You are on page 1of 21

Artuklu İnsan ve Toplum

Bilim Dergisi

MAKALE

www.hssj.artuklu.edu.tr Kalkınma Açısından Cinsiyetler Arası Eşitsizlikler ve


Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet
Anahtar Kelimeler: Funda Râna ADAÇAY1
1. Kalkınma Özet
2. Kadın “Eşitsizlik sorunu” denildiğinde gelir ve fırsat eşitsizliklerinden çok daha önce akla
3. Toplumsal gelen, cinsiyetler arası eşitsizliklerdir. Söz konusu kriterler ve erkekler açısından
eşitliğin olduğu durumlarda dahi, kadınların ikincilliği ya da görece farklılaştığı
cinsiyet
görülmektedir. Bu çalışmada, Türkiye’de cinsiyetler arası eşitsizlik sorunun
4. Cinsiyetler arası kaynaklarına değinilmiş ve gelişmiş ülke örnekleriyle kıyaslamalara yer verilmiştir.
eşitsizlik Kısaca, çalışmada cinsler arası eşitsizliklerin genel hatlarıyla dünya genelinde ve
Türkiye’deki durumu, seçilmiş verilerle karşılaştırılarak ortaya konulmaya ve insani
gelişmede kadın rolünün önemi vurgulanmaya çalışılmıştır.

CİNSİYETLER ARASI EŞİTSİZLİK VE cins üzerinde baskın ya da diğerine göre üstün olduğu
inancına dayanan bir ideoloji olan “seksizm”
AYRIMCILIK
aracılığıyla açıklanmaktadır. 2 Cinsiyet, hak ve
Kadın ve erkek arasında erkek lehine ayrımcılıkların imtiyazlara bağlandığında bir tartışma meydana
yarattığı eşitsizlik, dünyanın ezeli sorunlarından biridir. gelmektedir. Eşitlikçi bir duruma ulaşmak çoğunlukla,
Toplumsal cinsiyet, kadınlar aleyhine işleyen eşitsiz bir bazılarının diğerlerinden farklı özel hak ve imtiyazlara
toplumsal bölünme mekanizmasıdır. Kendi sahip olduğu bir durumdan uzaklaşmayı ifade
toplumlarındaki ekonomik yapılar üzerinde etkin etmektedir. Ancak, çok sayıda grup içerisinde bütün
olmaya yönelik fırsatlar ve bu fırsatlara ulaşma insanların eşit olduğu düşüncesi, kadınlar arasında bile
açısından kadınlarla erkekler arasında büyük farklılıklar bölünmelere yol açabilmekte ve uzlaşı olasılığı
vardır. zayıflamaktadır. Bu nedenle, cinsiyet eşitsizliği kavramı
Cinsiyet eşitsizliği, güç, saygınlık ve mülkiyet kadınlara yönelik ayrımcılık olarak karşılık bulmakta ve
dağılımının bireysel meziyetlere değil cinsiyet esasına kadınların ayrımcılıkla mücadelede sosyal statülerini
dayandırılmasıyla ortaya çıkmakta ve bir cinsin diğer

1Prof. Dr. Anadolu Üniversitesi, İİBF (İktisat), frozbey@anadolu.edu.tr


2
Seksizm (sexizm) karşı cinsin zayıf olduğuna inanan zihniyettir ve hem cinsiyet dayalı ayrımcı davranışları hem de zararlı tutum ve
davranışları içermektedir.

This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017 Artuklu Human and Social Science Journal, 2(1), 1-12 | 1
Kalkınma Açısından Cinsiyetler Arası Eşitsizlikler ve Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet

geliştirme şansına yeterince sahip olamadıklarını hemen hiç yer almamakta ya da yeterince temsil
vurgulamaktadır. edilmemektedirler. Çalışma koşulları ve ücretlere ilişkin
“Ayrımcılık” kavramı genel olarak, yaş, fiziki kararlarda da etkili olan bu politikaların gelişmesi, kadın
yetenekler, sınıf, etnik köken, cinsiyet, ırk ya da din ve erkeklerin ekonomik kaynaklara ulaşa bilirliğini,
ayrımına dayalı haksız muameleler için ekonomik güçlerini ve sonuç olarak da bireysel, ailesel
kullanılmaktadır. Sosyologlar, ayrımcılığı; “bir sosyal ve toplumsal düzeyde aralarındaki eşitsizliğin ölçüsünü
gruba ya da grup üyelerine, grubun bir parçası olmaları doğrudan etkilemektedir (UNDP,1995: 61).
nedeniyle uygulanan negatif eylem” olarak Tüm bu ayrımcılığa yol açan sorunlar, aynı zamanda bir
tanımlamaktadır. Cinsiyet ayrımcılığı ise, genel ülkenin gelişiminde ortaya çıkan en önemli engeller
anlamda, bireylere cinsiyetlerinden dolayı toplumda arasında yer almaktadır. Cinsiyetler arası eşitsizlik ya da
adaletsiz bir şekilde davranılmasıdır (WHO, 2014:15). ayrımcılık yaratan sorunların nedenleri, toplumsal
Bu kapsamda, cinsiyet ayrımcılığı “bireyin haklarından cinsiyeti de yaratan öğeler olarak karşımıza çıkar. Söz
tümüyle yararlanmasını engelleyen sosyal açıdan konusu nedenlerin başlıcaları, hetenormatif toplum
yapılandırılmış cinsiyet rolleri ve normlarına dayalı sistemi içinde ve toplumsallaşma sürecinde öğrenilen
olarak herhangi bir ayrıma, dışlanma ya da kısıtlanmaya kalıp yargılar, önyargılar ve bunları besleyen
maruz kalmasıdır” (Demirbilek, 2007: 14). Cinsiyet kurumlardır. Başka bir deyişle, toplumsal cinsiyetin
ayrımcılığı, kaynaklara ve fırsatlara ulaşmada eşitsizlik, yaratılmasında ve/veya sürdürülmesinde aile, sosyo-
şiddet, temel hizmetlerden yararlanmada yetersizlik, kültürel öğeler, gelenek- görenek, örf ve adetler, tabular,
çalışma yaşamı ve siyasette kadının sınırlı olarak yer din ve ahlâk anlayışının yanı sıra ekonomi politikaları,
alması ve kadınlarla erkekler arasındaki kişisel küreselleşme ve yoksulluk, medya ve siyaset gibi
ilişkilerdeki güç dengesizliği hususlarıyla yakından kurumsal içerikli nedenler de söz konusudur (Adaçay,
ilişkilidir. Toplumda kadınların temel hizmetlerden 2014: 33-68). İleriki açıklamalarda, bu kurumların
yoksun olması, fırsatlara ve kaynaklara sahip olmada cinsiyetler arası ayrımcılığa ve eşitsizliklere kaynaklık
erkeklere oranla eşit olmayan koşullar yaşaması, şiddete eden bazı etkilerine daha ayrıntısıyla değinilecektir.
uğraması, siyasette ve çalışma yaşamında düşük
KALKINMA KURAMLARINDA KADIN
oranlarda temsil edilmesi cinsiyet ayrımcılığı olarak
tanımlanmaktadır (UNDP, 2002: 8). Kalkınma denilince uzun yıllar boyunca akla ilk gelen
Cinsiyet ayrımcılığı, doğrudan ve dolaylı cinsiyet ekonomik büyüme, sanayileşme, dış ticaretin büyümesi,
ayrımcılığı olmak üzere iki şekilde ortaya çıkmaktadır. kişi başına milli gelir artışı olmuştur. Ancak, kalkınmayı
Doğrudan cinsiyet ayrımcılığı, bir bireyin kadına makro düzeydeki ekonomik politikalar üzerinden,
cinsiyetini esas alarak bir erkeğe davrandığı ya da sanayileşmeyle bağlantılı tanımlayan kalkınma
davranacağından daha olumsuz şekilde davranması veya çalışmaları büyük ölçüde başarısız kalmıştır.
daha az olumlu davranmasıdır. Dolaylı cinsiyet Gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyüme sağlansa
ayrımcılığı ise, biçimsel olarak eşitlikçi gözüken bile insan unsuru göz ardı edildiği için yoksulluk,
davranış veya uygulamaların sonradan kadın üzerinde işsizlik, gelir dağılımı adaletsizliği gibi sorunlar
ayırımcı etkiler yaratmasıdır (Acar, 2004: 216). Cinsiyet çözülememiştir. Özellikle kadınların kalkınmanın
ayrımcılığının kapsamında, kadınların karar getirdiği nimetlerden yararlanamadığı ve yoksulluktan,
mekanizmalarına katılamaması, üst düzey yönetici işsizlikten çok daha olumsuz etkilendiği açığa çıkmıştır
statüsünde hiç yer alamamaları ya da çok az yer (Toksöz, 2012: 15). Kalkınma politikaları kadınların
almaları, çalışma yaşamında engellerle karşılaşmaları, toplumdaki eşitsiz konumlarını sınırlı ölçüde
işyerinde taciz ya da haksızlığa uğramaları (mobbing), iyileştirebilmiş dolayısıyla kalkınma süreçlerinden
sendikaya üye olamamaları ve sendikal faaliyetlere kadın ve erkek eşit şekilde faydalanamamıştır. Başka bir
katılamamaları gibi örnekler verilebilir (Human Rights deyişle, kadın ve erkek ülkelerin kalkınma sürecine eşit
and Equal Opportunity Commission, 2006: 22-23). Bu koşullarda katılamamış, kadının toplumsal konumu
örneklerden de anlaşıldığı gibi, cinsiyet ayrımcılığı kalkınma yaklaşımlarında dikkate alınmamıştır.
kadınların günlük yaşam faaliyetlerine tam ve özgür Ekonomik açıdan yatırımların sektörler ya da bölgeler
şekilde katılma olanağından yoksun olmalarına neden arasında dengeli dağılıp dağılmamasına göre, ya da
olmaktadır. büyüme için ihtiyaç duyulan kaynakların ulusal ya da
Dünyanın pek çok bölgesinde kadınlar, mali ticari ve uluslararası olmasına göre ayrımlarla kalkınma yolları
diğer ekonomik politikaların düzenlenmesi dâhil aranırken, hükümet politikalarının hangi yönlü olacağı
ekonomik karar alma mekanizmalarında, vergi merkezinde stratejiler belirlenmiştir. Mekân, zamandan
sistemlerinde ve ödemelere ilişkin süreçlerde hemen ve aracılardan bağımsız yenidünya düzeninde ve bilgi

2 | Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi, 2(1), 1-21 This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017
F. R. ADAÇAY

toplumunda, insan tek başına bir güç noktasına istendiği için, ev-içi üretimlerinin dahi dikkate alındığı
dönüştükçe, kalkınma yaklaşımları da kaynak odaklı bir “verimlilik” yaklaşımının benimsendiği söylenebilir
olmaktan çok “insan” odaklı hale gelmeye başlamıştır. (Mooser, 1992: 69). Liberal politikaların güçlendiği,
Kalkınmada 1950’li yıllardan beri uygulanagelen ihracata dayalı büyümenin, yani daha çok üretmek-
“Refah yaklaşımı”nda, azgelişmiş ülkelerde erkek satmak hedefi taşıyan kalkınma anlayışındaki ülke ya da
üretim gücüne odaklanılmış ve kadınlar sadece üretim endüstrilerde, kadın yedek işgücü olarak görülmüştür.
gücünün sürekliliği sağlayacak koşulları hazırlayan - Kadınların genellikle kayıt dışı işlerde ve erkeğe oranla
erkeğin beslenmesi, çocuklarının bakımı, temizliğinin görece daha düşük ücretlerle çalıştırılabildiği göz
yapılması vs.- “yeniden üretim gücü” olarak önünde bulundurulursa, bu anlayışın kadınlardan çok
görülmüşlerdir (Mooser, 1992: 42). Başka bir deyişle, işverenlerin etkinliliğini arttırmaya yönelik olduğu
bu yaklaşımda kadınlar, bir üretim gücü olarak söylenebilir.
sayılmamış ve “pasif alıcı” olarak kabul edilmişlerdir; Gelişmiş ülke ve gelişmekte olan ülke kadınlarının
Ayrıca kırılgan grup içinde, hasta ve yaşlılarla birlikte sorunlarının ortak olmaması konusundaki tartışmalar,
değerlendirilmişlerdir. Kadının aile ve çocuk tüm yaklaşımları içinde barındıran ancak farklı olan,
kapsamında değerlendirildiği bu anlayış cinsiyete dayalı hem kısa hem de uzun vadeli stratejiler içeren yeni bir
işbölümünü kuvvetlendirerek, toplumsal cinsiyet yaklaşımı doğurmuştur. Güçlendirme yaklaşımı olarak
algısını ve eşitsizlikleri desteklemiştir (Mooser, 1992: adlandırılan bu yaklaşımda, kadınların ırk, sınıf, etnik
75). Kalkınma anlayışında, Refah yaklaşımının aksine temelde kısaca sosyo-kültürel koşullara bağlı olarak
kadınların “aktif katılımcılar” olduğunu savunan Batılı yaşadıkları farklı sorunlar nedeniyle çözümlerin de
feministlerin eleştirileri sonrasında, “Eşitlik yaklaşımı” farklı olması gerektiğini savunulmaktadır. Kadının
ortaya çıkmıştır. Bu yaklaşım, erkek ve kadın arasındaki kapasitesini arttırarak, kendisine olan güveni
eşitsizliklerin ortadan kaldırılması kapsamında, kazanmasını ve bu güveni geliştirmesini “güçlenme”
kadınlara ekonomik ve politik özerklik verilmesini olarak tanımlayan bu yaklaşımda, kadınların,
savunmaktadır. Hem kamusal alanda hem özel alanda kalkınmaya tepeden aşağı doğru uygulanan plan,
eşitlik isteyen kadınların ev içi dışı ve ev içi gelir getiren program ve projeler çerçevesinde dâhil edilmesini
faaliyetleri üretim olarak sayılmıştır. eleştirilmektedir. Çünkü böylesi uygulamalarda,
Feminist kuramlar içinde, liberal yaklaşımda kadınlar kadınlar kendi yaşamları hakkındaki sorunlar ve
homojen bir grup olarak piyasa güçleri içinde isteklerini ifade edebilecek koşullardan yoksundurlar
değerlendirilmektedirler (Coleman vd., 2002: 348). Bu (Mooser, 1992: 74-75).
yaklaşımda kadının farklılıkları göz ardı edilerek 1990’li yıllardan itibaren temel insan ihtiyaçlarını,
“homoeconomicus” kriterinde, kadının güçlenmesi yine fizyolojik ve refah ihtiyaçlarının daha ötesinde algılayan
piyasa güçlerini ele etmesiyle mümkün olacaktır. Piyasa yeni bir yaklaşım “beşeri kalkınma” anlayışı
dışı ekonomiyi de göz önünde bulunduran sosyalist geliştirilmiştir. BM başta olmak üzere pek çok
yaklaşımda ise, kadınlar yine bir homojen grup içinde, uluslararası kuruluşun önderlik ve rehberlik yaptığı bu
kapitalizm ve sınıf ilişkileri çerçevesinde yalnızca yaklaşım çerçevesinde azgelişmiş ve gelişmekte olan
proleterya olarak, ancak ataerkil yapı ve ilişkiler dışında ülkelerin kalkınma sürecinde eşitlik ve toplumsal
cinselliğinden uzak bir birey şeklinde ele alınmaktadır. adaletin sağlanması için hem kadın, hem de erkeğin
(Ramji, 1997) Anlaşıldığı üzere, her iki yaklaşımda toplumsal rolleri birlikte ele alınarak
kadın, erkekten farksız, salt bir birey olarak ele değerlendirilmektedir. Beslenme, barınma, korunmanın
alınmaktadır. Kısacası, yine “kadının adı yoktur!”. yanı sıra insan hakları, fırsat eşitliği, azınlık temsilleri,
Radikal feministler ise, erkek egemen ataerkil yapıyla, cinsler arası eşitlik vs. konulardaki sorunların da
kadının kendi öznelini merkeze alan ve örgütlü bir giderilmesi durumunda bir ülkenin kalkınabileceği öne
mücadele verilmesini savunmaktadırlar (Payne, 1997: sürülmektedir. Söz konusu yaklaşım, kadınların
239-240). ihtiyaçlarını da gerek temel toplumsal rolleri açısından
1970’li yıllarda azgelişmiş ülkelerdeki yoksullukla gerekse cinsler arası statüsünü erkekle eşit kılmaya
mücadele, en yoksul olanların ve çoğunluğun kadınlar yönelik ihtiyaçlar olarak tanımlamaktadır. Örneğin;
olması nedeniyle, bu mücadele politikalarının hedefinde kreşler ya da yaşlı bakım desteği, ev-içi hizmetlerin
kadınlar olmuştur. Mikro ölçekli projelerle kadınların değerli kılınması, eğitimde fırsat eşitliği, eşit işe eşit
yoksulluklarının azaltılmaya çalışıldığı –en azından ücret (cinsiyete dayalı işbölümü) projeler gibi, sosyal
erkekler kadar gelir sahibi olabilmelerinin hedeflendiği anlamda toplumsal rollerini destekleyici önerilerin yanı
bu yaklaşım- sorunlar karşısında yetersiz kalmıştır. sıra; miras, mülkiyet, çalışma hakları, evlenme/boşanma
1980’lerde ise, gelişmekte olan ülkelerde yaşanan ve kürtaj hakkı, siyasal temsil hakları vb. ekonomik,
krizlerde kadınların ekonomiye daha fazla katılımı

