Professional Documents
Culture Documents
MELEK YAKINLARDA
© 2000, Boldergate Ltd.
Kesim Telif Hakları Ajansı aracılığıyla Türkiye'de Yayın Hakkı
© 2002, inkılap Kitabevi Yayın Sanayi ve Ticaret A.Ş.
Baskı
ANKA BASIM
Matbaacılar Sitesi No: 38
Bağcılar-lstanbul
02 03 04 05 6 5 4 3 2
.....
••
·u· -
INKD.AP
Ankara Caddesi, No: 95
Sirkeci 3441O 1STAN BUL
Tel: (0212) 514 06 10 - (Pbx)
Fax: (0212) 514 06 12
Web sayfası: http://www.inkilap.com
e-posta: posta@inkilap.com
DEEPAK CHOPRA
Melel<
Yalanlarda
"The Angel is Near"
Roman
Çevirenler:
Tayfun Evyapan-Levent Kartal
Seda Toksoy
....
•• . -
•irlNKllAP
Yazar, bu kitabın hazırlanmasında emeği geçen
Rosemaıy Edghill'e teşekkür eder.
SrFIR N OKTAsr...
8 MAYIS 1999
Krause yerle bir olmuş köye baktı. "İyi bir soru." Derin
den gelen ses tekrar sessizliğe gömüldü. Bu esrarengiz durum
Krause'u tuhaf bir şekilde rahatlattı. "Hadi, gidelim."
Linville, içeri giren arkadaşını izledi. Görünürde, harabe
haline gelmiş kilisenin içinde org yoktu. Yıkılmış çatının parça
lanmış kalaslarının arasından yağmur yağıyordu. Ortalıkta çürük
ve nem kokusu vardı. Linville kararsızca kürsüye yürürken Kra
use onu korumak için döndü. Sessizliğe rağmen, savaşçı güdü
leri ona uğursuz bir şeylerin döndüğünü söylüyordu.
"Burada hiçbir şey kalmamış," dedi Linville biraz rahatla
yarak. "Yanabilecek her şey çoktan kül olmuş." Buraya sığınan
askerlerin ya da mültecilerin konaklamalarından kalan küçük
ateş izlerini işaret etti. Cüppeli rahiplerin duvar resimlerindeki
yüzler gelişigüzel karalanmıştı, kurumuş kanla kaplıydı. Linville
el fenerini açtı. Sunağın üzerinde, NATO'nun Kiril alfabesiyle
yazılı biçimi olan HATO görünüyordu. Fakat iki şekilde de
okuyabilirdiniz.
Krause, şüpheli aktivite bulma umuduyla kimyasal madde
detektörüyle duvarları tarıyordu. Linville, StarTac'i çıkarıp ko
mutanın numarasını çevirdi.
"Haydi Teğmen. Aç şu zırıldayan telefonu da biz de evi
mize dönelim."
Krause döndü ve ellerini yana açarak omuzlarını silkti. Bu
rada bulunacak hiçbir şey yoktu, ne radyasyon ne de patlayıcıla
ra ait kimyasal belirtisi. Aletleri yerleştirmeye başladı.
"Churchill."
"Teğmen, ben Lindville. Hedefe saat 23:00 civarında ulaş
tık, fakat şimdiye kadar hiç.."
Tam o anda ses ortalığı yeniden gümbürtülerle doldurdu.
Orga benzer uğultu yıkıntıya dönmüş mekanı okyanus dalgası
gibi kapladı. Aynı anda, iki Amerikan askeri ortalığın güçlenip
yayılan bir ışıkla aydınlandığını fark etti.
Melek Yakınlarda 13
Meleğin Sesi
Deneme . . . deneme . . .
Bunun ne kadarının size ulaştığından emin deği
lim . Çevrenizi sarmış dumanın ve pusun arasından si
ze ulaşmaya çalışıyoruz. Bu pusun ne kadar kalın ol
duğunu tahmin edemezsiniz . İnebilecek bir yer bul
duğumuz için şanslıyız. " Biz" diye konuşuyorum,
çünkü bizim için "ben" yoktur. Bu da sorunun bir
parçası. "Biz" olarak konuşmamız bizi anlamamanıza
yol açıyor. Siz, "ben"den "ben"e küçük mesajlara alı
şıksınız. Bu sorun üzerinde sizin zamanınızla milyon
larca yıldır düşünülüyor. Pek çok yeni yol tasarlandı.
Sizin dışınızda durduk, kanatlar taktık, ışıkla parılda
dık, hatta zihinlerinizde dolaştık. Bunlar bizim için
tuhaf koşullar, çünkü Tanrı için iç ya da dış yoktur.
Siz O'nun için cam kadar, hava kadar berraksınız.
Bizler, yani melekler de size bakıp içinizi görebiliriz.
Sizin durup kendinize bakmanızın zor olması, bizim
için alışılmadık bir dumm .
Sizler, bizi "haberciler" olarak adlandırırsınız.
Bizlerse kendimizi "izleyiciler" olarak.
İzledikçe size yardım etmek istiyoruz, ancak bi
zi uzun zaman önce unuttunuz. Bizim işimiz sizi şa
şırtmak değil. Görünmez olmasak da, istersek olabili
riz. Kendinizi görmekten korkan sizler, bizleri görün
ce kim bilir ne kadar korkarsınız. B u yüzden görmü
yorsunuz. İzlendiğiniz için utanıyor ama bunu içten
içe istiyorsunuz da. Annesinin gözleri üzerinde oldu
ğu için sevildiğini hisseden çocuk gibi, siz de, sadece
Tanrı'nın gözleri üzerinizde olduğunda sevildiğinizi
hissedeceksiniz. Sorunun ne olduğunu biliyorsunuz.
Soru şu : Çözü mü bulmada bize kim yardım edecek?
Melek Yakınlarda 25
Meleğin Sesi
Yalnızca bir tür insan yakm gelecekte çok işimi
ze yarayacak; kendilerini bilenler. Siz biliyor musu
nuz? Zihinlerinize yavaşça girmem için bana izin ve
rildi. Orada hem ışık hem de karanlık görüyorum.
Kendilerini bilenlerde daha çok ışık var. Dünyanm
kurtuluşu farkındalıktadır, ancak sizlerin farkındalığı
nı değiştirmemiz için bizlere henüz izin verilmedi.
Şimdiye dek. Tanrı keder bilmez ama sizin kederinizi
hissedebilir. Ve size olan sevgisi, O'nu değişikliğe ne
den olmaya iter. Sizi kurtarmak için bütün yaratılışı
değiştirmek istemiyor. Sizi zorlamamaya karar verdi,
çünkü en sevdiği yanınız özgür iradeniz. Bunu
kolayca yapabileceği halde, karanlığı yaradılışm dışm
da bırakmayacak. Çünkü bildiğiniz ve kabul ettiğiniz
tek kozmos, ışık ve karanlıktan, iyi ve kötüden oluşu
yor. Işığm güzelliğini görebilmeniz için gölgenin ol
ması gerekiyor.
Bunun sonucu nedir? Tanrı, emrindeki en güç
lü aracıyı kullanmaya karar verdi. Sizi uyandıracak. Bu
O'nu memnun ediyor çünkü bu yol, sevginin yolu,
en yumuşak yol. O bu planı yaptığmda, melekler bu
mı biliyordu . Fakat ben bunu sizin anlayabileceğiniz
şekilde anlatmak zorundayım. Tanrı zamanm akışmı
ayrımsamaz . Bu nedenle, ortada bir sorun gördüğü
nü ve çözüm düşündüğünü söyleyemeyiz. Hayır, ger
çek daha çok şi iyle: Ki m oldu ğunuzu unutmaya baş-
Melek Yakınlarda 35
" M E L E K Y A KI N LA RD A "
onu adım adım takip edecek olan hayaleti, artık normal dünya
nın bir üyesi olmama duygusu. Yeraltına yolculuk yapmış birisi
ni nasıl kurtarabilirsiniz? Bir parçası hep orada kalır.
