın ortalarında baĢlamıĢ ve gittikçe
78
Ġbn Ebî Hâtim, el-Cerh ve‟t-Ta‟dîl, I/20; Ġbn Receb, ġerhu Ġleli‟t- Tirmizî, 82-3.
79
Ġbn Receb, ġerhu Ġleli‟t- Tirmizî, 89-90.
80
Hatîb, el-Kifâye, 391; Ebû Nuaym, Hilye, III/365.
81
Müslim, Mukaddime, I/6; Hatîb, el-Kifâye, 392.
82
Râmhürmüzî, el-Muhaddisu‟l-Fâsıl, 208.
83
Ġbn Receb, ġerhu Ġleli‟t- Tirmizî, 82-3.
84
Ġbn Ebî Hâtim, el-Cerh ve‟t-Ta‟dîl, II/34; Ġbn Receb, ġerhu Ġleli‟t- Tirmizî, 89;
Râmhürmüzî el-Muhaddisu‟l-Fâsıl, 210.
85
Ġbn Ebî Hâtim, el-Cerh ve‟t-Ta‟dîl, II/35.
86
Leknevî, el-Ecvibe, 23; Zürkânî, ġerhu‟l-Mevâhib, V/453.
87
Hatîb, el-Kifâye, 121.
88
Ġbn Ebî Hâtim, el-Cerh ve‟t-Ta‟dîl, 166.
89
Hatîb, el-Kifâye, 404.
24 • HADĠS ARAġTIRMALARI
90
Acâc, es-Sünnetü Kable‟t-Tedvîn, 220-222 (Esed, Sârımüddîn, Mesâdiru‟Ģ-ġî‟r el-
Câhilî, Kahire 1956‟dan naklen).
ĠSNÂDIN MENġEĠ VE HADĠSTE KULLANIMININ TARĠHĠ SEYRĠ • 25
detli husûmeti olarak tavsif eder. Ġbn Sîrîn‟in ifadesinde yer alan fit-
neyi bu devreye kadar geri götürmek için Ģu sebepler vardır:
1. Ġlk hadis uydurma daha çok politik sahada ve Ali-
Muâviye (r.a.) arasındaki olaylardan sonra baĢlamıĢtır. Bundan
sonra hadisçiler, râvîlere karĢı ölçülü olma lüzumunu
duymuĢlardır.
2. Ġbn Sîrîn‟in ifadesindeki „sormazlardı, derlerdi, alırlardı‟
gibi geçmiĢ zaman sîgalarından, isnâd alıĢkanlığının kendi za-
manından erken devirlerde baĢladığı anlaĢılıyor.95
Ayrıca biyografik eserlerde vefat tarihi genellikle hicrî 68 olarak
gösterilen Ġbn Abbâs‟ın, Hz. Muâviye‟ye ve Mekke‟ye geldiğinde ise
Ġbn Zübeyr‟e bîat etmeyi reddettiği kaydedilir.96 Ġbn Abbâs‟ın, ha-
yatının sonlarına doğru hadis rivâyetini terketmesi, buna sebep olarak
da insanların her önüne geleni rivâyete baĢlamalarını göstermesi,97
fitnenin yukarıdaki Ģekilde izahını haklı kılmaktadır. Çünkü hicrî
68‟de vefat eden Ġbn Abbâs‟ın ifadeleri, Ġbn Zübeyr‟in halifeliğini
ilânından (h. 64-72) daha sonraki bir olayın neticelerine iĢaret olamaz.
Bununla beraber, bu karıĢıklığın hadis vaz‟ı için kesin bir baĢlangıç
tarihi olduğu da iddia edilemez. Hz. Ali zamanından itibaren
karıĢıklıklar ve taassublar insanları hadis uydurmaya sevk etmiĢ, fakat
ilk günlerde bunlar fazla yekûn tutmamıĢtır. Yalanın Ġslâm top-
lumunda büyük bir tehlike olmaya baĢladığı devir, sahâbilerin kal-
madığı veya son günlerini yaĢadıkları devirdir. Üstelik bu devirde
Ġslâm ülkesi geniĢlemiĢ, Ġslâm toplumu farklı kültürlerden giren un-
surlarla kozmopolitleĢmiĢ, siyasi husumetler ve fırkalar ortaya
çıkmıĢtır.98
ġu halde bu fitne kelimesini, ister Hz. Ali-Hz. Muâviye arasındaki
olaylar olarak düĢünelim, ister Ġbn Zübeyr‟in isyanı olarak düĢünelim,
pek fazla fark etmez. Çünkü hem iki olay arasında zaman bakımından
fazla bir mesafe yoktur, hem de her iki anlayıĢ neticesinde Ġbn Sîrîn‟in
ifadesinin mevsûkiyetini engelleyici bir durum mevcud değildir. Bu
ifadenin mevsûkiyeti ortaya çıkınca Schacht‟ın iddiası da havada
kalmaktadır.
95
A‟zamî, Studies, 217.
96
Ġbnu‟l-Esîr, Üsdü‟l-Gâbe, III/194.
97
Ġbn Abbâs‟ın ifadesi Ģöyledir: “Biz önceleri Rasûlullah‟tan hadis rivâyet ediyorduk. Ne
zaman ki halkın durumu değiĢti (diğer bir rivâyette: Ne zaman ki insanlar uysal bineğe
de hırçın bineğe de binmeye baĢladılar) ondan rivâyeti terk ettik.” Bkz. Müslim, I/13.
98
Koçyiğit, Talat, Ġslâm Hadisinde Ġsnad ve Hadis Râvilerinin Cerhi, 1961, cilt: IX, s. 47-
57, AÜĠFD, s. 49-51.
ĠSNÂDIN MENġEĠ VE HADĠSTE KULLANIMININ TARĠHĠ SEYRĠ • 27
Caetani‟ye göre ise isnâd, hicrî 2. asrın ilk yarısında baĢlayıp, daha
sonraları tekâmül etmiĢtir. Caetani, Urve b. Zübeyr (94/712)‟in ilk
hadis müdevvini olduğunu, Urve‟nin topladığı bu vesikaların bize
Taberî tarafından nakledildiğini ve bu vesikalarda Urve‟nin hiç isnâd
kullanmadığını belirttikten sonra diyor ki:
99
Caetani, burada, halife Abdülmelik‟in sorması üzerine, Urve b. ez-Zübeyr‟in Asr-ı
Saâdet‟teki bazı olaylardan bahseden mektubunu kastetmektedir.
100
Caetani‟nin iddiaları hakkında geniĢ bilgi için bkz. Caetani, Ġslâm Tarihi, 71-89.
101
Sahabeden elli kiĢinin hadis yazdığı ve bunların isimleri hakkında geniĢ bilgi için bkz.
A‟zamî, Studies, 34-58.
102
Köksal, Asım, Reddiye, 34-8.
28 • HADĠS ARAġTIRMALARI
103
Horovitz, “Alter und Ursprung des Isnad”, 43.
104
Bkz. Ahmed, IV/323-332.
105
Ahmed, VI/212.
106
A‟zamî, Studies, 214.
107
Köksal, Asım, Reddiye, 68-9‟da Ġbn Ġshâk‟ın eserindeki sahabeye kadar dayanan 170
muttasıl isnâd, sahifeleriyle gösterilmektedir.
108
Ġbn Ebî Hâtim, el-Cerh ve‟t-Ta‟dîl, Mukaddime, I/20.
109
Sezgin, Buhârî‟nin Kaynakları, 20.
ĠSNÂDIN MENġEĠ VE HADĠSTE KULLANIMININ TARĠHĠ SEYRĠ • 29
110
Râmhürmüzî, el-Muhaddisu‟l-Fâsıl, 208.
111
Horovitz, “Alter und Ursprung des Isnad”, 43.
30 • HADĠS ARAġTIRMALARI
112
Robson, “The Isnad In Muslim Tradition”, 21.
113
Robson, Ġbn Ġshâk‟ın Ġsnâd KullanıĢı, 124.
114
Sıddîkî, Hadis Edebiyatı Tarihi, 124.
ĠSNÂDIN MENġEĠ VE HADĠSTE KULLANIMININ TARĠHĠ SEYRĠ • 31
115
Ana hatlarıyla özetlediğimiz bu mütâlâalar için bkz. Koçyiğit, “Ġbn ġihâb ez-Zührî”,
AÜĠFD, XXV, 72-3; Acâc, es-Sünnetü Kable‟t-Tedvin, 220-222; Köksal, Asım,
Reddiye, 127.
116
A‟zamî, Studies, 247.
117
A‟zamî, Studies, 231.
118
Zürkânî, ġerhu‟l-Mevâhib, V/394. Suyutî Camiu‟s-Sağîrde bu hadise zayıf iĢareti
koymuĢ, Ģârih Münâvî ise Zehebî‟nin bu hadisi mevzû olarak nitelendirdiğini
kaydetmiĢtir. Bkz. Münâvî, Abdurraûf, Feyzu‟l-Kadîr ġerhu Camiu‟s-Sağîr, I, 433-434.
119
Ġbnu‟l-Esîr, Üsdü‟l-Ğâbe, III/501.
32 • HADĠS ARAġTIRMALARI
120
Sıddîkî, Hadis Edebiyatı Tarihi, 125.
121
Ġbn Kesîr, el-Bidâye ve‟n-Nihâye, VIII/109.
122
Abdulazîz Buhârî, KeĢfu‟l-Esrâr, III/723-4.
ĠSNÂDIN MENġEĠ VE HADĠSTE KULLANIMININ TARĠHĠ SEYRĠ • 33
123
Müslim, mukaddime, 4, I/13.
124
Müslim, mukaddime, 4, I/14.
125
Râmhürmüzî, el-Muhaddisu‟l-Fâsıl, 208-209; Hatîb, el-Kifâye, 122; Ġbn Salâh,
Ulûmu‟l-Hadîs, 7.
126
Subhi Salih, Hadis Ġlimleri ve Istılahları, 276.
127
Koçyiğit, “Ġbn ġihâb ez-Zührî”, AÜĠFD, XIV, 74-75.
34 • HADĠS ARAġTIRMALARI
128
Ġbn Ebî Hâtim, el-Cerh ve‟t-Ta‟dîl, Mukaddime, I/20; Sezgin, Buhârî‟nin Kaynakları,
20.
129
Sezgin, Buhârî‟nin Kaynakları, 104.
ĠSNÂDIN MENġEĠ VE HADĠSTE KULLANIMININ TARĠHĠ SEYRĠ • 35
130
Caetani, Ġslâm Tarihi, I/86-89.
131
Schacht, The Origins, 163-4.
132
Schacht, The Origins, 164 vd.
133
Robson, “Ġbn Ġshâk‟ın Ġsnâd KullanıĢı”, 117.
134
Robson, “Ġbn Ġshâk‟ın Ġsnâd KullanıĢı”, 125. Robson aynı fikri biraz değiĢik ifadelerle
Ģu makalesinde de belirtmektedir: “The Isnad in Muslim Tradition”, 20.
36 • HADĠS ARAġTIRMALARI
135
Robson, “The Isnad in Muslim Tradition”, 28 vd.
136
Robson, “The Isnad in Muslim Tradition”, 25 vd.
137
Hatîb, Târîhu Bağdâd, II/20, 21.
138
Köksal, Asım, Reddiye, 100-102.
139
A‟zamî, Studies, 242.
ĠSNÂDIN MENġEĠ VE HADĠSTE KULLANIMININ TARĠHĠ SEYRĠ • 37
140
Robson, “The Isnad in Muslim Tradition”, 26.
141
Schact, The Origins, 260.
142
A‟zamî, Studies, 243.
143
Bkz. A‟zamî, Studies, 223-230. A‟zamî burada edisyonunu yaptığı Süheyl b. Ebî
Salih‟in hadis nüshasındaki üçüncü hadisi ele alarak inceliyor ve bu hadisin; üçü
Medîneli, biri Suriyeli, ikisi Iraklı yedi sahibi tarafından nakledildiğini, bu sahâbilerden
sadece Ebû Hureyre‟den, bu hadisi dördü Medîneli ikisi Mısırlı, biri Yemenli, en az
yedi râvînin naklettiğini; bu yedi râvîden de en az oniki kiĢinin, bu hadisi naklettiğini;
bunların da birinin Suriyeli, birinin Medîneli, birinin Kûfeli, birinin Mekkeli, birinin
Tâifli, birinin Mısırlı, birinin Yemenli olduğunu belirtiyor. Ebû Hureyre dıĢındaki bu
hadisin râvîleri hesaba katılmazsa, bu hadisin Ebû Hureyre tariki râvîlerinin sayısı
üçüncü nesilde 16‟ya ulaĢıyor. A‟zamî bu konuda baĢka örnekler de veriyor. Mesela 27
numaralı hadisin bir düzine farklı yere mensub 74 râvîsi vardır.
144
A‟zamî, Studies, 243.
38 • HADĠS ARAġTIRMALARI
145
Zehebî, Mîzân, I/23 (Ġbrâhîm b. BeĢĢâr md.).
146
A‟zamî, Studies, 244.
147
A‟zamî, Studies, 129, (Ġbn Hıbbân, Mecrûhin, yazma, Ayasofya no: 496 v. 10‟dan
naklen).
148
Fazla bilgi için bkz. A‟zamî, Studies, 232-43.
149
A‟zamî, Studies, 237.
ĠSNÂDIN MENġEĠ VE HADĠSTE KULLANIMININ TARĠHĠ SEYRĠ • 39
150
Robson, “Ġbn Ġshâk‟ın Ġsnâd KullanıĢı”, 118.
151
Horovitz, “Alter und Ursprung des Isnad”, 69-40.
152
A‟zamî, Studies, 218.
40 • HADĠS ARAġTIRMALARI
153
A‟zamî, Studies, 219.
154
ġâfiî, Risâle, paragraf: 1184.
CERH VE TA‟DÎLE ÖZNELLĠK SORUNU • 41
Cerh lügatta; maddî olarak bir âletle yaralamak veya kötü söz
söylemek suretiyle incitmek manalarına gelir. Hadis ilminde ise, hadis
rivâyet eden kiĢinin güvenilir olmadığından dolayı, naklettiği hadisin
kabul edilmeyeceğine hükmedilmesi manasını taĢır. Ta‟dîl ise bunun
zıddıdır. Yani râvî hakkında “rivâyetleri kabul edilebilir” hükmü
verilmesidir. Ta‟dîlin müteradifi (eĢ anlamlısı) olarak tezkiye kelimesi
de kullanılmaktadır.
Bu incelememizde “cerh ve ta‟dîlin tenkidi” baĢlığıyla, râvîler
hakkında verilen cerh ve ta‟dîl kararlarının; isabetli, doğru, tarafsız ve
objektif olup olmadığının incelenmesi Ģeklinde tenkid süzgecinden
geçirilmesini hedefliyoruz.
Hadis ilmi cerh-ta‟dîl üzerine kurulduğuna göre, bu kadar önemli
bir faaliyetin baĢıboĢ bırakılmayacağı, birtakım ölçüleri ve prensipleri
olacağı tabiîdir. Herkes, her önüne geleni geliĢi güzel cerh veya ta‟dîl
edemeyecektir. Her Ģeyden önce cerh ve ta‟dîl yapacak kiĢinin bir
taraftan cerh ve ta‟dîl sebeplerini çok iyi bilmesi, diğer taraftan da
hakkında hüküm vereceği kiĢiyi yakından tanıması gerekmektedir.
Ayrıca rivâyet ettiği hadisin kabul edilebilmesi için bir râvîde aranan
Ģartlar, o râvî hakkında cerh ve ta‟dîl hükmü verecek kiĢide de bulun-
malıdır. Hadis râvîsinde aranan güvenilirlik vasfının, bize o râvînin
güvenilir olup olmadığını haber veren kiĢide de aranmaması, temelsiz
bina yapmaya kalkıĢmak gibi bir tutarsızlıktır.
ĠĢte bu sebepledir ki muhaddisler, râvîleri tenkid edecek kiĢilerde
ilim, takvâ, vera, sıdk, tecrübe, mümârese (alıĢkanlık), maharet vasıf-
ları bulunmasını gerekli görürler.1 Bu anlayıĢın sonucudur ki cerh ve
ta‟dîl ayrı bir ihtisas sahası haline gelmiĢ ve bu konuda herkesin hük-
müne itimad ettiği, cerh ve ta‟dîl imamları yetiĢmiĢtir.
1
Zehebî, Tezkira, 4; Ensârî , Abdulalî Muhammed b. Nizâmiddîn, Fevâtihu‟r-Rahamût
ġerhu Musellemü‟s-Subût, II/154.
42 • HADĠS ARAġTIRMALARI
2
Cerh ve ta‟dîl kitaplarına göz atan herkes mübhem olduğu için reddedilen cerhlere dair
bol miktarda örneklere rastlayabilir. Cerhin ancak müfesser olduğu takdirde kabul
edileceği hususu aĢağı yukarı bütün hadis ve fıkıh usûlü kitaplarında zikredildiğinden,
burada ayrı ayrı referansta bulunma lüzumu hissedilmemiĢtir. Bu konudaki ifadeleri
etraflı bir Ģekilde görmek için bkz. Leknevî, er-Rafu ve‟t-Tekmîl, 65-86; Ġbn Hacer,
Hedyü‟s-Sârî, 382-452.
3
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 381.
4
Hatîb, el-Kifâye, 181-186.
5
Hatîb, el-Kifâye, 179.
6
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 461-5.
CERH VE TA‟DÎLE ÖZNELLĠK SORUNU • 43
7
Hatîb, el-Kifâye, 178; Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, I/284.
8
Ġmamların mübhem cerhinin makbul olup olmadığı hakkındaki görüĢler için bkz.
Tehânevî, Kavâid, 173.
9
Ġbn Hacer, Lisânu‟l-Mîzân, I/15-16.
44 • HADĠS ARAġTIRMALARI
10
Leknevî, er-Raf, 174.
11
Leknevî, er-Raf, 87.
12
Bkz. Suyûtî, Tedrîb, 307.
13
Tehânevî, Kavâid, 173.
CERH VE TA‟DÎLE ÖZNELLĠK SORUNU • 45
14
Zehebî, Mîzân, III/523, Muhammed b. Huseyn el-Ezdî maddesi; Ġbn Hacer Tehzîb, I/36,
Ahmed b. ġebib md; Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 383, Ahmed b. ġebib md.; 387, Ġsrail b.
Mûsâ md.
15
Terceme-i hali için bkz. Zehebî, Mîzân, IV/382, 409; Ġbn Hacer, Tehzîb, XI/278-9.
16
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 426, Ġkrime md.
17
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 416, Abdurrahman b. ġureyh md.; 447, Nafi b. Amr el-Mekkî
md.
18
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 411. Benzer cerhler için ayrıca bkz. Hedyü‟s-Sârî, 397-8,
Humeyd b. Hilâl ve Humeyd et-Tavîl.
19
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 424.
20
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 446.
21
Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, I/280.
46 • HADĠS ARAġTIRMALARI
22
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 382; Hatîb, el-Kifâye‟sinde 181-6 sahifeler arasında, aslında
cerh sebebi olmayan kusurlardan dolayı cerh edilenlere örnekler vermek için müstakil
bir bölüm ayırmıĢtır.
23
Ensârî, Fevâtih, II/154.
24
Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, III/358-9.
25
Sübkî, Tabakât, II/9.
26
Leknevî, el-Ecvibe, 163-179.
27
Bkz. Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 446; Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, I/280.
CERH VE TA‟DÎLE ÖZNELLĠK SORUNU • 47
28
Bkz. Zehebî, Mîzân, II/171, Süfyân b. Uyeyne md.; II/255, Cefy b. Süleyman md.; Ġbn
Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 423, Osman b. Amr el-Abdî md.
29
Bkz. Leknevî, er-Raf, 176, 187.
30
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 434, Fudayl b. Süleyman md.
31
Bkz. Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 441, Muhammed b. Ebî Adî md.; Ebû Hâtim meçhul
olmayan birçok kiĢiyi meçhul olmakla ta‟n etmiĢtir. Mesela bkz. Ġbn Hacer, Hedyü‟s-
Sârî, 411 Abbâs el-Kantârî md.; 396, Hakem b. Abdillah el-Basrî md.; Suyûtî, Tedrîb,
I/320; Tehânevî, Kavâid, 265-8.
32
Zehebî, Mîzân, III/140, Alî el-Medînî md. Ukaylî‟nin aĢırı cerhleri için bkz. Leknevî,
er-Raf, 254 vd. (NaĢir Abdulfettah Ebû Gudde‟nin 4 numaralı dipnotu.)
33
Zehebî, Mîzân, II/253, Süleyman b. Amr el-Kelbî md.; III/45, Osman b. Abdirrahmân
et-Tarâifî md.; I/274, Eflah b. Said el-Medenî md.; Leknevî, er-Raf, 203-208, 204
(NaĢirin dipnotu); Tehânevî, Kavâid, 180-6.
34
Zehebî, Mîzânü‟l-Î‟tidâl isimli eserini, Ġbn Adiyy‟in zayıf râvîlere tahsis ettiği el-Kâmil
isimli eserinden özetlemiĢtir. Fakat Ġbn Adiyy‟in eserine aldığı halde sika olan kiĢileri
savunmaktadır. Bkz. Mîzân, I/2, IV/616. Ġbn Adiyy‟in cerhteki aĢırılıklarının Zehebî
tarafından tenkidleri için bkz. Mîzân, I/402, Ca‟fer b. Ġyas md.; I/362, Sabit b. EĢlem
md.; Ġbn Adiyy‟in Hanefîlere karĢı cerhteki aĢırılıkları için bkz. Kevserî, Takdîmetu
Nasbu‟r-Râye, I/57.
35
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 385, Ġbrâhîm b. Tahmân md.; 398, Huseyn b. Irak md.; 410,
Ebu‟t-Tufeyl Amr b. Vasile md.; 414, Abdullah b. Atâ ed-DımeĢkî md. Ġbn Hazm
tarafından; Tirmizî, Bağavî, Ġsmail b. Muhammed es-Saffar, Ebu‟l-Abbâs el-Esamm
gibi meĢhur muhaddislere mechûl damgası vurulmuĢtur. Bkz. Zehebî, Mîzân, IV/678,
Muhammed b. Ġsâ et-Tirmizî md.; Ġbn Hacer, Lisânu‟l-Mîzân, IV/178; Ġbn Hacer,
Tehzîb, IX/388; Leknevî, er-Raf, 183-6 (naĢirin dipnotu); Tehânevî, Kavâid, 268-72.
36
Cûzekânî, el-Ebâtîl isimli eserinde pek çok hadisi, sahih hadislere muhalif olduğu
gerekçesiyle bâtıl saymıĢtır. Halbuki bu hadislerin çoğu makbul hadislerdir. Bkz.
Zehebî, Tezkira, 1308; Ġbn Hacer, Lisânu‟l-Mîzân, II/270; Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, I/238.
37
Ġbnu‟l-Cevzî, el-Mevzûât ve el-Ġlelü‟l-Mütenâhiye isimli eserlerinde pek çok sahih ve
hasen hadise mevzû damgası vurmuĢtur. Bkz. Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, I/236; Zehebî,
Mîzân, I/16, Ebân b. Yezîd md.; Ġbnu‟l-Cevzî‟nin ifrâtına dair geniĢ bilgi için bkz.
Leknevî, er-Raf, 163-171.
38
Zehebî der ki: “Ġbnu‟l-Kattân, hakkında muasır imamların ta‟dîl ifadesine rastlamadığı
her râvîyi meçhul saymıĢtır. Halbuki muhaddislerin cumhuru; kendilerinden birden çok
48 • HADĠS ARAġTIRMALARI
kiĢinin hadis naklettiği râvîleri, haklarında ta‟dîl ifadesine rastlanmasa bile mechûl
saymazlar. Bkz. Zehebî, Mîzân, I/556, III/426.
39
Sâğânî, el-Mevzûât isimli kitabında pek çok sahih, hasen ve za‟fı hafif olan hadise
mevzû demek suretiyle aĢırı gitmiĢtir. Bkz. Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, I/238.
40
Ġbn Hacer, Lisânu‟l-Mîzân, VI/319, Yûsuf b. Hasen el-Hıllî md.; Leknevî, el-Ecvibe,
1746.
41
Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, III/359.
42
Leknevî, el-Ecvibe, 161.
43
Tirmizî‟nin tesâhülü için bkz. Zehebî, Mîzân, III/407, Kesîr b. Abdillah md.; Ġbnu‟l-
Kayyim, Zâdu‟l-Me‟âd, II/10.
CERH VE TA‟DÎLE ÖZNELLĠK SORUNU • 49
44
Hâkim‟in tesâhülüne dair ifadeler için bkz. Zeylaî, Nasbu‟r-Râye, I/341-2; Zehebî,
Mîzân, 1042-5; Ġbn Salâh, Ulûmu‟l-Hadîs, 11; Suyûtî, Tedrîb, I/105-7.
45
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sâri, 382.
46
Sübkî, Tabakât, II/12
47
Ġsbat mezhebi ayet ve hadislerde geçen el, yüz, göz, parmak gibi haberi sıfatları te‟vîlsiz
Allah‟a isnâd edenlere; tenzîh mezhebi ise bunları te‟vîl edenlere verilen addır. GeniĢ
bilgi için bkz. Yurdagür, Metin, Allah‟ın Sıfatları, 233-248.
48
Sübkî, Tabakât, II/13-14, 22.
50 • HADĠS ARAġTIRMALARI
49
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 427.
50
Sübkî, Tabakât, II/15.
51
Bkz. Suyûtî, Tedrîb, I/324-9.
52
Sübkî, Tabakât, II/17.
CERH VE TA‟DÎLE ÖZNELLĠK SORUNU • 51
b. ġiîlikle itham
Yukarıda, belli Ģartları taĢıyan bâtıl bir mezheb mensubunun
rivâyetinin muhaddislerce makbul sayıldığını belirtmiĢtik. Buna
rağmen ehl-i bid‟atten olmak, istenmeyen bir Ģeydir. Diğer yandan
ehl-i bid‟atten hadis kabul etme konusunda diğer mezheb mensubları,
Ehl-i Sünnet‟in gösterdiği toleransı göstermemektedirler. Bu
yüzdendir ki, bâtıl mezhebe mensubiyetle suçlama ve cerh etme,
mezheblerarası mücadelede en çok baĢvurulan yollardan biri olmuĢtur.
Bu kabilden olarak cerh ve ta‟dîl kitaplarından pek çok râvînin
ġiîlikle suçlandığını görüyoruz. Hatta A‟meĢ, Ebû Hanîfe, ġu‟be,
Abdurrezzâk, Abdullah b. Mûsâ, Abdurrahman b. Ebî Hâtim gibi meĢ-
hur imamlar ġiîlikle itham edilmiĢlerdir.54
Rical kitaplarında ġiî olduğu belirtilen kiĢilerin hepsinin rivâyeti
merdûd değildir. Çünkü ġiîlik farklı görüĢlere sahip birçok gruba ay-
rıldığı gibi, mütekaddimûn ve müteahhirûn ıstılahında ġiî kelimesinin
ifade ettiği manalar farklıdır.
ġiîlik, Hz. Ali‟yi sevmek ve onu diğer sahabeden üstün tutmaktır.
Hz. Ali‟yi, Hz. Ebû Bekr ve Hz. Ömer‟den üstün tutanlara el-Gâlî
(aĢırı gidenler) veya Râfızî denir. Diğer ashaba sövenler veya buğzunu
açıkça ortaya koyanlar Râfızîlerin ğulâtıdır (ğuluv yapan, aĢırı gi-
denleridir). Hazret-i Ali‟nin ölmeyip gizlendiğine, bir gün dönüp yer-
yüzünü adaletle dolduracağına inananlar Râfızîlerin en aĢırılarıdır.55
Ġbn Hacer ġiîlerden rivâyeti makbul olanları ve olmayanları Ģöyle
ayırt ediyor:
“Mütekaddimûn muhaddislere göre teĢeyyu‟ (ġiîlik) Hz.
