You are on page 1of 8

PARSELASYON İŞLEMİNİN

KONTROLÜ VE
SORUMLULUK
Dr. Öğretim Üyesi HAKAN AKÇIN
Parselasyon işlemlerinde, gerek ilk uygulama ve gerekse imar tadilatları sırasında uygulayıcı kurumlar
tarafından hatalar yapılabilmektedir. Hatalı uygulamaların kontrolünde nasıl davranılacağı ve kadastro
ve tapu elemanlarının sorumluluğunun ne olduğu uygulamacılar tarafından en çok soru konusu edilen
hususların başında gelmektedir.

A – Hatalı Uygulamaya Karşı Tapu Kadastro İdaresinin Yetkisi

Kadastro Müdürlüğü elemanlarınca yapılacak kontrol sırasında hata tespit edilirse, bunun ilgili belediye
yetkililerine bildirilmesi, eksiklikler giderildikten sonra tescil için tapu müdürlüğüne gönderilmesi
gerekir.

1477 sayılı genelgede; “resen veya müracaat üzerine tevhit veya ifraz veya irtifak hakkı veya terkin
işlemlerinin kanun ve yönetmelik hükümlerine uygunluğu belediye encümenleri veya il idare kurulunca
(il özel idaresi) onaylanan taşınmaz malların, söz konusu kararları irdelenmesine gerek olmadan
kararlar doğrultusunda işlem yapılacağı” şeklindeki hüküm bulunmaktadır.

3194 sayılı Kanun, belediye ve mücavir alan içinde imar düzenlemesiyle ilgili yetkiyi belediyelere
vermiştir. Ancak, aynı Kanun ve Yönetmeliklerle de yetkinin sınırları belirlenmiştir.
1477 sayılı genelge eki yönerge encümen ve il idare kurulu (il özel idaresinin) kararının
irdelenmesine gerek olmadığını öngörülmüştür. Ancak;
Usulsüz uygulamalarla, Örneğin;
 Düzenleme belediye ve mücavir alan dışında olduğu halde, kararın belediye encümeni
tarafından verilmesi,
 Yetki açısından, doğru saha olmasına karşılık, karara aykırı tescil talebinde bulunulması,
 Parselasyon plânının imar mevzuatına uygunluğunun net olarak belirtilmemiş olması,
 Encümen kararında uygulamaya alındığı belirtilen kadastro parseline karşılık dağıtımda yer
verilmemiş olduğunun görülmesi,
 Ya da uygulamaya herhangi bir taşınmazı dahil olmadığı halde, dağıtımda yer verilmesi gibi
durumlarla karşılaşılması her zaman mümkündür.
 Ayrıca, daha önceki imar uygulamalarında DOP kesintileriyle oluşturulmuş yol, park gibi
yerlerin ihdasa konu edildiği durumlarla karşılaşılabilmektedir.
Halbuki; Kanunun 18’inci maddesi, bu yerlerin başka bir amaçla kullanılamayacağını öngörürken;
Mekansal Plânlar Yapım Yönetmeliğin 26/3-b maddesi ise, bu yerlerin kaldırılmasını, aynı bölgede
eşdeğer yer bırakılması koşuluna bağlamıştır.

O nedenle de uygulayıcı kurumların, gerek imar yolu ya da parkının ihdası gerekse de başkaca yetki
aşımı halinde kadastro müdürlüklerinin müdahalesi olmayacak mıdır?

Her ne kadar uygulama yetkisi belediyede olsa da, ortada bir hatalı uygulama bulunmaktadır. Ve bu
hatalı uygulamanın teknik kontrolü kadastro müdürlüklerince, tescili ise tapu müdürlüklerince
yapılmaktadır.

Dolayısıyla hem kadastro ve hem de tapu müdürlükleri, yapılan bu hataya resmi olarak tanık
olmaktadır. Hal böyle olunca da, tapu ve kadastro elemanları da, Türk Ceza Kanununun 279’uncu
maddesi gereğince sorumluluk altına girmektedir.

279’uncu madde; “Kamu adına soruşturma ve kovuşturmayı gerektiren bir suçun işlendiğini göreviyle
bağlantılı olarak öğrenip de, yetkili makamlara bildirimde bulunmayı ihmal eden veya bu hususta
gecikme gösteren kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” hükmündedir.
B – Kadastro Elemanlarının Sorumluluğu

Bir kadastro elemanının, 18 uygulamasının kontrolünde yetki sahası nereye kadardır, hatalı bir
uygulama karşısındaki sorumluluğu nedir?
Konuya teorik baktığımızda, belediye hatalı bir uygulama yapıyor ve kadastrocu, görevi gereği buna
resmen tanık oluyor. Öyleyse TCK’ nın 279'uncu maddesi kapsamında bir sorumluluğu bulunmaktadır.
Kadastro müdürlüğünün kontrolleri sırasında belediyenin hataları karşısındaki sorumluluğunun nereden
başlayıp nerede bittiği konusunda tam bir sınır bulunmamaktadır. Ancak, bu sorumluluğun hangi konular
için işletileceği Danıştay kararlarıyla kısmen açıklığa kavuşmuştur.
Buna göre; 18 uygulamasıyla ilgili kadastro müdürlüğünün kontrol yetkisinin ancak harita yapım tekniği
ile sınırlıdır. Yani, kadastro elemanı ancak 18 uygulamasının BÖHHBÜY ve buna dayalı alt mevzuata
aykırı olup olmadığını kontrol eder, onun dışındaki konulara karışmaz. Dolayısıyla, 18 uygulamasının
BÖHHBÜY ve alt mevzuata (2010/11, 2010/22 sayılı genelgeler) aykırı bir durumu yoksa, kadastro
elemanının da TCK’nın 279’uncu maddesi kapsamında sorumluluğu olmayacaktır.
DANIŞTAY Kararı;
* 6.Dairenin 12.05.1999 tarih, E.1998/2248, K.1999/2522 sayılı kararı
Özet: “Kadastro müdürlüğünce yapılan kontrol sırasında, yapılan parselasyon işlemi ile kapanan sulama arkı nedeniyle elde
edilen taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufu altında olduğundan Hazine adına tescili gerekirken belediye adına tescil
edildiğinden bahisle onaylanmamasının, kadastro müdürlüklerine tanınan yetki aşılarak mülkiyet durumunun incelenmesi
suretiyle belediye adına tescilin yapılmayacağı yolunda tesis edilen işlemde mevzuata uyarlık bulunmamaktadır. ”