Bu garip düşünceleri Michacl'ı daha da tuhaf ruh durum
larına sürüklüyordu. Yavaş yavaş tıptan uzaklaştı. Boğumların
dan kan çekilmiş parmaklarını uçurumun kenarına geçirmiş bir
adam gibi daha ne kadar tutunabileceğini merak ediyordu. Bı
rakmaya cesareti yok muydu? Yoksa egosunun daha yüksek doz
larda vitamine mi ihtiyacı vardı? Bütün bu sorgulamanın derin
lere uzanan bir kökü vardı ama bunu ortaya çıkarmanın zamanı
değildi şimdi.
Uzaktan Marvellların evinin ışıklarını görebiliyordu. Sol
gun şafakta evin beyaz ahşap duvarları rahatlıkla seçilebiliyordu.
Marvell bir çeşit yazardı, bir münzevi. Ama kim değildi ki? Ka
saba kendi işleriyle uğraşan şehir kaçkınlarıyla tıka basa doluydu.
Pabucu dama atılmış olan çiftlikler artık satın almaya gücü ye
tenler için bir çeşit kırsal cazibeden ibaret kalmıştı.
Michael, bir yerlerde, çoğu New York'lu çocuğun sütün
karton ambalajı dışında, nereden geldiğini bilmediğini okudu
ğunu hatırladı.
Susan ve Michael ilke olarak yüksek tabakadan kaçınmışlar,
bu nedenle Marvelları en fazla bir iki kez görmüşlerdi.
Peki ya Michael?
Her yönüyle takdire değecek kadar dingindi, evliliği otur
muştu, doktor olaraksa beceriklinin de ötesindeydi. Alçakgö
nüllüydü ve cerrah olarak birçok kazançlı teklifi geri çevirmişti.
Nazik münzevilerden biri olduğunu da söyleyebilirdiniz. Hala
genç görünüyordu. Hiç beyazlaşmamış kahverengi saçları kıvır
cıktı. Gür kaşlarının altındaki kahverengi gözleri ateşliydi. Om
zunun üzerine bir kamera takıp her hareketini izleyecek olsanız
sıradışı hiçbir şey bulamazdınız. Sadece karakterindeki görün
mez nitelikler, hiçbir kameranın yakalayamayacağı çok üzcl şey
lerdi gizliden gizli\'c kıpırdanan.
Mckk Yakı nlarda 39
zesi, hiçbir şey görmeden boşluğa baktığını fark etti. Yavaş ha
reketlerle ahizeyi duvardaki yerine yerleştirip davetsiz misafirine
döndü.
"Eğer eşimi görmeye geldiyseniz bir süre gelemeyecek,"
diyen sesini işitti.
"Sandığından da uzun bir süre," dedi Rakhel sakin bir ta
vırla. "Kahve güzel kokuyor." Masadan kalkarak lavabonun
üzerindeki kupalara baktı. Mavi- beyaz bir Japon fincanı aldı.
Kahvesini yudumlayarak geri döndü. "Çok sıcak, çok da sert.
Ucuz çekirdekten yapıyorlar. İşe yaramaz. Pekala, şimdi gel,
otur."
Gözlerini Susan'dan ayırmamıştı.
"Konuşalım." Susan başını salladı.
"Hayır, aramam gereken birisi var. Belki .. "
"Seni temin ederim, Jack Temple hala yataktadır. Uyuma
sı için birkaç dakika daha vermenin zararı yok. Kefalet duruşma
sını yönetecek olan hakim Marshall ise saat ondan önce odasın
da olmayacak. Biraz sohbet için zamanın var demektir, mı?"
"Neler oluyor? Sen bütün bu olanların içinde misin?" Su
san mutfağın öbür tarafına geçip masada Rakhel'in yanına otur
muş olduğunu yeni ayrımsıyordu.
"Kimsin sen?"
"Çok da uzun olmayan bir zaman önce, mein kind, senin
yaşamında önemli bir rol oynadım. Bunun ne olduğunu hatır
layabilirdin ama sen unutmayı seçtin. Bu durum değişebilir el
bette. Yaşam değişimdir, öyle değil mi?"
Eskenazi aksanı, Susan'ın içinde belirsiz bir yankı yarattı.
Kudüs'ten gelen, hatırlaması gereken bir yankı mıydı bu? Ama
önünde duran kişiyle daha önce karşılaşıp unutmuş olduğunu
düşünmek gülünçtü. "Ortadoğu'da bulundun mu?" diye sor
du. Rakhel başıyla onaylayarak sordu, "Özgür irade konusunu
hiç düşündün mü?"
"Özgür irade mi?"
Melek Yakı nlarda 47
Meleğin Sesi
Yaşlıları, özürlüleri ve delileri toplumdan dışlar
sınız. Bazen azizlerinizi de aynı yerlere gönderirsiniz.
Ama şimdilik bu konuyu bir yana bırakacağız. Tanrı,
mhsal olarak kendilerini yurtsuz hissedenlerle ilgilen
mek zomndadır. Ruhu boş olanları değil, dolu olan
ları kastediyonım. Tanrı'dan uzaklaşan bir dünyada,
O'nunla kalanları nereye yerleştirecek?
Yeryüzünü mü arşınlamaları gerek? Tanrı buna
izin veremezdi, bu yüzden O'na en çok inananlarla il
gilenmenin bir yolunu bulmalıydı.Yapılabilecek
seçimler vardı. Azizlerine, insanların önlerinde eğile
cekleri şekilde ayrıcalık tanıtabilirdi. Ancak, özgür ira
deden dolayı Tanrı, hiç kimseyi azizlerini sevmeye
zorlayamazdı. Onlara zulüm yapacak ve lanet edecek
pek çok insan vardı. Bu, Tanrı'nın ruhtan yana zen
gin olanların, geri kalanlara oldukça sıradan görün
melerine izin vermesine neden oldu. Metinlerinizden
birinin bildirdiği gibi, "Yabancıları ağırlamayı ihmal
etmeyin . Bazıları böylece bilmeden melekleri
ağırladılar. " Dunı ın aşağı yukarı böyle, ancak yaban
cının kendisi bir me lek değildi, çünkü melekler etten
Melek Yakınlarda 5I
***
Polisin geride bıraktığı gerçek Michael, Susan'ı aramadı.
Aramaya çalıştı, ancak hat meşguldü . Marvdl'ın en iyi şişesin
den kendisine bir bardak viski daha doldu ru rken sarsıntısı olan
cı şiddetiyle sürmekteydi. Bütün ev ona kalmıştı, içki dolabı ise
kilitli değildi. Kafası yeniden doktor gibi çalışmaya başladı . Eğer
şoktaysa ya da halüsinasyon giirüyorsa, alkolün ne etki yapaca-
52 DEEPAK CHOPRA
Meleğin Sesi
Lastikleri değiştirmek bizi rahatsız etmez. Gece
yarısı boş bir yolda sürücüsü çaresiz kalmış bir araba
ya yardım için aniden ortaya çıkan ve tam zamanında
duran yabancıların hikayelerini duyduk. Lastik değiş
tirilir ve minnettar sürücü Tanrı'nın dokunuşuyla
kurtarıldığını hisseder. Melekleri bu farklı kılık içinde
ya da Şükran Günü evsizlere ve kalbi kırıklara akşam
yemeği getiren adsız hayırseverler biçiminde görmüş
olduğunuzu düşünürsünüz.
Bizler bu kurtarıcılar olabiliriz, ancak genellikle
sizlerle temas kurmamızın yolu bu değildir. Diğer
yardımcılar Tanrı tarafindan ama daha dolaylı bir bi
çimde, "rastlantıyla" gönderilir. Rastlantı si zi şaşırtan
ilahi planın parçasından ibarettir. Dünyanın nasıl
döndüğünü bildiğinizi varsayarsınız a ma nasıl bikbi-
58 DEEPAK CHOPRA
Meleğin Sesi
Belki de yalnızca insanoğlunu kendine getirmek
için Süper Çanağın üzerinde uçarak kitle halinde gö
rünmemiz gerektiğini düşünüyorsunuz. Ancak hiç
kimseye gerçekten olduğumuz gibi görünmedik. Hiç
kaybolmadığımıza göre nasıl görünebiliriz ki? Bizim
titreşimimiz bir elektron ya da kuarkmki kadar sabit
tir. Yıldızlar kadar sabit olduğumuz için bazı kültür
ler bizim gerçekten yıldız olduğumuzu düşündü.
