You are on page 1of 24

AFYON

Tl ' RİZM DERNEC1


YAflN* AKINDAN

HATTAT
A H M E T KARAHİSARÎ

Ord. Prof. Dr. A. S Ü H E Y L ÜN VER


1. Ü. T ıp T arih i E n stitü sü M üdürü

A W ELL-K N O W N TURKISH C ALL IG R APH E R


KA R A H İSA R Î AHM ET EFENDİ

İSTANBUL
19 6 4
V* tTarUU { U t ’-A .

AFYON
T U K tZ M D E R N E Ğ İ
YAYINLARINDAN

HATTAT
A H M E T KARAHİ SARÎ
14 69 - 15 5 6

Ord. Prof. Dr. A. SÜHEYL ÜNVEK


I. Ü. Tıp Tarihi E nstitüsü M üdürü

A W E L L - K N O W N TURKI SH C A LL I G R A P H E R
KARAHİSARÎ AHMET EFENDİ

İSTANBUL
19 6 4
ÖN S Ö Z

Afyon’un yetiştirdiği dünya çapındaki sanatkâr H attat Ahmet Ka-


rahisarî kelime ve cümlelerle anlatılamıyacak bir şahsiyettir. Onu an­
cak eserlerinin karşısında duyulan hayranlık hislerinin ruhlara vere­
ceği duygular anlatabilir ki bu duygular sözle ifade edilemez.
Üçüncü Zafer Haftasını tertiplerken Karahisarî’nin eserlerinin ör­
neklerinden müteşekkil bir sergi açmak ve bir de broşür bastırm ak
üzere teşebbüse geçtik. İstanbul Üniversitesi Tıp Tarihi Enstitüsü Mü­
dürü sayın Hocamız Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver teklifimizi derhal
kabul ettiler. Kendileri Karahisarî kitabım yazarlarken, Tıp Tarihi
Enstitüsünün kıymetli elemanlarından sanatkâr Haşan Ali Göksoy da
sergi için örnekleri hazırladı.
Afyonumuzun yetiştirdiği büyük Sanatkârı biraz olsun tanıtabil­
mek gayesiyle yapılan bu çalışmalarda bize yardım larını esirgemeyen
Sayın Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver’e, Sanatkâr Haşan Ali Göksoy’a, ki­
tabı nefis bir şekilde basan Kemal M atbaasına teşekkür etmeyi bir
borç sayarız.
Bizi daima destekliyen büyüklerimize, yardım larını esirgemeyen Tu­
rizm ve Tanıtma Bakanlığına da teşekkürlerimizi sunarız.
Afyon’un yetiştirdiği büyüklerin tanıtılm asına devam edileceğini
müjdeler, sayın Afyonluları da hürm etle selâmlarız.

Afyon Turizm Derneği adına Başkan


Dr. Mehmet Saadettin AYGEN
ESERİ SUNARKEN

Karahisarı Sahibin yetiştirdiği en büyük sa n atk â r H a tta t Ahmet


Karahisarî için doğduğu Afyon’da bir konuşm a yapm ak için araştır
malarda bulunmuşdum. 1947 senesi M ayısında H alkevinde hem eser­
lerini teşhir ettik ve hem de bir konuşm a yaptık. Lâkin ben işimi bi
tirdim diye bu bahse son vermedim. A raştırm alarım a devam ettim.
Afyonkarahisarında konuşm am da b u lu n an lara K arah isarî'n in n e ­
fis altınlı Besmelesini aynen bastırıp göndereceğim i vâdetm iş ve de­
diğimi de yapmıştım. Onlar da çerçeveleterek asacak ları vâdinde d ur­
dular. Şimdi Afyonkarahisarında 400 sene evvelki b ir hem şehrilerinin
güzel bir hâtırası bulunm aktadır.
Karahisarî bizim cidden büyüklerim izdendir. Çok devam etm emiş
ise de yazıda bir ekol sahibidir. Çok m üstesna şahsiyeti ile vücuda
getirdiği yazılar Türklüğün iftiharla göstereceği san at âbidelerinden
dir. Yazıları içindeki sanat inceliğinin tim sali olan rahm etliyi hayırla
anmağa vesile olan bu eseri yeniden Afyon Turizm D erneğinin bu asîl
arzusuna peki diyerek dünya sanat âlem ine arzederiz.

