Professional Documents
Culture Documents
BRANDON SANDERSON
AKILÇELEN KİTAPLAR
www.akilcelenkitaplar.com
bilgi@akilcelenkitaplar.com
2. Baskı
Can Sevinç Filiz Özden Mine Çevik Emine Özyurt Lodos
Grup
kadar seviyordu.
TEŞEKKÜRLER
ELANTRİS'İN
GÖLGESİ
1. BÖLÜM
ELANTRİS'İN
ÇAĞRISI
28. BÖLÜM
34. BOLUM
RAODEN, Shaor’un adamları hakkında yanılmıştı. Birkaçı
o gece gözlerinde bir bilinç ışığı zayıfça parlayarak
yiyeceklerini pişirmek için ona gelmişti. Kalanı, yani
Shaor’un adamlarının çoğu, gelmemişti.
Onlar başka bir sebep yüzünden Raoden’e geldiler.
Raoden birkaç tanesini büyük bir taş bloğu Mareshe’nin
kızaklarından birine yerleştirirlerken izledi. Akılları gitmişti;
mantıklı düşünme yetileri her nasıl olduysa hayvani
deliliklerine gömülü oldukları uzun süre içinde körelmişti.
Birkaçı kısmen de olsa kendine gelmiş olmakla birlikte,
kalanlar yararlı olabilecek gibi görünmüyordu. Ateş ile yemek
pişirmek arasındaki bağlantıyı asla kuramadılar, sadece
yutmayı beceremedikleri için öfkeli ve şaşkın bir şekilde
mısır tanelerine uludular.
Hayır, bu adamlar Raoden’in tuzağına düşmemişti. Ancak
yine de gelmişlerdi, çünkü Raoden onların tanrısını
devirmişti.
Shaor’un bölgesine girmiş ve zarar görmeden kaçmıştı.
Yiyecek üstünde gücü vardı; yemeği bir tanesi için yenilemez
kılarken, bir diğeri için lezzetli yapabiliyordu. Askerleri
Shaor’un adamlarını tekrar tekrar yenmişti. Onların basit ve
yozlaşmış akıllarında, kendilerininkinden daha güçlü bir
tanrıyla karşı karşıya kalınca yapılacak tek bir şey vardı:
Dönmek.
Akıllarını düzeltmeyi denemesinin ertesi sabahında
Raoden’e geldiler. Raoden Yeni Elantris’in kısa koruyucu
duvarının çevresinde yürürken onların şehrin ana caddelerinin
birinden sinsi sinsi yaklaştıklarını görmüştü. Sonunda
eşgüdümlü bir saldın yapmaya karar verdiklerini düşünerek
alarm vermişti.
Ancak Shaor’un adamları savaşmaya gelmemişti. Ona bir
hediye vermek için gelmişlerdi: Eski tannlannm kafası. Veya
en azından, saçları. En öndeki vahşi, bukleleri koyu ve cansız
Elantrian kanıyla lekelenmiş altın renkli peruğu Raoden’in
ayaklarının dibine fırlatmıştı.
Çok aradıklan halde, Raoden’in takipçileri Shaor’un
vücudunu asla bulamadılar.
Sonra düşmüş tanrıçalarının postu önlerindeki çamurun
içinde yatarken, vahşi adamlar yüzlerini tapınmayla yere
indirmişlerdi. Artık her konuda tam olarak Raoden ne
söylerse onu yapıyorlardı. Bunun karşılığında o da onları,
aynı sevilen bir ev hayvanına yapılacağı gibi, yemek
lokmalarıyla ödüllendiriyordu.
İnsanları hayvan gibi kullanmak onu rahatsız ediyordu.
Mantıklı akıllarını geri getirmek için başka çabalarda da
bulundu, ancak sadece iki günden sonra bunun boş bir umut
olduğunu anlamıştı. Bunun suçlusunun psikoloji veya Dor
olması önemli değildi, bu adamlar akıllarından
vazgeçmişlerdi. Ve mantıkları asla geri gelmeyecekti.
