You are on page 1of 55

PHRASAL VERBS hakkında her şey…

İçindekiler

Phrasal Verbs nedir? ..................................................................... 2


Particle nedir? .............................................................................. 4
Particle kısımlarının bir anlamı var mı?.......................................... 5
Transitive ve Intransitive verbs: Phrasal verb’lerin iki çeşidi ................ 6
Geçişli ve Geçişsiz fiiller ................................................................ 8
Turn off ...................................................................................... 12
Fall Apart .................................................................................... 14
Give up ....................................................................................... 15
Drop off ...................................................................................... 16
Ayrılabilir Phrasal Verbler ile ilgili önemli bir nokta ....................... 17
On Edatı......................................................................................20
In Edatı ..................................................................................... 26
Out Edatı ................................................................................... 29
Up ve Down içeren Phrasal Verb’ler ............................................... 33
Down İçeren Phrasal Verbler .........................................................39
Through .................................................................................... 44
Over ...........................................................................................47

1
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Phrasal Verbs nedir?

Phrasal verbler, adından da anlaşılabildiği gibi cümlelerde fiil


görevinde kullanılıyor. Bu fiiller, phrasal verbler bir fiil ve bir
particle’ın birleşmesiyle oluşur ve çoğu zaman kendisini oluşturan
fiilden farklı bir anlam kazanırlar.

Örneğin şu iki cümleye bakalım:

She picks up her kids from school every day.

Çocuklarını her gün okuldan alır.

Let’s go over the details one more time.

Detayların üzerinden bir kez daha geçelim.

Bu iki cümlede “picks up” ve “go over” kısımları phrasal verb.

Pick up, “birini veya bir şeyi bir yerden almak” anlamına geliyor. Go over
ise “incelemek” veya “üzerinden geçmek” anlamına geliyor.

2
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Phrasal verblerden bazıları ayrılabilir. Mesela pick up phrasal verb’ü


ayrılabilir bir phrasal verb. Ayrılabilir olduğu için de pick ve up
kelimelerinin arasına nesne gelebiliyor.

Kısaca, ilk cümleyi “She picks her kids up from school every day.”
şeklinde de kurabilirsin ve yine doğru bir cümle olur. Burada fiilin
nesnesi “her kids” olduğu için ve “pick up” ayrılabilen bir phrasal
verb olduğundan, nesne olan “her kids” pick ile up arasına
gelebiliyor (picks her kids up).

Phrasal verbleri ve ayrılabildiklerini bilmediğin zaman ve “up”


kelimesini bu şekilde tek başına gördüğünde kafan karışabiliyor ve
“bunun burada ne işi var, neden tam burada “yukarıda” diyoruz?” gibi
düşünceler olabiliyor. Eğer daha önce bir cümleden bu şekilde up,
under, in, on, down gibi bir edatı tek başına görüp bir türlü neden
orada olduğunu anlayamadıysan, ayrılabilen bir phrasal verb ile
karşılaşmış olma ihtimalin yüksek.

3
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Particle nedir?
Phrasal verbler bir fiil ve in, on, under, away gibi bir veya birden fazla
“particle” ile oluşur.

Particle dediğimiz şey…

Adverb yani zarf olabilir (Go away > Git buradan veya buradan uzaklaş
anlamına geliyor. Away burada bir adverb)

Preposition yani edat olabilir (bring up-> Bu phrasal verb de bir konu
açmak veya bir konuyla ilgili tartışma başlatmak anlamına geliyor. “Up”
burada bir edat)

Bir adverb ve Bir preposition olabilir. (Run out of something -> Bu


phrasal verb de bir şeyi kullanıp tüketmek anlamına geliyor).

Gördüğün gibi fiiller bir particle alıp phrasal verbe dönüştüğünde,


birçok durumda kendisini oluşturan fiilden farklı bir anlama
geliyorlar. Run, koşmak anlamına geliyor ama “to run out of
something” ifadesi bir şeyin tükenmesi anlamına geliyor.

Benzer şekilde “bring” fiili “getirmek” anlamına gelirken “bring up”


“bir konuyu açmak” anlamına geliyor.

Ama bu yapılar seni korkutmasın. İşin özünde bunlar sadece kelime


ve normal kelimelerle yaptığın gibi bunları öğrenmen yeterli.

4
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Particle kısımlarının bir anlamı var mı?

Bu noktada aklına up, on, in, under gibi particle’ların bir anlamı veya
kuralı var mı gibi bir düşünce gelmiş olabilir. Uzun süredir bu
particle’ların rastgele olduğu düşünülüyordu ancak özellikle son
yıllarda cognitive linguistics alanında yapılan birçok araştırmada bu
particle ların çok da rastgele olmadığını ortaya çıkarmaya başladı.
Yazının ilerleyen kısmında ve ilerleyen video bölümlerinde önemli
pharasal verbleri öğrenirken buna çok daha detaylı bir şekilde
bakacağız.

Şimdilik phrasal verblerin çeşitlerini ve ne şekillerde kullanıldıklarını


kavraman çok önemli o yüzden buna odaklanmanı istiyorum

5
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Transitive ve Intransitive verbs: Phrasal


verb’lerin iki çeşidi

Transitive ve intransitive, geçişli ve geçişsiz anlamına geliyor. Bunu


önce Türkçe üzerinden anlatmam daha iyi anlamana yardımcı
olacaktır.

Geçişli yani transitive fiiller, nesne alabilen fiiller anlamına geliyor.


Mesela kırmak fiilini düşünelim. Bu geçişli bir fiil çünkü bir şeyi
kırarız. Yani bu fiilin başına “onu” getirerek “onu kırarız” şeklinde
söyleyebiliyoruz.

Onu kırarız. (Bu şekilde fiilin başına “onu” getirerek söyleyebildiğimiz için
geçişli, yani fiilin nesnesi var)

Ancak ağlamak fiili geçişsiz bir fiil. Neden? Çünkü nesne alamaz, yani
bir şeyi ağlayamayız veya “onu ağlamak” diyemeyiz.

Onu ağlarız (Bu şekilde fiilin başına “onu” gitirerek söyleyemediğimiz için
geçişsiz bir fiil, yani fiilin nesnesi yok.)

Buna bener benzer bir durum phrasal verbler için de var.

6
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Mesela büyümek yani “to grow up” phrasal verb’üne bakalım. Bu


intransitive yani geçişsiz bir fiil çünkü bir şeyi büyüyemezsin veya
“onu büyümek” diyemezsin. Bu nedenle de nesne almaz

I grew up in this city.

Bu şehirde büyüdüm.

Ancak bir şeyi aramak anlamına gelen “to look for” phrasal verb’üne
bakalım. Bu geçişli bir phrasal verb. Neden? Çünkü bir şeyi ararız
veya “onu ararız”.

O yüzden fiil nesne alıyor ve neyi aradığını söylemen lazım.

I am looking for my keys.

Anahtarlarımı arıyorum.