Dr. A. Süheyl Ünver


KARAHİSARÎ AHMET
K IS A H A L T E R C Ü M E S İ ve E S E R L E R İ

Memleketimizde hakikî ilim ve sanat adam larını lâyıkiyle tanıya


madiğimizin sebeplerinden biri de hayatlarından ders alınacak en ufak
noktalarına kadar hal tercümelerine kıymet vermemek hususundaki
elîm ve ezelî kayıtsızlığımızdandır. Bu ihmali bilhassa kıymetli ilim
ve sanat adamlarımıza yapmışız ve hâlâ da yapmaktayız. Bu cihetle­
dir ki çok iyi bilmemiz icabeden K arahisarî’nin yaşayış ve sanat haya­
tını ve inceliklerini elimize geçen ve onun ahlâk ve bilgisinin birer
makesi olan yazılarını bir tarafa bırakırsak, bilm iyoruz diyebiliriz.
Kayıtsızlığımızın derecesine bakın ki onun hayatında yazısını be­
ğenenler Hoca: Sen ne zaman doğdun? demem işler ve bir köşeye yaz­
m am ışlardır. Bu cihetle doğum tarihini bilmiyoruz. Eğer Karahisarî
m ahlâsını Kirmanlı hocasından herhalde örnek alarak kullanm asaydı,
Afyonkarahisarlı olduğunu da bilemiyecektik.
Keza çocukluk anlarını, düşüncelerini, heyecanlarını, yazı san atı­
na meylinin tabiî sebeplerini bilemiyoruz. O halde m adem ki bunları
bilmiyoruz, hakkındaki tercüm eihâl kitaplarının m alûm satırlarına
bakm ağa lüzum hissetm eden K arahisarî’nin çocukluğu, gençliği ve ya­
zıyı öğrenm ekteki gayretlerine vâkıf değiliz, diyebiliriz. M ademki onun
hayatı üzerinde durm ak istiyoruz, birşeyler uydurm ak ta doğru değil­
dir.
Onun hakkında yazılan bazı kaynaklara ve efsanelere yer verelim.
Doğuşunda intizam ı seven bu m azbut küçük Ahmed’in sülüs ve nesih­
te ilk üstadı olarak Yahya Sofîyi de söylerler. Fakat im zalarında dai­
ma Esadullahi Kirm anî'yi zikrettiğine göre asıl üstadı budur. Esadul-
lah ile nerede karşılaştılar, birşey denemez. Akla en yakın gelen Esa-
dullah'm o zaman Türkiyeye gelip îstanbuld a karşılaşm alarıdır. Kara-
hisarî hesapça F atih’in 886 (1481) de ölüm ü yılında pek çocuktu.
Gençliğini İkinci Sultan Bayezit zam anında idrâk etm iş ve yazıyı onun
zam anında öğrenm iştir. K arahisarî her veçhile o k ad ar m ükem m el bir
insan olm uştur ki ek yerleri belli olm ayarak diktiği m intanın şöhreti
Bayezid'e kadar varm ış, kendisine diktirdiği b ir örneğinde terzileri
b ir araya gelerek ek yerini bulam am ışlar. İkinci Sultan Bayezid dev­
rine ait başka bir hususiyeti bilmiyoruz. Yavuz S ultan Selim devrini
idrâk etti. Fakat bir hâtırasına rastlam adık. Tarihsiz Yazılarından bu
devirde olanlar var mı? birşey denemez. Bilhassa tarih lilerin e Kanunî
Sultan Süleyman zam anında rastlıyoruz ki artık en olgun ve yaşlı se ­
nelerine tesadüf eder. Öyle güzel, m ütenevvi’ eserleri v ard ır ki b u n ları
- 5 -
pek ihtiyar yaşlarında da yazmıştır, diyebiliriz. Bilhassa o çeşitli ö r­
nekler ve hurda teferruatı ancak hayatının altın çağlarında yapılmış
olabilir.
Karahisarî Zilka'de 963 (1556) da Süleymaniye cam iinin bittiği
senede bir pirifanî olarak tahm inen doksan yaşına yakın vefat ediyor
ve hayatında münzevî bir köşede, ince ve pürüzsüz sırf sanat ve ruh
heyecanları içinde ömür sürdüğü dergâh odasından yine o Sütlüce der-
hâhı hâzîresine gömülüyor.
Geçti hayfâ Karahisarîi pîr
Sanat titizliğine bakınız ki bugün kaybolan m ezar taşını kendi
vazmış, yalnız ölüm senesini bildiren Hint rakam ları sonradan kazıl­
mıştır.
4 padişahımızın hayatını idrâk etm iştir. Mütevazı ve temiz bir
hayat sürm üştür. Uzun boyludur. H attâ Servi hırâm âna benzetilir. Be­
yaz ve nur gibi bir sakalı olduğunu gören bir zattan m enkuldür. Ferace
ve venler giyer. Yolda hareketi anîka ile yürür. Çok tem iz ve itina ile
sivinen bir zattır. Şairdir. Çünkü onun nazım larını buluyoruz. İyi
Arapça ve Farsça bildiği de bu dildeki m anzum elerinden anlaşılıyor.
Velhasıl zamanının en mükemmel ve ince bir san atk ârı olan K arahisa­
rî hakikaten üzerinde durulacak büyük bir sahsivettir. Çünkü başka
türlü ince adam ve hakikî sanatkâr olamazdı. Yalnız ru h an deâil, cis­
men de pek temiz bir insan. Nefes zade Gülzârı Savâb’da diyor ki: Mol­
la Şemsi Pîri Karahisarî m erhum gayet nazik tendir. Bir beyaz sade
(mintanı) yedi sene m iktarı giyüp yine bir fakire hibe etm işler ki ta­
mamen yeni dikilmiş gibi hiç yıpranm am ış. Bu şu dem ektir ki bir
mintanı yedi sene temiz giyebiliyor. Yani hayata h ırsı j'oktur. Bir m in­
tan ona bu kadar sene yetm iştir. Eğer bütün insanlar K arahisarî gibi
olabilsevdi, dünya cennet olurdu. Nedir o sun'î yaratılan ihtiyacımızı
günbegün arttırıp hayatı kendimize rahat ve feragatli yaşanılır bir h a ­
le koyamamak? Bu yüzden türlü ıztıraplar çekmemiz?..

