You are on page 1of 14

TÜRK DİLİ-I

TÜRK DİLİ-I

ÜNİTE
4

 Türk Dilinin Dünya Dilleri Arasındaki Yeri ve Önemi


İÇİNDEKİLER

 Türk Dilinin Tarihi Gelişimi ve Tarihi Devreleri


 Türkiye Türkçesinin Gelişimi ve Özellikleri

 Bu üniteyi çalıştıktan sonra;

 Türk dilinin dünya dilleri arasındaki yerini ve önemini


kavrayabilecek,
 Türk dilinin tarihi dönemlerini, dönemler arası farkları
HEDEFLER

kavrayabilecek,
 Türkiye Türkçesinin gelişimi ve özelliklerini kavrayabilecek,
 Türk dilinin dünya dilleri arasındaki yerini ve önemini
açıklayabileceksiniz.

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


1
GİRİŞ
Bugün yeryüzünde kaç dil konuşulduğunu hususunda kesin bir sayı vererek
söylemek güçtür. Bu güçlük, kimi lehçelerin bir dil durumuna gelmeleri dolayısıyla
ayrı birer dil sayılıp sayılmayacakları konusundaki kararsızlıktan, yeryüzünün iyi
tanınmayan bölgelerinde daha işlenmemiş, incelenmemiş, yazı dili durumuna
gelmemiş dillerin varlığından ve bir dile ya da dil ailesine bağlılığı kesinleşmemiş
dillerin bulunmasından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte yeryüzünde konuşulan
dil sayısı kimi uzmanlara göre 3.500’den fazladır.

Türkçe ise tarihi bazı araştırmalara göre M.Ö. 9000 yıl öncesine kadar
uzanan, dünyanın en eski ve en çok konuşulan (10.sırada) dillerinden biridir.
Türkçenin tarihî gelişim süreci Altay Çağı, Ön Türkçe, Eski Türkçe, Orta Türkçe,
Yeni Türkçe ve Modern Türkçe şeklinde dönemlere ayrılır. Türkçe, Ural-AItay dil
ailesinin Altay koluna ait sondan eklemeli bir dildir.

Türkçe; ses, yapı ve anlam özellikleri bakımından sağlam ve kadim kuralları


olan dünyadaki en eski dillerdendir. Bu ünitede Türkçenin tarihî gelişim süreci,
dünya dilleri arasındaki yeri üzerinde durularak Türkiye Türkçesinin gelişimi ve
özellikleri ifade edilecektir.

1. TÜRK DİLİNİN DÜNYA DİLLERİ ARASINDAKİ YERİ VE ÖNEMİ

Yeryüzündeki diller, genellikle köken bakımından ve yapı bakımından olmak


üzere iki şekilde sınıflandırılmışlardır. Köken bakımından Türkçe, dünya dilleri
içinde Altay dilleri arasında gösterilmiştir. Bu gruba Türkçenin dışında Moğolca ve
Mançu-Tunguzca da yer alır. Bazı araştırmacılara göre Korece ve Japonca da bu
gruba dâhil edilebilir.

Diller, yapılarına göre yani tipolojik sınıflandırmaya tâbi tutulunca Türkçe,


eklemeli diller grubunda yer alır. Bu grupta Türkçe ile birlikte Macarca, Fince,
Moğolca gibi diller de bulunur. Türkçe sondan eklemeli bir dildir. Eklemeli dillerde
yeni kelimeler ve terimler türetmek oldukça kolaydır. Türkçe bu bakımdan yeni
kelimeler türetmeye elverişli bir dildir ve zengin bir ek sistemi mevcuttur. Fransız
Türkolog Jean Deny, Türkçenin yapısının mükemmelliğini matematik formülüne
benzetmiştir.

