You are on page 1of 10

AĞLAYAN, HUZURSUZ BEBEĞE YAKLAŞIM

Prof. Dr. Özlem Tekşam


Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları AD,Çocuk Acil Bilim Dalı
Doç. Dr. Murat Anıl
Sağlık Bilimleri Üniversitesi İzmir Tepecik Eğitim ve Araştırma Hastanesi
Çocuk Acil Yandal Eğitim Kliniği

Ağlamak, bebeklerin çevresiyle ilişkiye geçmek ve o anki duygu-durumlarını


ifade etmek için kullandıkları bir yoldur. İnsanların en çok ağladığı dönem
yaşamlarının ilk üç ayıdır. Bebeklerde uzamış ağlamanıntanımı için kesin bir süre
yoktur. Ancak yaşamın ilk altı haftasında ağlama süresinin günde 117-133 dakika
arasında değiştiği; 10-12. haftada 68 dakikaya indiği; ancak bebekler arasında ciddi
farklılıklar olduğu saptanmıştır. Acıktıkları zaman, uykuları geldiği zaman veya bazen
de ağlamış olmak için yaptıkları bu davranış bebeğin sağlığını olumsuz yönde
etkilemez. Ancak kimi zaman da kolay tedavi edilebilir nedenlerden hayatı tehdit
eden nedenler arasında değişen geniş bir yelpazede bebeğin canını yakan,
rahatsızlık veren nedenlere veya hastalıklara bağlı olarak da bebekler ağlayabilirler.
Ani başlayan ağlama nöbetleri olan bebeklerin aileleri çoğu zaman çocuk
acile başvurduğu için, çocuk acildeki esas amaç hayatı tehdit eden durumların
öncelikli olarak tespit edilmesidir. Bunu sağlamak için ağlayan bir bebeği
değerlendirmesi sırasında hekimin iyi bir öykü, gözlem ve ayrıntılı fizik muayene ile
ağlama nedenini ortaya çıkarmaya çalışması gerekir. Ancak normal gelişim gösteren
birçok bebek altta yatan gösterilebilir bir neden olmadığı halde kronik bir süreçte, gün
içerisinde paroksismal olarak huzursuzluk ve ağlama nöbetleri geliştirebilir. Bu
nöbetler genellikle gaz sancısı (kolik) olarak adlandırılır. Bu konuda en kabul gören
tanı kriteri Wessel ve arkadaşlarının tanımladığı gibidir. Buna göre; üç aydan daha
küçük çocuklarda, günde üç saatten daha uzun süren, haftada üç günden daha fazla
tekrarlayan ve üç haftadan daha uzun süren haykırır şekilde ağlayan ve ağlaması için
bir neden bulunmayan bebekler bu grupta yer almaktadır. Wessel kriterlerine ek
olarak “bebekte başka bir hastalık bulgusunun bulunmaması” ve “beslenmesinin
normal olması” gerekir. Birbaşka tanı kriteri Roma IV kriterleridir. Bu kriterler gaz
sancısını (infantil kolik), 0-5 ay arasındaki bebeklerde bir fonksiyonel sindirim sistemi
bozukluğu olarak kabul eder ve belirtilen tüm kriterlerin karşılanması durumunda tanı
konulur. Bu kriterler; 1) Semptomların beş ay altında başlayıp bitmesi; 2)Uzamış ve
tekrarlayıcı ağlama, mızmızlanma veya huzursuzluk ataklarının olması ve bu
atakların ebeveynler tarafından önlenip iyileştirilememesi; 3) Gelişme geriliği ve
yüksek ateş gibi sistemik hastalık belirtilerinin olmaması; 4) Ebeveynlerin ağlama
ataklarının günde 3 saat veya daha uzun sürdüğünü, haftada üç gün veya daha fazla
bu atakların görüldüğünü ifade etmesi; 5) Toplam ağlama süresinin günde üç saat
veya daha uzun olduğunun prospektif olarak aile tarafından ölçülmesi ve bildirilmesi.
Ancak çocuk acile başvuran birçok bebekte anne-baba bir an önce çözüm
bulunmasını istediği için çoğu zaman bu kriterler tam anlamıyla gerçekleşmez. Böyle
bir durumda çocuk acilde çalışan hekimlerin bir taraftan ağlamanın nedenini hızla
bulmaya çalışması, aynı zamanda çocuğu için endişelenen, çocuklarının başına kötü
bir hastalık gelme endişesi taşıyan veya dinlenme olanağı bırakmayan bebeklerine
karşı olumsuz duygularını sağlık personeline yansıtan aileye karşı da empati
yapması ve hoşgörülü davranması gerekir.
Gösterilebilir bir nedeni olmayan ağlama nöbetleri bebeklerin %10 ile
%40’ında görülmektedir. Her iki cinsiyette eşit sıklıkta görülür ve beslenme şekli,
gebelik yaşı, sosyoekonomik durum ile ilişkisi yoktur. Genellikle hayatın ikinci veya
üçüncü haftasında başlar, 6-8 haftaya kadar giderek artış gösterir ve üç- altı ay
civarında azalmaya başlar. Genellikle üç saat içinde sonlanır. Sıklıkla öğleden sonra
veya geceleri görülür. Tipik olarak ağlama nöbetleri, sanki bebeğin bir yeri
ağrıyormuş gibi keskin çığlıklar şeklindedir. Nöbetler sırasında çocuk ayaklarını
karnına çekerek ağlar, yüzü kıpkırmızı olur, karın bombe ve gergin görünümdedir,
barsak sesleri artmıştır ve gaz geçişi olabilir. Bu nedenle aileler bebeğin karın ağrısı
olduğunu düşünür. Böyle bebeklerde gaz sancısı, ağlama nöbetleri tekrarladığı ve
stereotipik olduğu zaman, ağlamanın diğer nedenleri de dışlandıktan sonra
düşünülmesi gereken bir tanıdır. Altta yatan bir hastalık olmadığı sürece sürekli
ağlayan ve gaz sancısı olduğuna karar verilen bu bebekler acil servislerde tedavi
edilemez. Tablo 1’de durdurulamayan, inatçı ağlama şikayeti ile başvuran bebeklerde
düşünülmesi gereken nedenler verilmiştir.
Ağlayan bebeğin etiyolojisi hakkında kanıtlanmamış çok sayıda teori
bulunmaktadır. Fekal mikrofloradaki değişiklikler, inek sütü alerjisi, laktoz intoleransı,
gastrointestinal sistemin veya santral sinir sisteminin immatür olması, serotonin
sekresyonunda artış, parental anksiyete, gebelik sırasında sigara içilmesi, kötü
beslenme alışkanlıkları ve bireysel huy karakteristikleri bunlar arasındadır.

