You are on page 1of 437

eaei^-i/ ^dl/iec/e^^ec^ £z4.

-t^trt /'u-lct'la^p&rç-
-

Türkiye'nin dînî târihini meydana getirebilmek için, Türkiye'de inki-

af eden muhtelif tarikatlar hakknda etrafl ve salam monografiler ya-


zlmas birinci arttr. Umumiyetle islâm tasavvufu tarihini yazabilmek için
de çok büyük yardm olaca bedihî olan bu cins monografiler, mahdut
ve muayyen bir mevzuu bütün teferruatile ihata edebilir. Herhangi bir

tarikatn menei, inkiaf, balca ahsiyetleri, âyin ve erkân, ubeleri, co-


rafî tevezzüü, içtiamî te'siri, sair tarikatlarla rabta ve münasebetleri böy-
le monografiler sayesinde salam bir surette tesbit edilmeden, daha umu-
mî mahiyette eserlerin vücude gelmesi imkânszdr. Avrupa'da islâm tet-

kikat henüz okadar ilerlememi olduu zamanlarda, tasavvuf tarihine ve


tarikatlere dair umumî mahiyette bâz eserler neredilmiti; halbuki t etki

kat ilerledikçe, alelacele meydana getirilen terkîbî ve umumî eserler bir ta-

rafa brakld; bir taraftan eski metinlerin nerine ve tercemesine, dier


taraftan büyük mutasavvflarn ahsiyetleri hakknda, yahut tasavvuf

tarihinin muhtelif meselelerine ait monografiler yazlmaa baland.


Doru ve salam bir yol takip eden bu tetkikatn henüz balangçla
olduunu söyliyebiliriz. Bilhassa Türkler arasnda inkiaf eden tarikat! er

ve büyük Türk sofileri hakkndaki malûmat henüz çok iptidaî bir ma-
hiyettedir. Meselâ «Kalenderiye» tarikati gibi slâm tasavvufu tarihinin en
mühim cereyanlarndan biri hakknda henüz hiçbir ciddî tetkik yaplma-
mtr; XIV — XV inci asrlarda Anadolu'da büyük bir ehemmiyet kazan-
dn ahiren meydana çkardmz ( Der slam. XIX, S. 18 26) «Kâzeru-
niye -shakiye» tarikatinin imdiye kadar isminden baka bir eyi bilin-

miyordu; XIII üncü asrdan balyarak Anadolu'da da ehemmiyet kaza-


nan«Hayderiye» tarikatinin henüz ismi bile pek malûm deildir Bu gi- . . .

bi misâlleri namütenahi uzatmak kabildir. Görülüyor ki bu sahada daha


yaplmas icap eden birçok mühim iler vardr.
ite kymetli talebemden Abdülbaki Bey'in bugün ilim âlemine takdim
ederken hakl bir iftihar duyduum bu mühim eseri, bu derin boluklar-
dan birini dolduracak mahiyettedir; slâm tasavvufu tarihinin büyük ce-

reyanlar arasnda çok dikkata ayan olan ve edebiyat sahasnda da mühim


. t

mahsuller vermi bulunan melâmetiye meslei, «Ankaral Hac


Bayram'
Velî» ile, bilhassa XV
inci asrdan itibaren, Türkiye'de büyük bir ehemmi-
yet kazanm, ve urad resmî takibat üzerine son asrlarda
kaybolmak izi
derecesine geldikten sonra, XIX
uncu asr ortasnda Seyyid Muhammet
Nurül'arabî ile tekrar meydana çkarak kinci Merutiyet
devresinde siyasî
sahada da büyük roller oynamtr. Melâmetiye cereyannn ilk
safhas R.
Hartmann'm bu husustaki kymetli tetkiki sayesinde azçok vuzuh ile an-
lalmaktadr. Fakat Türkiye'de meydana çkan Bayram Melâmilii ve bil-
hassa son devir Melâmilii, imdiye kadar Avrupa'da ciddî
surette tetkik
edilmemiti. Sadk Vicdanî Bey'in «Tomar- Turuk-u Aliye»silsilesinde Me-
lamilie tahsis ettii cüzü'de ikinci ve üçün devir melâmilikleri hakkn-
da verdii malûmat istisna edecek olursak, memleketmizde de bu mese-
le hakknda yazlm mühim bir ey yoktur denebilir. te Abdülbâkî Bey'
in eseri bilhassa bu mühim boluu doldurmak için yazlmtr; burada ilk
Melâmetiye cereyan hakknda verilen malûmat daha ziyade bir medhal
mahiyetindedir; çünki, Abdülbâkî Bey, fa'aliyetini en ziyade ikinci ve
üçün-
cü devirler Melâmilii üzerinde teksif etmesi hususundaki tavsiyemi
tama-
mle nazar itibara alm ve mesaisini büyük bir muvaffakiyetle tamamla-
mtr. Eseri tetkik edenler, genç mütetebbiin ne yorulmak bilmez bir fa'a-
liyetle çaltn itirafa mecbur olacaklardr: O, umumiyetle bilinen
membalardan baka, imdiye kadar ilim alemince isimleri bile bilinmeyen
birçok yazma membalar da bin mükilât ile arayp bulmu, ve onlardan
büyük bir dikkat ve itina ile istifade ederek yalnz tasavvuf tarihini deil,
Türk edebiyat de iddetle alâkadar eden bu çok güzel monogra-
tarihini

fiyi meydana getirmitir. Bize ilk kitab olarak bu kadar olgun bir eser

veren genç müelliften ilim âlemi daha birçok hizmetler bekliyebilir

KÖPRÜLÜZADE MEHMET FUAT


I

LK DEVRE MELAMLER!

MELAMETILER

1 — Melâmetîler
EBU SÂLH HMDÛN BN AHMED
BN AMMÂRÛLKASSAR

lk devre melâmîlii «Melâmetiye» unvanile maruftur ve «eyh Ebül-


.

kasm Abdülkerim ibni Hevazenül Kueyrî iSJi^öyy» a. c/J'v»


nin risalesinde ve yine Kueyrînin muâsr olan ve Nefehata nazaran
« eyh Ebülf azl ibni Hasan o— <>. â-^s) » isminde birisinin müridi bu-
lunan «Aliyyibni Osman ibni ebu Aliyyül Gaznevî >fj i e yj 01^ > i» [1]
'; lll
,
«>. »

nin «Kefül mahcub v^'^f'» ismindeki eserinde tasrih edildii veçhile


birinci tabaka ricalinden Niaburlu «Ebu Sâlih Hamdûn ibni Ahmed ibni
Ammârül kassâr» tarafndan bir meslek olarak neredilmitir.
Ebüîkasm Kueyrî, risalesinde Hamdûni Kessâr anlatrken «Niabur
Melâmetîleri ondan intiar etmitir. Sâlimül Bârûsî ^jUi^u ve Ebu Tü-
râb Nahebî v'/> ile sohpet etti. 271 senesinde öldü,, [2] diyor.
Kefül mahcnb sahibi de kitabnda Melâmîlik hakknda baz malûmat
verdikten sonra Ebu Sâlih Hamdûni kassar hakknda — v~ t>\>j ;>ouj.» »

«uç «i ^j ji*mM o- ^2-1 teJ-r Q* > ciu sözlerile


cr. balayarak u malûmat
veriyor :

«Meâyihin kudema ve müteverriânndand; fkh ve ilimde yüksek


derecede idi. Süfyân sevrî isj OM- mezhebine salik ve tarikatta Ebu
Türab Nahebî müridi idi» [3]
Yine ayn kitabn 14 ücü babnda «Kassâriyye * » den bahsedilir-

ken "Bu tarikin Ebu Sâlih Hamdûni Kassâra mensup bulunduu ve


Hamdûnun büyük âlimlerinden ve bu tarikin (Melâmetin) sâdâtndan
olduu ve tarikinin Melâmeti neir ve izhardan ibaret bulunduu » tasrih
edilmektedir.
eyh Ferideddini Attârin Tezkirei evliyas da Hamdûni kassâr hakkn-

[1] "Aliyyibni Osman ibni Ebu Aliyyül gaznevî,, hakknda "Nefehat,, a müracaat..
Mürat molla kütüphanesi No 1302, varak: 156
[2] Kueyrî risalesi, 1284 senesi Bolak tab', Sa= 24
[3] Kefül mahcup, Darülfünun kütüphanesi, Sa 132 :
4 lk devre Melâmîleri

da malûmat verirken kueyrî ve kefül mahcubun beyanatn teyit ve


tekit etmektedir. [1]
"Nefehatül üns ujViûU* te bu zat hakknda daha fazla malûmat var-
dr. Nefehata göre de Melâmetîlik, tabakai ûlâ ricalinden ehli melâme-
tin eyh ve imam olan Ebu Sâlih Hamdûni kassâr tarafndan neredil-
mitir. Câmî, Hamdûni Kassârn nam ve öhretinin raka kadar gittiini,
ve Sehli Testerî J*-* (vefât 283) ile Güneydin (297) onu met-
hettiklerini; hatta «Eer Ahmedi mürselden sonra peygamber gelecek
olsayd onlardan (Melâmetîlerden) olurdu» dediklerini kaydediyor. Bun«
dan baka Hamdûnun vefatndan sonra agirtlerinden «Abdullah ibni
Menâzil J->^* t>. ^^» in târiki melâmeti neretmee devam eylediini de
söyliyor. [2]
Bütün bunlardan anlyoruz ki Melâmetîlik, Hamdûndan evvel de mev-
cut imi. Fakat her halde bu gün de bütün tarikatlar erbabnn kabul
ettii gibi bir sülük hali ve bir irfan ne'esinden ibaretmi. Melâmeti
Niaburda bir meslek halinde nereden Hamdûni Kassârdr.
Hamdûni Kassâr, zamannn çok büyük ve nâfiz eyhlerinden olduu
gibi öhreti de her tarafa yaylmm ve hatta Cüneyd gibi «Seyyidüt
tâife » addedilen ve umumî bir hürmete mazhar olan bir zat bile

kendisinien yüksek ve tazimkâr kelimelerle methetmitir. Hamdûnun


zamannda iktisap ettii bu öhret, uzun müddet devam etmitir. Hatta
Câmî bile Hefehatmda eyhin Melâmet hakknda ve mev'iza tarznda
söyledii sözleri yazyor.

[1] Tekiretül evliya U^VlS/'i" : Ferideddini Attâr jVke^jJljjji .. «ReynoldA. NichoIson»un


Leyden tap'. ( 1905. 1323 Hicrî ) Cilt: 1. Sa: 331 - 335. Ferideddini Attâr hakknda
Hazînetül Asfiyaya müracaat: Cilt: 2. Sa: 262
[2] Nefehat.. Varak: 29
»

II

HAMDÛNI KASSARDAN BAKA


VE KISMEN ONDAN
MUKADDEM MELÂMETÎLER

Hamdûni Kassâr Melâmetin ilk nâir ve mümessili addetmek tama-


nile yanltr. Melâmetîlk Hamdundan evvel de mevcuttu. Hambûn,
ancak zamannda Melâmîlii neretmi ve Niabur Melâmetîlerinin reis
ve mümessili olmu; bu suretle Melâmetin intiarnda mühim bir vazife
görmütür.
Fakat Hamdundan evvel ve sonra daha bir çok Melâmet nâir ve
mümessillerini görmekteyiz.
Ebu Hafs Haddad Müslime
o*'* 1} ( Amr
3a
) dorudan
ibni
doruya c-r [1] lakabile mülakkaptr. 260 dan sonra Niaburda

vefat eden ve « eyhülislâm Abdullah ensârî r 5 *-^ * ye göre 1

kendi vaktnda « Nemunei cihan » olan bu zat Niabur köylülerindendi.


« Ahmed ibni Hudreveyh » v>
ve Bâyezidi Bstamî tf^t -";>>
w
.>.

rüfekasmdan ve « Abdullah Mehdiyyi Bâverdî <s»«V » agirtlerin-

dendi. Ebu Osman Hyrî <s


« j°- > » ve « ah ücâ Kirmânî J^/ »

yi yetitirmi, bunlardan baka bir çok nüfuzlu müride sâhip olmutur.


Attâr « zamannda onun mertebesine hiç kimse erimedi. Riyâzat ve
kerâmet ve mürüvvetü fütüvvette acip bir mert idi. Kesif ve beyanda
tek ve nazisiz bir muallim ve mulakkm olup vastasz Allah ile idi
diyor. [2]
Mülûk evlâdndan olup sofiyâne aba yerine âhâne kaba giyen ve
fakr yoluna bu suretle sâlik olan, tecerrüdün kisve ve rüsum ile mukay-
yet olmadn « Abadan istediimizi kabada bulduk » sözü ile ifâde eden
ah ücâ Kirmanî (270) [3] de Ebu Hafsn refiklerinden ve Ebu Türâbn
nüsâhiplerindendir.
Ebu Hafsn müritlerinden ; sofilerin mürakka' libasn giymeyip kendi

[J Risâlei Kueyriye. Sa 17 Nefehat. Varak


: ; : 28
[2}Tezkiretül Sa 322
evliya.. : 323 —
[2] ah ücâ Kirmânî Risâlei Kueyriye. Sa
: : 29 ; Nefehat.. Varak : 41
6 ilk devre melâmîleri

elbisesini ihtiyar eden « Ebu Abdullahssecizî ^?JiA^/i » yi, « Ebu Mu-


hammed Haddadül Haccam t ^>\^ ±?y} » « Ebu Muhammed Abdullah ,

ibni Muhammedül Harrazürrâzî s^J^A*^ ir. -^-v1 » yi (310 dan evvel)


Melâmetiyenin Badatta mümessili bulunan ve Cüneydi Badadî ile Ebu
Osman Hyrîye de mülâki olan mehur «Abdullah ibni Muhammedil-
mürtai ^JJ*** -au^ » (328) i, Ebu Hafstan sonra ömrünün nihayetine
ir.

kadar Ebu Osman Hyrîye müsâhip ve mülâzm olup vefatnda Ebu


Hafsn yanna defnedilen « Mahfuz ibni Mahmud ^ ir. »u (343) [1]
ve nihayet Melâmette mezhep sahibi addedilen «Bbu shak brahim ibni
Yusuf ibni Muhammedüzzücâcî tfk-lk* y\ » (348) yi saya- ir. ir.

biliriz. [2]
Bu suretle Melâmetîlerin eyhi Ebu Hafsn nüfuz ve kudreti tamamile
tezahür eder. Bu zat her halde mühim bir Melâmetî mümessili addetmek
zaruretindeyiz.
Melâmet mesleinde Ebu Hafstan baka refiki Bâyezidi Bstamî (261)
ve Hamdûnun eyhi Ebu Türâb Nahebî brahimi Edhem ve Hatemi ile

esammn musahiplerinden bulunan, Ebu Ha fs ve Güneydin akrann-


dan addedilen, hacca giderken Niaburda Ebu Hafs, Bstamda
Bâyezidi hasseten ziyaret eden ve Ebu Hafsn tazim ve tevkrine
mazhar olan Ahmed ibni Hudreveyh de (240) mühim bir mevki
sahibidir.
Ahmet, sofî kisvesile gezmeyip asker libasile tesettür ederek tam
bir Melâmetî eri bulunduunu gerek akvâl ve gerek ef'alile ispat eyledi.
Zevcesi Fatma da emir kzlarndan olup tarikatta mühim bir mevki
sahibi idi. [3]
Ahmed ibni Hudreveyh ; «Ebu Abdullah Muhammed ibni Aliyyüt
tirmizî (S«JUt er y) » ve «Ebu Behir Muhammed ibni Ömerül
verraküt tirmizî tfi»ju Hbyij* ir. ±& &y.\ » gibi müritlere malikti. [1]
Hamdûnun eyhi Ebu Türâb Nahebî Cüneyd akrânmdan adde- de;
dilenEbu Hamzai Horasanî (290), [4] Rey ve Cibal ( Kûhistan ve He-
medan ) eyhi olan ve melâmetini tamamile izhar eyliyen Yusuf ibnr

[1]Ebu Abdullahssecizî.. Nefehat. Varak 54 Ebu Muhammedi haddad.. Nefehat,


: ;

Varak 28 Ebu Muhammedül Harraz.. Kueyrî. Sa 31 ; Abdullahilmürtai.. Kueyrî. Sa 34.


: ; : :

Nefehat. Varak: 98 Mahfuz ibni Mahmut.. Nefehat. Varak: 64; brahim ibni Yusufüzzüeâcî..
;

Nefehat. Varak. 107


[2] Ahmed ibni Hudreveyh.. Kueyrî. Sa : 21 ; Tezkiretül evliya. Sa : 288 — 294
Nefehat. varak : 27
[3] Ebu Abdullah Muhammedi Tirmizî.. Kueyrî. Sa: 29.. Ebu Bekir Muhammed ibni
Ömerül verrâkut Tirmizî.. Kueyrî. Sa: 29
[4] Ebu Hamzai Horasan.. Kueyrî. Sa: 33.. Tezkiretül Evliya. Sa: 288—294.. Nefe-
hat. Varrk: 34
lk devre Melâmîleri 7

Huseynürrâzî (303 yahut 304) [1], Badatl «Ebu Abdullah Ahmed ibni

Yahyel cellâ >4V.'>. ^^-^^ » [2],«Ebu Abdullahil Büsrî aj~>P s.\ » [3],

«Aliyyibni Sehlibni Ezheri Isfhânî ^V- s$ 1


Cr. fr* *>.
B
» [4] gibi müritlere

malik bir eyhti.


Fakat; Hafsul Haddad, Bâyezidi Bstamî ve Ahmed ibni Hudre-
Ebu
viyeden sonra kesreti müridanile mehur, melâmetî mümessili olarak Ebu
Osmanil Hyrîyi görüyoruz. Ebu Osman Said ibni Ismailül Hiyrî (290),
Reyli olup ah Sücâ Kirmanînin agirdidir. Sonra Ebu Hafs ziyaret
edip onun nezdnde kalm ve kzn almtr. Vefatndan sonra Ebu Hafsa
halef olup Niaburda vefat etmitir.
Ebu Osman Hyrînin zamannda öhreti çok büyüktür. Badatta
Cüneyd, amda Ebu Abdullahi Çellâ. Niaburda Ebu Osman Hyrî,
meayihin en mehurlanndand; bu üç eyhin kâbna hiç kimsenin vâsl
olmad söylenirdi.|5]
Esasen biz, Cünydi Badadîyi de bu zümreden addetmekteyiz.
Çünkü, Melâmetiye eyhi Ebu Hafs ve Ebu Hafsn damad ve halefi Ebu
Osman ile hem mertebe addedilmesinden baka meselâ Ebu Osmanm
müritlerinden bulunan ve zamannda bütün meayihin mercii olan « Ebu
Amr Muhammed ibni brahimüzzücacî ^Viv f *W » ve pederi ct. ^
ibrahim ibni Yusuf [6], « Ebu Muhammed Abdullah ibni Muhammedürrazî
<sj\J^f o. -au^ j# j>> (353) [7], Niabur eylerinin müteahhirinden adde-

dilen «Aliyyibni Bündar ibnil Hüuseynissayrafî ü>-*-» itr^ö.^. <>. (359) [8]

ve yine Ebu Osmanm müritlerinden en son vefat eden, anne cihetinden


Ebu Abdürrahman sülemînin ceddi bulunan ve melamette «tariki has,,
sahibi olan «Ebu Amr smail ibni Nüceyd Ahmedis sülemî o. ^^jA W
^xj\ mt\ a# » (365) [9], Cüneydden de ahzi feyz etmi kimselerdir. Yine
meselâ; Ebu Türab müsahibi Niaburlu Eb Hamza, Cüneyd akranndan
addediliyor. Melâmetiyenin Badatta hakiki bir mümessili olan ve Ebu
Hafsn güzide müritlerinden bulunan Abdullahil mürtai, keza Cüneyde
mülâki ve müsahip olmutur. Cuneydin Hamdûni kassar hakkndaki söz-

[1] Yusufü râzî.. Kueyrî. Sa: 29.. Nefehat. Varak: 46-47


[2] Ahmedi Cellâ.. Kueyrî. Sa: 26. Nefehat. Varak: 53

[3] Ebu Abdullahil Büsrî.. Kueyrî. Sa: 28. Nefehat. Varak: 53

[4] Aliyyi Isfhânî.. Nefehat. Varak: 49


[5] Ebu Osmanül Hyrî.- Kueyrî. Tezkrei Evliya. Cilt: 2. Sa: 56—63 Nefehat. Va-
rak: 42
[6] Ebu Amr Muhammedi zücâcî.. Kueyrî. Sa 36 :

[7] Ebu Muhammed Abdullahi razî.. Kueyrî. Sa 37 :

[8] Aliyyibini Bündari sayrafî.. Kueyrî.


Nefehat. Varak: 55

[9] Ebu Amr ibni Nüceyd. Kueyrî. Sa 37. Kueyrî risalesinde tercemei hâlleri bu-
:

lunan bu eyhlere "Nefehat,, ta da mezkûrdur..


3 lk devre Melâfnîleri

lerini de bundan evvelki faslda zikretmitik. Bütün bu evahit, Cüneydin


melâmetîlerle münasebetinin menfî olmaktan ziyade müspet olmasna de-
lâlet eder.

Ebu Osmann yukarda Cüneyd münasebetile zikrettiimiz müritlerin-


den baka Horasan eevanmertlerinden saylan «Ebül Hasanissofî Aliy-
yibni Ahmedibni sehl J*- <>. ^y}» (348) [1], «Ebu Muham-
Cr.

med Abdullah ibni Muhammed ibni Abdürrahmanürrazî j£ j> ^ Cr.

tfj'J* » (353) [2], ve mezhebinden dolâyi Belhten sürülen "Mu-


Cr.

hammed ibni Fazlül Belhî M ^


» (39) [3] ve
11
Ebu Muhammed
cr.

Abdullahil mürtaiin müridi ve «Sultan EbuSaid ebülhayr j^y} -»s— *) û&- »


n eyhi Ebülfazl ibn Hasan Sarhasînin üstad «Ebu Nasr siraç n^s^s)»
da Melâmetî erlerindendir. [4] Bu suretle (440) da vefat eden ve zama-
nnda bütün meayihi kendisine hürmete mecbur eyliyen âir Ebu Said
Ebülhayr[5] Melâmet mesleinde görmekteyiz. Esasen Ebu Said Ebülhayr
Melâmeti yalnz eyh Ebülfazldan almamtr. eyhinin vefatndan sonra
eyh Ebu Abdurrahmanssülemîye de intisap etmitir. [6]
Zaten bu zamanlarda Melâmet, tamamile intiar etmitir. Saydmz
zevatn her biri müteaddit kimseleri istihlâf etmekte ve bu suretle mesle-
in tevessuuna hizmet eylemekte idiler. Nefehat ciddî bir surette tetkik
edersek bunlar birer birer bulmak kabildir. Hatta bunlardan baka
«Mirei Niaburî,, [7] gibi müntesip bulunduklar eyhleri bilmediimiz bir
çok melâmetîlere de Taslayabiliriz. Fakat ispat müddea için bu kadarn
kâfî görmekteyiz.
Bu asrda Melâmetin Türkmenler arasnda intiarna da ahit ol-
maktayiz. Bütün meayihin hürmetine mazhar olan Ebu Saidin fevkalâde
hürmet ettii Türkmen eyhi «Muhammed Mauk tûsî ö^v
nin namaz klmadn, böyle olduu halde «Muhammedi hameviye
ile Gazâlînin «kyamette bütün sddîkler keki toprak olsaydk ta Mu- ;

hammed Mauk, bir gün üstümüze basm bulunsayd; niyaznda bulu-


nacaklar,, dediklerini «Aynül kuzât Hemedânî sujji^c» rivayetile Ne

fehat kaydetmektedir [8]

[1] Ebül Hasan Aliyyibni Ahmed ibni Sehlil bûencî.. Kueyrî . Sa : 37 . Nefehat.
Varak : 108
[2] Abdullahibni Muhammedibni Abdürrahmanürraziyyüsa'râmî.. Nefehat. Varak: 109
[3] Muhammedibni Fazlül Belhî.. Kueyrî. Sa 27 Nefehat. Varak 66 : . :

[4] Ebu Nasr siraç.. Nefahat. Varak 140 :

[5] eyh Ebu Sait Ebülhayr. Nefahat. Varak 149 :

[6] Nefehatta "Ebu Abdurrahmanssülemî,, ye müracaat Varak 154 ! :

[7] Mirei Niaburî. Nefehat. Varak: 130


[8] Muhammed mauk tûsî.. Nefahat. Varak 153 154
: —
Türkmen eyhi Ali Abo,
.

Nefahattaki bir hilâyeye nazaran Mauk tûsînin arkadadr. Müracaat. Vaark 154 :
lk devre Melâmîleri 9

Bunlardan sonra Melâmeti bir tarikat halinde temsil eden "Kübrevi-


ye •v^» tarikinin müessis ve nairi Necmeddini kübrây görüyoruz. Nec-
meddini kübrâ, bu neveyi «Ebünnecîbi süherverdî «su».*- vastasile
•"-'» den, Gazâlî, «Ebubekri nessac t^S'.s} » dan, o-
«Ahmedi gazâlî
da «Ebu Kasm gürgânî » vesatatile bilhassa Niabura gelip
orada tavattun ve vefat eden ve Ebu Osman Hyrînin yannda metfun
bulunan « Ebu Osman Maribî 4> ot* » ve Cüneydden almtr. [1]

Necmeddinin tarikatile »babas «Sultanül ulema Bahaeddin Veled


jis t>.j>'«V UjiiUdu » vastasile alâkadar olan « Mevlânâ Celâleddini rumî
j)} OiJiJ*»- i-Vj- » ve onun sohpet müridi «emseddini Tebrizî >s\j? cr^^t»
de de bu ne'e mütezahirdir. Meselâ; Eflâkinin Menâklbül ârifinde zikrettiine
£Öre —
ki Nefahat ta bunu aynen nakletmektedir Mevlânâ kendisini mu- —
tasavvf addetmiyordu. Bir gün, kendisine imamet teklif edildii vakit

« eyh Sadreddini konevî tf/* e~ » (673) yi mürad ederek


5
i- û* ^
^' uü^ u'fâ f
u deyip « Biz abdallarz. Nerde olsa oturur, kalkarz.
( kuyut ile mukayyet deiliz demek olacak.) mamet, ehli tasavvuf ve
temkine lâyktr» diyerek Sadreddine iktidâ etmiti. [1] Hatta bunun için
meayihi mevleviye, dier tarikatlarn eyhleri gibi imamet etmezler;
Dergâh ve zaviyelerin ayrca imamlar vardr. Esasen Mevlânâ, Mevlevî-
liin imdiki âyin ve rüsumunu vaz' ve Mevlevîlii bir tarikat hâlinde
tesis etmemiti. O, böyle kaytlardan tamamile uzak bir zatt. Sima' et-
mesi, vecit ve hâl neticesi idi. Teslik vastas ak ve sohpetten ibaretti.
Mevlevî âyin ve âdâb Sultan Veled tarafndan vaz' edilmitir. Bunun
içindir ki Sultan Veled, Mevleviler indinde «Pîri sânî» dir.
ite bu suretle " Kübreviye,, ve « Mevleviye „ tarikatlarna da ne'e-
sini veren Melâmetiliin Hamdûndan evvel de mevcut ve münteir bir
meslek olduunu ve Hamdunun silsilesindeki meâyihten baka müte-
addit zî nüfuz mümessillere mâlik bulunduunu izahtan sonra Hamdûni
Kassârn silsilesine atf nazar edebiliriz.

[1] Ebu Osman Maribî .. Nefehat. Varak : 42


«fej >J> oA £j püe b JS> «hf. V 1

1
^V ~' j [
ü1 *^ [']

. . A> / ^»A! f
It/^^il j »i jij jfiy j-r* • ur li
-
* il* f^ 1
^
kJ ti" û* ;

Eflâkî: Menakibül Ârifin (^sjUll^t* Süleymaniye kütüphanesi. Halet. E. kitaplarndan


yazma nüsha, No 321. Varak: 131
!

III

HAMDÛNUN SLSLE TARKATI VE KENDSNDEN


SONRA MELÂMET MÜMESSLLER

Hamdûni kassânn eyhi Ebu Türab Nahebînin isminin "Ebu Türab


Asker ibni Huseyn >. v^" „ olduunu ve 245 tarihinde vefat
ettiini Risalei kueyriyeden ve daha sonraki menba'lardan örenmek-
teyiz.
Kefül mahcub, bu zat &-J [
Ci~^cr. v'j- s) £Ao s 6^:- f
u »

û>-> t- -* 1
^ diye kaydediyor. 925- 927 de Buhârah Hafz Mu-
Jl

hammed isminde tarafndan yazlan "Ebvâb seb'a **t~ ^s} „ ismin-


biri
deki Tezkirei evliyada [1] Ebu türab Nahebînin ismi «Asker ibnil.
Hüseyn cs-^ Cr. » olarak mukayyettir.
Tibyâni vesâilül hakayka [2] nazaran Hamdûni Kassânn silsilei

tarikat udur:
Ebu Sâlih Hamdûriül Kassâr J^bi» £u j>t — Ebül Huseyn Sâlim
ibni Huseynil Bârusî is-jjUi fu cs-i^,» — Fethibni Aliyyül Mavslî
-j '^
1
^.e 5 — Ebu Ali Füzeyi ibni yazil Kûfî â^J'^Cr.^ &j>\ — Ebu
yâz ibni Mansur ibnil Muammerüssülemiyyülkûfî 3jö ,
ls
^-J' J —i >.
,
jj-^lHl^^j 1
.
1 —
Ebu Bekr ibni Müslim ibni Abdullahizzeherî s^iw^ cr. (U • d. £} — Mu-
hammedibni Cübeyrün nevfelî ^'-î^ —
Cübeyr ibni Mut'im ibni.

Nevfelül Kureî <y. ^ cr. (Sahabeden) Ebu Bekir — —


Muhammed
Hamdûnun Ebu Türâb Nahebînin müridi olmakla beraber Sâlimül
Bârusî de sohpet ettiini Risalei Kueyriye ve Nefehattan anlyoruz.
ile

Ebu Türâbn 245 ve Hamdûnun 271 tarihlerinde öldükleri ve tezkirelerin:


umumiyetle Hamdûnun Ebu Türâpla da görütüünü zikretmelerine naza-
ran Hamdûnun Ebu Türâpla münasebeti muhakkaktr. Risâlei Kueyri-
yeden Ebu Türâbn silsilesini çkarmaa çaltm. neticeye vâsl u
oldum:
Ebu Türâb Askeribnil Huseynün Nahebî ^.^a-^-^ö-.J^ v'j> - 1 —
[1] Bibliyografyaya bak
[2] Tibyâm vesâilül hakayk fi beyân selâsilit tarâk jjljyiJ^H- il-j jjU-tJjUj £UjX
Bibliyografyaya bak!
lk devre Melâmîleri 11

Hâtemibni Yusufül asam r


°W-^s cr. f"U- — Ebu Ali akîk ibni brâhimür
Belhî u^V 1
'-
1
Cr. [1]..

Bu zat ta eyh Attârm Tezkirei evliyasna göre brahim Edhem


den müstahleftir [2]. Yine Risalei Kueyriye, Füzeyi ibni yazm
brahim Edhemle sohpet etttiini söyliyor. [3]
u halde Hamdûnun silsilesi, Ebu Türab tarafndan da Ebu Ali
Füzeyi ibni yazül Kûfîye çkyor. Esasen brahim Edhemin müridi a-
kîki Belhî, Hatemi asammn eyhidir ve Hatemi asam, bundan evvelki
mephasta zikrettiimiz mehur Melâmetî Ahmed ibni Hudreviyyenin
üstaddr. Anlalyor ki bu silsile, tamamile Melâmetî silsilesidir. Yalnz
her iki silsilede de hele Fuzeylden evvel gelenler, üphelidir ve silsileyi
peygambere isâl eden sahabe, ihtimâl silsile mürettipleri tarafndan ithal
edilmitir. vücudun ruhu islâmda bulunduu, hatta
Mamafi biz vahdeti
bu felsefenin islâmiyette bulunmad iddiasnn islâmdan evvel vahdeti
vücudun mevcut olmadn iddia kadar vahi olduu kanaatndayz. Onun
için de bu silsilenin yukar taraflarn kat'iyetle reddetmiyoruz; yalnz,
üpheli görüyoruz. Bu bahsi tatvil mevzuumuzun haricinde bulnnduun-
dan bu kadar bir iaretle geçeceiz.
Hamdundan sonra Melâmetîlik Tibyan vesâilül hakayka nazaran
328 tarihinde vefat eden "eyh Ebu Ali Muhammed ibni Abdülvehhabüs-
sakafî s&^^-hz „ [4] ve ondan sonra "Abdullah ibni Menâ-
cr.

zil Jj^-> «M-v „ [5]


Cr. tarafndan neredilmitir. Abdullah ibni Menâzil,,
1

Risalei Kueyrîde de

diye vaktinin vahîdi ve Melâmetîerin eyhi olarak kaydedilmektedir. 329


yahut 39 da vefat ettii bildirilen bni Menâzilin vefat senesini HazînetüF
asfiya uwf*i> ve ihtimâl ondan muktebes olan Tibyan 331 olarak kay-
dediyor. [6]
Zannmza nazaran bu tarih, hatta 339 tarihi yanltr. Çünkü vefat
329 olarak kabul edilirse Hamdunla aralarnda 58 senelik bir fasla
vardr. Hamdûna nihayet 15 - 20 yalarnda mülâki olduu ve 5 - 10
sene hizmet ve sohpetinde bulunduu farzedilirse vefatnda 85-90 yala-

[1] Ebu Türab. Kueyrî. Sa : 22. Hâtemi asam. Kueyrî. Sa : 20. akîki Belhî-
Kueyrî. Sa : 16. Bunlar hakknda Nefehatta da malûmat vardr.
[2] Tezkirei evliya. Attar. Cilt : 2. Sa : 196 — 202.
[3] Kueyrî. Sa : 10
[4] Abdüllvehhabüssakafî. Kueyrî. Sa : 34. Nefehat. varâk : 96
[5] Nefehat. varak : 99. Tezkirei evliya.. Cilt : 2. Sa : 107 - 110.

[6] Hazinetül asfiya.. Cilt: 2. Sa: 194-95


'

?2 lk devre Melâmîleri

rnda bulunmas icabEsasen bir mürit 15-20 yanda mülâkt


eder.
olduu bir eyhe devam etmedikçe o eyhin
hiç olmazsa 5
- 10 sene

ne'e ve irfann neredecek derecede benimseyemez. Bir asr ve bir asr


metecaviz bir müddet ömür süren kimseler yok deilse de enderdir.
Binaenaleyh Abdullah ibni Menâzilin tarihi vefatn 329 olarae kabul
etmek lâzmdr.
Hulâsa; Risalei Kueyriye ve Nefehattan anlaldna göre 328 tari-
hinde Niaburda ölen ve orada tasavvufu neir ve izhar ederek "îmamül
vakt-UVK, lakabile öhreti ve kadri ilâ edilen, Hamdûn dan mâda Me-
lâmetîEbu Hafsla da münasebettar bulunan "Ebu Ali Muhammed ibni
Abdülvehhab Sakafî,, ile zamannn vahidî addedilen muhaddis, ayn
zamanda eyh Attarâ göre vecid ve hâl sahibi Abdullah ibni Menâzil;[l]
Ebu Hafs, Hamdûn ve Ebu Osman Hsyrî ile bunlarn rüfekasndan sonra
melâmeti nereden iki mühim ahsiyettir.
Tibyani vesâilül hakayk, bu
iki zattan sonra melâmetiyenin mümes-
sili 340 da vefat eden "Huseyn ibni Muhammed ibni Mûsessüle-
olarak
miyyünniâburî ajy.^^^y „ yi, bundan sonra 412 de
Cr. cr.

vefat eden olu "Ebu Abdürrahman Muhammed ibni Huseynünniâburî


4sy\£xi\C£~>. s\,y', ondan sonra da sras
cr.
ile Niaburlu"Ebu Bekir
Muhammed ibni Ahmed ibni Hamdûnül ferrâ müjj*- c*. ^ Cs. Ay} „(370)y
"eyhAmu^ £~„ lakabile maruf "Ebu smail Ahmed ibni Muhammed ibni
Hamza -r cr. ±* c j.^ y\
396 da tevellüt ve
v (441) y ve nihayet
481 de 85 yanda olduu hâlde vefat eden "eyhülislâm Ebu smail
Abdullah ibni Ebu Mansur Muhammedül ensâriyyül Herevî r^zr
-sijd] rfjU-VJ^ Jy*-*y\ cr. ^^* J^ic 1

,, yi göstermektedir.
Bu silsiledeki meayihten Hüseyn ibni Muhammedin, Ebu AHyyi
Sakafî ve Abdullah ibni Menâzil ile sohbet ettiini Nefehattan anlyo-
ruz [2]. Olu Ebu Abdürrahman Muhammed ibnilhuseynissülemiyyünni-
aburî [3] ye gelince:
Kueyriyede meayih sözlerindeki senetlerden pek çounda
Risalei
dahil olmas bize mumaileyhin çok maruf ve ihatal bir eyh olduunu
anlatyor. Bu zat «ibli &~ »nin müridi olan ve ayn zamanda Melâmetî
Ebu Said Ebulhayr ile de münasebeti bulunan "Nasrabâdî fMfV»",, nin
Bundan baka "Muhiddini Arabî
mürididir. Cr.^-„ Fütühâtn 161
bâbnda bu eyhten bahsediyor ve kendisine ruhaniyetile mütecelli
^ nci
ol-
dunnu söyliyor ki Câmî, Nefehatta ayn bahsi farisîye terceme ile zik-

[11 Tezkirei evliya.. Cilt


2. Sa 107-110
: :

[2] Huseynibm Muhammed ibni Musessülemî. Nefahat.. varak: 154


J3] eyh Ebu Abdürrahmanissülemiyyün Nisâbûrî.. Hefehat.. verak : 154
:

lk devre Melâmîleri 13

retmektedir. Yine Nefehat, Ebu said Ebulhayrn, Ebülfazln vefatndan


sonra bu zattan hrka giydiini kaydediyor. Ebu Abdürrahmanüssülemî
nin melâmete ait bir de risalesi vardr. [1]
Ebu Bekir ibni Muhammed ibni Ahmed ibni Hamdûnülferrâ
Silsiledeki
nn da Niaburun büyük ve kudretli eyhlerinden olduunun; Ebu Aliyyi
sakafî, Abdullah ibni Menâzil, Ebu Bekri iblî ve sair bir çok meayihle
sohpet ettiini Nefehat kaydediyor. Ayn zamanda "eyh Amu„ nun
"Ben, Ebu Bekri ferrây görmeseydim sofî olmazdm,, dediini de ilâve
ediyor ki bu sözden eyhülislâm Abdullah ensârînn eyhi olan ve eyh
Amu lakabile mülekkap bulunan "Ebu ismail Ahmed ibni Muhammed
ibni Hamza,, nn Ebu Bekri ferrâya ne derecede ihlâs ve irâdeti olduunn
anlyoruz.
Nefehat, eyhülislâmn eyh Amu dan baka Melâmetî eyhlerile de
sohpet ve müvâneseti olduunu söyliyor. Meselâ; küçükken gördüü"Ebül-
kasr Büstî s*^*.\ „ yi [2] anlatrken â*** sv.w» dediini ve yine

küçükken Melâmetî eyhlerinden "Ebu Ali Keyyâl JVi» >' „ gördüünü, i

hatta bunun hakknda 4 «>. ^ +* =y~ J^'- ^f.


»
' ^
demi olduunu Nefehatta okumaktayz eyhülislâm, bunlardan baka
[3].

Melâmetî "Ahmedi Çetî ^ „ yi ve biraderi Ahmed Abdal da gör-

fl] Bursal Tahir bey merhum, gayri matbu "Menakbi eyh hace Muhammed Nurül
arabî ve beyan melâmet ve ahvali melâmiyye,, ismindeki kitabnn sonlarnda 1008 tarihinde
Cidde de irtihâl eden Gelibolulu Âli efendinin, Hilyetürricâl ilaktâbi vennücebâi vel ebdâl
JU.V'j ^.UaSV'j JU-JU-JU,, ismindeki eserinden naklen satrlar yazyor: u
"Amma eyhi âlimü ârif Ebu Abdürrahman Muhammed ibni Huseyn ibni Muhammed
ibni Musa Sülemiyyi Niaburî <Jc <&!«* j risalesinde tariki melâmeti ve bunlarn ahvalü
ahlâku kerametini bu veçhile beyan buyurmutur ki
Taifei melâmiyye, ol mertebei samiye sahihleridir ki Hak subhânehu ve teâlâ, bunlarn
bevâtmm kurbu zülfâ ve ünsi ittisalden envâi kerâmâtla tezyin edüp menzileti âlilerim

halktan saklamtr. Ancak manayi iftirakta olan zevahirlerini nasa izhar eylemitir...,,
Hilyetürricâl, Fatih kütüphanesindeki tasavvuf kitaplarndan 398 numarada mukayyettir.
Ayn satrlar ben de gördüm. Ali efendi mezkûr risalenin ismü resmine dair bir ey yazmam.
Richard Hartman, Kil darülfünunu kütüphanesindeki 1000 — 1600 senelerine ait Berlin

yazma koleksiyonlarnda "Ebu Abdürrahmani sülemî,, nin "Risaletülmelâmetiyye •OMÜ^'-j,,


isminde bir eserini bulmu ve buna ait yazdKöprülüzade Cemal bey tarafndan
mekale,
türkçe/e nakil ve Edebiyat Fakültesi mecmuasnda (6 Mays 1340 277 nc
neredilmitir..
sahifeden itibaren.) Âli efendinin bahsettii eser üphesiz budur. Hartman müellifin künye
ve ismini aynen "Ebu Abdürrahman Muhammed ibnlhuseynissüiemiyyünnisâbûri,, olarak
kayt ve 412 de vefat ettiini, sofiyyun hakknda tetkikatta bulunan müverrihlerden oldu^
unu ( Tabakat vardr ), hatta tefsiri de bulunduunu ilâve eyliyor..
sL.jjij s jjc- u\ t\r 3^ (j/.U tsjyU^Jij^U-li^J-l ^ tf-)^-* tJ.} £-~J! jj-ütj :

Keezzunun Cilt: 1. Sa : 442 .Jj3j*j\ ijdl«Jl


y j <Suih *bl .i^adl ûU ^j^- j'J"

[2] Nefehat .. Varak: 168


[3] Nefehat .. Varak: 170
»

14 lk devre Melâmîleri

mütür.Buiki eyhi de pek çok methediyor ve ikisinin de kendisine çok


hürmet ettiklerini söyliyor. Bilhassa Ahmedi Çeftî hakknda "Tarîki me-
lâmette ondan daha kavî ve tamam hiç bir kimseyi görmedim. Onun
mensuplar da böyle idiler. Halktan ihtiraz etmezlerdi ve bâtnda cihann
seyytleri idiler,, diyor. [1]
eyhülislâm, her hâl ve kali ile takva ve azimet erbabndan oldu-
unu ve hatta Vahdeti vücut felnefesinde « c~->\ -u» » dan ziyade
kail bulunduunu izhar eylemitir. Buna nazaran Melâmetî
olmas pek
muhtemel deildir. Esasen kendisi de Melâmetî eyhlerinden bahsederken
bu meslee daima hariçten baktn gösteriyor. Mamafi Melâmetiyeden
deilse biln hiç olmazsa Melâmetiye muhibbi idi. eyh Amunun Melâme-
tîlii de üphelidir.
"Ebu Abdürrahman Muhammed ibnil Huseynissülemî,, nin « -ç^öUj
sinde, tibyanda zikredilenlerden baka Ebu Hafsül haddad, Ahmed ibini
Hamdân (311), Abdullah! murtai ibni Muhammedünnisâburî, Ebu Osma-
nül Hyrî gibi bizim ikinci mephasta zikrettiimiz zevattan bazlarna da
tesâeüf etmekteyiz.
Risâlede Ebu Hafsn "Öyle insanlar vardr ki batnen hak ile müna-
sebetlerinde esrar ilâhiyeyi muhafazaya son derece itina ederler. Kurbeti
ilâhîye âit hallerini ifa ederlerse bundan dolayi kendilerini
levmederler.
nsanlara yalnz fena cihetlerini gösterip iyiliklerini gizlerler. Bu hâlde o
derece ileri giderler ki onlar, gördükleri hâllerinden dolây nâs levmet-
tii gibi kendileri de bizzat batnlarndan insanlar haberdar
etmedikleri
için ahslarna kar ta'n ve levimde bulunurlar
„ deyip sonunda
"'te ehlulmelâmenin tariki budur,, diyerek mesleini ve bu meslein hu-
etmi olduunu görmekteyiz.. [2]
susiyetlerini tasrih
Ebu Hafsm bir kaç sözü daha var. Bundan baka Hartman,
Risâlede
"Bâyezîdi bistamî, Ebu Hafsül haddâd, Hamdm; risâlede 10 defadan
zi-
yade tekrar edildii için melâmetliin hakiki tipleri olduu, münakaas
caiz olmyan bir keyfiyettir,, [3] diyor.
Bütün bu mülahazattan anlyabiliriz ki daha üçüncü asrn bidayetle-
rinde intiar etmi bulunan Melâmet, günden güne tevessü' ederek niha-
yet beinci asrda Horasan ve bütün Türkistan da müteaddit
mümessillere,
eyhlere malik bir meslek hâline gelmitir. Ne'esini bilhassa teessüs
eden
muhtelif tarikatlara verdikten maada«Kübreviyye V-><»gibi
ayrca birûbe-
ve bunun vastasile Mevlevîlik gibi büyük bir tarikat meydana
getirmi
olan Melâmetilik; Abdallk, Kalenderlik gibi bir çok Bâtnî
mezhep ve .

[1] Nefehat.. Varak: 170


[2] Hartmanm makalesinden telhisan Edebiyyat Fakültesi 6 Mays 340
( Sahif e -280 )
[3] Ayn makale.. ( sa : 290 )
lk devre Melâmîleri 15

mesleklerinin zuhurunda da müessir olmutur. Bâtnî meslekler erbab


bu, çok mehur ve münteir meslein kisvesine
bürünmüler ve gizlene-
miyen hallerini Melâmet muktezas olarak göstermee balamlardr.
kinci mebhaste Mirei Niâbûrî, Türkmen Ali Abo ve Muhammed
Mauku bilmünasebe Bunlardan baka eyh Süleyman
zikretmitik.
Türkmânî, eyh Aliyyi Kürdî, Kadibülbân Mavslî iM -^ » ve eyh 1

Reyhan da ayan nazar smalardr. Ramazanda alenen oruç yiyen ve


kendisine
namaz klmyan, böyle olduu hâlde zahir ulemas tarafudan
fevkalâde hürmet edilen eyh Süleyman Türkmânî,
amda 714 tarihinde

vefat etmitir [1] Kazibülban lakabile mülakkap Abdullahi Mavslî de


.

zavahire riayet etmezmi. Hatta Abdülkadir Geylani ye,


bu zatn namaz
klmad söylenince "Onun ba, daîma secdededir„diyerek
kaili sus-

turmutu. [2] Nefehatta eyh Reyhan hakknda da baz malûmat var-

dr [3]. Aliyyi Kürdî de Mirei Niâbûrî gibi bir zatm ve halka edep

yerini açar, gösterirmi. Böyle olduu hâlde


mehur ahabeddini Süher-
verdî (623) bu zat ziyaret ediyor. [4]

724 tarihinde vefat eden mehur Lâl ehbâz kalender


" j*u
mehurdur.
«W»

Hatta
^
de aynen bunlar gibi zavahire ademi riâyeti ile

Hazinetül asfiya, bunun tercemei hâlini yazarken "Gayet


mest ve cezbe-
Melâmetiye tarikini
dar olduundan eriat ahkâmile mukayyet deildi ve
Halk nezdinde aikâr bir surette müs-
kendisine meslek ittihaz etmiti.
Melâmetiye tarikna sâlik olmas
kirat urp ve eklederdi
buldu,, [5] diyor
sebebile halk arasnda -jhbaz kalender namile öhret
iptidalarnda dahi
ve bu suretle de Melâmetîlerin sekizinci asr hicrî
mevcut ve münteir olduunu, fakat halk nazarnda kalenderîlerle kar-
trldn ve Kalenderîlerin eriat ahkâm ile mukayyet bulunmadklarn
bildirmi oluyor. Dokuzuncu asrn nsf ahirinde yazlm bulunan Nefe-
için Kalenderîlerle Melâmetîler arasndaki fark
hat ta bu iltibasn ref'i

anlatarak o zamandaki Kalenderlerin ahvâlini öylece bildiriyor


" Onlarn( Melâmetîlerle Kalenderîlerin ) fark budur ki Melâmetî, bütün

nevâfil ve fazâile temessük yolunu arar; Fakat


onlar halkn nazarndan
gizler. Kalenderiye ise haddi farâizi amaz. (Yalnz farzlar edâ ile
a'mâlin ihfa ve izharna mukayyet olmaz. Ama bu
iktifa eder ) ve

zamanda Kalenderi namile mevsum olan tâife, nbkai lslâm boyunlarn-

[1] Nefehat Varak: 294


[2] • » 298
[3] » » 296
[4] » » 294
[5] Sa: 46—47
16 lk devre Melâmîleri

dan atmlar ve saydmz vasflardan hâli bir hâle gelmilerdir. Bu isim;

onlara âriyettir, Hatta onlara (Haviyye^ ) ad verilse daha lâyktr [I].

Esasen Nefehatül üns, Hamdûni Kassârm tercemei hâlini yazdktan


ve baz ahvâl ve akvâlini anlattktan sonra
oAo ^-U öyf \ . >j. crU j>_j obj ^ *J> fzjf f M-Vi e-i»

JUîj *U— j>- jfeja <fS_)> jl • c*»"** Ujl t" -ui" \$*Jt.

diyerek eriat emirlerini tehvin eden bâhîlerin Melâmet iddiasnda bu-


lunduklarn anlatyor.
Bu mesrudat, maruzatmz edecek bir vesika mahiyetindedir.
teyit

Çünkü yukarda eyhülislâmn bir çok Melâmetî eyhlerile sohbet ettiini

ve bir çounu yüksek ve tazimkâr sözlerle metheylediini söylemitik.

Hatta buna binaen Tibyâni vesâilül hakaykn muma ileyhi Meiâmetî


silsilesine idhâl Böyle bir zâtn Melâmetîlik hakkn-
ettiini arzetmitik.
daki sözleri dikkati caliptir. Demek ki daha beinci asrda
Melâmetîlerin

içine bir çok bâhî ve Batnîlerin girmi bulunduu ve


Melâmetiliin aslî
safvetini kayb etmee balad bir hakikati tarihiyedir.
;

Melâmetîlik, beinci asrdan sonra büsbütün Batmîlemi ve sekizinci


asra kadar bu hâl, günden güne mütezayit bir surette devam
etmitir ki

ehbâz Kalender, tezkirelere Melâmetî olarak geçirilmi ve Câmî, Ka-


lenderîlik ile Melâmetîliin farklar hususunda bilhassa srar
etmitir.

Yedinci asr evâilinde vefat eden (638) Muhiddini arabînin "Fütûhât,,


cürcânî (824)nin "Tari-
nda ve dokuzuncu asr ricâlinden olan Seyyîd erifi
fât„nda Melâmetten ve Melâmiyeden uzun uzadya bahsetmeleri de bize

ilk devre Melâmîlerinin, hemen hemen ikinci devre Melâmîleri olan

Bayrâmî Melâmîlerinin zuhuruna kadar sürüklenebildiini ve bu suretle


Melâmetin unutulmyarak Bayrâmî Melâmîlerinin az zaman içinde çok
mühim bir mevki kazanmalarna sebep olduunu göstermektedir. Fakat
son zamanlarda, yani altnc asrdan itibaren ilk devrede olduu gibi
mühim bir mevki kazanan ve umumî hürmete mazhar olan bir tek Me-
lâmetî eyhine tesadüf edemiyoruz. îmâmül vakt aliyyi sakafîlerin, âlim
ve muhaddis bni Menâzillerin, Sâdâti cihan addedilen Çetîlerin yerlerini
alenen arap için Kalenderler tutuyor ve kitaplarda zamâne Melâmetîleri
zemmedilmee balanyor. Nihayet, dokuzuncu asrn nsf ahirinde Bay-
râmî Melâmîleri, ilk devre Melâmilerinin yerini tutmu ve Osmanl türk-
lerinin diyarnda zuhur eden bu türk tarikat pek az bir müddet
zarfnda
bnütü Anadolu ve Rumeliye intiar etmitir.

[1] Nefehat. Jiilj J^'-Uj jj-J j Jji!> v U Varak: 8


IV
SOFYENN MELÂMET VE MELÂMLER HAKKINDA
ZIT TELÂKKLER K
Eski zamanlardan beri Melâmet ve Melâmiye, ricâli sofiye arasnda
iki muhtelif telâkkiye olmutur.
mazhar Yalnz müttehit olan cihet

udur ki: Melâmîleri ve Melâmîlii gerek sofiler, gerek bizzat Melâmiler


mutasavvf addetmemilerdir.
Meselâ; Kefül mahcub kitabnn altnc babn Melâmete
sahibi,

hasredip "Tarikat eyhlerinin bir ksm da Melâmeti ihtiyar ettiler. Me-


lâmetin itilâs mahabbet hususunda büyük tesiri vardr ve insan
hulûs

ve mahabbete götürecek tam bir mereptir. Ehli hak, bütün âlem


içinde

halkn Melâmetine mahsus olmulardr. Bilhassa bu ümmetin büyükleri


ve Rasul ^
^âr ki ehli hakkn muktedâ ve imâm, muhiplerin pirevi
idi* kendisine hakkn burhan peydâ deilken ve henüz vahyi ilâhîye
nâil olmamken herkesin nezdinde nâm iyi, kadri yüce
idi. Fakat dost-
;

luk libas iksâ ona halk, Melâmet dilini açt. Kimisi Kâhin,
edilince
kimisi âir, bazs mecnun, bir ksm da kâzip dedi,, [1] sözlerile bala-

yp Melâmeti bir az daha methü sena ederek üç ksma ayryor:


"Doru gitmek, kasdetmek, terketmek „ ..

Doru gitmek Melâmîlii budur ki birisi kendi hâlile megul ve


dinperver olup eriata da riâyet eder.
Böyle olduu hâlde halk, onu levmeder. Bu, halkn ona kar âde-

tidir. Halbuki o, bunlarn cümlesinden fâridir,, diyor.

Kasdî olan Melâmetilii de öyle anlatyor:


"
Birisi hakknda halkn azîm bir teveccühü zuhur eder ve onlarn
içinde mütemâviz olur; gönlü mansp ve câha meyleder; tab' onlarn
arasnda mukayyet kalr. Gönlünü fâri edip hak ile megul etmei
tutar ve
arzu eder. Tekellüfle halkn levmine mazhar olmak yolunu
er'an ziyan vermiyen baz eyleri irtikâp eder: bu suretle halk ondan
müteneffir olur. Halk arasnda bu hâl onun sülük yolu olup halk ta
ondan feragat eyler. „

eriat emirlerini terketmek suretile melâmet izhar edenleri de üçünn-

Kefül mahcub,. Sa : 59 - 61
[1]
Melâmiler — 2
:

18 lk devre melâmîleri

cü ksmda ksaca zemmederek Terketmek Melâmeti de udur ki küfür


" ;

ve tabiî dalâlet biririsinin yakasna yapr. eriat ve eriata mütabaat


terkedip te der ki ; bu benim ef'âlim, Melâmetî tarikinin hâlâtndandr. „
*'
sözlerini söyliyor [1].
Kefül mahcub sahibinin bu taksimi üphesiz indîdir. Fakat zama-
nndaki Melâmîlerin halleri, kendisini bu taksime mecbur etmitir. Gö-
rülüyor ki beinci asrn nsf ahirinde Melâmetîlere ulemâyi rüsûmdan
maada mutasavvfa da üpheli nazarlarla bakmaa balamlardr.
Kefül mahcub sahibi, bundan sonra melâmet hakkndaki fikir ve
telâkkisini u sözlerle bildiriyor
" Ama
benim nezdimde Melâmeti istemek, ayni riyâdr ve riyâ ayni
nifaktr. Zira mürâî tekellüfle halkn kendisini makbul görmeleri yoluna
;

sülük eder; Melâmetî de bunun aksine olarak halkn onu reddetmesi


yoluna sâliktir. Her iki güruh ta halkta kalmlar ve ondan geçmemi-
lerdir. Biri bu muamele, dieri o muamele ile zâhirdir. Halbuki derviin,
gönlünden halk sözünnü çkarmas lâzmdr. Gönlünü halktan ayrnca bu iki
mânadan da fari olur ve artk hiç bir ey onun ayan balryamaz.„[2]
Bu beyanattan anlalyor ki Kefül mahcub sahibi mutasavvflar
Melâmetîlerden evlâ biliyor ve hatta Melâmetîleri dervi bile addetmiyor.
Onlar henüz vahdete ermemi olan ve halkla megul bulunan bir frka
halinde görüyor.
Nefehatül ünste de ^V. &>Ws J^Ab VJ J> yt serlevhas ile

ayrlan babta Melâmetîlik hakknda u sözleri okumaktayz: "Melâmeti-


yeye gelince onlar, bir cemaattr ki manay ihlâsa riâyette ve sidik kai-
;

desini muhafazada ziyade ceht ibzâlederler. Halkn nazarndan tâât ihfâ


ve hayrât ketim hususunda mübâiâgay vacip bilirler Bu tâife
her ne kadar azizülvücut ve erifül hâl ise de henüz halkn hicab vücudu,
onlarn nazarndan bilkülliye münkeif olmamtr.
Bu sebepten tevhit yüzünün müahedesinden ve tefrid gözünün mu-
ayenesinden mahcub kalmlardr. Zira, bir kimsenin a'mâli ihfâya ve
kendi ahvâlini halkn nazarndan setre çalmas halkn vücudunu ve
kendi nefsini gördüünü mü'irdir ki bu hâl, tevhid manasnn tahakku-
kuna Bunlar, henüz kendi hal-
mâni'dir. Nefis te agyâr cümlesindendir.
lerine nazar etmektedirler. A'mâl ve ahvâllerinden agyâr ihraç edeme-
milerdir. Onlarla (Melâmetîlerle) Sofilerin fark udur ki cezbei inâyeti- ;

kadîme, Sofiyyeyi bilkülliye nez'etmitir ve halk ve Eneiyet hicâb, ühut


nazarlarndan kalkmtr. Tâât ve hayrâtn sudurunda arada kendilerini

[1] Sa: 61-64


[2] Sa: 65—66
ilk devre melâmîleri 19

ve halk görmezler ve halkn enzânnn ittilândan emin olup amellerini


ihfâ ve hâllerini setir ile mukayyet olmazlar. Eer vaktin maslahat^
tâât izhar mucipse izhar, ihfâsn muktazi ise ihfâ ederler. hâlde u
Melâmetiye kesri lam ile muhlislerdir; Sofiye, fethi lâm ile muhlaslardr
«cuii; ^u^u-i-K» » bunlarn vasf hâlidir » [1]

Bir ksm
mutasavvfann reiy ve telâkkisine terceman olan Kefül mah-
cub sahibi ve Camî gibi zevâtm Melâmetîlii Sofiyenin dûnunda görmele-
rine mukabil dier bir ksm da Melâmetîlii tariki irfânn en yüksek nokta-
snda görüyor. eyhi ekber Muhddîni Arabî, Seyyid erîfi Cürcânî, Cel-
vetî eyhlerinden Üsküdarl Hâm
baba ve Erefi Rûmî, bu zümredendir.
eyhul ekber Muhiddîni Arabî, Fütûhâtn 23 ncü bâbmda Melâmi-
yenin, velâyetin en yüksek derecesinde olduklarn ve o derecenin fevkinde
Nübüvvet derecesinden baka bir derecebulunmadn ve bu makama
velâyette Makam kurbet denildiin» söliyor. [2]
Yine Fütûhâtn 309 ncu babnda «^jj'jV'^ JtJ «Sju..,» deyip sonra
her snf hakknda öylece malûmat veriyor:
"Birinci ksmdaki ricâle zühüt ve nevâfil ve zahirî ef'âli mahmude-
nin umumu galebe etmi olduu gibi onlar da bâtnlarn âriin zem-
mettii her mezmun sfattan tathir etmilerdir; Bu iledikleri amellerin
fevkinde bir ey görmezler. Bulunduklar makamdan baka ahvâl ve
makamâta, ledünnî ve vehbî ilimlere, esrâr ve küûfâta marifetleri yok-
tur. te bunlar «Ubbad u» 3 dr.
kinci ksm, bunlarn fevkindedir. Bunlar bütün ef'âli Allah ile

görürler. (Allaha nispet ederler) ve üphesiz ki onlarn fi'li aslen yoktur.


Riyâ da onlardan bilkülliye zâil olmutur Evâmire im-
tisâlen çalmak, takva, zühüt, tevekkül ve âir hususatta Ubbad gibi-
dirler, Böyle olmakla beraber bulunduklar makamn fevkindeki ahvâl
ve makamat, ulûm ve esrâr, küufât ve kerâmât da görür ve onlara
erimee gayret ederler. Fakat onlardan bir eye nâil olduklar vakit
kerâmâttan eyle avam içinde zâhir olurlar. Çünkü Allahtan baka
bir
bir mevcut görmezler Ahlak ve Fütüvvet ehlidirler. Bu snfa «Sofiye»
denir. Bunlar üçüncü snfa nazaran ruûnet ve nefis sahihleridir; tilmiz-
leri de da'va sahibidirler. Halkn fevkinde bulunurlar ve Allann kulla-
rna riyasetle zâhir olurlar.,, [3]

[1] Varak 5

...fl--lS ölj_»~2. jj>- iîjill^» ^fjîj «)Vj!l( «;_,âJI»U» ls^.>_ S^fc-jsVl j,^i_j5t»j ÇU-^J
Fütuhat.. (Msr tab' 1293 Hicrî) Cilt. 1 Bap: 23 (^-»JjV.» ) Cgy^S v ttayiîj.,.» S)
Sa 235
:

[3] Fütuhat. Cilt 3. Bap: 309.. Sa: 44-45 Müracaat.


20 lk devre Melâmîleri

Görülüyor ki bu izâh, kefül mahcub ve Nefehâtn izahnn tamamile


zdddr. Sonra eyhi ekber, üçüncü snf; yani Melâmiyeyi "Üçüncü snfa
öyle ricâldir ki bunlar be vakit namazn üstüne sünnetlerden baka bir ey
tezyit, etmezler ve bilinecek *zâit bir hâlile temeyyüz etmezler. Sokaklarda

gezip nas ile konuurlar; Allann halkndan hiç biri onlardan birini halk
arasnda farz bir amel ve mutat sünnetten baka eyle mütemâyiz
zâit bir
görmez. Yalnz kalpleri ile nastan infirat edip Allahla bulunurlar. limde
râsihler olup Allaha ubudiyetlerinden bir lahza bile mütezelzil olmazlar;
Kalplerine Rübûbiyet sultan istilâ ettii ve onun altnda zelil bulnn-
duklar için riyâsete tama' etmezler. Allah, onlara her mavtn ve her
mavtnn istihkak olan a'mâl ve ahvâli bildirmitir; her yerde o yerin
iktizasna göre muamelede bulunurlar. Halktan gizlenirler. Onlar hiç
üphesiz seyyitlerine hâlis ve muhlis kullardr. Nâs içinde yemekte, iç-
mekte, uyanklkta, uykuda, konuurken devam üzere efendilerini müa-
hede ederler. Sebepleri yerlerine koyarlar ve hikmetini bilirler.

te bunlar Melâmiydir ve en yüksei bunlardr. ricâlin Tilmizleri-


de ricâlin en büyükleri olup reculiyet etvârndadrlar — » [J
sözlerile anlatyor.
Yine ayni bapta (309) "Bumakamn Rasul ve Ebu Bekre ve Ham-
dûn, Ebu Saîdül harrâz, Bâyezidi bstamî gibi eski eyhlerden bu makam
ile mütahakkk olanlara ait bulunduunu,, söyleyip "Bizim hâlimiz de bu^

dur. Zamanmzda da bu makamn seyytleri Ebüssüud ibni ibl a_,»j> »


jfiM er.», «Abdülkâdirül ceylî ^ j>&ia : z » V e «Sâlihul berberi «s-m^-» ilh...

dir. Kitap bunlar zikre müsait deildir; kâfi gelmez,, [2] diyor. Ayni
Bapta "Melâmiye, hakikat hususunda sahih ilim sahipleridir. Yüksek
derece ve doru yol ve hakka yakn menzile erebab, dünya ve âhirette
ancak bunlardr. Mevâtn ilminde ve bu mavtnlardak muamelâtta yedi-
beyzâ bunlarndr, ilmi mevâzîn ve edâyi hukuk eshab da yine bunlardr..
Selman Fârisî ^c*-" bu makamda bunlarn kadri en celil olanlarndan-

J.f £\j '^ii Â.l.)t,y pil* ÎA»-lj jîtjli.^.. u»U£» iijJS^J J'j-V^ ûjAj, i yi

ûjUi^ «» Jt_^/\j JtfVI^ *i»i.îU/ Ct°\j& ^'(^UcU! l^s* ^3>j ^JS,)*- ^J»
f

!}j>j*i) 4«Ü_>* v^-^ '


öj«-=i -l/U'iS j^J-'-J fi'Jj (<?t*'-S p^s'S f^'S cb-i'^ oll

Fütuhat. Cilt. 3. Bap: 309 ^'MJja


jl^U-»- f\} jLmJI ijxr * Jî*s <c «lll^j JJX^!l_,iCj t£\j Jj— j j>U* li» [2]
....... ^J-IjjUJUjCj JjiJI ,j. s^jjljt pUl'A ObU li'Uj J £\Sj lük y>j l/Ua„!U> _j>t>

Fütuhat : Cilt : 3. Bap : 309 .. Sa : 44


ilk devre Melâmîleri 21

dr ve dünyada bu makam, makam ilâhîdir,, [1] sözlerini okumaktayz.


Yine Fütuhâtn ayn babnda "Sofiye, nas içinde da'valar ve havâtra
ve icabâti duaya ait harikulâde hâlât ile temayüz ederler... Melâmiye ise
Allann halkndan birine kar her hangi bir eyle temayüz etmezler.
Onlar meçhullerdir. Halleri avam hâlidir. [2] ve "Bu taifenin menzile-
tini Allah izhar etse nas onlar ilâh ittihaz ederdi.,, tavsiflerini okuyornz.[3]
Fütuhâtn 352 babnda da "Melâmiye, ayni âdette hark âdet
nci
hâlinde bulunduundan tavâifin en yükseidir,, diyor. [4]
Seyyid erifi cürcânî de, "Ta'rifat „mda "Melâmiye, bâtnlarn-
da olan ahvâli izhar etmezler. Kemâli ihlâsn tahkikine çalrlar.,, Umû^
ru, araz gaybinde ilmi ilâhîde —
takarrür eden mevzi'lerine vaz'eder- —
ler. râde ve ilimleri Haktealânn irâde ve ilmine muhalif olmaz. Esbâb,
nefyi muktazi olan mahalden mada bir yerde nefyetmedikleri gibi ispat
iktiza eden mahalden mada bir mahalde de ispat etmezler. Zira sebebi
vâziin nefyettii mahalden kaldran, sefih ve sebebin kadrini câhil olur.
Yine vâziinin nefyettii mahalde ispata kalkan irk ve ilhâda düer.
Melâmiye, haklarnda; Benim velilerim, kubbelerimin altndadr. Onlar
benden baka kimse bilmez; hadîsi kutsîsi vârit olan kimselerdir,, [5] diyor.
mâm a'rânî de "Elyevaktü vel cevâhir ^J^ n inde Muhid-
dîni arabînin bâlâda zikredilen tarifatn aynen zikretmektedir. [6]
Mütaahirinden(Aydoslu) Bursal îsmâil Hakk[7] mn Kitabül hitabnda
Melâmiye hakknda serdettii beyânât, Üsküdarl Hâim babann [8] divâ-
nndaki mensur tavsifat, Erefi rumî[9] ve âir sofî airlerin Melâmet hakkn-
daki iirleri, hemen hemen Muhiddîni arabînin sözlerinin tekradrndan ibâret
olduu gibi ilk devre Melâmîlerile daha az alâkadar olduundan zikredilmei.
.Sjjullj ^IjSlîibai 3 ^ilK&JJl ObU j UJUSjJt ^ t 11S j c .=eJI ^J v Us»t [1]

Cilt: 3.. Ayni Bap. Sa : 47 .. Ui'j ^'.Vl


f
Vîll li» j Îjaî ^U-l ^tin^L. ö«j
V^'i ....... »'ojJI 4>Ul.j Js\yL\^c (.^Jlj. Â\^\3 J '-) >y«Jl> î»Ul.iie. ijjü-* ? j ^Jl 3 [2]
Sa : 46 . j^iU. i i}j4k-\p4> .
,*t~\ &\&>- 0'
Sa: 46 ....^!' ^jj^V u"W Â\ ü - ^V- £>Ji)-VtV>A\ .i» h&j [3]

Cilt: 3. S. 312 .saUi^aj


^ ^\jU\^\ ^3 [4]

5 J.# j Vl yU-Vl 6 "S iU <.U_j jS-l Sib' Mi ^Uvi^j j ji'lçi V4.il ^«


A^ct «J^» (^«î-J 'l'ilj
tfj» (>* V""^Çf-> >* ^ u^S S (J^ ü VI by4'')
1

..(Sjjc- jvjs^V jU' tj Ujl «V J- Sil»Vi*j Jlj iS^JI Ai» »U £«>_j.»i *JL»

Ta'rîfat.. Matbaai Âmire.(1269 Hicri) Sa: 04-105


[6] Elyevakitü vel cevahir. Cilt: 2. Sa: 93 û^jVb i-lü» *JJ
[7] Osmanl müellifleri.. Cilt : 1. Sa: 28-32 ye müracaat
[8] Osmanl müellifleri. Cilt: 1.. Sa: 189
[9] « « « 1.. Sa: 17
:

V
MELÂMETÎLE VE TARHÇESNE UMUMÎ BR NAZAR

Melâmetîlik hakknda en mevsuk malûmat Ebu Abdürrahman Mu-


hammed Huseynis sülemînin "Risâletül melâmetiye" sinde buluyo-
ibnil

ruz. Bize bu bahseden M. Hartmana müteekkiriz. Ebu Abr


risaleden
dürrahman, risalesinde (Erbâbül ulûmi vel ahvâl J>j»Vb rji.!Wtji) i üç ksma
ayryor
«1. — Kur'an ve hadîsir zavâhirinden istinbât re'y ile ahkâm ve
ihtilâf ât tespit eden Fukahâ ve din reisleri..

2. — lmi ilâhî ile mümtâz olup dünya sebeplerile alâkadar olmyan,


kalpleri tecelligâh ilâhî bulunan ve envâi kerâmât mümtaz olan «Eh-
ile

lül ma'rife,,.. Bunlar, er'a kat'iyen muhâlefette bulunmadklar gibi bât-


nan da hafâ âleminde müstagraktrlar.
3. —
Bâtnan Hak ile bir daha ayrlmamak üzere birleen "Melâme-
tiye,, dir ki Allah, bü ittisâlden sonra onlarn mâhiyetlerini ketmeder •>

dünyâya yalnz iftirak ve er'a inkyat gibi zâhirî hallerini izhâr eder.
Bu süretle onlar "Cem'ul cem' ç^'er,, hâlinde muhtefidirler.» [1]
Bu takimden ssnra Melâmet erbabnn halât hakknda epeyce taf-
silât veriyor. Bu tafsilâttan anlyoruz ki Melâmetî, kerâmâta rabet etmi-

yor ve sofiyâne hâlleri izmar ederek yalnz ma'kul ve meru' ef'âli izhâr
ediyor. Hamdûn "Melâmetiye tariki; insanlara kar her nevi debdebe-
den — ehli hâl olarak — feragat ve her hangi sfat ve hareketi tasdik
ettirmek hususunda mesâi sarfndan istinkâf etmektir„diyerek bu meslein
bir hususiyetini irâe eyliyor. (Edebiyat. F. m. 6. Ma. 1340. Sf: 280)
Melâmetînin her türlü kayttan vareste olup Allaha rapt kalp etmesi lâ-
zm hatta ibâdetten bile zevk almamal Çünkü bu zevk, sâliki oraya
;
!

mukayyet klar. Tevhid ise kuyudu ref'edip vahdette zevk sâhibi olmak-
tr. (Sf. 282)
Melâmetiyenin kisvei mahsusalar yoktu. eyhleri de va'z ve zikret-
mek suretile kendilerini izhâr etmezler, bu gibi hâllerdentamamile içtinap
ederlerdi. Ebu Hafs, âdi bir içi elbisesile gezer, avamdan fark edilmezdi.

[1] Muhiddinin de Fütuhatta nâs «Ubbad, Sofiye, Melâmiye,, diye üçe ayrarak bu
tasnife iktifa eylediini görmütük.
lk devre Melâmîleri 23

husumet ettii sfat, riya ve ucüptü. Bu iki


Melâmetin en ziyade
sfat mahvedebilmek için temayüzden ihtiraz, esâsî bir umde idi. Müellifi-
risâle Hamdûnun, arkadalarndan AbdülHaccam isminde birine "Adnn
;

Abdülhaccâm olmas Abdullahil ârif, yahut Abdüzzâhit olmasndan daha


;

iyidir,, dediini kaydediyor. Âdeta diye biliriz ki Melâmet; fukaha ve müç-

tehidînin temayüz ve kibrinin, müteerriînin riyâsmn bir aksül amelidir.


Ebu Abdürrahman, risâlesinde melâmetin 45 umbesinden bahse-
diyor. [1] Bunlarn hulâsas udur ki; Melâmetînin zâhiren ibâdetle tefâ-
huru irk, bâtnan hâl ile tefâhuru irtidattr (1). Melâmetî; haktan mada
ne zâhirî, ne de bâtn keif ve kerâmetlere rabet etmez.
Dil ile zikirden bir ey çkmaz. Kalp, zikri ihmâl ederse dil zikre
balar. Halbuki matlub; kalp, ruh ve srrn zikridir (9). Binaen aleyh;
Melâmetî, de mukayyet deildir. Melâmetî, görünmesi gayri kabili
zikirle

içtinap eylerden mada (cemaatla namaz gibi) er'a muvafakatim gizli


tutar; insanlara kar daima iyilikte bulunmaa gayret eder, ( 17).a'mâli
sâlihadan dolayi bir zevk duyarsa bu zevk ile mücâdelede bulunur (10).
Melâmetîye nazaran ubudiyetin iki umdesi vardr: Allaha kar iftikar,
Peygamberi taklit.. (18).

meguldür (25); setir maksad ile bile


Melâmetî, yalnz kendi nefsile
olsa ihvânnn noksanna dikkat doru bir hareket deildir (22); Hatta

muztar olanlardan madas için dua etmek bile ho görülmez (29).


Melâmetî, hubbi gayr timsâlidir; fânî filgayrdr. hvannn her mük-
kiline muavenet eder. Hamdûn "Mü'min, ihvân için gece kandil, gündüz
asâ olmaldr,, demitir (34). hvân için daima muin ve zahîr olan
Melâmetî, hiç bir vakit bakasndan yardm istemez ve kimsenin muave-
netine arz ihtiyaç eylemez. Çünki, kula arz hacet; muhtaçtan yardm
istemektir. Belki yardm istenilen kimse daha ziyâde muztar ve muhtâc-
muavenettir! (42) [2].

[1] Makaledeki umdelerden hulâsa ettiimiz sözlerin nihayetlerine numaralarn koyduk.


[2] Melâmetiyeyi zillet ve meskenetle terdif ve halkn levmine maruz olmay arzu eden.

bir tâife diye tarif edenler tamamile yanlrlar. 42 nci umde, bir Melâmetînin kimseye arzi
iftikar ve hacet etmediini gösteriyor. Filvaki yine "Ebu Abdurrahman sülemî,, Ebu hafsn,
birine " Ticaret et kazancn tasadduk eyle sen de muhtaç olduunu sadaka
; ;
ile tedarük

et ; bilâhara ticareti de, tese'ülü de dediini yazyor ve Nefehat, Hamdûndan


terkeyle !

sonra Melâmet nâiri olan bni menâzilin "j.il.J.-i^sjJS.j &
J^- JS} ~~S~ 4's-föh> C~-z £->p- g-^>»
sözünü kaydediyorsa da yine "Ebu Abdürrahman sülemî,, risalesinde Hamdûnun Abdullahül-
Haccama " Kazanca istinat eyle „ (Sf. 295) ve Ebu hafsm da talebesinden birine " Ticâret
!

ve kisp hayatna sarl!,, dediklerini görüyoruz.


Bu mütenâkz ifadelerden unu anlyoruz : kibir, riya, ucüp ve gururu krmaa
çalan Melâmetîler, ihtimâl baz sâlikleri bu gayeye eritirmek için tese ule sevkediyorlard.
t 24 ilk devre Melâmîleri

Risâlei Kueyriye, Kefülmahcub ve Nefehattaki Melâmetî büyükle-


rinin sözleri de Sülemînin ifâdâtn teyit ediyor.
Meselâ; Hamdûn"Ben, nefsimi Fir'avnn nefsine tafdil etmem; çünkü
ikisi de nefistir. Fakat gönlümü Fir'avnn gönlüne tafdil ederim,, [1] diyor.
Anlalyor ki Melâmetîler, bir çok müttakler gibi günakârlar tezyif
etmiyorlar; bilakis kendilerile megul bulunuyorlar. Ebu türab Nahebî
"bâdât içinde havâtr kalbiyeyi islâhtan daha nâfii yoktu,, [2] sözile
Melâmetiyenin kesreti ibâdattan ziyâde tezkiyei nefse dikkat ettiklerini
anlatyor. Ebül Huseynil Barûsî de "Her nerede ki nûraniyet olmad
hâlde bir gayret ve içtihat görürsün ; bil ki o, bid'at hafiyedir. „ [3]
diyerek ayni fikri teyit etmektedir.
Hulâsa Melâmetiye, Ebu Abdürrahman Sülemînin dedii gibi yalnz
ahvâlde stk, muâmelâtta edebi gözeten [4] ve bu suretle tasavvufu
hüsnü ahlaktan ibaret bilen fikir erbab olmakla beraber vahdet ne'esine
mâlik irfan eshâb idi..

Melâmetiyenin zuhuru hicretin ikinci asrnn nsf ahirindedir. htimâl


Melâmetîlik, bu asrn iptidalarnda da mevcuttur. Fakat isimleri tespit
,

edilmemitir. Onun için kafi bir ey söyliyemiyoruz. Yanlz uras muhak-


kak ki Ebu hafsül haddâd, ilk Melâmetî deildir. Mamafi Melâmetîliin
üçüncü asrda tamamile intiar etmi olduunu görmekteyiz. Bu meslek
erbabnn mütekâsif bir halde topland yerle Horasan ve Mâverâünnehir
havalisidir. O asrlarda Mâverâünnehirde Sâmânîler hüküm sürüyor ve
imâlden gelen Türk hücumune kar durmaa çalyorlard. Sâmâniler-
den Ahmed ibni Ismailin kölesi Emiri leker ve bilahara Horasan vâdisi
olan Alp tekin, " Gazne „ de istiklâlini ilân etmi (352) ve hafitleri Hora-
san zaptetmiler ve bilhassa Mahmuda Gaznevî zamannda hudutlarn

Fakat bu, hiç bir vakit umumî ve esâsî bir umde deildi. Eer böyle olmu olsayd Melâmetî
eylerinin ve Melâmetîlerin calibi dikkat ahvâl ve hususiyetlerini kaydeden Kueyrî, Kefül
maheub, Nefehat gibi kitaplarda bu halin de mezkûr olmas Aatta bunu
iktiza ederdi.
Melâmetiyenin bir iân addederek kesri nefs muhakkak kaydet-
için tese'ülü ihtiyar ettiklerini
meleri ve bilhassa Sülemînin risâlesinde umdeler arasnda bunun da bulnmas cap ederdi.
Halbuki görüyoruz ki 42 nci umde, bilâkis bu telakkiye zttr. Esâsen Hamdûn ve bni-
menâzil gibi âlim ve muhaddislerin, Abdülvehhâbi sakafî gibi "mâmül vakt,, olan zevâtn
kekül bedest olarak tese'ül etmeleri de aklen muhâlâttandr.
[1] Nefehat.. Varak: 29
Pl „ „ 25
[3] „ „ 30
W „ „ 154
lk devre Melâmîleri 25

Ceyhuna ve Harizme kadar götürerek bütün bu havaliyi ellerine alm-


lard. 389 da Samânîleritamamile mahveden Kara hanîler, Maverâün-
nehre hakim oldular.
üçüncü asrdan itibaren Horasanda kuvvetle intiara
Melâmetîlik,
balamt. Tasavvufun ruha sükûn baheden telkinât bu siyasî muhitte
inkiafa müsâit bir zemin bulmutur. Ta Ebu hafstan itibâren Melâmetî
mümessilleri ekseriyet itibarile Niabur, Herat ve Kâbillidir. Esasen bu
zamanlarda Melâmetin Türkmenler arasnda da intiarn biliyoruz. Hatta
bunlardan Ali Abo, Muhammed Ma'uki tûsî, Süleyman Türkmânî gibi
nüfuz sâhibi eyhlerin hayatlarna âit te oldukça malûmatmz vardr.
Melâmet, dördüncü asrn nihayetlerinde teekküle balyan ve beinci,
altnc asrlarda inkiaf eden ilk tarikatlara da nüfuz etmi, hatta geni
ve müfrit vahdet tarafdâr bir çok eyler bile ya Melâmetîlie intisap
etmiler, yahut ta ne'esini benimsemilerdir. Bu suretle Melâmet,
Necmeddini kübrâ halifesi Bahaeddin Veled vastasile Mevlânây yetitir-
mi ve Mevlevîlii meydadana getirmiti. Mevlevîlerle Melâmîlerin, ta
evâilden beri çok sk münasebetleri vardr. Dier tarikatlar, Melâmîleri
umumiyetle tezyif ettikleri hâlde Mevlevîler, Melâmîlerle badamlardr.
Mevlânâda ve bilhassa emste Melâmet ne'esini görmemek gayri-
kabildir. Sultan dîvânînin hâlât, bu ne'enin cezbenâk bir tezahüründen
baka bir ey deildir. [1]
Bilâhara Neâtî Ahmet dede, Cevrî, Nahîfî, Fasih gibi âlim ve âir-
ler; Hatta son zamanlarda Peçevî Ahmet dede ve Ebu Bekir dede gibi
Bayrâmî Melâmîlerinin hâlisül akîde birer ihvân olduu gibi Nuriye
:zevat,
Melâmîlii de ( Son devre Melâmîlii ) bir çok Mevlevîyi kendisine celp
ve cezb etmitir.
mühim bir merkezleri de Badatt. Ahmedi hudreveyh,
Melâmetîlerin
Cüneyd, Abdullahil mürtai, Ahmed ibni Yahyelcellâ ve müritleri; Bada-
di, Melâmetin graba doru bir inkiaf merkezi hâline getirmilerdi. Melâ-

met, buradan pek kolayca Musul, Halep ve nihayet o asrlarda Bâtnîle-


sahne olan Suriyeye geçti. Kadîbül bân Mavslî, Süley-
rin fa'aliyetlerine
mân Türkmanî, eyh Rislân Dmkî, hatta Tibyan sahibinin Rfâî ubesi
olarak gösterdii Harîriye tarikinin müessisi Ebül Hasan Aliyyül Harîrî,
Halep —
Suriyede yedinci asrda yaayan ve kuvvetlerini Melâmetîlikten
alan eyhlerdir. Bunlarn ahvâline dikkat edersek hepsi, zavâhire kar lâ-
iibâlidir. Raks ve simaa tarafdar olduklar gibinamaz klmazlar, Hatta
alenen oruç yerlerdi. eyh Süleyman ve Kadîbül bann ve bu iki eyhe ben-
li] Sultan dîvânî Mehmet Simâî.. Sefinei Mevleviyeye müracaat ! Sf : 15 — 60 Msr
tab' 1283
26 lk devre Melâmîleri

ziyen Aliyyi kürdî ve eyh Reyhann hâlâtna evvelce bilmünasebe tema


etmitik. Bunlar umumiyetle Melâmetî - Kalenderi; daha dorusu Bâtnî
addedebiliriz. Esasen sekizinci asr iptidalarnda ölen ehbaz lâl kalen-
derin Melâmetle mehur olduunu görmü ve Câmînin Kalendelikle Me-
lâmetîliin farklarnda srar ve zamanndaki kalenderleri zemmettiini
okumutuk. eyhülislâm Abdullahi Herevînin, zamanndaki Melâmetîler
hakkndaki mütaleat da kaydedilmiti.
Hulâsa —
Bâtnî olsun, eriata mütemessik bulunsun bir takm Türk —
tarikatlarnn zuhur ve inkiafnda Melâmetîlik mühim ve aslî bir âmil olmu
ve hatta zannederim ki bunun için imdiye kadar hemen bütün Anadolu
halk; bilhassa kzlbalar ve Bektaîler, her türk velisini Horasandan
gelmi olarak kabul ve Horasan erenlerinden olarak ilân etmislerdir.[l]
Bâtnî zümrelerinin tedahulile aslî saffetini kaybeden Melâmetîliia
yerini dokuzuncu asrn nsf ahirinde kinci devre, ya'n Bayrâmî Melâ-
mîlii tutmu ve Türk ruhundan doan bu yeni tarikat, ilk Melâmîlerm
ne'e ve irfânn tamamile hamil olarak zuhur etmiti.
Melâmetîlerin öhreti ayias ve Hac Bayramn nüfuzu neticesi olarak
Bayrâmî Melâmîlii de anlatacamz veçhile bütün Anadolu ve Rumelide
pek az bir müddette intiar edebilmitir. Bayrâmî melâmîliinin ilk Melâ-
metîlere iktifa ettiklerini ileride göreceiz. Son Melâmîler de Bayrâmî
melâmîlerinin peyrevleridirler. Böyle olduu halde "Ignaz Goldziher,,.
«Vorlesungen uber der slam» da- Melâmetiyeyi " riya ve haricî tezâhü-
rattan müçtenip, vecit ve istiraka ehemmiyet veren bir zümre,, [2] diye
tavsif ettikten sonra "M. Hartman„a istinâden [3] bunlar son Me-
lâmîlerden ayr bir ne'eye malik gösteriyor ve Bayrâmî melâmîle
rine hiç temas etmiyor. Halbuki son Melâmîlerin Bayrâmî melâ-
mîlerinden yegân farklar sülûkü ilmî bir hâle getirmek suretile
"râkî J „
1
^
likten1
bir miktar ayrlmaktan ibarettir. Mamafi son Melâmî
halifeleri içinde meratip telkininde bulunmyan ve "Melâmî Hamzavî,, —
lere harfiyen peyrev olanlar da yok deildir. Bayrâmî melâmîlerinin ise
tekrar edelim ki Melâmetlerden hemen hiç bir farklar yoktur. Esasen
Melâmet, bir tarikat olmaktan ziyade bir ne'e ve hâl olduundan zühule
hiç mahal yoktur:
Melâmetîler de, Bayrâmî Melâmîleri de, Son Melâmîler de ayni ne'e-
ye sahiptirler..

[1] Konyada Mevlânânm türbesinde bile isimleri meçhul dört merkat, Horasan
erenlerine aittir.

[2] Sf: 69-168.

[3] Islamische Oryent. Index. III.


;

BBLYOGRAFYA
/. A bdül kerim Kuey-
rî (îmam) — Risalei Kueyriye yto «Bulak tab'. 1284. H. »

2. Abdül vehhab a'- [arapça]

rânî (îmam) — Elyevâkîtü vel cevâhir fi beyân akaidil ekâbir

Abdürrahman Ca- «Msr tab'. 1277. H.» [arapça] j.yVU'Ue iU j ^Iji-u c^KyiV
3.
m — NefehatÜl Üns
dülkerimül Hüseynî
^VlOlü'
tarafndan
« Gâmînin tilmizlerinden Ab-
883 senesinde yazllau ve
bizzat Câmî tarafndan birçok yerlerine haiyeler ilâvesile
tashih edilen nüsha.. Fatih Çaramba Murat molla kü-
;

tüphanesi. No 1302 » [acemce]

4. Ahmet dede (Eîlâkî)- MenakbÜl ârifin ,£9jUlwiU> « Hicrî 1016 senesinde


Ebu Bekir ibni Ferruh çelebi tarafndan yazlan nüsha^
Süleymaniye ; Hâiet. E. kütüphanesi. No 321 » [acemce]

5. Alî (Gelibolulu) — Hilyetür ricâl fil aktab vennücebai vel abdâl


« Yazld sene ve kâtibi JUVlj »Uab wlUi^(3 JUJfii^
meçhul yazma nüsha. Fatih kütüphanesi No 398. » [Türkçe]

6. Aliyyibni Osman — KefÜl mahcub o^iU^r" « Hicrî 1357 de istinsah

ibni Ebu Aliyyül edilmi yazma nüsha. Darülfünun kütüphanesi. Yldz.


Gaznevî No 245. * [acemce]

7. Bartold (.Pr.) — Orta Asya Türk tarihi hakknda dersler.


[Türkçeye mütercem]

8. Cemâl (Köprülü — Edebiyat mecmuas « No 7. 6. Mays 340. M. Hart-


zade) manm Ebu Abdürrahmanm <»:«VÖUj sine yazd -maka-
lenin tercemesi. »

9. Ferideddîni Atlar — TezkretÜl evliya U^lS/jT « Leyden tab'. Reynold


A. Nicholson.. 1323. H. (1905). [acemce]

10. Tük edebiyatnda ilk mutasavvflar «1911 Mat-


baai Âmire »
[
Türkçe]
Türkiye tarihi dinîsi Mülkiye mektebi matbaasnda<

Fuat (Köprülü ta basmasile matbu'. 1926 1627» [Türkçe]


12. zade; M. )
Türkya tarihi « istanbul Kanaat kütüphanesi neriya-
tndan. 1923. » [Türkçe]
13. Türk edebiyat tarihi 1923 . Devlet matbaas .
:

[Türkçe]
28 lk devre Melâmîleri

14. Gulâm Muham-


medi ibni müfti Ra-
hîmullah Lâhurî— Hazînetül asfiyâ U*5H5i£. « Hindistan. Lekno tab'.
15. smail iîa&Zra (Bur- Haricî. 1290. » [acemce]
sal) — - KtabÜl hitâb v lkil vl^ « stanbul tab'. 1292. H. »
[Türkçe]
16. Kâtip çelebi — - KefÜZZUnUn ü^IU^T « stanbul. Âlem matbaas. 1310.
H. » [arapça]
17. Mecdî — akayk juj
- tercemesi «Matbaai Âmire. 1269. H.»
18. Mehmet (Hafz) - Ebvâb seb'a
- (Tezkiretül evliya) «Buha-
rah Mehmet Hafz tarafndan 927 de yazlmtr. Müellif,
kitabn Nefehatül üns tarznda yazdn Nefehattan ba- ;

ka Tezkiretül evliya, evâhidün nübüvve, Nüzhetül ervah,


Târihimezarât Buhara ve âir Hitaplardan da istifade etti-
ini, kitabn yedi bap, bir hatime üzerine yazd için
ismine Ebvâb seb'a dediini söyliyor. Sofî âirlere ayr
bir bap ayrd gibi yedinci bapta Buhara ve havalisindeki
evliyay ve Sâmânî hükümdarlarn da zikrediyor. Hatimede
Eimmei isnâ aer jJ^ &\ kî den sonraki tarihî hadisat ve
l

vekayii, bilhassa Maveraünnehri mihver ittihaz ederek


kaydetmektedir. Yedinci bap ve Hâtime, bu cihetle dier
tezkirelerden ayr bir hususiyet ve kymeti kaizdir. Yazma
nüshas Fatih kütüphanesinde 2570 numaradadr. Kâtibinin
ismi yoktur. htimâl müellifin yazmasdr » [acemce]

19. Muhiddîni Arabi - Fütuhât mekkiye ^y^> «Msr. 1293. H. »

[arapça]

20. Sâkip dede Sefne mevleviye ''Js' « Msr. Vehbiye Matbaas.


1283. H.» [Türkçe]
21. Seyyid erifi Cür- Ta'rfât olA_,J «Matbaai Âmire. 1269. H. » [arapça]
cânî
.22. Seyyid Mehmet - Tibyân vesâilül hakayk fi beyân selâsilüt
Kemâleddin(E.a- tarâik jll^Jj-M— il-j jjUUjîL~j ûU" « Son Melâmî
rirî zade) piri Seyyid Muhammed Nurun halifesi olan Harirî zadenin
bu eseri üç cilt olup 171 tarikattan bâhistir. Tasavvuf
tarihi ve edebiyatile megul olanlara kymettar bir me'haz
olabilir. Yegâne yazma nüshas Fatih kütüphanesinde 430,
431, 432 numaralardadr. » [arapça]
23. Tâhir (Bursal) Menakbi eyh Seyyid Hâce Muhammed Nu-
rül arabî ve beyan Melâmet ve ahvâli Melâmiye

« Melâmiye hakknda Muhiddin ve âir sofilerin baz söz-


lerile Muhammed Nurun muhtasar tercemei hâlini ve
Seyyidin baz eserlerinden müntehap cümleleri ihtiva eden
ve 50 sahife kadar olan bu eser gayri matbudur. Yazma
bir nüshas bendedir. » [Türkçe]
îlk devre Melâmîleri 29

TALÎ ME' HAZLAR

24. Ab du ilah runî


(Eref Olu) — Divan « stanbul. Muhip Matbaas. 1286. H. » [Türkçe]

25. Hâsm baba (Üs-


küdarl) — Divan « Matbu' » [Türkçe]
26. Mehmet Ali Aynî — Hac Bayrâm veli « Evkaf matbaa. 1343. H. » [Türkçe]
27. Muhammed Abdür'
raufi Münâvî (-
mam) — Elkevakibüd dürriyye fi terâcimis sâdetis so-
fiyye «Yazma nüsha. 1274.

H. Darülfünun k. Hâlis. E. No 6495 » [arapça]

28. Sadk vicdanî— Tomâr turuku aliyeden Melâmîlik. « Evkaf matba-


29. Tâceddin Sübkî as. 1340, (1338) ».[Türkçe]
(mam) — Tabakât Msr. matbaas.
« Hüseyniye 1324. H.» [arapça]
30. Tâhir (Bursal) — Hac Bayrâm Matbu veli. « »

ECNEB ME'HAZLAR
31. M. Hartman — Der Islamiche Oryent. « Index. III. »

32. Ignaz goldziher — Vorlesungen uber der slam.


II

KNC DEVRE MELÂMÎLERI

BAYRAMÎLER
\
.

HACI BAYRÂMI VELÎ

Bayrâmî Melâmilii; 753 tarihinde Ankarann Çubuksuyu kenarnda


«Sol Fasb köyünde doan ve Koyunluca Ahmet isminde birinin olu
bulunan [1] Hac Bayrâm Velînin tesis ettii Bayrâmîlikten ayrlm bir
tarikattr.
Hac B. V, Alâeddîni Erdebîlî müritlerinden olup mumaileyhin emir
ve iaretile Hoydan Anadoluya hicret eden mehur Kayserili Hamîdeddin-
musann derviidir. Hamîdedddin, Bursaya yerleerek ekmek piirip
ibni
çarda «Somunlar, Mü'minler;» diye satmaa ve bu suretle geçinmee
balamt Bu cihetle halk arasnda «Somuncu Baba» ve «Ekmekçi
[2].

Koca» namlarile öhret bulmutu.


Yldrm Bâyezit Bursada camii kebiri yaptrdktan sonra, ilk cuma
namaznn Emir Sultan (833) tarafndan kldrlmasn tensip etmiti. [3]
Halbuki Emir ekmekçi kocann kemâline müncezip bulunduu
Sultan,
cihetle padiaha « Gavsi azam bu ehirde iken bu hizmet bize münasip
deildir» diyerek imamet ve hitabeti Ebu Hâmit Hamîdeddine ihâle etti.
Hamideddîn namaz kldktan sonra fâtihay da tefsir ederek o sralarda
fâtihayi tefsir emelinde bulunan molla fenârînin (834) bir çok mükillerini
hal ve mumaileyhi cezbeyledi. [4]
Bu vak'adan sonra Hamîdeddin, halk arasnda öhret bulmakla bu
öhretten ihtiraz ve bursadan tegayyüp etti.

[J Silsile nâmei Celvetî: Bursal ismail Hakk. Bursal Tâhir bey merhum da «Hac
B. V. » ismindeki eserinde (Ankarada Esseyyit Abdülkadr ibni Yusüfü Isfhânîye âit vak-
fiyede 832 tarihinde ahit olmak üzere münderiç olan u (Kutbül evliya Eeyh Elhac Bay-
ram ibni ahmed ibni Mahmudül ankaravî) ibareden de pederi âlîlerinin isminin Ahmet
olduu tezahür ediyor ) diyor. Hac B. V. nin kendisinden küçük olmak üzere Safiyyüddin
ve Murat isminde iki de kardei vardr.
[2] Semerâtülfuad: Sar Abdullah (Sa: 231) Sergüzet: La'alî zâde Abdüllbakî (Sa:12)
akayik tercemesi: Mecdî (Sa : 74)
[3] eyh emseddin Muhammed ibni Aliyyi Hüseynîi Buhar: Baknz! ahnayk ter-
cemesi; sa: 76.
[4] eyh emseddin Muhammed ibni Hamza.. Baknz! akayk tercemesi : sa ; 47-53 .

Osmanl Müellifleri; Cilt: 1. sa; 390-392


Melâmiler —3
34 kinci devre Melâmîleri

Bu sralarda Hac Bayrâm Velî, ankarada melike hatunun bina ettir-

mi olduu kara medresenin müderrisi idi. Hac Bayrâm da bir çok


emsali gibi Hamîdeddinin ne'e ve kemaline âk olup tarikata intisap ve
müderrislii Hamîdeddinin bursadan tegayyübünden sonra
terketmiti.
Bayram, eyhi ve onunla beraber ama ve mekkeye gidip,
brakmam
edayi haçtan sonra aksaraya gelmiti.
Ebu Hâmit Hamîdeddin 815 tarihinde vefat ettikten sonra Bayrâm-
Velî ankaraya avdet ve Halvetiyye ile Nakibendiyyenin mezcinden ta-
hassül eden bayramî tarikatn nere mübaeret etmitir [1].

Hac bayrâmn neri tarikata Halad sralarda Anadoluda tasavvuf


ne'esi bir çok kimseleri dairei incizabna almt.
Muhiddîni arabî/ Evhadeddîni kirmânî, Celâeddîni Rumî, Sadreddîni-
Konevî gibi sofilerin nüfuzu halk üzerinde kuvvetli bir surette mevcuttu.
Bilhassa ebu Hâmit Hamîdeddinin öhreti de tamamile yayordu. Bütün
bu avamile hac Bayramn evvelce ulemadan olmas ve mühim bir medre-
sede müderrislikte bulunmas da inzimam edince bayramîlik az bir müddette
intiara balad.Hzc bayram o derecede büyük bir öhret kazand ki ikinci
Murat baz hasutlarn imazile mukayyet ve malul olarak Edirneye ge-
tirmi ve kendisile görüünce hakknda iittii sözlerin mahz iftira oldu-
unu anlayp avdetine müsaade eylemiti. Hac Bayram, eski camide
birkaç kere va'zetmi [2] ve yolda Gelibolulu yazc zâde Mehmedi Bi-
can da (855) irat ve tarikna ithal ederek ankaraya avdet etmitir. [2]
Hac Bayrâm Velînin nüfuzu o kadar kuvvetlenmiti ki semeratül füatta
mezkûr olduu, üzere taraf padiahîden müntesiplerinin hükümet teklifle-
rinden muaf addedilmesi emredilmiti. Fakat bu emir, bir çok mukallitle-
rin de Bayramî tarikine duhulü neticesini vermekle padiah, eyhten
müritlerinin mikdann sormu ve Hac Bayram da garip bir imtihandan
sonra «bir buçuk derviim vardr» diye mektupla cevap vermitir [4],

[1] Hac bayrâm \,hh jjj}! '•£>;»• C)' Bâyezid ve Cüneyd, ruha-
Velînin terbiyelerine
niyetlerile celli buyurmakla istidad zâtlarnda envai kemâlât bahire olup camii-
himmet
Nakibendiyye ve Halvetiyye olmulardr.
Cevheretül bidaye ve dürretün nhaye VfJBj».} «ljullî,^». ârihi Mesnevî Sar Abdul-
lah., varak; 132
Ve hac Bayram .V. nin terbiyelerine jiJ^^;"C A Bâyezid ve Cüneyd, ruhaniyet-
leriyle cellihimmet buyurmakla' istidad" zatîlerinde bahire ve zahire olup camii Nakiben-
diyye ve Halvetiyye olmulardr. Sergüzet; La'lî zade Abdülbakî. Sa; 16
[2] Vaz'ettii kürsünün üstünde celî hatla (makam hac bayram velî) yazl bulundu-
unu bursal Tahir bey merhum «hac bayram velî» de söyliyor.
[3] Mehmet Bican ve kardei Ahmet Bican hakknda baknz! akayik tercemesi. Sa:

127; Osmanl müellifleri; cilt: 1. Sa; 194


[4] Bir mürtefi mahalde hayme kurup dervian gelüp ol havali mâlâmâl oldukta haci
;

kinci devre Melâmîleri 35

Hac Bayrâm ankarada ziraatla taayyü eder ve üç aylarda


Velî,
halktan zekât toplayp fukarasna tevzi eylerdi.
Yunus tarznda iirler de söylerdi. Oc ilâhisi matbudur ki bunlarn
biri aruz vezniledir.

Çalabm bir ar yaratm iki cihan aresinde,


Bakcak didar görünür ol arn kenaresinde !

beytile balyan ilâhisi, Yunusn


Çktm erik dalma, anda yedim üzümü
Bostan ss kakyp der ne yersin kozumu?

balyan mehur athiyesine benzer. Bursal Tâhir B. merhumun


beytile
«Hac Bayrâm .V.» sinde ve M. Ali Aynî B. in ayni isimdeki kitabnda
neredilen bu ilâhileri Melâmîlîe ait bütün âsârn bir arada bulunmas

fikrile de aynen dercediyoruz eer Hac Bayramn bir divançesi


biz ;

olsayd oraya müracaat tavsiye ile geçerdik.


Hiç kimse çeke bilmez güçtür felein yay;
Derdine gönül verme, bir gün götürür vay.

Oynayu gelür aldar [1] çünki eli çapüktür;


Bir buneulayn fitne kande bulur aray?

Çün yüzünü döndürdü bir lahza karar etmez;

Nice seri pay eder, döner ser eder pay!

Bir fani vefaszdr kavline inanma hiç;


Gâh bay eder yohsul, gâh yohsul eder bay.

Hayran kamu alimler bu ma'ninin altnda :

Kaftan kafa hükmeder bilmez bu muammay!

Vahittir o vahdette, kesrette kani tefrik?


Hizr ermedi bu srra, bildirmedi Musay!

Miskin "Hac Bayram,, sen dünyaya gönül verme;


Bir ulu imarettir alma baa sevday!..

Çalabm bir ar yaratm iki cihan aresinde;


Bakcak didar görünür ol arn kenaresinde!

Bayrâm .V. temiri sâideyn edüp ve desti mübârekine bir tî tîz alup derviler; bana
irâdet getürenleri bu gün kurban eylesem gerektir deyu salâ ettikte herkes
fîsebilillah

mütereddit olup bilahara ricalden biri ve nisadan dahi birisi (£,) y" »lj >.« il*

deyu cür'et edüp teslim olduklarnda ikisin dahi hayme içine getürüp mukaddema bir

erkek koyun ihzar etmekle an kurban edüp haymeden tara hûni frâvân revân oldukta

{£) x i», o* 1 S^S-i *f azîze sevdâ galebe etmitir deyu dervian perakende ve
perian olmakla Semerûtül füat. Sa; 540
[1] aldamak: aldatmak. Bulur aray; aray bulur; arayp ta bulur.
; "

36 îkînci devre Melâmîleri

Nagihan ol ara vardm, ol an yaplur gördüm;


Ben dahi bile yapldm tau toprak aresinde!

Ol ardan oklar atlur, gelür ciere batlur;


Arifler sözü satlur ol arm bazaresinde !

agirtleri ta yonarlar, yonup üstada sunarlr;


Çalabm ismin anarlar o tan her paresinde !

Bu sözü arifler anlar, cahiller bilmeyüp tanlar;


"Hac Bayam,, kendi banlar ol arm menaresinde!
%
Bu ilâhî, arasnda çok mehur ve münteirdir. Bursal smail-
sofiye
Hakk ve son Melâmîlerin piri Seyyid Muahmmed Nur tarafndan erhe-
diîmitir.
Üçüncü ilâhi de udur:
Bilmek istersen seni Gan içre ara can,
Geç canndan bul an; Sen seni bil, sen seni!

Kim bildi ef'âlini Ol bildi sfatn,


Anda gördü zâtn Sen seni bil, sen seni!

Görünen sfâtmdr, An gören zâtndr


Gayri ne hâcetindir? Sen seni bil, sen seni!

Kim ki hayrete vard, Nura müstagrak oldu,


Tevhidi zât buldu; Sen seni bil, sen seni!
"Bayram,, özünü bildi, Bileni anda buldu,
Bulan ol kendi oldu, Sen seni bil, sen seni !
[1]

Bu üç ilâhiden baka Hac Bayaramn her naslsa imdiye kadar


neredilmemi bir ilâhisi daha vardr ki bu ilâhi, bir çok mecmua ve
cönklerde yazldr. Hemen bütün tarikat ehli bilir. Mukabelelerde bestesile
söylenirdi. Tophanedeki Kadirîhâne tekkesine, mezkûr tekkenin eyhi âir
erif Ahmet ef. tarafndan 1201 tarihinde vakfedilmi bulunan ve her
halde bu tarihten çok evvel yazlm olan bir mecmuadan aynen yazyoruz:

Noldu bu gönlüm, noldu bu gönlüm ? Derdü gamnla doldu bu gönlüm !

Yand bu gönlüm, yand bu gölüm ; Yanmada derman buldu bu gönlüm !

Gerçi ki yand, gerçee yand Rengine akn cümle boyand !

Kendide buldu, kendide buldu, Matlabn ho buldu bu gönlüm ?


Elfakrü fahrî, elfakrü fahrî, Demedimi ol âlemler fahri ?
Fahrini zikret, fahrini zikret; Fahri fenada buldu bu gönlüm ! [2]

[1] Üçüncü kt'a "Hac Bayram veli,, lerde yok. Biz Lâl'lî zadenin "Meslekül uak,,
erhinden aldk.
[2] Mezkûr cönkte bu bent yoktur. Fakat gördüüm bütün nüshalarda vardr.
; ! ! —

ikinci devre Melâmîler 37

Sevâd azam, sevâd azam ; Belki oluptur ar muazzam


Meskeni canan, meskeni canan Olsa acepmi imdi bu gönlüm ?

Bayramm imdi, Bayramm imdi Bayram edersin yar ile imdi.


Hamdü senada, hamdü senada [1] Yar ile bayram kld bu gönlüm. .

Bu dört ilâhiye nazaran Hac Bayram, tamamile bir yunus muakkibi-


dir. Sadk Vicdânî B. "Melâmîlik,, ismindeki kitabnda La'lî zade
Abdülbakînin " Sergüzet,, inde bizzat, Hac Bayramn baz müritlerini
Melâmet nevesile terbiye ve teslik iddiasn tenkid ve adeta reddediyor-
sa da [2] Hac Bayramn kendi sözleri Abdülbakî E. yi teyit etmektedir.
Bu dört ilâhinin dördünde de esma ve zikir ne'esi yoktur. Bil'akis
vahdet ve ak ne'esi görünüyor. Hac Bayram,

Kim bildi ef'âlini Ol bildi sfatn


Anda gördü zâtn Sen seni bil, sen seni

Diyerek tevhit ve fenâ makamlarn, Tevhidi ef'âî, Sfât ve zât, ne kadar


veciz ve kat'î olarak bildirmektedir. Hele .

Bayram özünü bildi Bileni anda buldu,


Bulan ol kendi oldu, Sen seni bil, sen seni !

bendinde yakîn ve vahdet meratibi ne kadar barizdir. Anlalyor ki


Ömer dede, bu neveyi bizzat Hac Bayramdan almtr. Hac Bayrâm
velî " 833 te Ankarada vefat etmitir.

Hac Bayrâm velinin silsilei tarikats


La'lî zada Ahdülbakînin «Sergüzet» ine nazaran Hac Bayrâm velî-
nin silsilei tarikat udur:
Hac Bayrâm — Hamîdeddîni Aksarayî — eyh âdiyyi Rûmî
velî
îbrahimül Bsrî — Süleyman skenderanî — Hasan Esterabâdî — Mah-
mudi Bsrî — Osman Rumî — Mahmudi kerhî — Sadeddini Badadî —
shak Harizmî — Süleyman Buharî — Süleyman Isfhanî — Ahmedi
horasanî — Ebül Hasam Cürcanî — eyh Mûsel Bstamî — brahimi
Hindistanî — Bâyezidi Bstamî..
Bâyezidi Bstamî, ehli turuk indinde îmam Ca'ferüssadkn ruhaniye-
tinden müstefiz ölmütür. Bir çok icazetnamelerde Bâyezidin nispeti
<3iW J^^Ujj lic) djy e gösterilmektedir. [3]

[1] Hamdü senalar, hamdü senalar. Nüsha..


[2] Tomar turuk aliye. Melâmîlik ; Sadik Vicdânî; Sa ; 44
[3] Bazlar, Ebu yezid içün sigar hâlinde imam Ca'fere erimitir derler ama baittir.

28 kinci devre Melâmîleri


Jf

mam Ca'ferden sonraki silsileyi de tarikatlar berveçhi ati Sddîkî ve


Alevî olarak iki suretle gösteriyorlar:
mam Ca'ferüssadk J»u>» f U îmam Muhammedülbâkr _ r
u
— mam Zeynül âbidin Aliyyibnil Huseyn Cr.^^CrJ cr. & M — mam
Huseyn ibni Ali <i c <a— ru mam Alyyibni
o-. Ebu —
tâlib *} ^ >. M
— Muhammed
mam Ca'ferüssadk JsU!.,*»»- M— Kasm ibni Muhammed ibni Ebu
Bekr A>> >. cr. ^— Selmân Fârisî ^ oU- - Ebu Bekr A^ —
Muhammed ..

Fakat asl Bayrâmî silsilesi Erdebil sofileri vastasiledr. Çünkü Hac


Bayrâm velî, Ebu Hâmit Hamideddîni Aksarayîden ahzi feyzetmitir.

Hamideddin ise evvelce yazdmz veçhile akayk mo'maniyede ve La'lî-


zadenin Sergüzetinde beyan edildii gibi Hâce Alâeddin Aliyyi Erdebîlî
(i-iji & 0-.jn.51* den, yahut smail Hakknn Silsilenâmesindeki tahkiki-

ne göre Alâeddinin olu eyh ah namile maruf eyh brahimden müs-


tahlefti.
babas Sadreddin Musaya, o da babas Ebu shak
Alâeddini Erdebîlî;
Safiyyüddine (735), o da brahim zâhidi Geylânîye müntesiptir. [1]
brahim zâhidi Geylânîden itibaren Bayrâmiye silsilesi, an'aneye
nazaran u suretle teselsül etmektedir :

brahim Zâhidi Geyîânî *V — Cemaleddini Tebrizi û^'J'r


^
[
<s* '}
<sjj?

ihabeddin Muhammedi Tebrizî Ct^vV — Rüknüddin Muhammedi- 5

nuhasîcs-^' ^ — Kutbüddini ebherî


Cr.^cfj — Ebünnecibi Süher-
verdî ^^*> — Vasyyüddinül kadî
<s»ijt~ ^^üA^s — Muhammedi Bekrî
sjSjj?— Muhammedi Dineverî ^ — Mimad Dineverî ^— >sjj^>

Güneydi Badadî ^ — Seriyyi sakatî — Marufi Kerhî


J-fJ}*' — Davudi Tâî ^ — Habibi a'cemî u»* ,!
* — Hasan Bsrî 1
*a>-

,sj**^ Aîiyyül
— Mürteza — Muhammed ..

Hac Bayrâm Velînin halîfeleri:


Hac Bayrâm Velî vefatndan sonra u halîfeleri birakmt:
1 — Göynüklü Salâheddini Tavil.

Zira Bâyezidi Bstamînin tarihi vefatlarnda ihtilâf olunup bazlar, ikiyüz otuz dört tarihinde
ve bazlar, ikiyüz altm bir tarihinde vefat etti demiler, imam Ca'fer ise yüz krk sekiz
tarihinde vefat edüp bu takdirce vefat Bâyezidde kavli evvel üzere vefatlar tarihinin bey-
ninde seksen alt sene mürur edip Ca'fer sadka erimek câiz olur ama kavli sânî üzere yüz
on üç sene mürur etmekle mülakat istib'ad olunup perverdei ruhaniyetleri olur.
Cevheretül bidaye: varak; 128
[1] Silsilenâmei Celvetî : Bursal smail Hakk ..
-
kinci devre Melâmîleri 39

2 — ince Bedreddin.
3— Hamîdeddinle beraber Anadoluya gelip Hac Bayramdan tekmüi-
tarikat eden kzlca Bedreddin.
4— Meczup akbyk Abdullah ( akbyktan Mhalçl bir çoban
olan Hzr dede, Ondan da mehur Üftâde efendi (988),
Üftâde efen-

diden de bursada Ferhat paa müderrisi ve küçük mahkeme nâibi


koç-

hisarh Mahmut efendi ahzi feyzetmitir. 1038.


Mehur Celvetî piri Üsküdarl Aziz Mahmut Hüdayî, bu zattir) [1].

5— Mehur Ak emseddin
6— Muhammediye sâhibi Mehmet bican.
7 — Kardei Ahmet Bican.
8— Bursal Emir Sikkînî (seyyit Ömer dede).
Tâhir bey merhum, bunlardan baka eyhîi Kirman, baba Yusüfü
aksarayî, Salahaddin, îzzeddin ve molla zeyrei de hac
bayramn halî-
ve Salahaddin akayikte de
fesi olarak göstermektedir. Baba Nahhasî
mezkûr ve yine ayni kitapta molla zeyrein küçüklüünde hac bayram-
dan tahsil ettii masturdur.

[1] Celvetiyye meayihinden


Yakubi afevînin «hediyyetüssalikin»i ile smail hakk mer-
huma nazaran Mak'ad Hzr dede, Ak bykla beraber bizzat Hac
Bayramn derviidir. Ak-
edip üftâde ve Aziz Mahmut
bykta cezbe, Mak'ad Hzr Dedede ifaza kudreti zuhur

vastasile tarikati Celvetiyye, Hzr dededen zahir olmutur.


II

— Melâmî kutttpleri —
MELÂMÎ PR ÖMER DEDE

Hac Bayrâm Velînin vefatnda yerine hulefâsndan göynüklü Ak em-


seddin geçti [1]. Ak emseddin ile bçakç olduundan dolâyi Sikkînî
lakabile mülakkap bulunan Bursal Ömer dedenin merepleri tamamile
Ak emseddin, âdâp ve rusûmi eriat ve tarikat
birbirinin muhâlifi idi.
ile mukayyet bir eyhi zahitti. Ömer dedenin merebinde ise melâmet
ve cezbe galipti. Bundan dolâyi Hac Bayramn zamanndan beri arala-
rnda «bir miktar bürudet vâki olmakla Hac Bayram sultan emir
Sikkinî ile Ak emseddininin mabeynlerini ateten gayri bir ey temyiz
etmez» dermi [2].
Mahmudi kefevî « ketâip » ismindeki kitabnda menkabevî bir hâdise-
den bahsetmektedir:
Hac Bayramn ihtizar y&klainca kendisine kimi halef brakaca ve irat makamna
kimi tayin edecei endiesile derviler, nezdinde içtima ediyorlar. Ak emseddin eyhin
yannda odann kapsnn yannda ayakta
oturuyor. Emir Sikkinî de duruyor. Hac Bayram
gözlerini açp «emir; Müritler hep sâdâttan olduundan lâalettayin biri
su getir» diyor.
kalkp bir marapa su
getiriyor. eh, marapay alp suyu içmiyerek önündeki meyva taba-
na döküyor. Sonra yine su istiyor. Müritlerden dier biri su getiriyorsa da Hac Bayram
yine içmeyip tabaa döküyor. Üçüncü defa olarak su isteyince Ak emseddin Emir Sik-
kinîye su getirmesini söyliyor. Emir suyu getirince Hac Bayram içerek bakiyyesini mu-
maileyhe verip « iç; emniyeti kübraya nâil olasm!» diyor. Emir Sikkînî, artk suyu çiyor.
Bu, teslimi sirra iaret addedilmitir.

ârihi mesnevi Abdullah efendi, bu vak'aya semeratülfuadnda "Emir


Sikkinî Bursada mütemekkin iken hac Bayrâm velînin intikallerine müte-
allik baz iârât vaki olmakla ankaraya azimet eyleyip hikmeti huda hac

Bayram hazretlerini muhtazar bulup mabeynlerinde nice iârât geçtikten


sonra dari fenâdan dâr bakaya. „ diye iaret ediyor. [3] La'lî zâde
. .

Abdülbakî ise sergüzetinde vak'ay zikrederken iki defa su getirenin Ak


emseddin olduunu ve Hac Bayramn her iki defada da suyu içmeyip
[1] eyh emseddin Muhammed ibni Hamza; Bakzz ! akayk tercemesi; sa:; 240-247
Osmanl Müellifleri.Cilt: 1. sa: 12-15
[2] Semaratülfüat. Sa; 241
[3] Semerutül fuat. Sa; 241
:

ikinci devre Melâmîleri 41

önündeki kiraz tabana döktüünü, üçüncü defasnda Emir Sikkînînin


getirdii sudan bakyyesini de Emire verdiini yazyor.
içip
Hac Bayramn vefatndan sonra Ak emseddin Beypazarna g-idip
tavattuna niyet ediyorsa da sergüzete göre ahalisinin taassubundan
dolayi oturamayp Göynüe geliyor. Emir Sikkînî de esasen eyhinin,
vefatndan sonra Göynükte tavattun etmiti.
Merepleri muhalif bulunan bu iki eyhin bir beldede irat makamn-
da bulunmalar tekrar bâdîi klükâl oluyor. Ketâip sahibi balâda naklet-
tiimiz hikâyeden sonra asl menkabevî hadiseye suretle devam u
ediyor
Hac Bayramn vefatndan sonra bütün müritler, eyh Ak emeddine tâbi' ve mecli-
sine mülâzm olup ona biat ettiler. Her kuluk ve akam vaktlarmda mescitte oturup ihvanile
zikrederdi. Zikirden sonra birbirlerile musafahaederler ve müritler, eyhin elini öperlerdi.
Yalnz Emir Sikkînî mescidin bir köesinde oturup halkai zikre giremezdi. Ak emseddin
bundan münfail olup bir gün Emir Sikkinîye «halkai zikrimize mülâzemetin lâzmdr, yoksa
senden eyhin tacn alrz» dedi. Emir « mademki böyledir; yarnki cuma günü namazdan
sonra bizim eve gelin. Size hirka ve tac teslim ederiz.» dedi. Ertesi günü Emir, evinin
avlusuna büyük bir ate yaktrd. Namazdan sonra Ak emseddin ihvanile eve geldiler.
Kendisi srtnda hrka, banda taç olduu hâlde atee girdi. Bir müddet sonra ateten
çknca hrka ve tacm yand, fakat kendisine bir ey olmad görüldü. Bu zamandan itibaren
kendisinin ve müritlerinin taç ve hirkas yoktur. Bu tarika intisap edenler, olduklar kisve
ve hey'eti tebdil etmezler. Bu vak'a güynük ahalisi mehurdur; biz de ahaliden
beyninde
iittik ve hikâye ettiimiz hâdisenin mahalli vukuunu ve Emirin kabrini ziyaret ettik... [1]

i S-V^'f!^ jtp jjUt J..JI Q;5S,:ilj /"M ^JCÜ jj'VI jjUl j..ÜS [1]

f'j;;
çU-l JÇ.JJ1 jUö-^fl ^. Vj S L *\ ^LJI öLl ^STJI jg> 3 ÎJUII cU_M\

ILI öl» ^.j iy-fy J^j f'-K çU-l £..JJ\ £LX> u-U^i-T^ Csls
t
jX-ll ji-iJI J^-l

CbU t» jL! <jfâ


Mahmudi kefevî Krm muzafatmdan Kefelidir. 940 da Istanbula
: elmi ve 954 te
Anadolu sadrndan mülâzemete nâil ve bilâhara molla gûranî medresesine müderris olmu-
tur. 991 de vefat etmitir akayik zeyli Nev'î zade Ataî. Sa 273
. : ;

1341 senesinde neredilen Bolu sâlnamesinde bu mehur ve mütevatir menkabe


hakknda öyle muhalif bir kayt vardr :

«Ak emseddin. H. nin namna yaplan ihtifali dinî hey'eti mürettibesi tarafndan
vaki olan istilâma cevaben Beiktata Yahya. E. dergâh postniini merhum Hayrullah. E.
Ömer dedenin Ak emseddin. H. ile muasr bir kutbu ârif olduklarn ve aralarnda öyle
tir vak'a güzeran ettii bildirilmitir :

Ak emseddinin ilmine nispetle müridan az, Ömer dedenin noksan ilmine ramen

çok olmakla dedenin hakknda baz tarizatta bulunmu, bunu iiten Ömer dede; demir
tabiatl, biçak gibi keskin sözlü olmakla tac ile hrkasn çkararak;
— Onun hrsn celbeden bu taç hrkaya benim rebetim yoktur.
jle

diyerek atee atm ise de müridan bunlarn yanmadn görerek eyhlerine merbuti-
yetlerini tezyit etmilerdir.
eyh. E. nin bu rivayeti hiç bir yerde mukayyet olmad gibi hiç bir kimse tarafn-
42 ikinci devre Melâmîleri

Sar semeratülfuadnda bu vak'ay bir teferrüç mahallinde-


abdullah,
olmu merhum da vak'ay Semeratül fuatta olduu
gösteriyor. La'lî zade
gibi nakledip « taç ve hrkay nar ak ve cezbede ihrak edip libâs-
avâm ihtiyâr etmekle badelvakia ol tarik müritleri aslnda ne ünâ libas-
ta ise ol tarz tayir etmezler. Fukarâyi melâmiye için libâs mahsus
yoktur,, diyor. Gerek sar abdullah, gerek La'lî zâde, bu vak'adan sonra
tarikin ikiye ayrldn ve badema ak emseddin ile Ömer dedenin
arasnda bürudet kalmadn ilâve ediyorlar.
Bu atee girmek mes'elesi, menkabelerde bir birine zddolan eyh-
lerin, büyük zevâtn hayatlarnda hemen hemen Ketâibin hikâyesindeki
ayniyeti hâiz olarak mevcuttur. Hatta Bektâî an'anesinde Sar Saltk
menkabesinde de vardr. Yalnz bu menkabenin Ömer dedenin vefa-
tndan yarm asr mütecaviz bir zamandan sonra azdan aza mütedavil
bir hâle gelmesi; dedenin oralardaki marufiyetile beraber zamanndaki
nüfuzunun kuvvetini ve Ak amseddine muarz buluduunun doruluunu
isbat etmektedir.
Bursal Ömer dede 880 tarihinde vefat edip göynükte umumî kab-
ristana defnolunmutur. Mamur ve mükemmel bir türbesi vardr.

Ayaî Binyamn:
Ketâip sahibi; Ömer dede hakknda balâdeki hikâyeyi nakilden sonra

« <\u t- ti îj-Jt -uic üU. j.>.l 6lü-.!! >.


^ öiku 3ja diye Ayal Binyamini
de Müstakim zâde Sadeddin [1] Melâmiyei attâriye
zikretmitir .

« *jikj » ismindeki kitabna bu ibareyi aynen ald hâlde biraz


ilerde yine ayni zatn tarihi vefatn 916 olarak göstermektedir. Ataînin
akayik zeylinde ise tarihi vefat 926 dr.
Semeratül füada nazaran Ayal Binyamin, baz isnat cihetile kütahya
kalesinde hapsedilmiti. Bu sralarda Süleyman kanunî radosu muhasara
ettirmiti. Kale, bir türlü zaptedilemiyordu. Süleymann çuhadar Binya-
minin muhiblerindendi. Padiah " Hac Bayrâm velî tarikinden Ayal
dan da mervi olmyan az bir rivayettir. Ancak naklettiimiz mehur rivayet ve an'anenin
tahrifedilmi bir eklidir.
eyh. E. bu istilâma verdii cevapla hem tarikatlardaki Melâmî aleyhdarlm, hem de
kendi noksan ilmini ilâm etmitir.
Sâlnamede Ömer dedenin türbesinin bir kervan reisi tarafndan yaptrld' 307 de de
Hazinei hassa tarafndan tamir edildii mukayyettir. « Bolu Sâlnamesi. 1341. Sa ;

632—633 »

[1] Müstakim zade Süleyman Sadettin. Baknz; Osmanl müellifleri. Cilt: 1. Sa: 168 — 69
ikinci devre Melâmîleri 43

Binyamin, bu kadar zamandr kütahya kalesinde mahpustur. Zannede-


rim ki Radosun fethedilememesine sebep budur diye ikaz ediyor. Süley-
man, Binyaminin itlak edilmesini emrebiyor. Binyaminin tlak edildii
gün Rados da fethediliyor.
Halbuki Rados 929 senesinde fethedilmitir. [1] halde semeratül u
fuadn rivayeti sahih ise Binyaminin 929 da sa olup mezkûr tarihten
sonra vefat ettii tahakkuk eder.
Melâmîlere nazaran Binyamini Ayaîden sonra kutüplük makamna
mehur maukînin babas aksarayl Pir Ali geçmitir. Binyaminin
smaili
Ali den baka eyh Süleyman isminde bir halifesi daha varm fakat ;

Müstakim zâde merhum bunun yalnz ismini zikredip " halleri malûm ol-
madndan tercemeleri tahririne cesaret olunamad " diyor. Yalnz
Ataînin akayik zeylinde Bayrâmî silsilesi zikredilirken bu zatn Bolulu
olduu ve kendisinden sonra yerine olu brahimin eçtii masturdur.

Aksarayl Pir Ali;


Melâmîlik, bu zatin zamannda bütün a'aasile intiar etmi ve mu-
maileyhten müteaddit zevat ahzi inabe eylemilerdir. Müstakim ve La'lî

zadelere nazaran «eer brahim Edhem hazretleri, fakirin zamannda


olayd terki saltanata rza vermezdik. Kemâle eriip dünya ve âhiret
sultan olurdu. sadika terki saltanat dünva lâzm deiildir» [2}
Müridi
dermi. Kendisine bazlar tarafndan mehdîlik iddias isnat edilmiti.
htimâl Pir Ali, böyle bir iddiada bulunmutu; fakat her hâlde hükümete
kar bir kyama niyeti yoktu. Böyle olmakla beraber istanbuldan
ahvalini tefti emredilmiti, müstakim zade; mahkemede aleyhine eha-
det edenlerin birini bir nazarla öldürdüünü, dieri de kayederek
azndan levs geldiini, bunun üzerine takibinden vaz geçildiini yaz-
maktadr.
An'aneye nazaran Kanunî Süleyman, Acem seferine giderken Aksa-
raya uryarak Aziz ile görümütü. Hatta padiah «ben mehdiyim ve
cennetin dört rma
bendedir demisiniz» deyince cevaben «Padiahm;
imdi zahiren mehdî sizsiniz. Cennetin rmaklar cennete mahsus ise de
[1] Süleyman name : Kara çelebi zade Abdül aziz. . Hammer tercemesi : Ata . . cilt;

5. Sa: 31 — 32
oU" *f <i?- jLLf' J€ >.J *"i>' ^/y» u"-> 3 -> £*'

929
Rados tarihi : Zîver
jst ?Uo l
. b'js^'jji *
fi W3 [2]

Mesnevi : Mevlânâ
: !

44 kinci devre Melâmîleri

insan, âlemi ekberin nümunesi olduundan ilim, marifet, ak ve hakikat


bu dört rmak mesabesindedir. Yalnz bizim muradmz kapumuzun
önünden geçen tatl su ve mevcudumuz olan süt ve baldr» demi ve
padiaha su, süt ve bal takdim etmiti. Padiah «hamr mesîli rma
olarak her halde banz da vardr» diye
edal süalde bulununca ta'riz
Pir Ali, Çukadar Pertev paaya nazar etmi, Paa, cezbenâk olup Pir
Alinin müridi hass olmutu. Süleyman da Azize meftun olup hatta
seferden avdetinde tekrar Aksaraya uriyarak stanbula gelmesini rica
etmise de Pir Ali kabul etmemi ve Süleyman, hiç olmazsa olunun
gönderilmesinde srar edince «olunun ismi Ismaildir. Hak yoluna
kurban olmaktan dönmez» diyerek buna razi olmutu.
Ataîinin akayk zeyline nazaran pir Ali 934 senesinda vefat etmi-
tir. [1] Halbuki Aksarayda türbesinin kapusu üstünde aynen kitabeyi u
okumaktayz

S.ns V ^U osî j U jl

Türbedeki kireçle svanm ta sandukasnn ba tann d cephe-


sinde

jbjl ti»
tsJi
J.\

iç cephesinde
J >«!-l

ayak tann iç cephesinde


•Hlîrv Jt £_l:Al

« Üçüncü satr krlmtr; okunamyor »

d cephesinde

« Üçüncü satr krk ise de nin «»•» S «^SMÎj»


kelimesinin « » ile « si>.~î » kelimesi okunabiliyor »

cümleleri mahkûktur. Ayak tamdaki kitabenin üçüncü satr her hâlde

[1] akayk zeyli. Sa : 70.. baknz


kinci devre Melâmîleri 45

olacaktr. u halde «Dervi çelebi pir Ali Bahaeddin Halife» 935 senesi
Rebiul âhrnda vefat etmitir. Kitabedeki «.^'.u-Ji » kelimeleri de
dikkati caliptir. Acaba bunun pir Alinin an'anedeki Mehdîlik iddiasile
münasebeti varandr ve pir Ali, bu iddia, yahut isnat neticesinde ehitmi
edilmitir? akayk ve sair kitaplarda bu hususta bir kayt olmamakla
beraber « » kelimesinin, kitabeye gelii güzel yazlmyaca
kanaatndayz. [1]
Pir Ali Bahaeddinin 935 te vefat ettii tahakkuk ettikten sonra
artk 940 da îran seferine giden ve 942 de avdet eden Süleyman
ile görümesi imkân yoktur. Müstakim zade; Melâmiyei âttanyede
Ahmedi Sârbânn Süleyman ordusunda Sârbân bulunup 940 da rak
seferine giderken Pir Ali ile görüerek tarikata girdiini yazyorsa da,
Olan eyh ibrahim. E, Dili dânâ kasidesinde; Gaybî, Biatnamesinde
Ahmedi Sârbân smaili Ma'ukîye müntesip gösteriyorlar. Binaenaleyh
Sârbân Ahmet, bu tarihten evvel bile olsa Pir Ali ile görümemitir.
Tarihlerde Pir Ali Bahaeddin, hatta smaili Ma'ukî ve Hamza Bâlîye
ait bir ey yok.. Yalnz Peçevî tarihi, Süleyman devri meayihini zikre-

derken Aksarayda eyh Alâeddin isminde birini kaydediyor. Alâeddin,


Muhiddîni arabînin Ankây mugrbm erh ve Süleymanla Konyada
görüeceini kefetmi. Filhakika Süleyman, rak seferine giderken bu
zatla görümü ve Alâeddin, kefini Süleymana beyan eylemiti. [2]
Bu zatn eyh Aliyyi Semerkardî halifesi Hayreddinden müstahlef
olup Karamanl bulunduunu, muahharen Bursaya hicretle orada vefat
ederek Baç brahim bey camimin kble tarafna defnedildiini Tâhir
beyden öreniyoruz. [3]

[1] Pir Alinin türbesinde kitabesiz iki tahta sanduka var ki bunlarn biri oluna, öbürü
zevcesine aitmi. Bu rivayete nazaran Pir Alinin smaili Ma'ukîden baka bir olu daha
vardr. Türbe dahilinde dier bir hizada dört kabir daha var. Mahallî rivayete öre bu
mezarlar, rü'yasnda bir hoca kefetmi ve gördüü mahaller kazlnca kemik bulunmu;
bunun üzerine oralarda dört mezar yükseltmilerdir.
Pir Ali, Aksarayda hâlâ büyük bir öhrete malik ve hürmete mazhardr. Hatta türbe-
nin karsndaki evlerin türbenin önünden geçen caddeye nazr ön cephelerinde pencere
yokmu. Ev sahipleri bunun sebebim «Bu zatn korkusundan hepimiz titreriz. Bu tekke
civarnda nice evler ykld, hanümanlar söndü. Eiine ayak basarken yüreimiz oynar.
Sokaa pencere açmadmzn sebebi hep budur. Bir evin içinde dünyann iyi, kötü her
türlü hadisat geçer; ite onlar östermemek, mülevvesat dahilde brakmak için pencere

açmadk,, sözlerile izah etmilerdir.