Tek kayboluş sizin içinizdedir. Bu büyük unu
tuştur. Kendinizi unuturken, Tanrı'yı unutmaktan
başka bir şey yapamayacağınız kalınlıkta bir bulut içi
ne girersiniz. Biz Tanrı'nın parçası olduğumuz için,
aynı zamanda bizi de unuttunuz. Bu acıklı olaya nasıl
tepki gösterdik? Her zamanki gibi, seyrettik. Uzun
süre, coşkumuzun ve kendimizi tamamen Tanrı sev
gisine bırakmanın yeterli olduğunu sandık. Başka ne
yapabilirdik ki? Ancak boşluklara düşüp haykırmaya
67
VAH İY
"Belki de. Hiçbir şey açık değil ve biz doğaüstü bir kum
pas hakkında konuşuyor olabiliriz. Ama sınırlar çizilmiş, benim
anladığım bu. Lamed Vov bir anlamda bütün güce sahip. On
lar, Tanrı'nın yaradılışı sürekli kılmasını sağlayan tutkal ya da
O'nun, insan bilincinin bütününe ulaşmak için kullandığı me
kanizma. Normal olarak otuzaltılar yalnızca pasif bir sistem. An
cak güçlerini kontrol etmeyi seçerlerse, kelimenin tam anlamıy
la gerçekliği değiştirebilirler."
"Vahşice," dedi Susan. Genelde bu kadar hafife almazdı.
Michael onun zihnini okuyabiliyordu. Bana, onlara katılmak is
teyip istemediğimi, kozmik seçkinlere yazılmak isteyip istemedi
ğini sormak istiyorsun.
Susan'a , onu terk etmeyeceğini söylemek isterdi. Ama bu
konuda düşünmek çok zordu. Bir şekilde gitmişti, öyle değil
mi? Adımını bu oyundan anlayamadığı yeni bir oyuna atmıştı.
Ama Susan'ın endişelerini gidermeliydi. "Marvell'ın ölü
münün neyle ilişkili olduğunu bilmiyorum, ancak otuzaltıların
orada bir yerde olduğunu biliyorum. Tıpkı dün gece olduğu gi
bi, onları gerçekliği değiştirmek için güçlerini kullanırken gör
düm."
Michael bunun gerçek bir sohbet olmadığını kendisine ha
tırlatmak zorunda kaldı. Susan gerçek hayatta bu bilgiden yarar
lanamıyordu. Kayıp ve yalnızdı. Ona anlattığında, öyküsüne
ihanet ya da delilik olarak tepki gösterse bile Michael Susan'ı
suçlayamazdı. Belki böyle olmazdı. Belki Marvell'ın notuna tek
rar bakardı: MELEK YAKINLARDA. Bu, Susan'ı can evinden
vurabilirdi. Michael'a doğru uzanıp onu öperdi.
"Benim küçük katilim, Tanrı'nın işini yapıyor."
Hayır, böyle olmazdı. Bu çok hayalci bir düşünceydi. Mic
hael hayal kurmayı bıraktı. Susan kendisini aldatılmış hissede
cekti. Otuzaltılar, karanlıkların içinden çıkan ruhsal CIA gibi
gelecekti Susan'a. Tanrı'nın ajanları. Kesin ol an tek bir şey var
dı. O adam, diğer Michacl , Susan' a asla biiylc şeyler anlatmaya-
Melek Yakınlarda 75
Meleğin Sesi
Tanrı'yı yeniden bilmek istiyorsanız, işte ilk ipu
cunuz: Her gün yeni bir dünyadır. Yaradılış her an
olur. Eski ve cennetten uzak bir dünyada yaşamıyor
sunuz -bu sizin efsaneniz, Tanrı'nın gerçeği değil.
Tanrı, Eski Ahit'in ilk kitabı olan Yaradılışın sürüp
gitmesini sağlıyor. O, hep olduğu gibi şimdi de sizin
le birlikte; O'nunla bağlantı kurmak için daha iyi bir
zaman hiç olmadı, olmayacak da. Bunu nasıl yaparsı
nız?
Tanrı aynı anda üç düzlemde vardır. O'nunla
üçünde de buluşmalısınız. Her biri, bulmacanın bü
yük bir parçası gibidir. İlk seviye, O'nun yaratısı ola
rak bilinen maddi dünyadır. Bu düzeyde kendinizi ra
hat hissedersiniz ve O'nu çoktan anladınız bile. Bu,
dağların, yıldızların, nehirlerin, denizin, bitkilerin ve
hayvanların seviyesidir. Mitlerinizde kendinizi bu ale
min efendileri olarak adlandırırsınız ancak Tanrı'nın
düşüncesi farklıdır. O, sizin maddi dünyayı takdir et
menizi ve içinde sevinç duymanızı ister. Bu, sizin
ovun bahçenizdir. İkinci düzey, maddi ol mayan ve
76 DEEPAK CHOPRA.
kin bir banliyö evine benzemişti ama kapıyı açınca burnunu ölü
mün kokusu doldurdu. Solgun halıdaki çirkin kahverengi leke
nin çevresi beyaz tebeşirle çizilmişti. Pozisyon Michael'ın Mar
vell'ı ilk bulduğu yer değildi ama bıçaklanmış bedenin yattığı
yere yakındı. Demek ki üretilen gerçeğin buraya kadarı hala
doğruydu.
Odanın geri kalanı okült gereçler de dahil, Michael'ın ilk
gördüğü gibiydi. Duvarlarda her kültürden melek betimlemele
ri vardı: Yüzleri uzun ve kedi benzeri Budist melekleri, görkem
li doğu Ortodoks melekleri, eğlenceli ve dünyevi Fransız küpi
donları, gizemli Rönesans melekleri. Üç boyutlu, parlak, çok
renkli bir Kabala Yaşam Ağacı çizimini fark etti; diğer tasarımlar
sanki Ortaçağ ahşap baskılardan alınmış gibiydi ya da belki de
Marvell bunları kendi çizmişti. Michael kendini bir tür kutsal
bebekler hastanesinde gibi hissetti.
Çoğu insan, kanat, hale ve arp imgeleriyle doldurulmuş
düş güçleriyle melekleri, Tanrı tarafından onaylanandan daha
büyük periler, kutsal mumlar ya da kötü ruhların saldırısına kar
şı zırhlanmış ruhsal korumalar olarak canlandırır. Marvell'ın bu
denli saplantı haline getirdiği şekiller bir şey ifade etmiyorsa ne
olacak? Peki ya insanoğlu, buna şartlandığı için kanatlı
imgelerle donup kaldıysa, yüzyıllar boyunca habercinin tasviri
ne dalıp mesajı kaçırdıysa, ne olacak?
Michael, Sunday Times gazetesinde Marvell'ın Başka Be
denler, Başka Dünyalar başlıklı, paralel enkarnasyonlar ve "uzay
varlıkları" hakkındaki son kitabının zaferini anlatan gösterişli bir
reklam görmüş olmasına karşın, bu tuhaf komşusu hakkında ne
redeyse hiçbir şey bilmediğini fark etti.
Rastlantıyla karşılaştıkları birkaç kez, Ford Michael'a kibar,
ayakları yere basan biri gibi görünmüştü. Hiç de ondan umula
cak şekilde saf bir fantezi satıcısı gibi değildi. Michael, dedektif
ya da haksız yere suçlanan biri gibi düşünmekten vazgeçmesi
gerektiğini fark etti. Marvcll'ın başına gelen şey cinayet değil, il-
Melek Yakınlarda 79
Meleğin Sesi
Tanrı'yla temastan o kadar uzak kaldınız ki, yu
vasını hatırlayan kayıp çocuklar gibi, O'nun hakkında
hikayeler ve efsaneler ürettiniz. Bu efsanelerin bazıla
rı çok güzel ama kimileri yıkıcı. Kayıp çocuklar kolay
ca terk edildikleri duygusuna kapılabilir. Onları rahat-
Melek Yakınlarda 87
Meleğin Sesi
Bizi sonsuza kadar sessiz tutacak olan tek şeyi si
ze söyledik mi? Belki söylemeliyiz. O zaman kendini
zi nasıl savunacağınızı bilirsiniz.
