You are on page 1of 353

BİR HİPNOZ

MACERASI
Dikkat! Hipnoz Öğrenmek İstemiyorsanız
Sakın Bu Kitabı Okumayın!

Z. Müge KASAROĞLU-Büient ŞENYÛREK

akis!
© AKİS KİTAP Tüm yaym haklan yayınevine aittir. Kaynak gösterilerek tanıtım ve
iktibas yapılabilir. Çoğaltılamaz, basıîamaz, senaryolaştıniamaz ve farklı
biçimlerde hazırlanıp satışa sunulamaz. Elektronik ortamlarda yayınlanamaz.

Bir Hipnoz Macerası


Zeynep Müge Kasaroğlu-Bülent Şenyürek

Yayın Yönetmeni İbrahim Özbay


Editör Deniz Tekin
Kapak Tasarım Gökhan Koç
İç Tasarım Yasemin Yentur
Baskı-Cilt Kilim Matbaası S a n . Tic. Ltd. Ş t i .
Maltepe Mah. Litros Yolu Fatih San. Sit.
No: 12/204 Topkapı - İstanbul
Tel: 0212 6129559 Faks; 0212 6130983
Genel Yapım
Endülüjans İçerik Hizmetleri
1. Baskı
Mart 2008 İstanbul
ISBN
978-605-0052-06-0

A K İ S KİTAP
Özbay Yayıncılık San.Tic.Ltd. Ş t i
Osmanlı Sokak Alara Han No: 11 - B
Kazancı Yokuşu GümüşsuyuAaksim-istanbul
Tel; 021 2 243 61 82-84 Fax: 021 2 243 62 36
www.akiskitap.com-akis@akiskitap.com
BİR HİPNOZ
MACERASI
Dikkat! Hipnoz Öğrenmek İstemiyorsanız
Sakın Bu Kitabı Okumayın!

akis
ı
r.:-:
cinde <ı er
Patlak Lastik 9
Aksiliklerden Doğan Kahramanlık 25
Her Şeyi Bilen A d a m ' 37
S ö y l e n m e y e n Sözler 57
Hipnozun G ü c ü 63
D o ğ r u c u ' y a G ü ç Katan A n ı l a r 79
Tarihi K a d a r D e r i n Bir K o n u 87
Bir " K a y m o n " G ü l 109
Terkedilmişlik 115
B e k l e n m e y e n Dostluk 129
U ç u r u m u n Kenarında 135
Dost Eli 145
Güneş Yeniden Doğuyor 153
Transla İlk B u l u ş m a 165
Değişim 189
Yaztlılılar G e l i y o r ! 205
C e m ' i n Sürprizi 217
Pencerenin Ardındaki A d a m 229
N e r e d e n Çıktı B u Kaygı? 239
Bedel 251
Z o r Kararlar 263
Felekten Bir G ü n 281
Düğüm Çözülüyor 291
Zincirin Son Halkası 299
Tuhaf Düşünceler 309
Bir Z a f e r - B i r V e d a 317
Zihin A ç a n Tuvalet 329
17 Y ı l S o n r a 335
Y e n i Bir B a ş l a n g ı ç 347
Zeynep Muse K A S A R O Ğ L U Kimdir?
1979 yılında Tokat'ta doğan Müge Kasaroğlu, 2001 yılında Hacette­

pe Üniversitesi İngilizce-Kimya Bölümü'nden bölüm üçüncüsü olarak


mezun oldu. Üniversite yıilannda Prof. Dr. Zakir Rızayev v e Prof. Dr.
Ali Güner ile uluslar arası bilimsel çalışmalar yaptı. "Polymer İn Scien­
ce" dergisinde bu çalışmalarla ilgili makalesi yayınlandı. Antalya'da dü­
zenlenen Uluslararası Bilim Sempozyumu'nda çalışmaları yayınlandı.
Muğla Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde 2 yıl yüksek lisans yaptı.
Yüksek lisans birincisi oldu. Bu yıllarda kişisel gelişim alanına yöneldi
ve seminerlere katıldı. 2003 yılında Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı özel
eğitim kurumlarında öğretmenlik görevi yaptı. 2004 yılında Bülent Şe-
nyürek'ten N L P Practitioner v e N L P Master Practitioner eğitimlerini
alarak birlikte çalışmaya başladılar. Aynı yıllarda A d i ! Maviş'ten N L P
ile Hızlı O k u m a eğitimi aldı. Hafıza Teknikleri eğitimlerini de alarak,
eğitmenlik yetkisi kazandı.
Sri Lanka'da Medicina Alternativa Üniversitesi Dünya Kongresi'ne
Türkiye temsilcisi olarak katıldı ve çalışmalarını sunarak Klinik Psiko­
lojisi v e Yaşam Felsefesi Doktoru unvanını aldı. Robert Smith'den M i l ­
ton hipnozu üzerine Hipnoz ve Hipnozla Eğitim eğitimlerini aldı.
Dr. Wyatt WoodsmalI'dan (President of INLPTA-Dünyanm ilk Master
Trainer'i) Time Line (Zaman Çizgisi) ve Modelleme eğitimlerini alarak, Tür­
kiye'deki 40 uluslar arası Time Line ve Modelleme uzmanından biri oldu.
N L P Diploma, N L P Practitioner, N L P Master Practitioner, Hipnoz
Practitioner düzeyinde bir çok yöneticiye, iş adamlarına, ev hanımları­
na v e öğrencilere uluslar arası geçerlilik düzeyinde eğitim ve sertifika
vermektedir. Okullarda ve dershanelerde "Sınav v e Gelecek Kaygısı
G i d e r m e " , "Öğrenme Becerileri ve Öğrenmeyi Öğrenme" gİbİ konular­
da eğitim seminederi vermektedir. Dünyanın sayılı isimlerinden N L P
Master Trainer v e Hipnoterapist Dirk Bansch'den "Modern Tekniklerle
Bireysel Danışmanlık" eğitimini alan Türkiye'deki 9 uzmandan biridir.
Şu anda Bülent Şenyürek İle birlikte birçok özel ve devlet kuruluşu­
na eğitimler vermektedir.
Eğitim kurumlarına, şirketlere, yöneticilere, öğrencilere, sporculara
bireysel danışmanlık yapmakta, gazete ve dergilerde makaleler yayın­
lamakta v e halkı bilinçlendirmek amacıyla Antalya V T V kanalında her
hafta yayınlanan "Eğitlence" adlı program yapmaktadır.
Ayrıca "Kankam Ö S S " , " N L P ile Sınav Serüveni", " N L P ile Hafıza
Teknikleri ve "Pozitif Yaşam Dersleri-Benim de Söyleyeceklerim Var"
adlı kitapları yayınlanmıştır.
Bülent ŞENYÛREK Kimdir?
1974 Yılında Muş'un Varto ilçesinde doğan Bülent Şenyürek, 1997
yılında Prof. Ömer Naci Soykan, Prof. Ali Akay, Prof. Hilmi Yavuz,
Prof. Avşar Timuçin, Prof. O r u ç Aruba, Prof. Esin Küntay gibi önemli
isimlerden eğitim alarak Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölü-
mü'nü bitirdi.
Bir süre özel öğretim kurumlarında felsefe v e rehber öğretmenliği
yaptı. Aynı yıllarda Klasik Hipnoz'fa ilgilendi ve hipnozu eğitimde kul­
lanmaya başladı. Kişisel Gelişim alanı çalışmalarına başladı.
2004 yılında Robert Smith'den Milton hipnozu üzerine Hipnoz ve
Hipnozla Eğitim eğitimleri aJıp uygulamalara başladı.
Ralph Watson'dan N L P Practitioner eğitimini, N L P Master Practiti­
oner eğitimini ve dünyanm ilk Master Trainer'ı Dr. W y a t t Woodsmall
(President of INLPTA) ve Debra W y l d e ' d a n N L P Trainer eğitimini ala­
rak I N L P T A Birliği üyesi ve resmi eğitmeni olarak N L P eğitimleri ver­
meye başladı.
Sri Lanka'da Medicina Alternative Üniversitesi Dünya Kongresi'ne
katılarak çalışmalannı sunarak Klinik Psikolojisi ve Yaşam Felsefesi
Doktoru unvanını aldı.
Sri Lanka'da enerji meridyenlerinin beden üzerindeki etkileri konu­
sunda araştırma yaparak, bioenerjİ ve akupunktur üzerine çalışmalar
gerçekleştirdi.
N L P Trainer olarak; N L P Diploma, N L P Practitioner, N L P Master
Practitioner, Hipnoz Practitioner düzeyinde bir çok yöneticiye, İş
adamlarına, ev hanımlarına ve öğrencilere uluslar arası geçerlilik dü­
zeyinde eğitim ve sertifika vermektedir. Okullarda ve dershanelerde
"Sınav ve Gelecek Kaygısı Giderme" , "Öğrenme Becerileri ve Öğren­
meyi Öğrenme" gibi konularda eğitim seminerleri vermektedir.
Dünyanın sayılı isimlerinden N L P Master Trainer ve Hipnoterapist
Dirk Bansch'den "Modern Tekniklerle Bireysel Danışmanlık" eğitimini
alan Türkiye'deki 9 uzmandan biridir.
Şu anda bu çalışmalarının yanı sıra, Müge Kasaroğlu ile birlikte eği­
tim kurumlarına, şirketlere, yöneticilere, öğrencilere, sporculara birey­
sel danışmanlık yapmakta, gazete ve dergilerde makaleleri yayınlan­
maktadır ve eğitim adına Antalya V T V kanalında her hafta yayınlanan
"Yaşamda Kalite" adlı bir program yapmaktadır.
Ayrıca "Kankam Ö S S " , " N L P ile Sınav Serüveni", " N L P ile Hafıza
Teknikleri", " N L P ile Cinsel Sorunlarınıza Çözümler", "Hayatının Mut­
luluk Profesörü O l " adlı kitapları yayınlanmıştır.
TEŞEKKÜR
Kitabın her a d ı m ı n d a b i z e y o l gösteren Adem Özbay'a,
Gökhan Koç'a, Ayşe Sevinçgül'e

Kitabın y a y ı n l a n m a s ı n d a e m e ğ i g e ç e n t ü m Akis Kitap ekibine,

Karikatürlerlyle kitaba renk v e r e n Ahmet Karakaya'ya

S o n s u z teşekkürlerimizi sunarız.

Sevgiyle kalın...
Bu kitabı: bilginin hızlayol aldığı çağımızda,
genç yaşta modern sistemleri öğrenmenin ve
kullamnamn bilincine varmayı başaran
tüm öğrenci/erimize il/ıaf ediyoruz.

Zeynep Müge Kasaroğlu


Bülent Şenyürek

s^^nç ^iklttl danıek, 2oğtiUfu götait ae anûaifan

Jl'iiista^a JCamaû ^tatikfz


Patlak Lastik

n n e s i n i n ; " C e e e e e e e e e e e e e e e e e e e e m ! K a l k artık y a t a k ­
t a n ! O k u l a g e ç k a l a c a k s ı n . B ı k t ı m her s a b a h a y n ı ş e y i
y a ş a m a k t a n . Bir gün d e seni d ü r t m e d e n k e n d i n ç ı k s a n
şu y a t a k t a n ! " çığfıklarıyla gözlerini a ç t ı . A m a a ç m a s ı y l a da k a p a ­
ması bir o l d u . Ç ü n k ü o r t a m ç o k fazla a y d ı n l ı k t ı . G ö z ü n ü n İçine-
batmıştı bu parlaklık.

G e c e ailesinden gizli, aralıksız 6 saat bilgisayarda o y u n o y n a ­


m a k t a n ağrıyan v e şişmiş gözlerini ovuşturarak, bir kez d a h a a ç ­
m a y a çalıştı. B u sefer ağrıya r a ğ m e n , zorlayarak a ç ı k tuttu g ö z ­
lerini.

B a b a s ı n ı n ; " C e e e e e e e e e e e e m , yeter artık! S a b a h sabah a n a n ı


ne bağırtıyorsun! N e sorumsuz bir a d a m s ı n s e n ! B u sene son s ı ­
nıfsın. A k l ı n başına gelir d i y e ü m i t ettik a m a sen hatâ a y n ı kafa­
da d e v a m e d i y o r s u n ! " gürlemesiyle fırladı yataktan.
Ü s t ü n d e n sanki tank g e ç m i ş g i b i y d i . Ayaklarını sürüyerek
b a n y o y a y ö n e l d i . T a m k a p ı y ı a ç a c a k k e n kız k a r d e ş i n i n c ı r l a m a -
sıyla, o l d u ğ u y e r d e k a l a k a l d ı :

- B u e v d e bir g e n ç kız yaşıyor h e r h a l d e ! K i m s e n i n b a n a saygı


gösterdiği y o k . K a p ı y ı a ç a n d a l ı y o r i ç e r i ! T u v a l e t t e y i z h e r h a l d e !

~ Cırtlak sesinden a n l a d ı k i ç e r d e o l d u ğ u n u . B a n a bak k ı z ı m ,


a n a m , b a b a m sabah s a b a h " C e m ' i h a n g i m i z d a h a iyi çıldırtırız?"
yarışına başlamışlar zaten. B i r d e sen deli e t m e a d a m ı . Y a ş ı n d a ­
ha 1 2 , g e n ç kız o l d u m d i y e trip atıyorsun etrafa!

- A m a n b e , of! Ç ı k ı y o r u m işte. S e n d e lise sona geçtin d i y e bir


h a v a l a r a g i r d i n . A n n e m ergenlik ç a ğ ı n d a , abini idare et diyor
a m a kimsenin beni d ü ş ü n d ü ğ ü y o k !

- D e l i m i y i m lan b e n , beni idare e d e c e k m i ş s i n i z !

- A y n a y a bir bak istersen, şu a n d a pek d e n o r m a l gözükmü­


yorsun h a n i ! .

- K ı z ı m sen b a c a k kadar h a l i n l e b a n a laf mı yetiştiriyorsun!


Attım m ı tokatı yapışırsın d u v a r a !

- C e m ! O nasıl söz? N e b i ç i m k o n u ş u y o r s u n kardeşinle! H e p


o serseri arkadaşların getirdi seni bu h a l e !

C e m t a m a n n e s i n e c e v a p v e r e c e k k e n , o n u n tam a r a k a s ı n d a
d u r a n , babasının kalın v e çatık kaşlarının a l t ı n d a k i , ateş s a ç a n
bakışlarıyla göz g ö z e g e l d i . " H a d i ne d u r u y o r s u n ? İtiraz e l a n a ­
na da gör g ü n ü n ü ! " d i y e n bu bakışlar karşısında, b u r n u n d a n so­
luyarak, boşalan tuvalete girdi.

" B u e v d e insana hiç huzur yok. Hepsi takmış kafayı bana. Bir
d e sabah kalk d i y e diretiyorlar. Sanki kalkınca güzel bir g ü n a y d ı n
d u y u y o r u z . B u e v d e u y a n m a k için aptal o l m a k l a z ı m . Ç ü n k ü a n ­
cak bir aptal, azar işitmek için u y a n m a y a hevesli olur!"

C e m bu şekilde h o m u r d a n a r a k dişlerini f ı r ç a l a y ı p y ü z ü n ü y ı ­
k a d ı . T a b i farkında olmadan diş macununu hırsla t a m o r t a s ı n d a n
sıkmıştı. İşte bu da birazdan y i y e c e ğ i fırçanın habercisi o l m u ş t u :
- K i m bu m a c u n u b ö y l e sıktı! Elli defa d i y o r u m , d i b i n d e n s ı -
km, böyle y a p m c a ziyan oluyor diye! Tabi paranın kıymetini bi­
len mi var bu evde! Babani2 eşek gibi alışsın, ka2an£ih! Kimin
umurunda!

B u bağırış, çağırış arasında birkaç kitabını ç a n t a s ı n a tıktığı g i ­


b i , e v i terk etti.

Y o l b o y u n c a kendi k e n d i n e s ö y l e n m e y e d e v a m etti: " B i r k u r - '


t u l a y ı m §u e v d e n , h a y a t ı m ı y a ş a y a c a ğ ı m . N e z a m a n istersem o
z a m a n k a l k a c a ğ ı m . M a c u n u neresinden sıktığıma k i m s e karışa-
mayacak!"

O k u l a v a r d ı ğ ı n d a ilk dersin O s m a n l ı T a r i h i o l d u ğ u n u hatırla­


m a s ı y l a birlikte, y ü z ü biraz d a h a asıldı. G e ç e n yıl tarih h o c a s ı
o n a kafayı takmıştı. H e r derste mutlaka sinirlerini b o z a c a k bir
şey y a p m ı ş t ı . B u s e n e d e d u r u m u n farklı o l a c a ğ ı n ı s a n m ı y o r d u .

- H e y o ğ l u m , ne bu surat lan. Eşekten mi düştün sabah s a b a h !

C a n dostu K a a n ' ı n sesiydi b u . B u sesi d u y m a k biraz s a k i n l e ş -


tirmişti o n u .

- D a h a beteri b e a b i , b i z i m k i l e r g e n e beni deli e t m e k için e l ­


lerinden geleni yaptılar. D a h a o k u l u n ilk g ü n ü n d e n başladılar.
G e r i s i n i n nasıl o l a c a ğ ı n ı sen t a h m i n et artık!

- A m a n b e boş ver kanka, bizimkiler d e a y n ı . S a n ı r ı m insanlar


a n n e - b a b a o l a n a kadar farklı olsalar da ç o c u k d o ğ u r u n c a , fabrika
üretimi gibi, hepsi birbirine b e n z e m e y e başlıyor.

- B e n asla b ö y l e o l m a y a c a ğ ı m . Ç o c u ğ u m u rahat b ı r a k a c a ğ ı m .
N e istiyorsa o n u y a p s ı n !

- B e n i m d a h a iyi bir ö n e r i m v a r . H i ç ç o c u k sahibi o l m a , o l ­


sun bitsin!

- Y a tabi ö y l e bir şansım varmış gibi. A n n e m şimdi üniversite­


yi k a z a n m a m a kafayı takmış. Stres hapları bile kullanıyor. G ö r s e n ,
sanki ben d e ğ i l , o girecek s ı n a v a ! Ü n i v e r s i t e y i bitirince d e e v l e n ,
torun s e v e l i m d î y e tutturacak.

- E c a n ı m , o kadar istiyorsa kendi y a p s ı n bir t a n e !

~ T a b i t a b i , o da a y n e n ö y l e d i y o r d u !

Birlikte sınıfa doğru y ü r ü r l e r k e n , aileleri h a k k ı n d a ö v g ü ( ! ) d o ­


lu sohbetlerine d e v a m ettiler. B u rahatlamak v e deşarj olmak
için sık sık kullandıkları bir y ö n t e m d i .

- G e ç kaldınız!

M e r m i M e l a h a t ' ı n , e n s e l e r i n d e ç ı n l a y a n sesiyle sıçradılar.

- A m a h o c a m , d a h a zil ç a l m a d ı . S i z erken gelmişsiniz.

M e r m i M e l a h a t o k u l u n e n ç o k k o n u ş u l a n h o c a l a r ı n d a n biriy­
d i . İri göğüslerini m e r m i gibi dışarı ç ı k a r ı p , kasıla kasıla yürür,
yırtıcı bakışlarıyla tek tek ö ğ r e n c i l e r i s ü z e r d i .

- T e r b i y e s i z ! B i r d e u t a n m a d a n c e v a p v e r i y o r . S e n gel b a k a ­
y ı m , doğru tahtaya!

" B e n sana d e d i m a b i , bu kadın kesin b a n a taktı d i y e . Sırf b a n a


b u l a ş m a k i ç i n e r k e n d e n g e l i y o r sınıfa." d i y e Kaan'ın kulağına fı­
sıldayan C e m , ayaklarını sürüye sürüye tahtaya y ö n e l d i .

- N e fısıldaşıyorsunuz a r a n ı z d a ! A m a b e n b i l i y o r u m ne y a p ­
tığınızı. A r k a m d a n k o n u ş u y o r s u n u z . B a n a ne isİm taktığınızı da
b i l m i y o r u m s a n m a y ı n . S i z d e ş u n u b i l i n ki O s m a n l ı t a r i h î n d e b u
ölçüler ç o k m a k b u l d ü !

Öğrencilerin gülmemek için d u d a k l a r ı n ı ısırıp yumruklarını


ağızlarına tıkamaları s o n u c u , sınıfta kahkahaya dönüşmemek
i ç i n ç a r e s i z c e ç ı r p ı n a n bir uğultu y ü k s e l d i .

- Susun! N e böğürüyorsunuz, d a n a gibi! S ı n a v d a görürüm


b e n sizi! S e n ! Sırıtmayı gösteririm b e n sana ş i m d i !

C e m sırıtmasını t o p l a m a y a çalışırken ç a r p ı l a n ağzıyla b o ğ a z ı ­


nı t e m i z l e y e r e k k o n u ş m a y a ç a l ı ş t ı ;

- Sizki..din..öhö öhö...yor..hoc.ihım..m
- S e n benimle alay mı ediyorsun?

- Hayır, estağfurullah hocam, sizi dinliyorum dedim.


- Söyle bakalım, 1876'da ne oldu?

- 1876... 1876...

- O ğ l u m , sende anlama güçlüğü m ü var?

- Hatırlamaya çalışıyorum h o c a m .

- N e y i hatırlamaya çalışıyorsun?
- B a b a m m , d e d e m i n dedesi h a k k m d a anlattıklarını...

- B a n a ne b u n l a r d a n !

- E h o c a m bizimki soylu bir aile o l d u ğ u için, b a b a m sürekli ta­


rihimizi anlatır. D e d e m i n dedesi d e o yıllarda yaşadığı için, a c a b a
bir şeyler çıkarabilir m i y i m d i y e d ü ş ü n ü y o r d u m !

- Yeter b u kadar ukalalık! G e ç y e r i n e ! O r t a öğretim başarı p u ­


anının yüksek gelmesi hayallerinden vazgeçebilirsin!

K a a n ' ı n y a n ı n d a k i boşluğa sığışan C e m , K a a n ' ı n " H e l a l b e


a b i ! G e n e ç ı l d ı r t m a y ı basardın M e r m i M e l a h a t ' i " d i y e n bakışla­
rına, sırıtarak c e v a p v e r d i .

Dersi bitiren zil ç a l d ı ğ ı n d a , derin bir " o h " ç e k e n öğrenciler,


koridorlara h ü c u m ettiler.

- S e n sınıfın k a h r a m a n ı s ı n .

B u ses, b u ses... Evet, bu o n u n sesiydi. K i m s e y e a n l a t a m a d ı ğ ı


aşkının sesi. Y a z b o y u n c a n e kadar da özlemişti orıun kulağa şi­
ir gibi g e l e n sesini...

- Ki-kim be-ben mi?

- Evet sen I

- Kikiri kikiri kikiri...

R ü y a l a r ı n ı n kızı B a d e , kız arkadaşlarının kıkırtıiarı y ü z ü n d e n


p e m b e l e ş e n y a n a k l a r ı y l a C e m ' i n y a n ı n d a n uzaklaştı.

- H o o p abi s a n a d i y o r u m ?

- Bana mı?
- Y o k / M e r m i M e l a h a t ' e s ö y l ü y o r d u m ! T a b i ki sana a b i , kim
var y a n ı m d a başka?

- Bade...

- N e Bade'si?

- H ı ? B o ş ver, n e diyordun?
- A k ş a m d i y o r d u m , geliyor m u s u n internete. Ş ö y l e bir multip-
layer o y n a r , neşemizi b u l u r d u k .
- M e r m i M e i a h a t ' i n üstüne iyi gelirdi a m a . . .
- Eee t a m a m o z a m a n . H e m b i z i m ç o c u k l a r d a g e l e c e k .

- Ben gelemem.

- N i y e kanka?

- Dershanede etüdüm var.

- D a h a okulun başmda mı?

- Evet!
- İyi d e a y n ı d e r s h a n e d e y i z , b e n i m n i y e y o k ?

- Ç ü n k ü a n n e m kayıt yaptırırken, b e n i m l e özel ilgilenmelerini


istemiş. "Yoksa y a p t ı r m a m k a y d ı n ı " d e m i ş . O n l a r da a n n e m i n g ö ­
z ü n ü b o y a m a k için b a n a d a h a ilk günlerden d a y a m ı ş l a r e t ü d ü .

- S a t a c a k s ı n y a n i beni?

- S a ç m a l a m a b e , m e c b u r u m . A n n e m sürekli d e r s h a n e y i ara­
y ı p , soruşturuyor.
- S e n d e a m m a süt ç o c u ğ u y m u ş s u n b e !
- Ö y l e d e m e bana, bak bozuşuruz h a !
- S e n d e biraz delikanlı gibi d a v r a n abi y a . Sizinkilerin s ö z ü n ­
d e n ç ı k m a y a c a ğ ı m d i y e milletin alay konusu m u o l m a k istiyor­
sun? Ü ç yaşındaki b e b e misin sen?-
- Ö f iyi t a m a m . A y a r l a m a y a ç a l ı ş ı r ı m . . .

- N e haber birader?
- O o o M e t i n beyler d e b u r a d a l a r m ı ş .
- N e r d e s i n o ğ l u m sen?
- S a b a h d i ş ç i y l e r a n d e v u m v a r d ı , ona gittim.
- Kaçırdın desene eğlenceyi...

- N e eğlencesi?
- M e r m i M e l a h a t v e C e m ikilisinin y e n i gösterisini!
- Y a p m a ya...
- Dalga geçmeyin a b i , zoruma gidiyor.
- N e dalgası, güzel kardeşim? S e n b i z i m gururumuzsun!
- İyi t a m a m , kapatm k o n u y u artık.

- E!ı o z a m a n y e n i bir k o n u a ç a l ı m . G e l i r k e n b i z i m Ezik C u -


mali'yi gördüm.
- N e y a p ı y o r d u g e n e dingil?

- H e r z a m a n k i gibi, bir d u v a r ı n k e n a r ı n a ç ö m e l m i ş , test ç ö z ü ­


yordu.

- A b i c i m , d e l i o l u y o r u m y a ! 6. sınıftan beri h e p b ö y l e ! B u ç o ­
c u ğ u n ders ç a l ı ş m a k t a n başka derdi y o k m u ?
- İnek b u , inek! Bakışlarına dikkat ettiniz mi? B o ş boş bakıyor.

- Embesil!

- A ğ z ı n a sağlık C e m k a r d e ş i m ! D u r u m b u n d a n d a h a iyi özet-


lenemezdi!

- H a d i g i d i p takılalım biraz ş u n a !

- H a h i bu süper bir fikir işte! Keyifleniriz biraz...

C e m , M e t i n v e K a a n k a h r a m a n e d a s ı y l a Ezik C u m a l i ' n i n , üs­


t ü n d e oturduğu d u v a r a doğru y ö n e l d i l e r .

C e m i ç i n d e ufak bir h u z u r s u z l u k dalgası hissediyordu. S a n k i


i ç i n d e k i bir p a r ç a b u n u y a p m a k istemiyordu. A m a o b u p a r ç a ­
nın s ö z ü n ü d i n l e m e y e h i ç d e niyetli değildi. B i r d a h a arkadaşla­
rı tarafından, "süt ç o c u ğ u " olarak nitelendirilmektense. Ezik C u -
m a l i ' y i bir kez d a h a e z m e y e r a z ı y d ı .

- Robinson nerede?
- H ı , ne?

- R o b i n s o n d i y o r u z , n e r e d e birader?
- O kim?
- H a n i şu senin kölesi o İ d u ğ u n herif var y a , o?

- Y i n e mi şu karikatür m u h a b b e t i ?
- A a a C u m a l i kardeşim, (ütfen a y ı p o l u y o a m a , b u gerginlik se­
nin gibi uysal bir köleye hiç yakışmıyor. H e m kabul etmelisin ki
senin tipine bakan herkes, "Robinson v e C u m a l i " karikatürünü y a ­
ratanın, kimden esinlendiğini kolaylıkla anlar!

- Lütfen rahat bırakın b e n i . B e n size ne y a p t ı m ki ikide bir s a ­


taşıp d u r u y o r s u n u z ?
- B i z sana değil, şu elindekine kıl oluyoruz be güzel kardeşim...

- N e y e , test kitabına mı?


- H e l a l b e a b i ! S e n d e z e k a zehir gibi...
- Y a a b i c i m , d a h a o k u l u n y e n i b a ş l a d ı . Bari b u g ü n bırak şu
test kitabını da a y n a y a bak!
- B i l i y o r musun C e m , seninle 6. sınıfa beraber gitmiştik. O z a ­
m a n l a r iyi bir insandın. A m a sonra sana bir şeyler o l d u . . .
- H o p h o p , orada dur b a k a l ı m ! N e y a n i sen b i z i m C e m ' i n a h ­
lakını b o z d u ğ u m u z u m u ima e d i y o r s u n !
- B e n i m h i ç bir ş e y i m a ettiğim y o k . S a d e c e gerçekleri s ö y l ü ­
yorum.

- B i z e a h l a k dersi v e r e c e k bir sen mi kaldın l a n !

C e m d a h a ne o l d u ğ u n u a n l a y a m a d a n . M e t i n C u m a l i ' n İ n ü z e ­
rine y ü r ü m e y e başlamıştı bile. S o n a n d a K a a n v e C e m a r a y a g i ­
rerek o l a y ı n k a v g a y a d ö n ü ş m e s i n e engel oldular. Metin, h â l â ,
test kitabını kapatıp, hızla y a n l a r ı n d a n uzaklaşmakta o l a n C u ­
mali'nİn arkasından bağırmaktaydı.

- A b i bırakın beni y a , o test kitabını p a r ç a l a y ı p o herife yedir-


m e z s e m b a n a da Keskin M e t i n d e m e s i n l e r !

- T a m a m birader, sakin ol artık. T a k m a kafanı elin ezik heri­


fine...

- B a n a bak C e m , dediği doğru m u y d u bu ineğin?

- Hangi konuda?
C e m kendini k ö ş e y e sıkışmış hissediyordu. Z i h n i son sürat

ç a h s m a y a b a ş l a m ı ş , arkadaşları tarafından d ı ş l a n m a s ı n a e n g e l
o l a c a k bir a ç ı k l a m a b u l m a y a ç a l ı ş ı y o r d u .

- S e n i n bu herifle 6. sınıfta arkadaş olduğun konusunda...

- Y o k b e a b i , sallıyor işte!

- B a n a pek d e s a l l ı y o r m u ş gibi g e l m e d i . . .

- Y a t a m a m başta biraz a c ı d ı y d ı m b u n a . B u y ü z d e n bir-iki k e ­


re " m e r h a b a " d e m i ş l i ğ i m v a r d ı . B i r d e a n n e m b u n u n b ü y ü k a n n e ­
sini ç a y a çağırmıştı bir kez. E h o z a m a n m e c b u r e n birkaç laf et­
miştim, o k a d a r !

- E h ö y l e d i y o r s a n ö y l e d i r . S e n d u r u r k e n , ezik herifin s ö y l e ­
diklerine inanacak değiliz y a .

- M e s e l e h a l l o l d u ğ u n a g ö r e a k ş a m ne y a p a c a ğ ı z şimdi?

- Eh tabii ki T e k i n a b i n i n d ü k k a n a t a k ı l a c a ğ ı z . B e n d i ş ç i d e n
ç ı k ı n c a u ğ r a y ı p s ö y l e d i m o n a , a k ş a m a b i z e 3-4 bilgisayarı boş
bırak, g e l e c e ğ i z d i y e .

- Y a başka y e r e takılsak...

- N e d e n C e m kardeşim?

- B u T e k i n a b i n i n d ü k k a n b a n a pek tekin g e l m i y o r da o n d a n .
N e b i l e y i m tuhaf tuhaf tipler g e l i p , gidiyor.

- O o o korktun m u y o k s a b e b e c i k ?

- B a n a bak K a a n , b u g ü n bu yaptığın iki o l d u . V a l l a d e ğ i ş e c e ­


ğiz külahları h a !

- K a a n ' c ı m sıkma b e n i m güzel k a r d e ş i m i n c a n ı n ı . M e r a k et­


m e C e m k a r d e ş i m , b e n T e k i n a b i n i n o r a y a n e r e d e y s e 4 yıldır ta­
kılıyorum. Bak sapasağlam karşındayım!

"Akli d e n g e n i ç i n p e k ö y l e s ö y l e n e m e z a m a " d e m e m e k i ç i n
d u d a k l a r ı n ı ısırdı C e m . A s l ı n d a M e t i n ç o k da h o ş l a n d ı ğ ı bir ç o ­
cuk değildi. B u n d a n iki y ı l ö n c e s i n e k a d a r , s a d e c e K a a n v e
kendisinin o l d u ğ u o d ö n e m l e r d e , sanki h a y a t d a h a bir farklı, d a ­
ha bir y a ş a n m a y a d e ğ e r d i .

S o n r a bir gün K a a n ' ı n abisi onları y a n sınıftan M e t i n ile tanış­


tırmıştı v e o g ü n d e n sonra hiçbir şey eskisi gibi o l m a m ı ş t ı . Ertesi
y ı l , M e t i n ' j n o n l a r ı n sınıfına g e ç m e s i y l e eski günleri d a h a da ö z ­
ler o l m u ş t u . T a b i bunları asla k i m s e y e a n l a t a m a z d ı . H e l e ki ar­
kadaşlarına. O z a m a n onları k a y b e d e r v e Ezik C u m a l i gibi y a l ­
n ı z kalırdı.

İşin aslı, y a l n ı z kalmak o n u n pek u m u r u n d a da d e ğ i l d i . A m a


çocukluk arkadaşı K a a n ' ı k a y b e t m e k i s t e m i y o r d u . 5 yaşından
beri beraber b ü y ü m ü ş , a y n ı o k u l l a r d a o k u m u ş , a y n ı sıralarda
o t u r m u ş l a r d ı . K ı z k a r d e ş i y l e b i l e p a y l a ş m a d ı ğ ı b i r ç o k şeyi K a ­
a n ' l a paylaşmıştı.
K a a n ' ı düşününce yüreğini bir sızı kapladı. K a a n da eski K a a n
değildi artık. Eskiden onunla asla alay etmezdi. A m a şimdi başkala­
rının yanında ona rahatlıkla; "bebecik" diyebiliyordu.

S o n r a kendini d ü ş ü n d ü . " B e n a c a b a a y n ı k a l a b i l d i m m i ? " d i ­


y e sordu k e n d i n e . V e b u s o r u y l a birlikte, b i r k a ç g ü n sonra yaşa­
y a c a ğ ı o g i z e m l i o l a y l a b a ş l a y a c a k farkındalık y o l c u l u ğ u n u n ilk
tohumunu ekmiş oldu.

- Nerelere daldın gene kanka?


K a a n ' ı n sesiyle birden kendine geldi.

- H i ç , öylesine düşüncelere dalmışım...


- B u g ü n l e r d e s a n a bir şeyler oldu a b i . Ç o k sık dalışa geçiyor­
s u n . H a y ı r d ı r , yoksa âşık falan mısın?

- Saçmalama be oğlum!

- Biri aşk m ı d e d i ?
- Ö d ü m ü patlattın b e M e t i n . H e m sen n e r e y e kayboldun?
- Y u h abi y a , şimdi d e m e d i m m i , ben kantine g i d i y o r u m bir
şey isteyen v a r m ı d i y e ?
- D u y m a d ı m b e n ö y l e bir şey...
- O h o o sen hepten, u ç m u ş s u n be a b i . H a p nnı kullanıyorsun

yoksa sen?
- O f ikiniz d e i y i c e s a ç m a l a d ı n ı z . N e h a p ı , ne aşkı? B e n i m iki­
siyle d e işim o l m a z .

- K ı z m a g ü z e ! k a r d e ş i m . K i m s e sana âşıksın d e m e d i !
- Belki b e n demiş olabilirim.,.

- C e m haklı o z a m a n K a a n kardeş, sen h a r b i d e n s a ç m a l a m ı ş ­


sın. C e m d e b i z i m gibi, her gün güzel bir kızla takılmak v a r k e n ,
birine âşık o l u p rüyalara d a l m a n ı n ne kadar s a l a k ç a o l d u ğ u n u
bilir. H a k s ı z m ı y ı m . C e m ?

- E e e . . . T a b i ki haklısın. B e n e n a y i m i y i m ki bir kıza g ö n l ü m ü


kaptırıp, o n u n kölesi o l a c a ğ ı m !

- A m a n abi bu kız milleti ç o k tehlikeli valla. Hatırlıyor musunuz


geçen yıl 1 0 - B ' y e bİr ç o c u k gelmişti. A d ı A h m e t m i y d i , neydi...
- Samet...

- H a h S a m e t . B u S a m e t d a h a ö n c e gittiği o k u l d a bir kıza v u ­


rulmuş. K ı z da b u n a kuyruk falan sallamış a m a niyeti b a ş k a y m ı ş .
H e m S a m e t ' l e ç ı k ı p , h e m d e başka ç o c u k l a r l a flört e d i y o r m u ş .
S a m e t b u n u ö ğ r e n i n c e intihar e t m e y e kalkışmış. A n l a y a c a ğ ı n ı z
fena h a l d e y a n ı k m ı ş kıza. S o n r a ailesi kızı unutsun d i y e o n u b i ­
z i m o k u l a y o l l a m ı ş t ı . H e r h a l d e işe y a r a m a d ı ki b u s e n e ortalar­
da y o k .

- K ı z milleti b u n u y a p a r s a , biz d e her gün birini tavlarız kar­


deşim.

- A ğ z ı n d a n bal d a m l ı y o r a b i .

- B u s e n e b e n o k u l d a k i kızlarla u ğ r a ş m a y ı düşünmüyorum.
Ç a l ı ş m a l a r ı m ı d e r s h a n e d e icra e d e c e ğ i m ! Diğer o k u l l a r d a n gelen
kızları b e n d e n m a h r u m b ı r a k m a m a k lazım d i y e d ü ş ü n ü y o r u m .

- M e t i n kardeşim v a l l a ç o k ç a k a l s ı n sen. S e n d e n korkulur.

- Ö y l e o l m a k lazım a b i c i m . D e v i r ç a k a l l ı k d e v r i .

- D e s e n i z e y i n e a y n ı d e r s h a n e y e gidiyoruz...
- H a y ı r d ı r C e m , b u n u pek d e n e ş e y l e s ö y l e m e d i n hani...

- Y o k b e a b i , sizle alakası y o k . B u d e r s h a n e m u h a b b e t i c a n ı ­
mı sıkıyor. Y i n e e v d e n o k u l a , o r a d a n d e r s h a n e y e d ö n dur. A l l a h
bilir, b u s e n e b a n a ö z e l ders d e aldırırlar. A n n e m i b u k o n u d a ba­
b a m l a konuşurken d u y d u m . B i r b u eksikti!

- S ı k m a güzel kardeşim c a n ı n ı . O l a y a bir d e iyi yönünden


bak. E v d e o l m a y a c a k s ı n . B a z ı dersleri d e astın m ı , h o p m e r d i ­
v e n l e r d e n aşağı, doğru k a f e y e !

- T a b i o kadar k o l a y d ı s a n k i . . .

- H e y , çocuklar! B u sene hangi dershaneye gidiyorsunuz?

Kerem smtarak onlara doğru koştururken, hepsinin yüzü asıldı.


B u çocuktan hiç hoşlanmıyorlardı. Babası dershane sahibi d i y e k e n ­
dini bir şey zannediyordu. A m a okulda ç o k güçlü bir çevresi o l d u ­
ğundan ona bulaşmaya pek cesaret edemİyorlardı.

- G ö r e n d e Cumhurbaşkanı'nın oğlu zannedecek. Ş u gelişe

bak!
- Hişş d u y a c a k şimdi s e n i . M e z u n g r u b u n d a n bir ç o k ç e t e y l e
bağı v a r m ı ş d i y e d u y d u m . B a ş ı m ı z a b e l a a l m a y a l ı m d u r d u k y e r e !

- Duyarsa duysun, bana ne...

- Eee n i y e c e v a p vermiyorsunuz? H a n g i dershane dedim?

- "Hepsinden Süperiz B i z " dershanesi.

- B i z i m d e r s h a n e süper değil mi y a n i ?
- Y o k a b i , estağfurullah. B i z i m k i l e r kaydettiler. B e n d e d i m o
kadar, b i z i m sınıftan K e r e m ' i n dershanesini istiyorum d i y e a m a
d i n l e y e n mi v a r !

M e t i n p a ç a y ı sıyırmıştı a m a C e m v e K a a n hâlâ ne d i y e c e k l e ­
rini d ü ş ü n ü r h a l d e sıkıntıyla b e k l e ş i y o r l a r d ı . S o n u n d a sıra o n l a ­
ra geldi v e m a l u m soruyla yüzleştiler:

- Y a siz?

- Ş e y , biz d e a y n ı ş e k i l d e . . .
- H a d i b u seferlik inanmış o l a y ı m d a k a l p k ı r m a y a l ı m . D e r s -

de görüşürüm...
~ Off! U c u z atlattık.

- S i z d e a m m a tırsıyorsunuz b u heriften.

- A b i bela istemiyorum ben.

- N e y s e , zil ç a l m a k ü z e r e , biz d e ufak ufak sınıfa y o l l a n s a k iyi


olur.

~ A m a n ne güzel...

ikinci ders " E d e b i M e t i n l e r " d i v e b u ders diğerlerinden hep


d a h a katlanılır gelirdi C e m ' e . E d e b i y a t h o c a s ı n ı ç o k s e v e r d i . T a ­
bi b u n u ö y l e ulu orta y e r d e b e y a n e d e m e z d i , y o k s a o n u n l a a l a y
e d e r l e r d i . N e d e n s e arkadaşları bir ö ğ r e t m e n i s e v m e n i n insanı
ezik y a p t ı ğ ı n a i n a n ı y o r l a r d ı .

E d e b i y a t h o c a s ı G ü l s e r e n H a n ı m , kısa b o y l u , e l m a y a n a k l ı ,
50'li y a ş l a r d a , y ü z ü n d e n g ü l ü c ü k l e r i n h İ ç eksik o l m a d ı ğ ı , m e s ­
leğine âşık bir b a y a n d ı . Sınıfa girdiği a n d a tonton y ü r ü y ü ş ü y l e
ö ğ r e n c i l e r i n i n aralarında dolaşır, kuşlar gibi c ı v ı l d a r d ı :

- G ü n a y d ı n arkadaşlar, yeni d ö n e m i n ilk dersinde y i n e sizinle


birlikte o l d u ğ u m için ç o k m u t l u y u m . Biliyorsunuz ki bu sene son
seneniz v e ö n ü n ü z d e bir sınav maratonu var.

- H i ç sormayın hocam...

- A m a sormak z o r u n d a y ı m , tatlı ç o c u ğ u m . B e n de yaşadığınız sı­


kıntılardan dolayı sizin adınıza çok ü z ü l ü y o r u m . A m a elinizdekinin
e n iyisi bu v e gerekliliklerini yerine getirmek zorundasınız.

- K a l d ı r a l ı m gitsin...

- H a d i a m a a r a n ı z d a k o n u ş m a y ı n b a k a l ı m . S ı n a v ı şu a n d a
kaldırma şansınız y o k . B u n e d e n l e o n u k a z a n m a y a o d a k l a n m a -
lısınız. Ş i m d i h e m e n k o n u y a g e ç m e k istiyorum. Ç ü n k ü bu sene

' o l d u k ç a y o ğ u n ç a l ı ş a c a ğ ı z sizlerle...
Dersi bitiren zil çaldığında öğrenciler bir kez d a h a okulun b a h ­
çesine koşar adımlarla, birbirlerini ezerek doluştular. Sınıfta test
ç ö z e n birkaç kişi dışında herkes dışarıdaydı. Kantin v e b a h ç e kıvıl
kıvıl öğrenci k a y n a m a k t a y d ı v e her kafadan bir ses ç ı k ı y o r d u . B u
ses uğultu şeklinde o k u l u n çevresine y a y ı l ı y o r d u .

B ü t ü n gün a y n ı t e m p o d a geçti. O k u l u n bittiğini bildiren son


zil ç a l d ı ğ ı n d a , a y n ı kalabalık, o k u l kapısından dışarı h ü c u m et­
mişti. C e m , K a a n v e M e t i n üçlüsü d e bu kalabalığın e n ö n ü n d e
g i d e n l e r d e n d i . O k u l u bir a n e v v e l terk etmek k o n u s u n d a ç o k h e ­
veslilerdi.

•- Eee g i d i y o r u z şimdi T e k i n a b i n i n o r a y a , di mi?

C e m , tereddütle v e içindeki huzursuzluğu bastırmaya ç a l ı ş a ­

rak c e v a p v e r d i :

- E-evet...

T e k i n a b i n i n tekinsiz kafesine v a r d ı k l a r ı n d a , içeriden gelen


bağırışlar v e küfür sesleri karşıladı o n l a r ı .

- H a h işte, b i z i m bilgisayarlar o r a d a !

Hızla bİlgisayaHann başında, onlar için tahsis edilmiş yerlerine


kuruldular. Chat, oyun derken saatler su gibi akıp geçti...

- Y a k abi bir tane?

O y u n a d a l m ı ş o l a n C e m başını k a l d ı r d ı :

- H ı ne?

- Y a k bir sigara d i y o r u m .

- Y o k a b i , sağ o l a s ı n , b e n a l m a m a y ı m .

- Y a k işte bir t a n e , hayatta her şeyi d e n e m e l i s i n . . .

C e m tam o sırada e l i n d e sigara, o y u n a d a l m ı ş o l a n Kaan'ı


gördü.

- N e zaman başladın sen sigaraya?

Kaan;
- Az önce...
diyerek sırıttı. M e t i n ısrarla paketi o n u n b u r n u n u n d i b i n e s o k m a ­

ya devam sdiyûrdu.
- A İ , bîr t a n e d e s e n d e n e . H a v a n o l u r .

- B e n i m h a v a m b a n a yeter birader.

- A m a n sen de^ kız gibi m ı z m ı z s ı n . . .

- A y ı p oluyor ama...

- Keyfin bilir kardeşim...

- İ y i , v e r b a k a l ı m bir t a n e . . .

Sigarayı y a k ı p da ilk nefesi c i ğ e d e r i n e çektiği a n d a , sanki bir


şey ciğerlerini patiatırcasına s ı k ı y o r m u ş gibi hissetti.

- Ö h ö . . ö h Ö ö ö Ö Ö . . . Ö h ö . . . g ü l m e y i n lan...öhö...

- A b i sen d e bir sigarayı b i l e doğru d ü z g ü n i ç m e y i b e c e r e m i -


yorsun.

- S a n k i sen...Öhö...ilk d e n e m e n d e fosur fosur tutturmuştun


de...öhö...

- S e n d e a m m a a l ı n g a n s ı n b e a b i . Ç e k bir-iki nefes d a h a , a l ı ­
şırsın.

M e t i n ' i n b u söylediğine hiç i n a n m a s a da i ç m e y e d e v a m etti.


G e r ç e k t e n d e bir süre sonra a l ı ş m a y a başlamıştı.

A r d ı n d a n ikinci sigarayı da yaktı. Sigara parmaklarının arasın­


da dururken, babası gözlerinin ö n ü n e geldi. Babası kendi arkadaş
o r t a m ı n d a y k e n y a da akrabalarla b i d i k t e y k e n , mutlaka sigara içer­
d i . B a b a s ı n ı n sigara içmediği bir sohbet h a t ı H a m ı y o r d u . O sigara­
yı ö y l e bir tutardı ki bakışları, duruşu bile değişirdi. Sanki sigara
o n a g ü ç veriyor gibiydi. Sigarasın ağzına götürüp d e çektiği nefe­
si verirken k o n u ş m a y a başlar v e herkes suspus o l u p o n u dinlerdi.

B a b a s ı n ı n sıkıntılı o l u p o l m a d ı ğ ı n ı da sigara içişinden anlar­


lardı. K ö ş e s i n e ç e k i l i p sigarasından derin derin nefesler ç e k m e ­
y e b a ş l a d ı ğ ı n d a , a i l e bireylerinin hepsi b a b a n ı n sıkıntılı o l d u ğ u ­
nu v e o n a b u l a ş m a m a l a r ı gerektiğini, sanki a l n ı n d a parlak harf­
lerle y a z ı y o r m u ş gibi a n l a r l a r d ı .
Sigara v e babası bir bütün gibiydiler. B a b a s ı sahip o l d u ğ u ka­
r i z m a y ı sanki sigara s a y e s i n d e y a r a t ı y o r d u .

B u d ü ş ü n c e l e r hızla a k l ı n d a u ç u ş u r k e n , p a r m a k l a r ı n ı n a r a s ı n ­
da d u r a n sigarayı d a h a fazla sahiplendiğini hissetti. İ ç i n e bir g ü ç
d u y g u s u y a y ı l d ı . Sigarayı d u d a k l a r ı n a götürdü v e o n a z e v k v e r e n
ilk derin nefesini çekti. B u nefes; h a y a t ı n d a n aldığı nefesler i ç i n ­
d e , e n zehirli o l a n ı y d ı . A m a o şu a n d a b u n u n h i ç farkında o l m a ­
d a n tekrar bilgisayara g ö m ü l d ü .

- Saat kaç a b i ?

-21.12...
- N e ? ! O kadar o l d u m u ?

- B e n m a s u m u m , saat ö y l e d i y o r v a l l a . . .

- B e n i m gitmem lazım.

- N e r e y e d a h a bu saatte?

- E v e tabii ki. O r a y a v a r m a m saat 22:00'yi bulur. Bizimkiler


hayatta İ n a n m a z etüdün bu saate kadar sürdüğüne...

- B u kadar korkak o l m a b e a b İ !

~ Korkaklık değil b u . B a ş l a t m a y ı n beni g e n e . H a d i b e n k a ç ­


tım. Yarın okulda görüşürüz...

A r k a s ı n d a n K a a n ' ı n "görüşürüz" d i y e m ı r ı l d a n a n sesini d u y ­


d u . K a a n o y u n a o kadar kendini kaptırmıştı ki, sanki bu d ü n y a ­
da d e ğ i l d i .

İ ç i n d e y i n e o tanıdık sızı u y a n d ı . Bir şeyler ters gidiyordu san­


ki. B ö y l e o l m a m a s ı gerekiyordu. H a y a t y o l u n d a bindiği a r a b a n ı n
lastiği patlamış g i b i y d i . B u g ü n e k a d a r ilerlediği y o l d a bir terslik
vardı v e şimdi arabası o n u götürmemek için y a v a ş y a v a ş fire ver­
m e y e başlamıştı... Z i h n i n d e n bu düşünceleri uzaklaştırmaya ç a l ı ­
şarak, koşar a d ı m y o l a k o y u l d u .
,.J * '/ ,v--

r'r;::;:

Aksiliklerden
Doğan Kahramanlık

e r e d e kaldın? S a a t i n k a ç o l d u ğ u n d a n h a b e n n v a r
m ı senin?

- Ö f a n n e y a , ö n c e bir hoş g e l d i n , d e s e n . S a b a h bir g ü n a y d ı n


demeden bağırmaya başlıyorsun. Akşam e v e geliyorum, yine ay­
nı ş e y !

- S e n a n n e n l e ne b i ç i m konuşuyorsun ö y l e terbiyesiz herif!

- S a n a da m e r h a b a b a b a . . .

- B a n a bak u l a n , sen a d a m o l d u n da laf mı s o k u y o r s u n a n a ­


n a , b a b a n a ! N e r d e y d i n bu saate kadar eşek herif?

- Etütten sonra arkadaşlarla takıldım biraz...

- D e m e k etütten sonra...
- Evet a n n e doğru d u y d u n , etütten sonra!

- A m a dershanenin matematik hocası hiç d e ö y l e d e m i y o r d u .

- H o c a y ı mı a r a d ı n bu saatte?

- D e m e k saatin g e ç o l d u ğ u n u kabul ettin nihayet. Evet a r a ­


d ı m . M e r a k ettik seni. Bir haber v e r d i ğ i n y o k !

" İ n a n m ı y o r u m y a rezil ettiniz b e n i ! H e m saat d a h a 22:00.


Ben 18 y a ş ı n d a sayılırım artık. D i d e m gibi b e b e k d e ğ i l i m ! Her
saat başı rapor m u v e r i c e m s i z e !

- B e n d e b e b e k değilim işte!

- K ı z ı m sen nerden çıktın. B e n seni y a r ı m 'saat ö n c e yatağa


y o l l a m a d ı m m ı ! N e işin v a r a y a k t a , doğru y a t a ğ a . . .

- A b i m s ö z ü n ü geri a l m a d a n y a t m a y a c a ğ ı m işte!

- B e b e k s i n işte! B e b e e e e k . . . B e b e e e e k . . .

- A n n e şuna bir şey s ö y l e y a a a . . . ü h ü ü ü ü ü ü ü

- K ı z ı m kes a ğ l a m a y ı , doğru yatağa. B a k g ö r d ü n m ü yaptığını

Cem! Ağlattın kardeşini!

- O bebek gibi ağlıyor, suç benim mi oluyor? Pes artık ya...

- Bana BEBEK DEMEEEEÜ!

- Y E T E E E E E E E E E E R ! Kesin artık hepiniz sesinizi! B u e v d e a d a ­


ma bir huzur y o k ! " B a b a m bütün gün köpek gibi çalışıyor, akşam
biraz huzur b u l m a k İçin e v i n e geliyor" d i y e n y o k ! Eşeklik b e n d e !
N e h e m e n işten çıkıp e v i n e geliyorsun ki! Çık dışarıda iç içkini,
geç saatte gel e v i n e yat, uyu zıbar! B e n ailemin y a n ı n d a o l a y ı m di­
y e g e l i y o r u m da kıymet bilen mi var? B e k l e m e y i n b u n d a n sonra
b e n i ! G e c e gelip, sabah ç ı k a c a ğ ı m bu e v d e n !

- Rıfkı h a y a t ı m , d e m e b ö y l e . . .

- Bırak A l l a h aşkına N e r i m a n ! B u itten a d a m falan o l m a z ! Y a ­

tıyorum ben!

Babası burnundan ve kulaklarından tüten d u m a n l a yatak

o d a s ı n a doğru sert a d ı m l a r l a y ö n e l i r k e n , C e m d e kendi o d a s ı n a


s ı v ı ş m a y a ç a l ı ş ı y o r d u . A m a b u , elini k a l b i n i n üstüne k o y m u ş ,

hıçkırmakta olan annesinin gözünden k a ç m a d ı :

- S a n a g e l i n c e C e m bey. B u e v d e huzur da mutluluk da bırak­


m a d ı n . N e z a m a n bu kadar b e n c i l , d ü ş ü n c e s i z v e sorumsuz bir
ç o c u k o l d u n sen? B i z b u n u hak e d e c e k n e yaptık? Etüde gitmedi­
ğ i n i , o it k o p u k arkadaşlarınla takıldığını b i l i y o r u m . Ü s t ü n d e k i si­
gara k o k u s u n u a l m a d ı m da z a n n e t m e !

- B e n i ç m e d i m . O r t a m d a içenler vardı. O r a d a n sinmiştir...

- Kes artık y a l a n s ö y l e m e y i ! E n a z ı n d a n biraz dürüst o l . A m a


m e r a k e t m e ; artık n e y a p t ı ğ ı n , kimlerle t a k ı l d ı ğ ı n , hangi z ı k k ı m ı n
kökünü içtiğin umurumda bile değil. Sadece en geç saat
20:00'de evde olacaksın. Kimseyi aramayacağım, sormayaca­
ğ ı m ! N e halin varsa gör!

- A m a b i z y a r ı n arkadaşlarla 19:15 m a t i n e s i n e s i n e m a y a g i ­
decektik...

- B e n ne diyorum, sen ne diyorsun oğlum! H i ç umurunda d e ­


ğil, b i z i m n e h a l d e o l d u ğ u m u z . S a d e c e kendini d ü ş ü n ü y o r s u n .
Y a z ı k l a r o l s u n s a n a . Saat 20:00 d e d i m o kadar!

D a h a fazla sesini ç ı k a r m a y ı g ö z e a l a m a y a n C e m , suratını e k ­


şiterek o d a s ı n a gitti. Y a t a ğ ı n a u z a n ı p d ü ş ü n c e l e r e d a l d ı .

B u d ü ş ü n c e l e r i n ç o ğ u n d a ailesini s u ç l u b u l u y o r d u . O n u a n ­
l a m ı y o r l a r , a d a m y e r i n e k o y m u y o r l a r , o n a sürekli bağırıyorlar,
her ş e y d e o n u s u ç l u y o r l a r , kız kardeşine d a h a ç o k değer v e r i y o r ­
lardı. A m a i ç i n d e , s o n r a d a n " D o ğ r u c u " a d ı n ı k o y a c a ğ ı bir ses
v a r d ı ki, o ç o k farklı şeyler s ö y l ü y o r d u . B u ç o r b a d a , o n u n d a bol
bir miktarda tuzu o l d u ğ u n u fısıldıyordu. A m a C e m b u sesten h i ç
h o ş l a n m a m ı ş t ı . Ç ü n k ü bu ses her z a m a n o n u n tarafını t u t m u y o r ­
d u . İ ç i n d e suçluluk d u y g u s u n u n u y a n m a s ı n a n e d e n o l u y o r d u .
C e m ise her şekilde v e her koşulda haklı o l m a k istiyordu. D o ğ ­
rucu ise b u n a m ü s a a d e e t m i y o r d u .
B u s e b e p l e , h i ç vakit k a y b e t m e d e n D o ğ r u c u ' n u n sesini kıstı
v e n e kadar da haklı o l d u ğ u n u d i j ş ü n m e y e d e v a m etti.

U y k u y a d a l a r k e n m i d e s i n d e bir taş v a r m ı ş gibi hissettiren o


huzursuzluk d u y g u s u t a m olarak k a y b o l m a m ı ş t ı . A n l a ş ı l a n D o ğ ­
r u c u ' n u n sesini kıssa b i l e , o n u t a m a m e n kapatması m ü m k ü n d e ­
ğildi.

Yatakta bir o y a n a , bir b u y a n a d ö n ü p durarak, h e r biri bir ö n ­


c e k i n d e n d a h a beter r ü y a l a r a dalarak s a b a h a kadar rahatsız bir
u y k u çekti.

S a b a h l e y i n g ü n e ş ışıklarının g ö z k a p a k l a r ı n d a n içeri s ı z m a -
sıyla gözlerini a ç t ı . Bir tuhaflık v a r d ı . E v e derin bir sessizlik h a ­
k i m d i . K a l k m a s ı n ı , n e kadar t e m b e l v e u y k u c u o l d u ğ u n u s ö y l e ­
y e n sesler y o k t u . Y a t a k t a n çıktı v e e v d e bir tur attı. H e r k e s git­
mişti! Telaşla s a a t i n e b a k t ı ! İ n a n a m ı y o r d u ! İlk dersi kaçırmıştı b i ­
le v e ikinci derse geç k a l a c a ğ ı da garantiydi. D a h a a c ı o l a n s a ,
ü ç ü n c ü ders M e r m i M e l a h a t ' ı n dersiydi. V e ne olursa olsun,
o n u n dersine m u t l a k a z a m a n ı n d a u l a ş m a l ı y d ı !

U ç a r a d ı m l a o d a s ı n a d ö n d ü . O k u l formasını a r a d ı . O da y o k ­
t u ! Sonra a k ş a m y ı k a n s ı n d i y e kirliye attığını hatırladı. H ı z l a kir­
li torbasına y ö n e l d i . B u g e r ç e k o l a m a z d ı ) F o r m a s ı y ı k a n m a m ı ş ,
üstüne üstlük diğer kirli ç a m a ş ı r l a r l a k o k u l u bİr y u m a k oluştur­
muştu.

İğrenç kokan y u m a ğ ı ç ö z d ü v e formasını çıkardı. B u r n u n a y a k ­


laştırdığı a n d a ; " l y y y y " sesi eşliğinde h e m e n uzaklaştırdı.

P a r f ü m ü n ü e l i n e aldı v e derhal s ı k m a y a başladı a m a nafile.


P a r f ü m bitmişti! Telaşla a n n e s i n i n tuvalet m a s a s ı n a koşturdu.
A n n e s i n i n p a r f ü m ü y l e formasını y ı k a y ı p , üzerine g e ç i r d i . Ç a n t a ­
sını o m z u n a attığı gibi k a p ı y a y ö n e l d i v e a y n ı a n d a b a ş ı n d a n
aşağı k a y n a r sular b o ş a l d ı . H i ç parası y o k t u ! H e p s i n i d ü n - a k ş a m
internet kafede h a r c a m ı ş t ı !
A n n e s i n i n v e b a b a s ı n ı n ç e k m e c e l e r i n e y ö n e l d i . B e l k i bozuk­

luk bulurum umuduyla hepsini karıktırdı. 5ans bir k&ı daha öna
s ı r t ı n ı d ö n m ü ş t ü . (Çaresiz o n c a y o l u y ü r ü m e l < z o r u n d a y d ı .

S ö y l e n e s ö y l e n e m e r d i v e n l e r d e n İkişer ü ç e r atlayarak i n m e y e
başladı. T a m son b a s a m a ğ a varmıştı kî kravatını t a k m a d ı ğ ı n ı fark
etti. B u şekilde o n u hayatta o k u l u n k a p ı s ı n d a n içeri a l m a z l a r d ı .
G e r i s i n geri m e r d i v e n l e r e saldırdı v e beş katı z ı p i a y a z ı p l a y a ç ı k ­
t ı . Elini ç a n t a s ı n a attı. A m a a n a h t a r l a r y o k t u ! H ı z l a çantas'ını ka­
p ı n ı n ö n ü n e boşalttı. İşte o r a d a y d ı ! D ü n ö ğ l e n yarısını y i y i p g e ­
risini ç a n t a s ı n a attığı erimiş ç i k o l a t a ile i ç i ç e g e ç m i ş t i . Ç i k o l a t a ­
lı anahtarı aldı v e k a p ı y ı a ç t ı .

Koşarak o d a s ı n a d a l d ı . O d a s ı n ı n her y e r i n e s a ç ı l m ı ş giysileri


h a v a y a fırlatarak kravatını a r a m a y a k o y u l d u . N e r e y e gitmişti bu
aptal kravat!

O d a s ı n ı n her tarafı g i y s i l e d e kaplandığı h a l d e , kravat ortaya


ç ı k m a m a k konusunda kararlıydı. " E n a z ı n d a n b o y n u m d a bir kra­
vat olsun bari" d i y e düşünerek babasının d o l a b ı n a y ö n e l d i . B a b a ­
sının kravatları y a çiçekli y a da çizgiliydi. H i ç birinin düz lacivert
bir kravata benzer hali yoktu. " O f b a b a y a , bu kadar renkli kravat­
lar takmak zorunda mısın s a n k i ! " d i y e h o m u r d a n a r a k , çizgililer­
d e n birini aldı v e b o y n u n a geçirdi.

Tekrar sokak kapısına y ö n e l d i v e t a m o sırada p a n t o l o n u n u n


üzerindeki iki p a r m a k izini fark etti. B u kadarı da fazlaydı artık!
Çikolatalı ellerini farkında o l m a d a n p a n t o l o n u n a sürmüş o l m a ­
lıydı. Ç a r e s i z k o k u l u , lekeli forması v e rengarenk çizgili k r a v a -
tıyla y o l a k o y u l d u .

S o k a k l a r ı , c a d d e l e r i u ç a r c a s ı n a aştı. K o ş m a k t a n k a n ter i ç i n ­
d e kalmıştı. B i r taraftan sürekli saatine b a k ı y o r v e M e r m i M e l a ­
hat'ın dersine z a m a n ı n d a yetişmek için d u a e d i y o r d u . İ ç i n d e n
"kimin u m u r u n d a , g i t m i y o r u m be k a r d e ş i m " d e m e k g e ç i y o r d u
a m a h i ç şansı y o k t u . M e l a h a t o n a takmıştı v e o n u disipline g ö n ­
d e r m e k , hatta o k u l d a n attırmak için hiçbir fırsatı k a ç ı r m a z d ı .
O k u l a v a r d ı ğ ı n d a ü ç ü n c ü dersin başladığını d u y u r a n sesi
d u y d u ğ u n d a a c ı y l a inledi. Haksızlıktı b u ! O k u l kapısını y u m r u k ­
layarak ç a l d ı . D e m i r kapı ağır ağır a ç ı l d ı . 9. sınıflardan bir v e l e t
karşısında d u r m a k t a y d ı .

- G e ç kaldın!

• - Hadi ya...

- İçeri g i r e m e z s i n !

- Kim demiş?

- B e n , y a n i nöbetçi ö ğ r e n c i !

- K o l u n a kırmızı bir bant taktın da nöbetçi o l d u n d i y e a d a m


o l d u n m u sandın sen d ü n k ü ç o c u k ! Ç e k i l ö n ü m d e n !
- G i r e m e z s i n d e d i m . H e m kıyafetin d e u y g u n değil v e iğrenç
kokuyorsun!
- S a n a n e lan n e g i y d i ğ i m d e n . İstediğim gibi d e k o k a r ı m ! S e ­
nin y ü z ü n d e n g e ç k a l d ı m velet. Y o l v e r d e g e ç e y i m !

- M ü d ü r yardımcısına haber v e r e c e ğ i m ! G ö r ü r s ü n sen g ü n ü n ü !

işte o a n C e m ' i n h a y a t ı n d a kendini çaresiz hissettiği a n l a r d a n


b i r i y d i . . . D e r s e yetişmek için bu kadar zorluğa katlandıktan s o n ­
ra, bir v e l e t y ü z ü n d e n k a y b e t m e y e hiç niyeti y o k t u . Y a p a c a ğ ı
şey midesini bulandırsa bile y a p m a k z o r u n d a y d ı .

- B a k a b i c i m , sana velet d e d i ğ i m için özür d i l e r i m . Evden


o k u l a koşturdum. Sinirlerim ç o k bozuk. H a d i çekil k e n a r a da y o l
v e r b a n a . Eğer beni içeri alırsan, bu iyiliğini u n u t m a y a c a ğ ı m . B i ­
ri seni sıkıştırırsa 1 2 - A ' d a n C e m a b i n i n s e l a m ı n ı s ö y l e m e n yeter­
li olur.

V e l e t o n u ş ö y l e bir s ü z d ü . M u h t e m e l e n o n a izin v e r i r s e , n e
gibi avantajları o l a c a ğ ı n ı d e ğ e r l e n d i r i y o r d u . H e r s a n i y e bir saat
gibi g e ç e r k e n , C e m ' i n sabrı taşmak ü z e r e y d i . T a m y u m r u ğ u n u
sıkmış v e veletin b u r n u n u n ortasını hedeflemişti ki:

- İyi t a m a m . V e r d i ğ i n sözü unutma a m a !

- Unutmam!
O k u l k a p ı s ı n d a n b a h ç e y e a ç kurt gibi saldırdı. M e r m i M e l a ­
hat'ın d e r s i n e girmek için b u kadar m ü c a d e l e e d e c e ğ i h i ç a k i m a
gelmezdi.

Merdivenleri d ö r d e r dörder a ş a r k e n , artık ciğerlerinin grev


yapmak üzere olduğunu hissediyordu.

Sınıfın kapısı " G ü m " d i y e a ç ı l d ı . K a p ı n ı n t a m ö n ü n d e ç i k o l a ­


ta lekeli, buruşuk p a n t o l o n l u , g ö m l e ğ i n i n yarısı sarkmış, b o y ­
nunda kırmızı-yeşil-pembe-mor çizgili kravatı v e etrafa y a y ı l a n
t e r - ç ü r ü m ü ş y u m u r t a - k o k m u ş p e y n i r - k a d ı n p a r f ü m ü karışımı k o ­
k u s u y l a , suratı kıpkırmızı o l m u ş , bir gün ö n c e sürülen j ö l e n i n et­
kisiyle k e ç e gibi saçları a l n ı n a y a p ı ş m ı ş bir C e m d u r m a k t a y d ı .

B ü t ü n sınıf İster M e r m i M e i a h a t ' i n , isterse d e Sıfırcı S e l a h a t -


tin'in dersi o l s u n , engel o l a m a y a c a ğ ı bir k a h k a h a y a b o ğ u l d u .

V e bu k a h k a h a C e m ' i n b a ş ı n a gelecekleri o l d u k ç a hafifletti.


M e r m i M e i a h a t ' i n dikkati dağılmıştı v e o sınıfa bağırırken C e m
usulca sırasına y ö n e l d i . Y a n l a r ı n d a n g e ç e r k e n arkadaşları b u ­
runlarını k a p a t ı p , "öyğk" gibi garip sesler ç ı k a r ı y o r l a r d ı . T a m o n ­
lara; " n e o , m a y m u n m u s u n u z siz?" d i y e sataşacaktı ki B a d e ile
göz göze geldi.

B a d e ' n i n belki y a y ı l a n k o k u d a n , belki d e kahkahasını tutma­


y a ç a l ı ş m a k t a n g ö z l e r i n e y a ş h ü c u m etmişti. A m a h i ç b i r şey
C e m ' i bu kadar m u t l u e d e m e z d i . Ç ü n k ü B a d e o n u n k o k u s u n a v e
g ü l ü n ç g ö r ü n t ü s ü n e r a ğ m e n , o n u k ı r m a m a k için tepki v e r m e m e ­
y e ç a l ı ş ı y o r d u . B u n u n için d e b ü y ü k m ü c a d e l e verdiği her h a l i n ­
d e n belli o l u y o r d u .

- O ğ l u m n e ö y l e aptal aptal sırıtıyorsun.

K a a n ' ı n s e s i y l e irkildi.

- Hiiiç...

- N e bu h a l i n , savaştan m ı çıktın?

- Ö y l e d e d e n e b i l i r . Teneffüste a n l a t ı r . . .

- Ceeeem!
- Efendim h o c a m !

- B u terbiyesizliğin için bir m a z e r e t i n var m ı ?

T a m ; " E v d e tsunami o l d u , o n d a n geci[<tim" d i y e u k a l a c a bir


c e v a p v e r m e y e h a z ı r l a n ı y o r d u ki i ç i n d e k i Doğrucu'nun sesini
d u y d u : " B u k a d ı n a ne kadar gıcık o l s a n da b u sefer o h a k l ı . D e r ­
se g e ç g e l e n sensin. H e m sırf bu k a d ı n l a t a k ı ş m a m a k için b u n c a
zorluğa k a t l a n m ı ş k e n , her şeyi berbat e d e c e k kadar salak mısın
sen? K a p ı d a k i 9. sınıf v e l e t i n e bile y a l a k a l ı k y a p m ı ş s ı n . M e r m i
M e l a h a t ' e m i y a p a m a y a c a k s ı n ? B u n c a uğraşının s o n u n d a tek bir
a d ı m k a l d ı , ç e n e n i tut v e p a ç a y ı sıyır!"

- H a y ı r , y o k h o c a m . Dürüst o l m a k gerekirse u y u y a k a l m ı ş ı m .

Ö z ü r dilerim.

İşte o a n d a C e m , M e r m i M e l a h a t ' ı n y ü z ü n d e k i afallamış ifa­


d e y i g ö r ü n c e , bu c e v a b ı verirken katlandığı i ş k e n c e y e fazlasıyla
değdiğini düşündü.

- H a ne? İyi peki o z a m a n . Ş e y y bir d a h a o l m a s ı n . . . N e r e d e


kalmıştık?

B u ifadeyi bir tek o değil, bütün sınıf görmüştü. V e C e m , M e r ­


mi M e l a h a t ' a kibar d a v r a n d ı ğ ı i ç i n , arkadaşları tarafından a l a y a
a l ı n a c a ğ ı n ı s a n ı r k e n , " B ü y ü k K a h r a m a n " ilan edilmişti. Çünkü
ş i m d i y e kadar, " B i z H e r Ş e y i P r o s e d ü r ü n e G ö r e Y a p a r ı z " O k u l u ­
n a , M e r m i M e l a h a t ' ı n y ü z ü n d e böylesi bir ifade y a r a t a b i l e n h i ç ­
bir öğrenci gelmemişti.

O günü ne kadar korkunç başlasa da verdiği ç a b a y a değmiş v e


harika bir şekilde sonlanmıştı. İlk k a h k a h a d a n sonra bir daha
kimse o n u n görünüşü y a da kokusuyla ilgili dalga g e ç m e m i ş , her­
kes M e r m i M e l a h a t ' i nasıl da alt ettiğini konuşmuştu.

Her ne kadar sırtı; " H e l a l abi sana", " K o ç u m b e ! " , "İşte budur bi-
lader!" nidalarıyla yediği tebrik yumruklarından dolayı ağrıyor olsa
da yaşadığı gurur duygusunun yanında hafif kalırdı.
Hatta o k u l k a p ı s ı n d a n ç ı k a r k e n , nöbetçi v e l e t b i l e ; " B r a v o

abicim, sözünü şimdiden tutmaya bağladın" diy^i ona laf atmıktı.


Kaan \)e M e t i n dö öna gün ö h c e "süt ç o c u ğ u " , " b e b e c i k " , " k o r ­
kak" gibi laflar ettikler/ İçin özür (ailemişhfdi.

İşin ilginci herkes o n u n . M e r m i M e l a h a t ' ı şok etmek için


m a h s u s ö y l e c e v a p verdiğini sanmıştı v e b u n u n ç o k z e k i c e bir
hamle olduğunu düşünüyorlardı.

H i k a y e tüm okula abartıla abartıla y a y ı l m ı ş , 9. sınıflara u l a ş ­


tığında. M e r m i M e i a h a t ' i n şaşkınlıktan a y a ğ ı n ı n k a y ı p , t e p e üstü
y e r e yapıştığı şeklini almıştı.

H a l b u k i C e m , a n a s ı n d a n e m d i ğ i sütü b u r n u n d a n getiren o n ­
c a telaşın a r d ı n d a n , her şeyi m a h v e t m e m e k i ç i n M e r m i M e l a ­
hat'ın karşısında y e l k e n l e r i suya İndirmişti. T a b i ki bu gerçeği iti­
raf e t m e y e h i ç niyeti y o k t u . A k s i n e ; " O şekilde c e v a p v e r i r s e m ,
M e i a h a t ' i n d u m u r o l a c a ğ ı n a karar v e r d i m v e u y g u l a d ı m " d i y e
b ö b ü r l e n m e y e d e v a m etmişti.

M e t i n v e K a a n o k u l sonrası dershaneye gittiklerinde d e boş dur­


m a m ı ş , bütün gün olanları m ü m k ü n olduğunca ç o k kişiye anlat­
mışlardı. Tabi hikayeyi birazcık{!) abartmayı da ihmal etmemişler­
di. M e r m i M e l a h a f t a n ders almasa da o n u n ü n ü n ü d u y m u ş diğer
okullardaki öğrenciler bile h e y e c a n a kapılmışlardı.

D e r s h a n e d e n çıktıklarında K a a n ;

- G e l i y o r s u n değil m İ s i n e m a y a ?

D i y e sorup tüm keyfini k a ç ı r a n a kadar, her s a n i y e m ü k e m m e l


geçmişti.

- N e sineması?

- G ü z e l kardeşim d ü n kafede şu " H i p n o z " f i l m i n e g i d e l i m d i ­


y e konuşmadık mı?

~ H a a tamamen unutmuşum.

- E h o kadar ö v g ü n ü n arasında n o r m a l d i r .

- K ı s k a n m a a b İ c i m , senin d e olur.
- Y o k valla k ı s k a n m ı y o r u m birader. M e t i n d e ben d e seninle
gurur d u y d u k . H â l â biraz kokuyorsun a m a ö n e m l i değil. H e r sa­
vaş sonrası k a h r a m a n l a r ı n kokması gayet doğaldır.
- Saat 19:15'te b a ş l a y a c a k f i l m . A c e l e etsek iyi olur.

- D u r u n bir d a k i k a , b e n g e l e m e m d e d i m s i z e !

- N e d e n abi?
- En geç 2 0 : 0 0 ' d a e v d e o l m a m l a z ı m .

- Y o k y a ! Sizinkiler mi g e n e ?

- Aynen öyle!
- Y a sen d e bİr söz g e ç i r e m i y o r s u n e v d e !

- H o p hop M e t i n k a r d e ş i m , bugün C e m ' e laf y o k .


- İyi p e k i , biz g i d i y o r u z ö y l e y s e . Y a r ı n sana anlatırız. Hadi
Kaan geç kalacağız.
Kaan ve Metin yanından ayrılırken, C e m kendini yapayalnız
hissetti. B ü t ü n gün yaşadığı m a c e r a b ö y l e son bulmamalıydı.
A m a e l i n d e n ' b i r şey g e l m e z d i . B o y n u b ü k ü k e v i n y o l u n u tuttu.

E v e v a r d ı ğ ı n d a , s a b a h b a ş l a y a n derin sessizliğin d e v a m et­


mekte o l d u ğ u n u g ö r d ü . T e k bir farkla: B u sefer herkes e v d e y d i
a m a kimse k o n u ş m u y o r d u . B a b a s ı e l i n d e k u m a n d a , kanalları g e ­
zerek tüm haberleri a y n ı a n d a İzliyor, annesi e l i n d e bir r o m a n ,
kitap o k u y o r , kız kardeşi d e o d a s ı n d a ö d e v l e r i n i y a p ı y o r d u .

N e d e n s e bu sessizlik C e m ' i d a h a ç o k rahatsız etti. B a ğ ı r ı p ç a ­


ğ ı r m a l a r ı , bu kararlı v e taviz v e r m e y e n sessizliğe tercih e d e r d i .

" M e r h a b a " b i l e d e m e d e n , sessizliğe u y u m sağlayarak o d a s ı n a


y ö n e l d i . O k u l çantasını bir kenara fırlattı. O d a s ı a y n e n sabah b ı ­
raktığı gibi d a r m a d a ğ ı n d ı . A n l a ş ı l a n a n n e s i ; "artık hiçbir ş e y i n e
k a r ı ş m ı y o r u m " derken şaka y a p m ı y o r d u .

Formasını çıkardı a m a kirliye a t m a d ı . Ç ü n k ü i ç i n d e n bir ses


akşam y i n e y ı k a n m a y a c a ğ ı n ı s ö y l ü y o r d u . S a b u n l a formasını y ı ­
kayıp astı. Tesadüfen kravatını kitaplığında kitaplarının arasına
sıkışmış olarak b u l d u .
Ç a n t a s ı n d a n d e r s h a n e d e v e r i l e n testleri ç ı k a r d ı . İlk soruyu

okudu. C e v a b ı n n e o l a b i l e c e ğ i k o n u s u n d a hiçbir f i k r i yoktu.

Dersleri d i n l e m e k hobileri a r a s ı n d a yer a l m ı y o r d u .

S o n r a şıkları rasgele işaretlemeye b a ş l a d ı . B u g ü n e kadar test­

lerle yaşadığı e n s a m i m i ilişki bu şekilde gerçekleşmişti. Rasgele

şıkları işaretler, c e v a p l a r ı n ı kontrol eder v e şansının y ü z d e kaç t u ­

tuğunu hesap e d e r d i . A m a şu a n d a bu da o n a keyif v e r m e m i ş t i .

Testi bir kenara fırlattı v e C D ç a l a r ı n ı n kulaklığını takıp, ses d ü ğ ­

mesini s o n u n a kadar ç e v i r d i . B a d e ' y i d ü ş ü n m e y e b a ş l a d ı . O s a ç ­

larını s a v u r u ş u , cilveli cilveli g ü l ü ş ü , e n d a m l ı d u r u ş u , dudakları...

U y u y a k a l d ı v e rüyasında M e r m i M e l a h a t ' ı g ö r d ü .

M e r m i M e l a h a t " K e d i K ı z " gibi s i y a h deri bir kostüm g i y m i ş ,


B a d e ' y i rehin almıştı.

- Y a b e n d e n ö d ü n ü n k o p t u ğ u n u itiraf edersin y a da B a d e ' y i


kendime benzetirim!

D i y e çığırırken, B a d e ' n i n göğüsleri ş i ş m e y e başlıyor v e git g i ­


de M e r m i Melahat'a benzemeye başlıyordu.

- HAYIR!!!

D i y e bağırarak sıçradı y a t a k t a n . K u l a k l ı k y e r e düştü. Eğilip

alırken z i h n i n i n i ç i n d e D o ğ r u c u ' n u n sesini d u y d u : " S e n kendini

k a h r a m a n z a n n e d i y o r s u n a m a o n a y a p t ı k l a r ı n d a n d o l a y ı kadının

ne hissettiği u m u r u n d a bile d e ğ i l . " D e r h a l susturdu o n u . İşi y o k ,

bir d e M e r m i M e l a h a t i ç i n m i ü z ü l e c e k t i !

" B e n i m d e r d i m , b a n a yeter k a r d e ş i m ! " d i y e m ı r ı l d a n a r a k tek­


rar u y k u y a d a l d ı .

(m
er Şeyi Bilen Adam

Ibi bu h i p n o z d e n i l e n şey müthiş bir şey y a . . .

- N e o l d u ki?

- F i l m d e a d a m ı n biri h i p n o z l a herkese istediği şeyi yaptırıyor­


d u . Keşke b a n a da y a p s a da z e k a m falan a ç ı l s a , ders ç a l ı ş m a d a n
sınavı k a z a n s a m d e d i m i ç i m d e n .

- Y o k artık...

- V a l i a a b i c i m d o ğ r u . M i l l e t h i p n o z d a n n i y e korkuyor sanı­
yorsun.

- K a a n k a r d e ş i m doğru d i y o r , c a n l ı intihar b o m b a l a r ı h e p hip­


n o z s o n u c u b e y n i y ı k a n a n l a r değil m i ?

- B i l m i y o r u m , y a n i hiç mantıklı gelmiyor...

- F i l m d e k i kurbanlar da ö y l e d i y o r d u . G e l i p i z i e s e y d i n , sen
d e a n l a r d ı n n e iş o l d u ğ u n u . . .

C e m ' i n o a n d a e n ç o k istediği ş e y k o n u n u n değiştirilmesiy-


di. Ç ü n k ü filme gidememişti ve sohbete dahil o l a m a m a k canını
sıkmıştı. A m a arkadaşları bir f i l m l e başına hipnotist kesilmiş, a n ­
lattıkça anlatıyorlardı.

- H e m sonra b e n internetten h i p n o z v i d e o l a r ı indirip seyret­


tim. A d a m ı n biri seyircilerden 10-15 kişiyi s a h n e y e çıkartıyor.
U y u t u y o r b u n l a r ı , sonra s a h n e d e bir sürü m a y m u n l u k yaptırtı-
yor. M i l l e t g ü l m e k t e n kınlıyor. H e l e bir tanesine 4 rakamını
unutturdu. A d a m parmaklarını s a y m a y a başlıyor; 1 , 2 , 3, 5 , 6, 7,
8, 9, 10, 1 1 . Ş o k oluyor. Hipnotist de dalga g e ç i y o r b u n l a ; " N a ­
sıl 11 olur, iki e l d e 10 p a r m a k vardır. Bir d a h a say." diyor. A d a m
bir d a h a sayıyor, g e n e 11 ç ı k ı y o r . D e l i o l d u g a r i b i m . S a y ı y o r , sa­
y ı y o r 1 1 ! S o n r a h i p n o z c u p a r m a ğ ı n ı şaklattı, a d a m 4 rakamını
hatırladı da rahatladı!

- N e r d e n buldun o ğ l u m sen b u n l a r ı ? S ö y l e de i z l e y e y i m .

- N e d e m e k M e t i n ' c i m . H e m d a h a neler neler v a r . Ş i m d i giri­


yorsun " Y o u t u b e " a , y a z ı y o r s u n " h y p n o s i s " , sonra bir sürü v i d e o
çıkıyor...

C e m sıkıntılı bir şekilde a y a k l a r ı n ı i z l e m e y e b a ş l a d ı . A n l a ş ı ­


lan arkadaşları bu işe i y i c e kendilerini kaptırmışlardı. Konuya
y a b a n c ı kalmak gitgide d a h a ç o k sinirlerini b o z u y o r d u . Hırsla
kendi k e n d i n e bir karar a l d ı . A k ş a m e v d e internette h i p n o z ile il­
gili ne v a r ne y o k araştıracak, y a r ı n o k u l a g e l d i ğ i n d e ö ğ r e n d i k l e -
riyle ikisini d e susturacaktı.

Ders zili ç a l d ı ğ ı n d a C e m derin bir " o h " çekti. En a z ı n d a n ş i m ­


dilik bu m u h a b b e t t e n kurtulmuştu. A l d ı ğ ı karar da biraz olsun
içini rahatlattığı İ ç i n , keyfi y e r i n e gelmişti.

- H a d i b e y l e r , zil ç a l d ı . M a d e m h i p n o z o l a y ı n a bu kadar k e n ­
dinizi kaptırdınız. K a z ı m h o c a y ı u y u t u v e r i n d e ders boş g e ç s i n ,
azcık kaynatalım!

D i y e hâlâ h e y e c a n l a konuşan arkadaşlarına takılarak, sınıfın


y o l u n u tuttu.
O gün çok parlak geçmedi Cem için. Çünkü Metin ve Kaan te­
neffüslerde sürekli liipnozdan konu açmışlar, bu da yetmiyormuş
gibi sınıfta filme gitmiş diğer arkadaşları da sohbete dahil o l m u ş ­
lardı. C e m ise boş bakışlarla onları d i n l e m e k z o r u n d a kalmıştı.
A k ş a m e v e gittiğinde, ailesi o n u u m u r s a m a m a k konusunda
kararlılığını s ü r d ü r ü y o r d u . H ı z l a a ğ z ı n a iki l o k m a bir şeyler at­
tıktan sonra, bilgisayarın başına o t u r d u . B a b a s ı n ı n ; "eşek herife
belki bir şeyleri fark eder d i y e , karışmaz o l d u k . O ise b u n u fırsat
s a n ı p oturdu internetin başına" d i y e n y a n bakışlarına a l d ı r m a ­
d a n , Y o u t u b e ' a , "hypnosis" y a z ı p araştırmaya b a ş l a d ı .

Karşısına ç ı k a n v i d e o l a r ç o k ilgisini ç e k m i ş v e o n u h e y e c a n ­
landırmıştı. H â l â i ç i n d e n bir p a r ç a ; "sepi kimse h i p n o z e d e m e z ,
bu s e n d e işe y a r a m a z " dese b i l e , bir taraftan da i ç i n d e müthiş bir
merak uyanmıştı.

V i d e o l a r ı i z l e d i k ç e m e r a k ı v e h e y e c a n ı d a h a da artmıştı. K a ­
pısının ö n ü n d e n a n n e s i n i n ; "cık cık c ı k " ş e k l i n d e , imalı c ı k i a m a -
sını d u y a n a kadar da kendini araştırmasına kaptırmıştı. " C ı k " s e ­
siyle d o ğ r u l u p saate baktığında hayretle n e r e d e y s e g e c e yarısı
o l d u ğ u n u fark etti. İ s t e m e y e istemeye bilgisayarı kapattı v e y a t a ­
ğına uzandı.

U y u m a s ı n a engel o l a n b i r ç o k d ü ş ü n c e kafasının i ç i n d e d ö ­
n ü p d u r u y o r v e o n u rahat b ı r a k m ı y o r d u . K e n d i n i h i p n o z e d i p is­
tediği gibi programladığını h a y a l e d i y o r d u .

D e r s l e r ç a l ı ş m a s ı n a gerek k a l m a d a n aklına girer, s ı n a v l a r d a


t a v a n y a p ı p ailesini şoka uğratırdı. A i l e s i d e o n a y a p t ı k l a r ı n d a n
d o l a y ı utanır, ç e v r e s i n d e dört d ö n e r l e r d i .

B a b a s ı n ı o n d a n ö z ü r d i l e r k e n h a y a l etti. N e m ü t h i ş bir d u y ­
g u y d u b u ! H a t t a istediği a r a b a y ı a l m a s ı i ç i n b a b a s ı n ı b i l e h i p ­
n o z e t m e y i d ü ş ü n e b i l i r d i . H e l e kız k a r d e ş i n i k e n d i s i n e kul k ö ­
le o l m a s ı i ç i n p r o g r a m l a d ı m ı , başka n e isterdi? A h e v e t bir şey
d a h a isterdi... B a d e ' y i nasıl u n u t a b i l i r d i ki? K e n d i s i n i s e v m e s i ­
ni sağlasa n e harika ol.urdu... S o n r a K a a n ' ı d a uyutur v e o n u
" M e t i n Etkisi"nden çıkartıp eski g ü n l e r e d ö n e b i l i r d i . İşte o z a m a n
hayat n e kadar da k o l a y o l u r d u . . .

B u d ü ş ü n c e l e r i n eşliğinde adeta transa girmiş v e k e n d i n d e n


geçmişti. İçindeki D o ğ r u c u fazlasıyla abarttığını fısıldasa bile, şu
a n d a o n u d i n l e m e y e h i ç d e istek d u y m u y o r d u .

Farkında o l m a d a n u y k u y a geçti. R ü y a s ı n d a , d ü n y a n ı n h a y r a n
olduğu bir hipnotist o l d u ğ u n u g ö r d ü . Karizmatik bİr sakai bırak­
m ı ş , mesleğinin i m a j ı n a u y g u n olarak saçlarını uzatmış v e atkuy­
ruğu şeklinde toplamıştı. Ü s t ü n d e sayılı m a r k a l a r d a n bir takım
elbiseyle ç o k ç e k i c i v e gizemli görünüyordu. B i n l e r c e kişinin
o n u izlediği s a h n e y e ç ı k ı y o r v e yaptığı gösterilerle herkesi bir
kez d a h a k e n d i n e h a y r a n b ı r a k ı y o r d u . . .

Saatin sesiyle fırladı y a t a k t a n . Artık k i m s e o n u uyandırmak


için ç a b a sarf e t m e d i ğ i n d e n , saat sesiyle u y a n m a y a alışması g e ­
rekiyordu. O kâbus gibi s a b a h . M e r m i M e l a h a t ' ı n dersine g e ç
kaldığı g ü n d e n b e r i , saat çalar ç a l m a z yataktan ç ı k a r o l m u ş t u .
" E m i n i m bizimkiler b e n i m bu halimi g ö r d ü k ç e zafer k a z a n m ı ş
gibi seviniyorlardır" d i y e s ö y l e n e r e k üzerini g i y i n d i .

D e r s h a n e y e v a r d ı ğ ı n d a K a a n ' ı M e t i n l e sohbet e d e r k e n b u l d u .
K o n u b e l l i y d i : H i p n o z . A m a bu sefer c a n ı hiç s ı k ı l m a d ı . Ç ü n k ü
kendisinin a n l a t a c a k d ü n y a kadar şeyi v a r d ı .

- G e n e h i p n o z haî P e k i , siz h i p n o z l a insanların k o l u n d a yara


bile çıkarabildiklerini biliyor m u y d u n u z ?

- Eveeeet...

- A b i c i m bu d ü n k ü haber. S e n hangi g e z e g e n d e n s i n ?

- D ü n y a ' d a n tabi ki!

Ç o k b o z u l m u ş t u . Bir filme gitmedi d i y e o n u bu k o n u d a aşa­


ğ ı l a m a y a n e hakları v a r d ı ? K e n d i n i dışlanmış hissediyordu. O n -
iarı ç e k i c i sohbetleriyle baş başa bırakıp, sınıfa doğru y ü r ü m e y e
b a ş l a d ı . " A b i c i m n e r e y e ? " d i y e a r k a s ı n d a n seslenen K a a n ' ı n şeşi­

ni duysa bile a l d ı m i a d ı . Adın'tlarınt h ı z l a n d ı r d ı .

Sınıfa v a r d ı ğ ı n d a asık bir suratla sırasına oturdu. A z sonra K a ­


a n da g e l d i .

- N e y i n v a r k a n k a ? N e bu tafralar...

- Y o k bir şey. H e m sen n i y e z a h m e t e d i p geldin ki; d a h a z i ­


lin ç a l m a s ı n a beş dakika v a r .

- H a h şimdi a n l a d ı ı ı m . . . S e n M e t i n ' l e k o n u ş u p seni a r a m ı z a


dahil e t m i y o r u z d i y e kızıyorsun.
- Y o k c a n ı m , bebek miyim ben böyle şeylere bozulacağım!
İsteyen istediğiyle istediği k o n u y u k o n u ş m a k t a özgijrdür.
- B e l l i belli...

- N e y m i ş belli o l a n ?

- H i ç bozulmadığm...

- B a k K a a n ; c a n ı n n e istiyorsa o n u y a p , t a m a m mı? S a d e c e
beni rahat bırak.
- Hayatta o l m a z . S e n b e n i m ç o c u k l u k arkadaşımsın. B a k s e n i n -
kiler sana tavır aldılar d i y e siniderin çok bozuk, b i l i y o r u m . A m a
b u n u n kaç yıllık dostluğumuzu bozmasına İzin mi vereceksin?

- Hayır...

•• E h o z a m a n şu suratını ekşitmeyi bırak!

- i y i , peki...

A s l ı n d a tek İstediği şey K a a n ' a a i l e s i n d e n d o l a y ı değil, bir


şeylerin ters gitmesinden d o l a y ı sinirlerinin bozuk o l d u ğ u n u a n ­
latabilmekti. A m a b u n u nasıl y a p a c a k t ı ki? O "bir ş e y l e r i n " n e o l ­
d u ğ u n u kendisi bile t a m olarak b i l m i y o r d u . S ö z c ü k l e r l e anlatıla­
cak bir d u r u m d a n ç o k , bir histi y a ş a d ı ğ ı şey.

- A b i yeni bir o y u n çıkmış. Süper bir şeymiş. O r k u n söyledi.

Teneffüste y i n e ü ç ü beraber bir k ö ş e y e ç e k i l m i ş , sohbet e t m e ­


y e başlamışlardı. T a b i bu sohbetten ö n c e Ezik C u m a l i ' y e g e l e c e k
sefer nasıl İ ş k e n c e e d e c e k l e r i n i p l a n l a m a y ı ihmal e t m e m i ş l e r d i .
- E e e t a m a m o z a m a n , bu a k ş a m n e r e y e t a k ı l a c a ğ ı m ı z belli

oldu!

- Ben gelemem.

- G ü z e l kardeşim senin bu " b e n g e l e m e m " l e r i n sakız gibi o l ­


du artık. B ı r a k ç i ğ n e m e y i de o y u n b o z a n l ı k y a p m a y ı k e s !

- G e l m e y i n üstüme, g e l e m e m d e d i m o kadar!

- S e n i n kaçta e v d e o l m a n l a z ı m ?

- En geç 2 0 : 0 0 ' d a .

- T a m a m , o z a m a n , ekeriz d e r s h a n e y i , e r k e n gideriz. S e n d e
o saatte d e r s h a n e d e n ç ı k m ı ş gibi e v e gidersin.

- Ş e y , olabilir aslında...

A k l ı çelinmişti C e m ' i n . N e d e olsa annesi artık d e r s h a n e y i


a r a y ı p takip e t m e y i bırakmıştı. Y i n e d e i ç i n e bir huzursuzluk d a l ­
gası y a y ı l d ı . O an için C e m , b u n u y a r a t a n ı n kendi s o r u m l u l u k l a ­
rının farkına v a r m a s ı n ı s a ğ l a m a k için ç ı r p ı n a n D o ğ r u c u o l d u ğ u ­
n u n b i l i n c i n d e değildi.

- S ü p e r ! P r o g r a m hazır ö y l e y s e . B i l i y o r m u s u n u z , keyfim y e ­
rine g e l d i . Ş u a n d a Sıfırcı Selahattin'in dersi d a h a katlanılabilir
geliyor...

- D u y g u l a r ı m a t e r c ü m a n o l d u n K a a n kardeş...

C e m bir kez daha sessiz kalmayı tercih etti. İçindeki huzursuz­


lukla boğuşmaktaydı. Arkadaşlarına İmrendiğini fark etti. N e kadar
da rahattılar! Hiç huzursuzluk duymadan dershaneyi e k m e y i
planlayabiliyorlardı. Keşke onlar gibi hissedebilseydi...

D e r s h a n e d e n erken çıkıp Tekin abinin kafesinde aldılar soluğu.


H e m e n bilgisayarlarının başına geçip "yeni süper o y u n " u o y n a m a ­
y a başladılar. M e t i n bir kez d a h a sigara ikram etti C e m ' e . C e m , bu
sefer hiç itiraz e t m e d e n aldı sigarayı. D u m a n etrafını sararken,
kendini, içinde y a y ı l a n teslim olmuşluk duygusuna bıraktı.
A k ş a m sekize beş kala e v e varmıştı. Yaşadığı burukluğa rağ­
men, k i m s e y ö s e l a m v e m ' i e d i . Eğör ona b u §ekiide c&pUe
a l m a y a kararlıysa, o da alttan a l m a y a c a k t ı .

Bilgisayarın başına g e ç t i . Bir gün ö n c e k i h e y e c a n ı n içini k a p ­


l a m a y a başladığını hissetti. C o o g l e ' a " h i p n o z " y a z d ı v e ç ı k a n
sayfaları i n c e l e m e y e k o y u l d u .

Bir süre i n c e l e d i k t e n sonra birden m a i l i n i kontrol e t m e k g e l ­


di i ç i n d e n . U z u n z a m a n d ı r kontrol e d e m e m i ş t i . A i l e s i n i n onu
kendi h a l i n e b ı r a k m a y a karar verdiği ü ç g ü n ö n c e s i n e kadar b i l ­
gisayarı k u l l a n m a s ı kesinlikle y a s a k l a n m ı ş t ı .

K u l l a n ı c ı a d ı n ı v e şifresini girdi. Birikmiş d ü n y a kadar m a i l i


v a r d ı . Kimisi ü y e o l d u ğ u sitelerden gelen r e k l a m m a i l l e r i , kimisi
de c h a t sırasında e d i n d i ğ i arkadaşlardan gelen sitem d o l u m a i l ­
lerdi. H i ç birine c e v a p y a z m a d ı . Başa ç ı k m a s ı n ı n m ü m k ü n ol­
madığı bir işe k a l k ı ş m a s ı n ı n a n l a m ı y o k t u .

T a m m a i l i n i k a p a t m a k i ç i n , M o u s e ' u ç a r p ı işaretine y ö n l e n ­
dirmişti ki g e l e n l e r i ç i n d e n bir mail dikkatini ç e k t i . İsimsiz bir
m a i l d i . N o r m a l d e bu tarz mailleri o k u m a d a n silerdi. A m a İ ç i n ­
d e n gelen garip bir d ü r t ü y l e o n u a ç m a k istedi. Ü z e r i n e tıkladığı
a n d a şaşkınlıktan ağzı a ç ı k k a l d ı .

S a d e c e isimsiz d e ğ i l d i , a y n ı z a m a n d a g ö n d e r e n i n mail adresi


b ö l ü m ü d e t a m a m e n boştu. " B ö y l e bir şey nasıl olabilir ki?" d i y e
m ı r ı l d a n d ı . ArUk h e y e c a n ı v e merakı doruk noktasına ulaşmıştı.

M a i l i o k u m a y a b a ş l a d ı . O k u d u k ç a şaşkınlığından ağzı d u d a k
kenarlarına y a y ı l a n bir a c ı y l a d a h a da a ç ı l ı y o r v e y a ş a d ı ğ ı şoku
birebir yansıtırcasına y ü z ifadesi git gide aptailaşmış bir hal a l ı ­
yordu. Mail şöyle başlıyordu:

"Merhaba Cem;

Öncelikle senden bir ricam var. Sakın bana kim olduğumu


sorma. Çünkü cevabını alamayacağın bir soru sormak, senin için
sadece zaman kaybı olacaktır.
İki gündür liipnoz konusunda araştımıafar yaptığının farkın­
dayım. Bu konu oldukça İlgini çekmiş görünüyor. Bu nedenle
seni bilgilendirmek ve eğer kabul edersen sana yardımcı olmak
istiyorum.

Eminim sen, bu konuda uzman birinden yardım almayı heye­


canla kabul edecek kadar bilinçli binsin, değil mi?..."

C e m u y u ş m u ş bir şekilde kafasını "evet" a n l a m ı n d a salladığı­


nı fark etti. N e l e r o l u y o r d u ? B u a d a m da k i m i n nesiydi?

Sonra bir anda kafasında yeşil ışık y a n d ı . Tabi y a ! B u kesin y a


K a a n ' ı n y a da M e t i n ' i n işiydi. Belki d e birlikte ayarlamışlardı.

H â l â gönderinin adres b ö l ü m ü n ü n nasıl boş o l a b i l e c e ğ i n e ke­


sin bir a ç ı k l a m a b u l a m a m ı ş olsa b i l e , bu işin arkadaşlarının ba­
şının altından çıktığına artık e m i n d i . B e l k i internetin kurdu o l ­
muş birinden y a r d ı m a l m ı ş v e g ö n d e r e n i n maili g ö r ü n m e y e c e k
şekilde mail y o l l a m a n ı n bir y o l u n u b u l m u ş l a r d ı .

"Sizi ç a k a l l a r sizi" d i y e g ü l ü m s e y e r e k , birkaç satır sonra bu


a ç ı k l a m a s ı n ı ç ü r ü t e c e k g e r ç e k l e y ü z l e ş e c e ğ i n d e n habersiz, o k u ­
m a y a d e v a m etti:

"Evet Cem, seninle yardım etmem konusunda anlaşacağımı­


za inandığım için, şimdi seni bazı konularda uyarmak benim
görevim.

i-iah bu arada; bu mailin Kaan ve Metin'in sana bir oyunu ol­


duğunu düşünüyorsan, fazlasıyla yanılıyorsun.
Her neyse, nasılsa birazdan bu işi onların yapmadığını anla­
yacaksın.
Gelelim birinci uyanma;
Arkadaşlarının, Hipnoz filmini seyrettikten sonra, seni dışla­
yıp aralarında bu konuyu uzun uzadıya tartıştıkları gün, yaşadı­
ğın sıkıntıyı gidermek için akşam bir araştırma yapmıştın, hatıdı-
yorsun değil mi?
Baş sallayışından anlıyorum ki tüm canlılığıyla aklında..."
C e m bir kez d a h a salladığı başını d u r d u r d u v e i ç i n e y a y ı l a n
kuşku ile korku karışımı bir d u y g u y l a o k u m a y a d e v a m etti. İ ç i n ­
deki ç o k g ü ç l ü bir p a r ç a hâlâ b u n u n a r k a d a ş l a r ı n ı n işi o l d u ğ u n a
i n a n m a k istiyordu.

"Bu araştırma sırasında bazı hayaller kurdun... Kendini, anne­


ni, babanı, kız kardeşini, arkadaşlarını kısaca çevrendeki herke­
si senin istediğin gibi olacak şekilde programlamanın hayalleri­
ne kapıldın. Hatta Bade'yi bile hipnoz ile kendine âşık etmenin
tatlı düşlerine daldın..."

" Ö h h ö . . . Ö h ö ö ö . . . " b o ğ u l u r c a s ı n a Öksüren C e m , nefes b o r u ­


suna k a ç a n k o c a bir y u d u m suyu ç ı k a r m a y a ç a l ı ş ı r k e n , o t u r d u ­
ğu s a n d a l y e d e ikİ b ü k l ü m o l m u ş t u !

B u . . . b u . . . bu doğru o l a m a z d ı ! B u a d a m t ü m bunları n e r e d e n
b i l i y o r d u ? B i r a z e v v e l i ç i n d e k i , K a a n v e M e t i n ' i n yaptığına ısrar­
la İ n a n m a y a ç a l ı ş a n parçası suspus o l m u ş , bir k ö ş e y e sinip k a l ­
mıştı. ^'

B u i m k a n s ı z d ı ! B u n l a r o n u n d ü ş ü n c e l e r i y d i v e bu hayalleri
kurduğundan, B a d e ' y e olan aşkından kimseye bahsetmemişti!

" A k l ı m ı o y n a t ı y o r u m galiba!" d i y e d ü ş ü n d ü . Okuduklarının


gerçek o l m a d ı ğ ı n ı ispat e t m e k istercesine son paragrafı bir d a h a
o k u d u . A m a m a a l e s e f y a z ı l a r d e ğ i ş m e d i . H â l â a y n ı şeyleri söy­
l ü y o r l a r d ı : " . . . B a d e ' y i bile h i p n o z ile k e n d i n e âşık e t m e n i n tatlı
düşerine daldın..."