Hayret verici derecede yumuşak başlı, hatta uysaldılar. Acı
onları etkilemiyor gibiydi ve verilen her görevi, ne kadar
bayağı veya zahmetli olursa olsun, yapıyorlardı. Eğer Raoden
onlara devrilene kadar bir binayı itmelerini söylese, günler
sonra geri döndüğünde onları hâlâ avuçları hareketsiz taşa
dayalı, aynı duvara yüklenirlerken bulurdu. Yine de,
görünüşteki itaatkârlıklanna rağmen, Raoden onlara
güvenmiyordu. Saolin’i öldürmüşlerdi, hatta eski efendilerini
bile öldürmüşlerdi. Sadece şu anda tanrıları onlardan bunu
talep ediyor olduğu için sakinlerdi.
“Kayana.” diye ilan etti Galladon, Raoden’e katılırken.
“Onlardan geriye pek bir şey kalmamış, değil mi?" diye
onayladı Karata.
Kayana, Galladon’un onlara taktığı isimdi. “Deliler"
anlamına geliyordu.
“Zavallılar,” diye fısıldadı Raoden.
Galladon başını sallayarak onayladı. “Bizi mi çağırttın,
sule?”
“Evet, öyle. Benimle gelin.”
KAYANA ile artan iş güçleri sayesinde, Mareshe ve işçileri
taştan yapılmış olan eşyaların bir kısmını tamir edebildiler ve
böylece azalmakta olan odun kaynaklarını da korumuş
oldular. Raoden’in kilisedeki yeni masası, Taan’a
heykeltıraşlık günlerini hatırlatmak için kullandığı masaydı.
Ortasından harçla sıvanarak kapatılmış geniş bir çatlak
geçiyordu ve oymaları aşınmıştı, ama bunun dışında dikkate
değer derecede sağlamdı.
Masada birkaç kitap duruyordu. Son günlerde Yeni Elantris
in yeniden yapılanması Raoden’in liderliğini gerektirerek
onun saklı kütüphaneye gizlice kaçmasını zorlaştırıyordu, bu
nedenle de Raoden birkaç cildi buraya getirmişti. İnsanlar onu
kitaplarla görmeye alışkındı ve bu ciltlerin deri sırtları olduğu
halde kitaplar hakkında onu sorgulamak akıllarına
gelmemişti.
Gittikçe artan bir aciliyetle AonDor çalışıyordu. Acı
büyümüştü. Bazı zamanlarda o kadar büyük bir gaddarlıkla
saldırıyordu ki Raoden acıya karşı mücadele ederken yere
yıkılıyordu. Hâlâ zar zor olmakla birlikte katlanılabilirdi,
ancak daha da kötüye gidiyordu. O Elantris’e gireli bir buçuk
ay olmuştu ve bir avın daha gelip geçişini göreceğinden şüphe
ediyordu.
“Neden her AonDor detayını bizimle paylaşmakta ısrar
ettiğini anlamıyorum, sule,” dedi Galladon, Raoden açık bir
cilde doğru yaklaşırken. “Bize söylediklerinin yarısını zor
anlıyorum.”
"Galladon, kendinizi hu şeyleri hatırlamak için
zorlamalısınız," dedi Raoden. “Sen istediğin kadar aksini
iddia et, ben senin yeterli zekâya sahip olduğunu biliyorum.”
“Belki, ama bu hoşuma gittiği anlamına gelmez,” diye
kabul etti Galladon. "AonDor senin hobin, benim değil.”
“Dinle dostum," dedi Raoden. “Lanetimizin sırrını
AonDor’un sakladığını biliyorum. Zamanla, çalışarak,
ihtiyacımız olan ipuçlarını bulabiliriz. Ama,” diye devam etti
bir parmağını kaldırarak, “eğer bana bir şey olacak olursa,
çalışmamı devam ettirecek birinin olması gerekir.”
