You are on page 1of 280

TC

C
EG
GE ÜNİV
VERSİTESİ
Sosyyal Bilim
mler Ensttitüsü

ARK
KEOLOJJİK BUL
LUNTUL
LAR IŞIIĞINDA
A KIBRIIS’TA
PERS DÖNEM
D İ

Dooktora Tezi
T

Seeren Sevim ÖĞME


EN

Arrkeoloji Anabilim
A D
Dalı

İZMİR
R 2019
TC
EGE ÜNİVERSİTESİ
Sosyal Bilimler Enstitüsü

ARKEOLOJİK BULUNTULAR IŞIĞINDA KIBRIS’TA


PERS DÖNEMİ

Seren Sevim ÖĞMEN

Tez Danışmanı: Prof. Dr. Ömer ÖZYİĞİT

Arkeoloji Anabilim Dalı


Klasik Arkeoloji Bilim Dalı
Doktora Programı
ÖNSÖZ

Tez konusunun seçiminde öncelik, Kıbrıs Arkeolojisi olmuştur.


Araştırmanın ilk aşamasında, Kıbrıs’ta kazısı yapılmış ören yerlerinin
kazı raporları ve sonuçları üzerinde incelemeler yapılmıştır. Bu sırada
Kıbrıs’ın Pers Dönemi’ne ilişkin daha önce saptanmamış bulgular
görülmüş ve eski kazılara ait doğru tanımlanamamış sonuçlarla
karşılaşılmıştır. Perslerin Kıbrıs’taki egemenliği ile ilgili araştırma ve
çalışmaların azlığına ek olarak, modern kazıların sonuçlarının
yayınlanmaması gibi problemler, bu tezin Kıbrıs’ın Pers Dönemi için
bir temel kaynak oluşturması amacı ile ele alınmasını sağlamıştır.
Klasik Arkeoloji Anabilim Dalı altında, “Arkeolojik Buluntular
Işığında Kıbrıs’ta Pers Dönemi” isimli tez konusu seçilmiştir. Son
dönem kazılarında Perslerle ilgili yeni buluntular ortaya çıksa da, Eski
Eserler Dairesi tarafından izin alınamadığından ve henüz kazıcıları
tarafından yayınlanmadığından bu çalışmada söz edilememiştir.
Geniş çaplı bir literatür çalışmasından sonra, ilk aşamada
saptanan yanlışlıklar ile birlikte eksikliklerin de olduğu
gözlemlenmiştir. Yeni arkeolojik veriler, eski kazı sonuçlarının
yanlışlıklarını göstermektedir. Eski kazı sonuçlarının yanlış
değerlendirilmesi, seramik kataloglarının yetersiz oluşu gibi sorunlarla
karşılaşılmıştır. Bazı kazı raporlarında buluntuların hangi katmandan
çıktığı belli değildir veya yanlış katmanlara verildikleri
gözlemlenmiştir. Yapılan çalışma sırasında, yanlış olduğu düşünülen
değerlendirmeler üzerine öneriler verilmiştir. Pers Dönemi’nin
Kıbrıs’ta yaşanmasına karşın çok az araştırılması dikkat çekicidir. Bu
yöndeki eksiklikler doldurulmaya çalışılmıştır.
Bu tez çalışmasının, Kıbrıs Arkeolojisine katkı sağlayacağına
inanılmaktadır.

KKTC-Gazimağusa, Şubat 2019 Seren S. Öğmen


TEŞEKKÜR

Kıbrıs Arkeoloji’si üzerine çalışma yapmamda beni destekleyen ve bu süreçte


buluşlarından yararlandığım, tezimin her aşamasında bana yol gösteren, bilgi birikimi
ile doktoramı şekillendiren değerli hocam Prof. Dr. Ömer Özyiğit’e ne kadar teşekkür
etsem azdır.
Tez izleme komitesi üyeleri ve değerli hocalarım, Prof. Dr. Remzi Yağcı ve Dr.
Öğretim Üyesi Aytekin Erdoğan’a büyük destekleri ve yapıcı eleştirilerinden dolayı çok
teşekkür ederim.
Tezimde yer verilen heykellerle ilgili çalışmam için değerli fikirlerini aldığım
Prof. Dr. Gürcan Polat’a teşekkürlerimi sunarım. Tez aşamamın son yıllarında kazısına
katıldığım, Yrd. Doç. Dr. Bülent Kızılduman’a, bana kattığı bilgiler ve desteği için
teşekkürlerimi sunarım. Literatür çalışmamı yaptığım İstanbul Alman Arkeoloji
Enstitüsü kütüphanesinde gerekli dökümantasyona ulaşmama yardımcı olan Ali
Akkaya’ya teşekkürü borç bilirim.
Çeviri ile ilgili zorlandığım zamanlarda bana ışık tutan kardeşim Heran
Yenağralı’ya ve mimari çizimleriyle bana yardımcı olan arkadaşım Naile Alanlı’ya
mesleki destekleri için teşekkür ederim.
Beni olumlu enerjileriyle etkileyen ve hayatımın her evresinde beni destekleyen
aileme ayrıca teşekkürlerimi sunarım.
Tezimin her aşamasında beni sabırla dinleyen ve sevgisiyle beni destekleyen
eşim Fuat Uyguroğlu’na, anlayışı ve yanımda oluşu için teşekkür ederim.

II
ÖZET

Kıbrıs adası, Anadolu’da olduğu gibi yaklaşık iki yüz yıl Pers
İmparatorluğu’nun egemenliğinde kalır. Persler, Kıbrıs’ta, dini, idari ve askeri nitelikte
mimarlık yapıları inşa etmiştir. Kıbrıs, Pers İmparatorluğu’nun beşinci satraplığı
içerisinde yer almaktaydı. Adada bu döneme ait çeşitli ziynet eşyaları, sikkeler, kaseler
ve heykel gibi Pers etkili eserler tanımlanmıştır. Kıbrıs’ın, çeşitli bölgelerinde ele geçen
sikke buluntuları, imparatorluk tarafından resmen tanındığını gösteren kanıtlardandır.
Perslerin dini mimarlık yapılarına ilişkin Pigadhes’te yapılan inceleme sırasında,
zemin üzerinde veya altına ele geçen seramikler, V. Katmanı Pers Dönemi’ne
tarihlemektedir.Bu katmana ait altar, Perslerle ilişkili ateş altarıdır. Çift boynuzlu bloğa
sahip Pigadhes altarı, Paphos ve Kition’daki altar/altara ilişkin bloklar ile benzerlik
göstermektedir. Perslerin yönetimsel mimarisine ilişkin olarak incelenen Vouni
Sarayı’nın, kazıcıları tarafından yanlış tarihlendirilmiş olabileceği göz önünde
bulundurularak ele alınmıştır. Sarayın, yapım evresinin tarihi, erken dönem
heykelleriyle İ.Ö. 520 ve az sonrasına, terk tarihi ise zemin üzerinde ele geçen geç
dönem seramikleriyle İ.Ö. 330 civarına ait olduğu anlaşılmıştır. Vouni Sarayı’nın,
Perslerin İran’daki saray yapıları ile karşılaştırması sonucunda, Darius zamanında
yapılmış saraylar ile benzerliği gözlemlenmiştir. Antik yazarların aktardığı gibi,
Perslerin askeri yapılanmasıyla ilişkili olarak Paphos’taki Garnizon Evi’ne yer
verilmiştir.
Kıbrıs’ın Pers Dönemi’ni aydınlatmak amacıyla yapılan bu çalışmada, Kıbrıs’ta
yapılan bazı kazı sonuçlarının yanlış değerlendirildiği anlaşılmıştır. Modern kaynaklara
göre yapılan yanlışlıklar düzeltilmeye çalışılmıştır. Perslerin Kıbrıs’taki mimari ve diğer
buluntular ile birlikte antik kaynaklara dayanarak, Kıbrıs’ın Pers Dönemi’ne ilişkin
boşluklar doldurulmaya çalışılmıştır. Yapılan çalışma sonucuda yeni bir kronoloji
önerilmiştir.

III
ABSTRACT

The island of Cyprus was ruled by the Persian Empire for two centuries, under
its fifth satrapy. The Persians built numerous religious, administrative and military sites
on the island and their influence resulted in jewellery, coins, bowls and statues in the
style of the Empire. The coins especially are proof of the recognition of Cyprus by the
Persian Empire.
During the study of the Persian religious architecture in Pighades the ceramics
discovered, both underground and above, reveal that the 5th layer is related to the
Persian Period.It is deduced that the altar within this layer is a Persian fire altar.The
altar has similarities with the altar and altar blocks in Kition and Paphos. The work has
been done considering that the excavators studying the administrative architecture of
Vouni Palace may have misdated their findings. This work dates Vouni Palace between
the periods of 520 BC, deduced from the early period sculptures, and 330 BC by the late
period floor ceramics. The comparison between Vouni Palace and the Persian palaces
built in Iran shows similarities between it and palaces built during the rule of Darius.
Ancient writers record the Persian military presence on the island in the Garisson Camp
in Paphos.
The aim of this dissertation is to shed light onto the Persian Era in Cyprus and to
reach a better conclusion for the results of past excavations using new data. Persian
architecture, Persian influenced remains and ancient sources have been utilized to fill in
the gaps of the Persian Era in Cyprus, and a new chronological timeline created.

IV
İÇİNDEKİLER

ÖNSÖZ I
TEŞEKKÜR II
ÖZET III
ABSTRACT IV
İÇİNDEKİLER V
KISALTMALAR VII
GİRİŞ 1
BİRİNCİ BÖLÜM
1.KIBRIS’IN PERS DÖNEMİ TARİHİ 10
İKİNCİ BÖLÜM
2.PERS MİMARLIĞI
2.1. Saray Mimarlığı 23
2.1.1. Vouni Sarayı 25
2.1.2. Vouni Definesi 58
2.1.3. Vouni Sarayı ne zaman terk edildi? 59
2.2. Dinsel Mimarlık 65
2.2.1. Myrtou-Pigadhes Tapınağı 62
2.3. Askeri Mimarlık 97
2.3.1. Paphos Garnizon Evi 97
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
3.DİN VE ATEŞ ALTARLARI 108
3.1. Zerdüştlük 110
3.1.1. Ariler Ve Zerdüştlük 126
3.1.2. Magos 129
3.1.3. Ateş Altarları 143
3.2. Ateş Altarları Ve Boğa Kültü 154
3.2.1. Myrtou-Pigadhes 154

V
3.2.2.Kition 156
3.2.3. Palaipaphos 159
3.2.4. Boğa Kültü ve Ateş Altarının Değerlendirmesi 162

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM
4. DİĞER BULUNTULAR 165
4.1. Vouni Definesi 165
4. 2. Kaseler 172
4. 3. Sikkeler 173
4.4. Heykel 176
KRONOLOJİ 178
SONUÇ 179
HARİTALAR VE LEVHALAR LİSTESİ 190
HARİTALAR 199
LEVHALAR 202
KAYNAKÇA 259
ÖZGEÇMİŞ 269

VI
KISALTMALAR1

a.g.e.: Adı Geçen Eser.


Bkn. : Bakınız.
Çev. : Çeviren.
Fig. : Figür.
İ.Ö. : İsa’dan Önce.
İ.S. :İsa’dan Sonra.
Lev. : Levha.
m. : Metre.

1
Kısaltmalar, Alman Arkeoloji Enstitüsü’nün (DAI) kısaltmalar dizinine uygun olarak yapılmıştır. Antik
kaynakların kısaltmasında, yazarın adı ve eserin orijinal adı verilmiş olup, çevirisine ilişkin gerekli
bilgiler verilmiştir.

VII
GİRİŞ

Kıbrıs Kronolojisi içerisinde Pers Dönemi ile ilgili önemli boşluklar


bulunmaktadır. Bu çalışmada, Kıbrıs’ta bulunan ve Pers etkili olduğu düşünülen
mimariler ve diğer buluntular ele alınmıştır. Perslerle ilişkili arkeolojik buluntular
değerlendirilerek, Kıbrıs’ın Pers Dönemi ortaya konmaya çalışılmıştır. Kıbrıs’ta Pers
egemenliğinin ne zaman başladığı ve ne zaman sonlandığı sorularını cevaplamak ve bu
dönemin nasıl yaşandığına ilişkin bilgiler vermek hedeflenmiştir.
Kıbrıs’ın Pers tarihiyle ilgili modern çalışmalar sınırlıdır. 1996 yılında
Christopher Tuplin tarafından yayınlanan “Achaemenid Studies” isimli kitapta,
Kıbrıs’ın Pers Dönemi’ne yer verilmiştir2. Araştırmacılardan Antigoni Zournatzi,
Kıbrıs’ta Pers Yönetimi konulu doktora tezini kitap haline getirerek, (Persian Rule in
Cyprus) 2005 yılında yayınlamıştır3. Aynı araştırmacının, Vouni Sarayı ve Definesi
konulu makeleleri de vardır4. Vouni Sarayı ile ilgili ilk çalışmalar Einer Gjerstad5 ve
Valentin Müller6 tarafından yapılmıştır. Kıbrıs’ın Arkaik Dönemi ile ilgili genel bir
kitap hazırlayan Reyes, Vouni Sarayı ve Paphos Garnizon Evi ile ilgili çalışmıştır7.
Araştırmacılardan Franz Georg Maier’in, “Palaces of Cypriot Kings” isimli
makalesinde, Vouni Sarayı ve Paphos Garnizon Evi anlatılır8. Kıbrıs’ın Pers Dönemi’ne
ilişkin ilk yayınlardan sonra, birçok araştırmacı tarafından Vouni Sarayı’nave
Paphos’taki Garnizon Evi’ne yayınlarda yer verilmiştir. Son olarak Vouni Sarayı ile
ilgili bir makale, Alexander von Kienlin tarafından 2016 yılında yayınlanmıştır9. Bu
konudaki yayınların sınırlı olması ve ilk araştırmacıların aktardığı bilgilerin sonraki
araştırmacılar tarafından sorgulanmadan ele alınması, Kıbıs’ta Pers Dönemi’nin tam
olarak tanımlanamamasına sebep olmuştur.

2
Tuplin 1996.
3
Zournatzi 2005.
4
Zournatzi 2003, 2009.
5
Gjerstad 1932; 1933a; 1933b; 1948; Gjerstad et. al.1937.
6
Müller 1932.
7
Reyes 1994.
8
Maier 1989.
9
Kienlin 2016,145-158.
Çalışma sırasında karşılaşılan zorluklar: Kıbrıs adasında bugüne kadar yapılan
kazıların yetersizliği, kazı sonuçlarının yanlış değerlendirilmesi, özellikle Pers
egemenliğiyle ilgili olan kanıtların azlığı ve yeni bulguların yayınlanamaması sebebi ile
bunlardan söz edememek. Bunlara ek olarak, kazı sonuçlarının yanlış değerlendirilmesi
ve bu durumun da Perslerin dini mimarlığını ortaya çıkaramamış olması, karşılaşılan
zorluklar arasındadır. Myrtou-Pigadhes’in kazıcıları tarafından yapılan yanlış
tarihlendirme ve değerlendirme nedeniyle Pigadhes’deki Pers Tapınağı, kazıcıları
tarafından saptanamamıştır. Bu bağlamda Zerdüşt dini ve Pers diniyle ilişkili olan
altarın yine aynı yanlış görüşlerle, Geç Tunç Çağı’na tarihlenmesi dikkat çekicidir.
Pigadhes, Kition ve Paleopaphos’ta ele geçen altarların (altara ilişkin mimari parçalar)
Geç Tunç Çağı’na ait olamayacağı, bunların doğrudan Pers etkisinde yapılmış Pers
altarları olduğu, çalışma sırasında sonuçlandırılan önemli bulgulardır. Dinsel mimarlık
başlığı altında Pigadhes’in V. Katmanı ve bu katmana bağlı altar incelenmiştir. Çalışma
sırasında kazıcılar tarafından yapılan yanlış değerlendirmeler ortaya konmaya
çalışılmıştır. Buna göre yeniden tarihleme yapılmıştır. Saray mimarlığı kapsamında
incelenen Vouni Sarayı’nın, yapılış tarihi kazıcıları tarafından yanlış bir şekilde İ.Ö.
500 yılına verilirken, bu tarihlendirmenin yanlış olduğu ve daha erken bir tarihte
yapıldığı akla gelmektedir. Sarayın yapılışı gibi sonunun belirlenememesi ve zemin
üzerinden gelen birçok seramiğin kazıcıları tarafından yanlış tarihlendirilmesi,
karşılaşılan olumsuzluklar arasındadır. Yanlış tarihleme yüzünden Kıbrıs’ın Pers
Dönemi ile ilgili kanıtlarının sınırlı kaldığı düşünülmektedir.
Kıbrıs, Arkaik Dönem içerisinde Assur, Mısır ve Pers gibi güçlerin
egemenliğine girmişti10. Kıbrıslılar, Arkaik Dönem’de Fenikelilerle iyi ilişki
içerisindeydi. Daha önceki bir zamanda, Kıbrıs’ta İ.Ö. 9. yüzyılda, Fenike izlerine
rastlamak mümkündür11. Ayrıca adanın Yunanlarla olan iyi ilişkileri, önceki dönemlerde
olduğu gibi Arkaik Dönem içerisinde de devam eder. Kıbrıs’ın Assur egemenliği, İ.Ö.
707-612 yılları arasındadır. II. Sargon (İ.Ö. 722-705) ve Eserhaddon (İ.Ö. 680-669)
zamanlarında Kıbrıs, Assurluların kontrolü altındaydı. Bu krallar zamanında ise, Assur

10
Hill 1949, 95-110; Nikolaou 1968, 5; Reyes 1996, 49-84; Zournatzi 1996, 165-164; Zournatzi 2005,
11; Cannavò 2008, 43.
11
Vandenabeele 1989, 266; Iacovou 2014, 800.

2
kraliyet metinlerinde Kıbrıs adasından söz edilmiştir12. Assurlulardan sonra adayı ele
geçiren bir diğer güç ise Mısırlılardır; ancak Kıbrıs adası, Assurlulardan hemen sonra
Mısır yönetimine girmemişti. Kıbrıs’ta Mısır egemenliği, II. Amasis zamanında İ.Ö.
570/569 yıllarında başlamıştır13.
Antik yazarlardan Herodotos ve Ksenophon’un, Historia ve Kyrou Paideia
eserleri, Kıbrıs’ın Pers Dönemi ile ilgili bilgi vermektedir. Kıbrıs adasında, Mısır
egemenliğinin ne zaman son bulduğu gibi sorularına yanıtlar bu eserlerde yer alır. Elde
ettiğimiz bilgiler ışığında Kıbrıs’ta Pers Dönemi’ne, Pers İmparatoru I. Kyros (İ.Ö. 559-
530/529) zamanında başlanmıştır.
Herodotos, İ.Ö. 5. yüzyılda gerçekleşen Ionia Ayaklanması’na, Amathos kenti
dışındaki bütün Kıbrıs kentleri katıldığını söyler14. Herodotos’un anlatımına göre
Salamis kentinde yaşananlar şu şekildedir: Salamis kent kralı Gorgos, kardeşi Onesilos
tarafından tahttan indirilir ve Onesilos, Salamis’in kralı olur. Onesilos’un tersine
Gorgos, Med yanlısı bir kraldır. Ayaklanma sırasında Amathos kenti de Pers yanlısı
olduğunu, ayaklanmaya katılmayarak gösterir. Sonuç olarak Ionia Ayaklanması’nda
Kıbrıslılar karada Perslere karşı, Yunan gemileri de Perslerin tarafında savaşan
Fenikelilere karşı denizde mücadele eder. Perslere karşı düzenlenen bu ayaklanmada
Yunanlar başarısız olur. Ionia Ayaklanması’ndan sonra adaya Atina’dan komutan
Kimon ve ordusu gelir. Kimon tarafından, adaya iki ayrı zamanda sefer (İ.Ö. 478’de ve
İ.Ö. 5. yüzyıl ortasında)15 düzenlenir. Seferler başarısızlık ile sonuçlanır. Bu seferler
sırasında dönemin güçlü ve zengin kentlerinden Salamis, Persler ile ittifak kurmuştu.
Marion ve Kition da, komutan Kimon’un Kıbrıs’a düzenlediği seferler sırasında
Perslerin yanında yer alır. Kallias Antlaşması, İ.Ö. 5. yüzyıl ortasında Yunanlar ve
Persler arasında imzalanır16. Buna göre Perslerin Kıbrıs’taki egemenliği Yunanlar
tarafından kabul edilir.
Kıbrıs’ın Pers Dönemi’nde yaşanan siyasi olayların çoğu, Persler ve Yunanlar
arasında gerçekleşmekteydi. Bu durumda Kıbrıs’taki kentler, Ionia Ayaklanması’nda ve
devamında gerçekleşen Kimon’un seferlerinde olduğu gibi, iki büyük güç arasında
12
Hill 1940, 105-108; Reyes 1994, 50; Cannavò 2008, 39.
13
Karageorghis 2000.
14
Herodotos V. 108-116.
15
Barns 1953, 163; Parker 1976, 30.
16
Badian 1987, 1-39.

3
kalmaktaydı. Öte yandan İ.Ö. 411’de Salamis kenti kralı olan Evagoras, hem
Yunanlarla hem de Perslerle iyi ilişkiler içerisindeydi; ancak Evagoras, krallığı sırasında
Perslere karşı gelmiştir. Evagoras, dış güçlerin de desteğini alarak Perslere karşı büyük
mücadeleler vermiştir. Aslında Evagoras’ın amacı, bütün Kıbrıs’ı yönetmekti ve buna
en büyük engel Perslerdi. Bu mücadeleleri sonucunda Evagoras, başarısız oldu. Pers
İmparatorluğu’nun kontrolünü kabul etmesi şartıyla Evagoras’ın, imparatorluğa karşı
verdiği savaşlara rağmen, Büyük Kral tarafından Salamis’in kralı olarak kalmasına izin
verilir; ancak Evagoras ve oğlu bir süre sonra öldürülürler. Salamis’te durum
böyleyken, adanın kalanının İ.Ö. 4. yüzyılını nasıl geçirdiğine ilişkin soruları
cevaplamak için bilgiler sınırlıdır. Kıbrıs’ın Büyük İskender’e bağlanmasına kadar
yaşanan süreci açıklamak, herhalde yeni kazılar ve araştırmalarla mümkün olacaktır.
Kıbrıs adasında Pers Dönemi’nin son bulması, Büyük İskender’in Granikos (İ.Ö.
334) ve Issos’ta (İ.Ö. 333) kazandığı zaferlerden daha sonradır17. Kıbrıslıların Büyük
İskender’in egemenliği kabul ettiği tarih, İ.Ö. 330’dur. Vouni Sarayı’ının kazı
raporlarında kazıcılar tarafından ve daha sonra bu konuda yayın yapan birçok
araştırmacı tarafından sarayın terk tarihi İ.Ö. 390/380 yılına verilmektedir. Yapılan
incelemeler sonucunda bu tarihin yanlış olduğu ve sarayın terk tarihi, Büyük
İskender’in egemenliğinin kabul edildiği zamana rastladığı anlaşılmıştır. Vouni
Sarayı’nın tabanları üzerinde ele geçen tümlenebilen çanak çömleklerin tarihleri de İ.Ö.
330 yıllarıdır.
Bu bağlamda Arkeolojik Buluntular Işığında Kıbrıs’ta Pers Dönemi isimli
çalışma, dört bölümden oluşur. İlk bölüm, Kıbrıs’ın Pers Dönemi Tarihi’dir. Bu
bölümde, öncelikle Pers Dönemi öncesinde Kıbrıs’ın siyasi durumu ele alınmaya
çalışılmıştır. Herodotos’un Historia ve Ksenophon’un Kyrou Pedia eserleri,
yararlanılan başlıca antik kaynaklardır. Zaman dilimindeki boşluklar ise Perslerle ilişkili
arkeolojik buluntularla aydınlatılmaya veya desteklenmeye çalışılmıştır. Kıbrıs adasında
Pers Dönemi’nin ne zaman başladığı ve hangi Pers İmparatoru zamanına rastladığı
araştırılmıştır. Kıbrıs’ın, Pers Dönemi’nde yaşadığı siyasi olaylara yer verilmiştir.
Sonuç olarak bu çalışmanın ilk bölümünde Kıbrıs’ın Pers Dönemi Tarihi, arkeolojik
buluntularla birlikte tarihi olaylar, bütün olarak ele alınmıştır. İ.Ö. 6. yüzyılın

17
Karageorghis 2000.

4
ortalarından İ.Ö. 4. yüzyılın son çeyreğine doğru Kıbrıs’ta yaşanan siyasi olayların
Perslerle ilişkili olanlar, bütün olarak ele alınarak bu bölümde değerlendirilmiştir.
Tezin ikinci bölümü kapsamında, Pers Mimarlığı çalışılmıştır. Bu bölüm, üç ana
başlık altında incelenmektedir: Saray Mimarlığı, Dinsel Mimarlık ve Askeri Mimarlık.
Saray Mimarlığı kapsamında Vouni Sarayı ele alınmıştır. Vouni Sarayı’nın
yapılışı ve terk edilişiyle ilgili sorunlar değerlendirilmiştir. Kazıcıların yaptığı yanlış
tarihlendirmeler incelenerek, sarayın evreleri yeniden tarihlenmiştir. Vouni Definesi,
sarayın zemini üzerinde bulunan heykeller ve seramikler sarayın evreleri için önem arz
eder. Vouni Sarayı ile ilgili yayınlar detaylı bir şekilde çalışılmıştır. Güncel verilere
göre Vouni Sarayı’nın katmanları, zemin buluntuları ve mimari planı temel alınarak,
Vouni Sarayı’nın kronolojisi yeniden oluşturulmuştur. Vouni Sarayı’nın tüm evrelerinin
Pers olduğu düşünülmektedir. Oluşturulan yeni kronolojiye göre sarayın yapılışı
tarihinin daha erken bir döneme ait olduğu akla gelmektedir. Saraya bağlı bir temenos
alanı içerisinde 122 numaralı odada bulunan erken tarihli Arkaik heykelleri ile sarayın
yapım tarihi ele alınmıştır.
Vouni Sarayı’nın iki ana evresi vardır. Gördüğü onarımlar ve eklemelerle
birlikte dört evrelidir. İlk ana evreyi, birinci ve ikinci evreler oluşturur. İkinci ana evre
üçüncü evre ile dördüncü evredir. Sarayın ilk evresi merkezi bir avlu etrafında
konumlandırılan odalardan oluşur. Sarayın ikinci ana evresi, saraya eklenen ikinci bir
avlu ve çok odalı yapıdır. Mimari planına göre saray, Pers imparatoru Darius zamanında
yapılmış saraylarla benzerliklere sahiptir. Sarayın Pers özellikleri anıtsal merdiven,
çeşitli sütun kaideleri, merkezi avlu çevresinde düzenlenen birbirine simetrik odaları,
düzgün taş işçiliği sayılabilir. Bunlar arasında sütun kaidelerindeki çeşitlilik ve merkezi
avlu çevresindeki simetrik odalar, Darius zamanında karşılaşılan mimari özelliklerdir.
Kıbrıs’taki Vouni Sarayı, İran’daki örneklerle karşılaştırılmış ve saray planı
değerlendirilmiştir. Kazıcıları tarafından sarayın 59 numaralı odasında önemli bir define
bulunmuştur. Vouni Definesi’nin tarihinin İ.Ö. 380 olduğu, define içerisinde bulunan
sikkeler, gümüş kaplar ve definenin kabı (çift kulplu pişirme kabı) ile doğrulanmaktadır.
Vouni Definesi’nin gömülü olduğu yerin üstünde çok sayıda katman yer alır.
Kazıcıların raporlarında yayınlanan bu katmanlar, kazıcılar tarafından yanlış
değerlendirildiği düşünülmektedir. Kazıcıların yaptığı yanlışlık, definenin tarihiyle

5
sarayın terk tarihinin belirlenmesidir. Sarayın terk tarihinin İ.Ö. 390/380 olmadığını
kanıtlamada, zemin üzerinden gelen seramikler önem arz eder. Zemin üzerinde ele
geçen bu seramiklerle, sarayın terk tarihinin İ.Ö. 390/380 yılları olmadığı
anlaşılmaktadır. Vouni Definesi, bir evrenin sonu olabilir; ancak bütün yapının sonu
olmaz. İ.Ö. 390/380 tarihli defineden sonra da başka yapı katı veya katları olması
gerekir. Saraya eklenen büyük yapı evresi, İ.Ö. 380 yıllarından sonra yapılmış
olmalıdır. Kazıcılar tarafından yapılan yanlışlık, Vouni Sarayı’yla ilgili yapılan sonraki
çalışmaları da olumsuz etkilemektedir. Kazı raporlarından sonra bazı araştırmacılar
tarafından yayınlanan makaleler, genel itibariyle kazıcıların anlattıklarıyla yakınlık
göstermektedir.
Dinsel Mimarlık, tezin ikinci bölümü kapsamında yer alan ikinci başlıktır ve bu
başlık altında Myrtou-Pigadhes ele alınmıştır. Burada kazıcıları tarafından yanlış
tarihlendirilen ve kazı sonuçlarıyla yanlış değerlendirmelere yol açan Myrtou-
Pigadhes’teki Kutsal Alan çalışılmıştır. Kazıcıları tarafından Pigadhes Kutsal
Alanı’nda, etrafında bulunan yapılarla birlikte 8 Katman tanımlanır; ancak kazıcılar, bu
katmanları doğru tanımlamamış ve yanlış tarihlendirmiştir. Sekiz katmanın hangi taban
seviyesine ait olduğu belli değildir. Kazıcılar, V. Katmanı tarihlerken, erken dönem
seramiklerini karşılaştırmış ve yanlış bir tarihleme yapmıştır. Buna göre, Pers altarının
bulunduğu V. Katman, İ.Ö. 1300 yılına tarihlenmiştir18. Kazıcıların çalışmalarında,
Demir Çağı buluntuları geri planda bırakılmıştır. Ayrıca Demir Çağı seramikleriyle
ilgili yetersiz açıklamalar yapıldığı gözlenmiştir. Buna ek olarak kazıya ilişkin
fotoğrafların yeterli olmadığı ve Demir Çağı buluntularına yeterince yer verilmediğini
söylemek mümkündür. Böyle bir yanlışlığın yapılması çok büyük bir sorun arz eder.
Pigadhes’in V. Katmanı, mimarisi en büyük katman ve yapı katıdır. V. Katmanda
bulunan altar ve ona bağlı yapı, yetersiz bir tarihleme sonucunda, kazıcıları tarafından
Geç Tunç Çağı’na tarihlendirilmiştir. Ayrıca kazıcıların saptadıkları katmanların taban
seviyeleri yanlış tanımlanmıştı. Bu katmanınbir Pers Tapınağı olduğu ve burada bir ateş
altarının olduğu anlaşılır. V. Katman, iki büyük avluya sahip kompleksten oluşur. Bu
yapı altarı, altar da bu yapıyı tarihler. Altar, yüksek olmayan bir platform üzerinde
yükselir. V. Katmanın mimari planı, altar ve seramik buluntularıyla, Pers Dönemi

18
Taylor 1957, 18.

6
içerisinde yapılmış olmalıdır. Pigadhes’in V. Katmandaki yapısı, Med ve Pers
tapınaklarıyla karşılaştırmalar yapılarak, Perslerle bağlantısı araştırılmıştır. Altar, ateş
altarıdır ve piramidal bir forma sahiptir. Piramidal formunu, yukarı doğru git gide
küçülen basamak yapısıyla gösterir. En üstte, çift boğa boynuzu yer alır. Çift boğa
boynuzunun benzerleri, Kıbrıs’ta Kition ve Paleopaphos’ta da vardır. Çift boğa
boynuzu, eski bir kült geleneği olmalıdır. Pigadhes altarı, genel görünümüyle
Mezopotamya ve İran etkileri göstermektedir. Altar, çalışmamızda hem ikinci bölümde
Dinsel Mimarlık başlığı altında, hem de din ve ateş altarlarıyla ilişkili üçüncü bölümde
ele alınmıştır.
Askeri Mimarlık, tezin ikinci bölümünde yer alan üçüncü alt başlıktır ve burada
Paphos’taki Pers Garnizon Evi çalışılmıştır. Yapı, bir komutana veya bir yerel
yöneticiye ait olmalıdır. Askeri yönleri olması sebebiyle bu yapının komutan evi olduğu
kabul edilir. Tam olarak korunamamış olan bu yapı, kuzey-güney doğrultusunda bir
plana sahiptir. Küçük odaları ve dar koridorları vardır. Bu yapı, daha önce kazıcıları ve
sonraki araştırmacılar tarafından sözü edildiği gibi Pers etkisinde yapılmış olmalıdır.
Kıbrıs’taki Vouni Sarayı’nın, Pigadhes Tapınağı'nın ve İran’daki kraliyet yapılarının
planlarıyla, benzerlik göstermektedir. Komutan Evi’nin planında, birbirine simetrik
odalar mevcuttur. Genel itibariyle düzgün bir plana sahiptir. Yapının dikdörtgen
mekanları ve çeşitli sütun kaideleri Pers’tir. Evin taş işçiliğinin kaliteli olması da
Perslerin mimari özelliğidir. Birbirine simetrik odaları, Persepolis’teki yapılarla
yakınlık göstermektedir. Çok iyi korunamamış planıyla, Pers özelliklerini taşıdığı akla
gelmektedir; ancak in situ seramiklerin azlığı ve profil veren seramiklerin azlığı, bu
yapıya ilişkin tarihlendirmeleri sınırlamıştır. Seramiklerin hangi tabana ait oldukları ve
nerede bulunduklarıyla ilgili bilgiler de yeterli değildir. Buna rağmen, çoğu araştırmacı
gibi, Paphos’taki Pers Komutan Evi’nin yapılış tarihinin İ.Ö. 6. yüzyıl sonu veya İ.Ö. 5.
yüzyıl başlarında yapıldığı düşünülmektedir.
Tezin üçüncü bölümü, Din ve Ateş Altarları’dır. Burada Zerdüştlük ve ateş
altarları çalışılmıştır. Bu bölümde, Zerdüşt diniyle ilgili detaylı bir araştırma yapılmıştır.
Bu dinin, Persler tarafından kabul edilmeden önceki durumuna ve Persler tarafından
kabuluna yönelik bilgiler derlenmiştir. Kıbrıs’taki ateş altarıyla birlikte, Kıbrıs dışındaki
ateş altarına da yer verilmiştir. Myrtou-Pigadhes’in V. Katman yapısı içerisinde bulunan

7
ateş altarı, birçok ateş altarıyla karşılaştırmalarına yer verilmiştir. Altarların
benzerliklerine ve diğer özelliklerine değinilerek, Persler tarafından kullanımına ilişkin
bilgiler verilmiştir. Kıbrıs’ta Pigadhes’in V. Katmanında bulunan altar, kazıcıları
tarafından yapılan yanlış tarihlendirmesinin tersine, Pers ateş altarı olmalıdır. Ayrıca
piramidal formdaki altarın en üst basamağında simetrik boğa boynuzu yer alır. Simetrik
boğa boynuzlarıyla ilgili kapsamlı bir araştırma yapılmıştır. Buna göre Kıbrıs’taki
Kition ve Paphos’taki simetrik boğa boynuzları ile birlikte Kıbrıs dışındaki ateş altarları
karşılaştırmalarına yer verilmiştir. Bunlar özellikle Batı Anadolu’da Phokaia Pers
Mezar Anıtı, Sardes Piramit Mezar ve İran’da Kyros’un mezarıyla Pigadhesdeki ateş
altarını kapsamaktadır. Pigadhes’teki ateş altarındaki boğa boynuzlarıyla ilişkili olarak
Kıbrıs’taki boğa kültüne değinilmiştir.
Tezin son bölümü olan dördüncü bölümde, Kıbrıs’ta ele geçen tez kapsamında
seçilmiş Pers etkili bazı eserler ele alınmıştır. Bunlar: Vouni Definesi, kaseler, sikkeler
ve heykellerdir. Vouni Definesi, pişmiş topraktan bir khytra içerisinde bulunmuştur. Bu
kabın içerisinde değerli metalden oluşan eserler yer almaktaydı. Bunlar: üç gümüş kap,
altın yumrular, ziynet eşyaları ve sikkelerden oluşur19. Bu bölümde yer alan kaseler,
Vouni Definesi’nde ele geçen kaselerdir. Kaselerin karşılaştırmalı tarihlendirmeleri ayrı
bir başlık altında incelenmiştir. Sikkeler ise, Vouni Definesi’nde bulunanlar ve
Larnaka’da bulunan sikkelerdir. Ayrıca Persepolis’te ele geçen Kıbrıs kentlerinin
sikkelerini de içerir. Sikkelerle ilgili alt başlık altında, genel olarak Kıbrıs’ın Perslerle
ilişkili sikkeleri ve Darius sikkeleri çalışılmıştır. Son olarak Perslerle ilişkilendirilen ve
buluntu yeri özgün olmayan bir heykel incelenmiştir. Bu heykel, kireçtaşından yapılmış
bir erkek heykelidir ve genel görünümüyle Perslidir.
Yapılan bu çalışma, Kıbrıs’ın Pers Dönemi, Vouni, Paphos ve Myrtou-
Pigadhes’teki Perslerle ilişkili mimarlık eserlerini kapsar. Pers Dönemi’yle
ilişkilendirilebilecek mimarlık kapsamı dışında kalan diğer buluntular, detaylı bir
şekilde ele alınarak, tarihlendirmeleri yapılmıştır. Bu kapsamda Pers mimarlığı ve diğer
buluntular, tarihi olgularla birlikte değerlendirilmiştir. Bu yönde yapılan çalışma,
Kıbrıs’ın Pers Dönemi’nin başlangıcından sonuna kadar olan zamanı içermektedir.
Perslerin Kıbrıs’taki egemenliklerinin nasıl olduğuna ilişkin eldeki verilerle, bu

19
Gjerstad et. al. 238-249, no.292 a-z.

8
zamandilimi aydınlatılmaya çalışılmıştır. Üzerinde durulan mimarlık yapıları, hem
Kıbrıs için hem de Pers mimarlığı için önem arz eder. Kazıcıları tarafından yanlış
tarihlenen yapılar, güncel verilerle ele alınarak, Pers Dönemi’nin Kıbrıs’taki izleri bu
tez kapsamında verilmeye çalışılmıştır. Bu bağlamda Kıbrıs için yeni bir kronoloji
oluşturulmuş ve Kıbrıs’ın Pers Dönemi’ne ilişkin yanlışlıklara yer verilmiştir.