Bir parçası bu mailin d e v a m ı n ı o k u m a k isterken, diğer parçası


b u n d a n ölesiye korkuyordu. Sürekli kendi k e n d i n e ; " B u gerçek
o l a m a z , b ö y l e şeyler a n c a k filmlerde olur" d i y e mırıldanıyor v e
yaşadığı ânın gerçek o l m a d ı ğ ı n a kendini i n a n d ı r m a y a çalışıyordu.

B u iç m ü c a d e l e n i n s o n u n d a ; korkusu m e r a k ı n a yenik düştü.


Titreyen p a r m a k l a r ı y l a sayfayı aşağı doğru k a y d ı r ı p o k u m a y a d e ­
v a m etti:
"Bu hayaller her ne kadar seni umutlandırsa da maalesef hip­
noz ile gerçekleştirebileceğin şeyler değil. Hipnoz ile insanları
istediğin şekilde programlayamazsın. Evet, derin transta 4 raka­
mını unutturabilirsİn, kolunda yara izi çıkarabilirsin, sahnede
envai çeşit maymunluklar yapmasını da sağlayabilirsin. Ama
tüm bunlar çok heyecan verici de olsalar, temelde yüzeysel şey­
lerdir.

Bir insanın kişiliğinde ve davranışlarında kökten değişime yö­


nelik çalışmalar, 4 rakamını geçici bir süre unutturmaktan çok
daha karmaşık ve denndlr. Zaten sahnede yapılan şov amaçlı bu
tarz hipnoz uygulamalarının da etkisi geçicidir. Yani bir insana
hayatı boyunca kalıcı olacak şekilde 4 rakamını unutturamazsın.

Eğer hipnozla, her şey böyle bir parmak şaklatmasıyla hallo­


lacak kadar kolay olsaydı, herkes herkesi programlar, ortaya da
bir karmaşa çıkardı.

Arkadaşlarının sana "canlı intihar bomba"lannı örnek verdik­


lerini biliyorum. Ama onların sandığının belki de sanmak istedik-
lennin aksine; bu insanlar daha küçük yaştan beyni yıkanmaya
başlayan insanlardır. Aynca onlar üzerinde narkohipnoz denilen,
"ilaçla beyin yıkama" diyebileceğimiz birçok yöntem uygulan­
makta ve onların kendilerini de öldürecek şekilde harekete geç­
melerini sağlayan bu süreç yıllar sürmektedir.

Hipnozun halk arasında korkulan, çekinilen bir uygulama ol­


masının sebeplerinden bİri de gerek romanlarda, gerekse filmler­
de, hipnoz uygulayıcısının "herkese istediğini yaptıracak güce
sahip olması ve hipnozla insanlara kumanda edilebileceği" şek­
linde yansıtılmasıdır. Gerçek ise bu açıklamadan çok uzaktır.
Yazarlara ve film yapımcılarına sözüm yok. Elbette onlar bir kur­
gu yaratıyorlar ve olaylan bu kurguya göre şekillendirip, çekici
bir eser ortaya koyuyorlar.

Film ve romanlarda canavarlar, yaratıklar, hayaletler, peri­


ler, kötü niyetli uzaylılar, büyücüler, ejderhalar da var. Ama
"ejderha fobisi" olan insan bulmak oldukça zor. Oysa "hipnoz"
dediğinde üç kişiden ikisinin İrkildiğini görürsün. Öyleyse neden

İnsanlar ejdedıalaria ilgili bir filmi seyrcttiktçn sonra^ her köşç


başından çıkacaklarmış gibi paniğe kapılmıyorlar da hipnozla il­
gili bir film seyrettiklerinde sanki gerçekte de öyleymiş gibi kor­
kuya kapılıyorlar?

Hipnozun korkutucu bir unsura dönüşmesinde tarihinde yaşanan


bazı olayların da büyük rolü vardır. Bu olaylar söylentilerle beslen­
miş, bu söylentiler romanlara, filmlere dönüşmüş ve sonrasında da
hipnoz halk arasında hep yanlış anlaşılan bir uygulama olmuştur. Sa­
na hipnozun tarihinden bahsettiğimde bu durumu daha iyi anlaya­
caksın. Ama bu konuya daha sonra değineceğim.

Şu anda özellikle fark etmeni istediğim şey; hipnozla hiç kim­


seye istemediği bir şeyi yaptıramazsın ve aynı şekilde hiç kimse
sana istemediğin bir şeyi yaptıramaz.

Hipnoz ile ilgili kafanda daha net bir şekil oluşması için; sana
hipnozun ne olduğunu anlatmak yerine, ne olmadığını anlataca­
ğım. Böylece sen hipnoz hakkındaki yanlış düşüncelerden arına­
cak ve ne olduğunu çok daha iyi kavramış olacaksın.

Hipnozun ne olduğunu, işleyiş sistemini bugünün teknolojisi


ve bilgisiyle bile açıklamak tam olarak mümkün olmasa da ne
olmadığını açıklığa kavuşturmak mümkündür.

Bilinenin aksine hipnoz bir uyku durumu değildir. Her ne ka­


dar hipnoz yapılırken "uyu, derin uyu" gibi kalıplar kullanılsa ve
bu kalıplar hipnozun oluşumunda çok etkili olsa da hipnozun
bir uyku durumu olmadığı artık biliniyor.

Aslında hipnoz uykunun tam tersi bir durumdur. Sana bunu


bir şekille anlatayım. Örneğin uykunun bulunduğu duruma x
dersek, bilinçli haline yani bu maili okuduğun, anladığın ve al­
gıladığın duruma da y dersek, hipnoz uykunun tam aksi yönün­
de, yani b de yer almaktadır.
hipnoz ^

b
uyanıl<lıl<

Y
uyl<u

İnsanların bu iki farklı durumu birbirine benzetmelennin te­


mel nedeni; fiziksel benzerliklerin çok fazla olmasından kaynak­
lanır. Fiziksel tepkiler ve hisler açısından uykuya dalmış bir ki­
şiyle, hipnotik bir transa girmiş kişi arasında çok fazla benzerlik
vardır.

Örneğin; hipnozdan çıkan biri, esneme, gennme, üstünde bir


ağıdık hissi, uyuşukluk gibi uykudan uyanan birinin gösterdiği
tepkileri gösterdiği için, hipnozun uyku durumu olduğu inancı
ortaya çıkmıştır.

Uykuya dalma öncesindeki belirtilerle, hipnoz halindeki be­


lirtiler de oldukça birbinne yakındır.

Uykudaki bir kişinin elini havaya kaldırıp havada elini bıra­


kırsan, eli "pat" diye yere düşer. Hipnozda da trans halindeki ki­
şiye aynı şeyi yaptığında, aynı sonucu alırsın.

Bu ve benzeri birçok görünüşteki benzerlik nedeniyle insan­


ların uyku hali ile hipnoz arasında bir aynılık ya da ilişki oldu­
ğunu düşünmelen doğaldır.

Hipnozun isim babası ingiliz doktor j. Braid; uyku ile fiziksel


benzerlikler nedeniyle Yunan mitolojisindeki uyku tanrıçasının
(Hypnose) adından yola çıkarak bu ismi koymuştur.

Hipnozun uyku olmadığını artık modern dünyada elimizdeki


teknolojiyle, EEC vb. tekniklerle çok iyi biliyoruz. Hipnoz ve uy­
ku sırasında beyin dalgalarına yönelik yapılan ölçümler bunun
en güzel kanıtı.
Hipnozun uyku ile ilişkilendirilme nedenlerinden biri de hip-
flQA Wlkialcri lynçk "d^hn derin uyır... c/erin... c/aha derin..."gi­
bi uykuya ait telkinleri bulunmasidir. Bu telkinler uyumayla Kgi-
lidir ama kişileri uykuya değil, hipnoza götijrür.

Kısaca hipnoz bir uyku hali değil, tam tersine derin bir uyanık­
lık halidir. Bu derin uyanıklık süresince kişi uykuya benzer bir şe­
kilde dış dünyadaki uyarıcıların bazılarına kendini kapatsa da
kendi iç dünyasına yönelik derin bir algılayışa sahiptir. Hipnoz,
iç dünyanda yaşadığın bir farkındalık ve uyanıklık durumudur..."

C e m o m z u n a d o k u n a n bir elin hissiyle irkilerek bilgisayara


g ö m d ü ğ ü n ü b a ş m ı kaldırdı v e a n n e s i y l e göz g ö z e g e l d i . A n n e s i
sessizce o d a s ı n a girmiş o l m a h y d ı . B e l k i d e C e m k e n d i n i y a ş a d ı ­
ğı o l a y a ö y l e kaptırmıştı ki o n u n gelişini d u y m a m ı ş t ı .

İkisi d e hiçbir şey s ö y l e m e d i . A m a o b i r k a ç s a n i y e l i k b a k ı ş ­


m a d a , a n n e - o ğ u l birbirine ç o k şey anlatmıştı. A n n e s i y a v a ş ç a
elini çekti v e yatak o d a s ı n a y ö n e l d i . C e m k a l b i n d e t a n ı m l a y a m a -
dığı bir a c ı d u y g u s u y l a m a i l e geri d ö n d ü :

"...Hipnoz nasıl ki bir uyku durumu değilse, bilinçsizlik duru­


mu da değildir. Bunu daha iyi kavrayabilmen için sana bilinç ve
bilinçaltmdan bahsedeceğim.

Zihnini bilinç ve bilinçaltı diye 2 bölüm olarak düşün. Bilinç­


li durum, günlük hayatını sürdürdüğün, algıladığın ve bazı tep­
kilerini verdiğin bölümdür. Bilinçaltı ise zihninin deposu gibidir.
Bilincin vermiş olduğu kararları hayata geçiren bir uygulayıcı gi­
bidir. Kapasitesi ve potansiyeli ise bilinçten kat kat fazla olan,
her anlamda yaşantındaki temel taşlardan biridir. Zihnini bir buz
dağına benzetirsen, buz dağının üstü bilinç, altta kalan görülme­
yen büyük bölüm ise bilinçaltıdır.

Hipnoz sırasında bilinçten bilinçaltına inilir. Yani bilinç yok


olmaz, kaybolmaz^ varlığını sürdürmeye devam eder. Hipnoz
sırasında her şeyi duyman ve bilincinin farkındalığını devam et­
tirmesi mümkündür.

Çoğunlukla ilk kez hipnoz olan insanların büyük bölümü bu


farkındalığa sahip oldukları için; "ben hipnoz olmadım" diye sa­
vunmaya geçerler. Halbuki, hipnozda bilinçsiz olmama, bilinci­
ni kaybetme durumu söz konusu değildir. Hipnoz sırasında in­
sanların bilinçli olması gayet normaldir.

Tabi, halk arasında; "hipnoza giren kişi bilincini tamamen yi­


tirecek, hiçbir şey hatırlamayacak ve kendini kaybedecek" gibi
bir inanış vardır. Bu inanış kişilerin hipnozun ne olduğunu tam
olarak kavrayamamasından ortaya çıkmakta ve hiçbir şey hatır­
lamama beklentisiyle transa giren kişi, yaşadıklarını hatıdayınca
hipnoz olmadığını sanmaktadır.

Hipnozun dinamiklerini bilmeyen birinin, sadece filmlere ya


da hipnoz şovlarına bakarak böyle karar vermesinin nedeni; de-
nn hipnoz sırasında ortaya çıkan veya çıkarılabilen bir durum­
dan kaynaklanmaktadır. Bu duruma "amnezi" denir. Amnezide
insanlar kısa süreliğine hipnoz sırasında gerçekleşenleri hatırla-
yamayabilirler. Ama bu, hatırlayan kişinin transa girmediği anla­
mına gelmez.

İlk kez trans deneyimi yaşayan ya da hafif-orta düzey transa


girmiş birinde amnezi gerçekleşmez. Ancak derin transta kişi
kendiliğinden ya da hipnotistin verdiği komut sonucunda yaşa­
dıklarını unutabilir.

Bu noktada da fark etmen gereken en önemli şey, hipnoz so­


nucu insanlara yaşadıklarını unutturup kendine hayran bırakma­
yı hedeflemenin ne sana, ne başkasına faydası olmayacağı ger­
çeğidir. Evet, insanlar "vay canına" diyerek senin egonu şişire-
ceklerdir ama sen hipnozu sana ve çevrene fayda sağlayacak
amaçlar içİn kullanmayı hedeflemelisin.

Bu bedefine ulaşmak İçin de ne senin, ne de uyguladığın kişi­


nin hipnoz esnasında yaşanılanları unutma gibi bir zorunluluğu
yoktur. Unutsa da batırlasa da değişim konusunda etkisi aynı

oiaakur.
Unutturmak, elini bir süreliğine hareketsiz bırakmak gibi uy­
gulamalar insanların hipnoza olan inancını güçlendirmek için
yapılan, işin şov boyutudur. Tabi uzmanlaştığında "ben bu işe
inanmıyorum" diyenleri şoka uğratmak için kullanabileceğin son
derece etkili ve tatmin edici uygulamalar olduğu gerçeğini de in­
kar etmiyorum.

Benden şimdilik bu kadar. Sana önerim; mailde önemli bul­


duğun yerleri tekrar okuman. Bu arada özellikle belirtmeliyim ki
sana her şeyi bir anda öğretmeye kalkışırsam, sadece kafan karı­
şır ve başlangıçtaki bilgisiz halinden daha beter bİr duruma gire­
bilirsin.

Eğer bu konuda bana sormak istediğin şeyler varsa, sormakta


özgürsün. Başta da dediğim gibi cevaplamayacağım tek soru,
kim olduğum ve tüm bunları nereden bildiğimle ilgili soruların
olacak.

Ve son olarak Cem, hani şu içinde arkadaşlarına takılıp sorum­


luluklarını ihmal ettiğinde seni huzursuz eden o his var ya; onu
daha fazla ciddiye almanı öneririm. Eğer bu işi öğrenmeyi ve uy­
gulamayı gerçekten istiyorsan, zaman zaman senden yapmanı is­
tediğim şeyler olacak. Bunları harfiyen yerine getirmen için o his­
se ve onun söylediklerini dinlemeye ihtiyacın var.

Bu sebeple; eğer bana cevap atarsan, bunu kabul ettiğini ve


bana bu konuda söz verdiğini varsayacağım.

Ve ister bana cevap yaz, istersen de yazma, bugünden itiba­


ren her akşam başını yastığa koyduğunda ve her gün gözlerini
yeni bir güne açtığında içindeki o hissin daha da güçlendiğini ve
onun söylediklerini ciddiye alıp uygulamaya başladığını fark
edeceksin.

Kendin içİn geç olmadan doğruyu görebileceğin umuduyla...


Şimdilik hoşça kal..."
C e m okumaktan sulanan gözlerini ovuşturarak sandalyesinde
doğruldu. H e r bir satırı öylesine h e y e c a n l a okumuştu ki burnu n e ­
redeyse ekrana d e ğ e c e k kadar eğilmişti. N e t i c e s i n d e de bütün g e ­
c e o n u rahatsız e d e c e k bir sırt ağrısına sahip olmuştu.

A m a şu a n d a bu o n u n u m u r u n d a bile değildi. O kadar hızlı


soluk alıp v e r i y o r d u k i ; g ö r e n , aralıksız 10 kilometre koştuğunu
sanırdı.

T ü m mali okumuş olmasına, hipnoz konusunda bilmediği


birçok y e n i şey öğrenmiş o l m a s ı n a r a ğ m e n , hâlâ y a ş a d ı k l a r ı n a
i n a n a m ı y o r d u . Eğer aöam s a d e c e k e n d i s i n i n bildiği h a y a l l e r i n ­
den, düşüncelerinden haberdar o l m a s a , mutlaka mantıklı bir
a ç ı k l a m a üretecekti. A m a şu anki tek a ç ı k l a m a aklını o y n a t m ı ş
olabileceğiydi.

T a b i y a ş a d ı ğ ı bu şeyin s a d e c e bilimkurgu r o m a n l a r ı n d a v a r
o l m a d ı ğ ı v e şu a n d a o n u n başına g e l m e k t e o l d u ğ u ihtimali d e
v a r d ı . A m a bu o kadar u ç u k v e imkansız g e l i y o r d u ki n e r e d e y s e
aklını o y n a t m ı ş o l m a y ı tercih e d e c e k t i .

Ç o k s a ç m a g ö r ü n m e s i n e r a ğ m e n , bu g i z e m l i h i p n o z c u y a c e ­
v a p atmak için d a y a n ı l m a z bir istek d u y u y o r d u . A m a harekete
g e ç m e k k o n u s u n d a t e r e d d ü t l ü y d ü . Ç ü n k ü i ç i n d e n bir ses, c e v a p
attığı a n d a bu a d a m l a sözsüz a m a b a ğ l a y ı c ı , geri d ö n ü ş ü o l m a ­
y a n bir a n l a ş m a i m z a l a y a c a ğ ı n ı s ö y l ü y o r d u o n a .

C e v a p attığı a n d a n itibaren, o a d a m l a arasında g ö r ü n m e z bir


bağ kurulacak v e a d a m ı n o n a vereceği her s o r u m l u l u ğ u y e r i n e
getirmesi gerekecekti. B u n u nerden bildiğini b i l m i y o r d u ama
a d a m ı n son satırlarını okurken bu d u y g u y a kapılmıştı. V e y a n ı l -
madığını da b i l i y o r d u . C e v a p y a z m a s ı d e m e k , h a y a t ı m değiştire­
cek bir a n l a ş m a y a p m a s ı d e m e k o l a c a k t ı .

B u n u n üstesinden g e l m e k k o n u s u n d a k e n d i n e güvenmiyordu
v e a d a m ı n kendisinden isteyeceği şeyler k o n u s u n d a e n d i ş e e d i ­
y o r d u . S o n u ç t a t a n ı m a d ı ğ ı bir a d a m d ı (belki d e kadındı) v e n e ­
reden çıktığı, b u n c a şeyi n e r e d e n bildiği konusunda hiçbir fikri
yoktu. Ya ondan, karşılığında başkalarına zarar verebilecek kötü
ş e y l e r y a p m a s ı n ı i s t e r s e , n e yapacaİctıt" ' ' B e n o y n a m ı y o r u m " d e ­
y i p geri ç e k i l m e şansı o l a c a k m ı y d ı ?

C e m şu a n d a k o r k m a s ı n a y e t e c e k kadar ç o k korku filmi sey­


retmişti. B u f i l m l e r d e İster yaratık, ister bir ruh, isterse d e g i z e m ­
li bir a d a m o l s u n , % 9 9 f i l m i n s o n u n d a kötü ç ı k a r d ı . K u r b a n ı n a
dost görünür, başta o n a y a r d ı m e d e r v e sonra o n a kötü şeyler
yaptırırdı. K u r b a n ı n itiraz e t m e şansı h i ç o l m a z d ı . A d ı üstünde
"kurban"di.

" N e s a ç m a l ı y o r u m b e n ? " d i y e kendini u y a r d ı . U y a r d ı a m a y a ­


şadığı d u r u m başlı b a ş ı n a s a ç m a y d ı z a t e n . B u s a ç m a d ü ş ü n c e l e r
d e y a ş a d ı ğ ı o l a y a son d e r e c e u y g u n g ö r ü n ü y o r d u . B u kadar
mantıksızlığın i ç i n d e nasıl mantıklı düşünebilirdi ki?

Titreyen p a r m a k l a r ı n ı m o u s e a doğru uzattı v e "yanıtla" s e ç e ­


n e ğ i n e tıkladı.

Elleri bir süre k l a v y e n i n ü z e r i n d e ö y l e c e kala k a l d ı . S o n r a


" ö n c e y a z a y ı m , g ö n d e r i p g ö n d e r m e y e c e ğ i m e sonra karar v e r i ­
rim" d i y e d ü ş ü n e r e k y a z m a y a b a ş l a d ı .

"Gizemli Hipnozcu;

Bu arada sana 'Gizemli Hipnozcu' adını taktım. Umarım


alınmazsın..."

Bir taraftan da alınır da kendisini f a r e y e çevirir d i y e ö d ü pat­


lıyordu. "Hepten s a ç m a l a d ı m " diyerek, bu düşünceleri zihnin­
d e n k o v a l a d ı v e y a z m a y a d e v a m etti:

"Sonuçta kim olduğunu bilmiyorum ve sana bir şekilde hitap


etmem gerekiyordu.

Sana sormak istediğim milyonlarca soru var. Aklımda bunla­


rı bir düzene sokmaya çalışıyorum.
Yazdıklarından anladığım üzere, kim olduğunla ilgili soru

sormam faydasız olacak. Ama şunu bilmeni istenm ki yaşadığım

şeyin bir rüya o/masını istiyorum. Belki de gerçek ve mantıklı bir

açıklaması var ama ben bulamıyorum.

Sana cevap yazmak konusunda çok tereddüt ettim. Seni tanı­

mıyorum ve niyetini bilmiyorum. Ama merakıma da engel ola­

mıyorum.

Senden tek bir ricam var. Eğer ben anlaşmayı kabul eder ve

senin istediklenni yaparsam, sonunda bana kim olduğunu ve

tüm bunları nereden bildiğini açıklama şansın olabilir mi?

Hipnozun uyku ve bilinçsizlik olmadığını açıklamışsın. Bu

konuyu çok iyi kavradığıma inanıyorum. Ama bir endişem var.

Hipnoz sırasında insanlara en gizli sırlarını söylettiklerini çok

duydum. Kabul edersin ki bu oldukça ürkütücü. Yani insanın

kontrolünü kaybetmesi ve başka birine devretmesi kimsenin is­

teyeceği bir şey olmasa gerek.

Tamam, hipnozla bana istemediğim bir şeyi yaptıramayacak­

larını açıklamışsın ama ya beni ister hale getirirler de sonra yap-

tırırlarsa? Açıkçası bu konuda tam ikna olmuş değilim.

Bir de insanların hipnoza girip çıkamamaları meselesi var. Bu

da beni en çok endişelendiren konulardan bin.

Son olarak da herkes hipnoz olabilir mi onu merak ediyorum.

Bana sanki ben olamazınışım gibi geliyor. Yanlış anlama, inan­

madığımdan değil. Ama hiç denemediğim için, kendimi transa

girmiş halde düşünemiyorum.

Cevabımı hangi adrese göndereceğim konusunda hiçbir fikrim

yok. Çünkü adres yazmamışsın. O yüzden yazıyorum ama "gönder"

tuşuna bastığımda, ne olacak bilmiyorum. Sanırım senden bir mail

daha alırsam, o zaman sana ulaştığını anlayacağım."


Cümlesini "Ve tüylerim diken diken o l a c a k " şeklinde t a m a m l a ­
m a m a k için kendisini zor tuttu. " A l l a h ' ı m ! B e n n e y a p ı y o r u m , s a n ­
ki her şey ç o k normalmiş gibi şu yazdıklarıma bir bak. G ö r e n d e
bir arkadaşımla mailleşiyorum s a n a c a k . Gitgide aklımı kaçırıyor
o l m a l ı y ı m " d i y e söylenerek yazısını t a m a m l a d ı :

"Başka ne yazacağımı bilmiyorum. Diğer sorularımı ~^daha


sonra sorarım. Hele bu mailin eline ulaşıp ulaşmayacağını bir
göreyim de... Neyse... Görüşmek üzere..."

O k u y a v a ş ç a "gönder" tuşunun ü z e r i n e k a y d ı r d ı . B a s m a d a n
ö y l e c e b e k l e d i . A r d ı n d a n , "şansa, k a d e r e " d i y e r e k , kendini kor­
ku f i l m l e r i n d e e v d e bir ses d u y u p t a b a n a k u v v e t k a ç m a k y e r i n e ,
s a v u n m a s ı z bir şekilde sesin geldiği y e r e giden v e h a y a t ı n d a
yaptığı son hatası b u o l a n o kurbanlar gibi hissederek "gönder"
seçeneğine tıkladı.

B ü y ü k bir u m u t l a karşısına; "adres a l a n ı n ı boş b ı r a k a m a z s ı ­


nız. En a z bir adres y a z m a l ı s ı n ı z . M e s a j ı n ı z g ö n d e r i l e m e d i " u y a ­
rısının ç ı k m a s ı n ı b e k l e d i . A m a o n u n y e r i n e ; " M e s a j ı n ı z g ö n d e r i l ­
miştir" y a z ı s ı n ı g ö r ü n c e o l d u ğ u y e r d e n birkaç santim y ü k s e ğ e
sıçradı.

" S a n k i tek tuhaflık b u y m u ş gibi n i y e z ı p l ı y o r u m a c a b a ? B u ka­


dar tuhaf şey o l m u ş k e n , b u n e ki?" d i y e sesli bir şekilde s ö y l e n e ­
rek bilgisayarı kapattı.

Kendini bİr robot gibi hissederek, dişlerini fırçaladı v e yatağına


u z a n d ı . Karanlıkta gözlerini tavana dikmiş, sanki bîr şeylerin o l ­
masını b e k l i y o r d u . G a r i p , tuhaf v e enteresan bir şeyler...

A m a hiçbir şey o l m a d ı . Dışarıda çöpleri t o p l a y a n ç ö p arabala­


rının dışında hiçbir ses y o k t u . S o k a k lambalarının perdesinin ara­
sından sızan ışığında, o d a s ı n d a d a n s e d e n gölgeler u z u n z a m a n ­
dır ilk defa o n a bu kadar ürkütücü gelmişti. En son 6 y a ş ı n d a y k e n
gölgelerden korkmuş, o d a s ı n d a n fırlayarak a n n e v e babasının
arasındaki güvenli yerini almıştı. Ş i m d i d e a y n ı şeyi y a p m a m a k
i ç i n k e n d i n i zor t u t u y o r d u .

A m a y a p a m a z d ı . " K a z ı k kadar herifsin, n e işin v a r a r a m ı z d a ? "


d e d i k l e r i n d e n e c e v a p v e r e c e k t i ki? " E h ş e y , m a i l i m d e hipnoz
y a p m a y ı bilen bir ö c ü v a r . Ç o k k o r k u y o r u m " m u diyecekti? K e n ­
di k e n d i n e isterik bir k a h k a h a attı. H e r h a l d e b ö y l e bir c e v a p kar­
şısında, a i l e s i n d e n "o kadar bilgisayar o y u n u o y n a r s a n , o l a c a ğ ı
budur" konulu u z u n bir nutuk d i n l e r v e s o n u n d a d a y a n a m a y a ­
rak " h i p n o z c u ö c ü " n ü n gelip k e n d i n i alması için d u a e t m e y e
başlardı.

" O n c a yıl seyrettiğim korku filmlerinde, gizemli sesin geldiği


y ö n e üzerlerinde p i j a m a , ç ı p l a k a y a k l a giden k u r b a n l a r l a ; " m a n ­
y a k mısın k a r d e ş i m , d ö n ü p k a ç a c a ğ ı n a salak gibi üstüne gidiyor­
sun. Eh bu kadar s a l a k s a n , ö l m e y i hak ettin diyerek" a l a y ettim.
Ş i m d i b e n i m y a p t ı ğ ı m ı n b u n d a n n e farkı v a r , m e r a k e d i y o r u m . . . "
d i y e git gide tedirginliğini arttıran d ü ş ü n c e l e r l e b o ğ u ş u r k e n , h u ­
zursuz bir u y k u y a d a l d ı .

R ü y a s ı n d a e l i n d e bir s a r k a ç ; " u y u . . . d a h a derin u y u . . . şimdi


lezzetin d a h a da artacak... derin u y u . . . " d i y e n bir h i p n o z c a n a ­
v a r ı n ı n ö n ü n d e , birazdan y e m o l m a k üzere transa girmiş o l a n
kendisini g ö r d ü . H e r n e kadar s o n r a d a n bu rüyayı hatırladığında
o n a ç o k k o m i k g e l e c e k olsa d a şu a n d a o n u ter i ç i n d e b ı r a k m a ­
y a y e t e c e k kadar k o r k u t u c u y d u . . .
Söylenmeyen Sözler

) a b a h u y a n d ı ğ ı n d a başı ö y l e s i n e z o n k l u y o r d u ki y ö n ü n ü ta-
İ y i n etmekte z o r l a n ı y o r d u . E v d e ne kadar d u v a r varsa h e p ­
sine çarptıktan sonra h a z ı r l a n m a y ı b a ş a r d ı .
O k u l a g i d e r k e n , g e c e yaşadıkları o n a sanki bir asır ö n c e s i y -
m i ş gibi g e l i y o r d u . R ü y a o l m a d ı ğ ı n a i n a n m a s ı n ı s a ğ l a y a n tek şey
d e o k u d u k l a r ı n d a n a k l ı n d a k a l a n l a r d ı . Eğer yaşadıkları bir r ü y a y -
sa, bu bilgiler n e r e d e n gelmişti?

K e n d i n i herkesten farklı bir boyutta y a ş ı y o r m u ş gibi hissedi­


y o r d u . S a n k i o k u l a giden kendisi d e ğ i l d i . H e r şeyi farklı bir b o ­
yutta, bir p e n c e r e d e n izliyormuş g i b i y d i . A r k a d a ş l a r ı y l a s e l a ı n l a -
şan kendisini s e y r e d i y o r d u . A m a t ü m bunları y a p a n o d e ğ i l d i .
T ü m duygu v e düşünceleri uyuşmuştu.
~ H o p birader? N e y i n var senin b ö y l e ?
İlk defa K a a n ' ı n sesinde a l a y d e ğ i l , e n d i ş e v a r d ı . " O kadar m ı
kötü g ö r ü n ü y o r u m ? " d i y e düşünerek yanıtladı a r k a d a ş ı n ı :
- H i ç b i r şey. B i r a z kötü bir g e c e g e ç i r d i m . Kâbuslar f a l a n . . .
- Hortlak g ö r m ü ş gibisin. .

- Ö y l e d e denebilir.

- Hı anlayamadım?

- Kötü bir rüya g ö r d ü m .

- A b i c i m senin bu halin pek d e kötü rüya etkisi gibi g ö r ü n m ü ­


yor. H a n i bir g e c e d e 20 t a n e kâbus görmüş o l s a n b e l k i . . .

T a m o a n d a C e m , her şeyi bir solukta K a a n ' a a n l a t m a k istedi.


B i r i y l e p a y l a ş m a y a d u y d u ğ u ihtiyaç kalbini sıkıştırıyordu. A m a
her ş e y d e n ç o k da o n a i n a n m a s ı n ı istiyordu.

İşte bu y ü z d e n a n l a t a m a z d ı . İ n a n m a y a c a k t ı . Y a n i b ö y l e bir
ş e y e kim inanırdı ki? Üstelik hâlâ kendisi bile o l a n l a r a i n a n a ­
m a z k e n , K a a n ' ı n İ n a n m a s ı n ı u m m a k saflık değil d e n e y d i ?

- Ö y l e d e denebilir. Belki 2 0 ' d e n d e fazlasını görmüşümdür...

- B e n sana n e y i n iyi g e l e c e ğ i n i ç o k iyi b i l i y o r u m . . .

- N e y m i ş o?

- M e t i n d e r s h a n e d e n 3 kız a y a r l a m ı ş . A k ş a m o n l a r l a ç ı k a c a ­
ğız. B u n d a n d a h a iyi ilaç olur m u k a n k a ?

- Ben almayayım...

- N e hı??? N e diyorsun sen? A k l ı n ı m ı oynattın? Fıstık gibi ü ç


çıtırdan b a h s e d i y o r u m b u r a d a .

- İster kıtır, isterse d e çıtır o l s u n . T a d ı m y o k b e n i m . . .

- A b i c i m v a l l a sen d e p r e s y o n d a s ı n ! N e r e d e görsem tanırım


b e n bu d e p r e s y o n illetini!

- Saçmalama Kaan, ne depresyonu?

- Kimmiş depresyonda olan?

- Cem!

- O h o o o n u n ç ö z ü m ü b e n d e m e v c u t . S ı k m a c a n ı n ı C e m kar­
d e ş i m . A k ş a m a kızlarla t a k ı l ı n c a , bir şeyciğin k a l m a z .

- Kaan söyledi. H a b e r i m var v e istemiyorum.


- Eyvah! Senin durumun baya ciddi! Hemen acil müdahale ge­
rek. T e d a v i n i a ç ı k l ı y o r u m ; c a n ı n istese de ısternese de K a a n ' l a ben

ne dersek o n u y a p a c a k s ı n . Y a r ı n a da turp gibi o l a c a k s ı n !


C e m ' i n artık sabrı taşmıştı. T a m ters bir c e v a p v e r e c e k k e n zil
ç a l d ı . D u d a k l a r ı n a kadar ulaşan kelimeleri zor bastırdı.

- Z i l ç a l d ı , sonra konuşuruz... d i y e r e k tek başına sınıfa doğru


y ü r ü m e y e b a ş l a d ı . K a a n v e M e t i n aralarında konuşarak p e ş i n d e n
geliyorlardı.

- N e s i v a r abi b u n u n ?

- B i l m i y o r u m a m a h i ç iyi g ö r ü n m ü y o r .

- B a k s a n a kızları bile reddetti.


- Biz onun arkadaşlarıyız, ona yardım etmeliyiz.

- G ü z e l d e d i n d e K a a n k a r d e ş , y a r d ı m İ s t e m e y e n adama biz
n e y a p a b i l i r i z ki.
- E ne yapalım o zaman? Aldırmayalım mı yani?
- B e n c e bir süre k e n d i h a l i n e b ı r a k a l ı m .
- Y a d a h a kötü olursa?
- S e n i n d a h a iyi bir fikrin v a r mı peki?
- Ş e y . . . Ş u a n d a y o k . A m a b a n a sorarsan b i z e a n l a t m a d ı ğ ı bir
derdi v a r . N e y l e ilgili o l a b i l i r a c a b a ?
- N e y l e ilgili o l a c a k , a i l e s i y l e ilgilidir tabi ki. A m a o n u n da
hatası var. B u k a d a r d a pısırık o l m a s ı n k a r d e ş i m . B i z i m k i l e r d e
b a n a o n c a laf s ö y l e y i p tavır y a p ı y o r l a r . A m a bak b a n a , takıyor
m u y u m hiç? H a y ı r . E o z a m a n o d a biraz delikanlı o l s u n . Y e r i
g e l d i ğ i n d e çeksin restini, baksın h a y a t ı n a !

- Ö y l e d e m e M e t i n . M u t l a k a d a h a kötü bir şey vardır...

- H i ç s a n m ı y o r u m . Eğer C e m a i l e s i n e karşı bu ezik tavrını sür­


d ü r ü p d e p r e s y o n a girmek istiyorsa kendi bilir.

- S e n d e ç o k ağır k o n u ş u y o r s u n a m a . . .

- B a k K a a n , b e n ç o c u k bakıcısı d e ğ i l i m , t a m a m m ı ? O n u n
için e l i m d e n geleni y a p t ı m . G e r i s i n i keyfi bilir. İster bize takılır.
İster t a k ı l m a z . A m a b e n i m bu saatten sonra o n a psikologluk y a ­
p a c a k h a l i m y o k ! B e n c e sen d e bu kadar yufka yürekli o l m a m a ­
lısın. O n u kendi h a l i n e bırakırsan, aklı başına gelecektir. Bir haf­
tadır n e desek, her şeye m ı z m ı z l a n d ı . S a n k i biz o n u n n a z ı y l a uğ­
raşmak z o r u n d a y m ı ş ı z gibi. B e n c e biraz y a l n ı z k a l m a l ı . B ö y l e c e
dostlarının değerini anlar belki...

- B u tavır b a n a biraz a c ı m a s ı z geliyor...

- Ö y l e y s e d a h a açık konuşayım K a a n . G ö r d ü ğ ü n gibi C e m eski­


si gibi bizimle takılmak istemiyor. B e n d e ona y a l v a r a c a k değilim.
S e n i n l e y a da sensiz ben d a h a fazla onunla u ğ r a ş m a y a c a ğ ı m . B u
d u r u m d a sen kime takılacağına karar versen iyi olur...

K a a n c e v a p v e r m e d i . B i r a n ne y a p a c a ğ ı n ı b i l m e z h a l d e , o l ­
duğu y e r d e k a l d ı . A r d ı n d a n M e t i n ' i n p e ş i n d e n sınıfa girdi v e
C e m ' i n y a n ı n d a k i y e r i n e o t u r d u . Bir şeyler s ö y l e m e k için ağzını
açtı v e gözü M e t i n ' e takıldı. G a r i p bir ses çıktı b o ğ a z ı n d a n . D e ­
rin bir nefes alıp ç a n t a s ı n d a n kitabını ç ı k a r d ı . H i ç b i r şey s ö y l e ­
medi.

C e m başını ç e v i r i p birkaç s a n i y e K a a n ' a baktı. A m a K a a n o n a


b a k m a d ı . B o ş b o ş , ö n ü n d e k i kitaba b a k m a y ı sürdürdü.

B a z e n s ö y l e n m e y e n sözler e n derin sözlerdir. B i n l e r c e keli­


m e n i n a n l a t a m a y a c a k l a r ı n ı anlatır insana. K a a n o gün Cem'e
ç o k şey anlatmıştı. G ü n l e r c e konuşsa a n l a t a m a y a c a ğ ı kadar ç o k .
V e C e m a n l a m ı ş t ı , h e m d e ç o k iyi a n l a m ı ş t ı .

S o n dersi bitiren zil ç a l d ı ğ ı n d a , K a a n o n a b a k m a d a n , a ğ z ı n m


i ç i n d e "görüşürüz" gibilerinden bir şey g e v e l e y i p , M e t i n ' i n p e ­
şinden sınıftan a y r ı l d ı .

Ş i m d i sınıfta s a d e c e o v e Ezik C u m a l i kalmıştı. C e m huzur­


suzca sırasında k ı p ı r d a n d ı . C u m a l i ile tek başına k a l m a k o n u ra­
hatsız etmişti. K o r k t u ğ u n d a n değil, i ç i n e y a y ı l a n suçluluk d u y g u ­
sundan...
G ö z ü n ü n u c u y l a C u m a l i ' y e baktı. C u m a l i ağır ağır kitapları­

nı pntatına yerleştiriyordu. Ûıellilcle oyalanıyor gibiydi. Sanki


C e m ' i n o n a hır ş e y l e r söylemesini bekliyordu. A m a lıer z a m a n
yaptığı gibi aşağılayıcı s ö z l e r değil, b î r çift g ü z e l sÖz.

B u beklenti o kadar y o ğ u n d u ki sınıfın h a v a s ı n ı ağırlaştırmış-


tı. C e m bu y o ğ u n l u ğ u t a m k a l b i n i n ü z e r i n d e h i s s e d i y o r d u . O da
b i r k a ç saat ö n c e a y n ı K a a n ' ı n k e n d i s i n e yaptığı gibi ağzını a ç t ı .
Bir şeyler s ö y l e m e k istedi, s ö y l e y e m e d i . B o ğ u k bir ses çıktı b o ­
ğ a z ı n d a n . S ı k ı n t ı y l a ç a n t a s ı n ı t o p l a d ı v e hızla sınıfı terk etti. A r ­
k a s ı n d a n b a k a n C u m a l i ' n i n g ö z l e r i n d e k i h a y a l kırıklığını g ö r m e ­
d i . B e l k i g ö r s e y d i , her şey ç o k farklı o l u r d u .

H a y a t t a k i d ö n ü m noktaları b i r k a ç s a n i y e y l e sınırlıdır. O bir­


kaç s a n i y e i ç i n d e y a p t ı k l a r ı m ı z v e y a p m a d ı k l a r ı m ı z şekillendirir
h a y a t ı m ı z ı . C e m sınıfı terk e d e r k e n bir şey y a p m a m ı ş t ı v e a s l ı n ­
da ç o k şey y a p m ı ş t ı .

A r d ı n d a kırgın bir C u m a l i bıraktığında, h e m kendi h a y a t ı n ı ,


h e m de C u m a l i ' n i n hayatını değiştirmişti. İnsanların ç o ğ u h a y a t l a ­
rında fark yaratacak o birkaç saniyelik d ö n ü m noktalarını göre­
mezler. Belki görebilselerdi herkes hayatında b a m b a ş k a şeyler y a ­
par v e b a m b a ş k a yollara sapardı. H a t a l a r , yanlışlar hiç o l m a z d ı .

A m a h a y a t ı n cilvesi b u d u r ki e n belirsiz o l a n , değişimi y a r a ­


t a c a k karar anlarıdır. B a z e n insan a n c a k geriye d ö n ü p baktığın­
da a n l a y a b i l i r neler o l d u ğ u n u . O â n ı n i ç i n d e y a ş a r k e n ; k ü ç ü k bir
d a v r a n ı ş ı n , bir g ü l ü m s e y i ş i n v e hatta s ö y l e n m e y e n bir s ö z c ü ğ ü n
bile, kendinin v e diğer insanların hayatını değiştirecek kadar
g ü ç l ü o l d u ğ u n u fark e d e m e z .

İşte C e m d e o l u p bitenden habersiz, e v i n i n y o l u n u tutmuştu.


Eğer o gün C u m a l i ' y e tek bir güzel söz s ö y l e s e y d i , her ikisinin d e
hayatlarının ç o k farklı bir y ö n e s a p a c a ğ ı n ı n farkına v a r m a s ı i ç i n ,
a r a d a n 17 y ı l g e ç m e s i g e r e k e c e k t i .
onozun Gücü

v d e bir şey dışında h i ç b i r şey değişmemişti. K ı z kardeşi


y i n e kendi h a l i n d e o d a s ı n a k a p a n m ı ş , babası bir e l i n d e
^ k u m a n d a , kanal k a n a l gezerek haberleri izlerken, diğer
e l i n d e tuttuğu gazetesine a r a d a bir g ö z a t ı y o r d u . H i ç kimse
C e m ' e aldırmıyordu. Annesi hariç.

G ö r ü n ü ş t e annesi d e C e m ' i n farkında değil g i b i y d i . Ü t ü y a p ­


m a k l a m e ş g u l d ü . A m a C e m ' i n y a k a l a m a y ı başardığı o k a ç a m a k
bakışında, garip bir y o r g u n l u k v e h ü z ü n g i z l i y d i .

C e m bir kez d a h a sessizliği tercih e d e r e k , hiçbir şey s ö y l e m e ­


d e n o d a s ı n a gitti v e bilgisayarının başına o t u r d u . A n n e s i n i n b a ­
kışındaki o i f a d e n i n , i ç i n d e yarattığı a c ı , y e r i n i h e y e c a n l a har­
m a n l a n m ı ş bir k o r k u y a bırakmıştı.

" A c a b a G i z e m l i Hipnozcumdan c e v a p gelmiş o l a b i l i r m i y d i ? " ,


"Eğer gelmişse kendisi n e y a p a c a k t ı ? " , " K e ç i l e r i kaçırıp deli gibi
k a h k a h a l a r m ı a t a c a k t ı , y o k s a soğukkanlılığını k o r u y u p o k u m a y ı
başarabilecek miydi?"
Zihnini ezip püreye çeviren bu sorular eşliğinde mailine girdi.

V e e v e t , işte o r a d a y d ı ! C e v a p gelmişti!

O a n v e r e c e ğ i t e p k i , b u n d a n sonraki h a y a t ı n ı b e l i r l e y e c e k t i .
B a ş ı n ı kaldırdı v e etrafa g ö z g e z d i r d i . B i r i n i n ç ı k ı p " k a m e r a ş a ­
kası" d i y e bağırmasını bekler g i b i y d i . H i ç bir hareket y o k t u . E v ­
deki sıkıntılı sessizliği b o z a n , içerden g e l e n t e l e v i z y o n sesinden
başka h i ç bir ses y o k t u .

Bir anda çılgınlar gibi a t m a y a karar v e r m i ş o l a n k a l b i n i n , k u ­


laklarında yarattığı z o n k l a m a n ı n dışında kendini n o r m a l hissedi­
y o r d u . B u d u r u m d a n e kadar n o r m a l o l u n a b i l i r s e artık...

Ciğerlerini patlatırcasına derin bir nefes aldı v e o k u m a y a baş­


ladı:

"Sevgili Cem;

Cevabından anladığım kadarıyla seni oldukça tedirgin etmi­


şim. Bunun için senden özür ditiyorum. Lütfen rahat ol.
Yaşadığın şeyin illa bir korku filmi olması gerekiyorsa bile,
ben o filmdeki iyi adamım.
Benden ncana gelince, sana hiçbir şekilde benimle ilgili ger­
çeği anlatamam. Bu şekilde kabullenmek zorundasın.

Kaan'a, Metin ile takılmayı tercih ettiği için kırgın olduğunu


biliyorum. Ama ona zaman ver. Bazı şeylen fark etmesi için ya­
şaması gerekenler var. Senden tek istediğim, o dersini aldıktan
sonra ona karşı anlayışlı olman. Tabi, bu arada senin de alman
gereken birçok ders olacak. Bu konuda sana tek söyleyebilece­
ğim; yaşa ve gör.

Sorularına gelince... Senin; zeki ve uyandırılmayı bekleyen


bir potansiyelin olduğunu biliyordum. Bu sorularınla bana bunu
bir kez daha ispat etmiş oldun.

Şimdi sırasıyla sorularına cevap verip seni aydınlatmaya çalı­


şacağım. Sonra neler olacak, birlikte göreceğiz..."
"Hayır, hayır bu kadarına da pes artık, hayır... Hayır..." Ken­
d i m d u r d u ramı y o r d u . D u d a k l a r ı n ı n arasından ardı ardına çıkan

"hayjr"lann m a a l e s e f yaşadığı ânı inkar e t m e s i n e bir faydası o l ­


muyordu.

B u a d a m ı n b u kadar şeyi biliyor o l m a s ı i ç i n , kendisini sürek­


li izliyor o l m a s ı gerekirdi. Belki d e bu bir korku filmi d e ğ i l , bir
m a c e r a f i l m i y d i . B i r örgüt, sağlıklı insanların n e k a d a r sürede ç ı i -
dırtılabileceği ü z e r i n e bir d e n e y y a p ı y o r d u v e kendisi d e seçilen
deneklerden biriydi. Son teknoloji ürünü izleme cihazlarıyla
o n u n her a d ı m ı n ı takip e d i y o r o l m a l ı l a r d ı .

" İ y i c e p a r a n o y a k l a ş t ı m artık. S a ç m a l a m a y ı bırakıp s o ğ u k k a n ­


lı o l m a l ı y ı m . Y o k s a kesin s ı y ı r a c a ğ ı m " d i y e d ü ş ü n e r e k , zor da o l ­
sa "hayır"ları k e s m e y i b a ş a r d ı .

Ekranın ışığında, son bir u m u t l a birkaç s a n i y e etrafına baktı.


D e ğ i ş e n hiçbir şey y o k t u . Y a ş a d ı k l a r ı n ı n gerçek o l d u ğ u n u k a b u l ­
l e n m e k t e n başka çaresi k a l m a d ı . B u k a b u i l e n i ş l e birlikte i ç i n e
bir rahatlık d u y g u s u y a y ı l d ı . B a ş ı n a gelenler illa da kötü bir s e ­
n a r y o o l m a k z o r u n d a değildi. B e l k i d e ç o k az insanın y a ş a m a
şansına s a h i p o l d u ğ u bir m u c i z e y d i t ü m b u o l a n l a r .

D a h a da rahatladı. İ ç i n e y e n i bir h e y e c a n dalgası y a y ı l m a y a


b a ş l a d ı . A m a b u h e y e c a n d a korkudan eser y o k t u . A k s i n e insana
garip bir g ü v e n d u y g u s u v e r i y o r d u . K e n d i n i ö z e l hissetti. S e ç i l ­
m i ş kişiydi o .

" H a h ! Harry Potter'ı izlememem gerektiğini biliyordum. Bir seçil­


miş kişi o l m a m eksikti" d i y e kendi düşüncesiyle alay etti. Aslında
bunlar Kaan yanında olsa, tam da o n u n söyleyeceği sözlerdi: "Abi­
c i m sen bu Harry Potter olayına fazla kaptırdın herhalde..."

D ü ş ü n c e l e r i n i K a a n ' d a n uzaklaştırdı. O n u d ü ş ü n m e k şu a n d a
s a d e c e c a n ı n ı s ı k ı y o r d u . En iyisi m a i l i n d e v a m ı n ı o k u m a k t ı . Z a ­
t e n y a p a c a k başka işi d e yoktu...
"Kendimi kaybeder miyim? Abuk sabuk şeyler yapar mıyım?
Acaba asla anlatmak istemediğim sırlarımı söyler miyim? gibi
endişeler hipnoz dendiği zaman, İnsanların ilk aklına gelen dü­
şüncelerdir.
Sana ilk yolladığım mailde de belirttiğim gibi, eğer bilinçal-
tın kesinlikle istemiyorsa, ne kadar derin transta olursan ol, kim­
se sana istemediğin bir sırrını söyletemez.

Bilinçaltının iki temel görevi vardır. Bunlardan biri seni mut­


lu etmek, diğen de korumaktır.

Tabii bu iki görevini gerçekleştirirken bilinçli ya da bilinçal­


tında olmana aldırmaksızın görevini icra etmeye çalışır. Örneğin
seni korumasının gerekmediği her durumdan mutluluk çıkarma­
ya çalışır. Ama seni herhangi bir şekilde tehlike altında görürse
ya da senin genel çıkarlarına aykırı bir durumla karşı karşıya ka­
lırsa, hemen korumaya geçer.

Hipnozdayken senin çıkadarına aykırı düşecek bir eylemde


bulunman için sana bir telkinde bulunulursa, bilinçaltın bunun
gerçekleşmesine izin vermez. Örneğin; "git kendini pencereden
aşağı at" dendiğinde, eğer senin intihar etmeye bir eğilimin yok­
sa, bilinçaltın bunu yapmana izin vermez.

Hipnozda sadece senin yapmak istediğin ama bilinçli düzey­


de bazı nedenlede bir tüdü gerçekleştiremediğin şeylere yönelik
telkinlede onlan yapman sağlanabilir.

Mesela ders çalışmak istiyorsundur. Doğrusunun bu olduğu­


nun tarkındasındır. Ama arkadaş etkisi, dikkatinin çabuk dağıl­
ması, çalışırken sıkılma gibi etkenlerden dolayı, bir tüdü istedi­
ğin gibi çalışamıyorsan, hipnoz ite kendini bu sıkıntıları aşıp is­
tediğin gibi ders çalışacak düzeye getirebilirsin. Ama içinde ders
çalışmaya yönelik hiçbir düşünce yoksa ve ders çalışmanın ge­
rekli olduğunu hiçbir şekilde algılayamıyorsan, kendini hipnoza
sokup, ders çalışan bir öğrenci olmaya programlamaya çalışman
beklediğin etkiyi göstermeyecektir.
Kısaca hipnozun işe yarayabümesi için, kendine tâfkin mdi-
gin )<Onu]ar]a ı]gı)ı oJaraJc senin c/e içinde İDİT kıpırtının olması ge­
rekiyor.

Hipnoz daha önce de değindiğim gibi, kesinlikle kendini kay­


betme durumu değildir. Aksine farkındalığınm ve dikkatinin artma­
sı durumudur. Örneğin trans sırasında sana bazı sesleri daha İyi
duyman komutu verilirse, duyu organların normalde olduğundan
daha hassas hale gelir. Ve çevredeki sesleri daha önce hiç algıla­
madığın kadar net ve derinden duymaya başlarsın.

İstersen aynı komutu kendini kaybetmiş ya da uykuda olan


birine ver ve sonuçlarını kendin gör. Hiç tepki vermeyecekler,
dediğin şeyi duymayacaklardır bile. Ama hipnozda hem duyar­
sın, hem de sana verilen komut doğrultusunda duyu organların
daha duyarlı hale gelir. Bu da hipnozun kendini kaybetmek du­
rumu yaratmak olmadığını, aksine yaşamı fark etmede önemli'
bir araç olduğunu gösterir..."

B u nokta C e m ' i n fazlasıyla ilgisini ç e k m i ş t i . H i p n o z u n işe y a ­


raması için kendi i ç i n d e bir hareket o l m a s ı gerektiği g e r ç e ğ i ,
o n u n derin d i j ş ü n c e l e r e d a l m a s ı n a n e d e n o l m u ş t u .

Evet, aslında içindeki gitgide g ü ç l e n e n bir parçası hayatına bir


ç e k i d ü z e n vermesi gerektiğini s ö y l ü y o r d u . D a h a kararlı, d a h a
g ü ç l ü v e d a h a mantıktı o l m a isteği her g e ç e n gün artıyordu.

O g ü n e kadar derslerle h e p a l a y etmiş, o k u l u v e d e r s h a n e y i


bir i ş k e n c e a r a c ı o l a r a k g ö r m ü ş t ü . S ı n a v sistemine e t m e d i ğ i k ü ­
für k a l m a m ı ş t ı . D e r s ç a l ı ş m a n ı n anlamsızlığı ü z e r i n e , b u l d u ğ u
her fırsatta u z u n u z u n s ö y l e v l e r v e r m i ş t i . A m a t ü m b u n l a r ı y a ­
parken bile o p a r ç a s ı h u z u r s u z c a k ı p ı r d a n m ı ş v e bu y a p t ı k l a r ı ­
nın d o ğ r u l u ğ u n u s o r g u l a m a s ı n a n e d e n o l m u ş t u .

Son bir haftadır bu içsel sorgulama d a h a da artmış v e her n e ka­


dar C e m ' i rahatsız etse d e o n u durduramamıştı. Artık okulu v e
dershaneyi sallamak, ders ç a l ı ş m a m a k o n u tedirgin ediyordu.
D e r s h a n e y e gitmeyip internet kafeye takıldığjncia, engel o l a m a d ı ğ ı
bir suçluluk duygusuyla boğuşmak zorunda kalıyordu.

" Ö y l e y s e G i z e m l i H İ p n o z ' c u n u n bahsettiği kıpırtı b e n d e var.


Y o k s a b ö y l e hissetmezdim" d i y e düşünerek, h i p n o z u n kendisine
kesinlikle y a r d ı m c ı o l a b i l e c e ğ i n e karar v e r d i . Ç ü n k ü e n ç o k iste­
diği ş e y ; içindeki bu çelişkilerden kurtulmaktı. B a b a s ı n ı n tabiriy­
le, y a "serseri" olacaktı y a da " a d a m gibi a d a m . "

"Yeter ki n e o l a c a ğ ı m a karar v e r e y i m . Bir sarkaç gibi ikisi ara­


sında gidip g e l m e k i s t e m i y o r u m . N e olursam o l a y ı m , bu sıkıntı­
lı belirsizlikten kurtulmak istiyorum" d i y e m ı r ı l d a n d ı . İ ç i n d e git­
gide artan bir umutla maili o k u m a y a d e v a m etti;

"Hipnoz ile ilgili yaşanan korkulardan biri de "Acaba kontro­


lümü kaybeder miyim?" korkusudur. Gerçekte hipnoz olma sü­
reci boyunca, kontrol hipnotistin eline hiç geçmemektedir.

Aslında hipnoz yapılmaz, hipnoz olunur. Yani bir hipnoz se­


ansı sırasında hipnotist, seni hipnoz etmez, sen hipnoza girersin.
Hipnotist nasıl hipnoz olacağını sana gösterir ve önderlik eder.
Hipnoz olabilmen için sana ışık tutar ve yardımcı olur. Dolayı­
sıyla hipnozun başarısı senin kendi elindedir.

Örneğin; "hipnoz olmak İstemiyorum" diyen ve senin talimat­


larına uymayan bir kişiyi hipnoz edemezsin. Ancak "Hipnoz ol­
mayacağım" diyen ama yine de talimatlarına uyan insanlar da
vardır. Bunlar en hızlı hipnoza giren kişilerdir. Söylemleri ile
davranışları arasındaki bu çelişki onları derin transa sürükler.

Hipnoz olma oyununa katılan herkes istiyorsa hipnoz olur, is­


temiyorsa olmaz. Kontrol hipnotistte değil, hipnoz yapılacak ki­
şidedir. Eğer kişi hipnoz olmak ve hipnoz İle istediği sonuçlara
ulaşmak istiyorsa, hipnotist onu transa sokar. Ama kişi istemiyor
ve kendine venlen talimatları yenne getirmemek için çaba sarf
ediyorsa, hipnoza girmez ve hipnoz ile elde edeceği faydalardan
mahrum kalmış olur.
Bu nedenle kontrolü kaybetmek diye bir şey söz konusu de­
ğildir. InSanhr bu gerçekliğin İarkmda olma^JıL-ianncJan^ sacJeae
anlatılan ve zaman zaman efsaneleşen hipnoz hikayelerinden
yola çıkarak, birbirlerini doldururlar ve hipnoza karşı korkuyla
karışık bir tepkinin oluşmasına neden olurlar.

İlginç olansa; insanların hipnoz sırasında günlük yaşantıla­


rında olduklarından daha çok kontrol sahibi olmalarıdır. Çünkü
günlük hayatta o kadar çok kontrolü kaybederiz ki ne yaşadığı­
mızın da farkında değilizdir. Sabah erkenden uyandığında, ha­
len uykunun sersemliği üstündeyken, sana söylenen şeylerin ve
yaptıklarının tam olarak farkında dahi değilsindir. Sadece alış­
kanlık gereği yapman gerekenleri yaparsın.

İşte bu ve benzeri durumu gün içerisinde o kadar çok yaşarsın


ki kontrolün sende olduğunu sandığın birçok anda, aslında kon­
trol dış etkenlerin eline geçmiştir Mermi Meiahat'in dersine geç
kaldığın o günü hatırla. Onca aksilik yaşadın. Eğer her şey senin
kontrolün altında olsaydı, tüm bunlar başına gelir miydi?

Ders çalışırken yaşadığın da kontrolsüzlük değil mi? Okudu­


ğun sayfaya odaklanmak istiyorsun ama aklın ikide bir başka dü­
şüncelere kayıp gidiyor. Hoca sınıfta ders anlatırken ona boş
gözlerle bakarken, zihnin kim bilir hangi düşüncelerin peşine ta­
kılıp gidiyor...

Aslında hipnoz sırasında normal bilinç düzeyinden daha faz­


la kontrol sendedir. Çünkü bilinçli olarak ve kendi isteğinle bi­
linçaltına inersin. Günlük hayatta ise istemediğin anlarda, yaptı­
ğın şeye ne kadar odaklanmaya çalışsan da bilinçaltına iner ve
çeşitli düşünceler arasında gidip gelirsin.

Sen geçen hafta bunları çok yaşadın. Arkadaşlarının sana söy­


lediklerini anlamak için, daldığın düşüncelerden çıkmakta zorluk
yaşadığın anlar oldu. Hatta pek çok kez, sana bir şeyi iki kere
söylemek zorunda kaldılar. Aslında sen o anlarda isteğinin ve
kontrolünün dışında belli trans düzeylerine girmiştin.
Günlük hayatın keşmekeşi içinde defalarca hipnoza benzer
durumlar yaşarsın. Bu anlarda düşünmek istemediğin, oraya ta­
kılmak istemediğin, bilinçli düzeyde yaptığın işe odaklanmak is­
tediğin halde, bunu başaramadığın için kontrol sende değildir.
Ama hipnozda bu enerji durumu kendi tercihin olduğu içİn kon­
trol senin elindedir... Yani bir anlamda hipnoz, yaşantının kon­
trolünü ele geçirebilme gücüdür.

Bana sorduğun soruların dışında, yen gelmişken önemli bir


konuya daha değinmek istiyorum. Bazı insanlarda hipnoza giren
kişilenn zeka seviyelerinin çok yüksek olmadığı, başkaları tara-
hndan kolaylıkla idare edilebilen insanlar olduğuna dair bir ön­
yargı vardır.

Aksine hipnoz; zeki insanların ve konsantre olma gücü yüksek


insanlann daha hızlı ve kolay girebildiği bir zihinsel durumdur.

Örneğin akıl hastalığı olan İnsanlarda hipnoz kullanılamaz,


çünkü bu sorunlara sahip insanların hipnoz olması ya çok zor­
dur ya da imkansızdır.

Yıllardır yaptığım hipnoz seanslarında gözlemledim ki; zeki


öğrenciler çok hızlı ve çok rahat hipnoz olabilmekteler. Aslında
neden böyle olduğunu çok basit bir mantık yürüterek kolaylıkla
bulabilirsin.

Hipnoz olabilmek için gerekli en temel şart; iyi bir konsantras­


yon gücü, yani venlen talimatları takip etme yeteneğinin olması­
dır. Bunu sağlayabiliyorsan, hipnoz da olabilirsin demektir.

Lütfen, konsantrasyon gücünü değerlendinrken, ders çalışır-


kenki halini kriter olarak düşünme. Çünkü orada dikkatinin ça­
buk dağılmasına neden olan şey, konsantrasyonunun zayıf olma­
sı değil, derse karşı yetedi ilgi ve istek duymamalıdır. Konsantras­
yon gücünü en iyi, yapmayı sevdiğin şeylere ne kadar uzun süre
odaklanabildiğini düşünerek değerlendirebilirsin.

Tabi; hipnoza girmekte başarısız olan insanların zeki olmadı­


ğı gibi bir anlam da çıkarmamalısın. Ciddi dikkat problemi olan
İnsanlar da hipnoza zor girebilirler. Bu insanlar, dikkat konusun­
da kcndikfini gdi^ımçyi bmf'if(^i'5ti. onlar fûİMtdkln hipnoz
o/aö///f/er. himoıdan toican ûe o/mama/c için dinden le/en/ ya^
p^n inmbr hipnoza siPdf)^Qii&r. Oı^br bu dn\i2fğ)briDi 2;-
tıklan zaman, rahatlıkla hipnoz olabilirler.

Yani bir kişinin hipnoza giremiyor olmasında birçok faktör söz


konusudur. Zeka seviyesinin yeterli olmayışı tek açıklama değildir.
Zekidir ama yukarıda anlattığım birçok önyargıya sahip olabilir. Bu
nedenle transa giremez. Kısaca, bir insan hipnoza girmiyorsa; "pat"
diye "kafası çalışmıyor" sonucunu çıkaramazsın ama rahatlıkla gi­
riyorsa zeki olduğu sonucuna ulaşabilirsin.

Tüm bunlardan yola çıkarak, şunu anlamalısın ki; hipnoz ol­


mak bir zayıflık değildir, aksine bir güçtür. Kendini kontrol ede­
bilmenin, bilinçaltını gelişi güzel değil de kendi kontrolünde or­
ganize edebilmenin gücüdür.

Şöyle düşün; her gün belli saatte uyuyup belli saatte uyanmak
istiyorsun ve bunu bir türlü başaramıyorsun. Bunu yapabilmek
için hipnoza başvuruyorsun ve istediğin sonuçları elde ediyor­
sun. Sence bu seni güçlü mü yapar, güçsüz mü?

Eğer sen; bilinçli düzeyde istediklerini başarmanı sağlayan, en­


gelleri ortadan kaldıran herhangi bir şeye sahipsen, bu seni bırak
zayıf kılmayı, inanılmaz güçlü kılacaktır. Bu yüzden hipnoz duru­
muna girebilenler oldukça şanslı ve güçlü İnsanlardır..."

C e m içinde bir g ü ç v e güven duygusunun yükseldiğini fark etti.


Sıkıntısına çare olabilecek bir ç ö z ü m e gittikçe yaklaştığını hissedi­
y o r d u v e bu kendini birkaç dakika ö n c e s i n d e n d a h a güçlü hisset­
mesini sağlamıştı. D a h a b ü y ü k bir hevesle o k u m a y a d e v a m etti:

"Bana sorduğun bir soru da 'ya uyanamazsam?'dı. Bunu sor­


duğun için teşekkür ediyorum, çünkü hipnoz hakkındaki en bü­
yük endişelerden biri de budur.
Hipnoz literatüründe transa ginp de uyanmayan bir vakaya
daha rastlanmış değildir. En ciddi vaka; 24 saat hipnozda kalıp,
24 saat sonra kendiliğinden hipnozdan çıkmıştır.

Başta da söylediğim gibi; hipnoz bir uyku durumu değildir,


dolayısıyla hiç uyanmama gibi bir olasılık da yoktur.

Bazen hipnoza girmiş insanların trans durumundan çıkmak


istemediklenne şahit olduğum durumlar oldu. Bunun birçok ne­
deni vardır. Örneğin; hipnozda bulunduğu ortam ona çok güzel
ve vazgeçmek istemediği bir ortam olarak gözükebilir. Bu du­
rumda gen gelmek istemeyebilir. Ya da geçmişe yönelik yapılan
yolculuklarda bir anıyı o kadar canlı hisseder ve yaşar ki, bırak­
mak istemez. Ya da kendini aciz ve güçsüz hisseder, bu dünya­
nın acımasız ve zor olduğunu düşünebilir ve gittiği yerden gel­
mek istemeyebilir.

Genellikle bilinci problemlede artık baş edemeyen ve hayat


mücadelesinde çok yorulmuş insanlar bu ve benzen tepkiler
göstenHer. Problemin ne olduğu önemli değildir Önemli olan;
kişinin bu durumdan nasıl çıkacağını bilinçaltının zaten biliyor
olmasıdır.

Hipnoz olan kişinin bilinçaltına sorduğunda, sana zaten nasıl


çıkacağının ipucunu verecektir. Bir defasında danışanım denn
transtan çıkmak istememişti. Ben de "Neden çıkmak istemiyorsun?"
diye sordum. "Şu anda 3 yaşında bir çocuğum ve bir kuyunun için­
deyim. Buradan çıkmam imkansız." dedi. Ben de ona; "Şimdi bü­
yümeye başlıyorsun büyü... Büyü ve bir deve dönüşüyorsun... Bir
adım atarak kuyudan çıkıp hızla buraya geliyorsun"şeklinde telkin­
ler verdim. Heyecan içinde gözlenni açtı ve hanka bir deneyim ol­
duğunu söyleyerek, bana teşekkür etti.

Son olarak bana herkesin hipnoz olup olamayacağını sormuş­


tun. Bazı akıl hastalan hariç, herkes hipnoz olabilir. Yani hipnoz
olmasının önünde zihinsel bir engel yoksa, herkes hipnoz olacak
yapıya sahiptir. Ama bana şöyle sorarsan; "Herkes aynı sürede
ya da aym metotlarla hipnoz olabilir mi?" Buna vereceğim cevap
aynı olmayacak. Herkes hipnoz olabilir ama herkesin hİpoç^M
girme süresi farklıdır.

Toplumun yüzde lO'luk bir kesimi vardır ki bunlar birkaç sa­


niye gibi kısa sürelerde derin transa girebilmektedirler.

Ayrıca herkesin transa girebilme derinliği de birbirinden farklı­


dır. Yani transa girmenin süresi, derinliği ve yöntemleri kişiden ki­
şiye değişir. Belli olan ve güzel olan bir yan ise; herkesin transa gi­
rebilmesi ve hipnoz olabilme yetisine sahip olmasıdır. Trans dü­
zeylerindeki farklılıkları sana daha sonra anlatmayı planlıyorum.
Öncelikle öğrenmen ve fark etmen gereken başka şeyler de var.

Sana bu mailimde vereceğim bilgiler bu kadar. Ama senden


yapmanı istediğim bir şey var..."

C e m bir a n d a kasıldığın! hissetti. "İşte başladık, kim bilir karşılı­


ğında b e n d e n ne y a p m a m ı isteyecek" d i y e düşijnürken, o bildik
korkunun tekrar b e d e n i n e y a y ı l m a y a başladığını fark etti. Kesinlik­
le d e v a m ı n ı o k u m a k v e n e istediğini bilmek istemiyordu.
A m a çaresiz o l d u ğ u n u da b i l i y o r d u . " O l a c a k l a ö l e c e ğ e ç a r e
yoktur" diyerek g ö n ü l s ü z c e k a l a n satırları o k u d u :

"Korkudan, oturduğun sandalyede kilitlenip kaldığının farkın­


dayım. Ama korkuna rağmen, okumaya devam etmen beni mut­
lu etti. Bana hâlâ tam olarak güvenemiyor olmanı anlayışla kar­
şılıyorum. Bu yakında geçecek, rahat ol.

Senden istediğim şeye gelince; bu hafta derslerini ekmeyecek


ve hem okul, hem dershanede anlatılan konulan dinlemek için
kendini zorlayacaksın. Bade'yi düşünme işini teneffüslere bı­
rakmanı istiyorum. Nasılsa Kaan ve Metin yanına pek uğrama­
yacakları için,, bunu rahatlıkla yapabilirsin. Ayrıca her akşam
hangi ders olursa olsun, bir saat çalışacaksın. Sadece bir saat is­
tiyorum, saatlerce değil. Başlangıçta seni çok zorlamayacağım.
Son olarak, bir günlük tutacaksın. Bu günlüğe hipnoz hakkında
öğrendiğin şeylen kısaca not alacaksın. Canın isterse, hayatında­
ki diğer olaylan da yazabilinsin. Ama benim sana zorunlu tuttu­
ğum şey; hipnozla ilgili olanlan yazman. Bu daha iyi öğrenme­
ni sağlayacak ve pekiştirecektir. Günlük tutmaya hemen bugün
başla ve sana bir önceki mailimde anlattıklarım da dahil olmak
üzere, öğrendiklerinin bir özetini yaz.

Eğer tüm bu şartlarıma uymazsan, sana öğreteceğim şeylenn

bir faydası olmayacak.

Sen emek harcayıp, ucundan kıyısından bir şeylere başlaya­


caksın ki hipnoz ile kendini geliştinp daha fazlasını yapacak dü­
zeye ulaşabilesin. Sakın kaytarmaya çalışma! Bilinm! Benden
hiçbir şeyi saklayamaz ve gizleyemezsin. Sanının bunu sana ye­
ten kadar kanıtladım, ne dersin?

Benden 3 gün sonra haber alacaksın. Kendi başına günde 1


saat ders çalışmaya üçüncü gün başlayacaksın. İlk iki gün sade­
ce derslerini takip etmeye ve dağılmadan dinlemeye odaklan.

Anlaşmamıza uyduğun sürece seninleyim. Eğer sözünü tut­


mazsan beni ve geleceğini kaybedersin.

Sevgiyle kal Cem. Cevabını sabırsızlıkla bekliyorum..."

C e m tuttuğu nefesini, b ü y ü k bir rahatlama d u y g u s u y l a bıraktı.


" A m m a d a p a r o n a y a k l a ş t ı m h a ! " d i y e gülerek, k e n d i k e n d i n e m ı ­
rıldandı.

G i z e m l i H i p n o z c u ' n u n başlangıç olarak kendisinden istedikleri


oldukça zararsız görünüyordu. En azından kimseyi öldürmesini falan
istememişti. A m a yapmasını istediği şeyler, onun y a p m a y a pek d e
alışık olduğu şeyler değildi. Ezik C u m a l i olsa, daha fazlasını bile y a ­
pabilirdi. A m a kendisi başarabilecek miydi acaba?

Biraz düşündükten sonra, "Ezik C u m a l i yapabiliyorsa, ben d e


y a p a r ı m " diyerek kararlı bİr şekilde, "yanıtla" seçeneğine tıkladı.
"Cizeınli Hipnozcu;

İsteklerini kabul ediyorum. Bu konuda elimden geleni yapa­


cağıma emin olabilirsin. Zaten yapmazsam bunu bileceğini çok­
tan anlamış bulunuyorum.

Sorularıma aldığım yanıtlar fazlasıyla tatmin ediciydi. Beni


hem mutlu etti, hem de heyecanlandırdı. Teşekkür ediyorum.

Şu anda merak ettiğim şey, hipnozun nasıl ortaya çıktığı. Ya­


ni kim keşfetmiş? Neler yapmışlar? Ve neden insanlar hipnozdan
korkmaya haşlamışlar?

Aslında şunu da belirtmek istiyorum; korkulan, çekinilen bir


uygulama olsa da insanlar aynı zamanda fazlasıyla merak et­
mekteler. Yani çekici gelen bir yanı da var.

Başka şeyler de sormak istiyorum ama onları daha fazla şey


öğrendikten sonrasına saklıyorum. Belki bana öğreteceklerinden
sonra zaten yanıtlanmış olurlar ve sormama gerek kalmaz.

Tekrar teşekkür ediyorum. Görüşmek üzere..."

G ö n d e r m e d e n ö n c e ; " A c a b a o n u k ı z d ı r a c a k bir şey y a z d ı m


m ı ? " e n d i ş e s i y l e m a i l i n i bir kez d a h a o k u d u . G a y e t kibar v e a n ­
laşılır o l d u ğ u n d a karar kıldıktan sonra, g ö n d e r d i .

" G i r d i k bir y o l a , b a k a l ı m sonrası n e o l a c a k ? " d i y e düşünerek


boş bir defter aldı v e y a t a ğ ı n a u z a n d ı . B u günlük o l a y ı pek h o ş u ­
na gitmemişti. Ç o c u k ç a g e l i y o r d u . D e l i k a n l ı a d a m günlük tutar
m ı y d ı hiç? Üstelik y a z ı y a z m a y ı da hiç s e v m e z d i . A m a söz v e r ­
mişti v e y a p a c a k t ı . D e l i k a n l ı a d a m s ö z ü n ü tutardı işte!

Sevgili Günlük;

Sana neden böyle dediğimi bilmiyorum. Ama bildiğim


kadarıyla insanlar günlük .tutarken, böyle aptalca hitaplar
kullanıyorlar: "Canım günlük", "Sevgili günlük", "Tek dostum"
falan filan.
Ama sana yine de birşel<ilde hitap etmem gerei<iyordu ve ben
de bunu seçtim.

Şu anda bu satıdan yazmal< bana çol< tuhaf geliyor. Sana


sanki canlıymışsm gibi yazıyorum ve bu da bana kendimi embe­
sil gibi hissettiriyor. Umarım hiç kimsenin eline geçmezsin ve
ben de alay konusu olmam.

Neyse ki sana sadece hipnozla ilgili öğrendiklerimi yazmam


yetedi olacak. Aksi takdirde her şeyi yazmam gerekseydi, kesin­
likle yapamazdım.

Şimdi hipnoz hakkında neler öğrendiğimi yazmaya başlıyo­


rum. Yazayım ki bir an evvel bitsin bu işkence!

<B Hipnoz insanlara istemedikten bir şeyi yaptıramaz. Aynca


hipnozdan yararlanabilmek için, yardım istenilen konu
hakkında kişinin kendisinin de günlük hayatında emek har­
caması gerekir.

@ Hipnozun halk arasında çekinilen bir uygulama olmasının


nedeni filmlerdeki ve romanlardaki yansıtılış şeklidir. Oysa
hipnoz çok farklı bir durumdur.

@ Hipnoz bir uyku durumu değil, aksine kişinin bilinçaltıyla


yoğun temas sağladığı içsel bir uyanıklık durumudur.
Uykuyla karıştırılmasının nedeni; hipnoz sırasındaki ve son­
rasındaki belirtilenn uyku haline çok benzemesidir. Ama
zihinsel süreç uykudan tam ters doğrultuda işlemektedir.

® Hipnozun uykuyla ilişkilendirilmesinin bir nedeni de


"uyu... denn uyu..." gibi telkinler kullanılmasıdır ama bun­
lar kişiyi uyutmaz, transa sokar.

@ Bilinç buzdağının üstte, bilinçaltı altta, suda kalan kısmıdır.


Bilinçaltı, bilinçten çok daha geniş bir kapasiteye sahiptir.
İnsanın bilgi bankası gibidir ve her şey orada saklanmak­
tadır.
® Hipnoz sırasında bilinçten bilinçaltına inilir. Hipnoz
sırasında bilinç hiçbir yere kaybolmaz. Kişi her şeyin farkın­
da olabilir ve her şeyi hatırlayabilir. Ancak derin transta
"amnezi" denilen, unutma durumları yaşanabilir. Yani hip­
noz bir bilinçsizlik durumu değildir. Kişi hipnozdan sonra
"hiçbir şey hatırlamayacak" diye bir şart yoktur. Bu, hip­
nozun gerçekleştiğini ispat eden bir kriter kesinlikle
değildir.

@ Kişi hipnozda kendini kaybetmez, istemediği şeyler yapmaz


ve yine istemiyorsa en derin sırlarını paylaşmaz.

@ Bilinçaltının iki temel görevi vardır. Bizi korumak ve mutlu


etmek ister. O her durumda, ister hipnozda olsun, isterse de
olmasın, görevini sürekli yerine getirir. Hipnozla onun bu
görevi durdurulamaz. Bu yüzden kişiyi hipnoz sırasında da
korur ve ona zarar verecek bir şey yapmasına müsaade
etmez.

@ Hipnoz kendini kaybetmek değil, farkındalığın daha fazla


olması durumudur.

@ Kişi hipnozda kontrolünü kaybetmez. Zaten hipnoza girme


konusunda da kontrol kişinin kendi elindedir. Hipnotist bir
yol göstericidir. Kişinin transa girmesine yardım eder.

® Hipnoza girmek kişinin bilinçaltı ile irtibata geçmesi


olduğundan aslında güçsüzlük ve kontrolsüzlük değil,
aksine güç ve kontrol sahibi olmaktır.

@ İnsan günlük yaşantısında kendi isteği dışında sık sık bil­


inçaltı ile ilişki kurar ve transa girer. Ama hipnozda bil­
inçaltı düzeye inmek kendi tercihidir ve sahip olduğu kon­
trol ile zihnini, dolayısıyla hayatını organize edebilme
gücüne sahip olur.

@ Zeki ve konsantrasyon gücü yüksek insanlar hipnoza daha


kolay girerler. Ama bu, hipnoza girmeyen kişinin illa da
zeki olmadığı anlamına gelmez. Zekidir ama önyargıları
varsa, girmeyebilir. (Ama ben gireceğim, çünl<ü hem zekiyim,
hem de artık önyargım yok!)

® Hipnoz olmak zayıflık değildir. Zihnini ve hayatını kontrol


edebilme gücüdür.

® Hipnoz bir uyku durumu olmadığı için, uyanamama diye


bir şey söz konusu değildir.

@ Bazı akıl hastaları hariç, herkes hipnoza girebilir. Sadece


giriş sürelen ve düzeyleri kişiden kişiye değişir.

İşte bu kadar! "The end!", "Fine..."

G ü n l ü ğ ü y a z m a işi t a m a m l a n d ı ğ ı n d a , u y u m a k t a n başka y a ­
p a c a k bir şeyi kalmamıştı. Bir kez d a h a d ü ş ü n c e l e r i n o n u rahat
bırakmayıp uykusundan edeceğini düşünüyordu. A m a sandığı­
nın aksine hızla derin bir u y k u y a d a l d ı .

B u sefer kâbuslar da yoktu. Sevgilisinin kollarında huzur içinde


u y u y a n bir âşık gibi, sabaha kadar deliksiz bir uyku çekti.
Dosrucu'ya Güç Katan Anılar

sabah ilk defa isteyerek çıktı yataktan. Ç ü n k ü bir a m a c ı

v a r d ı : Ö n ü n d e k i ü ç g ü n ü geçirmek v e ü ç ü n c ü gün ak­

ş a m G i z e m l i H i p n o z ' c u d a n g e l e c e k maili o k u m a k .

H e y e c a n l ı bir b e k l e y i ş i n b e d e n i n i sardığını h i s s e d i y o r d u . Ü ç

gün sonra m a i l i n i n başına o t u r a c a k v e gittikçe d a h a ç o k ilgisini

ç e k m e y e b a ş l a y a n bir k o n u h a k k ı n d a y e n i şeyler ö ğ r e n e c e k t i .

A m a sabırsızlıktan y e r i n d e d u r a m a y a n bir tarafı da v a r d ı . B i r a n

e v v e l kendi k e n d i n e nasıl h i p n o z y a p a b i l e c e ğ i n i ö ğ r e n m e k isti­

y o r d u . A s l ı n d a y a z d ı ğ ı c e v a p t a bu k o n u y a d e ğ i n m e k istemişti

a m a i ç i n d e n g e l e n bir ses o n u d u r d u r m u ş t u .

Aceleci davranmış olacağının farkındaydı. Gizemli H i p n o z ­


c u , k e n d i n e nasıl h i p n o z y a p a c a ğ ı n ı ö ğ r e t m e y e g e ç m e d e n bu
bilgileri v e r d i ğ i n e g ö r e , bir bildiği o l m a l ı y d ı . B e l k i d e y ü z m e k
k o n u s u n d a g e n e l bir bilgiye sahip o l m a d a n , d e n i z e a t l a y ı p b o ­
ğulmasını istemiyordu.
Zaten ona; "Kendime hipnozu nasıl u y g u l a y a c a ğ ı m ? " d i y e
sorsa, a l a c a ğ ı c e v a b ı da ç o k iyi b i l i y o r d u : "Acele etme. A d ı m
a d ı m gitmeliyiz. H e r şeyi bir a n d a ö ğ r e n m e y e kalkışırsan, hiçbir
şey ö ğ r e n e m e z s i n . A y r ı c a başarılı o l m a k için sana v e r d i ğ i m d i ­
ğer görevleri d e y e r i n e getirmelisin."

Eh ö y l e y s e , c e v a b ı n ı bildiği bir soru sormasının ne a n l a m ı


vardı ki? S a d e c e kendini k o m i k d u r u m a düşürmüş o l u r d u . B u
y ü z d e n dizginleri ele a l m a k için h e n ü z erken o l d u ğ u n a karar
vermiş v e o l a y l a r ı n akışını a y a r l a m a işini G i z e m l i Hipnozcu'ya
bırakmıştı.

O k u l a vardığında ister istemez gözleri K a a n ' ı a r a d ı . İşte ora­


d a y d ı . Bir a ğ a c ı n d i b i n d e M e t i n ' l e hararetli, hararetli bir şeyler
konuşuyorlardı.

Y a n l a r ı n a gitme isteğini g ü ç l ü k l e bastırarak, m e r d i v e n l e r e y ö ­


n e l d i . H â l â bir gözü M e t i n ' l e K a a n ' ı n ü z e r i n d e y d i . Bir şeye ç a r p ­
tığını hissettiği a n d a , hızla ö n ü n e d ö n d ü v e elindeki kitaplar et­
rafına s a ç ı l m ı ş h a l d e y e r d e y a t a n C u m a l i ' y i g ö r d ü .

T a m elini uzatıp, özür dileyerek k a l k m a s ı n a y a r d ı m e d e c e k ­


k e n , C u m a l i hiddetle a y a ğ a fırladı:

- Y a z ı k l a r olsun s a n a ! S e n i n h e p o n l a r kadar kötü o l m a d ı ğ ı n ı


düşünerek kendimi k a n d ı r m a y a ç a l ı ş t ı m . A m a biliyor musun,
sen o n l a r d a n da beter bir i n s a n s ı n !

- A m a ben...

B u n u n bir kaza o l d u ğ u n u a ç ı k l a y a m a d a n , C u m a l i hırsla ki­


taplarını toplamış v e y a n ı n d a n uzaklaşmıştı. " N e d e n bu kadar
tepki gösterdi k i ; s a d e c e bir k a z a y d ı " d i y e d ü ş ü n ü r k e n , içindeki
D o ğ r u c u ' n u n sesini d u y d u :

" B u g ü n e kadar ona yaptıklarını düşünürsen, kasıtlı olarak ç a r p ­


tığını zannettiği için gerçekten kim suçlu a c a b a ? O m u , sen mi?"

B u sefer d o ğ r u c u y u susturamadı. Sesi gürleşmiş v e baskın bir


hal almıştı. İstemeyerek de olsa; " b e n " d i y e yanıtladı. G ü n l e r d e n
S a l ı ' y d ı v e saat 08.14'ü gösteriyordu. B u saat başkaları için sıradan

anlardan biri olsa da Cem için değildi. Çünkü o an, Cem'in haya­
tında kendine karsı tamamen dürüst o l m a y ı başardığı ilk andı.
Sınıfa giderken aklının bir köşesi hâlâ C u m a l i ' y l e m e ş g u l d ü .
Y e r d e n kalkarken hiddetle kasılmış y ü z ü n d e ö f k e d e n başka bir
şey d a h a v a r d ı . C e m bu i f a d e y e t a m bir isim k o y a m ı y o r d u . H a ­
y a l kırıklığı m ı y d ı ? U m u t m u y d u ? Y a r d ı m isteyen bir yakarış m ı y ­
dı? S a n k i h e p s i n d e n bir p a r ç a gizlenmişti öfkesinin arkasına.

Z i h n i a n ı l a r a doğru bir y o l c u l u ğ a çıktı. 6. sınıfta C u m a l i ile


y a ş a d ı k l a r ı o o l a y ı hatırladı.

O z a m a n l a r K a a n , kendisi v e C u m a l i a y n ı sınıfta o k u y o r l a r ­
d ı . M e t i n h e n ü z aralarına katılmamıştı. K a a n v e C e m ' , C u m a l i ile
i l g i l e n m e z , kendi işlerine b a k a r l a r d ı . A m a aralarında h i ç k o n u ş ­
m a d ı k l a r ı , sözsüz bir a n l a ş m a v a r d ı . C u m a l i İle ilgilenmemek
k o n u s u n d a hemfikir gibiydiler. Ç ü n k ü üst sınıflardaki çocuklar
sürekli C u m a l i ' y e sataşır, C u m a l i ile k i m takılıyorsa, o n l a r da
p a y l a r ı n a düşeni alırlardı. D o l a y ı s ı y l a C u m a l i h e p y a l n ı z k a l m a ­
ya m a h k u m olmuştu.

Bir gün K a a n hastalanmış v e o k u l a g e l m e m i ş t i . K a a n o l m a ­


y ı n c a C e m , teneffüslerde tek b a ş ı n a takılmış v e o k u l b a h ç e s i n i
sıkıntıyla defalarca arşınlamıştı.

O k u l çıkışında servise doğru giderken, kuytu bir köşeden gelen


sesler dikkatini çekmişti. Seslerin geldiği y ö n e doğru ileHemiş v e kö­
şeyi döndüğü anda C u m a l i ' y i sıkıştırıp, kitaplarının sayfalannı yırtan
okulun serseri takımıyla burun buruna gelmişti.

Bir a n derin bir sessizlik o l m u ş t u . C e m ' i n ilk d ü ş ü n d ü ğ ü h e ­


m e n o r a y ı terk etmekti. A m a y a p a m a m ı ş t ı . İ ç i n d e n bir şey o n a
engel o l m u ş t u . B e l k i d e C u m a l i ' n i n bakışlarındaki y a r d ı m ç a ğ r ı -
sıydı o n u d u r d u r a n .

- B u r a d a n toz olsan iyi o l u r ! A y n ı şeyin başına gelmesini iste­


m e z s i n , değil m i ?
Konuşan çete başıydı.

- O n u rahat b ı r a k ı n !

Sesi ç o k c ı l ı z v e ç a r e s i z ç ı k m ı ş t ı . A m a e n a z ı n d a n k o n u ş m a ­
yı başarabilmişti.

- N e d e d i n , ne dedin? Yanlış d u y d u m herhalde! Değil mi millet?

- Y o k v a l i a , doğru d u y d u n birader. B u velet bize şu s ü m ü k l ü ­


y ü rahat b ı r a k m a m ı z ı s ö y l e d i . A n l a ş ı l a n bugün o n u n da c a n ı d a ­
y a k istiyor!

- H i ç b i r şey y a p a m a z s ı n ı z . D e m i n sizİ uzaktan g ö r d ü m v e bir


arkadaşla öğretmenlere haber y o l l a d ı m . B i r a z d a n burada olurlar!

En a z ı n d a n sesi d a h a kararlı ç ı k m a y ı başarmıştı. Ç e t e başı bir­


kaç s a n i y e , doğru s ö y l e y i p s ö y l e m e d i ğ i n i a n l a m a k için v a h ş i c e
gözlerinin i ç i n e bakmıştı. C e m kararlı g ö r ü n e b i l m e k İçin t ü m g ü ­
c ü n ü bakışlarına v e duruşuna o d a k l a m ı ş t ı . Bir ö m ü r gibi g e ç e n
birkaç s a n i y e n i n a r d ı n d a n , ç e t e başı doğru o l m a i h t i m a l i n i n y ü k ­
sek o l d u ğ u n a karar v e r m i ş o l a c a k ki;

- Seni adi i s p i y o n c u ! B u n u n hesabını v e r e c e k s i n ! Artık o k u l


çıkışlarında a r k a n ı kollasan iyi o l u r ! d i y e bağırarak, t a k ı m ı y l a
birlikte hızla o l a y m a h a l l i n i terk etmişti.

O sırada doğrulmayı başaran C u m a l i mutlulukla gülümseyerek;

- Ç o k teşekkür e d e r i m C e m . S e n i n iyi biri o l d u ğ u n u b a ş ı n d a n


beri b i l i y o r d u m . B e n i m için kendini t e h l i k e y e attın. B u arada sa­
h i d e n d e ö ğ r e t m e n l e r e h a b e r y o K a d ı n m ı ? d i y e sormuştu.

- Hayır...

- V a y b e ! Ç o k z e k i c e y d i . Bir a n d a a k l ı n a g e l d i , ö y l e m İ ?

- Evet...

" Süpersin s e n . B u n d a n sonra belki d a h a sık görüşürüz...

- Ş e y belki...
- N e y s e görüşmesek d e ö n e m l i değil. Seni a n l ı y o r u m . Tekrar
ç o k teşekkür e d e r i m .
Cem ne diyeceğini şaşırmıştı. Hâlâ kulaklarında çete başının;
" A r k a n ı L o l l a s a n i y i olurJ' haykırışı çınlamakta ve gitgide yaptı­

ğı ş e y d e n d a h a ç o k p i ş m a n o l m a k t a y d ı . " N e d i y e karıştım s a n ­
ki?" diye düşünürken, C u m a l i ' n i n sadece sözleriyle değil, y ü ­
zündeki a y d ı n l ı k l a ettiği teşekkürler karşısında huzursuzluğu
d a h a d a artmıştı.

- Y o k c a n ı m , ö n e m l i değil...

- N a s ı l ö n e m l i değil? B e n o kitapları a l a b i l m e k için n e kadar


uğraştım bir bilsen... H e r n e y s e , boş ver b u n l a r ı . . . S e n ç o k a l ç a k ­
g ö n ü l l ü s ü n . Sınıfta senin gibi biri o l d u ğ u n u artık b i l d i ğ i m için
çok daha rahatım.

- B a k C u m a l i , eğer bir kez d a h a olursa b e n . . .

- B i l i y o r u m , b i l i y o r u m a y n ı şeyi y a p a m a y a b i l i r s i n . E h ne d e
olsa her d e f a s ı n d a öğretmenleri çağırdığına İ n a n m a l a r ı n ı b e k l e ­
mek aptallık o l u r , değil m i ? A m a h i ç ö n e m l i d e ğ i l . Artık b a n a s a ­
t a ş m a y a d e v a m etseler b i l e , d a h a g ü ç l ü o l a c a ğ ı m .

- Ş e y iyi p e k i , b e n artık gitsem iyi olur. G e ç kalırsam a n n e m . . .

- T a b i , tabi h a k l ı s ı n . Y a r ı n o k u l d a görüşürüz...

- Hı.. hı...

A r k a s ı n a d a h i b a k m a d a n C u m a l i ' n i n y a n ı n d a n uzaklaşmıştı.
H e r ne kadar C u m a l i o n u ö y l e görse d e kendini hiç d e bir k a h ­
r a m a n gibi hissetmemişti. " A p t a l " belki d a h a u y g u n bir kelime
olabilirdi.

Servisi kaçırdığı i ç i n , d o l m u ş a b i n m e k z o r u n d a kalmıştı. D u ­


rağa kadar sürekli sağını s o l u n u kontrol ederek, korku i ç i n d e koş­
muştu. H e r a n birinin ç ı k ı p boğazına sarılmasını bekler gibiydi.

O g e c e doğru d ü z g ü n u y u y a m a m ı ş t ı . Ertesi gün o k u l d a b a ş ı ­


na g e l e c e k l e r i n b i r b i r i n d e n k o r k u n ç senaryolarını y a z m ı ş t ı . B u
s e n a r y o l a r ı n t ü m ü n d e başrol o y u n c u s u o l a n k e n d i s i , e n iyi i h ­
timalle h a s t a n e l i k bir d a y a k l a k u r t u l u y o r d u . En kötüsünü ise
d ü ş ü n m e k bile, hastanedeki her kemiği kırılmış bir h a l d e sonla-
nan senaryolara ö z l e m d u y m a s ı n a n e d e n o l m u ş t u .

S a b a h okula g i t m e m e k İçin yaptığı hasta n u m a r a s ı n ı maalesef


annesi y u t m a m ı ş v e servise yetişmesi için e l i n d e n geleni y a p m ı ş ­
tı. B u k o n u d a a n n e s i n i n başarısını inkâr e d e m e z d i .

O k u l k a p ı s ı n d a n içeri girerken ilk defa K a a n ' ı h e y e c a n l a ara­


mak y e r i n e , başını ö n ü n e eğip, g ü v e n l i y u v a s ı n a d ö n m e k isteyen
bir kuş gibi u ç a r c a s ı n a sınıfın y o l u n u tutmuştu.

- C e e e m ! H e y C e e e e e m ! N e r e y e b ö y l e dostum?

- H a K a a n sen misin? B e n . . . Ş e y y . . . Sınıfa g i d i y o r d u m .

- N e o , hasta o l m a m sana y a r a m a m ı ş gibi. B e n d e ağrılar i ç i n ­

d e k ı v r a n a n bir b e n v a r ı m s a n ı y o r d u m .

- Y o k bir şey y a a . . . C a n ı m sıkkın da bugün biraz.

- A n l ı y o r u m , a n l ı y o r u m . S e n itiraf e d e m i y o r s u n a m a b e n i ç o k

özlemişsin. N e y s e dur da seni n e ş e l e n d i r e y i m !

- B a ş ı m a geleni b i l s e n , h i ç bir şeyin beni n e ş e l e n d i r e m e y e c e -

ğini a n l a r d ı n .

K a a n ' a d ü n olanları a n l a t m a k o a n için her ş e y d e n ç o k istedi­

ği bir ş e y d i . A m a K a a n o n a bu fırsatı v e r m e m i ş t i .

- S e n h e l e v e r e c e ğ i m haberleri d u y , o n d a n sonra karar verir­


sin. 8. sınıflardan bir ç o c u k v a r d ı , hatırlıyor m u s u n ? O v e arka­
daşları sürekli C u m a l i ile uğraşıp duruyorlardı.,.

C e m başlangıçta K a a n ' ı d i n l e m e m i ş t i . A k l ı başka y e r l e r d e y d i .


A m a birden konu ilgisini çekmişti.

- H a n g i ç o c u k , şu kızıl saçlı o l a n m ı ?

- E v v e t , tam üstüne b a s t ı n ! D ü n o k u l u n y a k ı n ı n d a k i parkta


"ball" ç e k e r k e n y a k a l a n m ı ş . Ailesi d e l i y e d ö n m ü ş . Babası gelip
o k u l d a n a l a c a k m ı ş . Ç o c u ğ u da bir tedavi m e r k e z i n e mi ne g ö n -
dereceklermiş. Orasını tam bilmiyorum!

- S e n c i d d i misin?
- Evet, çok ciddiyim. Bak gördün mü, nasıl da neşelendin! Ben
sana demiştim! Ha bu arada neydi senin bu kadar canını sıkan?
- Unuttum bilel

C e m üstünden t o n l a r c a ağırlığın bir a n d a kalktığını hissetmiş


v e K a a n ' ı k u c a k l a y ı p ö p m e m e k için kendini zor tutmuştu.

Eğer o g ü n o k u l u n ortasında o n u bağrına basıp ö p s e y d i , K a ­


a n ' ı n y ü z ü n ü n a l a c a ğ ı şekli d ü ş ü n ü n c e g ü l ü m s e d i . S o n r a g ü l ü m ­
seyişi s o l d u . Y e r i n i h ü z n e bıraktı. N e kadar saf v e çıkarsız bir
dostluk vardı a r a l a r ı n d a . En a z ı n d a n e s k i d e n ö y l e y d i .

K a a n ' a o l a n l a r ı a n l a t m a s ı n a gerek k a l m a m ı ş t ı . A r a l a r ı n d a h i ç
k o n u ş u l m a d a n i m z a l a n m ı ş ; " C u m a l i ile G ö r ü ş m e m e " a n l a ş m a s ı ­
nı çiğnediğini bilmesini istememişti. N e d e o l s a , ortaya ç ı k m a s ı ­
na n e d e n o l a c a k tek faktör d e bir t e d a v i m e r k e z i n d e y d i . Ç e t e n i n
diğer üyeleri o l a n l a r d a n sonra d a ğ ı l m ı ş v e k i m s e y e k a r ı ş m a z o l ­
muşlardı.

C u m a l i d e C e m ' l e k o n u ş m a k için bir h a m l e d e b u l u n m a m ı ş ,


s a d e c e arada bir. C e m o n u n bakışlarında bir çağrı y a k a l a m ı ş t ı .
S a n k i , " b e n i m l e dost o l , ç o k y a l n ı z ı m " d e r g i b i y d i . T a b i , b u n u n
sadece göz yanılması olduğuna kendini inandırmak konusunda
zaman kaybetmemişti.

Ş i m d i a r a d a n t a m 6 yıl geçmişti v e C e m bİr kez d a h a C u m a ­


l i ' n i n y ü z ü n d e gördüğü ifadenin g ö z y a n ı l m a s ı o l d u ğ u n a k e n d i ­
ni i n a n d ı r m a y a ç a l ı ş ı y o r d u . A m a o artık 12 y a ş ı n d a bir ç o c u k
değildi. Reşit o l m a s ı n a birkaç hafta kalmıştı. K e n d i n i k a n d ı r m a ­
sı eskisi kadar k o l a y o l m u y o r d u .

G ö k y ü z ü n d e gri bulutlar bir a r a y a gelip ç ı k a c a k fırtınayı h a ­


ber v e r i r k e n . C e m h a v a n ı n hissettiklerini ne kadar da güzel dile
getirdiğini d ü ş ü n e r e k sınıfın k a p ı s ı n d a n içeri girdi.

O g ü n d e n sonra bir d a h a a s l a , n e C u m a l i ' d e n b a h s e d e r k e n


ne d e o n u d ü ş ü n ü r k e n a d ı n ı n başına " E z i k " lakabını e k l e m e d i .
ö ®® i ®

arihi Kadar Derin Bir Konu

jizemiî H i p n o z c u ' y a verdiği sözü tutarak, hem okulda


h e m d e d e r s h a n e d e tüm dersleri k a ç ı r m a d a n d i n l e m e k
için k e n d i n d e n b e k l e m e d i ğ i kadar ç o k ç a b a gösterdi. B i r ­
k a ç kez M ı y M ı y Y e l d a ' n ı n dersinde içi geçse d e -eskiden tüm
ders b o y u n c a u y u d u ğ u d ü ş ü n ü l ü r s e - b u bile b ü y ü k bir başarıydı.

A m a tek başarısı bu d e ğ i l d i . Dersleri d i n l e r k e n z a m a n z a m a n


kendini "Fransız" gibi hissetse d e bazı şeyleri anlayabildiğini,
hatta b i r k a ç s o r u y u doğru olarak ç ö z d ü ğ ü n ü görmüştü. H e m d e
b u n u k i m s e d e n k o p y a ç e k m e d e n , tek başına başarmıştı!

" G a l i b a b e n i m k a f a m ç a l ı ş ı y o r . B u n c a yıl zayıfları g ü ç b e l a


t o p a r l a y a r a k b u g ü n l e r e geldiğim v e dersler h a k k ı n d a h o c a l a r a
taktığım isimler d ı ş ı n d a p e k b i l g i m o l m a d ı ğ ı h a l d e , u c u n d a n k ı ­
y ı s ı n d a n kaptıklarımla bir g ü n d e bile bir-İki soru ç ö z e b i l d i m " g i ­
bi d ü ş ü n c e l e r l e ü ç g ü n b o y u n c a kendini cesaretlendirmiş, bu da
o n a d e r s h a n e d e s ı k ı l m a d a n dersleri d i n l e y e b i l e c e k enerjiyi ka­
zandırmıştı.
C u m a l i ile yaşadığı tatsız a m a öğretici o o l a y d a n sonra c a n ı ­
nı s ı k a n tek ş e y , K a a n ' ı n b ü t ü n dersler b o y u n c a tek k e l i m e e t m e ­
d e n y a n ı n d a oturması v e teneffüste M e t i n ' l e aralarında konuşur­
l a r k e n ; "inekleşti..." y e b e n z e r bir k e l i m e n i n k u l a ğ ı n a çalınmış
olmasıydı.
K a a n ' ı n başka çaresi o l m a d ı ğ ı için y a n ı n d a o t u r m a y a d e v a m
ettiğini b i l i y o r d u . Sınıfta oturabileceği başka yer y o k t u . A r a d a bir
i ç i n d e n K a a n ' a iğneli laflar s ö y l e m e k gelse d e G i z e m l i H i p n o z -
c u ' n u n o n d a n anlayışlı o l m a s ı n ı istediğini hatırlayıp, k e n d i n e
h a k i m o l m a y ı başarmıştı.

Ü ç ü n c ü gün g e l d i ğ i n d e , sıra verdiği s ö z ü n ikinci kısmına gel­


mişti. Bir saat ders çalışması g e r e k i y o r d u . A m a m a i l i n e girip c e ­
v a b ı o k u m a k İçin müthiş bir sabırsızlık d u y g u s u y l a k ı v r a n ı y o r d u .
En s o n u n d a d a h a fazla d a y a n a m a d ı v e " ö n c e maili o k u y a y ı m ,
sonra ç a l ı ş ı r ı m " diyerek bilgisayarını a ç t ı . H i ç o y a l a n m a d a n m a ­
iline girdi.
Evet, işte o r a d a y d ı ! T ü m gün h e y e c a n l a beklediği Gizemli
H i p n o z c u ' n u n maili gelmişti!

M a i l i o k u m a k için tıkladı. Karşısında s a d e c e tek bir c ü m l e d u ­

ruyordu:

"Yapacağım!" deme; "Yaptım!" de.

PLAUTUS

" M e s a j alınmıştır" diyerek şaşkınlıkla karışık bir g ü l ü m s e y i ş l e


bilgisayarın b a ş ı n d a n kalktı v e matematik kitabını e l i n e a l d ı .

Çalışırken bir taraftan aklı başka d ü ş ü n c e l e r e k a y ı y o r d u . Bir


b a k ı y o r , B a d e ' n i n b a d e m gibi g ö z l e r i n d e k i h ü l y a l ı i f a d e n i n b ü ­
y ü s ü n e k a p ı l m ı ş , bir b a k ı y o r G i z e m l i H i p n o z c u ' n u n gizemini
ç ö z m e y e ç a l ı ş ı y o r , bir b a k ı y o r K a a n ' l a eski dostluklarının güzel

hatıralarında kaybolmuş.
S ü r e k l i kendini z o r l a y a r a k daldığı d ü ş ü n c e l e r d e n sıyrılıp k o ­
n u y u a n l a m a y a çalıştı. B u işte ç o k d a başarılı o l d u ğ u s ö y l e n e ­
mezdi. 1 saat d o l d u ğ u n d a sadece birkaç sayfa ç a l ı ş a b i l m i ş ,
o n u n da a n c a k yarısını a n l a m ı ş t ı .

" A c a b a net 1 saat mi ç a l ı ş m a m ı istedi, y o k s a brüt m ü ? Eğer


net bir saatse, e n az 2 saat d a h a c e b e l l e ş m e m l a z ı m . Ç ü n k ü g e ­
ç e n bir saatin a n c a k 2 0 - 2 5 d a k i k a s ı n d a a k l ı m gerçekten derstey­
di" d i y e h e s a p y a p a r a k , sıkıntıyla k ı p ı r d a n d ı .

B i r a z d ü ş ü n d ü k t e n sonra, şansını d e n e m e y e karar v e r d i v e bir


kez d a h a m a i l i n e girdi.

G i z e m l i H i p n o z c u ' d a n yeni bir mail d a h a gelmişti. A m a bu


sefer, karşısında y i n e o n a ç a l ı ş m a s ı n a dair mesaj v e r e n bir söz
b u l a c a ğ ı n d a n n e r e d e y s e e m i n d i . D e r i n bir " o f ç e k e r e k t ı k l a d ı :

"Sevgili Cem;

Seni tebrik ederek başlamak istiyorum. Geçen bu üç gün ger­


çekten çok çaba sarf ettin ve iyi iş çıkardın.

Yüzünü sakın bir daha bu şekilde ekşitme. Kendine haksızlık

etmiş olursun..."

