Professional Documents
Culture Documents
- ., - .,
iletişim
RlTA ENDER• İsmiyle Yaşamak
RlTA ENDER 1984'te lstanbul'da doğdu. 2003 yılında İstanbul Ozel Saintjoseph
Fransız Lisesi'nden, 2008 yılında Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden
mezun oldu. Ocak 2010'da avukatlığa başladı. Galatasaray Üniversitesi ve Pantheon
Assas Üniversitesi'nde (Paris II) yüksek lisans yapn ve azınlık haklan üzerine çalışn.
2001 yılından beri çeşitli gazete ve dergilerde yazıyor ve Güncel Hukuk dergisi için
söyleşiler yapıyor. lletişim'den çıkan kitapları: Kolay Gelsin (2015), ismiyle Yaşamak
(2016).
İsmiyle
Yaşamak
�\'lı
- •t
iletişim
İÇİN D EKİLER
ALBERT GERŞON
"Anlaşma yapıyoruz ve o anda
çocuğa ismi konuyor'' .... . .. . . ............ ........ 26
ARARAT ŞEKERYAN
"Ararat, sa hiden her yerdeymiş" ..... . ....................................... 32
ARİ ÇOKONA
"Çok baskı g ördükleri zamanlarda bile
isimlerinde ısrar etmişler''.... ........................... . .............................. 38
ARON LEYİ
"Yine de insan doğduğu, büyüdüğü,
yaşadığı memleketi arar'' . . . ..... . . ........ ............................. .. ...........................44
ARUS YUMUL
"İsim denen şey, aslında sembolik bir akit" . . . .
...... .......... .... .. .... 52
AVİ MEDİNA
"Bugün çello çalmak isteyen birini,
Yahudi olduğu için kemana yönlendimıeder''......... ... ..60
BENYAMİN POLUMAN
"Bizimkiler Sefaradlaşıyorlar'' .... .. ..... ...........66
DESPİNA EFTİMİADU
"Her ölünün �erine şarap dökülür'' ..... . ...
......... .......... . . . . . 80
.......... .. ..
DORET HABİB
"Özgünlüğünü bulduğunda
isminle bütünleşiyorsun" .... ... . . . . .... .. ..... 86
ELİZA PİNHAS
"Türkçeyi iyi konuşmak için
kendimi kasmıyorum" ... .......... ........... ..... ....... 98
EMANUEL MANUKYAN
"Ôlüm ilanlanndaki isimleri
iki-üç kez kontrol ederiz" ... .......... ....................... 104
ESTER ASA
"Yahudi olduğunu sakın kimseye söyleme!"... . ...................... 11 o
FOTİ BENLİSOY
"inadına Rumca konuşurduk".... .................................. 116
GED NEDYALKOF
"Ben de biraz eğleneyim" .... ........ ........... ......... 122
GİLA BENMAYOR
"Bürokrasi bana 'Suzan' diyor''..... ............ .. ........... .................... 128
HERA BÜYÜKTAŞÇIYAN
"Kaybolmasını istemediğin değerleri
isimle ölüms�leştiriyorsun" .................. . . . .. . . .. . ...... ........ ............................ 134
İOANNA KUÇURADİ
"İsmimi z kimlikler yumağının adıdır'' ............. ............................ 140
İRVİN MANDEL
"Yahudi tüccar çivnek i çin
masaya oturmuyorum" ...... 146
KAROLY ALİOTTİ
"Tesadüfün bu kadan ..." . ' . . ..... ............... .................... ·· ·-· · · · · · · 158
LİANA KAMAR
"Ermeniyim, size garip gelebilir'' ...... ...... ... ... ....... 162
LUİZ BAKAR
"Ay avukat hanım, bu 'e' mi 'a' mı?" . . .
. . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... 174
MİHAİL PAŞA
"'Çocuklannıza çoğulla konuşmayı öğretin'
derdi ..." . . ...
. . .... ..................................................... 192
MİLKO PEÇATİKOV
"Ş"ımd"ı buna kızmak mı 1azım, guımek mı.
"?" .. ... ·· . ................. 196
NADYA UYGUN
Cengaver ve korkusuz ve Ermeni olmak ............ ........ ... ................ 202
NAZARETÖZSAHAKYAN
"imamın çocuklan, şapeli ayine hazırlıyor'' . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .208
NİNO VARON
"Şarkılar anımsatıcıdır'' .... . 2 14
NİNVEÖZGÜN
"Süryanice isimleri kimliklere yazdınnak
problemdi" ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .................... ........220
OHANNİK AKOPCAN
"Dünyadaki tek 'Ohannik" ' .. .......... ............. ............. . ........... ....... ....224
PAULUS BARTUMA
"Türkçede 'Bartuma'nın bir manası yokmuş... " ..... .. ...... 228
RAFAEL DEMİRCAN
"Takımda her samimi olduğum insana,
hemen Ermeni olduğumu söylerdim"...... . ................... ..........232
REZAL KOÇ
"ismini saklayamazsın ki ... ". .
. .. ......... ... . ...................236
SAMİ KOHEN
"Türk basınında Kohen olmak" .... ..........240
SEVAN DEGİRMENCİYAN
"Sana bir kod veriyorlar'' ... . . ....... ........246
ŞABO BOYACI
-1-ğilız
uuv"r m:;
"r'A.. -. . k"ı, b"ız ınanıyomz
. "....... . · · · ·· · · . .
....... ... .254
TEODORA HACUDİ
"Gelmedik, çünkü hep buradaydık".... . ...... . 260
YANİ DEMİRCİOGLU
"Bugün bile lüks, önemli olan gelecek" . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . . . 2
.. .. . 66
YETVART YILMAZ
"Soyadımı isimmiş gibi kullanıyorum" ... .. . ....... ... .... .....272
YORGO İSTEFANOPULOS
"Vatanımızda tanınmak istiyoruz" ............................ .......278
YUDİT NAMER
"Ben size kiminle yattığınızı
soruyor muyum?" . . .... ....................284
ZAKARYA MİLDANOGLU
"Geride kalan isimler" · · · · · · · · · · · · · · · · · · ·- · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · · �8
SONSÔZ ... ············································································· ......... ... .. .. ............ .... .. ........ . . ... .. ..... . 2
. 95
TEŞEKKÜR
- Rita.
- "Rita mı ! ? " , "Kodlar mısınız? " , "Aa Rita ne demek? " , "is-
miniz neden böyle ? " , "Anan neden böyle bir isim vermiş ki sa
na? " , "Ha bildiğimiz papatya yani" , "Yahudi ne? " , "Bu sizin
gerçek isminiz mi? " , "Bir anlamı var mı? " , "Helen misiniz ? " ,
"Bu lsrail var ya ! ! ! " , "Yanlış anlamazsanız, etnik kimliğinizi so
rabilir miyim? " , "Türkçe biliyor musun? " , "Türkçeniz ne kadar
düzgün" , "Bayan Rita" , "Nerelisiniz? " , "Memleket nere yani? " ,
" Çok oldu mu geleli? " , "Baba mı Müslüman ? " , " E peki, soyadı
nız neden Türkçe? " . . .
"Hımmm ama Rita güzel isimmiş. "
Papatyalara karşı "hoşgörülü" v e kadınların birer çiçek oldu
ğuna inanan bir diyarda yaşadığımız için belki; "Margarita"dan
" Rita" nın çıkıyor olması kimseyi pek rahatsız etmiyor. Çoğu
zaman gülümsetiyor da. Fakat Yahudi olduğum için ismimin
Rita olduğunu duymak aynı etkiyi yaratmıyor. Açıkçası, ben de
bunu söylediğim zaman, bir müjde veriyormuşum gibi hisset
miyorum kendimi. Halbuki bana göre Yahudi doğmak, bir ma
dalya gibi gururla taşınacak bir durum değil. Tıpkı utanacak,
saklanacak bir sır olmadığı gibi. O benim doğal halim. Kıvırcık
saçım. Ailem, arkadaşlarım. Kimi "e"leri uzatarak konuştuğum
11
Türkçem, konuşamayıp biraz anladığım lspanyolcam. Evim,
Şabatlarım. Cemaat üyeliğim. Kavgalarım, yazılarım, şüphele
rim. Çocukluğum, gençliğim ; gelmişim geçmişim ve sanırım
geleceğim. Yani benim özelim. Mahremim.
Aynı böyle; bunun kadar bundan çok mahrem olan dünya
larını açarak benimle bu söyleşileri yapan; Albert Gerşon, Ara
rat Şekeryan, Ari Çokona, Aron Levi, Arus Yumul, Avi Medi
na , Benyamin Poluman, Daniel Mazliah Çiprut, Despina Efti
miadu , Doret Habib, Elena Kovaçi Uygan, Eliza Pinhas, Ema
nuel Manukyan, Ester Asa, Foti Benlisoy, Geo Nedyalkof, Gila
Benmayor, Hera Büyüktaşçıyan, loanna Kuçuradi, lrvin Man
del, Judit De Taranto Deventurero , Karoly Aliotti , Liana Ka
mar, Liz Behmoaras, Luiz Bakar, Lydia Franco Albukrek, Ma
ria Rita Epik, Mihail Paşa , Milko Peçatikov, Nadya Uygun, Na
zaret Özsahakyan, Nino Varon, Ninve Özgün, Ohannik Akop
can, Paulus Bartuma , Rafael Demircan, Rezal Koç, Sami Kohen,
Sevan Değirmenciyan, Şabo Boyacı, Teodora Hacudi, Yani De
mircioğlu , Yetvart Yılmaz , Yorgo lstefanopulos, Yudit Namer,
Zakarya Mildanoğlu'na çok teşekkür ederim.
Bu söyleşileri yayımlayan Agos'a ve kitaplaştıran lletişim Ya
yınları'na, bu süreçte yine beraber çalışma şansına sahip oldu
ğum Berge Arabian'a ve Tanıl Bora'ya teşekkür ederim.
Bu kitap yayına hazırlanırken kaybettiğimiz Milko Peçati
kov'u sevgiyle anar, huzur içinde uyumasını dilerim.
Ve de bu kitabı, ismini taşıdığım ama yüzünü hiç görmedi
ğim babaannem Rebeka'ya ithaf ederim.
RlTA ENDER
Moda, Mart 2016
12
İSM1N1Z ?1 ...
13
le olur. Benim de çok düzenli olmasa da bu çeşit notlar almış
lığım vardır. Lakin şimdi notlanma ve hafızama müracaat edip
tuhaf isimler dökmeyeceğim ortaya . . . Küçük yaşlardan itibaren
pek çok umumi yerde "Kemal" , "Taner" , "Tanır" olarak hitap
edilmeye ve telefonda Trabzon-Adana-Niğde-Isparta-Lülebur
gaz diye isim kodlamaya alışmış birisi olarak en azından benim
bu konuda konuşmam yakışık almaz.
14
yıl dönümünde yaygın olan, soyluluk ve eskilik merakıyla 25-
30 tane ad takma ve bu arada "tarih-öncesi" adlara yer verme
özentisi de cabası. isim seçmekten en sakınmasız olanlar gali
ba Brezilyalılar: 90'larda bir garson çocuğuna Bili Clinton adı
nı takmış. Pradamor Marisa Marise (Mario ile Maria Sa'nın aş
kının meyvesi) gibi isimlendirmelere de hayret edilmiyor. Bre
zilya'da isim çeşitliliği, sadece tuhaflığa açıklıktan değil , Hıris
tiyanlık misyonerliğinden Portekiz egemenliğine , Fransız ve
İtalyan göçmenlerden yerli varlığına uzana tarih-coğrafya, göç
ve fetih/işgal birikiminin yansımasından kaynaklanıyor.
isimler her yerde o kadar çeşitlenmiyor. Fransa'da nüfusun
yansı toplam üç düzine isimle idare ediyor. En yaygın on isim,
nüfusun beşte birini kapsıyor . Bazı isim araştırmacıları , di
şi isim çeşidinin ve değişiminin daha fazla olmasını, dosdoğru
kadınların "modaya düşkünlüğüyle" açıklıyorlar. lsveç'te nüfu
sun yansı 80 isimle idare ederken, öbür yansına, bir kısmını sa
dece bir veya iki kişinin taşıdığı 150 bine yakın isim dağılmış.
Polonya'da da 40 milyon insan 5 bin çeşit isimle idare ediyor.
Yunanistan'la ilgili bir rakam yok ama Kosta adında bir ferdi
bulunmayan aileye rastlanamayacağı söyleniyor. Ölen her aile
büyüğünün adının, Türkiye gibi, yeni doğanlardan birine nak
ledilmesi geleneği, çeşitlenmeyi önlemiş.
isim araştırmacıları, çeşitlilik ve yaratıcılıkta birinciliği Af
rikalılara veriyorlar: Afrika ülke_lerinde tabiat, hatıralar ve ha
yaller, neredeyse sınırsız bir isim havuzunu beslemiş, hala da
besliyor.
isim çeşitlenmesi, laikleşme eğilimiyle doğrudan bağlantılı.
Almanya'da 1890- 1994 döneminde dini isimler yüzde 69'dan
yüzde 28'e düşmüş. lsveç'te yüzyıl dönümündeki milli din po
litikası (Protestanlaştırma) doğrultusunda 150 isim yasaklan
mış, 28 isim "modernleştirilmiş" , 177 yeni isim " tavsiye edil
miş " . Katolik dünyasının, isimlerin laikleşmesine ve dolayısıy
la çeşitlenmesine güçlü bir direnç sergilediği görülüyor. Polon
ya' da bu durum çok belirgin : 1.5 milyon kadın Anna, 800 bin
kadın Maria, 800 bin erkekjan adını taşıyor. Fransa'da da lider
lik hala dini isimlerde: Michel (680 bin kişi) , jean (594 bin) ,
15
Pierre (545 bin) , kadınlarda Marie (374 bin) , Monique (369
bin) , Isabelle (363 bin) vb . . . lspanya'da Maria'nın (Meryem)
yanı sıra yerel azizelerin kadın adlarındaki ağırlığı sürüyor: Ka
talonya' da Montserrat, Extremadura'da Guadalupe, Madrid ci
varında Paloma ve Almudena "kaçınılmaz" isimler. Lakin bazı
bölgelerde aziz ve azize adlarından ahaliye gına gelmiş ve be
lediyeler yerel aziz/azize isimlerinin şanını sürdürebilmek için,
çocuklarına bu adlan takan ailelere para ödülü veriyor ! Mesela
Kuzey'de Valdes beldesinde Timoteo adına, Murcia yakınların
daki Beniel beldesinde Bartolome adına resmen ödül var.
Daha yeni bir eğilim olarak devreye giren çift-cinsiyetlileş
me, ABD'de çok belirgin: Shawn, Robin, Chris, Lee gibi anane
vi erkek isimleri kızlara da rahatça takılıyor; oğullarına Carol,
Evelyn, jocelyn gibi kız isimleri takanlar da çoğalıyor. Ne var ki
birçok ülkede erkek veya kadın ismi olarak bellenmiş isimlerin
öteki cinse takılmasına mahkemelerin izin vermediği vakalara
rastlanıyor. 1 989'da Almanya'da bir mahkeme bir oğlana "dişi"
Eike adının takılmasına, ancak "erkek" bir ikinci adın eşlik et
mesi koşuluyla izin vermiş.
Yerli-yabancı
"Yabancı" isimlerin ithali, yüz yıldır süren ve gittikçe hızlanan
bir başka global eğilim. Bu eğilim önce soylu sınıfın bir züp
peliği olarak başlamış aslında ve zaman içinde "yabancı" isim
ler soylulardan burjuvalara, onlardan da halk sınıflarına ve gi
derek köylülere kadar yayılmış. "Yabancı isimler" yerine aslı
na bakılırsa "Batılı isimler" demek lazım . Sinema-televizyon
müzik-spor yıldızları, popüler kültür kahramanları vasıtasıyla
dünyanın her köşesine nüfus eden isimler şöyle: Robin, Kevin,
Oliver, Denis, julia, Mike, vb . . . Polonya'da geleneksel ve tabii
Hıristiyani adlara, giderek artan sayıda Batılı moda ad, bir Leh
çeleştirme operasyonundan geçerek katılıyor: Mesela çok sevi
len jessica, Dzesika oluyor. "Hillariy" de çok seviliyormuş, fa
kat Lehçede bu ismin tartışma götürmez derecede eril bir tınısı
olduğu için, tereddüt hasıl oluyormuş. Ama bu eğilim her yer-
16
de aynı şiddette geçerli değil. Mesela Japonya' da bu eğilimin et
kisi görülmüyor. Hindistan' da yerli isimler dışına çok ender çı
kılıyor. Yine de şehirlerde, geleneksel isimleri Batı usulü kı
saltma eğilimi yaygınlaşıyor: Umadevi "Uma" oluyor, Ravind
ra "Ravi " , Prianka "Pria" . . . Buna karşılık Çin'in global piyasay
la teması yoğunlaşan şehirlerinde insanlar, hiç "utanıp sıkılma
dan" bir lngilizce ek-isim takınıveriyorlar: Harry Li Peng, Pe
ter Ma Xiang . . .
isimlerin yerliliği-yabancılığı, siyahlar söz konusu olduğun
da çoğu yerde karışıyor. Örneğin Güney Afrika'da on yıllardır
hemen her siyahın bir yerli adı, bir de Batılı adı var (Nelson Ro
lihlahla Mandela gibi) . ABD'deki siyahlarda bu eğilimin epey
dir yaygınlaştığı biliniyor.
Modalar, slogan-isimler
Dönemler ve modalar, her yerde çok tesirli . Almanya'da 1 9 .
yüzyıl sonu , 1 . Dünya arifesinin emperyalist-milliyetçi atmos
ferinde Dil Derneği'nin Almancalaştırma Dizisi'nden çıkan
isimler Kılavuzu , cesaret, kahramanlık, savaş, zafer çağrıştıran
Cermen isimleriyle doluymuş: Siegfried, Wilfried, Hedwig, Si
eglinde. İskandinav ülkelerinde 1 9 . yüzyıl sonunda milli kim
liklerin inşa edildiği "Nordik Rönesans" sırasında Sven, Björg,
Torsten, Ingemar gibi, birkaç yüzyıldır unutulup yerini dini
isimlere terk eden "yerli" isimler canlanmış. Bugün ise İskandi
nav dünyası, yalıtık İzlanda hariç, "öz" İskandinav isimlerinin
en hızlı gerilediği coğrafyalardan/kültürlerden biri.
Toplumsal devrimler de milli uyanış dönemleri gibi güç
lü modalar yaratıyor. Rusya'da devrim sonrasında Lenin'in
adı Vladimir, "Ekim" anlamındaki O tj aber'den Oktjaberina ,
l 930'lu yıllarda da Stalin'in kızının adı Svetlana revaçta ol
muş. Bunun yanında bir yapay isimler furyası yaşanmış: Vla
dimir Ilyiç Lenin'in hecelerinden karılan Vil , Vilen , Vlad
len; Marx-Lenin'den karılan Marlen; kız ismi olarak Lenina ,
Marxina, Stalina veya tersinden Lenin: Ninel. Veya "Doç truda
i nauki"nin (Emek ve bilimin kızı) kısaltması Dotina. Başkur-
17
distan'ın önemli şehri Ufa'da bir adamcağızın hala "Leundeş"
adından kurtulmak için uğraştığı anlatılıyor. Bu da Rusça "Le
nin öldü ama davası yaşıyor " kelimelerinin ilk hecelerinden
karılmış bir isimmiş ! (Şimdi Rusya'da hem Batılı isimler hem
de Boris, Gleb gibi kadim Rus isimleri revaç buluyor . ) Çin'de
de Guoqing (anavatanı kutlamak) , Jian Guo (Milli Gün) , Wei
Guo (anavatanı korumak) , Mia Ze (Ze'nin-Mao Zedong'u ek
sikliğini çekiyorum) gibi slogan-isimler, 80'lere gelinceye dek
hayli yaygınmış.
Tarihsel dönemlere, dönemeçlere daha az bağlı modalar da
var tabii. Örneğin ltalya'da 'geçmeyen' bir Roma modasından
söz ediliyor; Roma'da doğan çocuklara Kutsal Roma impara
torluğu esinli isimler takmak her daim moda: Adriana/Adriano,
Imperia, Augusta/Augusto, Cesare/Cesarina , Titus, Romana,
Remula, Fortuna. lngiltere'de ise, edebiyatın her zaman canlı
bir ilham kaynağı teşkil ettiği söyleniyor.
18
yacağı bir isim" olduğunu düşündüğü "Akuma" (Şeytan) adını
takmak isteyen bir baba, mahkeme engeliyle karşılaşmış. Dani
marka'da oğluna bildik " Christopher" yerine son heceyi ikile
yip " Christopherpher" adını takmaya heveslenen bir ebeveyn
bu izni koparana kadar 9 yıl boyunca çocukcağızın adı "isim
siz" diye kaydedilmiş. Fransa'da bir aile , annenin 33 yaşında
doğurması , çocuğun 3 . 33 kilo doğması, kafa ve göğüs çevre
sinin 33 santim olması, doğduğu Gironde vilayetinin 33 pla
ka numarasını taşıması gibi güçlü karinerlerden hareketle kız
larına 3 kere Marie, yani "Marie Marie Marie" adım takmak is
teyince de mahkemeye gitmek zorunda kalmışlar. Hakim kıza
bundan bir zarar gelmeyeceğine hükmederek izin vermiş.
Türkiye...
isim koyma özgürlüğü , sözü Türkiye'ye getirmek için en uy
gun kapı. . .
Silvanlı Azizoğlu ailesi, sürgünde Babaeski'de doğan bir
oğullarına iskan adını koymuştu - yurdundan koparılıp atıl
dıkları "zorunlu iskanın" acı hatırasını böyle yaşattılar. Kürt
ler, yakın zamanlara kadar çocuklarına Kürtçe isim koyamadı
lar. (Onlar genellikle "isim bırakmak" diyorlar!) Uzun bir mü
cadele sonucu , şöyle böyle on yıldır artık bunu yapabiliyor, ço
cuklarına resmen Rojda, Baran ismi bırakabiliyorlar. Yine de
milliyetçi nüfus memurları hala direnebiliyor; özellikle Türk
alfabesinde olmayan, "yasaklı" x, w harflerine sorun çıkarta
biliyorlar. Çerkesler de çektiler, çekiyorlar bu derdi. Mitolojik
Nart adı aradan sıyırabiliyor ama mesela eş dost arasında kul
landığı Abreg adını nüfusta göstert(e)meyen bir arkadaşım var.
Daha önce başka bir yerde uzunca anlattığım3 Rafi abimiz
den bahsedeyim kısaca. Ahimiz derken, Gençlerbirliği'nin Al
karalar taraftar grubunun topyekün abisidir . . . Ahvadı 1600'ler
de Kilikya'dan Stanos'a (şimdi Sincan-Yenikent deniyor) göç
müş olan Rafael Demirci, 19 15'ten arta kalan Ankara Ermeni-
3 Tanı! Bora, "Bir Ermeni tanıdım", Nuran Akkaya: Enneniler içinde, Alef Yayı
nevi, lstanbul 2015.
19
!erinden biri. Şivesiyle , oturup kalkmasıyla, tipik bir Angaralı
- tuhafiyeci dükkanında radyoda Ankara havalan çalmaya baş
layınca müşterisini bırakarak dışarı fırlayıp şıkır şıkır oynaya
cak kadar "Angaralı" . 1 970'lerde takımı 2 . , 3. kümelerde hayat
ta tutmaya çalışan birkaç mecnundan biri olarak, Gençlerbirli
ği muhitinde çok sevilen, sayılan biri. Ama hep Rafet veya Rı
fat olarak ! İsminin Rafael olduğunu bilen az, bilen de yok sa
yıyor. Çok yakın görülen birine "konduramamak" gibi. . . Bilen
ler de, "Ermeni Rafet" diye bilmişler onu . Rafi ahi, gerçek adı
na ancak 20 1 2 senesinde kavuşabildi. 80'lerin politik iklimi
ne dayanamayıp göçtüğü Avustralya'dan, Alkaralar'ın davetiyle
üç aylığına Ankara'ya gelmişti. Tabii soluğu her fırsatta Genç
lerbirliği tesislerinde alıyordu . Kulüpte küçük bir jest yaptılar,
futbol okulunun açılış töreninde onu anons ettiler, Başkan 11-
han Cavcav sırtında "06 Rafi Ahi" yazan bir Gençlerbirliği for
ması verdi kendisine. Sonra, nasıl mutlu olduğunu anlatırken,
dönüp dönüp "yahu Rafael dediler ! " diyordu - Rafael ismi 'ta
nınmıştı', ilk defa !