Türkçe dünyanın en zengin dillerinden biridir. Türkçeye bu zenginliği


sağlayan çeşitli güç kaynakları mevcuttur. Bu güç kaynaklarının başında tarih gelir.
Türkçe, kökleri binlerce yıl önceye uzanan yeryüzünün sayılı dillerindendir.
Türkçenin yaşını ortaya koymaya çalışan araştırmacılar Sümercedeki kelimelerle
Türkçeyi karşılaştırmışlardır. Osman Nedim Tuna bu konuda araştırma yapan

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


2
isimlerin başında gelir. Tuna’ya göre Sümerce ile Türkçe arasında ortak 168 kelime
vardır. Türkçenin dünyanın köklü dillerinden oluşunun bir başka kanıtı da ortaya
çıkışı yüzyıllar alan üst anlamlar ve mecazlı kullanımların Türkçede bolca
kullanılmasıdır.

Lehçeler bir tarafa bırakılacak olursa yalnızca Türkiye Türkçesinin yazı


dilinin söz varlığı bugün 114 bini aşmıştır. Türkçe kelime hazinesi açıdan sahip
olduğu bu zenginlikle de dünya dilleri arasında önemli bir yere sahiptir.

Türkçe, dünya dilleriyle etkileşim hâlinde olmuş ve olacaktır da. Başka


dillerden Türkçeye kelime geçtiği gibi Türkçeden de başka dillere kelimeler
geçmiştir. Bugün Çincede 300, Farsçada yaklaşık 3000, Urducada 227, Arapçada
yaklaşık 2.000, Rusçada yaklaşık 2.500 olmak üzere çok sayıda Türkçe kelime başka
dillerde kullanılmaktadır.

Türkçenin yaygınlığı da onun güç kaynaklarındandır. 1980’lerde UNESCO


tarafından hazırlanan bir raporda Türkçenin konuşucu bakımından dünyanın beşinci
büyük dili olduğu açıklanmıştır.

2. TÜRK DİLİNİN GELİŞMESİ VE TARİHİ DEVRELERİ

I. Altay Çağı (Türk-Moğol Dil Birliği)

II. En Eski Türkçe Çağı (Proto-Türkçe)

III. İlk Türkçe Çağı

IV. Eski Türkçe Çağı (Köktürkçe, Uygurca)

V. Orta Türkçe Çağı

VI. Yeni Türkçe Çağı

VII. Modern Türkçe Çağı

I. ALTAY ÇAĞI

Bu devir, Altay dillerinin henüz bağımsız diller olarak ortaya çıkmadıkları


dönemdir. Bu döneme ait olarak ortak dilden geldikleri düşünülen birtakım kelimeler
dışında hiçbir dil belgesi bulunmamaktadır. Bu çağda, Türkçe ve diğer Altay dilleri
"Ana Altayca” olarak tasavvur edilen bir dile bağlıydılar. Türk-Moğol-Mançu-
Tunguz dil birliği bu döneme tekabül eder. Altay dil birliğinin tarihini tespit etmek
mümkün olmamakla birlikte yaklaşık olarak MÖ. 9.000 olduğu tahmin edilmektedir.

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


3
II. EN ESKİ TÜRKÇE ÇAĞI

Bu da yine Altay kuramına göre Türkçenin Altaycadan ayrılıp bağımsız


olmaya başladığı bir devirdir. Özellikle Sümerce ile Türkçe arasında kelime
alışverişinin olduğu dönem olarak düşünülürse MÖ. 5000 - 4000'li yıllar tahmin
edilebilir.

III. İLK TÜRKÇE ÇAĞI

Bugün bilinen Türk boylarının dillerinin oluştuğu dönemdir. Zaman olarak


yaklaşık M.Ö. X. - M.S. IV. yüzyıl olarak tahmin edilmektedir. Bu devire ait dil
malzemesi olarak şahıs ve yer adları ile kimi araç gereç adları bulunmaktadır. Hun,
Bulgar, Avar, Sabir, Hazar vb. Türk kavimlerinin dilleri bu devirde incelenir. Türkçe
bu dönemde "Eski Doğu Türkçesi” ve "Eski Batı Türkçesi” olarak iki ayrı lehçeye
sahiptir. Doğudakine ŞAZ Türkçesi, batıdakine LİR Türkçesi denir.