Ali‟yi Hz. Osman‟dan üstün tutmak, Hz. Ali ile muhalifleri
arasındaki savaĢlarda Hz. Ali‟yi haklı, muhaliflerini hatalı
bulmaktır. Bazıları da Hz. Ali‟yi Rasûl-i Ekrem‟den sonra
mahlûkatın en efdali sayarlar. Bu gruplardakiler verâ sahibi ve
dürüst olurlarsa rivâyetleri reddedilmez. Bilhassa mezhebine
baĢkalarını davet etmeyenlerin rivâyetleri makbuldür.
53
Bkz. Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 446, Minhal b. Amr md.; 387-8, Ġsmail b. Eban md.; 431,
Amr b. Süleym el-Ensârî md.
54
Zehebî, Mîzân, II/587-8, Abdurrahman b. Ebî Hâtim md. Abdurrezzâk‟ın ġiîlikle ithamı
için bkz. Ġbn Hacer, Tehzîb, VII/53.
55
Tehanevî, Kavâid, 233.
52 • HADĠS ARAġTIRMALARI
56
Ġbn Hacer, Tehzîb, I/94.
57
Ahmed Muhammed ġakir, el-Bâisü‟l-Hasîs, 101.
58
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 459-60.
CERH VE TA‟DÎLE ÖZNELLĠK SORUNU • 53
59
Ġmam Buhârî de Ebû Hanîfe‟yi Mürcie‟den olmakla suçlayanlardandır. Bkz. Buhârî,
Târîhu‟l-Kebir, V/81.
60
KeĢmîrî, Feydu‟l-Bârî, I/53 vd. KeĢmîrî mezkûr eserinde, iman-amel münasebeti ve
imanın artıp eksilmesi meselesini çok geniĢ ve vukuflu bir Ģekilde incelemektedir, Bkz.
Feydu‟l-Bârî, I/50-67.
61
Tehânevî, Kavaid, 239.
62
ġehrîstanî, el-Milel ve‟n-Nihâl, I/189.
54 • HADĠS ARAġTIRMALARI
63
Ġbn Hacer, Lisânu‟l-Mîzân, V/122, Muhammed b. Hasen md.
64
Zehebî, Mîzân, IV/99, Mis‟ar b. Kidâm md.
65
Ayet ve hadislerde halku‟l-Kur‟ân meselesine dair sarih bir ifade bulunmamakla
birlikte, Kur‟ân‟ın Allah‟ın kelâmı olması hasebiyle mahlûk olmadığı esprisi
bulunmaktadır. GeniĢ bilgi için bkz. Koçyiğit, Hadisçilerle Kelâmcılar Arasında
MünakaĢalar, 184-9, 223-237.
66
Fakih ve mütekellimdir. Babası Yahudi idi. Bazı ulemâ tarafından tekfir edilmiĢ, ölünce
cenazesine kimse gelmemiĢtir. Zehebî, Mîzân, I/322.
67
Halku‟l-Kur‟ân meselesinin itikadı yönüne dair geniĢ bilgi için bkz. Ġbn Hazm, el-Fasl
fi‟l-Milel ve‟n-Nihâl, III/4 -15; Koçyiğit, MünakaĢalar, 190-2.
CERH VE TA‟DÎLE ÖZNELLĠK SORUNU • 55
69
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 491.
70
Tehânevî, Kavâid, 373 (dipnot).
71
Ġbn Ebî Hâtim, el-Cerhu ve‟t-Ta‟dîl, VII/191.
72
Ġbn Ebî Hâtim, el-Cerhu ve‟t-Ta‟dîl, VI/194; Zehebî, Mîzân, III/138.
73
Ġbn Hacer, Tehzîb, VII/356-7.
74
Zehebî, Mîzân, IV/410.
75
Zehebî, Mîzân, III/138, IV/410.
76
Ġbn Hacer, Tehzîb, II/359.
77
Tehânevî, Kavâid, 372.
78
Bkz. Kevserî, Te‟nîbu‟l-Hatîb alâ mâ Sâkahû fi Tercemeti Ebî Hanîfe mine‟l-Ekâzîb,
Envâr 1361, 4-6, 52-66.
CERH VE TA‟DÎLE ÖZNELLĠK SORUNU • 57
79
Mesela Buhârî‟nin kendilerinden hadis aldığı ehl-i bid‟atin bir listesi için bkz. Ġbn
Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 333-456 (78a); Ġbn Teymiyye, Minhâcü‟s-Sünne, IV/115.
80
Ġbn Teymiyye, Minhâcu‟s-Sünne, IV/115.
81
Ġbn Teymiyye, Minhâcu‟s-Sünne, IV/115.
82
Kevserî, Takdîmetu Nasbu‟r-Râye, I/20 vd.
83
Kevserî, Takdîmetu Nasbu‟r-Râye, I/20
58 • HADĠS ARAġTIRMALARI
84
KeĢmîrî, Feydu‟l-Bârî, I/169.
85
Dârakutnî, Sünen, I/323.
86
Dârakutnî, Sünen, I/324.
87
Tehânevî, Kavâid, 384 (naĢirin dipnotu)
88
1365‟te Mısır‟da basılmıĢtır. 300 sayfa civarındadır.
CERH VE TA‟DÎLE ÖZNELLĠK SORUNU • 59
89
Bkz. Kevserî, Takdîmetu Nasbu‟r-Râye, I/57. Kevserî, Ġbn Adiyy‟in eserindeki bu
haksız tenkidleri reddetmek için. “Ġbdâu Vucûhi‟t-Teaddî fi Kâmil-i Ġbni Adî” isimli bir
eser yazmıĢtır. Matbu değildir. Bkz. er-Raf, 210.
90
Dârakutnî, Sünen, I/323-4.
91
Leknevî, er-Raf, 3-5 (naĢirin dipnotu).
92
Hatîb‟in Ġmam-ı A‟zâm‟ı tenkidine reddiye mahiyetindeki eseri için, bkz. Leknevî, er-
Raf, 62-63 (naĢir‟in dipnotu).
93
Leknevî, er-Raf, 63.
94
Bkz. Buhârî, Târîhu‟l-Kebir, V/81.
95
Buhârî‟nin bu tenkidlerinin reddini ihtiva eden eserler için bkz. Tehânevî, Kavâid, 380-
1 (naĢirin dipnotu).
96
Tehânevî, Kavâid, 382-3.
60 • HADĠS ARAġTIRMALARI
102
Ahmed b. Hanbel, Kitâbu‟l-Ġlel, I/193.
103
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 443-4.
104
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 447.
105
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 450.
106
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 439.
107
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 446, Minhal b. Amr md; Ġbn Hacer, Lisânu‟l-Mîzân, I/16.
108
Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, III/362.
62 • HADĠS ARAġTIRMALARI
109
Hatîb, Târîhu Bağdâd, VIII/215.
110
Leknevî, er-Raf, 190-194.
111
Buhârî, rikak, bab: 38, (VII/190)
112
Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, III/363.
CERH VE TA‟DÎLE ÖZNELLĠK SORUNU • 63
113
Ġbn Abdilberr, Camiu Beyâni‟l-Ġlm, II/156; Sübkî, Tabakât, II/9-11.
114
Sübkî, Tabakât, II/9-12.
115
Leknevî, er-Raf, 276.
116
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 383.
117
Ġbn Hacer, Tehzîb, IX/442.
118
Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, III/361.
119
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 411.
120
Sübkî, Tabakât, Haris b. Esed el-Muhâsibî md.
121
Ahmed b. Hanbel, Kitabu‟l-Ġlel, I/193.
122
Sübkî, Tabakât, Haris b. Esed el-Muhâsibî md.
123
Leknevî, er-Raf, 265.
124
Zehebî, Tezkira 772.
125
Leknevî, er-Raf, 263.
126
Zehebî, Mîzân, III/479-80, Ġbn Mende md.; I/111, Ebû Nuaym md.
64 • HADĠS ARAġTIRMALARI
127
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 408, Salih b. Hayy md.
128
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 383.
129
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 383.
130
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 408.
131
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 433.
132
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 388.
133
Münkerin tarifleri hakkında geniĢ bilgi için bkz. Koçyiğit, Hadis Istılahları, 287-291.
CERH VE TA‟DÎLE ÖZNELLĠK SORUNU • 65
SONUÇ
Rical kitaplarında birtakım haksız, tarafgir, hatalı cerh ve ta‟dîller
yer almaktadır. Bunlar cerh edenin müteĢeddid, mecrûh, mezheb mu-
taassıbı, dikkatsiz oluĢu veya cerh ettiği kiĢiye düĢmanlık beslemesi
gibi sebeplerden kaynaklanmaktadır. Hadis ilminde imâm lakabıyla
anılmaya lâyık görülmüĢ olan muhaddisler dahi bazan cerh ve ta‟dîlde
tarafsız kalmamıĢlardır. Ta‟dîlde isabetsizlik ise tesâhülden, aynı
mezhebe mensub olmaktan veya dostluktan ileri gelebilir. Fakat
ta‟dîlde isabetsizliğin örneklerine, tesâhülden kaynaklananlar dıĢında
pek fazla rastlanmamaktadır. Buna dayanarak diyebiliriz ki cerh,
ta‟dîle nisbeten daha fazla istismar edilmiĢtir. Bu da istismar konusu
olarak cerhin daha müsait olmasından ileri gelmektedir.
Cerh ve ta‟dîl kitaplarından râvîlerin durumunu tesbit edeceklerin,
cerh ve ta‟dîldeki tarafgirlik ve hatalara karĢı çok dikkatli olup, aynı
râvî hakkında birden çok ve değiĢik kaynaklara müracaat etmeleri
gerekir. Böylece isabetli bir karar vermek mümkün olacaktır. Çünkü
aynı hata ve istismarı birden fazla âlimin yapmıĢ olması hemen hemen
imkânsız gibidir. Zehebî bu hususa Ģu sözleriyle dikkati çeker: “Hadis
âlimlerinden iki kiĢi, zayıf bir râvînin mevsûk sayılmasında ittifak
etmemiĢtir.”137
Râvîler hakkındaki cerh ve ta‟dîlin tenkidi ve isabetli olup olma-
dığının etraflı bir Ģekilde araĢtırılması; sadece hadislerin sahih olup
olmayanlarını birbirinden ayırabilmek için değil, kul hakkından
134
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 436.
135
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 455.
136
Örnekler için bkz. Tehânevî, Kavâid, 351-392.
137
Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, III/359.
66 • HADĠS ARAġTIRMALARI
138
Sübkî, Tabakât, II/18.
RÂVÎNĠN ADALETĠ PROBLEMĠ AÇISINDAN EHL-Ġ BĠD‟ATĠN RĠVAYETLERĠ • 67
1. BĠD’ATĠN TARĠFĠ
b. Istılahta bid’at
ġâtıbî bid‟ati, “Allah‟a kullukta ve ibadette mübalâğa kastıyla din-
de icad edilen ve Ģer‟î yola benzeyen yol ve tutumdur” diye tarif eder.
Bu, bid‟atin sadece ibadetlerde söz konusu olabileceğini, adetlerde
bid‟atten söz edilemeyeceğini benimseyenlerin görüĢüdür. Bid‟ati,
ibadet dıĢındaki davranıĢlara da teĢmil edenlere göre ise bid‟at: “Dinî
maksatlarla ve dinî imiĢ gibi gösterilerek dinde icat edilen husus-
lar‟dır.”3
*
Bu makale Bağdat Üniversitesi Külliyetü‟Ģ-ġerîa Dergisi, 5. sayı, yıl: 1979, 457-481‟de
neĢredilmiĢtir.
1
Ġbnu‟l-Fâris, Mu‟cemu Mekâyîsu‟l-Luğa, I/209.
2
Firuzâbâdî, el-Kâmûsu‟l-Muhît, III/3.
3
ġâtıbî, el-Ġ‟tisâm, I/27-8.
68 • HADĠS ARAġTIRMALARI
Ġbn Hacer ise, “Dinde, sünnetin zıddı ve karĢıtı olan Ģeylerdir ki,
dînen iyi addedilmezler” der.4 Bunun delili, Hz. Peygamber‟in Ģu
hadisidir: “ĠĢlerin en kötüsü sonradan icad edilen bid‟atlerdir. Her
bid‟at ise dalâlettir.”5
Bid‟atin karĢıtı olan sünnet ise, Hz. Peygamber‟in ve hulefâ-i
râĢidînin itikad, söz ve davranıĢlarıdır. Selef, sünnet terimini bütün
bunları içine alacak bir manada kullanırlardı. Bid‟at kavramını
ibadetler dıĢındaki davranıĢları da kapsayacak Ģekilde geniĢ manada
kullananlar, sünnetin bu Ģumullü manasından hareket ederler. Bu
yüzden bazı âlimler “Bütün bid‟atler kötüdür” diye kestirip
atmamıĢlar, bid‟atleri ahkâm-ı Ģer‟iyyenin beĢ kısmı arasında taksim
etmiĢlerdir. Yani bid‟ati vâcib, mendub, mübah, mekrûh ve haram
olmak üzere kısımlara ayırmıĢlardır.6 Bazı âlimler ise hasen (güzel) ve
kabîh (çirkin, kötü) olmak üzere ikiye ayırmıĢlardır.7
Doğru olan görüĢ -Allah en iyisini bilir-, dinde bir asla dayanmak-
sızın icad edilen Ģeylerin bid‟at sayılmasıdır. Dindeki bir aslın
delâletine dayanan yenilikler, lûgatta bid‟at sayılsa bile, dinî yönden
bid‟at sayılmazlar. Bunun en güzel delili, Hz. Ömer‟in mescidde
teravih namazının cemaatla kılındığını görünce “Bu ne güzel bid‟attir”
demesidir.8
Ġmam ġâfiî: “Sonradan ihdas edilen Ģeyler iki kısımdır: 1. Kitaba,
sünnete, selefin tatbikatına ve icmâya zıt olanlardır ki bunlar dalâlet
sayılan bid‟atlerdir. 2. Bu sayılanlara aykırı olmamak Ģartıyla ihdas
edilen hayırlı ve faydalı Ģeylerdir ki bunlar kötülenmiĢ ve yasaklanmıĢ
değildir.”9
Müteahhirûn âlimler ve muhaddislerin çoğunluğu sünnet kav-
ramını, Kur‟ân ve sünnete uygun olan itikad ve inançlar manasına
kullanmıĢlardır. Onlara göre bid‟at bunun zıddıdır. Yani Kur‟ân ve
sünnete zıt olan inançlardır. Bunlar, Kaderiyye, Hâriciyye, Cehmiyye
gibi mezheblerin inançlarına bu manada bid‟at ismi verirler. Bu
manada bid‟atin eĢ anlamlısı olarak hevâ kelimesi de kullanılır.
4
Ġbn Hacer, Fethu‟l-Bârî, V/156. Bkz. ġâtıbî, el-Ġ‟tisâm, I/29-69. ġâtıbî buna Kur‟ân,
sünnet ve âlimlerin görüĢleriyle deliller getirmiĢtir.
5
Müslim, cum‟a, bab: Tahrîfu‟s-Salât, II/591.
6
GeniĢ bilgi için bkz. ġerhu‟n-Nevevî alâ Müslim, VI/154; ġâtıbî, Ġ‟tisâm I/118; Ġbn
Hacer, Fethu‟l-Bârî, IV/25.
7
Ġmam Nevevî bu görüĢtedir. Bkz. Tehzîbu‟l-Esmâ ve‟l-Luğât, 2. kısım, I/22
8
Bkz. Ġbn Hacer, Fethu‟l-Bârî, V/256; Ġbn Receb, Câmiu‟l-Ulûm ve‟l-Hıkem, 230;
Buhârî, Teravih, 1,bâbu fadli men kâme ramadan.
9
Beyhakî, Menâkıbu‟Ģ-ġâfiî, I/461.
RÂVÎNĠN ADALETĠ PROBLEMĠ AÇISINDAN EHL-Ġ BĠD‟ATĠN RĠVAYETLERĠ • 69
Bid’atin DoğuĢu
Bid‟at konusunda eser yazanların bir kısmı, bid‟atin baĢlangıcı sa-
yılabilecek bazı olayların Hz. Peygamber‟Ġn (s) sağlığında ve Hz. Ebû
Bekr devrinde görüldüğünü belirtirler. Ġslâm‟ın karĢılaĢtığı ilk gerçek
bid‟atin Hz. Ebû Bekr devrindeki irtidâd (dinden dönme) hareketi
olduğu kabul edilir.12
Makalemiz bu görüĢün tartıĢmasını yapmaya müsaid değildir. Bu-
nunla beraber, Hz. Ömer devrindeki birtakım olayların, daha sonra
görülen bid‟at hareketlerini hızlandırdığını kabul etmekteyiz.
Süleyman b. Yesâr (24-110/728) naklediyor: Hz. Ömer devrinde
Subeyğ isimli birisi Medine‟ye gelip Kur‟ân‟ın müteĢâbih ayetlerine
dair sorular sormağa baĢladı. Hz. Ömer adama haber gönderip huzu-
runa çağırttı. Önceden hurma ağacından yapılmıĢ kırbaçlar hazırlat-
mıĢtı. Adama “Sen kimsin?” diye sordu. “Ben Abdullah Subeyğ‟im”
diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Ömer “Ben de Abdullah (Al-
lah‟ın Kulu) Ömer‟im” diyerek adamı kırbaçlamaya baĢladı. O kadar
dövdü ki adamın baĢından kanlar akmaya baĢladı. Bir müddet sonra
10
Ġbn Receb, Câmiu‟l-Ulûm ve‟l-Hıkem, 235.
11
Ġbn Abdilberr, el-Ġntikâ, 35.
12
Bkz. Atıyye, Ġzzet Ali, el-Bid‟atu -Tahdîduhâ ve Mevkıfu‟l-Ġslâm minhâ, 33-43.
70 • HADĠS ARAġTIRMALARI
13
Dârimî, Sünen, I/51. Bu rivâyetin mürsel olduğu açıktır. Çünkü Hz. Ömer‟in vefat tarihi
23, Süleyman b. Yesâr‟ın doğum tarihi 24‟tür.
RÂVÎNĠN ADALETĠ PROBLEMĠ AÇISINDAN EHL-Ġ BĠD‟ATĠN RĠVAYETLERĠ • 71
14
Suyûtî, Tedrîb, I/327.
15
ġehristânî, el-Milel ve‟n-Nihal, I/148-9.
16
Gazzâlî, Tehâfütü‟l-Felâsife, 307; Gazzâlî, el-Munkız, 144.
17
Suyûtî, Tedrîb, I/327.
18
Bağdâdî, Abdulkâhir, el-Fark beyne‟l-Firâk, 114-5.
19
Bkz. Bağdâdî, Abdulkâhir, el-Fark beyne‟l-Firâk, (Sabîh baskısı), 233.
72 • HADĠS ARAġTIRMALARI
38
NeĢ‟etu‟l-Ârâ ve‟l-Mezâhib ve‟l-Firâkı‟l-Kelâmiyye, 263.
39
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî,459
40
Firuzâbâdî, el-Kâmûsül-Muhît, I/16.
41
Bkz. Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, Ehram baskısı, 459; Leknevî, er-Raf‟u ve‟t-Tekmîl, 231.
42
Zehebî, Mîzân, IV/99.
43
GeniĢ bilgi için bkz. Abdulkâhir el-Bağdâdî, el-Fark beyne‟l-Firâk, 202-7.
44
ġehristânî, el-Milel ve‟n-Nihâl, I/131.
45
Bkz. Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sarî, 460.
46
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sarî, 460.
RÂVÎNĠN ADALETĠ PROBLEMĠ AÇISINDAN EHL-Ġ BĠD‟ATĠN RĠVAYETLERĠ • 75
47
Bkz. Ġbn Hacer, ġerhu Nuhbeti‟l-Fiker, 102; Kâsımî, Kavâidü‟t-Tahdîs, 194.
48
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, Ehram baskısı, 382.
49
Bkz. ġerhu Nuhbetü‟l-Fiker, 102.
50
Hatîb, el-Kifâye, 194, 400. Ayrıca bkz. Irâkî, et-Takyîd ve‟l-Îzâh, 149; ġerhu Nuhbe,
102; Kavâidü‟t-Tahdîs, 194.
51
Ġbn Salâh Ulûmu‟l-Hadîs‟de, Nevevî, Takrîb‟de, Ġbn Kesîr el-Muhtasar‟da.
52
Fahruddîn er-Râzî gibi. Yalanı haram görmelerini Ģart koĢmuĢtur.
53
Hatîb, el-Kifâye, 195; ayrıca bkz. Irâkî, et-Takyîd ve‟l-Îzâh, 149.
76 • HADĠS ARAġTIRMALARI
59
Hatîb, el-Kifâye, 201.
60
Bkz. sh.
61
Ebû Hanîfe, Ġmam ġâfiî, Nevevî, Ġbn Ebî Leyâ, Ebû Yûsuf, Fahreddîn er-Râzî,
Takıyyüddin es-Sübkî bunlardandır.
62
Bkz. Hatîb, el-Kifâye, 194-202; Suyûtî, ġerhu Cem‟i‟l-Cevâmi‟, II/147.
63
Beyhâkî, Menâkıbu‟Ģ-ġâfiî, I/468.
64
Hatîb, el-Kifâye, 202.
65
GeniĢ bilgi için bkz. Suyûtî, Tedrîb, I/332.
66
Tâcüddîn Sübkî gibi: bkz. ġerhu Cem‟i‟l-Cevâmi, II/147; Ġbn Kesîr gibi: bkz. Ahmed
Muhammed ġâkir, el-Bâisü‟l-Hasîs, 99.
78 • HADĠS ARAġTIRMALARI
67
Bkz. Tedrîb I/326; el-Cûzecânî‟nin hal tercemesi için bkz. Zehebî, Tezkira, II/549.
68
Bkz. ġerhu Nuhbe, 102.
69
GeniĢ bilgi için Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî‟ye bakınız.
70
Hatîb, el-Kifâye, 206.
71
et-Târîh ve‟l-Ġlel, 128 b (yazma).
RÂVÎNĠN ADALETĠ PROBLEMĠ AÇISINDAN EHL-Ġ BĠD‟ATĠN RĠVAYETLERĠ • 79
72
Zehebî, Mîzân, II/379. Burada „el-müttehem fî dînihî‟ demesinden maksadı bid‟at sahibi
olmasıdır. Revâcini için bkz. Ġbn Hacer, Tehzîb, V/109.
73
Hatîb, el-Kifâye, 205.
74
ġerhu Nuhbe, 102.
75
Ġbn Hacer, Tehzîb, VIII/74, Amr b. Ubeyd md.
80 • HADĠS ARAġTIRMALARI
76
Irâkî, et-Takyîd ve‟l-Îzâh, 150; Suyûtî, Tedrîb, I/321.
77
Kâdı Ġyâz, el-Ġlmâ‟, 60.
78
Ġbn Abdilberr, et-Tekassî, 22, 261.
79
Bkz. Ġbn Abdilberr, et-Tekassî, 72. Sevr‟in terceme-i hâli için bkz. Zehebî, Mîzân,
I/373.
80
Ġbn Abdilberr, et-Tekassî, 22, 261.
81
Ġbn Hacer, Tehzîb, IV/338.
82
Ġbn Hacer, Tehzîb, II/532; Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 392.
RÂVÎNĠN ADALETĠ PROBLEMĠ AÇISINDAN EHL-Ġ BĠD‟ATĠN RĠVAYETLERĠ • 81
83
Yahya b. Maîn‟in arkadaĢlarındandır. Vefat tarihi hicrî 260‟tır.
84
Hatîb, el-Kifâye, 208.
85
et-Târîh ve‟l-Ġlel, 144b.
86
et-Târîh ve‟l-Ġlel, 126a.
87
et-Târîh ve‟l-Ġlel, 109a.
88
Abbâd‟ın terceme-i hali için bkz. Zehebî, Mîzân, II/367.
89
Hatîb, el-Kifâye, 206.
90
Ahmed b. Hanbel, el-Ġlel ve Ma‟rifetü‟r-Ricâl, 113, 114, 313.
82 • HADĠS ARAġTIRMALARI
91
Hatîb, el-Kifâye, 207.
92
Zehebî, Mîzân, II/260; Ġbn Hacer, Tehzîb, IV/300.
93
Zehebî, Mîzân, II/116; Ġbn Hacer, Tehzîb, VII/290.
94
Hatîb, el-Kifâye, 204.
95
Irâkî, et-Takyîd ve‟l-Îzâh, 150.
96
Ġbn Hıbbân, Kitâbü‟s-Sikât, VI/140-141.
97
Zehebî, Mîzân, II/6.
98
Bkz. Irâkî, et-Takyîd ve‟l-Îzâh, 150.
RÂVÎNĠN ADALETĠ PROBLEMĠ AÇISINDAN EHL-Ġ BĠD‟ATĠN RĠVAYETLERĠ • 83
99
Aynı yer.
100
Zehebî, Mîzân, III/235.
101
Nevevî, Takrîb isimli eserini Ġbn Salâh‟ın Mukaddime‟sinden özetlemiĢtir.
102
Suyûtî, Tedrîb, I/325.
103
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 382; ġerhu Nuhbe, 102.
84 • HADĠS ARAġTIRMALARI
BUHÂRÎ‟NĠN SAHĠHĠNE YAPILAN BAZI TENKĠDLERĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ • 85
1
Ġbn Salâh, Ulûmul-Hadîs, 252; Suyûtî, Tedrîb, II/3650; Ġsmail PaĢa el-Bağdâdî,
Hediyyetü‟l-Ârifîn, I/447.
2
Nevevî, ġerhu Müslim, (Kastallânî kenarında).
3
G.A.S., I/208.
4
BaĢaran, Selman, “Ġbn Hazm‟ın Kütübü Sitte‟ye BakıĢı”, Ġslâmî AraĢtırmalar Dergisi,
I/40-41.
BUHÂRÎ‟NĠN SAHĠHĠNE YAPILAN BAZI TENKĠDLERĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ • 87
5
G.A.L. Supl, I/629. Eserin Bayezid Umûmî Kütüphanesi Nr: 1211‟de bir nüshası
mevcuttur.
6
Zürkânî, ġerhu‟l-Muvatta, I/69.
7
Eserin Topkapı Sarayı III. Ahmed Kütüphanesi Nr: 612‟de bir nüshası mevcuttur.
8
Hatîb, Kitâbu‟l-Fasl, 102a
9
Nuruosmaniye Kütüphanesi nr. 766‟da bir nüshası mevcut olan eser Dr. Ebû Lübâbe
Huseyn tarafından neĢredilmiĢtir. (Riyad 1406/1986)
10
G.A.S., 131.
11
Bağdatlı Ġsmail PaĢa, Hediyyetü‟l-Ârifîn, II, 82.
12
Ġbn Fenci, Lâhzu‟l-Elhâz bi Zeyl-i Tabakâti‟l-Huffâz, 231.
13
Ziriklî, el-A‟lâm, I/144.
14
Kâtib Çelebi, KeĢfu‟z-zunûn, 1455; Hediyyetü‟l-Ârifîn, I/123.
15
Ömer Rızâ Kehhâle, Mu‟cemu‟l-Müellifîn, II/34.
88 • HADĠS ARAġTIRMALARI
16
Ziriklî, el-A‟lâm, X/190.
17
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 345-6.
BUHÂRÎ‟NĠN SAHĠHĠNE YAPILAN BAZI TENKĠDLERĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ • 89
18
Bunlar, Kitâbu‟l-Cihâd, 46. babdaki “Rasûlullâh‟ın Luhayf denilen bir atı vardı”
Ģeklindeki hadis ile yine Kitâbu‟l-Cihâd, 180. babdaki “Hz. Ömer‟in Hüneyy denilen bir
kölesi vardı. Onu Hımâ‟ya âmil tayin etmiĢti” Ģeklindeki hadistir. Birinci hadisteki
Übeyy b. Abbâs ile ikinci hadisteki Ġsmail b. Ebû Uveys zayıftırlar. Bkz. Ġbn Hacer,
90 • HADĠS ARAġTIRMALARI
Hedyü‟s-sâri, 361-1. Bunlar hakkında Ġbn Hacer‟in savunması için bkz. Hedyü‟s-sârî,
388. Dikkat edilmesi gereken bir diğer nokta da Ģudur ki birinci hadisi Buhârî “At ve
merkeb isimleri” baĢlığı altında vermektedir. Bu da hadisin ahkâm hadisi olmadığı için
râvîlerinde bir miktar tolerans gösterilmiĢ olabileceğini düĢündürüyor.
