You are on page 1of 61

2.

KÖRFEZ SAVAŞI’NIN
10. YILINDA IRAK

BİLGE ADAMLAR KURULU RAPORU

Hazırlayanlar:
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI
Ali SEMİN
Tuğçe ERSOY ÖZTÜRK

RAPOR NO: 55
MART 2013

BİLGE ADAMLAR
STRATEJİK ARAŞTIRMALAR MERKEZİ
BİLGESAM YAYINLARI
RAPOR NO: 55

Kütüphane Katalog Bilgileri:


Yayın Adı: 2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak
Yazarlar: Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, Ali SEMİN, Tuğçe ERSOY ÖZTÜRK
Sayfa Sayısı: 32

Grafik Tasarım: Sertaç DURMAZ


Baskı & Cilt: Yenidoğan Cilt ve Kırtasiye Mal. Tic. Ltd. Şirketi (0212) 260 11 43

Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi


Wise Men Center For Strategic Studies

Mecidiyeköy Yolu Caddesi No:10


Celil Ağa İş Merkezi Kat:9 Daire:36
Mecidiyeköy / İstanbul / Türkiye
Tel: +90 212 217 65 91 Faks: +90 212 217 65 93
www.bilgesam.org
bilgesam@bilgesam.org

YAYINLARI

Atatürk Bulvarı Havuzlu Sok. No:4/6


A.Ayrancı / Çankaya / Ankara / Türkiye
Tel : +90 312 425 32 90 Faks: +90 312 425 32 90

Copyright © BİLGESAM MART 2013


Bu yayının tüm hakları saklıdır.
Yayın Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin
izni olmadan elektronik veya mekanik yollarla çoğaltılamaz.
BİLGE ADAMLAR KURULU

Başkan
Salim DERVİŞOĞLU (E. Oramiral)

Başkan Yardımcıları
İlter TÜRKMEN (E. Bakan/Büyükelçi)

Sami SELÇUK (Prof. Dr. / Yargıtay Onursal Başkanı)

Kurul Üyeleri
Kutlu AKTAŞ (E. Bakan/Vali)

Özdem SANBERK (E. Büyükelçi)

Sönmez KÖKSAL (E. Büyükelçi)

Güner ÖZTEK (E. Büyükelçi)

Necdet Yılmaz TİMUR (E. Orgeneral)

Oktar ATAMAN (E. Orgeneral)

Sabahattin ERGİN (E. Koramiral)

Nur VERGİN (Prof. Dr.)

Orhan GÜVENEN (Prof. Dr.)

Ali KARAOSMANOĞLU (Prof. Dr.)

İlter TURAN (Prof. Dr.)

Çelik KURTOĞLU (Prof. Dr.)

Ersin ONULDURAN (Prof. Dr.)


2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

SUNUŞ

2. Körfez Savaşı, 23 yıldır savaşlar ve ambargolardan dolayı yıpranmış olan Irak’ta Baas rejimini sona
erdirirken, yeni bir kaos ortamına yol açmış ve ülkeyi fiili bölünmenin eşiğine getirmiştir. Savaş, Irak’ta
iç dengeleri değiştirdiği gibi Orta Doğu jeopolitiğini de derinden etkilemiştir. İşgal döneminde ülkede ço-
ğunluğu oluşturan Şii unsurların etkili olduğu bir idari yapı inşa edilirken, ABD ile yakın ilişkiler geliştiren
Kürtlerin kuzeydeki fiili özerkliği anayasal zemine taşınmıştır. PKK terör örgütü ise bu dönemde topar-
lanmış, Kuzey Irak ve Kandil bölgesinde daha rahat faaliyet göstermiş ve Türkiye’ye karşı saldırılarını
artırmıştır. ABD 2011 yılı sonunda çekildikten sonra Irak siyasetindeki istikrarsızlık belirginleşmiş, ülkede
ortaya çıkan güç boşluğunu büyük ölçüde İran’ın doldurmaya başladığı gözlemlenmiştir.

Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi (BİLGESAM), Irak’taki gelişmelere ve bu gelişmelerin böl-
gesel etkilerine yönelik öngörülerde bulunarak karar mercilerine milli menfaatler doğrultusunda gerçekçi
çözüm önerileri ve karar seçenekleri sunmak amacıyla “2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak” raporunu
yayımlamaktadır. BİLGESAM Başkanı Doç. Dr. Atilla Sandıklı, BİLGESAM Orta Doğu Araştırmaları
Enstitüsü’nden Uzman Ali Semin ve Uzman Tuğçe Ersoy Öztürk tarafından hazırlanan rapor 15 Mart 2013
tarihinde icra edilen 16. Bilge Adamlar Kurulu toplantısında değerlendirilmiştir. Rapor, Kurul üyelerinin
görüş ve önerileri doğrultusunda geliştirilmiş ve yayına hazırlanmıştır.

“2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak” raporu, Irak’taki aktörleri, savaşla birlikte ülkede ortaya çıkan
devlet yapısını, siyasi ve ekonomik durumu incelemekte, işgal döneminin yol açtığı güç boşluğunun bölge-
sel sonuçlarına ve Türkiye’ye etkilerine dikkat çekmektedir. Rapor, ABD’nin çekilmesinden sonra Irak’ta
derinleşen istikrarsızlığı ve iç siyasi ihtilafları analiz etmekte, Türkiye’nin Irak merkezi hükümetiyle ve ku-
zeydeki Kürt Yönetimiyle ilişkilerini ele almaktadır. Raporda, Irak’taki siyasi ve ekonomik istikrarsızlığın
geleceğine ilişkin değerlendirmeler yapılmakta, Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda karar mercilerine
öneriler sunulmaktadır.

Raporun karar mercilerine, akademisyenlere ve ilgili kurum, kuruluş ve kişilere faydalı olmasını temenni
eder, raporu birlikte hazırladığımız Uzman Ali Semin ve Uzman Tuğçe Ersoy Öztürk’e, rapora değerli gö-
rüş ve önerileriyle önemli katkı sağlayan, raporun geliştirilmesi için kıymetli zamanlarını sarf eden başta
(E) Oramiral Salim Dervişoğlu olmak üzere Bilge Adamlar Kurulu’na teşekkür ederim.

Doç. Dr. Atilla SANDIKLI


BİLGESAM Başkanı
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

2. KÖRFEZ SAVAŞI’NIN
10. YILINDA IRAK

YÖNETİCİ ÖZETİ

2. Körfez Savaşı ile birlikte Irak’ta Baas rejimi ve Saddam Hüseyin devrilmiş,
ülkede çoğunluğu oluşturan Şii unsurların etkili olduğu bir devlet yapısı ortaya
çıkmıştır. Gerek 2005 gerekse 2010 parlamento seçimlerinde Şiilerin destekledi-
ği siyasi ittifaklar seçimi kazanmış, bu ittifaklar hükümetleri kurmuştur. İşgal dö-
neminde Kürtlerin daha önce elde ettikleri fiili özerklik hukuki nitelik kazanmış,
Irak’ın kuzeyinde sınırları anayasa ile teminat altına alınan federe bir yönetim
oluşturulmuştur. Eski gücünü yitiren Sünni Araplar Şii çoğunluk karşısında zayıf
konuma düşmüş, işgal döneminde kurulan hükümetlerde yeterince varlık göste-
rememiştir. Ülkedeki üçüncü temel unsur konumundaki Türkmenler ise güçlü bir
siyasi teşkilat geliştirememiş, yeni Irak siyasetinde etkin olamamıştır.

Irak’ta savaşın başladığı Mart 2003 döneminden itibaren dâhili şiddet dinmemiş,
ülke genelinde 100 binlerce insan hayatını kaybederken milyonlarca vatandaş
yurtiçinde yer değiştirmek veya ülkeyi terk etmek zorunda kalmıştır. Irak’ta iş-
galle birlikte ordunun ve kolluk kuvvetlerinin lağvedilmesi, kamu kurumlarının
tahrip edilmesi ve kamu görevlilerinin işten çıkarılması ile güvenlik, eğitim,
sağlık ve elektrik enerjisi gibi temel hizmetler sağlanamaz hale gelmiştir. Irak
ekonomisi büyük zarar görmüş, tarımda üretim durma noktasına gelmiş ve dışa
bağımlılık çarpıcı biçimde artmıştır. İşgalle birlikte Batılı petrol şirketleri Irak’a
geri dönmüş, Amerikan, İngiliz ve Fransız petrol devleri Irak enerji pazarında en
büyük payı almaya başlamıştır. Ancak petrol sektöründeki bu canlanma Irak’ta
toplumun refah düzeyinin yükselmesine hizmet etmemiştir. Yabancı petrol şirket-
lerinin yatırımları işsizliğin azalmasına oldukça sınırlı bir katkı sağlarken, petrol
gelirlerinin dağıtımındaki yolsuzluklar ülke genelinde dengesiz bir zenginleşme-
ye yol açmıştır.
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Yeniden yapılanma çalışmaları kapsamında ülkedeki etnik ve mezhepsel dağı-


lım dikkate alınarak 2003’te Irak Geçici Konseyi kurulmuş, 2005’te iki defa par-
lamento seçimleri gerçekleştirilmiş ve yeni anayasa referanduma sunulmuştur.
İşgal altındaki Irak’ta yerel seçimler 2009 yılında düzenlenirken, üçüncü parla-
mento seçimleri 2010 yılında yapılmıştır. Irak’ta yeni anayasanın kabulü ile fe-
deral bir devlet yapısı tesis edilmiş, Şii Araplar merkezi hükümette baskın unsur
olurken Kürtler kuzeyde özerklik elde etmiştir. Irak’ta yeni anayasa ile birlikte
Bağdat merkezi yönetimi ile bölgesel ve yerel yönetimler arasında anlaşmazlıklar
çıkmış, petrol gelirlerinin paylaşımı ve ihtilaflı bölgeler meselesi ülke gündemini
meşgul etmeye başlamıştır. İşgal döneminden itibaren Kürtler Kerkük, Musul,
Selahattin ve Diyale bölgeleri üzerinde hak iddia etmeye başlamış, petrol kay-
nakları açısından oldukça zengin olan Kerkük’e Kürt göçünü teşvik ederek ken-
ti Kürtleştirmeye çalışmıştır. Neticede, Türkmenlerin yoğun olarak yaşadığı bu
bölgeler üzerindeki anlaşmazlıklar merkezi hükümet ile Kürt Yönetimi arasında
gerilime neden olmaya başlamıştır.

İşgalle birlikte Şiilerin devlet kademelerinde ve güvenlik güçlerinde en etkili un-


sur haline gelmesiyle Irak, İran’ın nüfuz alanına girmeye başlamıştır. İran’ın bu
dönemde Irak’ta ortaya çıkan güç boşluğunu doldurmaya çalıştığı, Irak’ın iç siya-
seti, ekonomisi ve dış politikası üzerindeki etkinliğini artırdığı gözlemlenmiştir.
İran böylece Tahran-Bağdat-Şam-Hizbullah ekseninde oluşturmaya çalıştığı Şii
hilali projesinde mesafe kat etmiş, Orta Doğu’da bölgesel güç olma potansiye-
lini artırmıştır. İşgal dönemiyle birlikte İran bölgede Türkiye’nin güneyi boyun-
ca uzanan bir etki alanına sahip olmuştur. 2. Körfez Savaşı aynı zamanda Tel
Aviv’in tehdit algıladığı Saddam rejiminin devrilmesini sağlamış, İsrail’in çıkar-
larına hizmet eden bir Orta Doğu jeopolitiği ortaya çıkarmıştır. Savaşla birlikte
İsrail’in Musul-Hayfa petrol boru hattının yenilenmesine yönelik projeler üzerin-
de durduğu, İsrailli şirketlerin Irak pazarına girdiği ve Tel Aviv’in Iraklı Kürtlerle
yakın ilişkiler geliştirdiği görülmüştür.

ABD’nin 2011 yılı sonunda Irak’tan çekilmesiyle, ülkede siyasi istikrarsızlık be-
lirginleşmiş, özellikle merkezi hükümetle Kürt Yönetimi arasında yetki alanla-
rı, petrol gelirleri ve ihtilaflı bölgelerle ilgili anlaşmazlıklar krizlere yol açmaya
başlamıştır. İşgal kuvvetlerinin çekilmesiyle, Maliki iktidarının merkezileşme
ve otoriterleşme eğilimi gösterdiği, kuzeydeki Kürt Yönetiminin ise merke-
zi hükümetten bağımsız hareket etmeye çalıştığı gözlenmiştir. Kerkük, Musul,
Selahattin ve Diyale bölgelerine Kuzey Irak’tan koparılmış bölgeler nazarıyla
bakan ve özellikle Kerkük’ü Kürtleştirmeye çalışan Kürt Yönetimine karşılık
merkezi hükümet, bu bölgeler üzerindeki otoritesini artırmaya ve bu bölgelerin
güvenliğini sağlamaya yönelik girişimlerde bulunmuştur. Merkezi hükümet, Kürt
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Yönetimi’nin Kuzey Irak’taki petrol ve doğal gaz kaynaklarının işletilmesi ve


ihraç edilmesi için diğer devletlerle anlaşmalar yapmasına tepki göstermiştir.
Irak’ta 2. Körfez Savaşı’yla birlikte ortaya çıkan ve ABD’nin çekilmesiyle
belirginleşen güç boşluğu Türkiye’yi doğrudan etkilemiştir. PKK terör örgü-
tü işgal döneminde Kuzey Irak’ta ve Kandil bölgesinde daha rahat faaliyet
göstermiş, bu dönemde toparlanıp güçlenerek Türkiye’ye karşı saldırılarını
artırmıştır. Savaş’ın yol açtığı otorite boşluğundan istifade eden terör örgütü
bu dönemde KCK sistemini kurarak devletleşme safhasına geçmeye teşebbüs
etmiş, Türkiye’ye karşı “devrimci halk savaşı” kurgusuyla saldırıya geçebile-
cek kadar imkân, kabiliyet ve özgüven kazanmıştır. Türkiye, işgal döneminde
ilk etapta Bağdat yönetimiyle, 2008’den itibaren ise Kürt Yönetimiyle iliş-
kilerini geliştirmiş, Türk şirketleri özellikle Kuzey Irak’ta önemli yatırımlar
gerçekleştirmeye başlamıştır. Türkiye, ABD’nin çekilmesinden sonra Kürt
Yönetimiyle kendi menfaatleri doğrultusunda tesis ettiği iyi ilişkileri sürdü-
rürken merkezi hükümetle sorunlar yaşamaya başlamıştır. Bağdat yönetimi,
Ankara’yı Irak’ın iç işlerine müdahale etmekle suçlamış, Türkiye’nin Kuzey
Irak’la yaptığı petrol anlaşmalarına tepki göstermiştir.

2. Körfez Savaşı’nın 10. yılında Irak’ta 2003’ten beri cari olan neredeyse bü-
tün problemler devam etmektedir. Merkezi hükümette etkili olan Şii unsurlar
ile kuzeydeki Kürtler arasındaki anlaşmazlıklar Irak’ın toprak bütünlüğünü
tehdit edebilecek gelişmeler doğurabilir. Türkiye, Irak’ın toprak bütünlüğü
çerçevesinde Kuzey Irak’la var olan iyi ilişkilerini sürdürmelidir. Türkiye’nin
Irak’ta Başbakan Maliki ile Eyad Allavi arasındaki siyasi rekabetin tarafı ha-
line gelmemesinde fayda vardır. Ankara, Irak’ta mezhep temelli politikalar-
dan uzak durmalı, merkezi hükümetle iyi ilişkiler geliştirmek için çaba sarf
etmelidir. Türkiye, Türkmenlere yönelik gerçekçi ve tutarlı bir yaklaşım ge-
liştirmeli ve bu yaklaşımı devlet politikası haline getirerek istikrarlı biçimde
uygulamalıdır. Türkmenlerin ortak bir teşkilat altında toplanmasına, ülkedeki
dengeleri isabetli bir şekilde kullanarak Irak siyasetinde etkin olmasına özen
gösterilmelidir. Türkiye Orta Doğu siyasetinin değişken yapısını dikkate ala-
rak gerek Irak’taki gerekse Kuzey Irak’taki dengelerin değişebileceğini göz
önünde bulundurmalı ve dış politika esnekliğini kaybetmemelidir.
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

1. GİRİŞ
Irak, coğrafi olarak Arap yarımadasının kuzeydoğusunda Mezopotamya
bölgesinde yer almaktadır. Ülkenin kuzey ve kuzeydoğusu dağlık arazilerle
çevrili iken güney ve batı bölgelerinde Suriye’nin güneyi, Ürdün ve Suudi
Arabistan’a uzanan step ve çöller bulunmaktadır. Kuzey ve kuzeydoğudaki
dağlık bölgeler dışındaki sınırlar büyük ölçüde düzlük arazilerden geçmekte-
dir. Irak’ın kuzeyde Türkiye, doğuda İran, güneydoğuda Kuveyt, güneyde Su-
udi Arabistan, batıda Suriye ve Ürdün’le sınırları bulunmaktadır. Genel coğraf-
yası bakımından bir kara devleti olan Irak güneydoğudaki Basra Körfezi’nde
yer alan dört liman üzerinden açık denizlere çıkma imkânına sahiptir. Fırat
ve Dicle nehirleri ile Büyük Zap, Küçük Zap ve Uzuym nehirlerinin geçtiği
Irak’ta tarıma elverişli geniş topraklar bulunmaktadır.

Şekil 1: Irak'ın Coğrafi Konumu

1
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Irak’ın en önemli zenginlik kaynağı ülkede bulunan petrol ve doğalgaz re-


zervleridir. Irak, tespit edilmiş 115 milyar varil petrol rezervi ile dünyadaki
en büyük ikinci petrol rezervine sahip ülkedir1. Irak’ın henüz ispatlanmamış
toplam petrol rezervinin ise 215 milyar varil civarında olduğu tahmin edil-
mektedir. OPEC üyesi olan Irak, petrol üretiminde dünyada dördüncü ülkedir.
Irak’ta 2012 yılında günlük petrol üretimi 3,4 milyon varil dolayında seyret-
miştir. Günlük ihraç edilen petrol ise 2,62 milyon varile ulaşmış durumdadır.
Uluslararası Enerji Kurumu’nun raporuna göre, Irak’ın 2020 yılında günlük
petrol üretiminin 6 milyon varilden fazla olacağı tahmin edilmektedir. Irak’ta
petrolün yanı sıra 3,2 trilyon metreküp kanıtlanmış doğalgaz rezervi bulun-
maktadır. Gerekli altyapının kurulması halinde Irak’ın yıllık doğalgaz üre-
timinin 22 milyar metreküp düzeyine yükselebileceği değerlendirilmektedir.
Irak hâlihazırda dünyada en fazla doğalgaz rezervine sahip 10. ülkedir.2

2012 verilerine göre Irak’ın nüfusu 32 milyon civarındadır. Etnik açıdan ba-
kıldığında Irak’ın toplam nüfusunun %70-73’ünü Araplar, %17-20’sini Kürt-
ler ve %8-10’unu Türkmenler oluşturmaktadır. Dini açıdan bakıldığında Irak
nüfusunun %97’si Müslümanlardan, %3’ü Hristiyanlardan (Süryani, Keldani,
Asuri ve diğerleri) oluşmaktadır. Müslüman nüfus içindeki mezhepsel dağılım
açısından bakıldığında Irak nüfusunun %60-65’ini Şiiler, % 30-35’ini Sünniler
oluşturmaktadır.3 Şii Araplar ağırlıklı olarak ülkenin güneyinde, Sünni Araplar
orta ve kuzeybatı bölgelerinde, Kürtler ve Türkmenler ise kuzeyde yaşamak-
tadır.

Irak’ta nüfusu 17-18 milyon civarında olan Şii Araplar ülkede çoğunluğu
oluşturmaktadır. Şiiler ABD işgalini büyük ölçüde kabullenmiş, Irak’taki yö-
netim sisteminin değişmesi ve Şiilerin iktidara gelmesine imkân tanıdığı için
işgal sürecine fırsat nazarıyla bakmıştır. Iraklı Şii gruplar işgal döneminde
Baas rejiminin devrilmesiyle devlet kademelerinde, orduda ve kolluk kuvvet-
lerinde etkili olmaya başlamış, Irak Yüksek İslam Konseyi’nin silahlı kanadı
Bedir Tugayları Irak güvenlik güçlerine entegre edilmiştir. Gerek 2005 ge-
rekse 2010 parlamento seçimlerini Şiilerin desteklediği partilerin yer aldığı
ittifaklar kazanmıştır. Parlamentoda çoğunluğu elde eden Şii ittifaklar kurulan
hükümetlerde ağırlıklı unsur olmuş, Irak siyasetine yön veren en etkili aktör

1 “Sadirat El Irak El Naftiya Tebluğ 2,565 Milyon Bermil Yawmiyyen,” [Irak’ın Petrol İhra-
catı Günlük 2,565 Milyon Varil], Erişim: 20 Aralık 2012,
http://www.bbc.co.uk/arabic/business/2012/09/120901_iraq_record_oil_exports.shtml.
2 Waleed Khadury, “Sarikat Amwal El-Naftul-Irak,” [Irak’ın Petrol Parasını Çalmak], Eri-
şim: 20 Aralık 2012, http://alhayat.com/OpinionsDetailssofa/462390.
3 Irak’ta etnik ve mezhepsel unsurların nüfusunun tespitine yönelik sağlıklı sayımlar yapılama-
dığı için bu unsurların nüfuslarına ait veriler ve toplam nüfus içindeki oranları kesin değildir.

2
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

konumuna gelmiştir. Irak’ta 2005 ve 2010 parlamento seçimlerinin ardından


hükümeti Şii ittifakın adayları İbrahim El Caferi ve Nuri El Maliki kurmuş,
2009’daki yerel seçimleri de Şii partiler önde tamamlamıştır.

Irak devletinin geleceğine ilişkin talep ve beklentiler açısından Şiileri tem-


sil eden siyasi aktörler çeşitlilik arz etmektedir. Iraklı Şii unsurlar içinde öne
çıkan aktörler; Şii Merci Ali El Sistani, Dava Partisi ve Hukuk Devleti İttifa-
kı lideri Nuri El Maliki, Milli Reform Hareketi ve Ulusal Irak İttifakı lideri
İbrahim El Caferi, Irak Uzlaşı Hareketi ve El Irakiye İttifakı lideri Eyad Alla-
vi, Irak Yüksek İslam Konseyi başkanı Ammar El Hekim, Sadr Akımı lideri
Mukteda El Sadr, Bedir Örgütü lideri Hadi El Amiri ve Irak İslami Fazilet
Partisi lideri Haşim Abdülhasan El Haşimi olarak ifade edilebilir.