Burada “neyi” arıyoruz? anahtarlarımı yani “my keys”. Bu durumda


“my keys”, aramak fiilinin nesnesi.

7
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Geçişli ve Geçişsiz fiiller

Bazı phrasal verbler de hem geçişli hem geçişsiz olabilir ve buna göre
de anlamı değişebilir.

Mesela “take off” phrasal verbı hem transitive hem de intransitive


olabilir.

Bu phrasal verb “bir şeyi çıkartmak” anlamına geliyor. Örneğin “saatimi


çıkardım” derken kullanabilirim.

Bir diğer anlamıysa “bir şeyin yerden havalanması yani uçmaya


başlaması.”

Eğer “bir şeyi çıkartmak” anlamında kullanırsak, transitive yani geçişli,


bir şeyin havalanması anlamında veya uçması anlamında kullanırsak
da “intransitive” yani “geçişsiz” olur. Neden?

Çünkü “onu çıkartmak” diyebiliyoruz (geçişli) ama “onu havalanmak”


diyemiyoruz.

Örneğin “I took off my jacket.” ifadesi “Ceketimi çıkardım.” demek.


Burada geçişli çünkü “onu çıkarıyorum” yani “ceketimi” çıkarıyorum.

8
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Ancak “The plane took off.” yani “uçak havalandı veya uçak kalktı.”
dersem, geçişsiz yani intransitive olur. Onu kalkamazsın.

Bir fiilin transitive veya transitive olmadığını bir sözlük yardımı ile de
belirleyebilirsin. Örneğim Macmillandictionary.com üzerinden bir
phrasal verb arattığında yanında parantez içinde transitive mi yoksa
intransitive mi olduğu yazıyor.

Eğer transitive ve intransitive fiillerle ilgili daha fazla detay


istiyorsan, buna yönelik bir video serisi yapmıştım. Aşağıdaki
bağlantıları kullanarak bu videolara ulaşabilirsin.

Transitive and intransitive verbs (Part -1)

Transitive and intransitive verbs (Part-2)

Peki bu neden önemli?

Yazının başında bazı phrasal verblerin ayrılabildğini ve bazı phrasal


verblerin ayrılamadığını belirtmiştim.

Nasıl oluyordu?

9
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Eğer phrasal verb ayrılabilen bir phrasal verbse, nesne Phrasal


verb’den sonra veya phrasal verb ile particle arasına gelebiliyordu.
Örneğin “take off” phrasal verb’ü “bir şeyi çıkartmak” anlamında
kullanıldığında ayrılabilir bir phrasal verb.

I took off my jacket. de diyebilirsin.

Ceketimi çıkardım.

I took my jacket off. da diyebilirsin.

Ceketimi çıkardım.

İkisi de aynı anlama geliyor. Ayrılabilir olduğu için nesneyi (my jacket)
fiil ile particle arasına alabiliyoruz.

Fakat göz kulak olmak anlamına gelen look after phrasal verb’ü
“ayrılamaz” bir phrasal verb. Örneğin “He is going to look after my
dog.” yani “Köpeğime bakacak. / Köpeğime göz kulak olacak.” ifadesini
“He is going to look my dog after.” diye söyleyemiyoruz çünkü look
after ayrılamaz bir phrasal verb.

Eğer phrasal verb intransitive yani geçişsiz bir fiilse, ayrılamaz bir fiil
olmak zorunda. Bunun sebebi geçişsiz fiillerin nesne almaması ve
dolayısıyla phrasal verb’ü ayırıp arasına koyacak nesnemizin
olmaması.

10
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Ancak transitive yani geçişli bir phrasal verb ise, duruma göre
ayrılabilir veya ayrılamaz bir phrasal verb olur. Bunun bir kuralı yok
ve bu yüzden phrasal verbleri öğrenirken mutlaka kendi cümlelerini
kurarak öğrenmeni tavsiye ederim.

Sözlükten örnek bakarken de nasıl kullanıldığını incelemek ve


ayrılabilir olup olmadığına bakmak çok faydalı.

11
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Turn off

Turn off, bir şeyi kapatmak anlamına geliyor. Bu bir makine olabilir,
radyo olabilir veya ışıklar olabilir. Kısaca, bir şeyin çalışmasını
durdurmak demek.

Geçişli yani transitive bir phrasal verb çünkü “onu kapatabilirsin” veya
“onu durdurabilirsin.”. Ayrıca ayrılabilir bir phrasal verb.

Mesela şu cümleye bakalım:

He turned off the radio because it was too loud.

Çok sesli olduğu için radyoyu kapattı.

Turned off - Kapattı demek. Burada turn fiilinin ikinci hali olan
“turned” kullanıldığı için cümlenin geçmiş zamanda olduğunu
anlıyoruz.

Neyi kapattı? The radio.

Ayrılabilir olduğu için “the radio” nesnesi, turn ve off arasına


gelebilir ve cümlenin anlamı aynı kalır.

12
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

He turned the radio off, because it was too loud.

Bu cümle de yine “Çok sesli olduğu için radyoyu kapattı.

13
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Fall Apart

Fall apart, dökülmek veya parçalanmak anlamına geliyor. Mesela bir


araba çok eskiyse ve artık dökülüyorsa, fall apart kullanılabilir.

Bu phrasal verb geçişsiz yani intransitive bir phrasal verb çünkü bir
şeyi dökülemezsin. O yüzden nesne almaz. Nesne alamadığı için de
ayrılamaz.

This house is falling apart.

Ev dökülüyor.

Their relationship fell apart after the accident.

Kazadan sonra ilişkileri bitti/parçalandı.

14
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Give up

Sıradaki phrasal verbımız “give up” yani “pes etmek”. Bu phrasal verb
duruma göre hem geçişli hem de geçişli olabilir. Örneğin pes
edebilirsin veya “bir şeyi bırakabilirsin.”

“I gave up last year”, “Geçen sene pes ettim.” demek. Burada bir şeyi
bırakmıyoruz o yüzden intransitive yani geçişsiz.

“He gave up football 3 years ago.”, “3 yıl önce futbolu bıraktı.”. Bu


cümlede give up transitive yani geçişli bir fiil ve fiilin nesnesi
“futbol”. Give up ayrılabilir bir phrasal verb, yani bu cümleyi “He
gave football up three years ago.” şeklinde de kurabilirsin.

15
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Drop off

Drop off birini bir yere bırakmak anlamına geliyor. “Onu bırakmak”
diyebildiğimiz için de geçişli bir phrasal verb yani fiilin nesnesi var.
Bu ayrılabilir bir phrasal verb

Can you drop off Cenk at the airport?

Cenk’i havalimanına bırakabilir misin?

Ayrılabilir bir phrasal verb olduğu için “Can you drop cenk off at the
airport?” şeklinde de söyleyebilirim. Burada nesne yani “Cenk”, Drop
ve off arasına geldi.