19
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 346.
20
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 346-80.
21
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 381-2.
22
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 383-465.
23
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 381-2.
BUHÂRÎ‟NĠN SAHĠHĠNE YAPILAN BAZI TENKĠDLERĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ • 91
olur. Sahih‟te böyle bir râvî mevcut değildir. Fakat kalîlu‟l-ğalât olan
bazı râvîlerden mütâbaat kabilinden rivâyetlerde bulunulmuĢtur.
3. Muhalefet: Sıdk ve zabt sahibi bir râvînin, zabt yönünden ken-
disinden daha üstün olan bir râvîye veya birden çok sika râvîye
muhalif rivâyette bulunması ve bu muhalefetin cem‟inin imkânsız ol-
masıdır. Böyle rivâyete Ģazz denir. ġayet muhalefet eden râvî zayıf
olursa hadis münker olur. Buhârî‟nin Sahîh‟inde böyle hadislerin sa-
yısı çok nadirdir.
4. Ġnkıta‟: Sahîh‟te tedlîs ve irsal yaptığı bilinen râvîler mevcuttur.
Usûl kaidesine göre bu râvîler hadisi duyduklarını tasrih ederlerse
hadisleri makbuldür ve munkatı‟ sayılmaz. Problem bunların an‟ane
tarzındaki rivâyetleri için söz konusudur. Bu yüzden Sahih‟in
mücerred müdellis ve mürsil râvîler ihtiva etmesinden dolayı tenkidi
yersizdir. Kaldı ki biz Buhârî‟nin an‟ane yoluyla nakledilen rivâyetler-
de diğer muhaddislere göre çok daha titiz olduğunu bilmekteyiz. O
kadar ki muan‟an hadisin kabulü için ileri sürdüğü Ģartlardan dolayı
Müslim tarafından sert bir dille tenkid edilmekte, muhaddislerin o za-
mana kadarki geleneğine aykırı bir müĢkülpesentlik içinde olmakla
suçlanmaktadır.24 Buhârî‟nin eserine munkatı‟ hadisler dercettiği Ģek-
lindeki iddiaya verilen cevaplardan daha önce bahsedildiği için, bura-
da konunun tekrarına girmeyeceğiz.
5. Bid‟at: Ehl-i bid‟atin rivâyetlerini mutlak reddeden veya mutlak
kabul eden görüĢler bulunmakla birlikte, muhaddislerin çoğunluğu
konuyu kısımlara ayırarak değerlendirme taraftarıdırlar. Küfre götüren
bid‟atin, bid‟atçının hadisinin reddedilmesini gerektiren bir cerh
sebebi olduğunda ittifak vardır. Yalnız tekfirin ittifaken olması, te‟vîle
dayanmaması gerekir. Küfre değil de fıska müncer olan bid‟at akîdesi
mensublarından bazılarının rivâyetlerini bazı Ģartlarda makbul saymak
muhaddislerin çoğunluğunca benimsenen bir görüĢtür. Fakat bu
Ģartlarda ihtilâf mevcuttur.25 Bu yüzden Buhârî‟nin bazı ehl-i bid‟atten
hadis nakletmesi sebebiyle tenkidi yersizdir. Belli Ģartları taĢıyan ehl-i
bid‟atten hadis alınabileceğine karĢı çıkan muhaddisler azınlıktadır.
Kaldı ki gerçekte ehl-i bid‟atten olmayan birçok râvî, mezheb ta-
assubu ve münakaĢaları sonucu haksız olarak bid‟atçilikle suçlanmıĢ-
lardır.26 Bu Ģekilde yapılan tarafgir bid‟at ithamlarına itibar edilmez.
Sadece bid‟at değil, tarafgirlik, Ģahsî husumet, taassub ve aĢırılıktan
24
Müslim, Mukaddime, I/28-9.
25
GeniĢ bilgi için bkz. Abdüssettâr el-Kudsî “Bid‟atçinin Rivâyeti”, terc.: Salahattin
Polat, EÜĠFD, III/397-414.
26
GeniĢ bilgi için bkz. Polat, “Cerh ve Ta‟dîlin Tenkidi”, EÜĠFD, II/221-248.
92 • HADĠS ARAġTIRMALARI
31
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 14-15.
32
SBezgin, Buhârî‟nin Kaynakları, 98 vd.
33
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 14.
34
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 15-16.
35
Sezgin, Buhârî‟nin Kaynakları, 100.
36
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 16.
37
Sezgin, Buhârî‟nin Kaynakları, 85-6.
94 • HADĠS ARAġTIRMALARI
38
Sezgin, Buhârî‟nin Kaynakları, 91-104.
39
G.A.L., I/500.
40
G.A.S., I/130.
41
Ayasofya Kütüphanesi Nr: 472‟de bir nüshası mevcuttur. Ayrıca bkz. G.A.S., I/131.
Eser Sa‟îd Abdurrahmân Mûsâ tarafından Beyrut‟ta 1985/1405 yılında dört cild halinde
neĢredilmiĢtir. 1. cild naĢirin tahlilidir.
42
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 17-71.
BUHÂRÎ‟NĠN SAHĠHĠNE YAPILAN BAZI TENKĠDLERĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ • 95
43
Bkz. Introduction aux Etudes Historiques, Longlois-Seignobus, 1899. Arapça‟ya
çeviren: Abdurrahmân Bedevî, en-Nakdut‟t-Târihî, Kahire 1970, 67-69; Togan, Tarihte
Usûl, 75-101; Kafesoğlu, Tarih Metodu, 36-40.
44
Bkz. Polat, Salahattin, Hadiste Metin Tenkidi (I), E.Ü.Ġ.F. D. 1989, sayı: 6, s. 113-130
45
Ġbn Haldun, Mukaddime, 12-13.
96 • HADĠS ARAġTIRMALARI
46
Buhârî, Buyu‟, 64.
47
Musarrat hadisinin Hanefîlerce tenkidine dair geniĢ bilgi için bkz. Tehânevî, Ġ‟lâü‟s-
Sünen, XIV/70-130.
48
Buhârî, Buyu‟, 64.
98 • HADĠS ARAġTIRMALARI
49
Mâide 4.
50
ġâtıbî, Muvâfakat, III/9, 14, 123.
51
Buhârî, buyu‟, 19.
52
Suyûtî, Tenvîru‟l-Havâlik, II/79.
53
Buhârî, istitâbe, 1.
54
Aynî, Umdetu‟l-Kârî, II/232.
55
Aynî, Umdetu‟l-Kârî, II/232.
56
Buhârî, cihâd, 152; diyât, 22.
57
Mâide 33.
58
Zuhaylî, Vehbe, Asâru‟l-Harb fi‟l-Fıkhi‟-Ġslâmî, 481.
59
Buhârî, tıb; 52-6, et‟ime, 43.
60
Buhârî, tıb; 58, bed‟u‟l-halk, 17.
BUHÂRÎ‟NĠN SAHĠHĠNE YAPILAN BAZI TENKĠDLERĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ • 99
dır.61 Bu iki konuda ilmin son sözü söylediğini iddia etmek zordur.
Ayrıca bu tür hadisler üzerinde semantik tahliller yapılmadan,
kavramları bugünkü manalarıyla değerlendirmek ilmen hatalıdır;
ifadeler mecâzî de olabilir.
BaĢka bir Buhârî hadisinde, güneĢin batınca arĢın altına girip Al-
lah‟a secde ettiği ve yeniden doğmak için izin istediği anlatılır.62 Bu
hadis akla ayrılıkla tenkid edilmiĢtir. Oysa hadislerde mecâzî ve
sembolik ifadeler bulunduğunu bilen bir kiĢi için böyle bir aykırılık
söz konusu değildir. Bu hadisteki secde, güneĢin yaratılıĢ gayesine uy-
gun olarak hareket etmesidir Ģeklinde yorumlanmıĢtır. Nitekim bir
ayette de bazı cansız yaratıkların Allah‟a secde ettiği ifade edilir:
“Görmüyor musun? Göktekiler, yerdekiler, güneĢ, ay, yıldızlar, dağ-
lar, ağaçlar, hayvanlar, insanlardan çoğu ve üzerine azap hak olanlar-
dan çoğu Allah‟a secde ederler.”63 Akla aykırı diye bu ayete de mi uy-
durma diyeceğiz?
Ahmed Emin, Buhârî‟nin Sahih‟indeki “Yüz yıl sonra yeryüzünde
nefes alan hiçbir canlı kalmaz”64 hadisini tarihî gerçeklere uymadığı
için tenkid etmektedir.65 Oysa Sahîh‟in baĢka bir yerindeki baĢka bir
varyantla gelen hadis bu müĢkili çözmektedir. O hadis Ģöyledir: “Yüz
yıl sonra bugün nefes alanlardan (hayatta olanlardan) hiç kimse
kalmaz.”66 Ahmed Emin acelecilikle, bu hadisin Buhârî tarafından kı-
saltılarak verilen Ģeklini görmüĢ ve tenkide yeltenmiĢtir. Bu, biraz da
hadislere önyargılı bakmaktan kaynaklanıyor olsa gerektir. Nitekim
elinin altındaki herhangi bir Ģerhe baksaydı, hadisin baĢka bir varyan-
tının olduğuna muttali olurdu.
Veba, ishal, göçük, boğulma sonucu ölenlerle, Allah yolunda
ölenlerin Ģehid olacağını ifade eden Buhârî hadisini,67 bela ve hasta-
lıktan ölenlerin Allah yolunda ölenle bir tutulduğu, hatta daha önce
zikredilmek suretiyle öncelik verildiği gerekçesiyle tenkid edenler bu-
lunmaktadır.68
Bu hadisteki sıralamanın önem sıralaması olması mutlak bir ge-
reklilik değildir. Ayrıca râvîlerce sıralama değiĢikliği yapılmıĢ olması
da düĢünülebilir. Öte yandan Kur‟ân-ı Kerim‟deki, belaların imtihan
61
Mesela bkz. Huseynî, Ġmam el-Buhârî Muhaddisen ve Fakîhen, 241-8.
62
Buhârî, Tefsîru sûret-i Yâsîn, 36/1.
63
Hacc 18.
64
Buhârî, ilm, 41; mevâkıt, 20.
65
Ahmed Emin, Fecru‟l-Ġslâm, 217-8.
66
Buhârî, mevâkıt, 40.
67
Buhârî, ezan, 32-33; cihâd, 30; Müslim, imâre, 164.
68
Hatemi, Hüseyin, Temel Kaynaklardan Yararlanma Yöntemi.
100 • HADĠS ARAġTIRMALARI
69
Mesela bkz. Bakara 155-7, Enbiyâ 35, Âl-i Ġmrân 186, Zümer 10.
70
Buhârî, cenâiz, 69; enbiyâ, 31.
71
Buhârî, enbiyâ, 31.
BUHÂRÎ‟NĠN SAHĠHĠNE YAPILAN BAZI TENKĠDLERĠN DEĞERLENDĠRĠLMESĠ • 101
Hz. Mûsâ‟ya niçin kısas cezası vermemiĢtir? Ayrıca bir insanın rûhâni
bir varlık olan meleğe tokat atarak bir nevi maddî zarar vermesi
mümkün müdür? Bu ve benzeri itirazlarla özellikle bazı bid‟at
fırkaları, hadisin sahîh olmadığını savunmuĢlardır.
Bu itirazlar Ģöyle cevaplandırılmıĢtır:
Ġbn Huzeyme ve Hattâbi‟ye göre, ölüm meleği Hz. Mûsâ‟nın ca-
nını almak için değil, deneme ve imtihan için gönderilmiĢtir. Yoksa
Hz. Mûsâ‟nın, meleğin bu görevi yapmasına engel olması mümkün
değildi. Nitekim Allah Teâlâ, diğer bazı peygamberlerini de bu gibi
imtihanlara tabi tutmuĢtur. Mesela Hz. Ġbrâhîm‟e oğlunu kurban
etmesini emretmesi gibi.
Hz. Mûsâ, meleği insan zannettiği için de tokatlamıĢ olabilir.
Nitekim diğer bazı peygamberlerin de kendilerine gelen melekleri
bazan tanımadıkları olmuĢtur. Hz. Ġbrâhîm‟in insan suretinde gelen
meleklere buzağı ikram ettiğini; Hz. Dâvûd‟un iki hasım suretinde
huzuruna gelen meleklerin davasını gördüğünü; Peygamberimizin bir
defasında insan suretinde gelen Cebrail‟i tanımadığını bilmekteyiz.
Niçin Hz. Mûsâ‟ya kısas cezası uygulanmadığı sorusuna gelince,
insanlarla melekler arasında kısasın câri olduğuna dair bir delil yoktur.
Ayrıca olsa bile meleğin kısas talebinde bulunduğunu bilmiyoruz.
Ġbn Kuteybe de Hz. Mûsâ‟nın meleğin temessül etmiĢ olan temsîlî
gözünü çıkardığını, meleğin aslî varlığına bir zarar vermediğini, bu
yüzden itiraza mahal olmadığını kaydetmektedir.72
Bu izahlar gösteriyor ki melek, Hz. Mûsâ‟ya insan Ģeklinde gö-
rünmüĢtür. Meleklerin, Allah‟ın dilediği Ģekle girme imkânları vardır.
Teferruatı hadiste belirtilmeyen sebeplerle Hz. Mûsâ kızıp onu insan
zannederek tokatlamıĢtır. Bu tokatın tesiri meleğin insan suretinde
temessül etmiĢ olan Ģekli üzerinde meydana gelmiĢtir. Melekler ruhanî
varlıklar olduklarından onlara tokatla zarar vermek zaten mümkün
değildir. Bizim bilemeyeceğimiz hikmetlerden dolayı Allah böyle bir
olayın cereyan etmesini murad etmiĢtir.
Bütün bu örnekler; metin tenkidinin ictihâdî olup, herkes tarafın-
dan ittifakla kabul edilebilecek objektif kıstasları olmadığını, dolayı-
sıyla Sahih‟e karĢı yapılmıĢ ve yapılacak olan bu gibi tenkidlerin her
zaman tartıĢmalara açık olacağını göstermeye kâfi gelmiĢtir kanaatin-
deyiz.
72
Aynî, Umdetü‟l-Kârî, IV/164-5. krĢ. Ġbn Kuteybe, Te‟vîl, 276-8.
102 • HADĠS ARAġTIRMALARI
ZAYIF HADĠSLERLE AMEL • 103
1. ZAYIF HADĠS
Zayıf hadisin tarifini yapabilmek için, sahih ve hasen hadislerin
tariflerini incelememiz gerekmektedir.
Sahîh hadis: Adalet ve zabt Ģartlarını haiz râvîlerin, muttasıl
isnâdla rivâyet ettikleri, Ģazz ve illetli olmayan hadistir.1 Görüldüğü
gibi sahîh hadiste beĢ Ģart aranmaktadır, Râvînin adaleti, zabtı,
senedin ittisali, hadisin Ģazz ve muallel olmaması.
Bu beĢ Ģartı en üstün derecede taĢıyan hadislere sahîh lizatihî
denir. Hadis bazı kusurlar sebebiyle bu Ģartları en üstün derece taĢı-
maz, fakat isnâdının çokluğu gibi bazı sebeplerle bu kusur zail olursa
böyle hadislere de sahîh liğayrihî denir. Ġbn Salâh sahîhi, sahih
liaynihî ve sahih liğayrihî diye ikiye ayırmaz. Fakat sıdk ile meĢhur
olmakla beraber zabtı kusurlu bir râvînin rivâyet ettiği ve bu sebeple
hasen derecesine düĢen bir hadisin baĢka bir vecihten nakledilmekle
sahîh derecesine çıkacağını belirtir. Aslında tarifi yapılan bu hadis,
sahîh liğayrihîden baĢkası değildir.2
Hasen hadis ise sahîh liğayrihîden daha aĢağı mertebededir. Çünkü
sahîh liğayrihîde, sözü edilen kusurlar giderilmediği takdirde hadis
hasen derecesine düĢmektedir.3
Hasen hadisin pek çok tarifleri yapılmıĢtır. Hasen hadis tabirini ilk
defa hadis literatürüne sokan ve tarif eden kiĢi Ġmam Tirmizî
(279/892) dir. Tirmizî‟ye göre hasen: Ġsnadında kizb ile müttehem4
1
Ġbn Salâh, Ulûmu‟l-Hadîs, 7-8; Ġbn Hacer, Nuhbetü‟l-Fiker ġerhi, terc.: Talât Koçyiğit,
33; Suyûtî, Tedrîb, I/63.
2
Ġbn Hacer, Nuhbe, 33; Ġbn Salâh, Ulûmu‟l-Hadîs, 17.
3
Ġbn Hacer, Nuhbe, 33.
4
Ġslâm‟ın malûm kaidelerine aykırı bir hadisi tek baĢına rivâyet eden veya Hz.
Peygamber‟in hadisinde yalanı görülmese bile diğer konuĢmalarında yalancılıkla
tanınan râvîye “müttehem bi‟l-kizb” denir. Kizb ise râvînin hadiste yalanının tesbit
edilmesidir. Bkz. Ġbn Hacer, Nuhbe, 57.
104 • HADĠS ARAġTIRMALARI
5
Tirmizî, Ġlel (Sünen sonunda), V/578.
6
Suyûtî, Tedrîb, I/153-4.
7
Tirmizî‟nin tarifi etrafındaki geniĢ münakaĢalar için bkz. Nureddîn Itr, Ġmâm Tirmizî,
162-173.
8
Ġbn Salâh, Ulûmu‟l-Hadîs, 15-16.
9
Ġbn Hacer, haberu‟l-vâhidi kabul ve red yönünden üçe ayırır: 1. Râvîlerinin doğruluğu
sabit olan hadisler makbuldür. 2. Râvîsinin yalancılığı sabit olan hadisler merduddur. 3.
Râvîsinin ne doğruluğu ne yalancılığı sabit olmayan hadisler. Mestûr veya mechûlu‟l-
hâl denilen böyle kiĢilerin hadislerinde tevakkuf edilir. Bkz. Ġbn Hacer, Nuhbe, 29.
Bunları kabul edenler de vardır. Bkz. Koçyiğit, Hadis Istılahları, 213-4.
10
Ġbn Hacer, Nuhbe, 33, 39.
ZAYIF HADĠSLERLE AMEL • 105
Ġbn Salih‟in ikinci tarifi ile Ġbn Hacer‟in hasen lizâtihî tarifi; Ġbn
Salâh‟ın birinci tarifi ile Ġbn Hacer‟in hasen liğayrihî tarifi hemen he-
men aynıdır.
Demek oluyor ki hasen lizâtihî için baĢka tariklerden nakledilme
Ģartı koĢulmamıĢtır. O, zâtı itibariyle hasendir. Zaten baĢka tariklerden
nakledilseydi sahîh liğayrihî mertebesine çıkardı.11 Râvîsinin zabt
kusuru dıĢında, sahih hadisin bütün özelliklerini taĢımaktadır. Hasen
liğayrihî ise aslında zayıf bir haberdir. Râvîleri mestûr râvîler
grubundandır. Hadisin dıĢındaki Hâricî bir sebeple, yani baĢka
yollardan rivâyet edilmekle zayıflıktan kurtulmaktadır. Söz konusu
takviye edici tariklerin hepsi de zayıftır. Zaten bunlardan biri sahîh
veya hasen olsaydı, o hadis zayıf sayılmazdı. Zayıf hadisler
birbirlerini takviye ederek hasen mertebesine yükselmektedirler.12
Fakat bütün zayıf hadisler, turukunun taaddüdüyle (birden çok isnâdla
rivâyet edilmekle) zayıflıktan kurtulamazlar. Zayıf bir hadisin
turukunun taaddüdüyle zayıflıktan kurtulabilmesi için birtakım Ģartlar
gereklidir:
1. Hadisteki za‟f, râvîsinin fıskı, yalancılığı, müttehem bi‟l-kizb
olmasından ileri gelmemeli ve hadis Ģazz olmamalı.13 Yani hadis
usûlündeki tabiriyle za‟fı Ģiddetli olmamalıdır. Râvîsi sıdk ve
diyânetle mevsuf olmakla beraber; mestûr, seyyiü‟l-hıfz, muhtelit
olmak gibi zabt kusurlarından dolayı merdûd olan hadisler veya
senedindeki inkıtâ‟, irsal veya tedlîs sebebiyle zayıf sayılan hadisler,
turukunun taaddüdüyle hasen derecesine çıkarlar.14
2. Takviye eden diğer tarikler kuvvet bakımından, takviye edilen
hadisle ya aynı seviyede veya daha üstün olmalıdır.15
ġu halde makbul hadisler sahîh liaynihî, sahîh liğayrihî, hasen
liaynihî ve hasen liğayrihî olmaktadır.16
Suyûtî (911/1505), sahîh ve hasen ayrımının ıstılahı bir ayrım ol-
duğunu, kabul Ģartlarını en asgarî seviyede taĢıyan hadise hasen de
dense, aslında onun sahîh olduğunu; bu Ģartları taĢımayan hadise ise
hasen denilse bile onunla amel etmenin caiz olmayacağını söylemek-
tedir.17 O, bu sözleriyle hadislerin amel etme yönünden sahîh ve sahîh
11
Suyûtî, Tedrîb, I/176-7.
12
Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs I/69.
13
Ġbn Salâh, Ulûmu‟l-Hadîs, 17; Suyûtî, Tedrîb, I/177.
14
Ġbn Salâh, Ulûmu‟l-Hadîs, 16-17; Alâî, Câmiu‟t-Tahsîl, 38.
15
Ġbn Hacer, Nuhbe, 70.
16
Ġbn Hacer, Nuhbe, 33.
17
Suyûtî, Tedrîb, I/160-161.
106 • HADĠS ARAġTIRMALARI
18
Ġbn Ebî Hâtim, Kitâbu‟l-Merâsîl, 6.
19
ġâfiî, Risâle, 370-72.
20
ġâfiî, Risâle, 229.
21
Bu muhaddislerin, sahîh terimini bazı râvîlerin mürselleri hakkında kullanmalarına
örnekler için bkz. Polat, Mürsel Hadisler ve Delil Olma Yönünden Değerleri, 74-77.
ZAYIF HADĠSLERLE AMEL • 107
22
“Zayıf” teriminin, hadisin sıfatı olarak kullanılması konusunda bkz. Ġbn Sa‟d, Tabakât,
VII/467. Râvînin sıfatı olarak kullanılması için bkz. V/418, 425, 496; VI/339, 341, 359,
386, 393; VII/483.
23
Alâî, Câmi‟u‟t-Tahsîl, 100; Hâkim, Ma‟rife, 60.
24
Müslim, el-Câmi‟u‟s-Sahîh, A. Davudoğlu Ģerhi, I/13.
25
Ebû Dâvûd, “Risâletu Ebî Dâvûd ilâ Ehl-i Mekke”, Edvâu‟Ģ-ġerîa Dergisi, Riyad, Sayı:
5, Yıl: 1394, 279.
26
Tirmizî, Ġlel, V/740.
27
Ġbn ġîrîn: “Fitneye kadar isnâd sormazlardı. Fitneden sonra Ehl-i Sünnet‟in hadislerini
almaya, ehl-i bid‟atinkileri terk etmeye baĢladılar” der. Bkz. Râmhürmüzî, el-
Muhaddisu‟l-Fâsıl, 208-9; Ġbn Ebî Hâtim, el-Cerhu ve‟t-Ta‟dîl, I/28.
28
Ġbnu‟l-Kayyim, Ġ‟lâmu‟l-Muvakkı‟în, I/25, 64, Ġbn Receb, ġerhu Ġleli‟t-Tirmizî, 259;
Tehânevî, Kavâid, 100-101; Kevserî, Makâlât, 51-2.
108 • HADĠS ARAġTIRMALARI
29
Tehânevî, Kavâid, 101-108.
30
Mesela bkz. Ġbn Sa‟d, Tabakât, VI/123, Küleyb b. ġihâb md.
31
Nureddîn Itr, Ġmam et-Tirmizî, 25.
32
Bkz. Ġbn Hazm, el-Muhallâ, I/68; Ġbnul-Kayyim, Ġ‟lâmu‟l-Muvakkı‟în, I/64; Sehâvî,
Fethu‟l-Muğîs, I/80.
ZAYIF HADĠSLERLE AMEL • 109
33
Tehânevî, Kavâid, 107.
34
Nureddîn Itr, Ġmam et-Tirmizî 157.
35
Zehebî, Tezkira, I/1.
110 • HADĠS ARAġTIRMALARI
36
Nevevî, ġerhu Müslim, I/25.
37
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 381.
38
Tehânevî, Kavâid, 408-9; Ahmed Naîm, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, I/345.
39
Bkz. Koçyiğit, Hadis Istılâhları, 384 vd.
40
Usûlü fıkıh kitaplarındaki “Haberlerin kabulü” ve “Delillerin teâruzu” ile ilgili
bölümlere bakılmalıdır. Ayrıca bkz. Avvâme, Ġmamların Fıkhı Ġhtilâflarında Hadislerin
Rolü, 15-57; Serahsî, Usûl, I/338-380; Gazzâlî, el-Mustasfâ, I/140-173; Tehanevî,
Kavâid, 56-7.
ZAYIF HADĠSLERLE AMEL • 111
sahîh olmadığına zann-ı galibi hasıl olur veya tereddüd ederek hadisin
ne za‟fına ne de sıhhatına hükmeder. Çok zaman bir hadisin muallel
olduğunu söyleyen kimse altın ve gümüĢü mihenge vuran sarraf gibi
dâvasına delil getiremez.” Ġbn Mehdî (198/813) der ki: “Hadis ilmi
bazan ilham iĢidir. Hadis illetleri bilginine, „Bunu nereden bildin? diye
sorsan sana delil getiremez.” Ġbn Mehdî‟ye soruldu: “Sen bazan „ġu
hadis sahîh, Ģu ise değildir‟ diyorsun. Bunu nasıl biliyorsun?” Cevap
verdi: “Sarrafa gidip elindeki gümüĢ dirhemleri gösteriyorsun. „ġu saf,
Ģu sahtedir‟ diyor. Sen ona „Bunu nereden biliyorsun?‟ diye soruyor
musun, yoksa ona itimad edip teslim mi oluyorsun?” Soru soran:
“Ġtimad ediyorum” dedi. O zaman Ġbn Mehdî: “ĠĢte bu da böyledir.
Uzun hadis öğretimi, münazaralar ve tecrübelerle bu meleke hâsıl
olur” dedi.41
ġu halde bir âlim tarafından zayıf hükmü verilmiĢ bir râvî veya
hadis hakkında, baĢkalarının ne dediklerini de araĢtırıp ona göre karar
vermek gerekecektir. Hakkında farklı hükümler verilen bir hadisle
ittifakla zayıf sayılan bir hadisin değeri amel etme bakımından farklı
olacaktır. Bu sebeple âlimler, zayıf hadis ve muza‟af hadis diye iki
ayrı terim kullanmaktadırlar. Zayıflığında icma edilmeyen yani
bazılarınca zayıf sayılan, bazılarınca zayıf sayılmayan hadislere
muza‟af hadis denir. Muza‟af hadis zayıf hadisten üstündür.42 Hatta
Nesâî gibi bazı meĢhur muhaddisler terkinde ittifak edilmeyen
hadisleri eserlerine almıĢlardır.43
41
Suyûtî, Tedrîb, I/252-3.
42
Kastallânî, ĠrĢâdu‟s-Sârî, I/8.
43
Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, I/81-2.
44
Suyûtî, Tedrîb, I/296-7.
112 • HADĠS ARAġTIRMALARI
45
Suyûtî, Tedrîb, I/297.
46
Suyûtî, Tedrîb, I/297.
