Professional Documents
Culture Documents
ESBÂBÜ’N
NÜZÛL
T
AYET-I KERİM
ÎNİS S E B E P
SEMERKf!
NUZUL
ÂYET-İ KERİMELERİN
İNİŞ SEBEPLERİ
GENEL DAĞITIM
□
P O Z İT İF lÜRKİYE: Eyüpsuitan Mah. Esma Sokak. No. 3 Samandıra-Sancakîepe-lstanbul
D A Ğ IT IM Tel: 0216 564 26 26 Faks: 0216 564 26 36 online satış: wmsemerkandpazarlama.com
.. T ,. A V R U P A E R O L M e d i en G m b H K ö l n e r S t r . 2 5 6 5 1 1 4 9 K ö l n
IM L e o , e „ T e l: 0 2 2 0 3 / 3 6 9 4 9 0 F a x : 0 2 2 0 3 /3 6 9 4 9 1 0 w w w .se m e rka n d o n lin e .d e
A . •• A A
C E L A L E D D I N es-SUYUTI
ESBÂBÜ’N
NÜZÛL
LÜBÂBÜ’n-NÜKÛL
ÂYET-İ KERİMELERİN
İNİŞ SEBEPLERİ
Tercüme ve Tahriç
Abdulcelil ALPKIRAY
SEMERKDND
iç in d e k il e r
MÜTERCİMİN ÖNSÖZÜ......................................................................................... 11
ESER HAKKINDA...................................................................................................... 17
MÜELLİF HAKKINDA..............................................................................................23
MÜELLİFİN M U K A D D İM ESİ............................................................................... 31
2. Bakara Sûresi.....................................................................................................37
BİBLİYOGRAFYA..................................................................................................... 599
* «ı>* p *
MÜTERCİMİN ÖNSÖZÜ
1. Eserde yer alan âyetlerin genellikle baş tarafı verilm iştir. Biz
âyet-i kerim elerin geçtiği yerlerde âyetlerin hem A rapça m etnini hem
de Türkçe m eallerini verdik. A yetlerin m eali için kom isyon (H ayrettin
Karam an, Ali Özek, İbrahim Kâfi D önm ez, M ustafa Ç ağrıcı, Sadrettin
G üm üş, Ali Turgut) tarafından hazırlanan Türkiye Diyanet Vakfı m e
alini esas aldık.
6. M etinde yer alan şahıs isim leri ehlince m âlum olduğu için sa
dece isim leri verilirken biz tam künyesini ve vefat tarihlerini de kay
dettik. M esela H aşan diye zikredilen isim den m urad H asan-ı Basrî ise
H asan-ı Basrî olarak kaydettik.
10. H adis ilm iyle ilgili geçen kavram lar hakkında dipnotta açıkla
m a yaptık. M esela "v â h ", "cey y id " gibi kavram lar.
Tüm gayretlerim ize rağm en bu çalışm anın hatadan berî olm adı
ğını biliyoruz. Hata ve eksiklikleri bize bildirecek dostlara şim diden
teşekkür eder, böyle bir hizm eti bize nasip ettiği için Rabbim 'e ham de-
deriz. Bu çabam ızın vesile-i m ağfiret olm asını Rabbim 'den niyaz ede
rim. Tevfik A llah'ındır.
A bdülcelil A lpkıray
10 Rebîülevvel 1434/23 O cak 2013
Amman/Ü rd ün
ESER HAKKINDA
Esbâb-ı nüzûl ilmi, Kur'an ilim leri arasında m üstakil bir ilim ola
rak kabul edilir. A yetlerin nüzûl sebebini araşüran esbâb-ı nüzûl bil
gisi, K ur'an'ı daha iyi anlam am ızı, âyetin nâzil olduğu sosyal ortam ı,
vakıanın nasıl gerçekleştiğini, özetle âyetin bağlam ını anlam am ızı sağ
layan bir ilim dalıdır.
E SE R İN G Ü N Ü M Ü Z B A S K IL A R I
Bizim tercüm eye esas aldığım ız baskı, Halid Şibl tarafından ha
zırlanan baskıd ır (Beyrut 2002). İhtiyaç duyduğum uz durum larda diğer
baskıları da gözden geçirm e im kânı bulduk.
1 el-ltkân f i U lû m iî-K u r ’ân, 1/107. S ü y û tî'n in bah settiğ i, İb n H a c er'in v efatı n e d en iy le ya
rım k a la n b u eserin m ü sv ed d eleri E bû A b d u rrah m an F ev v âz A h m ed Z em erlî ta ra fın
dan ta h k ik ed ile rek n eşred ild i. N eşred ilen b u eserd e Fâtih a ile B a k a ra 286. ây et arası
b u lu n m a k ta d ır (bk. İbn H acer, el-U câb f i B ey ân iî-E sb âb , B eyru t: D âru İbn H azm , 2002).
YAZM A N Ü SH A LA R
2 Sü d d î-i Sa g îr riv ay etleri için bk. B akara 2/ 14,19, 189; M âid e 5/87; K eh f 18/110.
B azan da sahabe ile eserin m üellifi arasındaki râvilerden önem
li gördüğü kişinin adım verm ek suretiyle senedin bir kısm ını verm iş
bulunm aktadır. M esela "Avfî tarikiyle", "Süddî-i Sagîr tarikiyle", "Ali
b. Ebû Talha tarikiyle" şeklinde senedi verm ektedir. Tercüm eye esas
aldığım baskıda m uhakkik rivayetleri num aralandırm ış ve toplam da
1053 rivayet bulunm aktadır.
ESER İN KAYNAKLARI
Bu belli başlı eserlerin dışında Süyû tî'nin çok geniş bir kaynak ta
ram ası yapm ış olduğunu görüyoruz. Verm iş olduğu kaynakları tek tek
kontrol etm e fırsatım ız olduğu için elinizd eki tercüm enin son kısm ın
daki kaynakça bu zenginliği gösterm ektedir. Bu sebeple biz burada
Süyû tî'nin adını verdiği ancak günüm üze ulaşm ayan eserleri verm ek
istiyoruz.
3 bk. B a k a ra 2/195; Â l-i İm rân 3/172; N isâ 4/60; E n fâl 8/64; H ac 22/52; N û r 24/34.
M üsned, A denî (v. 243/858). M ilsned adlı eserinden Bakara 62, 231
âyetlerinde olm ak üzere iki rivayet nakleder. K ettânî'nin de bahsetti
ği A d enî'nin M üsned'inin âkıbetine dair bir bilgiye ulaşam adım . Fuad
Sezgin, sadece Kitâbi'rf-İmân adlı eserinden bahsederken M üsned'le il
gili bilgi verm ez.4
en-N âsih veî-M en sû h, Ebû D avud (v. 275/889). Ebû Davud'a ait bu
eser günüm üze ulaşm am ıştır. F eth u î-B ârî'de (1/54, 386, 4 0 9 ,4 3 9 ; 3/273;
4/472; 8/387; 13/523) İbn H acer'in sıkça istifade ettiği eser, K ettânî tara
fından da zikredilm ektedir (er-Risâletü'l-M iistetrafe, s. 80).
Tercüm eye esas aldığım ız yazm a nüsha ile m atbu nüsha arasında
farklılıklar bulunm aktadır. Bu farklılıklar, bazan tek kelim e bazan ise
bütün bir rivayet olm uştur. M atbu nüshada bulunan bazı rivayetler
yazm a nüshada bulunm am aktadır. Başta bu tür rivayetlerin az oldu
ğunu düşünerek tercüm esini yapıp durum u dipnotta belirttik. A ncak
ilerleyen sayfalarda bu tür rivayetlerin fazla olduğu ve bu rivayetlerin
sorunlu olduğunu görünce tercüm eye alm aktan vazgeçtik. Sorunlu
olarak bahsettiğim iz bu rivayetlere örnek olarak; "Ahrace C üveybir"
şeklinde nakledilen rivayetler. A ncak Cüveybir bir m üellif olm ayıp ri
vayetleri bolca İbn C erîr'in T efsif inde bulunan bir râvidir. Genellikle
rivayetleri Cüveybir < D ahhâk < İbn A bbas şeklindedir.
HAYATI
İm am Süyûtî dönem inin birçok âlim inden farklı dersler aldı. D ers
leri bir program dahilinde ve hiç kaçırm adan takip ettiğini kendisi şu
ifadelerle anlatır: "C u m artesi, pazartesi ve perşem be günleri sabahtan
öğleye kadar B u lkîn î'nin derslerine katılırdım . Ö ğleden ikindiye kadar
da Şüm ü nnî'nin derslerine kaülırdım . Pazar ve salı günlerinde ise sa
bahları Şeyh Seyfeddin, öğleden sonra ise Şeyh M uhyiddin el-Kâfiye-
ci'n in derslerine katılırdım ."
D ers aldığı hoca sayısını et-Tehaddüs bi-N i'm etillâh adlı eserinde 600
civarı olarak nakleder. Ders aldığı hocalarının biyografilerini el-M ün-
cem fiî-M u 'cem adlı eserinde alfabetik olarak verir. Biz burada ders al
dığı hocalarından bir kısm ını aktaracağız:
Şehâbed din eş-Şârim sâhî (v. 855/1451). D önem inin ferâiz âlim i olarak
bilinen bu âlim den ferâiz dersleri aldı.
Takıyyüddin eş-Şüm ünnî (v. 872/1468). Süyûtî dört yıl boyunca ken
disinden A rapça ve hadis dersleri okudu. Şüm ünnî aynı zam anda
Sü yû tî'nin Şerhu Elfiyetü İbn M âlik ve Cem'u'l-CevâmV adlı eserlerine
takriz yazm ıştır.
İbn K utluboğa el-H anefî (v. 881/1476). Süyûtî, onun yanında Zem ah-
şerî'nin Keşşaf, İbn H işâm 'm et-Tavzîh ve İbn K u tluboğa'nın Elfiyye şer
hini okudu.
TA LEBELERİ
Bedreddin H aşan el-K aym erî (v. 885/1480). Süyû tî'nin yanında on yıl
öğrencilik yapm ışür.
Şem seddin M uham m ed b. Ali ed-D âvudî (v. 945/1538). Süyû tî'nin en
m eşhur öğrencilerindendir. H ocasının birçok eseri onun el yazm asıdır.
A ynı zam anda Süyû tî'nin hayatını konu alan b ir eser de yazm ıştır. Dâ-
vu d î'n in Tabakâtüî-M üfessirîn adlı bir eseri de bulunm aktadır.
Şem seddin M uham m ed b. Tolun ed-D ım aşkî (v. 953/1546). Çok velûd
bir âlim olan ib n Tolun bu özelliği ile hocası Süyûtî'ye benzer. Hadis,
fıkıh ve nahiv konusunda birçok eseri vardır.
ESERLERİ
1. C em 'uî-C evâm î'. Tüm hadisleri bir araya getirm eye am açlam ış,
ancak bitirem ed en vefat etm iştir. Buna rağm en 100.000 hadis ihtiva et
m ektedir.
4. ed-D ürerü'l-M üntesire fiî-E h âd îsîî-M ü şteh ire. H alk arasında m eş
hur olm uş hadisleri derleyen bir eser.
bJi, L^,-'. -
/•İU»-lyJ^:'—
'O* J > .v » VXİ
i!^
Jİ
sf
- ._jv~'ryfiy*-yvJL'’U / JJU'
2£»5î#, •—wvjc^j^>.ı*JV*
?y&~j j j j ..*-
J _ 4 X / w ^ L - A - *-*>
^^>ı,u^yuu>>-M.wf.u— <!tey*-ı^-*
UV'A 1'McrV/* u
£j-^M '-V.jM4«4&4/2I»^Kj
^LHw«U-—>. ^ T%.f)Qunnt
tuiC^ JWjl r
------------ İ^ ^ Jîr fÖ ^
"Sebeb-i nüzûlü bilm ek âyetin anlam aya yardım eder. Çünkü sebebi
bilm ek, sebepten kaynaklanan neticenin bilgisine götürür" der.
 lim ler, sahabenin, " y et bu konuda nâzil o ld u " sözleri konusun
da farklı görüşler serdetm işlerdir. Bu ifade ile âyetin inm esine vesile
olduğu sebep, zikredildiği gibi m üsned rivayet m anasına m ı gelir, yok
sa m üsned rivayet olm ayıp tefsiri anlam ına m ı gelir? İm am Buhârî bu
tür rivayetlerin m üsned kısm ına dahil edileceği görüşündedir. D iğer
âlim ler ise dahil edilm eyeceği görüşündedirler. Ahm ed b. H anbel'in
el-M iisned'i ve diğer m üsnedlerin ekseriyeti de bu kullanım a göre ha
reket eder/görüştedir. A ncak sebep zikrettikten sonra "akabinde nâzil
o ld u " diye ifadeleri böyle değildir. Çünkü âlim lerin hepsi bu na benzer
rivayetleri m üsned sayarlar.
C enâb-ı H akk'm Hz. İbrahim 'i dost edinm esinin, âyetin nüzûl sebep
lerinden biri olm adığı âşikârdır.
T E M B İH AT
Eğer bir kim se "bu konuda nâzil oldu " derken başka biri bunun
hilafına bir sebebi daha açık bir şekilde zikrederse buna itim at edilir.
A bdullah b. Ö m er'in [rad ıyallah u an h ü m â], "Kadınlarınız sizin için bir tar
lad ır" (B ak ara 2/2 2 3 ) âyetinin tefsirinde açıkladığı gibi, kadına arkadan
yaklaşm ak konusunda bir ruhsat olarak indirildi. A ncak C âbir [radıyal-
lah u anh] bu sebebin hilafına başka bir sebebi sarih bir şekilde açıklar.
D olayısıyla C âbir'in rivayetine itim at edilir.
Şayet biri bir sebep zikreder, başka biri başka bir sebep zikrederse
Liân âyetinde olduğu gibi âyet-i kerim e belki de bu zikredilen sebepler
den daha sonra nâzil olm uştur. Ruh âyetinde (İsrâ 17/85), Nahl sûresinin
sonunda (126. âyet) ve, " Allah'a ortak koşanlar için a f dilemek ne peygam be
re yaraşır ne de inananlara" (Tevbe 9/ıı3) âyetinde olduğu gibi âyet-i kerim e
iki defa nâzil olm uş olabilir. Rivayetler arası tercih konusunda itim at
edilen hususlardan biri de rivayetin isnadına bakm ak ve her iki sebebin
râvilerinden hangisinin bizâtihi olay içinde olduğuna bakm aktır. Veya
bu râvilerin İbn Abbas, İbn M esud gibi tefsir âlim lerinden biri olup ol
m adığına bakılır. Belki iki olaydan birinde râvinin bir olay naklettikten
sonra âyeti okuyup âyet bu konuda "nâzil oldu" dediğini vehm etmiştir.
N itekim bunun örneği Züm er sûresinde görülecektir.
B e şin cisi: Ç elişkili gibi görünen rivayetlerin arasını cem etm ek.
 yet 6: G erçek şu ki, kâfir olanları (azap ile) korkutsun da korhıtm asan
da onlar için birdir; iman etmezler.
1 İm am Sü y û tî tarafınd an sad ece "F iry â b î" olarak zik red ilen bu âlim , M u ham m ed b.
Y u su f el-Firyâbî'd ir. F iry âbî lak abıy la m eşh u r olan b ir başk a âlim ise E bû Bekir C afer
b. M u ham m ed b. H aşan el-F iry âb î'd ir (v. 301/913) (Firyâb î için bk. Fuad Sezgin, GAS
[A r.], [trc. M ahm u d Fehm i H icâzî v.dğr.] R iyad 1991, 1/93). İm am S ü y û tî'n in bu eserini
yazarken M u ham m ed b. Y u su f el-F iry âb î'n in Te/sîr'inden istifad e ettiğini, "F iry âb î,
Tefsîr'ind e şöyle n ak letm ek ted ir" ifad elerin d en anlam ak tay ız. M u ham m ed b. Y u su f
el-F iry â b î'n in Kitâbii't-T efsîr isim li eseri g ü n ü m ü ze k ad ar u laşm am ıştır. İbn H acer,
T ağlîku ’t-Ta'lîk ad lı eserin d e istifad e ettiği kaynakları sıralark en M u ham m ed b. Y u su f'u n
Te/sfr'inden istifad e ettiğini, k ü çü k am a nefis b ir eser old u ğ u n u ifad e ed er (bk. İbn H acer
el-A skalân î, Tağlîku't-Ta'lîk [nşr. Said A bd u rrahm an el-K azek î], A m m an 1985, 4/170).
2 /6- 7 ) ile başlayan iki âyet, M edine yahudileri hakkında nâzil oldu/'3
* ı + > « $
ibn C erîr, R eb î' b. E n es'ten n akled er: 5*-^' ûj) ile başlay ıp
^ fJj) ile biten iki âyet Bedir Savaşı'nda öldürülen m üşrik
kom utanlar hakkında nâzil o ld u ."4
y✓
 yet 14: O nlar iman edenlere rastladıkları zaman, " İn an dık" derler. Fa
kat şeytanlarıyla yalnız kaldıkları zaman, "Biz, sizinle beraberiz, biz sadece
(onlarla) alay ediyoruz" derler.
elini tutup, "M erh aba ey R esû lu llah'in [sallallah u aley h i vesellem ] am caoğlu
ve dam adı, R esûlullah [sallallah u aley h i v esellem ] dışında tüm H âşim oğul-
lları'nm efend isi!" dedi ve ayrıldılar. İbn Ü bey arkadaşlarına, "N asıl
yaptığım ı gördünüz m ü? O nları gördüğünüzde benim yaptığım gibi
yapın; onlara övgüde bu lu nu n" dedi. M üslüm anlar R esûlullah'in [sal
 yet 19: Yahut (onların durum u), gökten boşanan, içinde karanlıklar,
g ök gürlem esi ve şinışek(ler) bulunan bir yağm ur(a tutulmuşun hali) gibidir.
Yıldırım lardan ölm ek korkusuyla parm aklarını kulaklarına tıkarlar. Oysa A l
lah, inkarcıları tamamen kuşatmıştır.
İbn Cerîr, Süddî el-Kebîr, Ebû M âlik, Ebû Salih, İbn A bbas ve
M ürre, İbn M esud ve bir grup sahabi senediyle nakleder: M edine'de
ki m ünafıklardan iki kişi, R esûlullah'tan [sallallah u aleyhi vesellem ] ayrılıp
m üşriklere gidiyorlardı. Yolda iken C enâb-ı A llah 'ın âyet-i kerim ede
zikrettiği şiddetli gök gürültüsü, şim şek ve yıldırım larla dolu yağm ura
yakalandılar. H er şim şek çaktığında yıldırım kulaklarına girecek de
kendilerini öldürecek korkusuyla parm aklarıyla kulaklarını tıkıyorlar
dı. Şim şek çaktığında onun aydınlığında yürüyorlardı, şim şek çakm a
5 V âh id î, E b ü 1 -H a sa n Ali A h m ed , E sbâbii'n -N ü zû l (nşr. İsâm b. A b d ü lm u h sin el-
H u m ey d â n ), D em m âm : D â rü l-Islâ h , 1992, 1/22; S a 'le b î, E bû İsh ak A h m ed , e l- K e ş fv e l-
B eyân (nşr. E bû M u h am m ed b. Â şû r), B ey ru t 2002, 1/155.
7 Sü d d î e s-S a g îr, M u h am m ed b. M erv ân es-S ü d d î el-K û fî, etb â u 't-tâ b iîn d en d ir. H işâm
b. U rv e ve A 'm e ş'te n riv ay etleri v ard ır. B u h ârî ve ib n E bû H âtim , "S ü d d î'n in h ad isi
y a z ılm a z " d er (M izzî, E b ü l-H a c c â c C em âled d in Y u su f b. A b d u rrah m an , T eh zîb ü l-
K em âl [nşr. B eşşâ r A vvâd M a 'rû f], B ey ru t 1980, 26/392).
dığında ise bir şey görem iyorlardı ve yiirüm eyip yerlerinde kalıyorlar
dı.8 Ve şöyle dediler: "Ah keşke sabaha çıksak da hem en M uham m ed'e
gidip biat etsek." Sabah olunca Resûlullah'a [sallallah u aley h i vesellem ] gelip
ona teslim oldular, ellerini Peygam ber Efendim iz'ın eline koyup biat
ettiler ve iyi birer m üslüm an oldular. C enâb-ı A llah, M edine'den m üş
riklere katılm ak üzere çıkan bu iki m ünafığın durum unu M edine'deki
m ünafıklar için bir m isal kıldı. M ünafıklar, Resûl-i Ekrem 'in [sallallahu
 yet 20: Şim şek neredeyse gözlerini alıverecek. Ö nlerini her aydınla-
tışında ışığında yürürler. K aranlık çökünce dikilip kalırlar. A llah dileseydi,
elbette onların işitme ve görm e duyularını giderirdi. Şüphesiz Allah, her şeye
hakkıyla gücü yetendir.
k ara 2/17) ve "Bir kısmı da karanlıklarda, gök gürlem eleri ve şim şek arasında
gökten boşanan sağanağa tutulup, yıldırım lardan ölm ek korkusu ile parm ak
larım kulaklarına tıkayan kim seye benzer" (B ak ara 2/19) âyetleri m ünafıklarla
ilgili iki m isali verdiğinde m ünafıklar, "Allah [celle celâlu h û ] böyle m isal
ler verm eyecek kadar yü ced ir" dediler. Bunun üzerine C enâb-ı Allah,
"Allah, bir sivrisineği, ondan daha da ötesi bir varlığı örnek olarak vermekten
çekinmez. İm an edenler onun, Rab'lerinden (gelen) bir gerçek olduğunu bi
lirler. K üfre saplananlar ise, 'Allah, örnek olarak bununla neyi kastetm iştir?'
derler. (Allah) onunla birçoklarını saptırır, birçoklarım da doğru yola iletir.
O nunla ancak fâsıkları saptırır. Onlar, Allah'a verdikleri sözü, pekiştirilm e-
sinden sonra bozan, Allah'ın korunm asını em rettiği bağları (iman, akrabalık,
beşerî ve ahlâkî bütün ilişkileri) koparan ve yeryüzünde bozgunculuk yapan
kim selerdir. İşte onlar ziyana uğrayanların tâ kendileridir" (B ak ara 2/26-27)
âyetini indirdi.10
o da K atâdeden (v. 117/735) rivayet eder: Allah [celle celâluhû] örüm cek ve si
neği zikrettiğinde müşrikler, "Ö rüm cek ve sineğin ne özelliği var da zik
rediliyorlar ki?" dediler. Bunun üzerine Cenâb-ı Allah bu âyeti vahyetti.14
İbn Ebû H âtim (v. 327/ 938), H asan'dan nakleder: "Ey insanlar! Bir
m isal verilm ektedir" (H ac 22/73) âyeti nâzil olunca m üşrikler dediler ki:
"B u ne biçim m isal verm e?" veya "B u m isaller bir şeye ben zem iyor"
Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], " Şüphesiz A llah (hakkı açıklam ak için)
11 "Allah'ın d ışın da d ostlar edin m iş olan ların m isali örü m ceğ in m isali g ib id ir ki örü m cek bir yu va
edin m iştir. H albu ki yu vaların en çü rü ğü h iç ku şku su z örüm ceğin yu vasıdır" (A n k ebû t 29/41).
12 V âh id î, E sbâbii'n -N ü zû l, 1/24.
2002, 4/45). V âh (ol j ) ifadesi cerh m ertebelerin den üçüncü m ertebe için kullanılır.
nakleder: "B u âyet M edine yahud ileri hakkında nâzil oldu. O nlardan
biri, m üslüm an olan hısım akrabalarına ve süt kardeşlerinden birine,
"Yaşadığın dinde ve bu adam m (Hz. M uham m ed) em rettiklerinde se
bat et. Çünkü onun işi haktır, doğrudur" dem işti. Yahudiler insanlara
bu nu em rediyor fakat kendileri bunu yapm ıyorlardı.17
•?* •*
@ O y > jr*i
15 İb n Ebû H âtim , Tefsir, 1/69; İb n E bû H âtim 'd ek i m etin K atâd e'd en rivay et olu p y u k a rı
d aki m etin le m a n a olarak ay n ıd ır. H a s a n 'ın da b e n zer riv ay eti o ld u ğ u n u sö y ley en ibn
E bû H âtim , on u belirtm ez.
16 M e tin d e " ’% si " şek lin d e y azılan k elim e a slın d a N "d u r. T ercü m ey i y ap ark en d e
b u n u esas aldık.
İbn Ebû H âtim ve M üsned adlı eserinde A denî (v. 243/857) İbn Ebû
N ecih kanalıyla M ücâhid'den nakleder: Selm ân-ı Fârisî dedi ki: Resû-
lullah'a [sallallah u aleyhi vesellem ] daha önce beraber bulunduğum din eh
lini sordum . O nların dualarını, ibadetlerini zikrettim . Bunun üzerine
"Hiç şüphesiz iman etm iş olanlar; yahudi, hıristiyan ve Sâbiîler'den Allah'a ve
ahiret gününe iman etm iş ve salih am el işlem iş olanlar ..." âyeti indi.18
la lla h u aley h i vesellem ] anlatınca Peygam ber Efendim iz [sallallah u aley h i v esel
lem ], "Onlar cehennem dedir" buyurdu. Selm ân diyor ki: "San ki dünyam
karardı. H em en akabinde " Hiç şüphesiz iman etm iş olanlar, yahudi, Hıris
tiyan ve Sâbiîler'den Allah'a ve ahiret gününe iman etm iş ve salih amel işlemiş
olanlar..." âyeti nâzil oldu da sanki üzerim den bir dağ k a lk tı."19
İbn C erîr ve İbn Ebû H âtim , Süddî'den naklederler: "B u âyet Sel-
m ân-ı F ârisî'nin arkadaşları hakkında nâzil o ld u ."20
i p l i t L * ıSış ı ± ; i ı p ı s ı ^ i ^ J ı l y J ı S j S
0 ^I \ l İ S j i l * o İ ü \ç S j \JL>
18 İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 1/176; İbn K esîr, E bü'l-Fidâ, Tefsir (nşr. Sam i b. M uham m ed
Selâm e), Dârü Taybe 1999, 1/284; K ettârû'nin de bahsettiği A d en î'n in M iisn ed'm m
âk ıb etine d air b ir bilgiye u laşam ad ım . Fuad Sezgin, sad ece K itâbü l-İm ân ad lı eserind en
bah sed erk en M ü sn e d le ilgili bilg i verm ez. K ettânî, Ebû A bd u llah M uham m ed b. Cafer,
R isâletü î-M ü statrafe (nşr. M u ham m ed el-M u n tasîr b. M u ham m ed ez-Z em zem î), B eyrut:
D â rü l-B eşâ iril-İslâ m iy y e, 2000,1/66; Fuad Sezgin, G/İS (Ar.), 1/210-211.
19 V âh id î, E sbâbü N ü zû l, 1/24.
20 İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 1/127; İb n C erîr, C â m iu l-B ey ân , 2/150. Bu rivay et h e r iki y azm a
n ü sh a d a da yok.
olarak kullansınlar diye mi tutup A llah'ın size açıkladığı gerçekleri onlara da
söylüyorsunuz? H iç akim ız yok mu be?" derlerdi.
@ o ^ -lş l L j^ jj c ^ ir l L Î l j İ o
 yet 79: Artz/c o kim selerin vay haline ki kendi elleriyle kitap yazarlar da
sonra biraz para alm ak için "Bu A llah katındandır " derler. Artık vay o elleriy
le yazdıkları yüzünden onlara, vay o kazandıkları vebal yüzünden onlara!...
İbn Ebû Hâtim , İkrim e kanalıyla ibn A bbas'tan [rad ıyallah u an h ] n ak
leder: Bu âyet yahudi haham ları hakkında nâzil oldu. R esû lu llah 'ın
[sa lla lla h u aley h i v esellem ] Tevrat'taki vasıfları, "K ara gözlü, orta boylu, kı
vırcık saçlı ve güzel y üzlüd ü r" şeklinde yazılı iken çekem em ezlikten
ve azgınlıklarından bunları sildiler. Ve, "Tevrat'ta Peygam ber'in uzun
boylu, m avi gözlü, düz saçlı olduğu yazılıdır" dediler.25
■ ’ - - ■ -
 yet 80: Bir de dediler ki: "Bize sayılı birkaç günden başka asla ateş
azabı dokunm az". De ki: "Siz A llah ’tan bir ahit m i aldınız? Böyle ise A llah
sözünden dönmez. Yoksa siz Allah'a karşı bilem eyeceğiniz şeyleri mi söylü
yorsunuz?"
el-M u 'cem ü l-K ebîr isim li eserinde Taberânî (v. 360/ 971), İbn Cerîr
ve İbn Ebû H âtim , İbn İshak, M uham m ed b. Ebû M uham m ed, İkrim e
veya Said b. Cübeyr, İbn A bbas senediyle nakleder: R esûlullah [sallal-
 yet 81: Evet, kötülük işleyip suçu benliğini kaplam ış (ve böylece şirke
düşm üş) olan kim seler var ya, işte onlar cehennem liklerdir. Onlar orada ebedî
kalacaklardır.
27 M etin d e g e çen "te h ille te 'l-k ısm " ifad esi, b ir y erd e k ısa b ir m ü d d et b u lu n m a k m a n a
sın d a k u lla n ıla n b ir d ey im d ir (bk. E bû U b ey d , K asım b. Sellâm , G a rîb ü î-H a d îs [nşr.
M u h a m m ed A b d ü lm u id H an ], H ay d arâb âd 1964, 2/17).
İbn C erîr ve İbn Ebû H âtim , Said ve İkrim e kanalıyla İbn A bbas'tan
nakleder: R esû lu llah'in [sallallah u aley h i vesellem ] bi'setind en önce yahudi
ler Evs ve H azrec'e karşı, kendilerine gönderilecek resûl ile onlara ü s
tün geleceklerini söylerlerdi. C enâb-ı A llah, R esûlullah'ı [sallallah u aleyhi
29 H âk im e n -N îsâb û rî, el-M ü sted rek a le ’s-S ahîhayn (nşr. M u stafa A b d ü lk ad ir A tâ), B eyru t
1990, 2/298; B eyh ak î, Ebû B ek ir A h m ed b. H ü sey in , D elâilü 'n -N ü biivve (nşr. A b d ü lm u 'tî
K a l'a cî), [bask ı y eri y ok ], 1998, 2/76.
 yet 94: De ki: "Eğer (iddia ettiğiniz gibi) Allah katındaki ahiret yurdu
(cennet) diğer insanlar için değil de yalnız sizinse ve doğru söyleyenler iseniz
haydi ölümü tem enni edin!"
jL ; u j Aı jİ L d ü i j * tfŞ i ^ fjt e t â j2
@ (J>
s *4 j
 yet 97: De ki: "Her kim Cebrâil'e düşm an ise bilsin ki o, Allah'ın izni
ile Kur'an'ı; önceki kitapları doğrulayıcı, m üm inler için de bir hidayet rehberi
ve müjde verici olarak senin kalbine indirm iştir."
vese llem ] M edine'ye geldiğini işitince hem en R esûl-i Ekrem 'e [sallallahu
aley h i vese llem ] geldi ve, "San a üç şey soracağım ki bu üç şeyi nebiler
den başkası bilm ez. Kıyam etin ilk alam eti nedir? C ennet ehlinin ilk
yiyeceği nedir? Ç ocuğun anne veya babasına benzem esine sebep olan
şey n ed ir?" dedi. Peygam ber Efendim iz [sallallah u aley h i v ese llem ], "Cebrail
[aley h isselâm ] daha önce bunları bana haber verm işti" buyurdu. A bdullah b.
Selâm , "C ebrâil m i?" diye sordu. Resûl-i Ekrem [sallallahu aley h i v ese llem ],
"Evet” dedi. A bdullah b. Selâm , "M elekler içinde yahudilerin düşm anı
odur" dedi. Bunun üzerine R esûlullah [sallallah u aley h i vesellem ] bu âyeti
Şeyhülislâm İbn H acer (v. 852/ 1449), Fethu'l-Bârî isim li eserinde şöy
le der: "R ivayetin zahirinden R esû lu llah'in [sallallah u aley h i vesellem ] âyeti
yahudilerin sözüne cevaben okuduğu anlaşılm aktadır. Bu durum âye
tin o esnada nüzûlünü gerektirm ez ki itim at edilen de bu görüştür.
Sahih olan şudur ki: Â yetin nüzûl sebebi A bdullah b. Selâm olayından
farklı bir o lay d ır."33
Ahm ed b. H anbel (v. 241/ 855), Tirm izî (v. 279/892) ve N esâî, Bekir b.
Şihâb, Said b. Cübeyr, İbn A bbas [rad ıy allah u anh üm ] senediyle nakleder:
Yahudiler R esûlullah'a [sallallah u aley h i vesellem ] gidip, "E y Ebü'l-Kasım !
Biz sana beş şey soracağız. Eğer bunları cevaplandırırsan senin n ebî ol
duğunu anlayacağız .../'34 dediler. Bu rivayette yahudiler Resûlullah'a
[sallallah u aleyhi v e se llem ], Hz. Y akub'un kendisine haram kıldığı yiyeceği35,
peygam berlik alam etini, gök gürültüsü ve sesini, kişinin nasıl erkek ve
kadın olduğunu ve "Arkadaşın kim , bize haber v er" diyerek sem adan
kendisine kim in haber getirdiğini sordular. Peygam ber Efendim iz [sal
lallah u aley h i v e se lle m ], "Cebrail [aley h isselâm ]" diyerek cevap verince, "C ebrail
m i? O savaşı, ölüm ü ve azabı indiren m elektir ve bizim düşm anım ız-
dır. Eğer yeşilliği bitiren, rahm eti ve yağm uru indiren M îkâil desey-
din, daha iyi olu rd u " dediler. Bunun üzerine bu âyet nâzil oldu.
33 İbn H acer e l-A sk alân î, F eth u ’l-B ârî (nşr. A b d ü la z iz b. B âz-M . F u ad A b d ü lb âk i-M u h ib -
b ü d d in el-H a tîb ), B eyru t: D â r ü l-M a 'rife , 1379, 7/252; 8/166; İb n H acer, ây etin nü zû l se
b e b in in A b d u llah b. Selâm o lay ın d an fark lı b ir h ad ise o ld u ğ u n a d a ir riv ay etleri İm am
A h m ed b. H a n b el, T irm iz î ve N e sâ î'n in n ak lettik lerin i ifad e ed er.
34 N esâî, es-S ü n en ü l-K ü b râ , 8/218; A h m ed b. H an b el, el-M iisn ed (nşr. Ş u ay b e l-A rn aû t-Â -
d il M ü rşid v .d ğ r.), B eyrut: M ü essesetü 'r-R isâle , 2001, 4/284; T irm izî, T efsîrü 'l-K u r'ân ,
14; İm am S ü y û tî b u rad a riv ay etin b a ş tarafın ı zik retm ek ted ir (riv ay etin tüm ü için bk.
A h m ed b. H a n b el, el-M ü sn ed, 4/284-285).
35 H z. Yakub [aley h isselâm ] şid d etli b ir h a sta lığ a tu tu lm u ştu . H a sta lığ ı u zu n sü rü n ce
"A llah [celle celâlu h û ] bu h a sta lık ta n afiy et ih san ed erse en sev d iğ im y iy e cek olan
d ev e e ti ve d eve sü tü içm e y e c e ğ im " d iye ad ak ta b u lu n d u ve k en d i n e fsin e h a ra m kıldı
(bk. Taberî, C â m iu î-B ey ân , 2/378).
M üsned adlı eserinde İshak b. Râhûye (v. 238/853) ve İbn C erîr Ş a'bî
kanalıyla nakleder: Hz. Ö m er [rad ıy allah u anh ] bazan yahudilerin yanı
na gelip Tevrat dinlerdi. Tevrat'ın Kur'an'daki bilgileri tasdik etm e
sine hayret ederdi. Hz. Ö m er anlatıyor: Bir gün Resûlullah [saliallah u
a le y h i vesellem ] onların yanından geçti. D edim ki: "Allah için size soru
yorum , onun A llah 'ın resûlü olduğunu biliyor m usunu z?" O nların
bilgim dedi ki: "Evet, onun A llah 'ın resûlü olduğunu biliyoru z" Hz.
Ö m er: "O halde niye ona tâbi olm uyorsu nu z?" D ediler ki: "B iz ona
kim in vahiy getirdiğini sorduk, düşm anım ız olan Cebrail olduğunu
söyledi. Ç ünkü Cebrâil sertlik, şiddet, savaş ve helâk ile in iyor." Hz.
Öm er: "Peki m eleklerden sizin elçiniz k im ?" D ediler ki: "R ah m et ve
yağm urla inen M îkâil." Hz. Öm er: "Peki bu iki m eleğin R a b le ri ka
tında durum ları n ed ir?" D ediler ki: "B iri sağındadır, diğeri de diğer
yanınd ad ır." Hz. Ö m er: "C eb râil'in M îkâil'e düşm an olm ası m üm kün
değildir, M îk âil'in de C ebrâil düşm anlarıyla dost olm ası m üm kün de
ğildir. Şehadet ederim ki her ikisi ve her ikisinin R abb'i, onlarla dost
olana dosttur, düşm an olana düşm andır."
âyetlerini okudu. Ben, "Allah'a yem in ederim ki ben buraya ancak ya
hudilerin bana, benim de onlara söylediklerim i haber verm ek üzere
gelm iştim . Bir de gördüm ki A llah Teâlâ benden önce sana haber ver
m iş" dedim .36
 yet 99: Andolsun, biz sana apaçık âyetler indirdik. Bunları ancak fâ -
sıklar inkâr eder.
celâlu h û ], " H iç şüphesiz, biz sana apaçık âyetler indirdik. Onları ancak fâ sık
olanlar inkâr eder" âyetini vahyetti,41
41 T aberî, C â m iu î-B ey â n , 2/398; İb n Ebû H âtim , Tefsîr, 1/183. T ercü m ed e g eçen "k i sana
tâbi o la lım " k ısm ı m etin d e bu lu n m am ak la b irlik te T aberî ve İb n Ebû H âtim riv ay etle
rin d e bu lu n m a k tad ır.
© Si jU^S1jî ’t e 1jiili LU^j'
 yet 100: OnZar ne zaman bir ahit ile bağlandılarsa onlardan bir grup
onu bozup atıverm edi mi? Hayır, aksine onların çoğu iman etmezler.
"O nlar ne zam an bir ahit ile bağlandılarsa onlardan bir grup onu bozup atı
verm edi mi? Hayır, aksine onların çoğu iman etm ezler" âyetini indirdi.42
^ 3 ^ d L İi J l* upU i u ı
j H U - , t>4 £ jL Ü ı
+ * * ✓ ' *
* b • t ^
-1>-| O ^ j L İj Ü»j ^ ^ Ö
 yet 102: Süleym an'ın hüküm ranlığı hakkında onlar, şeytanların uy
durup söylediklerine tâbi oldular. H albuki Süleym an büyü yapıp kâfir olm a
dı. Lâkin şeytanlar kâfir oldular. Çünkü insanlara sihri ve Bâbil'de H ârût ile
M ârût isimli iki m eleğe indirileni öğretiyorlardı. H albuki o iki melek, herkese,
"Biz ancak imtihan için gönderildik, sakın yanlış inanıp da kâfir olm ayasınız"
dem eden hiç kim seye (sihir ilmini) öğretm ezler di. Onlar, o iki melekten, karı
ile koca arasım açacak şeyleri öğreniyorlardı. Oysa büyücüler, Allah'ın izni
olm adan hiç kim seye zarar veremezler. Onlar, kendilerine fay d a vereni değil
İbn Cerîr, Şehr b. H avşeb'den nakleder: Yahudiler dediler ki: "H ele
bir M uham m ed'e bakın, doğru ile yanlışı birbirine karıştırıyor. Süley
m an'ı nebîlerle beraber zikrediyor, halbuki o rüzgâra binen bir sihir
b azd ı." Bunun üzerine, " Şeytanların, Süleyman'ın mülkü aleyhine uydu
rup takip ettikleri şeylere uydular. H albuki Süleym an asla kâfir olm adı. Fakat
o şeytanlar kâfir idiler ki insanlara büyücülüğü ve Bâbil'deki iki meleğe, H ârût
ve Mârût'a indirilen şeyleri öğretiyorlardı" âyeti nâzil oldu.43
 yet 104: Ey iman edenler, "râinâ" dem eyin ve fa k a t "u nzurn â" deyin,
kulak verin. Kâfirler için elim bir azap vardır.
ile karşılaştıklarında "râ in â " yani "işit, işitm ez olası" diyorlardı. M üs-
---------------------------------------- i
aley h i vesellem ] aynı şekilde hitap ettiler. Bunun üzerine A llah [celle celâ
lu h û ], “Ey iman edenler, 'râinâ' dem eyin ve fa k a t 'unzurnâ' deyin, kulak ve
rin. Kâfirler için elim bir azap vardır" âyetini g ön d erd i.45
Ebû N uaym (v. 430/1038), Delâil adlı eserinde Süddî es-Sagîr, Kelbî,
Ebû Salih, İbn A bbas'tan nakleder: "R âin â" ifadesi yahudilerin dilinde
çirkin bir hakarettir. Yahudiler, sahabenin Resûlullah'a [sallallah u aley h i
İbn Cerîr, D ah hâk'tan nakleder: Biri "e r'in î sem 'ak e" ifadesini k ul
lanınca bu âyet nâzil oldu. İbn Cerîr, Atıyye'den nakleder: Yahudiler-
den bir grup hatta m üslüm anlardan da bazıları "er'in a sem 'ak e" diye
Peygam ber Efendim iz'e hitap edince C enâb-ı A llah buna razı olm adı
ve bu âyet nâzil oldu. İbn Cerîr, K atâde'den nakleder: Sahâbe-i kirâm
"R âin â sem 'ake" ifadesini kullanıyorlardı, Yahudiler de bu ifadeyi kul
lanm aya başlayınca bu âyet nâzil oldu. Atâ ise şöyle der: "R âinâ sem 'a
k e" ifadesi ensarm C âhiliye dönem inde kullandığı bir ifade idi.47
 yet 106: Biz, bir âyetin hükm ünü yürürlükten kaldırır veya onu unut
turursak (ertelersek) m utlaka daha iyisini veya benzerini getiririz. Bilmez
misin ki Allah her şeye kadirdir.
 yet 108: Yoksa siz de (ey m üsliim anlar), daha önce M u sa’ya sorulduğu
gibi P eygam berim ize sorular sorm ak mı istiyorsunuz? Kim imanı küfre deği
şirse, şüphesiz dosdoğru yoldan sapm ış olur.
"Y â M uham m ed! G ökten bize bir kitap getir ki okuyalım veya bizim
için nehirler akıt ki sana tâbi olalım ve seni tasdik edelim " dediler. Bu
nun üzerine A llah [celle celâ lu h û ], " Yoksa siz de (ey m üslüm anlar), daha önce
M usa'ya sorulduğu gibi peygam berinize sorular sorm ak mı istiyorsunuz?
49 İbn E bû H âtim , Tefsîr, 1/200; S ü y û tî'n in k ay n ak g ö sterd iğ i İbn Ebû H âtim 'd ek i rivayet,
şek lin d ed ir. Bu seb ep le "u n u ttu
h u aley h i vesellem ] Safâ tepesini altına çevirm esini istedi. R esûl-i Ekrem
Efendim iz, "Tamam, ancak kâfirlikte ısrar ederseniz sofra hadisesinde İsrıîi-
loğullan'm n başına gelenlerin sizin de başınıza gelm esini kabul ediyor m usu
nuz?" deyince bu isteklerinden vazgeçip sözlerinden döndüler.51
aley h i vese llem ] C enâb-ı A llah 'ı gözleriyle görm ek istediklerini söylediler,
bunun üzerine bu âyet nâzil oldu.52
İbn Cerîr, E bü l-Â liye'd en nakleder: Bir adam dedi ki: Yâ Resû-
lallah! Bizim kefaretlerim iz de İsrâiloğulları'nın kefareti gibi olsaydı.
Resûl-i Ekrem Efendim iz [sallallah u aley h i vesellem ] şöyle buyurdu: " A l
lah'ın size vermiş oldukları daha hayırlıdır. Isrâiloğıdlan'ndan biri bir suç
işlediğinde, suçu ve suçun kefaretini kapısında yazılı olarak bulurdu. Eğer
kefareti yerine getirirse dünyada, yerine getirm ese ahirette rezil olurdu. Allah
size İsrâiloğullan'na verdiklerinden daha hayırlısını verm iş ve şöyle buyur
m uştur: ‘H er kim bir kötülük işler ya da kendine zulm eder de sonra istiğfar
ederse Allah'ı G afûr Rahîm olarak bulur" (N isâ 4/110). Beş vakit nam az ve cuma
nam azı bir sonraki cumaya kadar olm ak üzere aralarda işlenen günahlara
kefarettir." Peygam ber Efendim iz'in [sallallahu aley h i vesellem ] bu izahından
sonra C enâb-ı Allah, "Yoksa siz de (ey m üslünıanlar), daha önce Musa'ya
sorulduğu gibi Peygam ber'inize sorular sorm ak mı istiyorsunuz? Kim imanı
küfre değişirse, şüphesiz dosdoğru yoldan sapm ış olur" âyetini gönderdi.53
50 İbn E bû H âtim , Tefsîr, 1/202; Taberî, C â m iu î-B ey ân , 2/490. M etin d e b u rivay etten h e m en
so n ra H u y ey b. A htab ile ilgili rivayet, B akara sû resi 109 âyeti ile ilg ili o ld u ğ u için ilg ili
y e re n ak lettim .
ı f 4J .li* ^
 yet 109: Ehl-i kitap'tan çoğu, hakikat kendilerine apaçık belli olduktan
sonra, s ır f içlerindeki kıskançlıktan ötürü, sizi im anınızdan vazgeçirip küfre
döndürm ek istediler. Yine de siz, A llah onlar hakkındaki em rini getirinceye
kadar affedip bağışlayın. Şüphesiz Allah her şeye kadirdir.
ı ; J ^ U a ijı o ı;ı 3
 yet 113: H epsi de kitabı (Tevrat ve İn cili) okum akta oldukları halde
yahudiler, “H ıristiyanlar doğru yolda değillerdir" dediler. H ıristiyanlar da,
“Yahudiler doğru yolda değillerdir" dediler. Kitabı bilm eyenler de birbirleri
hakkında tıpkı onların söylediklerini söylediler. Allah, ihtilafa düştükleri hu
suslarda kıyam et günü onlar hakkında hükm ünü verecektir.
 yet 114: Allah'ın m escidlerinde O'nun adının anılm asına engel olan ve
onların harap olm asına çalışandan daha zalim kim vardır! A slında bunların
oralara ancak korkarak girm eleri gerekir (Başka türlü girm eye haklan yoktur).
Bunlar için dünyada rezillik, ahirette de büyük azap vardır.
İbn Ebû Hâtim, Said ve İkrime kanalıyla ibn Abbas'tan nakleder: Ku-
reyşliler Resûlullah'in [sallallahu aleyhi vesellem ] M escid-i Harâm'da Kabe'nin
yanında namaz kılmasını engellediler. Bunun üzerine Allah [celle celâluhû],
 yet 115: Doğu da A llah'ındır batı da. N ereye dönerseniz Allah'ın yüzü
(zatı) oradadır. Şüphesiz Allah' (m rahm eti ve nim eti) geniştir, O her şeyi
bilendir.
Hâkim , İbn Öm er'den nakleder: " Nereye dönerseniz A llah ’ın yüzü
(zatı) oradadır" âyeti, bineğin hangi tarafa dönerse dönsün binek üze
rinde iken nâfile nam az kılabilm en hakkında indi. H âkim şöyle der:
"M ü slim 'in şartlarına göre bu rivayet sahih tir."59 Bu rivayet âyetle ilgili
bahsedilen rivayetlerin en sahihidir. Cum hur-ı ulem a da buna itimat
etm işlerdir. A ncak bu rivayette nüzûl sebebine dair bir açıklam a yok
tur. İbn Ö m er sadece, "B u konu hakkında nâzil oldu " dem iştir. Sebeb-i
nüzûlün beyanı ile ancak sarih bir açıklam a ortaya çıkar.
58 M ü slim , S a lâ tü 'l-M ü sâfirîn , 22-23; T irm izî, T efsîrü 'l-K u r'ân , 3; A b d ü rrezzâk , el-M u san -
n e f (nşr. H a b îb ü rrah m an el-A 'z a m î), B eyru t 1403, 2/575; A h m ed b. H an b el, el-M iisn ed,
8/52; 23/285; İbn H u zey m e, Sahîh, 2/253; İm am S ü y û tî'n in a k tard ığ ı m etin T irm izî'y e
ait olu p d iğ er k ay n ak lard a m an a o la ra k b u lu n m ak tad ır.
2/144) âyetini vahyetti. Yahudiler tedirgin olup, "Onları yönelm ekte ol
dukları kıbleden çeviren nedir?” (B ak ara 2/142) dediler. Bunun üzerine A llah
[celle ce lâ lu h û ], "Doğu da Allah'ındır batı da. N ereye dönerseniz Allah'ın zatı
oradadır" âyetini gönderdi.60
Tirm izî, İbn M âce (v. 273/887) ve D ârekutnî (v. 385/995), Eş'as Sem-
m ân, Â sim b. A bdullah, A bdullah b. Â m ir b. Rebıa, A m r b. Rebîa sene
diyle nakleder: Bir yolculuk esnasında karanlık bir gecede Resülullah
[sallallahu a ley h i vesellem ] ile beraberdik. K ıblenin neresi olduğunu bilem e
dik ve herkes kendi zannına göre nam az kıldı. Sabah olunca durum u
Hz. Peygam ber'e haber verdik de, "Doğu da A llah'ındır batı da. Nereye
dönerseniz Allah'ın zatı oradadır" âyeti nâzil oldu.61 Tirm izî, "B u rivayet
garîbdir ve Eş'as hadis konusunda zayıf görülen birid ir" der.
D ârekutnî ve İbn M erdûye (v. 410/ 1020), A rzem î, Atâ, C âbir sene
diyle nakleder: R esülullah [sallallahu aley h i v ese llem ], benim de içinde bu-
lundLiğum bir seriyye gönderdi. K aranlık üzerim ize çöktüğünde biz
kıblenin ne taraf olduğunu çıkaram adık. Bazı arkadaşlarım ız; biz kıb
leyi öğrendik, kıble bu taraftır deyip kuzeye yönelerek nam az kıldılar.
Bazıları ise kıble bu taraftır deyip güneye yönelerek nam az kıldılar.
Sabah olup güneş doğduğunda bu yönelişlerin kıbleye olm adığı orta
ya çıktı. Seferden döndüğüm üze bu durum u Peygam ber Efendim iz'e
sorduk. R esülullah [sallallah u aley h i vesellem ] sükût etti ve A llah [celle celâ
61 bk. T irm iz î, T e fsîrü T K u r'â n , 3; İbn M âce, İk â m etü 's-S a lâ t, 60; D ârek u tn î, Sü n en , 2/7.
oradadır. Şüphesiz Allah' (m rahm eti ve nim eti) geniştir, O her şeyi bilendir"
âyetini gönderdi.62
"Doğu da A llah’ındır batı da. N ereye dönerseniz Allah'ın yüzü (zatı) ora
dadır. Şüphesiz Allah' (m rahm eti ve nimeti) geniştir, O her şeyi bilendir"
âyetini vahyetti.
şöyle buyurdu: "Bir kardeşiniz (yani N ecâşı) vefat etti, onun cenaze nam azı
nı kılınız.'' Sahâbe-i kirâm , "M üslüm an olm ayan birinin cenaze nam a
zım m ı kılacağız?" Bunun üzerine, "Kitap ehlinden öyleleri var ki Allah'a,
size indirilene ve kendilerine indirilene, Allah'a derinden saygı duyarak ina
nırlar. Allah'ın âyetlerini az bir değere satmazlar. Onlar var ya, işte onların,
R ab leri katında mükâfatları vardır. Şüphesiz Allah hesabı çabuk görendir" (Â l
i im rân 3/199) âyeti nâzil oldu.63 Bu sefer sahabe, "Ama o kıbleye doğru
nam az kılm am ıştı" deyince A llah [celle celâlu h û ], " Doğu da Allah'ındır batı
da. Nereye dönerseniz Allah'ın zatı oradadır" âyetini gönderdi.64 Bu rivayet
"cid d en garîb"dir. Sened açısından ise m ürsel veya m u'daldır.
63 Â y ettek i E hl-i k ita p 'ta n m u rat m ü slü m arı o lm ay an h ıristiy a n ve y ah u d iler d eğild ir.
M ü câh id bu ây etin d aha ö n ce y ahu d i iken m ü slü m an o la n A b d u llah b. Selâm [radıyal-
lah u anh] ve ark ad aşları g ib i E hl-i k itap asıllı m ü slü m an lar h ak k ın d a n âzil old u ğ u n u
n a k le d er (bk. Z em ah şerî, E b ü 'l-K asım M ah m u d b. A m r, e l-K e şş â f an H akâıkı G avâm i-
Zi't-Tenzîl, B eyru t 1407, 1/459). F a h red d in er-R âzî de M ü câ h id 'in g ö rü şü n ü n evla o l
du ğ u n u n a k led er (bk. F ah red d in er-R âzî, E bû A b d u llah , M efâ tîh u î-G a y b , B eyru t 1420,
9/473). A y etin N ecâşî h ak k ın d a nâzil o ld u ğ u n a d a ir y u k arıd ak i rivayetin z a y ıf o ld u
ğu n u İm am S ü y û tî'n in açık lam aları da g ö sterm ek ted ir. S ü y û tî b ir ây etin nü zu lü ile
ilgili tüm rivay etleri to p lam ay ı am a çla d ığ ı için en başta sağ lam riv ay etleri ak tard ık tan
so n ra en so n z a y ıf d a olsa bazı rivay etleri ak tarm ak tad ır.
• J } \i. * ı ** • l •- ı® 9 ıf m•
0_j—^jk 15-î o U V ! L-L-j J l j p-Hkr3 ö~ t
*
A yet 118: Bilmeyenler, ‘‘A llah bizim le konuşsa, ya da bize bir m ucize
gelse ya!" derler. Bunlardan öncekiler de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi
demişti. Onların kalpleri (anlayışları) birbirine benziyor. Biz âyetleri, kesin
olarak inanacak bir toplum için açıkladık.
İbn C erîr ve İbn Ebû H âtim , Said ve İkrim e kanalıyla İbn A bbas'tan
nakleder: Yahudilerden R âfi' b. H uzeym e, Resûlullah'a [sallallah u aley h i
v ese llem ], "E ğer söylediğin gibi Allah katından gönderilm iş bir elçi isen
o seni gönderen A llah'a söyle gelip bizim le konuşsun, kelâm ını du
yalım " dem işti. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], " Bilm eyenler, 'Allah
bizim le konuşsa, ya da bize bir m ucize gelse y a !’ derler. Bunlardan öncekiler
de tıpkı böyle, bunların dedikleri gibi demişti. Onların kalpleri (anlayışları)
birbirine benziyor. Biz âyetleri, kesin olarak inanacak bir toplum için açıkla
dık" âyetini indirdi.66
 yet 119: Şüphesiz biz seni hak ile m üjdeleyici ve uyarıcı olarak gön der
dik. Sen cehennem lik olanlardan sorum lu tutulacak değilsin.
İbn Cerîr, İbn C üreyc kanalıyla Davud b. Ebû Â sım 'dan nakleder:
Bir gün Resulûllah [sallallah u aley h i v esellem ], “A caba anne babam nerededir? "
deyince bu âyet nâzil oldu.69 Bu rivayet de m ürseldir.
69 T aberî, C â m iu î-B ey ân , 2/559. T aberî'd eki bu rivayetin m etn i b ir ön cek i riv ay etle aynı
olu p S ü y û tî ta rafın d an m an a o larak riv ay et ed ilm iştir. D avu d b. E bû A sım tâbiîn d en d ir.
Allah'ın yolu dur.’ Sana gelen ilimden sonra onların arzularına uyacak olur
san, andolsun ki Allah'tan sana ne bir dost ne de bir yardım cı vardır" âyetini
indirdi.70
 yet 125: Biz, Beyt'i (Kabe'yi) insanlara toplanm a m ahalli ve güveydi bir
yer kıldık. Siz de İbrahim'in m akam ından bir nam az yeri edinin (orada namaz
kılın). İbrahim ve İsmail'e, "Tavaf edenler, ibadete kapananlar, rükû ve secde
edenler için evim i temiz tu tu n " diye em retm iştik.
h u a ley h i v e se llem ], "Evet" buyurdu. Hz. Öm er, "B u ray ı nam azgâh edin
71 B u hârî, Tefsîr, 11, S a lâ t 32; A h m ed b. H an b el, el-M ü sn ed, 1/297, 299, 363; T ahâvî, Ebû
C afer A h m ed b. M u h am m ed , Şerhu M ü şk iliV Â sâ r (nşr. Şu ay b el-A m a û t), 4/340.
m eyelim m i?" deyince A llah [celle celâ lu h û l, "Siz de İbrahim 'in m akam ın
dan bir nam az yeri edinin (orada nam az kılın)" âyetini vahyetti.72
anh|, "O n u nam azgâh edinm eyelim m i?" dedi. K ısa bir süre geçm eden,
"Siz de İbrahim'in m akam ından bir nam az yeri edinin (orada nam az kılın)"
âyeti nâzil oldu.
 yet 130: İbrahim'in dininden kendini bilm ezlerden başka kim yüz çe
virir? A ndolsun ki biz onu dünyada (elçi) seçtik, şüphesiz o ahirette de iyiler
dendir.
İbn Ebû Hâtim , Said veya ikrim e kanalıyla İbn A bbas'tan nakle
der: Yahudilerden İbn Suriya, Peygam ber Efendim iz'e [sallallah u aley h i ve
sellem ] der ki: "H id ayet ancak bizim dindedir. Ey M uham m ed, bize tâbi
ol ki hidayete eresin." H ıristiyanlar da buna benzer sözler söyleyince
A llah [celle celâlu h û ] onlar hakkında, "(Yahudiler ve hıristiyanlar m iislü
manlara), 'Yahudi ya da Hıristiyan olun ki doğru yolu bulasınız,' dediler. De
ki: Hayır! Biz, h an îf olan İbrahim'in dinine uyarız. O, m üşriklerden değildi"
âyetini gönderdi.73
V } İ l i iü d y J İ i I ü J j i ^
I 01 j *jJa —s* I ^ I I
 yet 142: insanlardan bir kışını beyinsizler, "Yönelm ekte oldukları kıb
lelerinden onları çeviren nedir?" diyecekler. De ki: Doğu da batı da Allah'ın
dır. O dilediğini doğru yola iletir.
Âyet 144: (Ey M uham m ed!) Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilm ekte
olduğunu (yücelerden haber beklediğini) görüyoruz. İşte şimdi, seni memnun
olacağın bir kıbleye döndürüyoruz. A rtık yüzünü M escid-i Haram tarafına
çevir (Ey m üsliim anlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) yüzlerinizi
o tarafa çevirin. Şüphe yok ki Ehl-i kitap, onun Rab'lerinden gelen gerçek oldu
ğunu çok iyi bilirler. Allah onların yapm akta olduklarından habersiz değildir.
73 İb n E bû H âtim , Tefsîr, 1/241; Taberî, C âm iu'l-B eyân, 3/102; İbn Ebû H âtim ve T aberî
m etn in d e İb n Su riy a için "ş a ş ı" vasfı da bu lu n m ak tad ır.
İbn İshak (v. 151/768), Berâ'dan nakleder: R esülullah [sallallahu aleyhi
vesellem ] Beytülm akdis'e doğru nam az kılardı. A ncak her zam an yüzü
nü sem aya döner ve yüce A llah 'ın em rini beklerdi. Allah [celle celâlu h û ],
"(Ey M uham m ed!) Biz senin yüzünün göğe doğru çevrilm ekte olduğunu
(yücelerden haber beklediğini) görüyoruz. İşte şimdi, seni m em nun olacağın
bir kıbleye döndürüyoruz. A rtık yüzünü M escid-i H aram tarafına çevir" (B a
k ara 2/144) âyetini gönderdi. Bazı m üslüm anlar, “Keşke kıble değiştiril
m eden önce ölen kardeşlerim izin durum unu ve bizim Beytülm akdis'e
doğru kıldığım ız nam azların durum unu bilsey d ik " deyince A llah [celle
c elâ lu h û ], "A llah sizin im anınızı asla zayi edecek değildir. Zira Allah insanlara
karşı şefkatli ve m erham etlidir” (B ak ara 2/143) âyetini vahyetti. Bazı sefihler,
"Y önelm ekte oldukları kıblelerinden onları çeviren n ed ir?" deyince
A llah [celle ce lâ lu h û ], "İnsanlardan bir kısım beyinsizler diyecekler ki” âyetini
vahyetti.74
âyetini gönderdi.75
 yet 150: (Evet resûliim !) N ereden yola çıkarsan çık (nam azda) yüzünü
M escid-i Harâm'a doğru çevir. N erede olursanız olunuz, yüzünüzü o yana
çevirin ki aralarından haksızlık edenler (kuru inatçılar) müstesna, insanların
74 B u h ârî, İm ân , 29, Tefsîr, 14; N esâî, es-S iin en ü 'l-K ü brâ, 6/291; A h m ed b. H an bel, d -
M ü sn ed, 30/454; İbn M âce, İk â m e tü 's-S a lâ t, 56; B ey h ak î, Şuabü'l-İm ân, 1/101.
75 B u h ârî, İm â n , 29; İbn H acer, k ıb len in K abe'y e çev rilm esin d en ön ce on sah ab in in vefat
e ttiğ in i ve m ü slü m an olu p olm ad ığ ı k esin b ilin m ey en b ir k işin in ise ö ld ü rü ld ü ğ ü n ü
ifad e ed erek isim lerin i zik red e r (bk. F eih tlî-B â rî, 1/98).
aleyhinizde (kullanabilecekleri) bir delili bulunm asın. Sakın onlardan kork
mayın! Yalnız benden korkun. Böylece size olan nim etim i tamamlayayım da
doğru yolu bulasınız.
sellem ] nam az kılarken kıblesini Beytülm akd is'ten K âbe'ye doğru çe
virince M ekkeli m üşrikler, "M u ham m ed dininde şaştı kaldı, kıblesini
size çevirdi, sizin yolunuzu n kendi yolundan daha iyi olduğunu an
ladı, yakınd a dininize bile girebilir" dediler. Bunun üzerine C enâb-ı
A llah, "İnsanların aleyhinizde (kullanabilecekleri) bir delili bulunm asın"
âyetini gönderdi.76
^ ✓ ' . - . ^ ^ t J d ) ) ^
JV <u\y>\ 4jbl ^ ^ ^ J
 yet 154: A llah yolunda öldürülenlere "ölüler" dem eyin. Bilakis onlar
diridirler, lâkin siz anlayam azsınız.
İbn M ende (v. 395/1005), M a'rifetii ’s-Sahâbe adlı eserinde Süddî kana
lıyla İbn A bbas'tan nakleder: Tem îm b. H üm âm el-Ensârî Bedir'de şe-
hid oldu. Tem îm ve diğer sahabiler hakkında, "Allah yolunda öldürülen
lere 'ölüler' demeyin. Bilakis onlar diridirler, lâkin siz anlayam azsınız" âyeti
nâzil oldu.77 Ebû N uaym el-İsfahânî, "B u sahabinin U m eyr b. H üm âm
olduğu konusunda ittifak vardır, ancak Süddî yanlış oku m uştur" der.78
4-JLp j\ ı i _ J l y UL î - j ^ o j ^ - J l j Lİ^aJl j l
[■■Ji ^ 0* 3 öl
^ I İ JU oL İL L« j o l J L l J I (j-* ^^
İbn C erîr ve İbn Ebû Hâtim , Said ve İkrim e kanalıyla İbn A bbas'tan
nakleder: M uâz b. Cebel, Sa'd b. M uâz ve H ârice b. Zeyd yahudi h a
ham larından birine Tevrat'taki bazı bilgileri sordular. Yahudi, bilgileri
gizleyip haber verm ekten kaçınınca A llah [celle celâlu h û ], "İndirdiğim iz
açık delilleri ve kitapta insanlara apaçık gösterdiğim iz hidayet yolunu gizle
yenlere hem Allah hem de bütün lanet ediciler lânet eder" âyetini gönderdi.82
^ j L İ l j ı j J 1 4 İH 3 j j j ı
jZ a û j’Ü I S U J I V L ^ -li
^ j
81 H âkim , el-M iistedrek, 2/298; Müsfedrc/c'teki m etin le yazm a nü sh a " J U J I olan ibare
b u rad ak i m etin d e " J l i l l . j j i ı J şek lind e olup m atbu baskı hatalıd ır. Yine M iistedrek?teki
ibare "^tLîoi ^ iJJI l$ .j şek lind e iken Sü yûtî m etni ö ö lİo "
şek lin d e aktarılm ıştır. İm am Süyûtî, D ü rriil-M en sû r'd a aynı rivayeti k u llan m ış olup
rivayet M iistedrek'teki m etin le aynıdır. Bu duru m d a, b u rad ak i m etin d e yazım hatası
olm ası m uh tem eldir. Biz de bu sebeple H âk im 'in m etnini esas aldık. Taberî m etni ise şu
şekild ed ir: "C â h iliy e d önem ind e şey tan lar Safâ ile M erve arasınd a g eceley in toplanarak
eğlenirlerd i. Ç ünkü orada ilâh ları vardı. İslâm iyet ortaya çıkın ca m iislü m an lar, 'Y â
R esû lallah, biz Safâ-M erve arasınd a sa 'y yapm ayız, zira o C âhiliye'd e y ap tığ ım ız b ir
şirk ti' d eyin ce bu âyet n âzil o ld u " (bk. Taberî, C âm iu î-B eyân , 3/234).
İbn Ebû H âtim ve Ebü 'ş-Şeyh el-İsfahânî (v. 369/979) el-A zam e adlı
eserinde Atâ'dan nakleder: M edine'de iken Resülullah'a [sallallahu aleyhi
v ese llem ], ''İlâhınız bir tek ilâhtır. Yegâne ilâh O'dur, O Rahmân ve Rahîm'dir"
(B ak ara 2/163) âyeti nâzil olunca M ekke'deki K ureyşli kâfirler, "B ir tek
ilâh bütün insanları nasıl kuşatıyor, bütün insanların hakkından nasıl
geliyor?" dediler. Bunun üzerine, "Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılm a
sında, gece ile gündüzün birbiri peşinden gelm esinde, insanlara fay d a veren
şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden gem ilerde, Allah'ın gökten indi
rip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda, yeryüzünde her çeşit canlıyı
yaym asında, rüzgârları ve yer ile g ök arasında em re hazır bekleyen bulutları
İbn Ebû H âtim ve İbn M erdûye sağlam bir senedle İbn A bbas'tan
nakleder: K ureyşliler Resülullah'a [sallallah u aley h i vesellem ], "Allah'a dua
et, Safâ tepesini altın yapsın ki bizler onunla düşm anım ıza karşı kuv
vetlenelim " dediler. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ] şöyle vahyetti:
"O nlara bunu veririm , ancak buna rağm en inkâr ederlerse öyle bir
azap ederim ki dünyada hiç kim seye öyle azap etm em işim dir." Resû-
lullah [sallallah u aleyhi v esellem ], "Yâ Rabbi, kavm im le beni baş başa bırak, ben
her gün onları hakka davet ederim " buyurdu. A llah [celle celâlu h û ], “Şüp
hesiz göklerin ve yerin yaratılm asında, gece ile gündüzün birbiri peşinden
gelm esinde, insanlara fay d a veren şeylerle yüklü olarak denizde yüzüp giden
gem ilerde, Allah'ın gökten indirip de ölü haldeki toprağı canlandırdığı suda,
yeryüzünde her çeşit canlıyı yaym asında, rüzgârları ve yer ile gök arasında
em re hazır bekleyen bulutları yönlendirm esinde düşünen bir toplum için (Al
lah'ın varlığım ve birliğini ispatlayan) birçok deliller vardır" âyetini gön
derdi. O nlar Safâ tepesinden daha yüce âyetleri gördükleri halde nasıl
oluyor da senden Safâ tepesini istiyorlar.85
 yet 174: Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi (âhir zam an Peygam ber’i-
nin vasıflarını) gizleyip onu az bir paha ile değişenler yok mu, işte onların y i
yip de karınlarına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir. K ıyam et günü
Allah ne kendileriyle konuşur ve ne de onları temize çıkarır. O rada onlar için
can yakıcı bir azap vardır.
"Allah'ın indirdiği kitaptan bir şeyi (âhir zaman peygam berinin vasıflarını)
gizleyip onu az bir paha ile değişenler yok mu, işte onların yiyip de karın
larına doldurdukları, ateşten başka bir şey değildir. Kıyam et günü A llah ne
86 İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 1/281, İm am S ü y û tî'n in "R â fi' b. H u re y m ile " olarak kaydettiği
şah sı, İbn Ebû H âtim ''R â fi' b. H â rice" o larak z ik retm ek ted ir.
kendileriyle konuşur ve ne de onları temize çıkarır. O rada onlar için can yakıcı
bir azap vardır" âyetini gönderdi.87
 yet 177: İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı tarafına çevirm eniz değildir.
Asıl iyilik, o kim senin yaptığıdır ki A llah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap
lara, peygam berlere inanır. (Allah'ın rızasını gözeterek) yakınlara, yetim lere,
yoksullara, yolda kalm ışlara, dilenenlere ve kölelere sevdiği maldan harcar,
namaz kılar, zekât verir. A ntlaşm a yaptığı zam an sözlerini yerine getirir. Sı
kıntı, hastalık ve savaş zam anlarında sabreder, işte doğru olanlar, bu vasıfları
taşıyanlardır. M iittakiler ancak onlardır!
ibn Ebû Hâtim , Said b. Cübeyr'den nakleder: İslâm 'ı kabul etm e
den kısa bir süre önce iki Arap kabilesi arasında bir savaş olm uştu.
A ralarında öldürülen ve yaralananların da olduğu bu savaşta kadınlar
ve köleler dahi öldürüldü. M üslüm an oluncaya kadar birbirlerinden
kısas veya diyet hiçbir şey alm adılar. Daha sonra m al ve sayı bakım ın
dan üstün olan kabile diğerine saldırarak, "B izd en öldürülen bir köle
ye karşılık onlardan hür bir kim seyi, bizden öldürülen bir kadına kar
şılık onlardan bir erkeği öldürm edikçe anlaşm a yapm ayacağız" diye
yem in ettiler. Bunun üzerine, “Ey iman edenler! Ö ldürülenler hakkında
size kısas fa r z kılındı. H üre hür, köleye köle, kadına kadın (öldürülür). A ncak
her kim in cezası, kardeşi (öldürülenin velisi) tarafından bir m iktar bağışlanır
sa artık (taraflar) hakkaniyete uymalı ve (öldüren) ona (gereken diyeti) g ü
zellikle ödem elidir. Bu söylenenler, Rabb'inizden bir hafifletm e ve rahmettir.
H er kim bundan sonra haddi aşarsa m uhakkak onun için elem verici bir azap
vardır” âyeti nâzil oldu.91
* ' ' * * ^
4_j ---- * U y L İ a j (j-J-iJl
 yet 186: Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakı
nım. Bana dua ettiği vakit dua edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kul
larım da) benim davetim e uysunlar ve bana inansınlar ki doğru yolu bulular.
93 Y azm a n ü sh a d a "E b ü 'ş -Ş e y h " ifad esi y erin e "v e g a y ru h ü m " ifad esi vardır.
" Kullarım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım " âyetini
gönderdi.95 Bu rivayet m ürseldir, ancak başka tarikleri de vardır.
aleyhi vesellem ] şöyle buyurdu: " Duadan uzak durmayın, zira Allah bana,
'Bana dua edin, kabul edeyim' ( M ü 'm in 40/60] diye vahyetti." Sahabeden biri,
"Y â Resûlallah [sallallahu aleyhi v esellem ], Rabbim iz duayı işitiyor m u? Veya
nasıl oluyor?" diye sordu. Bunun üzerine A llah [celle celâluhû], " K ulla
rım sana, beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım" âyetini vahyetti.96
İbn Cerîr, Atâ b. Ebû R ebâh'tan nakleder: "Bana dua edin, kabul ede
yim " (M ü 'm in 40/60) âyeti nâzil olduğunda sahâbe-i kirâm , "H an g i saatte
dua edeceğim izi bilm iyoru z" dediler. Bunun üzerine, "Kullarım sana,
beni sorduğunda (söyle onlara): Ben çok yakınım. Bana dua ettiği vakit dua
edenin dileğine karşılık veririm. O halde (kullarım da) benim davetim e uysun
lar ve bana inansınlar ki doğru yolu kulalar" âyeti nâzil oldu.97
96 İb n A sâk ir, E b ü 'l-K a sım b. H aşan b. H ib etu llah , T ârîhu Dırnaşk (nşr. Ö m er b. G arâm e
e l-A m rî), B e y ru t 1995, 2/329; İb n A sâk ir aynı rivayeti bazı fa rk lılık larla şö y le n ak led er:
P ey g a m b er E fen d im iz, "Allah [celle c e lâ lu h û ] 'B ana du a edin, kabu l edeyim ' diye vahyetti.