IV. ESKİ TÜRKÇE ÇAĞI

Türk dilini metinle takip edebildiğimiz devirdir. Tarih olarak VI-X. yüzyıllar
arasını kabul edebiliriz. Bu dönem Köktürkçe ve Uygurca olmak üzere ikiye ayrılır.

A. KÖKTÜRKÇE

Türkçenin grameri hakkında yeterince bilgi edinebildiğimiz en eski derli


toplu metinler, II. Köktürk Kağanlığı zamanında (682-745) kağanların yazıt olarak
diktirdikleri taşlarda bulunmaktadır.

Bu anıt-yazıtların en önemlileri Köktürkleri Çin hâkimiyetinden kurtaran


Kutlug (İlteriş) Kağan, kardeşi Kapgan Kağan ve Kutluğun oğulları Bilge Kağan,
Köl Tigin ve onlara vezirlik yapmış olan büyük devlet ve siyaset adamı Bilge
Tonyukuk adına dikilen taşlardır. Bu yazıtlardan Tonyukuk'a ait olan 725'ten sonra,
Köl Tigin'e ait olan yazıt 732'de ve Bilge Kağan yazıtı ise 735'te dikilmiştir.

Yazıtları Yolluğ Tigin adlı bir Türk yazmıştır. Orhun Kitabeleri’ni ilk defa
Danimarkalı Wilhelm Thomson okumuştur. Bunlardan başka birçok irili ufaklı runik
harfli yazıt da bulunmaktadır.

Uygurlar, Orhun bölgesinde hüküm sürdükleri zamanda (745-840) Köktürk


alfabesini kullanmışlardır. Uygurlar, Köktürklerin yazıt dikme geleneğine bağlı
olarak meydana getirdikleri İhe Höşutu, Şine Usu, Hoytu-Tamır, Tes ve Taryat
yazıtlarında bu yazıyı kullanmışlardır. IX. yüzyıl başlarından kalma kâğıda yazılı tek
Köktürk harfli metni olan Irk Bitig (Fal Kitabı) da Uygur metni olarak kabul edilir.

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


4
B. UYGURCA

Uygur belgelerinde en çok kullanılan yazıdır. Fakat ünlü ve ünsüz harf sayısı
sınırlıdır. Bunun yanında harflerin yazımı ve işaretlendirilmesinde zaman içinde
meydana gelen çeşitlilik, alfabenin yazımını güçleştirmiştir. Örneğin, ilk zamanlarda
harflerin içi doldurulurken bir süre sonra bundan vazgeçilmiştir.

Uygur yazısı, ünlü ve ünsüz harfler bakımından sınırlı olduğu için Türkçenin
fonetiğine uygun bir alfabe değildir. Buna karşılık Türklerin yerleşik uygarlığa
geçmesiyle yaygınlık kazanmış ve yazı kültürünün kurumlaşmasına katkıda
bulunmuş bir alfabedir. Sağdan sola harflerin bitiştirilmesiyle yazılması, yazı
yazmada hız ve işleklik sağlamış; ayrıca kâğıda yazılmasıyla da yaygınlık
kazanmıştır. Uygur yazısı, X. yüzyılda Türklerin Müslümanlığı kabul etmesiyle
büsbütün terk edilmemiş, Çağatay sahasında birçok eserde kullanılmıştır. Örneğin
Kutadgu Bilig ve Atabetü'l-Hakayık'ın bazı nüshaları bu alfabe ile yazılmıştır.
Ayrıca, Altınordu'da "yarlık” adı verilen fermanlarda da Uygur yazısı kullanılmıştır.
Hatta Uygur kültür bölgesinden coğrafya olarak çok uzakta olmasına rağmen
Osmanlı sarayında da Uygur yazısı öğretilmektedir. Uygur yazısı bilenlere “bahşı”
adı verilmekteydi. Fatih dönemine kadar özellikle Doğu Türkleri ile yapılan
yazışmalarda bu alfabenin kullanıldığı bilinmektedir.