Başbakan Nuri El Maliki Irak’ın toprak bütünlüğünü vurgulamakta, mer-


keziyetçi devlet yapısını savunmakta ve özellikle ABD çekildikten sonraki
dönemde merkezileşme eğilimi göstermektedir. İbrahim El Caferi’nin de Iraklı Şiilerin, İran
söylemleri arasında Irak’ın toprak bütünlüğü vurgusu öne çıkmaktadır. Eyad Şiiliği ile araların-
Allavi federal yapıya sıcak bakmakta ve Kürtlere yakın bir çizgide hareket daki farklılıklara ve
etmektedir. Mukteda El Sadr ilk etapta Irak’ın üniter bir devlet yapısına sahip Arap milliyetçiliğine
olması gerektiğini savunmuş, federatif yapıya ve kuzeyde özerk bir bölge- rağmen genel olarak
nin varlığına muhalefet etmiştir. Sadr, daha sonra Kürt Yönetimiyle diyaloga Tahran’ın nüfuzuna
girmiş, Irak’ın toprak bütünlüğünü müdafaa etmeye devam etmekle birlikte olumlu baktığı değer-
kuzeydeki özerk yönetimi kabullenmeye başlamıştır. Irak’ın güneyindeki Şii lendirilmektedir.
bölgelerinden destek alan Ammar El Hekim başkanlığındaki Irak Yüksek İs-
lam Konseyi ise kuzeyde Kürtlerin elde ettiği özerkliğe karşılık Şiilerin de
güneyde aynı statüye sahip olması gerektiğini öne sürmektedir.

Iraklı Şiilerin işgal döneminden itibaren İran’la yoğun bir etkileşime girdi-
ği gözlemlenmektedir. Şiilerin devlet idaresinde etkinliği arttıkça, İran’ın da
Irak siyaseti, ekonomisi ve dış politikası üzerindeki tesirinin güçlendiği mü-
şahede edilmiştir. Iraklı Şiilerin, İran Şiiliği ile aralarındaki farklılıklara ve
Arap milliyetçiliğine rağmen genel olarak Tahran’ın nüfuzuna olumlu baktığı
değerlendirilmektedir. Şii Arap aktörler arasında sadece Irak Uzlaşı Hareketi
ve El Irakiye İttifakı lideri Eyad Allavi’nin İran’ın ülkedeki artan nüfuzuna
muhalefet ettiği görülmektedir.

Nüfusu 6-7 milyon civarında olan Iraklı Sünni Araplar Şiilere göre azınlıkta
olmakla birlikte, Osmanlı döneminden beri orduda, bürokraside ve eğitimde
görev almış, Irak’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra ülkedeki en etkili ak-
tör olmuştur. Saddam döneminde Sünni Arap azınlık Baas Partisi kadrolarında
yer almış, Şii çoğunluklu Irak’ta yönetici unsur olma niteliğini sürdürmüştür.
Sünni Araplar Irak’ın işgali ile Baas iktidarının devrilmesi neticesinde Irak

3
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

siyasetindeki etkinliklerini yitirmiş, Şiilerin sayısal üstünlüğü karşısında zayıf


konuma düşmüştür. Eski gücünü yitiren Sünni Araplar arasından işgale karşı
silahlı direnişçi unsurlar çıkmış, Sünni Araplar ABD güdümünde tasarlanan
yeni Irak siyasetine ilk etapta mesafeli kalmıştır.

Sünni Araplar arasında öne çıkan aktörler; Ulusal Irak Topluluğu Genel Sek-
reteri ve Irak Parlamentosu Başkanı Usame El Nuceyfi, Irak Ulusal Diyalog
Cephesi Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Salih El Mutlak, Cumhurbaşkanı
Eski Yardımcısı ve Tecdid Kitlesi lideri Tarık El Haşimi ve Müstakbel Ha-
reketi lideri Rafi El İsavi olarak ifade edilebilir. Iraklı Sünni Araplarda aşiret
liderleri de temsil niteliğine sahiptir. Öne çıkan aşiretler Düleym, Şammar, El
Ubeyd ve El Cubur olarak sıralanabilir.

Sünni Arapların desteklediği siyasi aktörler işgal sonrası dönemde genel


olarak Irak’ın toprak bütünlüğüne vurgu yapmaktadır. Sünni Arapların destek-
Iraklı Kürtleri temsil lediği siyasi aktörlerin işgal döneminden itibaren Türkiye, Suudi Arabistan,
eden siyasi aktörler Katar ve Ürdün’le etkileşime girdiği görülmektedir. Sünni Araplar, işgal dö-
uluslararası düzeyde neminde Sünnileri hedef alan Şii militan grupları destekleyen İran’ın ülkede
artan nüfuzundan rahatsızdır.
Bağdat’tan bağımsız
hareket etmeye çalış- Nüfusu 5-6 milyon civarında olan Kürtler, 1990’lı yıllarda BM Güvenlik Kon-
maktadır. KDP Tür- seyi kararı ile Irak’ın kuzeyinde başlatılan uçuşa yasak bölge uygulaması sa-
kiye ile ilişkiler üze- yesinde ülkenin kuzeyinde fiili bir özerkliğe sahipti. Kürtlerin kuzeydeki fiili
rinden, KYB ise İran özerkliği, işgalin ardından yeni anayasa ile Irak’ta kurulan federal yapı içinde
çizgisinde bir bölgesel hukuki zemin kazanmıştır. Kuzeyde (Erbil, Dohuk ve Süleymaniye) sınırları
vizyon geliştirmiştir. yeni anayasa ile teminat altına alınmış özerk bir bölge elde eden Kürtler aynı
zamanda yasal statüde silahlı kuvvetlere de sahip olmuştur. 1990’lı yıllarda
birbiriyle savaşan Kürt unsurlar böylece işgal dönemiyle birlikte bir bütün
halinde kuzeyde federe bir yönetim altında toplanmış, Irak’ta Şii Araplardan
sonra en etkili unsur haline gelmiştir.

Kürtler, işgal öncesinde ve döneminde ABD ile yakın işbirliği içine girmiş,
kurulan yeni devlette cumhurbaşkanlığı, dışişleri bakanlığı ve genelkurmay
başkanlığı gibi önemli konumlara gelmiştir. Kürtçe yeni anayasada Arapça’nın
ardından Irak’ın ikinci resmi dili olarak kabul edilmiş, Irak’ta yer altı kaynak-
larından elde edilen gelirin %17’si Kürtlere tahsis edilmiştir. Kürtler bunun-
la birlikte işgal döneminde petrol rezervleri açısından oldukça zengin olan
Kerkük’e Kürt göçünü teşvik ederek bu kentin nüfus yapısını değiştirmeye
teşebbüs etmiştir. Kürtler Kerkük’ün demografik yapısını değiştirmek suretiy-
le bu kenti ele geçirmeye, böylece Irak petrollerinin yaklaşık %40’ını kontrol
etmeye çalışmaktadır.

4
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Irak Kürtleri içinde öne çıkan siyasi aktörler Mesut Barzani liderliğindeki
Kürdistan Demokrat Parti (KDP), Celal Talabani liderliğindeki Kürdistan
Yurtseverler Birliği (KYB), Noşirvan Mustafa liderliğindeki Değişim Hareke-
ti (GORAN), Muhammed Farac liderliğindeki Kürdistan İslam Birliği ve Ali
Bapir liderliğindeki Kürdistan İslami Cemaati olarak ifade edilebilir. Kuzey
Irak siyasetinde muhalefette bulunan Kürdistan İslam Birliği, Kürdistan İsla-
mi Cemaati ve 2009’da KYB’den ayrılan GORAN giderek güçlenmektedir.

Türkiye işgal döneminden itibaren Irak’ın kuzeyinde ekonomik nüfuzunu


artırırken, İran’ın Irak’ın geneli üzerindeki artan siyasi etkisi bu bölgede de
hissedilmektedir. İsrail’in ise çeşitli yollardan ülkenin kuzeyinde etkili olduğu
ve Iraklı Kürtlerle yakın ilişkiler tesis ettiği gözlemlenmektedir. Iraklı Kürtleri
temsil eden siyasi aktörler uluslararası düzeyde Bağdat’tan bağımsız hareket
etmeye çalışmaktadır. KDP Türkiye ile ilişkiler üzerinden, KYB ise İran çiz-
gisinde bir bölgesel vizyon geliştirmiştir. Irak’taki tartışmalı
bölgeler ve güvenlik
Irak’taki üçüncü temel unsur konumundaki Türkmenler 2.5-3 milyon civarın- bakımından sorunlu
dadır.4 Türkmenler, Telafer, Musul, Erbil, Altunköprü, Kerkük, Tuzhurmatu, olan bölgelerin çoğun-
Kifri, Karatepe, Hanekin, Mendeli ve Bağdat’ın güneydoğusunda bulunan
luğu Türkmen böl-
Bedre’ye kadar uzanan şerit üzerinde dağınık biçimde ikamet etmektedir.
geleridir. Bu nedenle
Irak’taki tartışmalı bölgeler ve güvenlik bakımından sorunlu olan bölgelerin
ABD’nin çekilme-
çoğunluğu Türkmen bölgeleridir. Bu nedenle ABD’nin çekilmesinden sonra
sinden sonra Irak’ta
Irak’ta yaşanan siyasi anlaşmazlık ve güvenlik sorunlarından en çok Türkmen
yaşanan siyasi anlaş-
bölgeleri zarar görmektedir. Özellikle son dönemde Türkmen bölgelerinde
mazlık ve güvenlik
şiddet eylemlerinin arttığı gözlemlenmektedir.
sorunlarından en çok
İşgal sürecinde Iraklı muhalif grupların toplantılarına katılsalar da Türkmen bölgeleri
Türkmenlerin ülkedeki gelişmelere hazırlıksız olduğu ve etkili bir siyasi zarar görmektedir.
teşkilat geliştiremediği görülmektedir. Etkili bir Türkmen siyasi teşkilatının
olmaması ve uluslararası kamuoyundan destek alınamaması Irak siyasetinde
Türkmenlerin etkisini zayıf kılmaktadır. Türkmenler, ABD işgalinden bu yana
hem Irak’taki siyasi dengelerden uzaklaştırılmakta hem de kendi içlerinde
önemli sorunlar yaşamaktadır. Türkmenler ekonomik ve askeri açıdan da za-
yıf konumdadır. Irak Türkmen Cephesi’ne (ITC) bağlı ve işgalden önce ku-
rulmuş olan güvenlik gücünün feshedilmesi bu nedenle yanlış bir adım olarak
değerlendirilebilir.

4 Irak makamları uzun süredir nüfus sayımı yapılmadığı için diğer etnik unsurların nüfusu
ile ilgili olduğu gibi Türkmenlerin nüfusu ile ilgili de net bir rakam vermemektedir. Özellikle
işgal döneminden sonra Türkmenlerin nüfusuna ilişkin farklı tahminlerde bulunulmakta, farklı
makam ve kuruluşlar muhtelif rakamlar vermektedir.

5
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

2. ABD’NİN ÇEKİLMESİNDEN ÖNCE IRAK

Irak’ta Mart 2003 döneminden ABD’nin çekildiği Aralık 2011 dönemine ka-
dar toplam 8 yıl 9 ay süren işgal sürecinde ve sonrasında dâhili şiddet din-
memiştir. İşgalin başladığı Mart 2003 tarihinden bugüne 100 binlerce Irak
vatandaşı hayatını kaybetmiş, milyonlarca vatandaş yurtiçinde ikamet değiş-
tirmek veya yurtdışına çıkmak zorunda kalmıştır.5 İşgalle birlikte Irak’ta ordu
ve kolluk kuvvetleri er-subay ve rütbe ayrımı yapılmadan lağvedilmiş, ancak
asayiş sağlanamamış ve ülke genelinde güvenlik boşluğu ortaya çıkmıştır. Bu
dönemde dış aktörlerin desteğiyle kurulan veya takviye edilen silahlı grup-
ların eylemleri ülkedeki şiddet ortamının sona ermesini engellemiştir. Ebu
Gureyb hapishanesindeki hadiseler ve Amerikan askerlerinin masum sivillere
zarar veren uygulamaları Irak’ta ve uluslararası kamuoyunda işgalin sorgulan-
masına neden olmuş, ABD karşıtlığını artırmıştır. İşgal döneminde toplumun
özellikle tıp, fizik, kimya, nükleer enerji ve petrol alanlarında yükseköğrenim
görmüş kesimlerini hedef alan tehditler ve seri suikastlar ise Irak’tan dışarıya
Yaygınlaşan yolsuz- doğru yoğun bir beyin göçüne neden olmuştur.
luklar altyapı çalış-
Bu dönemde Irak ekonomisi büyük zarar görmüş, ülkede petrol dışındaki
malarında mesafe
en önemli sektör olan tarımda üretim durma noktasına gelmiş, böylece dışa
alınmasını engellemiş,
bağımlılık belirgin biçimde artmıştır. Ülke genelindeki fakirlik ciddi ölçüde
elektrik, su, sağlık
artmış, daha önce %30 düzeyinde olan işsizlik oranı 2003-2009 döneminde
ve eğitim gibi temel
%50’nin üzerinde seyretmiştir. İşgalle birlikte “Baassızlaştırma” hedefi doğ-
kamu hizmetlerinin
rultusunda Baas Partisi’ne mensup tüm bürokratlar ile öğretmen ve doktorlar
halka ulaştırılması da dâhil diğer kamu çalışanları işten çıkarılmıştır. Yıllarca devam eden yaptı-
noktasında ciddi ek- rımlara ilave olarak işgalin başlattığı şiddet ortamı ve yükseköğrenim görmüş
sikliklere yol açmıştır. kitlenin (doktor, akademisyen, mühendis) hedef alınması neticesinde kamu
kurumları ve kamu hizmeti altyapısı tahrip olmuştur. Yükseköğrenim görmüş
kitlenin seri suikastlarla öldürülmesi veya ülkeyi terk etmek zorunda kalması,
Irak’ta devletin özellikle eğitim ve sağlık alanında sağladığı hizmeti çarpıcı
biçimde zayıflatmış, telafisi zor bir eksiklik meydana getirmiştir. Irak’ta elekt-
rik enerjisinin arzında da önemli sıkıntılar yaşanmıştır. İşgal döneminde ülke
genelindeki elektrik ihtiyacının ancak yarısını karşılayabilen Irak, başta İran
olmak üzere komşu ülkelerden elektrik enerjisi ithal etmeye, arz ve dağıtım
alanında yabancı şirketlerle anlaşmalar yapmaya başlamıştır.

5 Irak’ta Mart 2003 tarihinden bugüne meydana gelen can kayıpları ile ilgili farklı makam ve
kuruluşların açıkladığı muhtelif rakamlar bulunmaktadır. Bu nedenle işgalin başladığı günden
bugüne kadar geçen sürede hayatını kaybeden insan sayısına ilişkin net bir rakam tespit etmek
oldukça zordur.

6
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Irak’ta yeniden yapılanma döneminde idari yolsuzlukların oldukça yaygın-


laştığı değerlendirilmektedir. Yaygınlaşan yolsuzluklar altyapı çalışmalarında
mesafe alınmasını engellemiş, elektrik, su, sağlık ve eğitim gibi temel kamu
hizmetlerinin halka ulaştırılması noktasında ciddi eksikliklere yol açmıştır.
Bütçeden altyapı inşaatları için tahsis edilen kaynaklarla sahada gerçekleş-
tirilen projelerin değeri arasında çoğu zaman ciddi çelişkilere rastlanmıştır.
Irak’ta özellikle petrol gelirlerinin dağıtımında büyük oranda yolsuzluk ya-
pıldığı tahmin edilmektedir. Artan petrol gelirlerinin Irak’ın kalkınmasına ve
halkın refahına oldukça sınırlı düzeyde katkı sağladığı, toplumda dengesiz bir
zenginleşme olduğu ve bir kesim zenginleşirken diğer kesimlerin fakirleştiği
gözlenmiştir.

Irak’ta 1972’te enerji sektörünün kamulaştırılmasıyla ülkeyi terk etmek zo-


runda kalan Exxon Mobil, Chevron, BP, Total ve Shell gibi Batılı petrol dev-
leri işgalle birlikte Irak’a geri dönmüştür. Bu dönemde ülkedeki petrol yatak-
larında araştırma ve üretim yapan şirket sayısı hızlı biçimde artmış, Irak enerji
sektörüne Amerikalı, Avrupalı ve Rus şirketlerin yanı sıra Çin, Hindistan,
Malezya, Güney Kore ve Türkiye’den de şirketler dâhil olmuştur. İşgali mü-
teakip Irak enerji sektöründen en büyük payı ise Amerikan, İngiliz ve Fransız
şirketleri almıştır. Irak enerji sektöründe 2003 sonrasındaki hareketlilikle bir-
likte petrol üretimi ve ihracatı artmış, petrolden elde edilen gelir milli gelirin
yaklaşık %90’ına tekabül etmeye başlamıştır. Ancak petrol gelirlerindeki bu
artış, Irak toplumunun refahına oldukça sınırlı düzeyde katkı sağlamıştır. Irak-
lılardan ziyade kendi ülkelerinden getirdikleri vasıflı işçileri istihdam eden ya-
bancı şirketlerin petrol sektöründeki yatırımları Irak’taki işsizliğin azalmasına
hizmet etmemiştir.

Irak’ta işgalin yol açtığı güvensizlik ortamı, ekonomik problemler ve petrol


sektöründeki dışa bağımlı hareketliliğe nazaran siyasi alandaki yapılanma
süreci yeni sorunlar doğurmakla birlikte nispeten daha istikrarlı gelişmiştir.
İşgal kuvvetleri, Irak’ta devrilen Baas rejimi yerine ülkeyi geçici olarak yö-
netmek ve yeniden yapılanma sürecini koordine etmek üzere ilk etapta çok
uluslu Geçici Koalisyon İdaresi’ni kurmuştur. ABD’nin Irak’a atadığı sivil
yönetici Paul Bremer başkanlığında kurulan Geçici Koalisyon İdaresi, ülke-
nin yeniden yapılanması kapsamında oldukça geniş yetkilere sahip olmuştur.
Geçici Koalisyon İdaresi’nin yönetiminde Irak’taki devlet yapısı ve güvenlik
sistemi büyük ölçüde Şii Arapların denetimi altına girmiş, Kürtlere ülkenin
kuzeyinde ve Kerkük’te serbestlik sağlanmıştır.

İşgal döneminde Iraklılardan oluşan ilk temsili organ Geçici Koalisyon

7
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

İdaresi’nin denetiminde hareket edecek şekilde 13 Temmuz 2003’te Irak Ge-


çici Konseyi adı altında tesis edilmiştir. Irak Geçici Konseyi ülkedeki etnik ve
mezhepsel dağılım esas alınarak 25 üyeli olarak tasarlanmış, Konsey’de 13
Şii, 5 Sünni, 5 Kürt, 1 Türkmen ve 1 Hıristiyan üye yer almıştır. Konsey’in
çalışmaları ile devam eden yeniden yapılanma kapsamında 2004 yılında ge-
çici anayasa, 2005 yılı içinde ise daimi anayasa referanduma sunulmuş ve
iki adet parlamento seçimi gerçekleştirilmiştir. İşgal altındaki Irak’ta üçüncü
parlamento seçimleri 2010 yılında yapılmıştır. 2005’teki iki parlamento seçi-
minde olduğu gibi 2009’daki yerel seçimler ve 2010’daki seçimlerde de Şii
Arapların desteklediği siyasi ittifaklar seçimi kazanmıştır.

Irak’ın geçici anayasası 9 Mart 2004 tarihinde ilan edilmiştir. Geçici anayasa-
da, federatif yapı, Kerkük meselesi, seçim sistemi ve yerel yönetimlerin yetki-
leri konularında ve genel olarak azınlığın çoğunluk üzerindeki hâkimiyetinin
engellenmesine yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Geçici Irak anayasasına
Şii-Sünni Araplar, Türkmenler ve Süryaniler tepki göstermiş, geçici anaya-
sa 25 üyeli Irak Geçici Konseyi’nin 13 üyesinin çekincesiyle onaylanmıştır.6
Geçici anayasanın ardından, özellikle Şii Arapların çekince koyduğu konu-
larda değişiklikler yapılarak daimi anayasa hazırlanmış ve 15 Ekim 2005’te
referanduma sunulmuştur. Irak Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu yetkilileri,
18 eyaletten alınan sonuçlara göre anayasanın onaylandığını beyan etmiştir.
Sünni Arapların ve Türkmenlerin çoğunluğunun “hayır” oyu kullandığı refe-
randumda katılım oranı %63 düzeyinde gerçekleşmiş, anayasa toplamda %21
“hayır”, %78 “evet” oyu ile kabul edilmiştir.7

Irak yeni anayasanın kabulü ile federal devlet yapısı kazanmış, kuzeyde ken-
dine ait güvenlik gücü bulundurma hakkına sahip özerk bir Kürt bölgesi oluş-
turulmuştur. Irak devlet yapısının ve siyasetinin yeniden yapılandırıldığı, çok
partili demokratik seçimlerin yapıldığı bu dönemde Şii Araplar merkezi hükü-
mette, Kürtler ise kuzeyde baskın unsur haline gelmiştir. 2005 yılı Ocak ayın-
daki ilk parlamento seçimlerini protesto eden Sünni Araplar ise Irak siyasetin-
de marjinal konuma düşmüştür. Böylece Şii Araplar ve Kürtlerin etkili olduğu
ve Sünni Arapların büyük ölçüde dışlandığı bir Irak siyaseti ortaya çıkmıştır.
Daimi anayasa, ABD’nin güdümünde Şii Araplar ve Kürtlerin menfaatleri ön
planda tutularak hazırlanmış, Irak halkının bütününe hitap eden toplumsal bir
sözleşme hüviyeti kazanamamıştır. Yeni anayasanın yürürlüğe girmesiyle ve

6 Cüneyt Mengü, “İşgal Sonrası Irak’ın Yapılanmasına Dair Tasarılar,” KÖKSAV, Erişim: 27
Aralık 2012, http://www.koksav.org.tr/ebulten/nisan2008/080429_hk_cmengu.html.
7 İlan Necah El-İstifta Ala El-Dustur El-Iraky [Irak Anayasası Üzerindeki Referandumun
Başarılı Olduğu İlan Edildi], Erişim: 20 Ocak 2013, http://www.alwasatnews.com/1146/news/
read/500479/1.html.