This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017 Artuklu Human and Social Science Journal, 2(1), 1-21 | 3
Kalkınma Açısından Cinsiyetler Arası Eşitsizlikler ve Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet

yasal ve siyasal desteklerle kadının statüsünü Ülkelerin insani gelişmedeki sıralaması, bu çeşitli
güçlendirmeye yönelik çözüm önerileri getirilmektedir. verilerin bir arada ele alınmasıyla ortaya çıkmaktadır.
Birleşmiş Milletler İnsani Gelişme Endeksi İGE hesaplanırken “Yaşam Beklentisi Endeksi”,
“Eğitim Endeksi ve GSYİH Endeksi”nin geometrik
Ekonomik açıdan kalkınmakta olan birçok ülkede,
ortalaması alınmaktadır (UNDP, HDR, 2013).
sosyal sorunların çözülememesi üzerine ekonomik
büyüme ve insani gelişme arasındaki ilişkinin önemi “Güney’in Yükselişi: Farklılıklar Dünyasında İnsani
ortaya çıkmıştır. 21. yüzyılda uygar yaşam ölçütü, Gelişme” başlıklı 2013 İnsani Gelişme Raporu, 187 ülke
ülkelerin “insani gelişme düzeyi”dir. BM Kalkınma ve [BM tarafından tanınan] bölge hakkında
Programı (UNDP) 1990 yılından bu yana her yıl değerlendirmeler yapmaktadır. Bu ülkelerin 47 adedi en
yayınladığı “İnsani Gelişmişlik Raporları” (Human üst derecede, 47 adedi yüksek derecede, 47 adedi orta
Development Report –HDR) aracılığıyla ülkeleri “Kişi derece, 46 adedi de düşük derecede insani gelişme
Başına düşen Milli Gelir” (KBMG) düzeylerine göre, derecesine sahip ülke olarak belirlenmiş bulunmaktadır.
“Yüksek, Orta ve Düşük İnsani Gelişme” şeklinde bir 2013 yılı raporunda 187 ülkenin verileri bulunmakta
sınıflandırmaya tabi tutmaktadır. Raporlarda ayrıca, olup, bu ülkelerin % 25.1’i çok yüksek, % 24.0’ü düşük
ülkelerin belli eğitim, sağlık, gelir verilerinden elde insani gelişmişlik seviyesinde bulunmaktadır. Yıllara
edilen endeksler yardımıyla ülkelerin insani gelişmişlik göre yüksek insani gelişmişlik düzeyindeki ülkelerin
düzeyleri belirlenmektedir. Bu doğrultuda, ülkelerarası oranlarına bakıldığında; 1990 yılı itibariyle her on yıllık
sosyoekonomik gelişmişlik düzeylerinin de ortaya kıyaslamada bir düşüş, 2013 yılında ise 2011 yılına göre
konduğu İnsani Gelişme Endeksi (İGE) aynı, 2010 yılına göre bir artış olduğu belirlenmiştir. Her
kullanılmaktadır. Endeks değerleri “sıfır” ile “bir” yıl rapora dâhil edilen ülke sayıları, temel alınan
sayıları arasında (0 < İGE < 1) değerler almakta ve ülke kriterler, insani gelişme endeksinin hesaplanması
endeks değerinin 1’e yaklaşması (örneğin 0,9), o ülkenin farklılık göstermektedir. Bu nedenle yıllar ve ülkeler
insani gelişimde yüksek düzeyde olduğunu arasında kıyaslama belirsiz bir şekle bürünmektedir.
göstermektedir. Sonuçta, İGE değerine göre ülkeler Raporda şu temel unsur ön plana çıkmaktadır: Uzun ve
sıralaması verilmektedir. Bu kriterlere göre, yüksek sağlıklı bir yaşam, bilgi edinme ve tatminkâr bir yaşam
insani gelişmişlik endeksine sahip ülkeler daha sürmeyi sağlayacak kaynaklara ulaşmak, refah yani
gelişmiştir. Bu kriterlere uymayanlar genel olarak, kalkınmışlık göstergesidir. Ekonomik gelişmenin
gelişmekte olan ülkeler (G.O.Ü.) olarak merkezinde “gelir” yatarken, insani gelişmenin
sınıflandırılmaktadır. merkezinde “insan” yer almaktadır. Ulusal ve küresel
kalkınma politikalarının merkezinde insanın yer alması
Tablo 1. İGE Değerlerinin Sınıflandırması
gerektiğini vurgulamak ve uluslararası topluluğun
İGE Değeri dikkatini bireylerin yaşam kalitesinin önemine
Yüksek Gelişme > 0.800 çekmektir. Raporun uluslararası karşılaştırmalar
Orta Gelişme 0.799 - 0.500 açısından ilginç bir yanı da, ülkelerin “Gini
Düşük Gelişme < 0.500 katsayıları”na yer vermiş olmasıdır. Buradan hareketle,
Kaynak: UNDP, HDR, 2013. küresel sistemde gelir dağılımı eşitliğine bir göz atmak
mümkündür. Ülkeleri sahip oldukları Gini, katsayısı
İGE, insani gelişmenin üç temel boyutundaki uzun
bakımından sıralarsak, küresel sistemin en iyi oranları
vadeli gelişmeyi değerlendirmek için kullanılan özet bir
olarak görünen 0.20 ile 0.30 arasında Gini katsayısına
ölçüm yöntemidir. Bu üç temel boyut: “ Uzun ve sağlıklı
sahip olan ülkeler şunlardır: Norveç, İsveç, Finlandiya,
bir yaşam, bilgiye erişim ve insana yakışır yaşam
Almanya, Avusturya, Slovakya, Belarus, Bulgaristan,
koşulları” olarak sıralanmaktadır. İnsani gelişme
Romanya, Kazakistan, Ukrayna. Bunlar arasında
düzeyini belirlemek için 14 istatistiki tabloya dayalı
Almanya ile Avusturya dışındaki ekonomilerin sosyal
olarak belirlemeler yapılmaktadır. Bu veriler; kadın
demokrasi uygulayan ya da geçmişte sosyalist sistemle
erkek eşitliği ölçümünden gelir dağılımı eşitsizliğine
yönetilen ülkeler olması dikkat çekmektedir. Gini
(Gini katsayısı 3); eğitimden sosyal bütünleşmeye; mal
katsayısının en kötü olduğu ya da gelir dağılımı
ve hizmetlerin uluslararası ticarete konu olmasından
açısından en adaletsiz olan ülkeler ve katsayıları
uluslararası sermaye ve göçmen akımlarına, inovasyon
sırasıyla şöyledir: Seyşeller (0,66), Komoro (0,64) ve
ve teknolojiden çevreye; sağlıktan kaynak kullanımı
Namibya (0,64). Gini katsayısı değerleri bazı ülkelerde
üzerindeki etkiye kadar yayılan bir alanı kapsamaktadır.

3 Gini katsayısı, gelir dağılımı eşitsizliğini ölçmekte kullanılan 0 kadar yaklaşıyorsa gelir dağılımında eşitlikten o kadar
ile 1 arasında değer alan bir katsayıdır. Katsayı sıfıra ne kadar uzaklaşılıyor demektir.
yakınsa gelir dağılımında eşitliğe o kadar yaklaşılıyor, 1’e ne

4 | Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi, 2(1), 1-21 This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017
F. R. ADAÇAY

şöyledir: ABD (0,41), Çin (0,43), Almanya (0,28), Endeksi’, EUİGE ise, “Gerçek İnsani Gelişme Endeksi”
Yunanistan (0,34), Arjantin (0,45), Brezilya (0,55), olarak kabul edilmektedir. İGE’de eşitsizlikten
Rusya (0,40), İtalya (0,36.) kaynaklanan ‘kayıp’, EUİGE puanının, İGE puanından
Raporda ayrıca, 132 ülkenin yer aldığı Eşitsizliğe çıkartılmasıyla gösterilmektedir ve yüzde şeklinde ifade
Uyarlanmış İnsani Gelişme Endeksi” (EUİGE), 148 edilebilmektedir. Toplum içinde başarılar eşit bir
ülkeye yer verilen “Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği biçimde dağıldığında, EUİGE ve İGE oranları eşit
Endeksi” (TCEE) ve -kapsam açısından dışarda olacaktır; Ancak eşitsizlik arttıkça, İGE oranının altına
bırakacağımız- 104 ülkeyi kapsayan “Çok Boyutlu düşülmektedir. Eşitsizlik sebebiyle potansiyel insani
Yoksulluk Endeksi” (ÇBYE) bulunmaktadır. Raporda gelişme oranındaki kayıp İGE ile EUİGE arasındaki
son olarak, Güney’de insani gelişimin sürdürülebilir farktır ve yüzde olarak ifade edilir. EUİGE, İGE
olması yolundaki dört temel alan belirlenmektedir. boyutlarının dağılımındaki eşitsizlikleri ortaya koyar.
Bunlar; kadın-erkek eşitliğinin artırılması, fikirlerin Ancak, bağlantıya duyarlı değildir, diğer bir deyişle
açıklanabilmesi ve daha çok demokratik katılımın eşitsizliklerin örtüştüğü yani aynı kişilerin birden fazla
sağlanması, çevresel baskılarla mücadele ile demografik yoksunluk yaşaması durumlarını ortaya
değişimin yönetilebilmesidir. İnsani gelişmede eşit koymamaktadır. Ayrıca gelir gibi bazı göstergelerin tek
olmayan dağılıma sahip olan ülkeler, kadınlar ve başına değeri sıfır, hatta eksi olabilir; bunlar pozitif
erkekler arasında yüksek eşitsizlik ortaya olacak ve sıfır olmayacak şekilde bütün ülkeler için aynı
koymaktayken, yine yüksek oranda toplumsal cinsiyet şekilde düzenlenmiştir. Türkiye’nin 2012’deki İGE
eşitsizliği sergileyen ülkeler insani gelişmede de eşit değeri 0.722’dir. Ancak, insani gelişmede eşitsizlik farkı
olmayan bir dağılım ortaya koymaktadırlar (UNDP, düşüldüğünde, Türkiye’nin değeri %22,5’lik bir kayıpla
HDR, 2013). Söz konusu raporda, Türkiye’nin 0.56’ya inmektedir. Sırbistan ve Azerbaycan’ın
2012’deki İGE değeri 0.722 olmuştur. Bu değerle eşitsizlik nedeniyle puan kayıplarıysa, sırasıyla %9,5 ve
Türkiye, yüksek insani gelişme kategorisinde yer almış %11,4 düzeylerindedir. Yüksek İGE değerine sahip
ve 187 ülke arasında 90. olmuştur. 1980 ve 2012 ülkelerin, eşitsizlik nedeniyle kaybı, ortalama %20,6.
arasında, Türkiye’nin İGE değeri 0.474’ten 0.722’ye Avrupa ve Orta Asya ülkelerindeyse bu oran %12,9
çıkmıştır. Bu, toplamda %52’lik, yılbaşına ise ortalama düzeyindedir.
%1,3’lük bir artış anlamına gelmektedir. 2012 yılı Tablo 2. Seçilmiş Ülkelerin ve Türkiye’nin çeşitli
verileriyle ve yöntemiyle, Türkiye 2011 İGE’de 187 göstergelerle, Eşitsizliğe Uyarlanmış İnsani
ülke arasında 90’ıncı sıradadır. Oysa 2011’deki raporda Gelişme Endeksi (EUİGE) değerleri, 2012
kullanılan veriler ve yöntemle İGE’de yapılan verileriyle
sıralamada Türkiye 187 ülke arasında 92. Sırada yer
almıştır. Ancak, daha önce yayımlanan raporlardaki Eğitimde eşitsizlik kaybı (%)

Gelirde eşitsizlik kaybı (%)


beklentisindeki kayıp (%)

değer ve sıralamalarla kıyaslama yapmak yanıltıcı


Doğumdaki Yaşam
Toplam Kayıp
EUİGE değeri

olabilir. Çünkü: Rapor ve sıralama hazırlanırken


kullanılan veri ve yöntemler değişmiştir.
(%)

Eşitsizliğe Uyarlanmış İnsani Gelişme Endeksi


(EUİGE)
İGE, bir ülkede temel insani gelişme alanındaki
ilerlemeyi değerlendiren ve ortalama alan bir ölçme
yöntemidir. Ortalamaya dayalı tüm ölçme yöntemleri Türkiye 0.56 22.5 12.8 27.4 26.5
gibi insani gelişme endeksi de, insani gelişmenin ülke Sırbistan 0.696 9.5 8.3 9.9 10.3
düzeyindeki dağılımında ortaya çıkabilen eşitsizlikleri Azerbaycan 0.65 11.4 20.6 8.3 4.5
görünür kılmamaktadır. EUİGE bir ülkenin sağlık,
Avrupa ve 0.672 12.9 11.7 10.5 16.3
eğitim ve gelir alanındaki ortalama başarılarını dikkate Orta Asya
almakla kalmaz, bunun yanı sıra her bir alandaki
Yüksek İGE 0.602 20.6 12.4 19.9 28.6
eşitsizlik düzeyini ortalamadan “düşmek” yoluyla bu
Kaynak: UNDP, Human Development Report, 2013
başarıların vatandaşlara nasıl dağıtıldığını da
değerlendirir.
Eşitsizlikleri dikkate alan EUİGE, ilk kez 2010 yılı
İnsani Gelişme Raporu’nda kullanılmıştır. Bu
hesaplama, her bir gelişme boyutunun ortalama
değerlerinden, eşitsizlik düzeyinin çıkartılmasıyla
yapılmaktadır. İGE bir tür ‘Potansiyel Gelişme

This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017 Artuklu Human and Social Science Journal, 2(1), 1-21 | 5
Kalkınma Açısından Cinsiyetler Arası Eşitsizlikler ve Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet

KALKINMADA CİNSİYETLERARASI örneklerin yaşanması bile, sorunun salt kamusal alanla