C e m başını y a n ı n d a d u r a n a y n a y a doğru ç e v i r d i v e " n e iyi işi,


bir saattir ç a l ı ş ı y o r u m a m a ortada a d a m gibi hiçbir şey y o k " d i ­
y e n ekşi ifadesini g ö r d ü . " A c a b a b u a d a m y a d a k a d ı n bir h a y a ­
let m i , surat ifademi n e r d e n biliyor?" d i y e d ü ş ü n e r e k ifadesini
değiştirmeye çalıştı. En a z ı n d a n sandığı gibi bir sözle değil, b ü ­
tün g ü n h e v e s l e beklediği cevapla karşılaşmıştı.

"Evet, böylesi daha iyi.

Kendine haksızlık etmiş olursun dedim, çünkü daha ilk dene­


mende her şeyin mükemmel olmasını beklemiyordun, değil mİ?
Ah, sanırım bekliyordun. Ama bu hayattaki hiçbir gerçekle
örtüşmeyen bir beklenti Cem. Bugün denedin. Yann tekrar dene­
yeceksin. Ve her geçen gün bir şeylerin daha iyiye gittiğini göre­
ceksin..."

"Tabi c a n ı m , m ü h i m o l a n k a t ı l m a k t ı , k a z a n m a k k i m i n u m u ­
r u n d a ! " d i y e ikna o l m a m ı ş bir tavırla s ö y l e n d i .

"Hadi ama Cem, bırak alaycılığı. Değişim bîr anda olur, ka­
bul ediyorum. Ama değişim, o değişimi gerçekleştirme kararı
verdiğin an ortaya çıkan, sonuçlarını ise zamanla elde edeceğin
bir yapıya sahiptir.

Sen bana bir söz vererek ve bugün bu konuda emek harcaya­


rak değiştin. Bunun sonuçlarını İse denemeye ve emek harcama­
ya devam ettiğin sürece alacaksın.

Sigara içen insanları düşün. Bırakma kararını verdikleri gün


değişmişlerdir. Ama bırakma eylemini sürdürmek ve yeniden
sağlıklarına kavuşmak için mücadelelerine devam ederler. Deği­
şim bir anda gerçekleşir ve onu geliştirip kalıcılığını sağlayan
şeyse, aksiliklere, olumsuzluklara rağmen, verilen kararın peşin­
den gitmektir.

Sen de aynı durumdasın. Ya çalışırken zihnin sürekli dağıl­


ması karşısında, "bu iş olmuyor" diyerek vazgeçeceksin ya da üs­
tüne gideceksin. Sanırım hangisini seçmenin sana fayda sağlaya­
cağını söylememe gerek yok.

Öyleyse anlaşmamızın devam ettiğini varsayıyor ve soruları­


nı yanıdamaya geçiyorum..."

" H a k s ı z s a y ı l m a z " d i y e d ü ş ü n d ü C e m . İlk bisiklete binişini


hatırlamıştı.

Kendisi 7 y a ş ı n d a y k e n , ilkokulda a y n ı sınıfta oldukları bir k ı ­


z a , m a h a l l e d e bisiklete b i n e r k e n araba ç a r p m ı ş t ı . C e m bu o l a y a
şahit o l m u ş t u . K ı z iyileşmişti a m a C e m ' i n gördükleri o n u n z i h ­

ninde derin bir iz bırakmıştı.


14 y'A^m'Â SĞİdiğind^ hâlâ bisiklete binmekten udü ptlıyöf-
d u . K ı z kardeşi çoktan b i n m e y i ö ğ r e n m i ş v e parkta o n a nispet
y a p a r a k bisiklet s ü r e r k e n . C e m kendi i ç i n d e korkuları ile b o ğ u ­
şuyordu.
Bir gün kız kardeşi v e arkadaşları parkta bisiklete binerken,
a n n e v e babası tarafından onları k o r u m a k v e başlarını b e k l e m e k ­
le görevlendirilmiş o l a n C e m ile sabrını taşıracak kadar a l a y et­
m i ş l e r d i : "Erkek o l d u m d i y e e v d e h a v a atıyorsun a m a bir b e b e k
gibi, bisiklete b i n m e k t e n korkuyorsun!"

B u son c ü m l e C e m ' e "yeter artık" dedirtmişti. V e o a n d a bisik­


lete b i n m e y i ö ğ r e n m e y e karar vermişti. Ertesi s a b a h gün d a h a
y e n i ışırken, g i z l i c e kardeşinin bisikletini y ü r ü t m ü ş v e parka g i ­
derek ç a l ı ş m a l a r ı n a başlamıştı. İlk günler ç o k zorlanmıştı. B u
z o r l u k s a d e c e fiziksel d e ğ i l d i , asıl m ü c a d e l e etmesi gereken z i h ­
n i n d e n g e ç e n l e r d i . A r a b a sesine b e n z e r bir ses d u y d u ğ u a n d a ,
korku i ç i n d e kilitlenip kalıyor, p a n i k l e sesin n e r e d e n geldiğini
a n l a m a k için etrafına b a k ı y o r d u .

A m a o pes e t m e m i ş t i . Bir d a h a a l a y a a l ı n m a k v e bir k o r k u n u n


esiri o l m a k i s t e m i y o r d u . G ü n l e r c e d e v a m e t m i ş , b i r k a ç k e z c a ­
nını fena h a l d e y a k a c a k şekilde d ü ş m ü ş t ü . H e r d ü ş ü ş ü n d e tekrar
a y a ğ a kalkmış v e d e v a m etmişti.

İki hafta sonra kahvaltı sofrasında b a b a s ı n a ; " B e n d e bisiklet


istiyorum" d e m i ş t i . N o r m a l d e b a b a s ı itiraz e d e r v e yeterli para­
larının o l m a d ı ğ ı n ı s ö y l e r d i . A m a o gün babası o n u n sesindeki
kararlılığı v e u m u d u s e z m i ş , b u n u n ç o c u k ç a bir istekten ç o k d a ­
ha ötesi o l d u ğ u n u a n l a m ı ş t ı . " B a k a r ı z " d i y e yanıtlamıştı C e m ' i .
Kız k a r d e ş i ; " A m a sen bisiklete b i n m e s i n i b i l m i y o r s u n ki" d i y e
k ü ç ü m s e y i c i sözlerle saldırıya g e ç m e y e çalışmış a m a C e m o n a
aldırmayınca devam edememişti.
Ü ç g ü n sonra b a b a s ı ; " D o ğ u m g ü n ü n e d a h a iki ay var a m a
b e n h e d i y e n i sana şimdi v e r i y o r u m . " diyerek o n a bir bisiklet ar­
m a ğ a n etmişti. B a b a s ı n ı n y ü z ü n d e o n a bu h e d i y e y i verirken ga­
rip bir ifade v a r d ı . Babası her ne kadar C e m ' i n o bisikleti n e d e n
istediğini v e g ü n l e r c e verdiği m ü c a d e l e y i b i l m i y o r olsa da o ğ l u ­
nun o l g u n l a ş m a y a attığı bir a d ı m o l d u ğ u n u hissetmiş v e hiç iti­
razsız, o ğ l u n u n isteğini y e r i n e getirmişti.

Kız kardeşi v e arkadaşları parkta bisikletle g e z e r l e r k e n , C e m


d e kendi bisikletine binmiş v e hepsinin şaşkınlıktan bİr karış
a ç ı l m ı ş ağızları karşısında, müthiş bir zafer d u y g u s u y l a parkta
defalarca tur atmıştı.

" D e ğ i ş i m bir a n d a olur. D e ğ i ş m e y e karar verdiğin o a n d a .


A m a s o n u ç l a r ı n ı m ü c a d e l e ettikçe v e e m e k h a r c a d ı k ç a alırsın."
d e m e m i ş m i y d i G i z e m l i H i p n o z c u ? H a k l ı y d ı d a . Bisiklete b i n ­
mesini s a ğ l a y a n d e ğ i ş i m , o gün m a r u z kaldığı a l a y l a r karşısında
"bu işi ö ğ r e n e c e ğ i m " kararını verdiği a n d a gerçekleşmişti. A r d ı n ­
d a n bu kararma sadık kalıp, h e m fiziksel h e m de zihinsel olarak
verdiği m ü c a d e l e n i n s o n u c u n d a , e m e ğ i n i n karşılığını a l m ı ş v e
istediği zafere ulaşmıştı.

Bir saat ders ç a l ı ş m a y ı d e n e d i ğ i n d e , hiç dikkati d a ğ ı l m a d a n


her şeyi hızla v e kalıcı olarak öğrenmiş olsaydı bu süper o l u r d u
a m a b u n u n gerçeklerle pek u y u ş m a y a c a ğ ı n ı n da f a r k ı n d a y d ı . O
z a m a n bisiklete ilk bindiği a n d a , hiç korku hissetmeden, a n a s ı n ı n
karnında öğrenmiş gibi s ü r m e y e başlardı. A m a ö y l e o l m a m ı ş t ı .
Kendisi d e v a m ettikçe kazanmıştı. Ş i m d i d e a y n ı şey o l a c a k t ı . V e
y i n e pes e t m e y e c e k v e d e v a m e d e c e k t i .

M o r a l i y e r i n e gelmişti. Ş i m d i o k u m a y a d e v a m e d e b i l i r d i ;

"Hipnozun nasıl ortaya çıl<tığını sormuşsun. Bu nedenle sana


liipnozun tarihçesinden bahsedeceğim. Bunun sana çok şey ka­
tacağına İnanıyorum. Çünkü öğrenmek istediğin konunun ortaya
çıkış ve gelişim sürecini bilmen, seni uygulamalarında daha ba-

^anli kıbcskîır.

Hipnoz insanların tedavi arayışları kadar eski bir ilimdir. Ön­


celikle büyücülerin, şifacılann, din mensuplanmn kuKandikfân
bir araçtı. Bu aracı kullananlar tam olarak ne yaptıklarını ve na­
sıl yaptıklarını bilmeden, İnsanlar üzennde muazzam etkiler ya­
ratan sonuçları elde ettikçe, statülennİ korumak için kullanmaya
devam ettiler.

Hipnoz, Yunanlılar'ın tanrıları ve Babiller'in tanhi kadar eski­


dir. Hipnoz taş devrinden uzayıp, ortaçağı aşıp, günümüze gel­
meyi başarmış bir efsanedir.

Tarih boyunca hipnozun taraftarları, karşıtları, suçları, günahlan


ve sevaptan olmuştur. O bazen haksız yere yargılanmış, bazen de
sorgulanmıştır. Çoğu zaman suçsuz bulunarak beraat etmiştir.

Bazen engizisyonlarda rastlanır ona, cadılada ilişkili olarak;


bazen tanrıların yanındadır, iyileştirici olarak. Bazen bilimin top
yekun savaş açtığı bir asi, bilim dışı bir vadık, bazen bilimin özü
açıklanamayan kardeşidir, bir arka sokakta yalnız.

İşte hipnozun tanhi bu kadar eski ve bu kadar inişlerle ve çı­


kışlarla doludur.

Hipnoz tarihini anlatmaya, hipnoza faydası dokunmamış ve


onun gelişimine engel olmuş bir isimle başlamak istiyorum. Bu
İsim hepimizin çok yakından tanıdığı, halen gazetelerde, TV'ler-
de, toplantılarda, panellerde, köşe yazılarında insanların hakkın­
da konuştuğu, fikirlenni tartıştığı, yüzyılımızın psikoloji ve psiki-
yatn alanındaki bilgilen etkileyen ve yön veren önemli bir İsim ve
bir dahiden söz ediyoruz. Bu isim Freud'tur.

Bir tıp mensubu olan Freud'un özgeçmişi başarılarla doludur.


I885'de beyin anatomisi üzenne yaptığı çalışmalarla özel do­
çent unvanını alarak üniversiteye atanır. Dr. Charcot'ın aracılığı
ile hipnozla tanışır.
Tedavi uygulamalarında liipnozu ve telkini kullanmaya başlar.
Daha sonra Breuer ile birlikte hipnoz uygulamalarına devam eder
ama kısa bir süre sonra hipnozdan uzaklaşmayı tercih eder.

Buna neden olan en önemli etken de Freud'un hipnoz yap­


maktaki başarısızlığıydı. Klasik hipnoz yöntemleri ile bir kişiyi
hipnoza sokmak bazen çok uzun zaman gerektirebilmekteydi.
Zaten çenesiyle ilgili ciddi sağlık sorunu olan Freud, bu uzun sü­
ren seanslarda uzun uzadıya konuşmayı hİç sevmiyordu.

Bunun yerine "serbest çağrışım" dediği, kısa sorular sorduğu


ve hastayı uzun uzun konuşturduğu bir yöntemi geliştirmeye
başladı. Serbest çağrışım çok uzun süren ve etkili bir yöntemdi.
Freud kendi yöntemini bulmuş ve yolunu çizmişti. Hipnozu ken­
di dünyasında rafa kaldırmayı uygun bulmuştu.

Aradan yıllar geçer ve Freud psikanaliziyle tanınmış ünlü bi­


ri olur.. O dönemlerde geçmişi andığı bir sohbet sırasında söyle­
dik/eri hipnoz ve Freud açısından acı bir doğrudur:

"Başlangıçta Breuer ve ben psikoterapiyi hipnozla yürütüyor­


duk. O dönemde işlerin ne kadar kolay ve hoş yürüdüğünü ve
daha kısa sürdüğünü kabul etmem gerek. S. Freud."

Onun bu itirafı hipnoza yapılmış haksızlığı da ortaya koy­


maktaydı.

Freud, çağımızı etkileyen Önemli İsimlerden biridir. Görüşle­


ri ile psikoloji dünyasına yön vermiştir. Kendinden sonra gelen
bilim adamlarının hepsini etkilemiş ve ona karşı olmak veya on­
dan yana fikir beyan etmek yoluyla isim yapmalarında büyük et­
kisi olmuştur. Hipnoz yapmaktaki başarısızlığı nedeniyle bu uy­
gulamayı arka plana itmesi ise hipnozun bir süre için karanlık bir
döneme girmesine neden olmuştur. Freud yanlısı olanlar onun
kuramını geliştirmeye, karşısında olanlar da onun kuramını çü­
rütecek yeni kuramlar geliştirmeye odaklanmıştı. Bu da hipno­
zun ihmal edilmesine neden olmuştu.
Hipnozu sağlık gibi kişisel nedenlerle kullanmayı tercih et-

meyen Ffcud'un açmcfân değii de kendi içindeki g & f i m &0m-


cine göre değerlendirirsek 3 temel ayrım yapabilinz.

# Mesmer öncesi dönem (premesmer)

@ Mesmer dönemi
© Mesmerden sonraki dönem (postmesmer)

Bu şekilde sınıflandırarak incelediğimizde daha rahat kavra-


yacağını düşünüyorum. Cem. Bu nedenle Mesmer öncesini ele
alarak başlayalım istersen.

Hipnoz çok eski bir sanattır Eski Yunanistan'da, Hindistan'da,


Çin'de, Mısır'da, Babİl'de bugünki hipnoza ve manyetizmaya
benzer uygulamalar yapılıyor ve biliniyormuş.

Bu medeniyetlerin yazıtlarında konuyla ilgili anlatımlara ve


ipuçlarına rastlanmaktadır. Bu konuda keramet sahibi şifacılar,
medyumlar, kahinler ve gösten yapanlar vardı. Kendi dinlerine
mensup olsunlar diye insanları bu yöntemlerle etkileyen, şaşır­
tan, ikna eden din adamları vardı.

Büyücüler, cadılar unvanlarının bir kısmını buna borçluydular


İslam tarihinde, yalancı peygamberlenn yaptığı göstenlenn
büyük kısmının hipnoz içerikli göstenler olduğu bilinmektedir.
Hz. Muhammed'in ölümünden sonra peygambediğini ilan eden
Esvet adlı kişinin, hayvanları bir çizgi üzennde yürütüp, hareket­
siz bırakıp, kımıldamadan dururlarken öldürdüğüne dair hikaye­
ler anlatılır Bu ve benzen hipnoz şovlarıyla insanlan ikna etme­
ye çalışan çok kişi ortaya çıkmıştır.

Çin'de, Mısır'da, Hınstiyan dünyasında benzer olaylar göz­


lenmiştir. Tarihte büyü, din ve tıbbın içice olduğu, birbinnden
ayrılmadığı zamanlarda, dînî ayinlerde kullanılırdı. Mısır'da ka­
bile rahiplerinin başarılı tedaviler yaptığı uyku tapınaktan vardı.
Eski Yunanistan'da tıp tanrıları tapınaklarında hayaller gösterir
ve şifalar meydana getinrlerdi.
Hipnotik anestezi; Hint fakirleri tarafından yüzyıllardan beri
uygulanmaktadır. Çivili yatakların üzerine rahatça uzanan veya
kızgın kömürlerin üzerinde çıplak ayakları ile yürüyen, transın
kutsal olduğuna inanan Hint fakirleri, vücudarı kanamadan ve
yanmadan tüm bunları rahatlıkla yapabıliyodardı.

Yunan mitolojisinde de hipnozun ismini aldığı bir tanrıdan


söz edilir. Yunan mitolojisinin uyku tanrısı 'HYPNOSE'dur. Ge-
ce'nin Oğlu ve Ölüm'ün (Thanatos) kardeşidir. Kardeşi ile birlik­
te Hades'in Ölüler diyarında yaşar. Kanatlı bir genç şeklinde tas­
vir edilen Hypnose, yorgun insanların anılarına sihirli değneği
ile değmek, karanlık kanadan ile yelpazelemek ya da bir boy­
nuzdan kişilerin üzerine uyku verici bir madde dökmek suretiy­
le onlara uyku verir

Thanatos'da kanatlı bir ruh halinde tasvir edildiğinden aynen


Hypnose'a benzer. Hypnose'un oğullarından biri ise rüyalar tan­
rısı 'Morpheus'dur.

Hypnose'un tanrılar üzerinde de etkisi vardır. Homer'e göre


Hypnose, Hera'nın ricası üzerine bir gece kuş şekline bürünerek,
Zeus'u uyutmuştur.

Mesmer'e kadar tarihte birçok medeniyet, birçok lider, büyücü


veya din adamı, birçok insan hipnozu kullanmıştır. Mesmer ile da­
ha bilimsel bir isim ve yön kazanan hipnoz, günümüzde içyapısı,
uygulanışı, etkilen konusunda gizemini koruduğu halde ve hipno­
za karşı gelen bazı kesimlerin vadığına rağmen, son derece güçlü
ve etkili bir yöntem olmaya devam etmektedir.."

" V a y b e ! " C e m o l d u k ç a şaşırmıştı. H i p n o z u n bu kadar eskile­


re d a y a n d ı ğ ı n ı b i l m i y o r d u . O n u son y ü z y ı l d a keşfedilen bir uy­
g u l a m a s a n ı y o r d u . Köklerinin bu kadar d e r i n l e r e indiğini g ö r ü n ­
c e , ilgisi d a h a da artmış v e c i d d i bir u y g u l a m a o l d u ğ u n a dair
inancı güçlenmişti.
"Mesmer'çlen öncesi hakkında bilinenlerin bir Qzctini 5t/n-

âun^ m2. M&^nw'in i^önmin^ ğ&a\fdruı. S2J)2 M^m^-


ri'in hayatından da bahsetmek istiyorum. Çünkü Mesmer'in ha­
yatı hipnozun dönüm noktalanndan biridir.

Mesmer, "Yıldızların ve seyyarelenn İnsan Vücudu Üzerinde­


ki Fizyolojik Tesirleri" adlı bir tez hazıHar. Bu tezden sonra, ba­
şarılı bir tıp öğrencisiyken, hakkında yazdığı alanlada daha faz­
la ilgilenir

Mesmer, Cizvit papazı Hell'in etkisiyle mıknatıslarla hasta iyileş­


tirmeye başlar Aldığı sonuçlar, halk arasında hızla yayılır Kısa bir
süre sonra ise mıknatısı bırakıp, elini bir mıknatıs gibi kullanarak vü­
cuttaki enerjiden faydalanarak çalışmalarına devam eder

Ünü hızla yayılırken, çalışmaları sayesinde Magnetisme Ani-


male (Canlı Manyetizma) sistemi doğmuş olur

Yaptığı işe Canlı Manyetizma adını veren Mesmer, başarılı ça­


lışmalarından rahatsız olanlar tarafından karalanmaya başlar

Bir süre sonra da Viyana'yı terk eder ve Paris'e yerleşir. Mes-


mer'in çalışmalarını onaylamak ve gerçekliğini ortaya çıkarmak
için, iki komisyon oluşturulur.

Her iki komisyon da bu olayın mümkün ve gerçek olduğuna


kanaat getirirler Komisyonlardan binnde geniş çevreye sahip
olan bir kişinin raporu imzalamak istememesi sonucu, olumsuz
bir karar alınır ve ilk kez Parapsikolojik bir alan incelemeye alın­
mış olur Komisyonun olumsuz raporundan sonra herkes Mes-
mer'İn karşısına geçer.

Fakat Mesmer çok önemli bir realiteyi başlatmıştır Sonra hip­


noz adını alan manyetizmayı geliştirmiş, duyurmuş ve hayata
geçirmiştir

Onun attığı bu adımların önemini Mesmer sonrası dönemi ele


aldığımızda daha iyi anlayacaksın. Nasıl ki insanlık, "dünya yu­
varlaktır" diyen Galile'i karalamış ve sonra onun değenni anlayıp,
söylediklennin doğruluğunu kabul etmişse, aynı şey Mesmer'in de
başına gelmiştir. İnsanlığın ilerleyen dönemlerinde çalışmalarının
değeri anlaşılmış ve kabul edilmiştir.

Mesmer'den sonra onun takipçileri ve öğrencileri onun yolu­


nu ve teorilerini sürdürdüler. (Morquis, Puysegur, Recamier,
Cloquet, Petetine, Deleuze vb.)

Birçok insan suni uyurgezedik ve manyetizma üzerine kitap


yazdı ve araştırmalar yaptı.

1825'te Fransız Tıp Akademisi konuyu tekrar ele aldı ve daha ön­
ce Mesmer aleyhine verilmiş kararın iptaline karar verdiler. Böylece
Mesmer aklandı ve manyetik tesirlerin vadığı kabul edildi.

Bu dönemde suni uyurgezerlikle yapılmış binlerce ameliyat


vardır. Elliotson ve ondan etkilenen Essdail bu çalışmaları ger­
çekleştirmiştir.

Yine aynı dönemde bu gerçekliği ve fenomenlen sahne göste-


nlerinde kullanan insanlar da ortaya çıkmıştır. Bunlardan bin de
ünlü Lafontaine'in dedesi Manyetizör Charles Lafontaine'dir.

Mesmer sonrası dönemde önemli isimlerden biri de hipnozun


isim babası olan Dr. James Braid'dir. Braid Lafontain'i bir sahne
gösterisi sırasında izler ve kişinin gözlerinin sabitlendiğini görür.
Kendi kendine bu suni uyurgezerlik durumunun nasıl olabilece­
ğini sorar ve bunun ancak gözlen yormakla mümkün olabilece­
ğine karar verir.

Yakınları üzerinde yaptığı denemelerde, sujenin (hipnoz uy­


gulaması yapılan kİşİ) gözlerini parlak bir cisme sabitlemesini is­
ter. Uzun bir bekleyişten ve birçok denemeden sonra, gösteride
gördüğü sonucu almaya başlar. Bu duruma da Yunan tanrısı
"Hypnose"in adından yola çıkarak Hypnosis (Hipnoz) adını verir.

Böylece bu gizemli ruh haline yeni ve yanlış bir isim daha ve­
rilmiş olur. O günden sonra, bugün de dahil olmak üzere "hip­
noz" olarak anılmaya başlayan bu durum Braid'in çalışmalarıyla
hız kazanarak, yayılmaya devam eder.
Zaman zaman tökezleyen, unutulmaya yüz tutan, zaman za­
man da e! üstünde tutulup bas tsc] ödîlön HJpnö2j h&p ghl) ya
da açık olarak vadığmı sürdürür

Braid'den sonra Charcot İle hipnoz bir karanlık döneme daha


girer. Çünkü bu ekol, hipnoz edilen kişilenn histenk olduğunu
iddia ediyordu. Normal insanlann hipnoz edilemeyeceğini söy­
lüyordu.

Ama aynı dönemlerde Braid'in kitabını okuyan bir Fransız


köy hekimi, Braid'in sabit bakışına, sözle telkini de ekler Yirmi
sene boyunca bu yöntemlen kullanır ve başanlı tedaviler yapar.
Liebeault adlı bu hekimin yaptığı çalışmaları duyan ve onun bir
şaHatan olduğunu düşünen Profesör Bernheim, bu durumdan
son derece rahatsız olur ve onunla İlgİlİ bir yazı yazmaya karar
verir. İlen görüşlü bİr bilim adamı olan Bernheim, yazısını yaz­
madan önce hipnozu kendisi gözlemlemeye ve olayların iç yü­
zünü görmeye karar verir. Fakat Liebeault'un çalışmalannı gör­
düğünde, tabiri caizse ava giderken avlanmış olur. Gördüğü
yöntemden çok etkilenir ve aynı romanlarda olduğu gibi meşhur
bir profesör, basit bİr köy hekimiyle çalışmaya karar verir Ve
birlikte bu yöntemle 10.000'in üzerinde hastayı tedavi ederler

Bu muhteşem dönemden sonra hipnoz bir kez daha Freud ile


rafa kaldınlır Başta Freud ve hipnoz ilişkisine detaylıca değin­
miştim. Sanınm şimdi zihninde parçalar yenne oturmaya başla­
dı. Cem.

Başansız bir hipnozcu olan dahi Freud, hipnozun kadennİ


belider ve öldürdüğü cesedi kendi eliyle tarihin sayfalarına gö­
mer. Ta ki 2. Dünya Savaşı'nın sonunda, savaştan dönen canlı
birer mermi gibi etrafta dolanmaya başlayan askerlere, tıp ne ya­
pacağını bilemeyip çaresizliğe düşünceye kadar

Bu çaresizlik gizemli iyileştirme metodunu tekrar canlandırdı.


2. Dünya Savaşı'ndan dönmüş nevrozlu hastalann, Freud'un ge­
liştirdiği psikanaliz .yöntemlen ile tedavisi çok uzun ve zordu.
Hipnoterapi daha hızlı, daha kesin sonuçlar almaya hazır bir as­
ker gibi, yenni aldı. Hemen arkasından hipnoz hakkında hızla ya­
zılar, makaleler, dergiler, kitaplar çıkmaya başladı.

Yüzyılımızda artık bütün dünya, hipnozun kullanım alanlan


hakkında kanunlar koymuş, üniversitelerde kürsüler oluşturmuştur.

Ve nihayet bilimin üzerinde araştırmalar yaptığı ve söylemle-'


nni hipnozdan yana kullanan birçok bilim adamının olduğu bir
döneme gelmiş bulunmaktayız.

20. yüzyılda hipnoz konusunda ön plana çıkan 4 önemli isim


vardır. Bunlar Emile Coue, Ester Brooks, Milton Erickson ve Dave
Elman'dır. (Onlara 4E de diyebilirsin: Emile-Ester-Erickson-Elman)

Emile Coue; "Optimistik Oto Telkin" metodunun kurucusudur.

Onun oto telkin kalıbı olan; "her gün ve her şekilde, giderek
daha iyi ve daha iyi olurum"un uygulamaları "Coueizm" ya da
"Coue Metodu" olarak bilinmektedir.

Erickson hipnoz üzerine dünyanın en büyük otoritesidir. 20.


yüzyılda konusuna ilişkin sahayı idare eden, elinde tutan önem­
li bir isimdir.

Hipnoz, Erickson'un da tanımladığı gibi, insanların potansi­


yellerini çelişkilerle uyandıran bir yol olup, uykulu hale getiren
bir durum değildir.

Erickson sadece kabul edilmiş kurallar ve göreneklere dayalı


kısa süreli bir hipnoz uygulamıştır. Fakat kendisine ait metotları,
hipnozun kişiyi kendinden geçirmeden tedavi odaklı olarak bili­
nen informal kullanımına yöneliktir.

Klasik hipnoz otoriter ve doğrudan ifadeler içerdiği için sık­


lıkla sujede dirence neden olabilirken, "Erlcksonian Hipnoz" izin
verici, dolaylı ve yumuşaktır.

Örneğin klasik hipnozda "şimdi transa giriyorsun" gibi bir ka­


lıp kullanılırken, Eriksonian hipnozda daha çok "transa nasıl gi­
receğini rahatça öğrenebilirsin" gibi bir kalıp kullanır. Bu yolla
hipnotist sujeye tell<inleri en raliat hissettiği şel<ilde, l<endi nt-

mindû ve yar:irkmın farkmda ökmk alma samı tmır. Süje 5ce-


leye getirilmediğini bilir, dönüşümüne tam anlamıyla katılır ve

tüm süreci sahiplenir.

Enckson'a göre bilinçli olarak bilinçaltına talimat vermek


mümkün değildir ve otoriter telkinler büyük olasılıkla dirençle
karşılaşacaktır Bilinçaltı açıklıklara, fırsatlara, metafodara, sem­
bollere ve çelişkilere tepki venr. Etkili bir telkin, yaratıcılık ve
"ustalıklı muğlaklık" içermelidir Sujeye boşlukları kendi bilin­
çaltı algılayışı ile doldurmasına imkan vermelidir Becerikli bir
hipnoterapist, bu boşlukları bireysel olarak sujeye en uygun şe­
kilde ve arzulanan değişimi en çok sağlayabilecek bir yolla ya­
pılandırır

Ester Brooks'un tarzı çok otoriterdir Emir cümlelen kullanır Ama


bazı kimselerde onun yönteminin hakikaten çok işe yaradığını görü­
rüz. Özellikle emir almaya çok alışmış kişilerde, örneğin askerlerde.
Ester Brooks'un yöntemi daha hızlı sonuç vermektedir

Elman İse Enckson ve Ester tarzının sentezlendiği bir tarza sa­


hiptir ve bu sentezle gerçekten etkili bir yöntem ortaya koymayı
başarmışhr.

Hipnozun tanhini mümkün olan en kısa ve öz haliyle aktar­


maya çalıştım, Cem. Daha derinlemesine İncelemeye kalkarsak,
bu konuda en az 500 sayfalık bir kitap yazılabileceğinden emin
olabilirsin.

Ama çok fazla detaya ginp, seni teoride boğmak istemiyo­


rum. Şu an bu kadarını bilmen senin İçin yeterli.

Son olarak değinmek istediğim bir konu var Genel olarak


hipnozun tarihini değerlendirdiğinde, fark edeceksin ki her hip­
noterapist, hipnoz dünyasına kendinden bir şeyler katmıştır Ya­
ni hipnoz uygulamasında sabit tek bir kalıp yoktur. Günümüzde
hipnoterapistler de kendilerine en yakın bulduklan akımları kul-
lanmaktadıdar. Kimisi Enckson'un yöntemlenni, kimisi Ester
1 02 Zeynep Müge Kosoroğiu-Büieni Şenyürek

Brooks'u, kimisi de Elman'ı kullanmaktadır. Bazı hipnoterapist-


ler de çalışacakları kişinin yapısına göre, hangisinin uygun oldu­
ğunu düşünüyoHarsa o yöntemi kullanacak kadar esnek davra-
nabilmektedider.

Ama hangi üstadın yöntemini tercih ediyor olurlarsa olsunlar,


hipnoterapistlerin o yöntem için kendi kişilik ve düşünce yapıla­
rına uygun ilaveler ve değişimler yaptığını görürsün. Bu da şunu
ortaya koymaktadır ki; hipnoz bir bilim olduğu kadar bir sanat­
tır da. Çünkü hipnoz uygulaması sırasında en temel etken uygu­
lanacak kişi (süje) ile hipnoterapistin uyumudur. Süjeye en uygun
yöntemi belirlemek ve içeriği dizayn etmek hipnoterapistin sanat­
sal becerisine ve tecrübesine bağlıdır. Ancak bu yöntem aynı za­
manda hipnoterapistin rahatlıkla ve uyumu yakalayarak kullana­
bileceği bir yapıya da sahip olmalıdır. Hipnoterapistin rahatlıkla
kullandığı ama süjeye uygun olmayan ya da süjeye uygun ama
hipnoterapist için rahat olmayan bir yöntem uygulanması halin­
de, beklenen sonuç elde edilemeyecektir.

Sana bu önemli bilgiyi vermemin sebebi, yazışmalarımız son-


landığında bir hipnoterapist olacağın ve bunları bilerek hareket
etmen gerektiği için değil elbette ki. Hipnoterapist olup başkala­
rına uygulama yapabilmek için daha çok fırın ekmek yemen ge­
rekecek.

Ama bu bilgi senin için çok değerli, çünkü sana kendi kendi­
ne uygulaman için öğreteceğim yöntemlerde ufak değişiklikler
yapabilirsin. Bazı yeder seni çekmiyor ya da itiyorsa, kendine
daha uygun gelen şekil, olay ya da bir yapı ekleyebilirsin. Bu,
yapacağın çalışmanın etkisini daha da güçlendirecektir.

Evet Cem, anlaşmamızı biliyorsun. Derslerini düzenli takip


edip, dinlemeye ve her gün bir saat ders çalışmaya devam edecek­
sin. Sana yine 3 gün boyunca yazmayacağım. Bir süre, verdiğin
söz için tek başına mücadele etmeni İstiyorum. Buna uyarsan, sa­
na bir sonraki mailimde hipnozun faydalarını ve hangi alanlarda
kullanabileceğini anlatacağım. Böylece sen de sorun yaşadığın

noktalann dahd çok Mm \wacak ve bu 5orut]{m cijma/f f'çf'n


Ivpnozdan yardım almaya başlayabileceksin.

Görüşmek üzere, doğru seçimlerin aydınlığı seninle olsun..."

C e m tuiıaf bir d u y g u y a kapılmıştı. K e n d i n i bİr saat ö n c e s i n d e ­


ki C e m gibi hissetmiyordu. S a n k i i ç i n d e bir şeyler değişmiş, bir­
kaç y a ş b ü y ü m ü ş t ü .

D a h a s a k i n , d a h a o l g u n , d a h a kararlı bir ruh hali i ç i n d e y d i .


Z i h n i n d e n o g ü n e kadar yaptığı şeyler g e ç i y o r v e bunları dışarı­
d a n , objektif bir g ö z l e m c i gibi değerlendirdiğinde, n e kadar ç o ­
c u k ç a , hatta b e n c i l c e o l d u ğ u n u ilk defa fark e d i y o r d u .

Z a t e n G i z e m l i H i p n o z c u ile y a z ı ş m a y a başladığı yaklaşık bir


haftadır hayata karşı duyarlılığı artmış g i b i y d i . İnsanların s ö z c ü k ­
lerinin ötesinde y a t a n a n l a m l a r a u l a ş a b i l i y o r d u . Bir bakıştaki, bir
g ü l ü m s e y i ş t e k i y a d a y a p ı l a n belli belirsiz bir hareketteki a n l a m ­
ları y a k a l a y a b i l i y o r v e y o r u m l a y a b i l i y o r d u . G e ç m i ş t e y a ş a d ı k l a ­
rını d a h a m a n u k l ı v e ders ç ı k a r m a s ı n ı s a ğ l a y a c a k y e p y e n i bir
açıdan değerlendirebiliyordu. Kendisini hiç yapmadığı kadar
ç o k sorguluyor v e hatalarını b u l m a y ı b a ş a r a b i l i y o r d u . O y s a bir
hafta ö n c e s i n d e bu tarz şeylerin asla farkına v a r m a z , v a r a c a k g i ­
bi olsa bile u m u r s a m a z d ı .

H e r k e s i n h a y a t ı n d a bir çağrı vardır. B u b a z e n bir k e l i m e , ba­


z e n bir g ü l ü m s e m e , b a z e n bir kitap, b a z e n d e bir maildir. M a ­
alesef b a z e n d e bir hastalık, bİr kaza y a d a bir kayıptır. H e r k e s
h a y a t ı n m bir ânında b u ç a ğ r ı i l e karşılaşır v e o n a k u l a k verirse
hayatı değişir. İşte C e m bu ç a ğ r ı y ı almıştı.

" A m m a da yüzeysel bakıyormuşum hayata" diye düşündü.


Peki a m a ne o l m u ş t u ? H e n ü z k e n d i n e bir h i p n o z u y g u l a m a s ı b i ­
le y a p m a m ı ş k e n , nasıl o l u y o r d u da bu farkındalığa ulaşabiliyor­
d u ? " E r d i m m i a c a b a ? " d i y e şaşkınlıkla karışık a l a y c ı bir i f a d e y l e
söylendi.
B u k o n u üzerine d a h a ç o k yoğunlaştı v e G i z e m l i Hipnoz­
c u ' d a n gelen ilk m a i l i aldığı o g ü n d e n b u g ü n e kadar y a ş a d ı k l a ­
rını z i h n i n d e baştan sona tek tek i n c e l e d i . S o n u n d a bir c e v a p
b u l m a y ı başardı.

Evet, h e n ü z h i p n o z y a p m a m ı ş t ı . H i p n o z h a k k m d a genel a m a
o n u şaşırtan b i r ç o k bilgi edinmişti. B u n l a r s a d e c e teori gibi g ö ­
rünseler d e başta ç o c u k ç a bir m e r a k l a yaklaştığı bir k o n u n u n d e ­
rin v e b ü y ü l e y i c i g e r ç e k l e r i y l e yüzleşmesi o n u n d ü ş ü n c e y a p ı s ı ­
nı etkilemişti.

H i p n o z a farklı bir a ç ı d a n b a k m a s ı v e h a y a t ı n d a ilk defa bir


k o n u y a o y u n gibi değil d e c i d d i y e t l e b a ğ l a n m a s ı , o n u d a h a d e ­
rin d ü ş ü n c e l e r e itmişti.

D a h a ç o k d ü ş ü n m e y e b a ş l a m ı ş , d ü ş ü n d ü k ç e o g ü n e kadar
dikkat etmediği b i r ç o k şeyi fark eder o l m u ş t u . H e r fark ettiği y e ­
ni bir şeyse, o n u kendini s o r g u l a m a y a yönlendirmişti.

B u sorgulamalar da k e n d i s i y l e ilgili g e r ç e k l e r l e y ü z l e ş m e s i n i
sağlamıştı. K e n d i y l e y ü z l e ş t i k ç e yaptıklarına verdiği anlamlar
değişmiş, bu değişim h a y a t ı n a yansımıştı. Kafasına göre takılma­
yı bırakıp hareketlerini, yaptıklarını değerlendirmesi, kendi iç
d ü n y a s ı n ı d a h a y a k ı n d a n görmesini sağlamış, bu da C e m ' i d u ­
yarlı h a l e getirmişti.

S a h i p o l d u ğ u bu duyarlılık, ç e v r e s i n d e o l u p bitenleri d a h a
g e r ç e k ç i v e o l g u n bir p e n c e r e d e n görmesini sağlamıştı. B u p e n ­
c e r e d e n baktığında farkına vardığı yenilikler, o n u n iç d ü n y a s ı n ­
da y e n i bir d ü ş ü n c e y e y e l k e n a ç m ı ş v e yaşadığı bu süreç başa
sararak bir d ö n g ü h a l i n i almıştı.

T ü m bunlar s a d e c e bir başlangıçtı a m a başlangıcın bile bu ka­


dar hızlı ilerlemesindeki e n b ü y ü k faktör de G i z e m l i Hipnoz­
c u ' n u n varlığı idi. Bir a n d a ortaya ç ı k a n v e bilimkurgusal bir a ç ı k ­
l a m a n ı n dışında hiçbir mantıklı a ç ı k l a m a y l a varlığına a n l a m v e ­
r i l e m e y e n bu g i z e m l i a d a m , o n u n h a y a t ı n ı n bir parçası o l m u ş t u .
O n u n bir türlü ç ö z e m e d i ğ i g i z e m i ise, C e m ' i n o r m a l d e o l a c a ­

ğından cûk daha hızlı bir şekilde harekete geçirmiş ve va^adığı


gelişim sürecini h ı z l a n d ı r m ı ş t ı .

A m a C e m , o a n için y a ş a d ı ğ ı sürecin t ü m s o n u ç l a r ı n ı G i z e m ­

li H i p n o z c u ' n u n v a r l ı ğ ı n a bağlasa da kendisinin katkısının da

k ü ç ü m s e n m e y e c e k o r a n d a o l d u ğ u n u n farkında d e ğ i l d i . G i z e m l i

a d a m hayatına g i r m e d e n ö n c e d e C e m bİr şeyleri farklı g ö r m e y e

v e h a y a t ı y l a ilgili kendini eskisi kadar rahat v e huzurlu hissetme­

m e y e başlamıştı.

C e m tüm maili i y i c e s i n d i r m e k a m a c ı y l a baştan sona bir d a ­

ha o k u d u . O k u d u k ç a içindeki h i p n o z u y g u l a m a isteği d a h a da

arttı. İ ç i n d e n bir ses, bu d i l e ğ i n i n ç o k y a k ı n z a m a n d a g e r ç e k l e ­

şeceğini f ı s ı l d ı y o r d u .

Saat 0 1 .OO'e g e l i y o r d u . G ü n l ü ğ ü n ü aldı v e y e n i öğrendiği bil­

gileri y a z m a y a b a ş l a d ı :

Ne haber günlük kardeş? Görüşmeyelİ nasılsın. Anlıyorum,

cevap vermiyorsun. Ben de beklemiyordum zaten. Ama dile

gelip konuşsan da artık pek şaşıracağımı sanmıyorum.

Hayatımda olanlar düşünülürse, senin konuşman bile Gizemli

Hipnocu'nun yanında mantık abidesi gibi kalır

Kaan İle dosduğumuz bitmiş gibi görünüyor ve ben bu duru­

ma çok üzülü...

" N e yapıyorum ben ya!" İyice saçmalamıştı. Farkmda olma­

d a n bir defter p a r ç a s ı y l a d e r t l e ş m e y e başlamıştı. " S e n g ü n l ü ğ ü y -

le dertleşenlerle a l a y et, sonra tut a y n ı şeyi k e n d i n y a p ! "


Neyse geçelim bu saçmalıkları ve ne öğrendim ona gelelim.

® Hipnoz tarihi çok eskilere dayanan bir uygulamadır.

@ Hipnozun tarihindeki iniş-çıkışlar ve insanların o zaman


hipnozun işleyişini tam çözememiş olması, hipnozun
korkutucu bir unsura dönüşmesine katkı sağlamıştır.

@ Freud çok başarılı bir tıp adamıydı ama kendi rahatsızlığın­


dan dolayı hipnozdan uzaklaşmıştır. Bu da hipnozun gölge­
lenmesine neden olmuştur. İlerleyen yıllarda Freud, hip­
nozun aslında çok işe yarayan bir sistem olduğunu itiraf
etmiştir.

@ Hipnozun tarihini, Freud'u dışarıda tutarak, Mesmer önce-


si-Mesmer dönemi-Mesmer sonrası olmak üzere üçe ayıra­
biliriz.

@ Mesmer öncesi dönemde, Yunanistan, Hindistan, Çin, Mısır


ve Babil'de hipnoza benzer birçok uygulama yapılıyormuş.

@ Mesmer tıp öğrencisiyken, hipnozla ilgilenmeye başlar ve


Cizvit papazı Hell'in etkisiyle mıknatıslarla hasta tedavi
etme yöntemleri uygulamaya başlar.

@ Mesmer bu konuda çok başarılı olur ve bu durum halk


arasında duyulmaya başlar. Mesmer bir süre sonra mık­
natıslar yerine elini kullanarak tedavilerine devam eder.

@ Onun çalışmaları sayesinde Magnetisme Animale (Canlı


Manyetizma) sistemi doğar.

@ Mesmer bazı kesimler tarafından karalanmaya başlar ve


Paris'te olayın gerçekliğini araştırmak üzere iki komisyon
kurulur

@ Komisyonlar bu olayın mümkün olduğuna kanaat getirirler,


ancak geniş çevreli birinin müdahalesi ile olumsuz karar
alınır.

@ Mesmer sonrası dönemde, onun attığı adımlar meyvesini


vermeye başlar.
® 1825'te Fransız Tıp Akademisi konuyu tekrar ele alır ve
Mesmer aleyhine alınan kararı iptal eder (Neden bu büyük
adamların değen, hep sonradan anlaşılır ki!)
® Mesmer sonrası dönemde hipnozun isim babası Dr. James
Braid'dir.
@ Hipnoz adını Yunan uyku tanrısı "Hypnose"den almaktadır.

® Libeault isimli bir köy hekimi, Braid'in sabit bakış yöntem­


ine, sözlü telkini de ekler

© Profesör Bernheim, Lİbeault'un şarlatan olduğunu


düşünerek, onun çalışmalannı incelemek için yanına gider
ilen görüşlülüğü sayesinde, karşılaştığı uygulamanın çok
etkili olduğunu anlar ve Libeault ile bidikte lO.OOO'in
üstünde hastayı tedavi ederler

@ İşte bu dönemin hemen arkasından Freud devreye girer ve


hipnozun rafa kaldınimasına neden olur

@ 2. Dünya Savaşı sonrası, savaştan dönen askerlere ne


yapılacağı konusunda tıp çaresiz kalınca, hipnoz tekrar
gündeme gelir.
@ Bu askerleri Freud'un geliştirdiği psikanaliz uzun sürelerde
tedavi edebiliyordu. Hipnoterapi ise çok daha çabuk ve etk­
ili sonuçlar veriyordu. Bu sayede hipnoz tekrar hak ettiği
yere gelmişti.
@ Yüzyılımıza gelindiğinde artık hipnozla ilgili üniversitel­
erde kürsüler kurulmuştu. Birçok bilim adamı hipnozu kul­
lanmaya başlamıştı.

@ 20. yüzyılda hipnoz konusunda en önemli dört isim; Emile


Coue-Ester Brooks-Milton Erickson-Dave Elman'dır (4E)

® Emile Coue; "Optimistik Oto Telkin" metodunu kuran


kişidir
® Onun oto telkin kalıbı olan; "her gün ve her şekilde, giderek
daha iyi ve daha iyi olurum"'un uygulamaları "Coueizm" ya
da "Coue Metodu" olarak bilinir.
# Ericson hipnoz l<onusunda en büyük otoritedir. 20. yüzyıl­
da hipnozla ilgili gelişimleri elinde tutan kişidir.
® Klasik hipnoz otoriter ve doğrudan emir kalıpları içerdiği
için, sıklıkla sujenin savunmaya geçmesine neden olurken,
"Erlcksonian Hipnoz"'un izin verici, yönlendirici, yumuşak
bir havası vardır.
@ Erickson'a göre bilinçli olarak, bilinçaltına talimat vermek
işe yaramaz ve otoriter telkinler dirence neden olur.
Bilinçaltı açıklıklara, metaforlara, çelişkilere, sembollere
tepki verir. Etkili bir telkin, yaratıcı olmalı ve "ustalıklı
muğlaklık" içermelidir.

@ Ester Brooks'un tarzı çok otoriterdir. Emir almaya alışmış


kişilerde onun yöntemi daha hızlı sonuç vermektedir.
(Askerler gibi...)
@ Elman ise Erickson ve Ester karşımı bir tarza sahiptir. Bu
sentezle çok etkili bİr yöntem ortaya koymuştur.
@ Her hipnotist hipnoz dünyasına kendinden bir şeyler
katarak gelişmesini sağlamıştır.
@ İyi bir hipnotist esnek olmalıdır. Süjeye en uygun şekilde
uygulamaya şekil vermelidir. Bunu yaparken hem ken­
disinin kullanabileceği rahat bir yöntem belirlemeli, hem de
bunun süje için de rahat olmasına özen göstermelidir.
Buradan da hipnozun bir bilim olduğu kadar, bir sanat
olduğu da ortaya çıkmaktadır.

C e m g ü n l ü ğ ü n ü kapattı, y o r g u n a m a huzur i ç i n d e yatağına


u z a n d ı . Başını yastığa k o y d u ğ u a n d a d e r i n bir u y k u y a d a l d ı . O
g e c e birçok rüya g ö r d ü . H e r biri d i ğ e r i n d e n d a h a karmaşık v e
a n l a m l ı y d ı . S a b a h u y a n d ı ğ ı n d a hiçbirini hatırlamıyordu. A m a
rüyalarında b i l i n ç a l t ı , yaşadıklarını işlemiş v e i ç i n d e b u l u n d u ğ u
gelişim s ü r e c i n e a n l a m katacak mesajları y ü k l e m i ş t i .
Bir "Kaymon" Gü

jgün b o y u n c a hiç mail a l m a y a c a k olması bu sefer biraz c a n ı ­

nı sıkmıştı. Ç ü n k ü her g e ç e n gün merakı v e h e y e c a n ı artıyor­

d u . Y i n e de verdiği sözden d ö n m e d i . H e r gün o k u l d a dersle­

rine t ü m g ü c ü n ü kullanarak o d a k l a n m a k için e l i n d e n g e l e n i y a p ­

tı. Akşamları e v e vardığında bir saat ders ç a l ı ş m a y ı hiç ihmal et­

m e d i . İlginç bir şekilde her gün derse o d a k l a n m a s ı d a h a kolaylaş­

m a y a başlamıştı. Elbette ç o k İyi olduğu s ö y l e n e m e z d i a m a bir gün

ö n c e k i n d e n d a h a ileride olduğu da inkar e d i l e m e z d i .

3. g ü n g e l d i ğ i n d e y e n i bir g ü n d a h a başlamıştı C e m i ç i n . A r ­

tık her s a b a h u y a n d ı ğ ı n d a y i n e m o n o t o n v e sıkıcı h a y a t ı n ı n sıra­

d a n bir g ü n ü n ü y a ş a y a c a k o l a n bir insan gibi ç ı k m ı y o r d u y a t a k ­

t a n . A k s i n e , hayatın o n a getireceği sürprizleri telaşla karışık bir

u m u t l a b e k l e y e n bir m a c e r a p e r e s t g i b i y d i .
A c a b a o gün neler olacaktı? N e gibi yeni düşünceler zihnini
dolduracaktı? B u z a m a n a kadar ısrarla fark etmediği hangi ayrıntı­
ları yakalayacaktı? G i z e m l i H i p n o z c u ile yeni randevusunda o n u
iyiden iyiye saran hipnoz konusunda d a h a başka neler öğrenecek­
ti? N e z a m a n kendine hipnoz u y g u l a m a y a başlayacaktı? Başarabi­
lecek miydi? Başarırsa n e gibi değişimler yaşayacaktı?

H e r bir soru h a y a t d e n i z i n e attığı bir olta g i b i y d i . Ş i m d i d e n


bir sürü oltası olmuştu v e tutacağı balıkların h e y e c a n ı y l a her bir
oltasında b a m b a ş k a umutlar b a ğ l ı y d ı .

- Kahvaltı hazır C e m !

G ü n l e r d i r ilk defa e v d e k i l e r d e n biri C e m ile k o n u ş u y o r d u .


Üstelik k a h v a l t ı y a d a v e t edilmişti. A m a içindeki kırgınlık v e b a ş ­
kalarını s u ç l a m a isteği azalsa da t a m a m e n k a y b o l m a m ı ş t ı . Bir a n
için bu isteğin kurbanı o l d u v e ;

- A ç d e ğ i l i m ! d i y e aksi bir sesle yanıtladı a n n e s i n i . Y a n ı t l a d ı ­


ğı gibi d e p i ş m a n o l d u . " N e d e n b ö y l e s ö y l e d i m ki ş i m d i ! "

A n n e s i o n a bir zeytin dalı uzatmış, o da tam ortasından i k i y e


b ö l ü p , iade etmişti.

Verdiği c e v a b a r a ğ m e n , gidip o sofraya oturmak istedi. A m a


y a p a m a d ı . İ ç i n d e n bİr şey engel o l u y o r d u . B i r ç o k insanın s ö y l e ­
mek isteyip de s ö y l e y e m e d i ğ i , y a p m a k isteyip d e y a p a m a d ı ğ ı
şeylerden d o l a y ı hayatlarında d a i m a a c ı izler b ı r a k a n , "keşke" to­
humları e k m e s i n e n e d e n o l a n , "gurur" d e n i l e n o yaratık kükre­
mişti bağrının t a m ortasında.

Ç a n t a s ı n ı sırtına attığı gibi k a ç a r c a s ı n a e v i terk etti. A n n e s i n ­


d e n k a ç m ı y o r d u , h a y ı r ! K a ç m a y a çalışUğı şey kendi yaptığı d a v ­
ranıştı. A m a e v d e n uzaklaşsa da pişmanlığı o n u b ı r a k m ı y o r , ter­
sine faizlenerek artıyordu.

E v d e n ç ı k a r k e n a n n e s i n i n bakışlarındaki h a y a l kırıklığını gör­


memişti a m a soluğunu t a m ensesinde hissetmişti. A y n ı a n d a
h e m çok soğuk, h e m de y a k ı c ı bir d u y g u y d u b u . P i ş m a n l ı ğ ı y l a
birleşip, D o ğ r u c u ' n u n z i h n i n d e a v a z a v a z hayi<irmasına n e d e n

oluyordu.

" K a d ı n c a ğ ı z ı nasıl ü z d ü ğ ü n ü n farkında m ı s ı n s e n ! "

" O gerçekten b u n u hak e d e c e k n e y a p t ı s a n a ! "

" S e n o n u n e v l a d ı s ı n , c a n ı s ı n . S e n i n için g ö z ü n ü k ı r p m a d a n
kendini feda e d e c e k bir insana kapris y a p a r a k n e y i n intikamını
alıyorsun!"

" G ü n l e r d i r o n a yaşattığın acı kim bilir ö m r ü n d e n k a ç günü a l ­


d ı . O n l a r senin a i l e n . H e r bin a y n ayrı acı ç e k i y o r senin y ü z ü n ­
d e n . B u kadar insanı mutsuz e t m e yetkisini sana kim v e r d i ! "

" B a b a n a da y a z ı k değil m i ? Sert v e katı olabilir. A m a asla gös­


t e r m e s e d e o n u n seni n e kadar sevdiğini bilrniyor m u s u n s a n k i !
K a ç y a ş ı n d a a d a m , b ü t ü n g ü n deli gibi ç a l ı ş ı y o r . K i m i n için y a ­
pıyor t ü m bunları s a n ı y o r s u n ? "

- Yeteeeeeer!

D u r a k t a insanlar C e m ' e tuhaf bir i f a d e y l e b a k ı p o n d a n birkaç


a d ı m u z a k l a ş ı r l a r k e n . C e m z i h n i n d e ç ı n l a y a n b u sesi susturmak
için m ü c a d e l e e d i y o r d u . B a ş k a şeyler d ü ş ü n ü p o n u uzaklaştır­
m a y a çalışsa da o bir şekilde d ü ş ü n c e l e r i n i n arasına sızıyor v e
durmaksızın konuşmaya d e v a m ediyordu.

K a l b i n d e k i ağırlık a r t m a y a d e v a m e d e r k e n , d o l m u ş a b i n d i v e
d e r s h a n e y e doğru y o l a k o y u l d u .

G ü n l e r d e n c u m a r t e s i y d i v e saat 1 4 : 0 0 ' e kadar d e r s h a n e d e


G i z e m l i H i p n o z c u ' y a verdiği sözü tutarak t ü m derslere girerek,
takip e d e c e k t i .

Y a p t ı d a . K a a n v e iV\etin'i g ö r m e z d e n gelerek s a d e c e derslere


o d a k l a n d ı . Z a t e n o n l a r ı n da C e m ' e aldırır gibi bir halleri y o k t u .

C o ğ r a f y a d e r s i n d e b i r k a ç y e r d e kafası karışmış olsa da per­


formansı fena s a y ı l m a z d ı . E n a z ı n d a k o n u l a r ı n mantığını a n l a ­
yabiliyor v e kendi içinden yorumlar üretebiliyordu. H e r soruyu
ç ö z e m e s e d e ç ö z ü m l e r i anlatıldığında k a v r a m a k t a ç o k da zor­
lanmıyordu.

C o ğ r a f y a dersinde yaşadığı sıkıntının n e d e n i d e bir ara z i h n i ­


n i n , i l k o k u l d a ö ğ r e t m e n i n e y a z d ı ğ ı mektuba gitmesi v e dersten
k o p m a s ı y d ı . O m e k t u b u h a t ı r l a y ı n c a kendi k e n d i n e g ü l ü m s e m i ş
v e k a h k a h a s ı n ı zor bastırmıştı:

"Sevgili öretmen

Ben seni cok seviyom. Sende bizi seviyo musun? oretmen gü­
nü ne istersin? Ben sana bir kaymon dolu gül almak istiyom. ama
babam harcığm yetmez dedi. Benim kaymonunda yok. bir gül al­
sam sen multu olurmusun? başka bisey isretsen benim harcıgım I
lira. Daha fazla omlaşm. Ben seni cok seviyom..."

B u m e k t u b u o k u y a n Öğretmeni sıraların arasında d o l a ş ı r k e n ,


o n a doğru eğilmiş v e "bir gül beni ç o k mutlu eder" d e m i ş t i . Ö ğ ­
retmenler g ü n ü n d e d e C e m ö ğ r e t m e n i n e bir gül a l m ı ş t ı . V e r m e k
için y a n ı n a gittiğinde Öğretmeni o n a teşekkür e d i p , y a n a ğ ı n a o
gül kadar tatlı bir ö p ü c ü k k o n d u r m u ş v e ç a n t a s ı n d a n o y u n c a k
bir k a m y o n çıkararak gülü i ç i n e k o y u p , C e m ' e hatırladığı şu a n ­
da b i l e içini ısıtan o c e v a b ı vermişti:

" B a k g ö r d ü n m ü , b a n a bir k a m y o n d o l u s u gül h e d i y e ettin."

C e m ö ğ r e t m e n i n i n o n a verdiği dersi şimdi ç o k d a h a iyi a n l ı ­


yordu. Ö n e m l i o l a n , hediyenin büyüklüğü değil, o n a yüklediği
a n l a m d ı . Eğer a n l a m ı yüreği kadar b ü y ü k s e , s a d e c e bir gül b i l e
bir k a m y o n u doldurabilirdi.

Zihninden bu d ü ş ü n c e l e r i uzaklaştırıp derse o d a k l a n m a y a


çalıştığında da kafasına bir soru takılmıştı: "Yıllardır bu anı hiç
a k l ı m a g e l m e m i ş t i . N e d e n şimdi o n u hatırlıyorum v e n e d e n b e ­
ni bu kadar etkiliyor? B a n a n e a n l a t m a y a ç a l ı ş ı y o r ? "
D e r s l e r bittikten sonra e v e doğru y o l a çıktığında kafası hâlâ

bu soruların c e v a b ı n ı aramakla mö^guldü. Bilinçaltının cnu bu


a n ı y a g ö t ü r m e s i n d e bir a m a c ı o l d u ğ u n u h i s s e d i y o r d u . S a n k i o n a
bir m e s a j v e r m e y e ç a l ı ş ı y o r d u . M e s e l e m e s a j ı n n e o l d u ğ u n u a n ­
lamaktı.

N e kadar kafa yorsa da işin i ç i n d e n ç ı k a m a d ı . En s o n u n d a ;


" B e n d e i y i c e filozof o l d u m h a ! B e l k i d e h i ç b i r a n l a m ı y o k t u .
Ö y l e s i n e tesadüfen h a t ı r l a y ı v e r d i m işte!" d i y e s ö y l e n e r e k mesajı
ç ö z m e ç a b a s ı n d a n v a z g e ç t i . A m a hâlâ i ç i n d e bir y e r huzursuz
bir şekilde k ı p ı r d a n ı y o r d u .

O a n için C e m mesajı a r a m a k t a n v a z g e ç m i ş olsa d a b i l i n ç a l ­


tı peşini b ı r a k m a y a c a k U . C e v a b ı b u l d u ğ u g ü n , o n u n h a y a t ı n d a k i
d ö n ü m n o k t a l a r ı n d a n biri o l a c a k t ı .
erkedı mis ık

a p ı y ı a ç t ı ğ ı n d a her z a m a n k i gibi t e l e v i z y o n sesinin o n u

karşılamasını b e k l e d i . A m a o n u k a r ş ı l a y a n tek şey ses-

'sizlik o l m u ş t u . E v d e h i ç kimse y o k t u .

S a l o n d a m a s a n ı n ü z e r i n d e "pikniğe gittik" y a z ı l ı bir mesaj

b u l d u . B a b a s ı n ı n y a z ı s ı y d ı a m a sanki eli titreyerek yazmıştı m e ­

sajı. Y a z ı l a r d a k i titreklik b a b a s ı n ı n o y a n l a r ı n d a o l m a d ı ğ ı için

yaşadığı ü z ü n t ü y ü ifade etse d e C e m o kadar kırılmış v e ö f k e l e n ­

mişti ki, bu ayrıntıyı kaçırmıştı.

" E ğ l e n i n b a k a l ı m . S a n k i b e n d e ö l ü y o r d u m sizle pikniğe git­

mek için!"

Ö f k e y l e kapıyı çarparak s a l o n d a n çıktı. B u z d o l a b ı n d a n y i y e ­

c e k bir şeyler alıp o d a s ı n a geçti.

G e o m e t r i kitabını aldı. Bir saat çalışması gerekiyordu. A m a o öf­

kesini bir türlü bastıramıyor, okuduğu tek satın bile a n l a m ı y o r d u .


H e r n e kadar bir a n e v v e l dersini çalışıp G i z e m l i Hipnoz­
c u ' d a n g e l e n maili o k u m a k istese d e bir saat u y u m a d a n s a k i n l e -
şemeyeceğinin de farkındaydı.

"3 gün b e k l e d i m . B i r saat g e c i k m e y e d a y a n a b i l i r i m s a n ı r ı m "


d i y e d ü ş ü n e r e k y a t a ğ ı n a u z a n d ı v e u y u m a k için gözlerini kapat­
tı. Kapattığı gibi d e bir y ü z g ö r d ü . S o l u k soluğa fırladı y a t a k t a n .
G ö r d ü ğ ü şey bir h a y a l d e ğ i l d i . İnsanlar h a y a l kurarken y a da d ü ­
şünürken elbette z i h i n l e r i n i n i ç i n d e birçok şey görürlerdi. A m a
bu o n l a r d a n birine h i ç b e n z e m i y o r d u . G e r ç e k g i b i y d i . S a n k i göz
k a p a k l a r ı n ı n i ç i n e birinin resmi yapıştırılmış, C e m d e gözlerini
kapattığı a n d a o n u görmüştü.

" O l a c a k iş d e ğ i l " d i y e h e y e c a n d a n titreyen bir sesle m ı r ı l d a n ­


d ı . G ö r ü n t ü biraz bulanık o l d u ğ u v e kendisi p a n i k l e gözlerini
açtığı i ç i n , y ü z ü ç o k net bir şekilde g ö r e m e m i ş t i . A m a garip bir
şekilde o n a tanıdık gelmişti.

Tekrar gözlerini kapatmak v e görüntüye bakmak istiyordu.


A m a diğer taraftan ö l e s i y e k o r k u y o r d u .

Bir kez d a h a korkusu m e r a k ı n a y e n i k düştü v e gözlerini ka­


pattı.

G ö r d ü ğ ü tek şey karanlıktı. Bir süre b e k l e d i . H â l â karanlık bir


z e m i n d e n başka h i ç b i r şey y o k t u . N e g ö r d ü ğ ü n ü h a t ı r l a m a y a ç a ­
lıştı. A m a d ü ş ü n d ü k ç e g ö r ü n t ü y ü k a y b e d i y o r d u . A y n ı rüyaların
u y a n d ı k t a n sonra y a v a ş y a v a ş silinmesi gibi...

" S a n ı r ı m d u r u m u biraz a b a r t ı y o r u m . B e l k i s a d e c e bir göz y a -


n ı l m a s j y d ı . . . " d i y e d ü ş ü n e r e k k e n d i n i k a n d ı r m a y a çalışsa d a h i ç
inandırıcı g e l m i y o r d u . N e d e olsa o g ü n e kadar gözleri k a p a l ı y ­
ken göz y a n ı l m a s ı n a b e n z e r hiçbir şey y a ş a m a m ı ş t ı . B u her z a ­
m a n gözleri a ç ı k k e n yaşadığı bir d u r u m d u . G ü n e ş l i bir h a v a d a
y o l c u l u k y a p a r k e n y o l u n uzak bölgesinin ıslak g ö r ü n m e s i g i b i .
Yaklaştığında bu ıslaklığın s a d e c e serap o l d u ğ u n u anlar v e y o l u n
gayet kuru o l d u ğ u n u fark e d e r d i .

" A m a bu sefer gözlerim k a p a l ı y d ı . B u h i ç mantıklı değil..."


İyi tarafı öfkesi k a y b o l m u ş t u . A m a a d ı n ı bir türlü k o y a m a d ı ğ ı
garip bir d u y g u b e d e n i n i v e z i h n i n i sarmış, o n u donuklaştırmış-
tı. U y u ş m u ş g i b i y d i . D ü ş ü n e m i y o r , hareket e d e m i y o r d u . S a d e c e
basit bir g ö r ü n t ü n ü n o n u b u h a l e getirmesine d e h i ç a n l a m v e ­
remiyordu.

A m a son haftalarda y a ş a d ı ğ ı o l a y l a r d ü ş ü n ü l ü r s e bu tepkileri


ç o k da a n o r m a l s a y ı l m a z d ı .

Bir süre ö y l e c e b e k l e d i . K a l p atışları d ü z e n e girdiğinde ilk iş


olarak soğuk bir duş a l d ı . B i r a z rahatlamış v e sakinleşmişti. G ö r ­
d ü ğ ü şey h a k k ı n d a d a h a fazla d ü ş ü n m e k istemiyordu.

S a n d ı ğ ı n ı n aksine o n u a k l ı n d a n uzaklaştırması k o l a y o l d u . Z a ­
ten izi gitgide k a y b o l u y o r d u . N e r e d e y s e üzerinde düşünebileceği
bir resim k a l m a m ı ş gibiydi. G ö r ü n t ü zihnini terk etmişti.

G e o m e t r i kitabını bir kez d a h a e l i n e a l d ı . B u sefer d a h a iyi


y o l a l d ı . Ç a l ı ş m a s ı bittiğinde bir saatin t a m a m ı n ı hiç k o p m a d a n
g e ç i r m e y i b a ş a r a m a m ı ş t ı a m a ilk d e n e m e s i n d e n d a h a iyi sayılır­
d ı . E n azından sıkılmamıştı.

Elbette müthiş keyif aldığı v e eğlendiği söylenemezdi a m a çok


eskiden, ders ç a l ı ş m a y a çalıştığı o d ö n e m l e r d e , kitabı eline aldığın­
da bir şey sanki boğazını sıkıyormuş gibi hissederdi. Şimdi İse o bo­
ğulma hissini y a ş a m a d a n bîr saat çalışmayı başarmıştı.

" B u da bir şeydir." d i y e r e k bilgisayarını a ç t ı . Y a ş a d ı k l a r ı n d a n


sonra o m a i l i kesinlikle hak etmişti.

A m a m a i l y o k t u ! G ö z l e r i n e i n a n a m a d ı . T a m ü ç kez m a i l i n e
y e n i d e n girip, " o k u n m a m ı ş bir posta iletisi" y a z ı s ı n ı görmek için
çaresizce bekledi. Yine yoktu v e yine v e yine...

Yaşadığı moral bozukluğunu sözcüklerle anlatabilmesi im­


kansızdı.

N e r e d e y a n l ı ş y a p m ı ş t ı ? Ü ç g ü n ü hızlı bİr ş e k i l d e gözlerinin


ö n ü n d e n geçirdi. H a y ı r , h i ç hata y a p m a m ı ş t ı . G i z e m l i H i p n o z ­
c u ' y a verdiği sözü harfi harfine y e r i n e getirmişti. Derslerini dinle­
miş, her gün bir saat ç a l ı ş m ı ş , hatta okulda verilen ödevleri bile
y a p m ı ş t ı . Z a t e n bir şeyi eksik y a p s a b i l e . G i z e m l i H i p n o z c u o n u
mailsiz b ı r a k m a z d ı . D a h a ö n c e yaptığı gibi kısa bir söz y a z a r ,
o n a hatasını gösterip, düzeltmesi i ç i n ' ş a n s tanırdı.

P e k i , ne olmuştu o z a m a n ? A n n e s i n e yaptığı davranıştan d o l a ­


yı d u y d u ğ u pişmanlıktan, ailesinin o n a a l d ı r m a d a n pikniğe git­
m e l e r i n d e n d o l a y ı yaşadığı kırgınlıktan, g ö z kapaklarında g ö r d ü ­
ğü görüntünün yarattığı o tuhaf d u y g u d a n sonra, o n a e n ç o k ihti­
y a ç d u y d u ğ u şu a n d a , n e d e n o n u y a l n ı z bırakmıştı?

O bildik öfke v e kırgınlık tekrar b e d e n i n i k a p l a m a y a başla­


mıştı. İlk düşüncesi G i z e m l i H i p n o z c u ' y a z e h i r gibi bir mail y a z ­
m a k o l d u v e h e m e n harekete g e ç t i ;

"Sana merhaba demek bile gelmiyor şu an içimden. Ben sana


güvendim. Sana verdiğim sözü tuttum. Ama sen bana yalan söy­
ledin. Artık senden ne korkuyor, ne hoşlanıyor, ne de sana say­
gı duyuyorum. Canın cehenneme!"

Tam gönder seçeneğine basacakken, Doğrucu'nun sesini


duydu:

" B i r a z a c e l e c i d a v r a n m ı y o r m u s u n ? B u tarz bir d a v r a n ı ş eski


sana ait. H a n i sen artık d a h a mantıklı v e d u y a r l ı o l m u ş t u n ? H a ­
ni o l a y l a r a d a h a esnek v e g ü ç l ü y a k l a ş ı y o r d u n ? H e p s i y a l a n m ı y ­
dı? B e l k i sana mail a t m a m a s ı n ı n mantıklı v e haklı bir a ç ı k l a m a ­
sı vardır. Eskisi gibi h i ç c e v a p hakkı t a n ı m a d a n y a r g ı l a m a y ı mı
s e ç e c e k s i n , y o k s a o l d u ğ u n u d ü ş ü n d ü ğ ü n insan gibi m i d a v r a n a ­
caksın?"

"Evet, sanırım haklısın. A c e l e hareket e d i y o r u m . S o n r a d a n piş­


m a n o l a c a ğ ı m bir şey y a p m a m a k k o n u s u n d a bugün bir ders a l ­
d ı m aslında. Bir a n ö f k e m e y e n i k düştüm. A m a b e n k e n d i m e y a ­
lan s ö y l e m i y o r u m . G e r ç e k t e n d e d a h a d u y a r l ı v e e s n e ğ i m . Eğer
b ö y l e o l m a s a y d ı senin sesini d u y a r v e hak verir m i y d i m ? Eskisi
gibi ilk iş ç e n e n i k a p a t ı r d ı m . S e n b e n i m v i c d a n ı m , s a ğ d u y u m ,
sezgilerim y a d a her n e y s e n o s u n . V e b e n seni d i n l e y e c e ğ i m . S e ­

nin b a n a doğru yolu gösterdiğinç inamyarum."


K e n d i k e n d i n e y a ş a d ı ğ ı b u iç k o n u ş m a s o n r a s ı n d a y a z d ı ğ ı
m a i l i sildi. A m a G i z e m l i H i p n o z u ' y a bİr ş e y l e r y a z m a l ı y d ı . O n u
k ı r m a d a n , c e v a p hakkı t a n ı m a l ı y d ı .

B i r d e n a k l ı n a parlak bir fikir g e l d i . K e n d i s i o n a verdiği sözü


t u t m a y ı n c a . G i z e m l i H i p n o z c u bir f i l o z o f u n s ö z ü n ü kullanarak
ona karizma y a p m a m ı ş mıydı? N e y d i o söz, hah evet, P l a -
utus'dan; "Yapacağım deme. Yaptım de."

T a m a m o z a m a n , kendisi d e aynı şeyi yapacaktı. D u r u m a uygun


bir söz bulacak v e c e v a p olarak onu gönderecekti. G i z e m l i H i p n o z ­
c u ' n u n b o z u l m a y a hakkı yoktu, çünkü b u o n u n taktiğiydi.

"İki dakikalık iş. H e m e n internetten bir söz buluveririm" d i y e d ü ­


şünerek, C o o g l e ' a gİrdİ. " G ü z e l Sözler" y a z d ı . Karşısına ç ı k a n site­
leri i n c e l e m e y e başladı. Kimisi sadece aşk v e sevgi üzerine çeşitli
sözler y a y ı n l a y a n sitelerdi. A m a en sonunda istediği siteyi buldu.
G e ç m i ş t e n g ü n ü m ü z e büyük düşünüHerin, ünlü devlet a d a m l a r ı ­
nın sözlerinin yer aldığı ç o k kapsamlı bir siteydi.

H e m e n i n c e l e m e y e b a ş l a d ı . A m a bu iş sandığı kadar kısa sür­


m e y e c e k t i a n l a ş ı l a n . Ç ü n k ü k e n d i d u r u m u n a u y g u n söz a r a r k e n ,
d o ğ a l o l a r a k hepsini tarıyor v e i ç l e r i n d e n bazıları o n u fazlasıyla
etkisi altına a l ı y o r , derin d ü ş ü n c e l e r e itiyordu.

"Yalnız işsiz olanlar değil, daha iyi İşler yapabilecek

olanlar da başıboştur."

SOCRATES

A c a b a kendisi y a p a b i l e c e ğ i n i n e n iyisini m i y a p ı y o r d u ? D ü ­
rüst o l m a s ı gerekirse; hayır. A s l ı n d a ç o k d a h a fazlasını y a p a b i l e ­
c e k p o t a n s i y e l e sahipti a m a y a p m ı y o r d u . O z a m a n başıboş m u
sayılırdı?
"Gücü yaratan şey, düşüncedir."

PASCAL

Evet kesinlikle d o ğ r u y d u . A y n ı şey kendi başına g e l m e m i ş


m i y d i ? D i j ş ü n c e l e r i , hayata v e o l a y l a r a bakış açısı değiştikçe g ü ­
c ü v e kararlılığı da a r t m a m ı ş m ı y d ı ?

"OI<umasını bilirsen, her insanın bir kitap olduğunu

göreceksin."

WILLIAM E. CHANNING

B u s ö z ü n d o ğ r u l u ğ u n u inkar etmesi d e i m k a n s ı z d ı . C u m a l i ile


y a ş a d ı k l a r ı n ı d ü ş ü n d ü . D u y g u l a r ı n a , d ü ş ü n c e l e r i n e hiç a l d ı r m a ­
d a n o n a bir b ö c e k gibi d a v r a n m a m ı ş m ı y d ı ? O n u n da kendisi g i ­
bi bir insan o l d u ğ u n u , kırılabildiği, a c ı ç e k e b i l d i ğ i , mutlu o l m a k
için çırpındığı gerçeğini h e p g ö r m e z d e n g e l m e m i ş m i y d i ? O n u ,
öfkesini v e isyanını kusmak i ç i n , istediği gibi a ş a ğ ı l a y a b i l e c e ğ i ,
a l a y e d e b i l e c e ğ i bir araç gibi k u l l a n m a m ı ş m ı y d ı ? En a z ı n d a n
son birkaç haftaya kadar kesinlikle b ö y l e y d i . O y s a kim bilir
o n u n d ü n y a s ı n d a ne a c ı l a r , ne umutlar g i z l i y d i . A m a artık her ne
kadar C u m a l i d e n i l e n kitabın t a m a m ı n ı o k u m a m ı ş olsa da o n u n
da bir insan o l d u ğ u , o n a yaptıklarını hak etmediğini biliyor v e
vicdan azabı çekiyordu.

İnsanların u m u d u n u kırma, belki o, hayatta sahip oldukları


tek şeydir!

A h y i n e C u m a l i gelmişti aklına. O n a yaptığı her acımasızlık,


kim bilir o n u n umutlarına nasıl da zarar vermişti. Bir köşede ses­
siz sessiz, kimseye karışmadan sürekli ders çalışırken, kim bilir
hangi hayaller uğruna y a p ı y o r d u bunu? A m a kendisi o n u n cesare­
tini v e u m u d u n u y ı k m a k için elinden geleni ardına koymamıştı.

Çektiği v i c d a n a z a b ı d a h a da arttı. T e k sorun C u m a l i ' n i n b u n ­


d a n haberinin o l m a m a s ı y d ı . P e k i , bu d u r u m d a n o n u haberdar
121 Sir Hipnoz Macerası

etmesi g e r e k m e z m i y d i ? B u n u o n a b o r ç l u değil m i y d i ? A h e v e t ,

fazlasıyla b o r ç l u y d u . Pazartesi ilk iş o n u n l a k o n u ş a c a k v e g u r u ­


runa yenik düşmeyip, özür dileyecekti.

S o n r a ailesini d ü ş ü n d ü . A n n e s i v e babası h e p o v e kardeşi


için ç ı r p ı n m ı y o d a r m ı y d ı ? B a b a s ı t ü m g ü n ağır bir işte ç a l ı ş ı y o r ,
annesi h e m ç o c u k l a r ı n ı h e m k o c a s ı n ı m u t l u e t m e k için d i d i n i ­
y o r d u . Y a ş a d ı k l a r ı t ü m üzüntüler h e p evlatlarıyla ilgiliydi. S a n k i
annesi v e babası arasında sözsüz bir a n l a ş m a v a r d ı . B u a n l a ş m a ­
nın a m a c ı ç o c u k l a r ı n ı n iyi bir h a y a t sürdürmeleri için her türlü
fedakârlığa katlanmaktı.

Kendisi o n l a r ı n her ektiği filizi s ö k ü p attığında, o n l a r ı n umut-


l a r m ı e l l e r i n d e n a l m ı y o r m u y d u ? Elbette k e n d i n d e n v a z g e ç i p , a i ­
lesinin istekleri için y a ş a m a s ı d o ğ r u bir şey d e ğ i l d i . A m a o k e n ­
di isteklerini s a ğ l a y a c a k bir y a ş a m için h i ç ç a b a sarf e t m i y o r d u
k i ! S a d e c e istiyor v e e m e k h a r c a m a d a n e l d e e t m e y i b e k l i y o r d u .
N e b ü y ü k bir aptallıktı b u !

O n u n ailesi " a v u k a t o l a c a k s ı n " g i b i , ç o c u k l a r ı n ı n y a ş a m d a n


beklentisine a l d ı r m a y ı p baskı y a p a n a i l e l e r d e n d e değildi. H a ­
yatta hangi mesleği s e ç e c e ğ i n e k a r ı ş m ı y o r l a r d ı . T e k istedikleri;
iyi bir h a y a t kurabilmesi i ç i n , m u t l u o l a c a ğ ı bir meslek s e ç i p o n u
e l d e e t m e k için ç a l ı ş m a s ı y d ı . B u da son d e r e c e mantıklı v e b a s ­
k ı d a n uzak bir b e k l e n t i y d i .

O y s a her onlarla tartıştığında, her o k u l u asıp k a f e y e takıldı­


ğ ı n d a , insanlarla a l a y e d i p onları e z d i ğ i n d e a i l e s i n i n umutlarını
ç a l ı y o r d u . B u k o n u d a mutlaka bir şeyler y a p m a l ı y d ı . Ç ü n k ü son
y ı l l a r d a y a n l ı ş şeyler y a p m ı ş olsa d a ö z ü n d e iyi v e b i l i n ç l i bir i n ­
s a n d ı . Ö z ü n e d ö n m e k İçin e l i n d e n geleni y a p m a y a d e v a m e d e ­
cekti.

"Ağır söz veren, hızlı iş yapar."

J.J. ROUSSEAU
K e n d i potansiyeli d ü ş ü n ü l ü r s e . G i z e m l i H i p n o z c u ' y a verdiği
söz ağır s a y ı l m a z d ı . A m a dersler k o n u s u n d a k i nefreti g ö z ö n ü n e
alınırsa, ağır bir söz v e r m i ş s a y ı l a b i l i r d i . A y r ı c a s a d e c e dersler
d e ğ i l , her k o n u d a bu söz s a y e s i n d e g e r ç e k t e n d e hızlı y o l kat et­
memiş miydi?

"Öfkeli iken konuş; göreceksin ki pişman olacağm

en güzel konuşmayı yapmış olacaksın."

AMBROSE BİERCE

B u g ü n b u n u kesinlikle yaşamıştı. A n n e s i n e bir anlık d ü ş ü n m e ­


d e n verdiği c e v a p , hâlâ yüreğini burkan o pişmanlığı yaratmıştı.
A z kalsın a y n ı şeyi G i z e m l i H i p n o z c u ' y a da y a p a c a k t ı . D a h a dik­
katli o l m a l ı y d ı . Evet, kesinlikle ç o k d a h a dikkatli o l m a l ı y d ı . . .

"Her şeye homurdanmaya alışmış bir kimse,


fırsat kapıyı çalınca bile gürültüden yakınır."
CONIDENCES

B u g ü n e kadar k a ç fırsatı kaçırmıştı a c a b a ? N e d e olsa h a y a t ı ­


nın b ü y ü k bir ç o ğ u n l u ğ u n d a her şeye h o m u r d a n m a y ı s e ç m e m i ş
m i y d i ? B a b a s ı o n u özel o k u l a g ö n d e r m e y i teklif ettiğinde, işin
m a d d i b o y u t u d ü ş ü n ü l ü r s e , babası için b u n u n ç o k b ü y ü k bir fe­
dakârlık o l d u ğ u n u g ö r m e z d e n g e l i p , o r a d a derslerin ç o k d a h a
ağır. v e o k u l u n d a h a u z u n o l d u ğ u n d a n şikayet e t m e m i ş m i y d i ?
B u aslında o n u n için bir fırsat s a y ı l m a z m ı y d ı ? A m a o C o n i d e n -
c e s ' i n dediği g i b i , s a d e c e gürültüden y a k ı n m ı ş v e bu fırsatı, fır­
sat o l d u ğ u n u d a h i a n l a m a d a n tepmişti.

"Eiaşarıyı ölçmek için bir insanın ulaştığı noktaya değil,


başarmak için aştığı engellere bakılması

gerektiğini öğrendim."

BOOKER T. WASHINGTON
İşte b u söz o n u n y a p m a y a başladıklarmı v e y a p a c a k l a r ı n ı a n ­
latıyordu- Gizemli Hipnozcu ile tanıştıktan sonra, attığı her
a d ı m d a karşısına e n g e l l e r çıkmıştı. K a a n ile arast bozulmuş,
derslerde aklı başka d ü ş ü n c e l e r e k a y m ı ş , ders ç a l ı ş m a s ı gerekir­
ken h a y a t ı n d a k i sorunlar z i h n i n i meşgul etmiş v e o n a engel o l ­
m a y a ç a l ı ş m ı ş l a r d ı . B i r a n l a m d a hayatı alt üst o l m u ş t u . B u g ü n
yaşadıkları b u n a e n güzel örnekti. Bir sürü c a n ı n ı sıkan o l a y y a ­
şamış. G i z e m l i H i p n o z c u ' d a n mail g e l m e m e s i işin tuzu biberi
o l m u ş t u . Y a şimdi pes e d e c e k t i y a da bu engellere r a ğ m e n d e ­
vam edecekti...

"Dünle beraber gitti düne ait ne varsa,

bugün yeni şeyler söylemek lazım."

MEVLANA

Evet i M e v l a n a haklıydı., O l a n o l m u ş t u . O n l a r a takılıp b u g ü n ü ­


nü d e zehir e t m e s i , y a r ı n için y e n i pişmanlık t o h u m l a r ı ekmesi
a n l a m ı n a g e l e c e k t i . Y a p t ı ğ ı hataları d ü z e l t m e k için ç a b a sarf et­
meli v e kararlılığını k a y b e t m e d e n , girdiği y e n i y o l d a , n e olursa
olsun i l e r l e m e y e d e v a m e t m e l i y d i . . .

Bilgisayar e k r a n ı n a g ö m d ü ğ ü başını kaldırdı. D a l d ı ğ ı d ü ş ü n ­


c e l e r d e n z i h n i n i uzaklaştırdı. B ö y l e giderse g ü n l e r c e uğraşsa b i ­
le aradığı sözü b u l a m a y a c a k t ı . A m a y i n e d e bu sözleri o k u m a k
o n a İyi gelmişti. K e n d i n i eleştirmesine y a r d ı m c ı o l m u ş v e y a p t ı ­
ğı içsel s o r g u l a m a d a n ö n e m l i dersler çıkarmıştı.

" B u n u a r a d a bir m u d a k a y a p m a l ı y ı m " d i y e düşünerek işine


d e v a m etti. A m a bu sefer sözlere t a k ı l m a m a y a ö z e n gösterdi v e
yaklaşık y a r ı m saat sonra aradığı sözü b u l d u . H e m e n " K o p y a l a -
Yapıştır" ile sözü m a i l i n e aktardı.

"Yapamayacağın işler için kimseye söz verme!"

George WASHINGTON
" E v e t bu tam on ikiden isabet!"

Bir tıkırtı d u y d u . " B i z i m k i l e r geldi h e r h a l d e " d i y e düşünerek


m a i l i gönd'erdi v e bilgisayarını kapattı.

O d a s ı n ı n kapısı y a v a ş ç a a ç ı l d ı . A n n e s i kapı a r a l ı ğ ı n d a n b a ş ı ­
nı uzattı. B i r k a ç s a n i y e g ö z g ö z e geldiler. İkisi d e bir kez d a h a
h i ç bir şey s ö y l e m e m e y i tercih etti. A n n e s i başını geri ç e k e r k e n
bir anlığına gözü m a s a n ı n üzerindeki geometri kitabına takıldı.
K a p ı y ı kapattığında y ü z ü n d e şaşkın bir ifade v a r d ı . U z u n z a ­
m a n d ı r ilk defa o ğ l u n u n ders kitaplarından birini dışarıda görü­
y o r d u . Üstelik kitap açıktı v e ü z e r i n e bazı notlar alınmıştı. " A c a ­
ba b i z i m oğlan a d a m mı o l m a y a karar v e r d i ? " d i y e mırıldanır­
k e n , y ü r e ğ i n d e y e n i bir u m u t f i l i z l e n d i . A m a bu filizin h e m e n
b ü y ü m e s i n e izin v e r m e d i . A n n e s i C e m ' e h e n ü z o kadar da ç o k
g ü v e n m i y o r d u . A m a filizin s o l m a s ı n a d a izin v e r m e d i . Ç ü n k ü
o ğ l u n d a n v a z g e ç m e y e d e h i ç niyeti y o k t u .

C e m a n n e s i n i n y ü z ü n d e k i şaşkınlığı görmemişti a m a hisset­


mişti. V e bu o n u garip bir şekilde m u t l u etmişti. K e n d i s i y l e g u ­
rur d u y m u ş t u . N e d e olsa u z u n z a m a n d ı r a n n e s i n i o l u m l u a n ­
l a m d a şaşırtmayı b a ş a r a m a m ı ş t ı . " B i r d e üstüne takdir getirsem,
şoktan b a y ı l ı p kalır h e r h a l d e " d i y e keyifle g ü l ü m s e d i .

Neşesi biraz y e r i n e gelmiş gibiydi. Saat 1 8 : 0 0 ' e geliyordu v e


y a p a c a k h i ç bir şeyi y o k t u . Eskiden olsa K a a n v e M e t i n ile bütün
gün insanların "serserilik" adını verdiği birçok şey y a p m ı ş v e hâlâ
da y a p ı y o r o l u r d u . A s l ı n d a yaptığı şeyleri d ü ş ü n ü n c e "serserilik"
kavramı artık o n a da mantıklı g e l m e y e başlamıştı. Eskiden b ö y l e
s ö y l e y e n l e r e eser, gürlerdi a m a şimdi d u r u m farklıydı. Kendisini
dışarıdan bakarak değerlendirebiliyordu.

Elbette arkadaşlarıyla takılması y a n l ı ş bir şey d e ğ i l d i . Ama


o n u n 8. sınıftan bu y a n a y a p u ğ ı tek şey bu o l m u ş t u . D e n i z k e ­
n a r ı n d a g i z l i c e bira i ç m e l e r , bin bir türlü y a l a n l a kız h a v l a m a ­
lar, i ç i n d e bol bol küfrün yer aldığı geyikler, internet c a f e d e her
gün h a r c a n a n saatler, İnsanlara t e p e d e n b a k ı p , k e n d i n e u y m a k
İstemeyenleri e z m e k v e t ü m bunları erkek o l m a k s a n ı p a d ı n ı

"delikanlılık" köynıak.

" V a y b e , a m m a da k ö r m ü ş ü m . " Ş i m d i hepsi o n a a p t a l c a g e l i ­


y o r d u . T a b i b u n l a r ı n aksi o l a r a k , d a h a ç o k ders ç a l ı ş m a k , etütle­
re k a l m a k , g ü n d e 3 0 0 c i v a r ı soru ç ö z m e k d ü ş ü n c e s i hâlâ m i d e ­
sine kramplar s o k u y o r d u a m a eski alışkanlıklarına geri d ö n m e k
d ü ş ü n c e s i b u krampları iki m i s l i n e k a d ı y o r d u .

" E h ö y l e y s e pes etmek y o k . D e v a m ! "

İçindeki tek kuşku G i z e m l i H i p n o z c u ile ilgiliydi. Y a o n a c e ­


v a p y a z m a z s a ? O z a m a n t ü m ümitleri suya d ü ş m e z m i y d i ? O o l ­
m a d a n da girdiği y o l a d e v a m e d e c e k g ü c e sahip o l a b i l i r m i y d i ?

B u sorulara verdiği y a n ı t ç o k d a iç a ç ı c ı d e ğ i l d i . B u kadar k ı ­


sa z a m a n d a . G i z e m l i H i p n o z c u s a n d ı ğ ı n d a n d a h a değerli o l ­
muştu o n u n i ç i n . O n u k e n d i n e y o l gösterecek bir rehber olarak
g ö r m ü ş v e o n a fazlasıyla b a ğ l a n ı p , g ü v e n m i ş t i .

Y a geri d ö n m e z s e n e o l a c a k t ı ? O y s a o G i z e m l i Hipnoz­
c u ' n u n desteğiyle hayatını değiştirecekti. H i p n o z y a p m a y ı ö ğ r e ­
nip sıkıntılarını a ş m a k için k u l l a n a c a k t ı . B u da d a h a g ü ç l ü o l m a ­
sını v e g ü c ü n ü n d e v a m etmesini s a ğ l a y a c a k t ı . A m a şimdi tüm
bunlar risk a l t ı n d a y d ı . Ç ü n k ü o gitmişti v e geri d ö n ü p d ö n m e y e ­
ceği m e ç h u l d ü .

Neşesi bir kez d a h a gölgelendi. D ü ş ü n m e k l e bu işi bir sonuca


ulaştıramayacağını fark e d i p , geometri kitabını tekrar eline aldı.
Yaklaşık bir saat d a h a çalıştıktan sonra bıraktı. Kendisine 30 soru­
luk bir test uyguladı. 9 doğrusu, 3 boşu v e 18 yanlışı v a r d ı .

B i r başkası olsa b e l k i b u o n u h a y a l kırıklığına uğratırdı. A m a


C e m için b u b ü y ü k bir b a ş a r ı y d ı . Ç ü n k ü eskiden bırak 9 d o ğ r u ­
y u , 3-4 doğrusu bile ç ı k m a z d ı .

" G e l i ş m e v a r . Ş i m d i b i r a z o y u n o y n a m a y ı h a k ettim" diyerek


bilgisayarın b a ş ı n a geçti. E n sevdiği o y u n u açtı v e 2 saate y a k ı n
o y n a d ı k t a n sonra sıkıldı v e bıraktı. A m a i ç i n d e bir tedirginlik
o l u ş m u ş t u . D a h a ö n c e 4-5 saat o y n a r , b a n a m ı s m d e m e z d i . A m a
şimdi h e m sıkılmış h e m d e ders çalıştığından d a h a ç o k o y u n o y ­
nadığı için rahatsız o l m u ş t u .

" G i t g i d e eskiden inek d e d i k l e r i m e b e n z e m e y e b a ş l ı y o r u m . . . "

B u d ü ş ü n c e o n u huzursuz e t m e d i . Eskiden inek d e d i k l e r i n i n


s ı n a v d a e n iyi yerleri k a z a n a n l a r o l d u ğ u n u hatırlaması, "inek"
kavramını itici y a p m a r r i a y a , hatta gerekli k ı l m a y a başlamıştı.
Kendisi gibi o l a n l a r ı n ileride hayatları pek d e parlak olmuyordu
ne d e olsa. Bir z a m a n l a r "inek" d e d i k l e r i n i n e m r i altında ç a l ı ş ­
m a y a başlıyor v e o n l a r a artık " P a t r o n " d i y e hitap e d i y o r l a r d ı .

O g ü n e kadar h e p ; "keşke a i l e m i n ç o k parası olsaydı da b e n


d e çalışmak zorunda kalmadan hayatımı yaşasaydım" diye d ü ­
şünmüştü. A m a g ö z ü a ç ı l d ı ğ ı n d a n beri, b u n u n pek de sağlıklı bir
d ü ş ü n c e o l m a d ı ğ ı n ı fark etmişti.

A i l e d e n ç o k parası o l u p o n a g ü v e n e n l e r d a l d a n d a l a sıçradık­
ları, e n s o n u n d a da h i ç bir ş e y d e n keyif a l m a d ı k l a r ı bir h a y a t y a ­
şıyorlardı. A m a ailesinin ç o k parası o l d u ğ u h a l d e , o k u y u p , o p a ­
rayı değerlendirmesini bilenler d e sürekli y ü k s e l î y o d a r d ı .

7. sınıfta, sınıf arkadaşı O k a n ' ı d ü ş ü n d ü . Babası iş a d a m ı y d ı


v e inşaat sektöründe b ü y ü k işler y a p ı y o r d u . A y n ı z a m a n d a bir
marketler z i n c i r i n i n de s a h i b i y d i . A m a o ğ l u n u d e v l e t okuluna
göndermişti v e i ç l e r i n d e e n az harçlık a l a n da O k a n ' d ı . Üstelik
o harçlığı hafta sonları b a b a s ı n ı n m a r k e t i n d e çalışarak k a z a n ı ­
yordu. O zamanlar Kaan v e o, O k a n ' ı n babasına demediklerini
bırakmazlardı.

" N e c i m r i a d a m , o ğ l u n u süründürüyor r e s m e n . O kadar para­


sı v a r ! A l l a h g ö z ü n ü d o y u r s u n . "

Hatta bu k o n u d a bir k a ç kez O k a n ile k o n u ş m u ş l a r d ı . O k a n


da b a b a s ı n ı n b u n u bilerek y a p t ı ğ ı n ı , p a r a y a g ü v e n i p ş ı m a r m a s ı ­
nı istemediğini söylemişti.
O k a n ' ı n bu a ç ı k l a m a s ı n a itiraz etmeseler d e arkasından bol

bol k o n u ş m u ş l a r d ı .
"Babası iyi kandırmış ç o c u ğ u valla! B u da pek saf insanmış, zaval­
lı. B e n onun yerinde olsam bunları hayatta kabul etmezdim!"

Şimdi O k a n ' ı n babasının aslında ne kadar da doğru d a v r a n ­


dığını a n l a y a b i l i y o r d u . Eğer O k a n ' ı n bir dediğini iki e t m e s e , p a ­
ranın satın a l a b i l e c e ğ i her ş e y e s a h i p o l m a s ı n ı sağlasa, O k a n k ü ­
ç ü k yaşta e m e k h a r c a m a d a n her istediğini e l d e ettiği i ç i n , uğru­
na m ü c a d e l e e d e c e ğ i h i ç bir şeyi o l m a y a c a k t ı . H a y a t t a ufacık bir
zorluk yaşasa, d i r e n c i n i h e m e n k a y b e d e c e k t i . Ç ü n k ü zorluk n e ­
dir b i l m e d e n b ü y ü m ü ş o l a c a k t ı .

O y s a babası s a y e s i n d e O k a n ç o k bilinçli bir g e n ç o l m u ş t u .


D e r s l e r i n e çalışıyor v e ü n i v e r s i t e y e gitmek için e l i n d e n geleni
yapıyordu.

8. sınıftan sonra farklı o k u l l a r a gitseler d e a y n ı d e r s h a n e y e


gittikleri i ç i n O k a n ile sık sık karşılaşıyor, o n u n ç a b a s ı n a şahit
o l u y o r d u . Üstelik O k a n hâlâ hafta sonları d e r s h a n e çıkışı m a r k e ­
te g i d i y o r v e ç a l ı ş ı y o r d u .

"Benden çok daha mantıklı v e bilinçli..."

O gün O k a n ' ı d e r s h a n e d e g ö r d ü ğ ü n d e t a m olarak b ö y l e d ü ­


ş ü n m ü ş v e o n u kıskanmıştı. S a h i p o l d u ğ u para değildi o n u kıs­
k a n d ı r a n , O k a n ' ı n o l g u n l u ğ u , dürüstlüğü v e a z m i y d i .

K a r n ı n ı n gurultusuyla d ü ş ü n c e l e r d e n sıyrıldı. S a a t i n e baktı.

" V a y c a n ı n a saat 2 1 : 3 0 o l m u ş . "

U s u l c a mutfağa gitti. K i m s e ile k a r ş ı l a ş m a m a y a ö z e n göstere­

rek y e m e ğ i n i aldı v e tekrar o d a s ı n a d ö n d ü .

Karnını d o y u r d u k t a n sonra m a i l i n e bir k e z d a h a b a k m a y a k a ­

rar v e r d i .

"Lütfen c e v a p y a z m ı ş o l ! "

Ü z ü n t ü İ ç i n d e , tuttuğu s o l u ğ u n u bıraktı. C e v a p falan g e l m e ­


mişti. U m u t l a r ı boşa ç ı k m ı ş t ı . H o m u r d a n a r a k yatağına u z a n d ı .
B i r saat b o y u n c a y o r g a n ı y l a boğuştuktan sonra, huzursuz bir uy­
k u y a d a l d ı . Kâbuslar geri gelmişti. S a b a h a kadar o n l a r l a m ü c a ­
d e l e e d e r e k , y a t a ğ ı n d a bir o y a n a , bir b u y a n a d ö n d ü . d u r d u .
Beklenmeyen Dostluk

. a b a h u y a n d ı ğ ı n d a savaştan ç ı k m ı ş g i b i y d i . S a n k i u y k u o n u
^ d i n l e n d i r m e m i ş , aksine d a h a ç o k y o r m u ş t u .

A s ı k bir suratla hazırlandı v e h i ç bir şey y e m e d e n d e r s h a n e ­

y e gitti.

İlk ders tek k e l i m e bile d i n l e m e d i . M o r a l i sıfırın da a l t ı n d a y ­

dı v e h i ç bir şey u m u r u n d a değildi.

Teneffüs zili ç a l d ı ğ ı n d a y e r i n d e n k a l k m a d ı bile. B u haksızlık­


t ı ! B i r şeyleri değiştirebileceğine i n a n m ı ş k e n , her şeyi bir a n d a
k a y b e t m e s i o l a c a k iş d e ğ i l d i ! N e d e n b ö y l e bir şey o n u n başına
gelmişti k i ! Ş i m d i kendini a r a d a kalmış gibi h i s s e d i y o r d u . N e e s ­
ki h a l i n e d ö n e b i l i y o r , n e d e girdiği y o l d a i l e r l e y e b i l i y o r d u . B i r
bataklığa s a p l a n ı p kalmıştı s a n k i .

"Kendine a c ı m a y ı bırak..."

D o ğ r u c u u y k u s u n d a n uyanmıştı a n l a ş ı l a n .
" G i z e m l i H i p n o z c u gitmişse ne o l a c a k ? S e n y i n e sensin. B a ş ­
ladığın işi bitirebilirsin. Dersleri d i n l e y i p a n l a y a n G i z e m l i H i p ­
n o z c u değildi. O t u r u p ders ç a l ı ş a n v e soru ç ö z e n d e o d e ğ i l d i .
C u m a l i ' y e v e a i l e n e yaptığın haksızlığı fark e d e n de o d e ğ i l d i .
B u n l a r ı n hepsini sen basardın."

" A m a o b a n a y a r d ı m etmişti..."

" T a m a m o senin i ç i n d e bir şeyleri başlattıysa, sen d e d e v a m


ettir. Ş i m d i burada olsa sana ne derdi? B u kadar ç a b u k pes etti­
ğin için h a y a l kırıklığına u ğ r a m a z m ı y d ı ? "

" B a n a ne o n u n h a y a l k ı r ı k l ı ğ ı n d a n ! A d i , y a l a n c ı herif!"

" H o p p a l a , ne o l d u senin o esnek a n l a y ı ş ı n a ? "

" O d ü n d i j . H e m d a h a ne kadar e s n e y e b i l i r i m ki. E s n e y e e s n e -


y e s ü n d ü m zaten"

"Abartıyorsun! Sanki y a ş a d ı ğ ı n şey hayati bir m e s e l e y m i ş gibi


yıkılıyorsun. T a m a m , bırak G i z e m l i H i p n o z c u ' y u bir kenara. S e n
bu kadar ç a b u k pes ettiğin için ileride kendini affedebilecek m i ­
sin? D a h a dijn O k a n ' a ö z e n i y o r d u n . O n u n bir G i z e m l i H i p n o z -
c u ' s u yok. A m a senin o l m a k istediğin gibi d a v r a n m a y ı başarıyor."

" A m a o n u n babası o n u ö y l e eğitti."

" S e n i n de harika bir b a b a n v a r . S e n s a d e c e o n u dinlemiyor­


sun."

Elinde itiraz e d e c e k bir şey k a l m a m ı ş t ı . D o ğ r u c u bir kez d a ­


ha doğru s ö y l ü y o r d u . T ü m bunları o başarmıştı. İlk k ı v ı l c ı m ı G i ­
z e m l i H i p n o z c u çaktı d i y e , her şeyi o n a bağlaması a n l a m s ı z d ı .
Ateşin y a n m a y a d e v a m etmesini kendisi sağlamıştı.

• A n i bir kararla y e r i n d e n fırladı. O k a n ' ı n sınıfına gitti v e hiç


düşünmeden;

- A b i b a n a geometri v e matematikte y a r d ı m eder misin? B a z ı


yerleri a n l a m ı y o r u m , d e y i v e r d i . Ret c e v a b ı a l a c a ğ ı n d a n e m i n d i .
M u h t e m e l e n O k a n çok y o ğ u n o l d u ğ u n u falan s ö y l e y e c e k v e
onu kırmadan reddetmeye çalışacaktı.
131 Bir Hipnoz Macerası

- T a b i i e d e r i m d e 'sen ders çaİışır m i y d i n ?

- N e y s e abi g e n e d e sağöl... hı.. edörim mi dedin?

- Evet d e sen ne z a m a n d a n beri derslere ilgi d u y u y o r s u n ?

- B i r k a ç haftadan beri.

- H a y ı r d ı r , ne o l d u s a n a b ö y l e ?

- H i ç sorma a b i , h i ç sorma...

- Peki ö y l e y s e , n e z a m a n ç a l ı ş m a k istersin?

- B u g ü n d e r s h a n e çıkışı olur m u ?

- M a r k e t e gidecektim a m a b a b a m ı arar izin a l m a y a çalışırım.

- Büyüksün be abi!
Z i l ç a l ı n c a O k a n ' a tekrar teşekkür e d i p sınıfa geri d ö n d ü . A r ­
tık kendini sabahki gibi y a l n ı z h i s s e t m i y o r d u . O n c a yıl O k a n ' a
hiç y ü z v e r m e d i ğ i v e bir " m e r h a b a " d a n fazlasını d e m e d i ğ i , hatta
kimi z a m a n o n u bile esirgediği h a l d e , O k a n o n u reddetmemişti.
A s l ı n d a etse, h a k k ı y d ı . A z dalga g e ç m e m i ş t i a r k a s ı n d a n ; " B a b a
kurbanı saf İnek" d i y e .

"Umarım onun h a k k ı n d a b ö y l e şeyler s ö y l e d i ğ i m kulağına


gitmemiştir..."

B u d ü ş ü n c e kulaklarına kadar k ı z a r m a s ı n a n e d e n o l d u . K e n ­
disinin O k a n h a k k ı n d a söyledikleri karşısında O k a n ' ı n bu d a v r a ­
nışı u t a n m a s ı n a n e d e n o l m u ş t u .