Kuşku.
Kuşkudan özgürleşenler, kapılan meleklere aç
mıştır.
Ford Marvell günlüğünde, Arielle Artaud'dan
öylesine bir coşkuyla söz ediyordu ki, gerçek Micha
el, kendisini onu tanıyor gibi hissetti. Paris'te doğ
muş, seksenlerinde bir kadındı. Son yarım yüzyıldır
uluslararası düzeyde bir okült uzmanı olmuştu. Şim
di ise, sıradan ölümlülerin ancak meleklerle birlikte
olma seanslarına kabul edildiği görkemli bir
94 DEEPAK CHOPRA
(*) Göksel varlı kları n dokuz varl ı k katı ndan biri (ç.n.)
Melek Yakınlarda 95
M E L E KL E R V E F A RKI N D A
Ü L MAYAN LAR
Meleğin Sesi
Çocuklar sevgi ve korunma ister, siz ise bunları
Tann'dan istemeye devam edersiniz. Melekler, sizi
korumakla görevlendirilmiştir. (Sevgi doğamızın bir
parçasıdır, bu yüzden bu bizim için bir görev değil
dir. ) Sizi, maddeye bürünüp sizin adınıza savaşarak
koruyamayız. Biz, zihinlerinizi etkileyerek sizi koru
ruz. Size "daha iyi olan meleklerinizi dinleyin" den
diğinde, bu dinlemeniz gereken kendi düşünce ve
duygularınızdır. Melek etkisi sizden iyi olmanızı talep
etmez. İyi, temelini ahlakınızdan alan bir seçenektir.
Biz ahlakın ötesindeyiz. Sizden istediğimiz farkında
lık. rarkındalığınız ne kadar yüksekse iyiliğin ortaya
Mdek Yakınlarda 105
.\ h : k k Y .ı k ı ı ı l .u d .1 - � 8
1 14 DEEPAK. CHOPRA
Meleğin Sesi
Eğer bizi uzaklaştıran kuşkuysa, yaklaştıran da
bir o kadar basittir. Melekleri aramamalısınız, yalnız
ca kendinize bakın. Kendinizi ışıkta görün. Bu, bizi
çağıracak. Bizim, Tanrı'nın ışığı dışında hiçbir mad
demiz yoktur -sizin de. Işıktaki küçük bir değişiklik
dışında, sizinle diğer ruhsal şeyler arasında hiçbir fark
yok. Bedeninizin katı görünüyor olduğu gerçeği
önemli değil.
Bir odada oturduğunuzu hayal edin. Büyükba
banızdan kalan saatin tik takları işitiliyor. Kitap oku
yorsunuz. Sonra birden saatin sesini duymadığınızı
fark ediyorsunuz. Elbette ses size ulaştı. Havadaki tit
reşimler, kulak zarınızın tepki vermesine neden oldu.
Buna karşılık kulağınız da beyninize sinyaller yolladı.
Mekanik olarak her şey yerli yerindeydi. Ama yine de
saati duymadınız. Bunun nedeni zihninizin buna ka
tılmamasıdır. Ancak bu da henüz yeterli bir açıklama
değildir. Ruhunuz bir şeyi fark etmedikçe o şey varol
maz. Zihin, beyin, beden, dış dünya, tüm bunlar ru
ha hizmet eder. Gerçek olabilmesi için ışığın dünyaya
gönderilmesi gerekir .
1 18 DEEPAK CHOPRA
"Yani geride bir başka sen daha var, öyle mi?" dedi Susan .
"Ne garip . Bir başka ben de var mı? "
"Hayır, sanmıyorum ."
"Ama eğer öyle bölünebiliyorsan, kendinin gerçek oldu
ğunu nasıl biliyorsun? "
"Bunu açıklayamam . İnan bana, kendim olduğumu hisse
diyorum. Ama bu olağandışı şey gerçekleşti işte ve beni düşmek
üzere olduğum tuzaktan çekip çıkardı. Bu tuzağın neden ve
kim tarafından kurulduğunu ortaya çıkarmam gerekiyor."
Michael eşine şefkatle baktı . "Suze, zor ama bir şek.ilde
alışıyorsun," dedi.
Michael gözlerini yoldan ayırmadan haritayı incelerken Su
san'ı düştüğü şaşkınlık.la baş başa bıraktı. Duruma uyum sağla
manın yolunu tek başına bulmalıydı . İçgüdüsü Michael'a kır
motelinde durmasını söyledi. Neden bu moteli seçtiğini bilmi
yordu ama bunun önemi yoktu .
"Rakhel dün gece tekrar göründü," dedi Michael. "De
vam etmemiz gerektiğini düşünüyor. "
"Biz mi dedi? Kaçımızı kastetti? "
"Galiba yalnızca seni ve beni. Ama Rakhel'in kendince bir
ortaya çıkma yöntemi var."
"Biliyorum. Yürüyerek duvarların içinden geçmek gibi.
Ürkütücü ama büyüleyici. Yoksa arka koltukta mı saklanıyor
du? "
Michael, Susan'ın eline uzandı. Yumruğunun sıkılı oldu
ğunu hissedebiliyordu . "Hayatım, inanılmaz bir şey yaptın. "
dedi yumuşak bir sesle. "Rakhel öteye geçtiğimizi söyledi. Ger
çeklik ağında bir delik bulup oradan atlamışız. "
Michael, Susan'ın d a kendisi gibi hissedip hissetmediğini
merak ederek durdu . İlk karşılaştıkları sıralarda onu ne kadar
çok sevdiğinden söz etmeyi uygun bulmamıştı . Uzun bir zama
nı konudan uzak durarak, ağız dalaşı yapmak ve şakalaşmakta
geçirmişler, duygularını hafife almışlardı . Sonunda, her şeyi bir
1 20 DEEPAK CHOPRA
geldi. Bağırmaya çalışarak ayağa kalktı ancak çok zor nefes alıyor
du. Güçlü bir el ensesinden itiyormuş gibi dizlerinin üstüne çök
tü. Vızıltı anlaşılır hale dönüştü ve zihninde sözcükler belirdi.
"Ona yardım et."
Ve bıı sefer doğru olanı yap.
Yeniden Marvell'ın çalışma odasındaydı ve yazarın bedeni
nin yanına diz çökmüştü. Bu kez bu bir şok değildi. Beden, da
ha önce olduğu gibi sırtüstü yatıyordu. Michael kendine gelip
bakabildiğinde etrafta neler olduğunu fark etti.
"Kımıldamayın," dedi. "Beni duyabiliyor musunuz? Kı
mıldamadan yatın." Bu kelimeleri söyleyen sesin kendine ait ol
duğunu biliyordu ancak ses sanki uzaklardan bir yerden gelir gi
biydi. Ellerini Marvell'ın göğsüne sıkıca bastırarak göğüs kemi
ğine güçlü basınç uyguladığını hissedebiliyordu.
Bir ölüyü neden diriltmeye çalışıyordu ki?
Bir anda yerine oturan parçaların çatırtısı geldi. Aklında
komşusunu kurtarmaktan başka hiçbir düşünce yoktu.
"9 1 1 'i aradınız mı?" diye sordu aceleyle. Marvell'ın göğsü
ne sıkıca bastırıyor, bırakıyor, sessizce sayıp yeniden bastırıyor
du. Kaburgalarından birini kırma tehlikesi vardı ama kalp atışını
birkaç saniye içinde duyamazsa riski göze alması gerekecekti.
Beth, kendini toplamaya çalışarak kapının eşiğinde duruyordu.
"Evet, aradım. Hastaneye çok uzak olduğumuzdan kasaba
acil servisini arıyorlar."