EŞİTSİZLİK VE KADIN SORUNLARI sınırlı olmadığı göstermektedir. Çünkü dini ve
geleneksel yasaların ön plana çıktığı toplumlarda hukuki
Kalkınmada Başlıca Kadın Sorunları
yasaların gündelik yaşama etkisi sınırlı kalmaktadır. 5
Kadın sorunları, buraya kadar yapılmış olan Cinsiyet ayrımcılığı taşıyan hukuki yapı öğeleri sorun
açıklamalarda kısaca değinilmesine karşın bu olmaya devam etmektedir. Örneğin: Ülkemizde 8 yıllık
çalışmanın kapsamını aşacak kadar çok olmakla birlikte, eğitim zorunluluğuna rağmen kız çocuklarının
belli başlıklar içinde sınıflandırılabilir. Ancak okutulması konusundaki kararın özellikle kırsal
unutulmamalıdır ki, bahsi geçen her bir sorun tek yönlü alanlarda, aile bireyleri özellikle de “evin reisi” olarak
olmayabilir ve bir başka başlık altında farklı bir bakış baba ya da dede, kimi zamanda ağabey tarafından
açısıyla açıklanabilir. Bu sınırlılıklar içinde yukarıda alınması yasaların sınırlılığı konusunda bir örnektir.
kısmen değindiğimiz, disiplinler arası bir sorun Dini nikâhla evliliğin yaygın oluşu, “Eşit işe eşit ücret
olmasına karşın, “toplumsal nitelikteki cinsiyet ilkesi”ne rağmen kadınların aynı işte daha düşük ücretle
ayrımına dayalı bakış açısı ve yasal sorunlar” dışındaki çalıştırılması ya da “miras hakkının eşit olması”na
diğer kadın sorunları, hukuk, sağlık, eğitim, ekonomi rağmen, -kızın evlenmesi sonucu aile varlığının
dolayısıyla istihdam ve -medyada ağırlıklı olarak başkasına geçmesinin istenmemesi nedeniyle- mirasın
yansıdığı şekliyle- cinsel istismar ve şiddet başlıkları erkek çocuğuna bırakılması yaygın örneklerdir.6 Ayrıca,
altında ele alınmaktadır. halen 54 ülkede ayırımcı yasalar mevcuttur. İran’da çok
Hukuki Sorunlar istisna koşullar dışında kadınlar boşanamamaktadır.
1948 İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde dahi hep Pakistan’da iki kadının şahitliği bir erkek şahitliğine eş
kamusal alanlardaki ihlallerden bahsedilmektedir. kabul edilmektedir. Demokratik olmayan toplumlarda
Örneğin, politik alanda, basında, sanat alanında, ifade daha aşırı örnekler söz konusudur. 2001'de Lashkar-e-
özgürlüğünden veya cezaevindeki işkenceden Jabar isimli bir militan grup, Kaşmir’deki müslüman
bahsedilmektedir. Bu durum, elbette ki kamusal alanın kadınların “burqa” adı verilen çarşaf giymelerini ve aksi
yasal formlarda düzenlenmesi gereğinden doğmaktadır; takdirde kadınlara saldırılarda bulunacaklarını
Ancak, kadın sorunları önce ailede yani özel alanda açıklamıştır. Militan grubun, toplum içinde peçesiz
başlamaktadır. Örneğin, kız çocuğunun eğitim alması, gezen kadınların yüzüne asit attıkları da bilinen bir
okula gitmesi, aile bireylerince kararlaştırılmaktadır. gerçektir. Birçok ülkede evlilik dışı cinsel ilişki
Eğitim hakkı elinden alınan kız çocuğunun bir iş sahibi, cezalandırılmaktadır. Fas’ta evlenmemiş hamile bir
meslek sahibi olması ve dolayısıyla yüksek düzeyde kadın hapis istemi ile mahkemece yargılanmaktadır.
bağımsız bir ekonomik yaşam elde etmesi de mümkün Erkeklerin çok eşliliği halen birçok ülkede varlığını
olamamaktadır. Başka bir deyişle, özel alandaki sürdürmektedir. Mısır, Bahreyn ve Suriye’de kocalar,
sınırlandırmalar kadının kamusal alandaki yaşamını da havayolu şirketlerine bir yazı yazarak eşlerinin yurt
yaşam hakkını da sınırlandırmaktadır. Meslek sahibi, dışına çıkmalarını yasaklayabilmektedirler. Bu
yönetici, sanatçı ya da politikacı olma şansı elinden örnekleri çoğaltmak mümkündür (Milliyet,
alınan kadınlar kamusal alandan dışlanarak (BM, 17/01/2014). Bu tür haklardan yoksunluklar dışında, hak
Türkiye Raporu, 2007-2008)4 özel alanda kendisine talebi konusunda ya da hakkın yaratılmasında karar
biçilen rolleri “ev hanımlığı, annelik, eş, gelin” verici olabilmek adına kadınların “temsil hakkı”ndaki
benimsemek zorunda bırakılmaktadır. Bu nedenlerle, yetersizlikleri de başlıca bir sorundur.
yasaların evrensel nitelikte olması gerektiği kadar “özel J. S. Mill (1869), bir ülkenin kalkınmışlığını anlamak
yaşam” üzerindeki koruyucu, düzenleyici ve denetleyici için, o ülke toplumundaki kadınların durumlarına
rolünün de kadın lehine düzenlenmesi önemlidir. bakmanın yeterli olacağını söylemektedir. Bugünün
Böylesi yasaların varlığına rağmen uygulamada tersine gelişmiş ülkelerinde kadınların oy haklarını yaklaşık

4 Dışlanma, kız çocuklarının erkek kardeşlerine veya akranlarına 5 Suudi Arabistan’da dini kurallar o kadar katı ki; 2002'de bir
oranla eğitim hayatının avantajlarından daha az yararlanması. okulda çıkan yangında 15 kız çocuğu peçeleri yüzlerinde
2001 yılında erkek ve kız çocuklarının yaklaşık %7’si okul değilken dışarı çıkmaya çalışınca, polis tarafından engellenmiş
öncesi eğitim alırken aynı yıl ilköğretimde %8 ve ortaöğretimde ve yanarak can vermişlerdir. (Milliyet, 17/01/2014)
%7’ye varan cinsiyet farkı vardı. 2007 yılında okul öncesi eğitim 6 BM 2012 UNDP Raporu’nda “Türkiye’de kadınlara karşı kısmen
alanlar %16’ya çıktı. Kız-erkek öğrenci farkı, ilköğretimde %4’e;
bazı geleneksel özelliklerden kaynaklanan, sosyal açıdan
ortaöğretimde %8’e düşmüştür. 1997 yılı 8 yıllık zorunlu
muhafazakâr tutumların, kadınların özel ve kamusal alanda eşit
eğitime geçilmesinin bir etkisi olan bu olumlu değişime karşın
kız- erkek öğrenci farkının halen yüksek olduğu görülmektedir. katılımından hala büyük ölçüde uzak tutulmasına yol açtığı ve
bu durumun Türkiye’nin daha yüksek düzeylerde gelişmesini
köstekleyen çok ciddi bir sorun yarattığı ifade edilmektedir.

6 | Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi, 2(1), 1-21 This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017
F. R. ADAÇAY

1925’lerde kazanmaya başladıkları, buna rağmen tamamen cinsiyetleri nedeniyle, cinselliklerini


azgelişmiş ülke kadınlarının 1960’larda bu haklara engellemek amacıyla uygulanan kadın sünneti8 dir.
kavuşmuş olmaları bunun bir göstergesidir. Kısacası, Örneğin, her yıl 2 milyon kız çocuğu sünnet
kadınların sosyal, siyasal ve ekonomik hak ve edilmektedir. Sünnet, özellikle Mısır ve Somali’de,
özgürlüklerini elde etmeleriyle yaşadıkları ülkelerin Orta Afrika kabile toplumlarınca ve bazı Güneydoğu
genel ekonomik kalkınmışlıkları arasında doğrudan Asya ülkelerinde yapılan daha çok geleneksel bir
hatta birbirine paralel ilişki olduğu açıktır. uygulamadır. Kayıt altına alınamayan bu durumda
Sağlık Sorunları gerçek rakamlar çok daha yüksektir.
Kalkınmanın adil olmadığı ya da yetersiz olduğu Kız çocuklarına ve kadınlara sünnet, Afrika dışında Batı
toplumlarda yetersiz beslenme, yetersiz sağlık koşulları Asya'da, Suriye, Irak, İran'da ve Güneydoğu Asya
da toplumun tüm bireylerini etkilemektedir. Ancak bu ülkelerinden Hindistan, Endenozya ve Malezya'da da
olumsuzlukların en çok kadın, çocuk, yaşlı ya da bakıma uygulanmaktadır. Örneğin Mali, kız çocuklarının sünnet
muhtaç kişilerin etkilediği açıktır. Genel olarak edilmesinde %85 ile hatta bazı bölgelerinde %90 ile en
bakıldığında, kadınlar, hem kendileri hem de yüksek orana sahip olan ülkedir. Bu ülkede sünnet
çevrelerindeki insanlar için sağlık hizmetlerinden en yasaldır ancak doktorların yapması yasaktır. Yerel
fazla yararlanma eğiliminde olan gruptur. Toplumsal sünnetçiler tarafından çoğunlukla ilkel koşullarda (bir
cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle kadınların bazı insan çalılıkta ya da tuvalette) anestezi olmadan, sivriltilmiş
haklarını kullanamamaları sağlıklarını da olumsuz taş veya jilet gibi ilkel aletlerle ve hijyenik olmayan
etkilemektedir. Bu etkileşim genellikle toplumsal koşullarda gerçekleştirilmektedir. Sünnet sırasında ve
cinsiyet ayrımcılığının kaçınılmaz bir sonucu olan sonrasında ortaya çıkan sakatlıklar ve hastalıklar,
“kadının düşük toplumsal statüsü” nedeniyle ortaya çocukların ölümüne neden olabildiği gibi, kadınların
çıkmaktadır. Bu duruma bazı örnekler vermek gerekirse, sonraki dönemlerinde de, ölümlerine, sakatlıklarına, ölü
Dünya’da 45 milyon insan HIV enfeksiyonu, 330 ya da sakat doğum yapmalarına ve pek çok daha
milyon insan tedavi edilebilir Cinsel Yolla Bulaşan sıralanabilecek sağlık sorunlarına yol açmaktadır.
Enfeksiyon (CYBE) ile yaşamaktadır. Kadınların bu Kadınların ve kız çocuklarının sünnet edilmesindeki -ki
enfeksiyonlara daha sıklıkla yakalanmakta ve gün bu Mali de 2-3 yaş sınırına dek inmektedir- en önemli
geçtikçe bu hastalıkları taşıyan kadın sayısında neden cinsel iştahlarının kesilmek istenmesidir. Bu
erkeklere oranla artış yaşanmaktadır. Bunun temel inanışta etkili olan yine dini gerekçelerdir. Bu nedenle
nedenleri arasında başlıcası kadınların ekonomik sünnetin kalkması uygulanan ülkelerin çoğunluğunda
bağımlılığı, karşı gelememesi, “hayır” diyememesi ve bir tabu şeklindedir (Dialymotion, 22.10.2013). BM
bazı Afrika ülkelerinde olduğu gibi kadına yapılan Dünya Sağlık Teşkilatı, Uluslararası Af Örgütü ve
zararlı geleneksel uygulamaların hastalıkların çeşitli dünya devletleri, "jenital sakatlama" olarak
bulaşmasını daha da arttırmasıdır. Kısacası, biyolojik adlandırdıkları sünneti, kadının kendisi ve doğacak
duyarlılığına karşın ikincil nitelikteki sosyal çocuklarının sağlığı açısından son derece sakıncalı
duyarlılığının daha fazla oluşu bu enfeksiyonlara karşı görmekte ve uygulamayı sona erdirmeye
kadını, iki misli tehdit altında bırakmaktadır çalışmaktadırlar. Bu nedenle, 6 Şubat “Kadın sünnetine
(Akın,2007:4). Her yıl yarım milyondan fazla kadın toleransa hayır günü” olarak kabul edilmiştir.
gebelik veya doğum sırasında yaşamını yitirmektedir. Kadınlar için bir başka sağlık sorunu “kürtaj”
Fiziksel gelişimini tamamlamadan ergenlik çağındaki konusundadır. Kadınlar kendi bedenleri üzerinde söz
kızların erken gebelikleri nedeniyle taşıdıkları sağlık sahibi olma, doğurma ya da doğurmama seçeneklerinin
riskleri, gelecek kuşakları da tehdit eder konumdadır. Bu olmasını talep etmektedirler. Bu konudaki geleneksel,
tehditkâr durumlara gelecek nesiller için sakatlıkların, dini baskıların yanı sıra devlet baskısı da söz konusudur.
kronik hastalıkların artması vb. gibi örnekler verilebilir. Soyun devamı gibi gerekçelerle, erkek çocuk tercihinin
Eğitimini tamamlayamayan annelerin aile içi temel yapıldığı ülkelerde, günümüz teknolojisinin de etik
beslenme ve sağlık koşullarını yerine getirmede yetersiz olmayan şekilde kullanılmasıyla dişi fetüsün yaşamına
kalmaları da bir başka risk örneğidir. 7 Bu sorunlara son verilmektedir. Diğer yandan, bazı ülkelerde,
kadınlara özel başka sorunların da eklenmesi sağlık cinsiyet seçimi amacıyla yapılan kürtaj ve çocuk
konusunu kadınlar açısından daha önemli kılmaktadır. ölümü/öldürülmesi yapay olarak nüfus yapısını
Önemli bir diğer örnek, hiçbir sağlık gerekçesi olmayan değiştirmekte, bu durum kadın nüfusunda eksikliğe

7 Türkiye’de 2008 Raporu’na göre,koruyucu sağlık hizmetlerinde 8Kadın sünneti, kadın cinsel organın bir kısmının ya da
kişi başına kamu harcaması tüm OECD ülkelerinkinden daha tamamının kesilerek alınması şeklinde
düşüktür. Sosyal güvenlik harcamaları AB ülkelerinin 2003 yılı görülen cerrahi uygulamadır.
ortalamasından daha azdır.

This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017 Artuklu Human and Social Science Journal, 2(1), 1-21 | 7
Kalkınma Açısından Cinsiyetler Arası Eşitsizlikler ve Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet

neden olmaktadır. İleride istatistiki bilgileriyle yer anlattığımız doğal ya da geleneksel kabul edilen cinsiyet
alacak olan BM İnsani Gelişme Raporlarındaki çarpıcı temelli şiddet uygulaması olan “kadın sünneti”, kadına
bir sonuç, hızlı büyüyen bazı ülkelerde doğumda erkek yönelik daha pek çok şiddet ve sağlık sorunlarına diğer
cinsiyet lehine olan cinsiyet oranı dengesizliğidir. bir eklenme olarak algılanabilir.
Örneğin: Çin’de bu nedenle 30 milyon erkek fazlası Genellikle gizli tutulan ancak bütün dünya’da yaygın
olduğundan söz edilmektedir. Bu durum, sadece cinsiyet olduğu bilinen şiddet konusundaki rakamlar
adaleti ve eşitliği adına bir sorun değil, aynı zamanda ürkütücüdür. Dünya Sağlık Örgütü tarafından yürütülen
demokrasi için önemli ve sosyal şiddete neden çalışmada, şiddete uğrayan kadınların en az %20’si – en
olabilecek bir olumsuzluktur. çok %70’i, bu çalışma için kendileriyle görüşülene dek
Erkek çocuk sahibi olma arzusu ve bazı ülkelerdeki hiç kimseye bundan bahsetmemiştir.9 Bu sonuçların
kadınların evlenirken kocalarına götürdükleri çeyizler temel etkenleri arasında; kadınların, tehdit edilip
ve benzeri kökleşmiş sosyo-kültürel inançlar ve korkutulması; ekonomik bağımlılıklarından
davranışlar, bir açıdan kadınların toplumdaki yerini, kaynaklanan çaresizlikleri; başvuracakları yasaların ve
kökleri eskiye dayanan ataerkil gelenekleri ve mercilerin yokluğu ya da yetersizliği; özel alan kabul
önyargıları yansıtmaktadır. Son yıllarda, ebeveynlerde edilen aile içi şiddetin devletçe ya da toplumca
uzun yıllardan beri var olan erkek çocuk tercihlerini tepkisizliği ve kabulü; “mahalle baskısı” diye
kullanmalarına olanak sağlayan ultrason gibi adlandırılan toplumsal çekinceleri gibi pek çok neden
teknolojilerin yaygınlaşması ve yanlış kullanılması sayılabilir.
problemin daha da kötüleşmesine sebep olmuştur. Dünya’da her üç kadından biri, fiziksel şiddete maruz
Buradaki en önemli faktör, ataerkil gelenekler ile çeyiz kalmaktadır. Kadın cinayetlerinin %70’i kadınların
sisteminin varlığında, erkek çocukların ekonomik eşleri ya da sevgilileri tarafından işlenmektedir.
değerlerinin daha fazla olmasının birleşimidir. Kız Kadınların %25-50’si yine kadınların fiziksel şiddetine
çocuklardan çok erkek çocuklara sahip olmanın maruz kalmaktadır. Tecavüz ve ev-içi şiddet, gelişmiş
ekonomik motivasyonunu etkileyen pek çok sosyal ve gelişmekte olan ülkelerde kadınların hastalık
normların değişmesi, bu dengesizliği ortadan yükünün önemli bir bütününü oluşturmaktadır. Her üç
kaldırabilmek için gereklidir. Bu durum, etkin olarak kadından en az biri veya yaklaşık bir milyar kadın,
çeyiz sisteminden faydalanmayı sonlandırmayı, hayatlarının bir noktasında genellikle kendi ailesinden
kadınlar için daha büyük ekonomik fırsatların veya tanıdığı birinden dayak yemiş, zorla cinsel ilişkiye
yaratılmasını, kadınların kendi hayatları üzerindeki zorlanmış ya da farklı bir biçimde tacize uğramışlardır
kontrollerinin artmasını, kadınların politikaya (Akın, 2007: 4). Pakistan’da sokakta kadına asit
katılımlarının desteklenmesi ve ev–aile yaşantısında atmaktan tutunda Hindistan’da drahomasını (kadının
kararlara katılımı için gerekli şartların yaratılmasını ailesi tarafından erkeğe ödenen başlık parası) az bulduğu
kapsamaktadır (UNDP, HDR, 2012). için kadını yakan erkekler gibi örnekler çoğaltılabilir.
AmartyaSen’e göre (1990: 134), kadınların, erkek Şeriatla yönetilen kadınlarda “recm” (taşlanarak
çocuklarına kızlarına kıyasla gösterdiği özen, erkeklerin öldürme) cezası halen uygulanmaktadır.
emek piyasalarında sağladıkları gelirin daha fazla Cinsiyet temelli bir başka şiddet örneği, “namus
olmasından kaynaklanmaktadır. Kız çocuklarının ihmal cinayeti”dir. Namus cinayeti: Kadının yaşamına, yine
edilmesi ve erkek çocuklara sahip olmak için duyulan cinsiyeti ve toplumsal cinsiyet rolü nedeniyle son
istek, kadınların emek piyasasındaki kazançlarının verilmesidir. Genellikle saklanan bir durum olan ve
düşük olmasıyla açıklanabilir. Çalışmanın kadına düşük sözde “namus” gerekçesiyle işlenen bu cinayetlerde -
kazançlar getirmesi, kadınların hem toplumsal kadının ailenin onaylamadığı bir gönül ilişkisinin
konumlarına hem de algılanan varlıklarının toplamına ailenin namusunu kirlettiği gerekçesiyle- kadın, aileden
zarar verebilmektedir. bir erkek birey tarafından, çoğu kez aile meclisinin
Cinsiyet Temelli Şiddet ve İstismar Sorunları kararıyla öldürülmektedir. Kadını cezalandırmak yani
Kadınlara yönelik toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, öldürmek için seçilen birey, genellikle yasal olarak az
“bir kadına sırf kadın olduğu için yöneltilen ya da ceza alması için çocuk yaşlarda seçilmektedir. Sonuç
oransız bir şekilde kadınları etkileyen” şiddettir. Başka olarak, namus cinayetlerinde aynı ailedeki kadın ve
bir deyişle, cinsiyet temelli şiddettir. Yukarıda erkek bireyler “toplumsal cinsiyet” rolleri gereğince