9
BİRİNCİ BÖLÜM
KIBRIS’IN PERS DÖNEMİ TARİHİ

Akdeniz’deki özel konumundan dolayı Kıbrıs, yüzyıllar boyunca kültürlerin


buluştuğubir yer olur20. Ekonomik güçlerin merkezinde yer alan ada, ticari yollar
üzerinde olan konumu sayesinde stratejik bir öneme sahiptir. Kıbrıs adası, merkezi İran
olan Pers İmparatorluğu’nun batısında yer almaktaydı.
Kıbrıs’ın alınmasının Perslere getirisi, stratejik durumuna bağlı kazandıracağı
güç, vergi ödeyecek olması ve gerektiğinde askeri güç sağlayacak olmasıdır.
Persler, Kıbrıs Arkaik ve Kıbrıs Klasik Dönem’lerinde adayı hakimiyeti altına
alır ve Kıbrıs kronolojisi21 içerisinde Pers Dönemi bu dönemler içerisinde eş zamanlı
yaşanır22. Kıbrıs’ın Arkaik Dönem’i iki evreye ayrılır: Kıbrıs-Arkaik I (İ.Ö. 750-600) ve
Kıbrıs-Arkaik II (İ.Ö. 600-480). Adanın Pers Dönemi Kıbrıs-Arkaik II Evresi’nin
sonlarında başlar ve Klasik Dönem (İ.Ö. 480-330) boyunca devam eder. Anadolu’daki
Pers egemenliği de aynı zamana rastlar23. Kıbrıs-Arkaik II ve Klasik Dönem içerisinde
ada, dönemin büyük güçleri olan Yunanlar ve Perslerin birbiriyle olan mücadelelerine
tanıklık eder. Adanın Pers Dönemi, yaklaşık iki yüz yıl sonra İ.Ö. 330 yıllarında
sonlanır.

Pers Dönemi Öncesinde Kıbrıs


Demir Çağı’na girildiğinde adada Yunan kültürü yerleşmeye başlar. Sonraki
yüzyıllarda adada, Pers Dönemi yaşanana kadar yoğun bir doğu etkisi görülmektedir.
Ada siyasi konumundan ötürü dış güçlerin uğrak yeri olur ve birçok kültüre ev sahipliği
yapar. Arkaik Dönem içerisinde Kıbrıs, Assur, Mısır ve Pers gibi önemli dış güçlerin

20
Kızılduman 2017, 37.
21
Rupp ve Reyes’ın kullandığı kronolojiye göre Kıbrıs kronolojisinde Kıbrıs-Arkaik dönem İ.Ö. 750-475,
Kıbrıs-Klasik dönem İ.Ö.475-325’tir. Karageorghis’in kronolojisinde Kıbrıs-Arkaik dönem 750-480
tarihleridir.
22
Reyes 1994, 85; Karageorghis 2000; Zournatzi 2005, 11.
23
Dusinberre 1997, 4.
yönetimine girmiştir24. Siyasi değişikliklere rağmen ada halkı hem kültürel hem de
sosyal açıdan varlıklarını korumuştur.
Fenikeliler, Akdeniz ticaretinde önemli bir güç olmasından kaynaklı, İ.Ö. 8.
yüzyılda Kıbrıs’ta yoğun bir Fenike izine rastlanılmaktadır. Öte yandan adada İ.Ö. 9.
yüzyılda da Fenike izlerine rastlamak mümkündür25. Arkaik Dönem içerisinde ada,
yoğun olarak doğu kültürünün etkisi altına girer; ancak bu durum adadaki Yunan
kültürel varlığını engellememiştir. Arkaik Dönem içerisinde Amathos’ta olduğu gibi,
adanın diğer yerleşimlerinde de Yunan ve Fenikelilerin bir arada yaşamış olabileceği
düşünülmektedir26. Bu dönemde doğu ve batı kültürleri, birbiriyle uyum içinde hem
sosyal hem de kültürel yaşamda varlıklarını korumuştur.
Fenikelilerin yoğun olarak görüldüğü merkezlerin başında adanın güneyinde
konumlanan Kition vardır. Kition ile birlikte Amathos, Lapethos, Golgoi, Tamassos ve
Marion da Fenike etkisinin sıklıkla görüldüğü merkezler olarak sayılabilir27. Fenikeliler
adayı ticari ve stratejik yönden kullanmış olmalıdır. Persler, Fenikelilerin ekonomik
güçlerinden ve filolarından yararlanmaktaydı. Perslerin karadaki güçleri ile
Fenikelilerin denizdeki güçleri, Pers İmparatorluğunun Akdeniz’deki gücünü arttırmıştı.
Kıbrıs’taki Assur yönetimi İ.Ö. 707-612 yılları arasındadır. Assurluların adadaki
erken izleri II. Sargon (İ.Ö. 722-705) zamanına aittir28. Bu zaman İ.Ö. 8. yüzyılın
sonlarına rastlar. Bu yöndeki kanıtlar arasında Assurlulara ödenen vergiler ve II.
Sargon’un taştan heykeli sayılabilir29. II. Sargon’dan daha sonra kral olan Essarhaddon
(İ.Ö. 680-669) zamanına tarihlenen bir yazıt üzerinde yer alan “Yatnana” ismi, Kıbrıs
olarak tanımlanmıştır30. Krallığa ilişkin bir yazıt üzerinde Kıbrıs ismine rastlanılması,
adanın Assurlular ile bağlantısının resmi olduğunu ve Assurlular tarafından tanındığını
göstermektedir.

24
Hill 1949, 95-110; Nikolaou 1968, 5; Reyes 1996, 49-84; Zournatzi 1996, 165-164; Zournatzi 2005,
11; Cannavò 2008, 43.
25
Vandenabeele 1989, 266; Iacovou 2014, 800.
26
Demand 2004, 257-264.
27
Moscati 2004,151.
28
Reyes 1994, 50.
29
Gjerstad 1948, 449-451; Snodgrass, Cyprus and Early Greek History, Nicosia 1988, 10; Reyes 1994,
24.
30
Hill 1940, 105-108; Cannavò 2008, 39.

11
Pers Dönemi öncesinde adanın yönetim sistemi, Arkaik Dönem içerisinde
bölgesel bir düzenin oluşturulmasına imkan verir. Assur kralı Essarhaddon yazıtında
sözü edilen Kıbrıs krallıkları Idalion, Golgoi, Kition, Kourion, Kyrenia, Lapethos,
Marion, Paphos, Salamis, Soli ve Tamassos’tur31. Araştırmacılar arasında krallıkların
sayısıyla ilgili bir tartışma söz konusudur; ancak krallıkların sayısı, II. Sargon (İ.Ö. 724-
705) yazıtına göre yedi, Essarhaddon (İ.Ö. 680-669) yazıtına göre 10’dur. Zaman zaman
araştırmacılar tarafından Arkaik Dönem’deki kent krallıklarının sayısı artırılır32. Öte
yandan araştırmacılardan Iacovou söz konusu kent krallıklarının isimleri ve sınırlarıyla
söz edilmesini önermiştir33.
Kent krallıklarının sahip oldukları doğal kaynaklarının ve stratejik konumlarının
farklılıklar göstermesi, her bir krallığın dış politikadaki yerinin birbirinden bağımsız
olarak şekillenmesini sağlamaktaydı. Olasılıkla bölgesel yönetim sisteminin varlığı,
adanın Arkaik Dönem içerisinde dış güçlerin kontrolüne geçmesini kolaylaştırmıştı.
Belki de yeni düzen içerisinde kent krallarının prestijlerini koruyabilmesi, krallar için
tatmin edici olmuştu. Nitekim Pers Dönemi’nde de bölgesel kontroller varlığını devam
ettirmiştir.
Adanın Mısır egemenliği İ.Ö. 570/569’da başlamıştır34. Antik yazarlardan
Herodotos, Kıbrıs’ın II. Amasis zamanında (İ.Ö. 570-525) Mısır egemenliğine girdiğini
söyler35. Mısır etkili eserlerin bu dönemde artış göstermesi, Kıbrıs adasının Mısır
egemenliği altında olmasıyla ilişkilidir36. Girne ilçesinin sınırları içerisinde Akdeniz
köyünde yer alan Ayia Irini’de yapılmış arkeolojik çalışmalarda Mısır etkili sanat
eserleri bulunmuştur. Bu eserler İ.Ö. 560 yılı öncesine tarihlendirilmiştir37. Bu zamanın
heykelleri üzerinde Mısır’ın kraliyet başlıklarına sahip heykeller yer almaktaydı. Mısır
etkili bu eserler, Kıbrıs’taki Mısır egemenliğinin göstergesi olarak kabul edilebilir.
Mısırlılar, Pers İmparatoru Kyros zamanında Kıbrıs’taki kontrolünü kaybetmiştir.

31
Hill 1949, 105-108; Yon &Childs 1997, 11,12 ; Cannavò 2008, 39.
32
Maier 2004; Rupp 1987; Iacovou 2013, 16.
33
Iacovou 2004, 263.
34
Karageorghis 2000.
35
Herodotos III. 19.
36
Gjerstad 1948, 103-105.
37
Gjerstad 1948, 467.

12
Kıbrıs’ın Pers Dönemi’ne ilişkin ana kitaplar, Herodotos’un Tarih ve
Ksenophon’un Kyrou Paideia’sıdır. Kıbrıs’ın Pers hakimiyetine girişi, Kyros
zamanında olduğu gerek Herodotos gerek Ksenophon anlatımlarıyla netlik kazanır.
Herodotos, İ.Ö. 484- 430/420 yılları arasında yaşamıştır. Pers Dönemi’ne tanık olmuş
bir tarihçidir. Herodotos, Perslerle Yunanlar arasındaki mücadeleleri ve olayları
yazarak, önemli bir Pers kaynağı bırakır. Zaman zaman çoğu araştırmacı tarafından bu
kaynağın batı yanlısı bir düşünceyle ele alınmış olduğu sanılır; buna rağmen
Herodotos’un eseri, günümüz araştırmacıları tarafından Pers tarihinin tamamlanması
için önemli bir rol oynar. İ.Ö. 430 ile İ.Ö. 4. yüzyıl ortalarında yaşayan Ksenophon’un
Kyrou Peideia isimli eseri, yalnızca Perslere yönelik anlatımlar içerir. Kitapta Kyros’un
eğitimi ile Perslerin asker eğitimleri anlatılır. Gelişen olaylara göre Perslerin askeri
yönetimi ve kuralları hakkında bilgiler verilmiştir.Ksenophon, Kyros’un Pers ordusuyla
olan iletişiminden de söz eder. Kıbrıs’ın Pers tarihi, sözünü ettiğimiz bu iki kaynakla
şekillendirilmiştir. Bu yazılı kaynaklardan elde edilen bilgiler ve Kıbrıs’ta ele geçen
arkeolojik buluntular birbirini tamamlayıcı niteliktedir.

Pers Dönemi Ne Zaman Başladı?


Kyros önderliğinde Pers İmparatorluğu, Kıbrıs’ın doğusunda yer alan Babil ve
ardından Suriye-Filistin ile Fenike ülkelerini topraklarına katmıştır. İlk olarak Babil,
İ.Ö. 539 yılında Pers İmparatorluğu’nun egemenliğine girer. Perslerin çeşitli
coğrafyalardan inşa ettiği imparatorluk, Suriyeli, Assur, Arap, Kappadokya’lı, Frig,
Lydia’lı, Fenikeli ve Babil başta olmak üzere birçok topluluk, imparatorluğun
egemenliği altına girmiştir. Ksenophon’un anlattığına göre Kıbrıs adası, en son ele
geçirilir38.
Perslerin Babil fethi sonrasında, Perslerin askeri başarıları ve gücü karşısında
Fenikeliler imparatorluğa katılmış olmalıdır. En azından bu durumun Kıbrıs için geçerli
olduğu sanılmaktadır. Öte yandan araştırmacılardan Tuplin, bu ülkelerin Pers
egemenliğine girmelerinden sonra, Kıbrıs’ın bir süre daha Mısır kontrolünde kaldığını
söyler39. Buna karşın Batı Anadolu’daki Sardes zaferinden hemen sonra İ.Ö. 545 yılında

38
Ksen. Kyrop. 1.3.
39
Tuplin 1996, 15-16.

13
Kıbrıslıların Pers egemenliğini kendiliklerinden kabul ettikleri görüşü de vardır40. Bir
diğer görüş ise adanın Mısır egemenliğine girdiği zamanın II. Amasis zamanın son
bulduğu, İ.Ö. 525 tarihinde, Kıbrıs’ın Pers kontrolüne girmesidir41; ancak Kıbrıs’ın,
Mısır’dan önce Pers egemenliğine girmiş olması, II. Amasis zamanının son bulduğu
İ.Ö. 525 tarihine kadar Kıbrıs’ın Mısır hakimiyeti altında olduğunu göstermemektedir.
Aynı zamanda bu durum İ.Ö. 525 tarihiyle Pers İmparatoru Kambyses zamanında
Kıbrıs’ın Pers topraklarına katıldığını göstermesi açısından da doğru olmamalıdır.
Herodotos’un anlatımına göre Perslerin Karia seferine Kıbrıs filoları da katılır.
Herodotos burada Kıbrıslıların Perslere katıldığını söylemez42. Herodotos gibi
Ksenophon da Kyros’un, Karia Bölgesine Adusius komutanlığında bir sefer
düzenlediğini anlatır. Bu ordu içinde Kilikyalı ve Kıbrıslı askerlerin de var olduğunu
söyler43. Bu durum Perslerin, Kıbrıs’ın askeri gücünden faydalandığını gösterir.
Kıbrıslılar, olasılıkla Kyros zamanında Pers egemenliğini kendiliğinden kabul etmiştir.
Bu zaman, Babil’in Persler tarafından ele geçirilmesinden sonra gerçekleşmiş olmalıdır.
Antik yazarlardan elde ettiğimiz bilgilere göre, Herodotos ve Ksenophon’un
anlatımları birbiri ile çelişkili değil, tersine birbirine uymaktadır44. İ.Ö. 525 yılında
firavun II. Amasis’in yönetiminin sonlandırıldığı İ.Ö. 525 yılında Persler, Mısır’a sefer
düzenlemiş ve Mısır’ı topraklarına katmıştır. Herodotos’un anlatımına göre Pers
İmparatoru Kambyses zamanında (İ.Ö. 530-522) Mısır’a Persler tarafından düzenlenen
seferde Kıbrıslılar, Perslerin yanında yer alır45.
Kıbrıslıların, Pers egemenliğine kendi istekleriyle katıldıkları doğru olmalıdır.
Özellikle de Yunanlar tarafından yazılan bu kitaplarda, Kıbrıslıların Pers egemenliğini
kendi istekleriyle kabul ettiklerinin yazılması, bu bilginin doğruluğunu artırmaktadır.
Genellikle karadaki savaş becerileriyle ünlü olan Pers ordusu, deniz gücüne ihtiyaç
duymuş ve Kyros zamanından itibaren Fenikelilerin askeri gücünden

40
Gjerstad 1948, 472; Chamberlain, Lenia, "Religious Sanctuaries in Ancient Cyprus During the Iron
Age", (1986), 16; Dusinberre 1997,1.
41
Karageorghis 2000.
42
Herodotos IV. 162.
43
Ksen. Kyrop. 7.4.2.
44
Herodotos III. 19; Ksen. Kyrop. 7.4.2.
45
Herodotos II.182, III.13, 19, 26.

14
faydalanmıştır.Herodotos’un anlatımına göre Kıbrıs adası, Fenike ve Suriye ile birlikte
Pers İmparatorluğu’nun beşinci satraplığıdır.
Herodotos “ ... Kambyses Fenikelileri zorlamayı doğru bulmamıştı, çünkü
bunlar Perslere kendiliklerinden bağlanmışlardı, ayrıca bütün deniz gücü ellerindeydi.
Kıbrıslılar da öyle, Perslere ve Mısır seferine kendiliklerinden katılmışlardı.”46.
Herodotos, Kıbrıs’ın hem Kyros hem de Kambyses zamanlarında Perslerin
yanında savaştıklarını ve imparatorluğun egemenliğini savaşsız bir şekilde kabul
ettiklerini söyler. Herodotos’un anlatımında Kıbrıslıların tam olarak hangi imparator
zamanında Pers hakimiyetine girdiği belirtilmez; ancak Ksenophon’un anlatımlarıyla
birlikte Kyros’un yönetiminin son zamanlarında olduğu anlaşılmaktadır. Perslerin
Babil’i ele geçirmelerinden hemen sonra İ.Ö. 538 yılından sonra, Kyros’un öldüğü İ.Ö.
530 yılından önce Kıbrıs’ta Pers egemenliği başlamış olmaldır. Bu noktada Kıbrıs
adasının Pers Dönemi’nin başlangıç tarihi için böyle geniş bir zaman aralığı vermek
uygun olacaktır.

Pers Dönemi’nde Yaşanan Siyasi Olaylar ve Arkeolojik Kanıtlar


Kıbrıs adasındaki kent krallıklarının kendi yönetimleri, Pers Dönemi boyunca da
sürer. Bu durum aslında Kıbrıs’ın kendi isteğiyle Pers İmparatorluğu’na katılmasıyla da
ilişkili olmalıdır. Dış yönetimde Perslere bağlı olan krallıklar, zaman zaman
birbirileriyle mücadele içine girmekteydi. Yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi her kentin
konumundan ötürü sahip olduğu doğal kaynakların ve stratejik öneminin farklı oluşu,
kentlerin hem iç hem de dış siyasetteki duruşunu etkilemekteydi.
Kıbrıs, Fenike ve Suriye-Filistin ile birlikte, Pers İmparatorluğu’nun beşinci
satraplığında yer almaktaydı. Kıbrıs, bir savaş durumunda veya gerektiğinde diğer
satraplıklar gibi imparatorluğa askeri destek vermekle sorumluydu47. Bu süreç içerisinde
Kıbrıs halkı, siyasi yönden Perslere bağlı olmasına rağmen, kültürel yönden özgün
karakterini korumaya devam etmiştir. Satraplıklar, imparatorluğa bağlılıklarını vergi
ödeyerek göstermekteydi. Pers İmparatorluğu’nun görkemli saraylarının yansımaları,
satraplık merkezlerinde görülmekteydi. Pers topraklarında yer alan yerli yöneticilerin

46
Herodotos III.19.
47
Herodotos III. 89.

15
kontrolündeki sarayların ihtişamı, imparatorluğun gücüyle ilişkilendirilmektedir. Kıbrıs
için de durum böyleydi. Kıbrıs adasında idari mimarlık (yönetim mimarlığı)
kapsamında Vouni Sarayı (Lev. I-III) buna örnektir.
Vouni Sarayı, kazıcıları tarafından sarayın yapımı ve tahribi yanlış
tarihlendirilmiştir. İleriki bölümlerde Vouni Sarayı’nın yeni kronolojisi tartışılacak ve
yeni tarihlendirilmesi anlatılacaktır. Sarayın zemini üzerinde bulunan Arkaik heykeller,
sarayın ilk yapımını, İ.Ö. 6. yüzyılın son çeyreğine tarihler. Mimari planı itibariyle
Vouni Sarayı’nın İran’daki Darius saraylarıyla benzemesi, Darius zamanında
yapıldığını düşündürmüştür. Bu görüş birçok örnekledesteklenmiştir (Lev. IV c, V a,b,
VI a, VII a,b ). İsrail’de ortaya çıkartılan Lachish Sarayı, Vouni Sarayı ile benzerlik
taşıması açısından önemlidir (Lev. VIII a, IX a). Ayrıca Vouni Sarayı’nın kazıcıları
tarafından sarayın terk, diğer bir deyişle tahrip zamanı yanlış bir şekilde İ.Ö. 390/380
yılına verilmiştir; ancak sarayın zemini üzerinde ele geçen seramikler, İ.Ö. 330
yıllarında terk edildiğini göstermiştir. Vouni Sarayı’nın tarihi ve bu saraydaki Pers
Dönemi, koşut olarak İ.Ö. 6. yüzyılın son çeyreği içerisinden İ.Ö. 330 yıllarına kadar
kesintisiz izlenir.
Kıbrıs’ın Girne ilçesi sınırlarında yer alan Pigadhes Tapınağı (Lev. XXII a),
Perslerin dini mimarlık yapılarına örnektir. Dini mimarlık kapsamında ileriki
bölümlerde ayrıntılı olarak anlatılacaktır. Kazıcılara göre Pigadhes Kutsal Alanı, sekiz
katmandan oluşur48. Pigadhes’in V. Katmanı, bize göre Pers tapınağı olmalıdır. Bu
katman, tam plan vermesi yönünden en önemli katmandır. Tapınak, iki büyük
kompleksten oluşur. Bu komplekslerin ortasında birer avlu ve etrafında mekanlar vardır.
Batıdaki kompleksin avlusunda bir altar vardır. Bu altar, bir ateş altarıdır. Altar ile
altarın içinde bulunduğu yapı birbirini tarihler; çünkü ateş altarı, tapınak olan bu yapıya
aittir. Kıbrıs’taki Paphos (Lev. LII a), Kition (Lev. LI a,b) ve Hala Sultan (Lev. XXX,
c) ile benzerlikleri, Vouni Sarayı’yla mimari yakınlıkları (Lev. I-III), İran’ın erken
örneklerinden Tepe Nush-i Can’daki tapınak (Lev. XXVIII a), Dhahan-I Ghulaman
Kutsal Alanı (Lev. XXIX b) ve altarları, Mısır’daki Pers etkisinde yapılmış Hibis
Tapınağı, Batı Anadolu’daki Sardes Piramit Mezar, Pasargadae’deki Kyros Mezar Anıtı
(Lev. XXXII b), Phokaia Pers Mezar Anıtı ile (Lev. XXXII a) büyük benzerlik

48
Taylor 1957; Åström 1972, 5.

16
göstermektedir49. Kazıcıların İ.Ö. 1300 yıllarına tarihlediği avlu ve çevresinde
düzenlenen mekanlar ve bununla birlikte piramidal formdaki ateş altarı, İ.Ö. erken5.
yüzyıla ait olmalıdır. Bu tapınak, Pers tapınak mimarisine uygunluk gösterir. Zerdüşt
diniyle ilişkili olarak ateş altarının Pigadhes’te yapılmış olması, Perslerle ilişkili
olmalıdır. İran’daki veya Pers etkisinde yapılmış diğer bölgelerdeki tapınaklarla
benzerlik içerisinde olması açısından önemlidir. Pigadhes’in V. Katman yapısı ve altarı,
Perslerinİ.Ö. erken 5. yüzyılda Kıbrıs’taki varlığının kanıtlarından biridir.
Perslerin askeri mimarlık yapılarına Kıbrıs’ta örnek Paphos’ta ele geçmiştir
(Lev. XVII a, XVIII a). Kazıcıları tarafından Geç Arkaik içerisine tarihlendirilmiştir50.
Tam olarak korunamayan yapının planı, sınırlı mimarlık buluntularına göre küçük
odalara, dar bir koridorla sütunlu bir avluya geçiş vardır. Pers mimarlığının özellikleri
arasında bulunan simetriye ve kaliteli taş işçiliğine sahiptir. Yapının askeri niteliği,
binada kullanılan ağır taşlardan da anlaşılmaktadır. Kazıcıları tarafından sınırlı verilere
göre yapılan tarihlendirmeye göre İran etkilidir.Paphps’taki Garnizon Evi, kazıcılarının
gösterdiği gibi Kıbrıs’ın askeri nitelikteki Pers mimarlıklarından biridir.
Herodotos, Kıbrıslıların Perslere karşı ayaklanmalarından söz ederken
Salamis’teki bir Pers garnizonunun varlığını söyler51. Antik yazarlardan Diodoros da
Kıbrıs’ta Pers garnizonlarının varlığını anlatır52. Paphos’taki askeri mimarlık
kapsamında değerlendirdiğimiz yapı, Pers garnizonlarının varlığına örnektir (Lev. XVII
a,XVIII a).
Kent krallıklarının zaman içerisinde siyasi duruşu değişkenlik göstermektedir.
Herodotos’un anlattığına göre Kıbrıslılar, İ.Ö. 5. yüzyıl başında, Perslere karşı
düzenlenen Ionia Ayaklanmasına katılır53. Kıbrıs adasının, Akdeniz ticaretindeki yeri
stratejik olarak önem arz etmektedir. Buna göre ayaklanma, Perslerin deniz ticareti
üzerindeki gücünü zayıflatmak ve ticaret ağının Yunanlar tarafından kontrol altına
alınması için düzenlenmişti. Herodotos’un aktardığı bilgiler, İ.Ö. 5. yüzyılın ilk yarısı
içerisinde yaşanmış olan Ionia Ayaklanmasıyla sınırlıdır54.

49
Bkn. ikinci bölüm.
50
Schäfer 1960, Abb. 2, Pl. 1; Reyes 1994, 94.
51
Herodotos V. 108-116.
52
Diodoros, 12.4.1.
53
Herodotos V. 104.
54
Herodotos V. 108-116.

17
Ionia Ayaklanması sırasında Salamis’te yaşanan siyasi olaylardan Herodotossöz
eder55. Anlattığına göre Salamis kralı Gorgos, kentin dışına çıkar. Bu durumdan
faydalanan kardeşi Onesilos, kenti eline geçirir. Bu sırada Gorgos, Medlere sığınır.
Onesilos bütün Kıbrıs kentlerini Ionia’lılarla birlikte Perslere karşı ayaklandırır. Bu
ayaklanmaya bir tek Amathos kenti katılmaz. Onesilos, Amathos kentini kuşatma altına
almaya karar verir. Bu sırada, Perslerin Kıbrıs’a gelmek üzere yola çıktığını öğrenir.
Pers ordusu karada, Fenikeliler ise denizde savaşmak için hazırlanır. Ionia’dan
gönderilen gemiler, denizdeki güvenliği sağlamak için gelir. Amathos dışında
Kıbrıs’taki diğer kentler, Perslerle savaşmaya başlar. Onesilos da savaşta yer
almaktadır. Savaş sırasında Kourion ve Salamis savaş arabaları, Perslerin tarafına geçer.
Bu savaşı Persler üstünlük sağlayarak kazanır. Kıbrıs Ayaklanmasında Amathosluların
Pers yandaşı olduğu görülür. Ayaklanmayı çıkaran Onesilos’a, Amathoslular tarafından
ölüm cezası verilir. Salamis kentinin Onesilos ile birlikte izlediği politika, kardeşi
Gorgos’tan farklı olmuştur. Herodotos’un anlatımına göre Gorgos’un, Perslerle ilişkili
Medlerin yanına yer almış olması, Persleri desteklemiş olduğunun göstergesi olmalıdır.
Araştırmacılar Kıbrıs’ın, Pers İmparatorluğu’na bağlı bir sikke üreticisi
olduğunu söyler56. Kıbrıs, imparatorluğun V. satraplığında yer almasından ötürü bir
imparatorluğa bağlı bir sikke üreticisi olması mümkündür. Kıbrıs adasının sahip olduğu
bu özellik, krali nitelikte olmalıdır. Persepolis’te temel katmanın içerisinde Kıbrıs
sikkelerine rastlanılması57, Kıbrıs’ın imparatorluğa bağlı sikke darp ettiğini ve Persler
tarafından resmen tanındığını göstermektedir.
Yunanlar, Akdeniz için tehdit oluşturan Perslere ve dolayısıyla Fenikelilere karşı
Kıbrıs’ı savunmak için İ.Ö. 478 yılında adaya asker göndermiştir58. Gönderilen askerler
Pausanias komutasında yer almaktaydı. Aristeides ve Kimon59 komutanlarıyla birlikte
Pausanias, adaya vardığında Perslere karşı zafer kazanır ve adadaki kentleri Pers
egemenliğinden alır; ancak bu durum çok uzun sürmemiştir. Yunan komutanı adayı terk
ettiği zaman Kıbrıslılar yeniden Perslerin egemenliğine girmiş olur60. Marion kenti bu

55
Herodotos V. 108-116.
56
Calmeyer 1985; Tuplin 1996, 38.
57
Schmidt 1957, 76.
58
Gjerstad 1948, 479.
59
Barns 1953, 163; Parker 1976, 30.
60
Diodorus, XI 44.22.

18
şekilde Yunanların eline geçer ve Fenike kökenli Marion kralı Sasmai’nin yerine,
Yunan kökenli Stasiokis getirtilir61. İ.Ö. 478 yılında adaya gelen Atinalı komutan
Kimon, İ.Ö. 5. yüzyıl ortasında yeniden adaya gelir; ancak başarısız olur62.
Kimon’un Marion’daki başarısızlığı sonrasında Kition’a sefer düzenlenir.
Kimon’un veba hastalığına yakalanması ve hayatını kaybetmesi, Kition’un kuşatılması
sırasında olur63. Sonuç olarak kuşatma sonladırılır. Kimon’un ardından Anaksikrates
komutayı alır ve Salamis’e doğru yönelir. Burada başarıyla devam eden savaş sırasında
Anaksikrates de ölür ve adada Perslere karşı duracak bir güç kalmaz64. Kimon ile
başlayan ve sonrasında Anaksikrates ile devam eden Yunan saldırılarının, özellikle Pers
yanlısı olan Marion ve dolayısıyla Vouni ve ardından Kition, Salamis gibi kentlere
yapılmış olması açısından çok önemlidir. Bu kentler Pers yanlısı olarak bilinmekte ve
adanın kuzeybatı, doğu ve güney yönlerinde önemli noktalarda konumlandırılmış
merkezi kentlerdir. Ayrıca bu kentlerden birbirine ulaşım, kolaylıkla
sağlanabilmekteydi. Bu sebeplerden Yunan seferleri, bu merkezlere düzenlenmiş
olmalıydı. Perslerin halka baskı uyguladığı söylemlerinin tersine, komutan Kimon
adaya geldiğinde Kıbrıslılar, Perslere karşı ayaklanmamıştır65. Bu durum bazı
araştırmacılar tarafından, Perslerin uyguladığı yoğun baskıların sonucunda halkın isyan
çıkarmadığı düşünülse de, Kıbrıs halkının ayaklanma çıkarmaması memnuniyetleriyle
ilgili olmalıdır. Dönemin güçlü ve zengin kentlerinden olan Salamis, Perslerin yanında
yer almaktaydı. Marion ve Kition da bu dönemde Pers yandaşı olan diğer iki kenttir.
Güçlü ve zengin olan bu kentler, durumlarından hoşnut oldukları için Perslerin yanında
olmayı seçmiş olmalıydı.
Atinalı komutan Kimon’un Kıbrıs’a düzenlediği seferlerden sonra, İ.Ö. 450/449
yılında, Persler ve Yunanlar arasındaki savaşların sonlanması için taraflar arasında
Kallias Antlaşması (Barışı) imzalanmıştır. Kallias Barışı’yla66 birlikte Atina
kontrolündeki Yunanlılar, Kıbrıs’taki haklarından vazgeçmiştir67. Buna göre Kallias

61
Gjerstad et. al. 1937, 287.
62
Diodorus, 12.4.5.
63
Gjerstad 1948, 483.
64
Hill 1940, 124.
65
Gjerstad 1948, 483.
66
Badian 1987, 1-39.
67
Gjerstad 1948, 484.