Karahisarî’nin yazı üstadları şeceresini onun geldiği yolu göster­


mesi dolayısiyle incelemek faydalı olur. Yazı şeceresine göre asıl sü­
lüs ve neshin Kûfî yazısı yolundan vazıı ibni Mukle (E bu Ali bin Meh-
med bin Mukletül Vezir) den 4 kol talebe gelir: tbni Bevvab (Ali bin
Hilâl), Hüseyin bin Abdullahül Mirzamân, M ehmedüs’Sem sanî ve Ebu
Abdullahüi’Hasenül' Fasih. İşte K arahisarî’nin hocası Mehmed Esedul
lahül'Kirmani, Mehmedüs' Sem sânî’den gelir. Esedullah'ın 4 talebesi
vardır: Üçü de Amasyalı olan Cemalüddin, Abdullah ve M uhyiddin Ce­
lâl ve Karahisarîi Ahmet Efendidir. Karahisarî de 6 talebe yetiştirir:
Mânevi evlâd edindiği Haşan Çelebi, Derviş Mehmed Çelebi, İbra-
him ül’Haseni, Muhiddin Halife, Süleymanül’Hicazî ve Ferhad Paşa.
- 6 -
Bir de Karahisarî tavrında yazan Bursalı Mehmed (Üçüncü Sultan
Ahmed K. N. 3669). Bu derviş Mehmed Çelebi midir? birşey denemez.
Derviş Mehmed Çelebinin yalnız bir talebesi vardır lci Demirci kulu
Yusuf diye meşhurdur.
Bundan sonra Karahisarî'nin Esedullah yoliyle belen ibni Mukle’-
nin Hattı Kufiden Şeş kalemi tavrı ortadan kalkmakladır. Ortalığı Ya­
kuttan gelen Şeyh Hamdullah yolu ve onun taleb" ;i kaplamınım Lâ­
kin K arahisarî’nin beğenip sulûk ettiği bu yol ayrıca dikkate değer.
Hocası Seyyid Esedullah, Kirmanlıdır. Türkiür ve Kim r.nşaha
m ensuptur. Hocası Mehmed de Kirmanlıdır. Bu da Harezm Türklerin­
den Enisînin şakirdidir. (Muharrifanı hattan yâni yazıyı kendi çıkar­
dıkları bir üslûba göre tahrif edenlerden) biri olarak meşhurdur. Esc-
dullah'ın babası Bayezit te hattattır. İmzalı bir eserini avukat H. E.
Arda'da gördüm.
Şerbetçizade denmekle meşhur, Bursalı İbrahim adında bir zat
Ali Yetim isminde bir hattattan yazı öğrenir. Karahisarî’nin muasırı­
dır. H attâ onunla mektuplaşırlar. Muarazaları meşhurdur. Lâkin İstan-
bulda birbirleriyle karşılaşırlar ve sevişirler. Bu zat Karalı 'sarı ’den 3 1
sene önce 932 (1526) da ölür. Karahisarî’ye Farsça yazdığı bcyt:n mâ­
nası budur:
— Kâmile gerekir ki iyi yazı usulünü anlayabilsin. Yoksa her nâkıs
(Yakut) un şivesini — güzelliğini — bilemez. Karahisarî de bu beyte
yine Farsça 3 beyitle cevap verir. Meali budur:
— Gören göz — insaf gözü ile görürse — gördüğü şeyi — sırça ise
de inci yapar. Hünerlinin gözü ayıptan pâktir. Hünersiz ayıp görürse
ne korku vardır? Ustura her ne kadar keskin ağızlı ve kılı iraş ederse
de kılı yaramaz.
K arahisarî Karamanlı, Halvetiye ricalinden Cemal Halife’ve neye
bu kadar candan bağlanır? Bu zat Şeyh İshak Cemalüddin Haltevî di­
ye tanınır. Şer’e riayetkar olan bu tarikat âdabı Karahisarî’nin müteva­
zı' ve münzevi ruhuna pek uygun gelir. Sonra bu Şeyh, fadıl olduğu
kadar da hatta meraklıdır. Bizzat Amasvalı Şeyh Hamdullah Efendi­
den yazı öğrenmiştir. Piri Paşa yakın akrabasındandır. Molla Gûranî
semtinde cami karşısında bir tekke inşa eder. 932 (1526) da vefatına
kadar burada oturur. Vefatında Sütlücede Mahmutağa camii önüne
defnederler.
Karahisarî candan bağlandığı bu yazı âşığı hattat Şeyhe intisap
eder ve onun halifelerinden olur. Karahisarî geceleri uyumaması itiyat
edinm iştir. Her bir sahife yazdıktan sonra birkaç rekât nafile namaz
kılar. İşte bütün bunlar Karahisarî’nin salâh; halini arttırm ış, kendi­
sini tamamen sanata ve deruııî aşk âlemine şalmış, gitgide (kesreti ki­
tabet) onu uzun ömürle muam m er kılmış, nurlu bir ihtiyar ve musav­
ver bir ruh haline girm iştir. Yazılarının mühim bir kısmında nesih hat-
tiyle şu beyitlerini buluyoruz:
- 7 -
Ey hüsnü hatla feleğe baş yetiştiren
Bil kim vücudum ayağın altında hâktir
Ger erişirse sana bu taze hututumuz
Anlara dil uzatma sakın zehirnaktir
Hem hat başka başka bahrdir deniz gibi
Kim satr mevc ve nokta ana dürrü pâktir
Rahmetli yalnız Farsça değil, Türkçe namza da k ad ird ir. Öyle an-
lıvoruz ki Karahisarî’yi anlam ıyanlar tenkide k alkm ışlardır. O nlara dil
uzatmağı zehirli buluyor ve yazının çeşitli vadilerindeki zevkleri güze!
bir teşbihle ifade etmiş oluyor. Demek o da ne yapm ak istediğinin far­
kında olmayanların tenkidine uğramış. Bari bunu anlay an lar yapsaydı
o kadar üzülmezdi.