ZAYIF HADĠSLERLE AMEL • 113
47
Sıbâî, es-Sünne ve Mekânetûhâ fi‟t-TeĢrî‟, 246-7.
48
Bu konu ileride geniĢ olarak ele alınacaktır.
49
Tehânevî, Kavaîd, 115.
50
Ġbn Salâh, Ulûmu‟l-Hadîs, 15-17; Ġbn Hacer, Nuhbe, 70; Tehânevî, Kavaid, 78-82
51
Yalanla itham edilme (müttebem bi‟l-kizb), Ġbn Hacer tarafından Ģu Ģekilde tarif
edilmektedir: “Râvînin, Ġslâm‟ın malûm kaidelerine aykırı bir hadisi rivâyette teferrüdü
(tek kalması) veya râvînin Hz. Peygamber‟in hadisinde yalanı görülmese bile, sair
konuĢmalarında yalancılıkla tanınmasıdır.” Ġbn Hacer, Nubbe, 57.
52
Ġbn Receb, ġerhu Ġleli‟t-Tirmizî, 101-102; Suyûtî, Tedrîb, I/298-9.
53
Ġbn Hacer, Nubbe, 70; Ġbn Salâh, Ulûmu‟l-Hadîs, 15-16; Tehânevî, Kavaid, 78-82.
114 • HADĠS ARAġTIRMALARI
54
Suyûtî, Tedrîb, I/295.
55
Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, I/93-7.
56
Bkz. Tehânevî, Kavâid, 311-2; Avvâme, Ġmamların Fıkhı Ġhtilâflarında Hadislerin
Rolü, 44-5.
ZAYIF HADĠSLERLE AMEL • 115
59
Leknevî, el-Ecvibe, 43, 50.
60
Leknevî, el-Ecvibe, 36-7.
61
Ġbn Receb, ġerhu Ġlel, 102.
62
Suyûtî, Tedrîb, I/299.
63
Ahmed Naîm, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, I/343.
64
Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, I/268.
ZAYIF HADĠSLERLE AMEL • 117
65
Leknevî, el-Ecvibe, 53.
66
Nevevî, Ezkâr, 7.
67
Leknevî, el-Ecvibe, 53.
68
Msl. bkz. Hatîb, el-Kifâye, 212-3.
69
ġer‟î Hükümler (el-Ahkâmü‟Ģ-ġer‟iyye) beĢtir: 1. Vâcib, 2. Müstehab veya Mendub, 3.
Haram, 4. Mekruh, 5. Mübah.
70
Leknevî, el-Ecvibe, 56.
118 • HADĠS ARAġTIRMALARI
71
Leknevî, el-Ecvibe, 57-8.
72
Tehânevî, Kavâid, 93.
73
Hatîb, el-Kifâye, 212.
74
Ġbn Receb, ġerhu Ġlel, 101.
75
Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, I/267.
76
Hatîb, el-Kifâye 212.
ZAYIF HADĠSLERLE AMEL • 119
söz konusu olsaydı, ahkâm ve ahkâm dıĢı diye ayırım yapmaya gerek
olmazdı. Çünkü za‟fı belirtilmek suretiyle zayıf hadislerin rivâyeti
caizdir.89
Ġbn Hacer gibi bazı muhakkik âlimler, fedâilde de olsa zayıf
hadisle amel edebilmek için üç Ģart ileri sürerler:
1. Hadisteki zayıflığın Ģiddetli olmaması.90
2. Hadisin, Ġslâm dinin genel esaslarından birisine uygun olması.
3. Amel ederken hadisin sübûtuna kesin bir Ģekilde inanılmaması.
Çünkü bu durumda Rasûlullah‟a (s) söylemediği bir Ģeyi isnâd etme
ihtimali vardır. Ġhtiyaten, bu hadisin Hz. Peygamber‟in ağzından
çıkmamıĢ olabileceği düĢünülmelidir.
Alâî, birinci Ģartta âlimler arasında ittifak olduğunu söylemektedir.
Son iki Ģartı da Ġbn Abdi‟s-Selâm (660/1262) ve Ġbn Dakîk el-Îd
(702/1302) zikretmiĢlerdir.91
Dikkat edilirse görülecektir ki birinci Ģartta sözü edilen za‟fı Ģid-
detli olmayan hadis, baĢka bir tarikten gelmekle hasen olabilmeye uy-
gun olan hadistir. Birinci Ģartta bahsedilen hadisle, hasen liğayrihî
arasında sadece tariklerinin sayısı bakımından fark vardır. Birisi tek
tarikten gelirken diğeri birden çok zayıf tarikten gelmektedir.
Kanaatimizce âlimlerin ittifak ettiği birinci Ģart çok isabetlidir ve
fedâilde de olsa her zayıf hadisle amel edilmeyeceğini göstermesi
bakımından önemlidir.
II. Bazı Ģartlarla ahkâm konularında da zayıf hadislerle amel
edilebilir:
Zayıf hadisle fedâilde amel konusunu iĢlerken gördüğümüz gibi,
ahkâm konularında zayıf hadislerle amel edilemeyeceği kaynaklarda
sık sık zikredilmektedir. Hatta bu hususta ittifak olduğu
belirtilmektedir.92
Fakat tatbikatta bu hükme her zaman uyulmamıĢtır. Fedâil için ileri
sürülen Ģartlardan farklı birtakım Ģartlarla, ahkâmda da zayıf hadisle
amel edilmiĢtir. Fakat burada söz konusu olan ahkâm kanaatımızca
helâl ve haram dıĢındakilerdir. Çünkü helâl ve haram, sübût ve delâleti
kat‟î olan delillerle sabit olmaktadır. Bazı Ģartları taĢısa da zayıf
hadisin sübûtu zannîdir.
Ahkâmda zayıf hadisle amel konusundaki görüĢler Ģunlardır:
89
Bkz. Ahmed Naîm, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, I/340 vd.
90
Za‟fın Ģiddeti konusu “Zayıf Hadislerin Mertebeleri” baĢlığı altında incelenmiĢti.
91
Suyûtî, Tedrîb, I/298-9; Tehânevî, Kavâid, 94; Leknevî, el-Ecvibe, 40-41.
92
Ahmed Naîm, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi, I/346.
ZAYIF HADĠSLERLE AMEL • 121
93
Ġbnu‟l-Hümâm, Fethu‟l-Kadir, III/143.
94
ġâfiî, Risâle, 461 vd. Zayıf bir hadisin sahabenin ameliyle desteklendiğinde ihticâca
elveriĢli hale geleceğine dair bkz. Tehânevî, Kavâid, 139, 202.
95
Tehânevî, Kavâid, 57 (Ebu‟l-Hasen b. Hassâr‟ın sözü).
96
Mezkûr hadisleri takviye eden karineler ve diğer deliller hakkında geniĢ bilgi için bkz.
Avvâme, Ġmamların Fıkhî Ġhtilâflarında Hadislerin Rolü, 106-109.
122 • HADĠS ARAġTIRMALARI
97
Bu olay Arapça metinlerde “telakkî bi‟l-kabûl” ibaresiyle ifade edilmektedir.
98
ġâfiî, Risâle, 139-143.
99
Tirmizî, Sünen, I/357.
100
Leknevî, el-Ecvibe, 231.
101
Leknevî, el-Ecvibe, 231.
102
Hatîb, el-Kifâye, 51.
103
Leknevî, el-Ecvibe, 229-30; Tehânevî, Kavâid, 60.
ZAYIF HADĠSLERLE AMEL • 123
104
Ġbnu‟l-Kayyim, Ġ‟lâmu‟l-Muvakkı‟în, I/175-6.
105
Leknevî, el-Ecvibe, 231.
106
Ġbnu‟l-Hümâm, Fethu‟l-Kadîr, III/143.
107
Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, I/268.
108
Leknevî, el-Ecvibe, 229; Tehânevî, Kavâid, 61-2.
109
Leknevî, el-Ecvibe, 233.
110
Bkz. Leknevî, el-Ecvibe, 231-2.
111
Bu hadisler ve diğer örnekler için bkz. Leknevî, el-Ecvibe, 234-7.
112
Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, I/268; Suyûtî, Tedrîb, I/299; Nevevî, Ezkâr, 8.
124 • HADĠS ARAġTIRMALARI
113
Remlî, Nihâyetü‟l-Muhtâc, I/69.
114
Ġbnu‟l-Kayyim, Ġ‟lâmu‟l-Muvakkı‟în, I/25.
115
Ġbnu‟l-Kayyim, Ġ‟lâmu‟l-Muvakkı‟în, I/25-6; ayrıca bkz. Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, I/267-
8.
116
Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, I/80.
117
Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, I/268.
118
Sehâvî, Fethu‟l-Muğîs, I/267; Suyûtî, Tedrîb, I/299; Nesâî, Sünen, Sindî haĢiyesi, I/6.
ZAYIF HADĠSLERLE AMEL • 125
119
Suyûtî, Tedrîb, I/202; ġâfiî, Risâle, 462-3; Serahsî, Usûl, I/362; Alâî, Câmi‟u‟t-Tahsîl,
28, 47-8.
126 • HADĠS ARAġTIRMALARI
SONUÇ
120
Mürsel hadislerle amel konusunda geniĢ bilgi için bkz. Salahattin Polat, Mürsel
Hadisler ve Delil Olma Yönünden Değerleri, Ankara, 1985.
MATURĠDĠ‟YE GÖRE GAYB VE HZ. PEYGAMBER‟ĠN BĠLGĠSĠNĠN SINIRLARI • 127
1
Mâturîdî, Kitâbu‟t-Tevhîd, NaĢirin mukaddimesi, 30.
2
Mâturîdî, Kitâbu‟t-Tevhîd, 7-11.
3
Mesela Bakara 2, A‟râf 188 ayetlerinde mutlak gayb kastedilirken, Yûsuf 81 ayetindeki
gayb kelimesi izâfî manadadır.
4
Mâturîdî, Te‟vîlât, Kayseri RâĢid Ef. Kütüphanesi, No: 297, Vr: 420b (414b).
Varaklarda farklı iki numara kullanıldığından her ikisi de verildi.
MATURĠDĠ‟YE GÖRE GAYB VE HZ. PEYGAMBER‟ĠN BĠLGĠSĠNĠN SINIRLARI • 129
5
Râzî, Mefâtihu‟l-Ğayb, I/174-5.
6
Ġsrâ 85.
7
En‟âm 59.
8
Âl-i Ġmrân 179.
9
Neml 65.
10
Mâide 109.
130 • HADĠS ARAġTIRMALARI
11
Yûnus 20.
12
Bakara 3.
13
Mâturîdî, Te‟vîlât, I/138 (RâĢid Ef. Nüshası, 40).
14
Mâturîdî, Kitâbu‟t-Tevhîd, 178-181.
MATURĠDĠ‟YE GÖRE GAYB VE HZ. PEYGAMBER‟ĠN BĠLGĠSĠNĠN SINIRLARI • 131
bazan göz alıcı ĢimĢek gibi, bazan de belli bir ölçüde peĢ peĢe
kalbe yansır. Fakat bu halin devamı çok nâdirdir. Kesbî ilimle
ilham arasında; ilmin bizzat kendisi, yeri ve sebebi bakımından
fark yoktur. Fark perdenin açılmasındadır. Bu da kulun isteğiyle
olmaz. Vahiyle ilhamın farkı ise, vahiyde ilmi getiren meleğin
müĢâhede edilmiĢ olmasındandır. Bunun dıĢında vahiyle ilhamın
farkı yoktur.”15
Gazzâlî baĢka bir yerde de Ģöyle der:
“Akıl mertebesinin üstünde baĢka bir mertebe ve hal vardır ki,
o durumda baĢka bir göz açılır. KiĢi gaybı, ileride olacak olayları
ve diğer Ģeyleri görür. Nasıl temyîz gücü ile insan makülâtı idrâk-
ten acizse, yani temyîz çağındaki bir çocuk makûlatı idrâk ede-
miyorsa, akıl da bu alanı idrâk etmekten acizdir.”16
Gazzâlî kesbî ilmi, bir havuza yukarıdan akan suya; ilhamı ise ha-
vuzun dibinden kaynayan suya benzetmektedir.17
MükâĢefe haline nasıl ulaĢıldığını da Ģöyle anlatır:
“KiĢi duyular âlemiyle alâkasını kesince, melekût âlemini,
yani duyular ötesi âlemi ve el-levhu‟l-mahfûzu müĢâhede eder. Bu
müĢâhede, uyku ve ölüm hâlinde olabildiği gibi uyanıklık halinde
de olabilir. Kalbden dünyevî istek ve alâkalar uzaklaĢtırılıp riyazet
yapıldığı, kalb günah kirlerinden temizlendiği, yalnız olarak bir
yerde oturup duyu organlarının çevre ile irtibatını keserek Allah‟ın
zikriyle meĢgul olunduğu takdirde bu yetenek açılır. KiĢi uykuda
gördüklerini uyanıklıkta da görür. Meleklerin ve peygamberlerin
ruhları zahir olur. Yerin ve göğün melekûtu açılır. Burada izahı
mümkün olmayan Ģeyleri görür. Hz. Peygamber‟in „Yer bana
dürüldü, doğusunu ve batısını gördüm‟ hadisi ile „Ġbrâhîm‟e iĢte
böyle göklerin ve yerin melekûtunu gösteririz‟ ayeti buna iĢaret
etmektedir.18 Peygamberlerin bütün ilmi bu kabildendir. Duyu
organları yoluyla değildir. Sûfiyyenin metodu da budur...
Evliyanın ilmi de böyledir. Çünkü bu ilim onların kalbine Cenab-ı
Hak tarafından vasıtasız olarak gelir. Bir ayette „Ona katımızdan
ilim verdik‟ buyurulmuĢtur.19 Bu yol tecrübe edilmeksizin
anlaĢılmaz.”20
Gazzâlî, keĢif ve ilhamın imkânına delil olarak, sâdık rüyaları, Hz.
Peygamber‟in ileride olacak Ģeyleri haber vermesini ve haber verdiği
gibi çıkmasını gösterir.21
15
Gazzâlî, Ġhyâ, III/18 vd.
16
Gazzâlî, el-Munkız, 53.
17
Gazzâlî, Ġhyâ, III/18 vd.
18
En‟âm 75.
19
Kehf 65.
20
Gazzâlî, Kimyâu‟s-Sa‟âde, 87-91, krĢ. Gazzâlî, Ġhyâ, III/19.
21
Gazzâlî, el-Munkız, 344-5.
MATURĠDĠ‟YE GÖRE GAYB VE HZ. PEYGAMBER‟ĠN BĠLGĠSĠNĠN SINIRLARI • 133
Gazzâlî‟nin baĢka bir yerde kalb, nefs ve ruh kelimelerini aynı an-
lamda kullandığına Ģâhid oluyoruz.22 Bu durumda onun, kalbin idrâki
olarak nitelendirdiği keĢfin, insan ruhunun metafizik âlemle irtibat
kurmak suretiyle elde ettiği bilgiler olduğunu söylemek mümkündür.
Büyük sûfiler, aklı bir kandil ve zahirî ilimlerin doğruluk ölçüsü
olarak kabul etmiĢlerse de eĢyanın hakikatin idrâk konusunda sınırlı
olduğunu ısrarla savunmaktadırlar. Hatta Muhyiddîn ibn Arabî, duyu-
ların yanılmasını bile, aklın duyularla gelen bilgileri yanlıĢ değerlen-
dirmesi ve hüküm vermesidir Ģeklinde izah etmek suretiyle, akla karĢı
daha fazla bir güvensizliği ifade etmiĢtir.23 Onun, ma‟rifet tabiri ile
ifade ettiği bilgi tarzı müĢâhededir. Mesela Kabe‟nin varlığını
bilmemiz bir ilimdir. Fakat onu görmemiz ayn ve ma‟rifet adını
almaktadır.24 “Akıl anlar, keĢf ise müĢâhede ve temaĢa eder” der.25
Sûfilere göre ilâhî manalarda, bilgilerde ve sırlarda Ģüphe imkânsızdır.
ġüphe ancak aklî deliller sayesinde meydana gelen nazarî ilimlerde
olur.26
ReĢid Rıza da sûfiyyenin, keĢf yoluyla akıl ötesi alana ait bazı bil-
giler edinilebileceği Ģeklindeki tezlerini benimsemekte ve bunu Ģöyle
izah etmektedir:
“Gayb âleminden maksad ruh âlemidir. Ġnsanın maddî âleme
dalması sonucu, gayb dediğimiz ruh âlemiyle insan arasına perde
girmektedir. Allah, peygamberlerini kesbî olmaksızın hakikî gayb
olan bazı konulara muttali kılmaktadır. Peygamberlerin tâbîlerinin
üstün Ģahsiyetleri, fıtratı selîm olanlar, riyazet veya hastalık
sonucu nefslerinin bedenleriyle ilgisi azalmıĢ kiĢiler, ruh
âleminden bazı hususlara muttali olabilirler.”27
Genellikle modernist olarak bilinen bir son devir ilim adamının bu
konuda sûfîlerle aynı çizgide olması dikkat çekicidir.
Ġlhamın bilgi kaynağı olarak değeri meselesinin, hadis ilmini ilgi-
lendiren baĢka bir yönü daha vardır. O da keĢf yoluyla hadislerin sıh-
hatinin tesbit edilip edilmeyeceği konusudur. Muhaddislere göre
hadisin sıhhati, sadece hadis usûlü kaideleriyle tesbit edilebilir. Bazı
âlimler ise muttakî ve kalbi keĢif yoluyla bilgi edinebilecek Ģekilde te-
22
Gazzâlî, Kimyâu‟s-Saâde, 74-87.
23
Muhyiddîn Ġbn-i Arabî, el-Fütuhatü‟l-Mekkiyye, 1282, I/239.
24
Keklik, Nihat, Muhiddin Ġbn-i Ârabî, 35.
25
Ġbn Arabî, Fütuhat, I/60.
26
Keklik, Muhiddin Ġbn-i Ârabî, 47.
27
ReĢid Rıza, el-Vahyu‟l Muhammedî, 207-9.
134 • HADĠS ARAġTIRMALARI
28
Kâsımî, Kavâidü‟t-Tahdîs, 165-172.
29
Cin 26-28.
MATURĠDĠ‟YE GÖRE GAYB VE HZ. PEYGAMBER‟ĠN BĠLGĠSĠNĠN SINIRLARI • 135
30
Mâide 109.
31
Mâturîdî, Te‟vîlât, 155b (150b).
32
A‟râf 188.
33
Mâturîdî, Te‟vîlât, 210b (205b).
136 • HADĠS ARAġTIRMALARI
ğına dair ilk bakıĢta çeliĢkili gibi görünen ayetlerdeki teâruz Ģöyle gi-
derilebilir: Peygamberlerin gayb bilgisi, Allah‟ın bildirdikleri ile sınır-
lıdır. O bildirmedikçe bilemezler.
Hayatına göz attığımızda Hz. Peygamber, yaĢadığı devirdeki bir-
çok olayın içyüzünden de haberdar değildir. Mesela, ayet ininceye ka-
dar, ifk hadisesinin doğru olup olmadığını, Tebuk seferine katılma-
yanların ileri sürdükleri mazeretlerin ne derece gerçek olduğunu;
Mescid-i Dırâr‟ı inĢa edenlerin müslümanları parçalama niyetinde ol-
duklarını bilememiĢtir.
Ayrıca bir hadisinde, hüküm verirken hangi taraf davasını daha
ikna edici delillerle savunursa onun lehine hüküm vereceğini,
hakikatta kimin haklı kimin haksız olacağını bilemeyeceğini ifade
etmiĢ ve haksız olan tarafın davasını savunarak karĢı tarafın hakkını
almamasını tavsiye etmiĢtir.43
Zeyd b. Erkâm, Abdullah b. Übeyy‟in müslümanlar aleyhindeki bir
konuĢmasını Hz, Peygamber‟e iletmiĢ fakat Ġbn Übeyy yemin ederek
bunu inkâr etmiĢtir. Hz. Peygamber kimin doğru söylediğini ancak
Münâfikûn Sûresi‟nin ilk ayeti nazil olunca anlamıĢtır.44
Bir düğün töreninde, “Aramızda, yarın ne olacağını bilen peygam-
ber var” diye Ģiir söyleyen câriyeye böyle söylememesini emretmiĢ-
tir.45 Bunların yanında, Hz. Peygamber‟in beĢerî imkânlarla
bilinemeyecek bazı olayları bildiğine dair rivâyetler de bulunmaktadır.
Mesela, KureyĢ‟in kendisine karĢı suikast düzenleyeceklerini bilmiĢ;46
Bi‟r-i Maûne vak‟asında47 ve Mute harbinde Ģehid olanların durumunu
tam olayın meydana geldiği anda haber vermiĢ;48 NecâĢî‟nin ölümünü
haber vererek gıyabında cenaze namazı kılmıĢ;49 Hâtıb b. Ebî
Beltea‟nın KureyĢlilere haber sızdırdığını söylemiĢ ve suçüstü
yakalatmıĢtır.50 Ayrıca bütün istikbal ve geçmiĢe dair her Ģeyin
kendisine bildirildiğini ifade eden sözleri vardır.51 Bu olayların
herbirisi için hem vahiy yoluyla hem de bazı kiĢiler tarafından haber
verildiği Ģeklinde ve bazan çeliĢkili rivâyetler mevcuttur.52 Yine bir
43
Buhârî, lukata 15 (III/101), Ģehâdât 27; Mâlik, akdiye 1; Müslim, akdiye, 3 nr. 1713.
GeniĢ bilgi için bkz. Hatiboğlu, Gaybî Hadisler Meselesi, 9-27.
44
Buhârî, tefsîr, Münâfikun 1, menakıb 8.
45
Buhârî, nikâh, 48 (VI/137).
46
Ġbn HiĢâm, Sîre, I/482.
47
Buhârî, cihâd 9 (III/204).
48
Buhârî, megâzî 44 (V/87).
49
Buhârî, cenâiz 4.
50
Ġbn HiĢâm, Sîre, II/398.
51
Müslim, fiten 6.
52
Hatiboğlu, Gaybî Hadisler Meselesi, 28-32.
138 • HADĠS ARAġTIRMALARI
53
Buhârî, da‟avât, 35.
54
Buhârî, tevhîd 4 (8/166).
55
Enbiyâ 80.
56
Hûd 37.
MATURĠDĠ‟YE GÖRE GAYB VE HZ. PEYGAMBER‟ĠN BĠLGĠSĠNĠN SINIRLARI • 139
57
Neml 16.
58
Kıyâme 16-19.
59
Bkz. Bakara 29, 151; Âl-i Ġmrân 164; Cuma 2.
60
Fetih 27.
140 • HADĠS ARAġTIRMALARI
61
Tahrîm 3.
62
Ahzâb 37.
63
Enfâl 7.
64
Enfâl 9.
65
Buhârî, tefsîr, Sûre 92, bab 1-3.
MATURĠDĠ‟YE GÖRE GAYB VE HZ. PEYGAMBER‟ĠN BĠLGĠSĠNĠN SINIRLARI • 141
Peygamberlere Ġlham
Peygamberlerin vahiy dıĢında ilham yoluyla bilgi edinip edinme-
dikleri konusu, gaybî bilgilerinin kaynağı açısından önemlidir. Vahyi,
Kur‟ân‟daki geniĢ manasıyla alırsak, ilham da vahyin bir bölümü olur.
Fakat vahyi ıstılahı manasıyla alırsak, o zaman ilham vahiyden farklı-
66
Buhârî, bed‟u‟l-halk 6, bed‟ul-vahy 5, menâkıb 23; Müslim, fedâil 50.
67
Ahmed, IV/161.
68
Buhârî, mevakit 1, bed‟u‟l-halk 2, megâzî 12; Müslim, mesâcid 166-7; Ebû Dâvûd, salât
2; Müsned I/263, 269, 313.
69
Nesâî, iftitâhu‟s-salât 37.
70
Müslim, tahâre 308.
71
Buhârî, tıb 49.
72
Buhârî, megâzî 30, cihâd 19; Müslim, cihâd 66.
73
Buhârî, fedâilu‟l-Kur‟ân 2.
142 • HADĠS ARAġTIRMALARI
78
Seyyid ġerif, Ta‟rifât, 52.
79
Mâturîdî, Te‟vîlât, 447b.
80
Mâturîdî, Te‟vîlât, 447b.
144 • HADĠS ARAġTIRMALARI
81
Buhârî, tefsîr, Sure VI/1, 31/2; Ahmed, II/122.
82
ReĢid Rıza, Tefsiru‟l Menâr, VII/467-9.
MATURĠDĠ‟YE GÖRE GAYB VE HZ. PEYGAMBER‟ĠN BĠLGĠSĠNĠN SINIRLARI • 145
İKİNCİ BÖLÜM
HADİS TENKİDİ VE YORUMU İLE İLGİLİ BAZI
PROBLEMLER
146 • HADĠS ARAġTIRMALARI
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 147
1
Kafesoğlu, Tarih Metodu, 5.
2
Tarih tenkidciliğine dair yazılan eserler için bkz. Kafesoğlu, Tarih Metodu, 4.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 149
3
Longlois, 67-9.
4
Togan, Tarihte Usûl, 75-101; Kafesoğlu, Tarih Metodu, 36-40; Osman, Hasan,
Menhecü‟l-Bahs et-Târihî, 82-122.
150 • HADĠS ARAġTIRMALARI
5
Caetani, Ġslâm Tarihi, I/92-3.
6
Dozy, Tarihi Ġslamiyet, I/162-3.
7
Goldziher, II/140.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 151
14
Tirmizî, tıb, 22.
15
Ahmed Emin, Duhâ‟l-Ġslâm, II/130/2.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 153
1. Kaynakların Toplanması
Tarihçilikte ilk plânda bütün kaynakların derlenmesi gelir. Bu ge-
nel prensip olmakla birlikte, tarihçilerde bir kaynağın mümkün olduğu
ölçüde değiĢik bütün varyantlarını toplama tatbikatına yaygın bir
Ģekilde rastlamıyoruz. Hadisçilerde ise bir hadisin bütün varyantlarını
toplama geleneği çok yaygındır. Hadis kitaplarının çoğunun kay-
bolmasına rağmen, bir hadisin değiĢik hadis kitaplarında çok miktarda
varyantlarına rastlamamız bunun en açık delilidir. Ayrıca hadis
tarihine göz attığımızda, meĢhur hadis koleksiyoncularının, sayıları
yüz binlere varan hadisleri toplayıp, bunların içinden beĢ-on binini ki-
taplarına aldıklarını görmekteyiz.16 Burada sözü edilen yarım veya bir
milyon hadisin her biri farklı muhtevalı hadisler değil, isnâdları farklı,
metinleri mükerrer hadislerdir. Hadisçiler metni aynı da olsa senedi
farklı olan her rivâyeti müstakil bir hadis kabul ederler.17 Sözü edilen
değiĢik varyantların toplanmasından amaç, mevsûk kaynaklar elde
etmektir. Hadisteki tenkidciliğin en önemli ön Ģartı budur. Diğer
tenkidler bundan sonra gelir. Hatta hadisler varyant sayısı açısından
taksimata tâbi tutulmuĢ; bunun sonucu mütevâtir, meĢhur, aziz,
müstefiz, garib, ferd gibi hadis terimleri ortaya çıkmıĢtır. Tek varyantı
olan hadislere Ģüphe ile bakılmıĢ, benzer tarikleri bulununcaya kadar
askıya alınmıĢlardır. Ferd hadisin baĢka tariklerini araĢtırma iĢlemine
itibâr adı verilir. (Tarih kaynaklarına göz attığımızda ise pek çoğunun
tek kanaldan geldiğini müĢâhede ederiz.) Bu durum tek tek hadisler
hakkında olduğu gibi, hadis kitapları plânında da böyleydi. Herhangi
bir müellifin hadis kitabını mümkün olduğu kadar fazla râvîden
okumak büyük bir meziyet sayılırdı. Mesela Ahmed b. Hanbel
(241/855), Ġmam Mâlik (179/795)‟in Muvatta‟ını on küsur
muhaddisten,18 Ali b. Hasan, Ġbnu‟l-Mübârek (181/797)‟in kitaplarını
16
Buhârî‟nin Sahih‟ini 600 bin hadisten derlemesi hakkında bkz. Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî,
5; Suyûtî, Tedrîb, I/100. Ahmed b. Hanbel‟in Müsned‟ini, 750 bin hadisten seçmesi
hakkında bkz. Suyûtî, Tedrîb, I/100; Yahya b. Maîn‟in bizzat kendi eliyle 600 bin veya
bir milyon hadis yazdığı ve ölünce 124 sandık (kımmatr) kitap bırakması hakkında bkz.