TANI ve TEDAVİ
Gösterilebilir bir nedenin olmadığı ağlama nöbetleri olan bebeklere sistematik
ve dikkatli bir yaklaşımın sağlanması açıkça görülen bazı fiziksel hastalıkları
dışlamak ve aileyi rahatlatmak açısından çok önemlidir. Genellikle dikkatli hikayenin
alınması, tepeden tırnağa ayrıntılı fizik muayene, idrar tetkik ve kültürü, acil
doktorunun nöbetler halinde gelen ağlama nedenini ortaya koyması için yeterli
olacaktır. Başlangıçta bu klinik değerlendirme özellikle hayatı tehdit eden nedenler
(Tablo 1) üzerine yoğunlaşmalıdır. Fakat korneal abrazyon, yabancı cisim, otitis
media, aerofaji, diş çıkarma, gastroenterit veya anal fissür gibi daha az kritik, fakat
sık görülen nedenler ise daha sonra araştırılmalıdır.
Hikaye, ağlamanın başladığı zamanı ve ilişkisi olabilecek olayları (özellikle
yakın zamanda yapılan aşılamalar, travma, ateş veya kullanılan ilaçlar gibi)
içermelidir. Örneğin boğmaca aşısından sonra gelişen ağlama nöbetleri genellikle 24
saat içinde son bulur. Hikayenin alınması sırasında veya fizik muayene öncesi kısa
bir süre için bebeğin dikkatle gözlenmesi oldukça yararlıdır. Bebeğin uyanık ve
çevresiyle ilgili olup olmadığı, göz kontağı kurup kurmadığı, gülümseyip
gülümsemediği ve tüm ekstremitelerini hareket ettirip ettirmediği bu gözlem sırasında
dikkatle incelenmelidir.
Kısa süreli bu gözlem sonrasında muayenenin yapılması daha uygundur.
Fizik muayenenin esas amacı ise ciddi hastalıkları dışlamaktır. Ciddi hastalıklarla
ilişkili olabilecek durumlar Tablo 2’de gösterilmiştir ve bu bulguların birçoğunun hasta
triajda iken tanımlanması gerekmektedir.
Muayenenin önemli bir parçası olan vital bulguların değerlendirilmesi çok
önemlidir. Ateşin varlığı ciddi enfeksiyonu gösterebilirken, metabolik asidozu olan
hastalarda takipne olabilir. Muayene sırasında bebek tamamen soyulmalıdır. Kafa
travması bulguları açısından saçlı deri gözden geçirilmeli, fontanel mutlaka palpe
edilmelidir. Gözler şikayeti olmayan bebeklerde bile, korneal abrazyonu araştırmak
için floresan ile muayene edilmeli ve üst göz kapaklarının eversiyonu ile yabancı
cisim varlığı araştırılmalıdır. Göz dibi muayenesi, özellikle sarsılmış bebek sendromlu
bebeklerde istismarın sık görülen bir bulgusu olan retinal hemorajiyi tespit etmek için
yapılmalıdır. Timpanik membranları görmek için dikkatli otoskopik muayene
gereklidir. Kalp, konjestif kalp yetmezliği, aritmi veya konjenital kalp hastalığı kanıtları
açısından değerlendirilmelidir. Abdominal ve rektal muayene, anal fissür veya
invajinasyonu tesbit etmek için faydalı olabilir. Bebeğin bezi çıkarılarak inkarsere
herni, testiküler torsiyon, penisin veya klitorisin strongülasyonu açısından dikkatle
araştırılması gerekir. Ağlama, gizli idrar yolu enfeksiyonunun belki de tek ve ilk