« Pir Alinin türbesi ve mahallî rivayetler hakknda bana malûmat veren ve türbeye
ait fotorafileri yollyan kymetli talebem Aksarayl Cevdet beye bilhassa teekkür ederim.»

[2] Peçevî tarihi.. Cilt; 1. Sa; 462

[3] Osmanl müellifleri.. Cilt; 1. Sa ; 112


: !!!

46 ikinci devre Melâmîleri

La'lî Sergüzetinde Pir Alinini ismini "Alâeddin Pir Aliyyi


zade
Aksarayî,, kaydetmitir
olarak Halbuki Pir Alinin ismi yukarda izah
.

ettiimiz gibi, Alâeddin deil, Bahaeddindir. Mamafi isim ve tarihlerindeki


yaknlk Aksarayl Pir Alinin Süleymanla görütüü hakkndaki yanl
kanaati meydana getirmi ve yukarda yazdmz menkabenin icadna
sebep olmutur. Yoksa Süleymanla görüen Pir Ali Bahaddini Aksarayî
deil, eyh Alâeddini Aksarayîdir.

Pir Aliden müstahlef zevat:

eyh Yakup: (Helvay baba namile maruftur) Müstakim zâde risa-


lesinde bunun hakknda "gayet kaviyyülhâl kimse idi,, diyor. Istanbulda
ehzade bandan vefaya giden yolda Bozdoan kemerinin methalinde
soldaki Bayrâmî tekkesinde metfundur. (Vefat 997)

Pir Alinin kerime zadesi Hasaneyh Pir Aliye müntesip olup


:

Yakubi helvayîden tekmili sülük etmi ve Helvayî babann kzn almt.


eyh Yakubun yerine postniin olmutur. Bunun yerine de olu eyh
Ahmet keçmitir.

Nalnc Mehmet dede.. (?)

Edirneli Pir Ahmet Sar Abdullah bu zat çocukken gördüünü


: ,

ve Pir Alinin Çelebi eyh namile maruf olu maili Maukîyi istanbula
bununla beraber gönderdiini ve Çelebi eyhin âkibetini ihvanna evvelce
kefen ve Pir Aliden naklen haber verdiini "Semeratülfuat,, ve "cev-
heretül bidâye,, de hikâye etmektedir. Atâî 1000 tarihinde vefat ettiini
yazyor. Eyupta Zâl paa camiinin deniz cihetinde bir türbede metfundur.
Edirneli Pir Ahmedin elimizde natemam bir ilâhisi vardr. Tekkeler
kapanncya kadar bilhassa Rumelide bütün tekkelerde mahsus bestesile
söylenirdi. Aynen yazyoruz

Hakka giden yol, bu yoldur Tevhid eden gör ne kuldur;


Cümlenin maksudu oldur, Böyle bir Allahmz var

Bilir cümlenin hâlini Zevâl ermez kemâline ;

Aklara verir cemalini Böyle bir Allahmz var

Bir âk ile dostoldum ; Bu yolda gayet pestoldum.


Çitti aklm ben mestoldum Böyle bir Allahmz var !

Ahmet üryan gir meydane ; Terket can yane, yane !

Affeder bakmaz isyâne Böyle bir Allahmz var


kinci devre Melâmîleri 47

Gerek bu nefeste ve gerek müstakim zadenin melâmiyei attâriyede


suretini dercettiimektupta [1] eyh Ahmet, vahdetin hudutsuz telâk-
kilerini ifadan ziyade takva ve azimet yolunu tavsiye etmektedir. Bu
ihtiraz ve kitmana ihtimâl Çelebi eyhin âkibeti sebep olmutur.

[1] Sa. 22 - 24. millet kütüphanesi ; tasavvuf : 1051 "yazma nüsha,,


Çelebi eyh smaili Ma'ukî (Olan eyh)

Melâmîlere nazaran Pir Aliden sonra kutüplük, olu ismaili Ma'ukîye


keçmitir. akayiki no'maniyeye g-öre 914 tarihinde tevellüt etmitir.
Babasnn vefatndan alt ay evvel istanbula gelmi; istanbuldan Edirneye
giderek bir müddet oturup tekrar avdet eylemitir. [1]. Beyazt ve aya-
sofya camilerinde vaz'eder ve vahdeti vücudu izhar ve ilân eylerdi
[2].
Atâî, baz athiyatla mehur olduunu da kaydediyor. Babasi Çelebi-
eyhin Binyamini Ayaî tarafndan smail tevsim edilmi olmasndan do-
layiehit olacan tasrih eder, Fakat «biz hayatmzda gözetiriz, arslan
eniin yedirmez» dermi.
smaili Ma'ukî istanbulda, Edirnede bir çok mürit peyda etmiti. Bu
cemiyet günden güne artyor ve hatta akayk zeylinde Atâînin tasrih
ettii veçhile iradet ve ihlâs asker ve bilhassa sipahiler arasnda da
intiar ediyordu. Çelebi eyh, istanbulda bir sene zarfnda havas ve
avam tarafndan hürmet kazanm ve pek genç ve güzel bulunduun-
dan «olan eyh» lakabile öhret bulmutur.
Melâmiler arasnda bu güne kadar deveran eden ve babadan ola,
eyhten müride intikal eden rivayete göre Çelebi eyh, müritlerine bazen
zikreitirir ve zikirde «Allah, Allah» yerine «Allahm, Allahm» dedirrirmi.
Bu kelimedeki cinas ve iltibas ta âkibetini tacil etmitir. San Abdullah
ve la'lî zadeye nazaran padiah mumaileyhe haber gönderip memleketine
azimet etmesini ihtar ve bu lüzum ihvan tarafndan da tekrar edilmise-
de Çelebi eyh «ben, âkibetimi biliyorum» diyerek gitmemi ve nihayet
keâml paa zade fetvasile 935 senesi nihayetinde 12 müridile At mey-
dannda çukur çemenin üstünde idam edilmitir.
Müritlerinden Irakî zade Hasan Efendi mehedine bir mescit yaptr-

[1] Sergüzet.. Sa; 27


[2] La'lî zade, siileymaniyede de va'zettiini yazyor. Fakat süleymaniyenin inasna
951 de balanp 964itmam edilmitir. smaili Ma'ukî 935 te idam edildiinden bx
te
camide va'zetmemitir. ve bu rivayet büyük bir yanllk eseridir. 940 ta vefat
eden ibni-
kemâlin fetvasile idam edilmesi de bu yanl ispat etmektedir.
Süleymaniye hakknda
baknz; Hadikatül cevami, Cilt; 1. sa; 16-18
[3] akayiki no'maniye zeyli, Semeatül füat, Sergüzet, melâmiyei attariye, takvi-
müttevarih..

ikinci devre Melâmîleri 40

mtr. Hasan Efendinin iki biraderi olup "üçler,, namile maruf imiler.
Bunun için yaptrd mescide de "üçler mescidi,, denilmitir. Mescidin
tarihi binas 959 dur. Olan eyhin mehedini de bir parmaklkla çev-
irmitir. ki biraderi ile beraber kendisi de caminin haziresinde metfun-
mu. [1] Mescit yanm ve irakî Hasan Efendi ile biraderlerinin merkat
ve sengi mezarlar kaybolmutur. 1297 de " Hasene binti Ali „ isminde
bir kadn, Ismaili Ma'ukînin mehedini tecdit ve ba tarafna bir ta dik-
tirip aynen kabir gibi yaptrm ve kenarna demir parmaklk çektirmi-

tir. Tan banda bektaî tac ekli bulunmasna nazaran Hasene han-
mn bektaî muhibbesi olduu anlalyor. Kitabesi udur:

&J*> J; c lc*l S-dj' >" »>0

tarihigösteren msra', müstakim zade tarafndan söylenmitir. Millet kü-


tüphanesinin pertev paa kitaplar arasnda bulunan ve bizzat müstakim
zade tarafndan yazlan Lâ'lî zadenin âsârn havi 636 numaral mecmua-
nn kenarnda da bu msra' muharrerdir.
Bu mehet, imdi Sultan Ahmette Ticaret mektebine nâzr dikili tan
karsnda ve meydann solunda bulunan bahçenin müntehasndadr.
Olan eyhin cesedi ve ba Rumeli Hisar sahiline gelmi ve bir
müridi tarafndan kayalar mescidine yakn bir mahalle defnedilmitir [2].
La'lî zade merhum, kayalar mezarln arad hâlde metfenini bulama-
dn yazyor; müstakim zade de bunu aynen naklediyor. Adamzn
bulamadna sebep, mezarl aramasdr. Halbuki Olan eyh caminin
havlusunda metfundur.
Mezar tamdaki kitabesi de aynen budur:

Bilâhara caminin üstarafna bir kadiri tekkesi yaplm ve bu tekke


1295 te vefat edip Ismaili Ma'ukînin yanna defnedilen eyh Mehmet
[1] Hadîkatül cevami'. Cilt; 1 ; Sa : 34—35.
[2] « » » 2; Sa: 124-125
Melâmiler — 4
! ; :

50 kinci devre Melâmîlerî

Niyazî efendi tarafndan imar edilmitir. Tekkenin imarnda Olan ey-


hin tânn üstarafna da bir kadirî tac oyulmutur. Tacn; Tan oyula-
rak yaplmas, sonradan yapldna bir delil olduu gibi tekkede oturan
hanm da ifadesile bizi teyit etti. Mamafi bu tan smaili Ma'ukîye diki-
len ilk ta olmas çok üphelidir. Ancak La'lî zadenin «baz ihvan mezar
tan bularak merkadini ziyaret etmilerdir» demesi ve mezar talarnn
tecdidinde eski tan ekil ve kitabesinin aynen muhafaza edilmesindeki
teamül, bize bu ta ilk ta deilse bile onun nümunesidir kanaatini verebilir.
smaili Ma'ukî, vefatndan sonra da nüfuzunu kaybetmemi ve ehâ-
detile asrlarca kendisini takdis ettirmitir.
Katlinden sonra yalnz Melamiler tarafndan deil, hemen her kes
tarafndan zulmen katledildii ve Metfenine nur indii [1] söylenmee
balanmt. Bu dedi kodunun hükümet ricâline kadar isma' edildiini
Ebüs suudun «Olan eyh zulmen katledildi diyenlerin de katledileceine»
dair verdii fetva ispat etmektedir. [2] La'iî zade, smaili Ma'ukînin galebei-
cezbe ile «Maarifi hakkanî ve esrar rabbnîyi mutazammn türkî e'ar ve
ledünnî güftar»[3] sahibi olduunu da kaydediyor. Fakat cönklerde hiç
bir ilâhisi bulunmad gibi Melâmîlerde de mevcut deildir. Süleyma-
niye kütüphanesinde Hâlet. E. kitaplar arasnda 800 numaral bir mec-
muada yalnz be gazeli ile bir mesnevîsi muharrerdir. [4] Bu gazellere
nazaran Olan eyhin lisan selis ve pürüzsüz, tebihleri yerinde ve
,

latiftir. Vezin ve kafiyeye hâkimdir. iirlerinde vahdet cezbesi mevcuttur.


Hiç birinde mahlas zikretmemitir.Her hâlde eyhin bir çok iirleri
vard ; fakat maalesef bulunamad. Mecmuadaki iirleri kaydediyoruz

Ey gönül bir derde dü kim anda derman gizlidir


Gel eri bir katreye kim anda umman gizlidir.

Terkedüp namü niam giy Melâmet hrkasn,


Bu Melâmet hrkasnda nice sultan gizlidir.

Tut Haki bilmek dilersen ehli irad etein ;

Niceler bilmediler kim böyle erkân gizlidir.

[1] Evliya çelebi seyahatnamesi.. Cilt ; 1. Sa ; 456


[2] Mes'ele : Sabkan katloltuan Olan eyh ahs zulmen katlolundu diyen
dedikleri
Zeyde ne lâzm olur ? Elcevap : Ann
mezhebinde ise katlolunur. Ebüs suut
Millet. K. «Fetâvây Ebüs süut. Sf; 268
Ebüesuut için baknz! akayk zeyli: Atâî ; Sa ;183— 188. Osmanl müelliferi ; Cilt ; 1
Sa; 225 -227
[3] Sergüzet. S f ; 27
[4] Bu mecmua için Bibliyografyaya baknz
! ! ! ;! ;! ! ! ; ! ! !

kinci devre Melâmîleri 51

Deme bir horii hakire hor deyu klma nazar;


Kalbinin bik kuesinde Ar Rahman gizlidir.

Bu cihan Dervi nam, oldu hicab ender hicab,

Sen hicab altnda kaldn sanma sultan gizlidir..

Gel ey sofî bizi men'eyleme aku tevellâdan


Mahabbettir ezelde ksmet olan bize Mevlâdan

arab akile yarin ezelden olmuam biyhu


Ebet aylmazam andan gönül, geçmez bu sevdadan !

Gel ey ak oduna yanm ;


gönül ayinesin pâket
Cemâlin göstere canan ki ta kalbi mücellâdan

u dil kim âtei aka yanup külli kül olmaya,


Ne bilsün zevkini akn, ne duysun hâli eydadan ?

Gönül murg uçar her dem o dildarn nevasndan,


Ann ak kanadile geçer ar muallâdan

Gönüldür menzili canan, gönüldür vash Rahman,


Gönüldür âk
sadk deil hali temennadan

Firakn narna yandm, yeti ey Yusüfi Msrî ;

Hicab hicrünü kaldr ki bu Ya'kub a' madan

Senin hüsnündürür ya Rab ki Yusufta eder cilve,


Senin akndürür ya Rab zuhur eden Zelihaden

Bu ün ey dil temaa kl cemâli veçhi canan


u kim görmez an bu gün yarn olur o a' madan

Kamu eya egerçi kim haber verir cemalinden,


Veli insan olan ismin nian verir müsemmadan.

Düüptür derbeder âk talep eyler dilâray,


Dilâradr gönül içre haber ister dilâradan

Kani Ferhad ile irin, kani Vamk ile Azrâ ?


Kani Mecnuni sergerdan ? haber ver bâna Leylâdan

Çü sensin âku ma'uk, çü sensin talibü matlup,


Haber ver gel nedir ahm mürad olan bu gavgadan
, !; ! , . !

ikinci devre melâmîleri

Bahri vahdettir, özün, dil gevheri yekdânesi; [1]


em' imkândr ruhun, cânm ann pervanesi.

Nuri hüsnün pertevine âlem oldu cilvegâh;


Zeyn oluptur ann île meseidü meyhanesi ..

Suretinde biz ki hakkn suretin gördük iyan,


Men' idemez bizi haktan zahidin efsanesi

Ehli akn gözüne yeksan görünür daima


Ma'bedi abid ile hem rahibin büthanesi ..

Kevseri la'li lebin nu etmiyen Hzr ise ger


Ab hayvan içse dahi gelmez ann kanesi.

Srr ekber sahibidir srr meyhanem benim ;

Her taraftan cezbeder âklar humhanesi ..

Varln derdine sofi ister isen ger ilâç


;

Kati nâfidir sana sakimizin peymanesi !

Sat hezaran canm olsa cümlesi sana feda


Sen yetersin çan bana ey canmn cananesi

Senin hüsnündür ey dilber, bu ak ehlin eden hayran,


Senin Akn arabdr cierleri eden büryan!

Mezâhirde kamu yüzden cemâlindir salan pertev ,

Olur âk
kamu eya, annçün hüsnüne hayran

Senin zâtndürür mescut , ana cümle eder secde,


Mesâcitte eer âk, kilisâda eer rühban.
Senin ahndürür ancak bu âlemde eden cilve ;

Gehi âk, gehi ma'uk, gehi ayk, gehi sekran

Ne surette zuhur etsen eni ârif bilür eksiz


Melâik sureti olsun ve ger perri ve ger insan !

Veli insan gibi mazhar olimaz zâtna hergiz


Ki an suretin üzre çü halkettin edüp ihsan .

[1] Nesimînin

Merhaba ey bahri zâtn gevheri yekdânesi


em'i vahdettir cemâlin kün fekân pervanesi.

mala'l gazeline naziredir.


; ; , !,; ! . ; ! ; .!

kinci devre Melâmiler!

Veli insan gerek kâmil ki ola sana âyine;


Deildir sureti insan, ola hem sireti hayvan

Hakikat ehline veçhin iyan ender iyan oldu ;

Cemâlin çemi münkirden ne gam ettin ise pinhan

u dil kim duymya akn, u


göz kim görmiye veçhin:
Biri sengü biri a'mâ buna natkdürür kür'an ..

Tutuptur kûyi gerdunu seraser nalei uak


Çkuptur kulleî çerha feganü nalei mestan

Senin derdindürür derman bu ak ehlin belâsna,


laç etmez ana hergiz tahih olsa eer Lokman !

içenler cam akndan geçerler kendü varndan


Kim içerse bu erbetten ann ii olur âsân ..

h
Kalbin Allah olduiçün suretin Rahmândr
Kim Mükevvin ismin ey meh, haliki ekvândr.

Surete nispet mugayir görünür eya kamu,


Lâkin ol ma'ni yüzünden cümlesi bir cândr.

Ayni Hak oldu vücudum, kaçma ey Hak sursti


Hak ile Hak olagör, gel vehmi ko, eytândr..
Nû kld çünki ruhum ol arab akn
Mest olup yitürdü kendin, baki ol sultândr.

Kim ki ak ile vücudun bildi vü buldu bu gün


Kendü kendözün yitürmedi ulu sultândr. ;

Naklolur eyh Safîden bu haber : âm ehrinde zamanile meer,


Oldu bir nice veli bir yere cem' Yaktlar ortaya bir ruen sem'.
Yalnz em'ile bu cümle ricâl Vahdetü kesreti gösterdi misâl
Birisi eyledi birine suâl Dedi ey müridi erâf ricâl ;

Kalbi mü'min gibi em'a acaba Nereden geldi ola nurü zya ?
Pür olup evki ile cümle cihat, Na bedid olur annla zulümat.
Her gece cezbesinin nurü feri yandrr âtee pervaneleri.
Kanden eriti ana bu hâlet, Nereden oldu bu nuraniyyet ?
Dinledi çünki sözün bildi iyan, Uf dedi em'i ebistana heman
Sanma bu râz soran bilmez idi ; imtihan olduunu bildi, dedi :

Nereden geldüünü em'a ziya Diyeyin evkin ile imdi sana


em' söyündü, ziya oldu nihan, Nereye gittüünü eyle beyan !

Ahseni veçhile ol kân savap Verdi remz ile suâline cevap .

Anladnm acaba ey gafil Ne demek oldu bu emri mükil ?


,
;

kinci devre Melâmîleri

Nereden nurü ziya buldu vücut Nereden geldi bu âyât iihut ?


Hele bu râz biraz söyliyeyin Binde birini beyan eyliyeyin :

Yani kim sâliki ferhunde hisâl, Nari ak ile yanup em'misâl


Srtk ile eylese ruen ameli Berk urur kendüye nuri ezelî
Doruluile bulur Hakka vüsûl, Gayb olur aip erenler gibi ol.
Bu fenâ ile bulur can dürut, Bu adem olur ana ayni vücut. .

Var ise sende eer akl cemil, Rah Mevlâya yeter em' delil..
Sâliki, marifeti zâtü sfât, Kurtarup gamdan eder ehli necat.

Eyle] ilmullah ile Hakka niyaz,


Ilm ile ta ki sana kef ola râz..
Sârbân Ahmet

/ hmedi Sârbân, akayik zeyline ve Semeratül fuat, Sergüzet ve


Melâmiyei attariyeye nazaran Pir Aliyyi aksarayî halifesidir. Süleyman-
Kanunî Irak seferine giderken orduda ba deveci imi. Atâî, Pir Alinin
vefatn, Bayrâmî kaydederken 934 olarak kaydettii hâlde [1]
silsilesini

dört be sahife ilerisinde Ahmedi Sârbânn 940 senesinde Irak seferine


giderken Pir Alinin hizmetinde kalarak dünya alâkalarndan halâs oldu-
unu yazyor.
Olan eyh brahim efendinin Dili Dânâsnda ve kasîdei mîmiyesinde
îsmaili Ma'ukî halifesi olarak gösterilmektedir. Gaybî de Sohbetnâme ve
Bîatnâmesinde bunu te'yit eder. brahim Efendi ve Gaybî, kendi silsile-
lerini yazarlarken tabiatile daha ziyade dikkat ve ihtimam gösterecekleri

bedihi bulunduundan üphesiz bu ikinci rivayet dorudur. Sârbân Ah-


medin Tekir da
muzaf atndan "Hayrabolu,, lu olduu v<> îsmaili Ma'u-
kînin Istanbuldan Edirneye gitmesi ve bu havalide bir çok müride malik
olmas da bu rivayeti te'kit etmektedir. Bahusus yukarda Süleymann Pir
Ali ile görümediini de söylemi ve bu baptaki noktai nazarmz izah
eylemitik.
eyh Ahmet, 952 tarihinde maskat re'sinde vefat etmitir. akayik
zeyline nazaran "cezbei azîme ile mehur, merebi tevhidi gubar zenda-
ka ile mütekeddir,, idi.

Namnayaplan tekkenin türbesinde metfundur. Sandukasna dayal


bulunan levhadakitarihi, Tekirda Evkaf müdürü Mustfa. B. E. istinsah

edip göndermek lutfunda bulundu. Tarih udur:


Cenab Pîr Ahmet kutbi devran velayet kim
Katar kudsün oldur Sârbâm râh peymâs
Cenab hazreti Sâlihten alm galiba efeyzi
Ki zira Sârbanlk hizmetinin oldur îmâs.

Güderken kârbân sâlikân kâ'bei vasle


Konak yeri olurmu ol güruha ak sahras
Kalurmu sâliki rümrah olup hiç tihi hayrette
O sahip ütürân himmetin bak varm hemtâs ?

Medihan oldu vasfnla "Halim„in maksad oldur


Brakma yarini yolda budur senden temennas.
[1] Zeyli akayik: Atlâî. Cilt: 1. SA: 65-70
56 ikinci devre Melâmîleri

Ziyaret eyleyince rihleti sâlin hisab ettim:


« ûljii î Oldu ol zâtn zehi tarihi ra'nâs

« » Tarihi de
ji> cs^iji »tarihi gibi Müstakim zade tara-
«

fndan düürülmütür. Bu tarih, Millet kütüphânesinde Pertev P. kitapla-


rndan ve La'li zadenin âsârn havi, Müstakim zadenin el yazsile mu-
harrer 633 numaral mecmuada "Sergüzet„in Sârban Ahmede âit iza-
hatnn haiyesinde mukayyettir. Buna nazaran bâlâdaki manzume, Sâr-
bân Ahmedin hürmetkârlarndan biri tarafndan îsmaili Ma'ukînin —
mehedindeki tan kitabesi gibi —
mezkûr «û\yU>» terkibi tarihîsile tev-
ih olunarak nazmedilmitir. Ancak bu terkip, bir fazladr ve 953 senesini
göstermektedir. Kaygusuz, Ahmet ve Ahmeeî mahlaslariyle iirleri vardr.

*
* *

Sârbân Ahmedin edebî ahsiyeti:


Sârbân Ahmet, bayrâmî melâmîleri içinde yetien âirlerin en kud-
retlisidir. Üsküdarda Haim paa kütüphanesinde 74 numarada divan

vardr. Divan edebiyatnn kasîde, gazel, mesnevî, muhammes, müseddes,


terci, müstezat ekillerinde bihakkin muvaffak olmutur. Yalnz kt'a,
beyt ve rubaîleri yok. Her hâlde bu tarzlarda da iir yazm, fakat bu
iirler zayi olmutur. iirlerini basit vezinlerle gibi mürekkep yazd
vezinleri de kullanmtr.
Lisan gayet selistir. Zarurî imâleleri pek azdr. Zamanndaki âir-
lerin yapt gibi manasz sözlerle vezin doldurmaa çalmaz. Her i'-
rinde, akîdesini,vahdeti vücut felsefesini telkin eden âir, bu telkini
fevkalâde, âirâne bir surette icra eder. O kadar ki bir çok ta'lîmî
iirleri bedîî ve garâmî bir eser hâline girer. Meselâ gazeli müddeâ- u
mza bir delil olacak mahiyettedir:

Ahi derunu ehli dilin âkanedir;


Nakdi dü kevni oynamaa âka nedir?

Ta'netme zâhidâ bize kim, manii salâh,


Naklü arabü ahidü çengü çaganedir...

Sinrürgi rûhi aka ar ile kürsi hem


Ez kaf ta bekaf cihan âiyânedir.

Sofî; riyâ vü zerk ile tebihten sakn!


Akln var ise âdeme ol dâmü dânedY..
ol kim dü kevni satt vü bir cür'a eyledi,
Meydân ak anndr, o merdi yegânedir...
! ! ! ;

ikinci devre Melâmîleri 57

Dünyaya verme gönlünü kim Haktan ahkor ;

drâk erimez ana, acep kârhânedir


Terkeyler ise canm "Ahmet,, acepmidir?
Kurbî bisâta ârada ol bir behânedir.

Sârbân Ahmedin pek ender olarak tamamile garamî-lâdinî denebile-


cek iirleri de vardr: >

Canü dilden yine sen pâdiehin bendesiyüz;


Boynumuz klca beyim, kâkülün efkendesiyüz...

ebi zülfünde bize Hzr hatm rehber olup


Çemi la'lünü gösterdi, ann zindesiyüz..

Göreli gün yüzün aklm dalup eem'olmaz,


Zerre zerre o mehin evki perâkendesiyüz..

Yüzümüz sürmee gülende o serv âyana


Pâk edüp kalbimizi su gibi cûyendesiyüz
em' ile ba kouben yanmada' pervane sfat
Dostum ak odunun biz dahi pervanesiyüz..
Kaddimi çeng edüben takt yam el kiriin,
« Ahmeda » bezmi gamn biz dahi sâzendesiyüz

Mamafi; her hâlde tamamile lâdînî denebilecek olan bu gazelde de


bir çok tasavvufî remizler vardr. Zannediyorum ki meselâ
ebi zülfünde bize Hzr hatm rehber olup
Çemei la'lünü gösterdi ann zindesiyüz.

Derken Sârbân Ahmedin, zülüften mürad, zâtn tecelliyât ve üûnu


olan sf âttr ve çemei la'lden de vahdet ve vusleti kasdediyor.

Göreli gün yüzün, aklm dalup cem' olmaz

msra ile zâta mazhar olduunu ifâde ve

Zerre zerre o mehin evki perâkendesiyüz

msra de bu kesret âleminin ârif nazarnda bir vahdet mecmuas


ile

olduunu ve her zerrenin, her cüz'ün; onun zuhurundan ibaret olup onun
mezâhiri bulunduunu bildiriyor.
Bu iki gazel de divan edebiyatnn çok güzel eserlerinden, âdeta srf
garamî gazellerdir:

Cânâ, lebin hadîsin ettikçe dil rivâyet


ekker dolar dehâmm, irindir ol hikâyet..

Hm île çekse hançer, sat pare klsa dilber


Ak deildir ârif kim eylese ikâyet!
: ;

58 kinci devre Melâmîleri

Dedim; yolunda cânâ, can vermek iptidadr,


Dedi; bu râh aka kimdir bulan nihâyet?

Zülfün ebinde kldm âb hayatn istek;


Dil tenesine irg-ör em'i ruhun hidâyeti
Çün pîri akn "Ahmet„ candan g-ulâm oldu;

Kefi keramet edüp österdi çok velayet..

Sünbüli bag- irem, silsilei muyi dost;


Perdei beytül harem, silsilei muyi dost..

Gözde, gönülde görür; cismim içinde yürür;


Boynuma takt sürür silsilei mu/i dost!
Ol büti simin zaken, husrevi îrin dehen,
Menbai mekrü fiten silsilei muyi dost!..

Arz huldi berin, halü hat huri in,

ehperi hhul emin silsilei muyi dost..

Kalar geçrâ imi, anberi sârâ imi;


Leylei esrâ imi silsilei muyi dost!..

Ol büti nuin revan "Ahmed„i bir gün iyan


Dara çeker mu kean silsilei muyi dost..

Sârbân Ahmedin bütün iirlerinde derin bir vukufu ilmî göze çarp-
yor. Divan edebiyatnn bütün inceliklerine vâkf.. Meselâ yukardaki
gazellerde olduu gibi o da « ebi zülf, çemei lâ'l, em'i ruh, sünbülü
kâkül... ilâ.. » gibi mazmunlar gayet güzel bir tarzda kullanmtr. Bütün
bunlar, bize anlatyor ki, Sârbân Ahmet, kendinden evvelki âirleri
tama
mile tedkik etmi âlim bir zattr. Mevlânâ Celâleddîni rumîyi bile oku-
mu ve onun Divan kedirindeki mehur;
i itle «ti ( Iji }JJi

matla'l Eimmei isnâ aeri methi mutazammn kasîdesine 18 beyitten


mürekkep
Mazhan srr huda âh selâmün aleyk
Kâifi kul innema âh selâmün aleyk!

beytilebahyan ve Mevlânâ gibi Eimmeyi metheden bir nazire yazmtr.


Bu nazîrenin 18 beyit olmas da ayani dikkattir. Demek ki Sârbân
Ahmet, mevlevî an'anesine tamamile vâkf..
Bir zamanlar Sârbânlk gibi oldukça mühim bir devlet hizmetini
de
der'uhde edip bilâhara Olan eyhe intisap ende âirimizin tamamile
!! ! :

kinci devre Melâmîleri 59

ta'limî; fakat bedîî bir tarzda yazlan u iki gazelini de kaydedip efkârna
nakli kelâm edeceiz:
Ey talib olan âk seyretmee cânân
Dkkatla temaa kl her gördüün insan

Ayînei insanî bil sureti Rahmandr,


Bu âyineye gel bak; gör anda o sultân!

Surette görünmez can ger derse münafklar ;

Sen cana nazar klsun görmek dileyen an!

Mahbûb temââsn men'eyler imi münkir;


Kör güzlerinin yoktur nuru, göremez an

Sen nuri dilâradan göz yumsa nola zahit ?


Huffâ gözü görmez huridi dirahân!

Ben hâtemi la'linden bir zerre haber bulsam


Bir habbeye almazdm sat mülki Süleymân..

Esrâr sözün "Ahmet,, kefeyleme nâdâna ;

Hayvana mahal görme serçemei hayvan!

Görmeyen can yusüfun ken'an bilmez kandedir !

Öz vücudu msrnn sultan bilmez kandedir!

Cehdedüp tavr beerden çkmyan tâlip bu gün ;

Kaldn isyan içre ol nisyân bilmez kandedir

Cismü cann srrn fehmetmiyen âvâreler


Gerçi âktr veli cânan bilmez kandedir !

içmeyen vuslet arabn yar elinden dembedem


Benzer ol mâhîye kim umman bilmez kandedir!

Srr cam bilmeyip seyreyliyen sergeteler


Devreder devran ile devran bilmez kandedir!

Mübtelây ak olup cânânesini bilmeyen


Derd le dermandadir derman bilmez kandedir !

Can kulaile iit "Ahmet,,, Muhammed nutkudür


Kendi nefsin bilmeyen Rahman bilmez kandedir!

*
* *

Sârbân Ahmette iîlie temâyül:


.

Sârbân Ahmet, on iki imam hakknda fevkalâde bir mahabbet ve ihlâs


izhar etmektedir. Divannda «Ali» hakknda on iki beyztlik bir methiyesi
vardr.
60 kinci devre Melâmîleri

Bu methiyeye
Alidir külli ey'in pâdâh Alidir Cümle balarn külah
Alidir Mustafaya yarü hemdem, Alidir dillerin zahmna merhem !

beytile balyor. Bir de


Ey iri hak ki ismi erifindürür Ali Kevser arab sakisidir himmetin eli;
Evrat edindi ismini her muminü veli Selmâna verdi anduu dem destei güli

^U Ojft .LÎUcJljlU; .

te=^ (AJT -d

diyebalyan bir müseddesi var ki bunda on iki imâm methediyor. Bu


nazmdan iilerin Nâdi Alisinden [1] iktibas olduu gibi Alinin Selmana
sünbül ve gül destesini vermesi de [2] îa ve Bektaîler indinde
pek
mehur ve maruf bir menkabe^ir. Mehdi hakkndaki bendinde
;

Çün vakteriti ün ibi bir gün iyan olur, Kalmaz vücudu zerrece küfrün nihân olur.
inkâr eden tavâife leykin ziyan olur, Yani mâm Mehdii sahip zaman olur..

[1] Peygamber, Uhut gazvesinde yaralanp eshap dald vakit Cebrâîl gelerek
Aliyi çarmasn ihtar etmi. Demi ki

vîl^üj di! Uy.

te k tek
Peygamber de bu cümlelerle Aliyi çarm. Ali, yetiip küffâr münhezim eylemi..
Nad Ah, iî ve Bektaîlerde mehur bir duadr ve bunu bir
çok ilâvelerle okurlar. Sün-
nîlere nazaran Nâd iirden ibarettir ve bazlarna göre
Ali, bir « Di'bili Huzaî J^S- »
nin kelâmdr. Böyle olmakla beraber Mevlânâ bile

J»>Ç- ill» Ja
te

O— 1^» sLic-t £jr ^Sy»^


J «Ç» ^C-J JLif J M
diyor. « Nâd Ali >» hakknda « jU-l^ • a [sa: .127] ve Rfat B. in « Ju-lül^i j^lSilsV »
ine müracaat! [sa : 195 - 206]. Nâd Aliyi Gaybî'nin olu Hüseyin Gaybî erhetmitir.
[2] iî ve Bektaî ananesine nazaran Ali bir gün hurma yerken çekirdeklerini
Selmâna
atyormu. Selman "Benim sinnime nisbeten sen daha çocuksun. Benim ibi yal bir
adama
u muamelen yakurm?,, demi. Ali, "Ey Selman; senmi çocuksun, benmi? sen henüz Me-
cusî iken hak dini aramaa karar vermi ve bu uurda yola
dümütür. O vakit gençtin.
Yolda uyuyup ihtilâm oldun. Uyandn zaman yol üstündeki nehre ykanmaa girdin.
Bir
arslan gelip elbisenin üstüne oturdu. Cenab haktan istigase ettin. Yüzü nikaph bir yiit
gelip seni kurtard; Arslan kodu. Sen de ona dere kenarndan topladn bir deste sün-
bülü hediye ettin. O sünbül destesini görsen tanrmsm?,, demi. Selman
"tanrm,, deyince
Ali, yeninden çiçek destesini çkarp Selmana vermi. Selman,
Alinin büyüklüünü anlayp
söyledii söze nadim olmu. '

Bu menkabe, Agribozlu yemininin «Faziletname» sinde de vardr [Sa: 148 - 149].


kinci devre Melâmîleri 61

sözleri dikkati caliptir, Görülüyor ki Sârbân Ahmet, on ikinci imam olan


ve on birinci imam Hasanül Askerînin olu bulunan Mehdiyi, "Mehdîi-
muntazar,, olarak kabul ediyor. Halbuki bu,îanm bir vasf mümeyyizi,
bir iârdr. Sar Abdullah ta on iki imam tasdik ediyor. Fakat Mehdinin
"Imamiyye v^ „ akîdesince muntazar olduunu kabul etmiyor, yahut
1

kendisini kabul etmez gibi gösteriyor [1] Sârbân Ahmet ise bir tercii .

bendinde; ;

Oldu imam mehdii sahip alem Dilde komaz zerrece zikri zulem.
Saçlar Velleyl, yüzü vedduha ;
Kalarnn suresi nun velkalem..

Kamet ile zülfü dehann görüp Tfl dilin dersi oluptur elem !

Varlna kim. ki mukir olmad Olsun anm menzili çâh adem!

» Zemzemesi «Ahmed» in eynuri hak Zikrin eder amü seher dembedem

diyerek on ikinci imam "Mehdî,, nin hayatta bulunduunu tasdik ve


imamiye akidesine muvafakat eyliyor. hatta Mehdinin serdapta kaybol-
masna
Varlna kim ki mukir olmad,
Olsun anm menzili çah adem!

Beytinde "çâh„ kelimese telmih ederek Varlk ve adem kelimelerile


bir de san'at yapyor: Hulâsa Sârbân Ahmet, on ikinci imâm "Mehdîi-
muntazar,, olarak kabul ediyor. Fakat bu akîde, kutup telâkkisile güç telif
edilebilir. Çünkü, mamiyeye nazaran kutupluk, ancak imâma mahsustur.

mamdan baka kimse bu makama tesahup edemez. Kümmelin, nihayet


Nâibi imâm olabilirler.

Sofiyenin bir ksm «Mehdî» yi « J lidâveti Muhammediye» olarak

[1] Sar Abdullah « Cevhere » sinde, « Semeratülfuad » mda, « Telhisünnesayih » inde


umumiyetle 12 imamn tercemei hâllerini yazar ve « Mehdî » nin gaybetiii söyler. Yâlnz
Sultan Ahmet için yazlan « Telhisünnesayih » » hakknda « Sâliki
inde tasrihen « Mehdî
mesâliki fenâ ve târiki bigâne vü âinâ olup medhui erabi meykedei-
lâkin ne keyfiyet ile
hafa ve aftab cemali bi hemtâs ne haysiyet ile rûpûi ehâbi ihtifa olduu nâ ma'lûmi dânâ

MÜ» nabina ve hakikati maceralar hayret ef zayi fühumi ukalâ olmala taifei imâmiye Hâtem ve
<*^Iehdî» ve Muntazar ye Sahibüzzaman ile mülâkka klup ------- - ^..-..-j,,...^,-..

amma eshabi kefü vipdan, zebani ikanla ref'i perdei ekkü güman edüp bu veçhile
tahkiku beyan etmilerdir Mehdîi âhrzaman âli
ki Muhammedden olup vakti geldikte
sulbi pederden rahmi madere güzer ve dünyaya sefer » diyor.
ar Abdullahn « Ankay mugrb» erhihde de bu hususta tafsilât vardr. Cerherede
M,ehdînjh, gayb^ini tarih ettii hâlde^ vefatn söylememektedir..
)

62 ikinci devre Melâmîleri

baki ve daim ; fakat her zaman dier bir mazhardan zâhir olarak kabul [1] ;

hatta "Akli küllün ve ilhâm rabbaninin fenâyi tâm ile zuhurudur,, deyerek
te'vil de etmilerdir.[2] Fakat Sârbân Ahmet
Varlna kim ki mukr olmad,
Olsun ann menzili çâh adem.

beytile Hasanül Askerînin olu Mehdîyi, a'ranî gibi Mehdîi muntazar


olarak kabul ediyor. [3]

. c«î'b yijUjî Crfljl" c-i'ls ij i£jj* jf. o~>, [i]

£ — ile j\ i J-jjl t,\y- t f'^i T ^


! 3J <lM {Ps 6V i i'r ° J
l î' — is £^) i •>«••

Mesnevi : Mevlânâ Celâleddîni rumî

f Ui!
j.* t}J ^jbljiljsf tj^c â) fii'\ UilV |JieI ^}J^3 J^Jl Ji« Jyfi q- «-> l î c jr*> -> [2]
: /jv imi» Jjf'yi' ç-aji jb

Devrei ariye : Msrîi Niyâzî


Mamafi Niyaz, Devrei ariyesinde «Mehdî» yi enfüse tatbik etmekle âfâktaki vücut ve
zuhurunu inkâr etmiyor, Niyazîye göre de «Mehdîi muntazar» hayattadr. Binaenaleyh Ha-
sanül Askerînin oludur. Bu hususta divannda

l^eli. Jiiil plaJI O-» 3 I j-aT.» <S!I Jr_i jj>- Cj j

l*^* 4*U* UJjLft 3

sözlerile Mehdîi kâime arz tazimat ediyor. Niyazînin divannda dier mahallerde de Meh-
diye iaretler vardr. ( Tafsilât için Seyyid Muhammed Nurun Niyaz erhine müracaat!

[3] a'ranî, Elyakitü velcevahir yt\3 iJI _jJl inin 65 nci babnda Mehdînin «Muham-
med ibnil Hasanül Askerî SjOJt
O » olduunu, Hicretin 255 nci senesi, a'banm
j-J-l 1

on beinci gecesi doduunu ve hâlâ bâkî ve ber hayat bulunduunu £ jLJ>\fr.*- aVjl 3^3 »
<tfMJl'Jc ls.Mi ûl Jl Jl 3*3 £jj»U> (^Jr- îi-^Uni tJUJl^J ^UUJU »Jl^j
ibaresile tavzih ve hatta Msrda metfun olan eyh Hasan rakînin Mehdîye Mülâki oldu-
unu ihbar ve eyhi Aliyyül havvasln da bu söze muvafakat eylediini tasrih ve «Fütûhât»-
n 366 nci babnda eyhi ekberin Mehdîyi anlatrken
fUVt t> (JjOJI^^- »jJ\j 3 -JUa-l ,> ,^j«J-I«a>. IjU- .ul^j <Js\j J3 ^« Jljj<«_, »Jic ykj »
kinci devre Melâmîleri 63

Divannda zikrettiklerimle beraber yedi tane " Düvazde imam „ [1]

« ^illa-l Cf. fWl >. *-^ f^V'>. »Wlûpj r L.Vl & 1

dediini naklediyor. Fütuhatn 366 nc bab Mehdiye aittir. Fakat bu bapta


Filhakika
« l^c "Sljsij 5J»6 j!j ^« » dan sonraki ecere yoktur. Yazma ve basma nüshalarn hiç birinde

olmad gibi Kâtip çelebinin kefüz zununda ( Cilt 2. Sa 176 ) Konyada bulunduunu : :

haber yerdii eyhin el yazsile muharrer nüshada da ki bu nüsha stanbul Evkaf müze- —
sinedir —
bu ibare aynen udur:
Üüj hyr o^jVI OiU-l M) jr -Clli»

^» Jil ^ p*\ J'l .>> Jl} y ) «-U jl

f'îib

Yalnz bâlâdaki ecerenin a'ranî tarafndan tasni' ve ilâve edimi olmas çok bait bir
ihtimâldir. a'ranî her hâlde yazd ibareyi bir nüshada görmütür. Esasen, eyhi ekber,
mezkûr bapta Süfyanînin hurucunu, askerinin Mekke ile Medine arasnda yere batacan,
hulâsa bütün Mehdî ve zuhurundaki hâlât «Imâmiye» akidelerine harfiyen muvafk olarak
izah eyliyor. Fütûhâtn 24 ncü babnda da Mehdinin domu bulunduunu ve hatta görü-
tüünü g~ic- öi» VJ'j .>*-* cS-H'.*» (£- ^ ^—"j-^^ 3>-uAl »

^1 «A»>j.« VS V >ll î; »sU «.y.'.l c^lj i * c««ulj -tilj j L-'UjjjJj jij *'_,C1 fM~JI«.le

(Cilt: 1 Sa: 246) « î-bj| f y_ Jt ^3.1

Zaman, asr ve deyir manasna da


sözlerile bildiriyor. ) her hâlde geldiinden ( Kamus
Muhddin, a'ranînin dedii gibi «Muhammed ibnil Hasanül Askerî»yi mev'ut ve muntazar
Mehdî olarak kabul etmektedir.
Muh_mmed ibni Abdürrasul isminde birisi tarafndan 1076 da Medinede yazlan
« 4cU)tJ>l J «l-VI » isimli eserde a'ranînin eserlerine daha kendisinin hali hayatnda bir
takm ilâveler yapld da bu iddia a'ranînin Sünnîlikle telifi pek üç olan
söyleniyorsa
beyanatn çürütmek pek vâhi bir iddiadr. Çünkü a'ranî, «Elyevakît» ten
için serdedilen

baka «Elcevâhiri veddürer jjJIj v*^ » de de Mehdîden bâhsederken Ukli.» Ja« ç»:>-l
1

« »Jj<!» di *"'.» ^'f pJLJUJlc £«m.l diyerek ayni akîdeyi te'yiden tekrar edi-
yor. «Kitabül letaifi vel minen ^iSlülUjt.r' » de de birisinin kendi hakkndaki rüyasn
anlatrken on iki imâm srasile zikrdiyor ye Hasanül Askerîden sonra

«... ,£.- jur «t^ij iUjS j3 j ^»ja m? { »

[ Sa 445:
— 46 ] demektedir.
stanbul Darülfünunu müderrislerinden M. erefeddin B. E. den aldm ve bilâhara
Üsküdar kütüphânesindeki bir mecmuada gördüüm eyhi kebir Sadreddîni konevînin
vasiyyetnâmesindeki u *»l?Js 1S.i4ll.JJ? ^bifl ib^'ü* ^' J.»-l Jji^> L>MS" £.«j ajj_» I49 »

«jyiV kijUl jj» j>i <U jj-tj^ j^U Her hlâde Sadreddin de babas
ibaresi de dikkati câliptir.

ibi Mehdîyi hayatta olmak üzere kabul ediyor ve eshabndan bazlarnn ona mülâki ola-
bilecekleri ihtimaline binâen kendisine selâm gönderiyor. Hatta bu selâm göndermekte
bence Mehdî ile görütüüne dâir gizli°bir ijaret te var. Hulâsa Sofîlerin bir çou on ikinci
imâm "Mehdîi kâim,, ve «Muntazar» olarak kabul etmilerdir.
[ Muhammed ibni Abdür rasul ibni Abdüs seyyidil Alevî hakknda malûmat için ba-
knz! Osmanl müllifleri.. Cilt: 2 . Sa .: 26 — 27 ] .
: ;

kinci devre melâmîleri


64

Buna mukabil Hulefayi raidin hakknda ayrca bir methiye


var..
yok..

Yalnz yukardaki Tercii bendin mükerrer olan beytinde

ki cihann günei Mustafa


Hemdemidir Çar yar ba safa.

sözü var. Bir Düvazde imamnda da


Ebu bekrü Ömer, Osmandr ey can
eriat taht üzre oldular han.

beytile hulefâyi selâseyi zikrediyor. Dier bir Düvazde imamda da

BirinEbu bekir bil, ikincisi Ömerdir;


Üçüncü yar Osman, dördüncü Mürtezadr.

beyti mevcuttur. Fakat koca divandaki bu üç beyit, Ali ve eimmeye


gösterilen ihlâs ve mahabbetten o kadar hâlî ki insana
hemen hemen
söylemi gibi geliyor. Meselâ yukarda bir bey-
bunlar da bulunsun diye
tini zikrettiimiz Düvazde imam da imam ca'fcri Sâdk hakknda:
lmü amelde âlî, maksudi her mevâlî
Ya'm mam Ca'fer kim sadk safadr.

diyerek îa hakknda kullanlan "mevâlî,, sözünü kullanyor. Ayn man-


zumede mehdî hakknda da:
Altnda esbi nusret, önünce peyki frsat
Mehdîyi bil hakikat, ek etme pivadr.

beytini görüyoruz.
Hulâsa Sârbân Ahmet, Alinin vasiyyr rasul, olduunu ve on k
tasdik etmektedir. Fakat hulefâyi selâseye teber-
imâm kemâli ihlâs ile
Halîfesi Husameddn
ras yok, onlar da rasulullaha mahrem biliyor.
" olum mevlâna Husâmül müker-
ankaravî ye gönderdii bir mektupta
.ki bu tarik hakka
rem kbeline badesslâm bil'izzi vel'ikram malûm ola
kapu düüptür; nitekim Çar raslullah V»
yari güzin, hazreti e ^
mahrem dütüü gibi..,, diyor. Mamafih mürîdâmndan bazsna gönde-
olan mahabbet,
rdii bir mektupta "velhasl sizin ile bizim aramzda
ol mahabbettir ki hazreti rasulullâh ^^^
ile eshâb güzîn arasnda

idi. Ol mahabbetullahtr. Buna ek ketüren mutlak kâfirdir, yalancnn


mahabbetin husulünden
yüzü kara olsun iki cihanda; hem karadr. Bu
yl birlik ettiler. Bu
sonra Hâtemül enbiyâ ile ser çemei evliyâ nice
hadisten fehmolsun
: : ; ; !

kinci devre Melâmîleri 65

diyerek peygamberin mahabbetinin hassatan Alîye âidiyetini de söyli-


yor.
Esâsen Sârbân Ahmet gibi bütün mükevvenât zuhuru ilâhî bilen ve
bu vahdet ne'esine bihakkin sâhip olan bir kimse deil hulefaya, hiç
kimseye teberra edemez. u
hâlde âirimiz, tam bir iî deil; fakat
imâmet hususunda îa akîdesini benimsemi, iîlie meyyâl büyük bir
sofîdir.

Kendi hakkndaki efkâr:


Kendisini zamannda irada memur biliyor ve her ey'in hakikati
kendisinde olduunu söyleyip âlemi, bîatma davet ediyor. Bir terkibi-
bendinde bu akîdesini

Alemi gaypten nian menem ö ; Cümle ecsam içinde can menem ö.


Mazhar kudretem, vüçut benim. Mahzenem, maden ile kân menem ö.
Gül ile gül benem, gülâbîyem ; menem ö.
Bülbülü nâle vü fegon
Bi zeban söylenen sözü bilürem ; Nâtkam, nutk menem ö.
ile zeban
Zindei cavidanü ruhi beka, Çemei âbi zindegân menem ö.
Mürgi ankaya kûhi kaf oldum Lâ mekân gencine mekân menm ö.

Düri deryayi bi giran menem ö


Denizem, katrede nihan menem ö
Oldum âdem, sfât zâtîyem Zât pâkem veli sfatîyem.
Nurimüphem benem, vüuda gelüp Çâr unsurla e cihâtîyem.
Ruhi bi rengü gevherî oldum ;
Nuri dâim benem, sebâtîyem..
Dâimüddehr, ömri bi payan Zindeyem, sanmanuz memâtîyem.
idi ekberdürür günüm, her gün Kadre eritimü beâtîyem..
Zühdü tâât kalmad eyhim Zâkirem, zikr ile salâtîyem.
Akli kül, nefsi küilü ari mecîd Bende ; gel gör ki kâinâtîyem..

Düri deryayi bi giran menem ö ;

Denizem ; katrede nihan menem ö !

bentlerile ve kemali itmi'nan ve iman ile bildiriyor.

Sârbân Ahmet halk âiri


Sârbân Ahmet, divan edebiyatnda üstat bir âir olmakla beraber
ayn zamanda hece veznini de çok güzel, çok samimî bir tarzda kullan-
m ve bu vezinle sofiye akaidinin en ince nikatn erh ve ifade etmi
bir halk âiridir. Meselâ; u nefesinde ne kadar metânet ve selâset
vardr
Melâmiler — 5
; ; ;

kinci devre Melâmîleri


66

Hak yoluna giden gülsün ;


Yolumuz vuslet yoludur.

Hak keremi vardr bunda, Bu yol hidayet yoludur.

Bu yolu hot buldu bulan Bulmayandr mahrum kalan


Srat müstakim olan Bu yol hidayet yoludur.

Bu yoldur Hzr geldii, Gelüben beyan kld


Hzr âb hayvan bulduu Bu yol hidâyet yoludur.

Bu yoldur Ahmede gelen, Cümle yoldan muhtar olan ,

Gerçeklerden bakî kalan Bu yol, ol devlet yoludur.

Budur « Kaygusuz » dedii, Alemin kaydn yedii,


Muhammed miras koduu Bu yol, ol rahmet yoludur..

lmi ledün denilen maarifi ilâhiyenin satrü kitabet ve talimü taallüm-


den yüksek olduunu ve kalpten kalbe bir mevhibe ve bir inkiaftan
ibaret bulunduunu da u
ilâhisile anlatmaktadr:

Hak kerem edicek kula Her demde bir ilm okunur.

Vasfü beyandan ileru Kula bir ilim okunur.

Ne harf vardr, ne yaz var, Ne okunur elfaz var

Ne bir anlanur sözü var ;


Kula bir ilim okunur.

Ne Hzr var, ne hazr var, Hemen ortada kadir var.


Ne okunur, ne okur var, Kula bir ilim okunur.

Gerçekten belli sözünde Mana okunur özünde


Gerçek evliya yüzünde Kula bir ilim okunur.

Hak kula edicek yarî Her dem gösterir didari

« Ahmet » içerden içeri Kula bir. ilim okunur..

Sofiyeye göre Allahm tasarrufât inân kâmilden zahir olur. Bu


felsefeyi de Sârbân Ahmedin u ilâhisinde görmekteyiz:

Evliyaya eri bakma ;


Kevnü mekân elindedir
Mülke hükmü veren oldur ki cihan elindedir..

Sen an öyle sanursun, Sencileyin bir âdemdir ;

Evliyann srr vardr, Gizli, iyan elindedir.

Hak an bunda gönderdi Kullarn irat için


Kime diler iman verir, Kahrü ihsan elindedir.

Hak, zâtile, sfâtile Tecelli eyledi ana ;

Varl Hak varldr, Emri sübhan elindedir.

« Kaygusuz Abdal » bu srr Okudum, anladm, bildim:

Bütün âlemlerin hükmü Kâmil inân elindedir..

Sârbân Ahmet, hece veznile yazd manzumelerinin hepsini «4+4


ikinci dsvre mîlânîleri 67

takti'li olmak üzere « 8 » yazmtr. Yalnz bir tanesi « 7 » bir


heceli
tanesi de «6+5» takti'li ve «11» hecelidir. Divannda kaydettikleri-
mizle beraber millî vezinle yazlm « 18 » manzumesi var. Bu manzu-
meler tasannu'dan âri, gayet samimî ve metindir.
;

Sârbân Ahmedin mektuplar:


Sârbân Ahmedin nesri de tekellüfât müniyâneden âzâde, cümleleri
ksa, kelimeleri hâlis türkçe, manas vâzh ve samimîdir. Müstakim
zâdenin Melâmiyei attâriyesinde iki mektubunun sureti var. Halifesi
Ankaral Husâmeddine yazd mektuptan naklettiimiz satrlar fikri- u
mizi teyit eder « Ben, :salusluk bilmezem aka riyâ katmazam. Aka
;

riyâ katan kâfirdir. Azizim, öyle buyurmutur : lokmas gursamza


düen yaradlm yabanda kalmaya; gönlü yaradan ululuuna erie deyu
buyurdular. Biz dahi deriz. de bu mahabbetiniz üzerinde hak-
Sizlerin
knz çoktur. Amma
sabkta nice oyun düüptür. Allahm inâyeti ve
Habibullahn efaati ve nübüvveti ve evliyann yüce himmeti niceler
eriüp mübarek yüzünüzden kerem yurdunu müjde verdiler.
Mevlânâ; öyle bilesiz; erenler mabeyninde size molla Hudavendgâr
hâli verilüptür denildi. Bilirmisi ki oul bu hâl sizlerde hâsl ola; siz dahi
zevk ve evk hâsl edsiz. Feyzi rabbanî, nuri Muhammedi hâsl ola. Yüce
himmeti evliyâ iznimiz budur ki tenhânzda çokluk oturmayasz ve kaba
derviler ile sohbet edesiz. Zira tarik böyledir ki birbirniz yüzünden ma-
rifet söyleyu söyleyu hâl hâsl olur. Zira hakikatta sizlere ata dütük; siz-

ler dahi hakikatta oul dütünüz; ^ ata daima yerine oul kal-

diin istemezmi? Erde buhul yok, buhulde er yok. Meer Allah, onar-
mam ola... Vay ana kim Allahi azîmüan onarmrya! „
Hulâsa Sârbân Ahmet, gerek zamanndaki nüfûzu ve ismâîli Ma'u-
kînin katlinden sonra melâmîlii öyle nazik bir devirde bütün a'aasiyle
idame ettirmesi ve gerek divan ve halk edebiyatndaki âdeta üstat dene-
bilecek mevkii noktai nazarandan hiç te ihmâl edilecek bir ahsiyet
deildir.

ârbân Ahmedin mehur dervileri

Vizeli Alâeddin efendi. —


Evvelce debba iken terki san'atla dahili
tarikat olan eyh Gazanfer efendinin mürididir. 970 te vefat etmitir.
Kabri vizededir.
68 kinci devre Melâmileri

Gazanfar efendi. —
Atâîye göre Gazanfer efedi cezbedâr bir eyhti.
Melâmiyei attâriyede ümmilii mukayyettir. Ahvâl ve güftâr ayi' olup
Vizeden Istanbula getirilmi ve hâli tefti edilip eyhülislâm Ebüs-
süut Efendiden de istifsâr edilmiti. Atâînin akayik zeylinde Ebus-
süut Efendinin cevab aynen muharrerdir. Hulâsatan " zekât, halâl
ve haram hakknda snat edilen sözler sabit olursa cidden katli
lâzmdr. Fakat sabit olmadkça tevakkuf icab eder. Ayni zamanda
hakknda sûi zanda bulunan eyhlerden ve hüsnü zanda bulunan ulema-
dan sorulmas da münasiptir. Maarifi, eriata mutabk ve meayihi islâ-
miye sülûküne muvafksa hakknda riayet bile icab eder. Fakat er'a
mugayirse zendaka ve ilhâd sabit olur. Esâsen tarikat ve hakikat,
eriatin zübdesidir. Mamafi olan eyh silsilei tarikatna mensuptur
deniliyor. Eer bu doru ise hayr yoktur. Fakat her ne de olsa bu
kîlü kal ile katline hükmedilemez. Yalnz mademki buraya kadar getir-
tilmi, kendisine irat davasndan fari olmas ve nefsini slaha megul
olup reçberlikle tehvinî maieti lüzumu tenbih ve ihtar edilmelidir,, [1]
diyor.
Gazanfer efendi 974 te Vizede vefat edip eyhinin yanna defnedil-
mitir. Bâlî efendi ve Saçl Emir namile mehur olan ve o zamann
Acem seyyitlerine tebaan saçlarm uzatan Seyyit Osman Haimî, Ga
zanfer efendiye müntesiptir.

Haimî Seyyit Osman


îstanbuldan Vizeye gidip evvelâ Alâeddin Efendiye intisap etmi ve
Alâeddinin vefatndan sonra Gazanfer Efendiden tekmili sülük eyliyerek
stanbula avdet ve Kasm Raaya bir zâviye yapp irada mübaeret
etmiti.
Kendisi"Lemezât Huîvî tf> ^„
de ve oradan naklen Müstakim
zade merhumun risalesinde mastur olduu üzere [2] intisabn böyle
anlatrm:
Bir gece ru yada hazreti Aliyi gürdüm. Altnda düldül ve elinde
zülfekar vard. Bana "olum; eer sohbetimizi istersen Vizeye gel bizi
orada bulursun,, dedi. Vizeye giderken yolda Gazenfer Efendiye rast
geldim. Bana selâm verib dedi ki; "Ali benim; bu at ta düldül bedeli-
dir.,, Benim aklmdan "ya zülfekar nered ?„ diye geçince hemen tebihini
[1] akayk zeyli. Sa : 87
[2] Lemezat Hâlvî.. Melâmiyei attâriye. Sa : 48-51
ikinci devre Melâmîleri 60

gösterip "ite bu da zülfekar!,, dedi. Tebih gözüme zülfekar suertinde


göründü. Bîhu oldum...
Bu hikâyeye nazaran intisab dorudan doruya Gezanfer Efendi-
dendir.Bu zat ta cezbedâr olup vahdet srrn zmâr etmediinden
olan eyh ve Hamza Bey tarikindedir diye aleyhine dedi kodu bala-
m ve ancak Halveti meâyihinden Nureddin zadeye (981) mülâzemet
tarikini ihtiyarederek ban
kurtarabilmitir [1]. 1003 tarihinde vefat et-
mi ve Kasm Paadaki zâviyesine defnedilmitir.
Yerine olu brahim Efendi (1099), ondan sonra da tornnu Gazan-
feri sanî (1112) geçmitir. Son eyh bulunan M. Süreyya Bey, ayn
zamanda bektâî tarikine de müntesiptir. Müstakim zade merhum, Osman
Efendiden müntesip olanlar arasnda Pamakç Ali dede ve Hamdî Efen-
di isminde iki zat daha kaydediyorsa da tercemei hâlleri mastur deildir.
Sar Abdullah; Seyyit Osman Efendi ve Bâlî efendiye çocukluumda
mülâki olmutum. Emirî Efendi "vasatülkame, sabîhulvecih, melihulkiyafe
bir azizi zülkerâme ve Bâlî Efendi bâlâkad ve kendümgûn bir pîri
rehnümun idiler,, diyor. [2]
Hasimî Osman E. "Haimî,, mahlasile iir de söylemitir. eyh
Süreyya B. 1329 da divançesini neretmise de divançede mevcut iir-
ler maalesef tamamile Hâimî Osmaa ait deildir. Üsküdarl Celvetî
Hâim Babann iirleri kart
gibi her naslsa Sârbân Ahmedin iirleri-
de makta'larndaki "kaygusuz, Ahmet,, mahlaslar Hâimiye inklâp ederek
bu defterceize girmitir. Meselâ, Melâmiyei attâriyede, Sergüzette ve
çok eski cönklerde, Pertev Paa kütüphanesindeki sâlifül arz mecmuada
Sârbân Ahmedin olarak görülen ve mumaileyhin divannda da bulunan;

Merd isen meydan akta cânü hem cânân gör ?


;Ak isen ak içinde ara bul; sultan gör!..

matla'l gazelin son heyti

"Kaygusuz,, Sjii_,SÜt çün buyordu ol rasul;

Fakr ile fahr edüben gel; küfrü ko, îmân gör!

eklinden
Hâimî, £ y9_,2£!l

ekline girerek divançeye ithâl edilmitir. Keza Sârbân Ahmedin


Evliyâya eri' bakma; Kevnü mekân elindedir.

matla'l ilâhîsi de ayni âkibete uramtr. Sârbân Ahmedin olarak böy-

[1] Nureddin zade için baknz. Atâî. Sa: 212-214. Osmanl müellifleri; Cilt: 1. Sa: 171
[2] Cevhertül bidâye fi dürretinnihâye. varak: 134
;

70 kînci devre Melâmîleri

le tesbit ettiim bir kaç mehur nefes daha var. Binaenaleyh, mezkûr
divançeye itimat edilemez. Hfz Hamamî zade hsan ve Hasan
Tevfik,
Âlî B.E lerin Türk Edebiyat nümunelerinde de [1] Sârbân Ahmede ait
olan mehur.
Kak yoluna giden gelsün Yolumuz vuslet yoludur.

lâhisi bektâî kaygusuzun [2] olarak kaydedilmitir.

Hâimî Osmannn eski bir cönkte gördüüm bir i'rini yazyorum:


Cümle evliya serveri Pîrim Gazanfer sultandr.
çlerinde din serveri Pîrim Gazanfer sultandr.

Arullah seyran klan Meydannda cevlân uran,


Hakka cann kurban klan, Pîrim Gazanfer sultandr.

Üçler, yediler önünde Baü can vermi yolunda.


Muhammed methi dilinde Pîrim Gazanfer sultandr.

« Hâimî » der ey tâliban Gece gündüz eylen fegan !

Derdinize derman olan Pirim Gazanfer sultandr..

Türk Edebiyat numuneleri. Cilt. i Sa 165


[1] :

Kaygusuz Abdal; Abdallardan ve Abdal Musânn dervilerindendir. Kahirede


[2]
metfundur. « Budalanâme •ul'VJ; » isminde mensur mekalât ve büyükçe bir dîvan vardr.
Divann Topkapda merhum Abdullah Babann tekkesinde görmütüm. Hac Bekta
kütüphanesinde de varm. Budalânamesi ta basmasile matbudur.
: : ; ; !

ANKARLI HUSAMEDDN

Melâmîlere nazaran Ahmedi Sârbânn irat mevkiine Halîfesi Hu-


sameddîni Ankaravî geçmitir. Bu da cezbedâr bir zat olmakla aley-
hine birçok dedi kodular olmutu. Maskat re'si bulunan Ankara köy-
lerinden « da bir cami yaptrm ve hatta lâ'lî zadeye naza-
Kutlu han »

ran cami yaplrken bütün eraf ameleye yardm etmilerdi [1]. Bu camide
cuma namazlarndan sonra zikir ve sohbet edilirdi. Husâmeddinin mü-
ritleri ;
gittikçe çoalmakla nihayet, Istanbuldan gelen bir emir mucibince
ahvâli tefti edilmek üzere Ankara kalesine hapsedilmi ve 964 senesinde
mahbesinde vefat etmitir. Kutlu handa yaptrd camiin yanna defne-
dilmitir.
Müstakim zade risalesine bu zatin bir manzumesile bir mektubunu
dercetnitir. Manzume
Ey talepkâri hudavdndi kerimü zül atâ
Sâdikul kavlii ulüvvül himmetü abdi rzâ

beytile balyor. 12 beyittir. Fakat câlibi dikkat bir ey deildir. Hele


Ahmedi Sârbânla hiç kyas edilemez. Mektup Ahmedi Sârbânn mek-
tubu gibi münakkah, vecîz
ve hâlis türkçe cümlelerle yazlmtr. Bu
cihetle ayan ite bir kaç cümlesi
dikkattir,
« Hâmili varaka sizlere vusvl buldukta gönül yüzün yere koyup her

birinize bîhat ve bikyâs dualar olunduktan sonra cümlenizden mercu-


dur ki biri birinize âlî nazar edüp her birinizdeki zuhûru keremi hakkn
bilesiz. Kendi nefsinizden bilmiyesiz. Bu tariki hakka ürû' ettiimizde
dahi ana mensup olan her ne var ise hak bakdmz yere teslim eyledik.
Beyt:
Nice balar, nice canlar yola kurbau için geldi
Kabul olur ise haktan bulara kutlu bayramdr..

Anlar dahi lûtfu bizim cümlemiz, yüzümüz karasile


keremlerinden
götürü varlmz alup yok eylediler. Ve bu yokluk bir cihetten varlk
âftâb ile ann evki ve mahabbeti ilmü ma'rifeti hâsl oldu . . . . .

[1] Sergüzet, sa : 33
»;

BOSNALI EYH HAMZA BÂLÎ

Daha Husâmeddîni Ankaravînin zamannda bile cezbesi gâlip bir


zatt. « Sergüzet» ve « Melâmiyei attâriye » de zikredildiine göre tez-
lîlinefs için köpekler ve tavuklarn yemesi için sokaklardaki yalaklara
dökülen artk yemekleri yer ve ahbâbna «Riyazattan vaz geçtim; her
gün tavuk çorbas içiyorum » diyerek sureti tefâhur gösterir ve zhâr-
nevei melâmet eylerdi. Bu gibi ahvalinden nâi eyhi Husameddin
tarafndan Hamza tesmiye edilmi ve « bu hâl senin ehâdetine sebep ;

olur » denmiti. Husameddinin vefatndan sonra maskat re'si olan Bos-


naya gidip irâda kyam etmiti meyhânelere giderek müsteit gördük-
;

lerini « ey oul bevli eytan olan hamrin ne ne'esi olacak ? tâib ol


;

bana gel; sana bâdei hubbi rahman vereyim; nû eyle ki kyâmete


kadar sekrân olasn » diye kendisine cezbeylermi [1]. Az zaman zar-
fnda müridân tekessür etmi ve lâ'lî zadenin tahkikine nazaran bir kaç
bine bali olmutu. Hulâsa; Melâmîlere göre bu gibi halât istidrâca
hamledilmi, zeyli akayka nazaran [2] « er'i erife nâmülâyim ahvâli
zuhur etmi ve anlalan Hamza Bâlî de smaili ma'ukî gibi srr nihân
olan vahdeti bütün vuzûhile izhâr eylemiti. Nihayet Bosna ülemâ ve
meâyihinin «Üîmî bir adamdr, irada kadir deildir» diye vuku'bulan
'

ikâyetlerini Bosna kads îstanbula yazm; bunun üzerine eyh Hamza


da merkeze getirilmiti. Ebüssuut E. stanbul eyhlerinin bazlarndan
Hamza Bâlînin halini istifsarla binnetice « Üstadm Fâzl Rûm îbni Ke-
mâl merhum fetvasile katlolunan Ismailin katli zendaka ve ilhâda bina
olunmutu; eyh Hamza dahi ol tarikta zndîk ise katli me'rudur» diye
fetvâ verdi ve Hamza, Deve olu çemesi önünde katlolundu.
Hamza Bâlînin katlinde hazr bulunan blataclardan bir mürîdî de
eyhinin dütüünü görünce kendi hançerile kendi buazn keserek
intihar etmitir (969) [1].
Kâtip çelebi'nin; Takvimüttevarihte (969) senesi vukuatnda
« ^«iP <-i-i> u^V'ij dediine nazaran Hamza Bâlî ile beraber bir kaç
müridi de katledilmitir. Süleymaniyenin arkrsnda bulunan Deve olu
yokuundan aa inilirken Deve olu çemesine mülâsk mescidin hazi-

[1] Sergüzet. Sa : 37
[2] Ataî: Sa : 70
ikinci devre Melâmîleri 73

resinde Hamza Bâlîye âit bir mezar var. Mezar tanda « V >;
kelimesi
varsa da avlu duvarndaki niyaz pençeresinin üstündeki kitâbe mes'eleyi
hallediyor. Ta'lk yaz ile yazlm olan bu kitabeyi aynen naklediyoruz:

^.jC
f <5)J.«>I **iJi- SUJ.? j.h>-
l3 Sjejâî ,>_JlfU«>. ÛXjU-j \'^J.

jUMü. J-> J-'"!j> s; 03 öj 12 * i t^*


11

Anlalyor ki buras Hâmza Balînin mehedidir. «-^V" kelimesi kitabeyi

yazdranlarn eseri cehli olsa gerek...


ehâdetinden sonra Müritelerinden bazlar cellatlara bahi vererek
na'ini alp Mevlevîhâne kapsndan Silivri kapya giden yolun sa tara-
fnda caddeye nâzr bir mahalle defnetmilerdir.
Merkadinin yalnz ba tarafnda perian destarl ince, uzun, dört
köe küçük bir ta vardr. Tan dört tarafnda dâiren mâdâr girift ve
harekeli sülüs yaz ile u yazlar var

sUJljbj! »Uab'»£» Jl? »J2- IjA&S O"3*11 Jj^-SJI J.;—!! J5i'U5

Merkadn etrafna kaim alt ta sütün ve demir parmaklkla muhkem


bir ebeke yaplmtr; Bu suretle mezar, bir türbe hâline ifra edilmitir:
Türbenin yola nâzr olan ayak tarafnda üstte beyzî bir tata u beyti
okumaktayz:

TA \

Bu Mehmet ali P. Sultan Aziz devri ricâlinden ve Âdile Sultann


zevci kapudan deryâ Mehmet Ali P. dr. Mumaileyh mevlevî muhiplerinden
olup o vakitlar; Yenikapu Mevlerîhanesî post niîni olan Osman Salâhat-
tin dede. E. nin (Vefat 1304) ihlâs bendelerinden imi. Dede .E. ekse-
riya akam üstleri dergâhtan çkp Hamza Bâlînin Merkadme gelir ve
burada bir müddet otururmu. Yine böyle bir ziyâret esasnda Mehmet
Ali P. Salâhattin dedeye burada mülâki olmakla dede E. Merkadin
türbe hâline ifran paaya emretmi; Bu emir neticesinde de imdiki
türbe meydana gelmitir. Beyit te Osman Salâhattin dedenidir. [1]

[1] Yenikap mevlevîhânesi sabk post niîni ve Salâhattin dedenin torunu Darülfünun
Mehmet Abdülbakî B. E. den naklen. Salâhattlin dedenin bu türbeyi yap-
mualllimlerinden
trtmas ayan nazardr. Çok muhtemeldir ki Seyyid Muhammed nur ile muasr olan dede
74 ikinci devre Melâmîleri

Hamza Balînin melâmîler üzerinde nüfuzu fevkalâde oldüu gibi


hâdisei katli de lehdâr ve aleyhdâr olmak hemen bütün Osmanl üzere
hey'eti içtimaiyesini iki frkaya ayrmt. Lâ'lî zade merhumun ifâdâtma
nazaran avam nas bile bilir bilmez bu dedi koduya itirâk ediyor ve
mahalle kahvelerine kadar her yerde, her tekkede Hamza Bâlî ve Hamza-
vîler mevzuu bahs oluyordu.
eyh Hamzadan sonra (Melâmî) lâfz (Hamzavî) suretine inkilâp et-
mitir. Bu lakap, Melâmîlere yalnz ehalî tarafndan verilmiyordu. Melâ-
mîler de Hamzay kendilerine pîr ittihâz etmiler ve Hamzavîlii maaliftihar
kabul etmilerdir.
olna eyh brahim E. nin tarihi vefat ( Levha hâlinde sandukasna
dayaldr)

J*:*
JU j»< JW ju / tSjij-»

Beytile balad gibi bilhssa drîsi muhtefînin câniini olan ve 1037 de


vefat eden Hac Kabâyî nin mezar tanda da

Beytini okumaktayz.
Melâmîler, Hamza Bâlînin hâtrasn unutmadklar gibi halk ta yllarca
Hamza ve Hamzavîlerle megûl ölmütür.
983 senesinde ismi meçhul kalan birisi

Gizlü gencin Iü'lüi lâlâsiyem;

öhrei akm, ciean kâlâsiyem..

Küntü kenzin remzinin Mevlâsiyem,


Zât bahtn allemel esmâsiyem.

Mescidi akn imam olmuam,


Deyri akn hem çelîpâpâsiyem!
Ben ne dersem Hak an iler heman,
öyle benzer; ben ann aasiyem!

Beyitlerini hâvi bir iir yazm; Bu iir üyu' buluyr. istanbul günlerce çal-
kanyor; âirin aleyhdarlarmn banda Sümbülî eyhi koca Mustafa p. l

E. de Melâmî olarak ecdadnn isrine iktifa etmitir. Zâten Harîsî zade ile de münâsebeti
var. ( ) Dedenin ceddi gibi Hamzavî olmas da muhtemeldir.
Tibyâna müraacaat !

Osman Salâhattin dedeye âit ve Idrisi mnhtefînin mehur athiyesine Nakî dervile-
rinden Ali ermî isminde bir zat tarafndan yazlan erhi hâvi bir kitap, Hâlet E. kütüp-
hânesindedir. Hülâsa Dede E. nin Melâmîlerle münasebeti muhakkaktr..
kinci devre Melâmîleri 75

Yusuf Sinan E. [1] bulunduu cihetle biçâre âir, iin sarpa sardn
anlyarak « Camîi etvâr er'a tamamile mutabk olan Zeyd bir sâlike
cevap olarak ben, irâdemi neye sarfedersem Allah an hâlk eder; Ben
ann Abdi hâsym me'alinde:

Ben ne dersem Hak an iler heman;


öyle benzer, ben ann aasiyem.

diye akîdei ehli sünnet velcemaattaki irâdei cüz'iyyeyi söylese, yahut


timin malûma tabi, bulunduuna telmîh etse, yahut insani kâmili vasfey-
leyüp (uii. jij^j jcU i' e c.>j; âyetlerile ve ( ju.s jyf)
hadisî küdsîsine iâret etse, halâsa mecâl olurmu?
oi^u : ^U olur.»

Meâlinde bir fetvâ alarak, yahut Sinan .E. nin dedii gibi uydura-
rak [2] bir mektupla eyh efendiye göndermitir. Fakat eyh E. sâkin
olmak öyle dursun bu cür'ete, hele mektupta Allah ve Peygamberi
zikirden sonra < 4^j>- cümleleri yazlmamasna büsbütün
y 3 *j* »

köpürerek [3] kaleme sarlp âirin te'vilâtm red zmnnda lânetler, bed
duâlarla memlu yazmtir. ismi
(Tadlîlût te'vil j i jfcij t uj ) atl risalesini

meçhul kalan bu âir de her hâlde Hamzavîlerdendir. Fakat acabâ kim?


983 te Melâmîlerin riyasetinde « Hasan kabâdûz » bulunuyordu.
Fakat bu zat Rursada otoruyor. Halbuki Sinan .E. âirin Istanbulda
olduunu söyliyor. Ayn zamanda Hasan kabâzdûz, temkin sâhibi bir
de yok. Mezkûr tarihte stanbulda yaayan Hamzavî âirle-
zat; iirleri

rinden; Gazanfer E. ye müntesip Emir Osmân hâimî var. Bu zâtn


aleyhinde tercemei hâlinde yazdmz veçhile bir çok dedi kodular ol-
mu ve Hâimî, nihayet zâhiren Nureddin zâdeye intisap suretile ban
kurtara bilmitir.
Bu nâzmn kâilinin de Emîr Osman Hâimî olmas çok muhtemel-
dir.

Hamzavîler aleyhine yazlm risalelerden bir tanesini de Süleyma-

[1] eyh Ya'kubi keremyanî zâde Yusuf Sinan .E. : Yanyada tevellüt ve badehu Is-

tanbula harict etmi; bir müddet sonra Medineye azimetle 989 da orada vefat etmitir.
Asâr:

Osmanl Mü'ellifleri;' Cilt 1. S: 200.

Ol nâdân adîmül vicdann kendu elile yüzü gibi kareleyüp gönderdii sureti fet-
[2]
vâsdr ki bilâ kusur naklolundu. eyhülislâma iftira edüp kast birle bu makule kizbe ictirâ
etmitir. J/dl JjUT Sa 6 . :

[3] Ve kaili fâsidül makalin irsâl ettii mektubunda Vacibi zülcelâl zikrettikçe tazimü
iclâle dâl olan elfâz yazmakta ihmâli ve Habîbullah £~3*J& "^'i** dimeyüp salavatta ihlâli,

ahvâli kitabü sünnette müsâhele ve müsamahasna âhittir. Keza. Sa : 15


. :

76 kinci devre Melâmîleri

mülhak Hâlet E. merhumun kitablan arasnda


niye kütüphanesine (764)
numarada mukayyet mecmuada bulduk.

"Mehmet Amîkî ^ „ isminde meâyihten bir zat "Veled,, isminde


bir sipahî zadenin kendisine intisap etmiken bilâhara kendi tabirince
"Tâifei melâhide ve frkai zendakadan baz kimesneler ile müsahabet
eylemein ki Hamzavî demekle mehurdurlar; <J «m^ü- 1 *'
. sureti Hakta
ümmî tâlipleri idlâl edip akidelerin fesâda verirler; tariki Hakka inkâr
eylemi,, olmasindan münfailen Sipâhî zadeye hitaben ve her bendi
diye balamas dolayisile (Gazalî J ^) nin 1
mehur risâlesini tanzire öze-
nerek bir risâle yazm
Bu risaleye nazaran eyh Hamza, sâliklerine amel ve mücâhede lâ-
zm deildir dermi ve rû'yay inkâr edermi. Veled,"eyhim, bana on
sekiz bin âlemi koltuu altnda seyran ettirdi,, diyormu. Bundan maada
sahibi risâle, eyh Hamzadan baz havarik rivayet edildiini de söyliyor.
Fakat bunlar istidraca hamlediyor.
Veled &j>-> ö" âyetini delil getirerek vahdeti vücut iddia eder-
mi. Mehmet Amîkî E. vahdeti vücudu da ehli sünnet mezhebine muhâ-
lif olduunu söyliyerek reddediyor. "-^U* didei insâf ile nazar eyle ki
;

ak, ne makamda müyesserdir. Yoksa Hamzavîlerin ancak âh serdi


bî dertlerile ak olmaz,, diyor.

Muharreminde yazlm. Hamzann ehâdeti ile tarihi


Risâle; 1023
tahrirarasnda 53 sene var; buna nazaran Veled, bizzât Hamzaya deil
Hamzavîlerden birine ve ihtimâl o vakit makam iratta bulunan drîsi
muhtefîye ve yahut tdrîsi muhtefînin halîfelerinden bir ahsa belki de —
ismi Hamza olan birine — intisap etmiti.

Biri 983, biri Hamzavîler aleyhine yazlan bu iki risâle, bize


1023 te
Hamzavîlerin; Hamza Bâlinin, ehâdetinden sonra da ihtifaya tenezzül
etmediklerini göstermektedir Hamzavîler toplu bir hâlde bilhassa
.
,

Bosna taraflarnda bulunuyorlard. Bosna Kads Bâlî E. (vefat 990)


bunlar teftie memur olup on iki Hamzavî eyhi hakknda fetvayi ida-
mn infaz ettirmekle beraber cemiyetlerini perian edemediini 1044 de
vefat eden Atâînin «El'an o semtlerde akîdesi fâsit, boyu uzun, akl ksa
mülhit eksik deildir.» demesinden anlyoruz. [1]

Hamza Bâlînin "Demir han„ismindeki olundan mütevellit "brahim,,


atl bir hafidinin Ömer dede
hulefâsndan Seyyid Ca'ferden müstahlef
Muhammedi Rumîye müntesip olduunn ve "Muhrikatül kulüp fievki
[1] <sj~ î. <JV ijW Sa. 283
ikinci devre Melâmîleri 77

guyub y^üi^j^j v^ ^„ isimli bir eseri bulunduunu "Kâtip


liallâmil s!1

Çelebi,,(Kefüzzunûn da haber veriyor. [1]


brahim ibni Demir ibni Ha uza, seyyahm ve nihayet Msrda vefat
etmi. Seyâhatmn sebebi Hamzavîlerin âkibetine oramaktan ihtiraz
olsa gerek.
Hülâsa; Hamzavîler dier tarikat erbab gibi Vahdeti Vücudu kor-
kakça kabûl etmemiler; Vahdeti bütün vuzuhile kabul ve hatta ilân eden
Vahdet fedaîleri olmulardr. Maamafih Hamza B. den sonraki Sâdât
Melâmiye, bu gibi taknlklardan uzak kalmlar ve bilhassa Hasan Ka-
bâdûz, drîsi Muhtefî, Lâmekânî Hüseyin E. olan eyh brahim E.
ârihi mesnevi Sar Abdullah E. gibi zâhir ve bâtn mamur kimselerin
te'lifkâr ahsiyetlerile imhâdan kurtulmular ve tariklerini günden güne
nerü tevsi, eylemilerdir.

900 sL.~î i^Sj^la Jj>" (5y_JISjj- Ci. 6^ / > p* -^


1 :o J; ;llfiUJ ijül^ wj)2jl^j# [1]

Kefüzzunûn. Cilt: 1, Sa : 392


Osmanl müellifleri, Ibrahimin tarihi vefatn 1026 olarak göstermektedir. îbrahimin
Hamzamn torunu olmos itibarile bu tarih, daha doru olsa geretir. Fakat Tahir B. bu
tarihi nereden aldn bildirmiyor.
Osmanl müellifleri. Cilt : 1. Sa 17-18
:

BURSALI HASNI KABÂDÛZ

Buz at ta eyh Husameddîni Ankaravînin müntesiplerindendir. Hamza


Bâlîden sonra Hamzavîlerin Riyaseti bu zata intikâl etmitir. Terzi bu-
lunmakla (Kabâdûz) lakabile itihâr etmitir. Bu zatn manzûmeleri yoktur.
Ahvâli de tamamile mazbut ve mukayyet deildir. Hâlet E. deki 800
numaral mucmuada iki mektubu var; bunlara ve ârihi fusûs Abdullah E.
ve Hüseyni Lâmekânî gibi zâhîri ve bâtn mamur ulemâdan iki zât
yetitirdiine ve bu ikisinin de Bursal Terziye bîat eylediklerine baklrsa
eyhin, kâmil ve mükmmel, fakat Hamza Bâlî gibi cokun olmayp
temkin sâhibi bir zât olduu anlalr. Atâî akayk zeylinde ve kâtip
çelebi fezlikesinde mumaileyhin "hem kârfermây kârgâh san'at, hem
mütesaddîi irâd erbab tarikat,, olduunu yazp kakknda "mührdâr
mektûm müridi sâmî, mü'takabi erbab tariki bayram idi,, diyorlar. [1]:
1010 senesi nihâyetlerinde vefat etmitir. Mektuplarndan birinin evâhirini
yazyoruz:
( Cannz kendunuzun bilmen: hakkndr, hakkn varlndan-
dr; belki varlndan deil, kendudur. Vücudunuza nazar idesüs. Kendu
vücudunuzdan gönlünüzü ayrmayasz. Muhkem bekâsn istediünüz
kimesne kendu gönlünüzdedir. Kesrette ve vahdette kendu vücuduna
bakup hiç münfek olmayasz.; kep karndalar böylece idesüz!
Böyle olup gönle bakma ele getürdükten sonra biri birinüz yanma

geldikte muhkem zevknüz olur, Erenler fethedivire; varlunuz kaldrup


yokluunuz müyesser idivire; Haktan gayr varla la'net edüp hak varl-
in kendu vücudumuzda isbat idesüz; Âlem, Nûh tûfânnr; vücudun
Nûhun gemisidir. O gemide bulunmyan tûfana gark olur; biri birinize
mahabbet edüp muhkem gönlümüze bakasz; ayrlmayasuz kesrette ve
vahdette

iir
Vücûdun ehrine sal kendözûnü; Giceden rûen eyle gündüzünü,<»
Gönül nîce oluptur âyine bak, Ne ayinedir âmn âyine bak.

[1] Fezlikei Kâtip çelebi: Cilt 1. Sa: 178


Atâî zeyli. Sa: 469.
.

kinci devre Melâmîleri 79

Sanâ çok türlü diller öretir ol, Heman tûtî gibi rûen zeban ol!
Bu cismü cândr ol canana sûret Kim ondan örenür can ilmü Hikmet..

Senun biliçüün kendu canndr. Kendu cannla bilii gör! Ondan


rak dütünüz. Canunuz sizin deildür. Ol belki bizimdür; Hak size talim
ettiü vaktin kendu cannz ile ider! Taradan itmez. brete nazar idecek
oldur; ma'na bilecek oldur. Dahi biri birinüzün cani kendu canimzdür.
Kendu cannz nice seversenüz biri birinüzü öyle sevin.
Hikmet nedir; Gâyet sevdüün nesneye canm dirsüz? Bu söz gelici
deildir; Gerçek canndr. Bâkî vesselâm aleddevârn. .

jj-l

EYH HASANIN DERVLER


Fusûs ârihi Bosnal Abdullah

Bosnaldr. Mukaddemât ulûmu Bosnada tahsil ve stanbula gelip


tahsilini tekmil eyledikten sonra Bursaya giderek Hasan kabâdûza inti-
sap eylemitir. 1046 tarihinde Msr tarikile Eday haccetmi ve melâmî-
lii Arabstanda nere muvaffak olmütutur.
Hicazdan sonra ama
gelip bir müddet Muhiddîni arabînin türbesi
civânnda ihtiyri inzivâ eylemi, nihâyet Konyaya gelerek 1054 te vefat
etmitir.
Vasiyeti mucibince Sadreddîni konevî kabri civarna defnedilmi ve
mezar tama '^j^\ss)^sy^j^ «hu^.^ a», yazlmtr[l]. Bosnal

Abdullahn Halveti meâyihinden ve emseddini Sivasî hulefâsndan eyh


Abdülmecitten (1049) de ahzi feyzeylediini [2] ve ma'nen eyh Muhiddîni
arabî tarafndan terbiye edildiini Sar Abdullah, Cevheresinde kaydey-
lemektedir [3].

« Tecelliyât arâisün nusûs fi manassât hikemil fusûs ^ }^\ ^y?"


c^aifSS- ûU. j » (Fusus ehri), tercemei terîhât au^i/ , arabî fusus

[1] Konyada Sadreddinin türbesindeki mezarln talar askerî inaatta kullanlm


ve Bosnal Abdullahn mezar ta da maalesef bu suretle kaybolmutur. Mezarnn yeri bile
belli deildir.
[2] Abdülmecit için müracaat. Osmanl müellifleri. Cilt. 1. Sa : 120. eyhînin akayk
zeylinde mufassal tercemei hâli vardr.

[3] Varak: 184.


» )

80 kinci devre Melâmîleri

erhi ve daha bir çok kitap ve risâleleri vardr. Osmanl müelliflerinde


Tâhir B. merhum, âsârn isimlerile yazmtr ki 60 tanedir [1].

Lâmekânî Hüseyn E.
Bursal eyh Hasandan ahz tarikat edenlerin biri de ( Lâmekânî
mahlasile mehur olan eyh Hüseyin dir.
Hüseyni lâmekânî, Petelidir. Ayvansarâyî « Vefeyât » nda Horpe-
teli olarak mukayyet ise de bu kavil, haperi âhât kabilindendir. Davut
p. camii civarnda Sultan ah mescidinde irat ile «Dervii ehli fenâ hâne-
berbû ve hevâyi tecerrütte hem sürü merdi kâmil, Arifi ehli dil » [2]
Bir zatt. Hörmeti ammeyi kazanmt.
«Evliyâ çelebi»de bu ziyâret edip sohbetile müerref olduunu
eyhi
müftehirane söylemektedir 1035 tarihinde vefat edip mezkûr camiin
[3].

avlusuna defedilmitir. Merkadinin ba ve ayak uçlarnda mustatîlî büyük


ve kaln yazsrz iki ta vardr: Dervilerinden (Husâmî) vefatna tarihi u
söylemitir:
Derdü dirigu matem ol kutbu gavsi âlem
Oldu çü ismi a'zam gözden nihan sad gam..
Ankay lâmkânî koyup bu âiyani
Ta kafa gitti can oldu harîme mahrem..
Tutsun aza vü matem hejde hezar âlem;
Cinnü peri vü âdem ger kûhü detü ger yem..

Kani o sureti Hak, uak


hakka efak?
Ol srr zat mutlak aslna oldu munzam..

Mahi Rebîi evvel bistü yekinde Hak cel,


Etti türaba münzel yevmi ehatta fefhem!

Asân bâd tebih soldurdu, soldu çün bih


Ah ey «Husâmî» tarih» fU 4*" -ûlie- »

1035

Dervilerinden (Hâdî) de u tarihi söylemitir:

Rihletinin Hâdîi miskin dedi tarihini :

« ^i4> ca»j *>y\ life-:/

1035

[1] Bosnal Abdullah. Osmanl müellifleri, Cilt. 1. Sa: 43 — 46.


[2] Fezlekei tarih : Kâtip çelebi .. Cilt. 2. Sa 70.
:

[3] Evliyâ çelebi seyahatnamesi. Cilt. 1. Sa 380.


:
ikinci devre Melâmîieri
81

Kâtip çelebi, fezlekesinde [1], müstakim zade risalesinde [2] 1034


senesi evâhirinde vefat ettiini yazyorlar. Osmanl
müellifleri de tarihi
vefatn 1034 gösteriyor [3]. Fakat yukardaki iki tarih lâmekânî Hüseyin
E. nin mektuplarn, iki risalesinin, mürettep divann ve «nsani
kâmil »ini
havî olan ve bunlardan baka birçok Melâmî ricalinin mektup
ve iirle-
rini ihtiva edn 1044 tarihinde ( Hasan ibni
Mehmet) isminde biri tara-
fndan çok güzel bir ta'lik ile yazlm mecmuadadr. Bunlardan maada
muharrir, mecmuann
kenarna ayrca Hüsyni lâmekâninin 1035 senesi
bir
Rabîul evvelinin 21 inci gecesi vefât ettiini
de kaydetmitir.
lâmekânî, 1034 senesi evâhirinde deil; 1035 senesinin 3 üncü
hâlde u
aynda ve
binaenaleyh nisbeten evâilinde vefat etmitir.

*
* *

Lâmekânî Hüseyin E. ne Sârbân Ahmet gibi ince ve san'atkâr


bir
âir ne de olan eyh brahim efendi gibi cokun bir sofîdir.
Böyle olmakla beraber ilmü fazl ve bilhassa eriata
tamamile mü-
temessik bulunmas ve selâmeti fikrü muhâkemesi dolâyisile
zamannn
zînüfûz bir eyhi olmu; hatta 1003 te
idâm edilen üçüncü Mehmedin
zamannda iki kere Sadâret mevkiini igal eden, ran serdar Ferhat Paa
bile müridi olmutu.
Mezkûr mecmuada Paaya gönderdii bir mektup sureti var.
Lâ-
mekânî, mektubunda diyor ki: ( mdi cânm kendu vakfnzda :

hakkn menzilin ve mertebesin bilmek budur ki hakk sevüp istemedüi


ef'âli ve akvâli ve sfât ve zât terk eylemektir.
mdi fikreylen, Hazreti
hakkn kuluyuz ve severiz dersiz. Hakkn sevmedüü
ef'âlinizden ve
sfâtnzdan ve zâtnzdan Hak akna ve Allah mahabbetine
neyi terk
ettinüz ve neden vazgeldinüz ? ol terk edüp
vazgeldiinüz mkdan Allah
ktnda menziletiniz ve mertebeniz bilesiz. Amma buyurursanz ef alimiz-
den ve sfâtmzdan ve zâtmzdan hakkn sevmedüü nedir
? hak d^j v*-
kendu akvâlinden gayri kavli ve kendu ef'âlinden gayri fi'li
ve kendu
sfâtmdan gayri sfât ve kendu zâtndan gayri zât sevmez.
Hazreti Habîbullah buyururlar «
yurur kl JA- ..^_! Ai
» V e dahi

J^
Vjj Uj \ <*
^
Bu ecelden
hadîsi kutsîde bu-
» û^^'juo
T S |i|

mdi cânm Hakkn yoluna ve akna kenduliin ile


;
terk ettin ise
^
fi'li
fi'lin Hak fi'li olup ve kenduliin ile sfât terk ettin ise « »

[1] Cilt : 2. Sa : 71.


[2]Sa:57.
[3] Cilt: 1. Sa: 191.

Melâmiler — 6
!

kinci devre Melâmiler i


82

hâsl olup Hak sfâtile sfatlanrsun ; ve dahi Hak mahabbetine ve akna


varlnz terk ederseniz bu makam,deryây vahdettir ki kimse nian
ol

vermeyüp akllar yolda kalup (Cebrâil f ^«j» buyurdu: ..-=JWf &\*M>)


Bu mektup Lâmekânînin selâmeti muhâkeme ve kuvvei iknâiyesine bir
delîli tamdr. Müptedî bir sâlike « merâtibi tevhid » ne güzel ve zâhiri i

er'a ne kadar mutabk bir surette telkin diyor.


Lâmekânînin, Melâmiyei attâriyede [1] ve Halet Efendideki mec-
muada « Deveran ve sima' » muterizlerinden Belgrath Münir E. ye [2]
yazd mektup sureti var. Bu mektup ta eyhin mülâyimâne telkin ve
iknâma bir nümunedir. Lâmekânî, mektubunda meâlen « tankmzda
sima' yoksa da sima' ve deveran eden tarikat erbabn da
ulema men'
tmiyorlar. Hatta bundan mütelezziz oluyorlar.; biz de onlarn sünnetine
tebaan men' etmiyoruz. Müritlerin tevâcüt ve vecitlerinin izdiyadna
bâis olan umurda müsâmaha lâzmdr. Bu husus peygamberin Habee
kavminin raksn men' etmedii ve Ayenin seyrettii, keza baz sahâ-
beye neat verecek söz söyleyince onlarn kalkp sima' eyledikleri hâlde
men' etmedii de mütevâtiren sabittir. Esâsen bizim men'imizle âdetlerini
terketmiyecekleri âikâr olduu gibi kendi nefsimizi islâha oramamz
da evlâdr. Filvaki sofilerin hepsi vecit tarikile sima' etmiyor ama dierleri
de erbab vecde müabehet hasebile sima' ediyorlar. « s4 v^cc* ^
hadîsi de bu bapta bir senet olabilir » diyor.

Lâmekânînin Ehlisünnet mezhebine tamamile mütemessik bulundu-


unu u gazelinden anlyabiliriz.

Her kim ister cânü dilden bize doru yâr ola;


Târiki dünyâ vü ukbâ talibi didâr ola !

Bekleye kalbini ; Haktan gayriyi fikretmeye ;

er'i Ahmetle müzeyyen varn îsâr ola !

Hem Hanifî mezhebü hem Sünnî vü dindar ola :

Hem muhibbi âlü sahbi Ahmedi muhtar olr

Kim tutarsa « Lâmekân » m pendü nushun can ile

Râh Hakta lâcerem ol serverü sâlâr ola ! ..

te Hüseyni Lâmekânî, bu gibi esbaptan dolay âmmenin mahab-


betini celbetmi ve kendisine ulemâ, uarâ, hatta vüzerâdan bir çok
müritler edinmitir.

[1] Sa 58 - 61
; . - -

[2] Belgratl Münir E. 1029 da Belgratta vefat etmitir. Osmanl müellifleri ; cilt : 2,

Sa: 26.
kinci devre"MeIâmîIeri
83

Hüseyin E. nin dîvannda da muhammesler, müseddesler, terkipler,


gazeller, hatta rubaî, kt'ave beyitler var. Fakat iir noktai nazarndan
Sârbân Ahmetten çok sönüktür. Baz vezin düüklükleri, zarurî imâle-
ler, tekerrürler de yok deil..

Böyle olmakla beraber samimîdir, derunîdir. Bu gazelinde melâ-


mete sülukünü ve Hasan Kabâdûza bîatn söyliyor.

Çok meâyih sohbetin gördüm, sözün gû eyledim;


hem mahabbet camn nû
Ellerinden eyledim.

Kalbi nâ adm bulardan çok teselliler bulup


Marifet zevkile gerçi cân serko eyledim..

Cevheri manâyi '


^
i Ijj» srrn bu câna mengû eyledim.

ki âlem sevgüsün kalbimden ihraç eyleyüp


Müridi kâmilden ayruun ferâmûs eyledim...

Müridim, pîrim Hasan Habaduzi kutbi zaman,


Derdi akile bu cân mestü bîhû eyledim..

Her ne kim irâd, Hak etti, hakikat hak ile


Cân kulana ben an dürri mengû eyledim.

"Lâmekân,, yanduran ak oduna oldur bu gün,


Ol sebeptendir ki deryalar gibi cû eyleüm.,

Lâmekânî'nin bu de çok samimî ve derunî, ayn zamanda çok


ilâhisi
mehur ve maruftur. Hangi tarikatta olursa olsun hemen hemen bütün
erbab tarikat bunu bilir. Tekkelerde zikir esnâsnda makam mahsusile
okunurdu.
Pâk eyle gönül çemesini ta durulunca;
Dik tut gözünü gönlüne; gölün göz olunca!

Efkâr ko, dil destisin ol çemeye tutdur;


Ol âb safâ bah ile bu desti dolunca..

Çün hak seni derbâm deri hânesi etti;


Dur kapuda; gayri koma ta ân bulunca!

imdi koma kim sonra çkarmas güç olur


eytan çerisi hânei kalbe hoyulunca.

Ver âk evin sahibine; çk aradan sen;


Bî ek gelür s evine sen savulunca..

Çektim bu cihan içre hezar mihnetü zahmet


Ol pîri huda, müridi kâmili bulanca!

Ey "Lâyi mekânm,, seni ben çok aradm, çok,


Cânmda mukim olducan ta duyulunca!..
kinci devre Melâmîleri

Vahdeti vücut felsefesini söyliyen u


güzel rubaisîle herkese kendi

mertebesine göre söz söylemenin güçlüünü anlatan beytini de kaydedip

mülahazatmza nihâyet vereceiz.


Rubaî

Bû levhi vücûd üzre ne kim peydadr Rûen nazar et; sureti nak aradr.
Emvâc payâpey yine bû deryadr..
Deryay bu emvaca muhalif sanma!

Btyt

'Klçtan îtidir, hem kldan ince Söz anlatmak kamû halka dilince!

Lâmekânînin dier âsân:


Lâmekânî Hüseyin efendinin divânndan baka mesnevi tarznda
yazd "inân kâmil,, isimli manzum bir eseri de vardr ki 537 beyit olup
u fasllardan mürekkeptir:

Alîye
Tevhit
âit be
ve Na't, Ebu
beyitlik bir medih, [1]
Bekir, Ömer
J-^
ve Osmana âit
«J*au» ^
üçer beyitlik,

serlavhal parçalar,,
Eser, u beyitlerle balyor;

Zehî sâni'ki hâki âdem eyler; Kefi dûdi siyah âlem eyler.

Ann zatndan ald âd âlem; Anin âdiledir bünyâd âlem..

Ann cûdundan ald mestî her mest; Hem andandr felek bâlâ, zemin pest..

Bunlardan mâda (W' hadîsini terîh ve tavzih eden ns-


fndan fazlas arapça iki sahifelik bir risalesi, "vahdetname is-

minde vahdeti vücudu erhü beyan eyliyen yedi sahifelik dier bir risalesi

vardr.
Risaleleribende vard, Zikrettiimiz mecmuada da aynen mevcuttur.
Ayvansarâyî "vefeyât,, nda dört risalesi olduu muhareer ise de dier
iki risalesine imdiye kadar tesadüf edemedim.
htimâl inân kâmil ve
dîvânile beraber zikredilmitir.
Lâmekânî' nin "hece,, veznile yazlm hiç bir manzumesine tesadüf
etmedik. Melâmî âirleri arasnda bu hususta "bir istisna tekil ediyor.
Âsân gayri matbu'dur.

[1] GörülüyorLâmekânî de Aliye, dier Halifelerden ziyâde merbut, her Melâmîde


ki

bu râbta mevcuttur. Âdeta bütün melâmîler (mufaddla 4>U* ) dandr.


: ! ;

HUSAMÎ

Lâmekânî' nin, zamannda kendisine iyi bir muhit yaptn, ulemâ,


uarâ ve çok müridi bulunduunu söylemitik. te
hatta vüzerâdan bir
Hüseyin. E. nin müridi olan âirlerden biri (Husamî) dir. Husamînin
Hâlet. E. kütüphanesindeki mecmuada bir kaç i'ri var. Hatta gazellerin-
den biri Olan eyh brahîm. E. ve San Abdullah tarafndan tahmis
dilmitir. Husamî eyhinin vefatna da yukarda yazdmz tarihi söy-
lemitir. Fakat bu âirin kim olduu hakknda mecmuada bir kayt yok.
Râmiz tezkiresinde (Hüsameddîni Uakî c/J\f\~» ) sülâlesinden olan
ve kasm paadaki Uakî tekkesi eyhi bulunan bir Husamî Ahmet. E.
var; fakat bu zat, 1168 de vefat ettiine nazaran lâmekânî ile arasnda
tam 133 sene var. Binaenaleyh her halde bizim Husamî bu deildir[l].
Rza tezkiresinde de Husamî mahlasl bir Dervi Hasan var. Bu âir,
Edirneli bir gülenî Dervii imi. Takkecilikle geçinirmi. [2]. Badat
fethine u tarihi söylemi

Lafzan ve ma'nen târihi fethe Gördüm ki yâran hayli acizde


Dedim «Husâmî» pes bi tavakkuf c »j-X- Jj5 .»U ^jJÎ jUi >

Mezkûr mecmuann 1044 te yazlmas ve âirin 1048 de berhayat


bulunmas, Hüseyni Lâmekânî ile muâsr olmas gibi karinelerle mecmua-
daki Husâmînin bu, Dervi Hasan olduuna hökmedebiliriz. Güleniliine
Gülenî iken bilâhara Melâmî olmutur. Gülenîlerin
gelince ihtimâl evvelce
o zamanlar melâmîler gibi mülhit addedilmesinin de ihtimâli bu tevcihte
dahli vardr ve Rza, Melâmî yerine Gülenî demitir.
Guftî, tezkiresinde Husamî hakknda diyor ki:

Am dervi Abdii üstâd Eylemi semti hatta reki mâd.

Bu suretle Husâmâ'nin hattatlm da örenmekteyiz. Güftî, bu âir


hemehrisinin evi ve seyyahlarla kalenderlerin dâima bu eve mülâzemet-
leri ve bilvesîle âirin merebi hakknda unlar yazmaktadr:

Hânei dilkeü safa tevî Gam perestân rûma dârül î§


Barekâllâh hânei meymûn ki serapâyi tarh hep mevzun !

[1] Yazma nüsha. Millet. K. Sa : 71


[2]TezkereiJRza,'_lkdam_tab',j9a': 31
; ; !! ! !

86 kinci devre Melâmleri

Olmu ol hânei hired memen Bî nevâyân âleme mesken!


Anda olmu harîfi dâire res Hânkah vera' küniti heves!

Etmede merdümân zühd meni Güftü gûyi namâz zühdi hori !

Eyler anda kalenderân cihan Nîm kursi hilâli rûzeyi nan


Zikrü tebihi eylemi hâli Nâmei eklü ürbi abdâlî

Guftî'nin bu tavsifi de Husamî'nin Melâmeti hakkndaki yukarda


serdettiimiz ihtimali kuvvetlendirmektedir.

Husâmî'nin ibrahim ve Abbullah E. 1er tarafndan tahmîs edileu


gazeli udur:
Güleni cennet dilersen külhan dünyâyi ko;
Yâri gül vech ister isen gülene bakmayi ko!
Sen, sanâ gel, sendedir yârin, yabanda ârama!
Bakma ar, yukarû, esfelü alâyi ko!
Suretirahman gör mir'ât kalbinde bu gün;
Münkirin bakma sözüne va'dei ferdây ko
Hak teâlâ kim muhîti külli eydir zâtile
Zübde sensin, ari rahman sendedir; eyây ko!
Çek elin iki cihandan cânn eyle fedâ,
Tâlibi didâr isen dünyây ko, ukbây ko!
Evliyaullaha uygl; bakma ehli zâhire
Bir alay ehli garaz pür hîle nâ bînây ko
Ey "Husâmî,, onsekiz bin âlemin esrarna
Çünki mazhar dütü gönlün; geç bu huyü hây ko!

VA'DÎ:
Bu da lâmekânî Dervilerinden Mezkûr mecmuada gazel,
bir âirdir.

muhammes ve müseddesleri var. Fakat kim olduu hakknda bir kayt


yok. eyhî'nin akayk zeylinde [1] ve Osmanl müelliflerinde [2] Bursal
bir Va'dî var ki 1059 da vefat etmitir.
Tâhir bey merhum, Va'dînin dîvannn Yldz Kütüphanesine bulun-
duunu da ilâve ediyor. Filhakika Yldz Kütüphanesinde 140 numarada
Va'dîye âit bir dîvançe var. Fakat mecmuadaki e'âr, bu dîvanda bulun-
mad gibi âir de tasavvuf ne'esi de görünmiyor. Hatta Dîvançenin
iptidasndaki üç naitte bile mutasavvf âne sözler yok.

[1] ( Ebussuud s.,—11 s} ) f etâvâsnm son babnda brahîmi Gülenî ve müritleri ve


"Manevî,, hakkndaki fetvalara baknz! Fetâvây Ebussuud: Millet K. (ulûmi er'iye. 80, M
Sahife t 267)
[1] Süleymaniye; Beir aa. K. M 479
[2] Cilt:2. Sa: 479
: : !; :

ikinci devre Melâmîleri 87

eyhî 1094 te vefat eden dier bir Üsküdarl Va'dî bildiriyor. a-


kayk zeylinde bu Va'dîye âit olan

Da dil mihri ruhunla âkâr olsun da gör

Zinet gülzâr fasl nevbahâr olsun da gör !

ve
Geh îe, gehi câm ziyâ güstere sunma;
Sofî çek elin göz göre atelere sunma!

matla'l gazalleri Darülfünün Kütüphanesindeki mezkûr dîvanda bul-


duk. u hâlde Tâhir beyin 1094 te ölen Va'dîyi 1059 da vefat eden
Va'dî zannettii tahakkuk etmitir. Binaenaleyh lâmekânî'nin dervii
olan Va'dîyi 1059 da vefat eden Bursal Va'dî olarak kabul etmemiz
lâzm geliyor. Bu ikinci va'dînin dîvan bulunursa mes'ele daha iyi
tavazzuh eder. Mecmuadaki bir müseddesini yazyoruz

Mahremi hulki Muhammed srr ah kul kefâ; Sâdkul vâdül emindir mazhar ahdü vefa;
Varisi ilmi ledünnî mecma srr hafâ ;
Hafkayne himmeti âlâlar bedrüddüeâ;

Hazreti sultan Hüseyni lâmekân bâsafâ;


Hâkipâyi bende va'dî bîniâni Mustafâ!

Ölmeden evvel ölüp bulmu hayâti câvidân; Cümle cevlângâhdr çarh berinü âsüman;
Abü gilden resmü sûret pertevin klm iyan; Zât pâki âlemi gaybi hüviyyette nihan;

Hazreti sultan Hüseyni lâmekân bâsafâ;


Hâkipâyi bende Va'dî bîniâni Mustafâ !

Evliyâ serçemesidir imdi ol ah güzîn; Rekeder kadrî bülendîne ann huldi berîn;
Himmetiyle üstüvar olmudürür dîni mübîn ; Hac Bayrâm zamann yâni eyhül ârifîn;
Hazreti sultan Hüseyni lâmekân bâsafâ;
Hâkipâyi bende Va'dî bîniâni Mustafâ!

AHMED RÛM
Bunun da kim olduunu aradm. Fakat hiç bir tezkirede bulama-
dm. Yalnz Osmanl Müelliflerinde 1041 de vefat eden Halvetî eyhle-
rinden Akhisarl bir Ahmedi Rumî var. [1] Bilmem o mudur? Berveçhi
âtî bir muhammesini yazyorum
Yetitim bir gürûhi nâciye ehli maânîler; Maarif kiverinde pâdiâh kâmrânîler;
Kanâat arsasnda her biri sâhip kranîler; Fenâ darnda olmular mekân lâmekânîler;

Bekâ billâha ermiler svadan külli fânîler


"

[1] Cilt: 1. Sa: 26


88 ikinci devre Melâmîleri

Çü gezdim nîce yllar hayret içre kendü halimde; Fenâ bezmine gel deyu hitap erdi hayalimde;
Varûben anda gördüm bunlar hîni visalimde; Libâs fokri fahrî birle mestur olmu âlemde;

Deildir bunlarn halîne vâkf bu cihanîler!

Safâda her biri zevku mahabbet içre irette; Bulup yarn bugün bunda oturmu bezmi vuslatte;
Yürürler sureta gerçi görürsün dar gurbette; Klup uzlet kamû halkten gezerler kûyi vahdette;

Bulardr tâiri ba behit Ar âyanîler!

Nedir bilmi bular âhr noliser melceü me'vâ; Bu âlemde karar etmez bularn gönlü hiç asla;
inayet eylemi lûtfu keremle zât bîhemtâ! Erimiler bugün vasl hudâya bîmenü bîmâ;

Göz ayrmaz makamna yarn ehli cinanîler

Karmlar bilinmezler bu âlem içre halk ile; Velî arif görür bilür cemali nuru evk ile
Sen ey zahit eremezsin bulara tacü delk ile; Buluptur Ahmedi Rûmî bular ibu hulk ile

Kerem kân, ecaat ehlidir sahip beyânîler!

Bu muhammes, eyh Gâlibin mevlevîleri medih zmnnda yazd


mehur
Bu eb pertev salup nâgâh âhi subhgâhîler
Açld nuri çemim rûen ; oldu hep siyâhîler

beyitlebalayan müseddesine ne kadar benzer. Gâlip dedenin Ahmedi


Rumînin bu muhammesini okuyup onun tesiri altnda kalm olmas bait
deildir Zannndayz.

HÂDÎ?
Lâmekânî dervileri arasnda en kudretli âir budur. Fakat maalesef
tezkirelerde o zamanlarda yaam
Hâdî isminde bir âirin mufassalca
tercemei hâline tesadüf edemediim gibi mecmuada da kim olduuna
dâir bir kayt yoktur. Râmiz, 1140 ta vefat eden Bursal bir Hadîyi bil-
diriyorsa da bunun bizim Hâdî olmad muhakkaktr. Lâmekânînin
vefatna tarih söyliyen bir zât, mumailehten sonra 105 sene daha
yaayamaz. [1]
eyhî' nin akayk zeylinde ve Riyâzî (1054) tezkiresinde [2] Edirneli
ve Hâdî mahlasl dier bir âir var. Fakat bu da 1018 de vefat etmi;
binaenaleyh lâmekâniye tarih söyleyemiyecei tabiî bulunduundan bu
da bizim aradmz âir deildir.

[1] Râmiz tezkiresi. Sa. 236


[2] Riyâzî tezkiresi. Millet. K. Yazma nüsha. Varak : 143
s

kinci devre Melâmîleri 89

Hülâsa, Lâmekânîlerden Hâdî, tamamile meçhulümüz kalmtr. Lisa-


nndaki metanet, hayalindeki vus'at, vezin ve kafiyeye hakimiyetteki
kudret, dercettiimiz gazelinden anlalabilir:

Tâ ref'i nikab eyledi ol rûyi dilârâ,

Gülgeti vücut etmee azm eyledi eyâ..

Ruhsân pür envân cihanbânm ol mâh


Mir'ât musaffada görüp kld temââ..

Gören, görünen, gösteren ol olduu içün


Gayretle heman gayriyi mahveyledi cânâ I

Bildim ikilik smaz imi vahdet evinde;


Ben dâhi heman varlm eyledim ifnâ..
Ey pîri hudâ, fazl hüdâ lütfü kerem kl;
„Hâdî" kuluna bir nazar et; ref ola gavga!
:

OLAN EYH BRAHM E.

brahim Efendi Halveti ve Melâmî:


Lâmekânî Hüseyin E. nin dervileri arasnda en mühim ve nâfiz
ahsiyet, olan eyh ibrahim Efendidir.
ibrahim Efendi Egridereli Tüccardan zengin bir zâtn oludur. Sinni-
temyize vâsl olunca Istanbula gelip Seyyid Nizamettin [1] hülefasndan'
ve Halvetî meâyihinden Hakikî zade eyh osman Efendiye (vefat 1038)
intisap etmi [2] ve mehur (Dili dânâ) kasidesinde

Tariki Halvetiyye berzah bir turfa vadidir;


O vâdiden dahi tahkik edeyim sana icmâlâ:
Hakikî zade eyh Osman ile çok halvet ettim ben,
Yedî yl bir mezar içre çekerdim zikr ile esmâ!

diye söyledii veçhile müarünileyhten yedi sene sülük görmü ve bilâ-


hara Hakikî zade tarafndan Aksaraydaki tekkeye Halîfe nasbolunmu-
tur. Zamannda tekkesinin "gavsî tekkesi,, namile mehur olduunu
Müstakim zade yazyor. [3]
Osmanl Müellifleri, ibrahim Efendinin Aziz Mahmut Hüdaî (1038) [4]
ve Halvetî meâyihinden Sivasl Abdül ahat Nurî (1061) [5] ve Hüseyni
Lâmekânî'den de ahzi feyzettiini kavdediyor. Müstakim zade merhum,
eyhi dorudan doruya Lâmekânî müntesiplerinden gösrermektedir.
Filhakika,brahim Efendi, bu meâyihin hepsine hizmet etmitir. Fakat
mülaki olduu meâyihten bilhassa Hüseyni Lâmekânî ve dedesi, Sârban
Ahmet dervilerinden Tap tap ah Ali, kendisine müessir olmutur.

[1] Seyyit Nizamettin ve olu Seyyit Seyfullah hakknda müracaat. Osmanl müellifleri.
Cilt: 1. Sa: 81-82
[2] Osmanh müellifleri. Cilt: 1. Sa : 58-59. Müstakim zade, Hakikî bey ile (1050)
Hakikî zade eyh Osman bir birine kartrmtr. Hakîkî B. Hüseyni Lâmekânî dervile-
rindendr. Müstakim zadenin ifadesine nazaran eyhinin yannda metfundur.
Risalei Melâmiyei attâriye. Sa: 63-65
[3] Ayni eser. Sa :65

[4] Osmanl müellifleri. Cil : 1 . Sa : 26:27 Aziz Mahmut Hüdayî için müracaat. Ay-
ni eser. Sa : 185-188 akayk zeyli : Atâî. Sa! 760
[5] Abdül'ahat Nurî için müracaat. Osmanl müellifleri. Cilt : 1. Sa : 121. eyhî'nin
akayk zeylinde mufassal tercemei hâli vardr.
ikinci devreMelâmîleri 91

Gaybî ^-A
Halîfesi (Sun'ullah ) nin (Sohbetnâme si, ibrahim

E. nin hayatn, irfan ve telakkyatn anlamak için çok mühim ve esasl


bir me'hazdr. Orada ibrahim E. nin "silsilei sûriyyemiz, Halvetiyede osman
hakikî zadeye ve silsilei ma'neviyemiz, ceddim ah Aliye müntehidir.,,
sözü mevcuttur. Esâsen (Dili dânâ) snda halvetiyeye sülûkünü âdeta bir
istitrat kabilinden anlatmadan silsilei tarikatn suretle bildiriyor: u
Füyûzât ilâhî bana ceddim âh Alidendir,
O dâhi Sârbân Ahmetten almtr yedi tûlâ.

O dâhi srr Olan eyhten almtr bi iznillâh


Ki pîr Alînin oludur o bîmislü o bîhemtâ.

Babas pîr Aliyyi Aksarayîden aluptur el,

Cihâna kble oldu ol misâli ka'bei ulyâ..

O dâhi Ibni Yaminden eriti zât rahmâna


ebi vuslette vahdet etti cSj~*l ^jJljU:....

O dâhi srr Sikkînîden almtr hakikâtta;


O dâhi Hac Bayramdan aluptur srr âmenna..

Gaybî de (bîatnâme de Hac bayramdan sonra (anlar Ömeri


*- s ^«c.)

sikkîne, anlar Ibni Yâmîne, anlar Pîr Aliyyi Aksarâyîye, anlar Ismâili
ehide, anlar Sârbân Ahmede, anlar ) diye bu hususu teyit

ediyor. u
halde ibrahim Efendinin silsilei tarikat udur:

brahim Efendi — Tap, tap ah Ali — Ahmedi Sârbân — smaili ma'-


ukî — Pir Aliyyi Aksyrâyî — Ayal Binyâmin — sikkînî Ömer dede —
Hac Bayrâm Velî.

Mamafi dili dânâda tasrih edildii veçhile Tap, tap ah Ali [1],
Ahmedi Sârbâna mülâki olmakla beraber [2] Ahmedi Sârbân halîfelerin-

fl] Veçhi tesmjye bu idi ki gâh, gâh derunundan zikri kalbîsi «Allah. Allah» sadâsile
"tap, tap,, ederdi. Cümle yannda olan ehâs istima' ederdi.

"Sohbetnâme,,
[2] Vakttan bir vaktta Sârbân Ahmet kitab eyler;
Dedem sem'i kabûl ile kelâmm eder sga:
Hakikat mark, emsi hüviyyet pîrim Ismâîl
Ki Olan eyh demekle nâm olmutur cihan ârâ.

Ben ol Ismâilem meydâna kurban olmaa geldim;


Bu suret hil'atn hal' eylerem, cismim olur ifnâ..
Yine bir dahi geldikte okurlar ismim Ibrâhîm
Cihanda yîne Oglân eyhliile oluram imlâ..

"Dili Dânâ,,
; ;; ; :; ; ! ! !! ;

92 ikinci devre Melâmîleri

den Alâeddîn Efendinin halîfesi Gazanfer Efendiye de hizmet ettii


Vizeli
(sohbetnâme) deki «Gazanfer sultan, Ceddim pîridir. Validime, ben
senden bürûz edip [3] mecmaul bahreyn >_>*Ji de yedi yol kavutuu ^
mahalde ismim semiyyi halilullah olup hâlâ kefü iyan eylediim esrardan
nice esrâr ilâhiye ve hakayk rabbaniye izhâr eylesem gerektir buyur-
duklar diyârmz halk içre tevâtüre kariptir,, sözlerinden anlalyor.

Lâmekâniye olan intisabna gelince:


brâhîm. E. tasavvufnâme ve Vahdetnâme isimli kitabn lâmekânî
Hüseyin. E. nin manevî emrile yazmtr. Lâmekânîyi (merdi ma'na
t- v) lakabile telkip ve tevkir ederek diyor ki

Sülûkümde görürün merdi mana, Eder can sem'ine bu srr ilka:


Ki ya'ni bu kitab tertib idün, An kimse dememi ola aslâ..
Dah i tertibi cümle o 1 kitabn On iki veçhile olsun müheyya.

Kitâb yazmaa bâdî Hüseyndir ; Nihayet merdi ma'nîlik mülakkap..

Yine ayni kitabn ikinci babnda (Hakikat) i anlatrken bir münasebetle

Bu ma'naya muvafk merdi âlem, Suâl eyler bana ol nuri âzam :

Hakikatta hakikat nicedir bil Bu zikr olan kamusu nicedir bil


Cevâbnda dedim : ey merdi ma'na ;
Vücudu pâkü cismü can ma'na

diye Lâmekânîyi zikretmektedir. 9 ncu bapta da (Seyrü sülük) ü anla-


trken
Sülûkümde Rasulullah gördüm Aya tozuna yüzümü sürdüm.
Dedim: ey seyyidi evlâd âdem; Nebiler serveri, sultân hâtem
Sülûkü seyr ahvâlin beyan et Hakikat srrn câna iyan et !

Buyurdu seyyidi evlâd âdem. Beyan etsün sana ol merdi âlem.


Dururmu anda gördüm merdi ma'na, Vücudi pâki olmu dolu ma'na
Rasul çün ana ya Hüseyn buyurdu Sülûkin hâlini Ibrâhime di

diye müridini tavsif ve tevkir ediyor.


Dîvânnda da Lâmekânî hakknda
Ey süren meydân aka bâdpây himmeti
ehsüvâri arsai irada it ma'niyyeti
Cündi âliden olur ol aha iden biati
Serveri mülki hidâyet Lâmekânî hazreti !

Bentlerile balyan ve yedi bentten mürekkep olan müstakil bir met-


hiyesi var.

[3] Bürûz hakknda Gaybînin tercemei hâlinde tafsilat vardr..


kinci devre Melâmîleri 03

Vahdetnâmeyi 1020 tarihinde yazdn kendisi bildirdiine ve soh-


btnâmede 1000 târihinde doduu mukayyet bulunduuna nazaran
Hüseyni lâmekânîye pek genç iken intisap etmi ve ihtimâl lâmekânînin
vefâtna kadar sohbetlerine mülâzm ve müdavim olmutur.

brâhim. E. ve Hamzavî erenleri:


brâhîm E. srasiyle bütün Hamzavî sâdâtm tevkir etmi ve hatta Ham-
zavîlerce gavsiyyeti kabul edilen zevât o da kabul ve methetmitir.
Meselâ;

(Idrîsi muhtefî) den sonra makamna geçen (Hac Key van Kabâî) yi[ 1]

o da (Gavs -V) Ve (vâhidi zamam bilmektedir..^)


Dîvânndaki
(kasîdei tâiyye) de diyor ki:

asrn vahidindendir;
Tecellîler cihanü câna
Cihan halkna andan eriür srr füyûzyyât..

Cihan bir lâhza asrn vahidisiz payidar olmaz;


Haberdar ol ki asrn vahididir hatmü hatmiyyât..

Güne nuru gibi zahirdir asrm vahidi hâlâ;


Görenler gördüler kim ol günetir ayn aybiyyât..

Yüzü emsi hüviyyettir, sözü âyât hikmettir;


Ledünnîdir kelâm, söylemez ahbar sem'iyyât..

Güzel kavlü güzel fi'lü güzel hulk yurulmutur;


« Kabayî » suretidir, yokdürür nutkunda athiyyât..

Hac Kabâînin vefât olduuna göre brâhîm. E. (kasîdei


1037
tâiyye) sini bu târihten evvel yazmtr. Bu târihten sonra yazld
anlalan kasîdei Mimiyyede Hac Bayramdan itibaren Melâmî mümessil-

lerini yazarak Idrîsi muhteriden sonra keyvan, ya'ni Kabâîyi zikredip


Keyvan gidîcek çok kii da'vay benlik eyledi;
smi mudllim hükmeder bunlarda fettan olmuam.;
Zâtmla âyâtm ile, srr kemalâtm ile
brahimin srrnda ben sirr nümâyan olmuam..

diyor. Bu sözlere nazaran brahim. E. Hac Kaâîden sonra kendinin


gavs olduunu iddia eder gibi görüniyor. Fakat böyle deildir. Ka-
bâîden sonra içlerinde Sar Addullah. E. de dâhil olduu hâlde umum
Melâmiler tarafndan ( sâhibi zaman ) ve ( Gavs ) olara kabul

edilen sütçü Beir Aay (ehadeti 1073) brahim. E. de kemâli ihlâs


ile kabul etmitir. Bir mesnevîsinde bu akîde ve imânn Melâmî aktâ-
bn keyvana kadar birer birer sayp nihayet
[1] Tercemei hâli aada gelecektir.
; ;

04 kinci devre Melâmîlen

Burc Kcyvada tulü' ettikte ol emsi kadîm ;

Görmediler niceler ol nuru' oldular racîm..

Vechi pâkinde nümayân oldu srr kün fekân,


Cân pâkinde nihan olmutu zât müstean.
« Bâ vü înü Ya vü Râ » da perde tuttu nuri zât
Veçhi brahim öründü hallolundu mükilât!

diye izhâr etmektedir. Son beyitte Beir Aa tarafndan irada mezun


ve memur olduuna da iaret vardr. (Dili dânâ) da da Idrîsi zikret-
tikten sonra
Bulardan sonra Hacîhk ile dillerde yâd oldum !

Oturdum burci Keyvanda, makamm eyledim Cevzâ.


Vaîdü va'd ile halka Beîr oldum, nezîr oldum,
Beîrim, halka bildirdim ; nezîrim V ^î— 6^ . .

sözlerile bu akideyi teyit ve tekit etmektedir. Sütçü Beir 1073 Aann


senesinde ehit olduuna ve brahim. E. nin 1065 te vefat eylediine
nazaran (Gavsiyyet) iddia etmedii; bilâkis bütün ihvan tarafndan
(Gavs) olarak kabul edilen kimseleri onun da kabul ettii tahakkuk
ve tavazzuh eder. Ayn zamanda yukardaki naklettiimiz parçalar,
bize brahim. E. nin Hüseyni lâmekânîden baka (Hac Kabâî ) ve ( Beir
Aa) ya da mülâki olduunu bildirir. Hatta dili dânâ da
Bin on betedürür drîs ile brahimin cem'i

Münâfklar bu sözün srrna ermediler kat'a.

beytile 1015 târihinde, 15 yanda


ile de görütüünü iken Idrîsi muhtefî
ifâde ediyor. Idrîsi muhtefî
görütükten sonra Lâmekânîye intisab
ile

Lâmekânînin (Kabâdûz) dan sonra Idrîsi Muhtefîden de irada mezun ve


memur olduunu anlatmaktadr. ( Sohbetnâme )de de « tdrîse.E., resmi
âlemden geçmiyen mahabbet lezzetin istimam eyliyemez deyu buyurdu-
lar» cümlesile drîsin bir sözü nakledilmektedir.
brahim .E.nin arihi fusus Abdullah ve arihi mesnevî San Abdul-
lah .E. lerle de hususiyeti olduunu yine sohbetnâmesinden anlamakta-
yz[ l]. Hülâsa brahim .E. (Ne Halvetîleriz, ne Celvetî! ne Kadiriyiz, ne
[1] Diyaribekirde Rumye eyhi, Veziri azam kara Muatafa p. meclisinde ârihi fusus
Abdi .E. ye mukârin oldukta Abdî .E. nin rüsmi zahireye itiyatlar mutat olmaman k-
yamda bulunmamakla eyhi mezkûr, eyhi ekferin kitaplarn tercemeye mukayyet olan
kâfir ve mülhit sizmisiniz? diye ta'nü sitemlerini bize nakleyledikte « ya size bir gazap
ârz olmadm?» deyu suâl eylediimizde << cemîi mezâhirde zuhur, hakkm idüün ilimden
sonra kime gazap olunur? » buyurdular. « Sohbetnâme »
ârihi mesneî Abdullah .E. Tal'atî .E. yeHuda, ne itikattadr? « deyu suâl eyledikte
«

Hazreti Pîr ( ibrahim .E. ) « cevabm biz verelim; cemîi mezâhirde olan mutakadât muh-
telife vardr, itikad huuâdr » buyurdular.. « Sohbtnâme »
kinci devre Melâmîleri 95

Mevlevî! belki erbâb mahabbetten olan vahtetîyiz.) [2] diyen tam bir

Hamzevî — Melâmî dir.

Olan eyh, yahut Olanlar eyhi:


ibrahim ye ehli tarikin çou (Olan eyh) demeyip (Olan) ve
.E.

daha ziyade (Olanlar eyhi) derler. Fakat bu lafzn (Olan eyh) oldu-
unu (eyhî) nin akayik zeylinden anlyoruz [1]. Bundan maada eyh,
(Dili dânâ) snda

Vakttan bir vaktta Sârbân Ahmet htâb eyler


Dedem sem'i kabul ilekelâmn eder sga:

Hakikat mark emsi hüviyyet pîrim smail


Ki Olan eyh dimekle nâm olmutur cihan ârâ;

Ben ol smailem, meydâna kurban olmaa geldim,


Bu suret hil'atm hal'eylerem, cismim olur ifnâ.

Yine bir dâhi geldikte okurlar ismim brahim,


Cihanda yine Olan eyhliile oluram imlâ..

dedii gibi (Sohbetnâme) de de «sinnimiz alt ve sekiz iken ceddimiz,


Pîri Hazretlerinin ilâhiyâtndan hifzettirirdi. Hatta, bir gün
Varm ol Hakka verdim gayri vânm kalmad

msran hifzederken; "dediciim, bu dahi pîrin ilâhisimidir? dedim. Ceddim


dahi, Belî oulcuum dedikte, acaba kendinin vâr varm idi ki Hakka
verdil deyu söylediimde ceddim merhum dahi, bu olanck eyhtir, deyu
okar Olan -eyh tesmiyesine bâis ve bâdî budur » sözlerile mes'e-
idi.

leyi tavzih etmektedir.

eyhte (tenâsuh ) fikri:

(Dili dânâ )da Sârbân Ahmedin " Ismaili ma'ukî,, den naklettii bir
sözü nazmedereken
' Yine bir dahi geldikte okurlar ismim brahim

"[1] Zaviyei mezkûrede seecâde niîni hilâfet olup icrâyi âyîni tarikata ââz edip yev-
men feyevmen syti istihâri âlemgîr ve Olan eyhi dimekle zeban zedi saîrü kebîri ol-
mular idi.
Tekkesi mahalli zihâm ve mecmai esnâm enam olman ulemâ ve vüzerâ hâzr olup
fukara ve zuafâ duhule mecâl bulmazlar idi. akayk zey li: eyhî
; ;

96 kinci devre Melâmîleri

gibi bir msra', hele kasîdei tâiyesindeki


Nice yüz kerre yüz bin yl avâlimden güzer kldn;
Feleklerde, meleklerde geçirdin nice tesbîhât..

Tabâyi' âlemin gördün, letâfet mülküne erdin,


Ki her zerren bir âlemde ederdi zikri temcidat..

Her uzvun nîce yüz bin zerre, her zerren bir âlemde
Gezerdi müfredât içre mürekkeb olmadan zerrât..

Anâsr mülküne dütü yolun terkibe geldin çün ;

Bu terkîb içre hâsl oldu sâna ilmü idrâkât..

Çü hayvan âleminde hâsl ettin hissi hayvânî


Hicab oldu mürekkeb ; âlemi gayb oldu mefhumât..

Çü câne sureti inân ihsan eyledi Hâlik


Tfl oldun, yiit oldun, kocaldn» erdi teviât.

Uyanup kendine gelmek, özünde kendini bulmak


Müyesser olmad, âhr yerindir mülki hayvânât..

Ne hayvan iptidas galib ise vehmü fikrinde

O hayvan suretinde harolursun rûzi mahzurât..

gibi beyânât, kasîdei râiyyesindeki

Bu âdem donunu giymeden evvel kang dondaydn ?


Bu donun hakkn, hükmünü vermezsen seyahattir,

Bu âdem suretin cânn bürününce neler çektin


Yine devre düersen menzilin esfelde zulmettir.

sözleri eyhin (tenâsuh) u kail olduu hakknda bir zan tevlit edebile-

cek mahiyettedir. Bu efkâr, eyhin hemen hemen her kasîdesinde vardr.