Dersler bittiğinde O k a n ile biHikte boş bir sınıfta çalışmaya baş­


ladılar. O k a n çok iyi bir öğretmendi. Konuların ö z ü n ü v e püf nok­
tasını veriyor, bu sayede C e m rahatlıkla kavrıyordu. Çalışmaları bit­
tiğinde. C e m teşekkür edip gidecekken O k a n o n u durdurdu:

- Bir şeyi itiraf e t m e l i y i m . B u g ü n teneffüste gelip d e b e n d e n


y a r ı m istediğinde, bu işİn i ç i n d e bir iş var d i y e d ü ş ü n d ü m . S i z ü ç
kafadarın b a n a hazırladığınız bir o y u n var s a n d ı m .

- O z a m a n n i y e kabul ettin birader?

- Ç ü n k ü y a n ı l ı y o r o l a b i l i r d i m v e o z a m a n sana haksızlık et­


miş o l u r d u m .
- Eh reddetsen bile pek haksızlık y a p m ı ş s a y ı l m a z d ı n . S e n i n
a r k a n d a n s ö y l e d i k l e r i m d e n sonra...

B u n u n e d e n söylediğini b i l m i y o r d u . S o n u ç t a O k a n ' ı n b u n l a ­
rı d u y m a m ı ş o l m a ihtimali v a r d ı v e şimdi b ö y l e s ö y l e y e r e k k e n ­
dini k ö ş e y e sıkıştırmış o l a b i l i r d i .

- B i l i y o r u m a m a herkesin bir şansa ihtiyacı vardır. A n n e m i

kaybettiğimde b e n y ı k ı l m ı ş t ı m . H i ç b i r şey y a p m ı y o r d u m . G ü n ­

lerce o d a m d a y e m e d e n , i ç m e d e n boş boş o t u r d u m . Bir gün ba­

b a m y a n ı m a geldi v e " O ğ l u m k e n d i n e v e h a y a t a bir şans d a h a

v e r m e l i s i n . A n n e n b ö y l e o l m a s ı n ı isterdi." d e d i . B a b a m a sarıl­

d ı m v e saatlerce a ğ l a d ı m . O â n a kadar hiç a ğ l a m a m ı ş t ı m . S o n r a

h a y a t ı m a kaldığım y e r d e n d e v a m ettim. B a ş l a n g ı ç t a zor oldu

a m a sonra alıştım v e b a b a m ı n haklı o l d u ğ u n u gördüm.

A n n e m i n ö l ü m ü b e n i m h a t a m değildi a m a hayatta ister k e n ­


di hatası o l s u n , ister o l m a s ı n , herkesin y e n i d e n b a ş l a m a k için bir
şansı vardır. B u g ü n sen y a n ı m a g e l d i ğ i n d e bir tuzak o l d u ğ u n d a n
ş ü p h e l e n s e m b i l e , o l m a m a ihtimalini göz ardı e d e m e z d i m . S e n
bir şeyleri fark e t m i ş , hatalarını düzelterek bir b a ş l a n g ı ç y a p m a k
istiyor o l a b i l i r d i n . O zam'an b e n seni reddederek hata y a p m ı ş v e
b u n d a n sonra y a p a c a ğ ı n y a n l ı ş l a r ı n s o r u m l u l u ğ u n u üstüme a l ­
mış olurdum.

- Sırf b u n u n için d e tuzağa d ü ş m e y i g ö z e a l d ı n . . .

- A y n e n ö y l e . Bir insanın u m u d u n u kırmaktansa, tuzağa d ü ş ­


m e y i tercih e d e r i m .

- B e n . . Şey... Senin hakkında söylediklerim v e düşündüklerim


için Özür d i l e r i m . A y r ı c a a n n e n i kaybettiğini d e bilmiyordum...
Ben... Gerçekten üzüldüm...

- Ö n e m l i değil C e m . H e m sen bugün beni ç o k mutlu ettin.

- Nasıl başardım bunu?


- Birincisi zeki v e ç a b u k k a v r a y a n bir ö ğ r e n c i s i n . İkincisi şüp-

lıelerjm yersiz çıktk Sen gerçekten de değişmeye karar vermiş


sin. I J ç ü n c ü s ü s a n a y a r d ı m etmek gurur d u y a c a ğ ı m bir iş.

~ B e n i kötü y o l d a n kurtardığın için sağ ol Fikret! Artık n e is­


tersen y a p a r ı m . İstersen senin k ö l e n bile o l u r u m !

C e m ' i n Türk filmi h a v a s ı n d a yaptığı bu espri ikisini d e k a h k a ­


halara b o ğ d u .

Ö y l e a n l a r v a r d ı r k i ; birlikte atılan bir k a h k a h a , geçmişteki


yanlışları silmek v e y e p y e n i bir dostluğu başlatmak için p a h a bi-
ç i l e m e z bir d e ğ e r e sahiptir.

O g ü n d e n sonra O k a n v e C e m birlikte s a d e c e ders ç a l ı ş m a ­


dılar. A n ı l a r ı n ı , m u t l u l u k l a r ı n ı v e a c ı l a r ı n ı paylaştıkları, u z u n y ı l ­
lar sürecek bir d o s d u ğ u n altına birlikte imza attılar.
çurumun Kenarında

pazartesi g ü n ü C e m okula v a r d ı ğ ı n d a ne y a p m a s ı gerekti­


ğini ç o k iyi b i l i y o r d u . C u m a l i ' y i b u l a c a k v e o n d a n özür
dileyecekti.

O k u l a 20 d a k i k a ö n c e gelmişti. Ç ü n k ü C u m a l i her s a b a h er­


ken gelip, bir k ö ş e d e test ç ö z e r d i .

Fakat n e r e y e baktıysa C u m a l i ' y i b u l a m a d ı . Y e r yarılmıştı da

i ç i n e girmişti s a n k i .

" G a l i b a b u g ü n erken g e l m e d i " d i y e d ü ş ü n e r e k sınıfa gitti. İş

teneffüse kalmıştı artık.

B i r a z sonra K a a n v e M e t i n d e geldiler. M e t i n K a a n ' a h e y e ­


c a n l a bir şeyler a n l a t ı y o r d u . A m a K a a n bu sohbetten M e t i n ka­
dar z e v k a l ı y o r m u ş gibi g ö r ü n m ü y o r d u . G ü l ü m s e y i ş i y a p m a c ı k
gibiydi.

Z i l ç a l d ı . A m a C u m a l İ hâlâ ortalıkta y o k t u . K a a n gelip y a n ı n a

oturdu.
" G ü n a y d ı n " a b e n z e r bir ses d u y d u C e m . K a a n o n a " G ü n a y -
d m " m ı demişti, o n a m ı ö y l e gelmişti? D i k k a t i C u m a l i ' y e o d a k ­
lanmış o l d u ğ u i ç i n , e m i n o l a m a d ı . B u y ü z d e n sesini ç ı k a r m a d ı .

G ö z ucuyla K a a n ' a baktı. B o z u l m u ş g ö r ü n ü y o r d u . Galiba


gerçekten d e o n a " g ü n a y d ı n " demişti. A m a C e m bir şey s ö y l e m e ­
d i . C e v a p v e r m e k için g e ç kalmıştı.

İbrahim h o c a sınıfa girdi v e ders b a ş l a d ı . C u m a l i hâlâ g e l m e ­


mişti! B u n c a yıldır C e m o n u n herhangi bir derse geç kaldığını
hiç h a t ı r l a m ı y o r d u . " B e l k i d e hastadır" d i y e d ü ş ü n d ü a m a C u m a ­
li hasta bile olsa mutlaka o k u l a gelirdi. " D e m e k ki g e l e m e y e c e k
kadar ç o k h a s t a . . . "

A k l ı n a b u n d a n d a h a mantıklı bir a ç ı k l a m a g e l m i y o r d u .

A k ş a m e v e v a r d ı ğ ı n d a , gün b o y u o n u rahat b ı r a k m a y a n tedir­


ginliği d e v a m e d i y o r d u . B i r a n e v v e l C u m a l i ile k o n u ş m a k v e
g e ç m i ş e ait bir y a n l ı ş ı n ı d a h a t e m i z l e m e k istiyordu. " U m a r ı m y a ­
rın gelir."

Y a z ı k ki bir kez d a h a umutları boşa çıktı. C u m a l i ertesi gün


d e v e o n d a n sonraki g ü n d e o k u l a g e l m e d i . C e m ' i n tek bir ç a r e ­
si kalmıştı: G i d i p i d a r e y e C u m a l i ' n i n d u r u m u n u soracaktı. O n l a r
mutlaka bilirlerdi.

İşin zor tarafı müdür yardımcılarından bu bilgiyi almaktı.


Ç ü n k ü onların C e m ' i sevdikleri pek d e s ö y l e n e m e z d i . Y a p t ı k l a ­
rıyla o n l a r ı n başını az ağrıtmamıştı. A m a başka çaresi y o k t u . " İ s ­
t e y e n i n bir y ü z ü , v e r m e y e n i n iki y ü z ü k a r a . . . " d i y e s ö y l e n e r e k
İçeri girdi.

M ü d ü r y a r d ı m c ı s ı A h m e t B e y elindeki bir kağıda v e r y a n s ı n


ediyordu:

- B u ne kardeşim y a ! N e z a m a n bu ülkedeki bürokrasi a d a m


o l a c a k ! B e n her öğrenci için bu belgeyi nasıl h a z ı r l a y a y ı m ş i m ­
d i ! B u kadar formaliteyle uğraşmaktan iş y a p a m a z o l d u k b e !
C u m a l i ' y i sormak için doğru bir z a m a n o l m a d ı ğ ı n a karar v e ­

ren Cem, tam d ö n ü p odayı terk edecekken, Ahmet bey arkasın­


dan gürledi:

- S e n ! N e istiyorsun? N e d i y e o d a y a hayalet gibi girip çıkıyorsun?

C e m y ü z ü n ü d ö n d ü v e a ğ z ı n ı n i ç i n d e bir şeyler g e v e l e d i .

- S e n h a ! N e işin var senin b u r a d a h a y t a ! G e n e n e işler karış­

tırıyorsun?

- H i ç bir şey... S a d e c e bir şey s o r a c a k t ı m . . .

- Sor bakalım ama yanıtlayacağımdan emin olma!

- C u m a l i n e r e d e ? B i r k a ç gündür o k u l a g e l m i y o r d a . . .

- N e o l d u ? E l i n d e a l a y e d e c e k a d a m mı k a l m a d ı ?

- H a y ı r , o n d a n değil...

- N e d e n peki?

- B e n s a d e c e merak ettim...

- S a d e c e m e r a k e t m i ş m i ş ! S e n adam m ı k a n d ı r ı y o r s u n terbi­

yesiz!
- N e y s e boş v e r i n . . .
Bir kez d a h a arkasını d ö n ü p o d a d a n a y r ı l a c a k k e n , o l d u ğ u
y e r d e d u r d u . A m a bu sefer o n u d u r d u r a n A h m e t b e y i n g ü r l e m e -
si d e ğ i l d i .

A h m e t B e y d e h a k k ı n d a sık sık atıp tuttuğu, hatta " G ü r l e k A h ­


met" d i y e isim taktığı insanlardan b i r i y i . H e r ş e y e bağırır v e o gür
sesi metrelerce ö t e d e n d u y u l u r d u . A m a kötü bir a d a m d e ğ i l d i .
Sert bir m i z a c ı o l m a s ı n a r a ğ m e n , C u m a l i gibi ö ğ r e n c i l e r e ç o k
y a r d ı m ı d o k u n u r d u . Hatta g ö r e v i n i n dışında o n l a r a destek olur,
h e r türlü sıkmtılarında h e m e n y a n l a r ı n a koşardı. B i r b a b a gibi il­
gilenirdi o n l a r l a .

C e m ise asla t a h a m m ü l e d e m e d i ğ i öğrenciler g u r u b u n a giri­


y o r d u . H e r ş e y e sahip b u v e l e t l e r i n , z o r d u r u m d a o l a n l a r a d e s ­
tek o l a c a k l a r ı y e r d e , a c ı m a s ı z c a e z m e l e r i n e deli o l u y o r d u .
Kısaca A h m e t b e y haklıydı v e C e m d e aitık b u n u n farkındaydı.

C u m a r t e s i gıjnü O k a n ' ı n kendisine d a v r a n ı ş şekli C e m ' i ç o k


etkilemişti. O kadar d ü ş ü n c e l i , olgun v e hassas yaklaşmıştı ki
C e m ' i n o n a tuzak kurmuş o l m a ihtimaline r a ğ m e n , sırf o n u geri
ç e v i r i p umutlarını e l i n d e n a l m a riskine g i r m e m e k i ç i n , y a r d ı m
isteğini k a b u l etmişti. B u , C e m ' i n g ö z ü n d e ifade e d i l e m e y e c e k
kadar y ü c e bİr davranıştı. O gün insanlara karşı a y n ı O k a n gibi
y a k l a ş a c a ğ ı n a dair k e n d i s i n e söz vermişti. Ş i m d i bu s ö z ü n ü tut­
ması için m ü k e m m e l bir z a m a n d ı .

Y a v a ş ç a arkasına d ö n d ü v e korkusuzca A h m e t b e y i n gözleri­


nin i ç i n e baktı.

- B a k ı n A h m e t b e y , b u g ü n e kadar size d e C u m a l i ' y e d e bir


ç o k y a n l ı ş y a p t ı m . B u g ü n o n u a r a m a m ı n sebebi ise; o n d a n özür
d i l e m e k istiyorum. A m a şu a n d a fark ettim ki size de bir özür
b o r ç l u y u m . B e n i m l e uğraşmak zorunda kaldığınız z a m a n l a r d a ,
istemeden d e olsa C u m a l i gibi ö ğ r e n c i l e r e a y ı r a c a ğ ı n ı z z a m a n ­
d a n ç a l m ı ş o l d u m . B u n u a n c a k şimdi a n l a y a b i l i y o r u m . Keşke
g e r i y e gidip o l a n l a r ı değiştirebilseydim. A m a b ö y l e bir şansım
y o k . A n c a k b u g ü n d e n sonrasını değiştirebilirim. B u n u n için d e
e l i m d e n g e l e n i y a p a c a ğ ı m . S i z s ö y l e m e s e n i z bile C u m a l i ' y e n e
o l d u ğ u n u ö ğ r e n e c e ğ i m , y o k s a içim asla rahat e t m e y e c e k .

A h m e t b e y y ü z ü n d e d o n m u ş bir ifade İle C e m ' e b a k a k a l d ı .


O ğ l a n s ö y l e d i k l e r i n d e son d e r e c e c i d d i g ö r ü n ü y o r d u . B o ğ a z ı n ı
t e m i z l e y e r e k , g ü ç l ü k l e konuştu:

- Ü z g ü n ü m a m a geç kaldın e v l a t . C u m a l i o k u l d a n a y r ı l d ı .
- Ne!

- Ailesi onu okuldan aldı.


- Lütfen b a n a e v adresini v e r i n . O n u n l a mutlaka konuşmam
lazım.

- V e r e m e m , çünkü memleketine döndü.

- Olamaz!
- O l d u bile...
B u n u söylerken A h m e t b e y i n sesinde derin bir a c ı g i z l i y d i .
- O z a m a n bir telefon n u m a r a s ı v e r s e n i z . . . O r a d a k i e v i n i n y a

da oradaki okulunun...
- E v l e r i n d e telefon o l d u ğ u n u hiç s a n m ı y o r u m . O l s a bile ben­
d e n u m a r a s ı y o k . O k u l m e s e l e s i n e g e l i n c e . . . C u m a l i artık o k u l a
gitmeyecek.
C e m b e y n i n d e n vurulmuşa d ö n m ü ş t i j . B ö y l e bir ş e y g e r ç e k
o l a m a z d ı . C u m a l i gibi ç a l ı ş k a n , a z i m l i bir öğrenci nasıl o l u r da
o k u l u bırakırdı?!
- A m a . . . a m a . . . C u m a l i o k u l d a n asla v a z g e ç m e z d i ki...

- A i l e s i z o r l a d ı . A s l ı n d a ailesi u z u n z a m a n d ı r o k u l u b ı r a k m a ­
sını v e m e m l e k e t e d ö n m e s i n i istiyordu. G a l i b a h a b e r i n y o k . C u ­
mali'nin ailesi b u r a d a d e ğ i l d i . C u m a l i yıllardır yurtta kalıyor,
o k u l çıkışlarında b o y a c ı l ı k y a p ı p , karnını d o y u r a c a k p a r a y ı ka­
z a n ı y o r d u . A m a babası m e m l e k e t e d ö n ü p tarlada ç a l ı ş m a s ı n ı is­
t i y o r d u . C u m a l i ' n i n ise tek isteği şey o k u m a k t ı . B u y ü z d e n a i l e ­
sine karşı sürekli d i r e n i y o r v e bildiği y o l d a n g i d i y o r d u . H a t t a g e ­
ç e n yıl ailesi o n a gönderdikleri ü ç kuruş p a r a y ı da kestiler, para­
sız k a l ı n c a döner d i y e . B o y a c ı l ı k t a n k a z a n d ı ğ ı , masraflarına yet­
m e y i n c e o k u l idaresi o n a destek o l d u . . .

- D e m e k kitapları bu y ü z d e n o n u n için o kadar kıymetliydi...

- Kesinlikle! Ç ü n k ü o her birini b ü y ü k zorluklada e l d e etmişti.


Sizin gibi tuvalet kağıdı kadar bile değer v e r m e y i p , her tarafa iste­
diği gibi fırlatıp atabileceği kadar çok kitabı yoktu o n u n .

C e m u t a n ç i ç i n d e başını ö n ü n e e ğ d i .

- H e r neyse o l a n o l d u artık. Ç o k uğraştım gitmesin d î y e . A m a


son haftalarda o n a bir haller o l m u ş t u . Ç o k y o r g u n v e g ü ç s ü z d ü .
S a n k i artık m ü c a d e l e etmekten v a z g e ç m i ş gibiydi. Eski a z m i o l ­
sa, hâlâ d i r e n e b i l i r d i . H e m zaten y ü z ü p y ü z ü p kuyruğuna gel­
mişti. B u sene d e d a y a n m a s ı y e t e r l i y d i . O n d a n sonra eminim
burslu, ç o k iyi bir y e r k a z a n a c a k v e h e p h a y a l ettiği gibi ü n i v e r ­
sitede o k u y a b i l e c e k t i . N e o l d u y s a bir a n d a pes etti...
- B e n . . . ben...

C e m ne d i y e c e ğ i n i b i l e m i y o r d u . B o g a z m a bir şey d ü ğ ü m l e n ­
mişti sanki. A c a b a C u m a l i ' n i n gidişinde k e n d i payı ne k a d a r d ı ?
K e n d i katkısının o l d u ğ u d ü ş ü n c e s i bile o n u alt üst e t m e y e y e t i ­
yordu.

- B e n . . . G i d e y i m artık... Teşekkür... T e ş e k k ü r e d e r i m . . .

A h m e t b e y C e m ' i n h a l i n e ü z ü l d ü ğ ü n ü fark etti. N e d e olsa o


da g e n ç bir d e l i k a n l ı y d ı . H a t a y a p m a y a ş ı n d a y d ı . A m a hiç tah­
min e t m e y e c e ğ i şekilde, C e m hatalarını fark e d e r o l m u ş v e g u ­
rur y a p m a y ı p özür d i l e m e s i n i b i l e c e k kadar olgunlaşmıştı.

- B a k evlat. Ç o k fazla kafana t a k m a . C u m a l i k e n d i n e y e n i bir


y o l çizecektir. S e n b u n d a n sonra eski hatalarını t e k r a r l a m a m a y a
çalış...

- Peki, efendim...

N e d e n s e bu sözler C e m ' i n içini rahatlatmaktan ç o k uzaktı.

O k u l b a h ç e s i n e çıktığında boş gözlerle etrafı taradı. Bir ağa­


c ı n a r k a s ı n d a n C u m a l i ' n i n ç ı k ı p gelmesini bekler g i b i y d i . K e n d i ­
ni o kadar kötü hissediyordu ki biri gelip o n u v u r m a y a kalksa,
h i ç itiraz e t m e y e c e k t i .

" H e p s i b e n i m y ü z ü m d e n . O n a destek o l s a y d ı m . En a z ı n d a n
yaptıklarımı y a p m a m ı ş o l s a y d ı m , o hâlâ g ü ç l ü olabilir v e k a l a b i - .
lirdi..."

İçindeki D o ğ r u c u ' n u n o n a bir şeyler s ö y l e m e s i n i b e k l e d i . N e


y a p m a s ı gerektiğini anlatıp, y o l gösterip o n u rahatlatmasını d i l e ­
d i . A m a tüm sesler susmuştu. S a d e c e boşluk v a r d ı .

C e m h a y a t d e n i l e n kitabın e n ö n e m l i derslerinden birini a l ­


mıştı o g ü n . 8 Ekim Ç a r ş a m b a , saat 1 1 : 2 5 ' d i . B u tarih yıllar bo­
y u n c a C e m ' i n a k l ı n d a n h i ç ç ı k m a y a c a k v e yaşadıkları e n i n c e
detayına kadar zihnine kazınacaktı.

B u g ü n ü her hatırladığında göğsünün tam ortasında v i c d a n ı n ı n


baskısını hissedecek v e "keşke d a h a farklı d a v r a n s a y d ı m , keşke
C u m a l i ' d e n ç o k d a h a ö n c e özür d i l e s e y d i m , keşke e n başta o n u

W\c ösmöseydim..." t=ümiölö?irtih mAığı â l t i n d ^ ^sik^^kti.


iki şey öğrendi o gün. İnsan hayatta davranışlarının sonuçla­

rına katlanmak z o r u n d a y d ı . Y ı l l a r c a C u m a l i ' y i ezmişti v e şimdi


kendisi v i c d a n ı n ı n altında ezilerek bu d a v r a n ı ş ı n ı n bedelini ö d ü ­
y o r d u . H a y a t , y a p ı l a n hiç bir şeyin karşılıksız k a l m a s ı n a izin v e r ­
miyordu.

İkincisi ise " K e ş k e . . . " ile b a ş l a y a n pişmanlıkların izinin insa­


nın y a ş a m ı b o y u n c a s i l i n m e m e s i y d i . İnsan sevdiği birini kaybet­
m e n i n acısına bile a l ı ş a b i l i y o r d u , yıllar i ç i n d e . H a t ı r l a d ı k ç a h ü -
z ü n i e n i p gözyaşı d ö k s e bile, v i c d a n ı n ı n rahatlığı ile y o l u n a d e ­
v a m e d e b i l i y o r d u . A m a bir insanın hayatını e t k i l e y e c e k y a n l ı ş l a ­
rın p i ş m a n l ı ğ ı , o n l a r c a yıl geçse bile asla hafiflemiyor, aksine d a ­
ha da ağırlaşıyordu.

C e m ' e bunları ç o k ö n c e d e n , birçok insan anlatmıştı. A n n e s i ,


b a b a s ı , öğretmenleri... A m a o a n l a m a m ı ş t ı . B u kadar d e r i n , bu
kadar sarsıcı o l a b i l e c e ğ i n i kavrayamamıştı. Şimdi yaşamış, öğ­
renmiş v e " T e c r ü b e BankasT'na bedeli ağır bir t e c r ü b e yatırmıştı.

D i ğ e r derslere g i r m e d i , g i r e m e d i . O k u l d a n k a ç ı p sokaklarda
a n l a m s ı z c a d o l a n d ı . Attığı her a d ı m l a d ü ş ü n c e l e r i n y o ğ u n h a v a ­
sı nefes a l m a s ı n ı zorlaştırıyordu.

A c ı olansa C u m a l i ' y i e z m e k t e n z e v k almıştı. B i r parçası b u


yaptığıyla gurur d u y m u ş t u . İşte o n a e n ağır g e l e n tarafı da b u y ­
du. Yapmakla kalmamış, yaptıklarından z e v k almıştı. K e n d i n i
üstün bir v a d ı k gibi hissederek, tatmin o l m u ş t u .

T a r i h î filmler seyrettiğinde, halkını e z e n , zorbalık y a p a n v e


b u n d a n z e v k d u y a n hükümdarlara d e m e d i ğ i n i b ı r a k m a z d ı . " H e ­
rife bak, kral o l d u m d i y e kendini bir şey z a n n e d i y o r . O z a v a l l ı
köylü b u n u hak e d e c e k n e yaptı? A d i , sadist herif!"

K e n d i d a v r a n ı ş ı n ı n o n l a r d a n ne farkı v a r d ı ki? A n l a y a m a m ı ş ­
tı. C u m a l i ' y i hor görüp aşağılarken o sadist h ü k ü m d a r l a r gibi
d a v r a n d ı ğ ı n ı asla fark etmemişti. S a d e c e y a p m ı ş v e s o n u ç l a r ı n ı
hiç d ü ş ü n m e m i ş t i .

D ü ş ü n c e l e r birbirini k o v a l a r k e n , g e c e yarısına doğru e v e v a r ­


d ı . S a a t l e r c e sokaklarda dolaşmış a m a v i c d a n ı n ı rahatlatabilecek
hiç bir çıkış y o l u b u l a m a m ı ş t ı .

A n n e s i v e babası u y a n ı k t ı . S a l o n d a oturuyorlardı a m a t e l e v i z ­
y o n k a p a l ı y d ı . B u hiç de i y i y e işaret değildi. Kesin annesi m e r a k ­
tan ö l m ü ş bir vaziyette gözyaşları d ö k e r k e n a v a z a v a z bağıra­
c a k , babası da her z a m a n k i gibi "eşek h e r i f ile b a ş l a y a n gürle-
m e s i y l e a n n e s i n e eşlik e d e c e k t i .

Ş u a n d a b u n u k a l d ı r a b i l e c e k bir ruh hali i ç i n d e d e ğ i l d i . A m a


içeri girip, o n l a r l a y ü z l e ş m e k t e n başka bir çaresi d e y o k t u . O n ­
lar ne derse desinler, ne yaparlarsa y a p s ı n l a r , hiç bir şey s ö y l e ­
m e m e y e karar v e r d i . Ö f k e l e n i p , ağzına geleni s ö y l e y i p y e n i bir
"Keşke..." d a h a e d i n m e y i g ö z e a l a m a z d ı .

Aralık o l a n kapıyı ittirdi v e içeri girdi.

A s l ı n d a a n n e v e babası tam da o n u n d ü ş ü n d ü ğ ü gibi d a v r a ­


n a c a k l a r d ı . Fakat annesi tam ağzını a ç m ı ş k e n , babası b e k l e n m e ­
dik bir şekilde k o l u n d a n tutup o n u d u r d u r d u . O ğ l u n u n bakışla­
rında, d u r u ş u n d a bir farklılık sezinlemişti. S a n k i oğlu bir g e c e d e
bir kaç y a ş b ü y ü m ü ş g i b i y d i . Bİr an için derin bir e n d i ş e y e k a p ı l ­
d ı . " A c a b a telafisi m ü m k ü n o l m a y a n bir hata mı işlemişti?

A m a o ğ l u n u n y ü z ü n e bir kez d a h a baktığında, bu endişesi


oluştuğu hızla k a y b o l d u . Evet, oğlu bir acı y a ş a m ı ş t ı . H e m d e
o n u d e r i n d e n etkileyen bir a c ı . A m a bu a c ı o ğ l u n u değiştirmiş
g i b i y d i . Karşısında d u r a n ç o c u k , o u m u r s a m a z , sorumsuz, her
şeyin doğrusunu kendisinin bildiğini s a n a n , her a n p a t l a m a y a
hazır, b e n c i l c e d a v r a n a n C e m değildi.

A c ı ç e k e n v e çektiği a c ı d a n ders ç ı k a r a n bîr C e m d u r u y o r d u


tam ö n ü n d e . H a t a yaptığını n i h a y e t fark e d e b i l e n v e p i ş m a n l ı k ­
la k ı v r a n a n bir d e l i k a n l ı n ı n bakışlarıyla b a k ı y o r d u b a b a s ı n a .
O ğ l u n u n çektiği a c ı , b a b a s ı n ı n da y ü r e ğ i n i sardı. A m a bu a c ı ­

yı hafifletmek için bir m yapmadı. Yaşadığı ş^y h^r neyîe,


C e m ' e ç o k b ü y ü k bir ders vermişti v e o n u rahatlatarak bu derse
zarar v e r m e k i s t e m i y o r d u .
A y n ı şeyleri annesi d e hissetmişti. Eşi o n u durdurduğunda,
o ğ l u n a d a h a dikkatli b a k m ı ş v e a n l a m ı ş t ı .

A n n e - b a b a o l a r a k o ğ u l l a r ı n ı n yaşadığı üzüntü o n l a r ı n y ü r e ­
ğ i n d e i k i y e k a t l a n ı y o r d u . E v l a t l a r ı n ı n herhangi bir ş e y d e n d o l a y ı
i n c i n m i ş o l m a s ı d ü ş ü n c e s i b i l e , hayattaki her ş e y d e n d a h a ağır
g e l i y o r d u . A m a bu i n c i n m i ş l i k e v l a t l a r ı n a bir şey ö ğ r e t e c e k s e ,
m ü d a h a l e e t m e y e c e k kadar d a fedakârdılar. Ç ü n k ü y a v r u l a r ı n ı n
a c ı çektiğini bile bile teselli e t m e m e k , bir a n n e - b a b a için v e r i l e ­
b i l e c e k e n zor karardır. V e o n u n ailesi bu kararı v e r e b i l e c e k ka­
dar ç o k seviyorlardı o ğ u l l a r ı n ı .

B a b a s ı y a v a ş ç a d o ğ r u l d u . A n n e s i d e g ö z ü n d e n s ü z ü l e n bir
kaç d a m l a yaşı g i z l i c e s i l m e y e çalışarak eşinin a r d ı n d a n y ü r ü d ü .
Y a n ı n d a n g e ç e r k e n babası C e m ' e tek bir şey s ö y l e d i : " H a y a t t a
b a z e n y a l n ı z k a l m a n v e y a ş a d ı k l a r ı n l a tek başına y ü z l e ş m e n g e ­
rekir, o ğ l u m . . . "

N e kadar z o r d u bİr b a b a için b u n u s ö y l e m e k . A ç ı k a ç ı k o ğ l u ­


nu tek başına b ı r a k ı y o r d u . A m a y a p m a k z o r u n d a y d ı . O n u n i y i ­
liği için b u n a m e c b u r d u . Artık ç o c u k değildi v e hayattaki z o d u k -
larla tek başına m ü c a d e l e etmesi gerektiğini Ö ğ r e n m e l i y d i . H e r
z a m a n o n u n y a n ı n d a o l a m a y a c a k l a r d ı . H e r düştüğünde o n u k a l ­
d ı r m a k için annesini y a da babasını b u l a m a y a c a k t ı . D ü ş s e bİle
tek başına a y a ğ a k a l k a b i l e c e k kadar g ü ç l ü o l m a k z o r u n d a y d ı .

C e m g i b i , a n n e v e babası da o gün bir şey öğrendiler. O ğ u l ­


larının iyiliği i ç i n , bu o n u n d a h a fazla a c ı ç e k e c e ğ i a n l a m ı n a
gelse b i l e , gerekirse risk a l m a l a r ı gerektiğini... O ğ u l l a r ı yaşadığı
süreçte y a galip gelecekti v e o n u k a z a n a c a k l a r d ı y a da d u y g u l a -
r ı n d a k i , d ü ş ü n c e l e r i n d e k i v e y a ş a d ı k l a r ı n d a k i bu ani değişime
a y a k u y d u r a m a y a c a k v e .onu k a y b e d e c e k l e r d i . B u onlar için ç o k
b ü y ü k bir riskti. A m a s o n u n d a o ğ u l l a r m m k a z a n m a ihtimali var­
sa, n e kadar ağır gelse d e bu riski g ö z e a l m a l a r ı gerekliydi.

A n n e v e babası yatak o d a l a r ı n a ç e k i l d i k l e r i n d e . C e m d e k e n ­
di o d a s ı n a gitti. H i ç bir şey y e m e k i s t e m i y o r d u . S a n k i midesi bir
ç u v a l taşla d o l d u r u l m u ş gibiydi.

O kadar mutsuzdu ki G i z e m l i H i p n o z c u ' d a n mail gelip g e l ­


m e d i ğ i n e b a k m a d ı bile. Ş u a n d a bu u m u r u n d a bile değildi.

İnsanın hayatı bir gün i ç i n d e nasıl da d e ğ i ş e b i l i y o r d u . D a h a


d ü n bu saatlerde h e y e c a n l a m a i l i n i bir kez d a h a kontrol etmiş v e
mail gelmediğini g ö r ü n c e ü z ü l m ü ş t ü . B u g ü n ise o n d a n mail a l ­
madığı 5 . g ü n d ü v e C e m a l d ı r m ı y o r d u .

G ö z ü n e u y k u g i r m e y e c e ğ i n i sanmıştı a m a b e d e n i v e zihni o
kadar y o r u l m u ş t u ki b a y ı l ı r c a s ı n a , derin bir u y k u y a d a l d ı .

Ertesi g ü n u y a n d ı ğ ı n d a , p a r m a ğ ı n ı b i l e o y n a t m a k istemiyor­
d u . Z o r l a kalktı, hazırlandı v e o k u l a gitti.

G e ç e n iki gün b o y u n c a da bir robot gibi y a ş a d ı . D e r s l e r e gir­


d i , e v i n e gitti, y e m e k y e d i , u y u d u , u y a n d ı , o k u l a gitti, derslere
girdi...

B u süre i ç i n d e m a i l i n e h i ç b a k m a d ı . K e n d i n i k a y b o l m u ş gibi
hissediyordu...
Dos

cumartesi g ü n ü d e r s h a n e y e g i t m e y e niyeti y o k t u . Ama

O k a n ile ders ç a l ı ş m a k üzere sözleşmişlerdi. E n a z ı n d a n

g i d i p , o n a vazgeçtiğini s ö y l e m e l i y d i .

D e r s h a n e y e vardığında zil ç a l m a d a n O k a n ' ı y a k a l a m a k için

hızla m e r d i v e n l e n tırmandı. İşte o r a d a y d ı . Sınıfın ö n ü n d e bir kız­

la sohbet e d i y o r d u . Ç o k eğlendikleri belliydi, ç ü n k ü sık sık sohbet­

lerine kahkahalar eşlik e d i y o r d u . Kızın a y n ı B a d e gibi, kestane

rengi saçları v a r d ı . A s l ı n d a b o y u falan da B a d e kadardı.

Kızın arkası d ö n ü k o l d u ğ u için y ü z ü n ü g ö r e m i y o r d u a m a o n a

B a d e ' y i hatırlatmıştı. O n u d ü ş ü n d ü ğ ü a n d a k a l b i n e bir sızı sap­

lanıp k a l d ı . B a d e ile ilgili n e h a y a l l e r kurmuştu. O y s a şimdi d a ­

ha onları g e r ç e k l e ş t i r m e d e n , kaybetmişti. Y a ş a d ı k l a r ı d ü ş ü n ü l ü r ­

se, B a d e ' y e ilanı aşk e t m e k ç o k s a ç m a y d ı . B ö y l e bir m u t l u l u ğ u

hak ettiğine i n a n m ı y o r d u .
O bu d ü ş ü n c e l e r i n h ü z n ü n e k a p ı l ı r k e n , kız y ü z ü n ü d ö n d ü .
B a d e ' y e b e n z e m i y o r d u , ç ü n k ü B a d e ' n i n ta k e n d i s i y d i ! Y o ğ u n bir
kıskançlığın m i d e s i n e d o l d u ğ u n u hissetti.

A r k a s ı n ı d ö n ü p o r a y ı terk e d e c e k k e n , günlerdir s u s m a y ı ter­


cih e d e n D o ğ r u c u ' n u n sesini d u y d u :

" S e n n e yaptığını sanıyorsun? O k a n ' a bir s ö z ü n var. Ö y l e c e


d ö n ü p , g i d e c e k misin?"
" O k a n d e n i l e n herif, B a d e ' y i ç a l d ı a m a ! "

" K i m i k i m d e n ç a l d ı ? B a d e n e z a m a n senin kız arkadaşın o i d u


ki? O k a n ile B a d e çıkıyorlarsa b i l e , kimseyi s u ç l a m a y a h a k k ı n
yok!"

D o ğ r u c u y i n e v e y i n e h a k l ı y d ı . O k a n ' ı n h i ç bir kabahati y o k ­


tu. H e m B a d e d e O k a n ' ı seviyorsa, kıskançlık y a p m a n ı n n e a n ­
lamı v a r d ı ? Kendisi B a d e ' y e âşık d i y e , kız d o k u n u l m a z değildi
y a . Kaçırmıştı o n u işte. A d a m gibi bu gerçeği kabul e t m e l i y d i v e
o r a y a n e y a p m a k için gittiyse, bir a n e v v e l işini h a l l e d i p y o l u n a
d e v a m e t m e l i y d i . T a b i d e v a m e d e c e ğ i bir y o l bulabilirse...

- O k a n b e n ç a l ı ş m a işinden v a z g e ç t i m . Kusura b a k m a . B a n a
müsaade...

Sesi p l a n l a d ı ğ ı n d a n sert çıkmıştı. Y a p a c a k bir şey y o k t u . S ö y ­


l e y e c e ğ i n i söylemişti e n a z ı n d a n . G e l d i ğ i hızla m e r d i v e n l e r d e n
geri i n d i . T a m dışarı çıkmıştı ki a r k a s ı n d a n birinin seslendiğini
duydu:

- H e y b e k l e ş e n e biraz. T a z ı gibi n e k a ç ı y o r s u n ?

- H a y ı r d ı r birader, n i y e geldin p e ş i m d e n ?

- O kadar tuhaf d a v r a n d ı n ki, n e o l d u ğ u n u m e r a k ettim.

- Bir şey o l d u ğ u y o k . D e r s ç a l ı ş m a k , üniversiteye gitmek falan


b a n a göre işler değilmiş. B u n u a n l a d ı m b e n . S e n i de meşgul et­
t i m . Kusura b a k m a z s ı n u m a r ı m . . .

- T a b i ki b a k a r ı m , ç ü n k ü söylediklerinin bir k e l i m e s i n e bile


i n a n m ı y o r u m . Bir derdin v a r s e n i n .
- O n u da n e r e d e n ç ı k a r d ı n ?

- Suratındaki yumruk yeınis ifadeden. Hadi söyle bakalım,


kim attı sana b u y u m r u ğ u ?

- Hayat...

- A n l ı y o r u m . M e s e l e derin. H a d i gel şu kafede takılalım biraz.

- Y o k a b i . S e n k a ç ı r m a dersini...
- Bir ders kaçırsam ö l m e m h e r h a l d e . H e m sabah kahvaltı d a
e d e m e d i m . K a r n ı m a ç . H e m konuşur h e m d e bir şeyler atıştırırız.

- İyi ö y l e o l s u n . . .

N o r m a l d e C e m b ö y l e bir teklifi k o l a y k o l a y kabul e t m e z d i .


H e l e ki O k a n ' ı B a d e ile gördükten sonra hayatta kabul e t m e z d i .
A m a artık h i ç bir şey n o r m a l d e ğ i l d i . En a z ı n d a n C e m ' i n o g ü n e
kadar bildiği " n o r m a l " k a v r a m ı y l a alakası y o k t u .

- E e e anlat b a k a l ı m d e r d i n i . . .

H e m a n l a t m a k i ç i n y a n ı p tutuşuyor, h e m d e a n l a t m a k istemi­
y o r d u . A m a e n i n d e s o n u n d a d a y a n a m a y ı p , biriyle p a y l a ş a c a ğ ı ­
nı da b i l i y o r d u . Y o k s a p a t l a y a c a k t ı . T a n ı d ı k l a r ı i ç i n d e bu kişinin
O k a n o l m a s ı n ı tercih e d e r d i . B a d e ile ç ı k ı y o r olsa bile. B u y ü z ­
d e n lafı uzatıp k e n d i n i n a z a ç e k m e s i n i n d e bir a n l a m ı y o k t u .

- Cumali okuldan ayrılmış...

- Ü z ü l d ü m . Senin de üzülmeni a n l a r ı m a m a sen b a s b a y a

d e p r e s y o n a girmişsin.

- Ç ü n k ü benim yüzümden ayrıldı...

- Nasıl yani?

- C u m a l i ' n i n ailesi burada değilmiş. C u m a l i yurtta kalıyormuş.


Ailesi d e o k u m a s ı n ı istemiyormuş. G e l s i n tarlada çalışsın istiyor­
larmış. B u y ü z d e n yıllardır o n a sürekli baskı y a p ı y o r l a r m ı ş . S o n
yıllarda para falan da g ö n d e r m e y i kesmişler. A m a C u m a l i ' y i bilir­
sin. O k u m a a ş k ı n d a n başka hayatta h i ç bir şeyi yoktu o n u n . O da
direnmiş. O k u l çıkışları b o y a c ı l ı k y a p m ı ş . O k u l idaresi d e o n a
destek o l m u ş . Zorluklarla da olsa, bu s e n e y e kadar d a y a n m ı ş .
G e ç e n hafta bir a n d a her ş e y d e n v a z g e ç m i ş . A i l e s i n i n isteğini ka­
bul etmiş v e m e m l e k e t i n e d ö n m ü ş .

- A m a n e d e n ? O n c a yıl d a y a n d ı k t a n sonra, n e d e n şimdi?

- İşte b e n d e a y n e n bu s o r u y u s o r d u m G ü r l e k A h m e . . . par­
d o n . . . A h m e t b e y e . B i z i m m ü d ü r y a r d ı m c ı s ı kendisi. C u m a l i ' y e
hep bir b a b a gibi davranmıştır. D e d i ki C u m a l i ' y e g e ç e n hafta
bir haller o l m u ş . Bir a n d a tüm g ü c ü n ü k a y b e t m i ş v e pes etmiş...

- S e n d e C u m a l i ' y e y a p t ı k l a r ı n d a n sonra, bu ç o r b a d a tuzun


olduğunu düşünüyorsun.

- T a m üstüne bastın!

İçindeki tüm parçaları birlik o l m u ş , O k a n ' ı n o n a ; s a ç m a l a d ı ­


ğını, o n u n l a bir alakası o l m a d ı ğ ı n ı , kendisinin t a m a m e n m a s u m
o l d u ğ u n u s ö y l e m e s i n i umutla b e k l i y o r l a r d ı .

O k a n bir kaç s a n i y e d ü ş ü n d ü k t e n sonra, C e m ' i n u m u t ettiği


değil a m a dürüst o l a n d ü ş ü n c e s i n i dile getirdi:

- H a k l ı olabilirsin. Bir insanın h a y a t ı n d a m ü c a d e l e gerektiren


bir zorluk varsa v e m ü c a d e l e s i n d e y a l n ı z o l d u ğ u n u hissediyor­
sa, ç e v r e s i n d e k i l e r i n kötü davranışları o n u tüketebilir.

C e m s u ç l u , suçlu içini ç e k t i :

- B i r k e z d a h a doğru s ö y l ü y o r s u n a b i . H e m bir şey d a h a v a r .


G e ç e n haftalarda bir g ü n , bir kaç d a k i k a l ı ğ ı n a o n u n l a sınıfta y a l ­
nız kaldık. S a n k i b e n i m bir şeyler s ö y l e m e m i y a da y a p m a m ı
bekler gibi bir hali v a r d ı . N o r m a l d e h e m e n çantasını toplar v e
giderdi. A m a o gün b a y a bir o y a l a n d ı . B e n d e bir şeyler s ö y l e ­
m e k istedim a m a ne d i y e c e ğ i m i b i l e m e d i m . Kaan'la aramızın
açıldığı g ü n l e r d i . K a f a m bozuktu a n l a y a c a ğ ı n . N e t d ü ş ü n e m i ­
y o r d u m . Ç ı k t ı m , gittim sınıftan. B u o l a y d a n kısa bir süre sonra da
C u m a l i m ü c a d e l e s i n d e n v a z g e ç t i . Ş i m d i d ü ş ü n ü y o r u m da belki
de o gün o n a bir şeyler s ö y l e s e y d i m , bir özür d i l e s e y d i m , her şey
çok farklı olabilirdi. Her şeyi düzeltmek için elimde bir fırsat var­
dı ve ben o n u kaçırdım.

- Fırsat k a p ı y ı iki kere ç a l m a z .


- G ü z e l s ö z . T a m da b e n i anlatıyor.
- Chamfort'un sözü...

- Doğru demiş adam...

- S e n d e b u o l a n l a r d a n sonra v a z g e ç t i n , ö y l e m i ?

- Evet. Artık n e a n l a m ı var ki. H e r şeyi m a h v e t t i m . A y r ı c a C u ­


m a l i ' n i n hayatı b e n i m y ü z ü m d e n h a r c a n m ı ş s a , a y n ı şeyi b e n d e
hak ediyorum demektir.

- Y a n i o n u n k i n i h a r c a d ı ğ ı n ı d ü ş ü n d ü ğ ü n i ç i n , kendi hayatını
da h a r c a y a c a k s ı n . . .

- Bir bakıma, evet öyle...

• - B u sana ne kazandıracak?
- Anlayamadım?

- D i y e l i m k i ; o n u n k i y l e birlikte kendi h a y a t ı n ı d a h a r c a d ı n .
B u n u n s a n a v e C u m a l i ' y e ne faydası var?
- Yaptıklarımın cezasını çekmiş olacağım.

- A m a C u m a l i ' y e bir yararı o l m a y a c a k .

- Artık o n u n için y a p a b i l e c e ğ i m bir şey k a l m a d ı ki z a t e n .


- N a s ı l bu kadar e m i n olabiliyorsun?

- E o gitti. D ö n m e y e c e k .

- O l a y ı ç o k dar bir ç e r ç e v e d e n d e ğ e r l e n d i r i y o r s u n .

- Nasıl yani?

- Evet, bugün C u m a l i için bir şey y a p a m ı y o r olabilirsin a m a


bu y a r ı n y a p a m a y a c a ğ ı n a n l a m ı n a g e l m e z . Eğer her şeyi y a ş a d ı ­
ğın b u z a m a n d i l i m i n e g ö r e değerlendirirsen, y a n l ı ş y a p a r s ı n .
H a y a t akışkan bir süreç. Y ı l l a r sonra karşımıza nelerin ç ı k a c a ğ ı ­
n ı , hangi fırsatların d o ğ a c a ğ ı n ı b i l e m e y i z . S e n bugün kendinden
v a z g e ç e r e k , ileride C u m a l i ' y e f a y d a n d o k u n a b i l e c e k bir fırsatı
tepiyor olabilirsin.
- Y ı l l a r sonra ha? N e r d e n karşıma ç ı k a c a k ki...

- Asla bilemezsin. U z u n yıllar yolları ayrı d ü ş e n insanlar,


d ü n y a n ı n bir u c u n d a tekrar karşılaşıyorlar. Ş ö y l e d ü ş ü n ; ileride
hiç beklemediğin bir a n d a C u m a l i ' y e y a r d ı m e d e b i l e c e ğ i n bir
fırsat çıksa karşına v e sen b u g ü n aldığın bu karar y ü z ü n d e n o fır­
satı d e ğ e r l e n d i r e m e z s e n , nasıl hissedersin?

- A y n ı hatayı iki kere y a p t ı ğ ı m için aptalın teki o l d u ğ u m u d ü ­


şünürüm herhalde...

- İşte ş i m d i s e n d e t a m üstüne b a s t ı n !

- A m a o n u n l a tekrar k a r ş ı l a ş m a m ı z ç o k küçük bir ihtimal.

- A m a y i n e d e bir ihtimal. B a k C e m ; kendi hayatını h a r c a y a ­


rak, s a d e c e d a h a fazla insana zarar verirsin. A i l e n i n ç e k e c e ğ i
a c ı y ı bir d ü ş ü n . C u m a l i ' y e yaptığın h a t a n ı n aynısını onlara da
y a p m ı ş o l a c a k s ı n v e seni s e v e n herkesi i n c i t e c e k s i n . S o n r a bu
hatalar bir k a r t o p u n d a n çığa d ö n ü ş e c e k v e sen t e m i z l e m e şansı­
n ı k a y b e t m i ş o l a c a k s ı n . H a y a t t a n e olursa o l s u n , k e n d i n d e n v a z ­
g e ç e r e k iyi bir şey y a p m a şansın yoktur. C u m a l i ' y e y a r d ı m e d e ­
b i l e c e ğ i n bir fırsat e l i n e hiç g e ç m e s e b i l e , sen diğer insanları
mutlu ederek hatalarını telafi edebilirsin.

- A b i , sen psikolog o l m a l ı s ı n y a !

- Bade de öyle söylüyor.

- Y a evet. Bade...

- Sizin sınıfta b i z i m k ı z , tanıyorsundur.

- S i z i n kız?

- K u z e n i m d e o n d a n ö y l e s ö y l e d i m . O b i z i m a i l e n i n göz b e ­

beğidir.
- Kuzenin mi!
H a y a t bir a n d a tekrar p e m b e o l m u ş t u . B e l k i eskisi gibi parlak
değildi a m a karanlık da d e ğ i l d i . Y e n i d e n k a l b i n i n h e y e c a n l a v e
m u t l u l u k l a çarptığını hissetmek harika bir ş e y d i !

- Evet. Bir şey mi oldu?


151 Bir Hipnoz Macerası

- Y o k y o k ; şaşırdım sadece. Bilmiyordum da o bakımdan..,


- Evet, C e m b u g ü n ne yapıyoruzî* Çalışacak m ı y ı ^ , ça/ışmaya-
cak mıyız?

- Çalışacağız!
- Senden de bunu beklerdim.

- H a d i k a l k a l ı m o z a m a n . Bir sonraki dersi d e b e n i m y ü z ü m ­


den kaçırmanı istemem.

G i z e m l i H i p n o z c u gitmişti belki a m a u m u t l a r ı geri d ö n m ü ş ­


t ü . O n u n l a y a da o n s u z verdiği karara u y a c a k t ı . İ ç i n d e k i g ü ç y e ­
n i d e n u y a n d ı ğ ı n d a , C e m bir şeyi d a h a fark etti.

Y a ş a d ı ğ ı her zorluk, a c ı v e pişmanlık, fırtınayı atlattıktan s o n ­


ra insanı d a h a g ü ç l ü k ı l ı y o r d u . G e ç e n hafta G i z e m l i Hipnozcu
h a y a t ı n d a n çıktığında y ı k ı l m ı ş v e d e v a m e d e m e y e c e ğ i n i hisset­
mişti. C u m a l i ile ilgili d u r u m u öğrendikten sonra, bir kez d a h a
y ı k ı l m ı ş v e her ş e y d e n v a z g e ç m i ş t i .

Ş i m d i ise bir dostun r e h b e d i ğ i n d e y a ş a d ı k l a r ı n ı farklı bir a ç ı ­


d a n değerlendirmiş v e tekrar a y a ğ a kalkmıştı. İlginç o l a n s a şu
a n d a G i z e m l i H i p n o z c u o l m a s a b i l e , d e v a m e d e b i l e c e ğ i n i his­
s e d i y o r d u . C u m a l i k o n u s u n d a yaşadığı a c ı , o n u g ü ç l e n d i r m i ş v e
tazelemişti. B u g ü ç ile G i z e m l i H i p n o z c u ' y a d u y d u ğ u bağımlılık
ortadan kalkmıştı.

C u m a r t e s i v e pazar d e r s h a n e çıkışlarında O k a n ile ders ç a l ı ş ­


tı. Konuları gitgide d a h a iyi a n l ı y o r v e testlerdeki doğru c e v a p
sayıları a r t ı y o r d u . Hatta bazı sorularla m ü c a d e l e e d i p , ç ö z m e k
o n a z e v k bile v e r m e y e başlamıştı. H e l e ki zor bir s o r u y u ç ö z d ü ­
ğ ü n d e , y a ş a d ı ğ ı zafer d u y g u s u k e n d i n e o l a n g ü v e n i n i n artması­
na n e d e n o l u y o r d u .

Y e n i bir d ö n e m başlamıştı C e m için. Z o r l u k l a r ı n , m ü c a d e l e ­


nin v e zaferin iç i ç e geçtiği bir d ö n e m . V e C e m bir d a h a asla
v a z g e ç m e y e c e k t i . N e olursa olsun k a z a n a c a k t ı .
Güneş Yeniden Doğuyor

a z a r a k ş a m ı e v e v a r d ı ğ ı n d a a n n e s i o n u k a p ı d a karşıladı.
" H o ş geldin oğlum" diyerek yanaklarından öptü.

A n n e s i n i n sevgi d o l u ö p ü c ü ğ ü n ü y a n a ğ ı n d a hissettiği a n d a
C e m ' i n z i h n i n d e bİr şimşek ç a k t ı ; " T a b i y a l "

- N e dedin oğlum?
- Y o k bir şey a n n e . B a b a m geldi mi?

- Evet, s a l o n d a
- Kardeşim?
- Odasında ödevlerini yapıyor.

- Ha.. Tamam..
A n n e s i n i n peşinden s a l o n a girdi. O t u r m a s ı n ı b e k l e d i . A r d ı n ­
d a n a n n e v e b a b a s m ı n karşısına g e ç e r e k :
- Şey... B e n özür d i l e n m . . . her şey için... b e n . , b e n . , sizi s e v i y o ­
rum... dedi. Kısa v e bilenen bir c ü m l e y d i belki a m a bakışları, d u ­
ruşu, ses tonuyla b u c ü m l e y e yüklediği a n l a m , a n n e v e babasının
y ü z ü n ü aydınlatmıştı. A n n e s i g ö z y a ş l a r ı i ç i n d e o ğ l u n u n b o y n u ­
na sarıldı. C e m ' e b a b a s ı n ı n da sanki gözleri d o l m u ş gibi g e l d i .

Ş i m d i a n l ı y o r d u b i l i n ç a l t ı n ı n o n a v e r m e k istediği m e s a j ı . Ö ğ ­
r e t m e n i n e verdiği g ü l , s a d e c e bir ç i ç e k d e ğ i l , y ü r e ğ i n i n b a h ç e ­
sinden k o p u p gelen bir h e d i y e y d i . O y ü z d e n o kadar d e ğ e r l i y d i .

A n n e babasını da mutlu e t m e k i ç i n , yüksek notlar a l m a y ı ,


takdir g e t i r m e y i , sınavı k a z a n m a y ı b e k l e m e s i n e gerek y o k t u . O
kendi i ç i n d e bunları başararak ailesini m u t l u e t m e y i p l a n l a m ı ş ­
tı. A m a şimdi a n l ı y o r d u ki e ğ e r b e k l e s e y d i , ailesi b u k a r a r d a n
habersiz, s a d e c e d a h a u z u n süre ü z ü l m ü ş o l a c a k l a r d ı . A n l a m ı
b ü y ü k , içten gelen k ü ç ü k bİr özür ise her ş e y e b e d e l d i . Yurt d ı ­
şında burs b i l e kazansa, ailesini b u k a d a r mutlu e d e m e z d i .

S ı n a v k a z a n m a k bir zaferdir. A m a kimliğini k a z a n m a k hayat­


taki e n b ü y ü k zaferdir. C e m bu zaferi k a z a n m ı ş v e b ü y ü m ü ş t ü .

C e m ' i n y a p m a s ı g e r e k e n bir şey d a h a v a r d ı . Kardeşinin o d a ­


sına y ö n e l d i . K a p ı y ı ç a l d ı .

- Girin.

- N'aber cimcime?

- S e n kapı ç a l a r m i y d i n ? H e m b a n a c i m c i m e d e m e .

Kız kardeşinin gözleri şişmişti v e k ı p k ı r m ı z ı y d ı . A ğ l a m ı ş gibi


bir hali v a r d ı .

- N e oldu?

" Sana ne!

- Ağlamışsın ama

- H i ç d e bir kere, a ğ l a m a d ı m

- O z a m a n "kurbağa göz" m o d a s ı çıktı. B e n i m haberim y o k !

- Benimle alay etme. Git başımdan.

- G i t m e y e c e ğ i m . Ç ü n k ü sen b e n i m kardeşimsin!

- H ı . . . s e n . , n e . , ne d e d i n ?

- Kardeşimsin d e d i m .
C e m b u n u o k a d a r içten v e d u y g u y ü k l ü söylemişti ki kız kar-

desi afallamıştı.
- N e r e d e n çıktı şimdi b u ?
- B a k D i d e m , artık seninle s a ç m a s a p a n sebeplerden d o l a y ı
k a v g a etmek istemiyorum. Ş i m d i anlat b a k a l ı m ne o l d u sana.
- Z ü b e y d e ile k a v g a ettik.

- O kim?
- En y a k ı n a r k a d a ş ı m tabi k i ! O f s a n a a n l a t a n d a k a b a h a t .

- H a d i a m a uzun etme. B u g ü n e kadar seninle ilgilenmemiş


o l m a m , ilgilenmeyeceğim anlamına gelmez.
A b i s i n e gerçekten bir şeyler o l m u ş t u . A m a bu y e n i d u r u m D i ­
d e m ' i ç o k mutlu etmişti. K e n d i n i h e p a l m a k istediği bir h e d i y e ­
y e n i h a y e t k a v u ş m u ş gibi h i s s e d i y o r d u .
- H a s t a f a l a n mısın sen?

- Hayır.
- O z a m a n kesin 3 a y l ı k ö m r ü n k a l d ı .
- U m a r ı m d a h a u z u n yaşarım. N e d e n kavga ettiniz Z ü b e y d e ile?
- "Sinemaya gidelim" dedi. B e n d e okulu ekmek istemedim.
O d a ; " b e n d e o z a m a n A y ç a ile g i d e r i m işte" d i y e b a n a b a ğ ı r d ı .
Keşke teklifini kabul e t s e y d i m . En y a k ı n a r k a d a ş ı m ı kaybettim.

- S e n doğru olanı y a p m ı ş s ı n . O k u l u e k s e y d i n , asıl o z a m a n

yanlış olurdu.

- B u n u sen mi s ö y l ü y o r s u n ?

- S a n a iyi bir örnek o l m a d ı ğ ı m ı n f a r k ı n d a y ı m . A m a ben haf­


talardır tüm derslerime giriyor v e ç a l ı ş ı y o r u m .

-Sen?

- Evet b e n !

- N e d e n ki?
- Ç ü n k ü d o ğ r u o l a n b u . B a k D i d e m , eğer Z ü b e y d e o k u l u a s ­
m ı y o r s u n d i y e seni satmışsa, o zaten senin gerçek dostun d e ğ i l ­
dir. Tersi o l s a y d ı , sen Z ü b e y d e ' y e bağırır m i y d i n ?
-Asla!

- O z a m a n sana senin gibi değer v e r e n y e n i arkadaşlar e d i n ­


melisin.

- Ö y l e m i dersin?

- Kesinlikle. H e m b ö y l e c e Z ü b e y d e d e senin değerini d a h a iyi


a n l a y a c a k t ı r . H a y a t t a bir başkasmı k ı r m a m a k i ç i n , y a n l ı ş y o l u
asla s e ç m e m e l i s i n . S e n d a i m a doğru bildiğin y o l d a n gitmelisin.
O z a m a n doğru insanlar ç ı k a c a k t ı r zaten karşına.

- V a y be a b i , sen hakikaten değişmişsin!

- A n l a ş t ı k m ı , sen o n u söyle?

- Anlaştık. H e m b e n i m Z ü b e y d e ' y e falan i h t i y a c ı m y o k !

- işte b e n i m k a r d e ş i m !

Birlikte o d a d a n ç ı k ı p salona y ö n e l d i l e r . C e m e l i n i k a r d e ş i n i n
o m z u n a atmıştı. B u n u gören a n n e v e b a b a s ı n ı n y ü z ü d a h a da
aydınlandı.

" B i r a z d a h a parlarlarsa, kesin erecekler" d i y e g ü l ü m s e y e r e k


sofraya o t u r d u . H a r i k a bir a k ş a m y e m e ğ i y d i . H e r k e s i n y ü z ü g ü ­
lüyor, espriler h a v a d a u ç u ş u y o r , k a h k a h a l a r ç a t a l kaşık seslerine
k a r ı ş ı y o r d u . H a y a t ı n d a y e d i ğ i en lezzetli y e m e k t i . Fırtına d i n m i ş ,
e v l e r i n e u z u n yıllar sonra y e n i d e n güneş d o ğ m u ş t u . V e t ü m b u n ­
ları s a d e c e yürekten g e l e n bir ö z ü r sağlamıştı.

Y e m e k t e n sonra C e m ders ç a l ı ş m a k üzere o d a s ı n a ç e k i l d i .


T a m kitaplarını açmıştı ki İ ç i n d e n m a i l i n e b a k m a k g e l d i . G i z e m ­
li H i p n o z c u ' d a n aldığı son m a i l i n ü z e r i n d e n 8 g ü n g e ç m i ş t i . B u
saatten sonra bir c e v a p g e l m e s i n i b e k l e m i y o r d u . A m a y i n e d e
b a k m a y a karar v e r d i .

M a i l i n e girdiğinde gözlerine i n a n a m a d ı ! M a i l gelmişti! U n u t ­


t u ğ u n u sandığı o h e y e c a n v e m e r a k d u y g u s u bir k e z d a h a kalbi­
nin hızla a t m a s ı n a n e d e n o l d u . H e m e n m a i l i n üzerine tıkladı v e
okumaya başladı:
"Sevgili Cem;

B/r süre^/r SGnı yalnız hırshhğıhiıh fâfklht^âyıM. Uunun ıçın


senden özür dilerim. Neden sana yazmadığımı şu anda açıkla-

yamam. Ama inan bana geçedi bir sebebim var. Bu konuda ba­
na güvenmeni istiyorum.

Şunu kabul etmeliyim ki benim yokluğumda çok iyi iş çıkar­


dın. Bana bağımlı hale gelmenden korkuyordum. Ama artık bu
konuda endişe etmeme gerek kalmadı sanırım.

Geçen günlerde yaşadıkların ağır şeylerdi. Ama sen çıkarman


gereken dersleri bilinçli bir şekilde çıkardın ve şimdi gerçekten
sağlam bir başlangıç yapmış oldun. Bunun için seni kuduyor ve
seninle gurur duyuyorum.

Ailenle aranı düzeltmiş olman da harikal Birçok insan gururu­


na yenik düşüp, senin yaptığını yapamazdı. Zaten bu yüzden in­
sanlar gereksiz nedenlerle sürekli birbirlennİ incitmiyorlar mı?

Kız kardeşine gerçek bir ağabey gibi davrandın ve onun yanlış


bir şey yapmasına engel oldun. Anne ve babanı da gururlandırdın.
Onlara bundan daha güzel bir hediye veremezdin.

Ayrıca daha derin bİr insan olman konusunda, bilinçaltınla


sık ve belirgin irtibat kurmaya başlamış olman en büyük kanıt.
Sana İlkokul öğretmeninle yaşadığın o anıyı bir amaç için hatır­
latmıştı ve sen mesajı çözmeye basardın. Artık gitgide gerçek
benliğinle daha çok bütünleşiyorsun.

Cumali konusunda fazla bîr şey söylememe gerek yok. Sen


zaten olması gerektiği gibi davrandın. Bu arada Okan doğru bir
seçim. Onunla dosduğunun değenni bil. Böyle dostlar hayatta
insanın karşısına çok az çıkarlar.

Kaan'a karşı anlayışını da sürdürmeye devam et. Senin yardı­


mına ilitiyacı var. Lütfen hiç bir konuda ona karşı da gurur yap­
ma. Okan'ın sana gösterdiği olgunluğu, senin de Kaan'a göster­
men gerekiyor.
İçindeki Doğrucu'nun sesinin gitgide güçlendiğinin de farkın­
dayım. O senin en değerli parçan.

Aslında her insanın içinde bir doğrucu vardır. O, hayatımız


boyunca bize yol gösterir. Yaptıklarımızın doğruluğunu, yanlış­
lığını görmemizi sağlar.

Çoğu insan; "Şimdi ne yapmalıyım?" diye kendi kendine sor­


duğunda, o mutlaka cevap venr Ama maalesef bazı insanlar
onun sesini duyadar, bazıları da duymak istemezler İşienne gel­
mez. Çünkü Doğrucu bizden bazen zor olanı seçmemizi ister
Zordan korkanlar, gurur yapanlar, kolaycılar onu susturudar
Ama yaptıkları yanlışın bedelini mutlaka hayatlarının bir aşama­
sında ödeder

Sen bunların hepsini yaşadın. Dinlememenin acısını da din­


lemenin kazancını da çok iyi biliyorsun.

İçsel sorgulama yapman ise olağanüstü bir şey. Güzel sözlen


incelerken kendine hesap sorman, kendin için yapabileceğin en
güzel yatırımdı. Bir insanın kendini sorgulayıp hatalarını görebil­
mesi en büyük erdemdir Çok az insan bunu başarır Ama başa­
ran insanların da hayatta istediklenne kavuşan kişiler olduğunu
görürsün. Bu sebeple kendini sık sık sorgulamaya devam et. Ha­
yatın boyunca bunu yapmaktan asla vazgeçme..."

G i z e m l i H i p n o z c u bir süredir o n u n l a ilişkisini kesmiş olsa b i ­


le, h a y a t ı n d a k i her ş e y d e n h a b e r d a r d ı . B u C e m ' i h e m mutlu et­
miş h e m d e ürkütmüştü. O n u n l a yazıştığı g ü n l e r d e bu d u r u m a
alışmıştı. A m a a r a d a n g e ç e n z a m a n , bu o l a y ı n garipliğini unut­
masa da göz ardı e t m e s i n e n e d e n o l m u ş t u . Ş i m d i bu garip d u r u ­
m u bir kez d a h a algılıyor v e ilk defa y a ş ı y o r m u ş gibi tedirgin
oluyordu.

Kafasına takılan bİr şey d a h a v a r d ı . G i z e m l i H i p n o z c u y a ş a d ı ­


ğı her şeye değinmişti; bir şey h a r i ç : G ö r d ü ğ ü görüntü ile ilgili tek
bir a ç ı k l a m a y a p m a m ı ş , sanki kasıtlı o l a r a k es g e ç m i ş t i . O n a c e ­
v a p y a z a r k e n b u n u s o r m a y a karar v e r d i v e d e v a m etti:

"Ben olmasam bile, yaşadığın bocalamadan sonra kararma


uymaya devam ettin. Bu da bana yaptıklarını sırf bana söz ver­
diğin için değil, gerçekten yapmak İstediğin İçin ortaya koydu­
ğunu gösteriyor kİ beni en çok mutlu eden de bu oldu.

Şimdi sana söz verdiğim gibi, hipnozun faydalarını ve ne gi­


bi durumlarda kullanabileceğini anlatacağım.

Hipnoz; spor, eğitim, tıp, iletişim, liderlik ve yöneticilik, satış


ve pazaHama, siyaset, kişisel gelişim gibi birçok alanda uygula­
nabilen bir tekniktir. Kısaca çok geniş bir kullanım alanına sa­
hiptir.

Örneğin sporda, sporcuların motivasyonunu sağlamak, per­


formanslarını arttırmak konusunda büyük desteği vardır. Yine
benzer şekilde eğitimde öğrenmeyi kolaylaştırmak, bilinçaltı dü­
zeyde bilgileri kodlamak, kişilerin ders çalışma sürecinde yaşa­
dığı her tüdü sıkıntıyı aşmasını sağlamak gibi konularda değerli
katkıları bulunmaktadır.

Ayrıca hipnotik dİl kalıplarını kullanarak, politikacılar kitlele­


ri etkileyebilecek konuşmalar yapmaktadırlar.

Tıp alanında sadece psikolojik problemlerde değil, fiziksel ra­


hatsızlıklarla da baş etme, onları yenme konusunda büyük yar­
dımı dokunmaktadır. Bugün birçok ülkede doktoHar operasyon­
larda hastalan üzerinde hipnozu kullanmaktadır.

Bugün yine birçok diş hekimi hipnoz ile hastalarını transa so­
karak, "dişçi" korkularını yenmekte ve uyuşturmadan tedavi ya-
pabilmekteler.

Bu gibi diğer alanlardaki kullanım şekillennin çok fazla deta­


yına inmeyeceğim. Çünkü anlatmaya kalksam çok uzun sürecek
ve seni gereksiz yere sıkacak.

Bu birkaç örnekten sonra, doğrudan sana nasıl katkıları ola­


cağı konusuna geçmek istiyorum.
Hipnoz aslında her insanın gerek kendisi ile ilgili, gerekse ya­
şamı ile ilgili arzuladığı değişim ve gelişimi yaratmak için yar­
dım alabileceği çok güçlü bİr araçtır.

Senin durumunu ele alırsak, ders çalışmaya başladığından


ben, gitgide azalsa da yaşamakta olduğun bir sıkıntı var. Kitabı
açtığında bir saat süre ile odaklanamıyorsun ve aklın başka şey­
lere kayıyor. Bu sıkıntını hipnoz ile aşabilirsin. Sana bunu nasıl
yapacağını öğreteceğim, rahat ol, az kaldı.

Bunun dışında bir Öğrenci hipnozu ders çalışma isteğinin az


olması, zaman zaman motivasyonunda yaşanabilen düşüşler,
kendine yeten kadar güvenememesi, sınava yönelik kaygı ve he­
yecanı, programlı ders çalışamaması, düşük notlar aldığında ya­
şadığı moral bozukluğu, yorgunluk, stres, 'ben sınavı kazana-
mam', 'başarısızım', 'matematiği sevmiyor ve anlamıyorum'gibi
olumsuz inançlan için kullanabilir

Sen şu anda bunlardan bazılarını yaşıyorsun, bazılarını da


belki ilende yaşayacaksın. Belki de başka sıkıntıların da ortaya
çıkacak. İşte ben bundan sonra sana bu konularda hipnozun tüm
desteğini sunacağım.

Bu sayede psikolojik açıdan son derece güçlü olacak, prob-


lemlenni aşacak ve girdiğin yolda daha hızlı, başanlı ilerleye­
ceksin.

Sana en başta da söylediğim gibi, hiç emek harcamaz, bir kö­


şede oturur ve hipnozun senin adına her şeyi yapmasını bekler­
sen, sadece kendini kandırmış olursun. Ama sen zaten bu durumu
aştın. Çaba sad ediyorsun. İşte hipnoz bu çabanda sana dost ola­
cak ve rehbedik ederek, en iyi şekilde devam etmeni sağlayacak.

Tabi sen hipnozu bu gibi sıkıntıların için kullanırken, o sana


daha da fazlasını kazandıracak. Hayatı algılayış şeklinin daha
hızlı geliştiğini göreceksin. Öğrenme, algılama, yorum yapma
becenlenn de gelişecek. Hipnoz öyle bir uygulamadır ki sen bir
konu üzerinde çalışsan bile, o başka konulara da etki eder ve on­

ları da ^eli^tinr.

Bir mrski ma/7/mcfe sanü iifc hipnoz uyguimmı rcrccelfm,


Ders çalışırken tam olarak odaklanamama sorununla öaslayacağiz.

Tabi her zamanki gibi bazı şardarım var. Günlük ders çalışma
süreni 2 saate çıkaracaksın ve her derste öğretmenine en az iki
soru soracaksın. Bu sorular öyle saçma sorular olmayacak. Konu
İle alakalı ve mantıklı sorular üreteceksin.

Bu şekilde bir hafta devam edeceksin ve önümüzdeki pazar


hipnoz uygulamaya başlamanı sağlayacak ilk mailimi alacaksın.
Bir hafta yalnızsın. Ama bu artık senin için bir sorun olmaktan
çıktı, öyle değil mi?

Son olarak sana mail yollamadığım için bana gönderdiğin söz


çok zekice bir hamleydi. İlk yazdığın o öfke dolu maili gönder­
mek yerine, bunu tercih ettiğin için teşekkür edenm..."

" B u a d a m ı n b i l m e d i ğ i bir ş e y v a r mı a c a b a ? " Bir kez d a h a


hayretler İ ç i n d e k a l d ı . A m a artık b u d u r u m a mantıklı bir a ç ı k l a ­
m a bulma çabasından vazgeçmişti. Ç ü n k ü n e kadar düşünürse
d ü ş ü n s ü n , s a d e c e d a h a fazla akli karışıyordu. O l d u ğ u gibi ka­
b u l l e n m e y e v e z a m a n a b ı r a k m a y a karar vermişti.

K a l a n s o n satın d a o k u d u :

"Pazar günü görüşürüz. Tecrübelerinin girdiğin yolda sana

dost olması dileğiyle, hoşça kal..."

C e m şaşkınlığının y a n ı sıra, ç o k t a keyifJenmişti. D a h a ş i m d i ­


d e n h i p n o z u n o n a ç o k faydası o l a c a ğ ı b e l l i y d i . H o ş , d a h a u y g u ­
l a m a y a b a ş l a m a d a n b i l e f a y d a l a r ı o l m u ş t u , b u n u inkar e d e m e z ­
d i . Bir hafta m a i l a l m a y a c a k o l m a s ı da b u sefer h i ç c a n ı n ı s ı k m a -
mıştı. Eğer b ö y l e o l m a s ı gerekiyorsa, o l a c a k t ı .
Ş i m d i sıra G i z e m l i H i p n o z c u ' y a c e v a p y a z m a y a gelmişti:

"Başlarda senden haber alamamak bana çok koydu. Neredey­


se vazgeçecektim. Bir de Cumali'ye yaptıklarımm vicdan azabı
eklenince, asimda bir süreliğine gerçekten de vazgeçtim. Bunla­
rı zaten biliyorsun.

Ama Okan sağ olsun, gözlenmin açılmasını sağladı.

Okan konusunda çok haklısın. Öyle bir dostu kaybetmeye


hiç niyetim yok.

Kendime hipnoz yapmayı öğrenmek için sabırsızlanıyorum.

Artık başlayacak olmamız da beni acayip lieyecanlandırdı. Pazar

gününü iple çekiyorum. Sözümü fazlasıyla tutacağımdan emin

olabilirsin. Sadece şu soru sorma işi biraz canımı sıktı.

Çünkü ne sınıftakiler, ne de Öğretmenler benim soru sorma­

ma pek alışık değiller. Bu konuda biraz alaya alınacağım kesin.

Aynca Kaan'la aramızdaki kopukluğu da arttıracağını düşünüyo­

rum. Ben soru sormaya başlayınca, iyice değiştiğimi düşünecek

ve benden tamamen uzaklaşacaktır.

Ama yanlış anlama, bunlan şikayet amaçlı yazmıyorum. So­


nuçta bugün kız kardeşime verdiğim öğütler benim için de g e ­
çer//. Ben başkaları İçin doğru yoldan vazgeçmeyeceğim. Kaan
benim gerçek dostumsa, ne olursa olsun beni temelli kaybetmek
istemeyecektir.

Son olarak, sormak istediğim bir şey var. Geçen cumartesi


senden mail gelip gelmediğini anlamak için internete girmeden
kısa bir süre önce, bir insan yüzü gördüm. Ama bu bir hayal gi­
bi değildi. Gerçekten oradaydı, aynca tanıdığım binne benziyor
gibiydi. Şu anda onu net hatıdayamıyorum. Düşündükçe kay­
boldu. Bu ne anlama geliyor olabiliri"'
Yazısına d e v a m edecekken durakladı. B u soruyu sormak ko­
n u s u n d a ba|langiı^taki kadar e m i n d e ğ i l d i . G i z e m l i Hipnozcu
ö z e l l i k l e bu k o n u y a g i r m e m i ş g i b i y d i . Eğer ö y l e y s e m u t l a k a bir
sebebi o l m a l ı y d ı . Ş i m d i kendisi bu s o r u y u sorarak y a n l ı ş bir şey
y a p ı y o r olabilir m i y d i ? Sezgileri o n a "evet" c e v a b ı n ı v e r d i r d i .
Y a z d ı ğ ı son paragrafı sildi.

"...Kaan benim gerçek dostumsa, ne olursa olsun beni temel­


li kaybetmek istemeyecektir.

Şimdilik benden de bu kadar. Pazar günü mailini bekliyorum.


L ütfen hana geçen seferki gibi tatsız bir sürpriz yapma. Görüşürüz..."

M a i l i n i y e n i h a l i y l e gönderdi v e bir süredir varlığını unuttuğu


o huzur d u y g u s u n u n , b e d e n i n e y a y ı l d ı ğ ı n ı hissetti. B u d u y g u y u
kaybetmeden h e m e n yatağına uzandı v e o n u n tadını çıkararak,
o özlediği derin u y k u l a r d a n birine d a l d ı .

C e m belki o a n için farkında değildi a m a son paragrafı s i l m e ­


si h a y a t ı n ı farklı bir y ö n e s o k m u ş t u . Eğer s i l m e d e n g ö n d e r m i ş o l ­
s a y d ı , başka bir h a y a t y a ş a y a c a k t ı . B a ş k a a m a istemediği bir h a ­
yat. N e y s e ki d u y a r l ı h a l e g e l e n sezgileri i m d a d ı n a yetişmiş,
doğru kararı v e r m e s i n i sağlamıştı.
ansla İlk Buluşma

oğu insan taze başlangıçlar: y a p m a k İçin pazartesi g ü n ü ­


nü seçer. C e m için d e d u r u m çok. farklı o l m a m ı ş t ı . P a ­
zartesi, gözlerini a ç t ı ğ ı n d a , y e n i bir hayata u y a n d ı ğ ı n ı
hissetmişti. Fırtınalar y a ş a n m ı ş v e a r k a s ı n d a n huzur d o l u sessiz­
lik başlamıştı. B e l k i h a y a t ı n d a başka fırtınalar d a olacaktı a m a o
artık h e p s i n d e n sağ v e ayakta ç ı k a c a ğ ı n ı b i l i y o r d u .

A i l e s i y l e birlikte güzel bir kahvaltı y a p t ı . E v i n havası ö y l e s i n e


değişmişti ki eskiden bir a n e v v e l u z a k l a ş m a y a çalıştığı e v i n d e n ,
şimdi h i ç ç ı k m a k istemiyordu.

O k u l a birkaç dakika erken v a r d ı . B i r ba'hka oturup ders kitap­


larından birini çıkardı v e i n c e l e m e y e b a ş l a d ı . N e d e n b ö y l e y a p ­
tığını b i l m i y o r d u , i ç i n d e n gelmişti işte.

- C u m a l i gitti. Y e r i n e yenisi g e l d i !

M e t i n i n s e s i y l e , irkilerek d o ğ r u l d u .

- B u n u n l a ilgili bir derdin mi v a r M e t i n ?


- H a h . . . N e d e r d i m olaca[< ki. B e n s a d e c e senin de ezikler
g r u b u n a katılacağına hayatta İ n a n m a z d ı m .

- B u senin d ü ş ü n c e n . H a y a t k i m i n ezik o l d u ğ u n u , k i m i n o l ­
m a d ı ğ ı n ı h e p i m i z e gösterecek.

- B i l i y o r m u s u n ? Ç o k kaypak bir a d a m m ı ş s ı n s e n ! O n c a yıl


C u m a l i ile alay et. S o n r a da o n a b e n z e . B u i k i y ü z l ü l ü k değil d e
nedir?

C e m ö f k e d e n k ö p ü r ü y o r d u . M e t i n ' i n suratına bir tane patlat­


m a m a k için kendini zor t u t u y o r d u . A m a ne olursa o l s u n , M e t i n ' e
u y u p k o n t r o l ü n ü k a y b e t m e y e c e k t i . Ç ü n k ü o n u kışkırtmaya ç a l ı ş ­
tığının f a r k ı n d a y d ı .

- H a t a l a r ı n ı fark etmektir,

- B i z bir hataydık d e m e k ki senin i ç i n .

- S i z d e ğ i l , sizinle birlikte yaptıklarım bir h a t a y d ı .

- K a a n h a k l ı y m ı ş . S e n tam bir süt ç o c u ğ u s u n !

- O n u rahat bırak M e t i n !

K a a n ' ı n sesi tam a r k a l a r ı n d a n gürlemişti.

- N e o, eski dostlar hâlâ birbirlerini kolluyorlar bakıyorum.

- K i m s e n i n kimseyi kolladığı y o k . S a d e c e kendi h a l i n e bırak.


U ğ r a ş m a artık k i m s e y l e .

- Y o k s a sen d e mi hatalarını fark ettin K a a n !

- S a n a uzatma d e d i m .

- B a k ı y o r u m C e m k e n d i n e İyi bir a v u k a t tutmuş.

- B e n kimsenin avukatı d e ğ i l i m . H a d i y ü r ü , sınıfa g i d e l i m ,


C e m ' i d e bırak, c a n ı ne istiyorsa o n u y a p s ı n , O s e ç i m i n i y a p t ı .
Bizi ilgilendirmez.

C e m o l u p bitenleri sessizce izliyordu. G e r ç i M e t i n ' i bir t e m i z


d ö v m e isteği h a l e n d e v a m e d i y o r d u a m a k o n u ş m a m a y ı tercih et­
ti. M e t i n ona öfke d o l u son bir bakış attıktan sonra, K a a n ' ı n p e ­
şinden sınıfa y ö n e l d i .
Kaan'ın bu davranışı Cem'i mutlu etmedi. Evet, Metin'in yaptık­
l a r ı n a e n g e l olinaya çalışması güzel b i r şeydi ama tarzı rahatsız

e d i c i y d i . Bir dostu korur gibi davranmamıştı. S a d e c e ö n e m s i z bir


vaHıkla uğraşmaya d e ğ m e z gibilennden bir havası vardı.

A c a b a K a a n g e r ç e k t e n b ö y l e mi h i s s e d i y o r d u , yoksa M e t i n ' i n
k e n d i s i n e c e p h e a l m a m a s ı için m i bu ş e k i l d e d a v r a n m ı ş t ı ? B e l k i
d e ikisinden d e biraz v a r d ı .

S o n u ç t a C e m , K a a n ile ilişkisini d e z a m a n a b ı r a k m a y a karar


v e r m i ş t i . Eğer k ü ç ü k y a ş t a n beri kurdukları b a ğ , g e r ç e k bir dost-
luksa, e n i n d e s o n u n d a y i n e bir a r a y a gelirlerdi. A m a şu a n b u n u
y a p m a k için doğru bir z a m a n d e ğ i l d i . Ç ü n k ü K a a n , h â l â M e ­
tin'in etkisi a l t ı n d a y d ı .

Y i n e d e K a a n a d ı n a C e m ' i n i ç i n d e bir ümit filizlenmişti. K a a n


hâlâ M e t i n ile o l m a y ı tercih etse d e eskisi gibi o n u n u y d u s u o l ­
m a k t a n ç ı k m ı ş v e o n a yeri g e l d i ğ i n d e ç ı k ı ş a b i l i y o r d u . B u g e l e ­
c e k t e y e n i d e n bir a r a y a g e l e b i l e c e k l e r i n e dair bir işaret o l a b i l i r d i .

Zilin ç a l m a s ı y l a , d ü ş ü n c e l e r i n d e n sıyrıldı v e derse g i r m e k


ü z e r e sınıfın y o l u n tuttu.

O gün v e diğer günler C e m ' i n h a y a t ı n d a sarsıcı y e n i bir o l a y


y a ş a n m a d ı . Bir hafta b o y u n c a derslerini d ü z e n l i o l a r a k t a k i p et­
ti. H e r g ü n iki saat ders çalıştı. D e r s h a n e d e y i n e O k a n ile z o r ko­
nuları birlikte çalıştılar. H e r derste ö ğ r e t m e n i n e iki soru y ö n l e n ­
dirdi. A s l ı n d a o haftanın e n ilginç o l a y ı bu s a y ı l a b i l i r d i . Ç ü n k ü
h e m ö ğ r e t m e n l e r , h e m d e sınıftakiler b ü y ü k şok g e ç i r m i ş l e r d i .

C e m sadece soru sormakla kalmıyor, gayet mantıklı sorular so­


ruyordu. M e r m i M e l a h a t bir k a ç kez bu İşin C e m ' i n y e n i o y u n l a ­
rından biri o l d u ğ u n d a n şüphelenmiş de olsa, C e m ' i n yüzündeki
ciddi ifade bu kuşkusunu dile getirmesine engel olmuştu.

H e r k e s bu d u r u m a şaşırmış o l s a da kimse C e m ' i n y ü z ü n e


karşı bir şey s ö y l e m e y e cesaret e d e m e m i ş t i . M u t l a k a a r k a s ı n d a n
konuşmuşlardı. Kimisi alay etmiş, kimisi takdir etmişti. A m a C e m
bunlann hiçbirine şahit olmamıştı. " G ö z g ö r m e y i n c e , gönül katla­
nır" misali. C e m de hiç itirazsız bu durumu kabullenmiş v e d u y m a ­
dığı sürece hakkında n e konuştuklarına aldırmamıştı.

P a z a r g ü n ü geldiğinde müthiş bir beklenti v e h e y e c a n d u y g u ­


suyla yataktan fırladı. B u g ü n k e n d i n e h i p n o z y a p m a y ı ö ğ r e n e ­
cekti !

B ü t ü n g ü n b u d u y g u , enerjisini e n üst s e v i y e d e tutmasını sağ­


ladı. Hatta O k a n ' l a ders ç a l ı ş ı r l a r k e n , bir k a ç kez sabırsızlıkla k ı ­
p ı r d a n m ı ş , O k a n da " N e o l d u s a n a b u g ü n , y e r i n d e d u r a m ı y o r ­
sun?" d i y e o n u u y a r m a k z o r u n d a kalmıştı.

A k ş a m e v e vardığında hızla yemeğini yiyip, odasına çekildi.


İki saat, söz verdiği gibi ders çalıştı.

D e r s çalışırken bir kuşku sürekli içini kemirmiştİ. " Y a G i z e m ­


li H i p n o z c u ' d a n mail g e l m e m i ş s e ? Y a aslında iyi biri değilse v e
o n u n l a bir o y u n c a k gibi o y n u y o r s a ? " B u kuşkusuna rağmen bir
şeyi d a h a fark etti. B ö y l e bile o l s a , o başladığı İşe d e v a m e d e c e k ­
ti. Evet, ç o k üzülür v e h a y a l kırıklığına uğrardı. A m a bu bile ar­
tık o n u y o l u n d a n d ö n d ü r e m e z d i . B u cesareti hissediyor o l m a s ı ,
o n u ç o k mutlu etti. K a r a r ı n a n e kadar y ü r e ğ i n d e n bağlandığını
bir k e z d a h a a n l a d ı .

A m a kuşkusu boşa çıktı. Ç a l ı ş m a s ı t a m a m l a n d ı ğ ı n d a , ilk iş


mailini kontrol etti v e tüm hafta h e y e c a n l a beklediği c e v a b ı n
geldiğini g ö r d ü :

"Merhaba Cem;

Bir hafta aynlıl<tan sonra, tel<rar birlil<teyiz. İçin rahat olsun.


Seninle oynamıyorum. Ama söz verdiğim halde, günlerce seni
yalnız bıraktığım için kuşku duymakta haklısın. Umarım benzer
bir olayı tekrar yaşamak zorunda kalmayız.

Hipnozun ne olduğunu artık biliyorsun. Kısaca hatırlatacak


olursam; hipnoz; tüm fonksiyonların çalıştığı, bilincin açık olduğu
bir iyonumda; ((esİndkle uyku ha(i olmadan; İstekle elde edilen bir
konsantrasyondur. N}pn02Ur) f/5nî iJm)İİkf&rİnİ hafİf TrBUS-Ol'lSi
Trans-Derin Trans olmak üzere üçe ayırabiliriz:

Hafif Trans hipnozun başlangıcında görülür. Hafif bir gevşe­


me, hafif bir sersemlik halidir. Kişinin gözlen kapandığı halde
göz kapaklarında titremeler olabilir. Kol ve bacaklarda hafif bir
ağıdaşma, fizyolojik faaliyetlerde yavaşlama görülür. Telkine
yatkınlık minimum düzeydedir. Bu aslında her insanın gün için­
de sık sık yaşadığı bir durumdur.

Mesela bazen televizyon seyrederken babana bir şey söylü­


yorsun ama o seni duymuyor. İçten içe sana aldırmıyor diye ona
kızsan da aslında o hafif trans durumunda olduğu için gerçekten
de senin söylediklerinin farkında değil. Benzer bir sıkıntıyı sen
bilgisayar oyunu oynarken, annen seninle yaşıyor.

Aynı şekilde bazen insanlar arabayla ya da yürüyerek bİr ye­


re giderlerken, gidecekleri yere vardıklarında yol buyunca neler
yaptıklarının, nerelerden geçtiklennin tam da bilincinde olma­
dan ilerlediklerini fark ederler. Derin düşüncelere dalmışlardır
ve yol boyunca zihinlen başka yerde olduğundan, yola çıkışla­
rıyla, varışları arasında olanlar çok da net değildir.

Sen de benzer bİr şeyi Bade'yi düşünürken yaşıyorsun. Onun­


la ilgili düşüncelere daldığında, dış dünyadan uzaklaşıyorsun.

İnsanlar resim, müzik, bilgisayar, kitap, televizyon, ders, mes­


lekleri ile ilgili bir iş, proje gibi herhangi bir şeye odaklandıkla­
rında, aslında hafif trans düzeyindedirler. Yani bir insan günde
defalarca hafif trans düzeyinde hipnoza girer ve çıkar. Çünkü
hipnoz için de en gerekli şartlardan bin odakianabilmektir.
Odaklanma gücü kişinin gireceği transın düzeyini belirler. Dola­
yısıyla günlük yaşamımızda konsantrasyonumuzun yoğun oldu­
ğu işlerle meşgulken, aslında hipnozdayızdır.

Orta transta hipnoz hali oldukça belirgindir. Duygular hip­


nozun bu safhasında kesinlik kazanır. Gözler iyice ağıdaşmış
ve titremeler kaybolmuştur. Vücut iyice ağırlaşır, fizyolojik faaliyet­
ler yavaşlar. Bedende bir uyuşukluk ve hareketsizlik hissi oluşur.
Venlen telkinlere yatkınlık düzeyi yetedi ölçüdedir. Günlük yaşa­
nan hafif transtan daha yoğun bir durum söz konusudur.

Derin transta, trans hali bozulmaksızın kişi gözlerini açabilir.


Bakışları donuktur. Vücut tamamen uyuşmuştun Bedenin uzuv­
ları katatonik hale gelmiştir, (hareket edemez.) Bu aşamada dün­
yaya gelişten bugüne kadar yaşanmış herhangi bir anıyı hatırla­
ma, sana daha önce bahsettiğim; bir rakamı unutturmak, çılgın­
ca şarkı söyletmek gibi çeşitli şovlar ve çalışmalar rahatlıkla ya­
pılabilir. Hatta telkinlerle soğan soyduğuna inandırılıp gözleri­
nin ve burnunun akmasından, kola içtiğine inandırılıp tuzlu çay
içmesinden tut da koluna soğuk su döküp sıcak su olduğu söy­
lenerek teninin yanmış gibi kızarmasına kadar birçok olay ger­
çekleştirilebilir.

Ancak bu aşamada her zaman hatırlaman gereken iki şey var


Binncisİ kişinin bilinçaltı onu koruma görevinden hiç bir trans dü­
zeyinde vazgeçmez. Dolayısıyla daha önce sık stk soğan soymuş
ve gözlen akmış binne, soğan soyduğu telkinini venp aynı şeyi ya­
şamasını sağlayabilirsin. Ama 'git kendini bir arabanın önüne at'
dediğinde, bunu yapmayacaktır. Soğuk su döküp sıcak olduğuna
inandırmak bazı kişilerde işe yarar, hazılannda yaramaz. Eğer kişi
yanmaktan fazlasıyla korkuyorsa, bilinçaltı bu telkini almayacaktır
Ama kişi hipnotiste çok fazla güveniyor ve acıya yönelik direnci ol­
duğuna inanıyorsa işe yarayabilir

İkincisi ise sıcak su örneğindeki gibi çalışmaların etik olma­


masıdır Uyguladığın kişi buna İzin verse bile, sen ona fayda sağ­
lamayacak bir şey yapması için onu hiç bir zaman yönlendirme-
melİsin. Amacın her zaman ona yarar sağlayacak çalışmalar
yapmak olmalı.

Eğer karşıdaki insan hipnoza inanmıyorsa ve inanması çalışma­


nın daha etkili olmasını sağlayacaksa, denn transta bir kolunu kısa
bir süre hareket ettirememesi, bir rakamı bir süreliğine unutması,
kendi adını başka bir şey sanması gibi çalınmalar yapabilir. Ama
buradaki amaç bile inanmasını sağlayarak, hipnozdan faydalana-
bitmesidir. Buna daha önce kısaca değinmiştim hatırlarsan, bir da­
ha vurgulamam gerektiğini düşünüyorum.

Son olarak, sen şimdilik kendine hipnoz uygulayarak başlaya­


caksın. Başkalarına uygulama hevesine kapılma ihtimaline karşı­
lık sana bu uyanları yapıyorum. Daha derin çalışmalar ancak
profesyonel olduğun zaman öğreneceğin ve yapabileceğin şey­
lerdir.

Kendi kendine yapacağın hipnoz çalışmalannda orta trans


düzeyi senin için yeterlidir. Çok ağır bir vaka söz konusu olma­
dığı sürece, orta trans her türlü çalışma için uygun ve verimli bir
düzeydir.

Hipnozun en iyi yaradanndan biri de telkinlere güç kazandır-


masıdır. Bİr kişi kendine hipnoz uygulamadan da pozitif bir tel­
kini sürekli tekradayarak değişim sağlayabilir. Ama bu süreci
uzatacakür. Hipnoz, telkinlerin gücüne güç katar ve daha kısa
sürede, çok daha etkili olmalarını sağlar. Tabi ki telkinlerin kişi­
nin ihtiyaçlarına yönelik olması şartıyla! Bilinçaltına ters gelen
bir telkin, hiç bir şekilde işe yaramayacaktır.

İnsanların yatkınlığına bağlı olarak girdiklen trans düzeyleri


veginş hızları değişebilir. Ama neredeyse her insan, ilk deneme­
sinde olmasa bile, ikinci, üçüncü denemesinde mudaka orta
trans düzeyine ulaşmayı başarır. Ayrıca bir kişi sürekli kendine
trans uygularsa, bu onun yatkınlığını da arttırır ve her defasında
çok daha kolay hipnotize olur.

Artık trans düzeyleri hakkında da detaylı bilgiye sahipsin ve


kendine uygulamaya başlamak için hazırsın. Hipnozu; bilincini
meşgul edip bilinçaltını ortaya çıkarmak suretiyle, bedenini ve
zihnini rahatlatarak trans haline geçişi sağlayan indüksiyonlar ve
telkinler yolunu izleyerek uygulayacaksın.
Indiksüyon trans halini ortaya çıkaran, derinleştiren ve telkin-
lenn bilinçaltını etkilemesini sağlayan süreçtir. Telkinler indük-
siyonun içine yedinlir ve bilinç meşgul iken, telkinler doğrudan
bilinçaltına ulaşır.

Şimdi sana bilincini meşgul ederek, bedenini ve zihnini gev­


şeterek hipnoza geçmeni sağlayacak, içinde ders çalışırken zih­
ninin dağılmasını engellemeye, dikkat ve konsantrasyonunu art­
tırmaya yönelik telkinlenn yer aldığı ilk indüksiyonunu verece­
ğim. Sonra nasıl kullanacağını anlatacağım..."

"İşte başlıyoruz" diyerek h e y e c a n l a k ı p ı r d a n d ı . İnsanın bİr ko­


n u d a e m e k verip e m e ğ i n i n karşılığını a l d ı ğ ı n d a y a ş a d ı ğ ı , h i ç bir
ş e y l e değeri ö l ç ü l e m e y e c e k o tatlı d u y g u y u . C e m h a y a t ı n d a ilk
kez bu kadar y o ğ u n bir ş e k i l d e h i s s e d i y o r d u .

"Fazlasıyla hazır ve heyecanlı olduğunu hissediyorum. Bu du­


rumda lafı daha fazla uzatmadan başlıyorum. Aşağıdaki metin
senin ilk hipnoz deneyimin olacak:

Şimdi hipnoz seansına başlıyorsun. Şu andan itibaren 'uyan'


diyeceğim âna kadar daha çok.... ve daha çok rahadayacak ve
kendine odaklanacaksın. Kendine verdiğin telkinler etkili olacak
ve bu uyguladığın telkinler ile bilinçli olarak etkili olmasını iste­
diğin telkinler, etkisini gösterecek.

Gözledn kapalı ve kendini gitgide rahatlamış hissederken...


sana mutluluğu, huzuru, gevşekliği ve rahadığı yansıtan bir örtü
düşünüyorsun... Bu örtü öyle bİr örtü ki senin için rahatlığı ifade
eden o renkle bütünüyle kaplı... Ve bu örtü seni tamamen rahat­
latıp bilinçaltının denniiklenne ulaştırma yeteneğine sahip bir
örtü...

Şimdi o örtü, sen gözlerin kapalı ve daha çok dennleşmeye


hazırlanırken, ayaklanntn üzerine doğru kapanmaya başlıyor...
Ayaklarının üstünü örtmesiyle, ayak parmakların ve ayaklarındaki
bütün kas ve tendomlar daha çok... ve daha çok rahathyor... Bu

bölgedeki tüm gerginiikier öec/en/nc/en tikip gidiyor... Bütün ki5~


lannı gevşek ve serbest bırakıyorsun.

Şimdi örtü yukarıya doğru ilerlemeye devam ediyor ve dizleri­


ne doğru çıkıyor... Örtü İlerlerken, onun kapatmış olduğu her yer
daha da gevşiyor ve örtü dizlenne ulaştığında, dizlerinden aşağısı­
na kadar olan her bir kas ve tendom tek tek rahatlıyor... daha çok
rahatlıyor... çok daha rahatlıyor. İşte böyle, çok güzel!

Örtü şimdi yavaşça beline doğru hareket ediyor... Örtü yuka­


rı çıkarken her şey rahatlamış oluyor ve örtü beline ulaştığında,
belinden aşağısındakİ tüm kaslar gitgide daha da gevşiyor... Kal-
çalanndaki, karnının alt kısmındaki, bacaklarındaki, baldırların-
daki ve ayaklarındaki tüm kaslar daha çok... ve daha çok rahat­
lamaya devam ediyor... Bu bölgelerdeki tüm gerginlikler bede­
ninden akıp gidiyor... Ve sen daha da rahadıyor ve derinleşiyor-
sun. İşte böyle!

Örtü gitgide bedenini daha da rahatlatırken, zihnindeki tüm


kaygılar da akıp gitmeye başlıyor... Eğer bir düşünce İstemeden
aklına gelirse, seni rahatsız ederse sadece nazikçe onun gitmesi­
ne izin veriyorsun... Tek düşündüğün, derin bir rahatlama ve
tüm gerginliğin bedeninden akıp gitmesi... Ve bedenindeki tüm
kaslar daha çok ve daha çok rahadamaya devam ediyor... ve sen
tadı bir uyuşukluk hissi yaşıyorsun... Uyumayacaksın ama son
derece rahat ve kaygısızca kendi iç dünyanda geleceğin, mudu-
luğun, sağlığın ve başarın için daha... ve daha derinlere doğru
ilerleyeceksin.

Şimdi örtü yoluna devam ediyor. Giderek yukarılara doğru


ilerliyor... Yavaşça ılık ve hoş bir duyguyla karnını sarıyor ve
göğsüne ilerleyip omuzlarına geldiğinde duruyor... Karnındaki
ve sırtındaki tüm kasların tamamen ve tümüyle rahatlamasına
izin veriyorsun... Rahatlama sanki tadı bir ılıklık duygusu gibi,
örtünün kapladığı her yere yayılıyor... Bilinçaltın eşsiz mükem-
melliğiyle sana eşlik ederken, göğsündeki ve kollarındaki kaslar
giderek dalıa çok... ve dalıa çok o tatlı uyuşukluk hissine kapılı­
yor... İşte böyle!

Biliyorsun ki gerçekten istersen hareket edebilirsin. Ama bu


tadı uyuşukluk duygusu ve rahatlama hissiyle kendini çok daha
rahat hissediyor., ve hareket etmek istemiyorsun... O dinlendi­
rici, huzudu ve hoş duruma daha denn... ve daha denn olarak
süzülürken... sakin ve rahatsın.

Şimdi rahatlama duygusu ve ılıklık hissi bedeninde tatlı tatlı


dolaşan örtüyle omuzlanna doğru çıkıyor.. Örtü orada kalıyor.
Ancak rahatlama hissi yavaşça boynuna doğru ilediyor... Boy­
nundaki tüm kaslar gevşemiş ve uyuşuk hale geliyor... Onlan zih­
ninin gözüyle görebiliyorsun. Daha gevşek..., daha rahat..., daha
uyuşuk hale geliyodar Rahatlaman da daha denn... ve daha de-
nnleşirken... tüm tasa ve kaygılann akıp gidiyor.. İşte böyle!

Şimdi örtü omuzlarından tüm rahatlığı bedenine yayarken...,


onun yarattığı rahatlama duygusu ağzına ve çene kaslanna yayılı­
yor.. Dilin ağırlaşmış gibi ağzının içinde. Genime ya da kasılma
ihtiyacı duymadan rahat rahat uzanıyor.. Ağzının içinde biraz da­
ha fazla tükürük olabilir ama çabucak gidecek... Ve omuzlarında
duran örtünün yarattığı rahatlık duygusu, yanaklanna ve gözledne
doğru yayılmaya devam ediyor... Ağzının çevresindeki tüm kasla-
nn gevşeyip rahatlarken, yanaklanndaki ve gözlennin çevresinde­
ki kaslan da tamamen gevşek bırakıyorsun... Her bir kas gitgide da­
ha da rahatlıyor., ve daha da dennleşiyorsun.

İstersen gözlenni açabilirsin ama açman gerekmiyorsa eğer,


bu çok yorucu bir iş... Gözlenni açman çok çaba harcamanı ge­
rektiriyor... Daha den ne... ve daha da den ne hoşça iniyorsun.
Daha çok... ve daha çok rahatlıyorsun. Bu gevşeklik duygusu, al­
nındaki kaslara yayılırken, alnındaki tüm kaslar da daha çok... ve
daha çok rahatlıyor Onlan gözünde canlandırabiliyorsun; sanki
alnını saran lastikler gevşemiş ve yumuşamışlar... daha denn...
çok daha denn... daha çok rahatlıyorsun.
Ayak parmaklarının uçlarından kafanın tepesine kadar, tepe­
den tırnağa... daha derin... ve daha derin... daha <^ok... ve daha
çok raliatlıyor. Derinleşiyorsun... İşte böyle, çok güzel!

Bilinçaltının olağanüstü dünyasına doğru daha da derinleşir­


ken, şimdi içinden 25'ten geriye doğru saymaya başlayacaksın...
Sayarken derinleşmeye, hoşça derin... ve daha derin bir rahatla­
maya doğru devam edeceksin... Bedenin tümüyle o tadı uyuşuk­
lukla kaplanacak ve tamamen rahadayacaksın... Ama aslında
uyumayacaksın... Kendi hipnotik durumunun denn rahadaması-
nın farkındalığına süzüleceksin....

O âna ulaştığında çok hoş, uykuya benzeyen bir durumda ola­


caksın... Buna rağmen düşüncelerini yönetebilecek ve eğer ihti­
yaç duyarsan hemen uyanabileceksin... Ama eğer gerçekten bu­
na ihtiyacın yoksa, kendini daha derin... ve daha derin bir rahat­
lamanın kollarına bırakacaksın.

Hayallerin, başarıların, geleceğin ve istediğin her şey için ken­


dini tamamen o rahadığın içine süzülürken bulacaksın... Şimdi
içinden 25'ten geriye doğru saymaya başlıyorsun... Her bir rakam­
da daha çok... ve daha çok derinleşiyorsun... Daha uyuşmuş, daha
uyuşmuş ama hâlâ uyanık olduğunu biliyorsun... Her bir rakamda
sakince rahadıyor... ve gevşiyorsun. Sanki suyun üzerinde süzülü-
yormuş gibi hafifliyorsun... Daha da gevşiyorsun... Yolun yansın­
dan fazlasını ilerledin, dennleşiyorsun.... çok rahat hissediyorsun...
daha çok ve daha çok derinleşiyorsun.