"İyi." Michael, Marvell'ın ağzını ellerinin arasına alıp bir
dakika kadar suni solunum yaptı. Kulağını adamın göğsüne koy
duğunda hafif ama düzenli kalp atışlarını duyabiliyordu. Başara
cak. Tam o anda derinden gelen ritim kaybolur gibi oldu ama
Michael içini dolduran güçlü bir özgüvenle yumruğunu havaya
kaldırdı. Yumruğunu hızla Marvell'ın göğsüne indirdiğinde ke
mikler kütürdeyerek kırıldı. Darbe, Marvcll'ın bedenini hafifçe
sıçrattı . İşe yaradı. Michacl tekrar dinlediğinde Marvell'ın kalbi
daha hızlı ve güçlü atıyordu.
132 DEEPAK CHOPRA
Meleğin Sesi
Kendi gerçeklik yorumunuzu anladığınızda me
lekleri de anlayacaksınız ve bu titreşimlere bağlıdır.
Doğadaki her şeyin kendi imzası vardır ve her imza
eşsiz bir titreşimden yapılmıştır. Bir kaya, ay ışığı de
ğildir. Bir ağaç, şimşek değildir. Sizin dünyanızda
Melek Yakınlarda 135
D ioi
Kim buraya gelip sana bir şey öğretebilir ki? Burada kelimesiyle
bile ilgilenmiyor olabilirsin . Üsteki herkesin zihnini okuyabildi
ğine bahse girerim, hem de hepsini bir anda. "
Tek titreşim . Elbette . Anlamlı tek olasılık buydu . Işık o ka
dar yüksek hızda titreşiyordu ki, yüzlerce zihni bir seferde oku
ması çok doğaldı.
"Bizimle ilişkinde dikkatli olman gerekiyor, çünkü zihinle
rimizi patlatabilirsin. Senin sorunun bu. " Lazar bir anda Si
mon'ın burada olmasını istedi. Yetenekli sayılabilecek başka bir
zihnin olması işe yarayabilirdi.
"Şimdi bunu açıklayayım, tamam mı? Ben düz düşünü
rüm . A düşüncesinden B düşüncesine, oradan da C düşüncesi
ne geçmem gerekir ama belki sen bana baktığında hepsini bir
anda görüyorsundur. Belki ben beş yaşımdaki doğum günümü
hatırlarken sen bütün doğum günlerimi hatırlıyorsun, bütün
anılarımı. İyi, kötü ve dünya dışı olanları . Vay canına! " Bu "Vay
canına! " Lazar'ın ne kadar etkilendiğini gösteren son ünlem de
ğildi. Lazar yeni, çarpıcı ve bütünüyle mütevazı bir içgörüye
ulaşmıştı.
"Beni tanıdın bile, değil mi? " Işık titremedi ama Lazar ne
söylediğini yine de anlayabiliyordu.
Seni, senden daha iyi tanıyorum.
Lazar ilk defa onu koruyabilmeyi istedi. Gerçek anlamda
anlaşılmaya dair bu en derin insani güdü doyum buluyordu -
hem de en yanlış zamanda.
"Harika," diye mırıldandı Lazar hüzünle .
"Artık seni kesin patlatacaklar. " Bir anda yoruldu ve göz
leri neredeyse yaşlarla dolu, beton zemine yığıldı. Vardığı sonu
cun yanlış olduğunu düşünmek anlamsızdı. B u kadın, onu
tanıyordu . Bu kadın onu olduğu gibi tanıyordu . Kadının bekle
diği şey buydu, birisinin onu anlaması. O iki asker anlayamamış
tı ama birazcık olsun etkilenmişlerdi, çünkü ışık onların içine
Tanrı korkusunu ya da Tanrısal bir şey yerleştirmişti . Lazar on-
140 DEEPAKCHOPRA
!ardan daha sıkıydı. Bu kadın onu ilk defa geçen gün sığınakta
fırlattığında fark etmişti. Bu, büyük ihtimalle bir sevgi dokunu
şuydu. Böyle olsa bile kadının ne yapmak istediğini anlaması La
zar'ın bir haftasını almıştı. Artık biliyordu.
"Seni buradan çıkarmalıyız," diye mırıldandı Lazar.
Işığa baktığında, orada öylece asılı durduğunu gördü. Yanıt ver
miyordu. Ve belki daha önce de gerçekten titrememişti. Hayır,
titremişti. Lazar, hayranlık içinde onu saran zihinsel aktivitenin
bütün gelgit dalgalarını harekete geçirenin bu hafif titreşimler
olduğunu fark etti. Bu kadın Einstein, Freud, Leonardo Da
Vinci ve Budda toplamının binle çarpılmışıydı.
"Seni kurtaracağım," diye fısıldadı Lazar. "Beni duyduğu
nu düşünmek çılgınca olabilir ama seni öldürmek istedikleri için
onlar daha çılgın. Bana yardım et, tamam mı? Bu önemli. Bize
bir plan gerek."
Kendi söylediklerine şaşırdı. Hayatında ilk kez cesaret gös
teriyor, vericiliğe bu kadar yaklaşıyordu. Garip bir duyguydu.
Sıçrayarak ayağa kalktı.
"Seyahat giysilerini giy, bebek. Uçuyoruz buralardan! İs
min olmadan seninle konuşmak zor geliyor. Bu yüzden, sana .. "
Zihni bir an boşaldı. "Didi! Bu nasıl? Nereden geldiğini bilmi
yorum. Herhangi bir şeyin nereden geldiğini bildiğimi düşün
mek hataydı zaten."
Lazar'ın heyecandan başı dönmüştü. Gevezelik ettiğini bi
liyordu ama sarhoş bir derviş gibi arkasını döndüğünde, ışığın
son titreşimini kaçırdı. Kadın, ilk andan beri onun ne düşündü
ğünü biliyordu ama Lazar'ın yüreğinde kuşku vardı. Bu da za
man ve atılım gerektiriyordu. Kadını tanımasını, gizlerini deş
mesini, hatta onu korumasını değil. Bu son titreşim Lazar'ın,
kendisine en hafif sevgi pırıltısını gönderen ilk insan olduğunu
ona anlatmak içindi.
Melek Yakınlarda 141
Meleğin Sesi
Haydi Düşmandan söz edelim şimdi. Kötüyü
soyut olarak düşünmek insana zor gelir. Bu yüzden,
ona bir insan yüzü giydirirler. Şeytan, sizin kozmik
kötü için bulduğunuz insan yüzüdür. Hiç kimse
onunla karşılaşmamıştır. Yine de, düşünme yöntemi
niz için gereklidir o. Çoğu durumda kötü, evrensel
likten uzaktır. Köklerini bencillikten, itaatsizlik ve
başkaldırıdan alır. Bunlar çocuklukta öğrenilen dür
tülerdir. Bu dürtüleri yetişkin kılığına sokabilir, savaş
la silahların vahşetini kullanarak daha tehlikeli bir ha
le getirebilirsiniz. Ancak bizim için karmaşık olmak
tan uzaktırlar. Koşulsuzca sevilip istendiğini hisseden
bir çocuk böyle değerleri edinecek şekilde büyümez.
Dünya, korku ve nefreti kuşaktan kuşağa aktarmaz ol
duğunda, bu biçimdeki kötülük, çiçek hastalığı gibi
tamamen silinip gidecektir. Çok daha derinlere kök
salmış inancınız ise insan doğasının kötü olduğudur.
Kötülüğün bu türü şeytansı ya da günahkar olarak
adlandırılır. Bunu genellikle cenneten kovulmaya ka
dar gerilere götürürsünüz. Efsanelerinizin çoğunda
temeldeki benliğinizi kontrol edemediğiniz için yok
olan bir yeryüzü cenneti vardır. Oysa cennet zihni
nizden başka hiçbir yerde değildir ve suçluluk duygu
nuzun üstesinden gelirseniz, şu andadır. Mükemmel
olmadığınız için günahkar olduğunuzda ısrar ediyor
sunuz. Peki, neden mükemmel olmanın ne anlama
geldiğini keşfetmek için uğraşmıyorsunuz? Çünkü
Tanrı mükemmellikten başka bir şey görmez.
Mükemmelliğin karşılığı bütünlüktür.
"Kötü" bir düşünceniz varsa ve bundan şiddet
doğuyorsa ya da suçluluk ve utanca sebep olan davra
nışlarda bulunuyorsanız, doğal dürtünüz , bu davranı -
142 DEEPAKCHOPRA
***
"Eyalet birliklerini aramayı bırakabilirsin," dedi Lazar Si
mon'a, gözlerini önündeki yoldan ayırmayarak.