9Ülkemizde 39 milyon nüfusa sahip olan kadınların yüzde 75 oranındaki kadın uğradığı şiddeti anlatamamakta, kadına
oranındaki kesimi çalışmamakta, yüzde 41,9'u fiziksel ve yönelik şiddet konusunda, alt ve üst gelir grupları arasında da
cinsel şiddete maruz bırakılmaktadırlar. Kadına yönelik pek bir farklılık bulunmamaktadır.
şiddetin, son yıllarda yüzde 1400 artmasına karşın, yüzde 48,5

8 | Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi, 2(1), 1-21 This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017
F. R. ADAÇAY

zarar görmektedirler; Ancak, kadının yaşam hakkı dayak yiyen kadınlarla yapılan anket çalışmasında,
elinden alındığı için kaybı daha fazladır. Namus kadınların %65’e yakınının “bu durumu haklı görmesi”
cinayetlerinde çoğunlukla neden olan unsur olan, ya da “kadınların girişimci olamamasının nedenleri”
“bekâret denetimi” de diğer bir ayrımcı uygulamadır. içinde kadınların yetersiz olduğunu savunan kadınların
Evlilik öncesi cinsel ilişkinin-gebelik veya CYBE gibi azımsanmayacak ölçüde olması, kadınların kimi
olası riskleri nedeniyle- koruyucu bir önlem olarak ele sorunları içselleştirdiğini göstermektedir.
alındığı varsayılsa da, bu durumda düşünülen riskler her İleride ayrıntılı istatistiklerle açıklanacağı gibi, bugün
iki cinsiyet için de söz konusudur ve eşit yaklaşımla G.O.Ü.’de okur-yazar olmayanların 2/3’ü kadındır.
uygulanması gerekir. Oysa kadının evlilik öncesi cinsel Türkiye’de Nisan ayı 2013 eğitim göstergelerine göre,
ilişkisi tümüyle yasaklanırken, aynı toplumlarda diğer okuma-yazma bilmeyen 2 milyon 784 bin 257 (%5),
cinsiyet olan erkeğinki ise teşvik edilmektedir (Akın, okuma-yazma bilen fakat bir okul bitirmeyen 3 milyon
2007: 4). Kadının namusunu korumak, erkeğin 784 bin 667 (%7) insan mevcuttur. 15 yaş ve üzerinde
toplumsal cinsiyetinin merkezindedir; çünkü kadınların okuma yazma bilmeyen erkek oranı %1.74, kadın oranı
bekâretine bekçilik etmesi, onu denetlemesi ve %8.40’dır. Anlaşılmaktadır ki, hâlen hem dünya
saldırılara karşı koruması gerekmektedir. Başka bir genelinde hem ülkemizde kadınlarla erkekler arasında
deyişle, erkek olmanın önemli kısmı ailedeki kadınların eğitim seviyeleri farklılıkları yüksek boyutlardadır
bekâretini güvence altında tutmak olan günlük (TÜİK, 2014: 1).
pratiklerde bulunmaktır (Ökten, 2009: 308).
Gelir düzeyine bağlı olarak kadın ayrımcılığıyla ilgili
Kadına yönelik “fiziksel şiddet” yanında “psikolojik”, ülkelerde ortaya çıkan farklı uygulamaların yanı sıra,
“cinsel” hatta “ekonomik şiddet” de söz konusudur. dünyanın çeşitli bölgelerine ait farklılıklarda ortaya
Ekonomik şiddet, dar anlamda “erkeğin kadını çıkmaktadır. Örneğin, Latin Amerika genel olarak
ekonomik olarak kendine bağımlı kılmasıdır.” Geniş eğitim alanında, Doğu Asya ve Avrupa ile
kapsamıyla, “kadının çalışarak kendi gelirini elde karşılaştırıldığında oldukça geri konumdadır; Buna
etmesine ve/veya harcamasına engel olunması; karşın, kadın ayrımcılığında tersi bir durum söz
kazandığı gelire el konulmasıdır (Adaçay, 2012: 312). konusudur. Kadın ayrımcılığının en yoğun olarak
Kısaca, kadınların ekonomik güvencelerini ortadan görüldüğü bölgelerin başında, Doğu Asya gelmektedir.
kaldıran ve karar hakkını elinden alan her türlü Eğitim seviyesi düşük kadınların, düşük gelir
eylemdir. “Kadının üretme ve kazanma gücünü elinden seviyesindeki daha niteliksiz işlerde istihdam edilmeleri
alan bilgisiz bırakmak” (Watts and Zimmerman, 2002, de gelir seviyelerini erkeklerinkinden farklılaştıran bir
:1233) da ekonomik şiddet içinde yer alır. Tüm bu başka unsur olarak ortaya çıkmaktadır. Ayrıca, eğitim
unsurlar, “aşağılama, dışlama, hor görme” gibi düzeyleri düşük olan kadınlarda doğum sayısı fazladır.
unsurlarla tanımlanan psikolojik şiddeti de (bullying: Bu oran ülkemizde, “Nüfus ve Konut Araştırması”
psikolojik taciz) içlerinde barındırmaktadırlar. O halde (N.K.A.) sonuçlarına göre: 2011 yılında, 15 ve yukarı
şiddetin biçimi ne olursa olsun yarattığı ilk olumsuz etki, yaşta ve en az bir evlilik yapmış okuryazar olmayan
psikolojik karakterlidir. Bu anlamda kadının beden kadınların %74,9’u dört ve daha fazla çocuk doğurmuş
sağlığı kadar ruh sağlığı da tehdit altındadır. Çalışan iken, lise veya dengi okul mezunu kadınların % 4,8’i
birçok kadının kariyerinin önündeki en büyük engel iş dört ve daha fazla çocuk doğurmuştur. Yükseköğretim
yerinde uğradığı taciz ya da istismar olmaktadır. Ayrıca, mezunlarının %22,9’u hiç doğum yapmazken, %1,9’u
kadının istismarı ile ilgili en önemli aktörlerden biri dört ve daha fazla çocuk doğurmuştur.
“medya”dır. Medyada kadının piyasa mantığı içinde
Ekonomik Sorunlar
“meta” haline getirilmesi, sosyal normların yaratılması
ve “model” oluşturulması bağlamında “olumsuz örnek Patriyarkal sistem ve yoksulluğun kadınlaşması
olmasıyla” daha da önem kazanmaktadır. arasında doğrudan bir ilişki bulunmaktadır. Bugün,
Dünya’da toplam işin %67’si kadınlar tarafından
Eğitim Sorunları
yapılırken, kadınlar gelirin ancak %10’nuna sahiptirler.
Önceki açıklamalarda yer aldığı gibi, “eğitim Dünya’da mutlak yoksulluk yaşayan 1,300 milyon
hakkı”nın kadının daha çocuk yaşlarında elinden yoksulun yaklaşık 95 milyonunu yani %70’ini kadınlar
alınması, en temel sorundur. Ailede yani özel alanda oluşturmaktadır. Tüm sorunları ekonomiye bağlamak
ortaya çıkan bu çifte standartlı kız çocukları aleyhine elbette bir yanılgıdır; Ancak, ekonomik yapının her
durum, gelecekte kamusal alandaki ayrımcılığın artarak alanda olduğu gibi, kadın sorunları alanında da oldukça
yaşanmasına neden olmaktadır. Kadınların sorunlarını önemli bir rolü söz konusudur. Bunun en somut örneği,
çözmek konusunda kamudan ya da devletten beklentiler yüksek gelirli gelişmiş ülkelerdeki kadınların sorunları,
yanında, kadının kendi sorunlarına bakış açısının doğru düşük gelirli ülkelerdeki kadınlara göre nispeten daha
olması da çözümler için önemlidir. Örneğin, kocasından azdır ve farklılaşmıştır. Örneğin, ekonomik gücü olan

This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017 Artuklu Human and Social Science Journal, 2(1), 1-21 | 9
Kalkınma Açısından Cinsiyetler Arası Eşitsizlikler ve Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet

kadınların aile-iş çatışması içinde taşıdıkları görülmektedir (Borjas, 2013: 21)10 Kadınların çalışma
sorumlulukları ekonomi yoluyla hafifletebilmelerinin yaşamı içinde çeşitli düzeylerde ayrımcılığa maruz
mümkün olması –temizlik, yemek, çocuk bakımı vb. kalması nitelikli işlerde yer almalarını ya da kariyer
konularında yardım satın alabilmeleri-, bu duruma örnek yapmalarını engellerken, diğer yandan da daha az
verilebilir. Elbette, böylesi pozitif dışsallıklar ancak eğitimli kadınlar daha çok düşük ücretli ve ancak belli
geliri artan ülkelerde gelişmenin de olacağı ve bu alanlarda yoğunlaşmış (hemşirelik, sekreterlik vs.) ya da
gelişmenin adil dağılacağı varsayımda geçerli olacaktır. belli süreli (part-time) işlerde veya kayıt dışı sektörlerde
Refah artışının yani gelişmenin salt gelir artışına bağlı yer almaktadırlar. Bu durum “çalışan yoksullar”
olmadığı ve mutlaka sosyal, kültürel, politik, teknolojik yaratmaktadır. Kadınlar çalışmalarına rağmen temel
öğelerle desteklenmesi gerektiği de yaşanan örneklerde ihtiyaçlarını karşılamaya yetecek kadar gelir elde
görülmüştür. edememektedirler.
Dünya genelinde çalışan bir sigorta şirketi tarafından Sanayileşmiş ülkelerden farklı olarak, G.O.Ü.’de farklı
yapılan araştırmaya göre (Anadolu Ajans, 06.05.2014) sanayileşme politikaları izlenmiştir ve bunun kadın
kadınlar, azalan evlilik oranları, artan boşanma vakaları işgücü açısından farklı sonuçları olmuştur. Söz konusu
ve eksik finansal bilinç nedeniyle yaşlılıklarını ülkelerde sanayileşme süreci tam anlamıyla olgunluğa
yoksulluk sınırının altında yaşamak zorunda kalıyorlar. erişmediği için, sanayi kesiminde yeterli istihdam
OECD verilerine dayanarak yapılan ve 30 ülkeyi koşullarının da yaratılamamış olması, çoğunlukla
kapsayan araştırmada Türkiye'de 65 yaş üstü kadınların kadınların nispeten daha az vasıf gerektiren, tarım ya da
%15,6'sı yoksulluk sınırının altında yaşamaktadır. hizmetler kesiminde istihdam olanağı bulabilmelerine
Özetle, rapora göre kadınlar dünyanın neresinde olursa yol açmıştır. Bu yapısal sorunu, eğitimsizlik, ayrımcılık
olsun ilerleyen yaşlarda yoksullukla karşı karşıya kalma gibi sosyo-kültürel etkenler beslemektedir.
riskine sahip görünmektedirler. Erken yaşlarda yapılan İşgücü arzı açısından bakıldığında, bir ülkede kadınların
birikim ve yatırımlar, gelecekteki refaha önemli işgücüne katılım oranları ve istihdamdaki yerleri,
derecede katkı sağlamaktadır. Bu bağlamda, kadınların makro-ekonomik faktörlerin ve sosyo-kültürel yapıların
finansal bilinçlerinin artması ve geleceklerini iyi karmaşık bir bileşimidir. Sosyo-kültürel faktörler yani
planlamalarıyla yapacakları yatırımlar, yoksullukla ailede, toplumda ve devlette egemen olan patriarkal
mücadelede önemlidir. Kadınların ekonomi yazınındaki yapılar, zihniyetler ve pratikler kadınların eğitim ve
kuramsal görünmezlikleri dışında, pratikteki temel istihdama erişimini engelleyerek, kadın işgücü arzının
ekonomik sorunları, öncelikle ekonomik kaynaklara sınırlı kalmasında etkili olabilir. Diğer yandan, kapitalist
ulaşmada ve bu kaynaklara sahip olmada erkeklerle eşit ekonomilerde kadın işgücüne talebi arttıran makro-
fırsatlara sahip olamamalarıdır. Öncede belirttiğimiz ekonomik politikalar, kadınları ücretli istihdama
gibi, gerçekte bu durum, kadına yönelik ekonomik çekerek ve böylece hane içindeki güç yapılarının
şiddettir ve maalesef bu da “görünmez”dir; Ancak, değişmesine yol açarak patriarkanın zayıflamasında
görünür nitelikte olan ekonomik sorunlara ilişkin olarak, etkili olabilir. Ancak, bunun söz konusu olabilmesi
gelir dağılımında ve çalışma koşullarında ortaya çıkan kadınların insani çalışma koşullarına sahip olmalarına,
alt sorunlar; örneğin erkeklerle aynı işi yapmalarına örgütlenme ve kollektif eylem kapasitelerine bağlıdır
rağmen kadınların aynı ücreti alamamaları vb.sorunlar (Toksöz, 2012:7). Sendikal faaliyetler gibi
ise ileriki kısımlarda istatistiklerle ortaya örgütlenmeler içinde kadınların yeterince yer almaması,
konulmaktadır. bu alandaki haklarını aramak konusunda da onları
İstihdam Sorunları yetersiz kılmaktadır.
Ekonomik sorunlar, gelirle ilgili olduğu kadar, o İşgücü talebini belirleyen öğeler içinde, nicelik ya da
geliri yaratacak istihdam koşullarıyla da ilgilidir. nitelik (örneğin emek yoğun) yönünden üretimdeki artış
İstihdamla ilgili kadınlar açısından en önemli temel nedendir. Ancak, işgücü piyasasındaki toplumsal
sorununun, kadınlara yönelik cinsiyet ayrımcılığı cinsiyete dayalı yapılanmanın, patriarkal zihniyetlerin
olduğu söylenebilir. Cinsiyetler arası ayrımcılığın ve üretim örgütlenmelerinin de kadın işgücü talebini
gelişmiş ülkelerde dâhil hemen hemen tüm ülkelerde belirleyen bir unsur olduğunun altını çizmek gerekir.
işgücü piyasasında oldukça yaygın olduğunu Hangi sektörlerin, hangi işlerin kadınlara uygun