K arahisarî merhum isimlerini ve eserlerini bildiğim iz altı talebe
yetiştirm iştir. Bunların en başta geleni önce kölesi, so n ra m anevî oğlu
ve herşeye vârisi Haşan Çelebi’dir. Haşan Ç elebinin elim izde imzalı
bir vazısı, Süleymaniye ve Piyâlepaşa cam ilerinin Celî yazıları vardır.
1002 (1594) de ölmüş, üstadı ve m anevî babası K arah isarî yanm a
gömülmüştür.
Süleymaniye camii yazılarında Haşan bin Ahmet K arah isarî imza­
sını buluruz. Avukat Halil Ethem Arda'da gördüğümüz b ir kıtasında
(Meşekahu ez'afu ibâdullah elm uhtac ilâ eltafı m evlâh H aşan bin Ab­
dullah elmamlûk li Ahmed ül Karahisarî) diye imza a tm ıştır. B ütün
bu yazılar kendisinin hocası, velinimeti ve m anevî babası K arahisarî'-
nin bihakkın hayırlı halefi olduğunu gösterm ektedir. Diğer b ir yazısı
da hâlen Topkapı Sarayı Müzesi Hazine K. No. 1077 de saklı (Evradüs-
subhivve) eseridir. Reyhanî ve m uhakkak usul ile 974 (1566) da yazıl­
m ış ve ilk sahifesi İsmail Baykal tarafından Güzel S an atlar m ecm uası
No. 2; 1940 da neşrolunm uştur.
Talebesinden Derviş Mehmed Çelebi, İb rah im ü l’H üsnî, M uhiddin
Halifeyi ismen tanıyoruz. Bugüne kadar eserleriyle karşılaşm adık.
Ferhad Paşa, üstadı ayarında bir sanatkârdır. Peçevî vesair ta rih ­
ler Ahmed Karahisarî’nin talebesi olarak gösteriyorlar. Asıl ism i Mah
m u t’tur. Ferhad lâkabıdır. Kanunî'nin oğlu Şehzade M ehm ed’e dam at
olm uştur. Damat Mahmut Ferhad Paşa Bayezit sem tinde yaptırdıği
sarayda oturuyordu. (Kuvveti ferhadâne ile m etin ve şirin K u ra n ı K e­
rim ler) yazmıştır ki bir tanesini Muallim Baha E rsin kolleksiyonunda
görm üştük. Ferhad Paşa zamanının siyasî cereyanlarından uzak kala­
rak 982 (1574) Şevvalinde ölmüş ve Eyübsultanda Pertevpaşa tü rb esi
yanm a defnedilm iştir. Oğlu da yazıya m erak etm iştir. Yine m uallim
Baha Ersin'de gördüğümüz Duai Hatmi K u ra n risalesini çok beğen­
dik. B urada eskiden yazılan Hürde yazıların en m ükem m elini de bulu
yoruz ki ancak okumak ve yazı karakterinin düzgünlüğünü lûp ile bü-
vüterek farketm ek kabildir. Hocası K arahisarî'nin tenevvii’ ze\ki vo
m uvaffakiyeti Ferhad Paşaya da geçm iştir. Lâkin Ferhad Paşa yazı us-
lûbunda Şeyh H am dullah'a çok yaklaşm ıştır.
Süleym anül'H icazî’nin yegâne ve çok büyük kıt ada b ir levhası lıâ
len Topkapı Sarayı Müzesi yazı salonunda altın ile yazılıdır. Bunun
kalınlığı 6 ya taksim olunursa 5 de bir kalınlığında siyah tah rirlid ir.
En ortada ayni kalınlıkta mavi bir hat m evcuttur.
Besm elenin baş S keşidesi üzerinde Fâtiha sûresi Reyhanı ve K a­
rah isarî üslûbunda Celî olarak yazılıdır. Bu eserine 957 (1550) de baş­
lamış, 968 (1561) de bitirm iştir. Levhanın etrafın d a Kalemi sülüs, k a ­
lemi m uhakkak, kalemi celi, Ma'kıl, Kûfî, sülüs, nesih, talik, Müdga
me, Reyhan, Müdgamî ve m ecm ua adlarında 11 çeşit yazı örneğinden
ibareler de okunuyor. Sülüs ve celide ve tenevviide K arah isarî’nin ta
m am en tesiri altında kalm ıştır, diyebiliriz.
Bursalı diye m aruf M ehmed ism inde bir zatin Üçüncü Sultan Ah
med kütüphanesinde No. 3669 da kayıtlı Sûrei Fethin yarısına kad ar
yazılı bir eseri de K arahisarî kalem iyle yapıldığı imza kısm ında tasrih
olunm aktadır. Görülmeğe değer.
K arahisarî talebesi ve sevenleri tarafından çok tevkir edilm iş ve
çok takdir edilm iş bahtiyar bir sanatkârım ızdır. Hâlen m eraklıları
ufak k ıt’ada bir Kelâmı Kadîmine birçok binlerce lira verm ekten çe­
kinm iyorlar. İmzalı bir k ıta s ı yüzlerce liradan aşağı verilm iyor. Haya
tında bunları satıyor mu idi? birşey denemez. H erhalde yedi senede
bir m intan giyen insanın hayata bağlılığı ancak asgarî ihtiyaçlarını te ­
m ine yetecek kadardı. Yahut eline geçen çokça parayı hayır için dağı­
tıyordu. Evli ve çocuk sahibi olup olmadığı m alûm değildir. Bizce ev­
lenmemiş olm alıdır. Kölesi H asan’ın manevî evlâdı ve vârisi olması da
bunu gösterir.