16
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Ayrılabilir Phrasal Verbler ile ilgili


önemli bir nokta

Son olarak, ayrılabilir phrasal verblerle ilgili önemli bir noktaya daha
değinmek istiyorum. Eğer phrasal verb transitive yani geçişli ise ve
nesne I, he, them, you, we, it gibi bir pronoun ise, bu nesne her
zaman fiil ile particle arasına gelir.

“Call off” yani “iptal etmek” filini ele alalım. Bu phrasal verb
ayrılabilir bir phrasal verb.

“The boss called off the meeting.” yani “Patron toplantıyı iptal etti.”
diyebiliriz. Ayrılabilir olduğu için “The boss called the meeting off.”
yani “Patron toplantıyı iptal etti.” de diyebiliriz. İki cümle de doğru.

Şimdi şu cümlelere bakalım.

We didn’t go to the meeting. The boss called it off.

Burada “it” artık “the meeting” ifadesini temsil ediyor ve bir pronoun.
“Call off” fiili de ayrılabilir olduğu için mutlaka call ve off arasına
gelmeli. Kısaca burada “The boss called off it” diyemiyoruz. “The
boss called it off.” demeliyiz.

17
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Bir örneğe daha bakalım. Az önce drop off yani “birini veya bir şeyi bir
yere bırakmak” fiilini öğrendik. Eğer “beni havalimanına bıraktı” demek
istersem “He dropped me off at the airport.” demem gerekir. “He
dropped off me at the airport.” hatalı oluyor.

Neden?

Drop off ayrılabilir bir phrasal verb. Nesnemiz “me” ve bu bir


pronoun. Pronoun olduğu için de fiil ile particle arasına gelmeli.

Evet, artık phrasal verblerle ilgili bolca teorik bilgiye sahipsin. Bu


bilgiler Phrasal Verb’lerin ne şekillerde karşına çıkabileceğini
anlamak açısından önemli. Artık farklı phrasal verbleri öğrenmeye ve
işin daha pratik kısmına odaklanmaya hazırsın :)

18
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Evet, artık Phrasal verbs ile ilgili bilgilere sahipsin ve ne şekillerde


karşına çıkabileceğini biliyorsun.

Bu kısımda Phrasal Verbler’deki particle kısımlarını yani come on,


blow up, break down, fill in gibi phrasal verblerdeki on, up, break,
down, in kısımlarının bir mantığının olup olmadığından ve phrasal
verb’leri öğrenmenin kolay birkaç yolundan bahsedeceğim.

Son yıllarda yapılan araştırmalar, bu phrasal verb’lerdeki particle


kısımlarının dünyaya bakış şeklimiz ve bakış açımıza göre
oluştuğunu ve belli bir mantığının olduğunu göstermeye başladı.

Bakış açısı ifadesi önemli bir nokta çünkü kullandığımız particle yani
in, on, under, over gibi edatlar ve zarflar baktığımız nokta ve açıya
göre değişiyor.

Örneğin bir kalemi elimin üzerine koyduğumu düşünelim. Kalem


elimin üzerinde (on). Ama bu kalem aynı zamanda yerin üzerinde
(over), bulunduğum odanın içinde (in) ve bu dünyanın üzerinde (on).

Bakış açımıza göre değişiyor.

19
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Bunun dışında kalem elimdeyse, ben kaleme destek sağlıyorum. Ama


kalemin açısından bakarsak, kalem defteri aşağıya ittiriyor.

Bunlar somut anlamlar ancak soyut olarak da düşünebiliriz. Kendini


bir sorunun içinde(in) bulabilirsin. Bir problem üzerinde(over) kafa
yorabilirsin, kendini insanların üzerinde görüp(up) onları
aşağılayabilirsin(down)... Ya da birini terfi ettirip onu
yükseltebilirsin. (up)

İşte bu farklı bakış açılarını anlamaya başladığımızda, phrasal


verb’lerdeki particle’ların çok da rastgele olmadığını ve fiilleri belli
şekillerde modifiye ettiğini görüyoruz.

Bu kısımda in(içinde), on(üzerinde) ve out(dışında) edatlarına


bakacağız.

On Edatı

Önce on ile başlayalım. On kelimesinin en temel anlamı “üzerinde”

20
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Masanın üzerine uzanmış bir kedi düşünelim. Kedi açısından


bakarsak, masayla temas halinde. Masa açısından bakarsak da, masa
kediye bir destek sağlıyor.

Bu yüzden “on” particle’ı ile oluşan Phrasal Verb’ler temas


belirtebilir. Kısaca bir şeyle bir bağlantısı olduğunu veya bir şeye
değme anlamı katar.

Aynı zamanda destek anlamlı phrasal verb’ler de oluşturur.

Put on - Giymek

Take on - Üzerine almak

Hold on -Tutunmak / dayanmak

...Gibi phrasal verb’leri bu anlamla açıklayabiliriz.

Put on giyinmek veya takmak anlamına gelir. “Gözlüğü veya kıyafeti


üzerine koyuyorsun, artık onunla temas halindesin ve onu taşıyorsun.”
şeklinde düşünebilirsin.

He put on his glasses. - Gözlüklerini taktı. (artık onunla temas halinde.)

He put on gloves. - Eldiven giydi. (artık eldivenlerle temas halinde)

21
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Bu durum mecaz anlamda da olabilir. Mesela ben önemli bir görevi


üstlenebilirim. O görevi alıp üzerime koyabilirim.

Take on - üstlenmek demek.

I took on a new role at the company.

Şirkette yeni bir görev üstlendim.

Hold on ise tutunmak anlamına gelir. Yine bir bir şeyle temas
halindesin ve bir şeyi destek olarak kullanıyorsun.

Destek, soyut bir anlamda da olabilir.

Depend on - Güvenmek/bağlı olmak

Cheer on - Teşvik etmek/desteklemek

Count on - Güvenmek/dayanmak

Gibi phrasal verb’ler bu anlamlara geliyor

Depend on birine sırtını dayamak veya birine güvenmek anlamına


geliyor ve yine destek anlamı var.

22
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

I am depending on you to finish the task.

Bu görevi bitirmek için sana güveniyorum. Sırtımı sana dayıyorum. Senden


destek alıyorum.

Cheer on ise teşvik etmek anlamına geliyor. Yine sözlerimle ve


hareketlerime bir destek sağlıyorum.

Kısaca, on kelimesi bir şeyin üzerinde ve temasta olmak, bir şeye destek
sağlamak anlamına geliyor.

Peki ya bir yüzeye koyduğum yük çok fazlaysa?

O zaman yüzey veya alttaki cisim kırılabilir veya şekil değiştirebilir.

O yüzden “on” edatı değişim veya farklılıklardan da bahseden


anlamlar oluşturur.

23
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Örneğin “Turn on”, açmak anlamına geliyor. Burada bir temasla veya
parmağımı bir düğmenin üzerine koyarak değişim yaratıyorum.

Turn on the TV.

Televizyonu aç.

Benzer şekilde switch on, açmak demek.

Switch on the light.

Işıkları aç.