Fakat eyh, bu sözlerle (tenâsuh) u kail olmyor.
Umum (Sofiyye), (Ahadiyyeti mutlaka, Zâti baht, Ella taayyün
, iii <uu< cjj^i ) ve âir isimlerle yâd edilen Allann, zuhurunda,
t

ya'ni hilkatta bir kavis tahayyül ederler ki buna (Kavsi nüzûl) denir.
Bu kavsin meratibi:
Ahadiyyet -^-**- 1
,
Vâhidiyyet c**>*i ( taayyüni evvel, « J-» 1 hakikati
muhammediyye V** cJ^),
Eflâki tis'a , anâsr erbaa «uijt ^u,
mevâlîd însan ve nsani kâmil dir. Ya'ni; zât, ekmeli zuhuru [olan
insana kadar bütün bu (sfât) merâtibinde mütecelli olur. insani kâmil
mertebesine gelebilirde ( Suud »j»- ) kavsini de ikmâl edebilirse matlup
elde edilmi demektir, bu da ancak sülük ile hâsl olur. Sülükte (tevhid
ikinci devre Melâmîleri 97

•v-/ ve fenâ t5 ) makamlarn tevhidi ef'âl Jum tevhidi sfât


tevhidi zât ve sonraki ( bekâ ) makamlarn kat' ya'ni zevkan
•v-j' ,

ve ühûden bu makamlarda tahakkuk etmek suretile halk ve hak mertebe-


lerini câmi' olanlar ( Dâiretül vücud »jî-^fc) denilen bu dâireyi ikmâl
etmilerdir. [1]
Binaenaleyh artk brahim Efendi gibi
Benim Allahlm, abdiyyetim île olur kaim
(Dili Dânâ)
Böyle zevâtn hakikatlar badelvefat dier bir kâmilde bürûz
diyebilirler.
eder. Eer sulûkini ikmâl etmedise vefatnda; tabiri tasavvufîeile bu ne'ei-
unsuriyeden melekût âlemine intikalinde, bulunduu mekâmn melekûtî
suretile harolur. Bu suretle hemen bütün sofiye, Muhiddinden sonra
Berzah ve âhiret âlemini (cesedi misâlî J^* •>-»-) olarak kabul etmilerdir.[l]
te brahim Efendi de bunu anlatyor. Ve anlattn da (sohbetnâ-
me) de tenâsuhu reddetmekle beyân eyliyor. Sohbetnâmede bu mes'ele
hakknda diyor ki:

"Dânâ, kendi hakkatna âgâhî tahsil eyleyip berâzihten bir berzahta


alâka Komayp
kevn ile kevnolmak mertebesine nâil olup mazhari âhar-
da bürûz edip dânâ gider, danâ gelir K^J^'^ö' ^P'^di »üj'V.V
ma'nas kati zâhirdir. Pes lisân vahdet, ne'ei uhrâya ve dünyadan badel-
müfaraka her hangi mazharda bulunursa (âhiret) tabir ederler.
Nitekim bir kimesne rüyada bir esp veya bir har görse anda hulûl
ve tenâsuh bulunurmu? 01 mer'î olanlar, kendisinin sfat galibesine mü-
nâsip suretlerdir. Râînin ayndr.,,
Bu hususta sâdât sofiyyenin hepsi söz söylemiler ve hatta Niyâzî-
nin Devrei ariyanesine kar Üsküdarl Hâim baba da manzum bir
(Devrei feriyye) yamtr,
[1] Tafsilât için ( msrî )nin ( devrei ariyye <Ji^ tjl* ) sine müracaat.
Msrîi Niyâzî: malatyaldr. Tahsil Msra kadar gitmi,
Kadirî olmu,
için Diyâribekire,
nihayet Elmalda Halveti Sinân ümmiye intisap etmi ve mumaileyhten irada mezun olmu-
tur. eyhinin vefatndan sonra Bursa, Edirne ve stanbula gelmi, tekrar Edirneye gidip
Sultan Selim camisinde cifre âit baz eyler söylemesi üzerine ( Rados ) a nefyedilmi,
menfadan avdetinde Bursada ayni hâl yine tekerrür eetmekle Limiye sürülmütü. Limniden
avdetinde Edirnede Sultan Selim camiinde (memuruz) diyerek icrâât hükümete müdâhale
etmekle tekrar Limniye nefyedilmi ve 1105 te menfasnda vefat etmitir. Çok koyu ve
cokun bir sofidir.
Mufassal tercemei hâli için eyhînin akayk zeyline müracaat..
Msrîi Niyâzî. Osmanl müellifleri.Sa:172 175
Cilt. 1. —
[1] Bu akîde Muhiddinde de vardr. Fütûhâtn 63 ncü babnda bu hususa âit kâfi
izahat mevcuttur.

Müracaat. "Cilt. 1; Sf : 396—401,,


Melâmiler — 7
98 kinci devre Melâmîleri

Fakat bu mes'eleyi en iyi tavzih eden (Seyyid Muhammedün nûrül

arabiyyül melâmî j-M^hp ^ 1


•*«•) dir. •

Mumaileyhin tercemei hâlinde bu bahsi tekrar tetkik edeceiz.

Ibrâhîm Efendide iîlie temâyül:


Olan eyhin kasîdei mîmiyyyesinde ayâni nazar iki beyit var:

Kur'an ettim içtihad, er'ile ettim çok fesâd;


er'in önün ard eyliyen mezhepte No'man olmuam!
Geldikte Harûnürreid oldum mam Yusuf ile
Hak suretinde çok zaman îblîsü Mervân olmuam!

Bu iki beyitten, vâzhan anlalyor ki eyh, (No'man ibni Sâbit


&>S Ct. ûUî) ve (Ebu Yusuf ^-*.y}) a muarzdr. Fakat bu muarzla sebep
nedir? Acaba bana melâmî urefâsmdan bir zâtn anlatt gibi (Ebu
Hanîfe delîli er'î addetmesi
) nin (kyas 1A ) yüzünden altnc 5

imam, (Ca'fer ibni Muhammed ±* >»•) ile arasnda vukua gelen mua- Cr.

razam sebep olmutur?[l]


Hülâsa sebep vâzh deilse de bu beyitler, brahim Efendide bir îa
temayülünü iyânen göstermektedir. Esâsen hemen bütün melâmîlerde
bu temayül mevcuttur. Sârbân Ahmette de bunu iddetle görmütük.
Sar Abdullah Efendi de hemen her kitabnda on iki zikretmekte mâm
ve tercemei hâllerini yazmaktadr.
brahim Efendi sohbetnâmede mezkûr "ilâhi hakikî candr. Ve
Muhammedi hakikî yine candr. Aliyyi hakîkî, cemîi mezâhirde olan ve
mabihil ittihat olandr.,, sözile Allah, Muhammed, Ali vahdetini terennüm
etmi ve "Ârifî kâinat, bize haktan her ne gelirse âyînemiz Ali Mazha-
rnda dahi mevcuttur.,, sözile de Alînin aynen « îa » itikad gibi

at»,y» A" JNj j j'e' «iV* J u > cr^j* fi -u'^'tc-lj j


! ç&>- Crk

(/»-j'.û'Vl jlU jlj O'.f


1 ^* fp- 1
Cr. ->-•* JtS . cJ- ; J^- JB J y; öf Jit\^.i : JB f JB
. o-Ul'i
. <j

Ümmehati kütübi îa olan kütübi erbaadan (kâfî Jf) Ebu Ca'fer Muhammedibni
Ya'kubi Küleyni ^ Cr. ^ j*^*) tebriz tab' : Sa : 31

«crH^'j sU'-S t 't t"

JiIjl : c- dtljk 1 '


J8 e
ls
i,i!l<SI.ue J~i.ll j) J.
; £ O ^'(V1
1

. "•i
l
uc a' ,
f:
-'•
,
Cr.^f

fy
(>. j*»»- ul )
S A..JL&
f'

<aii. ^au-JB ^^-i 1


:» l/B^ Jjl öB JB :JB .^"-^' ^ ^^M .JJl»

Kâfî aym bap: Sahife : 31 —33


kinci devre Melâmîleri
99

mir'ât Muhammedi ve nefsi Peygamberi olduunu izhâr ve bu temayülü


âikâr eylemitir. [1]
Yalnz u
bilinmelidirki "melâmî - Hamzavîler,, ehli tevellâ olmakla ,

beraber hiç bir vakit teberrâda ifrata varmamlardr. Aliyi vasî kabul
etmiler, fakat hulefây selâseye de hürmetkâr bulunmulardr.
tam iî deildirler. Nitekim tam Sünnî de deildirler.
hâlde u
Halbuki Bektâîler, Tevellâ ile beraber Teberrây da kabul ederek
Sünnîlikten tamamile ayrlmlar ; fakat te'vîli kabul ettiklerinden " iî
mamî „ deil, " iî —
olmulardr.Bâtnî „
Melâmîlerde ise arzettiimiz gibi Teberrâ yoktur. Esâsen Teberrâ,
Vahdet telakkisile telif edilemez. Melâmîler keif ve ilhâm erbab oldukla- '
rndan içtihada tenezzül ve müçtehidi taklitten vârestedirler. Hakikî ma'na-
sile Ali ve Ehli Beyti peygamberlerin srrna vâris ve sâhip bilip
âir esha-
ba tafdil eden (îai mufaddile 4^- ^frkasnn hayrülhalefi oimulardr[2].

ibrahim .E. nin Hurûfîlere nazar:


ibrahim .E. kasîdei mîmyyede
Yonns dilinde ma'niler telîfü tasnif eyledim;
Adm Nesimî eyledim, hem Fazl yezdân olmuam..

[1] Benî necran kabilesi Hiristiyan olup islâm kabul etmedikleri gibi Peygambere
vergi vermee de raz olmamlard. Bunun üzerine jl^fjî süresindeki yI V e ahvâlini slâm
akîdesine göre bildiren
lerine teblih edildi.
.iUk-l <5>i<jl
^ îsCSU'cJliib
Müteakip âyet «Eer sânm ahvâline âit sahih ilmi mûcip olan bu âyet-
âyetinden itibaren 18 âyet kendi-

lerden sonra yine seninle sâ hususunda muaraza ederlerse sen de onlara; gelin biz oullar-
mz, siz de oullarnz; biz kadnlarmz, siz de kadnlarnz; biz nefislerimizi, yani kendi-
mizi, siz de nefislerinizi davet edelim; bir araya gelelim; sonra mübâhele edelim,
Allahm
Iânetini yalanc hangi tâife ise o taifeye isteyelim!" meâlindeki
o'.> u-i'ij (.cîu , b'uj ^ji^. .asuu o
f"
r
ijiur j.s a.i > .iuu ^
âyeti— ki buna "Mübâhele,, âyeti derler —
nâzil oldu. Peygamber mübâheleye Ali, Fatma, Hasan
ve Hüseyni götürmütür. Neticede Hiristiyanlar Mübâheleye cesaret edemeyip vergiye râz
bu âyetteki
oldular. iîler, Ul dan mürat, Hasan ve Hüseyin; \£ _S dan murat, Fâtma; U_i'l
dan mürat, Alidir derler. Sâfî tefsiri diyor ki

tafsilât için mezkûr tefsire ve âir îî müracaat, tefsiri Sâfî. Sa: 82


tefsirlerine

[2] (Mufaddile Hazreti âir sahabeye, tafdîl edenlerdir. Bunlar dier


Aliyi
ashâb da hayr ile yâd ederler. Bizzât Sahabe ve Tabiîn içinde bir çoklar Aliyi, âirle-
rine tafdîl ederlerdi.
SjjUj.-U fSeyyd Süleymanül Belhî Cilt: 2. Sa: 418-419) da bu hususta kâfi ma-
lûmat vardr.
Ahmed ibni Hanbel J-l>- j- J.H de Ehli beyt ile hiç bir kimsenin mukayese edilemi-
yeceini söyemekle bu frkaya mütemâyil bulunmutur. Ayni kitap. Cilt: 1 Sa 253 :
: , ;

100 kinci devre Melâmîleri

beytini yazarak Fazlullah hurûfîyî de zikrediyor. Yine ayn kasîdede


"Ebu Hanîfe,, ve " Ebu Yusuf „u zemmeden ve
Hayyam dilinde söyliyen, dîni tenâsuh eyliyen,
Taptkta Yonusta denen ma'nîi irfan olmuam.

beytile Hayyama eden eyh, Fazl hurûfîye kar "Fazl yezdan,,


tariz

lakabn vererek âdeta hürmetkâr bulunuyor.


brahim. E. gribi bir sofî, hiç üphe yok ki hurûfîlerin nihâyetsiz
hesap ve tevillerine kaplmaz. Buna imkân yoktur. Böyle olduu hâlde
Rza Tevfik. B. onu karilerine müfrit bir hurûfî olarak takdim ediyor, bu
kanaatini da eyhin hece ile yazlm dört ilâhîsi ile teyit eyliyor .[1]
lâhileri biz de yazyoruz

Alimim dersin ama âlemden bihabersin ;

Bu anden, bu nefesten, bu demden bihabersin !

Söz gelince ama sen eylemisin kl gibi ;

Kalbine haktan olan hemdemden bihabersin..

Bu esrar duymaa gerçekler nazarnda


Ariflerin dedii niamdan bihabersin !

Dört kitab okusan nesne bilmi olmazsn;


Benim canm mâdem ki âdemden bihabersin
;
!

brahimin gönlünün ma'nasn anlamazsan


Erden haktan bilinen keremden bihabersin !

Hakkm feyzi âleme düpdüzdür anlar isen ;

Bu görünen mevcudat bir yüzdür anlar isen ;

Enbiyann geldii, dört kitabn indii


Her lisann dedii bir sözdür anlar isen ..

Hak veçhini görmee gözgü [2] dümü âdeme,


Bu âyinede âlem bir tozdur anlar sen.

Arife bir söz iyan : bozulup bozudulan,


Dost ile bâkî kalan bir gözdür anlar isen..

brahimin yüzünden âdem kimdir bilmee


Bu muamma bir öze rumuzdur anlar isen !

&
Dört kitabn erhetti heman âdemdir, âdemdir
bâtn heman âdemdir âdemdir
Evvel, âhr, zâhir, !

Sr içinde nihan olan, cümle eyde iyan olan,


Her nesnede nian olan heman âdemdir, âdemdir.

[1] Etüde sur religion mysterieuse en L'an £00 "Rza tevfik,, (Textes Houroufîs:
Gibb)
[2] Gözgü : Ayna
; !; ;

kinci devre Melâmîleri 101

Gönüllerde hâzr olan, her ilere kadir plan,


âyinlere zâhir olan heman âdemdir, âdemdir

Kamu eyann âyât hakikat ; zât, sfât


Cenab Hakkn mir'at heman âdemdir, âdemdir !

Çerh felekte devreden, her görünende seyreden


ibrahim ; bu zikri eden heman âdemdir !

Dördüncü ilâhide
Bu ilmin beyann bir kâmil insandan sor ;

Canm ; can haberini can içinde candan sor !

beytile balayan ilâhidir ki brahim E. nin millî vezinle yazd ilâhilerden


bir kaçn intihap ederken biz de bilhassa bu güzel ilâhiyi yazdk. Gerek
bu ilâhide, gerek Rza Tevfik B. in yazd u üç ilâhîde Hurûfilik
nerede ?
Ne 28 harf, ne 32 harf, ne hututu ümmiyye, ne hututu ebiyeye, ne
istiva,ne Fazl hülâsa, Hurufîlii ispat demeyelim, çok üpheli bir surette
;

irae edecek hiç bir kelime ve fikir yok., bilâkis ilimden hakikî mürâdn
nefsine âlim olmak bulunduu, sözle bir ey elde edilemiyecei, âdemin
ulviyeti • yani bütün sofilerin — Hurufîlerin garip tevillerinden sarf nazar
edilirse onlar da bu zümreden addedilebilirler — - kabul ettikleri akîdeler,

bütün vuzuhile görünüyor. Fakat bunlar, kailinin Hurûfîliini deil, sofî-


liini ispat ve izah eder.
Eer Rza Tevfik B. hangi iirde söz ve yüz kelimelerini görürse
âirinin Hurûfîliini iddia etmee niyet etmise
Söz hâlbüdi kadri beni âdeme candr,
Söz rabtai vastai âdemiyandr.

diye sözün kadri hakknda mutasavvifane bir manzumesi bulunan Yeni-


ehirli Avnî'yi ve

Ruhlarn hrzinde zâhir olal Sivü dü hat


Ademe talim olan esmâ bilindi bî nokat
Istivâyi veçhi âdemden ubur iden bilür
Kim ne yüzden tâ oluptur ümmeti Ahmet vasat.

deyen Yusufu Sîneçâk'i (953) [1] Hürûfîlikte de çok müstamel « *M l 8

de kullunarak
terkibini

[1] Sima'hanei edep. S: 252 — 254


: !

102 kinci devre Meâmîleri

Ukdei serritei râz nihânîdir sözüm ;

Silki tesbîhi düri seb'al mesânîdir sözüm ..

raatlaile balayan na'tin âiri mübdii Nef'îyi, hatta

Dört kitabn manas tamamdr bir Elifte ;

Be dedirsen sen bana be deyicek azarm

Bir Elif tahsil eden münezzehtir âlemden


Endie iklimine niçin durup gezerim ?

deyen Yunusu niçin Hurûfî airleri arasnda göstermiyor ? Çünkü bunlar


Rza Tevfik B. in fikir ve telakkisine nazaran brâhim E. den daha ziyade
Hurûfîdirler !

Bunlarn Hurûfî olmadklar muhakkak olmakla beraber biz biraz


daha ileriye gidip deyeceiz ki
Yüzünde Bistü het harfi lâhm,
Acep nakeylemitir pâdâhm.

beytile balayan gazelin âiri Seyyid Nizameddin zade Seyfullah ve

Sivü dü harften niandr dilerin ;

Dört kitaba tercemandr dilerin. [1]

deyen Simâî Mehmet E. ve son söyledii gazelde

Sivü dü harfi veçhi âdemde


Okuyup srrn habîr oldum.

beyti bulunan Bahariye Mevlevîhânesi eyhi merhum eyh Hüseyin -

Fahreddin (329. H.) dede E. bile Hurûfî deidirler, bu sözler, bu da


bulunsun kailinden söylenmi sözldrdir. Bu zevatn eserleri, meselâ
Seyfullahn dîvân, hele risaleleri, Yusufu sîneçâkin Cezirei mevleviyesi
meydanda.. Hiç birinde Hurûfîlik kokusu yoktur. Hüseyin Fahrî dedenin
de iirleri mevcuttur. Hepsi âkane ve sofiyanedir. Kendisini tanyanlar-
da merebini pek âlâ bilirler. Efendi merhumda Hurûfîlik tahayyülü,
çok vâhî bir hayâldir. Bu zevât; Nesîmî, Refîî, Arî, Muhîtî gibi Hurûfî
âirlerile karlatracak olursak maruzatmz teeyyüt eder.
Bunlar, böyle olunca, dîvânnda, Dili Dânasnda, Vahdetnâmesinde
kafiyen Hurûfîlik mutekadât bulunmyan brahim E. nasl olur da Hurûfî
olur? bütün âsâr içinde Hurûfî sözüne biraz benziyen u iki beyti
buldum
Yüzün açsa bu nazmm kâkülün iki bölük etse
Muanber bûyi mûymdan erise câna ruh efzâ ;

[1] Esrar tezkiresine müracaat..


!

kinci devre Melâmîleri 103

ki ka ortas akkul kamerdir aikâr olsa

ki yannda zülfünden yazlm ma'nii zü.ifâ! [1] .

Fakat, bunlar da Hurûfiyâne deil, âirânedir. Çünkü eer Hurûfîce


söylenseydi âir, saç ikiye böler bölmez istivadan ve bu suretle yedi
hattn sekiz olarak anâsra darbedilince 28 hattn 32 olduundan ; ilah...

bahse balard. Hangi Hurûfî âiri vardr ki saç ikiye bölsün de istivâ-

dan bahsetmesin?
Rza Tevfik B. "Peyâm sabah,, gazetesinin ilâvei edebiyesinde yine
bu münasebetle "Ben, bu gibi eserleri tetebbu' ettiim zaman âirin ismi-
ne, eseri yazann ahsiyeti cismaniyesine o kadar ehemmiyet vermem,
asl fikre, felsefeye bakarm" diyor. [2]
Bu beyânâtn birinci kk
hakikaten doru., çünkü brahim E. yi,
kanunî Süleyman devri ricalinden addettii gibi [3] Sârbân Ahmedi de,
Bektâî Kaygusuz abdal zannederek "Budalanâme„yi ve

Yücelerden yüce gördüm Erbapsn sen koca Tanr

beytile balayan ve athiyat vadisinde bulunan manzumeyi Sârbân Ahmede


isnat ediyor. [4] Fakat ikinci kk
yanl.. Çünkü fikre ve felsefeye
bakd, lâkin nüfuz edemedii; Sârbân Ahmedi, brahim E. yi ve Gay-
bîyi Hurûfî addetmesile sabit..
Hülâsa; brahim E. kafiyen Hurûfî deildir. Fakat ulemayi rüsum
ve ekseri ehli turuk gibi Fazl hurûfîye düman olmayp onu da vahdet
erenleri arasnda görmektedir. Hatta Gaybî, "Sohpetnâme,, de «Hakikati
âdem, indettahkik neden ibaret idüün tahkikinde Fazl yezdânn bu
beyti ranalarn okurlard:

« . pil f J> |O

diyerek eyhin Fazl Hurüfîden istidlâlde bile bulunduunu haber veriyor.


Hamzavî eyhlerinden birinin müritlerine "Cavidân,, okuttuu için tarize
uradn da yine Sohpetnâmeden örenmekteyiz. Rza Tevfik B. iyi ki
bunu ve Olanlar eyhi dedii Olan eyh brahim E. nin kasîdei
mîmiyedeki beytini görmemi., görseydi Hurûfîliini ihtimâl yeminle temi-
ne kalkard. Hamzavî —
Melâmîlerde de dier tarikatlerde olduu gibi
Hurûfîlie mütemâyil kimseler vardr. Fakat brahim E. Hurûfî deildir

[1] Dili Dânâ


[2] Peyam sabah ; jlavei edebiye. N. 35. 8 Mays 1330.

[3] Peyam sabah; ilâvei edebiye. N. 29. 31 Mays. 1330


[4] Peyam sabah. lâvei edebiye. N. 35. 8. Ma. 1330
: : :

104 kinci devre Melâmîleri

ve Hurûfîlik, Bektaîlikte olduu gibi Melâmîliin esasî akidelerinden


olmamtr.

brahim E. de iir
brahim E. yi Sârbân Ahmetle kat'iyen mukayese edemeyiz. Sârbân
Ahmedin lisanmdaki selâset, yazlarndaki metanet, efkânndaki bediî zevk
brahim E. de yoktur.
brahim E. de umumî manasile iir yok deildir. Fakat, o san'attan
ziyade fikir ve felsefesine tabi' dir. Yazlarnda umumiyetle edebî san'at-
lara ehemmiyet vermez. Alel'ekser kafiye ile bile mukayyet deildir.
Meselâ; "dedi,, ile yu; «olacaktr" la "gelecektir,, i; "surî,,
"buyurdu,,
ile "fer'î,, yi kafiye yapmaktan çekinmez. Vezne de çok defa hâkim
olamayan brahim E. de bunlar "Vahdetnâme,, sinde itiraf ederek diyor ki

Celâleddine bir ün bir suhanver Suâl idüp dedi ey câna rehber!


Ne srdr evliyâullah nazmda, Riâyet kafiye etmez nazmda;

Heman ma'naya olurlar mukayyet Olurlar ma'nîi hâlle müeyyet!..


Celâleddn buyurdu ol mahalde: Meâyih söyledüü öl mahalde

Cemâli yâri gözlerler hakikat; O yüzü g-öricek anlar olur mest..

Annçün kafiye ile mukayyet Deildirler, olupturlar müeyyet.


Ne anki kafiye bilmeye anlar; Bilürler cümlei ilmi o canlar..

Dahi bir kastlar ol ârifâne Mürad ederler ola ümmiyan;


Ki zira sözlerine aalpleri üm Oiuptur bil hakikat içre ruhum!

Anlalyor brahim. E. de mevlânâ gibi si'ri efkârn neir için bir


ki
vasta olarak kullanyor [1].
brahim. E. nin nazmlarnn ehemmiyeti, i'riyeti noktai nazarndan
deil; tasavvufun bütün esâsâtn, akaidini, en mulâk nazariyelerini
nerü telkin etmesindedir.
Bilhssa, kasidelerinde vahdeti vücudu, insan kâmil nazariyesini,
devri, hülâsabütün mu'takadât sâfiyyeyi o kadar güzel izah eder ki en az
müstait bir kimsenin bileanlamamas adîmül ihtimâldir. Meselâ; kasîdei
Tâiyesinde insann kadrini anlatrken der ki
Cihann bâtn fâil oiuptur, zahiri kabil ;

Bularn ittihadndan doar ecarü esmâr t !..

3J \ fj -"Tl»"
jy- c-l-te [1]

Mevlânâ Celâleddini Rumî


; ;

ikinci devre Melâmîleri 105

yerü gök ittihad etti


Biri esfel, biri âlâ,
Yerü gökten eriti cümle mahluka gdâiyyât..

Gda eklinde mer'î oldu âdem sureti evvel


Gdadan hâsl oldu cümle ekâlâtü tekilât...

Bu ekliyyât içinde ahseni takim olup âdem;


Tufeyli oldu âdem suretinden gayri takvîmât..

Egerçi sureti âdem, bu âlemde zuhur etti.

Hakikat âlem etti âdeme ta'zimü tekrimât;

Cihan bir ecer farzeylesek tohmidürür âdem,


Tohum sârîdürür, ol bir tohumdan oldu ecâât. [1]

Ne cüzdür ol ki oldu külden efzun evvelü âhr;


Gönülden sureti âlem eder insana tekbîrât!

O cüz bil srr âdemdir, cihâna feyzerer andan


Hakikat külle ol cüzden iriür feyzi külliyyât..

Egerçi sureti âdem sana az görünür amma


Velâkin ma'nii âdemde âlemdir hayâliyyât..

Cihann zâhiri ekber görünür, bâtn asgar;


Ki âdem suretâ asgar; içi kenzi uûriyyât..

Kasîdei râiyesinde de her mevcudun üûnât zâtiyeden ibaret oldu-


unu ve tecelliyâü ilâhiyenin her . sureti ahze müsteit bir heyulâya ben-
zediini u
beyitlerle anlatyor:

Hakin ilminde mevcud idi ulviyyâtü süflivyât; •

ilimden ayne gelür çâr unsur, bahrü ber bir bir..

Vücud mutlakm e'ni üûnundan tecellidir


Ki bir e'ni nian bî niana yüz tutar bir bir..

Cihânm müstakil kendu vücudile vücudu yok;


Mümasildir serâba ma sanurlar teneler bir bir'..

Cihan ma'dûm, Hak mevcud.. halk mefkudü hak mehud;


Kd em bârân katre katre halk üzre yaar bir bir..

Dizilmi neyde surahlar, saf olmu muntazr nefha;


Nefes verdikçe neyzen zâhir olur nameler bir bir..

Ganiyyi mutlak idi, gayb idi neyzende çün name;


Göründü ney vücudunda açld perdeler bir bir..

[1] brahim E. nin halifesi Gaybî, bu (ecer ve tohum) misalini (Kefül gtâ
snda tevsi ederek çok güzel kullanmtr.
.

106 kinci devre Melâmiler!

Nefes neyden göründü; âkâr etti makamât;


Nevâ, Uak, Acem, Nigriz, Murabba' oldular bir bir

Makamat neyzenin ney mazharmdan ilmi ayn oldu;


Misâlen bir nefeste oldu zinde mürdeler bir bir..

mimiyesinde de vücud mutlakn tecelliyâtna sereyan ve


Kasîdei
ihatasn hakikaten câzip ve vecdâver bir surette ifade eder:

Surette vü ma'nada ben, esfelde vü a'lâda ben;


Dünyâda vü ukbada ben, gamkîmü adan olmuam..

Mülhit denen, zndk denen, kâzip denen, sadk denen;


Taklit denen, tahkik denen, dillerde destan olmuam..

Cüzde vü külde zâhirem, kudret benimdir kadirem;


Afv eylerem müe imleri, fazl ile gufran olmuam..

Gün gibi zahir olmuam, her çenge nâzr olmuam;


Her dilde hâzr olmuam, nuri çeraan olmuam..

Zerrât âlem her ne var, zâtmla olur âkâr;


Her mülkü her ehrü diyar, sultanü hakan olmuam..

Isâ deminden bu deme seyreyledim demden deme;


Oldum papas, oldum kei uzlette rühbân olmuam..

Gâhi mürekkep, müfredât, geh ma'denü gâhî nebât,


Gâh meyyitü gâhî hayat, geh nârü nîran olmuam!

Sözlerindeki ihata ve ümul kuvvetlidir. smaili ma'ukîlerin, Hamza


Bâlîlerin katleildii, drîsi muhterilerin ukubete
Husâmeddin ve urad /

devirlerde ayn bulunan ve bu derecede açk sözler söyliyen


silsileden
brahim E. nin hürmeti ammeye mazhar olmas hakikaten calibi nazardr.
Bu hâl de eyhin kudreti nüfuzunu ve siyasetini; zavâhire güftârile olmasa
bile ef'âl ve etvârile tamamile riayetkâr bulunduunu bildirir. eyhin en
açk sözlerinde bile tevil imkân mevcuttur. Meselâ: yukarda bir kaç
beytini yazdmz kasideye

Hak der ki; kenzi mahfiyem, âlemde pinhan olmuam;


Zâtm münezzehtir veli ismimle inân olmuam..

beytile balar. Binaenaleyh artk istedii gibi söyleyebilir. Çünki; kail,

Haktr. Kendisi yalnz nâkildir. eyh, müritlerine de "Vahdete müteallik


söz söylemek lâzm geldikte (alâ tarikin nakil jajijij»^) söyleyin; nakil,
küfrolmaz mes'elesine binaen.. Ta ki selâmet olasz!,, [1] diye tenbih

[1] Sohbetnâme.
kinci devre Melâmîleri

ediyordu. " Cem'i mahz semtini tutann tevhidine çingâne tevhidi der-
ler „ [1] sözlerile de zavâhire riâyet lüzumunu tefhim eylerdi.

Divan:
Divanndaki kasideler unlardr:

Nemudârndürür ey ibni âdem külli mehûdât;


Tufeylindir yaradlmta cüz'iyâtü külliyyât."

Beytile balyan kasîdei tâiye;

Kdem bahrînin emvâc gelür bir bir, gider bir bir;

Bu çerhin gerdiîle devreder âmü seher bir bir;

Matla'l kasîdei râiye;

Dü âlem zâhirü bâtn hakikat bir iarettir:


Dili âdemde düm düm çalnan tabii bearettir..

Beytile iptidar eden keza kasîdei râiye, mehur kasîdei mîmiyesi ve


Dili dânâ kasidesi;

üûnâtmda zât zâtn pinhan eder bir bir;

Cemâlin dîdei a'yan ile seyran eder bir bir..

Matla'l dier bir kasidesi:

Bidâyette tasavvuf; sâfî bicân olmaa derler;


Nihâyette gönül tahtnda sultan clmaa derler..

Beytile balyan ve tasavvuf hakkndaki muhtelif ahvâl ve telâkkiyat


cem'eyliyen 26 beyitlik (j^r } v i,t serlevhal kymettar bir
kasîde Melâmî silsilesini cami'
[2]; bir mesnevisi, dier bir kasîde ve
Hüseyni Lâmekânî hakknda

Sad hezârân sipasü hamdü senâ


Hak lisanile hakka subhu mesâ !

Mat'la methiyesi, 14 beyitlik bir mesnevi...


Gazeliyat ve ilâhiyat pek azdr. Lâmekânîyi metheden bir murab-
ba, dier bir muhammesle 11 gazeli var. Buna mukabil hece veznile
yazlm 16 ilâhisi mevcuttur. brahim E. halka halk dilile hitap etme-
nin faydasn bütün sofi âirler gibi anlam ve hatta bunu da bittecrübe

[1] Sohbetnâme.
[2] Bu kasîde M. Ali Aynî B. in "Tasavvuf tarihi,, nde münderiçtir. Sa : 185 — 187
108 kinci devre Melâmîleri

müâhede etmi olduundan yalnz kasidelerini (aruz) ile yazmtr.


Gazel ismini verdiimiz manzumeler de esâsen birer kasîde parçalardr.
Dîvan edebiyâtnn (Gazel) vasf bunlara kafiyen uymaz. 13 beyitlik
bir gazelinin bir parçasn yazmakla iktifa edeceiz:

Diliinân dânâ hizmetinde pâsbân oldum ,

Gönül sîmürgi ankasna kalpte âiyân oldum.

Gönül âyînesin pâk eyledim gayrin hayâlinden,


Hak zâhir oldu ben nihân oldum.
Tecelli eyledi, ;

Bu bende ben diyen varlk hakmm zâhirü bâtn ;

Gidîcek benliim benden güne gibi iyân oldum..

Ne iittim, ne gördümse annla gördüm, iittim ;

Bu görmek, bu iitmekle cihan cismine cân oldum.

Göz oldum cümle gözlerde, öz oldum cümle özlerde ;

Söz oldum cümle sözlerde, dile nutku beyân oldum.

Bu cismânî cihanda cismimin ismidir "ibrahim,,


Dehir âyînesinde, âni dâimde zamân oldum..

Sohbetnâmede "Bizim kelâmmz fehme eyi ekber, ya Mevlânâ


kulaile istima' lâzmdr,, [1] deyen eyh, mecâzî aka tenezzül etmemi,
hatta hakikati bile mecaz perdesile örtmemitir.
O, hakikaten yalnz kendi efkârn nerü telkine vecitli bir çalm
sofî ve kendisinin manen bu ie memur olduuna bihakkin iman etmi
bir (Velî) dir.

Cokun sözleri zamanmza kadar unutulmam ve bilhassa" Dili dânâ-


da varidât ilâhiyeden hezar fusus ve fütûhât ve sad reehât ve nefehât
vardr„[2] diye methettii ( Dili dânâ) kasidesi, zamanmza kadar —bilhas-
sa Melâmîlerde — mürit ve rehberler tarafndan müsteit tâliplere okutul-
mu, mukaddes bir evrat mecmuas gibi elden ele takbil ve takdislerle
dolamtr. [3]

[1] Sohbetnâme
[2] Sohbetnâme
[3] Üsküdar kütüphanesinde, Süleymaniye Millet ve Darültünun kütüphanelerinde
bulunan divan nüshalar nâtamamdr. Bende bulunan eski yazma bir nüsha ile dier iki
yazma nüshay tevhit ve bu suretle dierlerine nisbetle oldukça tamam bir nüsha elde
ettim. Fakat bunun da noksan olduu muhakkaktr. Balâdaki kasîde ve gazel saylar
bendeki bu nüshaya göredir,
; :

kinci devre Melâmîleri 100

brahim E. de millî veziri


Hece veznini kullanrken Yonusun tesiri altnda kalmtr. Esasen .

(Sohbetnâme) de zmnen bunu itiraf ederek diyor ki;


"Lisân kadîm üzere mana icra eylemi (Er Yonus) hazretleridir-
kim bu siyakta bizim suâlimize ki

Dervi dilinde söyleyen Kim idügün bilirmüüm ?


Ya kulanda dinleyen Kim idüün bilurmüsün ?

anlarn

Bu bilimde söyleyen Kendüsüdür vallahi.


Kulamda dinleyen Kendüsüdür vallahi

Gördüm iki âdem der Biri benü biri sen ;

Hakikatta sen ben yok, Kendüsüdür vallahi..

kelâm muvâfk dümütür.,, [1]


brahim E. de Yonus gibi vezne ve ahenge hakim ola-
lisana, millî
rak yazd o küçük manzumelerdeen mühim bahislerini
tasavvufun
kemali muvaffakiyetle söylemi, en ince nükteleri erhetmi en müphem ;

nazariyeleri izah eylemitir. Bu manzumelerde Yonustan bir cihette ayr-


lyor; O da millî vezin dahilinde oldukça mebzul terkip kullanmasdr.
Fakat bu da pek tabiî idi. Çünkü o vaktin cereyan düünülünce yine
Melâmîlerin Ankara, Bursa, stanbul, Edirne gibi Dîvan edebiyatnn
tamamile tehakkümünde bulunan mühim merkezlerde millî vezinle ve ol-
dukça halis bir türkçe ile bütün halka hitap etmeleri ve bu hitaplarn
büyük bir kütleye—ki içlerinde ulemâdan, meâyihten, vüzerâdan da pek
mühim ahsiyetler bulunuyurdu —
hürmetle dinletmeleri pek mühim bir
itir.

Anadolunun, Rumelinin Dîvan edebiyat girmiyen ssz köylerinde, su


balarnda, henüz airet halini tamamile terkedemiyen türkmen boylar
arasnda lâdînî —
Garamî yahut dînî tasavvufî [2] halk edebiyatn
;

terennüm etmek çok kolay ve tabiî idi. Fakat dîvan edebiyatnn tehak-
kümü altndaki merkezlerde halis türkçeyi ve millî vezni, hatta dîvan
edebiyatnn yaad
saraylardan, dairelerden yetien bir kütleye hür-
metkârâne dinletmek büyük bir muvaffakiyettir. te bu muvaffakiyeti
bihakkin elde eden ve dîvan edebiyatile çarpan, onun san'at kaytlarile
mukayyet, süslü ve acemâne edâsna kar ruhtan doan halis ve berrak
türkçeyi türk veznile yaatan ancak Melâmî Hamzavî erenleridir. Bunun —
[1] Sohbetnâme.. Bu ilâhî matbu Yonus divanlarnda yoktur..
[2] Dinî — tasavvufî ve mezhebi halk iirleri, bilhassa Bektaî ve kzlba nefesleridir.
;! ;.; ;

110 ikinci devre Melâmîleri

içindir ki melâmî âirlerini millî edebiyatmzn tekâmül safhalarnda


ihmâl etmemek muktazidir kanaatndayz.
Idrahim E. nin millî vezinle yazlm bir kaç ilâhisini kaydediyoruz:,

Yaban yerde ne gezersin; gel âdeme er bu deme ;

Hayvan gibi ne yelersin; gel âdeme er bu deme !

Nüshai vahdet âdemdir; nefhai kudret âdemnir


Ademden gayri ademdir; gel âdeme, er bu deme!

Âyînei hak âdemdir, görünen yüzde bu demdir.


Her nefes ismi a' zamdr; gel âdeme, er bu deme !

Ademdir rahmeti rahman, âdemdir gevheri her kân


Alem cisimdir, âdem can; gel âdeme, er bu deme ;

Âdemdir hakka giden yol; hakk istersen âdem ol!

Âdeme cümle eya kul; gel âdeme, er bu deme!

"brahim,, sen âdeme gel, kamu mükilin olur hal


-Âdemi ma'tâdan [J el al; gel âdeme er bu deme !

SI

Cümle rengler döne döne geldi âdeme boyand;


Her yüzde seyran ..eyleyip geldi bu deme dayand.

Bu demde hak varln, srâh müstakimi bul


Mi'raç klan bu nefesten hakkn gayriden usand.

Ehlihakka bu söz iyan, her rengin asl cevherdir


Cevher âdem rengin giyüp evvelki redgten utand

Cümle eyde seyran eden, cevhere özün kân eden ;

Her zerrede hakk gören gümansz hakka inand ..

Bir gerçek er "brahim" e hep bildüün unutturup


Yokluk denizine daldrnca suya biraz kand.

eyhim kerem kl bana, mekânndan haber ver


Ne kânn gevherisin, öz kânndan haber ver !

Âlemi kübrâmsn, Âdemi ma' nâmsn ? [1]


Kaf da, Ankamsm? niânndan haber ver!

Yüzün rahmeti rahman, sözün Ia'li Bedahan;


Bihakk veçhi insan vicdânmdan haber ver!

[1] Âdemi ma' na: Hüseyni Lâmekânî


. ,
ikinci devre Melâmîleri

Her zaman bir gerçein hükmüne mahkûm olmu ;

. imdi zaman senindir; zamanndan haber ver!

"brahim,, var ükreyle, sen Haliki yezdâna;


Talibi ak olana yezdânndan haber ver!

Bu ilmin beyann bir kâmil nsandan sor;

Cânm can haberini can içinde candan sor ;

Yârn ne olacan bu gün bilmek istersen


Uykuya vardnda gördüün seyrandan sor !

Yârin zülfü içinde ne balar oynadn


Erenler meydannda top ile çevkândan sor !

Geçen hut geçti gitti, gelecei neylersin ?


Her nefesin ne'esin bu demden, bu anden sor

"Ibrahim„in gönlünün geyikliin [1] bilmee


Can ile tâlip isen gel ar rahmandan sor!

Cana dostun tecellisi geh iyan, geh nihan olur;

Tecellisinde bu cismin aklü can bi nian olur...

Arifin gah dolundu, geh gönülde bulunduu


Gönlü inkâr ile dolon münkirlere güman olur.

nkâr gönlünden gider, budur haktan doru haber


Karanlar dervîsâna varlndan üryan olur..

Ne hâlettir ki "ibrahim,, bu varlkta âciz kamu;


Feylesoflar, Câlînoslar bu hikmette hayran olnr..

brahim E. 1065 senesinde vefet etmi ve istanbul Aksaraymda Cer-


rahpaa caddesinde (Olanlar tekkesi) namile maruf tekkenin türbesine
defnedilmitir.
Kendisinden eyh olanlarla tekkeyi imar edenler de mezkûr
sonra
türbede metfundur. (eyhî) 1065 senesi Rebiülevvelinde vefat etti di-
yorsa da (Gaybî) Sohbetnâmenin nihâyetinde « hazreti brahim E.
iij-Ai j i ^
cenaplarnn zuhuri âlileri 1000 senesi hicriyesinde
olup 1065 senesinin mah Rebiulahrnn 22 inci çaramba günü vakti

[1] Geyiklik: genilik.


112 ikinci devre melâmîleri

subuhta âftâb hakikatlan burci cisimlerinden gurubeyledi,, [1] diyerek


tam tarih ve vakti vefatn bildirmektedir. (eyhî) brahim E. nin vefatna
ahbabndan Tal'atî Hüseyin E. nin [2]

msran tarih olarak söylediini yaziyor. Mezkûr msran tamiyeli ol-


mas, yahut (^jii) in elifsiz yazlmas lâzmdr. Sandukasna dayal lav-
hada u
tarih muharrerdir:

JÇj tS-^sl ^j-) i^r*


JU- JaI JW jji
j_ jjjs-> JtJ°y

o^fj j5W jl^j jt.jl" « j> » tj-^-


« JlyJijl-s j.jlc j-ü^ jl -v-l
v _,..$Sk« »

1065

Bu tarihte senei vefat ifâde eden msra'daki noktal harfler hesap-


lanr ve (y) tamiyesi mucibince 2 tarhedilirse (1064) oluyor, tarih, bir
vakitdergâhn meihatnda bulunan mülga meclisi meâyih reisi esbak
ve sâbk Urfa meb'usu Saffet B. tarafndan edilen reca üzerine Rüsu-
mat müdürlüünden mütekait ve (Sefînei evliya) sahibi Hüseyin vassaf
B. merhum tarafndan söylenmitir. Sefînei evliya da msra'

Suretinde muharrerdir ki (cilt: 2 sa: 290) bu suretle vefat senesini


tamiye ile tam ifâde eder. Esasen hac H. Vassaf bey de (Sefîne) de
1065 de vefat ettiini tasrifi eyliyor. u
halde lavhann yazlmasnda
bir yanllk olmu demektir. [3]

[1] Sohbetnâmenin eski bir nüshas Konya Müze kütüphaneindedir. Mezkûr nüshada
da kaydettiimiz satrlar ayndr.
[2] Tal'atî Hüseyin E. 1075 te vefat etmitir. Tafsîlât için eyhînin akayk zeyline
müracaat.
[3] Osmanl müelliflerinde vefat tarihi yanl olarak 1066 dr " Cilt . 1. Sf : 26 „
: !

kinci devre Melâmîleri


113
*

Âsâr
Dîvan.
Dilidânâ kasidesi,
Tasavvufnâme ve Vahdetnâme (Mefâîlün Mefâîlün faûlün) veznile ve
:

baz yerleri müstesna olarak tamamile mesnevî tarznda yazlm ta'lîmî


bir eserdir.

Yazld bin yi-irmi târihinde; Düzüldü sâatnda, târihinde.

beytinden anlald veçhile 1020 de ve henüz 20 yanda iken Lâ-


mekânî Hüseyin Efendinin emrile yazmtr.

Bahislerini ayr baplarda


zikrederek 12 bap üzerine
0,^5
yazlmtr.
.c^ ji^ ((Sj u,

Tertibinin
^ «jjjiu,^ j^
de Hüseyni Lâmekânî
tarafndan emredildii eserde mezkûrdur. Mukaddemede Sultan Ahmet
camiinden, vezir Mehmet P. dan bahs ve bunlar senâ eder.
Bunlardan baka Tâhir B. merhum (Osmanl müellifleri) nbe (Müfibü
muhtasar •»;") isimli bir eserinden de bahs ve
üç deyti mezkûr u
eserben naklediyor: [1]

Zât pâkin i>-\ lytji Ey sfâtin, vas m Ju»o).&t


r

Cümle âlem, nuri zâtnla dolu Cümle âlemden sfâtmdr ulu


Ademi zâtna mir'at eyledin ; Nurunu âdemde âyât eyledin..

Divan ve bütün âsâr gayr matbudur.

[1] Cilt. 1. Sf: 27


Melâmiler —8
branim E. nin halîfesi Snn'ullah Gaybî

Kütahyaldr. ulumdan sonra stanbula- gelip sohbetnâmede


Tahsili
tasrih ettti veçhile 1059 da brahim efendiye intisap
etmi ve eyhinin
vefatna kadar stanbulda kalmtir. 1065 senesinde Kütahyaya gidip bi-

na eyledii zaviyede irada balam ve Ruhülhakikasn 1072 de yazd-


na nazaran bu seneden sonra vefat «tmitir. Kütahyada Musallada bir

türbede metfundur. Ahfâd ilel'ân Kütahyada mevcut olup ahali arasnda


Kzlbalkla müttehemdirler.
Ruhül hakika iptidasnda kendisini zikrederken "Bu hakiri kesîrüt
nn
taksir Sun'ullah ibni Ahmed ibni Beir...,, [1] dediine ve
Bîatnâmede
ceddi âlâsnn kalburcu eyhi pir Ahmet Efendi olduunu ve pederi müfti

eyh Ahmet efendinin de son zamanlarda melâmete sâlik olup gaybîye


dahi bu yola azimeti vasiyet eyledii musarrah bulunduuna nazaran
eben an ceddin dervi ve eyh zade olduu gibi melâmet ne'esini de
babasndan tevarüs eylemitir. [2]
1059 dan 1065 senesine kadar brahim Efendinin sohbetlerinde bu-
lunmu ve kendi tabirince eyhinin "bahri ahadiyy etten vahidiyyete ihraç
buyurduklar kelâm dürerbâr ve güftâr latâfet iar ve hikmet nisârlarn
bikemâlihi hifzü zapta canü dil verip J es } ^
msdaknca kuvvei
hâfzaya itimat olunmayup V^-» > h* ; ^
fahvasnca P
kitabetle de kayd

ve rapta tekaza hatra karar eden kelimât kutsiye ve ibârât


düüp
tayyibelerinden bilâ ziyade velâ noksan tahâreti asliyesi üzre,, yazmtr.
100 küsur sahife kadar olan bu kitap gayet kiymettar bir eserdir.
Melâmîlerin akîde ve telakkilerini, brahim Efendinin ahvâl ve güftârn bu
kitaptan tamamile anlayabiliriz. Bundan maada (Hasan Kabâdûz, Husa-
meddin, drîsi mühtefî ve ârihi mesnevi Abdullah Efendiye âit te baz

[1] Kalburcu Beir E. nin Deveran hakknda bir risalesi vardr. "Darülfünun. Hâlis
E. Kütüphanesi No 5148.
[2] Ve vâlidi mâcidimiz müfti eyh Ahmed Efendi dahi ceddi kalburcu eyhi gibi 20
sene mikdar erbab taklidin damna giriftar olup takati beerden hariç riyâzât âkkayi
irtikâbindan sonra hilâfete mücaz ve silsilenamelerine mukayyet olmken âkibet, kendilere

rahat bah edecek mertebe marifet hâsl olmayup bilâhare âhr ömürlerinde tariki vahdet
semtine azîmet ve himmet buyurmular ve bu fakirlerine dahi ol tarika himmet ve vasiyyet
buyurmlardir.
"bîatnâme,,
. :

ikinci devre Melâmîieri


115

malûmat krpntlar mevcuttur. Keki melâmî dervilerinden bir kaç ta-


nesi daha böyle sohbetnâmeler yazsayd ! .

Dîvan müretteptir. Dîvânndan müstakil olarak 99 beyitlik bir de


«kefül gtâ» isimli kasîdesi vardr ki melâmîler arasnda Dili dânâ,, ((

kadar mehurve muteberdir.


Gaybî, eyhini bihakkin temsil etmi bir ahsiyettir, o da eyhi gibi
aruz ve hece vezinlerile yaz yazmtr. Aruza pek hakim deildir. mâ-
pek bol.. Fakat kafiyeye eyhinden ziyade ehemmiyet vermitir.
leleri

Nazm ancak efkâr ve akaidini neir ve telkin için yazyor. Bediî ve


garamî hisleri görünmemektedir.
Aruzla yazd u iki gazelini dercediyoruz

Hak budur kim vacibi bizzat oluptur mümkinât;


Sureti mümkinde izhâr etti kendin ayni zât..

Mümkinâtm her biri âyîne oldu kendüye,


Ruyi kesretten cemâlin gösterir der cihât! e
Kesreti bu mümkinâtn ayni vahdettir ehâ;
Bahri zâtn ayndr fehmeyle emvâc sfat!...

Ak bâr bâis oldu zâtnn envâcna;


Devri dâim ta tecelli üzre ola kâinât ...

Her tecellisi ann zevki cedîd ide atâ

Göstere her ande bir e'n dâima ol muhdesât...

Yok tecellisine gayet, emri zira devridir;


Srr devri zevkedersen kefola hep mükilât..

Nîce bir mürde gezersin cehlileâlemde sen;


Kesbi ruh et nutki "Gaybî,, den içup âbi hayât;

Muktedâmz ak haktr, ak edindik imâm;


Ann içim oldu her yerde salatmz müdâm!

Ak haktr ilmi nâfi'le bize sâlih amel;


Ak haktr zikrimizle uglümüz her suphü am...

Hep ibâdâtn hakikat cân ak hakdürür;


Ak hak olmaycak olmaz birisi hiç tamam...

Ak inkâr eyliyenler hakkk inkâr eyledi!


Enbiyâ vü evliyâ aktan alrlar feyzi tam..

Zâhirü bâtn kamu ak ile kaimdir cihan;


Sureti aktr bu âlem „Gaybiyâ " bil vesselâm!
116 kinci devre Melâmîleri

Kefül gtâ:
99 beyittir.

Bir vücuttur cümle eya, ayni eyâdr Hudâ;


Hep hüviyyettir görünen, yok hudâdan maada..

matlaiyle balar. Evvel ve âhrn itibâr olduunu, hâdisâtm tecelliyât ilâ-

hiyeden ibaret bulunduunu anlatp hilkat, ya'ni hüviyyetin zuhurunu u


suretle izâh eyler:

Can âlemden tekaza dütü zât akna


Ekmeli surette kendu hüsnünü seyrede ta..

Lâcerem dütü sefer bu iktizâ ola tamam;


Kenzi mahfî fetholup mekuf ola srr amâ.

Alemi a'la ki artr, ân menzil eyledi ;

Bulmad anda mürâdm eyliye zevku safa.

Geçti artan çkt kürsîye ede menzil deyn


Anda da bulmad kendin nice olsun dilküa?

Unsuriyyata bu gez geldi yüzünü tuftu ol;

Anda dâhi yüzünü göstermedi ol dilrübâ !

Kodu -an dâhi geçti, menzilin ettî nebât,


Bulmad kendini tâ kim ola ol câna gdâ!

Bulmad an'arda özün, geldi hayvan mülküne,


Bunda bulsayd özün pes cânn eylerdi fedâ

Âkibet bunca menâzil geçti kendin bulmad ;

Geldi inâna göründü ol cemâli canfezâ.

Ne'ei âdemdir ancak nefhaya kabil vücut,


Ruhi haktr ruhi âdem dimedimi; ?

Bundan sonra âdemin «Cem'iyyeti esmâiyye v^ -^r sini, maz- 1


"

hariyeti kübrâsn, berzahiyetini uzun uzadya erheder ve nihâyet meyva


ve ecer temsiline gelir:

Bir ecer farzedelim batan baa bu âlemi,


Fehmedelim tâ mürâdmz mürâd üzre dilâ,

Gerçi bu temsilimiz eb'ad görünür eb'ade


Can ile dilden kabul eyler velâkin akrbâ..

Bu draht âlemin oldu mîsâlen re'si ar


Tahtdr kürsî vü sâk oldular yedi semâ.
: ; ;:; ;; ; ; ;

kinci devre Melâmîleri 117

Nârü bâdü âbü hâk oldu misâlen ahlan


Hem mevâlîdi selâse berkü gül, meyva ehâ..

Dâiye dütü nebata kendi zâtn görmee;


Bâtnndan koptu nâçâr kuvveti nevü nemâ.
Geldi hâke, anda dâhi görmedi kendözünü
Gitti sâka tâ ki ola derdine andan devâ..

Âkibet bunlar da fevt etti geldi meyveye


Gördü kehduyi tamamen zâtna ettî senâ..

Bildi, buldu, gördü ki kendusini kenduda tâm


Ilm ayna, ayn hakka erdi LiiiVlf -

Çün kemâle ere meyve hatm olur ann ii ;

Meyvei âhr tekazasna düer itihâ..

Böyledir hâli mürekkep, âkibet fânî olur


Mâ'nide amma fenâs oliser ayni beka..

Sureti misliyyesinden cilve eyler ol yine


Devri dâim bu tecelli üzre olur runemâ..

Tenâsuhu kail olmadn da u beyitlerle iyanen ve vazihan bil-


diriyor :

Sanma ân kim tecellisinde tekrar eyli^e, .

Nev benev her ne'eden eyler tecelli dâimâ.,

Zât vâhitir tecelli eyliyen her ne'ede


Zâti mâ birdir egerçi bi nihâyettir inâ..

Her inânm rengine göre olur ol munsabijf


Kabnn rengini tutar fil hakika levni mâ..

Müfredât olur mürekkep, hem mürekkep müfredat


Bu tahavvülde görünür gâh beka vü geh fenâ ;

Daha ilerde

Ham olan puht olmadan yere düerse nâgihân,


Puht olunca nice bin yl seyrede ol ham daha..

Puhtenin îçi bütündür düse yere ol dahi


Yine kendu mislinin aynna düürür kaza..

bu âlemde olmayanlarn tekrar devre düeceklerini söy-


Beyitlerile
liyor.Fakat bu devir, tenâsuh deildir. Misâlî suretlerde, ya'ni berzah
âleminde olur. Eer unsuriyat âleminde olsayd tecelliyâtnda ayniyet ve
tekerrür olurdu.
118 kinci devre Melâmîleri

Sanma ân kim tecellisinde tekrar eyliye


Nev benev her ne'eden eyler tecelli dâimâ;.

Gaybî, bunu reddediyor. Seyyid Muhammed nur da Fâtiha


Beytile,
tefsirinde tenasühü reddederkeu "Bu mezhepçe tebdili merâtip ve taay-
yünât lâzm gelür,, demektedir. [1]
Hülâsa Sofiye, bu âlemde aslna vâsl okuyanlarn vefatndan sonra
berzah âleminde dünyadaki amellerinin suverile mukayyet olacaklarn,
hakikata yusûl müyesser oluncaya kadar misâlî olmak artile suverden
suvere devredeceklerini anlatrlarken bu nkat iyice tedkik etmiyenler
bu sözleri dâimâ Tenâsuha hamletmilerdir.
Meselâ Rzâ Tevfik B. "Hüseyin Gaybî baba,, adn verdii [2]

Gaybîden u
Bu suretler kamu bir bir bozulur,
Girû ma'ni denizinde düzülür.

Ne suret huyu kesbettinse bunda


Tamam olunca devri hep gezilür..

Gele îde olasn çünki insan 1

Bu sözden gayrisi senden üzülür.

Bu gez bir söz olursun ölmesi yok;


Ebed mülkünde insanlk yazlur..

Gelür gîder heman insan olursun


Nihayet her libas senden süzülür.

Senin her bir libasn bir meviçtir ;

Kdem bahrinde böylece bozulur..

Bu zevke eriince kii " Gaybî „,


Vücudundan deri gibi üzülür..

Tenâsuhu kail olduuna bir delil olarak almtr. [3]


gazeli
Bendeki Gaybî dîvânnda bu nazm yoktur. Maamafih Gaybînin oldu-
unu kabul ederek tahlil edelim:
Gaybî, bu unsurî suretlerin bozulmasndan ya'ni ölümden sonra

[1] j «SUj
Seyyid M. N. Arabî
[2] Hüseyin, Gaybînin olunun addr. Bu zât « ^ »l • ve Alinin « lit.J'UsJ. » ini erh-
etmitir. « ^ al>* » erhi -u>Uyc>Vte aynen dercedilmitr. Gaybînin ismi "Sun'ullah,, tr.
Baba lakab da Rzâ Tevfik B. in tevcihidir !..

[3] Textes Houroufîs ( Gibb )

"Etüde sur une religion mysterieuse foude en L'an 800 de L' hegire.. Sf : 249.,,
ikinci devre Melâmîleri 119

ma'na denizinde, maddî olmyan ve ma'nevî bulunan âlemde, Berzahta


tekrâr düzüleceini söyliyor. Bu Tenasüh deildir. Muhiddin de ayni eyi-

sözlerile ifâde eder. [2] « — csjy.ijyJHjj>

Yine Gaybî, insann bunda, ya'ni dünyâda kesbettii huya göre


devrini tamamlayncaya, aslna eriinceye kadar bu suretlerde gezecei-
ni söyliyor. Fakat bu suverin ma'nevî olup bu âleme, tabiri mahsususile
unsuriyyât âlemine âit olmadn
Ne suret huyu kesbettise bunda

msramdan sarahaten anlyoruz. Muhiddin de <^x, jojj'j 6Ui tT>


[3] t.... ^U)i
f >. iV . 01 J Jy* diyerek bunu anlatmktadr.

Nihayet Gaybî, insann hakikata ereceini, ebedî bir söz olacan


vücudundan, vehmî ve mukayyet varlndan tecerrüt edeceini anlatyor.
Muhiddin de Ohennemin hulûdunu münkirdir. Enbiyâ ve ühedânn
misâlî suretlerle mukayyet olmayacan [4]«.. .^jii c ^ Jr4r.u'v c ijX^-/U ^j»
sözlerile söyler.
Velhâsl Gaybî Tenâsuhu kail deildir. ltibâsa dümemeliyiz. [5]
eyhinin Tenâsuhu alenen inkâr ve reddettiini de görmütük.

Rza Tevfik B. Gaybînin bizim de yazdmz


Hak budur kim vacibi bizzat oluptur mümkinât

Gazelile Hurûfî olduunu ve "Kefül gtâ„ da da Hurûfîlik akîdelerini


tekrâr ettiini iddia ediyor. Balâdaki gazeli de bir mecmuada bulduunu
söyliyerek kefini anlatyor. [6]
Gaybînin dîvân pek nâdir deildir. Anlalyor ki dîvânini görme-

[1] Fütûhât. Cilt : 1. Bap : 63. Sf : 397


[2] . „ „ „ „ „ 400
f3] „ „ „ „ „ „ 401

[4] Fütûhât. Cilt ; 1. Bap: 63. Sf 400 :

[5] Amma basarlnnda dîdei uhut ve kalplerinde nuri hikmet olmayan gafil ve anut-
lar zannü güman ile tahayyülât bâtla edüp erbab vicdann berezatta olan tahkikatm ade-

mi iz'an ile Tenâsuh zannü vehmedüp- devrü teselsüle g-etürmül erdir...


La' lî zade Abdülbâkî £>\-,jj j*si i al... i Lu.
[6] "Textes Houroufîs,, Gibbe. Sf:234, 249
120 kinci devre Melâmîleri

miler. Çünkü mezkûr


gazel dîvândadr. Caybînin gerek bu gazelinde,
gerek "Kefül gta„ snda, gerek yine Rzâ Tevfik B. in yazd

Taç marifet tacdr Sanma -ayri taç ola ?

beytile balyan ilâhisinde Hurûfîlik yoktur.


Esasen Rzâ Tevfik B. de nihâyet Gaybî hakknda "Fakat Hurufîli-
in harf ve rakam hesâbâtmdan ve garip garip tevilâtmdan geçmi, asl
felsefesine ermi bir adamdr... "[1] demek mecburiyetinde kalmtr.
Fakat, Gaybînin eritii, Hurûfîlik felsefesi deil, Sofîlik felsefesidir. Artk
bu bahsi tatvîl etmiyelim. Son söz olarak tekrâr ediyoruz ki Gaybî, Tenâ-
suhu kail deildir. Berzah âlemini Sofiye akîdesince anlatyor ve nihâyet
hakikata vâsl olanlarn bu âlemden müfârakatlarnda

Yine kendi mislinin aynma düürür kazâ

diyerek srlarnn dîer bir mazharda büruz edeceini söyliyor.


Büruz da Tenâsuh deildir, kâmilin tahakkuk ettii hakayktan birile
zuhurdur. Binaenaleyh Ârif bir kimse sofiyeye nazaran, vefâtndan sonra
kendisi «itlak öü» » âleminde olduu hâlde bu unsuriyât âleminde oaln
dier bir âriften bâriz ve o ârif, öbürünün ayniyetile zâhir olur.[2]
Hülâsa Tenâsûhî ve Hurufî olmyan Gaybî, «kekül gta» snda so-
fiye akaidini ve bütün tevhit ve ühut merâtibini izah ve erhetmektedir.

*
* *

«Gaybî» de millî vezin:

Gaybî de asl ahsiyetini millî vezinle yazd ilâhilerinde göstermi-


tir.Yalnz Gaybî, millî vezinle yazd iirlerinde mümkün olduu kadar
arapça ve acemce kelimeler kullanmam, hele terkiplere hemen hiç ya-
namamtr. Muhtelif tasavvuf telakkilerini o selis lisan ve pürüzsüz
ahengle o kadar güzel izah eder ki... Meselâ ilâhide vahdet, insan ve u
söz telakkilerini anlatmaktadr. Bir tek terkip yoktur. Yabanc olarak
ancak «meâl, târac»; bir de stlah olduundan kullanlmas zarurî bu-
lunan "Rübubiyet,, kelimeleri var..

[1] Peyâm sabah. îlâvei edebiye. M 36. 15. Mays. 1330..


Lü» iLL; \ji Jl J^_,| jilj^l J.
ü . j»j fjUlUe u-Ul jjjf ÂJII jîtil-l, JjjJUj [2]

... Lö ^ Jlsî ,5.1i- JÎU-tj. JUr SjIjI UJjS. V*^'


Seyyid Muhammed Nur : sU.\ jîj^ilj ati Jl tJ'
s>
!

kinci devre Melâmîleri


121

Tac marifet tacdr Sanma gayri tac ola!


Taklid ile tok olan Hakkatta aç ola

Düe düüp aldanma Düte aldmp kalma;


Haktan gayri ne vardr Jabire muhtaç ola!

»Sana âlem görünen Hakikatta Allah tr.


Allah birdir vallahi; Sanma ki bir kaç ola!

Bir aaçtr bu âlem Mevvas olmu adem;


Meyvadr makud olan, Sanma ki aaç ola!

Bu âdem meyvasmn Çekirdei sözündür.


Sözsüz bu âdem, âlem Bir ande tarac ola!

Bu sözlerin meâli Kii kendin bilmektir;


Kendi kendin bilene Hakikat miraç ola!

Hak denilen özündür; Özündeki sözündür;


"Gaybî,, özün bilene Rübûbiyet tac ola!

Bu ilâhîsinde de âdemin kutsiyetini izah ediyor:

Ak özün bilmee Ademe gel, âdeme


Hakk iyan görmee Ademe gel, âdeme!

Hakka giden doru yol, Senden sana gider jl.


Sa'yet seni sende bul, Ademe gel, âdeme!
Ademdir srr kur'an. Ademdir ari rahman,
Ademdir zât suphan; Ademe gel, âdeme!

Anda bulundu cennet Anda göründü hazret,


Adem oldu âhiret; Ademe gel, âdeme!
Ol bî niana nian, "Gaybî,, âdemdir heman..
Ademdir ayni îman; Ademe gel, âdeme!

Gaybî, bu manzumede de gönlü izah ediyor:


Haktan bize haber verdi erenler: Gönülde iste var hakk dediler.
Hakkn cemâlini iyan görenler Gönülde iste var hakk dediler..

Gönül imi çünki hakkn dura; Anda yanar imi zâtn çera.
Ede akn hem hakkn yara, Gönülde iste var hakk dediler.

Maksut olan bu âlemde insandr ; insan dedikleri gönülde candr.


Can deildir hakikati canandr, Gönülde iste var hakk dediler.

Bir noktadr yerden göke bu âlem; Sfattr ol, zâtdr cân âdem.
Nefahtüden geldi bize gelen dem, Gönülde iste var hakk dediler.
:

122 kinci devre Melâmîleri

Gönül eli, hakkn gizli elidir; Andan haber bilen gerçek velidir.

"Gaybî,, hakkn yolu gönül yoludur; Gönülde iste var hakk dediler.

Gaybî hakkndaki sözlerinize u güzel ilâhiyi de derecetmeden hi-

tam veremedik.
Gönül gitti elimden, Ele giresi deil!
Hallak ile bir oldu; Artk ölesi deil!

Ol bir ile bir olan, Cümle âleme dolan;


Böyle sultanlk bulan kulluk klas deil!

Erimeyen vahdete, Vahdetteki lezzete;


Girerse de cennete Lezzet bulas deil!

Can eline girmeyen, Hak varn bulmayan;


Bu surette gülmeyen Sonra gülesi deil!

ikiliin silmeyen, Hakk canda bulmayan,


"Gaybî,, kendim bilmeyen Rabbm bilesi deil!...

Âsâr
Divan ve kefül gtâ kasîdesi...
•uu^ Sohbetnâme: 1059 dan 1065 e kadar Olan eyh brahim
E. nin sohbetinde bulunan Gaybî muma kelimâtn zabtetmek su-
ileyhin
retile bu kitab meydana getirmitir. 1067 de yazlan bu mühim eser
100 sahifeyi mütecâvizdir.
•uia.- Bîatnâme: Melâmî mu'takadâtn ve brahim Efendinin silsi-
le! tarikatn ihtivâ etmesi itibarile çok ehemmiyetli olan bu risale 14

sahife kadardr.
jU.ii Tarikulhak f itteveccühil mutlak
jj> Dokuz, on s

sahifelik bir risaledir. 1071 de yazmtr. Teveccühün vücudi mutlaka


mahabetten ibaret olup bunun da insan kâmili sevmekten baka yolu
olmadn izah ve teveccüh hususunda tarikat ehlinin re'ylerini beyan-
dan sonra vahdet mülahazas olmadan zikrin bihude ve zikirden mürat
ancak bu teveccüh, mahabbet ve fenâ olduunu bildirmektedir.
ya'ni
Ruhül haki kas Dört sahifelik bir risale ise de melâmetin
<î.iJ-

mebnâsnn sohbet ve mahabbet olup zikir, riyâzat mücâhede; deveran


gibi rüsum ve kuyuttan âri bulunduunu göstermesi itibarile mühim bir
risaledir. 1072 de yazlmtr.
Divan ve bütün âsâr gayri matbudur.
DRÎS MUHTFÎ
Hasam Kabâdûz dan sonra melâmîlerin riyasetine "drîsi Muhtefî,,,
namile mehur olan Hac
Bey geçmitir. Trhalaldr. Amcas, Süley-
Ali
man devri Sadr azarllarndan Rüstem Paann terzisi imi. 995 de lkas
seferine giderken Ankara köylerinden Kutlu hana urayp Hüsameddîni
Ankaravî ile gömmüler. Hüsameddin, Ali Beyi yannda alikoyup terbiye
eylemi ve terziliine telmihân kendisine (dris) ismini vermitir.
drîsi Muhtefî stanbula geldikten sonra irada balamt. Ayn za-
manda Filibe, Sofya ve Belgrada gidip gelerek ticaret ve bu suretle
kesbi servet eylerdi. Bilahara kendisi Sultan Selim civarnda bir konak
alp uzleti ihtiyar eylemiti. Kendi namna hizmetkârlar ticaret ederlerdi.
Kâtip Çelebinin Fezlekei tarihte tavsifine göre [1] cezbei azîme ile me-
hur olduu gibi asrn bir çok ricâl ve kibâr, meayih ve ulemann çou
kendisine intisap etmilerdi. Bu hâl baz meayihin hasedini celbettii
gibiduyulan athiyyat da kilü kâle bâdî olup ahali, hakknda türlü ey-
lersöylemee, vâizler de kürsülerde aleyhine atup tutmaa balamlard.
Yalnz bütün kin ve gazap drîsi Muhtefîye teveccüh ediyor fakat kimse ;

drîsi Muhtefîyi bilemiyordu. Atâînin tavsifi veçhile

Söyliyenler kendisin bilmez, bilenler söylemez;


Cûylar kim erdi'er deryaya hâmû oldular !

fahvasinca bendeleri de drîsin kim olduunu ketmederlerdi. [2]


haccetmi olduundan mahallesinde
drîsi Muhtefî mükerreren edayi
"Hac Ali Bey,, namile maruf, zühdü salâh müberhen ve hürmete maz-
harbir zâtti. Hatta mahallesi komularndan eyh Ömer Ef. bir gün Hac
Ali Beye "drîsi Muhtefî isminde bir zâtin âlemi idlâl etmekte olduunu
ve hükümet tarafndan derdestine emir ve ferman verildii hâlde bir
türlü elde edilemediini,, yana yakla anlatm. Hac Ali Bey de "mezkûr
ahsn dalâleti hakknda bir ilmi e'rî husule geldimi? yahut ahs mez-
kûr, dalâletini huzurunuzda itiraf ettimi?,, diye sorup "hayr,, cevabn
alnca "niçin bir müslümann aleyhinde bu kadar iddet gösteriyorsunuz;
beni nasl bilirsiniz? drîsi Muhtefî benim ismim Ali, lâkabm dristir. „
;

deyince Ömer Efendi istifar ve Hac Ali Beyden istihlâl île ikrar ben-

[1] Cilt; 2 Sa; 373—374


[2] Sa; 602-603
124 kinci devre Melâmîleri

desi olmutur. [1] Sadr azam Halil Paa da îdrîsi Muhtefî' ye müntesip
imi. Hatta Sivasl eyhi drisin ikâyeti üzerine Bursaya nefyettirmiti.
San Abdullah Efendi Cevheretül bidayede Fâzl Iznikî Ali Efendi ile

eyhülislâm Mustfa Efendinin de Hac Ali Beyin müridi olduklarn söy-


liyor.[2] drîsi Muhtefî' nin mezuniyetile o zaman müteaddit kalbe bakc-
lar varm; Müstait talipleri birer birer çekip irat ederlermi. Melâmîlik
bu zamanda fevkalâde intiar etmiti. 46 sene irat ile megul olmu,
bu 46 senenin on dört senesinde Hamzaviye - Melâmiyenin riyâsetinde
bulunmu olduu hâlde kendisine müntesip olmyanlardan hiç bir kimse
îdrîsi Muhtefînin Ali bey olduunu anlayamamt. 1024 senesi rebiülev-
velinin nihayetinde vefat etmitir [3]. Kabri, Kasm Paada tersane arka-
sndan kulaksza çkan yokuun ihtidalarnda sa tarafta müstakil sofa
üzerindedir. Müstakim zade merhum, Iprîsi muhtefi' nin yannda, talarnda
« ^
>. öle M- >. J^H 1 - 8 » yazl üç olunun met-
' 1 ' Cr.

funbulunduunu yazyorsa da bunlardan yâlnz ismailin sengi mezar


kalmtr. Kendi mezar, resimde görüldüü veçhile gayet salam yapl-
dndan dün yaplm gibidir. O civarda"evliya„olarak maruftur. [4] Atâî
zamannda Sahn müderrislerinden bulunan eyh Sinan zade Mustafa E.
atâîye "ben, îdris efendinin vefatnda kassam kâtibi idim. Muhallefatm
tesbite memur olmutum. Evinin içi bir mahalle kadar vasi olup içerde
,

hadden ziyâde adam vard. Cariye ve hizmetçileri bir mahalle halkndan

[1] Melâmiyei attâriye ; Sa ;


70 —71 Bu vak'a Fezlekei tarihte de mukayyettir. Cilt;
2. Sa: 374.
]2] Varak: 134.
[3] idrîsi Muhtefî'ye muarz olduu, nihâyet
Hediyyetül ihvanda emseddîni Sîvasî'nn
emseddînin duas icabet bularak idrîsi Muhtefî' nin bir sabah, döeinde katledilmi olarak
bulunduu kaydi var. Bu yanl malûmat, Evliya Çelebi'de de mevcuttur. Ona göre de
Idris, " eriattan ta kopard deyu mahnukan ehit „ olmutur. (Cilt: 1, sâ 425) Fakat :

bunlar temamile yanhtir. Idris 1024 te ecelile vtfat etmitir. Millet kütüphanesindeki
Hediyyetül ihvan, Ruznamçeci mehur Fâik E nin nüshasndan aynen istinsah edilmitir.
Fâik . E, bu kitabn kenarlarna Hamzavîlere âit ihtiramkâr haiyeler ilâve etmi, bilhassa
bu katil riyâyetini reddetmitir.
( Evliya Çelebi'de Eyupta Idris kökü namile îdrise âit bir kök ve baçe bulunduu,
bilâhara S. Mürat tarafndan hedmettirilip mesire hâline ifra edildii hakknda baz
malûmat vardr. Cilt: 1, Sa: 399
[4] Kabrini ararken yanl yola gitmiim. Bir türlü bulamayordum. kimsen n bileceine
kanaat getirmediim halde rast geldiim orta yal bir zattan hac Ali bey diye sordum.
Bilmedi Idrisi. Muhtefî dedim. " Ha; sen zât ariyorsun „ deyip mezarnn mevkiini tarif
etti. Bunun üzerine muhtelif mahallerde bir ihtiyar kadna, sordum. On- birde çocua
lar da tandlar ve tarif ettiler. Hüseyni lâmekânî de o civarda (tez veren hüseyin de de )

namiyle tannyor. Hamza Balînin, Ismaili maukinin mehetlerine, hac Kabayi efendinin
merkadine yakn zamanlara kadar - ve hatta el'an - mum ve kandil yakld da düünü-
lürse hamzavî - melâmî erenlerinin nüfuz ve maneviyyetlerinin derecei tesiri anlalr.
; , ;

kinci devre Melâmîleri 125

fazla idi. Yalnz altm tane azat kâad yazdm. Muhallefatn tahrire
elli,

bir haftadan ziyade uratm. Nihayet baa çkamyacam anladm da


cins cins ayrp alettahmin yazmaa baladm.,, demi, atâî de " elhak
bu mertebe zuhur ile bu gûna ihtifa, kerameti azîme idüü cayi hâfâ
deildir,, [1] diyor.
drisi Muhtefî' nin bir takm tasvvufî remizleri ihtiva eden athiyesini
buldum, bu sür yönüsün
Çktm erik dalma Anda yedim üzümü,
Bostan ss kakyp Der : ne yersin kozumu ?

tarznda, hatta ayn hece adedile yazlm bir eydir. Aynen dercediyoruz t

î bu deme erince
Nice yavru .;uçurdum, Nice âiyâneden!

Dört dourdum anam Hamil oldum babadan


Babam dokuz ayakl, Anlama efsâneden!

( cy
w)n faupvfl ety cl pm7i YCt
ç*i£>x I m Ik yüzlü bir çocuk;
Kara libas giydirdim; Gösterdim kââneden !

Kaf dan arkama Yüklendim etme aceb;


Bahri muhiti içtim; Kanmadm amma neden?
Altm arin minare Çktm ann üstüne;
Çaruben cihan Doldurdum efsâneden;

Vüz tnapl bir çadr Diktirdim siper içün ;

Ana tuttum yüzümü Dodum cl kârhâneden !

riravn ile goruup üraz nasihat ettim


Dedi sözün tutmazam Dönmezem Hâmâneden.

Yedi bal bir ylan Gördüm ki hâkim olmu


Sureti hayvan deil Bilmezem amma neden ?
Ak sakall bir avret Dütü benim peime,
Zinet etmi kendine Lü'lüi dürdâneden..

Yetmi iki dilice Düdük aldm çardan


Çaldm, ar sadasn Geçti âsmâneden!

Bir top attm marktan Geldi dütü magrba.


Bu, bir rengin rumuzdur Anlama efsâneden !

Bir mektebe uradm Ku dilini okurlar


Sivri sinek halife Hocas pervâneden!

Alâimi semay Olta edip sarkttm;


Bin bykl bir balk Çkardm deryâneden !

[1] Sa: 603 .


126 ikinci devre Melâmîleri

Gördüm "Nuhun gemisin, Girdim anm içine;

Buldum anda necat, . Korkmadm tufâneden!

Senin "Idris,, hakikat Bu rumuzat sözlerin


Anlad insan olan; Bilmedi hayvaneden !

Osmanl bu athiyenin matlan yazp bir çok me-


müellifleri sahibi
:ayih tarafndan erhedildiini de kaydediyor [1]. Fakat hangi eyler
jerhetmiler ve bu erhler nerededir? Bunlar yazmyor. Yalnz Hac
Hüseyin Vassaf. B. merhum «Sefinesi evliya,, snda Nakibendî eyh-
lerinden L'alî ermî. E. nin erhettiini kaydediyor. Bu erh, Süleyma-
niye kütüphanesinde Nâfiz Paa kitaplar arasnda 419 nümarada mu-
kayyettir. Yeni Kapu Mevlevîhânesi eyhi Osman Salâhaddin
Bu kitap,
dede ve ârihin ismi de Vassaf B. in kaydettii gibi
E. (1304) ye aittir

La'lî ermî deil, "Ali ermî„dir. Bu erh pek muhtasardr. Bundan


baka mülga Üsküdar Mevlevîhânesi eyhi, Üsküdar kütüphanesi müdiri
Ahmet Remzî B. E. nin yazd erhi de Vassaf B. merhum Sefinesinde
aynen yazmtr. ( Cilt. 2; sa: 309) Bunlardan baka bir erhe tesadüf
edemedim [1].

[1] Benim anladma nazaran.


« bu deme erince * Üç gez dodum aneden » demekle Ahadiyetten ErVâh, Ervahtan
Ecsâm âlemine nüzulünü ve sülûkünü itmam edip bir çok kimseleri de irat ettiini anla-
tyor, Yahut dokuz ayakl baba ve dört ana, Eîlâki tis'a ile Anâsra remzolduundan me-
hur " Devir „ nazariyesini izah ve Mevâlîde nüzulünü îma ediyor. On taya, maruf zahirî
Havassi hams ile bâtn Havassi hams olsa gerek.. Bu suretle bir yüzü Hak, dier yüzü
Halk âlemine nâzr olan insan, terbiye ediliyor.
Kaf da
" Cem'iyyeti esmâiyye vl^-l „ denilen emâneti kübrâdr ki ârif ve
mübelligi inân kâmildir. Bahri muhit te hakikat deryasdr. Altm arn menareyi anl-
yamadm. Hurîfîler ( 28 -J- 32 =60) olduundan «^ » i bu suretle âdeme tatbik ve Isânn
amdaki altm arn tütündeki ak' menareye nüzulünü de böylece te'vil ederler. htimâl,
Idrîsi muhtefî de buna iaret ediyor. Yüz tnapl çadr da böyle.. Hurûfîler, 28 harfi bast-
ederek 72 ye ibla ederler ki 72 esmâ ve 28 müsemmânm mecmuu 100 olur. insann da
el ve ayann mafsallar 28 dir. On parmak ve on trnak ile 48 eder. El ve ayak âyelerile
50 eder. Ayni veçhile öbür taraf da 50 ve mecmuu 100 olur ki Mûsann yüz tmapl hay-
mesi buna remzdir. Bu hususta " Gavidan nâme ve Cavidan erhi Dürri yetim „ de Ak-
nâme „ de ve sair Hurûfî kitaplarnda tafsilât vardr. ( Arnâmenin di^j »U»* i^- it"

Vj** -51 (j-^ÜI £. ji* j.*s fis j* »U.^ •»».p. ve it*j bahislerine ve Aknâme nin
5 inci ve bilhassa 6 n
baplarna baknz.. Sa: 29, 31 32. ] Esâsen Idrîsi — muhtefî' nin
kitabmza dercettiimiz gazelinde de Hurûfî akidelerine pek vâzh bir surette tesâdüf
etmekteyiz.
Fr'avn, hakikatta bu'd ve gayriyetin mümessili olup ma'dum bulunan Mertebei
vehim = eytan, Nefs; yedi bal ylan da nefis merâtibi olsa gerek.. Ak sakall avret
Dünyâdr. Peygambere de Mi'raç gecesi kadn eklinde temessül etmiti. Yetmi iki dilli
.

kinci devre Melâmîleri 127

drîsi muhtefî' nin bu i'ri, emsâli arasnda hakikaten ümullü ve


güzeldir.
drîsi muhtefî' nin bu athiyesinden baka bir de u gazeli mevcuttur:
Iktidâeden salâti dâime etmez küût .

Kblesi âdemdir ann dembedem evler sücût.

Kefolup veçhine veçhi ma' nevinin srlar


Yedi hat wl:.£.J l
^ oldu ana Haktan ühût.

Görünür veçhi misâli beyti mamur zahiren


Mevzii Beytül mukaddes, hari ervah cünût.

Alemi mutlak, mukayyet menzilini tayyeder,


Menzili Ruhül kudüstür âlemi srr suût

Câm kesrette arâb vahdeti içen müdâm


Mestü medhûs Hudâdr anlamaz bûdü nebût.

Bî vuzûdur ol fakih kim mâsivâdan el yumaz,


Hakk mevhumdur peresti ettii andan çi sût?!

Uyma ann kavline zerku riyadr sözleri,

çi hannâs ile vesvâs, taras nefsi kuyût..

Virdidir J y ' Jls ; zikri j ' jU


Dahleder erbab hâlâta o hâl ile hasût..

Secde eyler sureti rahmana «dris»her nefes..

Kblei tahkike erdi eriip fazl vedût...


*

Gerek bu gazelde, gerek athiyede «Yedi hat, v^-01 f


1
sureti

rahman, yüz tnapl çadr,, gibi Hurîfî telakkileri vâzh bir surette gö-

rünmektedir, Hele son msrandaki "Fazl vedût,, terkibindeki


gazelin
iltibas kabiliyeti cidden dikkata ayandr. Fakat bunlarla îdrisin Hurûfî-

düdük, yetmi iki millete tefhim olunan srdr. arktan garba top atmas ile de zuhur
ve butûnu anlatyor. Urad mektep, rfan mektebi; halife sivri sinek, Rehber; hoca
pervane de ak ile mevhum vücudunu ifnâ edip Hak ile bâkî olan ehli tevhittir. Alâimi
sema, Hüviyyeti n.utlakamm nâsûtî suVer ile zuhuru, bin bykl balk ta lâyetenâhî taayyü-
nat ve üunu olacak.. Nuhun gemisi t Vc ö' J J*. V/j ö' Z/'
zevkan ve ühûden anlamaktr.
^ ^ J**
Esasen bu
*

hadîsi mucibince ehli beyte temessük, tevhidi


gibi eyler, sâmiih anlayna göre te'vil edilebilecei için yazlyor galiba.. Ben de bu ka-
dar anlaya bildim!..
Maruf ve mehur sofilerin çou böyle athiyât yazmtr. Mevlânânm

matla'l gazeli de bu kabildendir ki emseddîni Sîvâsî tarafndan erhedilmitir. [ lk


Mutasavvflar. Sa: 333] Son Melâmîlerden de böyle eyler yazan vardr.
128 ikinci devre Melâmîleri

ligini iddia edemeyiz. Olan eyh brahim. E. yi anlatrken de bu hususa

temas etmitik. Maamafi, Hurufîliin bal bana yaayamayp tarikatlara


ve bilhassa Bektâîlik, Mevlevîlik ve Melâmîlie hulûl ettii ve Olan
eyh ibrahim E. gibi Melâmî büyüklerinin Fazl Hurûfîye ve Hurûfîlie kar
hürmetkâr bir lisan kullanmalar nazan dikkata alnrsa mes'ele tezahür
eder. La'lî zade merhum da, Beir aann hemehrileri arasnda bir çok
Hurûfîlerin de bulundunu ve bunlarn aây ziyaretleri kilü kah bâdî
olduunu kaydediyor [1]. Fakat bu bir kaç sözle Melâmîlerin tamamile
Hurûfî olduklarn iddia, pek fâhi bir hatâdr. Yalnz tekrar edelim ki
Hurûfîlik, dier tarikatlara olduu gibi Melâmîlie de hulûl etmi ve
bunun neticesinde Melâmiler, Hurufîlik akidelerini esâsî bir akîde olarak
kabul etmemekle beraber âdemi mufritâne bir surette takdîs eden bu
meslee nîm mütemâyil bir vaz'iyette kalmlardr.

DRÎS MUHTEFÎDEN EEYZAL ANLAR


Bezci zadeMehmet Muhiddin E.
Konyaldr. Evvelâ Halvetî iken bilâhara stanbula
gelip drîsi muh-
tefîye intisapetmi ve tekrar memleketine azimet eylemiti. Birinci Ah-
met zamannda ikinci defa olarak stanbula gelip o zamanlar Darüsseâde
aas olan Mehmet aann Fâtikte Çarambada yaptrdh zâviyenin
eyhi o'mutu. drîsi muhtefî tarafndan kalbe bakclk, ya'ni müritlik
hizmetine tayin edilmiti. 1020 de vefat etmi ve Üsküdarda ahbabndan
birinin baçesine defnedilmitir [2] .

[1] Sergüzt; Sâî 54


[2] Ayvansarâyî Vefeyât'mda Bezci zadenin defnedildii mahallin, Hüdâyî eyhle-
rinden ekûrî E. nin tekkesi olduunu ve bn tekkeye ilk defnedilen zâtn Bezci zade bu-
lunduunu yazp; Muhyî'nin £i* e bir de erhi vardr; diyor.
Melâmiler, yukarda yazdmz gibi bir baçeye defnedilip oraya bir zaviye yapldn
söyliyorlar. Bilâharâ Bolulu Ahmedi Bayrâmî dervilerinden Himmet E. gelip bu dergâha
eyh olmutur. Himmet E. Bayrâmiyeden « Himmetiye » kolunun müessisidir. Vefat 1095
tedir. Tahminen 50 sene evvel Tophâne muhâsebecisi Hüsnî E. bu dergâh tecdit ve
i'mar eylemitir. Himmet E. nin mürettep divan vardr. Yazma divannn " j „ harfinden
sonrasn son eyh olan Himmet zadelerden Dr. Abdullah Nâsh B. naslsa kaybetmitir.
Himmet E. müleerri' bir zattr. iirleri mutavasstânedir. Melâmîlerdeki cokunluk ve
açklk, bunda görüntniyor, Hece ile yazd ilâhiler güzeldir.
Bâd sabaya sorsunlar; , Canan elleri kandedir?
Bilenler haber versünler; Canan elleri kandedir?
ve bütün takkelerde makam mahsusile okunan

Vakti seherde Açlur perde;


Dütüüm yerde Derman sendendir!
ilâhirleri mehurdur. Bir de sülükten dâhis gayri matbu' mensur risalesi vardr.
: ;; : ; ; !

ikinci devre Melâmîleri


129

"Muhyî,, mahallesile söylenmi güzel iirleri vardr. Müstakim zade


aruzla yazd u na'ti risalesine dercetmitir
*
Arzet cemâlin göreyim ey mah taban Mustafâ ;

Ref'et nikab rûyini . emsi drahan Mustafâ!


Hakkn sen oldun mazhan, sensin kamunun rehberi ;

Seni seven olur velî gevherlere kân Mustafâ.

Eren sana erdi Haka, ak zencirin boyna taka;


Tâ Hak cemâline baka ey nuri sübhan Mustafâ
Seninle oldu âftab, gönderdi Hak sana kitap ;

Âklara fetholdu bap ey derde derman Mustafâ !

Metheylemek seni muhâl, meddahn oldu zülcelâl ;

"Muhyî,, kuluna kl vsâl ey hakka mihman Mustafâ!


@
Biz de eski, fakat tarihi belli olmyan bir cönkte [1] bulduumuz u
güzel na'tini yazyoruz

Canmda benim ak Hudâ olal peydâ;


Mahvoldu derunimde ne kim var ise sevdâ ;

Sayyad mürâdm edeliden beni saydâ


Oldu bu gönül evk ile bülbül gibi eydâ !

Su gibi revan oldu diler


kim bula yarî
Derdine devalar kla Allah kla yarî ;

Terketti bütün ak ile namus ile ari


Oldu bu gönül evk ile bülbül gibi eydâ . !

Dil zevrakn zevk ile deryalara sald


Gayvâs oluben ak ile ak bahrine dald
Bu dürrü cevahir tözünün kânn buldu ;

Oldu bu gönül evk ile bülbül gibi eydâ !

Canan elinin canlarnn can Muhammed ; » ,

han Muhammed
Sultan elinin hanlarnn ;

Ben dertlüye klsn deyu derman Muhammed


Oldu bu gönül evk i!e bülbül gibi eydâ !

Dâim okuyup canü dilim na't Muhammed ;

Gayette safa verdi bana evki Muhammed ;

Kalbimde tarakki edeli ak Muhammed


Oldu bu gönül evk ile bülbül gibi eydâ!

Muhyî'nin divaa da mezkûr dergâhta imi. Fakat Dr. eyh Nâsh B. ademi malûmat
beyan etti. Ceddinin el yazs divanm kaybedecek kadar alakasz bulunan Nâsh B. ihtimâl
bu kymetli divan da kaybetmitir. Yahut ta Çapadaki tekkede yanmtr.
[1] Bu cönk, Molla Mürat, kütüphanesi hafz kütübü Hazmî B. e âittir.
Melâmiler — 9
; ; ;

kinci devre Melâmîleri

Derd ehli bilür ak hakikî ne safadr ;

Her türlü vefadr


belâ, cevrü cefâ, ayni ;

Fehmetti heman derdine Hak dâr ifadr,


Oldu bu gönül ak ile bülbül gibi eydâ !

"Muhyiddin,, uyar meclisi tevkifte ho âvâz;


Bülbül gibi gülende edüp nameye âgâz;
Çün ak ilâhîde sana kef olcak râz

Oldu bu gönül ak ile bülbül gibi eydâ !

"MuKyî,, bilhassa Hece vezninde muvaffak olmu bir âirdir. u


ilâhîsi, hemen bütün tarikat ehlince bilinir; Mukabelelerde daima söy-
lenirdi :

Zâhit, bizi ta'neyleme ;


Hak ismin okur dilimiz..
Sakn efsâne söyleme ;
Hazrete varr yolumuz..

Saylmayz parmak ile ;


Tükenmeyiz krmak ile ;

Taramzdan sormak ile Kimse bilmez ahvâlimiz,.

Erenler yolun güderiz ;


Çekilüp Hakka gideriz ;

Gazâyi ekber ederiz, mam Al [1] dir ulumuz !

Erenlerin çoktur yolu ;


Cümlesine dedik belî
Gören bizi sanur deli ;
Usludan yedir delimiz !

Tevhid eden deli olmaz; Allah deyen mahrum kalmaz ;

Her seher açlur solmaz ;


Bahara erer gülümüz !

"Mnhyî,, sana olan himmet Âk isen cana minnet

Elif, Allah; Mim, Muhammed; Kisvemizdedir Dâlimiz !


[1]

Maalesef bu kymetli airin divannn yegâne nüshas, arzettiimiz

gibi kaybolduundan elimizde bir kaç manzumesinden baka eseri

kalmamtr..

TIFLÎ AHMET ÇELEB


Tab' metin, lisan selis, üstat bir âir olan Tflî,Trabzonda do-
mutur [1]. Babas Abdülaziz E. isminde bir zattr. Henüz çocuk denecek

[1] mam Aliyyürrûmî: drîsi muhtefî ; Hac Ali B. dir ki mâm Alî lakabile de

anlrd.
[1] eyhî ve Müstakim zade (Tezkiretül
Hattâtîn), stanbullu olduunu söyliyorsa da
dier menba'lar ve bilhassa Safâî, TrabzonTu olduunu kaydediyorlar.
kinci devre Melâmîleri 131

bir yata iken tabiat i'riyesini izhar ettiinden Tflî tahallüs etmitir [2].
Bütün tezkireler, Tflînin airliini methetmekte müttehittir. Rzâ, bu âiri
"Tâze gû„ lukla tavsif [1] ediyor.
Tflî, ayn zamanda airliine mürâdif olarak "ehnâme hanlk,, ve
"Meddahlk,, la da mehurdur.
Safâî, Tflî hakknda "Ol arn uarâyi zevil ihtirâmndan, alelhusus
ehnâme hanlkta ve sergüzet naklinde bî nazîri rüzgâr ve meddâh
îrinkâr ve meclisi belâgatta pehlevân rüzgârdr,, [2] dedii gibi
"Sâlim„de müstakllen Tflî'den bahsetmedii hâlde 1120 de vefat eden
"Krîmî Mehmed„in tercemesini yazarken "Tflî merhum kadar sergüzet
söyler bir ehli tab'u ma'rifet perver idi,, diyor [3]. Güftî'de tezkiresinde
Tflî'nin âirliile berabar meddahln ve ehnâme hanln zikretmek-
tedir [4]. eyhî, Tflî'nîn "Bî nazîr ehnâme,, okuduunu ve "Baz ser-
güzeti olmak üzere muhteri' ve bedîhî hikâyât muhayyele nakl„ ettiini
ve bu suretle Dördüncü Müradn nedim ve manzuru olduunu söyler.
Evliyâ çelebî, Tflî'nin ehnâme hanln kayt ve boyunun uzunluundan
dolayi kendisine "Leylek Tfiî,, dendiini ilâve ediyor [5].
Tflî, ayn zamanda sülüs, nesih, ta'lik ve Acem krmas ta'likte

mâhir bir hattattr. Pâdiâh ve rieâli devlete bir çok kitap yazmtr [6].

eyhî ve Safâî; âirlik, hatttahk ve bilhassa meddahlkta öhret bulan


"Tflî'nin gümrük ve evkaftan ald vazifelerle müreffeh bir hâlde ömür
.sürdüünü bildiriyorlar.
Tflî, 1070 tarihinde vefat etmitir. Üstat âirlerimizden Nâilî, vefatna
Tflî kulunu eyliye ukbada Huda
Maksure niîni huldü magfûri ebed
Târihi vefatn demi mâderi dehr :

kapuda Hamza
tarihini söylemitir. Silivri Bâlî'nin civarnda defnedildiini
ve tanda akrbasndan Nazmî Mehmet E. nin[7] söyledii u
tarihin

[1] Trabzon âirleri "gayri matbu,, : Hamamî zade hsan B. E.

[2] Sa: 63
[3] Sa: 239-240
[4] Sa 568
:

[5] Türkiyat mecmuas. ÇiR: 1. "Meddahlar: Prof. Dr. Köprülü 2ade M- Fuat B. E.„
;Sa : 32-33 Trabzon âirleri Hamâmî zade hsan
: B. E.

[6] Cilt: 1; Sa: 671


[7] Tuhfetül Hattâtîn. Güt: 1; Sa: 60-61.
[8] Nazmî Mehmet. E. Halvetî eyhlerinden Abbül Ahat Nurî hulefâsmdandr. 1065 te
Yavaça Mehmet aa zaviyesine eyh olup 1112 de vefat etmitir. Halvet? eyhlerinin ter-
.cemei hâllerini bildiren JijÜt jU» ve û' jMfl*.*» ismindeki eserleri mehurdur. "alim tezki-
resine müracaat! Sa : 672 — 675.,,
!

132 kinci devre Melânlîleri

mahkûk olduunu müstakim zade, Risalei Melâmiyesinde bildiriyor::

t$ it«uW «risl sii-i y


»y c^-* i>Vj ü-^-5

jji
f
_,i \sm Jat ûl>

- 1070

Safâî, Tflînin te göstermektedir. "Hammer„de Tflînin


vefatn 1074
vefat tarihini 1074 olarak kabul ve "Rieu„ katalogunda bunu teyit edi-
yorsa da[l] yukardaki Nâiiî'nin rubâîsile Nazmî iv ehmet E. nin nazmn-

daki tarih msra'lan 1080 senesini gösterdiinden ve ayrca Müstakim


zade de bunu risalesinds tasrih eylediinden her hâlde 1070 te öldüü
muhakkaktr.
* *

Süleyman Faik E. mecmuasnda Tflî'nin Melâmîlii mukayyet oldua


Müstakim zade de Risalei Melâmiyei attâriyede drîsi muhtefî'ye
gibi [2]
müntesip bulunduunu tavzih ve San Abdullah E. nin gece gündüz hem:
sohbeti olduunu tasrih eylemekte ve "Beynel ihvan tab' erifleri me-
rebi fenaya mâil olduu malûm,, bulunduu kaydn da ilâve etmektedir[3],.
Tflî, divannda
Datm turrei mükinini çini cebin üzre;
Yine bir lekeri fitne döenmi mülki çin içre

matla ile beyitiik bir kasîde ile Sar Abdullahn kadrini


balayan 10
tebcil ettii gibisâkînâme ile de Melâmîliini sarahatla bildirerek
bir
silsilesini kaydediyor. Müstakim zade, bu sâkînâmeyi risâlesine almtr,.
Sâkînâme öyle balyor;

Ey sâkii turfekâr berhiz; Berhîz eyâ sitîze engizt


Ey mugbeçe, cam eyle gerdan; Göster yine mu'cizât ihsan!

[1] "Encyclopedie de L' islam,, Tflî maddesine baknz! J

[2]Meddahan: Sultân Mürâd râbi' han zaman devletinde musahibi ehriyarî olan Tflî.
..

E. Tarikat Bayâmiyeden ârfi-mâhir olup "Meddahlar makalesinde Tflî'ye âit ehemmi-


yetli malûmat vardr. Türkiyat mecmuas; Cilt: 1; Sa: 31 - 34. Köprülü zade M. Fuat B.E.,„
'

[3] Sa: 74 -
!

kinci devre Me'âmîleri 133

Olsun yine nahli tûra sânî; Yansn bu diraht üstühânî!


Sûzi dili eylesün ziyâde Envâr tecelliyât bâde !

Daha aada âdemin kemâlâtna ait û beyitleri okumaktazz:

Âdemdir olan cemâle mir'ât, Ademdir olan mufîzi âyât!


Âdem, mihri cihan candr, Mir'ât zeminü âsmandr
Âdemdir o zât pâki kevneyn, Sultân serîri kabe kavseyn..

Sonra Peygamberi medih ve srasiyle Hac Bayram velî'ye kadar


ve Hac Bayramdan kendi zamanna kadar Melâmî silsilesini yazyor.
Müstakim zade, dris hakknda
Müstagrak nûri zât drîs; Firdevsi tecelliyât idrîs.

Dediini yazyorsa da bu beyit, Âtf E. kütüphanesindeki nüshada [1]

Müstagrak nûri zât Hâce Firdevsir tecelliyât Hâce.

eklindedir ve budur. Çünki; bu beyit. Ankaral Husâmed-


dorusu da
dîne âit beyitten sonradr. Husâmeddinden sonra Melâmîlere göre Gav-
siyyet Bosnal Hâce Hamza'ya geçmitir. Tflî, bu beyitte Hâce Hamza
Bâlî'yi zikrettikten sonra dris hakknda

Kendi mahfî, kemâli peydâ; Can, âk rûyi rûhi yektâ...

Tâ vasi ola intihâyi râhi; Mahfi gerek âk


ilâhî!..

imdi o ehinehi velâyet, Ahbabna eylemekte himmet..


Gâhî ki eder nühüfte divan Ol devlete evliyâdr erkân.
Ol mihri kerem ki lutfu çoktur, Bahâyiinin hisâb yoktur.
Ey «Tfh»i bîmedâr âd ol; Ey bdilü bîi'âr âd ol!
Ol mazhar kâmili tecelli; Bir gün seni de eder teselli..

•deyip Melâmete 1050 de vefat edip Lâmekânî


sonra Hüseyn E. nin

yanna defnedilen Hakîkî B. den intisâb ettiini de

Üstâd fakîhdan Hakîkî Hassâm suhanveran Hakîkî;


Hâhigeri ak olup hevesle Dil em'ini yakt bir nefesle.
Evsafn edüp medâr kurbet Sâhip kerem eyledi mahabbet..
Oldu hüneriyle pâkü tâhir, Kalbinde hakikat oldu zâhir.

beyitleri ile bildiriyor. Hakikî B. Tflî'nin dedii gibi "Hassâm suhanve-

II] 2085.
!

134 kinci devre Melâmîleri

fan,, deilse de tabiat i'riyesi vardr. Müstakim zade, Risalesinde bir


agzelini almtr [1].
bu sâkînâmeyi her hâlde drîsi muhtefînin hayatnda,
Tflî, ya'ni 1024
senesinden evvel yazmtr. i'rini öyle bitiriyor:

Ey «Tfh»i dil bedesti gayret; Ümmîdini kl karini himmet!


Derdi dili zara eyle tedbir, Ol dest küay dergehi pîr!
Ey mark âftâb tevhîd; Ey mazhar srr srr câvîd;
Ey eâmii her zuhuri evvel, Deryay muhîti nûri kümmel!
Birden bire nûri evliya hem Zâtnda göründü tâ beâdem!
«Tflî» kapunu penâh edindi; Dîdârn secdegâh edindi;
Bü bendei bî vücudu kul et; Nâ lâyk isem de sen kabûl et!

Bâkî ki cihanda var hevestir; Senden bana bir nigâh betir.


Ben mücrime eyle destgîrî Nâ bâli tut bu abdi pîri!

mürettep divan vardr [2]. Bir divannn da "British Muse-


Tflî'nini
um„ da bulunduunu "Encyclopedie de L' islâm,, dan öreniyoruz.
"Nedim,, de Tflî'yi okumu, sevmi ve gazelini tahmis etmitir: u
Meh pertev^ alur tâbii vechi hasenimden ;

Cem'iyyeti örendi nücum encümenimden!

Erbab füsûnü sahare âciz olurlar


Çemi siyehi câduyi Hârût fenimden !

Baktkça benim âyinei rûyime tûtî


Meki suhan eyler lebi ekker ikenimden!

Hûbân cihan nâzn âlemde çekermi


Bir kerre alan busemi sîbi zakaninden?

fl] Firkatmdan âlemi tuttu egamn gel yeti;


f

Tende canm kalmad, revâmm gel yeti!


rûhi
Vaktidir can veresin canszlara hemçün Mesîh
Çâre kl ey nutku hayyi eâyidânm gel yeti!
Dümüem bahri gamn" ka'rine gavvâs olmuam
Dürri vasim isterem ey bahri kânm gel yeti
Çekti girdâb gamn ald vücûdum zevrakn;
Kl meded ey dost desti Lâmekânm gel yeti;
Zulmeti zulmi felekten bu «Hakikî» bendeni;
Kurtar ey mihri cihan sâhip zamanm gel yeti!
Melâmiyei attâriye. Sa : 64

[2] Tfl'nin divannn muhtelif nüshalar hakknda Harnâmî zade ihsan B. E. nin «Trab-
zon âirleri» fide malûmat vardr.
: ! ! !

kinci devre Melâmîleri 135

"Tflî „ bu gazel ol güzelin müntahabîdr


Mecmuai e'âr selîsi suhanimden!.. [1]

eyhî, akayk zeylinde bir kaç gazelile beraber: u gazelini de


almtr:
Dil, kenduyi ol husrevi hûbâna düürdü;
Bir gevheri pâkîzeyi ummana düürdü

Rahi emelim ald inân dili elden,

Ahr sürerek vâdii hicrana düürdü!

Ey âk âvâre yeti kûyi nigâre;


Agyâr o mehpâreyi mestâne düürdü!

Vasfeyler iken çâh zenahdânn " Tflî „ ,

Ruhsârna bir matla âhâne düürdü!

Tflî hakkndaki mütaleâtmza Rza'nn Tezkiresine intihap ettii u


güzel gazelini de yazarak nihayet veriyoruz

Vereli bâgda revnak güli âl üstüne gül,


ehlevendim taknur krmz âl üstüne gül,

Hâsdr var ise sultân bahârn gülen;


Jâle nakdini alur sâl besâl üstüne gül

Dâmen efan yeti ey bülbüli ûrîde yetii;


Çkti gülende seri âh nihâi üstüne gül!

Dâglar sinede; dil nâlede.. gûyâ kodular


Kafesi bülbüli ûrîde mekâl üstüne gül !

i'ri üstâddaki gülleri seyret " Tflî „


Döktü evrâkm bir âb zülâl üstüne gül

EYHÜL SLÂM MUSTAFA EFEKD (EBÜLMEYÂMN)


953 te tevellüt etmi, iki kere meihat makamn igal eylemitir,
ikinci defasnda 1011 de eyhülislâm olup 1013 te azledilmi ve o sene
vefat etmitir. Kabri fatih camii haremindedir.[2]

II] Nedim divum. (Halil Nihat B. F. nin nerettirdii) Sa: 129— 130. " Lugatçede
Tflî maddesinde âir hakknda muhtasar malûmat vardr. Sa: 303 304. —
121 îlniyye salnamesi 1334. Sa: 431-432 ..

Müstakim zade merhum 1015 tarihinde vefat ettiini yazyor,.


. :

kinci devre Meiâmîleri


136

ZNKL FAZIL AL EFEND :

Sevh edebâlî ahfadndandr. Sütlücede


Ahmîde bu zat klç kuatrmtr. Âlim ve
erhi, kazave kadere âit risalesi ve
âir
ihtiyar ikamet etmiti
fâzl bir zat olup
fisan vardr. 1018 de
^ Sultan

>

vefat
ye

etmitir[2]

SADRI AZAM HALL PAA


Ahmet, birinci Osman, dürdüncü Mürat za-
Mustafa, ikinci
Birinci
manlarinda sadarette bulunmutur.
Son vezaretinde Abazaya^ ve Irana
olup Erzurumda malup olmakla
gazab padgahye upam ve
serdar ^kudar
istanbula gizlice mensup olduu Aziz Mahmut Hudamn
gelip
tavassuhyle affedlmtr 1040 tarihinde
daki dergâhna s.np eyhin
vefat edip Hüdâî tekkesinde
yaptrd türbeye defnedlmtr.
etmi bulunduunu Abdullah
Bu zâtn da drîsi muhtefîye intisap
Sergüzetinde haber veriyor.
E den hikâyeten La'iî zade merhum,

HAC HÜSEYN AAs


ârihi Mesnevi Sar Abdullah E. nin
babaldr. San Abdullahn
olmutur. 1040 da vefat edip Idns
Melâmîlie duhulüne bu zât, vasta
nuhtefînin merkad civarna defnedilmitir.

olduu " Osmanl müellifleri „ nde


Ali E. nin Halvetiyeye de
müntesip
[2] zmkh
mukayyettir. Cilt : 1; Sa: 116 - 117 .
SARI ABDULLAH

Magrp ehzadeler^

itirak 1037 de Reîsül


etti.
^^J^J n^tndan sonra 1047
^
azam Halil Paa ile beraber
de Reîsürrikâb olup
Reîsül
Badat
küttaphk
md
HaM
^ ^^^^
^
azledildi.

memunyetm ihraz
n

n S an Abdullah
eden
E.

kinci defa
çekildi
1065 tarihinde siyâsî hayattan baDag Hac
babal Hüseyn
Mahmut Huda! E. ye,
Halil P vastasile Aziz
intisap etmitir.
vastasile de Melâmîlie
aa daj^ Abdullah^ E.
La'lî zadenin
Sergüzetinde
Huseyn
bjb^nto
aa bir un
o
^
den naklettiine
çemede
f^-^^^
nazar etmiler; Abdullah
gore

t. Dinu% f
J
m^dÎsLa
iki t efendiye
kendine gelince
çaltm gören

çok zevât Melâmet


s?*
nevesile yetitirmitir.
^ jr
fakat ka,bindeki

85-86
[1] Melâmiyei attâriye. Sa :

[2] Sa: 86-87


. ^
kinci devre Melâmîleri
138
Maltepeye
etmitir. Kabri, Topkadudan
Q Abdullah 1071 de vefât

* ^^SSM.'ÎU W- Ba 5 taunda tf» ya, »e

JJCS JI^C lj.j~«>-

ayak tanda keza ta'lik ile

^^^^£

lanndan La lî zade
sofada La, zadelerden

dülbakî (1165) [3] Melâmî


Hnden Mirefte'li Abdullah

^â^
Seyyid Muhammed
eyh Mehmet
ncalmden ve..eysjd^Muh
Hulus* E. (1302)
Nurun hahfelermden Haa
Maksud
E.
^^
^
nm dama

l ,
^
me dfundur.

r
"T.
Abduia

tsut ti! berat, Melâmiyei attâriyede


nasb
aynen muha,

hile bas, kol


terkettiklerine,
ve ayaksrz bir g
Hakka tamanule
ovde
^^J^^ geçtiklerin e

(Hamzavîler e) ait
ilettir.
olan bu
BÜW»
ta lan son

geçeniyeceim :

y j-^ »>,<? ile- ^>

ydediyorsa da
vefat etigini k
- c
San Abdullah». lU/ Recebinde
Ahdullahln 1071
[2] "Sefînetür rüesa,, Sef.netur ües& Sa:
_ 2 2„
budur.
kitabede 23 Safer
ya.hdrr ve tabiî dorusu
Ayvansaray. Sa 14S
[3[ Vefeyât
:
:
kinci devre Melamler

Abdullah E. ni„ velatma 5u


münasebetle öe Nisan [1]
rerdir W söylemitir:
Bu
.

zel tarihi
iei bezmi bahâristâm alemden
Yazk ser
rindi ecel nagah,
bir zerrin kadeh
îlTkaldrd
efendi km
Ki va ni bâabâm vahdet Abdullah
Dimi tabW cWu bûyi ma'rifet dlhah..

subhgâhi nâgâh
Beîr olup sabay
tebir eyhye Allah!
Mni rûhunu pür feyzi

olsun;
Makam! bâg cennette *JM,f hemrah..
ruhuna iman ola
Varmca kurbi Hakka
"Nisârî,, fevti için
bâgbân dil dedi tarih:

1701

Nâilî de
Nailiyâ târihin:
Vakti rihlette dedim
«4«»Ul* tfJ»- .TJJ
4jl
^
'-^

tarihini söylemiti

Sarl Abdullah E.
sindeki k.ymettar
nin
f
mecmuada
l a tl
u ^^T^^^
^
kas des,
naMrmdan

balyor:
arabî hakknda plup öyle
yine enfâ. rahman.,
Nefes urdu Hüviyyetten
kenara bahri subhan!
Maarif cevherin att
kim ana yok had h gj*
Zehî dereyi mutlak
,

haddu payam.
hak kim dilin yok
Zehî bahrî hüvel

mugrib eyhi ekber kim


Velayet hatemi ankay,
masnknm öldürür hurd.
rahsan,..
Hakikat
tür Fusûs içre
kelim ezvâkm. cem'a
Getürmü
ayan.
Ki ayni cem'i
Ahmetten olann ald

»^^
bakmzll
S £j Dokuzuncu asnn ikinci msfmda
(C,t: 2 sa: 43?)
; !

14 O kinci devre Melâmîleri

Pes evvel Adem âtâya cemi esmay bilmekte


Velî oul gibi sen vâris olgl ey atâ can;

Pes andan sonra ger îs'in olursan ilmine masdar


Kalup meyte gibi bîek edersin nefsin (i*) ruhanî.

Eer deryay tenzihin olursan Nûhi sebbâh


Edemez ehli tebihin zarar bil sana tûfân...

Çü Ferdiyyet makamnda vücudun edesin ifnâ,


Doa ruhi Muhammedden sâna bir srr pinhânî
gibi....

Dier kasidesi 48 beyittir. Matla budur:


Beyti ma'mur ister isen sen dili dânây gör;
Mescidi Aksâ dilersen dergehi Mevlây gör!

Üçüncü kasîdesi de:


Evliyadan ey gönül almak dilersen rengü bû
Yoklile îleru gel varlndan ol berû!

beytile balyor. 31 beyittir.

Husâmîye yazd tahmisten ilk ve son bendini de yazyoruz:

Târiki dünyâ" olup ey dil kamu sevday ko ;

Gel arâb ak nûet bu kuru gavgây ko :

4 j- !i } Cl J ^.J fâni ol, ifnay ko ;

Giileni cennet dilersen külhana bakmay ko ;

Yâr gül vech ister isen gülene bakam ko

Gel sen « Abdullah», çü geldin bu fenâ bâzarna ;

Yoklua sat kendünü, bakma cihan gülzârma


Tut mücellâ kalbini mazhar ola envârna ;

Ey «Husâmî» on sekiz bin âlemin esrarna


Çünki mazhar dütü gönlün geç bu huyü hây ko ;

Sar Abdullah E. nin

Hudâya hamdi bî gaye ki lutfu bî nihayettir ;

Salât olsun rasuline kim ol hatmi risâlettir.

matla ile balayan ve 105 beyit olan « Jii-nau* » kasîdesi Melâmiler ara-
snda pek mehurdur.

Sar Abdullah E. drîsi muhtefînin vefatndan sonra Hac Kabâî'ye


:

kinci devre jMeiâmîleri :


14:1

bîat etmitir. Kabâînin vefatnda Sadnazam Halil P. ile seferde idi.

Bu seferde Paa ile beraber Padiahn gazabna uramlard.

Gizlice stanbula gelen Halil P. Aziz Mahmut Hüdâî tekkesine iltica


etmi ve Aziz Mahmut. H. nin efâat ile afvedilmi, Sar Abdullah E. yi
de Koca Mustafa P. eyhi afvettirmiti. Bundan sonra Sar Abdullah
E. Beir aaya da bîat etmitir. Müstakim zade, risalesinde La-'lî eyh
Mehmet E. nin el yazsndan naklen Mehmet E. de bizzat Abdullah —
E. den dinlemi —
bu bîat öyle anlatyor:
Padiahn gazabndan korkup gizlice köyden köye stanbula geliyordum. Bir köyde
müsâfir kaldm akam, yatacam sralarda mâbeyn kapusuna bir uak gelerek hanmn,
benimle görümek istediini ifade etti. Bizzarur râz oldum fakat ev sahibesinin bir fâ- ;

hie olmas, yahut tannm olmaklm ihtimali ile bî huzur idim. O srada hanm mâbeyn
kapusuna gelip kapu aralnda durarak bana

Abdullah E ; Ben yabanc deilim. Sizi bir kaç kere Efendimizin huzurunda gör-
düm. Bir ey soracam. Efendimiz intikal buyurduklar vakit kendilerindeki emâneti
kime teslim ettiler ? dedi. Ben, Kâbâî E. nin vefatn henüz bilmiyordum. Dedim ki
—Vefatlarndan bile haberim yok. Yerlerine kimin kaim olduunu nereden bileceim!:
kimiz de Allahtan hidâyet temenni edip alatk.
stanbula gelip afvedildikten sonra Sahibi zaman aramaa baladm. Bir gün müte-
essirâne Hac Kabâî E. yi ziyarete gitmitim. Kabir yannda Beir aa' yi bir kaç kii ile
otururlarken buldum. Yüzüne baknca nazarndan cezbelendim ve Gavs olduklarm kalben,
tasdik ettim. Derhâl gidip elini öptüm. Yanndaki zât
— Abdullah E ;
pek geç geldin ! . _

dedi. Ben de
— Hamdolsun ;
hacere, ecere secde ederek gelmedim. Hakikatlarma müteveccih ve:
kabullerine müterakkip idim.
dedim, Yine o zât
— Fakat bu kadar gecikmek sana yakmazd,
deyince Beir aa
— Sen sus ;
bu, zevk iidir [1]..

deyip beni kabul ettiler.


&
Bu menkabe Melâmîierin ahvâlini hakî olmakla ehemmiyete ayandr.

* *

Mühim eserleri t

Sar Abdullah efendi hakikaten âlim ve ârif bir zât olup irfan haya-
tmza çok büyük hizmetlerde bulunmutur. Asarnn mühim ve me-
hurlarn yazyoruz :

iZ^-' * f. ;
(mesnevi erhi) : türkçe ve be cilttir. Natamamdr..
1287 de stanbulda tab'edilmitir.

[1] Melâmiyei attâriye. Sa : 102 — 105


142 ikinci devre Melâmîleri

„ i!iju^
: :
türkçe ve gayri matbu'dur.
jU«iau- :
(kasîde) : türkçedir. La'lî zade Abdülbaki efendinin ser-
güzetinin nihâyetine ilâve edilmitir. La'lî zade, bu kasideye bir de
zeyl yazmtr.
»Uij uj.j >\jis\c\/ .

türkçedir.
Be bab bir hâtemeden mürekkeptir. Ahvâli sülûkü, Eimmei isnâ
•aeri, hulefâyi raidini, Nakiyye, Halvetiyye, Mevleviyye ve âir tarikat-
larn silsilelerini, sofiyye ricâlinin teracimi ahvâlini ve nihâyet Hac Bay-
ram ve Emir Sikkînîden de dâhil olmak üzere
i'tibaren drîsi Muhtefî
gelip geçen melâmî kutuplarnn tercemei hallerini havi bir eserdir.
1288 de Matbaai âmirede tab'edilmitir.
U-Vivsu ûü^i «Li-viiV eyhi ekberin menakibini ve fütuhât mekki-
:

yede melâmet hakkndaki akvalini cami' arabiyülibare, gayri matbu' bir


kitaptr.
^uü^-itt Enbiyâ, hulefâyi râidîn, ahvâli kiyâmet ve hari hâvi türk-
•sIjU.iöe.-.) namiyle yazm
çe bir kitaptr, (^-i'o-^ Osman zade Tâib ;

tarafndan telhis edilerek üçüncü Ahmede takdim edilmitir. 1283 te


Cerîdei havâdis matbaasnda tab'edilmitir.
*W3'îj»3 *iaJ zât ilâhî, rûh, hakikati insâniye, kader, ervâh ve
:

sâireden, hulefâyi râidîn ve Eimmenin tercemei hâllerinden, Nakibendî


ve Halvetî silsilesinden ve nihâyet Aktab Melâmiyyeden muhtasaran bah-
,seden türkçe, gayri matbu' bir kitaptr. Badat fethi münasebetiyle
Dördüncü Murat namna yazlmtr.
^î-jM'iA ^-j ismi meyzuuna dâldir. (Nur Osmaniye kütüphane-
sinde).
Uüf'jy-î :
Mürâselâtn Cevrî'ye imlâ ettirmi, bu suretle bu eser
meydana gelmitir [1].

Sefinetür rüesâ. Sa : 23
; !

SARI ABDULLAH E. DEN FEYZALANLAR

— NEÂT AHMET DEDE


Fehîm, Nazîm ve bilhassa Nâilîi kadîm gibi cidden üstad ve mukte-
dir airlerimizin üstad bulunan Neâtî Ahmet dede, Edirnelidir.
Mahlas
evvelce Semendî iken Safaîye göre kendisine Neâtî mahlasn,
takdim
Mevle-
ettii kasideyi fevkal'âde tahsin eden asrn eyhul'islam, sefinei
viyeye göre Mevlana'ya yazd bir kasideyi beenen eyhi zade Aa
Mehmet dede vermitir [1]
Tezkirelerimiz, Neatînin üstadln takdirde müttefiktir. Safâîye na-
zaran «Asrn uarasmdan e'ân pâk ve güftar tabnâk bir airi
.sihrâferin"

[2],Rzâya göre " filhakika uarayi zevil'itibardan olup peyrevi Nef'î


olman e'ar ûhu selis ve güftar kulûbi ârifana enistir. „ [3] Asm da
"Zeyli zübdetül e'ar,, da Neâtî hakknda "Neâtî E. hakka ki
üstaddr,,

diyor.
Güftî, tezkiresinde « ^'V » serlevhasiyle Neâtî
hakknda u sözleri söyliyor:

Rumun ol söz ki ho bsâtîclir ;


Eseri lehcei Neâtî'dir.

Etmede tab' ma'rifet inevi Mâyei itiharn Edrinevî..


Etmedi dedi raviyân benam Tab' semti kazaja rabeti tam.
Bulmad bir zamanda ruhsat râh Zihnine dâg meyli devletü cah.

Akbet ol müridi ho rabet Etti Mollâyi rûmdan bîat..

Urdu meydan çerha bî perva Lekedi püti payi istina!


imdi meguli nükte dânîdir ;
Tab' gencinei meanîdir..

Noktai i'rin etmede her dem Da pirayi hodilani Acem !

Levhi rada nazm hatrsaz ah beyti kasîdei i' caz !

Mektebi nazma ol edibi di^er Akl evvel ana sitarei der

Her sözü gerçi nükteyi cami' O da Güftî gibi siyeh tali' !

Bundan sonra Rum'da i'rin ve uarann itibarszlndan bahis 33


beyit var ki serapa ikâyeti mutazammndr. Nihayet

[1] Sefine, evvelce mahlassz iir yazdn ve "henüz mahlasa layk deilim, diyerek

tevazu gösterdiini söyliyor. Gilt : 2 ; Sa :96 — 97


[2] Sa: 405
[3] Sa: 100
:

144 ikinci devre Melâmileri

Olsa meguli ivei inad i'ri eyler bu veçhile irad.

deyip Neâtînin

Cilvei yare aceb ol kadü kametmi kopar ;

Ne bu âûbü fiten yoksa kyametmi kopar ?

matla'l gazelini yazarak müddeâsn hakkile ispat ediyor.


Nedim de Neâtînin hürmetkândr. Neâtînin u gazelini thamis
etmitir

Gittin amma' ki kodun hasret ile can bile;


stemem sensiz olan sohbeti yaran bile!

Bâga sensiz varamam çemime ate görünür


Giil handan deil servi hraman bile !

Sineden derd ile bir ah edeyim kim duysun


Aksine devri felek, mihri dirahan bile !

Devri meclis bana girdab beladr sensiz


Meyi rahan deil, saan gerdan bile!

Hân firkatle "Neatî,, i hazinin vâ hayf,


Dameni ülfeti çâkoldu, giribam bile ! [1]

Esrar dedeye nazaran .Neâtî, "Üstad üstadâm rûm „ dur. Sefineî


Mevleviye, ismini bütün tezkirelere muhalif olarak "Neâtî Süleyman,,
diye kayt ve baz halâtm zikrediyor [2].

"Sima'hanei edep,, sahibi Enver B, Neatîyi medhü sena ve bilhassa


Nazîm gibi bir âirin

"Nazîm,, âsâ nola garra olursam hüsni tab'mla;

Beendirdim Neâtî gibi bir üstada e'arm !

diye tefahur ettiini kaydediyor [3].

Faik Reat B. mefhum" da "Eslâf,, ta tagazzülde Neâtî ile Vecdîyi

[1] Nedim divan. "Halil Nihat B. E. nin tab' ettirdii nüsha,, Sa 111 :

Neatî hakknda Mezkûr divann lugatçesinde baz malûmat vardr. Sa : 346


[2] Cilt: 2. Sa: 96 — 99
[3] Sima' hanei edep. Neâtî; Sa : 226 — 229
!!

kinci devre Melâmîleri 1 45

(1072) en üstad âirlerden addederek yüzden ziyade âire hocahk eden


Neâtînin bihakkin âir olduunu te'kit ve Nazîmin
Müridi ma'ni Neâtî'i Nizamî lehçe kim
Olmada sâdr zebani nâmesinden varidât
âiri Isî nefes kim feyzi nutku gösterir
Dehre ihyayi meanîde demadem mu'cizât

kt'asile sözlerini te'yit etmektedir [1].

Nesâtî, Mevlevîlikte Gelibolu Mevlevîhânesi eyhi zade Mehmet Aa


dede (1063) nin derviidir. eyhinin vefatndan sonra Konyaya gitmitir.
Kubbei hadrâ hakknda söyledii

Jîs^ji zehî künbedi kâî bünyad ;

Eylemi üssi esâsnda tekellüf üstad!

matla'l kasidesi cidden güzeldir. Rüdî (Edirneli; 1105) nin

msranm gösterdii 1081 senesinde Edirne Mevlevîhânesine eyh olmu


ve 1085 tarihinde vefat ederek mezkûr dergâhn türbesine defnedilmitir.
Vefâtna Nazîm
o&TU- o^li^-v-» ^-M £__sj

Fasîh
jU-l ls4»I Hg^f J'^j
Nâbî de

msra'larn tarih düürmülerdir.

Neâtî, dervilikten evvel Sar Abdullah E. Reîsülküttâb iken Kese-


darh hizmetinde bulunmutur. Bu suretle Melâmet nevesini ârihi
Mesneviden almtr. Müstakim zade, Neâtîyi Sar Abdullah mensuplar
arasnda zikretmektedir.
®
[1] Sa : 162 - 166
Melâmiler — 10
: : !

146 kinci devre Melâmîleri

Neâtînin V3 ve isimli manzum iki küçük eseri ve dîvan

vardr [1]. Hilyei enbiyâs 1312 senesinde Âlem matbaasnda eyh Vasfî
merhumun küçük bir mukaddimesile tab'edilmitir.
Neâtînin iki gazelile iki rubâîsini yazyoruz ki bunlar; karihasnn
vüs'atna, lisana tasarrufuna, hayâlinin inceliine, hülâsa hakikaten üstâd
bir âir bulunduuna delildir

Meclise sâkii gölçehre ki câm âver olur;


Rûhi Cem' den dili rindâna peyâm âver olur!

Etse ülzâra güzer bâd sabâ kûyundan


Çemenin raks künan hâki kyâm âver olur!

Gamze, tîrin hedefi câna ki pürtâb eyler,


Nâz, dâmen bemiyan âna sihâm âver olur!

Selbedüp akl geçen nâmü nian kaydndan


Defteri akta Mecnun gibi nâm âver olur!

Kâm dünyây "Meâtî,, gibi nâçîz gören


Devleti akta her veçhile kâm âver olur !

evkiz ki demi bülbüli eydâda nihânz;


Hûnuz ki dili goncei ra'nâda nihânz!

Biz cismi nizâr üzre döküp dânei eki


Çün ritei can gevheri ma'nâda nihânz!

Olsak nola bînâmü nian öhrei âlem?


muammada nihânz
Biz dil gibi bir turfa

Mahrem yine her hâlimize bâd sabâdr ;

Dâim ikeni zülii dilârâda nihânz !

[1] Neâtînin kendi el yazs divân, Millet kütüphânesi müzesinde 519 numaradadr.
Bu divanda 3 na't, 1 mi'raciye 1 mersiye, 1 kubbei hadray tavsif yollu Mevlânâya
medhiye 12 tane de kasîde vardr, Kasideler zevâta aittir u :

S. Mehmet, S. brahim, S.j Mürat, kaimmakam P., Nianc Abdî P., Reis amî zâde,

smeti E. 3 kasîde Girit fâtihi Ahmet P. ya, 2 kaside de Müsâhip Mustafa P. ya âit..
Divannda u harfler eksiktir
.vi £ ( £_ £ (
J' c jj° j «s j i
97 gazeli, 9 rubâîsi vardr. 66 sahîfe olan bu divan 19. S. boyunda, 12. S. eninde

ve mücellettir.
ikinci devre Meiâmîleri
147

Hem gül gibi rengînii ma'ni ile zâhir,


Hem ne'e gibi haleti sahbâda nihânz !

Geh hâme gibi ekve trâz gam akz,


Geh nâl gibi hâmei ekvada nihânz!

Ettik o kadarref'i taayyün ki " Neâtî


„ ;

Ayînei pürtâb mücellâda nihânz !

Ak ehli odur ki bakmayp dünyâya


Efzun ola evki âlemi ma'nâya!
Sevdayi vatanla durmayup bir yerde
Çün katrei ebr azmede deryâya!

Nezzarei hüsnünde ki medhûuz biz,


Hayretle serefkende vü bîhûuz biz!
Olsak ne kadar ak ile sat pâre çü gül
Çün gönce, dehen beste vü hâmûuz biz!
:

CEVRÎ

Cevrî de Mevlevî olmakla beraber "ârihi Mesnevi,, ye intisab eden-


lerdendir. Safâîye göre "Maarifi cüz'iye ve külliyede mâhir bir âir,, [1]
olduu gibi Rizaya göre de «Perverii güftei zeban tâze olup emtiai
e'âr dilpezîri bî endâzedir. Bir âiri sihirsazdr ki elinde kasab kilki

nadire perdaz, nîzei meydan belagat olup kasabüssbak i'cazdr,, [2].


Çevrinin Esrar tezkiresinden ve dier tezkirelerden, gayet güzel ta'lik
yazan seriulkalem bir hattat olduunu örenmekte olduumuz gibi ey-
hîden de yalnz iir ve hatta deil, ekseri ulûmü fünunda mâhir bir âir
olduunu anlyoruz [3]. Esasen bu vukufu ilmîsi iirlerinden anlalmak-
tadr.
Faik Reat merhum, Çevrinin hakknda "Müarün ileyh ulüvvi his,
B.
lutfi tabiiyet, selâseti beyan cihetlerile Nâilîyi andrr.,, [4] demekle tama-

mile hakikate terceman olmutur.


Cevrî, kitap yazmakla geçinirdi. 6 mesnevi yazmtr [5]. Üçüncü
Selim, eyh Galibe Çevrinin yazd bir Mesnevî hediye etmekle, eyhin

Bana Sultan Selîra kâmver kâm cihan verdi ;

Bütün dünya deer bir genci has râygân verdi!

balyan teekkürü mutazammn


matlaile kasîdesi de Cevrî hattnn çok
makbûl olduunu ispat eder.
Müstakim zade vefatna ait bir vak'a kaydediyor
Cevrî, rahatszln Sar Abdullaha haber veriyor. Vefatndan
sonra mahallesi halk, kendisi ile ademi ülfetlerinden hakknda sûi

zan eshabndan olmakla cenazesine gelmiyorlar. Ev halk, iztirapta

iken Sar Abdullah yirmi, otuz ihvânile gelip cenazesini bizzat


;

[l] Sa 86
:

[2] Sa: 23
[3] Merhumu merkum, ilmü maarif ile malûm, ekseri fünunda mahir, ho nüvislikte ve

hüsnü kitabette akran nadir idi.

akayk zeyli: eyhî.


[4] Eslâf. Sa: 80
[5] Esrar tezkiresi bir çok Mesnevî yazdn kayt ; Sima' hanei edep, yazd Mesne-
lvîerin adedini 6 olarak tahdit ediyor. Sa: 31 — 32
: :

kinci devre Melâmîleri 149

gasil ve namazn dahi kendisi klp "Eri kapu„ hâricine defnediyor;


kabrinin yerini düzletiyorlar. Bilâhara ba ve ayak taraflarna birer
servi dikiliyor. Müstakim zade merhum, "kabri mestur olduundan
ancak ihvann malumudur,, diyor [1]. Bu vak'a, hele kabrin düzlenip
belirsiz bir hâle getirilmesi, halkn Cevrîye aleyhtar, binâenaleyh Çevrinin
de akayidi sofiyeyi ketim hususunda mübâlâtsz olduu kanaatini uyand-
ran kuvvetli bir delildir. Vefat 1065 tedir.

ve

Msra'lar vefatna tarih olarak söylenmitir.


Asâr
Mesneviden 40 beyit intihab edip her beyti be beyitle
erhetmifir. 1057 tarihinde yazmtr, kitabn ismi, tahrir tarihidir;

matbudur.
ji^üt^e Yusufi sineçâk (953) sine erhtir. 1057 de yaz-
lmtr. Keza kitabn ismi yazld seneyi göstermektedir. Matbu'dur.
Cr.fjb^ Matbudur. iüf» msranm gösterdii 1040
senesinde yazlmtr.
JüU ju Kr; -. Matbu'dur.
•u*.: Aslen yazc zade Salâhaddinin olup Çevrinin slâh ettii man-
zum bir kitaptr. Tabu ve cevvî hâdiselerden bir sene zarfnda vukua
gelecek ahvâli istihraca çalan bu kitap ta matbu'dur.
Mürettep divan: Gayri matbudur [2]

Divannda 19 beyitten mürekkep Sar Abdullah E. nin tavsifini mu-


tazammn bir kt'a vardr. lk beyitleri unlardr

Ey ki endîei irfânü kemâlinde hired


Eylemez rûhi Mesîhi suhan mahremi râz !

[1] Melâmiyei attâriye. Sa: 106


[2] Cevrînin cönk tarznda eski yazma bir divan Millet kütüphanesinde 103 numara-
dadr. Ayn kütüphanede 104 numaradaki divan, yeni istinsah edilmitir. Eski yazma 19.
S. tul ve 9,7. S. arznda olup 75 sahifedir. Muhteviyat:
1 na't, Mevlânâya 1 medhiye, Pâdiâhlara ve asrn ricaline âit 20 kasîde, 5 Terkibi
bend, 6 kt'a, 199 gazel, kitaplarna ve Abdullah E. nin Mesnevî erhile lü^i^I-i sna
tarih.. Divannda noksan olan harfler unlardr:

t f I ^ i î ( t (
ki I I i I r )
! !

kinci devre Melâmîleri


150

Cevherizâtn Hah iizre beyân eylemee


Natka zemzemei acz ile eyler âgâz..
Der idi gevherei cevheri âyînei can
Akln idrâkine göstersen eer rûyi cevaz.

Câmei dâniine Iâyihai kudsî zeyl,


Dâmeni ftnatna sânihai râz traz..
®
son beyti
Mesnevî ârihi Abdullah E. ye âit dier bir kt'as var ki
bu kt'asnda da Abdullah E. ye
erhin itmam tarihini havidir. Cevrî,
hulûs ve iradetini u
beyitlerle izhar ediyor:

Olanlar lûtfi hakla mazhan feyzi ol üstadn


Baklsa her biri mecmûai esrar kudrettir.

O feyzin mazharmdan biri Abdullah Efendidir;

Ki isti'dâd ile üstad eshâb tarikattr


O
Muhammed nûru kim olmutur ânnla dü âlem pür;
Fürûzân oldu kalbimde benim ••

Beytile balyan na'ti çok mehurdur. Cevrînin iki gazelini yaz-


yoruz:
m % *"
dili bin derd ile izhâr ederiz
'

Biz ki hâli ;

Gamzeni muztaribü çemini bîmâr ederiz !

Söyledirse bize efsânei dilden gamzen;


Çemi mestânei pür hâbn bîdar ederiz !

Çemi mestinIe~olan zevkimizi bildirsek


Zühdü sâgar bekefi kûçei hammâr ederiz !