V. ORTA TÜRKÇE ÇAĞI

Türk boylarının batıya doğru göçerek değişik coğrafyalara yayılmasıyla dilde


meydana gelen gelişme ve değişmelerin yaşandığı XI-XV. yüzyıllardır. Bu dönemde
daha önce toplu halde yaşayan Türk boyları birbirinden ayrılarak yeni coğrafyalarda
farklı yazı dilleri oluşturmuşlardır. Böylece dilde gerek fonetik, gerekse morfolojik
birtakım değişmeler oluşmaya başlamıştır. Bu dönemin başlıca lehçeleri: Türk
dünyasının batısında Batı Türkçesi (veya Oğuzca), kuzeyinde Kuzey Türkçesi (veya
Kıpçak grubu), doğusunda ise Doğu Türkçesi’dir (Çağatayca). Orta Türkçe
döneminde Türk dili siyasî gelişmelere paralel olarak farklı kültür ve medeniyetlerle
karşılaşmış; ses, yapı ve kelime hazinesi bakımından büyük değişmelere uğramıştır.

VI. YENİ TÜRKÇE ÇAĞI

Türk dilinin XVI. yüzyıldan itibaren XX. yüzyıla kadar oluşan gelişme ve
değişmelerinin yaşandığı dönemdir. Bu dönemde Türk dili, Oğuz (Osmanlı Türkçesi,
Azerbaycan Türkçesi), Çağatay (Özbek Türkçesi ve diğer Orta Asya Türk lehçeleri)
ve Kıpçak yazı dillerine sahip edebî eser yaratma olgunluğuna kavuşmuş ve geniş
kitlelerce konuşulan küresel bir uygarlık dili olmuştur.

VII. MODEM TÜRKÇE DEVRİ

Bugünkü canlı edebî lehçe ve şivelerdir. Türk dili bu dönemde sayısı on beşe
ulaşan yeni yazı dillerine sahip olmuş, konuşur sayısı ve coğrafi yaygınlık
bakımından dünyada ilk on dil arasına girmiştir. Bilim, sanat ve edebiyat eserleri
verme bakımından da gelişmesini sürdürmektedir.

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


5
3. TÜRKİYE TÜRKÇESİNİN GELİŞİMİ VE ÖZELLİKLERİ

3.1. TÜRKİYE TÜRKÇESİNİN GELİŞİMİ

Türkiye Türkçesi teriminden, Türkiye Cumhuriyeti’nin resmî dili olan ve


bugün çok geniş bir alanda kullanılan Türk yazı dili anlaşılır.
Ömer Seyfettin ve arkadaşlarının (Ziya Gökalp, Ali Canip Yöntem)
konuşma dilinden yeni bir yazı dili yaratma amacıyla Genç Kalemler dergisinde
başlattıkları Yeni Lisan hareketi bu dönemin başlangıcı olarak kabul edilir. Yeni
Lisan makalesinde bu hareketin amacı: “Millî bir edebiyat meydana getirmek için
önce millî bir dile ihtiyaç vardır. Bu dil konuşulan dil, İstanbul Türkçesidir. Yazı
diliyle konuşma dili birleştirilirse millî bir edebiyat ancak o zaman dirilecektir.
Bunun için de yapılacak tek şey dilde Türkçenin kurallarını geçerli kılmak
olacaktır.” şeklinde özetlenmektedir.
Türkçenin sadeleşmesinde de önemli bir yeri olan Yeni Lisan hareketinin
gerçekleşmesinde bugün de geçerliğini sürdüren ilkeler benimsenmiştir. Bunlardan
bazıları şunlardır:
 Arapça ve Farsçadan Türkçeye giren dil bilgisi kuralları ve bu kurallarla
yapılan bütün tamlamalar kaldırılmalıdır.

 Dilimize Arapça ve Farsçadan girmiş kelimelerle yapılacak yeni isim ve


sıfat tamlamaları, Türkçenin kurallarına göre yapılmalıdır.

 Yazı diliyle konuşma dili arasındaki büyük ayrılığı kaldırmak için yazı dili
konuşma diline yaklaştırılmalı; İstanbul ağzı (konuşması), yazı dili olmalıdır.