semptomu olabilir. Tüm uzun kemiklerin dikkatli palpasyonu açık bir travma bulgusu
olmasa da kırık ihtimali açısından yapılmalıdır. El ve ayak parmakları, saça bağlı
boğulma açısından dikkatle incelenmelidir (Tablo 3).
Laboratuvar değerlendirmesi klinik bulgular ışığında yapılmalıdır. Vücut
sıcaklığı 380C den daha yüksek olan ve 12 hafta veya daha küçük bebekler septik
açıdan araştırmayı gerektirir. Ancak hayatın ilk üç ayında sepsis ve menenjitin ortaya
çıkma şeklinin nonspesifik olabileceği unutulmamalıdır. Tam kan sayımı, kan kültürü,
idrar tetkiki, kültürü ve lomber ponksiyon sepsis düşünülen bebeklerde mutlaka
yapılmalıdır. Eğer bebeğin bilincinde dalgalanmalar oluyorsa bebek bir süre takip
edilmeli, gerekirse hastaneye yatırılmalıdır. Ayrıca bu bebeklerde metabolik
değerlendirmenin mutlaka yapılması gerekir. Fizik muayene bulguları ışığında
akciğer grafisi, EKG, abdominal ultrasonografi, baryumlu barsak grafisi veya
bilgisayarlı beyin tomografisi çekilebileceği akılda tutulmalıdır. İstismardan
şüpheleniliyorsa göz dibi muayenesine ek olarak kemik taraması istenmelidir.
Antibiyotik tedavisi ağlamanın nedeni belirlenmedikçe ve enfeksiyon düşünülmedikçe
verilmemelidir.
Tüm bu değerlendirmeler sonunda bebeklerin birçoğu normal olarak
değerlendirilmektedir. Zaman içinde ağlama nöbetleri tekrar eder, bebek yeterli kilo
alırsa ve altta yatan hastalık tekrarlayan fizik muayeneler ile dışlanırsa gaz sancısı
tanısı kesin olarak konulabilir. Ancak hekimlerin değerlendirmeler sırasında alarm
bulgularınınolup olmadığınadikkat etmesi gerekir. Karın distansiyonu (abdominal
kitle, hepatosplenomegali, Hirschsprung hastalığı, malrotasyon, invajinasyon,
nekrotizan enterokolit); ateş (akut otitis media, apendisit, bakteremi, endokardit,
menenjit, osteomyelit, pnömoni, sepsis idrar yolu enfeksiyonu, viral solunum yolu
enfeksiyonu) ve letarji (hidrosefali, menejit, sepsis, subdural hematom) varlığında
ilişkili olabilecek önemli nedenleri mutlaka araştırmalıdır.
Şu anki bilgilerle ağlama nöbetlerinin güvenli ve etkin bir tedavisi yoktur.
Fakat semptomlar başlangıçtan sonraki üç ay içinde gerilemeye başlar.Temel amaç,
ailenin gaz sancısı ile başa çıkmasını sağlamak ve uzun dönemde ebeveyn-bebek
ilişkisine kalıcı bir zarar vermesini engellemektir. Bu nedenle günümüzde en güvenli
ve etkin tedavi yolu aileye danışmanlık vermekve empati yapmaktır. Hekimin, aileleri
bebeğin gelişiminin normal sınırlarda olduğunu ve şikayetlerinin giderek azalacağını
söyleyerek ikna etmesi gerekir. Bu bebeklerin ağlama nöbetlerinin ciddi bir nedeninin
olmadığını ve hayat boyu sürmeyeceğini, fakat birkaç hafta boyunca devam
edeceğini anlatmak gerekir. Ancak düzenli takiplerinin yapılması uygun olur. Ayrıca