Gayri Türklüğü yetmiyormuş gibi bir de gayrimüslim olan
ların isimlerinin bir yabancılık ve ötekilik yaftası gibi görüldü
ğünü hep biliyoruz. Rita Ender elinizdeki kitapta bir dizi örne
ğini aktarıyor.
Gayrimüslim dedik ama, gayri sünniliğin de alametleri var.
Sevgili arkadaşım Ali Ekber Düzgün'e mesela, kimse nereli ol
duğunu sorma gereği duymaz.
Erken cumhuriyet döneminde bir ara, gayri Türk isimler ya
nında, dini isimlere de mahal vermeme hırsına kapılındığını bi
liyoruz. 1930'larda bir gazete muharriri şöyle yazmış: "Hele ye
ni doğan yavrulann adı öz Türkçe olmalıdır. Mehmed'ler, Ali'ler
ölürken Bozkurt'lar, Alp'ler doğmalı ve çoğalmalıdır. " Kendi adı
nı da Kazım'dan Yılmaz'a çevirmiş zaten. O dönemde, başta öğ
retmenler ve memurlar, Arapça ve Farsça isimlerin yerine tö
renle öz Türkçelerin kuşanıldığı isim değiştirme kampanyala
rı yapıyordu.4 Bu çığır çok sürmedi ama o atmosferde büyüyen
20
tahsillilerin çocuklarına -bana yaptıkları gibi- öz Türkçe isim
koyma eğilimi güçlüydü.
Sonra başka zamanlar ve başka politik çığırlar da geldi. Dev
rimci ve Türkçü-ülkücü isim albümleri oluştu . (Ama hep risk
olur: Devrimci bir Alpertunga var mesela; ülkücü bir Ulaş'ın da
görüldüğünü rivayet ediyorlar.) İslamcılar elbette Kur'an'da ge
çen isimlerle isimlendiler. (Bazı İslamcı yazarlar, yerli-ve-mil
li kimliğini "biz, dedelerinin, ninelerinin ismini taşıyanlar" ro
mantizmiyle ifade ederler. ) 2000'lerde, AKP'nin uzun iktidar
devrinde , - l 930'ların rövanşı gibi- Enesler, Sümeyyeler arttı.
Bu arada globalleşme devrinde "dünyayla" alışverişi artan şe
hirli orta sınıf aileler, çocuklarına Türkçe karakter içermeyen,
Batı dillerinde telaffuza uygun isimler aranıyorlar. (Ya biz ne
yaptık? Fransız okuluna yolladığımız oğlumuza , Türkçe-dışı
karakter oranı 14 olan Işık ismini bıraktık, iyi mi ! )
Memleketteki isim envanteri, çeşitlilik bakımından zannede
rim dünyada başa güreşir. Düşünsenize . . . lslami isimler, Ale
vi isimleri, tarihi Türk isimleri, öz Türkçe icat isimler, Kürt
çe isimler, Çerkesçe isimler, Rumca, Ermenice, Yahudi-Ladi
no isimler, doğadan, nebatattan, hayattan, edebiyattan ilhamla
üretilmiş "yeni" isimler . . . nüfus kütüklerimizde birarada yaşı
yorlar. Bir de barış içinde olsa . . .
Goethe, "insanın özel ismi, sırtına geçirivereceği, eteğinden
çekiştirilebilecek bir ceket değil, ona tastamam oturan bir kı
yafettir, " demiş, "tıpkı derisi gibi, üzerine geçmiş, kaplamıştır
onu , sıyıramaz, soyamazsınız. " Her insan, ismiyle, kendi hika
yesi olan birisi. . . ismini tanımak, saymak, bir insanı tanımanın,
saymanın j esti. Rita Ender'in aktardığı hikayelerden öğrenece
ğimiz, her şeyden önce budur.
TANIL BORA
21
ÔNSÔZ
23
mirası, kimliği, geleneği de taşır; bir seçimi de banndınr. Çün
kü isim seçerlerken büyükler küçüklere ; bazen köklü bir ge
leneğe itaat ederler, bazen çağa ayak uydururlar. Bazen ismin
sözlük anlamının etkisinde kalırlar, bazen yalnızca sesinin tı
nısıyla karar verirler. Kimi zaman ismin kolay telaffuz ediliyor
olmasını kıstas alırlar, kimi zamansa ismi taşıyacak kişinin, ta
rihteki adaş(lar)ına benzemesine dair olan istekleriyle, inançla
rıyla hareket ederler.
Hareket, en azından bir kımıldama yaratır. Bu yüzden, im
kansızlıkların azizesi Saint Rita'nın adını yüklenmek de, hem
Meryem Ana'nın hem de Türkiye'nin en çok tanınan kadın
meyhanecisinin ismi olan "Despina" adını taşımak da, Hera gi
bi bir tanrıçanın ismiyle bir zamanların Konstantinopolis so
kaklannda yürürken polis memuruna din hanesinde Hıristiyan
yazan nüfus kağıdını göstermek de kişiyi bir seçime zorlar. Far
kında olmadan da olsa kişi, ismini ve isminin içinde taşıdıklan
nı nasıl sahipleneceğini seçer.
Sahiplenme halleri ve birilerinin isimlendiriliş biçimi, Tür
kiye'de defalarca kez mahkeme önünde tartışılmış, farklı da
valara konu olmuştur. Yanlış yazılan isimler, harf hatası yapı
lan kayıtlar, zamanında dayatma yoluyla verilmiş isimleri özü
ne döndürebilmek için resmi makamlara sunulan dilekçeler,
mahkeme kararlan . . . Kararlar yazılır çünkü kişinin, ismi üze
rinde hakkı vardır. Kişiliğin korunması kapsamında değerlen
dirilen bu hak var olduğu için de, her birimiz isimlerimizin de
ğiştirilmesini talep edebilir ve isimlerimizin korunması yolun
da mücadele edebiliriz .
Ya da etmeyiz . Hiçbir şey yapmadan taşıdığımız isimlere
yüklenen ağırlığı hisseder, kabullenmesi ağır, acıtıcı gerçekleri
görürüz. Bir anne-babanın T . C .'de askere gönderecekleri oğul
larına neden Türkçe isim verdiğini, isminin anlamını soranlara
1 9 1 5 yılında kaybolan amcasının öyküsünü anlatmanın ne de
mek olduğunu , "Levi" soyadlı bir doktor olarak Alman hastala
rına iğne yaparken dinlediği pişmanlık anlatılannın ona ne his
settirdiğini, aynı dilde annesine 'Madam' kansına 'Hanım' keli
meleri ile hitap ediliyor olmasının şaşkınlığını, 6-7 Eylül Olay-
24
ları'nı yaşayıp kaçmayı ve yıllar sonra aynı isimle aynı şehre
dönmeyi; geri dönmenin o büyük bedelini gözlerde görürüz.
Gözle gördüğümüze inanır, gözden okuduğumuzu unutma
yız. Çünkü gözlerin dili; isimlerimizin kaynağı olan dillerden,
politik söylemlerden, ağız dolusu küfürlerden, anlattıklarımız
dan, ağzımızdan kaçanlardan bağımsızdır. içimizde tuttuklan
mızla ilgili; kendimize sakladıklanmızla ilişkilidir . . .
Bu ilişkiye hürmetle ve kendilerini gerçekten tanıtabilmeyi
umarak; Türkiye'de azınlık (gayrimüslim azınlık) olmayı isim
leri dolayısı ile (de) deneyimleyen 45 kişi ile söyleştim. Bir yıl
boyunca Agos gazetesinde , "isimler &: Hikayeler" adlı köşede
yayımlanan bu söyleşilerin fotoğraflarının çoğunu Berge Ara
bian çekti. Berge, çalışırken bazı insanlara makinesinden baktı
ve sonra kafasını kaldırıp yan Türkçe yarı İngilizce olarak şöy
le söyledi: "Please, only smile with your eyes. Çok az kaldı, ha?"2
isimlerimizle yaşayacak ne kadar zamanımız kaldı bilinmez
fakat bilinen o ki, her birimiz arkada bir isim bırakarak gide
ceğiz.
Gözlerimiz kapanacak, hakkımız için helallik istenecek, me
zar taşımıza ismimiz işlenecek. Ölü kayıtlarına ekleneceğiz.
işte o kayıt değişene dek, yeryüzünde isimlerimizle doyasıya
yaşamak dileği ile . . .
RlTA
25
ALBE RT GE RŞO N
26
ni bir harf, onun bütün pozisyonunu değiştirdi. Bu da bize öğ
retiyor ki; isimler ve lbranice harflerin çok büyük bir değeri var.
z
c(
·a;
c(
a:
c(
...
'"'
a:
...
ID
27
nıtlayan tek kişi olur. Ve ona denir ki; "Bundan sonra senin
adın Avram değil Avraham olacak." Hahamlar da buradan öğ
renmiştir ki; doğan erkek çocuğa ismi Brit Mila sırasında ko
nur çünkü Tora'ya göre çocuğa Brit Mila yaptığınız an, aslında
yaratılışı tamamlamış oluyorsunuz. Tanrı yaratıyor; anne, ba
ba ve Tanrı; üç ortak, vücudu biçimlendiriyor ama yaratılış 8.
gün sünnet yapılarak tamamlanıyor çünkü Brit Mila nın kelime
'
yor?
- Biz şuna inanırız: Çocuğa konan isim onun mazalını (kıs
met) , şansını, yıldızını, kaderini etkileyecek boyuta sahip ola
bilir. Hahamlar bize şöyle der: " Kadın hamileyken melekler
ona çocuğuna ne isim koyması gerektiğini fısıldar. " Bazen bu
olur. Hani bazen içinizden bir his gelir, sizi cezbeden bir şey
olur ya; böyle . Benim eşime olmuştu mesela. "Haya" diye bir
isim doğdu içine . Hamile değildi ama hep şöyle söylüyordu :
"lleride kızım olursa ismini Haya koyacağım. " Çok geçmeden
hamile olduğunu öğrendik. Kızımız oldu ve Haya koyduk ismi
ni. ikinci çocuğumuz erkek oldu , kaçınılmaz olarak babamın
ismini verdik, Moşe koyduk adını.
var mı ?
28
- Kadınların ismi bakımından Şloma Ameleh'in (Hz. Süley
man) kızlarına yaptığı bir tören belirleyici oluyor. "Vijola" di
yoruz biz ona İspanyolcada Oudeo-Espanyolca) , İbranicesi
"Zeved Ha Bat", Türkçesi de "isim koyma töreni" . Şloma Ame
leh'in yazdığı bir kitap vardır; Ezgilerin Ezgisi. Bir erkeğin sev
gilisine hitaben yazdığı ama aslında Yahudi mistisizmine göre
bir Yahudinin Tanrı'yı nasıl sevmesi gerektiğini anlatan bir ya
zıdır, ezgidir o. Orada bir kızı tanımlayan, bir kızı öven bölüm
ler vardır; vijola töreninde kız çocuğuna onlar okunur ve ismi
o şekilde, övgü dolu sözlerle verilir.
29
• Siz askerdeyken veya hayatın başka alanlannda, isminizle
30
ARARAT ŞE K E RYA N
B i r insa n ı n etn i k k i m l iği, coğ rafi fark ındal ı ğ ı ndan öte, kişisel far
kında l ı ğına bağ l ı d ı r.
- W I L LIAM SAROYAN
32
mesela Ararat'ın Klasik Ermenicedeki "ararel" fiilinden geldiği.
"Ararel" yaratmak demek, "arariç" yaratıcı, "Ararat" da hayatın
yaratıldığı yer demek bu teoriye göre. Ermeni tarihi çalışan ki
mi akademisyenler buradan yola çıkıp; Nuh'un gemisinin Ara
rat dağına inme hikayesine de bağlayarak "hayatın yaratıldığı
yer: Ararat" gibi bir anlam da çıkartıyorlar.
33
de tutmamış denebilir aslında . . . İstanbul Ermenilerinde Ararat
çok azdır. Masis ismi kullanılıyor. Ararat hem dağın hem böl
genin adı, Masis sadece büyük olan dağın adı. İstanbul Erme
nilerinde Masis adı yaygındır, 70 yaşında da Masis vardır, 3 ya
şında da. Belki Masis daha anlaşılır olduğu için . . . Ararat haki
katen zor bir isim. tık kez söylediğinde insanların hemen anla
yamayacağı bir isim. Ra, ra . . .
O dağa Ararat demek ile Ağn demek arasında politik bir du
•
34
• Böyle bir his ile adlandınlmış olmak nasıl bir duygu?
- Zor bir şey. Lisedeyken çok fazla bilmiyordum, malum Er
meni okullarında Ermeni tarihi öğretilemiyor, tarih hocasını
milli eğitim atıyor, o da resmi müfredatı uyguluyor. Ben daha
çok üniversite yıllarımda Aras Yayıncılık'ta çalışmaya başlayıp;
kendim Ermeni tarihi üzerine okumaya başlayınca Ararat'ın
hem tarihsel olan hem de sembolik olan önemini anladım. Ta
rihinde, edebiyatında, müziğinde, Ermenilerle ilgili hemen her
şeyde çıkıyordu Ararat karşıma . . . Bunu fark edince "Yahu bu
çok önemli bir şey bizim için ! " diyorsun ve bana da birileri bu
ismi koymuş. Yalnız bu bir yandan ağır da bir şey.
•Neden?
- Bir anlamda isminin adamı olmaya çalışıyorsun çünkü . Her
isim için öyle değil tabii ama Ararat, Ermeni kimliğinin bu ka
dar bariz bir sembolü ya, senin de o kimliği hakkıyla taşıman
gerekiyor gibi hissettiğim oluyor. Daha sade, sıradan bir ismim
olsa daha hafif hissederdim diye düşünüyorum bazen. Uzun la-
fın kısası, Ararat yüküyle birlikte gelen bir isim bir yanıyla . . . Ya
da yük falan yok da, ben kendi kendime havaya giriyorum . . .
• Ararat'a tırmandınız mı ?
- Bir ara çok istedim. Bir arkadaşım, "Gidelim, 4 gün çıkılı
yor, 2 gün iniliyor," dedi, çok heyecanlandım ama bir yandan
da korktum. Zaten çok az insanın yapabildiği , çok meşakatli
bir şey; bir de Ararat olarak Ararat'a tırmanacağım ! Başına çı
kacaksın, tepesine, ona kavuşacaksın ! Büyüsü kaçar mı acaba
diye düşündüm ve vazgeçtim.
35
durumlarda belli bir dönem boyunca Arafat diye anlaşıldı hep,
ben "Ararat" dedikçe Yaser Arafat çağrışımıyla; "Arafat Bey . . . "
Çok sıkıcı tabii. Genelde "Ali Şeker" deyip geçiyorum dışarda.
Babamın ismi de Mıgırdiç, o da Mehmet Şeker adını kullandı
uzun yıllar. . .
36
ARİ ÇO K O N A
38
yor. Fakat "Ari" ile siz üç öteki de olabilirsiniz. Yani beni tanı
mayan bir insana adımı söylediğimde, benim Ermeni mi, Rum
mu yoksa Musevi mi olduğumu anlamıyor. Ermeni ve Musevi
arkadaşlarım var. Bir dizide bir İsrail ajanının ismi Ari'ydi, Fin
landiyalı bir yazar var. . . Çok yaygın bir isim.
z
<
a;
<
"'
<
""
CI
"'
""
ıı:ı
39
kes bir yerden gelmiş. En sonunda, "Rumum" diyorsun , kar
şındaki de "Olsun ağabey, hepimiz insanız," diyor.
40
nı devam ettirdim; oğluma babamın ismini verdim; Kimon. Kü
çük oğlumun adı da Dimitri. Antik Yunan'dan gelen bir isim,
kökeni tannça Dimitra'ya gider. Ben babamı çok küçük yaşta
kaybettiğim için onun adını yaşatmak istedim. Doğal karşılan
dı, geleneğe uydu . Küçük oğluma da çok sevdiğim kayınpede
rimin ismini verdik.
41
• Askerliğinizi yaparken, "Aristoteles " ismi nasıl bir ilgiye se
bep oluyordu?
- Ben askerliğimi yaptım mı yapmadım mı bilemiyorum çün
kü terhis belgeme "arululu " gibi bir şey yazmışlar ! 80 yılın
da askerliğimi yaptım. O zamanlar Ermeni olmak Rum olmak
tan daha kötüydü, Asala dönemleri filan. Soruyorlardı, "Erme
ni değilsin inşallah" , "Estağfurullah, " diyordum. Yine de, güzel
anılanın da var: Askerdeyken etrafımdaki herkes bana bir şey
olacak diye korkuyordu. Çankırılı bir grup beni evlat edinmiş
ti, hep etrafımda dolaşıyorlardı, bana bir kötülük olmasın diye.
Böyle güzel anılanın da var.
42
A R O N LEYİ
44
• Nasıl bir sözcüymüş?
- Tevrat'ta onun hakkında çok izahat verildiğini sanmıyo
rum. Malum, "persona" Musa'dır.
z
<(
iii
<(
"'
<(
LLI
"'
"'
LLI
ID
45
dır. Amerika'da "Levin" olur "Levinson" olur, şarkta daha çok
"Levi" olarak geçer. Fakat hepsi aynı yerden gelir.
• Nedenmiş ?
- Herhalde o, Yahudileri başka türlü , önyargılı olarak tanı
yordu . Beni sevdiğinden, "Sen Yahudi olamazsın," diyordu. ll
tifat mı değil mi onu anlayamadım . . .
46
• lstanbul'da Yasef Yahya'nın öldürüldüğü dönemde mesela;
isimlerinden Yahudi olduğu anlaşılan doktorlar, avukatlar tedir
gin olmuşlar ve tabelalannı indirmişlerdi. . .
- Yok yok yok. Benim hayatımda böyle şey hiç olmadı, ihti
yaç da duymadım. Osmanbey'in göbeğinde kocaman bir tabe
lam vardı. Adım, sanım belli.
• Bir insanın dünyaya geliş anı nasıl bir an? Doğum nasıl bir olay ?
- Çok heyecanlı. Anneye çocuğu götürdüğümüz zaman, an
neler çok heyecanlı olurlardı. Çok güzel bir olay. Mutlu bir ha
dise. Kadının gülümsemesi, kocasının yanında olması, bebeğin
47
kucakta olması; bu mutlu bir tablodur. Biz hanımları doğurtup,
çocukları çocuk doktoruna teslim ederiz. Artık onu büyüten
çocuk doktorudur. Bizim fonksiyonumuz sadece kadına, do
ğumda biraz yardım etmek. Elimizden geldiğince tabii. Stresli
de bir şeydir çünkü her doğum bir hadisedir.
48
• Giderken, savaşın detaylannı, Holokost'u biliyor muydunuz ?
- Biliyorduk. Herhalde geçmiş bir devrin kötü bir zamanı di
ye düşündük. Yine de ben orada, hiçbir zaman Yahudiliğimle
ilgili karışık bir durumun içinde bulunmadım, bir sürü Alman
dostum da oldu . Bilakis gittiğim hastane şefleri beni daha çok
tuttular. Belki sorumluluk, belki pişmanlık duygusuyla . . .
49
sene kaldınız. Ya Alman olursunuz ya Türkiye'ye dönersiniz. "
" N e yapalım hanım? " , "Türkiye'ye dönelim. " Döndük.
50
A R U S YU M U L
52
• Aileniz hangisine yakınmış? Size bu ismin verilişinin ardında
nasıl bir hikaye var?
- Benim adım, babamın babaannesinin adı. Böyle ata kültü
rüne, geçmişe bağlı topluluklarda isimler genelde aile ağacın
dan seçilir. Benimki de böyle seçilmiş. Şimdi bu durumun de
ğiştiğini görüyorum; daha modern ve moda isimler kullanı
lıyor. lsim verme pratiklerine baktığınızda ya aile ağacından
isimlerin, ya dönemin önemli şahsiyetlerinin, popüler yıldız
ların isimlerinin seçildiğini görüyorsunuz. ldeolojik, tarihi ve
ya dini motifler de isimlendirmede etkili oluyor. Ermeni isim
lerine baktığınızda Eski Ahit ve Yeni Ahit'ten birçok ismin kul
lanıldığını göreceksiniz. Soyadlarına bakarsanız, birçok soya
dın ya kişinin mesleğiyle ya da geldiği yerle ilgili olduğunu gö
rürsünüz. Bu diaspora toplulukları için önemli, zira bu toplu
luklar dağılmaya başladıklarında, nereden geldiklerini ve gel
dikleri yere ait anılan canlı tutmak için "memleketlerini" gös-
·v;
·;:;
"'
w
o
"'
o
<>::
�
:ı::
w
"'
•:::>
<.!>
"'
·;;;
"'
<ı:
"'
53
teren soyadlannı seçmişlerdir. "Yan" ile biten Ermeni soyadlan
en popüler olanı - ve "oğlu"anlamına geldiği varsayılıyor, zaten
Ermeniler de soyadlannı Türkçeleştirmek istediklerinde "yan"
yerine "oğlu"nu tercih ediyorlar; daha eski dönemlere bakarsa
nız "uni" ile bitenleri görürsünüz . Soyadının "uni" ile bitmesi
kişinin, eski aristokrat ailelerden geldiğini gösterir. Galiba 19.
yüzyıldaki ideolojik akımlarla beraber, bazı Ermeniler o aileler
den gelmeseler bile "uni" ile biten soyadlan tercih ettiler.
• Kişi kendini "Ermeni ", "Yahudi ", "Süryani " olarak tanımla
54
grupla özdeşleştiriyor. Aidiyet ile isim arasında belli bir ilişki
var, isminizin tahrif edilmesi sembolik olarak kimliğinizin de
tahrif edilmesine işaret ediyor. isminizin taşıdığı farklılık öte
kiliğe tahvil edildiğinde adınız da sorun oluyor.
55
Bir de sizin yani azınlıkların içselleştirilmiş refleksleri var.
Kendi bireysel deneyimimi anlatmayayım. Şunu söylemekle
yetineyim: Çalışmaya başladığım yıllarda Bilgi Üniversitesi ol
masaydı, bugün öğretim üyesi olabilir miydim pek emin deği
lim. Fakat siz zaten bunu kabullenerek yola çıkıyorsunuz. Bu
nunla her zaman karşılaşabileceğinizi biliyorsunuz. Kimliğim
den dolayı uğradığım haksızlık karşısında üzülen, beni tesel
li etmeye çalışan insanları teselli etmişliğim olmuştur, onlar is
yan ederken olup bitenler benim için alışılagelmiş bir olağan
lıktan ibaretti .
56
rası antlaşmalar için olduğu gibi Anayasa'ya göre hiçbir iç hu
kuk maddesi ona aykırı olamaz, aykırı olsa bile Lozan geçerli
dir. Fakat hepimiz çok iyi biliyoruz ki, Lozan defalarca ve hat
ta "Lozan'ı deldirtmem" söylemleriyle delindi. Belki bu konuda
buradaki azınlık statüsü etkili olmuştur. Zaten sayılar az idi ve
zaten geniş bir kesimin gözünde siz yabancıydınız; e yabancılar
da yabancı isim taşırlar. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğunda,
asimilasyon politikaları -"Vatandaş Türkçe konuş" örneğinde
olduğu gibi- gayrimüslimlere de uygulandı ama ana politika
bu değildi. Ana politika , Türk olmayan Müslümanları asimile
etmek, Müslüman olmayanları da disimile etmek. "Bizden" ol
sunlar diye bir kaygı yoktu. Onlar dinleri dolayısıyla "bizden"
değildi, "gavurdu" .
57
hepsine "hayır" dedi. " Peki sen söyle , nedir? " dedik, "İsim
dir," dedi. "Eğer isim olmasaydı, adlandırma olmasaydı karga
şa olurdu bu dünyada," dedi. Ona göre sadece kişilere verilen
isimlerle değil, nesnelere vs. verdiğimiz isimlerle iletişime ge
çebiliyoruz. Bu adam bir servis şoförüydü . Yıllar sonra fenome
noloji okuduğumda benzer düşüncelerin dillendirildiğini gör
düm: "Dünya bir kaostur, biz onu anlamlandırabilmek için ka
tegorize eder, isimler veririz. " Adamın bilgeliğini o zaman tak
dir ettim. Adlandırmak önemli bir şey. Yaradılışa bakın, ora
da Tanrı dünyayı yaratır, Tanrı "Işık olsun" der Işık olur. Son
ra Tanrı, adlandırma iktidarını Adem'e verir. Adem hayvanla
ra, bitkilere hangi adı verirse o adları kabul eder. Önemli bir
iktidardır adlandırma . Topluluklara bakın, bazen toplulukların
kendilerine verdikleri ad başka , onlara atfedilen ad başkadır.