19
Barışı ile Perslerin Kıbrıs’taki egemenliği korunur. Daha sonraki bir zamanda, Pers
İmparatoru Artakserkses zamanında (İ.Ö. 405-358), bu anlaşmanın geçerliliğiyle ilgili,
Atina elçileriyle görüşme yapılmıştır68.
Kıbrıs’ta Perslerinhakimiyeti, Idalion gibi bazı kentler tarafından zorlukla kabul
edilmişti. Idalion’da ele geçen tunç bir tablet üzerinde, Idalion halkının Perslere
kolaylıkla teslim olmadıkları anlatılır69. Adada kentlerin birbiriyle de mücadele içinde
olmaları, onları ya Perslerin ya da Yunanların destekçileri olmalarına neden olmuştu.
Kition’un Arkaik Dönem’de önemli bir Fenike kolonisi oluşu, Akdeniz’de
önemli bir konuma sahip olmasını sağlamıştır. Olasılıkla kentin Fenikelilerle olan
bağlantıları nedeniyle, adadaki Pers ve Yunan mücadeleleri sırasında Perslerin tarafını
seçtiler. İ.Ö. 5. yüzyıl ortalarında Kition’lular, Idalion’u iki kez kuşatmıştır. Gjerstad,
Kition’luların ikinci kuşatma sırasında Idalion’u yağmaladıklarını belirtir70.
Kıbrıs adasının Klasik Dönemi’nin II Evresiyle ilgili bilgilerimizin çoğu,
Salamis kentiyle ilgilidir. Kıbrıs’taki Salamis kentinin kurucu ailesi olarak bilinen
Teukros Soyu’ndan Evagoras, İ.Ö. 411 yılında tahtı ele geçirmiştir71. Evagoras’tan önce
kentin kralı Fenike kökenliydi. Tahtı ele geçirdikten sonra Evagoras, önceki kralın
kentte yaşamasına izin vermiştir72. Kıbrıs’ta bu süreç Pers Dönemi’nde yaşanmıştır.
Persler Evagoras’ın, Salamis kentini yenileme planlarını, topraklarını ve donanmasını
genişletme düşüncesini desteklemiş olmalıdır; çünkü Evagoras’ın Salamis tahtını ele
geçirmesi Persler için sorun olmamıştı. Aynı zamanda Evagoras, Atina ile iyi ilişkiler
içindeydi. Salamis kenti, olasılıkla Atina’nın Kıbrıs’taki gücü niteliğindeydi. Evagoras,
hem Perslere hem de Atina’ya vergi ödemekteydi. Bu durum aslında Evagoras’ın ikili
politikasının göstergesidir.
Tahtta olduğu sırada Evagoras, tüm Kıbrıs’ın kralı olma ümidine girer. Bu
amaçla İ.Ö. 391 yılında adadaki diğer krallıklara yönelir. Kition, Amathos ve Soli gibi
kentler bu duruma karşı çıkarak, Pers İmparatorundan yardım ister73. Bunun üzerine
Büyük Kral, Sardes Satrabı ve Karia yöneticisinin de bulunduğu bir donanma hazırlatır.

68
Herodotos VII. 151.
69
Hoffmann 1891, I, No.135.
70
Gjerstad 1948, 480.
71
Hill 1940,127; Gjerstad 1948, 491; Karageorghis 2000.
72
Beloch 1922, 98.
73
Diodorus, XIV 98,2.

20
Böylece Evagoras’a karşı savaşmak için hazırlıklar yapılır. Buna karşın Evagoras,
Atina’dan yardım ister; ancak bu donanma Spartalılar tarafından engellenmesine karşın
Rodos’a kadar inmeyi başarır. Perslerin tarafında savaşacak olan Karia yöneticisi
Hekatomnos, Evagoras’ın para ödemesi karşılığında onu desteklemeye karar verir.
Böylece Perslerin gücü zayıflatılır. Aktarılanlara göre Evagoras, daha sonraki bir
zamanda, Mısırlıların Perslere karşı oluşunu fırsat bilir. Bu durumdan faydalanarak
onlarla işbirliği yapar. Bütün Kıbrıs’ı ele geçirme planları devam eden Evagoras, Pers
yanlısı ve kendisi için tehdit oluşturabilecek Kition’a sefer düzenler ve kenti ele
geçirir74. Evagoras’ın lehine gelişen olaylar, Atina’nın Perslerle imzaladığı Antalkidas
Antlaşması’nı imzalaması sonucunda değişir. Atina artık Evagoras’ı destekleyemez. Bu
süreçte Evagoras ile işbirliği yapan Mısırlılara, Persler tarafından savaş başlatılır. Bu
savaşta Evagoras, Karia yöneticisinin desteğini alarak savaşır. Persler, Mısır yerine
Kilikya ile işbirliğine yönelir. Burası da alındıktan sonra Kıbrıs’a yönelerek, Salamis’te
Evagoras’a karşı savaşır. Kent kuşatmaya uzun bir süre direndikten sonra Perslerle
anlaşma imzalanır. Anlaşma İ.Ö. 380/79 yılında imzalanmıştır75. Evagoras bu
anlaşmadan sonra da Salamis krallığını yönetmeye devam eder. Evagoras İ.Ö. 374/3
yılında büyük oğlu Pyntagoras ile birlikte öldürülmüştür. İ.Ö. 411 yılında başlayan
Evagoras’ın yönetimi İ.Ö.374/3 yılında sonlanır. Bu olaylar yaşandığı sırada
Evagoras’ın adayı tek bir krallık altında toplama hayali son bulur.
İ.Ö. 4. yüzyıl ortasında Kıbrıs’ın on krallığı, varlığını devam ettirdiği söylenir76.
Arkeolojik verilere göre krallık sayısı bilinmemektedir; ancak antik kaynaklardan
krallıkların varlıklarını devam ettirdikleri bilinmektedir.

Pers Dönemi Ne Zaman Sona Erdi?


Kıbrıs’ın Pers Dönemi’nin son bulması ve Büyük İskender’in hakimiyetinin
kabul edilmesi, Granikos ve İssos’ta kazanılan zaferden daha sonradır77. Bütün
Akdeniz’de kabul edilen Büyük İskender’in egemenliği, Kıbrıs’ta da kabul edilmiş ve
Kıbrıs’ın Pers Dönemi Büyük İskender ile birlikte sonlaşmıştır. Nitekim Vouni

74
Hill 1940,133.
75
Diodorus, XV,2,2.
76
Diodorus XVI.42.2 ; Hill 1940, 113.
77
Karageorghis 2000.

21
Sarayı’nın mekanlarının tabanları üzerinden ele geçen tümlenebilen çanak çömleklerin
tarihleri de bu zamanı gösterir.
Vouni Sarayı, kazıcılarının tarihlediği İ.Ö. 390/380 yıllarında değil İ.Ö. 330
yıllarında terk edilmiştir. Vouni Definesi’nin gömülü olduğu katmanın üzerinde çok
sayıda katman yer alır78. Definenin üzerindeki bu çok sayıdaki katman, yapının uzun
süre kullanılmış olduğunu gösterir. Kazıcılar yanlış bir şekilde Vouni Definesi’yle,
bütün yapıyı tarihlemiştir. Definenin tarihi, en geç sikke buluntusu olan kral Kition kent
sikkeleri (kral Demonikos zamanı İ.Ö. 388-387), skyphos, kalyks kap ve definenin
bulunduğu kap ile birlikte İ.Ö. 390/380 yıllarıdır. Sarayın zemini üzerinden bulunan in
situ durumdaki seramikler, sarayın İ.Ö. 330 yıllarında terk edildiğini gösterir79. Vouni
Sarayı, Pers Dönemi’nin sonuna kadar kullanılmıştır. Terk tarihi, İ.Ö. 333’te Büyük
İskender’in kazandığı zaferden sonraki bir zamanda, İ.Ö. 330’da gerçekleşmiş
olmalıdır.
Büyük İskender, Pers İmparatorluğu’na karşı kazandığı Granikos ve Issos
zaferleriyle gücünü kanıtlamıştı. Salamis kralı Pyntagoras’ın Kıbrıs’ın diğer kent
krallarını Büyük İskender’in egemenliğini kabul etmelerinde büyük katkısı olur80.
Böylece Kıbrıs’ta Büyük İskender’in egemenliği, İ.Ö. 5 Kasım 333 yılındaki Issos
zaferinden sonra İ.Ö. 330 yıllarında başlamıştır. Diğer bir deyişle İ.Ö. 330 yılları, Pers
Dönemi’nin sonu olur.

78
Gjerstad et. al. 1937, 185, Plan XXV, 4.
79
Gjerstad 1948, Figs. LVIII, no 10, LXVIII,nos 18,19, LXIX no10, LXX, no 12, LXX no 14, LXX no
20.
80
Arrianos, Anabasis II, 203; Curtius, IV, 3.11; Hill 1940, 149.

22
İKİNCİ BÖLÜM
PERS MİMARLIĞI

2.1. Saray Mimarlığı


Herodotos, Kıbrıs adasının Pers İmparatorluğu’nun beşinci satraplığında yer
aldığını söyler81. İmparatorluğun çok geniş toprakları olduğundan bu topraklar, bölgesel
yönetici, diğer bir deyişle satraplar tarafından yönetilmekteydi. Kıbrıs adası, Pers
İmparatorluğu’nun bir parçası olmuş ve Perslerin egemenlikleri altında yaklaşık iki
yüzyıl kadar kalmıştır.
Perslerin saray yapılarına verdikleri önem, yönettikleri topraklarda, Büyük Kralı
temsil eden satrapların ihtişamlı saray yapılarına sahip olmasıyla anlaşılmaktadır.
Kıbrıs’ta da bu saray yapılarına rastlamak mümkündür. Kıbrıs’ta Pers sarayı, Güzelyurt
ilçesi sınırında yer alan Vouni Sarayı’dır. Kıbrıs’ın Pers Dönemi için idari mimarlık
kapsamında ele alınan önemli bir yapıdır. İmparatorluğun merkezi İran’daki saray
yapılarıyla benzerlikleri bulunan Vouni Sarayı, Kıbrıs’ta rastladığımız önemli bir Pers
yapısıdır82.
Günümüzde İran’ın Fars eyaleti sınırları içerisinde Pers İmparatorluğu’na
başkentlik yapmış olan Pasargadae ve Persepolis kentleri yer alır. Bir diğer merkez ise
Susa’dır. Burası günümüzde İran’ın Khuzistan eyaleti sınırlarındadır. Pasargadae, Pers
İmparatorluğu’na başkent olan ilk merkezdir. Annesi Med, babası Pers olan II. Kyros,
Pers İmparatorluğu’nun kurucusudur83. Kyros zamanında Pasargadae başkent
yapılmıştır.
Saray yapıları, idari işlerin yürütüldüğü ve kontrol altına alındığı önemli
yapılardır. Bu yapılar, çeşitli idari kararların alındığı ve misafirlerin kabul edildiği
salonları, kralın günlük yaşam alanlarını içermektedir. Vouni Sarayı’nın, İran’daki saray
yapıları ve imparatorluğun toprakları içerisindeki diğer Pers saraylarıyla benzerlikler
göstermektedir.

81
Herodotos III. 91.
82
Gjerstad et. al. 1937, 188-189, Fig. 119, Pl. VII.
83
Herodotos I. 91; Herzfeld 1948, 34.
Pers İmparatoru İran’da yaşamaktaydı; bu nedenle de imparatorluğun
çekirdeğini İran oluşturmaktaydı. İmparatorluğun topraklarında yer alan diğer bölgeler
satraplıkların yönetimine verilmekteydi. Kıbrıs’ta Vouni Sarayı, satrapların veya bölge
yöneticilerinin yaşadığı ve idari işlerin yürütüldüğü saray yapılarına bir örnektir.
Vouni’nin merkezi avlu ve etrafındaki simetrik odalar düzeni açısından, İran’daki
saraylarla benzerlik göstermektedir. Bu özellikleriyle Vouni Sarayı, Pers
İmparatorluğu’nu temsil etmekteydi ve imparatorluğun gücünü sarayın ihtişamıyla
yansıtılmaktaydı.
İmparatorluğun merkezinde bulunan Pers sarayları, günümüzde İran’ın
güneybatısında yer alır. Pasargadae’deki saray, imparatorluğun kurucusu II. Kyros
zamanında (İ.Ö. 558-530) yapılmıştır. I. Darius zamanında (İ.Ö. 522-486) krali saray
yapıları Persepolis’te yapılmaktaydı. Darius zamanında Susa, imparatorluğun merkezi
seçilmişti84. Persepolis’teki saraylardan Darius Sarayı, surlar ve hazine binasının büyük
bölümü, Darius zamanında yapılmıştır. Kserkses Sarayı İ.Ö. 440-340, D Sarayı, G
Sarayı ve hazine binasının bir bölümü İ.Ö. 480-470 yıllarında inşa edilmiştir.
Artakserkses Sarayı, İ.Ö. 470-460 yıllarında tamamlanmıştır85.
Pers İmparatorluğu’na başkentlik yapmış Susa kentinin belirgin mimari yapıları,
sur, saray ve Apadana yapılarıdır86. Susa’daki Darius Sarayı İ.Ö. 6. yüzyıl sonlarında
Darius tarafından yaptırılmıştır87. Bu saraylar merkezi avlu etrafında konumlandırılmış
odalar düzeniyle, ihtişamı ve simetrik planıyla, geleneksel özellikler taşır. Kıbrıs’taki
Vouni Sarayı’nda da bu özellikleri görmek mümkündür.

84
Roaf 1996, 204.
85
Roaf 1996, 218.
86
Schmidt 1953,29.
87
Roaf 1996, 210.

24
2.1.1. Vouni Sarayı (Plan I, II)
Konumu
Kıbrıs’ın kuzeybatısında yer alan Vouni Sarayı, Lefke ilçesi sınırlarında
Bademliköy yakınındaki bir kayalık tepe üzerindedir (Harita 1,2). Doğal bir kayalık
üzerinde konumlanan sarayın güneyinde Trodos Dağları, kuzeyinde ise Akdeniz vardır.
Deniz seviyesinden yaklaşık 268 m. yükseklikte ve denizin 150 m. güneyindedir88.
Vouni’nin kuzeyi, adanın doğu-batı yönlü kıyı şeridinin bir bölümünün görüş mesafesi
içerisindedir. Soli, Marion, Limni gibi yerleşimlere yakın mesafede olup, Soli kentinin
yaklaşık 4 km. doğusundadır.
Bademliköy’den Vouni’ye, doğu yönde yaklaşık 2,4 km. mesafe yol alınarak
ulaşılır. Coğrafi koordinatları, 35°9'32.04"K enlem, 32°46'23.78"D boylamı
üzerindedir. Vouni kenti ile Güzelyurt Doğa ve Arkeoloji Müzesi arasındaki mesafe,
doğu yönde yaklaşık 26 km.’dir. Vouni ismi, tepe anlamına gelen ‘‘Vounu’’
kelimesinden gelir, zaten kent de bir tepe üzerine kuruludur.

Kazı Tarihçesi
Vouni yerleşimi, birçok araştırmacı tarafından antik yazar Plutarkhos’unsözünü
ettiği Aipeia ile karıştırılır89. Yüksek bir tepe üzerinde konumlanan Vouni, Soli kentine
olan yakınlığı nedeniyle, Aipeia kenti olarak tanımlanır. Vouni, Palmi di Cesnola
tarafından XVIII. yüzyılda saptanmıştır. Cesnola’dan sonra adadaki araştırmalarıyla
bilinen Ohnefalsch-Richter ile birlikte Oberhummer de, Vouni’nin, sözü edilen antik
Aipeia kentiyle aynı olduğunu kabul eder. Vouni’deki bilimsel çalışmalara 1928 yılında
başlanmıştır90. Arkeolojik kazılar 1928 yılının bahar döneminden başlayarak 1929
yılının yaz döneminde sonlanmıştır. 1930’lu yıllarda devam eden bu çalışmalar İsveç
Araştırma Kurulu tarafından yönetilmiştir. Bu heyet tarafından yürütülmüş kazı
çalışmalarının sonucu 1937 yılında yayınlanmıştır91.
İsveçlerin kazılarından sonra sarayda, geniş çaplı bir çalışma yapılmadığı
görülmektedir; ancak bağlı olduğu kurum tarafından sarayın mevcut durumunun
88
Gjerstad et. al. 1937, 77, 79; Zournatzi 2003,3.
89
Plutarch, Plutarch’s Lives Vol. II-Themistocles,Camillus, Aristides, Cato Major, Cimon,
Lucullus, (Çev. B. Perrin), Loeb Classical Library, London 1985.
90
Gjerstad et. al. 1937,76.
91
Gjerstad et. al. 1937.
korunması sağlanmaktadır. Son dönem araştırmacıları, Vouni Sarayı’nı, konut ve saray
mimarisi konularındaki çalışmalarına dahil etmektedir. Bugün Vouni Sarayı, arkeolojik
bir sit alanıdır. Etrafı surlarla çevrilidir ve tepenin en yüksek noktasında ise Athena
Tapınağı yer alır. Bu tapınağın hemen altında saray ve anıtsal yapılarla birlikte diğer
tapınaklar korunurken, daha aşağıda ise konutlar bulunur. Saray yapısı, çevresindeki
kült evleri ile birlikte yaklaşık 9000 m2’lik bir alanı kaplar92. Saraya ait korunan mimari,
üst kısımları kaybolan kerpiçlerden geriye kalan duvarlardan ve temellerinden, kayaya
oyulan duvarlardan ve çeşitli amaçlar için kullanılmış bazı odalardan oluşur.
Günümüzdeki çalışmalar Eski Eserler Dairesi tarafından yapılmaktadır.
Çalışmalar dönemsel çevre temizlikleriyle sınırlıdır. Sarayı ziyaret edecek olanlar için
bilgilendirici planlar ve açıklayıcı bilgiler, sarayın girişinde ve mekanların içerisinde yer
alır. Sarayın yapım evrelerine ilişkin bilgiler içeren panolarla sarayı ziyaret edenler için
kolaylık sağlanır. Vouni Sarayı’nda yapılan son dönem çalışmaları, daha çok çevre
düzenlemelerini kapsamaktadır.
Vouni Sarayı’nın ilk yayınları, Müller tarafından 1932, 1933 ve Gjerstad
tarafından 1933 yıllarında yayınlanmış makelelerdir93. Kazı sonuçları daha geç bir
tarihte 1937 yılında yayınlanmıştır94. Gjerstad ve Müller’in çalışmalarından sonra
2004’te Zournatzi tarafından kapsamlı bir çalışma yayınlanmıştır. Saray mimarlığı veya
Kıbrıs Arkeolojisi kapsamındaki makale veya kitaplarda Vouni Sarayı’ndan zaman
zaman söz edilir95.

Vouni Sarayı’nın Evreleri (Lev. I-III)96


Saray bir tepe üzerine kuruludur (Harita I, II). Etrafı surla çevrili olan saray, ilk
yapım evresinde merkezi bir avluya sahiptir. Avlu ortasında sütun sırası vardır. Avluyu
odalar çevreler ve avluya geniş bir merdivenle ulaşılır. Merdivenin geniş oluşunun,
işlevselliğinden kaynaklanmadığı görülür. Merdiven anıtsal bir özelliğe sahiptir. Odalar

92
Gjerstad et. al. 1937,171.
93
Müller 1932, 408-417; Gjerstad 1932, 145-171; Gjerstad 1933a,589-598; Müller 1933, ‘’A Reply’’,
AJA (1933) 36, 408-417; Gjerstad 1933b, ‘’Final Reply on Vouni’’, AJA (1933) 37, 658-659.
94
Gjerstad et. al. 1937, 76-290.
95
Reyes 1994, 91-94; Nielsen 1994, 54, 56, 57; Kienlin 2016,145-158.
96
Gjerstad et. al. 1937, 110-291. Bu başlık altında ele alınan konunun anlatımında, Vouni Sarayı’nın
kazıcıları tarafından yayınlanan kazı sonuçlarından yararlanılmıştır.

26
arasında tabanlar arasında yükseklik farkları vardır. Bu durum odalar arasında geçişte
merdivenlerin kullanımını gerektir olmalıdır. Saraya ikinci bir avlu, sarayın üçüncü
evresinde eklenmiştir. Bu avlunun ortasında sütunların varlığına rastlanılmamaktadır.
Her iki avlunun etrafı odalarla çevrilidir. Avluları çevreleyen odalar birbirine
simetriktir. Saray içerisinde su kanalları vardır. Mutfak, banyo ve depo odaları saray
yapısı içerisinde yer alır. Sarayın hemen dışında bir kült evi vardır. Vouni Sarayı’nın
yapıldığı tepenin yüksek olan yerinde ise Athena Tapınağı yer alır.
Saray, genel görünümü itibariyle iki avluya ve avlular etrafında çevrelenmiş
odalar düzenine sahiptir. Sarayın dört yapım evresi, kazıcıları tarafından saptanmıştır97.
Kazıcılara göre bu evreler kendi içinde iki ana evreden oluşur. Sarayın merkezi bir avlu
ve onun etrafında konumlandırılan odalar düzeni, ilk yapım evresine aittir. Sarayın bu
bölümü onarım görmüş ve bu onarım sarayın ikinci evresini başlatmıştır. Üçüncü evre,
sarayın ikinci ana evresi olup, saraya ikinci merkezi avlusunun eklendiği zamandır.
Sarayın dördüncü evresi, yeniden onarımların ve eklemelerin yapıldığı evredir.

I.Ana Evre(Plan I)
Sarayın ilk yapım evresidir. Bu evrede merkezi bir avlu vardır (Lev. III b).
Merkezi avlu odalarla çevrilidir. Bu odalar birbirine simetriktir ve kazıcıları tarafından
33-46 olarak numaralandırılmıştır. Sarayın ilk yapım evresine verilen odalar, 10–80 (57
ve 58 hariç) numaralı odalardır98.
Sarayın ilk yapım evresinde sarayın ana girişi güneybatı yöndedir. Sarayın
girişinin hemen karşısından merkezi avluya gidilir. Avluya gidiş bir koridor ile sağlanır.
Bu koridor 51-53 numaralı odalardan oluşur. Bu odalar birbirilerine ve merkezi avlunun
olduğu 47 numaralı odaya geçiş sağlamaktaydı. Koridorun sağ ve sol tarafından sarayın
güneybatı ve güneydoğu bölümlerine ulaşılmaktaydı. Bu bölümler içerisinde simetrik
odalar, merkezi avlu etrafında bir düzen içerisindedir. Merkezi avluya, bir merdivenle
ulaşılır (Lev. III b)99. Bu merdivenler 7.7 cm. genişliğindedir100. Sarayda idari işler bu
merdivenlerle ulaşılan avluda yürütülüyor olmalıydı.

97
Gjerstad et. al. 1937, 280.
98
Gjerstad et al 1937, 191, Fig.120.
99
Rekonstrüksiyonu yapılan basamak sayısı yedidir.
100
Gjerstad et. al. 1937, 126, 127,170, Figs. 69, 70, 108.

27
Sarayın kuzeybatı ve güneybatısında simetrik odalar yer alır; bunlar 10 numaralı
oda ve 50 numaralı oda ile sınırlıdır. Sarayın güneyinde ve güneydoğusunda ise 54
numaralı oda ile 80 numaralı odalar yer alır. Sarayın ilk yapım evresinde sonuç olarak
toplamda 78 oda numaralandırılmıştır. Sütunlu avluya geçiş, avluyu üç yönden
çevreleyen odalarla sağlanmaktaydı. Diğer giriş ise 16.75 cm. genişlikteki yedi
basamaklı bir merdivendir. 33 ve 46 numaralı odalar, anıtsal merdivenin hemen iki
yanında yer alır. Bu odaların diğer odalarla bağlantısı vardır; ancak sütunlu avluya girişi
olan 34, 36 ve 45 numaralı odaların birbirilerine geçişleri yoktur.
Merkezi avlu, 47 numaralı oda olup sütunlarla çevrelenmekteydi. Sarayın
merkezi olan sütunlu avluya giriş, 51-53 numaralı odalarla sağlanmaktaydı. 33 ve 46
numaralı odalardan avluya geçiş vardır. Ayrıca bu odalardan diğer odalara
geçilebilmekteydi; ancak bu odalardan avluya girişi olan 45 ve 34, 35 numaralı odalara
geçiş yoktur. 51 numaralı odadan yedi basamaklı bir merdivenle merkezi avluya
ulaşılmaktaydı. Merdiven, kuzeydoğu yönüne doğru bakmaktadır. 51 numaralı oda gibi
48 ve 54 numaralı odalar da merdivenle 47 numaralı sütunlu avluya geçilebilmekteydi;
ancak 51 numaralı odaya geçiş 52 numaralı odadan, bu odaya geçiş ise 53 numaralı oda
ile sağlanmaktaydı. Bu üç oda, koridor görevi görmekteydi. 52 numaralı odanın
genişliği 7.25 m. ve uzunluğu da 9.40 m. ölçülerindedir. 51-52 numaralı odalardan
avluya geçişi sağlayan kapı geçitleri 4 m.’dir. Bu üç odanın da kapı geçitlerinin aynı
olması, sarayda kural olarak uygulandığını düşündürmektedir. Merkezi avludaki
sütünların izlerine, kaidenin stylobat bölümü üzerinde rastlanılmıştır (Lev. III a, b)101.
Bu sütunlar iki ayrı tiptedir: uçları düz kesilmiş silindirik ve eliptik şeklinde. Sütunlar,
yassı büyük kireçtaşları üzerinde oturtulmuştu. Kazıcılar tarafından burada avludaki
sütunlara ait bir Hathor başlığı ortaya çıkarılmıştır102.
Sarayın güneydoğu ve kuzeybatısında mutfak ve depolama odaları mevcuttur.
Avlunun dış odaları 48-50, 54-56 numaralı odalardır. 50 ve 56 numaralı odaların
dışarıdan ayrı bir girişi vardır.

101
Gjerstad et al 1937, 154, 155, Figs. 88, 89.
102
Gjerstad et. al. 1937, 155.

28
İlk yapım evresi içerisinde, saraydaki kapı ve kapı geçitleri uyum
göstermektedir. Kapı eşikleri, pervaz ve lentolar ahşaptan yapılmış olmalıdır103.
Odaların tabanlarının yapımında, standart uygulama görülmemektedir. Taban bir
kayalık üzerindedir. Teraslama yapılarak zemin düzeltilmiş ve böylece tabanlar daha
rahat düzenlenebilmişti. Sarayın bazı yerlerinde (33-36 ve 37-40 numaralı odalarda)
kayaların dik bir şekilde oyularak düzenlemelerinyapıldığı görülmektedir. Kazıcıları
tarafından belirtildiği gibi çatı ise saman veya sazlık gibi hafif malzemeler ve kireç
harcıyla birlikte ahşap hatıllarla yapılmış olmalıdır104. Ayrıca yağmur suyunun
yönlendirilmesi sağlanarak sarnıçlar doldurulmaktaydı. 35 numaralı odada kuyu
şeklinde bir sarnıç vardır. 19, 61 ve 26 numaralı odalarda olduğu gibi mutfak avlusunda
da benzer uygulamalar görülmektedir. Vouni sakinleri su kaynaklarını iyi
değerlendirmekteydiler. Sarayda çeşitli tiplerde drenajlar vardır: kayaya oyulan
kanallar, üzeri açık kanallar, bloklarla düzenlenmiş olan deranajlar. Bunların belirli bir
yön veya uzantıları yoktu. Yerşekillerine ve çatıya uygun olarak drenaj sistemi
yapılmıştı. Sarayın güneybatısında 40 ve 42 numaralı odalar sarayın banyo odalarıdır.
42 numaralı oda kazıcıları tarafından, banyo odaları arasında en sıcak yıkanma bölümü
olarak tanımlanmıştır.
Sarayın kuzeydoğusu ve güneybatısında yer alan depo odaları, I. evreden
sonraki bir zamanda sarayın onarımı sırasında yapılır. Bu odalar güneybatıda 86-88, 92
ve 94 numaralı odalardır. 91 numaralı oda latrina olarak tanımlanır105. Hamam gibi
işlevi olan banyo odaları ise 41 ve 85 numaralı odalardır. İki ana evre çerçevesinde ele
alınan sarayın ikinci dönemi, kazıcıları tarafından ilk evre içerisinde değerlendirilir.
Sarayda yapılan ilk onarım, sarayın ikinci evresi olarak tanımlanır. Bu evrede sarayın
banyo odalarında birkaç değişiklik ile birlikte bazı eklemeler ve onarımlar yapılmıştı.
Sarayın ilk yapım evresinde, sarayın hemen kuzeyinde bir temenos, kazıcıları
tarafından saptanmıştır106. Kutsal mekanın ana temenosu 123 ve ön bölümü 122
numaralı odalardır. Sarayın bu bölümü, ilk yapım evresine aittir. 123 ve 122 numaralı

103
Gjerstad et. al. 1937, 202.
104
Gjerstad et. al. 1937, 202.
105
Gjerstad et. al. 1937,213.
106
Gjerstad et. al. 1937, 200.

29
odalarda in situ olarak heykeller ele geçmiştir107. Heykeller, taş veya pişmiş topraktan
yapılmıştı. Bu heykeller, ilk yapım evresine paralel olsa da, daha geç dönemlerde
bırakılan heykelleri de kapsamaktadır. 123 numaralı oda, altarın olduğu alandır. Odanın
kuzeydoğusunda terrakotta, güneybatısında ise taştan heykeller yer almaktaydı. 122
numaralı oda ise 123 numaralı oda için bir ön oda işlevi yapmaktaydı. 124-129 numaralı
odalar, daha sonraki bir zamanda eklenmişti.
Sarayın onarım gördüğü ikinci evrenin planı, ilk yapım evresiyle uyumludur.
İkinci evrede, ilk evrenin planı değiştirilmeden saraya eklemeler yapılır. Sarayın
kuzeydoğusuna ve güneybatısına depo odaları eklenir. Bu odalar 86-88 ve 92, 93
numaralı odalardır. 91 numaralı oda, saraya eklendi ve burası latrina yapısıdır. 41 ve 85
numaralı odalar ise banyoyla ilişkilidir ve sarayın ikinci evresine aittir.

II.Ana Evre(Plan II)


Kazıcılar, sarayın planında saptadıkları büyük değişiklikleri sarayın II. ana
evresi olarak tanımlar108. Bu evrede sarayın ana girişi, kuzeybatı yönüne alınmıştı.
Önceki evrede saraya girişin sağlandığı 53 numaralı odanın duvarı kaldırılmış ve
buradaki giriş, bir duvarla kapatılmıştı; böylece 57 numaralı oda oluşturulur.
Bu evrenin kuzeybatıdaki girişi 7a olarak numaralandırılmış odadan
sağlanmaktaydı. Sarayın ikinci ana evresinde ikinci bir avlu, sarayın kuzeybatısına
eklenir. Avlu, büyüktür ve dikdörtgen biçimindedir. Bu avlu sarayın planına yapılan
önemli bir eklemedir. Ayrıca burada 81-83 numaralı odalarla, 33.0 x 16.0 m. bir alan
oluşturulur.
Sarayın kuzeybatısına eklemeler yapılığı görülür; burada yer yer kerpiçten
duvarların yapıldığı anlaşılır. Bu evrede mutfak ve depo düzenlemeleri yapılarak doğu
bölümlere odalar eklenmiş ve depo odalarının sayıları artırılır.
Sarayın ilk ana evresinde gerçekleşen ikinci onarım evresinde başlanılan
düzenlemelerin bir bölümü, üçüncü evre olan ikinci ana evre içerisinde bitirilir. Sarayın
bazı bölümleri yeniden inşa edilmiştir. Sarayın güneydoğusuna depo odaları (nos. 92 ve
93) ve devamında yine depo işlevli odalar (nos. 94-97) eklenir. Bu evrede, sarayın

107
Gjerstad et. al. 1937, 277.
108
Gjerstad et. al. 1937, 287, 288.

30
kuzeydoğusundaki mutfak bölümü (nos. 78-80) yıkılmıştır. Güneydoğudaki mutfak da
yeniden inşa edilir109. 34-36 numaralı odalardan 47 numaralı odaya uzanan su kanalları,
sarayın son yapım evresine aittir. Avlunun ortasında ise bir su sarnıcı yer alır.
Vouni Sarayı’nda, II. yapım evresinde, daha önceden yapılmış 122 ve 123
numaralı dini işlevli odalara ek olarak, 124-129 numaralı odalar yapılır110. Burada ele
geçen seramik buluntuları, bu odaların sonradan eklendiğini göstermektedir.
Zaman zaman odaların işlevleri değiştirilmekteydi; ancak sarayın genel planında
yine büyük bir salon ve etrafında odalar silsilesi olduğu gözlenir. Merkezi salona açılan
odalar 94-100 ve 84 numaralı odalardır. 92 ve 93 numaralı odalar bu salona
açılmamaktaydı. Bu yönüyle ilk yapım evresinden farklılık gösteren yeni planda, salon
içerisinde sütunlar da yoktur. Ayrıca merdivenlerle sağlanan ihtişamlı bir girişten de
yoksundur. Bu özelliklere rağmen sarayın merkezi avlu etrafında konumlandırılan
odalar düzeninin değiştirilmediği ve birbirine simetrik odaların yapımına, ikinci ana
evrede de devam edildiği anlaşılmıştır.
Son evrede saraya, çok az eklemeler yapıldığı gözlenir; tabanlarda yenilemeler
yapılır ve yer yer duvarlar eklenir. Buna göre sarayın son evresinde sınırlı sayıda
değişiklikler yapılmıştır. Ayrıca, sarayın planında bir değişiklik yapılmadığı anlaşılır.
Bu dönemde 47 numaralı avlu içerisindeki sarnıca bir stel eklenir; ancak kazıcılar
tarafından, stelin tamamlanmamış olduğu belirtilmiştir111.
Saraya eklenilen ikinci merkezi avlu, kazıcılar tarafından, büyük bir değişiklik
olarak görülerek,Yunan kültürünün bir etkisi olarak yorumlanmıştır. Bu durum
araştırmacılar tarafından112, sarayı yöneten kişinin değiştiği ve bu kişinin de Yunan
hayranı olduğu sanılır.