Galladon homurdandı. “Sen bir Yitik olmaya, benim bir
Fjora dönüşmeye olduğum kadar yakınsın. ”
İyi saklıyorum. "Bu önemli değil," dedi Raoden. “Bir
yedeğimin olmaması aptalca olur. Bu şeyleri yazacağım, ama
siz ikinizin benim söyleyeceklerimi duymanızı istiyorum.”
Galladon içini çekti. “Pekâlâ, sule, bu defa ne keşfettin? Bir
Aon’un menzilini artırmak için yeni bir belirteç mi?”
Raoden gülümsedi. “Hayır, bu çok daha ilgi çekici.
Elantris’in neden pislikle kaplı olduğunu buldum.”
Karata ve Galladon ilgilenir göründüler. “Gerçekten mi?”
diye sordu Karata masadaki açık kitaba bakarak. “Burada mı
anlatıyor?”
“Hayır, bu birkaç şeyin birleşimi,” dedi Raoden. “Ancak
ana unsur tam burada.” Bir şekle işaret etti.
“Aon Ashe mi?” diye sordu Galladon.
“Doğru,” dedi Raoden. “Bildiğin gibi Elantrian derisi o
kadar gümüşsüydü ki bazı insanlar parladığını iddia ederdi.”
“Parlardı,” dedi Galladon. “Çok parlak değildi, ama babam
karanlık bir odaya girdiğinde onun silüetini görebilirdin.”
“İşte bunun arkasında Dor vardı,” diye açıkladı Raoden.
“Her Elantrianın vücudu sürekli olarak Dor’la bağlantılıdır.
Aynı bağlantı Elantris’in kendisiyle Dor’un arasında da vardı,
ancak âlimler neden olduğunu bilmiyordu. Dor tüm şehri
dolduruyor, taşların ve tahtaların sanki içlerinde sessiz bir ateş
yanıyormuş gibi parlamasını sağlıyordu.”
“O zamanlar uyumak zor olmalı,” diye belirtti Karata.
“Kapanabiliyordu,” dedi Raoden. “Ama ışıldayan şehrin
etkisi o kadar muhteşemdi ki pek çok Elantrian bunu doğal
olarak kabul edip aydınlıkta uyumaya bile alışıyordu.”
“Ne kadar da büyüleyici," dedi Galladon pek de
umursamadan. “Peki bunun pislikle ne ilgisi var?"
"Işıkla beslenen mantar ve küfler var, Galladon," diye
açıklama yaptı Raoden. “Ancak Dor’un aydınlatması normal
ışıktan farklıydı ve farklı bir küf çeşidine iyi geliyordu.
Görünüşe göre, hemen her şeyin üstünde ince, şeffaf bir
tabaka küf yetişiyordu. Elantrianlar bunu temizlemeye zahmet
etmiyordu. Pratikte neredey-
se fark edilmezdi ve hatta parıltıyı bile güzelleştiriyordu.
Küf sağlamdı ve fazla kirliliğe neden olmuyordu. Tabii ölene
kadar.”
“Işık soldu..." dedi Karata.
“Ve küf çürüdü,” dedi Raoden, onaylayarak başını salladı.
“Bir zamanlar küf tüm şehri kaplamış olduğundan, şimdi de
pislik kaplıyor.”
“Peki bunun ne önemi var?” diye sordu Galladon
esneyerek.
“Bu ağın başka bir ipliği,” diye açıkladı Raoden, “Reod
geldiğinde ne olduğuna dair başka bir ipucu. Geriye doğru
çalışmamız gerek, dostum. On yıl önce olmuş bir olayın
sonuçlarını ancak şimdi öğrenmeye başlıyoruz. Belki
Reod’un sebep olduğu her şeyi anladıktan sonra, ona neyin
sebep olduğunu tahmin etmeye başlayabiliriz.”