Şimdi daha farklı bir açıdan bakalım. Bu sefer bir yüzeyin üzerinde
olan cisim biziz. İnsan olarak bir yere gitmek istediğimizde hep bir
yüzeyle temas halinde oluruz.

Bir otobüse veya araca bineriz ya da ayaklarımızı kullanarak bir


yüzeye temas ederek ilerleriz.

İşte bu yüzden “on” ilerleme veya devam etme anlamı olan phrasal
verb’ler oluşturur. Bu, fiziksel olarak ilerlemek olabilir veya yaptığın
bir görevde veya işte ilerlemek olabilir.

24
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Bunun dışında, zaman da sürekli ileriye doğru akar, o yüzden “on”


kelimesi zamanda ilerlemek veya zamanda bir noktaya tutunmak
anlamında da kullanılır.

Pass on - iletmek / ilerletmek.

Go on – İlerlemek.

Carry on - Devam etmek

Think on - Bir şey üzerinde düşünmek / Bir şey üzerinde zaman harcamak

Build on - Ekleme yaparak devam etmek

...Gibi phrasal verb’ler de bu anlamlardan gelir

It’s hard to go on like this. - Bu şekilde ilerlemek zor.

He told me to carry on. - Bana devam etmemi söyledi.

Please pass on this information. - Lütfen bu bilgiyi ilet.

Can you pass these papers on? - Bu kağıtları iletebilir misin? (Arkanda
20 kişi olabilir ve bunu söyleyen kişi sana 20 tane kağıt verebilir. Bu
durumda bu kağıtları arkandaki kişilere iletmeni istiyor.)

I will think on this idea. - “Bu fikir üzerinde düşüneceğim.” veya “Bu
fikir üzerine kafa yoracağım.”

25
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

In Edatı
Şimdi “in” edatına bakalım. in, içinde anlamına geliyor. Bu kapalı bir
alan ve gerçek/ hayali sınırları olan bir bölge olabilir. Bir şeyin içine
girdiğinde de orada bir hacim kaplarsın (orayı doldurursun).

In particle’ı ile oluşan phrasal verb’ler de bununla ilişkili anlamlar


oluşturur.

Fill in - Doldurmak (Bir boşluk doldurma testini veya boşlukları olan


bir form düşünelim. Boşluğa yazınca onun içini doldurmuş oluruz. O
yüzden “fill in the blank” deriz)

Stay in - Evde oturmak/beklemek anlamına gelir. Ayrıca “içeride kalmak,


bulunduğun güvenli bir yerde kalmak” anlamında da kullanılır. Bu
durumda sınırları olan güvenli bir yerde kalıyorsun.

Join in - Katılmak/dahil olmak (Bu phrasal verb için soyut düşünmemiz


lazım.Örneğin bir parti düşünelim. Bir grup insan bir parti veriyorsa kendi
aralarında sınırları olan bir eğlence oluşturmuş olurlar ve sen bu partide
değilsen, artık dışarıdasındır. Seni partiye veya eğlenceye katılmaya davet
ederken de “join in” phrasal verbını kullanabilirler)

Bring in - Dışarıdan içeriye getirmek (Bu bir fikir olabilir veya bir cisim de
olabilir. Örneğin şirkete yeni bir uygulamayı “bring in-getirmek/içeri
sokmak” yapabilirim. Bu durumda dışarıdan içeriye yeni bir şey getiriyorum.
Kapalı alanımız da “şirket” oluyor.)

26
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Move in - Taşınmak ve yerleşmek anlamına geliyor. Bunu kapalı bir


alana hareket edip orada durmak gibi düşünebilirsin. Artık o alandayız ve o
alana yerleştik.

Fit in - Bir gruba veya bir ortama uyum sağlamak. (Bu durumda yine
oluşmuş bir grup var ve sen onlara uyum sağlayarak o gruba dahil
oluyorsun)

Work in - Bir şeyi katmak veya sokuşturmak. (Diyelim yazılmış ve bitmiş


bir paragrafın var ve özellikle bir kelimenin o paragrafta yer almasını
istiyorsun. “I need to work this word in.” gibi bir cümle kurarsan, “Bu
kelimeyi katmam lazım.” demiş olursun. Burada artık paragraf sınırları olan
kapalı bir kutu görevinde)

Birkaç örnek cümle inceleyelim.

She is going to stay in today.

Bugün evde oturacak.

Do you want to join in?

Bu oluşturduğumuz partiye, eğlenceye, toplantıya, “katılmak ister


misin?” demek. Sen de “join in” yaparsan artık o sınırlara ve ortama
girmiş olursun.

27
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

We need to fill in these blanks.

Bu boşlukları doldurmamız lazım.

He is a very different person. He doesn’t fit in.

O çok farklı bir insan. Uyum sağlayamıyor.

Our neighbours moved in last week.

Komşularımız geçen hafta buraya taşındı.

Peki ya beynimiz? Beynimiz de tüm bilgilerimizi içeren ve tutan


kapalı bir kap görevinde değil mi?

O halde dışarıda bilmediğim ve öğrenmeye çalıştığım çok fazla bilgi


varsa, bunları içeri almam zaman alabilir.

“Take in” gibi Phrasal Verb’ler de buradan gelir.

Take in - İçeri almak, sindirmek, öğrenmek ( I took in all of the information


- Tüm bilgiyi öğrendim. İçeri aldım.)

Peki ya bilgi açısından bakarsak?

Eğer bilgi içeri girmişse bu ne demek? Bu bilgiyi anladım demek. İşte


bu yüzden de “go in” Phrasal Verb’ü birinin bir şeyi anlaması demek.

I told him everything, but maybe it didn’t go in.

Ona her şeyi anlattım ama belki de anlamadı.

28
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Out Edatı
“Out”, dışında anlamına geliyor. Ben bir kutunun içindeysem,
dışarıdaki şeyleri artık göremiyorum demektir. Eğer her şey
dışarıdaysa da onlara ulaşamıyorum ve o şeyler artık erişimimde
değildir.

O yüzden out Particle’ı ile oluşan phrasal verb’ler eksik, görünmez


veya içeride olmayan şeyleri anlatan phrasal verb’ler oluşturabilirler.

Run out - Tükenmek/bitmek (Bir şeyi kullanırsın veya çalıştırırsın ve


bunun sonucunda o şey tükenir yani senin kullanımının dışına çıkar.)

Sell out - Yok satmak ( Satışın sonunda tüm ürünler artık dışarıdadır ve
satacak daha fazla ürün yoktur.)

Phase out - Yavaş yavaş hayatından/işleyişten çıkarmak. (Aşama aşama


ortamımızdan veya hayatımızdan çıkarıyoruz.)

Birkaç örnek cümle inceleyelim.

We ran out of toilet paper.

Tuvalet kağıdımız kalmadı.

The product sold out in hours.

Ürün saatler içinde yok sattı.

These practices will be phased out by next year.

Önümüzdeki yıla kadar bu uygulamalar sonlanmış olacak.