Sanki Lazar'ın hız sınırı diye bir kavramdan haberi yokmuş
gibi, araba asfalt yolda gittikçe hızlanıyordu.
"Onlara rastlamayacağız." Neredeyse şafak sökmüştü ve
Simon bir saattir uyanıktı. Sırtı ağrıyarak doğruldu. Gözlerini
Lazar ile arkadaki kızdan kaçırdı.
"Nereden biliyorsun? İstediğin zaman adam kaçırabilmen
için polis sana ayrıcalık mı tanıdı?" dedi Simon saldırısını gizle
meye çalışmaksızın.
"Çünkü New Mexico gözden uzak bir eyalet ve bütün ana
yollardan uzak duruyorum. Buralara kadar birlik gönderme
zahmetine giremezler," dedi Lazar.
"Bu arada, seninle konuşmamız gerekiyor. Mercek altında
yız, aynı fikirde değil misin, eski dostum?"
"Gitmeme izin verseydin bu noktaya gelmemiş olurduk,"
dedi Simon.
"Kes şunu. Acı içindesin ama tanıdığın şeytan tanımadı
ğından daha iyidir, öyle değil mi?" Lazar dikiz aynasına baktı.
Didi uyumuyordu. Görünüşe bakılırsa arabaya döndükle
rinden beri, gece boyunca bir kere bile pozisyonunu değiştir
memişti. Derin bir sükunet içinde sessizce oturuyordu. Kız La
zar'a gülümsedi .
162 DEEPAKCHOPRA
Meleğin Sesi
Melekler duaları aldıklarında genellikle şunu du
yarız: "Lütfen, Tanrım, neden burada olduğumu söy
le. Hayatımın amacı nedir? " Cevap, her zaman aynı
dır ve şimdiye kadar yaşanmış en önemsiz ya da bü
yük yaşam kadar sizin hayatınız için de geçerlidir.
Yaşamın amacı, yaşamın kendisidir.
Bu sizin için geçerli olmayan yuvarlak bir cevap
gibi mi görünüyor? Yuvarlak değil, çünkü yaşam gi
zem doludur. Her şey gizem doludur. Yalnızca ya
şam, anlamı kendi dışında aramak zorunda değildir.
Çoğunuz Tanrı'nın, bir yaşam biçimini onaylarken
diğerini onaylamadığına inanırsınız . Bu, böyle değil
dir, çünkü yaşamın kendisi nihai anlamı içerir. O, saf
altındır. Tanrı yaşamı sever. O, yaşamı sevilebilir ol
ması için yarattı . Yaşama Kendisinden o kadar çok şey
Melek Yakınlarda 1 69
lik çok az insanı arabasına binip kendi ayağıyla teslim olacak ka
dar az etkilerdi. Daha büyük bir olasılık, Marvell'ın -ya da karı
sının- daha önceden başka bir nedenden ötüıii burada bulun
muş ve yaşadığı şeye geri dönmüş olmasıydı.
Meleklerle ilgili bir şey miydi bu? Eldekiler hiçbir anlam
ifade etmiyordu. Tam o sırada yemek salonunun diğer ucunda
kargaşa çıktı. Şahin yüzlü, vahşi bakışlı genç bir adam sıcak kah
veyi başından aşağı dökmeye başlamıştı. İki görevli onu tutmak
için koştu. Susan buradan çıkması gerektiğini fark etti. Kendi
kendine mırıldanan yaşlı kadının yanından geçerken "Jetleri
uçurmak istiyorum, efendim. Jetleri uçurmak istiyorum,"
dediğini duydu. Yüıiirken korkuyu üstünden atmaya çalıştı. Es
ki açelya ve şimşirlerin arasına kara çam öbekleri serpiştirilmişti.
Susan birinin kolunu çekiştirdiğini hissettiğinde bir parça güneş
ışığı bulmaya çalışarak amaçsızca geziniyordu.
"Altı katil için sen ne yapacaksın?"
Başını çevirdi. Kendi kendine mırıldanan yaşlı kadındı ko-
nuşan.
"Seni tanıyorum," diye tısladı yaşlı kadın.
"Sonımlusu sensin."
Kemikli, güçlü parmaklarını Susan'ın koluna geçirdi.
"Haydi bırak kolumu," dedi Susan, kadının parmaklarını
zorla açarak.
"Büro senin hakkında her şeyi anlattı bana," diye fısıldadı
yaşlı kadın.
"Anlatmışlardır. Hiç sır saklamazlar."
Susan psikozla oyun oynamanın işe yaramadığını fark etti
ğinde çok geç kalmıştı. Yaşlı kadının gözleri ani, derin bir kor
kuyla kapandı. Ağzı titriyor, nerede olduğundan habersiz görü
nüyordu. Susan'ın korkusu yerini çaresizliğe bıraktı.
"Senin için ne yapabileceğimi bilmiyorum. Bana sen söy
le," dedi .
Melek Yakınlarda 1 73
da hiçbir şey planlı değildir. Eğer bu tip bir şeye inanıyorsan . "
Claude daha da rahatlayarak sırtüstü uzandı . Solgun gün ışığı ,
ağaçların arasından süzülerek yüzüne düşüyordu . Claude sanki
bu ışığı çağıran kendisiymiş gibi gülümsedi . "Ne kadar şanslı ol
duğunu bilmiyorsun . Hemen herkes bunu ta derinlerde istese
de, milyonda bir insan bile nasıl çekip gidileceğini bilemez. "
Ben istemedim, diye düşündü Susan ama hemen ardından bu
mm bir yalan olabileceğini anladı. Yeterince acı çekmişti . Bu
yüzden kaçma düşüncesi ona yabancı değildi. Yalnızca bunları
ciddiye almamış, birisinin kendisini dinlediğine inanmaya cesa
ret edememişti. "Hikayem gerçekten tuhat�" dedi . "Senin de
söylediğin gibi, hiçbir şey planlı değildi . Peki ama buradaki in
sanlara nasıl yardım ediyorsun ? "
"Küçük bir örneğini gördün . Kalırsan daha fazlasını göste
ririm ."
Susan'a doğru yan tarafına yuvarlandı . "Ama kalmayacak
mışsın gibi bir his var içimde . "
"Ölen bir adamdan dolayı buradayım . Adı Marvell'dı . "
Claude'un kaşları havaya kalktı. Susan, bir saniye için bile olsa
onu şaşırtabilme yetisi olduğunu görmekten mutluydu .
"İyi bir dedektifsin," dedi Claude . "Buradaydı . Öldü mü
dedin? Onunla çok az karşılaştım . Deli olduğunu bilmeyenler
kadar deli görünüyordu . Ama buraya yatmak için gelmemişti .
Birisini bulmaya çalışıyordu ."
"Bunu tahmin etmiştim. Kimi? Bir hastayı mı? "
"Hem evet hem hayır. Daha çok bir hayalet. Gel, sana gös
tereceğim." Claude ayağa kalktı ve Susan'ın alışmaya başladığı
ani hareketleriyle yan yollardan birinden aşağı doğru yürümeye
koyuldu . Susan, daha uzaklarda bulunan kulübelerden birine
gelene kadar onu takip etti . Claude içeriye girmeden önce gö
rü lüp görülmediklerini anlamak için etrafa baktı . Ku lübenin içi
karanlıktı . Susan ilk anda uyuyan birisi oldu ğunu göremedi .
Yaklaştığında, uyuyanın genç bir kız olduğunu g ürd ü . Kız u y u -
1 76 DEEPAK CHOPRA
Meleğin Sesi
Arayanlar mıknatıs gibidir. Onların dualarına,
arzularına verdiğimiz kadar önem vermeyiz. Aramak,
ışığı arzulamaktır ve ışık isteği melekleri kendine çe
ker. Herhangi birisi bizi bu yolla çağırabilir, ancak
çok azı bunu yapar. Çoğu dua bir yardım haykırışıdır.