R abbim iz du ayı işitir" d ey in ce sah âb e-i k irâm , "N a s ıl? " d iye so rd u lar. B u n u n ü zerin e,
" K u llarım sana, b en i sordu ğ u n da (söyle on lara): Ben çok yakın ım " ây etin i vahyetti. Bu riv a
y et y azm a n ü sh a d a b u lu n m am ak tad ır.
97 T aberî, C â m iu î-B ey ân , 3/482; T aberî'd eki m etin " y ;J ü i i- U . ^JUü p " şek lin d e iken
m atb u m etn i “yc-x> ü-U » S i" şek lin d ed ir. B u riv ay et y azm a n ü sh ad a b u lu n m a
m aktad ır.
 yet 187: Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşm ak size helâl kılındı.
O nlar sizin için birer elbise, siz de onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin
kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve tövbenizi kabul edip sizi bağışladı. A rtık
(ramazan gecelerinde) onlara yaklaşın ve Allah'ın sizin için takdir ettikleri
ni isteyin. Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından)
ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra akşam a kadar orucu tamamlayın.
M escidlerde ibadete çekilm iş olduğunuz zam anlarda kadınlarla birleşmeyin.
Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın bu sınırlara yaklaşm ayın. İşte
böylece A llah âyetlerini insanlara açıklar. U mulur ki korunurlar.
aley h i vese llem ] gelip bunu zikredince A llah [celle celâlu h û ], “Oruç gecesinde
kadınlarınıza yaklaşm ak size helâl kılındı. O nlar sizin için birer elbise, siz de
onlar için birer elbisesiniz. Allah sizin kendinize kötülük ettiğinizi bildi ve
tövbenizi kabul edip sizi bağışladı. A rtık (ram azan gecelerinde) onlara yak
laşın ve Allah'ın sizin için takdir ettiklerini isteyin. Sabahın beyaz ipliği (ay
dınlığı), siyah ipliğinden (karanlığından) ayırt edilinceye kadar yiyin, için,
sonra akşam a kadar orucu tamam layın. M escidlerde ibadete çekilm iş olduğu
nuz zam anlarda kadınlarla birleşm eyin. Bunlar Allah'ın koyduğu sınırlardır.
99 H âk im , el-M iisted rek, 2/329. B en zer lafızlarla Ebû D av u d , Salât, 28, Sıy âm , 1; A h m ed b.
H an bel, el-M ü sn ed , 6/439.
101 B u h ârî, Tefsîr, 29; S ü y û tî'n in a k tard ığ ı rivayet m etni ile B u h â rî m etn i arasın d a bazı
fa rk lılık la r b u lu n d u ğ u için B u h â rî m etn in i esas alarak tercü m e y ap tık . B u h â rî m etn i:
 yet 187: ... Sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah ipliğinden (karanlı-
ğından) ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra akşam a kadar orucu tam am
layın ...
Buhârî, Sehl b. Sa'd'dan nakleder: " Beyaz ipliği, siyah iplikten ayırt
edinceye kadar yiyin, için, sonra akşam a kadar orucu tamamlayın'' âyeti
nâzil olduğunda "fecrd en " kaydı nâzil olm am ıştı. M üslüm anlardan
bazıları oruç tutm ak istediklerinde ayaklarına bir siyah, bir ak iplik
bağlayıp bunları birbirinden seçinceye kadar yem eye içm eye devam
ediyorlardı. Bunun üzerine "fecrd en " kaydı nâzil oldu ve böylece ak
iplikle kara iplikten m uradın gece ile gündüz olduğunu anladılar.103
102 A h m ed b. H an b el, el-M iisn ed, 25/86; îb n Ebû H âtim , Tefsîr, 2/316; Taberî, C â m iu î-B ey â n ,
3/497.
İbn Cerîr, Katâde'den nakleder: Bir adam itikâfta iken m escidden dı
şarı çıktığında dilerse eşine yaklaşabiliyordu. Sonra, "M escidlerde ibadete
çekilmiş olduğunuz zamanlarda kadınlarla birleşmeyin'' âyeti nâzil oldu .104
j* (jl> J rıLüı J l % ju âu Yj
*
 yet 188: M allarınızı aranızda haksız sebeplerle yem eyin. Kendiniz bilip
dururken, insanların m allarından bir kısm ını haram yollardan yem eniz için o
malları hâkim lere (idarecilere veya m ahkem e hâkim lerine) vermeyin.
jL J J ı J - 4J 3 j J L L v ı j j , iC ji;
105 ib n E bû H âtim , Tefsîr, 2/321; S ü y û tî'n in A b d ân b. E şv a' o larak zik rettiğ i şah ıs İbn Ebû
H â tim 'd e A b d u lla h b. E şva' olarak z ik red ilm ek ted ir. Bu rivayet y azm a n ü sh ad a b u
lu n m a m a k ta d ır.
 yet 189: Sana, hilal şeklinde yeni doğan ayları sorarlar. De ki: Onlar,
insanlar ve özellikle hac için vakit ölçüleridir. İyi davranış, asla evlere arkala
rından gelip girm eniz değildir. Lâkin iyi davranış, korunan (ve ölçülü giden)
kim senin davranışıdır. Evlere kapılarından girin, Allah'tan korkun, um ulur
ki kurtuluşa erersiniz.
İbn Ebû H âtim 107, Ebü'l-Â liye'den nakleder: Bana aktarılana göre,
insanlar Resûlullah'a [sallallah u aley h i v ese llem ], "Y â Resûlallah! H ilal niye
yaratıldı?" diye sorunca A llah [celle celâlu h û ], "Sana, hilal şeklinde yeni do
ğan ayları sorarlar. De ki: Onlar, insanlar ve özellikle hac için vakit ölçüleridir"
âyetini gönd erd i.108
Ebû N uaym ve Târîhu D ım aşk adlı eserinde İbn Asâkir, Süddî es-Sa
gîr kanalıyla İbn A bbas'tan nakleder: M uâz b. Cebel ve Sa'lebe b. G ane-
me dediler ki: "Y â Resûlallah! Hilal neden bir halde durm uyor, önce ip
gibi ince doğuyor, sonra artarak büyüyor, yuvarlaklaşıyor, sonra tekrar
eksilm eye başlayıp ilk başladığı gibi incecik oluyor." Bunun üzerine,
"Sana, hilal şeklinde yeni doğan aylan sorarlar. De ki: Onlar, insanlar ve özel
likle hac için vakit ölçüleridir" âyeti nâzil oldu.109
 yet 189: İyi davranış, asla evlere arkalarından gelip girm eniz değildir.
Lâkin iyi davranış, korunan (ve ölçülü giden) kim senin davranışıdır. Evlere
kapılarından girin, Allah'tan korkun, umulur ki kurtuluşa erersiniz.
109 İbn A sâkir, T ârîhu D ım aşk, 1/25; Ebû N u aym , M a'rifetü ’s-Sahûbe, 1/493, 494; M atbu eser
de S a 'le b e b. G an em e olarak zik rettiğ i şah ıs İbn A sâk ir ve Ebû N u ay m tarafın d an S a 'le
be b. A nem e ola rak zik red ilm ekted ir. Bu rivayet yazm a n ü sh ad a b u lu n m am ak tad ır.
Buhârî, Berâ'dan nakleder: İnsanlar C âhiliye dönem inde ihram lı
iken evlerine arkadan girerlerdi. A llah [celle celâlu h û ], "İyi davranış, asla
evlere arkalarından gelip girm eniz değildir. Lâkin iyi davranış, kon m an (ve
ölçülü giden) kim senin davranışıdır. Evlere kapılarından girin, Allah'tan kor
kun, um ulur ki kurtuluşa erersiniz” âyetini vahyetti.110
Buna benzer bir rivayeti İbn Cerîr, Avfî kanalıyla İbn A bbas'tan
n akletm ekted ir.112
Tayâlisî (v. 204/819), el-M iisn ed'in de Berâ'dan nakleder: Ensar sefer
den döndüğü zam an evin kapısından içeri girm ezdi. Bunun üzerine bu
âyet nâzil oldu .113
 yet 190: Size karşı savaş açanlara, siz de A llah yolunda savaş açın.
Sakın aşın gitm eyin, çünkü Allah aşırıları sevmez.
114 Liıbâb m etn in d e K ays b. H ib ser olarak zik red ilen râvi, D iirriil-M en sû r'da K ays C ü bey r
olarak ak tarılm aktad ır. A ncak B u h ârî'n in et-Tarihuî-K ebîr'\ ile İbn S a 'd 'm et-T abakât'm da
K ay s b. H abter olarak zik red ilm ekted ir (İbn Sa'd , et-Tabakât, 6/235; B u h ârî, M u ham m ed
b. İsm ail, et-T ârîh u l-K eb îr [haz. M u ham m ed A bd ülm uid H an], H ay d arâb âd , ts., 7/148).
115 Sü y û tî, Ebü'1-Fazl C elâled d in, D ü rrü l-M en sû r, B eyrut, ts., 1/492; M etin d ek i rivayet tam
an la şıla m a d ığ ı için D ü rriiî-M en sû r'd a S ü y û tî'n in ak tard ığı aynı rivayetten istifad e ed e
rek tercü m e yaptım . Lübnb m etn in d ek i bazı k elim eler atlan m ış olu p, cü m leler arasın d a
k o p u k lu k vard ır. Bu seb ep le d iğ er k ay n ak lard ak i rivay etlerle k arşılaştırarak ak tard ım .
Asıl kay n ak o la rak g ö sterilen Abd b. H u m ey d 'in MîVsnerf'inin g ü n ü m ü ze u laşan bazı
cü zleri vard ır. M ev cu t eserd e b u rivayeti b u lam ad ım . B eg av î'n in nak lettiğ i rivayette
ise, P ey g a m b er E fen d im iz ash abı ile b erab er b ir eve g ird ik ten sonra o n ların p eşin d en
ihram lı olan R ifâa'n m d a girdiği ak tarılm ak tad ır (bk. B egav î, Ebû M u h am m ed H ü se
yin b. M esu d , M eâ lim ü ’t-T en z iIfi lefsn il-K u r'â n [nşr. A b d ü rrezzâk M eh d î], B eyru t 1420,
1/235). Bu riv ay et yazm a n ü sh ad a yer alm am ak tad ır.
lem ] Beytullah'a girm esi en gellenince bir sonraki yıl tekrar gelm ek şar
tıyla m üşriklerle bir antlaşm a yapıldı. Bir sonraki sene olunca Resûl-i
Ekrem ve ashabı bir önceki yıl yapam adıkları um renin kazası için
h azırlandılar. Bir yandan da m üşriklerin sözlerind e durm ayıp onları
M escid-i H arâm 'a sokm ayacaklarından ve kendileriyle savaşacakla
rınd an çekiniyorlardı. Zira sahâbe-i kirâm H arem 'de ve haram ayda
savaşm ayı da kerih görüyorlardı. Bunun üzerine bu âyet nâzil oldu.116
 yet 194: H aram ay haram aya karşılıktır. H ürm etler (dokunulm azlık
lar) karşılıklıdır. Kim size saldırırsa siz de ona m isillem e olacak kadar saldı
rın. Allah'tan korkun ve bilin ki A llah m üttakilerle beraberdir.
"H aram ay haram aya karşılıktır. H ürm etler (dokunulm azlıklar) karşılıklı
dır" âyetini vahyetti.117
116 V ah id î, E sbâbü 'n -N iizııl, s. 5 5; Sü y û tî, bu rivay eti de m an a olarak a k tarm ak tad ır. V ah id î
m e tn in d e yer a lan P ey g am b er E fe n d im iz 'in [sallallah u aley h i vesellem ] H u d ey b iy e'd e
k u rban k estiğ i, y a p ılan an tlaşm ad a b ir so n rak i y ıl ü ç g ü n b o y u n ca M ek k e'n in
b o şa ltıla ca ğ ı g ibi ifad eler, L ü bâb m etn in d e b u lu n m am ak tad ır.
Ebû D avud, Tirm izî, İbn H ibbân (v. 354/965), H âkim vb. tarafından
Ebû Eyyûb el-Ensârî'den naklederler: Bu âyet biz, ensar hakkında nâzil
oldu. H ak Teâlâ dinini aziz kılıp da yardım cıları çoğalınca ve biz kendi
aram ızda R esû lu llah'tan [sallallahu aley h i vesellem ] gizli olarak, "M alları
m ız zayi oldu, artık yüce A llah İslâm 'ı da aziz kıldı. Biraz da m alları
m ızla m eşgul olsak da bozulan, zayi olanlarını ıslah etsek, düzeltsek"
dedik. A llah [celle celâlu h û ] söylediklerim ize cevap olarak, "A llah yolunda
harcayın. K endi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın'’ âyetini vahyetti.
D em ek ki asıl tehlike m allarım ızın başında durup onunla m eşgul ol
m ak ve cihadı terketm ekm iş.119
^ } i c * . y> öır i L ; İ I 4] ı ^ p L ^ jj ı
A yet 196: Haccı ve um reyi Allah için tam yapın. Eğer (bunlardan) alı-
konursanız kolayınıza gelen kurbanı gönderin. Kurban, yerine varıncaya ka
dar başlarınızı tıraş etm eyin. Sizden her kim hasta olursa yahut başından bir
rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban olm ak üzere fid y e gerekir.
(H ac yolculuğu için) emin olduğunuz vakit kim hac günlerine kadar umre ile
fay d alan m ak isterse, kolayına gelen bir kurban kesm ek gerekir. Kurban kesm e
yen kim se hac günlerinde üç, m em leketine döndüğü zam an yedi olm ak üzere
oruç tutar ki hepsi tam on gündür. Bu söylenenler, ailesi M escid-i H aram
civarında oturm ayanlar içindir. Allah'tan korkun. Biliniz ki Allah'ın vereceği
ceza ağırdır.
lallah u a ley h i v ese lle m ], cübbesine zâferan kokusu sürünm üş halde bir
adam geldi. Hz. Peygam ber'e, "U m rem konusunda ne em redersiniz
yâ R esû lallah?" diye sordu. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], "Haccı
ve um reyi A llah için tam yapın" âyetini vahyetti. Sonra Resûl-i Ekrem,
"Umre konusunda soru soran nerede?" diye sorunca, "İşte bu radayım "
dedi. R esülullah Efendim iz, "Ü zerindeki elbiseni değiştir, sonra gusül ab
B uhârî, K â'b b. U cre'd en nakleder: Bana, " Sizden her kim hasta
olursa yahut başından bir rahatsızlığı varsa, oruç veya sadaka veya kurban
olm ak üzere fid y e gerekir" (B a k a ra 2/196) âyeti soruldu. K â'b, başım dan
b itler yüzü m e dökü lü r h ald e R esû lu llah 'in h uzu run a getirildim .
Peygam ber Efendim iz [sallallah u a ley h i v e se lle m ], " Sana ulaşan m eşakkatin
g özü m le görm ekte olduğum bu dereceye varacağını düşünm üyordum . Bir
koyun bulabilir m isin ?" diye sorunca "H a y ır" dedim . R esû l-i Ekrem ,
"O zam an üç gün oru ç tut veya her bir m iskine yarım s â ‘ m iktarında olm ak
üzere altı m iskini doyur" dedi. İşte bu âyet hususi olarak benim h ak
kım d a, genel olarak sizin h akk ın ızd a nâzil o ld u .123
122 İb n Ebû H âtim , Tefsîr, 1/334; İbn K esîr, Tefsîr, 2/113; A y n ı rivayeti ak taran İbn K esîr, bu
riv ay etin g arîb o ld u ğ u n u ve siy ak ın d a b ir tu h aflık o ld u ğ u n u zik red er. Z ira b e n z e r bir
riv ay etin S ahîhayn 'da old u ğ u n u , an cak râv in in S afv ân b . Ü m ey y e d eğil, Y a'lâ b. Ü m ey-
y e old u ğ u n u , rivay ette g u sü l ve istin şak tan b ah sed ilm ed ğ in i, ay rıca seb eb -i n ü zû ld en
b a h sed ilm ed iğ in i zik red er. A h m ed b. H an b el, el-M iisn ed, 29/468; M ü sn ed rivay etin d e
S a fv â n b. Y a 'lâ b. Ü m ey y e o la ra k z ik red ilen râv in in bab ası sah abi Y a'lâ'd an nak led ilir.
R iv ay etlerin tü m ü n d en şö y le h ik ây eleştireb iliriz: B ir ad am , "Ü z e rin d e k ok u o lan biri
n a sıl um re ih ram ın a g ire r" d iye so ru n ca P ey g am b er E fen d im iz [sallallah u aley h i ve
sellem ] g elen vah iy ü zerine, " Ü zerin deki koku yu üç defa yıka, son ra elb isen i çıkar ve hacda
ne yap tıy san u m rede de ayn ısın ı y ap " d iye em red er (bk. B u h ârî, H ac, 16). B u h â rî m etn i ile
A h m ed b. H a n b el m etn i ay n ıd ır, an cak B u h ârî'd e vah yin g eld iğ i b ild irilm ek le birlik te
h a n g i â y et o ld u ğ u zik red ilm em iştir. İb n ü 'l-A rab î, C âh iliy e d ö n em in d e h a cced erk en
in sa n la r elb iseleriy le ih ram a g irip k ok u sü rü n m ezlerd i. A n cak u m red e k oku k o n u
su n d a tam b ir y asak y o k tu (bk. İbn H acer, I e t h n î B ârî, 5/178). Bu seb ep le so ru y u so ran
a d a m bu m eselen in İslâm 'd a aynı o lu p o lm ad ığ ın ı ö ğ ren m ek için so rm ak ta idi. R esû l-i
E k rem E fe n d im iz 'in "h a c d a y ap tığ ın ı y a p " d em esi, şah sın h a c m en âsik i k o n u su n d a
b ilg isi o ld u ğ u n u g ö sterm ek ted ir. B u h â rî rivay etin e g ö re b u v âk ıa C i'râ n e'd e olm u ştu r.
Yani hac ön cesid ir. İsm ailî d er ki: Y in e b u rad a sö z k on u su olan kok u , şah sın elb isesin
d e d eğil b e d en in d ed ir. Ç ü n k ü eğ er e lb isesin d e o lsay d ı, sad ece elb isen i çık ar d em esi
y e terli olu rd u . A n cak B u h â rî bu g örü şü red d ed ip âd eti o ld u ğ u ü zere m eseley i iyi an la
m ak için riv ay etin d iğ er v ary an tların a b ak ar. Ve elb ise ü zerin d e k o k u n u n ih ram a zarar
v erm e d iğ in i sö y ler (bk. İbn H acer, F eth u l-B â n , 5/178).
o u ı 2 ji jjj. 1f l s u ij u s L ü ı ^ J ıi* .
' o y- ' '
 yet 197: Hac, bilinen aylardadır. Kim o aylarda hacca niyet ederse (ih
ram ını giyerse), hac esnasında kadına yaklaşm ak, günah sayılan davranışlara
yönelm ek, kavga etm ek yoktur. N e hayır işlerseniz A llah onıı bilir. (Ey m ü
m inler! Ahiret için) azık edinin. Bilin ki azığın en hayırlısı takvadır. Ey akıl
sahipleri! Benden (em irlerim e muhalefetten) sakının.
124 A h m ed b. H an bel, el-M ü sn ed, 30//25; B u hârî, M eg âzî, 36; T im izi, Tefsîr, 2. S ü y û tî'n in
k a y n a k g ö sterd iğ i A hm ed b. H an b el m etn in i esas alara k tercü m e y ap tım . Z ira Liibâb
m etn in d e, “B aşın d aki h aşereler san a eziyet v eriy or mu, diye sordu " cü m lesin d en sonra
"B e n de 'E v e t' d e d im " cü m lesi b u lu n m am ak tad ır.
 yet 198: (Hac m evsim inde ticaret yaparak) Rabb'inizden gelecek bir
lutfu (kazancı) aram anızda size herhangi bir günah yoktur. Arafat'tan ayrılıp
akın ettiğinizde M eş'ar-i Harâm'da Allah'ı zikredin ve O'nu size gösterdiği
şekilde anın. Şüphesiz siz daha önce yanlış gidenlerden idiniz.
y allah u anh ] dedi ki: Resûlullah'a bir adam geldi, senin bana sorduğunu
Peygam ber Efendim iz'e sordu. R esûlullah [sallallahu aley h i vesellem ] ada
m a cevap verm edi. Tâ ki Cebrâil [aley h isselâm ] şu âyet ile gelince: "(Hac
m evsim inde ticaret yaparak) Rabb'inizden gelecek bir lutfu (kazancı) aram a
nızda size herhangi bir günah yoktu r." Resûl-i Ekrem Efendim iz o adam ı
çağırıp, "Siz hacısınız, hacı oldunuz" bu yu rd u .128
128 İb n E bû H âtim , Tefsîr, 1/351; A hm ed b. H an bel, el-M ü sn ed, 10/473; Taberî, C â m iu î-B ey ân ,
4 / 1 6 4 ,1 6 9 ; H âk im , el-M ü stedrek, 1/619.
J IS - <)j 1ö <U) ı J j - 2-*-^— "IJ . V_Ü I tji?Lîl ‘
— (j^3 I î ^_ı
A yet 199: Sonra siz de insanların (vakfeden) döndüğü (sel gibi aktığı)
yerden dönün. Allah'tan m ağfiret isteyin. H iç kuşkusuz Allah Gafûr'dıır,
Rahîm'dir.
İbnü'l-M ünzir, Esmâ bint Ebû Bekir'den nakleder: Şeybe b. Rebîa ha
riç Kureyş M üzdelife'de vakfe yapardı, diğer insanlar ise A rafat'ta vakfe
yaparlardı. Bunun üzerine Allah [celle celâluhû], "Sonra siz de insanların (vak
feden) döndüğü (sel gibi aktığı) yerden dönün" âyetini indirdi.130
Âyet 200: Hac ibadetlerinizi bitirince, babalarınızı andığınız gibi, hatta on
dan daha kuvvetli bir şekilde Allah'ı anın, insanlardan öyleleri var ki: Ey Rab
bimiz! Bize dünyada ver, derler. Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur.
İbn Ebû Hâtim , İbn A bbas'tan nakleder: C âhiliye ehli hac m enâ-
sikini bitirince bir yerde dururlardı. İçlerinden biri çıkıp şöyle derdi:
"B abam yem ek yedirir, başkalarının borçlarım ve diyetlerini üstlenir
d i." Böylece babalarının am ellerinden başka hiçbir şeyi anm azlardı.
Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], "H ac ibadetlerinizi bitirince, babaları
130 İb n ü 'I-M ü n z ir'in Te/s/r'inden sad ece b ir k ısm ı g ü n ü m ü ze u laşab ilm iştir. E lim izd ek i
nü sh ad a B akara 27 2 -N isâ 92 ây etleri arası b u lu n d u ğ u için ilg ili riv ay et b u lu n m a m a k
tad ır. E sm â b in t Ebû B ekir'd en g elen b u rivayeti sad ece S ü y û tî'n in D ü r r Ş f-M e m û r
adlı eseri ile V â k ıd î'n in el-M eg âz? sin d e b u lab ild im , (bk. V âk ıd î, M u h am m ed b. Ö m er,
el-M eg âzi [nşr. M a rsd en Jo n es], B ey ru t 1989, s. 1102).
nızı andığınız gibi, hatta ondan daha kuvvetli bir şekilde Allah'ı anın" âyetini
in d ird i.131
İbn Ebû H âtim , İbn A bbas'tan nakleder: A raplar'dan bir kısm ı A ra
fat'ta vakfeye gelip, "Y â Rabbi, bu seneyi yağm urlu, verim li ve ürünü
güzel eyle" diye dua ettiler. A hiretten hiçbir şey istem ediler. A llah [celle
celâlu h û ], “İnsanlardan öyleleri var ki: Ey Rabbim izl Bize dünyada ver, der
ler. Böyle kim selerin ahiretten hiç nasibi yoktur" âyetini indirdi. O nlardan
sonra m üm inlerden bir grup A rafat'a gelip, "Ey Rabbimiz, bize dünyada
da iyilik ver, ahirette de iyilik ver ve bizi o ateş azabından koru" (B ak ara 2 /2 0 1 )
diye dua eden m üm inler hakkında da, "İşte onlar için, kazandıklarından
büyük bir nasip vardır. (Şüphesiz) Allah'ın hesabı çok süratlidir" (B ak ara 2/2 0 2 )
âyetini indirdi.132
' ' K * * * 1* *. ^
 yet 207: İnsanlardan öyleleri de var ki Allah'ın rızasını alm ak için ken
dini ve m alım fe d a eder. Allah da kullarına şefkatlidir.
el-M üsned adlı eserinde Hâris b. Ebû Üsâm e (v. 282/895) ve İbn Ebû
H âtim , Said b. M üseyyeb'den (v. 94/713) nakleder: Suheyb-i Rûm î, Resû
lullah'a [sallallahu aleyhi vesellem ] hicret etm ek üzere yola çıktı. Bir grup
Kureyşli onun peşine düştü. Suheyb, bineğinden inip sadağını çıkardı.
Sonra, "E y Kureyşliler! Biliyorsunuz sizin en iyi ok atıcınız benim , siz
bana ulaşm adan sadağım daki bütün okları üzerinize yağdırırım . Son
ra kılıcım a el atar ve elim de en küçük parçası kalıncaya kadar sizinle
vuruşurum , ancak ondan sonra bana istediğinizi yapabilirsiniz. Ama
isterseniz size M ekke'de bıraktığım m alların yerlerini söyleyeyim , on
ları alın ve karşılığında yolum u açm, bırakın gideyim " dedi. Onlar da,
"O lu r" deyip bu teklifi kabul ettiler. N ihayet M edine'ye Resûlullah'in
[sallallahu aley h i v esellem ] yanm a geldiğinde, Peygam ber Efendim iz, "Ebû
Yahya! Bu kârlı bir alışveriş o ld u " buyurdu. Bunun üzerine, "İnsanlardan
öyleleri de var ki Allah'ın rızasını alm ak için kendini ve malını fed a eder. Allah
da kullarına şefkatlidir" âyeti nâzil oldu.135
135 İbn E bû H âtim , Tefsîr, 2/368, 369; H eysem î, N û red d in A li b. Sü ley m an , B u ğ y etü î-B âh is
an Z ev âid i M ü sn ed iî-H â ris (nşr. H ü sey in A h m ed Salih B âkerî), M ed in e 1992, 2/694.
H âkim , el-Mi'ıstedrek'te Said b. M üseyyeb kanalıyla benzer bir riva-
yeti Suheyb'den m evsul olarak, İkrim e'den de m ürsel olarak nakleder.
Bir başka benzer rivayeti ise H am m âd b. Selem e kanalıyla Sâbit'ten, o
da En es'ten nakleder. Bu rivayette âyetin sebeb-i nüzûlüne dair açık
lam a bulunm aktadır. Rivayet için H âkim , "M ü slim 'in şartlarına uyan
sahih bir rivayettir" der.136
İbn Cerîr, İkrim e'den nakleder: Bu âyet Suheyb, Ebû Zer ve arka
d aşlarından biri olan C ündeb b. Seken hakkında nâzil oldu .137
 yet 208: Ey îman edenler! Hep birden barışa girin. Sakın şeytanın pe
şinden gitm eyin. Çünkü o, apaçık düşm anm ızdır.
v esellem ] gelip, "E y A llah'ın elçisi, bizler yahudi iken cum artesi günü
tâzim de bulunurduk, bize m üsaade et cum artesi günü tazim e devam
edelim . Ayrıca Tevrat da A llah'ın kitabıdır, bize m üsaade buyurun ge
celeri Tevrat'la ihya edelim " dediler. Bunun üzerine, "Ey iman edenler!
Hep birden barışa girin. Sakın şeytanın peşinden gitm eyin. Çünkü o, apaçık
düşm anm ızdır" âyeti nâzil old u .138
JULâ *L _ J Jüt J . 1 *j
141 İb n ü 'l-M ü n z ir'd ek i ilg ili yer g ü n ü m ü ze u la şm ad ığ ı için d iğ er k a y n ak lard an bk. Ze-
m ah şerî, K e ş ş a f 1/189; İb n ü 'l-C ev zî, E b ü l-F e re c C em âled d in A bd u rrah m an b. A li, Zâ-
d iil-M e s îr f i İlm i’t-T efsîr (nşr. A b d ü rrez z â k el-M eh d î), B ey ru t 1422,1/ 207.
 yet 217: Sana haram ayı, yani onda savaşm ayı soruyorlar. D e ki: O
ayda savaşm ak büyük bir günahtır. (İnsanları) Allah yolundan çevirm ek, Al
lah'ı inkâr etmek, M escid-i H aram 'm ziyaretine mani olm ak ve halkım oradan
çıkarm ak ise A llah katında daha büyük günahtır. Fitne de adam öldürm ekten
daha büyük bir günahtır. Onlar eğer güçleri yeterse, sizi dininizden döndü-
rünceye kadar size karşı savaşa devam ederler. Sizden kim, âm inden döner ve
kâfir olarak ölürse, onların yaptıkları işler dünyada da ahirette de boşa gider.
O nlar cehennem liktirler ve orada devam lı kalırlar.
İbn Cerîr, İbn Ebû Hâtim , el-M u'cem ili-K ebîr adlı eserinde Taberânî
ve Sünen adlı eserinde Beyhakî, Cündeb b. A bdullah'tan naklederler:
Resûlullah [sallallahu aley h i vesellem ] Abdullah b. Cahş kom utasında bir se-
riyye gönderdi. Yolda İbnül-H adram î'yle karşılaştılar ve o günün receb
veya cem aziyelâhir ayından mı olduğunu bilm eden onu öldürdüler.
Bunun üzerine m üşrikler m üslüm anlara, "Siz haram aylarda adam öl
dürdünüz" dediler. Bu olay üzerine A llah [celle celâlu h û ], "Sana haram ayı,
yani onda savaşm ayı soruyorlar" âyetini gönderdi.142 Bazı m üslüm anlar,
"H er ne kadar bir günah kazanm adılarsa da bir ecir de kazanm adılar"
dediler. Bunun üzerine, "İman edenler ve hicret edip Allah yolunda cihad
edenler var ya, işte bunlar, Allah'ın rahm etini umabilirler. Allah, Gafür ve
Rahîm'dir" (B ak ara 2/218) âyeti nâzil oldu.143 Bu rivayeti İbn M ende, M a'ri-
142 T aberî, C â m iu î-B ey ân , 4/306, 307; İb n E bû H âtim , T efsir, 2/384; T aberânî, el-M u 'ce-
m ü l-K eb îr, 21122-, B ey h ak î, es -S ü n e n ü l-K ü b râ (nşr. M ah m u d A b d ü lk ad ir A tâ), B eyru t
2003, 44/301; Taberî, İb n Ebû H âtim , T aberân î ve B ey h ak î riv ay etlerin d e o lay d etaylı
a n la tılm ış olm asın a rağ m en L ü b âb ’da özetle v erilm iştir.
143 İb n Ebû H âtim , Tefsîr, 2/388; "B a z ı m ü slü m a n la r" olarak çev ird iğ im iz k ısım , L übâb
m etn in d e "b a 'd u h ü m " şek lin d e z ik red ilm ek ted ir. İbn Ebû H âtim 'd e "b a z ı m ü şrik le r"
şek lin d e g e çerk en K u rtu b î, "b a 'd u h ü m " şek lin d e zik red ip zam ird en m u rad ın m ü slü
m a n la r o ld u ğ u n u ifad e ed er (K u rtu b î, el-C âm i', 3/50). T aberî d e ise "b a z ı m ü slü m a n
la r" şek lin d e zam irsiz olarak ifad e ed ilm iştir (Taberî, C â m iu î-B ey ân , 4/319).
fetiı's Sahabe adlı eserinde O sm an b. Atâ, o da babasından o da İbn A b
bas'tan nakled er.144
ç -j& j jL i ı ı Z f c * j J 'j ^ -U J i
j rıı-^iî-î. ı•% ^ \ ° * * t^
v_JUj S j J lkj i ö»_ûju_' I i Li * ■••jj 1 ■
*>■
6* a 1
© 1 / J 3 2 { J d j j o L İ^ I -çul
 yet 219: Sana, şarap ve kum ar hakkında soru sorarlar. De ki: H er iki
sinde de büyük bir günah ve insanlar için birtakım faydalar vardır. A ncak
her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür. Yine sana iyilik yolunda
ne harcayacaklarını sorarlar. "İhtiyaç fazlasın ı" de. Allah size âyetleri böyle
açıklar ki düşünesiniz.
İbn Ebû H âtim , Said veya İkrim e kanalıyla İbn A bbas'tan nakle
der: Sahabeden bir grup, A llah yolunda infak ile em rolunm ası üzerine
Resûlullah'a [sallallah u aley h i vesellem ] gelerek, "E y A llah'ın elçisi, bu bize
em rolunan m allarım ızdan A llah yolunda infakm ne olduğunu b il
m iyoruz, m allarım ızdan neyi infak edeceğiz?" diye sordular. Bunun
üzerine A llah [celle celâlu h û ], "Yine sana iyilik yolunda ne harcayacaklarını
sorarlar. 'İhtiyaç fazlasını' de" âyetini indirdi.143
.1 S i
Ebû Davud, Nesâî, Hâkim vb. İbn A bbas'tan nakleder: "Rüşd çağına
erişinceye kadar, yetimin malına, sadece en iyi tutumla yaklaşın" (E n 'âm 6/152;
isrâ 17/34) ve, “H aksızlıkla yetim lerin mallarını yiyenler şüphesiz karınlarına
ancak ateş tıkınmış olurlar; zaten onlar alevlenm iş ateşe gireceklerdir" (Nisâ
4/10) âyetleri nâzil olunca yetim lere bakanlar, onların yiyecek ve içecek
lerini kendi yiyecek ve içeceklerinden ayırdılar. Bazan olurdu ki yeti
m in yiyeceği artardı. Bu durum da yetim yiyinceye veya bozuluncaya
kadar ayrı bir yerde m uhafaza ederlerdi. A ncak bu durum onlara zor
gelm eye başladı ve gidip Resülullah'a [sallallah u aleyhi vesellem ] anlattılar.
Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], ''Sana yetim ler hakkında soruyorlar. De
ki: Onları iyi yetiştirm ek (yüzüstü bırakm aktan) daha hayırlıdır. Eğer onlarla
birlikte yaşarsanız, (unutmayın ki) onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah, işleri
bozanla düzelteni bilir. Şayet Allah dileseydi, sizi de zahm et ve m eşakkate so
kardı. Çünkü Allah güçlüdür, hakim dir" âyetini gönderdi.147
^ L y i L Tj
a ^ 9 » x E JL
î ®J » •x I ■*' I ** * S M'” * c #/ / * I * K
^y* --*■ - * 'y ıy, yi J **’*^ y j y ■ y—
Jy
147 H âkim , el-M üstedrek, 2/334, 361, 378; Ebû Davud, Vesâyâ, 7; Nesâî, Vesâyâ, 11; Beyhakî, es-
Siinenii'l-Kübrâ, 6/465; N esâî, es-Sü n en iil-K ü brâ, 4/113; A hm ed b. H anbel, el~Müsned, 5/140.
\3Jjo â lj jÜUI J \ JJ^ P İ iSj-U ^
© Ö Ç ■4—j I j ! - j j A _ jîL > S ^ _ Â j c « J I j S _ L > J l (_s—!l
 yet 221: İman etm edikçe putperest kadınlarla evlenm eyin. Beğenseniz
bile, putperest bir kadından, imanlı bir câriye kesinlikle daha iyidir. İman et
m edikçe putperest erkekleri de (kızlarınızla) evlendirm eyin. Beğenseniz bile,
putperest bir kişiden inanm ış bir köle kesinlikle daha iyidir. O nlar (m üşrikler)
cehennem e çağırır. Allah ise izni (ve yardım ı) ile cennete ve m ağfirete çağırır.
Allah, düşünüp anlasınlar diye âyetlerini insanlara açıklar.
lallah u a ley h i vesellem ] gelip A nak adında bir kadınla evlenm ek için izin is
tedi. A ncak câriye güzel ve çekici olm asına rağm en m üşrik idi. Bunun
üzerine bu âyet nâzil oldu.149
"Beğenseniz bile, putperest bir kadından, imanlı bir câriye kesinlikle daha
iyidir."
149 İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 2/398; V âh id î, E sbâbü 'n -N ü zû l, s. 73. B u k ad ın ın K u rey şli m iskin
b ir k im se old u ğ u b ilg isi L iibâb'da zik red ilm ez k e n S ü y û tî'n in ak ta rd ığ ı k ay n ak lard a
g eçm ek ted ir.
151 M ü slim , H ay ız, 16; İbn M âce, Tahâret, 125. M ü slim m etn i : M1" , İbn M âce m etni
 yet 223: Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza, nasıl dilerseniz
öyle varın. Kendiniz için önceden (uygun davranışlarla) hazırlık yapın. A l
lah'tan korkun, biliniz ki siz O'na kavuşacaksınız. (Yâ M uham m ed!) m üm in
leri m üjdele!
İbn Cerîr, Ebû Ya'lâ (v. 307/ 919), İbn M erdûye, Zeyd b. Eşlem kana
lıyla Atâ b. Yesâr'dan, o da Ebû Said el-H udrî'den nakleder: Bir adam,
hanım ına arkadan yanaşm ıştı. İnsanlar bu durum u yadırgayınca, " Ka
dınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl dilerseniz öyle varın" âyeti
nâzil old u.156
154 B u h ârî, Tefsîr, 3 9 ; M ü slim , N ik âh, 117; T irm iz î, T efsîr, 2; E bû D av u d , N ik âh, 44-45; İbn
M âce, N ik âh , 29.
Taberânî, el-M u'cemü'l-Evsat adlı eserinde "cey y id " bir senedle İbn
Ö m er'den nakleder: " Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tarlanıza nasıl
dilerseniz öyle varın" âyeti Resülullah'a [sallallah u a ley h i v esellem ], kadına ar
kadan yaklaşm ak konusunda bir ruhsat olarak indirildi.158
ulaştı. Bunun üzerine yüce Allah, "Kadınlarınız sizin için bir tarladır. Tar
lanıza nasıl dilerseniz öyle varın" âyetini indirdi. Yani kadının çocuk yeri
A yet 224: Yeminlerinizden dolayı Allah'ı (O'nun adını), iyilik etm enize,
O'ndan sakınm anıza ve insanların arasını düzeltm enize engel kılm ayın. A l
lah işitir ve bilir.
162 H z. Ebû B ekir, H z. A işe 'n in başın a g elen İfk olay ın d a d ed ik o d u lara k atılm ası seb ebiy le
a y n ı z am an d a ak ra b ası da o lan M istah 'a b ir d ah a iy ilik y ap m ay acağ ın a y em in ed er.
Ebû D avud ve İbn Ebû Hâtim , Esm â bint Yezîd b. Seken el-Ensâ-
riyye'den nakleder: Ben, Resülullah [sallallahu aley h i vesellem ] zam anında
boşandım . O zam anlar boşanan kadınlar için iddet beklem ek yoktu.
Allah [celle celâlu h û ], “Boşanmış kadınlar, kendi başlarına (evlenmeden) üç ay
hali (hayız veya temizlik müddeti) beklerler..." âyetini indirerek boşanan
kadınların beklem eleri gereken iddeti beyan buyurdu.164
165 H ib etu llah b. Selâm e, E b ü l-K a s ım b. Selâm e, en -N âsih v eî-M en sû h (nşr. Z ü h ey r eş-Şâ-
v iş-M u h a m m ed K en an ), B ey ru t 1404, s. 5 3; S a 'leb î, el-K e ş fv e l-B e y â n , 2/169.
şey alm anız size helâl olmaz. A ncak erkek ve kadın Allah'ın sınırlarında kalıp
evlilik haklarım tam tatbik edem em ekten korkarlarsa bu durum müstesna. (Ey
m üm inler!) Siz de karı ile kocanın, Allah'ın sınırlarını, hakkıyla m uhafaza
etm elerinden kuşkuya düşerseniz, kadının (erkeğe) fid y e verm esinde her iki ta
ra f için de sakınca yoktur. Bu söylenenler Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın
onları aşmayın. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalim lerdir.
T irm izî, H âkim vb. Hz. Â işe'den n aklederler: Bir adam h anım ın ı
diled iği kad ar boşardı. İddeti içerisind e hanım ına döndü ğü takdirde
o kadın onun hanım ı sayılırdı. Y üz kere veya daha fazla boşasa bile
durum değişm ezdi. N ihayet bir adam hanım ına dedi ki: "A llah'a ye
m in ed erim ki seni öyle b ir b o şayacağım ki ne b en d en ayrılacaksın, ne
de ebed iyen eşim olacak sın ." K adın, "B u nasıl o lacak ?" dedi. A dam
da dedi ki: "S e n i boşayacağım , iddetin d olm ak üzereyken tekrar sana
d ö n eceğ im ." B u nu n ü zerin e k ad ın R esûlullah'a [sa lla lla h u aley h i v ese llem ]
gid erek b u durum dan h aberd ar etti. Peygam ber Efendim iz sustu ve,
"Boşam a iki defadır. Bundan sonrası ya iyilikle tutm ak ya da gü zellikle salı
verm ektir" âyeti n âzil o ld u .166
Ebû D avud, en-N âsih ve'l-M ensûh'67 adlı eserinde İbn A bbas'tan
nakleder: Bir adam daha önce eşine m ehir olarak verm iş olduğu şeyleri
ve başkasını da yerdi. Bundan dolayı üzerinde bir vebal olduğunu da
sanm azdı. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], "Kadınlara verdiklerinizden
(boşanm a esnasında) bir şey alm anız size helâl olm az” âyetini gönderdi.168
166 T irm iz î, Talâk ve Liân , 16; H âk im , el-M ü sted rek, 2/307; B eyh ak î, es-Sü n en ii'l-K iibrâ,
7/545.
167 E bû D av u d 'a ait bu eser g ü n ü m ü ze u la şm a m ıştır. Fethıı'l-B âri’d e (1/54, 386, 409, 439;
3/273; 4/472; 8/387; 13/523) İbn H a cer'in sık ça istifad e ettiğ i eser, K ettân î (er-R isâle-
tü l-M ü stetra fe, s. 80) tarafın d an d a zik red ilm ek ted ir.
 yet 230: Eğer erkek kadım (üçüncü defa) boşarsa, ondan sonra kadın
bir başka erkekle evlenm edikçe onu alm ası kendisine helâl olmaz. Şayet bu kişi
de onu boşarsa, (her iki taraf da) Allah'ın sınırlarını m uhafaza edeceklerine
inandıkları takdirde, yeniden evlenm elerinde beis yoktur. Bunlar Allah'ın sı
nırlarıdır. A llah bunları bilmek, öğrenm ek isteyenler için açıklar.
İbn M erdûye ve el-M üsned adlı eserinde İbn Ebû Ö m er el-A dem
(v. 243/858), Ebü'd-Derdâ'dan nakleder: A dam hanım ını boşar, sonra
da, "B en şaka y aptım " derdi. Yine kölesini âzat eder, arkasından, "Ben
İbn ü l-M ü n zir, U bâde b. Sâm it'ten buna benzer bir rivayet nakle
der. İbn M erdûye de benzer bir rivayeti İbn A bbas'tan nakleder. İbn
C erîr ise benzer bir rivayeti m ürsel olarak H asan'dan nakleder.
Buhârî, Ebû D avud (v. 275/ 888), Tirm izî vb. M a'kıl b. Yesâr'dan n ak
lediyorlar: M a'k ıl kız kardeşini bir m üslüm an ile evlendirm işti. Kız
kardeşi bir süre o kişinin nikâhı altında kaldıktan sonra, kocası onu bir
defa boşadı ve iddeti bitinceye kadar ona dönüş yapm adı. Eski kocası
onu, o da kocasını arzuladı. D iğer tâlipliler gibi o da gelip tâlip oldu.
M a'kıl ona, "E y âdi herif! Onu sana verm ekle ben sana ikram da bu lu n
dum , onu seninle evlendirdim , sen onu kalktın boşadın. A llah'a yemin
ederim , ebediyen sana geri dönm eyecektir" dedi. A llah [celle celâlu h û ]
kocasının hanım ına olan ihtiyacını, hanım ının da kocasına olan ihtiya
cını bildiğinden, " Kadınları boşadığınız ve onlar da beklem e m üddetlerini
bitirdikleri vakit, aralarında iyilikle anlaştıkları takdirde, onların (eski) koca
larıyla evlenm elerine engel olmayın. İşte bununla içinizden Allah'a ve ahiret
gününe inanan kim selere öğüt verilm ektedir. Bu öğüdü tutm anız kendiniz
için en iyisi ve en temizidir. Allah bilir, siz bilm ezsiniz" âyetini indirdi.
M a'kıl bunu işitince, "R ab b im 'in buyruğunu dinledim ve itaat ettim "
dedi. Sonra o adam ı çağırıp, "S en i kardeşim le evlendiriyorum , sana
ikram da bu lu nu yoru m " dedi.173
173 B u h ârî, Tefsîr, 40, N ik âh, 37, Talâk, 44; T irm izî, T efsîr, 3; E bû D av u d , N ik âh, 19-20.
İbn C erîr Süddı'den nakleder: Bu âyet C âbir b. A bdullah hakkında
nâzil oldu. C âbir'in bir am ca kızı vardı. K ocası onu bir talâk ile bo
şayıp iddeti bitince tekrar dönm ek istedi. A ncak Câbir, "Am ca kızım ı
boşadın, sonra da ikinci defa nikâhlam ak istiyorsun" deyip karşı çıktı.
A ncak kadın eski kocasına dönm eyi istiyordu ve evlenm eye razıydı.
Bunun üzerine bu âyet nâzil oldu.174 İlk rivayet daha sahih ve senedi
sağlam dır. 175
A yet 238: N am azlara ve orta nam aza devam edin. Allah'a saygı ve bağ
lılık içinde nam az kılın.
R esûlullah [sallallah u aley h i vesellem ] öğle nam azını gün ortasında sıca
ğın şiddetli olduğu zam anda kıldırıyordu. Bu nam az ashabına en zor
gelen nam azdı. Bunun üzerine, "N am azlara ve orta nam aza devam edin.
Allah'a saygı ve bağlılık içinde nam az kılın'' âyeti nâzil oldu .176
176 B eyh ak î, es-Sü n en ü'l-K iibrâ, 1/672; B u hârî, et-T ârîhu 'l-K ebîr, 3/433; E bû D av u d , Salât, 4;
Taberî, C â m iu î-B ey ân , 5/206; A h m ed b. H an bel, el-M ü sn ed, 5/471.
177 T aberî, C â m iu î-B ey ân , 5/207; A h m ed b. H an bel, el-M ü sn ed, 6/126; N esâî, es-Sü n e-
n ü l-K ü b râ , 1/220; N esâî'd e y u k ard ak i rivayetin a y n ısın ı b u lam ad ım an cak k on u ile
ilg ili b ir rivay ette; U sâm e b. Z ey d 'e, "S a lâ tü l-v ü s tâ h an g i n a m a z d ır?" d iy e so ru lu n ca
Ü sâ m e, " Ö ğ le n a m a z ıd ır" der.
konuşurduk. Kişi nam azda, yanındaki arkadaşı ile konuşurdu. Ne
zam an ki, " Allah'a saygı ve bağlılık içinde nam az kılın" âyeti nâzil oldu,
nam azda susm akla em rolunduk, konuşm am ız da yasaklandı.178
 yet 240: Sizden ölüp de (dul) eşler bırakan kim seler, zevcelerinin, ev
lerinden çıkarılm adan, bir yıla kadar bıraktıkları m aldan faydalanm aları hu
susunda (sağlıklarında) vasiyet etsinler. Eğer o kadınlar, (kendiliklerinden)
çıkıp giderlerse, kendileri hakkında yaptıkları meşru şeylerden size bir günah
yoktur. Allah azizdir, hakimdir.
178 B u h ârî, Tefsîr, 43, el-A m elü fi's-S alât, 2; M ü slim , M esâcid , 35; T irm izî, Salât, 180, Tefsî-
rü T K u r'â n , 2; N esâî, Seh iv , 20.
179 Taberî, C âm iu'l-B eyân, 4/378. M ü câh id 'd en n ak led ilen rivayeti b u la m a d ım , an cak b aşk a
râ v ilerd en a k ta rıla n b e n zer h a b erler bu lu n m ak tad ır.
 yet 241: Boşanmış kadınların, hakkaniyet ölçülerinde (kocalarından)
m enfaat sağlam ak haklarıdır; bu, Allah korkusu taşıyanlar üzerine bir borçtur.
İbn Cerîr, İbn Zeyd'den nakleder: "Bu durum da onlara müt'a (hediye
cinsinden bir şeyler) verin. Zengin olan durum una göre, fa k ir de durum una
göre vermelidir. M ünasip bir müt'a verm ek iyiler için bir borçtur" (B akara
2/236) âyeti nâzil olunca adam ın biri şöyle der: Ben iyilik yapm ak ister
sem yaparım , yapm ak istem ezsem de yapm am . Bunun üzerine Allah
[celle ce lâ lu h û ], "Boşanm ış kadınların, hakkaniyet ölçülerinde (kocalarından)
m enfaat sağlam ak haklarıdır; bu, Allah korkusu taşıyanlar üzerine bir borç
tur" âyetini g ö n d e rd i.180
i. ^
hİJİj S İ J t t &y üll yu li {y>
f&P ö y u r y ia u ’a : * i
 yet 245: Verdiğinin kat kat fazlasın ı kendisine ödem esi için Allah'a g ü
zel bir borç (isteyene faizsiz ödünç) verecek yok mu? D arlık veren de bolluk
veren de Allah'tır. Sadece O'na döndürüleceksiniz.
Sahîh adlı eserinde İbn H ibbân, İbn Ebû H âtim ve İbn M erdûye,
İbn Ö m er'den [rad ıyallah u anh] naklederler: "Allah yolunda m allarım har
cayanların örneği, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki her başakta yüz dane
vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasın ı verir. Allah'ın lutfu geniştir, O her
şeyi bilir" (B ak ara 2/161) âyeti nâzil olunca Resûlullah [sallallah u aley h i v esel
lem ] şöyle buyurdu: "Rabbim, üm m etim e daha fazlasın ı ver." Bunun üze
rine A llah 'ın [celle celâlu h û ], “Verdiğinin kat kat fazlasın ı kendisine ödem esi
için Allah'a güzel bir borç (isteyene faizsiz ödünç) verecek yok m u ?” âyeti
nâzil o ld u .181
5 -S 5 jı iî # ü\ j , a # v
181 İb n H ib bân , Ebû H â tim M u h am m ed b. H ib bân , S ahîh (nşr. Şu ay b el-A rn aû t), B eyru t
1988,10/ 505; İb n E bû H âtim , Tefsîr, 2/461, 514.
 yet 256: D inde zorlam a yoktur. A rtık doğrulukla eğrilik birbirinden
ayrılm ıştır. O halde kim tâgûtu reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan sağlam
kulpa yapışm ıştır. Allah işitir ve bilir.
Ebû D avud, N esâî ve İbn H ibbân, İbn A bbas'tan [rad ıyallahu anh]
nakleder: Ç ocuğu yaşam ayan bir kadm , çocuğu yaşadığı takdirde onu
yahudi olarak yetiştireceğine dair adakta bulunurdu. İçlerinde ensar
çocukları da bulunan yahudilerden N adîr oğulları M edine'den sürgün
edilince ensar, "B iz çocuklarım ızı bırakm ayız" dediler. Bunun üzerine
A llah [celle celâlu h û ] "Dinde zorlam a yoktur. A rtık doğrulukla eğrilik birbi
rinden ayrılm ıştır. O halde kim tâgûtu reddedip Allah'a inanırsa, kopmayan
sağlam kulpa yapışm ıştır. Allah işitir ve bilir" âyetini nâzil buyurdu.182
İbn Cerîr, Said ve İkrim e kanalıyla ibn A bbas'tan [rad ıy allah u anh]
nakleder: " Dinde zorlam a yoktur" âyeti, H usayn adında Sâlim oğulla-
rı'na m ensup ensardan bir kişi hakkında nâzil oldu. K endisi m üslü
m an olduğu halde iki oğlu hıristiyandı. Resülullah'a [sallallah u aley h i v esel
lem ], "Ben bunları İslâm 'a girm ek üzere zorlayayım m ı? Çünkü bunlar
H ıristiyanlık'tan başka bir dine bağlanm ayı kabul etm iyorlar" dedi.
Bunun üzerine A llah Teâlâ bu âyeti in d ird i.183
182 N esâî, es-Sü n en ü'l-K ü brâ, 10/36; İbn H ib b ân , Sahîh, 1/352; E bû D a v u d , C ih âd , 116; E bû
D avu d , m etn in so n u n d a b ir açık lam a y ap arak , m etin d e g eçen "m ik la t" ifa d esin in ç o
cu ğu olm ay an k ad m a n lam ın a g eld iğ in i ifad e ed er.
gönderildiğinde ise Hz. İsa'yı [aley h isselâm ] inkâr edenler ona im an etti;
Hz. İsa'ya im an edenler ise onu inkâr etti. İşte bunun üzerine bu âyet
nâzil oldu. 185
j* l İ L } £ o U lL j* \ j â £ \ \y j> \ \£ \ Ç
\ y kJc $ V\ -uJu>-L { J l l j ^
© i ı j\ \ j l b \ j L »
184 T aberî, C â m iu î-B ey ân , 5/426; Sü y û tî, D ü rrü î-M en sû r, 2/23. Lübâb m etn in d e "M u h a m
m ed [sallallah u aley h i vesellem ] on lara p ey g am b er o larak g elin ce de on a im an e tti
ler'' cü m lesin i "in k â r ettile r" şek lin d e d ü zelttim . Z ira ay n ı rivayet T aberî ve S ü y û tî'n in
tefsirin d e " in k â r ettiler" şek lin d ed ir. B ir so n raki rivayet de bu nu d estek ler m ahiyette
olu p, m u h te m e len y azım h atasıd ır. Y azm a n ü sh ad a "im a n e ttile r" şek lin d ed ir.
vesellem ] ashabı ucuz yiyecekleri satın alıp bunları sadaka olarak veriyor
lardı. Bunun üzerine de Allah [celle celâluhû] bu âyet-i kerim eyi indirdi.189
 yet 272: (Yâ M uham m ed!) Onları doğru yola iletm ek sana ait değildir.
Lâkin A llah dilediğini doğru yola iletir. H ayır olarak harcadıklarınız kendi
iyiliğiniz içindir. Yapacağınız hayırları ancak Allah'ın rızasını kazanm ak için
186 T irm iz î, T efsîrü 'l-K u r'ân , 2; İbn M âce, Z ek ât, 19; H âk im , el-M ü stedrek, 2/313. T irm iz î
m etn in d e, bu h u rm aların m escid e g etiriliş seb ebi şö y le izah ed ilm ek ted ir: A sh âb-ı Su f-
fa fak ir k im selerd i. O n lard an biri a cık tığ ın d a bu salk ım ların yan m a gelip d eğ n eğ iy le
ona v u ru r, y aş ve kuru y ere d ü şen h u rm alard an yerd i.
187 Ebû D av u d , Z ek ât, 16; N esâî, Z ek ât, 27; H âk im , el-M ü stedrek, 1/559; N esâî m etni farklı
lafızlarla şö y led ir: R esû lu llah [sallallah u aley h i vesellem ] işe y aram ay an , d ü şü k k aliteli
şe y le rin zek ât olarak verilm esin i y asak lam ıştı.
Nesâî, H âkim , Bezzâr (v. 292/905), Taberânî vb. İbn A bbas'tan nakle
der: Sahâbe-i kirâm , m üşrik olan akrabalarına küçük bir arm ağan bile
verm ekten hoşlanm ıyorlardı. Bu durum u Resûlullah'a [sallallahu aleyhi
 yet 274: M allarını gece ve gündüz, gizli ve açık hayra sarfedenler var
ya, onların m ükâfatları Allah katindadır. O nlara korku yoktur, üzüntü de
çekmezler.
lem ] buyurdu. Bu âyet at sahipleri hakkında nâzil old u .192 Yezîd ve ba
bası her ikisi de m eçhul râvidir.
190 N esâî, es-S ü n en ü l-K ü b râ , 10/38; T aberân î, eT M u 'cem ü l-K eb îr, 12/54; B ey h ak î, es-S ü n e-
nii'l K iibrâ, 4/321; B ezzâr, el-M ü sn ed, 11/257; H eysem î, N û red dirı A li b . S ü ley m an , Keş-
f u l - E s t â r an Z evâidi'l-B ezzâr (nşr. H ab îb ü rrah m an el-A 'z a m î), B ey ru t 1979, 3/42.
192 İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 2/542; Taberânî, el-M u 'cem ü l-E vsat, 2/17; a.m lf., M u'cerrtiiî-Kebîr,
17/188. Se n ed d e A bd u llah b. G arîb olarak zik red ilen râvi, İbn Ebû H âtim 'de A bd u llah b.
A rîb el-M ü ley k î, D ürrii'l-M ensûr'da ise A bd ullah b. A rîb el-M ek k î şek lind e zikredilm iş.
A bdürrezzâk, İbn Cerîr, İbn Ebû H âtim ve Taberânî zayıf bir se-
nedle İbn A bbas'tan nakleder: Bu âyet Hz. Ali hakkında nâzil oldu. Hz.
A li'nin 4 dirhem i vardı, birini gece, birini gündüz, birini açıktan birini
gizlice tasadduk etti. Bunun üzerine bu âyet nâzil oldu .193
İbn M ende (v. 395/1015) ve el-M üsned adlı eserinde Ebû Ya'lâ, Kelbî,
Ebû Salih, İbn A bbas senediyle nakleder: Bize ulaştığına göre bu âyet
Sakîfliler'den A m r b. Avf oğulları ile M ugîreoğulları hakkında nâzil
olm uştur. M ugîreoğu lları Sakîfliler'e faiz veriyorlardı. C enâb-ı A llah,
resûlüne M ekke'yi fethetm eyi nasip edince o gün bütün faizi k ald ır
dı. D aha sonra A m roğulları ile M ugîreoğulları, o sırada M ekke valisi
olan A ttâb b. Esîd'e geldiler. M ugîreoğulları, "B iz insanlar arasında
faiz nedeniyle en fakir olduk, bizim dışım ızda herkesin faizi k ald ırıl
d ı" dedi. A m roğulları ise, "Am a biz faizim izi alacağız diye anlaşm ış
id ik " dediler. Attâb, bu konuyu Resülullah'a [sallallah u aley h i vesellem ]
2/284) âyeti nâzil olunca bu durum sahabeye çok ağır geldi. Resûlullah'a
[sallallahu aleyhi vesellem ] gelip diz çökerek, "Şim di ise sana şu âyet nâzil
oldu ki bizim buna gücüm üz yetm ez" dediler. Peygam ber Efendim iz,
"Sizden önceki yahudi ve hıristiyanlar m, İşittik ve isyan ettik' dedikleri gibi
mi dem ek istiyorsunuz? Siz onların yaptıklarının aksine, 'işittik ve itaat ettik.
Bizi bağışla Rabbimiz, varış sanadır' deyin'' buyurdu. Cem aat bunu oku
yunca dilleri ona yatıştı. H em en arkasından Allah, "Peygamber, Rabb'i
tarafından kendisine indirilene iman etti, m üm inler de (iman ettiler). H er biri
Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygam berlerine iman ettiler. 'Allah'ın pey
gam berlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız, işittik, itaat ettik. Ey Rab
bimiz, affına sığındık! Dönüş sanadır' dediler" âyetini indirdi. O nlar bunu
yapınca A llah Teâlâ da o âyeti neshederek, "Allah her şahsı, ancak gü
cünün yettiği ölçüde m ükellef kılar. H erkesin kazandığı (hayır) kendine, ya
pacağı (şer) de kendinedir. Rabbim iz! U nutursak veya hataya düşersek bizi
sorum lu tutma. Ey Rabbim iz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır
bir yük yükleme. Ey Rabbim iz! Bize gücüm üzün yetm ediği işler de yükleme!
Bizi affet! Bizi bağışla. Bize acı! Sen bizim M evlâmız'sın. Kâfirler topluluğuna
karşı bize yardım et!"196 âyetini indirdi.
196 M ü slim , İm ân, 199; A h m ed b. H anbel, el-M iisn ed, 15/198; Ebû A vâne el-İsferây înî, Yakub
b. İsm ail, M ü stahrec (nşr. Eym en b. A rif ed -D ım aşk î), B eyru t 1998, 1/75; 2/479; İbn H ib
bân, Sahîh, 1/350; İbn M en de, el-İm ân, B eyru t 1406,1/ 365; Beyh akî, Ş u ab ü î-İm ân , 1/507.
197 İbn A bb as riv a y etleri için bk. M ü slim , İm ân , 200; T irm izî, Tefsîr, 2; A h m ed b. H an bel,
el-M ü sn ed , 3/497.
3. ÂL-i İM R Â N SÛRESİ
lallah u a le y h i vesellem ] gelip Hz. İsa [aley h isselâm ] konusunda tartıştılar. Bu
nun üzerine A llah Teâlâ, "Elif-lâm -m îm . Hay ve Kayyûm olan Allah'tan
başka ilâh y oktu r" âyetinden başlayıp Âl-i İm rân sûresinden seksen kü
sur âyet g ö n d e rd i.198
@ J5
İbn ü l-M ü n zir, İkrim e'den nakleder: Bedir Gazvesi günü yahudi-
lerden Finhâs, "M u ham m ed K u reyş'i yendim ve onları öldürdüm diye
hiç sevinm esin. Kureyş savaşı iyi bilm ediği için böyle o ld u " dedi. Bu
nun üzerine bu âyet nâzil oldu.201
İbn Ebû H âtim ve İbn ü l-M ü n zir, İkrim e kanalıyla İbn A bbas'tan
nakleder: R esûlullah [sallallah u a ley h i vesellem ] yahudilerin Tevrat okuduk
ları bir eve girdi. O nları A llah'ın dinine çağırdı. İçlerinden N u'm ân b.
A m r ve H âris b. Zeyd, "E y M uham m ed, sen hangi din ü zeresin ?" diye
sordular. Resûl-i Ekrem , "İbrahim m illeti ve dini üzereyim " buyurdu.
 yet 26: (Resûliim !) De ki: M ülkün gerçek sahibi olan A llahım ! Sen
mülkii dilediğine verirsin ve mülkü dilediğinden geri alırsın. D ilediğini yü
celtir, dilediğini de alçaltırsın. H er türlü iyilik senin elindedir. Gerçekten sen
her şeye kadirsin.
L ij iı t jd 01 ^ J4 ÎS
İbn Ebû H âtim , A vfî kanalıy la İbn A b b as'tan n akled er: İçlerinde
Seyyid ve A k îb 'in 207 de b u lu n d u ğ u b ir h eyet R esû lu llah 'a gelm işti.
N ecran heyeti, "E y M u h am m ed , sen bizim d ostu m u zu zik red iy or-
m u şsu n " dedi. P eygam ber E fen d im iz [sa lla lla h u a le y h i v e se lle m ], "Kim
im iş o?" bu yu rd u . N ecran lılar, "İsa [a le y h isse lâ m ]. S en onu n A llah 'ın
kulu old u ğu nu idd ia ed iy o rm u şsu n " dediler. R esû lu llah [sa lla lla h u
207 Se y y id ve A k îb ism in d ek i bu iki şah ıs, N ecra n lıla r'm ileri g elen lerin d en d i.
210 M etin d e " H a r e ş î" olarak g eçerk en B ey h a k î "H â r is î" o larak z ik retm ek ted ir.
211 B eyh ak î, Delâilü 'n -N ü bü vve, 5/385-387; S ü y û tî'n in özetled iğ i riv ay etin tüm ü B eyh akî'd e
zik red ilm ek ted ir.
aleyhi v e se llem ], "Yalan söylediniz, İslâm'ınızı üç şey engelliyor: Allah'a oğul
isnat etm eniz, dom uz eti yem eniz ve haça tapınm anız" buyurdu. Bunun
üzerine, "Ö yleyse İsa'n ın babası kim ?" dediler. Hz. Peygam ber, onlara
cevap verm edi. Ve A llah [celle celâlu h û ], "Allah nezdinde İsa'nın durumu,
Adem'in durum u gibidir. A llah onu topraktan yarattı. Sonra ona 'OU' dedi
ve oluverdi [59]. Gerçek, Rabb'inden gelendir. Öyle ise şüphecilerden olma [60].
Sana bu ilim geldikten sonra seninle bu konuda çekişenlere de ki: Geliniz,
sizler ve bizler de dahil olm ak üzere, siz kendi çocuklarınızı biz de kendi çocuk
larımızı, siz kendi kadınlarınızı, biz de kendi kadınlarım ızı çağıralım , sonra
da dua edelim de Allah'tan y alan ala r üzerine lanet dileyelim [6i]. Şüphesiz
bu (İsa hakkında söylenenler), doğru haberlerdir. Allah'tan başka ilâh yoktur.
M uhakkak ki Allah, evet O, m utlak gü ç ve hikm et sahibidir'' [62] âyetlerini
gönderdi. Sonra onları m ülâaneye (lânetleşm eye) çağırdı, ancak bun
dan kaçındılar. Bunun üzerine cizyeyi kabul edip döndüler.
Âyet 71-73: Ey Ehl-i kitap! Neden doğruyu eğriye karıştırıyor ve bile bile
gerçeği gizliyorsunuz? Ehl-i kitap'tan bir grup şöyle dedi: "M üm inlere indi
rilmiş olana sabahleyin (görünüşte) inanıp akşam leyin inkâr edin. Belki onlar
(böylece dinlerinden) dönerler. Sizin dininize uyanlardan başka hiçbir kimseye
inanmayın. (Resûlüm!) De ki: Doğru yol ancak Allah'ın yoludur. Yine (onlar,
kendi aralarında şöyle dediler:) "Size verilenin benzerinin başka herhangi bir
kim seye verildiğine yahut Rabb'inizin huzurunda onların size karşı deliller
getireceklerine de (inanmayın).'' De ki: L u tu fv e ihsan Allah'ın elindedir. Onu
dilediğine verir. Allah'ın rahm eti geniştir ve O her şeyi hakkıyla bilir.
 yet 77: Allah'a karşı verdikleri sözü ve yem inlerini az bir bedelle değiş
tirenlere gelince, işte bunların ahirette bir payı yoktur. Kıyam et günü Allah
onlarla konuşm ayacak, onlara bakm ayacak ve onları temize çıkarm ayacaktır.
O nlar için acı bir azap vardır.
215 B u h ârî, H u sû m â t, 4, Şeh âd ât, 19, A h k âm 3 0; M ü slim , İm ân , 223; T irm izî, B ü y ü ', 42,
T efsîrü 'l-K u r'ân , 3, A hk âm , 12; Ebû D av u d , E y m ân ve N ü zû r, 1, A kzıye, 25.
bunların ahirette bir payı yoktur. Kıyam et günü Allah onlarla konuşm ayacak,
onlara bakm ayacak ve onları tem ize çıkarm ayacaktır. O nlar için acı bir azap
vardır" âyeti nâzil o ld u .216
H afız İbn H acer, Buhârî şerhinde şöyle der: H er iki hadis arasında
bir aykırılık yoktur. A ksine her ikisinin de nüzûl sebebi olduğu şeklin
de yorum lanır.217
İbn Cerîr, İkrim e'den nakleder: Âyet-i kerim e H uyey b. Ahtab, K â'b
b. Eşref ve C enâb-ı H akk'm Tevrat'ta indirdiklerini gizleyip değiştiren
ve bu değiştirdiklerinin de A llah tarafından geldiğine yem in eden di
ğer yahudiler hakkında inm iştir.218 Hafız İbn H acer der ki: Â yet-i keri
m enin bu sebeple nâzil olm a ihtim ali vardır; fakat bu hususta m utem et
olan rivayet, Sahîh'teki riv ay ettir.219
"H içbir insanın, Allah'ın kendisine kitap, hikm et ve peygam berlik verm esin
den sonra (kalkıp) insanlara, 'Allah’ı bırakıp bana kul olun!' dem esi mümkün
değildir. Bilakis (şöyle dem esi gerekir): Okutm akta ve öğretm ekte olduğunuz
kitap uyarınca Rabb'e hâlis kullar olunuz. Ve size, 'M elekleri ve peygam berleri
ilâhlar edinin' diye de emretmez. Siz müslihnan olduktan sonra hiç size kâfir
liği em reder m i?” (A H im rân 3/79-80) âyetlerini indirdi.222
® 5 ^ J 1İ J I ^ 4 : V İ ljo lir J I
Âyet 86: İâptt etmelerinden, resûlüm hak olduğuna şehadet getirm elerin
den ve kendilerine apaçık deliller gelm esinden sonra inkarcılığa sapan bir kavine
Allah nasıl hidayet nasip eder? Allah zalim ler topluluğunu doğru yola iletmez.
lem ] huzurunda m üslüm an oldu. Sonra kâfir olup kavm ine geri döndü.
C enâb-ı H ak onun hakkında, "İman etm elerinden, R esûl’im hak olduğu
na şehadet getirm elerinden ve kendilerine apaçık deliller gelm esinden sonra
inkarcılığa sapan bir kavm e Allah nasıl hidayet nasip eder? ..." (Â l-i im rân,
3/86-89) âyetlerini vahyetti. K avm inden bir adam bu âyetleri ona ulaş-
223 N esâî, T ah rîm ü 'd -D em , 14; İbn H ib bân , Sahih, 10/329; H âkim , el-M iistedrek, 2/154; 4/407;
S ü y û tî'n in ak tard ığ ı m etin İbn H ib b ân ve H âk im m etn id ir. A n cak daha açık lay ıcı
o lm ası h a se b iy le tercü m ed e N esâî m etn in i esas aldık.
tirdi. Haris, "Allah'a yem in ederim ki sen bildiğim doğru sözlüsün.
Şüphesiz A llah 'ın resülü de senden daha doğru sözlüdür. Ü çünüzün
en doğru sözlüsü elbette ki A llah 'tır" dedi ve geri dönüp İslâm 'a girdi.
Bundan sonra da İslâm 'ı güzel bir şekilde yaşadı.224
Said b. M ansûr, İkrim e'den nakleder: "Kim, Islâm'dan başka bir din
ararsa, bilsin ki kendisinden (böyle bir din) asla kabul edilm eyecek ve o, ahiret
te ziyan edenlerden olacaktır'' (Â l-i im rân 3/85) âyeti nâzil olunca yahudiler,
"Biz. de m üslüm anız" dediler. R esûlullah [sallallahu aleyhi vesellem ] onla
ra, "Allah m üslüm anlara Beytullah'ı haccetm eyi fa rz kıldı" deyince, "H a
yır bize farz kılm adı" dediler ve haccetm eyi kabul etm ediler. Bunun
üzerine A llah [celle celâlu h û ], "Orada apaçık nişaneler, (ayrıca) İbrahim'in
m akam ı vardır. Oraya giren em niyette olur. Yoluna gücü yetenlerin o evi hac
cetmesi, Allah'ın insanlar üzerinde bir hakkıdır. Kim inkâr ederse bilm elidir
ki Allah bütün âlem lerden m üstağnidir" buyruğtm u indirdi.225
l i ji jÇ i U s ü ı i jjjî 5 * jîı 5ı i j l u ı* ı £
' a  ' ■’
224 A b d ü rrez z â k , Tefsîr, 1/401; İb n H acer el-A sk alâriî, el-M etâ lib ü l-A liy e b i-Z ev âd il-M esân î-
di's-Sem ân iye, R iyad 1419,14/ 553; M ü s e d d e d 'in M iisrm d'i g ü n ü m ü ze u laşm am ıştır. A n
cak İb n H a ce r el-A sk alân î, M iisn ed ’m K ü tiib-i Sitte'ye olan Z evâid'ini el-M etâlib ü V A liy e
a d lı eserin e alm ış.
^i
0
227 İbn H acer el-A sk alân î, ei-İsâb e f i 'Temyizi'? S ahabe (nşr. Â dil A h m ed A b d ü lm ev cû d -A li
M u h am m ed M u av v az), B ey ru t 1415, 1/306. İb n H acer, E b ü 'ş-Ş e y h 'in bu rivayeti Tef-
sîr'in d e İb n İsh ak k an alıy la n ak lettiğ in i ifad e ed er.
 yet 113: H epsi bir değildir; Ehl-i kitap içinde istikam et sahibi bir top
luluk vardır ki gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar.
ibn Ebû H âtim , Taberânî ve Sahabe adlı eserinde İbn M ende, İbn
A bbas'tan nakleder: A bdullah b. Selâm , Sa'lebe b. Sa'ye, Useyd b.
Sa'ye, Esed b. Abd ve onlarla beraber bazı yahudiler m üslüm an olup
İslâm 'a im an ettiler, tasdik ettiler ve sam im ice bağlandılar. Yahudi ha
ham ları ve küfür ehli, "M u ham m ed'e ancak bizim kötülerim iz im an
ettiler. Eğer onlar bizim hayırlılarım ızdan olsalardı atalarının dinini
terkedip başka bir dine gitm ezlerdi" dediler. Bunun üzerine A llah [celle
celâ lu h û ], "H epsi bir değildir; Ehl-i kitap içinde istikam et sahibi bir topluluk
vardır ki gece saatlerinde secdeye kapanarak Allah'ın âyetlerini okurlar" âye
tini g ö n d e rd i.228
228 İbn E bû H âtim , Tefsir, 3/737; T aberânî, el-M u 'cem ü î-K eb îr, 2/87; İbn M en d e, M a'rifetü's-
Sahâbe, s. 365.