Pers Saraylarının Genel Özellikleri:


Günümüzde İran’da konumlanmış Pasargadae, Persepolis ve Susa, Pers
imparatorlarının yaşam alanı, gösterişli saraylara ev sahipliği yapmış önemli
merkezlerdir. Pasargadae ve Persepolis Fars eyaleti sınırları içerisinde yer alır. Susa ise

109
Gjerstad et. al. 1937, 218.
110
Gjerstad et. al. 1937, 200.
111
Gjerstad et. al. 1937, 166, Pl. XCIV, no.7.
112
Reyes 1994, 92-94.

31
Khuzistan eyaleti sınırları içerisindedir. İmparatorluğun ilk saray yapısını barındıran ilk
başkent Pasargadae’da, II. Kyros zamanında (İ.Ö. 558-529) yapılmıştır113.
İmparator I. Darius (İ.Ö. 522-486) zamanında kraliyet sarayları Persepolis’te ve
Susa’da yapılmıştır114. Persepolis’teki diğer saray yapıları Kserkses Sarayı (İ.Ö. 440-
340), D Sarayı (Lev. IV c) ve G Sarayı ve Artakserkses Sarayı (İ.Ö. 470-460)’dır.
Susa’daki Darius Sarayı’nın yapımına imparator Darius zamanında başlanır; ancak
sarayın yapımı sonraki bir zamanda, İ.Ö. 6. yüzyılın sonlarında tamamlanmıştır115.
İmparatorluğun başkenti, Darius zamanında Susa’ya taşınmıştır. Darius
zamanından sonra krallar, Susa’da ikamet eder (Lev.IV c). Darius zamanında başlayan
Susa’daki kraliyet saraylarının yapımına, Kserkses zamanında, Persepolis’te de devam
edilmiştir (Lev. V a, VI a, VII a). Yine Persepolis’te, Darius tarafından kralların
yaşayabilmesi için özel konutlar yaptırılır. Darius zamanında tamamlanamayan bu
yapılar, küçük çaplı saray yapılarıdır116.
Perslerin saray mimarlığında, Büyük Kralın siyasi ve askeri gücü yanında,
zenginliğini yansıtmak amaçlanmaktaydı. İmparatorluğun merkezinde yer alan kraliyet
saray yapıları anıtsal niteliktedir. Estetik bir kaygı içerisinde yapıldıklarından, çok
gösterişlidirler. Örneğin merdiven yapılarında ziyaretçilerin izleyebileceği şekilde,
izleyici için yapılmış tasvirler vardır. Susa ve Persepolis’deki anıtsal merdivenlerin
kenarlarındaki kabartmalarda, imparatora hediye getiren çeşitli bölge insanlarına yer
verilmiştir. Saraya gelen ziyaretçiler, Pers imparatoruna bağlılıklarını, getirdikleri
hediyelerle de göstermektedir117.
Susa’daki kraliyet saraylarının mimarisini incelediğimizde, odalar ve avlu
planlarında çok düzgün bir simetri görülmektedir. Avlulara veya özel odalara giriş, dar
geçitlerle sağlanmaktadır (Lev. IV c)118. Ziyaretçi, dar girişlerin yer aldığı kapıları
geçerek merkezi avlu veya odalara geçebilmekteydi. Bu özellik ile sarayın
ziyaretçilerinin rahat bir ortama girmesi engellenmiş olmalıydı.

113
Herzfeld 1948, 34.
114
Roaf 1996, 204; Perrot 2013.
115
Roaf 1996, 210.
116
Perrot 2013.
117
Schmidt 1953,32.
118
Ladiray 2013, 200, Pl. 206.

32
Perslerin mimari düzenlemelerinde, anıtsal merdiven yapıları ve dar geçişlere
sahip girişler sıklıkla kullanılmıştır. Merdiven ve kapı yapılarının, ziyaretçi üzerinde bir
baskı yaratması da amaçlanmış olmalıdır.

Vouni Sarayı’nın Pers Özellikleri


Pers saray mimarlığında, yüksek tepeler üzerine kurulmuş kamu veya kraliyet
yapıları sıklıkla tercih edilmiştir. Uygun bir tepe yoksa dolgu toprakla yükseltilerek, bu
yükseltiler üzerine binalar yapılmıştır. Yüksek tepeler üzerine kurulan yapılar, İran’ın
güneybatısında yoğunluk gösterir. Bunlar yerleşim yerlerinin en önemli yapıları
arasındadır. Kentlerin tepeler üzerine konumlandırılması, bu dönemde yaygındır.
Yeryüzü şekillerine göre teraslamalar yapılarak, doğal korunaklı tepeler üzerine binalar
inşa edilmiştir. Sarayların tepeler üzerine yerleştirilmesi, Pers saray mimarlığında
sıklıkla görülen bir özelliktir.
Stratejik konumu nedeniyle seçilen bu tepeler, saraylara doğal bir koruma
sağlamaktaydı. İran’da Persepolis, Pasargadae ve Susa gibi kentlerin tepe üzerinde
konumlandırılmış olmaları, Pers saray mimarlığının özeliklerinden biridir119. Kıbrıs’ta
bu durum Vouni’de de görülür120.
Doğal bir kayalık üzerine yerleştirilmiş Vouni Sarayı, Marion kentine yaklaşık
60 km. uzaklıktadır121. Saray denizden 268 m. yükseklikte yer alır. Bulunduğu tepe
üzerindeki farklkı yükseltiler düzeltilerek teraslamalar yapılmış ve üzerine saray inşa
edilmiştir. Güneyinde Trodos Dağları ve kuzeyinde Akdeniz yer alır. Vouni Sarayı,
geniş bir görüş alanına sahiptir. Saray oldukça görkemlidir. İran’daki Pers saraylarında
görülen uygulamaların benzeri, Vouni Sarayı’nda da görülmektedir.
Vouni gibi bir tepe üzerine kurulan Susa’daki sarayın, I. Darius zamanında
yapıldığı kabul edilir (Lev. IV c)122. Apadana olarak anılan saray, bir tepe üzerine
kurulmuştur123. Susa’daki bu saray, Pasargadae’den sonra başkentin buraya taşınması

119
Roaf 1996, 204, 205, 211, 218, 219.
120
Gjerstad et. al. 1937, 188-189, Fig. 119, Pl. VII.
121
İ.Ö. 500 civarında Vouni Sarayı’nın yapıldığı dönemde Marion krallığı Perslerle iyi ilişkiler içindeydi.
Bu dönemde Pers yandaşı olarak bilinen kent, Soli krallığının kontrol edilmesi için Vouni Sarayı’nı
yaptırır.
122
Perrot 2013, 180, Fig. 185.
123
Roaf 1996, 210.

33
nedeniyle yapılmıştı. Akropolis ve krallık kenti olarak nitelenen yapılar, tepelerin
üzerindedir. Sarayın odaları, birbirine simetriktir. Susa’daki kraliyet konutlarına ve
sarayın girişine, dar geçitlerle sağlanmaktaydı. Sarayın batı ve doğu girişi vardır; ancak
ana giriş, batı yöndedir. Benzer bir giriş Vouni’nin ilk yapım evresindeki güneybatı
girişinde de görülür (Lev. I a, III a)124. Vouni Sarayı’nda merkezi avluya 51-53 numaralı
odalardan geçilerek ulaşılmaktaydı. Susa’daki kraliyet konutlarının girişleri de dar
geçişlerle sağlanmaktaydı. Böylece sarayı ziyarete gelen kişinin, bir anda özel
mekanlara geçmesi engellenerek, misafirlerin kontrollü bir şekilde girişi sağlanmış
olmaktaydı. Pers mimarisinde bu özelliğe Darius zamanınıyla birlikte rastlanılmaktadır.
Vouni Sarayı’na zamanla eklemeler ve onarımlar yapılsa da sarayın genel planında
değişikliklerin yapılmadığı görülmektedir. Vouni Sarayı, Pers sarayıdır ve saray Darius
zamanında edilmiş olmalıdır.
İhtişamlı ve büyük yapılarıyla dikkat çeken saray yapıları, imparatorluğun
gücünün göstergesi olarak kabul edilmekteydi. Propaganda amaçlı yapılan kraliyet
saraylarına benzer ve gösterişli saraylar, imparatorluğa bağlı bölgelerde de yapılmıştır.
Böylece Pers imparatorları tarafından, hakim oldukları bölgelerde imparatorluğu temsil
edecek görkemli saraylar yaptırılmış olmalıdır.
İran’daki Pers Dönemi saraylarının tepe üzerinde konumlandırılmış olması,
merkezi avlu, sütunlu avlu ve üç taraflı salon uygulamaları, anıtsal merdiven kullanımı
ve simetrik odalar düzeni, Perslerin geleneksel saray mimarlığının özelliğidir125.
Merkezi avluyu çevreleyen ve birbirine simetrik yapılan odalarla saray yapısının
çekirdeği oluşturulur. Kıbrıs’taki Vouni Sarayı’nda126 da bu özellikleri görmek
mümkündür.
Vouni Sarayı’nın, Perslerin zevkine, sosyal ve kültürel hayatına uygun olarak
yapılmıştır. Yukarıda da sözünü ettiğimiz gibi sarayın ilk yapım evresinde ortada bir
avlu, anıtsal bir merdiven ve bu yapıları çevreleyen odalar, Perslerin anavatanı İran’daki

124
İran’daki Susa, Pasargadae ve Persepolis’te Apadana planlı yapılar vardır. Bunlar sütunlu avlunun dört
köşesinde küçük kare yapılarla desteklenir. Bu kare yapılar kule yapılarıdır. Vouni’de böyle bir
yapılanma görülmez. Vouni Sarayı’nın İran’da olmaması nedeniyle bu saray, Büyük Kral’ın saraylarının
bir yansıması olarak görülür; bu nedenle de Vouni Sarayı daha küçük çaplı bir mimariyle Pers
geleneklerini sürdürür. Gjerstad et. al. 1937, 191, Fig. 120.
125
Schmidt 1953, Fig. 30; Perrot 2013, 424, Fig. 468.
126
Gjerstad et. al. 1937, 188-189, Fig. 119.

34
gösterişli sarayların bir yansıması olmalıdır. I. Darius zamanında yapılmış Susa ve
Pasargadae sarayları, Vouni ile büyük benzerlik gösterir. Susa’daki Darius Sarayı’nın
merkezi avluya sahip olması ve etrafındaki odaların belirli bir simetride yapılmış
olması, Vouni Sarayı ile benzerlik taşımaktadır. Sarayın mimari planında görüldüğü
gibi Vouni Sarayı, Perslerin saray mimarlığına uygun olarak yapılmıştır. Susa’daki
Darius Sarayı’nın girişi batı yöndedir. Vouni Sarayı’nın ilk yapım evresine ait girişi
güneybatı yöndedir. Girişler, birkaç odanın dar bir koridor oluşturmasıyla
sağlanmaktaydı. Buna ek olarak Susa’daki sarayın dışında, büyük merdiven yapısı
vardır. Vouni’de ise saraya giriş sağlandıktan sonra, merkezi avluya geçilmeden önce,
merdiven kullanılmaktaydı. İşlevi dışında bu merdivenin anıtsallığı dikkat çekicidir. Bu
özelliğiyle de sarayın Pers etkisinde yapıldığını akla getirmektedir.
Persepolis’te Kabul Salonu’na ulaşımı sağlayan merdivenlerin yan duvarlarında
imparatora hediye getiren figürler tasvirlidir127. Özellikle kapı girişlerinde tören alayları,
ellerinde hediyeleriyle tasvir edilen çeşitli bölgelerden gelmiş elçiler, ellerinde tekstil,
ziynet eşyaları, kase ve testiler, hayvanlar ve hançer gibi bölgesel geleneklerine uygun
hediyeler tutan figürler imparatorluğun zenginliği hakkında bize bilgi vermektedir.
İran, Perslerin çekirdeğini oluşturmaktaydı; bu nedenle büyük ve anıtsal yapılar
imparatorların sarayları ve etrafındaki ihtişamlı yapılarla etkileyici olmalıydı.
İmparatorun kabulüne gelen bir elçiyi, ziyareti sırasında etkileyecek binalar yapılmıştı.
İran’daki bu sarayların daha küçükleri çevre bölgelerdeki satraplıklarda, imparatorluğu
temsil etmekteydi. Örneğin Vouni Sarayı da, Büyük Krala bağlı yerel bir yöneticinin
veya bir satrabın sarayı olmalıdır. Kıbrıs’ta İran’daki gibi büyük ve geniş çaplı, yüksek
sütunlu, çok odalı sarayları temsilen Vouni’de merkezi bir avlu etrafında simetrik odalar
yapılmıştı.
Vouni Sarayı, Perslerin Kıbrıs’taki varlığının kanıtlarından biridir. Pers
İmparatorluğu’na bağlı olarak, Kıbrıs’ta idari işlerin yapıldığı bir Pers sarayı olmalıdır.
Adanın Pers İmparatorluğu’nun topraklarına katılmasının ardından, burada
imparatorluğa bağlılığı gösterecek uygulamalara ve temsili yöneticiler veya krallar
tarafından izlenmesi gereken bir politikaya, ihtiyaç duyulmuştu. Vouni’deki bu sarayın

127
Brosius 2006, 74, 75, Fig. 18.

35
varlığı, Kıbrıs’ta Perslere olan bağlılığın bir sonucudur. Ayrıca Persler, Kıbrıs’ta saray
inşa ederek egemenliklerini koruma altına almış olmalılar.
Merkezi bir avlu etrafında çevrelenmiş odalar planıyla sarayın ilk evresi, güney
ve kuzeybatı yönde olmak üzere işlevlerine göre iki bölüme sahiptir. Güney yöndeki
bölümde mutfak ve mutfakla ilişkili odalar yer alır. Depo odaları, banyo odaları ve ana
avludan daha küçük avlular ise sarayın kuzeybatı bölümünü oluşturur. Sarayın en
önemli odası, üzeri açık olan sütunlu merkezi bir avludur (Lev. I-III, IV a,b)128. Avluya
açılan odaların birbiriyle bağlantısı olmadığı görülür. Bunlar özel daireleri ve oturma
odaları olmalıdır. Banyo odaları da avluyu çevreleyen odalar arasındadır; ancak işlevleri
nedeniyle birbirlerine bağlantıları vardır. Sarayın girişi bu evrede, güneybatıdan
sağlanıyordu. Saraya girildikten sonra, ana salona, anıtsal bir merdivenle
ulaşılmaktaydı. Genel olarak saraya gelen ziyaretçileri zorlu bir giriş beklemekteydi.
İran’da Persepolis’te129 ve Susa’da Darius Sarayı’nda130 da bu anıtsal merdivenlere
rastlanılmaktadır (Lev. IV c). Vouni Sarayı, birçok yönden Perslidir ve Darius
zamanındaki saraylarla benzerlik gösterir.
Pers İmparatorluğu’nun çekirdeğini oluşturan Pasargadae (Lev. IV b), Persepolis
(Lev. VI a, VII a) ve Susa’da tepe üzerine kurulan sarayların merkezi avlularına
merdivenle ulaşılmaktaydı. Odalar arasına geçişin sağlanması için, bu şekilde
teraslamaların yapıldığı görülür. Vouni Sarayı’nda da benzer düzenlemeler yapılmıştır.
Persler izledikleri anlayış politikası ve etkilendikleri kültürlerden beğendiklerini
kendilerine uyarlamaları nedenleriyle, saray mimarisinde zaman zaman araştırmacılar
tarafından, özgün bir mimariye sahip olmadıkları düşünülür. Persler, Medlerin mimari
geleneklerini alarak, kendilerine uyarlayarak özgün hale getirmiştir. Medlerin Godin
Tepe ve Nush-e Jan’da görülen sütunlu avlularının benzerlerine, Pers ülkesinde
Persepolis’te Apadana, I. Darius’un Taht Salonu, Sütunlu Salonlar ve bunların yanında
özel saraylar ve hazine binalarında rastlanılmaktadır (Lev. V a)131. Perslerin sanatında,
özellikle Doğu Yunan, Mısır ve Mezopotamya’nın etkilerini görmek mümkündür.
Ayrıca bu bölgelerden getirilen çalışanlar tarafından yaptırılmış sanat eserleri vardır.
128
Gjerstad et. al. 221, Fig. 122.
129
Persepolis’teki Darius Sarayı ve Kserkses örnekleri için bkz. Schmidt 1953, Pls. 126, 132-135, 152,
155, 156 ve Pls. 159, 161, 163-166, 169-173.
130
Perrot 2013.
131
Brosius 2006, 74.

36
Bunlar arasında Mısır, Babil, Elam, Med, Urartu, Ionia ve Lydia olmak üzere çeşitli
kültürlerin etkilerini kendilerinde barındıran Persler, İran’da kendi gelenekleri yanında
bu kültürlerden beğendikleri özellikleri alarak yapılar inşa etmiş olmalıdır132. Örneğin
Mısır etkisi, lotus çiçeklerinin mimaride kullanımından anlaşılmaktadır. Simetrik
odaların merkezi bir avlu etrafında konumlandırılması ve avlunun da peristyl’li olması,
Pers saray mimarlığında karşımıza çıkan önemli özelliklerdendir. Bu özellikler, Vouni
Sarayı’nda da görülmektedir.
Mimaride avlu veya salon içerisinde sütun kullanımına, İran’da sıklıkla
rastlanılmaktadır. Sütunlu salonlar ve Apadanalar İran coğrafyasında sevilerek
kullanılmaktaydı. Sütunlu salonlar, hypostyl salon olarak da anılır. Genellikle bu
yapılar, düz bir çatıyı desteklemek için kullanılmaktaydı. Vouni Sarayı’nda da çatıyı
desteklemek amacıyla, sarayın ilk evresine ait merkezi avluda sütunlar kullanılmıştı
(Lev. I, II, III b)133. Orta avlu sarayın konumlandığı sert kireç taşından yapılmış
sütunlarla çevriliydi. Avlu kuzeybatı, kuzeydoğu ve güneydoğu yönlerden olmak üzere
üç yönden açıktı. Sütunların yerleştiği en alt bölüm, sarayın tahribatı sırasında yerinden
kaldırılmıştır134. Sütunlar, alçak bir kaide üzerinde bulunmaktaydı. Vouni Sarayı’nın
kazıcıları tarafından da belirtildiği gibi sarayda ele geçen Hathor başlığı, bu avlunun
sütunlarından birine ait olmalıdır. Başlık Mısır etkisinde yapılmıştır. Sarayın merkezi
avlusu içerisinde sütunların yer alması, İran’daki Pers saraylarında da görülen bir
özelliktir; ancak İran’da daha büyük salonlar olan Apadana yapıları da vardır135. Sütunlu
salonlar, avlular imparator Darius zamanında sıklıkla tercih edilmiş ve sonraki
imparatorlar zamanında da bu yapıların yapımına devam edilmiştir. Vouni’de avlu
içerisinde korunan sütun kaideleri, avlunun batı, doğu ve güney köşesinde yer alır.
Avlunun uzun bölümünde dört sütun, kısa olan bölümünde ise üç sütun
bulunmaktaydı136. Kazıcıları tarafından belirtildiği gibi, uzun ve kısa bölümlerin
arasında avluda, korunan kaideleri sırasına uygun olarak başka bir sütunun daha
olabileceğini öngörülmektedir. Avlu içerisinde yer alan sütunlar, avlu etrafındaki
koridorların ışık almasını sağlıyordu. Örneğin Vouni Sarayı’nda 51 numaralı oda,
132
Stronach 1978, 22.
133
Gjerstad et. al. 1937, 154, 155, Figs. 88-89.
134
Gjerstad et. al. 1937, 154.
135
Roaf 1996, 218, 219; Curtis &Simpson 2010, 249, 21.1,b.
136
Gjerstad et. al. 1937, 156.

37
çatısının yüksek yapılmasıyla pencereler oluşturularak oda aydınlatılmış olmalıydı.
Vouni Sarayı’nda sütunlar iki farklı tiptedir. Silindirik gövdeli, yukarıya doğru incelen
ve düz yüzeyli olan sütun, Tip 1 olarak kazıcılar tarafından adlandırılmıştır137. Birinci
tipteki sütunların taban çapı 0.47m.’dir. Tip 2 ise uçları kısa biten elips olarak
tanımlanmıştır. Alt taban çapı, en az 0.43m. olup en fazla 0.63m. olarak saptandı138. Bu
sütunların avlu içerisinde yer alması, Pers mimarisinde sıklıkla karşılaşılan ve Persler
tarafından gelenekselleştirilmiş bir uygulamadır. Susa’daki Darius Sarayı’nda ve
Persepolis’te Apadana’da iki ayrı tipte kaide, aynı bina içerisinde kullanılmıştı139.
Darius zamanında yapılmış olan bu uygulamanın, daha sonraki imparatorlar tarafından
da uygulandığına dair henüz bir kanıt yoktur; buna göre iki farklı tipte kaide
kullanımının şu anki verilere göre yalnızca Darius zamanında rastlanılmaktadır. Bu
bilgilere göre de Vouni Sarayı’nın Darius zamanında yapıldığını söylemek yanlış
olmayacaktır.
Sütunlu avlular veya salonlar Pers Dönemi’nde görülen yaygın yapılardır. Bu
alanlar yapının merkezinde yer alan kare veya dikdörtgen formundaki odalardır.
Araştırmacılara göre Pers mimarisinde sütunlu merkezi bir salon ile birlikte dört köşeli
kuleler ve üç sütunlu portico’lar karakterizedir140; ancak sütunlu salonların kökeninin
Perslere ait olduğu konusu araştırmacılar tarafından tartışılan bir konudur. Buna rağmen
en erken sütunlu merkezi avlular da Perslerle ilişkili Medlerde görülür. Persler de
Medlerden alarak bu uygulamayı standartlaştırmış olmalıdır.
Sütunlu avlu geleneği Medlerde ve Susa’dan önceki başkent Pasargadae’de
sevilerek kullanılmaktaydı. Medlerle ilişkili Persler, İran’daki sütunlu avlu geleneğini
devam ettirir. Aslında Persler Doğu Yunan, Mısır ve Mezopotamya stillerinden
beğendikleri tarzları kabul etmiş ve benimsemişti. İhtiyaca göre şekillenen saray
mimarisi, merkezinde bir avlu ve etrafında odalarla amacına yönelik planlanır.
Sütunlu avluların Pers kökenli olup olmadığı konusunda tartışmalar olsa da,
İran’ın kuzeybatısındaki Hasanlu’da İ.Ö. 1000-800 yıllarına verilen sütunlu salonların
varlığı erken dönemlerde benzer planların uygulandığını gösterir ve Pers Dönemi’ne

137
Gjerstad et. al. 1937, 155.
138
Gjerstad et. al. 1937,155.
139
Curtis & Tallis 2005, 51.
140
Curtis & Tallis 2005, 50.

38
kadar devamlılık gösterdiği anlaşılır141. İlk kez Hasanlu’daki Yanık Bina yapısında
saptanan sütunlu avlu (Lev. XXVIII b, XXIX a), gelenek haline getirilir. Hasanlu’daki
sütunlu salon veya avlu düzeni sevilerek sonraki dönemlerde de tercih edilmiştir.
Perslerden önce Medler Baba Jan, Godin Tepe ve Nush-i Jan olarak anılan yerlerde de
sütunlu salonların varlığı bilinir142; ancak Perslerden önce hatta Darius zamanından
önce belirli bir standarta ulaşmamış olduğu söylenebilir. Persler bu uygulamayı Kyros
ile birlikte benimsemiş ve etkin oldukları bölgelerde merkezi avlu ve çevresindeki
odalar düzenini uygulamıştı. Birbirinden bağımsız binalar geniş bir alan üzerinde
yapılmıştır. İmparator Kyros ile birlikte bir başlangıç yapılmış ve Susa ile
Persepolis’teki saraylar için öncülük edilmişti. Özellikle özel yapılar olarak bilinen
kamu yapıları arasında saraylar ve ilişkili yapılar, kralların yaşadığı düşünülen özel
daireler ve ikametkahlar, avluyu çevreleyen odalar veya sütunlu salonlarla Perslerin
özgün mimari geleneğini oluşturmuştur. Yalnızca krallar değil, satraplar ve yöneticilerin
de saraylarda oturdukları bilinir. Pers imparatorunun bir yansıması olarak satraplıkları
yöneten satrapların da büyük kral gibi yaşamaktaydı. Büyük kralın gücünü göstermek
amacıyla hiyerarşik düzen, saray mimarlığında karşımıza çıkar.
İran’da sütunlu avlu veya salon uygulamasının geleneksel hale getirilmesi
Perslerle birlikte olur. İ.Ö. 522 ile İ.Ö. 486 yılları arasında hüküm sürmüş Dairus
zamanında, Susa’daki Darius Sarayı’nda ilk kez Apadana ismine rastlanılmaktadır.
Apadana, kabul salonu veya çatısı sütunlar tarafından taşınan toplantı alanları olarak
bilinir143. Yukarıda sözünü ettiğimiz Hasanlu yerleşiminde Yanık Bina olarak bilinen
yapılarda benzer bir uygulama görülür (Lev. XXVIII b, XXIX a). Hasanlu’da, sütunlu
bir giriş ve ardından bir ön oda ve ön odadan sonra dikdörtgen planlı sütunlu bir kabul
salonu yer alır. Sütunlu salonun iki yanında da depo ve çalışma odaları vardır144.
Hasanlu’daki Yanık Bina II’deki sütunlu kabul salonu 25.25x19.00 m. ölçüsündedir.
Vouni’de olduğu burada da çatıyı taşıyan sütunlar vardır. Kısa bölümünde yer alan
sütunlar, duvara bitişiktir. Ayrıca salonun çatısında pencere tarzında boşluklar

141
Young 1966, Fig.1; Curtis &Tallis 2005, 50, dipnot 3; Curtis &Simpson 2010, 195, 196, Fig. 17.1.
142
Curtis &Tallis 2005, 50.
143
İ.F. Ghadim, İran ve Anadolu Apadanaları, İstanbul 2006, 25.
144
Young 1966,48; A. Çilingiroğlu, ‘’Urartu Apadanası Kökeni’’, Anadolu Araştırmaları, 1978, 100.

39
bırakılarak hem hava akımı hem de salonun hem aydınlık olmasısağlanmıştır145. Sütunlu
kabul salonun uzun bölümleri ise depo ve mutfak odalarıyla çevrilmiştir. Hasanlu Yanık
Bina yapısının planı ile Vouni Sarayı’nın planı, birbiriyle yakınlık göstermektedir.
İkisinin de merkezi bir avlusu ve etrafında düzenli odaları vardır. Sütunlu salon geleneği
İran’da Nush-i Jan Tepe, Baba Can Tepe, Godin Tepe ve Tepe Özbaki gibi yerlerde de
saptanmıştır146.
Nush-i Jan Tepe’de 100x40 m.’lik bir alanda, İ.Ö. 8-7. yüzyıllarda Medler
tarafından kullanılmış Merkez Tapınak, Eski Batı Binası, Kale ve Sütunlu Salon gibi
mekanlar vardır147. Nush-i Jan’da ahşap sütunlar kullanılmıştır148. Vouni’de olduğu gibi
Nush-i Jan’da da düz bir zemin üzerine sütunlar yerleştirilmiştir. Nush-i Jan’daki kabul
salonun yüksekliği 8-9 m. civarındadır. Kapı lentolarında ahşap, yoğun olarak
kullanılmıştır149. Burada saptanan Sütunlu Salon, Vouni Sarayı’nın merkezi avlusuyla
karşılaştırılabilir. Vouni’deki bu avlu, aslında sütunlu mimarisiyle Perslerle ilişkili
olarak Med Dönemi yapılarından Nush-i Jan Tepe ile benzerliğe sahiptir. Bunlar
arasında ikisinin de sütunlu bir avluya sahip olması, sütunların çatıyı desteklemesi,
avlunun anıtsallığı ve merkezi avlunun etrafında odaların düzenlenmesi sayılabilir;
ancak Nush-i Jan Tepe’nin Vouni ile çok yakın benzerliklerinin olmadığını ve Perslerle
ilişkilendirebilecek belirgin özelliklerinin olmadığı anlaşılmıştır.
Baba Can yerleşimindeki kazılar ise Med Dönemi’ne ilişkin bilgiler
vermektedir. Perslerin sütunlu avlu geleneğini Medlerden aldıkları düşünülürse, Vouni
Sarayı ile benzerlikleri yönünden önemlidir. Medlerin, İ.Ö. 8. ve İ.Ö. 7. yüzyılda
İran’da sütunlu avlu geleneği vardı. Merkezi bir avlu veya Nush-i Jan Tepe’de olduğu
kabul salonu olan bir yapıyı simetrik odalar çevreler. Salon 18.60 x 9.60m., binanın
alanı ise 33 x 35m.’dir. Sütunların yer aldığı avlu, iki sıra halindeki sütun dizisiyle
kaplıdır. Baba Can’daki sütünlu yapı, Vouni Sarayı’nın Perslerle ilişkilendirilmesinde
önemli bir kanıttır.
İran’da bulunan Godin Tepe’nin II. Evresi, Vouni Sarayı ile benzerliklere
sahiptir. Godin Tepe’nin II. Evresinde, sütunlu salonların düzenlendiği büyük bir Med
145
Young 1966,41.
146
Curtis &Tallis 2005, 50.
147
Stronach et. al. 1978,1.
148
Stronach 1987, 290.
149
Stronach 1987, 290.

40
Sarayı vardır (Lev. VIII a). Bu evrenin tarihi İ.Ö. 8. yüzyıl ortası ile İ.Ö. 6. yüzyıl
sonlarıdır150. Buradaki sütunlu salonların sayısı ikidir. Erken tarihli avlu, 25x26m.’dir.
Salondaki sütunlar, Vouni Sarayı’ndaki gibi taş levhalar üzerine yerleştirilmişti. Sütun
kaideleri arasındaki uzunluk 4.20m.’dir. Birbirine simetrik odalara sahiptir. Pers saray
mimarlığına etkisi olduğunu düşünülen Godin Tepe’nin ana salonu, dikdörtgen formuna
yakındır. Pers saray mimarlığında yer alan merkezi salonların erken dönemlerde
dikdörtgen formunda, Pers Dönemi’nde ise kare şeklini aldığı gözlenir. Bu salonların
kare formunu alarak standartlaştırılması Pers Dönemi’nde olur. Godin Tepe’deki geç
tarihli sütunlu avlu 15x20m. ölçülerinde olup dikdörtgen bir formdadır. Sütunlar iki sıra
halinde uzanır. Godin Tepe’nin II. Evresi, genel mimarisiyle Vouni Sarayı ile yakınlık
göstermektedir.
Med Dönemi’ndeki sütunlu avluya sahip binalar Godin Tepe, Baba Can, ve
Tepe Nush-i Jan gibi Tepe Özbaki’de de karşımıza çıkar151. Tepe Özbaki’de Med
Dönemi surları içerisinde saptanan sütunlu avluda, sütunların ahşap olduğu ve çamur ya
da kerpiç bir taban üzerine yerleştirildikleri belirtilir. Med Dönemi’nin sütunlu avlu
geleneği yukarıda verilen örneklerle temsil edilir. Pers Dönemi’nde bu gelenek
geliştirilerek sürdürülmüş olmalıdır. Pers Dönemi’nin sütunlu avluya sahip örnekleri,
İran’daki Pasargadae, Persepolis ve Susa yerleşimlerinde mevcuttur152.
Pasargadae’de tanımlanan sütunlu salonlar, kazıcıları tarafından S ve P Sarayı
olarak adlandırılmıştır. Salonlar büyük ihtişamlarıyla dikkat çekicidir. S Sarayı
26.40x22.6 m. ölçülerinde olup dikdörtgen formundadır. Salona giriş, kapı geçitleriyle
sağlanmaktaydı. Vouni Sarayı’nın sütunlu avlusunda olduğu gibi S Sarayı’nda da taş
kaideler üzerine oturtulmuş sütunlar çatıyı desteklemekteydi. Salonun köşelerinde yer
alan iki oda, dört sütunlu bir giriş ile çevrilidir. Kapı geçitlerinde bulunan kabartmalarda
insan betimleri, yaratık ve hayvan figürleri yer alır. Bunlar arasında dikkat çekici olan
ve Kıbrıs adasında da yaygın olarak rastlanılan boğa figürü ve boğa adam tasviridir153.

150
Young T. C. &L.D. Levine, 1974. Excavations of the Godin Project: Second Progress Report, Toronto
1974, Fig. 87; Perrot 2013, 515, Fig. 256.
151
Stronach 2003,237.
152
Susa için bkz. Perrot 1999, 158-177.
153
Garrison, M. A., “Visual Representation of the Divine and the Numinuous in Early Achaemenid Iran:
Old Problems, New Directions”, Iconography of Deities and Demons, Trinity University, San Antonio,
TX, 2009, 13.

