You are on page 1of 4

Mukaddime

Kat’iyen bil ki, hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi, iman-ı billâhtır. Ve insaniyetin en
âli mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billâh içindeki marifetullahtır. Cin ve insin en
parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır. Ve ruh-u beşer için en
hâlis sürur ve kalb-i insan için en sâfi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i ruhaniyedir.

Cenâb-ı Hakkı tanıyan ve seven, nihayetsiz saadete, nimete, envâra, esrara, ya bilkuvve veya bilfiil
mazhardır. Onu hakikî tanımayan, sevmeyen, nihayetsiz şekavete, âlâma ve evhama mânen ve
maddeten müptelâ olur.
BİRİNCİ NÜKTE
Namazın mânâsı, Cenâb-ı Hakkı tesbih ve tâzim ve şükürdür. Yani,
· celâline karşı kavlen ve fiilen Sübhânallah deyip takdis etmek;
· hem, kemâline karşı lâfzen ve amelen Allahu ekber deyip tazim etmek

Allahu ekber:
“Allah en
büyüktür” (bk.
k-b-r)
amelen:
davranışla
âyine: ayna
azîm: çok
büyük (bk. a-ẓ-
m)
birader: kardeş
celâl: haşmet,
ihtişam, yücelik,
(bk. c-l-l)
Cenâb-ı Hak:
Hakkın ta
kendisi olan
şeref ve yücelik
sahibi Allah (bk.
ḥ-ḳ-ḳ)
fehmetmek:
anlamak
fiilen: fiil ve
davranışla (bk.
f-a-l)
hadsiz: sayısız
hamd: övgü ve
şükür (bk. ḥ-m-
d)
hikmet: sebep,
gaye, fayda (bk.
ḥ-k-m)
hikmet-i
tahsisi: ait
kılınmasının
hikmeti, gayesi
(bk. ḥ-k-m)
ihsânât-ı
külliye-i
İlâhiye: Allah’ın
herşeyi kuşatan
bağış ve
iyilikleri (bk. ḥ-
s-n; k-l-l; e-l-h)
inkılâp: değişim, dönüşümKadîr-i Zülcelal: kudreti herşeyi kuşatan ve sonsuz haşmet ve yücelik sahibi Allah
(bk. ḳ-d-r; ẕü; c-l-l)kavlen: sözlekemâl: kusursuzluk, mükemmellik (bk. k-m-l)lâfzen: sözlü olarakmâkes:
yansıma yerimuayyen: belirlimühim: önemlinefis: kişinin kendisi (bk. n-f-s)nükte: ince anlamlı sözSübhanallah:
“Allah her türlü eksiklikten sonsuz derecede yücedir” anlamında bir tesbih (bk. s-b-ḥ)takdis: Allah’ın her türlü
eksiklik ve çirkinlikten yüce olduğunu ilân etme (bk. ḳ-d-s)

tasarruf:
herşeyi dilediği
gibi kullanma
ve yönetme (bk.
ṣ-r-f)
tasarruf-u
İlâhî: Allah’ın
faaliyet ve
icraatları (bk. ṣ-
r-f; e-l-h)
tâzim: Allah’ın
sonsuz azamet
ve büyüklüğünü
dile getirme (bk.
a-ẓ-m)
tesbih: Allah’ı
her türlü
noksan ve
kusurdan yüce
tutarak şanına
layık ifadelerle
anma (bk. s-b-
ḥ)
yekûn: toplam
ziyade: fazla

Demek, tesbih ve tekbir ve hamd, namazın çekirdekleri hükmündedirler.

İKİNCİ NÜKTE
İbadetin mânâsı şudur ki: Dergâh-ı İlâhîde abd kendi kusurunu ve acz ve fakrını görüp
kemâl-i Rububiyetin ve kudret-i Samedâniyenin ve rahmet-i İlâhiyenin önünde hayret ve
muhabbetle secde etmektir.

Yani, Rububiyetin saltanatı, nasıl ki ubûdiyeti ve itaati ister. Rububiyetin kudsiyeti,


paklığı dahi ister ki, abd, kendi kusurunu görüp, istiğfar ile ve Rabbini bütün nekaisten
pak ve müberra ve ehl-i dalâletin efkâr-ı batılasından münezzeh ve muallâ ve kâinatın
bütün kusurâtından mukaddes ve muarra olduğunu, tesbih ile, Sübhanallah ile ilân etsin.
Hem de Rububiyetin kemâl-i kudreti dahi ister ki, abd, kendi zaafını ve mahlûkatın
aczini görmekle, kudret-i Samedâniyenin azamet-i âsârına karşı istihsan ve hayret içinde
Allahu ekber deyip, huzû ile rükûa gidip, Ona iltica ve tevekkül etsin.
Hem Rububiyetin nihayetsiz hazine-i rahmeti de ister ki, abd, kendi ihtiyacını ve bütün
mahlûkatın fakr ve ihtiyâcâtını sual ve dua lisanıyla izhar ve Rabbinin ihsan ve in'âmâtını
şükür ve senâ ile ve Elhamdü lillâh ile ilân etsin.

You might also like