Giderek uyuşuyorsun... Derin ve sakin nefesler alıyorsun... ve


aldığın her nefesle biraz daha rahadıyor... ve gevşiyorsun... Be­
denin kendini tamamen rahadamış ve gevşeklik duygusuna bıra­
kırken, zihnin gitgide daha çok ve daha çok derinleşirken...
bembeyaz bir odanın içinde olduğunu hayal ediyorsun... Bu
odanın her duvarı öyle parlak, öyle güzel bir beyaz ki içindeki
rahadığı ve dennliği daha da arttırıyor... Şimdi tavan da dahil ol­
mak üzere her bir duvara tek tek bak... Bu beyazlığın saflığını ve
sonsuzluğunu içine çek...
Senin de üzennde beyaz bir giysi var; en az duvadar !<adar
beyaz, saf ve padai<... O giysinin bedenine huzur verici yumu-
şaldığını hisset... Ruhunu, bedenini, zihnini ve etrahnı saran bu
beyazhğın huzur venci etl<isini hisset... Şimdi bu hiç görmediğin
kadar beyaz ve rahatlatıcı odada karşı duvara doğru ilerlemeye
başlıyorsun... Attığın her adımla bidikte bilinçaltının denniikle­
nne daha çok ulaşıyor., ve daha çok rahatlıyorsun... Adım ses-
lenn seni takip ederken, karşı duvara ulaşıyorsun... Tam önünde
bir kapı var; bugüne kadar hiç görmediğin kadar enteresan, de­
ğişik, çekici bir kapı... O kapıyı incele, her bir ayrıntısına kadar..
Bu kapıyı incelerken içinde bir merak duygusu uyanıyor.. Onun
ardında ne gibi güzellikler olabileceğini merak ediyorsun. "Seni
nasıl bir sürpriz bekliyor?"... Bu merak duygusuyla elini kaldırı­
yor ve kapıya dokunuyorsun... Ona dokunduğunda bedenine
büyüleyici bir his yayılıyor. ...Yavaşça kapıyı ittiriyorsun. Kapı,
ardına kadar açılıyor ve aşağı doğru uzanan basamaklar olduğu­
nu görüyorsun... O basamaklann ötesinde yatan dünyaya karşı
bedenini yepyeni bir merak duygusu sarıyor... Bu merak duygu­
suyla birlikte daha da dennleşiyorsun... çok daha denn.

Zihninin bir parçasını o bembeyaz odada huzur venci beyaz­


lığın içinde bırakarak... bir başka parçasıyla basamaklardan aşa­
ğı inmeye başlıyorsun... Ve indiğin her basamakla birlikte bilin­
çaltının olağanüstü gücü sana eşlik ediyor... Ve sen gitgide daha
da dennleşiyorsun... Onuncu basamak... dokuzuncu basamak...
sekizinci basamak... İşte böyle, çok güzel!... Her bir basamağa
indikçe daha da gevşiyor ve rahatlıyorsun... Yedinci basamak...
altıncı basamak... Attığın her adımla bilinçaltının eşsiz dünyasına
daha da yaklaştığını hissediyorsun... Beşinci basamak. Daha da
aşağıya doğru dennleşmeye devam ediyorsun... Dördüncü basa­
mak... üçüncü basamak... ikinci basamak... birinci basamak...

Artık yerde duruyorsun. Ayaklannın altında ılık kum tanelen-


ni Hissediyorsun... Başını kaldırdığında tam önünde akın sarısı,
pırıl pınl kumları olan bir kumsalın uzandığını görüyorsun...
Kumsalın ötesinde açık mavi suları olan sonsuz bir okyanus uza­

nım... B3$ını ksidır mnsmsvigökyüzüne bak... Orda dans eijer-


cesınG uçan martıları seyret.... denizin taze kolcusunu ciğerleri­

ne çek...
O anndırıcı nefesle denizin havası ciğerlerine dolarken, kum­
salla okyanusun kucaklaştığı noktaya doğru yürümeye başlıyor­
sun... Attığın her adımla birlikte ardında ayak izlenni bırakıyor­
sun.... Güneş tatlı tadı enseni ısıtırken, denizin dalgalarının kum­
sala vurduğu noktaya ulaşıyorsun... Bembeyaz köpüklenn kum­
salda dans edişini seyret... dalgaların bir ileri bir gen çekilip tek­
rar ve tekrar kumsalla buluşmasını seyret... Dalgalar bir ileri bir
geri, bir ileri bir geri dans ederken... okyanusun gökyüzüyle bu­
luştuğu ufku seyretmeye başlıyorsun...

Bu okyanus, sonsuz yaşam ve bilinçaltının sınırsızlığını anla­


tıyor... Ve sen ufku seyrederken, martı lan n sesleri kulağına ça­
lınmaya devam ediyor... Onlann yemek için aldanndaki denize
dalmalannı seyret... Gökyüzüne dönerken ettikleri sohbeti din­
le... doğanın tüm sesini dinle... Dalgalann sesi, kuşlann sesi, tat­
lı tatlı esen rüzgarın sesi... Ve doğanın şarkısını dinlerken mas­
mavi gökyüzüyle masmavi okyanusun birleştiği ufku seyretmeye
devam et... İşte böyle çok güzel!

Güneşin ışıklan bedenini sarıp seni daha da rahadatırken,


ufukta çok parlak bir ışığın belirdiğini görüyorsun... O kadar par­
lak, o kadar denn ki göztenni ondan alamıyorsun... Ve bu ışık
ufuktan süzülerek sana doğru gelmeye başlıyor... Süzülüyor, sü­
zülüyor... süzüldükçe sana daha da yaklaşıyor... Sana yaklaştık­
ça içini bir beklenti ve umut duygusu kaplıyor... Nur gibi bir ışık­
la dolmuş, bir ışık topu adeta... Süzülerek sana gelmeye devam
ediyor...Sen tüm seslen dinleyip ayaklarının altındaki kumsalı
hissederken... ve güneşin yumuşacık sıcaklığı enseni okşarken, o
ışık topunun süzülerek sana doğru gelmesini izlemeye devam
ediyorsun... Ve okyanusun üzerinden süzülerek geldiğinde tam
senin önünde duruyor... O padal<, iıuzur venci ve değiştirici
ışınlan bedenine yaklaştığında... müthiş bir gücün içini kapladı­
ğını hissediyorsun... Ve içinden bir adım atıp o ışıklarla bütün­
leşmek için dayanılmaz bir istek duyuyorsun... Bu istek, seni bi­
linçaltının daha da denniiklenne götürürken... bir adım atıyor ve
ışık topunun içine giriyorsun... O el değmemiş saf, nur gibi par­
lak ışıklar tüm bedenini sararken, bilinçaltın eşsiz mükemmelli-
ğiyle sana eşlik ediyor... İşte böyle çok güzel!

Orda ışıklar tüm bedenini kaplayıp senin tüm kaynaklannı


harekete geçirirken, ders çalıştığın anları hatırlıyorsun... Ders ça­
lışırken yaşadığın sıkıntılar, aklını istediğin kadar kitaplarına
odaklayamaman... zihninin dağılması ve aklına sürekli yaşantı­
nın içinde var olan ya da var olacağını düşündüğün şeylenn gel­
mesi... şu anda sana çok anlamsız ve çok basit geliyor... O ışık,
bedeninin her hücresine işlerken... içindeki tüm kaynaklan ha­
rekete geçinyor... Ve sen onun gücüyle dolarken... artık bugün­
den itibaren hangi dersi çalışmak için başına oturursan otur...
dikkatinin çok daha fazla... ve odaklanma gücünün çok daha
yüksek olduğunu göreceksin... Gözledn çalıştığın dersin satırla-
n arasında kayarken... zihninin her parçasının, okuduğun o sa-
tıdarda olduğunu fark edeceksin.... Aklına başka düşünceler sız­
mak istediğinde, sağ ya da sol yumruğunu sıkacaksın... ve o
yumruğu sıktığın anda şu anda ışığın kaynaklarını harekete ge­
çirmesiyle içine dolan gücün... bedenini tekrar... ve daha da yo­
ğunlaşarak kapladığını hissedeceksin.... Ve zihninin hiçbir konu­
ya, hiçbir noktaya dağılmadan... dersine odaklandığını ve oku­
duğun her kelimeyi... çözdüğün her soruyu... müthiş bir güçle
kaydettiğini... çok daha hızlı anladığını... çok daha hızlı öğren­
diğini göreceksin... Artıkbu konuda çok sakin ve rahatsın... Çün­
kü içindeki, ihtiyacın olan tüm kaynakların harekete geçtiğini bi­
liyorsun....

Bilinçaltın senin faydan için... derslerine tüm gücünle


odaklanman... ve hızlı bir şekilde anlaman için sahip olduğun
kaynaklarını uyandırdı... Artık sen, onların desteğine ve gücüne
sahipsin... Ders çalışırken ya da sana anlatılan bir dersi dinler­
ken... zihninin her dağılmaya başladığını hissettiğin anda... yum­
ruğunu tekrar sıkacak ...ve bu kaynaklarının tüm desteğini kat ve
kat artmış olarak hissedeceksin... Ve biranda yine tüm ilginin ve
odağının... yapmakta olduğun işe yöneldiğini fark edeceksin...

Artık bugünden itibaren bir ders kitabını eline aldığında... ya


da sınıfa girdiğinde... ve derslerin başladığında... ilginin, odağı­
nın... konsantrasyonunun çok daha yüksek olduğunu fark ede­
ceksin... Yumruğunu sıkmanla birlikte... hep istediğin ve arzula­
dığın o ruh halinin... bedenini doldurduğunu fark edeceksin... Ve
zihnin ne geçmişe... ne geleceğe... ne de lıayallere ait bir dünya­
ya asla dalmadan... sadece o anda yapmak istediğin İşe odakla­
nacak... Ve böylece sen derslerinden hiç kopmadan... bütün gü­
cünle, bütün ilginle... onları çalışarak çok daha hızlı öğrenecek...
anlayacak ve kavrayacaksın... Işık, bedenine dolmaya devam
ederken ihtiyacın olan tüm kaynaklarını şarj ediyor... Ve bugün­
den itibaren ihtiyacın olduğu her anda... senin yanında olmak
üzere zihnini dolduruyor..,

Yaşadığın duygu, bugüne kadar yaşadıklanna hiç benzemi­


yor... Kendini sanki tazelenmiş... yenilenmiş ve hep istediği şeye
kavuşmuş olan bir insan gibi hissediyorsun... Son kez ışıklar bede­
nini sararken... aradığı şeyi bulmuş... ve bulmanın mutluluğunu
yaşayan bir insan olarak... bilinçaltına sana sağladığı tüm destek
için teşekkür ediyor... ve geriye doğru bİr adım atıyorsun... ışık to­
punun içinden çıkıp kumsala gen dönüyorsun...

Işık topu geldiği gibi sonsuz bilinçaltının okyanusundan süzüle­


rek... ufka doğru uzaklaşıyor... Sen kumsalda dururken amk her şey
gözüne daha canlı, daha heyecan venci ve daha umut dolu olarak
görünüyor.... Sanki gökyüzü daha mavi... kumsalda kumlar altın
sarısı renklerle ışıldarken hayat daha güzel... Çünkü sen istediğine
ulaşmış bir insansın... Elde etmek içİn çıktığın bu yolculukta... ara­
dığın şeyi buldun... ve artık her zaman senin içinde... ve orda ol­
maya devam edecek... Ve sen ne zaman istersen... yumruğunu
sıkmanla birlikte tüm bedenine... zihnine ve ruhuna dolacak...
Kumsala gelirken bıraktığın ayak izlenni takip ederek... basamakla­
ra doğru geri dönüyorsun. ...Basamaklara ulaştığında yukan doğru
çıkmaya başlıyorsun. ...

Binnci basamak... ikinci basamak... üçüncü basamak...Çıktı­


ğın her basamakla birlikte... içinde uyanan bu yeni kaynakları­
nın gücü daha da artıyor.. Ve bilinçaltın olağanüstü gücüyle her
zaman sana eşlik etmeye devam ediyor... Dördüncü basamak...
beşinci basamak, altıncı... basamak...Yukarıya doğru çıkmaya
devam ederken artık hak ettiğin ve istediğin şeyi elde etmiş ol­
duğunu biliyorsun.... Ve bunun için bilinçaltına teşekkür ediyor­
sun... Yedinci basamak... sekizinci basamak... dokuzuncu basa­
mak... Onuncu ve son basamağa ulaştığında... tekrar kapının
Önündesin... Bir adım atarak o bembeyaz odanın tekrar içine gi­
riyorsun... ve zihninin orda bıraktığın parçasıyla bütünleşiyor-
sun... Sanki oda daha da padak... sanki her şey daha da beyaz
ve saf...

Odanın ortasına doğru ilerliyorsun... ve odanın tam ortasına


geldiğinde artık istediğini elde ettin, gedye dönmeye hazırsın...
Ondan gedye doğru saydığımda kendini çok rahatlamış... din­
lenmiş... huzur dolu... ve karadı hissederek gözlenni açacak­
sın... 10... 9... Bugünden itibaren attığın her adımla birlikte...
İçinde uyanan bu yeni kaynakların daha da güçlenecek... 8...
7... Her ders çalışmak için masanın başına oturduğunda... dikka­
tinin çok daha güçlü olduğunu... ve çok daha uzun süre kopma­
dan ders çalışabildiğini göreceksin...

...6 ...5 ...Derslenni dinlerken ister sevdiğin... ister sevmediğini


düşündüğün ders olsun... ne olursa olsun... çok daha iyi dinleye­
cek... çok daha hızlı anlayacak... ve çok daha iyi odaklanacaksın...
4... 3... Dikkatinin dağılmaya başladığını hissettiğin her anda...
yumruğunu sıktığında bir anda tüm odaklanma gücün-gen gele­
cek.... ve sen daha da odaklanmış... ve güçlenmiş olarak yaptığın işe
devam edeceksin... 2... /... Bundan sonraki hipnoz deneyimlennde
çok daha hızlı girecek ve derinleşeceksin,.. Artık buraya geri dön-
mBy& ha2}rsın. Sihr... S'ımâ'ı iâmsmm hufâya, IjulunAusun Jbu yere
geliyor, rahatlayarak gözlerini açıyorsun.

Evet, sanırım metni okudun. Belki okurken bile bir uyuşukluk


ve gevşeklik hissetin. Eğer bunu yaşadıysan, bu iyiye işaret. Çün­
kü çok daha rahat hipnoza gireceğini gösteriyor.

Şimdi gelelim bu metni nasıl kullanacağına: Sana binncİ öne-


nm bir ses kayıt cihazı edinmen ya da bilgisayanna ses kaydet­
meni sağlayan bir program indirmen olacak. Çünkü bu metni
önce kaydedip sonra dinleyerek transa girmen başlangıç olarak
en rahat ve kolay yöntem, senin için.

Metinde bazı cümlelerin arasında (...) işareti olduğunu görü­


yorsun. Bu; kaydı yaparken o yerlerde 2-3 saniye beklemen ge­
rektiği anlamına geliyor. Ayrıca bazen 10-15 saniyelik boşluklar
koyman gerekecek. Bu gibi durumlarda ben gerekli olan yerler­
de, parantez içinde bu süreyi sana belirteceğim.

Kaydı yaparken sesini mümkün olduğunca yumuşak kullan­


malısın. Ayrıca çok hızlı konuşmamaya da özen göstermelisin.
Ses tonun ve ifade şeklin komut verir gibi değil de küçük bir ço­
cuğa masal okur gibi yumuşak, içten ve ahenkli olmalı. Bu ko­
nuda birkaç prova yaptıktan sonra uygun bir ses tonunu ve an­
latım tarzını yakaladığını göreceksin.

İkinci yol ise, bir süre bu şekilde uygulayıp tecrübe ve alış­


kanlık kazandıktan sonra, gözlerini kapatıp metinlerdeki anlatı­
mı kendi içinden söyleyerek, düşünerek ya da görerek uygula-
mandır. Bunu yaparken de metinlerde yer alan; "daha da derin­
leşiyor, gevşiyorsun" gibi ifadeleri, "daha da derinleşiyor ve gev­
şiyorum" şeklinde kendi kendine komut verdiğini ifade eden an­
latım tarzına dönüştürmelisin. V e transa İlk başladığın anda, "15
dakika sonra, rahatlayarak gözlenmi açacağım ve verdiğim tel­
kinlerin etkisini o andan itibaren yaşamaya başlayacağım" şek­
linde çıkış süresi belirten bir komut vermelisin.
Ama bu şekilde uygulayacak düzeye ulaşmak için hipnoz ko­
nusunda oldukça ilerlemiş olman gerekiyor Bir süre ses kayıt
yöntemini uyguladıktan sonra, bu ikinci yolu deneyebilirsin.
Baktın rahat değilsin ve yetedi olmuyor, o zaman kayıt yöntemi­
ne devam edersin. Önemli olan kendini en rahat ve verimli his­
settiğin yöntemi kullanman.

Ayrıca slov, sözsüz bir müziği de fonda kısık sesli olarak kul­
lanman dednleşmen konusunda sana yardımcı olacaktır Bu ko­
nuda sana bazı önenlerde bulunabilidm. "Cave Painter" (Bu
özellikle sahilde olacağın translara çok uygun düşecektir), Kita-
ro'nun "Caravansaray", "Silk Road", "Ocean of Wisdom", "Moon
Dance" müziklen oldukça elverişlidir Meditasyon müziklerinin
çoğu da fazlasıyla işine yarar Ayrıca internetten trans esnasında
kullanılan müziklen araştırıp beğendikledni yükleyerek, onlan
da kullanabilirsin.

Bu hazıdıklarını tamamladıktan sonra, rahat bir koltuğa otur.


Bel boşluğun koltuğun sırtına dayalı olsun. Kayıp gitmeni iste­
mem. Aynca boynunun ağrımaması içinde, boynunu da yaslaya­
bileceğin bir koltuk olmalı.

Tabi ki yatarak da uygulayabilirsin. Ama yatar pozisyonda


yapman, gerçek uykuya geçmene neden olabilir Yatarak da de­
ne, uyumaya ve hodamaya başlarsan, koltuk kullanırsın.

Yenne rahatça yerleştikten sonra müziğini ve trans metnini aç.


Gözlenni kapat ve dinlediklednin seni başka dünyalara götürme­
sine izin ver. Kendini kasman, tetikte ve huzursuz olman, transa
girmeni zorlaştıracaktır. Bu yüzden kendini rahat hissettiğin bir
mekanda uygulaman çok önemli. Nefeslenn yavaş ve derin ol­
sun. Her zaman hatırla ki; kendini ne kadar rahat bırakırsan ve
dinlediklenne odaklanırsan, o kadar kolay hipnoza gireceksin.

Hipnoza girmek, kişinin bilinçaltı ile yoğun bir temas yaşa­


ması olduğundan, hanka bir becendir. Bu beceriyi geliştiren in­
sanlar, yaşamda çok daha güçlü ve kontrollüdürler. Senin bunu
rahatlıkla başaracağım biliyorum. Çünkü kendini akışa bıraktığın
£ürece, çok koby oiduğunu gör&c^km.
"Ben hipnoza girmem", "Beni kimse hipnotize edemez" diyen
insanlar bunu iki sebepten dolayı söylerler. Ya korkuyorlardır ya
da hipnoza girmeyecek olmanın bir güç göstergesi olduğunu
zannediyodardır.

Hipnozun korkulacak bir şey olmadığını artık biliyorsun. Güç


konusuna gelince, asıl hipnoza girip, bilinçaltını kullanabilmek ger­
çek güçtür. Bir insan bilinçaltının o olağanüstü kapasitesinden fay-
dalanabiliyorsa asıl güçlü, başarılı ve kontrollü olan odur.

"Ben hipnoza girmem" diyerek güçlü olduklarını sananlarsa,


bu gerçek güçten mahrum kalanlardır. Kontrolün başka birine
geçtiğini sandıkları için, hipnoza girmenin zayıflık olduğunu dü­
şünürler. Ama kontrol, daha önce de belirttiğim gibi hipnozu ya­
pan kişide değil, hipnoz olan kişidedir.

Uygulamak konusunda gittikçe sabırsızlandığını biliyorum.


Bence de vakit kaybetmeden, hemen hazıdıklarını tamamlayıp
başlamalısın. Bu arada derslerde en az iki soru sormaya ve her
gün iki saat ders çalışmaya devam edeceksin.

Sana çalışman için 2 saat süre veriyorum diye, bunun yetedi


olduğunu sanma sakın. Amacım seni iki saat, dikkatini odakla­
yarak çalışmak konusunda hipnozun da desteği ile eğitmek. Bu­
nu başardıktan sonra süreyi arttıracağız. Ayrıca sen bugüne ka­
dar doğru düzgün ders çalışmamış bİr öğrencisin. Bu nedenle
süreyi yavaş yavaş uzatarak ilerlemek zorundayız. Pes etmemen
İçin en doğru strateji şimdilik bu görünüyor.

İki hafta boyunca yalnızsın Cem. Dudak bükmeye başlama


gene. Sana her şeyi bir anda vermem hiç bir şey ifade etmez.
Öğrendiklerini yeterli süre kullanmalısın kİ sonuçlarını alabile-
sin. Adım adım ilerleyeceğiz ve bir konuda hazır olduğunda, di­
ğerine geçeceğiz.

Bu iki hafta boyunca, öğrendiğin ilk indüksiyonu iki gün ara ile
uygulayacaksın. Bir de uygulamalarını ders çalışman bittikten
sonra yap. Önce yaparsan, hissedeceğin uyuşul<lul< derse odal<lan-
mana ve uzun süre çalışmana engel olabilir. Toplamda 6-7 kere
uygulamış olman gerekiyor. Sonra durumuna bakacağız.

Benim tahminim; yaşadığın sıkıntıyı aşman için, bu süre ve ça­


lışma yetedi olacak. İki hafta sonra derslenne çok daha iyi kon­
santre oluyor olacaksın. Zihninin dağılma sıklığı ve sürelen ol­
dukça azalacak. Ve seninle yeni bir yolculuğa çıkacağız.

İki hafta sonra görüşmek üzere, sevgiyle kal..."

"İki hafta m ı ? " K o s k o c a iki hafta m a i l a l m a y a c a k m ı y d ı y a n i !


İlk d ü ş ü n d ü ğ ü h e m e n c e v a p y a z ı p itiraz e t m e k o l d u . A m a b u ­
nun fayda etmeyeceğini biliyordu. Gizemli Hipnozcu'unun
o n u n için e n doğrusunu yaptığına bir kez d a h a g ü v e n m e k z o ­
rundaydı.

Yaşadığı bu şok ç o k uzun s ü r m e d i . H i p n o z y a p m a y a b a ş l a y a ­


cak o l m a n ı n h e y e c a n ı , h a y a l kırıklığını silip attı. H e m e n başla­
m a k için d a y a n ı l m a z bir istek d u y u y o r d u . G e r ç e k t e n d e G i z e m l i
H i p n o z c u ' n u n dediği gibi, metni o k u r k e n bile başının ağırlaştığı­
nı hissetmiş, b e d e n i n e bir uyuşukluk ç ö k m ü ş t ü .

Esneyerek gerindi. En iyi y o l ses kayıt c i h a z ı gibi g ö r ü n ü y o r ­


d u . A m a şimdi o n u n e r e d e n b u l a c a k t ı ? G i d i p , b a b a s ı n d a n istese
n e gibi bir a ç ı k l a m a y a p a c a k t ı ?

" B a b a b e n k e n d i m e h i p n o z y a p a c a ğ ı m . İnternetten t a n ı m a d ı ­
ğ ı m a m a b e n i ç o k iyi t a n ı y a n bir a d a m öğretiyor. B u n u n için ses
kayıt c i h a z ı n a i h t i y a c ı m var." d e d i ğ i n d e b a b a s ı n ı n y ü z ü n d e b e ­
lirecek ifadeyi h a y a l dahi etmek i s t e m i y o r d u . Ailesi ile arası y e ­
ni y e n i d ü z e l m i ş k e n , şimdi o n u n aklını oynattığını y a da kötü bir
a d a m ı n etkisinde kaldığını d ü ş ü n m e l e r i n e s e b e p o l a c a k h e r h a n ­
gi bir d a v r a n ı ş çok aptalca o l u r d u .

Y a p ı l a c a k tek bir şey v a r d ı . İnternetten ses k a y d ı y a p m a s ı n ı


s a ğ l a y a n bir program i n d i r e c e k v e ş i m d i l i k o n u k u l l a n a c a k t ı .
D a h a sonra harçlıklarrndan y e t e d i p a r a y ı biriktirdiğinde, k e n d i ­

ne bir ses kayıt cihazı alabilirdi.


H e m e n araştırmaya b a ş l a d ı . Y a k l a ş ı k y a r ı m saat sonra a r a d ı ­
ğı programı b u l m u ş v e bilgisayarına indirmişti. Ş i m d i sıra m ü z i ­
ği b u l m a y a gelmişti. O n u bulması d a h a kolay o l d u . Kitaro'nun
bulduğu tüm müziklerini bilgisayanna indirdi. Başka müzikler
a r a m a işini s o n r a y a bıraktı. " Y a r ı n d a h a geniş ç a p l ı araştırırım.
Ş i m d i l i k b u n l a r işimi görür" d i y e d ü ş ü n e r e k , ses p r o v a l a r ı y a p ­
maya başladı.

B a ş l a n g ı ç t a sesini a y a r l a m a k zor gelmişti. Y a ç o k y a v a ş y a da


ç o k hızlı o l u y o r d u . K e l i m e l e r i e s n e t m e y e çalıştığında sesi ç o k
k o m i k ç ı k ı y o r d u . Bir saate y a k ı n uğraştıktan s o n r a , istediği ritmi
y a k a l a m a y ı b a ş a r d ı . Artık s o n i ş l e m e sıra gelmişti.

Programı açtı v e metni o k u m a y a başladı. O k u r k e n bile g e v ş e ­


diğini, b e d e n i n i n ağırlaştığını hissediyordu. M e t n i kaydetmesi
bittiğinde, orta trans d ü z e y i n d e sık sık h i p n o z a girip çıkmıştı bi­
le! T a b i o bu d u r u m u n net bir şekilde farkında değildi. S a d e c e ga­
rip bir sersemlik hissettiğini b i l i y o r d u . B u n u n n e a n l a m a geldiği­
ni rahatça ç ö z e b i l m e s i için h e n ü z yeterli t e c r ü b e y e sahip değildi.

" H e r şey t a m a m . " İki saatin s o n u n d a ilk d e n e y i m i y a ş a m a k


için n i h a y e t h a z ı r d ı . B i l g i s a y a r ı n d a n m ü z i ğ i v e metni a ç t ı . Y a t a ­
ğına u z a n d ı .

Gözlerini kapattı v e Gizemli Hipnozcu'nun önerdiği gibi


kendini akışa bıraktı. M e t n i d i n l e d i k ç e dışarıdaki seslerden d a h a
d a soyutlandığını h i s s e d i y o r d u . K o l l a r ı v e b a c a k l a r ı gitgide d a h a
da a ğ ı d a ş ı y o r d u . İstese oynatabilirdi a m a o y n a t m a k h e m ç o k zor
g ö r ü n ü y o r , h e m d e b ö y l e s i n e tatlı bir d u y g u y l a k a p l a n m ı ş k e n ,
hareket e d i p b o z m a k istemiyordu.
Z a m a n z a m a n a k l ı n a dinlediği m e t i n d e n farklı d ü ş ü n c e l e r g e ­
l i y o r d u . A m a o dikkatini m e t n e o d a k l a m a k i ç i n k e n d i n i serbest
bırakmaya d e v a m ediyordu. Zihninde düşünceler gelip geçerken
bütün b e d e n i n i n u y u ş t u ğ u n u h i s s e d i y o r d u .
T ü m v a r l ı ğ m a tatlı, keyifli bir m a h m u r l u k çökmüş gibiydi.
Ç o k y o r g u n k e n v e ç o k u y k u s u v a r k e n , yatağa u z a n d ı ğ ı n d a , his­
settiği o müthiş rahatlık v e uyuşukluk d u y g u s u n a ç o k b e n z i y o r ­
d u . Hatta d a h a f a z l a s ı y d ı . H i ç bir y e r i n i o y n a t m a k y a d a kıpır­
datmak g e l m i y o r d u i ç i n d e n . M e t i n d e anlatılan o kumsala v a r d ı ­
ğ ı n d a , yaşadığı d u y g u l a r d a h a da y o ğ u n l a ş t ı . Işık t o p u n u n i ç i n e
girdiğinde b e d e n i n i bir g ü ç d u y g u s u n u n kapladığını v e Y e n d i n i
ç o k d a h a azimli hissettiğini fark etti.

G e r i d ö n ü ş y o l c u l u ğ u b a ş l a d ı ğ ı n d a , kendini gerçekten d e bir


şeyleri e l d e etmiş gibi h i s s e d i y o r d u . G a r i p bir d u y g u y d u b u , ga­
rip a m a hoş bir d u y g u .

Gözlerini açmasmı söyleyen komutu duyduğunda, zorlaya­


rak kirpiklerini birbirinden a y ı r d ı . B e d e n i n d e k i tatlı uyuşukluk
hali d e v a m e t m e k t e y d i . B i r k a ç kez üst üste e s n e d i . Ş i m d i h i p n o ­
z u n u y k u ile n e d e n karıştırıldığını ç o k d a h a iyi a n l ı y o r d u . T r a n s ­
tan çıktıktan sonra hissettiği ağırlık v e gevşeklik, u y a n d ı ğ ı z a m a n
hiss'ettİği duygulara fazlasıyla b e n z i y o r d u -

K e n d i n i zorlayarak d o ğ r u l d u . A y a ğ a k a l k m a d a n ö n c e birkaç
s a n i y e b e k l e d i . A y a ğ a katlığında u y u ş u k l u k h a f i f l e m e y e başla­
mıştı. B a n y o y a gitti v e y ü z ü n ü b i r k a ç defa soğuk suyla y ı k a d ı .
Ş i m d i kendini t a m a m e n a y ı k h i s s e d i y o r d u .

M u t l u l u k l a odasına geri d ö n d ü . Yaşadığı d e n e y i m ç o k hoşuna


gitmişti. B u n u bir kez d a h a y a ş a m a k için sabırsızlanıyordu. A m a
G i z e m l i H i p n o z c u ' n u n o n a verdiği programa sadık kalacaktı. Bir
sonraki d e n e y i m için iki g ü n ü n g e ç m e s i n i b e k l e m e l i y d i .

B u sırada aklına parlak bir fikir geldi. Bir c e p t a k v i m i e d i n i p ,


kendine hipnoz u y g u l a y a c a ğ ı tarihleri işaretleyebilirdi. Hem
b ö y l e c e sırayı da k a ç ı r m a m ı ş o l u r d u .

S a a t i n e baktı. 23:58'i gösteriyordu. " V a y c a n ı n a , z a m a n nasıl


da akıp gitmiş." A m a d a h a öğrendiklerini günlüğüne kaydetme
işi v a r d ı . Bir a n e v v e l bitirip u y u y a b i l m e k için y a z m a y a b a ş l a d ı :
Evet, günlük işte başlıyoruz. Bakalım yeni neler öğrenmişiz...

@ Transın hafif-orta-derin olmak üzere üç düzeyi vardır.

@ Hafif transa insanlar gün içinde, her hangi bir şeye odak­

landıklarında sık sık girip çıkarlar.

@ Orta transta hipnoz hali oldukça bellidir. Bedende uyuşuk­

luk, ağıdık gibi hisler yaşanmaktadır. Telkinlerin işe yara­

ması İçin, uygun bir düzeydir.

0 Derin transta bu hisler daha da yoğunlaşmıştır ve kişi

bedenin belli bölgelerini oynatamayabilir. Yaşanan olayı

unutturma, geçmişe gitme, adını unutturma, silginin soğan

olduğuna inandırma gibi çalışmalar için çok elverişli bir

düzeydir.
® Şov amaçlı çalışmalar, sadece kişinin hipnoza inanmasını
sağlayacaksa uygulanmalıdır. Amaç; onun hipnoza inan­
masını sağlayarak, hipnozla ona yardımcı olabilmek
olmalıdır.

© Hipnoz telkinlerin gücüne güç katar. Çok daha kısa sürede,

çok daha fazla etkili olmalarını sağlar, çünkü onları doğru­

dan bilinçaltına ulaştınr.

@ İnsanların transa yatkınlık düzeyleri birbirinden farklıdır.

Ancak bir kişi hipnozu ne kadar uygularsa, o kadar yatkın­

lığı artar.

@ İndüksiyon transı yaratan, güçlendiren ve telkinlenn İçine

yedirildİği süreçtir.

İşi bittiğinde, esneyerek yatağına u z a n d ı . G ö z l e r i n i kapattığı


gibi de u y k u y a d a l d ı . G e c e b o y u n c a b i r ç o k rüya g ö r d ü . S a b a h
u y a n d ı ğ ı n d a hepsini e n i n c e d e t a y ı n a l<adar hatırlıyordu. Üstelik
rüyaları eskisinden ç o k d a h a c a n h v e gerçek g i b i y d i . B u n a o l ­
d u k ç a şaşırmıştı. Ç ü n k ü g e n e l d e rüyalarını h a t ı r l a m a z d ı . Hatır­
ladıkları da silik v e belirsiz o l u r d u . " B u n d a h i p n o z u n parmağı
var mı a c a b a ? " d i y e d ü ş ü n e r e k , y ü z ü n ü y ı k a m a k üzere b a n y o y a
yöneldi.

Y e n i bir hafta d a h a başlıyordu C e m için. Y e n i l i k l e r l e d o l u bir


hafta d a h a . . .
Desişim

ütün bir hatta b o y u n c a farkh bir e n e r j i y l e dolduğunu


hissetti. D e r s l e r e girmek artık eskisi kadar i ş k e n c e gibi
gelmiyordu. Hatta z e v k bile a l m a y a başlamıştı. T a b i
b u n u ulu orta y e r d e dile getirmekten ç e k i n i y o r d u . Ç e v r e s i n d e k i ­
lerin o n a bir u c u b e y m i ş gibi b a k m a s ı n ı istemiyordu.

H e r gün iki saat derslerine ç a l ı ş m ı ş , hatta bazı günler ü ç sa­


ate kadar uzatmıştı. G e r ç e k t e n d e gittikçe d a h a rahat konsantre
o l m a y a başladığını fark etmişti. Hatta B a d e h a k k ı n d a k i d ü ş ü n c e -
len bile z i h n i n d e n uzaklaştırmak eskisi kadar zor o l m a m ı ş t ı . B u ­
nu başarmış o l m a k da ç o k İyi y o l kat ettiği k o n u s u n d a e n b ü y ü k
kanıtı o l m u ş t u . Bir şey h a r i ç , tüm konuların i ç i n d e B a d e , o n u n
için d ü ş ü n ü l m e m e s i e n zor o l a n d ı . B u n u bile y a p a b i l m e y e b a ş ­
lamışsa, d a h a kim tutabilirdi ki o n u !

Bir hafta içinde ilk d e n e y i m i d e d a h i l , toplam üç kere hipnoz


uygulaması yapmıştı. H e r defasında ç o k daha rahat olduğunu his­
setmişti. Ü ç ü n c ü yapışında gözlerini kapattığı anda, artık alışmaya
başladığı u y u ş u k l u ğ u n hızla b e d e n i n e y a y ı l d ı ğ ı n ı fark etmişti.
U y g u l a m a l a r ı ilerledikçe, d a h a derinleşiyor v e g ü ç l e n i y o r d u .

T e l k i n l e r d e kesinlikle İşe y a r a m ı ş t ı . D a h a rahat o d a k l a n m a ­


y a b a ş l a m ı ş o l m a s ı , b u n u n en ö n e m l i göstergesiydi. H i p n o z is­
teği s o n u ç l a r a ulaşması k o n u s u n d a o n a h ı z k a z a n d ı r m ı ş t ı . O n u n
da t a m olarak istediği şey b u y d u z a t e n : H ı z !

M e t i n bir d a h a o n a sataşmaya y e l t e n m e m i ş , s a d e c e arada bir


pis pis b a k m a k l a yetinmişti. T e k başına olsa m u t l a k a d a h a fazla­
sını d a y a p a r d ı . A m a K a a n ' ı n varlığı o n a e n g e l o l m u ş t u .

A y r ı c a B a d e ' n i n d e derslerde o n u sık sık belirgin şekilde süz­


d ü ğ ü n ü hissetmişti. A m a o n u n bakışları M e t i n ' i n k i l e r d e n çok
farklıydı. S a n k i bir çağrı v a r d ı bakışlarında. U m u t l a y o ğ r u l m u ş
bir ç a ğ r ı .

C e m başlarda b u n u kendisinin u y d u r d u ğ u n u d ü ş ü n m ü ş olsa


da kızın tepkileri o kadar belirgindi ki inkâr e t m e k i m k a n s ı z d ı .
C e m her n e kadar b u ç a ğ r ı y a y a n ı t v e r m e k için y a n ı p tutuşsa d a
h e n ü z e r k e n d i . Ş u a n d a b ö y l e bir şeye kapılıp gitmesi, o n u y o ­
l u n d a n saptırabilirdi. B a d e ile ilgili hayalleri g e ç i c i olarak rafa
kaldırılmak z o r u n d a y d ı .

B u bile müthiş bir gelişmeydi o n u n i ç i n . G e ç e n y ı l . B a d e İle İ l ­


gili olmasını yürekten dilediği her şey gerçekleşiyordu. Kızın o n a
d u y d u ğ u ilgi, artık bariz şekilde o r t a d a y d ı . G e ç e n y ı l olsa. C e m
h e m e n b a l ı k l a m a atlardı. A m a şimdi kendini frenlemesi gerekti­
ğini görebiliyor v e ne kadar a c ı verse d e b u n u başarabiliyordu.

S a n d ı ğ ı n ı n a k s i n e , a k l ı n d a n uzaklaştırmak k o n u s u n d a e n ç o k
zorlandığı kİşi B a d e o l m a m ı ş t ı . A d e t a n e h i r d e sürüklenirken son
bir umutla d a l a asılan birinin y a ş a m a tutunması g i b i , C u m a l i ile
ilgili d ü ş ü n c e l e r aklına geldiği a n d a , s a p l a n ı p kalmıştı. O n l a r ı
uzaklaştırması için ç o k fazla uğraşması gerekmişti.

Y i n e d e b u d u r u m o n u umutsuzluğa s ü r ü k l e m e m i ş t i . B u y a ­
şadığını, yaptığı şeylerin bir bedeli olarak kabullenmişti a m a
teslim o l m a m ı ş t ı . M ü c a d e l e s i n e d e v a m etmişti. C u m a l i ile ilgili
düşünceleri uzaklaştırmak k o n u s u n d a ç o k y o l aldığı s ö y l e n e ­
mezdi belki ama diğer konularda beklediğinin ötesinde başarılı
o l m u ş t u . O da b u başarısından g ü ç alarak, çalışmasını sürdür­
müştü.

(m .
P a z a r g ü n ü gelip çattığında y e n i i n d ü k s i y o n u öğrenmesine
s a d e c e bir hafta kalmıştı. Eğer bu haftayı da g e ç e n hafta gibi b a ­
şarılı bir şekilde altlatırsa, y e p y e n i şeyler ö ğ r e n e c e k t i .

D e r s h a n e dersleri bittiğinde, artık rutin halini almış olan,


O k a n ile ç a l ı ş m a z a m a n ı gelmişti. İki saat b o y u n c a birlikte ç o k
v e r i m l i bir ç a l ı ş m a gerçekleştirdiler. O k a n şaşkınlık i ç i n d e C e m ' i
tebrik etti:

- H e l a l s a n a k a r d e ş i m . B u kadar z a m a n d a bu kadar hızlı y o l


a l d ı n . B r a v o ! B u hafta kesin sana bir şeyler o l m u ş . B u ne perfor­
manstı ö y l e !

O a n d a C e m , O k a n ' a her şeyi a n l a t m a k istedi. Baştan itiba­


r e n , o g ü n e kadar y a ş a d ı ğ ı her ş e y i . A m a iki sebepten d o l a y ı b u ­
na cesaret e d e m e d i . Birincisi O k a n aklını oynattığını d ü ş ü n e c e k ­
ti v e bu y e n i kazandıkları dostluğu riske atacaktı. İkincisi; b ö y l e
bir şey y a p a r s a . G i z e m l i H i p n o z c u ' n u n "Aferin s a n a . Ç o k iyi
yaptın." diyeceğini hiç sanmıyordu.

- İ l h a m geldi birader.

- A m a n s ö y l e , sakın g i t m e s i n . . .

- O l d u , görünce söylerim.

- B a k ne d i y e c e ğ i m , istersen bu a k ş a m beraber t a k ı l a l ı m . B a ş ­
ka p l a n l a r ı n y o k s a t a b i . B e n d e n e z a m a n d ı r e ğ l e n c e l i bir şeyler
y a p m a d ı m . D e r s l e r i y i c e y o ğ u n l a ş m a d a n , k e n d i m i z e bir g e c e ar­
m a ğ a n e d e l i m d i y o r u m , ne dersin?

- S ü p e r bir fikir d e r i m .

- E h hadi ö y l e y s e , şimdi e ğ l e n c e z a m a n ı !
Ö n c e h a v a d a n s u d a n sohbet e d e r e k ö y l e s i n e dolaştılar. Bir
kafede oturup karınlarını d o y u r d u l a r . S i n e m a y a güzel bir b i l i m ­
kurgu filmi gelmişti. O n a g i t m e y e karar verdiler. F i l m saatine ka­
dar, s i n e m a n ı n karşısındaki lunaparkta takıldılar. En tehlikeli
aletlere başları d ö n ü p m i d e l e r i k a l k a n a kadar bindiler. H a y a t t a
hiçbir kaygısı o l m a y a n bİr ç o c u k gibi eğlendiler.

Film bekledikleri kadar güzeldi. Sinemadan çıktıklarında

Okan;

- B u g e c e b a n a g e l m e y e n e dersin? Playstation 3 o y n a r ı z .

D i y e r e k o n u içtenlikle d a v e t etti.

- S e n c i d d i misin abi?

- N i y e dalgasına seni d a v e t e d e y i m ki?

- O k o n u d a değil. Playstation 3 k o n u s u n d a !

- Kesinlikle evet.
- A b i bu müthiş bir şey y a . G ö r ü n t ü kalitesi o kadar süpermiş
ki y a ğ m u r d a m l a s ı ü z e n n d e , o y u n d a k i şehrin y a n s ı m a s ı n ı b i l e
görebiliyormuşsun d i y e d u y d u m . D o ğ r u m u gerçekten?

- D o ğ r u d a n da öte.
- İyi d e b a y a p a h a l ı . S e n nasıl a l d ı n o n u . . . şey., p a r d o n . . . sen
alabilirsin t a b i . . .
- B a b a m ı n parasıyla mı a l d ı m sanıyorsun?

- Ş e y . . . kusura b a k m a . . . beni h i ç i l g i l e n d i r m e z . . .

- Ö n e m l i d e ğ i l . A m a y i n e d e a ç ı k l a m a k istiyorum. Babamın
bu k o n u d a katkısı o l m a d ı ğ ı n d a n e m i n olabilirsin. U z u n z a m a n ­
dır para biriktiriyordum. G e ç e n yıl P l a y s t a t i o n ' u n üçüncüsünün
çıktığını d u y u n c a d a y a n a m a d ı m , a l d ı m . A s l ı n d a pek fazla o y n a ­
y a b i l d i ğ i m s ö y l e n e m e z . A m a a r a d a bir d e o l s a , b a n a müthiş k e ­
yif v e r i y o r .

- P a r a n ı o n a h a r c a m a n a şaşırdım.

- N e d e n ? D a h a faydalı işler için mi k u l l a n m a m ı beklerdin.

- K ı z m a abi a m a biraz ö y l e bir tipin v a r .


O k a n gülerek c e v a p v e r d i :

- H a k s ı z s a y ı l m a z s ı n . A m a her inı^an abartmadığı s ü r e c e , ara­


da bir pervasızca d a v r a n m a hakkına sahiptir. Ö y l e değil mi?
- Kesinlikle. H e l e bu pervasızlık Playstation 3 ise kesinlikle

değer!

~ H e y . , h e y ağır o l . K e n d i n i bu kadar k a p t ı r a c a k s a n , o y n a m a -

sak d a h a i y i .

- N e o, eski C e m o l m a m d a n m ı korkuyorsun?

- K ı z m a a m a s e n d e d e biraz o tip v a r .

B u sefer k a h k a h a atma sırası C e m ' d e y d i .

- K o r k m a , k o r k m a . Playstatin 3 3 3 b i l e ç ı k s a , b u saatten sonra

beni y o l u m d a n döndüremez.

- Geliyorsun o zaman.

- B i z i m k i l e r e haber v e r e y i m . S a n ı r ı m sorun o l m a z . B u a r a d a
g e c e n i n bu saatinde o y u n o y n a m a m ı z a b a b a n bir şey d e m e z m i ?

- Hayır!
- S e n i n b a b a n ı n m e l e k bir tarafı v a r m ı ş b e a b i c i m .

- A s l ı n a bakarsan b a b a m bu tür konularda b a n a h i ç karışmaz.


B u n u n en ö n e m l i s e b e b i , b e n i m k e n d i m i kontrol e d i y o r o l m a m
v e derslerimle eğlencem arasındaki dengeyi kuruyor o l m a m .

- Keşke b i z i m k i l e r d e b a n a ö y l e d a v r a n s a . . .

- Eğer ö y l e d a v r a n m ı y o r l a r s a , b e n c e kabahati o n l a r d a d e ğ i l ,
k e n d i n d e a r a m a l ı s ı n . D e m e k ki sana yeteri kadar g ü v e n m e l e n n i
s a ğ l a y a c a k şeyler y a p m ı y o r s u n , d a h a doğrusu yapmıyordun.
O n l a r d a seni kontrol etmezlerse, ipin u c u n u kaçıracağından
korkuyorlardı m u h t e m e l e n .

- H e p haklı o l m a k z o r u n d a mısın?

- Evet!

G ü l e r e k e v i n y o l u n u tuttular. C e m ailesini a r a y a r a k o g e c e
O k a n ' d a k a l a c a ğ ı n ı haber v e r d i .
T e l e f o n a annesi çıkmıştı. A n n e s i n i n h e m e n itirazlara v e şika­
yete başlamasını beklemişti. Ama annesi "Tamam yavrum.
O k a n ' a selam s ö y l e ! " d e m e k l e yetinmişti. Bir şok d a h a ! A n n e s i ­
n e n e o l m u ş t u b ö y l e ? A s l ı n d a c e v a p ç o k basitti. C e m ' d e k i d e ğ i ­
ş i m , ailesine d e y a n s ı m ı ş t ı . H a y a t t a ç e v r e m i z d e k i insanları d e ­
ğiştirmenin e n iyi y o l u , k e n d i m i z i değiştirmektir. C e m bu y o l u
seçmiş o l m a s ı n ı n ö d ü l l e r i n i toplarrıaya başlamıştı bile!

O k a n ile birlikte y o l l a r ı n a d e v a m e d e r l e r k e n , C e m , annesi v e


babası arasında g e ç e n d i y a l o g d a n t a m a m e n habersizdi...

- N e o l d u h a n ı m , n e diyor b i z i m o ğ l a n ?

- B u akşam O k a n ' l a r d a kalacakmış.

B a b a s ı y e n i bir e n d i ş e dalgasına k a p ı l d ı . H e r şey en başa mı


dönecekti? C e m bir kez d a h a o s o r u m s u z , başıboş ç o c u ğ a mı
d ö n ü ş e c e k t i ? A m a eşinin y ü z ü n d e k i ifade o n u daldığı d ü ş ü n c e ­
lerden uzaklaştırdı.

- N e o Neriman? Piyango sana çıkmış gibi yüzünde güller açıyor?

- C e m O k a n ' l a r a gidecekmiş Rıfkı!

- E e e e ne var b u n d a h a v a l a r a u ç a c a k ?

- S a h i sen O k a n ' ı b i l m i y o r s u n ! B e n h a y a t ı m d a O k a n kadar


çalışkan v e s o r u m l u l u k sahibi bir ç o c u k g ö r m e d i m . O kadar
e f e n d i , o kadar o l g u n ki pırlanta gibi bir d e l i k a n l ı . C e m için o n ­
dan d a h a İyi bir arkadaş s e ç i m i o l a m a z d ı !

- B i z i m oğlan o n u da b o z m a s ı n !

- Aşk olsun Rıfkı. C e m ' i n ne kadar değiştiğini sen d e biliyor­


sun. S e n c e C e m eskiden O k a n gibi birinin y a n ı n a yaklaşır m ı y d ı ?

Ş i m d i p i y a n g o v u r m u ş gibi sırıtma sırası b a b a s ı n d a y d ı . A n n e ­


sinin y ü z ü n d e k i kadar k ı r m ı z ı o l m a s a d a o n u n d a y ü z ü n d e p e m ­
be renkli güller açtığı söylenebilirdi.

A n n e s i v e babası o g e c e huzur d o l u bir u y k u çekerlerken,


C e m u z u n z a m a n d ı r hak ettiği e ğ l e n c e n i n tadını ç ı k a r ı y o r d u .
Ertesi g ü n , g e c e p e k u y u m a m ı ş d a olsa, d i m d i k a y a k t a y d ı .

Arada bir 2övk aldığı şeylere zaman a y ı r m a k insanın gücüne güc


katıyordu.

Ö n ü n d e y e n i bir o k u l haftası d a h a v a r d ı . İlk yazılılar da y a k ­

l a ş m a k t a y d ı . C e m k a y g ı l a n m a y a başladığını hissediyordu. Kötü

notlar a l m a d ü ş ü n c e s i o n u e n d i ş e l e n d i r i y o r d u . B u da bir ilkti

C e m için. Eskiden n e y a z ı l ı l a r a , n e d e a l a c a ğ ı notlara a l d ı r m a z ­

d ı . Ş i m d i ise e m e k h a r c ı y o r v e e m e ğ i n i n karşılığını a l a m a m a k t a n

korkuyordu.

O hafta d a bir ö n c e k i hafta gibi başarılı bir şekilde geçti. H i p ­

noz u y g u l a m a l a r ı her defasında d a h a derin v e etkili bir hal a l ı ­

y o r d u . C u m a l i ile ilgili d ü ş ü n c e l e r i uzaklaştırma k o n u s u n d a bir

ö n c e k i haftaya göre d a h a i y i y d i . E n a z ı n d a n sık sık aklına gelse

b i l e , y u m r u ğ u n u sıkıp İstediği ruh halini geri çağırarak, u z u n s ü ­

re o n u meşgul e t m e s i n e engel o l a b i l i y o r d u . Dersleri d e gittikçe

ç o k d a h a iyi a n l ı y o r v e b u performansı ç ö z d ü ğ ü sorulara y a n s ı ­

y o r d u . H e r g e ç e n g ü n doğru sayısı a r t m a k t a y d ı . K a z a n d ı ğ ı i v m e

fazlasıyla tatmin eâidydi.

İki hafta b o y u n c a G i z e m l i H i p n o z c u ' n u n y o k l u ğ u s a n d ı ğ ı n ­

d a n d a h a a z sarsmıştı o n u . B u n u n sebebi G i z e m l i H i p n o z c u ' n u n

o n u n üzerindeki etkisini kaybetmesi değildi. A k s i n e o n a d u y d u ­

ğu s a y g ı , h i p n o z u u y g u l a y ı p s o n u ç l a r ı n ı a l d ı k ç a her g e ç e n gün

d a h a d a a r t ı y o r d u . S a d e c e bir süre o n s u z d a kalsa, k e n d i başına

g a y e t iyi idare e d e b i l m i ş t i .

Pazar g ü n ü K a s ı m a y ı n ı n ikinci g ü n ü y d ü . 15 g ü n ü n s o n u n d a

G i z e m l i H i p n o z c u ile r a n d e v u s u n a t a m a m e n hazırdı. K e n d i s i n ­

d e n b e k l e n i l e n d e n fazlasını y a p m ı ş v e y e n i u y g u l a m a l a r ö ğ r e n ­

m e y i hak etmişti.
Derslerini çalıştıktan sonra, o y a l a n m a d a n m a i l i n e girdi. G i ­
zemli H i p n o z c u ' d a n gelen maili tıklarken, her z a m a n k i h e y e c a n
d u y g u s u tekrar ininden ç ı k m ı ş v e o n u etkisi altına almıştı.

"Tebrikler Cem!

Olağanüstü bir performans sergiledin. Seninle gurur duyuyo­


rum. Her şeyi fazlasıyla yapmış olman, üstelik tüm bunları için­
den gelerek yapman, senin hakkında yanılmadığımı gösteriyor
bana.

Yeni indüksiyonu öğrenmek ve uygulamak için heyecanla


beklediğini biliyorum. Seni daha fazla bekletmeyeceğim.

Yapacağın bu yeni çalışma; ders çalışma isteğini artırmak ve


olumsuzluklar karşısında bile motivasyonunu en üst düzeyde tu­
tabilmen üzerine olacak... "

" S ü p e r ! T a m da i h t i y a c ı m o l a n ş e y ! " N e ş e s i v e h e y e c a n ı d a h a
da artmıştı. D e r s ç a l ı ş m a y a y ö n e l i k isteğinin artmasını kim iste­
m e z d i ki! Ş u m o t i v a s y o n işi d e h i ç fena o l m a z d ı . İ l e r l e y e n g ü n ­
lerde y o ğ u n bir t e m p o o n u b e k l i y o r d u . Y o r g u n düşüp m o t i v a s ­
y o n u n u k a y b e t m e y i kesinlikle i s t e m i y o r d u .

"Çünkü senden artık daha uzun süre ders çalışmanı isteyece­


ğim. Bu uygulama sana bu konuda destek olacak. Ayrıca önü­
müzdeki aylarda bazen düşük nodar alabilir ya da kendini yor­
gun hissedebilirsin. Bu tarz olumsuzluklar karşısında direncinin
yüksek olması çalışma isteğine ve motivasyonunun yoğunluğu­
na bağlı.

İkinci indüksiyon aşağıda yazılı. Onu nasıl kullanacağını ar­


tık biliyorsun. Haydi bakalım, önce okumakla başla:

Şimdi gözlerin kapalı ve bunun senin ilk deneyimin olmadı­


ğını biliyorsun... Daha önceki deneyimlerindeki o her defasında
daha da artan rahatlama, gevşeme ve derinlik duygusunun bede­
nini aai'mâys basfsdığmı hismdiyöi^sun... S/'w^i ^iö/i/) i*)/ mfe^
al... ve ver... Nefes alıp venrken, o bildiğin ve yaşamaktan zevk
duyduğun rahatlık ve gevşeme duygusu, ayaklannın parmak uç­
larından başının en üst noktasına doğru yayılıyor... Sen daha da
gevşiyor ve rahadıyorsun... çok daha denn... ve daha rahat. Bu
duygu bedenini kaplarken, şimdi gözlenni ve gözlennin çevre­
sindeki kaslan rahadat... tamamen ve tümüyle!

Onlan öyle rahadat ki sen rahadamaya devam ederken...


gözledn kapalı kalmaya devam etsin... Gözlennin çevresindeki
tüm kaslar., daha fazla gevşemesi ve rahatlaması mümkün ol­
mayacak kadar gevşiyor... Ve bedenindeki tüm kaslar da aynı
tepkiyi vedrken... istersen gözlenni açabilecek olsan bile... san­
ki açmak istiyormuş da... açamıyormuş gibi taklit yapıyorsun...
Ve bu taklidi yaptığın anda gözlerinin çevresindeki ve gözlerin­
deki tüm kaslar, daha da denn... çok daha denn rahadıyor...
Onlan bu şekilde rahatlattığın zaman açmayı denesen bile... ve
onlar hâlâ kapalı kaldığında kendini çok memnun ve çok iyi his­
sedebilirsin... Güzel, işte böyle!...

Şimdi gözlennin çevresindeki bu inanılmaz rahatlık ve gev­


şeklik duygusunu bir sembole benzet...'Bu bir şekil, bir işaret...
ya da herhangi bir manzaraya... herhangi bir şeye ait bir resim
olabilir..Sana bu olağanüstü rahadığı ve dennliği anlatan bir
sembol olması yetedi... Çok güzel...

Şimdi bu sembolü şu anda yaşadığının kadarca fazlasını ifade


eden... kadarca fazla rahatlığı ve dennlİği ifade eden... bİr renge
boyamanı istiyorum... Sembolün o renge büründüğünde... şimdi
onu al ve rahatlamanın ılık dalgasıyla... tepeden tırnağa, başının
üstünden ayaklannın parmaklanna kadar., bedeninde dolanarak
bu rahadığı yaymasına izin ver.. İşte böyle, çok güzel...

Bu sembol, bedeninin çevresinde dolanırken ve bu duyguyu


her bir hücrene yayarken... birazdan gözlenni birkaç saniyeliğine
açmanı... ve kapamanı isteyeceğim... Gözlerini tekrar kapattığın
anda on kat daha fazla rahadayacak... ve derinleşeceksin.... Şim­
di gözlerini aç... tekrar kapat. On kat daha fazla derinleş... çok
daha denn... Sembol, tüm bedenine o rahadığı yayarken... biraz
sonra tekrar gözlerini açmanı ve kapatmanı isteyeceğim... Bu de­
fa sadece rahadamanı ikiye kada... Şimdi gözlerini aç ve kapat!
Rahadaman 2 katına çıktı... Çok iyi, işte böyle...

Birazdan bir kez daha senden yine gözlerini açmanı ve kapat­


manı isteyeceğim... Bu defa çok daha derinleşeceksin.... Şimdi
gözlerini aç ve kapat, çok daha derin... tümüyle ve her şekilde
daha da denn... Çok güzel, işte böyle...

Gitgide daha dennleşirken ve rahadarken İstediğin şeyleri el­


de etmek üzere... birazdan, bir yolculuğa çıkacaksın... İşte böy­
le... Şimdi zihnini daha çok rahadatmak üzere... bir dakika son­
ra... senden alfabeyi tersinden yüksek sesle saymanı isteyece­
ğim... Söylediğin her bir harfin zihninin daha da rahatlamasına...
sakin ve huzudu olmasına yardım etmesine izin ver... Görecek­
sin birkaç harften sonra zihnin o kadar ralıadayıp derinleşecek
ki... gen kalan harfler yavaş yavaş yok olacak... Sönükleşip uzak­
laşacak... Sessizleşecek ve tümüyle kaybolacak...

Bu olduğu zaman nasıl da iyi hissettiğini fark et... Şimdi alfa­


beyi tersten, sondan başa doğru yavaş yavaş saymaya hazırsın...
Sayarken her bir harfi yavaşça söyle ve her bir harften sonra ya­
vaşça nefes ver... Her bir harfin seni rahatlatmasına izin ver...
Zihnin öyle rahatlasın ki tıpkı durgun bir gölün yüzeyi gibi sakin
ve huzurlu... Birkaç harften sonra gen kalanı tamamen kaybola­
cak... Şimdi alfabeyi tersten saymaya başla... Çok güzel... Daha
çok ve daha çok rahatlıyorsun... İşte böyle... Gitgide daha da de­
nnleşiyorsun... Şimdi harflerin tamamen kaybolmasına izin ver...
İyice sönükleşiyorlar ve sen daha da dennleşiyorsun... İşte böy­
le... Şimdi tamamen kayboldular... Çok güzel... Artık yolculuğa
çıkmaya hazırsın...
1 99 Bir Hipnoz Mocerost

Bu yolculuk seni bir kez daha degişimlen sağladığın, istekle-


nni elde ettiğin o kumsala gotijrüyor... Oraya vardığında o tam­
dık güç duygusunun bedenini sardığını hissediyorsun... Altın sa­
rısı kumların güneşin altında ışıl ışıl parladıklarını görüyorsun...
Dalgalar kumsala vurup tekrar gedleyip bir kez daha vurmaya
devam ediyorlar.. Sen o arındırıcı tertemiz havayı içine çekiyor­
sun... ve havayı içine çektiğin anda... daha da rahatlayıp denn-
leştiğini hisset... Zihninin ve bedeninin esen rüzgar gibi tatlı tat­
lı gevşediğini... ve rüzgarın esintisine uyum sağladığını fark et...

Kumsalda yürümeye başlıyorsun...Okyanusa paralel olarak


attığın her adımla birlikte... huzurun, rahatlığın ve elde edeceğin
yeni şeylenn merak duygusunun bedenini sardığını hissediyor­
sun... Martıların şarkıları bİr kez daha sana eşlik ediyor.. Güne­
şin denizin yüzeyindeki yansımalan... dalgalann harekediligiyle
birlikte... kıpır kıpır, capcanlı... yennde duramayan bir insan gi­
bi oynaşıyor... Ve sen aynı enerjinin bedenine dolduğunu fark
ediyorsun... Kumsalda bir süre daha yürüyorsun... Yürürken
ayak tabanlarındaki yumuşacık kumları hisset... Dalgaların sesi­
ni dinle... Evrenin sonsuzluğunun ve bu evren için ne kadar de­
ğerli olduğunun farkına var...

Bir süre yürüdükten sonra... tam önünde tahta bir dalın durdu­
ğunu görüyorsun... Ağaçtan kopmuş ve denizin dalgalarıyla birlik­
te sürüklenerek sahile vurmuş bir dal... Uzan ve onu eline al... Eli­
ne aldığında onun sednliğini avuçlannm içinde hisset... Yüzünü
okyanusa doğru çevir ve denizin kokusunu içine çek...

Dalgalar her zamanki gibi geliyor ve gidiyor.. Sen, elindeki


dal ile dalgalar gedye çekildiğinde... ardında bıraktıktan ıslak
kumların üzenne rakamlar yazmaya başlıyorsun... İlk önce 100
rakamını yazıyorsun... Bembeyaz köpüklü dalgalar geliyor ve
100 rakamını silip götürüyor.. Ve sen ıslak kumlara 99 yazıyor­
sun... Dalgalar tekrar geliyor 99 rakamını siliyor.. Ve sen 98 ya­
zıyorsun... Çok iyi, işte böyle, devam et... Dalgalar geliyor 98
rakamını siliyor... Ve sen 97 yazıyorsun... dalgalar geliyor 97 ra­
kamını siliyor... Ve sen 96 yazıyorsun...

Dalgalar gelip her bir yeni rakamı sildikçe sen... WO'den ge­
riye doğru rakamlar yazmaya devam ediyorsun... Ve bu rakam­
ları yazarken ders çalışmanın senin hayatın için önemini düşü­
nüyorsun... Düşündükçe derinleşiyor... dennleştikçe rakamları
yazmaya devam ediyorsun... ve yazdıkça daha da derinleşiyor­
sun... Bilinçaltın inanılmaz gücüyle sana eşlik etmeye devam
ediyor...

Bugünden itibaren ders çalışma isteğinin daha da arttığını


fark edeceksin... Okula gitmeyi bir zorunluluktan çok, istediğin
şeylen elde etmek için bir araç olarak algılayacaksın... Aldığın
tüm derslere ilgin daha da artacak... Neden çalışman gerektiği­
nin... ve bu çalışmalarının sana kazandıracaklarının daha çok
bilincine varacaksın... Ve bu bilinç sana güç katacak... hlayalle-
rine ve hedeflerine ulaşmak için... o dersi aşman gerektiğinin da­
ha çok farkına varacaksın... Ve bu farkındalık, ders çalışma iste­
ğini ve azmini arttıracak... Daha çok çalışmak ve daha çok ba­
şarıyı yakalamak isteyeceksin... Çünkü artık öylesine yaptığın bir
şey olarak değil... bütün hayatını etkileyecek... istediklerini elde
etmeni sağlayacak... geleceğin için bunu yapman gerektiğinin
farkmdasın... Çalışmış olmak İçİn değil... başarmak, kazanmak...
ve isteklenne ulaşmak için çalışacaksın... Çok daha az sıkıla­
cak... çok daha fazla çalışmak isteyeceksin... Dalgalar rakamla­
rını silip sen yeni rakamlar yazmaya devam ederken... çalışma
İsteğin daha da güçlenecek... Zaman zaman notlannda düşüşler
yaşasan... ve motivasyonunu zayıflatacak olaylara şahit olsan bi­
le... bu olumsuz ruh halinden hemen çıkacak... ve çalışma iste­
ğinin gücüyle hiç kimseye ihtiyaç duymadan... kendi motivasyo­
nunu tekrar kazanacaksın. Yaşadığın olumsuzluklar sana daha
çok güç verecek... Her bir olumsuzluğun ardından... daha güç­
lenmiş olarak ayağa kalkacaksın... Hiçbir şey motivasyonunun
sürekli düşmesine ve onu kaybetmene neden olamayacak...
Sen daha farklı... daha güçlü... ve ders çahfmayı hedeflenne

ükm^k İçin ymn bir in^mn gücüyle... hep ayafâ i(Si(f(Bcnk yç


devam edeceksin... Çok güzel, işte böyle!

Kumsalda rakamlar yazmaya devam ederken daha da denn­


leşiyorsun... ve bilinçaltın motivasyonunu güçlü tutman... ders
çalışma isteğini çok daha fazla yaşaman... ve bunun bilincine
varman için ihtiyacın olan tüm kaynaklannı harekete geçiriyor..
İşte böyle, çok iyi...

Rakamlar, yazdığın dalı yavaşça dalgalara bırakıyorsun...


Dal, dalgalarda kaybolup yeni bir başlangıç için yol alırken...
sen de içinde yeni bir başlangıç yaptığının farkındasın... Bunu
yapacak tüm kaynaklara sahipsin... Hepsi senin hizmetine su­
nulmuş durumda... Bir süre daha okyanusu ve gökyüzünü sey­
ret... Orda yaşadığın o tadı güç duygusunun... zafer duygusunun
tadını çıkar.. Çok güzel...

Şimdi istediğin zaman buraya gelebileceğinin bilincinde ola­


rak arkanı dön... ve ayak izlenni takip ederek başladığın nokta­
ya doğru ilerle... Attığın her adımla bidikte yeni edindiklerin be­
denini sarıyor... ve bilinçaltına sana hep yanında olduğu... ve
kaynaklannı harekete geçirdiği için teşekkür ediyorsun... Biraz­
dan beşten gedye doğru saydığımda rahadayacak... ve yeni, ola­
ğanüstü güzel bir duyguyla gözlenni açacaksın... Beş... Dört...
Bugünden sonra her gün yeni bir güne uyandığında... çalışma İs­
teğinin ve azminin daha da arttığını fark edeceksin... Üç... Ve
koşullar ne olursa olsun, motivasyonunu en yüksek düzeyde tut­
mayı başaracak... kendi kendine verdiğin olumlu telkinlede, hep
ayakta ve dimdik olacaksın... İki... Hedeflennle daha çok bütün­
leşecek... ve onlara ulaşmak için çalışmanın bir araç olduğunu
bilerek... hayalledn için çalışacak... daha çok çalışacak ve İste­
yeceksin... Bir... Artık gen gelmeye hazırsın... Ne zaman istersen
rahatlıkla tekrar bu kadar dennleşebileceğinin bilincindesin...
Ve ne zaman hipnoza girmek için gözlerini kapatsan... rahatlık
v e derinlik duygusunun hep bir öncekinden çok daha artarak be­
denini sardığını hissedeceksin... Çok daha hızlı ve kolay girecek­
sin... Sıfır. Şimdi gözlerini aç! Kendini rahadamış ve tazelenmiş
hissediyorsun.

Okumayı bitirdiğine göre, 21 gün boyunca iki gün ara ile uy­
gulamaya hazırsın demektir. Artık canını çok fazla sıkmayacağı­
nı umarak, bu süre boyunca sana yeni bir mail göndermeyece­
ğimi söylemek zorundayım.

Zaten bensiz de çok iyi gidiyorsun. Böyle olması da en doğ­


rusu. Çahşma süreni 3.5-4 saat olarak uzatmaya başla. Idipno-
zun desteğiyle bunun üstesinden rahatlıkla geldiğini göreceksin.
Her gün yeni bir güne gözlenni açtığında her şey senin için da­
ha hızlı ve kolay olacak, emin ol.

Bu indüksiyonu günlüğüne yazmana gerek yok. Zaten sesli


olarak kaydederken ve dinlerken İyice özümsemiş ve yaşamış
olacaksın.

Yazılılarının yaklaştığı bu dönemde, şimdi elinde güçlü bir


destek var. Onu en iyi şekilde uygulayıp kullanacaksın. Artık bu
beceriye sahipsin. Sana sınavlarda başarılar diliyorum ve öyle
olacağını biliyorum. Hoşça kal..."

"21 gün ha. P e k a l a , ö y l e diyorsan ö y l e o l s u n , G i z e m l i dost"


d i y e m ı r ı l d a n a r a k h e m e n ses kayıt programını a ç t ı . Y e n i indük­
s i y o n u kaydetti. Sesini d a h a iyi v e etkili bir şekilde kullandığını
fark etmişti. B u g e l i ş m e ç o k h o ş u n a gitti.

H ı z l a hazırlıklarını t a m a m l a y ı p bir kez d a h a h i p n o z a girmek


üzere y a t a ğ ı n a u z a n d ı .

Artık kendini kolaylıkla akışa b ı r a k a b i l i y o r d u . B u da d a h a d e ­


rine gitmesini s a ğ l ı y o r d u . D e r i n l i ğ i v e rahatlığı a n l a t a n s e m b o l
bedeninde gezinirken, uyuşukluk v e ağırlık bedenini sardı.
A m a bu sefer her şeyi ç o k d a h a y o ğ u n y a ş ı y o r d u . K u m s a l a ulaş­
t ı ğ ı n d a , rakamları tek tek y a z d ı ğ ı n ı v e silindiğini h a y a l e d e r k e n .
dış dünyadan n e r e d e y s e t a m a m e n soyutlanmıştı. T e l k i n l e r d o ğ ­
rudan b i l i n ç a l t ı n a ulaşıyor v e Cem iç dünyasının derinliklerine
yaptığı bu y o l c u l u ğ u n keyfini ç ı k a r ı y o r d u .

G ö z l e r i n i a ç m a s ı n ı s ö y l e y e n telkine u y u p k e n d i n e g e l d i ğ i n d e
yataktan k a l k m a d ı . Tekrar gözlerini kapattı v e kendini derin bir
u y k u n u n kollarına bıraktı.
Yazılılar Geliyor!

a s ı m ı n ilk haftası ç o k y o ğ u n bir t e m p o ile geçti. Y a z ı l ı l a r


başlıyordu v e C e m h a y a t ı n d a y e n i bir d u y g u ile tanış-
' m ı ş t ı : " S ı n a v l a r d a başarısız o l m a e n d i ş e s i . " B u o n u n için
y a b a n c ı v e p a n i ğ e sürükleyici bir d u y g u y d u . Ş i m d i a n l ı y o r d u ç a ­
lışkan ö ğ r e n c i l e r i n y a z ı l ı l a r d a n ö n c e n e d e n sararıp s o l d u ğ u n u .
Ç a l ı ş m a y a n a d a m m k a y g ı l a n a c a k bir şeyi d e o\mazö\. A m a çalı­
şıyorsa, k a y g ı l a n a c a k ç o k şeyi v a r d e m e k t i .

O k a n o n a ; "Eğer s ı n a v l a r d a başarısız o l m a korkusu y a ş a m a y a

b a ş l a m ı ş s a n , bu y e n i şeyler öğrendiğinin v e bilgilerinin arttığının

bir kanıtıdır." demişti.

O k a n ' ı n haklı o l d u ğ u n u u m a r a k ç a l ı ş m a l a r ı n a d e v a m etti.


H i p n o z u y g u l a m a y ı d a kesinlikle a k s a t m ı y o r d u . Ç ü n k ü bu zor
günlerde en büyük yardımcısı o olmuştu.

H e r n e kadar kaygı yaşasa da g ü n d e 4 saat ç a l ı ş m a k b e k l e ­

diği gibi zor g e ç m i y o r d u . K o r k u l a r ı n a r a ğ m e n motivasyonunu


k a y b e t m i y o r d u . K e n d i k e n d i n e uyguladığı hipnoz seansları, da­
y a n ı k l ı o l m a s ı n ı sağlamıştı.

5 Kasım'da ilk yazılısı vardı. Edebi metinlerden sınav olacaktı. Ü s ­


telik 8 Kasım'da da dershanede d e n e m e sınavı vardı. B u d e n e m e sı­
navı öncekilerden daha önemliydi. Ç ü n k ü bu sefer ekmeyecek v e gi­
recekti. A y n c a çalıştığı için, iyi bir puan almak istiyordu.

" Ç o k ç a l ı ş m a m g e r e k i y o r , ç o o o o k . . . " diyerek a z i m l e dersleri­


ne s a r ı l m a y a d e v a m etti.

Edebi metinler sınavı o l d u k ç a iyi geçti. T a b İ ki 1 0 0 ' l ü k bir


kâğıt v e r m e m i ş t i a m a n o t u n u n fena s a y ı l m a y a c a k bir şey g e l e c e ­
ğini t a h m i n e d i y o r d u .

Sınav kâğıdını o k u y a c a k öğretmeninin y ü z ifadesini düşünerek


gülümsedi. M u h t e m e l e n şok olacak v e İlk ö n c e C e m ' i n kesinlikle
kopya çektiğine kanaat getirecekti. A m a C e m kopya çekmemişti.
B u n u kendisinin biliyor olması yeterliydi. Öğretmeni ne sanırsa san­
sın, diğer yazılılarda yanıldığını anlayacaktı nasılsa.

D e n e m e s ı n a v ı ç o k iyi g e ç m e m i ş t i a m a b u n u n sebebi C e m ' i n


beklentilerinin y ü k s e l m i ş o l m a s ı y d ı . Eski C e m ' e kıyasla ç o k b a ­
şarılı sayılırdı a m a y e n i C e m d a h a fazlasını istiyordu. H e r n e ka­
dar h e n ü z hangi üniversitede, n e k o n u d a o k u m a k istediğine ka­
rar v e r m e m i ş olsa da iyi bir p u a n a l m a k birinci ö n c e l i ğ i y d i .

D e n e m e s ı n a v ı n d a istediği kadar başarılı o l m a m a s ı o n u y ı l ­


d ı r m a d ı . H e n ü z y o l u n b a ş ı n d a y d ı v e aşması gereken birçok e n ­
gel v a r d ı . M o t i v a s y o n u s a d e c e o gün için kırılmıştı. A m a trans
h a l i n d e bilinçaltına y ü k l e d i ğ i telkinler h e m e n etkisi göstermiş,
a k ş a m o l d u ğ u n d a i n a n c ı n ı geri kazanmıştı.

Cesareti fazlasıyla artmıştı. 2 gün sonra T ü r k i y e e k o n o m i s i v e


beşeri coğrafya yazılısının da iyi g e ç m e s i y l e d a h a da gaza geldi.

n K a s ı m ' d a girdiği m a t e m a t i k y a z ı l ı s ı için a y n ı şey s ö y l e ­


n e m e z d i . H â l â b i r ç o k eksiği v a r d ı . A m a o a z m i n i k a y b e t m e d i .
Yaşadığı d u r u m d a n ders ç ı k a r d ı v e başarıyı y a k a l a y a n her insa­

nin yaptığı gibi bu durumu a ş m a k için çözıjmler üretti.


Gerekirse ailesinden, matematik konusunda kendisine özel
ders aldırmalarını isteyecekti. T a b i bu da ailesi için büyijk bir
şok o l a c a k t ı . A m a şoku atlattıktan sonra, bu teklifi kabul e d e c e k ­
lerinden e m i n d i , onları ne kadar m a d d i olarak z o r l a y a c a k olsa
b i l e . . . A y r ı c a O k a n ile d a h a da ağırlıklı olarak matematik ç a l ı ş ­
m a y a karar vermişti. O k a n i l e ç a l ı ş m a l a r ı yeterli g e l m e z s e , ö z e l
ders ç a r e s i n e b a ş v u r a c a k t ı .

Geometride de tablo, matematik sınavıyla aynı olmuştu. B u


da d a h a ç o k asılması g e r e k e n bir ders d a h a o l d u ğ u a n l a m ı n a g e ­
liyordu.

14-17-19 K a s ı m ' d a " O s m a n l ı tarihi", "Türk e d e b i y a t tarihi",


" T . C inkılap tarihi v e A t a t ü r k ' ü n ilkeleri" derslerinin yazılılarına
girmişti, kısacası y o k , yoktu... Yağmurların başlamış olması
C e m ' e ö y l e bir g ü ç katmıştı ki b u kadar tarih yazılısı bile içini
baymayı başaramamıştı.

B u yazılıların h e m e n a r k a s ı n d a n "İngilizce", "dil b i l i m " , "sos­


y o l o j i " yazılıları ile ilk tur n i h a y e t t a m a m l a n m ı ş t ı . D i l bilim k o n u ­
sunda pek e m i n değildi a m a diğerleri gayet iyi geçmişti.

23 K a s ı m P a z a r g ü n ü g e l d i ğ i n d e 10 y a z ı l ı atlatmıştı. Artık bu
d u r u m a a l ı ş m a y a başlamıştı. B i r i n e ç a l ı ş ı y o r , y a z ı l ı y a giriyor, ar­
d ı n d a n h e m e n s ı r a d a k i n e başlıyor v e bu t e m p o b ö y l e d e v a m
ediyordu.

A m a 23 K a s ı m o n u n için Özel bir g ü n d ü . G i z e m l i Hipnozcu


ile y e n i r a n d e v u s u a k ş a m g e r ç e k l e ş e c e k t i . "Süperrr!"

O gün d e r s h a n e d e O k a n ile bol bol matematik çalıştı. Ç a l ı ş ­


ma sonrasında bir iki saat biHikte takıldılar. U ç a r c a s ı n a e v e gel­
d i ğ i n d e , hızla ağzına bir-iki lokma atıp o d a s ı n a koşturdu.
Annesi arkasından; "ne oldu bu ç o c u ğ a b ö y l e ! " dercesine baka-
kalmıştı. A m a bu durumdan hiç şikayetçi değildi. Ç ü n k ü C e m ' i n
n i y e koşturduğunu biliyordu. O ğ l u ders çalışıyordu! O v e eşi yıllar­
c a bu konuda boğaz patlatmış a m a hiç bir şey e l d e edememişler­
d i . Sonra birdenbire n e olduysa, oğullarının aklı başına gelmiş, ders
ç a l ı ş m a y a v e sorumluluklarının bilincine v a r m a y a başlamıştı. "Tü
tü tü maşallah, nazar değmesin İnşallah!"

- N e o h a n ı m , mobilyaları dövüyorsun gene!

- A m a n Rıfkı, sen d e söyle nazar d e ğ m e s i n d i y e . C e m ders ç a ­


lışıyor haftalardır!
O sırada içeri giren D i d e m , suratını a s a r a k ;

- B e n yıllardır ç a l ı ş ı y o r u m d a , k i m s e b ö y l e h a v a l a r a u ç m u y o r ,
d i y e sitem etti.
- K ı s k a n ç l ı k y a p m a k ı z ı m . A b i n için bu a n o r m a l bir d u r u m .

- İyi ö y l e y s e ben d e ders ç a l ı ş m a y ı bırakırım. B u da benim için


anormal bir d u r u m . O z a m a n da b a y r a m edersiniz inşallah!
- S u s ! A ğ z ı n d a n y e l a l s ı n . H e l e ö y l e bir şey y a p , b a y r a m ı , sey­
ranı görürsün s e n !

- A n a - kız ne didişiyorsunuz y i n e . B ı r a k ı n da sakin kafa ile


gazetemi o k u y a y ı m . B ü t ü n gün gürültünün İ ç i n d e y i m z a t e n . E v e
g e l i n c e biraz sessizlik istiyorum, o n u d a ç o k görüyorsunuz b a n a .
- T a m a m h a y a t ı m sustuk. A m a sen de şu kızına s ö y l e s a ç m a
sapan k o n u ş m a s ı n . B i z i m dikkatimizi ç e k m e k için ders ç a l ı ş m a -
yacakmış küçük h a n ı m !

- O da nerden çıktı ş i m d i . B e n i m güzel kızım y a p m a z ö y l e


şey. O b a b a s ı n ı n kızı, a z i m l i , ç a l ı ş k a n , z e k i . . .

D i d e m y u m u ş a m ı ş t ı . İstediği ilgiyi g ö r m ü ş v e rahatlamıştı.


K ı s k a n ç l ı k krizinin son b u l m a s ı y l a . Ödevlerini y a p m a k üzere o
da o d a s ı n a y ö n e l d i .

C e m 4 saatlik çalışmasını tamamladığında, saat 23:00 olmuştu.


Kendini yorgun hissediyordu. G e r ç i çalışması çok verimli geçmişti
a m a bütün gün dersleri dinle, soru ç ö z , O k a n ' l a çalış, e v e gel, bir
d a h a çalış derken zihni v e bedeni bitkin düşmüştü.

A m a h i ç bir y o r g u n l u k , m a i l i n e girmesine e n g e l o l a m a z d ı . 21
g ü n d ü r dört g ö z l e beklediği m a i l gelmişti işte. H e m e n tıkladı v e
okumaya başladı:

" Bravo Cem, bravo! Çok yoğun ama başanlı bir üç lıafta ge­
çirdin. O ne azimdi öyle!

Beklediğimden çok daha hızlı yol alıyorsun, matematik ve


geometri konusunu da fazla kafana takma. Bu karadılıkla devam
ettiğin sürece, o sıkıntılarını da aşacaksın.

Okan'la da gitgide kaynaşıyor olmanız harika. Annen de en


az benim kadar seviniyor bu duruma..."

" A n n e m m i ? A n n e m O k a n ' ı nereden tanıyor ki?" Bir a n d a j e ­


ton düştü: "Tabi y a l ! " Ş i m d i anlamıştı, annesinin O k a n ' l a r d a k a l ­
masını n e d e n b ü y ü k bir rahatlıkla v e h e v e s l e kabul ettiğini. H i ç
s o r g u l a m a d a n , "Tabi y a v r u m , kalabilirsin." demişti v e C e m o n u n
sesinde gizli bir s e v i n ç sezinlemişti. S o n r a d a n bu k o n u d a y a n ı l ­
dığını düşünmüştü a m a şimdi görüyordu ki kesinlikle y a n ı l m a ­
mıştı, " V a y a n n e v a y , sen n e y a m a n kadınsın b ö y l e " d i y e g ü l ü m ­
seyerek, m a i l i o k u m a y a kaldığı y e r d e n d e v a m etti:

"Artık sana şu kadar saat ders çalışacaksın diye yaptırım uygu­


lamayı bırakıyorum. Cem. Bundan sonra neyi, ne kadar çalışman
gerektiğine sen karar vereceksin. Bu sebeple daha planlı ve prog­
ramlı olman gerekiyor. Ders programı konusunda Okan'dan yar­
dım alabilirsin. O bu konuda gerçekten çok iyi.

Dolayısıyla yeni hiipnoz seanslarının konusu da belirlenmiş


oluyor. Zamanı iyi kullanman, işlerini ertelememen ve program­
lı çalışabilmen için telkinlerinin yer aldığı 3. indüksiyonun aşa­
ğıda. Okumaya hemen başlayabilirsin.
Gözlerin kapalı, elerin derin nefes alırken... dennliğin ve ra­
hadığın ne olduğunu artık biliyorsun... Bu duygu bedenine hız­
la yayılıyor... Bilinçaltının derinliklerine inmek aitık senin dene-
yimlediğin... zevk aldığın... ve kendi faydan için yapmak istedi­
ğin bir şey... Ve bilinçaltının derinliklenne inerken... şimdi bir
evin önünde durduğunu hayal etmeni istiyorum... Bu alışılmadık
bir ev... 4 metre yüksekliğinde, 4 metre genişliğinde ve W met­
re uzunluğunda... Burada birbiri ardına sıralı olarak duran 3 oda
var... Ve bu ev bir bodrum katın üzennde duruyor... Eve 3 basa­
makla çıkılıyor... Şimdi yürü ve giriş kapısını aç... Bunu yapar­
ken ilk odaya giriyorsun... Çok farklı ve alışılmadık bir
oda...Çünkü odada sadece tek bir eşya var, yatar bir koltuk... Ze­
mindeki döşeme, duvarlar, tavan ve koltuğun döşemesi hepsi,
olağanüstü güzellikte bir güneş şansı... Burası san oda... Gözle­
nni odanın çevresinde gezdir, o sanlığı içine çek... Koltuk o ka­
dar davetkâr görünüyor ki ona doğru ilediyor ve oturuyorsun...
Onu yatar pozisyona getir... çok rahatlıyorsun. Rahatlamaya de­
vam ederken zihnin de son bir ay içinde yaşadığın hoş bir âna
kayıyor... ve o ânı tekrar yaşayıp düşünüyorsun... İşte böyle, çok
güzel... Ve şimdi o güzel anı, daha çok rahadamanı sağlıyor...
daha çok rahatlıyor... ve bu anının sende yarattığı hoş duygular­
la daha çok dennleşiyorsun... (15 sn boşluk)

Şimdi koltuktan kalkma ve ikinci kapıyı açarak ikinci odaya


girme zamanı... Bu oda neredeyse ilkiyle tamamen aynı; rengi
hariç... Bu oda altın rengi... bu oda altın oda... ve odanın orta­
sında yine yatan bir koltuk var... Birkaç saniye odanın her ayrın­
tısını İncele... Altın sarısı rengin gözlenne dolduğunu ve gözleri­
ni kamaştırdığını fark et... İlk def asındaki deneyimin o kadar gü­
zeldi ki... bu sefer daha hızla yatan koltuğa doğru ilediyor ve
oturuyorsun... Onu yatar pozisyona getir... çok rahatlıyorsun...
Rahatlamaya devam ederken zihnin de son 7 yıl içinde yaşa­
dığın çok hdş'bir anıya kayıyor... O güzel anıyı düşünüyor...
tekrar yaşıyor., ve güzel duyguların bedenini sarmasına izin ve­
riyorsun... (15 saniye bokluk}

İşte böyle, çok güzel... Şimdi koltuktan kalkma ve üçüncü


odaya geçme zamanı. Bu oda, mavi oda... Rengi dışında tama­
men ilk 2 odayla aynı... Orada da yatan bir koltuk var... Mavili­
ğin içinde ilerleyerek o koltuğa oturuyor., ve koltuğu yatırıyor-
sun... Bu koltuk, bir asansör gibi yavaşça hareket etmeye başlı­
yor., yavaş yavaş zemine doğru alçalıyor.. Koltuk alçaldıkça
dennleşiyorsun... Çok rahadamış olarak rahat bir pozisyonda­
sın... Koltuk, yavaş yavaş bodrum katına doğru inmeye devam
ediyor.. Ama bu bodrum katı çok özel... çok farklı... ve çok gü­
zel... ve çok güvenli... Koltuğun hareketiyle bidikte daha da de-
nnleşiyor... ve rahadıyorsun...

Şimdi bodrum kattasın... Yavaşça koltuktan kalkıyorsun...


Orada bir kapı görüyorsun... üzennde "hiçlik odası" yazıyor. Ka­
pıya doğru ilediyorsun... kolu yavaşça çeviriyor ve odaya gin-
yorsun... Odaya girdiğinde gözlenni kısıyorsun ve tereddüde dü­
şüyorsun... Çünkü bu odadaki her şey hayal meyal... Ayaklannın
altında ganp bir his fark ediyorsun... Çünkü 15 cm. kalınlığında
köpük bir zemin üzennde duruyorsun... Kapı ardından kapanı­
yor ve gözledn yavaşça karanlığa alışmaya başlıyor... Odada bir
tür loş, tadı bir kızıllık var... Birkaç adım daha atıyor ve sonun­
da oturmaya karar veriyorsun... Şimdi yerde otururken, 15 cm.
kalınlıktaki yumuşak köpüğün üzennde kendini Öyle rahat hisse­
diyorsun ki... bu beşik gibi köpüklenn üzenne uzanmaya karar
veriyorsun...

Şimdi tüm ışıklar kapandı... ve tüm oda hiçlikle doldu. Zihnin


tamamen farklı ve belki de zaman zaman sana olumsuz gelen
düşüncelerden annırken... tadı bir uyku bedenine doluyor... An-
nırken zemin üzennde iyice yayılıp gözlenni kapatıyorsun...
Gözlenni kapattığın anda kendini hep o güçlü hissetmeni sağla­
yan kumsalda buluyorsun... Bir kez daha ordasın... Bir kez daha
gözlerini ufka dikmiş, masmavi okyanusu ve masmavi gökyüzü­
nü seyrederken... güneşin dik havasının tadını çıkartıyorsun....
Birden sahile bir gemi yanaşıyor... ne çok büyük ne çok küçük...
Merak içinde gemiye doğru ilerliyorsun... içinden gemiye binme
isteği geliyor... basamaklan çıkarak güverteye ulaşıyorsun... Ge­
mi sanki seni almak için gelmiş gibi... sen güverteye çıktığın an­
da motodarı çalışıyor... ve hareket etmeye başlıyor... Dalgaları
yararak sonsuzluğa doğru okyanusun üzennde yol almaya başlı­
yorsun... İlerledikçe rüzgar bedenine çarpmaya... ve çarptıkça
seni rahatlatmaya... derinleştirmeye devam ediyor. Sen bu ola­
ğanüstü manzaranın tadını çıkararak... yolculuğuna devam edi­
yorsun.

Denizin üzerinde geminle biHikte süzülürcesine ilerliyor­


sun... Dakikalar saatten kovalıyor ama her geçen saat sana bir
dakika gibi geliyor... Öyle müthiş bir rahatlık ve dennlik duygu­
su kaplıyor ki her yenni... bu olağanüstü yolculuk, seni olağa­
nüstü bir sonuca doğru götürüyor... Birden geminin yavaşlama­
ya başladığını fark ediyorsun... Motorun sesi gitgide azal iyon..
Masmavi okyanusun tam ortasındasın ve gemi duruyor... İlen
doğru baktığında... okyanusun tam odasında ve hemen önünde
bir kapı olduğunu görüyorsun... Bu kapı zaman kapsısı... Güver­
teden çıkıp basamaklardan inerek küçük bir sandala biniyor­
sun... Kürek çekerek zaman kapısına doğru yol alıyorsun... Çek­
tiğin her kürekle birlikte... kapının ardında bulacaklarına dair
merak ve özlem duygun gitgide artıyor...

Kapıya ulaştığında kürek çekmeyi bırakıyorsun... Elini uzatıp o


inanılmaz büyüklükteki ve muhteşem kapıya dokunduğun anda...
kapı ardına kadar açılıyor... Ayağa kalkıyor ve bir adım atarak ka­
pıdan içen gin yorsun... ve kendini bir boşluğun içinde buluyor­
sun... idavada asılı gibi orda ayakta dururken... zamanın iç içe
geçtiği ve senin her tarafını kapladığı bambaşka bir dünyadasın
sanki... Burada geçmiş var... burada şimdi var... burada gelecek
var... Hepsi iç içe geçmiş, girdap gibi etrafında dolanıyor.. Yap­
man gereken her şey... yaşaman gereken/er... çaba sarf etmen ge­
rekenler., her şey etrafında dönüyor

Ve sen orda... zamanın birbinne dolandığı bu bambaşka dün­


yada dururken... onun senin İçin ne kadar değedi olduğunu fark
ediyorsun... Aldığın tek bir nefeslik süreyi bile... evrendeki tüm
hazinelen bir araya gedrsen... asla gen satın alamayacağını fark
ediyorsun... ve bu farkındalıkla bidikte... aslında sahip olunabi­
lecek en değedi hazineye sahip olduğunu görüyorsun... Gelece­
ğin, mutluluğun, sağlığın ve başarın için... yapman gerekenled
edelemeden... bir daha asla gen getidimeyecek, zaman denilen
o değedi hazineni boşa harcamadan... gerektiği yerde... gerekti­
ği zamanda... gerektiği şekilde... yapmanın önemini hayatında
İlk defa bu kadar yoğun... bu kadar gerçekçi... ve bu kadar de-
nnden fark ediyorsun...

Öncelikle erteleme davranışının üstesinden geleceksin... çün­


kü bunu yapmak istiyorsun... Eski alışkanlığını geride bıraktığın
için... artık gerginlikler ve mücadeleler yok... Daha planlı ve dü­
zenli olmaya başlıyorsun... ve bu senin için giderek daha kolay
hale geliyor.

Yapman gerekenled hiç gelmeyecek bir geleceğe edelediğin-


de... "yann başlayacağım"... "haftaya başlayacağım..." diyerek sü­
rekli bıraktığında... aslında en değerli hazineni boşa çarçur ettiği­
ni görüyorsun... Bazen yapmak istemediğin şeylerle karşılaşınca
erteledin... Şu âna kadar bu işlen erteledin... ama adık değil... Ol­
mak istediğin ve olabileceğini bildiğin kişi olmaya başladığını fark
ediyorsun... İstediklenne ulaşmanın tek yolunun zamanı en iyi şe­
kilde kullanmak olmasının bilincine varmanla... büyük bir karadı-
lık duygusu bedenini kaplıyor.. İşte böyle, çok güzel... Geçmişiy­
le, şimdisiyle, geleceğiyle zaman etrafında dolanırken... daha
programlı olup... işlenni yarına ertelemeden, o anda yapıp... bu­
nun tatmin ve mutluluk duygusunu yaşamaya karar veriyorsun...
Çok iyi... Ve bu karar büyük bir güçle... zihnine, yüreğine, bede­
nine ve ruhuna işh'yor... Her gün giderek daha çok işi tamamla­
dıkça... ve başardıkça... bir tatmin duygusu hissedeceksin... Artık
kendine çocukça bir direncin olmayacak... Dürüst bir yetişkin ve
sorumlu bir bireysin... ve yaşam sürecinin basan yolunda ilerle­
mesini istiyorsun... Daha programlı olacak... disiplinli olacak...
programını aksadığın zamanlarda pes edip bırakmak yerine...
tekrar başlayacak ve dört elle sarılacaksın... Tatsız işler seni ya­
vaşlatmayacak... Bileceksin ki bu işlere ne kadar hızlı başlarsan...
o kadar çabuk bitecekler... Bunu yaptığında, zaman sana dost
olacak... elinden tutacak... ve onunla bidikte hayal ettiğin mutlu-
ğu ve başarıyı yakalayacaksın...

Bu gizemli dünyada öyle boşlukta dururken... ve fark ettiğin


her yeni düşünce daha da dennlere inmeni... bilinçaltının yepye­
ni kaynaklarını harekete geçirmesini sağlarken... sen, artık za­
manla dost olacaksın... Sıkıntıların... üşengeçliklenn... vazgeç-
mişliklerin... senin hazinenden çalmasına izin vermeyecek... ve
ne olursa olsun zamanın değenni bilerek hareket edeceksin... Bu­
gün yapman gerekenlen bugün yapacak... yanna yapmış olmanın
verdiği gurur ve tatmin duygusuyla uyanacaksın... Değerini fark
ettiğin... hissettiğin... karar verdiğin... ve karannı sonuna kadar
uygulayacağının bilincinde olduğun anda... etrafında dolanan
zamanın bir anda düzenlendiğini... sana dost bir yol gibi içine
doğru aktığını hissediyorsun... Artık her şey daha düzenli... daha
kararlı... Zaman senin içinde... ve sen onunla bir bütünsün...

Zamanla yaptığın anlaşmanın verdiği güçle... kapıya doğru dö­


nüyor ve tekrar sandala biniyorsun... Bilinçaltının olağanüstü gü­
cünün desteğiyle... daha da güçlenmiş olarak... gemine doğru kü­
rek çekiyorsun... Gemiye vardığında motorlar bir kez daha çalışıyor
ve seni sahile gen götürüyor.. Gemiden indiğinde... kumsala ayak
bastığında... bir kez daha istediğini elde ettiğini biliyorsun... Artık
daha güçlü olacak... daha programlı çalışacak... zamanı kendine
dost bilecek... ve hiçbir şeyi ertelemeden, zamanında yapacaksın...
Ve bunu yapmanın sana getireceği başanmn lıalds gururunu yala­
yacaksın... istediğini elde ettiğini fark ettiğin anda... v e hu güç be­

denîni sardığında... bodrum katındaki odada kendine geliyorsun...

Yattığın köpülc zeminden doğruluyor ve kapıya doğru ilediyor­


sun... Kapıyı açtığında kendini evin bahçesinde buluyorsun... Se­
ni direkt dışarı götüren bu kestirme yoldan bahçeye ulaştığında...
son bir kez eve bakıyorsun... Ve ne zaman dinlenmek... ne zaman
tazelenmek ve güçlenmek istersen... bu eve gelip, odaiannda ge­
zip... bu tazelenmişliği hissedebileceğini biliyorsun... 5'ten gedye
doğru saydığımda... rahatlayarak gözlenni açacaksın... 5... Bugün­
den itibaren rasgele çalışmak adık senin için yok... 4... Gözlenni
açtığın andan itibaren... aldığın her nefesin senin için ne kadar de­
ğedi olduğunu her geçen gün daha çok fark edecek... ve bu de­
ğedi hazineni en doğru şekilde kullanacaksın... 3... Çalışmak için
masanın başına oturduğunda... programına uymak için büyük bir
karadılık ve istek hissedecek... ve programına uyarak asla ertele­
meden yoluna devam edeceksin... 2... Hayatın koşullan içinde ki­
mi zaman programında aksaklıklar yaşasan bile... tekrar başlaya­
cak... ve sonuna kadar devam edeceksin... I... Artık gen gelmeye
hazırsın. Ve biliyorsun ki ne zaman hipnoza girmek istesen... bu
artık senin için hep bir öncekinden daha kolay ve hızlı olacak...
0... Capcanlı tazelenmiş olarak rahadayarak gözlenni açıyorsun
ve buraya ged geliyorsun.

M e t n i o k u r k e n b i l e t a m a m e n transa girmişti. O k u m a s ı bitti­


ğ i n d e ağırlaşan başını zorlukla doğrultu v e m a i l i n geri k a l a n ı n ı
o k u y a b i l m e k için kendini z o r l a d ı .

"...yaklaşık 3 hafta boyunca sana mail yazmayacağım ve sen


çalışmalanna bu yeni trans metnini 3 günde bir uygulayarak de­
vam edeceksin..."
" Y i n e mi 3 hafta!" Ş i m d i t a m a m e n transtan ç ı k m ı ş v e k e n d i n e
gelmişti.

" ...Tabi l<i esl<i metinlerini de bir kenara bırakmak yok. İhti­
yaç duyduğun anda onları devreye sokabilirsin. Gereksinimleri­
ne bağlı olarak, dozajı sen belideyeceksin artık.

Evet Cem, mailimi sonlandırmadan önce sana bir müjde ver­


mek istiyorum. Bir sonraki buluşmamızda seninle Messen-
ger'dan canlı olarak görüşeceğiz. Sana trans metnini yine mail
olarak göndereceğim ama görüşmemizi karşılıklı yazışarak ya­
pacağız!"

" V a y c a n ı n a ! " B u harika bir h a b e r d i . Ş i m d i o ü ç hafta, başta­


ki gibi k o r k u n ç g ö r ü n m ü y o r d u . Ç ü n k ü s o n u n d a G i z e m l i Hip­
n o z c u ile c h a t y a p a c a k t ı !

"76 Aralık salı günü saat 22:00'da Messenger'ına gir. Ben se­
ni bulurum. :) Görüşmek üzere, şimdilik hoşça kal sevgili
Cem..."

C e m k ü ç ü k dili dışarı fırlarcasına e s n e d i . G ü c ü t a m a m e n t ü ­


kenmişti. B e d e n i n d e k i her h ü c r e ; " u y k u , u y k u u u ! " d i y e bağırı­
y o r d u . M e t n i ses k a y d ı n a d o l d u r m a işini ertesi g ü n e bırakması
ç o k d a h a iyi o l a c a k t ı . Bilgisayarını kapattı v e kendini mutluluk­
la yatağa attı.

O g e c e gizemli birçok rüya g ö r d ü . Fantastik filmler, r ü y a l a r ı ­


nın y a n ı n d a çok basit kalırdı. G ö r d ü ğ ü her bir rüya ile b i l i n ç a l ­
tının z e n g i n d i y a r l a r ı n a d a h a ç o k y a k l a ş ı y o r d u . . .
Cem'in Sürpriz

azartesi s a b a h h a v a b u l u t l u y d u . S i m s i y a h bulutlar, y a ğ a ­
cak yağmurun habercisiydi. C e m havadaki yağmur koku­
sunu i ç i n e ç e k e r e k u y a n d ı .
B a z ı insanlar k a p a l ı , y a ğ m u r l u h a v a l a r ı iç karartıcı bulurlardı.
A m a C e m için t a m tersi g e ç e r l i y d i . O y a ğ m u r u ç o k s e v e r d i . Y a ­
ğ a n y a ğ m u r l a birlikte d o ğ a n ı n t e m i z l e n d i ğ i n i , arındığını hisse­
d e r d i . B u temizlik, i ç i n e çektiği ıslak toprağın kokusuyla her
noktasına işler, o n a taptaze bir g ü ç k a z a n d ı r ı r d ı .

S a d e c e pazartesi d e ğ i l , c u m a y a k a d a r h e r g ü n yağışlı g e ç t i .
B u d u r u m C e m ' i a p a y r ı bir ruh h a l i n e s o k m u ş t u . Y o ğ u n t e m p o ­
su giderek artmasına r a ğ m e n , d i n g i n v e h u z u r l u y d u .

Y e n i hipnoz metnini d e hevesle u y g u l a m a y a d e v a m e d i y o r d u .


K e n d i n c e bir ders programı h a z ı d a m ı ş v e o n a u y m a y a çalışıyordu.
Tabi bu o kadar kolay o l m u y o r d u . Ekstra ç ı k a n şeylerden dolayı
programını sık, sık aksatıyor v e kaçırdığı derslen bir türlü telafi e d e ­
miyordu. Gizemli Hipnozcu'nun önerdiği gibi, hafta sonu
O k a n ' d a n y a r d ı m a l m a k e n iyisiydi. Ç ü n k ü kullanışlı bit' ders prog­
ramı y a p a m a z s a , yeni hipnoz metni ona yeteri kadar fayda sağla­
m a y a c a k t ı . B u , e l i n d e hiç bir m a l z e m e o l m a d a n , şahane bir y e m e k
y a p m a k için boşuna uğraşmaya benzerdi.

C u m a r t e s i g e l d i ğ i n d e h a v a a ç m ı ş t ı . G ö k y ü z ü n d e ç o k az b u ­
lut kalmıştı. G ü n e ş y ü z ü n ü bulutların arasından ç ı k a r m ı ş , ışıl ışıl
parlıyordu.

D e r s h a n e d e u y g u l a n a n testlerde doğru sayısı sürekli artış gös­


teriyordu. D e r s h a n e Öğretmenleri, "umutsuz vaka" olarak nite­
lendirdikleri C e m ' d e k i bu gelişme karşısında, ş a k a y l a karışık,
şaşkınlıklarını sık, sık dile getiriyorlardı.

Dersler bitmiş, O k a n ile ç a l ı ş m a saati gelmişti. Çalışmaya


b a ş l a m a d a n ö n c e , hazırladığı ders programını o n a uzattı v e y a r ­
d ı m ı n ı rica etti:

- Bir arkadaşım senin bu konuda ç o k iyi o l d u ğ u n u s ö y l e d i . Ş u


programa bir g ö z atıp, b a n a y a r d ı m c ı olursan ç o k sevinirim bira­
der. Ç ü n k ü n e kadar uğraşsam da sürekli ihmal e d i y o r u m .

O k a n bir k a ç dakika programı inceledi.

- İhmal etmekte haklısın. B u programda k e n d i n e h i ç telafi


şansı t a n ı m a m ı ş s ı n . A y r ı c a ç o k iç karartıcı o l m u ş . Sürekli ders
ç a l ı ş m a k t a n başka hiçbir şey y o k .

- Ö y l e o l m a s ı g e r e k m i y o r m u ? Y a n i soluk a l m a d a n ç a l ı ş s a m
a n c a k toparlarım gibi geliyor. H e m G i z e m l i H İ p . . . y a n i . . . ben
ders ç a l ı ş m a saatleri k o n u s u n d a sınırımı başkasına b ı r a k m a d a n ,
artık k e n d i m b e l i r l e y e c e ğ i m . M ü m k ü n o l d u ğ u n c a ç o k ç a l ı ş a y ı m
istiyorum.

- İlginç bir insansın C e m . H e r şeyi abartmakta üstüne y o k . Y a


hiç ç a l ı ş m ı y o r s u n y a da h e p ç a l ı ş ı y o r s u n .

D o s t ç a gülüştüler.

- Ş i m d i h e p ç a l ı ş m a k istiyorsun a m a bu programa.uymaya
kalkarsan ç o k ç a b u k b u n a l ı r s ı n . B u da seni tüketir. B a ş a r ı y ı g e ­
tiren şey, her ş e y d e n v a z g e ç i p s a d e c e ders ç a l ı ş m a k değildir.
Arkadaşlarınla takılmaya v e zevklerine d e zaman ayınnahsın.
Ö n e m l i olan dengeyi sağlamak. Hem böylece yaşadığm yoğun­
luk i ç i n d e , z a m a n z a m a n deşarj o l m a fırsatın olur. B u d a a z m i ­
ni v e m o t i v a s y o n u n u y i t i r m e n e engel olur.