Eylesek kemikei turrai pürtâbm yâd


Akl teblerzei sevdâya giriftar ederiz

Nevei mestii câm lebini nakletsek

Ak hem merebi uâk heveskâr ederiz !

gubâr hat la'lin hayran


Bizi eylerse
Cur'adân kadehi mahzeni esrâr ederiz !

bezmi cünun
Dili "Cevrî,, gibi etsek hevesi ;

Bademiz hikmetü sâkîmizi hüyâr ederiz

îvei hüsnüm, mahabbettir giriftârm benim ;

Fitnei akm, hevestir vâlehi kârm benimi


. ! ;

kinci devre Melâmîleri 151

Nâz serm estim, serîrim hâbgâh gemzedir ;

Çemi bîbâki tegafüldür nigehdârm benim !

Ol behiti hikmetim srr lebi hûnâb ile

Âbi rûyi kevseri ma'nidir enhârm benim !

Çemei derdim, mahabbet tenedir bir katreme ;

u'lerîzi sûzi dildir çemi hunbârm benim

Nahveti aklm ki vermem zerrece aka vücut


Hem yine bin akl meftun eyler atvârm benim ;

Himmeti fakrü fenaym kim demi tecrîd ile


Nâmü kâm bî vücut etmektir âsârm benim !

^Cevrî" i isi beyânm nüktei Canbah ile

Rûhi ma'nâya gdadr zevki güftârm benim !

Mustafa Resmî E:
Sar Abdullahn oludur. Tahsili ulûmdan sonra cebeciler kâtibi
olmu, 1060 da memuren bulunduu Morada vefat etmitir. Mürettep
divan vardr. [1]

Hüseyin dede:
Hüseyin dede [2] namiyle mehur ve koca Mustafa Paa tekke-
Ik
sinde hücre niin imi. Muammerinden olan dede, Koca Mustafa Paa
eyhi Nurettin efendiyi, pederinin hayatnda iken nevei melâmetle ter-

biye edermi. Hatta bir kere, eyh efendi olunu arayp, dedenin hücre-

sinde oldunu anlaynca "Artk bu tekeeden usûlü esmâ gitti, ak ve


mahabbet dadand,, demi.
Beir aann zamanna kadar yaam ve aaya bîat eylemi oldu-
unu müstakim zade merhum, Abdülbâkî efendinin hatt destiyle yazl-
m bir mecmuada gördüünü söyleyip dedenin beir aann himmet
"zât,, tecellisine mazhar otduuna dâir Lâ'li zadenin yazd-
ve nazariyle
bir menkabeyi naklediyor [3].

La'lî eyh Mehmet:


stanbulludur, llmiyye tarikine mensup olup Mekke ve stanbul kad-
lklarnda bulunmu; bilâhara azil ve Kbnsa nefyedilmi, 1119 da men-

li] Tezkerei sâfaî.

[2] Ik, alevilere denir. "k tabirini evvel Hac Bektai Velî vaz' etmi; hakikatmdan

hâbîr olmayanlar zulmette ve özünden agâh olanlar nûri hakla aydnlkta olmak münasebe-
tiyle...,, brahim E. (sohdetnâme)

[3] Melâmiyei attâriye. Sa : 118-119


152 kinci devre Melâmîleri

fâsnda vefat eylemitir. arihi Mesnevi San Abdullahn kerîme zade-


sidir. ârihi Mesneviden maada Mekkede eyh Mehmet Miyâni Ma'sum
halifesi Ahmedi Yekdest, Nakibendî eyhi mürad' a da intisab etmi-
tir. La'li zade merhum, Beir aa ve Seyyid Hâim ve Seyyid Ali
efendilere de mülâki olduunu Sergüzetinde bildiriyor. [1].

[1] Sa: 56-57


LA'LÎ ZADE ABDÜLBAKÎ

La'lî eyh Mehmet efendinin olu ve ârihi Mesnevinin hafidinin

mahdumudur. 1266 da vefat eden Nakibendî eyh Mürada intisap et-


miti. Sadn'azam ehit Ali paaya muallim olmu, Mora hezimetinde
paann ehadetinden sonra Limniye nefyedilmise de Mürat E. o sra-
larda Bursada bulunmakla, Abdülbâkî E nin menfâsmn Bursaya tebdilini
rica etmi ve taraf hükümetten ricas is'af edilmitir. Mürat E. Abdül-
bâkî E. Bursaya gelmeden Istanbula avdet etmi, bir kaç sene sonra da
La'lî zâde affedilmitir. Bilâhara stanbul kads, bir müddet sonra Ana-
dolu kazaskeri olmu; nihayet Eyyupta bir ev alp ziyâretine gelen ihvân
ile sohbet ederek asûde bir hayat geçirmee balamtr. 1165 de vefat

ederek Eyyupta Yahya E. tekkesinin karsnda yaptrd mektep ve


kalenderhanenin bahçesine defnedilmitir.
Kendisinin kendi vefatna evvelce tarihi u
söyledii mehurdur.
Kabrinin önündeki pencerenin üstüne hakkedilmitir:

<J-"_}
f>. <J-JJ J-^J 0»CJ J^
Jc-J ^ l-?.*

Bu kt'adaki «Jr\j°kj <» dördüncü msra 1153 senesini gös-


terkibile

termektedir. Millet kütüphânesinde Pertev Paa kitaplar arasnda 636


numarada mukayyet ve La'lî zadenin âsârn muhtevi bir mecmua vardr.
Bu mecmuay Müstakim zade merhum yazm. Mec-
1189-1190 tarihinde
muada balâdaki tarih Abdülbâkî efendinin Eyyuba nakline âit olarak
gösterilip "kabri üzre pencere balâsna resmolundu; tarihi rihlet deildir,,
kayd da ilâve ediliyor ki dorusu da budur. Ayn mecmuann üstünde
Müstakim zadenin u hatrasn okuyoruz:
«Garâibdendir ki evval on dokuzunda sebt günü salât zuhurdan
sonra cemaatla Eyyupta cenazesi namazn edâ ve kyam ve tekbîrât
esnasnda bu fakirin kalbine sânih olan msra tarihi rihletleri olmutur ki
budur:
; ;

154 Ikineidevre Melâmîleri

1159

La'lî zade merhum Seyyid Ali Efendiye mülakî olmu ve küçükken


babas tarafndan Seyyid Hâim Efendiye de götürülmütür. "Dokuz
aylk süt emer bir çocuktum; fakat suret ve emâili tamamiyle aklmda
kald. Bu ancak Seyyid Hâim Efendinin bir kerametidir.,, diyor [1].
Esasen Abdülbâkî Efendiyi kablelmilât tevsim eden de Ssyyid Hâim
Efendidir [2] Müstakim zade risalesinde yedi, sekiz yanda iken baba-
.

siyle beraber bir bayram günü ziyaretine gidip duasn aldklarn yaz-
yorsa da bilâhara da Efendiye devam ettii cenazesinde bulunmas ve
esnayi namazda bilbedâhe tarih söylemesiyle sabittir. Yukarda söyledi
imiz mecmuaya Efendinin sergüzetini, Zülfetüttemkin tercemesini,
Mesleküluak erhini, Mebde'ü maad, Risâletül ünsiye ve Risâletül mü-
radiyesini yazmtr. Bütün bunlar, La'lî zadenin, Müstakim zade Saded-
din Efendiye fevkalade müessir bir ahsiyet olduunu ve ihtimâl de
müridi bulunduunu gösteren kuvvetli delillerdir.
*
* *

zade "yetim,, mahlasiyle iir de söylerdi. iirleri mütavasstâne


La'lî
fakat lisan selistir. Meslkül Uak
ehrinden bir na'tini yazyoruz :

Vücudun mebdei bahri hüviyyet ya rasulallah ;

Zuhurun sureti mir'ât vahdet ya rasulallah !

Cemâlin surei rahman fürkani hakikattir,


Kemâlinle mükemmeldir risâlet ya rasulallah !

Sen ol hurîdi enversin ki zerrâti avalim hep

Senin nurunla buldu hüsni suret ya rasulallah!

Edüp mi'râc cismânî s y~-\ 3" oldun ;

Bilindi srr mâ evhâda hikmet ya rasulallah !

Lisânndr kalem, nûni dehâna levhi nutk üzre


Muharrer oldu kur'an âyet âyet ya rasulallah !

Dedin £ j*b jüjt fakr, zâtn mütemmimdir


;

Duyuldu nolduun, ettin iâret ya rasulallah !

Yetîm" e râh aknda hidâyet eyle sultânm


(1

Dahi ruzi cezâda kl efâat ya rasulallah !

[1] Melâmiyyei attariye Sa: 110


[2] Ayn nüsha. Sa. 109
kinci devre Melâmîleri 155

Aar :

c-iJO Çok mühim bir eserdir. Ceddi ârihi Mesnevi San Abdullah
;

E. den sonra kendi zamanna kadar gelen melâmî ricalini ve ahvali ta-
rikati ancak bu eserden anlaya biliyoruz. Matbu'dur.
ju»ii i»u. Sju-$ jii Sar Abdullah E. nin ,i-
:
kasîdesine zeyldir.<-î il

47 beyttir. Bu kasidede melâmî silsilesini de yazar. Sergüzetin nihâ-


yetinde tab' edilmitir.
jiAJiau- S-v5 n/» Büyükçe bir eserdir, gayri mat'budur.
:

sU.jÎju. Nakiye ne'esini cami bir kitaptr. <j>~iic--*u «iu j } #> v*V
^ j\j0\ ((J > o^Jw- /'s ij/J «»f*» o^'jjjî- . . . gibi mebâhisi havidir.

Bunlardan maada Gazalinin kimyâyi seadetini, Abdülkerîmi Ceylînin


ûUVt «^Öiî*j ismili kitaplarn, Hace ya'kubi çerhînin 3u j sini
*» ju auj yi terceme etmitir. Bunlardan baka daha bir kaç küçük risâlesi

vardr.
. '

HACI BAYRAM KABAYÎ

Melârnîlere nazaran drîsi Muhtefî'den sonra "Gavsiyyet,,, Hac ka-


bâî'ye geçmitir. Mumaileyh, an asln gürcü olup top kapda takkeci
camiinin bânisi Melâmî brahim çavuun azatl köle-
ricâlinden arakiyeci
lerindendi. smi Keyvan iken Melâmiler tarafndan «Hac Bayram» ismi
verildii gibi [1] Sandal bedestannda elbisecilik ile megul olduundan
« Kabâyî,, lakabile de öhret bulmutu

La'lî zade, kabâyî' E. nin merebinin takvâ ve azîmet üzere bulun-


duu cihetle halk ile ihtilattan müçtenip olduunu ve tâliplerin iradna
Bayrâmiyeden Bezci zadeyi tayin eylediini bildiriyor [2].

Bu Bezci zade, drîsi Muhtefînin halîfesi Muhiddin (Muhyî) deildir.


Çünki Muhyî 1020 de vefat etmitir. Ruznamçeci Süleyman Fâik E.
(1254) "Hediyyetül ihvân„a yazd haiyede bu zatn Bayrâmiyeden ve
yine Bezci zadelerden eyh Muhiddin Emin E. olduunu tasrih etmek-
tedir [1].

Kabâyî E. 1037 tarihinde vefat edip Takkeci camiinin kar tarafn-


da, caddeye yakn bir mahalle defnedilmitir. Ba tanda Sülüs yaz
ile aynen

yA?' J ^ vj-^J v^f


Ifb C**-j <~>-jj J^_j\> .A-V

\r • v

[1] Sergüzet . Sa: 50


[2] „ „ 49
[1] Millet kütüphanesindeki 1290 tarihînde yazlan "Hediyyetül ihvan", Bu hâiyeli
nüshadan aynen istinsah edilmitir.
Süleyman Fâik E. için müracaat! Sicilli Osmanî. Cilt: 3 ; Sa: 98
kinci devre Melimîleri 157

ayak tanda keza Sülüsle

yazldr. Merkadin etrafndaki parmakln ön tarafna mülask bir tata-


da Ta'lik ile yazlm u
beyti okumaktayz:

u'
tarih olmas eden « » e*-.,
iktiza » cümlesi senei vefat ifâde etmi-
yor, bilâhara kabâyî E. nin merkadinin arka tarafnda ayni kabâyî E. nin
merkadi gibi bir merkat buldum. Bu merkadin ba tanda

yazl . . 968 sesinde vefat etmi. Esasen


Bu zat ^ cümlesi
hâlde u
anlalyorki kabâyî E. nin
de tamamile bu seneyi gösteriyor.
tana, Yalnz ilk msran hazif ve yerine gayri mevzun <'« ^ cW
cümlesini ilâve ederek aynen bu kitabeyi yazdrmlardr.
BEIR AA
Kabâyî E.den sonra Melâmî —
Hamzâvî riyâseti, Beir aaya inti-
kal etmitir. Beir aa, sarayda bostanclar oca hademesindenmi. Genç
yanda kendisine bir eyh aramaa balam, nihayet drîsi Muhtefî'nin
rehberlerinden olan bir berberi bulmu ve bu suretle drîsi Muhtefî ile
Hac Kabaî'ye mülâki olmutur.
drîsi Muhtefî'nin vefatndan sonra tekaüt olup Hac Kabâyî 'nin evine
yakn bir ev almt. Her sabah Hac Kabâî'yi
evinden alp Bedestana
götürür, akam üstleri Bedestan kapusunda bekleyip yine evlerine bera-
ber giderler; bu suretle pirinin sohbet ve himmetinden istifza eylerdi.
Hac Kabâyî; bir gün Bedstana giderken yolda «Kara olan; tâifeyi sana
sipâri edelim» demi; dönüte evine girerken tekrar «Tâyifeyi sana
emânet ettik; evinde bana teveccüh eyle!» sözlerini söylemi.. Bir müddet
sonra Beir aa, bütün mahlukatn kendisine secde ettiini görüyor; ken-
disine gelince eyhinin evinden alamak sesleri duyup intikal ettiini ve
«Gavsiyyet»in kendisine geçtiini anlyor [1].
Beir aann Silivri'ye yakn bir yerde bir çiflii varm. Yazn oraya
gider, kn
stanbul'da oturur; çiftliinden getirdii ineklerin südünü sat-
trrm. «Sütçü Beir aa» telkihine sebep budur. Kendisi fevkalâde nâ-
fiz olduu gibi Koniçe'li bulunduundan yeniçeri ocann erkân da hem-
ehrileri idi.

Müstakim zade'nin risalesindeki bir hikâyeden anlaldna öre


züvvâr o kadar fazla idi ki huzuruna ancak nöbtle girile biliyordu [2].
Bundan maada skenderiye'den gelen bir çok Bektâî ve Hurûfî
arnavutlar da hemerisi olmak münasebetile konanda müsafir oluyor-
lard [3]. Bu gibi halât, hakknda
sui zann bâdî olduu gibi bilhassa
tarikat eyhlerinin hasedini de celbediyordu. «Ümmî» lii de eyh efen-
dilere vesîlei taarruz olup hakkndaki dedi kodu büyüye büyüye devlet
ricâline kadar aksetti.
Nihâyet Dördüncü Mehmed'in Edirne'ye ve Sadr azam Köprülü zade

[1] Melâmiyei attâriye. Sa: 129


[2] Melâmiyei atâriye. Sa : 131
[3] Sergüzet. Sa: 54
kinci devre Melâmîleri 159

Fâzl Ahmet Paann


Avusturya seferine hareketleri esnasnda halk ted-
hi ve iskât için eyhülislâm Sun'î zadenin fetvasile Fener baçe'de 90
yan mütecâviz bulunduu hâlde Fener dâhilinde ihnak edilmi ve cesedi
denize atlmtr. Kendisile beraber 40 müridi de boulmutur (1073).
Hamzavîler, bu krk kiinin Beir aann katlinin ertesi günü « Bâb
fetvâ » ya gidip « Beir aann itikadnda bulunduklarm; binaen aleyh
kendilerinin de pîrleri gibi îdam edilmelerini, îdâm edilmedikleri takdirde
pirlerinin zulmen ehit edildiinin sâbit olacan» ifâde etmelerile, bun-
larn koyverilmesi, hakikaten Aann katlinin gayri meru' bulunduunu
kadul etmek olacandan, Aa gibi Fenerde bodurulduklarn mütevâtir
bir rivâyet hâlinde söylerler ve ilel an Fenere çkmazlar. ayet giderlerse
ancak methalden ziyâret ve Beir aann ruhaniyetine teveccüh edip dö-
nerler. Bu akîde, dier tarikat erbabnda da vardr. Anlalyor ki Beir
aa bütün tarikat ehline nafiz olmutur.
zade merhum, Sergüzet'inde «Sadefi arifleri bahre ilka olundu,
La'lî

Sonra bulunmamakla kabri pür nûrlar deryây rahmet olmutur»[l] diyor.


Müstakim zade, ismâili Ma'ukî'ye « c \,j , Hamza Bâlî'ye -
,

• j>> » tarihlerini söyledii gibi, Beir aann katline de « ' ter-


kibini tarih düürmütür [2].
Beir aann katli, Hamzevîleri fevkalâde incittii gibi 90 geç- yan
in bir ihtiyarn, ertesi günü de krk kiinin îdâm ahaliye fena bir te'sir
yapmt. Sadr azam, kabahati Sun'î zadeye yükleyip mumaileyhi azil ve
yerine Minkarî zade Yahya E. yi eyhülislâm tayin ettirerek kendisini
tebriyeye çalmt [3].
Maamafih bu vak'a, Hamzavîleri iyice sarsm ve Beir aa'dan
sonra ihtifâya mecbur olmulardr.

* *

Beir Aa, zamannda Melâmîlii fevkalâde ilerletmi ve Abdülbakî


E. nin Sergüzet'te yazdna nazaran iktiza etmedikçe kimseye rehber-
lik hizmetini ihale etmez ve tâliplerin kalbine bizzat bakarm. Lâ'lî zade
bu hususât beyan ettikten sonra « Zaman eriflerinde bir müstait, mah-
rum kalmamtr » kaydini de ilâve eyliyor [4]
Lâ'lî ve Müstakim zadeler, risalelerinde Beir aann bir mektubunu

[1] Sa: 55
Bu tarihler, Müstakim zadenin yazsi'e muharrer La'li zade'nin âsârm havî mec-
[2]

muada Sergüzet'in kenarlarna haiye olarak kaydedilmitir. «Millet. K. Pertev P. Mecmua.


636»
[3] Sergüzet. Sa : 55 — 56
[4] Sa: 50-51
:

160 kinci devre Melâmîleri

dercediyorlar [1]. Bu mektup, Beir aann denildii kadar ümmî olma-


yp, bil'akis irada muktedir ve zamann icâbâtn müdrik bir zat oldu-
unu ispat ettii cihetle biz de aynen dercediyoruz

« .JU_j *>U-— -u-l ([2] (jiLill^A»

Vâslân nûri lika, âkân srr Enbiyâ vü Evliyâ ve tâlibân vasl


Hudâ!
Nedir hâliniz ? Her biriniz tenhânzda kendi vücudunuzdan istifâr
idüp mahabbetullaha sa'yü gûi eyleyüp nûri zât pâki lâ yezâl ile mü-
tecellî olurmsz?
Ef'âlü akvâlden er'i erîf üzre hareket eylemenizi isterim. Zinhâr,

zinhar; hilâf er'i erîf kendi za'mnz ile söz söylemeyesiz ! eriat,
eriat, yine eriat!..
Kavilde ve fiilde zâhirinizi eriat ile ârâste ve bâtnnz nûri mahab-
bet ile pîrâste ve nûrânî olmak gereksiz
eyleyüp rûhânî Bir birinize !

mülâkî olduunuzda tenezzül ve mahabbetinizden sonra ahkâm eriat


ve âdâb tarikat muktezasnca ma'nâya delâlet eden kelimât tekellüm

eyleyüp malâya'nî söz söylemeyesiz Yüzbin söz bir pula demez. Ke-
!

lâm, ma'nâ yolu bilinmek ve bulunmak içündür. Câna necât, ma'nâ


iledir; söz ile necât bulunmaz..
Yolunuzu candan izleyüp ma'nâya vusûl içün Cenâb Rabbül âlemîn
huzurunda teveccühi tâm ile müteveccih olup bîhâsl kelimattan feragat
eyleyesiz! ma'rifet zannedüp sattuunuz kelimâttan zarar terettüp eyle-
düün bilmezmisiz?
Haramdan devre müteallik kelimât min ba'din lisâ-
perhîz eyleyüp
nnza getürmiyesiz Her kim mütenebbih olmaz ise ve hilâf er'i erif
!

hareket eder ise bizden deildir. Lisân kesilmek gerek !..


Ve tenezzülü dil ile idüp secde misâli yer ve diz öpmiyesiz; rzâm
yoktur. Musâfahay ehli er' kabül eder. Tenezzül, gönülden olur. Birlik

içündür; tf^e^û* ^ r^ 1 -»--

•t yUIjoU-

Beir

[1] Sergüzet. Sa: 51 53. —


Melâmiyei attariye. Sa: 130—131
[2] Matbu' Sergüzet'te mektup £>UJIy» diye balyor.
: :

BURSALI SEYYD HAM


La'lîve Mü-takim zadelerin tahkikine nazaran Beir aa'nm maka-
mna Bursal Seyyid Hâim E. geçmitir.
Bu zât, « Kitman » a ziyâdesile riâyetkâr olup kimse ile tarikata dâir
sohbet etmedii gibi ihvânn cem'iyet ve sohbetine de müsaade etme-
mitir. La'lî zade, pederinden naklen Seyyid Hâim E. nin fevkalâde
ibrâm ve srardan sonra yalnz Gedâyî Ali E. ye [1] Seyyid Ali E. nin
kalbine bakmaa
mezuniyet vermi olduunu söyliyor ve bu ihtifânn
neticesinde tariki Melâmette kllet zuhurunu ve hatta bir çok ihvânn
Hâim E. nin Kutbiyetinde yakin tahsilinden mahrum kaldklarn haber
veriyor.
1088 senesi Ramazannn Kadir gecesinde vefat etmitir.
La'lî zade, babas La'lî Mehmet E. den Haim E. nin vefât hakkn-
da öyle bir menkabe naklediyor
1088 senesi Ramazannn kadir gecesi, La'lî Mehmet E. Hâim E. de müsâfirmi. iftar-
dan ve teravihten sonra bir müddet sohbet ediyorlar. Sabaha kar Haim E. hareme
gidiyor. Biraz sonra Haim E. nin zevcesi harem kapusuna gelip
— Aman Mehmet E yeti ; efendi vefat ediyor.
diyor. La'lî Mehmet E. hareme geçiyor ve Haim E. yi haleti nezi'de buluyor. ^ okuya-
ca srada Haim E. .ut deyip teslimi rûh ediyor.
Mehmet E. çok müteessir olup
La'lî :


Efendim makamnz kime terkettiniz ve bizi kime braktnz ? diye alamaa
;

balyor. O srada "Seyyid Ali'ye varn „ diye bir ses duyuyor. Ertesi günü cenaze
!

merasiminde La'lî Mehmet E. Seyyid Ali E. ye dikkat ve mahabbetle baknca Ali E. Meh-
met E. nin kefini anlyarak durduu yeri deitirmek suretile Mehmet E. nin nazarndan
kaçyor ve bu suretle hâlin ifa edilmemesini istediini anlatyor [2].

Hâim E. Edirne kapusu haricinde Emir Buhârî câmii karsnda


caddeye nâzr bir mahalle defnedilmitir. Ba tanda Ta'lik yaz ile.

—>_jJjl ij\Jc j\ .J
«ll— £__JJ

[1] Gedâyî Ali E, müderrisin ve uarâdandr. 1094 te vefat etmitir.


Millet ; Pertev P. K. Mecmua : 636
[2] Serüzet. 1175 senesinde yazlm nüsha. Millet. K. M 1052
Melâmiler — 11
162 ikinci devre Melâmîleri

lSaj ^Jjl Jol <£

"Uj^l k- ju>. oj^l jl^/>

\ • A A

beyitleri mahkûktur. Son beytin her iki msra da ayr ayr, tam olarak
vefat senesini ifâde eder [1].

[1] Bu tarihin akaykin « JjjHjo» ini yazan eyhî'nin babas ve Emir Buhârî tekkesi
eyhi olup 1102 de vefat eden Sîmke zade Feyzi E. nin olduunu Müstakim zadenin mec-
muasnn kenarndaki « &X\ r<ui j-ji ulj jSZ*~* '<Xf > haiyesinden anlyoruz.
EYULSLAM PAMAKÇI ZADE SEYYD AL E.

SeyyidHâim E. nin yegâne müridi olduundan Melâmîlere nazaran


Hâim den sonra "Gaysiyyet„e bu zât geçmitir. Ali E. Hâim E. den
E.
ziyade Kitmâna riâyetkâr olmu, hatta eskiden görütüü ve sâdk âk
ihvânile bile tevhide âit bir ey konumamaa balamtr. La'lî zade
"Peder merhum ile görüür dört be pîr âk vard. Encâm
neye vara-
caktr ? Müstait tâlîpler görürüz. Efendimiz cümlesini zâhiren reddederler.
Fakirlermahrum kalyorlar; diye teessüf ederlerdi,, diyor [1].
Melâmîlerin "Seyyid Ali sultan,, dedikleri Pamakç zade Ali E. hiç
kimseyi irâda mezun etmemitir. Kendisini bu derece gizlemesi âdetâ
insana üphe veriyor. Acaba yllarca medreselerde ulûmu zahireyi tahsil
eden, saray ve ekâbir konaklarnda ömür süren ve nihâyet kendisini
ulûmu zâhire ikna' ve itma' edemediinden Melâmîlie giren bu Hoca E.
hakikaten Melâmîlie inanmm idi ve Hâim E. acaba Sârban Ahmetler,
drîsi Mhtefîler gibi bu eyhülislâm teshir edebilmimi idi?..
Üçüncü Ahmet devrinde 1124 senesi Muharreminin dördüncü günü
vefat eden Seyyid Ali E. vasiyeti mücibince Edirne Kapusu mezarlnda
ehit Beir aann dâmâd Osman aann yanna defnedilmekle zihinlere
tebâdürü pek tabiî olan bu üpheyi kökünden izâle etmitir.
Melâmî eyhülislâm, hayatnda hem mevkiini syânet için, hem de
artk Melâmîlerin kan dökmelerini tecviz etmediinden ihvânn himâye
için "Takyye ^"„ye fevkalâde riâyet ettii halde vefatnda bu kitmana
lüzum görmemi ve pirinin dâmâd Osman aann yanma defnini vasiyet
eyliyerek ihlâs akidesini izhâr eylemitir.
Medfeni, Edirne kapusu mezarlnda Emir Buhârî câmiine giden
yolun sa tarafnda, biraz içerde ta parmaklklarla çevrilmi, üstü açk
bir türbe hâlindedir. Osman aann solunda medfundur. Aann sengi
mezârnda

[1] Sergüzet. Yazma nüsha.. "Buraian Mutbu' Serüzet'te yoktur..


(3 4 kinci devre Melâmîleri

kitabesi mahkûktur. La'lî zâde, Hac Osman aay "Meczubi ilâhî,, diye
tavsif ediyorsa da zannederiz ki bu cezbe, smâili Ma'ûkî ve Hamza
Bâlî'nin cezbesi gibi olacak.. Yalnz cezbe kelimesinin ma'nasndaki ilti-
bâs, aay kayn pederinin âkibetinden kurtaraca için âdetâ bil'iltizâm

kullanlm bir kelime.. Baka suretle olsayd, koca bir eyhülislâm, bu


zata bu derecede merbut olamazd.
Seyyid Ali E. nin ba tanda âir Rahîmî tarafndan yazlan u
güzel tarih mahkûktur: [1]

jiî^ju ^ iix; tSJti- ij-— j. ö-u—u jî >_>-

ojul <_> jll— jf\ j'iJ j^—!jl Ui^l jl»>- j\-â»

jlU'^l jf «». —
L ! j^li jil>- ^j^j?.*J^ Jj^'>Sj4*\f J^^3^}
jii'i (i-jij t^ji cjiLi- öj-i >->>*>_ <
r
«r"jjyoj ^jji ^j^-.

\ N V i ^"Ull

Türbe dahilinde Osman ve Ali E. den baka Ali E. nin iki


aadan
zevcesi ve olu ile Pamakç zâdelerden Seyyid Mehmet ve seyyid Ah-
met isminde iki zât medfundur. eyhî merhum, Efendi için "Mecmaul
bahreyni eriat ve hakikat ve mevredün nehreyni ilmü ma'rifet,, dedii
gibi mürid olduunu da söyliyor.
eyh Mürâd Nakibendî'ye
La'lî zâed de Osman aann yanna defnini vasiyet ve vasiyeti mu-
cibince hareket, halkn dedi kodusunu mucip olup her kesin söyledii
lâflarla isti'dadn izhâr eylediini haber veriyor.

[1] Bu tarihin âir Rahîmî'ye aidiyetini Müstakim zadenin mecmuasndaki hâiyesinden


anlyoruz..
SADRIAZAM EHT AL PAA

La'lî zade, den sonra Sadnazam ehit Ali Paann


Seyyid Ali E.
"Aavs,, olduunu Paa
da Seyvit Ali E. gibi kitmâna riâyette
söyliyor.
mübalagakâr imi ve La'lî zadenin kavlince "Tâlibân butûn üzere terbiye,,
edermi. Anadolu'dan çocukken stanbul'a gelerek saraya intisab eden
kinci Mustafa zamannda srasile Rikâbdâr, Çukadar ve Vezir olan Paa
Üçüncü Ahmet zamannda Kapudan ibrahim Paa'nn yerine Sadnazam
olmutur.
Osman zade Tâip, Nâbî, Nedîm, Sâmî gibi üstad âirlerimizi himaye
etmek hayatmza da hizmet eden Paa [1] Mora'da 1128
suretiyle irfan
senesi a'ban aynn 17 inci çaramba günü "Varadin,, muharebesinde
münhezim olan orduyu teci maksadiyle klcn çekip dümana hücum
eylemi ve abna isabet eden bir kurun ile ehit olmutur. Belgrat
kalesi dâhilinde Süleymaniye Camii haziresine kanl esvabiyle defnedil-
mitir.

Müverrih Rait E. tarihinde Paay tenkid ederken "bu kadar tak-


libi evrak kütübi tasavvuf ederken yine her cemalin bir celâli ve her
evkin bir melâli olduunu idrâk itmeyüp „ sözleriyle balayp gururu-
nu ve dâima avâkb düünerek henüz Mora'da iken senei âtiyede Kör-
fez üzerine sefer edilmesi için levâzm ve mühimmat tedarüküne bala-
dn söyliyor [2].

htimâl o vaktlar harbe girmemiz, yanl bir düünce neticesiydi.


Fakat zikredilen evsâf, nekayis midir? Tarihî bir intikad, salâhiyetimiz

[1] Osman zade Tâip için müracaat: "Osman zade Tâip. Ali Ganip Bf. Türkiyat
mecmuas; Sa: 103-129. Taib'in ehit Ali P. ya yazd kasîde ve mazhar olduu
Cilt: 2;

iltifat, bu makalede masturdur. Sa: 106-107


Nabi'nin ehit Ali P. ya iki kasidesi, bir de atiyyesine mukabil "Kasidei duaiyye,,
si, vezaretine bir, yaptrd kasra 4 tarihi vardr.
Sami'nin Paâ hakknda be kasidesiyle iki tarihi, Nedim'in de keza Ali P. y medhi
mutazammm üç güzel kasidesi mevcuttur.
[2] Rait Tarihi; Cilt: 4; Sa: 266-267
166 kinci devre Melâm'leri

haricinde ise de askerin, ordu; arlklarn yama ederek kaçt ve bu fi-


rarda kumandanlarn müterek bulunduu o deveirlerde Paann hare-
keti, neticesiz olsa bile, büyük bir fedakârlk ve mertlik eseridir. Bu da,

her halde yeisten ziyade kalp kuvvetinden ve nefse itimattan ileri gelir.

Fakat ne fayda ki tefessüh eden içtimâi bünye, Ali P. gibi ehitlerin


kanlarnn dökülmesiyle salâh kesbedecek dereceyi çoktan geçmiti.
Bunun delili de Raid'in salifül'arz mütaleatdr.
La'lî zade merhum Ali Paaya UJ'^MV^V^ lakabn veriyor.

*
* *

zade Seyyit Abdülbâkî, Sadr âzam ehit Ali Paa'nm muallimi


La'lî
idi ve Paa'nm
tasavvufa merak ve Melâmîlie intisabinda her halde
mühim bir âmil olmutur. Paann ehadetinden sonra baz Melâmî'ler
kutbiyyetin, ihvan arasnda, Paann yegâne hemdem ve hemsohbeti
olan Abdülbâkî E. ye intikal ettiine zahip olmular. Maamafih Abdül-
bâkî Ef. "Bu abdi hakir hizmeti eriflerinde bulunmakla, baz nâdanlar,
bu fakire müteveccih olup itikad bâtla giriftâr olmakla bu fakirin
kalbinde mertebe sekalet ve cehalet zuhur eyledi ki i &\'>yj ilel'an
bir *>"

kedûreti eserinden halâs olamadim.,, diye bu zan ve ziâbn izâle ve


" j f^-&h hâlâ sâhib vakti bilmem. Teveccühüm hakikatlarnadr„[l]

söziyle kutbu bilmediini anlatyor. Ondan sonra kutub olan kimsenin


kendi mazhariyetinde üphesi olmyacam, efrât mertebesine vasl olan-
larn onu tasdik edeceklerini ve kutbun ehâdetiyle, yahut bir
tecelli ile de anlalacan uzun uzadya izâh edip kutub ve sâhib za-
man hangi diyarda ise, o diyarda halk arasnda vifak ve mahabbet ve
hüsni hulk olaca gibi padiahlarnda da adâlet bulunaca, stanbul
ve Rûm diyarnda ise fisku fücur ve zulmü cehalet ve ademi mahabbet
zahir olmakla kutbun bu diyarda olmad zannn izhar ediyor ve
nihayet Cenab hakka sâhib vaktin kendisine bildirilmesine âit bir bu-
çuk sahife kadar gayet suzili bir dua ile sözlerine hitam veriyor [2].

[1] Matbu' Serguzet'te bu son ksmlar yoktur. Yazma nüshalarn hepsinde mevcuttur.
[2] Bu son ksm matbu' Serguzet'te vardr. Sa: 62.
III

BAYRAM MELÂMLNN TARHÇES


kinci devre Melâmîliinin son mümessillerine geldik. Bu bahsi bi-

tirmeden evvel Bayrâmî Melâmîliinin zuhur ve intianndaki avâmili


kaydederek bu mesleki umumî bir surette son devirlerine kadar telhis

etmek isteriz.

Anadoluda Ssfiliin inkiâf


Anadolu Selçûkîlerinin irfana olan itiyaklar, hatta Bizansllarla
shriyet kesbedecek kadar sk temaslar sebebiyle ulemây rüsûmun hiç
bir vakit ho görmedii resme, mûsikiye, bedîî hayata kar müsaadekâr
davranmalar ve ayn zamanda Konya ve Sivas surlarnn üzerine eh-
name'den beyitler hakkettirecek derecede Acem harsna temayülleri
Anadolu'yu âdetâ serbest bir mantka hâline getirmiti. Mool istilâs da
Anadolu'ya bir çok sofilerin hicretini mucip olmutu. Bütün bu avâmil
neticesinde Anadolu'da Tasavvuf, yerlemee ve mühim merkezlerde
hânkah'larteessüs etmee balamt.
Anadolu'ya gelen sofiler arasnda Evhadeddini Kirmanî (609) Mu-
hiddini Aarbî (937), Necmeddin Dâye (654), Mevlâna Celaleddini Rûmî
(672) Fahreddini rakî (688)... gibi büyük ve mühim ahsiyetlerle bera-
ber rann Melâhide-Bâtniyye güruhuna da tesadüf etmekteyiz. Esasen bu
devirlerde Anadolu ile temasta bulunan Suriye'de Batnîlik yerlemiti.
slâm akaidine kar eski ran ruhunun, Iran dininin bir aksül'ameli olan
Batnîliin telkinat, câhil halk arasnda cayi kabul bulabildii gibi he-
nüz eski Türk hayatnn sazl, âkengli bir temadisi olan aîrî hayat
terketmemi bulunan Türkmen'ler de islâmiyetin mukayyet düsturlarna
ittiba'dan ziyade serbest Batnî akidelerine mütemayil bulunuyorlard.
Bâbâî isyannda Türkmenlerin cansiparane harpleri ve bil'âhara
Burak babalar ve Mevlânâ'nm nüfuziyle oynayacak derecede kuvvet
kesbedip saraya kadar dühul edebilen Bzago'lar, ite bu ikinci ksmdan
dr. Bâbâîliin bir temadisi olan Bektâîlik ve tamamiyle Bâtnî - Alevî
olduklar tercemanlar [1] ve âyinlerinin Bektâilerle hemen hemen ayni

[1] Bektaî ve Ahilerde mürettep, müsecca' yahut manzum dualara terceman derler,
.

168 kinci devre Melâmîleri

olmasiyle ve Fütüvvetname'lerdeki Ali bendeliiyle sabit bulunan Ahîlik,


Bâtnîlerin dînî vahdetini kâfil iki büyük tarikatt

Anadolu'ya Sofîliin en ziyade ran, Türkistan ve bilhassa Horasan'-


dan geldii muhakkaktr. Hatta Horasan diyârndan gelen erenlerin hâ-
tras, halk arasnda "Horasan erleri, sözünü daima tekrar edilen
erenleri,,

kudsî bir terkip haline getirdii gibi hemen her velî de "Horasandan
gelmitir.,, kaydiyle tescil edilmitir. Horasann mütekâsif Melâmetîler
bulunduunu ve Ehli Melâmetin beinci ve altnc asrlarda Batnî-
ülkesi
lemi bir kütle olduunu da nazardan dûr tutmamak icap eder.
Hulâsa; artk Mevlânay sinesine alan Anadolu'da Salâhaddîni zerkûbi
Konevî, Sadreddîni Konevî, Çelebi Husameddin, Sultan Veled gibi bir
çok meâyih yetitirmee balam, nisbeten Acem harsini benimsiyen bu

Sofilere mukabil âdetâ Ahmet yesevî'nin bir muakkibi olan, fakat onun

gibi takva ve azîmet yolunda gitmeyip vahdeti vücudun geni telâkki-


lerini sâf türkçe bir lisanla ve millî vezinle terennüm eden; nüfûzu,
Mevlânâ derecesinde yüksek görülen Yonus Emre [1] gibi bir söfî hâlk
âiri ve Yonusun te'siri altnda yetien birçok Bektaî Kzlba âirleri —
türemitir. Yonusun tam bir mukallit ve mümessili olarak 874 te ölen
Abdullah Erefi Rumi'yi ve nihayet Msrîi Niyâzi'yi gösterebiliriz.

Bunlar muayyen bir i yaplaca vakit okunur. Tra terceman, Çera tereeman, yüz
ykama terce. an... gibi.
Bektâîlerde Nesîmî'nin u iki tuyuu Çera terceman olarak okunur :

em'i tevfîki hidayettir yüzün Sureti Haktan kinayettir yüzün.


Bîbidâyet, bînihâyettir yüzün Hem nihâyet, hem bidayettir yüzün.

Sureti Haktan iarettir yüzün Ehli tevhide bearettir yüzün.


Haccü ihramü ziyarettir yüzün Cümle eyadan ibarettir yüzün

®
Bir de nümûne olarak mensur, Çera terceman yazyoruz :

"Çerâ rûen, fahri dervîan, demi âlîan, pîri pîran, ah Horâsan fUlJ?' c Jl*v

[1] Halk rivayetlerine nazaran Yonus, Mevlâna'ya « Mesnevi'yi sen mi yazdn? » diye

sormu. «Evet» cevâbn alnca «Uzun yazmsn. Ben olsam ksaca

Ete, kemie büründüm;


Yonus diye görüdüm!

derdim» demi. Yine halk rivâyetlerine göre güya Mevlânâ, Yonusu kasdederek «Merâtibi
maneviyede nereye vardmsa bu Türkmen hocas önüme çkt.» demitir. Bu rivayetler, doru
olmamakla berâber, halk nzarmda Yonusun Mevlânâ ile hem'iyar, hatta Mevlânâya fâik gö-
rüldüünü isbat etmektedir.
kinci devre Melâmîleri 169

Hülâsa, Anadolu, altnc ve yedinci asrlarda tamamile bir Tasavvuf


muhiti halinegelmitir. Yedinci asr, Selçukîlerin izmihlâl devresidir. Bu
asrda Anadolu, bir fetret devresi geçirmekte idi. Selçukîlerin hakimiyeti
Mool hücumiyle yklmt. Ümreâ arasndaki veraset kavgalar da bu u-
rie munzam olmutu. Daimî mücadeleler, âsâyii, binnetice refah mah-
vetmitir.Yer yer kurulan huküûmetçiklerin arasnda[daimî bir cidâl vard.
Nihayet Osmanl hükümeti, Anadolu'nun siyasî vahdetini temin edecek
derecede bir nüfuz kazanmt. Fakat bu vahdet, tamamiyle tahakkuk
etmeden Tîmur istilâs ve bu istilây ehzadeler kagas tâkip etti [1].

Bayramiliin zuhuru:

te bu fetret müteâkpt ki Hac Bayrâm Velî, Bayrâmî


silsilesini

tarikatn tesis ediyordu. Anadolu'ya ran ve Hârizmden, Maveraün nehir-


den, hattâ Bizans'tan gelen«Dînî - Felsefî ve Mezhebi» fikirler, ulemay
erîata kadar nüfuz etmi ve artk oldukça serbest düünceli âlimlere
medresenin dar«kanâatlar kâfi gelmemee bâlamt. Bundan maada
Anadolu'nun Abbâsîlerin orta ve bilhassa son devrelerinde Orta
vaz'iyeti,
Asyanm vaz'iyetine çok müabihti. Mücadelelerden bkan, refahszlktan
ezilen halkn bütün hâdisat, Allâhn takdir ve tecellisi olarak kabûl, hayr
ve erri, zulüm ve adli nisbî ve i'tibârî addeden, hatta er ve zulmün
vehimden doduu, binaenaleyh ademiyyül'asl bulunduu telâkkisinde
bulunan tasvvufa meyledecei tabîî bir keyfiyetti. Herkes, maddî hayatta

bulamad saadeti, cezbe ve huzur âleminde aryordu.


Sofilerin Halk üzerindeki nüfuzlarndan istifâde için hükümdarlar da
Sofilere mütemâyil bulunuyorlar ve hatta samimî olarak onlarn manevi-
yetlerinden himmet bekliyorlard.
Osmanl Hükümeti daha ilk kuruluunda medresenin yan banda
bir tekke tesis etmi ve Dursun fakihle beraber bir eyhin - Edebâlî -
nüfuzuna tâbi olmutu. Bayrâmî tarikatnn pek az bir zamanda intiar
etmi olduunu görmekteyiz. Bunda arzettiimiz gibi muhitin tesiriyle
beraber Hac Bayramn oldukça maruf bir âlim olmas ve medreseden
tekke muhitine geçmi bulunmas da müessirdir.
Esasen Hac Bayramn merkezi fa'âliyeti olan Ankara da yllarca

[1] Bu ksma Köprülü zade Fuat Bf. nin «An^doluda slâmiyet»,


ait tafsilât için Prof.
« Türkiye Tarîhi Dînîsi smindeki eserleriyle yine mumaileyhin « Türk Edebiyatnda ilk
»

Mutasarrflar » kitabnn « Yonus Emreye kadar Anadoluda Türk Edebiyat » bahsine ve


bilhassa bu bahsin « Tasavvuf cereyan » ksmna müracaat.
170 kinci devre Melâmîleri

Ahîlere merkez vazifesini görmü bir ehirdi. Hac Bayram, ilmü fazliyle
Ak emseddin gibi âlimleri kendisine cezbediyor, ayn zamanda Yonus
gibi millî vezinle ve sâf türkçe ilâhiler söyliyerek halk da teshir
eyliyordu.

Bayrâmî Melâmiinin zuhuru ve tarihçesi

Hac Bayrâm Veli'nin vefâtn müteakip ( 873 ) zuhur eden Bayrâmî


Melâmîlii, Ömer Dedenin, Ak emseddin gibi zahirî ilimlerde râsih bir
eyhe ademi inkyad ve halefi Ayal Binyatnin'in Kütahya kalesinde
mahbusiyeti gibi baz ahvâl dolaysiyle hemen nazar dikkati celbetmi
ve herkes bu yeni tarikatla âlakadar olmaa balamt.
Melâmîler, dier tarikatlar müntesipleri gibi vahdeti vücudu ihti-
razla kabul etmiyorlard. Hele mam Rabbânî ve Alâüddevle gibi "vah-
deti ühud,, olarak te'vile tenezzül etmiyerek bu felsefede Muhiddini
Arabi'ye ittiba' ve bunu ilân ve izhar ediyorlard. Dier tarikatlarda
uzun müddet esma ve riyâzata devamdan sonra ihtirazla açlan bu sr
Melâmî sülûkünün iptidasiydi. Bunun için erbab irfan ve hatta tarikat
eyhleri bile bu mesleke sâlik olmaa balamt.
Melâmîliin Pir Aliyyi Aksarâyî devrinde Orta Anadolu, stanbul ve
Edirne havalisine yaylm ve smaili Ma'ukî'nin zamannda asker aras-
na da girerek bilhassa Rumelide tamamiyle intiar etmi olduunu
.

görüyoruz.
Esasen Edirne, Deli orman, Siroz havâlisindeki halk, vahdeti vücut
akidesini ve sofilik telakkilerini Bedreddini Sîmâvî (823) den beri bili-
yorlard. Bedreddinin uyandrd bu fikir, oralarda tamamiyle sönme-
mitir [1].
ehzadelerin cidalleri ve bunun neticesinde idarî müvazenesizlik, bu
diyar ehalisini Bedreddinin mutedil itirâk fikrine ve müfrit vahdet telak-
kisine bendetmiti. Binaenaleyh melâmîlii pek çabuk benimsediler ve
Rumeli, mütekâsif bir Melâmî diyâr oldu.
La'lî zade, Melâmîliin Sipâhî askerleri arasnda intiarn haber
veriyor. Bunun sebebini de biz öyle buluyoruz:
O devirlerde askerin kutsî bir merbutiyeti olmas mübrem bir zaru-
ret olarak görülüyordu. Hatta üçüncü Selim bile Nizam cedîdi tesîs
ederken bu askeri Mevlevîlik nüfuzuna idhâli düünmü ve Bektâîlere

[1] Simavne kads olu Bedreddin : M. erefettin B f. baknz: Sa : 68-74


kinci devre Meâmîleri 171

kar Mevlevîleri iltizam etmiti. Bu da bize bu fikrin muahhar devirlere


kadar yaadn gösterir.
Yeniçeriler, kendilerini Bektâilige merbut addediyorlar. Sipâhîlerle
aralarnda daha o zamanlarda bile bir rekabet balamt, ite bu reka-
Melâmîlie evketti.
bettir ki Sipâhîleri
Melâmîliin az zamanda inkiaf ve intiar ve bilhassa asker aras-
na da girmesi, ulema ve tarikat müntesiplerini, hatta evliyay umûru bu
yeni meslekin iddetle aleyhine döndürmü ve nihayet Aksarayl Pîr Ali
Bahaddinin olu Olan eyh, on iki müridile Istanbulda idam edilmiti.
Fakat Çelebi eyhin ve bendelerinin idam, esasl umdesi"Vahdeti vücut,,
olan Melâmîliin intiarn men' edecei yerde bil'akis tedid etmi ve
akl ersin ermesin her kesin alâkasn celbeylemitir.
Ismaili Ma'ukînin idamna kadar yürüyen Melâmî aleyhdarl ihtimâl,
Melâmilii söndürebilirdi. Fakat halefi, Sârbân Ahmed'in o kadar telifkâr
bir ruhu ve o kadar kuvvetli bir ma'neviyet ve nüfuzu vard ki Ibni
Kemâl fetvasiyle idam edilen ve bu suretle ilhâd gerek Müteerria ve
gerek Sofiye nazarnda sabit olan bir zatin halîfesi bulunduu halde
eyhinden tevarüs ettii irad vazifesini meharet ve kudretle ifa etmi ve
her türlü ^ ihtimale kar Istanbula gelmiyerek Melâmîleri memleketi olan
Hayrebolu'dan idare eylemiti. Alâeddin vastasiyîe Gazanfer Ef.
Vizeli
gibi nüfuzlu bir zat Emir Osman Hâimî'yi ve Bayrâmîlerin
yetitirip
"Hâimiye,, kolunu —
ki bu kol, son zamanlara kadar mevcuttu mey- —
dana çkaran Ahmedi Sârbân, bu güne kadar unutulmayan ve eskime-
yen, Melâmiler arasnda vecit ve evk ile okunan saf türkçe iirleriyle
halk arasnda da Melâmî hâkimiyetini günden güne kuvvetlendirerek
yerine Ankaral Hüsâmeddini brakp vefat etti.
Hüsâmeddin zamannda Melâmîlik Rumeli'ye tamamiyie yaylm
ve Hamza Bâlî vastasiyîe bilhassa Bosna' havalisi hemen hemen ikinci
bir merkez olmu, tarikat; nüfuzunu Belgrat serhatlerine kadar tevsi'
eylemiti. Bu sralarda Hamza B. vak'as meydana gelmiti. Bu artk
"Hamzavî,, namn alan Melâmîlerin aleyhine ulemâ ve mutasavvflarn
birinciden daha müthi ikinci bir hareketleridir.
HamzaBâlî'nin ehadetinden sonra o vaktki Melâmî mümessili Ha-
san kabâdûz'un aynen Sârbân Ahmet gibi Istanbula gelmiyerek tarikat
ahvalini Bursadan mürâkaba ve ihvânn oradan idare ettiini; bu suret-
le de hem kendini hem de ihvann siyanet eylediini görüyoruz.
Hasan Kabâdûz, Melâmîlie arihi Fusûs Abdullah ef. ve lâmekânî
Hüseyin ef. gibi iki zât kazandrarak birincisi vastasiyîe tarikati Arabis-
tan'a kadar neretmi, ikincisi Vastasiyîe de âir, hatta vezirlerden mü-
rekkep bir ihlâs kitlesi meydana getirmiti.
.

172 kinci devre Melâmîleri

Kabâdûz'dan sonra Melâmiliin riyasetine geçen driîsi Muhtefî


zamannda Melâmîlik en parlak devresini idrâk ediyor. Iznkl Fazl Ali
Bey, ârihi mesnevi Sar Abdullah E. âir Tflî gibi âlim ve fâzl
zevattan maada asrn eyhül'islâm ve sadrazam bile mâm Ali'nin (Hac
Ali Bey, drîsi Muhtefî ) müridi olmu, bir çok meâyh te Melemilie
intisap eylemiti. Dier taraftan olan eyh îbrâhim ef. bütün erbabi
turuk ve meâyihe kar bilâ perva Melâmîliini izhar ediyor ve Gaybî
gibi bir zât yetitiriyordu. Sar Abdullah ef. nin Mesnevî ârihlii,
Neatî dede ve Cevrî gibi Mevlevîleri de Melâmet silkine idhal eylemiti.
Melâmîlik, artk son zirvei kemâlinde idi. Bundan sonra her kesin

idrîsi Muhiefî ayarnda bir ahs arayaca, fakat bunun pek güç buluna-
bileci bedihî idi. Maamafih Hac Ali Beyin öhretiyle Hac Keyvan
Kabayî (Bayram) ve Beir aalarn zamanlar da oldukça aaal geçmi;
fakat bu iki zatn zamannda Melâmîlik, daha ziyade avam arasnda
intiar eylemiti
Erbab eriat ve tarikat tarafndan Hamzavîlie son darbe, Beir
aa ve krk bendesinin idamile urulmutur. Bu vak'adan sonra Melâ-
mîlii birden bire sukut etmi görüyoruz. Bundan da anlalyor ki d-
rîsi Muhtefî' den sonra Melâmî mümessilleri ancak onun nam „ve öhre-
tiyle i görebilmiterdir. Fakat bu anî sukutun sebebi nedir? Acaba
Beir aann halefi Seyyid Hâim ef. Sârbân Ahmet ve terzi Hasan
gibi memleketine —
Bursa —
çekilip ihvanm oradan idare edemezmiydi?
htimâl, zaman, buna, müsait deildi ve ihtifaya bir lüzumu kat'î vard.
Maamafi gerek Beir aann damad Osman aa ve gerek Hâim ef. her
halde bir kaç adam yetitirmilerdi.
Burada zahiren küçük, fakat manen pek büyük ve mühim bir nok-
taya iâret edeceim.
Her erbab, kendi eyhini kutup yapar. Melâmî tabirince
tarikat
"Berzahiyye,, de kutup o kadar boldur ki bir asrda yaam
nice kutuplar
vardr. Her müridin eyhi Gavstir ve tekke mezarlklar Gavs ve kutup
talariyle doludur.
Buna mukabil Beir aann ehâdetine kadar Melâmîlerde kuvvetli
bir fikir ittihad görmekteyiz. Melâmîlerin her devirde bir kutuplar var.
Herkes ona merbut.. brahim ef, Lâmekânî Hüseyin ef, Hatta arihi
Fusûs Abdullah ef, arihi Mesnevî gibi çok mühim ve âlim adamlar bile
zamanlarndaki Melâmî mümessilini —
velev ümmi olsun —
halisâne
tasdik ederler. Vehmü hayâle ve yahut gurura kaplarak Gavsiyyet iddia-
snda bulunmyorlar. Yetitirdikleri ihvanlar da bu pâyeyi onlara vermi-
yor. rada mezuniyet, ancak Melâmî mümessili tarafndan veriliyor. Buna
saydmz zevatn âsâr ve mezar talar ahittir.
!

kinci devre Melâmîleri 173

Hâlbuki Beir aadan sonra bu umumî ve sâbit kaideye muhalif bir


ey göze çarpyor:
Beir aann damad Haci Osman aann mezar tanda:

ibaresini okumaktayz. Halbuki o asrada Lâ'lî zade merhum ve âir


Rahîmî, kutbiyetin [1] Seyyit Hâim efendide olduunu söyliyorlar.
Bu, zannederim ki Melâmîlerde, umumî olmasa bile hafif bir fikir
teettütüne alâmettir. Esâsen Lâ'lî zade pederinden naklen bir çok ihva-
nn Hâim ef. nin "kutbiye inde yakin tahsilinden mahrum,, kaldklarn
söyliyor [2] . Her hâlde bu teettüte Hâim ef. nin fevkalhat ihtifâs
sebep olmntur.
Hâim ef. den sonra Melâmî mümessillii, birbirini ta'kîben bir
eyhülislâmla bir sadrâzama intikal ediyor. Bunlar da tabiatile hem
asrn icabatndan, hem de mevkilerinin ehemmiyetinden dolayi kendilerini
ketme mecbur olmular ve tarikat umuriyîe itial edememilerdir. Nihayet
bütün bu avâmilin tesirile Lâ'lî zade, ehit Ali paadan sonra bir kutup
gösteremiyor. Yalnz baz Melâmîlerin kendisini bu pâyeye irtika ettir-
diklerini anlatmas, bazlarnn da bakalarn kutup tandklarna bir
delildir.Fakat tarikat yine devam etmektedir.
Lâ'lî zade Abdülbâkî ef. kutbiyeti kabul etmemekle beraber Melâ-
mîliin devamnda mühim bir âmil olmutur. 1153 tarihinde me'muriyet
hayatndan çekilip Eyyuba naklinden sonra, vefatna, Ya'ni 1159 tari-
hine kadar Lâ'lî zadenin evi, ihvan tarikin kudsî bir mataf olmu,
asrnn bir çok ulemâ ve meayihi, Efendiyi daima ziyaret etmilerdir.
Bundan maada Abdülbâkî ef. bu inzivâ hayatnda bir çok eserler yaz-
m, bilhassa "Sergüzet„i ile [3] Melâmîliin tarih ve mahiyetini tesbît
ve ahlâfa yadigâr etmitir.
Lâ'lî zade'den baka, Seyyit Hâim ef. nin bendelerinden Habeî
zade Abdürrahîm ef. (âir Rahîmî) de Melâmîliin devamn temin eden
mühim bir ahsiyettir.
Rahîmî, Halep vâlisi Mustafa Pasa' nin olu olmakla Habeî zade namile
maruftur. Silâhtar brâhim Paann divan kitâbetinde bulunmu, sadrazam
ehit Alî Paaym zamânnda Mâliye tezkirecilii, Cizye muhasiplii gibi
mühim hizmetleri ifâ etmitir. Nevehirli Damât brâhim Paann sadare-
tinde ba tezkireci olup vefatna kadar bu hizmette kalmt [4].

[1] "Meslekül iraköl ^VIIU»,, kasidesi.

[2] Sergüzet yazma nüsha.


:

[3] Abdülbâkî Ef. Sergüzeti 1154 te yazmtr.

[4] Habeî zade Rahîmî hakknda müracaat

Safâî tezkiresi; Sa 150; Râmiz tezkiresi; Sa 112-113.


: : Sicilli osmanî; cilt:3;Sa: 98
; :

174 kinci devre Melâmîleri

Süleyman Faik ef., mecmuasnda asrmdaki bir çok zevat muhtelif


vesilelerle zemmettii hâlde Rahimî hakknda çok sitâyikâr bir lisan
kullanyor.
Rahîmî'nin Bayramî meâyihinden olduunu tasrih eden Faik ef.

mumaileyhin ahlâkn gösteren satrlar da ilâve ediyor u


yevmin Babâlide olan odasna geldii
"Mervîdir ki tezkireci iken külli

ânde iki rik'at hâcet namaz klp akbinde ol gün kalemiyle katlü salp
buyrlds yazlmamasn niyâzü dua eder imi. Vakiâ iki defada yirmi
seneye karip müddet tezkireciliinde zuhûr eden katlü salp buyrldlarn
küçük tezkire bulunan yazp kenduye tahrîri teklif olunmam, ya'ni o
misillû buyrld zuhurnda Habeî zade, ya gelmemi ya evliyay umur-
dan birinin yannda, yahut yazu ve namaz ve abdest gibi meguliyette
bulunmu olarak duâs karini kabul olmu WK^„. [1]

eyhülislâm Seyyit Ali ef. nin zamannda, Sar Abdullah


Rahîmî,
ef. "MesleküTuak,, kasidesini 86 beyitle tanzîr edereke silsilei biat
nin
ve inâbetini Peygamberden Hac Bayram Veli'ye kadar îsâl ettikten
sonra aynen Lâ'lî zade gibi u
suretle teselsül ettiriyor:

Ömeri Sikkînî — Binyâmîni Ayaî —


Pîr Aliyyi Aksarâyî Isma- —
li Ma'ûkî — Sârbân Ahmet —Husameddîni Ankaravî Hamza Bâ- —
lî — drîsi Muhtefî (mâm Aliyyirrûmî) Hac Kabayî — Beir aa —
—Hâim Ef.

Rahîmî "Meslekül irak,, ismini verdii bu kasîdeye

Serâpâyi cihan pür feyzi nûri rabbi izzettir ;

Ki irak eyliyen âlemlere huridi vahdettir.

matlaiyle balayp silsilei Melâmiyeyi berveçhi bâlâ kayt ve Hâim E.


den sonra
Seâdetle hirâmân oldu kurbi hazrete anlar
Bu tâc sahibine verdiler çünkim emânettti .

Dilâ ;
ankay kafi cem i cem'ü gaybi gaybolsan
Talebkâr nian olma kim ayni ibâdettir..
Hakikatta odur zilli ilâhî, âna aklermez ;

Nice idrâkolur ol kim sitare pui ismettir.


V. S.

Beyitleriyle sahip vakti medhediyor. Fakat ismini zikretmiyor. Bun-

[1] Süleyman Faik Ef mecmuas Darülfünun, K. Halis


. ;
ef. N : 2660. Süleyman Faik
ef. için baknz. Sicilli osmanî Cilt 3 Sa 98; : . :
'

Anadolu'da Türk Airetleri 1 75

dan anlalyor ki kasîde, Lâ'lî zade merhumun mesleküTuak zeylinden


evvel ve Seyyit Ali hayatnda yazlmtr.
E. nin
Rahîmî, Melâmî olmakla beraber Koca Mustafa P. eyhi Nureddin
Ef. ye de muhip imi. Esasen bu Nureddin Ef. nevei melâmeti Ik
Hüseyin Dede'den ahzetmi ve hatta ihvanm da bu yolda yetitismi
muhlis bir Hamzavî bendesi, fakat zâhiren Sünbülî eyhi idi [1].
Rahîmî Ef. 1140 tarihinde vefat etmitir. Seyyit Vehbî, vefatna
«u msran
4j\ »»i; et».» tarih düürmütür [2].
Müstakim zade merhum, Melâmiyei attâriyesinde Rahîmî'den fey-
zalan bir kaç zat haber veriyor [2]. Bunlardan biri reisülküttâp Dilâver
aa zade Ömer Ef. dieri de ihvan arasnda Emir Halil lâkabiyle Aa
yâdedilen Seyyit Halil Aadr.
Dilâver Aa
zâde Ömer Vahîd Ef. Terifatçlk, Mâliye tezkirecilii,
Piyade mukabelecilii, Sipah kâtiplii, Bamuhasebecilik gibi mühim hiz-
metlerde bulunmutu. Nihayet 1172 evvâlinde Sadr âzam P. nn Rad
kalem arkada olmakla mumaileyh tarafndan hukuka riayeten Reisül-
küttâp nasbedildi. Memuriyetinin
vefat etti. krknc günü
Sinni 70 i
mütecaviz olan bu zâtn "âir ve
kelâma kadir,, olduunu Sicilli
idarei
Osmanî'den öreniyoruz. Hadikatülvüzerâya da bir zeyil yazmtr. [3]
Halil Aa'ya gelince bu zat "Serdengeçti,, aalndan mütekait olup
Yenikapu mevlevîhanesine yakn bulunan evinde otururdu. Evine bir
çok ihvan ve meâyih gelirdi. Hatta haftada muayyen bir gün kara
Mustafa P. eyhi Mureddin Ef. (Vefat: 1160) [4] ihvanile gelir, Habeî
zâde Rahîmî ve Yeni kap mevlevîhânesi eyhi Peçevî Ahmet Dede
[5]
Ef. de (Vefat: 1137) gelerek toplanrlar, sohbet ederlermi. Kesreti mürî-
dâniyle ve ilmü fazlyle mehur olduu gibi ayni zamanda üstat bir âir
bulunan Peçevî (Ârifî) Ahmet dedenin bile bu meclise devâm, Halil
Aann ehemmiyetimi anlatr [6].
Kâtip ve tarihi tahriri ma'lûm olmyan ve bilâhara "Mehmet Emi-
[1] Melâmiiyei attariye; Sa: 1.18

[2] Ayvansaray Vefeyât'mda Rahîmî'nin vefatna £gUU)U»-j terkibinin tarih düürül-


düü mezkûrdur. Sa: 158.
[3] Sa: 139—141
Sicilli Osmanî; Cilt: 3; Sa: 591-592
[4] <£l«»b <_Js5 Cr.^jy «Jl J^-y
1160

"Neylî„
[5] Peçevî Ahmet Dede için baknz: Fatin tezkirsi; Sa! 255-256. Sima'hanei edep ve
Zya Bf. merhumun Yenikap mevlevîhanesinde de Peçevî Ahmet Dede hakknda
malûmat vardr.
[6] Melâmiyei attariye; Sa: 140
! : ;!

176 Anadolu'da Türk Airetleri

nül Fuhuliyyün Nakibendiyyül


isminde bir zâta yine meçhul
Hâlidî,,
bir tarihte intikal eden, sonra Bayn
smail Ef. isminde bir Melâmî ta-
rafndan 1335 rumîde Mahallebici zade Bursal Yalkç Sabri B. e
geçen ve el'an mumaileyhte bulunan bir mecmuada "Tarîki Melâmiyyei
Bayramiyyeden Hâce Halil Ef. nin nutki âlileri,, serlevhas altnda 4
manzume vardr.
Bu manzumelerin Emir Halil Aaya ait bulunduunu zannediyorum.
Hâce kelimesinde ikâli mucip bir ey yoktur. Çünkü Hamzavîler mür-
itlerinin çouna bu lâkab vermilerdir. Meselâ Hamza Bâlî'ye "Hace
Hamza,, drîsi Muhtefî'ye "Hace Aliyyürrûmî,, de denir. hâlde Halil u
aa'ya da "Hace Halil,, lâkabn vermilerdir. Esâsen Hamzavîlerden
baka bir Halil Ef. nin mevcut olmamas da bu zann yakîn derecesine
îsâl eder [1] Haiil Aann bu dört manzumesinin dördü de aruz veznile

yazlmtr. Biri Mesnevî tarznda olup 56 beyittir.

Hâce Halil aann iki i'rini yazyorum

Her nefeste zikri hak tevfiki rahmandr bize ;

Âyeti LA.f' \f> emri kur'andr bize

Her ibâdet kim bulunur zikri tesbîhi hudâ


Zikri haktr cümlesi hep hükmi kur'andr bize ;

Zikri Mevlâyi celili kadri hasretmek neden ?


Her nefeste zikri kalbî râhi erkândr bize.

Zikri inkâr eyler ise münkiri eytâni kör ;

Insü cinden buluna bak hangi eytandr bize !

Çün Habîbullah buyurdu zikr efdaldir deyu ;

Her kelâm ol Habîbin ayni burhandr bize

Enbiyâlar serverinin kavlü fi'line bu gün


ktidâ vü ittiba' hem dinü imandr bize..

[1] Bu mecmuann muhteviyat istanbul ehremaneti Mektupçusu Osman Bf. tarafn-


dan bildirildi. Bilâhara istediim risaleleri mezkûr mecmuadan istinsah edip göndermek
lutfunda da bulundular. Kendilerine bilhassa teekkür ederim.
Mecmuada [Azîzi Nesefî'nin J>.<s2» ve >j>-} öJ^j risaleleriyle hakikî Osman Ef. nin
"radname,, si, emsettin Ef. isminde bir zatn tasavvuf stlahlarna ait küçük bir risale-

siyle Sar Abdullah Ef. nin Tuhfetül' uak risalesi, Olan eyh Ibrâhim Ef. nin mekalat,
lâmekânî Hüseyin Ef. nin evvelce bulamadmz dördüncü risâlesi, hakknda müellifi

meçhul bir risâlecik ile jl isimli keza müellifi meçhul, fakat ivesine nazaran
Azerî olduu kuvvetle muhtemel bir zâta ait dört sahifelik bir risale, Vizeli Alaeddin E.
nin 16 beyitlik bir manzumesi, Sarban Ahmet ve Olan eyh ibrahim Ef. nin bir

çok iirleri, Hâce Halil Ef. nin metinde arzettiimiz dört manzumesi] vardr.
ikinci devre Melâmîlerinin nihayetindeki ilavemizde bizi alâkadar eden bahislerini
yazacaz.
;; !; ; ; ;

kinci devre Melâmîleri


177

Nuri j^JlgOL sultannn âklar


Sine suzan, dîde giryan cümle ihvandr bize.

Bure Ahmt matlandan dodu envâr ühût


ül *>-)
f cihetsiz zevki vicdandr bize.

ismi zâtn devresinden sâkîi bâkî heman


Sunduunca hamri ak hâli sekranr bize !

Cum'ai uâka can attkça âklar müdâm ;

Hem melâik, hem' halâyk cümle hayrandr bize !

Mektebi irfana gel, al zevki irfandan sebak


Veçhi dildâr kraat dersi irfandr bize !

Enfüsü âfâka bak hep nûri vahdet müncelî;


Sûrei Nurdan münevver ilmü ikandr bize..

Aikanndr cemâli kâ'besin etmek tavâf


Hacci ekber; bil bu hacdr, can kurbandr bize!

Nuri vahdet dodu, kesret zulmeti etti firâr ;

ü J*- t .u
fi sat hezarandr bize !

Cem'i cemde cem'ile cem'ul ceme ettik uruç ;

üli f j>_ y i rü'yet kefü iz'andr bize !

Tahdîsi ni'met, birü (Birr) inam Hak bitmez Halil;


Çün Melâmetle nihan ol isri pîrandr bize !..

®
Hudâ hakk brakmam hiç bu râh
Gönül buldu bu rah içre o mâh ;

Bizi methet diler zemmet kemâhi,


Melâmîyem, Bayrâmîyem, Melâmî !

Atar hoca müdam sengi melâm


Selâm vermez kesip bizden kelâm ;

Gerekse gerek verme selâm


ver,
Melâmîyem, Bayrâmîyem, Melâmî !

Rasulullah çekip bunca melâmet


Cemi' eshap çekip bunca melâmet,
Kamu uak çeke gelmi melâmet
Malâmîyem, Bayrâmîyem, Melâmî

Senin akn kime düse ilâhî


Denür mecnun ve ya zndk melâhî I

Seni sevmek imi cürmü günâhi,


Melâmîyem, Bayrâmîyem, Melâmî I

Atarlarsa bunun ibi nice ta,


Bilür âk
gelen tasa tutar ba ;

Habîbullah sünnetidir bu karda ;

Melâmîyem, Bayrâmîyem, Melâmî !

#
* *

Melâmiler — 12
178 kinci devre Melâmîleri

Halil aa
1134 tarihinde vefat etmitir.
Rahîmî den feyzalanlardan biri de mumaileyhin havass eshâbndan
olduundan " Habeî zade „ lakabiyle anlan " Zaim Ali aa " dr. Bu
zâtn evi de ihvan ve meâyihin bir ziyâretgâh idi. Hatta Yeni kapu
Mevlevîhânesi eyhi. " Seyyit Ebu Bekir dede
Ef." de (Vefati: 1189)

defeatla Ali aann ziyaretine gittiini Müstakim zade'ye söylemitir [1].


Müstakim yade merhumun bize bu sohbetleri ve müdavim bulu-
nanlar kat'iyetle haber verdiine nazaran her hâlde kendisi de müda-
vimlerdendi.
Zaim Ali aa 1178 tarihinde vefat etmitir.
Melamî —
Hamzavîlerin " Rehber „ dedikleri irada me'mur zevâtn
ancak mürid
" " ya'ni "Gavs „ tarafndan me'zun olmas merut bulun-
duundan Rahîmî' nin de her hâlde Kalbe bakc „
" bulunduu, binâen-
aleyh Hamzavîlerin 1128 dejehit olan Ali P. dan sonra yine bir zât
"Gavs,, tandklar muhakkaktr.
Rahîmî' den ahzi teyzeden ve ehem miyetlerine binâen isimleri ma-
lûm bulunan ve asrlarnn en mehur eyhlerini bile ayaklarna getire-
cek ve onlara melâmet nevesini verebilecek derecede nâfiz olan "Dilâver
aa zâde Ömer ef. Emir Halil ve Zaim Ali aalar „ n da bu mesleki
devam ettirdikleri üphesizdir.
Seyyit Abdülkadr Belhî'nin mahdumu Seyyit Muhtar bey efendinin
malûmata
lütfettikleri ve gösterdikleri "ecere,, ye nazaran ehit Ali P.
dan sonra Hamzavî — Melâmî silsilesi udur:
eyh Abbas ef. — Hâfz Ali ef. —
brahim Bâbâyi Velî — Seyyit
Bekrür Reat ef. — Seyyit Abdülkâdr Belhî...
Seyyit Muhtar bey efendiden, bu zevâtn tercemei hâllerini reca
etmitim. brahim Bâbâyi velî ve Seyyit Bekrür Reat ef. hakknda, ce-
vâbî mektuplarnda kâfî ma'lûmât vermek lutfunda bulundular. Fakat
Abbas ve Hâfz Ali Ef. 1er hakknda " Dier zevâtn da tercemei hâlleri
var idi. Muhtasar olsa da kifâyet ederdi. Fakat ne yapaym ki Sima' hâne
mühürlendii zaman kütüphânedeki mahfuzâtm miy ânnda mahfuz kald.,,
diyorlar. Yalnz bu zevâtn tarihi vefatlar "ecere „ de mukayyettir.
eyh Abbas Ef. 1220 târihinde vefat etmitir. Hafz Ali Ef. de
1247 târihinde stanbul'da vefat etmitir. Hasekî Nis hastahânesinin
karsnda tramvay caddesine giden iki yolun telâkî noktasndaki evin
bagçesinde medfundur.

[1] Melâmiyei attâriye; Sa: 140


SeyyitEbu Bekir dede için baknz!
Yeni kapu Mevlevîhânesi: M. Ziyâ Bf. Sa: 142-143
:

ikinci devre Melâmîleri 179

ibrahim Bâbâyi Velî:


Bu zât, Fatih'te Atpazan civarnda Krk çemedeki "Petemalclar,,
hannda otururdu. Esasen bu han, drîsi Muhtefî'nin zamanndanberi
Hamzavîlerin âdeta bir tekilât merkezi idi. Hatta, Sar Abdullah ta Me-
lâmete bu handa intisap etmiti.
brahim baba, hemen hemen hürriyete kadar memleketimizde sönük
bir tarzda devam eden esnaf tekilât mucibince Petemalclar esnafnn
mürit ve kâhyas idi.
Petemalclar hannda krk petemalc ustas bulunur ve aralarndaki
an'aneye fart riâyetle bu adedin krk tecâvüz etmemesine riâyet eder-
lerdi. te bu krk Hamzavî ricâlini temsil eden rehberlerdi. çle-
kisi,

rinden birisi vefat edince Eri kapu civânndaki vaz Ef. camiine yakn
bir yerde kâin, dier Petemalc hanndan müsteit bir zat aralarna
alarak 40 adedini bu suretle doldururlard.
vaz Ef. hanndaki petemalclarn mürebbîsi de Hac Hüseyin dede
isminde ihtiyar bir zatt.
Seyyit Muhtar B. E. mektubunda Hüseyin dede'ye mülâkî ve iltifât
ve nevaziine mazhar olduunu anlatp Dede'nin az söyliyen, hafif hafif
gülen uzun boylu, zaif bir zât bulunduunu, sûr üstünde kâin ve Halîce
nâzr bir hânede ikamet ettiini, 90 yan
mütecaviz olduu hâlde 1305
tarihinde vefat edip Seyyit Abdülkadr Ef. tarafndan eyh Mürat tek-
kesine getirilerek hazîreye defnedildiini söyliyor ve "Kitâbei seni
mezârn bizzât babam yazarak hâkkettirmiti,, diyor.
brahim bâbâyi Velî, 1264 senesinde stanbul'da vefat edip Ramazan
Ef. türbesi civarna defnedilmitir.
brahim baba' dan sonra Hamzavîlik riyâsetine " Seyyit Bekrür
Reat Ef. „ geçmitir.

Sevyit Bekir Reat Ef.


Aslen Mora'ldr. Oradan Istrumça'ya gelmi ve Hüseyin P. nn hu-
susî kâtipliinde bulunmutur. Muhtar Bf. "Hangi Hüseyin P. olduunu
bilmiyorum,, diyorlar. Bu Hüseyin P. her halde Mora muhacirlerinden
Abdülkerim Efendinin olu olup Trhala mutasarrflnda; Yanya, Girit,

Selânik valiliklerinde bulunan, bilâhra 1285 te Zaptiye müiri olan Hüse-


yin P. olacak [1].

Bekir Üsküp, Manastr, kodra, Selânik vilâyetlerinde baz


Reat Ef.

memuriyetlerde bulunduktan sonra stanbul'a hicret etmi ve mehur htisap


aas Hüseyin B. in [1] kâhyas olmutur. Hüsyin B. in 1387 de vefatndan
[1] Hüsyin Hüsnü P. ,
Seyyit Muhammet Nur'un da muhlislerindendir, Sicilli Osmânî
bilhassa « Dervilere muhip » olduunu kaydediyor..
Sicilli Osmânî; Cilt; 2; Sa : 177.
180 kinci devre Melâmîleri

sonra Boyackapsndaki konanda inzivay ihtiyar eden Bekir


Fatih'te
Reat 1292 Rabiülevvelinde
Ef. vefat etmi ve Edirnekaps'nda eyhülislâm
Pamakç zade Seyyit Ali Ef. ye yakn bir mahalle (âir Baki'nin meza-
rnn karsina) defendilmitir. Sengi mezarnn kitabesi udur [2]:

[1] htisap aas Hüseyin Hasip B. ,


Valide^SuItan kethüdas Tahir P. nn oludur.
Ticaret nezareti, Posta nezareti ve müteaddit defalar htisap nezaretinde bulunan ve 1274 te
ehremini unvanile yine htisaba memur olan Hüseyin B. Abdülaziz'in validesine kethüda ,

olmu ve daha bir çok hizmetlerde bulunarak 1287 svvalinde vafat etmitir. Eyyupta med-
fundur.
Sicili Osmanî ; Cilt :2 Sa 228 229.
; : —
[2] S. Muhtar Bf. Hamzavî mezar talar hakknda bizim malûmatmz teyiden u iza-
hat verdiler:
Evvelce Hamzavî talar; kolsuz, ayaksz, basz bir ekli mahsusta (Sar Abdullah Ef.nin
fotorafta gürülen mezar ta eklinde) olduu gibi « » dan sonra «fenâ» ya alâmet ve

« ^»^1 iyyîi » yahut « _>»VUfi( (fiilAÜI y » ya iaret olunmak üzere « »veyahut

* W0flr » iaretleri konurmu. [Hakîkaten drîsi Muhtefî'nin merkadi civarndaki

Hamzavî talarnn bir çounda bu iaretler bulunduu gibi son Melâmîlerden Tarsus
tekkesi eyhi Abdül kerim Ef. nin mezar tanda da bu iaret mevcuttur.] Ustüvanî ta,
yalnz Aktab'a mahsus addedilirmi. Bilâhara bazan yine Hamzavî talarnn ekli muha-
faza edilmekle beraber bu iaretler konmamaa balanm ve Hamzavilie delil olarak kita-
belerin < JUÎJ «ilse.- <i\ » yahut « jl«îj J- > kelimelerile balayp hulasaten « Cemii
mu'minîn ve mu'minata ve... kuluna rahmet eyliye » maalinde bir yazy ihtiva etmesi takarrür

etmi ve el'an devam etmekte bulunmutur.


Müstakim zade Süleyman Sadettin Ef. nin [ Zeyrek, Souk kuyu medresesi haziresinde
medfundur] kitabesi de « JUÎj «U&^. «M * ile balar. (Müracaat: Tuhfetülhattâtin Sa 15) ; :

Mumaileyhin Hamzavîler'e iddeti merbutiyeti düünülürse Hamzavîlii bu suretle de teeyyüt


ve tahakkuk etmi olur.

ikinci devre Melâmîleri 181

Seyyit Abdülkadiri Belhî:

Asl ismi "Gulâmi Kadir,, olan Abdülkadir Ef. 1255 te Belh'in Kun-
duz ehri mülhakatndan "Hânkah,, ta domutur. Babas •».A'c?.^. sahibi
Seyyit Süleyman Ef. dir. Cetleri Burhaneddin Klç ve Hasan'la ah ah
Hüseyn'in Belh'te hükümdarlk ettikleri mervidir.

bnül'emin Mahmut Kemal Bf. "Son Asr Türk airleri,, ismindeki


eserinin birinci cildinde [1] mumaileyhi, sülalei sddîkiyyeden olmak üzere
gösteriyorsa da Abdülkadir Ef. ^^Mt ismindeki kitabnda:

« <,^v* yn_jî obu «4*1 ;i (jjye neren kendi âile efradn birer birer
tadat ettii gibi bir mesnevi ile de eceresini tesbit eyliyerek Sâdat
Hüseyniye 'den olduunu bildiriyor [2].

Bu mesneviye nazaran eceresi udur:

— Seyyit Süleyman — Seyyit brahim Hâce Kelân — Sey-


Abdülkadir
yit Baba — Seyyit brahim — Seyyit Muhammet Ma' — Seyyit Tursun ruf
Bâkî — Seyyit Gulâmeddin — Seyyit Nâsrüddin — Seyyit Cemâleddin —
Seyyit Burhaneddin Klç — Seyyit Kemaleddin — ah hasan — ah Hü-
seyin — Seyyit Muhammet — Seyyit Ahmet — Seyyit Abdullah — Seyyit
Abdullahi Mufaddil — Seyyit Ubeydullah — Seyyit Tâlip — Seyyit Ahme-
di A'rec — Seyyit Ahmet — Seyyit Muselmüberka' — mâm Muhammedüt-

[1] Sa; 26-27

[2] Bu mensur mekaleden unlar öreniyoruz; Seyyit Abdülkadir Ef. nin pederi

Seyyit Süleyman Ef, 1264 a'banmn altnc perembe günü, validesi Bibi Saîde 1311 sene-
dinde stanbul'da vefat etmilerdir. eyh Mürat tekkesinde medfundurlar.
Dier âile efradnn isimlerini, tarih ve mahalli viladetleriyle medfenlerini u suretle
bildiriyor:

Erkek kardeleri:
Muhammet Bahaeddin Bâbülhak
Seyyit Burhaneddin Klç
Seyyit Ahmet Sait; 1283 istanbul ;
Eyyupta medf undur.
Seyyit Muhammet Ali; 1388; eyh Mürat Tekkesinde medfundur.
Kz kardeleri:

Bibi Sâcide; 1262; Urfa.

Ayhan Bibi; 1383; istanbul, Topkap'da medfundur.


Fâtma; 1306; istanbul; eyh Mürat tekkesinde medfundur.
Seyyit Burhaneddin Khy'm validesi Bibi Seyyide 1384 te Istanbulda vefat edip mez-
kûr tekke haziresine defnedilmitir.
182 kinci devre Melâmileri

takî — mâm — mâm Mûselkâzm — mâm Câ'ferüssâdk —


Aliyyürrza
mâm Muhammedülbâkr — mâm Ali Zeynül'âbidin — mâm Huseyn —
mâm Aliyyibni EbuTâlib — Muhammed (Mustafa).
@

Farirsî ve Arabîyi Belh'te tahsil eden Seyyit Abdülkadr Ef, ahval


ve âsâyiin tezebzübünden müteessiren üç yüzü mütecâviz mürüdiyle 1272
de vatanndan hicret eden babasyle beraber ran'a, bâdehu Irak tarikile
Anadolüya geçip 1276 da Konya'ya gelmitir. Konya'da eyhi Ekber'in
baz asâarn istinsah ile megul olmu 1180 de yine pederile beraber
Bursa'ya ve sonra Abdülaziz'in babasn daveti üzerine stanbula gelmi-
lerdir.stanbul'da icar bedeli Padiah tarafndan verilmek üzere Sülüklü'-
de bir konaa müsafir edilmiler, bir müddet sonra Üsküdar'a geçip bir
kaç sene de orada oturan, iar dr. 1284 te Eyyup niancsndaki eyh
mürat tekkesi, Feyzullah Ef. nin veftiyle inhilâl etmi ve meihat Seyyit
Süleyman Ef. ye tevcih edilmitir. Süleyman efendinin 1294 te vefat
üzerine mezkûr tekkeye eyh tayin edilmi olan Seyyit Abdülkadr Ef»
1441 recebinin 21 inci perembe gecesi vefat etmi ve tekkenin hazire-
sine defnedilmiti.

®
Babasndan Nakibendî icazeti alan Seyyit Abdülkadr Ef stanbul'da
Seyyti Bekir Reat
den de "Hamzaviye,, ye
ef. intisap eylemitir. Sureti
intisab hakknda konyal Muallim Arif Ef. den u menkabeyi iittim:
Seyyit Abdülkadr Ef. rü'yasnda Bekir Reat Ef. yi
Konyada iken
görmü. Bekir Reat Ef. Abdülkadr
Ef. ye "Ma'nen kendisini terbiyeye
memur olduunu, zaman fevtetmeden stanbul'a gelmesisni,, söylemi.
Bu rü'ya, bir kaç gece alettevâli tekerrür etmekle nihayet, babasna söy-
lemi. Hatta Konyadan hicretlreine de bu rü'ya sebep olmu. Bursa'ya
geldikleri vakit Bekir Reat Ef. tekrar görünmekle beraber Abdülaziz de
Süleyman Ef. yi stanbul'a davet etmi. Bu suretle stanbul'a gelen Ab-
dülkadr Ef. babasiyle beraber evini bilmedikleri Bekir Ef. yi bulmak için
yola dümüler.
Abdülkadr Ef. "Ben, efendimi bulurum,, deyip kalbî mahabbetini
rehber ittihaz ederek Fatihe doru yürümee balam babas ; da ken-
disine refakat etmi. Nihayet Bekir Ef. nin konann kapusnna gelince
ma'nevî bir cezbe ile Abdülkadr Ef. kapuya teveccüh etmekle beraber
kapu da hemen açlm ve Bekir Ef. baba, olu kadim iki âinâ gibi
.

ikinci devre Melâmîleri 183

karlayp rü'yayi tahkik ve o gün Seyyit Adbülkadr Ef. nin kalbine


bakp kendisini vahdet neesile sermest eylemi.. Abdülkadr Ef. vefatna
kadar Hamzaviye ricaliyle sohbet etmkle beraber rehberlik hizmetiyle
bir çok kimseleri de Hamzavîlie idhal etmitir.

Asâr:

Fârisîdir, Mesnevî tarznda yazlan bu eser

Beyitleriyle balar. Muhtasar bir eserdir,


Abdülkadr Ef. nn ihvanndan Selânik valisi Mehmet Nazm
Seyyit
P. tarafndan ayn vezinde nazmen terceme edilmi ve 1331 senesinde
ems matbaasnda tab'ettirilmitir, P. nn tercemesi beyitle balyor: u
Ey vücudi pâki can içre nihan
Zat bîhemtâs canlarda iyan

Esrar tevhitle bir ciltte bulunan bu kitap 296 sahifedir. Mesnevî tar-
znda ve Fürs lisaniyle yazlmitir. Tasavvufa âit ve müteaddit bablar

havi olup öyle balar:

j_LiT j _f jU- Jn A/<<f

nihayetinde

beytinde musarrah olduu veçhile 5453 beyittir.


184 ikinci devre Melâmîleri

kitapta

beytile baliyan 5 beytlik istitrada n?zaran 1321 recebinde yazmaa


balayp Ramazan bayramndan sonra bir sene taahhura orami, nihayet
yine bir bayramda balayp

viJ^ J-«* j' Ol' fk'xij lîj'3*3' ^J-2 J ^~lt. -^r- <T'

beyitlerinin müeddâs mucibince 1322 Zilkadesinde bitmitir.

Fârisidir. 501 sahifedir. Baplara tesâdüf etmeyen sahifelerde On


beer bevit vardr. öyle balar:

c*~* '
^Ifr ^ k -—"' 0l$>- Juj Jj- jl ft-

c—l ölr <>•** o1 ' J-Aj'j^ I


0^ jl *j~»j>l

jjiiU^ Jji ^üa' J tjlö


tj-^'^
j'-1-^ <(U-_j jljJ-

Mahdumlan Seyyit Mnhtar Rf. deki nüsha

j_»4ill (jjilsilj»^

ketebesine nazaran beinci nüshasdr. Bu nüshann istinsahn 1322


zilka'desinin 21 inde bitirmitir.

644 sahifedir. Bablara tesâdüf etmeyen sahifelerde on dokuzar beyit


vardr. Bu kitap ta Fârisîdir. öyle balar:

I
JJo Zjff \x~ y }\ jU I
^1 Jr_j"\

»Acjl j Lil hLs-


^ c-«*» üjjj jlî- Ji
jLüi^CJjAî ^jJ o\f-^>J C-J C«l-» CjjJÜ

<JJ* JJ l,- ir-' lS-^ ' JL. üi_yf CJJ


:

ikinci devre Melâmîleri 185

Nihayetindeki

beyitlerine' nazaran 1319 zilka'desinin ikinci günü balayp 1320 a'bannn


27 incigünü bitirmitir.
Muhtar Bf. deki aslî ve müellifin hatt destiyle muharrer nüsha
1324 zilka'desinde tebyiz edilmitir.

"Ssn asr Türk âirleri,, nde bunlardân baka (ü^ü-j .«.,3 öU^_>
'-^b ^u*n isimli Fârisî eserleri bulunduu mezkûr ise de bun-
lardan yalnz «ji^j evvelce görmütüm. Öbürleri mahdumlarnda
yoktur.

Abdülkadir Ef.nin bu eserlerden baka Türkçe, Farsça ve Çaatay-


ca e'ârm havî «Dîvan Belhî" isminde bir de mürettep ve muazzam
dîvân vardr. iirde Belhî ve Kadiri Belhî tahallüs eden Abdülkadir
Ef. nin e'an, iir noktai nazarndan deil, tasavvuf noktai nazarndan
çok kymetlidir. Tasavvufun dekayik ve esrarn vuzuh ile anlatan son
asrn en büyük sâfî âiri hiç üphesiz ki bu zattr. Dîvandan bir Fârisî,
iki Türkçe manzumeyi kaydediyoruz

Avâlim cümlesidir zilli esmâ Ki zâhir oldu esmâdan müsemmâ.


Sfâtndan zuhura geldi ekvan,^ Bulardan oldu zâhir srr esmâ..
Müsemmâsma mazhar oldu Adem; Bu âdem oldu cami'cümle esmâ..
Bu mazhar oldu vechi zâta mir'ât; Bu mir'attan ki zât oldu hüveydâ.
Ki âdem mazhan zât hudâdr; Ki kadrini ann Hak kld i'lâ..
;;;; ;

186 ikinci devre Melâmîleri

Merâtip âdeme buldu nihayet; Nihayetten bidayet oldu peydâ!


Bidâyetle nihayet ortasnda Tamam halku âlemdir serâpâ..

Bidayette nihayet oldu mahfî


Bu mahfîde bidayet oldu ahfâ!

Niyazi'ye Nazire s

Arifi billah olanlar aka eyler iktidâ ;

Muktedâs ak olanlar oldu hakka intihâ..

Arifi hak olsa âdem ak ann yaridir ;

Ak eer hemrâh olursa olur ana rehnemâ..

Ak haktan gayrisi uâka olmad kabul ;

Ak haktan gayrisi uaka oldu mâsivâ..


Ak veçhi yârdan gayrisidir dilde keder
Hânei dilden süpür er olsa dilde mâsivâ..

Veçhi gayri yâre kim âklar etmez iltifat

iltifat eylerse her kim bulamaz zerre safâ..

Yârden bî behre olmular bilin dîvânedir


Her kim ol dîvâne oldu akl ana etmez vefa..
Çevri aka sabredenler ârifi dânâ olur
Arifi dânâ olana cevreder râhi Hüdâ !..

Ak ,bir nâri ererdir, mâsivâyi harkeder


Mâsivâ her ne olursa harkedüp eyler hebâ !

«Kadiri Belhî» Hudânm akdan olma cüdâ


Ak hak olsa dilinde sana haktandr atâ..

Hamzavîliin bu eceredeki zevattan baka daha birçok ârif ve kâ-


de biliyoruz. Meselâ 1151 tarihinde vefat edip Topka-
mil müntesiplerini
pu kabristannda Maltepe'ye giden yolun sol tarafnda Sar Abdullah Ef.
nin mezarna yakn bir mahalle defnedilen âir Nahîfî'nin mezar ta
Hamzavî ta olduu gibi esâsen Nahîfî, Mevleviler arasnda da Melâ-
metle mehurdur [1].

1111 de vefat eden ve Galata Mevlevîhanesi hazîresinde "Esrar dede,,

[1] Nahîfî için müracaat! Sâlim tezkiresi: Sa ; 655 — 660. Fatin tezkiresi; Sa: 400.
kinci devre Melâmîleri 187

ile medfun bulunan Fasîh Ahmet dede de Melâmî ricâ] inden


yan yana
addedilmkte olduu gibi tann ekli de yine Melâmî Hamzavî talan —
eklindesir [1].

eyh Galib'in

Üfâtdei râhi ser bülendî Ya'ni pederim Reid Efendi


Dil zâviyesinde münzevîdir Serbâzü muhibbi Mevlevîdir.

balyan ifâdesinden anlald veçhile Hüsnü ak'taki Mi'râ-


beyitleriyle
ciyeninyazlmasna ve edebiyatmzn hakikaten bir ah eseri olan "Hüs-
nü ak,, n itmamna vesile olan babas Mustafa Reit Ef. de Melâmî-Ham-
zavî kibânndandr.
Galata Mevlevîhânesinde ârih Rusuhî türbesinin arka kapusunun
önünde medfun olan Reit Ef. nin mezar ta, dolama destarl bir sikkeyi
haiz olup kitâbesi aynen udur:

Galib'in babas,
Yenikapu Mevlevîhanesi eyhi Seyyit Ebu Bekir
dede'nin olu Seyyit Ali Nutkî dede (1189) ye müntesiptir. Seyyit
Ebu Bekir Ef. nin Habeî zade Zaim Ali aa'ya ihlâs ve irâdetini evvelce
yazmtk. Seyyit Ali Nutkî dede ve biraderi Nâsr Abdülbâkî (1236)
dedelerin de Melâmet nevesini pederlerinden tevârüs ettikleri kabul edi-
lirse Ebu Bekir Ef. nin torunu Osman Salahaddin (1304) dede'nin Hamza
Bâlî'ye merbutiyeti, kabrini türbe hâline ifraa delâleti, tdrîsi Muhte-
fî'nin mehur athiyesine âit erhz'n yegâne nüshasnn kitaplar arasnda
bulunmas gibi Hamzaviye'ye meyil ve mahabbetini gösteren hususât,
kolayca izah edilebilir.

[*] Fasîh için Sâlim tezkiresinde oldukça mufassal izâhât ve bilhassa mcreii hakknda
malûmat mevcuttur. Sa: 530—541. Yenikapu Mevlevîhanesi sahibi Ziyâ B. de Faîh'i Melâmî
ricalinden addetmektedir. Yeni kapu mevlevîhanesi 145 inci sahifenin haiyesine baknz!
;
188 ikinci devre Melâmîleri

Dier taraftan müessislii Emir Osmân Haimî'ye atfedilen Bayrâmi-


ye'nin Hâimiye kolundan gelen ve bilhassa kasm paadaki Hâimî
tekkesinde postniîn olan eyhlerin de tâlipleri zâhiren Bayrâmî, fakat bâ-
tnan Hamzavî nevesiyle terbiye ve teslik ettiini Süleyman Faik Ef. nin
"Hediyyetül ihvân" a yazd hâiyeden anlamaktayz.
Hülâsa; Hamzavîlik, Beir aa'nn ehâdetinden sonra tamamiyle
gizli bir hâlde devam etmitir. Hatta 1239 da vefat eden Çerke'li eyh

Mustafa Ef. ye Melâmîliin mahiyeti kinci Mahmut tarafndan sorulmu


olacak ki eyh, cevâb mektubunda meratibi tevhidi yazdktan sonra
"Sofiyyeden Melâmiyyun hazarat avâm nâs indinde ve mahcubîn k-
tnda hasbezzâhir eriata muhâlif akvâl ve ef'âl ve etvar ile görünür ise
dahi lâkin tahkik ve tedkik olunsa kafan ve katbeten serimu eriat
Ahmediyeye muhâlefetleri yoktur. Ancak tabayü erîfelerinde sirru ihfâ
mahabbeti merkûz olman mahcubîn indinde zâhiren eriata muhâlif,
hakikatta muvafk akvâl ve ef'âl ve etvâr ile nefislerin mestur ve mahfî
klurlar. Zâtnda bu frkai mestûrîn kâmillerdir; mükemmiller deildirler.
ekkü üpheye ilka ederler. Müridiyet, ekkü
Zîra tâlibi tasfiye olanlar
üpheye ilka etmek deildir. „ deyip mektubun
. son taraflarnda
. .

eriat ahkâmna riyayet etmiyenlerden " Tasavvuf dür ve ma'rifeti hak


anlardan mehcûr,, olduunu söyliyerek ulemâ ile meâyihin arasndaki
nizan nizâ lafzî olduunu, hakikatta ittihâd ma'nevî bulunduunu, be-
yan ediyor [1].
Çerkeli eyh, bu mektubunda "Melâmiye „ hakknda aynen Nefahat
ve kefül mahçub sâhplerinin ifâdelerini tekrar ediyor. Fakat acaba
hakiki kanaati böylemidir; Yoksa mektubun Padiaha gönderilmesi mi
eyhi bu suretle ifâdei mekale mecdur etmitir? Burasn bilmeyiz, yalnz
eyh, Melâmîleri hürmetkâr bir lisanla anlatp zmnen iltizam ediyor.
Bu son arzettiimiz vesikalar da Hamzavîliin son zamanlarda bile
oldukça münteir bulunduunu müdellel bir surette ispat eder.
Seyyit Muhammet Nur'un 13 üncü asrn ikinci nsfnda Melâmîlii
Hamzavîlikten farkl bir surette, fakat ayni neve ile nere balad
zaman, bilhassa Rumelideki Hamzavîlerin bir çou bu zat kutup olarak
kabul etmilerdi. te bu suretle kuvvet kazanan Seyyit Muhammet Nur,
pek az bir samanda " Nuriye Melâmîlii,, deyebileceimiz üçüncü devre
Melâmîliini neredebilmitir.
Fakat bilhassa stanbul'da bulunan Hamzavîlerin bir ksm da ileride
göreceimiz veçhile " sülük " u râkîlikten çkaran ve Vahdet nevesini
[1] Bu mektup bir risale tarznda yazlm olup bir buçuk sahife kadardr. Hamza
Bâiî'nin tercemei hâlinde zikri gepen Halveti Ya'kub Ef. zade Yusuf Ef. nin ^1 A**iT ve
Jjtdl J.JUÎ risâleleriyle bir arada^olarak tab'edlmitir.
ikinci devre Melâmîleri 189

tahakkuka pek o kadar ehemmiyet vermiyerek ilmî bir hâle getiren


son Melâmîlii kabul etmemiler ve son Melâmîleri " kavvâl ve sözü
çok, özü yok bir zümre „ hâlinde görerek [1] Hamzavîlie sâdk kal-
mlar, tamamiyle gizli bir hâlde mesleklerini idâme etmilerdir
Bu suretle " Melâmî —
Hamzavî " meslei ilk Melâmîlerin irfann
ve telakkilerini hâiz olarak Hac Bayramdan zamanmza kadar devam
etmitir.

[1] Bu görü, hakikaten dorudur. Son Melâmîlerin ekserisi, câhil olduklar hâlde
Fusus'u ve âir tasavvuf kitaplarn âdetâ ezberlemi adamlardr- Bu ezber cümle ve st-
muaraza ve mücâdele ederler. Her biri arü feri olan ve zan-
lahlarla önlerine gelenle
larnca ihyâ ve imâteye kadir bulunan biree lâhtr. Söyledikleri iirlerin nümunelerini de
üçüncü ksmda göreceiz.
:

IV
MELAMÎLK

Melâmilik ve dier tarikatlarla münasebeti

Bayrâmî Melâmîlii, Bayram iye tarikatndan ayrlmtr. Fakat Melâ-


met, ehli turuk nazarnda ayrca bir tarikat olmayp bir ne'e ve hâldir
ki her tarikte bu hâle mâlik kimseler yetimitir. Meselâ; Mevlevîlikten
Sultani dîvânî Simâî Mehmet Ef. (935) mükemmel bir Melâmet mümessili
olduu gibi yine bu sebeptendir ki Mevlevi meayihinden Yeniehir'li
Hac Hasan Nazif dede Ef. [1] Melâmîlikle mehurdur.
[1] Hac Hasan Nazif dede Ef: Mora' yeniehir'li muhaddis Hac Halil Ef. nin olu-
dur. 1208de domu ve tahsilini ikmâlden sonra 61 yana kadar Yeniehir'de Horasânî
Aziz Ef. medresesinde müderrislikte bulunmutur. Medresenin yanma bir Mevlevihane

yapm ve 1269 ta Hemdem Sait Çelebî tarafndan hilâfete nâil olarak mezkûr tekkeye
eyholmu 1270 te Beikta Mevlevîhânesine eyh tayin edilmi ve 1278 de vefat etmitir.
Maçka'da bulunan Mevlevihane, oraya Askerî depo yaplmak üzere Çerâgân saraynn
mahalline; saray yaplrken oradan da Bahâriye'ye nakledilmi; dedenin bekayâyi izâm da
bir yerden bir yere gezmi, durmutur. Son Mevlevi meayihi arasnda Melâmet ve Alevi-
yetle mehurdur. Sülûke âit matbu' bir eseri ve gayri matbu' dîvan vardr. iirleri gayet
metindir. Hakikaten Melâmet nevesi, e'armda zâhirdir. Meselâ bir gazelindeki

Zevki kudümü nâyü safâyi sima'ile


Tîri niyaz ara atan Mevlevîleriz.
Deryay zât mevci sfâtiyle bir görüp
Mecray kesreti kapatan Mevlevîleriz.
beyitleri bu ne'eyi bildiridii gibi Alevîlii de
Zâhidâ hakkiçün ol âhn ki cûdi ekmeli;
Ahmedi Muhtara vah'yetti kitâb münzeli.
matlaiyle balayan ve bentleri

J~dl Jjl -II.* VI <!IV

> V! jiV VI or'V

beyti olan mehur müseddesinde vâzhan görülür. Bu i'rinde

Milletim ehli hakikat; halikm, rabbim Hudâ;


Mezhebim râhi mahabbet, art îmânm fedâ!
Kblem ebrûyi Muhammed'dir, imamm Mürtezâ;
Dîni islâm aikâradr, ne lâzm ihtifa?
kinci devre Melâmîleri 191

Maamafih Ömer dede'nin Bayramiye tarikatndan Bayram melâmîli-


ini tesis eylediini biliyoruz. Yalnz biz de bu meslee (Melâmî - Ham-
zavî) maruf tabiriyle demek doru olamaz zanndayz.
tarikat
Malûmdur ki tarikatlarn bir tarz tesliki, evrat ve ezkâr mahsusas
olur. Hatta Mevlevîlik gibi sâliklerini esmâ ile teslik etmediinden dolay
Melâmîlie en yakn bulunan bir tarikatta bile yine îsmi celâl ve âyîni
sima', mukabele mevcuttur Esasen bu mevcudiyettir ki Mevlevîlii bir
[1].

tarikat hâline getirmitir. Bektaîlerde de esmâ yoksa da Salavatnâme,


Nâdi Ali, Gülbank ve tercemanlar gibi evrâd mahsusa; derecat muhte-
life ve bu derecatn —
Muhiplik, dervilik, mücerretlik, babalk ve halife-
lik — ayr ayr âyinleri vardr. Bunlardan maada tarikatlarda eyhlik ve
halifelik merasimi mahsusa ile tefviz ve icazetname ile teyit edilir; Hân-
kâh ve zaviyeleri, mukabelelerde bulunan muhiplerden maada bu mües-
seselerde hizmet eden ve adeta târiki dünyalar gibi ekseriyetle mücerret
bulunan —
Mevlevîlik, bektasîlik —
dervileri vardr ki bu derviler, tari-
katta kdem sahibi kimselerdir. Meselâ Mevlevîlerde dervilie ikrar
verip binbir gün çileyi ikmâl eden, dier tarikatlarda Esmây tekmil
edip dervilik biati veren canlardr.

j~:i Vl Jl <]IV

diyecek derecede vecitli bir Ali bendesidir.

1329 da vefat eden olu Hüseyin Fahreddin dede Ff. de pederininin merebine
sâlik, fakat pederinden daha temkinli bir zât idi. Bir gazelindeki
Yâr, kendin görmee âyine îcâd eylemi
Sureti îcâd âlemden bu ma'nâdr garaz
beytiyle dier bir gazelindeki
âdemde
3*)fi~ harfi veçhi
Okuyup srrna habîr oldum.
Fahredersem becâdr ey Fahrî;
Pirimin sayesinde pîr oldum..
beyti ve

i 3i- j ^jij j <_T j.i >-Jfj

• • ^'V>« Jcj J^j ^1


Rubâîsi merebine delildir.
Hüseyin Fahreddin dede Ef, nin tercemei hâli; ilmî, edebî hayat, musikideki üstât-
h hakknda "Nevsâli Osmanî,, de mufassal malûmat vardr.
"Sene 1327. Sos 271 - 283,,
[1] Mevlevîlikteki âyîn, bizzat Mevlânâ tarafndan deil, olu Sultan Veled ve toronu
Ulu Arif Çelebi târafmdan vaz'edilmitir.
;

192 ikinci devre Melâmîleri

Melâmî— Hamzavî'lere
d
zahiren
gribi — yalnz
dier
Olan eyh,
bir tarikattan
gelince; bunlarn hânkâh ve zaviyeleri olma-
Emir
müstahlef
Osman Haimî, Nureddinzade

gibi
ricali de bulunanlar müstesna
tekke nazirelerinde ve türbelerde medfun olmayp umumî kabristanlarda
defnedilmilerdir. Mukabele, Esmâ ve riyazat, âyîn ve resmi kabul de
yoktur. Kisvei mahsusalannn bulunmadn da evvelce söylemitik.
Hakikî Bey, "radnâme,, sinde bu hususta öyle diyor:
"Mürit, ol mürit deildir ki ilmi zahir ile elfaz düzenmi ola ve
sûretini tacü hrka ile ve misvâkü taylasan ile ârâste edüp zerku riyâ ve
cübbe vü ridâ ile pîrâste etmi ola!
Annçün daknuptur taylasân
Ki disünler fiilânibni fülâni
Fitillenürse taramaz sakaln
Ki disünler unutmu kendü hâlin!

Ve bu makule kimse makam irada kadem basmad. Belki bunlar


dairei iraddan bîrudur. Pes böyle olunca bunlara irâd haramdr. Zira
suretperest ve mukallitlerdir. Ehli ma'nâ ve ehli tahkikin srrndan bi-
haberlerdir.,, Hakikî B. bu sözlerden sonra böyle kr'sve ile mukayyet
olan eyhlerin J^'J»-* jûHj^- fahvasmca bir sürü yalanc bulunduklarn,
ve >* !
y u-ii v 1 ^ 1
hadîsi mubicince bunlarn çok aa bir derekede ol-
duklarn anlatp "imdi' sûretâ ilmi zâhir ile ârâste ve hrkavü taç ile
pîrâste olan eyhi ehli kisveye aldanma! ilâhî tahsil etmee bir Ak
müridi kâmil ve batn ilmiyle amil ola; bulmak gerek » diyor.
Melâmetî'ler de kisveye riayetkâr deillerdi. Birinci bahiste bu hu-
susa ait kâfî malûmat vermitik. Hamzavîler de bu isre harfiyen iktifa
etmilerdir.

Melâmîlie duhûl:
Bu meselee girmek için mukannen bir zaman ve mekân olmad
gibi muayyen âdap ve rüsûm da yoktur. Meselâ Sar Abdullah Ef. Me-
lâmîlie Petemalclar hannda dahil olmutur. Ayardan hâlî bir mahalde
üç be Melâmî erinin huzurunda "Kalbe bakc,, tabir edilen ve umum
Nelâmî mümessili (Gavs) tarafndan irada mezun bulunan bir zat, talibin
kalbine nazar eder ki tarikata dühûl bundan ibarettir.
La'li zade Sergüzet'in « .u s -uv^ s Vj~s. au ,

faslnda (Talibi sâdk Akullah olanlarn kalbine baklb tariki reada


irad ve kabulden sonra tahliyei derun ile me'mur olor ki ana "gönül
bekleme,, tabir ederler...) [1] diyor. Yine Sergüzet'te Sar Abdullah
[1] Sa:56.
kinci devre Melâmîleri
193

Ef. nin intisab bahsinden anlaldna göre "Kalbe bakc Rehber,, —


tarikata sülükedecek kimseyi huzuruna oturtup ne istediini soruyor.
da " Hakk isterim „ cevabn verince " Hakk isteyen Haktan baka
eyi gönlünden çkarr. Sen de kalbinden her eyi çkar! „ diyor. Ve bu
tenbih ve nazarla talip teveccühü taallüm etmi ve tarikata kabul edil-
mi oluyor [1].

Melâmî —
Hamzavîler, tarikata sülük edecek kimseyi uzun müddet
itiyak içinde beklettikten sonra aldklar ve bu intizar müddeti içinde
talibi feyzolan âk bir pir taraftan kubul edilmesi için hakîkaten yanp
yakld cihetle bu feyzi nazar, Abdullah Ef. gibi bir çoklarn bîhû
edebilirdi. Esâsen talip, kabul edilinceye kadar görütüü kimselerden
"feyzi nazar,, hakknda lâzm gelen telkinat tamamile alm bulunurdu.
Binaenaleyh bu telkinlerin neticesiz kalmyaca da üphesizdi Hakîkî
Bey de " radnâme „ sinde tarikata duhûl âdabn u suretle anlatyor:
Ve
" kimse bir talibi tarikata getirüp irad eylerse
ehli târikttan bir

01 kimesne ol talibe rehber olmu olur. Pes ol rehbere farzü vacip ve


emri mühimdir ki talibi, hak üzere terbiye edüp evvelâ dünya ve ahiret
ve mafihadan cemîi müradn ve arzularn munkat' edüp lezzat nefsaniyye
ve hissiyeden geçüre! ta kim Cenab Hakka yüz tutmaa isti'dadbirle bin
canü dil ile ve hezâr itiyak ile kalbini müridden yana döndüre. Cann
ve ban itikad pakü sdkile müride teslim edüp kendisini aradan çkar-
dktan sonra bu ikrar üzere rehber olan kimesne gerektir ki talibe tevec-
cühi Hak etmesini taallüm ettire; ta kim nuri feyzi ilâhî tâlibin gönlüne
pertev salup tecellî ide „ [2].

Hülâsa Hamzavîlerin balca bir ayin ve resmi kabulleri, tövbe ve


zikir telkinleri yoktur. Gaybî Peygamberin Eshaba
"Biatnâme,, sinde
Hudeybiye biatnda zikir telkin etmediini, belki sahabeyi hakîkat biata
davet eylediini, hakîkat biatin da kemali mahabbetten ibaret bnlundu-
unu söyleyip salikin maln, tenini ve cann müride
feda etmesi lüzu-
munu anlatyor [3]. Ve "mdi hangi dervi eyhini bu üç suretle severse
biatl olur ve biati ö^Jî.- dr, eer sureta eyhin elini eline almadysa da..„
diyerek bu hususu, âyat ve ahâdis ile isbata çalyor. Bundan da anla-
lyor ki Hamzavî'ler, dier tarikatlarda esasî bir umde olan el tutmaa
bile aldr etmiyorlar! Onlarca müridin müride mahabbeti ve müridin

[1] Sa:44,
[2] zade Sergüzetinde bu bahsi hemen aynen yazyor.
La'lî 129. a :

[3]' Benim azizim; kemali mertebe aku mahabbet, kibar yannda mayei vahdet olan
ayni biat idügün tahkik anladmsa üphe edinme kim zâti pâkin sana inayet ve hidaiyeti
yar olup zemane suretperestlerinin dam ve tuzana giriftar olmadan kurtuldun.
Gaybi; Biatname.
Melâmiler — 13
1.94. ikinci devre Melâmîleri

müride ve onu kalben kabulü, tarikata intisabn hakikatidir;


feyzi nazar,
maadas rüsûm ve kuyuttan ibaret olup rüsûm ve kuyudu ref tariki
tevhîdin esaâs bulunduundan bihude ve külfettir hatta belki de sâliki ;

matluba vusûlden alkoyan eylerdir. Bunun içindir ki Hamzavîler, dier


tarikat erbabn "Mukallidin, Berzahiye ve ehli sûret,, sözleriyle tavsif
ediliyorlar [1]. Olan eyh brahim Ef. de Sohbetnâme'de mezkûr oldu-
u üzere Melâmet ehlini rüûmi tarikattan âzâde ehli vahdet olarak
vasfeyliyor [2].

Melâmilikte usuli tesiik ve zikir


Melâmîlikte zikir ve evrat yoktur. La'li zade merhum, bunu Sergü-
zetinde balâda zikrettiimiz faslda "mahsus evrat ve ezkâr yoktur.
Mürit, Müridin istidadna bakar, bihasebil istidat terbiye eder,, diye
tasrih ettii gibi ayn faslda «kefü kerâmât ve kesreti ibâdet
yine
istemezler. Ferâiz ve sünen edâsiyle iktifa ve sureti avâmi mü'mininde
suretnümâ ve tenhâlarnda cezbei ilâhî iktizas her ne ise ana göre iba-
dâtü taât, sa'yü içtihat ederler. Zaman ve evkata mahsus, ve muayyen
nevâfil ve evratlar yoktur,, diyor. Gaybî'de "Ruhul hakika <» t
^cJ „ snda l
->

"imdi benim azizim, agâh ol ki tarikimizin mebnâs mahabbet ve resmü


ayinimizin muktezâs sohbet, netice ve gayeti ma'rifettir. ptidâi hâlde
mahabbette fenâ ve esnâyi hâlde sohbete mülâzemette vefâ ve intihâyi
hâlde ma'rifette bekâ...*...„ lüzumunu bildirerek melâmî suîûkünü gayet
güzel ve veciz bir tarzda anlatyor ve "sair tariklerde olan ryâzyât
akka ve mücâhedât bedeniyye ve kesreti evradü ezkâr ve deverâna srar
üzere esâs ve resmi âyinimizin mebnâs deildir. Zira cemii
itibar, tarikimizin

a'mâlin kemâli, eshabncennete ve cennet içinde rif'ate nâil eylemektir.


Amma aku mahabbetin meâli, erbâbn ma'rifete ve nuri ma'rifetle rü'yete
ve vahdete vâsl eylemektir.,, diyerek melâmetin gayesini izâh ve bu
suretle Bîatnâmedeki "annçün bu taife bizim tarikimizin iptidâs, âir
tarikin intihâsdr buyururlar,, sözünü teyit ve tekit eyliyor. Müridi, brahim
E. de "esmâ ve riyâzât ve mücâhedei bedeniye ve âir â'mâli zâhire
ile hakka vuslet, bir mûri zaîfe binip kûhi kafa azimet eyleyip ankay

[1] Bu babta umde ve asli usûl ve esas kül oldur ki bu tariki muhakkikini, tariki
mukallididîne kyas eylemiyesin. , Gaybî; Bîatname.
Annçün Berzahiyyenin her kese nisbet hareket ve deveran eylemeleri ârifi billâh
ktnda ayn noksandr. Gaybî; Ayni eser.

[2] Ne Halvetîleriz, ne Celvetî.. Ne Kadrîyüz, ne Mevlevî.. Belki erbab mahabbetten


olan Vahdetîyüz; Vahdeti ki cemii turukta âyînü üslûp celbi mahabbettendir.

"Olan eyh ibrahim Ef.„


Gaybî ; Sohbetname.
!

ikinci devre Melâmîleri 195

bulmaa benzer; amma mahabbet ve fenâ ile hudaya tâlibiyet, peri


ankaya râkip oiup kafa teveccühe benzer.,, '-^-'U^j. 1

,, [1] sözleriyle bu
akideyi izhar eyler.
Müride mahabbet ve ihvan ile sohbetten ibaret olan Me-
Sülükleri,
lâmî Hamzavîle e nazaran zikir, kalbin ve cemii a'zânn zikridir ki bu
-

da [2] yine Vahdetten gafil olmamak, söylerken, yürürken kâffei ef'âlin


haktan sâdr olduun ve kendi de dahil olduu hâlde bütün mevcudatn
kakkn vücudundan ibaret bulunduun ârif olmaktr. Bu suretle sâlik,
Hakta fanî olur ve binnetice zevkeder ki sülük bundan ibarettir
Bayrâmî Melâmîleri, bu hâle, yani gafletten içtinap ve huzur hâline
"Gönül bekleme,, diyorlar, muahhar Melâmiler, "zikri dâim f b f* „
ta'bir ediyorlar. Maamafih, Melâmiler, bazen Cehrî zikir de yapar-
larm. Olan eyhin an'aneten âkbetini tâcil eden sureti zikri, tercemei
hâlinde yazmtk. La'li zade Sergüzette "zikri cehrî nâdir olur. Zira
ecnebi huzurunda zikri cehrî etmezler,, diyerek bazan zikri cehrî de
yapldn söyliyor.

Hülâsaten doru söylemek iktizâ ederse Melâmiler hikmeti kadîme-


nin heyulas gibi her sureti ahzeden, fakat, hiç bir suretle mukayyet
olmayan kimselerdir. Maamafih unutmamalyz ki bunlarn vasf müte-
mâyizleri kaytszlktr.

Effleîâmüerde kerameti

Keramet, tarikatlarn hiç birinde makbul deildir.


Ricali sofiye, kefü kerâmeti mel'abei sibyan,
tabiri mahsusiyle
"hayzi ricâl,, addederler. Böyle olmakla bütün erbab turuk
beraber
eyhlerinin kerametlerini nakli kâfi görmiyerek kitaplarn da bunlarla
doldurmulardr. Kerâmetten en ziyade muhteriz meslek Melâmet
mesleidir. Bazlarnn dedikleri gibi bu ihtiraz, kerâmetin izharndan
dolayi nefse bir ucüp gelmesi ihtimâlinden deil ; bilakis kefü
kerâmetin, Melâmiliin gayesiyle tebay ününden ileri gelir. Melâmetin
gayesi irfan erbâb keiften olmak deildir, La'li zade
ve vusuldür;
melâmiyyunun hudada hubbi ilâhîden nasipleri
ahvalini anlatrken"takdiri
her ne ise ann zuhuruna müterakkp olurlar. Kefü keramet ve kesreti
ibâdat istemezler,, [3] diyerek bu noktay tavzih eylemiti. Filvaki dier

[1] Sohbetnâme.
[2] Buna
zikri mahabbet ve zikri ma' rifet derler. Bîatnâme.
Her nefeeste hâzr bulunup nefesinden agâh isen cümle zikroluor ; her ne dersen de
Eer nefsinden bîhaber isen zâkir deilsin, gerek Hay de, gerek Hu de !.. Sohbetnâme
[3] Sergüzet Sa: 69
196 Ikine devre Melâmîies-i

tarikatpirlerine ve meayihine isnat edilen be vakti ka'bede


klmak,
suda yürümek, kayalar ezmek, yuurmak, havada uçmak, tayy zaman,
tayy mekan insilâh ve âire gibi her eyhte ayn tarzda vku bulan ke-
ramet, Melâmî ricaline at ediliyor. Elimizdeki Melâmî kitaplar bunlar-
dan bahsetmiyor. Bilakis onlarn feyzinden, nazarlariyle talipleri gayet-
tiklerinden, irfan farndan bahis.
Bu surette Melâmiler, kerâmât suriyeye
kat'iyen ehemmiyet vermeyip kerâmât ilmiyeye rabet
gösteriyorlar.
Hatta brahim E. nin sohbetnâmede "Hasan Kabâdûz sohbetlerine
mü-
iâzmlardan bir arife suâl etmiler ki kefü kerameti suriyeye
müteallik
azizf mezburedan ne gördünüz ve ne iittiniz? cevabnda
buyurmular
ki ol evfak akli hastan aklî Hasn hilaf bir nesne
görmedim ve iitme-
dim,, ve yine «her çent ki acaip ve -garaip seyri
mürat eylesek kendi-
mize nazar ederiz dedii mezkûrdur. Yine sohbetnâmede brahim
E. nin
"kerâmet, dânânm hak ile matefaakfak olmasdr, Faraza ann
yüzünden
bir kudret ve harika ve kefi surî misiliû hâlât
zuhur eylese de kendinin
alâkas yoktur,, sözle: ini okumaktayz. Yine ayn kitapta
ibrahim E.
havada uçmak, suda yüzmek gibi eylerin hayvanata ait olup hayvanatn
endi mazhariyetlerinde kerâmat sahibi olduklarn söyledii gibi cenii
mahlukatm kutba bîatn da "yani andan dirlik bulup an arzu
ve ma-
habbet ede: ler ki filhakika bîat ol mahabbetten ibarettir.,,
diyerek
tevil ediyor.

Filvaki sar Aptullah E. drîsi muhtefîaini bir nazariyle baylyor.


Kalbinde lemean eden bir nur görüyor, Kabâî E. nin kutbiyetini
bir
tecelli ile anlyor, keza Hâim E. nin intikallerinden sonra La'li
Mehmet
E. nin kulana «Seyyit Aliye varn!,, sesi geliyor, Beir aa, kabâî E.
nin intikallerinde bütün mahlukatm kendisine secde ettiini görüyor ve
denize attrd paralar oturduu minderin köe yast altndan
çkaryor [1].

fi] Melâmi
erleriae atfedilen kerâmet ve bunlarm mastur olduu
kitabîar unlardr:
^
1 —
Emir sikkBÎnin ve Pir Ali E. nin kerametleri "semeraiülfuat,
sergüzet ve
Melâmiyei attariye' de masturdur.,,
2 —
Abdullah E. nin nuri kalbîsi. "sergüzet ve Melâmiyei
attariyede,,
3 —
Hâim E. nin vefatndan sonra La'li eyh Mehmet E. nin kulama gelen
ses
"sergüzet ve Melâmiyei attariyededir „
4 —Bunlardan maada Ik Hüseyin dedeye zât tecellisini
(Melâmiyyei attarîyye
sa: 118) Abdülbâkî E. den, Beir aann intisap
ve kabâî E. den sonra kutbiyete nailiye-
tini de Beir aadan rivayeten yalnz Müstakim
zade yazyor.
Beir aanm denize atlan paralan itasan da; (birisi mumaileyhe
intisap için müracaat
ediyor. Aa evindeki sekiz kese akçay Sarayburnuadan denize atmasn
emrediyor. Adam-
caz, can yanarak bu emri infaz ile aann huzuruna gidiyor. Beir aa
"attn ama kal-
binden dünya mahabbetini çkarmadn,, deyip keseleri sular
akarak yastn altndan birer
ikinci devre Melâmîleri
jgy
Fakat bütün bunlar - ilk ve son kerâmet
müstesna -dier pirlerin ke-
rametlerine nisbeten birer tecellîden ibârettir.
Yalnz Beir aa'nn son
kerâmetyle ilkMelâmî kerâmeti dier tarikatlarda mervî olan
keramet-
lere benzer. Fakat urefây Melâmiye ilk kerâmeti de
"ak ve
mahabbet
ateinde kisvesini, ya'ni nâmü niann, surî
varln mahvetti ve bu suretle
yalnz hakikati kald. Rüsumu kuyuttan feragat
eyledi,, tarznda tevil ederler
Bnnetîce unu arzedelim ki kalen dâimâ kefü
kerâmete aleyhdar
bulunan Melâmîlerin kitaplarnda da fazla
bir kerâmete tesâdüf ede-
miyoruz k bu da onlarn bir vasf fârkdr.

Melâmîlikte iîlie temayül s


Ehli beyte mahabbet dolâyisile iîlik her tarikata uûrî,
gayri uûrî
girmitir. Hatta Sofiyeden bir ksm, dorudan doruya
îa mezhebine
ntma eylemitir. Meselâ Attâr, bu cümledendir Yalnz alelumûm
[1]. ta-
rikatlar -
Irandaki tarikatlardan maada (Ni'metî, Hâksârî gibi) - zâhiren
ehli sünnet akidesine sâliktir. Fakat bu da kabili inkâr deildir ki ran
ve Türkistan'da zuhur eden tarikat müessisleri, muhitlerinin
tesiriyle
kurduklar yola dâimâ "Hubbi Ali ve Ehli beyt„i
bir rükni esâsî olarak
vazetmilerdir. Harizm' diyânndan yetien ve bir
îsmâîlî olundan [2]-
ems Tebrîzî - feyzalan Mevlânânn tesis ettii
Mevlevîlik ve dorudan
doruya « îî —
Bâtnî, esaslar üzerine kurulan ve sâlike
ilk telkinde
mezhebinin " Ca'ferî,, [3] olduunu bildiren Bektâîlik
gibi...
Baz tarikatlarda ise bu Ehli beyte
mahabbet ne'esi, muhitlerinden
ziyade pirlerinin Alevî, Seyyit bulunmasndan
l delil gösterebiliriz. Maamafih her
ileri gelmitir Buna "Rifâî
tarikatta Ehli beyte mahabbet
su-
retinde bir îîiik temâyülü varsa da hiç biri
tamamile îî deildir. Yal-
nz bundan Bektâîleri müstesnâ tutmalyz.
Böyle olmakla beraber bu sözümüzle tarikatlarda
tamamiyle îîlie
mütemessik kimseler yoktur demiyoruz. Yalnz
ras unutulmamal ki u
birerçkararak o zâta veriyor. Sa 132-133 yalm Z Müstakim zade «vasl,
rütbei tahkiktir,
kaydle yazmaktadr.
Metinde söylediimiz gibi bu kerametlerden
_ Emir Sikkînî'ye atfedileniyle Beir aaya
isnat edilen son kerametten bakas "feyzi nazar ve tecelli,, ye âit olup tamamiyle
hârika
denem.vecek eylerdir Hülâsa, ne de olsa be
asra karip bir müddette bu kadar
zevâta
atfedilen bu bir kaç keramet yine azdr.
Baka tarikatlarda yalnz tarikat pirine atfedilen
harikalar bile, hem de hepsi hakikaten akl
fikri yakacak derecede azametli
olduu hâlde
bu kerametlerin yekûnundan fadazlr.
[1] ilk Mutasavvflar. 172 nci sahifeye müracaat.
[2] bu kayt Fuat B. in Türk Edebiyat tarihinde görülmütür

J ^ ^' ;-^™ -mâm»


3 6 6 2 «Caferi mezhebinden deildirler. Onlar,
R -
+ hâlis
Batn, olduklar halde bu Ca'ferîlii bir Bâtmîlik sütresi olarak kabul
etmilerdir
198 ikinci devre Melâmieri

vahdeti vücudu hakkiyle kavrayan bir sâlik, teberrâda bulunamayaca-


ndan tam bir " îî — mâmî,, olamaz. Ancak " Mufaddla dan
olabilir. Halbuki esâsen hemen bütün kendini bilen tarikat erbab Mu-
faddla'dandr.
Melâmîlere gelince; bu hususta fazla srâr etmiyeceiz. Ahmedi
arbân ve Olan eyh brahim Ef. yi anlatrken bu bahse âit epeyce
malûmât vermitik.
Bütün Melâmî silsilelerine nazaran "Srr Hüviyyet,, Muhammed'den
dorudan doruya Ali'ye geçmitir. Hakikî Bey, " radnâme " sinde
Kutbun, her zamanda ancak bir kii olduunu, " Lût ve brahim,,, "Mûsâ
ve Hârûn,, "Yahya ye Isâ " gibi bir zamda bulunan Peygamberlerin de
,

ancak bir tanesinin srra sâhip bulunduunu, onun için Lût'un brahime
Hârûn'un Mûsâ'ya, Yahyâ'nn îsâ'ya îmân ettiklerini anlatp diyor ki
"imdi cümlesine tecelli eyliyen ol sâhip nübüvvetin ve sâhip srrn nu-
Hak anndr. Cümlenin müracaat ve ihtiyac ana-
rudur. Zira Kutbiyeti
dr ve cümlenin mükili annla hallolunur ve ana muhalefet, Hazreti
Rasûle muhalefettir ve cümle Enbiyâ ve Evliyaya muhalefet eylemektir.
Zira anda olan nûri zât ilâhî, hazreti Rasûlde ve cümle Enbiyâ ve Ev-
liya' da olan nurdur ki zât Haktan mütecellidir ve ol nûri zât aka
nübüvvet ve velayet mertebesini kat'edip cümle Enbiyâ ve Evliyâ, vü-
cudi vâhit olmulardr. Ol sebepten Rasûl ^ > <M mâm Ali' hakknda
* s* c& s n » der ve bu ittihâd ma'neviylerinden haber verip aibei
üphe komamlardr.,,
La' lî zade Abdüllbak bu hususta daha vazh malûmat veriyor.
Vasilik ve Halifeliin Kutbiyet gibi, Peygamberden sonra Ali' ye âit
olduu hâlde her naslsa Ebu Bekir, Ömer ve Osman'n da o makamda
bulunmalarndan bahsederken bu üçünün Halîfe olmalarnn vârisi Mu-
hammedi ve Gavs olduklarna delil olmadn, maamafih bunlara "ga-
sp„ nazariyle de baklmamasm izah sadedinde diyor ki:
"Yevmi Sakife'den ekseri zikrü rivâyet olunup müreccehât olmakla
icma' vukuiyle cümle Eshâp Ebu Bekire
bîat edip "Halîfei Rasulullah,,
tesmiye eylediler. Kezâlik Hazreti Aliyyi Vasiyyi Nebî hakknda dahi
hafî ve celî iâreti hilâfet, kesret üzeredir; cümleye malûm.. Bu mes'elede
nûri velâyet ve mahabbet ile münevver ve cezbei ilâhiyye ve mevhibei
tarikatile mutahhar olan kulûbi ârifîn ve derrâkei âkîn içün ihsan ve
i'tâbuyurulan srru hikmet oldur ki Hilâfet iki nevidir. Bir nev'i Hilâfeti
nübüvvet ve eriattr ki ana Hilâfeti zâhire tlak olunur.,, [1]
Abdülbâkî Ef. bundan sonra Ebu Bekir, Ömer, Osman'n ve âir

[1] Mebdeü Meâd sU-j Îju, Varak: 101-102


:

kinci devre Melâmîleri


199

Halîfelerin hilâfetini bu ksma idhâl edip ikinci ksm Hilâfet hakknda


u sözleri söyliyor:
« Ve hilâfetin ikinci nev'i Hilâfeti velâyettir; Hilâfeti
bâtna dahi tlak
olunur. Bu havass mü'minin içündür. Nasbu tayini taraf Haktan
hilâfet,
dr. Ulemâi zâhir, bu hilâfeti ispat sadedinde olmayp belki ekseri lüzumu
yoktur deyu inkâr ederler. Kimi dahi ahkâm eriattan âmmeye lâzm
deildir derler. lmi tarikattr; ispat ehli tarikat vazifesidir derler; ne ikrar
ve ne inkâr ederler. Lâkin ehli kefü tahkiku yakin ve cümle zümrei ari-
fin ve sâlikîn, belki cümle cümhuri ukalâ ve ulemâi muhakkikin indinde
aklen ve naklen ve ühuden hilâfeti bâtmanm vücudu lüzumu hilâfeti zâ-
hireden ziyâde ebyen ve elzem ve azhardr. / hadîsi erifî ^
ve hilâfete dâlle olan iârât latife, hilâfetle ma'rifete delâlet eylediini
ulûmi hakikat ve âdâb tarikat Hazreti Ali <*&&>j dan münteir olduu
müeyyit ve hilâfeti zâli; enin dördüncü rütbe zuhuru bu ma'nây müek-
kittir.,, [1]
Görülüyor ki Ali, Peygamberden sonra Nübüvveti Muhammediyenin
vilâyetinin sâhibi ve Hakikati Muhammediye'nin mazhardr. Öbür Hali-
felerin hilâfeti, ancak zahirî bir riyasetten baka bir ey deildir.
Melâmî— Hamzavîler. ayni zamanda " ~* ^ «„i de tasdik ederler.
Sârbân Ahmed'in iirlerinden bahsederken On iki imâma gösterdii ihlâs
ve mahabbeti söylemitik. Sar Abdullah Ef. nin hemen bütün eserlerinde
On iki imâmn isim ve tercemei hâllerinin bulunmas dâ bunu ayrca te-
yit eder. Gaybî'de risâlelerinde Ali'nin ismine dâimâ r y - cümlesini !l
^
terdîf eylemektedir. [1].

Hülâsa; "Melâmî — Hamzavî,, 1er, tam ma'nasiyle "Mufaddla „


dan olup "îai ûlâ ^ „ ya hayrülhaleftirler.