8
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

federal devlet yapısına geçişle Bağdat merkezi yönetimi ile bölgesel ve yerel
yönetimler arasında anlaşmazlıklar çıkmış, petrol gelirlerinin paylaşımı ve ih-
tilaflı bölgeler konusu Irak siyasetini meşgul etmeye başlamıştır.

Irak Anayasası incelendiğinde ön plana çıkan ilk ihtilaflı konu 4. madde ile
ilgilidir. 4. maddenin 1. fıkrasına göre Arapça ve Kürtçe Irak Cumhuriyeti’nin
resmi dilleridir. Türkmenlerin Irak’ın üçüncü kurucu unsuru olmasına rağmen
Türkmence bu maddeye dâhil edilmemiştir.8 Federal makamların görev alan-
larını düzenleyen 109. madde Irak’ta anlaşmazlık doğurmaktadır. 109. madde-
ye göre federal makamlar Irak’ın birliğini, bütünlüğünü, bağımsızlığını, ege-
menliğini ve demokratik federal düzenini korur. Bu maddedeki yetki alanına
ilişkin belirsizlik, Bağdat’taki merkezi hükümetle Kuzey Irak Yönetimi’nin
görev ve yetki alanlarının taksiminde sorunlar doğurmaktadır.

Anayasada petrol ve doğalgaz satışını ve gelirini düzenleyen 111. ve 112.


maddelerle federal makamların görev alanı dışında kalan yetkileri düzenleyen
115. madde Bağdat’la Erbil arasında uyuşmazlık sebebidir. Bağdat, ülkede
çıkarılan petrol ve doğalgazın tüm Iraklılara ait olduğunu ifade eden 111.
maddeye dayanarak merkezi hükümetin izni olmadan yapılan anlaşmalarının
geçersiz olduğunu beyan etmektedir. 112. madde ise federal hükümetin petrol
ve doğalgaz kaynaklarını bölgesel hükümet ve valiliklerle birlikte yönetmesi
gerektiğini ifade etmektedir. 115. maddede ise federal otoritenin görev alanı
içerisinde sayılmayan bütün yetkiler bölgelere ve bir bölgeye dâhil olmayan
vilayetlere verilmiş, anlaşmazlık halinde bölge ve vilayet yasalarının geçer-
li olduğu belirtilmiştir. Erbil, 115. maddeye dayanarak Kuzey Irak bölgesine
özel petrol yasası çıkarmıştır.9

Irak’ta yeni anayasanın, merkezi yönetim ile bölgesel ve yerel yönetimler


arasındaki enerji gelirlerinin paylaşımına ilişkin anlaşmazlıklarla birlikte or-
taya çıkardığı diğer bir temel problem ihtilaflı bölgelerdir. Anayasanın 140.
maddesinde düzenlenen ihtilaflı bölgeler başta Kerkük olmak üzere Musul,
Selahattin ve Diyale vilayetine bağlı bölgeleri kapsamaktadır. Irak Kürt-
leri, bu bölgelere Kuzey Irak Yönetiminden koparılan bölgeler nazarıyla
bakmaktadır. Ancak nüfus yapısına bakıldığında bu bölgelerde Türkmenlerin
yoğun biçimde yerleşik olduğu görülmektedir.

8 Ancak anayasada Irak halkının, mevcut eğitim kuralları çerçevesinde devlet okullarında
çocuklarına Türkmence, Asurice ve Ermenice gibi anadillerde eğitim yapma hakları güvence
altına alınmıştır. Türkmenlerin yoğun olduğu yerlerde, Türkmence eğitim dili olabileceği gibi
kamu kurumlarında da kullanılabilecektir.
9 İlgili madde için bkz: Irak Anayasası, Erişim: 20 Aralık 2012, http://parliament.iq/Ira-
qi_Council_of_Representatives.php?name=singal9asdasdas9dasda8w9wervw8vw854wvw5w
0v98457475v38937456.

9
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Şekil 2: Vilayetlere Göre İhtilaflı Bölgeler

Zengin petrol yataklarına sahip ve Irak’ta Türkmenlerin en yoğun yaşadığı


kentlerden biri olan Kerkük, işgal dönemindeki gelişmelerden dolayı ihtilaf-
lı bölgeler arasında öne çıkmaktadır. Kuzey Irak Yönetimi, Kerkük üzerinde
hak iddia etmekte, kentteki mülki idareye hâkim olmaya ve nüfus dengesi-
ni Kürtler lehine değiştirmeye çalışmaktadır. Saddam döneminde Kerkük’e
getirilen Arap nüfusun şehirden çıkarılmasını talep eden Kürtler, Kerkük’ün
Kuzey Irak’a bağlanmasıyla birlikte Irak petrollerinin %40’ını kontrol etmeyi
amaçlamaktadır. ABD desteği, ülkedeki güç boşluğu ve zayıf merkezi hükü-
Barzani ve Talabani, met Kuzey Irak Kürt Yönetiminin işgal döneminde Kerkük’e yönelik izlediği
Kuzey Irak kamuo- bu strateji doğrultusunda hareket etmesine imkân tanımıştır.
yunda Kerkük mese-
lesini Kürt halkının Nitekim Irak’ın işgaliyle birlikte Kürtler, şehre girerek tapu ve nüfus kayıtla-
milli mücadelesi rının tutulduğu önemli devlet dairelerini yağmalamış, demografik yapıyı de-
haline dönüştürmeye ğiştirmek amacıyla kuzeyden kademe kademe getirilen 700 bin civarındaki
çalışmaktadır. Kürt nüfusu kente yerleştirmiştir. Kerkük’ün 2003 öncesinde 850 bin civarın-
da olan nüfusu böylece bugün yaklaşık 1,5 milyona yükselmiş durumdadır.
Kerkük’ün mevcut nüfus yapısı dikkate alındığında, Kütlerin kentteki nüfu-
sun %50’den fazlasını oluşturduğu tahmin edilmektedir. 2003 Nisan ayından
itibaren Kürtlerin Kerkük›teki devlet dairelerinde ve güvenlik güçlerinde en
etkili unsur olduğu gözlemlenmiştir. Nitekim Kerkük, Kürt siyasetçiler ara-

10
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

sında da rekabete neden olmuş, hangi Kürt partisinin Kerkük’ü kontrol edece-
ği konusu Kürt iç siyasetine etki etmiştir.10

Kürtler, Kerkük’ü kuzeydeki Kürt Yönetimine bağla-


Kerkük’ün Statüsü ve İdaresi
maya çalışsa da, bölgesel konjonktür ve kentin toplum-
sal ve kültürel yapısı buna müsaade etmemiştir. Nite- Anayasanın 140. maddesinde
kim Kerkük sadece Kürtler için değil Irak’ta bulunan normalleşme, nüfus sayımı ve
diğer unsurlar için de önemli bir şehirdir. Kerkük’te referandumdan oluşan üç aşamalı bir
yerlerinden edilmiş olan Türkmen nüfus, şehirdeki süreç tasarlanmış, referandumun 31
mevcudiyetini kabul ettirmeye çalışmaktadır. Bu ne- Aralık 2007 tarihine kadar yapılması
planlanmıştır. Ancak bu madde
denle Kürtler ve Türkmenler arasında gerginlik devam
Irak’ın iç dinamikleri elverişli
etmektedir. Ancak Kürtler, her mahfilde Kerkük’ün bir olmadığından zaman aşımına
Kürt kenti olduğunu iddia etmekte, bu doğrultuda ha- uğramıştır.
reket etmeye devam etmektedir. Bilhassa Barzani ve
Talabani, Kuzey Irak kamuoyunda bu söylemi canlı tu- Temmuz 2008’de Kerkük’ün idari
tarak Kerkük meselesini Kürt halkının milli mücadelesi yapısına ilişkin çıkarılan yasanın
23. maddesinde, Kerkük’ün idari
haline dönüştürmeye çalışmaktadır. Kürt Yönetiminin
dağılımının; % 32 Kürt, % 32
bu tutumu kentte rahatsızlık ve istikrarsızlık doğur- Türkmen, % 32 Arap ve % 4 kentte
makta, etnik gerilime sebep olmaktadır. yaşayan diğer etnik gruplar arasında
paylaştırılması kararlaştırılmıştı.
Kerkük artık hem bölgesel hem de uluslararası bir me- Fakat Kürtler, bu maddeye itiraz
sele haline gelmiştir. Bu nedenle Kerkük, Kürtlerin ge- ederek 28 Temmuz 2008 tarihinde
rek Irak’taki diğer unsurlarla (Araplar ve Türkmenler) Kerkük’te protesto düzenlemiş, Irak
gerekse diğer devletlerle (Türkiye ve ABD) ilişkile- Türkmen Cephesi’nin karargâhına
rinde belirleyici bir faktördür.11 Türkiye yakın zamana saldırıda bulunmuştur. Hâlihazırda
kadar Kerkük meselesini Irak’taki “kırmızı çizgisi” Kerkük’te idari yapının % 65’i
Kürtlerin denetimindedir.10
olarak görmüştür. Bu nedenle Kerkük’ün Türkiye, Irak
Kürtleri ve Türkmenler arasında önemli bir mesele ola-
rak kalmaya devam edeceği değerlendirilmektedir.

Irak 7 Mart 2010 tarihindeki üçüncü parlamento seçimlerine, federal yapıda


ortaya çıkan yetki alanları, petrol gelirlerinin paylaşımı ve ihtilaflı bölgeler
üzerindeki anlaşmazlıklar ve etnik/mezhepsel unsurlar arasında devam eden
güç mücadelesi gölgesinde girmiştir. Irak nüfusunun 2010 yılına ait verilere
göre 32 milyon 300 bine yükseldiği dikkate alınarak 7 Mart seçimlerinde mec-
listeki milletvekili sayısı 275’ten 325‘e yükseltilmiştir. Katılım oranının %63

10 Ali Semin, Türkiye’nin Bağdat, Necef ve Erbil Üçgeninde Irak Politikası, 9 Nisan 2011,
http://www.bilgesam.org/tr/index.php?option=com_content&view=article&id=1007:tuerkiye
nin-badat-necef-ve-erbil-uecgeninde-irak-politikas&catid=77:ortadogu-analizler&Itemid=150
Erişim:15.01.2013.
11 Aram Rafaat, “Kirkuk: The Central Issue of Kurdish Politics and Iraq’s Knotty Problem”,
Journal of Muslim Minority Affairs, 28 2 (2008): 253-254.

11
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

düzeyinde gerçekleştiği seçimlerde partilerden ziyade partilerin oluşturduğu


ittifaklar yarışmıştır.

7 Mart seçimleri 2005 yılında yapılan iki seçimden farklı bir şekilde gerçek-
leşmiştir. 2005 yılının Ocak ve Aralık ayında düzenlenen seçimler “kapalı
liste” sistemiyle gerçekleşmişti. 7 Mart seçimlerinde “açık liste” sistemi kul-
lanılmış ve daha şeffaf bir seçim gerçekleşmiştir. Kapalı listede seçmenler
sadece istedikleri partinin listesine oy verirken açık lis-
7 Mart 2010 Seçim Sonuçları tede ise seçmenler istedikleri adaya oy verme imkânına
-Eyad Allavi liderliğinde laik kavuşmuştur. Bu durumu Araplar ve Türkmenler des-
Şiilerin, Sünni Arapların, milliyetçi teklemiş, ancak Kürtler önceki seçimlerdeki gibi bü-
Arapların ve Irak Türkmen yük bir kitleyle meclise girememe ihtimalinden dolayı
Cephesi’nin oluşturduğu El Irakiye açık liste sistemine karşı çıkmıştır.
listesi 91,
Kerkük meselesi 7 Mart seçimlerinde anlaşmazlık do-
-Şii lider Başbakan Nuri el ğurmuş, kentte dikkate alınacak seçmen kütükleri ko-
Maliki’nin kurduğu Kanun Devleti
nusu üzerinde bir mutabakat geliştirilememiştir. Seçim-
listesi 89,
lerde Türkmenler ve Arapların Kerkük’teki oylamada
-Eski Irak Başbakanı ve Reform 2004 ve 2005 yıllarına ait seçmen kütüklerinin esas
Hareketi lideri İbrahim Caferi›nin alınması yönündeki talepleri kabul edilmemiştir. Buna
Başkanlığında Irak Yüksek İslam karşılık, Kürtlerin 2003 yılından beri Kerkük›e yerleş-
Konseyi Ammar El Hekim›in de
tirdikleri Kürt nüfusun Irak Yüksek Seçim Kurulu›nca
bulunduğu Irak Ulusal İttifakı (Şii)
70, 2010 seçmen kütüğüne kaydedilmiş olması rahatsızlık
meydana getirmiştir.12
-Kürdistan listesi (KDP-KYB) 43,
7 Mart seçimlerinin ardından Irak’ta siyasi taraflar
-Değişim Hareketi (Kürt Değişim- arasındaki çekişme ve güç mücadelesi nedeniyle yeni
Tağir) 8, hükümetin kurulması on ay sürmüştür. Bu süre neti-
-Irak Uzlaşı Cephesi 6, Irak Birlik cesinde Bağdat hükümeti, 21 Aralık 2010 tarihinde
İttifakı 4, Kuzey Irak Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani’nin
girişimiyle Erbil Konferansı Anlaşması adı altında uz-
-Kürdistan İslam Birliği 4 ve laşmaya varıldığını açıklamıştır. Uzlaşma, Irak’ı bü-
Kürdistan İslami Cemaati 2 sandalye
yük ölçüde temsil eden dört siyasi ittifak -Şii ağırlıklı
kazanmıştır.12
Hukuk Devleti Listesi, Şii ağırlıklı Irak Ulusal Listesi,
Şii ağırlıklı ve Türkmenleri de içeren El Irakiye Listesi
ve Kürt Listesi- ara- sında gerçekleşmiştir. Uzlaşmanın ardından merkezi
hükümet Hukuk Devleti Listesi lideri Nuri El Maliki başkanlığında kurulmuş
ve Maliki ikinci kez başbakan olmuştur. Şii Araplar böylece 2003 sonrasında

12 Kaimet Allavi Tahtel El-Mawku Ewwel Fil-İntihabat El-Irakiye (Allavi’nin Liste-


si Irak Seçimlerinde İlk Sıraları Oluşturuyor), http://www.bbc.co.uk/arabic/middlee-
ast/2010/03/100326_iraq_results_tc2.shtml,Erişim, 22.01.2013.

12
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

fiilen başlayan ve 2005 yılındaki seçimlerle hukuki zemin kazanan iktidarları-


nı korumaya devam etmiştir.

Irak; 1968’den beri iktidarda bulunan Baas Partisi ve 1979’dan beri iktidarda
bulunan Saddam Hüseyin’in devrilmesi, Şii Arapların devlet kademelerinde,
güvenlik güçlerinde ve merkezi hükümette baskın unsur haline gelmesiyle
İran’ın etki alanına girmeye başlamıştır. Ordu ve polisin lağvedildiği, kamu ku-
rumlarının işlemez hale geldiği ülkede ortaya çıkan güç boşluğunu büyük ölçü-
de İran’ın doldurmaya çalıştığı gözlemlenmiştir. ABD işgaliyle birlikte Irak’ın
iç siyaseti, ekonomisi ve dış politikası üzerindeki nüfuzu belirginleşen İran’ın
Orta Doğu’da bölgesel bir güç olma potansiyeli artmıştır.

Irak’ta Eyad Allavi dışında Şii Araplar arasında öne çıkan siyasi aktörler ül-
kedeki İran nüfuzuna olumlu yaklaşmaktadır. Geçmişte belirli dönemlerde
İran’da yaşamış olan Başbakan Nuri El Maliki, Sadr Akımı lideri Mukteda Es
Sadr ve Ammar El Hekim, Tahran’la güçlü ilişkilere sahip Şii liderlerdir. İran,
Şii Araplar üzerindeki etkisini kullanarak Irak iç siyasetini yönlendirebilmek-
te, belirli siyasi partilere finansal destek sağlamak suretiyle seçimlerin sonucu-
nu etkileyebilmektedir. İranlı karar mercileri, Irak iç siyasetinde arabuluculuk
girişimlerinde bulunmakta, özellikle Şii Araplar arasındaki anlaşmazlıkların
çözüme kavuşturulmasında devreye girebilmektedir. İran’ın Kuzey Irak
Yönetimi üzerinde de siyasi nüfuz sahibi olduğu, özellikle KYB ve GORAN
üzerinden Kürt iç siyasetini etkileyebildiği gözlemlenmektedir.

2003 sonrasında İran’ın Irak ekonomisi üzerinde etkinliğini artırdığı


görülmektedir. İki ülke bu dönemde çok sayıda ekonomik işbirliği anlaşması
imzalamış, İran Irak’taki yeniden yapılanma sürecinde önemli rol oynamıştır.
2005 yılında serbest ticaret anlaşması imzalayan iki ülke arasındaki ticaret hac-
mi 2003’ten 2013 yılına kadar yaklaşık 10 kat artarak 12 milyar dolar düzeyi-
ne çıkmıştır. İki ülke 2008 yılında Vasıt, Maysan ve Süleymaniye’de 3 serbest
bölge oluşturmayı kararlaştırmıştır. 2003 sonrası dönemde İranlı girişimciler
Necef ve Kerbela’daki kutsal mekânların turizm potansiyelini değerlendirmek
için Irak’ta otelcilik alanında önemli yatırımlar gerçekleştirmiştir.13 İranlı ban-
kalar 2010’da Irak finans sektörüne girmiş ve gerek Merkez Bankasından ge-
rekse piyasalardan İran’a dolar transfer etmeye başlamıştır. İran, Irak’taki finans
yatırımları vasıtasıyla nükleer programından dolayı maruz kaldığı yaptırımları
fiilen devre dışı bırakmaya çalışmaktadır. İran, Irak’a doğalgaz, elektrik enerjisi
ve petrol ürünleri ihraç etmektedir ve Irak’ta çeşitli alanlarda projeler gerçek-
leştiren İranlı şirket sayısı istikrarlı biçimde artmaktadır. İran, son dönemde ise

13 Telat Bunuk İraniya Tumarıs Fil-Irak [Üç İran Baskası Irak’ta İş Görüyor], Erişim: 30
Aralık 2012, http://www.alnajafnews.net/najafnews/news.php?action=fullnews&id=70416.

13
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Irak’ın güneyindeki enerji kaynakları üzerinde söz sahibi olmaya başlamıştır.

İran’ın nüfuzu, Irak’ın dış politikasına da yansımıştır. 2003 sonrası dönemde


Bağdat’ın, İran’ın Irak üzerindeki etkisinden rahatsız olan Körfez ülkeleriyle
ilişkileri sınırlı düzeyde kalmıştır. Irak’ın Suriye krizindeki tutumu süreç için-
de giderek İran çizgisine yaklaşmıştır. Suriye krizine yaklaşımını ilk etapta bu
ülkedeki Iraklı mültecilerin güvenliğini göz önünde bulundurarak belirleyen
Maliki iktidarı, halkın taleplerinin dikkate alınması gerektiğini beyan etmekle
birlikte olası bir dış müdahaleye karşı çıkmıştır. Ancak Suriye’deki mültecile-
rin büyük ölçüde Irak’a geri dönmesine rağmen, Maliki iktidarı Esed rejimini
dolaylı biçimde desteklemeye başlamıştır. Irak, Arap Birliği’nin Suriye’nin
üyeliğini askıya aldığı kararda çekimser kalmış, Suriye’ye karşı başlatılan
ekonomik yaptırım kararlarına muhalefet etmiş ve İran’dan Suriye’ye silah
sevkiyatına hava sahasını açmıştır. Son dönemde ise Irak’taki Şii silahlı grup-
ların Özgür Suriye Ordusu’na karşı savaşmak üzere Suriye’ye geçtiği basına
yansımıştır.14

İşgalle birlikte Baas rejiminin devrilmesi Tahran yönetiminin Irak’ın iç si-


yaseti, ekonomisi ve dış politikası üzerindeki etkisini artırmasına imkân ta-
nırken Orta Doğu’daki güç dengelerinin İran lehine değişmesine hizmet et-
miştir. Baas Partisi’nin denetimindeki Irak ordusunun dağıtılması İran’ın böl-
gede askeri açıdan serbest hareket etmesine zemin hazırlamıştır. Saddam’ın
devrilmesi, bölgede İran’ı dengelemeye çalışan önemli bir aktörü devre dışı
bırakmış, Tahran’ın Şiilik üzerinden yayılmacı politikalar izlemesine elve-
rişli şartlar meydana getirmiştir. Nitekim 2003 sonrasında Irak’ta Şii Arap-
ların etkili olduğu bir devlet yapısı ortaya çıkmış, İran, Tahran-Bağdat-Şam-
Hizbullah hattında tesis etmeye çalıştığı Şii hilali projesinde mesafe almıştır.
İran bu kapsamda Irak’ta Şii Araplar, Suriye’de Nusayri azınlık ve Lübnan’da
Hizbullah üzerindeki tesirini artırmaya başlamış, Orta Doğu’da Türkiye’nin
güneyi boyunca uzanan bir etki alanına sahip olmuştur.

İran’ın bölgesel bir güç olarak öne çıkmasına imkân tanıyan Irak işgali, aynı
zamanda İsrail’in menfaatlerine hizmet eden bir Orta Doğu jeopolitiği ortaya
çıkarmıştır. İsrail’in kendi güvenliğine tehdit olarak gördüğü Saddam rejimi
devrilmiş, Irak’ın İsrail’i yakın gelecekte tehdit edebilecek güçlü bir aktöre
dönüşme ihtimali asgari seviyeye inmiştir. İşgal döneminde Musul-Hayfa
petrol boru hattının açılması gündeme gelmiş, Tel Aviv Kerkük petrollerinin
Ürdün üzerinden İsrail’e nakledilmesine olanak tanıyacak bu boru hattına iş-

14 “Irak Ordusu Suriye Ordusuna Yardım Ederek Sınırdaki Teröristleri Bombaladı,” Erişim:
6 Mart 2013, http://www.suriyegercekleri.com/2013/03/03/irak-ordusu-suriye-ordusuna-yar-
dim-ederek-sinirdaki-teroristleri-bombaladi/.

14
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

lerlik kazandırmaya yönelik projeler üzerinde durmaya başlamıştır. 2. Kör-


fez Savaşı’yla birlikte İsrailli şirketlerin Irak pazarına girdiği, İsrail’in Iraklı
Kürtlerle yakın ilişkiler geliştirdiği ve Peşmerge kuvvetlerine askeri eğitim
sağladığı gözlenmiştir.