“Pisliğin açıklaması mantıklı görünüyor, prensim” dedi
Karata. “Her zaman o çamurda doğal olmayan bir şeyler
olduğunu biliyordum. Yağmurda dışarıda durarak suyun zerre
kadar temizlemeksizin taş bir duvarı dövüşünü izlemiştim.”
“Çamur yağlı ve suyu itiyor,” dedi Raoden. “Kahar’ın
pisliği fırçayla temizlemenin ne kadar zor olduğundan
bahsettiğini duydun mu?"
Karata cildin sayfalarını karıştırırken başını sallayarak
onayladı. “Bu kitaplar çok bilgi içeriyor.”
“Evet, öyle,” dedi Raoden. "Gerçi bunları yazan âlimler
sinir bozacak derecede anlaşılmaz olabiliyor. Belirli bir
sorunun cevabım bulmak için çok fazla araştırma yapmak
gerekiyor. ”
“Ne gibi bir soru?” diye sordu Karata.
Raoden yüzünü astı. "Mesela, Seonlann nasıl
yapılacağından bahseden tek bir kitap bulamadım.”
“Hiç mi yok?” diye sordu Karata şaşkınlıkla.
Raoden başım salladı. “Ben her zaman Seonlann
AonDor’la yaratıldığım var-saymıştım, ancak eğer öyleyse
bile kitaplar nasıl olduğunu açıklamıyor. Pek çoğu meşhur
Seonlann bir kişiden diğerine İletilmesi’nden bahsediyor, ama
hepsi bu kadar.”
“İletilme ne?” diye sordu Karata kaşlarım çatarak.
“Seonu başka birine vermek,” dedi Raoden. “Eğer bir
Seonun varsa, onu başka birine verebilirsin veya eğer sen
ölecek olursan, Seonuna gidip kime hizmet etmesi gerektiğini
söyleyebilirsin."
“Yani sıradan biri bir Seona sahip olabilir mi?” diye sordu
Karata. “Ben sadece asiller için olduğunu sanıyordum.”
Raoden başım salladı. "Bu tamamen önceki sahibine
bağlı.”
“Gerçi bir asilin Seonunu rastgele bir köylüye İletmesi pek
de olası değil," dedi Galladon. “Seonlar da, zenginlik gibi,
aile içinde kalmaya meyilli. Kolo?"
Karata kaşlarım çattı. “Peki... ya sahibi ölürse ve Seona
kime gideceğini söylememişse ne olur?”
Raoden durakladı, sonra omzunu silkerek Galladon’a baktı.
"Bana bakma, sule,” dedi Galladon. “Benim asla bir
Seonum olmadı.”
"Bilmiyorum,” diye itiraf etti Raoden. "Sanırım o zaman,
yeni efendisini kendi kendine seçer.”
“Peki ya istemiyorsa?” diye sordu Karata.
"Seçme şansı olacağını sanmıyorum,” dedi Raoden.
"Seonlar ve efendileriyle ilgili bir... şey var. Bağlılar, bir
şekilde. Örneğin, Seonlar efendilerini Shaod aldığında
deliriyorlar. Sanırım onlar hizmet etmek için yaratılmış, bu
büyülerinin bir parçası.”
Karata başını sallayarak onayladı.
“Efendim Ruh!" diye seslendi yaklaşmakta olan bir ses.
Raoden bir kaşını kaldırarak kitabı kapattı.
“Efendim,” dedi Dashe aceleyle kapıdan içeri girerken.
Uzun Elantrian endişeliden çok şaşırmış gibi görünüyordu.
“Ne oldu Dashe?" diye sordu Raoden.
“Şu gyorn, efendim,” dedi Dashe heyecanlı bir ifadeyle. “O
iyileşti.”