229 A hm ed b. H an b el, el-M iisn ed, 6/304. A y ette z ik red ilen "istik a m e t sah ib i to p lu lu k "ta n
m u rat d ah a ö n ce y ah u d i ik en m ü slü m an o lan A b d u llah b. Selâm , S a ie b e b. Selâm ve
kard eşi, U seyd b. K â 'b g ibi m ü slü m a n la rd ır (bk. Taberî, C â m iu î-B ey ân , 7/121).
 yet 118: Ey iman edenler! K endi dışınızdakileri sırdaş edinm eyin. Ç ün
kü onlar size fen a lık etm ekten asla geri durm azlar, hep sıkıntıya düşm enizi
isterler. Gerçekten, kin ve düşm anlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden)
belli olm aktadır. K alplerinde sakladıkları (düşm anlıkları) ise daha büyüktür.
Eğer düşünüp anlıyorsanız, âyetlerim izi size açıklam ış bulunuyoruz.
İbn C erîr ve İbn İshak, İbn A bbas'tan nakleder: Bazı m üslüm anlar
C âhiliye dönem inde aralarında bulunan antlaşm a ve him aye sözleş
m eleri dolayısıyla, birtakım yahudileri gözetiyorlardı. Bunun üzerine
A llah [celle celâlu h û ] m üslüm anlar aleyhine bir fitne korkusu sebebiy
le onları sırdaş edinm elerini yasaklam ak üzere bu hususta, "Ey iman
edenler! Kendi dışınızdakileri sırdaş edinm eyin. Çünkü onlar size fen a lık et
mekten asla geri durmazlar, hep sıkıntıya düşm enizi isterler. Gerçekten, kin
ve düşm anlıkları ağızlarından (dökülen sözlerinden) belli olm aktadır. Kalple
rinde sakladıkları (düşm anlıkları) ise daha büyüktür. Eğer düşünüp anlıyor
sanız, âyetlerim izi size açıklam ış bulunuyoruz" âyetini indirdi.230
 yet 121: H ani sen, sabah erkenden m üm inleri savaş m evzilerine yerleş
tirm ek için ailenden ayrılm ıştın. Allah, hakkıyla işiten ve bilendir.
İbn Ebû H âtim ve Ebû Ya'lâ, M isver b. M ahrem e'den nakleder: Ab-
durrahm an b. Avf'a dedim : "B an a Uhud gününde başınızdan geçen
leri haber ver." D edi ki: Âl-i İm rân sûresinin 120. âyetinden sonrasını
oku, hikâyem izi orada bulursun. "H ani sen, sabah erkenden m üm inleri
savaş m evzilerine yerleştirm ek için ailenden ayrılm ıştın. Allah, hakkıyla işi
ten ve bilendir. O zaman içinizden iki bölük bozulm aya yüz tutmuştu. H albu
ki Allah onların yardım cısı idi. M üm inler, yalnız Allah'a dayanıp güvensin
ler" (Â l-i İm râ n 3/121-122). Dedi ki: O nlar m üşriklerden em an isteyenler idi.
"A ndolsun ki siz, ölüm le yüz yüze gelm ezden önce onu tem enni ederdiniz.
İşte şim di onu karşınızda gördünüz" (Â l-i İm rân 3/143). D edi ki: Bu m üm in
lerin düşm anla karşılaşm a tem ennisi idi. " M uham m ed, ancak bir pey
gam berdir. Ondan önce de peygam berler gelip geçm iştir. Şim di o ölür ya da
3/122) âyeti bizim hakkım ızda, Benî Selem e ve Benî H ârise hakkında
nâzil oldu.232
iJİL oı y t j y jû i ı
l Â^JLÜl L L İÂ j
 yet 125: Evet, siz sabır gösterir ve Allah'tan sakınırsanız, onlar (düş
m anlarınız) hemen şu anda üzerinize gelseler, Rabb'iniz, nişanlı beş bin me
lekle sizi takviye eder.
el-M u san n ef adlı eserinde İbn Ebû Şeybe (v. 235/849) ve İbn Ebû
H âtim , Şa'bî'den naklederler: M üslüm anlar Kürz b. Câbir el-M uhâ-
ribî'nin m üşriklere yardım edeceğini duydular ve buna çok üzüldü
ler. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], " O zaman sen, m üm inlere şöyle
diyordun: indirilen üç bin m elekle Rabb'inizin sizi takviye etmesi, sizin için
yeterli değil midir? Evet, siz sabır gösterir ve Allah'tan sakınırsanız, onlar
(düşm anlarınız) hem en şu anda üzerinize gelseler, Rabb'iniz, nişanlı beş bin
m elekle sizi takviye eder” (Â l-i İm rân 3/124-125) âyetini inzal buyurdu. Kürz'e
231 İb n Ebû H âtim , Tefsîr, 3/749, 777; E bû Ya'lâ, el-M ü sn ed, 2/148.
/v ı ^ â J j 4 J
 yet 128: Ki bu işte senin yapacağın bir şey yoktur yahut (müslüm an
olsunlar da) tövbelerini kabul etsin ya da (ısrar ederlerse) onlara azap etsin
diye (Allah B edir’d e size yardım etti). Çünkü onlar zalim dirler.
celâlu h û ], "Ki bu işte senin yapacağın bir şey yoktur yahut (m üslüm an olsun
lar da) tövbelerini kabul etsin ya da (ısrar ederlerse) onlara azap etsin diye
(Allah Bedir'de size yardım etti). Çünkü onlar zalim dirler" âyetini indirdi.234
233 İbn E bû H â tim , Tefsîr, 3/752; İb n Ebû Şeyb e, el-M u san n ef, 7/354; İb n E bû Şey b e şu
a çık la m a y ı yap ar: Yani A llah şö y le b u y u ru y o r: E ğer K ü rz b. C â b ir m ü şrik lere y ard ım a
g elirse b e n d e size b e ş b in m elek g ö n d eririm .
234 M üslim , Cihâd ve Siyer, 104; A hm ed b. H anbel, el-M üsned, 1/335; 19/20; Tirm izî, Tefsîr, 3.
235 A hm ed b. H an bel, el-M iisn ed, 9/486; B uhârî, D aav ât, 58, İ'tisâ m , 17, M eg âzî, 22.
hakkında nâzil oldu. Hem başm a gelen olay hakkında hem de onlar
hakkında yaptığı beddua hakkında nâzil oldu.
İbn H acer, şöyle denilm esi de m uhtem eldir, der; O nların (beddua
edilenler) olayı U hud'dan sonra olm uştu, ancak âyetin nüzûlü bundan
kısa bir m üddet sonra gerçekleşm iş olup tüm bu sebepler üzerine nâzil
olm uştur.238 Ben de derim ki aynı şekilde sebeb-i nüzûlde açıklandı.
sellem ] gelip, "Sen sövm eyi yasaklıyorsun, değil m i" dedi. Sonra dönüp
sırtını Resülullah'a çevirdi ve avret m ahallini açtı. Bunun üzerine Pey
gam ber Efendim iz ona lânet etti ve beddua etti. Ve A llah Teâlâ, "Ki bu
işte senin yapacağın bir şey y o k tu r ... " âyetini indirdi. Bu adam daha sonra
İslâm 'a girdi ve iyi bir m üslüm an oldu.239 Bu rivayet m ürsel ve garîbdir.
236 R iv ay etin sen ed in d e veya m etn in d e olm am asın a ra ğ m en râvi tarafın d an y ap ılan
e k lem ey e “id r â c " denir.
 yet 140: Eğer siz (Uhud'da) bir acıya uğradınızsa, (Bedir'de de düş
m anınız olan) o kavim de benzer bir acıya uğramıştır. O günleri biz insanlar
arasında döndürür dururuz (zaferi bazan bir toplum a bazan öteki topluma
nasip ederiz). Tâ ki Allah, iman edenleri ortaya çıkarsın ve aranızdan şehidler
edinsin. A llah zalim leri sevm ez.
240 Sü y û tî, D ü rriil-M en sû r, 2/313; L ü bâb m etn in d ek i k elim e e k sik liğ in d en d olay ı D iirrü l-
M en sû r m etn ini tercü m ed e esa s ald ım .
[sallallah u aley h i vese llem ] ne du rum da?" diye sordu, "H ayattad ır" dediler.
Bunun üzerine kadın şöyle dedi: "A llah'ın [celle celâlu h û ] kullarından ba
zılarını şehid yapm ası um urum da değildir." Bunun üzerine Kur'an-ı
K erîm 'in âyeti onun dediği şekilde, "aranızdan şehidler edinsin” diye
nâzil oldu.241
@ o j j İ ö \J 4İ ^ o p ı ju ü j
 yet 143: A ndolsun ki siz, ölüm le yüz yüze gelm ezden önce onu tem en
ni ederdiniz, işte şim di onu karşınızda gördünüz.
 yet 144: M uham m ed, ancak bir peygam berdir. Ondan önce de peygam
berler gelip geçm iştir. Şim di o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski di
ninize) mi döneceksiniz? Kim (böyle) geri dönerse, Allah'a hiçbir şekilde zarar
vermiş olmayacaktır. Allah, şiikredenleri m ükâfatlandıracaktır.
la lla h u aleyhi v ese llem ; gördüm ; insanlar ise savaştan kaçışıyordu. Bunun
üzerine, " M uham m ed, ancak bir peygam berdir. Ondan önce de peygam berler
gelip geçm iştir. Şim di o ölür ya da öldürülürse, gerisin geriye (eski dininize)
mi döneceksiniz?... " âyeti nâzil oldu.243
 yet 154: Sonra o kederin arkasından Allah size bir güven indirdi ki (bu
güvenin yol açtığı) uyuklam a hali bir kısm ınızı kaplıyordu. K endi canlarının
kaygısına düşm üş bir grup da Allah'a karşı haksız yere Câhiliye devrindeki-
ne benzer düşüncelere kapılıyorlar, "Bu işten bize ne!'' diyorlardı. D e ki: İş
(zafer, yardım, her şeyin karar ve buyruğu) tamamen Allah'a aittir. Onlar,
sana açıklayam adıklarını içlerinde gizliyorlar. "Bu işten bize bir şey olsaydı,
burada öldiirülm ezdik" diyorlar. Şöyle de: Evlerinizde kalm ış olsaydınız bile,
öldürülm esi takdir edilm iş olanlar, öldürülüp düşecekleri yerlere kendilikle
rinden çıkıp giderlerdi. Allah, içinizdekileri yoklam ak ve kalplerinizdekileri
tem izlem ek için (böyle yaptı). Allah içinizde ne varsa hepsini bilir.
246 İbn H acer, el-M etû lib ü l-Â liy e, 17/354; B û sîrî, E b ü 'l-A b b as Ş eh âb ed d in A hm ed b. Ebû
B ek ir, İlh& fü'l-H ıyere bi-Z evâidi'l-M esâritdiî-A şere (nşr. D ârü 'l-M işk â t Ii'1-B ah sil-İlm î),
R iyad 1^99, 5/222; İbn R â h û y e 'n in M ü sn ed ’m m g ü n ü m ü ze u laşm ay an b azı rivay etleri,
ib n H a cer ile B û sîrî'n in b u eserlerin d e b u lu n m ak tad ır.
arkasından Allah size bir güven indirdi ki (bu güvenin yol açtığı) uyuklam a
hali bir kısm ınızı kaplıyordu ..." âyetini indirdi.247
 yet 161: Bir peygam bere, em anete hıyanet yaraşmaz. Kim em anete
(devlet malına) hıyanet ederse kıyam et günü, haildik ettiği şeyin günahı boy
nuna asılı olarak gelir. Sonra herkese -asla haksızlığa uğratılm aksızın- kazan
dığı tastamam verilir.
Ebû D avud ve senedinin hasen olduğunu belirten Tirm izî, ibn Ab-
bas'tan nakleder: Bu âyet Bedir günü kaybolan kırm ızı bir kadife par
çası hakkında nâzil olm uştur. Bazıları, "B elk i onu Resülullah [sallallahu
a ley h i vesellem ] alm ıştır" dediler. Bunun üzerine A llah [celle celâ lu h û ], "Bir
peygam bere, em anete hıyanet yaraşmaz. Kim em anete (devlet malına) hıyanet
ederse kıyam et günü, hainlik ettiği şeyin günahı boynuna asılı olarak gelir.
Sonra herkese -asla haksızlığa uğratılm aksızın- kazandığı tastamam verilir''
âyetini indirdi.248
Taberânî, el M u'cemii T.-Kebîr adlı eserinde râvileri sika olan bir se-
nedle İbn A bbas'tan nakleder: R esülullah [sallallahu aley h i vesellem ] bir se-
riyye gönderdi. Seriyye geri döndü. Sonra yine gönderdi ve altından
bir geyik başı çalınm ış olarak geri döndü. Bunun üzerine, "Bir peygam
bere, em anete hıyanet yaraşm az ... " âyeti nâzil oldu.249
247 İb n H a cer, el-M etâlibü 'l-Â liye, 17/349; B û sîrî, İthâf, 5/221,
249 T aberânî, el-M u 'cem ü 1-K ebîr, 12/134; İm am S ü y û tî ve H ey sem î, râ v ilerin sik a old u ğ u n u
sö y lem ele rin e rağ m en , sen ed d ek i H ab îb b. E bû Sab it m ü d elles b ir râvi o ld u ğ u için bu
riv ay et z a y ıftır (bk. M u k bil b. H âd î, es-S ahîhu 'l-M ü sn ed miri E sbâbi'n -N iizû l, 1/51; H ey
sem î, M ecm a u ’z -Z e m id , 6/328).
 yet 165: (Bedir'de) iki katını (düşm anınızın) başına getirdiğiniz bir
musibet, (Uhud'da) kendi başınıza geldiği için mi, "Bu nasıl oluyor!" dedi
niz? De ki: O, kendi kusurunuzdandır. Şüphesiz Allah'ın her şeye gücü yeter.
 yet 169: Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanm ayın. Bilakis onlar
diridirler; Rab'leri yanında rızıklara m azhar olm aktadırlar.
luhû] şöyle buyurdu: Sizin yerinize bunu onlara ben bildireceğim . Bu
nun üzerine, "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanm ayın. Bilakis onlar
250 İm a m Sü y û tî, k ay n ak o larak İb n E bû H â tim 'i g ö sterm esin e rağ m en , İb n E bû H âtim 'd e
bu riv ay et z ik re d ilm em ek ted ir. A y n ı rivay eti D iirrü l-M en sû r'd a n ak letm esin e rağ m en,
k a y n a k b e lirtm em e k ted ir. A n cak rivayet, b aşk a k ay n ak lard a b u lu n m a k ta d ır (bk. İbn
E bû Şeybe, Ebû B ek ir A b d u llah b. M u h am m ed , el-M u sa n n e f fil-E h â d îs ve'l-Â sâr [nşr.
K em al Y u su f et-H û t], R iy ad 1409, 7/357; A h m ed b. H a n b el, el-M ü sn ed [nşr. Şu ay b
e l-A rn a û t-Â d il M ü rşid v .d ğ r.], B eyru t: M ü essesetü 'r-R isâle , 2001,1/ 335, 346; Ebû A vâ-
ne, M ü stah rec, 4/256).
diridirler; R a b îeri yanında n zıklara m azhar olm aktadırlar" âyeti ve ondan
sonraki âyetler nâzil oldu.251 C âbir'den de benzer bir rivayet nakledildi.
 yet 172: Yara aldıktan sonra yine Allah'ın ve Peygam ber'in çağrısına
uyanlar (özellikle) bunların içlerinden iyilik yapanlar ve takva sahibi olanlar
için pek büyük bir m ükâfat vardır.
İbn Cerîr, Avfî kanalıyla İbn A bbas'tan nakleder: U hud günü m ey
dana gelen olaylardan sonra A llah [celle celâlu h û ], o gün Ebû Süfyân'm
kalbine korku saldı da korkusundan dolayı M ekke'ye geri döndü.
R esülullah [sallallahu aleyhi vesellem ] şöyle buyurdu: "Ebû Süfyân size bir
parça zarar verdi ve geri döndü. A llah onun kalbine korkuyu saldı." Uhud
Vak'ası şevval ayında olm uştu. Tüccarlar M edine'ye zilkade ayında
gelir ve küçük Bedir'de konaklarlardı. Bu yıl Uhud V ak'ası'ndan son
ra gelm iş bulunuyorlardı. M üm inler yara alm ışlardı ve bundan dolayı
da şikâyette bulundular. Resülullah [sallallah u aley h i vesellem ] ise kendisiy
le birlikte ashabının savaşa gelm esini teşvik etti. Şeytan geldi, kendi
dostlarını korkuttu ve dedi ki: "M ü şrikler sizin için ordu topladılar."
Bunun üzerine Hz. P eyg am berle birlikte gitm ek istem ediler. Resûlul-
lah da, "Arkamdan hiç kim se gelm ese de ben gidiyoru m " diye buyurunca
Hz. Ebû Bekir, Öm er, O sm an, Ali, Zübeyr, Sa'd, Talha, A bdurrahm an
b. Avf, A bdullah b. M esud, H uzeyfe b. Yem ân ve Ebû U beyde b. Cer-
râh [rad ıyallah u a n h ü m ], yetm iş kişi İle birlikte Resülullah'a [sallallah u aleyhi
v esellem ] tâbi oldular. Ebû Süfyân 'ı takip etm ek üzere yola koyuldular
ve Safra denilen yere varıncaya kadar onu takip ettiler. Bunun üzerine
A llah Teâlâ, " Yara aldıktan sonra yine Allah'ın ve Peygamber'in çağrısına
uyanlar (özellikle) bunların içlerinden iyilik yapanlar ve takva sahibi olanlar
için pek büyük bir m ükâfat vardır" âyetini indirdi.252
sellem ] Hz. A li'yi bir grup asker ile birlikte Ebû Süfyân'ı takip etm ek
üzere gönderdi. H uzâalılar'a m ensup bir bedevî onlarla karşılaştı ve
şöyle dedi: "B u n lar sizin için asker toplam ış bu lu nu yorlar." Hz. Ali
ve beraberindekiler, "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" dediler.
Bunun üzerine bu âyet-i kerim e nâzil oldu.
j£ Z ı \ 6 ] J p ÜJİ J ljü
 yet 181: "Gerçekten Allah fakir, biz ise zenginiz" diyenlerin sözünü
andolsun ki Allah işitmiştir. Onların (bu) dediklerini, haksız yere peygam
berleri öldürm eleri ile birlikte yazacağız ve diyeceğiz ki: Tadın o yakıcı azabı!
yanm a giderek şöyle dedi: "E y M uham m ed, arkadaşının bana yaptı
ğına b ak !" Hz. Peygam ber sordu: "Ey Ebû Bekir bu işi niye yaptın?" Hz.
Ebû Bekir şöyle dedi: "Y â Resûlallah! Bu çok büyük bir söz söyledi.
A llah'ın [celle celâlu h û ] fakir, kendilerinin ise zengin olduklarım iddia
etti." Finhas bu sözü inkâr etti. Bunun üzerine yüce A llah, "Gerçekten
Allah fakir, biz ise zenginiz, diyenlerin sözünü andolsun ki Allah işitmiştir.
Onların (bu) dediklerini, haksız yere peygam berleri öldürm eleri ile birlikte
yazacağız ve diyeceğiz ki: Tadın o yakıcı azabı!" buyruğunu indirdi.254
İbn Ebû Hâtim , İbn A bbas'tan nakleder: Allah [celle celâlu h û ], "Al
lah'a güzel bir ödünç verecek olan kim dir..." (B ak ara 2/245) buyruğunu indi
rince yahudiler, "Y â M uham m ed! R abb'in fakir düştü de kullarından
dilenm eye mi başladı?" dediler. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ],
"Gerçekten Allah fakir, biz ise zenginiz, diyenlerin sözünü andolsun ki Allah
işitmiştir. Onların (bu) dediklerini, haksız yere peygam berleri öldürm eleri ile
birlikte yazacağız ve diyeceğiz ki: Tadın o yakıcı azabı!" âyetini indirdi.255
254 İbn E bû H âtim , Tefsîr, 3/829; îb n H işâm , İbn H işâm , es-Sîre, 1/558.
İbn Ebû H âtim ve İbn ü l-M ü n zir, hasen bir senedle İbn A bbas'tan
nakleder: Bu âyet, Hz. Ebû Bekir ile Fin has'ın daha önce sözü geçen,
"M u hakkak A llah fakirdir ve biz zenginiz" sözü dolayısıyla aralarında
geçen tartışm a hakkında nâzil olm uştur.256
 yet 188: Sanma ki ettiklerine sevinen, yapm adıkları ile övülm ek iste
yenler, evet, sanm a ki onlar azaptan kurtulacaklardır. Onlar için elem verici
bir azap vardır.
aleyhi v esellem ], yahudilere bir şey sordu. Onlar da sorunun gerçek cevabı
nı sakladılar ve başka bir cevap verdiler. Böylece verdikleri bu cevap ile
Resûl-i Ekrem 'in yanında takdir olunduklarını sandılar. Ve kendisinden
bundan dolayı övülm elerini istediler, kendilerine sorduğu şeyi gizlem iş
olm aktan da sevindiler. 258
258 B u h ârî, Tefsîr, 16; M ü slim , S ıfâ tü l-M ü n â fik în ve A h k âm ü h ü m , 8; T irm izî, T efsîr, 3.
Buhârî ve M üsiim, Ebû Said el-H udrî'den naklederler: M ünafıklar
dan bazı kim seler Resülullah [sallallahu aleyhi vesellem ] gazâya çıktığında
geride kalır, onunla savaşa çıkmazlardı, Resûl-i Ekrem 'in kendilerini
geride bırakm asından ve evlerinde oturm alarından dolayı sevinirlerdi.
Hz. Peygam ber geri döndüğünde yemin ederek özür beyan ederler ve
yapm adıkları işlerden dolayı övülm ek isterlerdi. İşte bunun üzerine şu,
"Sanma ki ettiklerine sevinen, yapmadıkları ile övülm ek isteyenler, evet, sanma
ki onlar azaptan kurtulacaklardır. Onlar için elem verici bir azap vardır" âyet-i
kerim esi nâzil o ld u .259
H afız İbn H acer der ki: Bu görüş ile İbn A bbas'ın açıklam alarının
arasını şöylece bulm ak m üm kündür: Bu âyet-i kerim e aynı şekilde her
iki kesim hakkında nâzil olm uştur. Ferrâ (v. 207/822) bu âyetin yahu di
lerin "B iz ilk Ehl-i kitabız, nam az ve taat ehliyiz, bununla beraber M u
ham m ed bunu ikrar etm ez" sözleri üzerine nâzil olduğunu anlatır. İbn
Ebû Hâtim bir grup tâbiînden farklı tariklerle buna benzer rivayetleri
nakleder. İbn C erîr de bunu tercih etti. A yetin tüm bu olaylar için nâzil
olm asına bir m ani yoktur.260
A yet 190: Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ar
dınca gelip gidişinde aklıselim sahipleri için gerçekten açık ibretler vardır.
e#-» f— i - î ' f
? Ü Jr r t i L i f i f - jl î - O S -^ / İ J İ Î 5 ı p s ı î j
© J J Î ll İ J .I * İ İ ı l jİ l x !p Ç \ p jL j i V I 1 4 ^ 5 ^
 yet 195: Bunun üzerine Rab'leri, onların dualarını kabıd etti. (Dedi
ki:) Ben, erkek olsun kadm olsun -ki hep birbirinizdensiniz- içinizden, çalışan
hiçbir kim senin yaptığını boşa çıkarm ayacağım. O nlar ki hicret ettiler, yu rt
larından çıkarıldılar, benim yolum da eziyete uğradılar, çarpıştılar ve öldürül
düler; andolsun, ben de onların kötülüklerini örteceğim ve onları altlarından
ırm aklar akan cennetlere koyacağım . Bu mükâfat, A llah tarafm dandır. Allah;
karşılığın gü zeli O ’m ın katindadır.
261 T aberânî, el-M u 'cem ü î-K eb îr, 12/12; İb n E bû H âtim , T efsîr, 3/841.
A bdürrezzâk, Said b. M ansûr, Tirm izî, H âkim ve İbn Ebû Hâtim,
Üm m ü Selem e'den nakleder: Ü m m ü Selem e, "Y â Resûlallah! Ben hicret
hususunda kadınlardan söz edildiğini duym adım " dedi. Bunun üzeri
ne yüce Allah, "Bunun üzerine R ableri, onların dualarım kabul etti. (Dedi
ki:) Ben, erkek olsun kadın olsun -ki hep hirbirinizdeıısiniz- içinizden, çalışan
hiçbir kim senin yaptığını boşa çıkarm ayacağım ..." buyruğunu in d ird i.262
H p İ L iJ jl & J İ t o s i l o ü L V İ
A yet 199: Ehl-i kitap'tan öyleleri var ki Allah'a, hem size indirilene hem
de kendilerine indirilene tam bir sam im iyetle ve Allah'a boyun eğerek iman
ederler. Allah'ın âyetlerini az bir paraya satmazlar. İşte onlar için R ableri
katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çabuk olandır.
262 A b d ü rrez z â k , Tefsîr, 1/431; Said b. M an sû r, Tefsîr, 3/1136; T irm izî, Tefsîr, 4; H âk im , el-
M ü stedrek, 2/328; İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 3/844.
263 N esâî, es-S ü n en ü 'l-K ü brâ, 10/58; B ezzâr, el-M iısn ed, 13/149.
264 T aberî, Tefsîr, 7/498; T aberî'd eki bu riv ay et K atâd e'd en n ak led ilm ek ted ir.
i
sjJ ıS v j L_>»i j ^ ü~^° âJL>ö ^ _ g jl İ J U <9 ___ J l l ^ j l j
 yet 4: Kadınlara m eliklerin i gönül rızası ile (cöm ertçe) verin; eğer g ö
nül hoşluğu ile o m ehrin bir kısm ım size bağışlarlarsa onu da afiyetle yiyin,
İbn Ebû H âtim , Ebû Salih 'ten nakleder: Baba kızını evlendirdiğin
de m ehrini alır, ona bir şey verm ezdi. A llah [celle celâlu h û ] böyle davran
m alarını yasak kılarak, "Kadınlara m ehirlerini gönül rızası ile (cöm ertçe)
verin; eğer gönül hoşluğu ile o m ehrin bir kısm ım size bağışlarlarsa onu da
afiyetle yiyin" âyetini indirdi.266
0 r ..« a l j i
a ley h i vesellem ] gelerek bu durum u anlattı. Peygam ber Efendim iz, "Ne
diyeceğim i bilem iyorum " buyurdu. Bunun üzerine, "A nne babanın ve ya
kınların bıraktıklarından erkeklere bir pay vardır; ana babanın ve yakınların
bıraktıklarından kadınlara da bir pay vardır. Gerek azından, gerek çoğundan
belli bir hisse ayrılm ıştır" âyeti nâzil oldu.267
s V , . s > ,
U 4L« J ^ l j Lgis X } U illi
5ı l i ü i ı o ö j J j i j j i i ' o ı Il> ; i l . J - Ü J ı
l i f â j l ^ jÇ İ 5 w } -*Ju ^
' >> j; ) 4 s ' '
 yet 11: Allah size, çocuklarınız hakkında, erkeğe, kadının payının iki
m isli (miras verm enizi) em reder. (Ç ocuklar) ikiden fa z la kadın iseler, ölünün
bıraktığının üçte ikisi onlanndır. Eğer yalnız bir kadınsa yarısı onundur.
Ö lenin çocuğu varsa, anne babasından her birinin m irastan altıda bir hissesi
vardır. Şayet çocuğu yok da anne babası ona vâris olm uş ise annesine üçte
bir (düşer). Eğer ölenin kardeşleri varsa annesine altıda bir (düşer. Bütün bu
paylar ölenin) yapacağı vasiyetten ve borçtan sonradır. Babalarınız ve oğul-
267 R ivay et m u h tem elen E b ü 'ş-Ş e y h 'in T efsîr1in d e b u lu n m ak tad ır. Z ira İbn H acer, rivayeti
E b ü 'ş-Ş e y h 'in Te/sîr'inden n a k led er (bk. İb n H acer, el-İsabe, 1/293). E b ü 'ş-Ş e y h 'in 7e/-
sîr'i g ü n ü m ü z e u laşm am ıştır. İbn H ib b â n 'ın S ahîh’in d e d e riv ay eti b u lam ad ım . A ynı
riv ay eti Tefsîr'ind e z ik red e n Sü y û tî, sad ece E b ü 'ş-Ş e y h 'te n n ak led er, İbn H ib b â n 'ı z ik
retm ez (Sü y û tî, D ü rrü 'l-M en sû r, 2/438). R iv ay etin b u lu n d u ğ u d iğ er k ay n a k la r şu n la r
dır. S e m erk a n d î, B ah ru l-U lû m , 1/283; S a 'leb î, e l-K e ş f v el-B ey â n , 3/260-261; V âh id î, el-
Vasît, 2/14; İb n ü 1-E sîr, E bü T -H asan İzzed d m Ali, Ü sd ü î-G âb e, B ey ru t 1989,1/ 581; 2/133.
lavınızdan hangisinin size, fay d a bakım ından daha yakın olduğunu bilem ez
siniz. Bunlar Allah tarafından konm uş farzlardır (paylardır). Şüphesiz Allah
ilim ve hikm et sahibidir.
Hafız İbn Hacer şöyle der: Ayetin özellikle o günlerde çocuğu olm a
yan Câbir olayı ile ilgili değil de Sa'd'm iki kızı hakkında nâzil olduğu
nu söyleyenler, bu rivayeti delil gösterirler, ibn Hacer şöyle der: Bunun
cevabı, bu âyet-i kerim enin her iki husus hakkında da nâzil olmasıdır.
Âyetin baş tarafının Sa'd'm iki kızı hakkında nâzil olması, "Eğer bir erkek
veya kadının, anne babası ve çocukları bulunmadığı halde (kelâle şeklinde) malı
mirasçılara kalırsa ..." (N isâ 4/12) şeklinde olan son tarafının ise Hz. Câbir
kıssası hakkında nâzil olm ası muhtemeldir. Câbir [radıyallahu anh], '"Allah
lallah u a ley h i v ese llem ] şikâyet etti. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], "(Ço
cu klar) ikiden fa z la kadın iseler, ölünün bıraktığının üçte ikisi onlanndır"
(N isâ 4/ıi) âyet-i kerim esi ve Ü m m ü K ücce hakkında da, " Çocuğunuz
yoksa, sizin de yapacağınız vasiyetten ve borçtan sonra, bıraktığınızın dörtte
biri on lan n d ır (zevcelerinizindir). Çocuğunuz varsa, bıraktığınızın sekizde
biri on lan n d ır” (N isâ 4/12) âyet-i kerim esini indirdi.271
Sa'd b. Rebî' olayının başka bir yönü hakkında da bir rivayet var.
Kadı İsm ail (v. 282/895), Ahkâm ü 1-Kur’â n adlı eserinde A bdülm elik b.
M uham m ed b. Hazm kanalıyla nakleder: A m re bin t Hazırı, Sa'd b. Re
b î'in eşi idi. Sa'd U hud'da şehid oldu. S a'd 'ın A m re'den bir kızı vardı.
A m re, Resülullah'a [sallallah u aley h i vesellem ] gelerek kızının m irasını iste
di. B unun üzerine, " Senden kadınlar hakkında fetv a istiyorlar. De ki onlara
ait hükm ü size A llah açıklıyor..." (N isâ 4/127) âyeti nâzil oldu.272
271 Taberî, Tefsîr, 5/31-32; İm am S ü y û tî rivay ette ad ı g eçen Ü m m ü K ü cce için >1"
telaffu zu n u tercih ed erk en , T ab erî'd e ----- ^ı" d iye g eçm ek ted ir. İbn H acer, el-İsâbe'de
272 Sü y û tî, D ü rrü l-M en sû r, 2/709; İbn H acer, el-İsâbe, 3/50. İbn H acer de b u riv ay eti K adı
İs m a il'in A h k â m iiî-K u r'â r iın dan n ak led er. A hkâm ürf-K ur'ân'm b ir k ısm ı g ü n ü m ü ze ka
d ar u la şm ıştır. G ü n ü m ü ze u laşan bu k ısm ın y azm a n ü sh ası T u n u s, K ay rev an 'd a b u
lu n m a k ta d ır (Fuad Sezgin , G A S [A r.], 3/163). M ü 'm in û n , N û r, M ü câd ile, Saf, C u m 'a,
M iin â fik û n , T eg âbü n v e Talâk sû relerin i içeren bu k ısm ın tah k ik li neşri, A m ir H aşan
Sabri ta ra fın d an y a p ıld ı (B ey ru t 2005).
t jii 14 İ 1 1
i* J - U J k 4 _ l^ i J J İ^C L ^ J İ : Si v ı S A ^ '1 ı l ^
® r^ J* j j ^ s C ı i a 1y * y S 3 5 ı / ji i
 yet 19: Ey zman. edenleri Kadınlara zorla vâris olm anız size helâl de
ğildir. A paçık bir edepsizlik yapm adıkça, onlara verdiğinizin bir kısm ını ele
geçirm eniz için de kadın lan sıkıştırm ayın. O nlarla iyi geçinin. Eğer onlardan
hoşlanm azsanız (biliniz ki) Allah'ın hakkınızda çok hayırlı kılacağı bir şeyden
de hoşlanm am ış olabilirsiniz.
Buhârî, Ebû D avud ve Nesâî, İbn A bbas'tan nakleder: Bir adam öl
düğünde onun velileri hanım ını alm aya herkesten çok hak sahibi idiler.
İsterlerse ölenin hanım ı ile evlenirlerdi, isterse de başkasıyla evlendirir-
lerdi. O kadının durum u hakkında akrabalarından daha çok hak sahibi
idiler. İşte bunun üzerine bu âyet-i kerim e nâzil oldu.273
İbn C erîr ve İbn Ebû Hâtim , hasen bir senedle Ebû Ü m âm e b. Sehl
b. H uneyf'ten nakleder: Ebû Kays b. Eslet vefat ettiğinde, oğlu babası
nın hanım ı ile evlenm ek istedi. Câhiliye dönem inde böyle şeyler olu
yordu. Bunun üzerine yüce Allah, "Ey iman edenler! Kadınlara zorla vâris
olm anız size helâl değildir" buyruğunu indirdi.274 Taberî'de bu rivayetin
İkrim e'den nakledilen şahidi vardır.
273 B u h ârî, İk râh , 5, Tefsîr, 6; Ebû D av u d , N ik âh , 21-22; N esâî, es-S ü n en iil-K ü b râ , 10/60.
274 T aberî, C a m itti B eyân , 8/105; İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 3/902.
babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenm eyin; çünkü bu bir hayâsızlıktır, iğ
renç bir şeydir ve kötü bir yoldur" (N isâ 4/22) âyeti nâzil oldu.275
hu aley h i v ese llem ] gelerek haber verdi. Resûl-i Ekrem , "Evine git, umulur
ki hakkında Cenâb-ı Allah vahiy g ön d erir" buyurdu. Bunun üzerine "Geç
mişte olanlar bir yana, babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenm eyin; çünkü
bu bir hayâsızlıktır, iğrenç bir şeydir ve kötü bir yoldur" (N isâ 4/22) âyeti ile
“Ey iman edenler! Kadınlara zorla vâris olm anız size helâl değildir" (N isâ 4/19)
ü 'j ^ U- ü J f. fiU s
@ 5 li" i ı 01 «A L ı- â i u v\
*
 yet 2 3 :... K endi sulbünüzden olan oğullarınızın eşleri ve iki kız karde
şi birden alm ak da size haram kılındı; ancak geçen geçm iştir.
İbn Cerîr, İbn C üreyc'den nakleder: Atâ'ya, " Kendi sulbünüzden olan
oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi birden alm ak da size haram kılındı; ancak
275 İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 3/909; T aberânî, el-M u 'cem ü 'l-K ebîr, 22/393; B eyh ak î, es-Siinenü'l-
Kitbrâ, 7/264.
276 İbn S a 'd , et-T abakât, 4/284. Bu riv ay et L iibâb’m y azm a n ü sh asın d a b u lu n m am ak tad ır.
E J
ö\ ç J z A i l J J u; j ^
t
0 /•!/ /ı " J İ ' %| £ > }9 O>9 ' 9 '
^ 0 - ^ jy r ' * -! f ' — •'*
A yet 24: (Harp esiri olarak) sahip olduğunuz câriyeler müstesna, evli ka
dınlar da size haram kılındı. Allah'ın size em ri budur. Bunlardan başkasını,
namuslu olm ak ve zina etm em ek üzere m allarınızla (m ehirlerini vererek) is
temeniz size helâl kılındı. Onlardan faydalanm anıza karşılık kararlaştırılm ış
olan m ehirlerini verin. M ehir kesiminden sonra (bir miktar indirim için) karşı
lıklı anlaşm anızda size günah yoktur. Şüphesiz Allah ilim ve hikm et sahibidir.
M üslim , Ebû D avud, Tirm izî ve Nesâî, Ebû Said el-H udrî'den
naklederler: Evtas'ta ele geçirilen esirlerden bazı kadın esirler de bize
düştü. Bunların kocalan vardı. Böyle evli durum daki kadınlara yak
laşm ayı kerih gördük ve bu durum u Resûlullah'a [sallallah u aley h i v ese l
lem ] sorduk. Bunun üzerine, "(H arp esiri olarak) sahip olduğunuz câriyeler
müstesna, evli kadınlar da size haram kılındı" âyeti indi. Yani A llah 'ın size
harp ganim eti olarak nasip ettiklerini size helâl kıldık, diyor.279
278 Taberî, C âm iu 'l-B eyân , 8/149-150; İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 3/913
279 M ü slim , R a d â ', 33; T irm izî, N ik âh, 36, Tefsîr, 4; E bû D av u d , N ik âh , 43-4 4 ; N esâî,
N ik âh, 59.
Taberânî, İbn A bbas'tan nakleder: Bu âyet H u neyn günü nâzil
oldu. A llah [celle celâlu h û ] H uneyn fethim n asip edince m üslüm anlar,
Ehl-i kitap kad ın ların d an kocaları olan bazı kadınları esir aldılar.
K işi, bu esir kadına yaklaşm ak isted iğin d e kadm , "B en im kocam var"
diyordu. Bu durum R esü lu llah'a [sa lla lla h u a ley h i v ese llem ] soruldu. Bu
n un üzerine, "(H arp esiri olarak) sahip olduğunuz câriyeler m üstesna, evli
kadınlar da size haram kılındı" âyeti nâzil old u .280
"M ehir kesim inden sonra (bir m iktar indirim için) karşılıklı anlaşm anız
da size günah yoktu r. "
İbn Ebû Hâtim , İbn A bbas'tan nakleder: Bir kadm Resülullah'a [sal
lallah u a ley h i vesellem ] gelerek şöyle dedi: "Y â Resûlallah, m irasta erkek
için kadının hissesinin iki katı var, iki kadının şahitliği bir erkeğin şa
hitliğine denk. A m el bakım ından da biz kadınlar öyle m iyiz? Kadın bir
iyilik yaptığında onun için yarım hasene m i yazılıyor?" Bunun üzerine
A llah Teâlâ, " Allah'ın sizi, birbirinizden üstün kıldığı şeyleri (başkasında
olup da sizde olm ayanı) hasretle arzu etm eyin. Erkeklerin de kazandıkların
dan nasipleri var, kadınların da kazandıklarından nasipleri var. Allah'tan lut-
fumu isteyin; şüphesiz Allah her şeyi bilm ektedir" âyetini indirdi.283
 yet 33: "(Erkek ve kadından) her biri için, anne, baba ve akrabanın bı
raktığından (hisselerini alacak olan) vârisler kıldık. Yeminlerinizin bağladığı
kim selere de paylarım verin. Çünkü A llah her şeyi görm ektedir."
284 Lü bâb m etn in d e A b d u rra h m a n adı z ik red ilm em ek te, an cak E bû D av u d 'd a z ik red il
m ek ted ir.
285 E bû D av u d , F erâ iz , 16. E bû D avu d 'd a râvi A b d ü laziz şu açık lam ay ı y ap ar: şe k
lin d e o k u n u rsa tek taraflı b ir y em in y ap m ış olu r. şek lin d e o k u n u rsa k arşılık lı
y e m in le şm e y a p ılm ış olu r. Bu riv ay et yazm a n ü sh ad a b u lu n m am ak tad ır.
La_<
J a ____Â__________J — L l J frULjdl L5r-i-^' Öy*\y—* cH—>■jJ l
U _ ,__________ o L k i l ^ o L İ J l İ 0 U J O 2JIİ ^ I j- İ S İ Î
 yet 34: Allah'ın insanlardan bir kısm ım diğerlerine üstün kılm ası se
bebiyle ve m allarından harcam a yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi
ve koruyucusudur. Onun için saliha kadınlar itaatkârdır. A llah'ın kendilerini
korum asına karşılık gizliyi (kim se görm ese de nam uslarını) koruyucudurlar.
Baş kaldırm asından endişe ettiğiniz kadınlara öğüt verin, onları yataklarda
yalnız bırakın ve (bunlarla yola gelm ezlerse) dövün. Eğer size itaat ederlerse
artık onların aleyhine başka bir yol aram ayın; çünkü Allah yücedir, büyüktür.
lahu aley h i vesellem ] gelerek kısas istedi. Resûl-i Ekrem Efendim iz de kısas
uygulanm asını em retti. Bunun üzerine, "Sana O'nun vahyi tam am lan
m azdan önce Kur'an’ı (okum akta) acele etme" (T âh â 20/114) ile, "Erkekler ka
dınların yöneticisi ve koruyucusudur" âyetleri nâzil oldu.287
İbn M erdûye, Hz. Ali'den nakleder: Ensardan bir adam ile bir ka
dm R esülullah'a [sallallahu aleyhi v esellem ] geldiler. Kadm , "Y â Resûlallah!
0 c iI p ^ u ü p I}
 yet 37: Bunlar cim rilik eden ve insanlara da cim riliği tavsiye eden, A l
lah'ın kendilerine lutfundan verdiğini gizleyen kim selerdir. Biz, kâfirler için
alçaltıcı bir azap hazırladık.
İbn Cerîr, İbn İshak kanalıyla İbn A bbas'tan290 nakleder: K â'b b. Eş
re fin dostu Kerdem b. Zeyd, Üsâm e b. Habîb, Nâfi' b. Ebû N âfi', Bahrî
b. Am r, H uyey b. A htab291 ve Rifâa b. Zeyd b. Tâbût isim li yahudiler,
ensardan bazı sahabilere gelip onlara nasihat edip şöyle derlerdi: "M al
larınızı böyle infak etm eyin. Bu m allarınızın tükenerek fakirleşm eniz
den korkarız. Bu kadar hızlı ve çok sadaka dağıtm ayın. Yarın neler ola
cağını bilem ezsiniz." Bunun üzerine Allah [celle celâluh û], "Bunlar cimrilik
eden ve insanlara da cim riliği tavsiye eden, Allah'ın kendilerine lutfundan
verdiğini gizleyen kimselerdir. Biz, kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırladık.
288 Sü y û tî, D ü rrü 'l-M en sû r, 2/513; İbn K esîr, Tefsîr, 2/256, 293; Sen âu llah P ân îp etî, M u h a m
m ed S e n â u lla h el-H a n efî, et-T efsîriil-M azh arî, P ak istan 1412, 2/98.
289 İb n Ebû H âtim , Tefsîr, 3/951. İb n Ebû H âtim 'd e şu ziy ad e de vard ır: "Â lim le rin in sa n
lara b ir şey ler ö ğ retm esin i d e en g ellerlerd i. C en âb -ı A llah on ları k ın ay arak b u âyeti
in d ird i."
b jy û u J j - ı n \yS\ Ljiı ğ
İ \ Z L U ) )\ L j i I j i ^ >\
0 f j y j * f j J p ö & ii\ ö\
 yet 43: Ey iman edenler! Siz sarhoş iken -ne söylediğinizi bilinceye
kadar- ciinilp iken de -yolcu olan m üstesna- gusül edinceye kadar namaza
yaklaşm ayın. Eğer hasta olur veya bir yolculuk üzerinde bulunursanız yahut
sizden biriniz ayakyolundan gelirse yahut kadınlara dokunup da (bu durum
larda) su bulam am ışsanız o zam an temiz bir toprakla teyem m üm edin. Yüzle
rinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz A llah çok affedici ve bağışlayıcıdır.
le celâlu h û ], "Ey iman edenler! Siz sarhoş iken ne söylediğinizi bilinceye kadar
nam aza yaklaşm ayın" âyetini in d ird i.293
İbn Cerîr, Firyâbî, İbn Ebû Hâtim ve İbnü'l-M ünzir, Hz. Ali'den
naklederler: Bu âyetteki "Ve cünüp iken" ifadesi yolcu hakkında inm iş
293 E bû D a v u d , E şribe, 1; T irm izî, T efsîr, 4; N esâî, es-S ü n en ü î-K ü b râ , 10/65; H âk im , el-
M ü stedrek, 2/336; 4/158.
tir. Yolculukta cünüp olursa ve su bulam azsa294 teyem m üm ederek na
m azını kılar.295
İbn M erdûye, Esla' b. Şerîk 'ten nakleder: R esû lu llah 'in [sallallahu
lallah u aleyhi vese llem ] bana, " Yâ Esla' kalk ve yol hazırlığı yap" buyurdu.
D edim ki: "Y â Resûlallah! Ben cünüp oldu m ." Peygam ber Efendim iz
sükût etti ve Cebrâil [aley h isselâm ] teyem m üm âyeti (N isâ 4/43) ile ona gel
di. Resûlullah, "Ey Esla' kalk ve teyemmüm y a p ” buyurdu. Sonra bana
teyem m üm ün bir vuruşu yüze, bir vuruşu da dirseklere kadar iki ele
m eshetm e şeklinde olacağını gösterdi. K alkıp teyem m üm yaptım ve
Resûl-i Ekrem 'e yol hazırlığı yaptım .297
294 " S u b u la m a z sa " ifad esi L übâb m etn in d e o lm am ak la b irlik te T aberî, ib n E bû H âtim ve
İb n ü l-M ü n z ir riv a y etle rin d e vardır.
295 Taberî, C â m iu î-B ey ân , 3/380; İb n E bû H âtim , Tefsîr, 3/960; İb n ü l-M ü n z ir, Tefsîr, 2/722.
296 İbn K esîr, Tefsîr, 2/322; Sü y û tî, D ürrii 1 M en su r, 2/547; T aberânî, el-M u 'cem ü l-K eb îr,
1/299; B eyh ak î, es-S ü n en ü 'l-K ü brâ, 1/9.
297 T aberî, C â m iu î-B ey ân , 8/402; T aberânî, el-M ıı'cem ü ’l-K ebîr, 1/298.
arzettiler. Bunun üzerine, "Eğer hasta o lu r ..." âyetinin tümü nâzil oldu.300
di ö jjil: f i
' i i ' y
 yet 47: Ey Ehl-i kitap! Biz, birtakım yüzleri silip düm düz ederek arka
larına çevirm eden, yahut onları, cum artesi adam ları gibi lanetlem eden önce
 yet 48: Allah, kendisine ortak koşulm asını asla bağışlam az; bundan
başkasını, (günahları) dilediği kim se için bağışlar. Allah'a ortak koşan kim se
büyük bir günah (ile) iftira etm iş olur.
303 İb n Ebû H âtim , Tefsîr, 3/971; T aberânî, el M tı’cem ü l-K eb ir, 4/177.
©y i ; ı k f 4^ 2' 'n H J l S5 p
A yet 49: Kendilerini temize çıkaranlara ne dersin! Hayır, A llah dilediği
ni temize çıkarır ve hiç kim se kıl payı kadar haksızlık görmez.
_ L *I {j —a (_£«X_Aİ
 yet 51: K endilerine kitaptan nasip verilenleri görm edin mi? Putlara ve
bâtıla (tanrılara) iman ediyorlar, sonra da kâfirler için, " Bunlar, Allah'a iman
edenlerden daha doğru yoldadır" diyorlar!
İbn Ebû Hâtim , Avfî kanalıyla İbn A bbas'tan nakleder: Ehl-i ki
tap dedi ki: "M u ham m ed kendisine verilenlerin m ütevazi şartlarda
olduğunu iddia ediyor. H albuki dokuz tane hanım ı var, evlenm ekten
başka düşüncesi yok. H angi kral bundan daha üstün k i?" Bunun üze
rine, "Yoksa onlar, A llah’ın lutfundan verdiği şeyler için insanlara haset mi
ediyorlar? O ysa İbrahim soyuna kitabı ve hikm eti verdik ve onlara büyük bir
hüküm ranlık bahşettik” âyeti nâzil oldu.307 İbn Sa'd, daha detaylı benzer
bir rivayeti G ufrâ'nm kölesi Öm er'den nakleder.308
@ r, Sı î-j lL o S] J j l İ İ l
ii\
anahtarın geri verilm esi em rini getirdi. Bunun üzerine A llah Resûlü
O sm an b. Talha'yı çağırarak anahtarı kendisine verdi ve, "Allah size,
mutlaka em anetleri ehli olanlara verm enizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz
zaman adaletle hükm etm enizi emreder. Allah size ne kadar güzel öğütler veri
yor! Şüphesiz Allah her şeyi işitici, her şeyi görücüdür'' âyetinin tam am ını
okudu.309
vesellem ] kendisini seriyye em îri olarak bir gazâya gönderm işti.311 Buhârî
bu şekilde kısaca zikretm iştir. D avudî (v. 40 2 /1 0 1 1) 312 ise şöyle der; bu bir
vehim dir. Yani İbn A bbas'a [rad ıyallah u anh] bir iftiradır. Ç ünkü A bdul
lah b. H uzâfe [rad ıyallah u a n h ], bir seriyye kom utanı olarak yola çıktı. Bir
m eseleden dolayı kızdı ve ateş yaktırdı. Ve "K en d in izi ateşe atm " dedi.
A ncak bazı askerler bundan kaçındılar, bazıları ise yapm aya yelten
diler. D avudî şöyle der: Eğer âyet daha önce nâzil olsaydı, A bdullah
b. H uzâfe itaat konusunda diğerlerinden nasıl ayırt edilir ki yok eğer
ondan sonra nâzil olduysa "niy e ona itaat etm ediniz" denm ez, "itaat
ancak m ârufta olu r" denirdi.
H afız İbn H acer (v. 852/1443) bu durum a şöyle cevap verir; Bu olay
da kastolunan, "Eğer bir hususta anlaşm azlığa düşerseniz" âyetidir. Ç ün
kü onlar "ateşe girin" em rine uyup itaat etm ekle, ateşten kaçınıp geri
durm ak konusunda ayrılığa düştüler. Bu yüzden tartışm a durum unda
yapm aları gerekeni kendilerine gösterecek bir âyetin nâzil olm uş ol
m ası uygundur. Bu da tarüşm ayı A llah'a ve Resülullah'a arzetm ektir.313
311 B u h ârî, T efsîr, 11; M ü slim , İm âre, 31; T irm izî, C ih âd , 3; N esâî, Bîat, 28.
ibn Ebû Hâtim ve Taberânî, sahih bir senedle İbn A bbas'tan nak-
leder: Ebû Berze el-Eslem î kâhin idi. Yahudiler arasındaki m uhakem e
lerde hüküm verirdi. M üslüm anlardan bazıları da ona gittiler. Bunun
üzerine C enâb-ı Allah, "Sana indirilene ve senden önce indirilenlere inan
dıklarım ileri sürenleri görm edin mi? Tâgûta inanm amaları kendilerine em ro
lunduğu halde, tâgûtun önünde m uhakem eleşm ek istiyorlar. H albuki şeytan
onları büsbütün saptırm ak istiyor [60 ]. Onlara: Allah'ın indirdiğine (kitaba) ve
resûle gelin (onlara başvuralım), denildiği zaman, münafıkların senden iyice
uzaklaştıklarını görürsün [6i]. Elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir fela
ket gelince hemen, biz yalnızca iyilik etm ek ve arayı bulm ak istedik, diye yemin
ederek sana nasıl gelirler!" [62 ] âyetlerini gönderdi.315
İbn Ebû Hâtim, İkrim e veya Said kanalıyla İbn A bbas'tan nakleder:
Cellâs b. Sâmit, M ut'ib b. Kuşeyr, Râfi' b. Zeyd ve Bişr, m üslüm an ol
dukları iddiasındaydılar. A ralarındaki bir davadan dolayı kendi kavim-
lerinden bazı m üslüm anlar Resûlullah'in [sallallahu aleyhi vesellem ] hakem li
 yet 65: H ayır, Rabb'ine andolsun ki aralarında çıkan anlaşm azlık hu
susunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hüküm den içlerinde hiçbir sıkıntı
duym aksızın (onu) tam m anasıyla kabullenm edikçe iman etm iş olmazlar.
vesellem ] her ikisi için de rahatlık olan bir şekli tavsiye etm işti. Zübeyr
[rad ıy allah u anh] dem iştir ki: Şu âyetlerin bu sebepten dolayı indiğini zan
netm ekteyim : "Hayır, Rabb'ine andolsun ki aralarında çıkan anlaşm azlık
316 Sü y û tî, D ü n iiî-M e n s û r , 2/580. İbn E bû H âtim 'd e bu riv ay et b u lu n m am ak tad ır.
Taberânî el-M u'cemii î-K ebîr'de, H um eydî (v. 219/834) ise el-M üs
n ed'in de Ü m m ü Selem e'den nakleder: Z übeyr [rad ıyallah u anh] ile bir
adam bir anlaşm azlık için Resûlullah'a geldiler. Peygam ber Efendim iz
[sallallah u aley h i v esellem ], Z übeyr'in lehine karar verdi. A dam , "O n u n le
hine karar verdi, çünkü o halasının oğludu r" deyince, "Hayır, Rabb'ine
andolsun ki aralarında çıkan anlaşm azlık hususunda seni hakem kılıp sonra
da verdiğin hüküm den içlerinde hiçbir sıkıntı duym aksızın (onu) tam. m ana
sıyla kabullenm edikçe iman etm iş olm azlar" âyeti nâzil oldu.319
318 B u h ârî, M ü sâk ât, 6, 8, Su lh, 12, Tefsîr, 12; M ü slim , Fezâil, 129; T irm izî, A h k âm , 26; Ebû
D av u d , K azâ, 31; İbn M âce, Sü n n et, 2, R ü h û n , 20; N esâî, Â d âb ü 'l-K u d ât, 1 9 ,2 7 ; A hm ed
b. H a n b el, el-M ü sn ed, 26/40.
319 H u m ey d î, el-M ü sn ed, 1/310; T aberânî, el-M u 'cem ii'l-K ebîr, 23/294.
 yet 66: Eğer onlara, kendinizi öldürün yahut yurtlarınızdan çıkın, diye
em retm iş olsaydık, içlerinden pek azı müstesna, bunu yapm azlardı. Eğer ken
dilerine verilen öğüdü yerine getirselerdi, onlar için hem daha hayırlı hem de
(im anlarını) daha pekiştirici olurdu.
322 D u h ey m 'in k im liğ i ve tefsirin e rastlay am ad ım . K asım ı, M eh âsm ü 't-T e'v îl'm d e H afız
E bû İsh a k İb ra h im b. A b d u rrah m an b. İb rah im b. D u h ey m olarak zik red e r (3/204).
323 Taberî, C âm iu'l-B eyân, 8/526. Â yette z ik red ilen "k e n d in i ö ld ü rm e k "te n m u ra d ın n e o l
d u ğ u n a d air u lem a arasın d a b irço k g ö rü ş vard ır. M ü fessirlerin verd iğ i bilg iye göre,
İsrâ ilo ğ u lla rı'n d a n b u zağ ıy a tap an y ak laşık 70.000 kişi, b u g ü n ah ların d an d olay ı H z.
M u sa , H z. H aru n ve ona im an e d en m ü m in ler tarafın d an ö ld ü rü ld ü . Bu ö ld ü rü len ler
h içb ir m u k a v em et g ö sterm ek sizin , k en d i su çların ı k a b u llen m iş b ir şek ild e ö ld ü rü l
m eyi bek led iler. İşte ây ettek i "k e n d in i ö ld ü rm e k "te n m u rat o n ların b u öld ü rü lm ey i
k a b u llen m iş o lm a la rıd ır. H e p sin in İsrâ ilo ğ u lla rı olm ası, a raların d a a k ra b a lık bağı ol
m aları seb eb iy le m ecaz olarak "k e n d in iz " d en m iştir. F ah red d in R âzî, k o n u y a d air tüm
fark lı g ö rü şleri e serin d e z ik retm ek ted ir (bk. M e fâ tîh u î-G a y b , 3/516). İbn A cîb e el-H a-
sen î ise "k e n d in i ö ld ü rm e y i" tö v b e etm ek su retiyle n e fsi ö ld ü rm ek veya A llah y o lu n
da cih ad e tm e k şek lin d e tefsir ed er (B ah rü î-M ed îd , 1/522).
 yet 69: Kim Allah'a ve resûle itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendile
rine hıtuflarda bulunduğu peygam berler, sıddıkler, şehidler ve salih kişilerle
beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!
Taberânî ve İbn M erdûye, "lâ be'se b ih "324 bir senedle Hz. Â işe'den
nakleder: Bir adam Resûlullah'a [sallallah u aley h i vesellem ] gelerek şöyle
dedi: "Y â Resûlallah! M uhakkak ki sen bana canım dan da çoluk çocu
ğum dan da daha sevgilisin. Evde olup seni hatırladığım da gelip seni
görene kadar sabredem iyorum . Kendi ölüm üm ü ve senin ölüm ünü
düşününce anlıyorum ki sen cennete girdiğin vakit diğer peygam ber
lerle birlikte yüce m akam lara yükseltilirsin. Ve korkarım ki cennete
girdiğim de seni görem em artık." Allah R esûlli hiçbir cevap verm edi.
N ihayet Cebrâil [aley h isselâm ] bu âyeti indirdi: "Kim Allah'a ve resûle itaat
ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine hıtuflarda bulunduğu peygam berler,
sıddıklar, şehidler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!1'325
İbn Ebû Hâtim , M esrû k'tan nakleder: R esû lu llah'in ashabı, "Y â
Resûlallah! Senden ayrı kalm ak bize yaraşm az. Eğer sen bizden önce
vefat edersen, bizden yüksek m ertebelere yükselirsin ve artık seni gö
rem eyiz" dedi. Bunun üzerine C enâb-ı Allah, "Kim Allah'a ve Resûl'e ita
at ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine hıtuflarda bulunduğu peygam berler,
sıddıklar, şehidler ve salih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!"
âyetini g ö n d e rd i.326
324 İbn Ebû H âtim ve İb n ü 's-S a lâ h 'a göre, h ak k ın d a " lâ b e 'se b ih " d en en râv in in h ad isleri
yaz ılır v e g ö zd en g eçirilir (bk. M ü cteb a U ğur, "L â b e 's e b ih ", A n siklo p ed ik H adis
T erim leri Sözlüğü, A n k ara: T ü rk iy e D iy an et Vakfı Y ayın ları, 1992, s. 195).
325 T aberânî, el-M u'cem ü'l-E vsat, 1/152; a.m lf., el-M u 'cn n ii’>■Sagîr, 1/53. Bazı k ay n ak lard a
R esû lu lla h 'a [sallallah u a ley h i vesellem ] g elen b u ad am ın k ö lesi Sev bân o ld u ğ u k ay
d ed ilir (bk. B egav î, M eâlim ii't-T en zîl, 1/659; İb n ü 'l-C ev zî, Z â d ü t-M esîr, 1/429).
 yet 77: Kendilerine, ellerinizi savaştan çekin, nam azı kılın ve zekâtı
verin, denilen kim seleri görm edin mi? Sonra onlara savaş fa rz kılınınca, iç
lerinden bir grup hem en Allah'tan korkar gibi, hatta daha fa z la bir korku ile
insanlardan korkm aya başladılar da, "Rabbim iz! Savaşı bize niçin yazdın!
Bizi yakın bir süreye kadar ertelesen (daha bir m üddet savaşı fa rz kılm asan)
olmaz m ıydı?" dediler. O nlara de ki: "Dünya m enfaati önem sizdir, Allah'tan
korkanlar için ahiret daha hayırlıdır ve size kıl payı kadar haksızlık edilm ez."
0 ‘M ni 6 ık lıı
 yet 83: Onlara güven veya korkuya dair bir haber gelince hem en onu
yayarlar; halbuki onu, resûle veya aralarında yetki sahibi kim selere götiırseler-
di, onların arasından işin iç yüzünü anlayanlar, onun ne olduğunu bilirlerdi.
Allah'ın size lu tu fv e rahm eti olm asaydı, pek azınız müstesna, şeytana uyup
giderdiniz.
I l)\ Uj ^ Uj
JU Ş ^ 3 İ l
\ * * *
l jı İU L , f - f â ^ J l 5J U 3-jJJi VI
jii :^ L j L j İ ı a l ; j j jL js js ı ^ i u i j i 5İ
lahu aley h i vese llem ] Bedir ve U hud'da zaferler elde edip etraftaki kabileler
İslâm 'a girm işti. Sürâka şöyle der: H alid b. V elîd'in bir askerî birlik ile
kavm im olan M üdlicoğulları üzerine Resûl-i Ekrem tarafından sevke-
dileceği haberini aldım . H em en Hz. Peygam ber'e gelip dedim ki: "N i
m et aşkına, öğrendiğim e göre benim kavm im e asker sevkedecekm iş-
sin. Ben, onlarla m ütareke yapm am istiyorum . Ç ünkü senin kavm in
K ureyş m üslüm an olursa bizim kiler de m üslüm an olup İslâm 'a girer
ler. K ureyş m üslüm an olm azsa kavm inin onlar üzerine galip bulun
m ası uygun o lm az." Bunun üzerine A llah Resûlü, Halid b. V elîd'in eli
ni tuttu ve, "Onunla git ve istediğini yerine getir" dedi. Halid de onlarla
Resülullah'a karşı kim seye yardım etm em eleri, Kureyş İslâm 'a girerse
onlarla beraber m üslüm an olm aları şartıyla sulh yaptı. Bunun üzerine
A llah Teâlâ, " A ncak kendileriyle aranızda antlaşm a bulunan bir topluma sı
ğınanlar yahut ne sizinle ne de kendi toplum larıyla savaşm ak (istem ediklerin)
t i £ c p U S t_ U vı a J jC 5Î o lİ' t i
i " ' *' *
5u roU 51 n \<±k\ J ) \ L ; İ 1 1 i s p j u y j l İ4 İ 5
J i j L & j L z
' *
- ' ' 1i' a
1 L?'-1 rl—
A yet 92: Yanlışlıkla olm ası dışında bir m üm inin bir m üm ini öldürm eye
hakkı olamaz. Yanlışlıkla bir m üm ini öldüren kimsenin, m üm in bir köle azat
etm esi ve ölenin ailesine teslim edilecek bir diyet verm esi gereklidir. M eğer ki
ölünün ailesi o diyeti bağışlam ış ola (Bu takdirde diyet vermez). Eğer öldürü
len m üm in olduğu halde, size düşman olan bir toplumdan ise m üm in bir köle
âzat etm ek lazımdır. Şayet kendileriyle aranızda antlaşm a bulunan bir top
lum dan ise ailesine teslim edilecek bir diyet ve bir mümin köleyi azat etm ek g e
rekir. Bunları bulam ayan kim senin, Allah tarafından tövbesinin kabulü için
iki ay peş peşe oruç tutması lazımdır. Allah her şeyi bilendir, hikm et sahibidir.
 yet 93: Kim bir m üm ini kasten öldürürse cezası, içinde ebediyen kala
cağı cehennemdir, Allah ona gazap etmiş, onu lânetlem iş ve onun için büyük
bir azap hazırlamıştır.
İbn Cerîr, İbn C üreyc kanalıyla İkrim e'den nakleder: Ensardan bir
adam , M ikyâs b. Subâbe'n in kardeşini öldürdü. R esülullah [sallallahu
0 rr _ ^ O j- İ u j l - l o l İ ' i ı 0] f-^ lp iı j- İ j
 yet 94: £y iman edenler! Allah yolunda savaşa çıktığınız zam an iyi
anlayıp dinleyin. Size selâm verene, dünya hayatının geçici m enfaatine göz
dikerek, "Sen nıümin değilsin " dem eyin. Çünkü Allah'ın nezdinde sayısız
ganim etler vardır. Önceden siz de böyle iken A llah size lütfetti; o halde iyi
anlayıp dinleyin. Şüphesiz Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.
344 Taberî, C â m iu î-B ey â n , 9/78. İm am S ü y û tî'n in zik rettiğ i A bd , m u h tem elen A bd b. Hu-
m ey d 'd ir. A n ca k A bd b . H u m e y d 'in el-M ü sn ed 'in d e ilg ili rivayeti bu lam ad ım .
' <£y - - - ı ^
p-g-----il'\J ya\j — û-iij *İ)I J . y
> *
© r ^ j- ı ' ^ Q \
346 İbn M e n d e 'n in M a'rifetü 's-S ahâbe ad lı eserin d e bu sah abinirı b iy o g rafisi b u lu n m a
m aktad ır. A n cak d iğ er k ay n ak lard a b u rivay et g eçm ek ted ir (bk. A li el-M ü ttak î, Ken-
z ü l-U m m â l, 10/611; İbn H acer, el-İsâbe, 1/585; İb n ü 'l-E sîr, Ü sd ü l-G âb e, 1/335; E bû N u
ay m , M a'rifetü 's-S ahâbe, 2/628).
ratılarla " şeklinde bir istisna kaydı nazil oldu.347 Buhârî ve diğerleri
Zeyd b. Sâbit'ten, Taberânî, Zeyd b. Erkam 'dan, İbn H ibbân, Feletan b.
A sım 'dan benzer rivayetleri naklederler.348 Tirm izî benzer bir rivayeti
İbn A bbas'tan nakleder. Bu rivayette A bdullah b. C ahş ve ibn Üm mü
M ektûm , "B iz ikim iz âm âyız" derler.349 Tüm bu rivayetler Tercümâ-
n ü î- K u ffn 350 isim li eserde geçti. İbn C üreyc (v. 150/767) ise benzer riva
yetleri birçok farklı senedle m ürsel olarak zikreder.
14 - i i ı > j î o h f J Î i j J û ^ j . - .i
© 'r f-fe iU İ L d j i î
 yet 97: Kendilerine yazık eden kim selere melekler, canlarım alırken,
"Ne işte idiniz!" dediler. Bunlar, "Biz yeryüzünde çaresizdik" diye cevap ver
diler. M elekler de, "Allah'ın yeri geniş değil m iydi? H icret etseydiniz ya!"
dediler. İşte onların barınağı cehennem dir; orası ne kötü bir gidiş yeridir.
347 B u h ârî, T efsîr, 18. Bu rivay ette filan k im se olarak z ik red ilirk en B u h ârî, F ezâilü 'l-K u r'ân ,
4 'te k i rivay ette bu k işin in Z ey d b. S âb it old u ğ u z ik red ilm ek ted ir.
le celâ lu h û ], "Kendilerine yazık eden kim selere m elekler, canlarını alırken, 'Ne
işte idinizi' dediler. Bunlar, 'Biz yeryüzünde çaresizdik' diye cevap verdiler.
M elekler de, 'Allah'ın yeri geniş değil m iydi? H icret etseydiniz ya!' dediler.
İşte onların barınağı cehennem dir; orası ne kötü bir gidiş yeridir. Erkekler,
kadınlar ve çocuklardan (gerçekten) aciz olup hiçbir çareye gücü yetmeyenler,
hiçbir yol bulam ayanlar müstesnadır'' (N isâ 4/97-98) âyetini indirdi.353
İbn ü l-M ü n zir ve İbn Cerîr, İbn A bbas'tan nakleder: M ekke ah ali
sinden bir grup m üslüm an olm uşlardı, fakat bunu gizliyorlardı. Bedir
günü m üşrikler onları kendileriyle beraber çıkardılar. Bunların bazıla
rı savaşta ödürüldüler. M üslüm anlar, "O n lar m üslüm andı, savaşa zor
la çıkarılm ışlardı, onlar için af ve m ağfiret dileyiniz" dediler. H em en
ardından, "Kendilerine yazık eden kim selere melekler, canlarını alırken, 'Ne
işte idiniz!' dediler. Bunlar, 'Biz yeryüzünde çaresizdik' diye cevap verdiler.
M elekler de, 'Allah'ın yeri geniş değil miydi? H icret etseydiniz y a!’ dediler.
İşte onların barınağı cehennem dir; orası ne kötü bir gidiş yeridir" âyeti nâ
zil oldu. Bunun üzerine m üslüm anlar, bu âyet-i kerim eyi M ekke'de
kalanlara yazıp hiçbir m azeretleri kalm adığını bildirdiler. O nlar da
M ekke'den çıktılar. Am a m üşrikler yetişerek eziyet ve tehditlerle onla
352 İb n E bû H âtim , Tefsîr, 3/1045-1046. İbn Ebû H âd m 'd e b ir rivay ette E b ü l-Â s b. M ü n eb
bih , d iğ er b ir rivay ette ise E b ü 'l-A b b as b. M ü n eb b ih o larak z ik red ilm ek ted ir.
© L -^ -3 O j i î â ı
 yet 100: Allah yolunda hicret eden kim se yeryüzünde gidecek birçok
güzel yer ve bolluk (im kân) bulur. Kim Allah ve Resûlü uğrunda hicret ederek
evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse artık onun mükâfatı Allah'a
düşer. A llah da çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
v esellem ] hicret etm ek için hazırlanıp yola çıktı. A ncak Ten'îm m evkiin
de vefat etti. Bunun üzerine, "Kim A llah ve Resûlü uğrunda hicret ederek
evinden çıkar da sonra kendisine ölüm yetişirse artık onun m ükâfatı Allah'a
düşer" âyeti nâzil oldu.355 İbn Cerîr, benzer rivayetleri Said b. Cübeyr,
354 Taberî, C â m iu î-B ey ân , 9/102-103.
355 İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 3/1051. Ebû D a m re 'n in âm â o ld u ğ u İbn E bû H âtim rivayetin de
z ik red ilm ek ted ir.
İkrim e, Katâde, Süddî, Dahhâk ve diğerlerinden nakleder. Bazı riva
yetlerde Dam re b. İs veya İs b. Dam re şeklinde, bazısında C ündeb b.
D am re el-C ündaî, bazısında D am rî, bazısında D am reoğu lları'ndan bir
adam, bazısında H uzâalılar'dan bir adam , bazısında Leysoğulları'n-
dan bir adam , bazısında K inâneoğulları'ndan biri, bazısında ise Beki-
roğu lları'nd an biri şeklinde isim lendirilir.356
"Kim A llah ve Resûlü uğrunda hicret ederek evinden çıkar da sonra kendisine
ölüm yetişirse artık onun m ükâfatı Allah'a düşer" âyetini indirdi.
Yahya b. Said el-Ü m evî (v. 191/806), M egâzî360 adlı eserinde Abdül-
m e lik b . U m eyr'den nakleder: Resûlullah'm [sallallah u aley h i v esellem ] orta
ya çıktığını duyan Eksem b. Sayfî, onu ziyaret etm ek istedi. A ncak kav-
mi Eksem 'in, Resûl-i Ekrem 'i ziyaret etm esini istem edi. Bunun üzerine
358 M etin d e ve yazm a n ü sh ad a H alid b. H arâm şek lin d e z ik red ilm esin e rağ m en H alid b.
H izâm o la ra k z ik re d ilm ek ted ir (bk. İbn H acer, el-İsâbe, 2/196).
359 İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 3/1050; Sü y û tî, D ü rrü 'l-M en sû r, 2/653.
Ebû H âtim Sicistânî (v. 255/ 869), Kitâbii'l-M uam merîn adlı eserinde
İbn A bbas'tan iki farklı senedle nakleder: İbn A bbas'a bu âyet soruldu
ğunda, "E ksem b. Sayfî hakkında nâzil oldu " dem iş. "O zam an 'Leys
kabilesinden biri hakkında indi' rivayeti nerede kaldı?" diye soruldu
ğunda İbn A bbas, "B u olay Leysî'den daha öncedir. A ncak âyet hem
hususi, hem geneldir" diye cevap verdi.362
 yet '102: Sen de içlerinde bulunup onlara namaz kıldırdığın zaman, on
lardan bir kısm ı seninle beraber nam aza dursunlar, silahlarım (yanlarına) al
sınlar, böylece (nam azı kılıp) secde ettiklerinde (diğerleri) arkanızda olsunlar.
Sonra henüz nam azını kılm am ış olan (bu) diğer grup gelip seninle beraber
nam azlarını kılsınlar ve onlar da ihtiyat tedbirlerini ve silahlarım alsınlar. O
kâfirler arzu ederler ki siz silahlarınızdan ve eşyanızdan gafil olsanız da üstü
nüze birden baskın yapsalar. Eğer size yağm urdan bir eziyet olur yahut hasta
bulunursanız silahlarınızı bırakm anızda size günah yoktur. Yine de tedbirini
zi alın. Şüphesiz Allah, kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
Buhârî, İbn A bbas'tan nakleder: "Eğer size yağm urdan bir eziyet olur
yahut hasta bulunursanız" âyeti, yaralı olduğu sırada A bdurrahm an b.
