You are on page 1of 34

Kimyasal bağ, çekirdekteki atomları bir arada tutan kuvvettir.

İki ya da
daha fazla atom arasında elektron alışverişi veya ortak kullanımı ile
kimyasal bağlar oluşmaktadır. Atomlar tek başına bulundukları
zamankinden daha düşük enerjili duruma ( daha kararlı ) erişmek için
bir araya gelirler ve kimyasal bağlar sayesinde atomlar bir arada,
düzenli olarak belli bir geometri oluştururlar. Bu geometriyi oluştururken
amaç elektron dizilişlerini soygazlara benzetmeye çalışmaktır. Birçok
fiziksel özellik elektriksel bağların cinsine bağlıdır ve bu kimyasal bağlar
ile farklı maddeler meydana gelmektedir. Kimyasal bağın kuvvetli
olması sertliğini ve erime noktasını yükseltir.
• Farklı yüklü iyonların ( + ve – yüklü taneciklerin)
elektriksel çekim kuvvetlerinden ortaya çıkan bağ
türüdür.
• Metaller ile ametaller arasında gerçekleşir ve
metallerin elektron vermesi, ametallerin ise elektron
almasıyla oluşur.
• Elektron ilgisi büyük ametallerin, iyonlaşma enerjisi
küçük metallerle bir araya gelerek oluşturduğu
bileşiklerde görülür.
• Örnek olarak lityum ve flor atomlarından lityumflorür
bileşiğinin oluşumunu inceleyelim.
• Lityum ve flor atomlarının elektron dizilişleri :
Etkileştikleri zaman, Li değerlik tabakası olan 2s alt
tabakasından bir elektron kaybederek Li+ iyonu haline
geçer ve soygaz He ile aynı elektron dizilişine sahip olur. Li
tarafından verilen elektronu alan F,

değerlik tabakasındaki elektron sayısını sekize çıkararak F


ve asal gaz Ne ile aynı elektron dizilişine sahip olur. Li+ ve
F iyonları oluştuktan sonra birbirlerini çekerler ve bu çekme
nedeniyle iyon bağı oluşur.
Atomlardan elektron kaybı sonucu oluşan pozitif (+)
iyonlara katyon; elektron kazanarak oluşan negatif (-)
iyonlara ise anyon denilmektedir.
İyonik Bağlı Bileşiklerin Özellikleri Nelerdir?
 İyonik bileşikler kristal yapıdadırlar ve oda sıcaklığında
katı halde bulunurlar.
Yüksek kaynama ve erime noktasına sahiptirler.
Katı halleri elektriği iletmezken, sulu çözeltileri ve sıvı
halleri elektrik akımını iletir.
Çoğunlukta suda çözünürler.
İyonlaşma enerjisi düşük elementler ile elektron ilgisi
yüksek elementler arasında en kararlı bileşikler oluşur.
İyonik bağlı bileşiklere örnekler;
NaCl, MgS, BaCl2 NaOH, NH4NO2, FeO, …
• İyonik Bileşik Oluşturma Kuralları

İki farklı cins atomun iyonik bir bileşik oluşturup


oluşturmayacağı iyonlaşma enerjisi, elektron ilgisi,
elektronegatiflik gibi bazı özelliklerine bakılarak anlaşılır.
1. İyonlaşma Enerjisi: Metalin iyonlaşma enerjisi ne kadar
düşükse, yani ne kadar düşük bir enerji ile elektron
verebiliyorsa o kadar kolay iyon oluşturabilir. Periyodik tabloda
soldan sağa doğru gidildikçe katyonun üzerindeki pozitif yük
artacağından elektronun atomdan ayrılması güçleşir ve
iyonlaşma enerjisi de büyür. Na+, Mg2+, Al3+.....sırasında
sodyumun tüm bileşikleri iyonikken magnezyum ve
alüminyum kovalent bağlı bileşiklere sahip olabilir.
2. Elektron İlgisi: Ametalin elektron ilgisi çok
büyük oldukça iyonik bileşiğin oluşumu da o
derece daha kesin olur. Yine periyodik tabloda
soldan sağa doğru gidildikçe anyon üzerindeki,
negatif yük sayısı azalır ve elektron ilgisi artarak
iyonik bileşik yapmaya meyleder. C4-, N3-, 02-, F-
sırasına göre flor en yüksek iyonik bileşik yapma
şansına sahiptir.
3. Kristal Yapıyı Oluşturma Enerjisi: Elektron

alışverişi ile anyon ve katyon oluştuktan sonra


bu iki iyon birbirini çekerek kristal yapıyı
oluşturur. Kristal yapıyı oluşturma esnasında bir
enerji açığa çıkar. Açığa çıkan bu enerjiye
kristal yapıyı oluşturma enerjisi denir ve bu
enerji ne kadar büyükse iyonik bileşik
oluşturma şansıda o kadar artar.
4. Elektronegatiflik: Periyodik tablolarda

verilen elektronegatiflik değerleri


kullanılarak bileşik yapan iki ayrı cins
atomun elektronegatiflik değerleri
birbirinden çıkarılır. Eğer bu fark üç
civarında olursa oluşan bileşik iyonik bir
bileşik olur.
5. Yük/iyon çapı oranı büyüdükçe
katyonların kovalent bağa meyli artar.