Yahya b. Maîn, Târîh, I/54/60.
17
Suyûtî, Tedrîb, I/99-101.
18
Zürkânî, ġerhu‟l-Muvatta, I/16.
154 • HADĠS ARAġTIRMALARI
19
Ġbn Hacer, Tehzîb, IX/299.
20
A‟zamî, Menhec, 96-7.
21
Hatîb, el-Kifâye, 155.
22
Bkz. Hadis usûlü kitaplarının “tahammülü‟l-hadîs” bölümleri. Hadisçiler sahîh olan
hadisleri, sahîh olmayanlardan ayırabilmek için her iki tür hadisi de ayrı ayrı müstakil
kitaplara yazarlardı.
23
A‟zamî, Menhec, 98.
24
Örnek için bkz. Zehebî, Mîzân, IV/451; Ġbn Hacer, Tehzîb, IX/90.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 155
3. Kaynağın AnlaĢılması
Kaynakların bize ulaĢtırdığı muhtevanın anlaĢılmasına yardımcı
olacak bilgiler konusunda da hadis‟in tarih‟e tartıĢılmaz üstünlüğü
vardır. Hadisçiler metinlerde geçen ğarib (nâdir kullanılan) kelimeler,
lâfızların gramer ve edebî yönden tahlilleri, isimlerin okunuĢ incelik-
leri vs. gibi müstakil ilim dalları tesis edip bu alanlarda kütüphaneler
dolusu eserler yazmıĢlardır. Ayrıca Ģerh geleneği ile bu klasik
malûmatı kolay kullanılır Ģekle sokarak nesilden nesile aktarmıĢlardır.
Bazı muhaddisler metni ilgilendiren bu tür ilim dallarında daha derin-
lemesine ihtisaslaĢmıĢlardır. Tarihçinin ise böyle tahlil edilmiĢ ve çö-
zülmüĢ, yazıldığı devrin anlayıĢına göre yorumlanmıĢ vesika metinleri
elde etme Ģansı hemen hemen yok gibidir.
25
Örnekler için bkz. Müslim, mukaddime, 15-18; Beyhakî, es-Sünenü‟l-Kübrâ, X/122-6.
156 • HADĠS ARAġTIRMALARI
26
Hâkim, Ma‟rife, 63-85.
158 • HADĠS ARAġTIRMALARI
27
Hâkim, Ma‟rife, 58-62.
28
Ġbnu‟l-Cevzî, I/100-106.
29
Suyûtî, Tedrîb, I/64.
30
Nureddîn Itr, Menhecü‟n-Nakd, 290-1.
31
Ġbn Salâh, Ulûmu‟l-Hadîs, I/296-7.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 159
32
Suyûtî, Tedrîb, I/63.
33
Suyûtî, Tedrîb, I/251-3.
34
Koçyiğit, 264-5.
160 • HADĠS ARAġTIRMALARI
Muâraza Sistemi
Hadis ilminde bir hadisin, çok sayıda senedinin toplanmasının
gelenek okluğunu daha önce belirtmiĢtik. Pek çok hadis kitabında bir
hadisin farklı metinleri bir arada verilmiĢtir. Bütün bunlardan amaç,
farklı sened ve metinlerin mukayesesine imkân hazırlamaktır.
Hadisin farklı tariklerinin birbiriyle mukayesesine hadis ilminde
muâraza veya mukâbele ismi verilir.36 Sahabe döneminde, özellikle
dört halifenin, kendilerine nakledilen hadisleri baĢkalarının da bilip
bilmediklerini araĢtırdıklarına Ģâhid olmaktayız. Hz. ÂiĢe gibi bazı
münekkid sahâbilerin de, nakledilen herhangi bir hadisi diğer
hadislerle veya Hz. Peygamber‟in tatbikatlarıyla mukayese ettikleri
bilinmektedir.37 Fakat yaygın olarak kullanılması tabiûn döneminde
baĢlar.38
Muâraza iĢlemi değiĢik Ģekillerde yapılmıĢtır:
1. Sahâbilerin veya râvîlerin rivâyetlerini birbirleriyle mukayese
etmek.
35
Bu hadis çeĢitlerinin tanımı için bkz. Koçyiğit, ilgili maddeler.
36
Bu iki terimin, hadisleri karĢılaĢtırıp mukayese etme manasına klasik literatürde
kullanılması hakkında bkz. A‟zamî, Menhec, 67 (dipnot).
37
Bkz. ZerkeĢî, el-Ġcâbe, ilgili yerler. Muâraza sisteminin menĢei sahabenin bu
tatbikatlarına kadar götürülebilir.
38
Dört halifenin bu tatbikatlarından örnekler için bkz. A‟zamî, Menhec, 50-8.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 161
39
A‟zamî, Menhec, 68-9.
40
Zehebî, Tezkira, I/104; Ġbn Hacer, Tehzîb, IX/499.
41
A‟zamî, Menhec, 69.
162 • HADĠS ARAġTIRMALARI
48
Ġbnu‟l-Kayyim, el-Menâru‟l-Münif, 44.
49
Ġbnu‟l-Kayyim, el-Menâru‟l-Münif, 50; Suyûtî, Tedrîb, I/275-7.
164 • HADĠS ARAġTIRMALARI
54
Hatîb, el-Kifâye, 50-51.
55
Hatîb, el-Kifâye, 602-5.
56
Hatîb, el-Kifâye, 606.
57
Suyûtî, Tedrîb, I/227.
166 • HADĠS ARAġTIRMALARI
58
Buhârî, Abdulazîz, KeĢfu‟l-Esrâr, III/728.
59
ġafiî, Risâle, 91-104, Nr: 298-308. KrĢ: ġâtıbî, Muvâfakat, IV/9139; Ġbnu‟l-Kayyim,
Ġ‟lâmu‟l-Muvakkı‟în, II/232 vd.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 167
60
Ġki delil arasında tam bir teâruzdan bahsedebilmek için aranan Ģartlara dair geniĢ bilgi
için bkz. Berzencî, et-Teârudu ve‟t-Tercîh, I/244-257.
61
Bkz. ġafiî, Risâle, paragraf: 419, 480, 537, 570, 606-7, 620, 631-2, 637-8, 1613-4.
62
Ġbn Hazm, el-Ġhkâm, II/30-2.
63
ġâtıbî, Muvâfakat, III/10 vd., IV/15.
64
Cüveynî, el-Burhân, I/185-6.
168 • HADĠS ARAġTIRMALARI
65
ġafiî, Risâle, paragraf: 617.
66
ġafiî, Risâle, paragraf: 618; Zevâid, I/150-170; Suyûtî, Leâli‟, I/213; ġevkânî, ĠrĢâdu‟l-
Fuhûl, I/33; Zehebî, Mîzân, I/263; Aclûnî, KeĢfu‟l-Hafâ, I/86, Nr: 220; Suyûtî,
Miftâhu‟l-Cenne, 2; ġâtıbî, Muvâfakat, IV/13.
67
Cessas, Ahkâmu‟l-Kur‟ân, 28-9; Abdulazîz Buhârî, KeĢfu‟l-Esrâr, III/730; Serahsî,
Usûl, I/365.
68
Abdulazîz Buhârî, KeĢfu‟l-Esrâr, III/370; ġâtıbî, Muvâfakat, IV/15-6; Hatîb, el-Kifâye,
603.
69
Razi, Mefâtihu‟l-Ğayb, III/361.
70
Mâide 4, En‟âm 38, Nahl 89. Bkz. ġâtıbî, Muvâfakat, III/244 vd.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 169
71
Buhârî, tefsir (Vâkıa Sûresi); Tirmizî, sıfatü‟l-cenne, 1.
72
Buhârî, zekât, 3; Müslim, Zekât, 27; Nesai zekât, 2, 6, 9, 20; Mâlik, zekât, 22.
73
Buhârî, tefsîr (Âl-i Ġmrân); Tirmizî, tefsîr (Âl-i Ġmrân); Ahmed, IV/145.
74
Tirmizî, tefsîr (Hicr suresi).
75
Müslim, iman, 84, Nr: 312; Tirmizî, tefsir (Secde suresi).
76
Bkz. Hatiboğlu, “Hazreti ÂiĢe‟nin Hadis Tenkidciliği”.
170 • HADĠS ARAġTIRMALARI
77
Bedruddîn ZerkeĢî, el-Ġcâbe li Ġrâdi Ma‟stedrakethu ÂiĢe ale‟s-Sahâbe, Beyrut
1390/1970.
78
KrĢ: Buhârî, cenâiz 32-34; Nesâî, cenâiz, 15; Müslim, cenâiz, 22-6; ZerkeĢî, el-Ġcâbe,
76-7.
79
ZerkeĢî, el-Ġcâbe, 102-3; krĢ. Müslim, cenâiz, 27.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 171
80
ZerkeĢî, el-Ġcâbe, 95-6; krĢ. Buhârî, tevhîd, 4; bed‟u‟l-halk, 7; Müslim, iman, 287-9.
81
ZerkeĢî, el-Ġcâbe, 109-10; krĢ. Müslim, cenâiz, 26; Nesâî, cenâiz, 117; Ahmed, II/31,
38.
82
ZerkeĢî, el-Ġcâbe, 115, krĢ. Ahmed, VI/246.
83
ZerkeĢî, el-Ġcâbe, 118-9; krĢ. Ebû Dâvûd, 12; Ahmed, II/311, VI/109.
172 • HADĠS ARAġTIRMALARI
84
Talâk 41-2.
85
Buhârî, Talâk, 41; ġevkânî, Neylu‟l-Evtâr, VI/342, 338 vd.
86
ZerkeĢî, el-Ġcâbe, 155; krĢ. ġevkânî, Neylu‟l-Evtâr, aynı yer.
87
Kandemir, Mevzu Hadisler, 121.
88
Taberî, Tefsir, XXII/120; Ġbn Kesîr, Tefsir, V/572.
89
Dârimî, mukaddime, 50.
90
Ġbn Mace, mukaddime, Nr: 60.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 173
91
Buhârî, tefsîr (Rum suresi); Müslim, Kadir, 22.
92
Taberî, Tefsir, XV/281; krĢ. Ahmed, IV/396; Hâkim, Müstedrek, II/342.
93
Taberî, Tefsir, XV/281.
94
ġâtıbî, Muvâfakat, III/11.
95
Ahmed Emin, Duha‟l-Ġslâm, II/186-7.
96
Vehbi Süleyman el-Ğavcî el-Elbânî, Ebû Hanîfe en-Nu‟mân, 178-179.
97
ġâtıbî, Muvâfakat, III/13.
174 • HADĠS ARAġTIRMALARI
98
Abdulazîz Buhârî, KeĢfu‟l-Esrâr, III/731-2.
99
Tevbe 108.
100
Hadisin farklı rivâyetleri ve üzerindeki tartıĢmalar için bkz. ġevkânî, Neylu‟l-Evtâr,
VIII/292-7.
101
Bakara 287.
102
Musarrat hadisi üzerindeki tartıĢmalar ve geniĢ bilgi için bkz. Tehânevî, Ġ‟lâü‟s-Sünen,
XIV/70-103.
103
Buhârî, vudû 33; Müslim, tahâre, 89, 91-3; Tirmizî, tahâre, 68; Ebû Dâvûd, tahâre, 37.
104
Mâide 4.
105
Buhârî, savm, 42; Müslim, sıyam, 153; Ebû Dâvûd, sıyam, 41.
106
ġâtıbî, Muvâfakat, III/123.
107
Buhârî, hums, 18; meğâzî, 454; Müslim, cihâd, 42; Ebû Dâvûd, cihâd, 136; Tirmizî,
siyer, 13; Mâlik, cihâd, 18.
108
Karâfî, el-Ġhkâm, 105-7.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 175
109
A‟râf 187.
110
Tevbe 101; A‟râf 188.
111
Müslim, münâfikun, 27; Ahmed, II/327.
112
Furkân 59; Secde 4; Kâf 38.
113
Bakara 255.
114
Aliyyü‟l-Kârî, Mevzûât, 452-9.
115
Taberî, Tehzîbu‟l-Âsâr, 228.
116
Aynı yer.
117
Ahzâb 58
118
Aynî, Umdetu‟l-Kârî, IX/482.
119
Ġbn Kuteybe, Te‟vîl, 87, 93, 119, 149-50, 192-208, 245-254, 300, 306, 325, 6, 192, 194;
Ġbnu‟l-Kayyim, Ġ‟lâmu‟l-Muvakkı‟în, II/220 vd.; Ġ‟tisâm, III/211-15.
176 • HADĠS ARAġTIRMALARI
120
Amm ve hâssın tarifleri için bkz. Ebû Zehra, Usûl, 157-8.
121
Ebû Zehra, Usûl, 158-161; krĢ. ġevkânî, ĠrĢâdu‟l-Fuhûl, 138-9.
122
ġâtıbî, Muvâfakat, III/292.
123
Furkan 59; Secde: 4; Kâf 38.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 177
124
ġevkânî, ĠrĢâdu‟l-Fuhûl, 171-2, Buhârî, Abdulazîz, KeĢfu‟l-Esrâr, III/911 vd.; Serahsî,
Usûl, II/82; Hınn, Eseru‟l-Ġhtilâf, 264-7.
178 • HADĠS ARAġTIRMALARI
125
ġevkânî, ĠrĢâdu‟l-Fuhûl, 172; krĢ. Tahricü‟l-Furu, 51-2.
126
Ġbnu‟l-Kayyim, Ġ‟lâmu‟l-Muvakkı‟în, II/231-50.
127
Âl-i Ġmrân 7. ayetine telmih var.
128
Ġbnu‟l-Kayyim, Ġ‟lâmu‟l-Muvakkı‟în, II/220 vd.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 179
129
Ġbn Arrâk, Tenzîh, I/6.
130
Ġbn Arrâk, Tenzîh, I/264; Ġbn Hazm, el-Ġhkâm, I/199
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 181
131
Çakan, 92-103.
132
Leknevî, el-Ecvibe, 182, 218‟; Berzencî, et-Teârudu ve‟t-Tercîh, I/265-301.
133
Ġhtilâfu‟l-Hadîse dair eserlerin listesi ve ihtilâfı çözüm kaideleri için bkz. Çakan, 41-6;
Berzencî, et-Teârudu ve‟t-Tercîh, II/229-319.
134
GeniĢ bilgi için bkz. Berzencî, Çakan, ilgili yerler.
135
Ġbn Arrâk, Tenzîh, mukaddime, 1.
136
Ġbn Arrâk, Tenzîh, I/226.
182 • HADĠS ARAġTIRMALARI
137
Elbânî, Nâsıruddin, Silsiletü‟l-Ehâdîsi‟z-Za‟ife ve‟l-Mevzûa, I,255, Nr: 130.
138
Müslim, birr, 33.
139
Bkz. ZerkeĢî, el-Ġcâbe.
140
Polat, “Zayıf Hadislerle Amel,” 104-7.
141
Müslim, akdıye, 3; Ebû Dâvûd, akdıye, 21; Tirmizî, ahkâm, 11; Mâlik, ahkâm, 5.
142
Tirmizî, ahkâm, 12; Buhârî, rehn, 6.
143
Tirmizî, buyu‟, 14; Ebû Dâvûd, buyu‟, 18; Mâlik, buyu‟, 22.
144
Ebû Dâvûd, buyu‟, 12; Tirmizî, buyu‟, 23; Neseî, buyu‟, 42-4; Mâlik, buyu‟, 20.
145
Buhârî, Abdulazîz, KeĢfu‟l-Esrâr, III/733-4; Serahsî, Usûl, I/366-8.
146
Berzencî, et-Teârudu ve‟t-Tercîh, II/270 vd.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 183
147
ġâtıbî, Muvâfakat, III/41.
148
ġâtıbî, Muvâfakat, III/42.
149
Aynı yer.
150
Buhârî, buyu‟, 19; Müslim, buyu‟, 43; Nesâî, buyu‟, 4; Tirmizî, buyu‟, 26.
151
Suyûtî, Tenvîru‟l-Havâlik, II/79.
152
Ebû Zehra, 28, 160; krĢ. Hatîb, el-Kifâye, 186. Ġbnu‟l-Kayyim Medînelilerin ameline
aykırı hadislerin reddine karĢıdır. Ġbnu‟l-Kayyim, Ġ‟lâmu‟l-Muvakkı‟în, II/294-308.
153
ġevkânî, ĠrĢâdu‟l-Fuhûl, 34-5; EĢkar, Ef‟âlu‟r-Rasûl, II/183-21-1; Berzencî, et-Teârudu
ve‟t-Tercîh, II/312-21.
154
ZerkeĢî, el-Ġcâbe, 89, 101, 112, 166.
155
Kâsımî, Kavâidü‟t-Tahdîs, 87-8; krĢ. Ġbnu‟l-Kayyim, Ġ‟lâmu‟l-Muvakkı‟în, III/34, I/24.
184 • HADĠS ARAġTIRMALARI
156
ġafiî, Risâle, Paragraf: 881, 1307, 1212.
157
ġafiî, Risâle, Paragraf:1306; krĢ. Ġbn Teymiyye, I/85.
158
Hatîb, el-Kifâye 51.
159
Ġbn Kuteybe, Te‟vîl, 261.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 185
160
Ġbn Kuteybe, Te‟vîl, 261-3, 96.
161
Ahmed, I/223, 283, II/33.
162
Ebû Dâvûd, nikâh, 8; Ahmed, I/221.
163
Tirmizî, mevakit, 177.
164
Ebû Dâvûd, tahâre, 57; Tirmizî, tahâre, 75.
165
Ahmed, V/11, 12, 18, 19.
166
Buhârî, istitâbetu‟l-mürteddin, 1; Müslim, iman, 189-90.
167
Aynî, Umdetu‟l-Kârî, XI/232.
168
Enfâl 38.
169
Hâkim, Müstedrek, I/370.
170
Feydu‟l-Kadîr, II/560.
171
Bu konu hadislerin çatıĢması bölümünde incelendi.
186 • HADĠS ARAġTIRMALARI
172
Buhârî, Abdulazîz, KeĢfu‟l-Esrâr, III/786-796; Serahsî, Usûl, II/7, 11.
173
Buhârî, KeĢfu‟l-Esrâr, I/738; Serahsî, Usûl, I/369-70.
174
ġafiî, Risâle, Nr: 1306-7, 1312.
175
Kâsımî, Kavâidü‟t-Tahdîs, 89-90.
176
Suyûtî, Tedrîb, I/277.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 187
177
Ġbnu‟l-Kayyim, Ġ‟lâmu‟l-Muvakkı‟în, II/251.
178
ġâtıbî, Muvâfakat, III/9-14.
179
ġâtıbî, Muvâfakat, III/10-11.
188 • HADĠS ARAġTIRMALARI
180
Buhârî, buyu‟, 19, 22, 42; Müslim, buyu‟, 43, 46, 47.
181
Buhârî, savm, 42; Müslim, sıyâm, 153.
182
Müslim, sıyâm, 203; Ebû Dâvûd, savm, 58; Tirmizî, savm, 52.
183
Mesâlih-i mürsele hakkında geniĢ bilgi için bkz. Ebû Zehra, Ebû Hanîfe, 267-75; ġâtıbî,
Muvâfakat, IV/127-138; Ġ‟tisâm, II/281-316.
184
ġâtıbî, Muvâfakat, III/13.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 189
Ġmam Mâlik‟e göre Kur‟ân‟ın âmm beyânları kıyâs ile tahsis edildiği
gibi, maslahatla da tahsis edilir. Haber-i âhâd kat‟î kıyâs ile nasıl
reddediliyorsa, kat‟î maslahat ile de reddedilir ki, bu haber-i âhâdın
Hz. Peygamber‟e nisbetinin sahîh olmadığı manasına gelir.185
Maslahatın makbul ve kat‟î olup olmadığını tesbitte ihtilâflar
olmakla birlikte, bütün fıkıh ekolleri maslahatla ameli prensip olarak
kabul etmiĢlerdir. Hatta Karâfî (685/1285), isim aynı olmasa bile
bütün mezheblerin Ahmed, el-mesâlihü‟l-mürsele ile amel ettiklerini
savunur.186
Nass, maslahatla teâruz edince ne yapılacağı konusunda Süleyman
b. Abdu‟l-Kavî et-Tûfî (716/1336)‟nin görüĢü, maslahatın tercih
edileceği Ģeklindedir. Böyle bir mutlak tercih onun dıĢında baĢka bir
âlimden nakledilmiyor. Cumhûrun görüĢü ise Ģöyledir: Nass ve icmâ
kat‟î ise, kesinlikle nass ve icmâ tercih edilir. Nass ve icmâ‟ zannî ise,
Hâricî bir tercih unsuruna göre tercih yapılır. Nass ve icmâ‟ zannî ise,
maslahatın cinsine göre durum değiĢir. Maslahat mülğâ ise nass ve
icmâ‟ tercih edilir. Maslahat muteber ise bakılır: Maslahatın gözetile-
ceğini ifade eden nass zannî ise Hâricî bir tercih unsuruna göre tercih
yapılır. Nass veya muteber maslahattan biri kuvvetli ise, kuvvetli olan
tercih edilir. Maslahat mürsele ise, yani mülğa veya muteber olduğuna
delil yoksa bu konuda âlimler ihtilâf etmiĢlerdir: ġâfiî‟ye göre böyle
maslahat delil olmaz. Mâlik ve Ġmam Ahmed‟e göre bu maslahatla
amel edilir. ġu halde ġâfiî‟ye göre el-mesâlihu‟l-mürsele zannî nassa
teâruz edemez. Çünkü delil değildir. el-Mesâlihu‟l-mürseleyi delil
sayanlara göre ise, zannî nassla teâruzu halinde daha kuvvetli olan
tercih edilir.187
Ġbnu‟l-Arabî (543/1148), dinî kaidelere aykırı hadisler karĢısında
mezheblerin tutumunu Ģöyle özetliyor:
“ġeriatın kaidelerinden birine aykırı bir haber-i âhâd varsa, o
haberle amel etmek caiz midir, değil midir? Ebû Hanîfe böyle bir
hadisle amel edilmeyeceği, ġâfiî ise amel edileceği görüĢündedir.
Ġmam Mâlik‟ten ise bu konuda farklı görüĢler nakledilir. MeĢhur
ve benimsenen görüĢü Ģudur: Böyle bir hadisi baĢka bir kâide
desteklerse amel edilir, aksi halde reddedilir. Mâlik, köpeğin ağ-
zının değdiği kabı yedi defa toprakla yıkamayı emreden hadisi iki
asla aykırı bulmuĢtur. 1. „Köpeklerin sizin için avladıklarını yiyin‟
ayeti (Mâide 4); 2, Temizliğin illeti hayattır. Bu da köpekte
mevcuttur. Yani köpek ölü iken kaba değseydi durum değiĢirdi,
185
Ebû Zehra, Ebû Hanîfe, 267-265.
186
Ebû Zehra, Ebû Hanîfe, 272-3.
187
Berzencî, et-Teârudu ve‟t-Tercîh, II/483-6.
190 • HADĠS ARAġTIRMALARI
188
Arâyâ ağaç dalındaki yaĢ hurmayı kuru hurma ile değiĢmek demektir. Bu konudaki
hadisler için bkz. Buhârî, buyu‟, 84; Mâlik, buyu‟, 14; ġafii, Risâle, 333.
189
ġâtıbî, Muvâfakat, III/13-4.
190
Buhârî, buyu‟, 64; Müslim, buyu‟, 11.
191
Ebû Zehra, Ebû Hanîfe, 243.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 191
192
Aynî, Umdetu‟l-Kârî, VIII/651-2.
193
Aynî, Umdetu‟l-Kârî, VIII/651-2.
194
Ġbn Mâce, ahkâm, 30; Ebû Dâvûd, akdiye, 17.
195
ġevkânî, Neylu‟l-Evtâr, VIII/303-4.
196
Ġlâu‟s-Sünen, II/77.
192 • HADĠS ARAġTIRMALARI
197
Buhârî, cihâd, 152; diyât, 22; Müslim, kasâme, 9-11; Tirmizî, tahâre, 55.
198
Zuhaylî, 481.
199
Ebû Zehra, Ebû Hanîfe, 250.
200
Mâide 33.
201
Zuhaylî, 481.
202
Zehebî, Mîzân, I/451; Ġbnu‟l-Cevzî, Mevzûât, 420.
203
Ġbn Hacer, Lisânu‟l-Mîzân, II/454.
204
Zehebî, Mîzân, IV/126.
205
Zehebî, Mîzân, II/671.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 193
206
Dinî esaslara aykırı hadislere diğer örnekler için bkz. Ġbnu‟l-Cevzî, Mevzûât, 418-25,
433-8.
207
Ahmed, III/129, 183, IV/421.
208
Hatiboğlu, “Hilâfetin KureyĢîliği”, 121-213.
209
Ġbnu‟l-Kayyim, Ġ‟lâmu‟l-Muvakkı‟în, II/252-333.
210
Ebû Zehra, Ebû Hanîfe, 2114.
194 • HADĠS ARAġTIRMALARI
ledir. Hadis sahîh değilse, zaten kıyâsa teâruz edemez. ġu halde kıyâs-
la sahîh hadis çatıĢtığında hadisin tercih edilmesinden baĢka bir Ģey
düĢünülemez. Bütün mezheb imamları da hadis bulunduğunda rey ile
verdikleri hükümlere itibar edilmemesini istemiĢlerdir. O halde hadise
teâruz edebilecek kıyâstan maksad baĢka bir Ģey olmalıdır. Ebû Zehra
bu probleme Ģöyle açıklık getiriyor:
“Cumhurun mezhebine göre, bazan kıyâs nassla çatıĢabilir.
ġöyle ki: Ġllet geçiĢli (müteaddî) olup ait bulunduğu konuya
inhisar etmez. Diğer konular için de geçerli olur. Ġlletin bulunduğu
her yerde, aslın hükmü fer‟a geçer. Böylece illet genel olup
kapsadığı bütün fertlere Ģâmil olur. Dolayısıyla bir kısım nasslar
bu kıyâsla çatıĢabilir.”211
BaĢka bir yerde de Ģöyle der:
“Haber-i âhâd bazan birkaç asl ile desteklenen ve illeti de ko-
laylığı sağlama, güçlüğü giderme gibi, nassların toplamından elde
edilen bir kıyâs ile çatıĢabilir. Bu durumda Mâlikî ve bazı
Hanbelîlere göre, kıyâs öne alınarak haber-i âhâd reddedilir ve bu,
hadisin Hz. Peygamber‟e nisbet bakımından sahîh olmadığını
gösterir. Çünkü burada birkaç asl ile desteklenen ve illeti birkaç
nasstan çıkarılan kıyâs kat‟îlik kazanmıĢ olup, haber-i âhâd ise
zannîdir. Eğer kıyâs zannî ise ve onu baĢka kat‟î nasslar
desteklemiyorsa, haber-i âhâd öne alınır. Hanefîler de „Haber-i
âhâd kıyâsa aykırı düĢer, fakat onu baĢka bir kıyâs desteklerse
kıyâsa tercih edilir. Eğer haber-i âhâd bütün kıyâs Ģekillerine
aykırı düĢerse reddedilir‟ derler. Ġmam Mâlik de haber-i âhâd
diğer bir kâide ile desteklenirse kabul eder, tek kalırsa terk
eder.”212
Ebû Zehra‟nın bu ifadelerinden anlaĢıldığına göre, burada kıyâs
dendiğinde Kur‟ân ve sünnetten çıkarılan genel kaideler anlaĢılacaktır.