3. ABD’NİN ÇEKİLMESİ SONRASINDAKİ


GELİŞMELER
ABD-Irak arasında 17 Kasım 2008 tarihinde imzalanan “Güvenlik Antlaşma-
sı” (SOFA- Status of Forces Agreement) kapsamında Obama yönetimi, askeri
güçlerinin 31 Aralık 2011 tarihine kadar tamamen Irak’tan çekilmesini taahhüt
etmiştir.15 15 Aralık 2011 tarihinde de dönemin ABD Savunma Bakanı Leon
Panetta, başkent Bağdat’ta düzenlenen törenle Amerikan bayrağını indirerek
askerlerin çekilmeye başladığını ve işgalin bittiğini açıklamıştır. İran, Irak’ta Şii Arap-
ABD’nin çekilmesiyle Irak’ta kısa süre içinde siyasi istikrarsızlık emareleri lar, Suriye’de Nusayri
baş göstermiş, Şiiler lehine değişen devlet yapısı ve güç dengeleri iktidardaki azınlık ve Lübnan’da
aktörlerin tutumuna yansımıştır. Sünni Arap azınlığın yönetimine son veren Hizbullah üzerinde-
işgal dönemi, Şii Arap çoğunluğun desteklediği aktörlerde otoriterleşme te- ki tesirini artırma-
mayülünü beslemiştir. ABD’nin çekilmesiyle, Maliki iktidarının merkeziyetçi ya başlamış, Orta
ve otoriter eğilimi belirginleşmiş, Irak siyasetinde krizlere yol açmaya başla- Doğu’da Türkiye’nin
mıştır. güneyi boyunca uza-
nan bir etki alanına
İlk etapta Irak’ın Eski Başbakanı Şii asıllı laik politikacı Eyad Allavi liderli-
sahip olmuştur.
ğindeki El Irakiye İttifakı, kendi bünyesindeki 82 milletvekilinin parlamento
üyeliklerini askıya almış, bu milletvekilleri arasında bakan konumunda olan
vekillerin de Bakanlar Kurulu toplantılarına katılmaması yönünde karar almış-
tır.16 Aralık 2011’de Başbakan Maliki’nin emri üzerine Irak Cumhurbaşkanı
Eski Yardımcısı Sünni Arap Tarık El Haşimi’ye gizli suikast timleri kurduğu
gerekçesiyle yurtdışına çıkış yasağı getirilmiş ve Haşimi hakkında tutuklama
kararı çıkarılmıştır. Bu süreçte İstanbul’da ikamet etmeye başlayan Haşimi,
2012 yılının Mayıs ayında hakkında başlayan gıyaben yargılama sürecinin
sonucunda idam cezasına çarptırılmıştır.17

15 “İttifakiye El-Emniye Beynel-Irak Wel-Wilayet El-Muttahide El-Amrikiyye Bi-Şain El-


İnsihap,” [Irak ve Amerika Birleşik Devletleri Arasındaki Çekilme Antlaşması], Erişim: 25
Ocak 2013,http://www.cabinet.iq/PageViewer.aspx?id=8.
16 “El-Kaime El-Irakiye Tukarır Tarıd Sitte Men EL-Nuwabiha,” [El Irakiye Listesi Altı Mil-
letvekilinin İhracını Tekrar Gündeme Getirdi], Erişim: 20 Ocak 2013, http://www.4newiraq.
com/news/?sid=22458.
17 “Haşimi’ye İdam Kararı”, Habertürk, 22 Ocak 2013, http://www.haberturk.com/dunya/
haber/774993-hasimiye-idam-karari.

15
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Aralık 2012’de Sünni Maliye Bakanı Rafi İsavi’nin


Irak Anayasası’na Göre evine ve Bakanlık’taki ofisine Irak güvenlik güçlerince
Başbakandan Güvenoyu baskın yapılmıştır. Korumaları ve yardımcıları tutukla-
Çekilmesi nan İsavi, baskının Sünni aktörleri sindirmeye yönelik
siyasi amaçlı olduğunu beyan etmiş, ülkedeki diğer
Irak Anayasası başbakandan
güvenoyunu çekme yetkisini Sünni liderler de benzer açıklamalar yapmıştır. Baskın,
cumhurbaşkanına ve parlamentoya Sünni Arapların yoğun olarak yaşadığı yerlerde göste-
vermektedir. Anayasanın 61. rilerle protesto edilmiş, ülke genelinde siyasi krize dö-
maddesinin b bendinin 1. fıkrasına nüşmüştür.
göre cumhurbaşkanı, başbakandan
güvenoyunu çekmek için doğrudan 2006’da iktidara geldikten sonra ilk etapta diğer Şii Arap
parlamentodan talepte bulunur. 61. liderleri zayıflatmaya çalışan Maliki’nin, ABD’nin çe-
maddenin b bendinin 2. fıkrasında kilmesinin ardından özellikle Sünni aktörlere karşı
ise, parlamento’nun 1/5’nin (Irak
“terörizm” ithamıyla baskı politikası başlattığı gö-
parlamentosunda 65 milletvekili
sayısına tekabül etmektedir) isteği rülmektedir. Maliki’nin amacı, lideri olduğu Dava
üzerine başbakandan güvenoyunun Partisi’ni diğer Şii siyasi parti ve gruplar arasında et-
çekilmesi talep edilebilir. Ancak kili konuma getirerek devletin tüm organlarına hâkim
milletvekillerinin bu istekte kılmaktır. Maliki bu hedefi Washington ve Tahran’ın
bulunmadan önce başbakana desteğini alarak aşamalı bir şekilde gerçekleştirmeye
gensoru iletmesi ve bunun üzerinden
çalışmaktadır. 17 Aralık 2012 tarihinde sağlık durumu-
bir hafta geçmesi gerekmektedir.
nun kötüleşmesi nedeniyle Almanya’da tedavi görmeye
Başbakandan güvenoyu çekme
başlayan Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, cumhur-
işlemlerinin aşamaları:
başkanlığı görevini muhtemelen artık yürütemeyecek-
1. Başbakana gensorunun tir. Talabani’nin yerine vekâleten geçen Cumhurbaş-
yöneltilmesi en az 25 milletvekilinin
kanı Yardımcısı Hudayr El Huzai ise Dava Partisi’nin
talebi üzerine gerçekleşir.
Başbakanın gensorusuna cevap önemli isimlerinden biridir. Dava Partisi böylece Irak’ta
vermesi için en az bir hafta geçmesi hem cumhurbaşkanlığı hem de başbakanlık görevini ele
gerekmektedir. geçirmiş durumdadır. Parti’nin Irak’ın yeni Baas Partisi
2. Başbakanın gensoruya cevap konumunu almaya başladığı görülmektedir.
vermesinin ardından Irak
Parlamentosu üyelerinin 1/5’i Başbakan Nuri El Maliki’nin ABD’nin çekilmesiyle
başbakandan güvenoyu çekilmesi temayüz eden merkeziyetçi ve otoriter eğilimi Irak si-
için talepte bulunabilir. yasetinde kısa süre içinde karşı ittifakların kurulmasına
3. Irak Anayasası’nın 61. yol açmıştır. Irak siyasetinde öne çıkan diğer aktörler
maddesinin b bendinin 3. -Celal Talabani, Mesut Barzani, Usame El Nuceyfi,
fıkrasına göre, parlamento üyeleri Eyad Allavi ve Mukteda Es Sadr-12 Nisan 2012 tari-
başbakandan güvenoyunu çekme hinde Erbil’de toplanmış, bu toplantı Maliki hükümeti-
kararını mutlak çoğunlukla (163 ne verilen güvenoyunun çekilmesine yönelik bir süreç
üye) alır.
başlatmıştır.

Maliki iktidarına sağlanan güvenoyunu çekmek mak-

16
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

sadıyla toplanan 174 milletvekili imzası 4 Haziran 2012 tarihinde Cumhur-


başkanı Talabani’ye sunulmuştur. İmzaların tetkiki için Cumhurbaşkanı’nın
talimatıyla kurulan komisyonun çalışmaları sırasında 11 milletvekili imzasını
geri çekmiş, komisyon 2 milletvekilinin imzasının ise askıya alınması talebin-
de bulunmuştur. Böylece Cumhurbaşkanı’nın iradesiyle kurulan komisyonun
çalışmaları, 173 imzanın 160’a düşmesine dolayısıyla Maliki hükümetinden
güvenoyu çekilmesi girişiminin başarısız olmasına neden olmuştur. Bu giri-
şim, ABD’nin çekilmesi sonrasında otoriterleşme eğilimi gösteren Maliki’nin
lideri olduğu hükümetin düşürülmesi için büyük bir kitlenin irade gösterebile-
ceğini ve Irak siyasetindeki mevcut kırılganlığı göstermiştir.

ABD’nin çekilmesinin ardından Bağdat merkezi yönetimi ile Kuzey Irak Kürt
Yönetimi arasındaki anlaşmazlıkların, ülkede siyasi krizlere yol açtığı gözlem-
lenmiştir. Bağdat-Erbil arasında işgal döneminde de cari olan anlaşmazlıklar,
ABD’nin çekilmesiyle Maliki iktidarını Kürt Yönetimiyle karşı karşıya getir-
miştir. Bağdat-Erbil arasındaki siyasi krizlerin sebepleri iki başlık altında top-
lanabilir. Birinci başlık Maliki iktidarının belirginleşen merkezileşme eğilimi-
ne karşılık Kürt Yönetiminin müstakil hareket etme çabası ve Sünni Araplara
yakınlaşması çerçevesindeki sebeplerdir. İkinci başlık ise anayasadaki farklı
yorumlanabilen maddelerden kaynaklanan yetki alanlarındaki belirsizlik, ih-
tilaflı bölgeler ve petrol gelirlerinin paylaşımı gibi sebepleri kapsamaktadır.

Kürtler, Maliki iktidarının merkezileşme doğrultusundaki iradesine karşılık


merkezi hükümetten bağımsız hareket etmeye çalışmaktadır. İşgal döneminde
ilk aşamada Şii Araplarla işbirliği geliştiren Kürtler, ABD’nin çekilmesinden
sonra başlayan siyasi süreçte Sünni Arap aktörlere yakınlaşırken merkezi yö-
netimden uzaklaşmaya başlamıştır. Kürtlerin, Irak›taki dengeler değiştikçe
Bağdat yönetiminden uzaklaşmaya başladığı görülmektedir.

Kürtler, 2003 yılından bu yana Irak’ta cumhurbaşkanlığı, başbakan yardımcı-


lığı, dışişleri bakanlığı ve genelkurmay başkanlığı gibi önemli konumlara sa-
hip olmuştur. Ancak 2003’ten 2013’e kadar geçen dönemde Kürtlerin merkezi
hükümet üzerindeki etkisinin zayıfladığı, Irak devlet yapısında ve siyasetinde
ilk etapta elde ettiği gücü yitirdiği gözlenmiştir. Ocak 2005’teki ilk parlamen-
to seçimlerinde 75 milletvekili çıkaran Kürtler, Aralık 2005’teki seçimlerde
58 milletvekili, 2010 yılındaki seçimlerde ise parlamentodaki vekil sayısı
artmasına rağmen 57 milletvekili çıkarabilmiştir. Kürtler, 2005 yılında Irak
parlamentosunda ikinci büyük grubu temsil ederken, 2010 yılında dördüncü
sıraya gerilemiş, parlamentodaki eski nüfuzunu kaybetmiştir.

Kürtler, ABD çekildikten sonra Irak’taki değişen güç dengelerinde merkezi

17
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

hükümette etkili olan Şii Araplara karşı Sünni Arap-


Kuzey Irak’taki Petrol ve Gaz larla yakınlaşmaya çalışmaktadır. Kürtlerin bu tutumu
Kaynakları
ise Maliki iktidarının tepkisel hareket etmesine yol aç-
makta, Bağdat-Erbil hattında kriz doğurabilmektedir.
Kuzey Irak’taki petrol ve gaz
yatakları Tak Tak, Tavki ve Hormal Haşimi meselesi bu açıdan örnek teşkil etmektedir.
bölgelerinde bulunmaktadır. Bu Cumhurbaşkanı Eski Yardımcısı Tarık El Haşimi, hak-
yataklardan hâlihazırda günlük kında tutuklama kararı çıktıktan sonra Kuzey Irak’a sı-
175 bin varil petrol üretilmektedir. ğınmış, bu gelişme Bağdat-Erbil arasında gerilime yol
Kuzey Irak’ın 2015 yılında bir açmıştır.18
milyon varil ve 2019 yılında da 2
milyon varil ham petrol üreteceği Bağdat-Erbil ilişkilerinde yaşanan krizlerde ikinci
tahmin edilmektedir. Kuzey Irak’ın grup sebepler anayasada farklı biçimlerde açıklanabi-
Hormal bölgesinde ayrıca günlük
len maddelerden kaynaklanan yetki alanlarındaki be-
300 milyon metreküp doğalgaz da
üretilmektedir.18 lirsizlik, ihtilaflı bölgeler ve petrol gelirlerinin paylaşı-
mı mevzuları ile ilgilidir. Irak Anayasasında bölgesel
Kuzey Irak Kürt Yönetiminin 2007 ve yerel yönetimlerin yetkilerini düzenleyen maddeler
yılından beri bölgedeki petrol ve yeterince açık yazılmamıştır. Bağdat-Erbil arasında
doğalgazın keşfi, çıkarılması ve başta Kerkük olmak üzere ihtilaflı bölgelerde (Musul,
geliştirilmesi için 50’ye yakın Selahaddin ve Diyale) genel olarak yetki alanları anlaş-
uluslararası enerji şirketiyle anlaşma
mazlık konusudur. İhtilaflı bölgelerde güvenliği hangi
yapmıştır.19 Amerikalı Exxon
Mobil’in de Kürt Yönetimi ile 18 aktörlerin sağlayacağı konusu belirsizliğini korumakta-
Ekim 2012 tarihinde altı petrol dır. Kuzey Irak’ın güvenliğinde yetkili olan Peşmerge
anlaşması yaptığı açıklanmıştır. güçlerine ayırılacak ödenek konusu da netleşmiş de-
Bunun üzerine Irak Başbakanı ğildir. Peşmergelere Irak İçişleri Bakanlığı tarafından
Maliki, Amerikalı Exxon Mobil’in bütçe tahsis edilmesi meselesi Bağdat-Erbil arasında
Kürt Yönetimi ile yaptığı petrol
uyuşmazlık sebebidir.19
anlaşmasını iptal etmesi için 19
Haziran 2012 tarihinde ABD İhtilaflı bölgelerin güvenliğinin sağlanması konusunda
Başkanı Barack Obama’ya bir
2012 yılının Temmuz ayında önemli bir gelişme ya-
mektup göndermiş, şikâyette
bulunmuştur. şanmıştır. Başbakan Maliki, Silahlı Kuvvetler Komu-
tanı sıfatıyla aldığı kararla Diyale bölgesinde Kara
Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abdül Emir El Zeydi
komutanlığında Dicle Operasyon Gücü’nü kurmuştur. Maliki, bu kararı Irak
anayasasının 110. maddesinin 2. fıkrasında belirtilen görevler kapsamında
almıştır. Maliki’nin Dicle Operasyon Gücü’nü kurarak merkezi devletin ih-
tilaflı bölgeler olan Kerkük, Musul, Selahaddin ve Diyale vilayetlerinin gü-

18 Sahır Ureybi, Siyaset El-Taka Fi Eklim Kurdustan, [Kürdistan Bölgesinde Enerji Politika-
sı], Erişim: 22 Şubat 2013, http://www.babil.info/thesis.php?mid=37382&name=iqtsad.
19 Havrami:50 Şerike Ecnabiye Naftıyye Fi Kurdustan We Tehdidat Bağdat Fariğa, [Havrami:
Kürdistan’da 50 Yabancı Petrol Şirketi Vardır, Bağdat’ın Tehdidi Geçersizdir], Erişim: 7 Şubat
2013, http://www.shafaaq.com/sh2/index.php/news/kurdistan-news/52444--50-.html.

18
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

venliğinin kontrol etmesini amaçladığı değerlendirilmektedir. Kuzey Irak Kürt


Yönetimi, Maliki’nin kurduğu bu birliğin kendilerine karşı bir güç olduğunu
dile getirmektedir. Maliki’nin hedefi Türkmenlerin ve Sünni Arapların oylarını
kazanmak için 2013 yılı içinde yapılması planlanan yerel seçimlere ön hazırlık
olarak da görülebilir. Kerkük’te Maliki’nin bu adımına Kürtlerden büyük tepki
gelmiştir. Kürtlerin asıl kaygısı, Bağdat yönetiminin kurduğu bu güçler sebe-
biyle Kerkük’te kendilerinin etkisiz hale gelmesi ihtimalidir.

Bağdat-Erbil arasındaki krizlerde Irak petrolünün satışı ve petrol gelirlerinin


paylaşımı önemli bir yer tutmaktadır. Irak Anayasası’nın 111. maddesine göre
Irak’ta bulunan petrol ve doğalgaz tüm bölge ve vilayetlerde yaşayan Irak
halkının malıdır. Yine Irak Anayasası’nın 112. maddesinin 1. bendinde fede-
ral hükümetin mevcut yataklardan petrol ve doğalgaz çıkarma işlemini bölge
hükümetleri ve vilayetlerle birlikte yapması gerektiği hükmü getirilmiştir. Bu
nedenle Kürt Yönetiminin petrol anlaşmalarını anayasadaki hükümler uyarınca
Bağdat ile birlikte yapması gerekmektedir.

Kuzey Irak yönetimi, 2005 yılından bu yana yabancı şirketlerle petrol-doğal-


gaz anlaşmaları yapmakta ve bu anlaşmalarla çıkarılan enerji kaynaklarından
elde ettiği geliri tüm Iraklılarla paylaşmamaktadır. Kürt Yönetimi bu hareket
tarzının anayasaya uygun olduğunu öne sürmektedir. Kuzey Irak’ın bu tutumu
çerçevesinde bazı Türk şirketlerinin de Kürt Yönetimiyle anlaşmalar yaptığı,
özellikle ülkenin kuzeyindeki enerji kaynaklarına ilgi gösterdiği görülmektedir.

Kuzey Irak enerji kaynaklarının öneminin giderek artması, Bağdat-Erbil hat-


tında anlaşmazlıklara neden olmaktadır. Petrol yüzünden Bağdat-Erbil arasın-
da ortaya çıkan anlaşmazlıklar şu şekilde sıralanabilir:

• Kuzey Irak Yönetimi Bağdat’tan onay almadan ve bağımsız bir devlet gibi
yabancı şirketlerle petrol anlaşması imzalamaktadır.

• Bağdat-Erbil ilişkilerinde artan gerilim Maliki-Barzani arasında yeni bir güç


mücadelesine dönüşmektedir. Bağdat-Erbil hattındaki gelişmelerin Maliki-
Barzani ekseninde kişiselleştiği görünmektedir. Dahası Barzani’nin Bağdat’ı,
Maliki’nin ise Erbil’i kontrolü altına alma çabası iki yönetimin çatışmasına
yol açmaktadır.

• Irak’ın federal bir yapıya sahip olmasına rağmen Maliki, her geçen gün daha
merkeziyetçi politikalara ağırlık vermektedir. Buna karşılık Kuzey Irak Kürt
Yönetimi tamamen merkezden ayrı bir dış politika izlemeye çalışmaktadır.

• Maliki Tahran eksenli bir bölgesel strateji oluştururken, Barzani Ankara


üzerinden bölgesel bir dış politika geliştirmektedir.

19
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

• Bölgesel bir sorun haline gelen Suriye krizi, Maliki-Barzani arasında gö-
rüş ayrılığına neden olmakta, Bağdat-Erbil hattında krizlere yol açmaktadır.
Özellikle Barzani’nin, Suriyeli Kürt muhalefeti desteklemesi ve Kürt gençlere
askeri eğitim vermesi, Bağdat yönetimini rahatsız etmektedir.

• Bütün bu gerilim noktalarına rağmen Bağdat-Erbil arasındaki siyasi krizlerin


silahlı bir çatışmaya dönüşmesi beklenmemektedir. Kürt Yönetimi Bağdat’la
çatışmaya girerek şiddet ortamının Kuzey Irak’a genişlemesini istememektedir.
Bu nedenle Kürt Yönetiminin gerilimin tırmandığı durumlarda büyük ölçüde
iç kamuoyunu tatmin etmek için sert söylemlere başvurabileceği, ancak silahlı
kuvvet seçeneğine yönelmeyeceği değerlendirilmektedir.

4. BÖLGESEL FIRSATLAR VE RİSKLER


İşgal dönemiyle birlikte Irak’ta değişen devlet yapısı ve iç dengeler bölge-
deki aktörler için riskler ve fırsatlar doğurmuştur. Irak’ta yeniden yapılanma
dönemi ve enerji sektörü bölgedeki aktörlere yatırım fırsatları sunarken ül-
kede ortaya çıkan güç boşluğu ve istikrarsızlık Orta Doğu’daki diğer dev-
letler açısından riskler doğurabilmektedir. Bölgede Irak’taki güç boşluğunu
doldurabilecek aktörler arasında İran, Türkiye ve Suudi Arabistan öne çık-
maktadır. İsrail’in ise çeşitli alanlarda, özellikle ülkenin kuzeyinde etkili ol-
maya çalıştığı gözlemlenmektedir.

Türkiye Irak’taki fırsatlardan istifade edebilecek bir aktör olduğu gibi bu ülke-
deki istikrarsızlıklardan da doğrudan etkilenebilecek bir konumdadır. Coğrafi
yakınlık iki ülkeyi güvenlik ve ekonomik alanında ve su kaynaklarının kulla-
nımı noktasında birbirine bağımlı kılmaktadır. Irak, Türkiye’nin Körfeze ve
Körfez ülkelerine açılan kapısı niteliğindedir. Türkiye ise Irak’ın kuzeyindeki
petrol ve doğalgazın uluslararası pazarlara ulaştırılmasına imkân tanıyan bir
coğrafi konuma sahiptir. Türkiye aynı zamanda güneye doğru akarak Irak’tan
geçen Dicle ve Fırat nehirlerinin yukarı çığır ülkesidir. 352 kilometre uzun-
luğundaki Türkiye-Irak sınırı, batı uçtaki düzlük bölge dışında büyük ölçüde
dağlık araziden geçmektedir. Türkiye’nin Hakkâri ve Şırnak olmak üzere iki
ilinin Irak’la sınırı bulunmaktadır. İki ülke arasında tek sınır kapısı Şırnak’ın
Silopi ilçesinde yer alan Habur kapısıdır.