 Bu ilkelerden yola çıkarak taklit değil, yeni ve millî bir edebiyat meydana
getirilmelidir.

Bu ilkelerden hareketle yabancı kural ve kelimelerden hızla temizlenen


Türkçe, Millî Edebiyat Akımıyla da İstanbul ağzına dayanan bir yazı dili şeklinde
gelişmesini sürdürdü.
“Türkiye Türkçesinin gelişmesi içinde Yeni Lisan hareketinden sonra en
geniş çalışma dil inkılâbı”dır. Dil inkılâbı dil konusunu, önemi ve gelişme şartları
bakımından çok yönlü ve sağlam bir zeminde ele alma ve olgunlaştırma hareketidir.
1928’de Lâtin alfabesinin kabulü, 1932’de Mustafa Kemal Atatürk tarafından Türk
Dili Tetkik Cemiyeti’nin (Türk Dil Kurumu) kuruluşu bu hareketin önemli
halkalarıdır. Bu devrede Türkçeye devlet eli uzanmış ve Türkçeleşme hareketi
devletin desteği ile yürütülmüştür.

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


6
Bu hareketin ana hedefleri şunlardır:

1. Yeni Lisan hareketinden sonra da Türkçede kalmış bazı yabancı gramer


şekilleri ve kelimeleri dilden atmak,
2. Dili, milleti birleştiren millî kültür etrafında toplayan önemli bir varlık
olarak görme fikrini genişletmek,
3. Türkçeye, yapı ve özelliklerine uygun bir gelişme zemini hazırlamak,
4. Türkçeyi eğitim dili hâline getirmek,
5. Türkçeyi, ilim ve kültür dili hâline getirmek,
6. Türkçeyi bir ilim kolu olarak inceleme ve araştırma konusu yapmak,
7. Dile yeni kelime katacak kelime türetme yollarına işlerlik kazandırarak bu
yolla dili zenginleştirmek.
Dil inkılâbı ile Türkçede, 1940’lı yıllardan itibaren bir tasfiyecilik hareketi
görülür. Zaman zaman Türkçenin tabi gelişmesinin önünü tıkayan bu tasfiyecilik
hareketi artık hızını kaybetmiştir. Fakat bugün Türkiye Türkçesi yeni bir tehlike ile
karşı karşıyadır. Bu da batı kökenli kelimelerin kullanılışının gittikçe artmasıdır.

3.2. TÜRKİYE TÜRKÇESİNİN ÖZELLİKLERİ

Cümle yapısı: özne - nesne/tümleç - yüklem biçiminde sıralanan Türkçenin ses


ve yapı yönünden bazı özellikleri şöyledir:

1. Türkçe kelimelerde ilk hecede kalın ünlüler varsa sonraki hecelerde de kalın
ünlülerle (a, ı, o, u); ince ünlüler varsa sonraki hecelerde ince ünlüler (e, i, ö,
ü) bulunur.

2. Türkçede o, ö ünlüleri (-yor eki dışında) sadece ilk hecede bulunur: İlk hece
dışında o, ö sesleri olan kelimeler yabancı asıllıdır: balkon, biyografi,
fizyoloji, konsol, monitör, otomobil, profesör, traktör, …

3. Türkçede uzun ünlü yoktur. İçinde uzun ünlü bulunan kelimeler yabancı
asıllıdır: câhil, mâvi, millî, nâhoş, perîşân, şâir, târîh, vazife, …
Bazı sözcüklerin konuşma dilinde ortaya çıkan â < ağa, âbi< ağabey, pekî<
pek iyi ile vâr olmak, yârın kelimeleri istisnadır.

4. İnce a ve ince i sesleri yoktur: Harften, hakikate, saati, sıhhatli, şefkâtini;


alkollü, hâlâ, hayâl, normalde, plân. Örneklere dikkat edilirse kelimelere
getirilen eklerin ünlü uyumuna uymadığı görülür.