tüm aile bireylerine bebeğin bakımındaki sorumlulukları hatırlatılmalı, böylece
annenin bazı zamanlarda bebeğin bakımından dinlenmeye zaman ayırabilmesi
sağlanmalıdır. Aksi takdirde ailenin tükenmesi bebek için, hem psikolojik hem de
fiziksel olarak tehlikeli olabilir. Çünkü yapılan çalışmalar aşırı ağlayan bebeklerin
istismar edilmesi açısından yüksek risk taşıdığını göstermiştir.
Aile desteğine ek olarak, beslenme tekniği değiştirilebilir (hava yutmayı
engelleyici teknikler, buna uygun biberon kullanma, bebeği dik besleme, beslenme
sonrası gazını çıkarma, anne sütü alanlarda bebeğin hangi pozisyonda emzirildiğinin
görülmesi ve uygun hale getirilmesi) ve/veya bebeği rahatlatıcı bazı girişimlerde
(emzik, bebek arabasıyla veya otomobille gezdirmek, karnını ovalamak, masaj
yapmak, ritmik bir şekilde hafifçe sallamak, ritmik sesleri dinletmek, elektrik
süpürgesinin sesi gibi farklı sesleri dinletmek) bulunulabilir. Bu yaklaşımlara yanıt
alınamazsa, belirli bir süre hazır mama ile beslenen bebeklerde hidrolize mamalar
denenebilir (deneme süresi 1 hafta ile sınırlı olmalı, eğer yanıt alınacaksa genellikle
ilk 48 saatte yanıt alınır) veya anne sütü ile beslenen bebeklerde annelere kısa süreli
hipoalerjik diet (süt, yumurta, fıstık/fındık, buğday vb. besinleri kısıtlama) başlanabilir.
Hazır mama ile beslenen bebeklerin inek sütü kaynaklı mamadan, soya proteini
kaynaklı (kendisi de allerjen olabileceğinden) mamaya veya lif içeriği zenginleştirilmiş
mamalara geçmeleri önerilmemektedir. Bitki çayları da umut verici gibi
gözükmektedir. Fakat alınması gereken miktarlar beslenmeyi negatif yönde
etkileyebilir. Lactobacillus reuteri içeren probiyotiklerin etkili olduğuna dair kuvvetli
kanıtlar bulunmaktadır. Gaz sancısı semptomlarını azaltmak için %12’lik sükroz
solüsyonunun etkili olduğu gösterilse de yeterli büyüklükte çalışma bulunmaması
kuvvetle önerilmesini engellemektedir. Üzerinde en çok çalışılan ilaçlardan
simetikonun ağlamayı azaltmaması; metilskopolamin ve disiklominin ise yan etkileri
nedeniyle kullanılması önerilmemektedir. Benzer şekilde proton pompa
inhibitörlerinin de etkili olmadığını gösteren çalışmalar vardır. Görülmektedir ki gaz
sancılarının etiyolojisi ve tedavisi hakkında yapılmış birçok çalışmanın sonuçları,
çalışmaların kurulumundaki zayıflıklar ve az sayıda hasta ile yapılmış olması
nedeniyle çelişkilidir. Bu durum bazı önerilerin klinisyenler tarafından kullanılmasını
ve yapılacak yeni çalışmaların sonuçlarının birbirleri ile karşılaştırılmasını
güçleştirmektedir.
Sonuç olarak, ağlamak bebeklerin açlıktan hayatı tehdit eden durumlara
kadar rahatsızlığını ifade etmenin tek yoludur. Sistematik ve dikkatli yaklaşım ile altta
yatan hastalıkları dışlamak ve aileye destek vermek oldukça önemlidir.