Burada çoğu zaman bir iktidar ilişkisi işin içine girer. Dünyayı
parçalara bölüp adlandırma iştiyakına bakın. Haritalara bakın,
haritalar statiktir. Hepsi durağandır, zaman durmuştur. Harita
lara baktığınızda oralardan kimler gelmiş kimler geçmiş anla
yamazsınız. Buna dair hiçbir bilgi yoktur, bütün geçmişi siler
ve oraya o gün kim egemense onun adını koyar. Bu yüzden ad
landırma dediğimiz şey, sadece bireylerle ilgili değil. Sembolik
evrenimizle ilgili bir şey ve bildiğiniz gibi bu topraklarda sem
bollerin ayrı bir yeri vardır . . .
58
AVİ M E DİNA
• isminizin anlamı i le, "Avi "nin n e demek olduğu ile baş laya
lım mı söze ?
- Avi, İbranice ata, baba karışımı bir kelime. Avram'ın kısal
tılmışı. Hıristiyanlardaki Abraham ile Müslümanlardaki İbra
him ile aynı. Türkçede de lbo'ya denk geliyor.
60
• Büyükbabanızın ismini size venneleri gelenekle ilişkili mi ?
- Evet. Babamın babasının ismi, ailenin tek ve ilk erkek ço
cuğu olduğum için, "gelenektir" diye onun ismini koymuşlar.
Hazır denk de gelmişken. . .
z
<t
·a;
<t
"'
<t
UJ
"'
"'
UJ
a:ı
61
• Soyadınız Medina'nın anlamı nedir?
- Bildiğim kadarıyla; lbranice ve Aramicede "anavatan" de
mek. Yani kök olan, köklerinin olduğu yer. Galiba "Medine"
de oradan geliyor. lspanya'da da "Medina del campo" diye bir
yer. Bizimkiler muhtemelen oradan gelmişler. Soyadımız da bu
yüzden Medina olarak kalmış.
• Bir Yahudi isminin, insanlara lsrail 'i çağn şt ı rmas ını o l ağan
bulmuyor musu nuz ?
- Olağan belki. . . "Jeffy" ismi herkes için bir yabancı isim
dir ama bir İsrailli ismi değildir. Yabancı diye bakarlar ona ama
Avi'yi duyunca öyle bakmıyorlar. lsrail ile Musevi'yi bir saymak
bence yanlış ama neden öyle olduğunu da anlayabiliyorum.
Anlayamıyorum diyemem. Duruma içeriden bakan birisi ola
rak söyleyebilirim ki, bu ikisi çok alakasız iki kavram.
62
umudum yok, bu böyle olmasın diye bir çabam da olmadı hiç
bir zaman. Burada yaşayan bir insan olarak, bu konuda insan
ların ne düşündüğüne fazla önem vermemeyi içselleştirdim; is
ter istemez. Fakat mesela Yahudi olduğumu duyan insanlar İs
rail politikalarından bahsetmeye başlıyor, halbuki ben onun
için karşı tarafta değilim, İsrail'in politikaları hakkında aynı şe
yi düşünüyorum.
63
rinin bunu düşünmesi pek akıl kan değil. Bugün çello çalmak
isteyen birini bu sebeple kemana yönlendireceklerini düşün
müyorum. Dünyanın hiçbir yerinde olmaz bence.
64
lik asimile olmasın diye olmaz; annemin, babamın anısını ya
şatmak düşüncesiyle filan olur . . . isim verirken amacım böyle
bir şey olurdu herhalde çünkü isimle bir kültür yaşatılır mı ben
ondan da çok emin değilim. . .
65
B E NYAMİN POLU MAN
"Bizimkiler Sefaradlaşıyorlar''
66
min'di, sanının Hazar Türklerinden geliyordu. Hazarlarda pek
çok kralın adı Benyamin'di. Sonradan Yahudiliği kabul eden bir
toplum olduğu için hep bizim isimlerimizi almıştır Hazarlar. . .
67
• Bu Sefaradlaşma hali ne demek ? Bir çeşit asimilasyon mu ?
- Yok, ama işte Sefaradlaşıyorlar. . . Bizden gittikleri zaman
yani Sefarad bir kadın veya erkekle evlendiklerinde kurulan ai
le artık Sefarad ailesi oluyor. Bizde Aşkenazlık anneye değil ba
baya bakar. Din anneden geçer ama Aşkenazlık babadan dev
rolur . . . Amerika'da Aşkenazlar daha fazla. lsrail'de yan yarıya.
Türkiye'de Sefaradlar daha fazla. l 492'de lspanya'dan gelenle
rin çoğunluğu burada. Biz Doğu Avrupa ülkelerinden geldik,
özellikle Almanya, Litvanya ve Rusya'dan.
68
....ı
�
z
...
N
o
cı:
....ı
...
-�
69
• Türkiye'deki Yahudi okullannın kuruluşunda veya başka bir
davalarla ilgilendiniz mi ?
- Ermeni bir müvekkilim vardı , ismi Horopsima idi. Kadın
ismini değiştirmek istedi çünkü nüfus kaydında ismini "Oros
pu Suna" diye yazmışlar. Değiştirmek için mahkemeye gittik.
Hakime yanlış yazıldığını anlattık ve değiştirdik. Nüfus memu
ru Horopsima'yı anlayamamış ! Müvekkilin nüfus kaydı da Be
yoğlu'ndaydı, memur "orospudur garanti" diyerek yazmış her
halde ! Başımdan böyle bir dava geçti . Eski nüfus memurları
tahsilli değillerdi , hep böyle yanlış yazarlardı . Agop'u mesela
hep Akop yazarlardı; Agop Agop'tur yahu .
70
• Bu harflerin farkını anlatırken aslında insanlann kimlikleri,
dinleri ile ilgili de açıklama yapıyor olmalan hakkında ne düşü
nüyorsunuz?
- Bana da soruyorlar, "Sen nesin? " diyorlar, " Türküm, Ya
hudiyim , " diyorum. Bunu dediğimde bazen diyorlar ki, "El
hamdülillah hepimiz Müslümanız" . Ben de diyorum ki; "Yok
siz öylesiniz ama ben kendi dinimdenim. " Şaşırıyorlar ama an
latıyorum, anlıyorlar, problem değil. Çocuklanm doğduğunda
herkes bana sordu : "Neden çocuklarına Türk ismi koymuyor
sun? Askerlikte yardımcı olur . . . " Niye koyayım? Oğlumun is
mi Beri, kızımınki de Brenda. Hiçbir zaman da zorluk çekme
diler. Fakat bu şimdi bizim Sefaradlarda bir akım; çocuklarına
hep Türk ismi koyuyorlar. Bence doğru değil çünkü gelenek
ler kaybolur. Tarihimiz belli, isimlerimiz belli. N eden kaybol
sun? Kemaller, Hayatiler, Musalar; neden böyle olsun? Neyse
hakiki ismi, o olsun.
71
şiklikle mezarlıklarımızı geri aldık ama 5-6 tane gayrimenku
lün zaten bize ait olduğunu önceden kanıtlayıp geri almıştım.
Vakfın eski yöneticileri , bizim beyannamelerin hepsini tam
vermiş. Bize her şeyi eksiksiz bırakmışlar. Eskiler çok iyiymiş . . .
72
DANİEL MAZLİAH ÇİPRUT
H e rkesi n b i r ad ı var
düşman ları n ı n verdiği
ve başkalarını sevmen i n verd i ğ i .
H erkesin bi r ad ı var
doğum günü kutlamaları n ı n verd i ğ i
v e işinin verd i ğ i .
H erkesi n b i r a d ı var
y ı l ı n mevsi mleri n i n verdiği
ve b i z i m körlüğümüzün verdiği
'4
Herkesin bir adı var. Kendisini ismiyle yaşatan bir adı . . .
V e bazılannın, başkalanna verdiği adlar d a var. . .
İşte b u adlar; oyuncaklannın isimleri v e kendi adı üzerine Pierre
Loti Okulu öğrencilerinden Daniel Mazliah Çiprut ile söyleştik. . .
z
<
·a;
<
a::
<
w
""
a::
w
aı
75
• Ailede Daniel isimli başka birisi var mı ?
- A, evet var. Dedem.
• Bu isimler Türkçe mi ?
- Evet, ama Aksel'in Türkçesinde "k" var, Fransızcasında "x"
var. Benimkisinin yazılışı aynı söylendiği gibi ama okulda öğ
retmenlerim Fransızca konuşurken başka türlü çağırıyorlar.
• Nasıl ?
- Başka işte.
76
• Arkadaşlar arasında birbirinizi başka isimlerle de çağırdığı
nız oluyor mu ?
- Yok. Aksel beni "Dani" diye çağırıyor, Emre beni "Daniel"
diye çağırıyor. Alex Bora beni "Daniii" diye çağırıyor. Tabii on
lar Rusça biliyorlar, anneleri Rus.
77
• Nasıl buldunuz Aliço ismini ?
- Uydurdum. Bir de Elmo var, o Susam Sokağı filminden. Pı
nar var, büyük bir ayıcık.
• Neden ?
- Öbürlerine isim vermeyi canım çekiyor. Bir de maymunum
var, ona isim koydum ama hatırlamıyorum çünkü geldiğinde
bebektim. Pınar ile uyumama annem izin vermiyor çünkü çok
tüyleri var. Gerçi benim en çok şampuanlara alerjim var. . .
• lsmi Pati mi ?
- Evet, ben onun ismini Pati koydum.
• Neden ?
- işte.
• Şimdi iyi mi ?
- iyi ama şu anda çocuk. 8 aylık. Biz onu ilk bahçede gördük.
Doğduğunda kördü , yani tam kör değildi galiba ama gözü ka
palıydı, açamıyordu tam ve görmüyordu . Dedem bir kere ek
mek verdi ona, böyle arıyordu . Sonra babam onu doktora gö
türdü , ilaçlar aldı ve onu eve aldık, gözleri iyileşti. Eve ilk gel
diğinde tombuldu . Sonra zayıfladı, şimdi biraz tombul.
78
• Pati'yle oynamak ile Pınar ile oynamak arasında fark var mı ?
- Pınar bir ayıcık yani. O oyuncak. Bir gün Pati, ben onun
la oynarken tırmaladı. Tırmalıyor ama aslında oyun oynuyor.
Tezgahın üstüne de çıkıyor. Tuvaletin suyunu içiyor. Biz ona
su veriyoruz, o gidiyor tuvaletin suyunu içiyor. Bir de, kalori
ferin üstüne çıkmadığı kalmıştı, şimdi oraya da çıkıyor. En çok
sevdiği yer masanın üstü. Bizim masamız mutfakta balkon ca
mının önünde. Orada onun evi var, gidiyor ve evine bakıyor.
Benim oyuncaklanmı da dağıtıyor. Bir oyuncağımı alıyor, götü
rüyor. Koltuğun altına atıyor. Sonra gidiyor geliyor.
• Peki, Pati hendi ismini biliyor mu ? Siz "Pati " deyince, size
doğru bakıyor mu ?
- Evet. Mesela radyatörün üstünde yatıyor, " Patiii ! " diye ça
ğınnca bana doğru bakıyor.
79
D E S PİNA E FTİ M İAD U
80
kendi anne ve babalarının isimleri verilirdi. Ben ikinci çocu
ğum, ağabeyim var. Birinci çocuk genellikle baba tarafından
bir isim alır, ağabeyim babamın babasının ismini aldı. ikin
ci çocuk, anne tarafından birinin ismini alır, bu yüzden bana
da anneannemin ismini vermişler. Güzel geleneklerdi aslın
da . . . Günümüzde pek devam ettirilmiyor, özellikle Yunanis
tan'da çok farklı isimler tercih ediliyor. Bir de şu var; azınlık
toplumlarında özellikle İstanbul Rumlarında din çok bağlayı
cı bir unsur. Ondan dolayı isimler hep aziz ve azizelerin isim
leridir. Mitolojik isimler ya da genel anlamlı; Agapi yani Sev
gi gibi isimler çok çok ender kullanılır. Eski geleneklere gö
re verilen adlar anneanne, babaanne isimleri zaten dini isim
lerdi Şimdi değişiyor. Yunanistan'da her türlü isim kullanılı
yor, zaten maalesef yeni neslin dinle çok bağlantısı olmadığı
nı da görüyoruz. O yüzden isimlerden de bu ortaya çıkıyor.
Fakat benim çocuğum olsaydı, ben aileden birinin ismini ver
mek isterdim.
z
<(
·a;
<(
a:
<(
....
""
a:
....
"'
81
• Ismini taşıdığınız anneannenizi tanır mıydınız?
- Evet, tanıdım. Kısa bir süre. 5-6 yaşıma gelene kadar on
lar lstanbul'daydı, sonra Yunanistan'a göç ettiler. Ölmeden 9 ay
önce tekrar lstanbul'a geldiler ve Balıklı Rum Hastanesi'nde ve
fat etti. Çocukluk hatıralarımı pek hatırlamıyorum ama anne
annemin ismini ve bu ismi taşıdığım için çok mutluyum.
• Neden ?
- Ben dinine bağlı bir insanım, ondan dolayı Meryem Ana'nın
ismini taşımak güzel bir duygu .
82
• lstanbul'da bugün bazılan için Despina başka bir kadını,
" "
83
kiye şartlarını düşünürsek. . . Rum cemaati burada bir sürü kötü
olay yaşadı, buna rağmen onun ayakta kalabilmesi çok önem
li. Cemaat içinde de tavemasından dolayı, özellikle Kurtuluş'ta
tanınan bir kadındı. "Madam Despina" dendi mi, kim olduğu
nu anlamayan herhalde yoktu .
84
sun? " Fakat eğitim seviyesi yüksek kesimden gelen bir grup
varsa; onlar şaşırmıyorlar. Onlar burada hala az da olsa bir Rum
nüfusu olduğunun farkındalar. Ben ağırlıklı olarak lstanbul'da
Yunanistan'dan gelenlere rehberlik yapıyorum. Müzeler, Hıris
tiyanlık için önemli olan kiliseler, patrikhane ziyaret ediliyor,
yaz dönemi ise adalara gidiliyor. Tarihe meraklı olanlar cami
ye dönüştürülmüş olan kiliseleri merak ediyorlar çünkü bun
lar Bizans dönemi açısından önemli yapılar. . . İstanbul hepimi
zin tarihi açısından önemli. . .
85
D O R ET HABİB
"Ôzgünlüğünü bulduğunda
isminle bütünleşiyorsun"
86
baannemin adını vermişler. Babaannem çok enteresan bir kişi
lik. Aktif bir kadın; çok güçlü, çok cesur, gözü pek ve dediğim
dedik bir kadınmış. Ailesini, toplumunu koruyan, hoş bir ka·
dınmış. Olduğu yere fark getiren birisiymiş.
87
• Babaannenizin yaşadıklannı öğrendikten sonra, Doret adıyla
Türkiye'de yaşamak sizin için farklılaştı mı ?
- Hayır. Ben hep hiç çekinmeden kim olduğumu, adımın an
lamını söylüyorum. Benim adım aynı zamanda şirketimin de
adı. ismimi duyanlar bazen "Tercüman ister misiniz? " diye so
ruyorlar. Fakat anlamım anlatınca herkes saygı duyuyor ve adı
mı keyifle kullanıyorum.
di ismiyle bir imaj oluşturmaya çalışması biraz tuhaf bir şey de
ğil mi ?
- Benim yıllardır üzerine çalıştığım konu aslında bu ve işin o
kısmı çok önemli. Kişisel gelişimle marka ve isim gelişimi ay
nı. Mesela, sana bakalım: Rita kimdir? Avukat. Ne yapar? Azın
lık haklan konusunda çalışır. işinin, isminle bütünleşmesi için,
ona göre davranmak, ona göre etkinliklerde bulunmak, azın
lıklarla ilgili çalışmalar yapmak, beslemek durumundasın. Bu
nu yapınca ismin pekişiyor.
dırmaz mı ?
- Hayır, tam tersi herkes kendi olmalı . Sen orijinalin değil
sen marka yaratamazsın. Bazı insanlar, mesela şarkıcılar sah
nedeyken başka bir ışık çıkartır, o tururken bambaşka . Sıra
dan bir yerde otururken görsen, "Bu muymuş o kadın? " der
sin. Fakat aslında o gerçekten samimidir çünkü ışıklar altın-
88
dayken içindeki ışık ile bambaşka çıkabilir. Işığını verdiğin,
verebildiğin ortam da önemli. O yüzden bence marka demek
kendi özgünlüğünü bulmak demek. lsmin de böyledir, özgün.
Kimseye ait değildir, sadece sana aittir. Senin özün neyse far
kın odur. Adın gibi, özün de farklı, kimse kimseye benzemez .
Fakat bence ancak kendi özgünlüğünü bulduğunda isminle
bütünleşiyorsun ve bu yüzden de onu senden başka kimse ge
liştiremiyor.
89
beni memnun ediyor. Bazıları değişik isim kullanmaktan rahat
sız oluyor; daha bilinen, fonetiği daha kolay olan isimleri ter
cih ediyor. Bana güzel geliyor. Ben Anadolu'ya çok gidiyorum.
Anadolu'daki şirketleri geziyorum, sanayi odalarında konuşma
yapıyorum. Anadolu'daki güçlü firmaların, kobilerin satışlarını
arttırmak için nasıl bir algı, imaj oluşturmaları gerektiğine da
ir sorulan yanıtlıyorum.
şuyor?
- Aile soyadlarında genelde "oğlu" var. Geleneksel eski bir
terminoloji bu . Aile soyadlarıyla, aileler biliniyor. lsim değeri,
aile değeri de "oğullardan" kaynaklanıyor. Bazen şirketlerin ad
larına da bunu koyuyorlar. Ben orada kendimi çok iyi hissedi
yorum. Çok samimiler ve onların haklarını onlar gibi korudu
ğun zaman da çok ciddi şekilde sahipleniyorlar.
90
• Bu dünyaya getirdiğiniz çocuğunuz için hangi ismi seçtiniz?
- Enis. Benim için dostluk çok kıymetlidir. Oğlumun adı;
Enis, candan, iyi dost demek. Dedesinin isminden türettik. Ve
hakikaten de Enis çok candan ve iyi bir dosttur. Soyadımız da
Habib, Arapça sevgili demek. Tam bilemiyoruz ama herhalde
eşimin ailesi Arap kökenli. . .
91
ELENA K OVAÇİ UYGAN
Büyük sıkıntı içinde oğluna isim ararken bir şairin lakabını fark
eden Elena Kovaçi Uygan ile , isimler ve Bulgar gelenekleri üzeri
ne söyleştik . . .
92
miği benim" anlamında. Çocuğa ismini annesi, babası değil
kirvesi koyardı.
��.C��ıt :<t��r�
� G�� �
o::
""
..-ı....;.;..._....,.-""-...;a.;o...,..-;.;;...,_ m
93
olayın vahametini aydı, "Böyle bir şey söz konusu olamaz," de
di. Kayınvalidenin erkek kardeşi vardı, çok düzgün bir insan
dı, o "Ben yapacağım," dedi ve kendisi üstlendi. Sandra'nın ka
yınpederi ve kayınvalidesi vaftize gelmediler. Ciddi sıkıntılar
yaşandı.
• isim sizce nasıl bir etken ? Mesela isim, insanın kişi liğini şe
killendirebi lir mi ?
- Evet, bir kere o ismi hayatın boyunca taşıyacaksın. Mese
la "Bir kralın adını, bir komutanın adını takmak çocuğa ağır bir
yüktür," derler çünkü o adamın ve geçmişte yaşananların da
yükünü veriyorsun. Hoş bir anlamı olması önemli. Türklerde
de bu tartışılıyor, geçenlerde televizyonda Yaşar Nuri Öztürk
94
anlatıyordu : Kur'an'da geçen "Aleyna" adı çok kullanılıyor
muş, halbuki Aleyna, cehennem meleği demekmiş. "Kur'an'da
geçen her isim, kullanılması gereken bir isim değildir," diyor
du . . . Greklerde şimdilerde antik Yunan isimleri vermek moda.
Bizim Bulgarlarda da eski Bulgar isimleri moda oldu yani bizim
Hıristiyanlığa geçmeden önceki isimlerimiz: Boris, Krum, Kub
rat . . . Bunlar Bulgar komutanlarının isimleri. Bizde yağmur, ça
mur adlan verilmez. Türklerde kullanılır; Kaya, Yağmur, Yıldı
rım vardır. Sonra şu da var; zamanla bazı isimler önemini kay
bediyor. Mesela babaannemin adı Glikeria idi, Türkçede telaf
fuz edilmesi çok zor. Karşındakine anlatamazsın. Kadının ken
di de diyordu ; "Benim adımı koymayın , " diye . Fonetiği zor,
yurtdışında kullanılması da zor. Bu kadar uzun isimler çocu
ğu çağırırken de zor oluyor. Ne bileyim çıkıyorsun pencereye;
"Glikeriaaaa. "
95
isim. Hiçbir milliyete girmiyor, Türkçe telaffuz edilirken sıkın
tı yaşanmıyor. Bizimkilere söyledim, beğendiler ve derhal git
tik, kilisede çocuğu vaftiz ettik. Apar topar oldu çünkü kayın
validem vefat etmişti ve eğer bir ölü varsa, cenazeden evvel vaf
tiz yapılmalı. Biz de aldık oğlanı, gittik kiliseye, hatta onu oyla
mak için matchbox almışız, onu bile hatırlıyor çocuk !
96
sında. Üniversitenin ilk günü , sınıfta ismini söylüyor: " Rosana
Sarıoğlu . " Herkes dönmüş buna bakmış. Çıkışta etrafına top
lanmışlar ve demişler ki; "Sen var konuşmak Türkçe? " Yani. . .
97
ELİZA PİN HAS
Yahudi lspanyolcası bir deyişe göre; "De los ojos de la persona na
da guadrado no puedo kedar. " Yani; bir insanın gözünden hiçbir şey
saklanamaz.
Gören gözün anlayacağını ve biraz da bu yüzden inkilnn yalanla bir
olduğunu düşünen Eliza Pinhas ile, Yahudi kimliği ve ismi üzeri
ne söyleştik...
• Sizin için neden bu ismi seçmişler? Niye sizi "özel " olarak ad
landırmışlar?
- Özel diye düşünerek bu adı vermemişler . . . Benim haham
lar 4 kardeş; 2 kız , 2 erkek. Babaannemin ismi Regina. Ben
den büyük iki kız torunu olmuş. Sonra annem hamile kalın
ca kayınpederi, annemi yalnız bulmuş ve demiş ki; "Sulatani
ka, sana bir ricam var. Bak Regina'ya söyleme, yani babaanne
me söyleme benim söylediğimi ama Regina'nın 2 torunu var,
kız. Onun ismi var, benim kız kardeşim çok genç öldü . Sen kı-
98
zına onun ismini koyar mısın? " Annem de çok severmiş kayın
pederini. "Tabii," demiş "ama nasıl? " "Rüyamda gördüm der
sin." Ve öyle yapmış annem. Hamileliğinde dokuz aya gelince
demiş ki herkese; "Biliyor musunuz ben rüyamda gördüm, ba
bamın kardeşinin ismini kızıma versem olur mu? " Babaannem
de, "A ! Evet! " demiş. "Zaten bıktım Reginalardan. Biri kadem
siz, biri uğursuz".
• "Kademsiz" ne demek?
- Yahudiler o zaman çocuklarına böyle söylerdi. Kademsiz
kademden gelir, uğursuz gibi bir söz. O zaman en büyük bed
dua buydu . Çocuklar yaramazlık yaptılar mı söylenirdi. Babaan
nem de, "Bıktık artık kademsizlerden . . . lyi yaparsın," demiş ve
benim ismimi Eliza koydular. Büyükbabam çok çok sevinmiş.
99
• O dönemde Eliza yaygın bir isim miydi ?
- Tabii, ben ortaokulu Ortaköy'de okudum. O zaman çok
Yahudi vardı. Hatta Ortaköy'de öksüzler yurdu vardı; Orpheli
nat (yetimhane) , bina hala duruyor. Bizim sınıfta öksüzler yur
dundan üç kişi vardı. Eliza Zeytinci, Eliza Nasi, Uza Haver ve
bir Eliza daha vardı. . .