35. BÖLÜM
ELANTRİS'İN
RUHU
55. BÖLÜM
Aonik
Aonik isimler Aon’a bakarak telaffuz edilir (Aonların çoğu
kitabın arkasında sıralanmıştır. Eğer listede yoksa iki birbirine
en yakın sesli harfi bulun). Sonra Aon’un sesli harflerini
“uzun” şekilde, diğer bütün sesli harfleri ise kısa şekilde
telaffuz edin (Biliyorum—dil bilimci bir arkadaşım bana
bunun tam olarak doğru olmadığını söyledi. Ama aşağıdaki
örneklere bakın). Vurguyu her zaman Aon'un içinde olduğu
ilk hece alır.
Örnekler:
Aon=EY-On
Raoden=REY-O-den
Aon sesli harflerin telaffuz listesi
A = ev’deki gibi e
E = ip’teki gibi i veya ev’deki gibi e (Aşağıya bakın.)
I = ay şeklinde (Çift i ile yazılan bir Aon iki uzun ay sesi
ile telaffuz edilir. Aşağıya bakın.)
O = bot’taki o
U = Aonlarda u sesi yoktur
Tüm diğer sesli harfler vurgu yapılmadan ve kısa şekilde
telaffuz edilmelidir.
Aonik’teki E harfi üzerine bir not: Kuralın tek istisnası
Aon’u "e" ile yazılan kelimeleri içerir. İngilizce’de “e” harfi
çoğu zaman uzun bir "a" sesiyle okunabilir. Bu yüzden çoğu
"a” sesini “e" ile yazdım. [Yazar burada isimlerdeki e’lerin e
olarak okunması gerektiğini ifade etmektedir (çn)./ Bu
isimlerin daha güzel görünmesini sağlamak ve daha doğru bir
şekilde telaffuz edilmeleri olasılığım arttırmaya çalışmak
amacıyla kullandığım bir yöntemdi.
Aşağıdaki isimlerdeki örneklere dikkat edin.
Sık Rastlanan Aonik İsimler
Raoden = REY-O-den
Sarene = sa-REY-Ney (veya kurallara bağlı kalacaksak sa-
Rİ-Ni)
Elantris = İ-Layn-tris (Gerçi çoğu kişi el-lan-tris diyor, ki
bu da iyi)
Kiin = KAY-Ay-n
Teod = TEY-Od
Arelon = a-REY-Lon
Daom=DEY-Om
Kaise ==KEY-Ays
Ahan = EY-Hayn
Roial = RO-Ay-al
Diğer isimler
Hrathen = = Rey-th-en (başlangıçta çok hafif bir h sesiyle)
Fjorden = Fi-or-den Galladon = Gall-a-davn Dilaf= Di-lavf
SÖZLÜK
Aşağıda metinde sıkça kullanılan bazı Aonları içeren bir
sözlük verilmektedir. Bu kesinlikle geniş kapsamlı bir liste
değildir. Aonların yanında parantez içinde verilen sözcükler, o
Aon’u içeren isim veya terimler için örneklerdir.
V 'f O
yh
ASHE Işık, Aydınlık (Seon Ashe, Dashe)
AHA Nefes, Hava (Ahan, Dahad, Kahar)
m
ALA
Güzellik, Yakışıklılık (Meala, Seinalan)
ATA
Zarafet, Düzgünlük (Karata, Atad Dağlan, Atara)
İlk, Dil (AonDor, Aonik)
Güç, Enerji
EDO
Korunma, Güvenlik
ESHE Hediye, Yetenek (Eshen, Mareshe)
IAD
Güven, Güvenilir (Iadon)
EHE Ateş, Sıcaklık
IAL
ELA Odak, Merkez (Elantris, Elao)
IDO
Merhamet, Acıma ("İdos Domi”)
OPA
Çiçek
(Seon Opa, Opais, Opelon)
REO Ceza, İntikam (Dreok Crushthroat [Ezik Boğaz],
Reod)
RII
KAE Doğu Yönü (Kae Şehri)
Kil
Adalet
(Kiin)
m
MEA
Düşüncelilik, İnsancıllık (Meala)
SAO Akıl, Öğrenme (Saolin)