H a ttatlar arasında K arahisarî Ahmed Efendi b ir m ektep ve bir ta­
vır sahibidir ve bu tavırda pek ileri gitm iştir. H attat Amasvalı Şeyh
H am dullah m uasırı ve zam anının kendisine nazaran büyük üstadıdır.
Onun da b ir yolu vardır. O da Yakut yolunu ileri götürm üş ve b ir iis
lûp sahibi olm uştur. K arahisarî’nin üslûbu da Amasvalı Y akut yolun
dan gelm ektedir. Fakat Şeyh tavrı tam am en Yakut gibidir. Nitekim
hocası Esedullah K irm anî’den gelen bu yol tâ çocukluğundanberi bu
tesir altında kaldığından ayrı bir tavırdadır. İşte bu tavır K arahisari -
de kemalini bulm uştur. H akkında:
Hattı hûb içre beyaza çıkaran kenduzinî
Yazının Karahisarîdir ağırdan yüzinî
dem işlerdir. İşte Osmanlı Türkünün diğer Şark m illetlerine nnzaran
çok ilerde olan sanat âlem inde K arahisarî şeş kalem de (sülüs, nesih.
M uhakkak, Revhanî, Tevkî’ ve R ıka’) a d la n altın d a yani altı çeşit ya­
zıda Rıımda (Anadoluda — Osmanh im paratorluğu sahasında) Yakul
lİ1Müsta'simi derecesinde sayılmıştır. Eskiden yetişen h a tta tla rın
bunları mutlaka birlikte yazmaları şarttı.
Karahisarî vazıda bir iislûp sahibi olduğu kadar birçok yenilikler
ve çeşitler de ortaya koymuştur. Vakıa bunların m übdii yalnız kendisi
değildir, amma her güzel yolu benimsemiştir. Meselâ kendisini varak
altını gayet ince ezip mürekkep gibi kullam rak altınlı m evzular yazı-
vor. Yazının kaidesine uyarak bunları siyahla çevreliyor. H arflerin ya­
rısını böyle yaptığı gibi yarısını siyahla yazıyor. Yazı içlerine sü sler ya­
pıyor. Listesini verdiklerimiz arasında 'bunların em salsiz örnekleri
vardır. O ince tahrirler de ruhunun salâbetini vc iradesinin sarsılm a-
dığını gösteriyor. Onda bir yaptığını bir daha tek rarlam ak hevesi yok­
tur. Hattâ bir yazdığını avni tarzda tekrarladığını isbat güçtür. E n a m ­
larındaki çeşitler buna misaldir.
Altınlısını mevcut keşideli müselsel Besmelesinin b ir de m ü rek k ep ­
lisi vardır. Lâkin birbirinin üzerinden kopye değildir. Onu bile yeniden
yazmıştır. Büyüklükçe farklıdır. Yani bir yaptığının aynini b ir daha
vapmıvor. Karahisarî böyle farklı neler yapm am ıştır. B unun çeşitleri
ne hayret etmemek kabil değildir.
Bunların cetvellerini kendisi çekiyor. Yazıları arasın d a tezhip sev­
miyor. Boş kalan yerlere ileride tezhip yapanlar ve bozan lar o lu r da
vazı boğulur endişesiyle ufak ve büyük noktalar koym uştur. Bu h esap ­
ça kend’si iyi tezhip yapmasını biliyor. Cetvellerinde h içb ir eğrilik ve
kalınlık voktur. Karahisarî hafif süsleri sevmiyor, değildir. B ilhassa
vazı hududu dışında hafif Halkârı beğeniyor. H attâ b u n lard a n b iris i­
nin örneği dikkate değer. Hafif ve birbirine m ünasebetli ren k le ri h er
sahifede değiştirerek vücuda getirdiği bu terkip sade olduğu k a d a r da
zariftir.