Haber-kıyâs çatıĢması problemini inceleyen bazı çağdaĢ müellifler de
bu konuda söz konusu olan kıyâsın Kitab ve sünnetten istinbat edilen
genel kaideler olduğunu açıkça ifade ederler.213
Eski müelliflerin, Ģu husus veya Ģu hadis kıyâsa aykırı dedikleri
meseleler incelenince, kıyâstan dinî esasları ve prensipleri kastettikleri
anlaĢılıyor. Mesela: “Kimse kimsenin günahını yüklenmez” ayetin-
den214 suçun ve mes‟ûliyetin Ģahsîliği prensibini çıkarmıĢlar ve buna
kıyâs demiĢlerdir.215 Yine Ģer‟î kâidelere göre, insanın yanında bu-
lunmayan veya henüz mevcut olmayan Ģeyleri satması caiz değildir.
211
Ebû Zehra, Ebû Hanîfe, 245.
212
Ebû Zehra, Ebû Hanîfe, 248-9.
213
Berzencî, et-Teârudu ve‟t-Tercîh, II/448-9; Düreynî, 41.
214
Zümer 7; Ġsrâ 15; Fâtır 28.
215
Berzencî, et-Teârudu ve‟t-Tercîh, II/449.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 195
216
Ebû Zehra, Ebû Hanîfe, 243.
217
Ġbnu‟l-Kayyim, Ġ‟lâmu‟l-Muvakkı‟în, I/335-6; KrĢ: Berzencî, et-Teârudu ve‟t-Tercîh,
I/580.
196 • HADĠS ARAġTIRMALARI
218
Ġbnu‟l-Kayyim, Ġ‟lâmu‟l-Muvakkı‟în, I/335-6. KrĢ. II/24 vd.
219
Ġbnu‟l-Kayyim, Ġ‟lâmu‟l-Muvakkı‟în, I/335, II/125, 251.
220
Ġbnu‟l-Kayyim, Ġ‟lâmu‟l-Muvakkı‟în, II/251.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 197
g) Kıyâsın illeti nass veya icmâ‟ ile sabitse tahsis edebilir; aksi hal-
de edemez. Âmidî‟nin görüĢü böyledir.
h) Eğer kıyâs celî ise (ana babaya üff dememe gibi) veya aslın bü-
tün manalarına Ģamil vâzıh bir kıyâs ise (ribâya kıyâs gibi), kıyâsla
tahsis caizdir. Eğer kıyâs hafî yani illet benzerlik ise böyle kıyâsla tah-
sis caiz değildir. Bu konuda ashabımız ittifak etmiĢlerdir. Hafî kıyâsla
tahsiste ihtilâf etmelerine rağmen çoğunluğu, caiz olduğu görüĢünde-
dirler. ġâfiî de hafî kıyâsla tahsisi caiz görür.221
Kıyâsla tahsisi caiz gören cumhur, nassın âmm, kıyâsın ise hâss ol-
duğu noktasından hareketle tahsisi caiz görmüĢlerdir. Kıyâsla tahsisi
caiz görmeyenler ise “Kıyâsı habere takdim etmek, zayıfı kuvvetliye
tercih etmektir, bu ise bâtıldır” Ģeklinde meseleye yaklaĢmaktadırlar.
ġevkânî daha sonra kıyâsla tahsis konusunda kendi görüĢünü Ģöyle
ifade ediyor:
“Celî kıyâs ile tahsis caizdir. Çünkü celî kıyâsın delâleti
nasslara eĢit olacak derecede kuvvetlidir. Ġlleti nassla veya icmâ‟
ile sabit olan kıyâsla da tahsis caizdir. Bu üç tür dıĢındaki
kıyâslarla amel etmek caiz olmadığından tahsis de caiz olmaz.”222
Hanefîlere göre âmmın kıyâsla tahsisinin gerekçesi Ģudur: Âmm,
delâlet bakımından kat‟î, kıyâs ise nasıl olursa olsun zannîdir. Fakat
nassa muarız olan kıyâsın illeti nassla sâbitse, bu durumda kıyâs da
kat‟îdir. Hatta buna kıyâs değil, nassın delâleti ismi verilir. Böyle bir
durumda iki kat‟î delilin teâruzu var demektir ve kıyâs âmmı tahsis
eder. Eğer amm, herhangi bir defa tahsis edilmiĢse, Ģâmil olduğu
fertlerin bir kısmına delâlet etmeyeceği için zannî hale dönüĢür. Artık
bundan sonra illeti kat‟î nassla sabit olmayan kıyâsla dahi tahsis edi-
lebilir. Hanefîlerin bu görüĢünün bizzat Ġmam A‟zâm‟a nisbeti sabit
değildir. Ġmam Mâlik‟e göre ise zaten amm olan bir nass zannîdir ve
kıyâsla tahsisi caizdir.223
2. Kıyâsla haber-i vahidin her yönden çatıĢması:
Kıyâsla âhâd haber, birinin hükmü diğerinin zıddı olacak Ģekilde
çatıĢtıklarında teâruzun nasıl giderileceği; bu mümkün olmuyorsa, ne
yapılacağı konusundaki farklı görüĢler Ģöylece sıralanabilir:
1. Kıyâsın illeti ister nassla sabit ister istinbât yoluyla çıkarılmıĢ
olsun, ister kat‟î ister zannî olsun, mutlak olarak âhâd haber tercih
edilir. Muhaddislerin cumhuru, ġâfiî, Mâlik, Ahmed, Râzî bu görüĢ-
221
ġevkânî, ĠrĢâdu‟l-Fuhûl, 139-40; krĢ. Berzencî, et-Teârudu ve‟t-Tercîh, I/580.
222
ġevkânî, ĠrĢâdu‟l-Fuhûl,140,
223
Ebû Zehra, Ebû Hanîfe, 246.
198 • HADĠS ARAġTIRMALARI
224
Berzencî, et-Teârudu ve‟t-Tercîh, II/447-79; krĢ. Âmidî, el-Ġhkâm, II/107-112; ġevkânî,
ĠrĢâdu‟l-Fuhûl, 49.
225
ġafiî, Risâle, Nr: 1817.
226
Âmidî, el-Ġhkâm, II/108-9.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 199
227
Musarrat hadisi hakkında geniĢ bilgi için bkz. Tehânevî, Ġ‟lâü‟s-Sünen, XIV/70-103.
228
Hanefîlerin bu görüĢleri hakkında geniĢ bilgi için bkz. Serahsî, Usûl, I/338-345;
Abdulazîz Buhârî, KeĢfu‟l-Esrâr, II/377-391.
229
ġa‟rânî, Mîzânu‟l-Kübrâ, 65-7; Berzencî, et-Teârudu ve‟t-Tercîh, II/458-9.
200 • HADĠS ARAġTIRMALARI
5. Celî ise kıyâs, hafî ise âhâd haber tercih edilir. ġâfiîlerden Ġbn
Süreyc bu görüĢtedir. Fakat celî ve hafî kıyâsın tariflerinde birtakım
ihtilâflar mevcuttur.
6. Cüveynî, Bâkıllânî gibi âlimler ise, kıyâs-âhâd haber çatıĢma-
sında tevakkuf taraftarıdırlar.
Berzencî bütün bu görüĢlerin delillerini teferruatlı olarak zikreder
ve sonunda râcih görüĢ olarak Ģunu benimser:
“Nassın delâleti manasına kıyâs kastedilmiyorsa -ki buna kıyâs
değil nass ismi verilmesi gerektiğini savunanlar da vardır-sahîh
olan âhâd haber; illeti mansus olsun müstenbat olsun mutlak
olarak bütün kıyâslara tercih edilmelidir. Sahâbeden itibaren
selefin uygulaması da böyledir. Aksi davranıĢlar Ģahsî birkaç is-
tisnâ olmaktan öteye gidemez.”230
Yukarıdakiler dıĢında Ebû Zehra Ģu görüĢleri de kaydeder:
7. Ebû‟l-Huseyn el-Basrî (436/1044) meseleyi kıyâsın durumuna
göre ele alır. Kıyâs kat‟î nassa dayanıyorsa tercih edilir. Zannî delile
dayanan ve illeti istinbat yoluyla sabit olan kıyâs karĢısında âhâd ha-
ber tercih edilir. Kıyâsın aslı veya illeti zannî nassla sâbitse, âhâd ha-
ber tercih edilir. Kıyâsın illeti müstenbat, aslı dâ Kur‟ân veya
mütevâtir sünnete dayanıyorsa, tercih konusunda âlimler arasında
ihtilâf vardır.
8. Ahâd haber kıyâsa aykırı, fakat baĢka bir kıyâsla destekleniyorsa
haber tercih edilir. Haber bütün kıyâslara aykırıysa reddedilir. Bu
görüĢ Hanefî ve Mâlikîlere nisbet edilir.231
Bu arada Ģunu da belirtelim ki kıyâsı Ģer‟î bir delil kabul etmeyen
âlimlere göre zaten kıyâs-hadis çatıĢması diye bir problem söz konusu
değildir.
Konuya son vermeden kıyâsa aykırılık gerekçesiyle reddedilen
hadislere birkaç örnek daha vermek yerinde olacaktır:
1. Ebû Hureyre‟nin naklettiği, “Sizden biri sabahleyin kalkınca
elini üç kere yıkamadan (su) kabının içine daldırmasın” hadisi Ġbn
Abbâs tarafından kolaylık prensibine aykırı görülmüĢtür. “TaĢtan
oyulmuĢ büyük su kabından (mihrâs) eline nasıl su dökebilecek aca-
ba?” demiĢtir.232
2. Yine Ġbn Abbâs, Ebû Hureyre‟nin, ateĢte piĢmiĢ yiyecek yiyenin
abdest alması gerektiğine dair hadisini, “Sıcak suyla abdest almıyor
230
Berzencî, et-Teârudu ve‟t-Tercîh, II/478.
231
Ebû Zehra, Ebû Hanîfe, 248-9.
232
Âmidî, el-Ġhkâm, II/110-1; Serahsî, Usûl, I/340.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 201
239
ġâtıbî, Muvâfakat, III/15-9.
240
Yazır, Elmalılı Tefsîri, I/569.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 203
241
Ġbn Teymiyye, Muvâfakati Sarîhi‟l-Ma‟kul, I/85, 101-102.
242
ġafiî, Risâle,399, Paragraf Nr: 1099.
243
Gazzâlî, el-Mustasfâ, II/138-9.
244
Berzencî, et-Teârudu ve‟t-Tercîh, II/431.
245
Hatîb, el-Kifâye, 602-6.
246
Suyûtî, Tedrîb, I/277.
247
Gazzâlî, el-Mustasfâ, II/137-3.
248
Berzencî, et-Teârudu ve‟t-Tercîh, II/431.
204 • HADĠS ARAġTIRMALARI
249
Berzencî, et-Teârudu ve‟t-Tercîh, II/432.
250
Ġbn Teymiyye, Muvâfakati Sarîhi‟l-Ma‟kûl, I/73-109.
251
Berzencî, et-Teârudu ve‟t-Tercîh, II/444-4.
252
Suyûtî, Tedrîb, I/227.
253
Zehebî, Mîzân, II/565; Suyûtî, Tedrîb, I/278.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 205
254
Tarihu Bağdâd, XIII/389. Hadis için bkz. Buhârî, buyu‟, 19, 22, 42; Müslim, buyu‟, 43,
46, 47.
255
Tarihu Bağdâd, XIII/390.
256
Tarihu Bağdâd, XIII/388. (Hadisin kaynakları: Tirmizî, da‟avât, 85; Nesâî, zekât, 1, Ġbn
Mâce, tahare, 5).
257
GeniĢ bilgi için bkz. ġevkânî, ĠrĢâdu‟l-Fuhûl, 137-8; krĢ. Abdulazîz Buhârî, KeĢfu‟l-
Esrâr, III/1349 vd.
258
Ġbn Kuteybe, Te‟vîl, 87, 100, 117, 204, 254-8, 326, 339-44, 347-50.
206 • HADĠS ARAġTIRMALARI
265
Ġbnu‟l-Cevzî, Mevzûât, 426.
208 • HADĠS ARAġTIRMALARI
266
Bazı örnekler için bkz. Bucaille, Kitâb-ı Mukaddes, Kur‟ân ve Bilim, 363 vd.
267
Târzî, Edvâ ale‟s-Sünne, 77.
268
Zehebî, Mîzân, II/518, I/514, III/359.
269
A‟zamî, Menhec, 86-8.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 209
270
Ġbnu‟l-Cevzî, Mevzûât, 465.
271
Ġbn Arrâk, Tenzîh, II/67.
272
Zehebî, Mîzân, II/351.
273
Ġbnu‟l-Cevzî, Mevzûât, 398 vd.
274
Ahmed Emin, Fecru‟l-Ġslâm, 217-8.
275
Buhârî, mevâkît, 40.
276
Ġbn Kuteybe, Te‟vîl, 100.
277
Togan, Tarihte Usûl, 101.
210 • HADĠS ARAġTIRMALARI
278
Hatîb, el-Kifâye, 51.
279
Suyûtî, Tedrîb, I/276.
280
Buhârî, Abdulazîz, KeĢfu‟l-Esrâr, III/736-7; Serahsî, Usûl, I/368-8; Âmidî, el-Ġhkâm,
II/101; Mevzûât, 433.
281
Serahsî, Usûl, l/368.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 211
282
Serahsî, Usûl, I/369.
283
Mevzûât, 415, 433.
284
Âmidî, el-Ġhkâm, II/106-7.
285
Âmidî, el-Ġhkâm, II/102-4.
286
Serahsî, Usûl, II/3-7; Buhârî, Abdulazîz, KeĢfu‟l-Esrâr, III/779-86; krĢ. Hatîb, el-
Kifâye, 220-21.
212 • HADĠS ARAġTIRMALARI
287
Buhârî, Abdulazîz, KeĢfu‟l-Esrâr, 780-2.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 213
293
Suyûtî, Tedrîb, II/275.
294
Aynı yer.
295
GeniĢ bilgi ve karĢıt görüĢler için bkz. Kâsımî, Kavâidü‟t-Tahdîs, 165-72, 183-5.
HADĠSTE METĠN TENKĠDĠ • 215
296
Kâsımî, Kavâidü‟t-Tahdîs, 87.
297
Ġbnu‟l-Kayyim, Ġ‟lâmu‟l-Muvakkı‟în, I/23-4.
298
ġevkânî, ĠrĢâdu‟l-Fuhûl, 79.
299
Aynı yer.
216 • HADĠS ARAġTIRMALARI
SONUÇ
Hadis ve fıkıh literatürünü tarihî seyri içerisinde incelediğimizde,
müslüman âlimler arasında metin tenkidi zihniyetinin çok sistemli bir
Ģekilde mevcut olduğunu görüyoruz. Rivâyetlerin, sağlam ve kat‟î dinî
kaynakların ıĢığında değerlendirmeye tâbi tutulması, akl-ı selîmin
ölçülerine vurulması Ģeklindeki bu tatbikat ve gelenek, Ġslâmî ilimle-
rin klasik dönemlerinde daha fazla hâkimdir. Sonraki dönemlerde bu
tenkid zihniyetinin zamanın Ģartlarına göre ilk devirlerdeki seviyeyi
gösteremediğini söylemek hatalı olmasa gerektir. Nakilcilik,
derlemecilik ve Ģerh dönemlerinde de bu tenkidci zihniyet
sürdürülebilseydi Ġslâmî ilimlerin bugün ulaĢtığı nokta herhalde daha
farklı olurdu. Müslümanlar Kur‟ân, sahîh sünnet ve akl-ı selîmin
ölçülerini ihmal etmeselerdi metin tenkidciliği daha sistematik ve
müstakil bir ilim branĢı haline gelebilirdi. Fakat bütün bunların
yapılmamıĢ olması, müslümanlarda metin tenkidi zihniyetinin
olmadığını veya nadir olduğunu göstermez. Olsa olsa daha fazla
mükemmelleĢtirme ve sistemleĢtirme imkânları mevcutken, bu
imkânların yeterince değerlendirilmediğini gösterir.
ġu halde günümüz insanı için problem teĢkil eden hadislerin üze-
rinde yapılacak modern metin tenkidi çalıĢmaları, sünnetin asrın
idrâkine ulaĢmasına hizmet edecektir. Ancak bu, aklı ve muhakemeyi
bir yana koyarak dine yaklaĢma ile, hadisleri uluorta tenkid etme Ģek-
lindeki iki sapma ve aĢırı yaklaĢımdan korumak ve ilmi rehber etmek-
le mümkündür.
HADĠSTE ANLAM (YORUM) – METĠN TENKĠDĠ ĠLĠġKĠSĠ • 217
1
Polat, “Hadiste Metin Tenkidi (I, II, III)”, EÜĠFD, 6/113-130, 7/81-113, 8/79-110.
218 • HADĠS ARAġTIRMALARI
2
Bkz. Sorokin, Pitirim, Bir Bunalım Çağında Toplum Felsefeleri, Ankara 1972.
HADĠSTE ANLAM (YORUM) – METĠN TENKĠDĠ ĠLĠġKĠSĠ • 219
çatı altında toplayıp yeniden ifade edelim, yani yeniden inĢa edelim.
Her ne kadar konumuz bu değilse de ele aldığımız konunun ve diğer
birçok problemin çözümü bu sayede kolaylaĢacaktır. Bütüncü bakıĢ
açısına ulaĢan, branĢlaĢmanın mahzurlarını izale eden, Ģeklî ihtilâfları
ortadan kaldıran, eğitimde tekrarlardan doğan mesai kaybını önleyen
bir metodoloji olacaktır bu.
Bu metodolojinin nasıl teĢekkül ettirileceğine dair detaylara gir-
mek, bu tebliğin konusu dıĢındadır. Yalnız ana hatlarını Ģöylece çize-
biliriz. Bu metodoloji Ġslâm düĢüncesinin varlık, ilahiyat, bilim, bilgi,
etik, estetik anlayıĢı gibi temel problemlerini ele alarak daha sonra
mevcut bütün ilimlerin tasnifini yapıp hepsini kuĢatıcı bir
metodolojiyi ortaya koyacaktır. Tabiat bilimleri ve insan bilimleri gibi
farklı metodik zemine dayanan ilimlerin metot farklılıklarını da
bütünlük içerisinde verecektir. Bu söylediklerimizden maksadımız,
farklı Ġslâmî ilimler usûllerine dair Ģimdiye kadar yazılanların bir
kitapta bir araya toplanması değildir. Ġstenen Ģey klasik usûllerin
evrensel bir üst dille ve okuma tarzıyla yeniden sunulmasıdır. Bilginin
ĠslâmîleĢtirilmesi gibi teklifler böyle bir ihtiyacın ve arayıĢın
göstergesi olarak değerlendirilebilir. Bu, müslümanların tüm dünyaya
hitâb edebilen bir söylem yakalamalarına ve dünya düĢünce
platformunda hak ettikleri yeri almalarına önemli ölçüde yardımcı
olacaktır.
Burada metodoloji teklifimizin konumuzla alâkası metin tenkidinin
de böyle bütüncü bir bakıĢ açısıyla sağlıklı bir uygulamaya kavu-
Ģacağını vurgulamak içindir. GeçmiĢin ve günümüzün isabetli bir tah-
lile ve değerlendirmeye tâbi tutulması da böyle bir bakıĢ açısıyla
mümkündür.
GeçmiĢteki metin tenkidi ile günümüzde yapılmaya çalıĢılan metin
tenkidi uygulamalarını mukayese ettiğimizde, temelde önemli bir
ayrılık arz ettiğini müĢâhede etmekteyiz. GeçmiĢ tenkidciler hadisi
anlamaya öncelik verirken, günümüz tenkidcileri hadisi tenkide önce-
lik vermektedirler. Klasik ifadesiyle, eskiler hadisin i‟mâlini, ihmalin-
den öne almaktaydılar. Problem gördükleri hadislerin altında hemen
bir bit yeniği aramıyorlar; öncelikle “Benim hadisi doğru anlamamı
sağlayacak yeterli altyapı ve veriye sahip miyim?” diye düĢünüyorlar-
dı. Yani anlama konusunda ortaya çıkan problemin kiĢiden mi yoksa
hadisten mi kaynaklandığını tesbitte çok titiz davranıyorlardı. Zaman
zaman tekellüflü te‟vîllerle karĢılaĢmamız hadisleri koruma gayreti
olarak mütâlâa edilmemeli, o günkü insanların dünya görüĢü ve
tasavvurları içerisinde bir anlamı olup olmadığına dikkat edilmelidir.
220 • HADĠS ARAġTIRMALARI
3
Gazzâlî, el-Kânûnu‟l-Külliyyu fi‟t-Te‟vîl, 46-58 (Bazı tasarruflarla aktarıldı).
4
Longlois-Seignobos, Tarih Tetkiklerine GiriĢ, 137-8.
222 • HADĠS ARAġTIRMALARI
5
Longlois-Seignobos 138-140 (Kitabın bu kısmı Seignobos tarafından yazılmıĢtır).
6
Longlois-Seignobos 141-150.
7
Longlois-Seignobos 141-150 (özetle).
8
Halkın, L., Tarih Tenkidinin Unsurları, (Element de Critique Historique), Ankara 1989.
HADĠSTE ANLAM (YORUM) – METĠN TENKĠDĠ ĠLĠġKĠSĠ • 223
9
Hermeneutique‟nin geçirdiği safhalar ve bu konuda çalıĢma yapan önemli Ģahsiyetler
için bkz. Doğan Özlem, Tarih Felsefesi, 177 vd.; Erol Göka, Abdullah Topçuoğlu,
Yasin Aktay, Önce Söz Vardı, Ankara 1996.
10
Rickman, Anlama ve Ġnsan Bilimleri, 42.
11
Rickman, Anlama ve Ġnsan Bilimleri, 42.
224 • HADĠS ARAġTIRMALARI
12
Rickman, Anlama ve Ġnsan Bilimleri, 52-57 (özetle ve bazı tasarruflarla aktarıldı).
HADĠSTE ANLAM (YORUM) – METĠN TENKĠDĠ ĠLĠġKĠSĠ • 225
13
Rickman, Anlama ve Ġnsan Bilimleri, 120, 124.
226 • HADĠS ARAġTIRMALARI
HADĠSTE ANLAM (YORUM) – METĠN TENKĠDĠ ĠLĠġKĠSĠ • 227
1
Hadisin, “Uğursuzluk yoktur...” Ģeklinde rivâyetleri de vardır. Farklı varyantlar için
bkz. Buhârî, nikâh, 17; cihâd, 47; tıb, 43; edeb, 58; Müslim, selam, nr. 110-120; Ebû
Dâvûd, tıb 24; Tirmizî, edeb, 58; Ġbn Mâce, nikâh 55; Mâlik, isti‟zan, 21; Ahmed,
V/335, 338.
HADĠSTE ANLAM (YORUM) – METĠN TENKĠDĠ ĠLĠġKĠSĠ • 229
2
Bu konuda ne kasdettiğimiz hakkında daha geniĢ bilgi için bkz. Polat, Salahattin,
“Esbâb-ı Nuzûl Üzerine”, 1. Kur‟ân Haftası Sempozyumu, 3-5 ġubat 1995.
3
Buhârî, cihâd, 176; cizye, 6; meğâzî, 83; Müslim, vesâya, 20; Ebû Dâvûd, imâre, 23;
Dârimî, siyer, 54; Ahmed, I/222.
230 • HADĠS ARAġTIRMALARI
6. Seçmecilik
Bir ferd gerek yaĢadığı dönemdeki gerek geçmiĢteki sınırsız sa-
yıdaki olgu ve olaylar içerisinden belli bir kısmıyla ilgilenmektedir.
KiĢinin ilgisini belirleyen unsurlar çok çeĢitli ve karmaĢıktır. KiĢi ve
ilgilendiği olaylar karĢılıklı birbirini etkilemektedir. Kur‟ân ve sünneti
sadece birer metin olarak değil, tarihî olgular olarak göreceksek,
onları asr-ı saâdetteki tarihî süreç içerisinde bir tabloya
yerleĢtireceksek, yani o döneme bir tarihçi gibi bakacaksak seçmeci
olacağımızı da kabul etmek durumundayız. Bakınız bu konuda tarihçi
E. H. Carr ne diyor:
“Tarihî olgular balıkçı tablasındaki balıklar gibi değil,
okyanustaki balıklar gibidir. Tarihçinin ne yakalayacağı kısmen
Ģansa, fakat asıl avlanmak için okyanusun neresine gideceğine ve
ne tür olta kullanacağına bağlıdır.”4
Kur‟ân ve sünneti sadece metin olarak algılıyorsak böyle bir
problemimiz olmayabilir. Aksi halde böyle bir problemle yüz yüze ol-
duğumuzun bilincinde olmak zorundayız. Arz yapan kiĢi de Kur‟ân ve
sünnete bir tarihçi gibi bakacak olursa, böyle bir seçmecilik içinde
olacağını göz ardı etmemelidir.
Öte yandan hadisi Kur‟ân‟ın hangi ayetlerine veya hangi ayetler-
den çıkan neticelere arz edeceğimiz konusunda da iradî veya gayr-i
iradî seçmecilik söz konusudur.
5
Kur‟ân‟da yok gerekçesiyle reddedilen, hadislerle sabit meseleleler için, YaĢar Nuri
Öztürk‟ün Kur‟ân‟daki Ġslâm adlı kitabına bakılabilir: s. 168-170, 218, 390-391, 404-
405, 415-416, 423-424, 518, 531-534, 541, 609-610, 622-634, 658-660.
234 • HADĠS ARAġTIRMALARI
mı? Yapalım; ama elde ettiğimiz sonucun bize ait olduğunu, hata yap-
mıĢ olabileceğimizi, karĢıt görüĢlerin de en az bizimki kadar saygıde-
ğer olduğunu unutmayalım.
Peki, biz bu problemlere sadece dikkat çekmekle neyi amaçladık?
Ġlk olarak ilim camiasından bunlar için çözüm önerileri getirmelerini
bekliyoruz, Ġkincisi arzın standart bir ölçme ve tenkid iĢlemi olmayıp
değiĢik yönlerden sübjektiviteye açık olduğunu vurgulamak istiyoruz.
Bahsettiğimiz problemlerin çözümünde uzlaĢtığımız ölçüde arz
ameliyesinin subjektiflikten kurtulacağını; gerekli sorumluluğu ve
titizliği taĢımayan, heves ve özenti ile yapılan arz teĢebbüslerinin, ilim
câmiasının da meseleye sahip çıkması halinde itibar görmeyeceğini
düĢünüyoruz.
236 • HADĠS ARAġTIRMALARI
HADĠSTE ANLAM (YORUM) – METĠN TENKĠDĠ ĠLĠġKĠSĠ • 237
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
HZ. PEYGAMBERİN SÜNNETİ VE ANLAŞILMASI
238 • HADĠS ARAġTIRMALARI
Hz. PEYGAMBER‟ĠN SÜNNETĠNĠN ANLAġILMASINDA YENĠ METOT ARAYIġLARI • 239
1
Bu görüĢlere örnek olarak bkz. Görmez, Mehmet, Sünnet ve Hadisin AnlaĢılması ve
Yorumlanmasında Metodoloji Sorunu, TDV. Yayını, Ankara, 1997.
2
Bkz: Akarsu, Bedia, Felsefe Terimleri Sözlüğü, 4. Baskı, Ġstanbul, 1988, s. 202.
240 • HADĠS ARAġTIRMALARI
3
Câbirî, Muhammed Âbid, Çev. Burhan Köröğlu, Hasan Hacak, Ekrem Demirli, Arap
Ġslam Kültürünün Akıl Yapısı: Arap Ġslam Kültüründeki Bilgi Sistemlerinin EleĢtirel Bir
Analizi, Kitabevi Yayını, Ġstanbul, 2000.
242 • HADĠS ARAġTIRMALARI
4
Bkz. Görmez, A. g. e., 127-198.