Kaynaklar

1. Wolke D, Bilgin A, Samara M. Systematic Review and Meta-Analysis: Fussing


and Crying Durations and Prevalence of Colic in Infants. J Pediatr 2017;185:55.
2. Fletcher AK, Burke DP. Presentation to accident and emergency with crying or
screaming and likelihood of child protection registration. Emerg Med J 2002; 19:
17-18.
3. Hiscock H. The crying baby. Aust Fam Phys 2006; 35: 680-4.
4. Lobo ML, Kotzer AM, Keefe MR, et al. Current beliefs and management
strategies for treating infant colic. J Pediatr Health Care 2004; 18: 115-22.
5. Merckley K. The crying infant in the emergency department. J Emerg Nur 2006;
32: 680-4
6. Miller AR, Barr RG. Infantile colic. Is it a gut issue? Pediatr Clin North Am 1991,
38: 1407-23.
7. Willner EL, Patel S. Crying. In: Shaw KN, Bachur RG, (eds). Textbook of
Pediatric Emergency Medicine, (7th ed). Philadelphia: Lippincott Williams 
Wilkins 2016: 120-122.
8. Poole SR. The infant with acute, unexplained, excessive crying. Pediatrics 1991;
88: 450-5.
9. Sferra TJ, Heitlinger LA. Gastrointestinal gas formation and infantile colic. Pediatr
Clin North Am 1996; 43: 489-506.