Âli Menakıbı H ünervaranında, K arahisarî’yi h a tta tla rın 7 büyük


üstadlarından beşincisi sayıyor.
Görülüyor ki Karahisarî sülüs ve nesih yazıda b ir şahsiyet sahibi
o lm uştur. Yazılarının um umî heyeti teferru atın d an ziyade b u n u gös­
term ektedir. Yalnız onun yazılarını çok görerek göz bilgisinden mele
’-.e sahibi olmalıdır. Onun yazıdaki bu hususiyeti bu su retle m eleke sa­
hibi olm adan anlaşılamaz. H attâ bu meleke ileriye v a rırsa K a ra h is a rî’­
nin imzasız yazı ve sahifelerinden bile onun olduğu a n laşılab ilir. N ite­
kim bu suretle yazılarını tanıyanlardan birçok m ü te h a ssısla ra ra s tla ­
dık. Bunların en kuvvetlisi rahm etli ha tta t Kâmil Akdik ve h a tta t İs­
m ail Hakkı Altınbezer idi. Bugün bizde yazının Şeyh kolu ve onu n H a­
fız O sm an’ın ilerlettiği tavrı devam etm ektedir. Fakat K a ra h isa rî kolu
a rtık yaşamıyor.
- 10 -
İ m z a l a r ı n a B ir kaç Ö r n e k

Görebilm ek talihine erdiğimiz eserlerinde Karahisarî çeşitli imza­


lar koym uştur. İmza şekilleri dikkatle İncelenmeğe değer. Bir defa ol­
gunluğu nisbetinde yüksek bir tevazuu olduğunu görüyoruz. Bu kadar
kıymetli eserler hazırlayan rahm etli kendisini imzalarına büründüğü
b ir dil ile dünyanın her veçhile zayıf olanlarının en zayıfı bulunduğu­
nu, fakirlerle ruhan hâl sahibi olm alarından miskin denen insanların
ayaklarının toprağı olduğunu söylüyor. İmzalarında tevazuunu bildiren
kendisince bu yazılarından sonra en beğendiğimiz cihet feyz aldığı ho­
casının ismini de ona Allahın en geniş ölçüde rahm etini dileyerek yaz­
mağı unutm am asıdır. Üstadına bağlılığının en canlı misalini vermek­
tedir. Ayni zam anda ibarelerinin başında yine tevazu'la bunu yazan; te-
m eşşuk eden m ânasını veren kelimeler de dikkate değer. İşte bizi bu
m ütalâaya sevkeden im zalarından bazı örnekler:
— Ketebe ezafüzzuafâ ve türabü akdam ül’mesakîni velfukarâ Ah
m eddül’ K arahisarî min tilmizi seyyid Esedüllahül’ Kirmanı Rahmetul
lahi aleyh [1],
— K etebehu Abdül’ Fakir Ahmedül' K arahisarî min tilmizi Seyyid
E sedüllahül' K irm anî [2].
— M eşekahül’ Fakir Ahmedül’ K arahisarî [3],
— H arrerehu ez’âfüzzuafâ ve türabü akdam ül’ m esakîn velfukarâ
Ahmedül' K arahisârî m in tilmizi Seyyid Esedüllahül' K irm anî... sene
960 [4],
— M esekahu ez’afüz’zuafa ve türabü ekdam ül' mesakîni velfukarâ
Ahm edül' K arahisârî m in tilmizi Seyyid Esedüllahül’ Kirmanî rahme-
tullahi aleyhi rahm eten vâsıa [5].
— K etebehu Ahm edül’ K arahisarî [6].
— M eşekahul’i Abdül’ hakir Ahmedül’ K arahisarî min tilmizi Sey­
yid Esedullah...

[1] Siile y m an iy e c am ii K. N o. 5. m u r a k k â t için d e ve Ü niversite K. S û rei cııam F o ­


to ğ r a f n ü s h a s ın d a d a a y n en b ö y le im za a tm ış tır. B u n ü sh a n ın aslı d a T ü rk ve İslâm
e s e rle ri m ü z esi T. 1443.
[2] M ü h e n d is E k re m A yverdi K. y a zıd a n .
[3] S ü ley m a n iy e C. K. M u r a k k a a t için d e N. 15. Aynı im za 951 (1545) ta rih li, Af­
y o n ’d a G edik A hm et p a şa k ü tü p h a n e s in d e k i h u r u fa t n u ıra k k a m d a da v a rd ır.
f4] S û re i E n a m la r d a n b irisin d e
T5] Ş e h id A lipaşa k ü tü p h a n e s i N, 2609 d a Y ak u tü l M u sta 'sım i b ir va/.ısı im zası
ta k lid i a ltın d a d ır .
[6] B. B aba E rsin d e Şeş k a lem le y azılm ış b ir y azısın d a g ö rü lm ü ştü .

- 11 -
G ö reb ildiğim iz K a r a h i s a r î E s e r le r in i n
B u lu n d u ğ u Y e r le r