Be2+ (iyon çapı = 0.35); Ca2+ (iyon çapı = 0.99)

2 / 0.35 = 5.7 2 / 0.99 ≈ 2

(Kovalent bağ meyilli) (İyonik bağ meyilli)


Bazı ametal atomları kendi aralarında kararlı yapıya
ulaşmak için son yörüngedeki bazı elektronlarını
ortak kullanırlar. Ortaklaşa kullanılarak oluşturulan
bağa kovalent bağ ve oluşan bileşiklere kovalent
bağlı bileşikler denir. Kovalent bağların oluşması
sırasında herhangi bir elektron aktarımı
gerçekleşmez.
Örneğin, C, N, S, F, Cl, Br, I, O ve H elementlerinin
kendi aralarında oluşturdukları bileşikler kovalent
bağlı bileşiklerdir.

Kovalent bağlı bileşikleri apolar kovalent bağ ve


polar kovalent bağ olmak üzere ikiye ayırırız.
• Hidrojen (H2), klor (Cl2) ve brom (Br2) moleküllerinde olduğu

gibi aynı tür atomlar arasında olan kovalent bağa apolar


kovalent bağ denir ve bu tür bağdaki elektronlar atomlar
tarafından eşit olarak paylaşılır.

• Bağda yük yoğunluğu eşit şekilde dağılan moleküllere de

apolar moleküller denir.


• Elektronegatiflikleri farklı iki atom bağ elektronlarını farklı
kuvvetlerde çekerler. Elektronların iki atom arasında eşit
olmayan ortaklanmasıyla oluşan bu tür kovalent bağa polar
kovalent bağ denir.

• Bu elektriksel yük yoğunluğu farkını molekülde göstermek


için + ve - işaretleri kullanılır: + kısmi pozitif yükü,  -
kısmi negatif yükü belirtir.

• Burada molekülün üstündeki elektron yoğunluğu dağılımı


homojen olmasa da molekülün nötral yapıda olduğu
unutulmamalıdır.
HCl, HF, CO2, NO, CO, OF2, H2O gibi moleküller polar
kovalent bağa örnek verilebilir.

İki atomun elektron çekme yetenekleri arasındaki farkın


büyüklüğü arttıkça kimyasal bağ daha polar hale
gelmektedir.
• Kovalent Bağlı Moleküllerin Özellikleri

Kovalent bağlı moleküllerin en önemli özelliği moleküllerin yığılma


şeklinde olmasıdır. Kovalent bağlı moleküllerden ibaret olan maddeler
iyonik ve metalik bağlı maddelere göre daha düşük kaynama ve erime
noktasına ve ayrıca daha düşük erime ve buharlaşma ısısına sahiptirler.
Çünkü bir iyonik bileşiği eritirken çok kuvvetli olan iyonik bağları kırmak
için çok yüksek sıcaklığa ısıtmak gerekir. Halbuki moleküllerden ibaret
bir katı maddeyi eritmek için iyonik bağa göre çok daha zayıf olan
moleküller arası çekim kuvvetini yenmek gerekeceğinden daha düşük
bir sıcaklığa ısıtmak kafi gelecektir. Düşük yoğunlukludurlar, gaz sıvı ve
katı halde bulunurlar. Katı halde iken kırılgan ve zayıf, yumuşak veya
mumsudurlar. Elektrik ve ısıyı çok zayıf iletirler. Genellikle organik
çözücülerde çözünürler.
Kovalent bağın bir çeşidi olan ağ kovalent
yapıda moleküllerin yığılmaları moleküller arası
çekim kuvvetlerinden ziyade kovalent bağlardan
meydana gelmiştir. Bu nedenle bu tür
maddelerin erime ve kaynama noktaları iyonik
ve metalik bağlı bileşiklerde olduğu gibi oldukça
yüksek sıcaklık değerlerine sahiptir.
Metal atomlarını katı ve sıvı halde bir arada tutan
kuvvetlerdir ve metal atomları arasında metal bağı
etkişimini oluştururlar. Metallerde değerlik(valens)
elektronlar, atom çekirdekleri tarafından kuvvetli
tutulmazlar. Bunun sebebi metallerin iyonlaşma
enerjilerinin ve elektronegatifliklerinin oldukça düşük
olmasıdır. Böylece metal atomlarının en dış elektronları
nispeten gevşek tutulmaktadır.
Metalik bağlanmada metallerin değerlik elektronlarının
bir tanesi veya daha fazlası atomdan ayrılır ve pozitif
yüklü bir katyon oluşur. Bu bağ metal atomlarının
değerlik elektronlarını bir elektron bulutuna vermesi ile
oluşan bağdır ve bu şekilde elektronlar serbestçe
hareket edebilmektedirler (Bu da metallerde yüksek ısı
ve elektrik iletkenliğine sebep olur). Artık hangi elektron
hangi atoma aittir, belli değildir. İşte metalik bağ pozitif
metal iyonları ile çevresindeki serbest elektronlar
arasındaki çekim kuvvetidir.
Metaller, alaşımlar (metal-metal veya metal-ametal
karışımları) metalik bağlanmaya sahiptirler.
•İyonlaşma enerjisi azaldıkça metalik bağlar