5. Arapçadaki ayın ve hemze sesleri, Türkçede olmadığı için bunlar söylenmez,


düşürülür. Bu seslerden önce ünlü olması durumunda ünlü, uzun okunur:
bazen, mana, memur, şair, tesir, yâni.
Arapçadan alınan kelimelerdeki ayın ve hemze kesme işaretiyle gösterilir.
Ancak anlam karışıklığı olmayacak kelimelerde bunların kesmeyle

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


7
yazılmasından -son zamanlarda- vazgeçilmiştir: san'at, ma'nâ, meb'ûs, me'mûr,
neş'e, te'sîr, te'sîs> sanat, mana, mebus, memur, neşe, tesir, tesis.

6. Dilimizde iki ünlü yan yana gelmediği için ünlüyle biten kelimeler, ünlüyle
başlayan ekler aldığı zaman araya y koruyucu ünsüzü girer:
iki - y - e, soru - y - u, bekle - y - en, söyle - y -ecek.
Yan yana iki ünlünün bulunduğu kelimeler alıntıdır: aile, ait, fail, fiil,
muamele, şair, şiir, reis vb. gibi.

7. Kelime kökünde ikiz ünsüz (şedde) yan yana bulunmaz: dikkat, himmet,
şedde, bakkal, dükkân, millet, teşekkür.
Anne (<ana), belli, bellemek, elli (<elig) kelimeleri istisnadır.

8. Kelime kökünde ikiden fazla ünsüz yan yana gelmez: Elektrik, kontrol,
quartz, sfenks, strateji, vb. kelimeler batı kaynaklı dillerden alıntıdır. Türkçe,
sertlik gibi örneklerde yan yana gelen üç ünsüzden ikisinin kelime köküne,
üçüncüsünün eke ait olduğuna dikkat ediniz.

9. Türkçe heceler ve kelimeler iki ünsüzle başlamaz: blok, bravo, grup, klâsik, kral,
kontrat, spor, stop, stres, plâj, program, tren, vb. kelimeler, başka dillerden
alıntıdır.
Ağızlarda bu iki ünsüz arasında bir ünlü türetilir: kıral, sipor, tiren...

10. Türkçede kelime başında c, ğ, l, m, n, ñ, r, z sesleri bulunmaz. Çocuk dili


kelimeleriyle (cici, mama, meme, ninni...) nine ve ne ile ne'den yapılan
kelimeler nasıl (<ne asıl), ne, neden, nere, nereden, nereye, nice, niçin, nine,
nitelik kelimeleri istisna oluşturur.
Alıntı kelimelere örnekler: cam, can, cehennem, lâf, limonata, lira, makine,
marul, metal, naylon, nohut, numara, reçel, romantik, rol, vakum, vaziyet,
vazo, zaman, zarar, zor, zeytin.

11. Türkçe kelimelerin sonunda b, c, d, g ünsüzleri bulunmaz. Alıntı


kelimelerdeki bu sesler sert karşılıkları olan p, ç, t, k ünsüzlerine çevrilir:
Ahenk<âheng, fert<ferd, ihraç<ihrâc, kitap<kitâb, kalp<kalb, levent<levend.
Kelimenin ünlüyle başlayan bir ek alması hâlinde sert ünsüzler yumuşayarak
eski şekline döner:
ihtiyâc> ihtiyaç > ihtiyacı; mektûb> mektup > mektuba, reng> renk > rengi
gibi.
Ad, sac, od, öd gibi kelimeler istisnadır.

12. Türkçede f, h, j, v sesleri bulunmaz: Fal, film, filiz, fizik; hakikat, hamur,
havlu, jeton, jüri, pijama, plâj; vicdan, vida gibi kelimeler alıntıdır.
Yabancı dillerden alınan kelimelerde görülen j sesi halk ağzında c olarak
söylenir.
Türkçe kelimelerdeki v sesi, ya b'den, ya g/ğ'dan değişmiştir ya da vur-
örneğinde olduğu gibi türemiştir: öfke (<öbke), yufka (<yubka);dahi (< takı),
han (< kan), hatun (<katun), hani (< kanı); ev (<eb), var- (< bar-), ver- (< bir)
döv- (< döğ-) vur- (<ur-), ev (<eb).