Avf hakkında nâzil oldu.365
 yet 105: Allah'ın sana gösterdiği şekilde insanlar arasında hükm edesin
diye sana kitabı hak ile indirdik; hainlerden taraf olm a!
Ü T 3 \ 54J f* jZ . J ^ er
370 T irm iz î, T efsîr, 4; H âk im , el-M iistedrek, 4/426. R ivay etin d ah a iyi a n laşılm ası için Liibâb
m etn in d e o lm a y ıp T irm iz î m etn in d e olan y erleri d ip n otta g österd im .
 yet 127: Senden kadınlar hakkında fetv a istiyorlar. De ki: Onlara ait
hükm ü size A llah açıklıyor: Kitapta, kendileri için yazılm ışı (m irası) verm eyip
nikahlam ak istediğiniz yetim kadınlar, çaresiz çocuklar ve yetim lere karşı âdil
davranm anız hakkında size okunan âyetler (Allah'ın hükm ünü apaçık ortaya
koym aktadır). H ayırdan ne yaparsanız şüphesiz Allah onu bilmektedir.
İbn Ebû Hâtim , Süddî'den nakleder: C âbir'in [rad ıy allah u anh ] ya
nında yetim bir kız vardı. O kızın babasından m iras kalan m alı vardı.
C âbir hem o kızla evlenm ek istem iyor hem de evleneceği kocası m alı
nı alır götürür korkusuyla kızı başkasıyla evlendirm iyordu. Câbir, bu
durum u Peygam berim iz'e [sallallah u aley h i vesellem ] sordu. Bunun üzerine
bu âyet nâzil oldu.377
ö \ j ç - İ J l J __ t J L i L İ & J L A U h
® J L İ 1j—İ L 53
377 İb n Ebû H âtim , Tefsîr, 4/1077-1078. İb n Ebû H âtim 'd e bu k ız ın C â b ir'in am ca kızı
old u ğ u ve çirk in old u ğ u ay rın tısı da yer alm ak tad ır.
hayırlıdır. Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır. Eğer iyi geçin ir ve Allah'tan
korkarsanız şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberdardır" âyeti nâzil oldu.378
Tirm izî, benzer bir rivayeti İbn A bbas'tan nakleder.379
Hâkim, Hz. Aişe'den nakleder: “Sulh (daima) hayırlıdır” âyeti bir ada
mın nikâhı altındaki bir kadm hakında nâzil oldu. Kadının o adamdan
çocukları vardı. Adam kadını boşayıp başka bir kadınla evlenm ek istedi.
Bunun üzerine kadm hiçbir mal alm ayıp yanında kalmaya razı oldu.382
İbn Cerîr, Said b. Cübeyr'den nakleder: " Eğer bir kadın kocasının ge
çimsizliğinden yahut kendisinden yüz çevirmesinden endişe ederse" âyeti nâ
zil olduğunda bir kadm geldi. Kadın, "N afakandan383 bana da pay veril
m esini istiyorum " dedi. Halbuki kadm kendisinin boşanılm am ak üzere
serbest bırakılm asına ve kendisine yaklaşılm am asm a razı idi. Bunun
üzerine Allah Teâlâ, "Zaten nefisler kıskançlığa hazırdır” âyetini indirdi.384
İ S ÜLgj J ) ! i l i f^ â i}1 iL J . ^ j l /
 yet 135: Ey iman edenler! A daleti titizlikle ayakta tutan, kendini, ana
babanız ve akrabanız aleyhinde de olsa Allah için şahitlik eden kim seler olun.
(H aklarında şahitlik ettikleriniz) zengin olsunlar, fa k ir olsunlar Allah onlara
(sizden) daha yakındır. H islerinize uyup adaletten sapm ayın, (şahitliği) eğer,
büker (doğru şahitlik etmez), yahut şahitlik etm ekten kaçınırsanız (biliniz ki)
A llah yaptıklarınızdan haberdardır.
aleyhi vesellem ] nâzil olduğunda biri zengin biri fakir iki kişi birbirinden
davacı olarak geldiler. Hz. Peygam ber fakirin zengine zulm edem eye-
ceğini düşünerek fakirin tarafını tutuyordu. C enâb-ı A llah zenginle
fakir h a k k ın d a sa d ece a d a le ti y erin e g etirm esin i ısra rla e m re tti.385
 yet 148: A llah kötü sözün açıkça söylenm esini sevm ez; ancak haksızlı
ğa uğrayan başka. Allah her şeyi işitici ve bilicidir.
selâm ] bize, A llah katından Tevrat levhalarını getirdi. H aydi, sen de biz-
lere levhalar getir ki seni tasdik ed elim " dediler. Bunun üzerine yüce
A llah da şu âyetleri indirdi: “Ehl-i kitap senden, kendilerine gökten bir ki
tap indirm eni istiyor. O nlar Musa'dan, bunun daha büyüğünü istem işler de,
'Bize Allah'ı apaçık göster' dem işlerdi. Z ulüm leri sebebiyle hem en onları yıl
dırım çarptı. Bilahare kendilerine açık deliller geldikten sonra buzağıyı (tanrı)
edindiler. Biz bunu da affettik. Ve Musa'ya apaçık delil (ve yetki) verdik" [153].
"Söz v erm elerin i takviye) için Tûr'u başlarına diktik de onlara, 'Baş eğerek
kapıdan girin' dedik, 'Cumartesi günil sınırı aşm ayın' dedik. Kendilerinden
sağlam söz aldık" [154], "Sözlerinden dönmeleri, Allah'ın âyetlerini inkâr et
meleri, haksız yere peygam berleri öldürm eleri ve 'Kalplerimiz kılıflanrnıştır'
dem eleri sebebiyle (onları lânetledik, tiirlü belalar verdik. O nların kalpleri
kılıflı değildir;) tanı aksine küfürleri sebebiyle Allah o kalpler üzerine m ü
hür vurm uştur; pek azı m üstesna artık iman etm ezler" [155]. "Bir de inkâr
etm elerinden ve M eryem'in üzerine büyük bir iftira atm alarından" [156]. Ya
hudilerden biri diz üstü çöküp şöyle dedi: "Allah sana da, M usa'ya da,
İsa'ya da ve hiçbir kim seye de hiçbir şey indirm iş d eğild ir." Bunun
üzerine yüce Allah, "Allah'ı gerektiği gibi bilip tanıyam adılar" (F.n'âm 6/91;
 yet 163: Biz Nuh'a ve ondan sonraki peygam berlere vahyettiğim iz gibi
sana da vahyettik. Ve (nitekim ) İbrahim'e, İsmail'e, Ishak'a, Yakub'a, esbata
(torunlara), İsa'ya, Eyyûb'a, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a vahyettik. D a
vud'a da Zebur'u verdik.
İbn İshak, İbn A bbas'tan nakleder: Adî b. Zeyd dedi ki: "H z. M u
sa'dan [aleyhisselâm ] sonra Cenâb-ı H akk'ın herhangi bir beşere bir şey in
dirdiğini bilm iyoruz." Bunun üzerine Allah Teâlâ bu âyeti indirdi.388
0 <I i L j
 yet 166: Fakat A llah sana indirdiğine şahitlik eder; onu kendi ilmi ile
indirdi. M elekler de (buna) şahitlik ederler. Ve şahit olarak A llah kâfidir.
luhû], "Fakat Allah sana indirdiğine şahitlik eder; onu kendi ilmi ile indirdi. M e
lekler de (buna) şahitlik ederler. Ve şahit olarak Allah kâfidir." âyetini indirdi.389
388 İbn H işâm , es-S îre, 2/151; B ey h ak î, D elâilü 'n -N ü bü vve, 2/535.
L i 5 l ? O l i İ J j 14 i j İ 5 f J j l l i y y J a _ i i L gli 0 J - 1U j
A yet 176: Senden fetv a isterler. De ki: Allah, babası ve çocuğu olmayan
kim senin mirası hakkındaki hükmü şöyle açıklıyor: Eğer çocuğu olm ayan bir
kim se ölür de onun bir kız kardeşi bulunursa bıraktığının yarısı bunundur.
Kız kardeş ölüp çocuğu olm azsa erkek kardeş de ona vâris olur. Kız kardeşler
iki tane olursa (erkek kardeşlerinin) bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Şayet
erkekli kadınlı daha fazla kardeş m evcut ise erkeğin hakkı, iki kadın payı kadar
dır. Şaşırm am anız için Allah size açıklam a yapıyor. Allah her şeyi bilmektedir.
% ;4 _Lil % i l J g - A •} I j i î İ Lfel û f
ashabı onun bu durum unu haber alınca, m uhacir ve ensardan bir grup
kervanı ile birlikte onu yakalayıp zelil düşürm ek kastıyla yola çıkmaya
hazırlandı. Bunun üzerine yüce Allah, "Ey inıan edenler! Allah'ın (koy
duğu, dinî) işaretlerine, haram aya, (Allah'a hediye edilmiş) kurbana, (ondaki)
gerdanlıklara, Rab'lerinin lu tu fv e rızasını arayarak Beyt-i Harâm'a yönelm iş
kim selere (tecavüz ve) saygısızlık etm eyin” âyetini indirdi. Bunun üzerine
yapm ak istedikleri bu işten vazgeçtiler.332 İbn Cerîr, Süddî'den de buna
benzer bir rivayet n a k le d e r.393
"M escİd-i Harâm'a girm enizi önledikleri için bir toplum a karşı beslediği
niz kin sizi tecavüze sevketm esin !"
İbn Ebû H âtim , Zeyd b. Eslem 'den nakleder: "M ü şrikler kendileri
ni Beyt-i H arâm 'a varm aktan alıkoydukları sırada R esûlullah [sallallah u
a ley h i vesellem ] ashabı ile birlikte H udeybiye'de idi. Bu durum onlara çok
ağır gelm işti. Doğu tarafından m üşriklerden bir grup, um re yapm ak
üzere yanlarından geçti. Hz. Peygam ber'in ashabı da, "M ü şrikler b i
zim arkadaşlarım ızı um re yapm aktan alıkoydukları gibi biz de bunla
rı engelleyelim " dediler. Bunun üzerine yüce Allah, ‘‘M escid-i Harâm'a
girm enizi önledikleri için bir toplum a karşı beslediğiniz kin sizi tecavüze sev
ketmesin!'' buyruğunu indirdi.394
394 İbn Ebû H âtim T efsîr'in d e M âid e sû resin in ilk kırk â y etin in tefsiri g ü n ü m ü ze u la şm a
m ıştır. Bu se b e p le ilgili rivay eti İbn Ebû H â tim 'in T efsîr'in d e bu lam ad ım .
L lo jL S J < L ^ » 5 3 c ^ U ii} fS l> > p J j
 yet 3: Leş, fcan, dom uz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, boğul
muş, (taş, ağaç vb. ile) vurulup öldürülm üş, yukarıdan yuvarlanıp ölmüş,
boynuzlanıp ölmüş (hayvanlar ile) canavarların yediği hayvanlar -ölm eden
yetişip kestikleriniz m üstesna- dikili taşlar (putlar) üzerine boğazlanm ış
hayvanlar ve fa l oklarıyla kısm et aram anız size haram kılındı. Bunlar yoldan
çıkm aktır. Bugün kâfirler, sizin dininizden (onu yok etm ekten) ümit kesm iş
lerdir. A rtık onlardan korkm ayın, benden korkun. Bugün size dininizi ikmal
ettim, üzerinize nim etim i tam am ladım ve sizin için din olarak İslâm'ı beğen
dim. Kim, gönülden günaha yönelm iş olm am ak üzere açlık halinde dara dü
şerse (haram etlerden yiyebilir). Çünkü Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.
p jp l o L z L j i j J 1 4 ] j^ - î ı l u L ll :
^ S L i^ ı l L ijjf ö ÜjI l L
içeri girm edi. Resûl-i Ekrem Efendim iz ridâsım alıp dışarı çıktığında
C ebrâil'in kapıda beklediğini gördü. " Sana izin verm iştik yâ C ebrâil!”
deyince Cebrâil, "Evet, yalnız bizler içinde resim ve köpek bulunan
bir eve girm eyiz" dedi. Etrafa baktıklarında evlerin birinde köpek yav
rusu gördüler. R esûlullah [sallallah u aley h i v ese llem ], Ebû R âfi'e em retti:
"M edine'de öldürm edik bir köpek bırakm a." İnsanlar gelip, "Y â Resûlallah!
Ö ldürm esini em rettiğin bu hayvanlardan hangisi bizim için h elald ir?"
diye sordular. Bunun üzerine, "Kendileri için nelerin helâl kılındığım sana
soruyorlar; de ki: Bütün iyi ve tem iz şeyler size helâl kılınm ıştır. Allah'ın size
öğrettiğinden öğretip avcı hale getirdiğiniz hayvanların sizin için yakaladık
larından da yiyin ve üzerine Allah'ın adım anın (besm ele çekin). Allah'tan
korkun. Allah'ın hesabı pek çabuktur" âyeti nâzil o ld u .396
Ebû R âfi'i köpekleri öldürm esi için gönderdi. Ebû R âfi' Avalî'ye397 ka
dar ulaştı. Bunun üzerine A sım b. Adî, Sa'd b. H asem e ve U veym ir b.
Sâide398, Resûl-i Ekrem 'e gelip, "B u hayvanlardan hangisi bizim için
helâld ir?" diye sordular. Ve, " K endileri için nelerin helâl kılındığını sana
soruyorlar ..." âyeti nâzil oldu.399
396 H âk im , el-M ü sted rek, 2/340; B ey h ak î, es-S ü n en ü l-K ü b râ , 4/393; Tahâvî, Şerhu M eâ-
n iî-Â s â r, 4/57; T aberânî, e l-M u 'cem ü l-K eb n , 1/326. T ab erân î ve T ahâvî m etn in d e "M e
d in e'd e ö ld ü rm ed ik k ö p ek b ıra k m a " cü m lesin d en sonra şu k ısım var: "M e d in e 'd e n
b ira z u zak ta y a şa y a n b ir k a d ın ın ev in d e on u k oru y an b ir k ö p ek g ö rd ü m . A n cak k ad ı
na acıy ıp k ö p eğ i ö ld ü rm ed im . R e sû lu llah 'a d ön ü p k öp eğ i ö ld ü rm ed iğ im i sö y ley in ce
d ön ü p onu da ö ld ü rm em i iste d i." K on u y a g en iş yer veren İm am N ev ev î " B â b ü l-e m r
b i-k a tlil-k ilâ b ve b e y ân i n e sh ih i" b a şlığ ı altın d a b u em rin d aha so n ra n e sh ed ild iğ in i
sö y ler (bk. el-M in h âc Şerhu M ü slim , 10/234).
398 Bu isim le r T aberî'd e S a 'd b. H ay sem e ve U v ey m b. Sâid e o larak z ik red ilm ek ted ir. İbn
H a c e r'in el-İsSbe ad lı eserin d e d e b u şek ild e g eçm ek ted ir.
•USŞJ İ İ j f J Z j i - } I j J L î I j J j İ İ J I 5^ 1 14 İI z
{ J ik o jj l y ^ i t 3 j-i'y û ı J ı
400 Taberî, C â m iu î-B ey ân , 9/546. R esû lu llah 'in k öp ek leri öld ü rm e em ri, ilgili rivayetlerin
tüm ü in celen d iğ in d e em rin belli b ir d önem i k ap sad ığ ı g örülür. B u zam an dilim in de
kö p ek lerd en y ay ılan b ir bu laşıcı h a stalık n ed en iy le tüm k öp ek lerin ö ld ü rü lm e em rinin
verilm iş olm ası m u h tem eld ir. B u seb ep le k ö p ek lerin ö ld ü rü lm esi em ri d aha sonra nes-
h ed ilm iş ve R esû lu llah k ö p ek lerin öld ü rü lm esin i n eh y etm iştir (N evevî, Şerhu M ü slim ,
3/186). Z ira birço k rivayette R esû l-i E k rem 'in hay van h ak ların a olan h assasiy etin i g ör
m ek tey iz. Ö rn eğ in ; su su z k alan k ö p eğ e su veren ad am ın b ağ ışlan m ası (M ü slim , Selâm ,
153; B uhârî, M ü sâkât, 10) ve M ek k e feth in e gid erk en y o lu n k en arın d a yeni d oğm u ş
yav ru ların ı em ziren k öp eğ in ve y av ru ların ın rah atsız ed ilm em esin i sağ lam ak üzere
ordu g eçincey e k ad ar C u âl b. S ü râk a ad lı sah ab iy e orad a n ö b et tu tm asın ı em retm esi
(Şâm î, M u h am m ed b. Y u su f es-S alih î, S ü biü ii1-H ü dâ v e ’r-R eşâd f i Sîreti H a y r il-lb â d [nşr.
 dil A h m ed A bd ü lm ev cû d -A li M u h am m ed M u av v az], B ey ru t 1993, 7/29) gibi.
402 S a 'le b î, e l-K e şf v el-B ey â n , 4/19; B eg av î, M eâ lim ii’t-Tenzîl, 2/15; İb n K esîr, Tefsîr, 3/32.
 yet 6: Ey iman edenler! N am az kılm aya kalktığınız zam an yüzlerinizi,
dirseklerinize kadar ellerinizi yıkayın; başlarınızı m eshedip, topuklara kadar
ayaklarınızı da (yıkayın). Eğer cünüp oldunuz ise boy abdesti alın. H asta
yahut yolculuk halinde bulunursanız yahut biriniz tuvaletten gelirse yahut
da kadınlara dokunm uşsanız (cinsî birleşm e yapm ışsanız) ve bu hallerde su
bulam am ışsanız temiz toprakla teyem m üm edin de yüzünüzü ve (dirseklere
kadar) ellerinizi onunla meshedin. Allah size herhangi bir güçlük çıkarm ak
istemez; fa k a t sizi tertem iz kılm ak ve size (ihsan ettiği) nim etini tam am lam ak
ister; um ulur ki şükredersiniz.
403 B u hârî m etninde şu cüm le de vardır: "B en i acıtm ış olduğu halde, R esûlu llah'm [sallallahu
aleyhi vesellem ] kucağım da bu lun m asınd an dolayı bende ölüm (hareketsizliği) vard ı."
anh], "E y Ebû Bekir ailesi, yem in olsun ki A llah sizin sebebinizle insan
lara bereket verm iştir" dedi.404
vese llem ] ile beraber başka bir gazaya çıktım . G erdanlığım yine düştü.
G erdanlığı arayıp bulm ak insanları yoldan alıkoydu. Hz. Ebû Bekir
[rad ıyallahu anh] bana, "K ızcağızım sen her yolculukta insanlara bir sı
kıntı ve bir bela kesiliyorsun" dedi. Sonra C enâb-ı A llah teyem m üm
hakkındaki ruhsatı indirdi. Bunun üzerine Hz. Ebû Bekir, "G erçekten
sen çok m übareksin" dedi.405
405 T aberânî, el-M u 'cem u î-K eb îr, 23/121. T aberân î m etn in d e in san ların sab ah n am azın a
k a d a r b e k led iğ i v e k im sen in yan ın d a su b u lu n m ad ığ ı d etay ı da bu lu n m ak tad ır.
nam azın farz olm asından beri abdestsiz nam az kılm am ıştır. Bunu an
cak bilgisiz ve inatçılar reddeder. İbn A bdülber dedi: Ö nceden abdest
ile am el edilm esine rağm en abdest âyetinin nâzil olm asının hikm eti,
abdestin farziyetinin Kur'an'da okunan bir vahiy olm asıdır. Başkaları
ise şöyle dedi: A yetin ilk kısm ı (abdest hükm ünün bulunduğu kısım )
abdestin farz kılınm ası zam anında inm iş, teyem m üm le ilgili hükm ün
bulunduğu kalan kısım ise daha sonra bu olay üzerine (Hz. Â işe'n in
gerdanlığının ikinci kez kaybolduğu hadise üzerine) inm iş olm ası da
m u h tem eld ir.407
Ben derim ki: Birinci görüş daha doğrudur. Çünkü abdestin farz
kılınm ası nam azın farz kılm ışı ile birlikte M ekke'de olm uştur, âyet-i
kerim e ise M edenî'dir.
 yet 11: Ey iman edenler! Allah'ın size olan nim etini unutm ayın; hani
bir topluluk size el uzatm aya yeltenm işti de Allah, onların ellerini sizden çek
mişti. Allah'tan korkun ve m üm inler yalnızca Allah'a güvensinler.
f J l t \L. İs jjlî u
 yet 15: Ey Ehl-i kitap! R esûlüm üz size kitaptan gizlem ekte olduğunuz
birçok şeyi açıklam ak üzere geldi; birçok (kusurunuzu) da affediyor. Gerçekten
size Allah'tan bir nur, apaçık bir kitap geldi.
aley h i vesellem ] gelip recm hakkında soru sordular. Peygam ber Efendi
m iz, "Hanginiz daha bilgilidir?" diye sordu. İbn Sûriyâ'yı işaret ettiler.
Hz. Peygam ber, Tevrat'ı M usa'ya [aley h isselâm ] indiren, Tû r'u kaldıran
ve kendilerinden alm an sözler adına yem in ettirdi. A dam korkudan
titrem eye başladı ve şöyle dedi: "Z in a aram ızda çoğalınca yüz sopa
vurm akla, başları tıraş etm ekle y etin d ik ."411 Resûl-i Ekrem de onlar
hakkında (sorularına cevap olarak) recm hükm ünü bildirdi. Bunun
üzerine Cenâb-ı Allah, "Ey Ehl-i kitap! Resûlüm üz size kitaptan gizlem ekte
olduğunuz birçok şeyi açıklam ak üzere geldi; birçok (kusurunuzu) da affedi
yor. Gerçekten size Allah'tan bir nur, apaçık bir kitap geldi. Rızasını arayanı
A llah onunla kurtuluş yollarına götürür ve onları iradesiyle karanlıklardan
aydınlığa, çıkarır, dosdoğru bir yola iletir" (M âid e 5/15-16) âyetlerini indirdi.412
411 T ab erî m etn in d e cü m le şö y led ir: "B iz im k ad ın larım ız ço k g ü zel k a d ın lard ı ve zina
seb eb iy le b iz d e (zin a e d en k a d ın la n recm ed erek ) ö ld ü rm e ço ğ alm ıştı. B u n u n ü zerin e
zin a ed en k a d ın la rım ızı zin a cezası o larak ö ld ü rm ek y erin e on lara y ü z sopa v u rm ak
ve sa çla rın ı tıraş etm ek le y e tin d ik ."
 yet 19: Ey Ehl-i kitap! Peygam berlerin arası kesildiği bir sırada size
elçim iz geldi. G erçekleri size açıklıyor ki (kıyamette), "Bize bir m üjdeleyici ve
413 İb n H işâ m , es-Stre, 1/563; B ey h ak î, D elâilii'n -N ü bü vve, 2/533. İsm i z ik red ilen y ah u d iler,
İbn H işâm ve B ey h ak î'd e "N u m a n b. A dâ ve B a h rî b. A m r" o la ra k zik red ilm ek ted ir.
uyarıcı gelm edi" dem eyesiniz. İşte size m üjdeleyici ve uyarıcı gelm iştir. Allah
her şeye hakkıyla kadirdir.
lem ] yahudileri, İslâm 'a davet etti. İslâm 'a girm ek için onları teşvik etti,
fakat onlar kabul etm ediler. M uâz b. Cebel ve Sa'd b. U bâde onlara
şöyle dedi: "E y yahudiler! A llah 'tan korkun. A llah'a yem in ederim ki
siz hiç şüphesiz onun A llah 'ın resûlü olduğunu biliyorsunuz. Çünkü
peygam ber olarak gönderilm eden önce ondan bize söz ediyor ve bize
onun sıfatlarını anlatıyordunu z." Bunun üzerine Râfi' b. H ureym ile
ile Vehb b. Yehuda şöyle dediler: "H ayır, biz size öyle bir şey söyle
m edik. A llah da M usa'dan sonra herhangi bir kitap indirm iş değildir.
O ndan sonra m üjdeleyici, uyarıcı olarak kim seyi de gönderm edi." Bu
nun üzerine yüce A llah, "E y Ehl-i kitap! Peygam berlerin arası kesildiği
bir sırada size elçim iz geldi. Gerçekleri size açıklıyor ki (kıyamette), 'Bize bir
m üjdeleyici ve uyarıcı gelm edi' dem eyesiniz. İşte size m üjdeleyici ve uyarıcı
gelm iştir. A llah her şeye hakkıyla kadirdir" âyet-i kerim esini indirdi.414
 yet 38: H ırsızlık eden erkek ve kadının, yaptıklarına karşılık bir ceza ve
Allah'tan bir ibret olm ak üzere ellerini kesin. A llah izzet ve hikm et sahibidir.
 yet 39: Kim (bu) haksız davranışından sonra tövbe eder ve durum unu
düzeltirse şüphesiz Allah onun tövbesini kabul eder. A llah çok bağışlayıcı ve
esirgeyicidir.
 yet 41: £y resûl! Kalpleri iman etm ediği halde ağızlarıyla " inandık"
diyen kim selerden ve yakudilerden küfür içinde koşuşanlar(ın hali) seni üz
mesin. O nlar durm adan yalana kulak verirler ve sana gelm eyen (bazı) kim se
lere kulak verirler; kelim eleri yerlerinden kaydırıp değiştirirler. "Eğer size şu
verilirse hemen alın, o verilm ezse sakının!" derler. A llah bir kim seyi şaşkın
lığa (fitneye) düşürm ek isterse sen Allah'a karşı, onun lehine hiçbir şey yapa
mazsın. Onlar, Allah'ın kalplerini tem izlem ek istem ediği kim selerdir. O nlar
için dünyada rezillik vardır ve ahirette onlara m ahsus büyük bir azap vardır.
419 B ir vesk , H a n efîler'e göre 195 kg., cu m h u ra g ö re ise 122,4 k ilo g ra m d ır (bk. A li C u m 'a
M u h a m m ed , el-M ekây îl ve'l-M evâzîn ü 'ş-Ş er'ıyye, K ah ire 2001, s. 41).
alevi parlayacaktı. Daha sonra R esûlullah'ı [sallallah u aley h i vesellem ] ara
larında hakem yapm ak üzere anlaştılar. A llah R esû lü 'n ü n görüşünü
alm ak için m ünafıklardan bazılarını gönderdiler. Bunun üzerine yüce
A llah da, "E y resûl! Kalpleri iman etm ediği halde ağızlarıyla 'inandık' diyen
kim selerden ve yahudilerden küfür içinde koşuşanlar(ın hali) seni üzmesin
..." âyetini indirdi.420
421 M üslim , Hudûd, 28; İbn M ace, Hudûd, 10; Ebû D avud, Hudûd, 25; A hm ed b. Hanbel,
el-M üsned, 30//490; N esâî, es-Sü n en ül-K ü bra, 6/443; 10/82; Taberî, C âm iu î-B eyân , 10/304-305.
kaçım n ız" diyorlardı. “Tevrat’ta onlara şöyle yazdık: Cana can, göze göz,
buruna burun, kulağa kulak, dişe diş (karşılık ve cezadır). Yaralar da kısastır
(Her yaralam a m isli ile cezalandırılır). Kim bunu (kısası) bağışlarsa kendisi
için o kefaret olur. Kim Allah'ın indirdiği ile hükm etm ezse işte onlar zalim ler
dir'' (M âid e 5/45) âyetine kadar olan kısım nâzil oldu.
0 jJ î- J lL M L - > 1 İ)\ ö\ J a - l l J U
 yet 42: H ep yalana kulak verir, durm adan haram yerler. Sana gelirler
se ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz
çevirirsen sana hiçbir zarar verem ezler. Ve eğer hüküm verirsen aralarında
adaletle hükm et. Allah âdil olanları sever.
j u j L^l p ^ li ü L i d L İS l İ l J j J Î L l ^_p
 yet 49: (Sana şu talimatı verdik): A ralarında Allah'ın indirdiği ile hük
met ve onların arzularına uyma. Allah'ın sana indirdiği hüküm lerin bir kıs
mından seni saptırm am alarına dikkat et. Eğer (hüküm den) yüz çevirirlerse bil
ki (bununla) Allah ancak, günahlarının bir kısm ını onların başına bela etm ek
ister. İnsanların birçoğu da zaten yoldan çıkm ışlardır.
İbn İshak, İbn Cerîr, İbn Ebû Hâtim ve Beyhakî, U bâde b. Sâm it'ten
naklederler: K aynukâ' oğulları savaşınca A bdullah b. Übey b. Selûl on
ların işleriyle ilgilendi ve onları savunm aya koyuldu. U bâde b. Sâm it
R esû lu llah'in [sallallah u aley h i vesellem ] huzuruna vardı ve onlarla antlaş
m asından A llah'a ve R esûlü'ne karşı beri olduğunu bildirdi. U bâde b.
Sâm it, Avf b. H azrec kabilesinden bir kişi idi. O nun da K aynukâ' oğul
larıyla tıpkı A bdullah b. Ü bey gibi antlaşm ası vardı. U bâde, Resûl-i
Ekrem 'in huzurunda onlarla olan antlaşm asını bozdu ve kâfirlerle ant
laşm asından ve onları dost edinm ekten uzak olduğunu ifade etti. İşte
bu sebeple onun ve A bdullah b. Ü beyy'in hakkında M âide sûresinde
ki, "E y iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinm eyin. Zira on
lar birbirinin dostudurlar (birbirinin tarafım tutarlar), içinizden onları dost
tutanlar, anlardandır. Şüphesiz Allah, zalim ler topluluğuna yol gösterm ez”
âyeti nâzil olm uştur.425
 yet 55: Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah'tır, resulüdür, iman eden
lerdir; onlar ki Allah'ın em irlerine boyun eğerek nam azı kılar, zekâtı verirler.
Taberânî, el-M u 'cem ü l-E vsat adlı eserinde içinde m eçhul râvilerin
bulunduğu bir senedle A m m âr b. Yâsir'den nakleder: Hz. A li [rad ıyalla-
hu anh i nâfile bir nam az kılarken rükû esnasında bir dilenci yanm a gelip
durdu. Hz. Ali parm ağındaki yüzüğü çıkarıp dilenciye verdi. Bunun
üzerine, "Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah'tır, resûlildür, iman edenler
425 T aberî, C â m iu î-B ey ân , 10/397; İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 4/1155; İb n H işâm , es-S îre, 2/49;
B e y h a k î, D elâilü ’n -N ü bü vve, 3/174
dir; onlar ki Allah'ın em irlerine boyun eğerek nam azı kılar, zekâtı verirler"
âyeti nâzil o ld u .426
426 T aberânî, el-M u 'cem ill-E v sat, 6/218. T aberânî'd e, "S o n ra R esü lu llah 'a g elip b u d uru m u
anlattı. B u nu n ü zerin e ây et n âzil o ld u " cü m lesi b u ra d a zik red ilm em iş.
427 İb n K e sîr'in d e A b d ü rrezzâk 'tan n ak lettiğ i b u rivay eti e l-M u sa n n e f te bu lam ad ım . İbn
K esîr, Tefsîr, 3/138.
430 E b ü 'ş-Ş e y h 'in el- Azntne' sin d e ve İb n H ib b ân 'm S a h îh 'in d e bu rivayeti bu lam ad ım . E b ü 'ş-
Ş e y h 'in Tefsîr'in d e n m u h tem elen n ak letm ek ted ir. B u e se r g ü n ü m ü ze u laşm am ıştır.
j * j > î U j u y ı jı> î i î j i ı * ıb i j ı v ı ı L j * ı u j5
_^Jİ j l j
 yet 59: (O nlara) şöyle de: Ey kitap ehli! Yalnızca Allah'a, bize indiri
lene ve daha önce indirilene inandığım ız için mi bizden hoşlanm ıyorsunuz?
O ysa çoğunuz yoldan çıkm ış kim selersiniz.
Fakat Hz. İsa [aley h isselâm ] anılınca peygam berliğini inkâr ettiler ve, "B iz
İsa'ya [aley h isselâm ] da im an etm eyiz, ona im an edene de im an etm eyiz"
dediler. Bunun üzerine C enâb-ı A llah onlar hakkında, "(O nlara) şöy
le de: Ey kitap ehli! Yalnızca Allah'a, bize indirilene ve daha önce indirilene
inandığım ız için mi bizden hoşlanm ıyorsunuz? Oysa çoğunuz yoldan çıkmış
kim selersiniz" (M âid e 5/59) âyetini indirdi.431
„ i
o l S J f f . aal Iy-dj Jul cJLp â J < u l ju ^ II o J l î j
431 T aberî, C â m iu î-B ey ân , 2/596; 3/110; 10/434; İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 4/1164.
ve kin soktuk. N e zam an savaş için bir ateş yakm ışlarsa (fitneyi uyandırm ış
larsa) Allah onu söndürm üştür. O nlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar;
A llah ise bozguncuları sevmez.
© c r t jf â i fp jı n i ı Sı
 yet 67: Ey resûl! Rabb'inden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yap
mazsan O'nun elçiliğini yapm am ış olursun. Allah seni insanlardan koruya
caktır. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğuna rehberlik etmez.
vesellem ] buyurdu ki: "Allah beni risâletle gönderdi, ben bu risâleti gereğince
yerine getirm e takatini kendim de bulamadım. İnsanların beni yalanlayacakla
rını da iyi biliyordum. Rabbim bana, ya tebliğimi yap veya azaplandırırım diye
uyarıda bulundu ve, ‘Ey resûl! Rabb'inden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu
yapm azsan O'nun elçiliğini yapmamış olursun. Allah seni insanlardan koru
yacaktır. Doğrusu Allah, kâfirler topluluğuna rehberlik etmez' âyetini indirdi."
şöyle buyurdu: "Yâ Rabbi! Bunu nasıl yapabilirim ? Ben yapayalnızını, on
ların hepsi benim aleyhim e bir araya geleceklerdir." Bu sefer, "Eğer bunu
yapm azsan O'nun elçiliğini yapm am ış olursun” âyeti nâzil oldu.433
aleyhi v esellem ], " Allah s eni insanlardan koruyacaktır" âyeti nâzil oluncaya
kadar m uhafız ile korunurdu. Bu âyet nâzil olunca başını çadırdan çı
kartıp şöyle dedi: " Ey insanlar! Haydi gidiniz, Allah beni korum asına almış
bulunuyor."m Bu hadis, âyet-i kerim enin geceleyin nâzil olm uş "ley lî"
ve Hz. Peygam ber yatakta yatıyorken nâzil olm uş "firaşî" bir âyet oldu
ğunu gösterm ektedir.
aleyhi vese llem ] am cası Hz. A bbas, onu koruyanlar arasında idi. " Allah
seni insanlardan koruyacaktır'' âyeti nâzil olunca korum ayı bıraktı.435
Taberânî, îsm et b. M âlik el-H utam î'den nakleder: "Allah seni insan
lardan koruyacaktır" âyeti nâzil oluncaya kadar, bizler R esûlullah'ı [sal
lallah u aley h i vese llem ] geceleri korum ak için bekçilik yapardık. Â yet nâzil
olunca korum a terkedildi.
L jjJİJl Ij- L -â J J u . y 1j ^ i lJ j i
t jJ jf o l i p ' j d j j \ \Jj
0 ^ ı ö ı r > a Ji J * jA j
 yet 68: "Ey kitap ehli! Sız, Tevrat'ı, Incil'i ve Rabb'inizden size indi
rileni hakkıyla uygulam adıkça, (doğru) bir şey (yol) üzerinde değilsinizdir"
de. Rabb'inden sana indirilen, onlardan çoğunun küfür ve azgınlığını elbette
artıracaktır. Kâfirler topluluğuna üzülme.
İbn C erîr ve İbn Ebû H âtim , ibn A bbas'tan nakleder: Râfi', Sellâm
b. M işkem ve M âlik b. Sayf gelip, "Y â M uham m ed! Sen İbrah im 'in şe
riatı ve dini üzeri olduğunu, elim izde bulunan Tevrat'a im an ettiğini
iddia etm iyor m usun?" dediler. Peygam ber Efendim iz [sallallah u aleyhi
v ese lle m ], "Evet, ancak siz onda olanı inkâr edip sonradan birçok şeyler uydur
dunuz. insanlara açıklam akla em rolunduğunuz şeyleri de gizlediniz" buyur
du. Bu sefer, "B izler elim izde bulunanın gereğini yerine getiririz. Biz
 yet 82: İnsanlar içerisinde iman edenlere düşm anlık bakım ından en
şiddetli olarak yahudiler ile şirk koşanlan bulacaksın. Onlar içinde iman
edenlere sevgi bakım ından en yakın olarak da, "Biz h ıristiyan lan z" diyenleri
bulacaksın. Çünkü onların içinde keşişler ve rahipler vardır ve onlar büyüklük
taslamazlar.
 yet 87: Ey iman edenleri A llah ’ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri
(siz kendinize) haram kılm ayın ve sınırı aşmayın. A llah sınırı aşanları sevmez.
Tirm izî vb. İbn A bbas'tan nakleder: Bir adam Resûlullah'a [sallalla
h u aley h i v ese llem ] gelerek, "E y A llah 'ın resûlü! Ben et yediğim de şehevî
hislerim kabarıyor ve kadınlara arzum artıyor, bu yüzden et yem eyi
kendim e haram kıldım " dedi. Bunun üzerine Cenâb-ı A llah, "Ey iman
edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri (siz kendinize) haram
kılm ayın ve sınırı aşm ayın" âyetini indirdi.442
443 Taberî, C âm iu'l-B eyân, 10/518. D evam ı olan rivayetin b ir k ısm ı b u rad a zik red ilm iştir.
M az'û n, Hz. Ali, A bdullah b. M esud, M ikdâd b. Esved ve Ebû H uzey-
fe'nin kölesi Salim vard ı"; M ücâhid rivayetinde, "O sm an b. M az'û n ve
A bdullah b. Ö m er vardı" şeklinde nakledilir.
İbn Ebû H âtim , Z eyd b. Eslem 'den nakleder: A bdu llah b. R evâha
[ra d ıy a lla h u anh] R esû lu llah 'm [sa llallah u a le y h i v ese llem ] yanında iken ak
rabaların d an biri evine m isafir gelm iş. Eve dönd ü ğün d e h anım ın ın
kend isini bekleyerek m isafire ikram da bu lu n m ad ığ ın ı gördü. H an ı
m ına, "M isafiri ben im yüzü m d en aç bıraktın. Bu yem ek b an a haram
o lsu n " dedi. H anım ı ise, "A sıl bu yem ek bana haram o lsu n " dedi. Bu
sefer m isafir, "B u yem ek bana haram o lsu n " dedi. Bunu gören A b
d u llah b. R evâha elini sofraya u zatarak, "B ism illâh diyerek y iy in iz"
dedi. Sonra R esû l-i Ekrem 'e giderek araların d a geçen bu d urum u an
lattı. B u nu n üzerine C enâb-ı H ak, "Ey im an edenler! A llah'ın size helâl
kıldığı iyi ve tem iz şeyleri (siz kendinize) haram kılm ayın ve sın ın aşm ayın ”
âyetini indirdi.445
 yet 90: Ey iman edenler! Şarap, kum ar, dikili taşlar (putlar), fa l ve şans
okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.
 yet 100: D e ki: Pis ve kötü ile tem iz ve iyi bir değildir; pis ve kötünün
çokluğu tuhafına g itse (yahut hoşuna gitse) de (bu böyledir). Ö yleyse ey akıl
sahipleri! A llah'tan korkunuz ki kurtuluşa eresiniz.
447 N esâî, es-Sü n en ü'l-K ü brâ, 10/85; B ey h ak î, es-Sünenii'l-K .übrâ, 8/496; T aberân î, el-M u'ce-
m ü l-K eb îr, 12/56; H âk im , el-M ü stedrek, 4/158.
ve tem iz olandan başkasını kabul etm ez." Bunun üzerine C enâb-ı Allah,
resûlünü tasdik etm ek üzere şu âyeti indirdi: "De ki: Pis ve kötü ile temiz
ve iyi bir değildir; pis ve kötünün çokluğu tuhafına gitse (yahut hoşuna gitse)
de (bu böyledir). Ö yleyse ey akıl sahipleri! Allah'tan korkunuz ki kurtuluşa
eresiniz."‘m
 yet 101: Ey iman edenler! A çıklanırsa hoşunuza gitm eyecek olan şeyle
ri sorm ayın. Eğer Kur'an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. (Açık
lanm adığına göre) Allah onları affetm iştir (Siz sorup da başınıza iş çıkarm a
yın). A llah çok bağışlayıcıdır, aceleci değildir.
448 T eym î, E b ü l-K a s ım K ıv â m ü 's-sü n n e İsm ail b. M u h a m m ed , et-T ergîb ve't-T erhîb (nşr.
E y m en Salih Şab an ), K ah ire 1413, 2/96-97; V âh id î, E sbâbü 'n -N ü zû l, s. 210.
449 B uhârî, Tefsîr, 12; M ü slim , F ezâil, 134. R iv a y etin b ir k ısm ı zik red ilm iş.
vesellem ], “H ayır, ancak eğer evet deseydim, her sene fa r z olurdu" buyurdu.
Bunun üzerine C enâb-ı A llah, "Ey iman edenler! A çıklanırsa hoşunuza
gitm eyecek olan şeyleri sorm ayın. Eğer Kur'an indirilirken onları sorarsanız
size açıklanır. (Açıklanm adığına göre) Allah onları ajfetm iştir. (Siz sorup da
başınıza iş çıkarm ayın). Allah çok bağışlayıcıdır, aceleci değildir" âyetini in-
zâl buyu rd u .452 İbn Cerîr, benzer rivayetleri Ebû ITüreyre, Ebû Ü m âm e,
İbn A bbas kanalıyla nakleder.453 H afız İbn H acer şöyle der: Bu âyetin
her iki hadise hakkında nâzil olm uş olm asında bir engel yoktur. A ncak
İbn A bbas [rad ıyallah u anh] rivayeti sened açısından daha sahihtir.454
 yet 106: Ey iman edenler! Birinize ölüm gelip çatınca vasiyet esnasın
da içinizden iki adalet sahibi kişi aranızda şahitlik etsin. Yahut seferde iken
başınıza ölüm m usibeti gelm işse sizden olmayan, başka iki kişi (şahit olsun).
Eğer şüpheye düşerseniz o iki şahidi nam azdan sonra akkorsunuz; "Bu va
siyet karşılığında hiçbir şeyi satın alm ayacağız, akraba (m enfaatine) de olsa;
Allah (için yaptığım ız) şahitliği gizlem eyeceğiz, (aksini yaparsak) bu takdirde
biz elbette günahkârlardan oluruz" diye A llah üzerine yem in ederler.
452 T irm iz î, H ac, 5; M ü slim , H ac, 4 1 2 ; A h m ed b. H an b el, el-M ü sn ed, 2/237; H âk im , el-M ü s
tedrek, 2/322.
 yet 19: De ki: "Hangi şey şahadetçe en büyüktür?" D e ki: "(Hak pey
gam ber olduğum a dair) benim le sizin aranızda Allah şahittir. Bu Kur'an
bana, kendisiyle sizi ve ulaştığı herkesi uyarmam için vahyolundu. Yoksa siz,
A llah ile beraber başka tanrılar olduğuna şahitlik mi ediyorsunuz?" D e ki:
"Ben bıına şahitlik etmem. O ancak bir tek Allah'tır, ben sizin ortak koştuğu
nuz şeylerden kesinlikle u zağım ."
İbn İshak ve İbn C erîr Said ve İkrim e kanalıyla İbn A bbas'tan nak
lederler: N ahham b. Zeyd, K ardem b. K â'b458 ve Bahrî b. A m r, R esûlul
lah'a gelerek, "Y â M uham m ed! Sen A llah'tan başka bir ilah bilm iyor
m u su n "459 dediler. Resûlullah [sallallah u aley h i v ese llem ], "Allah'tan baş
ka ilâh yoktur. Ben bununla gönderildim ve buna çağırıyorum'' buyurdu.
458 T ercü m ey e e sa s ald ığ ım ız b a sk ıd a K aru m o larak zik red ilen isim y azm a n ü sh ad a K ar
d em olarak z ik red ilm ek te o lu p , T aberî ve İb n H işâm m etn in d e de "K a rd e m " z ik red il
m ek ted ir.
459 M atb u m etin d e U " iken yazm a nü sh a ile T aberî ve İbn H işâm
m e tin lerin d ek i *1)1 U " ifad esin i esa s alarak tercü m e yaptık.
Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ] onların bu sözleri hakkında, "De ki:
'Hangi şey şahadetçe en büyüktür?' D e ki: '(Hak peygam ber olduğum a dair)
benim le sizin aranızda A llah şahittir. Bu Kur'an bana, kendisiyle sizi ve ulaş
tığı herkesi uyarmam için vııhyolundu. Yoksa siz, A llah ile beraber başka tan
rılar olduğuna şahitlik mi ediyorsunuz?' D e ki: 'Ben buna şahitlik etmem. O
ancak bir tek Allah'tır, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden kesinlikle uza
ğım "’ âyetini nâzil buyurdu.460
'T ^ 9 ^ /
, ,
< # ( i t I ■?
ı
/ I « J
„
.
E
i s* } o S
_
. S'' » / / } ° ^
_
■ O S o S o
^ oaj f t f iıJ U I JM Ü ^ -İJ İ+-&J
 yet 26: Onlar, hem insanları Peygamber'e yaklaşm aktan vazgeçirm eye
çalışırlar, hem de kendileri ondan uzaklaşırlar. Oysa onlar farkın da olm adan
ancak kendilerini helak ederler.
eziyet etm ekten m enettiği h ald e kendisi O 'n u n getirdiği hak ve h aki
katten u zaklaşıyo rd u .461
j.fjj SI öjSJçtfJüi û\ it e l ı
" •> * * - i *
461 H âk im , el-M ü sted rek, 2/345; T ab erân î, e!-M u 'cemüt 1-Kebîr, 12/133.
462 İbn Ebû H âtim , Tefsir, 4/1277. P ey g am b er E fen d im iz'in [sallallah u aley h i vesellem ] on
am cası olu p, b u n la rın bir k ısm ı k ü çü k y aşta ve risâletten ön ce vefat etm işlerd ir. D o la
y ısıyla a m ca la rın ın k en d isin e d ü şm an o ld u ğ u k o n u su n d ak i bu rivay et p ro b lem lid ir.
R e sû lu lla h 'm a m caları: A b b as, H am za, Ebû T âlib , H âris, M u k av v im , H acl, K uşem ,
E bû L eheb, D ırâ r ve Z ü bey r. Z ira R esû lu lla h 'm a m caların d an H z. H am za [rad ıyallahu
anh] İslâ m u ğ ru n d a şeh id olm u ş, H z. A b b as [rad ıyallah u anh] ise M e k k e 'n in feth in
d en ö n ce İslâm ile şereflen m işti. M u h tem elen bu ây et a m caların ın İslâm ile ta n ışm ala
rın d a n ö n cek i d önem için n âzil o lm u ştu r.
 yet 33: Onların söylediklerinin hakikaten seni üzm ekte olduğunu bi
liyoruz. A slında onlar seni yalanlam ıyorlar, fa k a t o zalim ler açıkça Allah'ın
âyetlerini inkâr ediyorlar.
luh û], "Onların söylediklerinin hakikaten seni üzm ekte olduğunu biliyoruz.
A slında onlar seni yalanlam ıyorlar, fa k a t o zalim ler açıkça Allah'ın âyetlerini
inkâr ediyorlar" âyetim indirdi.463
464 H âkim , el-M ü sted rek, 3/360; İbn H ib bân , Sahîh, 14/535.
İbn Cerîr, İkrim e'den nakleder: K üfür ehlinden A bdüm enâfoğulla-
rı'ndan U tbe b. Rebîa, Şeybe b. Rebîa, M ut'im b. A dî ve H aris b. N ev-
fel, Ebû Tâlib'e gelip dediler ki: "E ğ er kardeşinin oğlu M uham m ed, bu
köleleri yanından kovarsa gözüm üzde daha büyür, yanım ızda onun
için daha itaatkârlık vesilesi olur ve ona uyup tâbi olm am ız daha elve
rişli olu r." Bunun üzerine Ebû Tâlib, R esûlullah [sallallah u aley h i vesellem ]
ile konuştu. Ö m er b. H attâb [rad ıy allah u anh] dedi ki: "B öyle bir şey yap
sak da onların ne istediklerini bir görsek." Bunun üzerine yüce Allah,
" Rab'lerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla (Kur'an ile)
uyar. O nlar için Rab'lerinden başka ne bir dost, ne de bir aracı vardır; belki sa
kınırlar. Rab'lerinin rızasını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma!
Onların hesabından sana bir sorum luluk, senin hesabından da onlara herhan
g i bir sorum luluk yoktur ki bunları kovup da zalim lerden olasın! 'Aramızdan
Allah'ın kendilerine lu tu f ve ihsanda bulunduğu kim seler de bunlar mı!' de
meleri için onların bir kısm ını diğerleri ile işte böyle imtihan ettik. A llah şük-
redenleri daha iyi bilm ez m i? " ( E n 'â m 6/51-53) âyetlerini indirdi. Söz konusu
kişiler ise Bilâl, A m m âr b. Yâsir, Ebû H u zeyfe'nin âzatlı kölesi Salim ,
U seyd 'in âzatlı kölesi Salih, A bdullah b. M esud, M ikdâd b. A bdullah,
Vâkıd b. A bdullah ve benzerleri idi. Bunun üzerine Hz. Ö m er [rad ıyal-
lahu anh] gelip söylediği sözden dolayı özür beyan etti. Bunun üzerine,
"A yetlerim ize inananlar sana geldiğinde onlara de ki: Selâm size! Rabb'iniz
m erham et etm eyi kendisine yazdı. Gerçek şu ki: Sizden kim, bilm eyerek bir kö
tülük yapar, sonra ardından tövbe edip de kendini ıslah ederse, bilsin ki Allah
çok bağışlayan, çok esirgeyendir'' [54] âyeti nâzil oldu.465
İbn K esîr (v. 774/1373) şöyle der: Bu rivayet garîbdir. Zira âyet M ek-
kî'dir, A kra' ile U yeyne ise hicretten çok sonra m üslüm an oldular.
0 0<h ^ <L«k) o i r j l
İbn Ebû Hâtim , Zeyd b. Eslem 'den nakleder: "De ki: 'Allah'ın size
üstünüzden (gökten) veya ayaklarınızın altından (yerden) bir azap gönder
meye ya da birbirinize düşürüp kim inize kim inizin hıncını tattırmaya gücü
yeter.' Bak, arılasınlar diye âyetlerim izi nasıl açıklıyoruz!" âyeti nâzil oldu
ğunda R esûlullah [sallallah u aley h i vesellem ] şöyle buyurdu: ''Benden sonra,
kılıçlarla birbirinizin boynunu vuran kâfirlere dönm eyin." Sahâbe-i kirâm ,
"B iz, A llah'tan başka ilâh olm adığına, senin de A llah 'ın resûlü olduğu
na şehadet ettiğim iz halde mi, (böyle bir şey olacak)" dedi. Peygam ber
Efendim iz, "Evet" diye buyurdu. Bazıları ise, "B iz m üslüm an olduğu
m uz sürece birbirim izi öldürm e durum u ebediyen olm ayacak" dedi
ler. Bunun üzerine, "Bak, anlasınlar diye âyetlerim izi nasıl açıklıyoruz! [65],
Kur'an hak olduğu halde kavmin onu yalanladı. D e ki: Ben size vekil (kefil)
değilim 166]. Eler haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır. Yakında siz de g er
çeği bileceksin iz" [67] âyetleri nâzil oldu.470
470 İb n E bû H âtim , Tefsîr, 4/1312. İbn E bû H âtim 'd ek i rivayette, "P e y g a m b e r E fen d im iz
[sallallah u aley h i v esellem ], 'E v et' d iye b u y u rd u " cü m lesi old u ğ u hald e, m etin d e y o k
tu. R iv ay etin a n la şılm ası için İbn E bû H âtim rivay etin i esa s aldık.
İbn Ebû H âtim , U beydullah b. Zahr'dan, o da Bekir b. Sevâde'dan
nakleder: D üşm anlardan biri m üslüm anlara ham le yaptı ve bir m üs-
lüm anı öldürdü. D aha sonra bir ham le daha yaptı, bir diğerini öldür
dü, sonra bir diğerini öldürdü. Sonra şöyle dedi: "Acaba bu ndan sonra
m üslüm an olm am ın bana bir faydası olacak m ı?" R esülullah [sallalla
h u a ley h i v ese lle m ], "Evet" deyince atını m ahm uzlayarak m üslüm anla
rın arasına girdi, sonra önceki arkadaşlarına bir ham le yaptı, bir kişi
öldürdü, sonra bir diğerini, bir diğerini öldürdü, daha sonra kendisi
şehid oldu. Bekir b. Sevâde der ki: A shap şu, "İmarı edenler, im anlarına
da zulüm karıştırm ayanlar ..." âyet-i kerim esinin onun hakkında nâzil
olduğu görüşündeydiler.471
 yet 91: (Yahudiler) Allah'ı gereği gibi tanımadılar. Çünkü, "Allah hiç-
bir beşere bir şey indirm edi" dediler. De ki: Öyle ise M usa'nın insanlara bir
nur ve hidayet olarak getirdiği kitabı kim indirdi? Siz onu kâğıtlara yazıp
(istediğinizi) açıklıyor, çoğunu da gizliyorsunuz. Sizin de atalarınızın da bile
m ediği şeyler (Kur'an'da) size öğretilm iştir. (Resûlüm ) sen "Allah'' de, sonra
onları bırak, daldıkları bataklıkta oynayadursunlar!
İbn Cerîr, İbn Ebû Talha kanalıyla İbn A bbas'tan nakleder: Yahu
diler, "Allah'a yem in olsun ki A llah sem adan bir kitap gönderm edi"
dediler. Bunun üzerine bu âyet nâzil oldu.474
 yet 93: Allah'a karşı yalan uydurandan yahut kendisine hiçbir şey
vahyedilm em işken "Bana da vahyolundu" diyenden ve, "Ben de Allah'ın in
dirdiği âyetlerin benzerini indireceğim " diyenden daha zalim kim vardır! O
zalim ler, ölüm ün (boğucu) dalgalan içinde, m elekler de pençelerini uzatmış,
onlara, "Haydi canlarınızı kurtarın! Allah'a karşı gerçek olm ayanı söylem e
nizden ve O'nun âyetlerine karşı kibirlilik taslamış olm anızdan ötürü, bugün
alçaklık azabı ile cezalandırılacaksınız!" derken onların halini bir görsen!
İbn C erîr, İkrim e'd en n akled er: " Allah'a karşı yalan uydurandan ya
hut ken disin e hiçbir şey vahyedilm em işken 'Bana da vahyolundu' diyenden
daha zalim kim v a r d ır ...” âyeti M ü seylim e h ak k ın d a n âzil oldu. '"Ben
de A llah'ın in dirdiği âyetlerin benzerini indireceğim ' diyenden daha zalim
kim v ardır/" âyeti ise R esû lu llah 'm vahiy kâtip liğini y ap an A bd u llah
b. S a 'd b. Ebû Serh h akkın d a nâzil oldu. R esû l-i Ekrem [sa lla lla h u a ley h i
474 Taberî, C âm iu'l-B eyân, 11/523. İm am S ü y û tî'n in ih tisar ettiğ i rivayet şö y led ir: Y ah u d i
ler, P e y g a m b e r E fen d im iz'e, " E y M u h am m ed ! A llah san a k itap g ö n d erd i m i?" d iye
so rd u la r. R esû l-i E krem de, "E vet" b u y u rd u . Y ah u d iler, "A llah 'a y em in o lsu n ki A llah
sem a d a n b ir k itap g ö n d e rm e d i" d ed iler.
v ese llem ] ona "A zîzün H ak îm " diye yazm asını söylerm iş, o ise "G afû -
ru n R a h îm " diye yazarm ış. Sonra y azd ığ ın ı okur, H z. P eyg am ber de,
"Evet, hepsi eşittir" d erm iş.473 Bu kişi d aha sonra İslâm 'd an d önü p Ku-
reyşliler'e k atıld ı.476
 yet 94: A ndolsun ki sizi ilk defa yarattığım ız gibi teker teker bize ge
leceksiniz ve (dünyada) size verdiğim iz şeyleri arkanızda bırakacaksınız. Ya
ratılışınızda ortaklarım ız sandığınız şefaatçılan m zı da yanınızda görem eye
ceğiz. Andolsun, aranız açılm ış ve (tanrı) sandığınız şeyler sizden kaybolup
gitm iştir.
İbn C erîr vb. İkrim e'den nakleder: N adr b. H âris dedi ki: "L ât ve
U zzâ bana şefaat edecektir." Bunun üzerine âyetin, " A ndolsun ki sizi ilk
defa yarattığım ız gibi teker teker bize geleceksiniz ve (dünyada) size verdiği
miz şeyleri arkanızda bırakacaksınız. Yaratılışınızda ortaklarım ız sandığınız
475 Bu sö z ler A b d u llah b. S a 'd ’m id d ialarıd ır. Bu seb ep le m işli g eçm iş z am an ile n ak let
tim . İb n S a 'd 'm b e n z e r k elim eleri R e sü lu llah 'a so rd u ğ u ve "a y n ı m a n a d a d ır" ceva
bı ald ığ ı sö z k o n u su olm u ştu r. A ncak v ah iy kâtibi o la ra k b u şek ild e k ay ıtlara geçtiği
on u n id d ia sıd ır. P ey g am b er E fen d im iz [sallallah u aley h i vesellem ] h e r ne k ad ar aynı
an lam a g else d e ây etin nâzil old u ğ u şek ild e y azılm asın ı em re d e r ve d ü zeltird i. Bir
d iğ e r h u su s ise, vah iy k âtip leri b ird en fazla o ld u ğ u için d iğ er k â tip le re d e y a zd ırır ve
ay nı z a m a n d a sah âbe-i kirâm ezb erlerd i. İbn S a'd bu h ataların d an d o lay ı u y a rılm ış ve
d ah a so n ra m ü rted olu p m ü şrik lere k atılm ıştır.
* "* ^
1 ..İV . . s .
J LLp
l p OÜVI UjI ji l* ol fö l\Z r jfj 4ÎJU IjLlîl j
0 S !>'*■£- iSl 0 US i l
 yet 109: K endilerine bir m ucize gelirse ona m utlaka inanacaklarına
dair kuvvetli bir şekilde Allah'a ant içtiler. De ki: M ucizeler ancak Allah ku
tludandır. Am a m ucize geldiğinde de inanm ayacaklarının farkın da mısınız?
@ - j u l jU i i 'o ı 4 İ p i ı jU*ı
Ebû D avud ve Tirm izî, İbn A bbas'tan naklederler: Bazı kim seler
Resülullah'a [sallallahu aleyhi vesellem] gelerek şöyle dediler: "Y â R esû lal
lah! Bizim öldürdüğüm üzden yiyoruz da A llah 'ın öldürdüğünü neden
y em iyo ru z?"482 Bunun üzerine yüce Allah, " A llah'ın âyetlerine inanıyor
sanız, üzerine O'nun adı anılarak kesilenlerden yiyin. Ü zerine Allah'ın adı
anılıp kesilenden yem em enize sebep ne? O ysa Allah, çaresiz yem ek zorunda
kaldığınız dışında, haram kıldığı şeyleri size açıklam ıştır. D oğrusu birçokları
bilgisizce kendi kötü arzularına uyarak saptırıyorlar. M uhakkak ki Rabb'in
480 T aberî m e tn in d e şu cü m le ziy ad esi vard ır: "R e sü lu lla h [sallallah u aley h i v esellem ],
'H ayır, araların dan tövbe ed ecek ler tövbe ed in cey e kad ar on ları tcrkediyoru m ' d e d i."
Taberânî vb. İbn A bbas'tan naklederler: "Ü zerine Allah'ın adı anıl
m adan kesilen hayvanlardan yem eyin" (E n 'â m 6/121) âyeti nâzil olunca İran
lılar, K ureyş'e, "M uham m ed ile bu konuyu tartışın ve ona şöyle deyin"
diye haber gönderdiler. "Sen in elindeki bıçakla kestiğin helâl oluyor
da A llah 'ın altın şem şîr (Farsça kılıç dem ektir) ile kestiği, yani m eyte
haram oluyor öyle m i?" Bunun üzerine yüce Allah, "Gerçekten şeytanlar
dostlarına, sizinle m ücadele etm eleri için telkinde bulunurlar. Eğer onlara
uyarsanız şüphesiz siz de Allah'a ortak koşanlar olursunuz" (E n 'â m 6/121 ) bu y
d ü ^ ^ L İJI O fjjj ti İ L Z J - l i G4 ;
İbn Cerîr, Ebü l-Â liye'd en nakleder: İnsanlar zekâtın dışında bir
şeyler veriyor idiler. Daha sonra bu konuda israfa yöneldiler. Bunun
üzerine bu âyet nâzil oldu.487
488 Taberî, C âm iu'l-B eyân, 12/174. T aberî m etn in d e şu z iy ad e vard ır: "S â b it şö y le dedi:
B u g ü n kim g elirse m u tlak a o n a y ed ireceğ im . A k şam a k ad ar g elen e y ed ird i v e y anınd a
b ir şey k alm a d ı. B u n u n ü zerin e y ü ce A llah , 'İs r a f etm ey in , çü nkü O , isra f ed enleri
se v m e z ' d iye b u y u rd u ."
7. A'RÂF SÛRESİ
M üslim , ibn A bbas'tan [rad ıy allah u anh] nakleder: Câhiliye dönem in
de kadınlar çıplak bir halde B eytullah'ı tavaf ederdi. Fercinin üzerine
bir elbise parçası alıp şöyle derdi: "B u g ü n bir kısm ı yahut hepsi gö
rünür am a, onun görünen kısm ını helâl etm em ." Bunun üzerine, "£ y
âdem oğulları! H er m escide gidişinizde güzel elbiselerinizi giyin; yiyin, için,
fa k a t israf etm eyin; çünkü Allah israf edenleri sevm ez. De ki: Allah'ın kulları
için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıld ı? De ki: Onlar, dünya
hayatında, özellikle kıyam et gününde m üm inlerindir. İşte bilen bir topluluk
için âyetleri böyle açıklıyoruz" (A 'râ f 7/31-32) âyetleri nâzil oldu.489
© & *** j i ^ S* 5 ^ o*
0 ü i j jL t a S o i> jı 3 ) \ l\j
 yet 204: Kur'an okunduğu zam an onu dinleyin ve susun ki size m er
ham et edilsin.
İbn Ebû H âtim , yine Ebû H üreyre'den nakleder: İnsanlar nam azda
iken konuşurlardı. Bunun üzerine, "Kur'an okunduğu zaman onu dinle
yin ve susun ki size m erham et edilsin" âyeti nâzil oldu. Benzer bir rivayeti
de A bdullah b. M ugaffel'den nakleder.493 İbn C erîr de benzer bir riva
yeti İbn M esud'dan nakleder.494
 yet 1: Sana savaş ganim etlerini soruyorlar. De ki: Ganim etler Allah ve
Peygamber'e aittir. O halde siz (gerçek) m üm inler iseniz Allah'tan korkun,
aranızı düzeltin, Allah ve Resûlü'ne itaat edin.
Ebû D avud, Tirm izî ve Nesâî, Sa'd'dan nakleder: Bedir Savaşı ol
duğunda bir kılıç ile gelip, "Y â Resûlallah! Allah, m üşriklerden beni
şifaya kavuşturdu. Şu kılıcı bana hibe et" dedim . R esûlullah [sallallahu
aleyhi v esellem ] ganim etin beşte dördü dağıtıldıktan sonra geriye kalan
beşte birini sordular. Bunun üzerine, "Sana savaş ganim etlerini soru
499 T irm iz î, Tefsîr, 8; Ebû D av u d , C ihâd , 144-145; N esâî, es-S ü n en ü l-K ü b râ , 10/104; Ebû
Y a'lâ, el-M ü sn ed, 2/84.
yorlar. De ki: Ganim etler A llah ve Peygamber'e aittir. O halde siz (gerçek)
m üm inler iseniz Allah'tan korkun, aranızı düzeltin, A llah ve Resûlü'ne itaat
edin" âyeti nâzil o ld u .500
»ı jp j ^ m *4 % v fjy a s p
 yet 17: (Savaşta) onları siz öldürm ediniz, fa k a t A llah öldürdü onları;
attığın zam an da sen atmadın, fa k a t Allah attı (onu). Ve bunu, m üm inleri
güzel bir im tihanla denem ek için (yaptı). Şüphesiz A llah işitendir, bilendir.
daha önce, "Bilakis ben Übeyy'i öldüreceğim " dediğini arkadaşlarına ha
tırlatıp, "N efsim kudret elinde olana yem in ederim ki bana isabet eden
504 el-M ü sted rek'te bu cü m led e n so n ra "M ü slü m a n la r Ü b e y y 'in ö n ü n e çık arak on u en g el
led iler. A n ca k R esü lu llah [sallallah u aley h i v esellem ] m ü m in lere on u b ırak m aların ı
e m re tti" cü m le si vard ır.
darbe Z ülm ecâz halkına isabet etm iş olsaydı hepsi birden ölürlerdi"
dedi ve M ekke'ye ulaşam adan öldü. C enâb-ı Allah, "(Savaşta) onları siz
öldürm ediniz, fa k a t Allah öldürdü onları; attığın zam an da sen atmadın, fakat
Allah attı (onu). Ve bunu, m üm inleri güzel bir im tihanla denem ek için (yap
tı). Şüphesiz Allah işitendir, bilendir" âyetini indirdi.503
lallah u aley h i v e se llem ], H ayber günü bir yay istedi. H ayber K alesi'ne bir
ok attı. O k gelip kaleye düştü, öyle ki yatağında bulunan K inâne b.
E b ü T H u k ay k 'ı öldürdü. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], “(Savaşta)
onları siz öldürm ediniz, faka t A llah öldürdü onları; attığın zam an da sen at
madın, fa k a t A llah attı (onu). Ve bunu, m üm inleri güzel bir im tihanla dene
m ek için (yaptı). Şüphesiz Allah işitendir, bilendir" âyetini indirdi.506 Bu
rivayet m ürsel olup isnadı ceyyiddir.507 A ncak rivayet garîbdir. Çünkü
m eşhur olan görüş, bu âyetin Bedir'de R esûlullah'in m üşriklerin yüzü
ne bir avuç çakıl taşı atm ası hakkında nâzil olduğudur.
İbn Cerîr, İbn Ebû Hâtim ve Taberânî, Hâkim b. H izâm 'dan nakle
derler: Bedir günü savaşı olduğunda gökten yere inen bir ses işittik. Bu
ses tasın içine düşen çakıl sesine benziyordu. Resûlullah [sallallahu aleyhi
507 İb n ü 's-S a lâ h 'a g öre d e cey y id ile sah ih ay n ı m anaya g elir. A ralarm d a ön em li b ir fark
söz k o n u su d eğ ild ir.
508 T aberî, Câm iu'l-B eyân, 13/443; İbn E bû H âtim , Tefsîr, 5/1672; T aberânî, eT M u 'cem ü l-K e-
bîr, 3/203; a .m lf., el-M u 'cem ü î-E v sa t, 9/46.
 yet 19: (Ey kâfirler!) Eğer siz fetih istiyorsanız, işte size fetih geldi!
(Yenelim derken yenildiniz). Ve eğer (inkârdan) vazgeçerseniz bu sizin için
daha iyidir. Yine (P eygam bere düşm anlığa) dönerseniz, biz de (ona) yardım a
döneriz. Topluluğunuz çok bile olsa, sizden hiçbir şeyi savanıaz. Çünkü A llah
m üm inlerle beraberdir.
 yet 27: Ey iman edenler! Allah'a ve Peygamber'e hainlik etm eyin; (son
ra) bile bile kendi em anetlerinize hainlik etm iş olursunuz.
509 H âkim , el-M ü stedrek, 2/357. M atbu bask ıd a hatalar olu p yazm a n ü sh ad an istifad e ettim .
İbn C erîr vb. C âbir b. A bdu llah'tan naklederler: Ebû Süfyân M ek
ke'den çıktı. C ebrâil [aley h isselâm ], Resülullah'a gelip, "E bû Süfyân filan
y erd ed ir" diye haber verdi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem [sallallahu a le y
h i v esellem ], "Ebû Süfyân filân yerdedir, ona karşı çıkın ve bu çıkışınızı giz
leyiniz" buyurdu. M ünafıklardan biri Ebû Süfyân'a m ektup yazarak,
"M u ham m ed sizin üzerinize geliyor, ona karşı tedbirinizi alın" dedi.
Bunun üzerine C enâb-ı Allah, "Et/ iman edenler! Allah'a ve Peygam ber’e
hainlik etm eyin" âyetini indirdi.512 Bu rivayet gerçekten garîbdir. Hem
senedinde hem de rivayetin akışında şüpheler vardır.513
 yet 30: H atırla ki kâfirler seni tutup bağlam aları veya öldürm eleri ya
hut seni (yurdundan) çıkarm aları için sana tuzak kuruyorlardı. O nlar (sana)
tuzak kurarlarken Allah da (onlara) tuzak kuruyordu. Çünkü Allah tuzak ku
ranların en iyisidir.
513 İm am Sü y û tî, bu g ö rü şlerin i m u h tem elen tbn K esîr'd en alm ıştır. Z ira o da ay nı g ö rü şte
olu p ifa d e le r ay nıd ır.
sellem ] gelerek gece yatm akta olduğu yatağında yatm am asını em retti.
C ebrâil [a le y h isselâ m ], R esûlullah'ı K u reyş'in tuzaklarından haberdar
edince Peygam ber Efendim iz o gece evinde yatm adı. C enâb-ı Hak,
Resûl-i Ekrem 'in M ekke'den çıkm asına izin verdi. Hz. Peygam ber'in
M edine'ye varm asından sonra, A llah Teâlâ ona, "H atırla ki kâfirler seni
tutup bağlam aları veya öldürm eleri yahut seni (yurdundan) çıkarm aları için
sana tuzak kuruyorlardı” âyet-i kerim esini indirerek R abb'inin ona olan
nim etini hatırlattı.515
 yet 31: Onlara âyetlerim iz okunduğu zam an dediler ki: ''(Evet) işittik,
istesek biz de bunun benzerini elbette söyleyebiliriz. Bu öncekilerin m asalla
rından başka bir şey değildir. "
v e se llem ], Bedir G azvesi'nde esir edilm iş olan U kbe b. Ebû M uayt, Tu-
aym e b. A dî ve N adr b. H âris'in öldürülm elerini em retti. Bunlardan
Nadr, sahabeden M ikdâd'm esiri idi. Esirinin öldürülm esi em redilince
516 Taberî, C â m iu l B eyân , 13/492. Liibâb m etn in d e — i" (h ap setm ek ) olan ifad e
T aberî m etn in d e (sih ir y ap m ak) şek lin d ed ir.
M ikdâd [radıyallahu anh], "Y â Resûlallah! O benim esirim " dedi. H z. Pey
gam ber [sallallahu aleyhi vesellem ], "O, Allah'ın kitabı hakkında şöyle şöyle ko
nuşuyordu" buyurdu. İşte onun hakkında, "Onlara âyetlerim iz okunduğu
zam an dediler ki: (Evet) işittik ..." âyeti nâzil oldu.517
-Oil Vİ j ajü1 j l i ”
v ı T j ü j j î 5ı h ı 3 } î ı , I ı ? u 3 f ı > y ı
© O j-
 yet 32: H ani (o kâfirler) bir zaman da, "Ey Allahını! Eğer bu kitap se
nin katından gelm iş bir gerçekse üzerimize gökten taş yağdır yahut bize elem
verici bir azap g etir!" demişlerdi.
 yet 33: H albuki sen onların içinde iken Allah, onlara azap edecek değil
dir. Ve onlar m ağfiret dilerlerken de A llah onlara azap edici değildir.
 yet 34: Onlar M escid-i Harâm'ın m ütevellileri olm adıkları halde (mü
m inleri) oradan geri çevirirlerken A llah onlara ne diye azap etm eyecek? O ra
nın m ütevellileri takva sahiplerinden başkaları değildir. Fakat onların çoğu
bunu bilmez.
İbn Cerîr, "H ani (o kâfirler) bir zaman da: Ey A llahım ! Eğer bu kitap
senin katından gelm iş bir gerçekse üzerim ize gökten taş yağdır” âyeti hak
kında Said b. C übeyr'den nakleder: Bu âyet N adr b. H âris hakkında
nâzil oldu.
517 T aberî, C âm iu'l-B eyân, 13/504. T aberî m etn in d e şu ziy ad e vard ır: M ik d âd [rad ıyallahu
anlı] tekrar, "E y A lla h 'ın elçisi, e sirim " d ey in ce P ey g am b er E fen d im iz [sallallah u aley
hi v ese llem ], “Ey A llahım , lu tfu n dan , M ikdâd'ı bu esirden m ü stağ n i kılacağın ı on a ver" diye
d ua etti v e M ik d â d , " İş te isted iğ im b u id i" d ed i. B u nu n ü zerin e bu ây et n âzil oldu.