29
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Şimdi farklı bir şeye bakalım. Diyelim ben bir kutunun içindeyim. Ve
dışardan bana doğru bir tehlike yaklaşıyor. Bu tehlike bana zarar
verecek ama ben içeride olduğum için bu tehlikenin farkında değilim.

Sen de dışarıda olduğun için cismin bana yaklaştığını görebiliyorsun.


Benim bu cismi fark edip kendimi korumam için bana ne diyebilirsin?

Dışarı bak veya dışarıyı izle dersin, öyle değil mi? Böylece ben de
tehlikeyi fark edebilirim

Look out! - Dikkat et.

Watch out! - Dikkat et.

Gibi phrasal verb’ler buradan gelir.

Look out! There’s a dog.

Dikkat et! Bir köpek var.

Watch out! Something is happening.

Dikkat et! Bir şeyler oluyor.

Şimdi değişik bir açıdan bakalım. Ben aynı kutunun içindeyken, bir
şeyi dışarıda tutmak isteyebilirim. İstemediğim bir şey içeri girmeye
çalışıyorsa, onu bloklayıp dışarıda kalmasını sağlayabilirim.

30
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Veya içeride olan bir şeyi dışarı atabilirim/ hayatımdan


uzaklaştırabilirim. Aynı şey kafam için de geçerli. Kötü bir anım varsa
onu bloklayıp kafamdan uzaklaştırabilirm

Block out - Dışarıda tutmak veya uzaklaştırmak anlamına gelir.

Cross out - Üzerini çizmek ve uzaklaştırmak ya da silmek anlamına gelir.

Kick out -Kovmak veya agresif bir şekilde bir yerden dışarı gönderilmek.

Throw out - Kovmak veya bir şeyi çöpe atmak.

Birkaç cümleye bakalım.

This window blocks out sunlight.

Bu cam güneş ışığının içeri girmesini engeller.

He crossed out the words that he didn’t like.

Beğenmediği kelimelerin üzerini çizdi.

The manager kicked her out yani “Müdür onu kovdu.” diyebiliriz.

The man is throwing out food.

Adam çöpe yiyecek atıyor.

Şimdi bir şeyi bilmediğini düşünelim. Bu bir bilgi, bir sır veya bir
çözüm olabilir. Eğer çözüm kafanda değilse dışarıdadır ve onu
göremiyorsun demektir.

31
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

O yüzden out içeren phrasal verbler bir şeyi anlamak, çözmek ve


keşfetmek anlamı da içerirler.

Find out - Öğrenmek veya şans eseri öğrenmek

Figure out - Düşünerek bir şeyi anlamak veya bir sorunu çözmek

Work out - Bazı hesaplamalar yaparak bir sorunu çözmek

I found out that he was here.

Onun burada olduğunu öğrendim.

We figured out the connection.

Bağlantıyı anladık veya çözdük.

We need to work out what we are going to do.

Ne yapacağımızı çözmemiz lazım.

Farklı açılardan bakıp soyut ve somut olarak düşündüğünde bu


edatların kattığı farklı anlamlar bu şekilde.

Bu aşamda önemli bir noktaya değinmek istiyorum. Bu


gösterdiklerim sadece phrasal verb’leri anlaman için. Bunu bir formül
gibi kullanıp kendi phrasal verb’lerini kuramazsın.

Rastgele bir fiil alıp sonra, o fiile on edatını ekleyip kendi anlamını
oluşturamazsın. Bu gösterdiklerim phrasal verb’leri anlamanı,
öğrenmeni ve kullanmanı kolaylaştırmak için. Yeni phrasal verb’leri
üretmek için değil.

32
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Up ve Down içeren Phrasal Verb’ler


Up ve down içeren phrasal verbleri incelemeye bir soru ile başlayalım.

Up yani “yukarısı” veya “yüksek” ve down yani “aşağıda” veya “düşük”,


içinde nasıl bir his yaratıyor?

Örneğin hangisi içinde olumlu bir his yaratıyor? Up yani “yüksekler”


veya “yukarısı” kelimesi mi yoksa down “aşağısı” veya “düşük”
kelimesi mi?

Up olumlu bir his yaratıyor öyle değil mi?

Yüksek hedefler, yüksek bir pozisyon, yüksek umutlar...

Up bir hedeftir. Çıkmak istediğin bir noktadır veya almak istediğin bir
sonuçtur. “Up” kendini aşmaktır. Bir şeye/bir noktaya ulaşıp işini
bitirmektir.

O yüzden up ile oluşan birçok phrasal verb bir noktaya ulaşmak,


yükselmek ya da bir şeyi bitirmek anlamına geliyor.

Grow up - Büyümek, gelişimini tamamlamak anlamına geliyor.

Clean up - Tamamen temizlemek anlamına geliyor.

Drink up - Tamamını içmek, bitirene kadar içmek demek.

Heat up - İstenilen seviyeye kadar ısıtmak...

Finish up - Bir şeyi tamamen bitirmek...

Read up - Bir konuyu öğrenene kadar o konu hakkında okumak demek.

33
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Tüm bu phrasal verbler bir seviyeye veya noktaya kadar gelip


bitirmek anlamına geliyor. Hemen birkaç örnek cümle inceleyelim.

Wow! My dog grew up so fast.

Vay canına! Köpeğim çok hızlı büyüdü.

I’ll clean up the kitchen and call you.

Mutfağı temizleyip seni arayacağım.

Let me finish up here, and then I’ll join you.

Burada işimi bitireyim, ondan sonra sana katılırım.

I need to read up on this subject.

Bu konu hakkında bilgi edinmem lazım (okuyarak).

It’s really cold in here. We should heat up the house.

Burası çok soğuk. Evi ısıtmalıyız.

Şimdi bir sopayı kırdığını düşünelim. Bir sopayı ortadan ikiye


kırdığında/ayırdığında ne oluyor? İki ucu da yukarı kalkıyor.

Aynı şey, bir şey patladığında da var. Bir patlama gerçekleştiğinde bu


yukarıya doğru olur.

“Up” içeren phrasal verbler bu yüzden ayrılmak, patlamak veya


parçalamak anlamına gelebiliyorlar

Break up - Ayırmak / Ayrılmak (Kavga ayırmak veya sevgilinden ayrılmak


olabilir)

34
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Split up - Ayırmak / Ayrılmak

Blow up - Patlamak

Cut up - Keserek parçalamak

Tear up - Yırtarak parçalamak

Birkaç cümle inceleyelim.

I broke up with my girlfriend yesterday.

Dün kız arkadaşımdan ayrıldım.

The car blew up.

Araba patladı.

The teacher split everyone up into groups.

Öğretmen herkesi gruplara ayırdı

He tore up all the photos.

Tüm fotoğrafları yırttı.

Should I cut up my credit card?

Kredi kartımı keserek parçalamalı mıyım?

35
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Bir şey parçalandığında/patladığında/kırıldığında ne olur?

Peki, bir şeyi parçaladığında, kırdığında veya patlattığında o cisme ne


olur?