10. Drug and Therapeutics Bulletin. Management of infantile colic. BMJ 2013;
347:f4102.
11. Parker S, Magee T. Colic. In: The Zuckerman Parker Handbook of
Developmental and Behavioral Pediatrics for Primary Care, 3rd ed, Augustyn M,
Zuckerman B, Caronna EB (Eds), Lippincott Williams & Wilkins, Philadelphia
2011. p.182.
12. Roberts DM, Ostapchuk M, O'Brien JG. Infantile colic. Am Fam Physician 2004;
70:735.
13. Iacovou M, Ralston RA, Muir J, Walker KZ, Truby H. Dietary management of
infantile colic: a systematic review. Matern Child Health J. 2012;16:1319-31.
14. Hall B, Chesters J, Robinson A. Infantile colic: a systematic review of medical
and conventional therapies. J Paediatr Child Health. 2012;48:128-37.
15. Johnson JD, Cocker K, Chang E. Infantile colic: Recognition and Treatment. Am
Fam Physician 2015; 92: 577-582.
Tablo 1. Bebeklerde ani başlangıçlı durdurulamayan ağlama ile ilişkili durumlar

I. Gösterilebilen nedenler
A. Baş-Boyun
1. Kafatası kırıkları/subduralhematom*
2. Glokom
3. Gözde yabancı cisim
4. Kornealabrazyon
5. Caffey’s hastalığı (infantilkortikalhiperostozis)
6. Çocuk istismarı*
7. Prenatal / perinatal kokain maruziyeti
B. Enfeksiyöz
1. Otitismedia
2. Menenjit*
3. Sepsis*
4. İdrar yolu enfeksiyonu
5. Septik artrit/ osteomyelit
6. Pnömoni
7. Kawasakihastalığı
C. Gastrointestinal
1. Aşırı hava yutma
2. Gastroenterit
3. Konstipasyon
4. İnvajinasyon, volvulus*
5. Apandisit*
6. Anal fissür
7. İnek sütü proteini intoleransı
8. Gastroözefagialreflu/özefajit
D. Kardiyovasküler
1. Konjestif kalp yetmezliği*
2. Supraventriküler taşikardi*
3. Aort koarktasyonu*
4. Sol koroner arter çıkış anomalileri*
E. Genitoüriner Sistem
1. Testis torsiyonu
2. İnkarsereherni
G. Kas-iskelet
1. Çocuk istismarı*
2. Düşmeyi takiben kırık
H. Toksik / Metabolik
1. İlaçlar: antihistaminikler, atropin türevleri, adrenerjikler, kokain, aspirin*.
2. Metabolikasidoz, hipernatremi, hipokalsemi, hipoglisemi*
F. Diğer
1. Yanık
2. Boğulmuş parmak, penis
3. Diaper dermatit
4. Diş çıkarma
5. Yetersiz beslenme
6. Boğmaca aşısı sonrası

II. Kolik – Tekrarlayan paroksismal ağlama nöbetleri


* Hayatı tehdit eden nedenler
Tablo 2.Ağlayan / huzursuz bebekte ciddi hastalığı düşündüren klinik bulgular

Üç ayın altında ateş (rektal yolla 380C) veya hipotermi


Peteşi veya ekimoz
Gergin veya bombe fontanel varlığı
Retinal kanama
Yakın zamanda geçirilmiş kafa travması
Solunum sıkıntısı
Apne veya siyanoz
Kalp hızının >230 olması
Safralı ya da fışkırır tarzda kusma
Abdominal hassasiyet
Kanlı gaita
Kötü perfüzyon
Paradoksikirritabilite
Tonus değişiklikleri
Ekstremitede hareket kısıtlılığı
Letarji
Maternal ilaç bağımlılığı
Beslenememe veya kilo alamama

Tablo 3. Aşırı ve uzun süre ağlayan küçük bebeklerde altta yatan olası patolojiler ve
klinik yansımaları
Etiyoloji Klinik Bulgu
 Genel
Aşırı doz ilaç (pseudoefedrin gibi) İlaç alım öyküsü

Açlık / yetersiz beslenme Hipovolemi veya yetersiz beslenme


bulgusu (göz küreleri çökük,
mukozmembran kuru, cilt altı yağ dokusu
azalmış, vb.)