Tanrı bunlara kulak verse de insanlar kendilerine ye
terlidir. Yeterince ışık elde ederseniz, bütün sorunları
çözebilirsiniz. Çünkü ışık, enerji ya da saf mutluluk
hissinden daha fazla bir şeydir. Işık, zekadır, güçtür.
Tanrı ve O'nun bütün krallığı ışıktan yapılmıştır.
Kozmostaki her şey bu ana kaynaktan yaratılmıştır.
Işığa değer verdiğinizde, size hizmet eder. Işık aşıla
yarak ilişkileri değiştirebilirsiniz. Size karşı olanlara
ışık göndererek anlaşmazlık.lan çözebilirsiniz. Bütün
derin soruların yanıtları ışık yoluyla yollanır. Zihin
ışık.la dolduğunda ayrılık içinde yaşayan herkese acı
veren yalnızlık ve anlamsızlık duyguları şifa bulur.
Çoğu kişi yaşamlarındaki en zorlu açmazları ge
reksiz yere kendileri çözmeye çabalar. Yanıt ne ıstırap
içindeki zihinden gelebilir ne de duygusal acı, kaygı
ve endişeden. İnsan bunu çoktan öğrenmiş olmalıydı.
Yine de berraklık için ışığı çağıracağın ıza, kendi yarat
tığınız karanlıkta gezinmeyi tercih edersiniz. Bu far
kındalık eksikliği, şu andaki dünyanın büyük trajedi-
1 82 DEEPAKCHOPRA
"Hayır. "
"Peki nereye gitmemiz gerekiyor? "
"Bu önemli değil. Önemli olan gitmek isteyip istemediği
niz . "
"Bu kişinin kim olduğunu bilmiyorsak onu nasıl bulaca
ğız?" diye sordu Susan.
"Bulmayacaksınız. Bilirsiniz ve gidersiniz, bu kadar. "
"Marvell'ın yaptığı gibi mi? " diye sordu Michael, tahmin yürüt
meye çalıştığının farkındaydı.
"Marvell yalnızca tahmin etti . Biliyor olsaydı, ölmeyecek
ti," dedi Rakhel. "Sizin gerçeklik dediğiniz şeyin hiçbir biçimin
de ölmeyecekti. "
"O halde kaderimizle karşılaşmaya y a d a benzer bir şeye
hazır olmamız gerektiğini mi söylüyorsun? " dedi Michael.
"Yaklaştın. Kader, tuhaf bir kumardır. Her şeyi ya da hiç
bir şeyi riske atmazsın . Ya her şeyi riske atarsın ya da hiçbir şe
yi. " Rakhel kendinden o kadar hoşnut görünüyordu ki, Micha
el ondan söylediğini açıklamasını bile istemedi . Rakhel ayağa
kalkıp üzerindeki kırıntıları temizler gibi eteğini silkeledi. Bu
küçük, bilinçdışı bir hareketti. Ama bu hareket bir anda
Michael'ın, Rakhel'in onlarla olmadığında nasıl yaşadığı hakkın
da gerçekten hiçbir fikri olmadığını düşünmesine neden oldu .
"Bizimle gelebilirsin, biliyorsun," dedi Michael .
"Endişelenme, her zaman sizinleyim," dedi Rakhel. "Ama
önce yapılması gerekenler var. Sadece bu gece burada kalın.
Oyalanmak iyi olmaz. Bu evin bir kara deliğe dönüşme potan
siyeli var."
Odanın dört bir yanını şüpheyle inceledi ama kimseyi bek
leyen ani bir tehlikenin olmadığından emin olunca gitti . Micha
el ile Susan'ın evlerinin rahatlığına ihtiyaçları vardı. Rakhel'in
kara delikle neyi kastettiğini ise hiçbir zaman anlamadılar.
Melek Yakınlarda 199
Meleğin Sesi
Çok daha eski Yahudi meleklerinden ödünç
alınmış olmalarına rağmen, Hristiyan melekleri bura
larda yenidir. Hindistan melekleri daha da eskidir.
Onlara devalar adı verilir, kanatları yoktur. Ama Gab
riel, Raphael ve Michael (hepsinin sonu da "el"le bi
ter çünkü İbranice bu, Tanrı anlamına gelir) gibi de
valar da Tanrı için savaşır. Düşmanları da asuralar ya
da kötü mhlardır. Yaradılışın bütünün, bir ipin bir
ucundan devaların, diğerinin de asuraların çekmesiy
le çalkalanarak varolduğu söylenir. Dünya, kozmik
sütten yayık gibi çalkalanarak elde edilen tereyağıdır.
Melekler ve kötü mhlar çekişmeye devam eder, za -
man varoldukça da edeceklerdir. Yaşamın sürmesini
sağlayan ışık ve gölge, iyi ve kötüdür. Bu yüzden,
Hindistan kötü mhlar konusunda rahattır. Uzun va
dede ne kötü mhlar bütünüyle yenilir ne de melekler
mutlak bir zafer elde eder. İki gücün de aynı anda va
rolması gerekir. Eski Hintliler, insan doğasının da ay
nı olması gerektiğini düşündü. Devaların asla kazan
mayacağını bilmek karamsarlık verir ancak bu, göre
celiğe inanırsanız doğmdur. Eski Hintliler ise inan
mıyordu. Onlar, mutlak olana inanıyordu. Meleklerin
ötesinde, mutlak saf farkındalık ya da Olmak vardı.
Olmak ya da olmamak onlara göre bir som değildi .
Olmak, kimsenin hiçbir zaman görmeyi umamayaca
ğı, görünmez bir elmas gibiydi ama bu elmasın yüz
leri sevgi, gerçek, irade, güç, şefkat ve güzelliktir. Bu
değerler içinizde derinlerde bir yerdeyken Tanrı'nın
mücevherinden parıldayan ışığı görmüşsünüzdür.
Mutlak Oluş, yaradılışa büründüğünde sonsuz çeşit
lilikte formlara büründü. Bir filin biçimi, ipek bir ter-
200 DEEPAIC CHOPRA
arabadan çıkmam için bana bir şans verdi. Özgür irademle kal
mayı seçtim. Bir bilim adamı olarak kaldım."
Carter'dan gelen bir sinyalle iki adam, koltukaltlarmdaki
kılıflardan silahlarını çekip arabaya koştular. Arabanın tavanına
vurdular. Didi dışarı çıktı. Şaşırmış görünmüyordu. Aynı şey
görevliler içinse pek söylenemezdi. "Ellerinizi yukarı kaldırın,"
diye emretti biri. Didi ona bakmadan emre uydu.
Bıı da planın bir parçası mı? diye düşündü Lazar. Carter
kaşlarını çattı. "Kızı buraya getirin," dedi. Ama Didi çoktan ar
kasında Simon ve elleri silahlı adamlarla birlikte ona doğru geli
yordu.
"Kız hanginizle?" diye sordu Carter.
"Şu polis kafasını bir yana bırak. Konu, bundan çok daha
ilginç," dedi Lazar.
"Üstten bu yüzden ayrıldık," diye açıkladı, hala gergin ve
kendisinden emin olmayan Simon.
"Devam edin," dedi Carter gergin bir tavırla.
"Bu kız tutsak. Neden olduğunu bilmememe rağmen La
zar onunla kaçmaya kalktı."
"Neden bahsediyorsun sen?" dedi Carter öfkeyle.
"Uygun ışık aracılığıyla bir çeşit dönüşüm gerçekleşti; bi
linmeyen bir tip hologram gibi. Sanıyorum bu kız aslında gör
sel bir yanılsama."
Carter, Simon'ın sözünü kesti. "Dur. Ben salak değilim.
Gözden saklamaya boşuna çalıştığın şey, bir kızı kaçırmış oldu
ğun. Bu ne, bilim adamı aşkı mı?"
"Dinlemiyorsun," diye üsteledi Simon. Daha da umutsuz
görünüyordu. "Ordu ellerinde tuttuğu şey için bir açıklama is
tiyordu. İşte bu."
"Tanrım," dedi Carter. İki FBI adamı silahlarını kaldırıp
sırıttı. Arkadaki minibüse doğru gitmeye başladılar. Cartcr, bir
an kızı inceledi.