10ABD örneğine bakıldığında, ırk ve cinsiyet ayrımcılığının işgücü bu iki gruptan daha az gelir etmiştir(37,000 $). Bu durum ABD
piyasasında oldukça yaygın olduğunu görülmektedir. 2010 işgücü piyasasında cinsiyet ayrımcılığının, ırka dayalı
yılında, üniversite mezunu beyaz erkek işçiler (55,800$), ayrımcılıkta daha baskın olduğunu göstermektedir.
üniversite mezunu siyahi erkek işçilerden(41,200$) yıllık olarak
daha fazla kazanırken, üniversite mezunu beyaz kadın işçiler ise

10 | Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi, 2(1), 1-21 This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017
F. R. ADAÇAY

olduğuna dair patriarkal zihniyet yapısı, işverenlerin işe olmuştur. Hem kadınların, çocuk ve yaşlıların
alım tutumlarını belirlemekte ve kadınlar açısından bakımlarını devredebilecekleri kurumların azalmasına,
istihdam fırsatlarını sınırlandırmaktadır. Söz konusu hem de ekonomik büyümenin yetersizliği nedeniyle
patriarkal zihniyet yapısı (bizim ifademizle toplumsal çalışma alanlarının sınırlanması, kadınların istihdam
cinsiyet zihniyeti) kadınların da ne tür işler için işgücü şanslarını azaltmış ve işsiz kadın sayısını arttırmıştır.
arz edecekleri noktasında kişisel tercihlerini Ayrıca, küreselleşme sermaye kadar olmasa da,
etkilemektedir. (2) Her koşulda ve her tür işte çalışmaya işgücünün uluslararası dolaşımını hızlandırmış ve
hazır genç bir erkek işgücü arzı nedeniyle de, kadın böylece kadınlar ekonomik, sosyal ve etik her türlü
işgücüne talep düşük kalmaktadır. (3) İşverenler istismara karşı açık ve korunaksız duruma gelmişlerdir
kadınların yeniden üretim faaliyetlerinin getirdiği başta (TÜSİAD, 2002: 128). Ticaretin küreselleşmesi,
hamilelik, doğum izni, çocuk bakımı gibi durumlarla kadınların ve erkeklerin farklı toplumsal rolleri ve
ilgili maliyetleri üstlenmek istememektedirler. (4) Uzun beklentileri, kaynaklara erişmedeki eşitsizlikler,
çalışma saatleri gibi koşullar kadınların yeniden üretim kadınlara karşı sistematik ayrımcılık vb. nedenlerle
sorumluluklarıyla bağdaşmadığı ölçüde kadını istihdam kadınlar için olumsuz sonuçlar ortaya koymaktadır
etmekten kaçınılmaktadır. (Toksöz, 2012: 9) (Hablemitoğlu, 2004:1). Küreselleşme paralelinde
İşgücü piyasasındaki ayrımcılık konusu Nobel ödüllü yaşanan ekonomik değişimler örneğin, eğitimin paralı
ABD'li sosyolog ve economist Gary Becker tarafından hale getirilmesi, kız çocuklarının eğitimlerini yarıda
teorileştirilmiştir (1957). Bu teoriye göre, işverenin bırakmalarına neden olmaktadır. Özelleştirme
önyargıları, kendisinin ve şirketinin fayda sonucunda ve kriz nedeniyle işten önce kadınlar
fonksiyonlarını etkileyecektir. Örneğin, aynı niteliklere atılmakta, işini kaybeden kadınlar toplumsal yaşamın
sahip kadın ve erkek işçilerin işverene maliyeti M1 ve dışına itilirken, işsizliğin bu kadar yüksek olduğu bir
M2 olsun. Kadınlara dair önyargıya sahip olan bir ülkede kadınların iş bulma şansları elbette daha düşük
işveren için kadın işçi çalıştırmak negatif bir fayda olmakta, emeklilik yaşının yükseltilmesi sigortasız
sağlayacaktır. Bu neden artık, kadın iş çalıştırmanın çalışmayı teşvik etmekte bu da kadınları kayıt dışı
maliyeti M1(1+a) olarak tanımlanacaktır. Buradaki “a” çalışmaya yöneltmektedir. Bütün kapitalist ülkelerde
ayrımcılık katsayısıdır ve işverenin önyargılarına bağlı hatta en demokratik olanlarında bile, kadınlara vaat
olarak değişkenlik gösterir. edilen eğitim, kültür, medeniyet ve özgürlük gibi tüm
sözlere, erkeğe ayrıcalıklar tanıyan, kadınları aşağılayan
İstihdam ile ilgili diğer bir sorun ise, ücretlerdir. ILO’ya
ve küçük gören yasalar eşlik etmektedir (Yılmaz,
göre dünya ölçeğinde kadınlar ve erkekler arasındaki
www.bianet.org: 02/07/2013). Çünkü: küresel ekonomi,
ücret eşitsizliğini gösteren detaylı istatistikler yoktur.
kadın işgücü arzının esnek olduğunu, kadınların ancak
Ancak, çeşitli ülke ve bölgelerden derlenen istatistikler,
işgücü talebi arttığında düşük ücretle çalışabileceklerini,
küresel ölçekte kadın ve erkekler arasında ücret
ekonomi daraldığında ise işten çıkarılabileceklerini
eşitsizliğinin devam ettiğini göstermektedir.
varsayıyor. Bu bakış açısı, kadınların aile için ek gelir
Küreselleşme Sürecinde Yaşanan Kadın Sorunları sağlayan, aile bütçesini yalnızca desteklemek amacıyla
Genel olarak, küreselleşmenin hem olumlu hem de çalışan bireyler olarak kabul edilmesinden
olumsuz etkileri bir arada yürümektedir.11 kaynaklanıyor. Hâlbuki BM tahminlerine göre, bütün
Küreselleşmenin gelir dağılımını bozan etkileri dünyada kadınların ödemesiz olarak yaptıkları ev
sebebiyle sosyal devlet anlayışının yıkılması, işsizliğin işlerinin ekonomik değeri yılda 11 trilyon doları
artmasını etkilemiş, serbest piyasa şartları ile birçok aşmaktadır (Hablemitoğlu, 2004:2).
sektörde çalışan kesim yoksullaşmıştır. Özellikle Formel sektörde işsizlik riskinin yüksek oluşu kadınları
küreselleşme ile birlikte, kırsal alanlarda geçimini reel sektörün taşeronu konumuna gelen enformel
genellikle tarımla sağlayan küçük aile işletmeleri ve sektöre kaydırmaktadır. Bu bağlamda, merkezi gelişmiş
büyük aile tarımcılığı, gelişmekte olan ülkelerde yok ülkelerde yer alan çokuluslu şirketler emek-yoğun
olma durumuna getirmiştir (Aydın, 2014, s.8). Büyüyen üretim süreçlerini G.O.Ü.’lere kaydırmakta ve fason
küresel ekonominin yarattığı faydalar ülkeler arasında üretim üzerinden küçük ve orta ölçekli işletmeler ile ev-
eşit olarak dağılmayıp daha derin ekonomik farklılıklara eksenli çalışma temelinde gerçekleştirmektedirler.
yol açarken, yoksulluğun kadınlaşmasına, toplumsal Enformel sektörün güvencesiz ve korumasız ortamında
cinsiyet eşitsizliğinin artmasına, enformel sektörlerin gerçekleştirilen bu esnek üretim ilişkileri yoluyla
büyümesine ve çalışma koşullarının bozulmasına neden maliyetler düşürülmekte ve dolayısıyla kârlar

11Bu konudaki tartışmalar için bkz. Münir TİRELİ, Küreselleşme Başbakanlık Sosyal Yardimlaşma Ve Dayanişma Genel
ve Yoksulluk: Birleşmiş Milletler (UNDP) ve Dünya Bankası Müdürlüğü, Mayıs 2009.
Göstergeleri Işığında Bir Analiz, Sosyal Yardım Uzmanlık Tezi,

This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017 Artuklu Human and Social Science Journal, 2(1), 1-21 | 11
Kalkınma Açısından Cinsiyetler Arası Eşitsizlikler ve Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet

artırılmaktadır. Merkez gelişmiş ülkelerden G.O.Ü.’lere orta ve yükseköğrenim görme oranıyla ölçülüyor.
kayan bu üretim biçiminde ucuz işgücü tek başına Ekonomik faaliyetler de, her iki cinsiyetin istihdam
olmasa da önemli bir faktör durumundadır. Salt piyasasına katılımıyla değerlendiriliyor. TCEE, daha
kadınlara yönelik olmasa da, ekonomi politikalarındaki önceki Cinsiyete Bağlı Gelişme Endeksi ve Kadının
ve üretim yapısındaki değişikliklerin formel işgücü Güçlendirilmesi Endeksi’nin yerini almıştır. Toplumsal
piyasasından kadınları dışlayarak onları enformel Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi, ulusal insani gelişme
sektörde çalışmaya zorlamaları tezi güçlenmektedir. başarılarının toplumsal cinsiyet eşitsizliği açısından ne
Daha önce de belirtildiği üzere, G.O.Ü.’lerde kadınların derece zarar gördüğünü ortaya çıkarmak ve politika için
formel sektörde daha çok kısmi veya belirli süreli deneysel zeminler sağlamak üzere tasarlanmıştır. 148
çalışma gibi a-tipik istihdam ve düşük ücretle ikincil ülkedeki 2012 verilerine dayanan bilgilere göre, TCEE
işgücü piyasasında yer bulmaları, kadınların değeri ülkeden ülkeye büyük farklılıklar göstermektedir,
ekonominin büyüme dönemlerinde istihdam edilen TCEE değeri Hollanda da 0,045 iken, Yemen de 0,747
durgunluk dönemlerinde ise istihdam-dışı bırakılan bir olarak gerçekleşmiş olup, dünya TCEE ortalama değeri
“sayısal esneklik unsuru” veya “yedek işgücü” olarak 0,463’tür. Türkiye’de TCEE değeri ise 0,366 ile
işlev gördüğünü göstermektedir. Bu nedenle kriz ortalamanın altındadır. Güney Asya’da 0,568, Afrika’da
dönemlerinde ilk işten çıkarılanlar kadınlar olmaktadır. Sahra-altı bölgesinde 0,577 ve Arap ülkelerinde 0,555
Sayısal esneklik, piyasa koşullarına göre işçi alınmasına olarak gerçekleşen yüksek orandaki cinsiyet eşitsizliği
ve çıkarılmasına olanak sağlamaktadır. ısrarla sürmektedir. Güney Asya’da, TCEE’in 0,568
Cinsiyetler Arası Eşitsizliğin Ölçümü olarak gerçekleşmesini sağlayan üç etkin faktör,
kadınların parlamentoda düşük temsil edilmesi (%18,5),
Birleşmiş Milletler Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği
(Türkiye’de oran %14’dür), eğitim alanındaki başarıda
Endeksi
cinsiyet dengesizliği (kadınların %28’i en azından ikinci
İGE bir ülkenin ortalama başarısını ölçmektedir eğitimi tamamlarken, erkeklerde bu oran %50’dir.
ancak, ülkelerin bu başarısındaki cinsiyet Türkiye’de bu oran kadınlarda %26,7, erkeklerde %42,4
dengesizliklerini içermemektedir. Cinsiyete Bağlı ve düşük iş gücü katılımıdır. (kadınların %31 iş gücüne
İnsani Gelişme Endeksi’lerine ilk kez 1995’den bu yana katılırken, erkeklerde bu oran %81’dir) (Türkiye’de bu
yer verilmektedir. 2010 yılında ise HDR cinsiyet oran kadınlarda %28,1, erkeklerde %71,4’dür.)
eşitsizliğinin yeni bir ölçümü olarak Toplumsal Cinsiyet
2014 İnsani Gelişme Raporu’nda cinsiyet farkına dayalı,
Eşitsizliği Endeksi/Gender Inequality Index (TCEE)
kadın İGE değerlerinin erkek İGE değerlerine oranının
kullanılmaya başlanmıştır. Cinsiyet eşitliği, insani
temel alındığı yeni bir insani gelişme endeksi olan
gelişmenin hem en önemli hem de en gerekli
“Cinsiyet Dayalı Gelişme Endeksi” (CDGE)
unsurlarındandır. Kadınların tamamına yakın büyük bir
oluşturulmuştur. Özetle, ölçümde ülke sıralamaları
çoğunluğa, sıklıkla, sağlık, eğitim ve iş gücü alanında
İGE’deki cinsiyet eşitliğinden mutlak sapmalara dayalı
özgürlükleri kısıtlanarak ayrımcılığa uğramaktadır. Bu
olarak belirlenmektedir. Bu durum sıralamalarda,
ayrımcılığın boyutu; ana sağlığı, kadına kendi hayatı
eşitsizliklerin kadın ve erkek lehine eşit olarak
üzerinde söz hakkının verilmesi ve kadınların iş gücü
değerlendirildiği anlamına gelmektedir. 148 ülke için
pazarına katılımından oluşan üç boyutta ele alınmıştır.
CDGE hesaplanmıştır. Türkiye’de 2013 kadın İGE
Cinsiyet eşitsizliğinden dolayı kadınların topluma
değeri 0,704 iken, erkek İGE değeri 0,796 olarak
yapacakları katkıların ne ölçüde kayıplara yol açtığı,
ölçülmüştür ve bu durum sonucunda CDGE değeri
cinsiyet eşitsizlik endeksi ile ölçülebilir hale gelmiş ve
0,884 çıkmıştır. Azerbaycan’da ise CDGE değeri aynı
netleşmiştir. Bir ülkede endeks değeri ne kadar
yıl için 0,952 çıkmıştır.
yüksekse, ayrımcılıkta o kadar büyüktür. Bu endeks
kadınların iktisadi durumunu ve sosyal hayattaki 2000-2012 yılları arasında, TCEE’nin düşürülmesine
konumunu erkeklere göre ortaya koymaktadır (UNDP, yönelik gelişmeler hemen hemen tüm dünyayı
HDR, 2010). kapsamakla beraber, düzenli bir dağılım
göstermemektedir. Bu dönem içerisinde insani gelişim
Raporlarda yer alan toplumsal cinsiyet eşitsizliği
indeksinin çok yüksek olduğu (Very High Human
endeksi, cinsiyete dayalı eşitsizlikleri üç kategoride
Development) gruptaki ülkeler, diğer gruplardaki
yansıtmaktadır. Bu kategoriler, üreme sağlığı, kadının
ülkelere göre daha iyi gelişme göstermişler ve aynı
güçlendirilmesi ve ekonomik faaliyetler (reproductive
ülkeler, aynı dönemde eğitim başarısı ve iş gücüne
health, empowerment and the labour market) şeklinde
katılım konularında kadınlar ve erkekler arasında daha
sıralanıyor. Üreme sağlığı, anne ölüm ve yetişkinlerde
büyük eşitlik sergilemişlerdir. Bununla birlikte, insani
üreme oranlarıyla ölçülüyor. Kadının güçlendirilmesi
gelişim indeksinin çok yüksek olduğu grupta bile,
ise, parlamentodaki sandalye sayısı ve her iki cinsiyetin