Irak, Osmanlı İmparatorluğu döneminden bu yana Türkiye’nin Orta Doğu’da


Arap devletleri arasında en sıkı ilişkilere sahip olduğu ülkedir. Türkiye ve
Irak gerek Sadabat Paktı’nda gerekse Soğuk Savaş şartlarında gelişen Bağdat
Paktı’nda birlikte yer almış, iki ülke arasındaki ilişkiler hiçbir zaman kesintiye

20
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

uğramamıştır. İkili ilişkilerinin yakın geçmişine bakıldığında ise su sorunu,


petrol ticareti, Kuzey Irak’taki Kürt hareketi ve PKK terör örgütü konularının
öne çıktığı görülmektedir. Türkiye, özellikle 1990’larda ve 2000’li yılların
başında Kuzey Irak’taki gelişmelere ve PKK terörüne odaklanmış, Irak’a yö-
nelik izlediği politikayı bu dinamikleri göz önünde bulundurarak belirlemiştir.

2003’teki işgalle Irak’ta ortaya çıkan güç boşluğu, Türkiye’nin Irak’ın top-
rak bütünlüğü ve Kuzey Irak kaynaklı güvenlik kaygılarını artırmıştır. ABD
ile yakın ilişkiler geliştiren Iraklı Kürtler ülkenin kuzeyindeki fiili özerkliğini
anayasal zemine taşırken, PKK terör örgütü işgalle birlikte toparlanarak
Türkiye’ye karşı saldırılarını artırmıştır. Türkiye ise işgal döneminde Irak’ın
toprak bütünlüğünü ve istikrarını savunmaya devam etmiş, ülkedeki etnik-
mezhepsel çatışmanın izalesi ve güvenlik sorununun çözümü için çaba sarf Irak’ın yeniden ya-
etmiştir. Irak’ın yeniden yapılanma ve kalkınma sürecine destek olan Türkiye, pılanma ve kalkın-
zaman zaman Irak’taki patlamalarda yaralananları Şii-Sünni, Kürt, Türkmen ma sürecine destek
ve Hıristiyan ayırımı gözetmeksizin askeri ambulans uçaklarıyla Ankara’ya olan Türkiye, zaman
getirmiş ve tedavi edilmelerini sağlamıştır. zaman Irak’taki
patlamalarda yara-
PKK terör örgütü, işgal döneminde Kuzey Irak’ta ve Kandil bölgesinde daha
lananları Şii-Sünni,
rahat varlık göstermeye başlamış, ülkedeki güvenlik boşluğundan istifade
Kürt, Türkmen ve
ederek daha kolay silah ve mühimmat tedarik etmiştir. PKK terör örgütünün
Hıristiyan ayırımı
Irak’taki uzantısı PÇDK (Demokratik Çözüm Partisi) bu dönemde siyasi faa-
liyetlerini artırmış, Ocak 2005’teki parlamento seçimlerine katılmıştır. Terör
gözetmeksizin askeri
örgütü, işgalle birlikte bölgedeki diğer ülkelerde yaşayan Kürtler üzerinde etki ambulans uçaklarıyla
kurmaya çalışmış, 2003’te Suriye’deki uzantısı PYD’yi (Demokratik Birlik Ankara’ya getirmiş
Partisi), 2004’te ise İran’daki uzantısı PJAK’ı (Kürdistan Özgür Yaşam Par- ve tedavi edilmelerini
tisi) kurmuştur. Bu dönemde PKK, nihai aşamada Orta Doğu’da dört parçalı sağlamıştır.
konfederal bağımsız bir Kürdistan kurma hedefiyle KCK (Kürdistan Toplu-
luklar Birliği) sistemini ihdas ederek devletleşmeye teşebbüs etmiştir.

İşgal döneminin meydana getirdiği şartlar, PKK terör örgütüne bölgede


güçlenme fırsatı tanırken Türkiye’nin 2007 yılına kadar Irak’a yönelik sınır
ötesi harekât imkânını kısıtlamıştır. Türkiye özellikle 2003-2007 döneminde
Irak’taki PKK varlığına yönelik operasyon konusunda hem ABD hem Kürt
Yönetimi ile anlaşmazlık yaşamıştır.20 2007 yılından itibaren ise Türkiye’nin
gerek kuzeydeki Kürt Yönetimi gerekse Bağdat’taki merkezi yönetimle
önemli ilişkiler kurduğu ve Irak’a sınır ötesi harekât için ABD ile mutaba-
kat sağladığı gözlemlenmiştir. Aynı dönemde PKK terör örgütüyle mücadele
kapsamında Türkiye-Irak-ABD Üçlü Mekanizması oluşturulmuştur. Türkiye,

20 İlter Türkmen, Türkiye Cumhuriyeti’nin Ortadoğu Politikası, Rapor No: 5, (İstanbul:


BİLGESAM, 2010), 33.

21
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

işgal döneminin ilk yıllarında Kuzey Irak’taki gelişmelere ve PKK terörüne


odaklanmışken 2006-2007 yıllarından itibaren Irak’la ilişkiler daha geniş bir
çerçevede ele alınmıştır. Ankara’nın bu dönemde kuzeydeki Kürt Yönetimiyle
ve merkezi hükümetle yakın diyalog içine girdiği görülmüştür.

Türkiye-Irak ilişkileri açısından Nuri El Maliki’nin Irak’ta iktidarda olduğu


süreç iki döneme ayrılabilir. Birinci dönem, 2006’dan ABD›nin Irak›tan çekil-
diği Aralık 2011’e kadar geçen sürece tekabül etmektedir. Bu dönemde Tür-
kiye Irak’la özellikle güçlü ekonomik ilişkiler tesis etmek için yoğun bir çaba
içine girmiş, ikili münasebetler belirgin bir gelişme trendi izlemiştir. İkinci
dönem ise Aralık 2011›de ABD askerlerinin Irak›tan çekilmesiyle başlayan
ikili ilişkilerin sorunlu bir sürece girdiği dönemdir. ABD’nin çekilmesiyle
Türkiye-Irak arasında belirli dönemlerde gerilimler ortaya çıkmış, özellikle
Suriye krizinde iki ülke arasında politika farklılıkları belirginleşmiştir.
İşgal döneminde
PKK terör örgütü, 2006 yılının Haziran ayında Başbakan olan Maliki döneminde iki ülke ara-
nihai aşamada Orta sında birçok kez üst düzey ziyaret ve çok sayıda ikili anlaşma yapılmıştır.
Doğu’da dört parçalı Başbakan Erdoğan›ın daveti üzerine Maliki, 2007’de Ankara›ya ilk ziyaretini
konfederal bağımsız gerçekleştirmiştir. 2008 yılında Başbakan Recep Tayyip Erdoğan›ın Bağdat’ı
bir Kürdistan kur- ilk ziyaretinde iki ülke arasında «Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi»
ma hedefiyle KCK oluşturulmuştur. 2009’da ise Başbakan Erdoğan’ın Irak›a ikinci ziyaretinde
(Kürdistan Topluluk- iki ülke arasında enerji, çevre, sağlık, su, sınır kapıları, Kerkük-Yumurtalık
petrol boru hattının yenilenmesi, demiryolu, tarım ve ormancılık alanların-
lar Birliği) sistemini
da olmak üzere toplam 48 mutabakat zaptı imzalanmıştır.21 Maliki, 2010’da
ihdas ederek devlet-
Türkiye’yi tekrar ziyaret etmiş ve ilişkiler en üst seviyeye çıkmıştır.
leşmeye teşebbüs et-
miştir. Orta Doğu’da kalıcı barış ve istikrarın tesisi için çaba gösteren Türkiye, 2009
yılında Bağdat-Şam arasında tırmanan gerilimi düşürmek için iki ülke arasında
arabuluculuk yapmıştır. Türkiye, 19 Ağustos 2009 tarihinde Irak›ın başkenti
Bağdat’ta beş semtte eş zamanlı olarak düzenlenen saldırıların ardından ge-
rilen Suriye-Irak ilişkilerinin normalleşmesi için devreye girmiştir. Dışişleri
Bakanı Ahmet Davutoğlu önce Bağdat’ı ziyaret ederek Iraklı yetkililerle gö-
rüşmüş, ardından da Şam’ı ziyaret ederek iki ülke arasında mekik diplomasisi
yürütmüştür. Türkiye, Irak’taki tüm kesimlerle ilişki kurmak maksadıyla Mu-
sul ve Basra’ya ilave olarak 2010’da Erbil’de üçüncü konsolosluğu açmıştır.
Başbakan Erdoğan, 28-29 Mart 2011 tarihindeki Irak seyahatinde Bağdat, Ne-
cef ve Erbil’i ziyaret ederek Irak’taki tüm taraflarla iyi ilişkiler geliştirmeye
gayret sarf etmiştir.

21 Ali Semin, “Türkiye-Irak İlişkilerinde Yeni Dönem Neler Getirecek?,” Erişim: 2 Şubat
2013, http://www.sde.org.tr/tr/haberler/95/turkiye-irak-iliskilerinde-yeni-donem-neler-getire-
cek.aspx.

22
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Türkiye-Irak arasında 2006-2011 döneminde başlayan karşılıklı ziyaretlerin,


imzalanan anlaşmaların ve Ankara’nın arabuluculuk çabalarının ikili ilişki-
leri güçlendirmesi beklenirken, ABD’nin Irak’tan çekilmesi aksi yönde bir
süreci başlatmıştır. İşgal dönemiyle birlikte Irak’ta devletin Şii ağırlıklı bir
yapıya dönüşmeye başlaması ve İran’ın Bağdat üzerindeki nüfuzunun art-
ması bu süreci doğuran iki temel dinamik olarak ifade edilebilir. Ancak bu
sürecin Ankara’nın ülkedeki tüm kesimlere hitap eden çok yönlü bir siyaset
geliştirememesiyle de ilgili olduğu değerlendirilmektedir. Türkiye’nin Irak’ta
bütün taraflarla görüşmelere dayalı istikrarlı bir politika takip edemediği, nis-
peten bazı aktörlere daha yakın hareket ederek taraflı bir duruş sergilediği
gözlemlenmiştir. Nitekim Bağdat yönetiminde bu yönde bir algı oluşmuş du-
rumdadır. Bağdat’taki merkezi yönetim, Türkiye’nin Irak’ta Sünni Araplar ve
Kürtler üzerinden nüfuz sahibi olmaya çalıştığını değerlendirmektedir.

Irak’ın siyasi ve toplumsal yapısına bakıldığında, herhangi bir bölgesel ve


küresel aktörün tek bir tarafla etkileşime girerek bir denge oluşturmasının zor
olduğu görülmektedir. ABD de Irak›ı işgal ettikten sonra Şii Araplar ve Kürt-
ler üzerinden bir strateji uygulamaya çalışmış, direnişle karşılaştıktan sonra
Sünni Arapların da siyasi sürece katılması için çaba sarf etmiştir. İşgal döne-
mindeki bu tecrübe, Irak’ta istikrar vaat edebilecek kararlı bir siyasi dengenin
ancak tüm taraflarla ilişki kurularak tesis edilebileceğini göstermiştir. Irak’ta-
ki taraflardan sadece biri üzerinde yoğunlaşarak izlenen politika kısa vadede
başarılı olsa da, orta ve uzun vadede netice vermeyebilir.

Bu açıdan bakıldığında Türkiye›nin, genel anlamda Bağdat ile siyasi gerginlik ya-
şamasının sebepleri şu şekilde özetlenebilir:

• Ankara’nın son zamanlarda Irak’ta Sünni ve Kürt eksenli bir dış politika izlediği
yönünde oluşan izlenim.

• Rusya ve İran ile Suriye konusunda ters düşen Ankara’nın, enerji tedarik etme
alanlarını artırmak için Kuzey Irak Kürt Yönetimiyle petrol ve gaz anlaşmaları
yapması.

• 2010 yılındaki parlamento seçimlerinden sonra Türkiye’nin Irak’ta Tahran›la


dolaylı da olsa rekabet ve güç mücadelesine girmesi.

• Suriye krizinde Irak, Esed rejimini desteklerken Türkiye›nin Suriyeli muhalifleri


desteklemesi.

• Bu çerçevede iki ülkenin birbirlerine yönelik tercih ettiği sert söylemlerin


Türkiye-Irak ilişkilerinde ortaya çıkan problemli süreci beslediği gözlemlenmiştir.
Karşılıklı eleştirilerin ve açıklamaların, ABD’nin Irak’tan çekildiği Aralık 2011 dö-
neminden itibaren başladığı görülmektedir.

23
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Türkiye Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 Ocak 2012 tarihinde Irak›ta mez-
hepsel gerilime yol açan gelişmeler üzerine bir demeç vermiş, demeçte Irak’ta
tasvibi mümkün olmayan adımlar atıldığını belirtmiş, «Bunların demokrasiyi an-
laması, bunların demokratik parlamenter sistemi anlaması veya bunu yaşamaya
başlaması herhalde daha uzun yıllar alacak»22 ifadelerini kullanmıştır. Irak Başba-
kanı Maliki bu demece cevaben 15 Ocak’ta El Hurre televizyonuna şu açıklamayı
yapmıştır: “Türkiye bölgeye felâket ve iç savaş getirecek bir rol oynuyor, kendi
içinde farklı etnik kökenler ve mezhepler barındırdığı için bundan Türkiye de zarar
görür”.23 Bütün bu sert söylemler devam ederken, 1 Ağustos’ta Dışişleri Bakanı
Ahmet Davutoğlu Erbil’de Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ile Suriye’de-
ki Kürtlerle ilgili görüşmelerde bulunduktan sonra 2 Ağustos’ta Kerkük’ü ziyaret
etmiştir. Maliki›nin lideri olduğu Hukuk Devleti İttifakı sözcüsü milletvekili Ya-
sin Mecid, Davutoğlu’nun ziyaretine tepki olarak yaptığı açıklamada, Türkiye›yi
Irak›ın içişlerine karışmakla suçlamış, parlamentodan Türkiye›nin Bağdat Büyü-
kelçisinin sınır dışı edilmesini talep etmiştir.24

Başbakan Maliki’nin, Türkiye’ye yönelik bu tutumunun sadece Haşimi me-


selesinden kaynaklanmadığı değerlendirilmektedir. Ankara’nın Irak’ta 7 Mart
2010 tarihinde düzenlenen parlamento seçimlerinde, eski Başbakan Şii asıl-
lı laik politikacı Eyad Allavi liderliğindeki El Irakiye listesine açık destek
vermesi Maliki’nin tepkisini çekmişti. Irak Başbakanının sert söylemlerine,
seçimlerde Maliki’nin lideri olduğu Hukuk Devleti İttifakının en büyük ra-
kibi olan El Irakiye listesine Türkiye’nin verdiği desteğe gösterilen tepkinin
bir dışa vurumu nazarıyla bakılabilir. Dolayısıyla Maliki’nin, Türkiye’ye
gösterdiği tepkilerin arkasındaki nedenler Haşimi meselesinden öncelere da-
yanmaktadır.

Türkiye, Haşimi meselesine doğrudan müdahale ederek Bağdat’ı uyarırken,


Körfez ülkeleri (Suudi Arabistan, Katar ve diğerleri) olayların akışını bek-
lemiştir. Haşimi, 1 Nisan 2012 tarihinde Suudi Arabistan ve Katar’ı resmi
davet üzerine ziyaret etmiştir. Bu iki ülkeyi ziyaret eden Haşimi, 9 Nisan’da
Türkiye’ye gelmiş ve İstanbul’a yerleşmiştir. Türkiye, 8 Mayıs’ta İnterpol ta-
rafından hakkında kırmızı bülten çıkarılan ve gıyaben yargılanarak idam ce-

22 “Başbakan Erdoğan “Irak”ta Endişeli,” Erişim: 25 Aralık 2012, http://www.cnnturk.


com/2012/turkiye/01/10/basbakan.erdogan.irakta.endiseli/644241.0/index.html.
23 “El-Malik Yuhadir Turkiye Min Nuşuub Sıraa El-Taifi,” [Maliki Türkiye’yi Mezhepsel
Çatışmalar Konusunda Uyarıyor], Erişim: 12 Aralık 2012, http://www.alghad.com/index.php/
article/523560.html.
24 “Devlet Kanun Yadu İla Tarıd Sefir Turkiye Lede Bagdat,” [Kanun Devleti Türkiye’nin
Bağdat Büyükelçisinin Sınır Dışı Edilmesini İstedi], Erişim: 22 Ocak 2013, http://www.alsu-
marianews.com/ar/1/53617/news-details-Iraq%20politics%20news.html.

24
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

zasına mahkûm edilen Haşimi›yi Irak’a iade etmemiştir.

Türkiye 2007 yılından itibaren Bağdat’taki merkezi hükümetle geliştirilen


münasebetlere paralel olarak Kuzey Irak’la ilişkilerinde de yeni bir döneme
girmiştir. Bağdat’la ilişkiler ABD’nin çekilmesiyle problemli bir sürece girer-
ken Türkiye’nin kuzeydeki Kürt Yönetimiyle işbirliği ilerleme kaydetmeye
devam etmiştir.

Kuzey Irak ve Kandil’de yerleşmiş bulunan PKK terör örgütünün Türkiye’ye


yönelik eylemlerini artırması ve Kürt Yönetiminin Kerkük’ü Kürtleştirmeye
yönelik politikaları nedeniyle Türkiye, başlangıçta kuzey Irak yönetimine
karşı mesafeli bir politika izlemiş ve bu bölgeyi güneydoğu sınırında bir teh-
dit olarak algılamıştır. Bu durum Kuzey Irak Yönetimi Başkanı Mesut Barzani
ve Kürt kökenli Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’nin tehditkâr söylemler
kullanmasına neden olmuştur. Özellikle Türkiye’nin PKK terör örgütüne dü-
zenlediği sınır ötesi operasyonlar, taraflar arasındaki ilişkilerin gerginleşme-
sine yol açmıştır.

Başbakan Erdoğan’ın Irak Özel Temsilcisi ve Türkiye’nin Bağdat Eski Bü-


yükelçisi Murat Özçelik’in Selahattin kentinde Kürt Yönetimi Başkanı Mesut
Barzani ile ilk görüşmeyi yapması, Ankara-Erbil ilişkilerinde bugün gelinen
düzeye temel teşkil etmiştir. Türkiye bu dönemde Kuzey Irak ile ilişkilerin
normalleşmesi konusunda temkinli davranarak ve Türk kamuoyunun tepkisini
çekmeden bir dizi adım atmıştır. Bölgeye önce temsilci gönderen Türkiye, ar-
dından bakanlar düzeyinde ziyaretler başlatmış25 ve Erbil’de konsolosluk aç-
mıştır. Bu gelişmeleri takiben 29 Mart 2011’de de Başbakan Erdoğan Erbil’i
ziyaret etmiştir.

Türkiye açısından Kuzey Irak bağlamında iki önemli konudan bahsedilebilir:


Birincisi, PKK terör örgütü sorununun bertaraf edilmesi konusudur. İkincisi,
Kuzey Irak’la yapılan dış ticarettir. Kuzey Irak, Türk ekonomisi için önem-
li bir pazar haline gelmiştir. Kuzey Irak’ta son yıllarda inşa edilen konutla-
rın, restoranların, alışveriş merkezlerinin, otellerin ve hava alanlarının büyük
çoğunluğu Türk şirketleri tarafından yapılmaktadır. Bunun yanında Türkiye,
gerek kendi içerisindeki “Kürt meselesi” ile ilgili attığı adımlar gerek Kuzey
Irak’a yönelik yaptığı önemli siyasi ve ekonomik açılımlara karşılık, Erbil
yönetimini kuzeyde yaşayan Türkmenler konusunda olumlu girişimlerde bu-
lunmaya teşvik etmelidir.

25 Bu süreçte başta Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu olmak üzere dönemin İçişleri Bakanı
Beşir Atalay, ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ve Milli Eğitim Bakanı Nimet
Baş (Çubukçu) Irak’ı ziyaret etmiştir.

25
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Ankara-Erbil arasındaki ilişkilerde enerji alanındaki işbirliği önemli bir yer


tutmaktadır. 21 Mayıs 2012 tarihinde Erbil’de düzenlenen bir uluslararası
enerji konferansında Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız yaptı-
ğı konuşmada Irak›tan ham petrol alınıp, Irak’a petrol ürünü ihraç edilmesi
konusunda anlaşıldığını açıklamıştır. Türkiye, Kuzey Irak Yönetimi ile Kürt
Yönetimi tarafından çıkarılan ham petrolü satın alıp karşılığında bu bölgeye
petrol ürünü satmayı kararlaştırmıştır. Aynı konferansta Kürt Yönetimi Doğal
Kaynaklar Bakanı Aşti Havrami, petrol ihracatının Türkiye üzerinden yapı-
lacağını açıklamış; Kuzey Irak’ta petrol çıkarılan bölgelerden Kerkük-Yu-
murtalık boru hattına bağlanacak bir hat inşa edileceğini, böylece Kuzey Irak
petrollerinin Ceyhan’a doğrudan nakledileceğini beyan etmiştir. Havrami, bu
bağlantı sayesinde Kuzey Irak petrollerinin Ceyhan’da inşa edilecek rafineri-
ye taşınacağını ve uluslararası piyasalara ulaştırılacağını ifade etmiştir.26 Tür-
kiye ile Kuzey Irak Kürt Yönetimi arasındaki petrol anlaşmasının ardından
16 Temmuz 2012 tarihinde Enerji Bakanı Taner Yıldız, Kuzey Irak’tan ham
petrol alıp karşılığında petrol ürünleri verilmesi işleminin günlük 5-10 tan-
kerle başladığını, bu miktarın günlük 100-200 tankere çıkabileceğini beyan
etmiştir.27

Türkiye’nin Kuzey Irak ile petrol anlaşmasına ilişkin dönemin Irak hükümeti
sözcüsü Ali El Debbağ yaptığı açıklamada, petrol ve gazın tüm Iraklıların
mülkü olduğunun altını çizmiş ve bundan elde edilecek gelirlerin tüm Iraklı-
ların temsilcisi olan merkezi hükümetin kasasına girmesi gerektiğini ifade et-
miştir. Debbağ, Türkiye›nin toprakları üzerinden ruhsatlı olmayan Irak petro-
lünün ihracatına izin vermemesi gerektiğini belirterek Kuzey Irak bölgesinden
Türkiye’ye ihraç edilen petrolün yasal ve meşru olmadığını dile getirmiştir.28
Türkiye’nin Kuzey Irak’la yaptığı petrol anlaşmasının ardından 4 Aralık 2012
tarihinde Taner Yıldız’ın, Petrol ve Gaz Konferansı’na katılmak üzere geldiği
Erbil’de Türk uçağının inişine izin verilmemiştir.29

Türkiye ile Kürt Yönetimi arasında imzalanan petrol anlaşması Bağdat yö-

26 “İttifak Beynel Arbil we Ankara Ale Med Enbub Li-Nakl Naft Kurdustan Abr Turkiye
Gayr Kanuni,” [Erbil-Ankara Arasında Kürdistan Petrolünün Türkiye Üzerinden Aktarılması
İçin Boru Hattı Uzantısı Anlaşması], Erişim: 22 Aralık 2012,
http://www.aawsat.com/details.asp?section=4&article=678215&issueno=12228.
27 “İttifak Beynel Arbil we Ankara Ale Med Enbub Li-Nakl Naft Kurdustan Abr Turkiye Gayr Kanuni.”