O şey artık durmuştur, çalışmıyordur veya kullanılamaz haldedir.

O yüzden up ile oluşan phrasal verbler durmak, beklemek veya


çalışmamak anlamına da gelirler. Buna iki örnek:

Give up - Pes etmek veya denemeyi bırakmak (Bu fiilin tersi ise “take up”
yani “yeni bir şeye başlamak”)

I gave up trying. - Denemeyi bıraktım / Durdum.

Let up - Yağmur, kar rüzgar gibi bir doğa olayının durması.

The snow didn’t let up for 2 days. - Kar 2 gün boyunca durmadı.

Bir şeyi göz hizana getirmek/görünür kılmak

Ben cebimdeki bir şeyi çıkarıp senin göz seviyene çıkardığımda, o şeyi
senin gözünün önüne getirmiş oluyorum. Kısaca, o şeyi sana
gösteriyorum.

Bu nedenle “up” içeren phrasal verbler bir şeyi ortaya çıkarmak veya
bir şeyi görünür hale getirmek anlamına da gelir.

Bring up - Bir konuyu açmak.

Go up - Birinin yanına gitmek.

Come up - Birinin sana gelmesi.

36
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Look up - Bilmediğin bir kelimenin anlamına sözlükten bakmak (onu


görünür kılmak).

Örnek birkaç cümleye bakalım.

He brought up our divorce at the party.

Partide boşanmamız konusunu açtı. (Boşandığımızdan bahsetti. Onu


görünür kıldı.)

I went up to him at the party.

Partide onunla tanıştım/Onun yanına gittim.

He came up to me during the event.

Etkinlik esnasında benimle tanıştı/Benim yanıma geldi.

I don’t know the meaning of this word. I need to look it up.

Bu kelimenin anlamını bilmiyorum. Sözlükten bakmam lazım

Bu anlamlar dışında Up ile oluşan phrasal verbler yükseklik, seviye ve


kalkmak anlamına da gelir.

Wake up - Uyanmak/Kalkmak.

Stand up - Ayağa kalkmak (Dik duruyorum/yukarı kalkıyorum).

Sit up - Dik oturmak.

Pick up - Bir şeyi havaya veya yukarı kaldırmak demek / Birini bir yerden
almak.

37
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Birkaç örnek cümleye bakalım.

I woke up at 7 o’clock yesterday.

Dün saat 7’de uyandım.

She stood up after she finished working.

Çalışmayı bıraktıktan sonra ayağa kalktı.

Can you pick me up from the airport?

Beni havalimanından alabilir misin?

Seviye belirtmek

Up kelimesi içeren phrasal verbler seviye veya miktar da belirtebilir.


Yani, ne kadar “up”, o kadar “yüksek” veya “fazla”.

Örneğin sana “Speak up!” dersem, “Yüksek sesle konuş!” demiş


olurum.

Turn up ise “aç” veya “yükselt” anlamına geliyor.

Turn up the volume.

Sesi aç.

Eğer dress up yaparsam, şık giyinmiş olurum. Bu durumda da


giyinmemi ve şıklığımı “yükselttim.”

Son bir örneğe daha bakalım. Bu diğerlerinden biraz farklı...

38
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Hang up - Telefonu kapatmak.

I have a meeting. I need to hang up.

Toplantım var. Telefonu kapatmam lazım.

Bu sana tuhaf gelmiş olabilir. Yani bir şeyi yukarı asmak, nasıl
kapatmak anlamına gelebilir ki?

Hang up, teknolojinin çok hızlı ilerlemesinden dolayı zamanla


anlamsızlaşan bir kelime. Ama eski telefonları veya ankesörlü bir
telefonu düşünürsen, ahizeyi asıp telefon konuşmasını bitirmek, yani
hang up yapmak daha anlamlı bir hale geliyor.

Down İçeren Phrasal Verbler


Down, up kelimesinin tersi anlamında. Aşağıda, düşük veya az
anlamına geliyor. O yüzden down ile oluşan phrasal verbler sıkça
azaltmak veya düşürmek anlanına geliyor.

Cut down - Bir şeyi azaltmak veya bir şeyde kısıntı yapmak anlamına
geliyor.

You need to cut down your working hours. You’re always tired.

Çalışma saatlerini azaltmalısın. Her zaman yorgunsun.

Calm down - Sakinleşmek (burada heyecanını kısıyorsun ve


sakinleşiyorsun).

Calm down. We’re going to solve this problem.

Sakinleş, bu sorunu çözeceğiz.

39
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Wear down - Bir şeyi kullanarak aşındırmak ve kullanışlılığını azaltmak.

This ladder was worn down due to excessive use.

Bu merdiven aşırı kullanımdan dolayı yıpratıldı.

Die down - Bir şeyin gücünü kaybetmesi anlamına gelir. Mesela çok sert bir
rüzgar varsa, onun die down yapması, gücünü kaybetmesi anlamına geliyor.

The wind finally died down.

Rüzgar sonunda gücünü kaybetti.

Boil down - Bir şeyin özüne inmek ve özetlemek. Bu gerçek anlamda da


olabilir mecaz anlamda da olabilir. Örneğin, ben bir bitki karışımını
kaynatırsam, su yok olur ve içindeki maddelerin özüne inmiş oluruz. Mecaz
anlamda ise, karmaşık bir konuyu özetlemek veya konunun özüne inmek
anlamına gelir. Konuyu diğer şeylerden arındırıyoruz.

We boiled down the entire page into one paragraph.

Tüm sayfayı bir paragrafa indirgedik.

Şimdi farklı bir açıdan düşünelim…

Kendini iyi hissetmediğinde ne olur? Modun düşer, öyle değil mi?

Örneğin hastalandığında ayakta bile duramayabilirsin ve uzanman


gerekir. Bu yüzden down içeren phrasal verbler hastalık, üzüntü veya
çalışamaz duruma gelmek anlamlarını oluştururlar.

40
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Come down with - Bir hastalığa yakalanmak.

He came down with the flu.

Grip oldu.

Break down - Sinir krizi geçirmek(insanlar için) / Bozulmak(makineler


için)

Our car broke down yesterday.

Arabamız dün bozuldu.

Let down - Birini yüz üstü bırakmak, birine gereken desteği verip onu
yukarı çekememek.

He helped me a lot. I can’t let him down.

Bana çok yardım etti. Onu yüz üstü bırakamam.

Şimdi farklı bir açıdan bakalım. Diyelim birine yukarıdan baktık veya
kendimizi başkalarından üstün gördük. Karşımızdakine ne yapmış
oluyoruz? Onları “aşağılamış(down)” oluyoruz.

O yüzden down içeren phrasal verbler aşağılamak veya eleştirmek


anlamlarına da gelebiliyorlar.

Look down - Tepeden bakmak.

41
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

She looks down on people who don’t work here.

Burada çalışmayan insanlara tepeden bakıyor.

Put down - Eleştirmek veya baskı yapmak.

Our boss always puts you down in meetings.

Patronumuz toplantılarda seni her zaman eleştiriyor.