- Söylediklerin gayet mantıklı. Y a n i sen de mi böyle yapıyorsun?


Yanlış a n l a m a a m a b e n seni sürekli ders çalışıyorsun sanırdım.

- Z a m a n ı m ı n ç o ğ u n u derslere a y ı r ı y o r u m . A m a ç o ğ u n u , h e p ­
sini değil. H a f t a d a mutlaka 8-10 saatimi sevdiğim şeyleri y a p ­
m a k i ç i n k u l l a n ı y o r u m . M e s e l a her a k ş a m 1 saat bilgisayarıma
t a k ı l ı y o r u m . Hafta sonları a r k a d a ş l a r ı m l a 3-4 saat t a k ı l m a y ı i h ­
mal etmiyorum.

Bir ç o k öğrenci zamanının yetmediğinden şikayet ediyor.


A m a b a n a sorarsan b u n l a r ı n hepsi b a h a n e . Saat 2 0 : 0 0 ' d e bile
e v d e o l s a m , her a k ş a m 3-4 saat ders ç a l ı ş a c a k z a m a n ı m o l u y o r .
1 saatte bilgisayarımla v a k i t geçirdikten sonra saat 0 1 : 0 0 gibi y a ­
t ı y o r u m . S a b a h 0 7 : 0 0 ' d e k a l k ı y o r u m . G ü n d e 6 saat u y k u b a n a
yetiyor. Başta zor da o l s a , insanın b ü n y e s i her ş e y e alışıyor. B u
şekilde h a y a t ı m d a d e n g e y i s a ğ l a y a b i l i y o r u m . B u da d a h a b a ş a r ı ­
lı o l m a m ı sağlıyor.

H e r h a l d e her ş e y d e n v a z g e ç i p her gün 8-10 saat ders ç a l ı ş -


s a y d ı m , bir a y sonra beni B a k ı r k ö y ' d e ziyaret e d e r d i n . A n l a m a n
g e r e k e n ş e y C e m , n e k a d a r süre çalıştığın d e ğ i l , n e kadar v e r i m ­
li çalıştığındır. Eğer doğru stratejileri kullanıp ders ç a l ı ş ı y o r s a n , 8
saatlik işi 4 saate sığdırabılirsin. A y r ı c a sırf ders ç a l ı ş a c a k olur­
s a n , z i h n i n bir süre sonra isyan bayrağını çeker v e sen n o r m a l
z a m a n d a bîr kaç saatte a n l a y a b i l e c e ğ i n şeyleri, saatlerce b o ğ u ­
şur a m a hâlâ a n l a m a d ı ğ ı n ı fark e d e r s i n .

- A ğ z ı n d a n bal d a m l ı y o r a b i c i m .
- O z a m a n gel bu programı e n baştan birlikte h a z ı H a y a l ı m .

- Üstadımsın!

Gülüştüler. K a h k a h a l a r ı son b u l d u ğ u n d a C e m ' i n ders progra­

m ı ü z e r i n d e ç a l ı ş m a y a başladılar.
- Ö n c e l i k l e C e m , p r o g r a m ı n d a kaçırdığın yerleri telafi e t m e ­
ni s a ğ l a y a c a k boşluklar b ı r a k m a l ı s ı n . B u n l a r her g ü n 2 0 d a k i k a ­
lık süreler h a l i n d e olabilir. A y r ı c a hafta s o n l a r ı n d a bu boşlukla­
ra 1-2 saatlik y e r bırakmalısın. B ö y l e c e y e t i ş e m e d i ğ i n yerleri bu
sürelerde telafi edebilir, eğer telafi e t m e n g e r e k e n şeyler y o k s a ,
f a z l a d a n ders ç a l ı ş m a k için kullanabilirsin. Bir d e p r o g r a m ı n d a
her şeyin o l m a s ı n a ö z e n göstermelisin. Y a n i e ğ l e n c e saatlerini
d e belirlemeli v e programına y a z m a l ı s ı n .

Y a r ı m saat uğraştıktan sonra, C e m ' i n k e n d i n i rahatlamış his­


setmesini s a ğ l a y a n bir program oluşturmayı b a ş a r m ı ş l a r d ı .

C e m itk defa sağlıklı h a z ı r l a n m ı ş bir programın insanın a z m i ­


ni arttırdığını fark etmişti. Y a n l ı ş bir program d ü ş m a n olabilirdi
a m a d o ğ r u bir program harika bir dosttu.

P r o g r a m işi t a m a m l a n ı n c a birlikte iki saate y a k ı n matematik


çalıştılar.

Ç a l ı ş m a l a r ı t a m a m l a n d ı ğ ı n d a C e m O k a n ' a teşekkür e d e r e k ,
e v i n i n y o l u n u tuttu.

Pazar günü akşama kadar her şey bir gün ö n c e k i n d e n farksızdı.


A m a C e m akşam O k a n ' ı davet etmişti. G e c e b o y u n c a sohbet etti­
ler, ders çalıştılar, internette gezindiler. O k a n her zamanki gibi
haklıydı. D e n g e y i sağladın mı gerisi mutlaka geliyordu.

C e m programını u y g u l a m a k k o n u s u n d a ç o k y o l kat etmişti.


O k a n ile hazırladıkları p r o g r a m d a bazı ufak tefek değişikler y a p ­
m ı ş , e n m ü k e m m e l h a l e ulaşmasını sağlamıştı. İyi h a z ı r l a n m ı ş
bir p r o g r a m l a , h i p n o z seansları da y i n e en yüksek v e r i m e u l a ş ­
mıştı. H e r şeyi z a m a n ı n d a y a p m a y a ö z e n gösteriyor, e r t e l e m e ­
nin y a n ı n a bile y a k l a ş m ı y o r d u .

Aralık a y ı gelip çatmıştı. O k u l a ç ı l a l ı s a d e c e ikİ b u ç u k . a y o l ­


muştu a m a C e m b u k a d a r kısa s ü r e d e n e k a d a r ç o k ş e y y a ş a ­
dığına hâlâ hayret ediyordu. İnsanın değişmesinin hep yıllar
sürdüğünü z a n n e d e r d i . Y a n ı l m ı ş t ı . İnsan isterse y ı l l a r ; a y l a r a ,

hatta g ü n l e r e dönüşebiliyordu.

A r a l ı ğ ı n ilk cumartesi g ü n ü n d e y i n e d e r s h a n e sonrası O k a n


ile birlikte ders ç a l ı ş ı y o r l a r d ı . A m a o gün O k a n ' d a bir tuhaflık
vardı. Solgun görünüyordu.

- O k a n sen iyi misin?

- Pek sayılmaz.

- Bir şey mi oldu?

- G e ç e n hafta markette ç o k çalışmam gerekti. B a b a m rahatsızla­


nınca tüm marketlerin denetim v e yönetim işi bana kaldı. Dersle­
rimle, işleri birlikte yetiştirmeye çalışınca gördüğün gibi biraz yorul­
d u m . A y n c a b a b a m a b i r şey olması korkusu da beni yıprattı. Biliyor­
sun, a n n e m d e n sonra bir de o n u kaybetmek düşüncesi...

C e m , O k a n ' ı n b u y ö n ü n ü ç o k s e v i y o r d u . H i ç bir şeyi gurur


y a p m ı y o r d u . K e n d i s i n e b ö y l e bir soru sorulsa, " y o r u l d u m , kork­
t u m " d e m e m e k için kırk d e r e d e n su getirir, soruları savuşturur­
d u . A n c a k karşısındaki ç o k ısrarcıysa, çıkartırdı dilinin altındaki
baklayı.

- B a b a n şimdi nasıl?

- D a h a i y i . B u hafta işe d ö n m e k k o n u s u n d a kararlı. G e r ç i ben


b u n u o n a y l a m ı y o r u m a m a b e n i m b a b a m tipik bir işkolik. Y i n e
d e o n u bir hafta d a h a d i n l e n m e s i k o n u s u n d a ne p a h a s ı n a olursa
o l s u n , ikna e t m e y e k a r a r l ı y ı m .

- A m a sen b ö y l e bir y o ğ u n l u ğ a bir hafta d a h a zor d a y a n ı r s ı n .


S o n r a s ı n d a d i n l e n m e n için d e z a m a n ı n o l m a y a c a k .

- Eh b e k l e n m e d i k bir y a r d ı m fena o l m a z d ı . H e r n e y s e o l m a ­
sı g e r e k e n olacaktır. B a b a m ı n sağlığı her ş e y d e n d a h a Önemli
benim için.

" B e k l e n m e d i k bir y a r d ı m ! " O k a n ' ı n bu kelimeleri C e m ' i n z i h ­


n i n d e y a n k ı l a n m ı ş t ı . K e n d i e l i n d e " b e k l e n m e d i k bir y a r d ı m " t a n ı ­
m ı n a tam t a m ı n a uygun bir şey v a r d ı . A m a o l u p biteni O k a n ' a
anlatması m ü m k ü n değildi. Ö t e y a n d a n O k a n ' ı n kendisine bu ka­
dar yardımı d o k u n m u ş k e n , o n a y a r d ı m c ı o l a c a k bir şeye sahip o l ­
d u ğ u n u bile bile, b u n u o n d a n s a k l a m a y a v i c d a n ı el v e r m i y o r d u .

- N e yapsam acaba?

~ Bir şey m i d e d i n ?

- Y o k . . . y o k bir şey...

- O z a m a n ç a l ı ş m a m ı z a d e v a m e d e l i m , n e dersin?

- E m i n misin? B e l k i e v e g i d i p d i n l e n s e n d a h a iyi olur.

- Ç a l ı ş m a y ı tercih e d e r i m .

- Pekala...

M a t e m a t i k kitaplarını ö n l e r i n e ç e k i p problemleri i n c e l e m e y e

başladılar. A m a C e m ' i n aklı başka y e r l e r d e y d i . O k a n ' a y a r d ı m

e d e b i l e c e k k e n , etmiyor o l m a k o n u k ı v r a n d ı r ı y o r d u . Hipnozun

O k a n ' a fazlasıyla destek o l a c a ğ ı n d a n e m i n d i .

"Bak kardeş, sana bir şey anlatacağım. Bir gün gizemli binn-
den bir mail aldım. Bu arada ben ona Gizemli Hipnozcu diyo­
rum. Bu adam mail yoluyla bana kendi kendime hipnoz yapma­
yı öğretiyor. Ders çalışmak, motivasyonunu korumak, dinç ol­
mak konusunda hipnozu kullanmama yardımcı oluyor ve ger­
çekten de çok işe yarıyor. Ayrıca bu adam benim hakkımda her
şeyi biliyor. Sanki sürekli beni gözetliyormuş gibi. Oysa ben
onun hakkında hiç bir şey bilmiyorum. Mail adresi de buna da­
hil. Onunla yazışıyorum ama mailledmi göndenrken adres yeri­
ni boş bırakıyorum. Yine de maillerim enteresan bir şekilde ona
ulaşıyor İstersen hipnozu kullanarak sana yardımcı olabilinm."

K e n d i n i t ü m bunları s ö y l e r k e n h a y a l etti. Ç o k tuhaf g ö r ü n ü ­


y o r d u . O l a n l a r a kendisi bile i n a n a m a z k e n , O k a n ' ı n i n a n m a s ı n ı
nasıl bekleyebilirdi? Bir d e G i z e m l i H i p n o z c u ' n u n bu d u r u m d a n
hoşnut o l m a y a c a ğ ı gerçeği v a r d ı . Hatta " H o ş n u t o l m a m a k " t a n ,
"bilgisayarı h a v a y a uçurarak C e m ' i son y o l c u l u ğ u n a p o s t a l a m a "
ya kadar h e r h a n ş i bir tepki v e r e b i l i r d i .

- Bu oiasılıfc hesabını yaparlccn dllclcat etmen gereken... n e y


Cem! Ceeeem! Orada mısın?
- H ı . . n e . . . B u r a d a y ı m tabi k i !

- O z a m a n s ö y l e b a k a l ı m , ne k o n u d a soru ç ö z ü y o r u z ?

- S e n i n dediğin k o n u d a n . . .

- N e d e m i ş i m ben?
- A b i c i m sen kendi söylediğini b i l m i y o r s a n , b e n n e r e d e n b i ­
leyim?

- Kes d a l g a y ı C e m !
O k a n C e m ' e sitem etmiş d e olsa, k a h k a h a s ı n ı zorlukla bastır­
mıştı.
- B u g ü n sen d e e n az b e n i m kadar tuhafsın.

- A k l ı m başka bir ş e y e k a y d ı .

- Neye?
- Hipnoza...

- Ne?
C e m ' i n aklına parlak bir fikir gelmişti.
- Hipnoza dedim.
- N e r e d e n çıktı şimdi bu?

- B a b a m ı n bir arkadaşı dersler k o n u s u n d a y a r d ı m c ı o l m a s ı


i ç i n , b a n a h i p n o z öğretiyor. B e n d e d ü ş ü n d ü m d e h i p n o z u k u l ­
lanarak sana y a r d ı m c ı olabiliriz.

- S e n c i d d i misin?
- Evet.
- V a y c a n ı n a ! B u b a n a i n a n ı l m a z bir s ü r p n z o l d u ! B a b a n ı n ar­
kadaşı p s i k o l o g f a l a n mı?
- B i l m i y o r u m . . . Y a n i sanırım öyle... Aslında psikolog tabi ki...

- N e d e n bu z a m a n a kadar h i ç b a h s e t m e d i n ?

O k a n biraz g ü c e n m i ş g ö r ü n ü y o r d u .
- Ş e y y y . . . H i ç k o n u a ç ı l m a d ı kİ... Bir d e belki h o ş u n a gitmez
diye düşünmüşümdür... Yani düşündüm...

- H o ş u m a gitmez m i ? S e n dalga mı g e ç i y o r s u n ? B e n internet


ü z e r i n d e n h i p n o z hakkında d ü n y a n ı n araştırmasını y a p t ı m . A c a ­
y i p ilgimi ç e k i y o r !

- Sahi mi?

- S a h i y a ! H e m biliyor m u s u n , h i p n o z f i l m l e r d e gördüğümüz­
d e n ç o k farklı bir ş e y m i ş . Y a n i ö y l e korkutucu falan değilmiş.
Offf b e n n e d i y o r u m ? T a b i ki u y g u l a d ı ğ ı n a göre tüm bunları b i -
liyorsundur. A m a b e n i m hiç h i p n o z deneyimim olmadı. H e p
m e r a k etmişimdir. Bir keresinde k u z e n i m bir hipnotiste gittiğini
söylemişti. H i p n o z u n kilo v e r m e s i n d e ç o k y a r d ı m ı d o k u n d u ğ u n ­
d a n bahsetmişti. G e r ç e k t e n d e son g ö r d ü ğ ü m d e b a y a z a y ı f l a m ı ş ­
tı. Bir d e şu derin trans meselesi var. D e r i n transta insan g e ç m i ­
şine gidip her şeyi h a t ı r l a y a b i i i y o r m u ş . A y r ı c a kişi hipnozda
k e n d i n e telkinler v e r e r e k , istediği s o n u ç l a r a d a h a hızlı u l a ş a b i l ! -
y o r m u ş . S e n ş i m d i y e kadar n e kadar u y g u l a d ı n ? A h tabi y a ! B u
kadar hızlı d e ğ i ş m e n e ş a ş m a m a l ı . Sürekli k u l l a n ı y o r o l m a l ı s ı n .
B e n d e d e işe y a r a r mı a c a b a ? B a n a gösterecek misin nasıl y a p a ­
c a ğ ı m ı ? Eğer gösterirsen ben d e bu haftayı...

- O k a a a a n ! N e f e s al a b i c i m ! B o ğ u l a c a k s ı n !

O k a n i n a n ı l m a z h e y e c a n l a n m ı ş v e C e m ' i n bir haftada k u r d u ­


ğu t o p l a m c ü m l e sayısını, bir kaç d a k i k a n ı n i ç i n e sığdırmayı ba­
şarmıştı. A n l a ş ı l a n O k a n ' ı k e n d i n e getirmek için h i p n o z u y g u l a ­
m a y a bile gerek y o k t u . " H i p n o z " d e m e k y e t e r l i y d i !

- A h özür dilerim. İleride psikolog o l m a k istediğim i ç i n , hip­


n o z b e n i m için özel bir y e r e sahip. Psikoloji b ö l ü m ü n ü k a z a n d ı k ­
tan sonra ilk iş hipnoz eğitimleri a l m a y ı p l a n l ı y o r d u m . B u k o n u ­
da profesyonelleşmek b e n i m en b ü y ü k arzularımdan biri.

C e m bir kez d a h a " S a h i m i ? " d i y e s o r a c a k k e n , kendini son a n ­


da d u r d u r d u . En son bu soruyu sorduğunda O k a n b o ğ u l u r c a s ı n a
konuşmaya başlamıştı ve onu susturmasa saatlerce devam ede­
ceği kesindi.
- Senin adına da kendi a d ı m a da çok sevindim. Tencere-kapak
misali ikimizin de beklentileri fazlasıyla örtüştüğüne göre, sana bil-
diklenmi seve seve öğretirim. N e z a m a n başlayalım istersin?

- Hemen!

O k a n y a n a k l a r ı k ı p k ı r m ı z ı , gözleri pırıl pırıl, umutla C e m ' e


bakıyordu.

- Abicim b a n a biraz d a h a b ö y l e b a k m a y a d e v a m e d e r s e n ,
âşık o l d u ğ u n u z a n n e d e c e ğ i m !

- M l j m k ü n d e ğ i l . B e n başkasına âşığım.

- U m a r ı m adı S a b a h a t t i n falan değildir.


- Yaklaştın.
- Ne?!
- Adı Sebahat.
- B u ç o k d a h a i y i . K i m bu S e b a h a t ?
- B u n u sonra konuşuruz. S e n b a n a h i p n o z d a n haber ver. B a ş ­
lıyor m u y u z h e m e n ?
O k a n bu kadar h e y e c a n l a n m ı ş k e n , C e m ' i n o n u kırması m ü m -
kijn değildi. H e m kendisi d e h i p n o z u y g u l a y a c a ğ ı n ı ilk ö ğ r e n d i ­
ğinde aynı heyecanı yaşamamış mıydı?
- B u r a d a o l m a z . B u akşam b e n d e kalırsan, başlayabiliriz a n c a k .
- T a m a m d ı r . B a b a m ı n y a n ı n d a hastabakıcı v a r . B e n i m o l m a ­
m a gerek y o k .
O k a n hiç vakit k a y b e t m e d e n babasını a r a y ı p a k ş a m C e m ' d e
kalıp ders ç a l ı ş m a k için izin istedi. O k a n ' ı n izni ders ç a l ı ş m a k
için isterken t e k l e m e s i , C e m ' i n g ö z ü n d e n k a ç m a m ı ş t ı . A n l a ş ı l a n
O k a n y a l a n s ö y l e m e y e pek alışık değildi.

E v e v a r d ı k l a r ı n d a annesi O k a n ' ı a y n ı g e ç e n hafta yaptığı gibi


b ü y ü k bir m e r a s i m l e karşıladı. C e m utandığını hissetti. Sıkıntıy­
la birlikte ders ç a l ı ş a c a k l a r ı n ı s ö y l e y i p O k a n ' ı çekiştirerek, a n n e ­
sinin y a n ı n d a n uzaklaştırdı.
C e m O k a n ' a hipnoz h a k k m d a tüm bildiklerini anlatarak baş­
ladı. O k a n anlattıklarından kimisini a z ç o k biliyor, kimisini d e
ilk defa d u y u y o r d u . Ö z e l l i k l e ilk defa d u y d u k l a r ı n a karşı, a ç bir
köpeğin k e m i ğ e baktıkça ağzının s u y u n u n a k m a s ı gibi müthiş
bir ilgi gösteriyordu.

C e m a n l a t ı m ı n ı t a m a m l a y ı n c a , O k a n h e y e c a n l a , tuttuğu n e ­
fesini bıraktı.

-- C e m sen bu konuda n e çok şey öğrenmişsin. B a b a n ı n arkada­


şına hayran kaldım. Eğer m ü m k ü n s e ben de tanışmak isterim.

- Ş e y y . . . belki sonra...

B u c e v a p karşısında O k a n biraz b o z u l m u ş g ö r ü n ü y o r d u .

- Y a n i tanışmanı b e n d e ç o k isterim a m a a d a m ç o k y o ğ u n .
B a n a da bu işi mail y o l u y l a öğretiyor z a t e n .

- H a tamam öyleyse.

O k a n ' ı n y ü z ü n d e k i kırgın ifade silinmişti. Y e r i n i tekrar h e y e ­


c a n a bırakmıştı.

C e m O k a n ' ı n h i p n o z karşısındaki tepkilerini d ü ş ü n d ü . H i p ­


n o z d e n i n c e bu o l g u n , bilinçli d e l i k a n l ı , adeta y e n i bir şey ö ğ ­
r e n m e k k o n u s u n d a hevesini asla k a y b e t m e y e n k ü ç ü k bir ç o c u ­
ğa d ö n ü ş ü y o r d u .

D e m e k ki insan k a ç y a ş ı n d a olursa o l s u n , yürekten istediği


şeyler karşısında b ö y l e o l u y o r d u . A s l ı n d a ç o c u k l a r ı n sonsuz m e ­
rakı v e ö ğ r e n m e hızı d ü ş ü n ü l ü r s e , bu iyi bir ş e y d i . A y r ı c a h i p n o z
ö ğ r e n m e k k o n u s u n d a kendisi d e ç o c u k ç a bir sabırsızlığa k a p ı l ­
mamış mıydı? O n u frenleyen Gizemli H i p n o z c u olmuştu. C e m ' e
kalsa her şeyi bir a n d a ö ğ r e n m e k istemişti.

- İstersen kendi sesimle kaydettiğim hipnoz metinlerine geçelim.

- N e bekliyoruz ki?

O k a n C e m ' i n yatağına uzandı. C e m de kendisine yer yatağını ha­


zırlayıp müziği v e metni açarak yerini aldı. Bidikte gözlerini kapatıp
bilinçaİtlarının derinliklerine doğru bir yolculuğa çıktılar.
M e t i n bittiğinde C e m gözlerini O k a n ' d a n bir k a ç s a n i y e d a h a

geç açtı.
- H e r tarafım u y u ş m u ş g i b i . Ş i m d i u y u s a m , g ü n l e r sürer gibi
hissediyorum.

- Birazdan geçer.

- G e ç m e s e d e olur. H a r i k a bir d u y g u . . .
O k a n y ü k s e k sesle e s n e d i .

- Cem?
- Efendim?

- B u metinleri s e n d e n alabilir m i y i m ? B e n d e a k ş a m l a r ı d i n l e ­
m e k isterim.
- T a b i ki alabilirsin. A m a ü ç g ü n d e bir u y g u l a m a l ı s ı n .

- T a m a m d ı r . H e r şey için teşekkür e d e r i m .

- B e n i m için senin yaptıklarının y a n ı n d a lafı bile o l m a z .


- B e n i ç o k m u t l u ettin. K e n d i m i h e d e f i m e i y i c e y a k l a ş m ı ş g i ­
bi h i s s e d i y o r u m . B u yaptığını k ü ç ü m s e m e s a a . . . k ı ı . . . n n n . . .

- B i r a z d a h a e s n e r s e n , ağzın yırtılacak.

- G a l i b a ö y l e . A m a biliyor musun, transa girmek çok farklı bir


duygu. Y a n i yaşadıklarımı anlatacak doğru bir kelime bulamıyorum.

- S e n hele bir k a ç kez d a h a uygula. O z a m a n d a h a da g ü z e l ­


leşiyor. H e r defasında d a h a da derin y a ş ı y o r s u n . G e r ç i sen ilkin­
de bile b a y a y o ğ u n y a ş a d ı n . G i z e m l i H i p n o . . y a n i b a b a m ı n arka­
daşı zeki insanların d a h a ilk d e n e m e l e r i n d e bile derin transa g i ­
rebildiklerini söylemişti. E h senin zeki bin o l d u ğ u n u herkes bili­
yor. B u kadar y o ğ u n y a ş a m a n ç o k da şaşırtıcı değil...

- Y a n i herkes d e r i n e g i r e m i y o r m u ?

- H e r k e s ilkinde o l m a s a b i l e , bir kaç d e n e m e d e n sonra orta


transa girebiliyor. A m a d e r i n e girme konusu kişiden kişiye d e ğ i ­
şiyor. İşin güzel tarafı; t e l k i n l e n n işe y a r a m a s ı için illa da derin
transa g i r m e n g e r e k m i y o r . O r t a trans yeterli o l u y o r .

- B u s a a a . . . h i i . . d e n d e iyi haber.
- S e n bir kez d a h a e s n e m e d e n uyusak İyi olacak. İyi geceler.

- S a n a da...

C e m o akşam programmda yazdığı gibi ders ç a l ı ş a m a m ı ş t ı .


A m a b u n a d e ğ e r d i . Kaçırdığı süreyi telafi saatlerinde h a l l e d e b i ­
lirdi nasıl olsa. Bir dostunu bu kadar mutlu e d e c e k bir şey y a p ­
mış o l m a k , insana b a m b a ş k a bir huzur v e r i y o r d u . . .
Pencerenin Ardındaki Adam

6 A r a l ı k ' a kadar C e m , h ı z m ı k a y b e t m e d e n h a y a t ı n a d e v a m
etti. Y a z ı l ı sonuçları a ç ı k l a n m ı ş t ı . iVlatematik v e geometri ha~
*riç, t ü m derslerinden 7 0 ' i n üstünde not almıştı; Hatta beşeri
c o ğ r a f y a d a n 88 alarak, Tintin M u s t a f a ' y ı - - - V a n i M u s t a f a h o c a y ı
derin ş ü p h e l e r i ç i n d e bırakmıştı. C e m gibi bir ç o c u k nasıl olur­
du da 88 alabilirdi?

M a t e m a t i k v e geometri k o n u s u n d a 4 9 v e 53 aldığı düşünülür­


se, umutları ikinci y a z ı l ı l a r a kalmıştı.

O k a n ile dostlukları, h i p n o z u n d e v r e y e gitmesiyle d a h a da


g ü ç l e n m i ş t i . C e m gibi O k a n da h i p n o z u y g u l a m a l a r ı n ı i h m a l et­
m i y o r v e k e n d i s i n e fazlasıyla y a r d ı m ı d o k u n d u ğ u n u b ı k m a d a n ,
u s a n m a d a n y ü z l e r c e kez dile getiriyordu. H i p n o z ç a l ı ş m a l a r ı n ı n
s o n u ç l a r ı n ı tartışıp d e ğ e r l e n d i r m e y i âdet e d i n m i ş l e r d i .

İ n d ü k s i y o n l a r ı n bazı y e r l e r i n d e kendilerini d a h a da rahatlata­


c a ğ ı n a i n a n d ı k l a r ı , ufak değişiklikler bile y a p m ı ş l a r d ı . N e d e o l ­
sa. G i z e m l i H i p n o z c u g e n e l y a p ı y ı b o z m a d ı ğ ı s ü r e c e , k e n d i n e
göre i n d ü k s i y o n l a r d a küçük değişiklikler y a p a b i l e c e ğ i n i s ö y l e ­
memiş miydi?

C e m h i p n o z u y g u l a m a l a r ı n d a s a d e c e e n son öğrendiğini d e ­
ğil, i h t i y a ç l a r ı n a göre, z a m a n z a m a n diğerlerini d e kullanmıştı.
Ö z e l l i k l e m a t e m a t i k v e geometriden kötü not a l d ı ğ ı n d a m o r a l i ­
nin b o z u l d u ğ u n u hissetmiş v e h e m e n m o t i v a s y o n u n u k o r u m a s ı ­
nı s a ğ l a y a n 2 . i n d ü k s i y o n u d e v r e y e sokarak, bir kaç gün o n u
kullanmıştı.

G e ç e n bu süre i ç i n d e C e m ' i n h a y a t ı n d a ö n e m l i bir şey d a h a


o l m u ş t u . C e m artık h e d e f i n e karar vermişti. O k a n ' ı n o n a psiko­
loji o k u m a k istediğini söylediği g ü n , bu d ü ş ü n c e C e m ' e i n a n ı l ­
m a z ç e k i c i gelmişti. Kendisini psikolog olarak h a y a l etmiş v e bu
h a y a l kusursuz bir şekilde i ç i n e işlemişti.

H i p n o z k o n u s u n d a profesyonelleşmek için b u n d a n d a h a iyi


bir meslek olabilir m i y d i ? G e r ç i psikoloji b ö l ü m l e r i n d e hipnoz
öğretilmiyordu a m a C e m ' i n b u n u ö ğ r e n e b i l e c e ğ i birçok kurum
v a r d ı . H e m psikolog olursa, dilediği kadar h i p n o z u y g u l a y a b i l i r ,
tecrübe kazanabilirdi. Ayrıca aynı G i z e m l i H i p n o z c u ' n u n kendi­
sine yaptığı g i b i , insanların sıkıntılarını a ş m a l a r ı n a y a r d ı m c ı o l ­
m a k müthiş tatmin e d i c i bir işti.

H e d e f i n i belirlemiş o l m a s ı , derslerine d a h a b ü y ü k bir istekle


sarılmasını sağlamıştı.

16 A r a l ı k salı akşamı saat tam 2 1 : 5 8 ' d e elektrikler kesildi.

C e m çığlık atarak bilgisayarının b a ş ı n d a n fırladı v e kendisini


o d a d a n dışarı attı. T a b i bu sırada dizini sert bir şekilde k a p ı y a
v u r m a y ı d a i h m a l etmemişti.

T o p a l l a y a r a k s a l o n d a aldı soluğu.
- N e d e n elektrikler kesildiiii?
- O ğ l u m n e feryat e d i y o r s u n ? Altı üstü basit bİr elektrik kesin­
tisi...
- O kadar basit d e ğ i l !

- C e m abartma lütfen!
- A m a anne...

- Evet?
- Şey... Boş ver. N e z a m a n gelecekmiş?

- Eğer senin için bu kadar ö n e m l i y s e 1 8 6 ' y ı ara, sor.


H e m e n telefona sarıldı. Sürekli meşgul ç a l ı y o r d u . 10 d a k i k a ­
lık bir uğraştan sonra n i h a y e t biri c e v a p v e r d i :

- Alo?

- Elektrikler ne z a m a n g e l e c e k ?

- H a n g i semtten a r ı y o r s u n u z ?

- Ö f k e s i n d e n kuduranlar semti!

- Anlayamadım?

- Öğütçüler semtinden dedim.

- Bir kaç saate gelir. Trafo patlamış.

- B a k ı m ı n ı y a p m a z s a n ı z patlar t a b i !
- Kardeşim bulaşacak a d a m mı bulamadın sen? Biz o trafoların
bakımlannı sürekli yapıyoruz. A m a sizler evinizin her odasına klima
taktınr, yaz-kış sürekli kullanırsanız, trafo d a y a n m a z tabi ki!

- Eski trafolan k u l l a n ı r s a n ı z , kapasitesinin y e t m e m e s i s o n d e ­


r e c e d o ğ a l . Ş i m d i y e kadar onları elli kere y e n i l e m e n i z gerekirdi.

- K a r d e ş i m b e l a mısın sen y a ! D e v l e t para mı v e r i y o r ki değiş­


t i r e l i m ! H a varsa senin p a r a n , sen ver. H e m e n son m o d e l bir tra­
fo alıp t a k a l ı m . T ö v b e . . . t ö v b e . . .

" Ç a t ! " C e m hırsla telefonu a d a m ı n y ü z ü n e kapattı.

- C e m o ne b i ç i m k o n u ş m a y d ı ö y l e ! D u r d u k y e r e ne k a p ı ş ı ­
yorsun milletle?

- A m a baba...

- Ne?

- Y o k . , y o k . , bir şey.
İşin "ama"sını kimseye a n i a t a m a y a c a ğ m ı fark e d e n C e m , bir
m u m alarak süngüsü düşmüş vaziyette o d a s m a geri d ö n d ü .

Saat 23:00 o l d u ğ u n d a hâlâ elektrikler g e l m e m i ş t i . C e m pes


etmiş vaziyette u y u m a k üzere y a t a ğ m a u z a n d ı .

"Şak!"

Bir a n d a odası a y d ı n l a n d ı . C e m ok gibi y a t a ğ ı n d a n fırladı.


H e m e n bilgisayarını a ç t ı . M e s s e n g e r ' a girerken ç o k da ümitli sa­
y ı l m a z d ı . G i z e m l i H i p n o z c u ile r a n d e v u s u n a tam bir saat g e c i k ­
mişti.

- N e o C e m ? B e n d e n ü m i d i n i kesmiştin s a n ı r ı m . Y o k s a elek­
trik kesintisinden h a b e r i m o l m a y a c a ğ ı n ı mı sandın?

Karşısında beliren y a z ı y ı görür g ö r m e z , "Tabi y a ! " diyerek s e ­


vinçle mırıldandı. H e r ş e y d e n haberi olan Gizemli Hipnoz­
c u ' n u n elbette bu d u r u m d a n da haberi o l m a l ı y d ı .

•- H â l â senin her şeyi biliyor o l m a n a a l ı ş a m a d ı m , :)

- K o l a y alışılacak bir şey değil.

C e m c e v a p y a z a r k e n h e y e c a n d a n harfleri birbirine karıştırı­


yordu.

- Sarınım ölye...

- P a r d o n , sanırım ö y l e . . . B u a r a d a m a d e m b i l i y o r d u n , b a n a
n i y e o saatte buluşalım dedin?

- Belki sana biraz h e y e c a n y a ş a t m a k istemişimdir...

- Sağ o l , gerçekten ç o k e ğ l e n c e l i y d i . ©

- C e m g e ç e n günlerde ikimizin a d ı n a da b ü y ü k bir risk a l d ı ­


ğının farkındasındır u m a r ı m .

- N e konuda?

A s l ı n d a k o n u n u n ne o l d u ğ u n u bal gibi b i l i y o r d u .

- C e v a b ı n ı bildiğin sorular s o r m a n , seni kurtaramaz C e m .

- Üzgünüm.
- O l m a l ı s ı n d a . O k a n ' a y a r d ı m c ı o l m a k istediğini b i l i y o r u m .
Kendini ona borçlu hissediyorsun. Ama bu W 5ir o l a r a k k a l m a ­
l ı y d ı . D ü ş ü n d ü ğ ü n gibi seni h a v a y a u ç u r m a y a c a g ı m tabi ki a m a
b u yaptığının hoşuma gitmediğini belirtmeliyim.

- A m a b e n o n a gerçeği s ö y l e m e d i m ki. B a b a m ı n bir arkadaşı

dedim.

- O k a n ' ı n zaman geçtikçe bunu sorgulamayacağını mı zanne­


d i y o r s u n ? N e kadar hevesli o l d u ğ u n u g ö r d ü n . E n i n d e s o n u n d a
sana h i p n o z öğreten kişi k o n u s u n d a sorular s o r m a y a b a ş l a y a ­
caktır. S e n her defasında k a ç a m a k c e v a p l a r v e r d i ğ i n d e d e ş ü p ­
h e l e n m e y e başlayacaktır. B u dostluğunuza bile zarar verebilir.

C e m s a v u n m a y a g e ç m e n i n a n l a m ı o l m a d ı ğ ı n ı fark etti. G i ­
z e m l i H i p n o z c u h a k l ı y d ı . B i r ç o k şeyi riske atmıştı.

- H a k l ı s ı n . Eğer istersen b e n i m l e ilişkini k e s m e n i a n l a y ı ş l a

karşılarım.

İ ç i n d e n ; " S e n y i n e d e k e s m e , ne o l u u u u r ! " d i y e h a y k ı r a r a k .
Gizemli H i p n o z c u ' n u n cevabını bekledi.

- H e r n e y s e o l a n o l d u artık. B i r d a h a tekrarlanırsa, başka b i ­


riyle d a h a p a y l a ş m a y a kalkarsan, o z a m a n gerçekten her şeyi b i ­
tirmek z o r u n d a k a l ı r ı m .

- S ö z bir d a h a o l m a y a c a k . O k a n ' ı da ç e n e s i n i k a p a l ı tutması


k o n u s u n d a tekrar u y a r a c a ğ ı m . Z a t e n o harika bir sırdaş.

- O k a n ' l a p a y l a ş m a n ı n seni ç o k mutlu ettiğini b i l i y o r u m . B i ­


rine y a r d ı m etmek asla kötü bir şey değildir. A m a o y a r d ı m ı y a ­
parken b i l e , her şeyi e n i n e b o y u n a d ü ş ü n m e n gerekir. N e y s e , ar­
tık b u k o n u y u k a p a t a l ı m . V a z ı h l a r ı n k o n u s u n d a s e n i tebrik e d i ­
y o r u m . İkinci y a z ı l ı l a r ı n d a notlarının d a h a d a y ü k s e l e c e ğ i n d e n
e m i n i m . M a t e m a t i k v e G e o m e t r i k o n u s u n d a d a ö z e l ders a l m a ­
y ı d ü ş ü n m e y e başlasan iyi e d e r s i n .

- D ü ş ü n ü y o r u m . E n a z ı n d a n birini m u t l a k a a l a c a ğ ı m . B u haf­
ta b u k o n u y u b a b a m l a g ö r ü ş e c e ğ i m .
- (yi.

- Gizemli Hipnozcu?

- Efendim?

- B a n a kim o l d u ğ u n u s o n u n d a a ç ı k l a m a m a k k o n u s u n d a ç o k
m u kararlısın?

' D a h a ö n c e d e s ö y l e d i ğ i m gibi C e m , bu imkansız.


- Tamam...

B u k o n u d a a d a m ı n d a h a fazla üstüne gitmesinin bir a n l a m ı


yoktu. G i z e m l i H i p n o z c u anlatmamakta kararhydı.

- H e d e f i n i b e l i r l e m e n e ç o k s e v i n d i m . Ç o k güzel bir s e ç i m
yaptın.

" Bence de. U m a r ı m kazanabilirim.


~ Kazanacaksın!

- N e r e d e n biliyorsun?

- B u sene o l m a z s a , s e n e y e tekrar d e n e r s i n . S o n u ç t a k a z a n a ­
c a k s ı n . A m a b e n bu s e n e b a ş a r a c a ğ ı n a i n a n ı y o r u m .

- Ş i m d i y e kadar her k o n u d a haklı çıktın. B u konuda da sana


güveneceğim.

- Teşekkür e d e r i m . A s l ı n d a seni bir kez y a l n ı z b ı r a k m a m a v e


dediğin gibi g i z e m l i d a v r a n m a m a r a ğ m e n , b a n a g ü v e n m e y i s e ç ­
tiğin için sonsuz teşekkür e d i y o r u m . Aksi o l s a y d ı . . . her n e y s e . . .
b u n u ileride k o n u ş u r u z .

- B e n de tüm y a r d ı m l a r ı n için teşekkür e d e r i m . H i p n o z u y g u ­


l a m a k a c a y i p h o ş u m a g i d i y o r v e ç o k işime y a r ı y o r .

- D a h a da g ü z e l i e ş e c e k .

- S ü p e r ! B u arada b e n i ü z e n bir şey var.

- Anlat bakalım.

- K o n u K a a n . K a a n ' ı n çok mutsuz o l d u ğ u n u s e z i y o r u m . H â l â


M e t i n ile takılıyor. Eskisi gibi o n u n l a sürekli geyik falan y a p ı y o r
a m a rol y a p a r gibi bir hali var. B e l k i d e b a n a ö y l e geliyordur.
- H a y ı r g e l m i y o r . K a a n k o n u s u n d a h a k l ı s m . B ü y ü k bir b o c a ­

lama İçinde. Ama sen onu bir süre dalıa yalnız bırakmalısın.
Ş i m d i m ü d a h a l e e d e r s e n , erken d a v r a n m ı ş otursun. Z a m a n a İ h ­
tiyacı v a r . O n u kışkırtmamak v e bazı şeyleri fark e t m e s i n e engel
o l m a m a k için biraz d a h a sabretmeli v e b e k l e m e l i s i n . B a z e n İ n ­
sanlar tek başlarına bir şeyleri fark etmelidirler. A n c a k o z a m a n
destek g ö r m e y i hak e d e d e r .
. - Z a m a n z a m a n i ç i m d e n g i d i p o n u sarsmak geliyor. A m a hak­
lısın, h e n ü z hazır değil. S a d e c e o n d a n b u kadar ayrı o l m a k b a ­
na a c ı v e r i y o r . B i z o n u n l a kardeş gibi b ü y ü d ü k . . .

- B i l i y o r u m . K o l a y değil. A m a b u n d a n haftalar ö n c e a i l e n d e
s e n i n l e ilgili olarak a y n ı şeyi y a ş a d ı l a r . S e n i n a c ı çektiğini bile
bile sırf senin iyiliğin için m ü d a h a l e etmediler. A m a b u n u y a p ­
m a k o n l a r a da b ü y ü k bir a c ı v e r d i . Ş i m d i sıra s e n d e . A c ı verse
d e K a a n ' ı kendi h a l i n e b ı r a k m a l ı s ı n .

- K a a n ' ı n iyiliği için b ö y l e o l m a s ı gerekiyorsa, o l a c a k .

- Güzel...
- B i r şey d a h a var...
- D ö k b a k a l ı m sepetindeki y u m u r t a l a r ı . . .

- B a d e . . . B a d e sanırım b a n a ilgi d u y u y o r .

- Evet.

- A m a ben onunla yakınlaşmaktan korkuyorum. Kararlarıma


engel olur d i y e . Y a n i b ö y l e y a p a c a ğ ı m hiç a k l ı m a g e l m e z d i . İki
ay ö n c e b a n a dersler i ç i n B a d e ' d e n v a z g e ç e c e ğ i m i söyleseler,
delirdiklerini d ü ş ü n ü r d ü m . Ş i m d i ise...
- O n d a n v a z g e ç m e k z o r u n d a değilsin.
- Y a n i o n a ç ı k m a teklif edebilir m İ y İ m ?
- H e n ü z değil...

- P e k i , ne z a m a n ?

- D o ğ r u z a m a n geldiğinde içindeki ses sana mutlaka haber

verecektir.
- Doğrucu söyleyecek diyorsun y a n i .

- Evet. O n u d i n l e m e k t e n asla v a z g e ç m e .

- A m a y a b u a r a d a B a d e başka biri ile ç ı k a r s a ?

- S a n a karşı duyguları gerçekten y o ğ u n s a b ö y l e bir şey y a p ­


m a y a c a k t ı r . A m a y ü z e y s e l s e , bu olabilir. B e n c e sen k e n d i n e şu
s o r u y u s o r m a l ı s ı n : Eğer sana karşı duyguları g e l i p - g e ç i c i o l s a y d ı ,
sen o n u n l a bir ilişki y a ş a m a k ister m i y d i n ?
- Hayır...

- Ö y l e y s e k a y b e d e c e k bir şeyin y o k .
- Doğru...

- C e m , saat g e c e yarısı o l d u . Artık sohbetimizi sonlandırma-


m ı z gerekiyor.

Z a m a n ne de çabuk geçmişti.

- S o n bir soru sorabilir m i y i m ? B u h i p n o z u y g u l a m a l a r ı m hak­


kında...

- Sor bakalım.

- B a z e n metni dinlerken koptuğumu v e bazı yerleri kaçırdığı­


m ı fark e d i y o r u m . Ç ü n k ü s o n r a d a n tam h a t ı r l a y a m ı y o r u m . B u
n o r m a l m i ? Y a n i telkinlerin etkisini zayıflatır m ı ?

- A m a gözlerini a ç komutunu duyduğunda açıyorsun, değil mi?

- Evet.

- D a h a ö n c e d e belirttiğim gibi, insanlar b a z e n transtan u y k u ­


y a g e ç i ş yapabilirler. U y k u sırasında s ö y l e n e n l e r i kaçırırlar. A m a
u y u d u k l a r ı için "gözlerini a ç " k o m u t u n u da a l g ı l a m a z l a r v e m ı ­
şıl mışıl u y u m a y a d e v a m ederler. B i r süre sonra d a n o r m a l bir
u y k u d a n u y a n ı r g i b i , uyanırlar.

S e n i n d u r u m u n d a ise k o m u t u a l g ı l a y ı p gözlerini açtığın için


u y k u söz konusu d e ğ i l . B a z ı yerleri hatırlamıyor o l m a n , d a h a d e ­
rine gittiğini gösteriyor. D e r i n transta insanlar yer yer a m n e z i y a ­
şayabilirler. B u kesinlikle telkinlerin etkisini z a y ı f l a t m a z , hatta
bazı d u r u m l a r d a güçlendirir.
K e n d i n e sii< sık l i i p n o z u y g u l a d ı ğ ı n düşünülürse artık d e r i n e

iniyor o l m a n d a son d e r e c e d o ğ a l .

B a ş k a sorun v a r s a , s o n r a y a s a k l a m a l ı s ı n . Artık b i t i r m e m i z g e ­
rekiyor.

- B i r a z d a h a görüşseydik...

- Z a m a n ı g e l i n c e tekrar buluşuruz. S a n a mail ile gönderdiğim


y e n i indüksiyon k e n d i n e d a h a ç o k g ü v e n m e n v e o l u m s u z i n a n ç ­
larından a r ı n m a n ü z e r i n e . B u g ü n b a n a " u m a r ı m kazanabilirim"
d e d i ğ i n d e , doğru bir s e ç i m yaptığımı g ö r d ü m . K e n d i n l e v e başar­
m a k ile ilgili şüphelerin v a r . B u n l a r d a n n e kadar arınırsan, z i h ­
n i n d e o kadar özgür olursun. B u da başarını arttırır. A y r ı c a bu ç a ­
lışma matematik v e geometri k o n u s u n d a da sana y a r d ı m c ı o l a ­
c a k . Ç ü n k ü bu derslere y ö n e l i k önyargıların v a r . O n l a r ı kırmayı
başardığında, d a h a hızlı öğrendiğini göreceksin. A y r ı c a bu i n d ü k ­
siyonu 3 g ü n d e bir u y g u l a m a n ı ö n e r i r i m .

- B u y e n i indüksiyonlan O k a n ile paylaşabilir m i y i m ?

- Sence?

- S a n ı r ı m bu h a y ı r d e m e k o l u y o r .

- A k s i n e , c e v a b ı m e v e t . Ç ü n k ü o n a y e n i indüksiyonlar ö ğ r e ­
n e c e ğ i n i ç o k t a n s ö y l e d i n bile. Ş i m d i p a y l a ş m a m a n , o n d a n s a k ­
ladığın d ü ş ü n c e s i n e k a p ı l m a s ı n a n e d e n olacaktır. B a ş k a ö ğ r e n ­
m e d i ğ i n i s ö y l e r s e n , y i n e ş ü p h e l e n e c e k t i r . O k a n aptal bir ç o c u k
değil. O n u u z u n süre k a n d ı r m a z s ı n .

C e m bu c e v a b a içten i ç e ç o k sevinmişti. O k a n ile h i p n o z k o ­


nusunda ç a l ı ş m a k ç o k h o ş u n a g i d i y o r d u . B u n u k a y b e t m e k iste­
miyordu.

- T a m a m öyleyse. Y e n i randevumuz ne z a m a n ?

- Bir d a h a k i b u l u ş m a m ı z eskisi gibi mail y o l u y l a o l a c a k . 30


Aralık Cumartesi günü benden mail alacaksın Sanırım o zamana
kadar İkinci y a z ı l ı l a r ı n da bitmiş olur.

- A r a d a k i süreyi n e d e n bir uzatıp bir kısaltıyorsun?


- H e m uygulamaları sağlıklı bir ş e k i l d e y a p m a n ı istediğim
i ç i n , h e m d e b e n i m l e ç o k sık g ö r i j ş m e y e a l ı ş m a m a n i ç i n . B u ko­
nuda bana güvenmeye d e v a m etmek zorundasın.

- B u k o n u d a şüphen o l m a s ı n .

- 30 Aralıkta görüşmek üzere C e m . Ç o k iyi g i d i y o r s u n , b ö y l e


d e v a m et.

- D a h a da iyi o l a c a ğ ı m , G i z e m l i dost. S a n a da h o ş ç a k a l . . .

Üç haftadır h e y e c a n l a beklediği buluşma sonlanmıştı işte.


C e m h ü z ü n l e karışık bir s e v i n ç h i s s e d i y o r d u . Birbirine zıt duy­
guları a y n ı a n d a hissetmek o n u ç e l i ş k i y e d ü ş ü r ü y o r d u . H e m çok
şey k a z a n m ı ş gibi h i s s e d i y o r d u , h e m d e d a h a c e v a p l a n m a m ı ş
milyonlarca sorusu var g i b i y d i . A n l a ş ı l a n bu a d a m hakkındaki
g i z e m ç ö z ü l e m e d e n çelişkileri son b u l m a y a c a k t ı . B u da hiç son
bulmayacak anlamına geliyordu...

M a i l e b a k m a işini y a r ı n a bırakarak, başını yastığa d a y a d ı ğ ı g i ­


bi u y k u y a d a l d ı . R ü y a s ı n d a g ö k y ü z ü n d e s ü z ü l ü y o r d u . T a n ı m a d ı ­
ğı bir şehirde, binaların ü z e r i n d e u ç a r k e n , içlerinden özellikle
birini a r ı y o r d u .

D e r k e n aradığı b i n a y ı b u l d u . İki katlı b ü y ü k v e şirin bir e v d i


G e n i ş bir b a h ç e s i , b a h ç e s i n d e cins cins a ğ a ç l a r v a r d ı . İkinci kat­
taki o d a l a r ı n birinde ışık y a n ı y o r d u .

Y a v a ş ç a p e n c e r e p e r v a z ı n a k o n d u . T a m başını uzatmış, i ç e ­
riye b a k a c a k k e n saatinin ç a l m a s ı y l a gözlerini açtı.

H ı z l a yataktan fırlayan C e m , birkaç s a n i y e d a h a rüyasında


kalabiiseydİ G i z e m l i H i p n o z c u ' y u göreceğini nereden bilebilir­
di ki? C e m ' i n bu rüyayı ilk v e son g ö r ü ş ü y d ü . B u da o n u n a d ı n a
e n doğru o l a n d ı .
\lereden Çıktı Bu Kaysı?

arşamba günü.^bava y i n e y a ğ m u r l u y d u . B u sefer g ö k y ü ­


zü c o ş m u ş g i b i y d i . Y a ğ m u r b a r d a k t a n b o ş a l ı r c a s m a y a ­
ğıyordu.

O k u l sonrasında p r o g r a m ı n a u y g u n o l a r a k ders çalıştı. C u ­

martesi g ü n ü y e n i bir d e n e m e sınavı v a r d ı . D a h a iyi bir p u a n a l ­

malıydı.

' Y e t e r i kadar çalıştığına k a n a a t getirdikten sonra, m a i l i n e gir­

di v e y e n i i n d ü k s i y o n u o k u d u :

Gözlerini kapatıp derin denn nefes almaya başlıyorsun... Aldı­


ğın her nefesle bidikte daha da rahatlıyor... gevşiyor ve rahatla­
dıkça bilinçaltının dennliklenne doğru yolculuğa çıkıyorsun... Bi­
linçaltın o kadar eşsiz ve mükemmel ki... artık onunla kurduğun
İletişimler sayesinde bunu yapmak çok kolay... Ve o eşsizliğiyle
sana sürekli eşlik etmeye davam ediyor... Her geçen gün daha
çok yaşadığın o dennlik ve gevşeklik duygusu... tüm bedenine
yayılırken... tam önünde bir karatahtanın durduğunu hayal edi­
yorsun... Karatahtada kocaman bir daire şekli var... Ve hemen
yan tarafta beyaz bir tebeşir, onu alman üzere seni bekliyor...
Şimdi uzan ve tebeşln eline al... Karataiıtanın içindeki dairenin
ortasına Z harfini yaz... Şimdi silgiyi al ve Z'yi sil... Ve sildiğin an­
da daha da denne iniyorsun... Dairenin içine Y harfini yazıyor­
sun... ve siliyorsun... daha da dennleşmeye devam ediyorsun... V
harfini yazıyorsun... siliyorsun ve daha da dedne ... çok daha de­
nne. İşte böyle!... Şimdi İJ harfini yazıyor... ve siliyorsun... ve da­
ha da dedne gidiyorsun... U harfini yazıyor., ve siliyorsun. İşte
böyle! Gittikçe daha da dennleşiyorsun... Sırayla harflen yazıp
silmeye devam ederken... gitgide dennleştiğini... ve sana hep fay­
da sağlayan o dennllğin...o rahatlığın... bedenini, ve zihnini sar­
dığını hissediyorsun... Çok güzel, işte böyle... Harflen yazmaya
devam ederken dennliğin daha da artıyor., ve denn ligin arttıkça
hem her şeyin farkındasın... hem de değilsin. Bilincin çok uzakta
ve dinlemiyorken... biiinçaltınla her şeyi dinliyorsun.

Bilincin uzakta ve bambaşka şeylerle meşgulken... sen bilincin­


le bilinçsizliğin arasında gidip gelirken... kendini gevşemiş ve hu­
zudu hissediyorsun... Bilinçaltın uyanık dinliyor., ve her şeyi du­
yuyor.. Huzurla gevşeyebilirsin, çünkü bilinçakın görevi devralı­
yor... Bu olduğunda gözledndeki kaslar daha da gevşiyor.. Ve bı­
rak bütün dinleme işini bilinçaltın yapsın... Bilinçaltının sonsuzlu­
ğunda dolanırken... zihninde birçok düşünce bilincini meşgul
ederken... bilinçaltın her şeyi bilir.. Ve bilinçaltın bildiği için bi­
lincinin bilmesine gerek yoktur., uykuda kalabilir.. Bilinçaltın
uyanık kalırken, endişelenmene gerek yok... Bilincinde olmadığın
kadar çok potansiyele bilinçaltında sahipsin... Biiinçaltınla olan
biten her şeyi haürlayabilirsin... ama bilinçle zihninde her şeyi ha­
tırlamayabilirsin... Hiç önemli değil... Bilinçaltın eşsiz mükem­
melliği ile seni sonsuz düşüncelenn... ve dednlikledn içine süzü­
lürken... sen bir o düşünceye bir bu düşünceye bilinç düzeyinde
kayarken... bilinçaltın senin için her şeyin en iyisini yapmaya
hazır vaziyette... dinlemeye devam ediyor... Ve o dinledikçe sen

daha da dGdnieşiyorsun.u Bidndn bazı şcy(cn kolayca unmbi-


lir... Bazı şeylen unutarak diğer şeylen hatırlayabilir... hatırlama
ihtiyacı duyduğun şeyleri hatırlayarak... ve unutabildiğin şeylen
unutarak... Ve yine hatırlama ihtiyacın yoksa... unutman önemli
değil... Bilinçaltın bilmen gereken her şeyi hatırlar... ve bilincin
uyurken ve unuturken... bilinçaltının dinlemesine ve hatırlaması­
na izin verebilirsin... Gözlerin kapalı iken bilinçaltınla dinle... Ve
çok çok dikkadi dinlediğinde içinden bilinçaltın "evet" cevabını
verebilir... Ve sen bilincin binlerce düşünceyle meşgulken... ve bi­
linçaltınla dinlemeye devam ederken... bilincin giderek daha de­
nn... çok daha denn uyuyor... Bırak bilincin derin derin uyumaya
devam etsin... İşte böyle, çok güzel...Ve bilinçaltın arzu ettiğin her
şeye ulaşmak için sana kapı lannı açsın... Bilinçaltın kapı lannı aç­
mış... değişim için seni beklerken... bilincin bir o yana, bir bu ya­
na kayıp giderken... gitgide gevşiyor... rahadıyor... ve dennleşiyor­
sun. Karatahtada rakamlan sildikçe... ve yenne yenisini yazdık­
ça... dennliğin daha da artıyor... Ve bilinçaltının kapılan sana son­
suza kadar açılıyor... ve kapı sonuna kadar açıldığı anda... sen
kendini bir ormanda buluyorsun.

Bu ormanın ortasından geçmekte olan bir patika var... Patika­


nın her iki tarafı yemyeşil ağaçlada kaplanmış... Ağaçlar yeşilin
her tonunu banndmyor... Ve değişik şekillerde öylesine farklı
ağaçlar var ki... onlara baktığın zaman dünyanın hiçbir yennde
bundan daha güzelini bulamayacağını biliyorsun... Şimdi birkaç
saniye orda dur... ve bu güzelliğin tadını çıkar...

Ormanın enfes kokusunu... çektiğin nefesle bidikte tüm bede­


nine doldururken... manzarayı seyretmeye devam et... Ve sen
nefes alırken bedenine daha çok oksijen taşınıyor... ve nefes ve-
nrken bu... bedeninin daha çok... ve daha çok rahadamasını
sağlıyor.
Şimdi raliatça ve özgürce nefes alıp vermeye devam edebilir­
sin... ve kendini daha sakin ve huzurlu hissedebilirsin... Rahatla­
manın derin, huzurlu durumunun hareket ettiğini gösteren işa­
retlen gösteriyorsun... Birçok ses duyarken daha huzudu rahat­
lamaya devam edeceksin... Ne kadar denn rahatladığına aldır­
madan... sadece daha huzurlu, sakin ve rahat olmaya devam et­
mekten mudusun... Rahatça ve özgürce nefes almaya devam
ediyorsun... Bilinçaltın daima her şeyin farkında olacak... Bu ne­
denle bilinçli olarak dinlemen giderek daha da az önemli olma­
ya başlıyor... Bilinçaltındaki... zihnindeki iç seslerin tüm düzey­
leri... söylenen her şeyi işitebilir... kavrayabilir... Bu manzaranın
tadını çıkararak yürümeye başlıyorsun... Ormandan gelen çeşit­
li sesleri dinliyorsun... Kuşlann seslerine dikkat et... senin için
şarkı söylüyorlar.... Mükemmel huzuru deneyimlemeye devam
ederek yürüyorsun... Hayatta da attığın her adımda bu huzuru
hissedebilir ve yaşayabilirsin... Bilinçaltın tamamen açık ve bi­
lincin çok daha derinlere dalıyor... Bu, otomatik olarak oluşa­
cak... kendiliğinden olacak. Bilinçli olarak olanlan düşünmeye
bile ilitiyacın yok... Bir süre ormanda yürüdükten sonra... kendi­
ni senn, tertemiz bir derenin yanında buluyorsun... Bu çok gü­
zel ormanda... mükemmel güneşli, ılık birgünde... ılık, sakin bir
rüzgar tenine değerken... derenin o çok farklı... ama dinginleşti-
rici kokusu ciğerlenne doluyor... Güneş ışınlan ağaçların yap­
raklan arasında panidarken... suyun sakince dalgalanışını dinler­
ken... ve kuşlar neşe içinde cıvıldarken... zihninde doğanın gü­
zelliğinin tadını çıkarmaya devam ediyorsun... ve hayatın sana
bu dinginliği vermesine müsaade ediyorsun...

Derenin kenannda yürümeye devam ediyorsun... Yolculuğun


henüz bitmedi... Ve şimdi orda adımlannı atıp, yürürken... uyku­
nun daha dennliğine sürüklenir gibi hissediyorsun... Bazen ses­
ler çok uzaktan geliyormuş gibi olabilir... Ve bazen bilinçli zih­
ninin duymadığı anlar olabilir... Bu çok doğal... çünkü bilinçaltın
hâlâ söylenen her kelimeyi alıyor... ve sana söylenen her şeyi
gerçeğe dönüştürüyor... Şu andan itibaren sadece olumlu düşün­
celer.,, fikirler ve duygular tarafından etkileneceksin... üü^ünçe-
ler sana doğru geliyor... Huzurlusun, güvendesin ve rahatsın...
Her zaman kendini kontrol edebilirsin... Bedeninden sorumlusun
ve daima bedenini korur... ona iyi davranırsm... Zihnin bu duy­
gunun güveni içinde rahat ve huzudu olmana imkan tanıyor..

Derenin kenarında yürümeye devam ederken... tam önünde


bir kalkan durduğunu fark ediyorsun... Merak içinde eğilerek
onu eline alıyorsun... Eline al... ve tüm detaylarıyla incele... Bu
tamamen senin için... sana özel yapılmış bir kalkan... Seni zih­
ninin içindeki her tüdü olumsuzluktan koruma gücüne sahip...
Onu daha fazla incele... Ona dokunduğun zaman... avuçların
arasından hissettiğin duygu lann farkına var.. O kalkanı şimdi
sımsıkı tut... Sana ne kadar büyük bir güven ve güç verdiğini his­
set... Bu senin kalkanın... senin gücün... senin engellerle... olum­
suz düşüncelerle savaşman İçin en değedi kaynağın... Onu elin­
de tutukça kendini bir savaşçı gibi hissediyorsun... Zihnindeki
korkularla, olumsuz inançlada, güvensizliklerle savaşan bir sa­
vaşçı gibi... Onun gücü damarlarında akan kanla bidikte tüm be­
denine yayılıyor.. Ve sen onun artık her zaman sana ait olduğu­
nun... ve seni her tüdü olumsuz inançtan koruyacağının farkına
van yorsun.

Yaşama doğru... yaşam için bir hayalin var;... yaşamında ger­


çekleşmesini istediğin birçok şey var.. Onlan yapmak istiyor..,
güçlü olmak isdyor,... onlan yapabilmek için kendine sonuna
kadar güvenebilmek istiyorsun... Ve bazen zihninde geçmişteki
deneyimlerinden bugüne taşıdığın olumsuz inançların kendine
olan güvenini zedeliyor... ve yapabileceğin şeyled... yapamaya­
cağına inanmana neden oluyor O kalkanı daha sıkı tut.. Onun
gücünü daha çok hisset... Onun gücünü hissederken... senin
geçmişinin senin adına çok değedi bir parçan olduğunu anlıyor­
sun... Geçmişin sana gerekli olabilecek deneyimledn çok Önemli
bir parçası... Rabatlarl<en ve bedenin serbest l<a lir,... sen o kalka­
nın sana verdiği gücü hissederken..., geçmişte yaptığın şeyle­
nn... o zaman yapabileceğin şeylenn en iyisi olduğunu biliyor­
sun... Yapabildiğin en iyi şeyi yaptın... şimdi daha iyi olmanın
nedeni bu... Şimdi daha İyisin... Çünkü geçmişe bugünün gözle-
rİyle bakabiliyorsun... Olgunlaştın ve büyüdün... Geçmişte yaşa­
dığın her şey senin eğidmin ve deneyimin... Çocukluk program-
lamalann ve deneyimledn durumsa'l rastlantılar tarafından kon­
trol edildi... Hoşlandığın ve katıldığın deneyimleri saklayacak­
sın... Ancak içinde kalmış olabilecek herhangi bir şüphe ya da
korkular,... olumsuz inançlar, duyguların ya da tutumlann hak­
kında... hoşlanmadığın şeyler aslında sana ait değil... Onlar ka­
za ile oluştu... Onlan taşımana gerek yok... Onlan yaşanmış, bit­
miş ve gitmiş şeyler olarak bir kenara bırakacaksın... Bugün sa­
hip olduğun her olumsuz inancın,... her "yapamam",... "bende
bu yetenek yok",... "bu güven yok",... "bu güç yok",... dediğin her
şey... bundan önce geçmiş yaşantılarında, senin zihnine prog­
ramlandı... Sen onlardan edindiğin tecrübeled saklayacak... ama
bu duygulan artık ardında bırakacaksın... Çünkü sen onlar değil­
sin... Ve bugünden itibaren her gününü kendi istediğin gibi kıla­
caksın.... Bu tutumla kolaylıkla olgunlaşacaksın... Elinde tuttu­
ğun kalkan aslında senin yüreğinde ve zihninde sahip olduğun
potansiyel... O seni artık olumsuz inançlardan koruyacak... Ya­
şadığın yeni deneyimler,... olmak istediğin bir insan gibi olgun­
laşmanda sana yardımcı olacak.... Dürüstçe inanıyorsun ki... ba­
şanlı olmak için ihtiyacın olan her şeye sahipsin... Şimdi bunu
hissediyorsun... Olumsuz inançlann bir bir yok olup... kaybolup
giderken.... ve geçmişte ait olduklan yerde sen onlan bırakır­
ken... her gün bu his daha da artarak devam edecek.... Kazanmış
olduğun değedi duygusal dayanıklılığı... ve dednliği içeren geç­
mişteki bu olumlu ve başarılı deneyimlere inanmaya başlaya­
caksın....
Bu hisler, bu duygular sana ait... Tıpkı eski tanıdık bir şarki.,
ya 6a sâ/)â âit h/> fötöğfaf gibi.... Oiumiu fJupğohr b;> VQf\&f6e
gömülü duygulan sana gen getirecek... Unutmuş olduğunu san-
dığm hislen sana gen getirecek.... Ve sen bugünden itibaren
olumsuz inançlar zihnine hücum etmeye çalıştığmda.... kalka­
nından güç alacak;... bir savaşçı gibi onlan def edecek;... geçmi­
şinde bugününe ve geleceğine ait tüm olumlu duygulann ve dü­
şüncelerin.... zihnine dolduğunu hissedeceksin....

Başansızlık diye bir şeyin olmadığının artık bilincindesin....


Elinde ve yüreğinde tuttuğun bu kalkan,... sana her tüdü durum­
da mücadele etme gücü kazandmrken,.. başanlann farklı düzey­
leri olduğunu.... ve istediğin sonucu elde edemediysen... bunun
senin için çok değerli bir tecrübe olduğunun farkmdasın... Başa­
rının en düşük derecede olanı bile gelecek için bir tohumdur...
Senin ona vereceğin her türlü dikkatle büyüyecek korku, olumsuz
inançlar, güvensizlikler daima bir hayal ürünüdür... Şimdi rahat­
la... ve hayatında "eğer yapabilseydim şöyle olmasını isterdim"
dediğin her şeyi yapabilecek güce sahip olduğunun farkına var...

Elinde tuttuğun bu koruyucu kalkan yaşamındaki tüm yapa-


mamları nötürlüyor... Şimdi istediğin zaman, istediğin şeyi yapa­
cak güce sahipsin... Olumsuz her ne yaşarsan yaşa... bunlar zih­
ninde negatif inançlara asla dönüşmeyecek... sen bir savaşçı gibi
onlarla savaşacaksın... Her geçen gün güvenini tazeleyen,... da­
ha da güçlendiren olumlu duygular... ve düşünceler... zihninde
oluşacak ve olumsuzlar tamamen kaybolacak...

Derenin kenannda bulduğun bu kalkan,... bilinçaltının inanıl­


maz gücüyle artık tamamen senin bir parçan... O her zaman senin­
le bidikte... Ormanın o dinginleştirici kokusunu bir kez daha içine
çekiyorsun... Yepyeni kaynaklara,... koruyucu bir kalkana sahip ol­
manın verdiği güçle gen dönmek için hazırsın... Derenin kenann-
dan ormandaki patikaya doğru yürüyorsun... Attığın her adımla bir­
likte yeni edindiklenn tüm bedenine ve zihnine yayılmaya devam
ediyor... Patil<aya vardığında başladığın noktada duruyorsun... Ne
zaman istersen buradaki yaşadığın her tüdü duygunun... ve gü­
cün... her zaman senin içinde olduğunun bilincinde olarak... artık
ged gelmeye hazırsın... 5'ten gedye doğru saydığımda rahatlaya­
cak ve güçlü bir duygu içerisinde gözlenni açacaksın... 5... Bugün­
den itibaren bir ses duyduğunda, yeni bir yüz gördüğünde, her gün
gözlenni yeni bir güne açtığında... koruyucu kalkanının hep senin­
le olduğunu hissedeceksin... ve olumsuz inançlar zihnine daha faz­
la zarar vermeyecek... 4... Her gün sabahleyin gözlenni açıp üstü­
nü giyinip evden çıktığında... ilk adımını attığın anda... kendine
olan güveninin yeni doğan güneşle bidikte tazelendiğini hissede­
ceksin... 3... Bugünden itibaren... her gün zihnine... hep kendinle,
hayatla ve yapabileceklennle ilgili olumlu duygu ve düşünceledn
dolduğunu fark edeceksin... 2... Kalkanının hep seninle bidikte ol­
duğunu biliyorsun. Her tüdü olumsuzlukla ve güvensizlikle ondan
güç alarak savaşacaksın... I... Birazdan gözledni açıp ralıatlaya-
caksın. Ve biliyorsun ki artık sen bilinçaltının denniiklenne kolay­
lıkla ve rahadıkla ulaşıyorsun.... Ne zaman hipnoza girmek için
gözlenni kapatırsan... bilinçaltına o kadar hızlı, çok daha kolay ve
çok daha derinden ulaştığını fark edeceksin.... 0.... Şimdi buraya
gen geliyor, gözlenni açıyor ve rahadıyorsun!

" G ü z e e e e e e l " B u y e n i i n d ü k s i y o n ç o k h o ş u n a gitmişti. Artık


kumsala g i t m e y e c e k t i . Sıra o r m a n g e z i s i n d e y d i .

H a z ı r l ı k l a r ı n ı hızla t a m a m l a d ı v e yatağına u z a n a r a k gözlerini


kapattı.

G ö z l e r i n i a ç t ı ğ ı n d a hâlâ kalkanı e l i n d e tuttuğunu hissediyor­


d u . " B e n bir s a v a ş ç ı y ı m " d i y e g ü l i j m s e y e r e k u y k u l u bir sesle m ı ­
rıldandı: " O l u m s u z inançlar savulun, ben geliyorum!"

Y e n i u y g u l a m a n ı n da fazlasıyla işe y a r a y a c a ğ ı n ı biliyordu.


Artık bu k o n u d a h i ç bir şüphesi k a l m a m ı ş t ı .
Yorgun ama mutluydu. U y k u y a dalarken, 5eçen gece gördü­
ğü rüya a k i m a gölir gİbİ o l d u . S a n i y e n i n onda biri kadar kiî;a bir
sürede geldiği gibi, k a y b o l d u . C e m z i i ı n i n d e şimşek gibi bir a n ­
lık ç a k a n b u g ö r ü n t ü n ü n farkına bile v a r a m a d a n , u y k u n u n ipek-
si k u c a ğ ı n a kendini bıraktı.

A r a l ı ğ ı n ü ç ü n c ü haftasıydı. C e m d a h a ne o l d u ğ u n u a n l a y a ­
m a d a n bir a n d a kendini ikinci y a z ı l ı l a r ı n ortasında b u l d u .

Y e n i y ı l a a z bir z a m a n kalmıştı. C e m y o ğ u n l u l u g u n u n a r a s ı n ­
da ailesi için h e d i y e a r a y ı ş ı n a da girmişti. A n l a ş ı l a n harçlığından
biriktirdiği p a r a y ı h e d i y e l e r e y a t ı r a c a k t ı . S e s kayıt c i h a z ı bir süre
daha beklemeliydi.

H i p n o z seansları s a y e s i n d e k e n d i n e o l a n i n a n c ı a r t m a y a baş­
lamıştı. O l u m s u z d ü ş ü n c e l e r i ç o k d a h a rahatlıkla savuşturabili-
y o r d u . O k a n ' a y e n i i n d ü k s i y o n u d a vermişti. O d a a y n ı C e m g i ­
bi b u k o n u d a h e y e c a n ı n ı h i ç kaybetmiyordu.'
K a s ı m a y ı n d a girdiği d e n e m e s ı n a v ı n d a aldığı p u a n f e n a sa­
y ı l m a z d ı . G e r ç i psikoloji b ö l ü m ü n ü k a z a n m a k istiyorsa d a h a
ç o k y o l alması gerekiyordu a m a e n a z ı n d a n p u a n ı n d a tatmin
e d i c i bir y ü k s e l m e o l m u ş t u .

B i r gün ö n c e matematikten ö z e l ders a l m a y a başlamıştı. S e -


ray H a n ı m ç o k tatlı bir insandı v e harika bir ö ğ r e t m e n d i . K o n u ­
ları u z a t m a d a n , püf noktalarını v e r i y o r v e C e m ' i n o g ü n e kadar
fark e d e m e d i ğ i ayrıntıları görmesini sağlayıp y o r u m y a p a b i l m e ­
sine y a r d ı m c ı o l u y o r d u .

B a b a s ı n a ö z e l ders a l m a k istediğini s ö y l e d i ğ i n d e , y ü z ü n d e k i
ifade karşısında, fotoğraf makinesini hazır e t m e d i ğ i n e p i ş m a n o l ­
muştu. A d a m ı n y ü z ü resmen birbirine girmişti. . M a d d i boyuta
h i ç d e ğ i n m e d e n , ilk şoku atlattıktan sonra h e m e n kabul etmişti.
Hatta h e m e n arkasından "Tü..tü..tü m a ş a l l a h " d e y i p s e h p a y a v u ­
rurken a n n e s i n e y a k a l a n m ı ş t ı . A n n e s i eşinin bu tavrı karşısında
m u z i p m u z i p giJİijmsemiş, n e y s e ki bir y o r u m y a p m a m ı ş t ı . B u
kadarı d a a d a m c a ğ ı z İ ç i n fazla o l u r d u artık.

21 Aralık Pazar günü dershanede s e v i y e tespit sınavı olacaktı.


S a d e c e bir günü kalmıştı. C e m bir taraftan yazılılara girip çıkıyor,
bir taraftan da s e v i y e tespit sınavı için bol b o l soru ç ö z m e y e ç a l ı ­
şıyordu. B u sınav o n u n için çok ö n e m l i y d i . Sınıf atlamak istiyor­
d u . B u n u çalışmalarının bir ödülü olarak görüyordu.

Pazar günü geldiğinde h e y e c a n ı doruk noktasına ulaşmıştı.


Yerinde duramıyordu. Sabah saat d a h a ç a l m a d a n , e r k e n d e n
u y a n d ı . M i d e s i n d e k i kramplar k a h v a l t ı d a pek bir şey y e m e s i n e
izin v e r m e m i ş t i .

D e r s h a n e y e vardığında s ı n a v ı n b a ş l a m a s ı n a 4 5 dakika v a r d ı .
N e y s e ki O k a n da erken gelmişti. O n u n l a a y a k ü s t ü konuşmak
belki biraz sakinleşmesini sağlayabilirdi.

- C e m iyi misin sen? Ellerin titriyor d a . . .

- H e y e c a n d a n p a t l a y a c a ğ ı m abi

- Neden?

- Sınıf a t l a m a y ı ç o k istiyorum... B e l k i senin sınıfa kadar y ü k -


s e l e m e m a m a e n a z ı n d a n bir kaç sınıf y ü k s e l s e m . . .

- O o o o o hırslanmışsın b a k ı y o r u m .

- Galiba öyle.

- M e r a k e t m e , b a ş a r a c a k s ı n . S a d e c e soğukkanlı o l m a y a çalış.
S o r u l a r senden d e ğ i l , sen o n l a r d a n üstünsün.

- Evet... s a n ı r ı m . . . Öyle

O k a n ile sohbet u m d u ğ u kadar rahatlatmamıştı o n u . S ı n a v fe­


na g e ç m e m i ş t i a m a çıkışta soruları kontrol ettiğinde, heyecan­
d a n ufak tefek hatalar yaptığını v e bu y ü z d e n bildiği birçok so­
ruyu y a n l ı ş ç ö z d ü ğ ü n ü fark etmişti.

C a n ı ç o k sıkılmıştı. B u aşırı h e y e c a n işi d e n e r e d e n çıkmıştı


şimdi? O y s a o kadar da çalışmıştı. İ n s a n ı n bile bile yanlış y a p ­
ması kadar sinir b o z u c u bir şey y o k t u .
A m a C e m ' i n kafası her n e kadar bu d u r u m a b o z u l m u ş olsa da

ö yenilgiyi kolay kolay kabullenecek bir in&an değildi. Kararlılı­


ğı, u y g u l a d ı ğ ı translar o n u gerçekten d e bir savaşçı gibi g i j ç l ü
kılmıştı.

O k a n ile s ı n a v sonrasında boş bir sınıfta ders ç a l ı ş ı p h i p n o z


k o n u s u n d a sohbet ettiler. Artık k e n d i n i d a h a iyi hissediyordu.
B u n u s a ğ l a y a n tek şey O k a n ile geçirdiği vakit d e ğ i l d i . Aşırı h e ­
y e c a n v e kaygı k o n u s u n d a G i z e m l i H i p n o z c u ' d a n y a r d ı m iste­
m e y e karar v e r m i ş t i . İ ç i n d e k i kaygı y ı l a n ı n ı n b a ş ı n ı , b ü y i j m e d e n
kesmek en iyisiydi.

E v e v a r d ı ğ ı n d a , soluğu o d a s ı n d a aldı v e h e m e n G i z e m l i H i p ­

nozcu'ya mail yazdı:

"Merhaba gizemli dost;

Biliyorum 30 Aralık'a kadar görüşmeyeceğiz. Ama benim


senden bir ncam var 30 Aralık'da bana vereceğin indüksiyon sı­
nav kaygısı ile ilgili olursa çok sevinidm. Çünkü bugün seviye sı­
navında çok heyecanlandım. Bu yüzden bildiğim bir çok şeyi
birbinne karıştırdım. Bana bu konuda yardımcı olabilecek tek ki­
şi sensin.

Yardımını umutla bekliyor olacağım. Sevgiledmle...

Cem"

" H a y d i b a k a l ı m h a y ı r l ı s ı " d i y e r e k test kitaplarını çıkardı v e so­

ru ç ö z m e y e b a ş l a d ı .

A r a l ı ğ ı n son haftası y i n e y a z ı l ı k a y n ı y o r d u . C e m b i r i n d e n ç ı ­
kıyor, diğerine giriyordu. H e r s ı n a v d a n sonra sınıf arkadaşları ile
s o n u ç l a r ı tartışmak için y a n ı p tutuşuyordu. A m a ç e v r e s i n d e b u ­
n u y a p a b i l e c e ğ i k i m s e y o k t u . C e m a r a d a kalmıştı. N e "inekler"
g r u b u n a dahil o l a b i l i y o r d u n e d e "aylaklar" g r u b u n a .
A y l a k l a r o n u resmen a r a l a r m d a n atmışlardı v e C e m bu d u ­
r u m d a n hiç şikayetçi d e ğ i l d i . İnekler d e y ı l l a r c a sersenlik etmiş
C e m ' d e n , her n e kadar değişmiş görünse d e uzak d u r m a y ı tercih
ediyorlardı.

"İnekler" lakabı C e m ' e aslında rahatsız e d i c i g e l i y o r d u . O n l a ­


ra eskiden ö y l e d e r d i . Ş i m d i ise ağız alışkanlığı olmuştu. A m a o
ç o c u k l a r ı n e n d o ğ r u s u n u yaptıklarını b u n c a y ı l d a n sonra, n i h a ­
yet fark edebilmişti. D a h a da Ötesi, o n l a r d a n biri olmuştu...
jO A r a l ı k g e l d i ğ i n d e , g e r i y e s a d e c e İ n g i l i z c e sınavı kalmıştı.

C e m b u k o n u d a s o n d e r e c e rahattı, ç ü n k ü İ n g i l i z c e ' y i Çok

s e v i y o r v e k o l a y l ı k l a bu dersin üstesinden g e l e b i l i y o r d u .

S a b a h her z a m a n k i gibi o k u l a gitmiş, akşamüzeri d e r s h a n e d e

O k a n ile çalışmış v e a k ş a m o l d u ğ u n d a , iki haftalık ayrılıktan s o n ­

ra, m a i l i n e b a k m a k için bilgisayarının başındaki yerini almıştı.

"Sevgili Cem;

Bana panik içinde yazdığın maİlİ aldım. Elbette senin ihtiyaç­


ların doğrultusunda, sana yardımcı olabilinm. Oldum da.

istediğin gibi, bu indüksiyon "sınav kaygısını yenmek" hak­

kında..."

" Y a ş a s ı n n n ! " C e m istediğini e l d e e t m e n i n m u t l u l u ğ u y l a çığlık

attı.

" ...hakkında olacak.


Senin seviye tespit sınavı sırasında çol< iyi farl< ettiğin gibi, gi­
receğin sınav sadece bir bilgi sınavı değil. Aynı zamanda hem
hız hem de psikolojik dayanıklılık sınavı. Dolayısıyla bilgi-hız-
zihinsel güç üçlüsünün her binni ne kadar çok geliştirirsen, o ka­
dar başarılı olacaksın.

hiedefİn konusuna geçen görüşmemizde çok fazla değineme­


dim. Kendine uygun bir seçim yaptığını düşünüyorum. Ayrıca
artık bir hedef sahibi olman, ilerlemeni hızlandıracaktır. Aksi
takdirde, ne içİn mücadele ettiğini bilmeden verilen emeğin so­
nuçları eksik kalmaya mahkumdur.

Sana bu indüksiyonda yardımcı olması için ek dosya olarak


bir fractal gönderdim. Bu uygulamanda onu da kullanacaksın.

Hazırsan kaygı sorununu ortadan kaldırmak için indüksiyonu


okumaya başlayabilirsin.

"Hazır o l m a m mı hiç?" diyerek hızla İndüksiyonu i n c e l e m e y e


başladı:

Gözünü ekrandaki görüntülerin tam orta noktasına odaklıyor­


sun... Bakışını tamamen o noktaya sabitle... Bu nokta, senin he­
defin... Ve gözün o noktaya hedefliyken... ekrandaki desenler,
görüntüler değişirken... bedenine tadı bir uyuşukluğun yayıldığı­
nı hissediyorsun... Desenler akıp gitmeye, değişmeye ve denn-
leşmeye devam ettikçe... sen de dennleşiyorsun. Sanki o görün­
tünün içine çekiliyormuşsun gibi... bedenine müthiş bir rahat­
lık... ve gevşeklik duygusu yayılıyor... Sen bu değişikliklen o
noktaya sabitlenip izlerken... ve gitgide bilinçaltının dennlikleri-
nedoğru çekildiğini hissederken... hipnoz deneyimini yaşama­
na... daha derinden yaşamana yardımcı olacak basit yönergeler
duyacaksın... Bu yönergeleri takip etmeyi çok kolay bulacak­
sın... Ve sana tarif edilen şeyleri rahatlıkla deneyimleyebilecek-
sin... Aslında muhtemelen bu şeylen müthiş bir canlılıkla ve
yoğunlukla deneyimleyebildiğini fark edeceksin... O noktaya
bakarken gözlennin bulanıklafıgını ve ağırlattığını hissedebilir­
sin... Eğer bu olursa,... gözlerin başka yönlere kaymak isterse ye­
niden o noktaya odaklan... ve doğrudan hedefine bakmaya de­
vam et... Şimdi denn bir nefes al ve onu tut... sonra çok yavaşça
ver... Ve rahatlama duygusunu deneyimlemeye başladığını fark
et... İyi olma hali, daha da rahatlama... Hedefine odaklanmanı...
ve sesleri daha iyi dinlemeni sağlayan bir iyi olma halk... Görün­
tüler değiştikçe... gözledn de bu iyi olma haliyle birlikte daha da
ağıdaşıyor... O noktaya bakmaya devam ederken... dikkadni be­
deninin çeşitli kısımlarındaki sıcaklık ve rahatlama hissine odak­
la... Başındaki ve boynundaki,... kollarındaki ve bacaklannda-
ki,... göğsünde ve sırtındaki kaslan gevşet... ve sadece denn,...
düzenli ve özgürce nefes alıp ver,... Özgürce düzenli ve denn...
Çok hızlı değil, çok yavaş da değil... Senin için giderek artan ra­
hatlamayı fark etmeni sağlayacak oranda.... Nefes vedrken... ve
sadece orada o duygulan deneyimleyerek bir an dinlen... Göğ­
sünü rahadatmaya devam et... Oradaki sıcaklık ve rahatlık hissi
sırtına doğru ışık gibi yayılsın... Omuzlanna doğru,... boynuna
doğru..., kollarına doğru... ve bacaklarına doğru yayılmaya de­
vam etsin... Gözledn gitgide daha ağıdaşıyor.. ve ekrandaki gö­
rüntünün seni içine çekmesi gibi denniiklenne doğru dalıyor­
sun... Baktığın nokta, bazen net görünürken... başka bir zaman
karmaşık ve bulanık görünebilir.. Ve belki rengi değişebilir... Ne
görürsen gör., sadece hedefine bakmaya devam et... Bu sesi
dinlemeye devam et... Daha denn rahadamaya devam et... Da­
ha denn rahada... Ve hedefini izlemeye devam ederken... göz
kapakların giderek ağıdaşıyor.. Gözledn bakmaktan yorulu­
yor.. Göz kapaklann çok yorgun ve ağırlaştı... Burada düzenli
ve özgürce nefes alıp otururken... ve denn denn nefes alıyorsun...
nefes veriyorsun... Nefes alıyorsun... nefes veriyorsun... Düzen­
li,... denn ve özgürce. Göz kapaklann öylesine ağırlaşıyor ki...
öylesine yorgunlar ki... birazdan kendiliğinden kapanacaklar..
Sanki macunla kaplanmış gibi... Sanki kirpiklerinde birbirini çe­
ken mıknatıslar varmış gibi... Kirpiklerini birbinne çekiyor..
Şimdi odaklan,... bedeninin çeşidi kısımlarında hissettiğin... ra­
hatlama ve gevşemesine çok daha iyi odaklan... Öncelikle sol
bacağındaki kaslarındaki rahadainayı düşün... Sol ayağındaki-
ni... Ve sonra sağ bacağındaki kasları rahatlat... ve sağ ayağında­
ki. Tüm bu bölgelerdeki rahatlamayı düşün... Ve sen rahadama-
yı düşünürken... kasların giderek daha da çok rahatlayacaklar...
Ve sonra sırtındaki kasları rahatlat... göğsündeki... boynundaki...
sırtındaki... her bİr kas grubunu rahatlat... Ve sonra sol kolunda­
ki kasları rahadat... sol elindeki... sol elinin parmaklanndaki...
sol kolundaki... sol omzundaki... Ve sonra sağ kolundaki kasları
rahadat... sağ elindeki... sağ elinin parmaklarındaki... sağ kolun­
daki.... sağ omzundaki... Ve sen o kasları rahadatırken... yüzün­
deki tüm kasların da... kendiliğinden rahadayacak... ve gevşeye­
cek.... Sadece tüm bu bölgelerdeki rahatlamanın... kaslarını da­
ha da gevşettiğini düşünüyorsun... Bedenin bu bölgeledn her bi­
rinde hissettiğin rahatlama hissiyle... yayılmaya başlıyor... Ve
tüm bedenini saran bİr rahadama hissi... Hoşluğun,... iyi olma
halinin tüm bedeninde yayılmasını hissediyorsun....

Gözlenn hâlâ kapanmadıysa bile... bakmaktan çok yoruldu


ve uyuştu.... Onları artık yormana gerek yok... Birazdan kendili­
ğinden kapanacaklar.... Ama sen hemen şimdi de kapatabilirsin...
Ve gözlenn kapandığında... daha denn deneyimlere çıkmak üze­
re hazırsın... Ama fark edeceksin ki... ne kadar dennleşirsen,... ne
kadar rahadarsan rahatla... zihnin daima açık... Daima duyduğun
bu sesin... ve ne söylendiğinin farkmdasın.... Sana ne olduğunun
farkmdasın... Çok dennlerde olsan bile... çok denn bir hipnozda
olsan bile...; ne yaşarsan ya da ne yaparsan denn hipnozda olma­
ya devam edeceksin,... denn hipnozda... Şimdi çok daha dennle-
şebilirsin.... Düşünerek içinden kendine söyle:... "şimdi daha de-
nnleşiyorum, ...daha da derinleşiyorum." ...Kendi kendine bunu
düşün...
Ve kendini bir merdivenin başında durduğunu lıayal et... O
merdivenin aşağısından... sent bekleyen yerde kuf tüyü bir yas­
tık... ve yatak var.... Bu 70 basamağı indiğinde... oraya ulaşa­
cak... ve 7 rakamını duyduğun anda... yavaşça o yumuşacık ya­
tağa gömülecek,... başını kuş tüyü yastığa koyacaksın... 10....
Merdivenin en üst basamağındasın... ve gittikçe dennleşiyor­
sun... 9... Rahadıyor ve devam ediyorsun. ... 8... Daha rahat, sa­
kin ve huzudusun... 7... Bilinçaltının derinliklerine ulaşıyorsun...
6... Aşağı iniyorsun... 5. Her bİr basamakta çok daha fazla rahat­
layarak... aşağı iniyorsun... 4.... Gitgide dennleşiyorsun... 3. De-
dn bir nefes al... 2... Son rakamda rahatça o yatağa uzanacak...
ve daha dingin, daha huzudu... ve çok daha rahatlamış olacak­
sın... 1... O kuş tüyü yatağa uzanıyorsun... Sen rahatlamanın çok
daha huzudu ve sakin bir haline dalarken.... zihninin dennlik/e-
dnde bir şelalenin yanında durduğunu görüyorsun... Şelalenin
sulan köpük köpük... hemen dibindeki havuza dökülürken çı­
kardığı ses etrafını sarıyor... Şelalenin sulan o kadar saf., ve te­
miz ki... kokusu burnuna dolduğunda dahi... arındığını hissedi­
yorsun... Şelale akmaya devam ediyor.. Bİr süre onun aşağıdaki
sulara nasıl döküldüğünü... ve köpüklerin nasıl da dans ettiğini
seyret... Onun sesini dinle... ve onun ne kadar farklı... ve özel bir
şelale olduğunun farkına var.. Bu güzelliğin keyfine var.. İşte
böyle, çok güzel...

Bu şelale... seni tüm kaygtlanndan,... korkularından... ve en-


dişelennden arındıracak bir güce sahip... Şimdi ginp... onun ber­
rak sulannda yıkanmaya hazırsın... Şimdi şelalenin döküldüğü
sulann oluşturduğu havuza gir., ve şelalenin döküldüğü yere
doğru ilerle... Suya girdiğinde... bedenini ne kadar tadı tatlı ok-
şadığını hisset... O suyun içinde olmanın... sana kendini ne kadar
güzel... ve huzudu hissettirdiğini fark et... Dökülen sulann oraya
geldiğinde... o suyla yıkanmaya başla... Su başından aşağı tüm
bedenine doğru akarken... sınavla ilgili tüm kaygılarının,...
korkulaniiın.'.. ve endişelennin... bedeninden ve zihninden...
akıp gittiğini lıissediyorsun... Şelalenin anndırıcı sulan seni yı­
karken,... sınav esnasına dair taşıdığın tüm korkular... ve kaygı­
lar yok olup gidiyor... Ve sen... o anndırıcı sular bedenini yıka­
maya devam ederken.... tazeleniyor... ve güçleniyorsun... Kaygı­
ların eriyip gidiyor... Şelalenin sulan altında.... hissettiğin tek
şey... o müthiş güven,... kendinden eminlik duygusu... Bu duy­
guya kendini bırakıyorsun... ve biliyorsun ki... bugüne kadar al­
dığın tüm bilgiler kayıdı.... Sınav olmak senin için anımsadıkla­
rını pratiğe dökme fırsatı tanıyor... Artık sınavlara hazırsın... Öğ­
rendiğin her şeyi hatırlayabileceksin.... Doğru cevapları kolay­
lıkla bulacaksın... çünkü bazıdandın.... Sınava rahatlamış bir be­
den... ve keskin,... açık,... net bir zihinle gireceksin... Sınav so­
rularını aldığın anda... tümüyle rahat ve sakin olacaksın... Çok
sakin, rahat ve güvenlisin... Kendine çok güveniyorsun... çünkü
çalıştın ve hazırlandın... Sınav sorularını okurken cevaplar ko­
laylıkla aklına gelecek... Dış koşullarda başka olumsuzluklar ol­
sa bile,... bunların hİçbin seni etkilemeyecek... Çünkü ihtiyacın
olan tüm bilgileri hatıHıyorsun... Çok sakin ve rahatsın... Sınav
günü geldiğinde,... sorular önüne konduğunda... ne kadar iyi ya­
pacağını biliyor olacaksın. ...Kendine güveniyor ve rahatsın...
Kaygılar, korkular, endişeler artık yok... Artık seni sabote edip
baltalayamayacaklar... Çünkü sen çalıştın, o bilgilere sahipsin...
Ve orda olduğunda... kendi potansiyelini en yüksek düzeyde
kullanarak başaracaksın... Tüm kaygılanndan annıp,... hak etti­
ğin şeylenn fark edip,... onlan hissedene kadar yıkanmaya de­
vam ediyorsun....(10 sn. boşluk.)

Ve bu anndıncı yolculuk tamamlandığında... sudan çıkıyor­


sun.... Bedenini kaplayan kendinden eminlik... ve o inanç duygu­
sunun tadını çıkartıyorsun... Artık gen gelmeye hazırsın... Kaygı­
ların yok oldu... Sadece sana fayda-yarar sağlayacak şeyler var ar­
tık elinde... Çalıştın,... hazırlandın... ve bunları bütün kapasiteni
kullanarak... ortaya koymaya hazırsın... Bunun verdiği güven
duygusuyla... 5'ten genye doğru saydığımda... rahatlayarak
gözlerini açacaksın... 5... Artık sınavı her düşündüğünde... o pa­
nik, kaygı ya da korku duygusunu hiişetmeyecek}... onun yeri­
ne... yapabileceğini, kazanabileceğini sana anlatan o güç veren
hissi yaşayacaksın... 4... Zaman zaman kaygı zihnine sızmaya ça­
lışsa da... sen dedn bir nefes aldığın anda... onu rahatlıkla uzak­
laştırmayı başaracaksın... ve kendine olan güvenin tazelenecek...
3... Sınav ânına kadar... ve sınav gününde rahat, güvenli ve emin
olduğunu fark edeceksin... Soruları okuyup başarıyla yapacak­
sın... Yapamadığın sorular., asla kaygıyı tekrar doğurmayacak...
ve sen güçlü bir şekilde devam edeceksin... 2... Sınavı düşünmek
artık seni paniğe ya da korkuya sürüklemeyecek... Kazanacağın
ve başaracağın duygusuyla devam edeceksin... 1... Birazdan göz­
lenni açıp rahatlayacaksın... Ve artık bilinçaltında yolculuğunun
en derinledne ulaşacak beceriyi ve yeteneği kazandığının farkın­
dasın... 0... Rahatlayarak gözlenni açıp buraya gen geliyorsun...

Uygulamaya başlarken Cem, müziğini aç, kaydettiğin metni


aç ve gözünü Fractal'in tam orta noktasına odaklayarak dinleme­
ye başla. Gözlerini hareket ettirmemeye özen göster

Bu uygulama ile kaygı seviyeni sana fayda sağlayacak oranda


tutabileceksin Cem. Ayrıca 4-5 günde bir uygula, çünkü bu se­
fer bir buçuk aya yakın bir süre görüşmeyeceğiz. Seninle bir son­
raki görüşmemiz yarıyıl tatilinden sonra olacak. 16 Şubat Pazar­
tesi günü görüşmek üzere.. Yanyil tatilini iyi değerlendir Açığı­
nı kapatabilmen için bulunmaz bir fırsat bu.

Yeni yılın sana hayallennigetirmesi dileğiyle, hoşçakal..."

O k u m a s ı t a m a m l a n d ı ğ ı n d a bir b u ç u k a y mailsiz k a l a c a ğ ı h a ­
berinin ş o k u n u atlattıktan sonra, her z a m a n k i gibi k a y d ı n ı y a p t ı .
G ö z ü n ü F r a c t a l ' i n orta noktasına sabitleyip h e m e n d i n l e m e y e
koyuldu.

G ö z l e r i n i açtığında sabah olmuştu. M a s a y a düşmüş başını kal­


dırdı. A n l a ş ı l a n bu sefer transm bir yerlerinde uyuyakalmıştı.
" E n son neresinde kalinistim a c a b a ? " d i y e d ü ş ü n d ü . A m a ha-
tırlayamadı.

O gün akşamüzeri d e r s h a n e y e v a r d ı ğ ı n d a s e v i y e tespit sına­


v ı n ı n s o n u ç l a r ı n ı n a ç ı k l a n d ı ğ ı n ı d u y m a s ı y l a , soluğu listelerin b a ­
şında a l d ı .

Bir sınıf y u k a n çıkmıştı. Eğer h e y e c a n d a n o kadar yanlış y a p ­


m a m ı ş o l s a y d ı , en az iki sınıf atlayacağını biliyordu. " N e y s e , o l d u ­
ğun y e r d e saymaktan iyidir" d i y e düşünerek, kendini teselli etti.

B u g ü n m o r a l i n i b o z m a y a hiç niyeti y o k t u . N e d e olsa y ı l b a -


şıydıl

H e d i y e a l a b i l m e k i ç i n , birikimini son kuruşuna kadar tüket­


mişti. A n n e s i n e güzel bir e l b i s e , b a b a s ı n a a y a k m a s a j aleti, kız
kardeşine d e bisikleti için e n sevdiği renk o l a n p e m b e bir sepet
almıştı. A y r ı c a O k a n ' a da sürükleyici bir fantastik r o m a n a l m a y ı
i h m a l etmemişti. O k a n ' ı n fantastik kitaplardan ç o k hoşlandığını
biliyordu.

Hediyesini verdiğinde O k a n hem çok sevinmiş hem de kah­


kahalara boğulmuştu. Ç ü n k ü o da C e m ' e bir h e d i y e almıştı v e
hediyesi C e m ' i n o n a aldığı fantastik r o m a n ı n a y n ı s ı y d ı . G ü l ü ş e ­
rek sınıflarına gitmişlerdi.

Dersler bittiğinde O k a n ' l a v e d a l a ş ı p m e r d i v e n l e r e yöneldi­


ğ i n d e arkasında bir ses d u y d u .

- C e e e e m , birkaç d a k i k a n var m ı ?

C e m ' i n bu şiir gibi sesin s a h i b i n e a y ı r a c a k birkaç dakikası her


zaman vardı.

- Ta..tabi.. B a d e

- Ş e y y . . b e n sana..bir şey v e r e c e k t i m . . .

B a d e y a n a k l a r ı al al o l m u ş , y e r e bakarak konuşuyordu.

- N e verecektin?
- Yılbaşı hediyeni...

Cem kulaUlanna inanamaAi. Bacie o n a JnecJı'ye aİmıştı! Ama onun

B a d e ' y e v e r e c e k h i ç b i r şeyi yoktu. " H a y b e n i m kalın kafam!"

- Bi..bir şey mi d e d i n ?

- B e . . b e n . . s a n a . . . b i r . . b i r şey a l m a d ı m .

- Ö..önemli değil.

İkisinin d e birbirine s ö y l e m e k istediği ç o k şey v a r gibiydi.


A m a doğru kelimeleri bir türlü b u l a m ı y o r , e n basit k e l i m e l e r d e
bile takılıp k a l ı y o r l a r d ı . " A n l a ş ı l a n iki kişi karşılıklı kekeliyorsa
birbirlerine âşıklar d e m e k m i ş . A ş k ı n e n b ü y ü k kanıtı bu olsa g e ­
rek" d i y e d ü ş ü n d ü C e m .

B a d e o n a ç o k g ü z e l bir saat almıştı.

- B e n bunu hep...hep takacağım.

- Arkasına baksana...

Saatin a r k a s ı n d a ; " Z a m a n kadar değerli birine..." y a z ı y o r d u .

- B e . . b e . . b e n ç o k . . ç o k teşekkür e d e r i m .

- B e ğ e n m e n e çok sevindim.

- B e n s a n a bir şey a l m a d ı ğ ı m i ç i n , u m a r ı m beni affedersin.

- B e l k i b u n u telafi etmek için bir şey..bir şeyler y a p a r s ı n . . .

İnanılır gibi d e ğ i l d i ! B a d e resmen o n a ç ı k m a teklif etmesini


ima e d i y o r d u . C e m içindeki Doğrucu'nun a v a z ı çıktığı kadar;
"Et! Et! E t ! " d i y e bağırmasını ç a r e s i z c e bir umutla b e k l e d i . A m a
d o ğ r u c u t a v i z v e r m e y e n bir sesle, " H e n ü z e r k e n " d e m e k l e y e t i n ­
mişti.

" H a y ben senin..."

- Efendim?

- Sana d e m e d i m , Doğrucu'ya dedim.

- O kim?

- K i m kim?

- Doğrucu?
- Hıyarın teki!

- H i ç . . . h i ç bir şey a n l a m ı y o r u m .

C e m o a n d a D o ğ r u c u ' n u n ç e n e s i n i k a p a t m a k için her şeyi


y a p m a y a hazırdı. A m a D o ğ r u c u a d ı n ı v e r d i ğ i , v i c d a n ı n ı n sesi
v a z g e ç m e y e niyetli d e ğ i l d i . B u d u r u m d a e n iyisi B a d e ' y e karşı
dürüst o l m a k t ı .

- B a k B a d e , bunu söylemek her n e kadar bana korkunç acı verse


de şu an için bana ima ettiğin şeyi y a p a m a m . Ç o k üzgünüm...

B u n u söylediğine inanamıyordu. B a d e ' n İ n yüzündeki kırgın


v e incinmiş ifadeyi g ö r d ü ğ ü n d e , hayatta her ş e y i n bir bedeli o l ­
duğunu anladı.

İnsan verdiği kararlar uğruna bir ş e y l e r d e n v a z g e ç m e k z o r u n ­


da k a l ı y o r d u . İstediği her şeyin a y n ı a n d a o l m a s ı n a h a y a t m a a l e ­
sef m ü s a a d e e t m i y o r d u . Ö y l e bir z a m a n g e l i y o r d u ki, istediği bir
şey i ç i n , bir diğerinden v a z g e ç e r e k e l d e ettiklerinin bedelini
ödüyordu.

Şu a n d a B a d e ile o l a m a m a k , g e l e c e ğ i içİn ö d e m e s i gereken


bir b e d e l d i . S o n u ç t a içindeki D o ğ r u c u o n u n sezgilerinin v e v i c ­
d a n ı n ı n sesiydi. O n u d i n l e m e k z o r u n d a y d ı .

H a y a t işte insanı t a m bu şekilde e ğ i t i y o r d u . C e m s a d e c e o â n ı


d ü ş ü n s e , B a d e ' y i s i n e m a y a d a v e t e t m e k için bir s a n i y e bile bek­
l e m e z d i . A m a bu o n u n aldığı kararları i h m a l e t m e s i n e n e d e n
olurdu. B ö y l e c e anlık bir m u t l u l u k i ç i n , g e l e c e ğ i n i h a r c a m ı ş
o l u r d u . Eğer iyi bir meslek sahibi o l m a z s a , B a d e ile d e mutlu bir
geleceği o l m a z d ı .

Şu an için B a d e ' y i kaybetmiş g ö r ü n ü y o r d u . A m a ileride o n u


tekrar k a z a n m a şansı her z a m a n v a r d ı . G e l e c e ğ i boş v e r i p B a ­
d e ' y i seçerse uzun v a d e d e h e m g e l e c e ğ i n i h e m d e B a d e ' y i k a y ­
bedecekti.

B a d e a n l a m s ı z bir şeyler m ı r ı l d a n a r a k C e m ' i n y a n ı n d a n hızla


uzaklaştı.
"Kahretsin!"

Kleden b ö y l e olmalc z o r u n d a y d ı sanki? İ n s a n ı n acıyı tatmadan


da m u t l u o l m a şansı y o k m u y d u ?

C e v a b ı n "hayır" o l d u ğ u n u ç o k iyi b i l i y o r d u . Y a ş a n a n acılar


mutluluğu değerli kılıyordu. S a d e c e mutluluk o l s a y d ı , insan yaşa­
dığı d u y g u n u n değerini nasıl anlayabilirdi ki? İnsanoğlunun "iyi"yi
biliyor olmasını sağlayan şey; "kötü" nün varlığı değil miydi?

C e m o a n d a hayatı için y e n i bir karar d a h a a l d ı . Z a m a n ı g e l ­


d i ğ i n d e B a d e ' y i tekrar k a z a n m a k için her şeyi y a p a c a k t ı . O z a ­
m a n y a ş a y a c a ğ ı m u t l u l u k , şu a n d a yaptığı fedakârlık s a y e s i n d e
çok daha büyük olacaktı.
Zor Kararlar

h A r a l ı k a k ş a m ; C e m ' l e r l n e v i n d e şenlik h a v a s ı v a r d ı .