28 “Dabbağ: Tasdir El-Naft Min Aklim Kurdustan İla Turkiye Gayr Kanuni”,[Debbağ: Kür-
distan Bölgesinden Türkiye’ye Petrol İhracatı Yasa Dışıdır], Erişim: 11 Aralık 2012,
http://arabic.news.cn/economy/2012-07/15/c_131717113.htm .
29 “Bağdat, Yıldız’a İniş İzni Vermedi,” Erişim: 5 Aralık 2012, http://dunya.milliyet.com.tr/
bagdat-yildiz-a-inis-izni-vermedi/dunya/dunyadetay/04.12.2012/1637001/default.htm.

26
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

netimini rahatsız etmektedir. Ankara’nın özellikle Amerikan askerlerinin


Irak’tan çekilmesinin ardından Irak politikasını tamamen kuzeydeki Kürtler
ve Sünni Araplar üzerinde yoğunlaştırması Şii yönetimindeki Bağdat’ı kaygı-
landırmaktadır. Diğer taraftan Türkiye’nin Kuzey Irak’la yoğun ilişkiler için-
de olması Türkmenleri de tedirgin etmektedir.

Türkiye’nin Irak politikasının ekonomik ve ticari kanallar üzerinde yoğun-


laştığı söylenebilir. Türkiye hâlihazırda Irak’ın en çok ithalat yaptığı ülke ko-
numundadır. Irak ise Türkiye’nin Almanya’dan sonra en çok ihracat yaptığı
ikinci ülke haline gelmiştir. Türkiye toplam ihracatının %7’sini Irak’a ger-
çekleştirmektedir. İki ülke arasındaki ticaret hacmi 2012 yılından itibaren 12
milyar doları aşmış durumdadır.30 Özellikle Kuzey Irak’ta faaliyet gösteren
Türk şirketlerinin sayısında belirgin bir artış gerçekleşmiştir.31 Türk firmaları
inşaat-taahhüt, genel ticaret, elektrik ve enerji, lojistik-nakliye-turizm,
reklam-pazarlama, gıda, alışveriş merkezi, araç kiralama, danışmanlık-müşa-
virlik, bankacılık, sigortacılık gibi pek çok alanda aktif bir şekilde faaliyet
göstermektedir. 7 Şubat 2013 tarihinde Kürt Yönetimi Doğal Kaynaklar Ba-
kanı Aşti Havrami petrol ihracatına ilişkin yaptığı açıklamada ise fiilen günlük
15-25 bin varil ham petrol ve ürünlerini Türkiye’ye sattıklarını ifade ederek
Türkiye’ye boru hattı projesine devam edeceklerini söylemiştir.32 Kürt Yö-
netimi açısından Kuzey Irak’tan çıkarılan petrol ve doğalgazın Türkiye üze-
rinden dünya pazarına ihraç edilmesi oldukça önemli bir gelişmedir. Türkiye
böylece Kuzey Irak’ın hem siyasi hem de iktisadi açıdan dünyaya açılan ka-
pısı haline gelmiştir.33

Ankara’nın menfaatleri doğrultusunda Kuzey Irak’a yönelik izlediği bu strate-


ji neticesinde Kürt Yönetiminin ekonomik ve ticari açıdan Türkiye’ye bağımlı

30 “Ekonomi Bakan Yardımcısı Mustafa Sever: 4 İşçiden Biri Irak’ta,” Erişim: 30 Ocak 2013,
http://yenisafak.com.tr/ekonomi-haber/4-isciden-biri-irakta-29.01.2013-463762.
31 Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Kürt Yönetiminin kontrolündeki Erbil, Süleyma-
niye, Dohuk ve Zaho’da faaliyet göstermek üzere kurulan ve resmi tescil işlemleri tamamla-
nan Türk firmalarının sayısının Ekim 2012 verilerine göre 1085 olduğunu belirtmiştir. Yazıcı,
bu bölgede tescil işlemleri tamamlanan firmalar dikkate alındığında 78 ülke menşeli toplam
2241 yabancı firmanın % 48,42’sinin Türk firması olduğunu ifade etmiştir.
32 “Eklim Kurdustan: Senamid Hat El-Naft Abır Turkiye Wel-tasrıh Maliki Kama Yurid,”
[Kürdistan Bölgesi: Maliki Bağırsa da Türkiye’ye Boru Hattını Uzatacağız], Erişim: 7 Şubat
2013, http://independencenews.net/news.php?action=view&id=12173.
33 Türk şirketlerinin Kuzey Irak’taki faaliyet alanı dikkate alındığında, Ağustos 2012’de
Türk-İngiliz ortaklığındaki Genel Energy Şirketi’nin bölgede %25 hissesine sahip olduğu
Miran petrol ve gaz sahasının %26 hissesini daha satın almak için Heritage Oil ile anlaştığı
görülmektedir. Genel Energy’nin Heritage Oil’e %26’lık pay karşılığında 156 milyon dolar
ödeyeceği açıklanmıştır. Böylece Genel Energy, Miran petrol ve gaz sahasındaki hissesini
%51’e yükseltmiştir.

27
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

hale gelmeye başladığı söylenebilir. Ekonomik ve ticari anlamda Türkiye’ye


bağımlı olan Kuzey Irak’ın enerji ihracatı alanında da Türkiye’ye ihtiyaç duy-
ması ile Ankara’nın Kürt Yönetimi üzerindeki nüfuzunu artırabileceği değer-
lendirilmektedir. Türkiye’nin menfaatleri doğrultusunda Kuzey Irak’a yönelik
izlediği bu stratejinin isabetli olduğu ifade edilebilir. Irak’ın toprak bütünlüğü
çerçevesinde Türkiye’nin Kuzey Irak’a yönelik bu stratejisini sürdürmesinde
fayda vardır.

Türkiye mevcut sanayi ve teknolojik kabiliyetleriyle Irak’ın kuzeyinde etkili


olduğu gibi güneyinde de etkinliğini artırabilir. Orta Doğu’da yakın gelecek-
teki muhtemel gelişmelerle birlikte Irak’taki petrollerin Körfez dışında başka
güzergâhlarla uluslararası pazarlara ulaştırılması gündeme gelebilir. İran’a bir
askeri saldırı düzenlenmesi durumunda, Tahran’ın Hürmüz Boğazı’nı kapat-
ması Irak’a ekonomik anlamda büyük zarar verebilir. Bu nedenle Bağdat hü-
kümeti, Basra petrolünün dünya pazarına sevkiyatı için alternatif olarak Cey-
Ekonomik ve ticari han boru hattına bağlanacak yeni bir boru hattı kurma projesi üzerinde çalış-
anlamda Türkiye’ye maktadır. Türkiye, şartlar elverdiğinde böyle bir enerji hattı projesinin hayata
bağımlı olan Ku- geçmesini mümkün kılmak maksadıyla Bağdat’taki merkezi hükümetle iyi
zey Irak’ın enerji ilişkiler geliştirmek için gayret sarf etmelidir.
ihracatı alanında
da Türkiye’ye ih-
tiyaç duyması ile 5. SONUÇ
Ankara’nın Kürt
Irak, İran-Irak savaşı ve Saddam’ın sivillere karşı gerçekleştirdiği katliamlar,34
Yönetimi üzerindeki
Kuveyt’in işgali, 1. Körfez Savaşı ve yaptırımlar nedeniyle 2000’li yıllara ol-
etkisini artırabileceği
dukça yıpranmış bir vaziyette girmiştir. Aynı dönemde gerek Saddam Hüseyin
değerlendirilmektedir.
liderliğindeki Baas Partisi’nin baskıcı yönetimi gerekse ABD’nin kuzeydeki
Kürt hareketine sağladığı destek Irak’ı oluşturan farklı etnik ve mezhepsel
unsurların beraberliğini zedelemiştir. Bu şartlar altında ABD’nin kitle imha
silahlarının varlığını gerekçe göstererek 2003’te Irak’ı işgal etmesi ise ülkeyi
kaosa sürüklemiş, ülke fiili bölünmenin eşiğine gelmiştir. 2. Körfez Savaşı’yla
birlikte Irak halkının savaşlarla birlikte yaşadığı süre 30 yıla yaklaşmıştır.
Irak’ta bugün psikolojik açıdan oldukça yıpranmış durumda ve rehabilitasyo-
na ihtiyaç duyan büyük bir kitle bulunmaktadır.

Savaş sonrasında Irak’ta istikrarlı bir demokrasi tesis edilememiş, etnik ve


mezhepsel kimlik üzerinden güç mücadelesinin başladığı yeni bir siyasi du-
rum ortaya çıkmış, uluslararası ortamda 2. Körfez Savaşı’nın sonuçları ve
başarısı tartışılmaya başlanmıştır. İşgal sürecinde Şii-Sünni ve Arap-Kürt

34 Halepçe katliamı ve 28 Mart 1991’de Türkmenler’e karşı gerçekleştirilen Altunköprü katliamı.

28
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

ayrımı temelinde ortaya çıkan mezhepsel ve etnik güç mücadelesi, siyasi


kutuplaşmalara sebep olmuş, partilerin bu kutuplaşmalar doğrultusunda
teşkilatlanmasına ve faaliyet göstermesine yol açmıştır. Mezhepsel ve etnik
güç mücadelesi, farklı mezhep ve etnik unsurlar arasında gruplaşmaları
doğurduğu gibi aynı mezhepsel veya etnik topluluk içinde de bölünmelere
neden olmuştur. Neticede Irak’ta birbiriyle uzlaşması oldukça zor ve ancak
ittifaklar kurarak yeterli siyasi etkinliğe ulaşabilen çok sayıda siyasi parti ku-
rulmuştur.

Savaşla birlikte Irak’ta nüfusun çoğunluğunu oluşturan Şii Arapların etkili ol-
duğu bir devlet yapısı, güvenlik sistemi ve merkezi yönetim ortaya çıkmıştır.
Sünni Araplar eski siyasi etkinliklerini yitirmiş, Şiiler karşısında zayıf
konuma düşmüştür. Saddam döneminde kuzeyde fiili özerkliğe sahip olan
Kürtler ise Irak’ta yeni anayasa ile kurulan federal yapıda geniş yetkiler içeren
bir bölgesel özerklik elde etmiştir. ABD ile yakın ilişkiler geliştiren Iraklı
Kürtler, işgal döneminde petrol kaynakları bakımından oldukça zengin olan
Kerkük’ün nüfus yapısını değiştirmeye çalışmıştır. Şii Araplar ve Kürtlerin
aksine Türkmenler ise etkili bir siyasi teşkilat geliştirememiş, Irak’ın yeniden
yapılanma sürecinde yeterince varlık gösterememiştir.

İşgalle birlikte PKK terör örgütü Irak’ın kuzeyinde ve Kandil bölgesinde daha
rahat faaliyet göstermiş, bölgedeki otorite boşluğundan istifade ederek güç-
lenmiş, 2007’de KCK sistemini tesis ederek devletleşme safhasına geçmeye
çalışmış ve şiddet eylemlerini artırmıştır. Terör örgütüyle mücadeleye yöne-
lik 2008 yılında oluşturulan Türkiye-Irak-ABD Üçlü Mekanizması beklenen
desteği sağlayamamış, örgüt 2011 yılından itibaren bölgesel konjonktürden
yararlanarak saldırılarını yoğunlaştırmıştır. 2012 yılında Türkiye’ye karşı
“devrimci halk savaşı” kurgusuyla saldırılar gerçekleştiren PKK terör örgü-
tü 2013 yılı için ise “kıra dayalı şehir savaşı” stratejisini geliştirmiştir. İşgal
dönemi neticede, Öcalan’ın yakalanmasıyla eylemsizlik dönemine giren terör
örgütünün toparlanıp güçlenmesine ve devletleşmeye teşebbüs edecek kadar
imkân, kabiliyet ve özgüven kazanmasına yol açmıştır.

2. Körfez Savaşı’nda Irak’taki idari yapının yeniden tesisi Baas rejiminin dev-
rilmesiyle yönetimi devralan Geçici Koalisyon İdaresi’nin nezaretinde gerçek-
leşmiştir. 2003’te oluşturulan Geçici Yönetim Konseyi’nin yeniden yapılanma
çalışmaları kapsamında daimi anayasa 2005 yılında referanduma sunulmuş ve
kabul edilmiştir. 2005 yılının Ocak ve Aralık aylarında ve 2010’da toplam üç
defa parlamento seçimleri yapılmış, bu seçimleri Şii Arapların oluşturduğu si-
yasi ittifaklar kazanmıştır. Yeni anayasadaki farklı yorumlamalara neden olan
maddeler, Bağdat’taki merkezi yönetim ile Kuzey Irak Kürt Yönetimi ara-

29
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

sında yetki alanları, petrol kaynaklarının yönetimi ve petrol gelirlerinin pay-


laşımı konularında anlaşmazlıklar doğurmuştur. Yeni anayasadaki maddeler
aynı zamanda başta Kerkük olmak üzere ihtilaflı bölgeler konusunda da uyuş-
mazlıklara neden olmuş, bu bölgelerin güvenliği konusundaki yetki tartışması
Kürt Yönetimi ile Bağdat’taki merkezi yönetim arasında gerilime yol açmıştır.

ABD’nin çekilmesiyle birlikte Irak siyasetindeki istikrarsızlık derinleşmiştir.


Şii asıllı Başbakan Nuri El Maliki merkezileşme ve otoriterleşme eğilimi gös-
termiş, Sünni politikacıları sindirmeye çalışmıştır. Maliki’nin otoriterleşme
temayülüne karşılık muhalefetteki aktörler hükümetten güvenoyu çekme gi-
rişiminde bulunmuştur. Bağdat merkezi yönetimi ile Kuzey Irak Kürt Yöneti-
mi arasında anlaşmazlıklar ise bu dönemde siyasi krizlere yol açmaya başla-
mıştır. İşgal döneminde Irak güvenlik güçlerinin yeniden yapılandırılmasına
yönelik mesafe kaydedilmesine rağmen ABD’nin çekilmesinden sonra ülkede
asayiş sağlanamamıştır. Irak’ta hala belirli bölgelerde yoğun biçimde şiddet
eylemleri meydana gelmekte, güvenlik güçleri halkın güvenliğini sağlama
noktasında yetersiz kalmaktadır.

Irak ekonomisinde 2003 yılından beri cari olan neredeyse bütün sorunlar de-
vam etmektedir. Dışa bağımlılığın azaltılması doğrultusunda kayda değer bir
gelişme olmamıştır. Petrolden elde edilen gelir dengesiz bir zenginleşmeye
neden olmakta, toplumsal refaha dönüşmemektedir. Yabancı petrol şirketle-
rinin yatırımları işsizliğin azalmasına oldukça sınırlı bir katkı sağlamaktadır.
Irak’ta elektrik, su ve sağlık gibi temel hizmetlerin arzında hala ciddi sorunlar
vardır. Petrol gelirleri adil dağıtılmadığı için yerel yönetimler kamu hizmetle-
rinin arzında yeterli kaynaktan yoksun durumdadır. Bu nedenle petrol gelirle-
rinin Irak genelinde adil biçimde dağıtılması önem arz etmektedir.

ABD’nin çekilmesiyle birlikte Irak’ta fiili bölünmeyi tetikleyebilecek dina-


miklerin belirginleştiği ifade edilebilir. Irak’ta etnik kimlik ve mezhebe daya-
lı ortaya çıkan siyasi dengeler ülkenin uzun vadede parçalanmasına yönelik
gelişmelere neden olabilir. Kısa vadede ise Suriye krizindeki gelişmelerin
Irak siyasetindeki Şii-Sünni ayrışmasını artırabileceği değerlendirilmektedir.
Devlet kademelerinde, güvenlik güçlerinde ve merkezi hükümette etkili olan
Şiilerle Kürtler arasında mevcut anlaşmazlıklar Irak’ın toprak bütünlüğünü
tehdit edebilecek sonuçlar doğurabilir. Kürtler yakın gelecekte Kerkük’ü
kontrol ederek bağımsızlık doğrultusunda irade göstermeye başlayabilir.

ABD’nin çekilmesiyle kuzeyde çıkan petrolün Kürt petrolü, güneydekinin Şii


petrolü ve Musul bölgesinde çıkarılan petrolün de Sünni petrolü olarak isim-
lendirilmesi, enerji kaynaklarının bulunduğu bölgelere göre bir bölünme ihti-

30
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

malini de gündeme taşımıştır. Irak’ta petrol kaynaklarına göre bir bölünmenin


gerçekleşmesi durumunda en çok Türkmen bölgelerinin zarar göreceği de-
ğerlendirilmektedir. Çünkü Türkmenlerin yaşadığı bölgeler hem zengin enerji
kaynaklarına sahip hem de jeostratejik açıdan önemlidir. Irak’ın bölünmesi
enerji kaynakları konusunda aşiretler arasında da gerilim doğurabilir. Petrol
bölgelerine dayalı bir bölünmeye sebep olabilecek dinamiklerin zayıflatılması
için petrol gelirlerinin Irak halkı arasında adil bir biçimde paylaşılması gerek-
mektedir.

ABD sonrası Irak’ta doldurulması gereken bir güç boşluğu ortaya çıkmıştır.
Orta ve uzun vadede bu güç boşluğunun devam edeceği değerlendirilmektedir.
Bu boşluğu özellikle Türkiye, İran ve Suudi Arabistan gibi Irak’ın yakın çev-
resindeki ülkelerin doldurmaya çalışacağı tahmin edilmektedir. Irak’ın siyasi
ve ekonomik açıdan büyük ölçüde İran’ın etki alanına girdiği görülmektedir.
İran hâlihazırda Irak iç siyasetinde en etkili dış aktör konumundadır. Suudi
Arabistan, Irak’taki Şii ağırlıklı merkezi hükümetten ve ülke genelindeki İran
nüfuzundan rahatsızdır. Türkiye ise başlangıçta merkezi hükümetle ilişkileri-
ni geliştirmeye çalışmış, ancak daha sonra Kürt Yönetimiyle imzalanan an-
laşmalar çerçevesinde büyük ölçüde Kuzey Irak’ta enerji, ekonomi ve ticari
alanda etkili duruma gelmiştir.

Türkiye, Kuzey Irak’la iyi ilişkiler geliştirirken Bağdat’taki merkezi hükü-


metle sorunlar yaşamaya başlamıştır. Türkiye-Irak ilişkilerinin işgal döne-
mindeki olumlu seyrin aksine ABD’nin çekilmesiyle birlikte problemli bir
sürece girdiği gözlemlenmiştir. Irak Başbakanı Nuri El Maliki, Türkiye’nin
2010 seçimlerinde Maliki’ye karşı Eyad Allavi liderliğindeki El Irakiye Lis-
tesini desteklemesine karşı ketmettiği tepkisini dışa vurmaya başlamıştır. Irak
Cumhurbaşkanı Eski Yardımcısı Tarık El Haşimi’nin Türkiye’ye sığınmasıyla
başlayan süreçte iki ülke liderleri karşılıklı sert açıklamalarda bulunmuştur.
Bağdat, Türkiye’nin Kürtlerle yakınlaşması ve Kuzey Irak petrolleriyle ilgili
Kürt Yönetimiyle anlaşmalar yapmasına tepki göstermiştir.

Türkiye’nin ağırlıklı olarak menfaatlerinin bulunduğu bölge olan Kuzey


Irak’a yönelik özellikle 2007 yılından itibaren izlediği politika büyük öl-
çüde isabetlidir. Türkiye Irak’ın toprak bütünlüğü içinde Kuzey Irak’la iyi
ilişkilerini sürdürmelidir. Ankara’nın Iraklı Kürtlerle geliştirdiği işbirliği
Türkiye’nin Irak’ın iç işlerine müdahale ettiği anlamına gelmemelidir. Tür-
kiye Irak’ın toprak bütünlüğü çerçevesinde Kuzey Irak’la tesis ettiği iyi
ilişkileri muhafaza etmeli, bu bölgedeki ekonomik kazanımlarını, özellikle
enerji ve bankacılık sektöründeki yatırımlarını sürdürülebilir kılmaya yönelik
politikalar geliştirmelidir.

31
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması ve bölgede kalıcı barış ve istikrarın


tesisi de Türkiye’nin menfaatleri açısından oldukça önemlidir. Türkiye, bu
nedenle Maliki yönetimiyle de ilişkileri düzeltmek ve geliştirmek için gayret
sarf etmelidir. Türkiye’nin Bağdat’taki taraflar arasında iç siyasi anlaşmaz-
lıklara ve rekabete müdahil olmamasında, Başbakan Maliki ile Eyad Allavi
arasındaki ihtilafın tarafı haline gelmemesinde fayda vardır. Irak’a yönelik
politika planlanırken mezhep temelli politikalardan da uzak durulmalıdır.
Türkiye gerek Irak’ta gerekse bölge genelinde Şii-Sünni ayrışmasına bağlı
meydana gelebilecek yerel veya uluslararası kutuplaşmalarda tarafsız kalma-
ya özen göstermelidir.

Türkiye’nin 2003 sonrasında Kuzey Irak’la iyi ilişkiler geliştirirken


Türkmenlere yönelik ise başarılı bir politika yürütemediği gözlemlenmiştir.
Türkmenlerin ortak bir teşkilat altında toplanmasına ve siyasi dengeleri uygun
bir şekilde kullanarak Irak siyasetinde etkin olmaya çalışmasına özen gös-
terilmelidir. Türkmen kimliğinin öncelenerek mezhepsel ve aşiret kimliğinin
önüne geçmesi için kültürel gelişimin sürdürülmesine gayret sarf edilmelidir.
Ayrıca Irak’ta Türkmenlerin zarar görmesine neden olabilecek gerçekçi ol-
mayan girişimlerden uzak durulmalıdır. Bu esasları dikkate alarak Türkiye,
Irak’taki Türkmenlere yönelik tutarlı bir yaklaşım geliştirmeli ve bu yaklaşımı
devlet politikası haline getirerek istikrarlı bir şekilde uygulamalıdır.