1 00
dan şöyle bir tepki gördüm: Benim kocam diyalize giriyordu
fakat o sırada zatürre oldu . Zatürre tedavisi için Amerikan'da
(Amerikan Hastanesi) yatıyordu ve bir ay boyunca oradan sed
yeyle diyalize gidip geliyorduk. Sabahat Hanım duramadı, pat
ladı ve dedi ki; "Söyle bakalım nereden buluyorsunuz bu pa
ralan da Amerikan Hastanesi'nde yatıyor kocan?" "E," dedim,
"kocam 55 sene çalıştı. " "Olmaz ! lsrail'den mi yardım görüyor
sun?" "Yok," dedim ve çok çok sakin bir şekilde; "sana bir şey
soracağım," dedim: "Sen Müslümansın Sabahat Hanım, senin
kocan da çok hasta. Mısır size yardım ediyor mu ? Müslüman
çünkü . " "Ne münasebet ! ! ! " E bana da ne münasebet ! Yemin
ediyorum. Bir de Nurten Hanım vardı, iyi sıhhatte olsun, o çok
kızdı. "Neee diyorsun Sabahaaat Hanım ! Elif Hanım -Eliza zor
geliyordu , ondan Elif diyordu bana- senden Türktür. " "Nurten
Hanım," dedim, "Allah aşkına bağırma, bak," dedim ve çıkar
dım kimliğimi. "Bak Sabahat Hanım burada ne yazıyor? " "Türk
yazıyor. " E başka? Seninki de pembe, benimki de pembe . . . Böy
le yani, hiç inkar etmedim. Geçen gün de şöyle bir şey oldu :
Burada yeni bir bakkal dükkanı açıldı . Benimki kapandı, ben
de onunla anlaşma yaptım. Kızı geldi, 1 8 yaşında kibar bir genç
kız: "Eliza Hanım siz nereden geldiniz? " "Biz Türküz," dedim.
"Evet ama bir yerden geldiniz. " "Bilmiyor musun? Biz 500 sene
evvel lspanya'dan buraya göç etmişiz. Dedem, dedem, dedem
buralı. " "Ooo çok olmuş sizin gelişiniz ," me dicho (Yahudi İs
panyolcası: dedi bana) . Haberi yok. Kim suçlu? Haberi yok ki
kim suçlu? Ben kimseyi suçlamıyorum.
• Cahillik mi bu?
- Hayır, cahil değil, öğretilmedi. Bugünküler hiç cahil değil.
Teknoloj i konusunda mesela, cahiller mi? Hiç değiller. Ama bu
verilmedi, Türkiye tarihi verilmediiiii. Bu kadar basit.
diniz?
- Her şeyi anlattım. llkokulda anlatmadım. Oğlumun sınıfın
da ondan başka bir Yahudi çocuk vardı, sonra o gitti, oğlum tek
1 01
kaldı ve çok iyi arkadaşları oldu . Sınıf arkadaşlarıyla, anneleriy
le ben de tanışırdım. Çocukların yaş günlerini hep beraber kut
lardık. Bir defa onların evine, bir defa bizim eve . . . Gittik geldi
ler . . . Oğlum hala ilkokul arkadaşlarıyla görüşür. Ben de; nikah
larına gittim, düğünlerine gittim, çocukları oldu , onları sev
dim. Hala hep beraberiz . . . Böyle olmazdı eğer ben bunları oğ
luma ilkokulda anlatsaydım . . . Çocuk kafasıyla küserdi, nefret
ederdi. Ortaokuldan sonra anlattım. Daha doğrusu ne zaman
biliyor musun, Salkım Hanım'ın Taneleri kitabı çıkmıştı. Ben
onu okudum ve okuttum. Varlık Vergisi. . .
• Neden ?
- lnkar daha zor. lnkar oldu mu bir nevi yalan var işte. Ve ya
lanı muhafaza etmek kolay değil. Kimse için hiçbir zaman ko
lay değil. . .
1 02
E M A N U E L MAN UKYA N
İ nsanın kayıts ı z şarts ı z sahi p o l duğu tek şey bedeni, ölene dek be
deni onu hiç terk etmiyor, asl ı nda ö l ünce de terk etm iyor.
- D U Y G U AS E N A
1 04
etmiş, onun cenazesi evden çıkmadan, mecburen benin vafti
zim gerçekleşmiş. O sırada anneannemin oğlu yani benim da
yım da evde olduğundan, ona "Hadi sen bunun knk'ahayrlıgını
(Ermenice: vaftiz babası) yap," demişler. O da yapmış.
z
<
iD
<
"'
<
....
"'
"'
....
aı
1 05
ru söyledi, hiç kimse yanlış telaffuz etmedi. Bir de ben ismi
mi "Emanuel"den çok, kısa şekliyle, "Manuel" olarak kullanı
yorum. Herkes beni Manuel olarak bilir. Manuel aşağı, Manuel
yukan. Ve ismimden dolayı bugüne kadar herhangi bir sıkıntı
ya maruz kalmadım.
1 06
• Bir gayrimüslim kadın olarak genelev işletmeciliği yapıyor ol
ması, Ermeni toplumunu nasıl etkiliyordu?
- Ben o dönemleri; onun yaptığı işin toplum içindeki yan
sımalarım hatırlamıyorum. O bu işlere başladığında ben yeni
doğmuştum, 6 1 doğumluyum.
1 07
riz. O çok önemlidir. Ne bileyim, " Rita Ender" yazacağıma "Ri
ta Endar" yazarsam olmaz. Sizi tanıyacak kişiler tanımayabilir.
Bunun için bunların üstünde titiz dururuz.
olan isimleri veya bölgesel olarak farklı kullanım lan olan isimle
ri gözlemleyebiliyor musunuz?
- Evet. lsa'nın havarilerinin isimleri çok kullanılır. Sonra
Ermenistan'da bulunan göllerin, şehirlerin adları kullanılır.
Benim eşimim ismi Talin mesela , Ermenistan'da bir kasaba is
midir Talin. Son zamanlarda bazı insanlar çocuklarına Avru
pai isimleri koyuyorlar ama bence Ermenice isim vermek da
ha iyi. Ben bir kızım olsaydı, ismini jesika koymazdım. Vaf
tiz sırasında çocuğunuz için bir tercih yapabilmeniz için , Pat
rikhane'nin hazırladığı kızlar için ayrı erkekler için ayrı bir
isim listesi var. "Bu isimleri tercih ederseniz iyi olur, bunlar
bizim Ermeni isimlerimizdir, " diye . O listenin içinde Emanu
el de var.
1 08
Her sıkıntının arkasından bir çıkar yol oluyor. inanıyorsak yu
karıya bunu görüyoruz. Olan olayın sonunda gelişen sistemi
gördükten sonra "Tamam," diyoruz, bu olan "Allah'ın hikmeti
dir," diyoruz. Her zaman böyle oluyor.
1 09
ESTER ASA
1 10
1. Bet-Amikdaş yıkılmıştı ve oradan sürülmüşlerdi. Bir gün Kral
Ahaşveroş bir ziyafet veriyor ve kansına diyor ki; "Dans et." Ka
nsı dans etmek istemiyor. Kral, kansı herkesin önünde ona kar
şı geldiği için çok kızıyor ve onu öldürtüyor. Sonra Kral'a yeni
bir kraliçe anyorlar. Güzellik yarışması yapılıyor. Bekar olan kız
lar evlerden toplanıyor. Ester'i de, Mordehay'ın; amcasının ya
nından alıp, zorla götürüyorlar. Herkes Kral'ın önünden geçiyor.
Kral kimseyi beğenmiyor, Ester'i beğeniyor ve kraliçe olarak onu
alıyor. Amcası, Adasa'ya diyor ki; "Yahudi olduğunu sakın söy
leme." O da kimliğini saklamak için kendine "Ester" diyor. Ester
Perslerin lisanında "yıldız" anlamında. lbranicede ise Ester, "as
tar" köküyle ilişkili, astar da gizli, gizemli anlamını taşıyor. Bu
hikayede de Yahudiliğini sakladığı için gizlilik var. Bütün bunlar
Megilat Ester'de (Ester'in Kitabı) anlatılıyor.
• Ester'in Kitabı'nı
kim yazıyor?
- Mordehay. Megilat Ester, Purim'in hikayesidir ve bütün
hikaye her şey bittikten sonra Mordehay tarafından kaleme
z
c(
iii
c(
a::
c(
...
Cl
a::
...
aı
111
alınmıştır. Bir tarihçi gibi tüm alanlan başından sonuna kadar
anlatmıştır.
yor mu ?
- Evet. Yahudiler yok edilmek üzereyken Ester devreye gi
riyor. Kral, ülkesindeki tüm Yahudileri yok etmek için ferman
çıkartmıştı. Aman, yani Kral Ahaşveroş'un veziri buna sebep
olmuştu çünkü Aman, herkesin kendisinin önünde eğilme
sini isterdi . Mordehay onun önünde eğilmezdi. O da Morde
hay'ı öldürmek ve Yahudileri yok etmek istiyordu. Ester bunu
öğrendiğinde, halkı nasıl kurtarabilirim diye bir plan yapıyor.
Halka diyor ki; "Gidin, üç gün oruç tutun, ben Kral'la konuşa
cağım. " Kral'la konuşmak hiç kolay değil, her istediği zaman
Kral'ın karşısına çıkamıyor. Ester, Kral'la konuşabilmek için
bir ziyafet düzenliyor ve aslında kendini riske atıyor. Kral an
larsa veya canı onunla konuşmak istemezse, kendisini öldürte
bilir ama Ester bu riski alıyor. Bu düzenlediği ziyafette Aman'ın
planını Kral'a anlatıyor ve "Aman, benim halkımı öldürmek is
tiyor," diyor. lşte o zaman halkının Yahudiler olduğunu söy
lüyor. O güne kadar bunu söylemiyor fakat kendisi daima Sa
ray'da bir Yahudi olarak kalmayı başanyor. Bayramını da ya
pıyor, Şabat'ı da kutluyor. Yani hep Yahudi kalıyor ama hiçbir
zaman kendini göstermiyor. Ester'in bu konuşmasıyla Yahudi
ler kurtuluyor. Onun çabasıyla olaylar tersine dönüyor ve bu
defa Aman öldürülüyor. Sonucunda da Purim yani Yahudile
rin kurtuluşu kutlanıyor. Bazı mucizeler işte böyledir, açık de
ğildir, kapalıdır. Doğal gibi görünür ve onun bir mucize oldu
ğunu o sırada anlamazsın. Biz mucizeleri en çok Pesah (Yahu
di bayramı) sırasında anarız , okuruz; mesela Kızıldeniz'in ya
nlması , bu çok açık bir mucize. Doğal olmayan, "mucize" ol
duğu belli olan bir olay fakat Purim'deki olay böyle değil . Bak
tığında olağanüstü bir durum yok ortada ama bu kadar mı tesa
düf olur? Bütün olay böyle tersine mi döner? Hayatta da böyle ,
bir sürü mucize oluyor ama onu öyle nitelendirmiyoruz. Mese
la bir çocuğun doğumu da mucize ama bize olağan geliyor. Es-
112
ter'in hikayesindeki mucizeyle, Tanrı'nın gizli olduğunu görü
yoruz. Purim kutlamalarında bu sebeple maske takılıyor, fark
lı kıyafetler giyiniliyor. Gizem hatırlanıyor. Hem her şeyin gö
ründüğü gibi olmadığı hem de Tanrı'nın gizli ve gizemli oldu
ğu hatırlanıyor. Bu hatırlama esnasında Megilat Ester'e bakmak
da anlamlı çünkü orada hiçbir şekilde Tanrı'nın adı geçmiyor.
Tanrı gizli ama mucizesi biliniyor.
113
fazla Rozi olduğu için kızımızın ismi farklı olsun istedik ve Ro
nit'i seçtik. Ronit, lbranicede neşe demek; "ron" neşe, Ronit ne
şecik, küçük neşe anlamında. Bu isimler bize iyi hissettirdi. . .
musunuz?
- Purim haftası geldiğinde; "Ben Ester'im, Kraliçe Ester'im"
havasına girerim. Takılırım bizimkilere; "Bana iyi davranın, sa
yemde kurtuldunuz. " Güzel bir duygu. Yaşamış ve önemli biri
nin ismini taşımak güzel.
1 14
Bazen bunun böyle olduğu görülmez ama böyledir. Üstelik bu
her yerde böyledir, Aşkenazlarda da mesela "Yiddish mamma"
vardır. Daima takip eder, kontrol eder. Müdahalecidir. Tev
rat'ta dört annemiz var: Sara, Rivka, Rahel ve Lea; onlar da böy
leler. Çocuklarının hayatlarındaki yönlendirmeler çok önemli
ve belirleyici. Olaylan çeviren hep kadınlar, anneler ve bu yön
leriyle de övülüyorlar. Şabat'ta bu yüzden de kadına övgü söz
leri söyleniyor. . .
115
FOTİ B E N LİSOY
1 16
bana ismimi sorduğunda Foti derim, fakat Yunanca konuşur
ken Fotis derim. Sen benim hakkımda konuşurken Fotis, bana
hitap ederken Foti dersin. Türkçede "s"nin kullanılmıyor ol
ması, bizdeki isimlerin gündelik kullanımda deformasyona uğ
ramasının küçük bir örneği. Gerçi buna deformasyon mu yok
sa biraradalığın getirdiği zaruri bir Türkçeleşme mi demek ge
rektiği konusunda emin değilim. Bu durum bazı başka isim
lerde çok daha belirgin: Thanasis Tanaş, Vangelis Vangel olur
mesela.
z
<C
iii
<C
""
<C
UJ
cı
""
UJ
a:ı
117
bu farklılığını silikleştirmek. Dolayısıyla kendi soyadımız yok
oluyor. Buna bir tür otosansür mekanizması diyebiliriz . . . Bir de
şu var elbette: Dışandan"yabancı" olarak görülüyoruz çoğu za
man, "ecnebileştiriliyoruz" ama bizim yetişme biçimimiz de as
lında kendimizi yabancı hissetmeye yönelik. Hatırlıyorum me
sela, 1 7- 1 8 yaşımdayken Bakırköy meydanında siyasal içerik
li bir afişleme yapıyorduk. Anneme yakalandım, alışverişten
dönüyordu herhalde. O karşılaşma anında bana söylediği şuy
du : "Sana ne oğlum, senin memleketin mi? "Annem bunu , yani
kendine yöneltilen yabancılık ithamını bir yerde içselleştirmiş
ti. Günde yüz kere, bin kere "yabancı" derlerse, halı silkeledi
ğin için sana sinirlenen alt komşu "memleketine git ! " diye ba
ğınrsa, bir yerden sonra sen de biraz yabancı olduğunu düşün
meye başlarsın. Bu böyle kuşaktan kuşağa geçer. Hatırlıyorum,
sokakta yürürken arada annem bize; "Bana sokakta 'mama' de
meyin," derdi. Biz de inadına "mama" derdik. "Rumca konuş
ma, Türkçe konuş yolda," derdi, inadına Rumca konuşurduk.
Annem öyle şeyler yaşamıştı ki, işte böyle bir silikleşme yoluyla
korunmaya, bizi korumaya çalışıyordu. Böyle böyle kendi kişi
sel kimliğinin o parçasını gizlemek durumunda olduğun ya da
çok görünür kılmamak zorunda olduğun algısıyla yetişiyorsun.
Bununla ilgili savunma mekanizmalan geliştiriyorsun. Bunlar
dan bir tanesi kaçmak, yurtdışına kaçmak veya buradayken
bundan kaçmak. Bu bahsi açmamak. Kendi kendini sansürle
mek. Çoğunluğa benzemeye, farksızlaşmaya çalışmak. Hepimi
zin yaşadığı cendereler işte . . .
118
sorular. Sıkıldığım, biraz da ister istemez kanıksadığım şeyler.
O yüzden artık sorular karşısında pek aldınş etmiyorum. Ar
tık kestirmeci oldum, sorduklarında direk "Rum ismi" diyerek
konuyu kapatıyorum. Kuşkusuz hepimiz biliyoruz ki; isim ya
ni nasıl adlandınldığın seçmediğin bir şey. Sosyal-kültürel bir
bağlam içerisinde dünyaya geliyorsun ve o bağlam sana yükle
niyor. Ama seçmemiş olsan da büyüdüğün, senin kişisel gelişi
minin bir parçası olan ismin deforme olması ya da senin rızan
hilafına değişiyor olması, bu değişimin sana dayatılıyor olma
sı nedeniyle aslında senin kendi benliğinde taşıdığın sürekli bir
anza , bir sıkıntı söz konusu . Fakat bununla yaşamak mümkün
elbette, hepimiz yaşıyoruz işte.
1 19
gılayacağını biliyorsun, ondan biraz da pragmatik biçimde kaç
mak, o an gereksiz saydığın tartışmalarda kaybolmamak ama
cıyla yan yollara kaçabiliyorsun . Foti oluyor Ferit. Ferit çok
sevdiğim ve kullandığım bir isim olmuştur. . . Dediğim gibi bu
gün bu çok doğru bulduğum bir tutum değil ama geçmişte ba
zen yaptığım bir şey olmuştur. Siyasi faaliyet açısından ikinci
zorluk şu : Örneğin l 990'lann ortasında öğrenci hareketi zama
nında, mesela ikizim Stefo bir radyo programına katılıyor ya da
bir yere beyanat veriyor. Orada bizim isimlerimiz bir sıkıntı
dır. Programa katılan diğer arkadaş "Ahmet" der, soyadım söy
lemez ve mesela okulda soruşturma gibi bir sıkıntısı olmaz. Fa
kat Stefo, "Stefo" diyemez çünkü ondan muhtemelen bir tane
vardır. Bu yüzden Stefo , Saffet olur. Azınlık toplumlarından si
yasallaşmış bireylerin bildiği ve özellikle zor zamanlarda karşı
laştığı bir sorun bu . Bunlar dışında solcular arasında çok ciddi
bir sıkıntı yaşadığımı söyleyemem. Bugün geldiğimiz nokta iti
bariyle azınlıklar, kültürel ötekilik, milliyetçilik ve benzeri me
selelere dair ciddi bir bilinç ve bu konulara dair politik niteli
ği yüksek bir duyarlılık oluşmaya başladı. Aslında burada sı
kıntı yaratan tersine bir durum söz konusu : Foti'nin Rumlar
la ilgilenmesi , Rita'nın Yahudilerle ilgilenmesi , solcu ya da me
sela sosyal bilimci olan azınlıkların, esas itibariyle ve neredey
se sadece azınlık meseleleriyle ilgileniyor olması bekleniyor,
hatta arzu ediliyor. Öyle bir iş bölümü yaratılıyor ve o iş bölü
mü içinde sen, "Rumlardan sorumlu solcu devlet bakanı" hali
ne geliyorsun ister istemez . Bu ciddi bir problem çünkü senin
bu memleket içindeki siyasi tutumun sadece Rum olmakla, Er
meni olmakla ilgili değil. Evet, onun kaçınılmaz bir parçasısın,
bunlarla uğraşıyorsun ama ne orada başlıyor ne de orada biti
yorsun. Fakat öyle bir algı oluşuyor ki, adeta bir "renk" haline
getiriliyorsun. Son seçim kampanyasında mesela, parçası oldu
ğum bağımsız seçim inisiyatifi HDP'ye destek için video çekimi
yapıyordu . Arkadaşlar sağolsunlar beni de çağırmışlardı . Vide
oda diyeceğim ki , "Seni başkan yaptıramayacağız" , herkes bu
nu söylüyor. "Yok," dediler, "sen Rumca söyle. " Muhtemelen
videonun zenginliği açısından anlamlı olacağını düşünüyorlar-
1 20
dı. İtiraz edemedim, itirazım anlaşılmayacak diye düşündüm.
Seçim kampanyası var, insanlar yoğun çalışıyorlar ve anlamlı
bir faaliyet yürütüyorlar. Orada tatava çıkarmanın, kapris yap
manın anlamı yok ama bu gibi durumlar da seni işte bir renk,
bir "farklılık" olmaya itiyor.
1 21
G E D N EDYALK O F
- G ü l d ü rmeyin ben i,
G ü l mek eriti r b i rçok hak l ı k ı zg ı n l ı k ları
Bağ ı ş lar b i rçok günah ları
- Ve kurtarı r dünyayı
B in l e rce ci nayetten
- B E R NARD S HAW
1 22
• Neden bu azizin ismini sizin için seçmişler?
- Dedemin ismi olduğu için. Annemin babasının ismi Georgi
idi. Babamın bana anlattığı kadarıyla şöyle olmuş: Dedem yani
annemin babası, babama demiş ki; "Bu çocuk zaten sizin soya
dınızı taşıyacak, ismi de bizden olsun." Bir de, ikilemde kalmış
lar, baba tarafım bana "Rumen" diye bir isim istiyormuş, an
nemse babasının ismini istiyormuş. Sonunda Geo'ya karar ver
mişler. lyi ki de Rumen'i seçmemişler, ismimin içinde "Rum"
ifadesinin geçmesi daha zor olurdu. Zaten değişik isimler ko
nusunda yeterince şanslı bir yerde yaşıyoruz . . .
z
<
iii
<(
a:
<
LıJ
"'
a:
LıJ
ır:ı
1 23
pastalarla isim günümüzü kutlardık. Şimdi ismimle dedemi ta
şıyorum gibi geliyor. Bir de anne tarafımın tek erkek çocuğu
yum. O yüzden onun yerini almak değil ama onun devamı ol
mak gibi bir hissim var, bu histen de mutluyum.
• Farklı, zor, birilerine "yabancı " gelen bir isim taşıyor olmak,
• Askerlik yaptınız mı ?
- Askeri bedelli yaptım. Sağda solda , isimlerle de ilgili olan
askerlik anılarını duyanz. Gitseydim, mutlaka benim de başı
ma gelirdi. Geliyor da . . . Geçen hafta bir müşteriye gittik; bü
yük, kurumsal bir firma . Kapıda bekçi vardı , "Nereden geli
yorsunuz? " , "Kiminle görüşeceksiniz? " gibi sorulan sorduktan
sonra nüfus cüzdanlanmızı aldı. Ve hemen bize dönüp , "Ahi
siz nerelisiniz ya? Ben sizi Türk zannettim, yabancı çıktınız ,"
dedi. Bakış açısı bu . Böyle şeylere rastlayınca insanlann canı sı
kılıyor. Ben can sıkmamak için görmezden gelirim. Tabii bun
da şunun da etkisi var; kötü bir şey başıma gelmedi. Anlatabi
leceğim hiçbir örnek bundan beter değil. İsmimi yazamama ,
kodlamak zorunda olma, hep yabancı bulunma . . .
1 24
öğrenmeye başladım. Ziyadesiyle iyi konuştuğumu da düşünü
yorum. " Onların sorulan karşısında böyle cevaplar verdiğimde,
bu tarz cümleler kurduğumda tepkilerini görmek hoşuma gidi
yor. Gülüyorum. Alıştım artık bunu yapamaya.
125
kendi cemaatimizle konuşabiliyoruz, anlaşabiliyoruz. Fakat dı
şarı çıktığımızda ne olur onu bilmiyorum çünkü Bulgarca değil
bizim konuştuğumuz dil. Benziyor ama Bulgarca daha farklı.
1 26
• Böyle bir topluluğun üyesi olmanın zarluklan ve kolaylıkla
n neler?
- En büyük kolaylığı bir yere ait olmak. Şu anda seninle ko
nuşurken bile, hayali de olsa bir yerin, bir kurumun, bir birli
ğin varlığından bahsediyorum. Hayatımı ne kadar etkiliyor bil
miyorum ama her insanın aradığı aidiyet duygusu değil midir?
Yanlış bir şey yok bunda. Zorlukları küçük olmasıyla ilgili; ne
yaparsan yap bilinir, konuşulur. Tanımadığın insanlar bile se
ni tanıyordur. Ben bunu ne çok iyi, ne çok kötü bir şey olarak
düşünüyorum. Hatta sanının iyi tarafı daha fazla; başın sıkıştı
ğında gidebileceğin bir yer var. En büyük örneği 99 depremiy
di. Deprem yaşandıktan sonra yeniden deprem bekleniyordu, o
zaman aile içinde demiştik ki; "Nerede olursak olalım, kilise
de buluşacağız. " Biri okuldadır, biri dışarıda, biri işte; ama ne
olursa olsun buluşma yerimiz orası demiştik. Ve bu bile bence
düşünce açısından sırtını dayadığın güzel bir şey . . .
1 27
GİLA B E N M AYO R
1 28
Starbuckslarda geçen fıkra konusu kimi olaylar kadar komik değil.