41
Persler için kutsal sayılan boğa, Kıbrıs’ta Myrtou-Pigadhes Kutsal Alanı’nda V.
Katman mimarisine bağlı altarın, en üst basamağında simetrik boğa boynuzlarıyla
sembolize edilmiştir154. S Sarayı’nda sütun başlıkları sırt sırta dayanmış hayvanlarla
süslenmişti. Salonun kapıları, sütunlarla aynı hizadadır. P Sarayı ise Büyük Kyros
zamanında yapılmıştır. Sarayın boyutları 76x42m.’dir. Bu saray diğer Pers yapılarında
görülen simetriden yoksundur. Dikdörtgen formunda bir salonu vardır. Bu salonun alanı
ise 31.10x22.10m.’dir. Her sütun kaidesi arasında 2.35m. ara vardır. Altı sıra halindeki
sütun dizileri arasında ise sütun kaideleri 2.65m. aralıklara sahiptir. Vouni Sarayı’nın
sütunlu bir avluya sahip oluşu, avlunun kare formu ve bu avlu etrafında düzenenlenen
odaları, Vouni Sarayı’nın Pers Dönemi’ne ait olduğunu göstermiştir. Vouni Sarayı’nın
planında155, Perslerin İran’daki kraliyet yapılarında görülen kabul salonları ve
Apadanaların etkisi görülür. Darius’un, Persepolis’teki kabul salonlarının olduğu çok
büyük bir sarayı vardır. Darius’un sarayına 100 Sütunlu Saray olarak adlandırılan ikinci
bir kabul salonu, Kserkses tarafından eklenmiştir. 100 Sütunlu Salon’un çatısı 10 sıra
halinde 10 sütunla ve toplamda 100 sütunla desteklenmiştir156. Vouni Sarayı’nda
sütunlu avluya geçiş merdivenle sağlanmaktaydı. Persepolis’teki Dairus Sarayı’nın
ikinci kabul salonunda yer alan Kserkses Kapısı’ndan diğer yapılara ulaşan merdiven
dikkat çekicidir.
Persepolis’te 100 Sütunlu Saray yapısında üç taraflı salon diğer bir deyişle
“tripartite hall”, Vouni’nin I. yapım evresine ait sütunlu avlu ile yakınlık gösterir. Vouni
Sarayı’nda bu uygulama yoktur; ancak merkezi avlusunun odalarla çevrili olması, 100
Sütunlu Saray ile yakınlığını gösterir.
Anıtsal nitelikteki merdivenlerde, çeşitli figürler, merdivenleri tırmanmış olarak
tasvir edilmiştir157. Merkezi avluya ulaşmayı sağlayan merdivenler, imparatorluğun
ziyaretçiler üzerindeki üstünlüklerini göstermek amacıyla yapılmış olmalıdır.
Vouni’deki yedi basamaklı merdivenle ulaşılan merkezi oda (Oda 47) da aynı amaçla
yapılmış olmalıdır. Perslerin bu özelliği Kıbrıs’ta Vouni Sarayı’nın özellikle ilk

154
Taylor 1957, 14, 17, Fig. 9, XLVIII, Fig.11.
155
Gjerstad et. al. 1937, 210, Fig.122.
156
Değirmencioğlu 2012, 134.
157
Boardman 2000, 113, Fig. 3.34.

42
evresinde karşımıza çıkar158. Sarayın bu bölümü sonraki evrelerde de kullanılır ve
merdivenler işlevini, sonraki dönemlerde yitirmez.
Sarayda yapılan teraslamaya bağlı olarak farklı sevilerde odalar mevcuttur. Bu
oadalar arasında geçişin sağlanması için sarayda merdivenler yapılmıştır. Buna karşın
merkezi avluya ulaşılan merdiven, İran’daki saraylarda görüldüğü gibi anıtsal niteliğe
sahiptir. Bu merdivenin genişliği 16.75cm. oluşu da anıtsallığını göstermektedir159.
Merdivenin taşları düzgün ve iyi işlenmiş dikdörtgen bloklarla oluşturulmuştur.
Merkezi avludan 48, 51 ve 54 numaralı odalara ulaşılır. Avlunun dört tarafı odalarla
çevrilidir ve üç tarafında portico vardır. Üç taraflı sütunlu olan avlu özelliği ve simetrik
odalar düzeni Pers mimarisinde görülmektedir.’
Persepolis’teki binalarda, Dasht-i Gohar Sarayı’nda (saray tamamlanmamış),
Borozjan’daki sarayda ve benzer birkaç yapıda, Susa’daki Darius Sarayı’nda ve
Artakserkses II Sarayı’nda özel kamu yapılarında sütunlu avlular vardır160.
Dahan-i Ghulaman, İran’ın doğsunda yer alır. Burada sütunlu binalara
rastlanılmaktadır. Ayrıca bazı erken Urartu merkezlerinde de sütunlu binaların varlığı
bilinir. Babil’de, Sidon’da, Gürcistan’daki Gumbatı, Azerbaycan’daki Sarı Tepe’de ve
Karaçamırlı’da ve Ermenistan’da Benjamin’de Pers Dönemi’ne ait sütunlu salonlar
mevcuttur161.
Filistin sınırları içerisinde yer alan Lachish Sarayı veya Tel ed- Duweir’deki
saray, Vouni ile plan bakımından yakınlık gösterir (Lev. VIII b, IX a)162. Lachish
Sarayı, hafif eğimli bir ova ile Hebron Tepeleri arasında yer alır163. Saray, dağın en
yüksek noktasında, bir podium üzerine kurulmuştur. Lachish Sarayı’nın merkezi avlu
etrafında konumlanan odaları, birbirine simetriktir. Merkezi bir avlusu vardır ve girişi
kuzey yöndedir. Avlunun dört tarafı da odalarla çevrilidir. Bu odaların her birinin
avluya girişi vardır. Vouni’deki odaların da avlu içerisine girişi mevcuttur. Her ikisinin
merkezi avluları kare formuna yakındır. Ayrıca iki saray da bir tepe üzerine

158
Persepolis’teki Darius Sarayı ve Kserkses örnekleri için bkz. Schmidt 1953, Pls. 126, 132-135, 152,
155, 156 ve Pls. 159, 161, 163-166, 169-173.
159
Gjerstad et al 1937, 156.
160
Curtis &Tallis 2005, 50.
161
Curtis &Tallis 2005, 50.
162
Tufnel 1953, Pl. 119; Nielson 1994, 54, Fig. 25.
163
Fantalkin &Tal 2006, 168.

43
kurulmuşturve tepe üzerinde teraslamalar yapılmıştır. Genel özellikleri itibariyle Vouni
ve Lachish sarayları birbirine benzemektedir. Lachish Sarayı Pers Dönemi’ne ait bir
saraydır164. Kıbrıs ve Filistin, Pers İmparatorluğunun beşinci satraplığında yer
almaktaydı. Vouni ile Lachish saraylarının ortak özellikleri, eş zamanlı veya yakın
tarihli olduklarını göstermektedir.
Vouni Sarayı, İran’daki saraylardan daha küçüktür; bu nedenle de bir satrap
veya yerel bir yöneticiye ait olmalıdır. İhtişamı, İran’daki saraylar gibidir. Güneybatı
yönden girişi olan bu sarayın merkezi avlusu olasılıkla kabul salonudur. Sütunlu avluya
giriş, İran’daki saraylar gibi merdivenlerle sağlanır. Susa, Pasargadae ve Persepolis’teki
sarayların ortak özellikleri arasında yer alan merdivenler, anıtsal niteliktedir. Bu
merdivenler, kabul salonuna gider ve merdivenlerin duvarlarında çeşitli figürlerin
tasvirleri yer alır. Vouni’de, anıtsal merdivenin, merkezi salona doğru yükselmesi, diğer
Pers saraylarında yapılan benzer bir uygulamadır. Merdivenlerin duvarlarındaki tasvir
uygulaması, Vouni’de yoktur. Nedeni ise bu sarayın Büyük Kralı temsil eden yerel bir
yönetici veya bir satraba ait olmasıdır. Vouni Sarayı etkileyici ve görkemli bir saraydır.
Kazıcıların da sözünü ettiği gibi Vouni’de,piramidal formda bir ahşap çatının varlığını
destekleyecek bir buluntuya rastlanılmamıştır.
Vouni Sarayı’nın ilk evresi, bir tepe üzerine konumlanması, merkezi avlu
etrafında odalar düzeninde bir plana sahip olması ve avlu etrafındaki bu odaların
simetrik yapılması yanında anıtsal bir merdivenle merkezi avluya ulaşılması, Pers saray
mimarlığının özellikleridir. Vouni Sarayı’nın simetrik odalar düzeni, Büyük Kyros
zamanında yapılmadığını gösterir; çünkü bu zamanda avlu etrafındaki odalarda simetri
henüz yaygınlaşmamıştı.
Konumu nedeniyle de önemli bir yapı olduğunu gösteren Vouni, etkileyici bir
saraydır. İran’daki aynı planlara sahip anıtsal yapılar, Vouni’nin Pers etkisinde
yapıldığının kanıtı olmalıdır. Pers saray mimarlığının kökeninin uzaklarda aranmaması
gerekmektedir. Persler, Medlerden, Elam’lılardan ve Babil’lilerden etkilenmiş, bu
alınan özellikler öncelikle Medler tarafından uygulanmış ve sonrasında Perslerle birlikte
tutarlı bir devamlılık göstererek gelenekselleştirilmiş olmalıdır.

164
Fantalkin &Tal 2006, 168.

44
Vouni Sarayı’nın Kazıcılara Ve Diğer Bilimadamlarına Göre
Tarihlendirmesi
Araştırmacılar tarafından Vouni Sarayı’nın tarihlendirilmesi, ele geçirilen
buluntulara, Vouni’nin ilişkili olduğu tarihi olaylara ve sahip olduğu mimarinin
özelliklilerine göre yapılmıştır.
Sarayın dört evresi olduğu birçok araştırmacı tarafından kabul edilir. Bu
evrelerin tarihleri ile ilgili kazıcılar ve diğer bilimadamları tarafından ortak bir görüş
vardır; ancak sarayın mimari özelliklerinin hangi kültür veya kültürlerin etkisinde
olduğu konusunda birliğin olduğu görülmemektedir. Genel ifadeyle sarayın kazıcıları
tarafından sunulan tarihler İ.Ö. 500-390/380 yılları arasındadır. Sarayın İ.Ö. 500
civarında inşa edildiği kazıcıları tarafından ve çoğu araştırmacı tarafından genel olarak
kabul edilir (Lev. I a, II a, III a)165. Kazıcılar tarafından sarayın İ.Ö. 4. yüzyıl başlarında
sarayın geçirdiği bir yangın sonucunda tahrip olduğu ve terk edildiği sanılır166.
Gjerstad sarayın inşa edildiği zamanı, sarayın ilk yapım evresine ait temenos
yapısı içerisinde ele geçen seramik ve bazı heykellerle İ.Ö. 500 civarına, Geç Kıbrıs
Arkaik Dönem sonlarına tarihler. Sarayın İ.Ö. 380’den sonra artık kullanılmadığını
belirten Gjerstad, zemin üzerindeki seramik buluntuları ve Vouni Definesi’nin sikke
buluntularıyla Geç Kıbrıs Klasik Dönemi’nde veya İ.Ö. 4. yüzyıl başlarında tahrip
edildiğini belirtir167. Ayrıca kazıcılar tarafından sözünü ettiğimiz bu tahribat sonrasında
sarayın terk edildiği sanılmıştır.
Kazıcıları tarafından Vouni Sarayı’nı tarihlendirmesi, dört farklı seramik
tiplerine göre yapılmıştır. Bunlar İsveç kazılarında gruplanmış Tip V, VI ve Tip VII
seramiklerinin dağılımına göre değerlendirilmiştir168. İlk yapım evresinde anıtsal
merdivenle merkezi avluya girişi sağlayan 51, 52 ve 53 numaralı odalar, kazıcıların
tarihlemesinde önemli bir yer tutar. Sarayın girişi ilk ana evre boyunca güneybatı yönde
51, 52, 53 numaralı odalardan sağlanmktaydı. 51 ve 52 numaralı odaların tabanlarında
Tip V seramikleri arasında beyaz boyalı V, kırmızı üzerine siyah III (V), kırmızı astarlı

165
Gjerstad et. al. 1937, 191, Fig. 120; Reyes 1994, 92-94, Fig. 11.
166
Gjerstad et. al. 1937, 286.
167
Gjerstad 1932, 150.
168
Gjerstad et. al. 1937, 187.

45
III (V), düz beyaz (V), Ionia kasesi ve siyah astarlı Yunan seramiği bulunmuştur169. İlk
evrede girişin sağlandığı kapı 73 numaralı duvar üzerindeydi; ancak daha sonraki ikinci
ana evrede buraya aynı uzantıda bir duvar (155 numaralı) eklenmiştir. Bu duvar da
olasılıkla bir ihtiyaç sonucunda 73 numaralı duvarın eklenmesinden sonra yapılmış
olduğu belirtilir. 73 numaralı duvarın eklenmesiyle 57 numaralı oda oluşturulmuştur.
Kazıcılar tarafından tarihleme kriteri olarak ele alınan bu duvarların yapımı, seramik
buluntularıyla birlikte sarayın üçüncü yapım evresine verilir; ancak burada zemin
üzerinde seramik buluntusu ele geçmemiştir170.
Sarayın ikinci ana evresi sırasında 53 numaralı odanın 73 numaralı duvarla
kapatıldığı ve sarayın girişinin değiştirildiği görülür. Kazıcılar bu değişikliğin sarayın
ilk yapım evresinden sonraki bir zamanda yani İ.Ö. 450-440 tarihlerinde yapıldığını
söyler171.
Kazıcılar sarayın ikinci ana evresini İ.Ö. 450 civarında Yunan komutanı
Kimon’un adaya gelişine verir; böylece Kimon geldiğinde adada Pers egemenliğinin
olduğu anlaşılmıştır172. Dönemin siyasi olguları, sarayın Perslerle ilişkilendirmesine
neden olur.
Vouni Sarayı’nın mimarisi batı ve doğu mimarlık gelenekleriyle ilişkilendirilir.
Araştırmacılar tarafından hangi kültürlerin etkisi altında yapıldığına dair henüz kabul
edilen genel bir görüş yoktur. Müller ve Vouni’nin kazıcılarından Gjerstad, sarayı iki
ana evrede tarihler.
Gjerstad Vouni Sarayı’nın mimari planını, Babil, Kıbrıs, Assur, Anadolu, Suriye
ve Yunanistan örnekleriyle karşılaştırır173. Gjerstad, sarayın ilk evresi için Anadolu ve
Suriye’nin merkezi avlulu evlerine benzetir ve ikinci evresi için Yunan evleriyle
karşılaştırmalara yer verir174. Bu karşılaştırmalarla sarayın ilk evresinin yerel
özelliklerle yapıldığını ve daha sonra ikinci ana evresinin Yunan etkisiyle birlikte yerel

169
Gjerstad et. al. 1937, 187.
170
Gjerstad et. al. 1937, 190.
171
Gjerstad et. al. 1937, 287, 288.
172
Gjerstad et. al. 1937, 287, 288.
173
Gjerstad 1932.
174
Gjerstad 1932, Figs. 3-10. Karşılaştırılan örnekler Nippur Sarayı, Boğazköy Büyük Tapınak, Hilleh
Evi, Sirkeli M., Delos Trident Evi. Bu örneklerin ortak özellikleri merkezi bir avluya sahip olmalarıdır;
ancak hem dönemsel hem de mimari özellikleri itibariyle Vouni Sarayı ile eş zamanlı örnekler
olmamaktadırlar.

46
özelliklerin bir arada uygulandığını söyler175. Müller iki evrenin de Babil etkisinde
yapıldığını ileri sürerek, sütunlu avluda bulunan Hathor sütun başlığının saptanmasıyla,
sarayın Mısır etkisinde yapıldığını savunur176. Müller, sarayın merkezi avlu etrafında
konumlandırılmış odalar düzenini Babil binalarına benzetir; ancak araştırmacı bu
önerisine karşı olarak Babil’deki yapıların merkezi avlu çevresinde yer alan odaların
birbirine simetrik olmadığını ve Vouni’de avlunun girişin karşısında yer aldığını
söyler177. Müller, sarayın her iki yapım evresinin de doğu etkisinde olduğunu savunur.
Müller, sarayın doğu ile benzerliklerinden söz ederken Pers satraplarının saraylarının da
benzer olabileceğine dikkat çeker178.
Müller tarafından yapılan çalışmada ise Vouni Sarayı Mezopotamya etkileriyle
birlikte, Yunan ve Mısır kültürlerinin de izlerini taşır. Gjerstad ise Müller’le ortak bir
görüşe sahip değildir. Gjerstad Babil mimarisinde merkezi avlunun etrafındaki odaların
aynı aksta olmadıklarını ve Vouni’dekilerin aksine odaların birbirleriyle bağlantılı
olduklarını belirtir179.
İlk evrenin Suriye ve Anadolu etkilerini taşıdığını söyleyen Gjerstad, ikinci ana
evrenin Yunan megaronlarına benzediğini savunarak Yunan etkisini vurgular. İki
araştırmacı da Vouni Sarayı’nın Pers etkisinde yapıldığını savunmaz. Nielsen, Vouni
Sarayı’nın ilk evresini Pers etkisinde olabileceğini ve bu dönemde Anadolu’da Larisa
ile benzerlikler göstermiş olabileceğine dikkat çeker180. Araştırmacı, Gjerstad’ın
yapmış olduğu tarihlemede tarihsel olaylarla ilişki kurar ve dönemin siyasi olgularından
söz eder. Diğer bir deyişle, araştırmacı tarafından, Perslerin adayı alışı vurgulanır; ancak
Perslerle ilgili mimari karşılaştırmalara, çalışmasında yer vermemiştir.
Araştırmacılardan Zournatzi, Vouni Sarayı’yla ilgili yayınları derleyerek, erken
dönemlere ait Anadolu ve Suriye mimarlık geleneklerine dikkat çekerek, Neo-Assur
mimarisi ve Pers mimarisini Mezopotamya içerisinde değerlendirmiştir. Sonuç olarak
Zournatzi, Kıbrıs’ta eş zamanlı saray yapıları çalışıldığında daha net verilerin elde

175
Gjerstad 1932, 171.
176
Gjerstad 1932, 146; Müller 1932, 414; Müller 1933, 599; Gjerstad 1933a, 596,597.
177
Müller 1932, 157; Gjerstad 1933a, 597.
178
Müller 1932, 415.
179
Gjserstad 1933, 597.
180
Nielsen 1994, 60.

47
edileceğine inanarak, önceki araştırmacıların düşüncelerine makalesinde daha çok yer
verir181.
Adanın Pers Yunan mücadeleleri içerisinde yer alması, Vouni Sarayı’nın yapım
evreleriyle ilişkilendirilmesine neden olur. Tarihi olgularla maddi buluntular arasında
Vouni Sarayı araştırmacılar için anahtar niteliğinde olmuş ve Vouni Sarayı’nın yapım
evreleri siyasi gelişmelerle de tarihlenmiştir. I. yapım evresi içerisinde İ.Ö. 498 yılında
onarım gördüğü belirtilir182. Bu durum ise Soli kentine karşı Marion kenti tarafından
Vouni Sarayı aracılığıyla kontrol altına alınması ve gözetleme nedeniyle sarayın
güçlendirilmiş olabileceğini akla getirir. Soli kentinin Persler tarafından kontrol
edilmesi amacıyla Vouni Sarayı’nın inşa edildiği düşünülür183. Soli, Marion ve Vouni
kentlerinin Persler ve Yunanlar arasındaki karışık ilişkileriyle birlikte, Vouni Sarayı’nda
izlenilen dört dönemi arasında bağlantı kurulmuştur184.
Adadaki siyasi gelişmeler, İ.Ö. 5. yüzyıl ortalarında da devam etmiş ve sarayın
planındaki değişiklikler bu zamana verilmiştir. Sarayın ikinci ana evresinde, mevcut
planının değiştirildiği ve işlevsel yönünün geliştirildiği fikrine yoğunlaşılan birçok
araştırmacı,bu evredeki değişikliklerle birlikte sarayın Yunan yanlısı yerel bir yönetici
tarafından kontrol edildiğini düşünür. Buna göre de İ.Ö. 390/380 yıllarında saray
Soli’liler tarafından yıkıldığı sanılır. Bu zaman, Soli ve Marion’un bir olup da Salamis
kralı Evogoras’a karşı çıktıkları zamanda yapılmış olduğu sanılır185.

181
Zournatzi 2003,13-15.
182
Gjerstad et. al. 1932, 594-596.
183
Zournatzi 2003, 3. Bir tepe üzerine yerleştirilen Vouni, doğal korunaklı bir yapıya sahiptir. Vouni
gerek Soli kentine yakınlığı gerek ise bir tepe üzerine konumlandırılabilmesi nedeniyle inşa edildiği
kazıcıları tarafından düşünülür.
184
İki ana evre vardır. İlk ana evre birinci yapım evresidir. İkinci ana evre üçüncü yapım evresidir.
185
Diodorus Siculus 14. 98. 2-3; Gjerstad 1933a, 595- 596; Zournatzi 2003, 6.

48
VOUNİ SARAYI’NIN KRONOLOJİSİ

Tarihi Olgulara Göre Vouni


Sarayın II. ana evresindeki dikkat çekici değişiklikler, İ.Ö. 450 civarında
meydana gelir ve bu tarihleme, siyasi olgulara göre yapılmıştır. Pers yanlısı olarak
bilinen Marion için Soli’ye hakim bir tepe üzerindeki Vouni sarayının, Soli’yi gözlem
altında tutmak için yapıldığı düşünülür. Bu süreç, adaya Perslerin gelmesiyle başlamış
ve daha sonra komutan Kimon’un adaya ikinci gelişi ile de İ.Ö. 450 civarında, kısa bir
süreliğine engellenmişti. Vouni, Persler tarafından Yunan yanlısı Soli’yi kontrol
etmekteydi ve Marion ile sıkı ilişkiler içindeydi. Kimon’un Vouni’deki düzeni
değiştirmek istemişti. Pers birliklerini bozguna uğratma çabası sonucunda Vouni, İ.Ö.
450 civarında, ele geçirildiği sanılır186. Saraya, bir rastlantı olarak, İ.Ö. 5. yüzyıl
ortalarında ikinci bir mekan yapılarak doğu yöne doğru genişletilmişti. Bu değişiklik
kazıcıları tarafından, Yunan kültürüyle ilişkilendirilerek, siyasi gelişmelerin mimariye
yansıması şeklinde yorumlanır187. Bu görüş yanlış olmalıdır ve aşağıda
değerlendirilmiştir. Kimon tarafından Marion’a yapılan kuşatma sonrasında, Kimon,
Kition’a yaptığı sefer sırasında hayatını kaybeder. Kition’a yapılan başarısız sefer
sonrasında ise Pers yandaşı olarak bilinen Salamis kenti,Yunanlar tarafından kuşatma
altına alınmıştır. Sonuç olarak Kimon’un seferleri ve devamında komutayı devralan
Anaksikrates’in Salamis kuşatması başarısızlıkla sonuçlanır ve Yunanlar adadan ayrılır.
Vouni Saray, yaşanan bu siyasi olaylar sırasında Pers egemenliğinde kalmaya
devam eder. İ.Ö. 411 yılında Salamis tahtını Pers yandaşı olan bir kraldan ele geçiren
Evagoras, kentin kurucu sülalesi Teukros soyundandır. Evagoras, öncelikle Perslere
karşı bağlılığını korumuş vedaha sonra Atina ile de iyi ilişkiler kurmuştur. Evagoras’ın
Pers ve Yunan mücadelelerinde zaman zaman taraf değiştirmesine ve zenginliğini
kullanarak bu mücadelelerde Karia donanmalarını da kendi yanına katmıştır. Sonuç
olarak Salamis’in Pers veya Yunan yandaşı tarafından yönetilmesi kent için sorun
olmamıştı; ancak Salamis kralı Evagoras’ın tüm Kıbrıs adasındaki tüm krallıkların
yöneticisi olma hayaliyle kentlere savaş açmıştır. Bu sıradaYunan yanlısı Soli kenti de

186
Gjerstad et. al. 1937, 286; Müller 1933, 408.
187
Gjerstad et. al. 1937, 286-290.

49
dahil olmak üzere, Kition ve Amathos kentleri Büyük Kral’dan yardım istemişti. Soli
kentinin de Perslerden yardım istemesi adadaki krallıkların çıkarları doğrultusunda
bazen Pers bazen Yunan tarafında olduklarını göstermektedir. Vouni Sarayı’nın
kazıcıları, siyasi olgulara göre sarayın evrelerini tanımlar. Kazıcılara göre, Evagoras’ın
adadaki tüm krallıkları ele geçirme politikasının sonuna gelindiği zaman Soli kenti,
Marion’a karşı Vouni Sarayı’nı yıkar ve Perslerden kurtulur188.
Bu çalışma sırasında, sarayın tarihi gelişmeleri ile yapım evreleri arasında büyük
bir ilişki olduğunu düşünüyoruz; ancak sarayın sonu, kazıcıların İ.Ö. 390/380 yılları
tarihlemesi, yanlıştır. Bu tarih, sarayın sonu değil, bir evrenin sonu olmalıdır.
Müller tarafından yapılan Hathor değerlendirmesi üzerine sarayda saptanan
Mısır kültürü, Gjerstad ve İsveç kazıcıları tarafından, saray tarihlendirmesi sırasında
söz edilmemiştir. Gjerstad aslında Hathor başlığına sarayın tarihlendirilmesinde yer
vermemiş ve Müller’in görüşüne karşı olarak kendi teorisini desteklemek için başlığı
göz ardı etmişti. İsveç kazı raporunda da bu durumun benzer olması, çalışma
sonuçlarının aktarılırken kazıcılar tarafından önerilen teorileri destekleyici
değerlendirmelere yoğunlaşıldığını göstermektedir.
Tarihi gelişmeler ve araştırmacıların yorumu, yukarıda belirtildiği gibidir.
Sarayda saptanan ikinci ana evre ve dördüncü yapım evresi için tarihi gelişmeler
tarihlemede ele alınan önemli veriler arasındadır.
Perslerle, Büyük İskender arasında geçen Granikos Savaşı’na Hellespontos
Phrygiası ve özellikle Troas Bölgesi’nden Persler katılmıştı. Persler önce Granikos’ta
(İ.Ö. 334), daha sonra Issos’ta (İ.Ö. 333) Büyük İskender önderliğindeki Makedonyalı
askerlerle savaşmış ve yenik düşmüştü. Bu savaşlar olduğu sırada Kıbrıs adası Pers
egemenliğindeydi. Salamis kralı Pyntagoras bu zamanda hüküm sürmekteydi.
Pyntagoras, Kıbrıs krallarının Büyük İskender’e katılmalarını sağlamıştı189. Sonuç
olarak Büyük İskender’in Kıbrıs’ı ele geçirişi, bir savaş sonucunda olmamış, Kıbrıs
krallarının, kendi istekleriyle Büyük İskender’e bağlandığı anlaşılmaktadır.

188
Gjerstad 1948, 496.
189
Arrianos, Anabasis II, 20. 3.

50
Vouni Sarayı’nın tarihlemesinde, kazıcılarının tanımlamaları yeterli değil ve
yanlıştır. Saray, siyasi olaylarla ilişkilendirilebilecek evrelere sahipti ve kazıcıları
tarafından yanlış veya eksik yorumlandı.

Buluntulara Göre Vouni Sarayı’nın Tarihlenmesi (Lev. I-III a, X-XVI)


Sarayın ilk yapım evresi, sarayda ele geçen erken dönem heykelleri ve sarayın
terk edilişi, geç dönem seramikleri ile anlaşılır.
Sarayın kazıları sırasında ele geçen heykel örnekleri arasında erken tarihli
olanlar, sarayın ilk yapım evresi hakkında bilgi verir. Kore heykelleri çoğunlukta olmak
üzere birkaç erkek heykeli de ele geçmiştir. Kore başları ve gövdeleri ayrı ayrı parçalar
olarak bulunmuştur.
Vouni’de ele geçen heykellerin bir bölümü Athena Tapınağı, bir bölümü ise
saray odaları içerisinde ele geçmiştir. Athena Tapınağı’nda bulunan heykeller, özgün
yerlerinde bulunmamıştır. Heykellerin hangi yöne baktığı, kazıcılar tarafından
bulunduklarında anlaşılmamıştır. Sarayın 122 ve 129 numaralı odalarında tespit edilen
heykel grupları, Vouni Sarayı’nın heykel buluntularının çoğunluğunu oluşturur.
122 numaralı oda sarayın ilk evresinde yapılmıştır. 129 numaralı oda ise saraya
sonraki evrelerde eklenir. Sarayın kuzeybatısındaki bu odalar ve çevresindeki diğer
odalar, kült evi yapısıdır veya dini bir mekandır; bu nedenle 122 ve 129 numaralı
odalarda heykel gruplarına rastlanılmaktadır. Bu buluntular sarayın yapım evresinde
yapılan 122 numaralı odanın ve etrafındaki 129’a kadar numaralandırılmış diğer odalar,
sarayın ilk evresini tarihlemede önem arz eder.
122 numaralı oda sarayın ilk evresine ait bir odadır. Bu odayla ilişkili olan 121
ve 123 numaralı odalar da ilk yapım evresinde inşa edilmiştir. 124 ve 125 numaralı
odalar, bu dini yapıya, sarayın son evresinde eklenmiştir. Sarayın ilk yapım evresinde
giriş güneybatıda yer almaktaydı. Sözünü ettiğimiz dini nitelikli bu yapılar saray
yapısından bağımsızdır. Bu yapı sarayın kuzeybatısında saray yapısının arkasında yer
alır.

51
Vouni Sarayı’nda ele geçen bir heykel, 16 numaralı, giyimli bir kadın heykelidir
(Lev. X b)190. 122 numaralı oda içerisindeki heykel grubunda ele geçmiştir. Bu heykelin
sağ boyundan sol omuza doğru kırıktır. Düşme sırasında heykelin başı, gövdesinden
ayrılmış olmalıdır. Heykelin başında korunmayan kırık bölümleri arasında, sağ yönde
alna uzanan saçları, çenesinin ön bölümü ve burnu sayılabilir. Heykelin gövdesinde ele
geçmeyen bölüm, yine sağ taraftaki koldur. Öncelikle sağ tarafa düşen heykel daha
sonra yüzüstü devrilmiş olmalıdır. Böylece heykelin sağ boynunda başlayan kırık, sol
omuza doğru çapraz olarak devam etmiş ve sonra heykelin yüzüstü düşmesiyle yüzdeki
çıkık burun ve çene korunamamış olmalıdır. Heykelin badem şeklinde gözleri ve yüzü
dolgun yapılmış bu heykelin, saçları açıktır. Saçlar, kulakları açıkta bırakacak şekilde
arkada açık olarak yerleştirilmiştir. Alın üzerin bırakılan saçlar, ince diziler halinde
yoğundur ve taranmış gibidir. Bu yoğunluk kıvırcık saç gibi yapılmıştır. Çiçek dizileri
iki sıra halinde saçların üzerine önden arkaya doğru band gibi yerleştirilmiştir.
Dikdörtgen diziler halinde sıralanan saç kılları, arkada düz olarak verilmiştir. Kulağın
arkasından çıkan birkaç sıra dikdörgen saç tutamı da heykelin ön tarafında yer
almaktadır. Giyimli kadın heykeli, diğer bir deyişle Kore üzerinde khiton ve himation
vardır. Uzun dikdörtgen khiton üzerinde himation tasvirli heykelin sol ayağı öndedir.
Elbise, derin olmayan belirgin kıvrımlara sahiptir. Öne doğru uzatılan sol ayak, elbise
kumaşının gerilmesini sağlamış ve vücut hatları kıvrımların dökümüyle birlikte
belirginleştirilmişti. Heykelin duruşu ve sol ayaktaki hareket, elbiseye hareketlik
kazandırmıştı. Heykelin sağ omuz toplanan himationun kumaşı karedir. Vouni’deki bu
heykel, Atina Agorası’nda ele geçen Figs. 358-361, 115 numaralı heykel ile benzerlik
göstermektedir191. Vouni’deki heykelde olduğu gibi, Atina Agorası’nda da, baş ve
gövde birbirinden ayrı bulunmuş olup sonradan bir araya getirilmiştir. İki örneğimizde
de dudaklardaki ifade hemen hemen aynıdır. Üst dudağın kıvrımı ve alt dudağın gergin
hali iki örnekte de ortaktır. Bu iki heykelde, saçların alın üzerine yerleştirilişi birbirine
benzemektedir.Bu iki heykel arasındaki diğer benzerliği ise vücutta görmek
mümkündür. Her iki heykelin de sağ koluna kumaş parçası tutturulmuş, buna bağlı
olarak sağ kol dirsekten itibaren kumaşı taşımış ve bu harekete göre sağ kol yapılmıştır.

190
Gjerstad et. al. 1937, Lev. L, LI, LII, no.16.
191
Richter 1968, Figs. 358-361, no. 115,

52
Vouni örneğinin sağ kolu korunamasa da kumaşın kıvrımları ve dökümü, Atina’daki
heykelle benzemektedir. Sağ kolunun büyük bir bölümü korunan Atina örneğinde
khiton kıvrımları, Vouni’deki örnekte görülen kıvrım detayları anımsatır. Khiton
üzerine giyilen himation, Vouni örneğinde oldukça uzun yapılmıştır; ancak vücut
anatomisi hemen hemen belli olmaktadır. Atina örneğinde vücut hatları daha
belirgindir. Vouni’deki örneğin tek merkezden çıkan elbise kıvrımları, Atina örneğinde
de görülür. İ.Ö. 6. sonlarına verilen Atina örneği, Vouni Sarayı’nda ele geçen heykel ile
yakın zamanlarda yapılmışş olmalıdır. Her iki örneğin de dudaklarındaki benzerlik, saç
stilindeki ortak özellik, Atina’daki örnekle tarihlerini yakınlaştırırken, elbisedeki
kıvrımlar Vouni’de daha erken özellikler taşımaları nedeniyle İ.Ö. 6. yüzyıl sonu
tarihinden hemen öncesine tarihlendirmeyi sağlar192. Sonuç olarak giyimli kadın heykeli
İ.Ö. 6. yüzyılın son çeyreğine verilmelidir.
Vouni Sarayı’nda ele geçen bir diğer heykel 82 numaralı kore başıdır193. Bu
heykel 122 numaralı odanın heykel grubu içerisindedir. 82 numaralı kore başı, 16
numaralı kore başıyla benzerlik gösterir. Alnı üzerine dökülen saçlar da 16 numaralı
örneğimizle ortaktır. Ayrıca bir diğer ortak özellik kulakta yer alan yerel rozetlerdir.
Dudaklar hafif çekik ve hafif bir ifadeye sahiptir. Bu örneklerde burun belirgin bir
şekilde yakınlık gösterir. Alnı ile burnu arasındaki üst kısımları farklılık göstemez.
Heykellerin aynı olduğu söylenemez; ancak farklı da değildirler. 82 numaralı korenin
saçları topludur. Yakın özellikler göstermeleri bakımından İ.Ö. 6. yüzyılın son çeyreği
içerisinde bir tarihe ait olmalıdır.
Oda 122’deki heykel buluntu grubu içerisinde, bir kadın heykeline ait baş ele
geçmiştir194. Yine bu odada bir kadın heykelinin başı bulunmuştur195. Yüzünün çok az
bir bölümü korunmuştur. Bu buluntu 122 numaralı oda içerisindeki grupta yer alır; bu
nedenle tarihleme için yeterli karşılaştırmaları yapılamasa da 16 numaralı heykelden
uzak olmadığı görülmektedir. 122 numaralı odadaki grup içerisinde başı ve gövdesinin
büyük bir bölümü korunmuş bir heykel daha vardır196. Bu örnekle benzerlik gösteren
yüzünün çok az bir bölümü korunmuş diğer örnek, 122 numaralı oda içerisindeki grupta
192
Daha erken örnekler için bkz. Richter 1968, Figs. 345-348, no. 112.
193
Gjerstad et. al. 1937, Lev. LIII, 2,4, no. 82.
194
Gjerstad et. al. 1937, Lev. LIV, 4,5, no. 63.
195
Gjerstad et. al. 1937, Lev. LXXI, 3, no. 33.
196
Gjerstad et. al. 1937, Lev LXXI, 4, no. 39.