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


8
13. Hece ve kelime sonunda, aşağıdaki ünsüz çiftleri dışında ünsüz grupları
bulunmaz:
-lç, -lk, -lp, -lt: ölç; ilk, kalk; alp, kulp; alt, bunalt, salt.
-nç, -nk, -nt: dinç, genç, gülünç, sevinç; denk; ant, kunt.
-rç, -rk, -rp, -rs, -rt: sürç, burç; bark, görk, Türk; sarp, serp; sars, pars, ters; art,
kart, kurt, ört, yırt, yurt, yoğurt.
-st: ast, üst.
Aşk, arş, çift, disk, felç, film, fötr, harf, lüks, misk, modernizm, popülizm,
risk, şevk, tolerans gibi kelimeler, Türkçenin bu ses özelliğine uymayan alıntı
kelimelerdir.
Arapçadan ve batı dillerinden alınan kelimelerden bu ses özelliğine
uymayanlar, araya bir ünlü getirilmek suretiyle Türkçeye uydurulmuştur.
Bunlara ünlüyle başlayan bir ek veya kelime gelirse türetilen ünlüler düşer:
akıl (<akl) - aklı, fikir (<fikr) - fikre, ömür (<ömr) - ömrü, seyir (<seyr) -
seyret-, şükür (<şükr) - şükretmek; filim (< film), lüküs (< lüks), moderin (<
modern), …

14. "ı" ünlüsü Türkçeye özgüdür. Batı dillerinin pek çoğunda, Arapçada ve
Farsçada "ı" yoktur: Çıkış, ılık, sıcak, yıldırım, yıldız gibi kelimeler Türkçedir.

15. Tabiat taklidi kelimeler için ses özellikleri açısından herhangi bir sınırlama
yoktur. Bunlar hangi sesle başlarsa başlasın, içinde hangi ses bulunursa
bulunsun Türkçe kabul edilir: dank, fıs fıs, fingirti, fiskos, fokurtu, hışırtı,
hoppala, horultu, lak lak, lıkır lıkır, melemek, miyavlamak, oh, öf, püf, püfür
püfür, rap rap, şırıl şırıl, vıdı vıdı, vızır vızır, zırıl zırıl, zonklamak.

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


9
ÖZET

 Türkçe dünyanın en zengin dillerinden biridir. Türkçenin ilk dönemi Altay


dillerinden (Moğolca, Mançuca, Tunguzca, Korece, Japonca) henüz ayrılmadığı
karanlık bir dönem olarak değerlendirilir.
 Türkçenin yazılı ürünlerle takip edilebilen VII. yüzyıldan XIII. yüzyıla kadar
olan dönemine "Eski Türkçe' denir. Türkçe yaklaşık altı asır boyunca; ses, biçim
ve söz varlığı bakımından son derece durudur, dönem Türkçesinin özellikleri
Göktürk, Uygur ve Karahanlı metinlerinde görülmektedir (Göktürk Metinleri:
Bilge Kağan Yazıtı, Kültigin Yazıtı, Tonyukuk Yazıtı; Uygur Metinleri: Altun
Yaruk, Sekiz Yükmek, Irk Bitig; Karahanlı Metinleri: Kutadgu Bilig, Divanü
Lûgat-it-Türk, Atebetü'l Hakayık, Divan-ı Hikmet).
 Orta Türkçe, Eski Türkçeyle yeni Türkçeyi birbirine bağlayan geçiş dönemidir.
Bu dönemde bütün Orta Asya’da kullanılan Türkçeye, Ortak Türkçe, Müşterek
Orta Asya Türkçesi adları da verilmiştir.
 20. yüzyıldan itibaren bugünü de içine alan bütün Türk bölgelerinde devam eden
Türkçe günümüz modern Türkçesidir.
 Türkiye Türkçesinde uzun ünlü yoktur. Yumuşak ve süreksiz olan “b, c, d, g”
sesleri, bazı istisnalar dışında sonda bulunmazlar. Bir hecede iki ünlü yan yana
bulunmaz. Birleşik kelimeler bu kuralın dışındadır. Türkçe kelimelerin
köklerinde birkaç istisna dışında iki aynı ünsüz yoktur.(anne, elli),Türkçe
kelimelerin başında çift ünsüz bulunmaz. Türkçe kelime ve hece sonunda bütün
çift ünsüzler bulunmaz. Türkçe kelimelerin başında ve sonunda üç ünsüz
bulunmaz. Kelime ortasında üç ünsüz bulunur. Bunların hepsi aynı hecede
değildir. Türkçe kelimelerde genelde ses uyumları vardır.
 Türkçe sondan eklemeli bir dildir. Türkçe, Ural- Altay dil ailesinin Altay koluna
dâhildir.