zayıflamakta ve değerlik elektronları sayısı


artıkça metalik bağ kuvveti artmaktadır.

•En iyi metalik bağ özelliği gösteren metaller

Altın (Au), gümüş(Ag), bakır(Cu), Platin(Pt),


palladyum (Pd)' dir.
 Moleküller Arası Etkileşimler

Molekülleri bir arada tutan yada onların kümeleşmesine neden


olan birkaç türlü çekim kuvveti olup bunlara moleküller arası
çekim kuvvetleri denir. Bu kuvvetler, bir maddenin gaz, sıvı yada
katı olduğunu belirttiği gibi kimyasal tepkimelerde de önemli rol
oynarlar. Bu etkileşmeler atomlar arasındaki iyonik ve kovalent
etkileşmelerinin aksine oldukça zayıftır. Moleküller arası çekim
kuvvetleri en kuvvetlisinden en zayıfına göre sıralandığında;
1- Dipol çekim kuvvetleri,
2- Hidrojen bağları,
3- London çekim kuvvetleri,
sırası elde edilir.
 Moleküller Arası Etkileşimler
1- Dipol çekim kuvvetleri
Dipol çekim kuvvetleri, polar moleküller arasında görülür. Bu
moleküller devamlı dipol özelliğindedir ve elektrik alanda
yönelirler. Dipol-dipol kuvvetleri moleküllerin pozitif ve negatif
kutuplarının birbirlerini çekmeleri sonucu ortaya çıkar. Fakat
bu çekme zıt yüklü iyonlar arasındaki çekmeden çok zayıftır.
Çünkü;
a) Dipollerin ucunda kısmi yükler bulunur.
b) Atomlar ve moleküller aynı zamanda devamlı olarak
hareket halindedirler ve çarpışmalar dipollerin düzgün bir
şekilde yönelmesini engeller.
c) Dipollerin aynı yüklü kısımlar arasında itme oluşur.

Dipol çekim kuvveti, molekülün dipol özelliğinin artışı ile


artar. Bu da elektronegatif atomun elektronegatifliğine ve her
bir atomun dipol özelliğinin toplamına bağlıdır. H2O, HF, NH3
yüksek dipol özelliği gösterirler.
(a) Bir kristaldeki polar moleküllerin yönelmesi, (b)dipol çekimi

Dipol çekim kuvvetlerinin şiddeti, polar moleküllerin erime ve kaynama


noktalarını belirler.
Eğer molekül şekli ve molekül kütlesi gibi diğer etkenler aynı ise, dipol
momenti sıfır olan bir bileşiğin kaynama ve erime noktası polar bir
molekülünkinden daha düşüktür.
A polar N2 ve O2' nin kaynama noktaları sırasıyla -196 oC ve -183 oC dir
ancak biraz polar olan NO (µ=0.007D) -151 oC' de kaynar.
2- Hidrojen bağı
Bazı moleküller arası çekim kuvvetleri, dipol çekim kuvvetlerinden
beklenenden daha yüksektir. Bu tür etkileşmeler, diğer kovalent bağlı
hidrojenli bileşikler ile karşılaştırıldığı zaman erime ve kaynama noktaları
çok daha yüksek olan NH3, H2O ve HF' de görülebilir. Molekülde bulunan
F, O, N, CI, Br, S, I gibi bir elektronegatif atoma bir veya daha fazla
hidrojen atomu bağlanmışsa; (F, CI, B, I, en fazla bir hidrojen, O, S iki
hidrojen N' de üç hidrojen atomu bağlanabilir) bu hidrojen atomu diğer
molekülün elektronegatif atomu tarafından çekilir ve aralarında kovalent
bağdan daha zayıf bir bağ oluşur ki buna hidrojen bağı denir.
Genellikle hidrojen bağlarına sahip bir molekül dipol çekim
kuvvetlerine de sahiptir. Bu yüzden diğerlerine göre daha yüksek
kaynarlar.