53
bulunmalarına bağlı olarak İ.Ö. 6. yüzyılın son çeyreğine ait olmalıdır. Bu kadın
heykelinin gövdesinin hemen karın bölgesinin aşağısından başına kadar korunmuştur.
Aynı grup içerisinde, Gjerstad’ın Lev. XLVIII, Lev. XLIX,1,2, no.17 ve Lev. LIII, 2,4,
no. 82 de vardır197. 122 numaralı oda, altarın bulunduğu 123 numaralı oda için bir ön
oda niteliğindedir. 122 numaralı oda, sarayın ilk yapım evresinde inşa edilmiştir.
Yukarıda anlatıldığı üzere Oda 122’de ele geçen bir grup heykel, İ.Ö. 6. yüzyılın son
çeyreğine ait olmalıdır. Aynı grup içerisinde ele geçen bu örnekler, Gjerstad’ın Lev. L,
LI, LII’deki 16 numaralı örnekle benzerlik göstermektedir198.
122 numaralı oda içerisindeki heykel grubu içerisinde ele geçen 17 numaralı bir
kore başı beyaz mermerden yapılmıştır199. Belirgin bir çene ve elmacık kemiklerine
sahiptir. Dudakta belirgin bir gülümseme vardır. Alnı, burun üzerine doğru düz bir
şekilde yapılmıştır. Çene biraz dolgun bir yapıya sahiptir. Alın üzerine lüle lüle
dökülen saçlar düz bir sıra halinde durmaktadır. Çift sıra halinde kıvrımlanan spiral
saçların üst sırası ion kymationunu andırır şekilde düzenlenmiştir. Saçların üzerinde
başa oturtulmuş bir diadem vardır. Üzerinde yer alan rozetler üst üstte sıralıdır. Her çift
rozet arasında ise bir figür sağ dizini yere doğru eğer ve elleri havada gösterilir.
Kıbrıs’ta Argos’ta ele geçen kore başı ile çok benzer200. Yüzdeki detaylar birbirine
yakınlık gösterir. Diadem üzerindeki rozet betimleri ile figürler iki örnekte de ortaktır.
Vouni örneği, İ.Ö. 6. yüzyılın son çeyreği veya İ.Ö. 5. yüzyılın ilk yarısı içerisine ait
olmalıdır.
Kore’ye ait bir heykel başı, sarayın 129 numaralı oda içerisindeki heykel grubu
içinde ele geçmiştir201. Aynı heykel grubu içerisinde bir erkek heykeli ve bir kadın
heykeli de yer alır202. Bu grup içerisinde bir başka kadın heykeli başı ele geçmiştir203.
Bir kadın heykeline ait gövde, sarayın 129 numaralı odasındaki toplu heykel buluntusu
içerisinde bulunmuştur204. Kore’ye ait iki baş, yine 129 numaralı odadaki heykel grubu

197
Gjerstad et. al. 1937.
198
Gjerstad et. al. 1937.
199
Gjerstad et. al. 1937, Lev. XLVIII, XLIX, 1,2.
200
Vermuele 1976, 24, Pl. 1-12.
201
Gjerstad et. al. 1937, Lev. LXXII, LXXIII, 1,2, no. 480.
202
Gjerstad et. al. 1937, Lev. LXVIII, 2, 3, nos. 490, 491.
203
Gjerstad et. al. 1937, Lev. LXX,1, no. 488.
204
Gjerstad et. al. 1937, Lev. XLI, 3, 496.

54
içerisinde yer alır205. 129 numaralı oda içerisinden ele geçen heykel grubu, İ.Ö. 5. yüzyıl
ortalarına aittir. Zaten sarayın bu odası sarayın yapım evresinden sonraki bir evrede
yapılmıştı.
Sarayın 14, 69, 116, 124, 133 ve 134 numaralı odaların zemininde heykeller ele
geçmiştir. 14 numaralı odada bir erkeğe ait torso bulunmuştur206. Bu eserin bulunduğu
oda, sarayın ilk yapım evresine aittir. 69 numaralı odanın zemin buluntusu ise, bu
odanın taban altından ele geçmiştir207. 69 numaralı oda, sarayın üçüncü ve dördüncü
evrelerinde yapılmış ve onarılmış sarayın güneybatı cehpesindeki bir odadır. Bu odanın
zemini altından gelen buluntu, üçüncü evrenin tarihi için en erken tarihi vermektedir.
Heykelin yalnızca başı ele geçmiştir. Saçları alnı üzerinde uzanan heykelin, çift sıra
halindeki saçı, Olympia heykel grubu içerisinden Zeus’un Ganymedes’i kaçıran
heykeldeki Zeus’un saç stili ile benzerlik göstermektedir208. Alın ve burun uzantısı da
benzemektedir. İ.Ö. 470 civarına tarihlenen Zeus başı, sözü edilen Vouni’deki 378 no.lu
heykelinde bu tarihlerde olabileceğini göstermektedir; ancak çok iyi korunmayan Vouni
örneği,detaylı bir karşılaştırma yapmaya imkan vermediğinden tarihlemyi
sınırlandırmıştır.
116 numaralı odada kaya üzerindeki zeminde, bir kadın başı ele geçmiştir209.
Bu kadın başının bulunduğu oda sarayın ilk evresine aittir. 124 numaralı odanın
zemininde bir kadın heykeline ait gövde bulunmuştur210. Bu eserin bulunduğu oda
sarayın ikinci evresinde yapılmıştır.
133 numaralı odada ise bir kadın başı, zemin buluntusu olarak karşımıza çıkar.
134 numaralı odanın zemininde kadın heykeline ait gövde ve tam olarak korunan bir
kadın heykeli ele geçmiştir211. 134 numaralı oda zemini üzerinde kadın heykeline ait bir
(529 numaralı) gövde ele geçmiştir212. Elbise kıvrımları dolgundur. Sağ el göğüs
üzerindedir. Sol el ise elbisesini tutmaktadır. Fazla kumaş sol el ile toplanmıştır.
Heykelin başı ve omuzları korunmamıştır. Ayaklar sade ve düzdür. 132-134 numaralı

205
Gjerstad et. al. 1937, Lev. LXX, 1,2,3, nos. 488, 477.
206
Gjerstad et. al. 1937, Lev. LIV,1,2, no.6.
207
Gjerstad et. al. 1937, Lev. LXV, 7,8, no. 378.
208
Boardman 2002, 58, Lev. 33.
209
Gjerstad et. al. 1937, Lev. LIX, 1,5, no.120.
210
Gjerstad et. al. 1937, Lev. LIV, 3, no.512.
211
Gjerstad et. al. 1937, Lev. LXVIII,1, no.527, Lev. LXIX, 5,6, no. 528.
212
Gjerstad et. al. 1937, Lev. LV, 3.

55
odalar, sarayın kült evi olmuş ve sarayın son evrelerinde kullanılmıştı. Geç evrede
yapılmış bu odalarda bulunan erken heykeller, daha sonra buraya taşınmış ve
kullanılmış olmalıdır; eserlerin orijinal yerlerinde bulunmaması nedeniyle daha fazla
değerlendirme yapılamamaktadır.
Sarayın zemin üzerinde ele geçen heykel buluntularına göre İ.Ö. 520 civarında
yapıldığını sanılmaktadır. Sarayın kazıcıları tarafından İ.Ö. 500’e verilen tarih, doğru
olmamalıdır. Zemin üzerinde bulunan heykeller, sarayın ilk yapım evresinin İ.Ö. 520
civarında olduğunu göstermektedir.
Vouni Sarayı içerisinde ele geçen zemin buluntuları arasında bütünlenebilen
kaplar da ele geçmiştir (Lev. XII a,b, XIII a-c, XIV a-h). Vouni Sarayı’nda ele geçen
Fig. XX, 14 numaralı tek kulplu bir testinin gövdesi şişkin bir forma sahiptir (Lev.XIV
g)213. Bu örnek, sarayın 134 numaralı odanın zemini üzerinde bulunmuştur. Bu testinin
kaidesi yoktur ve tabandan yükselen şişkin gövdesi, basık bir form vermektedir.
Testinin dudakları dışa çıkıktır. Tek kulbu ise gövdeden başlayarak dudağın
yüksekliğini geçecek şekilde yapılmıştır. Genel görünümüyle bodur bir form veren bu
testi, Atina Agorası’nda ele geçen birkaç örnekle benzerlik göstermektedir. Atina
Agorası’nda ele geçen 558 numaralı tek kulplu testi, Vouni’deki örneğe yakın bir form
vermektedir214. Bu örnek İ.Ö. 350-290 yıllarına tarihlendirilmiştir215. Vouni’deki
örnekle benzerlik gösteren 1403, 1475 ve 1476 numaralı tek kulplu testilerdir216. Form
açısından yakın özellikleri nedeniyle karşılaştırılan bu tek kulplu testilerden 1403
numaralı örnek,İ.Ö. geç 4. yüzyıla aittir217. Genel form itibariyle benzerlik gösteren
diğer iki örnekten 1475 numaralı testi, İ.Ö. 350-325 yıllarına verilirken, 1476 numaralı
testi de İ.Ö. 325-300 yıllarına verilir218. Sonuç olarak Vouni’deki tek kulplu testinin İ.Ö.
350’den biraz sonra ve İ.Ö. 300’den biraz önceye, diğer bir deyişle ortak tarih İ.Ö. 330
yıllarına ait olduğu sanılmaktadır.

213
Gjerstad 1948, Fig. LXX, no. 14.
214
Rotroff 2006, Fig. 71, Pl. 61, no. 558.
215
Rotroff 2006, 303.
216
1403 için bkz. Sparkes &Talcott 1970, Pl. 45, nos. 140, 1403. 1475 ve 1476 için bkz. Rotroff 1997,
Fig. 87, nos. 1475, 1476.
217
Sparkes et. al. 1970, 334.
218
Rotroff 1997, 386.

56
Vouni’deki bir pişirme kabı, çift kulpludur (Lev. XII b)219. Yukarı ve dışa doğru
olan dudak üzerinde kapak yer almaktaydı. Vouni Definesi’nin bulunduğu kaptır220. 59
numaralı odanın zemini üzerinde bulunmuştur. Bu kap, zemin üzerinde bulunması
nedeniyle sarayın geç evresini tarihlememizde önemlidir ve kazıcılar tarafından sarayın
tümden terk edilişi bu defineye göre tarihlenir. Vouni’deki bu pişirme kabı, form
bakımından Atina Agorası’nda ele geçen Lev. LXXI, 595 numaralı kap ile benzerlik
gösterir221. Bu örneğin dudak bölümü Vouni’deki örneğe göre daha alçaktır, ancak
kulpları Vouni’deki pişirme kabındaki kulplar göre daha yüksektir. Atina Agorası’ndaki
bu örneğin kulpları, zemine dik gelecek şekilde yerleştirilmiştir. Bu örnek İ.Ö. 350-290
yıllarına aittir222. Kulplarda ve dudaklarda yakın benzerliklere rastlanılmasa da genel
formları itibariyle yakın zamanlarda yapılmış olmalıdırlar. Vouni’deki örnek İ.Ö.
350’den daha sonra ve İ.Ö. 290’dan daha önceye ait olmalıdır. Oysa Vouni Sarayı’nın
kazıcıları İ.Ö. 380 yılında sarayın terk edildiğini söyler. Bizim örneğimiz Vouni
Sarayı’nın İ.Ö. 380 yılından sonra sarayın halen kullanıldığını gösterir.
Tek kulplu testiler arasında Vouni’de ele geçen Lev. LXX, 12 numaralı örnek
(Lev.XIV f), şişkin bir forma sahiptir223. Bu kabın ince bir dudağı ve ardından belirgin
olmayan bir boynu ve şişkin bir gövdeyle gövdeden dudağa doğru yükselen bir kulbu
vardır. Gövdenin geniş ve şişkin oluşuna uygun olarak testinin dudak bölümü de geniş
yapılmıştır. Genel formuna baktığımızda yakın benzerlikleri olduğunu gördüğümüz
Atina Agorası’ndaki iki örnek, İ.Ö. 350 ile İ.Ö. geç 290 tarihleri araasına verilir224.
Vouni’deki tek kulplu testi ile form olarak yakınlık gösteren bu örnekler, yakın
tarihlerde yapılmış olmalıdır. Vouni’deki 12 numaralı tek kulplu testi, İ.Ö. 350- 300
yılları arasında bir zamana ait olmalıdır.
Vouni’de ele geçen tek kulplu testilerden Lev. LVIII, no.10, Lev.LXVIII,
nos.18,19 ve Lev. LXX, no.20 boyun yükseklikleri gövdeye göre daha kısa
olduklarından İ.Ö. 4. yüzyılın ortasındandır (Lev.XIII e, f, g)225.

219
Gjerstad et. al. 1937, XCII, no.292.; Gjerstad 1948, Fig. LXXI, 6, no.5.
220
Gjerstad et. al. 1937, XCII, no.292.
221
Rotroff 2006, Fig. 75, Pl. 64, no. 595.
222
Rotroff 2006, 306.
223
Gjerstad 1948, Fig. LXX, no 12.
224
Rotroff 2006, Fig. 71, Pl.61, 303, nos. 558, 560.
225
Gjerstad 1948.

57
Sarayın 44 numaralı odanın zemininde kırmızı figürlü lekythos, kazıcılar
226
tarafından bulunmuştur (Lev. XII a) . Sağ elinde mızrak tutmaktadır. Üzerinde Pers
giysileri bulunan bir erkek figürü, alttan uzun bir pantolon giymektedir. Ayaklarında
çizme, başında başlık ve belinde kemeri olan bir figürdür. Uzun kollu bir palto
giymektedir. Giyimiyle tamamen Pers’lidir. Sanatçı bu figürün pantolonunu Persli
oluşunu vurgulamak amacıyla çizgili yapmıştır. Triprolemos Ressamı, Atina’lı bir
savaşçı ile bir Persliyi savaşırken tasvir eder ve burada da Persli figür çizgili bir
pantolon giymektedir227. Ayrıca uzun kollu bir giysi ile başlığı da hemen hemen aynıdır.
Arkasında Dor sütunu yer alır; buna göre koltuğunda oturan erkek figürü yönetici
olmalıdır. Bu figürün arkasında bir sütunun olması da sarayda tasvir edildiğini
düşündürmektedir. Bu figürün önünde khiton ve himationgiyimli bir figür yer alır. Tam
olarak korunamasa da, olasılıkla elinde bir savaş aleti vardı. Başının bir bölümü
korunmamaktadır. Sarayın 44 numaralı odası, kuzeybatı avlunun kuzeydoğusundadır.
43 ve 44 numaralı oda sarayın ilk evresinde yapılmıştır; ancak son evrede bu odalar
yeniden düzenlenmiştir228. 44 numaralı odanın zemininde bulunan bu seramikle birlikte
sarayın son evrelerinde Pers egemenliğinde olduğusanılmaktadır.
Sarayın kazıları sırasında bulunan erken tarihli heykeller, sarayın ilk yapım
tarihinin İ.Ö. 500 değil İ.Ö. 6. yüzyılın son çeyreği olduğunu kanıtlar. Sarayın terk
ediliş tarihi sarayın geç dönem seramikleriyle anlaşılır.

226
Gjerstad et. al. 1937, Pl. LXXXV, nos. 1,2.
227
J. Boardman, Kırmızı Figürlü Atina Vazoları, Arkaik Dönem, (çev.Gürkan Engin), İstanbul 2002, 139,
Lev. 303.1.
228
Gjerstad et. al. 1937, 191, 192.

58
2.1.2. VOUNI DEFİNESİ229

Günümüzde define Kıbrıs’ta Lefkoşa’nın güneyinde konumlanan Nicosia


Museum’da sergilenir. Define sarayın 59 numaralı odasının kuzey köşesinde bir pişirme
kabı içerisinde bulunmuştur230. İçerisinde altın ve gümüş gibi değerli metaller oluşan
eserler vardır. Sarayın kazıcıları tarafından bu definenin sarayın tahrip edildiği sırada
saklanmış olacağı söylenir. Kazıcılar Vouni Definesi ile sarayın terk edilişini, diğer bir
deyişle son kullanıldığı zamanı tarihler; bu tarih İ.Ö. 390/380 yıllarıdır.
Define, pişmiş topraktan yapılmış ve bir pişirme kabı olan khytra içerisinde
bulunmuştur. Khytra formundaki bu kaplar, genellikle yemek veya su ısıtmak amacıyla
kullanılmaktaydı. İçerisinde altın ve gümüş gibi değerli metalleri zengin olan definede
gümüş kaplar (Lev. XVI a), ham yumrular, ziynet eşyaları ve sikkeler yer almaktaydı231.
258 adet gümüş sikke ile birlikte dört Darius sikkesi (Lev. XVI a, b, LIV a) bu define
içerisindedir. Ziynet eşyaları içerisinde dört altın ve 15 gümüş bilezik, iki gümüş kolye
ucu vardır232. Kolye uçlarından biri ağustos böceği şeklindedir, diğer ise üç parça
halinde ele geçmiş olan ise silindir formdadır (Lev. XV a). Definenin bir diğer önemli
buluntusu da dört parça halinde işlenmemiş altın yumrularıdır. Bunlar standart bir
formda değildir; ancak altın gibi değerli bir malzemeden olmaları önem arz eder.
Gümüş buluntular arasında üç adet kap vardır; bunlardan biri derin bir kase, diğerleri
kalyks kap ve cup-skyphos’tur233.
Definenin en geç sikke buluntusu Kition kent sikkeleridir234. Bu sikkeler
Demonikos zamanına, İ.Ö. 388-387 yıllarına aittir. Definenin önemli buluntuları
arasında sayılan üç gümüş kap içerisinde phiale, İ.Ö. 5. yüzyıl sonuna aittir. Diğer cup-
skyphos ve kalyks kap İ.Ö. 380’lere tarihlenmiştir. Kazıcılar define tarihini İ.Ö. 390/380
yıllarına verir, bize göre de definenin tarihi İ.Ö. 380 olmalıdır. Gerek buluntular gerek
ise içerisinde definenin bulunduğu pişirme kabının sunduğu tarihler örtüşür.

229
Bkn. Diğer Buluntular, Vouni Definesi.
230
Gjerstad et. al. 1937, 278, 288, Pl. XCII, no. 292.
231
Gjerstad et. al. 1937, 238-249, no.292 a-z.
232
Gjerstad et. al. 1937, 238, no 292 e-g, h-o, q,r.
233
Gjerstad et. al. 1937, 238, no 292 b,c,d.
234
Gjerstad et. al. 1937, 286; Schwabacher 1946, 36.
2.1.3. VOUNİ SARAYI NE ZAMAN TERKEDİLDİ ?

Vouni Sarayı’nın kazıcıları tarafından sarayın yapımı İ.Ö. 500 yılına, terk edilişi
ise İ.Ö. 380 yılına tarihlenir235. Sarayın 59 numaralı odası içerisinde bulunan defineyle
kazıcılar sarayın terk edilişini İ.Ö. 380’e tarihler236; ancak sarayın zemini üzerinde ele
geçen in situ durumdaki seramikler237.Sarayın terk edilişinin İ.Ö. 380 yılından daha geç
olduğunu gösterir
Vouni Definesi’nin ele geçtiği çift kulplu bir pişirme kabı definenin bulunduğu
kaptır238. Bu kap hem zemin üzerinde bulunmuş oluşu hem de Vouni Definesi’nin
bulunduğu kap oluşundan önemlidir. Sarayın kazıcıları tarafından sarayın terk tarihi İ.Ö.
380 yılına verilmişti. Define içerisinde bulunan sikkeler, gümüş kaplar ve define kabı,
Vouni Definesi’nin İ.Ö. 380 tarihini doğrular.
Vouni Sarayı’nda 134 numaralı odanın zemini üzerinde ele geçen tek kulplu bir
testi İ.Ö. 380 yılına tarihlendirilen sarayın terk ediliş tarihinden daha geç bir tarih
verir239. Bu kap şişkin bir gövdeye sahiptir ve kaidesi yoktur. Testinin dudakları dışa
doğru çıkıktır. Genel görünümüyle basık bir form verem bu kap, Atina Agorası’ndaki
558 numaralı tek kulplu bir testi ile benzerdir240. Atina’daki 558 numaralı testi İ.Ö. 350-
290 yıllarına tarihlenir. Vouni’deki testi, 1403, 1475 ve 1476 numaralı testilerle de
yakın benzerliklere sahiptir. Her örnekte de gövdelerin şişkinliği ortaktır. Atina’daki
1403 numaralı testi Geç IV. yüzyıla aittir241. 1475 numaralı testi İ.Ö. 350-325’e, 1476
numaralı testi ise İ.Ö. 325-300 yıllarına tarihlenmiştir242. Vouni’deki testinin Atina
testileriyle benzerliğinden dolayı İ.Ö. İ.Ö.330 yıllarına tarihlenmesi yanlış değildir.
Sarayın zemini üzerinde bulunan tek kulplu bir testi 71 numaralı oda içerisinde
bulunmuştur243. Bu oda sarayın güneyinde yer alır. Bu oda sarayın ikinci ana evresinde
yapılmıştır. Tek kulplu testi benzer örnekleriyle karşılaştırılma sonucunda testi, İ.Ö.

235
Gjerstad et. al. 1937, 286.
236
Gjerstad et. al. 1937, 285, 286.
237
Gjerstad 1948, Figs. LVIII, no 10, LXVIII,nos 18,19, LXIX no10, LXX, no 12, LXX no 14, LXX no
20.
238
Gjerstad et. al. 1937, no 292 a; Gjerstad 1948, Fig. LXXI, 6.
239
Gjerstad 1948, Fig. LXX, no. 14.
240
Rotroff 2006, Fig. 71, Pl. 61, no. 558.
241
Sparkes et. al.1970, 334.
242
Rotroff 1997, 386.
243
Gjerstad 1948, Fig. LXX, no 12.
350-300 tarihlerini vermektedir244. Vouni’deki 14 numaralı diğer zemin buluntusu da
Vouni’deki 12 numaralı testi ile benzerlikler taşır. In situ durumda bulunan bu testiler
İ.Ö. 380 yılından daha geç tarihlerde yapılmış olmalarından, sarayın terk ediliş tarihi
için önemli kanıtlardır.
Vouni Sarayı’nın zemini üzerinde in situ durumda bulunan 10 no.lu, 18 no.lu, 19
no.lu ve 20 no.lu tek kulplu testilerdir (Lev. XIII e, f, g)245. Atina Agorası’ndaki
sürahiyle benzerlik gösterirler246. Atina Agorasındaki bu seramik, İ.Ö. 350-325 tarihine
aittir. Bu testiler birbirleriyle benzer boyun yüksekliklerinin, gövdeye göre daha kısa
olmaları nedeniyle İ.Ö. 4. yüzyılın ortasına ait olmalıdır.
Vouni Sarayı’nın 12 ve 14 numaralı zemin buluntuları olan tek kulplu testiler,
sarayın İ.Ö. 380 yılında değil, İ.Ö. İ.Ö.330 yıllarında terk edildiğini göstermektedir247.
Sarayın diğer zemin buluntuları olan 10, 18, 19 ve 20 no.lu seramikleri de İ.Ö. 380 yılı
sonrasına tarih vermektedir248. İ.Ö. 380 yılından sonra İ.Ö. 350-325 yıllarına
tarihlenilenin situ durumdaki seramikler, Vouni Sarayı’nın terk tarihinin İ.Ö. 380 yılı
olmadığını kanıtlar.
Vouni Sarayı’nın mimari evrelerinin tarihlemesi, kazıcıları tarafından yanlış
yapılmış olmalıdır. Kazıcılar bu mimari evreleri define buluntusu ve olaylarla
tarihlemeye çalışırlar; bu nedenle de kazıcıların tarihleme kriterleri yetersiz ve yanlış
kalmış olmalıdır.
Vouni Sarayı kazı raporlarına göre kazıcılar tarafından sarayda dört evre
tanımlanır249. Buna göre sarayın yapım tarihi İ.Ö. 500 yılıdır. İ.Ö. 4. yüzyıl başlarında
sarayın bir yangın geçirmesi sonucu tarihi İ.Ö. 380 yılına verilir. Kazıcılar tarafından
sarayın tarihlemesi, ele geçen eserler, mimari ve tarihi olayların ilişkilendirilmesiyle
yapılır. Kıbrıs kronolojisinde Vouni Sarayı’nın ilk yapım evresi Geç Kıbrıs Arkaik
Dönem sonlarına rastlar.
Sarayın kazıcıları sarayın iki ana evreye sahip olduğunu ve her evrenin içinde iki
ayrı evre ile toplam dört yapım evresi geçirdiğini söyler. İlk yapım evresinden sonra

244
Sparkes & Talcott 1970, Pl.45, nos, 1402, 1403.
245
Gjerstad et. al. 1948, Fig. LVIII, no.10, LXVIII, nos.18, 19, LXX, no.20.
246
Sparkes & Talcott 1970, Pl. 7, Fig. 2, no. 128.
247
Gjerstad et. al. 1948, Pl. LXX, nos. 12, 14.
248
Gjerstad et. al. 1948, Fig. LVIII, no.10, LXVIII, nos.18, 19, LXX, no. 20.
249
Gjerstad et. al. 1937, 280-290.

61
İ.Ö. 450-440 tarihlerinde, sarayın 53 numaralı odanın 73 numaralı duvarla kapatıldığı
ve sarayın girişinin değiştirildiği saptanmıştır250. Böylece kazıcılar tarafından büyük bir
değişiklik olarak görülen bu durum, ikinci ana evreyle ilişkilendirilmiştir. Siyasi olgular
tam bu dönemlerde adada hareketlilik kazanmıştı. İ.Ö. 450 civarında Yunan komutanı
Kimon adaya gelir ve saraydaki bu değişiklik Kimon’un gelişiyle ilişkilendirilir. Genel
olarak sarayın sahip olduğu mimarlık gelenekleri doğu ile batı kültürlerin etkisinde
olduğu şeklinde kazıcılar ve diğer bilim adamları tarafından yorumlanmıştır. Kıbrıs
adası, Klasik Dönem içerisinde Pers ve Yunan mücadeleleri arasında kalmış ve tarihi
olaylardan mutlaka etkilenmiştir. Kültürel ve sanatsal yönden de adada bu durum,
eserler üzerinde izlenebilmektedir. Kazıcıları tarafından Vouni’nin üçüncü evresinin,
İ.Ö. 450 civarındaki Yunan Kimon’un adaya gelişiyle ilişkilendirilmesi, aslında şaşırtıcı
değildir. Sarayın kazıcılar tarafından saptanmış evreleri, tarihi olaylardaki değişikliklere
göre yorumlanmıştı ve önce doğu daha sonra batı etkisinin izlerini taşıdığı
savunulmuştu. Kazıcılardan Gjerstad, sarayın ilk evresini Suriye ve Anadolu etkisinde
olduğunu, ancak ikinci ana evresinin Yunan megaronlarına benzediğini savunarak
Yunan etkisinin görüldüğünü ifade eder251. Saray Pers etkisinde yapılmış olamlıdır ve
ilk evresinde yapılan merkezi avlululu odalar düzenine uygun tarzda eklentiler yapıldığı
açıkça görülmektedir.
Sarayın İ.Ö. 380 yıllarında terk edildiğini savunan kazıcıların tarihlendirmesi
yanlış olmalıdır. Elde edilen sonuçlara göre, saray zemini üzerinde bulunan
tümlenebilen kaplar, sarayın terk tarihinin İ.Ö. 380 yılı olmadığını ve bu tarihten daha
sonra da kullanılmaya devam ettiğini gösterir.
Sarayın ilk yapım evresinde inşa edilmiş 14 ve 116 numaralı odalarda zemin
üzerinde heykel buluntuları ele geçmiştir252. Bunlarİ.Ö. 6. yüzyılın son çeyreği tarihini
vermektedir. 122 numaralı oda içerisinde ele geçen 16, 17, 82,ve 63 numaralı heykeller
İ.Ö. 6. yüzyılın son çeyreğine aittir. Bu buluntular sarayın ilk yapım evresini tarihlemek
için çok önemlidir. Sarayın İ.Ö. 6. yüzyılın son çeyreği içerisinde yapılmış olduğunu
kanıtlar.

250
Gjerstad et. al. 1937, 287,288.
251
Gjserstad 1933, 597.
252
Gjerstad et. al., 1937, Pl. LIV,12, no.6, LIX, 1,5, no 120.

62
Oysa zemin üzerinde bulunan in situ tümlenebilen seramiklere253 göre bu
sarayın, İ.Ö. 4. yüzyılın ikinci yarısında da kullanılmış olduğunu anlaşılmaktadır.
Sarayın terk ediliş tarihi, Büyük İskender’in Perslerle Issos’ta savaştığı İ.Ö. 333 yılına
yakındır. Böylelikle sarayın son evresinin sonu da bu zamana gelir. Büyük İskender
adaya gelmemiş, Kıbrıs kralları onun egemenliğini Persler yıkıldıktan sonra kabul etmiş
olmalıdır.

Kronoloji
Yukarıdaki verilerden hareketle, kanımızca, Perslerin adayı ele geçirdiği tarih
İ.Ö. 539-530/529 yıllarıdır. Vouni Sarayı’nın yapımı İ.Ö. 520 ve az sonrası olmalıdır.
Oysa ki kazıcılar İ.Ö. 500 tarihini verir. Sarayın zemini üzerinde ele geçen Arkaik
heykeller, sarayın ilk yapım tarihini verir. Bu tarih, İ.Ö. 6. yüzyılın son çeyreğidir.
Mimari plana göre yapılmış olan değerlendirme sonucu, bize, sarayın Darius zamanında
yapıldığını gösterir. Sarayda zemin üzerinde ele geçen seramikler, sarayın terk ediliş
tarihini, İ.Ö. 330 yıllarına verir. Vouni Sarayı’nın tarihi, İ.Ö. 520 veya az sonrasında
başlayıp, İ.Ö. 330 yıllarında son bulur.
Vouni Sarayı’nda iki ana evre vardır. İlk evresi, yapım evresidir. Bu evre,
sarayın merkezi bir avlusunun olduğu ve avlu etrafında konumlandırılmış simetrik
odalar düzeninin yapıldığı, ihtişamlı bir mimaridir. Saray sonraki bir zamanda bazı
onarımlar görmüştür. İkinci ana evrenin tarihi İ.Ö. 450-440’dır. İkinci evre de, ana
saraya eklenen avlulu, çok odalı yapıdır. Vouni Sarayı’na yapılan az sayıdaki duvar ise
İ.Ö. geç 4. yüzyıl içerisinde olabilecek geç dönem onarımlarıdır.
Vouni Definesi, kazıcılar tarafından IV. evrenin sonuna, yani yapılaşmanın en
sonuna verilir; fakat bulunduğu yer, 59 numaralı mekandır. Bu mekan, kazıcılara göre
VIII. evrelidir. Kesitleri inceleyecek olursak, Vouni Definesi’nin gömülü olduğu yerin
üstünde çok sayıda katman görülür254. Define her ne kadar derine gömülmüşse de,
üzerindeki bu çok sayıdaki katman, yapının daha uzun süre yaşamış olduğunu
göstermiştir. Buna göre Vouni Definesi’nin tarihi, bütün yapının sonu olamaz; ancak bir
evrenin sonu olabilir ve bundan sonra da başka yapı katı veya yapı katları olması

253
Gjerstad et. al. 1937, Pls. LVIII, no.10, LXX, no.12, 14, 20, LXXI, no.5.
254
Gjerstad et. al. 1937, 185, Plan XXV, 4.

63
gerekir. Bu kesite göre yapı katı, daha da uzun yaşamış olmalıdır. Nitekim kazıcıların II.
ve III. dönem dedikleri yapı evreleri, bir bütün plan gösterir; bu nedenle kazıcılar gibi
onları birbirilerinden ayırt etmek doğru değildir. Büyük olasılıkla bu büyük yapı evresi,
İ.Ö. 380 yıllarından hemen sonra yapılmış olmalıdır. Nitekim birçok odanın tabanında
in situ olarak bulunan kaplar da büyük bir türdeşlik gösterir ve bunlar sarayın gerçek
sonunu gösterir. Aşağıda değinildiği üzere seramiklerin verdiği tarihlerle, sarayın sonu
yaklaşık İ.Ö. 330 yılları çıkmıştır. Bu da Kıbrıs’taki Pers Dönemi’nin sonunu ifade
eder.

64
2.2. Dinsel Mimarlık

2.2.1. Myrtou-Pıgadhes
Myrtou, Kıbrıs adasının, Girne ilçesine bağlı Çamlıbel köyünün Yunanca adıdır
ve bu dilde “Μύρτου” olarak yazılır. Çamlıbel köyünün güneyinde yer alan Pigadhes ise
Yunanca “π'γαδηεσ” olarak yazılır ve kuyular anlamına gelir. Kazıcıları tarafından
Myrtou-Pigadhes olarak isimlendirilmesinin nedeni bu sit alanında saptanan kuyulardır.