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


10
DEĞERLENDİRME SORULARI

1. Orhun Yazıtları ……… Türkolog……………tarafından okunarak bilim


dünyasına tanıtılmıştır. Yukarıda boş bırakılan yere aşağıdakilerden hangisi
getirilmelidir?

A) Makedonyalı - Reşit Rahmeti Arat

B) Danimarkalı - Thomsen

C) Rus - Andrey Nikolayevic Kononov

D) Alman - Wöber

E) Macar – Andreas Tietze

2. Aşağıdakilerden hangisi Türkçenin özelliklerindendir?

A) Türkçe Hami-Sami dil ailesine mensuptur.

B) Türkçede yapım ekleri kelimenin kökünde değişiklik yaparlar.

C) Türkçede uzun ünlüler vardır.

D) Türkçede kalınlık-incelik ve düzlük- yuvarlaklık uyumu yoktur.

E) Türkçe sondan eklemeli bir dildir.

3. Bu dönemde Türkçenin; Japonca, Korece, Moğolca ve Mançu- Tunguzca ile


aynı dilden geldiği iddia edilmektedir. Bu diller arasında ses ve şekil bilgisi
açısından benzerlikler görülmektedir. Yukarıdaki açıklama Türkçenin
hangi dönemine ait bir değerlendirmedir?

A) İlk Türkçe Devri

B) Eski Türkçe Devri

C) Orta Türkçe Devri

D) Ön Türkçe Devri

E) Modern Türkçe Devri

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


11
4. Türkçe, köken bakımından aşağıdaki dil ailelerinden hangisine mensuptur?

A) Hint-Avrupa Dil Ailesi

B) Meksika Dil Ailesi

C) Hami-Sami Dil Ailesi

D) Ural-Altay Dil Ailesi

E) BantuDil Ailesi

5. Aşağıdakilerden hangisi Çoyren veya Çoyron yazıtlarının özelliklerinden


biridir?

A) Orta Türkçe devrinde yazılmıştır.


B) Yazarı Yolluğ Tigin’dir
C) Bilge Kağan adına dikilmiştir.
D) Türk Dilinin tarihi bilinen en eski metnidir.
E) Danimarkalı Türkolog Thomsen tarafından okunmuştur.

Cevap Anahtarı: 1) B 2) E 3) A 4) D 5) D

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


12
KAYNAKÇA

Akar, Ali (2014): Türk Dili Tarihi: İstanbul, Ötüken Yayınevi.

Caferoğlu, Ahmet (1984): Türk Dili Tarihi: İstanbul, Enderun Yayınları.

Ercilasun, Ahmet B. (2014): Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi:


Ankara, Akçağ Yayınları.

Yavuz, K; Yetiş, K. ve Birinci, N (1996): Üniversite Türk Dili ve Kompozisyon


Dersleri: İstanbul, Bayrak Yay.

Web Adresleri:
(www.türkedebiyatı.org) Erişim Tarihi: 19.08.2015
(www.edebiyatöğretmeni.net) Erişim Tarihi: 20.08.2015
( www.diledebiyat.net) Erişim Tarihi: 20.08.2015

Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Uzaktan Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi


13

You might also like