Yenidoğanda yoksunluk Annenin hamilelik döneminde madde


sendromu kullanımı öyküsü veya anne / bebekte
idrar testinin pozitif olması
 Cilt
Parmak veya peniste kıl Fizik muayenede görülmesi
dolanmasına bağlı turnike

Cilde topluiğne batması Fizik muayenedegörülmesi

Travma Ekimoz, laserasyon


 Göz
Kornealabrazyon veya yabancı Fotofobi olabilir; floresan muayenesinde
cisim pozitif bulgu

Glokom Kronik veya aralıklı göz yaşarması,


fotofobi, kornea büyümesi, korneanın
matlaşması, optik sinir tutulumu, gözde
büyüme
 KBB
Orta kulak enfeksiyonu Kulak zarı bombeleşmesi
Pamukçuk Ağız içinde ve dilde beyaz plaklar
 Kardiyovasküler
Sol koroner arterin anormal çıkışı Kardiyomegali, kalp yetmezliği

Kalp yetmezliği Beslenme intoleransı, taşikardi, takipne,


perfüzyon bozukluğu

Supraventriküler taşikardi Solukluk, huzursuzluk, beslenmede


azalma, siyanoz,
 Gastrointestinal sistem
Anal fissür Fizik muayenede anal fissür görülmesi

Kabızlık Çok sert gaita yapma öyküsü

Gastroenterit İshal ve kusma

Gastroözefagialreflü Kusma, kilo alımında azalma,


beslenmeyi reddetme, gaitada
makroskobik kan veya gaitada gizli kan
pozitifliği

Gastrointestinal tıkanma (pilorstenozu, Kusma (safralı olabilir ya da olmayabilir,


intususepsiyon, volvulusv.b.) fışkırır tarzda olabilir), gastrointestinal
sistem kanaması, fışkırır tarzda kusma,
batın hassasiyeti, batın distansiyonu,
karnın sağ tarafında “sosis” şeklinde kitle
palpe edilmesi (intususepsiyon), batında
“zeytin” biçiminde kitle palpe edilmesi
(pilorstenozu) 

İnguinalherni Kasık bölgesinde şişkinlik (aralıklı


olabilir).Kusma ve batın distansiyonu
boğulmuş fıtığı (inkarserasyon)
düşündürür.
 Genitoüriner sistem
Meatus ülseri Fizik muayenede ülser görülür

Overtorsiyonu Beslenme intoleransı, kusma, batın


distansiyonu, huzursuzluk

Testis torsiyonu Testiste şişme ve hassasiyet

İdrar yolu enfeksiyonu Yüksek ateş, suprapubik bölgede


hassasiyet, beslenmede azalma, kilo
alımında azalma

Üriner sistemde tıkanma Genişlemiş mesaneye bağlı batın


distansiyonu, idrar yaparken zorlanma,
idrar akımında zayıflama

 İskelet sistemi
Kırık İlgili ekstremitede hareket azlığı,
asimetrik Moro refleksi, kırık yerinde
şişlik ve krepitasyon, ekstremitenin
hareket ettirilmesiyle ağrının artması.

Osteomiyelit veya Septik artrit Yüksek ateş, ilgili ekstiremitede hareket


azlığı, asimetrik Moro refleksi,
ekstremitenin hareket ettirilmesiyle
ağrının artması.
 Nörolojik sistem
Çocuk istismarına bağlı kafa Konvülsiyon, solunum sıkıntısı veya
travması apne, retinal kanamalar, ciltte ekimozlar,
istismarla ilişkili olabilecek yaralanmalar

Menenjit Yüksek ateş, fontanel bombeliği, letarji,


huzursuzluk, meningealirritasyon
bulguları (sıklıkla bebeklerde
saptanamaz)

Nöromuskuler hastalık, santral sinir Kas tonusunda anormallik, kas


sistemi hastalığı, metabolik hastalık güçsüzlüğü

You might also like