Melâmîlikte dünyâya nazar


Melâmiler; dünyay Mevlâna'nn

! Jsli l-U-jl ?L'j

beytinin müeddâsna tevfikan Hak'tan gaflet olarak telakki etmekte bu-


ji] Mebdeü meâd ; Varak: ni — 102.
[1] Muamafih Ehli beytten birinin ismine j-V-JUJc kelimesinin terdifi, yalnz Hamza-
vîlere âit deildir. Bu, her tarikatta vardr.
Gaybî, her risalesinde Ali'ye f M-)U.A dedii gibi hassatan "Bîatnâme,, sinde silsilesini
zikrettikten sonra Li-»V UjVlj Uj -^j Jii\f/ ^AÎJt ijuij jUalI W. f
jUij SjUHj jj-I
cümlesini yazyor.
200 kinci devre Melâmileri

lunduklarndan bu meslekte dier tarikatlarda olduu gibi çile, riyazat


ve âir vesâil ile dünyay terketmek yoktur.
La'lî zade bu tarikata sülük eden her ahsn" v-fc3 (
mucihince
meaili dünyeviyeden bir kâr me'rua megul,, [1] olmas lüzumunun
"sergüzette kayt ve sonra„ Menziline geldikte vizri kesreti kalbinden
ref için dergâh hakka teveccüh ve niyazü tevacüt "eylemesini de tenbih
ediyor. Esasen Dünyây "Zuhuri ilâhî ve ayn hüvviyet,, bilen Melâmîlerin
dünyây terketmelerine ihtimâl verilemez. La'lî zade ayn kitapta "Pes imdi
» V ü- „-içji fahvasnca kesbi halâl makamatm evlâs olduu mukarrerdir,,
[2] dedikten sonra "Tevekkül JG" „ ü esbaba mübâeret ve o esbab mak-
suda vusul için müsebbibe rapt kalp olarak tefsir ve ve Sâdklar, "Âk
esbaba mübâeret ettikleri r^'^V deildir; belki müsebbibe ubudiyeti
mahza içündür„[3] ve "pes imdi mümkün oldukça liveçhillâh bir güne
kesbile takayyüd gerektir,, [4] sözleriyle bu fikri tekrar
tekrar tekit
etmektedir.
Yine ayn eserin ayn bâbmda (Serüzet : Kisbi maa beyanndadr)
nihayetlere doru tenbellik edip bir ile megul olmyanlan zem ve
<(
...aM o*' Juy» hadîsi kutsîsi "Evliyadan her biri bir hizmet ve ile
megul olup o i onlara perde olur. O ile kendilerini setrederler. Basi-
ret sahiplerinden bakalar onlar bilemez,, [5] suretinde tefsir ediliyor.
Lâ'lîzade, bu bapta, tariki hakka sülük edenlerin ya tevekkül, yahut
tevekkülle beraber kisip suretlerinde bulunduklarn, fakat
srf tevekkülün
ehli fenâdan gayrisine caiz olmadn
söyliyor. Bundan anlalyor ki
Ehli. fenâ, cezbe Esâsen bu gibi kimseler bir ile oraamaz
sahipleridir.
Fakat kisbi halâlm, makamatn en yüksei olduunu ve esbaba mü-
ki...

baeretin mahz ubudiyet bulunduunu, Hülâsa i>u,J bir ile tekayyüt


lüzumunu söyliyen La'lî zade merhum, ehli fenann tevekküli srtnda
srar
etmiyor. Belki de bunu bir noksan telakki ediyor. Çünki sülûkta
"Mahvü
fenâ eseri kemâl deildir. "Sahv s*>„ a erien, bu suretle
kesrette
vahdeti ve vahdette kesreti görebilen kimselerdir ki "Kümmelîn

addebiiirler. Hülâsa; Melâmet, sa'yü ameli tavsiye ve takdis eder; dier
tarikatlarda olduu gibi terki bir vesilei vuslat telakki etmez
[6].
Melâmîler, en küçüklerinden en büyüklerine varncaya kadar
hayat-
larnda bu fikirlerini tatbik ve izhar etmi kimselerdir. Meselâ;
aktâb
[1] Sa: 120
[2] Sa: 122
[3] Sa 122
:

[4j Sa; 123


[5] Sa: 123
[6] Sa: 122
: ;

ikinci devre Melâmîleri 201

Melâmiyeden Ankaral Husameddin, ziraatla megul olan ve cami yap-


tracak derecede servete malik bulunan bir zatt, Bursal Hasan Kabâ-
bûz, isminden de anlald veçhile terzilikle mütagildi. drîsi muhtefî
Filibe, Sofya ve Belgrada kadar gidip gelerek ve bilâhara adamlarn
göndererek ticaret eden, bu suretle asrnn zenginlerinden madut bulunan
bir tacirdi. Kabaî Ef. Bedestandaki dükkânnda elbise satard. Beir
aa da müteaddit çiftliklere mâlik bir zatt. Hatta Melâmîlerin içinde
Sadr azamlk, eyhülislâmlk; mühim Hükümet man-
Reisül küttabhk gibi
splarnda bulunan kimseler bile vardr. Bunlar, halis Melâmî bendesi
olduklar hâlde terki dünyâya rabet etmemilerdir. Bendeleri üzerinde
fevkalâde nâfiz bulunduu ve bir iaretiyle deil mallarm, canlarn bile
terke hazr, binlerce zevâtn maneviyetlerine hakim bulunduklar hâlde
hiç bir Melâmî gavsi, kendisine bir zaviye kurup nüzuratla geçinmee
tenezzül etmemi —
olan eyh brahim E. Nureddin zade... gibi tekke
eyhleri müstesnâdr. Çünki bunlar esasen Melâmetlerini, tarikat kisvesiyle
gizliyen kimselerdi;Binaenaleyh, bir ile megul olmamalar hususunda
mazurdurlar —
bilâkis arzettiimiz gibi her biri bir ile maîetini temin
ederek bendelerine nümunei imtisâl olmulardr.
Artk pek tabiîdir ki böyle bir meslekte dier tarikatlardaki Selman
etmek [1], Hakkullah istemek gibi eyler bulunamaz.

Melâmî — Hamzavîlikte tekilât ve eriata miitabaat


Bütün tarikat erbabnda mevcut olân "Gavs,, akîdesi, Melâmî Ham- —
zavî'lerde çok kuvvetlidir. Hamzavî rehberlerinin "Gavs ve kutup,, adde-
dilen Hamzaviye mümessilinden mezun olmalar arttir. Aksi takdirde
iratta bulunmazlar.Çünkü irat esasen Cavs'in hakkdr. Gavs, Varisi
Muhammedî'dir. Hakîkî Bey "radnâme,, de bu hususu anlatrken öyle
diyor:
"Hak jur,. Wu=.„ cemîi enbiyâ ve evliyaya ol nuri hakikati Muhamme-
diyye ile bir kuvvei kudsiyye vermitir ki gayri kimseye vermemitir ve
cemîi ulûmi evvelînü âhirîn ol nur ile bunlara münkeif olur. Yerlerde
ve göklerde ve yer ile gök mâbeyninde olan cemîi eyânn ilmine ve
hakîkatma olunur ile âlim olurlar. Ve
on sekiz bin âlem üzerine
ol nûr ile

feyzresan olmaa ve cemîi mahîûkâtn mükillerin halletmee ve Hazreti


Hakka ulatrmaa sâhip kudret ve sâhip dâvet olurlar. Halk Hakka
dâvet eylemek ve tâlipleri irad etmek onlarn hakkdr. Anlardan gayriye
irad haramdr. Meer anlarn emri ve icazetiyle ola. Erenler ve cümle

[1] Selman etmek, tarikatlarda tezlîli nefsetmek için kekül bedest olarak ve bazan
ilâhiler söyliyerek dilenmee derler.
•202 ikinci devre melamileri

velîler ol mazhari Nuri Hakikati Muhammediyye olan sahip feyz ve sahip


iradn iradiyle perveri bulup kimseyi irad eylemek lâzm gelse onun
emri ve icâzetiyle ederler. Cümlesi ona muti' ve münkâd olmulardr.
Zîrâ cemî müntehiler ann ktmda müptedîdir. Cemîi mürîdan ve sâlikân
ol hazret ktnda mahvi vücûdi mutlak ve müstehlektir. Ve bu yolda
ehli sülük olan ihvânn kemâli budur ki fena ihtiyar edüp eer yüzünden
nice bin kerâmât âliye ve vîlayât ma'neviye zâhir olsa dahî yüzünde nice
bin iâlibü muhip tarîki Hakka gelüp feyze eriüp cezbeye vâsl olsa hiç
bir nesnede kenduye asla vücut vermeyüp dergâhta cümlesinden kendi
ol
nefsini hakîr bile ,y y »
eriüp muktezây beeriyetten
jj menziline
halâs bulmaa liyâkat hasl ede. Zira nazar feyzü hikmet ve feyzi bastu
kuvvetü kudret olan, müridi kâmildir.,, [1]
Bu usûl tarikatn intiarna mümkün mertebe mâni olmu saylabilirse
de hakîkatta meslein intizamm ve ihvânn rabtasn tamâmiyle temin
etmi olduundan çok uzun müddet ve hatta zamanmza kadar
mn bâdi olmutur.
Ahmet Sârbann on ikinci imam Mehdî'nin hayatta bulundunu kail
olduunu görmütük. Sar Abdullah Ef.de de bu akide pek vâzh deilse
de mübhem bir surette görünüyor. Son Hamzevîlerden Seyyit Abdul-
kadir Ef. de babas Seyyit Süleyman Ef. ye iktifa ederek iirlerinde
bu akîdeyi bâriz bir sûrette izhâr ediyor [2].
Bu akidenin Gavs akîdesiyle telifi bir az güçtür. Fakat Mehdî'yi
hayatta addedenler/ her hâlde Gavs'i imâm Nâibi olarak kabûl ederek
bu iki nazariyeyi telif imkânn bulurlar.
Hamzavîlerde cârî olan bu sk merkeziyet usulünün tabîî netîcesi
olarak çok kuvvetli tekilâta âhit olmaktayz.
Hakîkî "râd nâme,, sinden ve La'lî zâdenin"Sergüzet„ inden
B. in
anladmza göre er'î cürüm ve kabâhatlarm cezalarm bile aralarnda
veriyorlar ve hükümete katiyen müracaat etmiyorlard. Hakîkî B. bu hu-
susta diyor ki: "Tarikat ehlinden bir kimesnenin er'i eriften ve tarikat
müniften tara muhâlif dahli ve ameli sâdr olursa ol kiiyi red ve ame-
lin kabul etmiyeler ve eer ol kii kendû cürmüne ve artk ol günâh
etmemesine rücu edüp tevbe ve istifâr ederse ve evvelki menzilin ve

[1] Bu mebahis "Sergüzet,,


te aynen vardr. Sa 128 - 129 : .

[2] Abdülkadir Ef.nin Mehdî'yi kâim ve muntazar bildii ve hayatta olarak


Seyyit
kabûl ettii muhakkaktr. Merhum Fazlullah Rahîmînin jljlf taki Abdülkadir Ef.nin
Jel mahlâsiyle münderi.ç fârisî iirlerine ve Düvazde imâm'larma baknz! Cilt: 2; Sa: 39-47
«•»jl'^-li» de 70 nci baptan 96 nc babn nihayetine kadar olan ksm, Hasanül Aske-
rî'nin olu 12 inci imâm Mehdi'nin kaim ve muntazar olduunu bildiren Hadîs ve Haberlere
hasredilmitir.
ikinci devre Melâmîleri 203

mekânn isteyüp yolun talebederse ol zamanda Ehli Hakka lâzm olur ki


ihtiyarlar ana yol göstere ve tarîka çekerler. Her ne emrederlerse itâat
edüp kabûl ederse ve Allâhn emrine ve Rasûlün kavline ve evliyâmn
tarikatna —
Ehli Hakka malûmdur —
ana göre ne ise cezasn çeklüre-
ler. Andan sonra kabûl edüp evvelki gibi mahabbet üzere olalar. Ve
eer ol kii inâd edüp Hakk kabûl etmese yine reddedeler. Madem ki
kendu cürmüne kendu muterir olup kendû yolun talep edüp ettüü ie
pei man olmaynca kimesnenin efaatiyle yol vermiyeler.,, [1]
Hakîkî B. bu bahsin bir az aasnda söz arasnda Hamzevî'likte
mücrimlere verilen cezâlardan bir kaçm da suretle anlatyor:u
"Gelüp girû yolun talep ederse ol zarjanda kâidei tarikat üzere
lâzm gelen cezasn bildireler ve yol göstereler. Ana göre her ne ise
emre itâat edüp râzî olursa 4u ft, a\ , ^o'y fi~»\ y hükmünü yerine
getürüp Hakk icrâ ederler yani eer had urmak lâzm ise had uralar.
Ve eer hizmete koup karakollua komak lâzm ise koyalar ve eer
kazan kaynadup terceman akçasn almak lâzm ise alalar [2]. Muhasse-
li kelâm her kiinin cürmüne göre her ne cezâ lâzm ise müridi kâmile
ve ehli tarika malûmdur. Mürit emriyle ona göre cezasn çektireler ve
tarika koyalar.,,
La'lî zâde de "Ah, dirigâ ki zamanmz butûn iktizâ atmein eihâle-

tü hâzihi terbiyeti zâhire bilkülliye metrukedir.,,


>j.!U^- ^.û ^îi^iiA^ f
jKUj A.i v ».u hazretleri vaktma elince âdab
tarikat deil, ahkâm eriat gara bile cemiyeti fukarâda icra olunup
Kuzat ve Hukkâma müracaat olunmaz imi. Hududi er'iyye haddi
kazif ve haddi ürp gibiler bilcümle mecma fukarâda emri Sâhip zaman
ile olup...,, [3] sözleriyle bunu teyit ediyor.
Bu bize Hamzâvîlerin aralarndaki tesânüt ve vahdeti, ve ancak
merkezî idâre yüzünden husûle gelen tekilattaki kuvveti göstermek
itibariyle ehemmiyete çok ayandr. Müstakim zâde merhum, Sar Ab-
bullah E. ye de gençliinde böyle bir mecliste zinâ haddinin ikame edil-
diini rivâyet etmektedir.

[1] Sergüzet Sa: 112


[2] Bu mebâhis "Sergüzet,, in i-H<j c«# J.M cJ"J» ubT faslnda aynen vardr.
Sa: 109-115
[3] Kara kollua koymak ,
hapsetmektir. Petamalclar hannn zemin katndaki bir
odas uzun müddet Hamzavîlere Hapishane vazifesini gürmütür. Bu hapishanede Hamza-
vî mücrimleri tekrar yola gelebilmek için müddeti mahbusiyetlerini istekleriyle geçirirlerdi.
Terceman akças her hangi bir cürüm mukabilinde verilen paradr. Kazan kaynatmak-
ta kurban kesmektir. Terceman tabiri Bektaî ve Kzlbalarda da varda. Hatta Bektaî
ve Kzlba itiraf zünûp âyininde (görülmek, hizmet görmek, ba okutmak) okunan duâda
"Canîm kurban, tenim terceman,, cümleleri vardr.
Terceman Bektâîlerde ayn zamanda mürettep ve bâzen manzum dualara da denir.
204 ikinci devre Melâmîleri

Bu yoldan dümek ve reddedilmek, Bektâîlerin dükünlüüne ben-


ziyorsa da Haddi zinâ, Haddi kazif, Haddi ürbi hamr ve Hamzavîlerin
vahdeti vücudun müfrit taraftarlar bulunduklar hâlde evamiri er'iyeye
tamamiyle riayetkâr bulunmalar, bu müabehetteki sûi zann ref'etmek-
tedir.
Esasen Hamzavîler,îmufrit vahdetçi olduklar hâlde Bâtmyeye meylet-
memiler ve tevhidi «^üt^. görmülerdir. Hatta ibrahim E. Sohbetnâ-
mede "Cem'i mahz semtini tutann tevhidine çing-âne tevhidi derler,,
söziyle evâmire riâyet lüzumunu ifâde ediyor.
Sarban Ahmet, Husâmeddini Ankaravî, Hasam Kabâdûz ve Beir
aa gfibi zevatn ihvanlarna yolladklar mektuplarda eriata mugayir
hiç bir ey yoktur. Bilakis, hepsi eriat iltizam etmi ve hatta Beir aa
"eriat, eriat, yine eriat!...,, diye bu rükni esasiyi tekit eylemitir.
Bunlar "Takryye „ ye hamledemeyiz. Eer Hamzavîler, takiyye
ehliolsalard vahdeti vücudu da iâa etmezlardi. Namazn ve âir a'mâlih
her hâlde bâtn hakikatla- bulunduuna da kaillerdi, fakat zavâhire
dokunulmamak artiyle !...

Sofiye indinde maruf bir hikâye vardr:


Mansur «i^ >'» diye âlemi
velveleye sald sralarda geceleri beyüz rik'at nâfile namaz klarm.
dedii hâlde kime namaz kld
sorulunca "Ya, zatma inkiyat
etmeyeyim mi? demi. ete Melâmî —
Hamzavîler de her hâlde bunun
gibi a'mâl ve ahkâm, sfâtm z ta inkiyad olarak kabul etmiler ve tabiri
safiyanesiyîe "Edebi Muhammedi,, ye tecâvüz etmemilerdir. Onlarn
ukubete oramâlar, Vahdet srrn ifalarndan ileri geliyordu. Esasen,
daha serbest yürüyerek evâmiri er'iyeye riayet etmediklerini iddiâ etsek
bile bu iddiay tevsik edecek bir vesika bulamayz. Halbuki,
riâyetkâr
olduklarna ait bu kadar delâil ve vesâik var Hakikî B. in iradnâmesi,
;

Sar Abdullah Ef. nin, La,lî ve Müstakim zadenin eserleri, Hamzavî


aktâbnn mektuplar gibi...
Binaenaleyh melâmî —
hamzavîlerin eriata münkat bulunduklarn
kabul, bizim için bir zarurettir.

Bütün bu mesrûdattan tam amile anlalyorki Hamzavîlik Melâmîlik —


her tarikat kuyudundan âzâde, yalnz müride mahabbet ve kalbî
türlü,
râbta ile tefekkür ve sohbet üzerine müesses bir irfan ve âdetâ dier
tarikatlara kar bir aksül'amel yoludur. Bayrâmî Melâmîleri,
verdiimiz
îzâhattan da anlald veçhile ilk Melametîlerin meslek ve mereblerine
kinci devre Melâirmîle 205

tamamiyle tevarüs; Binaenaleyh Muhiddin'in " Fütûhat,, taki tarif ve tav-


siflerine istihkak kesbetmilerdir [1].

Dier tarikatlarda da uzun müddet riyâzat ve mücâhede netîcesinde


sâlike yava yava vahdet srr açlr ve bu neveye sahip olan, bu srr
zevkeden kimse, Tabîatiyle her eyi ho görmee, her kese ho bak-
maa balar ve gayenin bu oldunnu anladktan sonra artk rüsûm ve
kuyût ile mukayyet olmamaa ve âdetâ bu rüsûma istihfafla bakmaa
balar. Halbuki tarikatlarn intihâs olan bu hâl, Melâmîler'in Gaybî'nin —
dedii gibi —
iptidâs idi. Ounun içindir ki bu meslee, dier tarikat-
lardan da bir çok urefâ, hattâ Bezci zâde, Nureddin zâde, Sîmkesî Feyzi
Ef. Lalî Mehmet Ef. gibi bir çok maruf eyhler bile dâhil olmulard.

Melâmîlerle en ziyâde uyuan, kaynaan Mevlevîlerdir. Bunun sebebi de


vazhtr. Mevlevîlerde esmâ yoktur. Zikir, yalnz bir miktar smi celâlden
ibârettir. Haftadan haftaya yaplan Sima' ise zâhirî bir tevacüt resmin-
den [2] baka bir ey
Gerek muhiplerin, Gerek dervilerin
deildir.
sülûkü sohbetledir. Her ahs eyh
ve halîfe olmas merut bulun-
mayan kemâl sâhibi bir Mevlevi dedesine rapt kalbeder ve onun
sohbetiyle neevi vahdet tahsiline çalr [3]. Mevlevîlik bu cihetle Melâ-

^_«yU
JA <<L*i 4«l Lx»}U.I
•^'3i-A ' ol-iL» j_J_j.â> ->ij
pr
£. üi\ [\]

;^"VIjIj4! ofj i>Vl jUl Ui'Lj JjV!

J ^Usllj*
^ J^j ^il^'Vlj 4U1Iau a*Uuü
Cilt: 2, Sa: 21

[1] Tevacüt, vecit tahsili için yaplan halattr. Mukabele ve Sima' da tevâcüt resimli-

dendir.

Mevlevi dedelerinden olup stanbulda çayrl medresede bir çok talip ve sa-
4 Öl ^ on
liklere Farisî, ylrabi (Fusus, Fütuhat, Mesnevi, Zevra ve Havra )okutan Mesnevi
han Esat dede; kesreti müridana malikti. Hac Hüseyin Vessaf B. E. , Fusus arihi — Istan-
nbul pssta lerimüdür muavini— Avnî B. E. gibi birçok zevat yetitirmitir. 329 senesinde
mesnevîhan bulunduu Kasmpaa mevlevihanesinde vefat ve dergâhn haziresine defnedil-
mitir. Tasavvufta rüsuh sahibi olan dedenin divan ve birçok gayri matbu' asar vardr.
Hac Hüseyin Vessâf B.E. merhumun «Sefînei evliyâ» smda mufassalca tercemi hâli vardr.
206 kinci devre Melâmîleri

mîlie en yakn bir tarikat olduundan Neatî, Cevrî,


hatta Nahifî gibi
Mevlevî âirleri, Peçevî Ahmet ve Seyyit Ebu
Bekir dedeler gibi zi nüfuz
mevlevî eyhleri melâmîlie intisap etmilerdir.
avam balyan esma, âyîn ve zikir gibi eyler
Melâmîlikte
bulunma-
dndan ve yalnz felsefe ve irfan bulunduundan bu
meslei stanbul,
Edirne, Bursa gibi merkezlerde tevessü etmi
görmekteyiz. Merkez-
lerde ulemâ ve urefa, bu meslee girince, körü
körüne bunlarn mukallidi
bulunan avam da intisap etmi, fakat Melâmîlik
daima dediimiz gibi
merkezlere münhasr kalarak hiçbir vakit kasaba ve
köylere kadar intiar
edememitin Halbuki dier tarikatlar dairei intisaplarna
daha ziyade
avam almlar ve meselâ Nakîlik, hassatan ark vilâyetlerinde
köylere
kadar yaylmtr. Çünkü bu tarika müntesip
bulunan bir köylü amali
dmyeden maada baz nevâfil ve zikirle mütaildir; esasen
baka birey
beklemez ve onu tarika balyan da bu zikirdir.
Nakilikle Melâmilik arasnda yaptmz bu mukayeseyi Bektaîlerle
Kzlbalar arasnda da yapabiliriz. kisi de bâtnî olan bu iki tarikattan
birincisinde biraz irfan olduundan merkezlerde
tevessü' etmi Kzl •

balksa daha ziyade Türkmen ve kürt airetleri arasnda


intiar edip
babadan ola ve âileye intikal ederek bir tarikattan ziyade bir zümre
haline gelmitir [1].
Hülâsa Türk diyarnda ve Türk ruhundan doan
Melâmî Hamza- —
vîlik;Türk irfan âlemine birçok âlim ve fâzl zevat
yetitiren, millî Türk
edebiyatna ruhî ve samimî birçok âirler ihdâ eden
bütün' tarikatlar
cami' bir meslekten ibarettir.

[1] Bektailik te Rumelide, hassatan ArnavvuHar


arasmda zümrevî bir mezhep halin-
dedir.
r naV U 1Ukta 6ktaÎ
^, = î ? °^lu bü y üy™<* muhakkak Bektailie intisap eder ve bu suretle
.
Bektaîler, .

içlerine hariçten nadiren girilen bir


zümredir.
; ;

LAVE

Kitabmzn tab'ndan evvel ve tan srasnda elimize geçmiyen bâz


vesikalardan ilâveten bahsetmek zaruretindeyiz :

I. — Bundan evvelki mebhasta arzettiimiz Mehmet Emînül Fuhûlî'ye


ait mecmuada Hac Bayram Velî'nin olan ve kitabmzn 36 - 37 inci sa-
hîfesinde münderiç bulunan ilâhînin tamamn bulduk. Aynen yazyoruz :

Noldu bu gön lüm, noldu bu gönlüm ?


Derdü gamile doldu bu gönlüm.
Yand bu gönlüm, yand bu gönlüm ;

Derdine derman buldu bu gönlüm ;

®
Yan ey gönül yan, yan ey gönül yan ;

Yanmadan oldu derdine derman ;

Pervane gibi, pervane gibi


em'ine akn yand bu gönlüm !

@
Gerçi kiyand, gerçee yand,
Rengine akn cümle boyand.
Kendude buldu, kendude buldu,
Maksudunu ho buldu bu gönlüm.

Sevâd âzam, sevâd âzam ;

Belki oluptur Ar muazzam,


Meskeni cânan, meskeni cânan.
Olsa acep mi imdi bu gönlüm ?

Seyri billahtr, seyri billahtr


&\ ç» d tr, &! S trW ;

Ayinesinde, âyinesinde
Gerdi sivây buldu bu gönlüm
!

ikinci devre Melâmîleri

Fahrini zikrin, fahrini zikrin.


Mahvü fenâda buldu bu gönlüm.

Bayrâmî imdi, Bayrâmî imdi


Bayram edersin yâr ile imdi
Hamdü senada, hamdü senada.
Bayram edüptür yâr ile gönlüm.

Mecmuada Hac Bayram'a ait u gazel de vardr:

Benim maksudum âlemde deildir lâkin illâ Hu ;

Bu benim derdime derman deildir lâkin illâ Hu !

Deildir hûrîvü glman, ne Cennet, kökü ne rdvan,


Bu benim gönlüme sultan deildir lâkin illâ Hu

Ann naki hayâlinden cihan bir zerre olmutur ;

Nazar etsen o zerreden görünmez lâkin illâ Hu !

A Bayrâmî ; eer idrâk edersen sen bu âlemde,


Bu srrm srrna kimse erimez lâkin illâ Hû!

H. — Mecmuada Sârban Ahmed'in ihvanndan Vze'li Alâeddin Ef.


u ire tesâdüf ediyoruz :

Bil Eliften maksat oldur olasn Allah ile


Bâ Teberrükler klâsm Bâi J>\^ ile.

Tâ Tilâvet eyle didi vahdeti zât bulasn


Sa Sebat ol dinin üzre avni Js\jjc ile
Cîm Der cismin ile Hakka ibâdet ede gör;
Hâ Dedi ruhanî haccet sen de <u!J~i9 ile
Hî Halleden key sakn mülki vücûdun ban;
Dal Dedi devlet erie sana ile

Zâl Zillettir, mezellet eyle dâim nefsini


Râ Rivâyettir bilürsün ilmi -fel^U ile
Zâ Zemann sakla gör, gafletle b:'r dem geçmesün.
Sîn Srdr kim eresin emni JS\^A ile.

in Der ekten sakn kim seni mabun etmesün


Sâd Dedi tâ' saydedesin ol J>s\ ^lf> ile
Zat Ziya bulur onun hüsnü cemaline eren
Tâ Tahâret masivâdan eyle^-ttl^k ile
Zâ Zulümdür kim bilürsün nefsine zulmeyleme
Ayn inayettir bulasn ân .At^k! ile
Gayn Ganîmetiir sana çün bu ömür sermâyesi
Fâ Firaktr sonu bunun ola -tûi^j ile.
Kaf Kurbi Kabe kavseyndir bilen bildi an
Kâf Kifayet eyler ana olsa ljic ile
Lâm (okunamamtr) ;düüptür zâtm bilmeklie
:

ikinci devre Melâmîleri 209

Mîm Der ki mülki zatsm gark Jis\3j< ile.


Nûn Der kim neyleyesin mahvi mutlak olasm.
Vâv Der kim aslolasm sen de «&' ile

Hâ Hidâyettir bilürsün deme baa konmad


Lâmelif Der kim gelin peyrev olun Allah ile

Ey gönül vahdet kohusun almak istersen eer


Yi Derkim yar olagör yari .&\_las ile
Ak urîde yârm söyleten dosttur beni
Sözümü hatmeylemiim bil ki *i\p~ ile.

III. — Ayvansarâyî ((
Vefeyat" nda Hüseyni Lâmekâni'nin dört risalesi
olduunu kaydetmektedir. Biz divânndan, nân kâmii ve Vahdetnâ
me'siyle « 4-*' Jt ^-. * hadîsini erheden ve yarsndan ziyadesi arapça
olan üç sahîfelik küçük bir risâlesinden baka eserini bulamadmzdan
mumâileyhin tercemei hâlinde Ayvansarâyî'nin divânm da ayrca risâle-
lerle berâber sayd ihtimâlini serdetmitik.

Bu mecmuada (
JU'.^ jms ^« ayu.) serlevhasiyle üç sahîfelik
müstakil bir risâlesi daha var. Binâenaleyh, Vefeyut sâhibinin dedii gibi
Lâmekâni'nin — divânndan maada — dört tâne de risâlesi vardr. Belki
daha baka risaleleri de mevcuttur; fakat imdilik ancak bu dört risaleyi
bulabildik.
Mecmuadaki bu risâle de ( <l- <i g-j V <f) hadîsini erh (fasl ve va-
sl) dan, (Mülk ve Melekût) âlemlerinden bahseder. Risâleden u özleri
yazyoruz
"Asln fer'i cezbinin manas hükmüdür. Fer'in asla müncezip ol-

mas *yi*3 iktizâsdr. Ya'ni cemîli hakîkînin kendu cemâline cem'an ve


tafsîlen meylidir. Nitekim Hace Abdullahil Ensârî buyurur.

O—l j\J\ "U. Al"


J

Sahip cemâlin âyineye mahabbeti kendu cemalin müahede ettii


içündür. Cezbü incizap vahdeti hakîkiyenin butunu zuhurundan ve Haz-
reti Hakkn eya içün kayyumluundan ve kesretin ba'zna vusulünden
kinayettir. Hakîkatta üûni zâtiyenin zuhuru mahabbet iktiza eden
srrdr.
Bizi meftun -eder cezbin Seni meczubeder gözgün
Sen olmusun ana tâlip Velî sensin ana matlup

mdi her kande ki bir âyine kodular; ol âyînedeki cemâli görücü


bir göz dahi koydlar; tâ ki asl fer'i cezbedüp ana müncezip ola!
Melâmiler — 14
:

210 kinci devre Melâmîleri

Fasl, kesretten ibârettir. Bu takdirce Vasl, kesretin vahdette bütü-


nüdür. Fasl, vahdette kesretin zuhurudur. Zaman, hükema
ktnda Feleki
atlas hareketi mikdarna derler. Amma ehli tahkik ktnda âni dâimden
ibarettir Istlahlarnda ana zamân muzaf derler. Nitekim r^ 1
^
buyururlar: c^ Zamânn asl ve bâtn dahi derler Ezel
a~$

ve ebet, ol âni dâimde münderiç oldugyçün. Zîrâ yaratlm, bir aaç


misâlindedir. Hazreti <&Vi*- ol aâcn
yemiidir. Agâç, hut hakîkatta ye-
miin tohmundandr ki çekirdeidir ve çekirdek yine yemitendir. Ol
Hazreti Hilâfetle müerref olan sâhibüzzaman ve sâhibülvakt ve sâhibül-
hâl ki sf ile mütehakkk olup hakayk eyaya muttali olan Kutbi
zaman hükmi zamandan ve mâzi ve müstakbel tasarrufundan
Hazretleri
hariç olup âni dâimde oldugyçün zamanda tayyü nerile, mekânda kab-
zü bastile tasarruf eder. Hakîkatta vücudi vâhidin bâtnna, ki vahdettir'
Vasl derler ve zâhirine, ki kesrettir, Fasl îtibar ederler. ey'i vâhidini
bâtn ile zahiri arasnda tahallül ve müruri zaman tasavvur olunmaz.
Ayni mevcudun zâhiri ile batnn zaman fasletmez. Her ey'in zâhirine
Âlemi mülk ve batnna Âlemi melekût derler. Zira Melekût, ol nesnedir

ki ey, ann ile kaimdir vVV ^ „

IV. — Mecmuada "^'v^ ^ f.*W


05,u * „ se ievhasyle Olan
eyh'in dört sahifelik bir risalesi var. O da yine ayn hadîsi erhetmek-
tedir.
" ->^"'
Üç sahifelik ^.j> n serlevhal bir risale ile <*\i s

isimli dört sahifelik dier bir risale de bu mecmuann muhteviyatndan


isede bu iki risalenin müellifleri meçhuldür. Son risalede ilkbahara "yaz,,,
yaza «yay,, dendiine ve baz cümlelerin tertip ekline nazaran müellifin
Âzerî olduunu zannediyorum.

kyamet ve harin, yevmül'cemi ve fasln hakîkatta


Risale,
âdemden ibaret
zemini
olduunu bildirip "n". < ^^ „ fasllarn
havidir. Bu fasllarda on iki burcu, yedi seyyâreyi, dört melei insana
tatbik ediyor. u satrlar naklediyorum
«Âdem dört vech üzerine gelür, geçer. Evvelimci olanlktr ki üç
ay bahara müabihtir. kinci yiitlik, üç ay yaza müabihtir. Üçüncü
krgllktr ki üç. ay güze müabihtir. Dördüncü pirîik ki üç ay mü- ka
abihtir Âlemde eriat gibidir, k
yaz tarikat gibidir;

yay hakikat gibidir; güz ma'rifet gibidir. Âdem dahi bu vech üzerine
gelür geçer. Ana rahmi eriat, cihana gelmek tarikat, cihanda durmak
hakikat, cihandan geçmek mârifet gibidir. Her âdem ki anadan doar,
kuvve atadandr; evvel eline gelür, suya maildir. kinci olanck ki olur,
!

ikinci devre Melâmîleri 211

kuvvet ayana gelür; hake maildir. Üçüncü cevan olur; kuvvet beline
g-elür, atee maildir. Dördüncü pir olur; kuvvet diline gelür; yele
maildir,,

V. — Mecmuadaki en mühim risale, Hakikî B. in "radnâme,, sidir.


Mecmuann ilk sahifesindeki fihristinde «Ju»^ ü.j. /t^j ^^c l
vi^Uji

kayd var. Her halde bu fihristi yazan, Hakikî B. le Hakikî zade Osman
Ef. yi birbirine kartrm Çünkü müellif, risalenin sonunda ken-
olacak.
disini "Sözümüz burada tamam olup bu Risâlei radnâme, târîhi hicreti
Rasulden Bin dokuzuncu ylnda telif edüp okuyup dinliyen canlara
rehber olup ilmi nâfi' ve ameli sâlih müyesser ola
Mercudur ki bu Hakikîi biçareyi dahi duâyi hayrdan unutmayalar !„

sözleriyle takdim ediyor. u hâlde risale, Hakikî zadenin deil, bizzat


Hakikî'nindir.
Hakikî B; Tflî Ahmet çelebî'nin de rehberidir. Kitabmzn 133 üncü
sahifesinde Tflî'nin, silsilesini bildiren "sakînâme,, de bu zat

Üstâd fakihdan Hakikî ;


Hassan suhanveran Hakikî
Hâhigeri akolup hevesie, Dil em'ini yakt bir nefesle
Evsâfn edüp medân kurbet Sahip kerem eyledi mahabbet..
Oldu hüneriyle pâkü tâhir, Kalbinde hakikat oldu zahir.

sözleriyle methü tevkir ettiini Tflî, bu zatn "Hassan


kaydetmitik.
suhanveran,, ya'ni âir olduunu Müstakim zade'de "Melâ-
kayit ve teyit,
miyei âttariye,, sinde bunu tekrar edip 134 üncü ahifenin hâiyesine
dercettiimiz gazeliyle tekit etmektedir.
Müstakim zade'ye nazaran Hakikî' B; Lâmekânî'den feyzalanlardan-
dr. 1050 de vefat edip Lâmekânî Hüseyin Ef. nin yanna defnedilmitir.
Hakikî zade eyh Osman'a gelince ; bu zat, Halvetiyeden olup
Olan eyh brahim Ef. nin Halvetî eyhidir. 1037 tarihinde vefat etmitir.
Bu iki zatn baba oul olduunu kabul edersek ki bu ihtimâl çok kuv- —
vetlidir —olu, babasndan 13 sene evvel vefat etmi demektir. Risale,
1009 da yazlm olduundan Hakikî' B. bu risaleyi vefatndan 41 sene
evvel, binaenaleyh mümkün mertebe genç iken yazm oluyor.
"radnâme,, , 39 sahifelik bir risaledir. Bap ve fasllara ayrlmamtr.
"Hakikati Muhammediye, Hakikati insaniye, ismi cemâl ve celâle mazhar
olmak suretile kâinatn zahirî iki muhalif veçhüzere devri, câhil ve kâmil
mürit, Melâmetin âdâb, tâlibin gönülden dümesi, tekrar yola gelmesi
için verilen cezalar, kutup, irâdm kutbun hakk olduu ve rehberlerin
kutuptan müstefit olduklar,, mümkün olduu kadar tafsilen ve selis, sâde
bir lisanla yazlmtr.
; ;

212 ikinci devre Melâmîleri

imdilik Melâmîlik — Hamzaviliin mutakadâtn ve billhassa tekilâ-


tn bildiren en eski ve aslî kitap budur.
Müstakim zade', Hakikî'yi Lâmekânî müridi gösterdii hâlde Hakikî
bu risalede "Ve sultan eyliyâ, kaimmekam Mustafa, srr Hudâ, nakdi
Aliyyül mürtezâ buyururlar ki: Hakikatte bu âlemin devri iki çerh üze-
rindedir. Bir çerh, devreder ve bir çerh, soluna devreder. Sana
sana
devreden, çerhi marktr ve soluna devreden çerhi marptr. Ol sebeple
burci mark, mahalli nûri tecellidir ve burci marp mahallü makam-
zulümât kül vaki' olup burci mark ismi cemâle ve burci marp, ismi
celâle mazhar dümütür ve cemîi eyâ ki var, bu iki burcun mazhandm
Pes mark burcuna düen anlardr ki Hakikati Mnhammediyeye mazhar
düen müridi kâmile eriüp ve ana irâdet getürüp emrine teslîm olup
feyzi hakka vasl olmu ola! Ol feyzi Hakla cemîi mâsivallahtan tasfiye
klup ve tezkiyei nefsedüp „ diye drîsi Muhtefî'nin âlemde
hidayet ve dalâlete düenlerin ahvalini ve Hakkn cemâl ve celâl üzere
tecellisini tafsîl eden uzunca bir mekalesini yazmaktadr. Ayni sözleri:

Sar Abdullah Ef. "Semerâtülfuâd,, mda ayni bahsi anlatrken drîsi Muh-
tefî'nin olarak kaydetmektedir. La'lî zade'de "Sergüzet,, inde yine bu,
mekaleyi ceddi Sar Abdullah Ef. nin Semerâtül fuadndan naklediyor [1].
u hâlde Hâkikî B. drîsi Muhtefî'nin bendelerinden ve Tflî'nin rehberi
olduu cihetle mumaileyh tarafndan "kalbe bakclk - irat,, hizmetine
mazhar olanlardandr.

[1] Semerâtül fuât ; Sa : 16 — 17. Sergüzet; Sa : 71 — 73.


Olan eyh brahim Ef. de bu iki çerh mes'elesini bir menevîsinde u suretle anlatra

Alemü âdemde zâhir zât bîhemtâdürür ;

Bu ikisinde dahi zâtiyle müstesnâdürür !

ki burç üzre iki çerh devrederler suphu âm ;

Bu iki bure devrinin hükmündedir âlem tamâm!.


Biri mark hurucudur, birisi marp burcudur
Birisi nuri hidâyet, biri zulmet burcudur !

Çerhi mark devreder dâim yemininden yana ;

Çerhi marp devreder dâim yesârmdan yana.


Kim ki mark burcunun çerhinde devreyler tamâm
Mark emsi hakikat ol kiidir ey hümâm..

Kim ki mark burcunun Çerhinde sergerdandüriir ;

Devreder zîri felekte vâlihü hayrandürür..

Bil ki mark denilen bilgil dili dânâdürür ;

Sureti kaf ol kiinin ma'nisi ankadürür.


ikinci devre Melâmîleri 213

Yalnz burada ayan nazar bir nokta var:


Kitap 1009 da yazld hâlde drîsi Muhtefî, kitapta " Sultan ev-
liyâ, kaimmakam Mustafâ, srr Hudâ, nakdi Aliyyül mürtezâ" ya'ni îdrisi
Muhtefi' kutup ve gavs olarak gösterilmekte... Halbuki Hamza Balî'den
sonra Gavsiyetin Hasan Kabâdûz'a
ve mumaileyhin 1010 tarihinde
intikali

vefat ettii düünülürse Hakikî'nin bu tevcihi, teemmülü mucip bir key-


fiyettir. Acaba Hamza Bâlî'den sonra ekseri Hamzavîler, drîsi muhtefî'-

yi mi Gavs tanmlardr? ~
La'lî zade "Sergüzet,, te "Hasam Kabadûz,, u hiç zikretmiyor ve
gavsiyetin Hamza Bâlî'den dorudan doruya drîsi Muhtef'ye geçtiini
söyliyor. Fakat dris'in "46 sene kâmil merkezi dairei irat,, [1] olduunu
kaydeden La'lî zade'nin kavlini kabul edersek Hamza B. in ehâdetinden
itibaren drîsi Muhtefî'nin vefatna kadar 55 senelik bir fasla vardr.
Bunun 46 senesini tayyedersek meydana 9 senelik bir fâsla çkyor.
9 sene Hamzavîlii kim idare etti?
Seyyit Abdülkadir Ef.nin eceresinde de [2] drîsi Muhtefî'ile Hamza
B. arasnda Terzi Hasann ismi yok.. Acaba Hamzavîlik, Hamza B.in
ehâdetinden sonra 9 senelik bir fetret devrimi geçirdi; Yoksa dris 46
deil 55 senemi Hamzaviye riyasetinde bulundu; yahut ta Hasan kabâ-
dûz'un vefat 1010 tarihinden evvel midir?
Atâî' ve Kâtip Çelebi', Hasan Kabâduz'u "Mührdâr srr mektum
müridi sâmî, mutakad erbâb tariki Bayrâmî,, olarak vesfediyorlar.
Olan eyh brahim Ef. de kasîdei mîmiyede

Hem Hamzadr zannettiler zatm, sfatm mazhar;


Kimi Kabâduza: kyas ettii kaftan olmuam !

Sand niceler kim beni idriste zâhir olmuam;


Bu zevkte îdris suretin ya'ni ki gîran olmuam!

beyitlerile ecereyi itmam ediyor. Bu noktai nazardan Hasan Kabâduz'un


vefat tarihini 978 e irca iktiza eder. Kaydedilen vefat tarihlerine itimadn
câiz olmadn kitabmzn müteaddit mahallerinde gördük. Pîr Ali'nin
934 senesinin sonlarnda vefat ettii müttefikan bildirildii hâlde 935
Rabiul evvelinde vefat ettii merkadindeki kitabeden anlald. Ahmet
Sârbân 940 ta, 935 eden Pîr Ali ile görütürmekte bütün ki-
te vefat
taplar, hatta "Osmanl müellifler„i bile ittifak ediyorlar. Lâmekânî Hüseyin
Ef.nin 1034 senesi evâhnnda vefat ettii bildirildii hâlde, vefat tarihleri
1035 i ifade ettii gibi bir tanesi 1035 senesinin Rabîul evvelinin 21 inci

[1] Sergüzet, Sa: 41.


[2] Mahtumlar S. Muhtar B. Ef. bu ecerenin suretini vermek lutfunda bulundular.
214 ikinci devre Melâmîleri

Pazar günü vefat ettiini bile tasrihan kaydediyor.Hülâsa bu hususta


muâsr uarânn söyledikleri tarihlerle mezar talarna müracaat daha
dorudur. Fakat biz, maalesef, Hasan Kabadûz hakknda söylenmi bir
vefat tarihi bulamadmz medfun olan mumaileyhin meza-
gibi Bursa'da
rn da müracaat ettiim zevat bulamadlar. Hakikî B. "radnâme,, nin
sonlarnda «Amma zikrolanan ehli nârla ehli nûrun hikâyesi ehli tarikat
kavlince tafsil üzere «Silsilenâme» atl bir risâlemizde beyan olunmutur.
An ele getürüp yazan ve okuyan tâliplere silsilei tarikat ve ahvali hakikat
malûm ola!» diyerek dier bir risalesi olduunu söyliyor. Bu risâle bul-
nursa bu nokta tavazzuh edecektir.

"radnâme,, Semerâtül fuâd ve bilhassa Sergüzet'e pek mühim bir


;

me'haz vazifesini görmütür. Gariptir ki La'lî zade "radnâme,, den satr


satr, cümlelerini deitirmeden sahifeler dolusu yaz ald hâlde Hakikî
B. den ve risalesinden bahsetmemitir.
"Sergüzet,, te «^/ in^-j.» ö^-m- a> 3 j> v> £. j>- » faslnda mür-

idin evsâf ve müritsiz sülük da'vasmn butlân hususunda "radnâme,,


den aynen alnm cümleler vardr. « ^...vuj ^
j»t ca> v ^» faslnda yoldan
1

dümek bahsi aynen ve hatta tafsîlen "radnâme,, de mevcuttur.


radn yalnz Gavs'e ait olup rehberlerin bu hususta kendilerine varlk
vermemeleri lüzûmunu hakî olan " Ve bu yolda ehli sülük olan ihvânn
kemali budur ki; fenâ ihtiyar edüp eer yüzünden nice bin kerâmât âliye
ve vilâyât ma'neviye zahir olsa, dahi yüzünden nice bin tâlip ve muhip
dahi tariki hakka gelüp ve feyze eriüp cezbeye Vasl olsa hiç bir nes-
nede kenduye asla vücut vermeyüp ol dergâhta cümlesinden kendi nef-
sini hakir bile; jj y y menziline eriüp muktezâyi beeriyetten halas
bulmaa liyakat hâsl ede „ satrlar aynen Següzette
vardr [1]. Müridin, ya'ni Gavs'in kuvvet ve kudreti hakknda söylenen
"Dahi bilmek gerektir ki müridin hudret eli ve srr her yerde hâzrdr.
Eer cihânn dört köesinde „ satrlar da keza aynen

ve harfiyyen Sergüzete alnmtr [2].


Hakikî B. "radnâme,, yi, isim terih edilmediine nazaran kendisinin
olduu anlalan baz beyit ve kt'alarla tevih ettii gibi Nesîmî ve
Sârbân Ahmet'ten de baz beyitlerle istihat eder. Hülâsa bu mühim eserin
bulunmas kitabmzn son bahsini tamamiyle tenvîr etmitir. Eer " Silsi-
lenâme,, de bulunursa «Melâmî —
Hamzavî » silsilesindeki üpheli nokta
[1] Sa: 128 — 129
[1] Sa: 131
!

kinci devre Melâmîleri 215

tavazzuh edecek ve bu suretle Melâmet hakkndaki malûmatmzda hiç

bir noksan kalmyacaktr deyebiliriz.

VI. — Yine bu mecmuada Sârbân Ahmed'in müteaddit iirleri içinde

öyle bir iir de var:

Olduk fenâ ender fenâ; Sanman bizi var ehliyüz!


Mehudumuz Haktr bizim; Biz ehli dîdâr ehliyüz..
Hak varldr vârmz; Anmladr bâzânmz;
Oldur bizim ezkârmz; imdi biz ol kâr ehliyüz
Haktr bize veren sebak; Can gözünü aç, sen de bale!

Günden iyan dîdâr hak; Mahzeni esrâr ehliyüz!

Pir Ali sultan pirimiz; Muhammed Ali srrmz;


Nuri Hudâdr nurumuz; Esrar envâr ehliyüz!
" Kayg-usuz „ [1] der âhi cihan; Ba kaba, teni üryan
Bizimdir âyeti kur'an Biz vasl dîdâr ehliyüz!

htimâl bu ilâhideki "Pir Ali sultan pirimiz" msran görenler, Sâr-


ban Ahmed'in Aksarayl Pîr Ali Ef. ye müntesip olduu hakkndaki
menkabeyi hatrlarlar. Fakat Sârbân Ahmed'in Pîr Ali Bahaettine mülâki
olmadn ispat etmitik. Olan eyh brahim Ef. " Dili Dânâ „ snda;
Gaybî, " Bîatnâme,, sinde, Rahîmî "Meslekül irak,, nda Melâmî silsile-
sini yazarlarken Sârbân Ahmed'i dorudan doruya ismâîli Ma'ûkî'ye

müntesip olarak gösteriyorlar. Seyyit Abdülkadr Ef. nin eceresi de


bunu müeyyittir. verdiimiz malûmat tekrar etmi-
Bu hususta evvelce
yeceiz. Ahmet Sârbân, babas saken stanbul'a gelip, oradan
Pir Ali,
Edirneye giden ve bir müddet o civarda oturan smâîli Ma'ûkî' nin
mürit ve ikrar bendesidir. Fakat malûmdur ki Melâmîlerde Mürit ve pîr
"
Gavs,, tr. Gasvtan irada mezun olanlar " Rehber,, dir. Binaenaleyh
henüz Pîr Ali' hayatta iken Melâmete intisap eden Sârbân Ahmed'in
ve âir Melâmîlerin pîr ve müridi "Pîr Ali',, dir; Rehberi smâili Ma'û-
kî'dir. u hâlde Sarban Ahmed'in
Pîr Ali sultan pîrimiz Muhammed, Ali srrmz ;

Nûri Hudadr nûrumuz; Esrar envâr ehliyüz !

demesi tam yerindedir ve bundan baka bir ey ifâde etmez. smâîli


Ma'ûkî, ancak babasnn vefatndan sonra "Pîr ve Mürit,, olmutur.
Ondan sonra da Melâmîlere nazaran Gavsiyet, Sârban Ahmed'e geç-
mitir.

[1] stanbul Tütün inhisar müfettilerinden Fahrî B. Ef.de bulunan ve Sârbân Ahmet
neslinden Sabrî Ef. ye ait mecmuadan istinsah edilmi olan mecmuada bu i'rin makta mda
" Ahmedî „ mahlas vardr.
! ;

216 ikinci devre Melâmîleri

VII. — Gaybî'nin olduu rivayet edilen bir risâle daha bulduk.


Kütahya'da bu risâle fevkalâde mehurmu. Hemen her evde bulunur-
mu [1].

Bu risâle

Hudâ, rabbim benim hakka Muhammed'dir resulullah

msraiyle baladndan "Hudâ rabbim kitab,, diye anlyor ve yine bu


sebepten Kütahya'da Gaybî'ye "Hudâ rabbim sultan,, diyorlar. Türbesi
de keza "Hudâ rabbim sultan türbesi,, diye mehurdur.
Gaybî'nin bu risâleyi yazmas hakknda öyle bir menkabe mevcuttur:
"Gaybî'ye Kütahya hocalar "îî„ diyorlar ve halk ta Rafzî ve Kzl-
ba olduunu söyliyerek hayatnda dâima aleyhinde bulunuyorlar. Nihâ-
yet Gaybî'de bu isnad reddetmek için bu risaleyi yazyor ve son beytini
yazd zaman vefat ediyor. Halk, Gaybî'yi ölü bir hâlde, risaleyi de bir
tarafta bulunca Gaybî'nin kadrini anlayp aleyhinde bulunduklarna
peiman ve nâdim oluyorlar.,,
Maamafih el'an Gaybî'nin sülâlesi mevcut olup bu sülâle, evvelce de
arzettiimiz veçhile Kütahya'da îîlik ve Kzlbalkla müttehemdir.
Risâle, 46 beyittir. öyle balyor:

Huda rabbim- benim hakka Muhammed'dir Rasuiullah


Hem islâm dînidir dînim, kitabm dr kelâmullah..

Amelde Bu Hanîfe mezhebim, hem itikad mdr ;

Oluptur Ehli sünnet veleemaat mezhebim vallah..

Dahi zürriyyetim Adem, Muhammed' milletim dânem ;

ibâdet etmee kblem olur her yerde Beytullah

Risâlede Allah'n Sfat zâtiye ve sübutiyesi, Melâike ve 4 Mukarrep


melek, 114 kitap ve bunlarn indii Peyamberler, kabir, kabirde mün-
kereynin suali, slâmn artlar, namazn artlar, namazn rükünleri, gusül,
abdest ve teyemmümü anlatyor. Nihayet, müellif

Muhammed Mustafa'nn ettii teblii ahkâm


Kabul ettim ve tasdik eyledim Amentü billâh..

Dilimdeki olan ikrarü kalbimde olan tasdik


Senin hfzn, amânmda emânet ola ya Allah !

beyitlerile sözlerine nihâyet veriyor.

[1] Bu risâlenin eski bir nüshasn bulup göndermek ve mahalli rivayetleri bildirmek
lutfunda bulunan Balikesir M Beden terbiyesi muallimi arkadam Kütahya'l
Muallim.
Celâl Stk B. Ef. ye teekkür ederim.
ikinci devre Melâmîleri 217

Bu iir "Marifetname,, sahibibrahim Hakk'nn olup mezkûr kitapta


münderiçtir [1] ve aslen 116 beyitti. u
halde bu menkabe Kütahya'da
çok muahhar bir zamanda vücut bulmutur [2]. Maamafih melamîlikteki
iîlik temayüllerini bir halk rivayeti eklinde ayrca teyit etmekte oldu-
undan hiç te kiymetsiz deildir.

11] Sa. 263 - 266.


[2] ibrahim Hakk, 1186 da vefat etmitir.
Osmanl müellifleri'ne baknz : Cilt 1, Sa. 33 - 36.
»

BBLYOGRAFYA
1. Abdülâziz (Kara Çe-
lebizade) Süleymannâme. «Bulak tab'. 1284. H.» [Türkçe].
2. Sergüzet. «Matbu'; 1175 senesinde yazlan nüsha. Mil-
let. K. M 1052, 1053. [Türkçe]
Hediyyetülmütak fî erhi meslekil uak
<[jli«lliU—• ç_s* <3 jUAl"iJ» »; «La'lizade'nin divançesini

Abdülbkkî (Lâ'- havi eski yazma mecmua. Millet. K. Tasavvuf. M 1023»


[Türkçe]
lîzade)
Mebdeü mead. »u. «Müstakim zade'nin el yazs
mecmua; Millet. Pertev P. K. M 636. 1161 de yani
Abdülbâkî'nin vefatndan iki sene sonra ;
Dervi Mehme-
dibni Mülûki ; tarafndan yazlan mecmua. Süleymâniye^
Halet Ef. K. M 231. [Türkçe]
— Künûzül'ârifin ve esrarüttevhid.
ju^_>:Jt «Kendi elyazsyle 22 Zilhicce 1322 de yazlan ve
mahdumlar S. Muhtar Bf. de bulunan nüsha» [Manzum,
Acemce]

6. Abdülkâdiri Gülen
1332 de
esrar jl^i
yazlan
^
beinci nüsha
«Kendi el

mahdumlar
yazsyla 21 Zilka'de
S. Muhtar
Belhî ( Gulâm ;

Bf. de.» [Manzum, Acemce]


Kadir)
Yenâbîulhkem r
Ö-l
t
-l-. «Kendi el yazsyla 26 Zilka'de
1324 te yazlan nüsha; mahdumlar S. Muhtar Bf. de.»
[Manzum, acemce]
Divâni Belhî $ y> «Mahdumlar S. Muhtar Bf. deki

nüsha.

9. Abdülmecit (Feriteh
Olu) * — Aknâme vüJic « stanbul ;
Ta basmas ; Tab târihi
belli deildir » [Türkçe]

10. — Semerâtülfuâd «Matbaai âmire ; 1288 [Türkçe]

11. — Cevheretülbidâye dürretinnihâye â *>.J1 ~°Ss^


fi

îj> « Mehmet Hasip tarafndan yazlan


1178 de Seyyit
nüsha; Millet K. M
858.» Dördüncü Murada Badat fethi
Abdullah (Sar) münasebetiyle takdim edilmi olan bu kitabn mukaddeme-
sinde pâdiâha tebriki mutazammn bir sitayiten sonra
^*l_>J-b i taklîden «»,/>_>*•» ve « »js » serlevhalariyle
u bahisleri yazmtr : Ruh, hilkat, hakikati insâniye^
kader, irâde ve meiyyet, Âdem ve Havva, frkai nâciye
kinci devre Melâmîleri 21 £

ve firak dâlle, mahabbet ve cezbe, çâr yâr, Üveysül-


karanî, Eimnei isnâ aar, Eimmei erbaa, Nakibendî
ve Halveti silsileler , lmi zâhir ve bâtn, Melâmiyyei Bay-
Abdullah (sar) râmiyye silsilesi. [Türkçe]

12. — TelhSÜnnesâyh £„UJI üaJJt « 1283 aban, Cerîdei


havâdis matbaas. » [Türkçe]

13. Elyevâkîtü velcevâhir fi beyani âkâidil'ekâbir.

Abdülvehhâd
,yv j ^^l H « Msr tab> ;
i 277 - H - >!

[Arapça]
14 a'rânî (îmâm) Kitabülcevâhiri veddürer jjMj „>t_,i-\ j&f « Msr
tab'; 1276. H.» [Arapça]
15. Ali Canip Türkiyat mecmuas ikinci cilt. « ; Reîsi âirân Os-
man zade Ahmet Tâip » Sa 103 - 129. :

Ali Enver Sma'hâne edep v ^U*^ a\ « Âlem matbaas ; 1309.


H.» [Türkçe]
17. Ali etmi (Seyyit,
Nakî) erhi athiyyat « Yenikap mevlevîhânesi eyhlerinden.
Osman Salâhaddin Dede'nin kitaplarndan olan bu yazma
ve küçük eser, Süleymaniyyeye mülhak Nâfiz P§. kütüphâ-
nesnde, 419 numarada mukayyettir. » [Türkçe]

18. Aliyyülâlâ ( Mîr,


Seyyit) Alllâme lâhî Jj\ l
k-\Ji^ «Konya Müze Kütüphane-
sinde 983/143 numarada mukayyet mecmua.» [Acemce]

19. Ali Urfî Terceme ve erhi mebdeü mead s u jiu. CyJSj ^-r
«Seyyit Muhammet Nur'un arapça aU. jU t * ismindeki risa-

lesinin, hulefâsmdan Ali Urfî Ef. tarafndan Türkçeye


terceme ve erhi.» Bendeki yazma nüsha.
20. Ahdî (Bâdâdî) GÜlen Uarâ ^iJs" «24 evvâl 1014 te yazlm
olan nüsha; Millet. K. M 774» [Türkçe]

21. Ahmet Rif'at Mir'atül mekasid fi def'ilmefâsid x-uv« j «uaV


«1293. H. Vezir han brahim Ef. matbaasnda ta basma-

siyle tab'ediimitir» [Türkçe]

22. Amîkî Mehmet — Hamzavîler aleyhine yazlm bir risâle. «1013 te


Mustafa tarafndan fena bir yaz ile yazlan
Abdullahibni
23. Ahmet Remzi (Üs- bu mecmuada {Sli\*t ve âir risaleler de vardr. Hâlet Ef.
küdar kütüphanesi M 764 [Türkçe]

müdürü, mülga Üs-


küdar mevlevîhâ-
nesi eyhi) —
Miftâhülkütüp ve esâmîi müellifin fihristi «stan-
bul 1928-1346» [Türkçe]
24. Asm Mehmet (Ka-
d asker) — Zeyli ZÜbde «1121 de Mehmet Emin Mansurî zade tara-

fndan yazlan nüsha. Darülfünun ; Rza P. ,l\'s 778»


-

220 ikinci devre Melâmîieri

25. Âik Çelebi — MeârÜ uarâ «Millet K. Müzesinde 772 numarada


müzehhep musavver ve nüsha.»
26. Atâî (Nev'îzade) — Hadâikulhakayik fi tekmileti akayk ^itU^u».

JÜAl j (akayiki no'maniye zeyli) «2 Cilt; Matbaai


âmire. 1286.

27. CeVTÎ brahim — Dîvan « ya2I i l tarihi ve kâtibi malûm olmyan cönk
tarznda eski bir nüsha. Millet. K. J\2103» [Türkçe]
28. Dervi Mahmut
(HelvaCI Zade) — Lemezâtl Hulvî « Gayri matbu'dur. 1256 a'banmm

29. Ebüssuut (maded-


Millet. K. M
15 inde Abdürrahim Hfzîi kadirî tarafndan yazlan nüsha.
100» [Türkçe]

dIl) -- Fetâvâyi EbÜSSUUd «Gayri matbu'. Millet. K. JV280.


Bu yazma nüsha, nilayetindeki sahifelerde kitap sahibinin
aknbâsma, evlâdna âit velâdet, vefat, zifaf tarihlerinin
10 uncu asrn evâhirini ve 11 inci asr iptidalarn gös-
termesine nazaran 10 uncu asr hicrîde, binaenaleyh mü-
ellifin zamanna çok yakn bir vaktta yazlmtr » [Türkçe]
30. Esrar Mehmet de-
de — Esrar tezkiresi « Süleymaniye, Hâlet Ef. K. 109 M
Sinop'lu Dervi Hüseyin hattiyle 1211 senesinde yazlm
tr,>> [Türkçe]
31. Evliya Çelebi (Der-
vi Mehmedibni
Zli1 ) ~ Evliyâ çeiebi seyahatnamesi « 8 cilt kdam matba- ;

as 1317. 9 uncu cildi gayri matbu' olup Süleymaniyeye


;

mülhak Beir aa kütüphanesindedir. » [Türkçe]


32. Faik ( Ruznamçe-
C) — Mecmua. «Darülfünun K. Hâlis Ef. JV22260 [Türkçe]
33. Fak Reat — Eslâf stanbul; Âlem matbaas.
« 1311.» [Türkçe]
3^. FâZÎ (Kaîzade) ~ ZübdetÜle'âr «1033 jUitfl te Mustafa bin Mercan
tarafndan yazlan nüsha. Darülfünun Rza P. K. JVS301 »

Fazlu Hafit Ihn fi


;

35.
(FaZl yezdail) —
Cavdannâme «Katibi ve yaz tarihi belli olmyan
bendeki yazma » [Acemcedir]
36. FatTl (Davut) — HâtemetÜl e'âr jU^Uli «1269 senesine kadar gelen
uarâmn muhtasar tercemei hâllerini havidir. stihkâm
alaylar Litografya destgâhmda 1271 senesinde tab'edil-
mitir.» [Türkçe]
37 Türkya tarihi «stanbul ; Kanaat kütüphanesi neriya-
tndan. 1923.» [Türkçe]

38.
Fuat (Köprülü- — Türk edebiyatnda ilk mutasavvflar «Matbaai
zade; M.) âmire. 1911.» [Türkçe]

39. — Türkiye tarihi dnS «Mülkiye mektebi matbaasnda


ta basmasyle matbu' 1926-1927» [Türkçe]
ikinci devre Melâmîieri 221

Türk edebiyat tarihi «1928.Devlet matbaas.» [Türkçe]


Fuat (Köprül-
üzade; M.)
Türkiyat mecmuas «Birinci cilt; Matbaai âmire; 1925
Türkiyat mecmuas »ikinci cilt; Devlet matbaas ; 1928.

Divan «Gayri matbu'dur. Yazma bir nüshas bendedir;


dier natamam nüsha da Millet kütüphanesinde mevcuttur.»
[Türkçe]
KefÜlgltâ .lUI^Ü-f kasidesi «Gayri matbu' 99 beyitlik
bir kasidedir. Bir nüshas bendedir.»
Bîatnâme «Bîatm tarikatlardaki merâsim ve bilhassa,
v.Ui-.
zikir telkini mukayyet olmadn ve hakikati bîatm
ile

müride mahabbetten ibaret bulunduunu anlatan ve Me-


lâmî —
Hamzavî silsilesini gösteren 14 sahife gayri matbu'
bir eserdir. Yazma bir nüshas bendedir.»

Sshbetnâme -uULss* «Olan eyh brahim Ef. nin 1059


Gaybi (Sun'ul- dan vefatna kadar, ya'ni 1065 tarihine kadar sohbetinde

lah) bulunan halifesi Gaybî tarafndan zaptedilen tasavvufî


sözlerini cami' 100 küsur sahifelik bir kitaptr. Gayri mat-
bu' olan bu mühim eserin yazma bir nüshas bendedir.
113 sahifelik eski bir yazma da Konya; Müze kütüphâne-
sinde 931 numaradadr.»
Tarikul Hak fitteveccühilmutlak jmu^ i jA-ijiA
«Teveccüh ve mürakabadan bâhis 10 sahifelik bir risaledir..

Gayri matbu' olan bu kitabn yazma bir nüshas bendedir.»


Ruhül hakika «îjJ-i «Melâmetin mebnâsmn sohbet.
ve mahabbetten ibaret olduunu hakî 3 sahifelik muhtasar,
fakat çok mühim olan bu gayri matbu' risalenin bir nüs-
has bendedir.»
Güftî Ali (Edirne-
li) Terifâtü Uara !_,»,£! ICU^-if « baz uarânm tercemei.
hâllerini müzah tarznda ve manzum olarak kaydetmitir.
Gayri matbu'dur. Darülfünun; Rza P. K. JS's 2351.»
Vefeyât « Seyyit Ahmedi Tebrîzî hattiyle 1334 senesinde
Hafz Hüseyin \
yazlm nüsha. Dârülfünun ; Hâlis Ef. K. Jt'27001.» [Türkçe]

(Ayvansarayî) HadkatÜlcevâm' v ^i-t l i&j*. «2 cilt ; Matbaai âmire ;

1281. H.» [Türkçe]


Hakikî Bey radnâme -a'^u ji « Kâtibi ve yazl tarihi malûm olm-
yan ; üstündeki «o ^Üsl jjaill ^jJ ^»jJ\ li-

*j ne ^jiVh tsa.ui.iJi J_,sni!l ,^utkaydndan


anlaldna göre yine meçhul bir tarihte «Mehmet Emin»
isminde bir Hâlidî derviine, ondan sonra da yine üstün-
deki kayda nazaran Bursa'l Baygn smail Ef. ye ve onun
vasiy etiyle 1 Mart 1335 te Bursa'l Mahallebici zade ya-
lkç Sabrî Ef. ye intikal eden ve el'an mumuileyhte bulu-
nan Mecmua,, [Türkçe.. Bu mecmuann münderecât ve
tahminen yazld tarih hakknda kitapta kâfi derecede
malûmat vermitik.,,
— «

222 kinci devre Meiâmîleri

53. Hasan ibni Meh-


met — Mecmua. «1044» te, ya'ni Hüseyni Lâmekânî'nin vefa-
tndan 8 sene sonra çok güzel bir ta'lik ile yazlan bu
mükemmel ve müzehhep mecmuann metninde eyhi ekber
in isjijU^^I ^Vl < JUVlîJU- v/ risaleleri; Necmeddîni
,ihabeddî
kübrâ'nmoj~±cJ_j^l si, Abdullah belyânî'nin «J.».!

ni sühreverdî'nin Ruzbihân baklî'nin jl risa-

lesi, Attar'n **l<j~»d, sile divan, Maribî'nin U'^l^ fU


risalesi, Maribî divan, Lâmekânî'nin divan, j>-j; *4f-(X
J.\S" oLJ' «MJt ve -uU;j>.> risalesi, jjljjils' ve üU var-
'

dr. Kenarlarnda Ebu Medyeni Maribî, Yonus, Nesîmî,


Handânî, Ma'ukî, Ârif, Hâdî, Kemâli Hueendî,
Ismaîl ,

Rûhî, brahim Erefolu, âhidî, ûrî, Va'dî, Husâ-


Ef,
mî, Sârbân Ahmet, Firâkî, Veysî, Sar Abdullah ve âir
bir çok âirlerin müntahap iir ve ilâhîleri; Sârbân Ahmet,
Hasan kabâdûz, Lâmekânî ibi Melâmî- Hamzavî ricâli-
ninbaz mektuplar vardr. Süleymaniye; Hâlet Ef. </\2800.»

öl. Hasan Çelebi (bni Tezkirei üarâ «994 te telif edilmitir. 996 da Dervi
Hayalî zade) Mehmedini Mürat tarafndan yazlan nüsha. Darülfünun;
Yildz M
206. [Türkçe]

55. Haini baba (Üskü-


darl) — Divan. «Matbu'dur» [Türkçe]

56. Hfz Terfik, Hama-


mîzade hsan, Ha-
san Âli — Türk edebiyat numuneleri «Devlet matbaas; 1927.
[türkçe]

57. Hüseyin (Lâ- J— Divan. «53 üncü numaradaki mecmua.» [Türkçe]

58. mekân) \— Mekalât. «52 inci numaradaki mecmua.» [Türkçe]


59. Divan. «Bendeki yazma iki nüsha.. 1266 da Ali Riza
tarafndan yazlan natamam nüsha; Millet. K. .M 6.»

bir.
brahim (Olan
eyh)
— DV<
dânâ
6.» [Türkçe]
l'bjs kasîdesi. «Bendeki yazma; Millet. K.

61. — Vahdetnâme «Bedndeki yazma divanda; Mil-


let. K. M 6. »[Türkçe]

62. brahim (Peçevî) Tarihi Peçevî «2 Cilt; 1283. Matbaai âmire.» [Türkç]
63. brahim Hakk
(Erzirum'lu) — Ma' rifetnâme " istanbul ; Ahmet Kâmil matbaasl330„
[Türkçe]
64. — lmiye sâlnâmesi «Matbaai âmire. 1334.» [Türkçe]
65. bnüU Emin Mah-
mut Kemâl — Son asir Türk airleri «Birinci cüz; Türk tarih encü-
meni külliyatndan, istanbul; Orhaniye matbaas. 1930.»
[Türkçe]
>66.//lSaw(HamamîZade) — Tirabzon âirleri «Gayri matbu'. Müellifin kütüphane-
sinde.» [Türkçe]
ikinci devre Melâmîleri 223

67. smail Hakk (Bur-


sal) — Silsilenâmei Celvetî 3..UJL. «Celvetî silsilesinden
ve bu silsiledekimeâyihin tercemei hâllerinden bâhis
gayri matbu' bir kitaptr. Eski yazma bir nüshas Millet
kütükhanesinde 1040 numaradadr.»
68. Fezlekei tarih «ki cilt. Ceridei havadis matbaas
1287.» [Türkçe]
69. Kefüzzunun an esamilkütübi velfünun ^ iyüiaif
Kâtip Çelebi ijlillj ^.l-ÜI^Ul »ki cilt; istanbul Alem matbaas 1310.»

(Hac Halife) [Arapça]


70. Takvimuttevârih £., _^ a" «Millet kütüphanesi.
.M 128, 129,yazma nüshalar. Bu eser.,
130 ;
ibrahim
Müteferrika matbaasnda tab'edilmitir. i [Tükçe]
71. Lâtifi Tezkre Latîfî «kdam matbaas 1314.» [Türkçe]
72. Mecdî akayk no'mâniye tercemesi «2 Cilt; Matbaai
âmire, 1269.» [Türkçe]

73. Tasavvuf târihi «istanbul, Vatan matbaas 1341.» [Türkçe]


Mehmet Ali Aynî
74. HaCl Bayrâmi Velî «Evkaf matbaas 1343.» [Türkçe]
75. Mehmet Atâ Hammer tarihi tercemesi «8 Cilt; Evkaf matbaas
1335» [Türkçe]
76. Mehmet Süreyya — SC Osmânî «5 cilt; Matbaai âmire, 1311.» [Türkçe]

77. Mehmet Süreyya


(Seyyit, eyh, Ba-
ba) — Hâmî divaiiçesi «Matbaai bahriye; 1339 - Rumî»
[Türkçe]

78. Mesnevîi erif «1268; Istanb ul, Matbaai âmire Cevrî ;

tarafndan çok Mesnevi nüshalarnn mukabelesiyle


bir
yazlan ve 1026 da tahriri hitam bulan yazma nüsha. Sü-
Mevlânâ Celâ- leymaniye. Halet Ef. K.» [Acemce]
leddin
79. Divan kebir «E ski bir yazma. Halet Ef. K. J\5 687.»
[Acemce]
80. KÜllyyât «Lekhno, 1302. « [Arapça ve Acemce]
81. MftahÜlcnan abUjJui, «iî'lerin dua ve ziyârât mec-
muas; 1317, Bombay. » [Arapça, Acemce]
82. Risâletün biddevretil ariyyeti fil'ahkâmilferiyye
fK»V j •uij.JISjjjJL'iiUj «Dört bap, bir hateme üzerine
1068 de yazlm olan tahminen yirmi iki sahîfelik bir
kitaptr. Münderecât hülasaten udur:
(1) Bütün mevcûdata âit olan devir; burçlar, tasarruflar
Msrîi Niyazi ve tasarruf müddetleri. •

(2) nsana ait olan devir, kyamet ve hair..

(3) Kyameti kûbranm mukaddemâtiyle erat sâatn enfüse


tatbiki.
~

224 ikinci devre Melâirmîle

(4) Kyameti surâ, ya'ni mevt; kyameti vustâ, ya'ni sâli-


kin mevti irâdî ile müridine teslimi nefis ve lülûkü, k-
yameti kübe/â, ya'ni er'in anlatt kyametin tevil ve en-

Msr Niyazi
füse tatbikî..
«1284 te Ahmet Mütak Baba evlâdndan ve ketebeden
Seyyit Mehmet Hâkî tarafndan yazlan nüsha.» [Arapça,
bendedir]
83. Dîvan. «1254 -Bulak; 1235- Iatnnbul» [Türkçe]
84. Muhammedibni Ab-
dürrasûlil Berzencî
(Seyyit) El'âa fi eratSSâa «UlÜ^îlj acUVI«1076 da Me-
dine' de yazlmtr. Erat sâata ait ayri matbu' bir
eserdir. Üsküdar, Selim aa k., âkait,/>î: 522» [Arapça]
85. Mutammed ibni
Mürteza (Molla
Feyz) — - Kitâbüssâfî fi tefsiri kelâmullahil vafî ju v \:.r
&\}\J$s\{6 «1286, îran». [Arapça]
86. Muhammedibni
Yakup (Küleynî)— UsÛl kâfî jfj^l «Ümmehât kütübi îa'dan.. Tebrîz.
1311» [Arapça]
87. Risâle fî tefsîril Fatiha tdmjjfjs^ «Fâtîha'nm
tefsîrine âit 3-4 sahîfelik bir risaledir. Gayri matbu'
dur. Bir nüshas bendedir.» [Türkçe]
Mutammed Nur Kitâbürreât fil Mebdei vel Meâd ba j u }\ v i^ 5
(Elarabî) »U.I.» »Meratibi ilâhiye, Mebde', Meâd ve Bürûzdan bâhis
bir mukaddeme, 2 fasl, 1 hâtime üzerine yazlm muhta-
sar, müfît bir risaledir. Gayri matbu'dur. Yazma bir nüs-
has bendedir. « [Arapça]
89. FütÛhâtlMekkyye <£, GUyS «stanbul Evkaf Müzesin-
de 37 ciltten ibaret Muhiddîn'in kendi el yazsiyle muhar-
rer nüsha..Bu nüshann yalnz 9 uncu cildi konya'da iken
kaybolup, yerine yeni bir yaz ile yazlm dier bir cilt
konmutur. Her cildin ilk sahifelerinde wUXJü» .js.} »
î,LU î^ljiljc tc Jsc-l CS ,y_J\jj^> ji-jUl aÎIj>-1 Âji ç*

kaydna nazaran Sadreddin'in «V' VI ü&\^j^>s ej x*c-

vakfdr. Hemen her nüshann evvelinde 'il;UU c*4=«'l »

Muhiddîni S>Vl> U^- JT tie li ^ij jjill Jsi: \f\i»s JjVl Âi-JI
Arabi CfJ\ J-Vl "'^ ^ ° JÜ '
j^u-—

fc-Jlj Jl^_,iî(i y^» <1>j«; jl t» V U iJSij «jJIj ^cj au -âl^.,


* j.jJlosLcjA (.yjlj 4ij-Ij Ej^jil yazl olduuna
nazaran Halep'te eyhin hatt muharrer dier bir
destiyle
nüsha ile mukabele edilmitir. Matbu' nüsha Msr 1293..» ; ;

[Arapça]
90. FUSUSÜ HkenipC-t .« stanbul; 25 Zilkade; 1287.»
[Arapça]
ikinci devre Melâmîleri 225

91. Muallim Naci — Mehmet Muzaffer mecmuas. « istanbul ; irketi


mürettibiye matbaas ; 1306.» [Türkçe]
92. Mustafa (Çerke
eyhi) — ikinci Mahmuda mektup, «j^lrii

\}} ile bir arada olarak 1300 de Tbbiye matbaasnda


tab' edilmitir.» [Türkçe]

93. Mürtezâ ( Dervi;


Bektaî) — Dürr yetîm ^ J3 [Câvidân ^jU. tercemesi] 1048 tari-
hinde Halil Vahdeti Dede babann meihat zamannda
Dervi Mürtezâ tarafndan yazlan bu eser, Câvidannamei
tam ve yegâne tercemesidir. Kitabn sonunda
kebir'in

ja «-»l-j-J S'- '-"'=1 J 1


f^" ^
Sat hezar hamdü senâ ile salât olsun ana
kim Ol
C C ismidir 15 na î m !

kt'asn okumaktayz. yazs nüshas, Mülkiye


Müellifin el
kaymakamlndan mütekait Divrik'li Mehmet Nebî Ef. de
idi. Mumaileyhin vefatndan sonra elde etmee çalrken
Sahallarda bir Alman tarafndan 80 liraya alndn duy-
dum. Konya müzesi kütüphanesine Konya Posta ve Tel-
graf ba müdiriyeti makinisti Hüseyin B. tarafmdaj hediye
edilen nüsha LeJ fJi iiUl^j r î\ jij gjj ju_J jjjj-ljüijl»

•di jr^ Jl,l>! SL- tarafndan 25 Ramazan 1270 tari-


hinde istinsah edilmitir. Bu kitap 299 bap, 602 sahifedir.
0,21 tul ve 0,13 arznda olup 1039 numarada mukayyettir
[Türkçe]
94. NâM (YuSUf) — Divan. «stanbul ;
eyh Yahya Ef. matbaas ; 1292.»
[Türkçe]

95. Nâzm Ps (Mehmet,


Selanik valisi) — Esrârüttevhîd tercemesi. «ems matbaas. 1331.»
[Türkçe ; Manzum.]

96. Nazmi Mehmet (e-


yh) — HedyyetÜl hvân aljj-yttj» «Halveti silsilesinden ve
Halvetî eyhlerinden bâhis olan bu eser gayri matbu'dur.
Ruznamçeci Süleyman Fâik Ef. tarafndan kenarna mühim
haiyeler ilâve edilen nüshadan aynen Haiyeleriyle — —
Seyyit Mehmet ükrî bin smail tarafndan istinsah edilen
nüsha. Millet kütüphanesinde 1128 numaradadr. [Türkçe]
97. Nedm (Ahmet) — Divan «Halil Nihat B. Ef. nin nerettii nüsha. kbal
kütüphanesi neriyatndan. stanbul ; kdam matbaas 1341.»
[Türkçe]
98. Neft (air) — Divan. «stanbul; Ceridei havâdis matbaas 1269.» [Türkçe]
99. Nesimî (Seyyit Imâ-
deddn) — Divan. «stanbul ; 1260.» [Türkçe]
Melâmiler — 15
;

226 kinci devre Melâmîleri

100. Neâtî (Ahmet de-


de) — Divan. « Kendi el yazmas. Millet. K. Müze ;
M 519.»

[Türkçe]

101. NeVSâl millî «1327 senesine ait» [Türkçe]

102. Rahim t ( Habeî-


zade Abdürrahim.
âir) — MeslekÜl rak Jl _^4— kasidesi. «Müstakim zade'nin
el yazs mecmua; Millet; Pertev P. K. -M 636.» [Türkçe]
103. Ramz Hüseyin
(Namzade) — Tezkre Uarâ. «Darülfünun kütüphanesinde 1346. H. de
Zihnî isminde bir zat tarafndan müellifin el yazmasndan
istinsah edilen nüsha. M 91.» [Türkçe]
104. Rait Mehmet (Mü-
verrih) — Rât tarihi. «5 cilt. Matbaai âmire. 1282. Bu kitap

brahim müteferrika' matbaasnda da 1153 te tab'edilmi-

tir.» [Türkçe]
105. Resmî Ahmedibni
brahim — SefînetÜmesâ «Uj^K^i- «stanbul ; Takvimhânei âmire
matbaas H.» 1269. [Türkçe]

106. RlZa (Seyyt) — Tezkre Uarâ «1000 den 1050 tarihine kadar gelen

âirlerin tercemei hâllerini havidir. stanbul ; kdam mat-


baas 1316.» [Türkçe]
107. Rza Tevfik " — Peyâm sabah gazetesinin ilâvei edebiyeleri.
«M 29. 31 Mart 1330 M 35. ; 8 Mays 1330 ; M 36.

15 Mays 1330.» [Türkçe]

108. RyaZÎ Mekmet — RyâzÜUarâ Ij.ÜIjH.j « Dîvan kâtiplerinden birinin

olup bilâhara 1093 te Seyyit Rahmetullah isminde birine

intikal eden ve bu tezkirenin 1018 de telif edildiine


nazaran müellifin hayatnda yazlm olmas çok muhtemel
bulunan eski bir yazma.. Millet. K. Tarih ; M765.» [Türkçe]

109. Sadk Vicdani (E-


bu Rdvan) — Tomân turuk aliyye Melâmîlik. «Evkaf matbaas :

1338 - 1340. » [Türkçe]

110. Safâî — Nuhbetül âsâr min fevâidil e'âr jUsyuVa'/lNV*


«1050 den 1082 tarihine kadar gelen uarâmn tercemei
hâllerini havidir. Millet; Tarih; J\Î771. Darülfünun; Yldz;
M. yeni yazma bir nüsha.» [Türkçe]

111. Sakip dede — Sefne mevleviye. « 3 cilt. Msr, Vehbiye matbaas.


1288.» [Türkçe]

112. Salim (Mirzazade


Kadaskef) —
Tezkre Uarâ. «1066 dan 1135 tarihine kadar gelen
airlerin tercemei hâllerini havidir. kdam matbaas ; 1314.»
[Türkçe]

113. Sami (air) — Divan. « Bulak. 1253.»


ikinci devre melamîleri
227

114. Sârbân Ahmet Divan. « eyhülislâm Ahmet Muhtar B. in mahdumu Ali


Haydar B.tarafmdan kurun kalemle istinsah edilip bilâhara
ayrca tebyiz edilen yazma nüsha, Üsküdar Hâim P.K.Müs-
vedde. M82. Mürekkeple yazma. JV275/ Bu divanda 3
Terkibi bent, 4 Tercii bent, 8 Mesnevî, 3 Müseddes, 3
Muhammes, 1 Murabba, 199 Gazel vardr. Tercii bentlerin
biri Na't, biri Düvazde mamdr. Müseddes ve Mesnevi-
lerinde birer tanesi Düvazde mamdr. Mevcut gazellerden
d^rdü yine 12 mâm'a âit medhiye, biri Na'ttr. Mesnevi-
lerin bir tanesi müstekillen Ali'ye aittir. Hece vezniyle
söylenmi 18 ilâhisi vardr. Divannda a
e 1
Ç. '
C '
5. ' *-* *

« £. « JS A.
o» j« ,/ j harfleri yoktur. [Türkçe]
115. Seyfullah ( Sey-
yit) - Divan. «Ahmet Kâmil matbaas; 1329.»
116. Süleymani Belhî
(Seyyit) - Yenâbîul mevedde «jiij-it «Ali ve Ehli beyte âit
ehâdîsi cami' ve îai mâmiyye — sn â aeriyye
•fc^ie^l akidesini Ehli sünnet kisvesi altnda ve Sünnî
hadis kitaplarndan alman ehâdîs ile izhâr eden büyük
bir kitaptr. 2 Cilt ; stanbul ; Ahter matbaas 1301 »
[Arapça]
117. TuhfetÜl hattâtîn ^tLj-lîi*! «Türk tarih encümeni kül-
liyatndan. Devlet
matbaas 1928.» [Türkçe]
Mecmua «Müstakim zade'nin el yazsiyle muharrer olan
bu mecmuada La'lî zade Abdülbâkî'nin Mebdeü mead,
Sergüzet, Risâlei ünsiyye tercemesi, Hace Abdullah Ahrâr
hulefasmdan Kâdî Muhammedibni Burhan'n makamâtmdan
mulahhas ve mütercem bir risâlesi, Abdülkerîmi Ceylî'nin
Hakikatülyakm ve zülfetüttemkin ^jCJIîilj j
tercemesi, eyh Mürad'n
(Arapça) yine
risâlei silsilesiyle
Abdülbâkî tarafndan bu risalenin tercemesi, Mevlânâ
Ef.
Alâeddin'in eyh Abdülkebîri Yemenî ile mülakatn hâkî
Reehât'tan alnm küçük bir risâle, Risâlei eyh Mürad'n
Süleyman Sa- erhi, Sergüzet'ten bir parça ve Abdülbâkî Ef. nin baz
deddin (Müs- e' an vardr.
118. takimzade) Kenarnda Habeî zade Rahîmî'nin Meslekül irak Jil ^VÜD—*
kasidesi veOlan eyh, Sârbân Ahmet, Hamza Bâlî, Beir
aa gibi ehemmiyetli Melâmî ricâlinin ehâdet ve vefatna
tarih msra' ve terkipleri yazldr. Millet. K. Pertev P.
M 636.»
119. Risâlei Melâmiyyei attâriyyei «jiti L.u yUj «Me-
lâmiyye ricâlinin muhtasaran tercemei hâllerini hâvî olan
bu kitap, La'lî zade Abdülbâkî'nin Sergüzetinin tarihi
tahririnden sonraki Melâmî ricâlini bildirmesi dolayisiyle
çok mühimdir.. 1335 tarihinde Ahmedi Tebrîzî tarafndan
istinsah edilen bir nüshas Millet kütüphanesinde 1051
numaradadr. » [Türkçe]
;

228 kinci devre Melâmîleri

120. emseddin Samî— Kamusül a'lâm. «6 Cilt. 1306 - 1316 stanbul ;


Mihran
matbaas.» [Türkçe]

121. eyhî Mehmet — ZeylÜZZeyl J.-aiJj.i (akayk zeyli) «Darüsseâde aas


Beir aa vakf. 1285 te Cö*Mt cS-> J-*^ ft' ! 1

tarafndan yazlan çok güzel ve müzehhep nüsha. Süley-


maniye ; Hâlet Ef. K. M 479.» [Türkçe]

122. HaCl Bayrâmi Velî « stanbul ; Mahmut B. matbaas.


1331.» [Türkçe]
Tahir (Bursal)
Osmanl müellifleri. « 4 Cilt. stanbul ; Matbaai âmire.
123.
1333. «1343.» [Türkçe]

124. Tflî (Ahmet Çe-


lebi) — Divan. « Gayri matbu'. Atf Ef. K. ^22085 ;
Millet. K.
M308.» [Türkçe]
125. — Vlâyetnâme. « 1263 te yazlm bir nüsha. Millet. K.
JVS604.» [Türkçe]

126. Va'd (âir) — Divan. «Darülfünun; Yldz. K. .M 140. Yazma nüsha.»


[Türkçe]
127. Ytikup ( Hüdâî
TekkeS eyh) — HedyyetÜSsâlkîn ^CIUI \i* . « Hüdâyî tekkesi eyh-
lerinden ihâbeddin Ef. nin arapça CgClUl «i* i ile bir

arada olarak Bahriye matbaasnda 1329 senesinde tab'edil-


mitir. » [Türkçe]

128. Yusuf Sinanfâeyh


Kermiyânîzade) — Tadlîlütte'vîl jufcnjjLiî « 1300. H. de Sinan Ef. nin
.

^-.U \jj j ^iil <u£ ve Çerkeli Hac Mustafa Ef. nin kinci
Mahmud'a cevabî mektubiyle bir arada olarak Tbbiye
matbaasnda tab'edilmitir. » [Türkçe]
129. Yemim (Agrboz'-
U) — Fazîletnâme . « Manzum ;. Matbu'.» [Türkçe]

130. YOTUS Emre — Divan. «Yazma bir nüsha ; Millet. K. M616. stanbul
1341. Ta basmas.» [Türkçe]
131. Ziya (Mehmet; h;
tiîâlci) — Yeni kapu mevlevîhânesi. «istanbul; 1329.» [Türkçe]

312. ZÎVer — Rados tarihi. «Rados matbaas. 1312» [Türkçe]

133. Müteaddit ecere-


ler — Kütüphanelerde ve ellerde

Ecnebi me'hazlar:
134. E. J. W. Gibb — Cextes Houroûfîs Memorial. Leyden 1909 « ;
- 1327.
1929.»

135. W. BartOld — Orta Asya Türk Türkçeye mütercem.


tarihi « Darül-
neriyatndan.
fünun Türkiyat Enstitüsü stanbul ; 1927. »

136. — Encyclopedie de L'islam.


III

ÜÇÜNCÜ DEVRE

MELÂMÎLER
:

jMj^hs *f ju-
Eu. ELHAC SEYYD MUHAMMED NURÜL
ARABYYÜL MELÂMÎ

" MADDÎ VE MA'NEVÎ HAYATI „

Üçüncü devre Melâmîlerinin pîr ve Müridi bulunan ve son asrlarda


tasavvuf erbabnn ekseriyeti tarafndan Kutup ve Gavs olarak kabul
edilen "Seyyit Muhammed Nur,, un tercemei hâli, maddî ve manevî
hayat tamamiyle mazbuttur. Bu hususta evvelâ kendisine müteekkiriz.
Çünki « i; J jyJi^-. » isminde ve bir risale eklinde kendi tercemei
hâlini tesbit etmitir. Olu erif Ef. de babasnn tercemei hâlini ayrca
bir risale eklinde yazm ve Seyyid'in muhtelif safahât hayâtini göster-
mi olduu gibi Harîrî zade Kemâleddin'de ijî\_,uij_m- ;>- j jjuu.tjîw jU" •
de bu hususta kâfî derecede icâlei kalem eylemitir.
Seyyit Muhammed Nur 1228 hicrîde Msr'a tabi, "Mahalletül kübrâ"
kasabasnda domutur [1]. Babas Kudüs' hâricinde bir zâviyesi bulunan
ve zürriyetinin kesretiyle maruf olon "Bedrül velî,, nin olu Kudüs'lü
Seyyit brahim'dir. Seyyit ibrahim'in Msr'a niçin ve ne suretle gittii
malûm deildir.
Muhammed Nur'un siyâdet eceresini ve Bursal Tâhir B. in
"Menâkib,, i u suretle kaydetmektedir
Muhammedün Nurül Msriyyül Mahallâviyyül Bedriyyül Hü-
Seyyit
seynî —
Seyyid brahimül Kudsî Seyyid Bedrül velî — Seyyid —
Muhammed —
Seyyid Yusuf Seyyid Bedr —
Seyyid Ya'kub — —
Seyyid Mutahhar —
Seyyid Sâlim Seyyid Muhammed — Seyyid —
Zeyd —
Seyyid Ali —
Seyyid Hasanül arîzül ekber Seyyid Zeyd — —
tmâm Zeynül âbidîn Alî mâm Huseyn — —
mâm Aliyyibni Ebu Tâlib.
[1] Olu erif E. risalesinde ve Harîrî zâde Tibyamnda 1222 tarihinde doduunu
sövüyorsa da kendisinin j^lgl* da « Sene 1245 te Melekeye gittim; sinnim on yedi idi »
dediine nazaran bizim kaydettiimiz tarih dorudur. Tahir B. de JU? «p-l _>J- A.-. ju-i
« Jl^-lj <^«y» c^r_} ismindeki gayri matbu eserinde, her hâlde j^\^a a istina-
den 1228 de doduunu kabul ediyor.
: ;

232 Üçüncü devre Melâmîleri

Dört yanda babasndan yetim kalan Muhammed Nur, üç sene da-


ysnn himâyesinde kalmtr. Seyyidin dedesi, annesi, babas, days
hatta bu ailenin görütüü kimseler bile sofidir [2]. Bu suretle Muham-
med Nur', tasavvuf ne'esini, daha küçükken ailesindan tevarüs etmitir.
Muhammed Nur', yedi yanda iken Câmiül ezher'de eyh Hasanül
Kuveysnî ismindeki zattan tahsile balamtr. 1255 tarihinden 1244 tari-
hine kadar eyh Hasana hizmet ve mumaileyhten tahsili ilmü marifet
eden seyyit, yine eyhinin emrile yanyal eyh Ahmet efendi ile beraber
yanya'ya gitmitir [2]. Seyyidin bu yanya seferi her halde bir maksad
mahsustan ziyade tarikatlarda baz sâliklere verilen seyahat gibi sülük
mukteziyâtndandr.
Muhammed Nur', yanya'ba 9 ay oturmu [3], bu müddet zarfnda
Nakibendî eyhi Yusuf efendiye bîat ve Nakibendî tarikatna intisap
eylemitir. Bu suretle ma'nen tefeyyüze çalan seyyit, ayni zamanda tah-
silini de ihmâl etmiyerek eyh Yusuf'un dâmâd Tal'at efendiden tahsile

devam etmitir.
Dokuz ay sonra eyh Yusuf'un emrile mekke'ye gitmi ve edayi
haccedip bir sene mekke'de mücâvir kalmtr. erif Efendi evvelâ is-
kenderiye'ye gittiini ve sonra haccettiini söyliyor ve öyle bir menkabe
naklediyor
Bir akam
pederime bir evham hasl olup Ali Efendi Ue Tal'at Efen-
dinin ilmi mütebahhir birer zati âlikadir olduklarn tefekkürle
zâhirde
eyh Yusuf Efendinin ilmi zahiri olmad için eyh Ali Efendi ve Tal'at
Efendinin böyle, ümmî adama irtibatlarndan nai hayretini mucip olmu;
o akam ma'nada sabah namazn edâ için tekkedeki camii erife gitmi;
kapnn mukabilinde oturmu. Yannda da ihvândan birisi oturmu. Ya-
nnda oturan demi ki Yusuf Efendi geliyor. Pederim de arkasna bakp
;

görmü ki Yusuf Efendi bir koluna Ali Efendi, bir koluna Tal'at Efendi
girüp; cemâli de ay bedir olmu geliyor; Camie girmi; postuna oturmu;
sabah namazn edâdan sonra âyîni Nakiyeyi icrâ edüp pederim cami-
den çkup Yusuf Efendinin iltifâtna mazhar olmaa muntazr olmu.
[1] «Kenzi mahfî» de bunu daha çocukken ebeveyninden ve onlarn za-
izah ederek
manndaki - tabiî ulemâdan vahdeti vücudu duyup, bu akideyi,
görüüp konntuklar -

bütün âlem bu i'tikattan rücu' etse ve hatta kendisini katil ve ihrak binnâr ile tehdit et-
seler dönmiyecek derecede benimsediini ve sonra Allah lütfedip îmân istidlali, uhudî ve
zevkîye eritiini anlrtyor.
cJljl J''j *y>r)^ jUîji il \j&&>3 ^J-^
iS s>)^ cAJ'Si^r* Jk- i
[ l

. . .uiu f jUiij j>-v > jsuV £>» f'cbi o-u^- s ^je- g-->^> »^y
\jj>j* f^'j^r (^jJ*^1 -M^ ia.»
.
^y 1

[2] eyh Ahmet, Bilâhara stanbul'a avdet ve burada vefat etmitir. Kabri Sünbül
Efendi tekkesinde türbenin karsndadr. Mezar tandan 1256 da vefat ettiini anliyoruz.

[3] erif Efendinin Harirî zâde sekiz ay oturduunu yazyor.


risâlesi.
Üçüncü devre Melâmîleri
233
Yusuf Ff. yine bir koluna Ali Efendi, bir koluna Tal'at Efendi girüp
hücrei âlîlerine pederim giderken
mukabiline gelüp, pederime
hitaben; Burhan olmadan iman olmazm? buyurmular. Pederim
de
hayasndan hiç bir cevap vermemi. Akebinde ma'nadan uyanm. Sabah
namaz ezan kulana girmi. Der'akap yataktan kalkup, abdest alup,
camie gidüp ma'nada oturduu yerde oturmu. hvâmndan biri de yann-
da oturmu. Biraz sonra Yusuf Efendi geliyor denmi. Hakikaten Yusuf
Efendinin bir kolunda Ali Efendi, dier kolunda Tal'at Efendi hücerei
âlîlerine götürürlerken mukabiline geldii vakit; burhan olmadan iman
olmazm? hitabna kar sükûtlamukabele buyurmular. Yusuf Efendi
Ali Efendiye hitaben ; mektubu yaz yarn Msr'a gidecekler deyu pede-
;

rim için emretmiler...,,

Fakat biz seyyid'in tercemei halinde kendi eserini (<ly) \h>i j^^-o
esas ittihaz ediyoruz. Seyyit mezkûr eserde (Mekke'ye gittim. Sene
1240 ve sinnim 17 idi.) diyor. Harirî zade merhum da tibyan'da
yanya'ya gittikten sonra j^'^u* .a:c zsu s wa ^-j umuajji ^k ^..iin^ v *=j.
'••"^^ r>^ ->jWj 'A^j diyerek seyyid'in ifadesini tekrar ve teyit edi-
<P' ,

yor. u halde yanya'dan hareket eden Muhammed Nur, dorudan do-


ruya mekke'ye gitmitir. erif Efendinin ifadesine nazaran eyh Yusuf
Efendi, seyyid'in hayatnda müessir ümmî, fakat zînüfûz bir ahsiyettir.
Lâkin seyyid'in kendisi Menbaunnurunda bu eyhten hiç bahsetmiyor.
Yalnz üstad eyh Hasanül Kuveysnî, ve bilhassa melâmî dervi Mehme-
di mekkî den hürmetle bahsetmektedir. Bundan anlyabiliriz ki eyh Yusuf
Efendi, Muhammed Nur'un üzerinde pek te nâfiz olmamtr. Esasen bil-
âhara melâmeti benimsiyen seyyid'in Nakî tarikat gibi zevâhire tamamile
riâyetkâr olan ve vahdette Müceddidi sânî imâm Rabbani'nin
meslekine sülük ederek çok ihtiyatkâr bulunan bir tarikata sadakatinin
imkân yoktur.
Seyyit, bo durmam, eyh j^u^,! den Halvetiyyei
mekke'de de
a'baniyye, üveysiyye ve Ekberiyye tariktlarna intisap etmi ve eyh
a den de hadîs okumutur, j^uu*. kendisinden ahzi tarikat etmek
isteyen Muhammed Nura, Msra avdet etmesini ve ihtimâl "sözümü tu-
tarn?,, diye bir imtihan olarak yolda âfiî mezhebi mucibince öle ile
ikindi, akamla yats namazlarn cemeylemesini emretmitir [1]. Muhammed

Nur, kendi ta'birince * ^yjy ^y » deyip bu emri ifâ ve msra rüc'at ey-

[1] afiîler seferde salateyni vakti ahîrde cem'an klarlar. mâmiyye mezhebinde ise
cem', her vakit câizdir. Maamafih mezâhibi erbaa müctehidîninden bir çou da - bir ksm
özürle, bir ksm bilâ özür - cem'a cevaz vermilerdir. «Sahihi Buhârî muhtasar Tecrîdi
sarîh tercemesi : Ahmet Naim B. Ef. Sa: 399-401 Metin ve haiyelere müracaat ! »
:

234 Üçüncü devre Melâmîleri

lemi ve t â^js ^.j^ii^ £M\ v y3 a - kelimâtiyle tebcil ettii eyhi -

:
»

Hasana mülâkî olmutur [1]. Burada sözü kendisine brakacaz :

"Etmek ve hiyar turusu ile kuluk ederlerdi. Ellerini ba'dettakbît


haçtan geldin'dedi. Ve imâm Huseyn ziyaretin emreylediler. Fakir
Câmiül ezherin sokak tarafndan olan kapdan makam âlîye girüp hari-
kulâde olmak üzere imâm Huseyn makamlarnda bir kimesne görünmez
oldu; Bâhusus duhâ vakti kalabalk vakittir. Baktm ki bir zât makam
âlî mahallinde jj ^ .>/ fakire ilhâm oldu ki bu Habîbullah'tr. Korktum
.

ve huzuruna gittim. Dizini öptüm. Bana dua eyledi ve arkam meshetti,


ba'dehu git dedi. Cami tarafndan olan kapdan camie nazar eyledim;:
makam kebir hâlî; asla insan yok; geri döndüm. Mihrapta hazreti risâ-
letibulmadm. Yine sokak tafndan olan kapdan serian çktm. Makama
döndüm. Nâs, dolu; kezalik cami'nâs ile dolu; adet üzere...,,
Câmiül ezhere gidince eyh Hasan kendisine ilmi vehbînin inkiaf
ettiini söyleyip ruma azimetini emrediyor. Muhammed Nur'emre imtisâ-
len iskenderiye'den bir gemiye binip evvelâ Antalya'ya çkyor. Ana-
dolu'nun baz mahallerini gezerek oradan da hareketle Gelibolu'ya,.
Gelibolu'dan Selânie ve Selânik'ten Serez'e geliyor. Serez'de üç ay
kadar küçük medresede müderrislik yapp (Seyyit Muhammed isminde
birisinden icâzetnâme almt) oradan Demir hisar, Doyran, Istrumça,
Male tarikiyle Koçana'ya gelmitir. Koçanallar kendisini Üsküp valisi
Hfzi paa'mn yaptrd medreseye müderris tayin etmilerdir (1249).
Müderris olduu senenin Ramazannda koçana camiinde kasîdei imâli-
ye'yi türkçe erhederek okutmutur.
Vâl Hfz paa [2] henüz yirmi bir yanda olan bu fâzl hocay görmek
isteyerek Üskübe dayet etmi ve Üsküp ulemasile görütürmü. Neticede
Paa, seyyidin meftunu olup evlat ve taalukatn, talim" etmesi
.
için, ken-
koçanaya izam etmitir. Fakat çocuklarn anneleri
disine terfikan tekrar
evlatlarndan ayrlmaa raz olamamakla paa, seyyide büsbütün Üsküp'te
oturmasn reca etmise de Seyyit raz olmadndan, nihayet alt ay
Koçana' da, alt ay Üsküp'te oturmasna karar verilmitir.
[1] (£-1 ^JJI^-,»- J..- i J^-JUjc jt- jç»z c Jjlfii^ij-.1 nin tercemei hâllerini bilemedi-
JÇ..1

imizden Msr Nakibül eraf tfjMJU;? ye müracaat etmitik. J^-JU-c ve jjl^i yi

bilmiyorlar, £— ljÂ^£y>• hakknda u malûmat veriyorlar :

« jk:U( tSj-aj-Vlji-H^t çyîf ^.jljU j. 31» V*


. .. Jui~C &} j yJ\ç* î^Uil. Jssj
.1 '

[2] Recep paa zâde Hfz paa


Seyyit Muhammed Nur'un ilk müntesiplerinden olan Hfz paa, kapc balk ve
Üskup nazrl hizmetlerinde bulunmu ve 1242 de mîrimîran olmutur. 48 ten sonra istan-
bul'da ikameti tensip edilerek vilâyetten azledilmi ve 1277 de vefat etmitir. Eyyupta
metfundur. Sicilli osmanî Cilt 2. Sa. 234 235. : —
Üçüncü devre Melâmîleri 235>

Seyyit, bu zamana kadar tütün içmiyormu. Hfz paa tütüne al-


masna sebep olmu. Bunu kendisi anlatrken diyor ki "Hfz paa tütün-
içmeme sebep oldu. 53 tarihinde keenne ma'nada Medinei Münevvere 'ye
vardm. Mahmudiye medresesinde abdest alup hareme girerken imam
Ömer ^^ij Bâbüsselâm atebesi sa tarafnda otururdu. Abdest almadn,-
Giru abdest al; dedi. Fakir dahi giru abdest alup sular azamdan akarken
Bâbüsselâmdan girmee üru'eyledim. Yine abdestin yok, giru abdest ;

al; dedi. Abdest aldm dedim ise de gazab ile bizi yere yikup arkama
iki kere eliyle urdu. Benden kay geldi. Bâbüsselâm önündeki meydan
tütün zifiriyle birçe birçe doludu. Abdest al diye tekrar emreyledi.... „ ;

Seyyit bundan sonra hareme girmi; mihrapta sanda Ebubekir ve


Ömer; solunda osman ve Alî olduu hâlde Rasulullah oturur görmü.
Rasulullah; "çarn; otursun,, demi. Ebubekir de eliyle gel diye iaret
etmi. Seyyit "teeddüben hazreti âhn - Alî - alt tarafna oturdum. Ebu-
bekir ^cji^ij neye bu tarafa gelmedin deyince cevap vermee haya
eyledim. Hazreti ah bu mecliste taraf yoktur diye cevap verüp Rasu-
lullah tebessüm ettiler. Ve hazreti âh ile hafiyyen mükâleme ettik,,,

diyor, Muhammed
Nur, bu rü'yadan sonra tütünden vazgeçmitir.
Yine ayni senede dier bir rü'yada Rasulullah'tan hrka geydiini
anlatyor [1]. 1245 senesinde gördüü dier bir rü'yada Rasulullah',.
kendisine üç satr yaz yazp verdiini ve Ebubekir'in "tevhîdi ef'âL
tevhîdi sfât, tevhîdi zât,, diye okuyup makamât fenây telkin eylediini
bildiriyor. Ve "59 a kadar bu makamât selâseye müdâvemet edip zevk
eyledim,, diyor.

1255 te Üsküb'e giderek orada tavattun eden ve Nakibendî eyhi


kazanl Abdülhâlik Ef. ye intisap eyliyen, seyyit Muhammed Nur' 59 tari-
hinde hacca niyet ediyor. erif Ef. "pederimin niyetini iiden ehibbadan
Kalkandelen, Koçana, Itip'ten dört yüz yetmi hac niyet etmi ve
hizmetinde talebesinden Koçana kasabasndan Gradas'l hac Emin'i bile
götürmü, ve Üsküp' ulemasndan hac Nebî Efendi de refakatlarnda
bulunmu,, diyor ki bu da bize 1240 tan 59 tarihine kadar o civarlarda
tamamiyle itihâr ettiini ve bir çok mürit ve muhibbe mâlik olduunu
anlatmaktadr. ,

Esâsen Anadolu' "diyâr rûm„ diye anlrken ve eyh Hasan kuvey-


snî, rûma azîmeti emreylemiken Seyyit Muhammed Nur'un
kendisine
Antalyadan sonra doruca Selânik^ Üsküp havalisine gelip yerlemesi

[1] Harirîzâde merhum tibyânmda « «i » tarikinde -Si\Jj-.j «lyuaMj Li.Jl5s .I rlj


J (_

6*"»' JUîj MfS\ sJl^'Jf'j* 'Ul£&I£i ûjJluld fa*) ^.-^tik-^*


*lJj-J Cff.S diyor. cilt: 1
236 Üçüncü devre Melâmîleri

âyân nazardr. Buralar daha Ahmet Sârbân' ve Hamza Bâlî'den beri


melâmîliin mütekâsif bir merkezi idi. Meselâ; 1011 de vefat eden tip'li
eyh Abdülkerim'in "slasnda ikamet eyleyüp tarikati melâmet iâatna
aâz,, ettiini ve Bosna havalisinde melâmîlerin kesretini zeyli akayikten
örenmekteyiz.
Bu tarihlerde Hamzavîliin devam etmekte olduuna da evvelce
arzetmitik. Bunlarn Anadolu'dan ziyade Rumeli'de bulunduklar mu-
hakkaktr. Evvelce toplu bir halde bulunduklar yerler de seyyid'in
tavattun etiii mahallerdir. u
hâlde Muhammed Nur'un f a'âliyetine
buralar merkez ittihaz etmesi ve on sene zarfnda kendisiyi eberaber 470
kiiyi hacca sürükleyecek kadar tannmas, emri mâneviden ziyade bir
fikri mahsusun tatbikinden doan müspat bir neticeyi irâe eder. Bu ayni

zamanda mumâileyhi Rum'a yollayan eyh Hasesnül Kuveysnî'nin de


Melâmetini ispat derecesinde teyit eden bir keyfiyettir. Çünki Muhammed
Nur' bu on sene zarfnda kendisine intisap eden kimseleri de nakî usu-
lince ve esmâ tarikiyle deil merâtibi selâsei tevhit ve Melâmet neve-
;

siyle teslik etmitir [1] Bu da kendisinin bn yolu eyh Hasandan ald-


n irâe eder.
.

a'bân'n 14 dünde mekke'ye dâhil olan seyyit', bu


ziyarette de hâlâ maneviyyâta tene olup kendisini mükemmel göremiyor
ki erif Ef. seyyid'in Nebî Efendiye "bize bu ilmi zâhir kifâyet etmez.
,

Mekkei mükerreme ve beyti erif, müridi kâmilden hâlî deildir. Kendi-


mize bir müridi kâmil arayp bulmamza fursattr dediini ve nihayet
meczup melâmî mekkeli dervi Muhammed'e mülâki olduunu söliyor.
Seyyit', bizzât bu mülâkatn anlatrken u
sözleri söylemektedir: "tavâf
kudüm eyledim ve haremi erifte otururken bir zât, meczup suretinde
yanma gelüp yanyana oturdu ve gömleinde, üstünden kehle gezüp
gömleime binecek dereceye gelüp vine döner. Bana dedi ki bizim keh-
Gayriye gitmez [2]
leler terbiyelidir. sminiz nedir diye sual ettim.
.

smim Mehmet Dervi, ehli mekkeden ve beytükâdî (?) evlâdndandr.


45 tarihinde hacca geldiin vakit senin ile oturdum ve hatta mavi kürk
üzerinde idi. Lâkin hadâseti sinnin vard dedi. „ ;

erif Efendiye nazaran Dervi Mehmet vastasiyle kazanl Abdülkâlik


Eski Melâmîlerden naklen..
[1]
[2] Muhammed Nur', bu mülakat — kendisinden dinliyenlerin ifadelerine nazaran —
anlatrken Dervi Mehmed'in aynen "Bizim yozlar baka yazda yazlamaz,, dediini söy-
lermi. Eer bu doru ise, Devi Mehmed'in Mekke'li olmad muhakkaktr. Yoz, iç

Anadolu'da diisinden ayr güdülen koçlara denir. Yaz, Yazlamak ta çayr, otlamak mana-
larnda müstameldir. Çok muhtemeldir ki Dervi Mehmet', türk olduu hâlde kendisini,
mücavir bulunduu Mekke'ye mensup olarak takdim etmi, yahut ta makam kible ve
cem'de bulunduuna remzen "Ehli Mekke'denim,, demitir. Esasen Araplarda "Dervi,,
tabiri de yoktur.
:

Üçüncü devre Melâmîleri 237

Efendinin halîfesi Trabzon'lu eyh Mustafa Efendiye intisap eylemitir.


Dervi Mehmed'in emriyle bir erbaîn çkarm ve bu itikâf esnasnda
kendisine makamat beka, ya'ni «
^ , £\ ve çiti ç.*- » in hazreti Rasu-
lullah'n ruhâniyeti tarafndan uyank olduu hâlde telkin edildiini
« Menbaunnur da zikretmektedir. Edâyi haçtan sonra Trabzon'lu Mus-
»

tafa Ef. den Nakibendî icâzetnâmesi alm; irat ve teslîke mezun ol-
mutur. Medine'yi de y ziyaretten sonra msr' tarikile Rumeli'ye avdet
ederken YenBu'da bir kurban kesip fukarâya piirmi, kendisi
etli pilâv
sâim olup akam vakti koyunun ba ile iftar günü ken-
etmitir. Ertesi
disine " Hatm „ makam olan "Ahadiyyetül cem' çirii „ [1] maka-
mnn öyle hikâye ediyor
telkin edildiini
"Gün uykusu uyurken ma'nada Babüsselâmdan dâhil oldum. Rasu-
lullah .ji^- sureti nuriyyesi - sureti unsuriyesi deil - güne nurun-
y s

dan daha sâfî ebeke dâhilinden ellerini açup yürü, dedi; Fakir yürü-
dükte ebeke içine alup kendisine skt ve ahadiyetül cem' makamn
telkin eyledi,,.
Üsküb'e avdetinde Hfz paann yerine Servili Selim paann [2]

vâli olduunu görmü. Selim paa da Hfz paa gibi seyyidin müridi
olup mumaileyhten zikri dâim ahzetmi; hatta seyyide bir medrese yap-
trmak istemise de seyyit' Sinan voyvoda' camiinin ta'mirini emreyle-
mi ve emri yerine getirilmitir. Selim paa bilâhara hâssa müiri olup
istanbulagelmi ve seyyidi de 1266 da istanbul'a davet etmitir. Bu
davete icabet eden Muhammed Nur', istanbul'da alt ay kadar oturmu ve
bu müddet zarfnda istanbul' ulemâ ve meâyihiyle temasta bulnnmutur.
Tekrar Üsküb'e giden seyyit', merkezi vilâyetin Üsküp'ten pizren'e
nakli üzerine mahalli mezkûra gitmi ve bu suretle dâimâ avamdan
ziyade eâzmla temasta bulunmay tercih ettiini izhâr eylemitir. Anla-
lyor ki sevyit', halk ruhunu pek güzel biliyor ve halkn dâimâ büyük-

lere uyacaklarn idrâk ediyordu. Bu, ayn zamanda, benimsedii mesle-


in intiar ve taammümü cidden arzu ettiine bir delildir. erif Efendi,
risâlesinde seyyidin 1267 senesi rabiulâhrnn 15 inci cuma gecesi tevhi-
di nere memur olduu ve ertesi günü kendisine alay imam Hamit ve
tabur imam Ali efendilerle tabur kâtibinin ve üç yüzbann, daha ertesi
günü de kodra ulemâs ndan a'ban Efendinin bîat ettiini bildiriyor.

[1] Bu makamat, seyyidin tarz teslîkinde izah edilecektir.


[2] Servili Selim paa : Akkâ muhafzl, sayda ve mara valiliklerinde bulunmutur.
1261 de üsküp vilâyetine tayin 1264 de azledilmi ve muhtelif tarihlerde kastamoni, konya
vilâyetlerinde, Anadolu müirliinde, Batum kumandanlnda, hâssa müirliinde hizmet
edip, 1289 da vefat etmitir. Üsküdarda metfundur. Cesur, mutekit, müstakim bir zat

imi. Sicilli osmani; cilt 3 sa. 64


238 Üçüncü devre Melâmîleri

1269 da rusya muharebesi balam ve Seyyit' tekrar Osküb'e avdet


etmitir. Yine bu sene kendisine bîat eden müir çerkes smail paa-
nm [l] davetiyle Manastr'a gitmi ve üç ay ikameti esnasnda ekseriyeti
memurinden olan bir zümreye Bedreddin'in «Varidat objij » okutmu- n
tur ki takriri zaptedilerek « obji^ c-r î j » isminde nâtamâm bir

erh olmutur. 1285 tarihinde üsküp' ve civarnda baz mütassplar bir


arzuhal yapp neri ilhâd ettiini merkeze bildirmiler, Sultan
seyyid'in
Aziz de tahkikini eyhulislâm'a irâde etmise de zaptiye müiri Hüsnü
Paa [2] Manastr vâliliind beulunduu sralarda siyyid'le görümü
bulunduundan bu iddiann aslu esas olmadm söylemi ve Muhammed
Nur'u telgrafla stanbul'a davet etmitir. Muhammed Nur', olu erif Ef.
ile beraber stanbul'a gelmi ve paann konanda -müsafir olarak alt
ay kalmtr. Bu müddet zarfnda stanbul ulemâ ve meayihiyle müsa-
habelerde bulunmutur. Muhammed Nur'un stanbul'a seyahatnda ken-
disine olunu da terfiki, mumaileyhe fart mahabbetiyle beraber, tann-
masn ve bu suretle istedii gibi bir halef brakmasn da temin gaye-
lerine ma'tuf olsa gerektir.
Üsküb'e avdetinden sonra 1286 da Bosna' valiliinden mazulen
stanbul'a gelen Topal Osman paa müiri Hüsnü
ile [3] yine zaptiye
paa, seyyidi tekrar stanbul'a davet etmiler, erif Ef.seyyid de yine
ile beraber stanbul'a "gelip be ay Hüsnü paaya müsafir olmutur. Bu
üçüncü stanbul seyahatmdan sonra yine Üsküb'e azimet eden Muhammed
Nur' 1287 de Manastr'da Ruznamçeci Hüsnü beyin olunun hitan cemi-

[1] Çerke smail paa :nezip mirlivalnda bulunmu; badehu ferik olup Rumeli
ordusu erkâni harp reisi olmu; Çatalca ve tuna muharebelerinde izhar ecaat eylediin-
den 1270 te vezârete terfi' edilmitir. Rumeli ve anadolu ordular müirliklerinde bulunan
smail paa 1276 da zuhur eden Karada isyan üzerine stanbul'a celbedilmi; bir kaç gün
sonra vefat etmitir (1277). Sicilli Osmani; Cilt 1 sa 322-323
;

[2] Hüseyin Hüsnü P. Mora' muhacirlerinden Abdülkerim Ef. nin oludur. Trhala'
mutasarrflnda ve muhtelelif tarihlerde Yanya, Girit, Selanik, Cezayiri bahri sefit, Bursa
bulunmu, 1288 de vezâreti ref edilerek taht muhakemeye alnp Kbrs'a nefyo-
valiliklerinde
lunmusa da 89 da afiv ve itlak edilip srasyle Konya, Bursa ve Yanya valiliklerinde hizmet
ve son memuriyeti olan Yanya valiliinde iken 1294 te vefat etmitir. Zaptiye müürlüünde
bulunduu tarih 1285 lim ve i're meftun, dervilere muhip, sarfiyat ziyade, memu-
tir.

riyetinde edit, husûsî hayatnda cömert imi. Hamzavî kutbu addedilen Bekir Reat Ef. nin
da Paann kâtibi hususîliinde bulunduunu yazmtk.
Sicilli Osmanî ; Cilt : 2 Sa : 177 ..

[3] Topal Osman P. zmir köylülerinden Hac erif aa'nn oludur, izmit' kayma-
kamlnda, Karasi, Biga, Kbrs mutasarrflklarnda, Belgrat' muhafzlnda, Bosna' ve
Tuna' vilâyetlerinde bulunmutur. 1286 da Bosna' vilâyetinden azledilip stanbul'da ikamete
memur edilmi ve 1291 de. vefat etmitir. dâre usulüne agâh, siyâset umurunda behredâr
bir zat imi.. Sieilli Osmânî ; Cilt: 1; Sa : 449.
Üçüncü devre Melâmîleri 239

yetine giderken tikve'te bir kaç gün müsafir kalmtr. Bu küçük seya-
hat çok mühim bir netice vermi; seyyid Muhammed
Nur', Tikve'te
kendisine "kutbiyyet,, makamnn tebir ve izhâr etmitir.
verildiini
(Cemaziyelâhr 27; sal; saat 10 alaturka) [J 1288 de tekrar oluyla
istanbul'a - eyhülislâm Molla Beyin davetiyle [2] - gelen Seyyid'e Mi-
refte'li Hoca Abdullah .Hulûsî Ef, Evkaf müfettii Hac Tevfik E, Msr
mollas Kâmil Ef, ehremini Pazar meydan Rifâî tekkesi eyhi Ahmet
Sâfî Ef, Mevlevihane kapusu Tarsus Rifâî tekkesi eyhi Abdülkerim Ef,
Harîrî zade Hoca Kemâleddin Ef, gibi zevât intisap etmiler ve Alay
emini Halil Ef. nin evinde mumaileyhten "Seyyidi erîf',, in "Vahdeti
vücut,, risalesini okumulardr [3].

Muhammed bu defa stanbul'da Harirî zade'nin Boyacköyün-


Nur';
deki yalsnda müsafir olmutur. Bu stanbul' seyatnda bilhassa Seyyit
Abdülkadir Ef. yi de ziyaret etmi ve eyh Mürat tekkesinde müteaddit
geceler müsafir olmutur. Esasen bundan evvelki stanbul' seyahatnda da
Abdülkadir Ef. yi ziyaret etmiti.
Bu ziyaretlerden maksad, her hâlde Hamzavîlii temsil etmekte
bulunan Seyyit Abdülkadir Ef. yi kendisine bîat ettirmek, bu suretle
umum Melâmiler tarafndan Gavsliinin kabulünü ve Melâmî vahdetini
temin etmekti. Hatta muhakkak yine bu maksatla darîsi Muhtefî'yi de
ziyaret etmi ve "drîs'in ruhaniyetiyle görütüünü,, söylemitir. Fakat.
Abdülkadir Ef; Muhammed Nur'u alelâde ayan hürmet bir müsafir gibi
kabul etmi ve Hamzavîlik an'anesine tamamiyle sâdk kalarak Melâme-
tin esaslarn oldukça tahrîf eden bu yeni pîre bîat etmemi, bu suretle

Hamzavîliin istiklâl ve devamn temine muvaffak olmutur.


Hülâsa, kendisine bir çok zevât bîat ettiren ve dâimâ galip olan
Muhammed Nur', yalnz Hamzavîlik an'anesine ve Hamzavî mümessiline
kar malup olmutu.
stanbul'dan üsküb'e dönen seyyit, müridi bulunan eyhülislâmn dave-
tiylebeinci defa olarak tekrar stanbul'a gelip be ay müsafir kalmtr.
1291 de Istrumça melâmîleri —
hemen hemen ehrin bütün sekenesi
[1] Seyyit, Tikve'te kutbiyete tayin edildii vakit müsafir olduu evde ikamet ettii
odann duvarna bu tayin tarihim yazm. Mezkûr yaz, bir perde ile setredilmi olup hâlâ
Melâmiler tarafndan ziyaret edilmektedir. Bunu, ziyaret edenlerden duyduk..
[2] eyulislâm Molla Bey (Mir Ahmet Muhtar Ef.) 1222 de domutur.
: Selanik
mollalnda, stanbul kadlnda, Anadolu kazaskerliinde bulunmu ve 1288 de eyhülis-
lâm olmutur. 95 te ikinci defa olarak eyhülislâm olan Molla Bey o sene tekrar
meihattan infisâl ederek 1300 de vefat etmitir. înadiye'de Hâim Baba'nn civarna
defnedilmitir.
lmiye sâlnamesi
[3] erif Ef. nin risalesi.
240 Üçüncü devre Melâmîleri

melâmî olmutu — seyyidi


davet etmilerdir. Muhammed Nur', bu davete
icabetetmi ve erif Efendi, Istrumça'nn havasndan ve halkndan ho-
land için babasna orada kalmalarn teklif etmi, seyyid de senenin
alt aynda üsküp'te alt aynda Istrumça'da ikamete raz olmutur.

1297 senesinde kendisinde erbab tasavvufça insilâh denilen hâl vaki'


olmu.. (j^i'c--) da bu vak'ay suretle anlatyor u :

"Sene 97; Istrumça'da odamda sultânüPâkîn ibnülfâriz o^iiom


divan nazmn alup bakarken kendimden gâip oldum. Müzdelife ve Me'-
arülharâm yannda iken cemmi gafîr asker taburu gibi üçer üçer, üç tabur
kadar makdemlerinde üç zat, sa taraftaki mekke'de odada bize telkin
eden Rasulullah' mdr derken cemâlin açt ve yanna vardm. Dedi ki
Enbiyâ ihvammzdr. Anlar bildiini bildirme; deyu emir buyurdular.
Biz Arafat canibine ve anlar Müzdelife canibine aktlar. Anlardan birisi
bize söylemedi; Ancak, Davut' fM-M-uu bana bakup güldü,, [1].

Ayn senede 110 kadar ihvaniyle hacca gitmi, avdetinde kosva'


vilâyetinde arnavut zuhur etmekle ihvann bu ihtilâle karmaktan
ihtilâli

men'ederek kurduu meslei, her hangi bir suretle olursa olsun âibedar
etmekten tevakki eylemitir. 1302 tarihinde tekrar 130 melâmî ihvaniyle
hacca gitmilerdi ki bu seferinde dam âd ve halîfesi Abdürrahîm Efendi
ile torunu hac kemâl Ef. de beraber bulunmular ve avdette, vapur
Süvey kanaln geçerken vapurda vefat etmitir. (1303)
Muhammed Nur', Menbaunnur'unda iki rü'ya daha naklediyor: Birin-
de abdest senedini Rasulullah'tan bizzât ahzettiini ve Rasulün bir su ile
ba müç defa meshettiini bilahâra Halebî hâiyesinde 'iMJiîjuo
;

böyle bir hadîs gördâünü söyliyor. Dier rü'yada da kendisinin hazreti


Alî olduunu ve Peygamberin "ehli beytimdensin" dediini, zevecât
peygamberinin uhrevî makamâtn gördüünü naklediyor. Seyyit, ihya
ettii melâmîlin tamamiyle intiarm ve bir çok zînüfûz eâzmla ulemâ
ve meayih tarafndan sadakatla kabul edildiini gördükten ve bir çok
talebeye hocalk ettii gibi bir çok da halîfe yetitirdikten sonra 1305
senesi Cemaziyelâhrnn 29 uncu pazartesi gecesi saat 2 raddelerinde

[1] Seyyit, bu suretle Dâvudiyyülmereb olduunu bildiriyor. Erbab tasavvufa göre


her veliyyi kâmil, bir nebinin merebindedir. eyhi ekber nakülfusûs ve fususunda davud'u
«hikmeti vücudiye» fassnda beyan ettiine nazaran Muhammed Nur', mazharl vücut oldu-
unu ve dâirei ihâtasmdan hiç bir eyin hariç olmadm ifade etmitir. Çünki, vücut,
mutlaktr ve her ey vücudun üûn ve taayyünâtndan ibarettir.
Bu insilâh vak'sn erif Efendi de risalesinde naklediyor ve «esnâyi insilâhta fakir
ile hac valde — seyyidin 65 yandan sonra bâkir olarak aldii zevcesi — bulunduk ve
be dakika kakar imtidat etmitir» diyor.
Üçüncü devre Meâmîleri 24 1

Istrumça'da vefat edip peygamber gibi odasnda vefat ettii mahalle


defnedilmitir. [1]

SEYYT MUHAMMED NUR' UN NAKBENDÎ SLSLES

Seyyit Muhammed Nur —


Trabzon'lu Mustafa Ef. Kazan'Ii Ab- —
dülhâlik Ef. —
Mehmet Niyaz kulu — Molla dris Molla Muhammed —
abd — Hudâ kulu —
Ahmedi Mekkî —
Habîbullah Buhârî — Ma'sumi
Serhendî —
mâm Rabbânî Ahmedi Fârûkî Hâce Muhammet Bakî —
billah —
Hâcegîi Semerkandî —
Hâce Dervi Muhammed Hâce —
Muhammed zâhidi Bedahî —
Hâce Nâsirüddin Ubeydullah ahrâr
Semerkandî —
Hâce Ya'kubi çerhî —
Hâce Alâeddîni Attâr Hâce —
Muhammed Bahâeddîni Nakibend Ebu Bekr -- Muhammed.

HALVET - A'BANÎ - SLSLES

Seyyit Muhammed brahîmüemarkî jj^^


Nurül Arabî — —
Abdüllâtîfi Halebî —
Doanül Msriyyül Edirnevî — Âliyyül
Mustafa
atval j>vy* (Karabâ velî) Muslihuddîn —
smaîli Çorumî — Öme- —
rül Fuâdî —
Kastamonu'lu Muhiddin eyh a'bân velî —
Hasan Bsrî — Aliyyibni Ebu Tâlib — Muhammed.

EKBERYYE SLSLES

Seyyit — ibrahîmüemarkî Jj^t ^u* — Muhammed


Muhammed Nur
Ebünnücebâ .w, ^ — Aliyyüt tavfî — Abduîlah arkavî j>\^
— Mahmudi kürdî /3 — Muhammed emsüddin o-^V-^ —
£i f-
Mustafel Bekrî a^« — Muhammedül Büdeyrî
tfj — îbrahîmibnil tfJ ,juiu#

Huseynül Kürdiyyül Medeniyyül Melâmî «u j M a^j. — . tf J, [2]

[1] Seyyid'in bir çok risâlelerini havi kalkandelen'li Melâmî Hakk Elendi tarafndan
yazlan ve «sandukatülmaarif» ismi verilen yazma nüshadaki kayt.

[2] Bu zât, ihtimâl Fusus ârihi Bosna'l Abdullah Ef ye bîat . ettikleri bildirilen Arap
eyhlerinden biridir.

Melâmîler •
— 16
242 Üçüncü devre Melâmîleri

Safiyyüddîn Ahmedil Medenî û^i- —


Ebül mevâhib Ahmedibni
Abdül Kuddûs ^\y\\j>\ —Aliyyüenavî ^lüi ^ Abdü- —
vehhab a'rânî J^ — Zekeriyyel Ensarî ^uîil/; Ebülfeth —
Osmanül Merâgî j-\ }.\^ c:^/. — îsmâîlüzzübeydî j-p^i Hasan — —
eyhul ekber Muhammedibni Aliyyibni Muhammed Muhiddîni Arabî

V^A^-^ <>.
A? jj^c-:- Aliyyibni Ebu Tâlib ^s)^
— Muhammed jJ- ..

ÜVEYSYYE SLSLES

Seyyit Muhammed Nur — îbrahîmüemârkî jj^ r *\s\ — Muhammed


Ebünnüceba .u^ijuf — Aliyyit tavfî — Abdullahi arkavî
eJâjjt iuue — Mahmudi kürdî — Muhammed emsüddînül Hanefî
|^ >.ji tr^ — Mustafel Bekrî ^çj^k.,, — Abdül Ganiyyün Nablusî

l
l

^jbu ^üu-a — Tâhirül Medenî Jjjvis» brâhîmibnil Huseynül Kürdiyyül


Medeniyyül Melâmî ^yujM ^fv^M Safiyyüddîn Ahmedibni cr.

Muhammedül Medenî JjJ.u# o- j*- ü-jj^- Nurüddin Aliyyibni Abdül —
Kuddûs u-i^ii'A-c —
& Cf^'f Abdül Vehhâb a'rânî Jt^j v Uj! .ue Ebu
cr.

Yahya Zekeriyyel Ensârî ^UMl/j ^. Muhammedül Vâstî j^-yujf - —
Ahmedüzzâhidî ^ijSUr-' Hasan ebüsterî ^ju^i — — Yusuf A'cemî

^
^j-j» — Mahmudi sfhânî ^V- Abdüssamedi ebüsterî j^-jijuc
^ju^i —
Necîbüddin Aliyyi îrâzî ^ji^i o^*? ihâbüddîni Sühre- ^ —
verdî tsijjjr* u-jjÇvî Ebünnecîbi —
Sühreverdî ^jj^ Vasiyyüd- —
dînül Kadî ^u» o-.^^j Muhammedül —
Bekrî ^çu/ Muhammedi —
Dineverî ^jy^f —
Mimâd Dîneverî tf }}^ >\ie Cüneydi Badâdî ju;>- —
— Ebu Ca'ferül Haddâd
^sijuij — Ebu Ömerül Istahrî tfj iL.y,*jit

— akîki Belhî ^.a — Ebu shak brahîmibni Edhem & ^j) j*-
j<k 1
ji'

— Musebni Yezîdi — Üveysül Karenî Jym^t — Aliyyibni


râî j-h-^. o.

Ebu Tâlib ^\by\ct.& — Muhammed ..

Bu silsileleri, Tarikat pirleriyle Peygamber' arasndaki esâmiyi hazfederek aynen Tâhir


B. in "Menâkibi eyh
Seyyit Hace Muhammed Nurül Arabî ve beyân Melâmet ve ahvâli
Melâmiyye,, isimli kitabndan aldk, (Sa: 8 14). —
Ekberiyye tarikat, Muhiddini Arabî'ye mensup bir tarikattr ki Türkiye'de pek
intiar edememi, yalnz Arabistan'a gidenlere münhasr kalmtr. Uveysiyye tarikat da
Üveysül Karenî'ye mensuptur. Bundan maada müritsiz ve kendi kendine merâtibi tevhidi .

kat'edenlere de "Üveysî,, denir.


: :

SEYYD'N ÜZERNDE MÜESSR OLAN SOFLER

Muhiddini arabî ve seyyid Muhammedünnnr


Son asrlarn en nâfiz sofisi olan Muhamned Nur'da da bütün sofi-
lerde olduu gfibi Muhiddin'in tesiri pek bâriz bir surette görünmektedir.
Kendisinden evvel gelen sofilerden vahdeti vücutta vecd sahibi ve
melâmet ne'esini hâiz olanlarn hepsine kar tazimkâr olan Muhamned
Nur', en ziyade muhiddîn'i tevkir etmektedir. Hemen her eserinde Mu-
hiddin'den istihat eder ve bu büyük vahdet kutbunu hürmetle yadeyler.
Kendi isminin nihâyetine getirdii "El'arabî,, lakab da bu tesiri
irâe ediyor. Seyyit, Muhiddinin "salât feyziye,, sini .-^^'.SjUn^ «t^jMU
amiyle arapça erhetmi ve bu erhe

l»Je

\ Y AV

Tarihini söyliyerek ark ve garpta misli olmyan ve kendisine gelin-


ceye kadar Arap ye Acemden hiç kimsenin ukdelerini çözemedii bu
salat erhetmee muvaffak olduunu müftehirâne beyan eylemitir.
Seyyit', türkçe (risalei gavsiyye) erhine balarken Muhiddîni

sözleriyle « ^_jU a» u ;u '^.j «jU SiUi.' Juji ^"tit ^j^^/Jicr.' ctA» 3u ts*
tebcil etmektedir.
Muhammed Nur'; Muhyiddin'in .« ^-aijs.i » unu e ^«anjs* CJ-ü u^-»^ »

isimli risalesiyle ve « ^.uu-üi^ ^«mtoijit j*. » cümlesiyle balyan


244 Üçüncü devre Melâmîleri

Salati mutalsamm Arapça « SjUi^ .\> u> » ismiyle erhettii


gibi yine Muhyiddîn'in "Evrad üsbûiye,, sine ve jy; & V> @ ^^ c.^
iu.rv> Vj )
beytiyle baliyan kasidesine türkçe erh yazm ve fütûhattaki
ihtiyar ve fusustaki îman Fir'avn bahislerini türkçe küçük bir risâle ile

tavzih eylemitir [1], Muhammed Nur', her hususta Mühyiddin'in telâkki-


lerini benimsemi ve neretmitir. Varidât erhinde bile Mühyiddin'in
sözleriyle teyidi müddeâ etmektedir [2]. Bütün bu mukaddemattan anla-
labilir ki Muhammed Nur', eyhi Ekberi çok okumu, çok sevmi ve
tamamiyle onun tesiri altnda kalmtr.

Seyyide dier sofilerin tesiri s

Seyyit Muhammd
Mur'da Muhyiddin'den maada seyyid erifi Cür-
canî'nin de Bu da seyyidi erifin mehur "vahdeti vücut,,
tesiri vardr.
risâlesine j\ jJy »
<t ünvaniyle Arapça bir erh yazmas ve dördüncü
istanbul seyahatinde içlerinde mirefteli Hoca Abdullah Ef. ve Harirî
zâde Kemâleddin'in de bulunduu bir cemaata mezkûr risâleyi takrir
"
eylemesiyle sabittir [3].
Muhammed Nur'u Simavne'li Bedreddin'e de hürmetkâr gör-
Seyyit
mekteyiz. Müridi börklüce Mustafa' ve Torlak Kemâl'in isyanlar netice-
sinde 823 tarihinde Serez'de îdam edilen Bedreddîni simavî, "vâridât., nd
açkça izahettii âlemin kdemi, yani hudusi zâtî ile hâdis, fakat cins,
nevi' ve ahs kadîm bulunduu [4], irâdei ilâhiyenin isti'dada
itibariyle
tâbi' olarak zuhuredecei [5] âhiretin melekût âleminden" ibaret bulunup
zarf ve mazruf gibi dünya ile bir; ezelî ve ebedî; fakat itibarî oluuu,

3 "^"j
[1] 6y> üK 1

[2] : »^vjilii-j V^ 1
-» hi^lÛ 33 ^ V* <J,J JÖlj!.»