C e m ' i n neşesi B a d e ile y a ş a d ı k l a r ı y ü z ü n d e n biraz g ö l g e l e n -

mişti a m a ilk y a ş a d ı ğ ı a n d a k i kadar da y o ğ u n d e ğ i l d i .

A i l e s i n i n c a n h i ı ğ ı o n a da bulaşmıştı.

M a s a a n n e s i tarafından çeşit çeşit y i y e c e k l e donatılmıştı. H e r ­

kes tabağını tıka basa d o l d u r u p t e l e v i z y o n u n karşısına k u r u l d u .

Y e m e k l e r i n i y e d i k t e n sonra, sıra h e d i y e faslına gelmişti. H e r ­

kes rengarenk kağıtlarla Özenle p a k e t l e n m i ş h e d i y e l e r i n i v e r m e k

için birbiri ile y a r ı ş ı y o r d u .

Kız kardeşi o n a m a t e m a t i k test kitabı h e d i y e etmişti. H e d i y e ­

sini v e r i r k e n ;

- Artık sen d e inekleştiğine göre e n doğru h e d i y e bu olur d i ­

y e d ü ş ü n d ü m , diyerek o n u n l a şakalaşmıştı. İki kardeşin birbirine


tatil tatlı takılmalarını i z l e y e n a n n e s i y l e babası i ç i n , b u n d a n d a ­
ha güzel bir yılbaşı hediyesi o l a m a z d ı .

A n n e s i C e m ' i n aldığı h e d i y e y e b a y ı l m ı ş t ı . B a b a s ı masaj aleti­


ni g ö r ü n c e ç o c u k l a r gibi sevinmişti. H e r a k ş a m işten e v e g e l d i ­
ğ i n d e a y a k l a r ı n ı n a ğ g s ı n d a n şikayet e d e r d i . C e m ' i n bu i n c e d ü ­
ş ü n c e l i davranışı o n u ç o k mutlu etmişti.

Sıra a n n e v e babasının C e m ' e aldıkları h e d i y e y i v e r m e l e r i n e


gelmişti.

C e m parlak m a v i kağıtla k a p l a n m ı ş o l a n p a k e t i , a ç g ö z l ü bir


şekilde yırttı. H e d i y e s i n i ç o k merak e d i y o r d u .

Paketi açtığında, e l i n d e i n c e u z u n bir kutu d u r u y o r d u . C e m


b u n u n ne o l d u ğ u n u ilk bakışta a l g ı l a y a m a d ı , a l g ı l a d ı ğ ı n d a ise
ağzı bir karış a ç ı k k a l d ı .

A n n e s i v e babası o n a "ses kayıt c i h a z ı " a l m ı ş l a r d ı !

" B u nasıl m ü m k ü n olabilirdi? Ses kayıt cihazını ne kadar çok is­


tediğini nereden biliyor olabilirlerdi? A c a b a O k a n mı söylemişti?"

- O ğ l u m kapat ağzını. B u kadar a ç a r s a n m e m l e k e t t e sinek


kalmayacak!

- A m a siz nasıl olur? Y a n i n e r e d e n b i l d i n i z . . . b u . . . b u . . . m ü m ­


kün değil.

- B a b a n a sor o ğ l u m . S a n a h e d i y e a r a r k e n , bir a n d a d ü k k a n ı n
birine girdi, c i h a z ı e l i n e aldı v e " C e m kesinlikle b u n u ç o k istiyor"
d e d i . B e n s a ç m a l a m a m a s ı n ı , senin ses kayıt c i h a z ı ile ne işin
o l a c a ğ ı n ı s ö y l e d i m a m a beni d i n l e m e d i . B e n d e her ihtimale
karşı değiştirme kartı a l d ı m . Eğer b e ğ e n m e d i y s e n 10 gün i ç i n d e
başka bir ş e y l e değiştirebilirsin.

- O l u r m u a n n e ! B u e n ç o k istediğim şey!

D i d e m şüpheli bakışlarla abisini s ü z ü y o r d u .

- İyi d e a b i , ne y a p a c a k s ı n sen b u n u n l a ?

- Ben...şey y a p a r k e n sesimi k a y d e d e c e ğ i m . . . d e r s çalışırken!


P a ç a y t sıyırmıştı. B u n d a n d a h a mantıklı v e ikna e d i c i bir a ç ı k ­

lama olamazdı. Bazen gerçekten zekası farlasıylsi a ç ı l ı y o r d u .


- A a a a süper fikir! A b i ben de kullanabilir miyİm? N e oluuuur...
- Bakarız...

Artık bir ses kayıt c i h a z ı n ı n o l m a s ı y l a C e m ' i n keyfi y e r i n e g e l ­

mişti.

G e c e b o y u n c a birlikte harika vakit geçirdiler. Ö n c e "Picti-

o n a r y " o y n a d ı l a r , a r d ı n d a n da "Sessiz F i l m . . . "


Ailesi ile e ğ l e n m e k C e m ' i n u z u n z a m a n d ı r özlediği bir ş e y d i .
Teknolojiye ihtiyaç d u y m a d a n da insan sevdikleriyle vakit g e ç i -
r e b i l i y o r d u . Hatta b u , k i m s e n i n k o n u ş m a d a n t e l e v i z y o n seyretti­
ği a k ş a m l a r d a n ç o k d a h a zevkli o l a b i l i y o r d u .
Ertesi gün ilk iş O k a n ' ı a r a y ı p , ses kayıt c i h a z ı t ü y o s u n u b a ­
basına o n u n v e r i p v e r m e d i ğ i n i s o r d u . A l d ı ğ ı c e v a p ; " H a y ı r " d ı .

Peki ö y l e y s e babası C e m ' i n z i h n i n i mi o k u m u ş t u ? B u i m k a n ­


sızdı. A m a işin i ç i n d e bir bit yeniği v a r d ı . N e y a z ı k ki C e m n e
kadar d ü ş ü n s e d e b u d u r u m a bir a ç ı k l a m a b u l a m a d ı . B u d a C e m
için y e n i bir g i z e m a n l a m ı n a g e l i y o r d u .

O c a k a y ı g ö z a ç ı p k a p a y ı n c a y a kadar g e ç i p gitti. İkinci y a z ı ­


lı s o n u ç l a r ı u m u t v a a t e d i y o r d u . N o t l a r ı n ı n ç o ğ u 8 0 ' i n ü z e r i n ­
d e y d i . T i n Tin M u s t a f a bile C e m ' i n k o p y a ç e k m e d i ğ i n e İkna o l ­
muştu.
M a t e m a t i k v e geometri notları da yükselmişti. M a t e m a t i k t e n
7 1 , g e o m e t r i d e n 69 almıştı. H â l â yeterli değildi a m a e n a z ı n d a n
yükselme vardı.

Bir d e n e m e sınavı daha olmuştu. Sınav öncesi C e m y i n e h e ­


y e c a n a kapıldığını fark etmişti. A m a s ı n a v başladığında h e y e c a ­
nı y a v a ş y a v a ş k a y b o l m u ş v e C e m soğukkanlı k a l m a y ı b a ş a r m ı ş ­
t ı . H i p n o z etkisini bir k e z d a h a ispatlamıştı.
B u sefer bilgilerini karıştırmamış, ç o k a z hata y a p m ı ş t ı . P u a n ı
b u n u kanttlarcasma bir h a y l i yükselmişti. H e n ü z o n u psikoloji
bölümüne sokmaya yetmiyordu ama daha önünde çok zaman
vardı.

Y a r ı y ı l tatili b a ş l a d ı ğ ı n d a . C e m ilk ü ç gün hiç ders ç a l ı ş m a d ı .


İlk ü ç g ü n v e son iki g ü n ders ç a l ı ş m a m a kararı alınıştı. D i ğ e r
g ü n l e r d e k a m p a girecekti. S a b a h t a n a k ş a m a kadar ders çalışa­
caktı. Y a p t ı d a . Tatilin başında v e s o n u n d a O k a n ' l a bol bol gez­
d i , e ğ l e n d i , patlarcasına Playstation o y n a d ı . T ü m kurtlarını dök­
tü. Enerjisini t a z e l e d i . D i ğ e r g ü n l e r d e d e başını kaldırmadan
ders çalıştı.

O ders çalışırken annesi v e babası e v d e sessizlik sağlamak


için ö z e n gösteriyorlardı. Başarılı da o l u y o r l a r d ı . D e n n sessizliği
b o z a n tek şey, z a m a n z a m a n m o b i l y a l a r d a n g e l e n "tık tık tık"
sesleriydi. A n l a ş ı l a n a n n e s i " m a ş a l l a h " d e m e k t e n k e n d i n i a l ı k o -
yamıyordu.

B ö y l e anlarda C e m ; " M o b i l y a l a r ı pataklaması, beni n a z a r d a n


nasıl koruyacak a c a b a ? " d i y e düşünerek kendi kendine gülüyordu.

Y a r ı y ı l tatilinde O k a n ' ı n bir k o n u d a d a h a h a k l ı çıktığını fark


etmişti. G e z d i ğ i g ü n l e r d e ailesi o n a hiç karışmamıştı. A m a bu si­
tem d o l u kasıtlı bir ilgisizlik d e ğ i l , anlayışlı bir tepkisizlikti. Eski­
d e n olsa y a ; "seni u m u r s a m ı y o r u z " tavırları takınır y a da bol bol
"dır dır" e d e d e r d i . A m a şimdi o n a saygı gösteriyoHardı. O k a n ' ı n
dediği gibi, kendisinin h a y a t ı n d a k i d e n g e y i kurup kontrolü,ele
a l m a s ı y l a , ailesinin g ü v e n i n i y e n i d e n k a z a n m ı ş t ı . H a y a t ı k o n u ­
sunda o n u d a h a özgür b ı r a k ı y o r l a r d ı . Ç ü n k ü o n u n doğru o l a n ı
y a p a c a ğ ı n a artık İ n a n ı y o r l a r d ı .

16 Ş u b a t gelip çatmıştı. O k u l l a r a ç ı l m ı ş , s ı n a v a 4 a y k a l m a ­
sıyla öğrencilerin y o ğ u n l u ğ u artmıştı.

C e m K a a n ' ı ç o k ö z l e d i ğ i n i h i s s e d i y o r d u . İ ç t e n i ç e y a r ı y ı l ta­
tilinde bir m u c i z e n i n gerçekleşmiş olmasını v e K a a n ' ı n "Sen
h a k l ı y m ı ş s ı n kanka" d i y e r e k y e n i d e n dostu o l m a s ı n ı diliyordu.

O, kendisi v e Okan muhteşem bir ü ç l ü olurlardı.


A m a m u c i z e g e r ç e k l e ş m e d i . K a a n h â l â o n a karşı soğuk d a v ­
r a n ı y o r d u . Y a n ı n d a otururken b i l e , C e m ' i g ö r m e z d e n gelmek
için ö z e l ç a b a h a r c ı y o r d u . Y i n e d e fiziksel olarak K a a n ' d a bir d e ­
ğişiklik v a r d ı . Ç o k zayıflamıştı. G ö z l e r i n i n altı m o s m o r d u .

K a a n için endişelendiğini fark etti.

Dersler bittiğinde. C e m d e r s h a n e y e g e ç k a l m a m a k için ç a n ­


tasını a l e l a c e l e t o p l a m a y a b a ş l a d ı . B u d ö n e m d a h a sık etüt a l a ­
c a k t ı . Telaşla çantasını sırtına atıp s ı r a d a n ç ı k a r k e n , a y a ğ ı takıl­
d ı . T a m d ü ş e c e k k e n K a a n refleksle o n u o m z u n d a n y a k a l a d ı . B u
sırda K a a n ' ı n ç a n t a s ı y e r e d ü ş m ü ş , i ç i n d e k i l e r etrafa s a ç ı l m ı ş t ı .

K a a n h e m e n y e r e eğilip eşyalarını t o p l a m a y a b a ş l a d ı . C e m d e
o n a y a r d ı m etmek için eğildi. B e l k i d e bu y e n i d e n dost o l m a l a r ı
i ç i n iyi bir fırsat o l a b i l i r d i .

T a m o sırada C e m , y e r d e n a y l o n a sarılı bir şey fark etti. A l ­


m a k için elini uzattığında K a a n pakete doğru h a m l e y a p t ı . A m a
g e ç kalmıştı. C e m n a y l o n paketi e l i n e almıştı b i l e . İ ç i n d e e l d e
sarıldığı belli o l a n 1 0 ' a y a k ı n kısa sigara d u r u y o r d u .

B i r k a ç s a n i y e birbirlerine bakakaldılar. İlk k o n u ş a n C e m o l d u :

- Kaan bu nel

- Seni hiç ilgilendirmez!

- K a a n lütfen b a n a b u n l a r ı n esrarlı sigara o l m a d ı ğ ı n ı s ö y l e !

- S e n i İ l g i l e n d i r m e z d e d i m . V e r onları b a n a l

- K a a n b u n u y a p a m a z s ı n . B u kadar aptal o l m a z s ı n .

- S e n inekleştin d i y e b e n aptal m ı o l d u m ş i m d i . O sigaraları

derhal b a n a v e r ! Y o k s a . . .

- Yoksa ne Kaan?

- Y o k s a suratının ortasına y u m r u ğ u y e r s i n !

- C a n ı n ne istiyorsa o n u y a p . A m a bunları sana v e r m e y e c e ğ i m !


C e m ne o l d u ğ u n u a n l a y a m a d a n k e n d i n i y e r d e b u l d u . K a a n ' m
o n a gerçekten v u r d u ğ u n a i n a n a m ı y o r d u . B l ö f yaptığını sanmıştı.
B u r n u n d a n a k a n kanı silerek d o ğ r u l d u . K a a n ç o k t a n paketi a l ı p
ortalıktan kaybolmuştu.

C a n dostu nasıl b ö y l e bir şey y a p a b i l i r d i ? D a h a d a ö n e m l i s i


nasıl u y u ş t u r u c u k u l l a n m a y a başlardı? A z Ö n c e y a ş a d ı k l a r ı n ı bir
türlü k a b u l l e n e m i y o r d u . K e n d i n i o kadar ç a r e s i z h i s s e d i y o r d u ki
gözleri y a n m a y a başlamıştı. A ğ l a m a m a k için d u d a k l a r ı n ı ısırdı.

İ ç i n d e n K a a n ' ı p a t a k l a m a k g e l i y o r d u . Ö y l e bir p a t a k l a y a c a k -
tı ki aklı başına g e l e n e kadar d u r m a y a c a k t ı . T a b i ki bu s a ç m a bir
ç ö z ü m d ü . B u n u b i l i y o r d u . Çaresizliği o n u a n l a m s ı z d ü ş ü n c e l e ­
re s ü r ü k l ü y o r d u .

Ş i m d i a n l ı y o r d u ailesinin o n u n karşısında çaresiz kaldıkların­


da neler hissettiklerini. H a y a t ı b o ş l a y ı p serserilik ettiğinde ona
bağırmışlar, yasaklar koymuşlar ama başarılı olamamışlardı.
C e m o z a m a n l a r ailesine karşı b ü y ü k bir öfke d u y m u ş t u . O n a
böyle davrandıkları için onları s u ç l a m ı ş , yanlışlarını d a h a da
abartmıştı. O y s a çaresizlik insanı işe y a r a m a y a c a ğ ı n ı bile b i l e ,
tuhaf ç ö z ü m l e r u y g u l a m a y a z o r l u y o r d u .

Y u m r u ğ u suratına y e m i ş o l m a s ı n a r a ğ m e n , m i d e s i n d e hisse­
d i y o r d u . D e r s h a n e y e gitmekten v a z g e ç t i . Bir a n l a m ı o l m a z d ı . Ş u
a n d a aklını derslerine vermesi m ü m k ü n değildi.

E v e v a r d ı ğ ı n d a kapıyı a ç a n a n n e s i , çığlığı bastı:

- E v l a d ı m ne o l d u sanal?

- Düştüm.

A n n e s i n i n çığhğını d u y a n babası s a l o n d a n koşarak y a n l a r ı n a


geldi;

- C e m sen kavga mı ettin?

Babasının sesinde korku vardı. C e m ' i n eskiye dönmesi korkusu...

- B e n i rahat b ı r a k ı n !
Arkasını d ö n ü p o d a s ı n a g i d e c e k k e n d u r a k l a d ı . O n l a r ı tersle­
mesi s a d e c e daha ç o k ü z ü l m e l e r i n e v e bir 5ürü senaryo y a z m a ­
larına n e d e n o l a c a k t ı . A y r ı c a b u tavrı o n l a r ı y i n e ç a r e s i z b ı r a k a ­
caktı. A i l e s i n e bu a c ı y ı yeteri kadar çektirmişti. B u n u n ne kadar
zor bir şey o l d u ğ u n u a n c a k kendi başına g e l i n c e k a v r a y a b i l m i ş -
ti. O n l a r a y e n i bir a c ı d a h a v e r m e s i haksızlık o l u r d u .

- B e n . . . ö z ü r d i l e r i m . Lütfen rahat o l u n . K a v g a e t m e d i m . G e r ­
çi bir y u m r u k y e d i m a m a karşılığını v e r m e d i m . S i z e n e o l d u ğ u ­
nu a n l a t a m a m a m a b a n a g ü v e n m e k z o r u n d a s ı n ı z . S a d e c e biraz
c a n ı m sıkkın. Y a l n ı z k a l m a k istiyorum.

A n n e v e babası birbirlerine baktılar. O ğ u l l a n a ç ı k y ü r e k l i l i k ­


le derdini anlatmıştı. Eğer o n a g ü v e n m e l e r i n i istiyorsa, g ü v e n e ­
ceklerdi.

- Peki y a v r u m . A m a ç o k ü z ü l m e m e y e ç a l ı ş , t a m a m m ı ?

- M e r a k e t m e a n n e , s a b a h a bir ş e y i m k a l m a z . B a n a biraz buz


verirsen s e v i n i r i m . P a t l ı c a n b u r u n l u o l m a k istemiyorum...

B u espri h a v a y ı y u m u ş a t m ı ş t ı . A n n e s i h e m e n bir bezin arası­


na buz k o y a r a k , o ğ l u n a götürdü.

C e m yatağına uzanıp buzu burnuna d a y a d ı . O n u n soğuklu­


ğ u n u hissederken, h a y a t ı n b a z e n a y n ı bu buz kadar soğuk bİr e s ­
pri anlayışı o l d u ğ u n u d ü ş ü n d ü . K a a n ' l a y e n i d e n dost o l m a l a r ı n ı
dilediği g ü n , araları d a h a da a ç ı l m ı ş t ı . Üstelik K a a n u ç u r u m a s ü ­
r ü k l e n i y o r d u v e d ü ş m e s i n e e n g e l o l m a k i ç i n C e m ' i n e l i n d e n bir
şey g e l m i y o r d u . İlk ö n c e bu d u r u m u K a a n ' ı n ailesine b i l d i r m e y i
d ü ş ü n m ü ş t ü . A m a bu İşleri d a h a da kötüleştirirdi. K a a n her ne
y a p ı y o r s a , d a h a fazlasını y a p a r d ı .

Bir a n d a gözyaşları yanaklarına doğru s ü z ü l m e y e başladı. Engel


o l a m a d ı . O n l a n d u r d u r a m a y a c a ğ ı n ı anladığında ise, "erkek a d a m
ağlamaz" sözünün anlamsızlığına kanaat getirip kendini bıraktı.
H ı ç k ı r a hıçkıra ağladı. Sesinin d u y u l m a m a s ı için y ü z ü n ü yastığına
gömmüştü. H e r ne kadar gülmek kadar, ağlamak da insani bir tep­
ki olsa da o aptal söz içine işlemişti. U t a n ı y o r d u .
Sakinleştiğini hissettiğinde, k e n d i n i bitkin h i s s e d i y o r d u . B i r
k a ç saat u y u m a y a karar v e r d i .

U y a n d ı ğ ı n d a saat 22:00 o l m u ş t u . U y u ş u k v a z i y e t t e d o ğ r u l d u .
K a a n k o n u s u n d a bir şey y a p a m a m a k c a n ı n ı f e n a h a l d e s ı k m a y a
d e v a m e d i y o r d u . A m a bu d u r u m u n kendi h a y a t ı n ı e n g e l l e m e s i ­
ne izin v e r e m e z d i .

Bilgisayarının başına o t u r d u . M a i l i n e girdi v e G i z e m l i H i p ­


n o z c u ' d a n g e l e n maili o k u m a y a b a ş l a d ı :

"Merhaba Cem;

Yaşadıkların için çok üzgünüm. Kaan'ın senin için ne kadar


değedi olduğunu biliyorum.

İnsanının kardeşi kadar sevdiği birinin, göz göre göre uçuru­


ma sürüklendiğini bilmek ve bir şey yapamamak hayattaki en
zor şeylerden bindir. Gördüğün gibi yaşam her zaman senin is-
teklenn doğrultusunda akıp gitmiyor.

Ben de senin kadar Kaan 'ın özünde dürüst ve iyi niyedi bir in­
san olduğunu biliyorum. Ama bu yolu o seçti. Onu zorla vazge-
çiremezsin. (Jstüne gitmen, her şeyi daha da kötü leşti recektir.
Kaan kendi yolunu kendisi bulmak zorunda. Sen bu konuda ona
ancak zamanı geldiğinde destek olabilirsin. Ama ilk adımı o at­
malı.

Suçluluk hissettiğini biliyorum. "Eğer onunla aram açılmasaydı,


yardımcı olabilirdim" diye düşünüyorsun. Ama onunla eskisi gibi
sıkı fıkı olman demek, aynı şeyi Metin ile de yaşaman anlamına
gelecekti. Ve o zamanlar senin hayata bakış açın Kaan'dan çok
farklı değildi. Belki birazcık daha bilinçliydin. Ama bu seni kurtar­
maya yetmezdi. Eğer sen silkelenip kendine gelmeseydin. Metin
ve Kaan hâlâ hayatında olacaklardı ve muhtemelen sen de çantan­
da benzer bir paket taşıyor olacaktın.
O zaman ne Kaan'a ne de kendine bir hayrm olurdu. En azm-

dm şimdi onu göıimieyip, bulduğun iik fımm yifdima o(mi


şansma sahipsin..."

H a k l ı y d ı . B u a ç ı d a n h i ç d ü ş ü n m e m i ş t i . O l a y ı şu anki farkın-
dalığı ç e r ç e v e s i n d e değerlendirmişti. A m a dört-beş a y ö n c e s i n e
kadar bu kadar bilinçli v e kontrollü d e ğ i l d i . Ö y l e d e v a m etmiş
o l s a y d ı , b ü y ü k ihtimalle K a a n ile birlikte kendisi d e u ç u r u m a y u -
varlanacaktı.

"Benim sana ilk mail attığım süreci hatırla ve kendine şunu sor:
Neden bir yıl önce değil de o zaman irtibata geçtim seninle?

Cevabı muhtemelen biliyorsun ama ben yine de açıklayayım.


Çünkü bir yıl önce aklın bir karış havadaydı. Eğer o zaman se­
ninle bağlantı kursaydım, bir kaç mail sonra bu işin peşini bıra­
kacaktın. Senden yapmanı istediğim şeyler, sana ağır gelecek ve
pes edecektin.

Ama bu yıl senin içinde bir kıpırdanma başlamıştı. Belki dav­


ranışların değişmemişti ama davranışların karşısında hissettiğin
duygular değişmeye başlamıştı. Huzursuzluk hissediyordun ve
içinden gitgide güçlenen bir parçan artık böyle davranmak iste­
miyordu.

İşte ben tam bu zamanda karşına çıktım. Sana yardımcı ola­


bilmek için doğru zamanlamayı tutturmalıydım.

Şimdi Kaan için de aynı şey geçedi. Eğer zamanlamayı yanlış


yaparsan, onu uçurama doğru ittirmiş olursun. Sabıdı olmalısın.
Olaylar sana yardımcı olma şansını sunacaktır.

Kafanı bu konuyla çok fazla meşgul etmeden, yoluna devam


etmelisin. Bu arada Kaan'ı fark ettirmeden gözlemle. Yeted ka­
dar uyanık davranırsan, kendi şansını kendin yaratırsın.
Bade konusuna gelince... Onu reddetmenin sana büyük ızdı-
rap verdiğinin farkındayım. Ama doğru olanı yaptığını sen de bi­
liyorsun. Yapılan fedakâdıklar eninde sonunda ödülünü sunar
insana.

Sen şu anda önündeki 4 aya odaklanmak ve onun en iyi şe­


kilde nasıl değerlendirebileceğini düşünmelisin. Önceliklenni
doğru belirlemen, geleceğine şekil verecek Cem.

Hayatta iki saniye içinde bile insanların yaşamı değişebilir.


Girdiğin yollar asla düz değildir. Onlarca sapak vardır. Bir anlık
bir düşünce ya da davranış, yönünü değiştirmene neden olabilir.
Bazen bunu ancak başına geldikten sonra fark edersin.

Uyanık ol Cem. Tetikte kal! Bir adım sonrasının değil, her


davranışında en az 2-3 adım sonrasının hesabını yap. Yaşamda
hızlı yol alanlar, olabilecek şeylen geç olmadan fark edebilen­
lerdir.

Şimdi sana "Hızlı öğrenme ve uzun süre hatıHama" üzen ne


bir indüksiyon vereceğim. Bu bilgilen daha çabuk algılamanı ve
aklında daha uzun tutmanı sağlayacak.

Ders programında gördüğüm tek eksiklik, derslerini tekrar et­


meye yeten kadar zaman ayırmıyorsun. Evet, tekrar için haftalık
süreler belirledin ama o sürelerde soru çözmeyi tercih ediyor­
sun. Gözümden kaçtı sanma!

Tekrarlar bilgilenn bekçisidir. Zihninin derinliklerinde kay­


bolmalarına izin vermezler. Onları korur, gözetir ve hep taze tu­
tarlar.

Bu indüksiyonla birlikte, derslerini tekrar etmeye de daha çok


özen göstermeye başlarsan, daha kısa sürede, daha çok şey öğ­
rendiğini göreceksin.

Bu indüksiyonu uygulamaya başlamadan önce kendine yakla­


şık 30 cm. çapında bir saat hazırla. Bu saati şöyle kullanacaksın:

Bir rakamına bakacak ve bir kere "uyu", "denn uyu" diyeceksin.


273 Bir Hipnoz Macerosı

İki rakamına bakacak ve iki kere; "Uyu", "Uyu", "Derin Uyu",

"Derin Uyu" diyeceksin.

Bu şekilde her rakam kadar bunlan söyleyeceksin. Bir taraf­


tan da indüksiyon metnini dinliyor olacaksın. Saati kullanıp son­
ra indüksiyonu başlatmaya kalkışma. İkisi aynı anda olmalı. Bir
taraftan onu dinlerken, bir taraftan saati kullanarak sesli bir şe­
kilde kendine bu komutları vereceksin.

Muhtemelen 5'e geldiğinde artık gözledn kapanmak isteye­


cek. Direnme, bırak kapansınlar Belki daha Önce de kapanma­
ya başladıklarını hissedebilirsin. Gözledn ne zaman kapanmak
isterlerse onlan serbest bırakabilirsin.

Bu uygulamayı dört günde bir yap ve ihtiyaç duyduğunda di-


ğerlenni de mutlaka kullan.

İndüksiyon metnini okumaya başla ve rahat ol, zaman senin


dostun. Sen sabıdı olursan, beklediğin fırsadan sana sunacak.

Dudaklarının arasından çıkan kendi sesini duyarken göz ka­


paklan nın ağıdaştığını hissediyorsun... İstesen onlan açık tutabi­
lirsin... ama onlan kapatmak sana çok daha huzur verici ve din-
ginleştidci görünüyor.. Göz kapaklann gitgide ağırlaşırken,...
sanki her bir kirpiğine bir ağırlık bağlanmışçasına aşağı doğru
çekilirken,... daha da dennleşiyor ve rahadıyorsun... Göz kapak­
lann birbinne kavuşmak,... seni tatlı, huzudu bir dennliğe götür­
mek için dayanılmaz bir istek duyuyor... Onlann ağıdığını hisse­
derken... zihninin içinde bazı sorulann cevabını arıyorsun... Ve
bir taraftan kendi sesini dinlerken dışandaki seslere de odaklanı­
yorsun... Çalan müziğin sesi,... kendi sesin,... evin içinden ya da
sokaktan gelen sesleri duyarken... bulunduğun mekanı düşünü­
yorsun... Odadaki eşyaları,... renklenni... ve şekilledni... Bunla-
n düşünürken bazı sorulara yanıt arıyorsun... Acaba 2 gün önce
kahvaltıda ne yemiştin? Bundan 7 yıl önce tam bugün ne yapı­
yordun, kimlerle birlikteydin ve ne konuşuyordun? Bundan 1 yıl
sonra nerede olacaksın, ne yapıyor ve kimlerle, neler konuşuyor
olacaksın? 36'nın karekökünün ne yapacağını zihninin bir köşe-
siyle hesap etmeye çalışırken, en sevdiğin arkadaşının cep tele­
fonu numarasını düşünüyorsun... Ve zihnin tüm bunlara odakla­
nırken,... gitgide daha da dennleşiyorsun... Zihninin bir yerinde
geçmişe ait çok güzel duygular uyandıran bir anıyı hatıdıyor...
ve gelecekte olmak İstediğin yenn düşlerini kuruyorsun... Bede­
nindeki,... bedeninin dışındaki... ve içindeki hislere odaklanıyor­
sun... Kalbinin atışı... nefes alırken boğazından o nefesin ciğer­
lerine doğru inişi... ve çıkışı, ...oturduğun yerde bacaklarının
koltuğa değen yerlerde oluşan hisler,... tüm bunlara aynı anda
odaklanmak isterken tüm seslen dinlemeye, tüm görüntüleri gör­
meye ve tüm hislen yaşamaya çalışıyorsun... Zihninde sorulann
cevaplannı ararken... ve her şeye aynı anda, aynı oranda odak­
lanmaya çalışırken... daha da derinleşiyor ve rahatlıyorsun... İl­
kokul öğretmeninin saçları ne renkti ve sana söylediği en güzel
şey neydi?... Bundan 3 yıl önce hayal ettiğin nelere şimdi sahip­
sin ve şimdi hayal ettiğin nelere sahip olmak istiyorsun i" Bir sürü
soru zihnini doldurup... aynı anda hepsini cevaplamaya çalı­
şıp... tüm hislere, seslere ve görüntülere odaklanırken,... artık
gözlerin tamamen kapanıyor... Onların o tatlı ağırlığını bedenin­
de hissediyorsun... Eğer şu âna kadar kapanmamışsa,... şu anda
artık gözlenn kapanmak için duyduğu isteği kabul ediyor... ve
tamamen kapanıyor, ...sen gitgide derinleşiyor... ve rahatlıyor­
sun... Ve bu derinliğin içerisinde nefes alıp vermeye devam
ederken,... bedenindeki tüm kaslann gevşeyip rahadadığını fark
ediyorsun... Gerçekten çok ama çok daha fazla rahatlamanın
'^f^ızur verici dennlİği bedenini ve bilinçaltını sararken,... bilin­
çaltın söylenen her şeyi kelime kelime alıyor... Bu bir fısıltı bile
olsa... Hipnotik bir duruma doğru sürüklenmeye başladığını gös­
teren tüm işaretleri yaşıyor... ve hissediyorsun... Kendi zihninde
özel olarak sorguladığın daha ayrı bir duruma doğru sürüklen­
meye devam ediyorsun... Sırlar, hisler, duygular ve sahip oldu­
ğunu bilmediğin davranışlar... Aynı anda hepsine odaklanıyor ve
gidiyorsun... Kendi zihnin l<endi düzeninde,... !<endi hızında,...
senin hazır olduğunu hissettiğin kadar hızh derinleşiyor... ve <^ok
daha dedne doğru devam ediyorsun.

Kendini çok sevdiğin bir yerde hayal et... Orda olmaktan


mutluluk ve huzur duyduğun o yerde... Orda yaptığm ve yaşadı­
ğın şeyled yaparken ve yaşarken gör.. O zaman yaşadığın o
duyguların bedenine yayılmasına... ve sanki şu anda gerçek olu­
yormuş gibi... tüm zihnini ve ruhunu kaplamasına izin ver..
Tüm bu yoğunluk... sen ne zaman istersen, istediğin zaman seni
tamamen sarabilir., ve o sardıkça geleceğin, muduluğun, başa­
rıların için daha da dednleştiğini fark ediyorsun... Çok güzel, iş­
te böyle...

Zihninin bir bölümü o kendini huzudu, özgür hissettiğin ye-


dn tadını çıkartırken... bir başka bölümüyle kendi zihninin için­
de bir yolculuğa çıkıyorsun... Beyninin, bilinçaltının sonsuzlu­
ğuna doğru bir yolculuk bu... Zihninin olağanüstü merkezine
ulaştığında... dev bir kütüphanede olduğunu görüyorsun... İçin­
de milyadarca, tdlyonlarca kitabın olduğu bir kütüphane... Hep­
si kilometrelerce uzunluğunda raflara sıralanmış... Ve kütüpha­
nede birçok çalışan var.. Çok hızlı, çok dinamik ve çok yoğun
bir tempo bu... Şimdi kütüphanenin tam kalbinde dur ve olup bi­
tenleri izle... Çalışanlar oradan oraya koşturuyor.. Kütüphaneye
her saniyede yüzlerce, binlerce kitap geliyor.. Ve çalışanlar bu
kitapları raflarına yedeştidyodar... Ve hatırlanması istenilen tüm
kitaplar yine oradan oraya koşuşturan çal/şanlar tarafından raf­
lardan İndidliyor... ve hatıdanmak üzere, gerekli olan bölgelere
iletiliyor.. Herkes işine odaklanmış, oradan oraya koşturuyor..
Ve o muazzam alanda, muazzam bir tempo var.. Bu çalışmayı
seyret,... bunun bedeninde uyandırdığı heyecan ve huşu duygu­
sunun farkına var.. Müthiş bir şey... Bütün bu müthiş şeyler... se­
nin beyninin içinde olup bidyor... Senin için geçen bir saniye­
lik bir sürede bile... burada binlerce, on binlerce iş yapılıyor...
Milyonlarca bilgi aynı anda işleniyor... Çalışanlar oradan oraya
koşuşturarak her şeyi yedi yerine koymaya... ve gerekli olan şey­
len gerekli yerlere iletmeye çalışıyorlar... İnanılmaz bir yoğun­
luk, olağanüstü bir güç... Hiçbir yerde,... hiçbir yerde böyle bir
şeyin olması mümkün değil... Buradaki çalışma temposu,... bu­
radaki özen,... buradaki büyüklük... ve muazzamlık... sana ken­
dini çok büyük... ve çok özel hissettiriyor... Zihninin içindeki kü­
tüphanede çalışma hiçbir saniye durmuyor... Sen uyurken bile
buradaki tempo,... hiçbir zaman düşmüyor... Senin geleceğin,...
senin başann... ve senin mutluluğun için... buradaki çalışanlar
canla başla her gün,... her saniye,... koskoca bir ömür... hiç dur­
madan, hiç izin kullanmadan, hiç dinlenmeden çalışmaya de-
vam ediyorlar...

Raflannda ne kadar çok kitap olduğunun farkına var... ve


bunların senin doğduğun andan itibaren gördüğün, ...duyduğun,
...hissettiğin ...her şeyin kaydının tutulduğu kitaplar olduğunu
fark et... Çünkü bilinçaltın bu olağanüstü gücüyle... sen doğdu­
ğun andan,... hatta anne karnındaki 4.5 aylık andan itibaren...
yaşamındaki her şeyi kaydetmekte ve depolamakta... Hiçbir şey
unutulmuyor,... hiçbir şey silinmiyor,... hiçbir şey atılmıyor... Bi­
linçaltının bu muazzam kapasitesi karşısında heyecanla kalbin
atmaya devam ediyor... Ve bu tempoyu izlerken fark ediyorsun
ki... bazı şeyleri hatıdamayabiliyorsun... Ama bu onları unuttu­
ğun için değil,... kütüphanede hangi rafa koyduğunu bilmediğin
için gerçekleşiyor... Herşey orda, hiçbir yere kaybolmadılar...
Sadece sen her zaman her şeyi... bilincinden bilinçaltına inip
alamıyor... ve bulamıyorsun.... ama onlar yine de orda... Ve bu
potansiyel,... bu kapasite... senin içinde,... burası senin özel kü­
tüphanen... Senin hayatının arşivlendiği yer... Oradaki o tempo­
nun gücü senin bedenine doluyor... Oradaki o hareketlilik,... o
çalışkanlık..., o her zaman dinamik yapı..., büyük bir enerji de­
posu gibi bedenine yayılıyor... Kendi sahip olduğun potansiye­
li birebir görmek ...ve bunu yaşamak... içinin o güne kadar hiç
hissetmediğin l<adar müthiş bir duyguyk dolmasını sagiiyor...
Kenâ'ıne duyduğun sâygh... itĞhd'ınt^ vi^rdigh) d^ğ&y.... dâhû
artıyor. Ve l<endi içindeki güçle bu kadar yakından yüzleşmiş ol­
manın sonucunda... anlıyorsun ki senin için aslında unutmak di­
ye bir şey yok...

Ve bunu fark ettiğin anda... istediğin zaman,... istediğin şeyi


hatıdama becedsine sahip olduğunu görüyorsun... Şimdi içinde
bunu yapmana engel olan lierhangi bir engele ulaş... ve onu or­
tadan kaldır.. Çünkü biliyorsun ki böyle muazzam bir yapıya...
ve böyle muazzam çalışanlara sahip olan bin olarak... bu enge­
li kaldıracak güce sahipsin... İstediğin şeylen hatırlamanda zor­
luk yaşamana neden olan bu engeli kaldır... Gen geldiğini hisse­
dersen dedn bir nefes al... ve bırak engel erisin... Tıpkı güneşin
altında kalmış bir buz kütlesi gibi... İstediğin bilgilen hatıdama-
nı zorlaştıran engeller senin gücünün yaydığı ışıkla... o buz küt­
lesi gibi enmeye devam ediyor... ve bir daha oluşmamak üzere...
tamamen ortadan kaybolup gidiyor... Erittiğin engeller... belki
şimdi... belki birazdan diğededni de eritecek... Hatıdamak artık
senin içİn bir öncelik... Adık hatıdamak için savaşmak ya da mü­
cadele etmek yok... Değerli olmak için zor.olmak zorunda de­
ğil... Neyi hatırlamaya ihtiyaç duyarsan... hatırlamak çok kolay
ve doğal... Yeni bir bilgiyi aldığında... bu bilgiyi hızla işleyip,...
kodlayıp... öğrenme ve istediğin zaman hatıdama yeteneğine sa­
hipsin.... Tüm bilgiler bilinçaltına kaydedildi... ve sen istediğin
zaman onlan gen çağırma yeteneğine sahipsin... Senin kolayca
ulaşabilmen için hep orada, kütüphanendeydi... Ve her zaman,
daima orada olacak... Sen kendi içindeki güçle yüzleşmiş bir in­
san olarak... bugünden itibaren okuduğun,... duyduğun,... gör­
düğün... her şeyi çok daha hızlı Öğreneceksin... Hızla zihnine
kazıyacak... ve eskisinden çok daha iyi bir şekilde yorumlaya­
caksın... Yorumlama,... fikir üretebilme becerin daha da arta­
cak... ve öğrendiğin her bilgiyi hızla öğrenip yorumlarken... iste­
diğin zaman rahatlıkla hatırlayacaksın. ...
Şimdi zihninin denn!il<lenndel<i bu yolculul<tan geri dönme
zamanı... İçindeki muazzam çalışma kapasitesini ve tempoyu
gördün... Artık kütüphanenin ve bilgilennin hep orda olduğunun
bilincindesin... Cen dönmeye hazırsın... 5'ten geriye doğru say­
dığımda, rahadayarak gözlenni açacaksın... 5... Bugünden itiba­
ren bilgilerin hızla zihninde kodlandığını ve hızla girdiğini ve is­
tediğin zaman rahadıkla hatıHayabildiğini fark edeceksin... 4...
Zihnine kodladığın bilgiler adeta birbinyle bütünleşecek ve on­
ları iç içe geçinp yepyeni fikirler, yorumlar üretebileceksin... 3.
Bilgilennle ilgili bir soruyla karşılaştığında hemen onlan hatıda-
yıp, yorumlayıp doğru cevabı bulacak ve bunlan çok daha hız­
lı, çok daha başarılı bir şekilde yapacaksın... 2. Çözlerini açtığın
andan itibaren artık bilinçaltındaki bilgilere çok daha hızlı ula­
şan, hızlı yorumlayan ve doğru sonuçlar ortaya koyan bir İnsan
olarak hayatına devam edeceksin... 1... Gen gelmek için hazır­
sın. Kendini rahadamış, gevşemiş ve güçlenmiş hissediyorsun.
Ve artık gözlenni kapattığın anda bilinçaltının dennliklenne ine­
bilecek kadar kendinle ve sonsuzluğunla yüzleştin. Bugünden
itibaren... transa girmek için gözlenni kapattığın anda... hızla en
denn noktana ulaştığını fark edeceksin... O... Yepyeni kaynaklar­
la donanmış ve kendi iç dünyasının müthiş gücüyle karşılaşmış
bin olarak rahadıyor, buraya geri geliyor ve gözlenni açıyorsun.

Sıradaki görüşmemiz 19 Nisan da gerçekleşecek. İki ay ken­


dinle baş haşasın. Yılmadan, başladığın işi bitirecek eylemler
sergileyeceğinden eminim.

Yeni dönemde sana başarılar diliyorum. Görüşmek üzere..."

2 ay C e m ' e artık eskisi kadar uzun bir süre gibi g e l m i y o r d u . Z a ­


m a n o kadar ç a b u k g e ç i y o r d u ki 2 ay, 2 gün gibi akıp gidiyordu.

H i p n o z u y g u l a m a s ı bittiğinde, o g e c e u y u m a d a n ö n c e , uzun
bir a r a d a n sonra g ü n l ü ğ ü n ü e l i n e a l d ı . B i r k a ç dakika d ü ş ü n d ü k ­
ten sonra, u z u n u z u n y a z m a y a başladı. İçini döktü g ü n l ü ğ ü n e .
Hissettiklerini paylaştı o n u n l a . K a a n ' d a n bahsetti b o l , b o l . B e k ­
l e m e d i ğ i bir şekilde bu onu rahatlatmıştı. "Demek ki günlük tut­
m a k o kadar d a a p t a l c a değilmiş" d i y e d ü ş ü n d ü . H e m b ö y l e c e
insan h a y a t ı n ı n k a y d ı n ı tutmuş o l u y o r d u . K i m bilir yıllar sonra
d ö n ü p baktığında, i ç i n d e n n e dersler ç ı k a r d ı .

C e m o g ü n d e n sonra g ü n l ü ğ ü n ü d a h a ç o k k u l l a n d ı . Y ı l l a r
sonra b u n u y a p m ı ş o l m a k t a n b ü y ü k m u t l u l u k d u y a c a k t ı . . .
Felekten Bir Gün

art a y ı n ı n ikinci haftası g e l d i ğ i n d e y i n e y a z ı l ı m a r a t o n u

•»başlamıştı.

C e m b u a r a d a iki d e n e m e s ı n a v ı n a d a h a girmişti. İ k i n c i s i n d e

A b a n t İzzet B a y s a l Üniversitesi Psikoloji b ö l ü m ü n e girmesini

s a ğ l a y a c a k bir p u a n almıştı:

B u cesaretini arttırmış v e derslerine d a h a ç o k sarılmasını sağ­


lamıştı. M a t e m a t i k t e n özel ders a l m a y a d e v a m e d i y o r d u . M a t e ­
matik öğretmeni S e r a y h a n ı m , g e o m e t n d e n takıldığı y e r l e r d e d e
dersleri 10-15 dakika uzatarak, C e m ' i destekliyordu.

O k a n ile ç a l ı ş m a saatlerini arttırmışlardı. H i p n o z h a k k ı n d a k i

sohbetleri h e y e c a n ı n ı hiç kaybetmemişti. Yeni indüksiyonlar

geldikçe O k a n havalara uçuyordu.

T e k sorun O k a n ' ı n a y n ı G i z e m l i H i p n o z c u ' n u n t a h m i n ettiği

gibi s o r g u l a m a l a r a başlamış o l m a s ı y d ı . O n u n l a t a n ı ş m a k istiyor,


h i ç o l m a z s a "bir k a ç d a k i k a telefonla k o n u ş a y ı m " d i y e C e m ' i s ı ­
kıştırıyordu.

C e m ' i n k o n u y u sürekli değiştirmeye ç a l ı ş m a s ı n d a n , o a d a m ­


la tanışmasını istemediği i z l e n i m i n e k a p ı l m a y a başlamıştı. Hatta
bir keresinde; " T a m a m kardeş, k e n d i n e saklamak istiyorsan, sen
bilirsin" d i y e sitem bile etmişti. Hipnoz söz konusu olunca
O k a n ' ı n öfkesi d e h e y e c a n ı gibi ç o c u k ç a o l u y o r d u . " B a n a ne b a ­
na n e , küstüm işte!" der gibi bir hali v a r d ı .

A m a yazılıların g e l m e s i y l e bu k o n u bir süreliğine k a p a n m ı ş ­


tı. B e l k i d e O k a n içten i ç e fazlasıyla kırılmış v e k o n u y u bir d a h a
a ç m a m a kararı almıştı. Ö y l e y s e b i l e , b u n u C e m ' e y a n s ı t m a m a k
konusunda o l d u k ç a b a ş a r ı l ı y d ı .

Y a z ı l ı l a r mart s o n u n a kadar d e v a m etti. N e r e d e y s e hepsi ç o k


iyi geçmişti. Bir tek g e o m e t r i d e n şüpheliydi.

N i s a n ayı g e l d i ğ i n d e y a z ı l ı l a r son bulmuştu a m a bu sefer d e


d e r s h a n e d e ek dersler, y o ğ u n tarama v e d e n e m e sınavları başla­
mıştı.

C e m G i z e m l i H i p n o z c u ' n u n uyarısı ü z e r i n e derslerini tekrar


e t m e y e d a h a ç o k vakit a y ı r m ı ş v e karşılığını görmüştü.

H i p n o z seansları t a m gaz d e v a m e d i y o r d u . Z i h n i n d e k i kü­


t ü p h a n e y e yaptığı y o l c u l u k her defasında d a h a da netleşiyor v e
o n u n g ü c ü karşısında hayranlığı artıyordu.

Artık dersleri de d a h a kısa s ü r e d e k a v r a m a y a başlamıştı. Ç a ­


lışmasındaki v e r i m artmıştı. Bilgileri d a h a kolay h a t ı r l a m a y a baş­
ladığının e n güzel kanıtı ise, tekrar y a p a r k e n , göz attığı a n d a her
şeyin yedi yerine oturmasıydı.

D e n e m e s ı n a v l a r ı n d a da p u a n ı artmaya d e v a m e d i y o r d u . B u
gidişle hedefini*tutturması mümkün olacaktı.

K a a n ile ilişkilerinde bir değişiklik o l m a m ı ş t ı . K a a n biraz d a ­


ha zayıflamıştı. H â l â M e t i n ile takılıyor, derslere a l d ı r m ı y o r d u .
C e m ' e attığı y u m r u k k o n u s u n d a sanki h i ç bir şey o l m a m ı ş gibi
d a v r a n ı y o r d u . O k u l u d a h a sık e k m e y e başlamıştı. G i d i ş a t hiç iyi
görünmüyordu ama C e m umudunu [kaybetmemek konusunda

kararlıydı.
19 N i s a n P a z a r g ü n ü g e l d i ğ i n d e y a z j l ı l a r ı n ı n bazıları a ç ı k l a n ­
mıştı. N o t l a r ı 82 ile 93 a r a s ı n d a y d ı .

O k u l d a öğretmenlerinin gözde öğrencilerinden birine dönüş­


müştü. B u n u n e n ö n e m l i s e b e b i ; aldığı notlar d e ğ i l , bu notları
a l a n ı n C e m o l m a s ı y d ı . A r a l a r ı n d a ; " B u ç o c u k ç o k iyi y e r l e r e g e ­
lecek. T a m bir serseriyken bir a n d a değişti. Kısa z a m a n d a her ş e ­
yi t o p a r l a d ı . B e n b i l i y o r d u m zaten bu o ğ l a n d a bir c e v h e r o l d u ­
ğ u n u . . . " gibi k o n u ş m a l a r g e ç i y o r d u . H a t t a bazı öğretmenleri,
C e m ' d e k i c e v h e r i ilk keşfedenin kendisi o l d u ğ u iddiasıyla gizli­
d e n g i z l i y e kapışmışlardı b i l e .

O gün O k a n ile k e n d i l e r i n e tatil ilan ettiler. D e r s ç a l ı ş m a k t a n


v a z g e ç i p a k ş a m a kadar birlikte takıldılar. Bunca yoğunluğun
arasırtda, bir ö ğ l e d e n sonra d a ğ ı t m a y ı hak etmişlerdi.

A k ş a m e v e v a r d ı ğ ı n d a C e m 3 saat t e l e v i z y o n seyretti. İlginç


bir şekilde babası sürekli o n u n İstediği kanalları a ç ı y o r d u . H a l ­
buki e v d e hangi k a n a l ı n s e y r e d i l e c e ğ i n e karar v e r e n tek otorite
babasıydı. A m a adamcağız oğlunu dinlendirebilmek İçin, ona
gürültüden başka h i ç bir şey ifade e t m e y e n rock p a r ç a l a r ı n ı s a ­
atlerce d i n l e m e y e sessizce razı gelmişti. S a d e c e arada bir; " g e n ç ­
ler b u n d a n n e a n l ı y o r hiç a k l ı m e r m i y o r " , " N e r e d e o Türk sanat
müzikleri..." gibi c ü m l e l e r m ı r ı l d a n ı y o r d u .

C e m b u n l a n duymazlıktan g e l m e y e kararlıydı. B u g ü n o n u n g ü ­
n ü y d ü v e b e n c i l c e davranacaktı. S a d e c e bir gün için d ü n y a d a k i
her şey o n a hizmet ediyormuş gibi hissetmek istiyordu. H e r insan
gibi, o n u n da egosunun arada bir buna ihtiyacı vardı.

T e l e v i z y o n seyretmekten s ı k ı l ı n c a , y e m e ğ i n i o d a s ı n d a y e m e k
istediğini s ö y l e y i p a n n e s i n d e n h a z ı r l a y ı p getirmesini rica e d e ­
rek, m a i l i n e bakrnak üzere o d a s ı n a gitti.
A n n e s i ; " a z y e d e k e n d i n e bir uşak tut" d i y e o n a takılsa da
ö z e n l e bir tepsi h a z ı r l a d ı . A n l a ş ı l a n oğlu b u g ü n felekten bîr gün
ç a l m a k istiyordu. A y l a r d ı r girdiği t e m p o d a n sonra b u n u hak et­
mişti.
- K i m s e y e m e ğ i m i b e n i m a y a ğ ı m a g e t i m i i y o r ! d i y e kıskançlık
krizine tutulan kız kardeşini teselli e t m e k s e , y i n e b a b a s ı n a d ü ş ­
müştü.

C e m m a i l d e n e ile karşılaşacağından e m i n d e ğ i l d i . N e de o l ­
sa b u g ü n ders ç a l ı ş m a m ı ş t ı . A m a G i z e m l i H i p n o z u ; " Ç a l ı ş , y o k ­
sa bir şey y o k " tavrı takınsa b i l e , b u g ü n bu u y a r ı y ı c i d d i y e a l m a ­
m a y a kararlıydı.

"Bakıyorum bugün senin beylik günün Cem. Ağa gibi dolanı­


yorsun ortalıkta. Ama merak etme, seni ders çalışmaya zorlama­
yacağım. Adık kendi kararlarını kendin vermekte özgürsün. Ay­
rıca bugün yaptıklarını yanlış bulmuyorum. Her insanın abart­
madığı sürece, böyle anlara ihtiyacı vardır.

Sana bugün son indüksiyonu vereceğim..."

" N e e e ! Başka yok m u ? " C e m H i p n o z ' u o kadar çok sevmiş v e y a ­


rarını görmüştü ki a ç gözlü vaziyette, hiç d o y m a y a c a k gibiydi.

"Bu durumun canını sıkacağını biliyorum ama neredeyse ha­


zır sayılırsın Cem. Son bir şeye ihtiyacın var ve onu da bugün
alacaksın.

Artık önünde 2 aylık bir süre kaldı. Yüzdün yüzdün kuyruğu­


na geldin. Kalan iki ayı da benzer şekilde sürdürürsen, başarın
kaçınılmaz olacak.

Yeni indüksiyon başarı duygusunu tatmanı ve sınav ânını kur­


gulamanı sağlayacak. Bu kurgu, seni sınavda daha güçlü olma­
ya hazıdayacak.

Yine dört günde bir uygulayarak devam et. Ama sınava 5 gün
kala, son gün hanç her gün uygulamanı önennm.

Sana sınavdan bir önceki akşam son bir mail atacağım. Bu


mailde yeni bir indüksiyon olmayacak. Sadece bunun seni ra­
hatlatacağını düşündüğüm için yazacağım.
Eminim sen de benim gibi ayrılmaya lienüz hazır değilsin.

Ama bil ki ben hayatının sonuna kadar bir şekilde hep yanında
olacağım.

Haydi bakalım, son yolculuğun aşağıda. Sınav öncesi görüş­


mek üzere, inancın hep seninle olsun...

Gözledn kapalıyken... artık sen bİr komut dahi vermeden...


gözlenni kapattığın anda bedenindeki ve zihnindeki tüm nokta­
lar ve hücreler., denn bir yolculuğa doğru gevşiyodar Bedenin­
deki her bir kas tamamen ve hızla gevşeyip... dednleşlyor... Ve
zihninin içinde... bilinçaltının olağanüstü güzelliklerine... ve eş­
sizliğine doğru... derin bir yolculuğa çıkıyorsun... Onun denniik­
lenne dalarken... gözlennin önünde bİr skala hayal ediyorsun...
Önünde dik duran bir cetvel gibi... Alt noktasında 1 'den başlayıp
20'ye kadar rakamlar en üst noktasına kadar sıralanmış... Şimdi
sen bu skalada... en tepesindeki 20 rakamına bakıyorsun... Ve bi­
razdan... sana söylenen rakamlan düşünerek... o skalada her bir
rakamı duyduğunda... onun bulunduğu yere bakarken... daha da
dednleşecek ve gevşeyeceksin... Ve 20'den geriye doğru sayıp...
Ve vardığında tamamen derinleşmiş,... o İyi olma halini yakala­
mış... ve bilinçaltının sonsuzluğuna uzanan kapıdan... tamamen
içen girmiş olacaksın... Yaşadığın en dedn deneyimtennden bin­
ne... hızla ulaşmayı başarmış olacaksın... Şimdi skalada söylenen
rakamlan takip etmeye hazırsın... Duyduğun her rakamla bidikte
dednleşecek... ve skalada ait olduklan yerlere baktığında... daha
da rahatlayıp... gevşeyeceksin. 20..., 19..., 18..., 17..., 16..., 18...,
14..., 13..., 17..., 16..., 12..., 10..., 15..., gitgide dennleşiyorsun...
11... İşte böyle... 10, ...9,... çok daha dedne... 8,... daha da denn­
leşiyorsun... 7..., 11..., daha da denn... 9..., çok daha denn... 8...,
7... İşte böyle... 6..., en dedne ulaşmaya hazırsın... 5..., daha da
dednleşiyorsun... 4..., çok daha denn... 6..., 9..., 4..., 3..., en de-
dnliğine varmak üzeresin... 2..., daha da dednleşiyorsun... 1...,
tamamen rahatladın ve en denndesin. ...
Şimdi başının üzennde güneş padarl<en... yumuşacık, yemyeşil
bir çayırda uzanmış olduğunu hayal et... Güneş panidarken ve na­
zikçe tenine değerken... tadı bir rüzgarın bedeninde gezindiğini
hissediyorsun... Daha da rahat hissetmeye devam ediyorsun... Etra­
fında muhteşem çiçekler tomurcuklanmış... sana gülümsüyor... Çi­
çekler rüzgarda yavaşça sallanırken... onları seyret... Çiçekledn
muhteşem kokularını fark et... Şimdi zihninde ayağa kalk... Kuzeye
doğru bak... ve çayırın sonundaki o güzel... ve sonsuzluğa uzanan
o dağı gör... Bu dağa doğru bİr yolculuk, yapacaksın... Etrafına ba­
karken ...sağında sakin sakin akan dereyi fark ediyor... ve ileriye
doğru ilerliyorsun... Ellenni suya sok,... suyun ne kadar temiz, se­
nn, saf ve tazeleyici olduğuna dikkat et... Akımın rahatlatıcı sesini
hisset., minicik girdapiann çağıltısını duy... Dere dağdan geliyor
gibi görünüyor... Onu izleyerek dağa ulaşabileceğini fark ediyor­
sun... Dereyi izleyerek dere boyunca yürürken... derenin başında
bir gölete rasdıyorsun... Gölete doğru yol alıyorsun... Ve elini suya
sokup... suyun ne kadar güzel... ve ılık olduğunu fark ediyorsun...
Zihninin bu düzeyinde... mükemmel bir yüzücü olduğun için... su­
ya ginp... kısa bir süre yüzmeye karar veriyorsun... Suya doğru ya­
vaşça girerken... bedenini saran suyun ılıklığını hisset... Çok taze­
leyici ve zevkli...

Ve şimdi... sudan çıkma ve dağa doğru Urmanma zamanı...


Tırmanırken kuşlann cıvıltılarını dinle... çamların taze kokusunu
İçine çek... Ağaçların arasındaki küçük açıklıktan hâlâ çayırı gö­
rebilirsin... Şimdi dağa giden yolu yanladın... Ağaçlarda dolaşan
sincaplan fark et... Yolculuğuna devam ederken... sola devnlmiş
bir ağaç görüyorsun... ve biraz dinlenmeye karar veriyorsun...
Çayır burada tüm manzarasıyla aşağıda uzanıyor... Manzara ger­
çekten mükemmel,... biraz dinleniyorsun...

Şimdi dağa doğru çıkmaya devam etme zamanı... Dağın tepe­


sinden. .. aşağıdaki manzaraya bakabilmenin ne kadar güzel bir de­
neyim olacağını hayal edebiliyorsun... Rüzgâr nazikçe bedenine
değiyor... Ve sen dağın tepesine yal<laşırl<en... çam ağaçlarının ko­
kusunu fark ediyorsun... Tepeye vanvana sadece birkaç küçük
adım kaldı... Basan orada seni bekliyor.. Ve son adımını attığın
anda... en üst ve doruk noktasındasm... Aşağıdaki manzaraya
bak... Çayırın,... çayırdaki ağaçlann,... çiçeklenn... buradan ne
kadar da hanka göründüğünü fark et... Sen şu anda zirvedesin...
Ve basan denen duyguyu deneyimliyorsun...

Başarmış olmanın,... tepeye ve zirveye ulaşmış olmanın yarat­


tığı o tatmin duygusu,... bedeninin her noktasına yayılıyor.. Kal­
bin başanmn verdiği hazla çarpıyor.. Bugüne kadar başarmanın
ne kadar hanka bir şey olduğunu.... bu kadar net fark etmemiştin...
Şimdi basan duygusunu o kadar yoğun... ve yakından yaşıyorsun
ki... bunu elde etmek için her bedeli ödemeye hazır olduğunu fark
ediyorsun... Biraz ilende bir tabela fark ediyorsun... Ona doğru
ilediyor ve üzedndeki yazıyı okuyorsun... Sormak istediğin o so­
ruyu aşağıda, dağın diğer tarafındaki kanyona doğru bağır.. Ona
bağırdığın zaman... kanyon sana yanıt verecek... ve yanıtlan başı­
nın üzedndeki gökte yazılı olarak göreceksin... Adeta sana bir şans
sunulduğunu hissediyorsun... Ve kanyonun olduğu tarafa doğru
dönüp... tüm gücünle... "sınavı kazanabilecek miyim, başarabile­
cek miyim?"... diye bağırıyorsun... Ve bağırdıktan sonra... cevabı­
nı görmek için gökyüzüne bakıyorsun... Bulutlann kocaman harf­
lerle senin için... "evet,., çalışmaya,., kendine inanmaya,., güven­
meye... ve elinden gelenin en iyisini yapmaya devam edersen,.,
kazanacaksın." yazdığını görüyorsun... Ve bu cevabı aldığın anda
fark ediyorsun ki... eğer tüm gücünle devam edersen... kaygılann,
olumsuz inançlann, programstzlığm kurbanı olmaz... sınav ânın­
da kontrollü olmayı başanrsan... tepeye tırmandığında yaşadığın o
basan duygusunun... sınava ginp çıktıktan sonra da... tüm bedeni­
ni kapladığını hissedeceksin... Ve bu farkındalıkla şimdi... zihnin­
de sınava girdiğin ânı hayal ediyorsun...

Sınavdasın,... sırana oturmuşsun. Bir heyecan var bedeninde...


ama bu bir kaygı değil. Başaracak olmanın ve kazanmanın yarattığı
tatlı bir heyecan... Kitapçıl<lar dağıtılıyor... Dışanda bazı olumsuz
koşullar olabilir,... belki gürültüler.. Ama bunlar seni etkilemiyor..
O zirvede yaşadığın basan duygusunu... bu sınavda da yaşamak
için hazırsın... Sınavı başlatan zil çaldığında... kitapçığını kontrol
edip... sorulan okumaya başlıyorsun. Soruyu okuyorsun ve yanıtı
biliyorsan... hemen çözüp yanıdıyorsun... Eğer cevabı bilmiyor­
san... hiç zaman kaybetmeden bir sonraki soruya rahadıkla geçebi­
liyorsun... Ve cevabını bilmediğin soru,., senin kendine olan güve­
nini ...ve inancını asla sarsmayı başaramıyor... Çünkü sen daha ya­
pabileceğin daha çok sorunun olduğunun farkmdasın... tier soru­
yu bu yöntemle okuyarak çözmeye devam ediyorsun... Cevabını
bildiğin ve yanıdadığm her soru... gücüne güç katıyor.. Kendine
daha çok güvenerek... ve inanarak devam ediyorsun... Bu güç ya­
pamadığın... ve cevabını bilmediğin sorulara... yenik düşmene en­
gel oluyor.. O sorular senin motivasyonunu ve inancını asla zayıf­
latamıyor.. Sorularda çok fazla zaman kaybetmeden...güvenle de­
vam ediyorsun... Bir soruyu yapamadığını fark ettiğin anda... onun­
la mücadele edip... yapabileceğin birçok sorunun zamanından çal­
mak yenne... daha sonra dönmek üzere onu işaretliyor... ve devam
ediyorsun. Ve süre ilerledikçe... daha da rahadıyor... ve başarıyla
sınavın sorularını çözmeye devam ediyorsun...

Soruların cevaplannı son derece açık ve net bir şekilde görebi­


liyorsun... Çünkü çalıştın,... çünkü psikolojini en güçlü noktada
tutmak için her şeyi yaptın... Çünkü kendine güveniyor ve inanı­
yorsun... Sorutan okurken... sorunun ne anlama geldiği ya da ne
anlattığı konusunda hemen yanıtlar zihninde beliriyor.. Tüm so­
rular açık ve net... Bilgilenni birbinne kanştırmadan... rahadıkla
cevapları bulabiliyorsun... İşlemleri yaparken dikkatin tüm gü­
cüyle onlara odaklı... Dikkatin ve zihnin hiçbir yere dağılmı­
yor..sadece çözdüğün sorudasın...ve sadece onu düşünüyor...
ona odaklanıyorsun...yorum potansiyelini ve becenni en iyi şekil­
de kullanıyorsun... bilgilerini rahadıkla hatıdayıp..., değerlendire-
biliyorsun... Tüm sorulan okuyup bitirdikten sonra... başlangıçta
289 Bir IHipnoz Macerası

yanıtlayamadığın sorulara gen dönüyorsun... Kalan zamanında


daha önce yanıtlayamadığın... ve boş bıraktığın sorulara gen dö­
nüyorsun... Onlan da büyük bir soğukkanlılıkla ve kontrolle ince­
liyorsun... Yapabildiklenni yapıyor ...ve süre dolana kadar aynı
karadılık ve güven duygusuyla devam ediyorsun... Ve sınavdan
çıktığında o dağa tırmanıp... hissettiğin basan duygusunun katlar­
ca fazlasının... bedenini sardığını hissediyor., ve fark ediyorsun.
Kanyona bağırdığın bu soru cevabını buldu... Basan denen duy­
guyu... bu kadar yakından tatmış olmanın verdiği huzurla... ged
dönmeye hazırsın. Ve biliyorsun ki... senin için doğru olan şeyle-
n yapmaya devam ettiğin sürece... sınav günü gelip çattığında...
ve sınav bittiğinde... o salonu terk ederken... zirvedeki bu duygu­
yu yaşıyor olacaksın...

Şimdi dağdan ged dönme zamanı... Aşağı doğru inerken... or­


manın içinde birkaç geyik fark ediyorsun... Yolu yanlamış du­
rumdasın... Birkaç dakika mola veriyor... ve o devrik ağacın üze­
rinde yeniden oturuyor ve dinleniyorsun... Muhteşem gün batımı-
nı seyrediyorsun... Şimdi yeniden aşağı doğru hareket ediyor­
sun... Kuşların cıvıltısını dinliyorsun... Tekrar gölete geldin... Ve
gün batımının suyun yüzeyindeki muhteşem yansımalannı seyre­
diyorsun... Tazeleyici, güzel dereyi takip ederek... yürümeye de­
vam ediyorsun... Şimdi çayıra ged döndün... Tekrar başta uzan­
dığın yere uzanıyor;... çiçeklenn güzel kokulannı içine çekiyor­
sun... Artık 5'ten gedye doğru saydığımda ged gelmek için hazır­
sın... 5,... basan duygusunu yaşamayı hak etmek için neler yap­
man gerektiğinin farkındasın... Eylemlerini ve davranışlarını bu
doğrultuda yönlendirmeye devam ediyorsun. ...4..., sınav günü
geldiğinde o sınavda son derece kontrollü olacak,... yapamadığın
sorulann senin cesaretini kırmasına engel olacak... yaptıklarından
güç alacaksın... 3,... yapamadığın sorulara takılmadan devam
edecek...mantıklı ve doğru olan yolu İzleyerek zamanını en iyi
şekilde kullanacak... ve potansiyelinin en yüksek düzeyinde o sı­
nav anını geçireceksin... 2..., bugüne kadar senin kendi kendine
verdiğin bu tel}<inlerin olumlu gücü daha da artacak... ve seni sı­
nav anında en üst düzeye,... en üst boyuta taşımak İçin hazır ola­
cak.... /... Ve sınava girdiğinde... bedensel, zihinsel ve ruhsal ola­
rak en yüksek potansiyelde olduğunu fark edeceksin... Ve sınav
süresince de... bu zindelik devam edecek... tüm kaynakların... se­
nin geleceğin, mutluluğun, kazancın ve başann için... sana hiz­
met edecek... O,... basan duygusunu tatmış ve elde etmeye karar­
lı bir insan olarak rahadayarak gözlerini açıyorsun.

O k u m a s ı bittiğinde C e m , bir a n için kendini y a l n ı z hissetti.


A m a b u g e l i p g e ç i c i bir d u y g u y d u . K a l a n haftalar d a y i n e zorluk­
ları g ö ğ ü s l e m e y e hazır v a z i y e t t e d e v a m e d e c e k t i .

Artık geri d ö n ü ş ü y o k t u . B u n c a e m e ğ i v e u m u d u z i y a n e d e ­
m e z d i . B u y ı l l a r c a sulayıp büyüttüğün bir a ğ a c ı k ö k ü n d e n söküp
atmaya benzerdi. H e m de tam m e y v e verecekken...
Düğüm Çözülüyor

isan sonlarına g e l d i ğ i n d e t ü m y a z ı l ı s o n u ç l a r ı belli o l ­

muştu. M a t e m a t i k t e n 8 3 , g e o m e t r i d e n d e 79 almıştı.

B u harika bir d u y g u y d u . Sıfırdan t e p e y e t ı r m a n m a k gibisi var

mıydı?

Y a k l a ş ı k iki hafta sonra ikinci y a z ı l ı l a r b a ş l a y a c a k t ı . Y e n i bir

m a r a t o n , y e n i bir zafer d e m e k t i ,

9 M a y ı s C u m a r t e s i g ü n ü girdiği d e n e m e sınavı ç o k güzel g e ç ­


ti. İyi bir p u a n a l a c a ğ ı kesindi. C e m b u n u n verdiği gururla etra­
fına g ü l ü c ü k l e r s a ç ı y o r d u .

- C e m bu ne s e v i n ç b ö y l e ?

- S ı n a v süper geçti O k a n kardeş.

- Çok sevindim.

- S e n i n k i nasıldı?

- F e n a değil..
- B e n bilirim senin fena değillerini, kesin g e n e sollamışsındır
beni.

- B a k s a n a b a b a n ı n şu arkadaşı hâlâ ç o k m u meşguİ!" A y l a r d ı r


bir k a ç dakika z a m a n ı bile mi y o k bu a d a m ı n ?

- Şey...sanırım...öyle..

- Eminim öyledir!

- G e r ç e k t e n O k a n , n e d e n s a k ı n a y ı m kİ b u n u s e n d e n ?

- B i l m i y o r u m , b a n a sanki bir şeyler saklıyorsun gibi geliyor.

" A h salak kafamı, hadi b a k a l ı m sıkıyorsa c e v a p ver ş i m d i ! "


Cem kendi kendine homurdanırken, ne a ç ı k l a m a yapacağını
planlamaya çalışıyordu.

- B a k birader, s e n i n l e e l i m d e k i her şeyi p a y l a ş t ı m . N e d e n ıs­


rarla bu a d a m l a görüşmek istiyorsun ki? B a n a ne öğrettiyse b e n
d e sana ö ğ r e t m e d i m m i ?

- D a n ı ş m a k istediğim bazı konular var.

- N e gibi?

- M e s e l a h i p n o z eğitimlerini n e r e d e n a l a b i l e c e ğ i m i öğrenmek
istiyorum. A d a m bu k o n u d a bu kadar iyi o l d u ğ u n a g ö r e , bize
ö n e r e c e ğ i yerler vardır m u t l a k a .

- T a m a m b e n sorar s ö y l e r i m sana. B a ş k a ?

- B e n k e n d i m sorsam ne sakıncası var? A d a m ı n mail adresini


ver b a n a , n e istiyorsam d a n ı ş a y ı m .

O k a n b a z e n kafasına bir şeyi taktı m ı , ç o k sinir b o z u c u o l a ­


biliyordu.

- Olmaz!

- Neden?

" Ç ü n k ü o n u n bir mail adresi y o k a m a y i n e d e y a z ı ş a b i l i y o ­


ruz." d i y e m e y e c e ğ i n e g ö r e , h e m e n O k a n ' ı n ç e n e s i n i k a p a t a c a k
bir c e v a p u y d u r m a l ı y d ı .

- Ç ü n k ü ona s e n d e n b a h s e t m e d i m . . .
- Neden?

" B i r d a h a n e d e n d i y e sorarsan seni b o ğ a c a ğ ı m Û k a n " d i y e i ç ­


ten i ç e köpürdü. A r k a d a ş ı kesinlikle tuttuğunu koparan cinstendi.

- Çünkü...çünkü...ona kimseye anlatmayacağıma söz vermiştim.

- Neden?

" A l l a h ' ı m n e d e n O k a n için her ş e y i n bir n e d e n i o l m a k z o r u n ­


d a ! " C e m bu d ü ş ü n c e s i y l e kendi h a l i n e g ü l d ü . Kendisi d e " n e ­
d e n " d i y e sormuştu!

- N e d e n gülüyorsun?

- S e n i n " n e d e n " sorusunu ç o k sık sorduğunu fark ettim. A m a


b o z u l m a , b a z e n sinir b o z u c u olsa da senin başarının sırrının bu
o l d u ğ u n u b i l i y o r u m . D e r s l e r d e d e her ş e y i n n e d e n i n i araştırıyor
v e kimsenin y a p a m a d ı ğ ı y o r u m l a r y a p ı y o r s u n .

- B u k o n u d a haklısın. İlkokul ö ğ r e t m e n i m a n n e m e biraz d a h a


" n e d e n " d i y e sorarsam o n u ç ı l d ı r t a c a ğ ı m ı söylemişti. T u h a f bir
tesadüfle d e ertesi yıl b e n i m sınıfım değişmişti.

- D e s e n e ö ğ r e t m e n i n seni b a ş ı n d a n atmış.

- Evet a m a ben diğer öğretmenleri " n e d e n " d i y e sıkıştırmaktan


hiç vazgeçmedim.

- D e v a m et a b i , yeter ki b a n a y a p m a b u n u !

- Y a p m a k z o r u n d a y ı m , ç ü n k ü b a n a hâlâ n e d e n k i m s e y e a n ­
l a t m a y a c a ğ ı n a söz verdiğini s ö y l e m e d i n .

K o n u y u saptırmak işe y a r a m a m ı ş t ı .

- B a b a m ı n arkadaşı ö y l e istedi. H e r h a l d e herkese anlatıp, ba­


şına bir sürü meraklı tip musallat e t m e m i istemedi.

- E neden bana bunu daha ö n c e söylemedin?

" Ç ü n k ü bu b a h a n e d a h a ö n c e a k l ı m a g e l m e m i ş t i ! " İnsanın


b a z e n a k l ı n ı n üstü ö r t ü l ü y o r d u . N e d e n b u n u d a h a ö n c e d ü ş ü n e ­
memişti ki. B u kadar k ı v r a n m a k z o r u n d a k a l m a z d ı .

- Ş e y . . . ç ü n k ü senin kırılacağını d ü ş ü n d ü m .
- B ü y ü k a d a m s ı n sen C e m . B e n i k ı r m a m a k için b u n c a z a m a n ­
dır kıvırıp d u r d u n . B e n s e , b e n d e n bir şeyler sakladığını d ü ş ü n ü p
sana b o z u l u y o r d u m . Ö z ü r d i l e r i m .

" Ş ü p h e l e r i n d e haksız da s a y ı l m a z s ı n . " C e m suçluluk d u y g u ­


suyla y e r i n d e kıpırdandı. A r k a d a ş ı n a y a l a n s ö y l e m e k hiç hoşuna
g i t m i y o r d u a m a b u n a m e c b u r d u . O k a n ile h i p n o z o l a y ı n ı p a y ­
laştığında başına bunların gelmesini hak etmişti. " B u n d a n sonra
3 kere d ü ş ü n ü p ö y l e k o n u ş a c a ğ ı m . "

- Ö . . . ö n e m l i değil. B e n d e senin y e r i n d e o l s a m a y n ı şeyi his­


s e d e r d i m . B e n i m de hatam var. S a n a d a h a ö n c e s ö y l e m e l i y d i m . . .

- N e y s e o l a y tatlıya b a ğ l a n d ı ğ ı n a g ö r e , d a h a fazla d e ş m e n i n
a n l a m ı y o k . H e m merak e t m e , b ö y l e bir ş e y e b e n k ı r ı l m a m . A y ­
rıca a d a m bu d ü ş ü n c e s i n d e haksız s a y ı l m a z .

O gün tatlıya bağlanan tek şey bu o l m a m ı ş t ı . O k a n ' l a ç a l ı ş m a ­


ları bittiğinde, atıştıracak bir şeyler a l m a k için kantine gitti. M i d e ­
si kazınıyordu v e akşam y e m e ğ i n e kadar d a y a n a m a y a c a k t ı .

K a n t i n d e s a d e c e bir öğrenci kalmıştı. A m a o C e m için sıradan


biri d e ğ i l d i .

B a d e tek başına bir m a s a d a o t u r m u ş , d ü ş ü n c e l e r e dalmıştı.

" H a d i git konuş o n u n l a . . . "

- Ne?

B u tepkiyi sesli v e r m i ş o l a c a k ki B a d e başını kaldırıp, o n a


baktı. H e m e n a r d ı n d a n h u z u r s u z c a k ı p ı r d a n ı p , k a l k m a y a hazır­
landı.

" N e d u r u y o r s u n kazık gibi gidip konuşsana kızla..."

D o ğ r u c u n i h a y e t a d a m gibi bir şey söylemişti.

- B a . . B a d e . . b i r a z bekler m i s i n , z a m a n ı n varsa t a b i . .

- A s l ı n a bakarsan y o k C e m . B e n d e t a m k a l k ı y o r d u m .

- S a d e c e 5 dakika

- P e k a l a a m a ç a b u k o l . Ç ö z m e m g e r e k e n bir sürü soru var.


Bade ona gerçekten çok kırılmıştı. Duruşu, şes tonu, bakışla­
rı bu kırgınlığın Cem'in içine işlemesine neden olmuştu.
- G e ç e n sefer sana ö y l e d a v r a n d ı ğ ı m içİn özür d i l e r i m .

- B o ş v e r , a l d ı r m a . G e ç t i , gitti...

- H i ç s a n m ı y o r u m . Y a n i sen b e n i m için g e ç i p g i d e m e z s i n . . .

- B u da n e d e m e k şimdi?

- Be..be..ben senden hoşlanıyorum Bade...hem..de...çok.

- Sen benimle oyun mu oynuyorsun Cem?

" Y a r a b b i m , kızlar bu kadar nazlı o l m a k z o r u n d a m ı ? "

- Elbette hayır. B e n b ö y l e bir şeyi asla d ü ş ü n m e m .


- O z a m a n n e d e n s a n a h e d i y e n i v e r d i ğ i m gün beni reddettin
v e şimdi gelip ilanı aşk e d i y o r s u n ? N e o , bir a n d a b e n d e n h o ş -
l a n m a y a m ı karar v e r d i n ?

A n l a ş ı l a n bu " n e d e n " sorularından asla k u r t u l a m a y a c a k t ı .

- B e n s e n d e n h o ş l a n m a k t a n hiç v a z g e ç m e d i m ki. T a m 3 y ı l ­
dır, sana her baktığımda k a l b i m y e r i n d e n f ı r l a y a c a k gibi atıyor.
Sesini d u y d u ğ u m a n d a , bu d ü n y a d a senin sesinden başka geriye
hiç bir şey k a l m ı y o r . . .

" H a r i k a gidiyorsun C e m o ğ l u m , d e v a m et!" kendini motive


e d e r e k k o n u ş m a s ı n a d e v a m etti:

- Y a n ı m a yaklaştığında b e d e n i n i n sıcaklığı beni y a k ı y o r . . .

- Hı?

" Ç u v a l l a d ı n be o ğ l u m . N e şimdi bu laflar? K ı z başka bir şey


sanacak!"

- Y a n i . . . b e n . . . o a n l a m d a d e ğ i l . . . Offf! B a k B a d e b ö y l e r o m a n ­
tik laflar pek b a n a g ö r e değil. G ö r d ü ğ ü n gibi e l i m e y ü z ü m e b u ­
laştırıyorum. B e n s a d e c e seni ç o k sev... Y a n i s e n d e n ç o k h o ş l a n ­
dığımı anlatmaya çalışıyorum. Yılbaşı günü sana o cevabı ver­
mek, inan bana daha çok acı verdi. A m a yapmak zorundaydım.

B e n i m ö n c e d e n nasıl bir insan o l d u ğ u m u a z ç o k biliyorsun.


B e n b u sene bir a n d a kararlarımı değiştirdim v e üniversiteyi t ü m
k a l b i m l e k a z a n m a k istiyorum. S e n i n l e a r a m ı z d a bir şeyler olur­
sa, derslerimi b o ş l a m a k t a n k o r k t u m . B e l k i bu senin İçin bir risk
değildir, ç ü n k ü senin yıllardır alıştığın v e kullandığın bir siste­
min var. A m a b e n i m h i ç bir ş e y i m yoktu v e hepsini bir a n d a ka­
z a n m a y a ç a l ı y o r d u m . H â l â da ö y l e v e hâlâ sana ç o k fazla k a p ı -
lırsam, eski benin davranışlarına d ö n m e k t e n korkuyorum.

Yıllardır yaptığım şeyler b e n İ bİr gölge gibi takip ediyor. S a n ­


ki e n ufak bir zayıflığımda üstüme a t i a y a c a k l a r m ı ş gibi hissedi­
y o r u m . V e sen söz konusu o l d u ğ u n d a ben ç o k z a y ı f ı m Bade.
S e n d e n etkilenmek, s a d e c e seni d ü ş ü n ü p her şeyi bir kenara b ı ­
rakmak b e n i m için o kadar k o l a y ki. S a n a karşı g ü ç l ü o l a m a m .
Eğer bir ilişkimiz olursa senin y a n ı n d a o l m a y ı , derslere tercih et­
m e y e başlayabilirim v e o z a m a n e m e k v e r d i ğ i m her şeyi k a y b e ­
d e r i m . H e m d e s a d e c e 1.5 a y k a l m ı ş k e n . . . "

Dürüstçe, yürekten dökülen kelimeler, en romantik sözlerden


bile d a h a çarpıcıdır. B a d e gözleri ışıl ışıl C e m ' e b a k ı y o r d u .

C e m ise bir kıza s ö y l e n e b i l e c e k e n m u h t e ş e m s ö z c ü k l e r i , hiç


d u r a k s a m a d a n , bir çırpıda söylediğinin farkında bİle d e ğ i l d i . A k ­
sine bu a ç ı k l a m a n ı n B a d e ' y i d a h a çok ü z e c e ğ i n i sanmıştı. Ç ü n ­
kü o n a , o n u n l a o l a m a y a c a ğ ı n ı anlatmış v e ü z ü l e c e ğ i n i bile bile
dürüst o l m a y a karar vermişti.

A m a şimdi Kırgın B a d e gitmiş, yerini bulutların üstünde u ç a n


bir B a d e ' y e bırakmıştı. " B u kızları a n l a m a k karmaşık bir b u l m a ­
c a y ı ç ö z m e k t e n bile d a h a zor. Hatta i m k â n s ı z ! " d i y e düşünerek
B a d e ' n İ n değişen y ü z ifadesini s e y r e d i y o r d u . Kızın y ü z ü adeta
cila çekilmiş gibi p a r l a m a y a b a ş l a m ı ş , bakışlarına m u t l u l u k t a n
p a t l a y a n bir insanın ifadesi gelmişti.

- Ş e y . . C e m . . s a n a b ö y l e kaba d a v r a n d ı ğ ı m için özür dilerim.


B e n . . b e n b ö y l e hissettiğini b i l m i y o r d u m . A y r ı c a b e n d e s e n d e n
ç o k h o ş l a n ı y o r u m v e senin y a n l ı ş bir şey y a p m a n a sebebiyet
vermek istemem.

- S e n c i d d i misin?
- Evet, senden cidden çok hoşlanıyorum.

- M a y ı r , hayır o konuda deglL.. Beni..beni JinbdlgiH künüi;Uflda-?


- Elbette. A y r ı c a bu söylediklerin ç o k r o m a n t i k !

" R o m a n t i k mi? R o m a n t i k ne laf ettim ki b e n şimdi? B e n k a z ­

ma olduğumu sanıyordum."

- E şey..tabi.biz d e r o m a n t i z m d e n biraz anlarız h e r h a l d e . . .

C e m ' i n duruşu bile değişmişti. D a h a dik v e k e n d i n d e n e m i n

bir ş e k i l d e d o ğ r u l m u ş t u . K e n d i s i n i k a d ı n l a r ı n d i l i n d e n a n l a y a n
d ü n y a d a k i tek erkek gibi h i s s e d i y o r d u . T a m a m , belki o l a y ı n na­
sıl o l u p da b ö y l e y ö n değiştirdiğine hâlâ anlam veremiyordu
a m a H a t i c e değil, n e t i c e ö n e m l i y d i . S o n u ç t a B a d e ' y i t a m k a l b i n ­
den vurmuştu.

- B a n a bir k o n u d a söz v e r m e n i İstiyorum, C e m .

- N e istersen!

- S ı n a v a kadar s e n i n l e h i ç k o n u ş m a y a c a ğ ı m . Hatta ö z e l l i k l e

karşılaşmamaya çalışacağım. Ç ü n k ü beni düşünüp sınavı kay­

betmene dayanamam...

B u n l a r ı söylerken B a d e ' n i n sesindeki gurur a ç ı k ç a seziliyor­


d u . Ç o k sevildiğinden e m i n o l a n v e sevdiği için her türlü fe­
dakârlığa hazır o l a n bir âşığın gururunu y a n s ı t ı y o r d u .

- A m a sen d e b e n i m l e k o n u ş m a k için özel bir ç a b a h a r c a m a ­


y a c a k s ı n . A y n ı şekilde derslerine o d a k l a n m a y a d e v a m e d e c e k ­
sin. A m a sınav bittiğinde eğer b e n d e n hâlâ h o ş l a n ı y o r s a n , b a n a
ç ı k m a teklif e d e c e k s i n . Anlaştık m ı ^

B u teklif her ikisi i ç i n d e s o n d e r e c e adil g ö r ü n ü y o r d u .

- T a m a m . S e n de bana ü z ü l m e y e c e ğ i n e söz vereceksin ama...

- M e r a k e t m e , t o p u topu 1.5 ay. H e m biz o sürennı nasfi g e ç ­


tiğini a n l a y a m a y a c a ğ ı z bile. B u kadar z a m a n sab'-etmişiz, şimdi
doğru olanı y a p m a k için T.5 ay d a h a b e k l e m e k ÇOK değil...
- Ş i m d i s e n d e n n e d e n bu kadar l ı o ş l a n d ı ğ ı m ı d a h a iyi a n l ı ­
yorum...

B a d e u t a n g a ç bir şekilde başını ö n ü n e eğdi v e kikirdedi. B a ş ­


ka bir kız b ö y l e bir ses çıkarsa C e m sinir o l u r d u .

" B u kızlar kikirdemekten ne anlıyorlar, b i l m i y o r u m . Ç o k k u ­


lak t ı r m a l a y ı c ı bir şey. A y r ı c a kikirderken t a m bir e m b e s i l e b e n ­
ziyorlar." d i y e h o m u r d a n ı r d ı . A m a söz k o n u s u B a d e o l u n c a , iş­
ler değişiyordu. B u ses o n a kuş cıvıltılarını a n ı m s a t ı y o r d u . Aşk
b u y d u işte!

- E h t a m a m Öyleyse, ben g i d e y i m artık C e m .

C e m o n u n biraz d a h a kalması için neler v e r m e z d i . A m a ka­


rar a l ı n m ı ş , a n l a ş m a y a p ı l m ı ş t ı . İşi d a h a fazla u z a t m a n ı n a n l a m ı
yoktu.

- T a m a m . K e n d i n e iyi bak. H a z i r a n ' ı n h i ç gelmesini istemi­


y o r d u m . A m a şimdi o g ü n ü iple ç e k e c e ğ i m .

B a d e bir kez d a h a kikirdeyerek, y a n ı n d a n uzaklaştı.

C e m k a n t i n d e n bir şeyler a l m a k t a n v a z g e ç t i . A ç l ı k namına


geriye hiç bir şey k a l m a m ı ş t ı . İ ç i n d e tüm organları kol kola gir­
miş, m u t l u l u k l a dans e d i y o r l a r d ı . " U m a r ı m işleri b i t i n c e , hepsi
y e r l i y e r i n e geri d ö n e r " d i y e kendi h a l i y l e dalga g e ç e r e k , e v i n e
doğru y o l a k o y u l d u .
ncirin Son Ha kas

y a z ı l ı l a r n e ç a b u k gelmişti! M a y ı s a y ı n ı n ortalarıydı ve
C e m y i n e o y a z ı l ı b e n i m şu y a z d ı s e n i n d e m e d e n b i r i n d e n
:r^diğerinİ k o ş t u r u y o r d u .
16 M a y ı s Ç a r ş a m b a g ü n ü h a v a g ü n l ü k güneşlikti. G ü n e ş a d e ­
ta m a t e m a t i k s ı n a v ı ç o k iyi g e ç m i ş o l a n C e m ' i n mutluluğunu
yansıtırcasına ışıl ışıl p a r l ı y o r d u .

O k u l bitmiş, C e m d e r s h a n e y e gitmek üzere t o p a r l a n ı y o r d u .


T a m sınıfın k a p ı s ı n d a n ç ı k a c a k k e n , K a a n ' ı n h â l â sınıfta o l d u ğ u ­
n u fark etti.

S o n bir k a ç haftadır K a a n v e M e t i n o k u l d a n birlikte ç ı k m ı y o r -


lardı. H a t t a teneffüslerde bile birbirlerinden uzak d u r u y o r l a r d ı .
C e m b u n u fark ettiği z a m a n K a a n ' l a k o n u ş m a k için bir h a m l e
y a p m a k isten;îiş a m a e r k e n d a v r a n m ı ş o l a c a ğ ı n d a n korkarak, bir
süre d a h a b e k l e m e y e karar v e r m i ş t i .
C e m arkasını d ö n ü p ç ı k a c a k k e n K a a n ' ı n sesi o n u d u r d u r d u ;

- B i r süredir O k a n ' l a takıldığını d u y d u m .


- N e oimuş yani?

- H i ç . . . h i ç bir şey.

- B e n d e senin M e t i n ' l e t a k ı l m a d ı ğ ı n ı d u y d u m .

- B e ş para e t m e z lierifin teki o.

- N i h a y e t çaktın y a n i !

- Üstijme gelme C e m .

- Tamam!

C e m bir kez d a h a arkasını d ö n ü p sınıftan ç ı k m a k için bir


h a m l e y a p t ı . A s l ı n d a blöf y a p ı y o r d u . " U m a r ı m y e r ! " d i y e d ü ş ü ­
nerek ağır hareketlerle kapıyı a ç t ı .

- Hey Cem!

İşe y a r a m ı ş t ı .

- Efendim?

- B e n senden..özür,.özür dilerim..attığım y u m r u k i ç i n . . .

- Ö n e m l i değil d e m e m i mi b e k l i y o r s u n ?

- H a y ı r . A s l ı n a bakarsan n e dersen h a k l ı s ı n .

- Ç o k önemliydi Kaan, hem de çok. A m a önemli olan bana


attığın y u m r u k d e ğ i l d i , o y u m r u ğ u atış s e b e b i n d i .

- B i l i y o r u m , yaptıklarım tam bir eşeklikti.

C e m bu kadar katılığın yeterli o l d u ğ u n a karar v e r d i . A r k a d a ­


şı y a r d ı m a ihtiyaç d u y d u ğ u n u a ç ı k ç a belli etmişti. H ı z l ı a d ı m l a r ­
la ilerledi v e K a a n ' ı n y a n m a o t u r d u .

- B i z s e n i n l e kaç yıldır dostuz K a a n ?

- Y a k l a ş ı k 1.3 yıldır...

- B u 13 yıllık dostluğu gerçekten k a y b e t m e k istiyor m u s u n ?

- Kesinlikle hayır.

- O zaman kullandığın o mereti b ı r a k a c a k s ı n !

- İki g ü n d ü r ağzıma bile k o y m a d ı m z a t e n . A r a d a bir ç o k c a ­


nım ç e k i y o r a m a ben s a v a ş ı y o r u m . İrademi k a y b e d e r s e m d i y e
korkuyorLim s a d e c e . . .
- B e n bu k o n u d a sana y a r d ı m c ı o l a c a ğ ı m . S a d e c e bu konuda

değil, aklını basına toplaman için her konuda yardımcı olaca­


ğ ı m . A m a sen d e bir d a h a asla M e t i n v e tayfasıyla t a k ı l m a y a c a k ­
sın. G ü ç l ü o l a c a k v e b e n i m sana destek o l m a m a izin v e r e c e k s i n .
H u y s u z l u k etmek y o k !

- Anlaştık!

İki dost birbirlerine sarıldılar. K a a n C e m ' e ö y l e bir sarılmıştı


ki C e m nefes a l a m a d ı ğ ı n ı fark etti. K a a n ' ı n sırtına dostça v u r d u k ­
tan sonra;

- H a d i ayrılalım artık. Biri görürse a d ı m ı z ç ı k a c a k ! d i y e uyardı.

- Ş i m d i anlat b a k a l ı m K a a n , M e t i n ile n i y e a r a n ı z b o z u l d u ?

- B o ş ver güzel kardeşim. T a k m a kafanı...

- K a ç a m a k k o n u ş m a l a r için z a m a n ı m ı z y o k K a a n . A d a m gibi
anlat işte!

K a a n C e m ' i n ciddiyeti karşısında teslim o l m u ş bir tavırla a n ­


latmaya başladı:

- O . . . b e n d e n . . d a h a doğrusu birlikte para ç a l m a m ı z ı istedi!

- Nasıl?

- Y a ö y l e İşte... H a r ç l ı k l a r ı m ı z y e t m i y o r d u . Z a t e n bir süredir


b i z i m k i l e r b a n a c e z a olarak harçlık v e r m e y i kesmişti...

- S i z d e esrar a l m a k için para ç a l m a y a karar v e r d i n i z !

- B e n i m fikrim değildi C e m ! M e t i n T e k i n a b i n i n k a s a d a n y ü ­
rütmemizi ö n e r d i . S ö y l e d i ğ i n e göre T e k i n a b i n i n ruhu bile d u y -
mazmış.

- S e n kabul e t m e d i n değil mi K a a n ? Y a n i b ö y l e bir şey y a p ­


m a d ı n , değil m i ? !

- K a a n b a n a c e v a p ver!

- Ben...aslında...yapmak istemedim...ama...

- A m a yaptın!
K a a n iç ç e k e r e k c e v a p v e r d i . " E v e t . . . " B e l l i ki bu itiraf ona ç o k
ağır gelmişti.

- N e kadar ç a l d m ı z ?
- 250 Y T L c i v a r ı . . . A m a b e n s o n r a d a n v a z g e ç t i m . Y a n i p a r a y ı
a l ı r k e n , g ö z c ü l ü k ederek M e t i n ' e y a r d ı m ettim a m a o p a r a y a e l i ­
mi bile s ü r m e d i m . G e c e g ö z ü m e u y k u girmedi be a b i . K a l d ı r a -
m a d ı m y a p t ı ğ ı m ı . Ertesi gün M e t i n ' e " b e n bu işlerde y o k u m ar­
tık." d e d i m . Bir sürü küfretti, b a ğ ı r d ı , tehdit etti. A l d ı r m a d ı m , ç e ­
kip gittim.
- A m a esrar k u l l a n m a y ı b ı r a k m a d ı n . . .

- O kadar kolay o l m a d ı . Z u l a d a biraz v a r d ı . H e r gün azar a z a r


içtim. İki g ü n ö n c e M e t i n ' i n ç e v r e s i n d e k i itler y o l u m u kestiler.
T e k i n abi p a r a n ı n ç a l ı n d ı ğ ı n ı fark etmiş v e M e t i n ' d e n ş ü p h e l e n ­
miş o l a c a k ki direk o n u s u ç l a m ı ş . M e t i n d e b e n i m o n u i s p i y o n -
ladığımı z a n n e d i p itlerini p e ş i m e t a k m ı ş .

- A m a sağlam g ö r ü n ü y o r s u n , nasıl atlattın?


K a a n g ö m l e ğ i n i kaldırıp karnındaki sargıyı gösterdi.
- A t l a t a m a d ı m a b i ! N e y s e ki küçük bir bıçaktı. A m a sağlam
c a n ı m ı y a k t ı . Doktorlar şanslı o l d u ğ u m u , iç organlara zarar v e r ­
m e y e c e k şekilde saplandığını söylediler. Ertesi gün a k ş a m a da
beni t a b u r c u ettiler.
- D e m e k o y ü z d e n d ü n o k u l a g e l ı n e d i n . B e n g e n e ektiğini d ü ­
şünmüştüm...
- B ö y l e işte. S a l d ı r ı y a uğradığım g ü n , bir d a h a esrar i ç m e y e ­
c e ğ i m e y e m i n ettim. D ü n a k ş a m e v e g i d i n c e ilk işim, kalanları
tuvalete atıp sifonu ç e k m e k o l d u .
- Ş i m d i ne y a p m a y ı d ü ş ü n ü y o r s u n ?
- B i l m i y o r u m a m a e n a z ı n d a n artık neler y a p m a y a c a ğ ı m ı bi­
liyorum.
- B u yeterli değil...

- Sen söyle o zaman.


- Ö n c e l i k l e parayı Tekin abiye geri iade etmekle başlamalısın.
- N e ? B ö y l e bir şeyi asla y a p a m a m !

- Yapmak 2örundasm!
- A m a b e n tek b a ş ı m a ç a l m a d ı m k i ! H e m o p a r a y a hiç d o k u n ­
madım bile!

- B u n l a r s o n u c u değiştirmez K a a n . İster tek başına ister başka­


sıyla, hiç fark e t m e z , sonuçta sen hırsızlık y a p t ı n . A y r ı c a parayı
k u l l a n m a m ı ş o l m a n , o parayı ç a l d ı ğ ı n gerçeğini d e değiştirmez.

- Ama...

- B a k K a a n , yaptığın şey h a y a t ı n b o y u n c a seni rahatsız e d e ­


cek v e senin b u n d a n kurtulmak için bir fırsatın var. Eğer b u tre­
ni kaçırırsan, bir yenisi asla g e l m e y e b i l i r . T e k i n ' e b u n u s ö y l e d i ­
ğini h a y a l bile etmek ö d ü n ü patlatıyor, b i l i y o r u m a m a y a p t ı ğ ı n ı n
hayatın b o y u n c a sana v e r e c e ğ i a c ı n ı n y a n ı n d a , o bir kaç d a k i k a ­
lık i ş k e n c e o k y a n u s t a bir d a m l a gibi k a l a c a k , g ü v e n b a n a . . .

- A m a T e k i n abi b e n i ö l d ü r ü r !

- O z a m a n ö l d ü r m e y e c e ğ i şekilde d e r d i n i a n l a t a c a k bir y o l
bulmalısın.

K a a n hâlâ tereddüt e d i y o r d u a m a içten i ç e dostunun haklı o l ­


d u ğ u n u b i l i y o r d u . K a a n ' ı d ü ş ü n d ü r e n bir başka şey d e C e m ' d e ­
ki d e ğ i ş i m d i . Kırk yıl d ü ş ü n s e C e m ' i n b ö y l e mantıklı laflar e d e ­
ceği a k l ı n a g e l m e z d i . S a n k i bir k a ç a y i ç i n d e , yılların t e c r ü b e s i ­
ni e d i n m i ş bir insan gibi k o n u ş u y o r d u .

- O k a n ile dostluk sana y a r a m ı ş . . .

- N e o kıskandın m ı ?

- Biraz...

Bir k a ç s a n i y e sessizliğin a r d ı n d a n , k a h k a h a l a r l a güldüler. B u


gülüş, aralarında kalan son buz p a r ç a l a r ı n ı n da kırılmasını sağ­
l a d ı . M u h t e ş e m ikili geri d ö n m ü ş t ü !

- Y a p a c a k s ı n , değil m i ?

- Neyi?

- Kaaaaan!
- T a m a m , t a m a m y a p a c a ğ ı m a m a o kadar parayı n e r e d e n b u ­
lacağım?
- Çalışacak ve kazanacaksın!

- Bir de işe mİ g i r m e m gerekiyor ş i m d i !


- Evet, o k u l sonrası part-time bir işte çalışabilirsin. H e m bu se­
ni meşgul e d e c e ğ i için, s a ç m a sapan şeyler d i j ş ü n m e n e v e y a p ­
m a n a engel olacaktır.

- Başka?

- B a ş k a ne?

- Başka ç e k m e m gereken bir işkence kaldı mı diye soruyorum.

- Bir t a n e d a h a var.

- Söyle bakalım...

K a a n artık t a m a m e n teslim o l m u ş t u .
- Hafta sonları d e r s h a n e çıkışı O k a n ile ders ç a l ı ş ı y o r u z . S e n
d e b i z e katılacaksın. B u saatten sonra her şeyi a n l a m a n ı b e k l e ­
m i y o r u m a m a en a z ı n d a n d i n l e y i p , u c u n d a n k ı y ı s ı n d a n bir şey­
ler k a p m a y a ç a l ı ş a c a k s ı n .

- A b i n o l u u u r , gidip T e k i n a b i y e ilanı aşk e t m e m i iste a m a b u ­


nu y a p m a m ı isteme b e n d e n !

- Yapacaksın!

- O f C e m of. Ş u a n d a sana bir y u m r u k d a h a atmak istiyorum,


biliyor m u s u n ?
- B u k e n d i n i t o p l a m a n ı s a ğ l a y a c a k s a , hiç d u r m a !

- İyi de ben bu saatten sonra sınavı k a z a n a m a m ki! N e d e n uğ­


raşacağım?
- O l s u n , bir yerlerden b a ş l a m a n l a z ı m . S e n e y e ders ç a l ı ş a b i l ­
m e n için ısınma turlarına h e m e n b a ş l a m a l ı s ı n .
- Seneye çalışacağım yani?

- Evet, ç a l ı ş a c a k v e üniversiteyi k a z a n a c a k s ı n !

- Şart m ı ?
- Sen söyle...
K a a n birkaç dakika kendi d ü ş ü n c e l e r i n e d a l d ı . Ç a l ı ş m a n ı n v e
k a z a n m a n ı n dışındaki diğer alternatif eskisi gibi aylaklık etme­
s i y d i . V e yaşadıkları b u n u n bir sonu o l m a d ı ğ ı n ı , hayatı b o y u n c a
b ö y l e d e v a m e d e m e y e c e ğ i n i o n a öğretmişti. K u r t u l m a k istiyorsa,
harekete g e ç m e l i y d i . C e m h a k l ı y d ı .

- Haklısın şart. Pekala ona da kabul! U m a n m bana vereceğin


görevler artık bitmiştir. Yoksa bu iş "Mission iınpossible"a d ö n e c e k .

- B u harika bir d u y g u .

- N e ? B a n a i ş k e n c e etmek m i ?

- H a y ı r , birinin b a n a sürekli "haklısın" dediğini d u y m a k .

- N e d e n ki?

- B o ş ver...

C e m aylardır. G i z e m l i H i p n o z c u ' y a , O k a n ' a , a n n e v e b a b a ­


sına belki y ü z l e r c e k e z ; "haklısın" demişti. Artık ç e v r e s i n d e k i l e ­
rin haklı ç ı k m a s ı n d a n o kadar yorulmuştu ki n i h a y e t kendisinin
d e haklı o l m a y a başlaması i n a n ı l m a z tatmin e d i c i bir d u y g u y d u .

- Cem?

- Efendim?

- B u g ü n ne y a p ı y o r u z ?

- Seni bilmem ama ben dershaneye gidiyorum. Zaten geç

kaldım...

- Yapma ya!

- Ü z g ü n ü m a m a b e n artık b u y u m K a a n .

- B e n ne y a p a c a ğ ı m o z a m a n ?

- İş a r a m a y a n e dersin?

•• Ö ğ y y k k !

- B u n u "evet" olarak kabul e d i y o r u m . A k ş a m a telefonlaşırız.


İçindeki ayartıcı d ü ş ü n c e l e r d e n uzak dur.

- T a m a m ö y l e o l s u n , görüşürüz...

- Görüşürüz...
A k ş a m o l d u ğ u n d a C e m k e n d i n i i n a n ı l m a z keyifli v e rahatla­
mış hissediyordu. H a y a t ı n d a k i her şey bir zincirin halkaları gibi
ard arda y o l u n a g i r m e y e başlamıştı.

O k a n ' a hafta sonları K a a n ' ı n da onlara katılacağını s ö y l e d i ­


ğinde korktuğu gibi o l u m s u z bir tepki ile karşılaşmamıştı. A k s i ­
ne O k a n , " D e s e n e biri d a h a kurtuldu" d i y e espri y a p a r a k , k o n u ­
nun üzerine gitmemişti.

B u da C e m ' i n O k a n ' ı bir kez d a h a takdir etmesini sağlamıştı.


Ç ü n k ü O k a n ' ı n her z a m a n k i gibi " n e d e n " d i y e s o r m a s ı n d a n e n ­
dişe etmişti.

K a a n ' ı n d u r u m u n u k i m s e y e a n l a t m a k z o r u n d a kalmak istemi­


y o r d u . Eğer O k a n üstüne gitseydi y a a n l a t m a k zorunda k a l a c a k ­
tı y a da k a ç a m a k c e v a p l a r v e r e r e k , bir kez d a h a O k a n ' ı n kırılma­
sına n e d e n o l a c a k t ı . A m a O k a n keskin zekası v e hassas d ü ş ü n ­
c e s i y l e d u r u m u sezmiş g i b i y d i . Ö z e l l i k l e neler o l u p bittiğini sor­
g u l a m a k t a n uzak d u r m u ş t u .