— Doğduğu A fyonkarahisarında Gedik A lım etpaşa k ü tü p h a n e s in ­


de. H u ru fa t m urakkaı 951 (1544) tarihli. No. 840.
— Büvük k ıta d a E n a m ı Şerif. T ürk ve îslâ m E se rle ri Müzesi
T. 1443.
— Surei E n a m . Süleym aniye genel k itap lığ ın d a. S ü ley m an iy e ca
mii kısm ında No. 15.
— Bir k ıta s ı (m uğlâk ifadeli) Süleym aniye genel k ita p lığ ın d a.
Süleym aniye camii kısm ında. No. 15.
— Yedi günde okunacak d u a la r m ecm uası. M ühendis E k re m Ay-
verdi, kolleksiyonundan.
— Diğer bir k ıt’a. Ayni K.
— K u r a n ı Kerim . Recep 955 (1548 ) tarih li 10X15, M uhiddin Ben-
li'de idi. H er sahifesi ayrı helkârlıdır. Y akut ül M ü sta 'sım î’d en b a k a ­
rak vazm ıştır.
— K u ra n ı Kerim. 948 (1541) tarihli 12X19 B. B aha E rsin K.
de idi.
— K u ra n ı Kerim. İstanbul Üniversitesi K. Yıldız S aray ı k ü tü p
hanesi kolleksiyonundan. Hâlen m üzesindedir. 948 (1541) ta rih lid ir.
— K aralam a. Avukat Halil E them Arda K.
— E n a m cüzleri. Ayasofya K. No. 19 ve 24 b irisi 954 (1547) ta ­
rihli.
— Bir imzası. Şehid Alipaşa K. No. 2609.
— H urufat m urakkaı. Topkapı Sarayı Müzesi; Üçüncü S u lta n Ah-
m ed K. No. 3654, 960 (1553) tarihli. R ahm etlinin d iğerleri gibi en m ü ­
kemm el eserlerindendir. 26X38.
— K u r’anı Kerim sûreleri. Topkapı Sarayı Müzesi Hazine K. Em a
net Hâzinesi kısm ı No. 416, sene 961 (1554) tarihli.
— M urakkalar. II varak, 947 (1540) tarihli. Ayni yerde E m an et
Hâzinesi K. No. 2112.
— M urakka’at. N uruosm aniye K. No. 5030 ve No. 5048.
— K ur'anı Kerim. İstanbul Üniversitesi K. Müze kısm ı. No. 197.
— K ıta . 938 (1532) tarihli B. Baha E rsin ’de idi.
— K ıt’a. Topkapı Sarayı Müzesi; Hazine K. No. 938. Yeni gelen
ler arasında.
— H atim duası. Hazine K. No. 90.
— T ahrirli altın besmele. Parçalanan m u ra k k a ’at m ecm ualarından
birisinden çıkarılm ıştır. Y. M imar Refik Gökkan K.
- 12 —
— K a ra h isa rî m erhum un şâheseri en büyük K u ra n ı Keıim ve er»
san atlısı ve vefatından so n ra klâsik tezhilli. M urassa kaplı. İmzası yok.
K an u n î S u lta n Süleym an okum ası için. Kabı hâlen Topkapı Sarayı H a­
zine d airesinde. K u r a n da Hırka-i Saadet Dairesinde m uhafazada.
— K u r a n ı K erim . 933 (1527) tarihli. Niğde K. No. 400 (yalnız
b u n u görm edik.)
— E n a m ı Şerif. Ufak k ıta d a . 954 (1547) tarihli. Türk ve İslâm
E serleri Müzesi. No. 1438; Ayasofya K. No. 24 de kayıtlı olan budur.
— M u ra k k a ’. 940. 1537) tarihli Türk ve İslâm Eserleri Müzesi. T.
2466. B uraya Ayasofya kütüphanesinden naklolunanlardandır.
— E n a m ı Şerif. Bay E sad Fuad Tugay hususî K. 937 (1531) tarihli
— B. A m erika'da ba'zı m üzelerde bir kaç yr>?ısı. Bakınız B, Ame
rik a h â tıra defterlerim e.

Literatür

Bu K arahisarî eseri için başvurduğum uz esas kaynaklar Karahisa


r î ’nin bilhassa yazdığı m utena yazılarıdır. B unlardan görebildiklerim i­
zin b ir listesini verdik. Diğer usulen başvurduğum uz eserler şunlardır:
— Nefeszade İbrahim . Gülzarı Savap.
— M üstakim zade Süleyman Sadettin Efendi. Tuhfei H attatın.
— Ressam Habib. H at ve H attatan. 1316, s. 84.
— M ehmed Ziya. İstanbul ve Boğaziçi. Cilt 2.
— Ayvansarayi Hüseyin. Hadilcatülcevami, C. I, s. 303.
— E sat Efendi K. No. 3463 te kayıtlı mecmuada vefatı tarihi. Şey­
hülislâm Ahizade Hüseynindir. Son m ısra: Geçti hayfâ K arahisarîi pîr.
— Yazı şeceresi. H ususî kütüphanem izdeki fotoğraf nüshası. Aslı
Debreli Fuat Bey kolleksiyonunda idi.
— Âlî - Menakıbı H ünervaran.
— Kam usüla'lam ; cilt 5, s. 3628.
— Evliya Çelebi Seyahatnam esi; cilt I, s. 150- 152.
— Suyolcuzade M ehmet Necip. Devhatül’ Küttab.
B unlar mevzuu tam am en izah edecek birer mehaz olamamıştır.
Ayrıca gerek koleksiyonlarından ve gerek bilgilerinden faydalandığım
Bay Raif Yelkenci, M uhiddin Benli, Rahmetli Baha Ersin, Halil Ethem
Arda, E krem Ayverdi, Esad Fuad Tugay, M ustafa Düzgünnıen, Elif Na­
ci, Tahsin Öz, K. Çığ ve Refik Gökkan’ı şükranlarım la anarını.