12 | Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi, 2(1), 1-21 This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017
F. R. ADAÇAY

birçok ülkede parlementoda temsil konusunda çok cinsiyet farklılıklarını, kadınların ev içerisindeki
büyük cinsiyet farklılıkları bulunmaktadır. Örneğin, ücretsiz yerine getirdikleri sorumlulukları dolayısıyla
İtalya kadınların temsili konusunda %50 artış sağlamış almış oldukları iş yükünü ve işin cinsiyete göre
olmasına rağmen, kadınlar, parlemontodaki tüm paylaştırılmasını göz önüne almamaktadır. Bu faktörleri
sandalyelerin beşte birine (%20,7) sahip hesaplamayan ekonomik teoriler ve bu teorileri esas alan
bulunmaktadırlar. Rwanda’da kadınlar 52% ile politika ve uygulamalar, kadınlar için ekonomik refah
parlementoda, erkeklerden (48% ile temsil yaratmasına rağmen, kadınlar üzerinde ters ve olumsuz
edilmektedir) daha fazla sayıda temsil edilmekte iken, etkilere sahip olabilmektedir. Cinsiyet eşitliğinin
İrlanda’da hala %20’nin altında bulunmaktadır. geliştirilmesinin anahtarı; özgürlük, saygınlık, katılım,
(Türkiye’de kadınların parlamentoda temsili %14,2 kendi kararını kendi alabilme ve ortak faaliyetlerde
iken, erkeklerde bu oran % 85’tir. Bkz. Tablo 4) bulunabilmeleri konusunda destek verecek, kadının
Sahra-Altı Afrika ülkeleri 2000-2012 yılları arasında insani haklarının geliştirmesini sağlayacak politik ve
TCEE konusunda gelişme göstermelerine rağmen, esas sosyal reformlardır.
olarak anne ölüm oranları, 15-19 yaş arası genç Dünya Ekonomik Forumu Küresel Toplumsal Cinsiyet
kadınlardaki doğum oranları ve eğitim başarısındaki Eşitsizliği Göstergeleri
büyük farklılıklar nedeniyle diğer bölgelerdeki Dünya Ekonomik Forumu (WEF) tarafından 2006
ülkelerden daha kötü bir performans göstermişlerdir. En yılında yayınlanmaya başlanan “Küresel Toplumsal
rahatsız edici eğilimlerden biride, hızlı büyüyen bazı Cinsiyet Eşitsizliği Göstergeleri”, cinsiyete dayalı
ülkelerde gittikçe ürkütücü hale gelen doğumdaki eşitsizliklerin boyutunu ortaya koymayı ve bu konudaki
cinsiyet oranı dengesizliğidir. 0-4 yaşlar arasındaki gelişmeleri izlemeyi amaçlamaktadır. Söz konusu
çocuklarda doğal cinsiyet oranı 1.05’tir. (yani 105 erkek göstergeler, B.M.’in kullandığı verilere benzer şekilde,
çocuğa, 100 kız çocuğudur) Ancak 2012 yılında, 175 ekonomik katılım ve fırsatlar, siyasette güçlenme,
ülkedeki elde mevcut bilgilere dayanılarak yapılan eğitim ve sağlığa ulaşım gibi kriterler üzerinden yapılan
hesaplamalarda cinsiyet oranı ortalaması 1,07; 13 değerlendirmelere dayalıdır. Raporun temel amacı,
ülkede ise bu oran 1,08-1,18 arasındadır. Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri konusunda dünya
cinsiyet oranı 1.05’tir. Bkz. Tablo 4. çapında farkındalık yaratmak ve bu konuda getirilecek
Kadınların eğitim seviyesinin yükseltilmesinin, çözümlerin doğuracağı fırsatlara dikkat çekmektir.
kadınların sağlık ve beslenme standardını yükselttiği ve Göstergeler, ülkelerde var olan kaynak ve fırsatların
doğurganlık oranını azalttığı, sürekli tartışma seviyesini değil, bu kaynak ve fırsatlara ulaşımda
konusudur. Böylece, kadınların kendi hayatları ile ilgili cinsiyete dayalı farklılıkları ölçmektedir. Bu yöntem
seçeneklerinin artırılmasında esas rol oynayan eğitim, ölçümleri, ülkelerin kalkınma seviyesinden bağımsız
aynı zamanda çocuk ve kadınların sağlığı ve ana kılabilmek için kullanılmaktadır. Diğer bir deyişle
sağlığını etkileyen önemli bir araçtır. Bu açıdan, düşük göstergeler, ülkeleri kalkınma seviyesine değil, cinsiyet
ve orta insani gelişime sahip ülkelerinin durumu oldukça eşitliği farklılıklarına göre sıralamak üzere
olumsuz ve gelişime açık görülmektedir. 1970-2012 yapılandırılmaktadır. Örneğin zengin ülkeler, eğitim ve
arasında yüksek ve çok yüksek insani gelişim indeksine sağlık hizmetlerine ulaşımda daha yüksek göstergelere
sahip ülkelerde, genç kadın ve kızların okula başlama sahip ancak bu durum, her ülkenin kendi gelir düzeyi
yaşında tüm eğitim seviyelerinde daha çok cinsiyet çerçevesinde karşı karşıya kaldığı toplumsal cinsiyete
dengesi olmasına rağmen, bu ülkelerdeki eğitimsiz dayalı konularla ilişkili değildir. Küresel toplumsal
nüfusta cinsiyetler arası eşitsizlik de görülebilmektedir. cinsiyet göstergeleri, genel olarak kaynaklara ulaşım
UNDP 2011 Raporu’nda da birçok ülkede kadın ve kız seviyelerinden bağımsız olarak, bu kaynaklara ulaşımda
çocuklarının sağlık, eğitim ve işgücü piyasasında cinsiyetler arasında daha az farklılık gösteren ülkeleri
ayrımcılığa maruz kaldığı yaygın olarak kabul ödüllendirmiş olmaktadır. Yani, göstergeler ülkeleri
edilmiştir. Bu durumun kendi özgürlükleri ve başarıya genel eğitim seviyesine göre değil, okullaşmada kadın-
ulaşmalarında olumsuz yansımaları da beraberinde erkek farkına bakarak ödüllendirmekte ya da
getirdiği belirtilmektedir. Kadın ve kız çocuklarının uyarmaktadır. (Bkz. Tablo 5)
karşılaştığı dezavantajlar, eşitsizliğin önemli bir kaynağı TÜRKİYE’DE CİNSİYETLER ARASI
olarak kabul edilmiştir. EŞİTSİZLİK
Raporların genel sonucu; kadınlar için iş ve eğitim Uluslararası Göstergelerle Türkiye’deki
olanaklarının yaratmanın önemli olmasına rağmen tek Cinsiyetler Arası Eşitsizlikler
başına yeterli olmadığıdır. Kadınların gelirlerini BM-Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi (TCEE)
artırmak için uygulanan ve kültürel normlara göre
değişiklik gösteren standart yöntemler, ev halkı içindeki

This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017 Artuklu Human and Social Science Journal, 2(1), 1-21 | 13
Kalkınma Açısından Cinsiyetler Arası Eşitsizlikler ve Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet

Yukarıdaki açıklamalar ışığında Türkiye için daha karşılaştırıldığında, doğumda ölen kadın sayısı,
özelde bir analiz yapmak gerekirse, BM -İGR’na göre, meclisteki kadın vekil sayısı değişmemiştir; Yetişkinler
Türkiye 2011 yılında 0,5954 puanla 135 ülke arasından üreme oranı 0,4’lük bir artış göstermiştir. 8 yıllık
122.sırada yer almıştır ve cinsiyet eşitsizliğinin en derin zorunlu eğitime bağlı olarak, her iki cinsiyet genelinde
olduğu 13. ülke olmuştur. 0.366’lık TCEE puanı, de eğitim düzeyinde bir artış olmasına karşın, 2012’de
Türkiye’yi 2012 endeksinde 148 ülke arasında 68’inci %26,7 olan yetişkin kadınlar arasında orta öğrenim
sırada konumlandırmıştır. Tablo -3’te görülebileceği düzeyinde eğitim görmüş olanların oranındaki %39’a
gibi, 2013 yılında Türkiye 0,360’lık TCEE değeriyle artmış olması teselli edici bir gelişmedir. Kadınlar
149 ülke arasında 69. sırada yer almıştır. Yetişkin açısından bir diğer olumlu sayılabilecek gelişme,
kadınlar arasında en az orta öğrenim görmüş olanların erkeklerin istihdam piyasasına katılımı %0,6
oranı %39 iken, bu oran erkeklerde %60 olarak göze azalmışken, kadınların katılım oranı %1,3 düzeyinde
çarpmaktadır. Her 100.000 canlı doğumda 20 kadın artmıştır. Bu durumun kaynağında, kadın istihdamının
hayatını kaybetmektedir ve ergenler arasındaki görece tercih edildiği mi, yoksa artan aktif kadın
doğurganlık oranı 1000 canlı doğum başına %30,9 nüfusunun varlığının mı olduğuna bakılmalıdır. Ancak,
olarak dikkati çekmektedir. Kadınların iş gücü karşılaştırmalarda Türkiye’de kadın istihdam payının
piyasasına katılımı %29,4 iken, erkeklerin katılım oranı düşüklüğü varlığını sürdürmektedir.
%70,8 oranında gerçekleşmiştir (www.tr.undp.org,
10.02.2016).
Tablo-3’ten takip edilebileceği gibi, 2014HDR-
2013 verileri bir önceki rapor değerleriyle

Tablo 3. Türkiye’de Alt Göstergeleri ile Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi (TCEE)

Anne Enaz Ortaöğrenim görmüş İşgücüne Katılım


İGR Ölüm Kadın olanların Oranı (%) Oranı(%)
Oranı YetişkinÜreme Oranı Millet
TCEE TCEE (100.000 (1000canlıdoğum vekiliOranı Kadın Erkek Kadın Erkek
Yıllar değeri sırası ‘de) başına) (%)
2012 0,366 68,0 20 30.5 14.2 26.7 42.4 28.1 71.4
Türkiye
2013 0,360 69,0 20 30,9 14,2 39,0 60,0 29,4 70,8
2012 0,323 54,0 43 31.4 16 90 95.7 61.6 68.5
Azerbaycan
2013 0,340 62,0 43 40,0 16 93,7 97,4 62,5 68,9

Avrupave 2012 0,28 28 23.1 16.7 81.4 85.8 49.6 69


-
Orta Asya 2013 0,317 31 30,8 18,2 70,4 80,6 45,5 70,3

2012 0,376 47 45.9 18.5 62.9 65.2 46.8 75.3


YüksekİGE -
2013 0,315 42 26,4 18,8 60,2 69,1 57,0 77,1
Kaynak:UNDP,HDR2013,HDR2014.
özellikle yenidünya düzeninin zorluklarıyla baş
WEF-Küresel Toplumsal Cinsiyet Haritası edebilmeleri için, yeteneklerinin geliştirilerek ortaya
WEF- Küresel Toplumsal Cinsiyet Uçurumu çıkarılmasının önemine vurgu yapmaktadır. Bir ülkenin
Raporu’na göre, Türkiye dünyada toplumsal cinsiyet en büyük rekabet gücünün insan yeteneği olduğu
uçurumunun en derin olduğu ülkelerden biridir (WEF, temelinden hareketle, kadınların dışarıda bırakılmasının
2013: 365). Rapor, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin sadece kadınlar açısından değil, tüm ülke açısından
boyutunu dört kriter üzerinden ölçüyor: Ekonomik büyük bir zarara sebep olduğunu ortaya koymaktadır.
katılım ve fırsatlar; eğitimde kazanımlar; siyasal Rapor, “kadınların durumu iyi olursa bir ülke daha
katılımda güçlenme; sağlık ve hayatta kalma. Endeks yaşanır hale gelir” yaklaşımını savunmaktadır. “Düşük
değerinin “1” değerine yakınlaşması cinsiyetler arası orta-gelirli ülkeler” arasında kabul edilen Türkiye,
eşitliği, “0” değerine yakınlaşması ise eşitsizliği işaret küresel toplumsal cinsiyet haritasında 136 ülke arasında
etmektedir. Göstergeler, dünya nüfusunun %93’ünü 120. sırada yer almıştır. İlk beş ülke sırasıyla: İzlanda,
oluşturan 136 ülkeyi kapsamaktadır; Kaynaklar ve Finlandiya Norveç, İsveç, Filipinler’dir. Türkiye’nin üst
fırsatların, kadınlar ve erkekler arasında ne derece sırasında Ürdün ve alt sırasında Nepal yer almaktadır.
adaletli bölüşüldüğünü incelemektedir. Rapor, kadın ve Raporda ilk dörtte yer alan ülkelerin 2006 yılından bu
kız çocuklarının güçlendirilmesi, eğitime ulaşması ve

14 | Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi, 2(1), 1-21 This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017
F. R. ADAÇAY

yana değişmediği sadece bazı yıllarda yer değiştirdikleri hiçbir ilerleme sağlayamadığını açıkça ortaya
görülmektedir. Listeye dâhil olan ülke sayısı artış koymaktadır. Ancak, genel olarak zorunlu eğitimle
göstermekle birlikte, Türkiye ise 2009-2013 yılları eğitimde eşitlik sağlanmıştır. Hatta Tablo-5’te
aralığında sırasıyla 129., 126., 122., 124. sıralarda yer görülebileceği gibi, kız çocuklarının erkeklere oranla
almıştır. Kısacası, Türkiye cinsiyet ayrımcılığının orta ve yükseköğrenimde daha fazla eğitim aldıkları
ortadan kaldırılmasında on iki yılda gerçek anlamda görülmektedir. Ancak, kız ve erkek çocuklarının eşit
önemli bir ilerleme kaydedememiştir. 2012 yılında 124. oranda doğduğu toplumumuzda, sağlıklı yaşam
sırada iken, 2013’de 120. sırada olması, bir önceki yıla beklentisi açısından Türkiye’nin 136. sırada başka bir
göre Türkiye’nin cinsiyet ayrımcılığında olumlu yönde ifadeyle, en sonda yer alması çok dikkat çekicidir.12

Tablo 4. Küresel Toplumsal Cinsiyet Haritası Ölçümünde İlk Beş Ülke ve Türkiye
Toplumsal cinsiyet Ekonomik Katılım Sağlık ve Hayatta
Eğitime katılım Politik Güç
eşitliği ve Fırsatlar Kalma
Ülke Sıra Değer Sıra Değer Sıra Değer Sıra Değer Sıra Değer
İzlanda 1 0.8731 22 0.7684 1 1.0000 97 0.9696 1 0.7544
Finlandiya 2 0.8421 19 0.7727 1 1.0000 1 0.9796 2 0.616
Norveç 3 0.8417 10 0.8357 1 1.0000 93 0.9697 3 0.5616
İsveç 4 0.8120 14 0.7829 38 0.9977 69 0.9735 4 0.4976
Filipinler 5 0.7832 16 0.7773 1 1.0000 1 0.9796 10 0.3760
Türkiye 120 0.6081 127 0.4269 104 0.9431 59 0.9755 103 0.0868
Kaynakça: WB-The Global Gender Gap Report 2013, p.358.

Tablo 5. Küresel Toplumsal Cinsiyet Haritası Ölçümünde Türkiye’nin Alt Bileşenleri


Erkeğe göre
Sıra Skor Örnek Ortalama Kadın Erkek
Kadın Oranı
Ekonomide Katılım ve Fırsatlar 47 0.7111 0.601
Emek gücü katılımı 84 0.73 0.68 60 83 0.73
Ücret eşitliği 62 0.66 0.64 - - 0.66
Tahmini kazanılan gelir (SGP) US $ 81 0.56 0.53 19,286 34,168 0.56
Kanun yapıcılar, üst düzey yetkililer ve
yöneticiler 11 0.77 0.26 43 57 0.77
Profesyonel ve teknik çalışanlar 1 1.00 0.64 55 45 1.21
Eğitim durumu 51 0.994 0.934
Okuryazarlık oranı 61 0.99 0.87 98 99 0.99
İlköğretimde okullaşma 82 0.99 0.92 94 94 0.99
Ortaöğretimde okullaşma 1 1.00 0.60 70 65 1.07
Yükseköğrenimde okullaşma 1 1.00 0.87 13 10 1.28
Sağlık ve Hayatta Kalma 130 0.952 0.957
Doğumda cinsiyet oranı 1 0.94 0.92 - - 0.97
Sağlıklı yaşam beklentisi 136 0.97 1.04 62 64 0.97
Siyasi Güçlenme 38 0.209 0.211
Kadın milletvekili 33 0.40 0.24 29 71 0.40
Kadın bakanlar 51 0.23 0.19 18 82 0.23
Kadın başkanlarla geçen yıllar (son 50 yıl) 27 0.07 0.20 3 47 0.07
Kaynakça: WB-The Global Gender Gap Report 2013, p. 358

12Bu noktada bireylere 1’den 7’ye kadar -en kötüden en iyiye- yaşam beklentisi konusunda Türk insanının gelecekten ne denli
derecelendirilmiş anket yapılarak sonuçlar alınmıştır. Sağlıklı ümitsiz olduklarını söylemek mümkün gözükmektedir.