2. Körfez Savaşı sonrasında Irak’ta ortaya çıkan dinamiklerin, Orta Doğu’nun


ve Arap dünyasının değişken siyaseti ile birlikte değerlendirilmesi önem arz
etmektedir. Gerek bölge dışı gerekse bölgedeki aktörlerin çeşitliliği nedeniyle
Orta Doğu’da sürekli yeni koalisyonlar kurulabilmekte ve dengeler hızlı bi-
çimde değişebilmektedir. Değişimin oldukça zor tahmin edildiği bölgede yeni
gelişmelerin sunduğu fırsatlar ve sebep olduğu riskler esnek bir dış politika
takip etmeyi gerektirmektedir. Türkiye bu nedenle hem Irak genelinde hem de
Kuzey Irak’taki mevcut iç dengelerin değişme ihtimalini göz önünde bulun-
durmalı, dış politika esnekliğini kaybetmemelidir.

32
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

BİLGE ADAMLAR KURULU ÜYELERİ

ÖZGEÇMİŞLERİ

Salim DERVİŞOĞLU, Oramiral (E), Deniz Kuvvetleri Eski Komutanı


Bilge Adamlar Kurulu Başkanı

1936 Yılında İzmit’te doğdu. 1957 yılında Deniz Harp Okulu’ndan asteğmen rütbesi ile mezun oldu. Deniz
Kuvvetlerinin çeşitli deniz ve kara hizmetlerinde bulundu. 1965-1967 yıllarında Deniz Harp Akademisi
öğreniminden sonra Kurmay Binbaşı olarak Sultanhisar Gemisi ve bilahare Gayret Muhribi Komutanlığı
yaptı. 1972-1973 yıllarında ABD’de İşletme alanından yüksek lisans yaparak yüksek işletme mühendisi
oldu. 1974-1977 yıllarında Brüksel’deki NATO karargâhında görev yaptı. 1977-1979 yıllarında 3. Muhrip
Filotillası komodorluğundan sonra çeşitli kara görevlerinde bulundu.

30 Ağustos 1981 yılında tuğamiral oldu. Deniz Kuvvetleri Personel ve Lojistik başkanlığı, Çıkarma Filosu,
Hücumbot Filosu, Harp Filosu komutanlıkları yaptı. Dervişoğlu ayrıca Deniz Harp Akademisi Komutanlığı
ve Genelkurmay İstihbarat Daire Başkanlığı görevlerini yürüttü. İtalya’da (Napoli) da 2 yıl boyunca NATO
görevlerinde bulundu. Dervişoğlu, Koramiral olarak Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreter Yardımcılığı,
Deniz Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı, Kuzey Deniz Saha Komutanlığı görevlerini yürüttü. Oramiral olarak
1995-1997 yıllarında Donanma Komutanlığı yaptı ve 1997-1999 yıllarında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı
yaparak emekli oldu. Kendisi Bayan Türkan Dervişoğlu ile evli olup, Mehmet ve Ahmet adlarında 2 oğlu
vardır. Dervişoğlu, İngilizce ve Fransızca bilmektedir.

İlter TÜRKMEN, Dışişleri Eski Bakanı


Bilge Adamlar Kurulu Başkan Yardımcısı

İlter Türkmen 1927 yılında İstanbul’da doğdu. Galatasaray Lisesi’ni bitirdi ve Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Türkmen 1949 yılında Dışişleri Bakanlığı’na girdi.

İlter Türkmen, 1961-64 yılları arasında Washington Büyükelçiliğinde Müsteşar, 1964-68 yılları arasında ise
Dışişleri Bakanlığında Genel Müdür ve Genel Sekreter Yardımcısı olarak görev yapmıştır. 1968-72 yılların-
da Atina Büyükelçiliği görevini yürüten Türkmen, 1972-75 yılları arasında Türkiye’nin Birleşmiş Milletler
nezdindeki Daimî Temsilcisi olmuştur. 1979-80 yıllarında Birleşmiş Milletler Teşkilatında Genel Sekre-
ter Yardımcısı, 1980-83 yıllarında ise Dışişleri Bakanı olmuştur. 1984-88 yılları arasında tekrar Birleşmiş
Milletler nezdinde Daimî Temsilci olarak görev alan Türkmen, 1988-91 yıllarında Paris Büyükelçiliğine
getirilmiştir. Türkmen, 1991-96 yılları arasında Birleşmiş Milletler Teşkilatında Genel Sekreter Yardımcı-
sı ve Filistin Mültecilerine Yardım Örgütü Genel Komiseri görevlerini yürütmüştür. İlter Türkmen Bilge
Adamlar Kurulu Başkan Yardımcılığının yanında OBİV Dış ve Savunma Politikası Grubu Başkanlığını da
yürütmektedir.

33
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Sami SELÇUK, Prof. Dr., Yargıtay Eski Başkanı


Bilge Adamlar Kurulu Başkan Yardımcısı

1937 tarihinde Konya-Taşkent’te doğmuştur. 1955’te Konya Lisesini, 1959’da Ankara Üniversitesi Hukuk
Fakültesini bitirmiş; askerliğini Merzifon’da yedek subay olarak yapmıştır. Ankara yargıç adayı olarak
mesleğe başlayan Selçuk, sırasıyla Sütçüler, Akşehir, Yenice ve 1972’den sonra Yargıtay Cumhuriyet
Savcılığı görevlerinde bulunmuştur. 21.09.1982 tarihinde Yargıtay Üyeliğine seçilen Sami Selçuk, Yargıtay
Büyük Genel Kurulunca, 10.07.1990 tarihinde ilk kez, 13.07.1994 tarihinde ikinci kez, 13.07.1998 tari-
hinde üçüncü kez Yargıtay Dördüncü Ceza Dairesi Başkanlığına seçilmiştir.

Fransızca ve İtalyanca bilen Selçuk, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinde doktora yapmış, 1986 yılında
Doçent olmuştur. “Dolandırıcılık”, İstanbul, 1982; “Cinayet Mahkemesi Anıları”, (Andre Gide’den Çeviri),
Ankara, 1983; “Dolandırıcılık Cürmünün Kimi Suçlardan Ayırımı”, Ankara, 1986; “Temsili ve Katılımcı
Demokrasinin Kökeni”, İstanbul, 1987; “Toplumsal Savunma İlkeleri”, (Filippo Gramatica’dan çeviri), 1988;
“Çürütmeler”, İstanbul, 1990; “Önce Dil”, Ankara, 1993 “Çek Suçları”, Ankara, 1993; “Laiklik”, İstanbul,
1994; “Kızlık Bozma Suçu”, Ankara, 1996; “Zorba Devletten Hukukun Üstünlüğüne”, Ankara, 1998;
“Demokrasiye Doğru”, Ankara, 1999; “Konuşma”, Ankara, 1999; “Özlenen Demokratik Türkiye”, Ankara,
2000; “Longing for Democracy”, 2000 adlı yapıtları ve çevirileri; Varlık (İstanbul), Türk Dergisi, Revue
penitentitiare et de droit penal (Paris), Revue de droit penal et de criminologie (Bruxelles), Archivio penale
(Milano), Cuadernos de politıca criminal (Madrid) adlı yerli ve yabancı dergiler ile günlük basında yayımlanmış
Türkçe ve yabancı dilde; hukuk, dil, laiklik ve Atatürkçülük ve çeşitli konularda makale ve denemeleri vardır.

Yargıtay Büyük Genel Kurulunca 07.07.1999 tarihinde Yargıtay Birinci Başkanlığına seçilen Doç. Dr.
Sami Selçuk bu görevden 15.06.2002 tarihinde yasal yaş sınırı nedeniyle emekliye ayrılmıştır. Emekliye
ayrıldıktan sonra Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin öğretim üyeleri kadrosuna dâhil olmuştur ve
Ceza Hukuku Anabilim Dalı Başkanlığına seçilmiştir. Fakültede Ceza Hukuku ve Ceza Usul Hukuku der-
sleri vermektedir.

Kutlu AKTAŞ, İçişleri Eski Bakanı, Vali (E)


Bilge Adamlar Kurulu Üyesi

Kutlu Aktaş, 1962 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun olmuştur. Mezuni-
yetini müteakip 30 Temmuz 1962 tarihinde atandığı Çankırı Maiyet Memurluğunda Yumurtalık ve Küre
Kaymakam Vekilliklerinde görevlendirilip staj süresini doldurmuş, Kaymakamlık kursu ile TODAİE’yi
bitirdikten sonra 1964’te Darende Kaymakamlığına atanmıştır.

30 Eylül 1967 tarihinde Yahyalı, 30 Nisan 1970 tarihinde Çüngüş, 31 Temmuz 1972 tarihinde Bozcaada,
1976 tarihinde Simav Kaymakamlıklarına atanan Aktaş, 3 Ağustos 1976 tarihinde Mülkiye Müfettişliğine,
20 Ağustos 1976 tarihinde 1. sınıf Mülkiye Müfettişliğine, 4 Şubat 1977 tarihinde Mülkiye Başmüfettişli-

34
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

ğine, 28 Mart 1979 tarihinde de Mülkiye Müşavirliğine atanmıştır. Kutlu Aktaş, 26 Haziran 1981 tarihinde
Ağrı Valiliğine, 22 Aralık 1986 tarihinde Malatya Valiliğine, 21 Nisan 1990 tarihinde İzmir Valiliğine ve 15
Temmuz 1997›de ise İstanbul Valiliğine atanmıştır. Aktaş, 5 Ağustos 1998-11 Ocak 1999 tarihleri arasında
İçişleri Bakanı olarak görev yapmıştır.

Özdem SANBERK, Büyükelçi (E)


Bilge Adamlar Kurulu Üyesi

Galatasaray Lisesi ve İstanbul Hukuk Fakültesi mezunu olan Özdem Sanberk, Dışişleri Bakanlığı memuru
olarak Madrid, Amman, Bonn ve Paris Büyükelçiliklerinde ve OECD ve UNESCO Daimi Temsilcilikle-
rinde çeşitli derecelerde görevde bulunduktan sonra, 1985-1987 yılları arasında dönemin Başbakanı Turgut
Özal’ın dış politika danışmanlığını yapmıştır.

1987-1991 yılları arasında Avrupa Topluluğu nezdinde Büyükelçi Daimi Temsilci, 1991-1995 yılların-
da arasında Dışişleri Müsteşarı ve 1995-2000 yılları arasında da Londra Büyükelçisi olarak görev yap-
mıştır. 2000 yılında emekliye ayrılan Sanberk, 2003 Eylül ayına kadar Türkiye Ekonomik Sosyal Etütler
Vakfı (TESEV) Direktörlüğü görevinde bulunmuştur.  Özdem Sanberk evli olup (Sumru Sanberk) Nazlı
Sanberk’in babasıdır.

Sönmez KÖKSAL, Büyükelçi (E)


Bilge Adamlar Kurulu Üyesi

Sönmez Köksal, 8 Mart 1940 İzmir’de doğdu. Köksal, Saint Joseph Lisesi ve Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi’nde mezun oldu. Köksal, 1963 yılında Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Birleşmiş Milletler
Cenevre Ofisi nezdindeki Türkiye Daimi Temsilciliğinde, Dışişleri Bakanlığı Uluslararası Ekonomik So-
runlar Dairesinde Şube Müdürü, Burgaz’da Başkonsolos, Paris Büyükelçiliğinde Müsteşar, Siyaset Planla-
ma Dairesi ve Orta-Doğu Afrika Dairelerinde Başkanlık görevlerinde bulundu.

Ağustos 1980’de Avrupa Ekonomik Topluluğu nezdindeki Türkiye Daimi Temsilci yardımcılığına atan-
dı. 1983’de Çok Taraflı Ekonomik İlişkiler Genel Müdür Yardımcılığını üstlendi. 1986 yılında Bağdat
Büyükelçiliği’ne atandı. 1990’da Avrupa Konseyi nezdindeki Türkiye Daimi Temsilciliği görevini üstlendi.
Türkiye’nin dönem başkanlığına rastlayan 1992 Nisan-Eylül ayları arasında 6 ay süre ile Avrupa Konseyi
Bakan Delegeleri Komitesi’ne başkanlık yaptı.

1992 Ekim ayında Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı oldu. 1998 Şubat ayında Paris Büyükelçiliği’ne atan-
dı. 1 Ağustos 2002 tarihinde kendi isteği üzerine emekli oldu. 2002-2006 döneminde Işık Üniversitesi’nde
öğretim görevlisi olarak bulundu ve İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı görevini üst-
lendi.

35
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Güner ÖZTEK, Büyükelçi (E)


Bilge Adamlar Kurulu Üyesi

Güner Öztek 1935 yılında Çankırı’da doğdu. 1955 yılında St. Joseph Lisesi’nden mezun oldu. 1959
yılında AÜ Siyasal Bilgiler Fakültesi’nden mezun oldu. Öztek, Fransızca ve İngilizce bilmektedir.
Güner Öztek, 31 Aralık 1959-1 Temmuz 1960 tarihleri arasında Dışişleri Bakanlığı Genel Sekreterliği Özel
Kaleminde Ataşe, 31 Aralık 1961-29 Nisan1963 tarihleri arasında Dışişleri Bakanlığı Özel Kalem Müdür-
lüğünde 3’ncü Kâtip, 29 Nisan 1963-5 Ekim 1966 tarihleri arasında Paris Büyükelçiliğinde 3’ncü ve 2’nci
Kâtip, 5 Ekim 1966-30 Temmuz 1969 tarihleri arasında Dakar Büyükelçiliğinde 2’nci Kâtip ve Başkâtip,
30 Temmuz 1969-26 Nisan 1971 tarihleri arasında Dışişleri Bakanlığı Özel Kalem Müdürlüğünde Başkâtip,
26 Nisan 1971-30 Haziran 1972 tarihleri arasında Başbakanlık Özel Kalem Müdürü, 31 Temmuz 1972-31
Ağustos 1976 tarihleri arasında Londra Büyükelçiliği Müsteşarı, 31 Ağustos 1976-30 Ağustos 1978 tarih-
leri arasında Uluslararası Kuruluşlar Genel Müdür Yardımcılığı, Elçi, Genel Müdür Yardımcısı, 30 Ağustos
1978-1 Eylül 1982 tarihleri arasında Moskova Büyükelçiliği Birinci Müsteşarı, 1 Eylül 1982-3 Aralık 1986
tarihleri arasında İkili Siyasi İşler Genel Müdür Yardımcısı, 3 Aralık 1986-2 Aralık 1991 tarihleri arasında
Kuveyt Büyükelçisi, 20 Ocak 1992-1 Şubat 1995 tarihleri arasında Dışişleri Müsteşar İdari İşler Yardım-
cısı, 1 Şubat 1995-31 Temmuz 1999 tarihleri arasında Belçika Krallığı nezdinde T.C. Büyükelçisi ve BAB
nezdinde Daimi Temsilci olarak görev yapmıştır.

Güner Öztek, 1 Ocak 2001’den itibaren Ortadoğu ve Balkan İncelemeleri Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı
ve Direktörü olarak görev yapmaktadır.

Necdet TİMUR, Orgeneral (E)


Bilge Adamlar Kurulu Üyesi

1937 yılında Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde doğmuştur. 1958 yılında Kara Harp Okulu’ndan, 1960 yılın-
da Muhabere Okulu’ndan mezun olmuştur. 1966 yılına kadar Kara Kuvvetleri’ne bağlı çeşitli birliklerde
Takım Komutanlığı ve Bölük Komutanlığı yapan Timur, 1968 yılında Kara Harp Akademisi’nden mezun
olmuş, ardından Kurmay Subay olarak, 1’nci Ordu Muhabere İşletme Bölük Komutanlığı, 2’nci Zırhlı
Tugay Harekât Eğitim Şube Müdürlüğü, Kara Harp Akademisi Öğretim Üyeliği, 1’nci Ordu Genel Sek-
reterliği Harekât Subaylığı, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri Harekât Eğitim Şube Müdürlüğü, Paris Kara
Ataşeliği, 3’ncü Ordu Plan ve Harekât Şube Müdürlüğü ve Işıklar Askeri Lisesi Komutanlığı görevlerini
yürütmüştür.

Necdet Timur, 1983 yılında Tuğgeneralliğe terfi etmiştir. Bu rütbe ile Askeri Liseler ve Bursa Garnizon
Komutanlığı, Genelkurmay MEBS Daire Başkanlığı ve 2’nci Zırhlı Tugay Komutanlığı görevlerinde bu-
lunmuş, 1987 yılında Tümgeneralliğe terfi etmiştir. Timur, tümgeneral rütbesi ile Genelkurmay Muhabere
Elektronik ve Bilgi Sistemleri Başkanlığı, Zırhlı Birlikler Okulu ve Eğitim Tümen Komutanlığı görevlerini
yürütmüştür.

36
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

1991 yılında Korgeneralliğe terfi ederek Genelkurmay Muhabere Elektronik ve Bilgi Sistemleri Başkanlığı,
2’nci Kolordu Komutanlığı ve Harp Akademileri Komutan Yardımcılığı ve Milli Güvenlik Kurulu Ge-
nel Sekreterliği Başyardımcılığı görevlerinde bulunduktan sonra 1997 yılında Orgeneralliğe terfi etmiştir.
Bu rütbede Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanlığı görevini müteakip 1’nci Ordu Komutanlığı’na atanmıştır.
Fransızca bilen emekli Orgeneral Necdet Yılmaz Timur, Bayan Nezih Timur ile evli olup 1 çocuğu vardır.

Oktar ATAMAN, Orgeneral (E)


Bilge Adamlar Kurulu Üyesi

Orgeneral Oktar Ataman 1939’da İstanbul’da doğmuştur. 1961 yılında Kara Harp Okulu’ndan topçu
subayı olarak mezun olmuş, 1963 yılında Topçu Okulundan mezuniyetini takiben çeşitli topçu bir-
liklerinde ileri gözetleyici, batarya subayı ve batarya komutanı olarak görev yapmıştır. 1966-1968
yılları arasında Kore Cumhuriyeti’nde Askeri Ataşe Yardımcısı ve Birleşmiş Milletler nezdinde
İrtibat Subayı görevlerinde bulunan Orgeneral Ataman, Türkiye’ye dönüşünü müteakiben tekrar
topçu birliklerinde görev almış ve 1975 yılında Kara Harp Akademisi’nden mezun olmuştur.

1975 yılında Genelkurmay Plan Harekât Daire Başkanlığı’na proje subayı olarak atanan Orgeneral Ata-
man, 1977 yılında İngiliz Kraliyet Kara Kurmay Koleji’ne seçilmiş ve mezuniyetini müteakip Kara Harp
Akademisi’nde üç yıl öğretim üyesi olarak görev yapmıştır. 1980-1983 yıllarında Belçika’da SHAPE
Karargâhı Plan ve Prensipler Başkanlığı’nda karargâh subayı olarak görev yapan Orgeneral Ataman,
Türkiye’ye dönüşünün ardından bir yıl süreyle Kara Kuvvetleri Genel Sekreteri olarak çalışmıştır. 1984-
1986 yıllarında Kara Harp Okulu’nda Öğrenci Alay Komutanı olarak görev yapmıştır. Daha sonra Kara
Harp Akademisi’ne başöğretmen olarak atanan Orgeneral Ataman, Silahlı Kuvvetler Akademisini bitirmes-
ini müteakip, Kara Harp Akademisi Öğretim Başkanı olarak da görev yapmıştır.

Ataman, Ağustos 1988’de Tuğgeneral rütbesine terfi etmiş ve Genelkurmay Başkanlığı Plan Harekât
Daire Başkanı olarak görev yapmıştır. Ağustos 1990’da 14’ncü Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı’na
atanmış ve iki yıl bu görevde bulunmuştur. 30 Ağustos 1992 tarihinde Tümgeneralliğe terfi ederek
Genelkurmay Başkanlığı Strateji ve Kuvvet Planlama Daire Başkanlığı’na atanan Orgeneral Ata-
man, 15 Ağustos 1995 tarihinde 1’nci Mekanize Piyade Tümen Komutanlığı görevine getirilmiş ve bu
görevi 15 Ağustos 1997’ye kadar sürdürmüştür. Tümen Komutanlığı görevi esnasında Milli Güven-
lik Akademisini başarı ile bitiren Orgeneral Ataman, 30 Ağustos 1997 tarihinde Korgeneral rütbes-
ine terfi etmiş ve Genelkurmay Başkanlığı Harekât Başkanlığı’na atanmıştır. Eylül 1998’den iti-
baren NATO Askeri Komitesi nezdinde Türk Askeri Temsil Heyeti Başkanı olarak görev yapan Or-
general Ataman, 2000-2001 yıllarında 6’ncı Kolordu Komutanı olarak görev yapmıştır..

13 Ağustos 2001 tarihinde NATO Güneydoğu Avrupa Müşterek Kuvvetler Komutanlığı görevini devra-
lan Orgeneral Ataman, 30 Ağustos 2001 tarihinde Orgeneralliğe terfi etmiştir. NATO Güneydoğu Avrupa

37
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Müşterek Kuvvetler Komutanı Orgeneral Oktar Ataman, 30 Ağustos 2003 tarihinden itibaren yürürlüğe
girecek kararlara göre 3’ncü Ordu Komutanlığı’na atandı. TSK Üstün Hizmet Madalyası ile taltif edilen
Orgeneral Ataman, Bayan Nedret Ataman ile evli olup bir kız ve bir erkek çocuğu babasıdır.

Sabahattin ERGİN, Koramiral (E)


Bilge Adamlar Kurulu Üyesi

Emekli Koramiral Sabahattin Ergin 1926’da İstanbul’da doğmuştur. 1935 yılında İstanbul Belediye
Konservatuarı piyano bölümüne devam ederek başladığı müzik yaşamını çeşitlendirerek sürdürmüştür. Sa-
bahattin Ergin, 1983 yılından beri İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Mûsıkîsi Devlet Konservatuarı’nda
sanatçı öğretim görevlisidir. İ.T.Ü. dışında, Türk Mûsıkîsi Vakfı, Anadolu Bilim ve Teknoloji Stratejileri
Araştırma Enstitüsü ve diğer bazı kültürel ve bilimsel dernek ve kurumlarda, kurucu, yönetim kurulu
başkanlığı ve kurucu üyelikler de yapmıştır.

42 yıl süren bir askerlik hizmetinde bulunan Ergin, Atatürkçülük ve jeopolitik konuları üzerinde çalışmalar
yapmakta olup, meşgul olduğu çeşitli alanlarda ulusal ve uluslararası bilimsel etkinliklere; konuşmacı,
bildiri sunucu ve panelist olarak katılmaktadır. İlgilendiği konulardan bazıları kitap, makale ve tebliğler
olarak basılmıştır.

Nur VERGİN, Prof. Dr.