Buhârî, E nes'ten nakleder: Ebû Cehil b. Hişâm , "Y â Rabbi! Eğer bu
Kur'an senin katından gelen hak ise, durma bizim üstüm üze gökten taş
yağdır yahut bize elem verici bir azap getir" dedi. Bunun üzerine şu
âyet indi: "H albuki sen onların içinde iken Allah, onlara azap edecek değildir.
Ve onlar m ağfiret dilerlerken de Allah onlara azap edici değildir" (Erufâl 8/33).518
M ekke'de iken, " Halbuki sen onların içinde iken Allah, onlara azap edecek
değildir" âyeti nâzil oldu. A llah Resûlü, M ekke'den çıkıp M edine'ye
geldi. Yüce Allah, “Ve onlar m ağfiret dilerlerken de Allah onlara azap edi
ci değildir" âyetini indirdi. Bunlar m üslüm anlardan M ekke'de geride
kalıp istiğfar edenler idi. Bunlar da M ekke'den çıkınca C enâb-ı Hak,
"O nlar M escid-i Harâm'ın m ütevellileri olm adıkları halde (m üm inleri) ora
dan geri çevirirlerken A llah onlara ne diye azap etm eyecek?" âyetini indirdi.
İbn C erîr, İbn Ebzâ ve Said b. C übeyr'den n akled er: Bu, âyet
U hud G a z v e s in d e R esü lu llah [sa lla lla h u a le y h i v ese llem ] ile savaşm ak
ü zere E h âbîşliler'd en 2000 paralı asker tutan Ebû Sü fyân h akk m d a
n âzil oldu.527
525 " U k ıy y e " b ir ağ ırlık b irim i olu p 1 u k ıy y e 40 d irh em in k arşılığ ıd ır. B u n a g öre 40 u k ıy y e
altın, g ü n ü m ü z h esab ın a g ö re y ak laşık 5 kg. altın a tek ab ü l etm ek ted ir (bk. A li C u m 'a
M u h a m m ed , el-M ekâyîl ve'l-M evâzînii'ş-Şer'iyye, s. 21).
527 Taberî, C â m iu î-B ey ân , 13/530. R ivay ette g eçen E hâb îşliler, K u r e y ş le ittifak h a lin d e olan
bir k abile to p lu lu ğ u olu p H ab eşliler'le b ir irtib atı b u lu n m a m a k ta d ır. Said b. C ü b ey r
riv ay etin d e ise E h âb îşliler k elim esi y erin e (paralı ask er tu tm a) k elim esi z ik
red ilm iştir.
İbn C erîr, M uham m ed b. K â'b el-K urazî'den nakleder: K u reyşli-
ler M ekke'd en Bedir'e doğru yola çıkarken deflerle ve şarkıcı câriye-
lerle yola çıktılar. B u nu n ü zerin e A llah [celle celâlu h û ], "Çalım satm ak,
insanlara gösteriş yapm ak ve (insanları) A llah yolundan alıkoym ak için
yurtlarından çıkanlar (kâfirler) g ibi olm ayın. A llah onların yaptıklarını çe
peçevre ku şatm ıştır" âyetini in d ird i.528
54/45). Bu Bedir günü idi. Yüce Allah, onlar hakkında, "En nihayet, refah
ve bolluk içinde olanlarını sıkıntıya (veya azaba) uğrattığımızda, bakarsın ki
onlar feryadı basarlar" (M ü 'm in û n 23/64) ve, "Allah'ın nim etine nankörlükle
karşılık veren ve sonunda kavim lerini helak yurduna sürükleyenleri görm e
din mi?" (İbrah im 14/28) âyetlerini nâzil buyurdu. R esûlullah [sallallahu
 yet 55: Allah katında, canlıların en kötüsü kâfir olanlardır. Çünkü on
lar iman etmezler.
 yet 58: (Antlaşm a yaptığın) bir kavmin hainlik yapm asından korkar
san, sen de (onlarla yaptığın ahdi) aynı şekilde bozduğunu kendilerine bildir.
Çünkü Allah, hainleri sevmez.
530 B e n z er riv ay etle r için bk. B u h â rî, C ihâd , 18, M eg âzî, 31; M ü slim , C ih âd ve Siyer, 65;
İb n K esîr, Tefsîr, 6/397-400.
 yet 64: Ey Peygam ber! Sana ve sana ııyan m üm inlere A llah yeter.
Bezzâr, zayıf bir senedle İkrim e kanalıyla ibn A bbas'tan [rad ıyallahu
anh] m üslüm an olduğunda C enâb-ı Hak, onun m üslüm an olm ası hak
kında, "Ey Peygam ber! Sana ve sana uyan m üm inlere Allah yeter" âyetini
indirdi.
jJ ^ iıjL a iı 14 $ û
 yet 66: Şim di Allah, yükünüzü hafifletti; sizde zayıflık olduğunu bildi.
O halde sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, (onlardan) iki yüz kişiye galip gelir.
Ve eğer sizden bin kişi olursa, Allah'ın izniyle (onlardan) iki bin kişiye galip
gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir.
nakleder: Yüce Allah, bir kişinin on kişi ile savaşm asını em rettiğinde
bu durum m üm inlere ağır geldi, zorlandılar. Bunun üzerine Allah [celle
celâluhû] bu durum u onlardan kaldırıp bir kişinin iki kişi ile savaşması
şeklinde değiştirdi. Ve, "Şimdi Allah, yükünüzü hafifletti; sizde zayıflık oldu
ğunu bildi. O halde sizden sabırlı yüz kişi bulunursa, (onlardan) iki yüz kişiye
galip gelir. Ve eğer sizden bin kişi olursa, A llah’ın izniyle (onlardan) iki bin
kişiye galip gelirler. Allah sabredenlerle beraberdir” âyetini indirdi.534
Âyet 67: Yeryüzünde ağır basıncaya (küfrün belini km ncaya) kadar, hiç-
bir peygam bere esirleri bulunması yaraşmaz. Siz geçici dünya malını istiyorsu
nuz, halbuki Allah (sizin için) ahireti istiyor. Allah güçlüdür, hikmet sahibidir.
534 İbn R â h û y e'n in m ev cu t n ü sh asın d a b u lam ad ım . A n cak M ü sn ed'in zev âid i olan İth â fii7-
H ıy ere’d e b u lu n m a k ta d ır (bk. B û sîrî, İthâfii'l-H ıyere, 5/205). R iv ay ette g eçen b ir k işin in
iki k işi ile sav a şm a sı k o n u su , 66. âyette z ik red ilirk en m atbu m etin v e yazm a nü sh a 65.
âyeti v erm işlerd ir. B u m ü sten sih h atasın ı tercü m ed e d ü zelttik .
A hm ed b. H anbel vb. Enes'ten nakleder: R esülullah [sallallah u aleyhi
v esellem ] Bedir günü esirler konusunda ashabı ile istişare yapıp, "Allah,
onları size bir imkân olarak verm iştir" buyurdu. Hz. Ö m er ayağa kalkıp,
"Y â Resûlallah! O nların boynunu vu ru n" dedi. Peygam ber Efendim iz
onun görüşünü kabul etm edi. Hz. Ebû Bekir ayağa kalkıp, "O nları af
fetm eniz ve onlardan fidye alm anız görüşündeyim " dedi. Resûl-i Ek
rem [sallallah u aley h i vesellem ] onları affedip onlardan fidye alm ayı kabul
etti. Bunun üzerine C enâb-ı Plak, " A llah tarafından önceden verilm iş bir
hüküm olm asaydı, aldığınız fidyeden ötürü size m utlaka büyük bir azap do
kunurdu" (E n fâl 8/68) âyetini indirdi.535
lem ] buyurdu: " Ganim etler sizden önceki toplum ların hiçbirine helâl olm a
mıştır. G anim etleri gökten bir ateş iner ve onları yakar id i." Bedir Savaşı
bitince, insanlar kendilerine helâl olm adan önce ganim etler konusun
da değişik görüşler ortaya attılar. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak, "Allah
tarafından önceden verilm iş bir hüküm olm asaydı, aldığınız fidyeden ötürü
size m utlaka büyük bir azap dokunurdu'' (E n fâl 8/68) âyetini indirdi.537
536 A h m ed b. H an bel, el-M ü sn ed, 6/138; T irm izî, Tefsîr, 8; H âk im , el-M ü stedrek, 3/24.
537 T irm izî, Tefsîr, 8. M atbu m etin d e g ö rü len b a z ı k elim e h ataları, y azm a n ü sh ad a b u lu n
m a m a k ta d ır (bk. M an isa, vr. 37).
 yet 70: Ey Peygam ber! Elinizdeki esirlere de ki: Eğer Allah kalpleriniz
de hayır olduğunu bilirse, sizden alınandan (fidyeden) daha hayırlısını size
verir ve sizi bağışlar. Çünkü Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
h u an h ] nakleder: A bbas [rad ıy allah u anh] dedi ki: Vallahi bu âyet benim
hakkım d a nâzil oldu. R esülullah'a [sallallah u a ley h i vesellem ] m üslüm an
olduğum u bildirip benim le beraber ganim et olarak alm an 20 ukıyyeyi
hesabım d an düşm esini istediğim de538 nâzil oldu. O 20 ukıyye539 yeri
ne, hepsi de ben im m alım la ticaret yapan 20 köle ihsan etti. Bununla
beraber bir de R abbim 'den m ağfiret um arım .540
ijJSuüSİ] f
 yet 73: Kâfir olanlar da birbirlerinin yardım cılarıdır. Eğer siz onu (Al
lah'ın em irlerini) yerine getirm ezseniz yeryüzünde bir fitn e ve büyük bir fesat
olur.
0 jl- J - p ‘ j j - i ö \* h \ ^ ^ f \ -*’A
539 20 u k ıy y e altın g ü n ü m ü z h e sa b ın a g ö re y a k laşık 2,5 kg. altın a tek ab ü l etm ek ted ir (bk.
A li C u m 'a M u h a m m ed , el-M ekây îl v eî-M ev âzîn ü 'ş-Ş er'iy y e, s. 21).
İbn Cerîr, ibn Zübeyr'den nakleder: Eskiden bir adam başka bir
adam la "B en sana m irasçı olayım , sen de bana m irasçı o l" diye karşı
lıklı antlaşm a yaparlardı. Bunun üzerine, “Allah'ın kitabına göre yakın
akrabalar birbirlerine (vâris olm aya) daha uygundur” âyeti nâzil oldu.
542 R ivay eti ibn S a 'd 'ın et-T abakât'ın d a b u lam ad ım . A y n ı zam an d a b u rivay et L ü bâb'm M a
n isa y azm a n ü sh asın d a d a b u lu n m am ak tad ır. et-T abakât’ta H işâm b. U rve'd en gelen
rivay et sa d ece Z ü b ey r b. A vvâm ile K â 'b 'm k ard eş o ld u ğ u n d a n b ah setm ek te, bu rad a
zik red ilen d iğ er h u su sla r b u lu n m a m a k ta d ır (bk. et-T abakât, 3/75). B en zer b ir rivay et
S ü y û tî'n in D ü rr ü î-M e n sû r'u n d a b u lu n m ak tad ır. R ivay ette Z ü b ey r [rad ıyallah u anh],
K â 'b 'm ölü m ü n ü tem en n i etm em iş, bilak is, "E ğ e r K â 'b ö lü rse b en d en b aşk a m irasçı
o la ca k k im sesi y o k tu r" d em iştir (bk. Sü y û tî, D ü rrü l-M en sû r, 4/117; İb n K esîr, Tefsîr,
6/382; İbn E bû H âtim , Tefsîr, 5/1742).
9. TEVBE SÛRESİ
.
V »*' a
A î %> o. ' > . >
y jJ u fe JK T J i # JL .I Î i l \ j’J Ü İ İ l ÛİS" u
@ Ö jjü u jilı Ij r , f j i U iî d û S jî
 yet 17: Allah'a ortak koşanlar, kendi kâfirliklerine bizzat kendileri şa
hitlik ederken, Allah'ın m escidlerini im ar etm eye layık değildirler. Onların
bütün işleri boşa gitm iştir. Ve onlar ateşte ebedî kalacaklardır.
İbn Ebû Hâtim , Ali b. Ebû Talha kanalıyla İbn A bbas'tan nakleder:
A bbas [rad ıy allah u anh] Bedir'de esir alındığı zam an, "E ğ er sizler m üslü
m an olm akla, hicret etm ekle ve cihad yapm akla bizi geçtiyseniz, biz
de M escid-i H arâm 'ı im ar ediyor, hacılara su dağıtıyor ve esirleri âzat
ediyoruz" dedi. Bunun üzerine C enâb-ı Hak, "(Ey m üşrikler!) Siz hacıla
ra su verm eyi ve M escid-i Harâm'ı onarm ayı, Allah'a ve ahiret gününe iman
edip de A llah yolunda cihad edenlerin imanı ile bir m i tutuyorsunuz? H albuki
onlar Allah katında eşit değillerdir. Allah zalim ler topluluğunu hidayete er
dirmez" (Tevbe 9/19) âyetini indirdi.543
Firyâbî, İbn Sîrîn'den nakleder: Hz. Ali b. Ebû Tâlib M ekke'ye gel
diğinde am cası Abbas'a, "H icret edip Resûlullah'a katılsana!" dedi.
A bbas [rad ıyallahu an h ], "M escid -i H arâm 'ı im ar ediyorum , Beytullah'ı
544 M ü slim , İm âre, 111; A h m ed , b. H an b el, el-M ü sn ed, 30//319; T aberânî, el-M u 'cem ü 'l-E v-
sat, 1/134; İb n H ib bân , S ahîh, 10/451. Ebû D av u d 'd a bu lam ad ım .
koruyorum 545 ya!" dedi. Bunun üzerine Allah [celle celâlu h û ], "Siz hacılara
su verm eyi ve M escid-i H aram'ı onarm ayı, A llah ’a ve ahiret gününe iman
edip de Allah yolunda cihad edenlerin im am ile bir mi tutuyorsunuz? H al
buki onlar A llah katında eşit değillerdir. Allah zalim ler topluluğunu hidayete
erdirm ez" âyetini inzâl buyurdu. Hz. A li bir grup m üslüm ana, "H icret
edip A llah 'ın resûlüne katılsanız ya!" diye seslendi. O nlar da, "B u ra
da kardeşlerim izle, aşiretim izle kendi evlerim izde oturuyoruz (neden
hicret edelim ki)" dediler. Bunun üzerine A llah Teâlâ, “De ki: Eğer ba
balarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız
mallar, kesada uğram asından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız m eskenler
size Allah'tan, resulünden ve A llah yolunda cihad etm ekten daha sevgili ise,
artık Allah em rini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hi
dayete erdirmez" (Tevbe 9/24) âyetini inzâl buyurdu.546 A bdürrezzâk, ben
zer bir rivayeti Şa'bî'den nakleder.
 yet 28: Ey iman edenleri M üşrikler ancak bir pisliktir. Onun için bu
yıllarından sonra M escid-i Harâm'a yaklaşm asınlar. Eğer yoksulluktan kor
karsanız, (biliniz ki) Allah dilerse sizi kendi lutfundan zengin edecektir. Şüp
hesiz Allah iyi bilendir, hikm et sahibidir.
"Eğer yoksulluktan korkarsanız, (biliniz ki) A llah dilerse sizi kendi lutfundan
zengin edecektir" âyetini inzâl buyurdu.549
548 B eyh ak î, D elâtlü'n-N übüvve, 5/123. B ey h ak î'd e "1 2 .0 0 0 k işiy d ile r" cü m lesi rivay etin
so n u n d a açık lam a sad ed in d e v erilm iş.
İbn C erîr, Ebû M âlik 'ten nakleder: A raplar bir yılı on üç ay ya
parlardı. M uh arrem ayını safer diye isim len d irip o ayda haram olan
şeyleri h elâl sayarlardı. Bunun üzerine A llah Teâlâ, "(H aram ayları)
ertelem ek, sadece kâfirlikte ileri gitm ektir. Ç ünkü onunla, kâfir olan lar sap
tırılır. A llah'ın haram kıldığının sayısını bozm ak ve O'nun haram kıldığını
helâl kılm ak için (haram ayım ) bir yıl helâl sayarlar, bir yıl da haram sa
yarlar. (Böylece) onların kötü işleri ken dilerin e gü zel gösterilm iştir. A llah
kâfirler topluluğunu hidayete erdirm ez" âyetini inzâl bu yu rd u .552
 yet 38: Ey iman edenler! Size ne oldu ki, “Allah yolunda savaşa çıkın!"
denildiği zaman yere çakılıp kalıyorsunuz? Dünya hayatını ahirete tercih mi
ediyorsunuz? Fakat dünya hayatının faydası ahiretin yanında pek azdır.
lah u a ley h i vese llem ] m eyvelerin yetiştiği, gölgelerin insanlara hoş geldiği
552 T aberî, C âm iu'l-B eyân, 14/249. K o n u n u n d aha iyi a n laşılm ası için T aberî'd eki şu rivayeti
a k ta rm a k y erin d e olacak tır, ibn Z eyd d iy o r ki: A ra p la r C âh iliy e d ön em in d e, h aram ay
ların d a b irb irlerin e k ızm az v e d ok u n m azlard ı. Ö y le ki kişi b a b a sın ı ö ld ü ren k im seyle
k arşıla şsa on a elin i k a ld ırm azd ı. K in â n e o ğ u lla rı'n d a n "K a lm e z " isim li bir k im se bu
d u ru m a d üştü. "S u ç lu y u bize g e tirin " d ed i. O n lar d a, "B u ay m u h arrem a y ıd ır" d ed i
ler. O da, "B u y ıl m u h arrem ay ın ı erteleriz. H er iki ay da sa fer ay ı o lu r. G elecek y ıld a
ise on u k a z â ed eriz. H e r iki ay da m u h arrem ay ı o lu r" dedi. O n la r da sö y led ik lerin i
y ap tılar. E rtesi yıl o lu n ca d edi ki: "S a fe r ay ın d a savaş y ap m ay m . O n u m u h arrem ayı
ile birlik te h a ra m ay say ın . B u n lar iki h aram ay d ır. G eçen yıl, m u h arrem ayım ertele-
m iştik . Bu y ıl on u k aza e d iy o ru z ." İşte bu n u n ü zerin e b u ây et n âzil oldu.
yaz ayında m üm inlere savaş hazırlığı yapm alarını em retti. A ncak sa
vaşa çıkm ak onlara zor geldi. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], "(Ey
m üm inler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, m allarınızla ve canları
nızla A llah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır"
(Tev be 9/41) âyetini indirdi.553
 yet 39: Eğer (gerektiğinde savaşa) çıkm azsanız, (Allah) sizi pek elem
verici bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir kavim getirir; siz
(savaşa çıkm am akla) O'na hiçbir zarar verem ezsiniz. A llah her şeye kadirdir.
bir A rap kabilesini savaşa çağırdı. A ncak bu onlara zor geldi. Bunun
üzerine C enâb-ı Hak, " Eğer (gerektiğinde savaşa) çıkm azsanız, (Allah) sizi
pek elem verici bir azap ile cezalandırır ve yerinize sizden başka bir kavim
getirir; siz (savaşa çıkm am akla) O'na hiçbir zarar verem ezsiniz. A llah her
şeye kadirdir. ” âyetini inzâl buyurdu. Ve A llah Teâlâ onlara azap olarak
yağdırdığı yağm uru durdurdu.554
 yet 41: (Ey m üm inler!) Gerek hafif, gerek ağır olarak savaşa çıkın, m al
larınızla ve canlarınızla A llah yolunda cihad edin. Eğer bilirseniz bu sizin
için daha hayırlıdır.
0 l l k S j I j İ j u » J j j Jİ d J J i- c J i l ^ i l i p İ l lii>
 yet 43: A llah seni affetti. Fakat doğru söyleyenler sana iyice belli olup,
sen yalancıları bitinceye kadar onlara niçin izin verdin?
celâ lu h û ], "Allah seni affetti. Fakat doğru söyleyenler sana iyice belli olup, sen
yalancıları bilinceye kadar onlara niçin izin verdin?" âyetini indirdi.556
i i a. » i 1ı Süt
0 5 y iiü u L L ^ ü
\* * '
 yet 49: O nlardan öylesi de var ki, "Bana izin ver, beni fitn eye düşür
m e" der. Bilesiniz ki onlar zaten fitn ey e düşm üşlerdir. Cehennem, kâfirleri
m utlaka kuşatacaktır.
555 Taberî, C âm iu'l-B eyân, 14/267. Lübâb m etn in d e y aşlı ve h astaların "^Sl ^ 1 " (ben g ü n ah
kâr olu ru m ) d ed ik leri ak tarılırk en Taberî m etni şö y led ir: i î l X 'C} O j" (E ğer
b u n d an k açın ıp red d ed ersem g ü n ah k âr olu rum ). A n cak bu d u ru m d a m ana b o zu k lu ğ u
söz kon u su olm ak tad ır. B iz bu seb ep le ib n K esîr'd e ak tarılan rivayeti tercü m ed e esas
aldık. İbn K esîr'de cü m le i l ^ ^ 1 " şek lin d ed ir (bk. İbn K esîr, Tefsîr, 4/156).
 yet 50: Eğer sana bir iyilik erişirse bu onları üzer. Ve eğer başına bir
m usibet gelirse, "iyi ki biz daha önce tedbirim izi alm ışız" derler ve böbürle-
nerek dönüp giderler.
557 T aberânî, el-M u 'cem ü î-K eb îr, 12/122; E bû N u ay m , M a'rifetü 's-S ahâbe, 2/644.
559 T aberânî, el-M u 'cem ü T K eb îr, 11/63. Tebü k G azv esi a ğ u sto s sıcağ ı g ibi ço k sıcak bir
d ö n em d e g erçek leştiğ i için ço k zorlu b ir g azv e idi. Sav aş h a zırlık ları em red ild iğ in -
d e m ü m in le r h e m en h a zırlığ a b aşlad ılar. A m a âyette de b e lirtild iğ i g ib i fitneye d ü
şe n m ü n a fık la r g e lm em ek için b a h a n e le r sıralad ılar. P ey g am b er E fen d im iz [sallallah u
a ley h i vesellem ] on ları b ir şek ild e ikna etm ek için , " B en î Esfer'in kızların ı g an im et olarak
alırsın ız" b u y u rd u . A m a g azv ey e k a tılm am ay ı d ü şü n en le r kabu l etm ey ip izin isted i
ler. A k si tak d ird e A llah için cih ad a çık an sah ab ey e R esû lu lla h 'm b ö y le b ir d ü şü n cey le
g a z v ey e teşv ik e tm esi d ü şü n ü lem ez.
İbn Cerîr, İbn A bbas'tan nakleder: Ced b. Kays, "B en kadınları gör
düğüm de dayanam am , fitneye düşerim . A ncak sana m alım la yardım
ed eyim " dedi. Bunun üzerine onun "san a m alım la yardım edeyim "
sözü hakkm da, "D e ki: İster gönüllü verin ister gönülsüz, sizden (sadaka)
asla kabul olunm ayacaktır. Çünkü siz yoldan çıkan bir topluluk oldunuz"
âyeti nâzil oldu.561
vesellem ] ganim etleri taksim ederken Zü'l-H uvaysıra ism inde biri gelip
"ad aletli ol" dedi. Resûl-i Ekrem [sallallah u aleyhi v ese llem ], "Yazıklar olsun
sana, ben adaletli değilsem kim adaletli olabilir?" buyurdu ve, "O nlardan
sadakaların (taksim i) hususunda seni ayıplayanhır da vardır. Sadakalardan
onlara da (bir pay) verilirse razı olurlar, şayet onlara sadakalardan verilm ezse
hem en kızarlar" âyeti nâzil oldu.562 İbn Ebû H âtim , benzer bir rivayeti
C âbir'den nakleder.563
562 B u h ârî, E d eb , 95, İstitâb etü 'l-M ü rte d d în , 7; M ü slim , Z ek ât, 148; İbn M âce, Sü nn et, 12.
R iv ay et u zu n o lu p İm am Sü y û tî sad ece ilg ili k ısm ı a k tarm ıştır. R iv ay etin d ev am ın d a
itiraz ed en b u şah sın d aha so n ra H âricîler'd en olu p H z. A li'y e k arşı sav aştığ ı n ak led ilir.
 yet 65: Eğer onlara, (niçin alay ettiklerini) sorarsan, elbette, biz sade
ce lafa dalm ış şakalaşıyorduk, derler. De ki: Allah ile, O'nun âyetleriyle ve
O'nun peygam beri ile mi alay ediyordunuz?
İbn Ebû H âtim , İbn Öm er'den [rad ıyallah u an h u m a] nakleder: Bir adam
Tebük G azvesi'nde bir gün bir m ecliste şöyle dedi: "B izim şu Kur'an
okuyanlarım ız565 kadar m ide düşkünü, çokça yalan söyleyen, düşm an
la karşılaştığında korkan kim se görm edim ." Sahabeden biri, "Yalan
564 İbn E bû H âtim , Tefsîr, 6/1826.
565 M atbu nüshada " j l y " olan ifade, yazm a nü sha ve İbn Ebû H âtim 'de " b J l J>" şeklindedir.
söylüyorsun, sen bir m ünafıksın ve seni Resûlullah'a haber edeceğim "
dedi. Bu durum Resûl-i Ekrem 'e [sallallah u aley h i vesellem ] ulaştı ve Kur'an
nâzil oldu. A bdullah b. Öm er: "B u adam ı Hz. Peygam ber'in devesi
nin yularından tutm uş bir halde şöyle dediğini gördüm : 'E y A llah'ın
resûlü! Biz sadece şakalaşıp eğleniyorduk.' Resûlullah [sallallahu aleyhi
vesellem ] ise, 'Allah ile, O ’nun âyetleriyle ve O'nun peygam beriyle mi alay
ediyordunuz?' b u y u rd u ."566 İbn Ebû Hâtim , benzer bir rivayeti söz ko
nusu kişinin A bdullah b. Ü bey olduğu belirtilerek, farklı bir şekilde
yine ibn Öm er'den nakleder.
O 'x 'y ^ ı ^
 yet 66: (Boşuna) özür dilemeyin; çünkü siz iman ettikten sonra tekrar
kâfir oldunuz. Sizden (tövbe eden) bir grubu bağışlasak bile, bir gruba da su ç
lu olduklarından dolayı azap edeceğiz.
İ a : L u i r ı^ J ıs I Ü 3 î p u u ; İ l ,
İl <l>ı VI İS j Î j J £ \ y l+ 3
 yet 74: (Ey M uham m ed! O sözleri) söylem ediklerine dair Allah'a yem in
ediyorlar. H albuki o küfür sözünü elbette söylediler ve m üslüm an olduktan
sonra kâfir oldular. Başaram adıkları bir şeye (P eygam ber'e suikast yapm aya)
de yeltendiler. Ve s ır f Allah ve Resûlü kendi lutuflanndan onları zenginleş
tirdiği için öç alm aya kalkıştılar. Eğer tövbe ederlerse onlar için daha hayırlı
olur. Yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da ahirette de elem verici bir azaba
çarptıracaktır. Yeryüzünde onların ne dostu ne de yardım cısı vardır.
İbn Cerîr ve İbn Ebû H âtim , İbn A bbas'tan nakleder: Cülâs b. Sü-
veyd b. Sâm it, Tebük G azvesi'ne katılm ayıp R esûlullah'tan [sallallahu
aley h i vese llem ] geri kalanlardan idi. Bir m ecliste Cülâs, "E ğer bu adam ın
(R esûlullah'ı kastediyor) dedikleri doğruysa biz eşekten daha kötü
y ü z" dedi. U m eyr b. Sa'd hem en kalkıp bu durum u Resûl-i Ekrem 'e
[sallallahu aleyhi vesellem ] iletti. Daha sonra Cülâs yem in edip, "Ben söy
lem ed im " dedi. Bunun üzerine C enâb-ı Hak, "(E y M uham m ed! O söz
leri) söylem ediklerine dair Allah'a yem in ediyorlar. H albuki o küfür sözünü
elbette söylediler ve m üslüm an olduktan sonra kâfir oldular. Başaram adıkları
bir şeye (Peygamber'e suikast yapm aya) de yeltendiler. Ve s ır f Allah ve Resû
lü kendi lutuflanndan onları zenginleştirdiği için öç alm aya kalkıştılar. Eğer
tövbe ederlerse onlar için daha hayırlı olur. Yüz çevirirlerse Allah onları dün
yada da ahirette de elem verici bir azaba çarptıracaktır. Yeryüzünde onların
ne dostu ne de yardım cısı vardır" âyetini inzâl buyurdu. C ülâs'ın daha
İbn Cerîr, benzer bir rivayeti K â'b b. M âlik'ten nakleder. İbn Sa'd
da benzer bir rivayeti et-Tabakât adlı eserinde Urve'den nakleder.
aley h i vesellem ] hem en haber verip getirtti ve bu sözleri sordu. İbn Übey,
bu sözleri söylem ediğine yem in etti. Bunun üzerine C enâb-ı Hak, "(Ey
M uham m ed! O sözleri) söylem ediklerine dair Allah'a yem in ediyorlar. H albu
ki o küfür sözünü elbette söylediler ve m üslüm an olduktan sonra kâfir oldular
. .. " âyetini indirdi.573
vesellem ] diyetinin 12.000 olm asına hükm etti. Bunun hakkında, "Ve sır f
Allah ve Resûlü kendi lutuflarm dan onları zenginleştirdiği için öç almaya
kalkıştılar” âyeti nâzil oldu.
Ayet 75: Onlardan kimi de, "Eğer Allah lutuf ve kereminden bize verirse,
mutlaka sadaka vereceğiz ve elbette biz salihlerden olacağız!" diye Allah'a ant içti.
Taberânî, İbn M erdûye, İbn Ebû H âtim ve Delâil adlı eserinde za
yıf bir senedle Beyhakî,575 Ebû Ü m âm e'den nakleder: Sa'lebe b. Hatîb,
"Y â Resûlallah! Dua et de Rabbim beni m al ile rızıklandırsm " dedi.
572 İfa d e n in aslı "B e sle k ö p eğ in i, yesin se n i" şek lin d ed ir.
575 M a n isa yazm a n ü sh a sın d a (vr. 38b) "D elâil ad lı eserin d e B e y h a k î" ib aresi b u lu n m a
m ak ta d ır. İb a re "Z a y ıf b ir sen ed le İbn E bû H â tim " şek lin d ed ir. İb n E bû H âtim ve
B ey h ak î, E bû Ü m â m e'd en n a k letm işlerd ir. D o lay ısıy la b u rad a m u h ak k ik in fark lı b ir
n ü sh a d a n a k ta rım ı veya bask ı h atası m ev cu ttu r.
Resûl-i Ekrem [sallallah u aley h i v ese llem ], "Yazık s ana ey Sa'lebe, şükrünü eda
edeceğin az mal, sorum luluğunu kaldıram ayacağın çok maldan daha hayır
lıdır" buyurdu. Sa'lebe, "E y A llah 'ın resûlü! A llah'a yem in ederim ki
eğer A llah bana m al verirse, her hak sahibine hakkım m utlaka vere
ceğim " dedi. Bunun üzerine Hz. Peygam ber ona dua etti ve koyun
sahibi oldu. K oyun sürüsü o kadar çoğaldı ki M edine'ye sığm am aya
başladı. Bunun üzerine M edine'yi terketti. N am aza gelirdi, nam az
dan sonra sürünün yanm a giderdi. Sonra sürü öyle artm aya başladı ki
M edine m eraları yetm ez oldu ve orayı da terketti. Cum a nam azlarına
gelir sonra sürünün yanm a giderdi. Sonra sürü artm aya başladı ve ter
ketti. Sonunda cum ayı ve cem aati terketti. Bunun üzerine A llah [celle
9/103). Resülullah [sallallah u aley h i vesellem ] zekât için iki kişiyi görevlendi
rip onlara bir m ektup yazıp verdi. Görevliler Sa'lebe'ye gelerek Resûl-i
Ekrem 'in m ektubunu kendisine okudular. Sa'lebe, "G idin insanlarla
işinizi görün. İşlerinizi bitirince bana uğrayın" dedi. Görevliler işlerini
bitirip geldiler. Sa'lebe, "B u istediğiniz şey, cizyenin bir benzeridir"
dedi. Bunun üzerine görevliler ayrıldı ve yüce A llah, " Onlardan kim i
de, 'Eğer A llah lu tu fv e kerem inden bize verirse, m utlaka sadaka vereceğiz ve
elbette biz salihlerden olacağız!' diye Allah'a ant içti. Fakat A llah lutfundan
onlara (zenginlik) verince, onda cim rilik edip (Allah'ın em rinden) yüz çevire
rek sözlerinden döndüler. Nihayet, Allah'a verdikleri sözden döndüklerinden
ve yalan söylediklerinden dolayı Allah, kendisiyle karşılaşacakları gü ne kadar
onların kalbine nifak (iki yüzlülük) soktu" (T e v b e 9/75-77) âyetlerini inzâl b u
yurdu.576 İbn C erîr ve İbn M erdûye, benzer bir rivayeti Avfî kanalıyla
ibn A bbas'tan naklettiler.
Sf l^j 3_9İ-Jİİ> ^
? ıT ^ I ® ® ^ul ' . ' • J ■! • v • > M. \ '
576 T aberân î, el-M u 'cem ü l K ebîr, 8/219; İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 6/1847; B ey h ak î, D elâi-
lü 'n -N ü bü vve, 5/290.
Âyet 79: Sadakalar hususunda, müminlerden gönüllü verenleri ve güçle
rinin yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya,
Allah işte onları maskaraya çevirmiştir. Ve onlar için elem verici azap vardır.
 yet 81: Allah'ın resûlüne m uhalefet etm ek için geri kalanlar (sefere çık
m ayıp) oturm aları ile sevindiler; mallarıyla, canlarıyla Allah yolunda cihad
etm eyi çirkin gördüler; "Bu sıcakta sefere çıkm ayın" dediler. De ki: "Cehen
nem ateşi daha sıcaktır!" K eşke anlasalardı!
577 B u h ârî, Z ek ât, 10, T efsîr, 11; M ü slim , Z ek ât, 72; N esâî, Z ek ât, 4 9 ; lafız B u h â rî'y e aittir.
(0) \y
A yet 84: O nlardan ölm iiş olan hiçbirine asla nam az kılm a; onun kabri
başında da durma! Çünkü onlar, Allah ve Resulii'nü inkâr ettiler ve fâ sık
olarak öldüler.
vesellem ] şöyle buyurdu: ''Allah, 'Onlar için ister a f dile, ister dilem e; onlar
için yetm iş kez a f dilesen de Allah onları asla affetmeyecek' (Tevbe 9/80) buyu
rarak beni m uhayyer bıraktı. Ben de yetm işten fa z la istiğfar edeceğim ." Hz.
581 B ey h ak î, D elâilü 'n -N ü bü vve, 5/214. R iv ay et u zu n o lu p S ü y û tî sad ece ilg ili k ısm ım al
m ıştır.
Öm er, "Ama o m ünafık" dedi. A ncak R esülullah cenaze nam azını kıl
dırdı. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], "O nlardan ölmüş olan hiçbirine
asla namaz kılma; onun kabri başında da durma!" âyetini inzâl buyurdu.582
Bundan sonra Resûl-i Ekrem [sallallah u aley h i vesellem ] cenaze nam azlarını
kıldırm ayı terketti. Bu rivayet Öm er, Enes, C âbir [rad ıyallah u an h ü m ] ve
diğerlerinden de nakledildi.
 yet 91: A llah ve Resûlü için (insanlara) öğüt verdikleri takdirde, zayıf
lara, hastalara ve (savaşta) harcayacak bir şey bulam ayanlara günah yoktur.
Zira iyilik edenlerin aleyhine bir yol (sorum luluk) yoktur. A llah çok bağışla
yan ve çok esirgeyendir.
İbn Ebû H âtim , Z eyd b. S âbit'ten nakleder: R esû lu llah 'm [sa lla lla
582 B u h ârî, T efsîr, 12, 13; M ü slim , F ez â iiü 's-S a h â b e, 25, S ıfâtü 'l-M ü n âfik în , 3; İbn M âce,
C en âiz, 31. R iv a y et lafzı M ü slim 'e aittir.
585 İm am S ü y û tî'n in M ü flıim âtü 'l-A kran fiM ü b h e m â t il-K u r ’ân isim li eserin E zher K ü tü p h a
n e s in d e b u lu n a n yazm a n ü sh asın d an istifad e ettik. B u rad a isim leri zik red ilen sah abi-
ler şu n la rıd ır: İrbad b. Sâriye, A b d u llah b. M u g affel, K esîr b. A b d u lla h 'ın d ed esi A m r
e l-M ü z en î, A b d u llah b. E rzak el-E n sârî, Ebû L eyla el-E n sâ rî vb. M iibhem âtii'l-K ıır'ân
ad lı e se rin T ü rkiy e'd e ik i yazm a n ü sh a sı vard ır. B u n la r K on ya B ölge Y azm a E serler
K ü tü p h a n e si'n d e b u lu n m ak tad ır.
İbn Cerîr, M ücâhid'den nakleder: Bu âyet, haklarında, " Kendilerine
binek sağlam an için sana geldiklerinde, 'Sizi bindirecek bir binek bulam ıyo
ru m ’ deyince, harcayacak bir şey bulam adıklarından dolayı üzüntüden gözleri
yaş dökerek dönen kim selere de (sorum luluk yoktu r)” (Tevbe 9/92) âyetinin
indiği M ukarrinoğulları hakkında nâzil oldu. İbn Cerîr, A bdurrahm an
b. M a'k ıl el-M üzenî'den nakletti: "B iz M ukarrinoğıılları'ndan on kişi
idik. Bu âyet bizim hakkım ızda nâzil o ld u ."586
 yet 102: D iğerleri ise günahlarını itiraf ettiler, iyi bir am eli diğer kötü
bir am elle karıştırdılar, (Tövbe ederlerse) um ulur ki Allah onların tövbesini
kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
İbn M erdûye ve İbn Ebû H âtim , Avfî kanalıyla İbn A bbas'tan nak
leder: Resûlullah [sallallahu aleyhi vesellem ] gazveye çıktı. Ebû Lübâbe ile
birlikte beş kişi geride kalıp gazveye çıkm adılar. Sonra Ebû Lübâbe ve
beraberindeki iki kişi düşündüler ve pişm an oldular. H elâk olacakla
rına kanaat getirip, "B iz burada kadınlarla beraber gölgede huzur ve
rahat içindeyiz, Resûl-i Ekrem ile m üm inler ise cihada gittiler. Allah'a
yem in olsun ki kendim izi m escidin sütunlarına bağlıyacağız ve A l
lah 'ın resûlü bizi çözm edikçe de kendim izi bu direklerden çözm eyece
ğiz" dediler. Ebû Lübâbe ve iki arkadaşı kendilerini bağladılar, üç kişi
ise kendilerini bağlam adılar. Hz. Peygam ber gazveden döndüğünde,
"Kim bu, kendilerini sütunlara bağlayanlar" buyurdu. A shap, "E bû Lü
bâbe ve arkadaşlarıdır, gazveye katılm ayıp geri kaldılar. Siz kendile
rini çözünceye kadar kendilerim çözm em eye Allah'a ahdettiler" dedi.
Resûlullah, ''Onları çözm ekle em rolunm adıkça onları çözm eyeceğim " bu
yurdu. Bunun üzerine, " D iğerleri ise günahlarını itiraf ettiler, iyi bir am eli
diğer kötü bir am elle karıştırdılar. (Tövbe ederlerse) um ulur ki Allah onların
tövbesini kabul eder. Çünkü A llah çok bağışlayan, pek esirgeyendir" âyeti
nâzil oldu. Â yet nâzil olduğunda onları çözüp özürlerini kabul etti.
İbn Cerîr, Ali b. Ebû Talha kanalıyla İbn A bbas'tan benzer bir ri
vayeti şu fazlalıkla nakleder: Ebû Lübâbe ve arkadaşları serbest bıra
kıldıklarında m allarıyla gelip, "Y â Resûlallah! İşte bunlar bizim m alla
rım ız. Bizim için tasadduk et ve bize istiğfarda bu lu n" dediler. A ncak
R esûl-i Ekrem [sallallah u aley h i v e se lle m ], " Ben sizin m allarınızdan bir şey
alm akla em rolu n m adm " buyurdu. Bunun üzerine, " O nların m allarından
sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin.
Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onları yatış
tırır). Allah işitendir, bilendir" (Tevbe 9/103) âyeti nâzil oldu.588 ibn Cerîr,
sadece bu kısm ıyla Said b. Cübeyr, Dahhâk, Zeyd b. Eşlem ve diğerle
rinden nakletti.589
E bü 'ş-Şeyh ve Sahabe adlı eserinde İbn M ende, Sevrî, A 'm eş, Ebû
Süfyân, C âbir kanalıyla nakleder: Tebük G azvesi'nde Resûlullah [sallal
lah u a ley h i v esellem ] ile beraber çıkm ayıp geride kalanlar altı kişi idi. Ebû
Lübâbe, Evs b. H idam , Sa'lebe b. Vedîa, K â'b b. M âlik, M ürâre b. Rebî',
Hilâl b. Ü m eyye. Ebû Lübâbe, Evs ve Sa'lebe kendilerini sütunlara
bağladılar. M allarıyla gelip, "Y â Resûlallah! Seninle beraber olm aktan
bizi engelleyen şu m alları al" dediler. Resûl-i Ekrem , "Savaş olana kadar
onları helâl kılm ıyorum " buyurdu. Bunun üzerine, "O nların m allarından
sadaka al; bununla onları (günahlardan) temizlersin, onları arıtıp yüceltirsin.
Ve onlar için dua et. Çünkü senin duan onlar için sükûnettir (onları yatıştı
rır). A llah işitendir, bilendir" (Tevbe 9/103) âyeti nâzil oldu.
İbn M erdûye, içinde V âkıd î'nin (v. 207/823) de bulunduğu bir se
nedle Ü m m ü Selem e'den [rad ıy allah u anh â] nakleder: Ebû Lübâbe'nin
tövbesine dair âyet benim evim de nâzil oldu. R esû lu llah'm seher vakti
güldüğünü gördüm . "S izi güldüren nedir yâ R esû lallah!" dedim . Pey
gam ber Efendim iz [sallallah u aleyhi v ese llem ], "Ebû Lübâbe'nin tövbesi kabul
edildi" buyurdu. "B u n u kendisine m üjdeleyeyim m i" dedim . Resûl-i
Ekrem , "İstiyorsan m üjdele" buyurdu. H em en odanın kapısına yönel
dim. Bu durum tesettür em rinden önce idi. "E y Ebû Lübâbe, m üjdeler
olsun, A llah [celle celâlu h û ] tövbeni kabul etti" diye seslendim . İnsanlar
Ebû Lübâbe'yi çözm ek için koşuştular. Ebû Lübâbe, "R esû lu llah bizzat
beni bırakm adıkça buradan ayrılm am " dedi. Hz. Peygam ber sabah na
m azına çıktığında onu çözdü. Bunun üzerine, "D iğerleri ise günahlarını
itiraf ettiler, iyi bir am eli diğer kötü bir am elle karıştırdılar. (Tövbe ederlerse)
umulur ki Allah onların tövbesini kabul eder. Çünkü Allah çok bağışlayan,
pek esirgeyendir" âyeti nâzil oldu.
Tebük Seferi'ne hazırlanm ış bir halde iken M escid-i D ırâr'ı inşa eden
ler gelip, "Y â Resûlallah! Biz hastalığı ve ihtiyacı olan kim seler için,
yağm urlu ve karanlık geceler için bir m escid inşa ettik. Sizin gelip ora
da bize nam az kılm anızdan m em nuniyet duyarız" dediler. Resûl-i Ek
rem onlara, "Şu anda sefer hazırlığındayım . D önersem inşallah gelip orada
nam az kılarım " buyurdu. Hz. Peygam ber seferden dönüp M edine'ye
bir saat m esafedeki Zûevan'a geldiğinde C enâb-ı H ak m escid hakkın
da, "(M ünafıklar arasında) bir de (m üm inlere) zarar vermek, (hakkı) inkâr
etmek, m üm inlerin arasına ayrılık sokm ak ve daha önce Allah ve Resûlii'ne
karşı savaşm ış olan adamı beklem ek için bir m escid kuranlar ve, '(Bununla)
iyilikten başka birşey istemedik' diye m utlaka yemin edecek olanlar da vardır.
H albuki Allah onların kesinlikle yalancı olduklarına şahitlik eder" âyetini in-
592 E bû R ü h m e l-G ıfâ rî'n in yeğ eni o lan bu râvirıin tam adı ve k im liğ i b ilin m em ek ted ir
(bk. B uhârî, e t-T â n h u l-K eb îr , 8/430; M izzî, T eh zîb ü l-K em âl, 21/228).
593 H u d ey b iy e'd e "s e m ü r e " d en ilen b ir a ğ a cın altın d a y ap ılan biata k a tıla n sah ab ilere
"A sh â b ü 'ş-şe ce re ", biata da " B e y 'a tü 'ş -ş e c e r e " veya "B e y 'a tü 'r-rıd v â n " d enir.
594 E bû R ü hm e l-G ıfâ rî sah ab ed en d ir. A sıl ad ı K ü lsû m b. H u say n 'd ır. M ek k e feth i sıra sın
da R e sü lu lla h ta rafın d an M ed in e'y e vali o larak g ö rev len d irild i (B u hârî, et-T ârîhu'l-K e-
bîr, 7/226; İbn H acer, el-İsâbe, 7/119).
zâl buyurdu. Resûlullah [sallallah u aley h i v ese llem ], M âlik b. D u hşiim 5Sb ile
M a'rı b. A dî veya kardeşi Âsim b. A dî'yi çağırdı ve, "Halkı zalim olan
bu m escide gidin, yıkın ve yakın" buyurdu. O nlar da gidip öyle yaptılar.596
 yet 108: Onun içinde asla nam az kılm a! İlk günden takva üzerine
kurulan mescit (Kubâ M escidi) içinde nam az kılm an elbette daha doğrudur.
Onda tem izlenm eyi seven adam lar vardır. Allah da çok tem izlenenleri sever.
595 M âlik b. Duhşüm , Duheyşim veya Duheyşin şeklinde telaffuzları da m evcuttur (bk. Nevevî,
Ebû Zekeriyya M uhyiddin Yalıya b. Şeref, T ehzîbiil-E sm â v e l-lu g â t, Beyrut, ts., 2/81).
Tirm izî, Ebû H üreyre'den nakleder: "O nda tem izlenm eyi seven
adam lar vardır. Allah da çok tem izlenenleri sever" âyeti Kubâ halkı hak
kında nâzil oldu. Ebû H üreyre dedi ki: O nlar su ile istincâ yaparlardı,
bunun için onlar hakkında nâzil oldu.601
A h bârü ’l-M edine adlı eserind e İbn Şebbe (v. 262/876), Velîd b. Ebû
Sender el-Eslem î, Yahya b. Sehl el-Ensârî, babası kanalıyla nakleder:
"O nda tem izlenm eyi seven adam lar vardır. A llah da çok tem izlenenleri se
ver" âyeti K ubâ halkı hakkında nâzil oldu. Zira onlar tem iz bir şekilde
istincâ yaparlardı.602
® ^ ab ^ l j p J l j J L d U & S
: ö\ \£>\ tj j ü | d L f u
Tirm izî ve H âkim , Hz. A li'den nakleder: Bir adam ı m üşrik olan
anne babası için istiğfar ederken gördüm . Ona, "M ü şrik oldukları hal
de ana babana istiğfarda m ı bu lu nu yorsun?" dedim . "İbrahim [aley h is
se lâ m ], babası (am cası) m üşrik olduğu halde ona istiğfarda bulunm adı
m ı?" dedi. Gidip bunu Resülullah'a [sallallah u aley h i vesellem ] anlattım . Bu
nun üzerine, "(Allah'a) ortak koşanlar için a f dilem ek ne peygam bere yaraşır
ne de inananlara" âyeti nâzil oldu.607 Tirm izî, rivayetin hasen olduğunu
kaydeder.
H âkim , D elâil adlı eserinde Beyhakî ve diğer âlim ler, İbn Me-
sud'dan [rad ıyallah u anh] naklederler: Resûl-i Ekrem [sallallah u aley h i vesel-
Hafız İbn H acer şöyle der: Ayetin nüzûlüniin farklı sebeplere da
yanm ası ve Ebû Tâlib olayının daha önce, A m ine olayının ise daha son
ra olm ası m uhtem eldir. Hz. Ali olayı ve diğer tüm olaylar âyetin nüzû-
lünün tekerrür (taaddüd-i nüzûl)611 ettiğini gösterm ektedir.612
608 R esû lu llah 'm ann e bab asın ın d uru m u daha ön ce Bakara sû resin d e de (2/119) geçti.
K onu g eniş olm akla birlik te İm am Sü yûtî başta olm ak üzere cu m h ur-ı ulem a R esû lu l
lah'm anne bab asın ın fetret ehli olm aları seb ebiy le ehl-i necat old uğu g örüşü nd edirler.
Sü yûtî bu konu ile ilgili iki risâle yazm ıştır: M esâlikü î-H ıın efâ f i Vâlideyi'l-M ustafâ ve et-
Ta'zîm ve'l-M ınne. Bu h er iki risâle birlikte basılm ıştır. İm am K u rtu b î ise C en âb-ı H ak k 'ın
R esû lu llah 'm annesm i ve bab asın ı diriltip im an etm elerin d en sonra tek rar vefat ettik le
rini k ay d ed er (bk. K urtubî, et-Tezkire f ı A hpâti'l-M evtâ ve U m û ri’l-Â hire, 1/139-141).
609 H âk im , el-M ü sted rek, 2/366; B eyh ak î, D elâilü 'tı-N ü bü vve, 1/189.
^ {►$-? <*—’j.
A yet 117: A ndolsun ki Allah, m üslüm anlardan bir grubun kalpleri eğ
rilm eye yü z tuttuktan sonra, Peygamber'i ve güçlük zam anında ona uyan
m uhacirlerle ensarı affetti. Sonra da onların tövbelerini kabul etti. Çünkü O,
onlara karşı çok şefkatli, pek merham etlidir.
Buhârî vb. K â'b b. M âlik'ten [rad ıyallah u anh] naklederler: Tebük G az
vesi'ne kadar Bedir hariç R esû lu llah'in [sallallah u aley h i vesellem ] katıldığı
hiçbir gazveden geri kalm adım . Tebük Gazvesi, Resûl-i Ekrem 'in ka
tıldığı son gazve idi. insanlar yolculuk hazırlığı yaptı, vb.613 Buhârî bu
rivayeti uzun bir şekilde nakletti. Bu rivayette, A llah [celle celâlu h û ] töv
bem iz hakkında, "Andolsun ki Allah, m üslüm anlardan bir grubun kalpleri
eğrilm eye yüz tuttuktan sonra, Peygam ber'i ve güçlük zam anında ona uyan
m uhacirlerle ensarı affetti. Sonra da onların tövbelerini kabul etti. Çünkü O,
onlara karşı çok şefkatli, pek m erham etlidir. Ve (seferden) geri bırakılan üç
kişinin de (tövbelerini kabul etti). Yeryüzü, genişliğine rağmen onlara dar g el
miş, vicdanları kendilerini sıktıkça sıkmıştı. N ihayet Allah'ta?! (O'nun aza
bından) yine Allah'a sığınm aktan başka çare olm adığını anlam ışlardı. Sonra
(eski hallerine) dönm eleri için A llah onların tövbesini kabul etti. Zira Allah
tövbeyi çok kabul eden, pek esirgeyendir" (Tevbe 9/117-118) âyetlerini indirdi.
K â'b [rad ıyallah u anh] şöyle dedi: C enâb-ı A llah "Ey iman edenler! Allah'tan
korkun ve sadıklarla beraber olun" (Tevbe 9/119) âyetini de bizim hakkım ız
da indirdi.
Jo
Lüd» ^4 1* Ilır t â ^
l -J (_ri 'j î â â -I j
J i J J I j - S J j J - Ü J I J j j I o l f- 4 1 . ^ I 1 1 ^ 1 0 ! £*££■ ^ l İ U j l S İ
İbn Cerîr, D ahhâk (v. 212/828) kanalıyla İbn A bbas'tan [rad ıy allah u anh]
nakleder: A llah Teâlâ, Hz. M uham m ed'i [sallallah u aley h i vesellem ] resûl
olarak gönderdiğinde A raplar veya onlardan kâfir olanlar bu durum u
inkâr ettiler ve, "Allah, elçisini beşer olarak gönderm ekten yücedir"
dediler. Bunun üzerine Cenâb-ı Allah, "İçlerinden bir adam a, İn san ları
uyar ve iman edenlere, Rab'leri katında onlar için yüksek bir doğruluk ma
kamı olduğunu m üjdele' diye vahyetmem iz, insanlar için şaşılacak bir şey
mi oldu ki o kâfirler, 'Bu elbette apaçık bir sihirbazdır' dediler?” (Y u n u s ıo/2)
âyetini ve, "Senden önce de şehirler halkından kendilerine vahyettiğimiz er
keklerden başkasını peygam ber gönderm edik. (Kâfirler) yeryüzünde hiç g ez
m ediler mi ki kendilerinden öncekilerin som ınun nasıl olduğunu görsünler!
Sakınanlar için ahiret yurdu elbette daha iyidir. H âlâ aklınızı kullanm ıyor
m usunuz?" (Y u su f 10/109) âyetini indirdi.616 Cenâb-ı Hak âyetlerini onlara
tekrarlayınca, "E ğer beşer olacaksa M uham m ed'in dışındakiler risâle-
te daha hak sahibid irler" dediler. “Ve dediler ki: Bu Kur'an iki şehirden bir
büyük adam a indirilse olm az m ıydı?1' (Z u h ru f 43/31). M uham m ed'den daha
şerefli biri dediler. M ekke'de Velîd b. M ugîre, T âif'te M esud b. A m r
es-Sekafî'yi kastediyorlardı. A llah Teâlâ onlara cevaben, “Rabb'inin
rahm etini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçim liklerini
aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürm eleri için kim ini ötekine
derecelerle üstün kıldık. Rabb'inin rahm eti onların biriktirdikleri şeylerden
daha hayırlıdır" (Z u h ru f 43/32) âyetini indirdi.617
VI U LJC u 5J . I ^ J \ £ * \ J l J J ! L Ç İ. j- d 'j
t , , ^ ,, o
û o^ i | ✓ o ) » / ı#1 . x a» a *✓ ✓ © x
* -4* ı ? (*— '—‘ J o ~ —^ f j -,
 yeî 8: A ndolsun, eğer İbzz onlardan azabı sayılı bir süreye kadar erte-
lesek, mutlaka, "Onun gelm esini engelleyen nedir?" derler. Bilesiniz ki ken
dilerine azap geldiği gün, bir daha onlardan uzaklaştırılacak değildir. Ve alay
etm ekte oldukları şey, onları çepeçevre kuşatacaktır.
o i i i i ) 1 o i l ü J ı Sı ı^ jL Jİji J 'J » ı ^ îy ,
© ^ .jf l İ U ^ iİ L J İ
620 R ivayeti İbn Ebû H â tim 'in Tefsîr adlı eserin d e bu lam ad ım . Sü y û tî, ay nı rivay eti D ür-
rü l-M e n s û r a d lı tefsirin d e İbn E bû H âtim ve tb n ü l-M ü n z ir'd e n n a k letm ek ted ir (bk.
D iirrü l-M en sû r, 4/405).
lem ] haber verdi. Bunun üzerine, "Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk sa
atlerinde nam az kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt
alm ak isteyenlere bir hatırlatm adır" âyeti nâzil oldu. Adam , "Y â R esûlal
lah! Bu sadece bana mı m ahsus?" diye sordu. Peygam ber Efendim iz
[sallallahu aley h i v ese llem ], "Ümmetimin tümü içindir" buyurdu.622
Tirm izî vb. Ebii'l-Yüsr'den nakleder: Bana bir kadm geldi. H urm a
satın alm ak istiyordu. "Evde bunlardan daha iyi hurm alar var" dedim.
Benim le birlikte eve girdi, ona doğru eğilip onu öptüm. Sonra pişm an
olup Resülullah'a [sallallahu aleyhi vesellem ] geldim ve olanları anlattım . '‘A l
lah yolunda gazaya çıkan bir gazinin arkasından hanım ına bunu yaptın ha!"
buyurdu. Sonra başını önüne eğip uzun süre sustu. Tâ ki Cenâb-ı Hak
şu âyeti vahyetti: "Gündüzün iki ucunda, gecenin de ilk saatlerinde namaz
kıl. Çünkü iyilikler kötülükleri (günahları) giderir. Bu, öğüt alm ak isteyenlere
bir hatırlatm adır." Benzer rivayetler Ebû Üm âm e, M uâz b. Cebel, İbn
Abbas, Biireyde ve diğerlerinden nakledilm iştir. Tüm bu rivayetleri de
taylı bir şekilde Tercümânü'l-Kur'ân623 isim li eserim de zikrettim .
m er 39/23) âyeti nâzil oldu.624 İbn Ebû Hâtim şu ziyadeyi de nakleder: "Y â
Resûlallah, bize biraz kıssa anlatsan" dediler. Bunun üzerine, "İman
edenlerin Allah'ı anm a ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürper
m esi zamanı daha gelm edi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler
g ibi olm asınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı.
Onlardan birçoğu yoldan çıkm ış kim selerdir" (H ad îd 57/16) âyeti nâzil oldu.625
fS l,1i p © JUÜJI 13
I «Sl*İJ ^ 4 *3 I jülp © j l i L , 21İP
I Ş ^ S J 'Î İ l S l â l ^ JÎ ^ S S j t i i * < U İ£ o U k i i5
 yet 8: H er dişinin neye gebe kalacağım , rahim lerin neyi eksik, neyi zi
yade edeceğini A llah bilir. Onun katında her şey ölçü iledir.
 yet 11: Onun önünde ve arkasında Allah'ın em riyle onu koruyan ta
kipçiler (m elekler) vardır. Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye
kadar Allah, onlarda bulunanı değiştirm ez. A llah bir toplum a kötülük diledi
mi, artık onun için geri çevrilm e diye bir şey yoktur. Onların Allah'tan başka
yardım cıları da yoktur.
 yet 12: O, size korku ve üm it içinde şim şeği gösteren ve (yağm ur dolu)
ağır bulutlan m eydana getirendir.
 yet 13: Gök gürültüsü Allah'ı ham d ile teşbih eder. M elekler de O'nun
heybetinden dolayı teşbih ederler. Onlar, Allah hakkında m ücadele edip du
rurken O, yıldırım lar gönderip onlarla dilediğini çarpar. Ve O, azabı pek şid
detli olandır.
Taberânî vb. İbn A bbas'tan [rad ıyallah u anh] nakleder: Erbed b. Kays
ve  m ir b. Tufeyl, M edine'ye Resûlullah'a geldiler.  m ir, "E y M u
ham m ed! Eğer m üslüm an olursam bana ne vereceksin" dedi. Resûl-i
Ekrem [sallallahu aley h i v esellem ], "M üslüm anların lehine olan senin lehine,
onların aleyhine olan senin de aleyhine olacak'' buyurdu. Bunun üzerine
çıktılar, sonra  m ir Erbed'e, "B en M uham m ed'le konuşarak onu m eş
gul edeyim , sen de kılıcınla onun boynunu v u r" dedi. Â m ir, Peygam
ber Efendim iz'e gelerek, "Y â M uham m ed, kalk da beraber biraz konu
şalım " dedi. Hz. Peygam ber kalkıp onunla konuşm aya durdu. Erbed
elini kılıcın kabzasına attığında eli tutuldu. R esûlullah arkasına dönüp
baktığında onu gördü ve hem en oradan ayrıldı. Â m ir ile Erbed ise M e
dine'den çıkıp Vâkım 'a627 geldiler. Cenâb-ı A llah bir yıldırım göndere
rek Erbed'i öldürdü. Bu olay üzerine, "H er dişinin neye gebe kalacağını,
rahim lerin neyi eksik, neyi ziyade edeceğini Allah bilir. Onun katında her şey
ölçü iledir . . . (R a 'd 13/8-13) âyetlerim indirdi.628
628 T aberân î, el-M u 'cem ü l-K eb îr, 10/312; a.m lf., el-M u ’cem ü 1-Evsat, 9/60. U zu n ve d etay lı
o la n rivayet, S ü y û tî tarafın d an k ısaltılarak sad ece b ir k ısm ı ak tarılm ıştır.
5 -p l^ l j -**% j-* U U i l İ \ j 4J l I ^
 yet 13: Gök gürültüsü Allah'ı ham d ile teşbih eder. M elekler de O'nun
heybetinden dolayı teşbih ederler. Onlar, Allah hakkında m ücadele edip du
rurken O, yıldırım lar gönderip onlarla dilediğini çarpar. Ve O, azabı pek şid
detli olandır.
Jİ L p jü I j ^ ^ J ü l J 13 J
© v i ı Sı i ı i *3 c jk u M j- : ^
 yet 31: Eğer okunan bir kitapla dağlar yürütillseydi veya onunla yer
parçalansaydı yahut onunla ölüler konuşturulsaydı (o kitap yine bu Kur'an
olacaktı). Fakat bütün işler Allah'a aittir, im an edenler hala bilmediler mi ki Al
Taberânî vb. İbn A bbas'tan [rad ıyallah u anh] nakleder: M üşrikler Hz.
Peygam ber'e [sallallah u aley h i v ese llem ], “Eğer gerçek senin söylediğin gi
biyse bizim ölm üş olan evvelki ihtiyarlarım ızı bize göster de onlar
la konuşalım , bizi daraltan şu M ekke dağlarım bizden uzaklaştır ve
böylece alanı bizim için genişlet" dediler. Bunun üzerine, "Eğer okunan
bir kitapla dağlar yüriitülseydi veya onunla yer parçalansaydı yahut onunla
ölüler konuşturulsaydı (o kitap yine bu Kur'an olacaktı). Fakat bütün işler
Allah'a aittir. İm an edenler hâlâ bilm ediler mi ki Allah dileseydi bütün insan
ları hidayete erdirirdi? Allah'ın vaadi gelinceye kadar inkâr edenlere, yaptık
larından dolayı ya ansızın büyük bir bela gelm eye devam edecek veya o bela
evlerinin yakınına inecek. Allah, vaadinden asla dönm ez" âyeti nâzil oldu.630
631 G ü n ü m ü ze k ad ar ulaşan İbn Ebû H âtim 'in Tefsîr'in d en bazı k ısım lar kayıptır. R a'd sû
resi 11. âyet ile M ü 'm in û n sû resi arası kayıp olan kısım d ır. M u hakkik bu k ısım ları İbn
K esîr ve D ürrü 1-M ensûr tefsirlerind en istifad e ile yenid en inşa etm eye çalışm ıştır. A ncak
bu n u tam olarak yaptığı söylen em ez. B unu n için eserin bu n d an so nraki k ısm ın d a İbn
E bû H âtim k aynaklı rivayetleri d iğ er tefsirlerd en istifad e ed erek dipnotta g österm eye
çalışacağız (ilgili rivayet için bk. İbn K esîr, Tefsîr, 4/461; Süyûtî, D iirrü î-M en sû r, 4/651).
j ^ j öü \y3 o j i s U - \ f 4 J d ıiiâ ıiL :- j'ı
f0 j ı_>LîSCJ l ^»1
 yet 39: A llah dilediğini siler, (dilediğini de) sabit bırakır. Bütün kitap
ların aslı onun yanındadır.
632 Sü y û tî, D ü rrü l-M en sû r, 4/659; İbn K esîr, Tefsîr, 4/471; T aberî, C â m iu î-B ey ân , 16/487;
M ü câh id b. C eb r, E b ü 'l-H accâc, Tefsîr (nşr. M u h am m ed A b d ü sselâm E b ü 'n -N îl), M ısır
1989, 1/408.
0 jlp ! 5IS fyİ'İıl Ij Jjü^JJI J l 3:
 yet 28: Allah'ın nim etine nankörlükle karşılık veren ve sonunda kavim -
lerini helâk yurduna sürükleyenleri görm edin mi?
İbn C erîr, Atâ b. Yesâr'dan nakleder: " Allah'ın nim etine nankörlükle
karşılık veren ve sonunda kavim lerini helâk yurduna sürükleyenleri görm e
din mi?" âyeti Bedir günü öldürülen m üşrikler hakkm da nâzil old u .633
 yet 24: A ndolsun biz, sizden öne geçenleri de biliriz, geri kalanları da
biliriz.
Tirm izî, Nesâî, H âkim vb. İbn A bbas'tan [rad ıy allah u anh] nakleder:
B ir gün, insanların en güzellerinden güzel bir kadm R esû lu llah'm [sal
lallah u aley h i vesellem ] arkasında nam az kılıyordu. Bazı kim seler onu gör
m em ek için ilk safa kadar ilerlerken bazıları da son safa kadar geri
çekildi. Rükûa eğildikleri zam an da koltuk altından o kadına bakıyor
lardı. İşte bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], "A ndolsun biz, sizden öne
geçenleri de biliriz, geri kalanları da biliriz" âyetini indirdi.634
İbn M erdûye, Davud b. Salih 'ten nakleder: Sehl b. H anîf bana sor
du: "'Andolsun biz, sizden öne geçenleri de biliriz, geri kalanları da biliriz'
âyeti, hangi konuda nâzil oldu biliyor m usun?" Ben, "Allah yolunda
634 T irm iz î, T efsîrü 'l-K u r'ân , 15; N esâî, İm am et, 62; İbn M âce, İk âm etü 's-S alât, 68; H âk im ,
el-M ü sted rek, 2/384.
önde olm ak konu su nda" dedim . Sehl, "H ayır, o nam az safı konusun
da nâzil old u " dedi.635
 yet 44: C ehennem in yedi kapısı vardır. Onlardan her kapı için birer
grup ayrılmıştır.
 yet 45: (Allah'ın azabından korkup rahm etine sığınan) takva sahipleri,
m utlaka cennetlerde ve pınar başlarında olacaklar.
Sa'lebî, Selm ân-ı Fârisî'den [rad ıyallahu anh ] nakleder: Selm ân [radıyal-
lahu anh], "M uhakkak cehennem, onların hepsine vaat olunan yerdir" âyet-i
kerim esi nâzil olunca korkusundan üç gün aklı erm ez bir halde kaçtı.
Sonunda bulunup R esûlullah'in [sallallah u aley h i vesellem ] huzuruna geti
rildi. N eden böyle yaptığı sorulunca, "Y â Resûlallah! ‘M uhakkak cehen
nem, onların hepsine vaat olunan yerdir' âyeti nâzil oldu ve seni hak ile
gönderen Allah'a yem in olsun ki bu âyet âdeta kalbim i parça parça
etti" dedi. Bunun üzerine Allah Tealâ, "(Allah'ın azabından korkup rah
m etine sığınan) takva sahipleri, mutlaka cennetlerde ve pınar başlarında ola
caklar" âyet-i kerim esini indirdi.636
 yet 47: Biz, onların gönüllerindeki kini sökitp attık; onlar artık köşkler
üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olacaklar.
635 Sü y û tî, rivay etin tam m etn in i tefsirin d e z ik retm iştir. A n la şılm a sı için esa s m etni göz
ön ü n e alarak tercü m e y ap tık (bk. Sü y û tî, D iirrü î-M en sû r, 5/74). Bu rivayette zik red ilen
farklı g ö rü şlerd en d o lay ı ây etin m eali fark lı şek ille rd e T ü rk çe'y e çevrilm iştir. Biz b u
rad a seb eb -i n ü z û le u y g u n olan "ö n e g e çe n le ri" ifad esin i k u llan d ık . A y rıca "ö n c e g elip
g e çe n le ri", "İslâ m 'd a öne g eçm ek iste y e n le ri", "ö n d e n g id e n le ri" gibi fark lı tercü m eler
d e bu lu n m a k ta d ır.
 yet 50: Benim azabım ın elem verici bir azap olduğunu da bildir.
637 "H z . A li" m e tin d e o lm am ak la b irlik te İb n E bû H âtim 'd ek i rivay etten ak tard ık.
638 M e tin d e "T e m îm o ğ u lla rı" şek lin d e y azılan ifad e y an lış olu p d o ğ ru su o lan "T ey m o ğ u l-
la rı" tercü m ed e esas a lın m ıştır.
640 T aberânî, el-M u 'cem ü l-K eb îr, 13/104; B ezzâr, el-M ü sn ed, 6/174.
m ıştım ki Cibrîl bana geldi ve şöyle dedi: "Ey M uham m ed, A llah Tealâ buyu
ruyor ki: Neden kullarım dan um udunu kesiyorsun? ‘K ullanm a, benim, çok
bağışlayıcı ve pek esirgeyici olduğum u haber ver [49], Benim azabım ın elem
verici bir azap olduğunu da bildir [5 0 ] ’" m
lallah u aleyhi v ese llem ], M ekke'de bir grup insanla karşılaştı. A rkasından
onunla alay etm eye başladılar ve, "İşte kendini peygam ber sanan b u !"
dediler. Cibrîl de Peygam ber Efendim iz'in yanında idi. A laylar ü ze
rine Cibril, parm ağıyla bir işaret yaptı ve bedenlerinin üzerine tırnak
gibi bir şeyler düştü. Bunların düştüğü yerlerde yaralar oluştu ve kok
m aya başladı. Öyle pis koktu ki kim se yanlarına yaklaşam adı. Bunun
üzerine, "(Seninle) alay edenlere karşı biz sana yeteriz" âyeti nâzil o ld u .642
642 T aberânî, el-M u ’cem ü'l-E vsat, 7/150; B ezzâr, el-M ü sn ed, 13/519. L afız T ab erân î’ye aittir.
© 6 / j  * L İp J U 5 j Ü I A L İ î jL * J J J J SLi i l j%
İ \ J i
 yet 1: Allah'ın em ri gelm iştir. A rtık onu istem ekte acele etmeyin. A l
lah, onların koştukları ortaklardan uzak ve yücedir.
ılıı^
 yet 38: Onlar, "Allah ölen bir kim seyi diriltm ez" diye olanca güçleriyle
Allah'a ant içtiler. Aksine, bu O'nun bizzat kendisine karşı gerçek bir vaadi
dir. Fakat insanların çoğu bilmez.
İbn C erîr ve İbn Ebû H âtim , E bü l-Â liye'd en nakleder: Bir m üslü-
m anın m üşriklerden bir adam dan alacağı vardı ve onu istem eye gel
di. K onuşm a arasında m üslüm an, "Ö lü m d en sonra öyle um uyorum
ki şöyle şöyle olur ..." dedi. M üşrik, "Sen, ölüm ünden sonra tekrar
diriltileceğini mi sanıyorsun?" deyip, "Vallahi A llah ölenleri yeniden
diriltecek değildir" diye yem in etti. Bunun üzerine A llah [celle celâluh û]
bu âyeti indirdi.644
^ ij> i£ j* jJ ij
 yet 41: Z ulm e uğradıktan sonra Allah yolunda hicret edenlere gelince,
onları dünyada güzel bir şekilde yerleştireceğiz. Eğer bilirlerse ahiretin m ükâ
fa tı elbette daha büyüktür.
 yet 75: Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir
köle ile katım ızdan kendisine verdiğim iz güzel rızıktan gizli ve açık olarak
harcayan (hür) bir kim seyi m isal verir. Bunlar hiç eşit olurlar mı? Doğrusu
ham d Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.
 yet 76: Allah, şu iki kişiyi de m isal verir: O nlardan biri dilsizdir, hiç
bir şey becerem ez ve efendisinin üstüne bir yüktür. Onu nereye gönderse bir
hayır getirem ez. Şimdi, bu adamla, doğru yolda yürüyerek adaleti emreden
kim se eşit olur mu?
İbn Cerîr, İbn A bbas'tan [rad ıyallah u anh] nakleder: "Allah, hiçbir şeye
gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile katım ızdan kendisine verdi
ğim iz güzel rızıktan gizli ve açık olarak harcayan (hiir) bir kim seyi misal verir
..." âyeti K ureyşli bir adam ve kölesi hakkında nâzil oldu. "Allah, şu iki
kişiyi de m isal verir: Onlardan biri dilsizdir ..." âyeti, Hz. O sm an [radıyal-
lahu anlı] ile İslâm 'dan hoşlanm ayan ve İslâm 'ı reddedip Hz. O sm an'ı,
yaptığı iyiliklerden ve verdiği sadakadan da m enetm eye çalışan kölesi
hakkm da nâzil oldu.
f U J< 51 > } J r ^ ^
Ü jU L İ l3 IZ j L l J L s
© p-j I I£> L J 1
 yet 80: Allah, evlerinizi sizin için bir huzur ve sükûn yeri yaptı ve sizin
için davar derilerinden gerek göç gününüzde, gerekse konaklam a gününüzde,
kolayca taşıyacağınız evler; yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından bir sü
reye kadar (faydalanacağınız) bir ev eşyası ve bir ticaret malı m eydana getirdi.
 yet 82: Yine de yüz çevirirlerse, artık sana düşen ancak açık bir tebliğ
den ibarettir.
 yet 83: Onlar Allah'ın nim etini bilirler (itiraf ederler). Sonra da onu
inkâr ederler. Onların çoğu kâfirdir.
lahu a ley h i vesellem l ona, "Allah, evlerinizi sizin İçin bir huzur ve sükun yeri
yaptı" [80] âyetini okudu. Bedevî, "E v et." dedi. Sonra Resûl-i Ekrem
ona, "Sizin için davar derilerinden gerek göç gününüzde, gerekse konaklam a
gününüzde, kolayca taşıyacağınız evler verdi" 180] âyet-i kerim esini oku
du. Bedevî yine, "E v et" dedi. Sonra âyet-i kerim enin devam ını okudu,
bedevî hep evet dedi. Sonunda, "işte böylece Allah, m üslüman olm anız
için üzerinize nim etini tam am lıyor" [8i] kısm ına ulaşınca bedevî kızarak
kalkıp arkasını dönüp gitti. Bunun üzerine Allah Teâlâ, "O nlar Allah'ın
nim etini bilirler (itiraf ederler). Sonra da onu inkâr ederler. Onların çoğu
kâfirdir" [83] âyet-i kerim esini indirdi.
 yet 92: Bir toplum diğer bir toplumdan (sayıca ve m alca) daha çok ol-
duğu için yem inlerinizi, aranızda bir fe sa t aracı edinerek ipliğini sağlam ca
büktükten sonra, çözüp bozan (kadın) gibi olmayın. Allah, bununla sizi im ti
han etm ektedir. H akkında ihtilafa düşm ekte olduğunuz şeyi kıyam et gününde
m utlaka size açıklayacaktır.