Talk down - Aşağılamak/aşağılar şekilde konuşmak

Don’t talk down on me.

Beni aşağılama / Beni aşağılar şekilde konuşma.

Yukarıda olan bir şeyi indirmek

Bazen yüksekte veya ayakta yani yukarıda durmasını istemediğin bir


şeyi yıkabilirsin veya yerle bir edebilirsin.

Yükselmekte olan bir yapıyı engellemek istersen de onun aşağıda


kalmasını ve hiç başlamamasını isteyebilirsin.

O yüzden down içeren phrasal verbler gerileme, durdurma veya yıkım


anlamı da içerirler.

Back down - Geri adım atmak.

We are not going to back down from our requests.

Taleplerimizden geri adım atmayacağız.

42
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Tear down - Yıkmak veya parçalamak.

They are going to tear that building down.

O binayı yıkacaklar.

Burn down - Yakarak yıkmak / yakarak yok etmek

The entire office building burned down.

Tüm ofis binası yanıp kül oldu.

Close down - Kapatmak (bu bir fabrika, bir okul veya bir işyeri olabilir.)

They closed down that factory last year.

Geçen sene o fabrikayı kapattılar.

43
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Şimdi, over ve through particle’larının phrasal verb’leri nasıl


modifiye ettiğine bakalım.

Through
Through kelimesi “içinden” anlamına geliyor. Mesela bir tünel veya
engellerle dolu bir yer düşünelim. Eğer ben bir ucundan girip öbür
ucundan çıkarsam, içinden geçmiş yani “get through” yapmış
olurum.

Bu yüzden “through” içeren phrasal verb’ler sıkça bir şeyin


tamamlanması veya belli aşamaları veya engelleri aşarak istenilen
noktaya gelmesi anlamını katıyor.

Pass through - Bir yerden geçmek.

Think through - Bir şeyi enine boyuna düşünmek.

Follow through - Bir şeyin sonunu getirmek.

gibi phrasal verb’ler de buradan geliyor.

Peki, bir tünelden her zaman rahat mı geçeceksin. Her gitmek


istediğin yere kolayca gidebiliyor musun?

Hayır, bazen zor ve sıkıntılı zamanlar yaşayacaksın ve tünelin öbür


ucuna gitmek zor olabilir.

44
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Bu yüzden “through” ile kurulan phrasal verb’ler sıkça “belli


aşamalardan geçmek”, “sıkıntılı ve zorlu günler atlatmak” anlamlarına da
gelebiliyor.

Get through - Zor bir süreci atlatmak

See through - Zor olsa da bir şeyin sonunu getirmek

Go through - Bir insan veya daha doğrusu bir canlı için kullanıldığında zor
bir zaman geçirmek anlamına gelebiliyor. Go through aynı zamanda bir
şeyin belli aşamalardan geçmesi anlamına da gelebilir. Mesela bu bir yasa
olabilir.

Live through - Bir olayı yaşamak demek.

gibi phrasal verb’ler bu anlama geliyor.

You just have to get through this meeting, then we will figure out
the solution.

Sadece bu toplantıyı atlatmalısın, daha sonra çözümü buluruz.

My grandfather lived through the second world war.

Dedem ikinci dünya savaşını yaşadı veya ikinci dünya savaşını atlattı.

We will see this through together.

Bu olayı birlikte atlatacağız.

She went through a rough time last year.

Geçen sene zor bir süreçten geçti. Burada “went through” ifadesi “go
through” phrasal verb’ünün geçmiş zamandaki hali.

45
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Bazen, tüneli geçmeye çalışırken bir engelle karşılaşırsın. Denersin,


denersin, denersin ama bir türlü bu engeli aşamazsın. Ama pes
etmezsin ve uzun uğraşlar sonucu bu engeli kırıp kendini karşı
tarafta, yani olmak istediğin yerde bulursun.

İşte break through da bu anlama geliyor.

Break through - Sürekli denediğin ve bir türlü aşamadığın bir engeli bir
anda kırıp aşmak anlamına geliyor.

After years of practice, he finally broke through and won the


championship.

Yıllar süren antrenmanlardan sonra, sonunda başardı ve şampiyonluk


kazandı.

Peki, ya bir şeyi denemene rağmen yine de bir ilerleme


kaydedemezsen ve başarısız olursan? Bu durumda tüneli geçip öbür
tarafa ulaşamamış oldun.

Fall through gibi phrasal verb’ler de buradan geliyor.

Fall thorugh - Bir anlaşmanın veya planın başarısız olması veya iptal
olması anlamına geliyor.Bunu, yolunda giden bir şeyin, üzerinde olduğu
yolun içinden düşmesi gibi düşünebilirsin.

The deal fell through after yesterday’s meeting.

Anlaşma dünkü toplantıdan sonra iptal oldu.

46
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Through kelimesi iletişim için de kullanılan phrasal verb’ler


oluşturur.

Örneğin ben seni telefonla ararsam ve sana ulaşamazsam, yine bir


tünelin ucundan geçip istediğim noktaya ulaşamıyorum.

I can’t get through to you.

Sana ulaşamıyorum.

Veya operatöre bağlanırsam ve operatöre sana ulaşmak istediğimi


söylersem, beni sana “put through” yapabilir yani sana bağlayabilir.

Can you put me through to the customer service department?

Beni müşteri destek departmanına bağlayabilir misin?

Over
Şimdi “over” içeren phrasal verb’leri inceleyelim ve “over”
kelimesinin anlamıyla başlayalım. Over kelimesi “üzerinde” veya
“üzerinden” demek.

Over ile “on” arasındaki en önemli fark, over kelimesinde alttaki


cisimle bir temas olmaması. Üzerinden geçebilirsin veya temas
olmadan üzerinde olabilirsin.

47
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Böyle olduğu için, over içeren phrasal verb’ler, bazı engelleri aşarak
bir noktaya varmak veya bir şeyin üzerinden geçmek anlamına gelen
phrasal verbler oluşturabiliyorlar.

Mesela,

Go over - Gitmek/ Engelleri aşarak bir yere varmak.

Come over - Gelmek / Engelleri aşarak bir yere gelmek.

Move over - Kenara çekilmek / Kalkıp biraz yana gidip tekrar oturmak.

Go over en temel anlamıyla bir yere gitmek anlamına geliyor. Ayağa


kalkıyorsun, bazı engelleri aşıyorsun ve varmak istediğin noktaya
geliyorsun.

He went over to Cenk’s house.

Cenk’in evine gitti.

Go over, aynı zamanda bir bilgi veya bazı detaylar için de kullanılıyor.
Mesela bir bilginin veya bir sayfanın üzerinden geçebilirsin. Onu
tekrar edebilirsin ve o bilgileri öğrenebilirsin.

Can we go over the details?

Detayların üzerinden geçebilir miyiz? / Detayları inceleyebilir miyiz?

Come over phrasal verb’ü de go over gibi bazı engelleri aşarak bir
noktaya ulaşmak anlamına geliyor.