Bilge Adamlar Kurulu Üyesi

Nur Vergin İstanbul’da doğdu. Çocukluğunu ve gençliğini yurt dışında geçirdi. Paris-Sorbonne
Üniversitesi’nde Sosyoloji öğretimini tamamladıktan sonra aynı üniversitede Sosyoloji Doktoru unvanını
aldı. 1973’te Türkiye’ye dönüp İstanbul Üniversitesi’nde göreve başladı. Bilkent ve Marmara Üniversi-
telerinde de öğretim üyeliği yapan Nur Vergin, halen İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde
akademik kariyerine devam etmektedir. 

Çeşitli uluslararası Sosyal Bilimler Derneklerine üye olan Vergin’in, Industrialisation et Changement Social
en Milieu Rural (1976), Siyaset Sosyolojisi (1980) ve Türkiye’ye Tanık Olmak (1998) başlıklı kitapları
yayınlanmıştır.

Orhan GÜVENEN, Prof. Dr.


Bilge Adamlar Kurulu Üyesi

1973 yılında OECD İstatistik Danışmanı olarak iş hayatına başlayan Prof. Dr. Güvenen, 1974-1978
yıllarında OECD Tarım İstatistikleri Bölümü Başkan Yardımcısı ve Yönetici Uzmanı olarak görev yapmış

38
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

ve 1976-1988 yıllarında Uygulamalı Ekonometri, Ekonometri ve Uluslararası Ekonomi konularında Paris


Üniversitesi’nde 100’den fazla yüksek lisans tezi ve 20’den fazla doktora tezi yönetmiştir. 1976 yılında
Paris-Sorbonne Üniversitesi (EPHE) Öğretim Üyesi, 1977–1984 yıllarında Ecole des Hautes Etudes en Sci-
ences Sociales’de Öğretim Üyesi, 1979-1988 yıllarında Paris Üniversitesi Araştırma Direktörü ve Ekono-
metri Profesörü, 1979-1988 yıllarında OECD Bilgisayar Direktörlüğü Yönetici Uzmanı olarak görev yapmış
ve 1988- 1994 yıllarında T.C. Başbakanlık Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı görevine atanmıştır.

1995-1997 yıllarında Büyükelçi olarak İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD) Nezdinde Tür-
kiye Daimi Temsilcisi ve 1996-1997 yıllarında OECD Konseyi İcra Komitesi Başkan Yardımcısı
olarak görev yapan Prof. Dr. Güvenen, 1996 yılında ABD, Case Western Reserve Univ., “Systems En-
gineering Department” bölümünde Misafir Profesör olarak görev yapmıştır. 1997-1999 yıllarında T.C.
Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarı ve 1997-2000 yıllarında Büyükelçi ve Başbakan
Başmüşavirliği görevlerine getirilmiştir ve 2002 yılında UNESCO Yönetim Kurulu Türkiye Temsilci-
si ve Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini üstlenmiştir.

1999 yılından itibaren Milli Güvenlik Akademisi Uluslararası Ekonomi Profesörü ve 1998 yılından itibaren
Paris Üniversitesi’nde Misafir Profesör olarak görev yapmaktadır. Doç. Dr. Güvenen, 1988 yılında “Dün-
ya Sistemleri, Ekonomileri ve Stratejik Araştırmalar Enstitüsü”nü kurmuş ve halen adı geçen Enstitü’de
Ekonometri ve Uluslararası Ekonomi Profesörü ve Başkanı olarak görevine devam etmektedir. Ayrıca,
Ağustos 2000’den itibaren, Bilkent Üniversitesi Uygulamalı Yabancı Diller Muhasebe Bilgi Sistemleri
Bölüm Başkanlığı görevini sürdürmektedir.

Ali KARAOSMANOĞLU, Prof. Dr.


Bilge Adamlar Kurulu Üyesi

Uluslararası Hukuk doktorasını Lozan Üniversitesi’nden almış olan Prof. Karaosmanoğlu, Stanford
Üniversitesi Hoover Institution’da, NATO’da, Lahey Uluslararası Hukuk Akademisi’nde ve Prince-
ton Üniversitesi’nde araştırma bursları kazanmış ve misafir öğretim üyesi olarak bulunmuştur. Bilk-
ent Üniversitesi’ne katılmadan önce Boğaziçi Üniversitesi ve ODTÜ’de öğretim üyeliği yapan Prof.
Karaosmanoğlu, Türk dış politikası, strateji ve güvenlik politikaları konularında çalışmalar yapmaktadır.

Yayınları arasında Les actions Militaires coercitives et non coercitives des Nations Unies (Droz); İç
Çatışmaların Çözümü ve Uluslararası Örgütler (Boğaziçi Üniversitesi); Middle East, Turkey and the Atlan-
tic Alliance (Dış Politika Enstitüsü, Editör); The Europeanization of Turkey’s Security Policy (Dış Politika
Enstitüsü, editör) başlıklı kitapları ve Foreign Affairs, Politique Etrangère, International Defense Review,
Europa Archiv, Security Dialogue ve Journal of International Affairs gibi dergilerde basılmış makaleleri
bulunmaktadır. Prof. Karaosmanoğlu, Avrupa Bilim ve Sanat Akademisi üyesidir.

Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden 2010 yılında emekli olan Karaosmanoğlu, İhsan
Doğramacı Vakfı’na bağlı Dış Politika ve Barış Araştırmaları Merkezi’nin başkanıdır.

39
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

İlter TURAN, Prof. Dr.


Bilge Adamlar Kurulu Üyesi

1941 yılında İstanbul’da doğmuştur. Orta öğrenimini Türkiye ve Amerika Birleşik Devletleri’nde ta-
mamlamıştır. 1962 yılında Oberlin Koleji’nden (ABD) Siyasal Bilimler Lisansı, 1964 yılında Columbia
Üniversitesi’nden Siyasal Bilimler Yüksek Lisansı almıştır. Aynı yıl İstanbul Üniversitesi, İktisat Fakültesi,
Siyaset İlmi Kürsüsü’ne asistan olarak girmiştir. Aynı kürsüde 1966 yılında Doktor, 1970 yılında Doçent,
1976 yılında da Profesör olmuştur.

1984 yılında İstanbul Üniversitesi, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne intisap etmiş, 1991 yılında aynı fakültede
yeni kurulan Uluslararası İlişkiler Kürsüsü Başkanlığı’nı üstlenmiştir. 1993 yılında, İstanbul Üniversite-
si’ndeki görevinden ayrılmış ve Koç Üniversitesi İdari Bilimler ve İktisat Fakültesi’nde Siyasal Bilimler
Profesörü olarak görev almıştır. Ekim 1998-2001 yılları arasında İstanbul Bilgi Üniversitesi’nin Rektörlük
görevini üstlenmiştir. Hâlihazırda aynı üniversitenin Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi’dir.

Prof. Dr. İlter Turan’ın Mukayeseli Siyaset, Türk Siyasal Hayatı, Siyasal Davranış, Siyasal Kültür, Ulusla-
rarası İlişkiler ve Dış Politika konularında yayımlanmış İngilizce ve Türkçe kitap ve makaleleri bulunmak-
tadır. Akademik mesleğine ek olarak muhtelif şirket ve vakıf yönetim kurullarında görev yapmakta, Dünya
Gazetesi’nde haftalık yazılar yazmaktadır.

Çelik KURTOĞLU, Prof. Dr.


Bilge Adamlar Kurulu Üyesi

Ankara Siyasal Bilgiler fakültesinin ardından İngiltere’de Cambridge, ABD’de ise Yale üniversitelerinde li-
sans ve doktora sonrası çalışmaları bulunan Çelik Kurtoğlu, öğretim üyeliği yanında 1978–82 yılları arasın-
da Dışişleri Bakanlığı’na uluslararası ekonomi politikaları konusunda Danışmanlık yapmıştır. 1987-1995
yılları arasında İstanbul’da bulunan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’nun (DEİK) Direktörü olarak görev
yapan Çelik Kurtoğlu, 1998 yılında Kurdoğlu Danışmanlık A.Ş.’yi 2002 yılında ise “iyi şirket” Danış-
manlık A.Ş.’yi kurmuştur. Kurdoğlu, halen bu iki şirket kanalı ile yatırım bankacılığı ve kurumsal yönetim
konularında bilgi ve tecrübelerini paylaşmaktadır.

Çelik Kurtoğlu, DEİK Yönetim Kurulu Üyesi, Karadeniz Ekonomik İşbirliği İş Konseyi Yönetim Kurulu
Üyesi, TEMA Yönetim Kurulu Başkanı, Tekfenbank Yönetim Kurulu Üyesi, Avrupa Sanayiciler Yuvarlak
Masası (ERT) “Asosiye Üyesi” dir.

40
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Ersin ONULDURAN, Prof. Dr.


Bilge Adamlar Kurulu Üyesi

Ersin Onulduran, 1945 yılında Bandırma’da doğdu. Lisans eğitimini Claremont Men’s College’de Siya-
set Bilimi Dalında, Yüksek Lisans eğitimini California State University’de Uluslararası İlişkiler bilimi
dalında tamamladı. Doktora eğitimini University of Southern California’da Siyaset Bilimi dalında yaptı.
1973 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde asistan olarak göreve başladı. Aynı fakült-
ede 1983’de Doçent, 1989’da Profesör oldu.

Onulduran aynı üniversitede halen Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi ve Uluslararası İlişkiler
Bölümü Başkanı’dır. Aynı zamanda üniversitede Yabancı Diller Yüksekokulu Müdürü olarak görev
yapmaktadır. Ersin Onulduran ayrıca 1986 yılından bu yana Türkiye-ABD Kültürel Mübadele
Komisyonu (Fulbright Eğitim Komisyonu) Genel Sekreteri görevine devam etmektedir. Prof.
Onulduran evli ve bir çocuk babasıdır.

41
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

BİLGESAM YAYINLARI
Kitaplar

Çin Yeni Süper Güç Olabilecek mi? Güç, Enerji ve Güvenlik Boyutları
(Ed.) Doç. Dr. Atilla SANDIKLI

Değişen Dünyada Türkiye’nin Stratejisi


Doç. Dr. Atilla SANDIKLI

Türkiye’nin Bugünü ve Yarını


E. Bakan-Büyükelçi İlter TÜRKMEN

Türkiye Cumhuriyeti’nin Ortadoğu Politikası


E. Bakan-Büyükelçi İlter TÜRKMEN

Türkiye’nin Vizyonu: Temel Sorunlar ve Çözüm Önerileri


(Ed.) Doç. Dr. Atilla SANDIKLI

İleri Teknolojiler Çalıştayı ve Sergisi (İTÇ 2010) Bildiri Kitabı


Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK

IV. Ulusal Hidrojen Enerjisi Kongresi ve Sergisi Bildiri Kitabı


Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK

Özgür, Demokratik ve Güvenli Seçim


Kasım ESEN, Özdemir AKBAL

Terörle Mücadele Stratejisi


Bilge Adamlar Kurulu Raporu
Hazırlayan: Doç. Dr. Atilla SANDIKLI

Türkiye’de Kürtler ve Toplumsal Algılar


Dr. Mehmet Sadi BİLGİÇ, Dr. Salih AKYÜREK

Teoriler Işığında Güvenlik, Savaş, Barış ve Çatışma Çözümleri


(Ed.) Doç. Dr. Atilla SANDIKLI
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Raporlar

Rapor 1: Küresel Gelişmeler ve Uluslararası Sistemin Özellikleri


Prof. Dr. Ali KARAOSMANOĞLU

Rapor 2: Değişen Güvenlik Anlayışları ve Türkiye’nin Güvenlik Stratejisi


Doç. Dr. Atilla SANDIKLI

Rapor 3: Avrupa Birliği ve Türkiye


E. Büyükelçi Özdem SANBERK

Rapor 4: Yakın Dönem Türk-Amerikan İlişkileri


Prof. Dr. Ersin ONULDURAN

Rapor 5: Türk-Rus İlişkileri Sorunlar-Fırsatlar


Prof. Dr. İlter TURAN

Rapor 6: Irak’ın Kuzeyindeki Gelişmelerin Türkiye’ye Etkileri


E. Büyükelçi Sönmez KÖKSAL

Rapor 7: Küreselleşen Dünyada Türkiye ve Demokratikleşme


Prof. Dr. Fuat KEYMAN

Rapor 8: Türkiye’de Bağımsızlık ve Milliyetçilik Anlayışı


Doç. Dr. Ayşegül AYDINGÜN

Rapor 9: Laiklik, Türkiye’deki Uygulamaları Avrupa ile Kıyaslamalar Politika Önerileri


Prof. Dr. Hakan YILMAZ

Rapor 10: Yargının İyileştirilmesi/Düzeltilmesi


Prof. Dr. Sami SELÇUK

Rapor 11: Yeni Anayasa Türkiye’nin Bitmeyen Senfonisi


Prof. Dr. Zühtü ARSLAN

Rapor 12: Türkiye’nin 2013 Yılı Teknik Vizyonu


Prof. Dr. M. Oktay ALNIAK
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Rapor 13: Türkiye-Ortadoğu İlişkileri


E. Büyükelçi Güner ÖZTEK

Rapor 14: Balkanlarda Siyasi İstikrar ve Geleceği


Prof. Dr. Hasret ÇOMAK, Doç. Dr. İrfan Kaya ÜLGER

Rapor 15: Uluslararası Politikalar Ekseninde Kafkasya


Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY

Rapor 16: Afrika Vizyon Belgesi


Hasan ÖZTÜRK

Rapor 17: Terör ve Terörle Mücadele


M. Sadi BİLGİÇ

Rapor 18: Küresel Isınma ve Türkiye’ye Etkileri


Doç. Dr. İrfan Kaya ÜLGER

Rapor 19: Güneydoğu Sorununun Sosyolojik Analizi


M. Sadi BİLGİÇ, Dr. Salih AKYÜREK, Doç. Dr. Mazhar BAĞLI
Müstecep DİLBER, Onur OKYAR

Rapor 20: Kürt Sorununun Çözümü İçin Demokratikleşme, Siyasi ve Sosyal Dayanışma Açılımı
E. Büyükelçi Özdem SANBERK

Rapor 21: Türk Dış Politikasının Bölgeselleşmesi


E. Büyükelçi Özdem SANBERK

Rapor 22: Alevi Açılımı, Türkiye’de Demokrasinin Derinleşmesi


Doç. Dr. Bekir GÜNAY, Gökhan TÜRK

Rapor 23: Cumhuriyet, Çağcıl Demokrasi ve Türkiye’nin Dönüşümü


Prof. Dr. Sami SELÇUK

Rapor 24: Zorunlu Askerlik ve Profesyonel Ordu


Dr. Salih AKYÜREK
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Rapor 25: Türkiye-Ermenistan İlişkileri


Bilge Adamlar Kurulu Raporu
Yrd. Doç. Dr. Fatih ÖZBAY

Rapor 26: Kürtler ve Zazalar Ne Düşünüyor? Ortak Değer ve Sembollere Bakış


Dr. Salih AKYÜREK

Rapor 27: Jeopolitik ve Türkiye: Riskler ve Fırsatlar


Doç. Dr. Atilla SANDIKLI

Rapor 28: Mısır’da Türkiye ve Türk Algısı


M. Sadi BİLGİÇ, Dr. Salih AKYÜREK

Rapor 29: ABD’nin Irak’tan Çekilmesi ve Türkiye’ye Etkileri


Doç. Dr. Cenap ÇAKMAK, Fadime Gözde ÇOLAK

Rapor 30: Demokratik Açılım ve Toplumsal Algılar


Bilge Adamlar Kurulu Raporu
Dr. Salih AKYÜREK

Rapor 31: Ortadoğu’da Devrimler ve Türkiye


Doç. Dr. Cenap ÇAKMAK, Mustafa YETİM, Fadime Gözde ÇOLAK

Rapor 32: Güvenli Seçim: Sorunlar ve Çözüm Önerileri


Kasım ESEN, Özdemir AKBAL

Rapor 33: Silahlı Kuvvetler ve Demokrasi


Prof. Dr. Ali L. KARAOSMANOĞLU

Rapor 34: Terör Önleme Birimleri


Kasım ESEN, Özdemir AKBAL

Rapor 35: İran, Şii Hilali ve Arap Baharı


Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, Emin SALİHİ

Rapor 36: Yeni Anayasadan Toplumsal Beklentiler


BİLGESAM
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Rapor 37: Etnik Çatışma Teorileri Işığında Dağlık Karabağ Sorunu


Yrd. Doç. Dr. Reha YILMAZ, Elnur İSMAYILOV

Rapor 38: Çağcıl Hukuk Sistemlerinde ve Türkiye’de Tutuklama


Bilge Adamlar Kurulu Raporu

Rapor 39: Afrika’da Türkiye ve Türk Algısı


BİLGESAM

Rapor 40: Kaos Senaryolarının Merkezinde İran


Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, Bilgehan EMEKLİER

Rapor 41: Ermenistan’da Türkiye ve Türk Algısı


Dr. Salih AKYÜREK

Rapor 42: Yasa dışı Göç ve Türkiye


Bilge Adamlar Kurulu Raporu
Emine AKÇADAĞ

Rapor 43: Kırgızistan’da Türkiye ve Türk Algısı


Dr. Salih AKYÜREK

Rapor 44: Kazakistan’da Türkiye ve Türk Algısı


Dr. Salih AKYÜREK

Rapor 45: Çatışma Çözümü ve Türkiye’de Kürt Meselesi


Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, Erdem KAYA

Rapor 46: Afganistan’ da Sivil Ölümleri


Dr. Salih AKYÜREK, Nursema KIBRIS, Dilara ÜNAL

Rapor 47: İran Nükleer Krizinin Türkiye’ye Olası Etkileri


Bilge Adamlar Kurulu Raporu
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, Bilgehan EMEKLİER

Rapor 48: Çağcıl Hukuk Sistemleri ve Türkiye’de İşkence


Erkam MALBELEĞİ
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Rapor 49: Balkanlarda Türkiye ve Türk Algısı


Dr. M. Sadi BİLGİÇ, Dr. Salih AKYÜREK

Rapor 50: Suriye Sorunu ve Türk Dış Politikasına Toplumsal Bakış


Dr. Salih AKYÜREK, Prof. Dr. Cengiz YILMAZ

Rapor 51: Terörle Mücadelede Toplumsal Algılar


Dr. Salih AKYÜREK, Mehmet Ali YILMAZ

Rapor 52: Bütün Boyutlarıyla Suriye Krizi ve Türkiye


Bilge Adamlar Kurulu Raporu
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI, Ali SEMİN

Rapor 53: İnsansız Hava Araçları: Muharebe Alanında ve Terörle Mücadelede


Devrimsel Dönüşüm
Dr. Salih AKYÜREK, Mehmet Ali YILMAZ & Mustafa TAŞKIRAN

Rapor 54: Türkiye’nin Dış Yardım Stratejisi Sorunlar ve Öneriler


Hasan ÖZTÜRK, Sevinç ÖZTÜRK

Demokratikleşme ve Sosyal Dayanışma Açılımı


Bilge Adamlar Kurulu Raporu

İleri Teknolojiler Çalıştayı ve Sergisi (İTÇ 2010) Sonuç Raporu


BİLGESAM

İleri Teknolojiler Çalıştayı ve Sergisi (İTÇ 2011) Sonuç Raporu


BİLGESAM

BİLGESAM Heyeti’nin Çin Halk Cumhuriyeti Ziyareti Sonuç Raporu


BİLGESAM
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Dergiler

Bilge Strateji Dergisi Cilt 1, Sayı 1, Güz 2009


Bilge Strateji Dergisi Cilt 2, Sayı 2, Bahar 2010
Bilge Strateji Dergisi Cilt 2, Sayı 3, Güz 2010
Bilge Strateji Dergisi Cilt 3, Sayı 4, Bahar 2011
Bilge Strateji Dergisi Cilt 3, Sayı 5, Güz 2011
Bilge Strateji Dergisi Cilt 4, Sayı 6, Bahar 2012
Bilge Strateji Dergisi Cilt 4, Sayı 7, Güz 2012
Bilge Strateji Dergisi Cilt 5, Sayı 8, Bahar 2013

Söyleşiler

Bilge Söyleşi-1: Türkiye-Azerbaycan İlişkileri


Doç. Dr. Atilla SANDIKLI ile Söyleşi
Elif KUTSAL

Bilge Söyleşi-2: Nabucco Projesi


Arzu Yorkan ile Söyleşi
Elif KUTSAL-Eren OKUR

Bilge Söyleşi-3: Nükleer İran


E. Bakan-Büyükelçi İlter TÜRKMEN ile Söyleşi
Elif KUTSAL

Bilge Söyleşi-4: Avrupa Birliği


Dr. Can BAYDAROL ile Söyleşi
Eren OKUR

Bilge Söyleşi-5: Anayasa Değişikliği


Doç. Dr. Atilla SANDIKLI ile Söyleşi
Merve Nur SÜRMELİ

Bilge Söyleşi-6: Son Dönem Türkiye-İsrail İlişkileri


E. Büyükelçi Özdem SANBERK ile Söyleşi
Merve Nur SÜRMELİ
2. Körfez Savaşı’nın 10. Yılında Irak

Bilge Söyleşi-7: BM Yaptırımları ve İran


Doç. Dr. Abbas KARAAĞAÇLI ile Söyleşi
Sina KISACIK

Bilge Söyleşi-8: Füze Savunma Sistemleri ve Türkiye


Doç. Dr. Atilla SANDIKLI ile Söyleşi
Eren OKUR

Bilge Söyleşi-9: Gelişen ve Değişen Türk Deniz Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını


E. Oramiral Salim DERVİŞOĞLU ile Söyleşi
Emine AKÇADAĞ

Bilge Söyleşi-10: Soru ve Cevaplarla Yeni Anayasa


Kasım ESEN ile Söyleşi
Özdemir AKBAL

Bilge Söyleşi-11: Türk Hava Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını


E. Hv. Korgeneral Şadi ERGÜVENÇ ile Söyleşi
Emine AKÇADAĞ

Bilge Söyleşi-12: Arap Baharı Süreci, Mısır Seçimleri, Türkiye-Suriye Krizi


Doç. Dr. Atilla SANDIKLI ile Söyleşi
Ali SEMİN

Bilge Söyleşi-13: Esed Sonrası Suriye


Halit Hoca ile Söyleşi
Ali SEMİN & Tuğçe ERSOY ÖZTÜRK

Bilge Söyleşi-14: Türk Kara Kuvvetleri’nin Bugünü ve Yarını


Orgeneral (E) Oktar ATAMAN ile Söyleşi
Emine AKÇADAĞ

You might also like