This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017 Artuklu Human and Social Science Journal, 2(1), 1-21 | 15
Kalkınma Açısından Cinsiyetler Arası Eşitsizlikler ve Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet

Diğer olumsuzluklar yanında, Türkiye’de kadınlar için 2011-2012 kadın istatistiklerine göre okuma-yazma
ekonomik katılım ve fırsatlar arasında da ciddi bilmeyenlerin %81.6’sı kadındır. 2012 yılında okuma
eşitsizlikler söz konusudur. Örneğin: Türkiye’de yazma bilmeyen erkek nüfus oranı %1,4 iken,
kadınlar, erkeklerle aynı işi yapmalarına rağmen, kadınlarda bu oran %7’dir. Kadınların %10,7’si,
onların aldığı ücretin sadece %66’sını alabilmektedirler. erkeklerin ise %2,3’ü okur-yazar değildir. Kadınların
Bu alanda teknik ve uzman çalışanlar arasında eşitlik %9’u herhangi bir öğrenim kurumundan mezun
sağlanmış ve hatta kadınların oranı erkekleri aşmış değilken, bu oran erkeklerde %2,5’e düşmektedir.
görünmektedir. Bu da kadınların idareci ya da yönetici Erkeklerin % 25,1’i lise ve dengi okullardan mezun
olarak değil, işçi olarak istihdam edilmesinin bir olurken, oran kadınlarda %16, yine erkeklerin 15,4’ü
sonucudur. Tüm bu göstergeler içinde en fazla yüksekokul ve fakülte mezunu iken bu oran kadınlarda
cinsiyetler arası eşitsizliğin “politik ya da siyasi %10,6’dır. Üniversitelerde akademik personelin % 41’i
güçlülük” yönünde olduğu görülmektedir. Kadınların kadındır; ancak, rektörlerin sadece %4.8’i kadındır.
siyasi arenada söz sahibi olmadıkları, yeterince temsil “Türkiye'de Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği: Sorunlar,
edilmedikleri açıktır. Bu durumun ortaya çıkardığı Öncelikler ve Çözüm Önerileri" Raporu (TÜSİAD ve
olumsuz sonuçlar geçmiş açıklamalarda yer almıştır. KAGİDER, 2008: 84) okulun, yapısı, aktörleri, süreçleri
Son olarak belirtmek gerekir ki, söz konusu raporda yer ve gündelik yaşamıyla "cinsiyetçiliğin yeniden
alan trend analizlerinde, 2008-2012 aralığında üretimine katkısının sürdüğünü", eğitimde toplumsal
ekonomik katılım ve fırsatlar açısından bir azalma cinsiyet yaklaşımının yerleştirilmesiyle ilgili bütünsel
trendinin yaşandığı görülmektedir. Bu durum, söz bir ilerleme olmadığını söylüyor. UNESCO’nun 2013
konusu süreçte yaşanan ekonomik krizlerden, en fazla yılında yayımladığı ‘Young and Skills’ raporu
kadınların etkilendiğinin bir ispatıdır. (unesco.org, 20.08.2013) incelendiğinde, ülkemizde
Ulusal Göstergelerle Türkiye’deki Cinsiyetler Arası yüksek gelirli ailelerde, kadın ve erkekler aynı oranda
Eşitsizlikler eğitim alma şansına sahipken, birçok ülkenin aksine
Cinsler arasındaki ayrımın toplum yaşantısında Türkiye’de dar gelirli aileler erkekleri zor koşullar
kadının erkeğin gerisinde bırakıldığı bir eşitsizlik altında da olsa okutmakta, ancak kız çoçuklarına böyle
sorunu olarak sürdürülüyor olması, yalnız Türkiye’nin bir fırsat sunulmadığı gözlemlenmektedir. Bitirilen son
sorunu değildir; Ancak, gelişmiş ülkeler içinde yer öğrenim kurumu ve cinsiyet incelendiğinde, eğitime
almasının önünde önemli bir engeldir. Ülkemizde pek ulaşımda kadın ve erkekler arasında kadınların aleyhine
çok alanda ve uygulamada cinsiyetler arası ciddi bir eşitsizlik olduğu göze çarpmaktadır.
eşitsizliklerin devam ettiği açıktır (Şener ve Demirdilek, Kaynaklara ulaşamayan, eğitimden yoksun olan bu
2014: 12). Türkiye’de yaşayan kadınların kadınlar gerekli bilgi ve becerilerden yoksun olmaları
eşitsizliklerden kurtulma şansı, Medeni Yasa (1926) ile nedeniyle kalıcı yoksulluk yaşama riski altına girerken,
yaratılmıştır; ancak, sağlanan yasal desteğin kadınların başkalarına bağımlı olarak hayata devam etmek zorunda
gündelik yaşamı üzerindeki etkisi kısıtlı kalmıştır. kalmaktadırlar.
Kanunlara rağmen, birçok kadının yaşamında, dinsel ve 2013 yılında kamusal alanda üst düzey kadın yönetici
geleneksel yasalar geçerli olmaktadır. Dini nikâhla oranı %9,3 olmuştur. Daha kesin ifadeyle, kamusal
evliliğin hala var olması (%3) (TÜİK, 2012) veya miras alanda yöneticilerin %90,7’si erkektir. Önceden
hakkı eşit olmasına karşın uygulamadaki durumun belirtildiği gibi, Türkiye'de, meclisteki kadın
kadınlar aleyhine olması, bunlara birer örnek teşkil milletvekillerinin oranı 1991 yılında %1.3 iken 2013
etmektedir. Söz konusu bu örnekleri çoğaltmak yılında bu oran %14.41 olmuştur. Fakat, bu sayı 550
mümkündür. Ülkemizde kadınların %60'ı yoksulluk üyelik bir meclis için hala çok düşüktür. BM tarafından
sınırının, %18'i ise açlık sınırının altında yaşamaktadır. tanımlanan ve gelişmiş ülkelerde mecliste yasal
19 milyon 109 bin çalışabilir durumdaki kadından 11 zorunluluk temsil kotası, %40’ın üstüne çıkmaktadır.
milyon 700 bini ev kadınıdır. Yani, mutfak işleri ve Örneğin İzlanda’da %78’dir. BM Avrupa Ekonomik
çocuk bakımına zincirlenmiş, başkasının eline bakar Komisyonu verilerine göre, seçilmiş 51 ülke arasında
durumdadır. 5 milyon sigortalı çalışanın sadece 600 bini %44.7 oranıyla İsveç en çok kadın vekil oranına
kadındır ve 7 milyon civarında çalışan kadından sahipken, Türkiye bu sıralamada 43. olmuştur.
yaklaşık 4 milyon 200 bini tarım kesimindedir. Ezici Türkiye'de 2013 yılında kadın bakan sayısı 1 olup,
çoğunluğu ücretsiz aile işçisidir. Bunların tamamına kabine içindeki kadın bakan oranı olarak %4’e denk
yakını ve kentlerdeki 2 milyon 800 bin kadın ise gelmektedir. Ülke karşılaştırmalarına bakıldığında, bu
sigortasız ve sendikasız çalışmaktadır (Yılmaz, oranın en yüksek olduğu ülkelerin %52,6 ile Norveç ve
www.bianet.org: 02/07/2013). TÜİK’den edinilen %52,2 ile İsveç olduğu görülmektedir.

16 | Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi, 2(1), 1-21 This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017
F. R. ADAÇAY

Kadınların işgücüne katılım, istihdam ve işsizlik Sanayi işçisi kadınların üçte ikisi tekstil, giyim eşyası ve
oranları açısından, dünya geneli ve çeşitli bölgelerle gıda-içecek işkollarında istihdamdadır. Sanayide
kıyaslandığında, Türkiye’nin kadın istihdamı açısından istikrarlı bir cinsiyete dayalı sektörel ve mesleki ayrışma
son derece kötü bir noktada olduğu bir kez daha vardır, kadınlar söz konusu işkollarına adeta
görülmektedir. 2009 yılı itibariyle Türkiye’de kadınların hapsedilmiş durumdadırlar (Toksöz, 2012: 8). Kadın
işgücüne katılım oranı %26 iken dünya ortalaması girişimcilerin sorunlarına bakıldığında “rol çatışması”
%51,6; Türkiye’de kadınların istihdam oranı %22,3 iken ve “toplumsal geleneksel baskı” ilk sıralarda yer
dünya ortalaması %48; Türkiye’de kadınların işsizlik almaktadır (Özdeveci, 2003, s.382). Toplam girişimciler
oranı %14,3 iken dünya ortalaması %7’dir. Türkiye, içinde kadınların oranı %12,5 iken, istihdamdaki
kadınların işgücüne katılım ve istihdam oranı açısından kadınlar içinde girişimci olanların oranı sadece binde
dünya ortalamasının ancak yarısı kadar bir oran 9’dur (Adaçay, 2013: 123). Hukuksal açıdan sorunlar
yakalayabilirken, kadın işsizliğinde dünya kısmında değinildiği gibi, kadın işçileri korumak
ortalamasının iki katı bir orana ulaşmaktadır. NKA amacıyla çıkarılan yasa, tüzük ve yönetmeliklerin bazı
sonuçlarına göre, 2011 yılında, Türkiye’de 15 ve daha açılardan özellikle kentli kadınların İ.K.O.’nı azalttığı
yukarı yaştaki nüfus içerisinde işgücüne katılma oranı söylenebilir.14 Kadınların işgücünü kısıtlayan bir başka
%47,5 olup, bu oran erkeklerde %69,2, kadınlarda ise durum da bazı alanlarda çalıştırılmalarının İş Kanunu
%25,9 oldu. Avrupa Birliği üyesi ve aday ülkeler yoluyla yasaklanması veya sınırlandırılmasıdır.15 İlgili
arasında kadınların işgücüne katılma oranının en düşük maddeler her ne kadar kadınları korumaya yönelik
olduğu ülke Türkiye’dir. olsalar da; hem onların yüksek ücretli işlere girişlerini
Türkiye’de kadınların istihdam statüleri incelendiğinde, engellemeleri; hem de kadınların “korunması gereken
%57,8’nin sosyal güvencesi yoktur. İstihdam edilen zayıf cinsiyet” imajını vermeleri yönlerinden
kadınların önemli bir kısmının “ücretsiz aile işçisi” eleştirilmektedirler (Özer ve Biçerli, 2003: 64-66)16.
statüsünde olduğu görülmektedir. Ücretsiz aile işçiliği Araştırmalarda ortaya çıkan bir başka sonuç, tarım ya da
kırsal yerleşim alanlarında oldukça yaygın iken, kentsel tarım dışı sektörlerde ücretsiz çalışan veya ev içinde
emek piyasalarında düşük oranlarda görülmekte, bu gelir getiren işler yapan kadınlar, kendilerini “çalışıyor”
durum kırsal-kentsel alanlar arasında kadınlar için olarak adlandırmaktansa, “ev kadını” olarak
“İstihdama Katılma Oranı” (İ.K.O.)’ larının tanımlamaktadırlar. Bu durum, cinsiyete dayalı iş
farklılaşmasına sebep olmaktadır (TÜİK, 2013:1). bölümünün kadınların kendileri tarafından da
Dolayısıyla kadın işgücünün tarım sektörünün ağırlıkta içselleştirildiğini, büyük bir çoğunluğun evin erkeğini
olduğu kırsal alanlarda ücretsiz aile işçisi olarak emek ailenin geçiminden sorumlu olarak gördüğünü, önemli
piyasalarında yer almalarına karşılık, -ücretli ve bir kısmının mevcut koşullarda, ev dışında çalışmak
yevmiyeli işlerin çoğunlukla olduğu- kentsel alanlarda istemediklerine işaret etmektedir (İlkkaracan, 1998:
emek piyasalarına giremedikleri açıktır.13 Kısaca, 285). Ayrıca, kadınlara sunulan ücretin çocuk bakım
Türkiye kalkınmanın geçiş aşamalarını temsil eden maliyetini karşılamaya yetmeyişi kadınların zorunlu
“tarımdan-sanayiye; sanayiden-hizmetlere” gelişme olarak ev kadınlığı statüsünde kalmalarına neden
henüz tamamlanamamış ve tarım işçisini ne sanayide olmaktadır. Ülkemizde 25.01.1950 5518 Sayılı İş
istihdam edebilmiş ne de hizmetler sektörüne Kanunu gereğince “eşit işe eşit ücret” uygulaması
aktarabilmiştir. Köyden göçle gelen yeni-kentli kadının zorunlu olmasına karşın, uygulamada “beceri,
sanayide ve hizmetlerde yaratılan istihdam kıdemlilik, liyakat vb.” hususlara dayandırılarak
kapasitesinden yeterince yararlanamaması, onları kayıt- kadınlara farklı ücretler verilebilmektedir. Kadın-erkek
dışı istihdama yönelterek İ.K.O.’larının düşmesine yol ücret farklılığının bir başka nedeni de; Kadınların
açan bir başka etken olmuştur. sosyolojik sebeplerden dolayı erkeklerle yakın temasın
gerektirdiği satış, hizmet, üretim ve ulaşım gibi
sektörlerde yeterli istihdam olanağı bulamamaları ve

131988-2002 dönemi için yapılan incelemede DİE verilerinden 15Örneğin, Kadınların 4857 Sayılı İş Kanunu 72. madde uyarınca
hesaplanan “istihdam edilen kadın işgücü içinde ücretsiz aile Maden ocakları ile kablo döşemesi, kanalizasyon ve tünel inşaatı
işçilerinin oranı”, kırsal alanda %75-85 arası değişirken, gibi yer altında ve su altında yapılacak işlerde, 73.madde
kentsel alanda %9-13 arasında değişmektedir. uyarınca sanayi işlerinde geceleri çalışmaları yasaklanmıştır.
14Bahsi geçen Gebe veya Emzikli Kadınların Çalışma Şartları ile 161988 yılından bu yana kırsal alandaki kadın İKO %54’lerden
Emzirme Odaları ve Çocuk Bakım Yurtlarına Dair Tüzük madde %40’lara önemli ölçüde azalırken, kentsel alanlardaki kadın
7. uyarınca, İş kanunumuzda, 100-150 arası kadın işçi çalıştıran İKO’nın hemen hemen aynı kalması, köyden kente göçle birlikte
işverenlere “emzirme odası”, 150’den fazla kadın işçi işgücünün tarım kesiminden çözüldüğünü, ancak kentte göç
çalıştırılması durumunda ise “yuva-kreş açma” zorunluluğunun eden işgücünün burada emek piyasalarına giriş yapamadığını
getirilmesi, işverenlerin bu rakamlara gelmeden kadın göstermektedir.
istihdamını durdurmalarına neden olabilmektedir