Hatalı yazım yapmış olması sebebiyle kimi nufus memurlarını sık
sık anmak kadar kolay da değil. Askerlik hatıraları gibi kalıcı, kut
lanan isim gıinleri gibi devamlı. Tann ile yapılan sözleşme sırasın
da zikredilmesi sebebiyle kimilerince kutsal, kimilerince ise, "insan
ismiyle yaşar" inancıyla hayati.
Bu yüzden ulu orta yerde, yerli yersiz zamanlarda "ismimizden" ko
nuşmama hakkımızı saklı tutarak, ortak dilimizde, isim hikayeleri
miz uzerine söyleşmek istedik. Ve ilk söyleşiyi, hep sorulanları dll
hil etmeye de çalışarak gazeteci Gila Benmayor ile yaptık...
z
<ı:
'iti
<ı:
"'
<ı:
w
<.!>
"'
w
ıxı
1 29
memnunlar, öbürünü görmüyorlar ! Suzan bildik bir isim, Gi
la'nın ne olduğunu anlamıyorlar. Bazen Suzan Cila diyorlar,
bazen Gila'yı soyadım gibi kullanıyorlar. Ama mesela banka
ya gittiğimde, vergi dairesine gittiğimde Suzan'ı kullanıyorum.
O beni kurtardı.
• Neden kurtardı ?
- Sorulardan. İsmimin anlaşılmazlığından ve beni sinir eden
o sorudan: "Yabancı mısınız? " İşte bu soru beni çıldırtıyor. Ba
zen hiç beklemediğiniz insanlardan bile bir anda geliyor; "Sen
yabancı mısın? " Gündelik hayatta bununla çok karşılaşıyor
sun. İnsanların çoğu bu ülkede bir dönem çok sayıda azınlık
olduğunun farkında bile değil. "Yahu ," diyorum, "sen Türki
ye'desin, tamam, Türkiye'nin %99'u Müslüman, e ama % l 'i de
değil. " Üstelik insanların başka isimleri de olabilir, bu da baş
ka bir konu .
1 30
Anadolu ile, bürokrasi vs. ile pek ilişkimiz yoktu . Ben meslekte
ilerledikçe , Anadolu'ya gittiğimde, insanlarla mülakat yapma
ya başladığımda ismimin ağırlığını hissetmeye başladım. İsmin
ağırlığını duyuyorsun çünkü bir farklılığı insanlar senin önüne
koyuveriyorlar. "Sen benden farklısın"ı ya bakışlarından ya so
rularından anlıyorsun.
1 31
kışıyorum. Pardon yani ! Öfkeleniyorum. Bir de, "hanım" ye
rine "bayan" denmesine deli oluyorum. N eden bayan diyor
lar? Bay ve bayan; bayan, bayın eşi oluyor. Bayan, baysız , tek
başına olamazmış gibi ! Ve Türklere bayan demiyorlar, azın
lıkların kendi içinde bunu kullanması da çok tuhaf. Anlam
sız geliyor bana ve her seferinde tersliyorum; "Bayan Gila de
ğil , Gila Hanım ! "
1 32
H E RA B ÜYÜ KTAŞÇIYAN
1 Agos başlığı: "Dört Harften Oluşan Bir lsim Nasıl Okunamaz? "
1 34
den benim ismimi de Heranuş koymaya karar vermişler. Ancak
modem zamanlar için çok kullanışlı olmadığını düşünüp He
ranuş'u Hera olarak kısaltmışlar. Tabii sonra Hera'yı Yunanca
daki anlamıyla da bağlamışlar. . .
• Yeni doğan bir çocuğa aileden birinin isminin verilmesi bir ge
lenek mi?
- Bizim ailede böyle bir gelenek var, evet. Bir önceki jeneras
yonun karakter özellikleri yeni jenerasyona geçsin ve o kişinin
anısı bir nevi yaşasın diye bu isimler veriliyor.
z
<ı:
·a;
<ı:
o::
<ı:
w
"'
o::
w
a:ı
135
yatakta olduğu anlar. Ailenin en en büyüğüydü. Annem kar
deşime; Liza'ya hamile olduğunu öğrendiği gün Heranuş öl
dü . Heranuş'u sorduğumu hatırlıyorum . "Siranuş Yaya" de
nirdi ona , "Siranuş Yaya'ya ne oldu ? " diye sorduğumda, "Yıl
dız oldu ," demişti annem. O yıldız olmuştu ve Liza'nın hika
yesi başlamıştı.
1 36
• Aynı anda yaşadığınız bu sahiplenme ve sahiplenilme duygu.
1 37
• Benzer duygulan, resmi kurumlarda işlem yaparken de yaşı
1 38
agresif şekilde bağırdı. Ben de onun agresifliğinden yola çıka
rak, agresif şekilde, "Sen neysen ben de oyum," dedim. Kimli
ği üstüme attı. Aldım gittim. Bu olayı o sırada şakaya vurmuş
tum, o dönemde bütün bu olayların ağırlığında umutlu kalabil
mek için mizah kapasitemiz hepimizin yüksekti ama bir yan
dan da bu soru bütün gün kulaklarımda çınladı: "Sen nesin? "
Ş u da değilsin, b u d a değilsin ama nesin?
1 39
İOAN NA KUÇU RADİ
1 40
• Size bu ismi verirlerken Aziz Ioannis'in kişiliğinden etkilen
miş olabilirler mi ?
- Sanmıyorum. Kimdi Yahya? İsa'yı vaftiz eden kişi. Bu isimli
bir kadın, azize de varmış. Bizim isim günleri var, biliyorsunuz,
ama artık pek kutlanmıyor. Temmuzda öyle bir azizenin ismi
varmış. Benden artık oldukça uzak kalmış şeyler . . .
1 41
biz o sıkıntıları kaldırmalıyız. İsimlerinden dolayı, yani etnik
kimliklerinden dolayı, insanların hiçbir yerde ayrımcı muame
le görmemesi gerekir.
1 42
bunda zorlanıyor. Ben de takılıyorum. "Bayan Fatma mı der
sin, Fatma Hanım mı? " Bir komşum var, çok tatlı bir insan, ba
na Mademoiselle diye hitap ediyor ve öyle yapması gerektiğini
sanıyor. Böyle nazik olacağını sanıyor. Bu eğitimimizle ilgili.
isimlere atıf yapılan bir alan; "Kant'a göre. . . ", "Sokrates demiştir
ki. . . " Diğer alanlara göre sanki kişiler, daha çok isimleriyle var
oluyor, fikirlerini savunuyor ve isimleriyle anılıyor. . .
1 43
- Hayır, bu edebiyatta da böyle, sanatlarda da, felsefede de
böyle . . . Çoğu zaman çok sıradan şeyler yapılıyor. Yeni bir şey
yaptığın zaman zaten senin ismin orada olacak. Yeni bilgi geti
renler, orijinal bir eser verenler çok değil. Bugün teknik imkan
lar çok, ortalıkta yayın bombardımanı var, ama kaç tanesi yeni
bir şey söylüyor, o alana yeni bir şey getiriyor? Yeni bir şey geti
renin ismi -yaptığının yeniliği farkına varılırsa- bilinir. Önem
li bir şey yaptıysanız, bir gün farkına varılır. Ne var ki, yeni bir
bilginin farkına varabilmek için, birincisi o anda o alanda dün
yada olan biteni bilmek, ikincisi o alanın tarihini bilmek gere
kir. Kaç kişi bunlara hakim? Dolayısıyla yeni getirilenlerin de
çok defa farkına varılmıyor.
1 44
İRVİN MAN D E L
Tarihine yabancı hiçbi r d i l e -h içbi r söz edimi ne, hiçbir söz dağar
c ı ğ ı na- sahip değ i l iz.
- JACQ U E S D E R R IDA
1 46
ğilim. lnternetten anlamını aradığımızda o kadar çeşitli sonuç
lar çıkıyor ki, çok ciddiye almamak lazım.
z
<
iD
<
ır:
<
....
"'
ır:
....
aı
147
ğu'ndan gelme. Alman kültürü ile yetişmiş. Dedem, imparator
luk parçalanınca Polonya tarafında kalıyor, orada yaşamını de
vam ettiriyor. Sonra buraya geliyor. Tam ne zaman geldiği net
değil . Babam da Polonya vatandaşıydı. Fakat savaştan sonra
Polonya vatandaşlığından çıktı, komünist olmak burada iyi gö
rünmüyordu. Abisi Fransa'ya göç etti Fransız oldu . Ablaları ev
lilikten dolayı Türk oldular. Böyle oldu . . .
• Türkiye'de "Irvin Mandel " adını taşıyor olmak nasıl bir durum ?
- Zor. Ben 40 küsur senedir bu ismi Türkiye'de taşımak
ta çok zorlandım. Bir kere, telaffuzu zor, beş harf ama her za
man karıştırıyorlar. Genelde "Irvin" diyorlar, "lrbin" diyorlar.
Bizim cemaat dahil olmak üzere, ismimi düzgün telaffuz eden
pek yok. Eskiden bundan sıkılıyordum. Üzülüyor insan, so
nuçta bir ismin var ve kimse söyleyemiyor. Şimdi eğleniyorum.
Komik oluyor, davetiyeler geliyor, bir bakıyorum ismim " w " ile
yazılmış ya da sonuna bir "g" eklenivermiş . . .
1 48
• Siz çocuklannız için daha önce duyulan isimler mi seçtiniz?
- Bizim çocukların isimleri biraz daha Türkçe. Biri Selen, biri
Roksan. Her ülkeye uyabilen isimler olduğunu düşündüğümüz
için bunları seçtik. Telaffuzu kolay, çok yabancılık çekmezler.
1 49
şu başlıkla yayınladı: "Tayyib'i çok kızdıracak bir karikatür. Ya
hudi cemaatinin gazetesi Şalom'un çizeri lrvin Mandel Tayyib'i
çok kızdıracak bir karikatür çizdi. " Bu biraz olay oldu. Karika
türü kullanmak için benden izin almışlardı fakat böyle bir baş
lıkla çıkaracaklarını hiç düşünemedim.
• Mozotros ne demek ?
- Mozotros, bizimkiler demek. llk başta bizim aileden hare
ketle başlattım bu bandı. Onun için o ismi verdim. Kısa bir sü
re sonra bunu sadece bizim aileyle değil, Yahudi cemaatiyle de
vam ettirdim. Şimdi Türkiye'deki Yahudi cemaatini içine alan
bir ifade oldu . Türkiye'deki Yahudi cemaatini temsil ediyor.
Gündelik, bayramlar, yeni yıl vs. üzerine çiziyorum.
1 50
rimin %99'u yaşanmamıştır ama yaşanmaya çok yakın şeyler
dir ve çizerken "mutlaka birileri yaşamıştır" diye de düşünmü
şümdür.
1 51
J U DİT D E TA RANTO D EVENTU R E R O
1 52
• Babaannenizin adı, size Yahudi geleneği gereği mi verildi ?
- Evet, ben babaannemin adını, ağabeyim de rahmetli baba
mın babasının adını aldı. Ağabeyimin adı Beri Baruh, babamın
babasından Baruh ismini aldı.
z
<(
a;
<(
a::
<(
UJ
cı
a::
UJ
"'
1 53
du ! Benim soyadım De Taranto idi, evlenince Deventurero ol
du. ikisi birden hiçbir yere sığmadığı için kendi soyadımı bı
raktım. Zaten bırakmak da zorundaydım, ikisiyle birden bura
da yaşayamam. Biriyle zaten zor. . .
• Kimseye söylemediniz mi ?
- Ailemle paylaştım. Her ne kadar onlar kendileriyle paylaş
mam için de doğumu beklememi istemiş olsalar da , ben onlar
la paylaştım.
1 54
venturero) "Bu isim olsun mu? " dedim, "Güzel bir seçenek, ola
bilir," dedi. Erkek ismi seçmiştim, kız için bulamıyordum. Son
ra erkek olduğunu öğrendik. "Bu olsun mu? " , "Olsun. " Çok ko
lay bir süreçti. Anlamına baktım fakat anlamına göre seçim yap
madım. Kayınpederimin adı Albert, A harfinden türettim. Albert
biraz old fashion (lngilizce: eski moda) olduğu için direk onu al
mak istemedim fakat ona da bir honneur (Fransızca: hürmet)
yapmak istedim. Aynı geleneği sürdürmek istedim. Hoşuma gi
diyor, seviyorum gelenekleri sürdürmeyi. Böyle karar verdik.
• Herhangi bir dilde, biri için, tüm yaşamı boyunca sahip olaca
1 55
olumlu geri dönüşler yaptı. Mesela "A" harfiyle başlaması iyiy
miş, ilk harf olduğu için çok değerliymiş, filan.
1 56
KARO LY ALİOTTİ
• Neden ?
- Çünkü bana askere gitmeden önce dediler ki; "Askerde bi
ri sana 'Adın neden Karoly?' dediğinde, sakın öyle bunun bir
yabancı isim filan olduğunu söyleme, göze batma . Sinop'un
1 58
bir ilçesi de , geç . " "Tamam, " dedim, yattı kafama ama bana
"Karoly ne demek? " diye soran ilk kişi Sinoplu çıkınca, ben de
Karoly'nin Sinop'un bir ilçesi olduğunu söyleyemedim haliy
le. Aklıma da o an başka bir şey gelmedi ve sesimi kalınlaştıra
rak "Hüküüümdar ! " dedim. Kral yerine Türkçe bir kelime olan
hükümdarı biraz vurguyla söylemek o anda gerçekten işe yara
dı. Fakat sonra . . . Bir tane komutan vardı ki. . . Bu adam 6 ay bo
yunca beni her gördüğünde, yani 6 ay 30 günden 1 80 gün et
se, adamın da beni günde 3 kez gördüğünü düşünsek; 540 kez
"Karoly" demek yerine şunu yaptı: "Karoletti Angelatti Marti
ni" diye bir şey uydurdu ve sonuna o anda aklına gelen ve ltal
yanca olduğunu düşündüğü herhangi bir kelimeyi ekledi: "Ka
roletti Angelatti Martini Milano" , "Karoletti Angelatti Marti
ni Papardelle" , " Karoletti Angelatti Martini. . . " 6000 kişi, ge
ce dörtte, nöbetteyiz, adam uyanıyor; Karoletti Angelatti Mar
tini . . . Denetleme oluyor, albay geliyor, herkes hazırlıkta, bu
adam beni çağıracak; Karoletti Angelatti Martini. Kafayı bozdu .
Gülsem mi ağlasam mı şaşırmıştım. Fakat diğer yandan, kabul
etmeliyim ki ismim benim için bir avantaj da oldu. Karoly bir
tane var, yani sen teksin. "Hangi Karoly?" diye sorulmaz hiçbir
zaman. Bir kere tanıştın mı unutmuyorlar. Bu durum insanın
bilinçaltında bir yer ediyor olmalı. Bu durumla benim söndü
rülmez egomun arasında bir bağlantı olduğunu düşünüyorum.
1 59
me bir isim değil bu sonuçta. Levanten kültürü açısından işin
şu yanı da var; İtalyanlar da, Fransızlar da, Hollandalılar da, İn
gilizler de Levanten. Elbette Avrupa ile ilgili olarak bir kültürel
tat var ortada, ama Levanten olmak bir cemaat üyesi olmak de
mek değil. Bu daha çok bir tanımlama biçimi, yoksa bir cema
at aidiyeti gibi bir şey değil. Ermenilik, Musevilik bir kimlikle,
Levantenlik ise pasaportla ilgili. Bu yüzden de Levantenlerin,
Türkiye'deki diğer gayrimüslimlere göre daha kolay asimile ol
duklarını düşünüyorum. Asimile olunuyor, insanlar Levanten
olmayan kişilerle evleniyor ve bu isimlere yansıyor. Mesela, İz
mir' de bir çocuk Levantenler futbol takımı kurdu , aralarında
yalnızca bir-iki tane Türkçe isimli olmayan kişi var. Normal bu .
• Size sizin isminizi, Macarca olan bir adı vermeye nasıl ka
rar vermişler?
- Anneannemin abisinin ismi bu . Kendisi ressamdı , sana
ta çok düşkündü ve acayip yetenekli bir adamdı. Boğazın don
duğu sene, donan bir boğazda yüzmenin çok havalı olacağını
düşünüp yüzmeye karar vermiş. Yüzmüş ve iki hafta sonra za
türreden ölmüş. Aklı selim bir insanın yapmayacağı bir hare
ket tabii ama bu hareket bizim aile için çok dokunaklı bir hika
yeye dönüşmüş. Ben doğacağım zaman da anneannem tuttur
muş ; "İsmi Karoly olsun. " Bu yüzden anneannemin her bana
baktığında bilinçaltıyla aslında ağabeyini düşündüğünü düşü
nürüm. Ona olan düşkünlüğünü bana taşıdığına inanıyorum.
Benim hayatımda da büyük dayıyla bağlantılı olarak bazı ko
şullanmalar olduğuna inanıyorum. Yani onun bir ressam olma
sı ve benim mesleğimin sanat danışmanlığı olması bir tesadüf
se, tesadüfün bu kadarı olur ! Bu durumu geçen gün bir psiko
log arkadaşımla konuşuyordum. O da dedi ki; "İsimlendirilme
şeklin, bilinçaltında yer ediyor ve seni , sana isim vereni , aile
ni ve akrabalarını etkiliyor. " Kendi ailesinden bir örnek anlat
tı, tüylerim ürperdi: Annesi, ona hayattaki en büyük aşkının is
mini vermiş. 10 sene süren ve hiç bitmeyen bir aşkın hikayesi
ni çocuğuna vermiş. Çocuk diyor ki; "Benim annem bana aşık
tı, bir dediğim iki edilmezdi, severdi, öperdi , okşardı. Bu kadar
1 60
sevgiyi başka bir kadında bulmam mümkün değil. Çok şımarık
bir adam oldum ve insanlardan hep böyle bir sevgi bekler ol
dum." Freud'dan mı girsek Lacan'dan mı bilmiyorum ama sanı
nın psikoloji tarihi hemfikir olacaktır ki; sen böylesine bir aşk
la sevdiğin birinin adını, birine verirsen, o adını verdiğin kişiy
le o aşkı bağdaştınrsın ! Kardeşine ise büyük amcasının adı ve
rilmiş, amca kendisini depresyondan öldürmüş. Kardeşi de son
derece depresif ve huysuz bir adam olmuş. Diğer kardeşinin de
çok benzer bir hikayesi var. Bu tesadüf olabilir mi? Değil. Evet
kanıtlanmıyor belki ama isimlerin hayatımızı etkilediği fikri
bana gayet mantıklı geliyor.
1 61
LİANA KAMAR
Başı n ıza bir taş düşsün, i şte buna dert den i r ! Ama ayı p, rezalet,
namussuzl u k, hakaret ancak zarar vermes i n i isteyenlere zarar ve
rir. B i r dert, onu duymayana b i r dert değ i l d i r.
- E RAS M U S
1 62
• Ne gibi iyi şeylerle?
- Bereketli şeylerle, insanlara fayda sağlayacak şeylerle. Ol
mazsa olmaz şeyler. Yani enerji, su, güzellik; böyle şeylerle do
lu olmak.
z
<
·aı
<
""
<
LıJ
....,
""
LıJ
a:ı
1 63
• Neden sizin için bu ismi seçmiş ?
- Seçmiş . . . Annemin bana koymak istediği başka isimler de
varmış, aralarından bunu seçmiş.
• Ne anlatıyorsunuz?
- "Ermeniyim, ondandır, size garip gelebilir, " diyorum.
• Okulunuzda da değil mi ?
- Çok da ilgi yaratacak bir şey değil. Bizim okulda üst sınıf
larda da bir Liana vardı sanırım, oradan bu ismi duyanlar vardı.
Zaten bu değiştirilecek bir şey değil. . . Bir de, arkadaşlarım için
önemli olan insanların kişiliği olduğu için benim Ermeni olma
mı pek de takmıyorlar.
1 64
• lstanbul'da bir Ermeni okuluna gitmek ile sizin okulunuza git
1 65
• insanlarda genelde öyle olmuyor. . .
- Evet. Ben de çocuğum olsa ne yapardım . . . Sanının şunu :
Ben doğmadan önce annemin bana vermek istediği isimler var
mış. Onlardan birini seçebilirdim. Ben bebekken annemin be
nim için tuttuğu bir günlük varmış, onun içine her şeyi yaz
mış. Oradan olan isimlerden birini seçmek mantıklı geliyor, iç
lerinde hoşuma giden isimler de var. Duygusal da bir şey bi
raz . . . Böyle . . .
1 66
LİZİ B E H M OARAS
1 68
olarak kestim. Yazı adım, Liz Behmoaras. Kitaplarımı Liz ola
rak imzalıyorum, aile içinde Lizi'yim.
z
<
·a;
�
<
....
"'
""
....
a:ı
1 69
dımı söylemem gerektiğinde hiçbir zaman "Behmoaras" demi
yorum; şöyle bir nefes alıp; "Bolu , Edime, Hatay, Mardin, Or
du , Ankara, Rize, Ankara, Samsun" diyorum. İnsanlar daha or
tasında gülmeye başlıyor, bitmedi mi daha diyorlar. Behmoaras
ile anlata anlata bitmeyecek olan hikayelerimiz var.
1 70
siyle yabancı olup olmadığım soruluyor. Bugünlerde insanlar,
bu konuda biraz daha "politically correct" olmaya çalıştıkları
için direk sormuyorlar ama bir yadırgama oluyor. Çok siniri
me dokunan bir şey bana "bayan" denmesi. Burada bir ayrım
cılık görüyorum. Bu ülkede bir kadına "hanım" deniyorsa ba
na da hanım densin, neden bana bayan deniyor? 90'lı yıllarda,
Libtration gazetesinde çalışan arkadaşım Mark, Türkiye'ye rö
portaj yapmak için gelirdi. Ben de onunla gider, çeviri yapar
dım. Bir defasında bir röportaj için Kuleli Askeri Lisesi'ne git
tik, bir generalle konuşuyoruz. General bana döndü , "Sizi tanı
yalım. Adınız? " dedi, ben adımı söyledim. "Nerelisiniz? " "Ben
Yahudiyim, Türk Yahudisiyim," dedim. Orada bir şey hissedi
yorsunuz . Bazı ortamlarda elle tutulur gözle görülür değil ama
bir şey hissediyorsunuz. Karşınızdaki sanki nasıl bir tutum ta
kınacağını birden bilmezmiş gibi. . .
1 71
mak istediyse başaramadı çünkü ailesini tanıyorum, ailesi hiç
onun yolundan gitmedi. Kendi de çok itildi ve çok büyük bir
hayal kırıklığıyla karşılaştı. Konsolos olmak istedi fakat Anka
ra'dan ona gelen cevap "Biz Yahudiden konsolos yapmayız" ol
du. Onunki yanın kalmış bir hikaye, diyelim.
1 72
LUİZ BAKAR
1 74
le olduğunu söylüyordu aslında ama belki de doğum tarihi da
ha eski, tam bilemiyoruz. 1 9 1 5'te ailesiyle yazlığa, Der Zor'a
gitmişler ve orada ailesinin 3,4'ü kaybolmuş. Köye geri döndü
ğünde her şeyini kaybetmiş, yokluk içindeymiş. Köyden ls
tanbul'a gelmişler. lstanbul'da Yahudilerin hahambaşısı anne
me sahip çıkmış ve almış onu okula götürmüş. lki sene Esa
yan'da ( Özel Esayan Ermeni Lisesi) okumuş, sonra "Ben Fran
sızca öğrenmek istiyorum," demiş. Saint Benoit'ya götürmüş
ler onu. Para yok pul yok. Sreur (rahibeler) de demiş ki, "Eğer
bu kız Katolik olursa biz onu burada barındırırız. Hem yer,
hem yatar hem de okula gider." Böylece annem Katolik ol
muş. Çok severdi ama okulunu. Ölene kadar o Saint Benoit
sreur'leri, Fransız kültürü, Fransız dili . . . O sevgiden de bizim
şansımıza adımız bu oldu ! Ama kimse bana Luiz demez, Lu
lu der herkes. Lulu daha çok benimle bağdaşıyor herhalde. Za
ten şunu da söylemeliyim ki; ben hiçbir zaman ismimi sevme
dim. Nefret ettim.
z
<(
iii
<(
oı::
<(
UJ
cı
oı::
UJ
ır:ı
1 75
• Neden ?
- Bu bir Ermeni ismi değil , Ermeni okuluna giderken her
kes acayip karşılıyordu. Sonra Luiz, yaşlı kadınlara verilen bir
isim. Romanlardaki hizmetçi ismi. Herhalde aidiyet duygusun
dan dolayı ben de benim de bir Ermeni ismimin olmasını is
terdim. Onun için kendi kızlarıma Ermeni ismi koydum; Zu
lal ve Maral.