— 13 —
A W e ll - K n o w n T u rk is h C a llig r a p h e r
K a ra h is a ri A h m e t E fe n d i
1469 - 1656

Karahisari (*) Ahmet, a well-know n calligrapher, was born in


1469, toward the end of Fatih’s reign, flourished during the rule oi
Bayezid II and attained perfection in time of Süleyman the Magnifi
cent. He died near the age of ninety when Siileymaniye Mosque was
built. He was buried in Sütlüce near the grave of Karamanlı fshak, a
dervish, to whom he was deeply attached. The words on his tomb,
which is unfortunately lost, were written by himself; however the date
of his death was added in Hindu figures by Hasan, who was first his
slave, afterwards his best disciple and who later wrote the inscriptions
in Süleymaniye Mosque.
We know little of his life. The following example shows his clear­
ness. When he gave his shirt to a poor it didn’t differ from a new one
although he had worn it for seven years. The tailors were surprised
and he was much admired when he presented a shirt to Bazeyid II,
because he had sewn it so skillfully that the seams didn't show. Except
these we don’t know more about his life, even where he lived.
He iditated Amasyah (**) Yakutül M üstasım î’s art. Esedullah K ir•
manî was his teacher, and we think that he was first trained in Is­
tanbul.
Karahisari Wrote, a great number of Qur’ans, Enams (***), some
prayers and various stanzas of poetry. He was an expert in different
form s of writing. As a whole he gained personel distinction in six
forms of writing so called, sülüs, nesih, rik ’a, m uhakkak, tevki, and
reyhanî. As a result he is considered the fifth of the seven great cal­
ligraphers of the Turks in the past. His best works are preserved eit­
h er in museums and libraries of Istanbul or in some private collections.
Among all of these his six delicate works, w ritten in different form s,
kept in the Museum of Turkish and Islamic W orks at Süleymaniye, in
the Süleymaniye Mosque Library, in the University Library Museum
and in the Imperial Treasury Library at Topkapi Museum can also be
mentioned.

(*) Born in K arah isar?


(**) B orn in A masya.
(***> O ne of the c h a p te rs ol ihe Q ur'an .

- 14 -
He used a great deal of filt and after he gilded the words he put a
black contour. W ithout changing the classical basic from he mad«.:
many originalities. His gilded works written in geometrical Kiili form
various kinds of Besmele (*) are among his best models.
Karahisari was the most popular and distinguished master of Tui-
kish calligraphers both in his time and later. Because of the interest
of the followers of Karahisari’s disciples, Şeyh Hamdullah and Hair/.
Osman, in other forms of writings, Yakut's from developed by him
was neglected. We know nothing about the existence of his works ou!
of Turkey. On the whole if my essay can open the way to the search
of his works in other countries it is without doubt that he will be also
popular and appreciated by others. Because he was a master who
developed successfully the aesthetics of our wriiing by keeping the
basic classical form.

(*) In the nam e of God..


K a r a h is a r î’n in Y a z ıla r ın d a n B ir k a ç ı

ve

İ Z A H L A R I
Aslı T ü rk - İslâ m E se rle ri M üzesindedir.
(T. 1443. Büyük k ıt’ada E n ’am ı Şerif b aşın d a)
B aşda d ö rt defa «E lham dülillah» o rta d a m ü rekkeple
Besm ele, a ltla altın la Ih lâs sûresi
K arah isarî'n in K an u n ’ S u ltan Sü ley m an ’a yazdığı h a rik a K u r’a m K e rim ’in
çok itin alı o larak sü slü ilk sahifesi
(Asi. Topkap, Saray, Müzesi, H .rk ai Saad et D âiresinde, m ü cevh erli k a b i da
H azine d âiresin d e teşh ird ed ir.)
K a ra h isa rî b e sm elelerin d en biri
ıAisıı i . M. R. G ö k k an 'd a, p a rç ala n m ış diğer b ir E n ’am d an a lın m ıştır.)

T ü r k - İ s lâ m E se rle ri M üzesinde K a ra h isa rî B üyük E n 'a m ı için d e «T- 1443»


A ltınla ve k e n a r la n ta h rirli
K a ra h isa rî’d en b ir sah ife
( T ü rk - İs lâ m E serleri M üzesi «T. 1443») A ltınlı ve ta h rirli
K a ra h lsa ri’nlıı eıı giizcl b ir siilüs besm elesi

-sAViJJâiUü.

Sfe^^yö^e^'S^v4û\ Ğ=.l}!\ S=io' ‘j

v ^ ^ 'V j & ^ U y i /
vU ^ î U v > ; »

K a r a h is a r i E n a m ı Şerifin d en b ir sahife
(T. K .S . M. E m a n e t H âzinesi No. 2112 sene 947)
H. 960 tarihinde yazdığı E n am ı Şerifde K aarh lsäri İmzası
(T -S . M. U t. Sultan Ahmed K.. N. 3654)
j i

i !

1 |j

v^r<
K arah isarî ’n in 953 ta rih li b ir eserinde im zası
( T ü rk - İs lâ m E serleri M .- I. S u ltan Ahmed h ususî K.)

S<— - r y 'J

‘/^ S ^ b ^ > X J V C li J

K arah isrtri’niıı 937 Inrilıli b ir yazısında imzası


kem a l MATBAASI - Is t a n b u l

You might also like