IV rfjlIilS'U. »Vjla

mezkûr eserin muhtelif yerlerinde eyhi Ekberin kelimât, geçmektedir. Bendeki yazma
nüsha Sa. 55.
[3] El'envârül Muhammediyye'nin yazma bir nüshas millet kütüphanesinin Arapça ki-
taplar ksmnda 1124 numaradadr.

(4) ... Ji-ji t Jli <t-±>-j jtüi £./> (j-i?. fj)i fUt

(5) .. fUll .»lJi«î-Vtw-». ^£ <Xi..J valjl tfi

« .ta j\j » -
; !

Üçüncü devre Melâmîleri 245

zâhirin fânî dünya, bâtnn bâkî âhiret bulunduu [1] hari cismânînin ,

ademi imkân [2] cennetin, cehennemin, melekûtî bulunduu, îsâ'nn


,

ölümü [3] gibi müfrit fikirlerinden dolayi sofiyye tarafndan da mat'un


ve merdud olmutu. Hatta fusus ârihi Sofya'l Bâlî Ef. (690) Bedreddin'
sofilerinin tenkili için Süleyman kanunî'ye takdim ettii mektupta Bedred-
din' hakknda: « &x^ } VJuu cr.^j* » tabirini kullanyor. Hü-

daî Aziz Mahmut Ef. (1038) de birinci Ahmede bu hususta bir arîza
vermi ve bedreedin hakknda ayn tabirât kullanmtr [4] Buna mukabil .

eyh Msrîi Niyâzî' (1105) ise divannda


Muhiddinü Bedreddin, ettiler ihyâyi din ;

Derya « Niyâzî, » Fusus, enhardr Vâridât

makta'l ve vâridât redifli alt beyitlik birmanzume ile vâridât fevkalâde


methetmektedir [5] . Seyyit Muhammet Nur'da vâridât erhinde Bedreddin'i

«t . . ^.jJ'jj». 6Usi»!i Cjjaait olu- tebcilatiyle sultanül muhakkikin olarak ilân ediyor
ve bu erhe ayrca u tarihi yazyor:

[1] jUO't jC ) b >?rs»


x
W s 1 î* c j»Uij îJ» L'» ^V&vji öl_>txd 5>lli LoJlj

«Vâridât» .. V !U!L
[2]
«Vâridât»
...till a.j tf> If^r? Vj «U ÜJ,.)I U«! ^
[3] ...j_sî c-. i **-3J fHJI vlc lS
~c-
«Vâridât»
[4] Simavne kads olu Bedreddin: M. erfeddin ; Sal 71-44.

[5] Msrîi Niyâzî'de Hamzavî'ler gibi çok koyu bir sofî ve cokun bir vahdetçidir.
Divannda
Erimiz erdir ; Pîrimiz pirdir ; Karamz nurdur, yerimiz Tur'dur.
isteyen yâr, izlesün pîri ; Pirden ayrlan Hak'tan ayrdr !

"Msrî,, nin dinde izzeti zinde ; Cümle millette Hamzavî hordur.

ilâhisi câlibi dikkattir. La'Iî zade Abdülbakî, bu sözü Hamzavî


aleyhdarlma hamlederek
"Emri gariptir ki ehli tarik geçinen nâdânlar; Hamzavîlerdir, dördüncü esmada
kalmlardr
ve nâks olmalariyle ilhâda dümülerdir deyu güne güne ifkü iftirâya cür'et ederler. Msrî
Ef. cümle milletten Hamzavî hordur deyu ilâhi söyler...,, diyor (Sergüzet Sa 159) ; : .

Fakat biz, La'lî zade'nin bu fikrine itirâk edemiyeceiz. Niyâzî', gerek divannda,
gerek risalelerinde müfrit bir vahdeti vücut taraftardr. Böyle bir zât, nasl olur da ayni
akidenin sâliklerine fena bir nazarla bakar ? Ba husus Msrîi Niyâzî, Olan eyh ibrahim
Ef. ye de hürmetkârdr. Olan eyh'in

Vakf esrar olup umman olan anlar bizi


Anlamaz hayvan olan insan olan anlar bizi
: : ! ;

246 Üçüncü devre Melâmîleri

^j» "UliUj OjAS jçlC

ol^-JloU**-» ^ J_>~'k ^.S^ jl

«uU" j.ic jjjjil jju jlkUlJI c^-j»


«objl J*^" «L»
-^jtfj JLss <

1275

Seyyid'in efkârn tamamiyle irâe ettii için çok mühim olan bu


erhten ayrca bahsedeceiz. Muhammed Nur', Msrîi Niyâzî'yi de okut-
mu ve müarünileyhin baz ilâhilerini erhetmitir. Takrirleri zaptedilerek
muhtasar bir niyâzî erhi vücuda gelmitir. Melâmîlerin hepsi Niyâzî'yi
severler. Ve
Oldum smail gibi teslimi Hak etti hemin
Bin iki yüz; dahi yetmi bete bir kurban bana

matla'l gazelini tahmis ettii gibi (Divan ; stanbul ; 1326 . Sa : 78) yine ayni gazele

Zât Hak'ta mahremi irfan olan anlar bizi

lmi srda bahri bîpâyân olan anlar bizi

maltaiyle bahyan bir de nazîre yazmtr (ayni nüsha ; Sa : 74) .

Hülâsa bu beyitten mürat zâhirî horluk deildi. Muhammet Nur', Niyâzî dîvannn
erhinde bu beyti öyle tevil ediyor
"Hamzavîlerden mürat, Melâmiyei Bayâmiyeden Hamza namnda bir zattr ki
müridi
ehli tevhid idi. Fusus ârihi Bosna'l Abdullah' ve Mesnevî ârihi Sar Abdullah Ef. 1er de
stanbu' ve Rumeli'de haylüce müritleri vard. Lâkin stanbul ulemâs,
bunlardan idi.

gayet müteassp olduundan bunlar hor görürlerdir. Msrî Ef. ^ j-aS o zaman ana göre

söylemitir.,,
Melâmîlerden bir zât ta bu beyitteki horluun, ubudiyet ve zillet makam olduunu
söyledi. Bu beyti S. Muhtar B. Ef. ye de sordum. Mektuplarnda meseleyi suretle u
tavzih ediyorlar
"Zannmca bütün âlemi tarikat bir behiti irfâna tebih buyurmular ve bu cennet
içindeki hûr da Hamzavîlerdir demilerdir. Yoksa Niyâzî' dahi o zevk ile zevkyâb olurken,
bütün e arnda o ne'e mütecelli iken nasl olurda Hamzavîler aleyhinde bulunnr?,,
Bu tevcih, bana da pek uygun geldi. Kuvvetle muhtemeldir ki Niyâzî « Hamzavî
demiken bu kelimedeki iltibas, Hamzavî aleyhdarlarma « Hordur » suretinde
hûrdur »

okutmu ve neticede Abdülbakî'nin ikâyetini mucip olmutur. Her hâlde Niyâzî'nin Ham-
zavîlerle münasebeti menfî olmaktan ziyade müsbettir.
Üçüncü devre Melâmîleri 247

beytini hâvî gazeliyle seyyidin tarihi itiharn 1275 olarak tebir eyledi-

ine kanidirler.
Muhammed Nur' evrâd üsbuiyyesinde de mahabbet hususunda icâlei
**"
kalem ederken niyâzînin

Ey gönül gel gayriden geç aka eyle iktida ;

Zümrei ehli hakikat ak


mukteda eyler !

Cümle mevudatü malûmata ak akdemdürür ;

Zira akn evveline bulmadlar ibtidâ !

Hem dahi cümle fenâ buldukta ak bak kalr ;

Bu sebepten dediler kim aka yoktur intiha !

beyitlerini nakletmektedir [1] . Hülasa Seyyit, Niyâzî'ye de muhiptir.


Muhammed Nur', Hac Bayrâm velî'nin mehur

Çalabm bir ar yaratm iki cihan aresinde ;

Bakicak didar görünür ol arn kenâresinde

beytiyle bahyan ilâhisini de türkçe erhetmi ve « Jj ^ ^ ^uio^ ^ 3

>jj j-û d) ft/i ^r U^J\ 3 fUJU ,*J|JB


yük türk sofîsine hürmetini izhâr eylemitir. Seyyit', bunlardan baka
oi-'î (*» » diye balayip bu bü-

eyh Raslân Dmkî'nin [1] risalesini türkçe, îbni Mei'in [2] salâtn
Arapça erhetmitir.
Muhammed Nur', zamanndaki büyük sofî Ahmedibni drîs'in [1]
.•UjjVVj-.sJ [1]

[1] eyh Rislân Dmkî (eyh Arslan); vecit sahibi bir sofî olup Halep civarndaki
Türkmenlerdendir. am'da tavattun etmitir. Def ve kaval çaldrarak sima' ve raksettiin-
den zamannda ta'nu tenie uramtr. mâm Sübkî' ile muasrdr eyhin hangi tarihte

vefat ettiini a'rânî, Dairetül maârif ve âir kitaplar yazmyorlar. Yalnz Münâvî' tabakat-
nda 700 den evvel vefat ettiini kaydediyor. eyh Arslan' için baknz ! "Türkye tarihi

dînîsi :Köprülü zade Dr. Fuat. Sa 26 „


Prof. : .

[2] eyh Ebu Muhammed Abdüsselâm ibni Meîül Hasanî - yiii» >. fM-JI-uc

659 senesinde vefat eden eyh Ebül Hasanü âzelî JiU!l^_il>.l


:
nin jîeyhi olup
Maribîdir. Tercemei hâli, eyh Zâfir Ef. nin « J_,k!\ *>î £ Z^i&U^y^SzS' » sinde

muharrerdir, (Sal 57-60). bni Meî'e âit a'rânî'nin Tabakatmda da baz malûmat vardr.
[1] Ahmedibni drîs; Magrp'taki drîsî seyyitlerinden olup Fas'a tabi' «Arayi» eh-
rinde domutur. Silsilei tarikat «brîz» sahibi mehur "Abdül Azîzi Debba',, a (1231)
müntehidir. 1213 tarihinde Msr'a gelmi, gidip 30 sene kadar kalm,
Msr'dan Mekke'ye
defeatla Medine' ve Tâif'e gidip 1244 te Yemen' kt' asna geçmitir. Yemenin
nihayet
Sabyâ' karyesinde 9 sene ikamet ve 1253 te rihlet eylemitir. Ahmedibni drîs', evvelâ
âzeliyyeden iken bilâhara "Muhammediyye,, tarikatn tesis etmitir. Bu tarik, esmâya
müdavemetten ziyade sohbet, ihvana ve bil'umnm ihsanlara hizmet esas üzerine müesses
olup evrad, Ahmedibni drîs'in salevâtn kraattan ibarettir. Seyyit Muhammedüs sünûsî,

(1274) mumaileyhten ahz tarikat ettii gibi S. Abdülhamid'in Yldz'da yaptrd âzelî
248 Üçüncü devre Melâmîleri

Salevâtndan < <~y}\ ji^M^c Vr ^" w J-» »


&
diye balyan ikinci ^
Salevâtna da türkçe bir erh yazmtr. Bu suretle zamanndaki tasavvuf
cereyann takip etmekte olduunu ve bu büyük sofîye hürmetini bildiriyor.
Esasen son asrlarda arap diyarnda seyyit Ahmed ibni dris türk ;

diyarinda da kendisinden baka büyük ve öhreti münteir söfî yoktu. Her


iki söfî de tannm tarikatlara istinaden kendilerini tantyorlar ve yeni
bir tarikat kuruyorlard. Ahmedibni dris, âzeliyyeden "muhammediye,,
tarikatn kuruyor; Seyyit Muhammet Nur' da türk içtimaî ve edebî
hayatnda asrlarca nâfiz olan melâmîlii ihya eyliyordu. Çok muhtemel-
dir ki bu iki kutup, bir diyarda olsayd kendilerinde olmasa bile ihvan-
lar arasnda bir rekabet meydana gelirdi. Nasl ki Halvetîler ve bayra-
miyyei emsiyye müntesipleri, kendilerinden ayrlan melâmîlere (Hamza-
vîler) kar daima muârz ve rakip vaziyetinde kalmlar ve meîâmet
aleyhdarlarnn ilk safnda bulunmulard.
Fakat diyar ayrl ve nev'amma mesleklerindeki birlik buna meydan
vermedi. Seyyit Ahmedibni dris'in eserleri bulunmadndan Seyyit Mu-
hammed Nur'dan bahsedip etmediini Bahsetmesine de pek
bilmiyoruz.
ihtimâl yoktur. Çünki Ahmedibni dris, 9 senedenberi oturduu yemende
1253 tarihinde vefat ettii vakit, seyyit üsküpte 25 yalarnda bir hoca
idi. Görütüklurine de ihtimâl verilemez. Çünki Ahmedibni dris, 1213 de

msra geldii vakit henüz seyyit, dünyaya gelmemiti. 1245 de seyyit,


Mekke'ye gittii vakit Ahmed, bir sene evvel yemen'e gitmi bulunuyordu.
Yalnz seyyit Muhammed Nur' her hâlde bir sene kadar msr'da (1213-14)
ve 30 sene mekke'de (1214-1244) [1] oturan Ahmedibni dris'in öhretini
duymu ve meclubu olmutu. ayan nazar bir nokta daha var: 1259 da
470 kiiyle hacca giden seyyit, meczup dervi Ahmedi mekkîye mülâki
olduu vakit evvelce arzettiimiz gibi tarikatn sormu .(Muhammedi)
cevabn almt. Harirî zâde merhum seyyitten naklen bu mülâkat anlatrken
vardr. Yemen ulemâ ve sâdâtndan
tekkesi eyhi Zâfir Ef. nin de bu tarikattan hilâfeti
ekserisi Ahmedibni Idrîs'e mürit olmutur. Sünûsî ihvâm, el'an bu tarikatta olduu gibi
Yemen'deki Idrîsîler de bunlardan ve mehur imam Idrîs Ali'de Ahmedibni dris'in nes-
lindendir. Salevât 22 kânunu evvel 1314 tarihinde stanbul'da Mahmut Bey matbaasnda
mezkûr tarikattan Hac smail Hakk Ef. tarafndan nefis bir surette tab'ettirilmitir. Bu
selevatlar, tamamiyle "Vahdeti vücut,, felsefesini mu'lin, mustalah, Fakat gayet açk olup
müritlere âdetâ vahdeti vücudu telkin eden birer derstir.
Ahmedibni idris'in kelimâtn cami' ve "Ibrîz,, e taklit yollu yazlm olan « ^jiJUSJt
^-JAdl^lj». jji J ». 1315. H. de Bulak matbaasnda teb'edilmitir; sonundaki tercemci
hâlde Fas muzafatndan Meysûr karyesinde tevellüt ve 1214 te Mekke'ye gidip 14 sene
ikamet ettii mezkûrdur.
[1] «y^&JU2«!l».e nazaran 1214 te mekke'ye giden seyyitAhmet, mezkûr beldede 14
sene oturmutur. u halde 1278 de yemene gitmitir ki bu sene seyyit Muhammed Nur'
domutur.
Üçüncü devre Melâmîleri 249

« • .i^ J*» .ms>>i.


[1]. 4-9 diyor
Seyyidin Menbaunnurundan da bu müla-
kat aynen nakletmitik. Seyyit Ahmedibni Idris'in nerettii tarikatn da
(Muhammedi) tarikat olduunu biliyoruz. Acaba dervi Muhammedin
(Muham m edîyim) demesi, Muhammedi tarikatna mensubiyyetini ifade
etmezmi Ve acaba bu zât, Ahmedibni Idris'in halîfe ve dervilerinden
;

midir ?
Eer dervi Mehmet, muhammedîyim demekle kuyud tarikat ve
âdâbü rüsûmdan fari bulundunu ifâde etmemise ve hakikaten Ahme-
dibni îdris'in tarikatna mensup ise —
bence bu ikinci ihtimâl daha kuv-
vetli — seyyidin, Ahmedibni îdris'in ve tarîki teslikinin tesiri altnda
kalmasna sebep, bu mülakattr deyebiliriz. Maamafih bu nokta maalesef
lâykiyle tenevvür ve tavazzuh etmemitir.
Yalnz uras muhakkaktr ki Ahmedibni îdris'in tarikat da kisve
ve zikir gibi merâsimden ârî, sohbet ve hizmet esasâtna müpteni bulun-
duundan Melâmet nevesini hâizdir ve seyyit Muhammed Nur', Ahme-
dibni îdrisi, salevatn erhe balarken (müridi kâmil, mukarrip ilallah,
halîfei bâtn, esseyyit Muhammedibni dris ) sözleriyle tebcil ederek
kendisinden evvel gavs tandn izhâr ve âzamî bir derecede bu büyük
Maribî söfî'nin tesiri altnda kaldn aikâr eylemitir.

ayan dikkattir ki Muhyiddîni Arabî, eyh Ars-


Muhammed Nur';
lan, Bedrüddîni sîmayî, Msrîi Niyâzî, seyyit Ahmedibni dris gibi daima
müfrit vahdeti vücut nâirlerinin eserlerini erhetmi ve onlara mütemâyil
bulunmutur. Anlalyor ki ibtidayi sülûkündenberi bu zeki zât ulûmi
zâhire ve nakîlerin mutavasst vahdeti vücut nazariyelerinin kuyut ve
uruta tabi' irfan; tatmin edememi, nihayet her türlü kayttan vâreste
ve bir ne'e ve irfândan ibaret bulunan Melâmeti benimsiyerek nüfûz ve
kudretiyle pek az bir zamanda dairei ümûl ve vüs'atna bir çok meayih
ve ulemây da almak artiyle neretmitir.

[1] Tibyam vesailüihakayik ;


«*j/.U>> : Cilt, 3, Sa: 214.
; :

III

SEYYD'N TASAVVUF! FKRLER

VÂRDÂT ERN.

Âhiret, Melek ve Meâd:

Seyyit Muhammed Nur'un efkârn anlamak itibariyle Vâridât erhi

c^ii ûuuî«duîuj')
(c\jjij!i çok mühim bir eserdir. Seyyit' bu eserde "Sulta-
nülmuhakkkîn,, lakabiyle tebcîl ettii Bedreddîn'in efkârn baz ârihler
gibi ta' dile deil, tavziha çalmtr [1]. Bedreddîn'in âhiretin âlemi emir
ve melekûttan ibaret olduuna
dâir »jt^i-t^ jlfc—J ^t» sözünü
Seyyit' ve fenâya mübeddel olmaa mahkûn bulunan
"âhireti zevâl
mürekkebât ecsâm unsuriyye âleminden zannederler. Halbuki, bu # >,jjU. t .s l

âyetine muhaliftir„[2] sözleriyle erhedip «s^nft j*v c.jöu.ij_.^ij


j^fc ct A t&»
kavlini de u
sözlerle tavzih eylemektedir
"Ya'ni, bu kevnü fesât âlemi gibi ecsât ve ecsâm âleminden deildir.
Umuri âhiret ruhi izâfîden ibâret olan emir âlemidir, nasl ki Allah ta;
sana ruhtan sorarlarsa ruh, benim Rabbimin ermindendir, de buyurdu. ;

Gayp ve melekût lafz da alemi melekûtun atf tefsiridir. Ebu Tâlibi

[1] Seyyid'in vâridât erhi, hulefâsmdan Ali Urfî' Ef. tarafndan türkçeye terceme
edildii gibi 1278 de Manastrl âbidînbey isminde muhibbanndan birisi tarafndan da
nazmen terceme edilmitir. Bu manzum tercemede vezin varsa da lisana tasarruf ve
kafiyeye riayet edilmemitir; anlalyor ki nâzm, böyle eylerden bîhabermi.. Bu terceme
mesnevî tarzndadr. Bir kaç beytini yazyoruz !

Varidata baka bir erhi tamam Yazd çün verdi Latâif ana nam;
An tedrîs etti hem de serbeser Koymad diller içinde vehme yer!
Nîce bir erhi güzîde kim an Görmemi ehli hakayik mislini,

Kim an türkiyyeye tebdil ile Mesnevî ebyât ile ol terceme


Olmasnda eyledim çok içtihat Hepten âklar ederler istifâd !!
Üçüncü devre Melâmîleri 251

Mekkî lu-â^ij der ki Ruh, bedelden mufarekattan sonra rabbini arif ise
:

ona vâsl olur ve ona evvelce uruc ettii gibi yine uruc ederek suverden
bir suretle mukayyet olmaz. Belki diledii gibi her mevtinin ekâliyle
görünür. Hazreti Ali efendimiz perde kalksa bile yine benim
yakînim artmaz; buyurmutur. Eer saîd ise dünyada bulunduu suretle

mukayyet olur.. Fakat bu suret, latiftir. Ve letâfetiyle îlliyyîne uruc eder.

Amma bu uruc, her kesin ameli ve takvasna göredir. lliyyûn, feleki


kamerden Kürsîye kadar olup sûrî sekiz cennet bunlardr. Ariflerin meliki
muktedir indindeki mak'ad sdkta uruc ettikleri sekiz cennet; Vilâyet,,
Sddikiyyet, Kurbet, Hullet, Mahabbet, Hitam, Ubudet ve Ubudiyyet
makamlardr. Sûrî olan sekiz cennetin kur'anda zikredilmi isimlei vardr.
Eer akî ise ahlak redîesinin suretiyle mukayyet olur. Huyu gazap
ise köpek, haset ise maymun, S... suret-
tama' ise hnzir, kibir ise fil V.
leriyle takayyüt eder ve her tabakann kur'anda ismi vardr. Fakat bu,
unsurî suretlerin nkilâb ve melekûtî suretlerin bakasndan sonradr.
Allah da; biz, brahim'e semavatü arzn melekûtunu böylece gösterdik,
diyor. Avam, umuri âhireti cisim âlemindendir zannedip öyle ki çürü- ;

mü kemikleri evvelce ina ettii gibi yine ihya eder; âyeti ile cismin
fenâsndan sonra iâdesini istidlâî ve ihticac ettiler. Semavat ve arz halk
eden, onlarn mislini halkedemezmi ? âyetile ve bu hususta âir âyât ve
ehâdîs ile delil ayndr; misli
getirerek iâde edilen cisim, evvelki cismin
deildir, deyip azmi acizden kalacan,
lâyetecezzâ, bir cüz'ün bâkî
vâdîde habbenin bitmesi gibi krk gün mâi hayat yamurundan sonra
cismin o eüzü'den tenebbüt edeceini söylerler. Bunlarn hepsi za'm
fasittir. Dorusu gazâlînin "kimyâyi seâdet,, te zikir ve ibni Sînâ'nm,
Celâli devânî'nin sözlerini tahkik eyledii gibidir ki Gelenbevî de bunu
ihtiyâr etmitir. Bütün ehlullah umuri âhiretin âlemi emir ve gaybi mele-
kûttan olup nefsi nâtkann, cJ )^ r olmayp ruhtan ibâret bulunduunda
>-

müttefiktir. Çünki cisim tebeddül ve tagayyür eder. Halbuki Zeydin zât


tagayyür etmez ve merkebin deimesiyle râkibin deimesi lâzm gelmez
Meselâ Zeyd, yirmi sene zarfnda tamamiyle deiir ve ondan bâki hiç
bir ey kalmaz. Fakat, zât, büyüklüünde, küçüklüünde bakîdir. u
halde Mead, ruha âittir, cesede deil... ve Ebu Tâlidi Mekkî'nin söyledii
gibi teekküli ruhanî ile olur . . .
„ [1]

zj)\S> c-^ c ^'.»fc-o ^& JiTjuv L j)\j» jjöi^vi fw

"ojy^. J "O t
<^rs* cJ^^ \
rj^\ O*-^ <ÜI «tUljlf.^ 4sjW lJlO
6

252 Üçüncü devre Melâmîleri

Yine "Ibrâhîm >uu u mi'raç gecesi peygambere; ümmetine benden


f ;

selâm söyle; de ki: Cennet dümdüz bir yerdir; orada dikilmi


onlara
aaç yoktur; aaçlan MWi 3 &J~\3 iijU-- dir. Bu tebihi çok zikret-
sinler; dedi. Bundan da anlalr ki umuri âhiret; surî cennetlerin ehline
zikrettiimiz gibi hûr ve kusûr sureti hasenesinde teekkül eden a'mâli
haseneder ve cehennem ehline sûreti seyyiede ylanlar, akrepler eklinde
teekkül eden a'mâli seyyieden ibârettir. üphe yok ki âlemi berzah ve
âlemi âhirette meânî, suretlerle zahir olur,, [1] diyerek bu sözleri teyit
ediyor.
Cin bahsinde de Bedreddîn'in "cin de böyledir,, sözünü "ya'ni hûr
ve kusûr gibidir. Hayâlen tekevvünleri tahakkuk ederse de hissen mev-
cut deildirler.,, diye erhedip daha aada "onlar hissi zahirî ile mah-
sus olmayp kuvvei hayaliye ile mahsustur. Çünki onu ancak kuvyei
hayaliye sâhibi görür, dier
haziran görmez,, diye tekit ediyor [2].
Bedrüddîn'in "Melek ve Rahman, eni hakka tehyiç eden ve blis ve
eytan, mâsivâyi hakka götüren eydir,, ve "seni tezkiye eden kuvvetlerin
melâike ve lezzât cismâniye ve ehevâta sevkeden kuvvetlerin eyâtîn-
dir„ sözlerini de aynen kabul ve "sen, ey gâfil Melâike ve eyâtîn ile
dolusun,,
eyliyor.
ikazn o^j^ <a.j ^ jiy j> 3 ^ g>\ ^a^j kavliyle erh-

Bir az daha ilerde melâikenin kuvvetlerden ibâret olup temessül


edince melek tesmiye edileceini erhederken "kuvâyi enfüsiyyei Mu-

jlj . L

Vâridât erhi (Bendeki yazma) Sa : 4 - 5

J* j* ^ ^-j
:
-ç}A y
V ^ ^ r
MJk.ic _*\j_\
r
Jlsj [1]
üilj ülVl JlVj m m\ o^-- k jI
^ \rJ"^ o^} jl
^ Jsj
J <&ÜI <lJ-I jVVl J s^Vl jr \ jl IJw> j* ^ ^Js\ ^ \jj,st&
jf\
yCilLl HxJ\ JUVlj o'VjTi If J} 1\ ^ oU-l >V Î:J.| ijy*
JU.I r
l _s
«J~yh ols sU-l j* jLJI JaV «îaJI sj>-> J
Ijy»
Vâridât erhi ; Sa : 5 —
V JLJ-lj. <iî^, J jy*j$\j JJr
l\
J. ^1 -(^1- dliT) [2]
\JÜ-I SyiL jl' ( JlJ-1 -s _ji
J ) jjj-f-^c j Ulj A'l Ulj j* jlâj ...^i-ij

-'
• Sa: 16
: :

Üçüncü devre Melâmîleri 253

hammediyye de nelâikedir. Çünki, âfâk, enfüs için bir tafsildir. Cibril,


Muhammedin aklnn âfâkta sureti; srâfîl, kalbinin; Mîkâîl, himmetinin;
Azrâîl, vehminin; bâkî melâike, hayâlinin; eytanlar beeriyetinin; dünyevî
ve uhrevî cinler, musavviriyyetinin suretleridir. Bunun için amâli hasene-
nin ervâh, melâike suretinde tecessüt eder. Haberde varittir ki Peygam-
bere salevat getirilir ve Allah tebih edilirse salevat ve tebihin mikda-
nnca melek halkedilir ve bunlar, salevat getirip ve tebih edip sevâbn
o ahsa verirler. Yine bunu içindir ki ed'iye ve evrâdn havass vardr.
Ervâh, suveri misâliyede tezâhür edince melâike ve evrâdn huddâm
ismini alr,, diyor [1]. Meleki, tamamiyle kuvvet ve melekûtu, mecmuai
kuvâ olarak kabul eden muhammed Nur', tabiîdir ki Bedreddin'in "ya-
murun her katresi bir melekle iner, o melee daha hizmet nöbeti
bir
gelmez. „ hadîsinin sureti de kabul
te'vilini edecekti. Nitekim aynen
kabulden sonra & a. s>a
jülc-ij (an ^) s>sn 5j_,- j â% s^i^-jj
Sakili îjy* j \^ rSj diyerek bu fikri daha ziyâde tavzih eylemektedir.

râde ve ihtiyar

Bedreddin' esâsen âlemin kdemini ve hakkn zuhura meyli zatîsi


olduunu söylemek suretiyle Allann Müteerria itikadmca fâili muhtâr
olmasn takyit, ya'ni diledii eyi diledii zamanda icat edemiyeceini,
irâdenin istidad mezahire tâbi' bulunduunu kabul etmi oluyordu.
Ayrca irâdeyi, " Mütekellimîn, cenab Hak kadiri muhtardr diyerek
ihtiyara «djutj j.a » manasn verdiler. Halbuki, bu sözleriyle, Allahm
kâfirin küfrünü, zâlimin zulmünü irâde ve ihtiyar etmi olduunu ifâde
ettiler ve ve küfrün meiyyet ve ihtiyâriyle zuhurunu kabul
zulüm
eylediler,, diyor. Seyyit bunu u
suretle erhetmektedir
" Bu itikat, Allaha cebir ve zulüm isnâdn mutazammn bulunduun-

dan fâsittir. Bu sureti izâh; küfür ve sairenin Allah'n meiyyet ve ihti-


yariyle olduunu ve iktizâyi zâtîden ibâret olan isti'dattan gafleti
muciptir. Halbuki isti'dat, muktezâyi zâtî olup ilim, ona irâde, ilme, ;

kudret te irâdeye tâbi'dir. Vücudu tâlip olan isti'dattir. Hakkn iradesi,

jijrji- ^ VI j^ai" JlfVl jV jlfVl J ÖM* wi VI ^i!ls [1]

Jîi" îu_J-l JL^VI


: : ;

254 Üçüncü devre Melâmîleri

isti'dada olan ilmine mutabktr ki binnetice o eyi kudretiyle izhâr eyler.


tikad sahih budur ki küfür ve âire, abdin isti'dâdna tabi' olan
:

meiyyetle zâhir olur „ [1] .

Seyyit, bu mes'eleyi ayrca ihtiyâr ve kidemi âleme âit bir türkçe


risalesinde de " elhâsl ef'âl, meiyyet ile olup meiyyet dahi mukteziyât
meratibi suverdendir ki esbab dâhile ve esbab hâricenin husulünde
hâsl olur. îmdi esbab hârice üçtür
Biri hazreti ilmiyyede sübüt ve vücudu ve biri m'lûmun mümkin
olmas ve biri tekvini kabulidir.
Ve esbab dâhile dahi üçtür
Biri vücudi Bâr teâlâ ve biri irâdesi ve biri kün kavli erifidir.
Neticei icat, u alt sebeple hâsl olur. Üçü mîn kibelilfâil, üçü min
kibelilkabildir ki urut selâsei kyasa mutabktr ve srr teslis bupur
C>ty»:JI ^StUSlj f .. [2]

..^IjjVl (>l->.^_5 "<kS s\* \£ Jti üb, ijy* j lil U'-Ijj'j


Sa: 18
il j! *>l ^-il! jjoll jli jjIs JLsî y j _jJsddl J'i Uj ) [1]
.j.-.is iii^v u*j (ojLi.ij ^ J *£j\ J ^y ji j^. fiyi >sû >f
ojLi-lj <5ll
^y, J^U o>Cj jiSCj\ jl
( J«£
<JV .0)1 ^yij J^"' "^-^
.Sj^i)l_5 ^J! <»lr SjIjVIj <i ^jI" ^JU jIjJI ^ill y ^JÖI ^Ia»;— VI $ü
jIj^VI «uk jj, jll jU«^-VI y> *yr^b JlkUs ^IjMl <«;L"

Vâridât. erhi : Sa. 40

Muhyiddini arabî' gerek fusus ve gerek fütûhâtta bunu kabul etmitir. Meselâ diyor ki:

<ic j>L j^Aja Vj ^ U


c.L.jU.1 VI
^ VI I. Jl„> iljl

.
J <lc ^ ^ VI Uj^-_5>_^s ^/l^VL
Fütûhât Cilt ; 4 Sa : 18
Bu tarz Allah'n suveri malûmat ala mahiye aleyhi
izah, ya'ni bilip ancak o suretle
takdir ederek halketmesi Bedreddin'in tarz izahn ayndr.

tjL-l ) \/-*U JI^Yl^* O^-Jlj ^rl_,LI oLü. y <-i.il


j ) [2]

J^" V oi^j .. Jyj ^iji j JU? j£ U!l : îti* 4i- M <_>L-~yij

VI jlf_Vl \>J
: :

Üçüncü devre Melâmîleri 255

Sual: Esbap içtima' ettikte meiyyet zarureten münbais olur dedi-


niz ki suduri ef'âl dahi zarurî olur ve ihtiyâra münâfî olup mezhebi
hukemâ üzre tevcih olunur.
Cevap htiyâr : ile mürad meiyyeti mezkûre deildir ki müstelzimi
vücup ola... Belki indettahkik ihtiyâr ile mürad, içtimâi esbâb ile meiy-
yeti mezkûrenin husûlü indinde masdarn suduri ef'ale ilmidir. Ma'siyet
sebebiyle emri ilâhîye muhâlefet olundukta emr bilvâstaya muhalefettir.
Emri tekvînîye muhalefet deildir. Pes emri meiyyet haysiyetinden hiç
bir ehat, iledii fiilde hakka muhalefet etmemitir. Muhalefet emr bilvâ-
staya olur. ^slj,, diye izâh ediyor.

Görülüyor ki seyyit Muhammed Nur', irâde ve ihtiyâr hususunda da


Bedreddini sîmâvî'nin fikrini tamamiyle kabul ve hatta esbab izâh ederek
onu itmâm ediyor. Esâsen bu itikat her mevcudu mezâhiri vücûd ve her
fi'li, fi'li ilâhî bilen vahdeti vücudun zarurî bir neticesidir.

Hayat îsâ*

Bedreddîn'in cümhura muhâlif fikirlerinden biri de hayat îsâ fikridir.


Ona nazaran, îsâ, ruhiyle hay ; cesedi unsurîsiyle meyyittir. Fakat
Ruhullah olduundan ruhaniyeti galiptir ve gâlip olan cihetine nazaran
ölmedi deniyor. Cesedi unsurîsiyle ölmemesi muhâldir. Hatta bunu bir
kefiyle de teyit ediyor. Seyyit, dunu da aynen kabul ve u sözlerle
erhetmektedir

(îsâ f
y_j aj*. ruhiyle haydr) Çünki ruha ölüm târî olamaz, (cesedi
unsurîsiyle meyyittir) zira ervâh, ulviyyât âlemine uruc edince unsurî
ecsâmdan telâttuf eder; çünki ervâhn ulviyyet âlemine letâfet münasiptir.
Zikri tekaddüm ettii ve anladn veçhile ecsât, ervâhn mezahiridir ve
ruhlar, süflî aleme münasip olarak tecessüt etmilerdir.
Görmezmisin ki âhr zamanda îsâ, evvelce olduu gibi yine tecessüt

Vârtdât erhi ; sa : 26
256 Üçüncü devre Melâmîleri

edip yere iner ve olu olur [1]. Mevti, kur'anda; ya îsâ; ben, seni öl-
düren ve kendime eden
ref'eyliyen ve kâfirlerin küfriyyatmdan tathir
zâtm... Ayetiyle varittir ki anâsr ve tabiattan insilâhtan ibârettir. bu,
Hatta urûcundan bu zamana kadar 1850 sene geçtii hâlde yemee ve
içmde ihtiyac olmamas da bunu müeyyittir. *jt
öaj ,_,.j-Uj .^U , âyeti r4
cesedile diri olduunu isbat etmez. Lâkin talâttuf edip ruhan urûc ettiini
ifade eyler. (Ruhullah
olup ruhaniyyeti galip bulunduundan ve ruha
mevt olamayacandan galibe hükmedilerek ölmedi denirse de bu
târî
cesedi unsuîsiyie ölmedi demek deildir. Çünkü bu hâl emri muhâldir.)
Ve cesedi unsurîsiyle ölmedi demek cesedinin ölümüne delâlet eden âyete
muhaliftir.,, [2]

Seyyit, bundan sonra Bedreddin'in mevti îsâ hâkkndaki kefinin


sarihi kur'ana mutabk olduunu söyliyerek bilmünâsebe hari csmânînin
ademi imkânn da isbat ediyor ve ehlullahm hari cismanîyi inkâr etme-
diklerini, belki ervah ârifînin bir suretle mukayyet olmayp melâikede
olduu gibi her suretle teekkül edebileceini ve müttakilerin ruhlarnn
lliyyînde latif suretlerle; ekiyann ruhlarnn Siccînde huylarna münasip
latif suretlerle teekkül edeceklerini ve ehlullahm ancak
unsurî cesetlerin
harini inkâr ettiklerini beyan edip "unsuriyyâta baka yoktur. Âhiret ise
bâkî ve lâ yezâldir. Ervah tecessüt eder ama anâsr âleminden deil,,
[1]
diyerek cümhurun kail- olduu hari cismanîyi inkâr ediyor.

[11 Seyyit, Isâ'nm tekrar tecessüt edip nüzul eyliyecei mes'elesini mübhem geçiyor.
Acaba mürad nâsüt âlemine geçerken tekrar tecessüdümü ? Bu kadar serbest düünceli
ve açk fikirli olan Muhammed Nur', bu derece bait bir ihtimâle zannediyorum ki inanamaz.
Yoksa Isâ'nm ayniyyetini hâiz yeni bir mevludun zuhurunumu söyliyor? «evvelce olduu
gibi yine tecessüt eder» kavli, bu son ihtimâle kuvvet vermektedir.

oV ( ^-Jl ) OjJ.ll.ic *^>V c IjjVI jV ( ^jjjr ) [2]


j.5j Alkili .y-Ull jV ^ cMs ^Jl o>-^ lü

r
eUy.
5»JlUc

Jl
^ jl

l
^yVl JiJl
4.h jT^sliJ
^U! "v ^ 1
V.
^Vjl «U^ öU;Jl>T
-^^Vlöl
Jl

J
xJL
J Jjj
Ui\ ö* Aj\ *'l ^Jallj ^U\^ j^UVly «by^Oi^O* Jl eUljj
«ui J&j a <X* Uj. U_j JU? a!_j5 UIj cj^j JS'l öw5- j jU'j
^.

«üc «Jli VkîA?


. <0!I
CJJ ö^ü. ) «=~_,y ciklr
J;
oJ^»- o^* J* JjjMi
^
j™>. oy JjîlljV ( JU ^ Ij ü^âJI .JJi os.}. *>'\ I Jl» ^jjilji O^Vj
• • • . • oj.^>- c»y J* 3IJI \ M «_)U* ^j^Jl
Vâridât erhi. Sa. 32
:

Üçüncü devre Melâmleri


257

Alemin kdemi ve Kiyâmet

Seyyit Muhammed Nur', "âlem, mutlak olan cins, nevi' ve ahsiyle


kadîmdir. Hudusu, zâtî olup zamânî deildir,, sözlerini öyle
erhediyor.
"Zira hakayik mec'ûl deildir. Hâdis ve mütegayyir olan ancak
vücudi Hakkn tecelli tarikiyle izhâr ettii bu ahvâldir. (Hudusu, zâtîdir)
Hakkn ona takaddümü zâtisî olduundan; çünki hakayik, Hakkn hazreti
ceberûtiyyesidir. (Zaman deildir) riza; zaman hiç bir vakit mevcut
olmad„[l].
Ayrca
evvelce bahsettiimiz ihtiyâr ve irâdeden bâhis küçük türkçe
de * ûu
risalesinde
sübûtiyesiyle dâim ve bâkîdir.
3 &
f A ^\ ^
sözünü "zira cenab hak sfât
_
»

Pes dâim ve bâkî isimleri dahi mazha-


rnda lâbüt minel'ezel ilel ebed ahkâmn icrâ etmelidir. Amma âlem ki
eyayi mümkine ve a'yâni sâbitedir; ilimde suveri esmadr ve hariçte
taayyüni eyâdr. Ayn zât olduu itibariyle bu surette âleme dâim
ve
kadîm i'tibar zlliyyeti sübutiyle Hakkn devâm ve bakas saltanatna
müstenittir. Zira cenab hak ezelî ve ebedî, dâim ve bâkîdir.
Pes vücudun
zilli dahi bu vücut ile dâim
ve bâkîdir. zâil olamadan, zil dahi zâil
olmaz. Pes cenab Hak ise lemyezel ve layezâldir.
^t-j „ suretinde
tavzih eyliyor.

Bedreddîn' zuhur ve tecellîi ilâhî olmasi itibariyle âlemin zâti ilâhî


ilekadîm ve bâkî olmas hususunda pek ileri giderek (baz kimseler,
zaman nebi fM-Juj* da Deccâl ve kendilerine mefhum olan kyamete,
Dâbbetül'arz ve emsâline mütevakki' olurlar ve bunlarn kendi
zamanla-
rnda vukuunu beklerlerdi. Bu, kitaplarda mehur ve mebsuttur. Sonra,
müteahhirîn de kendi zamanlarnda vukuunu beklediler. Hatta bu
bapta kitaplar bile Bazlar bu alâmetlerin hicrî 800
tasnif ettiler.
senesinde olacan bazlar da zuhur edecek eylerin Mehdî'nin
tevkit;
zamannda zâhir olacan kail olup Mehdî'nin de 700 le 800
arasnda zuhur ederek Hâtemülvilâye olacan beyan ettiler.
Halbuki hicretin sekizinci asrm bitirdik. Halâ avâmn tahayyül
ettii
olmad. Binlerce sene bile geçse yine onlarn za'mettikleri eyler
ve

• • • • • • Wrr f f
jWi oV ( JUjV )
Varidat erhi. Sa. 28
Melâmîler — 17
258 Üçüncü devre Melâmileri

zannettikleri har ecsât vuku' bulmayacaktr,, [1] ve kyameti


diyor

"bil ki ekâbir nezdinde kyamet saltanat sfâtn inkrazndan ve zâtn


zuhurundan ibarettir.

stersen sen, ölen kimsenin kyâmeti kopmutur de ;


hair de zikri

geçtii gibi iâdei misileir „ diye anlatyor [2].

Seyyid'in bu husustaki Fakat seyyit,


fikrini örenmeyi çok isterdik.
ancak
1269 da manastr'da üç ay kadar ikameti esnasnda varidât
nsfna; aksam yakînin nihâyetine ve Bedreddîn'in müâhedâtma kadar
takriredebilmitir. Zaptedilen bu takrirler, 1275 te kendisinin nazar
tetkikinden geçerek tercemei hâlinde bahsettiimiz tarihi yazp cem'et-

mitir. yazmam; bu kadarn kâfi görmütür.


Nihâyetini
Mis Niyâzî
Acaba seyyit'de, kyameti ve Erât saati Bedreddin ve îi

gibi mi görüyor; yoksa Muhiddin gibi kabul ve ayn zamanda enfüse

tatbik ile te'vilmi ediyordu? [3].

Vj jjlj j rr^.J
°'
a '-.
r r*
cr~ rr
u3

^
J**'.J
f
sUVj L~~
jc r
l_yJl tU" U > Ijlls br %i f
*JI -ü* ^1 0^3 ö* S

... ly^ju j£ ^L».v >t*


ly^j u ^
^_ v_j öy~ _b
!

Jis di j! oUJl "ckL- oUI J 6 Vlx* UjJI öl UI 121


f

"Devre ariyye sinde Erât sâat tevil ve enfüse tatbik eder ve der ki
[3] Niyâzî, „

öLJVl J jl-'U Jji jV VflJI sV- — —11 ö* öUVI J >-Vl <i öl


sa-ÜI jlSoVlj "^oll oU-Jl ^^ö^ SjU jr_jr U J £>r^ cAi-Jl

L'jjl- ü-J-^» <.'V <>-'-Jl oU* ^fj jic ö**;A c JUJI £j>_>
öj^l j/-. jUIJî* ;jU f MJI «Oc ^-ic Jjyj jf <u * j^l Ö^U^Jj-
5
!
:

jj-lj J^i-I Jlj ÖUJI j> öV _,*kö^ JM 1


J^. d W >v s s

«... ^cVI r J<)l Jjh^ u £ °A £ ^ A * Ll


Maamafih; Niyâzî, divannda Mehdinin vücudunu da mukr olup hatta onun „kaim"

olduunu bile söyler. (62 inci sahifenin hâiyesine müracaat !)

Bu büyük sofînin kyamet hakkndaki efkârna gelince ;


ona nazaran kyamet üçtür :

Kyameti sugra, ölüm ;


kyâmeti vustâ, insann ihtiyârî ölümü, yani müride iradesini

teslim etmesi; kyameti kübrâ da mehur kyâmettir. Bunu öyle anlatyor: ^jSZj\-uJ!\j

v j' i/j v-V—j ^"M ^'-^y. J"

t ... a>-I j VI j_j>- J


Daha aada Muhiddîn'in sözlerini de _> J^' ^'^J ji-~l!ljy«
J« jj-^J »

J '3UI l_«J ^-j Vjks^j U-Jli . Ia* VI ;>"S/I Jl ^Vl Jii_j UJi
Üçüncü devre Melâmîleri 259

Muhammed erhinde Erât sâat, kyamet


Nur' "akaidi Nesefiyye,,
ve ahvali kyameti olduu Fakat bu kitaba itimat gibi kabul ediyor.
edemeyiz. hiç üphemiz yok ki seyyid'in Akaidi asli-
Çünki bu kitap,
yesini ihtiva etmiyor. Ulemann pek çou Akaidi Nesefiyeyi erhetmi-
lerdir. Seyyit'de zamannn hakikaten büyük bir âlimi olduu için bu
iisre iktifa ve ayni zamanda ulemay rüsuma kar ilim ve faziletini isbat

maksadiyle stirumça' camiinde kindi namazlarn müteakip akaidi erhet-


mi; takriri zaptedilerek elimizdeki risâle meydana gelmitir Bu risâleyi,
Bedreddin'in ihyaül'ulûm ve kimyâyi saâdet hakknda söyledii g-ibi
eriatla hakikat arasnda bir berzah addedebiliriz [1].

Muhammed Nur' bu risâlede hari cismanîyi de müteerria'nm kabul


ettii g-ibi izâh eder. Halbuki Vâridât erhindeki fikri gayet açk oldu-
u gibi fâtiha tefsirinde [2], « jUÜj IaJ.1
J *iz.)\ » da [3] ve hemen
bu bahse temas eden her eserinde "bedenî misâlî,, yi kabul ve hari
cismanîyi de reddeder.

zy- Jly diSij x>.\)\


r
C J Jg3\ \}j j«j ji-l ^ «LiVl \}j
diye tevil ederek Bedreddîn gibi müteerria'nm kyâmetini inkâr ediyor. « l-i» _^iY Jjij
"Devrei ariyye,, nin Hatimesinde de ; bunlar okuduktan ve anladktan sonra y'ne hakika-
tin zilli olan eriata mütabaat tavsiye edip kendi sözlerini kabul etmiyenlerin bu akideyi
de örenmek suretiyle istifadeleri olacan
f^"''
^ Ç \c } ^ ^ ^' J

sözleriyle anlatyor. «... f Jo- <U»" jyr ^ JS'jls <^ italicl J)C V j
«Tafsilât için Devrei ariyye'ye baknz ! »

. .üiJlj JJU;!I
^^ jyj U^blj sjUJÎ LjTj |._jUÎU-I [11
«Vâridât»
yevmi kyamet maliki Allahü teâlâ hazretleridir. Yevmi kyamet i Jr-jl (•_}> Ü!L [21
demek yevmi hair ve neirdir; evveli mevttir. Haberde vârit olduu vephüzre Jt2i OU

<:«L5 cJi mevti ihtiyarî, fenâ fillahtr. Tâifei aliyyenin hairleri ve neirleri dünyâda olur.
Mevti iztrârîleri dâri fenadan dâr bakaya irtihalledir ve bu tâife mekân ile mukayyet
olmadklar gibi bir kevn ile dahi mukayyet olmazlar. Kâmilinden olmayanlarn mevtleri
ancak ztrârî olur ve anlar iki tâiledir. Biri mü'mini taki ve biri kâfiri akidir. Mü'mini
takînin ba'delmevt ruhu illiyyîn mukayyet olur ve
ile kâfiri akinin ruhu siccîn ile mukayyet
olur ve mü'mini taki teeellîi cemâlde olur ki

Jlîil _j
jLJl J»V ^ _jl ci-l J*V If^-J* ju.a Ju-f" jl
^1
jUVI ç <f J3_j . s^Ll «c-e y> Jl» 4» _jl J_jYI j^c ^*
260 Üçüncü devre Melâmîleri

Muhiddin'de "fusus„ta bunu kabul ediyor.


Muhammet Nur, Vâridât erhinde Bedreddînin hari ecsât hususunda,
âdeta istitrat kabilinden "Maamafih bir zaman gelip insan nev'inden hiç
kimsenin kalmamas; sonra yine babasiz, ananz bir insann topraktan vü-
cuda gelerek mezkûr ahstan tenâsül tarikiyle bir cinsin hâsl olmass
mümkindir,, sözlerini erhederken „ eyhi ekber, fususuta, Allah, âlemi,
bir ceset gibi yaratp âdemi ona ruh yapt. nsâni kâmil âhirete intikal
edince kyâmet kopar ve imâret, âhirete intikal eder. Peygamber de bu
hususta; yer yüzünde Allah, Aallah deyen bir kimse oldukça kyâmet
kopmaz; dedi. Ya'ni kavlen ve uhûden Allah deyen... Baz ârihler,.
Sultanül arifînin müradn anlamadlar. Felâsife ve tabiiyyunun za'mla-
rna mutabk bir surete hamlettiler, ilâhî! Bizi yakin ile rzklandr; ey-
tanlarn errinden sakla.. „ [1]. . . .

Nakülfusus ehrinde de Muhiddin'in "Allah, insann nefsinde nefsi


nâtkay ayn maksut yapt gibi âdemi de âlemin maksudu kld. Bunun
içindir ki dünyâ, âdemin zevâliyle harap olur ve eceliyle imaret, âhirete-
9
intikal eder.,, sözlerini öyle erhediyor:
"Görmezmisin ki dünyâ, dünyâda insann bakasiyle bâkîdir. Kâinât
onun için tekevvün ve müsahharât ona müsahhar olur. Adem, âhirete
intikal edince semâ temevvüç eder; dalar yürür: arz parçalanr; yldz-
lar dalr; güne kararr; imaret, dünyâda olduu gibi âhirete intikal
eder,, [2].

Jâ'
<uJii-l
J JJu V _j <d;c j \-t J>S Jli <jJ^i)l <j«j j^**-^

(
jlT J^s ) jULIj Uilj ^)\ V LT ... jU J
Buradaki "cesedi tabiî ve unsurî „ tabiri tabiat ve unsuriyyâtm latif suretleri mana-
smdadr. Dier bir tabirle letafet ve kesafetten kinâyedir. Bu hususta evvelce Vâridât:
erhinden kâfî derecede delil getirmitik Halîfesi Ali Urfî Ef. de "Mebede'ü meâd,,
tercemesinde bu hususu tavzih ediyor.
Terceme ve erhi kitâbürreâd fil Mebde'i vel meâd.. "Bendeki yazma; Sa 25 : - 26,,..

c-I^Jl LJlo>i.>-_j j_, ).


3 i J~ VI Jl J-&I öLiVl JeJI lils ^if -o- jj
icUl ^lljia s>"Vl Jl SjUloUI_j
Jr V Js- fyöV ^— j -Ut ilj-» o^jVIJc-
jijUl jlkl— -1^ ^cL» ^jliJI jk».9
(
.. L
^ ^r"" J ^y *»IJ_ji jV* u^S^^ ~^>-j:

ijiLül^; y Uü>l j öOJl bjjl ^«1 .o^LDlj <i-5UI Jlyl ^ ^JL L~»
..^JljJl âl VI Vj J^Vj.
Vâridât erhi; Sa. 25.
L'Jl^y1 li^l j j'LiVl^üJlj^ «iLUl ^fc^Ulj.. n^aA] öJ-|jil4*>-j ) [V]
Üçüncü devre Melâmîleri 261

Bu mesrudattan anlalyor ki Seyyit, muhyiddin gibi kyâmeti küb-


rây kabul etmektedir; Bu akide, âlemi, uunât zâtiyyeden ibâret ve
binaenaleyh Hak ile bâkî addetmee münafî deildir. Çünki seyyide
nazaran âlem, mahvolmiyor; belki imâret âhirete intikal ediyor, ta'biri
âharla, Nasût ve ehâdet âlemi, kesâfetini kaybederek Emir ve Melekût
oluyor.
u hâlde Bedreddîn'inbu husustaki ifadatn seyyitte göremiyoruz.
Onun bu bahsi erhederken bir hayli bocaladktan ve kaba-
içindir ki
hati ârihlere yükledikten sonra Allaha snarak bir bua ile mes'eleyi
mübhem brakp geçiyor. Seyyit, her hâlde, Erât sâati da aynen ka-
imi, fakat enfüse de tatbik edecekti. Niyâzî erhinde Mehdî'nin zuhu-
rundan bahsetmesi de buna delildir.

Seyyit Muhammed Nur'da vahdeti vücut :

Tasavvufun esâs olan Vahdeti vücut, tabiri tasavvufîsiyle; gerek


mahsûs, ve mehût olan Ayn ve ehâdet c^i } &
âleminden, gerek âsâ-
riyle mahsûs, fakat gayri mehût olan Emir ve Gayb ^\ âleminden
olsun her mevcudu Vücudi mutlak olan Allah'n bir e'n ve taayyünü,
ibir tecellisi bilmekten ibarettir. Sofiyye'ye nazaran kâinât, zât ilâhinin
sfât ve esmâsna, ya'ni A'yân sâbite'ye, istidatlarna göre tecellisi, da-
ha dorusu Zât'n mütehâlif sfatlarla zuhurudur. u
hâlde hilkat, zuhur-
dur ve Hakk'n zuhurundaki iddet, butununu badîdir. Ondan baka
mevcut yoktur. Mümkinât, Zât baht'n A'yân sâbite'ye, ya'ni suveri il-
miyyesine tecellii, Suveri ilmiyye, ya'ni A'yân sâbite de Zât'n zuhu-
rudur. Hakiaatta her Vücudi mutlakn tecellisiyle mevcuttur,
mevcut,
yoksa kendi vücutlar düünülürse mahz ademdir. Muhiddîn'in
itibâriyle
c s^ji^jj c^u ^uy » dedii gibi bu zuhur ve tecelli, Hakka âit ve râci'

bulunduundan A'yân, hakikatta varlk râyihasn koklamamtr.


Görülüyor ki Sofiyye' vücudi vâcibi ispat, vücudi mümkini ise adetâ
nefyediyorlar. Onlara göre mümkin, vâcibin tecellisidir. Zât itibâriyle
her eyden mutlak ve münezzeh olan Hak, sfât itibâriyle her eyle
!

262' Üçüncü devre Melâmîleri

mukayyettir. Fakat bu takyit, manay âmiyânesiyle takyit deildir. Zât'ra


mütekabil esmâ ve sf âtiyle zuhura ve bu suretle ((
mezâhiri mümkine,,,
ile mukayyet gibi görünmesinden ibarettir.

lk Sofilerde vahdeti vücut müphemdir. Fakat her halde bunlarn da ,

vahdeti kail olduklar muhakkaktr. Yalnz Muhyiddini Arabî' bu felsefeyi:


bütün vüzuhivle izhâr ve etmi; ondan .sonra Sadrüddîn, Mevlâna,.
ilân
Seyyidi erif, Celâleddîni devanî gibi vecitli sofilerde eyhi ekber'e
tamamiyle mütabaat etmilerdir.

Fakat mutasavviflerden Alaüddevle, mâm Rabbani, Muhammedi


Ma'sum gibi daha ziyâde zâhit ve muhteriz bir ksm, vahdeti vücudu
te'vil ve Muhiddînin akvalini tevhin ederek ikinci bir vahdet mezhebine
sâlik olmulardr. Bunlara nazaran "vahdeti vücut,, "vahdeti ühût,, tan ,

ibârettir ve sâlik sülûkunda öyle bir derecei fenâya vasl olur ki orada
mümkinâtn ve vücudu da fânî olur. Haktan baka bir
hatta kendinin
ey göremez. Halbuki bu mertebe, sülûkta vusuli icap eden bir makam,
ise de mertebei kemâl deildir. Hakikatta mevcut gibi vücut ta kesret
üzeredir. Bu makamdan rücu edilince (Sahv ) âlemine eriilir ve âle-

min, Hakkn vücudiyle mevcut, fakat Haktan ayr bulunduu anlalr.


Sadeddîni, Teftâzânî' Makasdnda, vahdeti vücut mezhebini reddedip
mevcudâtn vücudunu kail, binaenaleyh bu ikinci meslee sâliktir^
da
Gelenbevî merhum da Celâl hâiyesinde Gazalînin "Mikâtül envar,, da
vahdeti vücudu kail olduunu tavzih ederken bu ikinci mezhebe de
temas ve sahibi makasdn muhtar bulunduunu beyan eylemitir [1] .

Alâüddevlei semnanî (vefat 77 yanda 736) de vahdeti uhûdu ka-


bul ediyor. eyh Kemâleddin Abdürrezzâk kâî
Alâüddevle'nm [2]'

"Muhiddîni arabî'nin Hakk vücudi mutlak


dediini bilmesi yanltr,,
duyarak mumaileyhe bir mektup gönderiyor. Mektubunda vahdeti uücudu
âyât ve ehâdîs ile isbat ediyor. Rüknüddin Alâüddevle', o mektubun
altna bir cevap yazarak kâânî'ye iade ediyor. Cevabna ..... f -dijs».
*

• • . w»- 1^1 Jl \~i J o' j«£ i^yiji 47bjs-^ jCllj *yry v-*-l^l>
erhi Makast (metin) Sa. 73 erhi makasdn vücut bahsine de müracaat

[2] Kemâleddin Abdürrezzâki kâânî , Nureddin Abdüssamet isminde bir eyhin mü-
rididir. Ulûm zahire ve batmay cami'di. stlâhât sofiyye, erhi fususül
Te'vilât kâânî;
hikem, erhi menâzilüs âirin gibi bir çok mühim âsârl vardr ..
. . .

Üçüncü devre Melâmîleri 263

âyetiyle balâyp vahdeti vücudun vahdeti uhuttan ibaret bulunduunu


anlatyor [1]
mâm Rabbânî Ahmedi Fârûkî' [2] de vahdette bu ikinci meslein
sâliklerindendir. Muhiddini arabî'nin vahdeti vücudu makamat urucun
nihâyeti bilip hatmi vilâyeti bu makama hasrna
itiraz ederek "istîlâyi

hubbi mahbup vastasiyle nazar âk


muhipten mahbubun gayri kalkar
ve mahbuptan gayri hiç nesne görünmez. Amma ne an ki nefsül'emr
mahbubnn gayri olmaya." Zirâ bu hüküm, muhâlifi hissü aklü ereftir,,
diyor [3].
Vahdeti vücudun uhûd, îâna tavassuti ahvâlde yüz
"bu ahvâlü
göstermitir. makamdan güzer eylemilerdir. Nitekim, bu
Badehu ol

fakir kendi ahvâlinden mukaddemâ tahrir eylemitim,, [4] sözleriyle u-


hutta tecelli eden bir vahdetten ibâret bulunduunu bildiriyor.

Yine bir mektubunda [5] Bâyezît ve Mansur'nn bu tecelli âninde


ve ji-û dediklerini, fakat bu sözleri "jiin haktr, ben deilim de- ;

mektir. Çün kendini görmedi, isb.at gayr dahi eylemedi; ne an ki kendini


göre ve ana Hak deye... ol hat küfürdür.,, Diyerek te'vil ediyor. Hatta
16 nc mektupta vahdeti kail olanlar üçe ayrp bir ksmnn mütekellimin,
dier ksmnn âlemi, hakkn zilli bilen ârifîn olduunu söyliyor vc üçüncü
ksmdakilerin âlem için "hariçte asla tahakkuku yoktur, üum».
dediklerini, fakat bunlar, kâmil olmakla beraber sözlerinin rehnemâyi
dalâlet olup bilâhara "fenâdan dolayi böyle görürler; sonra zillet ve
ubudiyet makamna erince,, diye bu akideden vazgeçtiklerini tasrih
eylemektedir [6]
Dier mektubunda, vahdeti vücudu Muhiddîn'in izhar ettiini,,
bir
ondan evvelki meâyihin sözlerinin vahdeti uhûda hamlolunabileceini
söyliyor [7]. Baka bir mektubunda da "bu arsada eyh dir ki
gâhi annla ceng, gâhi sulh vaki olur, sühani ma'rifet ve irfana bünyâd
nihâd olan oldur...,, diye Muhiddîn'in vahdeti vücudu izhâr edenlerin
reisi olduunu itiraf ve balâdaki kanaati tekrar ediyor [8].

[1] iki mektup mevcuttur


Nefehatta Kemâleddîni kâanî'nin tercemei hâlinde her
Hace Ahmedi Fârûkî ibnieyh Abdül ehadüsserhendî
[2] > öjji Mr-\ y- : II
^
liJüiyll-uVlJ^ Nakî, Kâdirî, Cetî' dir, Nakiyye indinde (müceddidi elfi sânî) lakabiyle
tekrim edilen bu zat 1034 te mahmumen vefat etmitir.
[3] Müstakim zâde'nin mektubât imâm Rabbanî tercemesi. ,

31 inci mektup; cilt : 1 ; Sa. 46 - 48


[4] Müstakim zâde'nin 31 inci mektubu; Sa: 48 ( Cilt : 1 )

[5] 43 üncü mektup tercemesi; Cilt 1 Sa. 55 : ; .

[6] Ayni kitap. Cilt; 1. Sa: 107 108. —


[7] Cilt 1. Sa. 209.
[8] Cilt 3. Sa. 74 - 78.
j

264 Üçüncü ^evre Melâmîleri

imâm olu Mehmet Ma'smi Serhendî (1098) de ayni


Rabbânî'nin
itikattadr. Mektubatnn bir çounda bu akîdeyi izhar eder. Meselâ
108 inci mektubunda vahdeti vücudu vahdeti ühût olarak te'vil ve te-
cellîi zât, üûndan bir e'nin tecellisi diye kabul edip bu bapta
Alüüd-
devlenin bir rubâîsiyle de istihat eder [1].

Seyyit Muhammed Nurül arabi'ye gelince:


Mumâileyh; vahdet hususunda Muhyiddîn Mevlâna', Bedreddîn ve :

âire gfibi vahdeti vücudun müfrit bir mü'min ve mübelligidir. Kafiyen


imâm Rebbanî' ve peyrevleri gibi vahdeti ühûda tenezzül etmez. Bu
onun her eserinin umde ve esâsdr. Filvaki, vahdeti vücutta Muhiddîn
mezhebinde bulunan dier sofîlerden ayr bir fikri yoksa da diyebiliriz ki
bu mes'eleyi dier meâyihten daha açk ve daha ihtirazsz olarak ilân
etmektedir. mâm
Rabbani' gibi o da vahdeti vücudu ayryor. Vâri-
dât erhinde «velhâsl nâs, vahdeti vücutta üç mezhep üzerindedir; birin-
ci meçhep, mezhebi avamdr ki onlara göre bu vücut, hakkn vücudunun
gayridir. kincisi, havas mezhebidir ki -onlar da bu vücudu, hakkn vü-
cudunun zilli addederler. Üçüncü mezhebi asfiyâdr ki bu mezhepte
vücutayn vücudu haktr; zilli deildir. Bu bil'asâle Seyyidil Mürselin'in
makamdr. O sebebten gölgesi arza dümedi. Ondan bakalar bu
makamda onun kademi üzredir,, diyor [2].
Muhiddîn'in salati üsbûiyyesinin erhinde c-aiu^ . ywiw jüi*.-„
iiij- ii^jU j.sa-j^.^v >v» erhederken "lâh ve Al-
Jjif c^s sözlerini
lâh, lügati arapta müstagrik demektir. Türkçe kaplamaa derler. Bu
mevcudat zâti üluhiyetten baka kaplayc bir ilâh yoktur. Seni kimse
tevhit edemez. Çünki sen, ezeli sâbkta ve ebedi lâhikta sen oldunn
gibi bu suverle de zâhir olan sensin. Senden gayri zâhir ve mevcut
yoktur. Tahkik üzere senden gayri esni kimse tevhit edemez. Zira sen
yani zâti ehadiyyet, zaten ehad'sm. Hasl seni senden gayri bir kimse
tevhit edemez. Nitekim ehli tahkik buyormulardr ki: Hakk tevhit ede-
mez, illa ehli irk. Çünki tevhit eden kimesne bir gayr isbat edüp
gayri görmeden neyi tevhit edecek? Bundan münfehim olur ki ben hak-
k tevhit ederim; etmem; diyecek olursa irketmitir; isneyniyyet olduu
[1] Mektubat Mehmet Masum tercemesi: Müstakim zade. Cilt. 2; Sa. 76-77.

10* jl '
r
l^JI„ A ^ JjVl . . „A* J ^-LUji J-U-lj [2]

<lc -Ollj^ u^jVlj* 4b


^ jtfUUj <!UVl öjL-J.U.^ f
U. 4bV ji-l^j ^
. .fUllIAj t.j.5
ojf-i ^—
varidât erhi
Üçüncdevre Meâmîle uü
265

için,, diyor [1]. Yine ayni bahiste bilmünâsebe "Üluhiyet mertebesi, ge-
rek merâtibi Hakkiyei bâtnai mutlaka ve gerek merâtibi halkiyyei
mu- '

mukayyedeye âmildir ve cemii merâtibi müstagriktir,, sözlerini okumak-


tayz [2].
"•>^_ji VUiv» cümlesini de "vücut seninledir, secde sanadr
•demek; sen, sana secde edersin demektir,,
[3] sözleriyle erhetmektedir;
varidât erhinde de 'y >^
»sözünü "zira onun vücudundan baka
vücut yoktur. Ancak odur ki zuhur edip suveri hakayikle suretlendi ve
bu suretle Hak taalânn vücudiyle hakayiki ilmiyenin suretleri olan ehas
-zâhir oldu. Bu zuhurda hulûl ve ittiha yaktor. Çünki hulûl ve ittihat
iki mevcut arasnda olur. Scak su souk suyun ittihad; yan
ile
süte; suyun nebatata hulûli gibi,, diye erhediyor [4]. Seyyid'in bu
sözlerinde calibi dikkat bir nokta vardr. Mevcudat hakla o kadar bir
addediyor ki scak su ile souk su, ikisi de su iken bunlarn tekil
edecei vahdeti bile bu vahdete tebihten ihtirâz eyliyor.
Aliyyibni Ebu Tâlib'in ^jüm^ ciij ® urv jöj jii^j matlaiyle
balyan irini erhederken de sözleri söyliyor: u
"jiiuj
yani, cemii mahlûkat vücutta zuhûrlarnda deillerdir, Jöj
benzemekte. Eya vücutta zuhûrlarnda deildirler, îaürvij ya'ni ancak
kara müabihtirler. Vücudi müstakilleri yoktur. Hak da böyledir. Eyann
vücûtlar vücudi haktr. Müstakil vücutlar yoktur. a\s halbuki sen ya •

Allah; Hak taalâya hitaptr; W, ya'ni halkn vücutlar ve zuhûrat için


çjl> tfArtu n âbi' su mesâbesindesin..
.

£
;i.^!u^ 3
r
cj yjij & 4i.
E muj ya n i hakikatta ve nefsül'emirde
'

kar, suyun gayri deildir. Ancak su burada hava ile, kar suretinde
görünür. Su nam gizli olur ve kar nam zâhir olur. Nefsül'emirde ey'i
vâhiitir. Halk, Hakkn Her surette cilveger
zuhûrudur. olur. Ol cilveleri
halk namna oldu. Halbuki zatndan gayri yoktur,, [5].
Muhammed Nurun her risâlesinde fikri esasî vahdettir ve bu hususta
delil aramaa hiç hacet yoktur. Hulâsa Seyyit, tarz teslikinde daha
mufassalca anlatlaca veçhile vahdeti vücudu tarikinin umdesi olarak
.kabul ve vahdette fnâyi tâmm, mertebei kemâl kabul eylemitir. Bu son
[1] Viridi yevmül ehat. ^Vlfjoj.j

[2] Keza.
[3] Virdi yevmül isneyn Cji'V

.jU-lj^j» jll^lüVI o^^jAii-lj^jj^j ^ U'lj jj^jVl j >rJ V4)'l


[4]

Vâridât erhi ...ol'UlJ AUj JPl


[5] erhi kelâm Emiril mü'minîn risalesi.
:

266 Üçüncü devre Melâmîleri

makam, "bu makamda ne kesret, ne vahdet ve ne lâi hitap sabit olur.


Bu makmn lisan -foM'sV- dr,, diye tarif ediyor [1].

Seyyide göre Muhammedi' ve Hakikati Muhammediyye

Muhiddin' ve âir söfiyye ricali gibi Seyyit Muhammed Nur' da


peygamberi Taayyüni evvel ve makam vâhidiyyet olarak kabûl ediyor.
Bu takdirde Muhammed', Allah'n zuhuru; Allah', Muhammed'in butunu
ve âir eyâ ve mevcudât ta Hakikati Muhammediyyenin tafsilen tazâhu-
ründan ibârettir. Vâhidi zaman olan ahs Gays, hutup ayniyyeti — —
muhammediyyeye mazhardr. Binâenaleyh muhammedin kabri hakikisi,
onun vücududur.
Muhiddîn'in Salat feyziyyesini erhederken "hazreti nebî
Seyyit',
«.u n taayyünâtn evveli olmasna gelince
.i>
i Hak', vücudi mutlak :

olduundan ezelen ve ebeden taayyünden münezzeh ve mukaddesstir.


Ve mutlak olarak ona taayyün yoktur. Hatta o, tlaktan da münezzeh
olup Bu taayyüni Muhammedi Allah'n kavli sâbitiyle,.
aslan bilinemez.
vüçudi Hak isbat eitii ilmullahtr ki ondan evvel asla
olan vücudunda
taayyün yoktur ve o, her eyi muhittir. Her ey hâlik olup ancak onun
veçhi, ya'ni taayyün bulunmayan zât, hâlik deildir ve her ey fânidir ;.

ancak rabbinin veçhi, ya'ni zuhurundan da mukaddes ve müteâl olan


zât bâkîdir. Sonra hakkn ezelî tecellisi zâhir oldu ve taayyüni evvelde
münderiç bulunan taayyünât, taayyüni evvelin zuhurundan sonra tezâhur
eyledi,, [2] diyor. Muhiddîn'in «^«M-» m erhederken de bir mahalde
Muhammedi u suretle tavsif eyliyor: "zâti ilâhiyi dünyada ve âhirette
görmek imkânszdr. Ancak hicab izzetle, ya'ni rububiyyetle görülebilir..
Rububiyyetin etemmi mazhar efendimiz Muhammed'dir ki o, kemâli sfât
ile zâhir olan zattan ibarettir [3].

[1] Müridül uak risalesi.

j!l JL? Vl.il VI dSU^y j£ Ja-^IJU"

Salât Feyziyye erhi i ^jll JU

\t>s$u (r"i
j v^'y ..j-A'sjJ' V| s >-Tj L'j ujicy^y ji ^.v [31
:

Üçüncü devre Melâmîleri 267'

Ahmedibni drîs'in salavatndan bir tanesinin erhinde de — ki bu


risâle Seyyid'in en muciz ve en selis eseridir — u
sözleri okumaktayz
"Malûm ola ki azameti zâtiyyei ilâhiyye, hazarâttr, ve hazarât be-
tir: hazretüzzât ve hazretüssîfât ve hazretül esmâ ve hazretülef'âl ve
hazretül ahkâmdr [1]. Cümlesi, zâti Muhammedi ile zâhir oldu. Hazretül
esmâ, hakikati insâniyye; hazretüssîfât, hakikati Muhammediyye, hazre-
tül esmâ, hakikati insâniyye; hazretülef'ali vel'ahkâm, hakikati âdemiyye-
dir. Bu hakayiki zâti Muhammed' vc efendimiz hazretleri câmi-
dir. Zirâ evveli ma halakallah ve hatemül enbiyâdr [2].

flljU-L Jjl « jj» ^j-jj -aijli-U Jjl.«*tljj Jj» tSjj» "USljUL Jjl ji— _j <Lk

bunlarin hakikatlar birdir. olunduu, zat zâhir ve gayri


Nur tesmiye
muzhir olduundan; ruh tesmiyesi, menbai hayât olduundan; kalem tes-
miyesi, ilmullahata mücmel olan tafsîl ettiinden; akl tesmiyesi, hakikati
müdrike bulunduundan; ar tesmitesi, muhit idüündendir.,,
Yalnz uras nazardan dur tutulmamaldr ki, söfiyyûn bu hazarât
merâtip noktai nazarndan tefrik ve ta'yin ederler. Yoksa evvelâ Allah
vard, sonra sfat zuhur etti; sonra ervâh, nihayet ebâh ve insan vü-
cuda geldi demek deildir.
Aliahn, ya'ni lâtaayyün ve hüviyyet âlemindeki zat bahtn âvâlimi
sâireye, ta'biri âharla zuhuruna takaddümü —
âlemin kidemi bahsinde söy-
lendii veçhile — zamânî olmayp zâtidir. Allak öI/Vj*^ <« jîî fa «sw
üir -ouL hadîsi mucebince evvelce de, imdi de ehadiyyetinde bütün
esmâ ve sfat hâlik, vahidiyyetinde müstecmi', merâtibinde müsta-
riktir. Seyyit'te bu dakikayi ci^jSij»-» Muhiddîn'in ^ fa ö. _,».^

û\r
. .
^ öl/ y
AjbU } Âij- J\
il' erhinde anlatmaktadr. Hatta bu te-
lâkkiden dolayidirki söfiyyûnun ekseriyyeti âlemin hâdisi kadîm olduu-
na kail olmulardr.
Bu bahse nihayet verirken Seyyid'in Muhammed'i nasl tandn

[1] Mutasavvifînin ekserisi hazarat hamseyi; lâhût (ehadiyyet) Ceberût (


vâhidiyyet,
muhammediye), Melckût (Ervâh ve sfât), nâsût (Alemi ehâdet),
taayüni evvel; hakikati
Misâl olarak ayrmlardr ki bu be âlemi, kevni câmii insanî muhittir. ( ismail hakk'nn

« Lübbüllüp ve srrussr» ma müracaat!) Seyyid'in taksiminde Zât; lâhût; Sfat, Ceberûta;


mukabildir.
[2] Hatem, Sofiyyeye göre ma'nâyi lugavîsinde müstamel deildir. Peygamber bütün
enbiyânn mazhariyyet ve ne'elerini câmi ve hâiz bulunduundan hâtemül enbiyâdr. Ma-
amafih kendisinden sonra nübüvveti teriiyye ile nebî de gelmez. Hatemül evliyâ da vilâyet
merâtibini câmi' olan kimse dir ki bu da aynen nebîdir. Fakat teeddüben nebî denmez.
Esasen nübüvveti de nübüvveti ta'rîfiyyedir. Hatemül evliyâ her zaman bulunan « gavs» tir.
:

268 Üçüncü devre Melâmîleri

•gayet güzel gösteren, kendi tertip ettii ve bir çok risâlesinin sonuna
dercettii ve daima okuduu u
ksa salavat yazyoruz: l>'v i£ i- r«i»»

Merâtibi hakkiyye ve halkiyye

Seyyid'in Allah' " Merâtibi hakkiyye ve halkiyyeyi mustagrik,, cüm-


lesiyle tarif ettiini görmütük. Muhammed Nur' müteaddit eserlerinde
bu merâtibi birer birer saymaktadr. Meselâ; Ahmedibni Idrîs'in salava-
tnda ' j ^1 y juc» }\> U , cümlesinin erhinde bu merâtibi
berveçhi âti tadât ediyor.

« Ya'ni Rasûl jt, -ue. mi^-. kemâli ilâhî dâiresi olan merâtibi hak-
kiyye ve halkyyenin asl ve mazhardr. Merâtibi halkiyye yirmi sekiz-
dir:

Akl
evvel, Nefsi kül, Tabiat, Heyûlâ, Cismi kül, ekil, Ar, Kürsî,
Feleki atlas, Feleki kevâkip, Feleki keyvan, Felekül burüc,
Feleki Beh-
ram, Feleki yuh, Feleki Zühre, Feleki kâtip, Feleki kamer, Feleki esîr,
kürei hava, Kürei mâ', Kürei türap, Ma'den, Nebat, Hayvan, Melek,
Cin, nsan, nsâni kâmil..

Merâtibi hakkiyye dahi yirmi sekizdir:

'Jljj ijjr- '^(^(^ '^Is i jry» i


^ '
Jy^» e jy 4 ^ ^ <

Merâtibi hakkiyye, Gayb ve merâtibi halkiyye, ehâdet'tir. Nokta,


hurûfun asl ve maddesi olduu gibi Nuri Muhammedi Jîj -uL: ûij^,
de merâtibi hakkiyye ve halkiyye'nin menba va maddesidir,,.
Muhammed Nur', merâtibi halkiyye'den her birini merâtibi hakkiye-
den birinin zuhuru, tabîri aharla merâtibi halkiyyenin hakikatlarnn merâ-
tibi hakkiyyeden ibâret bulunduunu " Salat üsbûiyye „ erhinde izah
etmektedir [1].

Bu merâtibi . *ju£ijtyy » de mukabillerinde bulunan esmânn suretleri

[1] Rûhi Muhammedi hakikati jj.ju ^,1 ve Nefsi Muhammedî hakikati iel ^1 ve
Tabîat hakikati ^ ve Heyûlâ hakikati ^\
Üçüncü devre Melâmîleri 269'

olarak bildirip "Maribî',, nin « it'^^ » sndaki «,^ ;;>. u da aynen


almtr [1].

Bu dâirenin en
bulunduu "gaybi
d ce-ruJ» âlemi,
kinci
ya'ni esmâ ve ef'âiin müstehlek
hüviyyet,, tir. dâire"Taayyüni evvel,, ya'ni
ilmi zâtî ve "Hakikati Muhammediyye,, dir. Üçüncü dâire "Taayyüni sânî„.
yâ'nî Sfât ve Melekût âlemidir.
Görülüyorki H. Muhammed, Gayb hüviyetle Esmâ ve Sfât âlemi
arasnda Dödüncü dâire, nâsût âlemidir ki artk burada
bir Berzahtr.
dâire iki kavse ayrlmtr. Bir tarafta merâtibi halkiyyenin hakayiki olan
hak merâtibi; dier tarafta merâtibi hakkiyyenin zuhuru olan halk merâ-
tibi vardr. ç dâirenin bir taraf bahri vücûp; dier taraf bahri imkân-
dr. Fatihann allaha ve abde ait âyât bu iki nsf dâireye yazlmtr.
Ortadaki hat da cs-y vs mucebince berzahiyyete bir delildir [1]. Seyyit
Fatiha tefsirinde de bu meratipten bahseder.

[1] Maribî'nin (808 yahut 9) U* fU- s Hâlet Ef. kütüphanesinde 800 numaral
mecmuada ve Ayasofya kütüphanesinde 2087 numaral mecmuadadr.
Msrîi Niyazi'nin « Devrei ariyye» sinde de buna benzer bir dâire vardr.

"Maribî' (Muhammedibni îrin) için Mecmaul fusaha'ya baknz Cilt 2 ! : ; Sa : 30;


Hazînetül asfyâ'da da malûmat vardr. Cilt 2 Sa 303 : ; :
270 Üçüncü devre Melâmîleri

Muhammed Nur'un ««.uiijl ;yi» ye nereden aldn kaytetmeden resmettii


«Uf i>^>- U» daki "Dâiretül vücûd,,
f ..
Üçüncü devre Melâmîleri 271

Hey'et ve hikmeti kadime ve Seyyit Muhammed Nur:

hakkiyye ve halkiyyeyi anlatrken de tavazzuh etmitir ki


Merâtibi
•seyyit, anâsr erbaay olduu gibi kabul etmi-
eski hey'et nazariyelerini
tir. Bu hususta ayrca «JMij amc^r jUj •iM^iyb» -H-o» isminde türkçebir
Tsâlesi vardr.
Bu risâlede Feleküz zât tabir ettii hüviyyeti mutlaka, feleki sânî ve
sâlis dedii taayüni evvel (tecellîi sfât) ve taayyüni sânî (tacellîi esmâ)

âlemlerinden sonra Akli kül, Nefsi kül, Tabiat ve Heyulâ ile ekil
âlemlerini izâh ediyor. Heyulâ,ekli kül ve Gismi kül, Seyyide nazaran
umumiyetle ma'nevîdir. Meselâ; Heyulâ hakknda "malûm ola ki Heyulâ,
eseri küllîi ma'nevîdir ki kendisinde suver zâhir olmaa kabiliyeti vardr.
Teknede hamur varken türlü türlü suret giymee kabildir. Ondan yap-
lan ekmek somunlar nüdevver ve mürabba', arîz ve tavîl, türlü türlü
suretlerde olabilir. Lâkin misâl olan hamur hissidir; «V* ma'nevîdir,, dedi-
i gibi ekli kül ve Cismi küllün de "ma'nevî,, olduklarn tasrih eyle-
mektedir.
Bunlardan sonra "Cismi küllün cüz'iyyatlanndan cüz'i tabiîdir ve
ekli kürevîdir,, dedii feleki ar, sekiz sûrî cennetin mahalli olan kür-
sîyi ve sonra da srasiyle feleki menâzil, feleki zuhal, feleki müterî
yi bunlarn hakikatlarn, ya'ni bu suretlerle zâhir olan ismi ve bu isim-
den husule gelen tasarrufu anlatyor. Meselâ; zuhal, isminin mazhar
olup âlemdeki maddî ve ruhî rzklar ve bekayi cismanî bu felein ruhâ-
niyeti teveccühiyle olurmu... Müteri, f> isminin mazhar, Merrih, ^
isminin mazharî olduundan birincisinin teveccühiyle ulûm ve tedbirât,
ikincisinin tasarrufiyle de muharebeler, zelzele ve âire husule gelirmi,
-ve hatta t^h^- peygamberlerle muharebeye memur mülûkün tâlii de
behram imi. )f isminin mazhar olan cr*i her mevcudun ma'nevî ve ,

hissî zuhuruna, ->.>-** isminin mazhar olan zühre, ecsamn husulüne ve


suveri haseneye meyle muvekkilmi.. Feleki kâtip dedii Utârit, mevcu-
datn mahdut ve mahsur olmasna; kamer, mevâlidi selâsenin vücûda
gelmesine mutasarrf imi.. Seyyit, Bunlardan sonra feleki nâr, feleki
hava, feleki ma' ve felekî türab ve bunlarn tasarrufatn, ruhaniyetlerini,
izah eyliyor.

[1] eV*j!lci^ da da dâiretül vücuda ait u sözleri okumaktayz:


x;u'V'.JO î.ii-i-.rijU *.ai> ,_jv u? •umi l*'- 5 's*^ s^Ijüji ^«i

^.><lijU«
272 Üçüncü devre Melâmîleri

Hülâsa vazihan anlalyor ki seyyit, Batlamyos'un eflâkini, ne vesini.


kadim yunan feylesoflarndan alan anâsr ve tabâyii; tamamiyle kavra-
m ve bunlar vahdeti vücuda tatbik ederek izah eylemi Iskolâtik
ulûma vâkf bir âlimdir. Fakat, milâdî 19 uncu asrn nsf ahirinde yaa-
d hâlde asrn yeni telakkilerine, yeni nazariyelerine bigânedir.

Seyyit Muhammedi Nur'da devir ve tenasüh:

Merâtipten ve dâiretül vücuttan anlalaca veçhile Muhammed Nur' r


bütün sofilerle beraber devri kaildir. « «juAijtyy , de bu dâireyi resmetme-
den evvel meratibi, badehu devri izah ederken diyor ki:

"nsann maddesi, Zattan Esmâ ve Sfâta, lim; ya'ni a'yani sâbite


mertebesine nüzûl eder. Oradan Akla, Nefse, Tabiat, Heyûlâ ve Cismi
külle, ve sonra da srasiyle dier merâtibe nâzil olup nihayet Nebat ve
Hayvan mertebesine kadar gelir. Allâhü taâlâ buyururki: (Allah, onun
müstekar ve müstevdan bilir), ya'ni insann maddesi merâtibi ruhâniye-
de müstekar olup merâtibi cismâniyeye tevdi' edilmitir. nsann esfeli
sâfiline, ya'ni mevâlidi selâseye kadar ruhanî ve cismanî seyri budur.
nsandan daha esfel yoktur. Çünki insan biz, ahsenî takvimde yarattk. ;

Sonra esfeli sâfilîne reddettik. (Âyet) eer insan ehadiyyüsseyyr olup nebat
ve hayvanda elemiyerek seyrederse allahtan vuslat hususunda da'vet,
ve irada mühtaç olmaz. Bu, mevhibei ilâhiyyedir... Eer gayri me'kûl
nebat haline gelir, yahut ta me'kûl olurda ebeveyninden gayri, hayvânâti
me'kûle yer ve bu hayvan da ebeveyni yemezse yahut ta çocuk halk ;

edilmez ve halk edildii takdirde nefhi ruhtan evvel düerse, bunlarn


umumunda tekrar ma'dene avdet eder. Hülâsa ;
merâtipte eletii de-
recede isti'dad artar... „ [1].

JJir ol Jl -Jl JlI ^ «iüi cj j£J| ^J-i J j_^ j ^y j| j| jij jj


_^x_J.I oUVl sjI . Ijcj^.j U jl— üij JU" iljlî
..
oLJl .
Jl
ol Jl J\cJr J jVjjil
[
oUVl>- 04 <-v4l ->"UU J ^y-^-b V^Jj 51
v' 1
i J
1

J~*-yj ül-J.Vl Ui. -u) { oUVl j» Ji-.I V il V*ti\ jJI^. jJiUl J-.I Jl Jjfr
.jJ-Llj C;Ul.J; ,ij jjj! ^J^l lil jr* .JJiU Ji-I ,I)'«J
f*f
ölj ^Vl e*l_>U

>â Iaj IJI j ^Lijl Vj >ci Jl ^Jl ^j^I Jfc'


.

^
Üçüncü devre Melâmîleri
273

Seyyit bundan sonra "ona ruh nefhedilip nüûri insanî tamam


olur.
Artk bir daha mevâlide avdet yoktur. Tenâsuhiyye tenâsuh, tefâsuh •

ve terâsuhu kail olmalariyle dalâlete dütüler ve âhireti inkâr ile kâfir


oldular,, [1] diyerek tenâsuhu reddetmektedir.
Vâridât erhinde devri aynen izâh edip
Bu seyrinde elemiyen, "

ta'vikata uramyan
daveti kabul eder. Çok ta'vikata uryan davette
riyâzât ve âire gibi mücâhedelere muhtaç olur. Taviki
ziyadeletikçe
da'vette de iddete ihtiyaç çoalr; hatta nihâyet seyf ile d'vete
lüzum
görülür. te inzâli kütüp ve irsali rüsülün ve müridin iradnn
hikmeti
budur. Daveti bu vücuhtan bir veçh iie kabul etmiyenin, meratipte
elemesi çok bulunduundan isti'dad vahdete baittir ve halinde ma'zur-
dur. Binaenaleyh ona Allahtan re'fet olarak katil ve bünyanmm tahribi
yerine haraç vaz'edilir,, [2] diyor.
Hülâsa Seyyit'te âir sofiler gibi, devri kabul etmektedir. u hâlde
insan, makam ehadiyetten itibaren u makamat geçmitir:
Hakikati Muhammediyye, Alemi Sfât, Eflâk, Anasr, Mevâlît [3]

<.\y \
yl fj <|jf
ÎLI cX\yX\^ ^y\^i 4TI j\ < JjTÎ, j± ÜU J ^ d [, JyS
JJ Jai- jl « JJ| J\ |J A ^ JU. t U| | £ Jfl ^ L ^ ,
j
.. o^-U-;_J jy ,bj| [f3 j^Ll J| ^ ^\j A jj ^jjlçi"

... s>"VI j-ljUlj ^-liJlj ^ll-'lj


c „b!L ^y.
Tenasüh,
insann ölümden sonra yine insan olarak dünyaya gelmesi
Temâsuh, ;

meshedilip hayvan olmas Tefâsuh, insan suretinden nebata dümesi


;
Terâsuh, ma'dene ;

tenezzülüdür. nsan suretinden hayvan, nebat, yahut ma'dene reddedilmesi,


insan suretinde
iken yapt amellere göredir.

...*'U Jc ail^ Ülj J:aJlJjk, ^Lkic


[3] Sofiyyûn'un hemen hepsi Devre müteallik manzumeler yazmtr ki bunlara (Dev-
riye) denir. Mevlânâ mesnevide;

ibji jL'jj, ^iLî-jj


% ^§1 Jjl »jJT

f-ijy- ö 1
^;*
1
f-S^jj pA ^l'j jjilfjl

Melâmiler — 18
274 Üçüncü devre Melâmîleri

Buraya kadar olan seyre "Devir,, denir ki bunda bütün Söfiyyûn


müttefiktir. Ölümden sonra tekrar devre dümek ve kemâle eriinceye
kadar rüc'at ettii merâtibte muazzep olmak "Tenasüh,, tur ki Söfiyyûn,
bunu kabul etmiyorlar. Seyyit te tenâsuhu reddediyor. Bu hususa olan
eyh brahim Ef. ve halifesi gaybî'nin tercemei hâllerinde biraz temas
etmitik.
Muhammed Nur, ölümden sonra kümmelînin "bir kevn ile mukayyet,,

okuyacaklarn, ruhunun illiyyîn ile


mü' mini takînin olup mukayyet
tecellîi cemâlde; kâfiri akinin kesbeyledii sfat suretinde siccînde
hapsedileceim' söyliyerek "tenâsuh, temâsuh, tefâsuh ve terâsuh deyu
devri dâime kail olanlarn mezhebleri bâtldr,, deyib bunlar izah ve "bu
kavli kail olanlar devriyye mezhepleridir. Anlar Yahudi, Mason ve
taayyünât
Protestan ve gayrileridir ve bu mezhepçe tebdili merâtip ve
lâzm gelir,, [1] sözleriyle akidesini olduu gidi izhâr ediyor.
f j
A.\ s ijaj =u v ur» da bu hususta daha ziyâde izahat vardr. Küm-
melîn, Etkiyâ ve ekiyânm ölümden sonraki hâlâtn aynen yukardak
gibi anlatp sonra diyor ki:

jj Jl f
jT^>* ^
<4^jVI iÜU ^i-i. y j^j >~r f-^ f
beyitlerile bunu gösterdii gibi Dîvân kebirde

matla'h gazelinde bu nazariyeyi anlatr. Dîvannda bu hususa temas


eden dier gazeller

de olduu gibi meâyihi mevleviyye arasnda Mevlâna'nn olup


olmad ,
üpheli bulunan,

fakat gerek lisan, gerek mazmundaki cûi itibarile Mevlâna'nn olduu muhakkak olan

müstezadnda da bu nazariye âirane bir surette ifâde edilmitir.


Bektaî Kaygusuz Abdal'n "Budalânâme,, sinde "Devr„ tasrih edilmi; Bektaî K- —
zlba âirlerin de hemen hepsi gayet güzel, hece vezniyle Devriyeler yazmlardr.
Tenâsuh akidesine felsefî bir telakki hâlinde Fisagor ve Eflâton'da ve nihâyet daha
vâzh olarak Neveflâtûnîlerde tesadüf ediyoruz. Kabalistler de bu nazariyeyi ahlâkî bir suret-
te almlardr. Fakat Sofiyyûn'un Devir nazariyesinin esâs «Allah'n meyli zâtîsiyle zuhuru»
olduu gibi vahdeti vücutta hulûl ve ittihat ta bulunmadndan tenâsuhtan tamamiyle ay-
rdr. Bilhassa, Sofilerin bir çou, ölümden sonra tenâsuhu redd ve bedeni misâlîyi kabul
ederek bu iltibasa mahal brakmamtr. Buna mukabil Tenasüh, Bâtnî (Kzlba - Bektâî,
Hurûfî...) tarikatlarda câyi kabul bulmutur.

[1] Fâtiha tefsiri.


:

Üçüncü devre melamîleri 275

"Nâsihiyye, Tenâsuhiyye, Terâsuhiyye ve Tefâsuhiyyenin ruh beden-


den infisâl edince dier bir insan bedenine ittisâl eder bunlar Nâsi- —
hiyyedir — ,
yahut hayvana — bunlar
Temâsuhiyyedir yahut nebat ve — ,

ya ma'dene geçer —
bunlar Terâsubiyyedir ve orada ebediyyen kalr—
yahut ta yine ma'dene, ma'denden nebata ve hayvna, nihayet insana
intikal eder ve böylece ilelebed devreder bunlar Tefâsuhiyyedir — —
dedikleri iki veçhile bâtldr:
Birinci vecih udur ki: onlar ervah, binefsha kaim olamaz: muhakkak
mabihil kvam olan bir bedene muhtaçtr derler. Eer ervahn binnefs
kyamlar yoksa, bedenden naklederken mün'adim olmalar iktiza eder.
2 : Kyamlar binnefs ise vücûdi Hakla kaim olmamalar icap eder [1]„
Bu izahtan da anlalyor ki Seyyit, ervah da - tecelliyat ve üuni
zâttan olmakla kaim biliyor ve tenâsuhu ehemmiyetle reddediyor.
- zât ile

Bundan sonra bâdelmevt terekküp edecek cesedin surette kablel mevt


olan cesedin misli, mertebede ayn olduunu söyliyor. Esasen, Muhammed
Nur' un meâd, cismanî olarak kabul etmediini ve âlemi âhireti emri
melekûtî telâkki eylediini Vâridât erhinde etraflca izâh etmitik. u
hâlde mead cismânîyi kabul etmeyince tenâsuhu da kabul etmiyecei
bedîhîdir.

Seyyit Muhammed Nur'da iîlik

Seyyit Muhammed Nur'u da Bayrâmî melâmîleri gibi Ali'ye kar


dier sahabelerden ziyade hürmetkar görmekteyiz. Ali'nin

<~kT VI JliVlJ jjj-l Uj

msraiyle balyan i'rini türkçe küçük bir lisâle ile erhettii gibi
:

276 Üçüncü devre Melâmîleri

« ûji*a ujLf'
-
«u ^ji » sözünü de dier türkçe bir risâle ile erheylemi ve
hatta bunu Pirzerin'de okuttuu için "Noktac hoca,, namiyie öhret-
lenmitir.
Bunlardan baka «
^ f
U jsus » H,
isimli türkçe bir risalesinde de.

Ali'nin hakkndaki baz ayât ve ehadîsi erhederek Ali'yi Peygamberden


sonra manevî hilâfetin sahibi ya'ni "Verâseti Muhammediyye„ye mazhar
göstermektedir. Ahmedibni drîs'in salavâtn erhederken Ali Muham-
med'in üç ksma ayrldn; birinci ksmn « <*-'> ' kelimesiyle tebcil
ettii Hasan ve Huseyn'e mensup evlâdi suriyye, ikinci ksmn ma'rife-
ederek Peygamber'e nispeti olan evâldi ma'neviyye,
tullah tarikini ihtiyar
üçüncü ksmn hazreti Hasan veya hazreti Huseyne f> -i W>
da "Hem t |

sürî mensup ve hem de hazreti Rasulullah'a marifeten vâsl olanlardr.


Kutup, bu ksmdan olur.,, sözleri ile kendisi gibi hem neseben, hem de
ma'nen seyyit olanlar tekrim ediyor.
Menbaunnûr -vJ, crJ da kendisine fenâ
' makamlarnn EbuBekir' tara-

fndan telkin edildiini söyledii hâlde rü'yâsm naklederken Pey- bir

gamberin huzuruna girince kendi tabirince "Hazreti ah,, m ya'ni Ali'


r in yanma oturduunu ve hatta EbuBekir'in "Neye bu tarafa oturmadn?,,
suâline kar Ali'nin "Bu mecliste taraf yoktur,, dediini ve "Hazreti
ah srren mükâleme ettiini anlatarak Ali'yi tafdîl eylediini anlat-
ile

yor.Yine "Menbaünnûr,; unda bir rü'yada kendisinin Ali' olduunu ve


Peygamber'in " Ehli beytimdensin,, diye hitap ettiini söyîiyor.
Seyyit Muhammed Nur'un bütün bunlardan baka Ali Allahîlere de
çok meyyâl olduunu ve onlarn akideleri gibi Ali'nin hayatta bulundu-

unu kabul ettiini hayretle görmekteyiz. Seyyit, "Risâlei Saîdiyye,, sinde


meâd ahvâlini anlatrken Vâridât erhinde olduu gibi nâs üç ksma
ayryor. Birinci ksm "Kümnelîn.. dir. kinci ksm mü'mini taki, üeüncu
ksm da kâfiri aki olanlardr.

Seyyid'e nazaran birinci ksm da iki zümreye ayrlyor. Birinci zümre,


vefat ediyor sonra hiç bir kevn ile mukayyet olmyor.
ve vefatndan
kinci zümre vefat etmeden Nâsût âleminden urûc ediyor. Bunlarn bir
ksm, yine kendi sûret ve hey'etinde tekrar dünyaya geliyor. îsâ gibi ki
son zamanlarda nüzûl edecektir. kinci ksm ise bir müddet sonra dier
bir surette yine dünyaya geliyor. Seyyit, bu ikinci ksma lyâs' misâl
gösteriyor. drîs' uruc ettikten bir müddet sonra Ba'lebek' ehrine lyâs'
olarak ba'sediliyor.Peygamber' de u-u^'y demi; bu hususta Mu-
hiddîn'in fütuhâtndan da istihat ediyor.

Seyyit', Ali'yi de bu ksma idhâl ederek diyor ki

"Ali' rM-)w.j* da böyledir; vefat etmedi. Tûfan'dan sonra Nûh' r >uu le n :


Üçüncü devre Melâmîleri 27?

gemisinden J.riu^i iki levh mahfuz kald ve Aliyyibni Ebu Tâlib' bun-
larn üstünde semâya uruc eyledi. Zaman âhrda dier bir ahs suretinde
nüzûl etse gerektir „.

acaba bu sözlerle Mehdî'nin "Ali'„ den baka kimse olmad-


nm Seyyit,
kaildir; bu uruc keyfiyeti Nâsûtiyyetten tecerrüt ile mi olabiliyor?
Bütün buralar müphem.. Esâsen Seyyit, bu hususu fazla açmam..
Bu bir tek risâlesinde bu kadarck yazm.. Fakat bu akide, ia'nn
Rüc'at„ akidesine de tamamiyle muvafktr. îa, malûmdur ki
<(

«îasJL süj^ jji j^jijju îiu^tj oyu hadîsine istinâden Peygamber ve


Eimme'nin ayni zamanda onlarn dümanlarnn dünyâya tekrar rücu'
edip aralarnda ksas icra edileceine; badehu takrar vefat edeceklerine
itikat ederler [1].

Esâsen Seyyid'in de îî kitaplarn okuduunu ve tetkik ettiini zan-


nediyorum. Meselâ "Niyazî,, erhinde sâ'nn urucunu anlatrken son gece
Havariyyûn'a "çinizden hanginiz benim için fedayi can eder? dedi.
Birisi buna razi oldu. Onu tutup sâ diye astlar. îsâ aslmad ve katlo-
lunmad. Ona benzetilen ve îsâ suretine giren zat, kendisini sâ'ya fedâ
diyor. Halbuki bu, cümhûrun fikrine tamamiyle muhaliftir. Hristiyan-
etti,,

lar,bu adamn sâ'ya hiyânet ettiini ve binnetîce sâ'nn salbinden


sonra nâdim olup intihar ettiini söyledikleri gibi Ehli shnnet akidesinde
de bu adam sâ'y ele vermek istiyorken kendisi Allah' tarafndan sâ,
ekline konulup aslarak cezasn bulmu, sa' da diri olarak göke uruc
etmitir. Halbuki Seyyid'in bu ifadesine nazaran Yahûdâ, bir hain
deil,
fedakâr bir ehit olmu oluyor. Bu sözü neye istinâden söylediini
aratrdm. Nihâyet îî tefsirlerinden jun v ioüi n n Âli mrân
sûresinde
'*
^
Cr.^j u^ij^u* V- r Cr.^d'
; *= J 'r>: ^
W
•*>*'

l
^ &~>A -âtJ&
âyetlerinin tefsirinde mâm
i

Muhammedül Bâkr'dan
rivâyet edilen bir hadis gördüm :

"sâ', Allah'n kendisini


ref edecei geceyi eshâbma haber verdi.
Onlar da akamsâ'nn yannda içtima' ettiler. 12 kii idiler.
vakti
Onlar bir eve ithâl etti ve sonra evin çemesinden, bandaki sular
(elile) silkerek çkt (Gusletmi) ve dedi ki: Allah, beni
imdi kendisine ref-
edeceini ve Yahûdîlerin küfründen tathîr eyliyeceini bana vahyetti.
Hanginiz benim eklime girmee ve yerime katlü salbedilmee rzâ
gös-
terirse melei a'lâda benimle benim derecemde bulunur.
Onlardan bir
genç Yâ Rûhallah; Ben! dedi. sâ' hakikaten o sensin, diye onu tasdik
,

[1]
^
ibla j hr) -..ic îSLo Sa : 92. * >l a} ve Jja*
ünvanlarile maruf olan
«Ebu Ca'fer Muhammedibni Aliyyibnil Huseynibni Mûsebni Bâbiveyhil Kummî jj? _,U>- y\
<s* a V.V > ks'î" CZ~^s ^ nin " kütübi erbaai îa " dan •uiill.jjBsy
Cf. >. „
ö . in bandaki
tercemei hâlinde bir de ayrca *»> ^^üf s olduu masturdur.
278 Üçüncü devre Melâmîleri

edip yine; fakat sizden birisi de beni sabah olmadan on iki kere inkâr
edip kâfir olacaktr dedi. Yine biri, Yâ Nebiyyallah; o benmiyim? dedi.
Isâ, eer bunu nefsinde hissediyorsan o sen olursun deyip umumuna;
Benden sonra üç frkaya ayrlacaksiniz. ki frka, Allaha müfteri olacak-
lardr ki bunlar cehennemdedirler. em'ûn'a tabi' olan üçüncü frka Allah'a
sâdk olup cennettedir lsâ'y, Havâriyyûn'da ona
dedi. Sonra Allah,
baktklar, bu köesinden ref etti. (mâm)
hâli gördükleri hâlde evin bir

sonra dedi ki: Hakikaten Yahudiler o gece sâ'y aramaa geldiler.


Isâ'nn beni sizden birisi sabah olmadan on iki kere inkâr edecek dedii
adamla sa' suretine ilka edilen genci tuttular. Bunu katil ve salbettiler.
sâ'nn sabahtan evvel on iki kere küfredeceksin dedii adam da kâfir
oldu. „
Anlalyor ki Muhammed Nur, ya Sâfî tefsirini görmü, yahut ta bu
hadîsi dier bir mahalde okumutur. Bu da bizim, Seyvid'in îî kitapla-
riyle mütavaggil olduu hakkndaki fikrimizi ispat eder.
Seyyit', esasen Mehdinin kaim olduuna da mü'mindir. Meselâ
Niyâzî' erhinde

Jy: *\x>-\ <b Jy VI Ji j Jl


*"
iU * J?' ^r"
•V: (*r> r4

erhederken "yaknda görürsün nûri


beyitlerini ; erîati Muhammediyye
kavumaa yaklam. Çünki Hazreti Rasûlullah buyurmutur: Sâlihler
zaman bir gün, fâsklar zaman yarm gündür. Yrvmi ilâhînin bir günü

ji, Clj ^1 ö- öO-s^J «Jl *'l Jl j-y il ol JL& U.I


Cs ^ l
->

JUs liy>
f
o;ls Jll «il j- jj b l/l ^ JUs J ^ \j> öf^ J^»
yv l'l
^ 4 JUs 3_.i-5"s ^'1 o 1
JJ j.» ,X^> o 1
Ul ^1

oy j«x—
C-I J il
J=-j

r
<3 u
«SiU
^ öy-i
r4
!
Ji5

£.i>"
*
f ^
«jSj jUl J
<iL~i/

il
j ^j,
Ö^.J^»
^"
J>
ju« &\

^l?
J* JA*>
^ .

^
syi";^
.Jl» j C»L ^Jl
jul öl
öl

J?'<j>-^
Jl»
f
ö
V
1
1
' o_j>-.

^
^
^ ^ ^
0- 4 r' ori
J "^
£ *»•

*"*' 1
1
-"'

^*
f

öl JJ 4 Jlâ jjll >-0 J^» \^ jil c5-^l ^L« ] l Ij-^'j

Sa: 82 « jiy JT » JijJ 1


ü e
^• Ju J'
'
:

Üçüncü devre Melâmîleri 279

bin senedir. Yarm günü beyüz senedir. Bu hadîsi erîf hicret zama-
nnda idi. Sâlihler zaman üphesiz asr saâdette idi. imdiye kadar
Hicreti nebeviyyenin 1299 senesi geçti. Demek kyamete daha 201 sene
kald. H. îsâ'da ref'olunduu vakit 2000 senede yine nüzûl ederim buyur-
mutur. Hicretinebeviyyeye kadar 500 sene idi. Hicretten sonra da
1500 sene tamam 2000 sene olur. 1400 den sonra artk alâmât zuhûr
;

görünür. Meselâ Mehdî c^- 11


^
elyevm zahirdir. Ya'ni dünyâdadr. Mehdî,
mâm Hasanül Askerî'nin olu, mâm Muhammedül Mehdî'dir. Hulefâyi
Abbâsiyye geldii vakit iptidâ hilâfete Ebu Ca'fer geçti. Nesli Rasulden
olanlar kendusine müzâhim olmamak için katledilmee baland. Meselâ
mâm Aliyyür Rzâ' Horasan cihetine firar etti. Sonra mâm Hasanül As-
kerî' Mekkede gizlendi. mâm Mehdî'de ol vakit srroldu. Elyevm srdr.
Ekseri evkat Medînei münevvere'de geçirir. Cedleri yannda olur ve
lâkin kimse tanyamaz. mamlardan yalnz dördü Medine'de kalp vefat
etmilerdir (Hasan, Zeynül Abidîn, Muhammedül Bâkr, Ca'ferüs Sâdk)
kubbei Abbas'ta medfundular. kisi Badat'ta (Mûsel kâzm, Muhammedüt
Takî), mâm Hüseyn' Kerbeiâ'da, kisi Samrâ'da (Aliyyün Nakî, Hasanül
Askerî), biri Horasan'dadr. (Aliyyür Rzâ'). te 1400 den sonra ol vak-
tin ehlulla Medînei münevvere'de cem' olup artk mâm Mehdî'nin zu-

hurunu niyâz edeceklerdir. mâm Mehdî, Medine'den zâhir olup..„ diyor.


Bu sözlere nazaran Seyyid'in tarihe vukufu pek az.. Meselâ Abba-
;

sîlerin ilk halifesinin Ebu Ca'fer olmas, mân Rzâ'nn Horasan'a firâr,

Hasanül Askerî'nin Mekke'de gizlenmesi; uydurmadr. Niyazî erhinin


dier bir nüshasnda da 12 lmâm'n dördünün Mekke'de, altsnn Safâ
ile Merve arasnda Medfûn olduu yazl.. Maamafih, Nivazî' erhi, Sey-
yid'in takrirlerinin zaptiyle meydana geldiinden not tutanlarn yanl
tutmalar ihtimâli de vardr. Yalnz bize lâzm olan cihet uras ki Seyyit
12 imâm tasdik ediyor. Hatta bunlarn medf enlerini söylerken Aliyyibni
Ebu Tâlib'in medfeninizikretmiyor. Bu suretle "Risalei Saîdiyye,, deki
etmi oluyor. Bundan baka Mehdî'nin ekseriyâ Medine'de
fikrini teyit

bulunduunu, fakat kimsenin tanyamadn söyliyerek zmnen kendisinin


gördüünü de anlatyor. Fakat zannederim ki Muhammed Nûr' ia'nn
«
vj.r .2> \S)\j->\ » hadîsini biliyor da bu rü'yeti açkça anlatmyor.

Yine Niyazi'nin
Ben dourdum atasz sa'y hem ;

ttisalim var ana, ayrlmazam


;

Sanmaym Mehdî' benim, Mehdî odur,


Ad Yahya'dr anm yamlmazam !

beyitlerini de öyle anlatyor


!

28b Üçüncü devre Melâmîleri

demekten maksadn tas-


"Niyâzî' Ef. nin Hazreti îsâ'ya ittisalim var
rih ve takyit olduum anlalmasn, Mehdî' odur. ya'ni mâm
ile Mehdî'
Hasanül Askerî'nin olu Muhammed Mehdî'dir diyor. Çünki dersi sabkta
da dedik. mâm Mehdî', Fâtma evlâdndan ve mâm Hasanül Askerî'nin
oludur. On iki mâm, müteselsilen mâm Mehdî'ye münteki olur. „ . . .

Ayni gazelin
Vasfdr esmâyi hüsnâ cümleten,
Bu sözü ispatta âciz kalmazam.
Srrile bana içimden söylenür :

Misriyâ ; ben domazam, ben ölmezem !

beyitlerinde de "Esmâyi hüsnâ, mâm Muhammedül Mehdî'nin vasfdr.


Çünki haîîfei Rasûldür. Halîfe, müstahlefin ayn olur. Müstahlefte olan
kemâlât, halîfeden zâhir olur „ dedii gibi dier bir gazelin

Nedir kur'ânm esrar, nedir esrarn envarî,


Nedir Mehdî'nin etvârî haber ver srr esradan !

beytinde de Mehdî'din etvarn zuhûruna âit alamât olarak u suretle


tevil ediyor:
"mâmHasanül Askerî'nin olu mâm Muhammedül Mehdî, kyamete
yakn Medînei münevvere'den zâhir olur ve zuhûrunun üç alâmeti vardr.
Biri Basra'y Firat nehri bütün bütün harap eder. kinci ehli tevhit
tekessür eder; Mehdî'nin zuhûrunda ehli tevhit ann askeri olur. Üçüncüsü
münecciminin kavline muhâlif olarak ay, 14 üncü ve 15 inci gecelerde
mütetâban tutulur; ya'ni husuf vaki' olur. Kendine âit dahi üç alâmeti
vardr: Biri orta boylu, ikincisi seyrek dilidir. Üçüncüsü sa yananda
büyük bir siyah beni vardr „
Hülâsa Seyyit Muhammed Nur', iiyyelin bir iar olan 'on birinci
imam Hasanül Askerî'nin olu Mehdî'nin kaim'liiyle Gaybetini ve
zuhûrunu aynen kabul ediyor.
Seyyid'i, Yezit' ve Maaviye'ye de çok aleyhdar görmekteziz. Niyâzî'nin

Yezîdi bednam idi, ilimde haham idi !

ît idi, Bel'am idi, tara dilisalnd

beytini erhederken Peygamber'in bir gece rü'yasmda "Bni Ümeyye,, nin


minberine çkarak tebevvül ettiklerini görüyor. Ertesi günü J»ut .üojt iHUiüt.»

iT/jj ^.lus^üij j»ta ausVi il^ji o.» l3Juu.^Uj j-ul âyeti nâzil oluyor ki buradaki
is^i\ jTM\, den mürat "Beni Ümeyye,, oluyur [1]. Seyyit', bunlar anlattktan

[1] Bu âyet îî tefsirlerinde de aynen böyle tevil ve tevcih edilmektedir. Yalnz îî .


:

Üçüncü devre Melâmîleri 281

sonra "Bunu müeyyit bir kaç hadîsi erif vardr. Ezcümle Münâvî'de
fjo
-.jiafc ^
s-jUi £1, im Bir de Medînei münevvere'de mescidi erif yap-

lrken
hadîsini anlatp
„ diye <^ j* zh^ -r-*
^laus- .13.^1 s?.^. ,> L £_ }

Maaviye'nin mel'un ve bâgîlerin


^ W olduunu
reisi söyliyor.
Seyyit, Msrîi Niyazî'nin mâm
Hasan' ve Hüseyn'in nübüvvetleri ha-
kkndaki risâlesini de tasvip ve buuu Mübüvveti ta'rîfiye ile Nebî olduk-
lar suretinde tevil ediyor ve hatta bu hususta öyle bir vak'a da nak-
lediyor "Msrî Ef. Üsküdar'da sâkin iken bir risâle telif etti. Bu risa-
:

lesinde mâm Hasan ve mâm Hüseyn >uu t n nübüvvetlerini kail r


u-

oldu. Köstendil'li Mehmet aa (?) stanbul'da bir tarika dehâlet eder.


Tekkeden o risaleyi ahr. Kösendil'de eyh Mus-
Köstendil'e götürür.
tafa Ef. risaleyi görür. Benim Msrî Ef. ye hüsnü zannm vard
Der ki;

Bundan sonra yoktur. Ona da emniyetim kalmad. Mehmet aa niçin ;

diye sorar. te mâm Hasan ve mâm Hüseyn'in nübüvvetlerini kail


olduundan halbuki Nüdüvvet, Fahri kâinâtla hatmold der. Sonra
; ;

Mehmet aa der; Ben bunu tekkeden aldm. Bu hususta tekke eyhine


ukka yollar. Nihayet münazaa ederler. Risaleyi leffen Üsküb'e tarafmza
göndermiler. Cevab verdik. Risâle dorudur ve erîata muafktr
dedik. Sonra eyh Mustafa Ef. ile de görütük. Vâkâ Hazreti Rasûl,
hâtemdir, ama risâlel: nebilerinin . eriat nebilerinin hâtemi
hâtemidir.
deildir, Nübüvveti terîiyye bâkîdir. Ona * tabir olunur dedim. ;

Sonra kand.
Bir de fakiri Hüsü Paa, stanbul'a davet etti. Gittik. Bir gün Müs-
tear Fikrî Ef. - Fikrî Paa imdi ;
Vezir olduya! - bir elinde bir risâle
geldi. Bu risaleyi Paa gönderdi; bir kere nazar edesin; dedi. Akam
Paa, bunun için seninle sohbet edecek. Sonra baktm; Msrî Ef. nin
o risâlesi! Sonra Paa ile akam konutuk...,,

Seyyid'in bahsimizi tenvir edecek bir telakkisini daha yazacam


Kendisinden ^ ^ j.i «^ jc
jj c/l> hâdisinin tevilini tahriren
% 3y* »

soruyorlar. Seyyit, ince uzun, âdetâ muska yazmak için kesilmi bir kâ-
dn üstüne bizzat kendisi âtîdeki sözleri yazyor. Bu kât, el'an Sey-
yid'in hulef asndan kaymakam Ahmet B. mmerhumun kerimesindedir.
Seyyid'in vefâtndan sonra bandan çkarlan arakiye ile üstünden çkarlan

rivayetlerinde Beni Ümeyye'nin minbere çkmas varsa da tebevvülleri yok.. "Sâfî tefsirine
müracaat ! Sûrei Esrâ. Sa : 262-263,,. Yine îa rivayetine göre bu rü'yadan müteessir olan
Peygamber 'i tatyîp için bu âyetle beraber »Ul>l l'l sûresi de nâzil olmutur Tefsîri

Sâfî. Sa: 486„.


Eimmeden gelen hadislere nazaran Kadir gecesi Ramazan aynn 19, 21, 23 üncü
gecelerinden biri, baz hadîslere göre 23 üncü gecesi, bazlarna göre de her üç gecedir.
«<ii!U_ri*;V l>'» Cilt: 2 ; Sa : 55-57. Kadir çin Jl^jj^l ye de baknz! Sa 120-126». :
:

282 Üçüncü devre Melâmileri

entari de mumaileyhada bulunmaktadr. Bu mukaddes emanetleri hav


boçada hfzedilen bu kâdn, muhteviyat dolayisile fotorafn aldr-
maa muvaffak olamadm.
"Malûm ola ki ismi Velî sureti hazeti Ali ^>. } <i\ f/ hazretleridir. Velî
demek mutasarrf ve rabb demektir. mdi Rasuluilah o> -üiij^ ^ ismi
rabb müâhedesi ekmeli mezâhirde ve cemâli tamda olduundan âb
emred suretinde rabbini gördü ve ol âb
emred Alî suretinde idi.
Zira ismi Velî zuhura gelse Alî' ruhaniyetiyle zuhur eder. Bundan

« I-*?- l?' 'j-* «yv^ ^4 c^-f» varit oldu ve Endiya r


%J\^ hakknda
Allahü taâlâ buyurdu: Lâkin Hazreti Alî' sureti unsuri-
yesinde Rarbb taâlâ ittihad oldu, yahut hululü oldu, yahut intibâ oldu
demek deildir. Belki Hazreti Alî sureti Rabbtaâlâ mazhardir, tamimdir.
Eer suâl olunursa ki Fahri âlem dahi ismi Rabb taâlâ mazhar tanmdr;
zira Vb jy & ^c, \:\ 0.2li. buyurdu. Niçin Rabbini kendi suretinde müâ-
hede etmedi Alî' suretinde müahede eyledi ?
;

Cevap bu ki; Fahri âlem Rabb taâlâ mazhar tamimdir. Lâkin ismi
Rabbi kendi suretinde müahede eylemeyten Alî' suretinde müahede
eylemek ekmeldir. Zira mir'âtta müahede eylemek ziyade evzahtr. Bu
srr azim eer tafsil olunur ise sefki dimâya bâis olur.,,

Seyyit, Ali' ve Ehli beyte bu kadar muhip ve iîlie bu kadar


meyyâl olduu hâlde dier mezheplere ve Sünnî imamlarna hiç ehem-
miyet vermemektedir. Yine Niyâzî' erhinde

Benim lmim ktnda müçtehitler âciz oldular;


Veli ilmi ilâhînin deli divânesiyem ben!

beytini erhederken "Ehli tevhidin ilminden müçtehitler âcizdirler..

^i^i) vi denilmi. Çünki ehli tevhidin ilmi, ilmi ilâhî ve ilmi zevkidir.
Müçtehidin ilmi ise ilmi naklî ve ilmi aklîdir. Hatta kendileri de demi-
lerdir ki j^hj.^ >iL 4 i.j ,uiij.^_ ya'ni mam
a'zam der
Bizim mezhebimiz savaptr; hataya da ihtimali var. Sair mezhepler hata-
dr; savaba da ihtimali vardr. te mâm âfiî' ve mâm Mâlik' ve
mam Hanbel', velhâsl her birisi böyledir. Yekdierini tahtie ederler.
Hiç birinin mezhebi mansus deildir. Ya'ni hiç biri hakknda nas yoktur.
Ann için her kes muhayyerdir. Diledii mezhebe tâbi' olur.,,

Hak mezhebi mezhepleri, deryay zât merepleri;


Hâsl kamu matlaplar; kadriçredir her an kamu!
:

Üçüncü devre Melâmîleri 283--

Yoktur bularda ihtilâf, günden iyandr bî hilâf;


Her ileri hakka muzaf, ruheylemi Yezdan kamu!

Beyitlerinda de "Onlarda ihtilâf yoktur. Çünki ehli hakikatta ihtilâf olmaz,


Biri burada olsa, biri de Yemende olsa birbiriyle mülakat ettikleri gibi
anlarlar. Ama a'mâl mezhepleri beyninde ihtilâf çoktur. mâm a'zam
bir türlü der, mâm Mâlik bir türlü der. Velhasl birbirlerinin hilâfna
belki var; hep birbirine muhalif.,,
krk mezhep ve daha ziyâde
Maamafih îiyyete bu kadar meyyâl olan Seyyit', Bâtnî'lerden ho-
lanmyor. Niyâzî'nin

Bu gün Ya'kubi kalbe Yusufu candan haber geldi;

Kamîsi pür nesîm ile o canandan haber geldi.

Beytini ehederken Yusuf kssasn naklettikten sonra enfüse tatbik edib


diyor ki: "Kur'an, enfüs ve âfâk cami'dir. Fakat bir tâife var. Onlara
Tâifei Bâtniyye tabir olunur. Yalnz kur'an enfüse hasreder. Meselâ,
salât âfâkîyi tanimayz deyip salât, enfüse hasrederler. Savm keza..

de öyle enfüse hasredip âfâka tatbiki inkâr ederler, Tâifei


Ferâizi sâireyi
zanâdka gibi ki bunlar kâfirdir. Hülâsa kur'an enfüse hasretmek küfür-
dür. „
Seyyit, esasen Fatiha tefsiriyle yine Niyâzî' erhinde Bektaîlere de
bu sebepten kzyor.
Vâridât erhinde Nasrânîlerle Gulât îay da Hakk' takyit ettikle-

rindenho görmiyor [1].


Hülâsa Seyyit Muhammed Nûr', her eyi Hakkn tecellisi gören,
muhammed ve 12 mâm
" Cem'iyyeti esmâiyye
„ ye mazhar bilen "îai
Mufaddla •i-" dan bir Sofidir.

Seyyit'te Hurûf îlik

Hurûfîliin, Bektâîlie aslî bir umde olarak dâhil olduunu ve Bek-


taîliin muhtelif akidelerinden bir tanesini tekil ettiini bildiimiz gibi

Sa : 63
284 Üçüncü devre Melâmîleri

bu mezhebin ayni zamanda bir çok büyük sofilere de nüfûz ettiini ve


bunlardan bir ksmnn inanarak, bir ksmnn da kalabala uyarak Hu-
rûfî akidelerine temaslarda bulunduklarn biliyoruz. Hurûfîlii iirlerinde
terennüm eden sofî âirlerden biri de Msrîi Niyâzî'dir.

Esmâyi iiâhiyyede bîhat hünerim var ;

Her demde semâvât hurûfa seferim var !

Alemlere ebcet hocas olmak olur âr,


Ednâ görünen ebcede âlî nazarm var !

Beyitleriyle balyan gazeli ve

iki kan aresinde çekti hatt istevâ


Allemül esmay ta'lim etti ol hattan Hudâ

malta'l gazeli mümkün mertebe Hurûfîlie temas eder. Bilhassa

Aç gözün dildâra bak ; ref oldu veçhinden nikâp,


Zulmeti sürdü çkard arâ yerden âftâp..

gazelindeki

otuz iki harfi bildik dört kitâbml asdr,


Safhai veçhinde yazlm kamu bîirtiyap.
Her ne okursan çün otuz ikiden hâli deil,
Yüzünün metnini erheder okunan faslu bap.

beyitlerinde bilhassa sarahat vardr [1].

Seyyit, bunlardan birincisile ikincisini erhetmitir. Birinci gazeldeki


Esmâyi iiâhiyyede bîhat hünerim var,
Her demde semâvât hurûfa seferim var.

beytinde diyor ki "sim üç ksmdr. Biri ehli sarfu nahvu maânî indinde
olan isimdir. Ta'rifi âlet kitaplarnda masturdur. BiriAhmet, Mehmet,
Hasan ve Hüseyin gibi isimlerden ibârettir. Biri dahi ehli hakikat indin-
dedir ki bu isim taayyün demektir. Ya'ni inânn görünen
cihetten
vücuduna taayyün derler. te burada esmâyi ilâhiyyeden mürat, taayyü-
nattr. Hurûf dahi üç ksmdr. Biri hurûfi resmiyedir.... xl ^ ° v gibi.. 1

, Biri hurûfi sâriyedir ki bu görünen kâinat ve cevâhirdir. Biri hurûfi ha-

[1] Maamafih bu sözlerine bakp Niyâzî'yi Hurûfî addetmek tamamiyle yanltr.


Olan eyh ibrahim Ef. ve Gaybî'de bilmünâsebe söylediklerimizi burada yine tekrar etmi-
yeceiz. Yalnz u kadar söyliyelim ki Niyâzî'yi
; Nesîmî', Muhîtî', Arî, ve âir Hurûfî
;

. âirleriyle karlatrrsak hakikat meydana çkar. Niyazi'nin eserlerinde hurûfîliin kokusu


bile yoktur. Yalnz dîvânnda birkaç gazelinin birkaç beytinde bu akideye de temas
-etmitir, o kadar...
Üçüncü devre Melâmileri 285-

kikiyedir ki merâtibi ilâhiyedir. Nûri Muhammedi, Nefsi kül, Tabîat*.


Heyûlâ, Ar „

Dala terkibin otuz iki harf ola tamam,


Noktai srrm kamunun cevheirne kân ola !

beytinde de "Otuz iki harften mürat, merâtibi halkiyyedir ki yirmi sekiz-


dir. Nûri Muhammedi, Nefsi kül, Tabiat Merâtibi hakkiyye de dörttür ki
Rahmâniyyet, Rahîmiyyet, Mâlikiyyet.
sûrei fâtihada mezkûrdur, llâhiyyet,
Yirmi sekiz, dört daha 32 olur. te bu 32 mertebe tamam olunca terkip
dalr. nsan, her cevhere kân olur „ diyor.

ki kan aresinde çekti hatt istevâ,


Allemül esmây ta'lim etti ol hattan Hudâ !

beytini erhederken " Hatt istevâ'dan mürat Nefsi nâtka, ya'ni Hakikati
;

insâniyye'dir „ diyor. Biraz aada da "Hurûfîler indinde Seddeyn iki


kaa derler. îki ka ortasna iskender' denilür „ sözlerini ilâve ediyor.
Seyyit Muhammed Nûr'un, Hurûfîlerin akidelerine temas eden sözlerine
nazaran Hurûfî kitaplarn okuduu zannedilebilir. Fakat hiç bir eserinde
bu akideleri söylememitir. Binaenaleyh Hurûfîlerle hiç bir münâsebeti
yoktur.

Seyyid'in kerametleri t

Muhammed Nur'un her hususta kerâmât kevniyyeden ziyade kerâ-


mât ahkâmdan ziyâde tasarruf kuîûba ehemmiyet:
ilmiyyeye ve tasarruf i i

verdii anlalmaktadr. ->yJI da kendisinin naklettikleri "Müahede,,


sahasndan harice çkmamaktadr. Hatta kendisinin "nsileh ey~ diye ! '

naklettii bile ancak bir müâhededir [1].


Vefâtndn sonra da kendisine harikulâde kerâmât isnat edilmemitir.
Bursa'l Tâhir B. menakb v 5t * nda 1293 te stirumça, Itip, Koçana, ve
Üsküp havalisinin istilâya uramyacan, 1871 de Almanyann Fransaya
galib geleceini bildirmesi, trene yetiemiyen bir zâtn, ruhâniyetinden
istimdat neticesi, kendisini trenin içinde bulmas, Hac Ahmet Baba'nn,
Yemen' çöllerinde yolunu kaybetmiken kulana « » sesinin gelerek

[1] Insilâh, ruhun bedenden ayrlmasdr ki ruh, bu hâlde cesedini görür ; ba'zan dier
bir mazhardan da zâhir olabilir.
:

286 Üçüncü devre Melâmîleri

oradan geçen bir arap tarafndan kurtarlmas gibi bir kaç kerâmet
kaydetmekredir [1].
Melâmîlerce maruf ve mehurdur ki Seyyit, bir gün bir mahalle
giderken yanndaki müridi "Efendim; eviiyâuilâha ba'zan tayy mekân
olurmu „ deyince "te biz de yürüyoruz ya! „ diye mukabele etmi ve
bu suretle kerâmâta kar fikrini bildirmitir.
Varidat erhinde de "Kerâmât ilmiye, kerâmât kevniyeye mümasil
bulunmayan kerâmât hakikiyedir. Kerâmât kevniye, ancak zahitlerden
zâhir ve ,zühd, terkedilince meslûp olur. Halbuki kerâmât ilmiyenin
zevâli yoktur,, diyor [2].

Seyyid'in lisan s

Seyyit Muhammed Nur'un yalnz iki küçük manzumesi var. Bunlardan


biri su erhine yazd üç, dieri ou.<«:!'^u a yazd
be beyitlik
arapça birer tarihten ibârettir. Baka manzumesi yoktur.
Bu manzumelerde vezin ve kafiye kat'iyyen bulunmad gibi fikri
nazmen ifâde edebilmek sâikasiyle kaideler bile bozulmu ve ma'na çok
rekik bir hâle gelmitir.
Buna muhabil, nâtka ve takriri gayet kuvvetli olduu mütevâtiren

söylenen Muhammed Nur'un mensur risalelerinde lisân ve ifâdesi selis


ve muntazamdr. En mulak fikirleri vuzuhla anlatr. erhlerinde de bu
kudret görünmektedir. Türkçeyi, bilhassa Rumeli ivesini tamamiyîe
benimsemi ve yazlarnda kat'iyyen araplm belli etmemitir.

Seyyit Muhammed Nûr we Türklük

•Muhammed Nûr', neslen arap olduu hâlde türk harsini tamamiyîe


kabul etmi ve benimsemi, Rumeli'li bir türk hâline gelmitir. Risâlele-

[1] Menâkibi eyh Seyyit hâee Muhammad Nûrül arabî <>-\ y- ju~
-Sa : 61 - 65,

Sa: 60. •'Su W JljjV "v^-lU -»^i; ^ j ^U;Jlj-


;

Üçüncü devre Meâmîleri 287

rinden ve zaptedilen takrirlerinden güzel türkçe bildii ve bu lisan iste-

dii edecek derecede benimsedii anlalmakta olduu gibi


gibi tasarruf
sohbet meclislerinde bulunanlar da bunu teyit etmektedirler.
Seyyit, 55 eserinden yalnz 17 sini arapça olarak yazmtr. Her hâlde
bu 17 kitab da kendisinden evvelki ve zamanndaki âlimlerin isrine
iktifâen arapça yazmtr. Evrâd üsbûiyye aij } \ ve Risâlei Gavsyye
«-V yi-j ve Risâlei eyh Rislâni Dmkî' â-" ö^--> '^-J erhleri, erhi
nutki mâm Alî' i* c
u >>' , Fazâili mâm Alî' i c
r
Ul J51 -^ eyhi ehber'in
,

kasidesinin erhi, Ahmedibni drîs'in salâtnm erhi gibi mühim kitaplar


Risâlei Ismâîliyye -o^ vuj , Risâlei Sâlihiyye -ü-U y-j gibi tarz teslik

ve tarikini irâe eden aslî risâleleri hep türkçedir. Hatta Vâridât erhini
arapça takrir etmi ve takrirleri zaptediîerek natamam bir erh maydana
gelmiken ve > ^> k-^i {
ile ^>
arapça yazmken Vâridât ^cu i

erhile s u > v u.r Ali Urfî' Ef. ye ^cu ûW i de Harîrî zadeye terceme
ettirmitir.
Bütün bunlar, Seyyid'in tamamiyle türkletigini, türk diyarnda asr-
larca türkler tarafndan temsil edilen ve esâsâtm türk ruhundan alan bir
meslein hakikî bir müceddidi olduunu ispat ve teyit ediyor.

Muhammed Nur', bu tiirkiemeyi yalnz âsâriyle deil, ef âliyle de


göstermi ve türklerle izdivaç ettii gibi kzn da Pirzerin'li bir türke
— Abdürrahim Ef. —
vermitir. Oullariyle torununa gelince bunlar ;

görenler, tamamiyle Rumeli'li birer türk olduklarn söylerler.


Binnetice unu söyliyebiliriz ki Muhammed Nur'da araplktan yalnz
isminin sonundaki r ^.n » kelimesi kalmt. Fakat bu da ancak ve ancak
Muhiddîn'e bir hürmet ve râbtay irâe eder.

Aarî; [Arapçaiar]

1. — Mecâlizzehra alessaîâtil kübra ^c s^^c ^jiju "eyhi ek-


ber'in \^j> s>u sinin erhi,,
2. — Elyâkutül hamra alessalâtis sugrâ &/*\ îjUji^ \Jf\zj^\ "Muhid-
din'in „ik- sy- erhi,,
r
3. — Merecün nusûs lierhi Nakil fusûs ^^\^ j>y*&zs "Mu-
hiddin'in j>y*&\j$ una erh,,
:

288 Üçüncü devre Melâmîleri

4. — El'envârül Muhammediyye "Seyyit erifi Cürcânî'nirt


>y>. s risâlesine erh. 1279 da Üsküp'te yazmtr. Bir nüshas Millet
kütüphanesindedir. Arapçalar; No 1124,,
5. — Elletâifüt tahkikat fî erhil varidât objiji
CJ.i j ûU&e-j
6. — Risâletül mukaddime limütâliil fusûsil hikem ^ci-^^ü^m ^au~4W
"Muhiddîn'in fusûsül hikemini telhis,,

7. — Risâleti beyânüttarîk ve beyânnüs sâliki vel meslûki vessülûk


•ijUij jüjI-Uj au\ 6Uj jj>ii iU 3'-^ "Bu risalenin bir nüshasnda ismi Risâletül
ahadiyyetil vücûtiyye v^rai-j dir. Sülük ahvâlinden bâhis küçük
bir risâledir,,
8. — Risâletün fî keyfiyyeti îmânil Fir'avn iy^a^u u.rj auj "Fusûs'-
taki Fir'avn'n îmân bahsini tavzih eder.,,
9. — Risâletün fî kerâmâtil evliya «UjVt cXAf j auj "Tasarruf, kere-
ni ât kevniyye ve ilmiyyeden bâhistir,,

10. — erhi hakayikil eya' .Lsy j,u=-


c .i "Bu risâleyi
görmedim,,
11. — Kenzül mahfî an ehlil hicûb v ui-ji ö z ^jLf "Sülük merâti-
binden bâhis küçük bir risâledir,,
12. —
Bürhanüs sâlikin "kezâ sülük merâtibini bildirir,,

13. — Meâhidüt tevhit ''Sâlikin sülûkünde fenâyi ef'âl,.


fenâyi sfât, fenâyi zat'ta, Bekayi ef'âl, bekayi sfât, bekazi zat'ta
;

Mûsâ; Cem', Hazrelül cem' ve cem'ul cem'de Muâammed' mereplerine


mazhar olacam bildiren bir sahifelik muciz, fakat gayet vâzih ve müfit
bir risâledir,,
14. — Seyrüt tevhîd /.^- "Makamât ve meratibi sülükten bâhistir,,

15. — Kitâbür reâd filmebedei vel meâd "Mukaddime-


sinde merâtibi, fasl evvelinde mebdei, fasl sânîsinde meâd, hatemesinde
Büruz'u anlatan ehemmiyetli bir kitaptr,,.
16. — Risâlei reddiye alâ irâdetil cüz'iyye Vj*- "'^ i c 1
" Mevzuu,
isminden anlalr küçük bir risâledir,,.