Melek Yakınlarda 203
Meleğin Sesi
Bir verilen gibi görünse de, gerçek gizil güçten
ibarettir. Her gün yaptığınız en yaratıcı şey, gizil güç
leri gerçeğe dönüştürmektir. Görünmez gizil güç
öbekleri biçime bürünür, dünyaya gelirler. Melekler
buna yardımcı olur. Biz, her bir düşüncenin, arzu
nun, rüyanın ya da görünün dışa vurulmadan önce
içinden geçmesi gereken mekanizmayız. Hayatınız
daki dışavurumlar, sizin seçimlcrinizdir. Biz yardım
ederiz, ama yaptırmayız. Herkesin olaylara ilişkin de
ğişik bir yorumu ve hayata eşsiz bir bakış açısı vardır.
Şu anda deneyimlediğiniz şey, en küçük ayrıntısına
kadar bakış açınızın somutlaştırılmış biçimidir. Tan
rı'nın kaynağından yaşam enerjisi yayılır. Sizin bulun
duğunuz düzeye ulaşır. Siz , zihninizi kullanarak bu-
208 DEEPAIC CHOPRA
� k k k Y .1kıııl.1rd.1 - f' 1 ;;
226 DEEPAK CHOPRA
lı, solgun mavi bir giysi içinde genç bir kadının beklediği eski bir
hizmetçi girişiydi. "Bu yöne doğru gitmiyoruz herhalde," dedi
Susan biraz geri çekilerek.
"Gidiyoruz," dedi Lazar.
Kızı tanıyormuş gibiydi. Kızla birlikte Michael ve Susan'ın
yanlarına gelmesini beklediler.
"O adam ışık konusunda kötümserdi," dedi kız bir araya
geldiklerinde. "Yıldızsı nesne bir melek olabilir. Bunun aksine
hiçbir kural yok."
Michael'ın yüzündeki ifadeyi gördüğünde güldü. "Belki
de aslında açıklama istemiyordun."
"Bu beyefendinin beni nasıl tanıdığı konusunda bir açıkla
ma istiyorum," dedi Michael, dikkatle.
"Ona ben söyledim."
Kızın duruşunda doğaüstü bir olgunluk ve zarafet vardı.
Verdiği yanıt doyurucu olmaktan uzaktı ama Michael ona karşı
çıkmak istemedi. Yoğun ama anlaşılmaz bir bakışla çadıra bakı
yordu kız. Bir süre sonra Michael'a döndü.
"Kanatlarla doğmadıysanız, sonradan çıkmalarına engel ol
mayın," dedi. Ön taraftaki tabelayı okuduğu açıktı.
"Benim engel olduğumu mu düşünüyorsunuz?" diye sor
du Michael.
"Çoğu insandan daha az," dedi kız.
Arkasını dönerek kapıyı açtı, onları eve aldı. Arka taraf,
Michael'ın ilk ziyaretinde kısaca gördüğü ön bölümlerden daha
da karanlıktı. Ancak yan odalar ve dar geçitler arasında mekik
dokuyan kız, burayı tanıyor gibiydi. Ev, düzenli bir labirent gi
biydi. Birkaç dakika geçmeden nerede olduklarını bilemez hal
deydiler. Kız, çok sayıda hizmetkarın gözlerden uzak çalıştığı
günlerden kalan başka bir yadigar olan dar bir merdiven bulup
tırmandı. Michael'ın tanımsız duyguları belirginlik kazanmaya
başladı. Kızla daha önce tanışmış ya da yakın zamanlarda fotoğ
rafını görmüştü.
228 DEEPAK CHOPRA
"Helikopterden bahsediyorum."
Michael dışarıya baktı. Üzerinde ordu işaretleri olan bir
helikopter tepelerinde gürültüyle uçuyordu. Silahli bir helikop
terden çok küçük bir kurtarma aracına benziyordu . "Bunun bi
zimle bir ilgisi var mı?" diye sordu Susan.
"Bizi takip ediyor," dedi Lazar.
"Neden?"
"Şu Simon denen herif." Lazar, melek ve onun takipçileri
arasındaki mücadeleyi önleyemeyeceğini artık biliyordu. Bunun,
planın bir sonraki kısmı olduğunu düşündü.
"Şimdi ne yapacağız?" diye sordu Michael.
Coşku yerini endişeye bırakmıştı. Didi konuştu.
"Devam et. Marvell'a ulaşmalıyız."
Michael, kızdan bu adı duyduğuna şaşırmaksızın başını sal
ladı. Gaza bastı. Helikopter ve mürettebatı Michael'ın ne yapı
yor olduğunu anlasa da anlamasa da müdahale etmeyip geri çe
kildi. Temas anına kadar beklemek üzere üç yüz metreden ara
bayı izlemeyi sürdürdüler.
Marvell'ın garaj yoluna saptıklarında, üç askeri araç onlar
dan önce oraya varmıştı.
"Burada dur," dedi Lazar, Michael'ın omzuna dokunarak.
Simon'ı, siyah bir arabanın içinden Carter'la birlikte çıkarken
gördü.
"Her şey yolunda mı?" diye sordu Michael, kıza bakarak.
Kız başıyla onayladı. Lazar arabadan çıkıp onlara doğnı yürüyen
iki kişiye yaklaştı. Michael da arabadan indi. Lazar adamları ta
nıyor gibiydi ama tavrı dostça değildi.
"Demek aşağılık köpeklerle dolaşıyorsun, Simon. Sana ya
kışıyor." Lazar'ın konuştuğu , İngiliz olduğu açıkça belli olan
adam, kaşlarını çattı.
"Her şeyi mahveden sensin," dedi adam suçlayıcı bir ton
la.
"Nasıl? Bizi rahat bırakmanı istcvcrck mi ? " dedi Lazar.
234 DEEPAKCHOPRA
S o Ns ö z
düşündü. Bir seferinde bir fırtınada iki çocuklu bir kadın, yol
dan çıkıp neredeyse taşmış olan nehre düşüyordu. Otoyol dev
riyesi göründüğünde, kadın suya kaymak üzere olan arabasının
mucizevi bir şekilde bir adam tarafından çekilerek kurtarıldığı
konusunda histerik bir şekilde ısrar etti. Tarifine uyan tek kişi
Aulden'dı, ancak adresini bulma yönündeki çalışmalar sonuç
vermedi.
Tutsak hakkındaki tek önemli yankı, bir yıl sonra Rhine
ford Marvell, Melek Yakınlarda adındaki romanı, emekli fizikçi
Theodore Lazar'la birlikte yazdıktan sonra ortaya çıktı. Kitap,
onu inceleyenlerce vahiy ya da illüzyon olarak değerlendirildi.
Romanda, yazarla bir melek Maine ormanlarındaki gizli yerde
saatlerce konuşur. Melek, Noel'de on yaşında kardan bir kız ço
cuğuna dönüşür. Meleğin mesajında peygambersi bir hava var
dır ama asla gözdağı vermemektedir.
"Tanrı hala Kendisi'ni fark etmenizi bekliyor," der melek
kitapta bir yerde.
"Bu noktaya gelmek, çok uzun zaman aldı; ancak Kendi
kutsal planını açığa vurmazsa, çok azının uyanacağına karar ver
di. Bu yüzden böyle olacak."
"Plan nedir?" diye sorar yazar.
"Sana anlatayım."
Ve melek, kutsal plana ilişkin bütün bilinen itirazlar -ölüm
ve kötülük, dünyanın kontrol edilemez vahşeti ve uğradığı teca
vüz- sonunda kaybolana kadar dünyada adım adım yükselerek
genişleyen ışığın ve bilginin şaşırtıcı metnini anlatmaya koyulur.
Planın başarılı olacağından hayli emin görünür melek. Bununla
birlikte, zaman belirtmez.
Marvell'ın birçok kurgu romanının aksine, bu eseri ilk he
yecanın ardından da satmaya devam etti ve kimileri bir kült
oluşturduğundan söz etti. Yazar kitabını imzaladığında hep şu
değişmeyen sözcükleri yazsa da kitabın satışına kayıtsız gibi gö
rünüyor: Kana tlarla doğm.ı dıysanız, sonradan çıkmalarma en
gel olmaym .