This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017 Artuklu Human and Social Science Journal, 2(1), 1-21 | 17
Kalkınma Açısından Cinsiyetler Arası Eşitsizlikler ve Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet

düşük ücretli sektörlerde toplanmak zorunda konusunda çalışmalar yürütmek üzere “Kadına Yönelik
kalmalarıdır (Özer ve Biçerli, 2003: 66). Politikalar Danışma Kurulu”nun kurulması olduğu
görülmektedir. 1990’da Kadının Statüsü Genel
TÜRKİYE’DE CİNSLERARASI EŞİTLİĞE
Müdürlüğü kurulmuş ve 2004 yılında 5251 sayılı
YÖNELİK ÇÖZÜM MEKANİZMALARI “Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü Teşkilat ve
Türkiye’de toplumsal cinsiyet eşitliğinin ulusal tarihsel Görevleri Hakkında Kanun” ile yeniden
gelişiminin başlangıcı, eğitimin tek sistem altında yapılandırılmıştır. Görevleri: Kadının insan haklarının
toplandığı 1924 yılı Tevhidi Tedrisat kanunu ile korunması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalar
kadınlara erkeklerle eşit eğitim olanaklarının yapmak; Kadınların sosyal, ekonomik, kültürel ve
sağlanmasıdır. Uluslararası mevzuat çerçevesinde siyasal yaşamdaki konumlarını güçlendirmek;
toplumsal cinsiyet eşitliğinin gelişimi ise, Atatürk’ün Kadınların hak, fırsat ve imkânlardan eşit biçimde
liderliğinde, İstanbul’da Beylerbeyi Sarayı’nda yararlanmalarını sağlamaktır. Genel Müdürlüğün
gerçekleştirilen 12. Milletlerarası Kadın Konferansı ile yapılanmasında 5251 sayılı Teşkilat Kanunu ile
başlamıştır. Türkiye’de bugün hâlâ tam anlamıyla ve her oluşturulan “Kadının Statüsü Danışma Kurulu”nda ilgili
alanda sağlanamamış olsa da kadın erkek eşitliğine kamu kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum
yönelik çözüm politikalarının gelişimi yönünde önemli kuruluşları temsil edilmektedirler.
adımlar atılmıştır (Ayrıntı için bkz. Adaçay, 2014: 114- Ulusal mekanizma olan Kadının Statüsü Genel
121). Başta Anayasa olmak üzere, tüm yasalarda kadın Müdürlüğünün, koordinasyon kuruluşu olarak
erkek eşitliği güvence altına alınmıştır. 7 Mayıs 2004 toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışının ana plan ve
tarihinde gerçekleştirilen düzenleme ile Anayasamızın programlara yerleştirilmesi (gender mainstreaming)
90. maddesine “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel sürecinde kilit rolü bulunmaktadır. Kadınlara götürülen
hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla hizmetlerin daha etkili, nitelikli ve işbirliği içinde
kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi yürütülmesinde bazı bakanlıkların ve kurumların
nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası yapılanmasında doğrudan kadınlara hizmet sunan veya
andlaşma hükümleri esas alınır” hükmü eklenmiştir. Bu çalışmalarda bulunan pek çok birim bulunmaktadır.
değişikle herhangi bir uyuşmazlık durumunda BM Bunların başında bakanlıklar gelmektedir. Yerel
Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi yönetimlerin merkezi yönetimlere kıyasla sundukları
Sözleşmesi de dâhil olmak üzere, temel hak ve hizmet açısından kadın katılımına daha uygun oldukları
özgürlükleri hedef alan uluslararası anlaşmalar ulusal ve kadın gündemine daha açık olabilecekleri
düzenlemeler karşısında öncelikli konuma getirilmiştir. söylenebilir. Bu kapsamda sürdürülebilir kalkınmanın
Ülkemizin de taraf olduğu uluslararası sözleşme ve yerel düzeyde yaşama geçirilmesinde başlıca
kararlarda, toplumsal cinsiyet eşitliği duyarlılığının ana mekanizma olarak tanımlanan “Yerel Gündem 21”
plan ve programlara yerleştirilmesinde hükümetler çerçevesinde karar alma, planlama ve uygulama
sorumlu kılınmıştır. süreçlerine kadın ve gençlerin etkin katılımını sağlayan
Türkiye, Birleşmiş Milletler Kadınlara Karşı Her Türlü programlar sürdürülmektedir. Ülkemizde halî hazırda
Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW) yaklaşık 60 kentte, Yerel Gündem 21 Programı
öncelikli olmak üzere, Avrupa Sosyal Şartı, Çocuk çerçevesinde yapılandırılmış kent konseyleri içinde yer
Hakları Sözleşmesi, ILO, OECD, AGİK gibi alan 40 civarında kadın meclisi bulunmaktadır. Ayrıca
kuruluşların sözleşme, karar ve tavsiyeleri, Kahire yerel yönetimler tarafından kadın sığınma evleri, aile
Dünya Nüfus ve Kalkınma Konferansı Eylem Planı, 4. yaşam merkezleri, hanımlar lokali, meslek ve sanat
Dünya Kadın Konferansı Eylem Planı ve Pekin kursları ile aile danışma merkezleri gibi hizmetler de
Deklarasyonu (1995), Birleşmiş Milletler Binyıl sunulmaktadır. Ayrıca, resmi kurumların yanısıra,
Kalkınma Belgesi ve AB’ne uyum sürecinde ulusal Türkiye’de 21 üniversitede farklı disiplinlerden
mevzuatına aktarması gereken kadın-erkek eşitliği ile akademisyenlerin yer aldığı ve toplumsal cinsiyet,
ilgili AB direktifleri doğrultusunda politikalar kadının sosyal ve ekonomik statüsü, sağlık, eğitim,
geliştirmeyi, yasal düzenlemeler yapmayı ve şiddet gibi konularda araştırmalar yapan Kadın
uygulamaya geçirmeyi taahhüt etmiştir Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezleri
Türkiye’de kadın-erkek eşitliğinin devlet çatısı altındaki bulunmaktadır. Benzer şekilde kadın hakları ve
ilk oluşumun, V. Beş Yıllık Kalkınma Planı’nda sorunları kapsamında, sendikalar ve sivil toplum
öngörülen tüm sosyal sektörlere ulaşılması hedefine örgütlerinin de faaliyetleri söz konusudur. Türkiye’de
bağlı olarak 1987 yılında Devlet Planlama Teşkilatı var olan pek çok Sivil Toplum Kuruluşu (S.T.K.)’yı,
bünyesinde, dezavantajlı kesimlerden biri olan kadın temelde sosyal refah ve yoksulluğun ortadan
kaldırılmasıyla ilgilenenler (sağlık, eğitim ve hayır işi)

18 | Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi, 2(1), 1-21 This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017
F. R. ADAÇAY

ve kadınların pozisyonunun yapısal olarak durum tüm toplum birey ve kurumlarıyla ortak payda da
iyileştirilmesi için savunuculuk ve lobi faaliyetlerine önce cinsiyetler arası eşitsizliklerin ve türevi sorunların
yoğunlaşanlar olarak ikiye ayırmak mümkündür. Her iki kabulü, sonrasında çözümünü gerekli kılmaktadır.
S.T.K. türü de Kadının Statüsü Danışma Kurulu’nda ve Türkiye’nin kalkınmasında kadın sorunlarının ortadan
komisyonlarda temsil edilmektedir. kaldırılmasıyla hız kazanılacağı açıktır.
Tüm bu bilgiler çerçevesinde genel bir değerlendirme KAYNAKÇA
yapılması gerekirse; AB, üye ve aday ülkelerden ulusal
yasalarını Birliğin yasal çerçevesine uydurmalarını, Adaçay, F. R. ve Güney, G. (2012). Türkiye’de kadına
ulusal politikalarını bu yasal çerçeve düzeyinde yönelik ekonomik şiddet. Uluslararası Katılımlı
belirlemelerini ve bu politikaları uygulayarak kadın ve Kadına ve Çocuğa Karşı Şiddet Sempozyumu, C:I,
erkeklerin eşit fırsatlardan yararlanmalarının hayata MÇD. Yayınları, ss.312-328, Ankara.
geçirilmesini beklemektedir. Aday ülke konumunda Adaçay, F. R. (2013)."Türkiye'de kadın girişimciliği",
olan Türkiye, AB’nin toplumsal cinsiyet eşitliği Women's enterpreneurship in Turkey" ICE V.
politikalarını ve mevzuatını benimsemekle yükümlü Uluslararası Girişimcilik Kongresi, Almata,
olmakla birlikte hayata geçirilmesi için de gerekli Kazakistan.
adımları atmakla yükümlüdür. Bu çerçevede hazırlanan
2008-2023 Ulusal Eylem Planı Hedefleri çerçevesinde Adaçay, F. R. (2014). Toplumsal Cinsiyet ve Kalkınma.
Türkiye’de Toplumsal cinsiyet eşitliğinin geliştirilmesi Bursa: Ekin Yayınevi.
amacıyla belirlenmiş 4 ana hedef şunlardır: Akın, A. (2007). Toplumsal cinsiyet ayrımcılığı ve
sağlık. Toplum Hekimliği Bülteni, C.26, S.2, Ankara.
Hedef 1: Kadınların ilerlemesini sağlayacak Anadolu Ajansı, http://www.aa.com.tr/tr/sirket-
kurumsal mekanizmalar oluşturulacak, haberleri/gundem/2249390, 06.05.2014 tarihinde
varolan mekanizmaların kapasiteleri erişildi.
güçlendirilecektir.
Hedef 2: Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması Anonim, 25.01.1950 5518 Sayılı İş Kanunu
konusunda erkeklerin farkındalığı ve Anonim, Dialymotion.com, Afrika kadın sünneti, 22
duyarlılığı artırılacaktır. Ekim 2013 tarihinde erişildi.
Hedef 3: Yetişkinler arasında “kadın okuryazarlığı”
artırılacaktır. Aydın, D. (2014). Küreselleşme ve yoksulluk, İHH,
Hedef 4: Eğitimciler, eğitim programları ve İnsani ve Sosyal Araştırmalar Merkezi, 2014.
materyalleri toplumsal cinsiyet eşitliğine Becker, G. (1957). The economics of discrimination.
duyarlı hale getirilecektir. Chicago, Unof Chicago Press, 1.edt.
Borjas, G. J. (2013), Labor market discrimination,
Yukarıdaki ana hedeflerin yanı sıra, “Ekonomi, Kadın labor economics. 6.Edition. McGraw-Hill, C:9.
Yoksulluğu, Siyaset, Sağlık, Medya, Çevre” ana
başlıkları altında toplanan kadınların ekonomik ve Coleman, J. W. vd. (2002). Social problems, eight
toplumsal koşullarını iyileştirmeyi hedefleyen pek çok edition. Prentice Hall, New Jersey.
alt hedef belirlenmiştir. Tüm bu hedeflere karşın, kadın Çakmak, H. (2006). Kalkınma iktisadında temel
cinayetlerinin son zamanlarda daha görünür hale ihtiyaçlar etiği yaklaşımı. I.Ü. Siyasal Bilgiler
gelmesiyle, “Kadına Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Fakültesi Dergisi No:34.
Planı 2016-2019” oluşturulmuştur.
Demirbilek, S., (2007). Cinsiyet ayrımcılığının
Türkiye’nin kalkınabilmesinde rol biçilen, destek
sosyolojik açıdan incelenmesi. Finans, Politik &
beklenen, önemli olan ve nüfusun yarısını oluşturan
Ekonomik Yorumlar. C.44, S.51.1., İstanbul.
kadınlarımızın ekonomik, sosyal ve siyasal haklarını
kazanmalarından daha önce, en temel insani hak olan DPT, DAP Projesi,
“yaşam haklarını korumak” noktasında dahî sorunlar http://ekutup.gov.tr/bolgesel/dap/index.html
olduğu görünmektedir. Başka bir ifadeyle, “Kadın 12.03.04 tarihinde erişildi.
cinayetleri” başlıklı bir sorunun varlığı bile, Türkiye’nin
Hablemitoğlu, Ş., Küresel ekonominin en güçlü aktörü
kalkınması ve kadınları için gelecekte hâlâ uzun ve zorlu
dünya ticaret örgütü kadın işgücünü tehdit ediyor
bir yol olduğunu göstermektedir. Bu konuda yapılması
http://www.geocities.com/hablemitoglu/kuresel_
gerekenler mutlaka, sorunlar temelinde yani ekonomik,
ekonomi_ve_ kadin.htm 23.03.04 tarihinde erişildi.
hukuksal, siyasi zorunluluklarla beraber eğitim, sağlık,
kültür vb. sosyolojik değer ve normlarla da ilgilidir. Bu

This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017 Artuklu Human and Social Science Journal, 2(1), 1-21 | 19
Kalkınma Açısından Cinsiyetler Arası Eşitsizlikler ve Türkiye’de Toplumsal Cinsiyet

Human Rights and Equal Opportunity Commision, Toksöz, G. (2012). Toplumda kadın: iş yaşamında
2006-2007 Annual report. www.humanrights.gov.au cinsiyet eşitliği için politikalar, UNESCO Sosyal
05.04.2014 tarihinde erişildi. Dönüşüm, Bioetik ve Kamu Politikaları, 12-13
Nisan 2012,
Mill, J.S. (1869), The Subjection of
Womenhttp://www.constitution.org/jsm/women.ht TÜİK (2014).İstatistiklerle kadın. 2013, Haber Bülteni,
m 28.05.2014 tarihinde erişildi. Sayı: 16056, 5 Mart 2014 tarihinde erişildi.
Milliyet, (2014) TÜİK, (2013).Toplumsal cinsiyet istatistikleri,
http://www.milliyet.com.tr/cinsiyet...931 http://kasaum.ankara.edu.tr/
17/01/2014 tarihinde erişildi.
TÜSİAD ve KAGİDER (2008). Türkiye'de toplumsal
Moser, C. (1993). Gender planning and development. cinsiyet eşitsizliği: sorunlar, öncelikler ve çözüm
London: Routledge, önerileri. Rapor, Ankara.
http://www.polsci.chula.ac.th/pitch/urbansea12/mos
UNDP, (1995). UNDP, Pekin deklarasyonu ve eylem
er1993.pdf 20.01.2016 tarihinde erişildi.
platformu. IV. Kadın Konferansı, 4-15 Eylül, Kadın
OECD, Growing Unequal? : Income distribution and Ve Ekonomi. ss.150-180.
poverty in OECD countries. 2008.
UNDP, (2002). Gender equality: Practice Note,
http://www.oecd.org/els/soc/41521804.pdf
November.
Ökten, Ş. (Yaz, 2009).Toplumsal cinsiyet ve iktidar:
UNDP, (2013). 2012 insani gelişme raporu (HDR),
Güney Doğu Anadolu Bölgesi’nin toplumsal
güney’in yükselişi: farkliliklar dünyasinda İnsani
cinsiyet düzeni”. Uluslararası Sosyal Araştırmalar
gelişme http://www.tr.undp.org/ (05.09, 2014)
Dergisi, 2/8.
tarihinde erişildi.
Özer, M. ve Biçerli, K. (2003). Türkiye’de kadın
UNDP, (2014). 2013 insani gelişme raporu. (HDR)
işgücünün panel veri analizi. Anadolu Üniversitesi
http://www.tr.undp.org/ 21.02.2016 tarihinde
Sosyal Bilimler Dergisi, Cilt:3, No:1, Eskişehir.
erişildi.
Payne, M. (1997). Modern social work theory, Second
Watts, C. and Zimmerman, C. (2002). Violence
Edition, Lyceum Books, Chicago.
against women: global scape and magnitude, The
Savran Acar, G. (2004). Beden emek tarih: diyalektik lancet, V: 359, 2002 April, NCBI, pp. 1232-1237.
bir feminizm için. İstanbul: Kanat Yayınları.
WEF, (2013). Global gender report,
Sen, A. K. (1990). Gender and cooperative conflict. http://www.weforum.org/reports/global-gender-
In Tinker, I. (Ed). Persistent inequalities: women gap-report-
and world development. New York: Oxford
WHO, Gender and reproductive rights. www.who.int
University Press.
05/06/2014 tarihinde erişildi.
Şener, Ü. ve Demirdirek, H. (2014). 81 il için
Yılmaz, N. Kapitalist küreselleşme ve kadın emeği”,
toplumsal cinsiyet eşitliği karnesi. Türkiye Ekonomi
http://www.bianet.org/ 02/07/2013 tarihinde
Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV),
erişildi.
http://www.tepav.org.tr/tr/ yayin/s/699 21.03.2015
tarihinde erişildi.

20 | Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi, 2(1), 1-21 This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017
MAKALE Artuklu İnsan ve Toplum Bilim Dergisi

www.hssj.artuklu.edu.tr
Gender Inequality from The Point of Development

and Gender Mainstreaming in Turkey


Funda Râna ADAÇAY

Abstract
Key Words:
1. Development When "inequality issue" said, the gender inequality is comes to mind also much
2. Women earlier than income and opportunity inequalities. Even in cases where the equation in
3. Gender terms of these criteria and men, it is seen that women have a second status or relative
4. Gender inequality differentiation according to men. In this study, it mentioned the source of the problem
genders inequality in Turkey and is incorporated in comparison with developed
countries sample. In short, the general situation of gender in equalities in the world
and Turkey has tried to put forward compared with selected data, and to emphasize
the importance of women's role on human development.

This journal is © Mardin Artuklu University Faculty of Letters 2017 Artuklu Human and Social Science Journal, 2(1), 1-21 | 21

You might also like