Konumu:
Myrtou-Pigadhes, Çamlıbel köyü sınırları içerisinde, Karpaşa köyünün
doğusunda ve Özhan köyünün kuzeyinde yer alır (Harita 1,2). Girne Dağları’nın batı
uzantısının hemen güneyindeki bir ova üzerinde konumlanır. Coğrafi koordinatları,
35°17'24.9"N enlem ve 33°05'16.6"E boylam üzerindedir. Myrtou-Pigadhes, Girne
Barış ve Özgürlük Anıtı’nın 14.71 km güneybatısında, Güzelyurt Doğa ve Arkeoloji
Müzesi’nin 13.3 km kuzeydoğusunda, Lefkoşa Gönyeli Çemberi’nin 23.11 km
kuzeybatısında, Kormacit Burnu’nun 19.76 km güneydoğusunda ve Vouni Sarayı’nın
32.07 km kuzeydoğusundadır. Pigadhes’e ulaşmak için Lefkoşa’nın Gönyeli
Çemberinden, Lefkoşa-Güzelyurt Anayoluna çıkılmalı, bu yolda 13 km ilerledikten
sonra Yılmazköy kavşağından sağdaki tali yola dönülerek 12.7 km yol alındığında,
yolun sol tarafında ve yaklaşık 150 m kadar içeride bulunacaktır. Yerel tarife göre ise
Kılıçarslan’dan Çamlıbel’e devam eden yolun 3.3’üncü kilometresinde yer alır.

Kazı Tarihçesi:
İlk kez 1947 yılında bölgedeki köylüler tarafından Demir Çağı seramikleri ve bir
altara ait bloklar bulunur. Bu durum üzerine Lefkoşa’daki Kıbrıs Eski Eserler Dairesi’ne
(Department of Antiquites Cyprus) bilgi verilmiştir. Yapılan araştırmada kuyu yapısı
ve Demir Çağı seramiklerine rastlanılmıştır255. Yapılan ilk incelemede mimarlık
buluntularına pek yerverilmezken, altara ait birkaç adet taş bloğun bulunduğundan söz
edilir.

255
Taylor 1957,1.
1947 yılındaki çalışmalardan sonra 1949 yılında sondaj denemeleriyle
araştırmaya devam edilir. Başlarda kısa süreli keşifler yapılır ve İngiltere ile
Avustralya’daki çeşitli kuruluşlardan destek alınarak kazı ekibi oluşturulur. 1950
yılında Oxford Ashmolean Müzesi ve Sidney Üniversitesi Pigadhes’deki arkeolojik
çalışmalara sponsor olur, ayrıca İngiltere Akademisi, Otago Müzesi ve Melborne
Arkeoloji Enstitüsü de bölgedeki çalışmaların yapılması için destek verir. Böylece
çeşitli yabancı kuruluşların desteğiyle 1950 ile 1951 yıllarının yaz dönemlerinde kazı
çalışmaları yapılır. Kazı başkanlığını ise Joan du Plat Taylor ve M.W. Seton Williams
yapar. Küçük çaplı sondaj çalışmaları sonucunda, Pigadhes yerleşiminin büyük bir
alana yayıldığı anlaşılır.
Myrtou-Pigadhes’deki kazı çalışmalarıyla ilgili bilgilere, İsveç kazı
raporlarından (SCE) ve kazıcılarından Joan du Plat Taylor’un 1957 yılında yayınlamış
olduğu “Myrtou Pigadhes- A Late Bronze Age Sanctuary” isimli kitaptan
erişilebilmektedir. Kutsal alanın dönemlere göre tanımlanması, Bronz Çağı seramikleri,
Demir Çağı seramikleri, kandil ve çeşitli objeler, terracotta ve kireç taşı figürinler, metal
objeler ve sikkeler, mühürler ve bir amulet, Kıbrıs yazıtları, hayvan kalıntıları ve toprak
incelemeleri, kutsal alan ve son olarak kronolojik sonuç başlıklarını içeren Taylor’un
kitabı, Myrtou-Pigadhes ile ilgili en önemli yayındır. Burada sekiz katman saptanır ve
en erken Orta Kıbrıs III olup, en geç katman ise İ.Ö. 10.-8. yüzyıllar arasına yerleştirilen
Kıbrıs Geometrik II-III Dönem’lerine tarihlendirilir256.

KAZICILAR TARAFINDAN SAPTANAN KATMANLAR VE


PIGADHES
Pigadhes’in kazıcılarının kutsal alan olarak nitelendirdikleri bu alanda, sekiz
mimari katmanın varlığından söz edilir (Lev. XXI a, XXII a). Joan du Plat Taylor
kitabında, Pigades’in bir açık hava kutsal alanı olduğunu ve etrafında yer alan yapılarla
birlikte toplam sekiz katman gösterdiğini belirtir257. Kazıcıları tarafından saptanmış
sekiz katman, doğru tanımlanmamıştır. Özellikle Demir Çağı buluntularının geri planda
bırakıldığı ve bu dönemle ilgili açıklamaların yeterli olmadığı tarafımızdan gözlenir.

256
Taylor 1957,4-25.
257
Taylor 1957; Åström 1972, 5.

66
Kazıcıların saptadığı sekiz katmanın hangi taban seviyesine ait olduğu belli değildir. Az
sayıdaki buluntular ise, Taylor’un kitabında farklı başlıklar altında incelenir. Sözü
edilen kitapta ve Myrtou-Pigadhes ile ilgili yayınlarda fotoğrafların yeterli olmadığını
ve geri planda bırakılan Demir Çağı buluntularına yer verilmediğini söylemek
mümkündür258.
Kazıcılar, adada Geç Bronz Çağı içerisinde hemen hemen her kutsal alanın
içinde bir kült evinin tanımlanmasına bağlı olarak, Pigadhes için de aynı tanımlamayı
yapar. Buna göre de Pigadhes Kutsal Alanı’nda da bir kült evinin olabileceği öne
sürülür. Pigadhes’in tarihlendirildiği Geç Kıbrıs Dönemi’nin (Geç Tunç Çağı, İ.Ö.
1600-1050) kutsal alanlarının saptanmasında çift boynuzlu blok, altar ve kült odasının
olması, bu yerlerin Geç Kıbrıs Dönemi’ne tanımlanması için yeterli görülmekteydi259.
Kazıcılar tarafından yanlış bir şekilde yapılmış tarihleme, devamında, karşılaştırıldığı
yakın tarihli örneklerin de, yanlış tarihlendirilmesine sebep olmuştur.
Geç Kıbrıs kutsal alanlarında veya yerleşim alanlarındaki mimari yapılarda
büyük bir değişiklik görülür. Bu değişikliklerin saptandığı zaman Pigadhes Kutsal
Alanı’nın erken dönem katmanlarıyla eş zamanlı olmasına rağmen, buradaki
değişiklikler daha geç dönem katmanlarına aittir. Adada dini uygulamalarda çeşitliliğin
yaşandığı bu dönemde, belki de tam olarak tarihlenememiş Pigadhes, bu dönem için
aydınlatıcı bir yapı olarak ortaya çıkar. Araştırmacılar tarafından, boynuz adaklarının
yapıldığı, açık bir avlu içinde bir altarın yer aldığı kutsal alanlar, Geç Bronz Çağı
içerisine yerleştirilmişti.
Kutsal alanlarda yapılan törenlerde, ziyafetler, müzikler, danslar, dini
uygulamalar kapsamında libasyonlar ve dualar yapılır. Pigadhes’de bunlarla ilgili bilgi
verecek somut bilgilerimiz kısıtlıdır. Pigadhes’de korunan hayvan kemikleri yığını
içerisinde tanımlanabilen 41 tane alageyik boynuzu altarla ilişkilendirilir260. Geyik gibi
koyun, keçi ve sığır da bu dönem için önemli kurbanlar arasında sayılır.

258
Taylor 1957; Åström 1972, 5-8; Hult 1981, 14; Ionas 1985, 137-142.
259
Steel 2004, 175.
260
Steel 2004, 176.

67
Kazıcılar tarafından kutsal alanda sekiz katman en alttan yüzeye doğru
numaralandırılmıştır261.

I.KATMAN 262 :
Pigadhes’de yapılan kazılarda en erken dönem malzemesi, kazıcılara göre İ.Ö.
17. yüzyılın sonlarına kadar gider. Taylor en alttaki I. katmanı Orta Kıbrıs III/M.C.III
Dönemi’ne tarihler. Söz konusu buluntular, 4,12, 23, 25 numaralı odaların altında ele
geçti263. Bu döneme ilişkin mimari kalıntılar da bulunmuştur.
I. Katmana ait seramiklerin büyük bölümü kırmızı ve siyah astarlıdır. Bu
seramiklerin yoğunluğu diğer katmanlara göre çok değildir. Az sayıda beyaz boyalı
seramikler de ele geçmiştir264. Bu katman, Kalopsida yerleşiminin buluntuları ile
karşılaştırılır265. Kalopsida yerleşiminin son dönemi, Pigadhes’in bu I. Katmanı ile
çağdaş olarak görülür. Tüm bu dönem seramikleri, Orta Kıbrıs III ( M.C. III)
Dönemi’ne tarihlenir266. Öte yandan bu seramiklerin yine bu yerleşimden pek uzakta
olmayan Stephania mezarları ve Lapethos 702 numaralı mezar ile eş zamanlı oldukları
da belirtilir267.

II. KATMAN 268 :


II. Katman İ.Ö. 15. yüzyıla (Geç Kıbrıs I/L.C.I) tarihlendirilir ve bu katman iki
evrelidir269. Evreler A ve B harfleriyle adlandırılır. Bu döneme ilişkin duvar kalıntısı ele
geçmesine karşılık çok değildir; çünkü bu evreye ilişkin aşağı katmanlarda çok geniş
kazılar yapılmamıştı.
A evresi 12 ve 23 numaralı odaların altında saptanır. Bu evreye ilişkin duvarlar
bulunmadı; fakat bu evreye ait bir taban ortaya çıkartılmıştır. Çok sayıda seramik yine

261
Orta Tunç Çağı (Orta Kıbrıs): Orta Tunç I (İ.Ö.1900-1725) Orta Tunç II (İ.Ö. 1800-1725), Orta Tunç
III (İ.Ö. 1725-1600) Geç Tunç Çağı (Geç Kıbrıs): Geç Tunç Çağı I (İ.Ö.1600-1450), Geç Tunç Çağı II
(İ.Ö.1450-1200), Geç Tunç Çağı III (İ.Ö. 1200-1050).Karageorghis 2000.
262
Taylor 1957,4.
263
Taylor 1957, 5, Fig.3.
264
Taylor 1957, 113.
265
Taylor 1957, 113, dipnot 1.
266
Taylor 1957, 116.
267
Lapethos Mezar 702 seramik buluntuları için; Gjerstad et. al. 1934, Pl. 40.
268
Taylor 1957, 4,7.
269
Taylor 1957, 4, 7.

68
bu evre içerinde ele geçti. B evresini ise 15 ve 17 numaralı odaların altında bulunan
uzunluğu fazla olmayan bir duvar temsil eder. Ayrıca 12 numaralı odanın altında da sarı
renkli sıkıştırılmış topraktan ele geçen bir taban da yine bu evreye ilişkindir. İkinci bir
taban da 23 numaralı oda altında bulunmuştur. 9 numaralı odada ise yine bu evreye
ilişkin bir çukur ortaya çıkartılmıştır. Kazıcılar üstte bulunan II. Katmanın B evresini,
ele geçen seramiklerle Geç Kıbrıs I Dönemi’ne tarihler270.

III. KATMAN 271:


Bu katman Taylor tarafından İ.Ö. 1400 (Geç Kıbrıs II/L.C. II) tarihine verilir.III.
Katmana ilişkin mimari katmanda ilk kez tanımlanabilen odalar ortaya çıkarılmıştır272.
Bu odalar ateş altarının altında uzanır. Kazıcılar tarafından bu odalar, CD 1-6 olarak
isimlendirilir. III. Katmanda yer alan bu odaların (CD 1-6) yer yer I. ve II. katmanlarla
yaklaşık aynı seviyelerde olduğu görülür273. Duvarlar 60-75 cm. yüksekliğinde ve 40-65
cm. genişliğinde ele geçer. Duvarların üstü ise kerpiç duvar olarak yükseliyordu. CD 2
odası batıdadır. Doğu ve batı duvarları üzerine birer kapı öngörülür. CD 3 odası ise,
podium’lu oda olarak anılır. Bu oda ateş altarının bulunduğu V. katmana ilişkin avlunun
altında yer alır. Yapının kuzeyinde ise bir sokak vardır. Kazıcılar tarafından, ele geçen
seramiklerle III. katman, İ.Ö. 1400’e tarihlenir.
Halka kaideli, konik gövdeli, kulplu bir kase (Form 134)274 ile beyaz astarlı
boyalı yine kulplu, yarı küresel bir kase parçası da (Form 174)275 bu katmanda ele geçti.

IV. KATMAN276:
IV. Katman oldukça zayıf ele geçtiği söylenebilir. Taylor tarafından bu katman,
İ.Ö. 14. yüzyıla (Geç Kıbrıs II / L.C. II) tarihlenir. Bu döneme ilişkin mimarlık
kalıntıları ele geçmemesine karşın, bazı tabanların korunmuş olarak geldiği ifade
edilir277. IV. Katmana ilişkin izler oldukça değişik alanlardadır. Bu katmana ait

270
Taylor 1957, 7, 116.
271
Taylor 1957, 7-10.
272
Taylor 1957, 7 vd., Fig. 6.
273
Taylor 1957, Fig. 4, Sec. 2.
274
Taylor 1957, 10, 36, 37, Fig. 18, no. 134.
275
Taylor 1957, 10, 39, 40, Fig. 19, no.172.
276
Taylor 1957, 10.
277
Taylor 1957, 10, Figs. 4-5.

69
mimaride bütünlük birçok yerde rastlanmaz. V. Katman, doğrudan doğruya III. ve II.
katmanlar üzerine oturtulmuş olduğu gözlenir.
Seramik olarak monokrom seramikler yanısıra beyaz astarlı ve halka kaide
formlar çok görülür. Beyaz astarlıların yanısıra siyah astarlı seramikler de ele geçti.

V. KATMAN 278:
Taylor tarafından V. Katman için yapılan tarihlendirme İ.Ö. 1300 yılına, bir
başka deyişle bu katman Geç Kıbrıs IIc / L.C. IIc Dönemi’ne verilir279.
V. Katman daha alttaki eski katmanlardan oldukça ayrıdır. Bu katmanda planı
oldukça belirgin olan büyük bir mimariyle karşılaşıyoruz. Bu zamana ilişkin yapı
katının temel duvarları, alttaki dönemlerin üstüne oturur ve özellikle III. Katman
mimarisi üzerinde yer alır.
Yapı iki büyük avlulu ana kompleksten oluşur. Batıdaki kompleks ortada büyük
ve yüksek bir altarın bulunduğu avlu ve çevresindeki odalardan oluşur.
İlk komplekse ait mekanlar avlunun batı ve güneyinde bulunur. Bunlar kazıcılar
tarafından rakamlarla isimlendirilmiştir: 1, 1A, 1B, 1C, 2, 2A, 2B, 3, 4, 5, 5A, 6, 6A, 7
numaraları batı ve güneydeki mekanlara verilmiştir. 3 ve 6 numaralı odanın arasında bir
kuyu saptanmıştır. Kuyunun derinliği 6,30 m. ve genişliği ise 1,15 m.’dir. Kuyunun
ağzı, taş bir kaide üzerine kerpiç bir duvarla çevrilmişti. Avluya girişi bulunmayan
doğudaki 8-25 numaralı odalar V. Katmana aittir. Avlunun doğu duvarı, bu odaların
avluya girişi olmadığını gösterir.
Altarın bulunduğu avlunun çevresindeki odaların ve 1-7 numaralı odaların
zemininde yaklaşık 1m. derinlikte seviyelendirme yapıldığı saptanmıştır. V. Katmana
ait mimarlık yapıları da bu dolgu üzerindedir. Avlunun batı duvarı, kırmızı kerpiç tuğla
ile yükseltilmiş olduğu görülür. Burada sadece 4 numaralı odanın güney duvarında eski
duvarın yeniden kullanıldığı saptansa da, yükselen bu duvarın kerpiç devam ettiği
anlaşılır.
Altarın yer aldığı avlunun doğu duvarı, aynı zamanda 8 ve 9 numaralı odaların
batı duvarıdır. Kazıcılara göre bu duvarın avluya bakan batı yüzünde 46 cm yükseklikte

278
Taylor 1957, 10, 12-18.
279
Taylor 1957.

70
bir oturma sırası yer almaktaydı280. Bu oturma sırasının bulunduğu doğu duvarda delikli
taşlar saptandı. Bu verilere göre kazıcılar tarafından bu duvarın önünde hayvanların
yedirildiğini tahmin edilir.
Avlunun ortasındaki altar, bir podium üzerinde yer alır. Podium’un doğu ve
güney çevre duvarları ise, altındaki III. Katmanın podium duvarları üzerinde yükselir.
V. Katmanın podiumunun köşeleri, batıda III. Katmanın podium duvarlarında olduğu
gibi dik açıyla birleşmeyip, yuvarlatılmış ve bir dairenin yayı biçimine sahipti. V.
Katmana ait podium’un kırmızımsı bir kil yatağı üzerine yerleştirildiğini anlatan
kazıcılar, bu alanın döşeme taşlarıyla çevrelendiğini belirtir. Podium’da yer alan taşların
üst yüzeyi düzdür. Kenarları ise kabaca işlenmişti. Burada ateş veya üst yapının
varlığını gösteren izlere rastlanılmadığından avlunun temeli ile aynı seviyede olduğu
anlaşılır. Avlunun ortasında podium üzerinde yer alan altarla ilişkili geyik boynuzu ve
boğa boynuzları ele geçmiştir281.
Kazıcılar tarafından avlu içerisinde altara ait 12 taş blok in situ olarak
bulunmuştur282. Özgün yerlerinde korunan bu taşlar, Romen rakamlarıyla adlandırıldı.
Bu bloklardan X-XI numaralı taşlar altarın temelini oluşturmaktaydı. XII numaralı taş
ise, altarın temelinin kuzeyinde bulunmuştur. Az oranda asimetrik olduğu belirtilen bu
taşın ölçüleri 1.04 -1.06 x 0.75- 0.79 m, güney köşesinden alınan yüksekliği ise 34 cm
olarak saptanmıştır283.
Kazıcılar tarafından altara ait taş blokların ilk düzenlemesi yapılmıştır. I-V
numaralı büyük taşlar, altarın 2.50 m2 ölçülerindeki en alt katını temsil eder. Kuzeydoğu
yüzü 2.51 m, güneybatı yüzü 2.52 m ölçülerindeydi. Burada avlu içerisinde altar
yapılmadan belirli bir yükseklikte dolgu yapılmıştı. Altarın en alt katını oluşturan taş
blokların yüksekliği, bu dolgu dikkate alınarak ölçülmüştür. Buna göre dolgu 64-70
cm. güneyden, 30-36 cm. kuzeyden olmak üzere kazıcılar tarafından saptanmıştır.
Özgün yerinde korunan bu taşların yüzeyleri ince bir alet ile düzleştirilmiş
olduğu gözlenmiştir. I ve II numaralı taşlar, altarın kuzeyinde korunan yan yana iki
bloktur. Kazıcılar tarafından I numaralı taşın II numaralı taş ile birleştiği yerde, 1 cm

280
Taylor 1957, 12.
281
Taylor 1957, 12, 97, Levha II c.
282
Taylor 1957, 14, Fig. 14.
283
Taylor 1957,12.

71
uzunlukta ve 3 cm genişliğinde bir şerit halinde kesintinin izlerine rastlanılmıştır. I ve II
numaralı taşların bağlantısı bu şekilde sağlandığı anlaşılır. Kazıcılar tarafından, köşe
yapan bu iki taştan I numaralı taşın bilinçli bir şekilde II numaralı taşla birleştirilmesi
için bir kesintinin yapıldığı belirtilmiştir. Bu duruma göre altar yapımında kullanılan taş
blokların özenle seçildiği ve birleştirme sırasında bu taşların bağlantılarına dikkat
edildiği anlaşılmıştır. VI-IX numaralı taşların dış yüzü işlenmiş, içte kalan yüzleri ise
kabaca bırakılmıştır. Dışta kalan yüzleri ve kenarları dümdüz işlenmiştir. Ayrıca bu
taşların içte kalan kenarları düz olarak yapılsa da, bu taşların içte kalan yerleri çok
özenli işlenmediği görülür. Özgün yerlerinde korunan bu taşların üstlerinde, içeri doğru
işlenen düz bölümleri 12-20 cm arasında değişiklik gösterir. Bunlardan V. numaralı
taşın işlenmiş düz bölümü 7 cm kadar daralır. Ayrıca bu taşın işlenmemiş yüzeyi, bu
katın üstüne gelecek olan taş blokların olduğu yerdir. VI-IX numaralı taşların işlenmiş
yüzeylerinde de aynı durum gözlenir.
VII numaralı taş, altarın kuzeydoğu köşesinde, altarın doğu yüzünde dikey
olarak uzanan küçük dikdörtgen bir taştır. Bu taş, II numaralı taşın sağ üst köşesinde yer
alır. VII numaralı taş gibi VI, VIII ve IX numaralı taşlar da altarın diğer üç
köşesindedir. Bunlardan VIII numaralı taş, güneydoğu köşede ve III numaralı taşın sağ
alt köşesinde yer alır. Altarın kuzeybatı köşesinde, diğer bir deyişle VIII numaralı taşın
hemen karşısında yer alan taş IX numaralı taştır. Bu taş gibi VI numaralı taş da altarın
batı yüzünde dikey olarak uzanır. VI numaralı taş, altarın kuzeybatı köşesinde, batı
yanında dikey olarak uzanır. Sözü edilen bu dört taşın bulunduğu köşelerde yer alan I-
IV numaralı taşların dış kenarlarında dikdörtgen bir formunda delikler vardır. Bu
delikler I-IV numaralı taşların, altarın da köşesi olan birleşme noktalarından 10-22 cm
mesafede, 14-16 x 6-8 cm ölçülerinde ve 13-14 cm derinliktedir. Bu taşların yüzeyde
görünen bölümü 2 cm kadardır. Kazıcılar, bu deliklere paralel olarak yerleştirilen VI-IX
numaralı taşların ve çevrelerindeki diğer düz kaplama taşlarının zemin üzerine adeta
çakılarak yerleştirildiklerinden söz eder. Ayrıca bu delikler, diğer taşlardan daha geç
değildir. Güneydoğudaki XIII numaralı taştan alınan ölçüde, altarın ilk katı için 81-82
cm yükseklik saptanmıştır.
I-V ve XI numaralı taşların ortasında, yani altarın en alt katını oluşturan taşların
merkezinde kırmızı toprak dolguya rastlanılmıştır. Aynı yerde kırmızı toprağın üzerinde

72
siyah toprak yer almaktaydı. Bu siyah toprak içerisinde bronz bir boğa figürünü ele
geçti284. X, XI numaralı taşlar, I-V numaralı taşların bulunduğu katın bir üstünde yer
alır. Özgün yerlerinde korunan bu taşların alttaki taşların dış kenarlarından içe doğru 10
cm mesafade oturtulduğu anlaşılmıştır. Bu durum IV ve III numaralı taşların üzerinde
yer alan X ve XI numaralı taşlarda görülmüştür. Alt katta yer alan diğer taşların
üzerinde gelen taş bloklar da yine 10 cm daha içeride yer alır. XII numaralı blok, altara
aittir. Özgün yerinde korunduğu sanılan bu taş, altarın hemen kuzeyinde yer alır.
Altarın çevresindeki zemin üzerindeki dolgu ve üzerine yerleştirilen birkaç düz
taş saptanmıştır. Kazıcılar tarafından çalışmalar bu seviyede bırakılmıştır. Özgün
seviyede korunan altara ait taşlar ve altarın temelini çevreleyen daha küçük düz taşlar
kazı sırasında kaldırılmadığı gözlenir.
Bu taş bloklar dışındaki özgün yerlerinde olmayanlar ise, işlenmiş ve
işlenmemiş yüzleri dikkate alınarak düzenlenmiştir285. Düz, şekilli ve mimari olmak
üzere bloklar üç ayrı grupta incelenmiştir. XIV-XXXVI ve XLVIII-XLVIII numaralı
taşların altarın etrafında saptanmıştır. XXXII-XXXV numaralı taş bloklar, Demir Çağı
platformuna ilişkin olarak kullanılmıştır.
Altarın yapımında kullanılan taşların bir bölümü yoğun bir tahribat geçirdiği
gözlenir. Aşınmış ve korunamayan düz yüzeylerle birlikte, parça parça döküntü yapan
taşlara da rastlanılmıştır. Özgün yerlerinde korunamayan bu taşların bir bölümü, altar
üzerinde nerede olabileceği konusunda da bir fikir vermemiş ve kazıcılar tarafından bir
düzene oturtulmaları zor olmuştur. Bu taşlar arasında XVI numaralı olan, kazıcıların
hazırlamış olduğu çizimde gösterilir286. Buna göre korunan bölümleri üç boyutlu
çizilidir; hemen hemen trapez bir şekilde üst yüz ki bir kenarı kırık ve yüzeyi düzdür,
diğeri dikdörtgen şekilde bir yan yüze ki düz bir yüzeyi vardır ve son olarak yine
trapeze yakın ancak daha dar bir yan yüz ki yüzeyi kaba bırakılmıştır. Belirtildiği üzere
bu bloğun bir bölümü kırık, bir bölümü düz ve kabadır. XXXI numaralı diğer taşın ise
tek bir yüzeyinin kaba bırakılmış olduğu görülür.
Şekilli taşlar, kazıcılar tarafından belirli açılar gösteren taş bloklarla
sınıflandırılmıştır. Bunlar arasında çizimi yapılmayan bir taş, (XLVII no.lu taş) Demir
284
Taylor 1957, Lev. V, a.
285
Taylor 1957, 14, 15, Fig. 9.
286
Taylor 1957, Fig. 9.

73
Çağı seviyesine verilmiştir. 52x32x8cm ölçülerinden daha az olmadığı belirtildi. Bu taş,
bir döşeme parçasıdır. Taşın bir ucunda, çok derine inmeyen 9 cm çapında bir çukur
vardır. Kazıcılar bu bloğun, bir kapı eşiğinin kenarına ait olduğunu düşünür. Ayrıca
dikkat çeken bir özelliği de XLVIII numaralı boynuzlu blok üzerinde bulunmuş
olmasıdır.
XLVIII numaralı blok, diğer bloklardan ayrılır. 1.45 m2 ölçülerinde en üstte
bulunan beşinci basamak, XLVIII numaralı desenli bloğu içermekteydi287. Bu bloğun üst
bölümü, boğa boynuzu biçimindedir. Tek olarak ele geçen bu taşın yanında simetriğinin
olduğu varsayılır. Böylelikle altarın önünde çift boğa boynuzu, en üst basamakta
kendini göstermelteydi. Bu bloklara bağlı olarak yanda ise kapı betimleri yer alır. Kapı
betimleri yaklaşık 2 cm derinliğe sahiptir. Bu kapı betimlerinden yalnızca biri, boynuzlu
blokla bir bütün olarak ele geçmiştir; fakat her iki yanında da çift kapı betiminin yer
alması olasıdır. Bu bloğun altındaki bloklarla üst üstte gelen alt bölümü düzdür.
Boynuzun yer aldığı yerde yanında simetriğiyle birleştiği yer kaba bırakılmıştır. Ayrıca
kapı betiminin yer aldığı yan tarafın kenarının da kaba bırakıldığı görülür. Boynuzlu
blok, altarın en üst katında yer alıyordu. Kazıcılar tarafından, boynuzların Myken
örneklerinden esinlenerek boynuzlu bloğun simetriği yapılmıştır288.
LI numaralı blok yaklaşık dikdörtgen formdadır ve üzerinde bir delik yer alır.
Bu deliğin altı dikdörtgen, dikdörtgenin üzeri de yarım daire formunda tek bir delikten
oluşur. Kazıcılar bu bloğun zemini kaplayan taşlarla aynı seviyede bulunduğunu belirtti.
Buna göre de, pis atık su yoluna doğru yönlendirilmesinde kullanılmış olabileceği
düşünülmektedir.
Altara ait bloklar arasında gruplanan kanallı, oyuklu ve açılı olan bazıları, altı
kat yükselen altar üzerindeki yerleri bilinmez. Kazıcılar tarafından bu taşlar, altara
uzanan ayrı basamaklar veya dini görevliler için oturma sırası oldukları düşünülmüştür.
Örneğin XLIX numaralı bloğun altarın yer aldığı platformda veya avluda nerede olması
gerektiği anlaşılmaz. Bu blok, basamaklı formuyla dikkat çekicidir. Bu bloğun bir direği
desteklemek için kullanıldığı kazıcılar tarafından ileri sürülür. Ancak üzerinde herhangi
bir delik yoktur. 49 cm2 olan bu blok, 23 cm yüksekliktedir. Kazıcılar bu taşın belki de

287
Taylor 1957, 14, Fig. 14.
288
M. P. Nilsson, Minoan and Mycenean Religion, Figs. 68, 84, 88.

74
tek başına yükselen kült amaçlı bir dikme olabileceğini önermiştir289. Yine basamaklı bir
forma sahip L numaralı blok parçası ise, XLIX numaralı blok gibi hangi amaçla
kullanıldığı belli değildir. Belki de bu iki blok altarın iki yanında veya önünde zemin
üzerinde durmaktaydı. Dini törenle ilişkili olduklarını düşündüğümüz bu iki blok,
basamaklı formları nedeniyle altara ait olmamalıdır.
Altar için önerilen rekonstrüksiyona göre, platform üzerinde en alt basamak,
2.50 m2 ölçülerindein situ bloklar olarak bulunmuştur. Bu alt basamak üzerinde diğer
basamaklar, 2.30 m2, 2.10 m2, 1.90 m2 ve 1.70 m2 ölçülerinde küçülerek yukarıya doğru
yükselmekteydi290. En üst basamak 145/46 m2 ölçülerindedir. Burada bir çift boynuzu ve
yan yüzlerinde ikişer kapı betimli bloklar 1.70 m2 ölçülerindeki beşinci basamak
üzerinde oturur.
Altarın en alt basamağı, 2.50 m2 ölçülerindedir. Yüzeyde korunan yüksekliği 5
cm civarındadır. I-V numaralı blokların oluşturduğu en alt basamağın dört köşesinde
dikdörtgen delik vardır. Kazıcılar tarafından bu deliklerin kült sembollerinin
yerleştirildiği yer olabileceği belirtilmiştir. Ancak bu deliklerin işlevi belli değildir.
Altarın ikinci katı 2.30 m2 ölçülerinde ve 82 cm yüksekliktedir. Kazıcılar tarafından
altarın üçüncü katı, daha küçük bloklarla yükseltilmiştir. Özgün yerlerinde bulunmayan
bu bloklar, altara ait olabilecek bloklar olarak incelenmiştir. Bir bölümü kırık olmasına
rağmen bloklar, altarın yüksek olması gerektiğini göstermiş olur. Kazıcılar bu altarın
kurban kesimi için yüksek olduğunu belirtir.
Altara ait blokların düzenlenmesinde taşlar ölçülerine göre üçe ayrılmıştır.
Bunlar aşınma ve dökülme durumlarına göre sabit bir ölçüde korunmazlar. 58-61 cm,
41-45 cm ve 30-35cm ölçüler verirler. Ortalama ölçüte göre 60 cm, 45 cm ve 35 cm
olarak üçe ayrılır. Altarın en alttaki 2.50 m2 ölçülerindeki katı da sayarsak, yukarı
doğru altı kat yükselir. Altar piramidal bir forma sahiptir. Yukarıya doğru her katın çapı
azalmaktadır. Ele geçen geniş bloklardan XIV ve XIX numaralı olanların, dördüncü
basamağa ait olduğu kabul edilmiştir.

289
Taylor 1957, 16.
290
Taylor 1957, 15.

75
İkinci kompleksteki odalar, 8-25 numaralı odalar olarak isimlendirilmiştir291. Bu
odalar III. Katmanın toprak zemini üzerinde yer alır. Kazıcılara göre ikinci kompleksin
12 numaralı odası, bize göre ikinci kompleksin avlusu olması gerekir. Her iki
kompleksin avlularının zemininde bulunan sert toprak taban ile 8 numaralı odanın
zemininde bulunan taban döşemesi aynıdır. Aynı zamanda altara giden yolun yüzeyinde
de bu tabana rastlanılmıştır. Buna göre her iki kompleksin avluları, 8 numaralı oda ve
kuzeydeki yol, aynı zamandan olmalıdır. Bunlara bağlı V. Katmanın diğer bölümleri de
yine bu yapı katının bölümleridir. Böylelikle ortası avlulu ve çevresinde odalar bulunan
V. yapı katına ilişkin yan yana iki ayrı kompleksin aynı zamandan olduğunu, batıdaki
kompleksin ortasında bir platform üzerinde basamaklı bir ateş altarının bulunduğunu ve
her iki kompleksin kuzeyinde de altarlı avluya giden bir yolun yer aldığı görülmektedir
Doğudaki kompleksin kuzeyindeki yolda, kuzey duvarı önünde 46 cm yüksekliğinde
boydan boya uzanan bir oturma sırası vardır.
V. Katmanın iki ayrı evresi vardır292. Kazıcıların hazırlamış olduğu mimari plan
üzerinde V. Katman, Va evresi ve Vb evresi olmak üzere üç ayrı mimari evreye verilir.
Vb evresi 22 numaralı odanın doğu-batı yönlü uzanan kuzey duvarıdır ve 17 numaralı
odanın dikey uzanan batı duvarı üzerine dayanır. V. Katman için verilen mimari ile Va
evresi mimarisi biraz daha karışıktır. Kazıcılar V. Katman mimarisini anlatırken Va ve
Vb evreleri isimleriyle değil de V. Katmanın erken ve geç evresi olarak tanımlanmıştır.
Ayrıca mimari planda V. Katmana verilen duvarlar, üç ayrı grupta gösterilir.
Doğudaki mekanlardan 20 numaralı oda, 20A ve 20B isimleriyle V. Katmanın
ilk evresine verilir, diğer bir deyişle Va evresine aittir. Avlunun doğusunda yer alan 10,
11 ve 23 numaralı odalar, V. Katmanın geç evresinde yapılmış (Vb) 12 ve 21 numaralı
odaların yapılmasıyla bir birinden ayrılır. 12 ve 21 numaralı odalarla birlikte aynı
katmana ait 25 numaralı odanın batısı ve 15, 16 ve 17 numaralı odalar da V. Katmanın
ilk evresine verilir. Diğer bir deyişle doğudaki kompleksin ortadaki avlusunda, daha geç
dönemde, kazıcılara göre V. yapı katının ilk evresinde, 12, 13, 14, 21 ve 22 numaralı
mekanlar yaratılarak avlu olmaktan çıkarılır. Vb evresi yani V. Katmanın geç evresinde
ise 22 numaralı odanın kuzey duvarı yapılır. V. Katmanın ilk evresinde 15, 16, 17, 20

291
Taylor 1957, 11, 12, Fig. 7.
292
Taylor 1957, 5, 19, Fig. 3.

76
A-B ve 25 numaralı mekanlar da yapılmış olmalıdır. Geç evrede 15-17 numaralı
odaların batı duvarı yıkılır ve 16 numaralı odanın önünde bir oturma sırası yapılır.
V. Katmanın doğu kompleksi içerisinde 21 ve 23 numaralı odaların güney
duvarının VI. Katmanda inşa edilmiş olabileceği belirtilir ki mimari plan üzerinde V.
Katmanın Vb evresi içerisinde yapıldığı gösterilir. Buna göre mimari plan ile
tanımlamaların pek uyuşmadığı gözlenir.
Avlunun kuzeyinde uzanan duvar, avlunun doğusunda da görülmeye devam
eder. Burada girişi kuzeydoğudan sağlanan bir yol vardır. Bu yol avlunun kuzey duvarı
boyunca doğu-batı yönde uzanır ve batıda avlu ile birleşir. V. Katmanında avlunun batı
bölümü içerisinde uzanır ve bu yolun avlunun doğusundaki odalarla bağlantısı saptandı;
bu nedenle V. Katmana ait olduğu anlaşılır.
V. Katmanın avlulu doğu ve batı komplekslerinin arasında bir pis/atık su yolu
ortaya çıkarılmıştır. Kazıcılar tarafından bu atık su yolunun altarın bulunduğu avlu ile
aynı zamanda yapıldığı belirtilmiştir. Taşlardan oluşturulan bu su yolu, kuzey-güney
yönünde uzanmaktaydı. Bu su yolunun eğimi kuzeyden güneye doğruydu ve doğu yöne
akmaktaydı.