Hidrojen bağların etkisi elektronegatif atomun elektronegatifliği


arttıkça artar ve böylece daha elektronegatif atoma sahip molekül
daha yüksek sıcaklıkta kaynar.

Fakat oksijene göre elektronegatifliği daha fazla olan floru


bulunduran HF molekülü, oksijen bulunduran H2O molekülünden
beklenenin tersine daha düşük kaynar. Aslında kural burada da
geçerlidir, ama HF molekülü Şekilde görüldüğü gibi doğrusal
hidrojen bağları yaparken H2O molekülü ağ yapılı hidrojen bağı
yapar. Suyun daha yüksek kaynamasının sebebi bu ağ yapılı
hidrojen bağlarını kırmak doğrusal hidrojen bağlarını kırmaya göre
daha yüksek enerjiye ihtiyaç göstermesindendir.
Ayrıca bir HF molekülünü, bağımsız bir molekül haline getirmek
için ortalama bir hidrojen bağı kırmak gerekir. Normal olarak tüm
katılar sıvı hale geçtiklerinde hacimleri % 10 kadar genişler ve
yoğunlukları düşer.

Fakat suyun ağ yapılı hidrojen bağlarına sahip oluşu beklenenin


tersine buz halinin yoğunluğunun sıvı halinin yoğunluğuna nazaran
daha düşük olmasına neden olur. Bunu da şu şekilde açıklayabiliriz:
Su, ağ yapılı hidrojen bağlarını muhafaza ederek donduğundan,
moleküller birbirine iyice sokulamamıştır ve yoğunluğu daha
düşüktür.

Buz erirken bazı hidrojen bağlarını kırarak moleküller birbirlerine


sokulmaya başlar. +4 oC' ye kadar yoğunluk artar ve +4 oC' de
yoğunluk 1,0 g/cm3 olur. Bu noktalardan itibaren sıcaklık artışıyla
verilen ısı dolayısıyla moleküller birbirlerinden uzaklaşarak
yoğunluk normal olarak azalmaya başlar.
3- London çekim kuvvetleri

Devamlı dipol olma özelliği taşımayan apolar moleküller


arasındaki etkileşmeler de göz önüne alınmalıdır. Çünkü O2,
N2, F2 gibi bütün apolar moleküller ve hatta tek atomlu asal
gazlar dahi sıkıştırılabilir. Bu maddelerin kaynama noktaları
çok düşüktür ve moleküller arası etkileşmeler dipol
etkileşmelerinden daha zayıftır. Bu zayıf kuvvetler, 1930' de
Fritz LONDON isimli bilim adamı tarafından bulunmuştur.

London kuvvetlerinin bir atom veya molekülde elektronların


serbest hareketleri sonucu ortaya çıktığı düşünülür. Atom
içinde elektron yoğunluğu, ortalama olarak küresel simetrik
olduğu halde, herhangi bir anda atomda yük dağılımı
değişebilir. Atomun bir tarafında, diğer tarafından daha fazla
oluşu sonucu komşu atomdaki yük dağılımı da değiştirir.
Böylece geçici dipoller oluşur ve dipoller kaybolmadan yeni
dipoller oluştururlar.
London çekim kuvvetlerinin oluşumu

Dipoller arasındaki çekme güçlü olmakla beraber oluşma


süreleri kısa olduğundan London Kuvvetleri moleküller
arası en zayıf etkileşmelerdir. Apolar moleküller arası
çekme kuvvetleri, London kuvvetleridir ve polar moleküller
arasından da diğer kuvvetlere ek olarak da bulunurlar. H2O
ve NH3' de dipol etkileşmesi enerjisi aynı zamanda H-bağı
enerjisini de içerir. London kuvvetleri 0,1-20 kj/mol
gücündedir.
KAYNAKLAR

1- Modern Üniversite Kimyası, C.E. MORTIMER,


Çeviri: Prof.Dr. Turhan ALTINATA v.d. Çağlayan Kitabevi, 1989.
2- Temel Üniversite Kimyası, Prof.Dr.Ender ERDİK, Prof.Dr. Yüksek
SARIKAYA, Gazi Kitabevi, 2009.
3- Genel Kimya, Prof.Dr. Baki HAZER, Karadeniz Teknik Üniversitesi
Yayınları, 3.Baskı, Trabzon, 1995.
4- Temel Kimya, Prof.Dr.Ali Osman AYDIN, Prof. Vahdettin SEVİNÇ,
Değişim Yayınları, Sakarya
5- Genel Kimya, Sabri ALPAYDIN, Abdullah ŞİMŞEK, Nobel
Yayınları, 2012.
6- Fen ve Mühendislik Bölümleri İçin Kimya, R.CHANG, Çeviri:
A.Bahattin SOYDAN ve A.Zehra AROĞUZ, Beta Yayınları, İstanbul,
2000.
7-Muhtelif web sayfaları.

You might also like