İbn Ebû H âtim , Ebû Bekir b. Ebû H afs'tan nakleder: Saide el-E-
sediyye adında tüy ve iplik toplayan m ecnun bir kadın vardı. O nun
hakkında, " .. . aranızda bir fe sa t aracı edinerek ipliğini sağlam ca büktükten
sonra, çözüp bozan (kadın) gibi olmayın ..." âyeti nâzil oldu. 645
 yet 103: Şüphesiz biz onların, "Kur'an'ı ona ancak bir insan öğretiyor"
dediklerini biliyoruz. Kendisine nisbet ettikleri şahsın dili yabancıdır. H albuki
bu (Kur'an) apaçık bir Arapça'dır.
İbn Cerîr, zayıf bir senedle İbn A bbas'tan [radıyallahu anh] nakleder:
Resûlullah [sallallahu aley h i vesellem ], M ekke'de adı Bel'am olan bir köle ta
nırdı. Bu kölenin dili Arapça değil yabancıydı. M üşrikler, Resûl-i Ek
rem 'i bu kölenin yanma girip çıkarken gördüler. Ve, "O na bu söyledikle
rini olsa olsa Bel'am öğretiyor olm alı" dediler. İşte bunun üzerine Allah
645 İb n E bû H âtim , Tefsîr, 7/2300; Şev k ân î, Ebû A b d u llah M u h am m ed b. A li, F eth u î-K a d îr,
B ey ru t 1414, 3/230.
[celle celâluh û], "Şüphesiz biz onların, ‘Kur'an’ı ona ancak bir insan öğretiyor'
dediklerini biliyoruz" âyet-i kerim esini gönderdi.646
jj'J ı Z i U i j jju
© 4 * '! * j- . 4 - ^
 yet 106: Kim iman ettikten sonra Allah'ı inkâr ederse -kalbi iman ile
dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan başk a-fak at kim kalbini kâfirliğe açarsa,
işte Allah'ın gazabı bunlaradır; onlar için büyük bir azap vardır.
A yet 110: Sonra şüphesiz Rabb'in, eziyet edildikten sonra hicret edip,
ardından da sabrederek cihad edenlerin yardım cısıdır. Bütün bunlardan sonra
Rabb'in elbette çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
 yet 126: Eğer ceza verecekseniz, size yapılan işkencenin misliyle ceza
verin. Am a sabrederseniz, elbette o, sabredenler için daha hayırlıdır.
648 İb n Sa'd, et-T abakât, 3/188. A n cak İbn S a 'd , n âzil o lan âyetin N ah l sû resi 41. ây et o ld u
ğ un u zik red er.
(N ahl 16/126-128) indirdi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem vazgeçti ve istedi
ğini yapm aktan kendisini m enetti.641’
649 H âk im , el-M ü stedrek, 3/218; B eyh ak î, D elâilii'n -N ü bü vve, 3/288; B ezzâr, el-M ü sn ed,
17/21.
 yet 15: Kim hidayet yolunu seçerse, bunu ancak kendi iyiliği için seç
miş olur; kim de doğruluktan saparsa, kendi zararına sapm ış olur. H içbir g ü
nahkâr, başkasının günah yükünü üstlenmez. Biz, bir peygam ber gönderm e
dikçe (kimseye) azap edecek değiliz.
İbn A bdülber ( v . 463/ 1071), zayıf bir senedle Hz. Â işe'den [rad ıyalla-
v ese lle m ], "O nlar babalarına tâbidir" buyurdu. Daha sonra aynı şeyi Hz.
Peygam ber'e ben sordum . "Yaşasalardı ne yapacaklarını elbette Allah en
iyi bilendir" buyurdular. İslâm yerleşip sağlam laştıktan sonra tekrar
sordum . Bunun üzerine, "H içbir günahkâr, başkasının günah yükünü üst
lenm ez ..." âyet-i kerim esi nâzil oldu. Ve Hz. M uham m ed [sallallah u aley h i
v ese lle m ], "O nlarfıtrat ü zeredirler" veya, "O nlar cennettedirler" buyurdu.652
652 İbn A bd ü lber, el-İstizkâr, 3/113; a.m lf., Tem hîd, 18/117.
tO
 yet 26: Bir de akrabaya, yoksula, yolcuya hakkım ver. Gereksiz yere de
saçıp savurma.
Taberânî vb. Ebû Said el-H udrî'den nakleder: " Bir de akrabaya, yok
sula, yolcuya hakkını ver. Gereksiz yere de saçıp savurm a" âyeti nâzil oldu
ğunda R esülullah [sallallah u aley h i v ese llem ], Hz. Fâtım a'yı çağırarak ona
Fedek arazisini verdi.653 İbn Kesîr, "B u rivayet sorunludur, zira bu ri
vayetten âyetin M edenî olduğu anlaşılm aktadır. H albuki m eşhur olan
görüş, bunun hilafına olup M ekkî'dir" der.654 İbn M erdûye de benzer
bir rivayeti İbn A bbas'tan nakleder.
© 0 ^ 4; k Ü S -J îü a ît f f r & ş i lîı5
 yet 28: Eğer Rabb'inden umduğun (beklem ek durum unda olduğun) bir
rahm et için onların yüzlerine bakamıyorsun, hiç olm azsa kendilerine gönül
alıcı bir söz söyle.
a ley h i v esellem ], " Sizi bindireceğim bir şey (binit) bulam ıyorum " buyurdular.
Ü züntüd en gözlerinden yaşlar akarak geri döndüler. Sanıyorlardı ki
R esülullah, onlara kızdığından böyle söylem iştir. Bunun üzerine Allah
Teâlâ, "Eğer Rabb'inden um duğun (beklem ek durum unda olduğun) bir rah
met için onların yüzlerine bakamıyorsun, hiç olm azsa kendilerine gönül alıcı
bir söz söyle" âyet-i kerim esini indirdi.
 yet 29: Eli sıkı olm a; büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır, (kaybet
tiklerinin) hasretini çeker durursun.
İbn M erdûye vb. İbn M esud'dan [rad ıyallah u a n h ] nakleder: Bir çocuk
Resûlullah'a [sallallah u aley h i vesellem ] gelerek, "Annem sizden şunları şun
ları istiyor" dedi. Peygam ber Efendim iz, "Bugün yanım da bir şey yok"
buyurdu. Çocuk, "Annem size diyor ki: Bana göm leğini giydir" dedi.
Bunun üzerine Hz, Peygam ber üzerindeki göm leği çıkarıp çocuğa
verdi ve kendisi de evde göm leksiz olarak oturdu. İşte bunun üzerine
A llah Teâlâ, "Eli sıkı olm a; büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır, (kaybet
tiklerinin) hasretini çeker durursun" âyetim indirdi.
656 M e tin d e Seyyâr b. E b ü 'l-H ak em o larak n a k led ilen bu râvi, S ü y û tî'n in D ür-
rü l-M en s û r'u n d a (bk. 5/276) "Y esâ r b. H a k e m " o larak n ak led ilm ek te o lu p rivay et k a y
n a ğ ı o la ra k Said b. M a n sû r ile İb n ü 'l-M ü n zir g ö sterilm ek ted ir. M an isa n ü sh asın d a (vr.
43) n o k ta la m a d u ru m u Y esâr veya S ey y âr ok u m ay a m ü saittir.
 yet 45: Biz, Kur'an okuduğun zaman, seninle ahirete inanm ayanların
arasına gizleyici bir örtü çekeriz.
v ese lle m ], K ureyş m üşriklerine Kur'an okuyup onları kitaba davet etti
ğinde onlar alay ederek şöyle derlerdi: "B izi davet ettiğin şeye karşı
kalplerim iz bir kılıf içindedir, kulaklarım ızda da bir ağırlık var, Senin
le aram ızda bir perde var ki aram ızda engel olu ştu ruyor." Bunun ü ze
rine yüce A llah bu konuda, "Biz, Kur'an okuduğun zaman, seninle ahirete
inanm ayanların arasına gizleyici bir örtü çekeriz" âyetini indirdi.
 yet 56: (Resûlüm !) De ki: "Allah'ı bırakıp da (ilâh olduğunu) ileri sür
düklerinize yalvarın. Ne var ki onlar, sizin sıkıntınızı ne uzaklaştırabilir, ne
de değiştirebilirler."
 yet 59: Bizi, âyetler (m ucizeler) gönderm ekten alıkoyan tek şey, önceki
lerin bu âyetleri yalanlam ış olmasıdır. Nitekim Sem ûd kavmine, açık bir mu-
cize olm ak üzere bir dişi deve vermiştik. O nlar ise (bu deveyi boğazladılar ve)
bu yüzden zalim oldular. Oysa biz âyetleri ancak korkutm ak için göndeririz.
VI Jl—
Ljl dİ Lje- Jl lLL,j Ol l.U.3 ilj
© r G i J İ v ı jU l i j u i İ i> jı j ü y tâ ı
657 H âk im , el-M ü sted rek, 2/394; T aberânî, el-M u 'am ıit’l-K ebîr, 12/152; A h m ed b. H an bel, el-
M ü sn ed, 4 / 6 0 ,1 7 3 ; N esâî, es -S iin en iil-K ü b râ , 9/15; 10/151.
658 Ebû Ya'lâ, el-M u 'cem , 1/42; Sü y û tî, D ürrii'l-M ensur, 5/309.
İbn M erdûye, H üseyin b. A li'den [rad ıyallah u anh] nakleder: R esûlul
lah [sallallah u aley h i v esellem ] bir gün kederli idi. "Y â Resûlallah! N eden
üzülüyorsunuz, onları önem sem eyin. Ç ünkü gördükleriniz onlar için
bir fitnedir" denildi. Bunun üzerine C enâb-ı Hak, " Sana gösterdiğim iz o
görüntüleri ancak insanları sınam ak için m eydana getirdik" âyetini indirdi.659
İbn Cerîr, benzer bir rivayeti Sehl b. Sa'd'dan nakleder. İbn Ebû Hâtim ,
benzer rivayetleri A m r b. Â s'tan ve Ya'lâ b. M ürre'den ve m ürsel ola
rak Said b. M üseyyeb'den nakleder. A ncak bunların senedleri zayıftır.
ıjî J-2-! i Iö
İbn Ebû Hâtim ve el-Ba's adlı eserinde Beyhakî, İbn A bbas'tan [radıval-
lahu anh] nakleder: Yüce Allah, Kureyşli kabileyi korkutm ak için zakkum
ağacını zikrettiğinde Ebû Cehil, "M uham m ed'in sizi korkuttuğu bu zak
kum ağacının ne olduğunu biliyor m usunuz" dedi. "H ayır, bilm iyoruz"
dediler. Ebû Cehil, "O tereyağlı tirittir. Ama vallahi eğer ondan elimize
geçerse mutlaka ondan zakkum lanacağız" dedi. Bunun üzerine Allah
Tealâ, "Kur'an'da lanetlenen ağacı, ancak insanları sınam ak için meydana ge
tirdik. Biz onları korkuturuz da bu onlara, büyük bir azgınlıktan başka bir şey
sağlamaz" (isrâ 17/60) âyet-i kerimesini indirdi. Ve, "Şüphesiz zakkum ağacı,
günahkârların yem eğidir" (D uhân 44/43-44) âyetlerini indirdi.660
 yet 73: M üşrikler, sana vahyettiğimizden başka bir şeyi yalan yere bize
isnat etm en için seni, neredeyse, sana vahyettiğim izden saptıracaklar ve ancak
o takdirde seni candan dost kabul edeceklerdi.
gelerek, "Ey M uham m ed, gel bizim tanrılarım ızı bir kerecik m eshedi-
ver. Biz de seninle birlikte senin dinine girelim " dediler. Hz. Peygam
ber, kavm inin İslâm'a girm elerini çok istiyordu. Tam onlara karşı yum u
şadı ki Allah Teâlâ, " M üşrikler, sana vahyettiğimizden başka bir şeyi yalan
yere bize isnat etmen için seni, neredeyse, sana vahyettiğimizden saptıracaklar
ve ancak o takdirde seni candan dost kabıd edeceklerdi. Eğer seni sebatkâr kıl-
masaydık, gerçekten, neredeyse onlara birazcık meyledecektin. O zaman, hiç
şüphesiz sana hayatın ve ölümün sıkıntılarını kat kat tattınrdık; sonra bize kar
şı kendin için bir yardımcı da bulam azdın" (isrâ 17/73-75) âyetlerini indirdi.661
Ben derim ki: Bu âyetin nüzûl sebebinde rivayet edilenlerin en sahihi
bu olup isnadı ceyyiddir ve bunu destekleyen başka şahidler de vardır.
662 M atb u n ü sh a d a " E b ü 'ş -Ş e y h " ik en y azm a n ü sh ad a "İb n E bû H â tim " o la ra k k ay d ed il
m ek te d ir (bk. M an isa, vr. 4 4 a). A y n ı riv ay eti Sü y û tî, D ü rrü î-M en sû r'd a İb n E bû H âtim
o la ra k k a y d ed e r (bk. D ü rrü î-M en sû r, 5/318).
"B ize bir sene m üsaade et; tanrılarım ıza gelm esini beklediğim iz hedi
yeler var. Tanrılarım ıza gelen bu hediyeleri alıp m uhafaza edelim ve
m üslüm an olalım " dediler. Hz. Peygam ber onlara m ühlet verm eyi dü
şündü. Bunun üzerine bu âyet nâzil oldu.666 Bu rivayetin isnadı zayıftır.
 yet 76: Yine onlar, seni yurdundan çıkarm ak için neredeyse dünyayı ba-
şına dar getirecekler. O takdirde, senin ardından kendileri de fazla kalamazlar.
665 Yazm a nüshada ve Taberî'de " U - i î olan ibare m atbu nüshada şeklinde yazılm ış.
 yet 80: Ve şöyle niyaz et: Rabbim l Gireceğim yere dürüstlükle girm em i
sağla; çıkacağım yerden de dürüstlükle çıkm am ı sağla. Bana tarafından, hak
kıyla yardım edici bir kuvvet ver.
667 İbn E bû H âtim , Tefsîr, 7/2341; B eyh ak î, D elâilü 'n -N ü bü vve, 5/245-246.
Tirm izî, ibn A bbas'tan nakleder: K ureyşliler yahudilere, "B ize bir
şeyler öğretin de bu adam a soralım " dediler. Yahudiler de, "Ona ruhu
sorun" dediler. O nlar da bunu sordular. Bunun üzerine, "Sana ruh hak
kında soru sorarlar. De ki: Ruh, Rabbim'in em rindendİr. Size ancak az bir
bilgi verilm iştir" âyeti nazil oldu. İbn Kesîr, "Bu iki rivayet teaddüd-i
nüzûl ile cem edilir' dedi. İbn H acer de bu görüşte olup şunu da ekler:
Yahudilerin sorusu esnasında susm ası, bu konudaki açıklam anın arta
cağı beklentisidir. A ksi durum da Sahîh'teki rivayet daha sahihtir. Ben
derim ki: İbn A bbas rivayeti yerine, Sahih'teki rivayet, râvisinin (İbn
M esud) olayın içinde olm ası hasebiyle tercih edilir.671
d /\ : v 11 ü j_ l_ , i/ u ö \J lp 13 j j y 1 1 J i
© i 5 ıZ &
 yet 88: De ki: A ndolsun, bu Kur'an’ın bir benzerini ortaya koym ak üze
re ins ü cin bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar, onun benzerini
ortaya getirem ezler.
lem ] geldi. "Sen bizim kıblem izi terketm işken biz sana nasıl tâbi olalım .
H em senin getirdiğinin Tevrat ile uyum lu olm adığını görüyoruz. Bize
okuyacağım ız ve tanıyacağım ız bir kitap getir. D eğilse şu getirm iş ol
duğun kitap gibisini biz sana getiririz" dedi. Bunun üzerine A llah [celle
celâlu h û ], "De ki: Andolsun, bu Kur'an'ın bir benzerini ortaya koym ak üzere
ins ü cin bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar, onun benzerini orta
ya getirem ezler" âyetini indirdi.672
 yet 90: Onlar: "Sen, dediler, bizim için yerden bir kaynak fışkırtm adık
ça sana asla inanm ayacağız. "
İbn Cerîr, İbn İshak, M ısırlı bir şeyh, İkrim e kanalıyla İbn A bbas'tan
nakleder: Utbe b. Rebîa, Şeybe b. Rebîa, Ebû Süfyân b. H arb, A bdüd-
d âroğulları'ndan bir adam , Ebü'l-Bahterî, Esved b. M uttalib, Rebîa b.
Esved, Velîd b. M ugîre, Ebû Cehil, A bdullah b. Üm eyye, Ü m eyye b.
H alef, Â s b. Vâil, H accâc'm oğulları N ebîh ve M ünebbih toplandılar.
D ediler ki: "E y M uham m ed! Senin kendi kavm ine soktuğun fitne gibi
A raplar'dan kendi kavm ine fitne sokan başka birini bilm iyoruz. Atala
rım ıza sövdün, dinim izi ayıpladın, rüyalarım ızı aşağıladın, ilâhlarım ı
zı kötüledin, cem aati dağıttın. A ram ıza getirm ediğin kötülük kalm a
dı.673 Eğer bu getirdiğin sözlerle bir m al kazanm ayı istiyorsan m alları
m ızdan sana, en zenginim iz olacağın kadar m al verelim . Eğer içim izde
şerefli olm a peşindeysen seni efendim iz yapalım . Şayet bu sana gelen
şey sana görünen bir cin ise ve sana galip gelm işse, seni ondan kurtar
m ak için gereken tedavi için m allarım ızı harcayalım ." Bunun üzerine
R esûlullah [sallallah u aley h i v ese llem ], " Sizin söylediklerinizin hiçbiri bende
673 M atb u n ü sh a d a . L i " o lan ifad e, y azm a n ü sh ad a (vr. 44b) ve T aberî'd e (17/555)
L>j" şek lin d ed ir.
yoktur. Fakat Allah Teâlâ beni size bir elçi olarak gönderdi, bana kitap indirdi.
Ve bana, size m üjdeleyici ve uyarıcı olm am ı em retti" buyurdu.
Hz. Peygam ber |sallallah u aleyhi v esellem ] üzüntülü bir halde ayrıldı.
Bunun üzerine A llah Teâlâ, A bdullah b. Ebû Ü m eyye'nin Peygam ber
Efendim iz'e söylediği, "Onlar: Sen, dediler, bizim için yerden bir kaynak
fışkırtm adıkça sana asla inanm ayacağız" (İsrâ 17/90) ile başlayıp, "Zaten,
674 M atbu n ü sh ad a " L J " olan ifade, yazm a n ü sh ad a v e T aberî'd e şek lin d ed ir.
 yet 110: De ki: "İster A llah deyin, ister Rahman deyin. H angisini de
seniz olur. Çünkü en güzel isim ler O'na hastır." N am azında yüksek sesle
okum a; onda sesini fa z la da kısm a; ikisinin arası bir yol tut.
vesellem ] bir gün M ekke'de nam az kıldı ve dua etti. Duasm da, "Y â Allah!
Yâ R ahm ân!" dedi. M üşrikler, "Şu Sâbiî'ye bakın, bize iki ilâha dua et
m eyi yasaklıyor am a kendisi iki ilâha dua ediyor!" dediler. Bunun üze
rine A llah Teâlâ, "D e ki: İster Allah deyin, ister Rahmân deyin. H angisini
deseniz olur. Çünkü en güzel isimler O'na hastır" âyetini indirdi.
"Nam azında yüksek sesle okum a; onda sesini fa z la da kısma; ikisinin ara
sı bir yol tut."
Buhârî vb. İbn A bbas'tan nakleder: "N am azında yüksek sesle okum a;
onda sesini fa zla da kısma; ikisinin arası bir yol tut" âyeti R esülullah [sallal
lahu aley h i v esellem ] hakkında nâzil oldu. Resûl-i Ekrem M ekke'de ashabı
ile birlikte nam az kılarken yüksek sesle Kur'ân-ı Kerîm okudu. M üş
 yet 111: "Çocuk edinmeyen, hâkim iyette ortağı bulunm ayan, acizlikten
ötürii bir dosta da ihtiyacı olm ayan A llah ’a ham dolsun" de ve tekbir getirerek
O'nun şanını yücelt!
678 A h m ed b. M en î' b. A b d u rrah m an el-B eg a v î için bk. Z eh eb î, Siyerit A ‘lâm i'n -N ü belâ,
11/483; K ettân î, R isâ letü l-M iistetra fe, 1/65. M ü sn ed adlı eseri m u h tem elen g ü n ü m ü ze
u laşm am ıştır.
® 11 # p jı ^ IS İ Jlp iıL a i
 yet 6: Bu yeni kitaba inanm azlarsa (ve bu yüzden helâk olurlarsa) ar
kalarından üzüntüyle neredeyse kendini harap edeceksin.
© C ^ j ıji\ ı% 3 — - û y s lis ^ \ jL jj
 yet 25: Onlar, m ağaralarında üç yüz yıl kadar kaldılar ve dokuz yıl da
buna ilave etm işlerdir.
İbn M erdûye, İbn A bbas'tan [rad ıyallah u anh] nakleder: "Onlar, m ağa
ralarında üç yüz kadar kaldılar" âyeti nâzil olunca denildi ki "Y â R esûlal
lah! Yıl m ı ay m ı?" Bunun üzerine Allah [celle celâlu h û ], " ... yıl ve dokuz yıl
da buna ilave etm işlerdir" âyetini indirdi. A ynı rivayeti İbn Cerîr, D ah
h âk'tan nakleder.
lallah u aleyhi vesellem ] yem in etti. Ü zerinden kırk gece geçti. Bunun üze
rine, "Allah'ın dilem esine bağlam adıkça (inşallah dem edikçe) hiçbir şey için
'Bunu yarın yapacağım ' deme" (K eh f 18/23) âyeti nâzil oldu.
 yet 28: Sabah akşam Rab'lerine, O'nun rızasını dileyerek dua edenlerle
birlikte candan sebat et. Dünya hayatının süsünü isteyerek gözlerini onlardan
çevirme. Kalbini bizi anm aktan gafil kıldığım ız, kötü arzularına uymuş ve işi
gücü aşırılık olan kim seye boyun eğme.
"Kalbini bizi anm aktan gafil kıldığım ız, kötü arzularına uymuş ve işi
gücü aşırılık olan kim seye boyun eğ m e."
 yet 109: De ki: Rabbim'in sözleri için derya m ürekkep olsa ve bir o ka
dar da ilavegetirsek dahi, Rabbim'in sözleri bitm eden önce deniz tükenecektir.
^ İ^ JI Ü -Jl j J
© « s l^ o Tj <^5 ; u j
 yet 110: De ki: Ben, yalnızca sizin gibi bir beşerim. (Şu var ki) bana,
ilâhınızın, sadece bir ilâh olduğu vahyolunuyor. Artık her kim Rabb'ine kavuş
mayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Rabb'ine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın.
İbn Ebû H âtim , M ü câh id 'd en n akled er: M ü slü m an lard an biri
cihad ed iyord u ve bu d u ru m u n u n in san lar tarafın d an bilin m esin i
istiyordu. B u nu n ü zerin e A llah [celle c e lâ lu h û ], "A rtık her kim R abb'ine
kavuşm ayı um uyorsa, iyi iş yapsın ve R abb'ine ibadette hiçbir şeyi ortak
koşm asın " âyetini in d ird i.685
Ebû N uaym ve Târih adlı eserinde İbn A sâkir, Süddî es-Sagîr, Kel-
bî, Ebû Salih kanalıyla İbn A bbas'tan [rad ıyallahu anh] nakleder: Cündeb
b. Z üheyr nam az kıldığında686, oruç tuttuğunda veya sadaka verdiğin
de, bu durum u insanlar arasında hayırla anılınca bundan fazlasıyla
m em nun olurdu. Bunun üzerine bu konuda, "A rtık her kim Rabb'ine
kavuşm ayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Rabb'ine ibadette hiçbir şeyi ortak koş
masın" âyeti nâzil oldu.687
684 İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 7/2394. İbn E b ü 'd -D ü n y â'n m eserin d e bu lam ad ım .
687 Ebû N u a y m , M a'rifetü 's-S ahâbe, 2/580; İbn A sâk ir, Târîhu D ım aşk, 11/304.
 yet 64: Biz ancak Rabb'inin em ri ile ineriz. Ö nümüzde, arkam ızda ve
bunlar arasında olan her şey O'na aittir. Senin Rabb'in unutkan değildir.
Hz. Cibril'e, “Bizi, ziyaret etm ekte olduğundan daha çok ziyaret etm ekten
seni alıkoyan nedir?" diye sordu. Bunun üzerine, " Biz ancak Rabb'inin
em ri ile ineriz. Ö nümüzde, arkam ızda ve bunlar arasında olan her şey O'na
aittir. Senin Rabb'in unutkan değildir" âyeti nâzil oldu, ibn Ebû Hâtim ,
İkrim e'den nakleder: C ebrâil [aley h isselâm ], nüzûl konusunda kırk gün
gecikti ... diyerek benzer şekilde zikretti.688
Cibril'e sordu: "Allah katında en sevim li yer ve Allah'ın en çok buğzettiği yer
hangisidir? " Hz. Cibrîl, "Bilm iyorum , gidip sorayım " dedi. Cebrâil [aley
h isselâm ] gecikm eli olarak geldi. Peygam ber Efendim iz, " Bana gelm ekte
geciktin. Ben de bana kızgın olduğunu zannettim ” buyurdu. Hz. Cebrâil,
“Biz ancak Rabb'inin em ri ile ineriz. Ö nümüzde, arkam ızda ve bunlar ara
sında olan her şey O'na aittir. Senin Rabb'in unutkan değildir'' buyurdu.
İbn İshak, İbn A bbas'tan nakleder: K ureyş, A shâb-ı K ehf'i sordu
ğunda Resülullah [sallallah u aley h i vesellem ] on beş gece beklem işti. C enâb-ı
H ak bu konuda bir vahiy bildirm em işti. Cebrâil geldiğinde ona "g e
ciktin" buyurm uştu. Bunun üzerine bunu zikretti.
 yet 77: (Resûlüm !) A yetlerim izi inkâr eden ve, "M uhakkak surette
bana mal ve evlat verilecek" diyen adam ı gördün mü?
o U JU a JI I ji i i j j j J l o]
690 B u cü m le y azm a n ü sh ad a b u lu n m am ak tad ır. A yet-i k erim ed e g eçen " I a / ' k elim esin in
açık la m a sıd ır.
'İ ' ^ \ >•
ü '> J l
 yet 1-2: Tâ-hâ. Biz, Kur'an't sana, güçlük çekesin diye indirmedik.
İbn M erd ûye, İbn A b b as'tan n akled er: R esû lu llah [sa lla lla h u a le y
aley h i v ese lle m ], nam az kıldığında bir ayağı üzerinde durup diğerini kal
dırıyordu. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ] "Tâ-hâ. Biz, Kur'an'ı sana,
güçlük çekesin diye indirm edik" âyetini indirdi.692
692 Sü y û tî, D ürrü 'l-M en sû r, 5/549. M atb u n ü sh a d a bu riv ay etin sen ed i ile so n rak i rivayetin
m etn i b irleştirilerek a k ta rılm ış olu p , tercü m ed e y azm a n ü sh ay ı esas ald ık .
© C lL j J j 141 ^ : j i î j u j l j p
A yet 105: (Resûlüm !) Sana dağlar hakkında sorarlar. De ki: Rabbim on
ları ufalayıp savuracak.
id i 5ı j d Y j d ıd ı i ı
 yet 114: G erçek hüküm dar olan Allah, yücedir. Sana O'nun vahyi
tam am lanm azdan önce Kur'an'ı (okum akta) acele etm e ve " Rabbim , benim
ilm im i artır" de.
lem ], Cebrâil [aley h isselâm ] kendisine Kur'an'dan bir şey indirdiğinde onu
ezberlem ek için kendini yoruyor ve zorluyordu. Hatta ezberlem eden
önce Cibril [aley h isselâm ] geri dönecek diye korkuyordu. İşte bunun ü ze
rine A llah Teâlâ, "Sana O'nun vahyi tam am lanm azdan önce Kur'an'ı (oku
makta) acele etm e" âyetini indirdi. N isâ sûresinde başka bir sebep daha
zikredildi. A ncak bu rivayet daha sahihtir.
© 'S d i j t 3 jjj ^
694 S ü y û tî, D ü rrü l-M en sû r, 5/612; İb n Ebû H âtim , Tefsîr, 7/2273; T aberânî, el-M u 'cem ü î-
K ebîr, 1/331. D iğ er k a y n ak lard a b u lam ad ım .
A yet 6: Bunlardan önce helak ettiğim iz hiçbir belde iman etm em işti; şim
di bunlar mı iman edecekler?
a ley h i v e se lle m ], "E ğer söylediğin gerçek ise ve bizim sana im an etm em iz
seni m em nun edecekse, Safâ tepesini bizim için altına çev ir" dediler.
Cebrâil [aley h isselâm ] gelip, "D ilersen kavm inin istediği olur, am a eğer
bu durum da im an etm ezlerse kendilerine hiç m ühlet verilm eyecek.
D ilersen de kavm ine m ühlet verilecek" dedi. Bunun üzerine A llah [cel
le celâlu h û ], "Bunlardan önce helâk ettiğim iz hiçbir belde iman etm em işti; şim
di bunlar mı iman edecekler?" âyetim indirdi.
A yet 34: Biz, senden önce de hiçbir beşere ebedîlik vermedik. Şim di sen
ölürsen, sanki onlar ebedî mi kalacaklar?
İbnü'l-M ünzir, İbn C üreyc'den nakleder: C ebrâil [aley h isselâm ] Resû-
lullah'a ölüm haberini getirince Peygam ber Efendim iz [sallallah u aley h i
v ese lle m ], "Yâ Rabbi! Benim ümm etim kim e kalacak?" buyurdu. Bunun ü ze
rine, "Biz, senden önce de hiçbir beşere ebedîlik vermedik. Şim di sen ölürsen,
sanki onlar ebedî m i kalacaklar?" âyeti nâzil oldu.
lem ], kendi aralarında konuşan Ebû Süfyân ile Ebû C eh il'in yanından
geçti. Ebû Cehil, Peygam ber Efendim iz'i görünce güldü ve Ebû Süf-
yân'a, "B u A b d ü m en âfin nebisidir" dedi. Ebû Süfyân kızdı ve "N e
yani, A bdüm enâfoğulları'nm bir peygam beri olm asını çok m u garip
buluyorsun?" dedi. Resülullah [sallallahu aley h i vesellem ] onları duydu ve
dönüp Ebû C eh ille konuştu ve onu cehennem azabı ile korkuttu. "Am
canın695 başına gelenler senin başına gelm edikçe vazgeçmeyeceksin sanırım "
buyurdu. Bunun üzerine, "Kâfirler seni gördükleri zaman, 'Sizin ilâhları
nızı diline dolayan bu m u ?’ diyerek seni hep alaya alırlar" âyeti nâzil oldu.696
695 İbn Ebû Hâtim ve yazma nüshada (vr. 47a) "ûJlLp" olan ifade m atbu nüshada " s JLc- j a "
şeklindedir.
İbn Ebû H âtim , Ebû M âlik'ten nakleder: "İnsanlardan bazısı, bir bil
gisi, bir rehberi ve (vahye dayanan) aydınlatıcı bir kitabı olm adığı haldi Allah
hakkında tartışmaya kalkar” âyeti N adr b. H âris hakkında nâzil oldu.
 yet 11: İnsanlardan kim i Allah'a yalnız bir yönden kulluk eder. Şöyle
ki: Kendisine bir iyilik dokunursa buna pek m em nun olur, bir de musibete
uğrarsa çehresi değişir (dinden yüz çevirir). O, dünyasını da ahiretini de kay
betmiştir. İşte bu, apaçık ziyanın tâ kendisidir.
Buhârî, İbn A bbas'tan nakleder: Bir adam M edine'ye gelirdi. Eğer
hanım ı oğlan doğurm uş ve kısrağı yavrulam ış olursa, "B u din, iyi bir
d ind ir" derdi. Eğer hanım ı doğurm am ış, kısrağı da yavrulam am ış ise,
"B u kötü bir dindir" derdi. Bunun üzerine, "İnsanlardan kim i Allah'a
yalnız bir yönden kulluk eder ..." âyeti nâzil oldu.699
f >
jb ö* CnnLi İJy6 ıjjj j l i ^ jl-İA
' \[ t • i " >
■Cj 1 O *.1■
 yet 19: Şu ikigrııp, R abJeri hakkında çekişen iki hasım dır: Şimdi, inkâr
edenler için ateşten bir elbise biçilmiştir. Onların başlarının üstünden kaynar
su dökülecektir!
Buhârî, M üslim vb. Ebû Zer'den naklederler: "Şu iki grup, R ableri
hakkında çekişen iki hasım dır ... " âyeti H am za, U beyde, A li b. Ebû Tâlib,
U tbe, Şeybe ve Velîd b. U tbe hakkm da nâzil oldu.
700 M atbu n ü sh a "İb n A b b a s" şek lin d ed ir. Y azm a nü sh a ve d iğ er k ay n ak lard a ise E bû
Said el-H u d rî olarak n ak led ilm ek ted ir.
701 Sü y û tî, D ü rriiî-M en sû r, 6/14; Şev k ân î, F eth u rt-K adîr, 3/523; K u rtu b î, el-C âm i', 12/17.
R iv a y et k a y n a k lard a tafsilatlı olu p b u rad a ö z etlen m iş o ld u ğ u g örü lm ek ted ir. B u rad a
z ik red ilm ey en bölüm şö y led ir: B ir ad am H z. P ey g am b er'e g eld i ve, "B e n im M ü slü
m a n lığ ım ı fe sh e t" dedi. H z. P eyg am ber, "İslâm fes h o lu n m a z " b u y u rd u . O, "B u d in im d e
h içb ir h a y ır e ld e etm ed im ; g özü m ü k ö r etti, m alım ı ve ço cu ğ u m u g id e rd i" d ed i. H z.
P eyg am ber, "Ey yahu di, Islâm , ateşin dem ir, g ü m ü ş ve altın ın kirin i g id erd iğ i g ib i in san ların
kirlerin i g id erir" b u y u rd u la r ve b u âyet-i k erim e n âzil old u.
çilm iştir. O nların başların ın ü stü nden kayn ar su dökü lecektir! Bununla,
karın ların ın için deki (organ lar) ve derileri er itilecektir! Bir de on lar için
dem ir kam çılar vardır! Istıraptan dolayı oradan her çıkm ak istediklerinde,
oraya g eri dön d ü rü lü rler ve, 'Tadın bu yakıcı azabı!' (d en ilir)" (H a c 22/1 9
* "
t . /
 yet 25: İnkâr edenler, Allah'ın yolundan ve -yerli, taşralı- bütün in
sanlara eşit (kıble veya m âbed) kıldığım ız M escid-i H arâm ’dan (insanları)
alıkoym aya kalkanlar (şunu bilm eliler ki) kim orada (böyle) zulüm ile haktan
sapm ak isterse ona acı azaptan tattırırız.
İbn Ebû H âtim , İbn A bbas'tan [rad ıyallahu anh] nakleder: R esûlul
lah [sallallah u aley h i v ese llem ], A bdullah b. Ü neys'i biri m uhacir, diğeri
ensardan olm ak üzere iki adam la birlikte bir yere gönderdi. (Yolda)
 yet 27: İnsanlar arasında haccı ilan et ki gerek yaya olarak, gerek uzak
yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler.
j h * tf jİ s J l İ\ Z g i j l i jû a Y j i i Ij i ş jJ
aleyhi vesellem ] M ekke'den çıkarılınca Hz. Ebû Bekir [rad ıyallahu anh], "P ey
gam berlerini çıkardılar, helâk olacaklardır" dedi.
0 ^ ii\ j o ç i i ı ^ f i o iL ıİJi u iı *4 ^ 1
 yet 52: (Ey M uham m ed!) Biz, senden önce hiçbir resûl ve nebî gönder
m edik ki o, bir tem ennide bulunduğunda, şeytan onun dileğine ille de (beşerî
arzular) katm aya kalkışm asın. Ne var ki Allah, şeytanın katacağı şeyi iptal
eder. Sonra Allah, kendi âyetlerini (lafız ve mana bakım ından) sağlam olarak
yerleştirir. Allah, hakkıyla bilendir, hilküm ve hikm et sahibidir.
İbn Ebû H âtim ve İbn C erîr ve İbnül-M ünzir, sahih bir senedle Said
b. Cübeyr'den naklederler: Resûlullah [sallallahu aley h i vesellem ] M ekke'de
iken, " Battığı zaman yıldıza andolsun ki . . . " (N e cm 5 3 / l) âyetini okuyordu.
"Gördünüz mü o Lât ve Uzzâ'yı? Ve üçüncüleri olan ötekini, M e n â fi" (N ecm
Hafız İbn Hacer, "Rivayetle ilgili çok tarik olm ası, olayın aslının
olduğuna delalet eder. Bununla birlikte iki sahih ve m ürsel tariki var
dır. Bu iki tarikten biri Zührî, Ebû Bekir b. A bdurrahm an b. H âris b.
H işâm diğeri ise D avud b. Ebû Hind, Ebü'l-A liye kanalıyla olm ak ü ze
re ibn C erîr tarafından nakledilir. İbnü'l-A rabî ve İyâz'm , 'B u rivayet
ler bâtıldır, aslı yoktur' sözünün bir kıym eti y o k tu r"716 der.
711 Lübâb m e tn in d e " J.___j- 1 L L j" o la n ifa d e n in devam ı B e z z â r 'd a (21/ 296)
713 M atb u n ü sh ad a B u h â rî d iy e z ik red ilm ek ted ir. A n cak B u h ârî'd e bö y le b ir rivay ete
ra stla y a m a y ın ca y azm a n ü sh ay a m ü racaatım ızd a b u n u n N eh h âs o ld u ğ u n u g ö rd ü k
(bk. y azm a n ü sh a, vr. 47b).
714 N eh h âs, M eân il-K u r'ân , 4/425-426. B u rad a ilg ili riv ay etler b u lu n m ak la b irlik te, b u
riv ay etlerin sen ed lerin d e V â k ıd î ve ibn A b b as b u lu n m am ak tad ır.
lah u aley h i v esellem ] gönderdiği bir seriyye hakkm da nâzil oldu. Seriyye
m uharrem in bitm esine iki gün kala yolda m üşriklerle karşılaştı. M üş
rikler birbirlerine, "M u h am m ed 'in arkadaşlarına saldıralım . Zira onlar
haram ayda savaşm ayı haram g örü rler" dediler. Sahâbe-i kirâm , m üş
riklerden savaşm am alarını, A llah 'ın onlarla savaşm ayı yasakladığım ,
zira A llah 'ın haram aylarda savaşm ayı haram kıldığını anlattılar. A n
cak m üşrikler bundan kaçındılar ve onlarla savaşıp haksızlık yaptılar.
M üslüm anlar da onlara saldırıp A llah 'ın yardım ıyla m uzaffer oldular.
Bunun üzerine bu âyet nâzil oldu.717
0 ç‘ -ç y c * ^ j j jjî
lem ] nam az kıldığında gözlerini sem aya dikerdi. Bunun üzerine, " O nlar
ki nam azlarında huşû içindedirler" âyeti nâzil oldu. Ve başını yere indir
di.718 İbn M erdûye, bu rivayeti "sağa sola dönerdi" lafzıyla nakleder.
Said b. M ansûr, İbn Sîrîn'den m ürsel olarak, "R esû l-i Ekrem [sallal
lahu aleyhi v esellem ] gözlerini sağa sola çevirirdi. Bunun üzerine âyet nâzil
old u " lafzıyla nakletti.
719 İbn Ebû H âtim 'd e M ü 'm in û n sû resin in 1-106. ây etleri arası g ü n ü m ü ze u laşm am ıştır.
 yet 12: Andolsun biz inşam , çam urdan (süzülüp çıkarılm ış) bir özden
yarattık.
İbn Ebû Hâtim , H z.Ö m er'den nakleder: D ört konuda Rabbim 'e
m uvafakat ettim. Bunun üzerine, " Andolsun biz insanı, çam urdan (sü
zülüp çıkarılm ış) bir özden yarattık" âyeti nâzil oldu. A yet nâzil olunca,
"Yaratanların en güzeli olan A llah 'ın şanı ne yüced ir!" dedim.
f I - * ' - a f
üj
 yet 76: Andolsun, biz onları sıkıntıya düşürdük de yine Rab'lerine bo
yun eğm ediler, tazarru ve niyazda da bulunm uyorlar.
721 N esâî, N ik âh, 12; a.m lf., e s-S ü n em ll-K ü b râ , 10/194; H âk im , el-M ü stedrek, 2/428.
722 B ey h ak î'd e "İb n Ü sa l" olarak g eçm ek te ik en Liibn b'm m atb u b a sk ısın d a "İb n İy â z "
ola ra k k a y d ed ilm iştir. Y azm a n ü sh ad a ise B ey h a k î rivayeti bu lu n m am ak tad ır.
lahu aleyhi v esellem ] onu serbest bıraktı. M üslüm an olup M ekke'ye geldi.
Yani M ekke'ye döndü. Daha sonra M ekkelilerle Y em âm eliler'in tica
ret yollarını kesm eye başladı. Kureyş artık açlıktan ilhiz (kanla karışık
deve yünü) yem eye başladı. Bunun üzerine Ebû Süfyân, Hz. Peygam
ber'e gelerek, "Sen âlem lere rahm et olarak gönderildiğini iddia etm i
yor m usun?" dedi. R esûlullah [sallallahu aley h i v ese llem ], "Evet'1 buyurdu.
Ebû Süfyân, "B abaları kılıçla, çocukları da açlıktan öldürdün" dedi.
Bunun üzerine bu âyet nâzil oldu.723
selâm ] indi ve A llah 'ın [celle celâlu h û ], " Eşlerine zina isnadında bulunup ..."
725 M atb u n ü sh a j Lj Vİ _•> :*J J U j J * " / ' şek lin d e b irç o k h ata ile d olu
o lu p , yazm a nü sh a ve k ay n ak g ö sterilen y erlerd ek i ifa d elere g öre tercü m e y ap ılm ıştır.
726 Ebû D avu d , N ik âh , 4; N esâî, es-S ü n en ü l-K ü b râ , 5/158; T irm izî, T efsîrü 'l-K u r'ân , 24;
H âk im , el-M ü stedrek, 2/180.
729 " B â k ire " ifa d esi m atbu v e y azm a n ü sh ad a b u lu n m am ak la b irlik te el-M ü sn ed 'de b u lu n
d u ğ u için tercü m ed e m a n a n ın a n laşılm ası için k u llan d ık .
aley h i vesellem ] vahiy gönderdi. Vahiy bitene kadar beklediler. " Eşlerine
zina isnadında bulunup da kendilerinden başka şahitleri olm ayanlara gelince,
onların her birinin şahitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair
dört defa Allah adına yem in ederek şahitlik etm esidir" (N û r 24/6) âyeti nâzil
oldu.730 Ebû Ya'lâ benzer bir hadisi Enes'ten nakleder.731
la lla h u aleyhi v ese llem ] soru yu 732 ayıpladı. U veym ir gelip, "N e yaptın ey
 sim !" deyince  sim , "B ir şey yapm adım , sen bana hayır getirm e
din. Hz. Peygam ber kendisine sorduğum sualden h oşlan m ad ı" dedi.
U veym ir, "Allah'a yem in ederim ki ben bu m eseleyi ona sorm aktan
vazgeçm eyeceğim " dedi. U veym ir, R esülullah'a sordu. Peygam ber
Efendim iz, " Seninle zevcen hakkm da âyet indi" bu yu rdu .733
H afız İbn H acer şöyle der: "U lem a-yi kirâm bu konuda ihtilaf etti
ler. Bir kısm ı bu âyetin U veym ir hakkm da nâzil olduğunu tercih etti.
Bir kısm ı da Hilâl hakkında nâzil olduğunu tercih etti. K im isi de b a
şına bu olay gelen ilk kişinin Hilâl olduğunu, U veym ir'in gelişinin de
aynı şekilde bu olaya denk geldiğini ve âyetin her ikisinin durum u
hakkm da birlikte nâzil olduğunu açıklayarak her iki rivayetin arasını
cem etm eye çalıştılar. N evevî de (v. 676/1278) bu görüşe m eyleder, Hatîb
de ona tâbi olup şöyle der: "B elk i de aynı vakitte her iki olay için ittifa-
ken nâzil oldu ." H afız İbn H acer devam la, "M u htem elen âyetin nüzûl
sebebi H ilâl idi. U veym ir geldiğinde H ilâl'in başm a gelenlerden habe
ri yoktu. R esülullah [sallallah u aley h i vesellem ] onun hükm ünü U veym ir'e
bildirdi. Bunun için Hilâl olayında, 'C ebrâil indi' dedi. U veym ir ola
yında ise, "Allah senin hakkında in d ird i'" dedi. "Allah senin hakkm da
ind ird i" ifadesi şöyle tevil edilir: Yani senin hakkında ve senin benzeri
lem ] sefere çıkm ak istediğinde eşleri arasında kura çekerdi. K ura kim e
çıkarsa Resûl-i Ekrem ile birlikte o giderdi. Çıkacağı bir gazvede ara-
736 M a tb u n ü sh a d a "M u ti" olarak k ay d ed ilen b u râvi, aslın d a Z eyd b. Y ü se y 'd ır.
Y azm a nü sh a da Y ü sey ' o la ra k n a k led ilm iş (ayrıca bk . İb n S a 'd , et-T abakât, 6/245).
Hz. Â işe [rad ıyallah u an h â] der ki: O zam an kadınlar hafif idiler. Şiş
m anlam am ışlar, kilolu değillerdi. Yiyecek nam ına ancak bir parça bir
şey yiyorlardı. İnsanlar hevdeci deveye yükleyip kaldırırken ağırlığım
yadırgam am ışlar. D eveyi sürerek yürüm üşler. Ben gerdanlığım ı ordu
gittikten sonra buldum . Bir de bulundukları yere geldim ki orada ne
seslenen var, ne cevap veren. Bulunduğum yerim e yöneldim . Z annet
tim ki insanlar beni arayacak ve yanım a dönecekler. Yerim de oturu r
ken uyku bastırdı ve uyuyakalm ışım . Safvân b. M uattal [rad ıy allah u anh]
ordunun arkasında m ola verm işti. Gecenin sonunda yola çıkm ış, b e
nim bulunduğum yerde sabahlam ış ve uyuyan bir insan karaltısı gör
m üş. H em en yanım a gelm iş ve beni görünce tanım ış. Zira tesettür farz
kılınm azdan önce beni görüyordu. Beni tanıyınca Safvân'ın [rad ıyallahu
anh], "İnn â lillah ve innâ ileyhi râciûn" sözüyle uyandım . Ve hem en cil-
bâbım la yüzüm ü örttüm . A llah'a yem in ederim ki benim le tek kelim e
konuşm adı. Ve, "İn n â lillah ve innâ ileyhi râciû n " sözünden başka on
dan bir kelim e işitm edim . Devesini çöktürdü, devenin ön ayağına bas
tı, ben de deveye bindim . Ve devem i sürm eye başladı. N ihayet orduya
öğlen zam anı sıcak bastığında konakladıktan sonra yetiştik. A rtık b e
nim hakkım da helâk olan helâk olm uştu. Bu işin büyük kısm ını A b
dullah b. Ü bey b. Selûl üzerine alm ıştı. M üteakiben M edine'ye geldim .
lem ] yanım a geldiğinde, "B ana ebeveynim in yanm a gitm eye izin verir
m isin?" dedim. Ben haberi ebeveynim den iyice anlam ak istiyordum .
Resûl-i Ekrem bana izin verdi. Ben de ebeveynim in yanm a gittim. Ve
annem e, "E y anneciğim ! İnsanlar ne konuşuyor?" dedim. A nnem , "Ey
kızcağızım , sakin ol! Vallahi pek az güzel kadın vardır ki kendisini se
ven bir adam la evli olsun, kum aları bulunsun da onun aleyhinde çok
laf etm esinler" dedi. "Sübhânallah! H akikaten halk bunu söylediler
m i?" dedim . A rtık o gece ağladım . Gözüm ün yaşı dinm eden ve gözü
m e uyku girm eden sabahladım . Sonra ağlayarak sabahladım . Vahiy
kesildiği zam an Resûlullah ailesinden ayrılm ak hususunda istişarede
bulunm ak üzere Ali b. Ebû Tâlib ile Üsâm e b. Z eyd'i çağırdı. Üsâm e
b. Zeyd, Allah Resûlü ailesinin beraatini bildiğine işaret ederek, "Y â
Resûlallah! Onlar senin ailendir. Biz hayırdan başka bir şey bilm iyo
ruz" dedi. Ali b. Ebû Tâlib [rad ıyallahu anh] ise, "Allah senin başını dara
sokm az, ondan başka kadınlar çoktur. Câriyesine sorarsan sana doğru
yu söyler" dedi. Bunun üzerine Resûlullah [sallallahu aleyhi vesellem ] Berî-
re'yi çağırarak, "Ey Berîre! Aişe'den seni şüpheye düşürecek bir şey gördün
m ü?" diye sordu. Berîre, "Sen i hakla gönderen Allah'a yem in ederim ki
ondan kendisini ayıplayacağım hiçbir şey görm edim . Şu kadar var ki o
genç yaşta bir tazedir. A ilesine yoğurduğu ham ur üzerinde uyur da ev
cil hayvanlar gelip o ham uru yer" dedi. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem
kalkıp m inbere çıktı ve A bdullah b. Ü bey'den özür dilem esini istedi.
Ve şöyle buyurdu: "Ey m üslüm anlar cem aati! Ehl-i beytim hakkında ezası
son dereceyi bulan bir adamdan benim özrümü kim alacak? Vallahi ben ailem
hakkında hayırdan başka bir şey bilm em ."
Hz. Â işe [rad ıyallah u anh â] devam la: Ben o gün ağladım , göz yaşım
dinm iyordu. Sonra ertesi gece de ağladım , göz yaşım dinm iyor, gözü
m e uyku girm iyordu. A nnem , babam ağlam aktan ciğerim parçalana
cak sanıyorlardı. O nlar benim yanım da oturuyor, ben de ağlıyorken
ensardan bir kadın yanım a girm ek için izin istedi. K endisine izin ver
dim . K adm oturup benim le birlikte ağlam aya başladı. Sonra Resûlul-
lah [sallallah u aley h i v esellem ] içeri girdi. Selâm verip oturdu. B ir ay bekle
m iş, benim hakkım da kendisine hiçbir şey vahyedilm em işti. Resûl-i
Ekrem teşehhüd getirip sonra şöyle buyurdu: "Ey Âişe! Senin hakkında
bana şöyle şöyle şeyler ulaştı. Eğer suçsuzsan A llah seni berat ettirecektir.
Şayet bir günah işledinse Allah'a istiğfar et! Sonra tövbe eyle! Çünkü kul bir
günahı itiraf eder de sonrat tövbekar olursa, Allah onun tövbesini kabul eder. "
Hz. Peygam ber sözünü bitirince babam a, "B enim yerim e Resülullah'a
sen cevap v er" dedim . Babam , "Vallahi ne söyleyeceğim i bilm iyoru m "
dedi. Bu sefer annem e, "B en im yerim e sen cevap ver" dedim . O da,
"V allahi ne söyleyeceğim i bilm iyoru m " dedi. Bunun üzerine ben genç
yaşta bir taze olduğum halde, "Vallahi ben iyi anladım ki siz bu söy
leneni işitm işsiniz, hatta içinizde yer etm iş ve ona inanm ışsınız. Size
ben suçsuzum desem -ki A llah suçsuz olduğum u biliyor- yine bana
inanm ayacaksınız. Vallahi ben kendim ve sizin için verecek misal bu
lam ıyorum . A ncak Y u su f'u n babasının dediği gibi, 'Artık (bana düşen)
hakkıyla sabretm ektir. Anlattığınız karşısında (bana) yardım edecek olan an
cak Allah'tır' (Y u su f 12/18)" dedim . Sonra yan dönerek döşeğim e yattım.
Vallahi R esülullah [sallallahu aley h i vesellem ] yerinden ayrılm am ış, ev hal
kından hiç kim se dışarı çıkm am ıştı ki A llah Teâlâ, peygam berine vahiy
indirdi. K endisini vahiy anında basan şiddetli titrem e bastı. Bu hal Hz.
A
Peygam ber'den geçerken Hz. A işe'ye [rad ıyallah u anh â] söylediği ilk söz
şu oldu: "Müjde ey Âişe! Allah seni beraat ettirdi." Bunun üzerine annem
bana, "K alk, onun yanm a git" dedi. Ben, "Vallahi onun yanm a kalkıp
gitm em . A llah'tan başka kim seye de ham detm em ! Benim berâetim i
indiren O 'dur" dedim . A llah [celle celâlu h û ], "Bu ağır iftirayı uyduranlar
şüphesiz sizin içinizden bir gruptur" (N û r 24/11) âyetinden başlayarak on
âyet indirdi. Hz. Ebû Bekir [rad ıyallah u anh] daha önce akrabalıktan ve
fakirliğinden dolayı yardım yaptığı M istah hakkm da, "Allah'a yem in
ederim ki  işe hakkında söylediklerinden sonra artık ona hiçbir şey
verm eyeceğim " dedi. Bunun üzerine C enâb-ı Hak, " İçinizden faziletli ve
servet sahibi kim seler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere (mal
larından) verm eyeceklerine yem in etm esinler; bağışlasınlar; ferag at göstersin
ler. Allah'ın sizi bağışlam asını arzulam az m ısınız? Allah çok bağışlayandır,
çok m erham etlidir" (N û r 24/22) âyetini indirdi. Ebû Bekir [rad ıyallah u anh],
"V allahi A llah'ın beni bağışlam asını arzu ederim " dedi. Ve M istah'a
evvelce verm ekte olduğu nafakayı tekrar verm eye başladı.739 Bu ko
nuda Taberânî'nin, İbn A bbas ve İbn Öm er'den, Bezzâr'm Ebû H ürey
re'den, İbn M erdûye'nin Ebü'l-Yüsr'den rivayetleri vardır.
24/23) bu yu ru yor" dedim . Said, "B u âyet sadece Hz. Â işe'ye özel olarak
indirildi" dedi.740 Bu rivayetin senedinde bu lu nan Yahya el-H ım m ânî
zayıftır.
m etn in i esa sla tercü m e y ap tım . M etin şö y led ir: l_r J y * j <111 i ' " (bk.
D ü rrü 'l-M en sû r, 6/165).
kötülüklerden habersiz miimin kadınlara zina isnadında bulunanlar, dünya
ve ahirette lanetlenmişlerdir'' (N û r 24/23) âyetinden başlayarak, "Bu sonun
cular, (iftiracıların) söylediklerinden çok uzaktırlar. Kendileri için bağışlanm a
ve güzel bir rızık vardır" (N û r 24/26) kısm ına kadar okudu.743
âyeti m ünafıkların Hz. Â işe'ye iftira etm eleri sırasında nâzil oldu. A l
lah Teâlâ onu bu iftiradan korudu.
anhâ] gitti. Ve, "Ey Âişe! İnsanlar ne diyorlar?" dedi. Hz. Âişe [radıyallahu
an h â], "Ö zrüm sem adan inm edikçe herhangi bir özür veya bahane söyle
m eyeceğim " dedi. Ondan sonra Allah [celle celâlu h û ], onun hakkında Nûr
sûresinden on beş âyet indirdi. Sonra, " Kötü kadınlar kötü erkeklere ..."
(N û r 24/26) âyetine kadar okudu.745 Rivayet mürsel olup isnadı sahihtir.
 yet 27: Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, geldiğinizi far-
kettirip (izin alıp) ev halkına selâm verm edikçe girm eyin. Bu sizin için daha
iyidir; herhalde (bunu) düşünüp anlarsınız.
U f İ Y i \j İ Ü tijiL Z G g \ p ~ jâ ö\ Ur f t l p J 4 İ
-
e O »aTVJ Loj Oj JUj
 yet 29: İçinde kendinize ait eşyanın bulunduğu oturulm ayan evlere
girm enizde herhangi bir sakınca yoktur. Allah, sizin açığa vurduklarınızı da
gizlediklerinizi de bilir.
' t, 0f
•) VK 5* 9+ M} / |. c ı
>' > S I ^ O, s ^ \ .' I - ? ' I l I -"
ü -t^ i 3 3 J-P T İJİ J-İJ
✓ . » } U / ) ) I ✓ £ } ) * 9 ö I *'* * \% I * V f I ^
Ö -İ-^ İ V j
»lŞT jf ^ İ Ş Î )î jO î $ VI
LJ y ^ jî ^ )î
ıs o -^ -A S î s ^ ı O İ 5P fj
0 O ^ i ü f - ü j J ^ İ ^ J I s J » 'L ^ - r İ l J l l ^ y s J r - ^ L j j_ *
İbn Cerîr, H adram î'den nakleder: Bir kadın güm üşten iki halhal
edinm iş, altına da bir sıra boncuk takm ıştı. Bir topluluğa rastladı da
ayağını yere vurdu ve bileğine taktığı halhal o boncuklara değip ses
L A-;=) C lİ İ j <!>l * Ü Ü l J lp I jJ J o ^ İL İİ ı 5 p l i l
 yet 33: Evlenm e im kânını bulam ayanlar ise Allah, lutfu ile kendilerini
varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlar
dan (köleler ve câriyelerden) m ükâtebe yapm ak isteyenlerle, eğer kendilerinde
bir hayır (kabiliyet ve güvenilirlik) görüyorsanız, hem en m ükâtebe yapın. A l
lah'ın size vermiş olduğu m alından siz de onlara verin. D ünya hayatının ge
çici m enfaatlerini elde edeceksiniz diye, namuslu kalm ak isteyen câriyelerinizi
fu h şa zorlam ayın. Kim onları zor altında bırakırsa, bilinm elidir ki zorlanm a
larından sonra Allah (onlar için) çok bağışlayıcı ve merham etlidir.
şikâyet ettiler. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], " Dünya hayatının geçi
ci m enfaatlerini elde edeceksiniz diye, nam uslu kalm ak isteyen câriyelerinizi
fu h şa zorlam ayın" âyetini indirdi.
0 3 i j* f i'-;: 'J J ^ J
 yet 48: Onlar, aralarında hüküm verm esi için Allah'a ve Peygamber'e
çağırıldıklarında, bakarsın ki içlerinden bir kısmı yüz çevirip dönerler.
753 T aberânî, el-M u 'cem ü î-K eb îr, 11/284; B ezzâr, el-M ü sn ed, 11/314.
lallah u a ley h i v esellem ] gitm eye çağrılırdı. Eğer haklı ise Hz. Peygam ber'in
kendi lehine hükm edeceğini bilir ve bunu kabul ederdi. A ncak hak
sızlık yapm ak istediğinde Resûl-i Ekrem 'e çağrılınca kabul etm eyip,
"F ilan kişiye gid elim " derdi. Bunun üzerine, "Onlar, aralarında hüküm
verm esi için Allah'a ve Peygamber'e çağırıldıklarında, bakarsın ki içlerinden
bir kısmı yüz çevirip dönerler" âyeti nâzil oldu
 yet 55: Allah, sizlerden iman edip iyi davranışlarda bulunanlara, ken
dilerinden öncekileri sahip ve hâkim kıldığı gibi onları da yeryüzüne sahip ve
hâkim kılacağını, onlar için beğenip seçtiği dini (İslâm'ı) onların iyiliğine yer
leştirip koruyacağını ve (geçirdikleri) korku dönem inden sonra, bunun yerine
onlara güven sağlayacağını vaat etti. Çünkü onlar bana kulluk ederler; hiçbir
şeyi bana eş tutmazlar. A rtık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl
büyük günahkârlardır.
İbn Ebû H âtim , Berâ'dan nakleder: Biz şiddetli bir korku içinde
iken bu âyet bizim hakkım ızda n âzil oldu.756
 yet 61: Âm âya gü çlük yoktur; topala gü çlük yoktur; hastaya da güçlük
yoktur (Bunlara yapam ayacakları görev yüklenm ez; yapam adıklarından dola
yı günahkâr olm azlar). Sizin için de gerek kendi evlerinizden, gerekse babala
rınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden,
kız kardeşlerinizin evlerinden, am calarınızın evlerinden, halalarınızın evle
rinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden veya anahtarlarını
uhdenizde bulundurduğunuz yerlerden yahut dostlarınızın evlerinden yem e
nizde bir sakınca yoktur. Toplu halde veya ayrı ayrı yem enizde de bir sakınca
yoktur. Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından m übarek ve pek güzel bir
755 H âk im , el-M iistedrek, 2/434; T aberânî, el-M u 'cem ü 'l-E vsat, 7/119.
İbn C erîr, İbn A b bas'tan nakleder: A llah [celle celâlu h û ], " Ey iman
edenler, m allarınızı, bâtıl (haksız ve haram yollar) ile aranızda (alıp vererek)
yem eyin" (N isâ 4/29) âyetini indirdiğinde m üslü m anlar zorlandılar. Ve,
"Yem ek m alların en faziletlisidir, artık başkasının yem eğini yem ek
bizd en hiç kim seye helâl o lm az" dediler. Ve insanlar bu durum dan
kaçındılar. Bunun üzerine, "Âm âya gü çlük yoktur; topala gü çlü k yoktur;
hastaya da gü çlük yoktu r ..." âyeti nâzil oldu.758
lalla h u aley h i vesellem ] ile birlikte gazveye çıktı. A ilesi için H alid b. Z eyd'i
"Toplu halde veya ayrı ayrı yem enizde de bir sakınca yoktu r ..."
Bezzâr, sahih bir senedle Hz. Âişe'den [rad ıyallah u anh â] nakleder:
M üslüm anlar Resülullah [sallallah u aley h i vesellem ] ile birlikte gazvelere
çıkm aya rağbet ederlerdi. Sefere çıkarken, sefere katılam ayan hasta
lara evlerinin anahtarlarım verir ve onlara, "Bizim evim den ne ister
seniz varsa yiyebilirsiniz" derlerdi. M edine'de kalan bu kim seler ise,
"B u n lar aslında bize yem e iznini gönül hoşluğu ile verm ediler. O nla
rın evlerinden yem em iz bize helâl değildir" derlerdi. Bunun üzerine
A llah [celle celâlu h û ], "Am aya gü çlük ı/oktur; topala güçlük yoktur; hastaya da
güçlük yoktur . .. " âyetini indirdi.
İbn Cerîr, Zührî'den nakleder: K endisine, " Âm âya güçlük yoktur; to
pala güçlük yoktur; hastaya da güçlük yoktur" âyeti soruldu: "N eden âmâ,
topal ve hasta burada zikredilm ektedir?" Zührî: U beydullah762 b. A b
dullah bize haber verdi. M üslüm anlar gazâya çıktıklarında hastalarını
geride bırakırlardı. O nlara evlerinin anahtarlarını vererek, "E vlerim iz
deki şeylerden yiyebilirsiniz, size helâl kıldık" derlerdi. Bu durum ge
ride kalanların zoruna gider ve, "O n lar yok iken biz o evlere girm eyiz"
derlerdi. Bu âyet onlara ruhsat olarak nâzil oldu.763
İbn Cerîr, Katâde'den nakleder: "Toplu halde veya ayrı ayrı yem eniz
de de bir sakınca yoktu r..." âyeti bir A rap kabilesi hakkm da nâzil oldu.
Bu kabileden bir adam tek başına yem ek yem ezdi. H atta bazı günler
kendisi ile birlikte yem ek yiyecek birini bulana kadar yem eğini yanın
da taşırdı.764
İbn İshak ve Delâil adlı eserinde Beyhakî (v. 458/ 1065), Urve ve M u
ham m ed b. K â'b el-K urazî vb. nakleder: H endek Gazvesi senesi Ebû
Süfyân kom utasındaki Kureyş, M edine'de bulunan sel yataklarından
R ûm e Kuyusu başına gelip konm uştu. G atafân da gelip U hu d 'u n ya
nında N akam a'ya766 konuşlandı. Resûlullah'a [sallallah u aley h i vesellem ] bu
haber gelince M edine'nin etrafına hendek kazdırdı. H endek kazma
işinde Resûl-i Ekrem bizzat kendisi ve m üm inler birlikte çalıştılar. Bazı
m ünafıklar ise işi ağırdan alıyordı ve çalışır gibi yapıp az çalışıyorlar
dı. Hz. Peygam ber'den habersiz ve izinsiz olarak gizlice sıvışıyorlar
dı. M üslüm anlardan herhangi birinin başına bir sıkıntı gelir veya bir
ihtiyacı olursa, Resûlullah'a söylüyor, işini halletm ek için ondan izin
istiyorlardı. Hz. M uham m ed [sallallah u aley h i v esellem ] ona izin verir, o da
işlerini yaptıktan sonra dönerdi. Allah [celle celâluhû] bu m üm inler hak
kında, "Müminler, ancak Allah'a ve R esûlü’ne gönülden inanmış kimselerdir.
765 T aberî, C âm iu'l-B eyân, 19/224.
766 Beyhakî'de " j l ü L " , İbn H işâm 'da Süyûtî, D ürrü'l-M ensûr'da — Lü-
bâb'ın m atbu nü shasında şeklinde olan kelim enin d oğrusu " ı_r L i_/ 'd ir. Nakama/
N akm â, M edine'de bulunan bir yer adıdır (bk. H am evî, M u 'cem ü l-B ü ldân , 5/300).
Onlar, o Peygam ber ile ortak bir iş üzerindeyken ondan izin istem edikçe bı
rakıp gitm ezler. (Resûlüm !) Şu senden izin isteyenler, hakikaten Allah'a ve
Resûlü'ne iman etm iş kim selerdir. Ö yle ise bazı işleri için senden izin iste
diklerinde, sen de onlardan dilediğine izin ver; onlar için Allah'tan bağış dile;
Allah m ağfiret edicidir, m erham etlidir. (Ey m üm inler!) Peygamber'i, kendi
aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırm ayın. İçinizden, birini siper edinerek
sıvışıp gidenleri m uhakkak ki Allah bilmektedir. Bu sebeple, onun em rine ay
kırı davrananlar, başlarına bir bela gelm esinden veya kendilerine çok elem li
bir azap isabet etm esinden sakınsınlar. Bilmiş olun ki göklerde ve yerde ne
varsa Allah'ındır. O, sizin ne yolda olduğunuzu iyi bilir. İnsanlar O'nun hu
zuruna döndürüldükleri gün yapm ış olduklarım onlara hem en bildirir. Allah,
her şeyi hakkıyla bilendir (N û r 24/ 62-64)" âyetlerini indirdi.767
767 B eyh ak î, D elâilü 'n -N iibü vve, 3/409; İbn H işâm , es-S îre, 2/220. Bu riv ay et yazm a n ü sh ad a
b u lu n m a m a k tad ır.
 yet 10: D ilerse sana bunlardan daha iyisini, altlarından ırm aklar akan
cennetleri verecek ve sana saraylar ihsan edecek olan Allah'ın şanı yücedir.
İbn Ebû Şeybe, el-M u san n ef adlı eserinde, İbn C erîr ve İbn Ebû
H âtim , H aysem e'den naklederler: Resûlullah'a [sallallahu aley h i v ese llem ],
0 İ L İ 5 o is 's o ^ - i s i i l i * u i ^ -3 â ı i i S ı
J ~s * * ✓ «* 55 " 1
> >
@ t s j Z J i a J j j Ç 4JJU ^ U iJI fe s
© O lk J jl 5
 yet 27: O gün, zalim kim se (pişm anlıktan) ellerini ısırıp şöyle der: K eş
ke o peygam berle birlikte bir yol tutsaydım!
 yet 28: Yazık bana! K eşke falan cayı (bâtıl yolcusunu) dost edınm esey-
dim!
6/327.
lallah u aley h i v esellem ] ile birlikte bulunurdu. Ukbe b. Ebû M uayt bundan
dolayı Ü beyy'i azarladı. Bunun üzerine, "O gün, zalim kim se (pişm anlık
tan) ellerini ısırıp şöyle der: Keşke o peygam berle birlikte bir yol tutsaydım !
Yazık bana! K eşke falan cayı (bâtıl yolcusunu) dost edinm eseydim ! Çünkü zi
kir (Kur'an) bana gelm işken o, hakikaten beni ondan saptırdı. Şeytan insanı
(uçurum a sürükleyip sonra) yüz üstü bırakıp rezil rüsva eder" (F u rk ân 25/27
29) âyetleri nâzil oldu.772 ibn Cerîr, benzer bir rivayeti Şa'bî ve M ik-
sem 'den nakleder.
 yet 32: İnkâr edenler, "Kur'an ona bir defada topluca indirilm eli değil
m iydi?” dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirm ek için böyle yaptık
(parça parça indirdik) ve onu tane tane (ayırarak) okuduk.
773 İb n Ebû H âtim , Tefsîr, 8/2689; M ak d isî, el-E h âd îsü ’l-M u htâre (nşr. A b d ü lm elik b.
A b d u llah D ah iş), B ey ru t 2000, 10/119.
 yet 68: Yine onlar ki A llah ile beraber (tuttukları) başka bir tanrıya
yalvarm azlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıym azlar ve zina et
mezler. Bunları yapan, günahı(m n cezasını) bulur.
sellem ] sordum : "H an g i günah en bü yü ktü r?" Peygam ber Efendim iz,
"Rabb'in seni yaratm ışken ona şirk koşm an " buyurdu. "So n ra hangisi
d ir?" dedim . "Rızık korkusuyla evladını öldürm endir" buyurdu. "Son ra
hangisid ir?" dedim . "Kom şunun hanım ı ile zina yapm andır" buyurdu.
A llah [celle ce lâ lu h û ], resûlünün sözünü tasdik ederek, "Yine onlar ki Allah
ile beraber (tuttukları) başka bir tanrıya yalvarm azlar, Allah'ın haram kıldığı
cana haksız yere kıym azlar ve zina etmezler. Bunları yapan, giinahı(nm ceza
sını) bulur" âyetini indirdi.774
 yet 205: N e dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatıp nim etlerden fay d a-
landırsak,
 yet 206: Sonra tehdit edilm ekte oldukları (azap) başlarına gelse!
a ley h i v esellem ] rüyasında kendisini şaşırm ış, hayretler içinde gördü. Rü
yasını ashabına anlatınca sahâbe-i kirâm bu durum u sordular. Pey
gam ber Efendim iz, "Neden olm asın ki benden sonra düşm anım ın kendi
üm m etim den olduğunu g örd ü m " buyurdu. Bunun üzerine, "Ne dersin!
Eğer biz onları yıllarca yaşatıp nim etlerden faydalandırmak, sonra tehdit edil
m ekte oldukları (azap) başlarına gelse! Faydalandırıldıktan nim etler on la
ra hiç yarar sağlam ayacaktır (Ş u arâ 2 6 / 205-207)" âyetleri nâzil oldu. Bunun
üzerine m utlu oldu.777
 yet 215: Sana uyan m üm inlere (m erham et) kanadım indir.
İbn Cerîr ve İbn Ebû H âtim , Avfî kanalıyla İbn A bbas'tan nakle
der: R esûlullah [sallallah u aley h i vesellem ] dönem inde biri ensardan, diğeri
de başka b ir kabileden iki şair karşılıklı olarak birbirlerini hicvediyor
lardı. H er birinin etrafında da kavim lerinin sefihleri toplanm ış bulu
nuyordu. İşte bunun üzerine A llah Teâlâ, "Şairler(e gelince), onlara da
sapıklar uyarlar" âyetini indirdi.779 İbn Ebû Hâtim , benzer bir rivayeti
İkrim e'den nakleder.
781 M a tb u n ü sh a d a H âk im d iye z ik red ilm ek ted ir. A n cak H âk im 'd e bu rivay eti b u la m a
dık. Y azm a n ü sh ad a ise sad ece "y t ” ifad esi k u llan ılm ak tad ır. "H ü v e "d e n m u rat, m u h
tem elen b ir ö n cek i rivayeti n a k led en ib n Ebû H âtim 'd ir. Z ira rivay et ibn E bû H âtim 'd e
b u lu n m a k ta d ır.