244 • HADĠS ARAġTIRMALARI
kaybetmekte, din her önüne gelenin üzerinde ahkâm kestiği bir alan
haline gelmektedir. Ne kadar iyi niyetli olursa olsun, din alanındaki
faaliyetler sağlam bir birikim ve alt yapıya dayanmadığı sürece
kaçınılmaz olarak kaosa ve düzey kaybına yol açacaktır. Din,
uzmanların tekelinde değildir, herkesin dinini en iyi Ģekliyle öğrenme
hakkı vardır. Fakat öte yandan “Kur‟an apaçık bir kitaptır, herkes
dinini Kur‟an‟dan öğrensin, Kur‟an bize yeter” gibi söylemler dînî
bilgi seviyesinin yükselmesi yerine, dînî bilginin hafife alınmasına ve
bu alanda seviye düĢmesine yol açmaktadır. Ayrıca bu söylemlerin,
batı tecrübesindeki Protestanlık ve Kalvinizm‟de olduğu gibi, bir tür
„dinde reform‟ anlayıĢının yolunu açabileceğini de göz ardı
etmemeliyiz.
anlam ortamına girer. Her iki durumda da dinin bireysel yönü kadar
toplumsal yönü de önemlidir. KiĢinin dinî zihniyeti, içinde yaĢadığı
kültürün ve dünya görüĢünün anlam çerçevesi içerisinde Ģekillenir.
Ġnsanların zihinlerindeki anlam fotoğrafları ve anlam Ģemalarının
örgüsü, mantığı birbirinden farklıdır. Aynı kültürde ve ortamda
doğmak, yetiĢmek ve yaĢamak bu fotoğraf ve Ģemaların ancak ana
hatlarında benzerlikler sağlayabilir. Detaylar insanların sayısınca
farklıdır. Ġnsan farkında olsun ya da olmasın, anlam dünyasının
kendince bir yapısı vardır. Ġnsan her yeni algıladığı Ģeyi, zihnindeki
büyük anlam resminin veya Ģemasının mantığına uyacak Ģekilde
süzerek, değiĢtirerek algılar ve kavrar. Bu Ģemaya dâhil olan her yeni
Ģey, Ģemanın mantığına ve örgüsüne uydurulur. Fakat aynı zamanda,
zihnindeki Ģemaya yerleĢtirilen her yeni Ģey bu Ģemayı değiĢikliğe
uğratır. Her türlü dünya görüĢü, dolayısıyla Din anlayıĢı, zihindeki bu
büyük anlam Ģeması ve yapısı içerisinde Ģekillenir. Bu, dıĢ dünya
algısının zihin tarafından belli ölçülerde de olsa değiĢtirildiği anlamına
gelir. BaĢka bir ifade ile söylersek algı ve anlama, dıĢ dünyanın aynen
zihne yansıması değil, dıĢ dünya ile zihnin karĢılıklı etkileĢimi içinde
oluĢan bir süreçtir. Konuyu din anlayıĢı bağlamında ele alırsak, insan
ister içinde yaĢadığı kültür ve toplumun etkisiyle, ister eğitim yoluyla,
ister dini kaynaklara baĢvurma yoluyla elde ettiği her veri, bir yandan
onun dinî anlam Ģeması içerisinde Ģekillendirilmekte ve
anlamlandırılmakta iken, öte yandan da anlam Ģeması sürekli yeniden
Ģekillenmektedir. Bu karĢılıklı etkileĢim Ģeklindeki diyalojik iliĢkinin
herkes tarafından fark edilmesi son derece önemlidir.
Ġkinci önemli problem dînî kuralların belirlenmesinde, insanın
rolünün sınırları ile ilgilidir. BaĢka bir ifade ile söylersek akıl, rey ve
ictihad gibi kavramların anlamı ve sınırlarının belirlenmesi
meselesidir / problemidir. Ġslamî literatürde bunun en tipik örnekleri
olarak, ehl-i rey - ehl-i eser ayırımı, kıyas konusunda Zâhirî‟lerle
diğer mezhepler arasındaki görüĢ ayrılıkları, istihsan hakkında ucu
tekfire kadar varan tartıĢmalar, maslahat konusunda Mu‟tezile, Tûfî ve
ġâtıbî ile diğer fakihler arasındaki yaklaĢım farkları, Mutezile ile Ehl-i
Sünnet arasındaki diğer derin görüĢ ayrılıkları gösterilebilir. Doğal
olarak bu farklı metodolojik yaklaĢımların Sünnet anlayıĢları da farklı
olmaktadır.
8. Sonuç
Yukarıdaki mülahazalarımız doğrultusunda “ Sünnet anlayıĢı
Ģöyle olmalıdır” Ģeklinde bir tavırdan bilinçli olarak titizlikle
kaçındığımızın altını çizerek, kendi Sünnet anlayıĢımızın temel
parametrelerini Ģöylece maddeleĢtirebiliriz:
1-Sünnet; Kur‟an‟dan ayrı ve bağımsız, Kur‟an‟a ilave bir Ģey
değil, Hz. Peygamber ve Ġslam toplumlarının Kur‟an‟dan anlayıp
pratiğe aktardıklarıdır. Fakat Sünnet bizim zihnimizde ürettiğimiz
sanal bir tasavvur değil sosyal bir gerçekliktir. Kim ne kadar inkâr
266 • HADĠS ARAġTIRMALARI
1. GiriĢ
Öncelikle baĢlık üzerinde açıklamalar yaparak baĢlamakta yarar
görmekteyim: Gerilim ile bir doğrultuda gitmemizi engelleyen, bizi
karĢıt kutuplara sürükleyen, hangi tercihi yaparsak yapalım bir sorunla
karĢı karĢıya kaldığımız durumları kastetmekteyim. Türkçedeki
deyimle “AĢağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık” Ģeklinde ifade
ettiğimiz durumlar söz konusudur. Problem kelimesi bu durumu
ifadede yetersiz kalıyor. Çünkü her gerilim bir manaya problemdir
ama her problem gerilim değildir. Açmaz kelimesi ise TDK. Türkçe
Sözlüğünde “ Ġçinden zor çıkılır durum” diye açıklanmaktadır.
Gerilim kavramına olumlu ya da olumsuz bir anlam
yüklemiyorum. Çünkü gerilim durumunun olumsuz yanları ile
beraber, burada detaylarına giremeyeceğim, sadece çok genel olarak
temas edeceğim olumlu yanları da vardır. Dirayetli yaklaĢımlarla
gerilim durumu avantaja çevrilebilirken, aksi durumda “kaĢ yapayım
derken göz çıkarma” durumuna düĢülebilir. Benzer gerilimli
durumları akıllıca çözen birey ve toplumlar bunu yapamayan
rakiplerine fark atarlar. Medeniyet denen Ģey de bir manaya bu
dirayetin sonucudur. Çünkü gerilim, evreni ve hayatı dinamik ve
dengede tutan en temel unsurdur. Kültürümüzde “Her Ģey zıddı ile
kaimdir” denir, zıtlıklara Allah‟ın hikmeti nazarıyla bakılır. Allah‟ın,
el-Esmaül-Hüsna‟sından el-Câmi‟, el-Kayyûm, el-Müheymin
isimlerinin her birinde birçok anlam yanında, “Zıtları, hikmeti ve
sanatıyla bir arada ve dengede tutan” anlamı da vardır.
Herhangi bir problemin, “akıl için yol bir” diye
niteleyebileceğimiz türden bir çözümü varsa, ya da sağduyu veya
gündelik hayat tecrübeleriyle çözülebilecek türdense, o problem belli
bir süreçte bir Ģekilde çözülür. Ama bazı problemler vardır ki
çözümleri, çok ciddi bedeller ödenerek ve nesiler süren çok uzun
süreçlerde mümkün olabilir. Gelenek çok zaman bu tür çözümleri
içinde barındırır. Fakat yeni nesiller o problemlerin çözüldüğü hazır
bir dünyaya doğarlar, geçmiĢte yaĢanan sıkıntıları, ödenen bedelleri ve
270 • HADĠS ARAġTIRMALARI
c. Birey-Toplum Gerilimi
Ġnsanoğlu sosyal bir varlıktır ve bir toplum içinde yaĢamak
mecburiyetindedir. Toplum içinde yaĢamak demek insanın
bireyselliğinden fedakârlıkta bulunması demektir. Dolayısıyla hem
birey olup hem de topluma uyum içinde yaĢamak evrensel bir gerilim
noktasıdır. Bu gerilimi aĢmada veya aĢamayıĢta her bireyin yoğurt
yiyiĢ tarzı farklıdır.
Sünnet‟in hayata aktarılmasında da fert-toplum gerilimi söz
konusudur. Yani bireyselliği ve toplumsallığı belli bir dengede tutan
bir Sünnet anlayıĢı ve pratiği bireyin tercihlerine kalmaktadır. Fakat iĢ
bununla bitmemekte, Sünnet‟in bireysel olarak yaĢanması ile
toplumsal olarak yaĢanması arasında baĢka bir gerilim noktası ortaya
çıkmaktadır. Bu gerilim aynı zamanda döngüseldir. Çünkü bir yandan
toplum fertlerden meydana gelmekte, fertlerin tercihlerinden
etkilenmekte, öbür yandan da toplum fertleri belli ölçülerde determine
SÜNNET‟ĠN HAYATA ĠNTĠKALĠNDEKĠ GERĠLĠM NOKTALARI, AÇMAZLAR VE PROB • 287
ĠĢte Sünnet‟i yaĢamak, ihyâ etmenin bir boyutu bireysel planda bir iç
mücahede gerektirirken, küresel planda da bir nizâm-ı âlem davasıdır.
Ama bu dava, günümüz Ģartlarında dünyanın nefretini değil
sempatisini çekecek yöntemlerle yapılmak zorundadır.
Tarih boyunca farklı kültürlerden pek çok bilge ve filozof, ahlakı
sadece bireysel bir olgu değil aynı zamanda toplumsal bir olgu olarak
ele almıĢlar, adalet ve erdemin erdemli bir toplumla mümkün
olabileceğini ifade etmiĢlerdir. Yani erdem, fert ve toplumun karĢılıklı
etkileĢimi içinde teĢekkül eder. Bu görüĢü savunanlara, farklı
zamanlardan ve kültürlerden örnekler verebiliriz: Platon‟un Devlet‟i,
Aristoteles‟in Nicomachean Ethics‟i, Farabî‟nin el-Medine Fadıla‟sı,
Rawls‟ın A Theory of Justice‟si ve Mac Iyntre‟nin After Virtue‟sü.
“ Mekarimu‟l-ahlak‟ı yani yüce ahlak değerlerini tamamlamak
üzere gönderildim” diyen bir Peygamber‟in Sünnet‟i de ancak adaletli
ve erdemli bir toplumda hayat bulabilir. Bireysel Sünnet‟ler olduğu
tartıĢma götürmez bir Ģeydir. Müslümanlar bireysel olarak Hz.
Peygamber‟in davranıĢlarına ittiba edeceklerdir. Buna kimsenin bir
itirazı olamaz. Gerekli Ģartları taĢıdığı sürece bundan ecir ve sevap
kazanılacağı da tartıĢılmaz. Bizim buradaki meselemiz, bir
Müslüman‟ın bireysel hayatındaki tercihleri değil, Sünnet‟in
toplumsal varlık alanındaki varlığı ve nasıl yaĢayan bir gelenek
olacağıdır.
4. Sonuç
Yukarıda önemli gördüklerimi dilimin döndüğünce ifadeye
çalıĢtığım gerilim noktaları, hem avantajları hem de dezavantajları bir
arada barındırırlar. Bunlar aslında bizim ifrat ve tefrite savrulmadan
değiĢik dengeleri gözetmeye, tahakküm yerine kucaklayıcı
davranmaya, “Vasat ümmet” yani denge ümmeti veya hakka vasıta
ümmet olmaya zorlamaktadır. Ancak bu gerilim durumları karĢısında
akıl ve irfanla davranamadığımız takdirde kaosa sürüklenmemiz
kaçınılmazdır.
BaĢtan beri Sünnet‟in hayata aktarılmasında, sadece akademik
çalıĢmaların, din görevlileri ve eğitimcilerinin faaliyetlerinin gerekli
ama yeterli olmadığını anlatmaya çalıĢtım. Ama bunu söylerken din
uzmanlarının rehberliğinin ve koordine görevinin tartıĢmasız bir
Ģekilde gerekli olduğunu vurgulamak istiyorum. Uzmanların görevi
SÜNNET‟ĠN HAYATA ĠNTĠKALĠNDEKĠ GERĠLĠM NOKTALARI, AÇMAZLAR VE PROB • 299
1
Mesela Ġngilizce‟de değiĢim kavramıyla ilgili olarak „change‟, „evolution‟, „progress‟,
„development‟ vs. gibi kelimeler kullanılmaktadır.
302 • HADĠS ARAġTIRMALARI
2
Rûm 30.
3
Sünnetullah hakkında bkz. Özsoy, Sünnetullah, Ankara 1994.
Hz. PEYGAMBERĠN SÜNNETĠ VE DEĞĠġĠM • 303
5
Appelbaum, Theories of Social Change, 13-15.
6
Appelbaum, Theories of Social Change, 12 v.d.
7
Appelbaum, Theories of Social Change, 12.
Hz. PEYGAMBERĠN SÜNNETĠ VE DEĞĠġĠM • 305
1. SÜNNET KAVRAMI
a. Kavram Birliği Zarureti
mun istekle yaptığı bir Ģeyden baĢka birisi nefret duyuyor ve kaçını-
yorsa, aynı davranıĢ hakkında farklı anlayıĢa ve değer yargısına sahip-
ler demektir. ġu halde anlayıĢlarla, kavramlara yüklenen anlamlar
arasında da çok sıkı bir iliĢki mevcuttur.
Bu demektir ki sünnet kavramı bizi sünnet anlayıĢına, sünnet an-
layıĢı da sünnetin zihniyetine ve dünya görüĢüne götürecektir. Yani
kavramın içeriğini tesbit için meseleye çok geniĢ bir perspektiften
bakmak zorunludur.
c. Kur’ân/Vahy-Sünnet ĠliĢkisi
Sünnet bütün boyutlarıyla tesbit edilince, Kur‟ân-sünnet iliĢkisi
gündeme geliyor. Yukarıda anlatılan geniĢ boyutlarıyla sünnet
Kur‟ân‟la aynîleĢiyor. Bu durumda Kur‟ân hükümleri dıĢında ayrıca
sünnete uymaya niçin gerek duyuluyor? Yani bu soruya bağlı olarak
“Kur‟ân‟ı sünnetle tefsîre ne gerek var?” “Kur‟ân anlaĢılmaz bir kitap
mı?”, “Kur‟ân‟ı kendimiz yorumlasak olmaz mı?” soruları da akla ge-
lebilir. Bütün bu sorular sünnetin dindeki yeri ile ilgilidir.
Sünnetin Kur‟ân‟ı açıkladığı genel kabul görmüĢ bir kanaattir.
Âlimlerimiz, Kur‟ân-sünnet iliĢkisini üç maddede ifade etmiĢlerdir:
1. Kur‟ân‟da bulunan bazı hükümleri te‟kid ve tekrar eder.
2. Kur‟ân‟da bulunmayan bazı hükümler getirir.
3. Kur‟ân‟da bulunan bazı hükümleri tefsîr eder.
Halbuki sünnetin Kur‟ân‟ı açıklaması ile konu ile ilgili Kur‟ân
ayetleri arasında ilk bakıĢta teâruz yani çeliĢki varmıĢ gibi görünür.
Çünkü birçok ayette, Kur‟ân‟ın apaçık veya her Ģeye açıklık getirici
bir kitap olduğu ifade edilir.2 Öte yandan Peygamberimize hitâben:
“Biz insanlara beyân edesin diye Kur‟ân‟ı sana indirdik”3 buyurulur.
Kur‟ân apaçık bir kitapsa, Peygamberimiz (s) neyi beyân edecektir?
Bu problemin halli, sünnetin beyânının mahiyetinin ne olduğundadır.
Beyân kelimesinde bir Ģeyi açığa çıkarma anlamı vardır. Beyânı
sadece sözlü açıklama olarak anlarsak, bu teâruz giderilemez. Ancak
beyânı hayata aktarma olarak anlarsak teâruz kalkar. Yani Kur‟ân
apaçık bir kitaptır. Peygamberimiz sünnetiyle onu hayata aktararak
beyân edecek, hükümlerini hayatta açığa çıkaracaktır. Bu arada Ģunu
da belirtelim ki bu durum genel anlamıyla bir Kur‟ân-sünnet iliĢkisi
açısından söz konusudur. Yoksa peygamberimiz Kur‟ân‟ı sözlü olarak
2
Mâide 15, Hicr 1, Neml 1, ġuarâ 195, Nahl 89.
3
Nahl 44, krĢ. 64.
Hz. PEYGAMBERĠN SÜNNETĠNĠ ANLAMA VE YAġAMA • 315
2. Sünnetin Yorumu
Önceki bölümde sünnete uymada ilk temel problem olan, sünneti
gerçek boyutlarıyla kavrama meselesi üzerinde durduk.
Sünnete uymada ikinci temel problem, on dört asır önceki Arap
toplumunun Ģartları içerisinde Kur‟ân‟ın uygulaması olan sünnetin,
günümüzün değiĢen Ģartlarında nasıl hayata aktarılacağıdır. Kısaca
ifade etmek gerekirse, bu mesele sünnetin yorumu meselesidir.
Her hadisi müstakillen ele alıp lügat ve Ģerhler yardımıyla mana-
sını anlamaya çalıĢmak ve tek tek uygulamaya kalkmak Ģeklindeki bir
yaklaĢım gerek lafızcılığa yol açacağı gerekse sünnetin bütünlüğünü
ihlâl edeceği için, bizim sünnetin özünü ve ruhunu kavramamızı en-
geller. Sünnetin lafzına ve Ģekline takılıp kalmak, sünnet ile ortamı
arasındaki münasebetleri göz ardı etmek, sünneti donukluğa mahkûm
etmektir. Bugünün insanını asr-ı saâdete götürmek mümkün olmadığı
gibi, asr-ı saâdeti de bugüne getirmek mümkün değildir. Mesele, as-
rımızı saâdet asrı yapmaktır. Zamanın değiĢmesiyle hükümlerin deği-
Ģeceği fıkıh ilminin tartıĢılmaz prensiplerinden biridir. Zaman gerçe-
ğine ters düĢen bir sünnet anlayıĢının lanse edilmeye çalıĢılması, sün-
netin, hâĢa, çağı geçmiĢ uygulamalar olarak telâkki edilmesine,
müslümanın gündelik hayatının problemlerinin çözümünün, sünnet ve
Ġslâm dıĢı zihniyetlerle halledilmeye çalıĢılmasına yol açmaktadır. Bu
Ģekilci ve lafızcı tavrın karĢısında baĢka bir aĢırı tavır daha vardır ki o
da sünnetin lafzını ve Ģeklini tamamen ihmal ederek sadece özünü,
amacını esas alma yaklaĢımıdır. Böyle bir yaklaĢım ilk bakıĢta isabetli
gibi görünse de kendi arzularını sünnet kılıfına sokma riski taĢır. Ġslâm
dıĢı zihniyetlerin ve uygulamaların tesirindeki kiĢilerin sünnetin özünü
kavrama çalıĢmaları, sünnete tamamen ters yorumlara sebep olabilir.
Yapılması gereken Ģudur: Sünneti anlamaya çalıĢırken, bugünün
insanı olarak zaman tünelinden geçmiĢ ve asr-ı saâdete gitmiĢ gibi
davranmayacağız. Bugünün Ģartlarından kendimizi tamamen
soyutlama mümkün olmasa da ilmî verilerden faydalanarak Hz.
Peygamber dönemindeki sünnet uygulamalarının o günkü hayat
Hz. PEYGAMBERĠN SÜNNETĠNĠ ANLAMA VE YAġAMA • 317
6
GeniĢ bilgi için bkz. Polat, “Hadiste Metin Tenkidi (I, II, III)”, EÜĠFD., 6/113-130, 7/81-
113, 8/79-110.
320 • HADĠS ARAġTIRMALARI
7
Âl-i Ġmrân 31.
8
Buhârî, iman, 8; Müslim, iman, 69.
TEMEL ĠNSAN HAKLARI KONUSUNDA SÜNNETTEN SAPMA • 323
1
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 11.
TEMEL ĠNSAN HAKLARI KONUSUNDA SÜNNETTEN SAPMA • 325
11
ġeybânî, el-Câmi‟u‟s-Sağîr, 140-1.
12
Serahsî, el-Mebsût, V/23-6; Zeylaî, Nasbu‟r-Râye, III/197-8‟de hadisin bütün
tariklerinin zayıf olduğu belirtilmektedir. KrĢ: ġevkânî, Neylu‟l-Evtâr, VI/146.
13
Ġbn Hıbbân, el-Mecrûhîn, II/124; Zehebî, Mîzân, III/241; Ġbn Hacer, Fethu‟l-Bâri,
IX/104; ġevkânî, el-Fevâidu‟l-Mecmûa, 124; Kanûcî, er-Ravdatü‟n-Nediyye, II/6-7.
328 • HADĠS ARAġTIRMALARI
14
Fetevây-ı Hindiyye, I/291.
15
Serahsî, el-Mebsût, X/118; Fetevây-ı Hindiyye, I/291.
16
Kâsânî, Bedâyiu‟s-Sanâyi‟, II/319.
TEMEL ĠNSAN HAKLARI KONUSUNDA SÜNNETTEN SAPMA • 329
17
Ġbnu‟l-Arabî, Ahkâmu‟l-Kur‟ân, III/1466, 1528, IV/1714; Aynî, Umdetu‟l-Kârî, IX/377;
Kastallânî, ĠrĢâdü‟s-Sarî, VIII/19.
18
Ebû Zehra, a.g.e., 175-8.
19
Buhârî, nikâh, 15 (VI/123).
20
Furkân 54.
330 • HADĠS ARAġTIRMALARI
21
KeĢmîrî, Feydu‟l-Bâri, IV/275.
22
HaĢr 59.
TEMEL ĠNSAN HAKLARI KONUSUNDA SÜNNETTEN SAPMA • 331
23
Bakara 221, 232, 237; Nisa‟ 25; Nûr 32; Mümtehine 10.
24
Tirmizî, nikâh, 14; Ġbn Mâce, nikâh, 15; Dârimî, nikâh, 11; Mâlik, nikâh, 5; Ahmed,
VI/66.
25
Müslim, nikâh, 66-8; Ebû Dâvûd, nikâh, 25; Tirmizî, nikâh, 17; Dârimî, nikâh, 13;
Mâlik, nikâh, 4; Ahmed, I/219, 242, 274.
26
Buhârî, nikâh, 41; Müslim, nikâh, 64, 8; Ebû Dâvûd, nikâh, 23-5; Tirmizî, nikâh, 18;
Nesâî, nikâh, 31; Ġbn Mâce, nikâh, 11; Dârimî, nikâh, 13.
334 • HADĠS ARAġTIRMALARI
27
Bakara: 232.
28
Bkz. ġâfiî, Ümm, V/17-19; Ġbn Kudâme, el-Muğnî, VII/40-51; Ġbn RüĢd, Bidâyetü‟l-
Müctehid, 4-7; Remlî, Nihâyetu‟l-Muhtâc, VI/228 vd.; Aynî, Umdetu‟l-Kârî, IX/414-4;
ġevkânî, Neylu‟l-Evtâr, VI/136-140; Ebû Zehra, a.g.e., 153-178; Kâsânî, Bedâyiu‟s-
Sanâyi‟, II/315-6; Fetevây-ı Hindiyye, I/287-90; Mâlik b. Enes, el-Müdevvene, II/55;
Nevevî, el-Mecmû‟, XVI/165-72; Kanûcî, er-Ravdatü‟n-Nediyye, II/5; Muhammed
Yûsuf Mûsâ, Ahkâmu Ahvâli‟Ģ-ġahsiyye fi‟l-Fıkhi‟l-Ġslâmî, 147-159; M.K. Masud, “The
Sources of The Maliki Doctrine of Icbar”, Islâmic Studies, Volume 24, 1985, Nr: 2, p.
215-253.
29
Buhârî, nikâh, 36.
TEMEL ĠNSAN HAKLARI KONUSUNDA SÜNNETTEN SAPMA • 335
“Hz. ÂiĢe, „Ey Allah‟ın Rasûlü! Bâkire utanır‟ deyince, „Onun rızası
susmasıdır‟ diye cevap verdi.”
Bir sonraki babın baĢlığı ise Ģu Ģekildedir: “Bir kiĢi kızını zorla
evlendirirse, yapmıĢ olduğu nikâh merduddur.” Bu baĢlığın altında,
Hansâ isimli dul bir kadının, babası Hızâm tarafından zorla evlendi-
rildiğini Hz. Peygamber‟e Ģikâyet etmesi üzerine, nikâhın merdud ol-
duğunun Rasûlullah tarafından ifade edildiğini belirten hadisi kayde-
der. Bu hadiste her ne kadar kadının dul olduğu belirtiliyorsa da
Buhârî, bab baĢlığına dul kaydını koymamıĢtır.30 Nitekim bazı hadis
kaynaklarında, Rasûlullah‟ın (s) zorla evlendirilen bâkire bir kızı,
nikâhı fesh edip etmemekte muhayyer bıraktığını ifade eden hadisler
de mevcuttur.31
Görüldüğü üzere bab baĢlıkları ve muhtevalarından, Buhârî‟nin
icbâr velâyetini benimsemediği açık bir Ģekilde anlaĢılmaktadır.
Kanaatimizce icbâr velâyetinin en kayda değer delili, erkekleri ta-
nımayan bâkire kızların eĢ tercihinde hata yapabilecekleri, büyüklerin
bu konuda daha isabetli ve tecrübeli oldukları hususudur. Müslüman
toplumlarda kadın-erkek iliĢkilerinin sınırlı olduğu düĢünülünce, bu
gerekçe daha da önem kazanmaktadır. Fakat bu durum, kadının malı
üzerinde hür tasarruf hakkı kabul edilirken, zâtı hakkında tasarruf
hakkının olmaması gibi bir çeliĢkiye düĢülerek sonuca
bağlanmamalıdır. Velînin izninin Ģart koĢulması, kızın izninin
alınmasına engel değildir. Her ikisinin de rızasının tetabuku en uygun
çözüm yolu olabilir. Buhârî‟nin de böyle bir çözüme ulaĢtığını kabul
etmemiz hatalı olmaz sanırız. Dulun emrinin, bâkirenin izninin
alınacağını ifade eden hadis de, velîlerin ve evlilik adayı kadının
müĢtereken karar vermeleri gerektiğini ihsas ettirmektedir.
Kölelik
Buhârî‟nin insan hakları ile ilgili görüĢlerinden bir kısmını kölelik
ile ilgili bazı meseleleri ele alıĢ tarzından çıkarabiliyoruz. Bilindiği
gibi Ġslâm hukuku köleliğe dair çok teferruatlı hükümleri ifade et-
mektedir. Bu hükümlere sathî bir nazarla bakanların, Ġslâmiyet‟in kö-
leliği meĢrulaĢtırdığı Ģeklinde bir intiba edinmeleri mümkündür. Oysa
köleliği ilk defa bir müessese olarak ortaya çıkaran Ġslâmiyet değildir.
Köleliğin kökleri tarihin derinliklerine uzanır. Ġslâmiyet‟in doğduğu
çağlarda kölelik, o günün toplumlarının ayrılmaz parçasıydı.
30
Buhârî, nikâh, 42.
31
Dârakutnî, Sünen, III/233-6
336 • HADĠS ARAġTIRMALARI
32
Hucurât 13.
33
Nisa‟ 36.
TEMEL ĠNSAN HAKLARI KONUSUNDA SÜNNETTEN SAPMA • 337
34
Buhârî, ıtk, 15 (III/123).
35
Buhârî, ıtk, 18 (III/125).
36
Buhârî, ıtk, 17 (III/124).
37
Aynî, Umdetu‟l-Kârî, VI/234.
38
Nebhân, Faruk, Nizâmu‟l-Hukm fi‟l-Ġslâm, 221.