1 76
de geçiriyor. Bir duruşma ortasında dedim; "Daha şu anda ay
nı ismi 3 kez farklı yazdınız, ben bunu sonra nasıl düzeltece
ğim? " Nüfus memurlanyla da ayrı olaylanmız oldu. Bir Varu
jan olayımız vardı ki. . . Nüfus kağıdında Varujan yazıyor, Ta
pu kütüğüne yazarken Verujan yazmışlar. Şimdi bu "e" mi "a"
mı? ! "Ay avukat hanım, bu e mi a mı? " Yalla bence "a" , cema
atte söylenen şekli bu. Kayıtlara bakıyor. Adamın baba ismi ay
nı, ana ismi aynı, doğum tarihi aynı. Sonra bana bakıyor, "aynı
kişi olduğunu ispat edelim" . Eh edelim. Nüfusa müzekkere ya
zalım ve soralım; Varujan ile Verujan aynı kişi mi? Haydaa. O
zaman böyle metro filan da yok, bin vapura git Üsküdar'a . . . O,
e-a için üç kere Sultanahmet'ten Üsküdar'a gittim. Nüfus me
murlan da bu isimleri yanlış yazıyorlar. Bir keresinde, "Bu yan
lış, bu isim böyle değil, " dedim, bana dedi ki; "Siz de doğru dü
rüst isim koyun. " Tepem attı. Dedim; "Sana mı soracağım ne
isim koyacağımı ! " Fakat ben şunu anlamıyorum, şimdi mesela
Fransa'ya gitsen orada da Çinlisi var, Kuzey Afrikalısı var, onla
nn da isimleri acayip ama hiç zorluk çekilmiyor. Bizde nasıl sü
1 77
top oynarken ona hep Melkon derdik. " Hakim dedi ki, "Peki
sen komşu köydensen bunu nasıl biliyorsun, niye top oynama
ya oraya gidiyorsun? " Adamın niyeti bozuk. O sırada bu dava
lara nüfus memuru da geliyordu , o davadaki memur da kalk
tı dedi ki; "Efendim biz her din değiştirenin adını değiştirirsek
bu işin sonu gelmez. " Ve değiştirmediler. Temyiz ettik ama ol
madı. Sonunda çocuk yıldı, "Serkan" kaldı. . .
1 78
LYDİA F RA N C O ALB U K R E K
Küçük bir kız çocuğu iken bir oyuncak seçmesini istemişler Lydia
Franco Albukrek'ten . . .
Seyahate gittiklerini düşünerek bir bebek seçmiş kendisine . Seç
tiği bebeği giderken yanına alabilmiş, ama çocukluğunu arkasın
da bırakmış.
"Her şey düzelir", "una vita tenemos" (Yahudi İspanyolcası: bir ha
yatımız var) gibi umut dolu sözleriyle anımsadığı babasının, 6 Ey
lül 1 9 5 5'te yağmalanan mefruşatçı mağazasında parçalanmış bir
şeyler . . .
Yıllar geçmiş aradan.
Kaderde ne varsa o olmuş ve Lydia Franco, eşi ile tanışınca Türki
ye'ye geri dönme karan almış.
Türkçeyi yeniden öğrenmiş. "Lydia" ismiyle lstanbul'da yaşamayı
1 80
tekrar deneyimlemiş. Ve ltalyanlann dediği gibi, dünyanın koskoca
bir köy olduğunu fark etmiş.
Fark ettikleri, hitap şekilleri ve isimleri üzerine, Doktor Lydia Fran
co Albukrek ile söyleştik . . .
z
<(
·a;
<(
"'
<(
w
'""
"'
w
o:ı
1 81
• Bu isimlerle Türkiye'de yaşamanın zor yanlan var mı ?
- Doğrusu, insanlar ismimi söylediğim zaman şaşırıyorlar.
Önce "ne güzel" diyorlar, "enteresan bir isim" diyorlar. Sonra
şivemi fark ediyorlar. Benim şivem bozuk çünkü ben ltalya'da
büyüdüm. Küçükken buradaydık ailemle. ltalyan ilkokuluna
gidiyordum, 4. sınıfa kadar gittim. Sonra 6 Eylül Olaylan oldu
ve ltalya'ya gittik.
çok çalıştım, hiçbir zaman da bir sıkıntım olmadı. Bir de, bi-
1 82
zim mesleğimizde insanlar size zaten "Doktor" olarak da hi
tap ediyorlar. Bazen yüzüme baka baka "Evet Doktor Bey," di
yorlar. "Evet Doktor Bey, evet Doktor Bey . . . " Doktoru bir bey
olarak görmek var. "Doktor Bey? ? ? " diyorum, birden bire ka
dın olduğumu keşfediyorlar sanki ve düzeltiyorlar; "Haa par
don, Doktor Hanım. " Ağzından önce "bey" çıkıyor. Doktor, il
le erkek olacak.
1 83
• Siz çocuklannıza nasıl isimler verdiniz?
- Biri Yael, öbürü Sandra . Hoşumuza gittiği için bunla
rı seçtik. Anlamları da güzeldi , Yael gazel demek, Sandra da
Alexandra'dan geliyor.
1 84
ni misin? " Türk vatandaşıyım, oğlum olsaydı askerliğini yapa
caktı. Dinim Yahudi ama sen neden böyle bir ayrımcılık yapı
yorsun? Bunu böyle söylediğin zaman da "Siz de herkes gibisi
niz , bizim size saygımız sonsuz, " diyor. Fakat şuuraltında söy
lenmeyen şeyler var. Ve bu çok tehlikeli çünkü ortaya çıkabilir
ve çıkıyor da bazen.
1 85
M A RİA RİTA E PİK
mı söze?
- Annem beni "Maria Rita" olarak isimlendirmiş, Maria Ri
ta olarak vaftiz edildim. Annemin kız kardeşinin ismi Maria
imiş, Maria'yı bu yüzden vermiş. Rita'yı da en sevdiği azize Sa
int Rita olduğu için ve aynı zamanda çok sevdiği bir arkadaşı
nın ismi Rita olduğu için vermiş. Ben annemi 3 ,5 yaşımday-
1 86
ken kaybettim. Onun için, onunla böyle konuları konuşma,
tartışma şansım olmadı. Hep başkalarından duydum. Fakat il
ginç anım şu: llkokula gittiğimde, ilkokul öğretmenim Neza
hat Gülcü -Allah rahmet eylesin- bana sormuştu: "Hangi ismi
ni kullanıyorsun ? " , "Maria Rita . " , "Maria Rita çok uzun, birini
seç." O anda kılıç ismimi ikiye böldü. Çok uzun yıllar Maria'yı
kullandım. Mektuplarımı dahi Maria olarak imzalardım. Ta ki
bunun beni çok rahatsız ettiğini anlayana kadar. Bilinçaltı bi
linç üstüne çıktığında yine Maria Rita'yı kullanmaya, Maria Ri
ta olarak imza atmaya başladım. Anlıyorum, bu topraklarda bu
iki isim de kulağa karmaşık gelebiliyor, bu yüzden genelde ba
na Maria derler. Bana Rita diyen çok özel ve önemli bir insan
var: Leonard Bernstein, besteci ve benim idolüm. tık tanıştığı
mız zaman burnumu sıktı ve "Oo Rita, Rita," dedi. Onun terci
hi Rita oldu ve hep bana öyle seslendi. Onun için Rita ismi be
nim için özel.
z
<(
iii
<(
a::
<(
""
C>
a::
""
"'
1 87
• Saint Rita kimin için özel, kimler için önemli ?
- Azize Rita çok özel biri. İtalyancada onun için "santa dei ca
si impossibili " derler, yani imkansızların, çok zor vakıaların azi
zesi. Aynı zamanda çok zor evliliklerin azizesi imiş. Annem ba
bama çok aşıkmış, babam da anneme. Onun için bu anlamda
onların evliliğiyle ilgili bir dileğin olduğunu sanmıyorum. An
neannem çok genç öldüğü için annem de genç öleceği için en
dişe duyarmış, belki annem Azize Rita'dan bu konuda yardım
istemiş olabilir . . . Yardım istenen Azize Rita, Hazreti lsa'nın acı
sını o kadar çok paylaşmak istemiş ki, bir kilisede duran Hazre
ti lsa'nın tacındaki dikenlerden iki tanesi ellerine saplanmış; bi
ri sağ eline , biri sol eline. lnanca göre bir mucize bu .
1 88
kurulduğunda kanun çıkmış ve denmiş ki; "Devlet dairelerin
de çalışanlar Türk olmalı. Türk olmayanlar işten çıkartılacak."
Dedem de; "Ne işimi kaybetmek istiyorum ne de bu ülkeden
ayrılmaya niyetim var. Türk olalım," demiş. Kimse zorlamamış
onu ismini değiştirsin diye. Cumhuriyet Halk Partisi'ne üyey
miş, galiba o zaman zaten herkes üyeymiş . . . Oradan bir arkada
şı demiş ki; "Corsini çok ecnebi tınlıyor, şu soyadım değiştir
sene . " Dedem de Corsini'yi Epik'e çevirmiş. Bundan memnun
değilim. Maria Rita Epik adını seviyorum, şimdi biri bana Cor
sini dese rahatsız olurum ama keşke dedem soyismimizi değiş
tirmeseymiş diyorum . . . Çünkü soyisim, soy işte. Ne de olsa so
yu anlatıyor. . .
1 89
soru, "Türk müsünüz? " Arkasından gelen soru "Türkçeniz ne
kadar güzel, kaç senedir Türkiye'desiniz? " Bunlar beni genç
liğimde çıldırtan sorulardı. Şimdi yaşlandım, olgunlaştım, da
ha gençken içerliyordum ama artık gerçekleri kabulleniyorum.
1 90
kendime, " önce bir sanatçı olarak vazifeni yerine getir, şar
kı yaz, sonra. . . " Ve oturdum o şarkıyı yazdım. Çok iyi hatırlı
yorum, küçücük bir odada, mum yaktım ve elime gitarı aldım.
Sonra kayıt yaptık ve sonra o şarkı kaset olarak çoğaltıldı. Şar
kıyı radyolara da yolladım. Uğur Mumcu'nun ölümünden acı
duymayan insanların olduğu bütün radyolar hariç tüm radyo
lar, ölümünün bir sene sonrasında; 24.0 l . 1 994'te, 1 3 . 26'da ya
yınlandılar şarkıyı. O yayından sonra, ODTÜ'de okuyan yeğe
nim ile Güldal Hanım'a kaseti gönderdim. Sonra o beni aradı,
sohbet ettik. Ertesi sene beni anma toplantısına davet etti ve
orada, Atatürk Spor Salonu'nda şarkıyı söyledim. Kaç kişi vardı
önümde bilmiyorum . . . Hrant Dink'i kaybettiğimizde de çok yı
kıldım. Onu televizyonda izlerken içim titriyordu . Öldürüldü
ğünde hem Hrant Dink için yıkıldım, öyle değerli bir insanın
kaybından dolayı. Hem de hala ülkemde böyle bir şeyin olabi
liyor olmasından dolayı çok büyük üzüntü duydum. Azınlıkla
rın hala namlu ucunda olduğunu hissetmek çok acı.
1 91
M İ HAİL PAŞA
• Ne demek Mihail?
- Bir melek ismi . Türkçesi Mikail, Rumcası Mihail . Kim
se beni Mikail olarak çağırmaz. Nüfus memuru kayda işlerken
Mikail olarak işlemiş, ama herkes bana Mihail der.
1 92
• Size neden bu meleğin adını vennişler? Bu ismi sizin için na
sıl seçmişler?
- Bana dedelerimin değil, bir akrabamızın ismini vermişler.
Bu akrabamız çocuksuzmuş ve bir gün dedeme yemin ettirmiş;
"Aileden bir Mihail çıksın, bir çocuğa benim ismim verilsin,"
demiş. Dedem de "tamam" demiş ve ona yemin etmiş. Dedemin
adı Yani idi, ben doğduğumda bana bu adı verdirtmemiş ve ye
min ettiği akrabamızın adını; Mihail'i verdirtmiş. Ben sonradan
öğrendim ki, bizim Antakya'daki evimizin arsasını dedeme, bu
adını taşıdığım akrabamız bırakmış, dedemden de bize kaldı.
• Neden ?
- Öyle bir ismim yok, benim kendi ismim var diye . . .
1H
• isminizin neden Mihail olduğu size sorulmuyor muydu ?
- Yok, o ancak askerde soruldu , askerde biraz zorluk çektik.
Ben Kıbrıs zamanında askerlik yaptım . . . Siyaseten zor bir dö
nemdi. Gayrimüslim erkekleri hep Doğu Anadolu'ya gönderi
yorlardı. Balıkesir'de dağıtımını yapıldı, orada yüzümüze kar
şı söylemişlerdi. "Gayrimüslimsiniz, Doğu'ya gitmeniz lazım,"
demişti üstümdeki subaylar. Bir arkadaşım Kars'a, bir arkada
şım Sarıkamış'a, öbür arkadaşım Erzurum'a gitti. Bu 90'lara ka
dar devam etti ama şimdi doğrusu bu yok. Oğlum rahat asker
lik yaptı.
• Neden ?
- Çalışmak için, Antakya'dan lstanbul'a önce ben geldim.
Amcam lstanbul'da oturuyordu , bana iş buldu. Ben de geldim,
4 ay lstanbul'da çalıştım. Eşimi getirdim. Ev arıyorum, bulamı
yorum. Bir gün baktım Apoyevmatini gazetesinde bir ilan gör
düm, Büyükada'da okul ve kilise için adam arıyorlardı. Amcam
dedi; "Gider misiniz? " , giderim. 2 1 -22 yaşındayım. Çok gen
cim. Rahmetli amcam sordu ; "Bu işte epeyce sorumluluk var,
yapabilecek misin?" Ben de amcama cevap verdim; "Askerlik
ten daha zor değildir. " Askerliğini çok zor şartlarda yapan biri
için bu zor değildir. Ve geldim, Aya Dimitri kilisesinde göreve
başladım. Eşim geldi, kızımız burada doğdu . Sonra 79-80 sene
sinde bu dükkan (Büyükada, lksidas Kitapevi) için benden yar
dım istediler. O zaman yaz kış açıktı dükkan, kapatmıyorduk.
O zaman burası baş gazete bayiiydi, fakat 77'den başlayarak si
yaset yüzünden durum değişmiş, bazı gazeteleri buradan al
mışlar. Gazete satarken başka türlüydü . Herkes, bütün müşte
riler kendi gazetelerinin yerini bilirdi, kendileri gelir yerinden
alırlardı. Bazen parasını akşama öderlerdi, vapura yetişirlerdi.
Şalom vardı , lHO vardı, Apoyevmatini, ]amanak , Marmara . . . O
1 94
zaman Agos yoktu . Bunlan satmaya devam etseydim ben de Er
menice öğrenecektim, o zaman ufaktım. Gelirlerdi; "Mek ]a
manak, mek Marmara, " yani "Bir ]amanak, bir Marmara." Dede
yani buranın sahibi Hrisafi lksidas -biz ona dede derdik- bü
tün lisanları biliyordu ; Fransızca, Judeo Espanyol. . . Herkesle
konuşuyordu . O zamanlar hayat daha iyiydi. Kültür çok yük
sekti. iskelede sanki balo olurdu. Karşılama yapmak için iske
leye inenler öyle güzel giyinirlerdi ki. . .
1 95
M İ L K O P E Ç ATİ K O V
1 96
nesi ve vaftiz babası koyarmış. Annenin ve babanın hiçbir mü
dahale etme şansı yokmuş. Bir de anlatırlardı, hatırlıyorum,
o zamanlar anne çocuğun ismini bilmediği için, vaftiz bittik
ten sonra köyün çocuklan koştur koştur annenin yanına gider-
miş; "Kızının adı . . . oldu" diye müjde verirlermiş ki anne on-
lara bahşiş versin. . . Tabii köylerden buralara gelince o ritüeller
törpülenmiş ama bizde de çok yakın zamana kadar çocuğu vaf
tiz olana kadar anne, kilisenin içine girmezdi, dışanda bekler
di. Vaftiz biter, bebek kutsanır ve bütün o ritüeller bitince anne
kiliseye gelir ve bebek anneye teslim edilirdi. Bir de yine ritü
el gereği, çocuğa mutlak surette dedenin, büyük dedenin, bü
yük annenin ismi konurmuş, usul böyleymiş. Benim de nor
malde adım Hristo olacakmış. Hristo benim büyük dedemin is
mi, yani babamın dedesinin ismi ama Allah rahmet eylesin be
nim büyükannem ilginç bir insandı. Dominant bir hanımdı, kı
yametleri koparmış ve " Hayatta olmaz, benim babamın ismini
koyun," demiş. Babamın da tepesi atmış ve "Ne o, ne bu ! " de
miş. Ben 1957 doğumluyum, o zamanlar Gina Lollobrigida'nın
z
<(
·a:;
<(
""
<(
u.ı
"'
""
u.ı
"'
1 97
star olduğu dönemler, onun kocası Milko isimli Slovenyalı bir
bilim adamıydı. 57 senesinde bir çocuklan oldu , adını Milko
Andrea koydular. E, Gina Lollobrigida da beğenilen bir isim,
babam da "Ne onun adı ne öbürünün adı; adı Milko olsun," de
miş. Alakasız bir yerden yakalamış ama ne yazık ki kardeşlerim
o kadar şanslı değil. lkiz kardeşlerim var, onlar babaannemin
ve dedemin ismini taşıyorlar.
1 98
ru . Şimdi Bulgaristan'a gidip "Milko Peçatikov - Bulgar Vak
fı Yönetim Kurulu üyesi" dediğimde , "Hah bu adam Bulgar
dır" dedirtiyor. Milko Peçatikov kartını masaya koyduğum za
man "evet bu adam bu etnik kimliğe sahiptir" mesajını veriyor.
1 99
lalını sonra dolaşırız falan filan dedik. Pazar sabahı kaldığımız
otelin resepsiyonunun önüne uzun bir banko koymuşlardı, 3-4
vatandaş otelde kalanlardan kayıt alıyordu. Eşimin ve oğlumun
nüfus kağıtlarını alıp sıraya girdim. Oradaki arkadaş son dere
ce ciddi, kafasını kaldırmadan işini yapıyordu . 3 nüfus kağıdını
önüne koydum, kafayı kaldırmadan bana; "Mr. , passport ple
ase," dedi. "Efendim? " dedim, "Passport, passport," dedi. "Ya
birader ne pasaportu görmüyor musun önünde nüfus kağıtla
rı var? " dedim. "Ahi sen Türkçe de konuşuyorsun, hem de gü
zel konuşuyorsun," dedi. Affedersin ama Türkçeyi güzel konu
şurum. Kusura bakma yani. . . Şimdi buna kızmak mı lazım gül
mek mi. . .
200
N A DYA U YG U N
202
• Adınızdaki "i " harfini değiştirmek için dava mı açtınız?
- Yok, dava açmadım. Bir şekilde, ben ilkokuldayken nüfus
kağıtlanmız değişti. Kendimi bildim bileli ismim, nüfus kayıt
larında "y" ile yazılıyor . . .
203
cadeleler içinde olmuş bir karaktermiş. Babam ondan çok et
kilenmiş, " Kızım da böyle olsun" demiş ve adımı Nadya koy
muş. Bu roman Jules Veme'in Michel St rogoffu olabilir, Nadia
da oradaki Nadia Fedor. . . Emin değilim. Babam hayatta değil, o
nedenle bu sorunun yanıtı yok. . .
• Nasıl, neden?
- 1 4 yaşındaydım. Komiser bana, önce nereden geldiğimizi
sordu. Ben de, "Biz 350 yıldır buradayız, daha öncesini araştıra
madım. Siz nerden geldiniz asıl?" dedim. O da bana, "Peki adın
204
niye böyle? " dedi " Çünkü ben Ermeniyim, bu ülkede sadece
siz yoksunuz," dedim. Baktı komiser, çocuk normal ( ! ) değil,
ha hu deyip, işleme soktu hırsızlığı. Bu benim için çok önemli
bir dönüm noktasıdır.
205
ve son 23 yıldır yaşadığım ABD'de böyle bir sorun yaşamadım
ve insanların bu konudaki hassasiyetlerini gördüm . . . Adımla il
gili sorun hiç yok ama soyadımı söylemeden sorarlar; "Nasıl te
laffuz edelim? " Bu çok büyük bir fark aslında, birçok şeyin gös
tergesi. Ve belki de Türkiye'ye neden dönmediğimin, dönmeyi
şimin özeti, bir yanıtı.
206
N A Z A R ET Ö Z SA H A KYA N
208
- Babaannem beni çok seviyormuş. Bana çok düşkünmüş. Bu
ismi ben taşıyorum diye gurur duyuyormuş benimle ama ben
babaannemle çok az vakit geçirebildim; ben 6 aylıkken ölmüş.
z
<(
a;
<(
a::
<(
""
<.:>
a::
""
ıa
209
kadaşı vardı, Heybeliada'da senelerce tavla oynadılar, o da Yoz
gatlıydı. Bir gün ona rastladım, sonra onunla beraber Yozgat'a
gittik. O evimizi biliyordu . Gittik ama maalesef bulamadık.
Evimizin yerine kocaman binalar dikmişler. Aradık aradık hiç
bir şey bulamadık.
210
• lsminiz oradakilere "garip" geliyor mu? Yozgatlılar bu ismi
halelbiliyor mu?
- Yok, artık orada kimse kalmadı. Fakat lstanbul'da çok Na
zaret var, hepsi de iyi arkadaşlarım, çalışkan insanlar, iyi mev
kilerdeler. Herhalde diyorum bu isim insanı ileriye götürüyor,
çalışmak için motive ediyor. lsmi Nazar olup da tembel olan bi
rine hiç rastlamadım.
• Ne demek Nazaret ?
- Ortadoğu'da, lsrail'de bir şehrin adı. lsa Mesih'in doğduğu
şehir. "Nazaretli lsa" olarak tanınıyor lsa Mesih. Her peygam
ber doğduğu şehrin adıyla anılır. Yalnız o günlerde Nazaret'ten
de pek adam çıkmazmış ve insanlar derlermiş ki; "Nazaretli lsa
nasıl oluyor da peygamber oluyor? " Böyle dinsel bir değeri var.
• Nazaret'e gittiniz mi ?
- Yok, çok istiyorum. Fırsat bulursam gideceğim.
21 1
birlerinden etkileniyorlardı, bu sebeple bizimkilerde de nazar
değmesinden korkanlar, nazara inananlar var. Ama ben pek
inanmıyorum. Bizim nazar boncuğumuz, haçtır. Eğer üstünde
bir haç taşıyorsan hiçbir nazar sana değmez. lsa Mesih insanlık
için kendi canını onun üzerinde vermiştir, sonra onun üzerin
den can almıştır. Biz, haçın nazar boncuğundan daha büyük bir
koruyucu etkisi olduğuna inanıyoruz.
• Nasıl ?
- Ne bileyim mesela hanımla beraber aynı yere bakarsın, o
der ki; "şu perdenin şurası böyle olsa " , sen onun ne dediğini
21 2
anlamazsın, onun gördüğü gibi görmezsin. Kuyumcu olarak
veya Ermeni olarak birisi, sana bir şey tarif ettiğinde, işte o tari
fi daha iyi anlarsın. Bu da genlerden geliyor. Genler çok önemli
çünkü genler birer şifredir. Hani "alınyazısı" diyorlar ya; alın
yazısı diye bir şey yok, o alınyazısı dedikleri gendir. Yahudi
lerde de bu böyle. Ticarette faiz maiz hesaplarını anlamam ben
ama Yahudilerin ticarete yatkınlığı var, onlar hemen anlar, hat
ta sana yol da gösterirler.
213
N İ N O VA R O N
"Şarkılar anımsatıadır''
Yal n ı z l ı k,
M üz i ğ i n b i l e sen i d i n lemesidir.
- Ö ZD E M İ R ASAF
Müziğin insanı dinlediği bazı anlarda, kimileri müzik yapar. Bir ka
dını anımsatan ve yüreğin en derinindeki duygulan kıpırdatan şar
kılar yaratır . . .
Yaratılan şarkılara isim vermek, Türkiye'nin popüler kültüründe
"Nino" ismiyle var olmak ve isimlerimiz üzerine , Nino Varon ile
söyleştik . . .
214
telik o yıllarda büyükbabama Halk Partisi'nden milletvekili ol
ması teklif edilmişti. Büyükbabam çok enteresan bir insandı.