17. — Müridül uak JU«u.v "Tevhîdi ef'âl, sfât ve zât anlatan bir
risâledir,,.

Türkçe âsâr

1. — erhi evrâd üsbûiyye v^î-- 1 ''jj 1


zs" "eyhi ekber'in Salât üsbû-
iyye'sinin erhi; büyükçe bir kitaptr,,.
Üçüncü devre Melâmîleri
289

2. — Eddüetüsseniyye fi erhi risâletilgavsiyye vV'^'-j c-r1 â \® sjji


"eyhi ekber'in Gavsiyye Hâlesinin ehidir; büyükçe bir kitaptr,,.
3. — erhi kelâm r man
u fK c "Ali'nin A
* JÖ j jii u, kasidesinin l

erhi,,.
4. — Risâlei noktatülbeyan öu?uvuj Ali'nin i>U-iujif'*a-^j\ kelâmnn
erhi,,.
5. — erhi eyh Rslân Dmkî
risâlei (hsarürrahman).
6. — erhi kasidetü eyhul'ekber j^üi^-aiiîju-öj-jJS "^i &\ ûyjj^ii kasi-
desinin erhi,,.
7. — erhi gazeli Hac Bayram ^A:^d-C^ "Çalabm bir ar yaratm
iki cihan aresinde,,
8. — Niyâzi erhi "Msrîi Niyazi'nin baz gazellerinin erhi. Takrirle-
rinden zaptedilmitir,,.
— Risâletün
9. Fâtiha
fi tefsîril "Küçük bir -w'Ui^»irj
risaledir,,.

10. — Kitâbiddevâiri vel eflâk beyani tasarrvfâti sahibilmülki vel


fi

emlâk d^mi-^u ofc^ ûUj j^ta- "Metinde zikredilmitir,,.


11. — DelilüT uak JUjjjj «Sülük merâtibinden bahseden küçük bir
risâledi,,.

12. — Dâiretülvücud beyani mekamil Mahmud »^if u


fi i »^ü^» * ûi-

"Keza sülükten bahseden küçük bir risâledir,,.

13. —
Eddürrünnefîs alâ salâti bni dris c'->:'^. i^âc u^u ^ M "Ahmedibni [
'

dris'in Salât'n erheden selis ve vâzh bir risaledir,,.


— Risâlei tevhidülbehiyye «i^V/ "Tevhidi
14. ef'al.sfat ve zattan
bâhis bir sahîfelik bir risâledir,,.

15. — Risâle beyani sülûki erîat ve tarikat ve hakikat


fi ûi-J
cAi^jc&Jejc^isi "Merâtip ve makamattan bâhis bir risâledir,,.
16. — Risâlei salûki hakikat c^^!><Uj "Beka mekamlarndan bâhis
küçük bir risâledir,,.
17. — Risâlei saâdet ve ekavet «Bu risâleyi gö:medim„
18. — Delâilülhayrat ii^iijsva erhi. Bir nüshas stanbul ehremâneti
Mektupçusu Osman Bf. dedir. Büyük bir kitaptr. Seyyit bunu 1306 da
Selânik'te yazmtr.,,

mâta
19. —
tatbik
erhi ezani
eden küçük
Muhammedi
bir risâledir.,,
^ ,y;t
C A "Ezan, meratip ve mekâ-

20. — Srr ezan Muhammedi alessalevâtil hams ^i-s^-,)^ ûis^,


"Birincinin ayn bir risâlesidir.,,
21. — Manzarülküfr /xji>. «...\^ \ Jti yu hadîsinin erhi.,,
22. — Ecvibetülîâzimeti fi es'ileti eytaniyyetilmezkûreti fi Muham-
mediyye s^y'M.^Uuii-^j î-jju^ a Küçük bir risâledir.,,
Melâmiler — 19
290 Üçüncü devre Melâmîleri

23. — Hâdil'uak ju.!\^u "Mekamattan bâhistir.,,

24. — Tuhfetil Muhammediyye «juinü'


25. — erhi a'yani mümkinat au c ^ otfi-
Bunlar, bende
26. — Srrünnebeilhak jild v I
yo ktur.' Bir yerde
27. — Fazaili mâm Ali^ u jîu» P de bu amad m.
28. — Tefsîri sûrei Yusuf ^> tj^.

29. — Tefsîri sûrei feth j=s sj^-

30. — Menbaunnur rü'yetir Rasül


fi ->>J'
t«- "Kendi
tercemei
haline ait küçük bir risâledir.,,
31. — Risâlei ilmi hâl ju^ vt-j "Sfat sübûtiyyeyi tevhid veçhile
bildiren bir risâledir.,,

32.. — erhi akaidin Nesefiyye «jju'ü» CJJ. "Matbu'dur.,,


33. — Risâletül smâîliyye vel atiyyetüddürriyyeti fî tarîkin Nakiy-
yeti vel Melâmiyye öw j Uiüij^ j *>iiwj.ji, lu-vrti-j "Müridi kâmili,

râbta ve teveccühü, telkini zikri, yakin merâtibini, Vilâyet, Sddikiyyet,


Kurbet, Ubûdiyyet ve Ubûdet, makamlarm bildiren 12 bap üzerine
yazlm bir kitaptr.,,
34. — Risâletüs Salihiyye -ü-uSUj "Seyyid'in en mühim olan bu
eseri hulefâsmdan Sâlih Ef. ye ithâfen yazlm olup sâlike makamât
telkin tarîf âtn hâvidir. Müritlere yarar.,,

35. — îhtiyâr ve kdem fJt s risâlesi. Bedreddîn'm ihtiyâr ve


âlemin kdemi fikirlerini teyit ve tavzih eder.,,

36. — Ettemi alâ salâti bni Mei cr} M-


jui. " Abdüsse-

lâmibni Meiln salâtn erh.. Aynen smâil Hakk'nn erhidir. Yalnz


baz yerlerde tafsilat havidir. smâil Hahk'nn erhini takrir ve baz
yerlerini tafsil etmitir.,,
37. - Risâlei Saîdiye <^ yuj "Mead ahvâlinden bâhistir. Seyyit,

Ali'nin hayatta oldnunu bu risâlede anlatyor. 8 - 10 sahîfelik bir

risâledir.,,

38. — Beyâni tecellil Hak alel merâtip ^ "Devir merâ-


tibinden bâhis küçük bir risâledir.,,

Seyyid'in bunlardan baka zaptedilmi birçok takrirleri ve iki mek-


tup sureti vardr.
IV

SEYYD'N TARZI TESLK

SeyyitMuhammed Nur', sâliklerini zikir ve esmâ tarikiyle teslik


etmezdi. Müridin telkini merâtipteki tarifatn mübeyyin "Risâlei sâlihiy-
ye„ sinde —
ki bu risâle tarz teslîkini göstermek itibariyle çok ehemmi-
yetlidir —
salike üç ey lâzm olduunu, bunlarn birinin mücâhede, die-
rinin zikri dâim, üçüncüsünün de esrar hilkate agâh olup ikilik hicapla-
larn ref'etmek olduunu söyleyip zikir hususunda öyle diyor:
"Esrar tarikat olan zikri dâimi tahsile çaln zira gaflet, zikri dâim ;

üe ref'olur. Bu zikri dâimin tahsili, ehli zikir olan kimesnenin talim ve


telkinine mühtaçtr. Çünki, cenabhak kur'anda buyurur : /'üijo. ijiUi
ij.ui^r' Bu âyetten anlalyor ki meayihi izâmn memuriyeti gerek celi
ve gerek hafî, ancak keyfiyeti zikri talim ve beyandr. Yoksa zikri ilâ-
hiyi adet ile kaydetmee hiç bir veçhile hak ve salahiyetleri yoktur. u
kadar ki bazan mübtedilerin hallerine terahhümen ve istidatlarna nazaran
yaplur,,
Vâridât erhinde de ehli tarikin tevhidi, zikre müdâvemet neticesinde
tahsil edilen bir hâldir; makam deildir. Bu, Leylâ'ya
Mecnun'un kar
hâline benzer. Melik, Leylâ'y ona arzeyledi ve Leylâ ya kays, ben ;

Leylâym, bana bak ; dedi de Mecnun benden baka Leylâ olur mu ?


;

deyüp daa kaçt. Bu mücerret hâlden ibarettir. Ehli zikir de böylece


kendilerine zikir galip olunca; zikir, zâkir, mezkûr, ittihad eder. Halbuki
butevhîdi makam okumaktayz.
deildir,, [1] Sözlerini
Seyyid'in tariknda
rabta da yoktur. Filvaki risâlei smailiyyede
ikinci bapta uzun uzadya râbtadan ve sureti icrâsndan bahsederse de
bu eser, "risâletül ismailiyye ve atiyyetüd dürriye fi tarikin nakiyyeti
velmalâmiyye,, ismiyle tevsim edilmesinden de anlald veçhile nakî

. fliaV ( JU- 4>'!i yM ^ <-«jIj.1I /y> o jLa^_$ o *s~ I ^jl ^;.^la!l J*l ^^.y [1]

s jTjj j* düi.Ci .. ± j£ JU I ( jj-i J jj jJ jû y : Jis

Sa: 59 .... li* ^Uli v-yl j^Mj f\& 3 Jull a/i f&
292 Üçüncü devre Melâmîleri

ve melâmî nevelerini cami' olarak yazlm bulunduundan rabtay da


mevzuu dahiline almtr. Esâsen Seyyit te yedinci bapta muhasebe,
mürakabe ve intikalât anlatp bitirdikten sonra "sâdât nakiyye sülük-
lerinin nihâyeti budur,, diyor ve merâtibi yakini vilâvet, siddîkiyyet ve
;

kurbeti; ibadet, ubudiyyet ve ubudeti sekizinci baptan kitabn nihayeti


bulunan 12 nci babn sonuna kadar olan ksmnda anlatyor ki buralar
melâmete mahsus makamat tevhit ve bakay nâtktr.

Halbukisalat üsbuiyye erhinde havâtrn ref'ine imkân olmadn


kalbi sepde eden ve havâtrn Haktan geldiini bilen kimseye bunlarn
zarar vermiyceeini anlatrken "baz tarik ehli, havâtr ref'i için râbta
yaparlar ve eyhlerini iki kalar arasna alrlar; güya ki hâtra gelmesün
deyu... halbuki daha büyük kusur ederler; çünki uhutlarnda eyh
mukayyet olur. Zikir halinde de Allah derler; râbta ile ülûhiyyeti eyhe
hasretmi olurlar. Bu ise küfürdür. Ve hazreti Ömer zaman hilâfetinde
asakiri islâmn techizâtn namaz dahilinde dahi fikrederdi. Bundan malûm
oldu ki kâmile efkâr ve havâtr, hatta ibadetlerinde de ibâdeti dierdir;
zira zevki hazrettir [1] „ diyor. Seyyid'e nazaran râbta, müride mahabbeti
kâmile ve müritte fenâyi tâm; zikirde, zikri dâim, ya'ni Hak'tan ademi
gafletten ibarettir. Görmütük ki bayrâmî melâmîleri ve eski melâmetîler de
aynen bu fikirde idiler. Melâmî halifelerinin bizzat arap Hocadan, ya'ni
Muhammed Nur'dan telakkun edip yetitirdikleri salik ve halifelere telkin
eyledikleri* zikri dâim udur:

Sâlik, her ne ile megul olursa olsun kendisine hangi makam telkin
edilmise kalben o hakikata teveccühle ismi celâli telâffuz ve tekellüm
etmeksizin dâima fikrinden geçirir. Bu suretle, bakt, gördüü, söyledii
konutuu, yürüdüü, oturduu yerlere, kimselere o isimle- nazar eder,
Meselâ; tevhidi ef'alde böylece konuan, yürüyen, otum, kalkan
ise
kâffei ef'âli yapann Allah ve bütün ef 'âlin de ef'âlullah olduunu dâima
hatrlar ve tevhidi ef'âlin zikri olan «*>W J*W» zikrini kalben ve ühûden
zâkir olur.
Tabiatiyle kuvvetli bir "telkin binefsihi,, olan bu tahattur git gide
kendisinin tevhidi ef'âlde zevk ve tahakkuk sahibi olmasn badî olduu
gibi ayni zamanda Haktan gafleti ref'eder. Kuadal brahim Efendi de [2]

fX
.•uirl ijj [1]

[2] Kuada'l brahim Efendi


Halvetiyyei a'baniyye meayihinden Melâmî merep bir
zâttr. Hacca giderken "Rab,, da 1264 te vefat etmitir. Mektûbat ve e'âr vardr. Mahur
Hamâmî Bosna'l Hac Tevfik' ve Ömeri Halvetinin eyhidir. hvan, vefatm umumiyetle
1264 olarak kaydettikleri hâlde Sicilli osmanî'nin Osmanl müelliflerinin
ve ondan naklen
1262 göstermesi yanltr. pnül'Emin Mahmut Kemâl Beyefendi'nin de Bâb âlî'de vesâik
: :

Üçüncü devre Melâmîleri 293

mektuplarndan birinde " el ite gönül oynata gerek,, diyerek bu zikri


dâimi tavsiye ediyor.
zamanlarda bir külfet gibi görünür. Fakat
Zikri dâim, ilk bunda
zikri dâimiden gafil olmamay tasmim etmenin lüzumu yoktur. Yalnz
mümkün oldukça hatrlamak kâfidir. Bu, yava yava bir rüsuh haline
gelir ve sâlik kendisinden ve muamelatta bulunduu halktan gafil olma-
maya, her eyin Hak'tan ibaret bulunduunu zevketmee balar.
Bu gün de melâmîlerin zikri dâimi bu, anlattiimiz tarzdadr.

Makamai tevhid ve ittihad (merâtibi fenâ ve beka)

Melâmî sülûkü, alt makam üzeredir, Bunlarn üçü makamat tevhid,


üçü makamat ittihad tabiri âharla üçü makamat fenâ; dier üçü maka-
;

mat bekadr. Makamat tevhit ve fenâ unlardr: Tevhîdi ef'al, Tevhidi


sfât Tevhîdi zât..

Melâmîlikte tekke, âyini duhûl ve âir kuyut ve merâsim bulunmad-


ndan bu meslee girecek sâliki mürit; tenha bir mahalde, meselâ bir
camide veya evinde kendisinin muvacehesinde diz dize oturtarak evvelâ
zikri dâimle beraber tevhidi ef'ali telkin, yani anlayaca tarzda tarif
eder. Ondan sonra sâlikin vazifesi Hak'tan gafil olmamak ve ihvanile
sohbetlerde bulunmak suretile bu makam zevketmekten ibârettir. Bayrâ-
mî melâmileri, bu hâle "gönül bekleme,, derlerdi. Mürit salikin, maka-
mn zevkettiini anladkça srasiyle dier makamat da birer birer
telkin eder.
Seyyid'in Risalesinden bir çou bu makamattan bâhistir. Fakat "Ri-
salei Sâlihiyye„ si bilhassa müritlerin telkinlerine esas olmak üzere ya-
zlm bulunduundan bu makamlarn tarifâtn mezkûr risâleden aynen
yazyoruz
1 — Tevhidi ef'âl: "Suveri berzahiyyeden sâdr olan ef'âl, hakkn
olduu zevkan, ya'ni ilmi kuva ile ühut olunacaktr. Suveri berzahiyye
demek kablel bîat görünen suyeri ekvandr ki ol suveri berzahiyyeden
meselâ bulut, bir suret; gök bir suret, dalar bir suret, hayvanlar bir
suret, insanlar dir suret... te bu suretlere Suveri berzahiyye derler. Bu
suretlerden zâhir olan ilerin cümlesi alelitlak hakkndr ve tevhidi ef'âlin

tetkik ederken o zaman Hicaz vâlîsi bulunan zâtn Bâb âlî'ye vekayii mühimme miyânlnda
Kuadal'nm vefatn da 1264 senesinde ihbarna âit evrâk gördüü Vassâf Beyefendi
merhumun "Sefinei evliyâ,, snda masturdur. (Cilt : 3. Sa : 73 - 74).
294 Üçüncü devre Melâmîleri

edebi odur ki ef'âlin cümlesini, ya'ni bize nisbetle eyisini ve fenasn


Hakka nisbet ede... Çünki, ef'âlin eyilii ve fenal bize nisbetledir.

Yoksa Hakka nisbet olundukta cümlesi hayrdr ve isimlerden münezzeh-


tir. Ann için Ehlullah, ef'âli,hakka isbat eder. Yine Allah zina etti

demez. Zira zina ismini icad eden nisbettir. Eer fi'lin kula nisbeti ol-

mam olsa ol fi'lin eyilii ve fenal tayin olunamaz. Ve ef'âl sâlikinin

esnâyi zikirde râbtas j>t\y\ V dr ve kur'anda delili û^urUj ^m. dur.


Bir daha jjj f ve bir daha delil oi^t
delii JXJ\ } j-uiijo „ ^ dr[l].

Tevhidi sfât: "Hayat, ilim, irâde, kudret, sem', basar kelâm;.
2.

Hakkndr. Yani diri olan Allahtr ve bilen Allahtr ve kadir olan Allah-
tr ve iiten Allahtr ve gören ve söyleyen Allahtr. Bu surette sâlik,
zevkan bilecek ki bu sfât ile mevsuf olan Zatullahtr. Ve bu sfâtla sâ-
like âyine olup ol ayinede hazreti mevsufu müahede edecektir ve bu sfâtn
kur'anda delilleri; evvelâ hayat Hakka mahsus olduuna delil ^^^y-Sy^
âyeti kerimesidir. Yani, hayat ancak Hakka mahsustur; eyâda görünen
hayat hakkn hayatdr. Zira eriatta eyann hayat ilâhiyye ile kaim ol-

duunda cümle ehli kelâm ittifak etmilerdir ve ilim Hakkn olduuna


delil; ^.ju' js ve i_,j.rv r'j «. iij
r
âyâti kerimesidir. Ve kuvvet Hakkn
olduu ^i^s u sj.iwj <&j$**- Spü.!^.!^^! ijili «CfT isyi'öi ve irâdet Hak-
kn olduu sj;i r« L. jtij ^ jiH 4jj
»Vii sem i' ve basar
;
Hakkn olduu
G«Jij»j
— âyâti kerimeleriyle sâbittir. Ve rabtas j^.*
dr,,
3. — Tevhidi zat : "vücut Hakkndr, gayrinin vücudü yoktur. Zira

^jv ali»
V ve r1 /^ 1
-» J ^J ^ b<& demek e §y a madum de-
mektir. Ma'dumun ise vücudü yoktur. Ancak vücut Haktr. Bu makamn
râbtas «iy >y~y. tr. Ve bu üç makam eshabma ehlullah ve ehli fenâ
tesmiye ederler.,, [2]

[1] Sofiyyûn bu makama, mezlakai


ekdam derler. Çünkü sâliki ibâhaya sevkedebilir..
Fakat müridin sözünü dinlemek art esas bulunduundan kâmil müritler, sâliklerini her
eyi hak göstermekle beraber (edebi mehammediye) tecavüzden meni' ve tecelliyat hassai
muhammediyyeye mazhar etmee muvaffak olurlar. Hakkiyle tevhidi ef'ali zevkeden sâlik
her eyi ho görür ve bir e/'e itiraz etmez. Lâkin fevahie de meyledemez. Halbuki bunu
ilmen bilenler, (istek haktr) diyerek ibahî oluverirler. Yalnz u muhakkak ki ekseriyyet

bu ikinci ksmdadr.
[2] Ehli fenâ tesmiyesinde sebep ef'âli, ef'âli ilâhiyye sfat, sfât ilâhiyye zevat,, ; ;

zât ilâhîde ifna ettiklerindendir. Bundan sonraki makamlar, baka makamlardr. Çünki
bu makamlarda - sâlik evvelce Hakta fânî olduu ibi - Hakla baki olur. Bu maiyyet te
artk maiyyeti mekâniyye ve zamaniyye deil, maiyyeti zâtiyyeden ibarettir. Zikri dâim
makamat fenadadr. Baka makamlarnda zâkir, mezkûr olur mezkûr ile birleir (hulûl ve ;

ittihatsz..) Müridül uak, Hâdil uak, Sülûki hakikat, Meâhidüt tevbih, Tev-
Seyyid'in
hidül behiyye, Dâiretül yücut risâleleriyle dier âsârnm makamattan bâhis ksmlarnda
;

da bu hususata ait kâfî, muhtasar, müfit malûmat vardr (müracaat !).


Üçüncü devre Melâmîleri 205

4. — Makam cem' g f
Bu makamda
u. : sâlik Hakka kuvâ olur
kuvâsmda Hak zâhir olur ve kendisi bâtn olur. »u âyeti kerime-
siyle .ja-ji iij— ûUu JjS. Jsw hadîsi erifi bunu ifâde eder. Bu makamda
eya Hakta bâtn olur. öyle ki eya denilen suveri ekvandr; suveri
ekvan ise gözlerini kapadn vakitte eyann suretleri insann zihninde
bâtn olduu gibi makam cemi'de dahi eya, ilmi ilâhîde bâtn olur zât ;

ile zâhir görünür. Bu makam sâliki, eyaya nazar eyledikte suveri ilâhiy-

yeye nazar eyler ve her ne ahkâm zâhir olursa cümlesini Hakka isnad
eder ve bu ahkâma ahkâm ilâhiyye tesmiye ederler, ^.nj^. öjU <.s^ }
âyeti kerimesi, bunu ifâde ve beyan eyler. Ya'ni Allah ve melekleri;
ya'ni sfât ilâhiyyenin cümlesi zât Hakta bâtn olduu cihetle ahkâmn
cümlesini icra eden Haktr. Ann için cenab Allah, miraçta hazreti
Peygambere buyurdu: &j 6^ ve "y^t « ii^,, bunu ifâde m
eder. Bu makamda sâlik, kesreti eyadan mahcuptur. Bu kesret nedir?
diye suâl olunsa cevap vermekten acizdir ve bu makamda sâliki çok
durdurmazlar. Zira Hakikatta makam deildir. Belki bir hâli istiraktan
ibarettir. Mecnun'un Leylâ benim, gayri Leylâ yoktur dedii gibi., ve
Makam cemi' de eyann bâtna rücuunun bir dier misâli, meselâ; düz
bir ovada bir direk olsa, sabah günei, o diree vurdukta bir gölge
çkar. îte o gölge mahluktur. O gölgeyi günein tulûu izhâr eyledi» Bir
müddet sonra güne yukar çktkta ve zevâl vakfnda ol gölgenin eseri
kalmayup direkte bâtn olur. Sâlikte dahi, ühût ve zevk sebebiyle Hak'
kemâliyle zâhir oldukta eya, zât Hakta bâtn olur, gölgenin bâtn oldu-
u gibi; gölgenin vücudi haricîsi olmayp ancak göze bir karalt
görünüp belki vücudi zillisi olduu gibi halkn dahi vücudi hakikîsi
olmayup ve yalnz âlemde bir ey olup hariçte asla vücudü yoktur. Yalnz
gölgenin inkâr kabil olmadndn halk dahi inkâr kabil olamaz. Belki
halk denilen, Hakkn ismi zâhirinin hükmüdür. Ve mutlaka tecelliyât
hariciyyeden ibaret olup vücudi haricîsi yoktur. Ann için ehlullah buyur-
dular : »^iuij c^su öuw a'yani sâbite vücut kokusu duymadlar. Nerede
kald ki vücutlar olsun ! Bu makama kurbi farâiz derler.,,
5. — Hazretül cem' Jr.M^ : "Hazretül cem' demek, Hak bâtn; halk
zâhir demektir. Hak' bâtn, halk zâhir ne demektir? Ya'ni ol halk ki
zâtn ilminde bâtn olmutu ve ilmi ilâhîde mahfuz olmutu o ilimde ;

olan esmây, Hak, kendi vücudiyle izhâr edüp ve kendi hükmünü esmaya
verüp esmâ izhâr eyledi. Ve zât kendi hükmünü esmâya nisbet eyledi-
inden esmâ zâhir; zât, bâtn oldu. Bu halde gören, iiten, söyliyen
Haktr; lâkin abdin kuvâsiyle.. Bu makamda Hak, kulun kuvas olup
kulun hayat hakla, kudreti Hakla, sem'i Hakla, basar Hakladr. Nitekim
hadîsi kudsîde "j. j, <ss_j ^ ç~~>. i'^jj ûuj îj.j o^u a c^u ;
\>\
:

296 Üçüncü devre Melâmîleri

»i s*'.* j. ben kuluma mahabbet eylediim vakitte o kulumun


JA?,, ya'ni ;

sem'i ve basan, yedi ve lisan ve ricli olurum. Benimle iitir, benimle


görür, benimle tutar, benimle söyler, benimle yürür. Bu makama ehlullah
"kurbi nevâfil,, tesmiye ederler. Bu makamn kemâline nâil kimesneler
herkesin bildiini ve iitir ve
bilir gförür. Ya'ni kerâmât ilmiyye ve ke-
mâlât sfâtiyye kendisinden sâdr olur...,,

6. — Cem'ül cem' ^g-: "Sâlik bu makamda «^uuij ^iüij /vij jjyiy»»


âyeti kerimesini bir nazarda müâhede edecektir. öyle ki abidden zâhir
ancak ve sfât ve
ef'âl vücudi Hak olduundan abid evvel oldu ve ef'âli

ilâhiyyenin zuhûru abdin azayi mütevakkf olduundan


semâniyyesine
abid, âhr oldu ve abdin suretinde zâhir olan vücut, Hakkn olduundan
abid, bâtn oldu ve yine Hak, abid suretiyle zâhir oldukta mahlukat
tesmiye olunduundan abid zâhir oldu.; te bu makamda sâlik, suveri
ekvandan bir surete nazar eyledikte bu dört nispeti bir surette müâhede
edecek ve kendisinde dahi bu dört nisbeti müahede eyliyecektir. Hatta
bu ühût galebe eyledikte bir kimse kendisine suâl edecek olsa ki
"jUuij ^»iüjij j.»yiy»„ âyeti kerimesinin ma'nas nedir? Ol dahi ceva-
bnda der ki: evvel benim, âhir benim, zâhir benim, bâtn benim...
Yahut karsnda olan surete sensin evvel, sensin âhr, sensin bâtn,
sensin zâhir, deyu cevap verir ve bu cevabnda sadktr ki onun ühû-
dunda Hak, bu suveri kendi vücudiyle izhâr eylemitir.,,
Muhammed Nur' bu alt makamdan sonra yedinci bir makam daha
olduunu, fakat bu son makamn, dier makamlar gibi peyderpey mürit
telkiniyle zevkeriilemiyeceini "Meâhidüt tevhit, Hâdil uak, Müridül
uak... "gibi makamattan bâhis risâlelerinin umumunda söyliyon Hatta
türkçe "Müridül uak,, ta diyor ki "bu makam, Ahadiyyetül cem',
çirbjjiji makamdr. Ve bu makamda jj &\ jö, c~v ii c--j Us vârit oldu ve

lisan in y\ jjtjU tr. Badehu iman, tahkiki olup Hakkalyakine dâhil olur.
Hakkalyakin bir makamdr, ana j-jUij ,#3 r
u> ve r
t:i'
f
u* ve aU'y f
u* derler.
Bu makamda ne kesret ve ne vahdet ve ne de tâi hitap sâbit olur. Bu
makamn lisan Jjy -Ai^bV. tr.

Risâlei sâlihiyyede de < , ^\ «au i makam olan bu makam


hakknda u sözleri okumaktayz
"Ve yine ma'Iûm olsun ki bu makamdan sonra bir makam daha
vardr ki o makam takrir etmee ne bende kuvvet vardr ve neyde
takrir edecek olsam sende kuvvei fehim vardr. Çünki o makam^.! j^ 1 '

aS- (.a. olduundan ancak gavsi a'zam olan zâtn mülkü olup teberrüken
bize dahi ta'lim ederler. Lâkin, biz telkin edemeyiz. Zira kur'anda
... ajiju deyu gelmitir. Yetimi hakikî hazreti Rasûli ekremdir ve ann
:

Üçüncü devre Melâmîleri 297

mâli ahadiyyettir. Biz andan nehyolunduk ki takarrüp edemiyelim. Eer


Rasulullah kendisi bizzât telkin ederse zevk alnr ve illâ zevk alnamaz.,,
"Dâiretül vücut fi beyani makamil Mahmud„ da makamat mücmelen
ta'rif ettikten sonra öyle bir dâire yapyor

bu dâirenin bir nsf fenâ ve tevhîd, dier nsf Baka ve ittihat makam-
lar, olup ahadiyyetül cem' makam merkezi dâiredir.
Görülüyor ki Seyyit Muhammed Nur'un vaz'ettii tarz teslik, doru-
dan doruya iptidadan intihaya kadar "vahdeti vücut,, esâs üzerine
mübtenidir. Bayram melâmlerinin sülüklerinde telkini meratip yoktu.
Sohbet ve gönül bekleme ilesrr vahdetin ma'nen tahakkukuna intizar
ederlerdi. Seyyit Muhammed Nur' ise, melamî sülûkünü daha maddî ve
;

ilmî bir tarza ifra etmitir. Nihayet bu usûl, öyle bir hâle gelmitir ki
melâmîler, müritlerinden bu merâtibi peyderpey ders alr gibi alrlar ve
sohbetlerinde, ühutlannda bunu zevketmee çalrlar. Binnetice melâmî-
lerde, dier tasavvuf ehlinde ve bilhassa eski melâmîlerdeki irâkîlik,
tamamiyle kaybolmu ve vahdet, bir "inkiaf,, bir "tecelli ve tahakkuk,,
hâlinden bir "ilim,, hâline gelmitir. Halbuki, bu ilim, kitaplardan da
pek alâ örenilebilir. Muhammed Nur', "erhi kelâm ilâm Alî,, risâle-
Z9B Üçüncü devre Melâmîleri

sinde "gerek tevhîdi ef'âl ve gerek tevhîdi sfât ve gerek tevhidi zât ile;
halk, zâb v Sii ve fânî badehu zâti Hakk müahede ve hak nazar ve
;

sülük ile halk fânî ve Hak baki olduunu müâhede eyleyüp cümle Hak
zâhir olur. Ve lâkin süluki tevhîd olmakszn halka Hak demek küfürdür,
ju &\ iyitaifei Bektâiyyeye eden melâhide gibi bilâ
kendilerini nisbet
sülûki tevhîd, halka Hak demek ve nazarlarnda halkn vücutlar varken
ana Hak tlak eylemek mücerret küfürdür...,, diyerek sülûkün, ya'ni mür-
idin telkininden sonra sâlikin teveccüh ve ihvanla sohbet neticesinde
makamât zevketmenin tevhitte art esâsî olduunu söyliyorsa da, mür-
it, kendi anlayna göre sâlike makamat istedii vakit telkin edebilece-
inden bu telkin mes'elesi; demin söylediimiz gibi melâmîlii ma'nevî
ve irâkilikten adeta tecrit etmi ve melâmet ilmî ve usulî bir tarikat
haline gelmitir.
V

MELÂMÎLN NTAR SAHALARI

"Nuriyye melâmîlii,, diyebileceimiz son melâmîlerin, Anadolu'dan


ziyade Rumeli' ve stanbul'a yaylm
olduklarn görüyoruz.
Esâsen Rumeli'de zuhûr ve intiar eden bu meslek; Selânk, Üsküp,
Manastr ve hatta Bosna havalisini tamamile istilâs altna almtr. Bunun
sebebini evvelce de söylemitik. Bu havali, bayrâmî melâmîlerinden beri
melâmetin en ziyade yayld saha idi. Ayni zamanda, son zamanlarda
arnavutlukta Bektâîliin ve daha evvelce Rifaîliin intiar da halk
vahdet telâkkilerine mümkin merteoe âinâ bir hale getirmiti. Seyyit
Muhammed Nur', bu havaliyi fa'aliyetine merkez etmekle isabeti fikrini
isbat eylemiti.
Çok eski zamanlardanberi âsâyisizlie de bir merkez olan bu muhit,,
bilhassa son zamanlarda Srplarn, Yunanllarn, Karadallarn, hatta
Arnavutlarn isyanlariyle daimî bir kemeke içinde idi. Halkn tasavvufa
meylinde, bu içtimaî halin de dahli vardr.
Muhammed Nur, her halde tek tük melâmî bendelerine, melâmî
merep dervilere kendisini tanttktan ve nüfuzunu zâhirî ilmi ve müder-
ederek erkân hükümete de kolayca hulûl ettikten sonra
rislii ile tezyit
acele etmeksizin yava yava tarikini kurmaa balamt. Evvelâ nakî
dervilii ve eyhlii ile görünen, fakat kendisine müracaat edenleri me-
lâmet sülûkü üzere teslik ve terbiye eyliyen Muhummed Nur, istanbul'a da
müteaddit seyahatlar icrasiyle merkezin meayih ve ulemasiyle temas
etmi ve hatta eyhülislâm Molla Beyi Bektaî olduu hâlde kendisine
dehalet ve bîata mecbur eylemiti. Mirefteli Abdullah' ve harîrî zade
Kemâl gibi bir çok fâzl ve zinüfûz kimseleri tarikine alan Muhammed
Nur', istanbul'da da nüfuzunu temin etmi ve bir çok halife yetitirmiti.

Bu suretle melâmîlik, mütekâsif merkezi — arnavutluk müstesna,


çünki orada yerleen Bektaîlie galebe mükildi —
Selânik, Manastr,
Üsküp ve havalisi olmak üzere cenuben Trhala, imalen Bosna havalisine
kadar yaylm ve arkî Rumeli'de de Edirne vilâyeti dahilinde bir çok
müride malik olmutu. Garbî Rumeli'den sonra en ziyade stanbul'da ve
:

Üçüncü devre Melâmîleri


300
merkezi Tire olmak üzere zmir', Bursa' ve
Anadolu'da da Eskiehir',
Ankara'da intiar etmitir.
Balkan harbinden sonraki muhaceretin de bu intiarda
mühim bir
âmil olduu muhakkaktr. Son melâmîliin de kzlbalm aksine olarak
intiarn
daha ziyâde merkezlerde ve mümkün mertebe ehli ilim arasnda
görüyoruz. Bu hususta da aynen Bayrâmî melâmîlerindeki
mülâhazatmz
serdedeceimizden tekrarndan sarf nazar ettik.
*

MELÂMÎ TEKKELER

Eski melâmîlerle, bayrâmî melâmîlerinin tekkeleri


görmü- olmadn
—zikir, kisve, merasim ve âyin olmamas
tük. Seyyit' bir çok hususta
gibi— bunlara ittiba' eyledii hâlde baz hususta da ayr bir
içtihat

göstermitir. Telkini merâtip bayrâmî melâmîlerinde


sahibi olduunu
olmad hâlde Seyyit' tarafndan ihtira' edilmitir. Tekke yaplmas da
ma'rufiyle birer tekke
böyledir. Filvaki son melâmî tekkeleri, ta'biri

olmaktan ziyade içtima' mahallidir. Çünki melâmilikte, dier


tarikatlardak
müridin ailesiyle beraber
"dervi,, snf yoktur. Binaenaleyh bu tekkeler;
bir
oturduu ev, ihvann istedikleri zaman toplanp sohbet ettikleri

cuma
mecma'dan ibarettir. Yalnz dier tarikatlara kar, cuma günleri,
namazndan sonra; bazan cuma geceleri yalnz ismi celâlle zikredilir. {

Muhammed Nur', bu tekkeleri, her hâlde ihvann yalnz oralarda


bir ey konuma-
sohbet etmeleri ve hariçte ayar içinde kakikata âit
unlardr:
malar için açtrmtr. Rumeli istilasndan evvelki melâmî tekkeleri

îstrumça

ki tane tekke vard. Bir tanesi daha eski olup Seyyit


Muhammed
mahalle ^defnedilip oraya
Nur', burada otururdu. Vefatnda, vefat ettii
yaplmtr. Seyyid'in hulefasridan
bir de muntazam ve mükellef türbe
ettikten sonra
hac Faik Bey eyh olmu, 1319 da Selânik'te vefat '

Muhammed Nur'un son zamanlarnda kz olarak ald "Hac valde,, [1]

Hac Valde el'an sadr. Üsküdarda ikamet etmektedir.


[1]
::

Üçüncü devre Melâmîleri

tarafmdan idare edilmi ve bu suretle kadnlara mahsus bir tekke hali*

ne gelmitir. Bu tekke, istilâda yanmsa'da Türbe yanmam ve bilâ-


hara ta'mir ve tecdit edilmitir. El'an Melâmîlerin ziyaretgâhdr. Mev-
kuf at ve türbedan mevcuttur.
kinci tekke, yine nefsi kasabada olup evvelâ olu erif Efendi ta-
rafndan idare edilmi, erif Efendinin hicrî 1323 te vefat üzerine Hule-
fadan Hac Ab Efendi eyh olmu ve bunun zamannda istilâ vuku'bu-
larak bu tekke kapanmtr.

Selanik
Ali örfî Efendi Muhammed Nur'a intisabndan sonra yallardakî
evini bir tekke haline getirmiti. Buras istilâya kadar ihvann bir içti-

magâh imi..

Doyran kazas:
Nenfsi kasabada doyranl eyh Hamdî hoca Ef. tarafndan idare
edilen bir dergâh el'an mevcuttur. Doyran'a tabi dedeli karyesinde is-
tilâdan evvel bir melâmî tekkesi vard.

Kopruh :

Burada da bir tekke açlmtr. Halâ mevcutmu. Vaziyetini ve


eyhinin kim olduunu örenemedim.

Tikve
Nefsi kasaba olan Gavadar'da bir tekke mevcuttur. Bu tekkeye
evvelâ strumçal Hac Süleyman beyin biradari Hac kadri Bey eyh
olup Balkan harbinde tekkeyi yangn ve yamadan kurtarmaa muvaffak
olmutur; Harpten sonra vefat etmitir. Tekke hâlâ mevcut ise de kimin
tarafndan idare edildiini ve eyhini örenemedim.

îtip :

Hulefadan tarafndan yaptrlmtr. Bu tekkede


itipli Sâlih Rifat. Ef.
kendisi eyh idi. 1326 da vefatndan sonra istilâ vuku'bulup tekke yand.
: ::

Üçünc3 devre Melâmîleri


302

Pizren:

Recep
Hulefadan Recep Ef. badehu Seyfettin Ef. eyholmulardr.
isltlâ seneni vefat etmitir. Son
Ef. tahminen 1316 da, Seyfettin Ef. de
eyh olan Ömer Lütfî Ef. nin 1927 de vefatndan sonra kimin eyh ol-

duunu örenemedim.

Avret hisara tabi snefçe karyesi:

Muhammed Nur'un emriyle burada da bir tekke yaplmtr. Buraya


•evvelâ hulefadan Hac brahim Efendi eyh olmu, 313-14 tarihlerinde

vefat üzerine Doyran'l Mustafa Ef. eyh olup 322 de vefat etmi, blâhara

istilâda bu tekke yanmtr.

Üsküp

Buradaki tekkeye evvelâ Muhammed Nur'un damad ve


halifetülhu-

ondan sonra Abdürrahim Ef.nin olu


lefâs Abdürrahim Fedâî Efendi,
gedikten sonra -1328-
hac Kemâl Ef. eyh olmutur. Kemâl Ef. stanbul'a
olu Hakk Ef. eyh olmutur. El'an mumaileyh tarafndan idare
•edilmektedir.

Manastr

Rifaî tekkesi iken .eyh Ali Rza Ef.nin Muhammed Nur'a intisab

ve Sâfî Ef. den ahzetmesi üzerine melâmî tekkesi olmutur. Rza


hilâfet

Ef. 331de vefat etmitir. Tekke el'an mevcuttur.


Fakat eyhini öreaemedim.

stanbul

saray meydanndaki rifaî tekkesi; eyh ahmet


Sâfî Ef.
ehremini,
haftaya Rifâî mukabelesi
Muhammed Nur'a bîat ettikten sonra haftadan
Ef. kendisine
yaplmakla beraber bir melâmî tekkesi haline gelmi ve Sâfî
intisap edenlerin hemen hepsini melâmet nevesiyle teslik eylemitir..
Sâfî Ef. takriben 310 tarihlerinde yefat
eylemi ve tekke de 333 te fatih
yangnnda yanmtr.
Üçüncü devre Melâirmîle 303

Mevlevihane kapsnda tarsus Rifaî tekkesi:

Bu tekkenin eyhi Abdülkerim Ef. de Muhammed Nur'un hulefasm-


«dandr. Buras da tamamiyle bir melâmî tekkesi olmutu. Kerim Ef. nin
Bursa'ya nefyinden sonra tekke âdeta kapanm ve nihayet son icraatta
bilfiil seddedilmitir.
VI

SEYYT MUHAMMED NUR'UN HALFELER

Abdiirrahim Fedâî:

Pizren'lidir. Seyyid'in halifetül hulefas ve damad idi. Üsküp'te bir


medresede müderris ve üsküp melâmî tekkesinde eyh iken 1303 te
seyyit'le beraber haçtan evdet ederken vapur Süvey kanalini geçtii
sralarda vefat etmi ve cenazesi vapurdan çkarlp "Ayni musâ,, nam
mahalle defnedilmitir. Vefatna muhiplerinden Hakk tarihi söylemitir: u

Bu cihânm devrini hiç bilmediler eyhu âb,


Kimse fehmetmez acap seyreyleyüptür bu dolap !

Pirimiz kutbi cihân azmeyledi çün Mekke'ye


Bileince yâr idi müridimiz âlî cenap..

Avdet üzre der sefîne azmi firdevs eyledi,


Vasln arzu edenler cierin etti kebâb.

Cümle ihvan feyzalurdu bahri ilminden anm,


Canlar yakt firak, çemimizden kan silâp !

Hayderiydi, almad evlâd kabrinden nian,


Bahr idi bahrile bahroldu Fedâî'ydi lakab.

Edelim *>içfJ-\ erdi çün hükmi kader,


Hâkimi mutlak olur, hem cümleye hüsni meâb.

Hüsni hatmine delildir tarihi «Hakkî» iyan,


« yjl&'t (fJ^/l *>-5j ^.î- ç~>. jj! »

1303
:

Üçüncü devre Melâmîleri 305

Abdürrahim Ef ; âlim bir zât imi. Bir defa ulumi resmiyyeden de


icâzet vermitir. 302 de Muhammed Nûr'un mahdumu hac kemâl Ef.' ye
muazzam bir sünnet düünü yaplm ve bu düüne, stanbul'dan bile
ihvan davet edilmiti. Melâmiler, sahralara yaylp meselâ bir ksm bir
tarafta sohbet, dier bir kitle baka bir tarafta zikrile megul iken bir
ksmda baka bir tarafta davul, zurna ile icrayi aheng ederlermi. Bu hâl,
baz mutaasplar tarafndan stanbul'a "melâmîler davul zurna ile zikre-
diyorlar,, tarznda bildirilmi ve istifsar için Muhammed Nûr, stanbul'a
davet edilmiti.
Muhammed Nûr' istanbul'a Abdürrrahim Ef. yi göndermi ve Abdür-
rahim Ef. meclisi meâyih reisinin melâmî sülûkünü sormas üzerine "ednâ
sülûkümüz halktan hakka suut; âlâ sülûkümüz haktan halka nüzuldür,,
deyip icap eden izahat vermi ve tekrar üsküb'e avdat eylemitir.
stanbul'da Tarsus tekkesinde müsafir olmutu.

Âsâr

Tefsiri suretül kevser: Abdürrahim


yegâne arapça eseridir.
Ef. nin
Bu risâlede söfiyûnun vahdet o kadar vuzuhla anlatyor ki
telakkisini
Muhammed Nûr' bile "makam ahadiyyetül cem'den vârid olmutur.
zhâr câiç deildir. Bulduunuz yerde yakn; yahut ta saklayn;,, demi-
tir. Abdürrahim efendi keke bu risâladen baka risâle yazmasaydi; hele

nazma hiç özenmeseydi... lim ve ihâtas, tasavvuftaki rusûhu tamamiyle


bu tefsirde görünüyor. Sonundan bir ksmn yazyoruz, "ya Muhammed'
Rabbine salat edüp ayn olduun gibi enfüsü âfâk büdününü, belki
büdüni vücûdunu kurban et; taki sen hakikatta benim aynm olduun ve
benim gayrim olmadn gibi benim zâtmdan baka bir eseri mevhum
da kalmasn.
Büdün, nasl araplarn hiyari emvali ise, bütün ekvan da senin hiyari
emvalindir. Onu tasadduk eyle ve benim vücûdumla cemii zerrâtta envai
tecelliyat ve eltafü kemâlât ile bulun Kim, sana buzeder,
ve kadrini bilmezse ki o benim kadrim, ya'ni bu sûrede tafsîl ve iâret
eylediim senin kadrinden ibarettir, ebter dir. Ya'ni, bu mürikin vücudü-
nün neticesi, hatta vücudü yoktur. Belki hayali mahzdr ve gayri mev-
cuttur. Hali, gayri mevcut vehim ve irk olduu gibi mevcut olmasnn
da imkân yoktur, te bu, ebterdir. Sen nasl ebter olursun ki - ya
Muhammed' - iâreti ahadiyyei zâtiyyei kur'aniyyede tafsîl olunduu gibi
Melâmiler — 20
:

Üçüncü devre Melâmîleri


2Qg
hayyülkayyumsun. Nasl ki
sen,benim hayat ve kayyumiyyetimle
sözümüzle de bunu ta'bir ettik,, [1].

Abdürrahim Ef. risâlenin sonanda "ûU. tJ ****&<k*'^


<,^VV U '» diyor.

Risâlei vehbiyye s

Fakat kafiyedn acayip bir eydir.


muarra
Bu risale manzumdur.
Misâl olmak üzere birkaç beytini yazyoruz
Lisan da gayet bozuktur.

Huda'ya hamdü ükrolsun yaratt kudretinden


ol,

eya mevcudat ann emrin edüp makbul


Kamu vü
kim vardr
Bikülli âlemi a'lâ, dahi esfelde
secde kluplardr
An tebih edüp cümle dahi !

çinde nüshai insan ki zâtna olup mir' ât,


Kluptur cümleye serdar ana olmu delil
bizzat.

Salât ile selâm olsun o Fahrül


enbiyâya kim

Buyurmutur hadîsinde bilen nefsin olur hem nam !!

Bilürmisin nedir mürit ? o bir mazhar küllîdir.

Annla bitti hep iler o mazhar Hak olmutur !

anlatyor.
Bu risâlede merâtibi tevhid ve ittihad

Kasîdei nuniyye s

ayn tarz ve ayn vadidedir. Bu eserle güya


Bin beyit kadar olup
"Muhammediyye,, yi tanzire çalmtr !

â\£ er.
:

Üçüncü devre Melâmîleri 307

erhi afiye : bu da manzum.


Kasîdei tâiye : „ „
Merâtibül vücut : „

HediyyetUl Hac

"Merâtibi fenâ ve bekay anlatan ve bunlan menasiki hacca tatbik


eden küçük mensur bir risâledir. Sonunda seyyid'in bni fârz divân
okurken müzdelifede ervah enbiyaya mülaki olup haçta o mahalli
Abdürrahim Ef. ye irâe eyledii de yazlmtr,,.
Risâlei iradei cüz'iyye,
erhi srr •••jJ- ^
Risâlei ruhi kzl alâ esrân ncbzû! muammay srr ezel Acjj>.s rj MUj
j.« ^L** <J>Ju*

Abdürrahim Ef. bu acayip isimli risâlede Seyyid'in hulefâsndan tip'li


Sâlih Rifat Ef. nin 10 beyitlik vezinsiz, kafiyesiz, hatta manasz bir gaze-
lini nazmen erhetmi. Mukaddemede diyor ki

r
ki IL ^SCVI ;4, J jfUl -V-Jl V^U Jl«i (oli- J_^-s »

ac >_jls W</-* J V-^T-JJ tjj>'' *\ Cj\ ^ JkS j A^k- ol j±>-


uC- oa^-j {^j isi l,^L;u J l
r"L_JL el? ^j/^lj 5. U5CJI _j jlsJI J Uj^Ij j.ju

ÇUL IjIJkij U^. l


rXî5"j, ÇU-^J v ^- 1
Jl ^ jlj

Bunlar okurken bilâ ihtyâr Ziyâ P. merhumun

Gûetmesin öyle söz kulaklar,


Alûdesi olmasun dudaklar !

beytini hatrlyorum.
Risâleden anlalyor ki Abdürrahim Ef. adam akll meczup bir zât
olduu gibi Sâlih Rifat Ef. ye de pek meclûp imi.. Esâsen Melâmiler de
bunu söylemektedirler. Bu acâyip risaleden bir ksmn yazyorum:

Beyti evvel

Dersimizdir ruhi mahbup dersi ak okuruz


lmimize yok nihâyet suret ile mesturuz!

Ij (.Ul;
$ 6^ *-jJ* ja Jîe iti ûsb
v \_,»-
: !

Üçüncü devre Melâmîleri


308

Rif'atasaldn cemâlin nurunu yaktn beni,


Dersi ak
mahvedüp nur eyledin, aldn beni!
Cümle uak per açuben uçtular pervâneve,
Girdin akn aynna gayr kalmad aldm beni
Srr in hem sendedir hem cümle aynmdr hemin
Srr kaftan [1] bir haber ver sanma hem aldn beni!

Hamdülillah ki cemâli Rif'at oldu can bana,


Gam deil mahcub olanlar dimeyeler can bana!
Âkn ile hemser ola;
matlubu odur yar
Ber mürad oldum bugün hem Rif'at oldu can bana!

Madeni cümle avâlim olmuam hem gelmiem


Sanma ey zâhit beni sen oldun nihâyet bana!?

Abdürrahim Ef nin bu .
risalelerden maada manzumeleri de vardr.
ve i'riyeti bertaraf, fikirleri
Bunlarda "Fedâî,, mahlasn kullanr. Lisaân
tanesini yazyorum.
hakknda bize bir malûmat verebileceinden iki
Cezbesi bunlarda da görünmektedir

Dalarken bahri vahdette


Çkardn türlü gevherler.
Bulur ol türlü dilberler!
Beni bu gün bulan sâlik

Muhakkak nûri Hakkm ben O iklimi hakikatta;

Tecelli eyledi bedrim,


Göründü ruyi dildarlar.

Verildi Fâtiha resmim;


Okundu Besmele ismim
Göründü her benim cismim, Bulan bu yüzü izzetler!

Görenler buldular tlak;


Göründü dil bana mutlak,
Muhakkak yüzüdür hem Hak, Bunu buland Kanberler!

Adm ehri melâmette Duyulmu ankay mugrb,


Okundu hutbede W) Bu srdr Hakka çenberler!

hem Göremezler bu gün veçhim;


Niceler cehdederler
Dediler dahi ekferler!
Anmçün zâhidan bana
Dahi ol hâli ruhsârm;
Küfürdür srrmm zülfü
Budur srr peyemberler!
Bu gün tutmu hep âfâk
(? .A\Js hem Bu ün srr bana geldi,

Budur râh hakikat bil; Sakn olma o serserler!

Sakn sanma ki insandr!


Bu gün benden duyan Hak'tr,
Kuruldu veçhe minberler!?
«Fedâî'» ehri itlakta
Üçüncü devre Melâmîleri
309

Kimdir ol kim ola sevmiye cemâl ?


Mektebi irfana varmayan a'ma
Ne bilür kim kimdir meclâ?
Nüshai âdemi eyledi mir'ât;
Tecelli eyledi nice zuhûrât.
Ol sofo eytan secde etmedi,
Tardoldu ebedî kurba yetmedi,
Camii CAjj-te nice der idi?
Bâdei ak ile hem harab idi.

Ol srri abb ârife sor da bil;


Mescudi melâik hem ol etmi bil!
ibu gencin tlsmn bulmak muhâl;
Ey «Fedâî» ak ile sen buldun cemâl!

ABDÜRRAHM E. HALEFELER

AbdUlehat Ef.

Üsküp'lüdür. Kurrâ hâfzlanndandr. Âsan yoktur. Üsküp'te tah-


minen 1332 h. de vefat etmitir.

Hac Hafz Abdürrauf Ef.

cazetnameli hocadr. Bir müddet da bulunmutur. Be-


istanbul'da
yazit camiinde va'zeder, va'zdan sonra cemaata zikrettirirmi. 1340 ta
Üsküp'te vefat etmitir.

Yonus Ef.

Pritine'li olup
cezbedâr bir zat imi. Muhammed Nûr' Pritine'de
bir düünedavet edilmi. ehre girerken Yonus Ef, bir minareye çka-
rak "Ey müslümanlar; Muhammet Rasulullah geliyor; -istikbâl edin!,,
diye
barmaa balam. Bunu duyan hucalar Müftüye müracaatla ikâyet
etmiler. Nihayet yine hulefâdan Hac Maksud Ef. Müftüye gidip "H.
:

Üçüncü devreMelâmîleri
2|q

demek istediini beyan ve ümmî ve


Peygamberin vârisi ulûmu geliyor,,
ederk meseleyi
cezbeli bir zat oldunndan kusruna bakamamasn reca
etmitir.
kapatm. Piritinede tahminen 1330 da vefat

ismail Ef.

Rumeli'nin bir çok yerinde Tel-


Koçana köylerinden Maya da'ldr.
graf müdürlüklerinde bulunan
bu zât takriben 1328 de vefat etmitir.
Nerede vefat ettiini örenemedim.

AL URFÎ EFEND

domu ve ticaret için Msr a gide-


Güricenin "Polyan,, karyesinde
bilâhara Selânie gelerek orada tavattun
rek uzun müddet oturmu,
hakikatan âlim ve fâzl bir zattr Seyyt
Muham
etmi olan Ali Urfî Ef. yanlardaki
sonra Selanik te
med Nu-'a intisap ve ahzi hilâfet ettikten
1305 te vefat ederek selank mev-
evinibir tekke haline ifra eylemiti.
levîhânesi civarna defnedilmitir.

Asâr:
hikemiAtâiye, terceme maksadul
Serhî divân Niyazîi Msrî, tercemei
gazeli üftade, es'ile ve ecvibe
muta-
aksa! tercemei insani kâmil, erhi
varidât erhinin tercemes,
ktaburreat
savvifâne, Muhammed Nurcun
filmebdei velmead tercemesi [1].

nin manzumeleri de vardr.


Bunlar vezin ve kafiye noktai
Urfî Ef
Bir gazelim
nazarndan Abdürrahim Ef. nin manzumelerinden hallicedir;
yazyoruz
Sâliki tevhit olanda gaflet olmaz bir vakit
Allah illâ Hû diyende gaflet olmaz bir vakit.

Cümleyi Hak gözlemek ahkâm zikrullahtr,


bir vakit.
Zikrile illâ görende gaflet olmaz

tercemesi millet kü-


[Tl^unar^^m^^e ve gayri matbudur. erhi vâridat
tercemesi, darülfünun kutupbanesmde
tüphane inde tasavvuf,, 983 numarada, kikemi âtâî
bulunmakta*,
SSTZ^l. Dikeri melâmî ihvaninda ve müteferrik bir halde
: :

Üçüncü devre melâmîleri 311

Geles de herdem havatr, cehlile varid deil,


Geldiin kanden bilende gaflet olmaz, bir vakit.

Bir kere bîdâr olan can dâimâ yakzândr,


Gayriyi mahveyleyende gaflet olmaz bir vakit.

Zevki Urfî'dir bu, kasdm tecrübeyse bil ki sen


Varidi mevrut görende aflet olmaz bir vakit,

®
Babamda ben babaiken babam dourdu anam,
Anamda meme emerken anam dourdu babam!

Beytiyle balyan ve abdürrahim Ef. nin bendegânndan ve Kosva


vilâyeti muhasebe memurlarndan smail Hakk Ef. tarafndan erhedilen
bir de athiyesi vardr.
Urfî Ef. nin nesirlerinde lisan selis, ifâdesi vâzh ve muntazamdr.
Müritlerinden yeniehirli Vehbî Ef. ye yazd mektuptan bir kaç cümle-
sini naklediyoruz
"Her ne dürlü sfât irade olunsa, mevsuf hazretlerini beyan ve vas-
fettiinden, sfât, mevsufun ayndr. Amma mevsuf, sfâtn ayn olamaz.
Zira mevsuf, mahsur olmad gibi sfât kaim ve zâhir olmak için de
mevsufa mühtactr. Meselâ, ilim, sfâttan bir sfattr. Ancak mevsuf, ya'ni
âlim olmadan ilim bilinmez ve zâhir olmaz. Âlim, ilme ârif ve muhit
olduundan, ilim, âlimin ayndr. Amma Âlim, ilmin ayn deildir. Zira
âlim, ilmi ve her sfat camidir. îlim, âlimi cami' ve muhit olmad gibi,
ilim, zâhir ve kaim olmak için de âlime mühtactr. Hulasai kelam; fiil,
fâil ile zahir ve kaim olduundan fâilin ayndr. Fâil, fi'lin muzhiri ve
mutasarrfdr. Sfât dahi böyledir. Abdin ef'âle müdahalesi bahsine
gelince : dersiniz Js>w iy
i. jdj y tr. dersini daha görmediniz.
Bu bahis, o mertebenin dersidir. Cebir, hulûl ve ittihat, ikilikte olur.
*s\y\ iy^yV zevkine nâil olan haktan maada mevcut görmez. Var ve mevcut
gayr olmaynca, cebir, hulûl, ittihat kimden kime olabilir?
Tevhid, iskat izâf âttr. zâfât, Hak taalâ hazretlerinden maada veh-
molunandr. nsan, hayvan, kurt, ku, hacer, ecer ve âir mahsusât ve
ma'kulât, mevhumâttr. Bunlarn kâffesi mahvolup rji^
srrna mazhar olan Hak'tan gayri görmez
«& j

^ r> m
Hulâsa Urfî Ef. nin bütün âsân ilim ve temkinine bürhandr.

tipli Salih Rifat Ef

tiplidir. Seyyit Muhammed Nur' a intisabndan sonra memleketinde


Üçüncü devre melâmîleri
312

yaptrd tekkede irad ile megul iken 1326 tarihinde vefat ve tekkenin

haziresine defnedilmitir. .

vardr. iirleri Abdur-


Istlahat sofiyyeye dâir bir risâlesi ve divan
manzumelerine benzer. Divan darülfünun kütüphanesinde
rahim Ef. nm
Harirîzâdenin bir mecmuasnda mevcuttur (M 263).
bahâriyesinden iki beyit
yice bir murabbamdan üç parça ile bir
yazyoruz :

Seyyidim Nuri Muhummed eyledi azmi hicaz

Nice evlâd ve hem iyâl ile revnak traz.


Ola meymunü mübarek ehli Hakka sâli hâl

Rehberi rah hakikat eyledi azmi hicaz.

Hem rikâbnda yürür eshabü erkân edep,


Ol habîbin em'ine cem' oldu bu pervane hep;
Sayesi Dârül amandr eyhimiz Nurül arab ;

Rehberi râh hakikat eyledi azmi Hicaz.

Pîevâyi Haknümâya her kim eyler ittiba',


Halk içinde' yoksa kadri Hak'ta eyler irtifa'..
Cümle eshab ile etti Rif'atî de içtima'
Rehberi râhi hakikat eyledi azmi Hicaz!

Sevdiim mahbub cemâlin âka arzeyledi,

Nevbahar erdi yine azmi gülistan eyledi.


Feyzini bârân nîsân gibi îsâr eyleyip
Câmei hadrây melbus hoça seyran eyledi!!

Rif'at Ef. nin Abdürrahim Ef. ile de hususiyeti vardr. Abdürrahim


Ef. nin tercemei halinde yazdmz veçhile >ja & vsu, bu zatn bir gaze-
lini erhiçin yazlmtr.

Üskiip'lü filintah zade hoca Mahmut Ef.

Tasavvuf ye fkhta rüsuhu olan hoca Mahmut Efendi 1310 da hicaz-


da vefat eylemitir. Muhammed Nur'un hulefasmdan olan bu zatn
âlim
ulemas da
ve fâzl bir zat olduunu, yalnz Melâmiler deil, Üssküp
tasdik ediyorlar.
;

Üçüncü devre melâmîleri


313

erhi kit'a
Risâlei ruh, Ali mâm gibi eserleri bulunduunu Tâhir
Bey merhum, menakibinde yazyor.

Faik Mehmet Bey:

strumça'hdr. Seyyit Muhammed Nur'a bîat ve nâili hilâfet olan


Faik bey, Muhammed Nur'un vefatndan sonra dergâhna eyholmu ve
1319 da müsâfireten bulunduu selânik'te vefat eylemitir. Muhyiddin'in
Risâlei gasviyye'sini
ij-y.ii jj \j} .„ ,
erhetmi olduu gibi "«jlju'u^
oUju Cj
ecvibei mutasavvifâne gibi tasavvufî eserleri ve iirleri de
^
js .
^
vardr.

Tâhir bey merhum, bir na'tinden u iki beyti almtr.


Tâ ezelden Fâiki bîpare âktr sana.
Kl efaat, lutfedüp al kemteri senden yana !

Zât pâkin ehli akn sevgili cânânsm


Ruz maherde cemâli pâkini göster bana!

Bu beyitlere nazaran Faik B. vezin ve kafiyeye agâh imi..

Hac Süleyman Bey:


,
strumça'hdr. Seyyit, ekseriyetle eraf beldeden olan bu zâtn
konanda otururmu. Risâlelerinden bir çounu, bu konakta yazdn
sonlarnda tasrjh ederek kaydetmektedir. Asarn bulamadk. Seyyit'ten
sonra tahminen 307 senesinde vefat etmitir.

Hac Abdiilkadir Bey:

strumca'h olup Hac Süleyman Beyin biraderidir. Seyyit' bu zata


"iblîi zaman,, dermi. Tikve'te merkezi kazada yaplan tekkeye Seyyit
tarafndan hilâfet verilerek gönderilmi ve Abdülkadir Bey Balkad harbinde
tekkeyi yama ve ihraktan kurtarmaa muvaffak olmutur. Harpten sonra
95 yaslarnda vefat ve tekkenin haziresine defnedilmitir.
Abdülkadir Beyin e'ar da vardr. Fakat melâmî hulefasmdan ekseri-
sinin manzumeleri gibidir.

Gözün aç bak ki göresin Ne remzi var bu ekvânn?


Günetir kim. ata tin Kamu ekvan alur feyzin!!
Üçüncü devre melâmîleri
314

balyan manzumesini bizzat kendisi erhetmitir. Beyin bir de


beyitleriyle
isimli risâlesi vardr. Bu risale sual ve cevapl bir
"Musahabei maarif,,
Muhtasar, fakat tasavvuf ve melâmet hususunda müfittir.
risaledir.

Atîdeki yazlar, mezkûr risaleden naklediyoruz:


"
Suâl : Alemi ma'nada bir pîre varup sual ettim ki Hakka varmak
isterim; yol göster.
Cevap: Yol senin nefsindendir
Suâl: Suret için acaba bir vücut varm?
ilmin taallukundandr. emri Kün,
Cevap: Hayr, yoktur, kiyam ise

taallukudur, cevabiyle cemii mevcudat, emri Kün'den, ya'ni ilmi


ilmin
ilâhinin taallukundan olduunu anladm.
kudretim nedir?
Suâl: Benim hayatm, ilmim ve iradem ve
Cevap :
ki sfât ilâhiyyenin ayndr,,
Buyurdu [1].

Hac Abdülkadir B; H. Ali'nin

matla'h mehur i'rini de erhetmitir.

Hac Kani B.

lerin biraderi Mehmet oludur.


B. in
Hac Süleyman' ve Abdülkadir B.
Abdülkadir B. den hilâfet
Her iki amcasndan da sülük görmü ve
almtr. 1341 de stanbul'da vefat etmitir. Asâr yoktur.

Ali Riza Vasfi Ef.

tekkesi eyhidir. Meratibi tevhidi sey-


Manastrl ve Manastr rifaî

merâtibi ittihad eyh Ahmet Sâfi Ef. den


almtr. Hilâfeti de
yitten,
Sâfî Ef. dendir. Kesreti müridaniyle
mehurdur. 331 de vefat ederek
tekkesinde defnedilmitir. Risalelerini bulamadk.

Eskiehir mevlevîhanesi eyhi Hac Hasan dede Ef.

Uzun müddet stanbul'da oturmu ve Seyyid'le stan-


Eskiehirlidir.
bul seyahatlarndan birinde görüerek melâmet
almtr.

[J Bu risale, Darülfünun kütüphanesinde 16620 numaral mecmuadadr.


Üçüncü devre melâmîleri 315

Erbab hâl ve temkinden bir zat imi. Mevlevîlerin hiç biri melâmîliini
bilmiyor. Dede Ef. ayn zamanda tarikat kadiriyyeden de müstahlef
imi. 1824 tarihinde 85 yalarnda vefat etmi ve mevlevîhânedeki tür-
beye defnedilmitir.

Tire mevlevîhanes eyhi Hayrullah dede Ef.

Kadiriyye ve mevleviyyeden müstahleftir. Tire'de tevellüt etmitir.


Dersten mücaz olup müderrislikte bulunmutur. Meayihi mevleviyyenin
ekserisi gibi bu zat ta Mesnevi okumu ve okutmaa mezun olmutur.
1333 de mevlevîhane yandktan soura zmir'de Karantinede oturmu, tek-
ke, muhibbamn dardimiyle tekrar yaplnca yine Tire'ye gelmitir. Melâ-
milii ve melâmet hilâfetini, mevlevî tarikinde de eyhi olan Eskiehirli
Hac Hasan dede Ef. den ahzetmitir. Mütevazi ve rind merep bir
zat imi... Mevleviler Hayrullah dedenin de melâmîliini bilmiyarlar.
Yalnz mülga Üsküdar mevlevihanesi eyhi ve Üsküdar kütüphanesi
müdiri Remzi Ef. dedenin mührünü görmü. Bu mühürde "Tire mevlevî-
hânesi eyhi Hayrulla baba,, yazl imi. Hatta mevleviyyede baba
ta'biri olmad halde bu ta'biri ihtiyâr etmesinin sebebini sorunca
"o civarda bana öyle diyorlar,, demi,,. Maamafih bununla melâmîliini
istidlâl edemeyiz. "Baba,, ta'biri melamîlerde de yoktur. Bu mührün
hakkine sebep yine her halde, Dede Ef nin söyledii marufiyyeti olsa
.

gerek. Yahut ta Dede'nin Bektaî babal da vardr.


Biz, Hayrullah Dede'nin melâmî halifesi olduunu ve melâmeti eski-
ehir mevlevî eyhi Hac Hasan dede'den ahzettiini, kendisine müntesip
bulunanlarn hemen hepsini melâmî yaptn, kendisinden evvel vefat
eden Ali Ef. ve efik Ef. isminde iki zât Melâmîlikte istihlâf ettiini
bizzât ihvanndan örendik. Hicrî 1347 de vefat eden Hayrullah dede'nin
Ödemi'te el'an bir melâmî halifesi vardr,,.

Mirefte'li Hoca Abdullah Hulusî Ef.

Mirefte'lidir. stanbul'da ikmali tahsil ettikten sonra fatih civarnda


kad çemesi medresesine müderris olarak elli seneden fazla bir müddet
tedris ile megul olmutur. Muhammed Nûr'a 1288 de stanbul'da bîat
eylemi ve bilâhara da hilâfete nâil olmutur.
Gayet güzel ta'lik yazd cihetle ta basmas matbaalarnda hattat-
lk ta ederdi. Melâmî hulefas içinde hakikaten temkin ve irfan sahibi,.
316 Üçüncü devre melâmîleri

tarih ve ulu mi sâirede bihakkin mütetebbi' ve âlim, iir ve inada mâhir,


zevahire riayetkâr, edebi Muhammedîyi hakkiyle gözeten bir zât imi...

Camînin "Mir'atül akaid,, ini türkçe erhedip tabettirmi ve "Ta'rîfât


Seyyid,, i kendisi itmâm ederek tab'na muvaffak olmutur. Bunlardan
baka Osmanllarn Abdülmecid'in zaman-
iptidayi saltanatndan itibaren
na gelinciye kadar gelip geçen Salâtinin, Sadrazam, eyhülislâm, kapu-
dan deryalarn tarihi velâdet ve vefatlarn, cülus, tayin ve infisallerini
birer cetvelde irae eden "esmerül hadaik,, isminde bir eseri de vardr ki

kendi el yazsyle ta basmas olarak 1267 de tabettirmitir [1].

Bu eserin ba tarafndaki methiyyeden naklettiimiz u üç beyit, Ef.

nin kudreti iriyyesine ve lisannn selâsetine delildir:

Nzambahâyi âlem hazreti Abdülmecit hanm


Zaman adli revnak verdi evrengi Süleymane.

Sipihrârâyi evket, pâdiâhi neyyiran tal'at;


Fürûgi nutku zînetsâzdr gülzâr devrane.

Odur sâhip krân, âlîhimem Mehdîi isi dem ;

Adâlette nazîri gelmemitir mülki imkâne.

merhum, "Osmanl müellifleri,, nde "manzum ve mâtbu


Tahir B.
"Mantkuttayr,, tercemei de muhibbanndan Fedâî mahlasl bir âir na-
mna muharrerse de asl terceme esâsen bu zatndr,, diyor.
1302 tarihinde vefat eden Abdullah Hulûsî Ef. vasiyyeti mucibince
Sar Abdullah Ef. nin ayak ucuna defnedilmitir. Mezar ta Hamzavî
talar gibi olup ba tanda girift sülüs ile

Ayak tanda:

[1] Millet. K. Tarih ; M 40.


. -

Üçüncü devre melâmîleri 317

yazldr.

eyh Ahmet Sâfi Ff.

Istanbul'lmdur. Babas Müfti hamammdaki Rifâî tekkesinde metfun


mehur vâiz "Kara sarkl eyh,, tir [1]. stanbul'da ehremininde Saray
meydanndaki Rifâî tekkesi eyhi 1288 de
atanbul'da Seyyit
idi.

Muhammed Nûr'a mülâki olup bîat etmi, bilâhara da Halîfe olmutur.


Asâr yoktur. Takriben 1310 da vefat etmitir. Tekkesinde medfundur.

eyh Kemâl Ef.

eyhi namiyle maruf olup, Balat'ta mahkeme altnda Sünbülî


Balat
tekkesi eyhi idi. Babas, Sünbül Ef. tekkesi eyhi Rzâeddin Ef. den
müstahlef Mehmet akir Ef. dir.
Kemâl Ef. 1257 de domu, Rzâeddin Ef. ye intisap ederek hilafet
almtr. 1288de stanbul'da Muhammed Nur'a bîat etmi, 1292 de hacca
gidip yedi sene Emânât mübâreke hazinesi ba kitabeti hizmetini ifâ et-
mi, 1300 de stanbul'a gelmi ve 1332 de vefat etmitir. Melâmî sülû-
künü Harîrî zade'den tekmil etmi ve yine mumaileyhten a'bânî tarikine
de intisab eylemiti. Asân yoktur.

Vehbî Ef

Manastr'ldr. Seyyit'ten hilâfet alan bu zâtn âlim ve fâzl bir zât


olduunu Melâmîler rivâyet etmektedirler. Bana epeyce adam tobla-
mas üpheye düürmekle Trablusgarb'a nefyedilmi-
istipdat hükümetini
tir. Menfasnda
5 sene kadar kalup afvedilmi ve stanbul'a gelmitir.
Hicrî 1323 te stanbul Beyolu Kamerhatun camii imam iken vefat edip
Kasmpaada drîsi Muhtefî'nin sa tarafna defnedilmitir.

fl] Bu isimle maruf olan mumaileyhin asl adm örenemedik.


318 Üçüncü devre melâmîleri

eyh Abdîilkerim Ruhî Ef . t

stanbul'ludur. Gençliinde enderona girmi, bir müddet sonra çkp


tütüncülük, badhu arzuhalcilik etmitir. Tasavvufa merak ettii
cihetle

görümü, nihayet Safî Ef. den tarikati Rifaiyyeye


bir çok meayihle
sülük edip hilâfet almtr. 1288 de Safî Ef. ile beraber Boyac
köyünde
harirî zade'nin yalsnda seyyit Muhammed nûr'a mülâki olmu ve
melâmete sülük eylemitir.
rumeliye avdet ettikten sonra Abdülkerim Ef. muhtelif
Seyyit'
tarihlerde iki kere gidip kendisiyle görüerek nihayet melâmî hilâfeti

almtr. ehreminindeki Rifaî tekkesiyle melevîhâne kapusundaki Tarsus


Rifâî tekkesi, eyh âfî Ef. nin uhdesinde olmakla Abdülkerim Ef.
Muhammet nur'un emriyle Tarsus tekkesini âfî Ef. den alp meclisi

meâyih tarafndan kendisine tefviz ettirerek haftadan haftaya zâhiren bir


Rifâî mukabelesi yapmak artiyle melâmilii nere balamtr.
Abdülkerim, bana bir çok mürit toplam ve bunlar melâmetle
sermest olarak rast geldikleri kimselere vahdete âit laflar sölemee
balamlar ve bendelerinin er'an mubaîâtszlklar görülmütür. Esâsen
kerim de zavâhire pek riayet etmezmi. Kendisini bilenler, ekseri
Ef.

evkafnn kahvede tavla oynamakla geçtiini soyliyorlar. Nihâyet, bu


ahvâl nükhetini mucip "olmu ve bursa'ya nefyedilmitir.
Bursa'da be sene kalan Abdülkerim Ef. son zamanlarnda bir az
ateh getirmi ve müvazenesizlik göstermi, 1323 te mahalli mezkûrda
zâta
65 yalarnda iken vefat etmitir. Bursa'da Ya'kup Ef. isminde bir
hilâfet vermi olduunu ihvâmndan duydum.
Âsâr: Seyyd'in Niyâzî erhini itmam ve tezyil etmitir, «ji-i&vi»

isminde Melâmî sülûküne âit küçük bir risalesi vardr.


Abdülkerim Ef. iir de söylemi. Lisân selis, efkâr muntazam olup
dier Melâmî halîfeleri gibi vezin ve kafiyeye bigâne deildir. Mahlas
Ruhî'dir.

Melâmî, taht kenzin matla ma'nây insandr ;

Melâmî, huhbi zâtn mazhar mahbubi yezdandr.

Melâmî, tâifân kudsiyâna kbledir cânâ,


Melâmî, ehli vicdâna muallâ Arç Rahmandr.

beyitleriyie balyan uzun bir manzumesiyle


Canlara canan olan Seyyit Muhammed Nur'dur ;

Dertlere derman olan Seyyit Muhammed Nur'dur.

matla'l medhiyesi, ihvân arasnda mehurdur. Bir na'ti ile bir gazelini

yazyoruz.
! ! !!

Üçüncü devre melâmîleri

Ey vücud etvarma cevlân Habîbi kibriyâ,


Vey vücud esrarna seyran Habîbi kibryâ

Vâcidü mevcüd seni mir'ât edindi üphesiz,


Sîreti Hak, sürati Rahman Habîbi kibriyâ !

ann tebcil içic geldi Qj.lt J^'y


ite bnrhan ;
ahidim Kur'an Habîbi kibriyâ !

Vasf Kur'an, hulku Kur'an, sâhibi


Srr yezdan, zâhirin fürkan Habîbi kibriy !

Veçhi pâkin nûri emsi zât Hak meclâsdr,


Cümle âlem hüsnüne hayran Habîbi kibriyâ !

Tahriü Hâdî vü Yâsm, Hâyi Hakkn mimisin,


Nünü Sâdü Kaf oî^ilj Habîbi kibriyâ [1]

Hubbi zâtn mazhar, kenzi vücudun matla,


Mebdei kül aslna burhan Habîbi kibriyâ !

Hâsl Hak, zâtm mahbub edüp ba'seyledi,


On sekiz bin âleme sultan Habîbi kibriyâ !

jil^lj J. li'tjj-- nutku îkandr bize


Görünen, senden gören Sübhan Habîbi kibriyâ !

Hizmeti na'ti erifin ile Rûhî' fahreder,


Mahz lutf undan diler ihsan Habîbi kibriyâ.

Tahtigâh dilde iclâs eyledi sultam ak'


Kürsü sadra kuruldu bir azim eyvân ak..

Reeder envâr ak mübtelâ uakma


Mestedip üftadegân oldular hayran ak.

Nevhai Nûh'a sebep oldiysa ger akn yeli,

Garkeder uakm batan baa tufan ak !

Görmedinmi Mustafa'yi, rehnümas ak idi ;

Leylei esrâ'da cilve eyledi Sübhân ak

Bâi .ui^ i ak erhedrsen Rûhiyâ,


Noktai Srr Ali'den faolur. Kur 'an ak

[1] o-l <f*"


î»J*~i\*» jiiJlj o J.»AliT_,a!lj 3 sûrelerindeki hurûfi mukattaâtm Peygam-
feer'in isimleri olduunu anlatyor.
: :

320 Üçüncü devre melâmîleri

ABDÜLKERM EFENDNN HALÎFELER

Kantarc Aziz Baba:


Kantarclkla temini maiet eden bu ümmî zatn birçok kerametleri
söylenmektedir. 344 senesinde 52 yanda olduu hâlde föc'eten vefat
etmitir. Silivri kapusu mezarlnda medfundur.

Terlikçi Sâlih

Abdülkerim Ef. nin dervilerindendir. ehzade banda dükân vard,


ilmi olmamakla beraber bir çok tasavvuf kitaplar okumu, hafzas kuvvetli
olduundan bunlar adeta ezberlemi bulunduu sohbetleri de harfiyyen
;

hafzasna alm olduundan bana bir çok kimseleri toplamt. Natkas


hafzasndan kuvvetli olan Sâlih Ef., yanina gelenleri bendetmek için
"tekik,, usulünü kullanrd. Meselâ; ««u-u^u^ it^ u'» âyetini âzzolarak
okursak "allah, âlim kullarndan korkar,, ma'nasna gelir. Bu ne dimektir?
Melekler âyet mucebince isyan edemezler. Allah', eytan da meleklerle
zikr ediyor; «u-^t y ij^-i» diyor. Melek ise ne için isyan etti? Kuldan
teklif sâkt olmaz, «is^^k ^.j^b» âyetine ne demeli? hâlde teklif u
yine teklif ile sâkittir v. s. gibi.
Sâlih Ef. bilmiyerek benimsedii bu eski bâtn usûlü sayesinde bir
çok kimseleri hatta — çok gariptir — Mahmut Esat Efendi merhumu
bile kendisine bendetmitir.
Bu zat siyasete de karmtr. ttihadü terakki frkasna girdii ve
hatta meb'uslua namzet ilân edildii hâlde bir müddet sonra muhalefete
balam, nihâyet Sinob'a nefyedilmitir. Avdetinden sonra 1341 de vefat *

edip merdiven köyüne defnedilmitir. Tahsili olmadndan âsâr yoktur.


Kardei Râit Ef. el'an sadr ve Göztepede terlikçilik etmektedir.

âir Ahmet Hamdî B. (Nâzimüi hikem)

Terlikçi Sâlih Ef. nin müntesiplerinden olau Hamdî B. Istanbul'ludur.


Babas Gueba hastanesi ba doktoru Ahmet B. dir. Türk, Arap ve Acem
!

Üçüncü devre melâmîleri


321
edebiyatlarna vakf olduunu Tâhir B. merhum,
yazmaktadr [1]. stipdat
devrinde Nâcî taradarlanndan olmakla
mumaileyh tarafndan "Nâzmül
hikem,, lakabiyle tavsif edilmitir. Bir
müddet Sansurlukta bulunmu bir
aralk ta Aksarayda' tesis ettii «Medresei
edebiye,, mektebinin m'üdir
ve ders nazrln ifâ etmitir. Son memuriyeti
Meclisi kebîri maarif
araldr. Bu memuriyetten tekaüt olan Hamdî B.
1335 te vefat ederek
Üsküdar'da Selâmî tekkesi haziresine defnedilmitir.
Hamdî B. kakikaten kavî tabiat bir âiri muktedirdir. Ekseri e'ar
Muallim mecmuasnda intiar etmitir.
Muallim Nâcî'nin Nazmül hikem tavsifine dâir u kt'ay inat etmitir:
Hamdî' ; midâdi hikmet ile kilki mahirim
Zînetliyor sahâifi i'câz dembedem.
Etmektedir zaman seni bir âiri hakîm,
Invânin olsa hikmeti var Nâzmul hikem !

Olu Ali' beyin tevellüdü münasebetiyle de


söylemitir :
nevzada hitaben u i'ri
Feyzi ruhâniyyeti Seyyid Muhammed Nûr ile
...
Dodu burci mes'adetten mihri tâbânm Ali..
Eyledi nûri yakin âsa münevver
g-önlumü,
Oldu dîdâriyle ruen cemi im'âmm Ali..

Sende ben görmekteyim âsân feyzi kudreti,


Çokmudur dersem sana mir at yezdânm Ali
?
Bende ol bir ârifi billâha mânendi
peder ;

Anla sultanlk nedir âlemde, sultânm


Ali
Yadigâr ömrüsün Hamdî' gibi bir
âirin
Murisiandr deilmi sence unvânm Ali ?

Hamdî'nin bir gazeliyle bir rubâîsini de kaydediyo

Sanmayn takdîre kar arz tedbîr eylerim


;

Arifim, ben inkiyâdi hükmi takdîr


eylerim.

Destyârîi kemalâtiyle feyzi akdesin


Kâ'betullahi dili vîrân ta'mîr eylerim !

Ben Melâmî sîretim, meczubi evki vahdetim,


Zühdi huk erbâbn evzâmla dilgîr eylerim.

[1] Osmanl müellifleri. Cilt: 2. Sa : 157?— 159.

Melâmiler — 21
Üçüncü devre melâmîleri
322

Eylesem darb asâyi cezbe vâdîi dile


Ayni i'caz Kelîmullah tefcîr eylerim.

Mushafi rûyin klp her lahza derpii nazar


Beyyinâti hüsni yâri hüsni tefsir eylerim.

Bir hitabullah natkdr vücudu âdemin,


Hak bilip ol nüshai kübrâyi tevkir eylerim.

Mihri pertevbârf akm, istesem Hamdî' bu gün


Lem'ai feyzimle çar aktar tenvîr eylerim !

RUBÂÎ

Ben rindi melâmetzedei mehurum ;

Zühhâdile hembezm olamam, mazurum !

Rif'atta ne var çerha mübahat etsem ?


Hâki kademi Hâce Muhammed Nûr'um !

Seyyah Manatr'h Hac Alamet Baba s

Bu zat ta Muhammed Nûr'un hulefâsndandr. Erbâb ittikadan olan


Hac Ahmet Baba 1308 tarihinde ya
yüze yaklamken Tarsus tekke-
sinde a- ui ^ -o^-i, ^ &
föc'eten vefat etmitir. rak' ve Yemen' kt'alarn
r* â y
eti tefsir edilirken bir
yaya olarak dolam
"Ah çekip

olmakla "Seyyah,, lakabiyle öhret bulmutur.


Tarsus tekkesinin haziresinde medfundur. Mezar
ta Hamzavî
talar eklinde olup kitabesi udur:
y

\ V • A

getirilen
Etraf demir parmaklklarla çevrilip bir türbe hâline
Baba'nn kabrinin yanna Kerim Ef. için ne bir ta dikilmitir.
Üçüncü devre melâmîleri
323
Elmas Ef.

Doyran'a tabi' Dedeli' karyesindendir. Ulûmi resmiyeden icâzet


alm, bilâhara Seyyit'ten de ahzi hilâfet ederek Dedeli' köyündeki tek-
keye eyh olmutur. 1324 tarihinde vefat ederek hayatnda ekseriya
oturduu bir mesire mahalline defnsdilmitir.

Cengârî Mustafa Ef.

câzetli hocadr. Doyran' tekkesine eyh olmu, 1325 tarihinde vefat


ederek tekkeye defnedilmitir.
ihvan, bu zâtn "Vâridât,, terceme
ettiini söyliyorlar; fakat biz görmedik.

Yakova'h Hâfz Süleyman Baba:

Tahminen 318 - 320 tarihlerinde vefat eden bu zat, Zeki, Pirzerin'li


Hac Adem Ef. Hasan Ef. isminde üç zâta hilâfet vermitir.
Zeki Ef; Seyfettin Ef. den sonra Pirzerin' tekkesine eyh olup
1928
de vefat eden Ömer Lutfî Ef. ye hilâfat vermitir.
Hac Âdem Ef. de Hakk Ef. isminde bir eyhi ve Doyran' tekkesine
eyh olan Hac Hamd hoca'y istihlâf etmitir. ey Hakk Ef. el'an
Usküp' Melâmî tekkesi eyhidir.
Hasan Ef. nin de Bosna'da Hayrullah Ef. isminde bir halîfesi vardr
ve henüz hayattadr.

Pirzerin'li Topal Recep Ef. s

Pirzerin'de Rüdî muallimi olan bu zâtn fevkalâde nüfuzu olup o


civarda Melâmîlii nerettii söyleniyor. Pirzerin'de yaplan tekkenin
ilk eyhidir. 1318 de vefat etmitir.

ey Hüseyin Sdk Ef.:

Mora Yeniehir'inde 1264 te domutur. Babas Sa'dî tarikatndan


müstahlef ye Yeniehir Dergâh atik eyhi Hâfz Muhiddin'
Ef. dir.
Tasilini Yeniehir medresesinde icâzet almak suretiyle ikmâl edip
!

324 Üçüncü devre melâmîleri

Dergâh eyhi bulunan büyük biraderi âir Mehmet Vehbî Ef. den
atik
Sa'dî tarikine intisap etmi ve bilâhara mezkûr tarikattan hilâfet te almir.
Sdk Ef. Yeniehir'den Ikodra'ya giderek Rüsûmat memuriyetinde
bulunmu, sonra tekrar maskat re'sine avdetle Cemaat islâmiyye ba
kâtibi olmutur. îkodra'da 14 sene kalan Sdk Ef. Muhammed Nur'a
müntesip bir çok kimlelerle görümü, bu suretle melâmete mahabbet
ederek o sralarda Doyran'da bulunan Seyyid Muhmmed Nur'u ziyarete
gidip mumaileyhe intisap etmitir. Müteaddit defalar Seyyid'in sohbetinde
bulunup Melâmîlikten de hilâfet alan Sdk Ef. son zamanlarn zmir'de
Düyûni umûmiye a'ar memurluunda bulunarak geçirmi ve 1337 senesi
Muharrem'inin birinci günü vefat ederek Emir sultan tekkesinde biraderi
ve ilk eyhi Vehbî Ef. nin yanma defnedilmitir.

Osman Zevkî Ef.

Bu zata Zevkî mahlas, bizzât Seyyit tarafndan verilmitir. Tahmi-


nen 1317 senesinde Selânik'te vefat etmitir. Fâtiha'y müfessir bir
risâlesi varm.

Mehmed B.

îstanbul'ludur. Sâfî Ef. den melâmet, Muhammed Nûr'un olu erif


Ef.den hilâfet almtr. 1343 Ramazan'mn 17 inci gecesi vefat etmi,
Edirnekapusu mezarlna defnedilmitir.
1334 te vefat eden Nurullah B. isminde bir zât ile Osan âdî Ef.
ye hilâfet etmiiir.

Osman adi Ef.

1299 da stanbul'da tevellüt etmi, tahsilini Darülfünun'da ikmâl ede-


rek Riyaziyât ubesinden mezun olmutur.
Franszça, ingilizce, talyanca bilirmi. Mehmet B. e intisap etmi
ve mumaileyhten hilâfet almtr.
Bir gün "Her ne yana eilsem her ey o tarafa eilir.,, deyip sa
tarafnan eilmesi üzerine karsedaki servi aaçnn da sa tarafa eile-
rek krldn ihvanndan bir zât nakletti
1338 senesinde vefat etmi, Eyyup'ta Sâip P. türbesine defnedil-

mitir.
Üçüncü devre melâmîleri
325

Kaymakam Ahmet Bey.

Trablusgarp
muhasebecisi Hâfz Hilmî B. in oludur.
stanbul'da
domu, Askerî rüdîsinde okuyup sonra Askerî Baytar
mektebine «irerek
mektebi ikmâl etmitir.
Bir çok tarikatlara girmi, hatta mehur
.
Mehmet Ali Hilmî Dede
baba'ya intisap ederek Bektaî de olmutur.
Nihâyet Selânik'te iken, taburunun binbas
Mahmut B. vastasile
Seyyid'in hulefâsmdan Doyran'I brahim Ef. ile
görümü, bilâhara Mu-
hammed Nûr'a da mülâki olarak hilâfet almtr. Seyyit bu
zata "Yu-
sufum,, dermi.
_
Ahmet
B. Siyâsete de karm ve bu hâl, sebebi nükbeti olmutur
Itthadu terakki hükümeti tarafndan Sivas'a nefyedilmi,
mütarekede s-
tanbul'a gelmi, yine itilâfçlarla birlemi,
nihâyet Hicaz'a oradan da
erif Huseym'le beraber Kbrs'a kaçm, 1341 de Kbrs'ta vefat etmitir
!

Harirî zade Seyyit Mehmet Kemâleddin Ef.

Melâmî halifeleri içinde ve müttaki bir zattir. Bu itibarla


âlim, ârif

Muhammed Nûr'un Hoca Abdullah Hulusi Ef. den sonra en temkinli ve


fâzl bir bendesidir.

1267 de stanbul'da domutur. Babas Halep'li eyh Abdurrahman


harirî' Ef. dir. Kendisi, neslen mehur Türkmen eyhi ve risâle sâhibi
eyh Arslan'n dervilerinden eyh alî'nin bendesi ve Rifaî tarikinde
u'bei mahsusa sahibi eyh Bürhaneddin ebülhasan Aliyyül Harirî'ye men-
suptur [1]. Tibyann nihayetinde mufassal tercemei hâlini
yazmtr [2].
Buna nazaran be yanda tahsile balayp mukaddemât ulûmu tahsilden

sonra hafz âkir Ef. nin derslerine devam etmi ve babasndan Rifâî ve

Halvetî tariklerine sülük eylemitir. 1284 te babasnn vefat üzerine bir

müddet ticaretle itigal ve badehu terketmi ve babasnn eyhi am'h


Mehmet Enis Ef. den Halvetî sülukünü itmam eyliyerek icâzet almtr.
Buhârî' ile
1286 de Haleb'e "giderek dört ay oturup Abdüllatifi
stanbula avdet etmi ve mumaileyhten fkh ve hadîs
tahsil ettii gibi
okumutur.
kadirî icâzeti de almtr. eyh Kasm Maribî'den
de Buharî
Harirî zade, 1288 nihayetlerinde istanbul'a gelen Seyyit Muhammed
etmi ve mumaileyhe bîat
Nûr'u Boyac köyündeki yalsnda müsafir

eyliyerek Melâmî olmutur. Seyyit'ten bni Fârz'm Kasîdei tâiyye'sini,

Muhiddîn'in Risâlei ahadiyye ve Fusûs'unu okumu ve melâmî hilâfetnâmesi

almtir. Bilâhara 1290 da Rumeli'ye giderek üsküp'te


Muhammed Nûr'u
ziyaret eylemi ve avdetinde Selânik'te eyh
Ali' isminde bir zattan

Ramazaniyye, eyh Sâlih Lûtfî' isminde birisinden de Sinâniyye hilâfeti


almtr. 91 de Msr'a gitmi, bir çok ulemâ ve meayih ile görüüp
stanbul'a avdet eylemitir.
Msr'dan sonra Hrkai erifteki evine çekilip te'lifat ve
geldikten
vefat ederek
irat ile megul olmu; 1299 zilkadesinin ikinci günü
Eyyup'taki Rifaî âsitanesi haziresine defedilmitir. Sengi
mezarnda u
kitabe vardr:
289. Dr. Prof. Köprülü zade Fuat B. Ef. nin "Türkiye
tarihi
[I] Tibyân ; Cilt : 1 ; Sa :

dînîsi,, nde eyh Ali* ve tarikat hakknda îzahat vardr. Müracaat


-UUÛI îa-Jdl/J -tfUU îtli
[2] Tibyân; Cilt: 3; Sa: 303 ten itibaren. .
Üçüncü devre melâmîleri 327

vefatnda 32 yanda idi.

Mirefte'li Hoca Abdullah Hulûsî Ef. nin, Harirî zade'den daha temkinli
bir zat olddunu söylemitik. Bu da Harirî zade'nin (Tarikati kemâliyye)
isminde yeni bir tarikat kurmaa teebbüs eylemesiyle sâbittir. Bunda
her hâlde gençliinin de te'siri vardr.
Tibyan'da "bu kitabî mübarek 41 inci kitabmdr,, diyor. Tâhir B.
âsârndan 37 sinin isimlerini yazmtr. Bunlardan yalnz j^J^jj^j^^jj^
ile ujft»uif s matbudur. Muhammed Nûr'un "müridül uak,, ve "bürha-
nüssalikin„ini türkçe erhetmitir. ^iui^Uj. ^c^üuiü^ ismindeki bu erh
Dârülfünun kütüphanesinde 16609 numaral mecmuadadr. Bir ksm âsâr
Yahya Efendi kütüphanesindedir. v^i^uioblj ^.»^.^yr s \ hatt destiyle
muharrer olarak Tâhir Bey merhum tarafndan Üsküdar'da Nasuhî'
tekkesine vakfedilmitir. (imdi Üsküdar kütüphanesindedir). En ehem-
miyetli eseri üç cilt arapça ^''^ij-iuûU Jj^ jîUjaU di r y bütün tarikatlardan
bunlarn müessislerinden, silsilelerinden ve sülûklanndan bâhistir. Fatih
kütüphanesine vakfedilmitir. Dier âsâr müteferrik olarak melâmîlerdedir.
Harîrî zâde de ekseri âsârn türkçe yazmtr. fâdesi muntazam,
lisan elistir. Asârnn isimleri osmanl müelliflerinde [1] ve Vassaf B.
merhumun gayri matbu UjAui- smda [2] vardr.

[1] Cilt : 1 ; Sa : 155 - 157


[2] Gilt : 3 ; Sa : 85 - 86
BURSALI TAHR BEY

Harirî zade'den müstahleftir. Abdülmecit' devri ricalinden Mirlivâ


Üsküdarl Seyyit Mehmet Tâhir Paa zade Rif'at Beyin oludur.
— Bey, Pilevne ühedasndandr
Rif'at —
1278 de Bursa'da domutur.
ptidaî ve rüdî tahsilini bitirdikten sonra askerî îdâdîsine dühûl ve
mektepten 1296 da birincilikle ne'et edip Harbiyeye geçmi ve 99 da
piyade mülâzm sanilii ile çkp Manastr' askerî rüdîsine Corafya ve
Hendese; mülkiye îdâdîsine Corafya ve Kavait hocas olmutur.
Bundan sonra Manastr, Üsküp ve Selânik'te ekseriya maarife ait
muhtelif memuriyetlerde bulunmu, ilân merutiyette Bursa meb'usu
olmutu. Melâmî ihvanna istinaden ttihadü terakki'den bir grup ayrmaa
teebbüs eylemi ise de hayatnda pek te mnvaffak olamyarak
siyâset
dört sene sonra mebusluktan çekilmi, 1329 da kaymakamlktan tekaüt
olmutu. Son zamanlarda Topkap saray kütüphanesi müdürlüünde,
Tarih encümeni muavin azalnda, Millî tetebbu'lar komisyonu fahrî
azalnda bulunmutur.
Harirî zade'nin vefatndan bir sene sonra Muhammed Nur'a da mü-
lakiolmutur. Bilhassa tarih ve terâcimi ahvâl ile megul bulunan Tahir
Bey "Osmanl müellifleri,, ni 15 senede yazdn söyler; Arap ve Acem
meâhîrine âit te böyle bir eser yazmak niyetinde bulunduunu ve bunun
içinçalmakta olduunu da ilâve eylerdi.
Osmanl müellifleri, yanl ve kusurlarna ramen bu hususta
yazlm iyi bir eserdir. Erbab ittikadan olan ve kimseye boyun emeyen
Tâhir Bey merhum, Çengel köyünde bir kira evinde otururdu. Son za-
manlarnda kuvvei dimagiyesine halel gelmi, bir müddet üsküdarda Zey-
nep kâmil hastahanesinde, bir müddet te Cerrahpaada tedavi edilmiti.
Nihayet 1343 rebiülâhrmn 9 uncu ve 1341 terini evvelinin 28 inci günü
Zeynep Kâmil hastahanesinde vefat edip ertesi perembe günü Hüdâî
dergâh hazîresine defnedilmitir.
Vefatna Üsküdar mevlevîhanesi eyhi Remzî Ef. u tarihi söylemitir:

Bursal Tâhir Beyin geldi zaman rihleti;

ftirak eyledi eshâb ilmi derdnâk.


: ; :

Üçüncü devre melâmîleri


329
Namn âsâr ibka etti bu tarihte

Âsâr (Matbu' olanlar)

Delîlüt tefâsîr j^ubiijj»


Kibân meâyih ve ulemâdan 12 zâtn terâcimi ahvâli.
Meâyihi osmaniyeden 8 zâtn terâcimi ahvâli.
Ulemâyi osmaniyeden 6 zâtn terâcimi ahvâli.
Aydn' vilâyetine mensup meâyih, ulemâ, uarâ, müverrihinin terâ-
cimi ahvâli.
Nazar tslâmda fakr, tercemei hâl ve fazâiii eyhi ekber, Türklerin
ulûm ve fünna hizmetleri, Kâtip çelebi, Menâkbi harp, Müverrihini os-
maniyeden Âlî ve Kâtip çelebî'nin fercemei hâlleri, Siyâsete müteallik
âsâr islâmiye, Ahlâk kitaplarmz, Müntahabât mesârî' ve ebyât Osma-
niye, Hac Bayram velî, Osmanl müellifleri..

Gayri matbu' âsâr:


Manastr'a mensup meâyih ve ulemâyi uarânn terâcimi ahvâli.
Fazâiii mâm Ali' "H. Ali' hakkndaki ehâdîsi ve tercemelerini havi
bir riâledir. Zeylinde Muaviyye' aleyhindeki hadîsler de vardr,,
.

Haseneyn' hakknda Bir risâle.


Menâkibi eyh Seyyid Hâce Muhammed Nûrül Arabî ve beyan
Melâmet ve ahvâli Melamiyye.
Mecmuai Tahir "Baz iir ve nesirlerini havidir,,.

Tahir B. arada iir de söylerdi. Üsküp Rifâî eyhi Sadeddin Srr,


Alaehir tahrirat kâtibi Enis, Bursa Msrî eyhi Mehmet emseddin B.
Jer tarafndan tahmis edilen bir gazelini yazyoruz

Gâh rahîki nevei tevhide meclâdr gönül


Geh safâyi zevki vahdetle mücellâdr gönül.

Asmân feyzi irfanda demâdem seyreder,


tiV d' mazhan mestana Musa'dr gönül..
!

330 Üçüncü devre melâmîleri

Çokmudur söylerse basgi cü'sUl^»-^ ?


Mazhar feyzi Muhammed Nûri mevlâdr gönül..

l«.jf a masdar ka'bei Rahman'dr,


Berkuru nûri ilâhî, Ari a'lâdr gönül..

Srrnn idrâki ancak kefü zevka münhasr ;

Bu sebepten hallolunmaz bir muammadr gönül

Münkeif olmaz rüsum erbabna «Tahir» bu râz..

Neveyâb sahvei nûri tecellâdr gönül


.

Alî Rza Ef.

Akribasndan Haseki eczahanesi Eczac ba Nazarettin B. Ef. nin


verdii malûmata göre Sadâttan olan Ali Rizâ babas, Rif 'at Ef
Ef. nin
isminde bir zattr. stanbul'da domutur. ikmâlden sonra
Talî tahsilini
"Mülkiye'ye girerek 305 te ne'et etmi, 306 da Manastr vilâyeti vali
maiyyetine tayin edilmi 307 de Yanya, vilâyetine tabi' skrapar' kazas
kaymakam olmutur. 312 de Yanya'ya tabi' Pirmedi kaymakamlna
terfi'an Rzâ Ef. 319 Nisannn 24 üncü Perembe günü
tayin edilen Ali
tedavi edilmek üzere geldii stîanbul'da Sultan Selim'deki evinde
vefat etmitir,
Telîfâtür Rzâ isminde bir mecmuai e'âr vardr. Mumaileyh, Arna-
vutluk'ta bulunduu vakit evvelâ « Telîfâtür Rzâ » daki hâiyede « Bidâ-
yeten muaeretleriyle melûfiyetimden nâi haklarnda hüsni zann samîmî
beslediim Tarîki Nâzenin ricâline bîat edip » Bektaî olmusa da « Bu
mesleki enverde müridi ekberimden maadasnn ahvalini ef'âline mutâbk
ve ekseri atvâr ve harekâtn aklu er'a muvâfk görmediimden müri-
dimin emrine tevfikan bu müddeiyan bi iz'an ile ihtilâf kalbîyi kestim »

dediine göre Bektaîlik, bu zât tatmin edememi olacak ki bilâhara


Melâmete intisab eylemitir. Kendisi de bu hususta « Seyyidül evliyâ bu-
lunan eâzm muhakkikini Melâmiyyenin min gayri liyâkatin iltifât bende
nevâzânelerine mazhar düerek makamât ehlullah telakkun, teyakkun,
tahakkuk ile kesbi rüsuh » eylediini yazyor.
Melâmîlie Bursa'I Tâhir B. den intisap etmitir. Manastr'l zzet
Basrî Ef. isminde birisine, hari cismânî ve vahdeti vücut hakknda yaz-
d mektupta « Manastr'da ârifi hakikat hazreti Tâhir mevcut iken bun-
dan ziyde söylemek bize dümez » dediine nazaran Tâhir B. e cidden
merbuttur.Telîfâtür Rizâ hâiyesinden anlaldna göre Medine'li Mehmet
Zâfer Ef.nin hulefâsndan eyh Seyyid Aliyyibni Sâlim'den âzelî tariki-
ne de sülük etmitir. Maamafih Rzâ B. i, intisap ettii tarikatlardan en
Muhammed Nur' hakknda yaz-
d
ziyâde Melâmilik cezbedebilmitir. Seyyit
ve aaya
decettiimiz kaside buna kâfî bir delil olduu gibi mec-
muai e'ârnda Melâmîlie âit daha birçok medhiyeler de vardr.
Ali Rzâ' Ef, iirlerinden anlaldna göre lisân selis, tab' metin bir
âirdir. Kendisi, malûmatnn çok noksan olduunu söyliyor. Eer istedii
!

332 Üçüncü devre melâmîleri

malûmat edebilmi olsayd hiç üphesiz üstâd bir âir olurdu.


gibi kesbi
Muhammed Nûr' hakkndaki kasîdesiyle [1] bir gazelini yazyoruz:

Gün gibi tâb veren mâhi ruhi enverine


Nûri zâtiyle cilâ vermi ann peykerine.

eyhmâ, Seyyidünâ Hâce Muhammed Nûr'un


Baldr Hzr nebi kâküli zi anberine.

Hüsnü mânendei übbâm behitîdir ann,


Dütü ak ruhu eshâb dilin ekserine.
ahtr, âlemi ma'nîde o srr a'zam,
Dil verirmi dü cihan mâ meliki efkarine?

Pâdjâhâni zaman sâil olurdu andan


Rabet etseydi cihann hele sîmü zerine !

Zevkbah olsa idi gönlüne mülki Nâsût


Çâkrûb eyler idi zülfi bütân derine

Buldu aniyle eref tahtigehi istidat;

Haremin ahdr ol, kimseyi koymaz yerine!

Vârisi ekberi deyhîmi ehi Levlâkin,


Tâc Gavsiyyeti izzetle urunmu serine.

Kutbül agvâstir ol gavs deildir aslâ;

Konmad rengi sivâ mskalei cevherine!

Cephesi mark nûr, âyinei «ül^


,Gün yüzü Fâtiha tefsîr ediyor haverine!

erhidir srr kaza nâtkai efsahnn


Münceli nûri Hudâ bâsrai enverine!

Öyle sâkîi safâbahi meânîdir ki


Tene rûhul urefâ her kadehi kevserine!

Öyle Cemîdi cihâni melekûtîdir ki


Kudsiyandesti tese'üi uzatr safarine!

Öyle sultân haemperveri lâhutî kim


Ceberûtîler olur ser bezemin ma'berine!

Öyle bir safsikeni âlemi kübrâdr ki

Cevelangâhi fezâ tenk gelür hançerine!

Öyle bir perdederi haelei vahdettir ki


Sald tûfân belâ savleti ak kiverine!

[1] Tâhir B. bu kasideyi «Menakb» inin nihayetine yazmtr.


Üçüncü devre melâmîleri 333

Kalmad mülki vücûd içre hicâbü mâni'


Tarayan etti fetâ vechi ehad nazirine!

Mâhasal her neye olsa nieran ol ârif


Vechi cânâne doar mâh gibi manzarine!

Nurdur öyle ki tesiridir elhak var ise


Bah hâsiyyet eden mür hümâ elperine!

Müftakir pertevi iclâline kursi hurîd,


Münteir aksi ruhu leylele.rin makmerine!

Sâyei pertevi iclâli châni azamût;


Kibriya zîver olursa ne acap efserine!

Feyzi hürriyyeti vicdan iledir mâhii kayd,


Hîç tenezzülmü eder tab 'i cihan ziverine?
9

Halvetü kisvete mevkuf deildir feyzi;


Ilmü irfan iledir rahnümâ kemterine!

Hacei rehberi üstad hakîkatdandr,


Akl kül vâlih olur mantki vecd âverine.

Tlsm râz ilâhî idi Fahri âlem,


Bu da miftâh mü'eyyed o cihan meftBrine.

âh merdân idi bir genci mutalsam hakka


Bu da miftâhi celîdir o vilâyet erine..

Açt esrâr nübüvvâtü vilâyat bütün,


Saçt tevhîdi Hudâ nûrunu can ahterine...

Tercemân haremi hâs ilâhîdir bu,


Mahremi râz derundur dü cihan daverine.

Dense âyeste buna mazhar iî^^.


Can bulur ölmü eser düse yedi akderine ..

Feyzi enfâs Mesîhâ görünür nutkunda,


Rûhi meryem' bile âk demi canperverine!

ite âsâr; alp ur mihaki tecrübeye,


Niceîsâri füyûz etmede gör çâkerine!

Sensin ey hâtimei kümmeli ehli tahkik


Fer veren nûri basîretle gönül makberine!

Zâirim türbei kalbimde kemâlâtm hep,


Feyzbah olmadasn insü melek ma'erine!

Seni mümkinmi senâ kalü kalemle hââ;


Ben senâhân olamam kenzi hafi masdarine!
'

334 Üçüncü devre mlâmîlerei

Arz deryûzedir ancak kereminden maksad,


Yoksa meddâh olamam sen gibi din serverine!

Feyz umup atfetinden dili sûzâm Rzâ,


Yüz sürer eyhimizin dergehi devletlerine!

*
* «

GAZEL
Sâyei servi revan dümü dili fevvâreye,
Servi sîmîn eylemi peydâ miyâni hâreye!

Beyti ma'mûrun imâd, ya yedi beyzâ gibi


Sâidi sîmîni dilber sâye salm âreye!

Ravzai cennette açm goncei ra'nâ sanur


Kim bakarsa çemi iffetle ruhi mehpâreye!

Cüstücû kldm zemînü âsimanü cenneti;


Yârimin yokmu nazîri; veh.dili bîçâreye;

Tesliyetyâb ol "Rzâ" kim her neye klsan nazar,


Vech dilberden niandr âk âvâreye!

*
* *

Ali Rza B. "Telîfâtür Rzâ„nn dördüncü babna mensur makalelerini


yazm. Bu mahaleler, bilhassa lisan ve imlâ kavaidine aittir. Koca
Melâmînin burada ayan nazar fikirleri var.
"Bizde Edebiyat varmdr?,, ünvanl makalesinde eski ark ve yeni
garp mukallitliini mukayese edip her iki taklidi de lisan ve edebiyatn
istiklâline münâfi addederek diyor ki:

"Bir vaktlarda dînimizin dilidir diye Arapçaya düüp Arab'n söz-


lerini kendimize yine Arapça söyliyerek öretmek istememimiyiz? Hatta
pek çok türk ulemâsnn en çok ve en güzel eserleri Arapça yazlma-
mn? Bir aralk ta cennetliklerin dilidir diye Acemceye düüp Ace-
min tatl edal sözlerini de lüzumlu, lüzumsuz yerlerde dilimize kartr-
mammyz? yalnz tek tük kelimelerini sokuturmaktan ibaret kalsa ne
ise... Usûli terkiplerini, îvei beyanlarn bile dilimize kartrarak Türk
olduumuz halde Acem az
satmaktan kurtulmaz olmu deilmiyiz?,, [1]
Yine bu makalede Arap ve Acem mukallitlii münâsebetiyle imlâ
usûl ve kavâidine temas ederek "Harfleaimiz, Araçadan alnd için
Arap yolundan amayz demek pek dorudur. Fakat, biz Arabm yo-
Ll] Sa: 318
»

Üçüncü devre melâmîleri 335

lunda gidiyormuyuz? Bir kere burasn düünelim: Arabn 28, Acemin


4 harfinin, bize lâzm imi gibi hepsini almz. „ deyip eski imlânn saka-
metini ispat için o» harfini alarak u misâlleri serdediyor:
"Olmak tan jy
Ölmek ten jy
Arabn birinci ma'nasna jy
Bulmak tan J>.

Bölmek ten
Bolluk tan J>
Aarabn sidik ma'nasna olan J<„ [i]

Bu hususta siyaku sibak de çocuklarn siyaku


ileri sürmek isteyenlere
sibak farkedemiyeceklerini söyliyor. Nihayet bize.^ ti J. j»t &c i« & «

harflerinin lüzumu olmadn söyleyip imlânn bilhassa türkçedeki sâit


harflerin, yan tiS u < ci» nin muhtelif seslerinin tesbiti ile düzeleceini,
bunun için de Frenklerin Aksanlarna ihtiyacmz olmadn, bu hususta
da "Hazreti kur' ann mütemilât masturesi„ne müracaatn, bizi ihtiyaçtan
vareste klacan anlatp "Met, Hemze, büyük hemze, ötre, iki ötre,
ters ötre, ters tenvin...,, gibi iaretlerin kabulünü isteyor[2].
Bu uzun makalede Araplar, nasl Acemin "gülâb„n, söyledikleri
gibi "cüllâb,, yapp ta'rîb etmilerse bizim de lisanmza aldmz gibi
yazmamz lüzumunu izah edip Arap ve Firenk taklidi olmamak ve
dilimizin bünyesine muvafk bulunmak artiyle "Sarf, Nahiv, bedî, beyan
yapmak ve Firenklerin klasik usûli tedris kaideleri altnda bir lügat
yazmak,, lâzm olduunu anlatp "Bunlar dururken Edebiyat ile ora-
mann sras deildir,, hükmünü veriyor.
"Dilimizi her kese öretmekten ne çkar?,, makalesinde de " -î^
««-i^j. _Jt üii «>ijT &\J\
})
kelimelerini *Vy •vi'* 'fti' jpt-U. iU- _.)UT»

ekillerinde yazmak lâzm geldiini izah etmektedir.


"Soldan saa yazlsa ne çkar ?„ makalesinde Rrâ B. Lâtin harflerine
temas ediyor. Fakat bu hususta biraz ihtiyatkârdr. "Firenklerin iba-
dette arka teveccüh ettiklerini, bizim cenuba müteveccih olduumuzu
[3], aramzda bu hususta bile fark bulunduunu, bize göre güne ve
aym arktan garba, ya'ni sadan sola gider gibi göründüünü, onlarn
dînî günlerinin emsî ve binaenaleyh arzn deveranna tabi' olduu hâlde
bizim dinî senemizin kamerî bulunduunu,, anlatmak suretile izhar ga-
rabet edip neticede "Yazlarmz sadan gitmi, soldan gitmi; oras

[1] Sa. 320 -321


[2] Sa: 324-325
[3] Her tarafta böylemi ?!
» :

336 Üçüncü devre melâmîleri

lâzm deil imiz görülsünde büyüklerimiz nasl münasip görürlerse öyle


!

yazlsn !„ [1] diye temayülünü bildiriyor.


Ali Rzâ B. in tanzimat âir ve ediplerini de okuduunu ve athta
onlarn milliyet fikirlerine kendi düüncelerini de ilâve etiiini ispat eden
bu yazlan, o zamana göre fikirlerinin yenilii noktai nazarndan bilhassa
ayan nazardr.

Hac Maksut Ef t

Pritine'lidir. Seyyit Muhammet


erif Ef. ve Abdürrahim
Nûr, olu
fidaî den sülük görmü ve Muhammed
Nûr'dan hilâfet ahzetmitir.
Erbab takva ve azimetten olan Maksut Ef. Alt mermer imam iken
1347 zilhiccesinde vefat ve Sar Abdullah Ef. nin yanna defnedilmitir.
Dâimâ teheccüt namaz klar ve ekseriya nâfile oruç tutard. Tahsili de
vard. Erbab temkin ve irfandan bir zatt.

Ebu medyeni Maribî'nin

matla'l mehur i'rini ve Mevlânâ'nn

matla'l gazelini erhetmitir.

Birinci risâlesinden ilk beytin erhini aynen yazyoruz

« Nâzm fâhim;

( oMiL- J LJ_y CjUW LT' Ji) )

ile kasideye bed'ediyor. Biz hurûfi âliyât idik; ya'ni mürekkep hokkasnda
hrûfi hattiyye bâtn ve mündemiç olduu
sfât zatiyye ve esmâi gibi biz,
Hakkiyye ve a'yân ilmiyye, kablettaayyün, künhüzzât ve gaybül gayb
mertebesinde bâtn ve mündemiç idik. Mürekkep hokkasndan kalemi
sûrî ile kât zemini üzere isti'dâden birbirine mümtâz a'yâni ilmiyye ve
müntehâyi merâtibi nüzûl olan sûreti insâniyye sutûrunda taayyün ve zu-
hûr eyledik demektir.

[1] Sa : 344.
:

Üçüncü devre melâmîleri


337
Maksut Ef. nin Hulûsî mahlasiyle iirleri de vardr. Bir tanesini derce-
diyoruz

Cehlile sen olma dür; Her ne ki etti zuhur,


Hak ile bak cümle nûr. Nuru göründü iyan..

Ald hüviyyet nefes; Aynü yan oldu pes;


Kendi olup bunca kes Gayri deil ol heman!

Çünki "kün„ oldu beyan, Oldu o dem înü ân;


Ayni göründü iyan, Gayri deil, ol heman!

Evvelü âhr odur, Bâtmü zâhir odur;


Nisbeti, yok, Hu odur, Arada yok adu san..
Surete baksan eer Oldu "Hulûsî',, eser;
Zâhir odur kl nazar; Zâtdürür bînian!

Hac Cemâl B.

stanbulludur. Sâfî
Ef. den sülük görmü, Hac Maksut Ef. den
hilâ-
fetalmtr. Zonguldak' î Bankas veznedar iken 1930 da vefat etmitir.
hvân mahdut olduu gibi halîfesi de yoktur.

Seyyid'in dier hulefâs:


Muhammed Nûr', olu erif Ef. ve torunu Abdürrahim Ef. nin—
olu — Kemâleddin Ef. yi de istihlâf etmitir. Fakat bunlarn ikisi de
adeta meczup bir hâlde bulunduklarndan eserleri yoktur.
erif Ef. Hicrî
1326 da vefat etmitir. Kemâl Ef. bir müddet Üsküp' tekkesinde
eyhlik
etmi, 328 de olu Hakk Ef. yi istihlâf ederek kendisi
istanbul'a gelmi
ve burada irtihâl eylemitir.
erif Ef. den sonra Istrumça tekkesine eyh olan Hac
Abi Ef
Doyran' tekkesi eyhi Hoca Hamd Ef. snefçe tekkesi eyhi
Hacf ibrahim
ve doyranh Mustafa Ef. 1er de seyyid'in halifeleridir.
Fakat bu zevâtn
eserleri bulunmad gibi istanbul'da ihvanlar da
yoktur. Haklarnda bir
malûmat elde edemedik...
Her halifesi müteaddit zevat istihlâf etmitir.

Melâmiler — 22
: . . ; ;

338 Üçüncü devre ^melâmîleri

Ak Vasfî'
Kitabmz bitirirken bir de Melâmî halk airinden bahsedeceiz.
"Âk Vasfî',, adiyle anlan bu zât, Avrethisar' kazasnn "Maya da'„
karyesindendir.
Gençliinde seyahata çkp Msr'a gitmi, bilâhara memleketine
gelerek saziyle âklara meydan okumaa balam, nihayet 1297 de
Seyyid'le beraber hacca giden kafileye karp Hicaz'a giderek Hac
olmutur. Hac yolunda Seyyid'e bîat etmi ve huzurunda saziyle u
ilâhiyi söylemitir:

Kaplad her yan, dodu Nûrullah,


Hidâyet askeri dedi hüvallah..
Can ile müride döndük eyvallah;

Fethetti kulûbu slrrr 401^—3


Kefetti vücudu .uul-l..

Bilindi esrâri ma'na yüzünden,


Seçildi ikrâri da'va yüzünden.
Tecelrî eyledi esmâ yüzünden ;

Fethetti kulûbu srr


Kefetti vücudu <5ui-l .

Erenler sancan dikti meydane,


Derildi bakmayan canü cihâne..

Ak arabn içen oldu mestâne ;

Fethetti kulûbu srr -ui^jS

Kefeiti vücudu ..J-1 .

Camii vahdette okundu ezan,


Hak salata da'vet olundu insan..
Kld fedaîler cann kurban,
Fethetti kulûbu srr «s\^i i

Kefetti vücudn .

t> Haccülekber deyu olundu i'lân

Ka'bei vaslnda donandk ehram.


1
'
Vasf' müezzindir, Muhammed imam ;

Fethetti kulûbu srr uy.jS


Kefetti vücudu .ûU-..

«'

Muhammed Nûr'ile beraber Hac'dan avdet ettikten sonra snefçe'


Üçüncü devre melâmîleri
339
tekkesinde oturan Âk
Vasfî' e'ârn bir dîvan halinde cem'etmi ve
tekkeye vakfeylemise de bu dîvan, maalesef istilâda
tekkede yanm ve
iirlerinin bir ksm Melâmîlerde kalmtr
[1].
Ak Vasfî' hürriyetin îlânndan evvel vefat etmitir. Bestelenmi
olup dâimâ söylenen u nefesini de yazyoruz:

Meyhânei ak meykeleriyüz,
Hu sagarmn serholaryüz.
Çerhi felein cünbüleriyüz,
Evlâdi Rasûl bendeleriyüz,
eyhul arab'm dervileriyüz..

Dil vermiüz ol dilârmza,


Bülbül hased eyler zarmza...
Erdik ereli gülzârmza
Biz Ali Ali' bendeleriyüz,
eyhul arab'n dervileriyüz..

Ol Hayder' içün çekti alemi [2]


Cem'eyledi eshâbüs selemi...
.

Kaldrd çerag-iyle zulemi .

Biz Âli Rasûlin bendesiyüz;


eyhul arab'm efkendesiyüz..

Sultan Melâm, ho verdi selâm;


âdetti bizi esrar kelâm [3].
imdada yetiti hayrül enâm;
Biz Ali Rasûl bendeleriyüz;
Nûrül arab'm dervileriyüz...

Pir seyyidimiz Nûrül arabî


;

irfan yürüdür esrâr lebi.


Vasfî' bulup erkânü edebi
Biz Âli Ali' bendeleriyüz,
Nûrül arab'n dervileriyüz...

Bitti

[1] Vasfî'nin 80 kadar i'rini toplamaa muvaffak oldu;


[2] Yahut "Ol Hayderî çün çekti alemi,,.
[3] Dier bir mecmuada bu msra' tarzdadr: u
"adett bizi ol nesli imam,,
LÂVE

1 — Kitabmzn ta'nn \hitammdan evvel elde ettiimiz u mühim


malûmât.da ilâveten kaydediyoruz:
Ahmet Sârbân'n Selim aa kütüphanesinde 75 ve 82 numaralarda,
mukayyet ve ayni nüshadan istinsah edilmi divanndan baka Dârülfü-
nun kütüphanesinde 802 numarada mukayyet ve 1180 de "Mustafa,, is-
minde biri tarafindan yazlm bir nüshasile yine ayni kütüphanede Hâlis
Ff. kitaplar arasnda 7169 numarada mukayyet ve 1285 senesinde
yazl-

m
Ahmet
dier bir nâshasn bulduk. Bunlardan, birincisinin üzerinde
serbânî Hazretleri,, ikincisinin
"Divân
Dîvân Ahmed Sâr-
üstüde de "

bân Dokakinzade,, yazl... kayt nazar dikkatimizi cel-


Bilhassa ikinci
betti. Millet kütühanesinde 16 numarada mukayyet istisnah tarihi

meçhul ve ancak "V„ harfine kadar olan ksm mevcut, natamam bir

nüsha daha var ki üstüne " Divân Ahmedî „ yazlm. Emîrî EL


merhum, bu nüshann iptidasna bir sahife ilâve ederek aynen u malû-
mat yazm:
«Dokakinzade Mehmet Paa 964 Senesinde ve pederi Ahmet paa 920 senesinde ve-
fat etmilerdir. Sahibi davan Ahmet B. in mahdumu âiri mehur Ahmet Fasih B. dir.
Fasih'in dahi terki dünya edip dervilik mesleine sülük etmesi ceddine ittibaendir. Sahibi
divan Ahmet B. in validesi Sultan Bâyezidi sâni'nin kerimesi Gevheri Mülûk Sultan oldu-
undan valide cihetinden Sultan Bâyezid Han H. nin hafidi ve Yavuz Sultan Selim H. nin
yeenidir, ve hemireleri de Nesliah Hanm sultandr. Gevheri Mülûk Sultan 657 senesin-
de vefat ederek Eyyup'ta ZâlP. mektepinde defîni haki gufrandr. u
halde âir Fasîh'in

silsilesi Fasîh Ahmet B. ibni Mehmet B. ibni sahibi divan Ahmet B. ibni Ahmet P.
ibni Dokakinzade vezir Mehmet Ps. dr. Bu silsilenin böyle alduu merhum Fasîh'in hatt
destile bir mecmuai muteberede dahi manzurumuz
olmutar » [1]

Divan sahibi Ahmet B. den ziyade Fasîh'e olan ksa malûmatta ait u
iki tenakuz var. Yukarda 920 de vefat eden
Dokakinzade Ahmet P. y 964

[1] Osmanl müellifleri sahibi de her halde Fmîrî Efendi, nin bu haiyesini görmü,,
yahut Emîrî Ef. den buna ait malûmat alm olacak ki Fasîh'i yazarken «Dokakinzade»
anldn söyliyor. uarâ tezkirelerinde Fasîh'in Dokakinzadeliine dair bir kayt
namiyle
bir ey yaz-
yoktur. Hatta, âiri bizzat bilen ve menkabelerini kaydeden Salim bile böyle
hattdestile muharrer büyükçe bir mecmua Süleymaniye
kütüphanesine
myor. Fasih'in
mülhak Nâfiz P. kitaplar arasnda 1514 numaradadr. Bu mecmuada dahi böyle bir

kayt yoktur.
Üçüncü devre melâmîleri
341
te vefat eden Mehmet P. nm babas
r asînin
olarak takdim ettii hâlde aada
silsilesini yazarken
« Sahibi divan Ahmet B. ibni
Ahmet P. ibni Dokakinzade vezir Mehmet P.»
diyerek yukariki ifadesini cerh ve babay
ovl, olu baba yapyor.
Emîrî Ef. bu derme çatma malûmat "Sicilli
Osmânî,, den almtr
Sicilli Osmanî, Dokakinzade Ahmet B. e "Sultanzade,, ünyannn vererek
Dokakinzade Mehmet P. nn olu olduunu, Zaim ve müteferrika
olup 964 te vefat ettiini kaydediyor.
[1] yine nazaran Dokaniza-
sicille
da Mehmet P. Gevheri mülûk Sultan'm zevzi olup 964 te vefat etmi-
*
tir [2].

Mehmet P. da Arnavutluk'taki Menobor dokasnm olu


olup Fâtih
zamannda kardei Mahmut'la stanbul'a iltica ile müslüman
olan ve ma-
beynde terbiye edilerek Sultan Selim zamannda
vezirlik eden ve niha-
yet 920 de Amasya'da katledilen Ahmet
R. nn oludur [3].
emsettin Sâmî B. kamusül âlâm'da Dokakin ve
daha dorusu
"Le duc jean,, m fetihten evvel kodra cihetini
zapteden Normandiya bey-
ernden olduunu ve bilâhara bunlarn Arnavutlatklarm
ve en mehur-
lar olan Lek yâni Aleksandr dokasnm
Arnavutlara baz nizamlar ko-
yup bu nizamlarn hâlâ Malisörler içinde mer'i ve
Lek Dokakin kanunu
diye maruf bulunduu, sonra skender B.
e tabi olduklarn, Arnavutlu-
un fethinden sonra da bu âilenin islâm kabûl eylediini yazyor[4]
Dokainzade Ahmet P. Vezâreti sâniye rütbesini
ihraz etmiken
Çaldran seferinden avdet ederken Bayburt'ta
yahut Tayi eyhi
denilen mahalde Sadr âzam Hersekzade
Ahmet P. ile beraber
gazaba ogriyor.' Hatta Yrvuz, Cengiz türesince
her ikisinin çadrnn
iplerim kestirerek çadrlarn balarna yktryor. Amasya'da da askerin
vezir Pîrî P. ile Muallimi sultân Halîmî çelebi'nin mallarn
yama et-
mesi üzerine muharrik olduu
töhmetiyle Dokakinzade, katlettiriliyor
Amasya'da aa pirlerin garb
cenubîsinde yol kenarndaki mezarlk
[5]

için de Mufh ibni kemâl'in dedesi kemal P.


türbesinde medfundur [6].
[1] Gilt: 1; Sa; 199.
[2] Cilt: 4; Sa; 114.

|3J Cilt: 1; Sa; 195.


[4] Cilt: 3; Sa; 2181.

O t;
]5] Tevârîhi Âli
1; Sa: 285 Cilt; 2;
Osman; Lutfi P.
Sa: 287. Solakzade
Sa: 238. Sahâifül ahbâr; Sa: 456-457

Sehm Cafer çeleb.y! katlettirdikten sonra nadim olup; niçin


Dokakin Ahmet P. yl katlettirdi; diyorsa da Cefer
;
Tâcüttevârih
Sa: 372-373. ..Yalnz Mürîüttevârih

afvini reca
W
etmedin? diye
çelebi'nin katli stanbul'dadr: Halbuki
Dokakinzade, Cafer çelebi nin katlinden evvel
Amasya'da katledilmitir
[6] Kitabeler: smail Hakk; Sa: 123.
Tâhir B. Osmanh müelliflerinde (Cilt; Sa; 306) dokakinzade
1.
Osman B. in terce-
:

342 Üçüncü devre mlâmîlerei

Mehmet P. ya gelince bu zat, kanunî devrinde Sadr âzam olan


ve 926 da idâm edilen vezir Ahmet P. mn aknbasndandr. Halep
beyler beyliinde bulunmu ve 961 de Msr valisi olmutu. 963 te
infisâl ederek 64 te vefat etmitir.
Kanûnî'nin veziri Ahmet P. nn Arnavut olduunda bütün tarihler
ittifak ettikleri gibi Hammer de Dokakinzadelerden bulunduunu tasrih
ediyor [1].

Dârülfünun kütüphanesindeki her iki divanda divan sahibinin Doka-


kinz ade'lerden bulunduuna dair sarahat vardr. 802 numarada mu-
kayyet divanda âirin , mühre hakkedilmek üzere yazd öyle bir beyit
var;
Bendei mihri mühri dürci yakn
üd Ahmet ibni Muhammed Dokakin

7169 numaradaki dîvanda bu beyit u suretle muharrerdir:

Bendei mihri mühri dürci ayakîn


üd Muhammed bin Ahmedi Dokakin
lk nüshadaki beyitte vezin düüktür. Binaenaleyh dorusu ikincisidir.
Her hâlde bu beyit Dokakinzade Ahmet P. mn olu Mehmet P. ya
söylenmitir zannndaym. air, bundan baka bir kaç mühür beyti daha
söylemi. Bunlarn biri Yahya isminde bir zata ait
Yazld hâtemi mühri Mücevher
Culâmi Hak be Yahyebni Sikededr

Acaba bu Yahya kim? "Gencînei raz„ da


Arnavudun haslar, yeleri
Nesli kadîmim Dokakin beyleri

mei hâlini yazdktan sonra hâsiyede ^biraderi Dokakinzade Ahmet P. mn da «urefâyi


uarâdan» olduunu ve Amasya'da medfun bulunduunu kaydediyor. Tâhir B. in Doka-
kinzade vezir Ahmet P. ile divan sahibi Dokakinzade Ahmet B. i birbirine kartrmas
tamamiyle yanltr.
Esrar dede'de Dokakinzade'nin

Ey îri Hak. ki nâm erîfin.dürür Âlî


Kevser arâb sâkisidir himmetin eli

matlaiyle balayan müseddesini Mora'h Dervi Ahmed'e isnad ediyor. Bu zat, dördüncü
Mürat Zamannda yaam Badad'a eyholmu, bilâhara Tarablusu am'a hicretle Mevlevi
hanede bir hücrede uzleti ihtiyar eylemitir. Katiyen Dokakinzade Ahmet B. Je münase-
beti yoktur ve mezkûr müseddes, Dokakinzade dîvannn muhtelif nüshalarnda mevcuttur.
Esrar dede, Mora'h Ahmet dede hakknda Sefînei Mevleviye'ye müracaat tavsiye
ediyor. Sefinede (Cilt; 2. Sa: 159-161). Bu müseddes mevcut deildir.
[1] Âlî. Peçevî; Cilt; 1. Sa: 24. Sahâifül ahbâr; Cilt; 3; Sa: 520. Süleymannâme.

Solakzade; Cilt; l.Sa: 534. Hammer tercemesi; Cilt; 6; Sa: 58-59.


: "

Üçüncü devre melâmîleri


343

beytiyle Dokakinzade'lerden olduunu tasrîh eden âir Yahya' ?


Yahya B.in babasnn ismini bilemiyoruz. Fakat bu tahminimiz belki de
m
dorudur ve Devirme'den yetien Yahya'nn babas da Dokakin ailesiyle
beraber müslüman olmutur.
Hülâsa Sicilli Osmanî'ye nazaran Dokakinzade Ahmet B.in ecersi
budur
Ahmet B. — Mehmet P. (Gevheri mülûk Sultan — Bâyezit II) —
Dokakinzade Ahmet P. —
Menobor dokas.

Latîfî; Ahmet B. in Dokakin oullarndan olup Süleyman devri âir-


lerinden bulunduunu "Tavr dârât ve urfü izâfât kullanr ar sipâhî ve
zeâmetle mutasarrf
sancak payesinde bendei âhî„ iken fakrü fena
ve ederek dervi olduunu kayt ve "fakrü fenüya müteallik
uzleti ihtiyar
e'ar ve tarîki hakikata münasip ve mülâyim güftâr vardr. Bu iir,
ann e'arndandr,, diyerek iki gazelinden u:

Zeynetmek içün cennete insan iledirler


Kullua ana hur ile glman iledirler
Can yusufunu msr vücûdunda bilürsen
Ken'an eline adn sultan iledirler
Vaiz bizi korutma cehennemde od olmaz
Yanmaa odun her kii bundan ilrdirler

Her kim bize ta'neyler ise cinsi beerden


Hak saklasun an dilerim havfu haterden
Kim aybmz söyleyüp eylerse mezemmet
Ya rabb püret azn ann ehdü ekerden
Kibr ile bize kin edene bâri teâlâ
iman ile efkat vere vü sürmeye derden

beytlerini alyor [1].


Beyân tezkiresi, âirin yalnz ismini ve Dokakinzade olduunu kayt
ve Latîfî'nin aldi birinci gazelin birinci beytini ilâve etmi [2], Knal
zade Hasan çelehi ise "Ar zeâmeti ve hayli svket ve riyâsti var iken
kûei fenâ ve inzivada ihtiyâr kûei kanaat etmekle sülük,, ettiini ve
"Fakrü fenâya müteallik e'ar ve tasavvuf ve hakikata mülâyim
güftâr,,
bulunduunu söyleyip Latîfî gibi mezkûr gazelin üç beytini almtr [3].