39
Aynî, Umdetu‟l-Kârî, VI/234.
40
Bkz. Beled 13.
41
Mesela bkz. Buhârî, ıtk, 1,2.
42
Buhârî, ıtk, 12 (VI/120-1.)
43
Bkz. Nisa‟ 92, Mâide 89, Mücâdele 3.
338 • HADĠS ARAġTIRMALARI
48
Ġbn RüĢd, Bidâyetü‟l-Müctehid, I/226.
49
Ġbn RüĢd, Bidâyetü‟l-Müctehid, I/254.
50
Buhârî, zekât, 71 (II/138), 77 (II/139).
51
Ġbn RüĢd, Bidâyetü‟l-Müctehid, I/252; Sâyis, Tefsîru Âyâti‟l-Ahkâm, III/39.
52
Hamidullah, Ġslâm‟da Devlet Ġdaresi, 172.
53
Buhârî, zekât, 49 (II/128).
340 • HADĠS ARAġTIRMALARI
54
Sâyis, Tefsîru Âyâti‟l-Ahkâm, III/39.
55
Ġbnu‟l-Arabî, Ahkâmu‟l-Kur‟ân, II/967-8.
56
Ġbnu‟l-Arabî, Ahkâmu‟l-Kur‟ân, VIII/968.
57
Nûr 33.
58
Ġbn RüĢd, Bidâyetü‟l-Müctehid, II/313-4; Sâyis, Tefsîru Âyâti‟l-Ahkâm, III/174.
TEMEL ĠNSAN HAKLARI KONUSUNDA SÜNNETTEN SAPMA • 341
59
Buhârî, mükâteb, 1 (III/126).
60
Buhârî, ıtk, 3 (III/117).
61
GüneĢ tutulması gibi tabiî hadiselerin Allah tarafından ikaz olduğunu ifade eden hadis
için bkz. Buhârî, kusûf, 6.
62
Bu konudaki hadisler için konularına göre tasnif edilmiĢ hadis kitaplarının kusûf
bölümlerine bakılmalıdır.
342 • HADĠS ARAġTIRMALARI
e. ‘Ümmü’l-Veled’in Hürriyeti
Efendisinden çocuğu olan câriyeye ümmü‟l-veled ismi verilir.
Ümmü‟l-veledin satıĢının caiz olup olmadığında âlimler arasında
ihtilâf mevcuttur. 63 Hz. Ebû Bekr döneminde ve Hz. Ömer‟in
halifeliğinin ilk yarısında ümmü‟l-veledin satıĢının carî olduğu
Ģeklinde rivâyetler mevcut olmasın rağmen64 dört mezheb imamından
hiçbiri, ümmü‟l-veledin satıĢını caiz görmemiĢtir.65
Buhârî, ümmü‟l-veled ile ilgili bab baĢlığında Ebû Hureyre‟den
nakledilen “Câriyenin efendisini doğurması kıyamet
alâmetlerindendir” hadisini zikretmektedir.66
Bu hadiste ümmü‟l-veledin satıĢının caiz olup olmadığına dair
doğrudan hüküm mevcut değildir. O, bu hadisi ümmü‟l-veled baĢlığı-
na koymakla hadise yorum getirmiĢ olmakta, câriyenin efendisini
doğurmasıyla, ümmü‟l-veled konusu arasında irtibat kurmaktadır.
Câriyenin efendisini doğurmasının nasıl olacağına dair farklı yorumlar
olmakla birlikte, konumuzu ilgilendiren yorum Ģu Ģekildedir: Âhir
zamanda fıkhî konularda cahillik artacak, ümmü‟l-veled câriyelerin
alınıp satılması yaygınlaĢacak. Bunların elden ele dolaĢması sonucu
bilmeden kendi çocukları tarafından câriye olarak satın alınıp
kullanılacaktır.67 Aynî bu konuda diyor ki: “Buhârî kıyamet
alâmetlerine dair bu hadisi, ümmü‟l-veled konusunda baĢlık yapmakla
ümmü‟l-veledin satıĢını caiz görmediğini ifade etmek istemiĢtir.”68
Her ne kadar Nevevî, bir Ģeyin kıyamet alâmeti olmasının, o Ģeyin
haram olmasını gerektirmeyeceğini, nitekim yüksek binalar yapılması-
nın da kıyamet alâmetleri arasında zikredilmesine rağmen haram
olmadığını ifade etmekteyse de onun bu itirazı ümmü‟l-veledin
satıĢının caiz olmadığının bu hadisten çıkarılamayacağı açısındandır.
Yoksa Buhârî‟nin bu konudaki görüĢünün ne olduğunun tesbiti
açısından değildir.69
63
Bu konudaki farklı görüĢler için bkz. Aynî, Umdetu‟l-Kârî, VI/217, 219-220.
64
Aynî, Umdetu‟l-Kârî, VI/217.
65
Bkz. KeĢmîrî, Feydu‟l-Bârî, III/357.
66
Buhârî, ıtk, 8 (III/1230).
67
Aynî, Umdetu‟l-Kârî, VI/128.
68
Aynı yer.
69
Aynı yer.
TEMEL ĠNSAN HAKLARI KONUSUNDA SÜNNETTEN SAPMA • 343
SONUÇ
GeniĢ bir hadis kültürü ve derin bir ilmî anlayıĢla kitabını Ģekil-
lendiren, konu baĢlıkları ve konuları iĢleyiĢ tarzıyla o konudaki
görüĢlerini ustaca ortaya koyan Ġmam Buhârî hadislere, asırlar boyu
değerini yitirmeyen yorumlar getirmiĢtir. GeçmiĢteki büyük âlimlerin
çoğunda olduğu gibi sadece tek bir ilim dalının sınırları içerisinde
kalmamıĢ, baĢta fıkıh olmak üzere zamanının temel ilimlerinde vukuf
sahibi olduğunu isbatlamıĢtır. Kendi ifadesinden anladığımıza göre,
hadis nakletmeye baĢladığı on altı yaĢlarında bütün rey kitaplarını
okumuĢtu.70 Sahîh‟inin en önemli özelliği, bir taraftan en mevsûk
hadisleri bir araya toplarken, diğer taraftan bunların yorumlarını klasik
hadis tasnif sistemi içerisinde verebilmiĢ olmasıdır. Böylece hadis ve
fıkhı sentezlemiĢtir. ÇağdaĢları onun, zamanının en âlim ve fakîhi
olduğunu itiraf etmiĢtir.71
70
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 479, 489.
71
Ġbn Hacer, Hedyü‟s-Sârî, 483-4.
344 • HADĠS ARAġTIRMALARI
Hz. PEYGAMBERĠN ĠTTĠFAK, TEMĠNAT VE ANTLAġMALARINDAKĠ DĠPLOMATĠK • 345
1
Bakara 256.
346 • HADĠS ARAġTIRMALARI
2
Mâide 8; krĢ. Mâide 135.
3
Mümtehine 8.
4
Enfâl 61.
5
Bkz. Nahl 91-2; Ġsrâ 34; Tevbe 4-7; Enfâl 58.
6
Tevbe 7.
7
Tevbe 12.
Hz. PEYGAMBERĠN ĠTTĠFAK, TEMĠNAT VE ANTLAġMALARINDAKĠ DĠPLOMATĠK • 347
kol gezdiği bir ortamda, geleneksel devletlerden farklı bir inanç dev-
leti kurmuĢtur. Bu devletin temelleri Mekke dönemindeki faaliyetlerle
atılmıĢtır. Bu yüzden biz O‟nun, henüz devlet statüsü kazanmamıĢ bir
toplumun lideri olarak yaptığı antlaĢmaları ve antlaĢma arayıĢlarını da
ele alacağız.
Bu arada akıllara gelebilecek bir soruya açıklık kazandırmak isti-
yoruz. Hz. Peygamber genellikle ilâhî irĢâd ve yönlendirme ile hareket
ettiğine, idare ve tebliğdeki baĢarısı sadece zekâ ve yeteneğinin
mahsûlü olmadığına göre, O‟nun siyasî taktiklerini niçin inceleme ih-
tiyacı duyuyoruz? Biz doğrudan ilâhî yönlendirmeden mahrum oldu-
ğumuzu göz önüne alırsak, onu örnek almamız nasıl mümkün olacak?
Bu soruyu değiĢik açılardan cevaplandırmak mümkün olmakla birlikte
kısaca Ģunu belirtelim ki, O‟na vahiy yoluyla doğrudan ulaĢan Ġlâhî
irĢâd, dolaylı olarak bizim için de irĢâddır. Bu durum O‟nun davranıĢ-
larını daha fazla incelememizi gerektirir. Çünkü hiçbir fâniye tabi ol-
makla hatadan emin olamayız. Bunun tek istisnası, masum olan pey-
gamberlerdir. Peygamber‟i anlamada hata etmemek kaydıyla onu
örnek almakla en doğru yolu seçtiğimizden emin olabiliriz. Ayrıca Hz.
Peygamber vahye mazhar olmasına rağmen beĢer üstü bir varlık gibi
davranmamıĢ, sebeplere yapıĢmıĢ, tedbirler almıĢ, planlar yapmıĢ,
ashabıyla istiĢare ve tartıĢmalar yapmıĢ, zaman zaman davranıĢlarının
gerekçelerini açıklama ihtiyacı hissetmiĢtir. Böylece örnek olmanın
gereklerini yerine getirmiĢtir. ĠĢte bu yüzden, kendisine uymamız
Kur‟ân hükmüyle emredilmiĢ olan önder bir beĢerin hayatını,
kendimiz için hayat düsturları çıkarmak gayesiyle inceliyoruz.
Hz. Peygamber, peygamberliğinin ilk günlerinde inen “Yakın aĢi-
retini inzâr et (Ġslâm‟a davet et, davetini kabul etmezlerse baĢlarına
geleceklerle onları korkut)”8 ayetine uyarak yakından uzağa doğru
davetine baĢladı. Tek tek veya toplu halde bütün Mekkelilere tebliğini
ulaĢtırdı. Bu arada Mekke‟nin bir ticaret ve kültür merkezi olmasının
bütün avantajlarını değerlendirdi. Mekke ve çevresinde kurulan
panayırlara katılarak dıĢarıdan Mekke‟ye gelenleri de Ġslâm‟a davet
etti. ĠĢte bu noktada bir davranıĢı dikkatlerimizi çekmektedir. Mek-
ke‟deki bütün davet çalıĢmalarına rağmen KureyĢ‟in inadını
kıramayınca, faaliyetlerini Mekke dıĢından gelenlere teksîf etmeye
baĢladı. Çünkü davet ettiği akidenin Mekke‟de kök salamayacağını
anlamıĢtı. Bu yeni din, KureyĢ ileri gelenlerinin kurmuĢ oldukları
menfaat çarklarını, alıĢtıkları lüks ve refahı tehdid ediyordu. Ġslâmiyet
haktan, hukuktan, insanların eĢitliğinden, sosyal sistemlerinin
8
ġuârâ 214.
348 • HADĠS ARAġTIRMALARI
HabeĢistan’a Hicret
HabeĢistan hicreti Rasûlullah‟ın Mekke dönemi davet siyasetinin
çok önemli bir odak noktasını teĢkil eder. Bu hicret olayını dikkatle
incelediğimizde, uzak görüĢlü bir devlet kurucusuyla karĢı karĢıya ol-
duğumuzu anlarız. Olaya sathî olarak bakanlar ve kaynaklardaki ve-
rileri dikkatle tahlil etmeyenler, bu hicretin sadece Mekkelilerin iĢ-
kencelerinden kurtulmak için yapıldığını sanabilirler. ġayet öyle ol-
saydı bu kafilede zayıf ve kimsesiz müslümanların bulunması
gerekirdi. Oysa durum tam tersi idi. Özellikle ilk muhacirler,
KureyĢ‟in ileri gelen ailelerine mensubdular ve daha sonraki yıllarda
Ġslâm tarihinde önemli fonksiyonlar icra edecek olan kiĢilerdi. Bunlar:
Hz. Osman ve hanımı Rukıyye (Peygamberimizin kızı), Ebû Huzeyfe
9
Ġbn HiĢâm, Sîre, I/63-69.
10
Hamidullah, Ġslâm Müesseseleri, 49.
Hz. PEYGAMBERĠN ĠTTĠFAK, TEMĠNAT VE ANTLAġMALARINDAKĠ DĠPLOMATĠK • 349
11
Ġbn HiĢâm, Sîre, I/344-5.
12
Bu 83 kiĢinin toplu listesi için bkz. Ġbn HiĢâm, Sîre, I/346-353.
13
Ankebût 56; Zümer 10.
14
Ġbn HiĢâm, Sîre, I/334.
15
Ġbn HiĢâm, Sîre, II/3-8.
350 • HADĠS ARAġTIRMALARI
16
Ġbn HiĢâm, Sîre, I/365.
17
Ġbn HiĢâm, Sîre, I/361.
Hz. PEYGAMBERĠN ĠTTĠFAK, TEMĠNAT VE ANTLAġMALARINDAKĠ DĠPLOMATĠK • 351
Akabe Biatları
Medine‟de Araplarla Yahudiler birlikte yaĢıyorlardı. ġehrin Arap
asıllı iki kabilesi olan Evs ve Hazrec sürekli birbirleriyle savaĢırlardı.
Yahudiler bu iki kabilenin birleĢerek kendilerine karĢı bir güç olmala-
rını önlemek için, sürekli olarak aralarındaki husûmeti körüklerler ve
bu sayede sürdürdükleri ticaretle büyük kazançlar elde ederlerdi.
Yahudiler Araplara devamlı olarak, kendilerinden bir peygamber ge-
leceğini, putperestleri öldüreceğini söylerlerdi. Yahudilerin etkisiyle
Medîne Arapları da bu peygamberi bekliyorlardı. Aralarındaki müca-
delede Hazreclilere karĢı KureyĢ‟in desteğini almak üzere Mekke‟ye
giden Evsli Ġyâs Muâz, Rasûlullah‟la görüĢüp müslüman olmuĢtu.
Medîneli ilk müslüman oydu. Medîneliler bi‟setin ilk günlerinden iti-
baren Ġslâm davetinden haberdardılar. Ayrıca Hz. Peygamber‟in dede-
si HâĢim, Medine‟nin Neccaroğulları kabilesinden Selmâ bint Amr
isimli bir kadınla evlenmiĢ, bu kadından Abdulmuttalib doğmuĢtu. Bu
yüzden Hz. Peygamber‟in Medine‟de akrabaları da vardı. Hz.
Peygamber‟in kervan ticareti ile uğraĢtığı yıllardan Medine‟de bazı
dost ve tanıdıkları da bulunuyordu. Yani Medîneliler Hz. Peygamber‟i
iyi tanıyorlardı. Evs ve Hazrec, aralarında cereyan eden Buas
harblerinde birbirlerine çok ağır zararlar vermiĢlerdi. Artık
aralarındaki çekiĢmelerin anlamsız olduğunu görüyorlardı. Bu nedenle
her iki tarafın da itaat edebileceği bir liderin emri altında birleĢmeyi
düĢünmeye baĢlamıĢlardı. ĠĢte bu lider arayıĢının, ileride Hz.
Peygamber‟in baĢkanlığında Medine devletinin kurulmasında önemli
ölçüde kolaylaĢtırıcı bir rolü olmuĢtur.
Medine‟de bu Ģartlar hüküm sürerken, hacc mevsiminde Mekke‟ye
giden bir grup Hazrecli, Hz. Peygamber‟in davetine muhâtab oldular.
O, her hacc mevsiminde yaptığı gibi çevreden gelen kabilelerin
hepsini Ġslâm‟a davet ediyordu. Medîneliler Hz. Peygamber‟i din-
leyince “Bu, Yahudilerin haber verdiği peygamber. Onlardan önce
O‟na biz tâbi olalım” dediler. Bunlar altı kiĢiydiler. Medine‟ye dönün-
ce halka Ġslâmiyet‟i anlattılar.
Hz. PEYGAMBERĠN ĠTTĠFAK, TEMĠNAT VE ANTLAġMALARINDAKĠ DĠPLOMATĠK • 353
21
Ġbn HiĢâm, Sîre, II/76; krĢ. Ġbn Sa‟d, Tabakât, I/220.
22
Ġbn HiĢâm, Sîre, II/80.
354 • HADĠS ARAġTIRMALARI
23
Akabe biatları için bkz: Ġbn HiĢâm, Sîre, II/81-93; Ġbn Sa‟d, Tabakât, I/219-223.
24
Ġbn HiĢâm, Sîre, II/110.
356 • HADĠS ARAġTIRMALARI
Medîne Anayasası
Hicretten sonra Hz. Peygamber‟in karĢı karĢıya olduğu en büyük
problem, kozmopolit Medîne toplumu arasında birliği sağlamaktı.
KureyĢ‟le mücadele ederken Medîne içinden gelebilecek herhangi bir
tehlikeyi bertaraf etmek gerekiyordu. DıĢa açılmak için de merkezin
problemsiz olması lazımdı. Ensâr ve muhacirini tek tek birbirlerine
kardeĢ yaparak müslümanlar arasındaki birliği iyice sağlamlaĢtıran
Hz. Peygamber, kardeĢliği yazılı bir metin halinde de vesikalandırdı.26
Entrikacı Yahudilerle, müslüman olmayan Arapları ancak
Medînelilerin müĢterek menfaatlarıyla birleĢtirmek mümkün
olabilecekti. Yapılan müzakereler sonucu her grubun hak ve
sorumluluklarını ortaya koyan bir metin olarak çıktı. Bu metni klasik
siyerler „Medine‟de yapılan antlaĢmalar‟ baĢlığı altında zikrederler.
Son devir müellifler ise bunun, dünyanın ve Ġslâm tarihinin ilk
anayasası olduğunu kabul ederler.27 Anayasa, devletle fertler arasında
bir anlaĢma niteliği taĢıdığına göre, bu metne hem antlaĢma hem
anayasa demek hatalı olmaz. Bu metnin, farklı gruplarla farklı
zamanlarda yapılmıĢ antlaĢmaların tevhîd edilmesi suretiyle ortaya
çıktığını savunanlar da vardır.28 Fakat bu onun anayasa olma niteliğini
ortadan kaldırmaz. Medine‟de Hz. Peygamber, bütün grupları
rızalarıyla kendi hâkimiyeti altında birleĢtirerek, siyasetinin çok
önemli ve baĢarılı dönüm noktalarından birini daha kaydetmiĢtir.
Vesikanın baĢındaki “KureyĢli ve Yesribli mü‟minler ve bunlara tâbi
olanlar diğer insanlardan ayrı bir ümmet teĢkil ederler” ifadesi çok
dikkat çekicidir. Konularına göre pasajlara ayrıldığında, 50 küsur
madde ihtiva eden bu belgede devletin bütünlüğü, yapısı, organları,
yasama, yürütme ve yargı yetkilerinin sahiblerinin kimler olduğu,
inanç ve din hürriyeti, kanun hâkimiyeti, ülke kavramı, fertlerin
25
Hamidullah, el-Vesâik, Nr: 2a-b.
26
Ġbn Kesîr, es-Sîretu‟n-Nebeviyye, II/320.
27
Anayasanın tam metni için bkz. Ġbn HiĢâm, Sîre, II/147-150.
28
Hamidullah, Hz. Peygamber‟in SavaĢları, 32.
Hz. PEYGAMBERĠN ĠTTĠFAK, TEMĠNAT VE ANTLAġMALARINDAKĠ DĠPLOMATĠK • 357
29
Bu anlaĢmaların tam metinleri için sırasıyla bkz. Hamidullah, el-Vesâik, Nr: 159, 161,
151, 166.
30
Hamidullah, Ġslâm Peygamberi, I/303.
358 • HADĠS ARAġTIRMALARI
31
KureyĢ 1.
32
Bkz. Hamidullah, “Ġslâmdan Önceki Mekke‟nin Ġktisadî Münasebetleri”, AÜĠFD, C: 9,
Yıl: 1961, 213-222.
Hz. PEYGAMBERĠN ĠTTĠFAK, TEMĠNAT VE ANTLAġMALARINDAKĠ DĠPLOMATĠK • 359
33
Heykel, Hz. Muhammed Mustafa, 79-80.
34
Buhârî, cihâd, 157; Müslim cihâd, 18-9.
35
Hamidullah, Ġslâm‟da Devlet Ġdaresi, 222.
36
Buhârî, meğazi, 70; Müslim, cihâd, 59; Ebû Dâvûd, cihâd, 114.
37
Hamidullah, el-Vesaik, Nr: 172.
38
Ġbn HiĢâm, Sîre, III/326.
39
Lings, Martin, Hz. Muhammed‟in Hayatı, 367.
40
Hamidullah, Ġslâm Peygamberi, II/277-8.
360 • HADĠS ARAġTIRMALARI
41
Hamidullah, el-Vesâik, Nr: 185.
42
Hamidullah, el-Vesâik, Nr: 185.
43
Ġbn Sa‟d, Tabakât, I/286.
44
Ġbn HiĢâm, Sîre, IV/133-4.
45
Lings, Hz. Muhammed‟in Hayatı, 458-9, 474.
46
Hamidullah, Hz. Peygamber‟in SavaĢları, 152-3.
Hz. PEYGAMBERĠN ĠTTĠFAK, TEMĠNAT VE ANTLAġMALARINDAKĠ DĠPLOMATĠK • 361
Hudeybiye Sulhu
Hz. Peygamber bir yandan KureyĢ‟i abluka altına alarak mücadele
gücünü tüketirken, öbür yandan da KureyĢ‟le bir sulh imzalama
imkânı arıyordu. Bu sulh sayesinde bazı planlarını rahatlıkla ger-
çekleĢtirebilecekti. Nitekim Yahudiler, Medine için büyük bir tehlike
olmak üzereydiler. Hayber Yahudileri Hayber‟in hurmasını vererek
Fedek Yahudileri ile ittifak yapmaya uğraĢıyorlardı. Yahudi meselesi
halledilmedikçe müslümanlar, KureyĢ‟le bir savaĢ halinde Yahudiler
47
Ġbn HiĢâm, Sîre, IV/183-7; Ġbn Sa‟d, Tabakât, I/312-3.
48
Ġbn Sa‟d, Tabakât, I/268.
49
Ebû Süleyman, A. A., Ġslâm‟ın Uluslararası ĠliĢkiler Kuramı, 113-4.
50
Ebû Dâvûd, melâhim, 8.
51
Kitapçı, Zekeriyya, “Hadislerde Türklük (II)”, Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, sayı 8, 36.
52
Heyetlerle yapılan antlaĢmalar için bkz. Ġbn Sa‟d, Tabakât, I/291-359.
362 • HADĠS ARAġTIRMALARI
56
Ġbn HiĢâm, Sîre, III/334.
57
Ġbn Kesîr, Tefsir, VII/306. Fetihden maksadın Hudeybiye Sulhu olduğuna dair görüĢler
için bkz. Ġbn Kesîr, Tefsir, VII/307-8.
58
Ġbn HiĢâm, Sîre, III/336-7.
364 • HADĠS ARAġTIRMALARI
59
Buhârî, cihâd, 1, 27, 194; meğâzî, 53; Müslim, imare, 86.
60
San‟anî, Sübülü‟s-Selâm, IV/43.
61
Nesai, bey‟at, 15.
Hz. PEYGAMBERĠN ĠTTĠFAK, TEMĠNAT VE ANTLAġMALARINDAKĠ DĠPLOMATĠK • 365
62
Ġbn Sa‟d‟ın Tabakât‟ında bu ifadelerin kullanıldığı on kadar belge tesbit etmiĢ
bulunuyoruz. Bkz. I/266-70. Ayrıca bkz. Nesâî, fey‟; Ahmed, V/77-8; Nesâî, zekât, 73;
Ġbn Mâce, hudud, 6; Hamidullah, el-Vesâik, Nr: 87, 90, 121, 150, 189, 193.
63
Bkz. Nesâî, bey‟at, 14, 17.
366 • HADĠS ARAġTIRMALARI
den ordu göndererek değil, onlara yakın olan müslüman veya müttefik
kabilelelerle kontrol altında tuttuğunu veya yola getirdiğini biliyoruz.
Mesela yalancı peygamberlerin baĢlattığı irtidad hareketlerine karĢı
Temîm, Hımyer, Kays ve Benû Hanîfe gibi kabileleri kullanmıĢtır.
Hz. Peygamber‟in Düzûe, Sümâme b. Usal, Zibirkan b. Bedr gibi
Ģahıslara hitâben yazılmıĢ ve âsîleri yola getirmelerini emreden on do-
kuz kadar mektubu tesbit edilmiĢtir.64
64
Hamidullah, Ġslâm Peygamberi, I/364-5.
• 367
KAYNAKÇA
ACAC, Muhammed el-Hatîb; es-Sünnetu Kable't-Tedvîn, Kahire, 1383/1963
ABDULALÎ Muhammed b. Nizâmiddîn el-Ensârî, Fevâtihu‟r-Rahamût ġerhu
Musellemü‟s-Subût, Mısır 1322. (el-Mustasfâ ile beraber basılmıĢtır),
I-II.
ACLÛNÎ, Ġsmail b. Muhammed, KeĢfu‟l-Hafâ ve Müzilu‟l-Ġlbâs, Beyrut
1351.
AHMED ĠBN HANBEL, el-Ġlel ve Ma‟rifetü‟r-Ricâl, nĢr.: Talat Koçyiğit -
Ġsmail Cerrahoğlu, Ankara, 1963.
___________, Müsned, Beyrut 1389/1969, I-VI.
AHMED MUHAMMED ġÂKĠR, el-Bâisü‟l-Hasis ġerhu Ġhtisar-ı Ulûmi‟l-
Hadîs, Mustafa el-Halebi baskısı, Beyrut 1951.
AKARSU, Bedia, Felsefe Terimleri Sözlüğü, 4. Baskı, Ġstanbul, 1988, s. 202.
ALÂÎ, Ebû Saîd Salâhuddîn Halîl b. Keykeldî, Câmi‟u‟t-Tahsil li Ahkâmi‟l-
Merâsîl, Bağdat 1978.
ALĠ EL-KÂRÎ, Ali b. Sultan Muhammed El-Herevî, el-Esrâru‟l-Merfûa fi‟l
Ahbâri‟l-Mevdûa, nĢr.: Muhammed es-Sabbâğ, Beyrut 1391/1971.
ÂMĠDÎ, Seyfüddîn Ebu‟l-Hasen Ali b. Ebû Ali b. Muhammed, el-Ġhkâm fî
Usûli‟l-Ahkâm, Kahire 1387/1967, I-IV.
APPELBAUM, R. P., Theories of Social Change, 1970, terc.: Türker Alkan,
Toplumsal DeğiĢim Kuramları, ĠĢ Bankası Yay. Ankara tsz.
ATIYYE, Ġzzet Ali, el-Bid‟atu -Tahdîduhâ ve Mevkıfu‟l-Ġslâm minhâ,
Beyrut, tsz.
AVVÂME, Muhammed, Ġmamların Fıkhı Ġhtilâflarında Hadislerin Rolü,
terc.: Hayri KırbaĢoğlu, Ġstanbul 1980.
AYNÎ, Bedruddîn Ebû Muhammed Mahmûd b. Ahmed, Umdetü‟l-Kârî ġerhu
Sahîhi‟l-Buhârî, Ġstanbul 1309-10, I-XI.
A‟ZAMÎ, Muhammed Mustafa, Menhecü‟l-Muhaddisîn fî Nakdi‟l-Hadîs,
(Müslim b. Haccâc el-KuĢeyrî‟nin Kitâbu‟t-Temyîz‟inin
mukaddimesi), Riyad 1402.
___________, Studies in Early Hadith Literature With a Critical Edition of
Some Early Textes, Second Edition, Indiana (U.S.A), 1978
terc.: Hulusi Yavuz, Ġlk Devir Hadis Edebiyatı, Ġz Yay., Ġstanbul, 1993.
BAĞDÂDÎ, Abdulkahir, el-Fark beyne‟l-Firâk, thk.: Muhammed Muhyiddin
Abdulhamid, Mısır,1948.
368 •