21 5
rin en büyük film artistlerinden biri, filmde çok iyi bir sevgiliyi
oynuyor. Annem etkileniyor. Adamın ismi filmde Nino ve an
nem diyor ki; "Eğer bu içerideki erkek olacaksa, adı Nino ola
cak." Ve Nino oluyor.
216
yim; Melahat, Abdülkadir de olabilirdi ismim. Bunlar da ente
resan isimler ama iki heceli bir isme sahip olmak şanstır. Kolay
hatırlanırsın. Ben hep bunu söylerim; çocuklarınıza güzel, ko
lay isimler koyun.
217
no yanlış plak seçiyorsun," dedi, ben dedim; "Senelik maaşına
iddiaya girerim ki yanlış değil. Çünkü ben Türkiye'nin müzik
damarını biliyorum. " Bu şarkı Türkiye'de müthiş bir miktarda
sattı. Fakat şöyle bir şey var: 1 975'lerde çıkardığım bu plağın
üstüne "All Hung Up in Your Green Eyes" yazdık. Çünkü şar
kının ismi buydu , Amerikan şirketinin çıkardığı isim buydu ve
bu kalmalıydı. Değiştirmek için yazışmamız gerekecekti, o za
manlar telekslerle yazacaktık, sonra firma gidecek kompozitö
ründen izin alacaktı vs . . . Çok uzun sürecekti. Yapmadık. Fakat
yapsaydık; yani şarkının isminden "All Hung Up" kısmını kal
dırsaydık ve plağa "in Your Green Eyes" yazsaydık, şarkı en az
yüzde otuz daha fazla satardı.
21 8
• En çok hangi kelimeleri kullanarak birini anımsamayı, anım
satmayı seversiniz?
- Hasret ve efkar. Nedense ben hüzünlü şarkılar yazıyorum . . .
219
NİNVE ÖZG Ü N
Evinde kalarak kendi çocuğuna kendi dilinde bir isim vermek; ba
zı zamanlarda, bazı diyarlarda sadece inançla ilgili olmuş . . . İnanç
lar, Mardin'deki Süryaniler ve isimler üzerine Ninve Özgün ile söy
leştik. . .
220
• Anneniz neden dayınıza sormuş ?
- Nedenini tam olarak bilmiyorum. Ama biz kalabalık bir ai
leyiz, herhalde isim bulmakta zorlanmış annem . . . Bizim ailede
de birçok ailede olduğu gibi, aile için değerli görülen kişilerin
görüşleri sorulurdu . Annem de dayıma danışmış . . .
221
• "Ev ", "vatan" ile yakından ilişkili. .. Siz, "Ninve şehri, Sürya
222
• Çocuğuna isim seçme veya gündelik yaşam bakımından lstan
nasıl yansıyor?
- Aslında kadınların sosyalleşme problemleri var. Her ne ka
dar herkes birbirini tanıyor olsa da genellikle kendi evlerinde
ve ailelerinin içinde kaldılar. Biz de Süryani kadınlar için olan
çalışmalarımızı bu nedenle başlattık. ilk önce sosyalleşmeden
başlayarak kadını cesaretlendirerek topluma kazandırmayı he
defliyoruz. Yani ilk önce birbirlerine bağlanacak ve sonra eği
tim alarak toplum içerisinde aktif ve görünür hale gelecekler.
Bu yöndeki çalışmalarımız devam etmekte ve kısa süre içerisin
de büyük gelişmeler kaydettik. Birkaç ay önce Süryani Kadın
Demeği'ni kurduk ve şu anda altmışa yakın üyemiz bulunmak
ta . Bölgenin genelinde yaptığımız çalışmalar sayesinde köyler
ve merkez arasındaki kopukluğu da bitirmeye çalışıyoruz . Bun
da da büyük ilerlemeler kaydettik. Az önce de değindiğim gibi,
çalışmalarımıza devam etmekteyiz . Devam edeceğiz . . .
223
O H A N N İ K A K O PC A N
224
• Bu ismin size verilişinin nası l bir hikayesi var? Kim seçmiş
adınızı ?
- Bu ismi bana babamın anneannesi seçmiş . . . Kocasının is
mi imiş.
225
ben asla ismimi, Batı versiyonundaki şekline sokmayı; Jean ve
ya John olarak değiştirmeyi düşünmedim.
zor mu ?
- 1 970'de öğrenim için Fransa'ya geldim. O tarihten sonra
Fransa ve ABD'de yaşadım ve ismimi taşımak bana hiç zor gel
medi . Aksine , dünyada bu ismi taşıyan tek kişi olduğumdan
dolayı çok ama çok memnunum.
226
at faaliyetleri olurdu. Aile ilişkileri dışında, o siyasi ve baskı or
tamında, Amasya Ermenilerinin bir cemiyet veya kulüp kurma
ları mevzubahis bile değildi. Zaten 1 9 1 5'ten sonra ayakta kalan
kiliselerini devlet yıktırmıştı. Okullar 1 9 1 5'te yok edilmişti. Sos
yal kurum kurup örgütlenemezlerdi. Devlet, Ermenileri her za
man potansiyel düşman ve yabancı ajan olarak algılıyordu. Dini
ve şoven baskıların varlığını hepimiz derinden hissediyorduk:
Ermeni sözcüğü ilk anlamda değilse bile bir noktada "vatan ha
ini" , "gavur" , "Allahsız" gibi sözcükleri ortaya çıkarıyor ve kor
kunç bir baskı mekanizmasını tetikliyordu. Devamı malum . . .
227
PA U LU S B A RT U M A
228
• isminizin anlamı ile başlayalım mı söze; ne demek "Paulus " ?
- Paulus, lncil'de geçen bir isim. Aslında Yunanca bir isim
dir. Favlus; Süryanice söylenen şekli ile Paulus, Yunan, Yahu
di biriydi. Müjdeciydi. lncil 'de 13 tane mektup ve aynı zaman
da müjde vardır. Paulus, o müjdeyi; lncil müjdesini veren ve
mektuplan yazan kişiydi. Isa Mesih'in göğe çıkmasından sonra
onunla karşılaşmış ve sonra Isa Mesih'in kurtuluş kapısını müj
delemiştir. Kutsal bir yaşamı vardır.
229
tan ve Isa Mesih'e yüreğimi açtıktan sonra bu ismi taşıdığım
için seviniyorum.
lerle kaybettiniz?
- tık ismimin değiştirilmesi için Avukat Rudi Sümer ile bir
likte Midyat Mahkeme'sine başvurduk. Mahkeme talebimi
zi kabul etmedi. "Yabancı ırk ve millet isimleriyle umumi edep
lere uygun olmayan veya iğrenç ve gülünç olan soyadlan kulla
nılamaz" diye bir madde varmış, ondan. Sonra dava Anayasa
Mahkemesi'ne gitti. Karar verecek olan 1 7 yargıç vardı. 9 tane
si "hayır" dedi, "soyadı Bartuma olamaz" dedi. Oysa 8 hakim
kabul etmişti. Çoğunluk tarafından kabul edilmeyince Türki
ye'de soy ismimiz Ay olarak kaldı. Türkiye'de Türkçede Bartu-
230
ma'nın bir manası yokmuş . . . Yüzlerce yıllık soyadımız mana
sı olmadığı için kabul edilmedi. Halbuki, hiç unutmuyorum,
Bartuma ismini geri almamızı kabul etmeyen hakimin ismi de
Türkçe değildi.
231
R A FA E L D E M İ R C A N
232
yapardı. Fakat Ankara'da bir Ermeni olarak yaşamak çok zor
laştı, son 50 yıldır bu çok zor. Ben okula başladığımda, ilk gün,
ismim yüzünden çok değişik tepkilerle karşılaştım. Gariplikler
yaşadım. Arkadaşlar ismimi söyleyemezlerdi. Rafa Yafa, Apo
el, Papi, Rapi gibi isimler uydururlardı. Çocukken koymuyor
du bu ama büyüdükçe ismim daha çok zorlamaya başladı be
ni ve şimdi, buraya (Avustralya) geldikten sonra ismim kıyme
te bindi. Hayatımda ilk kez bir şey oldu: Buraya geldiğimin 2 .
gününde bir devlet memuru bana " N e güzel ismin var," dedi.
233
• Onlara karşı kendinizi savunurken ya da savunmazken, kim
• Neden ?
- Çünkü Ermenilere o kadar çok küfür ediliyordu ki, hiç ol
mazsa beni tanıyanlar küfür etmesin diye düşünürdüm. Ta
kım 2. ligde olduğu zamanlar çok az taraftarımız vardı, ama 1 .
lige çıkınca iş büyüdü, ben küçüldüm. Ermeni olarak çok gö
ze battığım söylendi. 2. ligde gücüm yettiği kadar para harca
dım, işlerim de bu yüzden bozuldu . . . Ama sevenler de olma
dı değil. Çok sevilirdim. lnsanlar sever ama devlet bizleri sev
mez . Asker, polis, memur vs. olamayacağımızı biliyordum za-
234
ten ama kanunları iyice öğrenince . . . Çocuklarım için Türki
ye' den çıktım.
235
R EZAL K O Ç
236
• Aileniz bu yazım hatasını düzeltmeye çalışmış mı ?
- Yok, dava açmaları gerekiyormuş. Teferruatlı iş. Onlar da
hiç uğraşmak istememişler, "Aman ha Rezar, ha Rezal, " demiş
ler ve öyle gitmiş. Yıllar sonra ben adımın bir anlamı olup ol
madığını araştırdım ama hiçbir manası yokmuş. Sadece Malez
ya'da bir isim olarak kullanılıyormuş. Buradaki Murat gibi bir
isim orada. Bunu da intemet çıktıktan sonra öğrenebildim ama
çıkana kadar kendi kendime birtakım manalar yükledim.
z
<(
i'ii
<(
""
<(
...
cı
""
...
..,
237
• Kişinin ismini taşıdığı insana benzediğine inanır mısınız?
- Ben inanıyorum. "İsmiyle gelir" diye Arapça bir deyim var
dır. " lsme çekmek" denir. Yeğenlerimiz var, biri amcamın biri
babamın ismini taşıyor. Onların birinin amcama, birinin baba
ma çektiğini söylüyorlar.
238
li bir süre yan yana kaldıktan sonra kişi sizi isminizle, kimliği
nizle değil şahsiyetinizle birleştiriyor. Benim kanım bu . Biriyle
karşılaştığınız ilk an, ilk görüş, iletişim açısından çok önemli.
llk saniyelerde kişi hakkında fikirler oluşuyor ve o saniyelerde
isminizle de belirli bir yere koyuluyorsunuz. Fakat dediğim gi
bi, o kişi sizinle yakın bir bağ kuracaksa eğer şahsiyetinizi sor
gulamaya başlıyor ve sorular geliyor: "Nerelisin ? " , " Kimler
densin? " , "Ne yapıyorsun?" . . . Benim ismim bilinen bir isim ol
madığından bana mesela hep "Nerelisin? İranlı mısın ? " derler.
lran'da Rıza, Reza çok var. Bu yüzden Ahmet'e Mehmet'e sorul
madığı kadar bana sorulmuştur; "Sen nerelisin?" Mardinliyim
dediğimde ikinci soru gelir: "Arap mısın, Kürt müsün, Süryani
misin? " Israrla bir farklılık aranır. Bu da tabii ki senin kimliği
ni, kişiliğini ve otokontrol ihtiyacını etkiliyor. Sonuçta ismini
saklayamazsın ki, ismin neyse onu söylüyorsun.
239
SAMİ KOHEN
240
• Neden ?
- Çünkü Türkiye'de yaşıyoruz. Yabancı isimlere ya bilinme
diği için veyahut ötekileştirildiği için biraz yan bakılır, garip
karşılanır. Bir de şu var: Benim ismim Sami değil Samuel olsay
dı bana hitap edenler "Mösyö Samuel" derdi, halbuki ben her
zaman "Sami Bey" oldum. Şimdi "Sami Ahi" olduk. . . Fakat bu
önemli çünkü isim ile bir yakınlaşma oluyor veyahut bir yaban
cılaşma olmuyor. Bendeki izlenimi bu . Bu yüzden ben de ço
cuklarıma öyle isimler seçtim. Kızımın ismi jale, oğlumun ismi
Alp. Babamın ismi Albert'di, onun kısaltılmışı; Alp. Onun için
oğlum şimdi "Alp Bey" , babama dedikleri gibi ona "Mösyö Al
bert" veya "Mösyö Kohen" demiyorlar. intibak açısından ilk is
mimin Sami olması, yani toplumun bildiği, tanıdığı bir isim ol
ması pratikte yarar sağlıyor.
241
• isminiz ile bu kadar çok oynanması size nasıl hissettirdi ?
- Ben hiçbir zaman rahatsız olmadım. Eleştiriye de muha
tap olmadım.
242
başvurmuştum, Anadolu Ajansı ilan vermişti. Lisan bilen birini
arıyorlardı. Gittim görüşmeye, adamlar "harika" dediler. Son
ra Ankara'dan "Yok. Gayrimüslim olmaz," cevabı geldi. Vatan
gazetesi daha uygun gözüküyordu, Ahmet Emin Yalman var
dı, o da dönme, halden anlar vs. Benimle ilgilendi. Fakat gaze
tenin sahibi olduğundan beni başkalarına havale etti, onlar da
"Kohen"i duyunca pas geçtiler. Yani hangi kapıyı çalsam . . . Yıl
50. Ben de yazılar yazmaya başladım, yazılanın yayımlandı. Ya
yımlandıkça yazdım ve bir gün başyazar beni çağırdı; "Sizin ya
zılarınızı neşrediyoruz. Sizinle tanışmak isteriz," dedi, ben de
kalktım gittim. Yani bacadan girdim ! Gazeteci olmak için ka
pılan zorladım ve "ilk" olmanın sıkıntılarını çektim. Düşünse
nize; harpten daha yeni çıkmış dünya, Nazizimin zihniyet ola
rak kalıntıları duruyor. Bir tane 2 1 -22 yaşında bir Kohen çıkı
yor ortaya ve gazeteci olmak istiyor. Haşa huzurdan ! Böyle şey
olur mu ! Zorladık ve başladık.
Neyse, röportajlar yapıyorum. Bir gün Habib Edip beni ça
ğırdı ve; "Evladım senin yazıların gayet iyi gidiyor. Yalnız be
nim çevremde bazı insanlar soruyor; 'Bu Kohen soyadı ne de
mek?' Ben de izah etmekte zorlanıyorum," dedi. Maksat belli !
"Onun için beraber bir müstear isim bulalım ve onu kullanalım
bundan sonra. E mi? " dedi. "Neden?" dedim. " Rahat tanınır
sınız, kolay olur," dedi. "Hayır ! " dedim. Düşünün koca adam,
benim meslek hayatımda ilk haftalarım, "Hayır ! " diyorum. Ne
den diye sordu . "Benim babamdan kalan en önemli miras bu
dur. Ben mirasımı reddedemem," dedim ve kalktım. "Anlıyo
rum, sizi dostlarınızla zor duruma düşürmek istemem, müsaa
de isteyeceğim," dedim. "Yok yahu evladım ! Dur bakalım, niye
sinirleniyorsun, otur," dedi. Babacan bir duruşla oturttu ve bir
daha bunun sözünü etmedi. Aradan 3-4 ay geçti, beni çağırdı.
O İsviçre gazetelerini takip ederdi, Almanca gazeteleri göstere
rek dedi ki: "Bak lsrail'de kibutz diye bir şey varmış, biz bilmi
yoruz, bizim basında çıkmıyor. Ne demek bu ? Sonra kadınlar
askere alınıyor ! Ya bir lsrail'e gitsene sen, git, yaz bunları . " Bu
da benim ilk dışarıya görevli olarak gönderilmem oldu .
243
•lsrail ile ilgili bir haber yapmak, yazı yazmak o günlerde bu
günkünden farklı mıydı ? Bu, Yahudi bir gazeteciye nasıl bir so
rumluluk veya ne gibi endişeler yüklüyordu ?
- Kendi kendime diyordum ki ; 1 ) Yazdıklarımı benim is
mimle yayımlayacaklar mı? 2) Yazdığımı propaganda gibi gö
recekler mi? Fakat görmediler. Yazılarımı Mustafa Nermi alırdı
ve hiçbir problem olmadı. Bilakis teşvik gördüm. Sonra Milli
yet'te de hiçbir problemim olmadı. Abdi ipekçi çok yakın arka
daşımdı, bizim frekansta olan birisiydi. Fakat açık söyleyeyim;
ben de hassas davrandım, ölçüyü kaçırmamaya çalıştım. "Ben
bu yazıya şu şekli versem, bu , benim lsrail adına bunu yazıyor
olduğum intibasını verir mi? " sorusuyla geçiyordum daktilo
nun başına. Şunu da eklemek lazım, 60'lı yıllarda Türkiye, lsra
il'e hayrandı. Son dönemdeki nefret dolu retorik yoktu. Cevat
Atilhan diye biri vardı, berbat bir gazetesi vardı. "Dönmenin ve
Acemin gazetesi ve içindeki Yahudi" ifadeleriyle dönme diye
Abdi ipekçi, Acem diye Ercüment Karaca, Yahudi diye benim
aleyhime yazılar yazardı. Hedeftik fakat o gazetenin hiçbir öne
mi yoktu. Bugünkü Milli Gazete gibi değildi. Bu yüzden benim
sıkıntım son yıllarda oldu ; frenleme, toplumun hissiyatını dü
şünerek dikkatli yazma, özene bezene kelime seçme . . . Eskiden
bu yoktu . Kaç kere lsrail'e gittim, lsrail ile ilgili yazı yazdım . . .
244
yunun çoğu, benim okuyucularımın önemli bir kısmı Kohen'in
ne olduğunu bilmiyor. Dolayısıyla benim Musevi olduğumu da
bilmiyor. Bu yüzden de bir sıkıntı olmuyor.
245
S EVAN D E GİR M E N CİYA N
246
hamı ve kendi düğünlerinde de gınkahayr olan kişiyi aramış.
"Çocuğumuz oldu," demiş, o da "Sevan'ı kutlarım," demiş. Di
rekt. Şans bırakmamış yani. O öyle deyince, "Biz böyle düşün
müştük," diyememişler bizimkiler, yaşına ve konumuna hür
meten . . . Bir de benim vaftiz babam ailenin de gınkahayr'ı, dede
min de, benim de gınkahayr'ım. Ona, yaşına hürmeten hiç iti
raz etmemişler ve ismimi Sevan koymuşlar.
• içlerine sinmiş mi ?
- Sinmiş. Bana bu hikayeyi anlatırken demişlerdi ki; "Vaftiz
babanın söylediği isim de Ermenice bir isimdi, itiraz etmedik.
Güzel bir isimdi, biz de sevdik."
z
<[
"iii
:i
<[
...
CJ
'"'
...
a:ı
247
• Anne ve babanızın size koymayı düşündükleri isim; Narek'in
anlamı ne?
- Narek, Van Gölü'nün güneyinde yer alan tarihi bir manas
tır. 10. yüzyılda yaşamış önemli bir azizle ünlü , Narekli Krikor.
Onun kendi adıyla anılan dua kitabı vardır ve inançlı Ermeniler
arasında Kutsal Kitap'tan sonra en popüler kitap.
248
• Neden kadınlara su, erkeklere dağ isimleri veriliyor?
- Kim bilir. . . Sevan, lstanbul'da daha çok erkeklere konulu
yor. Kadınlarda Sevan adı çok ender, iki kadın var aklıma ge
len, onun dışında hep erkek. . .
249
leriyle ilgilenmiyorlar. Onu görüyorum ve üzülüyorum çünkü
aslında herkes için özel bir konu bu. Sana farklı bir nesilden
bir <lata, bir kod veriyorlar. Onu araştırmakla yepyeni bir dün
ya açılabilir önünde. Klişe belki ama isim kimliğini ortaya çıka
ran bir şey ve o şey aynı zamanda nesiller arasındaki farklılığı
da gösteriyor. Mesela büyükannenin ismi Turfanda iken toru
nunun ismi Ceremi olabiliyor. Büyükanneler var; torunlarının
isimlerini söylemiyorlar . . .
250
yadımı hep "yan" olarak kullanırım ama resmi evraklarda tabii
ki "oğlu " kullanmak zorundayım. Makalelerimde, yayına ha
zırladığım kitaplarda hep Değirmenciyan'ım.
• Neden ?
- Çünkü "-yan" kimliğimin bir parçası olmasından ziyade
tarihten bana aktarılan bir miras. Kimseye de zararı yok. "Öğ
lu" belki de daha faydalı bulunup devlet tarafından dayatılmış
bir şey. İnsanlara herhangi bir zararı olmadığına inandığım sü
rece bu -yan'ı kullanacağım. Zorla dayatılan bir değişikliği ne
den kabul edeyim?
• Bir gün çocuğunuz olursa, onun için nasıl bir isim seçersiniz?
- Bana koymalarını istedikleri ismi çocuğuma koyardım. Na
rek ismi güzel bir isim. Kendi ismim Khajak olsun da isterdim,
çakır gözlü demek. 1 9 1 5'te öldürülen aydınlardan birinin de is
mi. Karekin koymak isterdim, güzel bir isim. Fakat bu ve bu
nun gibi bazı isimler var ki, sadece ruhaniler kullanıyor. On
lardan kurtarmamız lazım bu isimleri. Bizde her şey dinle, ki
lise ile birleşip bağdaşıyor insanların zihninde. Onların alanın
dan, çerçevesinden kurtarmak, dışarı çıkartmak lazım. İnsanla
rın algısında şu var: "O isim ruhanilerde olur." Hayır, sivillerde
de olur. Ve çok da güzel olur, çok daha güzel olur. Mesela Mes
rob ismi, sadece patrik veya aziz ismi değil ki; Mesrob kullana
bileceğin, çocuğunla beraber sevebileceğin de bir isim . . .
251
diyorum; "Sevan Nişanyan gibi Sevan. " Gurur duyuyorum öy
le bir herifle aynı ismi taşıdığım için. Çok sevdiğim, bütün ki
taplarını okuduğum biri. Cesaretinden, girişkenliğinden, duru
şundan feyz aldığım ve aynı ismi taşımaktan onur duyduğum
bir insan. O yüzden de ismimle mutluyum . . .
252
Ş A B O B OYA C I
254
na ismimin anlamını söylediler. Üniversiteye giderken çevrem
de hiç Süryani yoktu, ne anlama geldiğini bilmiyordum, son
radan öğrendim. Ailem de pek açıklamıyordu. Babam rahmet
li olmadan önce anlattı: Şabo, onun babasının ismiymiş. Baba
sı 191 5'te kaybolmuş, başına ne geldiğini bilememişler. Babam
da çocuklarından birine onun ismini vermek istemiş hep ama
içinde bir çekince varmış. "Ya yarın öbür gün adından Süryani
olduğu anlaşıldığı için başına bir şey gelirse? " endişesiyle ben
den önceki çocuklarına Süryanice isimler koyamamış. Beş kar
deşiz biz, bütün kardeşlerime; ağabey ve ablalarıma Türk ismi
vermiş. En son bana bu ismi vermiş fakat ben bu ismin sıkın
tısını hayatım boyunca çok yaşadım. İsminiz farklı olduğu için
her şeye negatif olarak başlıyorsunuz.
255
sizi Türkleştirmeye, asimile etmeye çalışıyorlar. Süryanice is
minizi Türkçe forma sokup öyle söylüyorlar. Ben bunu asimi
lasyon olarak görüyorum. "Şabo" dediğim zaman kabullenemi
yorlar ve diyorlar ki; "Gel biz sana başka bir isim verelim: Şa
ban." Kemal Sunal filmlerinin çok revaçta olduğu yıllarda bun
dan inanılmaz irite olurdum, sinirlenirdim. Fakat artık düzelt
mekten, adınızın doğrusunu söylemekten o kadar yoruluyor
sunuz ki, bıkıyorsunuz ve bir noktadan sonra teslim oluyorsu
nuz. Böyle bir psikolojinin içine giriyorsunuz. Karşınızdaki her
zaman Süryaniliğin ne demek olduğunu da bilmiyor. Hemen
"gavur" ile özdeşleştiriliyorsunuz. Hıristiyanlara karşı negatif
bir anlayış var çoğu insanda, bununla mücadele ediyorsunuz.
256
cuklarına zorluk çekmesin diye Türkçe isimler koyup enteg
re olmayı seçen insanlar da var. Ya kabul edeceksiniz asimilas
yonu ya da . . .