[1] Sa : 87.
[2] Darülfünun; Halis Ef. K. No. 1560; Varak: 110.
[3] Dârülfünun; Rzâ P. K. No. 1921.
: ;

344 Üçüncü devre melâmîleri

Riyâzî; "Dokakin oullarndandr. Devri Süleymânîde mutasarrf


zeâmet iken fera edip ihtiyâr kûei uzlet etmiti,, deyip dîvanndan

Kûyi dildara varr sofîyi tesbîh ile gör


Benzer iblîse ki ol cennete mar ile gider [1]

evk erdüünce çâk ederiz sabr hil'atin


Hurit olursa tüme ana, mâh nev ilik

Bize geldikçe vefa câm döner gayra sunar


Dâimâ aksinedir dbvri bu çerhi dûnun

Uçar can kuu bu dâm bedenden


Heman ol demde ki dükendi dâne

beyitlerini alyor [2].


Kaf zade Fâizî'de "Zübdetül e'âr,, mda bu âirin bilhassa "Evâst
Süleymânîde fevt,, olduunu tasrih ederek Riyâzî'nin ald beyitlerden
ikinci ve üçüncü beyitleri almtr [3].
Bu beyitlerin hepsi, Selim aa, Millet ve Darülfünün kütüphanelerin-
deki dîvan nüshalarnda ~vardr. Binaenaleyh hiç üpheye mahal yoktur
ki bu dîvanlar, tezkirelerde tercemesi mezkûu Dokakin zade Ahmet B. e
âittir. Yine tezkirelerin Ahmet B. in dervilie sülükünden evvel ar
zeâmete ve evketü riyasete sâhip olduunu müttefikan beyanlarndan
anlalyor ki bu zat. hakikaten Dokakin zabe Vezir Ahmet P. nn taal-
lukatmdandr ve her hâlde Dokakin zade Mehmet P. ile Gevheri mülûk
Sultan'nn olu olduu hakknda "Sicilli Osmânî,, nin verdii malûmat
itimadaayandr. Yalnz "Sicilli Osmânî,, nin bu bada olu ayni tarihte
yâni hem Mehmet P. y, hem de Sultan zade dedii Dokakin Ahmet
©

[1] Bu beyit, divand

Çün sabâ can eline nükheti yar ile gelür


Ruma san hâcei Çin müki tatâr ile gelür

matl'h gazelde olup öyledir

Kûyi yâr dolanr sofivi tebih ile gör


Benzer iblise ki ol cennete mâr ile gelür

[2] Darölfünun: Yldz. K. No. 2708.


[3] Darülfünün; Halis Ef. K. No 3409 Varak: 3. «Kefüzzünun» Ahmet B. e âit ma-
lûmat «Zübde» den almtr. Cilt ; 1 : Sa : 503
Üçüncü devre melâmîleri
245
B 964 te öldürmesi mutlaka yanltr. Baba ile
yi
olun ayni tarihte
ölmesi muhâl deilse de biraz müsteb'addir.
Hele "Zübdetül e'ar m
"evast Süleymânîde,, öldüünü tasrîh etmesinden
sonra vefatn 964 te
"kabul etmek büsbütün güçtür. Çünki bu tarih, 926
da cülus ve 974 te
vefat eden Süleyman'n ahdi saltanatnn evâst deil, evahrdr
"Zübde
nm sarâhatma nazaran bu zat, her hâlde 950 955 senelerinde - vefat
etmirir.
imdi Ahmedi Sarbân'a:
gelelim
Arzettiimiz gibi Selim aa. K. sindeki dîvanla
Dârülfünun K sinde-
ki 802 numaral dîvan, dorudan doruya Ahmedi
Sârbân'a nispet edil-
mitir. 7169 numaral dîvanda ise "Dîvân
Ahmedi Sârbân Dokakin zade
kayd vardr. Her üç dîvan birbirinin ayndr
[1].

Sar Abdullah;
"Semerâtül fuad„ mda Ahmedi Sârbân'm
tercemei
halinde ve sülükûnde çok manzum ilâhiyât
buyurup gâk kaygusuz ve
gah Ahmedî tahallus etmilerdir. Bu iir onlarn
güftarnbandr,, diyerek

Varm ol dosta verdim hanümanm kalmad


Cümlesinden el yudum pes dü cihanm kalmad

matla'l gazelini "Ahmedî,, mahlasîyie


yazmtr [2]. La'lî zade Abdülbâ-
kî de sergüzetinde bu gazelle:

Merd isen meydani akta can verüp cânân gör


Sadk isen ak içinde iste bul sultan gör

matla'lgazelini almtr. Bu ikinci gazel,


"Kaygusuz,, mahlasn, hâiz olup
yalnz Selim aa. K. deki nüshada vardr. Müstakim
zade de "kendile-
rinden e'ar hakikat iâr ve ledünnî
güftâr sudur eyleyüp gâh Ahmed
ve Ahmedî ve gâh Kaygusuz tahallus
buyurmular. Bunlardan baka
bendegan hâlsül cinanlarna ahyanen terbiyeyi mü'ir
mekâtîbi hakikat esa-
hpler zuhur eyleyüp ancak e'âr merkumeden
bazs ârihi Mesnevî Abdul-
[1] Terci, Murabba', Nüseddes, Mesnevî ve âire her üç dîvân bir birinin
itibariyle
ayndr Ancak gazeller itibariyle Selim aa. K. sindeki nüsha noksandr. Bu nüshada Ah-
met mahlasile 183 gazel vardr. Halbuki 7196 numarah nüshada 247 gazel, 2 natamam
gazel kt a 35 Tuyu, 17 Müfred (6 tanesi mühür için
2 söylenmi) vardr. 802 numaral
nüshada ise 263 gazel, 1 natamam gazel, 1 bt'a,
7 Tuyu; hepsi mühür için söylenmi; 4
mufred mevcuttur. Binaenaleyh 802 numaral nüsha gazeliyat itibariyle
en zengiu nüshadr
ve i>elm aa. K. smdekl nüshada 79 gazel noksandr.
Tuyu ve ktalarla müfredatta 7169
numaral nüsha zengindir.
[2] Bu gazelin Sârbân Ahmed'e aidiyetine dair «Sohbetnâme» de de bir kayt vardr
«Kitabmzn 95 inei sahifesine müracaat!»
.

346 Üçüncü devre Melâmîleri

erhi mesnevî'lerinde ve ahar teliflerinde ve gayri nihailerde mas-


lah Ef. nin
mekâtîp dahi sikattan baz muhibbannn mecmualarnda muhar-
tur ve sureti
rer bulunup bu fakiri kesîrüt taksîr destres olduu mkdarn ibu mecellede
azîzi müarünileyh tercemeleri zeyline terkim etmei münasip fehmetti-
imden septü tahririne cesâret olundu,, deyip muhtelif vezinlerde (27)
gazel ve ilâhisini yazmtr. Bu 27 gazelin ikisi "Semerâtül fuad ve Ser-
"Ahmet,, mahlasiyledir ki
güzet,, teki gazellerdir. Dierlerinin 8 tanesi
bu 8 gazel, gerek Selim aa
nüshasnda, gerek Darülfünundaki iki nüs-
hada mevcuttur. Bundan baka her üç nüshada mevcut olan ve Mevlânâ-
ya nazire olduu anlalan ve On iki mam' medheden

Mazhar srr Hudâ âh selâmün aleyk


Kâifi kul innemâ âh selâmün aleyk

matla'l ve 18 beyitlik medhiyesini de Müstakim zade "Kayusuz,, mah-


lasilealmtr. 8 gazelin 7 tanesi "N„ harfinden evvelki harflerle kafiye-
dâr bulunduundan Milet . K . sindeki noksan nüshada da vardr. Yalnz.
27 gazelin 17 tanesi Hece vezniyle ve "Kaygusuz,, mahlasiyledir. Bunlar,.
Darülfünun ve Millet. K. lerindeki nüshalarda yoktur. Yalnz Selim aa
nüshasnda mevcuttur.
Sar Abdullah de Müstakim zade nin dedii gibi" Cevahiri bevâ-
Ef.
hiri Mesnevi,, sinde Ahmedi Sârbân, yahut Dokakin zade Ahmed B. in
muhtelif mesnevilerinden, gazellerinden baz beyitlerle [1] iki mahalde
bir müstezadn iki parçaya ayrp tamam olarak alm [2], keza 3
gazelini yine tamam olarak, bir gazeli de noksan, fakat makta' beytiyle
derceylemitir [3]
Sar Abdullah, bu gazel ve beyitleri alrken Ahmed Sârbân, yahut
Dokakinzade Ahmet B. e âit olduklarn tasrîh etmemitir. Mevlânâ, Attâr,
Senâî, Maribî, Ak
P. Seyyid Nesîmî ve âir söfî âirlerden aldî
,

gazel ve beyitlerin bana âirlerin isimlerini yazd hâlde Sârbân Ah-


med ve Hakîkî B. den [4] ald gazel ve beyitlerde âiri tasrih etmiyor.
Anlalyor ki makta' beyitlerindeki Ahmed ve Hakikî mahlaslarn kâfi
görüyor ve belki de bunlar ihvannn mal olduundan tasrîhe hâcet
görmeden tasarruf ediyor. Yalnz Cevahiri bevâhiri mesnevî'deki gazel
ve beyitlerin zikrettiimiz muhtelif dîvan nüshalarnn hepsinde aynen;
mevcudiyeti ve Müstakimzade'nin Sârbân Ahmed'in tercemei halindeki

[1] Cilt; 3. Sa 120. 123 - 143. 215.


:

[2] Cilt; 3. Sa 122 - 123. 173.


:

[3] Cilt: 1. Sa: 49. Cilt; 3. Sa 132. : 133. 203.


4] Hakikî B. den be gazel almtr. Cilt; 3. Sa : 192. 215. 192. 219. 286.
:

Üçüncü devre melâmîleri


347
"e'âr merkumeden bazs ârihi Mesnevi Abdullah Ef. njn erhi mesne-
vilerinde,,bulunduu kayd bize kat'iyetle sbat ediyor ki bu gazel ve
iirler, dîvan sâhibi Ahmed B. e âittir ve Ahmed B. le Ahmedi Sâr-
bân da ayni adamdr. imdi tekrar edelim
Sar Abdullah ve Müstakim zade'nin Sârbân Ahmed'e nisbet ettik-
leri e'ârn aynen Dokakin zade'nin dîvânnda bulunmas, bu dîvanlar-
dan birinin Ahmedî, ikisinin Sârbân Ahmed'e âit gösterilmesi, dördüncü-
sününde de "Dîvân Ahmedi Sârbân Dokakinzâde,, kaydnn mevcudiyeti,
bunlardan baka Dokakinzâde Aamed B. le Sârbân Ahmed'in
isimlerindeki Srbân Ahmed'in 952 de vefat ettii hakknda
ayniyet.
Atâî'den itibaren bütün tarihî eserlerin ittifakiyle, Ahmed Beyin "evâst
Süleymânîde,, vefât ettiine âit "Zübdetül e'âr,, daki sarâhat, Ahmed
B. in zeâmet ve evketü riyâset sâhibi iken dervilii ve uzleti ihtiyar
etmesi hakknda verdii malûmatn akayk, Semerat ve
tezkirelerin '

Següzeti Meiâmiye ile Melâmiyei attâriye'de Sârbân Ahmed'in "Ser


Sârbânân,, iken terki memuriyetle fakrü fenâ tarikini ihtiyar
eylemesi
hakkndaki rivayetin ayn olmas, uarâ tezkirelerinin Dokakinzâde Ah-
med B. den aldklarn iirlerin Ahmedi Sârbân'm dîvannda aynen bulun-
mas bize Sârbân Ahmed'in Dokakinzâde Ahmed B. den baa bir zat
olmadn kat'iyet ve sarahatia sbat etmektedir.
Esâsen âirin Melâmîlii, rind ve hatta âhid bâz merebi, arada
dir çârdarb olduu, hemen bütün gazellerinde izânene ve vâzhan
görülmektedir [1].

[1] Bu gün meydân ak içre u kim merdi melâmettir


Taalluktan halâs oldu yeri ann selâmettir.

Yar eiinde u kim sengi melâm etten kaçar


Yokdürür banda devlet kim selâmetten kaçar

Kim Ki delk ile murakka'dan umar yevki huzur

Dütü gam kiverine görmedi bir lahza sürür

Ak ûrîdeler âlemde âhidbâz olur


Gördüü kebki hram saydeder ehbâz olur

Cehdedip Ahmet cihandr bir nigâra âk ol


Kim hakikî aka iltir ak ak mecaz
348 Üçüncü devreMelâmîleri

Bütün bunlardan baka Dokakinzade Ahmedi Sârbân, dîvânnda


smâîl Ma'ukî'yi de bir medhiye ile medhü tebcil etmitir. Bu i'ri ay-
jen yazyoruz :

Küntü kenzin gencine mâlik olan sultan dede,


Gevheri dürri hakayik silkine umman dede.

Her cihetten nn remzine vakf olup


Ma'nii zâtü sfat fehmeden insan dede

Tekyeah ask içinde pâbirehne çârdarb,


Srr hakta sertrâu vâlihü hayran dede.
Ruzü eb fakrü fenadan fahredüp abdâlve,
Yek cihette dü cihâm eyliyen seyran dede.
Kendü nefsin kurtarup ktsretten âzâd eyliyen,
Ba vahdet içre her dem gül gibi handan dede.

Hânei günci fenâda genci istina bulup


Bî beka âlemde bir kaç günlüe mihman dede.
Bendei âh velâyettir muhibbi hanidan,
Can ile Ali abâ'nn yoluna kurban dede.

Tgi evk ile vücudun erha erha çâk edüp


Atei ak ile yanup yaklan biryan dede.

Pîr olup ekli beerde ârifi rabbanidir


Ana rahminde velâyet gösteren Olan dede.

Hullei firdevsi neyler çâkedüp ten cübbesin


Hil'ati dünyi vü ukbîden kaçan üryan dede

Eylemez kefü kerâmet ilmi ihfâdan kaçar [1]


Mahremi Hak olan eyler srrn pinhan dede.
Tigu tîrine hasudun, münkirin karu durup
Yüzünü döndürmez, eyler sinesin kalkan dede.

Mülki âdî [2] âlemi tahkik imi bil Ahmedâ


Dâri dünyaya demitir külbei ahzan dede.

Görse bir mahbûb kalmaz ihtiyâr zerrec


Yâ ilâhi kimse Ahmet gibi mecbur olmasun

'
Olmasam çardarbu sâf tra
Her kl olurdu çemime hançer

Bu misalleri istediimiz kadar çoaltabiliriz. Bilhassa son beyit, Kalenderîlik'le Melâ-


mîliin tedâhülünü göstermek îtibarile ayan nazardr.

[1] Geçer "Nüsha,,.


[2] âhî "Nüsha,,.
; ; ;

Üçüncü devre melâmîleri


349
Hâlis Ef. deki nüshay istinsah eden zat, çok doru
bir tahmin ile
bu gazelin kenarna "Bu gazeli erif, galiba smâîli Ma'ukî
hazretlerinin
hakknda buyurulmutur,, kaydn yazm. htimâl de bu kayd istinsah
ettii nüshadan aynen alm.
Hakikaten, Süleyman devrinde bendei âh velâyet, muhibbi hânidân
Ehli beyt olan, Ali abâ'nn yoluna cann kurban
eden, gene olduu
hâlde Kemâl ve rfan noktai nazarndan bir pîri rabbânî
addedilen, tigi
evk ile vücudunu erha erha eden, fânî dünyaya birkaç günlüe mih-
man, Olan eyh smâîli Ma'ukî'den baka bir "Olan dede,, yoktur.
Kuvvetle muhtemeldir ki Dokakinzade Ahmedi Sârbân, bu i'ri Olan
eyh'in ehâdetinden sonra yazmtr. Hulâsa; iir de yukardaki sa-u
rahati teyit etmekte ve Dokakin zade Ahmed B. in Sârbân Ahmed
oldu-
unu isbat eylemektedir. Anlalyor, ki tezkireler, âirin ünvann asâletini
gözeterek, Ahmet B. menkabenâmeler ve umumiyetle tasavvufî eserler
ise sofîliini nazar îtibâra alarak Sârbân Ahmed
olarak kaydetmiler
ve bu suretle bu ikilik meydana çkmtr.
*

Bütün bu mülâhazattan sonra dikkati celbeden bir cihet var. "Kay-


gusuz,, mahlasiyle söylenen ve ekserisi Hece vezniyle
bulunan yazlm
iirler,yalnz Selim aa. K. sindeki nüshada vardr. Acaba "Kaygusuz„
mahlasiyle iir söyliyen de Sârbân Ahmed'midlr?
Tedkikatmz bu cihetten yürütünce u neticeyi bulduk:
stinsah edilmi bir sureti ve kitabmzn 205
elimizde bulunan —
216 nc hakknda malûmat verdiimiz mecmuada "Kaygusuz,,
sahifelerinde
mahlasiyle 52 iir vardr. Bunlarn ancak 10 tanesi aruzladr. Bu ilâhilerin
23 tanesi, yalnz Selim aa. K. sindeki dîvanda vardr Bu ilâhilerden .

birinde Kaygusuz; Sârbân Ahmed'i medhediyor Birkaç kt'asn ay-


[1].
nen yazyoruz:

BihamdiIIah ki erdi bize devlet,


Çü dodu üstümüze nuri rahmet;
Anunla zâhir oldu Hakka vuslet Zamann kutbu, pîri, pîrim Ahmed.
Hakikat Mehdii sahib zaman ol; Nihan içre iyan olan hemân ol
Niân bî nian olan heman ol Zamann kutbu, pîri, pîrim Ahmed.
Göz uyarr dü cihân,
uciyle Salar âlemlere emnü âmân ;

Ann yüzün gören bulur imân, Zamann kutbu, pîri, pîrim Ahmed.

Bakarsan zahirine evliyadr» Dilersen bâtnn nûri hatâdr


Sorarsan zâtn srr Hudâdr, Zamann kutbu, pîri, pîrim Ahmed.

[1] Bu ilâhi, Selim aak. deki divanda yoktur.


: : ; ; ! ;
; ;

350 Üçüncü devre melâmîleri

An sevenlere bildirdi Hakk Kim an sevmedi ol oldu aki


Ölünce «kaygusuz» var medhin oku, Zamann kutbu, pîri, pîrim Ahmed.

Selim aa K. sindeki dîvanla bu mecmuada kaydedilmi olan dier


bir ilahisini de yazyoruz
Ezeli kalû beliden Kuluyum Sultan Ahmed'in
Yoluna can kldm fedâ Kurbanym can Ahmed'in.

Bana feda kld özün, Sr içinde gödüm yüzün


Benim ile söyler sözün, Diliyim sultan Ahmed'in

Her dem benim ile olur, Inileyüp zari klur


Benim ile alur, verir, Eliyim sultan Ahmed'in

Kaygusuz, bakma varna, Düegör dost dîdânna


Yandm tecelli narna, Nuruyum sultan Ahmed'in.

Bu ilâhiye na't diyemeyiz. Her hâlde bu da birinci ilâhi gibi Sârbân


Ahmed'e söylenmi bir medhiyedir. Esasen âir, mezkûr dîvanda ve
mecmuada muharrer
Hamdülillah imdi bir âlîcenâbm var benim
Evliyann himmetiyle fethi bâbm var benim

matla'l gazelinin son beytinde de

Kaygusuz eder ilâyî sana ükrüm budüdür:


Ahmed'in gibi melâzm, hem meâbm var benim.

diyerek eyhini tebcil ediyor.

Pîrim, sultanm evliya Müridsin, kutbi âlemsin


Derd senindir, derman senin, Müridsin, kutbi âlemsin.

diye balayan medhiye ile de mutlaka yine Sârbân Ahmed'e hitap ediyor.
Kitabmzn 66 nc sahifesindeki birinci ilâhi de bu mecmuada u
suretle mukayyettir

Hak yoluna giden gelsün Yolumuz vusle voludur.


Hak keremi vardr bize Bu yol hidâyet yoludur.

Bu yolu hut buldu bulan Bulmayandr mahrum kalan;


Srâti müstakim olan imdi bu Ahmed yoludur,

Bu yoldur hzr geldii Gelüben beyan kld


Hzr âbî hayvan bulduu Bu yol Muhammed yoludur.

Bu yuldur Ahmed'e gelen Cümle yoldan muhtar olan,


Gerçeklerden bâkî kalan Bu yol ol devlet yoludur.
:

Üçüncü devre melâmîleri


351
Budur kaygusuz dedüü, Alemin kaydn yedûü ;

Muhammed mîras koyduu Bu yol ol rahmet yoludur

üphe yok ki bu iirde de "imdi bu


Hiç Ahmed yoludur,, demekle
Sârbân Ahmed'i kasdetmektedir.
Esasen yine kitabmzn 215 inci sahîf esinde münderiç ilâhi de

Pir Ali sultan pirimiz, Muhammed Ali srrmz ;

Nuri Hudâdr nurumuz, Esrar envâr ehliyüz. .

diyen kaygusuz eyhi Ahmed B. in eyhi Olan eyhin babas ve kendi


;

pîri AliBahâeddîni Aksarâî'yi de zikrediyor.


Hulâsa bütün bu mesrudattan anlalyor ki
; Dokakinzade Ahmedi ;

Sârbân, Kaygusuz, mahlasiyle iir söylememitir ve „Kayg-usuz„ Ahmedi


Sârbân'n müridlerinden, ihtimâl halîfelerinden bir zattr. Bilâhara bu zâtn
iirleri Ahmed B.in iirlerine kartrlmtr. Maalesef imdilik, kudretli
bir mutasavvf halk âiri olan "Kaygusuz,, hakknda kat'i ve sarih malûma-
tmz yoktur.

II — Kitâbmzn 50 - 51 inci saîfesinde smâîli Ma'ukî'ye affolunan


gazel, Eref olu Abdullahi Rumî'nin dîvannda (Sa :
75) u suretle
muharrerdir

Ey gönül bir derde dü kim anda derman gizlidir,


Gel kar bir katreye kim anda umman gizlidir.
Terkedüp cânü cihan giy feragat cübbesin,
Bu feragat cübbesinde srr suitan gizlidi.
Deme bir horü hakire hor görüp hor bakma kim
Gönlünün her kûesinde ar Rahman gizlidir.
Muhib ise canü dil bulur hayati câvidân,
Derviin her bir sözünde âbi hayvan gizlidir.
Gör bu Eref olu Rumî' bahri akla neyledi ?
Canü ba terkedüp canü cihanda gizlidir.

Hâlet K. sindeki 800 numarada mukayyet mecmuada bu gazel,


Ef.
'>"•
^
<*fr kaydiyle Olan eyh'e ait gösterilmektedir. Mecmu-
adan naklettiimiz ekli, vezin ve kafiye noktai nazarndan daha mazbut
ve mükemmeldir. Divanda biraz tahrif edilmie benziyor. Bu gazel
X uncu asrdan evvelki bir mecmua ve ya dîvanda Eref olu'na ait
olarak görülmedikçe kat'î bir ey söylenemez..

III — Yine Halet Ef. deki mecmuadan naklen 53 - 54 üncü sahifeye


dercettiimiz
352 Üçüncü devre Melâmîleri

Naklolur eyh Safî'den bu haber


am ehrinde zamaniyle meer

matla'h mesnevi, Hamse sahibi Dokakinzadelerden Tahca'h Yahya B.irt


"Gencînei râz„ mda dîbâce ve tevhidden sonraki ilk hikâyedir; binaen-
aleyh Ismâîli Ma'ukî'nin deildir.

IV — Kitabmzn 123 - 128 inci sahîfeierlnde tercemei hâli


yazlan
drîsi Muhtefî'nin mezar tann kitâb esini dercetmeyi unutmuuz. Burada
yazyoruz
fJ^ yy* Jjl oUj
(• 1 j-U Cj[~>-

j^c ^£ (jrU j-v^l'

fj Jt- ^oj Ojj jjC et,

V — Sa 179 da bahsettiimiz brahim bâbâyi veli'nin Ramazan Ef.


türbesi haziresindeki merkadinin kitâbe sengi mezân da udur:

eb-uil ^1^1

\ V\ i

V •
BBLYOGRAFYA

1. Abdullah Hulusi
(Mreîtel) — EsmârÜl Hadâyik. «Ta basmas. 1267» [Türkçe]
2. Abdülbâkî ( La'lîza-
de) — SerÜÜZet. «Matbu'; 1175 senesinde yazlan nüsha. Mil-
No
let. K. 1052, 1053» [Türkçe]

3. Abdülkadr — Müsahabai maarif. «Darülfünun; 16620» [Türkçe]


4. Abdülkerim Ruhî
(Muhammed Nur'un 1

halifelerinden) — lahiyat mecmuas. «Teriikçi Rait Ef. de.» [Türkçe]

5. Surei Kevser tefsiri [Arapça]


e a
6. Risâlei vehbiyye [Türkçe manzum]
c >
7. Hediyyetül hac [Türkçe]
-3 +;

Ab dür rahim s s
S
(Fedaî) s
8.
Risâlei ruhi kzl alâ esrar mebzul muammay srr
v -o
ezel [Türkçe manzum]

9. Âbidin Muhammed Nur'un Vâridat erhi tercemesi


«8 Ramazan 1272 de yazlmtr. Darülfünun. K. 562»
[Türkçe, manzum].

10. El'kdün nefîs fi nazm cevâhirit tedrîs


,j4J^\ ^Sy?^ i ^.ll «Ahmed
Ahmed ibni Id-
tn havi olan ve briz>.jrl
ibni drîs'in kelimâ-
i takliden yazlan bu kitap 1315
rîs H. de Msr, Bulak matbaasnda tab' edilmitir.» [Arapça]
11. S?levat «1314 kânunuevvel. stanbul; Mahmut B. matba-
[Arapça]
12. Ahmed Naim (Darül-
fünun müderrisle -

rinden) — Sahîhi Buhârî muhtasar Tecridi sarih tercemesi


«Evkaf matbaas; 926-928.» [Türkçe]
13. Ahmed Remzi (Üs-
küdar kütüphanesi
müdürü) —
Miftâhülkütüp ve esâmii müellifin fihristi.
«stanbul 1928-1346» [Türkçe]

melâmîler — 23
»

354 Üçüncü devre melâmîleri

14. Ali kulu Han (Muh-


brÜd devle) —
Mecmaul fusahâ «U-Oll «Tahran; 1295.» [Acemce] £
15. Varidat erhi tercemesi. «Millet. K. 983» [Türkçe]

Ali Urfî
26. )

Terceme ve erhi kitâbür reâd fil mebdei vel
meadiUlj UJü j ilî Jüf C-r > *rj «Bende.» [Türkçe]
J>\

17. Atâî (Nev'îzade) — Hadâikulhakayk fi tekmileti akayk jAai-


j,UiJi j (akayiki no'maniye zeyli) «2 cilt; Mat-
baai âmire. 1286.» [Türkçe]

18. Bedreddîni Sîmâ-


VÎ — Vârdat [Arapça]

19. Cami ( Abdürrah-


man) — NefehâtÜl ÜnS öb*A «Fatih Murat molla. K. No
1302. [Acemce]

20. Men lâ yahzuruhul fakih <-a v^o* «2 cilt. Mat-


baai Ca'feriye; Lekhno; 1302. H.» [Arapça]

Ebu Cc£ fer Mu-


ti am me di bni

Aliyybni Huse-
ynibi Mûsebni
B âb v ey hil
kum'î ( eyh
Saduk)

21 - Rsâle fil îtikâdât CbU^ VI i «Iran; 1320. H.


[Arapça]

22. Ferit ( Darülfünun


müderrislerinden) — : Vahdeti vücut. «Matbaai âmire; 1331.» [Türkçe]

23. - Türk edebiyatnda ilk mutasavvflar. «Matbaai


âmire; 1911.» [Türkçe]
24. - Türkiye tarihi dinîsi. «Mülkiye mektebi matbaasnda
tu basmasile matbu 1926-1927.» [Türkçe]
Fuat (Köprülü
zade; M.)
25. — Anadoluda slâmiyet. «Darülfünun Edebiyat fakültesi
mecmuas. Say 1922-1338. : 4-5.» [Türkçe]

26. — Enfluence du Chamanisme Turco Mongol - sur


les ordres Mystiques Musulmans. «stanbul 1929.» ;

[Franszça]
Uçü ncü devre melâmîleri

27. Glâm Muhammed


ibni müfti Rahîmul-
lafl LâhÛrî — HaznetÜl asfiya U^CUjji. «Lekhno ; 1920. H.» [Acemce]
28. Hüseyin Vassaf (Ha-
C1 ) — Sefne evliya «5 Cilt; bilhassa müteahhrîni mea-
yihin terâcimi ahvâlini ihtiva etmesi dolayisile çok kiymetli
olan bu eserin tab' Türk tasavvuf edebiyat için çok lâ-
zmdr.» [Türkçe]
29. smail Hakk (Mu-
hammd Nur'un der-
vilerinden) —
SandukatÜl maarif. «Seyyid Muhammed Nur'un risâ-
, lelerini havi mecmua.»

30. brahim(Kuadah)— Mektubat. «Bendeki yazma nüsha.» [Türkçe]


31. smail Hakk (Bur-
sal) — Lübbül lüb ve srrussr jj «Millet. K. ulu-
mi M
er'iye ; 874.» [Türkçe]

32. Kaygusuz Abdal — Budalâlîâme. «Ta basmasile matbu'dur.» [Türkçe]


33. Kemaleddin (Harîrî
zade) — Tibyan vesâilül hakayk fî selâsilit tarâk
(jîijfcilJ-iU. j üU"
«Bu kitap hakknda birinci
jJJjai-ljSuj
ksmn Bibliyografyasnda malûmat vardr.» [Arapça]

34. Maribî (Muhamme-


dibni îrîn) — Câmi ChannÜmâ. «Devir ve tevhit merâtibini dâire-
lerle tavzih eden küçük, fakat çok güzel bir risâledir.
Muhammed Mur 270 inci sahifedeki daireyi bu risâleden
almtr. Ayasofya. K. mecmua 2087. Hâlet Ef. K.
; M
mecmua ;
M
800. mezkûr kütüphane mecmualar arasnda
251 numarada bu risaleye ait kâtip ve arihi belli ölmyan
bir erhte vard.» [Acemce]

35. Mevlânâ Celâ-


leddîniRûmî — Mesnevi. «1268 ; stanbul: Matbaai âmire. âir matbu'
ve yazma nüshalar.» [Acemce]
36. — Küllyyat. «Lekhno, 1302.» [Arapça ve Acemce]
37. — Dîvâni keDr. «Eski bir yazma ; Halet Ef. K. M 687.»
[Acemce]

38. Muhammed Abdür-


rauf (îmâm. Menâ-
vî) El kevakibüd dürriyye fi terâcimis sâdetis so-
fiyye v^kUl^-j jjjl.riyûl «1274. H. de yazlm
nüsha. Dârülfünun ; Hâlis Ef. M 6495» [Arapça]
;

356 Üçüncü devre melâmîleri

39. Muhammed îbni


Mürtezâ (Mollâ
Feyz) Kitabüssâfî fi tefsiri kelâmullahil vâfî. j •

ju v tr
jljll^lf.^ «1286, ran.» [Arapça]

40. [Türkçe]
41. [Arapça] "
3
J3
42. [Arapça]
43. [Arapça] > >bo

44. [Arapça]
45. [Türkçe]
46. [Arapça]
47. [Türkçe]
48. [Türkçe]
49. Muhammed Nur -a o
-a
(EFarabî-Seyyid) [Arapça] a
50. [Türkçe]
51. [Arapça]
5? °*
52. bo .

[Türkçe]
53. jjjt j «ijjKJmJIj •»JUc^V SSU>
[Tüakçe] -S J=
54. «J-U *JUj [Türkçe]
55. [Türkçe]
56. [Türkçe]
57. [Türkçe] J2
58. Niyazi erhi [Türkçe]
59. [Türkçe]
60. htiyar ve kdem risalesi [Türkçe] CQ <
61. FütÛhatl Mekkyye. <f. cUy» «Msr; 1293.» [Arapçal
62. Muhiddîni ara-
bî Fusûsül hikem. j^S-l,^ j->s «stanbul ; 25 Zilka'de
1287.» [Arapça]

63. NakÜl fuSÛS. j> 3 u&\jjL «Fusûsül hikemin telhisi. [Arap-


ça] Bu kitab Mesnevi ârihi Ankara'l smail Hakk türk-
çeye terceme ve erhetmitir. Bu erh 1328 de istanbul,
Metîn matbaasnda tab'edilmitir. »

64. Niyazi (Msrî) Dîvan. «1254. H. Bulak.» [Türkçe]


65. Devrei ariyyei Msryye. «Bu kitap hakkmda ikinci

ksmn Bibliyografyasnda malûmat vardr.» [Arapça]

66. Recep^Vahyî — Bursal Tahir Bey. «1334. istanbul; Matbaai Orha-


niye.» [Türkçe]
Üçüncü devre melâmîleri 357

€7. RlZa — TelfâtÜr Rizâ. «Aknbasmdan Haseki hastanesi eczac


bas Nazarettin B. deki müellifin yazd nüsha.» [Türkçe]
68. Sadeddin (Teftâza-
zânî) — erhi Makasd. «stanbul ; 1305 Muharrem Ef. mat-
baas.» [Arapça]
69. — Mektubât imâm Rabbânî tercemesi. «3 Cilt.
1270-1277. istanbul ; Litografya matbaas.» [Türkçe]

Sadeddin (Müs-
takim zade)
fO Mektubât mâm Muhammed Ma'sum tercemesi.
«3 Cilt. Birinci cilt Rakm hattiyle. stanbul; 1277. Litog-
rafya matbaas.» [Türkçe]
71. Seyyid erif CCür-
Câî) — TaVfât OtiyJ «Matbaai âmire. 1269. H.» [Arapça]
72. Süreyya — SCllî Osmânî. «5 Cilt; Matbaai âmire 1311.» [Türkçe]
73. erefeddin (Darülfü-
nun müderrislerin-
den) — Simavne kads olu eyh Bedreddin. «Evkaf
matbaas ; 1925.» [Türkçe]
74. erif (M. Nur'un o-
lu) M. Nur'un tercemei haline ait risâle. [Türkçe]
- Bendedir -

75. Menakb eyh Hece Muhammed Nurül arabî


ve beyân Melâmet ve ahvâli Melâmiyye.
«M. Nur'un muhtasar tercemei haliyle baz eserlerinden
bir kaç cümleyi ihtiva eden bu gayri matbu' eserin bir
nüshas bendedir.» [Türkçe]
Tahir (Bursal)
76. Osmanl müellifleri. «4 cilt. stanbul ; baa amire.
Matba
1333. «1343.» [Türkçe]
77. Zafer (eyh) »JJlJ^lUj-'s-j (.«.jUJljiy^Uj' «stanbul ;
Ta basmas. 1302.»
- âzelî evrâdm da havidir. - [Türkçe]
ESÂMÎ FHRST
— ismi haslar alfabe sirasiyledir —

A Abdullah Hulusî (Mirefteli) 138, 239,

Aabaza Mehmet 136 P 244, 299, 315, 316


Abbas (Melamî mümessili) 178 Abdullahil Mufaddil 181
Abbâsîler 169, 279 Abdülahat (eyh) 309
Abdalhk, Abdallar 14 Abdülahat Nurî 90, 131
Abdal Musa 70 Abdüllatîfi Buhârî 326

Abdullah (Seyyit) 181 Abdüllatîfi Halebî 241

Abdullah (Bosnal, Fusus ârihi) 78, Abdülaziz (âir Tflî'nin babas) 130
79, 80, 94, 171, 172, 241, 246 Abdülazîzüddebba 247
Abdullah (San, Mesnevi ârihi) 40, Abdülaziz (karaçelebizâde) 43
42, 46, 48, 61, 69, 77, 79, 85, 86, Abdülaziz (Sultan) 73, 180, 182,

93, 94, 98, 114, 124, 132, 136, 238


137, 138, 139, 140, 141, 143, 149, Abdülbakî (La'lî zade) 36, 37, 38,
172, 174, 179, 180, 186, 192, 193, 40, 42, 43, 46, 48, 49, 50, 56, 71,

196, 199, 202, 203, 204, 212, 345, 72, 73, 119, 128, 136, 137, 142,
346, 347 151, 161, 163, 164, 165, 166, 170,
Abdullah baba (Bektâî) 70 173, 174, 175, 192, 193, 194, 195,
Abdullah (Seyyit, La'lî zade) 138 196, 198, 200, 202, 203, 204, 212,
Abdullahiarkavî 241, 242 213, 214, 345
Abdullahil Ensârî (eyhülislâm) 5, Abdülbakî (Darülfünun muallimlerin-
12, 14, 16, 26, 209, 213, 242 den) 73
Abdullah Nâsh (Himmetzâdelerden) Abdülhaccam 23
128, 129 Abdül ganiyyün Nablusî 242
Abdullah ibni menâzil 4, 11, 12, 13, Abdülhalik (eyh. kazanl (235, 236,
16, 24 241
Abdullahibni Muhammedil mürtai 6, Abdülkadir (Hac) 313, 314
7, 14, 25 Abdülkadir (Seyyit, Gulâm Kadir,
Abdullahibni Muhammedibni Abdür- Belhî) 178, 179, 181, 182, 183,
rahmânür râziyyü a'rânî 8 184, 185, 186, 202, 213, 215, 239
Abdullah Mehdiyyi Bâverdî 5 Abdülkadir (Geylânî) 15, 20
melâmîler 359

Abdülkerim (H. Hüsnü P. nn ba- Ahmed A'rac (Seyyid) 181


bas) 179, 238 Ahmed baba 285, 322
Abdülkerim (eyh, tip'li) 236 Ahmedi bican 39
Abdülkerim Ruhî (eyh) 180, 239, Ahmedi Çetî 13, 14
303, 318, 322. Ahmed Dede (Peçevî) 25, 175, 176
Abdülmecid (Sultan) 238 Ahmedi Fârûkî (mâm Rabbânî)
Abdülmecid (eyh Sîvasî) 79, 124 170, 233, 241, 262, 263, 264
Abdülvehhâbü a'rânî (mâm) 12, Ahmed (Gazâlî) 9
62, 63, 242, 247 Ahmed Hamdi (Nâzmulhikem) 320
Abdürrauf (Hac. Hafz) 309 Ahmedi Horasan 37
Abdürrahim (Fedâî) 240, 287„ 302, Ahmedi Mekkî 241
304, 305, 306, 307, 308, 309, 312, Ahmed P. (Dokakinzade. Yavuz
336 vezirlerinden) 340, 341, 342, 343,
Abdürrahman (eyh. Harîrî) 324 344
Abdürrazzak Kâânî 262 Ahmed P. (Dokakinzade.) Kanunî
Abdüssamedi ebüsterî 242 Süleyman vezirlerinden) 342
Abdüssamed (Nureddin) 262 Ahmed P. (Girit fâtihi) 146
Abdüsselâmibni Meîül Hasenî 247 Ahmed Remzi (Üsküdar kütüphanesi
Abdi P. (Nianc) 146 müdürü) 162, 315
Âbidin (Manastrl) 249, 250 Ahmedi Rûmî 87, 88
Abi (Hac) 301, 337 Ahmed Sârbân 45, 55, 56, 57, 58,
Âdem (Hac) 323 59, 61, 62, 64, 65, 66, 67, 69, 70,
Âdile (Sultan) 73 71, 81, 83, 90, 91, 95, 98, 103,
Ahmed (Dokakinzade. Sarbân) 340, 104, 163, 171, 172, 174, 198, 199,
341, 342, 343, 344, 346, 347, 349 202, 204, 208, 213, 214, 215, 236,
Ahmed (Müfti. Gaybî'nin babas) 340, 345, 346, 347, 348, 349, 350,
114 351
Ahmed (eyh) 232 Ahmedüzzâhidî 242
Ahmed Said (Seyyit) 181 Ahmed Yesevî 168
Ahmed (Seyyid) 181 Ahmedibni Abdülkuddus (Ebülme-
Ahmed (Seyyid) 181 vâhib) 242
Ahmed (Seyyid. Pamakç zade) Ahmedibni Hamdan 14
164 Ahmedibni Hanbel (mâm) 99, 282
Ahmed (Bolulu. Bayramî) 128 Ahmedibni Hudreveyh 5, 6, 7, 11,
Ahmed (Doktor) 320 25
Ahmed (Kaymakam) 281, 325 Ahmedibni îdrîs (eyh. Seyyid)
Ahmed (eyh. Kalburcu zade) 114 247, 248, 249, 267, 268, 276
Ahmed (Sultan. I.) 61, 113, 136, 137 Ahmedibni smâil 24
Ahmed (Sultan. III.) 142, 163, 165 Ahmed Sâfî (eyh) 239, 302, 314,
Ahmed Abdal 13 317, 318, 320, 337
360 melâmîler

Ahmedibni Yahyelcell â7, 25, 27 Aliyyibni Ebu Tâlib (mâm) 38, 59,
Ahî, Ahîlik, Ahîler 167, 168, 170 60, 62, 63, 64, 65, 68, 84, 98,
Ak byk 39 99, 168, 182, 190, 191, 197, 198,
Aksaray (Konya) 43, 45, 46 199, 212, 213, 231, 235, 240, 241,
Ak emseddin (emseddin Muham- 242, 250, 265, 275, 276, 277, 279,
medibni Hamza) 39, 40, 41, 42, 281, 282
170 Aliyyibni Osmanibni Ebu Aliyyül
Akkâ 237 Gaznevî 3
Aleksandr Dokakin 341 Aliyyibni Sehlibni Ezheri Isfhânî
Âlî (Gelibolu'lu) 13 7, 8
Alâeddin (Vize'li) 67, 68, 92, 171, Aliyyi Kürdî 15, 26
208 Ali Nutki dede (Seyyid) 187
Alâeddini Aksarayî (eyh) 45, 46 Ali P. (ehid. Sadr âzam) 165,
Alâeddîni Attâr (Hâce) 241 166, 173, 178
Alâeddîni Erdebîlî (Hâce) 33, 38 Ali Rzâ (eyh) 302
Alâüddevle (Rüküddin) 170, 262, Ali Rzâ (Kaymakam) 331, 334
264 Ali Rza Vasfî (eyh) 314
Ali (Fâzl Iznîkî) 124, 136, 172
Ali ermî (Nakî) 74, 126
Ali (Gedâî. air) 161
Ali Urfî (eyh) 250, 287, 301, 310,
Ali (Hafz. Melâmî mümessillerinden)
311
178
Ali (Seyyid) 231 Aliyyül atval (Karabâ velî) 241
Ali (Seyyid. Pamakç zade eyhül- Aliyyül Havvâs 62
islâm) 161, 163, 164, 165, 174,
Aliyyün Nakî (ibni Muhammedüt
175, 180, 196 - Takî. mâm) 279
Ali (eyh) 232, 233 Aliyyür Rza Mûsel Kâzm.
(ibni

Ali (eyh) 326 mâm) 62,182. 279

Ali B. (Nazmulhikem Hamdi'nin Aliyyü enâvî 242


alu) 321 Aliyyüttavfî 241, 242

Ali (Tabur imam) 237 Alp tekin 24


Ali (Zeynül'âbidinibnilHuseyn. I- Amasya 341
mâm) 279
38, 182, 231,
Amribni Müslime (Ebu Hafsül Had- ,

Ali Burhaneddin (Ebül Hasanül Ha- dâd) 5, 6, 7, 12, 14, 22, 24, 25
rîrî) 326 Anadolu 16, 26, 33, 34, 39, 109,
Ali Abo 8, 15, 25 165, 167, 168, 169, 184, 234, 235,
Ali Ayni (M. Darülfünun müderris- 236, 237, 238, 239, 299, 300
lerinden) 35, 38, 63, 107 Ankara 33, 34, 35, 37, 40, 71, 109,
Ali Cânip 165 123, 133, 169, 300
Ali dede (Pamakç) 69 Antalya 234, 235
Aliyyibni bindâribnil Hasanüssayra- Arabistan 79, 171
fî 7 Arâyi 247
melâmîler
361

Ârif (a'yandan) 138 Bâlî )Gazanfer E. ihvanndan) 68,


Arif (Muallim) 182 69
Arslan (eyh Raslân Dmkî) 249, Barak baba 167
326 Basra 280
Arî 102, 284 Baç brahim 45
Askeribnil Huseyn (Ebu türâbî Nah- Batlamyos 272
ebî) 3, 5, 6, 7, 10, 11, 24 Bâtnîlik, Bâtnîler 16, 25, 26, 99,
Am
^

(Zeyli Zübde sâhibi) 143. 167, 197, 204, 283


Ak Paa (eyh, âir) 346 Batom 237
Atâî (Nev'î zade) 41, 42, 43, 44, Bayburt 341
46, 48, 55, 68, 76, 78, 123, Î24, Bâyezîdi Bstâmî 5, 6, 7 14, 20,
125, 213 37, 242, 263
Attâr (Feridüddin) 3, 5, 11, 12, Bâyezid (Sultan. II.) 340
179, 346 Bayramiyei emsiye 248
Avnî (Yeniehirli) 101 Bedr (Seyyid) 231
Avnî (istanbul Posta müdür muavin). Bedrüddîni Sîmâvî 170, 238, 244,
205 245, 249, 250, 252, 253, 254, 255.
Avrethisar 302, 338 256, 257, 258, 259, 260, 261, 264
Aya 42 Bedrül veli (Seyyid) 231
Ayhan bibi (Seyyide) 181 Bepazar 40
Aynülkuzât Hemedânî 7 Bektâîler 26, 42, 49, 60, 69, 99,
Ayni Mûsâ 304 103, 104, 128, 167, 168, 170, 171,
Aye (Binti Ebu Bekir) 82 181, 191, 197, 203, 206, 274, 283,
Ayvansarâyî (Hüsezin) 84, 209 298, 299, 300, 325, 331
Azizi Horasânî 190 Bekir Read 178, 179, 180, 182,
Aziz baba (Kantarc. eyh) 320 238 4
Aziz Mahmud Hüdâî 39, 90, 136, Belgrat 82, 123, 141, 165, 201, 238
137, 141, 245 Belh 181, 182
Azîzi Nesefî 176 Benî nicran 99
Benî ümeyye 280, 281
E Beir (Kalburcu eyh) 114
Ba'lebek 276
Baba (Seyyid) 171
Beir aa (Lebenî, Sütçü) 93, 94,

Bâbâî, Bâbâîlik 167 128, 141, 161, 163, 172, 173, 174,

Baba Nehhâsî 39 188, 196, 201, 204

Baba Yusufu Hakîkî 39 Beyânî (Tezkireci) 343


Badâd 7, 25, 85, 137 Bibi Sâcide 181
Bahaeddin (Suitanül ulemâ) 9, 25 Bibi Saide 181
Bâlî (Sofyal) 76, 245 Bibi Seyyide 181
Balikesir 216 Big-a 238
Melâmiler
362

Binyamin (bni Yâmin) 42, 43, 48, Cübeyribni Mut'im (Sahabeden) 10


91, 170, 174 Cüneyd 4, 6, 7, 8, 9, 25, 38, 242..
Bizagu 167
Bizans Bizansllar 167, 169
Ç
Çatalca 238
Bstam 6
Çetî, Çetîler 16, 263
Bolu 43
Çubuk suyu 33
Bosna 72, 76, 79, 133, 236 238,
241, 299, 323
D
Buhara 10
Dâvud (Peygamber) 240
Burhâneddin klç (Aylik hanlardan)
Dâvudi Tâî 38
181
Dedeli (Köy) 301, 323
Burhâneddin klç 181
Deliorman 170
Bursa 33, 35, 39, 40, 42, 45, 75,
Demir Han (Hamza Bâlî'nin olu)
78, 109, 124, 161, 171, 172, 182,
76
206, 214, 238, 300, 328
Demir Hisar 234
Dervi Ahmet (Morali) 342
C Dervi Hasan (Husâmî) 85
Ca'fer (eyh: Seyyid) 76
Dervi Mehmet (Hoca) 241
Ca'ferî — mâmî 197
Huzâî (air) 60
Di'bili
Ca'ferüssadk Muhammedül-
( ibni
Dorsun fakih 169
bâkr. mâm) 37, 38,-62, 64, 68,
Doyran 233, 234, 301, 302, 337
182, 279
Ca'fer Çelebi 341
E
Câmî (Abdürrabman) 4, 16, 19, 26 Ebu Abdullahissecizî 6
Celâl (Muallim) 216 Ebu abdullahilbüsrî 7
Celâleddini Devvânî 251, 262
Ebu abdullah Muhammedibni Ali-
Celâleddin Rûmî (Mevlânâ) 9, 25,
yyüttirmizî 7
34, 58, 60, 67, 104, 108, 143,
Ebu abdürrahmanissülemî 7, 8, 12,.
146, 167, 168, 191, 197, 199, 262, 24
13, 14, 22, 23,
264, 273, 274, 346 Ebu Ali Fuzeylibni lyâzil Kûfî 10
Celvetî, Celvetiye 39, 194
Ebu Ali Keyyâl 13
Cemâl (Hac. eyh) 337 Ebu Ali Muhammedibni Abdülveh-
Cemâl (Köprülüzade) 13 hâbüssakafî 11, 12, 13, 16, 24
Cemâleddini (Seyyid) 181 Ebu Amrül Istahrî 242
Cemâleddîn Tebrîzî 38 Ebu Amr Muhammedibni brâhîm-
Cevdet 45 üzzücâcî 7
Cevrî 25, 142, 149, 172, 206 Ebu Amribni Ismâilibni Nüceyd
Cezayiri bahri sefîd 238 Ahmedüssülemî 7
Ceyhun 25 Ebu Aliakîkibni Ibrâhîmül Belhî.
Cibâl (Kuhistan ve Hemedan) 6 11
melâmîler 363

Ebu Bekr (bni Ebu Kahafe) 10, Ebu Saîdülharrâz 20


20, 84, 198, 235, 241, 276 Ebu Said Ebühayr 8, 12, 13
Ebu Bekir dede (Seyyid) 25, 178, Ebu Tâlibi Mekkî 250, 251
187, 206 Ebu Yusuf (mam Muhemmed) 98,
Ebu Bekr Muhammedibni Amrülver- 100
râkuttirmizî 6 Ebün Necibi Sühreverdî 9, 38, 242
Ebu Bekr Muhammedibni Ahmedib- Ebüs Suud 5o, 68, 72, 86 :

ni Hamdünil ferrâ 12, 13 Ebüs Suudibni ibl 20


Ebu Bekribni Müslimibni Abdullahi- Eflâkî (Ahmed Dede) 9
zzeherî 10 Eflâtun 274
Ebu Bekri Nessâc 9 Edebâlî 136, 169
Ebu Bekri iblî 12, 13 edime 34, 46, 48, 55, 85, 88, 109,
Ebu Hanîfe (mâm Azam) 98, 100, 143, 170, 206, 215, 299
282, 283 Eri dere 90
Ebu shak brâhîmibni Yusufibni Ekberiyye 233, 241
Muhammedüzzücâcî 6, 7 Elmas (Seyh) 323
Ebu shak Safiyyüddin 37 Elvan îrâzî (eyh. âir) 346
Ebu Ismâil Ahmedibni Hamza 12, Emin (Hac) 235
13 Emîri Sikkînî (Ömer dede) 37, 39,
Ebu Iyâzibni Mansûri Kûfî 10 40, 41, 42, 76, 91, 142, 170, 174,
Ebu Ca'fer (Abdullah. Halîfe) 279 191, 196
Ebu Ca'ferül Haddâd 242 Emir Sultan 33
Ebu Hamzai Horâsânî 6, 7 Emîrî 340, 341
Ebu Kasm Gürgânî 9 Enver 144
Ebül Fazlibni Hasan 3 Enis 329
Ebül Fazlibni Hasanisserahsî 8, 13 Erdebil 38
Ebül Hasan Aliyyil Harîrî 25 Erzurum 136
Ebül Hasan Cürcânî 37 Esat Dede (Mesnevîhan. âir) 205
Ebül Hasanüâzelî 247 Eskiehir 300, 314
Ebül Hüseyn Sâlimülbârûsî 10, 24 Esrar Dede (air. Tezkireci) 144,
Ebülkasr Büstî 13 186, 342
Ebu Muhammed Abdullahibni Mu- Erefi Rûmî (Abdullah) 19, 21, 168
hammedibni Abdürrahmanürrâzî 8 Evhadeddîni Kirmânî 34, 167
Ebu Muhammed Abdullahibni mu- Evliya Çelebi 80, 124, 131
hammedül Harrâzürrâzî 6, 7
Ebu Muhammed Haddâdül Haccâmö F
Ebu Nasr sirâc 8 Fâik Mehmet (Hac. eyh) 300, 313
Ebu Osmân Maribî 9 Fâik Read 144
Ebu Osmân Hyrî 5, 6, 7, 8, 9, Fâik Süleyman (Ruznamçeci) 124,
12, 14 |
132, 156, 174, 188
364 Melâmiler

Fâizî (kaf zâde) 344 Gelibolu 34, 234


Fahreddîni râkî 167 Gevheri Mülûk (Sultan) 340, 341,
Fahri 215 343, 344
Fas 247, 248 238
Girit 179,
Fasih (Dede. âir) 25, 186, 340 Gradas (Köy) 235
Fâtma (Binti Muhammed) 62, 63, Göynük 40, 41, 42
99, 280 Gulâmeddin (Seyyid) 181
Fâtma (Ahmedibni Hudreveyh'in Güftî (âir. Tezkire sâhibi) 85, 86,
zevcesi) 6 131, 143
Fâtma v (S. Abdülkadir'in kardei) Gülenî (brâhim) 85
181 Gürice 310
Fazlullahi Hurûfî (Fazl yezdan) 100,
101, 103, 128 H
Fazlullahi Rahîmî 202 Habîbi A'cemî 38
Fehim (âir) 143 Habîbullah Buharî 241
Ferhad P. (ran serdar) 81 Hac Bayrâm velî 26, 33, 34, 35,
Fethibni Aliyyil Mavslî 10
36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 91, 93,
Feyzî (Simke zade) 162, 205 133, 142, 169, 170, 189, 207, 208,
Feyzullah (eyh Mürad tekkesi ey- 247
hi) 182 Hac Bektâi velî 151
Fikrî P 281 Hac Keyvan Kabâî (Hac Bayram)
Filibe 123, 201
74, 93, 94, 421, 40, 141, 172,
Fir'avn 244
174, 196, 201
Fisag-or 274 Hâceg-îi Semerkandî 241
Fuad (Köprülüzade, Dr. Prof.) 131, Hac Hasan (eyh) 314, 323
132, 169, 198 Hac Vâlide (M. Nur'un zevcesi)
Fuzeylibni yâz 11 240, 300
Hâdz (âir) 80, 88, 89
G Hâdî (Bursal) 88
Gâlib (eyh. air) 88, 187 Hâdî (Edirneli) 88
Gazalî 8, 9, 76, 251, 262 Hafz Mehmed 10
Gazanfer (eyh) 67, 68, 69, 75, 91, Hâksân 197
171 Hakk (eyh) 302
Gazanferi sânî (eyh) 69 Hakk (Kalkandelen'li) 941
Gazne 24 Hakikî B. 133, 192, 193, 198, 201,
Gaybî (Sun'ullah) 45, 55, 91, 92, 202, 203, 204, 211, 212, 21-, 245
103, 105, 111, 114, 115, 118, 119, Halep 25, 326, 342
120, 121, 122, 172, 193, 194, 199, Halil (Emir. aâ) 175, 176, 178
205, 215, 216, 274 Halil (Hac. Mora Yeniehir'li ) 190
Gelenbevî 251, 262 Halil (Alay emini) 239
melâmîler

Halil P. (Sadr âzam) 124, 136, 196, 201, 204, 209, 213, 214
137, 141 Hasan ebüsterî 242
Halim (air) 56 Hassân (bnia Sâbit) 211
Halîmî Çelebi (Muallimi Sultân) 341 Hasanül Arîzül ekber (Seyyid) 231
Halvetî, Halvetiye, Halvetîlik 34, Hasanül Askerî (bni Ali. mâm) 61,
79, 90, 91, 128, 141, 194, 233, 62, 63, 202, 279, 280
241 Hasanül Kuveysnî (eyh) 232, 233,
Hamdûni Kassâr (Ebu Sâlih) 3, 4, 234, 235, 236
5, 6, 7, 9, 10, 11, 12, 14, 15, 20, Hasene binti Ali 49
22, 23, 24 Hânkah (Belh muzâfâtndan) 181
Hamdî (eyh) 301, 323, 337 Hârûn (Peygamber) 198
Hamdî 69 Hâim (Seyyid. Bursal) 161, 163,
Hamid (Alay imam) 237 172, 173, 174, 196, 203
Hamîdeddin (ey Hâmidi velî. Ebu Hâim Baba (Üsküdarl) 19, 21, 69,
Hâmid. Somuncu Baba) 33, 34, 37, 97, 239 *

38, 39 Hâimî Osman (Seyyid Osmân Hâ-


Hammer 132 imî) 70
69,
Hamza Bâlî (Bey. Kara Bâlî. Hâce Hâim P. (Kütüphâne sâhibi) 56
Hamza) 45, 69, 72, 73, 74, 76, Hâimiyye (Bayrâmî kolu) 171, 188
77, 78, 106, 124, 131, 133, 164, Hâtemi Asam 6, 11
171, 176, 178, 188, 213, 946, 263 Havâriyyun 277
Hartman 13, 14, 22, 26 Hayreddin (eyh) 45
Hârezm 25, 179, 197 Hayrabolu 55, 171
Harîriyye 25 Hayrullah (eyh) 41
Hasan 242 Hayrullah Dede (Tire Mevlevî eyhi)
Hasan (trakî zade) 48, 49 315, 323
Hasan Çelebi (knal zade). Tezki- Hayyâm (Ömer) 100
reci) 343 Hazm B. 129
Hasan (eyh) 46 Helvay Baba (eyh Ya'kub) 46
Hasan (eyh) 242 Hemdem Said Çelebi 190
Hasan (ah) 181 Herat 25
Hasan Âlî 70 Hicaz 325, 338
Hasan Bsrî 38, 241 Hilmi (Hafz) 325
Hasan Esterabâdî 37 Himmet (eyh) 128
Hasan (bni Ali. mâm) 99, 276, 279, Himmetiye 128
281 Hfz Tevfik 70
Hasanibni Muhammed (Mecmua sâ- Hfz P-234, 235, 237
hibi) 81 Hzr Dede 39
Hasan Kabâdûz 75, 77, 78, 79, 80, Horasan 8, 14, 24, 25, 26, 168, 279
83, 94, 114, 123, 124, 171, 172, Horpete 80
366 melâmîler

Hoy 33 72,171
Hulefâyi râidîn 64, 98, 142 bni Sînâ 251
Hudâ kulu 241 Ibni Fârz (Hamevî) 240
Hudeybiye 193 brahim (eyh) 43
Husâmeddîni Ankaravî 64, 67, 71, , brâhim (Peygamber) 198, 251, 252
72, 78, 106, 114, 123, 133, 171, lbrâhim (Cülenî) 86
174, 201, 204 brâhim (Hace. Seyyid) 181
Husâmeddin Çelebi 168 brâhim (Hac. eyh) 302, 337
Husâmeddîni Uâkî 85 brâhim (Kuadal) 292
Husamî (air) 30, 85, 86, 139, 140 brâhim (Ibni Demir Han ibni Ham-
Husâmî Ahmed 85 za) 76, 77
Hurûfî, Hurufilik, Hurûfîler 99, 100, brâhim P. (Nevehi.li) 173
101, 102, 103, 119, 120, 128, 283, brâhim P, (Sadr âzam. Kapudan)
284 165
Huseynibi Aliyyibni Ebu Tâlib (1- brâhim (Seyyid) 231
mâm) 38, 62, 63, 99, 182, 231, brâhim (Seyyid) 181
234, 276, 279, 281 brâhim (S. Osman Haimî'nin olu)
Huseynibni Muhammed (Sülemî) 12 69
Hüseyin (Aa. Sar Abdullah Ef. brâhim (Sultan. I.) 138, 146
nin babal) 136, 137, 279 jbrâhim (eyh ah ) 38
Hüseyin Dede (Ik) 175, 196 brâhim Babâyi velî (Ef.) 178, 179
Hüseyin (ah) 181 brhim ibni Edhem (Ebu shak) 6,
Hüseyin Bey (htisap aas) 179, 11, 43, 242
180 brâhim Hakk(Erzrum'lu) 217
Hüseyin Fahreddin Dede (Bahariye brâhim Huseynül Kürdiyyül
ibnil
"

Mevlevi eyhi) 102, 191 Medeniyyül Meîâmî 241, 242


Hüseyin Hüsnü P. 179, 238, 281 brâhîmi Hindistânî 37
Hüseyin (eyh. Gaybî'nin olu) 118 brâhimi Zâhidi Geylânî 38
Hüseyin (Lâmekânî) 77, 78, 80, 81, brâhim (Olan eyh) 45, 50. 55,.
82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 90, 92, 74, 77, 81, 86, 90, 91, 92, 93, 94,

93, 94, 107, 110, 113, 124, 133, 95, 97, 98, 100, 101, 102, 103,
171, 172, 209, 211, 212, 213 104, 105, 106, 107, 109, 110, 111,
Hüseyin Sdkî (eyh) 323 112, 114, 122, 124, 128, 151, 172,
Hüseyin (erif) 325 192, 194, 196, 198, 201, 204, 210,
Hüseyin Vassaf (Hac) 112, 126, 205 211, 212, 213, 245, 274, 284
Hüsnü (Muhasebeci) 128 brâhîmül Bsrî 37
Hüsnü (Ruznamçeci) 238 brâhîmü amânkî (eyh) 233,
234, 241, 242
I dris (Peygamber) 276
Ibni Kemâl (Kemâl P. zade) 45, dris Ali (mâm) 248
melâmîler 367

drîsi Muhtefî 74, 77, 93, 94, 106, 137, 138, 139, 141, 165, 166, 170,
114, 123, 124, 125, 127, 128, 130, 171, 176, 179, 181, 182, 188, 206,
132, 134, 136, 137, 140, 142, 163, 215, 232, 237, 238, 239, 244, 248,
172, 174, 176, 179, 180 187, 196, 299, 302, 317, 318, 325, 326
201, 212, 213, 239, 317 stirumça 179, 234, 239, 240, 241,
îdrîsîler 248 285, 300, 305, 309, 313, 314, 337
gnaz Goldziher 26, 33, 36, 38 skrapar (Yanya muzafatndan) 331
hsan (Hamamîzâde) 70, 131, 134 kodra 179, 237, 324
tlyas (Peygamber) 120, 276 tip 235, 285, 301, 311
lkas Mirza 123 zzeddin 39
mâmiyye ( îai snâ Aeriyye, Ca' zmit 238
feriyye) 61, 63, 99, 198, 233 zmir 238, 300, 324
nce Bedreddin 39
rak 4, 45, 55, 182, 322 K
îrân 136, 137, 167, 168, 169, 182, Kabalistler 274
=- 197 Kadri (Hac. eyh) 301
îsâ (Peygamder) 62, 63, 99, 198, Kâdirî Kâdirîler 49,50, 263, 315, 326
255, 256, 258, 277, 278, 279, Kadîbülbân Mavslî 15, 25
280 Kalender ibni Hac Ali (drîsi Muh-
shâk Hârezmî 37 tefî'nin olu) 124
skenderiye 232, 234 Kalenderî, Kalenderlik 14, 15, 16,
smail (Baygn) 176 26, 85
smail (eyh) 310 Kalkandelen 235, 241
smâîlî 197 Karahânîler 25
smail P. (Çerke) 238 Kassâriyye 3
smâîli Çorumû 241 Karaman 45
smail Hakk (Bursal) 21 Kasm Maribî 326
smâîli Ma'ûkî (Olan eyh. Çelebi Karasi 238
eyh) 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, Kastomonu 237
50, 55, 56, 58, 67, 68, 69, 72, Kaygusuz (Ahmet Sârbân'n dervi-
85, 91, 95, 98, 103, 106, 124, lerinden) 348, 349, 350
170, 171, 174, 195, 215, 348, Kaygusuz Abdal 70, 103
v
349, 351 Kayseri 33
smâil ibni Hac Ali (drîsi Muhtefî' Kâbil 25
nin olu) 124 Kâmil (Molla) 239
smâîlüzzübeydî 242 Kânî (Hac. eyh) 314
smeti 146 Kâtip Çelebi 72, 77, 78, 81, 123,
snefçe 302, 337, 338 213
stanbul 43, 44, 46, 48, 55, 68, 71 Kemâl (Hac. Muhammed Nur'un
75, 79, 90, 109, 114, 128, 136 toronu) 240, 302, 337
368 mlâmîlere

Kemâl (Hac. M. Nur'un olu) 305 Mahmudi Bsrî 37


Kemâl (Balat eyhi) 317 Mahmudi Gaznevî (Sultan) 24
Kemâleddin (Harîrîzade) 74, 231, 232, Mahmudi Isfhânî 242
233, 235, 239, 244, 248, 287, Mahmudi Kefevî 40, 41
299, 317, 318, 326, 327 Mahmud Kemâl (bnüT Emin) 181
Kemâleddin (Seyyid) 181 Mahmudi Kerhî 37
Kbrs 238, 325 Mahmudi Kürdî 241, 242
Kzlca Bedreddin 39 Mahalletûl Küberâ (Msr köylerin-
Kzlbalar, Kzlbalk 26, 203, 260, den) 231
274, 300 Maksud (Hac. eyh) 138, 309, 336,
Koçana 234, 235, 285 337
Konya 45, 79, 128, 167, 182, 237, Male 234
238 Malik(mâm) 282, 283
Kosva 240 Manastr 179, 238, 299. 302, 314,
Koyunluca Ahmed 33 317, 322, 328, 331
Köprülüzade Fuat ( Dr. Porf ) 169, Mansur (Huseynibni Hallâc) 204,
301 263
Köstlndil 281 Ma'rufi Kerhî 38
Kudüs 231 Mara 237
Kunduz 181 Maverâeünnehir 24, 25, 169
Kueyrî (Ebulkasm Abdülkerîm) 3, Maya da 338
4 Medîne 235, 237, 247, 279, 280,
Kutbüddini Ebherî 38 281
Kutbu han 71, 123 Mehdî (Muhammedibinl Hasanül As-
Kübreviyye 9, 14 kerî. mâm) 43, 60, 61, 62, 63,
Lâl}ahya 42, 43, 114, 120, 216, 217 64, 202, 257, 258, 261, 277, 278,
279, 280
L Mehmedi Rûmî (eyh) 76
Lâl ebâz
Kalender 15,16,26 Mehmed Dede (Aa zâde) 143
343
Latîfî (Tezkireci) Mehmed (Hfz Abdülbâkî) 138
Lût (Peygamber) 198 Mehmed Bey (eyh) 324
Mehmed (Kad. La'lîzâde) 138
M Mehmed (La'lî. eyh) 141, 161,
Mahfuz ibni Mahmud 6 196, 205
Maribî (Muhammedibni îrin) 269, Mehmed (Pamakç zade) 164
346 Mehmed (Seyyid) 137
Mahmud (Binba) 325 Mehmed (Sultan. III.) 81
Mahmud (Filintal zade. Hoca. eyh) Mehmed (Sultan. IV.) 146
312 Mehmed Ali (Seyyid) 181
Mahmud (Sultan. II.) 188 Mehmed Aa 281
melâmîler
360
Mehmed Aa (Dâvüssaâde Aas) I Molla Bey (Mîr Ahmed Muhtar.
128 evhulislâm) 239, 299
Mehmed Ali Hilmî Dede Baba 325 Molla Fenârî 33
Mehmed Ali P. (Kapudan deryâ) Molla Gûrânî 41
73 Molla dris 241
Mehmed' Amîkî 76 Molla Zeyrek 39
Mehmed B. (Dokakinzade) 340 Molla Muhammed Abd 241
Mehmedi Bîcan (Yazc zade) 34, 39 Mool 169
Mehmed Dede (Nalnc) 46 Mora 165, 179, 190, 238, 323
Mehmed Emin (Hâlidî) 175, 176 Muaviye 329
207 Muhammed (Dervi. Melâmî) 233
Mehmebi Krîmî (âir, Meddah) 131 236, 237, 248, 249
Mehmed Niyaz kulu 241 Muhammed (Mustata Rasûl. Pey-
Mehmed Simâî (Sultân Dîvânî) 25 gember) 11, 17, 20, 38, 64, 98
102, 190
182, 190, 191, 198, 199, 204 209
Mehme P. (Dokakinzade) 340, 341 212, 234, 235, 237, 240, 241, 242
342, 343, 344
266, 267, 269, 283, 296
Mehmed P. (Vezir) 113 Muhammed (Seyyid) 231
Mehmed P. 137 Muhammed (Seyyid) 231
Mehmed emseddin (eyh) 241 Muhammed (Seyyid) 234
242 Muhammed (Seyyid) 181
Mehmed emsedbin (eyh) 329 Muhammed Bahâeddin Bâbül Hak
Mehmed Tâhir P. (Seyyid) 328 (Sevyid) 181
Mekke 34, 231, 232, 233, 236, 240 Muhammed Bahâeddin (Nakbend)
247, 248, 297 241
Melîke Hatun 34
Muhammed Bâkî Billah (Hâce) 241
Meryem 62 Muhammed (Ebünnücebâ) 241, 242
Menobor Dokas 341, 343 Muhammed Maruf (Seyyid) 181
Menâvî (mâm) 247
Muhammed Ma'ûki Tûsî 8, 15, 25
Mevleviyye, Mevlevîlik. Mevleviler Muhammed Ma'sûmi Serhendî 241
9, 14, 25, 73, 88, 128, 141, 170, 262, 264
171, 172, 186, 187, 190, 191, Muhammed Nur (El'arabî) 36 73
194, 197, 205, 206, 314, 315
97, 118, 138, 188, 231, 232,' 233'
Meysur 248
234, 235, 236, 237, 238, 239, 240
Mihaliç 39
241, 242, 243, 244, 245, 246 247'
Mimâd Dîneverî 38, 242
248, 249. 250, 953, 255, 256, 257
Mîrei Niââbûrî 8, 15
258, 259, 260, 261, 262, 264, 265'
Mirefte 239, 244
266, 267, 268, 269, 271, 272, 273
Msr 77,
79, 231, 233, 234, 237
274, 275, 276, 277, 278, 279, 28o'
238, 247, 248, 320, 338, 342
281, 282, 283, 284, 285, 286, 287,'

Melâmiler - 24
370 melâmîler

290, 291, 292, 297, 299, 300, 302, Muslihuddin 241


303, 304, 305, 310, 311, 312, 313, Mustafa (?) 340
317, 318, 322, 324, 326, 328, 332, Mustafa (Bey.) 55
336, 337, 338 Mustafb (Cengârî. eyh) 323
Muhammed Zahidi Bedahî 241 Mustafa (Doyranl. eyh) 337
Muhammedibni Abdür Rasûl (Sey- Mustafa (Halep vâlisi) 173
yid. eyh) 63 Mustafa (Sinan zade. eyh) 124
Muhammedibni Cübeyr (Sahâbeden) Mustafa (Sultan. I.) 136
10 . Mustafa (Sultan. II.) 165
Muhammedi Dîneverî 38, 242 Mustafa (eyh. Çerkeî) 188
Muhammedibni Fazlül Belhî 8 Mustafa (eyh. Trabzon'lu) 237,
Muhammedibni dris (âfiî. mâm) 241
282 Mustafa (eyh) 302
Muhammed(Ebu Ca'fer. Küleynî) 98 Mustafa (eyh. Köstendil'li) 281
Muhammedül Beblâvî (Msr Nakibül Mustafa (eyhülislâm) 124, 135
erâf) 234 Mustafa Doan (eyh) 241
Muhammedi Bekrî 38, 242 Mnstafa P. (Kara) 94
Muhammedül Büdeyrî 241 Mustafa P. (Musahip) 146
Muhammed Hamûye 8 11 Mustafel Bekrî 241, 242
Muhammedüs Sünûsî 247 Musul 25
Muhammedüt Takî (bni Aliyyür Mutahhar (Seyyid) 231
Rzâ. mâm) 62, 181, 182, 279 Münir (Belgrat'l) 82
Muhammedül Vâstî 242 Mürat (Sulnan. II.) 34
Muhammediyye- (Tarikat) 247, 249 Mürat (Sultan. IV.) 124, 131, 132,
Muhîtî (âir) 102, 284 136, 137, 141, 146, 342
Muhyî (âir. Bezci zâde) 128, 129, Mürat (eyh. Nakbendî) 164, 181,
130, 205 ;
182
Muhyiddîni Arabî (eyhi ekber) 12, M. Süreyya 69
16, 19, 20, 21, 22, 34, 45, 62, 63, ;
n
79, 98, 108, 119, 139, 142, 167, ;
Nâbî (âir) 165
170, 182, 205, 240, 242, 243, 244, i
Nâcî (Muallim) 321
249, 254, 258, 260, 261, 262, 263, Nahîfî (âir) 25, 186, 206
264, 266, 267 Nailî (âir. Kadîm) 131, 132, 139,
Muhyiddin (Kastomonu'lu) 241 |
143
Muhtar (Seyyid) 178, 179, 180, 184, Nakbendî, Nakbendîlik 34, 126,
185, 213, 246 141, 182, 206, 232, 233, 235, 236,
Mûsâ (Peygamber) 198 237, 241, 349, 263, 291, 299
Mûsel Kâzm (bni Ca'ferüs Sâdk. Nâsr Abdülbâkî Dede (eyh. Sey-
mâm) 62, 182, 279 yid) 187
Mûsel Müberkâ' (Seyyyid) 181 Nâsrüddin (Seyyid) 181
melâmîler
371

Nâsrüddin Ubeydullah Ahrâr (Hâ- 280, 283


ce) 241 Osman B. (Dokakinzade) 341
Nasr Âbâdî 12 Osman (bni Affân. Halîfe) 84, 198,
Nazîm (air) 143, 144, 145 235
Nâzm P. 183 Osman (Hakîkî zâde) 90, 91, 211
Nazmî Mehmed (eyh. âir) 131, Osman (Haimî. Seyyid. Emir) 68,
132 69, 75, 171, 188, 192
Nazif Hasan Dede (eyh. âir. Ye- Osman (Sultan. II.) 136
niehirli ) 190 Osman B. (stanbul ehremâneti
Nebî (Hac) 235, 236 Mektupçusu) 176
Necmüddin Aliyyi îrâzî 242 Osman Aa
(Hac) 163, 164, 172,
Necmüddîni Kübrâ 9, 25 173
Necmüddin Dâye 167 Osman P, (Topal) 238
Nedim (âir) 134, 144, 165 Osman Rûmî 37
Nef'î (âir) 102, 143 Osman Salâhaddin Dede (eyh) 73,
Nesliah (H. Sultan) 340 74, 126, 187
Nesîmî (Seyyid, âir) 52, 102, 168 Osman âdî (eyh) 324
214, 248, 346. Osmam Zevkî (eyh) 324
Neâtî Ahmed Dede (âir. eyh) Osmanül Meragî (Ebül Feth) 242
25, 143, 144, 145, 146, 172, 206
Nezip 238 ö
Ni'metî, Ni'metiyye 197 Ömer (eyh) 123
Nisârî (âir) 139 Ömer Abdür '
Rasûl ( eyh) 84; 198,
Nîâbur 3, 4, 5, 6, 7, 9, 12, 25 233, 234
Niyâzî (Msrî. eyh. âir) 62, 97, Ömer (îbnil Hattâb. Halîfe) 84, 198,
168, 245, 246, 249, 258, 261, 277, 235
278, 279, 280, 281, 282, 283, 284, Ömer Lutfî (eyh) 305
310 Ömerül Fuâdî (eyh) 241
Nizâmeddin (Seyyid) 90, 102 Ömer Vahîd (Dilâver Aa zade)
Nuh (Peygamber) 127, 276 175, 178
Nureddin (Koca Mustafa P. eyhi)
175 P
Nureddin Aliyyibni Abdül Kuddus Pertev P. (Çukadar) 44
242 Pete 80
Nureddin zade (eyh Muslihuddin) Pîr Ali Bahâeddin (Aksarâyî) 43,
69, 75, 192, 201, 205 44, 45, 46, 48, 55, 91, 170, 171,
174, 196, 213, 215, 351
O Pir Ahmed 46, 47
Oniki îmâm (Eimmei snâ aer) 58, Pir Ahmed (kalburcu eyh) 114
59, 60, 61, 64, 98, 141, 199, 279, Piritine 309, 310, 336
372 Melâmiler

Pirzerin 237, 287, 302, 304, 323


Polyan (Gürice köylerinden) 310 S
Sabyâ 247
R Sa'dî (eyh) 324
Sabr (Baygn) 176
Rados 42, 43 Sadeddin (Müstâkim zâde) 42, 43,
Rag-jp P. (Sadr
âzam) 175 45, 46, 47, 49, 56, 67, 68, 69, 71,
Rahîmî (Habeî zade Abdür Rahim. 81, 90, 124, 129, 130, 132,. 133,
âir) 164, 173, 174, 175, 178, 134, 135, 137, 141, 159, 161, 162,
215 175, 178, 180, 196, 203, 204, 211,
Ramazan (eyh. Halvetiyeden Ra- 212, 245, 346, 347
mazâniyye kolu müessisi) 179 Sadeddîni Badâdî 37
Râmiz (Tezkire sâhibi) 85, 88 Sadeddin Srr (eyh) 329
Raslân (ey Arslan. Dmkî) 25, Sadeddîni Teftâzânî 262
247 Sâdk Vicdanî 37
Râid (Müverrih) 165, 166 Sadreddîni Konevî (eyhi kebîr) 9,
Recep (eyh. Topal) 302, 323 262
34, 63, 79, 168,
Recep P. 234 Sadreddin Mûsâ 38
Refîî (âir) 102 Safâî (Tezkireci) 131, 130, 132, 143
Reit (Mustafa. eyh Galib'in babas) Safiyyüddîn Ahmedül Medenî 242
187 Safvet (eyh) 112
Rey 6, 7 Salâhaddîni Tavîl (eyh) 38
Reyhan (eyh) 15, 26 Salâhaddin Zerkûbi Konevî 168
Rifâî, Rifâîler, Rifâîlik 25, 197, 239, Sâlih (Terlikçi) 320
299, 302, 303/ 314, 317, 318, 326 Sâlihul Berberi 20
Rif'at 331 Sâlih Rif'at (eyh) 301, 307, 311,
Riyâzî (Tezkire sâhibi) 88, 344 312
Rzâ (Tezkire sâhibi) 85, 131, 135, Sâlim (Tezkireci) 131
143 Sâlim (Seyyid) 231
Rzâ Tevfik 100, 101, 102, 103, 118, Sâlimül Bârûsî 3, 10
119, 120 Sâmânler 24, 25
Rzâeddin (eyh) 317 Sâmî (âir) 165
Rieu 132 Sar Saltk 42
Rum diyar (Anadolu) 234, 235, 246 Saydâ 237
Rumeli 16, 26, 46, 109, 170, 171, Sehli Tüsterî 4
188, 206, 236, 237, 238, 286, 299 Selânik 179, 183, 234, 238, 239, 299,
Rüknüddin Muhammedi Nahhâsî 38 300, 310, 326, 328
Rüstem P. (Vezir) 123 Selçûkîler 167, 169
Rüsûhî smail Dede (Mesnevi ârihi. Selim (Sultan. Yavuz. I.) 340, 341
Ankaravî) 187 Selim (Sultan. III.) 170
melâmîler 373

Selmâm Fârisî (Sahabeden) 20, 60


Selim P. (Servili) 237 a'ban (Hoca) 237
Serdâb (Mehdî'nin mahalli gaybeti) a'bânî 317
61 a'bân velî (eyh) 241
Semendi (Neâtî Ahmed Dede) 143 âdiyyi Rûmî 37
Senâî (Hakim. âir) 346 afiîlik 233

Serez 139, 170, 234, 244 ah Ali (Tap tab) 90, 91


Seriyyi Sakat 38 ah ücâ Kirmânî 5, 7
Seyfeddin (eyh) 302 akîki Belhî 11, 242
Seyfullah (eyh. Seyyid) 90, 102
âkir Mehmed (eyh) 317
Seyyid erif (Cürcânî) 16. 19, 91,
âkir (Hafz, Hoca) 326
239, 244, 262 am 5, 7, 34, 79, 247
Simavne 244, 245 âmî zade 146
Sinâniyye 326
âzeliyye 247, 248
Sinan Ümmî 97
ekûrî (eyh) 128
Sivas 167, 325 em'un (Havâriyyundan) 277

Solfasl (Solfasol, Zülfazl. köy) 33


emseddin Sâmî 341
Sofya 123, 201, 245 emseddîni Sivâsî 79, 124, 127
emseddîni Tebrîzî 9, 25, 198
Sultan V eled (Bahâeddin Muhammed) erefeddin (Darülfünun müderrisle-
9, 168, 191
rinden) 63
Suriye 25, 167
erif (M. Mur'un olu) 231, 232,
Sübkî (mâm) 247
233, 235, 236, 237, 238, 240, 301,
Süfyân Sevrî 3
336
Süleyman (Hac. eyh) 301, 313,
erif Aa
(Hac) 238
323
erif Ahmed 36
Süleyman (Kanunî. Sultan) 42, 43,
eyh Amu 12, 13, 14
44, 45, 46, 55, 103, 123, 254,
eyh Aliyyi Semerkandî 45
342, 343, 344, 345, 348
eyh Ahmed 46
Süleyman (Seyyid. eyh) 181, 182, eyhîi Kirmânî (âir) 39
202 eyhî (Zeyli akayk sahibi) 79, 86,
Süleymân Buhârî 37 87, 88, 90, 95, 97, 111, 112, 129,
Süleyman ibni Hac Ali (drîsi Muh- 131, 134, 162, 164
tefî'nin olu) 124 eyh Süleyman 43
Süleymân Iskenderânî 37 îa, îî, îîlik 59, 60, 61, 64, 65,
Süleymân Isfhânî 37 98, 99, 197, 198, 216, 217, 277,
Süleymân Türkmânî 15, 25 279, 280, 281, 282, 283
Sünbülî 317 îai Mufaddile 99, 198, 199
Sünûsîler 247 ihâbeddîni Sühreverdî 15, 242
Süvey 240, 304 ihâbeddin Muhammedi Tebrîzî 38
374 Melâmiler

T Üveysiyye 233, 242


Tâib (Osmanzade. âir) 142, 165 Üveysül Karenî 242
Tâif 247
Tal'at (eyh) 232, 233 V
Tâlib (Seyyid) 181 Va'dî (Bursal) 86, 87
Tal'atî Hüseyin (âir). 94, 112 Va'dî (Ââir) 86, 87
Tâhir (Bursai) 13, 33, 35, 39, 45, Vasfî (Âk) 338, 339
80, 87, 113, 231, 242, 285, 328, Vasyyüddînül Kadî 38, 242
329, 331, 341 Varadin 165
Tâhir P. (Kethüda) 180 Vecdî (âir) 144
Tâhirül Medenî 242 Vehbî (eyh) 317
Tarablus garp 317, 325 Vehbî Mehmed (eyh. âir) 324
Tarablus am
342 Veled (Sipâhî zade. Hamzavî) 76
Tayî eyhi (Amasya yolunda bir Vize 67, 68, 171
mahal) 341
Tekir da 55 Y
Tevfik (Hac) 239 Ya'kub (Kermiyânî) 75, 188
Tikve 239, 301, 313, 315 Ya'kub (Seyyid) 231
Timur leng- 169 Ya'kub (eyh) 46
Tire 300 Ya'kubi Çerhî (Hâce) 231
Tflî Ahmed Çelebi (âir) 130, 131, Yahûdâ 277
132, 133, 134, 135, 172, 211, 212 Yalrya (eyh. Beiktal) 41
Trabzon 130 Yahya (Hamse sahibi. Dokakinzade)
Trhala 123, 179, 238 343
Torlak Kemâl 244 Yahya (Peygamber) 198
Tuna 238 Yakova 323
Tursun Bâkî (Seyyid) 181 Yanya 179, 232, 233, 238, 331
Türkistan 14, 168, 197 Yusuf (Seyyid) 231
Türkmenler 8, 25 Yusuf (eyh) 232, 233
Yusuf (Peygamber) 283
U Yusufi A'cemî 242
Ubeydullah (Seyyid) 191 Yusufibni Huseynür Râzî 6, 7
Ulu Ârif Çelebi 191 Yusufi Sineçâk 101, 102
Urfa 181 Yusuf Sinan (Koca Mustafa P.
•e
eyhi) 75, 188
U Yemînî (Agriboz'lu. Hurûfî âir) 60
Üftade (eyh) 39 Yemen 247, 248, 283, 285, 322
Üsküp 179, 234, 235, 237, 238, 239, Yenbu 237
248, 281, 285, 299, 302, 304, 312, Yeniehir (Mora) 190, 324
328 Yezid (îbni Muâviye) 280
Melilâmîier

Yldrm Bayezid (Sultan) 33, 37 Zâfer (eyh) 247, 248


Yonus Emre 35, 102, 109, 125, 168, Zâl P. 46, 340
170 Zeyd (Seyyid) 231
Zeyd (Seyyid) 231
Z Zeker iyyel Ensârî 242
Zaim Ali Aa (Habeî zade) 178, Ziya (htifalci) 175
187 Zonguldak 337
UMUMÎ FHRST
lk devre tnelâmîleri

( Melâmetîler )

Mukaddime II
Sahife
Melâmî Kutublar
I Melâmî pîri Ömer dede (Emi-

Ebu Sâlih Hamdûn ibni Ah- ri Sikkînî) . 40


med ibni Ammârülkassâr ... 3 Ayal Binyanin 42
Aksarayl Pîr Ali ...... . 43
II
Çelebi eyh smaili Ma'ukî
Hâmdûni Kassârdan baka ve
(Olan eyh) 48
ksmen ondan mukaddem me-
Sârbân Ahmet 55
lâmetîler 5
Sârbân Ahmedin mehur der-
III vileri 67
Hamdünun silsilei tarikat ve Hâimî Seyyit Osman 68
kendisinden sonra Melâmet Ankaral Husameddin 71
mümessilleri 10 Hamza Bâlî 72
Bursal Hasan Kabâdûz .... 78
IV
Fusûs ârihi Bosnal Abdullah . 79
Sofiyenin Melâmet ve Melâmi-
Lâmekânî Hüseyn .
'80
ler hakknda iki zt telâkkileri 17
Husâmî 85
V Va'dî 86
Melâmetîlie ve tarihçesine
Ahmedi Rûmî 87
umumî bir nazar 22 Hâdî ............... 88
Olan eyh brahim ..... 90
Bibliyografya(Birinci ksma ait) 27 Gaybî (Sun'ullah) ....... 114
îdrisî Muhtefî 123
kinci devre melâmîleri Bezci zade Muhiddin (Muhyî) 128
(Bayramîler) Tflî Ahmet Çelebi 130
eyhülislâm Mustafa (Ebülme-
I yâmin) 135
Hac Bayrâm Velî 33 znki Fazl Ali 136
Hac Bayrâm Velînin silsilei Sadr âzam Halil P 136
tarikat 37 Hac Hüseyn Aa 136
Melâmiler 377

San Abdullah 137 mânevî hayat) 231


Neâtî Mhmed Dede 143 Seyyit M. Nur'un Nakbendî
Cevrî 148 silsilesi 241
Mustafa Resmî 151 Halvetî - a'banî silsilesi .... 241
Ik Hüsey Dede ........ 151 Ekberiyye silsilesi 241
La'lî eyh Mehmet ...... 151 Üveysiyye silsilesi 242
La'lî zâde Abdülbâkî 153
II
Hac Kabâyî (Hac K eyvan.
Bayram)
— Seyyidin üzerinde müessir olan

Beir Aa
156
158

söfîler
Muhiddîni Arabî ve Seyyit M.
Seyyid Hâim 161
Nur 243
eyhülislâmPamakczade Ali 163
Seyyide dier sofilerin tesiri 244
Sadr âzam ehit Ali P. . . . 165
.

III
III
Bayrâmî Melâmîliinin tarihçesi 1 67 Seyyidin tasavvuf! fikirleri
Anadoluda Sofîliin inkiaf . 167 (Varidât erhi) Ahiret, melek
Bayrâmîliin zuhuru 169 ve Meâd 250
Bayrâmî Melâmîliinin zuhuru râde ve ihtiyar ...... 253
ve tarihçesi 170 Hayât sâ 255
Seyyit Bekir Reat 179 Âlemin kdemi ve Kyamet . . 257
brahim Bâbâyi Velî 179 Seyyit M. Nur'da Vahdeti
Seyyit Abdülkadn Beihî ... 181 vücûd 261
IV Seyyid'e göre Muhammed ve
Melâmîlik hakikati Muhammediyye . . . 266
Melâmîlik ve dier tarikatlarla Merâtibi hakkiyye ve halkiyye 268
münasobeti Hey'et ve Hikmeti kadîme ve
190
Melâmîlie dühûl ....... M. Nur . . . 271
192
Melâmîlikte usuli teslis ve zikir
M. Nur'da devir ve tenâsuh . 272
194
Melâmîlerde keramet
M. Nur'da îîlik 275
195
M. Nur'da Hurûfîlik 283
Melâmîlikte iîlie temayül . . 197
Melâmîlikte dünyâya nazar
M. Nur'un kerâmetleri 285
. . 199
M. Nur'un lisân ........ 286
Melâmî - Hamzavîlikte tekilât
ve mütabaat
M. Nur ve Türklük 286
201
M. Nur'un âsâr 287
lâve . 207
Seyyid'in tarz tesliki 291
Bibliyoürafya , . . 218
Makamat tevhid ve ittihad . . 293

Üçüncü devre melâmîleri V


1 Melâmîliin intiar sahalar . . 299
Muhammed Nur (Maddî ve Melâmî tekkeleri 300
378 Melâmiler

Ahmet Hamdî(Nazmul hikem) 320


VI
Seyyah Hac Ahmet Baba . . 322
Seyyit M. Nur'un Halîfeleri Elmas 323
Abdürrahim Fedâî 304 Cengârî Mustafa ........ 323
Abdürrahim'in Halîfeleri ... 309 Yakoval Hafz Süleyman Baba 323
Abdül Ahat 309 Pizrenli Topal Recep 323
Hac Hafz Abdürrauf 309 eyh Hüseyin Sdkî 323
Yonus 309 Osman Zevkî 324
smail 310 Mehmet B 324
Ali Urfî 310 Osman âdî .......... 324'
Sâlih Rif'at 311 Kaymakam Ahmet B 325
Filintal zade Mahmut 312 Harîrî zade Seyyit Mehmet
Fâik Mehmet 313 Kemâleddin 326
Hac Süleyman . 313 Bursal Tâhir B 328
Hac Abdülkadir 313 AliRzâ 331
Hac Kânî 314 Hac Maksut 336
Ali Rzâ Vasfî 314 Hac Cemâl B 337
Hac Hasan Dede 314 Seyyid'in dier hulefas . . . 337
Hayrullah Dede 315 Âk Vasfî 338
Mirefteli Abdullah Hulûsî ... 315 lâve 340
eyh Ahmed sâfî 317 Bibliyografya 353
eyh Kemâl .......... 317 Esmânî fihristi 358
Vehbî 317
Resimler (20 tanedir. 12 yaprak)
eyh Abdülkerim Rûhî .... 318
Haritalar (4 tanedir. 4 sahife)
Kantarc Aziz,^Baba 320
Notalar (8 tanedir. 6 sahife)
Terlikçi Sâlih 320
YANLILAR

Sahife Satr Yanl Doru


3 HmHnn n m nfn
ir-f
idilIUU.ll

4 7 UCU iioLCII
l

5 19 Kesif Kesif
5 20 Nazisiz
7 6 x x x\_xx v iv v_/ tuutv c- y
7 27 Eb Hamza Ebu XHamza
1 -<X(-XXx£jtX

8 11 Sarhasî Sprahsî
8 27 Hameviys Hamûye
o Q
O Süherverdî
y ounreverü
o
y Hudreviyye Hudreveyh
i1 98
Zo olan olarak
1 fi ounei veren Sühreverdî
91 o
icabâti icâbeti
23 7 imnpcnnpn
unucoiuci
94 94 TTO /"€ iril
vâlisi
9S
Zj eyler eyhler
DO 9"? 94
Zo-Z^i Süherverdî Sühreverdî
41 14 n*11yc±
^ m P> t fi
CI1IC/.LH girmezdi
1 A
1U olunun olumun
48 24 "Bu satrn sonuna [3] iareti
konacak,,
53 17 sursti sureti
06 11 Ahmeeî Ahmedî
57 10 Çemi Çemei
57 17 el al

59 20 Kaln isyan Kald misyan


60 10 nazmdan nazmda
63 38 «UU.19 (.yj^jifi (SJ14U

68 36 Hâlvî Hulvî
75 30 Keremyanî Kermiyânî
107 20 ahvâl akvâl
m

380 Melâmîler

110 21 rpH
cuycytpn
ten vpr> eri' An

114 1 Ibranim mrahim


114 1 Snn'uIIah Sun'ullah
128 14 ppvy;} lanlar fpv7a lanlar
132
144 12
144 23 crarra olurca o*a rra 1 a n rça m
164 2 Aavs Gavs
167 5 Ssfiliûn Sofîliin
167 25 Burak Barak
168 35 hocas kocas
179 37
IsO 15 n T91 179 nn «sahifpvp aittir
181 8
181 24 vilarlptlprivlp vpfatlarivlp
182 16 1441 1341
185 19 Sâfî Sofî
196 4 atfediliyor atfedilmiyor
198 11 zamda zamanda
199 36
201 32 ^ olunur ol nur
204 23 safiyanesiyle sofiyânesiyle
205 29 [1] [2]
205 31 [1] [3]
224 Msîri Msrîi
227 6 1 Murabba, 199 gazel 1 Murabba, 2 Müstezâd, 199
gazel
228 6 Hâlet Ef. Beir Aa
232 3 [2] ]1]
232 37 41) il

233 17
245 19
247 18 [1] [2]
247 18 [2] [3]
247 20 [1] [4]
247 22 [1] [2]
247 25 Münâvî Menâvî
247- 28 [2] [3]

247 32 [1J [4]


Melâmiler 381

AO /\lIIlcQ VlCliillCUl
O/IO 1 R lVlUlicliIllIlCU.L)il nn
A m CUU11
V f*r\
/T.111J

zjU Z crni Sprh


nen Devânî Dcvvânî
251 26
251 36 jr r
266 1 lâi tâi

273 30
248 16 kitabini asdr kitabn asldr
pistli
i

* mi*

.III. Pîr Ali'nin ayak ta


-I.V Pîr Ali' nintürbesinin dnda kapnn üs- .V. Pîr Ali'nin türbesimin haricî manzaras
tündeki kitabe
eyh smaili Ma'ukî'nin merkadi .VII. O&la eyh Ismaili Ma'ukî'nin
Istanbul-Rumelihisan mehedi
Kayalar camii Îstanbul-S. Ahmet
nin mehedi IX. Hamza Balî'nin merkadi
Istanbul-Deveoflu
Istanbul-Silivri kaps
camii avlusu
Sârbân Ahmed'in türbesi .XI. drîsi Muhtefî'nin merkadi

Hayrabolu Istanbul-Kasm P$
.XIV. Gaybî'nin merkadi

Kütahya-Musalla
•XVI. Hac Kabaî'nin mezar
stanbul-Topkap
.XVII. Seyyit Haim'in kabri .XVIII. eyhülislâm Pamakç zade Seyyit

stanbul-Edirne kaps Ali'nin mezar ( Ortada.. Nihayetteki küçük


ta jHac Osman aa'nndr)
stanbul - Edirne kaps
"

t!
yt

Siill
** 3»

iffi
Î
lEîiil
îiliiiBl

**"" i
I imi
'
1

^||§|11S1S111
i
lliHlBl

.XIX. La'lî zade Abdulbâkî'nin merkadi


istanbul -Eyüp
.XX. Muhammed Nur'un el yazs
Hfz P. ya mektup
,

NEVA. ÎLAIÎ DÜYEK


No I </</ bu gon lü ff) nol /o bu go n /o

3 3==I
gam/n
^m
t/sr <//' Is.
^° y sn iu
'
^° bu ao </> 9°
' ' go

£2 m yd n 6u gon m
t/' /u yan mi c/d /er

5
n in f/, bu gon h m
5=^

yan mst/d /er n bu l </v 6o n lu tn


35Z3

II

Ayn ilâhînin dier bir tarz

Nol
UAK LAHÎ SOPYAB
c/u bu gön t'J
1 bu go n

m
i»/ <Âr lu
>

der
er t/i
o/i ga m//? /s e fen c/m
(/m </g/
</o/ </c/
c/c/ 6u 90
s° " ^ m

Noldu bu gönlüm Noldu bu gönlüm


Derdü gamnla Doldu bu gönlüm
Metin; Sa 207-208 :
III

HCAZ MAKAMIHDa' NEFES S O F Y A B

Hak de
y° I bu '
$ yo f
-sf£-<
/</*/•

±1 r

<7^j ^2 g de n yo I bu yo ' ^

n gor ne Az/ v. / dur


de
3Z:
1
ttad— 1

I j

n go r ne Ku l dur

Hakka giden yol bu yoldur Tevhid eden gör ne kuldur


Cümlenin maksudu oldur Böyle bir Allahmz var
Metin; Sa: 46
^

IV

B E Y A T MAKAMINDA NEFES AÖIRDÜ Y~S K

*' * i;
- zr t* »ey Je m& s t /jji

AYNNE FES ÎN BAEABÎRTARZI


fd ety /e me âl Ub

/>& k / s m/ tt/ o At//* e// //


ÜJ v r
I
1 1

"^ ©f-

w
Tg-^-g^-—^—

T
küf c/'
//'
e y v<e/ Izh S/

Zahit bizi ta'neyleme Hak ismin okur dilimiz


Sakn efsâne söyleme Hazrete varr yolumuz
Metin; Sa : 130
VI

S1ÂH LAHÎ E T S A T
A" / me ye n ci n yt/ su f kt

Görmiyen ean Yusufun ken'ân bilmez kandedir


Öz vücudu msrmn sultam bilmez kandedir

Cehdebip tavr beerden çkmayan talib bu gün


Kald nisyan içre ol nisyan bilmez kandedir

Cismü cann srrn fehmetmeyen âvâreler


Gerçiâktr veli canan bilmez kandedir
Içmiyen vuslet arabn yar elinden her zaman
Benzer ol mahîye kim umman bilmez kandedir

Srr can bilmeyip seyreyliyen serg-eteler


Devreder devran ile deyran bilmez kandedir

Mübtelâyi ak olup cânânesini bilmiyen


Derd ile dermandadr derman bilmez kandedir

Can kulagiyle iit Ahmet, Muhammed nutkudur


Kendi nefsin bilmiyen Rahman bilmez kandedir

"Sarban Ahmed,,
^

VII

ARAK LAHÎ E T S A T

Pj /r t y /e ~
go nu / çe
,

^ |

re

UUU jJ3 UH
5 y /i e y/

* »'
J J 3 ü—i—g
liri Llj -

/»e /-<2 tn se9 /?/ be


/7 f«
«. -» - a. -8T

m
s^r
'ji
.
y fi
<j
nrn

k â.
râ ^ m ço ,

un nnjiji|i 1T 1
iiM
Son

JJ i -

SEH LAHÎ E T S A T
Pâkeyle gönül çemesini ta durulunca
Dik dur gözünü gönlüne gönlün göz olunca
Metin; Sa: 83
VIII

H tî S Eli MAKAMINDA N E F S S
SENGtNSSMA

gâ n m o se r ho $ la, r y/z

. m n se r $ Un y/z
ho

- ^ ~

Meyhanei ak meykeleriyüz,
Hu sagarmn serholariyüz
Çerhi felein cünbüleriyüz
Evlâd Rasûl bendeleriyüz
eyhul arabn dervileriüz.
Metin: Sa: 336

Bu ilâhileri, stanbul Konservatuvar Türk musikisi tasnif heye'ti reisi Rauf Yekta Bf notaya
almlardr
istanbul Darülfünunu

Türkiyat Enstitüsü
Kurulduu tarih : 1924

istanbul: Evkaf Matbaas


1931
. : . . . .

Türkiyat Enstitüsü

Türkiyat Enstitüsü, vekiller heyetince tanzim edilerek


yüksek tas-
tike iktiraneden 12 Kânunuevvel 1340 (1924) tarihli talimatname
ile
kurulmutur. 1926 danberi hususî bütçeye malik olmu
ve hakiki faa-
liyeti ozamandan balamtr. Gayesi Türk tarihinin muhtelif ubeleri
(medeniyet tarihi, Hukuk tarihi, iktisat tarihi, din tarihi,
vesaire), Türk
edebiyat, Türk lisaniyat, Türk etnografyas, Türk
corafyas sahala-
rnda yeni tetkikat ve neriyatta bulunmak, memleket dndaki sair
mümasil müesseselerle münasebata girierek beynelmilel bir ilmî mer-
kez vazifesini ifa etmektir Kurulduu zaman 7000 cilt olan enstitü
.

Kitaplar bugün 11000 cilde erimitir, günden güne de


zenginlemekte-
dir . Mecmualar bundan hariçtir . Enstitü müdürlüü Türkiyeden ve
dardan gelecek her türlü ilmî müracaatlar ve yardmlar memnuniyetle
kabul eder Enstitü «Türk edebiyat tarihi" müderrisi
.
Köprülüzade
Mehmet Fuat -Bey tarafndan idare edilmektedir. Avrupadaki beynel-
milel öhreti haiz müsterikler müesseseleriyle daimî münasebatta
bulunulmaktadr
Neriyat: '

Türkiyat Enstitüsü aadaki seriler dahilinde neriyat yapmaktadr:


Mecmualar :

1 — Türkiyat Mecmuas (iki cilt çkmtr.Üçüncü hazrlanmaktadr).


2 —
Türk Hukuk ve iktisat tarihi Mecmuas ( ilk says yaknda
çkacaktr) .

Dier silsileler

1 — Türk halk hikâyelerine ve sazairlerine ait metinler ve


tetkikler . (Alt tanesi çkmtr)
2 — Tetkikler (iki tane çkmtr)
B — Tercüme eserler (be tane çkmtr)
4 — Lisanî eserler (iki tane çkmtr)
5 — Anadolu Türklerine ait tarihî menbalar (bir cilt çkmtr).
. . . ,

6 — Anadolu Türklerinin Halk edebiyat (bir cilt çkmtr)


7 — Vesikalar (iki tane çkmtr).
8 — Muhtralar (Franszca olarak bir tane çkmtr)?"

Türkiyat Mecmuas I

Müdür: Köprülüzade Mehmet Fuat


350 sayfa: stanbul : Matbaa-i Âmire 1925: eski harflerle; fiat 140 kuru.

Birinci cildin münderecat be ksmdan ibarettir: tetkikler, notlar

ve vesikalar, tenkit ve tahlil, kitabiyat tenkitleri, türkiyat haberleri. Ay-


rca metinden hariç olarak üç tane fotografi vardr .

Tetkikler makaleler unlardr: 1) Köprülüzade Mehmet


ksmndaki
Fuat: Meddahlar (1-45). 2)Barthold: Orta Asyada Mool fütuhatna
kadar hristiyanlk (47-100) 3) Mehmet erefeddin: Selçukîler devrin-
.

de mezâhib (101-118). 4) Köprülüzade Mehmet Fuat: Lûtfi Paa (119-


150). 5) Friedrich Giese Osmanl mparatorluunun teekkülü mese-
:

lesi (151-171) 6) Ali Canip: Nedimin hayat ve muasrlarnn telâkki-


.

leriyle yaad
devirde edebî mevkii (173-184). 7) Köprülüzade Meh-
met Fuat: Ouz etnolojisine dair tarihî notlar(185 211). 8) Abdülkadir:
Kitab- Dede Korkud hakknda(21 3-219) 9) Barlhold: Kutadgu-bildiin .

zikrettii Bora Han kimdir? (221-226). 10) Neci bas m Hibbetülhakaikin :

dier bir nüshas (227-233) 11) Ludvig Liketi "Krgz,, kavm isminin
. :

menei (235-249) .

Notlar ve vesikalar ksmnda unlar vardr:!) Köprülüzade Meh-


met Fuat: Hârezmanlar tarhine ait (251-254). 2) Köprülüzade Mehmet
Fuat: aybetüîhakaika dair (255-257). 3) Abdülkadir: Türk kabile isim-
lerine dair (258-2Ç5)
'

Tenkit ve tahlil ksmnda (267-289) :Köprülüzade Mehmet Fuat


Beyin'llk Mutasavvflar,,) hakknda C. Hu art, Mordtmann veJ. Nemeth'in
tenkit ve tahlilleri
Kitabiyat tenkitleri ksmnda (291-326): C. Huart'n "Les Saints
des Derviches tourneurs„ü, Bedros Keresteciyan'n ''Dictionaire ety-
molog. d. la langue Turque„ü, Rauf Yektann "Türk musiki tsrihi,,
J. Laurent'm "Garbî Asyada Bizans ve Selçuk Türkleri,,, Sadri Maksu-
di'nin Huey-hu'lar hakkndaki makalesinin Köprülüzade Mehmet Fuat Bey^
tarafndan; A. Krause'nin "Cengiz Han„nn Von Rastarn tarafndan; Lud-
.

wig'in "Rüstem Paann Osmanl tarihinin Mordtman tarafndan; J. We-


ladimirtsov'un "Cengiz llaumn N. Poppe tarafndan tenkitleri vardr.
Türkiyat haberleri ksmnda(327-350). Türkiye, Fransa, ingiltere, Al-
manya, Macaristan, Çek-îslovakya, Bulgaristan, Belçika, Rusya Azer-
baycan ve Türkistandaki türkiyat faaliyeti hakknda kitabiyat malûmat
vardr

Türkiyat Mecmuas II
639 sayfa; stanbul : devlet matbaas 1928 ; eski harflerle fiat 250 kuru.

Makaleler : 1) Köprülüzade Mehmet Fuat : Anadolu beylikleri tari-


hine ait notlar (1-32). 2) W. Thomsen arkî Türkistanm mazisine
:

dair (33-59) . 3) Ahmet Zeki Velidi: Ouzlarn hrstiyanl meselesine


ait (61-67) . 4) W. Barthold Orta Asyada
islâmiyetin intiar ettii za-
:

mana ait bir âbide (69-74). 5) Abdullah Battal: Sâhib Giray Hanyarl
(75-101) Canip
. Osmanzade Ahmet Tâ'ib Efendi (103-129)
6) Ali :

7) AbdülkadirTürk Rivayetlerinde «Boz Kurt,, (131-137)


:
8) Kiragos: .

Moollar (139-217) 9) Köprülüzade Mehmet Fuat Tuyug (219-242).


.
:

10) H. Nihal- Ahmet Naci Anadoluda Türklere ait yer isimleri


(243-259) :

1
1) Caferolu Ahmet Mirza efî' hakknda notlar (267-271) 12) Tes-
:
.

chner: Osmanllarda corafya(271-314). 13)Ahmet Zeki


Velidi: Hârezm-
de yazlm eski türkçe eserler (315-345) . 14) Mübarek Galip Mentee :

Oullar devrine ait baz kabir talar (347-363) . 15) Hâmit Zübevir
Hac Bekta tekkesi (365-382).
Notlar ve vesikalar : 1) W. Barhold: Radloff'un lügatini yeniden ne-
ir meselesi (385-387). 2) Necibasm: «Krgz,, kelimesinin itikakna
dair (387-390) 3) Necibasm: Türkçede "q„ nm "t„ ye ve "t„ nin "d.,ye
.

inklâb ve krk saysnn asl (390-392) 4) Ahmet Zeki Velidi . -


Kert
mi-Kürt mü? (392-396) 5) Hamit Hamdi "Korkud,, a
. :
ait (396-397^
6) Abdülkadir "Boz Kurt,, hakknda (397)
: . 7) Hasan Fehmi : San'at ta-
rihimize ait baz notlar 398-401). 8) Kilisli Rfat: "Süheyl ü Nevbahâr„a
dair (401-409) 9) Köprülüzade Mehmet Fuat ilk osmanl sikkeleri hak-
. :

knda (410-412) 10) Köprülüzade Mehmet Fuat


. "Germiyan Beylii., :

tarihine ait (412-414) 11) Köprülüzade Mehmet


Fuat: .
Pinti Hamit(415-
416) . 12) Köprülüzade Mehmet Fuat: "Aydn Oullar,, tarihine ait
(417-426) . 13) Köprülüzade Mehmet Fuat "Osman Zade Tâ'îb„e dair :

(427-430). 14) Köprülüzade Mehmet Fuat "Meddahlar,, makalesine ait .-

(430-434) .
15) Köprülüzade Mehmet Fuat "Füzulî„ ye ait baz notlar :

(434-436). 16) Köprülüzade Mehmet Fuat Klâsik Türk nazmmda"rübâî„ :


. .

eklinin eskilii (437-440) . 17) Köprülüzade Mehmet Fuat Hârezmahlar :

devrinde bir Türk lisancs (441-444) . 18) Abdülkadir :"Umay„ilâhesi


hakknda (444-446)
Garpta ark eserleri : tenkit ve tahlil(449-462). Köprülüzade Mehmet
Fuat Beyin'Türk edebiyat tarihi„hakknda Profesör Krelitz ve Mordt-
mann'n makaleleriyle] Necibasm" Bey tarafndan neredilen Hibbetül-
hakayik hakkuda Kovalski'nin tenkitlerini ihtiva ediyor F\
Kitabiyat tenkit ve tahlilleri : 1) Ahmt Zeki Velidi:"eyh Muhsin
Fânî„(Hüseyin Kâzm Bey) Tarafndan neredilen"Mahdumkulu Divan,,-
mn mehmet Fat:"Dîvân- türkî-i Sultan
tenkidi(466-471). 2) Köprülüzade
Veled„in tenkidi(475-481). 3) Köprülüzade Mehmet Fuat "Ferhengnâme :

tercümesi,, ve "Süheyl ü Nevbahâr,, hakknda (481-479). 4) Köprülüzade


Mehmet Fuat: bn Xatîb'n"Ferahnâme„si hakknda tenkit(479-496) 5) .

Köprülüzade Mehmet Fuat: smail Hakk Bey tarafndan neredilen"Kita-


beler„hakknda tenkit (497-501) 6) Köprülüzade Memet Fuat: Sadettin
.

Nüzhet Bey tarafndan neredilen"Karaca Olan „hakknda (502-505). 7)


Köprülüzade Mehmet Fuat :"Pîrî Reis.,inPaul Kale tarafndan neredilen
"Bahriyye„si hakknda (506-508). 8) Köprülüzade Mehmet Fuat: A.
Godard,, tarafndan nssredilen"Gazne ve Gazne abidelerindeki kitabeler,,
hakknda (509-512). 9) Köprülüzade Mehmet Fuat: "Jean Deny"tarafn-
dan neredilen"on sekizinci asr sonunda Cezayir Türk yeniçerilerinin
hakknda (512-518). 10) Abdülkadir :"A. W. Anoxin„in"Altay
türküleri,,,

amanlna ait mevat„ hakknda (518-522). 11) Caferolu «Profesör :

Kozma„nm"Hakaslar„ hakknda (522-525). 12) Caferolu "Samailoviç,, :

tarafndan neredilen K muasr Osmanl lisannn muhtasar sarf ve nahvi,,


hakknda (525-526). 13) Caferolu: Oriantalia,. hakknda (526-528).
;

14) Barthold: "M. T. Czaplikca,.nn"Orta Asya TürklerP'hakknda (528- ,

534) [Akdes Nimet bey tarafndan türkçeye çevrilmitir]. 15)Kont Stephan


Ziçy: "Marquart"n"imal kutpu havalisi'hakknda milâdî onuncu asra^
ait arapça bir tezker" hakknda (535-538) [Ragp Hulûsi Bey tarafndan;^
türkçeye çevrilmitir]
Türkiyat haberleri ksmnda ( 541-689 ) Türkiye, Almanya, sveç,
: .

Belçika, Macaristan, ngiltere, ura Cumhuriyetleri ttihad, Yugoslavya,


Fransa, Çek-slovakya, ve Danimarkadaki Türkiyat faaliyeti hakkndaki
bütün malûmat muhtevidir.
— 7

Türk halk hikâyelerine ve Sazairlerine


ait meitnler ve tetkikler

1 — Gevheri
Köprülüzade Mehmet Fuat
99 sayfa; stanbul : Yeni Matbaa 1929; 75 Kuru.

Türkiyat Enistitüsü tarafndan neredilmeye balanan'Türk Sazair-


lerine ait metinler ve tetkikler «külliyatnn birincisidir. En mehur Saz-
-airlerimizden olup 17 nçi asrda yayan Gevheri'nin san'at hakknda
.malûmatla imdiyekadar nerolunmayan 176 parça iirini muhtevidir.
*
* *

2 — Erzurumlu Emrah
Köprülüzade Mehmet Fuat
39 sayfa; istanbul; Evkaf Matbaas 1929. 30 Kuru.

Bu külliyatn ikincisidir. 19 uncu arn mehur Sazairlerinden Em-


rahm hayat ve san'at ile 13 parça iirini ve ilâhilerinden birinin no-^
tas ile Emrahn Niksardaki mezarnn resmini muhtevidir. Sonunda
yine arkî Anadoluya mensup dier bir Emrah ile iirleri hakknda
söylenen rivayetler vardr.
*
* *

3 — Pir Sultan Abdal


Sadettin Nüzhet
75 sayfa stanbul: Evkaf Matbaas 1929; 60 Kuru.

Külliyatn üçüncüsüdür. 17 nci asrm Sazairlerinden ve batnî baba-


larndan olup idam olunmak suretiyle ölen Pir Sultan Abdaln hayat,
öhreti, batn ahsiyeti, eserleri ve edebî ahsiyetini gösteren ve 105
parça nefesiyle nefeslerine ait 6 notay ihtiva eden bir eserdir.

4—16 nc asr sonuna kadar Türk Sazairleri


Köprülüzade Mehmet Fuat
70 sayfa; stanbul ; Evkaf Matbaas 1930; 60 Kuru.

Külliyatn dördüncüsüdür. Tarihî menei beinci asra kadar çkan


ilk sazairlerimizden itibaren 16nc ara kadarki Sazairlerinin tarihini
ve 16nc asrda yayan 4 sazairi ile ele geçen iirlerini muhtevidir.

5— Kaykç Kul Mustafa ve Genç Osman hikâyesi


Köprüliizade Mehmet Fuat
80 ayia; istanbul: lîvkaf Matbaas 1930: 60 Kuru.
Külliyatn beincisidir. 1.7 nci asr sazairlerimizden Kaykç Kul
Mustafann hayatyla, tarihî türkü ve destanlarndan, san'atndan ba-
histir. Ayrca Kykç Kul Mutalann eseri olan
Genç Osman hikâye-
sinin muhtelif Anadolu rivayetlerini de tespit ve mukayese
eden bu
eserin sonuna Kul Mustafann 32 parça iiri ilâve edilmitir.
*

6 — Körolu Destan
Edebiyat asistanlarndan Pertev Naili
istanbul 1931: Evkaf Matbaas:

Bu kitap, darülfünun mezuniyet tezi olmak üzere yazlm bir tet-


kikle bunallâve edilmi metinlerden teekkül ediyor. Metinler 145 tane
iirle 3 tane mensur mukaddemeden ibarettir Münderecat unlardr: .

Mukaddeme Balangç Türk destanlar ve destan mahiyette halk


. :

hikâyeleri-Körolunun bunlar içindeki mevkii ve ehemmiyeti 1) Kör- .

olu rivayetleri -rivayetlerin mevzuu (-Paris (Xodzko) rivayeti; 2-Öz-


.

bek rivayeti; 3-Istanbul rivayeti; 4-Holoflu rivayeti; 5-Urfa rivayeti;


6-Yalvaç rivayeti; 7-Elâziz rivayetleri; 8-Samailoviç rivayetleri; 9-Von
Haksthasen rivayeti; 10-Mara rivayeti) 2-muhtelif rivayetlerin muka-
yesesi (ilâve-Körolunun Ermeni rivayeti) 3-Körolu destan muhte- .

lif unsurlarnn tahlili . 4-Körolu rivayetlerinin eskilii ve yenilii


meselesi . II) Muhtelif rivayetlere
Körolu destannn ideolojisi göre
destan kahraman hakknda halk telâkkileri III) Körolu destannn .

tesirleriI-Körolu iirleri-yeni ve eski olanlar 2-on altnc asr saz-


: .

airlerinden körolu. 3-Sazairleri Klasik airler ve Körolu 4-halk .


.

edebiyatnda Körolu destannn izleri. Türklerden baka milletlerde


Körolu . Körolu an'anesi 7-Körolu destannn corafî isim-
6 -bugün .

lerde izleri-destatnn intiar sahas. IV) Körolu destannn menei me-


selesi Zeyil: metinler: I) mara metinleri (ilâve: bir cönkten
.
alnm
ikiparça ile Marata yazlm bir parça) . 11) Elâziz rivayetleri . III)
Yalvaç rivayeti IV) Urfa rivayeti
. .
.

Tetkikler

1 — Orta Asya Türk tarihi hakknda dersler


W. Barthold
222 sayfa; stanbul Evkaf matbaas 1927; eski harflerle; 120 kuru.

Asya Türk tarihinin en büyük mutahassslarndan biri olan


Orta
merhum Profesör Barthold tarafndan Türkiyat Enstitüsünün davetiyle
stanbul Darülfünununda verilmi olan 12 dersten ibarettir. Barthold bu
eserinde Türk tarihi hakknda nasl bir usul takip edilmesi icap etti-
ini ksaca anlatm ve Orta Asya Türk tarihi hakknda ilmin en son
neticelerini terki bî bir surette ortaya dökmütür. Eserin banda ksa-
ca Bartholdun hayat ve eserleri zikrolunmu, sonuna da 20 sayfalk
bir endeks ve bibliyografi ilâve olunmutur. 12 dersin mevzular un-
lardr: Gök-Türkler; 2) Kun, Siyanpi, Juan-juan (Avar) gibi kavim-
I)

lerin rk meselesi; Orhon


abidelerinde zikrolunan kabileler: 3) Uygurlar,
arkî Türkistamn tamamen türklemesi; 4) Türkler arasnda islâmiyetin
intiar; Hazarlar, Bulgarlar, Karahanllar; 5) îslâm Türklerin îslâm ül-
,
kelerinde fütuhat; 6) Selçukîler ve Kpçaklar: 7) Karahtaylar ve Türk-
lerin ark ve garp ile medenî münasebetleri; 8) Hârezm ve Sir- derya
havzasnn Türk tarihindeki ehemmiyeti, Çingizin zuhuru; 9) Türkistamn
Moollar tarafndan zapt; 10) Altn Orduda Moollarn türklemesi me-
selesi; 11) on dördündü asrn ilk yarsnda Türkistamn sukutu-Çaatay
Devleti-Aksak Temürün zuhuru; 12) Aksak Temürün devleti-Özbek Han-
lar devri ve bu devrin medenî hayat

*

2 — Millî edebiyat cereyannn ilk mübesirleri


ve Dîvân- türkî-i basît
Köprülüzade Mehmet Fuat
. 79+83 sayfa; stanbul: Devlet Matbaas 1928; eski harflerle; 100 Kuru.

Bu kitap millî edebiyatmzn imdiye kadar zannolunduu gibi on


dokuzuncu asrda deil, çok daha eski zamanlarda baladn ispat
eden ve bu cereyann 16 nc asrdaki mümessillerinden "Edirneli Naz-
m „nin hayat ve eseri hakknda malûmat veren bir eserdir Eserin .

sonuna "Nazmi„nin saf türkçe ile yazd iirlerden mürekkep "Dîvân-


türkî-i basît,, ilâve olunmu ve bütün eser büyük türkçü "Gök Alp„m
uaneviyetine ithaf olunmutur.
:

Tercüme eserler

1 — Bektailik tetkikleri
F. W. Hasluck-tiirkçeye çeviren : Ragp Hulusi
141 sayfa: stanbul: Devlet Matbaas 1928; eski harflerle: 100
kuru.;.

Türkiyat Enstitüsünün kurduu "Anadolunun dinî tarih


ve etnog-
rafyasna dair tetkikat merkezi,, tarafndan yaplacak
neriyatn ilk
saysn tekil eden bu eser genç yanda ölen ve "Yunan,Roma,Bizans,
Cenova,Venedik,Türk„ tarih.corafya, arkeoloji ve halkiyatna ait bir-
çok mühim tetkikler nereden müellifin "Atina ngiliz
mektebi senelik
mecmuasnn 19,20 ve 21 inci ciltlerinde çkan muhtelif makaleleri-
ninRagp Hulusi Bey tarafndan yaplm tercümelerinden ibarettir.
Bata Köprülüzade Mehmet Fuat Beyin küçük bir mukadderaesi olup
metinden hariç üç harita ve iki levhas vardr. Münderecat unlardr:
Bektalarn corafî tevezzüü (1-52); iki taraf perestigâhlar ve bek-
ta propagandas (42-84); bektalk ve sünnî müslümanlk-Anadoluda
bektalk ve hristiyanlk-Avrupada bektalk ve hristiyanlk-siyasî
gizli avamil. Notlar: Haydar, Hoca Ahmet
ve Karaca Ahmet hakknda
(85-87)Anadoludaki Arap mezarlar (88-98); Türk tarih ve halk me-
kabesine ait tetkikler (99-135); Kara Osmanolunun
zuhuru-krklar-Sar
Saltk rivayeti-sultanlarn klç kuanmas; Konya Sultanlar
zamann-
da hristiyanlk ve islâmiyet (136-141).

2 — Osmanl mparatorluunun kurulusu


H. A. gbhans-türkçeye çeviren: Ragp Hulusi
281 sayfa: stanbul : Devlet matbaas 1928 (metinden lariy 6 harita); eski harflerle;
100 kuruj.

Bu eser kuruluu meselesi ilim alemince henüz malûm


,
olmyan
Osmanl mparatorluunun teessüsü hakknda en son (1915 te)
yazlan
eserdir Eserde umumiyetle yanl bir nokta-i nazar takip edilerek
.

Giese ve Köprülüzade Fuat Bey tarafndan tenkit


edilmise de bir ba-
kmdan yine kymetli bir eserdir. Bilhassa Osmanllarn Avrupaya geç-
tikleri zaman Balkan yarmadasnn dahilî
vaziyetini tasvir etmek iti- .

baryla tarihin bir cihetini aydnlatmaktadr Eserin . fihristi udur


Birincimephas. - Osman: tarihte yeni bir rk zuhur ediyor (1-38);
ikinci
mephas. - Orhan: yeni bir millet teekkül ediyor ve garp
alemiyle te-
.

— 11 —
masa geliyor (39-91) ;
üçüncü mephas. - Murat: Osmanllar Avrupada
bir imparatorluun temellerini kuruyorlar (92-157); dördüncü mephas.
- Bayazt: Osmanllar Bizans mparatorluuna tevarüs ediyorlar (158-
236); lâhika a: Osmanllarn menei ve saltanatlar hakkndaki an'anevî
yanl telâkkiler (237-252) lâhika b: on dördüncü asr zarfnda Ana-
;

doludaki emaretler (253-376) ;


müstekil hristiyan devletleri ve haricî
devletlere tâbi arazi (277-280); netice (280-281).
* *
'

3 — Ulu Bey ve zaman


W. Barthold-türkçege çeviren: Tahirolu Ahdes Aimet
165 sayfa; istanbul: Evkaf Matbaas 1930; 150 kuru.

Profesör Barthold gibi kymetlidir tarihçi tarafndan 918de yazlan


bu eser adeta bir Temürlüler Devleti tarihidir. Eski telâkki ile yalnz
siyasî deil, medenî tarih hakknda da malûmat vermesi itibaryla biz
Türkler için ayr bir ehemmiyeti haizdir. Eser yedi baptan mürekkep
olup unlardr: 1) Mool mparatorluu ve Çaatay Devleti; 2) Ulus
emirleri. Temürün saltanat; 3) Ulu Beyin çocukluu; 4) Hâkim sfa^
tyla Ulu Bey, haricî vak'alar; 5) Ulu beyin Maveraünnehirdeki ic- "

raat; 6) «Ulu Beyin ilmî meguliyeti ve hususî hayat; 7) Ulu Beyin_


hayatnn sonu ve Türkistan tarihinde yeni bir devrin balangc. Eserin
sonuna isimler cetvelinden baka Ulu Beyin hayatm! kronolojisini
gösteren bir cetvel de ilâve olunmutur

4 — Orta Asyada Arap fütuhat


H. A. R. Gihb-türhçeye çeviren: M. Hakk
85 sayfa; stanbul: EvkafjMatbaas 1930; 60 kuru.

Arap fütuhat münasebetiyle garbî Gök Türkler hakknda yazlm


olan en son (1922 de) eserdir. Fihristi udur: I. - methal: Oksus havzas;

eski tarihi (3-6) siyasî tefrikalar (6-11); Arap menbalar (11-14); 2. -


ilk aknlar Aa
:
;

Toharistanm fethi (14-16) Sod ve Buharanm ilk


;

istilâs (16-21)|; Araplarn çekilmesi (21-25) 3. - Kuteybenin fütuhat


;

(25-27) ;
Aa Toharistanm istirdad (27-28) Buharanm fethi (29-31)
;

takviye ve ileri hareket (32-41); Yaksart vilâyetlerine seferler (41-49);


4.- Türklerin mukabelesi (49-72); 5.- Maveraünnehrin istirdad (72-82);
'
Bibliyografi (83-85). •
5 — Venedik Melihalarna nazaran ark Meselesi
Max Silberschmidt-türkçeye çeviren : Köprülüzade Ahmet Cemal
203 sayfa: stanbul: Evkaf Matbaas 1930; 135 kuru.

Osmanl mparatorluunun zuhuru zamanndaki ark meselesini


tafsileden bu eser bilhassa imdiye kadar terkibi eserler için
istifade
edilmemi olan Venedik hazine-i evrakna istinat ettii için Türkiye-
nin siyasî tarihi bakmndan f evkalâde mühimdir.

Anabolu Türklerine ait tarihî metinler

591 sayfa metin; stanbul: Devlet matbaas 1928; 450 Kuru.


Türkiyat Enistitüsü tarafndan nerine balanlan
"Anadolu Türk-
lerine ait tarihî menbalar,, külliyatnn
birinci cildi olan bu çok mü-
him farisî metin stanbul kütüphanelerinde
mevcut dört nüshay kar-
latrmak suretiyle Kilisli
Rfat Bey tarafndan hazrlanm ve eserle
müellifi hakknda Köprülüzade Fuat Bey
tarafndan 17 sayfalk bir
mukaddeme yazlmtr. Ayrca eserin sonuna mufassal bir
fihristle
bir endeks ve nüsha farklaryla
yanl-doru cetvelini havi 75 sayfa-
lk bir lahika konulmutur. Bizzat Anadoluda,
Anadolunun 14 üncü
arma ait olarak yazlm olan bu eser sayesinde tarihimizin bu
dev-
n oldukça aydnlanm oluyur.

Lisanî eserler

Müellifi meçhul: 94 sayfa; stanbul


Evkaf: Matbaas 1928: 100 Kuru
Yegâne nüshas stanbulda ehit Ali Paa
kütüphanesinde bulu-
nan bu eser 15 inci asr balarnda veya
14 üncü asr sonlarnda M-
srda yazlmtr. Eser hakknda
Köprülüzade Mehmet Fuat Beyin mu-
kaddemesm muhtevidir. Eser Kpçak türkçesi
hakknda olup Türk li-
saniyat, bakmndan çok mühimdir. Eserin istinsah ve
Rfat Bey tarafndan yaplmtr.
basm Kilisli
.

2 — ^jyv jU iiuiv
metin 155 sayfa ;
lügatçe ve grameri 186 sayfa; stanbul : Evfkaf Matbaas 1931; 400 Kuru.

14 üncü asrn lisaniyat âlimlerinden Abû Hayyânn 1312 milâdîde


Msrda yücude getirdii bu eser imdiye kadar yalnz bir defa olarak
îstanbulda bir tek nüshaya istinaden ve gayri ilmî bir surette basl-
mt. Ahiren stanbul Darülfünununda lisaniyat müderris muavini
Caferolu Ahmet Bey tarafndan yeni bir nüshas bulunan bu eser
mumaileyh tarafndan iki nüsha üzerine mukayeseli bir surette bas-
trld gibi Türk elifbesine göre lûgatçesi de hazrlanm ve grameri
de ilâve olunmutur Bugün elde bulunmyan birçok lisanî eserlerden
.

istifade ettii anlalan Abû Hayyann bu eseri Türk Lisaniyat bak-


mndan çok mühimdir.

Anadolu Türklerinin halk edebiyat


-
1 — Mâniler
270 sayfa; stanbul : Devlet Matbaas 1928; eski harflerle; 120 Kuru.
Türkiyat Enistitüsü tarafndan nerine balanlan "Anadolu Türle
rinin halk edebiyat,, külliyatnn birinci cildidir. Mâni tarznn mene
ve tekâmülü hakkndaki mufassal bir mukaddeme lahika olmak üzere
Köprülüzade Mehmet Fuat Bey tarafndan yazlacaktr. 1760 mâniyi
ihtiva eden bu cilt Kilisli Rfat Bey tarafndan hazrlanm olup sonu-
44 sayfalk bir de lügatçe ilave olunmutur.

Vesikalar
1 '

— Âadoluda Türk Airetleri


Ahmet Refik
236 sayfa; istanbul: Devlet Matbaas 1930; 200 kuru .

Anadoluda ve Kümelide yayan Türk airetlerine dair divan- hü-


mayun mühimme defterlerinde bulunan ve hicrî 966-1200 yllar arasna
-ait bulunan 244 hükmü muhtevidir.. Sonuna bir endeks- ilâve olunan

bu eser o devrin etnografisi ve içtimaî hayat hakknda mühim bir


menbadr Bana Ahmet Refik Bey tarafndan on sayfalk bir mukad-
.

deme ilâve olunmutur


2 — Osmanl devrinde Türkiye madenleri
Ahmet Refik
60 sayfa; stanbul : Devlet Matbaas 1931; 60 kuru.

Türkiyede çkan madenlerle bu madenlerin iletilmesine dair di-


van- hümayun mühimme defterlerinde bulunan ve hicrî 967-1200 yl-
larna ait olan 73 tane hükmü muhtevidir. Banda Ahmet Refik Beyin
11 sayfalk bir mukaddemesi ve sonunda endeksi bulunan bu eser
Türk medeniyeti hakknda imdiye kadar hiç istifade edilmiyen vesi-
kalardan mürekkep olup etnograf itibaryla da ehemmiyeti haizdir.
____

Muhtralar
] — Infl nence d chananisne Turco-Mogol sur
les ordres mystiques musulmans
Köpriilüzade Mehmet Fuat
19 savla: stanbul : Zolliy matbaas 1929: 30 kuru.

stanbul Darülfünunu Türkiyat Enstitüsü muhtralar serisinin


birinci kitab olup Lund„ dinler tarihi kongresinde okunmutur.
'-

Bu küçük muhtra Köprüiüzade Mehmet Fuat Beyin hazrlad Türk


dimyatna ait büyük eserden baz ksmlarnn bir hülâsas saylabilir.

Baslmakta olan kitaplar

Melâmiler
Konya lisesi edebiyat muallimi Abdülbaki beyin edebiyat Fakülte-
sinden mezun olurken yapt tezdir imdiye kadar 13 formas basl-
.

mtr 13 formann münderecal unlardr: I) ilk devre melâmileri


.

(bu ksmda, baz melâmî ai deriyle nelamîîiin tarihi ve mahiyeti


hakknda malûmat vardr) 11) ikinci devre m elam eri -~ Bayramîler.
;
1

(bu ksmda da yine airler ve eserleri hakknda malûmat verilmitir).

Türk Hukuk ve iktisat Tarihi Mecmuas


Türkiyat Enstitüsü tarafndan memleketimizdeki büyük bir boslu-
. .

— 15 —
u doldurmak her yl neredilecek olan bu mecmuadan imdiye
için
kadar 14 forma baslmtr Mecmua
. 20 forma olacaktr. 14 formann
münderecat unlardr Ahmet-Zeki Validi Moollar devrinde Anado-
: :

lunun iktisadî vaziyeti (1-42) Dr. Ciro Truhelka Bosnada arazi mese-
; :

lesinin tarihî esaslar (43-60) Dr. Hâmit Sadi Paaeli [arkî Trakya-
; :

nn corafyasna ve iktisadî, tarihine dair notlar] (71-104) Dr. A. Ca- ;

ferolu Tükyu ve Uygurlarda Han Unvanlar (105-119) Abdülkadir:


:
;

"Orun,, ve "Ülü,, meselesi (121-133) Prof. W. Barthold


; ilhanllar :

Devrinde Malî vaziyet (135-159) ; Dr. P. Wittek :


Ankarada bir lhanî
kitabesi (161-164) ; Mehmet Fuat Bizans Mü-
Prof. Dr. Köprülüzade :

esseselerinin Osmanl Müesseselerine Tesiri Hakknda bâz mülâhaza-


lar (165-224) Bu makale daha bitmemitir
.

Türkiyat 'Mecmuas III

Türkiyat Enstitüsünün birçok kitaplarnn birden baslmas dola-


ysyla geçiken bu cildin imdiye kadar 8 formas baslmtr: Josef
Strzygowski Türkler ve Orta Asya San'at Meselesi(l-80) W. Thomsen:
:
.

Moolistandaki Türkçe kitabeler (81-118)

You might also like