A yet 51: Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü (vahyi) birbi
ri ardınca yetiştirm işizdir (aralıksız vahiylerim izi gönderm işizdir).
« ✓
 yet 52: Ondan (Kur'an'dan) önce kendilerine kitap verdiklerim iz, ona
da iman ederler.
783 T aberî, C âm iu'l-Beyân, 19/594; T aberânî, el-M u 'cem ü'l-K ebîr, 5/53.
784 M a tb u n ü sh a d a "E b û R ifâ a " o larak k ay d ed ilm iş. Y azm a n ü sh a (vr. 52a) "R ifâ a " şek lin
d e d ir (A li b. R ifâa için bk. İb n H acer, el-İsâbe, 4/463; B u h ârî, e t-T â rîh u î-K eb îr, 6/274).
[sallallahu aleyhi vesellem ] gelip im an ettiler. Bundan dolayı da eziyet gör
düler. Bunun üzerine, " Ondan (Kur'an'dan) önce kendilerine kitap verdik
lerimiz, ona da iman ederler" âyeti nâzil oldu.785
 yet 56: (Resûlüm !) Sen sevdiğini hidayete erdirem ezsin; bilakis, Allah
dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanları en iyi O bilir.
N esâî ve Târîhıı D ım aşk adlı eserinde İbn Asâkir, sağlam bir sened
le Ebû Said b. R âfi'den naklederler: ibn Öm er'e, ‘"Sen sevdiğini hidayete
erdirem ezsin; bilakis, Allah dilediğine hidayet verir ve hidayete girecek olanla
rı en iyi O bilir' âyeti Ebû Süfyân ve Ebû Tâlib hakkında mı nâzil oldu,
diye sordu m ." "E v et" dedi.789
786 M atb u ese r ve yazm a n ü sh ad a "O s m a n " olarak k ay d ed ilirk en , T aberî'd e S e lm an olarak
kay d ed ilm iştir.
789 İbn A sâk ir, Târihu D ım aşk, 30//399; N esâî, es-S itn en ü l-K ü b râ, 10/210. B u riv ay et yazm a
n ü sh a d a bu lu n m am ak tad ır.
C J C .> Ij J ü j
A yet 57: "Bzz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdum uzdan atılı
r ız " dediler. Biz onları, kendi katım ızdan bir n zık olarak her şeyin ürünle
rinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulm az bir yere (M ekke-i M iikerre-
me'ye) yerleştirm edik m i? Fakat onların çoğu bilmezler.
© J I JA A-g-JLİ I Çyi
A yet 61: Şu halde, kendisine güzel bir vaatte bulunduğum uz kim se -ki
ona m utlaka kavuşacaktır-, (sırf) dünya hayatının geçici m enfaat ve zevki
ni yaşattığımız, sonra kıyam et gününde (azap için) huzurum uza getirilenler
arasında bulunan kim se gibi midir?
İbn Cerîr, M ücâhid'den nakleder: "Şu halde, kendisine güzel bir va
atte bulunduğum uz kim se ..." âyeti Resûlullah ile Ebû Cehil b. Hişâm
hakkında nâzil oldu.792 İbn Cerîr, farklı bir şekilde H am za ile Ebû Cehil
hakkında nâzil olduğunu nakleder.
İbn Ebû Hâtim , Şa'bî'den nakleder: İslâm 'ı kabul eden ve M ekke'de
kalan bazı insanlar hakkm da nâzil oldu. R esûlullah'm M edine'deki as
habı onlara, "H icret etm edikçe İslâm 'larının kendilerinden kabul edil
m eyeceğine" dair m ektup yazdılar. Onlar da M edine'ye gitm ek üzere
yola çıktılar. M üşrikler onları takip edip geri çevirdiler. Bunun üzerine
bu âyet nâzil oldu. Sahâbe-i kirâm onlara haklarında A llah'ın bu âyeti
indirdiğini yazdılar. Onlar, "Biz M ekke'den çıkıyoruz, eğer bizi takip
eden olursa öldürürüz" dediler. Ve M ekke'den yola çıktılar, m üşrikler
onları takip etti. Bunun üzerine çarpıştılar, bazıları şehid oldu, bazıları
ise kurtuldu. Bunun üzerine A llah [celle celâluh û] onlar hakkm da, "Sonra
şüphesiz Rabb'in, eziyet edildikten sonra hicret edip, ardından da sabrederek
cihad edenlerin yardım cısıdır. Bütün bunlardan sonra Rabb'in elbette çok ba
ğışlayan, pek esirgeyendir” (N ahl 16/110) âyetini indirdi.794
İÜ ^ Ü jJ L s J i l i l i p d\ j f e - l i ^ J d l ^ O L L j V l
A yet 8: Biz, insana, ana babasına iyi davranm asını tavsiye etmişizdir.
Eğer onlar, seni, hakkında bilgin olm ayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak
koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. D önüşünüz ancak banadır. O za
man size yapm ış olduklarınızı haber vereceğim.
M üslim , Tirm izî vb. Sa'd b. Ebû V akkâs'tan naklederler: Sa'd 'm
annesi, "Allah anneye iyilik etm eyi em retm edi m i? Vallahi bir şey ye
m eyeceğim , bir şey içm eyeceğim . Ya öleceğim ya da dinini bırakıp
inkâr edeceksin" dedi. Bunun üzerine, "Biz, insana, ana babasına iyi dav
ranm asını tavsiye etm işizdir. Eğer onlar, seni, hakkm da bilgin olm ayan bir
şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Dö
nüşünüz ancak banadır. O zaman size yapm ış olduklarınızı haber vereceğim "
âyeti nâzil oldu.
0 jjL i, ^ jjp l
 yet 10: İnsanlardan kimi vardır ki: "Allah'a inandık" der; faka t Allah
uğrunda eziyete uğratıldığı zaman, insanların işkencesini Allah'ın azabı gibi
tutar. H albuki Rabb'inden bir nusret gelecek olsa mutlaka, "Doğrusu biz de si
zinle beraberdik" derler. Allah, herkesin kalbindekileri en iyi bilen değil midir?
 yet 51: Kendilerine okunm akta olan kitabı sana indirm em iz onlara yet
memiş mi? Elbette iman eden bir kavim için onda rahm et ve ibret vardır.
İbn Cerîr, İbn Ebû Hâtim ve el-M üsned adlı eserinde D ârim î (v.
255/869), A m r b. D înâr, Yahya b. C a'de senediyle nakleder: M üslüm an-
lardan bir grup, içinde yahudilerden işittikleri bazı şeyler olan bir ki
tap getirdiler. R esülullah [sallallah u aley h i v ese llem ], "Kendi peygam berleri
nin kendilerine getirm iş olduğundan, başkalarına gelm iş olan peygam berlerin
getirm iş olduklarına rağbet etm eleri bir kavm in dalâletine yeter alam ettir"
buyurdu. Bunun üzerine, "Kendilerine okunm akta olan kitabı sana indir
mem iz onlara yetm em iş mi? Elbette iman eden bir kavim için onda rahm et ve
ibret vardır" âyeti nâzil oldu.797
© fJiiı # ^ ı j 4 ’j J i i î *5 j? i * j ; j f ö
797 T aberî, C â m iu î-B ey ân , 20/53; İb n E bû H âtim , Tefsîr, 9/3072-3073; D ârim î, Sünen, 1/425.
D â rim î'n in eseri el-M ü sn ed o la ra k z ik red ilm ek le b irlik te S ü n en d iy e m eşh u rd u r.
 yet 60: N ice canlı var ki rızkını (yanında) taşımıyor. O nlara da size de
rızik veren Allah'tır. O, her şeyi işitir ve bilir.
Abd b. Humeyd, İbn Ebû Hâtim, Beyhakî ve İbn A sâkir798 zayıf bir
senedle ibn Öm er'den nakleder: Bir gün Resûlullah [sallallahu aleyhi vesel-
lem [ ile birlikte çıktık ve bazı M edine bahçelerine girdik. H urm a koparıp
yem eye başladı. Bana, "Ey İbn Ömer, sen neden yem iyorsun?" diye sordu.
Ben, "C anım çekm iyor" dedim. Resûl-i Ekrem [sallallahu aleyhi v esellem ],
J y j \J . 1 Ü jJ U j i \ jiz & j j ı
 yet 27: Yaratmaya başlayan, sonra onu tekrarlayan O'dur, ki bu, O ’nun
için pek kolaydır. Göklerde ve yerde (tecelli eden) en yüce sıfat O'nundur. O,
m utlak güç ve hikm et sahibidir.
803 İb n Ebû H âtim , Tefsîr, 9/3087. R iv ay et m etn i ay nı d eğ ild ir, m ana ile rivay et ed ild iğ i
g ö rü lm ek ted ir.
t-L*_jl (+—
*21
cü m lesi y azm a n ü sh a d a var, m atb u n ü sh ad a b u lu n m am ak tad ır.
 yet 28: Allah size kendinizden bir temsil getirm ektedir: M ülkiyetiniz
altında bulunan köleler içinde, size verdiğim iz rızıklarda -birbirinizden çe
kindiğiniz gibi kendilerinden çekineceğiniz derecede sizinle eşit (haklara sa-
hip)- ortaklarınız var mı? İşte biz âyetlerim izi, aklını kullanacak bir kavim
için böylece açıklıyoruz.
806 İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 9/3090; T aberî, C âm iu'l-B eyân, 20/92.
İbn C erîr, A vfî k an alıy la İbn A b b as'tan n akled er: "İnsanlardan öy
lesi var ki herhan gi bir İlm î delile dayanm adan A llah yolu ndan saptırm ak ve
sonra da on u nla alay etm ek için boş lafı satın alır" âyeti şarkıcı b ir câriye
satın alan K u reyşli bir adam h akkın d a n âzil o ld u .809
İbn Cerîr, İkrim e'den nakleder: Ehl-i kitap Resûlullah'a [sallallahu aley
hi vesellem i ruhu sordular. Bunun üzerine Allah [celle celâluh û], "Sana ruh
hakkında soru sorarlar. De ki: Ruh, Rabbim'in emrindendir. Size ancak az bir
bilgi verilmiştir" (isrâ 17/85) âyetini indirdi. Bu sefer, "B ize az bir bilgi ve
rildiğini mi iddia ediyorsunuz. Halbuki bize Tevrat verildi ve o hikm et
tir. Kime hikm et verilmişse, ona çokça hayır verilm iştir" dediler. Bunun
üzerine, "Şayet yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de arkasından yedi deniz
katılarak (mürekkep olsa) yine Allah'ın sözleri (yazmakla) tükenmez. Şüphe yok
ki Allah m utlak galip ve hikmet sahibidir" âyeti nâzil oldu.811
İbn İshak, Atâ b. Yesâr'dan nakleder: "Size ancak az bir bilgi verilm iş
tir" (İsrâ 17/85) âyeti M ekke'de nâzil oldu. R esûlullah [sallallah u aley h i v esel
lem ] M edine'ye hicret edince yahudi bilginleri ona gelip, "B ize ulaştı ki
sen, 'Size ancak az bir bilgi verilm iştir' dem işsin, bununla kendi kavm ini
mi kastettin, bizi m i?" dediler. Peygam ber Efendim iz, "Hepsini kastet
tim" dedi. Yahudiler, "Ama s e n ,'... içinde her şeyin açıklam ası olan Tevrat
verildi' diye bize oku yorsu n" dediler. Resûl-i Ekrem [sallallah u aley h i v e
sellem ], "O, Allah'ın ilm ine göre az bir şeydir" dedi. Bunun üzerine A llah
[celle celâlu h û ], "Şayet, yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de arkasından yedi
deniz katılarak (m ürekkep olsa) yine Allah'ın sözleri (yazm akla) tükenmez"
âyetini indirdi.812 İbn Ebû H âtim bu lafızla Said veya İkrim e kanalıyla
ibn A bbas'tan nakleder.
 yet 34: Kıyam et vakti hakkındaki bilgi, ancak Allah'ın katindadır. Yağ
muru O yağdırır, rahim lerde olanı O bilir. H iç kim se yarın ne kazanacağını
bilemez. Yine hiç kim se nerede öleceğini bilemez. Şüphesiz Allah, her şeyi bi
lendir, her şeyden haberdardır.
J^j İ j Lo ^ A U J jj wk-oj
Bezzâr, zayıf bir senedle Bilâl'den nakleder: Biz bir m ecliste otu
ruyorduk. R esûlullah'm [sallallah u aley h i vesellem ] ashabından bazıları ak
şam dan sonra yatsıya kadar nam az kıldılar. Bunun üzerine bu âyet
nâzil oldu.815 İsnadında A bdullah b. Şebîb olup zayıftır.816
817 A tem e, g e cen in k aran lığ ın d a k ılın m ası n e d en iy le A ra p la r'ın y atsı n a m a z ın a verd iği
d iğ er b ir isim d ir (bk. İb n ü T E s ır , e n -N ih â y efi G a rîb iî-H a d îs, 3/180).
 yet 28: Eğer doğru söylüyorsanız, bu fetih (ve hüküm ) günü hani ne
zaman, derler.
İbn Cerîr, K atâde'den nakleder: Sahâbe-i kirâm , "N asıl olsa bir
gün gelecek ki o gün yakındır, biz rahata erip sizden intikam ım ızı ala
cağ ız" dediler. M üşrikler de, "B u fetih (ve hüküm ) günü hani ne za
m an?" dediler. Bunun üzerine bu âyet nâzil oldu.824
©
" 3^
L i- U
s
j y b İ» \ j f i c i y i ^ ll? ! ^ Ç p o I Jii-
825 B u rivayet yazm a n ü sh ad a b u lu n m am ak tad ır. A n cak Sü y û tî, D iirriiî-M erısû r'da İbn
C erîr'd en C ü v ey b ir k an alıy la n ak led er (bk. D ü rriiî-M en sû r, 6/560).
 yet 4: Allah, bir adam ın içinde iki kalp yaratm adığı gibi, "zıhâr" yaptı
ğınız eşlerinizi de analarınız yerinde tutmadı ve evlatlıklarınızı da öz oğulla
rınız olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir.
Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir.
Tirm izî, rivayetin hasen olduğunu ifade ederek ibn A bbas'tan nak
leder: Resûlullah [sallallahu aleyhi v esellem ], bir gün nam az kılıyordu. H a
tırına bir şeyler geldi ve nam azda yanıldı. Kendisiyle birlikte nam az
kılan m ünafıklar, "O nu n iki kalbi olduğunu görm üyor m usunuz? Bir
kalbi sizinle, bir kalbi de o n larla"826 dediler. Bunun üzerine yüce Allah,
"Allah, bir adamın içinde iki kalp yaratm adığı gibi, 'zıhâr' yaptığınız eşlerinizi
de analarınız yerinde tutmadı ve evlatlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanı
madı. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği
söyler ve doğru yola O eriştirir" âyetini indirdi.827
828 İb n Ebû H âtim , Tefsîr, 9/3112. Yazm a ve m atb u n ü sh a ile S ü y û tî'n in D ü rriil-M en sû r'd a
riv a y etin sen e d in d e jp _ â l v 2>- ziy ad esi o lm ak la b irlik te îb n Ebû
H â tim 'd e sad ece Said b. C ü b ey r z ik red ilm ek ted ir. R â v ilerd en Said b. C iib e y r'in
öğ ren cileri a ra sın d a H u sa y f b. A b d u rra h m a n b u lu n m a k ta d ır (bk. Z eh ebî, Siyerü
A 'lâm i'n -N übelâ, 4/321).
 yet 9: Ey iman edenleri Allah'ın size olan nim etini hatırlayın; hani
size ordular saldırm ıştı da biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görm ediğiniz
ordular gönderm iştik. A llah ne yaptığınızı çok iyi görm ekteydi.
lallah u aleyhi vesellem ] karşısına geçtik. Sonunda sıra bana geldi ve bana,
"Düşman ordusunun haberini bana g etir" buyurdu. Ben de gelip baktım ki
ordugâhlarında şiddetli bir rüzgâr her şeyi altüst etmiş, kim se yerinden
bir karış bile kım ıldayam ıyor. Allah'a yem in ederim ki göçlerinin ve at
larının üzerinde taşların seslerini işitiyordum. Rüzgâr hepsini vurmuş
ve herkes, "G idelim , gidelim !" diye bağrışıyorlar. Döndüm ve düşm a
nın durum unu Resülullah'a haber verdim. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak,
"Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular sal
dırmıştı da, biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görm ediğiniz ordular gönder
miştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görm ekteydi" âyet-i kerim esini indirdi.833
lallah u aley h i vese llem ] A hzâb Savaşı senesinde hendek kazdırm ak için bir
hat çizdi. A llah Teâlâ hendeğin içinden karşım ıza beyaz, yuvarlak bir
kaya çıkardı. Resûl-i Ekrem kazm ayı alıp kayaya vurdu ve kayayı çat
lattı. O ndan öyle bir şim şek çaktı ki M edine'nin iki kayalığının arasını
aydınlattı. Hz. Peygam ber tekbir getirdi, m üslüm anlar da peşinden
tekbir getirdiler. Sonra A llah Resûlü kayaya ikinci kere vurdu ve kaya
yı biraz daha çatlattı. O ndan öyle bir şim şek çaktı ki M ed in e'n in iki ka
yalığının arasım aydınlattı. R esülullah tekbir getirdi, m üslüm anlar da
peşinden tekbir getirdiler. Sonra Hz. Peygam ber kayaya üçüncü kere
836 îb n C erîr rivay eti y azm a n ü sh a d a b u lu n m a m a k ta d ır (riv ay et için bk. Taberî, Câmiu'l-
B eyân , 20/218).
size ordular saldırm ıştı da biz onlara karşı bir rüzgâr ve sizin görm ediğiniz
ordular gönderm iştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görm ekteydi" (Ahzâb 33/9).837
 yet 23: M üm inler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var.
İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını verm iştir; kim i de
(şehidliği) beklem ektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirm em işlerdir.
 yet 28: Ey Peygam ber! Eşlerine şöyle söyle: Eğer dünya dirliğini ve
süsünü (refahım ) istiyorsanız, gelin size boşanm a bedellerinizi vereyim de
sizi güzellikle salıvereyim .
838 M atbu n ü sh a ve yazm a n ü sh ad a "<lJle- Ş i şek lin d e olan ifad e M ü slim 'd e
şek lin d ed ir.
839 M ü slim , İm âre, 148; T irm izî, T efsîrü 'l-K u r'ân , 33.
M üslim , A hm ed b. H anbel ve N esâî, Ebii'z-Zübeyr kanalıyla
Câbir'den nakleder: Hz. Ebû Bekir [rad ıyallahu an h ], R esû lu llah'm [sallal
la h u aleyhi v esellem ] yanına girm ek için izin istedi, izin verilm edi. Son
ra Hz. Ö m er [rad ıy allah u anh] geldi ve Resûl-i Ekrem 'in yanm a girm ek
için izin istedi, ona da izin verilm edi. Sonra ikisine izin verildi ve Hz.
P eygam ber'in yanına girdiler. Resûl-i Ekrem , çevresinde eşleri olm ak
üzere oturuyordu ve suskundu. Hz. Ö m er [rad ıyallahu anh] der ki: K en
di kendim e, "B ir söz etsem de Hz. Peygam ber'i güldürsem " dedim .
Sonra, "Y â Resûlallah! Görüyor m usun, Z eyd'in 840 kızı -Hz. Ö m er'in
h anım ı- biraz önce benden nafaka istedi, ben de ensesine vu rdu m " de
dim. Bunun üzerine Resülullah, ön dişleri görünecek kadar güldü ve,
"İşte şunlar da benim etrafım da oturm uşlar, benden nafaka istiyorlar" bu
yurdu. Hz. Ebû Bekir kalkıp kızı Â işe'yi, Ö m er de kalkıp kızı H afsa'yı
dövm ek istediler. İkisi de, "Peygam ber'in sahip olm adığı şeyi ondan
istiyorsunuz h a!" dediler. A llah Teâlâ, m uhayyerlik âyetini indirdi ve
Hz. Peygam ber, Hz. Â işe'den başlayarak dedi ki: "Ben, sana bir durum u
hatırlatacağım . A ncak anne babanla istişare etm eden çabucak cevap verm eni
istem em ." Hz. Âişe, "N eym iş o ?" dedi. Resülullah, "Ey Peygam ber! Eş
lerine şöyle söyle: Eğer dünya dirliğini ve süsünü (refahım ) istiyorsanız, ge
lin size boşanm a bedellerinizi vereyim de sizi güzellikle salıvereyim " âyetini
okudu. Hz. Â işe [rad ıyallahu a n h â ], "Ben, senin için m i annem e ve babam a
danışacağım ? H ayır, ben, A llah 'ı ve R esûlü'nü tercih ediyorum " dedi.841
.V - jü U JI j o L i A J ı ; ı Sı
<1 '/*\ \< j ‘ ı .*^ O İ __ SiL^aJl j , -y.__ t} l ^aJl j o ' ___
o Ü jl ^ 13 13 13
841 M ü slim , Talâk, 29; A h m ed b. H an bel, el-M üsned, 22/391; N esâî, es-S ü n en ü î-K ü b râ , 8/280.
f j —j ' S <
tU
İ(
j_;IjJlj ol — ^ t f r j (j ol—«JL^aJlj
^ ^ İ ı l^ ı o i^ ijjis
843 "<> ^ - *4" ifad esi râvi ta 'd îlin d e d ö rd ü n cü m erteb e için k u llan ılan b ir ta 'd îl lafzıdır.
845 B e n z er kon u o ld u ğ u için zik red ilm iş. İlg ili rivay et için  l-i İm rân sû resi 195. ây etin e
b a k ın ız .
ler. Bunun üzerine Allah Teâlâ, " Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar,
münıin erkekler ve miimın kadınlar, taate devam eden erkekler ve taate devam
eden kadınlar ..." âyetini indirdi.846
A yet 36: A llah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zam an, inanm ış bir erkek
ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçm e hakkı yoktur. H er kim Allah ve
Resûlü'ne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşm üş olur.
lah u aleyhi v e se lle m ], h alasının kızı Z eyneb'i Zeyd için istem eye gitti. Zey-
neb, Resûl-i Ekrem 'in kendisi için geldiğini zannetti. A ncak Zeyd için
istediğini öğrenince kabul etm edi. Bunun üzerine C enâb-ı Hak, "Allah
ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zam an, inanm ış bir erkek ve kadına o işi kendi
isteklerine göre seçm e hakkı yoktu r" âyetini indirdi. Ve Zeyneb razı olup
kabul e tti.847
L lu # A r i İ ı v L ı İ J i
> : ji 5^ : v ^ 1 4 1 . I 45 L ili
 yet 37: (Resûlüm!) H ani Allah'ın nimet verdiği, senin de kendisine iyi
lik ettiğin kim seye "Eşini yanında tut, Allah'tan kork!'' diyordun. Allah'ın açı
ğa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkm a
na layık olan Allah'tır. Zeyd, o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâh-
ladık ki evlatlıkları, karılarıyla ilişkilerim kestiklerinde (o kadınlarla evlenm ek
isterlerse) m üm inlere bir güçlük olmasın. Allah'ın em ri yerine getirilmiştir.
Zeyd'e, "Git ve onu benim için iste" buyurdu. Zeyd gidip bunu Zeyneb e
haber verdi. Zeyneb, "R ab bim 'in em irleri dışında bir şey yapacak de
ğilim " dedi ve evindeki nam az kılma yerine yöneldi. O sırada vahiy
nâzil oldu ve Resûl-i Ekrem [sallallahu aley h i vesellem ] gelip izin alm adan
Z eyneb'in yanm a girdi. Z eyneb'in Hz. Peygam ber'in yanm a girdiğini
görünce, anladık ki Resülullah ile Z eyneb'in düğünü olacak ve Resûlul-
lah bize ekm ek ve et yedirecek. Sonra insanlar dışarı çıktı ve yem ekten
sonra evde birkaç kişi kalm ış konuşuyorlardı. Sonra Resûl-i Ekrem de
çıktı. Ben kendisini takip ettim. Kadınlarının hücrelerini dolaşıyordu.
Sonra m isafirlerin evden çıktıklarını haber verdim . Bunun üzerine çı
kıp eve girdi. Ben de onunla beraber girm ek üzere gittim . Ama benim le
kendi arasına perde çekti ve hicâb âyeti indi. Resülullah ashabına daha
önce yaptığı gibi vaaz ve nasihat eyledi ve kendisine inen âyet-i keri
m eyi okudu: "Ey iman edenler! Siz, bir yem eğe çağırılm adıkça, zam anım
gözetm eksizin, Peygamber'in evlerine girm eyin. Ancak davet edildiğiniz vakit
girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hare
ketiniz Peygamber'i üzmekte, faka t o (size bunu söylem ekten) utanmaktadır.
Am a Allah, hakkı söylem ekten çekinmez. Peygamber'in hanım larından bir şey
istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de
onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allah'ın resûlünü üz
meniz ve kendisinden sonra onun hanım larını nikâhlam anız asla caiz olamaz.
Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah)tır" (A h zâb 33/53).853
852 M atbu n ü sh a d a râv i ism i zik red ilm em iş. A ncak y azm a n ü sh ad a râv i " E n e s " olarak
n a k le d ilm ek te d ir.
853 M ü slim , N ik âh , 89; N esâî, N ikâh, 26; A hm ed b. H an b el, el-M ü sn ed, 20/327.
 yet 40: M uham m ed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir.
Fakat o, Allah'ın resûlü ve peygam berlerin sonuncusudur. Allah her şeyi hak
kıyla bilendir.
Zeyneb bin t Cahş ile evlendiğinde, "O ğ lu n u n helâli ile evlendi" dedi
ler. Bunun üzerine A llah Teâlâ, "M uham m ed, sizin erkeklerinizden hiçbi
rinin babası değildir. Fakat o, Allah'ın resûlü ve peygam berlerin sonuncusu
dur. A llah her şeyi hakkıyla bilendir” âyetini indirdi.854
 yet 43: Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarm ak için üzerinize rahm etini
gönderen O'dur. M elekleri de size istiğfar eder. Allah, m üm inlere karşı çok
merham etlidir.
© Iy <jb I j
H asen olduğunu ifade eden Tirm izî ve sahih olduğunu ifade eden
H âkim , Süddî, Ebû Salih, İbn Abbas, Ü m m ü H ânî bint Ebû Tâlib se
nediyle nakleder: Resülullah [sallallah u aley h i vesellem ] benim le evlenm ek
istedi. Ben de m azeret beyan ederek kabul etm edim ve beni m azur
gördü. Bunun üzerine, "Ey Peygam ber! M ehirlerini verdiğin hanım ları
nı, Allah'ın sana ganim et olarak verdiği ve elinin altında bulunan câriyeleri,
amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana
helâl kıldık" âyeti nâzil oldu. Ben, bu âyete göre ona helâl kılınm am ış
tım. Çünkü ben, hicret etm em iştim .837
İbn Ebû H âtim , İsm ail b. Ebû H alid, Salih, Ü m m ü H ânî senediyle
nakleder: " Am canın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden
kızlarını sana helâl kıldık" âyeti benim hakkım da nâzil oldu. Zira Resû-
lullah [sallallah u aley h i vesellem ] benim le evlenm ek istedi. A ncak bundan
nehyolundu, çünkü ben hicret etm em iştim .838
858 S ü y û tî, D ü n ü l-M e n s û r , 6/628. R iv ay et bu sen ed v e m etin le elim iz d ek i İbn E b û H â tim 'd e
b u lu n m a m a k ta d ır.
 yet 51: O nlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanına alırsın.
Bıraktığın hanım larından arzu ettiğini tekrar yanına alm anda, senin üzerine
bir günah yoktur. Böyle yapm an onların mutlu olm alarına, üzülm em elerine
ve hepsinin, senin verdiklerine razı olm alarına daha uygundur. Allah, kalple
rinizde olanı bilir. Allah hakkıyla bilendir, halimdir.
Şeyhayn, Hz. Â işe'den nakleder: Hz. Â işe, "B ir kadm kendini hibe
etm ekten utanm ıyor m u ?" dedi. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ],
"O nlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanm a alırsın ..." âyeti
ni indirdi. Hz. Â işe, "R ab b 'in senin arzunun gerçekleşm esinde çabuk
d avranıyor" dedi.860
860 B uhârî, N ik âh , 30; M ü slim , R a d â ', 50. B azı k ad ın ların gelip k en d ilerin i R esü lu llah 'a
hibe ettik lerin i k ay n ak lard an ö ğ ren iy oru z. İbn Sa'd, b u k ad ın ların k im ler old u ğ u n u tek
tek isim leriy le zik red er. B u n lard an b irisi olan L eyla bin t H âtim şöyle d er: K ad ın lar ken
d ilerin i hib e ed erlerd i an cak R esû lu llah 'm o n lard an h erh an g i b irin i k abu l ettiğ i d u y u l
m a m ıştır (İbn S a 'd , et-Tabakât, 8/119). İbn H acer, k en d ilerin i hibe ed en k ad ın ları C en âb-ı
H ak b u ây et ile R esü lu llah 'a h as olarak câiz k ılm asın a rağ m en P ey g am b er E fen d im iz
on ların h içb irin i alm am ıştır. Z ira ib n A b b a s'ta n öğ ren d iğ im ize göre: "R e sû lu lla h 'm ya
n ınd a ken d isin i hibe ed en h içb ir k ad ın o lm a m ıştır" (F eth u î-B â rî, 8/526). H z. Â işe'n in
bö y le b ir şey söz k on u su o lm am asın a rağ m en sö y led iğ i ifad e ise K u rtu b î'y e g öre k a d ı
n ın fıtrî d u y g u ların d an k ay n ak lan m ıştır (F eth u î-B â rî, 9/164; K u rtu b î, el-C âm i', 14/215).
kadım , diğer m üm inlere değil, s ır f sana m ahsus olm ak üzere (helâl kıldık).
Kuşkusuz biz, hanım ları ve ellerinin altında bulunan câriyeleri hakkında m ü
m inlere neyi fa r z kıldığım ızı biliriz. (Bu hususta ne yapm aları lazım geldiğini
onlara açıkladık) ki sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, m erham et
edendir [50], O nlardan dilediğini geriye bırakır, dilediğini de yanm a alırsın.
Bıraktığın hanım larından arzu ettiğini tekrar yanına alm anda, senin üzerine
bir günah yoktur. Böyle yapm an onların mutlu olm alarına, üzüIm em elerine
ve hepsinin, senin verdiklerine razı olm alarına daha uygundur. Allah, kalple
rinizde olanı bilir. A llah hakkıyla bilendir, halim dir" [5i] âyetlerini indirdi.861
İ L 4 p 5 ç i yÇ\ 5 - * J İ 2 5ı Y 3İ j ş ^ i ı Z iu 1s j 1
*
•>
 yet 52: Bundan sonra artık başka kadınlarla evlenmen, elinin altında
bulunan câriyeler hariç, güzellikleri hoşuna gitse bile, bunların yerine başka
hanım lar alm an sana helâl değildir. A llah her şeyi gözetler.
hanım ların ı m uhayyer bırakınca, onlar A llah ve R esû lü 'n ü tercih et
tiler. B unun üzerine A llah [celle celâlu h û ], " Bundan sonra artık başka ka
dınlarla evlenm en, elinin altında bulunan câriyeler hariç, güzellikleri hoşuna
gitse bile, bunların yerine başka hanım lar alm an sana helâl değildir. Allah
her şeyi gözetler'' âyetini indirdi.862
V 5&1j I^ Sı J.
* I ^ 3 * ^ j ^ 9 "T 1^ I tf ^ > > <, S ı 'f ı * '* ' ^ ?I ^ 9 * 0 *
1_«•Ij j 0 » L-PULa 1—»» 1i l_j I J —a ı_57>t‘—““i
A yet 53: Ey zman edenler! Siz, bir yem eğe çağırılm adıkça, zam anını g ö
zetmeksizin, Peygamber'in evlerine girm eyin. A ncak davet edildiğiniz vakit
girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalm ayın. Çünkü bu hare
ketiniz Peygam ber'i üzmekte, fa k a t o (size bunu söylem ekten) utanmaktadır.
A m a Allah, hakkı söylem ekten çekinmez. Peygam ber’in hanım larından bir şey
istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem de
onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allah'ın resûlünü üz
m eniz ve kendisinden sonra onun hanım larım nikahlam anız asla câiz olamaz.
Çünkü bu, Allah katında büyük (bir günah)tır.
anh â] ile evlendiğinde insanları davet etti. İnsanlar yem ek yedikten son
ra oturdular. Resûl-i Ekrem ayağa kalkm ak için hazırlanır gibi yaptı
ancak insanlar kalkm adılar. Peygam ber Efendim iz bunu görünce kalk
tı ve onunla beraber kalkan kalktı. Uç kişi oturm aya devam etti. Sonra
onlar da kalktılar. Ben Hz. Peygam ber'e gelerek cem aatin gittiklerini
haber verdim . Bunun üzerine geldi ve içeri girdi. Ben de içeriye girm e
ye çalıştım am a A llah Resûlü kendisi ile benim aram a perdeyi çekti.
Bunun üzerine Allah, "Ey iman edenler! Siz, bir yem eğe çağırılm adıkça,
zam anını gözetm eksizin Peygamber'in evlerine girm eyin" âyetini indirdi.863
Taberânî, sahih bir senedle Hz. Â işe'den [rad ıyallahu anh â] nakleder:
Resülullah ile birlikte bir kapta hays865 yem eği yiyorduk. Hz. Ö m er [ra
d ıy allah u anh ] çıkageldi ve Peygam ber Efendim iz onu yem eğe davet etti.
Hz. Ö m er gelip yem eğe başladı. O sırada parm ağı benim parm ağım a
değdi. Hz. Öm er, "O y, oy, eğer sizin hakkınızda sözüm dinlenseydi,
hiçbir göz sizi görm ezdi" dedi. Bunun üzerine hicâb âyeti nâzil oldu.866
İbn M erdûye, İbn A bbas'tan nakleder: Bir adam Resûl-i Ekrem 'in
huzuruna girdi ve uzun süre oturdu. Hz. M uham m ed [sallallah u aleyhi
v esellem ] onun kalkm ası için üç defa dışarı çıktı am a o bunu yapm a
dı. Hz. Ö m er [rad ıyallah u anh] içeri girip Hz. Peygam ber'in yüzündeki
hoşnutsuzluğu görerek adam a, "H erhalde Resülullah'a eziyet verdin"
dedi. Resûl-i Ekrem , "Peşim den gelsin ve çıksın diye üç kere yerim den kal
kıp çıktım, am a çıkıp gitm edi" buyurdular. Hz. Ö m er [rad ıyallahu an h ], "Y â
Resûlallah, bir örtü edinsen. Ç ünkü senin hanım ların diğer kadınlar
gibi değiller. Bu onların kalpleri için de en tem iz olanıdır" dedi. Bunun
üzerine hicâb âyeti nâzil oldu.
H afız İbn H acer şöyle der: "B u rivayetlerin arasını cem etm ek
m üm kündür. Bu olay Zeyneb [rad ıy allah u anh â] kıssasından önce vâki ol
m uştur. Ve zam an olarak yakın olduğu için hicâb âyetinin nüzûlünün
bu sebepten olduğu söylenm iş olabilir. Sebeplerin birden çok olm asın
da herhangi bir engel y o k tu r."867
867 İbn H acer, F e th u l-B â n , 8/531. A n cak İbn H acer bu a çık lam ay ı T aberân î rivay etin d en
so n ra zik red e r.
hayâsından dolayı yem eğe elini uzatm azdı. Bu kim seler bu davranış
larından dolayı kınanıp azarlandılar ve A llah [celle celâlu h û ], "Ey iman
edenler! Siz, bir yem eğe çağırılm adıkça, zam anını gözetm eksizin, Peygam
ber'in evlerine girm eyin. A ncak davet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediği
nizde hem en dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamber'i
üzmekte, fa k a t o (size bunu söylem ekten) utanm aktadır. Am a Allah, hakkı
söylem ekten çekinm ez ..." âyetini indirdi.868
vesellem ] bir adamın, "Eğer Hz. Peygam ber vefat ederse, ondan sonra fi
lan kişi ile evlenirim " dediği haberi ulaştı. Bunun üzerine, " Sizin Allah'ın
resulünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikahlamanız asla
caiz olamaz. Çünkii bu, Allah katında büyük bir günahtır" âyeti nâzil o ld u .869
İbn Ebû Hâtim, İbn A bbas'tan nakleder: Resûl-i Ekrem 'in vefatın
dan sonra hanım larından bazısı ile evlenm e düşüncesinde olan bir adam
hakkında nâzil oldu. Süfyân, "O nun Hz. Âişe olduğu zikredilir" dedi.870
872 İbn Sa 'd , et-Tabakât, 8/162. Bu rivayetten sonra m atbu n ü sh ad a C ü vey bir'd en n ak led ilen
b ir rivay et bu lu n m ak tad ır. A n cak yazm a nü sh ad a C ü vey bir'd en n ak led ilen h içb ir riva
y et bu lu n m a m a k tad ır. İlgili rivayet D ü rriil-M en sû r'd a (6/644) İbn C erîr'd en nak led ilm -
m iş olup "C ü v e y b ir" ifad esi y ok tu r. B u rad a bir yazım h a ta sı old u ğ u g ö rü lm ü k ted ir.
J L l i j J l l_f -> *ÛI ^ aJ_}—- j j <Üİ jl
© C ^ O İ *
İbn Ebû H âtim , Avfî kanalıyla İbn A bbas'tan nakleder: " Allah ve
Resûlü'nü incitenlere Allah, dünyada ve ahirette lanet etm iş" âyeti Safiyye
bint H uyey ile evlendiği için eleştirenler hakkm da nâzil oldu.873
© f y i * â l O iS j ol J & \ i ü i
Buhârî, Hz. Â işe'den nakleder: Şevde bint Z em 'a, hicâb âyeti in
dikten sonra bir ihtiyacı için evinden dışarı çıkm ıştı. Şevde iri yapılı bir
kadındı. Bu sebeple kendisini tanıyanlar, örtülü olsa da onu tanırlar
dı. Hz. Ö m er [rad ıyallah u anh] onu gördü ve, "Y â Şevde! Vallahi sen bize
karşı gizli olam ıyorsun. Bak, düşün! Sen nasıl evinin dışına çıkıyorsun
böy le?" dedi. Hz. Â işe rivayetine devam la dedi ki: Bunun üzerine Şev
de evine dönüp geldi. O sırada Resülullah benim odam da idi, akşam
yem eği yem ekteydi, elinde de etli bir kem ik vardı. Bu halde iken Şev
de içeri girdi ve, "Y â Resûlallah! Ben bazı ihtiyaçlarım için evim den
çıkm ıştım . Ö m er bana şöyle şöyle dedi" diye şikâyetlendi. Hz. Âişe
devam la dedi ki: Bunun üzerine Allah, peygam berine vahiy gönderdi.
Sonra kendisinden vahiy hali kaldırıldı. O kem ik elinde olduğu halde
ve onu yere koym aksızm Sevde'ye, " Siz kadınlara kendi ihtiyaçlarınız için
evlerinizden dışarı çıkm anıza izin verilm iştir" buyurdu.874
Âyet 15: Andolsun, Sebe kavmi için oturduğu yerlerde büyük bir ibret
vardır. Biri sağda, diğeri solda iki bahçeleri vardı. (Onlara:) Rabb'inizin rızkın
dan yeyin ve O'na şükredin. İşte güzel bir memleket ve çok bağışlayan bir Rab!
876 İbn Ebû H âtim 'd e bu rivay ete rastlam ad ım . A n cak rivay etin ay n ısı İbn K esîr'd e
b u lu n m a k ta d ır (bk. Tefsîr, 6/505).
 yet 34: Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderm işsek m utlaka oranın var
lıklı ve şım arık kişileri, "Biz, size gönderilm iş olan şeyi inkâr ediyoruz" de
mişlerdir.
İb n ü l-M ü n zir ve İbn Ebû Hâtim , Süfyân, Âsim, İbn Rezîn sene
diyle nakleder: O rtaklık yapan iki kişi vardı. Bunlardan biri ticaret için
Şam 'a doğru çıkıp gitti, diğeri de M ekke'de kaldı. Hz. M uham m ed
peygam ber olarak gönderilince M ekke'de kalan, ortağına bu duru
m u yazdı. Şam 'a ticaret yapm aya giden, "O , ne yapıyor?" diye sordu.
M ekke'de kalanı, "K u reyş'ten kim se ona tâbi olm adı, hep zayıflar ve
yoksullar ona tâbi oldu lar" diye yazdı. Şam 'a giden ticaretini bırakıp
geri döndü, arkadaşına geldi. A rkadaşına, "B an a o adam ı göster" dedi.
O, bazı kitapları okurdu. Resûlullah'a geldi ve, "N eye çağırıyorsun?"
diye sordu. Hz. Peygam ber [sallallah u aley h i v ese llem ], "Şuna şuna çağırı
yorum " buyurdu. Adam , "B en şehadet ederim ki sen A llah'ın resûlü-
sü n " deyip m üslüm an oldu. A rkadaşı, "O nu n A llah 'ın elçisi olduğunu
nereden bild in ?" diye sordu. O, "Allah Teâlâ her ne zam an bir pey
gam ber gönderdiyse hep kavim lerinin güçsüzleri ve y ok su llan onlara
im an etm işlerd ir" dedi. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ] bu âyeti in
dirdi: " Biz hangi ülkeye bir uyarıcı gönderm işsek m utlaka oranın varlıklı ve
şım arık kişileri, 'Biz, size gönderilm iş olan şeyi inkâr ediyoruz' demişlerdir.''
R esûlullah o kişiye haber gönderdi: "Allah, senin söylediğinin tasdiki ola
rak bu âyeti indirdi. "877
877 E lim izd ek i İb n ü l-M ü n z ir tefsirin d e ilg ili y er b u lu n m am ak tad ır. İbn Ebû H âtim 'd e de
rivayeti b u la m a d ım (k a y n a k la r için bk. İbn K esîr, Tefsîr, 6/521; Sü y û tî, D ürrü 'l-M en sû r,
6/704).
 yet 29: Allah'ın kitabını okuyanlar, nam azı kılanlar ve kendilerine ver
diğim iz rızıktan (Allah için) gizli ve açık sarfedenler, asla zarara uğram ayacak
bir kazanç umabilirler.
 yet 35: O (Rab) ki lutfuyla bizi asıl oturulacak yurda (cennete) yerleş-
tirdi. A rtık orada bize ne bir yorgunluk dokunacak ne de orada bize bir usanç
gelecektir.
 yet 42: Kendilerine bir uyarıcı (peygam ber) gelirse, herhangi bir m il
letten daha çok doğru yolda olacaklarına dair bütün güçleriyle Allah'a yemin
etm işlerdi. Fakat onlara uyarıcı (M uham m ed) gelince, bu, onların haktan
uzaklaşm alarından başka bir şeyi artırm adı.
İbn Ebû Hâtim , İbn Ebû H ilâl'den nakleder: Ebû H ilâl'e ulaştığına
göre K ureyşliler, "Allah bizden bir peygam ber gönderm iş olsaydı h iç
bir üm m et ona bizden daha itaatkâr, peygam berini bizden daha çok
dinler ve kitabına bizden daha sıkı sarılır olm azdı" diyorlardı. Bunun
ü zerine A llah [celle celâlu h û ], "Eğer öncekilere verilenlerden bizde de bir kitap
olsaydı, diyorlardı'' (Sâffât 37/167-168), "Yahut 'Bize de kitap indirilseydi, biz
onlardan daha çok doğru yolda olurduk' dem eyesiniz diye (Kur'an'ı indirdik)''
(E n 'â m 6/57) ve "Kendilerine bir uyarıcı (peygam ber) gelirse, herhangi bir m il
letten daha çok doğru yolda olacaklarına dair bütün güçleriyle Allah'a yemin
etm işlerdi. Fakat onlara uyarıcı (M uham m ed) gelince, bu, onların haktan
uzaklaşm alarından başka bir şeyi artırm adı" (Fâtır 35/42] âyetlerini indirdi.881
Yahudiler, ensara karşı bir peygam berle yardım olunacaklarını inanı
yorlardı ve, "B iz Tevrat'ta bir nebinin çıkacağını görü yoru z" derlerdi.882
İbn Cerîr, İkrim e'den nakleder: Ebû Cehil, "E ğ er M uham m ed'i gö
rürsem ona şöyle şöyle yapacağım " dedi. Bunun üzerine A llah Teâlâ,
"Biz, onların boyunlarına halkalar geçirdik. O halkalar çenelere kadar da
yanm aktadır. Bu yüzden kafaları yukarı kalkıktır [8]. Önlerinden bir set ve
arkalarından bir set çektik de onları kapattık, artık görem ezler" [9] âyetini
indirdi. Ebû Cehil'e, "B u M uham m ed" derlerdi, o da, "H an i n ered e?"
diye sorar, onu görem ezdi.884
 yet 12: Şüphesiz ölüleri ancak biz diriltiriz. Onların yaptıkları her işi,
bıraktıkları her izi yazarız. Biz, her şeyi apaçık bir kitapta (levh-i mahfuzda)
sayıp yazmışızdır.
le m ], "M escide attığınız adım larınız sayılm aktadır. Onun için taşınm ayınız"
buyurdu.885 Taberânî, benzer bir rivayeti ibn A bbas'tan nakleder.
 yet 78: Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirm eye kalkışı
yor ve, "Şu çürüm üş kem ikleri kim diriltecek?" diyor.
887 İlg ili riv a y etle r için bk. İbn E bû H âtim , Tefsîr, 10/3202-3203.
 yet 64: Zİra o, cehennem in dibinde bitip yetişen bir ağaçtır.
İbn Cerîr, K atâde'den nakleder: Ebû Cehil, "A rkadaşınız ateşte bir
ağaç olduğunu zannediyor, halbuki ateş ağacı yakar. Vallahi bizim b il
diğim iz zakkum , hurm a ve tereyağından başkası değildir" dedi. C e
hennem de bir ağacın olm asına şaşırdıklarında C enâb-ı Hak şu âyeti
indirdi: “Zira o, cehennem in dibinde bitip yetişen bir ağaçtır."888 İbn Cerîr,
benzer bir rivayeti Süddî'den nakleder.
889 Y azm a ve m atb u n ü sh ad a "Y ezîd b. M â lik " şek lin d ed ir. İbn Ebû H âtim 'd e ve S ü y û tî'n in
D ü rrü l-M e n sû r'u n d a ise Z ey d b. M â lik 'tir (bk. D ü rrü 'l-M en sû r, 7/136).
iI aûi f jL ^ ı ; ı^ ı ^ ı J j ^ i © Jiİ3 f4 ^
 yet 1-2: Sfld. Öğüt veren Kur'arı’a yemin ederim ki küfredenler, (iddia
ettiklerinin) aksine, bir gurur ve tefrika içindedirler.
 yet 3: Onlardan önce nice nesilleri helâk ettik. O zam an feryat ettiler.
H albuki artık kurtulm a zamanı değildi.
0 ı l ö l S ”y o
Âyet 3: Dikkat et, hâlis din yalnız Allah'ındır. O'nu bırakıp kendilerine
birtakım dostlar edinenler, "Onlara, bizi sadece Allah'a yaklaştırsınlar diye kul
luk ediyoruz" derler. Doğrusu Allah, ayrılığa düştükleri şeylerde aralarında hü
küm verecektir. Şüphesiz Allah, yalancı ve in kâra kimseyi doğru yola iletmez.
0o *
d v ı ı j * ; u ! ı ' V ^ j j' i * l i
İbn Ebû Hâtim , İbn Ö m er'den nakleder: "Yoksa aziz ve lutufkâr olan
Rabb'inin rahm et hâzineleri onların yanında m ıdır?” âyeti O sm an b. A ffân
hakkında nâzil oldu.892
İbn Sa'd, Kelbî, Ebû Salih, İbn A bbas senediyle nakleder: Bu âyet
A m m âr b. Y âsir hakkında nâzil oldu.893
 yet 17-18: Tâgûta kutluk etm ekten kaçınıp, Allah'a yönelenlere m üjde
vardır. (Ey M uham m ed!) D inleyip de sözün en güzeline uyan kullarım ı m üj
dele. İşte Allah'ın doğru yola ilettiği kim seler onlardır. Gerçek akıl sahipleri
de onlardır.
893 Yazm a n ü sh ad a b u rivayet b u lu n m am ak tad ır. İbn S a 'd , et-T abakât, 3/189.
 yet 23: A llah sözün en güzelini, birbiriyle uyumlu ve bıkılm adan tek
rar tekrar okunan bir kitap olarak indirdi. Rab'lerinden korkanların, bu ki
tabın etkisinden tüyleri ürperir, derken hem bedenleri ve hem de gönülleri
Allah'ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu kitap, Allah'ın, dilediğim kendisiyle
doğru yola ilettiği hidayet rehberidir. A llah kim i de saptırırsa artık ona yol
gösteren olmaz.
 yet 36: A llah kuluna kâfi değil midir? Seni O'ndan başkalarıyla kor
kutuyorlar. Allah, kim i saptırırsa artık onun yolunu doğrultacak biri yoktur.
A yet 45: Allah, tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanm ayanların içleri
ne sıkıntı basar. A m a Allah'tan başkası anıldığı zaman hemen yüzleri giiler.
i ı S ] â ı u ^-3 5 . . \ , İ Û 3 *? ^ ^ jü i & \ ı ± u j j
@ I I yL Ü 1 4 » jİ J J I *jJü u
 yet 53: De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım ! Allah'ın
rahm etinden ümit kesm eyin! Çünkü A llah bütün günahları bağışlar. Şüphe
siz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
ibn Ebû Hâtim , sahih bir senedle İbn A bbas'tan [rad ıyallah u anlı] nak
leder: Bu âyet M ekke m üşrikleri hakkm da nâzil o ld u .899
sellem ] M edine'ye geldikten sonra onlar hakkm da, "De ki: Ey kendi nefisleri
aleyhine haddi aşan kullarım!" âyeti nâzil o ld u .900
902 M a tb u n ü sh a d a "JJu«a3!" şek lin d e y azılan ifad e B eyh ak î'd e " o U a i 1 şek lin d ed ir.
liim l) Şüphesiz sana da senden öncekilere de şöyle vahyolunm uştur ki: A n dol
sun (bilfarz) Allah'a ortak koşarsan, işlerin m utlaka boşa gider ve hüsranda
kalanlardan olursun! [65]. H ayır! Yalnız Allah'a kulluk et ve şükr edenler den
ol" [66] âyetleri nâzil oldu.903
 yet 67: Onlar Allah'ı hakkıyla tanıyıp bilem ediler. Kıyamet günü bü
tün yeryüzü O'nım tasarrufundadır. G ökler O'nun kudret eliyle dürülm üş
olacaktır. O, m üşriklerin ortak koşm alarından yüce ve münezzehtir.
905 T irm iz î, T e fsîrü l-K u r'â n , 39; Sü y û tî, D ü rritl-M en sû r, 7/246; A h m ed b. H an b el, el-
M ü sn ed , 4/126; 5/129; T aberânî, el-M u 'cem ü î-E v sa t, 5/67.
906 B uhârî, T efsîr (Z ü m er), 2, T evhîd, 19; M ü slim , S ıfâ tü l-M ü n â fik în ve A hk âm ü h ü m , 19-20.
 yet 4: İnkâr edenler müstesna, hiç kim se Allah'ın âyetleri hakkında tar
tışmaz. Onların şehirlerde (rahatlıkla) gezip dolaşm ası seni aldatm asın.
 yet 56: K endilerine gelm iş kesin bir delil olm aksızın, Allah'ın âyetleri
hakkm da m ünakaşa edenler var ya, hiç şüphe yok ki onların kalplerinde, asla
yetişem eyecekleri bir büyüklük hevesinden başka bir şey yoktur. Sen A llah ’a
sığın. Kuşkusuz O, işiten ve görendir.
908 İbn E bû H âtim , Tefsîr, 10/3264. A n ca k İb n Ebû H âtim 'd e, "H ira s b. K ay s es-S ü lem î h a k
k ın d a n âzil o ld u " şek lin d ed ir. A yrıca sen ed d e "S ü d d î" ziy ad esi de y o k tu r, sad ece Ebû
M â lik 'ten n ak led ilir. Sü y û tî, D ü rrü l-bA en sû r’d a ise "H â r is b . K ay s e s-S e h m î" b a z ı n ü s
h alard a ise "e s -S ü le m î" şek lin d e g eçm ek ted ir.
İbn Ebû Hâtim , Ebü l-Â liye'den nakleder: Yahudiler, Resûlullah'a
[sallallahu a ley h i vesellem ] gelip deccâlden bahsettiler. Ve, "A h ir zam anda
bizim aram ızdan çıkacak ve hüküm ranlığı çok büyük olacak. Şöyle
şöyle yapacak" dediler. Bunun üzerine yüce A llah, " K endilerine gelm iş
kesin bir delil olm aksızın, Allah'ın âyetleri hakkında m ünakaşa edenler var ya,
hiç şüphe yok ki onların kalplerinde, asla yetişem eyecekleri bir büyüklük heve
sinden başka bir şey yoktur. Sen A llah’a sığın" âyetini indirdi. Ve elçisine
deccâl fitnesinden Allah'a [celle celâlu h û ] sığınm asını em retti. "Elbette g ök
lerin ve yerin yaratılm ası, insanların yaratılm asından daha büyük bir şeydir"
(M ü 'm in 40/57). Râvi "ve deccâlin yaratılm asından" dedi.909
Ve K â'b el-A hbâr'dan nakleder: "Kendilerine gelm iş kesin bir delil ol
maksızın, Allah'ın âyetleri hakkında m ünakaşa edenler var ya” âyetindeki -
ler yahudilerdir. O nların deccâlin durum u beklem eleri üzerine bu âyet
nâzil oldu.910
0 j- J u ji ö\ J j
912 B u h ârî, T evhîd, 41, T efsîr (F u ssılet), 2; M ü slim , Sıfâtü 'l-M ü n âfik în , 5; T irm izî, T efsîrü 'l-
K ur'ân , 41; A h m ed b. H an b el, el-M ü sn ed, 7/265.
0 % ^ ö y k jü LL ilip L i. U IjJLpI L ^ iJ i CJ jjfl
}^ 'y 3 l i u i o J U k i T y j I j J u j t^ S \ d r ) iu h s r &
' 'W * " '
ı_s"f ^ İ - * (J- *
 yet 44: Eğer biz onu, yabancı dilden bir Kur'an kılsaydık, diyeceklerdi
ki: Â yetleri tafsilatlı şekilde açıklanm alı değil miydi? Arap'a yabancı dilden
(kitap) olur mu? De ki: O, inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuz
dur ve şifadır. İnanm ayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık var
dır ve Kur'an onlara kapalıdır. (Sanki) onlara uzak bir yerden bağtnlıyor (da
Kur'an'da ne söylendiğini anlam ıyorlar).
913 Sü y û tî, D iirrü l-M en sû r, 7/330. Y azm a n ü sh ad a " B iş r b. F e th ", m atb u n ü sh a d a "B e ş îr b.
F e th ", D ü rrü î-M en sû r’âci ve A b d ü rrez z â k 'ta ise " B e ş îr b. T e m îm "d ir (ayrıca bk. A b d ü r
rezzâk , Tefsîr, 3/157).
tini indirdi.914 C enâb-ı H ak bu âyetten sonra Kur'an'ı bütün dillerden
kelim elerle indirdi. İbn Cerîr, "Buna göre kıraat ‘ şekl i nde olup
istifham sız oku n ur" dedi.915
915 T aberî, C âm iu'l-B eyân, 21/482. Taberî, bü tü n d illerd en m u rad ın , K u r'an 'd a h e r d ild en
k elim e old u ğ u , m esela "s ic c îl" k elim esin in aslın d a F arsça o ld u ğ u ve K u r'an 'd a zik re-
d ild iğ i nak led ilir.
İP U u -lS İJ Lİ j-4 il ^ O ^İ-U İ J - 5 Â 3 1 3
^ •; 9 •*• x • /•*> 9 ^ < o o I ^ ^ o ««.
0
İbnül-M ünzir, İkrim e'den nakleder: " Allah'ın yardımı ve zaferi gelip
de" (Nasr lio/i) âyeti nâzil olduğunda M ekke m üşrikleri, aralarında bulu
nan m üm inlere, "İnsanlar grup grup A llah'ın dinine m adem girdiler, o
halde aram ızdan çıkın, ne diye hâlâ aram ızda duruyorsunuz!" dediler.
Bunun üzerine, "Daveti kabul edildikten sonra, Allah hakkında tartışmaya
girenlerin delilleri, Rab'leri katında boştur" âyeti nâzil oldu.916
 yet 23: İşte Allah'ın, iman eden ve iyi işler yapan kullarına m üjdelediği
nim et budıır. D e ki: Ben buna karşılık sizden akrabalık sevgisinden başka bir
ücret istem iyorum . Kim bir iyilik işlerse onun sevabını fazlasıyla veririz. Şüp
hesiz Allah bağışlayan, şükrün karşılığım verendir.
için m al toplasak" dediler. A llah Teâlâ, "De ki: Ben buna karşılık sizden
akrabalık sevgisinden başka bir ücret istem iyorum . Kim bir iyilik işlerse onun
sevabını fazlasıyla veririz. Şüphesiz Allah bağışlayan, şükrün karşılığım ve
rendir" (Şû râ 42/23) âyetini indirdi. Bu sefer ensardan bazıları "B u n u Ehl-i
beyt'i için savaşm am ızı ve onlara yardım etm em iz için söyledi" dedi
ler. Bunun üzerine C enâb-ı Hak, "Yoksa onlar, (senin için) Allah'a karşı
yalan uydurdu mu derler? Allah dilerse senin kalbini de mühürler. Ve Allah
bâtılı yok eder; sözleriyle hakkı ortaya koyar. Şüphesiz O, kalplerde olanları
bilendir. O, kullarının tövbesini kabııl eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptık
larınızı bilendir (Şû râ 42/ 24-25)" âyetlerini indirdi. Sonra, "Allah, iman edip
iyi işler yapanların tövbesini kabul eder, lutfundan onlara, fazlasın ı verir. Kâ
firlere gelince, onlara da çetin bir azap vardır” (Şû râ 42/26) âyeti ile onlara
tövbe etm e im kânını v e rd i.918
 yet 31: Ve dediler ki: Bu Kur'an iki şehirden bir büyük adam a indirilse
olm az mıydı?
920 İb n ü l-M ü n z ir Te/sîr'imn ilgili yeri günüm üze ulaşm ad ığı için Sü yûtî'n in D ü rrü î-M en sû r'u-
na m üracaat ettik. A ncak oradaki rivayette m ünafıklard an bahsed ilm eyip bu iddiayı orta
ya atanların yahudiler olduğu nakled ilm ekted ir (bk. D ü rrü î-M en sû r, 7/371).
Bu iki âyetin nüzûl sebebi Y unus sûresinde zikredildi.
 yet 36: Kim Rahmân'ı zikretm ekten gafil olursa, yanından ayrılm ayan
bir şeytanı ona m usallat ederiz.
lah u anh ) için Talha'yı görevlendirdiler. Hz. Ebû Bekir kendi kavm i ile
beraber iken Talha gelip, onunla konuştu. Hz. Ebû Bekir kendisine,
"B en i neye çağırıyorsu n?" diye sordu. Talha, "L â t ve U zzâ'ya ibadete
çağırıyorum " dedi. Ebû Bekir, "L ât n ed ir?" diye sordu. Talha, "R abbi-
m iz'd ir" diye cevapladı. Ebû Bekir, "P ek i U zzâ n ed ir?" diye sordu. Tal
ha, "A llah'ın k ızlarıd ır" diye cevapladı. Hz. Ebû Bekir bu sefer, "Peki
anneleri k im ?" diye sorunca Talha durakladı ve cevap verem edi. A r
kadaşlarına, "Şu adam a cevap versenize" dedi, am a onlar da sustular.
İşte bunun üzerine Talha, "K alk ey Ebû Bekir; ben şehadet ederim ki
yegâne tanrı A llah 'tır ve M uham m ed O A llah'ın elçisidir" dedi. Bunun
üzerine A llah Teâlâ, "Kim Rahmân'ı zikretm ekten gafil olursa, yanından
ayrılm ayan bir şeytanı ona m usallat ederiz" âyetini indirdi.923
 yet 57: M eryem oğlu İsa, bir misal olarak anlatılınca senin kavmin
hem en bağrışm aya başladılar.
921 D ü rrü 'l-M en sû r v e İbn E bû H âtim 'd e "U rv e b. M esu d '', yazm a n ü sh ad a " ib n M e s u d ",
m atbu n ü sh a sad ece " M e s u d " o larak n ak led ilm ek ted ir.
922 Sü y û tî, D ürrü 'l-M en sû r, 7/375; İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 10/3282.
"M eryem oğlu İsa, bir m isal olarak anlatılınca senin kavmin hem en bağrış-
maya başladılar" âyetini indirdi.
 yet 80: Yoksa onlar, bizim kendilerinin sırlarını ve gizli konuşm alarını
işitm ediğim izi mi sanıyorlar? Hayır, öyle değil; yarılarındaki elçilerim iz (ha-
fa z a m elekleri de) yazm aktadırlar.
 yet 15: Biz azabı birazcık kaldıracağız, am a siz yine (eski halinize) dö
neceksiniz.
 yet 16: Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağım ız gün, kesinlikle
intikam ım ızı alırız.
aley h i v ese llem ] im an etm em ede direnince Peygam ber Efendim iz de onlar
hakkında, "Y u su f'u n [aley h isselâm ] kıtlık seneleri gibi kıtlık görm eleri"
için beddua etti. Öyle bir kuraklığa uğradılar ki kem ik yem eye başla
dılar. Hatta biri göğe baktığında çektiği sıkıntının şiddetinden gökle
kendisi arasında bir dum an varm ış gibi görürdü. Bunun üzerine A l
lah [celle celâlu h û ], "Şim di sen, göğün, insanları bürüyecek açık bir duman
çıkaracağı günü gözetle. Bu, elem verici bir azaptır" (D u h ân 44/10-11) âyetini
indirdi. Biri Resûl-i Ekrem 'e geldi ve, "Y â Resûlallah! M udar için istiğ
farda bulunun, helâk oldular" dedi. Peygam ber Efendim iz onlar için
dua etti ve A llah [celle celâlu h û ] yağm ur yağdırdı. Ve, "Biz azabı birazcık
kaldıracağız, ama siz yine (eski halinize) döneceksiniz" (D u h ân 44/15) âyeti
nâzil oldu. A ncak refaha kavuşunca daha önceki hallerine döndüler.
Bunun üzerine C enâb-ı Hak, "Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağım ız
gün, kesinlikle intikam ım ızı alırız" (D u h ân 44/16) âyetini indirdi, ibn M esud,
"B ed ir gününü kastediyor" dedi.925
Said b. Yahya el-Em evî (v. 249/863-64), el-M egâzî adlı eserinde İkri
m e'den nakleder: Ebû Cehil, R esûlullah [sallallah u aleyhi vesellem ] ile karşı
laştı. Peygam ber Efendim iz, "Allah, sana şu âyetleri okum am ı em rediyor:
'Layıktır (o azap) sana, layık! Evet, layıktır sana ( o azap) layık!'" (K ıy âm e
75/34-35). Bunun üzerine Ebû Cehil elbisesini üstünden atıp, "N e sen,
ne sahibin bana hiçbir şey yapam azsınız. Sen de çok iyi biliyorsun ki
M ekke halkının en güçlü olanı benim . Ben aziz ve kerim olan ım " dedi.
Allah [celle celâlu h û ] Bedir günü m üslüm anlar eliyle öldürterek aşağıla
dı, âyetiyle de kınadı ve onun hakkında, "Tat bakalım. H ani sen kendince
üstündün, şerefliydin]" [49] âyetini indirdi.927 İbn Cerîr, benzer bir rivaye
ti K atâde'den nakleder.
 yet 23: Hey ue hevesini tanrı edinen ve Allah'ın (kendi katındaki) bir
bilgiye göre saptırdığı, kulağım ve kalbini m ühürlediği, gözünün üstüne de
perde çektiği kim seyi gördün mü? Şim di onu Allah'tan başka kim doğru yola
eriştirebilir? H âlâ ibret alm ayacak mısınız?
 yet 24: D ediler ki: H ayat ancak bu dünyada yaşadığım ızdır. Ölürüz
ve yaşarız. Bizi ancak zaman helâk eder. Bu hususta onların hiçbir bilgisi de
yoktur. Onlar sadece zanna göre hüküm veriyorlar.
© ^ J ü d i jjJIı ^ V İ t Sı 0 -& ^ ^
 yet 10: De ki: H iç düşündünüz mü; şayet bu, A llah katından ise ve siz
onu inkâr etm işseniz, İsrâiloğulları'ndan bir şahit de bunun benzerini görüp
inandığı halde siz yine de büyüklük taslam ışsanız (haksızlık etm iş olm az mı
sınız?) Şüphesiz Allah, zalim ler topluluğunu doğru yola iletmez.
 yet 11: İnkâr edenler, iman edenler hakkında dediler ki: "Bu iş bir h a
yır olsaydı, onlar bizi geçem ezlerdi." Fakat onlar bununla doğru yola girm ek
arzusunda olm adıkları için, "Bu eski bir yalandır" diyecekler.
 yet 17: A nne babasına, “Ö f be size! Benden önce nice nesiller gelip g eç
m işken, beni m i tekrar dirilm ekle tehdit ediyorsunuz?" diyen kimseye, anne
babası Allah'ın yardım ına sığınarak, "Yazıklar olsun sana! İman et. Allah'ın
vaadi gerçektir'' dedikleri halde o, "Bu, eskilerin m asallarından başka bir şey
değildir" der.
İbn Ebû Hâtim, Süddî'den nakleder: "Anne babasına, 'Ö f be size! Ben
den önce nice nesiller gelip geçmişken, beni mi tekrar dirilm ekle tehdit ediyor
sunuz?”' âyeti Abdurrahm an b. Ebû Bekir hakkm da nâzil oldu. M üslü
m an olan ve kendisine m üslüm an olm asını em reden anne babasını red
dederek, onları yalanlayarak, ölm üş olan Kureyş büyüklerini kastedip,
"Filan, filan neredeler hani?" diyerek m üslüm an olm ayı reddediyordu.
Ancak Abdurrahm an daha sonra güzel bir m üslüm an oldu ve, "Herkesin
yaptıkları işlere göre dereceleri vardır. Rabb'in onların yaptıklarından habersiz
değildir" (E n 'â m 6/132) âyeti ile tövbesinin kabulü bildirildi.932 İbn Cerîr,
benzer bir rivayeti Avfî kanalıyla İbn A bbas'tan nakleder.
lah u anh â] perde arkasından, "Allah bizim hakkım ızda (yani Ebû Bekir
ailesi hakkm da) benim beraatim i bildiren âyetlerden başka, Kur'an'da
hiçbir âyet ind irm edi" dedi.934
934 B u hârî, T efsîr (A h k âf), 1. B u h ârî'd e u zu n olan rivayet bu rad a özetle ak tarılm ıştır. M e
d in e V alisi M e rv ân b. H a k e m 'in A b d u rra h m a n 'ın y ak alan m ası için em irn am e çık a r
m a sı ü z erin e A b d u rrah m an k ard eşi H z. Â işe'n in ev in e sığ ın ır. Ve so n rası y u k arıd a
ak ta rılm a k ta d ır.
935 M atb u n ü sh a d a " M e k k î" . D o ğ ru su y azm a n ü sh a ve A b d ü rrez z â k 'ta olan " M în â "d ır.
 yet 30: “ Ey kavm im iz!" dediler, doğrusu biz Musa'dan sonra indirilen,
kendinden öncekini doğrulayan, hakka ve doğru yola ileten bir kitap dinledik.
 yet 31: Ey kavm im iz! Allah'ın davetçisine uyun. Ona iman edin ki A l
lah da sizin günahlarınızı kısm en bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun.
v esellem ] Batn-ı N ahle'de Kur'an okurken cinler ona indiler. Onu duyun
ca, "Su su n " dediler. O nlar dokuz kişiydiler, biri de Z evbea idi. Bunun
üzerine yüce Allah, "İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler"e [32] kadar
olm ak üzere, "H ani cinlerden bir grubu, Kur'an'ı dinlem eleri için sana y ö
neltm iştik ..." [291 âyetlerini indirdi.
\ ^ \ J - , jjl} © j- > î İ l I J J Î
*_£5 j _ , j i J I A İ A İ J L p J j 4 U j IjJU İS o U J Ü a i I I ^ L p }
 yet 2: İman edip yararlı işler yapanların, Rab'leri tarafından hak ola
rak M u ham m ed’e indirilene inananların günahlarını Allah örtm üş ve halle
rini düzeltmiştir.
İbn Ebû Hâtim , İbn A bbas'tan nakleder: "İnkâr edenlerin ve Allah yo
lundan alıkoyanların işlerini A llah boşa çıkarm ıştır" âyetinde zikredilenler
M ekke ehlidir. "İman edip yararlı işler yapanların, Rab'leri tarafından hak
olarak M uhammed'e indirilene in an an ların ..." âyetindekiler ise ensardır.938
Âyet 4: (Savaşta) inkâr edenlerle karşılaştığınız zaman boyunlarını vu
run. Nihayet onlara iyice vurup sindirince bağı sıkıca bağlayın (esir alın). Sa
vaş sona erince de artık ya karşılıksız veya fidye karşılığı salıverin. Durum şu
ki Allah dileseydi, onlardan intikam alırdı. Fakat sizi birbirinizle denem ek ister.
Allah yolunda öldürülenlere gelince, Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmaz.
 yet 13: Senin şehrinden -ki ora (halkı) seni çıkardı- daha kuvvetli nice
şehirleri yok ettik; onlara bir yardım eden de çıkmadı.
\y S \ \]d \ 14İI f
 yet 33: Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin.
İşlerinizi boşa çıkarmayın.
h u aley h i vesellem ] ashabı, şirkle birlikte salih am ellerin fayda verm ediği
gibi, "lâ ilâhe illallah " ile birlikte günahlar da bir zarar verm ez diye
düşünüyorlardı. Bunun üzerine, ‘‘Ey iman edenler! Allah'a itaat edin,
Peygamber'e itaat edin. İşlerinizi boşa çıkarm ayın" âyeti nâzil oldu. Böy
lece günahların am ellerini boşa çıkarm asından korkm aya başladılar.942
942 İbn E bû H âtim , Tefsîr, 10/3299; M erv ezî, E bû A b d u llah M u h am m ed b. N asr, Ta'zîm ii
K a d ri’s-Snlât (nşr. A b d u rrah m an b. A b d ü lceb b â r el-F ery ev âî), M ed in e 1406, 2/645.
H âkim vb. M isver b. M ahrem e ve M ervân b. H akem 'den n akle
der: Feth sûresi başından sonuna kadar M ekke ile M edine arasında
H udeybiye hakkında nâzil oldu.943
944 Y azm a n ü sh a d a !>*•••" k elim esi yeri b o ş k alm ıştır. D ürr'de "ty>
şek lin d e y azılm ıştır.
 yet 27: A ndolsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah di
lerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etm iş ve kısaltm ış olarak, korkm adan
M escid-i Harâm'a gireceksiniz. A llah sizin bilm ediğinizi bilir. İşte bundan
önce size yakın bir fetih verdi.
947 T aberân î, el-M u ‘cem û î-K e b îr , 2/290; E bû Y a'lâ, el-M ü sn ed, 3/129.
Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygam ber’e yüksek sesle bağırm ayın; yoksa siz
farkın a varmadan amelleriniz boşa gidiverir [2]. Allah'ın elçisinin huzurunda
seslerini kısanlar, şüphesiz Allah'ın kalplerini takva ile imtihan ettiği kim seler
dir. Onlara m ağfiret ve büı/iik bir m ükâfat vardır [3], (Resûlüm!) Sana odaların
arka tarafından bağıranların çoğu aklı ermez kim selerdir [4], Eğer onlar, sen
yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu.
Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir [5]" âyetleri nâzil oldu. 949
İbn Cerîr, K atâde'den nakleder: Bazı kim seler konuşurken bağ ıra
rak konuşuyor ve seslerini yükseltiyorlardı. Bunun üzerine A llah [celle
............ . .î. 1, , . .— . r t l k
İ l i J İ Î İ I j jJ J I d U j l J ll ile - jjJ J I 5 1
© V fiy il ,1 5 3 d İ / t â j* jjı h
 yet 6: Ey iman edenler! Eğer b irfâ sık size bir haber getirirse onun doğ-
ruluğunu araştırın. Yoksa bilm eden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra
yaptığınıza pişm an olursunuz.
vese llem ] hak ile gönderen A llah'a yem in ederim ki onu görm edim , bana
gelm ed i" dedi. Resûl-i Ekrem 'in huzuruna girdiğinde, "Zekâtı verm e
din ve elçim i öldürm ek istedin, öyle m i?" diye sordu. H âris, "Sen i h ak ile
gönderene yem in ederim ki h ayır" dedi. Bunun üzerine, " Ey iman
edenler! Eğer bir fâsık size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın.