257
yorlar. Burada farklı yerlerde yaşıyorlar. Bölük pörçükler. Ora
da devamlı bir aradalar. Büyük şehirde yaşamın getirdiği zor
luklar var. Mesela Süryanilerde Hano Kritho diye bir gelenek
var; 3 gün boyunca şenlik yapılıyor. Herkes evinden getirdiği
yiyeceği köy meydanında topluyor. insanlar o yiyecekleri hep
birlikte tüketiyorlar. Eğleniyorlar. Bazı köylerde hala yapılıyor
ama tabii ki büyük şehir için olanaksız bir şey bu . insanlar bü
yük şehrin getirdiği zorlukları aşmakta zorlanıyorlar, uzaklaşı
yorlar. Bir arada bulunamıyorlar. Etkinlikleri unutuyorlar za
manla ; yapmaya yapmaya unutuluyor. Büyük şehirde yaşam
nasıldır? Sabah kalkılır, işe gidilir, akşam yorgun dönülür ve
ertesi sabah rutin devam eder. Oysa kırsal kesimde böyle bir sı
kıntı yok. Mesela harman zamanı insanlar gider tarlada çalışır
lar sonra gelirler, köy meydanında hep beraber otururlar.
2 58
T E O D O RA H A C U Dİ
260
larda bana hamile kalıyor. Doktorlar, anneme bana hamileyken
"Yaşama şansı yok," demişler. "Bebeğin zaten yaşama ihtima
li yok, senin de hayatın çok ciddi tehlikede," demişler. Ben ya
şayınca beni Tann'nın hediyesi olarak görmüşler. Annem bu
nu hep böyle anlatırdı. Benim kızımın da bir isim hikayesi ol
du . Kızımın iki tane ismi var: Annemin ismi Eleni idi, o yüzden
başka bir isim düşünemezdim. Otomatikman onu verdim. Bir
de, Maria ismini verdim çünkü kızım 6 aylık doğdu. Çok zor
çocuk sahibi oldum ve kızımı Meryem'e, Meryem anneye ada
dım. Şimdi hep onu diyorum; benim kızım iki annemin ismi
ni de taşıyor; kendi annemin ve Meryem annenin . . . Yani bizim
için isimlerimiz önemli çünkü ya aileden birinin ismini taşıyo
ruz ya da hikayesi olan bir ismi.
261
• Aileden birinin ismini çocuğa verirken, uyulması gereken bir
kural veya öncelik sırası var mı ?
- Bizdeki adete göre çocuğa, anne ve babaların isimleri ve
rilir. Ve aslında geleneğe göre, önce erkeğin annesinin, baba
sının ismi koyulur. Hatta benim bir arkadaşım vardı, kız, an
nesi ile aynı ismi taşıyordu ve babaannesinin ismi de aynıydı.
Yani babasının hayatında üç tane kadın vardı, üçü de Anasta
sia idi. . . Birçok ailede bu konuda sorun yaşanıyor; benim an
nemin adı olacak, yok senin annenin olacak diye. Bir de yine
geleneğe göre, vaftiz oluncaya kadar çocuklara isimleriyle hi
tap edilmez. Kızlara "heba", oğlanlara da "bebi" diye hitap edi
lir; yani "bebek" denir. Vaftiz olduktan sonra ise çocuk ismiy
le anılmaya başlar. Tören sırasında da, çocuk suya batırılıp çı
karıldıktan sonra şöyle bir cümle söylenir: "Tanrı'nın kulu Te
odora vaftiz edildi. "
262
siz ne kadar güzel Türkçe konuşuyorsunuz . " Pardon? ! "Ben
Türk vatandaşıyım ve Türkiye'de doğdum," diyorum, bu se
fer şunu soruyor: "E sizinkiler ne zaman geldi? " Hiçbir zaman
gelmedi çünkü hep buradaydık. Annem, babam, dedem; hepsi
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı . "E ondan önce?" "Ondan ön
ce Osmanlı. " "E ondan önce? " "Bizans," . . . Sonuçta bizim bu
topraklarda olduğumuzu bir türlü anlayamıyorlar. Bir Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı nasıl farklı bir dinden olur hala onu da
algılayamıyorlar. Bunu Türkiye geneli için söyleyebilirim ama
lzmir'de daha farklı. Böyle değil. Hele benim doğup büyüdü
ğüm, yaşadığım bölgede; Alsancak'ta o kadar farklı gayrımüs
lim vardı ki. . . Musevi, Levanten, Ortodoks . . . Yabancı. . . Burada
daha doğal karşılanıyordu. Fakat bence lzmir dışında bir yerde
bunu anlatmak çok zor.
263
şadım, kızım da yaşıyor. Belki bilinçsizce yapılan bir şey ama
bu ismin farklı olduğu için yapılıyor. O ismi taşıyan olarak se
nin, bir mirasın var, bir kültürün var, bir kimliğin var. Sadece
bazı şeylerle karşılaşacaksın diye , korumak ve korunmak için
bize yabancı bir isim koymayı veya ismi Türkçeleştirmeyi ben
kabul etmiyorum. Fakat kişinin isminin Türkçe olmasının bir
koruma olduğunun farkındayım. Bunu da şuradan biliyorum:
Selçuk'ta çalışırken orada Yugoslavya göçmeni çok sevdiğim
bir Ümmet Amcam vardı. Onunla sözlü tarih çalışmaları yap
mıştık. Beni çok seviyordu, "kızım" diye hitap ederdi, bir bak
tım bir süre sonra bana "Selda" demeye başladı. "Niye bana Sel
da diyorsun Ümmet Amca? " dedim, "Teodora'yı yanlış anlar
lar, seni üzerler, sana kimse zarar vermesin. " Onun benim kim
liğimle hiçbir sorunu yoktu , aksine benim Hıristiyan olmam bi
zi bir şekilde yakınlaştırmıştı, ama kafasına göre beni korumak
için bana bir Türk ismi vermişti ve kendi torunun ismini ver
mişti. Niye? Benden diğerlerine Teodora olarak bahsederken,
diğerlerinin bana zarar vereceği düşüncesiyle. Onlar da farkın
dalar, hele eski nesil. . . Farklı bir kimlikten, farklı bir inançtan
olanın dışlandığının, hakarete uğrayacağının, zarar görebilece
ğinin farkındalar.
264
YA N İ D E M İ R C İ O G LU
H ep so ruyo rlar, ı sra rla: Ada çok mu değ i şti ? H atı raları mdaki
Ada nas ı l idi? G ü n l ü k hayatı , eski i nsan ları, i l işki leri. " R um la
rın zaman ı ndaki " Ada. Onlar sordukça gözleri nde müruru zama
na u ğ ram ı ş b i r devrin kal ı ntısı o l a rak gö rüyo rum kend i m i , tü r
lü neden lerle nes l i tü kenmek üzere olan b i r top lumun son bak i
yeleri nden . . .
- AK i L LAS M i LAS
266
• Neden sizin için bu isim seçilmiş?
- Dedemin ismi bana verilmiş. Ben doğduğumda dedem çok
ağır hastaymış, ölüm döşeğinde yatıyormuş. Ben de 3-4 aylık
ken vaftiz olmuşum ki, dedem ölmeden onun ismi bana veril
sin . . . Aile içinde en uzun boylu kişi dedemmiş, en azından bo
yumu ondan almışım . . .
z
<[
�t=5E�=:::a ·�
.....
<!I
"'
.....
����--'-
� ��������- �
.... .. ���-- �
267
bir adama Yanaki diye bağırıyorlar diye düşünüyordum, sonra
bu Yanaki'yi ben üstlendim.
268
muzun memleketini, Arnavutluk'taki köyünü ziyaret ettik. Da
ha sonra Yunanistan'daki okulunu da ziyaret ettik. Öğrencileri
mize kendi tarihlerini, kimliklerini öğretmemiz gerekiyor. Ben
şahsen geçmişi hem kimlik açısından hem tarihimizi bilmemiz
açısından önemli buluyorum. Geçmiş, benim için geçmişteki
hataları tekrar yapmamamız açısından önemli. Fakat bugün bi
le lüks, önemli olan gelecek. Geleceğe nasıl devam edeceğiz? Bir
zamanlar lstanbul'da Rum cemaatinin 59 okulu olduğunu dü
şünürsek ve bugün sadece 3 büyük okul ve 2 ilkokul kaldıysa . . .
269
lik içtima alanında askerler toplandı, tempoyla "Güle Güle Ya
ni Komutan" diyerek beni yani "Pırpırsız Komutanı" uğruladı
lar. Askere gidişimde de enteresan bir şey var: Zoğrafyon Lise
si'nden arkadaşım olan Laki Vingas'ın gittiği bölüme gittim. O
döndü , ben gittim. Laki'nin öğrencileri benim komutanım ol
du. Laki kendini Rum olarak tanıtmıştı, zaten tanıtmamak im
kansız . Rum olmak orada bana şunu düşündürmüştü : Bana
rütbe verilmediği zaman arkadaşlarım ne düşünecek? Sakın
calı mıyım? Bu düşünce beni çok rahatsız ediyordu. Fakat bu
gün tekrar aynı grupla birlikte olabilmek için yalnız 15 günlü
ğüne askere gitmek isterdim. Bizim bölükte Soner Atadan Ol
gun da vardı. Nükhet Duru'nun menajerliğini yapıyordu, aynı
zamanda Bravo dergisinin genel yayın yönetmenliğini yapıyor
du. Dergiye, "Bir Kadın Dudağı Özledim" başlıklı askerliği ye
ren bir yazı yazmıştı. Toplatılacağını düşündüğümüz dergideki
o yazıda, bir de şöyle söylüyordu : "Peki askerliğin hiç mi güzel
tarafları yoktu ? Vardı; gayrimüslim oldukları için rütbe taka
mayan Yaniler, Yasefler güzellikleri arasındaydı. " Yasef de bi
zim dönemdendi, Musevi bir arkadaş . . .
270
Y ETVART YI LMAZ
272
anlamış, anladığı gibi de yazmış. Tabii ki resmi yazılarda Edu
ard'ı kullanmak lazım oluyor, biliyorsunuz yoksa hiçbir işlem
yerini bulmaz. Bir harf bile değişik olsa, sorun olur . . .
z
""
'iij
;:!
""
"'
CI
ııı::
"'
ID
273
sindeki neden inkardan kaynaklanmıyordur da; özentilikten,
alafranga olmaya özenmekten tercih ediliyordur. Bilemem ama
bana kalırsa eğer ben Ermeni isem, ismim de Ermenice olma
lı. Rum isem Rumca . . . "Ben Ermeniyim ama ismim fiyakalı ol
sun" da deniyor olabilir ama bunun fiyakayla bir alakası yok ki.
274
bullu ve Karamanlı Rum. Musevi vardı, Rafael, babası manifa
turacıydı. Sonra Mısırlılar geldi. Yani kozmopolit bir sokakta
doğdum ben, uzun yıllar görülmedi ama ne zaman ki kaşıma
lar başladı, milliyetçilik akımları çıktı o zaman birtakım prob
lemler yaşandı ama ben pek yaşamadım.
275
kak isimlerini değiştirmeleri yeni değil, çok eski. Soyadı tahsi
si zamanında da çok şey değişti. Mesela benim gerçek soyadım
Hagopyan'dır. H ile. Agop; Mehmet'e Memo, lbrahim'e Ibo de
mek gibidir; aslı Hagop'tur. Soyadı tashihinde amcam bize Yıl
maz soyadım almış.
276
gözükür, değil mi? Bizi kuşatan, saran, sarmalayan el bıraksın
kendini. Nolur o nohutlara? Dağılır giderler. Birliktelik biter.
Bize illa ki kafes lazım bir arada durmamız için. Olacak şey de
ğil tabii, ama şimdi bize biri gelse, dese ki; "Filanca şehri tama
men size verdik. Kendiniz idare edin" , iki sene sonra harp çı
kar. Biz entegre olduk, entegre olabilen bir toplumuz biz.
277
YO R G O İST E FA N O P U LO S
278
go'ya, "Hıristiyanlan keseceksin" emri verilmiş. O karşı gelmiş
ve karşı geldiği her seferde işkenceye alınmış ve her seferinde
de işkenceden canlı çıkmış. En sonunda kafasını uçurmuşlar.
279
miyorum. Kutlamak için izin almam gerekiyor . . . Aya Yorgi gü
nünde , eskiden çayırlarda panayırlar yapılıyordu : "Aya Yor
gi Panayın" deniyordu ona. Şimdi biliyorsunuz, 7 Mayıs'ta, İs
lam'daki Hıdır Ellez kutlanıyor. Hıdır, Hızır kimdir? Hıdır-El
lez şenlikleri , bence Aya Yorgi panayırlarının Müslümanlığa
aksetmiş şekli. Bunu birileri araştırmalı . . .
• Neden ?
- Büyük İskender'e çok büyük hayranlığım var, onun için . . .
Alexandros nasıl İskender olmuş? Alexandros, İran'a gittiği za
man İranlılar Alexandros'u söyleyemiyorlar. -Als öntakısı var
onlarda; kender'i de duyuyor; oldu sana önce Als-kender, son
ralan da İskender !
280
• Sizin isminizle de böyle hatalar, kanşıklıklar oluyor mu ?
- Yok, çok olmuyor. Yorgo kolay geliyor. Bir de bilindik bir
isim; Yorgo Bacanoz vardı, udi idi. Yorgo Vapuridis vardı, ta
vemaler kralı. Şimdi Yorgo Buzuki çıkmış , Wyndham Otel'de
çalıyormuş. Yunanistan'da önceleri dışişleri bakanı, sonradan
da başbakan olan Yorgo Papandreu da Türkiye'de tanındı. On
lardan çağrışım yapabiliyor. Ama tabii yine de bazıları yan
lış söyleyebiliyor; Yorga diyorlar, Yorgun yazan oluyor. "Yor
go ," diyorum "Yorgun mu? " diyor. Böyle zamanlarda kimliği
mi gösteriyorum. T . C . vatandaşı kimliği. Görüyor ve sonra so
ruyor; "Nerelisiniz? " Bu kadar aptallık olmaz. "Ne zaman gel
diniz? " E siz ne zaman geldiniz ! Hatta sınıfta bir kere biri sor
du; "Siz Yunanistan'dan mı geldiniz? " Ben de ona sordum; "Siz
Orta Asya'dan mı geldiniz? "
281
demek, o da oldu "Gül Hanım" . Kız kardeşinin adı Thedolosu
la, o da oldu mu Şule . . . istemiyorlardı. Korkuyorlardı gerçek
ten. Korkuyorlardı. . . E, 23'te mübadele ile toplumumuzu yok
ettiler, 42'de varlık vergisi ile servetimizi yok ettiler, 55'te bü
tün her şeyimizi tahrip ettiler, yıktılar, yaktılar. 64'te de sür
gün ettiler.
282
!erimizi devam ettiriyorsunuz fakat bize hayrınız yok, olmadı
ğı gibi verilmek istenen bir mesajı da çok yanlış anladınız: "Va
tandaş Türkçe konuş" dedikleri zaman lstanbul'da iken Türk
çe konuşmanızı söylediler. Siz lstanbul'da iken Rumca konu
şuyorsunuz, Atina'ya gittiniz Türkçe konuşuyorsunuz. Yan
lış anladınız bu işi ! Tabii bunun yapılmasının iki sebebi olabi
lir. Bir tane sebebi, aralarında Türkçe konuşuyorlar, başkaları
nın anlamasını istemedikleri şeyleri bu dille söylüyorlar. Fakat
bence ikinci ve daha önemli olan sebebi şu ; insanlar iki kültü
rün de sahibiyim demek istiyor. Yunanca da biliyorum, Türkçe
de. Rum adetlerini de biliyorum, Türk adetlerini de. lki kültü
rü beyan etmek istiyor gibiler.
283
YU DİT N A M ER
284
• Böyle olmaması sizin hayatınıza nasıl yansıdı ? Yudit ismini
taşımak Türkiye'de size neler yaşatıyor?
- Yabancı bir isim taşıdığım için, hiçbir zaman Türk gibiymiş
gibi görünme şansım olmuyor. Türkiye'de bir çocuğa Türkçe
isim vermenin böyle bir avantaj ı var; çocuk istediği kimliği, is
tediği noktada aktive edebiliyor. Oysa siz çocuğa, onun kimli
ğini çok öne çıkaran bir isim verdiğiniz zaman, çocuk o kim
likten kaçmak ya da o kimliği saklamak gibi bir şansa sahip ola
mıyor. Ben de Yahudi kimliğiyle yaşamak durumunda kalıyo
rum. Bu benim önümden yürüyen bir şey oluyor. Bununla il
gili, ismim hakkında bana mütemadiyen soru soruluyor. Anla
mı soruluyor, nece olduğu soruluyor, neden bu isme sahip ol
duğum soruluyor. Türkçeyi nerede öğrendiğim ve ne kadardır
bildiğim soruluyor. Okula başladığımdan beri, lsrail Konsolos
luğu dışında her yerde bu sorularla karşılaşıyorum.
z
cı:
·;;;
cı:
"'
cı:
UJ
c.:ı
"'
UJ
"'
285
de öğrendin? " sorusu sorulduğunda . . . Diyorum ki; "lşte 30 se
ne oldu , 30 senedir öğrenmeye çalışıyorum . " Bazen çeşitli ül
keler sıralıyorum, "şuralıyım" , "buralıyım" diyorum çünkü sü
rekli olarak buralı olmadığına dair bir yansıtmayla baş etmek
bir noktadan sonra çok zor oluyor. Ben de, her azınlık gibi mi
zah şeklindeki savunma mekanizmasını başlatıyorum.
286
• Bu deneyimlere sahip ve bu mesele üzerine düşünmüş biri ola
rak siz; çocuğunuza böyle bir isim verdiniz mi, verir miydiniz?
- Bir çocuğa isim vermek annenin ve babanın nasıl bir du
rumda çocuk sahibi olduğuyla da çok alakalı. Çünkü aslında,
isim dediğin şey annenin, babanın sana yaptığı bir yükleme.
Annenin ve babanın senden tüm beklentileri, kendi hayatlann
dan beklentileri senin isminde kristalize oluyor. Mesela isim,
yaşama dair bir sıfatsa; Umut gibi, Özlem gibi, sen de anne ve
babanın o zamanki ruh halini yansıtan bir isimle hayat boyu
devam ediyorsun. Kimileri gelecekten beklentilerine dair isim
ler koyuyorlar, kimileri bir kayba dair isim seçiyor; örneğin an
ne önceden bir çocuk kaybı yaşamışsa onu yansıtan isimler se
çebiliyor. O acıları değişsin, belki dönüşsün diye bunu yapıyor
lar. Çoğu zaman ebeveynler kendi travmalarını yansıtan isim
ler koyabiliyorlar. Bazıları tarihteki önemli figürlerin isimlerini
verip, "Benim çocuğum da böyle olsun" diye düşünüyor. Ço
cuğum benim ideolojik devamlılığım olsun diye düşünenler de
var, mesela solcuysa, " Çocuğumun adını Mahir koyarsam sağ
cı olmaz" diyebiliyor. Benim çocuğum yok ama ara ara düşü
nüyorum çocuğum olsa nasıl bir isim verirdim diye . . . Kimliğini
inkar etmek ile ne kadar parçası olduğunu bilmediğin ve ne ka
dar giydiğini kestiremediğin bir kimliğe sadık kalmak arasında
yapılan bir zorlama bu . Bu yüzden ben sanırım hiç parçası ol
madığım bir kimliğe ait bir isim verebilirdim. Mesela Fransızca
bir isim verebilirdim. Sonra çocuk, ne istiyorsa onu yapsın. Ço
cukken ben kendi ismimden hiç memnun değildim, çok dalga
geçilirdi diye çok mutsuzdum. Zaten çekingen de bir çocuk
tum. ismim çekingenliğimi arttırmış olabilir veya belki o çekin
genlik buradan kaynaklanıyordur. Fakat bir yandan da , kimli
ğimin hep açık olması bana bir dayanıklılık verdi. Bunun bana
bir asilik sağladığını düşünüyorum. O nedenle şu anda ismim
den memnunum ama çocukken "ismini seviyor musun? " dese
ler, "Hayır. Ben de dümdüz, süper Türk bir isim istiyorum. Be
nim adım da Merve olsun," derdim.
287
ZAKA RYA MİLDA N O G LU
288
babamı misyonerler kurtarıyor, Kayseri'de. Bir süre Talas Ame
rikan Koleji'nde kalıyor, sonra ailesini aramak için dağ taş tepe
geziyor. Baya büyüyor yani ! 25-30 yaşlanna gelince yoruluyor
ve annemle evleniyor. 4 erkek 2 kız çocukları oluyor ve tüm
çocuklanna kendi kardeşlerinin isimlerini veriyor. Benim isi
mim de amcamın ismi. Zakarya amcamın.
z
<(
·;;
<(
"'
<(
....
"'
"'
....
m
289
• Bunu bilmek nasıl bir his ?
- Çok kolay bir şey değil Rita. Çok kolay bir şey değil. Deli
kanlı olunca, yetişkin olunca bunun nasıl bir şey olduğunu da
ha derinden hissettim. Çok üzerinde konuşmadım, konuşmak
da istemem. Takılıp kalmış değilim ama . . . Hani Hrant diyor
du ya; " Nerede benim babalarım, dedelerim? " Öyle bir şey işte.
Nerede benim amcalarım? Nerede 5 amcam? Varlar, adlan san
lan oradaki kütüklerde kayıtlı ama neredeler?
290
var, aşağılanmamız var. Gavurluğumuz var. Tak ! , vurur bir ta
ne; "Ulan gavur haç çıkart ! " Ben bütün bunları yaşamış bir in
sanım . . . lki-üç sene önce Balçiçek Pamir'in televizyon progra
mına çıkmıştım. Onun da ilk sorusu şuydu : "Zakarya olarak
yaşamak nasıl bir şey? " Ben de ona dedim ki; "Benim isim ko
leksiyonum var. 'Zakarya' diyorum; 'Zekeriye' diyorlar, 'Zagor'
diyorlar, 'Zafer' diyorlar. 'Ya ! ' diyorum; 'Sakarya'nın Z'lisi. " Yok
ama olmuyor.
Tabii yaklaşımlar da çok çeşitli, tek tip bir yaklaşımla karşı
laşmıyorsunuz. lnsanın zihniyetine, niyetine bağlı. Çok iyi ni
yetli insanlar da Zekeriye diyebiliyor, ona kızmıyorum. O baş
ka bir şey fakat öbür türlüsü , yani mesela arkasından hemen
"Nereden geldin sen ! ? " sorusunun gelmesi başka. O zaman di
yorsun ki, burada iyi niyet yok, samimiyet yok.
291
medi. Ben beynimden vurulmuşa döndüm. "Arda'cım bu nere
den çıktı ? " dedim. "Tarih öğretmenimiz yok mu, Mehmet Bey,
bir aydır ünitede durmadan Ermeniler Türkleri kesti diye an
latıyor," dedi. "Doğru değil Mehmet Bey'in anlattıkları ama an
layabilmek için biraz daha büyümen gerekiyor," dedim. "Yok,
ben anlarım," dedi. Ben de dedesini anlattım ona. Babamı an
lattım. "Anladım, " dedi. Ve ondan sonra da konuşmadık bili
yor musun . . . Şimdi 3 1 -32 yaşında, konuşuyoruz ediyoruz elbet
ama o yaşta bir çocuğun . . .
292
oldular bütün dünyaya . Bunun gibi örnekler çok, "Ani Hara
beleri" de demezler mesela, "Anı" derler ya da "Ahdamar" de
ğil "Akdamar" derler . . . Politik olarak isimlerle oynanıyor. Tür
kiye'de Anadolu coğrafyasında adı değiştirilmeyen ne köy kal
dı ne kasaba. Sonra Soyadı Kanunu var, Ankara'dan, merkez
den kaymakamlıklara, muhtarlıklara listeler gönderiyorlar ve
diyorlar ki; "Bu listelerden soyad seçeceksiniz. " Yani kirli bir
tarih. Yük çok fazla. Yavaş yavaş açılıyor, konuşuluyor. Daha
çok konuşulsun diye çaba sarf ediyoruz. Zaman zaman izin ve
riyorlar, zaman zaman öldürüyorlar. Hrant'ı öldürdükleri gi
bi. Durum bu.
293
SONSÔZ
lsimlendirmeyi. lsimlendirilişini.
lsmiyle yaşama deneyimini. lsmini yaşattıklannı . . .
tSBN·1l: 978-975-05-201S-1
11 1 1 1 11 1 1 1 1 1 1 1 1
�,,,,
- .,
İletişim 9 789750 5 2 0 1 8 1