Professional Documents
Culture Documents
Carol J. Adams Röportajı - Et Üzerinden Konuşmalar
Carol J. Adams Röportajı - Et Üzerinden Konuşmalar
ET ÜZERİNDEN KONUŞMALAR
Düzenleyen.Güvercin Postası
Carol Adams;
aile içi şiddet ve hayvan savunuculuğu
alanlarında kapsamlı çalışmalar yapmış eko-
feminist bir ilahiyatçı, yazar ve
aktivist.
1990’da yayımlanan ilk kitabı The Sexual Politics
of Meat’te [Etin Cinsel Politikası], hayvanlara
yönelik muamele ile kadınlara yönelik muamele
arasındaki ilişkiyi ortaya koydu;
yaşayan, hissedebilen hayvanların “et” haline
getirilmeleri ile, kadınların cinsel nesnelere
indirgenmesi arasında benzerlik kurarak
feminist-vejetaryen bir kuramın temellerini attı.
O tarihten bu yana eko-feminizm, aile içi şiddet,
vejetaryenlik ve hayvan savunuculuğu üzerine
kitaplar ve
makaleler yayımladı.
2
ve başka insanların
maruz bırakıldığı baskılar, sırf bunlar sonucunda
birtakım insanların arzuları tatmin edildiği için
meşrulaştırılmaya
çalışılıyor.
Vejetaryen olmak neden zor ve hor
görülür?
Carol Adams:
Sexual Politics of Meat eserimde “kayıp
gönderge” kavramını ortaya attım:Et yeme
sürecinde hayvanlar öldürüldükleri için
görünmez hale getiriliyor. Ayrıca kavramsal
olarak da görünmez hale getiriliyorlar.İnsanlar
gerçekte ölü bir kuzuyu ya da ineği, kesilip
parçalanmış bir tavuğu yemekte olduklarının
onlara hatırlatılmasından hoşlanmıyorlar. O
zaman bu kayıp gönderge yüzergezer bir şey
haline geliyor. Örneğin et, kadınların başına
gelenleri anlatmakta kullanılan bir metafor
olabiliyor.Saygı gösterilmeyen bazı varlıklar da
bu araç-amaç ikiliğinde
mağdurlaştırılabiliyor.Ben şiddete karşıyım.
8
Carol Adams:
Evet bunu ifade eden bazı çevreciler var. İyi de,
neden tarih boyunca hep insandışı varlıklar
insanlar için fedakârlık yaptılar? Belki de
insandışı varlıkları yemeyerek fedakârlık etme
sırası insanlara gelmiştir. Hem o hayvanın
kendini feda etmek istediğini nereden biliyoruz?
Hele de bu savı öne süren kişi bir avcı değilse?
Bu insanlar yerlilerin hayvanlarla kurdukları
ilişkiyi kullanıyor, daha doğrusu istismar ediyor.
Yerli kültürlerin insandışı varlıklarla olan
ilişkileri içinden hâkim kültüre aktarılan yegâne
unsurlar, kendi pratiklerimizi meşrulaştırmak
üzere seçilenler. Oysa hayvanları yemeyen birçok
yerli kültür var.
Burada şöyle bir durum söz konusu: Ölü
hayvanları yiyor olmak insanları zaten vicdanen
rahatsız ettiği için bu iddialarla et yemeyi
savunmaya çalışıyorlar. Bizi pek de mantıklı
olmayan bu iddialarla oyalayıp vejetaryenlikle
olan ilişkilerini sorgulamaktan uzak duruyorlar.
16
Carol Adams:
Doğal değil, mantıkî bir yeri var. 19. yüzyıla
baktığınızda evrensel oy hakkı hareketi, işçiler ve
hayvan deneyi karşıtları arasında ittifak
olduğunu görüyorsunuz. Ama liberal siyaset,
hayvan hakları konusunda o kadar cömert değil,
çünkü liberal felsefe insan-hayvan ayrımına
dayanıyor. İlerici siyaset bilinç değiştirme
meselesidir,baskı yapılarını değiştirme
meselesidir. Hayvanların bilinç sahibi
olmadıkları düşünüldüğü için, baskı yapılarıyla
ilgileri de olmadığı düşünülür. Hayvan hakları
anlayışının ilerici siyasette yeri olduğundan pek
emin değilim. Ama hayvan savunuculuğunun
kesinlikle yeri var. İktidar sahibi olmayan
insanlar –ister kadınlar olsun, ister siyahlar ya
da işçiler– hep hayvanlarla benzerlik üzerinden
konumlandırılır; biz buradaki işleyişin farkına
varmadıkça insanlarla hayvanlar arasındaki
sınır, gücünü ve etkisini korumaya devam
edecek.
28
güvercin:
Feministler hayvan haklarına neden
uzak?
Carol Adams:
Tarihte kadınlar hayvan hakları hareketinde her
zaman öncü oldu, ama feministler olmadı.
Feministler neden ırk ya da sınıf ayrımcılığına
karşı siyasî ve felsefî tavır almakta gecikmezken,
hayvan haklarını hiçe saydılar? Bunun birkaç
nedeni var. Birçok feminist yıllar içinde
kadınlarla hayvanlar arasında kurulan denkliğin
kadınları gayri insanîleştirme şekli olduğunu
gördü. Buna tepki olarak, “Biz de insan türünün
bir parçasıyız. Tıpkı erkekler gibi ussal, düşünen
varlıklarız,” dediler. Ayrıca ırkçılık karşıtı ilerici
feministlerde,hayvanlar adına konuştuğumuzda
insan mağdurların uğradığı haksızlıkları
küçümseme endişesi söz konusu. Özel olan
siyasîdir, diyoruz, ama ne yediğimiz ya da ne
giydiğimiz hâlâ özel konulardan sayılıyor. Şöyle
karşılık veriyorlar size: “Hayvanları yiyip
yememekle ilgili kararımın özel bir karar olarak
kalmasını istiyorum.” yemek son derece kamusal
29
güvercin:
İnsanda et yeme alışkanlığı neden bu
kadar vazgeçilemezdir?
Carol Adams:
Et, doğal ve kaçınılmaz gibi gösterilen bir
kültürel inşadır. Vazgeçilemez değildir, ama
vazgeçilmesi istenmez..İnsanlar daha konuşmayı
bile bilmedikleri bir yaştan itibaren hayvanları
tüketmeye başlıyor, dolayısıyla et yemeyi
meşrulaştırmak üzere etobur hayvanlarla
analojik ilişki kuracak yaşa gelene kadar yüzlerce
hayvanı yemiş oluyorlar. Çocuk dört ya da beş
yaşındayken etin hayvanlardan elde edildiğini
anladığı zaman, hissettiği rahatsızlığı(doğal
insan duygusu budur aslında bence-gn)
gidermek için kendisine sunulan
meşrulaştırmalarla karşılaşıyor. Bu
meşrulaştırmaları duymadan önce yediği etin
tadı, bunların altında sağlam bir temel olduğuna
inanması için gerekçe sağlıyor. Ayrıca bugün
yetişkin olanların önemli bir bölümü,
çocukluğunu, İkinci Dünya Savaşı sonrasındaki
33