A k ş a m K a a n ' a telefon açtığında güzel bir haber almıştı. K a a n


bir Fast F o o d ' c u d a part-time iş bulmuştu. "Tahminimden hızlı
çıktın a b i ! " d i y e K a a n ' a takıldığında, K a a n ; " S e n hızla değişebi-
liyorsan, ben d e y a p a r ı m " d i y e y a n ı t vererek, C e m ' i bir kez d a ­
ha mutlu etmişti.

G ü n l e r birbirini kovalarken ikinci yazılılar da sonlanmış v e ç o ­


ğunun sonuçları açıklanmıştı. C e m ' İ n 85'in altında notu yoktu.

H a z i r a n ayı kapıya d a y a n m ı ş t ı . Artık sınava 3 hafta kadar bir


z a m a n kalmıştı. C e m sandığı kadar y o ğ u n bir kaygı y a ş a m ı y o r d u .
Kendini g ü ç l ü v e inançlı hissettiği her a n ; " H i p n o z sağ o l s u n ,
u m a r ı m son âna kadar b ö y l e d e v a m eder!" diyerek G i z e m l i H i p ­
n o z c u ile karşılaştığı g ü n ü mutlulukla a n ı m s ı y o r d u .

Kaan için de her şey yolunda gidiyordu. O k u l çıkışlan işe gidiyor,


e v e vardığında o kadar yorgun oluyordu ki hemen uyuyakalıyordu.
Eski alışkanlıkları onu pençesine düşüreıniyordu. Tabi bu konuda
Cem'in de büyük etkisi vardı. Birkaç kez iradesini kaybeder gibi o l ­
muştu. B ö y l e anlarda C e m o n d a n desteğini lıiç esirgememiş v e K a ­
an tekrar kontrolü ele a l m a y ı başarmıştı.

Hafta sonları C e m v e O k a n çalışırken sessizce onları d i n l i y o r ,


o n a Fransızca k o n u ş u y o r l a r m ı ş gibi gelse d e C e m ' e söz verdiği
gibi, a n l a m a k için e l i n d e n geleni y a p ı y o r d u .

S e n e y e ders ç a l ı ş a c a ğ ı d ü ş ü n c e s i o n a kâbus gibi g e l m i y o r d u


artık. N e d e olsa eskiden C e m d e derslerden o n u n kadar nefret
e d e r d i . Ş i m d i C e m isteyerek v e a z i m l e ders ç a l ı ş a b i l i y o r s a , o n u n
da b u n u b a ş a r a m a m a s ı için h i ç b i r n e d e n y o k t u .

O k a n ' ı da sevmişti. Dürüst, s a ğ l a m karakterli v e birlikte vakit


g e ç i r i l m e s i h o ş bİr i n s a n d ı . B a ş l a n g ı ç t a C e m v e O k a n ' ı n dostlu­
ğ u n u kıskanmış da o l s a , şimdi o n u da aralarına a l m ı ş l a r d ı . B i r ­
likte ç o k iyi a n l a ş ı y o r l a r d ı . A y r ı c a O k a n da K a a n ' d a n h o ş l a n m ı ş -
tı. B u d a ç o k ç a b u k k a y n a ş m a l a r ı n ı sağlamıştı.

Cem Kaan'a Cumali'nin durumundan bahsetmemişti. Kaan


C u m a l i ' n i n başka bir o k u l a gittiğini z a n n e d i y o r d u . M ü d ü r y a r ­
d ı m c ı s ı A h m e t B e y , diğer ö ğ r e n c i l e r e b ö y l e s ö y l e m i ş t i .

Ş i m d i l i k K a a n ' ı n o l a y ı bu şekilde b i l m e s i n d e f a y d a v a r d ı . A r ­
kadaşı bazı şeyleri d a h a y e n i , y e n i atlatırken, kendisinin y a ş a d ı ­
ğı v i c d a n a z a b ı n ı o n a da y ü k l e m e k h e m haksızlık o l u r d u , h e m
d e b ü y ü k bir risk t a ş ı y o r d u .

K a a n bu d u r u m l a y ü z l e ş e m e y e b i l i r v e e s k i y e d ö n m e y i tercih
e d e b i l i r d i . Bir insanın h a y a t ı n a zarar v e r m i ş o l m a k , kolay kolay
kaldırılabilecek bir şey d e ğ i l d i . C e m bile o n c a desteğe r a ğ m e n ,
ç o k zor atlatmıştı.

B a d e ise resmen g ö r ü n m e z o l m u ş t u . C e m o n u n e teneffüsler­


de ne d e d e r s h a n e çıkışlarında h i ç g ö r m ü y o r d u . K ı z bu k o n u d a
o k a d a r başarılıydı ki C e m bir a r a ; " b ü y ü c ü m ü a c a b a ? " d i y e d ü ­
ş ü n m e k t e n kendini a l ı k o y a m a m ı ş t ı .
H a z i r a n ayının ikinci günü C e m , K a a n v e O k a n o g ü n ü kendi­
lerine tatil ilan ettiler. Çılgınlar gibi eğlendiler. C e m o gün y e n i bir
şey d a h a öğrendi. İnsan s a d e c e e ğ l e n m e k için eğlendiğinde v e b u ­
nu sürekli yaptığında o kadar da keyifli o l m u y o r d u .

A m a y o ğ u n bir t e m p o n u n i ç i n d e y a ş a n a n e ğ l e n c e l e r insana
ö d ü l gibi g e l i y o r d u . V e r d i ğ i e m e k l e r karşısında o g ü n ü hak etti­
ğini hissediyor v e hiç huzursuzluk d u y m a d a n katıksız e ğ l e n i y o r ­
d u . C e m o gün geçirdiği olağanüstü saatlerden sonra, eskiden
" e ğ l e n c e " dediği hiçbir ş e y i n , b u n u n l a b o y ö l ç ü ş e m e y e c e ğ i n e
kanaat getirmişti.
uhaf Düşünceler

ı n a v a s a d e c e 3 gün kalmıştı. 3 gün sonra d a n a n ı n k u y r u ­


ğu k o p a c a k t ı . B u d ü ş ü n c e a k l ı n a g e l d i ğ i n d e C e m kendi
k e n d i n e ; " N e d e n b ö y l e bir d e y i m v a r a c a b a ? N e a l a k a ?
Y a n i d a n a n ı n k u y r u ğ u n u n k o p m a s ı y l a , bir işin artık son noktaya
ulaştığmı v e n e o l a c a k s a artık o l a c a ğ ı n ı a n l a t a n b i z d e n başka bir
millet var m ı d ı r a c a b a ? " d i y e d ü ş ü n d ü .

B u düşünce ona çok anlamsız v e gereksiz gelse d e kafasından


atamadı. " N e d e n takıldım şimdi böyle saçma bir düşünceye?"

Bir türlü engel o l a m ı y o r d u . Z i h n i sürekli b u iki o l a y arasında


mantıklı bir ilişki k u r m a y a ç a l ı ş ı y o r d u . O kadar sinirleri b o z u l d u
ki o d a s ı n d a n fırladığı gibi, mutfaktaki a n n e s i n i n y a n ı n d a aldığı
soluğu:

- Anne?

- Efendim yavrum?
- D a n a n ı n k u y r u ğ u n u n k o p m a s ı y l a , bir şeyin artık s o n l a n a c a -
ğı arasında nasıl bir ilişki var?
- Hı? Ne?
- D a n a n ı n kuyruğu d i y o r u m , bir işin son â n a geldiğini n e d e n
bu d e y i m l e ifade e d i y o r u z ?

•- B e n . . b e n b i l m i y o r u m e v l a d ı m . S e n iyi m i s i n ?

- N e y s e boş ver a n n e . . .
Mutfağı terk ederken a n n e s i ; "galiba sınav y a k l a ş ı n c a , b i z i m
oğlan keçileri k a ç ı r d ı ! " d i y e n endişeli bakışlarla o n u n gidişini
s e y r e d i y o r d u . Y e m e k işini y a r ı m bırakıp panik i ç i n d e eşinin y a ­
nına gitti.

- Rıfkıııııü

- N e var N e r i m a n ? Bir şey m i o l d u ? G e n e gözlerini a ç m ı ş s ı n


f i n c a n gibi. Y i n e n e y e panik y a p t ı n sen?

- H i ç sorma Rıfkı, hiç s o r m a !

- Kusura b a k m a a m a sormuş b u l u n d u m artık!

- Kes dalga g e ç m e y i Rıfkı. O ğ l u n e l d e n gidiyor, sen e ğ l e n m e ­


n e bak t a b i !
- K i m n e r e y e gidiyor N e r i m a n , sen ne s a ç m a l ı y o r s u n ?

- V a l i a h a y a t ı m , b i z i m o ğ l a n ı n hali h i ç iyi değil...

- N e o l m u ş ki?
- A z ö n c e y a n ı m a geldi v e b a n a s a ç m a sapan bir soru sordu.

- N e sordu?
- D a n a n ı n k u y r u ğ u n u n k o p m a s ı y l a , bir şeyin artık s o n l a n a c a -
ğı arasında n e ilişki varmış!

- N e . . h a . . . n e danası?

- Bildiğin d a n a işte R ı f k ı !

- H a n ı m sen iyi misin?

- B e n i y i y i m d e oğlan d e ğ i l . Ş u n l a bir konuşsan d i y o r u m Rıf­


kı. S ı n a v ö n e m l i değil, sen e l i n d e n geleni y a p t ı n , bu sene o l m a z ­
sa s e n e y e olur falan d e y i p rahatlatsan a z c ı k .

- S e n konuş, beni bulaştırma!


- B u sefer hayatta o l m a z ! " B e n nasıl d ü n y a y a g e l d i m ? " d e d i ­
ğ i n d e d e b a n a satmıştın. H e m d e babası olarak senin anlatman
gerekirken!

Eşinin k a h k a h a l a r a b o ğ u l m a s ı y l a , N e r i m a n h a n ı m ı n i y i c e te­
pesi atmıştı.

- Rıfkııı! S e n o ğ l u n d a n da betersin. A y o l n e o l u y o r b u g ü n si^

ze böyle!

- Kusura b a k m a h a n ı m , senin o ğ l a n a d ü n y a y a nasıl geldiğini


anlatışın a k l ı m a g e l d i ! A l ı n m a h a ! Ç o k i y i y d i : " N a s ı l ki t o h u m u
sularsan, b ü y ü y ü p ç i ç e k o l u y o r s a , b a b a n da b e n d e k i t o h u m u s u -
ladı v e sen d ü n y a y a g e l d i n ! " gibi laflar falan ettiydin. Ç o c u k g e ­
lişim u z m a n ı g i b i y d i n v a l l a !

Eşinin artık g ü l m e k t e n g ö z ü n d e n y a ş l a r g e l i y o r d u .

- B e n o soruya ç o c u ğ u n d ü n y a s ı n a zarar v e r m e d e n c e v a p v e ­
rebilmek için k a ç t a n e kitap o k u d u y d u m , senin h a b e r i n v a r mı?
S e n n e y a p m ı ş t ı n peki? H i ç b i r ş e y ! A n c a dalga g e ç b ö y l e !

N e r i m a n hanımın artık çileden çıktığını gören Rıfkı B e y , k o n u ­


y u uzatmamasının kendi hayrına o l a c a ğ ı n a karar verdi. Aksi takdir­
d e oğlan sınavı kazanamazsa, en az 10 yıl b o y u n c a ; " H e p senin
y ü z ü n d e n ! Bir b a b a olarak k o n u ş m a d ı n ç o c u k l a , stres içinde girdi
sınava" konulu uzun dır dıdar çekeceği su götürmez bir gerçekti.

- T a m a m t a m a m u z u n e t m e , gider k o n u ş u r u m ş i m d i !

- İyi e d e r s i n !

Eşi b u r n u n d a n s o l u y a r a k mutfağa geri d ö n e r k e n , Rıfkı b e y de

oğlunun odasına yöneldi.

"Tıktıktık..."

- Efendim?

- C e m o ğ l u m girebilir m i y i m ?

- G e l b a b a gel...

- O ğ l u m s e n l e biraz k o n u ş a l ı m d e d i m .
- B u n u gerçekten sen mi d e d i n , yoksa a n n e m mi sana dedirt­
ti b a b a ?
- İkisinden de biraz.
B i r b i d e r İ n e bakarak gülümsediler.
- N e y s e k o n u ş m a k için senin g e l m e n iyi o l d u b a b a . Y e n i bir
tohum-çiçek açıklamasmı kaldıramazdım!

- Hatırlıyorsun demek.

- Nasıl hatırlamam. Günlerce tohumun annemin neresinde


o l d u ğ u n u d ü ş ü n m ü ş t ü m . En s o n u n d a karnında o l d u ğ u n a karar
v e r m i ş t i m . N e d e olsa bebek karında b ü y ü y o r d u . S o n r a kardeş
istediğim i ç i n , her a k ş a m siz u y u d u k t a n sonra a n n e m i n karnına
g i z l i c e su d ö k ü y o r d u m a m a karnı hiç ş i ş m i y o r d u ! K a f a m ı n nasıl
karıştığını a n l a t a m a m !

- D e m e k o s e n d i n ! B e n d e a n n e n l e " u y k u n d a altına işiyorsun"


d i y e g ü n l e r c e dalga g e ç m i ş t i m !
B a b a - o ğ u l karınlarına ağrı girene kadar güldüler.
- Eee baba, konu neydi?

- Ş u sınav meselesi o ğ l u m . B i r a z kaygılı olabilirsin d i y e d ü ­


şündük. A m a sen hiçbir şeyi t a k m a kafana. Altı üstü bir sınav. B u
sene o l m a z s a , s e n e y e olur. B i z senin n e kadar ç o k çalıştığını b i ­
liyoruz v e . . .
B a b a s ı yaklaşık 20 dakika hiç d u r m a d a n konuştu. C e m sabır­
la o n u d i n l e d i . B a b a s ı n ı n iyi niyetli o l d u ğ u n u b i l i y o r d u . C e m için
o n u n ne söylediği ö n e m l i değildi. S ö y l e y e c e ğ i şeyleri a z çok t a h ­
m i n e d i y o r d u zaten. A m a C e m ' i d u y g u l a n d ı r a n şey, n o r m a l za­
m a n d a ü ç c ü m l e d e n fazla k o n u ş m a y a h i ç niyeti o l m a y a n baba­
sının, sırf o ğ l u n u rahatlatmak i ç i n , kendini zorlayarak v e sanki sı­
n a v d a o l a n o y m u ş g i b i , stres i ç i n d e k o n u ş m a y a ç a l ı ş m a s ı y d ı .

B a b a s ı s ö y l e y e c e k l e r i n i t a m a m l a y ı p en a z bir haftalık k o n u ş ­
tuğu i ç i n , ilerleyen g ü n l e r d e a n n e s i n i n her sorusunu yanıtsız b ı ­
rakarak, o n u deli e d e c e k biri olarak odasını terk e d e r k e n . C e m
hâlâ d a n a ile i ç i n d e b u l u n d u ğ u d u r u m u i l i ş k i l e n d i r m e y e ç a l ı ş ı ­
yordu.
Eğer bu d u r u m a bir a ç ı k l a m a b u l a m a z s a p a t l a y a c a k t ı . " B u n u

bilse bilse O k a n bilir" d i y e d ü ş ü n e r e k Okan'ı a r a d ı ;


- N e h a b e r birader?
- iyilik, s e n d e n n e h a b e r C e m ?

- İyi s a y ı l ı r ı m .
- Y a r ı n ç ı k ı y o r u z dışarı değil m i ?

- H ı hı e v e t . . .

- Bir şey m i o l d u ? Sesin dalgın gibi geliyor.


- Y a sana bİr şey s o r a c a ğ ı m a m a b i z i m k i l e r gibi aklımı o y n a t ­
tığımı d ü ş ü n m e y e c e k s i n .
- T a m a m , sor b a k a l ı m .
- " D a n a n ı n kuyruğu k o p a c a k " d e y i m i y l e , "artık sona g e l i n d i ­
ği" arasında nasıl bir a n l a m ilişkisi var?
- N e o, soru m u ç ö z ü y o r d u n ?

- H a y ı r . S a d e c e a k l ı m a takıldı.
- V a l l a b i l m i y o r u m , hikayesi n e , n e d e n b ö y l e demişler... iyi
d e sen n i y e takıldın b u n a ?
- Bilmiyorum. D e r s ç a l ı ş m a y ı bıraktığım için z i h n i m b a n a
o y u n l a r o y n u y o r galiba. U z u n z a m a n d ı r boş k a l m a y a alışık d e ­
ğil z a v a l l ı , n e y a p s ı n ?

- G e y i k yapıyorsun ama b e n c e söylediklerinde doğruluk payı var.

- Nasıl yani?
- H a n i diyorlar y a , s ı n a v a ü ç gün kala ders ç a l ı ş m a y ı mutlaka
bırak d i y e . B e n b u n u n d o ğ r u l u ğ u n a p e k i n a n m ı y o r u m . B e n c e b u
kişiden kişiye değişir. K i m s i n i n rahatlamasını sağlayabilir ama
kimisi d e a y n ı s e n i n g i b i , bir a n d a y o ğ u n t e m p o s u b i t i n c e s u d a n
ç ı k m ı ş balığa d ö n e b i l i r .
- Y a n i ders çalışırsam rahatlar m ı y ı m ?

- B e n c e işe y a r a y a b i l i r . T a b i ö n c e s i gibi saatlerce ç a l ı ş m a n a


gerek y o k . Bir-iki saat soru ç ö z m e k sana iyi gelebilir. Z i h n i n s ü ­
rekli bilgi d e p o l a m a y a , y o r u m y a p m a y a o kadar alıştı ki o n a bir
şeyler v e r m e y i n c e kendisi a r a n ı y o r haklı o l a r a k . A n l a m l ı , a n l a m ­
sız d e m e d e n ö n ü n e gelen h a k k ı n d a fikir ü r e t m e y e çalışıyor. A s ­
lında b u i y i y e işaret. D e m e k ki z i h n i n e n e r j i s i n d e n h i ç bir şey
k a y b e t m e m i ş . A r ı gibi ç a l ı ş ı y o r !

- Keçileri kaçırmadım yani?

- Kesinlikle hayır.

- B u arada keçileri k a ç ı r m a k l a d e l i r m e k arasında nasıl bir ala­


ka var?

- C e e e e m , h e m e n telefonu kapat v e e n a z 50 soru ç ö z !

- T a m a m tamam. Anlaşıldı komutanım!

C e m O k a n ' ı n tavsiyesini derhal y e r i n e getirdi. G e r ç e k t e n d e


biraz soru ç ö z m e k o n a iyi gelmişti. Z i h n i her bulduğu d ü ş ü n c e ­
y e a t l a y ı p saatlerce y o r u m l a m a y ı bırakmıştı.

Ertesi gün K a a n v e O k a n ile geçirdiği harika günlere bir yenisi


d a h a e k l e n d i . Ö z e l l i k l e o v e O k a n her şeye çok fazla gülüyorlar­
d ı . K a a n birkaç kez onlara " B i r a z d a h a gülerseniz, dudaklarınız
yırtılacak v e sınava hastanede gireceksiniz" diyerek takılmıştı.

A s l ı n d a bu z i h i n l e r i n i n stresi sağaltmak için kullandığı bir


y ö n t e m d i . Ö l e n kişinin y a k ı n l a r ı n ı n , baş sağlığı için bir a r a y a
g e l d i k l e r i n d e , k a h k a h a nöbetlerine tutulduğu b i l i n e n bir g e r ç e k ­
ti. G ü l m e k ç o k g ü ç l ü bİr silahtı v e insan b e y n i a c ı l a r , korkular,
endişeler karşısında bu silahı sık sık k u l l a n ı r d ı .

N i h a y e t 20 H a z i r a n gelip çatmıştı. C e m ' i n s ı n a v d a n ö n c e k i


son g e c e s i y d i . S a b a h o l d u ğ u n d a sınava girecek v e bir yUlık e m e ­
ğinin s o n u ç l a r ı n ı a l m a k için e l i n d e n geleni y a p a c a k t ı .

C e m o g ü n e kadar i n d ü k s i y o n l a r ı n ı uygulamıştı. G i z e m l i H i p ­
n o z c u ' n u n önerisi üzerine b u g ü n y a p m a y a c a k t ı .
Y e m e k t e n sonra bilgisayarını a ç m ı ş v e u z u n z a m a n d ı r h a b e r

almadığı G i z e m l i H i p n o z c u ' d a n gelen maili o k u m a k için, maili­

ne girmişti.

"Merhaba Cem;

Artık zafer kazanmak için hazırsın. Çok iyiydin. Seni ne ka­

dar kudasam az kalır.

Ayrıca Bade ve Kaan İle yaşadıkların da sabıdı olmanın sana


hep avantaj sağlayacağını bir kez daha kanıdadı.

Senin adına çok muduyum. Hayatındaki tüm boşlukları dol-


durdun. Doğru zamanda, doğru davranışları gösterdin. Arkada­
şını geri kazandın ve sevdiğin kızın da kalbinin sana alt olduğu­
nu gördün.

Şimdi bir zafer daha kazanmak için, güçlü olman gerekiyor


Ben sana sonuna kadar güveniyorum. Bilgi olarak, psikolojik
olarak ihtiyacın olan tüm donanımlara sahipsin.

Yann o salonda, hak ettiğini elde etmek için mücadele vere­


ceksin. Bu konuda sana birkaç uyarım olacak.

Dış ve iç koşulların seni etkilemesine engel ol. Sınavda sade­


ce sen ve soru kitapçığın var Sanki çevrende bir koruma halka­
sı varmış gibi, başka hiçbir şeyin aranıza girmesine izin verme.
Ne korku sızsın içeri, ne de salondaki herhangi bir ses.

Yapamadığın sorulara takılmadan, devam et. Soruların seni


yenmesine izin verecek kadar kontrolsüz değilsin. Eğer dikkati­
nin dağıldığını hissedersen, birkaç saniye ara ver ve sınavı ka­
zandığını hayal et. Bu zamanı kayıp olarak görme. Dikkat dağı­
nıklığından kaybedeceğin dakikalan kazanman için, küçük bir
bedel bu.

Sana daha fazla uyanda bulunmama zaten gerek yok. Hipnoz


uygulamalarınla sen kendini her koşula hazırladın. Her şeyi bi­
linçaltına bırak. O sana yol gösterecek.
Yarın akşam seninle son buluşmamızı gerçekleştireceğiz. Bunu
yine Messenger'dan yapacağız. V e e e sana bir müjdem var. Her şe­
yi olmasa da bazı sorulannı yanıtlayacağım, belki benimle ilgili gi­
zem çözülmeyecek ama birkaç tüyo vereceğim..."

" B u süper bir haber işte!" A m a y i n e de gizemli dostuyla artık v e ­


dalaşma z a m a n ı gelip çatmıştı. C e m hüzünlendiğini hissetti. Belki
de bu a d a m ı n kim olduğunu asla öğrenemeyecekti. B u , hayatı b o ­
y u n c a bir gizem olarak kalacaktı. Hayatta her şey a ç ı k l a n a m ı y o r -
d u . Bazı şeyleri olduğu gibi kabullenmek gerekliydi...

"... Yarın görüşmek üzere Cem. Sana sınavda başarılar dileme­


me gerek yok, çünkü sen zaten kazandın. Aylardır yaşadıkların,
üstesinden geldiğin zorluklar seni hayata hazırladı. Artık yaşa­
mında ne olursa olsun, sen her zaman bir çıkış yolu bulacaksın
ve istediklerini mudaka elde edeceksin. Sevgiyle kal..."

G i z e m l i H i p n o z c u o n u m o t i v e etmek konusunda ç o k i y i y d i .
C e m m u h t e ş e m bir g ü v e n d u y g u s u n u n bedenini sardığını fark et­
ti. D e ğ i l bir sınav, o n tanesine bile girse "bana m ı s ı n " d e m e z d i .

Yarın zirveye çıkacak v e gökyüzünün vereceği cevap, " K a ­


zandın" olacaktı!
Bir Zafer - Bir Veda

1 H a z i r a n P a z a r s a b a h ı C e m ' i n ö n i j n d e baktığında bile

d o y m a s ı n ı s a ğ l a y a n bİr kahvaltı sofrası d u r u y o r d u .

A n n e s i s a b a h ı n 5 : 3 0 ' u n d a kalkmış v e 5 yıldızlı bir otele taş

çıkartacak bir sofra d o n a t m ı ş t ı : S u c u k l u y u m u r t a , iki çeşit s a l a m ,

omlet, kaşar p e y n i r i , b e y a z p e y n i r , t u l u m p e y n i r i , kızarmış h e l ­

lim peyniri ( C e m b u n u h a y a t ı n d a ilk defa g ö r ü y o r d u ) , üzümlü

kek, k u r a b i y e m s i bir ş e y , kızarmış patates, yeşil z e y t i n , siyah

z e y t i n , kokteyl z e y t i n , k o c a bir tepsi börek, tahinli katmer, bir­

kaç çeşit p o ğ a ç a , garip bİr b u l a m a ç , mısır g e v r e ğ i , süt, ç a y , m e y ­

v e s u y u , tabağının y a n ı n d a bir fincap zifte b e n z e y e n tuhaf k o k u ­

lu bir karışım... Bir kuş sütü eksik d i y e m i y o r d u , ç ü n k ü a n n e s i n i n

n e y a p ı p e d i p o n u da b u l u p , bu kalabalığın arasına bir yerlere s ı ­

kıştırdığından e m i n d i .

- A n n e e e e î K a h v a l t ı y a misafirlerimiz mi var?
- Y o k o ğ l u m y o k . B i l i y o r u m biraz abarttım a m a c a n ı n ı n ne
ç e k e c e ğ i n i b i l m e d i ğ i m d e n , her şeyi y a p t ı m .

- H e p s i n i y e m e k zorunda d e ğ i l i m , değil m i ?
C e m a n n e s i n e kurbanlık k o y u n gibi b a k ı y o r d u . A s l ı n d a o n u n
istediği tek şey, bİr parça peynirle biraz z e y t i n d i .

- H a n ı m bu n e !

içeri giren b a b a s ı n ı n ağzı bir karış a ç ı k kalmıştı.

- N e y e b e n z i y o r Rıfkı? K a h v a l t ı işte!

- K a ç yıllık?
O sırada kız kardeşi de "şaşkınlıktan k ü ç ü k dilini y u t m a " m e ­
rasimine katılmak üzere mutfağa gelmişti:

- A y i n a n m ı y o r u m m m ! U m a r ı m ben s ı n a v a g i r e c e ğ i m z a m a n
da bu kadar uğraşırsın a n n e !

B a b a s ı a n n e s i n i n k o n u ş m a s ı n a fırsat v e r m e d e n a r a y a girdi:

- M e r a k e t m e k ı z ı m . B i z bunları o z a m a n a kadar bitiremeyiz


zaten I

- Beğenmiyorsanız y e m e k zorunda değilsiniz.

Annesi gücenmişti. A m a bunun sebebi herkesin gösterdiği


tepki d e ğ i l d i . D u r u m u fazlasıyla abarttığının o da f a r k ı n d a y d ı .
A m a kendini kontrol e d e m e m i ş v e ipin u c u n u kaçırmıştı. Ş i m d i
d e "iyilik y a p a y ı m d e r k e n , kötülük m ü y a p t ı m a c a b a " d i y e d ü ş ü ­
nerek telaşa kapılmıştı. N o r m a l m i ş gibi gösterip d u r u m u telafi
e t m e y e çalıştıkça da e l i n e y ü z ü n e bulaştırıyordu.

C e m a n n e s i n i n çaresiz v e üzgün bakışlarına d a h a fazla d a y a ­


n a m a d ı . Elini o n u n o m z u n a attı v e y a n a ğ ı n a sevgi d o l u , sıcacık
bir ö p ü c ü k kondurdu:

- Ü z ü l m e a n a c ı m , b e n s ı n a v d a n sonra gelir, o n l a r ı n hepsini


yerim...

"Tabi sonra beni h a s t a n e y e kaldırırsınız!" d i y e d ü ş ü n ü r k e n ,


a n n e s i n i n y ü z ü n e b a k m a m a y a ö z e n gösterdi. B u düşüncesini
sezmesi e n son istediği ş e y d i !
- Yersin tabi o ğ l u m . G e l i ş m e ç a ğ ı n d a s m s e n . V i t a m i n e ihtiya­

c ı n v a r . S o n r a proteine d e . . .

- T a m a m t a m a m u z u n e t m e y i n artık d a oturalım sofraya. Y o k ­

sa g e ç k a l a c a ğ ı z . . .

B a b a s ı n ı n k o m u t u y l a hepsi yerlerini aldılar. C e m bir tek fin­


c a n ı n i ç i n d e k i ziftin n e o l d u ğ u n u a n l a y a m a m ı ş t ı .

- A n n e b u ne?

- H a o m u ? O n u üst komşu K a d r İ y e teyzen h a z ı r l a d ı . Z e k a


a ç ı c ı bir k a r ı ş ı m m ı ş .

C e m f i n c a n ı e l i n e aldı v e k o k l a d ı . İğrenç bir kokusu v a r d ı .


" K o k u s u b ö y l e y s e , tadı nasıldır a c a b a ? "

- B u n u içmek zorunda mıyım?

" Y o k s a y e m e k m i d e s e y d i m ? " F i n c a n d a k i şey ne s ı v ı y a b e n z i ­

y o r d u , ne d e katıya.,.

- T a b i o ğ l u m , tabî o ç o k iyi gelecek sana. K a d r i y e teyzen b u k o ­


nularda tam bir uzmandır. B u kış kız kardeşin nezle olduğunda bir
karışım hazırlamıştı. Ş ı p d i y e kesti nezlesini! Değil mi D i d e m ?

- Evet, a n n e , n e z l e m eğer i y i l e ş m e z s e o iğrenç ş e y d e n d a h a


ç o k İ ç m e m gerektiğini a n l a y ı n c a , k o r k u d a n geçivermişti!

- A m a n sen d e , ağzın laf yaptığı kadar elin d e iş görse, biraz

ev hanımlığı öğrenirdin!

- B e n e v h a n ı m ı o l m a y a c a ğ ı m k i ; ben iş kadını o l a c a ğ ı m . Ev
işlerini y a p m a k için bir sürü h i z m e t ç i m o l a c a k !

- D e m e k b e n bir h i z m e t ç i y i m ö y l e mi küçük h a n ı m !

Tartışma ş i d d e t l e n m e y e başlamıştı. C e m h e m e n G i z e m l i H i p ­
n o z c u ' n u n önerisini hatırladı. Ç e v r e s i n d e o n u k o r u y a n bir halka
o l d u ğ u n u d ü ş ü n d ü . H i ç b i r şey o n u n l a sınav arasına g i r e m e z d i !
N e olursa o l s u n !

- Kesin t a r t ı ş m a y ı !
Babası t a m z a m a n ı n d a gürlemişti. D e m e k ki o n u n her gürle-
mesi sinir b o z m u y o r d u . B a z e n ç o k işe y a r a y a b i l i y o r d u !

B i r k a ç dakikalık sessizlikten sonra, C e m tam p a ç a y ı sıyırdığı­


nı d ü ş ü n ü r k e n , annesi sanki hiçbir şey o l m a m ı ş gibi k o n u y u g e ­
ne o zifte getirmişti.

- C e m , y a v r u m içmemişsin hâlâ o n u ? A z bir şey zaten. Bir y u ­


d u m d a halledersin. H a d i b e n i m güzel o ğ l u m , kırma anacığını...

D e r h a l bir şey b u l m a l ı y d ı . Aksi takdirde annesi n e y a p ı p e d i p


bu tuhaf şeyi içmesini s a ğ l a y a c a k t ı ! C e m sınav sırasında panik
h a l i n d e t u v a l e t e koşturmak istemiyordu!

- Anne?

- Efendim o ğ l u m ?

- K a d r i y e t e y z e n i n kızı da s ı n a v a g i r i y o r d u , değil mi?

- Evet ç o c u ğ u m , n e d e n sordun?

- Ç o k şüpheli bir d u r u m b u . . .

Annesi hiçbir şey a n l a m a m ı ş , boş bir ifadeyle ona bakıyordu.

- B u K a d r i y e teyze ile s e n , bir keresinde b e n i m a r k a m d a n ko­


nuştu d i y e tartışmamış m ı y d ı n ı z ?

- Evet a m a s o n r a d a n ç o k özür d i l e d i . B e n de insanlık hali d i ­


y e affetmiştim. H e r k e s şeytana u y u p hata y a p a b i l i r . Ö n e m l i o l a n
fark etmesidir.

C e m ç o k c i d d i g ö r ü n m e k için e l i n d e n g e l e n i y a p ı y o r d u .

- Y a K a d r i y e t e y z e g e n e şeytana u y m u ş s a ?

- Nasil yani?

- D i y e l i m ki bu şey beni hasta e d e c e k . M e s e l a ishal o l a b i l i ­


rim. O z a m a n K a d r i y e teyze kızının bir rakibini e l e m i ş o l m a z
mıydı?

- Ş e y . . . e v e t . . . a m a o ö y l e bir şey y a p m a z .
- N e r e d e n biliyorsun? B e n i m h a k k ı m d a konuştuğu ilk kulağı­

na geldiğinde de aynı şeyi söylemiştin. Hem kızı kazanıp ben ka­


z a n a m a y ı n c a o n u n içten i ç e mutlu o l m a y a c a ğ ı n d a n e m i n misin?

Attığı y e m işe y a r a m ı ş t ı . A n n e s i n i n y ü z ü n d e şüpheli bir ifade

belirmişti.

- V e r b a k a y ı m şu f i n c a n ı b a n a !

C e m m a s u m bir i f a d e y l e f i n c a n ı a n n e s i n e uzattı. O sırada b a ­

bası ile g ö z g ö z e geldiler. B a b a s ı n ı n y ü z ü n d e m u z i p bir g ü l ü m ­

s e m e v a r d ı . O ğ l u n u n n e y a p m a y a çalıştığını ç o k iyİ a n l a m ı ş t ı !

A n n e s i f i n c a n ı k o k l a d ı . K o k l a d ı ğ ı g i b i d e telaşla y e r i n d e n fır­

ladı:

- H a k l ı s ı n galiba o ğ l u m ! B u n u n içfnde s i n a m e k i v a r gibi! d i ­

y e r e k f i n c a n ı l a v a b o y a boşalttı.

Kurtulmuştu!

S ı n a v a gireceği okula vardıklarında kalp atışları hızlanmıştı.

İçeri girmesini h a b e r v e r e n zil ç a l d ı ğ ı n d a , ailesinin y a n ı n d a n

a y r ı l d ı . S o n bir k e z arkasına baktığında, a n n e s i n i n hâlâ d u a o k u ­

m a k l a meşgul o l d u ğ u n u g ö r d ü . B a b a s ı n ı n da rengi biraz a ç ı l m ı ş

g i b i y d i . " A c a b a b a b a m n o r m a l d e d e b u kadar b e y a z m ı y d ı ? " d i ­

y e düşünerek, merdivenleri ç ı k m a y a başladı.

O n d a n sonraki süreç ç o k hızlı geçti. E n a z ı n d a n C e m ' e ö y l e

gelmişti. B i r k e z d a h a zil ç a l d ı v e sınav b a ş l a d ı . C e m soruları

ç ö z d ü k ç e kalp atışları n o r m a l e d ö n d ü . Y a p a m a d ı ğ ı sorularla uğ­

r a ş m a d a n , diğerlerine geçti. Ç ö z e m e d i ğ i s o r u l a n n g ü v e n i n i sars­

m a s ı n a izin v e r m e d i . D ı ş a n d a o l u p b i t e n l e r i n farkında b i l e d e ­

ğildi. T ü m v a r l ı ğ ı y l a s ı n a v a o d a k l a n m ı ş t ı . S a n k i s ı n a v kitapçığıy-

la bütünleşmiş g i b i y d i .
B a z ı sorular g e r ç e k t e n ç o k z o r d u . H e l e bir tanesi o n u i y i c e
terletmişti. A m a o, soruyla o y a l a n m a m a y ı seçti. A l n ı n d a k i terle­
ri silerek, bir s o n r a k i n e geçti.

T ü m soruları t a m a m l a d ı ğ ı n d a yaklaşık 20 dakika z a m a n ı k a l ­


mıştı. B o ş bıraktığı s o r u l a r d a n , ilk o k u d u ğ u n d a o n a biraz uğra­
şırsa, y a p a b i l e c e ğ i n i d ü ş ü n d ü r e n l e r l e b a ş l a d ı . B a z ı l a r ı n ı g e r ç e k ­
ten d e ç ö z e b i l d i .

S ı n a v ı bitiren zil ç a l d ı ğ ı n d a , y o r g u n a m a m u t l u y d u . Kazan­


mıştı. B u n u a n l a m a k için t e l e v i z y o n d a n soruların c e v a p l a r ı n ı h e ­
y e c a n l a i z l e y i p karşılaştırmaya b i l e ihtiyacı y o k t u .

Y a A n k a r a Üniversitesi Psikoloji b ö l ü m ü n e girecekti y a da


Ege Üniversitesi Psikoloji b ö l ü m ü n e . . .

C e m sınav salonunu terk edip b a h ç e d e onu umutla bekleyen


ailesinin y a n ı n a d ö n e r k e n , artık bir Psikolog o l d u ğ u n u biliyordu...

m
o gün e v d e b a y r a m h a v a s ı v a r d ı . T e l e f o n h i ç s u s m u y o r , g e ­
len giden eksik o l m u y o r d u . C e m ' i n gelen tebrikler karşısında,
"teşekkür e d e r i m " d e m e k t e n d i l i n d e tüy bitmişti.

A m a a n n e s i n i n enerjisi hiç bitmeyecek gibi görünüyordu.


O n c a c u r c u n a n ı n a r a s ı n d a , yukarı ç ı k ı p K a d r i y e t e y z e y e nispet
y a p m a y ı bile i h m a l etmemişti.

B a b a s ı da göğsü kabara k a b a r a , ö n ü n e g e l e n e o ğ l u n u n ne ka­


dar zeki bir ç o c u k o l d u ğ u n u a n l a t ı y o r d u : " B i z i m oğlan ö y l e pek
ç a l ı ş m a d ı a m a k a z a n d ı . E e e zeki ç o c u k tabi..."

" S e n bir d e o n u b a n a sor. H e r gün saatlerce çalışan sen d e ğ i l ­


d i n " d e m e m e k C e m i ç i n ç o k zor o l m a m ı ş t ı . " Ç a l ı ş m a d a n k a z a ­
n a n " İmajı her ne kadar bİr abartı da olsa, sağlam karizma yaptırı­
y o r d u . Ş i m d i günlerce ders çalışıp yazılılardan y ü z ç e k e n tiplerin,
n e d e n " ç a l ı ş m a d a n a l d ı m " a y a k l a n n a yattığını d a h a iyi a n l ı y o r ­
d u . H e m milletin m o r a l i n i b o z u y o r h e m d e h a v a atıyorlardı. Bir
taşla İki kuş! A m a y i n e d e bu pek hoş bir d a v r a n ı ş s a y ı l m a z d ı .
A n c a k C e m h e m b a b a s ı n m , h e m d e kendi e g o s u n u n batırma, bir

seferlik bu d u r u m a g ö z y u m m u ş t u .

K ı z kardeşi d e bir m u c i z e eseri h i ç b i r kıskançlık belirtisi g ö s ­


termemişti. Hatta abisini içtenlikle kutlamış v e y a n a ğ ı n a k o c a ­
m a n bir ö p ü c ü k kondurmuştu.

C e m ' i n s m a v sonrası ilk aradığı kişi O k a n o l m u ş t u . O k a n ' ı n da


sınavı ç o k iyi geçmişti. A y n ı üniversiteyi k a z a n m a ihtimalleri b i ­
le v a r d ı ! Eğer bu gerçek olursa, C e m ' i n keyfine d i y e c e k o l m a z d ı .

O k a n i l e görüşmesi biter b i t m e z , telefonu ç a l m ı ş t ı . A r a y a n


K a a n ' d ı . C e m ' i n sesinden başardığını a n l a m ı ş t ı . C e m ' i uzun
u z u n kutlamış, a r d ı n d a n ; " S e n e y e b e n d e g e l i y o r u m a b İ ! " d i y e ­
rek neşe i ç i n d e telefonu kapatmıştı.

C e m ' i n y a p m a k için sabırsızlandığı bir şey d a h a v a r d ı . B a ­


d e ' y i ç ı k m a teklif e t m e k ! A m a b u n u n i ç i n bir g ü n d a h a b e k l e y e ­
cekti. Ç ü n k ü ö y l e sıradan bir teklif o l s u n istemiyordu. Z e k i c e bir
plan y a p m a l ı y d ı v e G i z e m l i H i p n o z c u ile görüşmesi t a m a m l a n ­
m a d a n aklını başka bir ş e y e v e r m e s i m ü m k ü n değildi.

B a d e ' n İ n d e s ı n a v ı n ı n iyi geçtiğini laf arasında O k a n ' d a n ö ğ ­


r e n m e y i başarmıştı. B u da bir gün d a h a b e k l e m e s i n i n B a d e ' n İ n
ç o k fazla c a n ı n ı s ı k m a y a c a ğ ı a n l a m ı n a g e l i y o r d u .

A k ş a m olduğunda, yorgun olduğunu bahane ederek odasına

çekildi. •

D a h a fazla d a y a n a m a y a c a ğ ı n ı hissederek h e m e n Messen-

ger'ına girdi:

- Tebrikler C e m !

- Teşekkür e d e r i m .

- K e n d i n i nasıl hissediyorsun?

- S a n k i i ç i m b o ş a l m ı ş gibi...

- H e r zaferden sonra y a ş a n a n bir d u y g u d u r b u !

- Normal yani
- Kesinlikle v e insanın y e n i zaferlere doğru y o l a k o y u l m a s ı n ı
sağlayan da b u d u y g u d u r .

- B a n a b a z ı şeyleri a ç ı k l a y a c a ğ ı n ı s ö y l e m i ş t i n .
- Evet v e ö y l e d e y a p a c a ğ ı m .

- Sabırsızlıkla b e k l i y o r u m .

- H a t ı r l ı y o r m u s u n , bir keresinde g ö z ü n ü n ö n ü n d e bir a d a m


görmüştün v e bu bir h a y a l d e n ç o k , gerçek gibiydi...

- E v e t ! N a s ı l u n u t a b i l i r i m ki ç o k tuhaf bir o l a y d ı !

- B a n a b u n u n n e o l d u ğ u n u sormaktan son a n d a v a z g e ç m i ş t i n
v e bu ç o k isabetli bir k a r a r d ı !

- Neden?

- Ç ü n k ü o z a m a n s e n i n l e iletişimimi t a m a m e n bitirmek z o ­
runda k a l ı r d ı m . Ç ü n k ü g ö r d ü ğ ü n kişi b e n d i m .
- Ciddi olamazsın!

- A m a ç o k c i d d i y i m . Z o r bir d ö n e m geçiriyordun v e b e n i m tah­


m i n i m ; b a n a çok ihtiyaç d u y d u ğ u n i ç i n , bir şekilde b e n i m l e bağ­
lantı kurdun. B u n u nasıl başardığını ben de a ç ı k l a y a m ı y o r u m . B u
o l a y d a n sonra y a p ı l a c a k e n doğru şey, sana bir süre mail y o l l a m a -
maktı. B a n a o l a n ihtiyacının azalmasını b e k l e m e l i y d i m . Yoksa
tekrar bağlantı kurabilir v e b e n i m kim o l d u ğ u m u öğrenebilirdin.
B u da her şeyi m a h v e d e r d i . İşte bu sebeple sana söz verdiğim h a l ­
d e , o gün b e n d e n mail alamamıştın...

- Peki a m a sen kimsin?

C e m b u sorusunun c e v a p s ı z k a l a c a ğ ı n ı bile bile s o r m a d a n


e d e m e m i ş t i . B e l k i bir m u c i z e o l u r d u da g ö l e ç a l d ı ğ ı y o ğ u r t bu
sefer tutardı...

' İşte b u c e v a p i a y a m a y a c a ğ ı m bir s o r u !


- Anlıyorum...

' Bir d e gördüğün rüya meselesi var.


- Hangisi?

- G ö k y ü z ü n d e süzülüp bir e v e gitmiştin...


- Hayal meyal hatırlıyorum...

- Evet ama geldiğin ev, benim evimdi!


- Y a n i s e n i n l e tekrar m ı bağlantı k u r d u m ?
- Ö y l e g ö r ü n ü y o r . N e y s e ki tam beni g ö r e c e k k e n saatin ç a l d ı
ve uyandın.

- Şansa bak!
~ Ö y l e d e m e C e m , bu ikimiz a d ı n a da e n iyisiydi. B u n u bir
gün a n l a y a c a k s ı n . . .
- B e n i m bir s o r u m d a h a v a r .
- U m a r ı m c e v a p l a y a b i l e c e ğ i m bir sorudur.

- B a b a m a ses kayıt c i h a z ı n ı sen m i aldırdın?

O â n a kadar C e m ' i n aklına b u n u y a p a n ı n G i z e m l i Hipnozcu


o l a b i l e c e ğ i g e l m e m i ş t i . A m a bir a n d a z i h n i n d e bir ışık çakmıştı
v e bu d ü ş ü n c e son d e r e c e mantıklı gelmişti. H a y a t ı n d a g i z e m l i
işler y a p a n başka kim v a r d ı ki?

- B u işte b e l k i p a r m a ğ ı m olabilir. ;

- Haklıyım öyleyse, sendin!

- Evet...

- A m a nasıl y a p t ı n b u n u ?
- B a b a n a d a bir m a i l y o l l a d ı m . S e n i n bir arkadaşın o l d u ğ u m u ,
e n ç o k istediğin ş e y i n ses kayıt c i h a z ı o l d u ğ u n u a m a o n a kim o l ­
d u ğ u m u a ç ı k l a y a m a y a c a ğ ı m ı , yoksa senin b a n a kızacağını söy­
ledim.

- İyi d e b a b a m adressiz bir m a i l i n nasıl g ö n d e r i l m i ş olabile­


ceğini h i ç s o r g u l a m a d ı m ı ?

- H a y ı r . O n u n t e k n o l o j i ile arası senin k a d a r iyi değil. G e n ç l e ­


rin bilgisayarın kurdu o l d u ğ u n u , isterlerse her şeyi y a p a b i l e c e k l e ­
rini d ü ş ü n d ü . B u d u r u m u n o n u n için kapısının altından atılmış,
isim v e adressiz bir mektuptan hiçbir farkı y o k t u .

- Mantıklı...

~ Öyle.
- Peki şimdi b e n sensiz n e y a p a c a ğ ı m ?

- B a n a ihtiyacın y o k artık. Z a t e n seni bu h a l e b e n g e t i r m e d i m .


D a h a ö n c e d e dediğim gibi, b u n u sen basardın C e m . B e n s a d e ­
c e O k a n ' ı n sana o l d u ğ u , senin d e K a a n ' a o l d u ğ u n gibi, sana y a r ­
d ı m c ı o l d u m . A s l ı n d a dışarıdan her n e kadar bir başkası y a r d ı m
e d i y o r m u ş gibi g ö r ü n s e d e insanlar kendi k e n d i l e r i n e yardım
ederler. B a ş k a l a r ı n ı n y a r d ı m ı n ı a l d ı ğ ı n d a , aslında o y a r d ı m ı ka­
bul e d e n y i n e kişinin kendisidir.

H a y a t t a insanların desteğini alabilirsin C e m a m a seni sen y a ­


pan y i n e sensindir. Ş u n u her z a m a n hatırla ki; bu d ü n y a d a kişinin
e n büyük düşmanı da en b ü y ü k dostu da y i n e kendisidir.

- B u l m a c a gibisin. B u söylediklerini ç ö z m e m en a z ü ç g ü n ü ­
mü alacak.

- A s l ı n a bakarsan C e m , bu biraz d a h a u z u n sürecek.

- B e n bu sohbet hiç bitmesin istiyorum a m a s ö y l e y e c e k bir


şey b u l a m ı y o r u m .

- F a r k ı n d a y ı m v e haklısın. S ö y l e n e c e k her şey s ö y l e n d i C e m .


G e r i y e senin başarılarının d e v a m ı n ı getireceğin bir h a y a t k a l d ı .
Y a n i işin e n ö n e m l i b ö l ü m ü .

- V e s a n a göre ben y a l n ı z d e ğ i l i m , ç ü n k ü k e n d i m kendimin


yanındayım! :

- Aynen öyle! :

- O z a m a n artık bitti. Y a n i bir d a h a hiç g ö r ü ş m e y e c e ğ i z v e


b e n senin nasıl o l u p ta birdenbire ortaya ç ı k ı p her şeyi bildiğini
asla ö ğ r e n e m e y e c e ğ i m .

- Pek s a y ı l m a z .

- Y a n i b a n a s ö y l e y e c e k misin?

C e m g ö z l e r i n e i n a n a m ı y o r d u . N e o l m u ş t u ki G i z e m l i Hip­
n o z c u a ç ı k l a m a m a k t a n v a z g e ç m i ş v e o n a her şeyi a n l a t m a y a ka­
rar vermişti?
- H e m e n h e y e c a n l a n m a ! Ş u a n d a sana d a h a fazla bir ş e y
a ç ı k l a m a y a c a ğ ı m . S ö y l e y e b i l e c e ğ i m tek ş e y ; bu d ü n y a d a n bu g i ­
zemi ç ö z m e d e n gitmeyeceksin.

- B u da bir şeydir.
- Sevgili C e m , s e n i n l e dost o l m a k b e n i m için harika bir şey­
d i . S a n k i i n s a n ı n i ç i n d e k i gençliği tekrar hissetmesi g i b i y d i . . . S e ­
nin s a y e n d e , b e n d e senin yaşlarındaki h a l i m e geri d ö n d ü m . . . O
g e n ç l i k h e y e c a n l a r ı n ı s e n i n l e birlikte y a ş a d ı m . S o n u ç t a h e p i m i z
aynı duygularla yoğrulmuyor muyuz?

- B u n u a n l a m a k için y a ş l a n m a m l a z ı m .

- Haklısın.

- K a ç yaşındasın?

- D a h a fazla i p u c u y o k C e m ! S e n b e n i m a ğ z ı m d a n laf a l m a ­
d a n , b u g ö r ü ş m e y i sonlandırsak iyi o l a c a k :

C e m g ö n ü l s ü z c e ; " p e k i " d i y e y a z a r a k "enter" tuşuna bastı.

- B a d e s e n i n y o l u n u g ö z l ü y o r . O n u d a h a fazla b e k l e t m e .

- B e k l e t m e y e c e ğ i m v e sana bir kez d a h a teşekkür etmek isti­


y o r u m . B e n i m i ç i n yaptıkların ç o k d e ğ e r l i y d i . S e n i h a y a t ı m b o ­
y u n c a h e p h a t ı r l a y a c a ğ ı m v e bir gün b e n d e senin gibi harika bir
hipnotist o l a c a ğ ı m .

- O l a c a ğ ı n a i n a n ı y o r u m C e m . Y a ş a m ı n sana hazırladığı birçok


sürpriz v a r . O n l a r ı n tadını çıkar v e fırsatları görmek i ç i n , g e ç i p
gitmelerini b e k l e m e . B i r g ü n tekrar b u l u ş m a k ü z e r e hoşça kal...

- S a n a da h o ş ç a k a l . . .

Bitmişti. A m a C e m b u bitişin a y n ı z a m a n d a y e n i bir b a ş l a n ­


gıç o l d u ğ u n u hissediyordu. Ç o k yorgundu. Sınav, kutlamalar,
G i z e m l i H i p n o z c u ile v e d a d e r k e n , gözlerini a ç a m a y a c a k kadar
bitkin hissediyordu kendini.

B a ş ı n ı yastığına k o y d u ğ u a n d a h o r l a m a y a b a ş l a d ı .
P=ıin Açan Tuva e
-V'

^ rtesi g ü n g e ç k a l k a c a ğ ı n ı zannetmişti ama erkenden

u y a n m ı ş , bir dalıa da u y u y a m a m ı ş t ı . A n l a ş ı l a n bünyesi

erken k a l k m a y a fena h a l d e alışmıştı.

" M a d e m erken k a l k t ı m , B a d e ' y e n e y a p a c a ğ ı m a karar v e r e ­

y i m " d i y e d ü ş ü n e r e k , yataktan ç ı k t ı .

A m a fikir b a n k a s ı t ü k e n m i ş g i b i y d i . A k l ı n a ç a r p ı c ı hiçbir şey

gelmiyordu.

K a h v a l t ı d a herkesin neşesi y e r i n d e y d i . A m a C e m ' i n k i hepsini

o n a katlardı. Ç ü n k ü s a n d a l y e s i n e t a m o t u r a c a k k e n , ü z e r i n d e bir

p a k e t o l d u ğ u n u g ö r m ü ş t ü . P a k e t i n i ç i n d e n d e Playstation-3 ç ı k ­

mıştı!

- B u n u hangi ara a l d ı n ı z ?

- S ı n a v d a n ö n c e almıştık.

- A m a b a b a o z a m a n kazanıp k a z a n m a y a c a ğ ı m belli değildi k i !


- B i z sana o n u kazandığın z a m a n almayı planlamamıştık ki.
K a z a n s a n da k a z a n m a s a n da e l i n d e n g e l e n ç a b a y ı sarf etmiştin.
Ö n e m l i o l a n da budur.

- İyi d e bu ç o k paiıalıdır!

- Taksitle aldık. H e m sen kafanı b ö y l e gereksiz işlere y o r m a !

C e m k a h v a l t ı d a n sonra h e m e n telefona sarıldı v e K a a n ' ı a r a d ı :

- A b i c i m bu kadar o l u r ! B e n d e t a m seni a r a y a c a k t ı m .
- N e diyecektin?

- T e k i n a b i n i n parasını v e r d i m !

- S ü p e r s i n ! H â l â hayatta o l d u ğ u n a g ö r e , a n l a ş ı l a n sandığın g i ­
bi c a n i biri d e ğ i l m i ş .

- Aslına bakarsan daha da caniymiş.

- Nereden anladın?

- D ü k k a n a girer girmez, işi u z a t m a m a k için d o ğ r u d a n onun


y a n ı n a gittim. O y a l a n ı r s a m hiç y a p a m a z d ı m . C e s a r e t i m e r i y i p
gitmek için fırsat k o l l u y o r d u . H e r n e y s e , parayı o n a uzattım v e
"paranı b e n ç a l m ı ş t ı m , Özür d i l e r i m , şimdi fazlasıyla i a d e e d i y o ­
rum" diyerek 300 Y T L verdim.

- Eh sevinmiştir o z a m a n . N e d e olsa o parayı ç o k sever. F a z ­


lasını da a l ı n c a sakinleşmiştir.

- G ö r ü n ü ş e göre a d a m ö l d ü r m e y i , p a r a d a n d a h a ç o k s e v i y o r -
m u ş ! A d a m ı n y ü z ü n d e ö y l e bir ifade belirdi kİ eğer bir s a n i y e
d a h a b e k l e r s e m , o r a d a n sağ ç ı k a m a y a c a ğ ı m ı a n l a d ı m !
- H e m e n kaçsaydın!

- A y n e n ö y l e y a p t ı m . Jet hızıyla tabanları y a ğ l a d ı m . A r k a m ­


d a n ; "Eğer senin b u d ü k k a n a bir kilometreden d a h a fazla y a k l a ş ­
tığını g ö r ü r s e m , bağırsaklarını deşer s a n a y e d i r i r i m , it o ğ l u it!"
d i y e b a ğ ı r ı y o r d u . T a b i sonra beni başka nasıl ö l d ü r e c e ğ i n e dair
diğer senaryolarını d u y a m a d ı m , ç ü n k ü c a n her ş e y d e n k ı y m e t l i ,
kesin koşu rekoru k ı r d ı m !
- A l e m s i n K a a n . Ö y l e bir anlatıyorsun ki kesin k o m e d y e n fa­

lan o l m a l ı s ı n s e n !
- S e n n e d e n aramıştın b e n i ?
- B i z i m k i l e r b a n a Playstation-3 aldı d i y e h a v a a t a c a k t ı m .

- V a y h a i n köfte!

- E e e e , çalış senin d e o l s u n !
- O l a c a k , h e m o z a m a n Playstation 4 ç ı k m ı ş o l a c a k v e b e n i m
h a v a m karşısında sen k a ç a c a k delik a r a y a c a k s ı n .
- Şaka bir y a n a K a a n , bu a k ş a m gel d e o y n a y a l ı m d i y e c e k t i m .
S a k ı n c a s ı y o k s a O k a n ' ı d a d a v e t etmek istiyorum.
- N e sakıncası birader. S e v d i m b e n k e r a t a y ı . Kafa a d a m !

- İyi anlaştık ö y l e y s e . 2 0 : 0 0 g i b i gelirsin.

- N i y e d a h a erken değil?

- Bir işim v a r .

- N e işi? Y o k s a y i n e s ı n a v a girip T ü r k i y e birincisi o l m a y a ka­

rar v e r d i n d e ders m i ç a l ı ş a c a k s ı n ?

- S a ç m a l a m a a b i y a ! B i r işim v a r işte.

- A m m a da g i z e m l i s i n .

- S o n r a a n l a t ı r ı m . A k ş a m a görüşürüz.

- Peki, öyle olsun. Görüşürüz...

O k a n ' ı da a r a y ı p d a v e t ettikten sonra sıra B a d e ' y e gelmişti.

A m a ö ğ l e n o l m u ş t u v e C e m ' i n a k i m a h â l â parlak bir fikir g e l m e ­

mişti.
" E n iyisi d ü z bir teklif y a p ı p g e ç e y i m . B a ş k a z a m a n bir şey y a ­
pıp telafi e d e r i m " d i y e düşünerek tuvalete girdi. G i r d i ğ i gibi d e
a k l ı n a m u h t e ş e m bir fikir g e l d i . N e d e n i n s a n ı n aklı tuvalette d a ­
ha iyi ç a l ı ş ı y o r d u a c a b a ? H e r h a l d e öğrencilerin tuvalette s ı n a v a
girmelerine izin v e r i l s e , ç o k d a h a yüksek p u a n l a r alırlardı.

T u v a l e t t e n çıkar ç ı k m a z , üzerini değiştirdi v e u ç a r c a s ı n a so­

kak kapısına y ö n e l d i .

- Nereye oğlum?
- B i r k a ç saatlik bir işim v a r .
- N e işi?

- A n a c ı m a c e l e m var. S o n r a k o n u ş u r u z !

D ı ş a r ı d a k i işini t a m a m l a d ı k t a n sonra saat 15:00 o l m u ş t u . D a ­


ha fazla vakit k a y b e t m e d e n B a d e ' y i a r a d ı :
- M e r h a b a B a d e , nasılsın?

- Fena sayılmaz.

- B i r şey m i o l d u ?

- B a z ı l a r ı b e n i a r a m a d a n ö n c e k u z e n i m i a r a m a y ı tercih etmiş.
D e m e k ki arkadaşları ile Playstation o y n a m a k b e n d e n d a h a d e ­
ğeri i y m i ş !

- Ö y l e değil B a d e . . . '

- P e k i y a nasıl C e m ?

- Eğer saat 1 6 : 0 0 ' d a o k u l u n y a n ı n d a k i ç a y b a h ç e s i n e gelirsen


anlarsın.

- Y a gelmezsem?

- S e n i n için h a r c a d ı ğ ı m 2 saat boşa gider.


- 2 saat m i ? N e yaptın ki?
- Sijrpriz!

- T a m a m . Şey..sana çıkıştığım için özür dilerim. B e n s a d e c e bu


saate kadar a r a m a y ı n c a , vazgeçtiğini d ü ş ü n m e y e başlamıştım...

- E h v a z g e ç i p v a z g e ç m e d i ğ i m i g e l i n c e görürsün.

- H e m e n hazırlanıp ç ı k ı y o r u m .
- Görüşürüz öyleyse...
- Tamam.

Bir saat g e ç m e k b i l m e d i . C e m h e y e c a n i ç i n d e k ı v r a n ı y o r d u .
M u h t e m e l e n B a d e e n az 1 5 dakika g e c i k e c e k t i . Kızlar h e p b ö y ­
le değil m i y d i ? Erkekleri s ü r ü n d ü r m e k t e n hoşlanıyorlardı.

Ama anlaşılan Bade onlardan değildi çünkü tam saat


16:00'da ç a y b a h ç e s i n e varmıştı. O n u n da ç o k h e y e c a n l ı o l d u ­
ğu her h a l i n d e n belliydi.
- Merhaba Cem.

- Merhaba.

- S ı n a v ı n ç o k iyi g e ç m i ş . O k a n ' d a n a l d ı m h a b e r i n i . Tebrik

ederim.

- Teşekkür e d e d m . B e n d e senin haberini O k a n ' d a n aldım.

B e n d e seni tebrik e d e r i m .

- B u d u r u m d a iyi ki O k a n v a r !

- Öyle!
İkisi d e rahatlamış vaziyette gülüştüler. Birlikte attıkları b u

k a h k a h a l a r , aradaki gerginliğin k a y b o l m a s ı n ı sağlamıştı.

- Biraz yürüyelim mi?

- Oluuur...

C e m B a d e ' n i n eli'ni tutmak için müthiş bir istek d u y u y o r d u .

A m a h e n ü z erken o l d u ğ u i ç i n , kendini f r e n l e m e k z o r u n d a y d ı .

İlk köşeyi d ö n d ü k l e r i n d e dondurma satan a d a m y a n l a r ı n a


geldi v e B a d e ' y e kırmızı bir gül uzattı. B a d e şaşırmış bir şekilde
gülü a l d ı . Ü z e n n d e bİr not v a r d ı . Ş ö y l e y a z ı y o r d u :

"Ben..."

B a d e başını kaldırıp C e m ' d e n bir a ç ı k l a m a b e k l e r c e s i n e bak­

tı. A m a C e m m u z i p bir şekilde g ü l ü m s e m e k l e y e t i n d i . B i r a ç ı k ­

lama alamayacağını anlayan B a d e , bu oyuna katılmaya karar

verdi.

B i r k a ç d a k i k a y ü r ü m ü ş l e r d i ki ö n ü n d e n geçtikleri dükkandan

bir a d a m çıktı v e B a d e ' y e başka bir kırmızı gül uzattı. O n d a d a

bir not v a r d ı : "seni..."

B a d e ' n i n y ü r ü r k e n ayakları b i r b i n n e d o l a n m a y a başlamıştı.

A z sonra ç i ç e k satan bİr b a y a n , o n a bir buket gül v e r d i . H e r

birinin ü z e r i n d e bir harf v a r d ı , " s - e - v - i - y - o - r - u - m "


B a d e düşüp b a y ı l a c a k gibi g ö r ü n ü y o r d u . C e m o n u k o l u n d a n
tutarak, ç i ç e k ç i k a d ı n ı n diğer e l i n d e k i gülü alarak B a d e ' y e uzat­
tı. B u güldeki notta ş ö y l e d i y o r d u ;

" Ö n ü m ü z d e k i o n yıl b o y u n c a a k l ı m a bu kadar romantik bir


şey d a h a gelmesi m ü m k ü n d e ğ i l ! Lütfen b u n u n l a idare et!

Birlikte g ö z l e r i n d e n yaşlar g e l e n e kadar güldüler. Ç i ç e k ç i ka­


dın da g ü l ü y o r d u . G e n ç l i k b a m b a ş k a bir ş e y d i !
7 Yıl Sonra

radan t a m 17 yıl geçmişti. C e m a c ı l a r ı n v e m u t l u l u k l a ­


rın birbirini k o v a l a d ı ğ ı b u y ı l l a r b o y u n c a B a d e ' y e v e y a ­
ş a m a o l a n sevgisini h i ç k a y b e t m e m i ş t i . Y a ş a m ı n d a hip­
nozla t a n ı ş m a s ı n d a n b u g ü n e kadar o l a n y o l c u l u ğ u n d a , ilk hip­
noz adını duyduğunda, onu kullanıp herkesi istediği şekilde
programladığı h a y a l i t a m a m e n gerçek o l m u ş t u . T e k bir farkla:
C e m istekleri için p r o g r a m l a m a y ı ç e v r e s i n d e k i l e r e d e ğ i l , k e n d i ­
ne y a p m ı ş t ı v e e l d e ettiği şeyler h a y a l i n d e n bile g ü z e l d i . B a ş k a ­
larını değiştirerek h a y a l l e r e u l a ş ı l a c a ğ ı n ı s a n m a k g e r ç e k d ı ş ı y d ı .
A m a insan kendini değiştirince, herkes değişiyordu v e bu d e ğ i ­
şim n i c e hayatları etkiliyordu.

B a d e ile ö ğ r e n i m hayatlarını t a m a m l a d ı k t a n sonra e v l e n m i ş ­


lerdi. Evlendikten 5 yıl sonra da ikiz ç o c u k l a r ı d ü n y a y a gelmişti.

A r d a v e A y l a 1 hafta ö n c e 4 y a ş ı n a b a s m ı ş l a r d ı . A i l e i ç i n d e
o n l a r ı n d o ğ u m günlerini kutlamışlardı. A r a l a r ı n d a tek bir eksik
vardı: Babası...
Babasını iki yıl ö n c e , ani bir kalp krizi n e d e n i y l e kaybetmişti.
Ç o k c a n ı yanmıştı C e m ' i n . A m a insan hayatta her ş e y e alışıyor­
d u , alışmak z o r u n d a y d ı . Y a ş a m d e v a m e d i y o r d u . Kaybettiklerin­
d e n geriye onlarla geçirdiğin anların mutlu hatıraları k a l ı y o r d u ,
insan bu hatıralarla t u t u n u y o r d u hayata y e n i d e n . . .

Erken a m a m u t l u terk etmişti babası bu d ü n y a y ı . H e r iki toru­


n u n u da g ö r m ü ş , o n l a r ı n ilk a d ı m l a r ı n a , ilk s ö z c ü k l e r i n e şahit o l ­
muştu.

Kız kardeşi d e e v l e n m i ş , A m e r i k a ' y a yerleşmişti. Oklaho-


m a ' d a y a ş ı y o r d u . Y e t e n e k l i bir iç m i m a r d ı . O r a d a kendi işini
kurmuş v e h a y a l i n d e k i gibi bir iş kadını o l m u ş t u . T a b i t a h m i n
e d i l e c e ğ i gibi, e v i n d e iki hizmetçisi v a r d ı . A n c a toplayabiliyor-
lardı, dağınık kardeşinin p e ş i n i !

G e ç e n hafta sırf ikizleri g ö r m e k i ç i n , o n c a y o l u kat e t m i ş , Tür­


k i y e ' y e gelmişti. Üstelik 3 aylık h a m i l e y d i .

K a a n ' l a da bağlarını h i ç k o p a r m a m ı ş l a r d ı . K a a n bir sonraki


yıl konservatuarı k a z a n m ı ş t ı . H a r i k a bir tiyatro o y u n c u s u y d u !
G e n e l l i k l e k o m e d i o y u n l a r ı n d a o y n a m a y ı tercih e d i y o r d u . B a ş ­
rolü d e k i m s e y e k a p t ı r m ı y o r d u !

O k a n ile yolları hiç ayrı d ü ş m e m i ş t i . İkisi d e E g e Üniversitesi


Psikoloji b ö l ü m ü n ü k a z a n m ı ş l a r d ı . M a s t e r yaptıktan sonra da
h i p n o z eğitimlerini y i n e beraber almışlardı. C e m O k a n ' ı n k u z e ­
ni ile e v l e n i n c e , ailelerin d e birbirine y a k ı n l a ş m a s ı s o n u c u , y o l ­
larının hiç a y r ı l m a y a c a ğ ı garantilenmişti.

Ş i m d i d e ortaklardı. Dört katlı bir iş yerleri v a r d ı . Ö ğ r e n c i l e ­


re v e yetişkinlere bireysel terapiler y a p ı y o r , T ü r k i y e ' d e v e bir ç o k
ü l k e d e h i p n o z eğitimleri v e r i y o r v e kitap y a z ı y o r l a r d ı . Y e d i n c i
kitapları nisan a y ı n d a ç ı k a c a k t ı . C e m tam da istediği gibi bir h i p ­
notist o l m u ş t u !

Ü ç gün ö n c e g a z e t e d e M e t i n ile ilgili bir haber o k u m u ş t u . Bir


silahlı s o y g u n o l a y ı n d a adı g e ç i y o r d u . S u ç l u l a r y a k a l a n m ı ş v e
hapse atılmışlardı. H i ç şaşırmamıştı. B ü y ü k İhtimalle bu M e t i n ' i n
ilk hapse girişi bile değildi. Haberi okurken; "Acaba Gizemli
H i p n o z c u karşıma ç ı k m a s a y d ı , Kaan ve benim de adım bu ha­
b e r d e g e ç i y o r olur m u y d u ? " d i y e d ü ş ü n m e d e n e d e m e m i ş t i . B u
o l d u k ç a yüksek bir olasılıktı.

H e r n e kadar G i z e m l i H i p n o z c u , C e m ' i n zaten i ç i n d e kıpırtı­


lar başladığını v e bu s a y e d e başardığını söylemiş olsa da C e m
o n u n desteği o l m a d a n o kadar i l e d e y e m e y e c e ğ i n i biliyordu.

G i z e m l i H i p n o z c u ' n u n bir m a i l i n d e dediği gibi -şu an h a n g i ­


si o l d u ğ u n u h a t ı r l a m ı y o r d u , ç ü n k ü mailleri bir d a h a o k u y a m a -
mıştı. G ö r ü ş m e l e n t a m a m l a n d ı ğ ı n d a , mailler esrarengiz bir ş e ­
kilde y o k o l m u ş t u - insanın hayatı iki s a n i y e i ç i n d e bile değişip
bambaşka yönlere sapabiliyordu.

C e m ' i n bu 17 yıl i ç i n d e y a ş a d ı ğ ı e n şaşırtıcı o l a y ise g e ç e n yıl


gerçekleşmişti.

34 y a ş l a r ı n d a bir a d a m terapi desteği için o n d a n r a n d e v u a l ­

mıştı.

A d a m sekretere bir fobisi o l d u ğ u n u s ö y l e m i ş , telefonda d a h a


fazla bilgi v e r m e k istememişti.

C e m u ç a k y a da ö l ü m fobisi o l d u ğ u n u t a h m i n etmişti. S o n z a ­
m a n l a r d a bu v a k a l a r ı n sayısı gittikçe a r t ı y o r d u .

C e m g ö r ü ş m e sırasında a d a m ı n üniversite s ı n a v ı n a girmekten


ö l e s i y e korktuğunu öğrenmişti. A m a asıl şaşırtıcı o l a n b u d e ğ i l ­
d i ! C e m b ü y ü k şoku a d a m o d a s ı n ı n k a p ı s ı n d a n girer girmez y a ­
şamıştı. Ç ü n k ü a d a m ı n adı C u m a l i ' y d i v e bu isim benzerliği fa­
lan da d e ğ i l d i . B u , y ı l l a r ö n c e tanıdığı C u m a l i ' y d i !

C u m a l i , C e m ile ilgili h a b e r l e r i , g a z e t e l e r d e n v e t e l e v i z y o n ­
lardan takip ettiğini, k e n d i s i n e a n c a k o n u n y a r d ı m e d e b i l e c e ğ i ­
ne karar verdiğini söylemişti.
C e m birkaç dakika k o n u ş a m a m ı ş , n i h a y e t k o n u ş m a y ı başar­
d ı ğ ı n d a ; " N e d e n ben?" d i y e sormuştu. C u m a l i ise son d e r e c e
mantıklı bir c e v a p vermişti:

" S e n i n geldiğin y e r e baktığımda, b u n u başarmış o l m a n ı n tek


y o l u n u n , b ü y ü k bir değişim y a ş a m a n l a m ü m k ü n olabileceğini
d ü ş ü n d ü m . Ş i m d i b e n i m d e b ö y l e bir d e ğ i ş i m e i h t i y a c ı m var.
B u n u s e n d e n d a h a iyi kim sağlayabilir ki?"

C u m a l i iş a d a m ı olmuştu. D e r i üzerine bir firma kurmuştu v e


T ü r k i y e ' n i n b i r ç o k y e r i n d e şubeleri v a r d ı . İşinin en ö n e m l i kısmı
ise ihracattı. R u s y a ' y a deriden y a p ı l a n akla g e l e b i l e c e k her şeyin
ihracatını y a p ı y o r d u .

Ç o k zengindi a m a hayatı b o y u n c a kendini y a r ı m kalmış his­


setmişti. Ç ü n k ü üniversite o k u y a m a m ı ş t ı . İstese yurt dışında k e n ­
d i n e bu i m k a n ı sağlayabilirdi. B u g ü c e sahipti. A m a o yıllar ö n ­
c e k e n d i n e hedef belirlediği A n k a r a Üniversitesi H u k u k Fakülte­
s i n d e o k u m a k istiyordu. B u n u o kaöar ç o k istiyordu ki s a h i p o l ­
d u ğ u her şeyi feda e t m e y e hazırdı.

C e m , C u m a l i b u n l a ı i anlatırken s u ç l u l u k d u y g u s u y l a k ı v r a n -
mıştı. C u m a l i ' n i n b u r c a yıl hayalini g e r ç e k l e ş t i r e m e m e s i n i n se­
b e p l e r i n d e n biri d e kendisiydi.

D ı ş a r d a n b a k a n insanlar, " a d a m ı n bu kadar parası v a r , ü n i ­


versite o k u y u p da ne y a p a c a k " d i y e düşünebilirlerdi. A m a h a y a t ­
ta asla parayla satın a l ı n a m a y a c a k değerler v a r d ı . B u n l a r d a n b i ­
ri d e insanın y ü r e ğ i y l e bağlandığı hedeflerini gerçekleştirebilme
tutkusuydu.

C e m , C u m a l i ' y i ç o k iyİ a n l a m ı ş t ı . H e m d e o kadar iyi a n l a ­


mıştı ki y a ş a d ı ğ ı suçluluk d u y g u s u g e ç e n her s a n i y e y l e birlikte
artmıştı.

Biri ç ı k ı p da o n a , bırak h i p n o z u f a l a n , b e n sana d ü n y a y ı v e ­


r e c e ğ i m d e s e , asla kabul e t m e z d i . S a h i p o l d u ğ u şeyler, h a y a l l e ­
rini gerçekleştirmiş o l m a k , o n u n içİn d ü n y a l a r a b e d e l d i .
O y s a C u m a l i hissettiği y a r ı m l<almışlil<tan d o l a y ı e v l e n m e m i ş ­
ti b i l e . U z u n yıllar kendini işine v e r m i ş v e içindeki eksikliği
o n u n l a k a p a t m a y a çalışmıştı a m a işe y a r a m a m ı ş t ı . En s o n u n d a
istediğini e l d e e t m e d e n m u t l u o l a m a y a c a ğ ı n a kanaat getirmişti.
E v l e n e r e k d e kendi m u t s u z l u ğ u n u bir başkasıyla p a y l a ş m a k iste­
memişti.

Bir ö n c e k i y ı l , k e n d i n e özel h o c a l a r tutarak s ı n a v a h a z ı r l a n ­


mıştı. A m a s ı n a v â n ı n d a korkunç bir baş d ö n m e s i hissetmiş, ilk
20 d a k i k a s o n u n d a s a l o n u terk etmişti.

Y ı l l a r ö n c e y a p a m a d ı ğ ı n ı n acısı i ç i n e İşlemiş v e bir f o b i y e d ö ­

nüşmüştü.

C e m o n u d i n l e d i k t e n sonra, o n u n o k u l d a n ayrılışının a r k a s ı n ­

d a n yaşadıklarını anlatarak, C u m a l i ' d e n defalarca özür dilemişti.

C u m a l i ise o n a , " B e n seni ç o k t a n affettim. B a n a y a r d ı m e t m e n


için seni s e ç m e m i n s e b e p l e r i n d e n biri d e artık senin d e kendini
affetme z a m a n ı n g e l d i . S a n a bu şansı s u n m a k istiyorum. Ç ü n k ü
b u n u hak ettin. B e n i m gibi zorluklar i ç i n d e o k u y a n çocuklara
yaptığın m a d d i v e m a n e v i y a r d ı m l a r ı n h e p s i n d e n h a b e r i m v a r .
Eğer b a n a yıllar ö n c e , "sen o k u l u bırakırsan, senin durumunda
olan birçok çocuğa yardım edilecek" denseydi, hiç düşünmez
b e n i m gibi o n l a r c a s ı için k e n d i m i feda e d e r d i m C e m . Ç ü n k ü b i ­
l i y o r u m ki sen b a n a bunları y a p m a s a y d ı n , b u k o n u d a bu kadar
hassas o l m a y a c a k v e o ç o c u k l a r a y a r d ı m e t m e y e c e k t i n . Hatta
kim bilir, belki sen bile bu k o n u m d a o l a m a y a c a k t ı n . " d e m i ş t i .

B ü y ü k bir a d a m olmuştu C u m a l i . Ç o k parası o l d u ğ u için d e ­

ğ i l , b ö y l e hissedebildiği için...

V e h a k l ı y d ı d a . C e m ' i n h a y a t a bakışını değiştiren e n Önemli


o l a y l a r d a n biri d e C u m a l i k o n u s u n d a y a ş a d ı k l a r ı y d ı . B e l k i b u n ­
ları y a ş a m a m ı ş o l s a . G i z e m l i H i p n o z c u ' y l a d i y a l o g u n u yarıda
kesecek v e v a z g e ç e c e k t i .
C e m , C u m a l i ' y e y a r d ı m etmek için bildiği her şeyi k u l l a n m ı ş ­
tı. C u m a l i o n u n para istemediği teklifini ısrarla r e d d e d i n c e , bu
parayı y a r d ı m ettiği ç o c u k l a r için h a r c a m ı ş t ı .

B u süre i ç i n d e C u m a l i ile aralarında yılların acısını d i n d i r e n


bir dostluk kurulmuştu. S ı n a v g ü n ü , C u m a l i ' y i s ı n a v a götüren d e
C e m o l m u ş t u . C u m a l i s ı n a v d a n y ü z ü n d e n k o c a m a n bir g ü l ü m ­
s e m e y l e ç ı k m ı ş v e "bu iş o l d u " d i y e r e k m ü j d e y i vermişti.

İnsan isterse hayatta her şeyi y a p a b i l i r d i . Er y a da g e ç . C u m a ­


li b u n u n e n iyi ö r n e ğ i y d i .

A y r ı l ı k z a m a n ı gelmiş v e C u m a l i 18 y a ş ı n d a sınavı kazanmjjş


bir g e n c i n c o ş k u s u y l a A n k a r a ' y a y e r l e ş m e k üzere C e m ' e v e d a
etmişti:

A y r ı l ı r k e n C e m o n a ; "İşler ne o l a c a k ? " d i y e sormuştu. C u m a ­


li d e gayet rahat bir tavırla; " O kadar m ü d ü r var ç a l ı ş a n . B u sa­
atten sonra batıracak değiller y a işİ! K i m s e kendi e k m e ğ i n i kay­
b e d e c e k kadar saf o l m a m a l ı ! H e l e b e n i m e l e m a n l a r ı m asla ola­
m a z . B e n i m iş d ü n y a s ı n d a k i e n b ü y ü k ü n ü m insan sarrafı o l ­
m a m d ı r . B e n a d a m ı n g ö z ü n e b a k t ı m m ı a n l a r ı m ne o l d u ğ u n u !
Hatırlarsan lisedeyken sen bile d a h a farkına v a r m a m ı ş k e n , b e n
senin içindeki iyiliği g ö r m ü ş t ü m . " d i y e yanıtlamıştı o n u .

A r a d a n bir y ı l geçmişti. B u süre zarfında sürekli telefonla gö­


rüşmüşler, C u m a l i tatillerde sık sık C e m ' i n ziyaretine gelmişti.

C u m a l i birinci sınıfı başarıyla t a m a m l a m ı ş , ikinci sınıfa g e ç e n


hafta başlamıştı.

C e m ü z e r i n d e n yılların y ü k ü kalkmış gibi hissediyordu. C u ­


mali o n u affettikten sonra, o da n i h a y e t kendini affetmeyi başar­
mıştı. O k a n bir z a m a n l a r o n a y a ş a m ı n insana ikinci bir fırsat s u ­
n a b i l e c e ğ i n d e n bahsetmiş, C e m d e b u n a pek ihtimal v e r m e m i ş ­
ti. A r a d a n 17 yıl geçmişti a m a O k a n hâlâ sürekli haklı ç ı k m a y a
devam ediyordu.
C e m ' i n h a y a t m d a her şey ç o k güzel g i d i y o r d u a m a yaklaşık
10 g ü n ö n c e g ö r m e y e başladığı rüyalar b u güzelliği g ö l g e l e m e ­
y e başlamıştı.

Ç o k garip rüyalardı bunlar. Sürekli k e n d i n i g ö r ü y o r d u . A m a


18 y a ş ı n d a k i h a l i n i .

B a ş l a r d a hiç k o n u ş m a y o k t u , s a d e c e 18 y a ş ı n d a k i C e m , b o m ­
b o ş , karanlık bir o d a n ı n t a m ortasında d u r m u ş , y a l v a r a n gözler­
le o n a b a k ı y o r d u . G ü n l e r g e ç t i k ç e b u r ü y a y a sesler e k l e n m e y e
başlamıştı. " Y a r d ı m et, seni b e k l i y o r u m " d i y o r d u d e v a m l ı .

O n a neler o l u y o r d u ? İnsanlara y a r d ı m e d e y i m d e r k e n , kendi


aklını m ı k a y b e d i y o r d u ?

O g e c e bu r ü y a y ı tekrar g ö r d ü . A m a bu sefer bir fark v a r d ı :


18'lik C e m y i n e karanlık o d a n ı n o r t a s ı n d a y d ı v e şu anki kendisi
e l i n d e bir fırça, o d a y ı b e y a z a b o y u y o r d u .

Bir a n d a gözlerini a ç t ı .

" B u , bu doğru o l a m a z d ı , değil mi? Y a n i G i z e m l i Hipnozcu'nun

kendisi olması m ü m k ü n değildi! Yoksa, yoksa olabilir miydi?"

Yataktan ö y l e bir fırladı ki. B a d e korkuyla u y a n d ı .

- C e m , h a y a t ı m neyin var? Y i n e o kâbusu m u gördün yoksa?

K o c a s ı n ı n y ü z ü b e m b e y a z d ı v e tir tir titriyordu!

- A ş k ı m b e n i korkutuyorsun, lütfen bir şeyler s ö y l e . . .

B a d e şimdi a y a k l a n m ı ş , e n d i ş e i ç i n d e C e m ' i s ü z ü y o r d u .

- B e n . . b e n i y i y i m B a d e . H a d i sen u y u m a y a d e v a m et. B e n i m
y a p a c a k bazı işlerim v a r .

- Saat s a b a h ı n d ö r d ü C e m . N e işin yar b u saatte?

- Lütfen c a n ı m , s o r g u l a m a , s a d e c e d e d i ğ i m i y a p . B a n a g ü v e n .
Gerçekten iyiyim.

B a d e hiç d e ikna o l m u ş gibi g ö r ü n m ü y o r d u . A m a belli ki eşi


i ç i n , o n u n s ö z ü n ü d i n l e m e s i ç o k ö n e m l i y d i . C ı l ı z bir sesle söy­
lenerek tekrar yatağa girdi.
C e m u ç a r a d ı m l a r l a ç a l ı ş m a o d a s ı n a gitti. M a i l i n e girdi v e

y a z m a y a başladı:

"Merhaba Cem;

Öncelikle senden bir ricam var. Sakm bana kim olduğumu


sorma. Çünkü cevabını alamayacağın bir soru sormak, senin için
sadece zaman kaybı olacaktır.

İki gündür hipnoz konusunda araştırmalar yaptığının farkın­


dayım. Bu konu oldukça ilgini çekmiş görünüyor. Bu nedenle
seni bilgilendirmek ve eğer kabul edersen sana yardımcı olmak
istiyorum.

Eminim sen, bu konuda uzman birinden yardım almayı heye­


canla kabul edecek kadar bilinçli birisin, değil mi?"

Y a z a r k e n harfleri sürekli birbirin karıştırıyor, sık sık geri d ö ­


n ü p , düzeltmesi g e r e k i y o r d u . P a r m a k l a r ı n ı n titremesine engel
olamıyordu.

Y a z m a işi bitince o y a ş l a r d a k i m a i l a d r e s i n i ; " a l ı c ı " b ö l ü m ü n e


girdi v e u y u ş m u ş v a z i y e t t e "gönder" tuşuna tıkladı.

H â l â i n a n a m ı y o r d u . B e y n i n i n i ç i n d e sürekli y a n k ı l a n a n bir
ses; " İ m k a n s ı z ! " d i y e h a y k ı r ı y o r d u . A m a bir parçası da aslında
mantıklı o l d u ğ u n u s ö y l ü y o r d u . Ş i m d i geriye b a k ı p d ü ş ü n d ü ğ ü n ­
d e G i z e m l i H i p n o z c u , y a n i galiba k e n d i s i , birçok i p u c u v e r m i ş ­
ti. O , "hayatta kişi a n c a k kendi k e n d i n e y a r d ı m eder" lafları fa­
lan başka n e a n l a m a geliyor olabilirdi? A y r ı c a bu sözlerin a n l a ­
mını u z u n z a m a n sonra a n l a y a c a ğ ı n ı da ima e t m e m i ş m i y d i ?

S o n r a , o n u n h a k k ı n d a her şeyi biliyor o l m a s ı işin en b ü y ü k g i ­


z e m l e r i n d e n biriydi. T a b i G i z e m l i H i p n o z c u kendisi ise işler d e ­
ğişirdi. C e m h a k k ı n d a her şeyi b i l e b i l e c e k tek kişi g e n e C e m ' d İ !

Bir d e G i z e m l i H i p n o z c u son görüşmelerinde bu d ü n y a d a n git­


m e d e n ö n c e , gizemi ç ö z e c e ğ i n i s ö y l e m e m i ş miydi? Hatta o n a
söylediği son şey; "bir gün tekrar buluşmak üzere, hoşça kal..." d e ­
ğil miydi? Y a n i t ü m bunlar başka n e y l e açıklanabilirdi?

Y i n e d e b ö y l e bir şey nasıl o l a b i l i r d i ki? Z i h n i isyan etmekten


v a z g e ç e c e k gibi g ö r ü n m ü y o r d u . C e m , yıllar sonra bir kez d a h a
kendini b i l i m k u r g u f i l m i n i n t a m ortasında gİbİ h i s s e d i y o r d u .

Y a p ı l a c a k tek bir şey v a r d ı : O t u r u p b e k l e m e k ! Eğer c e v a p g e ­


lirse, G i z e m l i ' n i n kendisi o l d u ğ u su götürmez bir g e r ç e ğ e d ö n ü ­
şecekti. V e geçmişteki C e m maili a l d ı y s a , yaklaşık kırk beş d a k i ­
ka i ç i n d e c e v a p g ö n d e r e c e k t i .

O z a m a n l a r G i z e m l i H i p n o z c u ' d a n ilk maili a l d ı ğ ı n d a , o n u n


da kendisi gibi p a n i ğ e k a p ı l ı p h e y e c a n d a n y e r i n d e d u r a m a d ı ğ ı
aklının köşesinden bile g e ç m e m i ş t i . H â l â o n u başka biriymiş gi­
bi a l g ı l ı y o r d u . A n l a ş ı l a n bu fikre a l ı ş m a k kolay o l m a y a c a k t ı .

M a i l geldiğini bildiren ses ç ı n l a d ı ğ ı n d a , sıçrayarak daldığı d ü ­


ş ü n c e l e r d e n sıyrıldı.

Elleri o kadar titriyordu ki m a i l e t ı k l a y a y ı m d e r k e n , yanlışlıkla


sayfayı kapattı. Hırsla söylenerek, tekrar m a i l i n e girdi v e birkaç sa­
n i y e d u r a k l a m a n ı n ardından gelen mailin üzerine tıkladı:

"Gizemli f-iipnozcu;

Bu arada sana "gizemli hipnozcu" adını taktım. Umanm alın­

mazsın. Sonuçta kim olduğunu bilmiyorum ve sana bir şekilde

hitap etmem gerekiyordu.

Sana sormak istediğim milyonlarca soru var Aklımda bunla­

rı bir düzene sokmaya çalışıyorum...."

"Aman Allah'ım! O l a m a z ! Gerçekten de benmişimü"


Ş i m d i parçalar d a h a iyi y e r i n e oturuyordu. G ö z ü n ü n ö n ü n d e
birdenbire beliren o a d a m , o n a fazlasıyla tanıdık gelmişti v e bu
ç o k n o r m a l d i ! N e de olsa kendisiydi! İşte bu y ü z d e n kim o l d u ğ u ­
nu s o r m a m a s ı gerektiğini sezinlemiş v e y a z d ı ğ ı paragrafı silmişti!
Ç ü n k ü geçmişteki C e m bu o l a y ı sorgular v e üstüne giderse, k e n ­
disi o n a d a h a fazla mail a t a m a y a c a ğ ı n ı b i l i y o r d u . Ç o k riskli olur­
d u . Y a p ı l a c a k e n ufak bir hata tüm geçmişi değiştirir v e C e m sa­
hip o l d u ğ u b u hayatı k a y b e d e b i l i r d i .

"İyi ki G e l e c e ğ e D ö n ü ş filmlerinin tüm serisini üçer kere sey­


retmişim. Z a m a n d a y o l c u l u k k o n u s u n d a n e l e r e dikkat etmem
gerektiğini b i l i y o r u m . " d i y e s ö y l e n d i . B ö y l e şeyler d ü ş ü n d ü ğ ü n e
i n a n a m ı y o r d u . K e n d i n i , geçmişi v e g e l e c e ğ i birbirine karışmış
gibi h i s s e d i y o r d u .

A y r ı c a artık gördüğü rüyayı da hatırlıyordu. O güzel b a h ç e l i


e v , şu a n d a yaşadığı e v i n ta k e n d i s i y d i !

Şu a n y a ş a d ı k l a r ı n ı n da bir rüya olması i m k a n s ı z d ı . Eğer ö y ­


leyse 18 y a ş ı n d a n itibaren her şey rüya o l m a l ı y d ı . K e n d i n i ç i m -
d i k l e d i . H i ç b i r şey hissetmedi, y i n e d e b u n u n bir r ü y a o l m a d ı ğ ı ­
nı b i l i y o r d u . B ü t ü n v ü c u d u bol miktarda morfin a l m ı ş g i b i y d i ,
d u r m a k s ı z ı n ç a l ı ş a n tek şey z i h n i y d i .

B u o l a y ı n nasıl gerçekleştiğine, nasıl o l u p da geçmişteki k e n ­


disiyle bağlantı kurabildiğine bir a ç ı k l a m a b u l a m ı y o r d u . A m a
a ç ı k o l a n bir şey vardı ki, şu anki kendisi, geçmişteki k e n d i s i n e
y a r d ı m e t m e l i y d i . Yaşadığı hayatı y a ş a y a b i l m e s i için başka ş a n ­
sı y o k t u . " N e tuhaf," d i y e d ü ş ü n d ü , " Ş i m d i o n a nasıl y o l göster­
m e m gerektiğini b i l i y o r u m , ç ü n k ü g e ç m i ş t e bunları y a ş a m ı ş t ı m .
E l i m d e k i r e h b e r i m kendi g e ç m i ş i m , "

Ö r n e ğ i n o, kendisinin silüteni gördükten sonra, o n a söz ver­


diği tarihte c e v a p y a z m a m a s ı g e r e k i y o r d u . Ç ü n k ü y a z a r s a , g e ç ­
mişteki C e m o n u n l a bağlantı k u r m a y a d e v a m e d e b i l i r d i . B u ç o k
b ü y ü k bir riskti. N e d e olsa gelecekteki C e m g e ç m i ş t e k i y l e mail
y o l u y l a irtibat kurabiliyorsa, geçmişteki C e m d e farkında o l m a ­
d a n o n u g ö r m e n i n bir y o l u n u bulabilirdi!

İyi ki bilimkurgu f i l m l e r i n e b a y ı l ı y o r d u . Ç ü n k ü o n l a r d a n ö ğ ­
rendiği ç o k ö n e m l i bir şey v a r d ı ki g e ç m i ş t e k i h a l i y l e g e l e c e k ­
teki hali karşılaşırsa, z a m a n d a kırılma o l u r d u v e bütün dünya
tarihini etl<ileyecek bir kaosa n e d e n olabilirdi. N e y s e ki atması
gereken doğru adımları b i l i y o r d u . Ç ü n k ü g e ç m i ş i n d e y a ş a n m ı ş t ı .

Yaşadığı şoku h e n ü z üstünden atamamıştı. Bilimkurgu f i l m l e ­


rini referans alarak y o r u m y a p a c a ğ ı kırk yıl değil, kırk ö m ü r g e ç ­
se aklına g e l m e z d i . A m a başka k i m e danışabilirdi ki? K i m vardı
z a m a n d a y o l c u l u k y a p a n ? En a z ı n d a n o f i l m l e n n senaryoları b i ­
limsel v a r s a y ı m l a r a d a y a n d ı r ı l a r a k y a z ı l ı y o r d u . T a b i b u bilimsel
varsayımlar t a m a m e n göreceliydi v e doğruluğu y ü z d e y ü z kanıt­
lanamamıştı a m a aksi d e ispat e d i l e m e m i ş t i .

" S p i e l b e r g o l s a , a c a b a bu d u r u m u nasıl a ç ı k l a r d ı ? " d i y e d ü ­


ş ü n d ü . B e l k i d e C e m ' i n g e ç m i ş i y l e geleceği arasında bîr köprü
kurulmuştu. C e m b e d e n s e l varlığı ile b u k ö p r ü d e n geçemiyordu
a m a düşünsel varlığını m a i l y o l u y l a aktarabiliyordu. Geçmişteki
C e m d e u y k u sırasında y a d a u y k u y a d a l a c a ğ ı sırada, b e n z e r ş e ­
kilde k e n d i s i y l e ilgili imajlara u l a ş a b i l i y o r d u . B u g ö r d ü ğ ü silueti
v e rüyay) açıklardı. Aslında pek çok şeyi açıklardı açıklamasına
da bu a ç ı k l a m a y a kim inanırdı?

Kendisi dahi gerçek olduğunu bile bİle inanamıyordu. " V a y


c a n ı n a , kİm derdi ki geçmişteki b e n yaşadığı o l a y karşısında şok
üstüne şok o l u r k e n , gelecekteki ben d e a y n ı şeyleri y a ş ı y o r m u ş ! "

C e m ' i n gelecekteki bir yılı, 18 yaşındaki o yıldan ç o k farklı g e ç ­


m e d i . S a n k i her şey başa sarmış gibi, a y n ı h e y e c a n l a r ı , hüzünlen
v e mutluluklan yaşadı. Elbette sonunun nasıl biteceğini biliyordu
a m a bu o n u n ilk kez yaşıyormuş gibi hissetmesine engel o l m a d ı .

İnsan ç o k beğendiği bir filmi s o n u n u bile bile s e y r e d i p , a y n ı


esprilere g ü l ü p a y n ı y e r l e r d e h e y e c a n l a n m ı y o r m u y d u ? H e l e ki
o f i l m i n ü z e r i n d e n 17 yıl g e ç m i ş s e pek ç o k şey u n u t u l m u ş o l u ­
y o r d u . O yaştaki h a l i y l e mail y o l u y l a irtibat kurmaksa, artık s i -
likleşmiş hatıraları y e n i d e n c a n l a n d ı r ı y o r , insanı g e n ç l i ğ i n e g ö ­
türüyordu...
Yeni Bir Başlangıç

e l e c e k t e k i C e m , geçmişteki C e m ' i n e l i n d e n tuttu v e ç o k

az p i ş m a n l ı ğ m , b o l c a m u t l u l u ğ u n a r a s m d a kaybolup

gittiği b i r h a y a t y a ş a d ı . A c ı s ı y l a , tatlısıyla h e r s a n i y e

o n u n h a y a t a d a h a ç o k b a ğ l a n m a s ı n ı sağladı.

C e m 8 4 y a ş ı n d a , artık hayata v e d a e t m e y e h a z ı r d ı . T ü m sev­

d i k l e r i , o yatakta y a t a r k e n , etrafında h a l k a o l m u ş , a c ı d o l u y ü z ­

lerle o n a b a k ı y o d a r d ı . A m a C e m ' g ü l ü m s ü y o r d u .

K a ç kişi s o n y o l c u l u ğ u n a o n u n kadar m u t l u ç ı k a b i l i r d i ki?

" Ş i m d i G i z e m l i H i p n o z c u olsa ş ö y l e c e v a p v e r i r d i " d i y e d ü ş ü n ­

d ü : " A c ı l a r d a n ders ç ı k a r a n , engeller karşısında y ı l m a y a n , y a ş a ­

dığı â n ı n v e sahip o l d u k l a r ı n ı n değerini bilen her insan huzur

i ç i n d e g ö ç e r b u d ü n y a d a n , " Evet b u t a m d a kendisinin v e r e c e ğ i

c e v a p t ı . Y a ş a d ı ğ ı k o c a bir ö m ü r , öğrendiği e n değerli şey b u o l ­

muştu.
S o n nefesi kısık bir hırıltıyla b o ğ a z ı n d a n d ö k ü l ü r k e n , e n son
d ü ş ü n c e s i ; " B e l k i gittiğim y e r d e bu işin sırrını ö ğ r e n i r i m , kİm bi­
lir, bakarsın S p e i l b e r g haklı çıkar..." o l m u ş t u .

Ç o c u k l a r ı , torunları b a ş u c u n d a gözyaşı d ö k e r k e n , o m u t l u bir


tebessümle 6 y ı l ö n c e kaybettiği B a d e ' s i n e k a v u ş m a k v e o n u n l a
birlikte y e n i bir g i z e m e y e l k e n a ç m a k üzere ç o k t a n a r a l a r ı n d a n
ayrılmıştı bile...
HİPNOZ HİPNOZ
ile içinizdeki ile s ı n a v k a y g ı s ı n a

"ÇALIŞKANDI
SON DARBE
o Ders Çalışıyorsunuz AMA Zihniniz Çok
Çabuk Dağılivor!
u y a n d ı r ı n !
O Ders Çalışıyorsunuz AMA Sınavı Dü­
şündükçe Kontrol Edemediğiniz Bİr
Ders çalışmak istiyor ama bir türlü ha­
o Heyecan Bedeninizi Sanyor!
rekete geçemiyorsunuz.., O Ders Çalışıyorsunuz AMA Sınavda He­
yecandan Bildiklerinizi Bile Yapamıyor­
Çalışmak içİn kitabınızı açtığınızda sı­
o sunuz!
kıntının boğazınıza sanldığmı hissedi­
O Ders Çalışıyorsunuz AMA Sınav Yak­
yorsunuz... laştıkça Kaygınız da Artıyor!
Doğru olanın çalışmak olduğunu biliyor O Ders Çalışıyorsunuz AİVIA Artık Gücü­
o nüzün Kalmadığını Hissediyorsunuz!
ama uygulayamıyorsunuz...
O Ders Çalışıyorsunuz AMA Kendinize
Kazanmak istiyorsunuz ama emek har­
o Tam Olarak Güvenemiyorsunuz!
camak için gerekli sabrı gösteremiyor­
Sizin İhtiyacınız;
sunuz...
Ruhsal ve zihinsel kontrolünüzü tekrar
Ne zaman çalışmaya karar verseniz,
o
o o
kazanmak mı?
hep bir şeyler size engel oluyor... Onla­ Bu AMA'iardan kurtulmak mı?
rı durduramıyor ve bir türlü başlayamı- o Sadece bilgi sınavı olmaktan çıkan ve
yorsunuz-, artık psikolojik bir güç sınavına dönü­
şen bu sınavda zihinsel gücünüzü ya­
İçinizdeki "Çalışkan"! hiçbir yerde bula­
o ratmak mı?
mıyorsunuz... Nereye gitti acaba? İçi­ Başarmak için tüm olumlu kaynakian-
o nızı harekete geçirmek mi?
nizde bir yerlerde ama nerede? Onu
Son bir atılım yaparak, tazelenmek mi?
bulacak bir detektif var mı? o
Eınoklorinîzîn hnk ettiği
Hipnoz'a danışmaya
d c g c r i a l m a s ı için liipnozun
ne dersiniz? gücündon faydalanın.

EĞfTMENLBR

2.Müge KASAROĞLU - Bülent ŞENYÜREK

AYRIIVTIU BİLGİ İÇİN

Pusula Eğitim ve Kişisel Gelişim Danışmanlık iyierl<e2İ

0 242 312 55 42 -0505 445 15 31

www.pusulaegitim.urg - www.pusulaegit.com
ETKİN ÖĞRENME H İ P N O Z ile
ve HIZLI O K U M A
HAFİZA TEKNİKLERİ ve
EĞİTİMİ HİZLİ TEST ÇÖZME
60 kelimeyi bir daha unutmayacak şekilde, baştan TEKNİKLERİ
sona ve sondan başa verilen sırayla sayacak, bir ke­
limenin bir öncesini ve sonrasını kolaylıkla söyleye­
cek şekilde aklınızda tutmak için ne kadar süre is­
tersiniz? Sınavlarda 25-45 Dakika
Zaman
a) 2 saat b) 4 saaî c) 6 saat

d) 1 gün e) 2 gün f) Bunu yapmak çok zor.


Kazanacaksınız!

Bunu 10 dakika içinde başarmanızı sağlayacak, ders­


lerinizi bir defa çalışıp uzun süre hatırlama şansı su­
o Okuma hızınız en az iki kat artacak!
nacak, 6 saat çalışmanız gereken sınava 1 saat çalı­
O Kısa sürede daha fazla bilgi edineceksiniz!
şarak en yüksek notu almanıza yol gösterecek, size
ayncalık kazandıracak ve tüm bunlan lıer dersten ör­ O Daha hızlı algılayacak ve öğreneceksiniz!
nekler sunarak, eğlenerek yapmanızı sağlayacak bir O Sınavı size verilen süreden 25 - 40 dakika
fırsat olsaydı, ne yapardınız? daha hızlı bitireceksiniz!

O Dikkat ve konsantrasyonunuz artacak!


Bu okuldaki başarınızı nasii etkilerdi?
O Özgüven duygunuz artacak!
Kendinize güveninizi nasii etkilerdi?
O Zamanınız size kalacak!
Sizi yaşamda nerelere getirirdi?

EĞİTMENLfR
Z.Müge KASAROĞLU - Bülent ŞENYÜREK
AYRINTIU BİLGİ IÇIN
Pusula Eğitim ve Ki§ise! Gelişim Danışmanlık Merkezi
0 242 312 55 42 - 0505 445 15 31
WWVI/, pus ula eg it im. org - www.pusulaegit.com
NLP v e AVATAR
i l e

DİKKATİ ODAKLAMA
TEKNİKLERİ

Ders çalışırken aklınıza bin bir türlü düşünce geliyor ve ne kadar uğrarsanız da onları
uzaklaştı ramıyorsunuz.

Üstelik ders çalışırken çok çabuk sıkılıyor ve okuduklannızı anlamamaya başlıyorsunuz.

Anlayamadıkça kendinize olan güveninizi yitiriyorsunuz ve elinizde kalan çalışma isteğini­


zi de kaybediyorsunuz.

Sınavlarda bildiğiniz sorulan bile dikkatsizlikten yanlış yapıyorsunuz.

Artık bu sıkıntılardan kurtulmak ve bu İşe bir "dur" demek istiyorsunuz.

Keşke dikkatinizi daha iyi odaklayabilseydiniz, o zaman bunu başarabilirdiniz...

" N L P VE AVATAR İL£ DİKKATİ ODAKLAMA TEKNİKLERİ"

EĞ1TMENL£R

Z.Müge KASAROĞLU - Bülent ŞENYÜREK


AYRINTIU BİLGİ İÇİN

Pusula Eğitim ve Kişisel Gelişim Danışmanlık Merkezi


0 242 312 55 42 - 0505 445 15 31
www.pusulaegitim.org - www.pusulaegit.com
Farklı, sıradışi kitaplar için...

A k i s K i t a p - w w w . a k i s k i t a p . c o m

You might also like