“… Dava, 3194 sayılı Kanunun 18’inci maddesi uyarınca yapılan parselasyon işlemi sonucu kapanan ark nedeniyle elde edilen
miktarın belediye adına bedelsiz tescilinin yapılamayacağı yolunda tesis edilen 06.11.1996 günlü, 2201 sayılı işlemin iptali
istemiyle açılmış; İdare Mahkemesince, 3194 sayılı İmar Kanununun 18’inci maddesi uyarınca yapılacak Arazi ve Arsa
Düzenlemesi ile İlgili Esaslar Hakkında Yönetmeliğin 40’ıncı maddesi uyarınca kadastro müdürlüklerince imar parselasyon
plânları ekleri üzerinde yapılması gereken kontrol yetkisinin, oluşturulan imar parsellerinin kadastro tekniği yönünden mevzuata
uygunluğunun incelenmesi ile sınırlı olduğu, davalı belediye tarafından 3194 sayılı Kanunun 18’inci maddesi uyarınca
parselasyon işlemi tesis edilip dağıtım tabloları hazırlandıktan ve askıya çıkarıldıktan sonra kadastro müdürlüğüne gönderildiği,
kadastro, sulama arkı nedeniyle elde edilen taşınmazın Devletin hüküm ve tasarrufa altında bulunduğundan Hazine adına tescili
gerekirken belediye adına tescil edildiğinden bahisle onaylanmadığı, kadastro müdürlüklerine kanunla tanınan yetki aşılarak
mülkiyet durumunun incelenmesi suretiyle belediye adına tescilin yapılamayacağı yolunda tesis edilen dava konusu işlemde
mevzuata uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline karar verilmiş, bu karar davalı idarece temyiz edilmiştir.

Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptali yolundaki temyize konu ... İdare Mahkemesinin 05.11.1997 günlü,
E.1997/1252, K.1997/1095 sayılı kararında, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49’uncu maddesinin 1 inci fıkrasında
sayılan bozma nedenlerinden hiçbiri bulunmadığından bozma istemi yerinde görülmeyerek anılan Mahkemenin kararının
ONANMASINA,”
KADASTRO ELEMANLARI AÇISINDAN SONUÇ;

 TAPU PLÂNLARI Tüzüğü'nün 11’inci maddesi gereğince; “teknik


mevzuata aykırı” taleplere karşı kadastro müdürlüğüne ret yetkisi
verilmiştir.
 DANIŞTAY kararlarına bakılacak olursa; 18 uygulaması dosyasında
BÖHHBÜY ve alt mevzuata (2010/11 ve 2010/22 sayılı genelgelere)
aykırı bir durum tespit edilmediği sürece kadastro müdürlüğü
tarafından, ret edilmemesi gerekmektedir.
C – Tapu Elemanlarının Sorumluluğu
Bir tapu elemanının, 18 uygulamasının kontrolünde yetki sahası nereye kadardır, hatalı bir uygulama
karşısındaki sorumluluğu nedir?
Kadastro müdürlüğü elemanları gibi, hatalı uygulamayı tescil eden tapu elemanları da, TCK’nın
279’uncu maddesi gereğince sorumluluğu bulunmaktadır. Sorumluluğun sınırları konusunda fikir sahibi
olabilmek için öncelikle Danıştay’ın bir kararına bakmak gerekirse;
Özet: “Müşterek mülkiyete konu bir taşınmazın parselasyon işlemine tabi tutulması halinde, oluşacak
tüm imar parsellerinin yine müştereken verilmesi gerekir. Ferdileştirmeyi öngören parselasyon plânının
mevzuata aykırı olması nedeniyle tapuya tescili isteminin reddi doğrudur.” (Danıştay 6. Dairenin
05.03.1993 tarih, E.1992/1205, K.1993/826 sayılı kararı)

Danıştay kararına göre; 18 dosyasını reddi konusunda tapu müdürlüklerinin


yetki sahası daha geniştir. İşlem tescil ile sonuçlanmaktadır. Tescilin de, Medeni
Kanunun 716’ncı maddesi gereğince hukuki bir sebebe dayanması gerekir.
Haklı sebebe dayanmayan düzenlemeyi içeren 18 dosyasının Tapu Sicil
Tüzüğünün 26’ncı maddesi gereğince ret edilmesi gerekir. Ret edilmesi
gerekirken, edilmeyen durumlarda tapu elemanının sorumluluğu olacaktır.

You might also like