48
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Mesela ben evdeysem ve sana “Do you want to come over?” dersem,
“Benim evime gelmek ister misin?” demiş oluyorum.

Can you come over to this part of the city?

Şehrin bu tarafına gelebilir misin?

Yine burada olduğun yerden kalkıyorsun ve bazı engelleri aşarak


şehrin öbür tarafına gidip tekrar oturuyorsun.

Benzer şekilde “move over” ifadesi de “kenara çekilmek” demek. Bu


durumda olduğun yerden kalkıyorsun, biraz ilerliyorsun ve tekrar
oturuyorsun.

There isn’t any room here. Can you move over please?

Burada pek yer yok. Biraz kenara çekilebilir misin? / Kenara kayar mısın?

Ancak bu şekilde bir yere giderken, yolculuğun ortasında durman


veya dinlenmen gerekebilir.

Pull over - Arabayı kenara çekmek

Stop over - Durmak veya bir müddet konaklamak

gibi phrasal verb’ler buradan geliyor.

Eğer bir yolculuğu arabayla yapıyorsan ve durman gerekiyorsa,


arabayı kenara veya sağa çekmen gerekebilir. İşte pull over da bu
anlama geliyor. Arabayı kenara çek.

49
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

He pulled the car over and slept.

Arabayı kenara çekti ve uyudu.

Stop over da benzer şekilde bir yolculuk esnasında durmak/dinlenmek


veya konaklamak anlamına geliyor.

Diyelim ben bir seyahat planladım. Bu seyahatin bir başlangıç noktası


var ve bitiş noktası var. Ancak, bu yolculuk esnasında belirlediğim bir
şehirde kısa süreliğine dinlenmek için konaklamak istiyorum.

İşte bu durumda o şehirde “stop over” yapmış oluyorum. Kısaca, bir


yolculuk esnasında kısa bir mola veriyorum.

Peki ya yaptığımız yolculuk veya kalkıştığımız şey istediğimiz gibi


gitmezse? Bu durumda o yolculuğu veya o işi en baştan yapmak
isteyebilirim.

Do over - Tekrar yapmak

Start over - Baştan başlamak/sil baştan başlamak

gibi phrasal verb’ler de bu anlama geliyor.

Do over, bir şeyi tekrarlamak demek

Let’s do this part over. I didn’t like it.

Bu kısmı tekrarlayalım. Beğenmedim.

50
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Start over ise bir şeye baştan başlamak anlamına geliyor.

She was organizing all the documents, but she made an error. She
had to start over.

Tüm dökümanları organize ediyordu ama bir hata yaptı. Baştan başlaması
gerekti.

Şimdi değişik bir açıdan bakalım. Şu ana kadar hep fiziksel


yolculuklardan bahsettik. Ama duygusal bir yolculuk da yaşayabiliriz.

Örneğin sevgilimizden veya eşimizden ayrılabiliriz ve bu uzun bir


süre bizi rahatsız edebilir. Ama bir noktada bu sorunlu günleri
aşacağız.

İşte “get over” phrasal verb’ü de bunu anlatıyor.

To get over (someone)/To get over (something)

Bir şeyi veya birini aşmak veya atlatmak anlamına geliyor.

Diyelim Mustafa kötü bir olay yaşadı. İşleri kötü gitmiş olabilir veya
bir hastalık geçirmiş olabilir. Bu durumu atlattığında, onu “get over”
yapmış oluyor, yani aşmış oluyor.

Mustafa was really unhappy. It took him one year to get over it.

Mustafa çok mutsuzdu. Bunu aşması bir yılını aldı.

51
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Veya diyelim birinden ayrıldın. Birinden ayrılınca o kişiyi uzun bir


süre düşünebilirsin ve olaylar aklından bir türlü çıkmayabilir. Ama bu
durum sonsuza kadar sürmez ve bir süre sonra bu durumu atlatırsın.

İşte “get over someone” ifadesi de bu anlama geliyor. Bu sefer de


seni üzen birini aşıyorsun, onu unutuyorsun.

Jane finally got over Matt this year.

Jane sonunda bu sene Matt’i unuttu/onu aştı.

Şimdiye kadar hep over ile oluşan phrasal verb’lerin bir yolculuk
belirtmesini, bir yolculukta mola verilmesini ve bir yolculuğun
tekrarlanması açısından baktık.

Peki bir yolculuk tamamlanınca ne oluyor? Oraya transfer olmuş


oluyorsun ve bir pozisyon ve konum değişikliği oluyor.

O yüzden over ile oluşan phrasal verb’ler, bir şeyin sonlanması, veya
teslim etme anlamları da veriyor.

Hand over - Teslim etmek veya devretmek

Take over - Ele geçirmek veya almak

Sign over - İmza atıp bir malını devretmek

gibi phrasal verb’ler buna örnek.

Hand over bir şeyi teslim etmek demek. Bir şey yolculuğa seninle
başlıyor. Bu bir rapor olabilir bir araba olabilir veya bilgi de olabilir.
Bu şeyi başkasına “hand over” yaptığında, o şeyi ona teslim

52
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

ediyorsun veya devrediyorsun. Seninle başladığı yolculuğa başka bir


yerde devam ediyor.

The man is handing over the keys.

Adam anahtarları teslim ediyor.

Bu durumda arabanın konumu değişmiş oluyor. Bir adamdan başka


bir adama geçiyor.

Bir şeyi vermek yerine biri bir şeyi ele de geçirebilir veya bir şeyi
devralabilir. Take over da bu anlama geliyor.

They want to take over some land.

Biraz toprak ele geçirmek istiyorlar.

Buna benzer şekilde “sign over” phrasal verb’ü de imza atarak bir şeyi
devretmek demek.

He signed over his company.

Şirketini devretti. İmzasını sattı ve şirket konum değiştirdi.

Şimdi bir şeyi incelediğimizi düşünelin. Bunu yaptığımızda, o şeyi


genelde önümüzde tutarız ve fiziksel olarak o şeyin üzerinde oluruz.

İkincisi, gözlerimizle de bu bilgilerin veya cismin üzerinden geçeriz.


O yüzden “over” ile oluşan phrasal verb’ler bir şeyi incelemek veya
gözden geçirmek anlamında da kullanılırlar.

53
etkilipratikİngilizce
PHRASAL VERBS hakkında her şey…

Go over - Üzerinden geçmek.

Look over - Detayları incelemek/gözden geçirmek.

Think over - Bir şey üzerinde kafa yormak.

gibi phrasal verb’ler buna örnek.

Do you want to go over the schedule again?

Programın üzerinden bir kere daha geçmek ister misin?

He is looking over the reports.

Raporları inceliyor.

Let’s think over this problem.

Bu problem üzerinde düşünelim.

Evet, over ve through içeren phrasal verb’ler de bu şekilde. Artık


genel olarak over ve through particle’ı ile oluşan phrasal verb’lere de
hakimsin

54
etkilipratikİngilizce

You might also like