Yoksa bilm eden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişm an
olursunuz. H em bilin ki içinizde Allah'ın elçisi vardır. Şayet o, birçok işlerde
size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirm iş ve onu
gönüllerinize sindirm iştir. Küfrü, fışkı ve isyanı da size çirkin gösterm iştir.
İşte doğru yolda olanlar bunlardır. Bu, Allah'tan bir lu tu fv e nimettir. Allah
alîm dir, hakimdir'' (H u cu rât 49/6-8) âyetleri nâzil oldu.959
u 4 ,jj- ı ö U : û ji I 15 ^ o i ü j l û û r ;
ö îlT û ü â l
İ l 5 ' î X ___ 5 Î ; J jl J ü L» i_ : i - ~ I j J J L ^ I i
' ^ X J " ^
0 ^ İ L iJ jÜ U / } l j J L
A yet 11: Ey m üm inler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın.
Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya al
masınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplam a
yın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırm ayın. İm andan sonra fâsıklık ne kötü bir
isim dir! Kim de tövbe etm ezse işte onlar zalim lerdir.
961 T aberî, C âm iu'l-B eyân, 22/294; İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 10/3304.
 yet 12: Ey iman edenler! Zarının çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir
kısm ı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arka
sından çekiştirm esin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yem ekten hoşlanır mı?
İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tövbeyi
çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.
964 M atbu n ü sh ad a b u rivay etten sonra H â k im 'in b ir riv ay eti ak tarılm ış, an cak yazm a
n ü sh ad a b u lu n m ad ığ ı için ilg ili y eri n ak letm ed ik .
İbn A sâkir, M iibhem ât968 adlı eserinde dedi: İbn Beşkü vâl'in (v.
578/ 1182)969 eserinde gördüm , Ebû Bekir b. Ebû D avud es-Sicistânî (v.
316/928) Tefsîr'inde bu âyetin İbn Ebû H ind hakkm da nâzil olduğunu
nakleder. Resülullah [sallallahu aleyhi vesellem ] Beyazaoğulları'na kadın
larınd an birini İbn Ebû Hind ile evlendirm elerini em retti. O nlar ise,
"Y â Resûlallah! K ızlarım ızı kölelerim izle m i evlendirelim ?" dediler.
B unun üzerine bu âyet nâzil oldu.
İp i ıj j j& ^ ı \ y l i 5 v Ji İ j i L S ö \ S i l i s
jl jî
968 İb n A sâ k ir'in M ü b h em âtiiî-K u r'ân isim li bir eserin in o ld u ğ u n u K eşfü 'z-Z u n û n 'dan ö ğ
ren iy o ru z. A n cak eserin âk ıb etin e d air b ir b ilg iy e rastlam ad ım (bk. K âtib Ç eleb i, Keş-
fü 'z-Z u n û n , 2/1853).
969 E b ü 'i-K asım H a le f b. A b d ü lm elik b. B eşk ü v âl e l-K u rtu b î'n in G a v â m iz ü l-E s m â il-M iıb -
h em e a d ın d a bir eseri vard ır (bk. K âtib Ç eleb i, K eşfü 'z-Z u n ûn , 2/1213).
 yet 17: O nlar İslâm'a girdikleri için seni m innet altına sokuyorlar. De
ki: M üslüm anlığınızı benim başım a kakmayın. Eğer doğru kim selerseniz bile
siniz ki sizi imana erdirdiği için asıl Allah size lutufta bulunm uştur.
0 fa cJÎ % jflM f’ a z
 yet 45: Biz onların dediklerim çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir
zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur'anT.a öğüt ver.
 yet 54: A rtık onlara aldırma. (Davete uym am alarından dolayı) sen kı
nanacak değilsin.
 yet 55: Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt m üm inlere fa y d a verir.
İbn M eni' (v. 244/ 858-59), İbn Râhûye ve Heysem b. Küleyb (v. 335/946)
riy â t 51/54) âyeti nâzil olduğunda artık bir helâkin geleceğine hepim iz
inandık. Zira R esülullah onlardan yüz çevirm ekle em rolundu. Sonra,
" Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt m üm inlere fa y d a verir" (Z âriy ât 51/55) âyeti
nâzil oldu. Böylece rahatladık.975
o > i i y j Ü * . î j u ö î İ 15 ^ 1 3 - . f s l ü î iı fİL ; , ü i î ^
© ^ j| ı ^ ,Ü iî ^ jt İ L l Ü Î l ^ - S S İ İ
Vahidî, Taberânî, İbn ü l-M ü n zir ve İbn Ebû Hâtim , Sâbit b. Hâris
el-Ensârî'den nakleder: Yahudiler, kendilerinden küçük bir çocuk öldü
ğü zam an onun için "O sıddıktır" derlerdi. Böyle söyledikleri Resûlul
lah'a [sallallahu aleyhi vesellem ] ulaşınca, "Yahudiler yalan söylemişler. Allah'ın,
anasının rahm inde yarattığı hiçbir nefis yoktur ki şakî veya saîd olduğu belli
olm asın" buyurdular. Bunun üzerine A llah [celle celâluh û] şu âyeti indirdi:
" Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçı
nanlara gelince, bil ki Rabb'in, affı bol olandır. O, sizi daha topraktan yarattığı
zaman ve siz annelerinizin karınlarında bulunduğunuz sırada (bile), sizi en
iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten
sakınanı daha iyi bilir.”™
se llem ], bir gazveye çıkıyordu. Sefere çıkm ak isteyen bir adam geldi.
Resûl-i Ekrem , onu bindirecek bir binek bulam adı. A dam çıkıp yolda
bir arkadaşına rastladı. Ona, "B an a binek bir şeyler ver" dedi. A rka
daşı, "G ünahlarım ı yüklenm en üzere sana şu devem i vereyim " dedi.
Adam , "E v e t" dedi. Bunun üzerine Allah [celle celâlu h û ], "Gördün mü ar
kasını döneni?" âyetlerini indirdi.979
İbn Ebû Hâtim , D errâc Ebü 's-Sem h'ten nakleder: Bir seriyyeye çı
kılacaktı. Bir adam Resülullah'a geldi ve kendisine bir binit verm esini
istedi. Resûl-i Ekrem [sallallah u aley h i v esellem ], "Seni bindirecek bir binit bu
lam ıyorum " buyurdular. A dam üzgün bir şekilde ayrıldı. Yolda, deve
leri önünde ıhtırılm ış birini gördü ve durum unu ona şikâyetlendi. O
da, "Sen i develerim den birine bindireyim ve iyiliklerinle orduya ka
vuşasın ister m isin?" dedi. A dam , "E v et" dedi ve develerden birine
bindi. Bunun üzerine, "Gördün mü arkasını döneni? A zıcık verip sonra
verm em ekte direneni? Acaba gaybm bilgisi kendi yanındadır da o görüyor
mu? Yoksa, M u sa’nın ve ahdine vefa gösteren İbrahim'in sahifelerinde yazılı
olanlar kendisine haber verilm edi mi? Gerçekten hiçbir günahkâr, başkasının
günah yükünü yüklenem ez. Bilsin ki insan için kendi çalışm asından başka bir
978 V âh id î, E sbâbii'n -N üzûl, s. 398; T aberân î, el-M u 'cem ü l-K eb îr, 2/81. R iv ay etin sen ed in d e
bu lu n an A bd u llah b. L ehîa z a y ıf k ab u l ed ilm iştir. V ek î', Yahya el-K attân ve İb n M eh d î
gibi â lim le r riv ay etlerin i a lm am ışlard ır. M etin d e ise râv in in tam olarak an latam ad ığ ı
bir v âk ıa v ey a iki fark lı v ak ıay ı b ir rivayette b irleştirm e olm a ih tim ali vard ır. "Y a h u
d iler yalan sö y lem işler" ifad esin i çık ard ığ ım ızd a R esû lu lla h 'm sö zü genel an lam d a
sö y len en ve C en â b -ı A lla h 'ın b ilg isin i ifad e ed en b ir h ad is olarak g ö rü lm ek ted ir (bk.
M u h am m ed T ahir b. Â şû r, et-T ahrîr vet-T en vîr, 26/123). B ir d iğ er h u su s ise N ecm sû resi
M ek k î b ir sû red ir. H alb u k i bu o la y ın M ed in e'd e g eçtiğ i an laşılm ak tad ır. D o lay ısıy la
rivay et ile n ü z û l seb eb i arasın d a b ir b ağ lan tı k u rm ak zordu r.
İbn Cerîr, İbn Zeyd'den nakleder: Bir adam m üslüm an oldu. K en
disini ayıplayan bazıları ile karşılaştı, "N için büyüklerin dinini terket-
tin ve onları sapık saydın ve onların cehennem de olduklarım iddia
ettin?" dedi. O da, "A llah'ın azabından korktu m " cevabını verdi. A r
kadaşı, "B an a bir m iktar m al ver, üzerindeki bütün günahlarını ü stle
n irim " dedi. A rkadaşına bir şeyler verdi. A rkadaşı, "A rttır" dedi. Zor
bela bir şeyler daha verdi. Bir m ektup yazdı ve onu şahit gösterdi. İşte
bu konuda şu âyetler nâzil oldu: " Gördün mü arkasını döneni? A zıcık
verip sonra verm em ekte direneni?" (N ecm 53/33-34).980
hi vese llem ] m ucize gösterm esini istediler. Ve M ekke'de iki kere ay yarıl
dı. Bunun üzerine, “Kıyam et saati yaklaştı ve ay yarıldı. O nlar bir m ucize
görürlerse hemen yüz çevirirler ve, 'Eskiden beri devam edegelen bir büyüdür'
derler” (K am er 54/1-2) âyetleri nâzil oldu.982
■o , 9
© 2 İ j i 5^555
 yet 44: Yoksa, “Biz, intikam alm aya gücü yeten bir topluluğuz" mu
diyorlar?
İbn Cerîr, İbn A bbas'tan nakleder: M üşrikler Bedir günü, "B iz, in
tikam alm aya m uktedir bir toplu lu ğu z" dediler. Bunun üzerine, "O
topluluk yakında bozulacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır" (K am er
 yet 48: O gün yüz üstü ateşe sürüklendiklerinde "Cehennem in elem ini
tadın!" denir.
 yet 46: Rabb'inin huzurunda durm aktan korkan kim selere iki cennet
vardır.
İbn Ebû H âtim ve el-A zam e adlı eserinde Ebü'ş-Şeyh, Atâ'dan nak
leder: Hz. Ebû Bekir bir gün kıyam eti, m îzanı, cenneti ve cehennem i
andı ve, "İsterd im ki şu yeşillikler gibi bir yeşillik olayım da bir hayvan
gelsin, beni yesin ve ben hiç yaratılm am ış olayım " dedi. Bunun ü ze
rine, "Rabb'inin huzurunda durm aktan korkan kim selere iki cennet vardır"
(R a h m â n 55/46) âyeti nâzil oldu.984
İbn Ebû Hâtim , İbn Şevzeb'den nakleder: Bu âyet Hz. Ebû Bekir
hakkında nâzil oldu.
İbn Asâkir, Târîhu D ım aşk adlı eserinde tetkik edilm esi gereken bir
senedle U rve b. Raveym kanalıyla C âbir b. A bdu llah'tan nakleder: V a
kıa sûresi nâzil olup da onda "(O nların) çoğu önceki ümm etlerden, birazı
da sonrakilerdendir" (V âkıa 56/13-14) âyetleri zikredilince Hz. Öm er, "Y â
Resûlallah! Birçoğu öncekilerden, birazı da bizden m i?" dedi. Bunun
üzerine sûrenin geri kalan kısm ı bir sene boyunca nâzil olm adı. Son
ra, " Bunların birçoğu önceki ümm etlerdendir. Birçoğu da sonrakilerdendir"
(V âk ıa 56/39-40) âyetleri nâzil oldu. Resûlullah [sallallah u aley h i v ese llem ], "Ey
Ö m er gel, Allah'ın indirdiği âyetleri dinle: 'Bunların birçoğu önceki üm m et
lerdendir. Birçoğu da sonrakilerdendir' (V âk ıa 56/39-40)985 buyurdu. İbn Ebû
H âtim , Urve b. Raveym 'den m ürsel olarak nakleder.
j J l —uo ,_ i © ■------ :— I LJs —j.0 .J I
J-k j © —î » î i ^5_Usj
i n s i y c L i t f ılı^ 0 ^t i Jv : •{
0 ^
T j
^
v©
t
© j-j-* :» © Çı^Jfı VjJ> © r jiL s î ©
lahu aley h i v esellem ] onların bu isteklerini kabul buyurdu. Sonra bazı m üs
lüm anların, "C ennette şöyle şöyle nim etler var" dediklerini duydular.
O nlar da, "K eşke cennette bizim için şu vadi gibisi olsa" diye tem enni
de bulundular. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], " Sağdakiler, ne mutlu o
sağdakilere! Düzgün kiraz ağacı, meyveleri salkım salkım dizili muz ağaçlan,
uzamış gölgeler ..." (V âkıa 56/27 38} âyetlerini indirdi.986
© Ö ^ J © fi3 l ^ . J ^ j l l l y î ©
986 B eyh ak î, el-B a's ve'n-N üşûr, 1/187. M atb u n ü sh ad a bu rivay etten so n ra B ey h ak î'n in
fark lı b ir riv ay eti n ak led ilir. A ncak y azm a n ü sh ad a b u lu n m am ak tad ır.
 yet 75. Hayır! Yıldızların yerlerine yem in ederim ki,
 yet 77-78: Şüphesiz bu, korunm uş bir kitapta bulunan değerli bir
Kur'an'dır.
 yet 82: Allah'ın verdiği rızka karşı şükrü, onu yalanlam akla mı yerine
getiriyorsunuz?
zam anında halk yağm ura kavuştu. Bunun üzerine Peygam ber Efendi
miz şöyle buyurdular: "insanlardan bazısı şükreden, birtakımı da küfreden
oldu. Bazıları, 'Bu, Allah'ın rahm etidir, O indirdi' dediler. Bazıları da, 'Ger
çekten şu ve şu yıldızın kayması doğru çıktı' dediler." Bunun üzerine şu
âyetler indi: "Hayır! Yıldızların yerlerine yemin ederim ki bilirseniz, gerçek
ten bu, büyük bir yem indir . .. " (V âkıa 56/ 75-82)987
*4 jj i İ J $ I ' jf lp j l i i J 4 İ fr i& Ü \ y ^ i
 yet 16: /man edenlerin Allah'ı anm a ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle
kalplerinin ürperm esi zam anı daha gelm edi mi? O nlar daha önce kendilerine
kitap verilenler gibi olm asınlar. Onların üzerinden uzun zam an geçti de kalp
leri katılaştı. Onlardan birçoğu yoldan çıkm ış kim selerdir.
İbn Ebû Şeybe, el-M u san n ef adlı eserinde A bdülaziz b. Ebû Rev-
vâd'dan nakleder: R esûlullah'in [sallallah u aley h i vesellem ] ashabı arasında
m izah ve gülüm sem e ortaya çıktı. Bunun üzerine, "im an edenlerin A l
lah'ı anm a ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürperm esi zamanı
daha gelm edi m i?” (H ad îd 57/16) âyeti nâzil oldu.989
 yet 29: Böylece kitap ehli, Allah'ın lutfundan hiçbir şey elde edem eye
ceklerini bilsinler. L u tu f bütünüyle Allah'ın elindedir, onu dilediğine bahşe
der. Allah, büyük lu tu f sahibidir.
H âkim , sahih olduğunu ifade ederek Hz. Â işe'den [rad ıy allah u anhâ]
© ^ ü ı j J / l & u *;
lah u aley h i v ese llem ] ile yahudiler arasında bir antlaşm a vardı. Resûl-i Ek
rem 'in ashabından biri onların yanm a gidip oturduğunda onlar kendi
aralarında fısıldaşırlardı. Öyle ki m üm in onların kendisini öldürm e
yi veya hoşuna gitm ediği bir şeyi konuştuklarını zannederdi. Bunun
üzerine A llah Resûlü, gizlice konuşm ayı yasakladı. A ncak onlar buna
devam edip bitirm ediler. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], "Gizli ko
nuşm aktan m enedildikten sonra yine o yasaklananı yapm aya kalkışarak gü
nah, düşm anlık ve Peygamber'e karşı gelm ek hususunda gizlice konuşanları
görm edin mi?..." (M ü câd ile 58/8) âyetini indirdi.992
© 5 ^ 1 JS^iÇÎÎiıl i l jİL
A yet 10: G izli konuşm alar şeytandandır. Bu, iman edenleri üzm ek için
dir. O ysa şeytan, Allah'ın izni olm adıkça, m üm inlere hiçbir zarar veremez.
M üm inler Allah'a dayanıp güvensinler.
A yet 11: Ey zwm edenler! Size "M eclislerde yer açın" denilince yer
açın ki Allah da size genişlik versin. Size "Kalkın " denilince de kalkın ki Allah
sizden inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah
yaptıklarınızdan haberdardır.
aleyhi vese llem ] yanında olan bazıları, sahabeden birilerinin geldiğini gör
düklerinde yerlerinden kalkm adılar. Bunun üzerine, "Ey iman edenler!
Size 'M eclislerde yer açın' denilince yer açın ki Allah da size genişlik versin"
âyeti nâzil oldu.994
 yet 12: Ey iman edenleri Peygam ber ile gizli bir şey konuşacağınız
zaman bu konuşm anızdan önce bir sadaka veriniz. Bu sizin için daha hayırlı
ve daha temizdir. Şayet bir şey bulam azsanız, bilin ki A llah bağışlayandır,
esirgeyendir.
 yet 13: Gizli bir şey konuşm anızdan önce sadakalar verm ekten çekin
diniz mi? Bunu yapm adığınıza ve Allah da sizi affettiğine göre artık namazı
kılın, zekâtı verin Allah'a ve Resûdü'ne itaat edin. Allah yaptıklarınızdan ha
berdardır.
İbn Ebû Hâtim , İbn Ebû Talha kanalıyla İbn A bbas'tan nakleder:
M üslüm anlar m eselelerini çokça Resülullah'a götürüp arzediyorlardı.
Bu durum Resûl-i Ekrem 'e [sallallah u aley h i vesellem ] ağır geliyordu. Allah
[celle celâ lu h û ], peygam berinin yükünü hafifletm ek için, "E y iman edenler!
Peygam ber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman bu konuşm anızdan önce bir
sadaka veriniz" (M ü câd ile 58/12) âyetini indirdi. Bu âyet nâzil olunca insan
 yet 14: Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri
görm edin mi? O nlar ne sîzdendirler ne de onlardan. Bilerek yalan yere yem in
ediyorlar.
 yet 18: O gün Allah onların hepsini yeniden diriltecek, onlar da dünya
da size yem in ettikleri gibi, O'na yem in edeceklerdir. Kendilerinin bir şey (ha
kikat) üzerinde olduklarını sanırlar. İyi bilin ki onlar gerçekten yalancıdırlar.
âyetini indirdi.999
\ ' T ^ \ ^ T j i. *
vesellem ] sövdü. Hz. Ebû Bekir de babasına öyle bir vurdu ki babası yere
düştü. Daha sonra Hz. Ebû Bekir, bunu Resûlallah'a anlattı. Hz. Pey
gam ber [sallallahu a ley h i vesellem ], "Bunu gerçekten yaptın mı?" buyurdu.
Hz. Ebû Bekir, "Vallahi kılıç yakınım da olsaydı onu öldürürdüm " dedi.
Bunun üzerine, " Allah'a ve ahiret gününe inanan bir toplumun -babaları,
oğulları, kardeşleri, yahut akrabaları da olsa- Allah'a ve Resûlii'ne düşman
olanlarla dostluk ettiğini görem ezsin" (M ü câd ile 58/22) âyeti nâzil oldu.
1000 M atb u eserd e bu rivayetten so n ra T ab erân î ve H âk im 'd en n ak led ilen riv a y e t yazm a
n ü sh a d a b u lu n m a m ak tad ır.
Buhârî, ibn A bbas'tan nakleder: Enfâl sûresi Bedir hakkında, H aşr
sûresi Benî N adîr hakkında nâzil oldu.
J , U Jo Ç Ü JI ^
onlar hakkm da, "Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ı teşbih etm ektedir.
O, üstündür, hikm et sahibidir” (H a şr5 9 / i) âyetini indirdi.1001
@
-sr . w
V - i^. —
^ ii5ı
v ese llem ], Benî N adîr'e gidip onların kalelerini m uhasara ettiğinde hur
m alıkların kesilm esini ve yakılm asını em retti. Yahudiler seslendiler:
"E y M uham m ed! Sen fesadı neyheder ve onu ayıplardın. Ne oldu da
hurm alıkları kesip yakıyorsun." Bunun üzerine bu âyet nâzil oldu. İbn
Cerîr, M ücâhid ve K atâde'den benzer rivayetleri nakleder.
T j - ; j r u j - p w 3 1İ J 1 5 5 -3
@ * lİİ— j —“j î— j l S*
 yet 9: Daha önceden M edine'yi yurt edinm iş ve gönüllerine im am yer
leştirm iş olan kim seler, kendilerine göç edip gelenleri severler ve onlara veri
lenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetm ezler. Kendileri zaruret içinde
bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cim riliğinden
korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
la h u aley h i v ese llem ] onu, bir şeyler verm eleri için h anım ların a gönderdi.
Fakat onların y anında da bir şey bu lam ad ı. R esü lu llah bu nu n ü zeri
ne, "Bu adam ı bu gece m isafir edecek bir adam yok m u? A llah ona rahm et
eylesin" buyurdu. Ensardan bir adam kalkıp, "B en , yâ R esû lallah "
dedi. O nu alıp ailesine gitti. H anım ına, "B u , R esû lu llah 'm m isafirid ir;
ondan bir şey esirg em e" dedi. K adm , "A llah'a yem in olsun ki çocu k
ların y iyeceğin d en başka h içbir şeyim iz y o k " dedi. A dam , "Ç o cu k lar
akşam y em eği isted ikleri zam an onları uyut, gel ve ışığı sön dür de
u yusunlar. Biz de karın larım ızı sarıp açlığa k atlan ırız" dedi. Ve b ö y
le yaptılar. Ertesi g ü n m isafir, R esû lu llah 'm yanm a gitti. P eygam ber
Efend im iz, "Allah filâ n adam ve filâ n kadın a şaştı veya gü ldü " buyurdu.
B u nu n üzerine A llah Teâlâ, " K endileri zaruret içinde bulunsalar bile on
ları ken dilerin e tercih ederler" (H a şr 59/9) âyetini in d ird i.1003
^ 1^ l J Ü j ^ j J i ^ J \ f-H
0 jL p J i ı 3 * J o ^ ı l ü p b j j\ j fxS -'\
 yet 11: M ünafıkların, kitap ehlinden inkâr eden dostlarına "Eğer siz
yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız; sizin aley
hinizde kim seye asla uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız, m utlaka yardım ede
riz" dediklerini görm edin mi? Allah, onların yalancı olduklarına şahitlik eder.
Ol j (J_j—^ (3—
^1 (j-10^*—
^ I *^-*j *■*^-«aJU
„ 1 '■" O y y k * o I / l ✓ , & » x o 2 o s s o a* t o s ''* * ' ‘* ' 1 1
L*b ^ 0 * ij ^JU^_*4# ^ « 3 1 ^ L ^ > * L>- ^_£Jİ.S j i p > s j j <UJ l_j ! ^L>o^S
© J —^ -1—^ -■—■■--■
✓ * ’ '*’
lem ], hediyeleri kabul etm esini ve evine alm asını emretti. Bunun üzerine
Allah [celle celâluh û], "Allah, sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtları
nızdan çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara âdil davranm anızı yasakla
maz. Çünkü Allah, adaletli olanları sever" (M üm tehine 60/8) âyetini indirdi.1007
Âyet 10: Ey iman edenler! M ümin kadınlar hicret ederek size geldiği za
man, onları, imtihan edin. Allah onların imanlarım daha iyi bilir. Eğer siz de
onların inanmış kadınlar olduklarını öğrenirseniz onları kâfirlere geri gönder
meyin. Bunlar onlara helâl değildir. Onlar da bunlara helâl olmazlar. Onla
rın (kocalarının) sarfettiklerini (mehirleri) geri verin. M ehirlerini kendilerine
verdiğiniz zaman onlarla evlenm enizde size bir günah yoktur. Kâfir kadınları
nikâhınızda tutmayın, sarfettiğinizi isteyin. Onlar da sarfettiklerini istesinler.
Allah'ın hükmü budur. Aranızda O hükmeder. Allah bilendir, hikm et sahibidir.
vese llem ] H udeybiye'nin alt tarafında iken nâzil oldu. K endisine gelen
kişileri onlara geri verm ek üzere antlaşm a yapm ıştı. A ncak kadınlar
gelince bunun üzerine bu âyet nâzil oldu .1011
İbn M enî', Kelbî, Ebû Salih, İbn A bbas senediyle nakleder: Hz.
Ö m er b. Hattâb m üslüm an oldu ancak hanım ı m üşrik olm aya devam
etti. Bunun üzerine, “Kâfir kadınlan nikâhınızda tutmayın, sarf ettiğinizi
isteyin. O nlar da sarfettiklerini istesinler'' (M ü m teh in e 60/10) âyeti nâzil oldu.
1009 R iv ay eti T aberânî'd e b u lam ad ım (ay rıca bk. İb n K esîr, Tefsîr, 8/92).
 yet 11: Eğer eşlerinizden biri, sizi bırakıp kâfirlere kaçar, siz de (onlarla
savaşıp) galip gelirseniz, eşleri gitm iş olanlara (ganimetten), harcadıkları ka
dar verin. İnandığınız Allah'a karşı gelm ekten sakının.
 yet 13: Ey iman edenler! K endilerine Allah'ın gazap ettiği bir kavm i
dost edinmeyin. Zira onlar, kâfirlerin kabirlerdekilerden (onların dirilm esin
den) ümit kestikleri gibi ahiretten üm it kesm işlerdir.
İb n ü l-M ü n zir, ibn İshak, M uham m ed, İkrim e veya Said, İbn A b
bas senediyle nakleder: A bdullah b. Ö m er ve Zeyd b. H ârise bazı ya-
hudileri seviyorlardı. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], "Ey iman eden
ler! Kendilerine Allah'ın gazap ettiği bir k a im i dost edinm eyin. Zira onlar,
kâfirlerin kabirlerdekilerden (onların dirilm esinden) ümit kestikleri gibi ahi
retten üm it kesm işlerdir" (M ü m teh in e 60/13) âyetini indirdi.
^ I j- i I J-&J I (_#* \ IS 4^
0 j j Ü j i j V L * ö jJ ^ â J I <j-i^“^
luh û], "Göklerde ve yerdekilerin hepsi Allah'ı teşbih eder. O, üstündür, hikmet
sahibidir. Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?"
(Sa f 61/1-2 ) âyetlerini indirdi. Resûlullah sonuna kadar bize tilâvet bu yu r
du. ibn Cerîr, benzer bir rivayeti İbn A bbas'tan nakleder.
 yet 10: Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size
göstereyim mi?
İbn Ebû H âtim , Said b. C übeyr'den nakleder: "E y iman edenler! Sizi
acı bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim m i?” (Saf 61/10) âyeti nâzil
olduğunda m üslüm anlar, "K eşk e bu ticareti bilseydik de m alları ve
ehlim izi o ticarete verseydik" dediler. Bunun üzerine, "Allah'a ve Resû
lü'ne inanır, m allarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer
bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır" (S a f 61/11) âyeti nâzil oldu.
 yet 11: O nlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hem en dağılıp
ona giderler ve seni ayakta bırakırlar. D e ki: Allah'ın yanında bıdunan, eğ
lenceden ve ticaretten daha yararlıdır. Allah, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
© O jJ iis a 3_ ş i i i i i J i j i İ 15
a ley h i v esellem ] beni çağırıp sordu, ben de olanları Resûl-i Ekrem 'e anlat
tım. Hz. Peygam ber A bdullah b. Übey ve arkadaşlarına haber gönde
rip çağırttı. Böyle bir şey söylem ediklerine yem in ettiler. Peygam ber
Efendim iz beni yalanladı ve onu doğruladı. Beni öyle bir üzüntü kap-
ladı ki o zam ana kadar başım a böyle bir üzüntü gelm em işti. Dışarı
çıkam az olup evim de oturdum . A m cam geldi ve, "O lsa olsa bu söyle
diklerinle R esûlullah'in seni yalanlam asını ve sana kızm asını istedin
h erhald e" dedi. Bu hadise üzerine A llah [celle celâlu h û ], "M ünafıklar sana
geldiklerinde: Şahitlik ederiz ki sen Allah'ın peygam berisin, derler. Allah da
bilir ki sen elbette, O'nun peygam berisin. Allah, m ünafıkların kesinlikle ya
lancı olduklarını bilmektedir'' (M ü n âfik û n 63/1) âyetini indirdi. R esûlullah
[sallallah u aley h i vesellem ] bana haber gönderdi, gittim âyeti bana okudu
ve, “Ey Zeyd, m uhakkak ki Allah seni doğruladı" buyurdular.
 yet 5: Onlara: Gelin, Allah'ın peygam beri sizin için m ağfiret dilesin,
denildiği zaman başlarım çevirirler ve sen onların, büyüklük taslayarak uzak
laştıklarım görürsün.
İbn C erîr, Urve'den nakleder: “(Ey M uham m ed!) O nlar için ister a f
dile, ister dilem e; onlar için yetm iş kez a f dilesen de Allah onları asla affetm e
yecek. Bu, onların Allah ve Resûlü'nü inkâr etm elerinden ötürüdür. Allah
fâsıklar topluluğunu hidayete erdirm ez" (Tevbe 9/80) âyeti nâzil olduğun
da R esülullah [sallallah u aley h i v ese llem ), "Yetmişten fa z la istiğfar edeceğim "
buyurdu. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], "O nlara m ağfiret dilesen de
dilem esen de birdir. A llah onları kesinlikle bağışlam ayacaktır. Çünkü Allah,
yoldan çıkm ış topluluğu doğru yolu iletmez" (M ünâfikû n63/ 6) âyetini indirdi.1016
M ücâhid ve K atâde'den de benzer rivayetleri nakleder.
:;L : II U İ I I jjjl i
© r^ji i y i i j j iı jjü
1021 İm am S ü y û tî'n in b u rad a özetle v erd iğ i rivay etin d ev am ın d a R esü lu llah , Ebû R ükâ-
n e 'y e "B u k a d ın ı b o şa v e so n ra Ü m m ü R ü k ân e'y e d ön, on u n la e v le n " d edi (bu rivay et
le ilg ili bk. İb n H acer, F eth u ’l-Bârî, 9/469).
1023 İb n ü 'l-M ü la k k ın , Ebû H afs Sirâcü d d in Ö m er b. A li, M u htasaru T elhîsi'z-Z ehebî (nşr. A b
d u lla h b. H am ed el-L a h îd â n -S a 'd b. A b d u llah b. A b d ü laziz  lü H u m ey y id ), R iyad
1411, 2/951.
İbn M erdûye, Kelbî, Ebû Salih, ibn A bbas senediyle nakleder: Avf
b. M âlik e'l-Eşcaî gelip, "Y â Resûlallah, oğlum u düşm an esir aldı, anne
si feryat edip duruyor, ne em redersiniz?" dedi. Resülullah [sallallah u aley
hi v e se lle m ], "Sana ve hanım ına çokça 'lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâh' dem e
nizi tavsiye ederim " buyurdular. H anım ı, "Tam am , sana ne em retm işse
yapalım " dedi. Ve bunu çokça yapm aya başladılar. D üşm an oğullarını
ihm al etti, o da düşm an sürüsünü önüne katıp babasına getirdi. Bunun
üzerine, "Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder" (Talâk
]iS \ Ü İ S L l ş y 01I S jL L
İ l & ^ 5 ı '^ Jr \ J U İ V ı o V j î j p j r ,
Z iy âed d in el-M ak d isî (v. 643/ 1245), el-1 ’.hâdisii ’l-M ulıtâre ad lı ese
rin d e İbn Ö m er kanalıy la Hz. Ö m er'd en n akled er: R esü lu llah [sa lla lla
lem ] onu sever ve parm ağıyla tadına bak ard ı" dedi. Hz. Âişe, Resû-
lullah'a, "O n u n arısı urfut ağacından yem iş olm alı" dedi. Peygam
ber Efendim iz de o balı kendisine haram kıldı. Bunun üzerine bu
âyet nâzil old u .1037
ibn Ebû H âtim , İbn A bbas'tan nakleder: "Ey Peygam ber! Eşlerinin
rızasını gözeterek Allah'ın sana helâl kıldığı şeyi niçin kendine haram ediyor
sun? Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir" (T ah rîm 66/1 ) âyeti nefsini Resû-
lullah'a [sallallah u aley h i v esellem ] hibe eden kadın hakkında nâzil old u .1039
Bu rivayet de aynı şekilde garîbdir ve senedi zayıftır.
 yet 5: Eğer o sizi boşarsa Rabb'i ona, sizden daha iyi, kendini Allah'a
veren, inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, ibadet eden, oruç tutan, dul ve
bâkire eşler verebilir.
1038 H ey sem î, N û red d in A li b. Sü ley m an , B u ğ y etü î-B â h is an Z evâidi M ü sn ed il-H â ris (nşr.
H ü sey in A h m ed Salih el-B âk erî), M ed in e 1992, 2/913.
V âhidî ve D elâil adlı eserinde Ebû N uaym , "v â h " bir senedle Hz.
 işe'den nakleder: A hlâkı Hz. Peygam ber'den daha güzel olan hiç
kim se yoktur. A shabından veya ailesinden kim onu çağırsa hem en
"b u y u r" derdi. Bunun için A llah [celle celâlu h û ], “Ve sen elbette yüce bir
ahlâk üzeresin” (K alem 68/4) âyetini indirdi.1041
İbn Ebû Hâtim , Süddî'den nakleder: " A labildiğine yem in eden, aşa
ğılıkların hiçbirine itaat etme" [10] âyeti A hnes b. Şerîk hakkında nâzil
oldu.1042 İb n ü l-M ü n zir, benzer bir rivayeti K elbî'den nakleder. İbn Ebû
Hâtim , M ücâhid'den nakleder: Bu âyet Esved b. A bdüyeğûs hakkında
nâzil oldu.
• J 14l i c js jâ E jf c &
 yet 17: Biz, vaktiyle "bahçe sahipleri" ne bela verdiğim iz gibi, onlara
da bela verdik. H ani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kimse görm eden)
onu (m ahsullerini) devşireceklerine yemin etmişlerdi.
İbn Ebû Hâtim , İbn Cüreyc'den nakleder: Ebû Cehil Bedir G azve
si günü, "O n ları yakalayıp iplerle bağlayın ve kim seyi öldürm eyin"
dedi. Bunun üzerine, "Biz, vaktiyle 'bahçe sahipleri' ne bela verdiğim iz gibi,
onlara da bela verdik. H ani onlar (bahçe sahipleri), sabah olurken (kim se g ör
m eden) onu (m ahsullerini) devşireceklerine yem in etm işlerdi" (K alem 68/17)
âyeti nâzil oldu. Yani A llah Teâlâ bahçe sahiplerine bela verdiği gibi
onlara da bela verm e gücü ve kudretindedir, diyordu.1044
N esâî ve ibn Ebû Hâtim , ibn A bbas'tan nakleder: " Bir soran inecek
azabı sordıı" âyetindeki kişi N adr b. H âris'tir. N adr şöyle dem işti: "Ey
Allahım, eğer bu senin katından bir hak ise gökten başım ıza taş yağdır" (Enfâl
8/32). ibn Ebû Hâtim , Süddî'den nakleder: "Bir soran inecek azabı sordu"
âyeti M ekke'de N adr b. H âris hakkında nâzil oldu. Zira Nadr, “Ey A l
lahını, eğer bu senin katından bir hak ise . .. " dem işti. Ve onun azabı Bedir
günü başına geldi.1046
İbn ü l-M ü n zir, H asan'dan nakleder: "Bir soran inecek azabı sordu"
[i] âyeti nâzil olduğunda insanlar "Azap kim in başına gelecek" dediler.
Bunun üzerine "İnkârcılar için; ki onu savacak yoktur" [2] âyeti nâzil oldu.
0 İ U p £ İ > n u i . Ûl Ij J U i j j l ^ ^15 AJİ £ \ ^ J \ j i
Buhârî, Tirm izî vb. İbn A bbas'tan [rad ıy allah u an lı] nakleder: Resûlul-
lah [sallallah u aley h i v ese llem ], cinlere Kur'an okum adı ve onları da görm e
di. Bir gün Resûl-i Ekrem ashabı ile birlikte U kâz panayırına doğru gi
diyordu. O sırada şeytanlarla sem a haberleri arasına engel konulm uş
ve ü zerlerine ateş parçaları gönderilm işti. Bunun üzerine şeytanlar
kavim lerine döndüler. A rkadaşları, "Bu, m utlaka yeni m eydana gelen
bir hadise sebebiyledir. Yeryüzünün doğularını ve batılarım dolaşıp
araştırın ve yeni hadiseyi öğrenin!" dediler. A raştırm aya başladılar.
Bunlardan bir grup da Tihâm e taraflarına geldiler. O sırada R esülullah
[sallallahu a ley h i v esellem ] Nahle'de ashabına sabah nam azını kıldırm akta
idi. K ur'an'ı duyunca onu dinlediler ve, "İşte sem a haberleri ile ara
m ıza giren engel bu radadır" diyerek kavim lerine geri döndüler. Ve,
"Gerçekten biz, hârikulâde güzel bir Kur'an dinledik" dediler. Bunun üze
rine A llah Teâlâ, cinlerin sözlerini A llah R esûlü'ne ulaştırm ak üzere,
"(Resûlüm!) De ki: Cinlerden bir topluluğun (benim okuduğum Kur'an'ı)
dinleyip de şöyle söyledikleri bana vahyolunm uştur: Gerçekten biz, doğru yola
ileten hârikulâde güzel bir Kur'an dinledik de ona iman ettik. (Artık) kim seyi
Rabbimiz'e asla ortak koşm ayacağız ” âyetlerini indirdi.1047
 yet 6: Şu da gerçek ki insanlardan bazı kim seler, cinlerden bazı kim se
lere sığınırlardı da onların taşkınlıklarını artırırlardı.
lah u anh] nakleder: Bir ihtiyacım ızdan dolayı babam la birlikte M edine-i
M ünevvere'ye doğru yola çıktık. R esûlullah'in [sallallahu aleyhi vesellem ]
yeni anılm aya başlandığı günlerdeydi. G ecelem ek için bir davar çoba
nının yanm a sığındık. Gece yarısı olunca bir kurt geldi ve bir kuzuyu
kaptı. Ç oban hem en yerinden fırlayıp, "E y bu vadinin A m ir'i ben se
nin kom şun um " dedi. K endisini görm ediğim iz bir m ünadi seslendi:
"E y Serhan, kuzuyu gönder." Kuzu koşarak geldi ve sürüye katıldı.
İşte bunun üzerine A llah [celle celâ lu h û ], M ekke'de bulunan Resûlullah'a,
"Şu da gerçek ki insanlardan bazı kim seler, cinlerden bazı kim selere sığınır
lardı da onların taşkınlıklarını artırırlardı" [6] âyetini indirdi.1048
1047 Bu riv ay etten sonra m atb u n ü sh ad a İb n ii'l-C ev zî'd en b ir riv ay et n ak led ilm iş, an cak
yazm a n ü sh ad a b u lu n m am ak tad ır.
1048 İb n Ebû H âtim , Tefsîr, 10/3377; E b ü 'ş-Ş ey h , el-A zam e, 5/1664. Bu rivayetten so n ra m atbu
n ü sh a d a İb n S a 'd ve H erâitî'd en o lm ak ü zere iki rivay et nak led ilm iş. A n cak bu riv ay et
le r y azm a n ü sh a d a b u lu n m am ak tad ır.
 yet 16: Şayet doğru yolda gitselerdi, bu hususta kendilerini denem em iz
için onlara bol su verirdik.
© h i-l İ l ~ ^ i J c r l l J l J\ j
 yet 18: M escidler şüphesiz Allah'ındır. O halde, Allah ile birlikte kim
seye yalvarm ayın (ve kulluk etmeyin).
ibn Ebû H âtim , Ebû Salih kanalıyla ibn A bbas'tan nakleder: C in
ler, "Y â Resûlallah, bize izin ver; seninle birlikte senin m escidinde n a
m azlarda biz de hazır bu lu nalım " dediler. Bunun üzerine A llah [celle
celâlu h û ], "M escidler şüphesiz Allah'ındır. O halde, Allah ile birlikte kim seye
yalvarm ayın" âyetini indirdi.1050
İbn C erîr, Said b. C übeyr'd en n akled er: C in ler R esü lu llah 'a [sa lla l
la h u a le y h i v e se lle m ], "E y A lla h 'ın elçisi, biz sen d en çok u zaktay ız, m es-
cid lere n asıl g elelim ?" veya, "E y A llah 'ın elçisi, biz send en çok u zak
tayız, sen in le n asıl n am azlard a b erab er b u lu n alım ?" dediler. B u nu n
ü zerin e, "M escid ler şü phesiz A llah'ındır. O halde, A llah ile birlikte kim se
ye yalvarm ayın" âyeti n âzil o ld u .1051
 yet 22: De ki: Gerçekten (bana bir kötülük dilerse) Allah'a karşı beni
kim se him aye edem ez, O'ndan başka sığınacak kim se de bulamam.
1049 B u rivay etin b ir ö n cek i riv ay etin n ak led ild iğ i İb n ü 'l-M ü n zir veya İbn E bû H âtim 'd en
n a k led ilm esi m ü m k ü n d ü r. Z ira a tıf b ir ö n cek i riv ay eted ir. A n cak h e r iki tefsirin ilg ili
k ısım la rı g ü n ü m ü z e u la şm a m ıştır (ayrıca bk. M u k âtil, Tefsîr, 4/464).
v ese llem ], kendisini korum am ızı istiyor. Onu ben korum am altına alıyo
ru m " dem iş. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], "De ki: Gerçekten (bana
bir kötülük dilerse) Allah'a karşı beni kim se him aye edemez, O'ndan başka
sığınacak kim se de bulam am ” âyetini in d ird i.1052
© jş S d ııt f ç
1053 T aberânî, el-M u''cem ü'l-Evsat, 2/319; H ey sem î, K eşfü l-E s tâ r , 3177.
Âyet 20: (Resûlüm!) Senin, gecenin üçte ikisine yakın kısmını, (bazan)
yarısını, (bazan da) üçte birini yatmadan (ibadetle) geçirdiğini ve beraberinde
bulunanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığım ) Rabb'in elbette biliyor. Gece
ve gündüzü (içinde olup bitenleri iyiden iyiye) ölçüp biçen ancak Allah'tır. O
sizin, bunu sayamayacağınızı bildiği için, sizi bağışladı. Artık, Kur'an'dan kola
yınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki içinizde hastalar bulunacak, bir kıs
mınız Allah'ın lutfundan (nzık) aram ak üzere yeryüzünde yol tepecekler, diğer
bir kısmınız da Allah yolunda çarpışacaklardır. O halde Kur'an'dan kolayınıza
geleni okuyun. Namazı kılın, zekâtı verin, Allah'a gönül hoşluğuyla ödünç ve
rin. Kendiniz için önden (dünyada iken) ne iyilik hazırlarsanız Allah katında
onu bulursunuz; hem de daha üstün ve mükâfatça daha büyük olm ak üzere.
Allah'tan mağfiret dileyin, şüphesiz Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.
vesellem ] buyurdu: Hira'da bir ay kaldım O radaki ikam etim i bitirince oradan
ayrılıp vadiye indim. Bana seslenildi am a hiç kim seyi görem edim . Başım ı kal
dırıp yukarı baktığım da Hira'da b a m vahiy getiren m eleği gördüm . Eve dön
düm ve, "Beni örtün, beni örtün" dedim. Ve Allah [celle celâlu hû ], "Ey bürünüp
sarm an (Resûlüm )! Kalk, ve (insanları) uyar" âyetlerini indirdi.
A yet 11-14: Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet ve gözü önünde
duran oğullar verdiğim, kendisi için (nim etleri önüne) serdikçe serdiğim o
kim seyi bana bırak!
lahu aleyhi vesellem] bunu haber verince hem en o anda, " Ü zerinde on dokuz
(m uhafız m elek) vardır" [30] âyeti nâzil oldu.1058
l l i i VI L S İS Jr H j VI jü ) \ İL b jr [J j
© ^ id j VI ^ VI d u p ^ U } İI_ L :^
ibn Ebû Hâtim , ibn İshak'tan nakleder: Ebû Cehil bir gün, "E y
Kureyş topluluğu, M uham m ed cehennem de size azap edecek olan
A llah'ın askerlerinin on dokuz olduğunu iddia ediyor. Siz sayıca in
sanların en kalabalığısınız. Sizden yüz kişi onlardan birinin hakkın
dan gelem eyecek m i?" dedi. A llah [celle celâlu h û ], "Biz cehennem in işlerine
bakm akla ancak m elekleri görevlendirm işizdir” [3 1 ] âyetini indirdi. Benzer
bir rivayeti K atâde'den nakleder: "B ize zikredildiğine göre" deyip aynı
rivayeti zikreder. 1059
 yet 52: Daha doğrusu onlardan her biri, kendisine, (önünde) açılm ış
sahifeler (İlâhî vahiy) verilm esini istiyor.
 yet 16: (Resûlüm !) onu (vahyi) çarçabuk alm ak için dilini kım ıldatma.
a ley h i vese llem ] kendisine vahiy geldiğinde onu ezberlem ek için dilini ha
reket ettirird i. A llah [ceile celâlu h û ], "(Resûlüm!) onu (vahyi) çarçabuk alm ak
için dilini kım ıldatm a" [16] âyetini indirdi.
Âyet 34-35: Layıktır (o azap) sana, layık! Evet, layıktır sana (o azap) layık!
 yet 8: Onlar, kendi canları çekm esine rağmen yem eği yoksula, yetim e
ve esire yedirirler.
İb n ü l-M ü n zir, İbn A bbas'tan, "Onlar, kendi canları çekm esine rağ
men yem eği yoksula, yetim e ve esire yedirirler" [8] âyetiyle ilgili olarak nak
leder: R esülullah [sallallah u aley h i vesellem ] m üslüm anları esir alm azdı, b i
lakis bu âyet m üşrik esirler hakkm da inm iştir. O nları esir alıyorlar ve
ağır işlerde çalıştırıyorlardı. Bu âyet onlar hakkm da inm iştir. Resûl-i
Ekrem onlara iyi davranm ayı em rederdi.
 yet 20: N e yana bakarsan bak, (yığınla) nim et ve ulu bir saltanat g ö
rürsün.
İbnü'l-M ünzir, İkrim e'den nakleder: Hz. Ö m er [rad ıy allah u an h ] bir
gün R esû lu llah'm [sallallah u aley h i vesellem ] yanm a girdi. Peygam ber Efen
dim iz hurm a dallarından örülm üş bir hasırın üzerinde uyum akta idi
ve hasırın izi yanm a çıkm ıştı. Hz. Ö m er bunu görünce ağlam aya başla
dı. Hz. Peygam ber, " Seni ağlatan nedir?" diye sordu. Hz. Ö m er [rad ıyal-
 yet 24: A rtık Rabb'inin hükm üne (boyun eğip) sabret; onlardan hiçbir
günahkâra yahut hiçbir nanköre boyun eğme.
lallah u a ley h i v esellem ], "Sen onu nereden bilip bildireceksin! Onun nihaî ilmi
yalnız Rabb'ine aittir" (N âziât 79/43-44) âyetleri nâzil oluncaya kadar kıya
m et saatini çokça zikrederdi.1068 İbn Ebû Hâtim , benzer bir rivayeti Ur-
ve'den nakleder.
1068 T aberânî, el-M u 'cem iiî-K eb îr, 8/322; Taberî, C â m iu l-B ey ân , 24/213.
Âyet 1-2: Âmânın kendisine gelm esinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi.
Tirm izî ve H âkim , Hz. Â işe'den nakleder: " Yüzünü ekşitti ve çe
virdi" [l] âyetleri âm â olan İbn Ü m m ü M ektûm hakkm da nâzil oldu.
Hz. Peygam ber'e gelerek, "Y â Resûlallah, beni irşad et" dedi. Bu es
nada R esûlullah'in yanında m üşriklerin büyükleri vardı. Resûl-i Ek
rem [sallallah u aley h i v ese llem ], İbn Ü m m ü M ektûm 'dan yüz çevirip diğer
lerine döndü. İbn Ü m m ü M ektûm , "Sözlerim d e bir yanlışlık m ı var"
diye sordu. Peygam ber Efendim iz, “H ayır" buyurdu. Bunun üzerine,
"Â m ânın kendisine gelm esinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi" (A b ese 80/1
2) âyetleri nâzil oldu. Ebû Ya'lâ benzer bir rivayeti En es'ten nakleder.
İbn Ebû Hâtim , İkrim e'den nakleder: "Ey insan! Rabb'ine karşı seni
aldatan nedir?” âyeti Ü bey b. H alef hakkında nâzil oldu .1070
 yet 1: Eksik ölçüp noksan yapan hilekârlara yazıklar olsun!
İbn Ebû Hâtim , İkrim e'den nakleder: "İnsan neden yaratıldığına bir
baksın!" âyeti Ebü'l-Eşed hakkm da nâzil oldu. Bir deri üzerinde durur
ve, "K im beni buradan kım ıldatabilirse ona şöyle şöyle m ükâfat var"
diyordu. Ve şöyle derdi: "M uham m ed, cehennem bekçilerinin on do
kuz olduğunu iddia ediyor. Ben tek başım a onlardan onuna yeterim ,
kalan dokuzuna da siz y etersin iz."1072
lallah u aley h i v ese llem ] unuturum korkusuyla o vahyi baştan okum aya
başlardı. A llah [celle celâlu h û ], "Sana (Kur'an'ı) okutacağız, sen hiç unutm a
yacaksın" âyetini indirdi.1073 Rivayetin senedinde Cüveybir vardır ki
gerçekten zayıf biridir.
Âyet X: (Resulüm!) Dehşeti her şetfi kaplayan kıyametin haberi sana geldi mi?
İbn Ebû H âtim vb. H akem b. Ebân, İkrim e, İbn A bbas senediyle
nakleder: Bir adam ın hurm a ağaçlarından birinin dalı fakir am a ailesi
kalabalık bir kişinin evine sarkıyordu. A dam gelip de evine girdiğinde
ağaçtan hurm aları toplam aya çıkardı. Bu esnada belki bazıları düşer,
fakir kom şunun çocukları da onları alırlardı. A m a adam hem en ağaç
tan iner, çocukların ellerinden hurm aları alırdı. Eğer birinin ağzında
görürse, ağzına parm ağını sokar ve hurm ayı geri çıkarm aya çalışırdı.
Fakir kom şu bu durum u Hz. Peygam ber'e şikâyet etti. R esülullah [sal
lallah u a ley h i vese llem ] ona, " Sen şim di g it." buyurdular. Daha sonra Resûl-i
Ekrem , hurm aların sahibiyle karşılaştı ve ona, "Dalı fila n kom şunun evi
ne sarkan hurm a ağacım bana ver, buna karşılık sana cennette bir hurm a ağa
cı verilsin " buyurdu. Adam, "D oğru su onu verirdim . Benim pek çok
hurm a ağacım var am a hurm ası ondan daha çok hoşum a gideni y ok "
dedi ve ayrılıp gitti. Bir adam Resûlullah'm ve o adam ın konuşm aları
na şahit oldu. Hz. M uham m ed'e [sallallah u aley h i vesellem ] gelip, "Y â R esû
lallah, eğer ben o hurm a ağacını alırsam , sahibine vaat ettiğini bana da
verir m isin?" diye sordu. Hz. Peygam ber, "Evet" buyurdular. A dam
gidip hurm anın sahibini buldu. H er ikisinin hurm a ağaçları vardı.
H urm anın sahibi ona, "H z. M uham m ed [sallallah u aley h i v ese llem ], filan
kom şum un evine sarkan hurm a ağacını verm em karşılığında bana
cennetten bir hurm a ağacı verileceğini haber verdi. Ben de, 'O nu sana
verirdim am a onun m eyvesi benim hoşum a gidiyor. Benim pek çok
hurm a ağacım var am a m eyvesi ondan daha çok hoşum a gideni yok'
d edim " dedi. Adam, hurm a sahibine, "O n u bana satar m ısın?" dedi.
H urm a sahibi, "H ayır, ancak benim istediğim i verirsen belki satarım
am a onu vereceğini de sanm am " dedi. A dam , "D üşündüğü n m iktar
n ed ir?" diye sordu. H urm a sahibi, "K ırk hurm a ağacı" dedi. Adam,
"Ç o k istedin " dedi. Bir süre sustular, sonra adam , "Tam am , sana kırk
hurm a ağacı verdim , eğer bu sözünde doğru isen buna başkalarını
da şahit k ıl" dedi. K abilesinden bazı insanlar geldiler ve şahit oldular.
A dam Resülullah'a [sallallah u aley h i vesellem ] gelip, "Y â Resûlallah, hurm a
ağacı benim oldu. Şim di de o şenindir" dedi. Resülullah da o ev sahi
bine giderek, "Bu hurm a ağacı senin ve ailenindir" buyurdular. Bunun
üzerine A llah Teâlâ, "(Karanlığı ile etrafı) bürüyüp örttüğü zaman geceye,
açılıp ağardığı vakit gündüze, erkeği ve dişiyi yaratana yem in ederim ki işleri
niz başka başkadır. A rtık kim verir ve sakınırsa, en gü zeli de tasdik ederse, biz
de onu en kolaya hazırlarız (onda başarılı kılarız). Kim cim rilik eder, kendini
m üstağni sayar, en gü zeli de yalanlarsa, biz de onu en zora hazırlarız. D üş
tüğü zam an da malı kendisine hiç fa y d a vermez. Doğru yolu gösterm ek bize
aittir. Şüphesiz ahiret de dünya da bizim dir. (Ey insanlar!) A lev alev yanan
bir ateşle sizi uyardım. O ateşe, ancak yalanlayıp yüz çeviren kötüler girer.
Temizlenmek üzere m alını hayra veren iyiler ondan (ateşten) uzak tutulur.
Yüce Rabb'inin rızasını istem ekten başka onun nezdinde hiçbir kim seye ait
şükranla karşılanacak bir nimet yoktur. Ve o (buna kavuşarak) hoşnut olacak
tır" (Leyi 92/1-21) âyetlerini sûre sonuna kadar indirdi.1077 İbn Kesîr, "Bu
rivayet gerçekten g arîbdir" dedi.
İbn Ebû H âtim , U rve'd en n akled er: Hz. Ebû B ekir, A llah y o lu n
da işken ce g ören yedi k işiyi âzat etti. B u nu n h akk m d a, "T em izlen
m ek ü zere m alım hayra veren iyiler ondan (ateşten) uzak tutulur [17-18],
Y üce R abb'inin rızasını istem ekten başka onun n ezdinde hiçbir kim seye
ait şü kran la karşılan acak bir n im et yoktu r. Ve o (buna kavu şarak) hoşn u t
olacaktır" [19-21] âyetleri n âzil o ld u .1078
aley h i vesellem ] hastalandı ve bir veya iki gece kalkm adı. Bir kadm ona
geldi ve, "E y M uham m ed, şeytanının seni terketm iş olduğunu gö
rü yoru m " dedi. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], " Kuşluk vaktine ve
sükûna erdiğinde geceye yem in ederim ki Rabb'in seni bırakm adı ve sana da
rılmadı'' (D u h â 93/1-3) âyetlerini indirdi.1082
sellem ] günlerce C ebrâil'in inm esini bekledi, am a o inm edi. Bunun ü ze
rine Ebû Leheb'in karısı Ü m m ü Cem il, "A rkadaşının seni terkettiğini
ve darıldığını görü yoru m " dedi. Bunun üzerine A llah Teâlâ, " K uşluk
vaktine ve sükûna erdiğinde geceye yemin ederim ki Rabb'in seni bırakm adı
ve sana d a rılm a d ı. .. " âyetlerini in d ird i.1083
Taberânî ve İbn Ebû Şeybe, bilinm eyen bir râvinin olduğu bir se
nedle H afs b. M eysere el-K ureşî'den, o da annesinden, annesi de Resû-
lullah'ın hizm etçisi olan annesi H avle'den nakleder: Bir köpek eniği
Hz. P ey g a m b erin evine girm iş, sonra yatağın altm a girerek orada öl
m üş. R esûlullah [sallallah u aley h i vesellem ] dört gün durdu ve bu günler
zarfında kendisine vahiy inm edi. Peygam ber Efendim iz, "Ey Havle,
R esûlu llah’in evinde ne oldu ki Cebrâil bana g elm iyor?” dedi. Ben de kendi
kendim e, "E v i şöyle bir derleyip toparlasam , hazırlasam " dedim ve
bir süpürge alıp evi süpürdüm . Yatağın altında köpek eniği ölüsünü
çıkardım . O sırada Hz. Peygam ber sakalı titreyerek geldiler. K endisi
ne vahiy geldiğinde onu bir titrem e tutardı. İşte bunun üzerine A llah
[celle celâlu h û ], “Kuşluk vaktine ve sükûna erdiğinde geceye yemin ederim ki
Rabb'in seni bırakm adı ve sana darılm adı. Gerçekten senin için ahiret dünya
dan daha hayırlıdır. Pek yakında Rabb'in sana verecek de hoşnut olacaksın"
(D u h â 93/1-5) âyetlerini indirdi.1084
İbn H acer şöyle dedi: "C ebrâil'in [aley h isselâm ] köpek eniği sebe
biyle gelm em esi hikâyesi m eşhurdur, ancak âyetin nüzûl sebebi ol
m ası garîbdir. Bilakis rivayet şâz olup S ahîh'teki rivayetler bunu red
d etm ekted ir."1085
"Ü zü ntü nden anladığım kadarıyla R abb'in sana darılm ış" dedi. Bunun
lu h û ], " Gerçekten senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır" (D u h â 93/4) âye
tini indirdi.1090 Bu rivayetin senedi hasendir.
1089 B eyh ak î, D elâilü 'n -N ü bü vve, 7/61; H âk im , el-M ü stedrek, 2/573; T aberânî, el-M u 'cem ü î-
K ebîr, 10/277.
lallah u aleyhi v e se lle m ], "M üjdeler olsun! Size kolaylık geldi, bir zorluk iki
kolaylığı m ağlup edem ez" buyurdu.1092
İbn Cerîr, Avfî kanalıyla İbn A bbas'tan nakleder: " Sonra onu
aşağıların aşağısına indirdik" ( f i n 95/5) âyetinde zikredilenler, Resû
lullah [sallallah u aley h i vesellem ] zam anında "erzel-i ö m ü r"e1093 u laştı
rılm ış olanlardır. A kılları erm ez hale geldiğinde durum ları Resûl-i
Ekrem 'e soruldu. C enâb-ı H ak onların özürlerini bildirerek, akılları
gitm eden önceki am ellerinin ecirlerinin olduğunu indirdi.1094
0 (_$_j^İJi) 'jj>\ j\
 yet 6-8: Gerçek şu ki insan kendini kendine yeterli görerek azar. K uş
kusuz dönüş Rabb'inedir.
 yet 11-12: N e dersin, o (Peygam ber) doğru yolda ise yahut takvayı em
rediyorsa!
Tirm izî sahih olduğunu ifade ederek ve İbn Cerîr, İbn A bbas'tan
nakleder: Resûlullah [sallallah u aley h i vesellem ] nam az kılıyordu. Ebû C e
hil gelip, "B en sana bunu yasaklam adım m ı?" dedi. Hz. Peygam ber
[sallallah u a ley h i v ese llem ], Ebû Cehil'i. azarladı. Ebû Cehil, "S en de çok iyi
biliyorsun ki burada topluluğu benden daha fazla olan kim se yoktu r"
dedi. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], “O, hem en gidip m eclisini (kendi
taraftarlarım ) çağırsın. Biz de zebânileri çağıracağız'' (A lak 96/17-18) âyetleri
ni indirdi.
A yet 1-3: Bzz onu (Kur'an'ı) Kadir gecesinde indirdik. Kadir gecesinin
ne olduğunu sen bilir m isin? Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır.
şu âyetleri indirdi: "Biz onu (Kur'an'ı) K adir gecesinde indirdik II]. Kadir
gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? [2] Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır"
[3]. Yani bu adam ın yaptığı am ellerden daha h ayırlıd ır.1098
k E 1 E
© L jjL â J ^ d ' d ü i ^ Ü ]3 © i y i ü
 yet 5-8: G erçek öyle değil! Kesin bilgi ile bilmiş olsaydınız, (orada)
m utlaka cehennem ateşini görürdünüz. Sonra ahirette onu çıplak gözle g ö
receksiniz. N ihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nim etlerden elbette ve
elbette hesaba çekileceksiniz.
İbn Ebû Hâtim , İbn Büreyde'den nakleder: Ensarm iki kabilesi olan
Benî H ârise ile Benî H âris hakkm da nâzil oldu. Çokluklarıyla ve ölm üş
büyükleriyle böbürlenip iftihar ettiler. İki kabileden biri, "Filân ve filâ
nın sizde benzeri var m ı?" dedi. Diğerleri ise, "Şu nu n benzeri çok"
dediler. D irileriyle övündüler ve, "H ayd i m ezarlığa gidelim " dediler.
Bu iki kabileden biri kabirleri işaret ederek, "Sizd e şu ve şunun benzeri
var m ı?" diye sordu. Diğerleri, "B u n u n benzeri de çok" dediler. Bunun
üzerine A llah [celle celâlu h û ], "Çokluk kuruntusu sizi o derece oyaladı ki niha
yet kabirleri ziyaret ettiniz ..." âyetlerini indirdi.1101
 yet 1-2: A rkadan çekiştirm eyi, yüze karşı eğlenm eyi âdet edinen herke
sin vay haline! O ki mal toplamış ve onu sayıp durmuştur.
 yet 6-7: Allah'ın, tutuşturulm uş, (yandıkça) tırm anıp kalplerin tâ üs
tüne çıkan ateşidir.
 yet 8-9: O nlar (bu ateşin içinde) uzatılm ış sütunlara bağlanm ışlar ve o
vaziyette o (ateş) üzerlerine kapatılm ıştır.
İbn Ebû H âtim , O sm an b. Ö m er'den nakleder: "Arkadan çekiştir
m eyi ..." sûresinin Ü bey b. H alef hakkm da nâzil olduğunu duym aya
devam ediyoruz.1103 Yine İbn Ebû H âtim , Süddî'den nakleder: Bu âyet
A hnes b. Şerîk hakkında nâzil oldu.
1103 İbn E bû H â tim , Tefsîr, 10/3463. A n cak b u rad a ve S ü y û tî'n in D ü rrü 'l-M en sû r'u n d a Ü bey
b. H a le f y erin e "C em i! b. A m ir" yer alm ak tad ır.
 yet 4-5: Yazıklar olsun o nam az kılanlara ki onlar nam azlarını ciddiye
almazlar.
 yet 1-3: (Resûlüm !) Kuşkusuz biz sana kevseri verdik. Şim di sen
Rabb'ine kulluk et ve kurban kes. A sıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç
besleyendir.
B ezzâr vb. sahih bir senedle İbn A bbas'tan nakleder: K â'b b. Eş
ref M ekke'ye geldi. Kureyşliler ona, "S en M edine halkının efendi-
sisin, şu soyu kesik, kavm inden kopm uş adam hakkm da ne dersin.
O, kendisinin bizlerden hayırlı olduğunu zannediyor. H albuki bizler
hacıların hizm etini yapan, su ihtiyaçlarını karşılayan ve K âbe'nin hiz
m etini gören leriz" dediler. K â'b, "Siz ondan daha hayırlısınız" dedi.
Bunun üzerine, "Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir" âyeti
nâzil old u .1107
ibn Ebû Şeybe, el-M u san n ef adlı eserinde ve İbn ü l-M ü n zir, îkri-
m e'den nakleder: Resülullah'a [sallallah u aley h i vesellem ] vahiy inm eye
başladığında Kureyşliler, "M u h am m ed 'in soyu kesild i" dediler. Bu
nun üzerine, "Asıl sonu kesik olan, şüphesiz sana hınç besleyendir" âyeti
nâzil oldu .1108 İbn Ebû H âtim , Süddî'den nakleder: K ureyşliler bir kişi-
Taberânî, zay ıf bir sened le Ebû Eyyû b'den n akled er: R esû
lu lla h 'ın [sa lla lla h u a ley h i v ese llem ] oğlu İbrah im vefat ettiğin de m ü ş
rik ler sevin erek b irb irlerin e bu h aberi yetiştird iler. Ve, "Ş u sab i
nin bu gece soyu k esild i" dediler. Bunun ü zerin e A llah [celle celâ lu h û ]
ibn Cerîr, Said b. C übeyr'den nakleder: " Şim di sen Rabb'ine kulluk
et ve kurban kes" âyeti H udeybiye günü nâzil oldu. C ebrâil [aley h isselâm ]
Peygam ber Efendim iz'e gelerek, "K u rban kes ve d ön" dedi. R esûlullah
[sallallah u aley h i vesellem ] kalkıp ram azan ve kurban hutbesi irat etti. Son
ra iki rekât nam az kıldı ve kurbanlık develerin yanına gelerek kurban
kesti.1111 Ben derim ki: Bu rivayette şiddetli garîblikler vardır.
1109 İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 10/3470. B eyh ak î, D elâil ad lı eserin d e b e n z e r b ir rivayeti
M u h am m ed b. A li'd en n a k led erek b u ço cu ğ u n K asım o ld u ğ u n u zik red e r (bk. B eyh ak î,
D elâilü 'n -N ü bü vve, 2/69). Bu bilg i m atbu n ü sh ad a olm ak la b irlik te y azm a n ü sh ad a
bu lu n m a m a k ta d ır.
1113 R ivay eti sad ece T ü sterî'd e b u lab ild im (bk. T ü sterî, Tefsîr, 1/207).
A yet 1-2: (Resulüm !) De ki: Ey kâfirler! Ben sizin tapmakta oldukları
nıza tapmam.
la lla h u aley h i v ese llem ], "E ğ er hoşuna giderse bir sene sana tâbi olalım , d i
ğer sene dinim ize dönelim " dediler. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ],
vesellem ] ile buluştular. "Y â M uham m ed! H adi sen bizim taptıklarım ıza
tap, biz de senin taptığına tapalım . Biz ve sen bütün işlerim izde ortak
o lalım " dediler. Bunun üzerine A llah [celle celâlu h û ], "(Resûlüm !) De ki:
Ey kâfirler! Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam ..." ve sûre sonuna
kadarki âyetleri in d ird i.1116
1114 T aberânî, el-M u 'cem ü 'ş-Ş agîr, 2/44; İbn Ebû H âtim , Tefsîr, 10/3471.
Buhârî vb. İbn A bbas'tan [rad ıyallahu anh] nakleder: Resülullah [sallal
lahu aleyhi vesellem ] bir gün Safâ tepesine çıktı ve, "Ey insanlar, toplanınız"
diye seslenm eye başladı. Gelip etrafında toplandılar. "N e dersiniz; eğer
ben size, düşm an sizi ya sabah baskınına veya akşam baskınm a uğra
tacaktır diye söylesem , beni doğrular, tasdik eder m isiniz?" diye sor
du. "E v et" dediler. Peygam ber Efendim iz, "Ben, sizin önünüzde olan çok
şiddetli bir azabın uyancısıyım'' buyurdu. Ebû Leheb, "K ökü kuruyasıca!
Bizi bunun için mi topladın?" dedi. Bunun üzerine, "Ebû Leheb'in iki eli
kurusun! Kurudu da. M alı ve kazandıkları ona fay d a vermedi. O, alevli bir
ateşte yanacak. Odun taşıyıcı olarak ve boynunda hurma lifinden bükülmüş
bir ip olduğu halde karısı da (ateşe girecek)'' âyetleri nâzil oldu.1119
İbn Cerîr, İsrail, Ebû İshak, Yezîd b. Zeyd adında Hemdanlı bir adam
senediyle nakleder: Ebû Leheb'in karısı Resûlullah'in [sallallahu aleyhi vesel
lem ] yolu üzerine dikenli çalılar atıyordu. Bunun üzerine, "Ebû Leheb'in iki
eli kurusun! Kurudu da. Malt ve kazandıkları ona fayda vermedi. O, alevli bir
ateşte yanacak. Odun taşıyıcı olarak ve boynunda hurma lifinden bükülmüş bir
ip olduğu halde karısı da (ateşe girecek)" âyetleri nâzil oldu.1120
 yet 1-4: De ki: O, Allah birdir. Allah sam eddir. O, doğurm am ış ve
doğm am ıştır. Onun hiçbir dengi yoktur.
se lle m ], "B ize R abb'inin nesebini an lat" dediler. Bunun üzerine, "D e ki:
O, Allah birdir. Allah sam eddir. O, doğurm am ış ve doğm amıştır. Onun hiç
bir dengi yoktu r" sûresi nâzil oldu.1121 Taberânî ve İbn Cerîr, benzer bir
rivayeti C âbir b. A bdullah'tan naklederler. Sûrenin M ekkî olduğuna
bu rivayeti delil gösterir.
ibn Ebû Hâtim , ibn A bbas'tan nakleder: İçlerinde K â'b b.E şref ve
H uyey b. A htab'ın da bulunduğu yahudiler Resülullah'a [sallallah u aleyhi
v esellem ] geldiler. "Ey M uham m ed, seni gönderen R abb'in i bize tavsif
et" dediler. Bunun üzerine A llah Teâlâ, "D e ki: O, A llah birdir. A llah sa-
meddir. O, doğurm am ış ve doğm am ıştır. Onun hiçbir dengi yoktur" sûresini
indirdi. 1122
1124 T aberî m etn in d e "H e n d e k S a v a şı'n d a k i ileri g e le n le r" ifad esi y erin e "m ü ş r ik le r" ifad e
si bu lu n m a k ta d ır.
1125 M a tb u n ü sh a d a bu cü m led en sonra "E b ü 'ş -Ş e y h , el-A zam e ad lı eserin d e . . . " şek lin d ek i
riv ay et yazm a n ü sh ad a b u lu n m ay ıp Sü y û tî, D ürrü'l-M ensûr, 8/670'da b u lu n m ak tad ır.
113-114. MUAVVİZETEYN SÛRELERİ
 yet 1-6: De ki: İnsanların kalplerine vesvese sokan, (insan Allah'ı an dı
ğında) pusuya çekilen cin ve insan şeytanının şerrinden insanların Rabb'ine,
insanların m elikine (m utlak sahip ve hâkim ine) insanların ilâhına sığınırım !
Allah'a ham dolsun ki O 'nun yardım ıyla ve güzel tevfikiyle kitap ta
m amlandı. Bu nüshayı 25 Zilkade 881 (11 M art 1477) Salı günü tam am
ladım. Cenâb-ı Hak m üstensihe, sahibine, m üellifine ve onu mütalaa
edene m ağfiret etsin, âmin diyenlere m erham et eylesin. Efendim iz Hz.
M uham med'e, onun âline ve ashabına salâtü selâm olsun.
Ebû Ya'lâ el-Mevsılî, Ahmed b. Ali, el-Müsned (nşr. Hüseyin Selim Esed),
c. 1-13, Dımaşk 1984 .
Hatîb el-Bağdâdî, Ebû Bekir Ahmed b. Ali, Târihu Bağdâd (nşr. Mustafa
Abdülkadir Atâ), c. 1-24, Beyrut 1417.
İbn Ebû Şeybe, Ebû Bekir Abdullah b. Muhammed, el-M usannef fil-Ehâdîs
vet-Â sâr (nşr. Kemal Yusuf el-Hût), c. 1-7, Riyad 1409.
İbn Hacer el-Askalânî, Lisânii 1-Mîzân (nşr. Abdülfettâh Ebû Gudde), Bey
rut: Mektebetü'l-Matbaati'l-İslâmiyye, 2002.
İbn Hibbân, Ebû Hâtim Muhammed, Sahîh (nşr. Şuayb el-Arnaût), c. 1-18,
Beyrut 1988.
ibn Kesîr, Ebül-Fidâ, Tefsînı İbn Kesîr (nşr. Sami b. Muhammed Selâme),
c. 1-8, Riyad: Dârü Taybe, 1999.
ibn Şebbe, Ebû Zeyd Ömer, Târihuî-M edîneti'l-M ünevvere (nşr. Fehim
Muhammed Şeltût), Cidde 1399.
Said b. Mansûr, Ebû Osman el-Horasânî, et-Tefsîr min Süneni Saîd b. Mansûr
(nşr. Sa'd b. Abdullah b. Abdülaziz), c. 1-5, [baskı yeri yok], 1997.
Sa'lebî, Ebû İshak Ahmed, el-K eşf vel-Beyân (nşr. Ebû Muhammed b.
Âşûr), Beyrut 2002.
Sezgin, Fuad, GAS (Ar.), (trc. Mahmud Fehrrtî Hicâzî), Riyad 1991.
Tahâvî, Ebû Cafer Ahmed b. Muhammed, Şerhu Müşkili'l Âsnr (nşr. Şu
ayb el-Arnaût), c. 1-16, Beyrut 1994.