V. Katmanın Kazıcılar Tarafından Tarihlenmesi:


Kazıcıların anlattıklarına göre, avlunun altında IV. Katmana ilişkin çeşitli tipte
seramikler ele geçmiştir: Halka kaideli kaplar, beyaz astarlı seramikler, az sayıda
monokrom kaplar, Apliki seramikleri, çeşitli kaba mutfak kapları ve düz beyaz
seramikler. Avlu tabanının altında Myc. III A Dönemi’ne ait krater ve kase parçası
(form 203) ve Myc. III A-B Dönemi’ne ilişkin kase parçası (form 206) da bulunmuştur.
Kazıcılara göre bu seramikler avlu yapısının tarihlenmesi için terminus post quem’dir.
Bu seramiklerle birlikte Geç Kıbrıs IIa-b seramiği de ele geçti. Kazıcılar, tüm bunlarla
avlunun oluşturulmasını L.C. IIc (Myc. IIIB) Dönem’lerinin başına, yani yaklaşık İ.Ö.
1300 yıllarına yerleştirir293.

293
Taylor 1957, 18.

77
VI. KATMAN (İ.Ö. 13-12. yüzyıllar)294:
VI. katman, Taylor tarafından İ.Ö. 13.-12. yüzyıllar arasına tarihlenir. Bu
dönem, Geç Kıbrıs II-III /L.C. II-III Dönemi zamanıdır.
V. Katmana ait mimari yapılar, VI. Dönem içerisinde de kullanılır. Bu katmanlar
arasındaki farklılık, kazıcılar tarafından elde edilen buluntularla yapılır. VI. katmanın
iki evre gösterdiği kazıcılar tarafından belirtilir. Bu iki evre birbirinden uzak tarihlere
sahip buluntuların varlığıyla birbirinden ayrılır.
10 ve 11 numaralı odaların zeminleri üzerinde rastlanılan bozulmalar, buluntular
dışında tanımlanan VI. Dönem etkinliğini gösterir295. Burada saklama kabı olarak küp,
Myc. III C 1 şişe ağzı ve Bukhero parçası yine bu katmana verilir.
19 numaralı oda ile avlunun batısındaki odalarda gözlenen kırmızı tuğla ve
kırmızı kerpiç, VI. Dönem katmanının geç evresiyle ilişkilendirilir296.
Altarın batısında konumlanan 1-7 numaralı odalar arasından 1 B numaralı
odanın zemininde II. Ramses Dönemi’ne ait yürek amulet (348) ele geçti. Bulunduğu
oda III. Dönem katmanından daha geç olan V. Katmana aittir. 1 C numaralı oda, depo
olarak kullanılıyordu ve oda içerisinde birçok küp ele geçti ( 359,360, 373).
V. Katmanla birlikte VI. Katmanda da 5 numaralı odanın kullanımı görülür.
Kazıcıların anlattığına göre odanın dışında fırına ait izlere rastlanılmıştır297. 5 A
numaralı odanın içerisinde üst katın varlığını gösterecek iki tane taş basamak yerinde
korunur.
Bu döneme ait katman, V. Katmandan sonraki yerleşimin olduğu zamana denk
gelir. Bu dönemde V. Katmana ait binaların kullanımına devam edilir. Avlu yapısının
halen bu dönemde ve daha sonraki evrelerde kullanılmış olduğu görülür. Avlunun
içerisinde bazı taşlar üzerinde deliklere rastlanılsa da belirli bir düzen içerisinde
olmadıklarından dini bir törenle ilişkilendirmek için yetersizdir.
VI. Katmana ilişkin çeşitli seramikler ele geçti. Bunlar arasında çoğunluğu düz
beyaz seramikler oluşturur298. Myc. IIIB ve Myc. I C seramikler ile birlikte az sayıda
beyaz astarlı ve halka-kaideli seramikler de bulundu. Günlük kullanım kapları ve
294
Taylor 1957, 18-23.
295
Taylor 1957, 19.
296
Taylor 1957, 22.
297
Taylor 1957,19.
298
Taylor 1957,18.

78
BüyükApliki seramikleri de ele geçmiştir. Kazıcıların anlattıklarına göre drenajın
döşeme taşları altında krater parçaları bulunmuştur299. Terracotta boğa (284) (Plaka
VIb), silindir mühür (328), sunu ayaklığı, kemik kulp parçası (104), duvar lambası (22)
, II. Ramses amuleti (348), ve andezit perdah taşı diğer buluntular arasındadır. Kazıcılar
tarafından VI. Dönem, hem Myc. III B hem de Myc. C1 seramiklerinin ele geçmesi, 3
numaralı oda içerisinden II. Ramses’e ait bir amuletin bulunması ve Kıbrıs’ın yerel
seramikleri arasında bulunan Apliki seramiklerinin varlığı, iki ayrı evre olarak
tanımlanır. Altarın yer aldığı avlu içerisinde bulunan yeşil fayans bir kase, VI. Katmana
verilir300. Kasenin dış yüzü üçgen köşeler yapan lotus tomurcuklarıyla bezelidir.
Kazıcılar tarafından bu kase, Geç Kıbrıs III Dönemi’ne verilir.

VII. KATMAN 301 :


Taylor tarafından VII. Katman, İ.Ö. 1175 yılına (Geç Kıbrıs III / L.C. III)
tarihlenir. Bu katman kazıcılar tarafından kutsal alanın tahribine verilir. Ancak bu
katmana ait hiçbir mimari kalıntı yoktur.
Altarın yer aldığı avlu üzerinde dağınık duran altara ait taş bloklar, kutsal alanın
tahribatıyla ilişkilendirilir. Kazıcıların anlattığına göre avlunun güney ve batısında yer
alan 1-7 numaralı ve doğudaki 15-17 numaralı odalarda, İ.Ö. 1175 yılından sonra
kullanılmış seramik buluntusuna rastlanılmadı. Burada 1 ve 2 numaralı odalarda yanık
kerpiç yığınları altında, kısmen tamamlanabilen bir boğa figürinine ait parçaların ele
geçtiği belirtilmiştir302. 23 numaralı odada bir taş yığını üzerinde bir Myken krateri ve
15-19 numaralı odalarda duvar enkazı içerisinde ele geçen birçok küp ve şişe de
tahribatla ilişkilendirilen buluntular arasındadır.
Altarın bulunduğu avlu içerisinde, çevresindeki duvarların avluya doğru
çökmesiyle bir çukurun oluştuğu gözlenmiştir. Olasılıkla burası VII. Katmanın
tahribinden sonra siyah toprak ve kireç taşıyla düzeltilerek seviyelendirme yapılmıştı.
Burada içerisinde Kıbrıs’ın Geometrik seramiklerinin bulunduğu bir yığın ortaya

299
Taylor 1957,18, 45.
300
Taylor 1957, 77, 78, Fig. 33, 1.
301
Taylor 1957, 23.
302
Taylor 1957, Lev. VI, a.

79
çıkarılmıştır. Kazıcıların belirttiğine göre bu seramikler bu yığının VII. Katmana ait
olmadığını ve daha geç bir döneme ait olduğunu gösterir.
11 ve 23 numaralı odalarda da aynı amaçla bu siyah toprağın kullanıldığı ve 12
numaralı odadaki bir çukur içerisinde de bu siyah toprağa rastlanıldığı belirtilir.
Kazıcıların belirttiğine göre VII. Katmanda meydana gelen tahribat sonrasında altarın
olduğu avluda kireç taşlarıyla birlikte, 11, 12 ve 23 numaralı odalarda siyah toprak
kullanılmıştır.
Düşen duvar kalıntıları arasında buluntulara rastlanılması, kazıcılar tarafından
bilinçli bir yıkım olarak yorumlanmıştır. Yaklaşık 100-150 yıl kadar kutsal alanın
kullanılmadığı düşünülür. VII. Katmanda az sayıda Geç Kıbrıs III seramiği ile birlikte,
daha geç döneme ait kırmızı astarlı sürahi boynu (form 57) ve dalgalı çizgili kase de
bulunmuştur.

VIII. KATMAN303 :
VIII. Katman, İ.Ö. 10-8. yüzyıllara, diğer bir deyişle Kıbrıs-Geometrik II-III (
C-G II-III) Dönemi’ne tarihlenir. Bu katman Demir Çağı’na ait olmakla birlikte kutsal
alanda kazıcılar tarafından saptanan en üst katmandır.
Bu katmana ait mimarlık buluntusu, bize göre doğu kompleksindeki avlunun
doğu duvarı üzerinde büyük olmayan ve köşe yapan bir duvardır. Duvarın batısında
12,13,14, 21 ve kısmen 18 numaralı oda, doğusunda ise 15, 16, 17 numaralı odalar yer
alır. Köşe yapan bölümü duvarın kuzey ucunda batıya doğru uzanır. Bu uzantı çok
kısadır. Doğu kompleksi içerisinde yer alan 8 numaralı oda, kazıcılara göre bu dönemde
halen kullanılıyordu. Bu oda içerisinde bir sunu masası (form 472) ele geçmiştir304.
Altarın bulunduğu avluda altara ait taş bloklarla birlikte, bir Demir Çağı seramik
yığını kazıcılar tarafından bulunmuştur. Burada altara ait boynuzlu taş ile birlikte diğer
bloklar, moloz yığını, büyük kaplar ve figürünler saptandı. Avlunun kuzeyinde yer alan
bir çukurun kül ile doldurulduğu belirtilmiştir.

303
Taylor 1957, 23-25.
304
Taylor 1957, 23.

80
İki ayrı bileziğin bir bölümü yine VIII. Katman içerisinde bulundu. Kazıcılar
tarafından, hazırlanmış olan katalog içerisinde bu bileziklere yer verilmez305. Ancak
ikisinin de korunan kısımlarının yuvarlak bir dönüşe sahip olduğu ve düz olduğu
belirtilmiştir. İki bileziğin de VIII. katmana verilerek tarihlemesi yapıldı. Demirden bir
adet mızak parçası, yine VIII. Katmana aittir306. İçi boş olan bu demir mızrağın korunan
uzunluğu 18 cm’dir.
Yüzeyde yer alan bu katman, modern kaçak kazılarına maruz kalmıştır. 1949
yılında burada bilimsel kazı yapılmış ve önemli bir Demir Çağı yerleşiminin varlığını
gösteren çok sayıda seramiğin ele geçtiği belirtilmiştir307. Kazıcılara göre bu katmanda
Demir Çağı’na ait bir mimari yoktur. Burada ele geçen seramik, terracotta, taş
figürinler, bronz ve demir objeler, kazıcılar tarafından Kıbrıs Geometrik II, III
Dönem’lerine ve Arkaik Dönem I’e (İ.Ö. 750-600) verilir. En üstte yer alan bu
katmanda yapılan çalışmalar sırasında geç buluntuların varlığına dikkat çekilir. Kıbrıs
ve Ptolemaic sikkeleri, Hellenistik siyah sırlı seramik parçası daha geç buluntularıdır.

PIGADHES’IN GENEL DEĞERLENDİRİLMESİ VE TARİHLENMESİ


Pigadhes’de yapılan kazılarda en erken dönem malzeme, kazıcılara göre İ.Ö. 17.
yüzyılın sonlarına kadar gider. Taylor, katmanlara dönem ismini verir ve sekiz ayrı
dönem saptanır (Lev. XXI a). Bunlara göre her bir katmanı da Romen harfleriyle
adlandırır. Katmanlar en alttan yukarıya doğru numaralandırılır. En alttaki katman I.
Katmandır. Taylor, I. Katmanı Orta Kıbrıs III / M.C. III Dönemi’ne tarihler. Bu döneme
ilişkin mimari kalıntı ele geçmediği belirtilir; fakat bu döneme ilişkin bazı yapı
taşlarının dağınık olarak bulunduğundan söz edilir.
II. Katman İ.Ö. 15. yüzyıla (Geç Kıbrıs I / L.C.I) tarihlendirilir. Evreleri de A ve
B harfleriyle adlandırılır. A evresine ilişkin yalnızca bir tabanın bulunduğu ve B
evresine ait de kısa bir duvarın ortaya çıkarıldığı ifade edilir.
III. Katman ise, Taylor tarafından İ.Ö. 1400 ( Geç Kıbrıs II / L.C. II) tarihine
verilir. III. Katmanda ilk kez odaları ortaya çıkartılabilen bir mimarlık katmanıyla
karşılaşılmıştır. Bu odalar V. Katmana ilişkin ateş altarının altında yer alır. Kazıcılar
305
Taylor 1957, 86.
306
Taylor 1957, 86,87, Fig. 34.
307
Taylor 1957, 1.

81
tarafından III Katmanın mekanları, CD 1-6 olarak isimlendirilir. Ateş altarının tam
altındaki CD 3 odası ise, podiumlu oda olarak anılır; fakat bu oda üzerindeki V.
Katmana ilişkin ateş altarının da üzerinde bulunduğu bir podium’u vardır.
IV. Katman, Taylor tarafından İ.Ö. 14. yüzyıla ( Geç Kıbrıs II / L.C. II)
tarihlenir. Bu katmana ilişkin mimarlık kalıntısının ele geçmediği, fakat bir takım
tabanların korunmuş olarak geldiği ifade edilir.
V. Katman en önemli ve tam plan veren katmandır. Taylor tarafından İ.Ö. 13.
yüzyılın başına tarihlenir. Bir başka deyişle Geç Kıbrıs II c / L.C. II c Dönemi’ne
verilir. Yukarıda sözü edildiği üzere, ortasında birer avlu ve etrafında mekanlar bulunan
iki büyük kompleks tarafından temsil edilen bu katmanın önemi, batıdaki kompleksin
avlusunda bir ateş altarının yer almasıdır (Lev. XXI a, XXII a, XXIII a). Buna göre bu
yapı bir kutsal alan olmalıdır.
İ.Ö. 13. ve 12. yüzyıllara (Geç Kıbrıs II-III / L.C. II-III) Taylor tarafından
tarihlenen VI. Katmana ilişkin bir mimari yoktur. Bu katmanda da seramiklere göre,
yalnızca altarın olduğu avluda iki ayrı evre saptanır. Seramikler genellikle Myken
kaplarıdır.
Taylor’a göre VII. Katman altarın tahrip tabakasıdır. Bu tarih, İ.Ö. 1175 (Geç
Kıbrıs III/ L.C. III)’ tir. Bu döneme ilişkin herhangi bir mimari katman söz konusu
değildir.
VIII. Katman Taylor’a göre Demir Çağı’na ilişkindir. İ.Ö. 10-8. yüzyıllara ( C-
G. II-III) tarihlenir. Bu döneme ilişkin V. Katmanın doğu kompleksinin avlusunun doğu
duvarı üzerinde büyük olmayan ve köşe yapan bir duvar kalıntısına rastlanılır. Bunun
dışında, VIII. Katmana ilişkin pek mimari buluntu ele geçmemiştir.
Yukarıdan da görüldüğüne göre, Pigadhes’de büyük bir katmanlaşma
bulunmamaktadır. En büyük katman V. Katmandır. V. Katmanın altında bulunan III.
Katman da önemlidir. VI. ve VII. Katmanlar diye bir katman yoktur. VIII. Katman
duvarı ise, bize göre oldukça geç bir dönemdir. Kısaca mimari katman olarak en büyük
yerleşim V. Katmandır ve altar da bu katmana ilişkindir. Kazıcılar kitaplarında en küçük
bir seviyeden söz etmemiştir. Özellikle katmanları tarihleyici tabanların seviyesi
verilmediği gibi, tabanların da ayırt edilmediği görülür. Seramiklere gelince, hangi
seramiğin hangi seviye ve hangi katmandan geldiği katalogta belirtilmez; ancak bir

82
takım seramikler belli bir katmanın içinden geldiği için, o seramiklerle o katman
tarihlenmeye çalışılır. Taylor’a göre en son seramik Pigadhes’de VIII. yüzyıl olarak
görülür. Yani ona göre VIII. yüzyıldan sonra yerleşim yoktur; fakat kitapta Geometrik
Dönem seramiklerinden sonra, Arkaik Dönem ve Klasik Dönem seramiklerinin de
bulunduğunu görüyoruz. Buna göre Pigadhes’de yerleşimin Hellenistik Dönem’e kadar
sürdüğü anlaşılmaktadır.
Taylor, seramiklerin yapı katmanının altından mı üzerinden mi bulunduğunu
söylemez; ancak bir yerde V. Katmanın tarihlemesi sırasında, avlu tabanı altında Myc.
III A-B Dönem’lerine ilişkin seramik parçalarının bulunduğuna işaret eder. Yalnızca
bunlarla tarihleme yapmaya çalışır. Taylor tarihlemede büyük yanlışlık yapmaktadır.
Taban altı ve taban üstü seramiklerini ayırt edemediği görülür. V. Katmanın tabanının
altındaki Geç Bronz Çağı’na ilişkin seramiklerle V. Katmanı tarihlemiş olduğunu
anlaşılmıştır. Oysa V. Katman çok daha geç bir döneme aittir. Bronz Çağı, Geometrik
Dönem ve erken Arkaik Dönem seramikleri, V. Katmanın tabanının altında ele geçmiş
olmalıdır. Klasik Dönem seramikleri ise V. Katmanın üzerinde bulunmuş olmalıdır.
Taylor’un taban seviyelerini dikkate almayarak, taban altı taban üstü seramikleri ayır
edemeyerek büyük tarihleme yanlışının içerisinde olduğu görülmüştür.
Myrtou’daki Pigadhes Kutsal Alanı, İ.Ö. 17. yüzyıla kadar giden erken dönem
seramikleri verir. Mimari buluntular içerisinde III. Katmana verilen CD 1-6 olarak
isimlendirilen odalar saptanmıştır. Pigadhes’de erken dönemin varlığı buluntularla
birlikte açıkça görülür. Ancak mimari katmanlarla seramik buluntuları arasındaki
ilişkinin doğru saptanmadığını sanılmaktadır. Özellikle V. Katmana verilen avlu ve
çevresindeki mekanlarla İ.Ö. 13. yüzyıla verilir. Burada kazı çalışmaları sırasında daha
alt katmanlara inilmiş olup temel seviyesinin altına inildiğini düşünülmektedir. Böylece
bu katmana verilen Bronz ve Geometrik Dönem’lerin seramikleri, önceki katmanlara ait
olmalıdır. Yaptığımız çalışmada, V. Katmana ait Arkaik ve Klasik Dönem seramikleri
saptanmıştır.

83
Pigadhes’de Ele Geçen Arkaik Ve Klasik Dönem Seramikleri:
Pigadhes’de ele geçen Bronz ve Demir Çağlarının seramikleri kazıcıları
tarafından çalışılmıştır (Lev. XXV-XXVII)308. Bu çalışmada Demir Çağı’na verilen
seramiklerin tarihlemesi yeni kanıtlarla ele alınacaktırr. Bu sırada kazıların yayınlandığı
kitaptaki çizimler ve bilgilerle yapılmış tarihlemelere açıklık getirecektir.
Pigadhes’de bulunan erken ve geç dönem seramiklerinin hiçbirinin hangi
katmandan çıktığı belli değildir. Bütün seramiklerin katmanları karıştırılmış olup, tümü
gruplanarak kazı raporu kitabında verilmiş durumdadır309. Ayrıca en geç katman olarak
adlandırılan VIII. Katman İ.Ö. 8. yüzyıl sonunda sonlandırılır310. Seramik katalogları
yeterli değildir. Kataloglarda yine seramiklerin buluntu yerlerinin açıkça gösterilmemiş
olduğu gözlenir. Pigadhes’deki kazılar sonucunda yapılmış tarihlemelerin hangi
buluntulara göre değerlendirildiğine ilişkin net bir veri yoktur. Yeterli olmayan
tarihlemeye ek olarak burada en üst katman yani yüzeydeki toprak üzerinde de Kıbrıs’ın
Geç Arkaik Dönemi’ne ait buluntuların varlığından söz edilir. Bu dönem İ.Ö. 750-600
yıllarına denk gelir. Bir başka deyişle burada İ.Ö. 8. yüzyıl sonrasına ait buluntuların
varlığı kabul edilmiş olur. Geç Arkaik Dönem sonrasında ise Hellenistik Dönem
sikkelerinin ele geçtiği de belirtilir311.
Kazıcılar tarafından Pigadhes’in katmanlarından en geçi İ.Ö. 8. yüzyıla
tarihlenir. Oysa kitapta gösterilen birçok seramiğin çok daha geçe tarihlendiğini
görülmektedir. Ayrıca Kıbrıs’ta Perslerin olduğu zamana uygun düşen çok sayıda
seramiği vardır. Kitapta yayınlanan en geç seramik 512, 564 ve 565 numaralı
seramiklerdir. İ.Ö. 5. yüzyıla tarihlenen seramiklerin olması, Pigadhes’de Pers
Dönemi’nde yaşanıldığını ve etkinlikte olunduğunu gösterir312. Buna göre 558 ve 559
numaralı seramikler İ.Ö. 5. yüzyıl ortaları, 556 numaralı seramik ise IV. yüzyıl ait
örneklerdir.
Pigadhes’de Geç Bronz Çağı’na ilişkin ele geçen seramikler, Bronz Çağında da
katman olduğunu gösterir313. Geometrik Dönem seramikleriyle erken Oryantalizan

308
Taylor 1957.
309
Taylor 1957, 4-25.
310
Taylor 1957, 25.
311
Taylor 1957, 25.
312
Taylor 1957, 73, Fig. 31.
313
Taylor 1957, 26-59, Figs. 14-24, nos. 1-375.

84
Dönem seramikleri de, Bronz Çağı’ndan Pers Dönemi’ne kadar yerleşimin varlığını
göstermesi yönünden önemlidir.
Kazıcılar olasılıkla, V. Katman zemini altından gelen seramikleri VI. Katmana
vermiştir. VI. katmana ait olduğu söylenen Miken kapları yanı sıra Geometrik ve
Arkaik Dönem seramikleri de olmalıdır. Pigadhes Kutsal Alanı’nda yapılan kazı
çalışmaları sonucunda kazıcılar, katmanlara ait toprak zemini saptayamamış, daha erken
dönemlere ait seramikleri belirledikleri zeminlerle tanımlamış olmalıdır. Avlu ve
çevresinde odaların düzenlendiği kompleksler, Bronz Çağı’ndan daha geç bir döneme
ait olmalıdır. Eldeki seramik verileriyle kutsal alanın Demir Çağı’nın geç
dönemlerindeki etkinliğini gösterir. Diğer bir deyişle Pers Dönemi katmanının altında
olasılıkla Geç Bronz Çağı’na ilişkin yapı katı vardır. Bu yapı katı Geometrik Dönem’de
de varlığını sürdürmüş olduğu için Geometrik seramikler de bu alanda bulunmuş
olmalıdır. Kazıcılar tarafından yapılan sondajlarda Pers Dönemi katman içerisinde,
taban altında ele geçen yoğun Bronz seramiği ve Geç Dönem seramiği alt katmanına ait
olmalıdır. Bu seramiklerin üst katmanın malzemesi olduğu sanılmamaktadır.
Pigadhes’in Demir Çağı seramikleri arasında değerlendirilen 473 numaralı Ionia
kasesinin ağız profili, Kilikya’daki birkaç kase ile benzerlik gösterir. Ağız bölümleri
dışa çıkık olarak yapılan bu kaseler, gövdeye geçişte hafif bir ovallik verildikten sonra
aşağı doğru daralan bir profile sahiptir. Kilikya’daki kaseler İ.Ö. 7. yüzyılın son çeyreği
ile İ.Ö. 6. yüzyılın ilk çeyreğine tarihlenir314. 473 numaralı Pigadhes örneği, İ.Ö. 7.
yüzyılın son çeyreğine yani 625 civarına ait olmalıdır.
Tek kulplu testi profilinde 558 ve 559 numaralı testiler (Lev. XXVII a) İ.Ö. 5.
yüzyıl ortalarına ait olmalıdır. Yonca ağızlı bu testilerin gövdeleri hafif şişkindir.
Omuzları ve gövdeleri arasında kalan bölümde, yatay yivler yer alır. Form açısından
yakın özellikler gösteren Atina Agorası’ndaki tek kulplu bir testiyle benzerler. Bu
testinin ağzı yuvarlaktır, ancak profil yönünden büyük benzerlik gösterirler. Bu testi
İ.Ö. 460-440 yıllarına verilir315.

314
Arslan 2010, 149, Lev.52, nos. 359-360.
315
Sparkes et. al.1970, 350; Sparkes & Talcott 1970, Lev. 73, Fig. 14, no 1613.

85
Pigadhes Kutsal Alanı içerisinde saptanan en geç seramikler tek kulplu testiler
ile bir kasedir316. 564 ve 565 numaralı olan tek kulplu testiler (Lev. XXVII a), Taylor’un
kataloğunda Demir Çağı seramikleri arasında yer alır. Demir Çağı İ.Ö. 8. yüzyıl
sonunda bitirilirken, bu seramikler İ.Ö. 325-200 tarihlerine yani Geç Hellenistik
Dönem’e verilmelidir317. Bu seramiklere, Atina Agorası’nda ele geçen tek kulplu bir
Hellenistik Dönem seramiği benzer. Özellikle Atina Agorası’ndaki testinin üst bölümü
Pigadhes’dekilerle benzerlik gösterir. Ağız ve boyun bölümleri ortaktır. 565 numaralı
testinin boyundan gövdeye geçişi, Agora örneğiyle hemen hemen aynıdır. Kulplarda
farklılık görülse de profiller çok benzer; bu nedenle Pigadhes’deki örneklerin Geç
Hellenistik Dönem içerisinde üretilmiş olmaları gerekir.
554 numaralı testi kalp biçimine yakın bir gövdeye sahiptir (Lev. XXVII a)318.
Dudakları hafif dışa doğru çıkıktır. Boynu uzun, omuzları geniştir. 554 numaralı
seramik çift kulplu bir Korinth örneğiyle benzerlik gösterir319. Korinth örneğinin tarihi
İ.Ö. 4. yüzyıl sonudur. Dudak profilleri yakınlık gösterir. İki örneğin de gövdesi ve
boynu hemen hemen aynıdır. Bu örneğe göre Pigadhes örneğimiz de İ.Ö. 4. yüzyıl
sonlarına ait olmalıdır.
Pigadhes’de Demir Çağı seramiklerinden 512 numaralı kase (Lev. XXVI a),
Atina Agorası’ndaki İ.Ö. 310-300 tarihli bir kase ile benzerlik gösterir320. Ağız ve gövde
profilleri belirgin bir şekilde benzer. Ağızdan gövdeye doğru inen profil, içe doğru
yumuşak bir geçiş yapar ve kaseye yayvan bir profil kazandırır. Sözü edilen geçiş, Atina
örneğinde daha geç yapılarak Pigadhes’deki örnekten ayrılır. Benzerlikleri göz ardı
edilmeyecek derecede olan bu seramiklerin profilleri Kuzey Karadeniz’deki bir Yunan
kolonisi olan Panticapeaum’dan bir kaseyle hemen hemen aynıdır321. İ.Ö. 3.-2.
yüzyıllara verilen kase, 512 numaralı kaseyle çok benzerlik gösterir. Bu karşılaştırmalar
sonucunda Pigadhes örneğiyle olan benzerlikleri de dikkate alınarak, seramiklerin İ.Ö.
4. yüzyılın ikinci yarısına ait oldukları sanılmaktadır.

316
Taylor 1957, 71, 73, Fig. 30-31, nos. 512, 564, 565.
317
Rotroff 2006, 250, Fig. 10, Lev. 10, no 55.
318
Taylor 1956, 73, Fig.31, no 554.
319
I. McPhee, “The Corinth Oinokhoe: One- and Two-Handled Jugs in Ancient Corinth”, Hesperia 74
(2005), 41-94.
320
Rotroff 1997, Fig. 62, Lev. 75, no 983.
321
Bouzek 1990, 71, Pl. 20,3.

86
556 numaralı yonca ağızlı sürahi (Lev. XXVII a), tam olarak korunur ve
Pigadhes’in Demir Çağı Seramiklerinin geç örnekleri arasındadır322. Sahip olduğu profil
yapısı, İ.Ö. 325-300 tarihlerine verilen örnekle benzerlik gösterir323. Yüksek olmayan bir
kaidesi ve onun üzerinde uzanan yuvarlağa yakın bir profili vardır. Karşılaştırılan
örnekte kulplar daha dik yerleştirilmiş ve uzun olan bu kulpla birlikte sürahinin de
boyun bölümünün uzun olduğu görülür. Profil yapılarındaki benzerlik nedeniyle
aralarındaki zaman farkının fazla olmaması gerektiğini düşünerek İ.Ö. 4. yüzyıla ait
olmalıdır.
İ.Ö. 4. yüzyılın içerisinde üretildiğini düşündüğümüz 482 ve 483 numaralı yonca
ağızlı oinokhoe(Lev. XXV a), Atina’daki daha erken örnekleriyle324 yapılan
karşılaştırmalar sonucunda anlaşılır. 483 numaralı oinokhoe, 482 numaralıya göre daha
şişkin ve daha basık bir gövdeye sahiptir; bu nedenle İ.Ö. 4. yüzyılın ilk yarısına ait
olan 483 numaralıdan daha geç olan 482 numaralı oinokhoe, İ.Ö. 350-300 yıllarında
üretilmiş olmalıdır325.

V. KATMAN YAPISI VE ATEŞ ALTARININ TARİHLENMESİ


(Lev. XXII, XXIII, XXVIII-XXX a, XXXI b, XXXII, XXX)
Yukarıda sözünü ettiğimiz üzere, V. Katman Pigadhes’de en büyük yapı katıdır
ve mimarisi en büyük katmandır. Altar bu katmana aittir. Hem yapı altarı tarihler, altar
da yapıyı. Bu katmanda kutsal alan düzenlemesi çok yoğun bir şekilde görülür; ancak
Pigadhes’teki en erken dönemlerde kutsal alan niteliğine sahip olup olmadığına ilişkin
kanıtlarımız yetersizdir. V. Katman yapısı, Pers Dönemi içerisinde yapılmış bir kutsal
alandır. Gerek mimari planda gerekse seramik buluntularının varlığıya Pigadhes Kutsal
Alanı’nın Pers Dönemi içerisinde yapıldığı görülür.
Kutsal alan, iki büyük avluya sahip bir kompleksten oluşturulmuş olup,
İran’daki Med ve Pers tapınaklarıyla güçlü benzerlikler taşır. V. Katman mimarisi ve
kompleksin batıdaki avlusu içerisinde kuzey yöne bakan altar, Perslerin adadaki dinsel
uygulamalarını işaret eder.

322
Taylor 1957, 73, Fig. 31, no 556.
323
Sparkes et. al. 1970, 351; Sparkes & Talcott 1970, Pl. 74, Fig. 14, no 1629.
324
Sparkles & Talcott 1970, 243.
325
Taylor 1957, 70, Fig. 29, nos. 482-483.

87
İki büyük kompleks, avlu merkezlidir. Batıdaki avlunun içerisinde ateş altarı yer
alır. Altar, avlu içerisinde kuzeye bakar. Piramidal formuyla dikkat çeken altar, en
alttakı 5 cm’lik platformu saymazsak, beş basamaklıdır.
V. Katman ve ona bağlı olarak altarin, kutsal alanda tarihlendirme için yeterli
sayıda buluntu ve kanıtların olmamasına karşın, kazıcıları tarafından erken bir döneme
tarihlendirilmiş olduğu sanılmaktadır. İ.Ö. 1300 tarihini ileri süren araştırmacılar, Kıbrıs
adasında bu dönemdeki diğer kutsal merkezlere ve daha sonra ise Ege, Anadolu ve
Mezopotamya’ya yönelerek değerlendirmelerini bu yönde yapmıştır. Kazıcılardan sonra
tarafımızdan yapılan değerlendirmede, Kıbrıs’ın yerel ve yabancı özelliklerinin bir
arada değerlendirilmesi gerektiği anlaşılır. Taylor ve ardından diğer araştırmacıların
aksine biz, Pigadhes’i daha farklı bir zaman aralığına yerleştirilmiştir. Avlu ve etrafında
konumlandırılan odalar düzeni ve bununla birlikte piramidal formdaki altarı ile İ.Ö.
1300 yıllarına ait olmadığını saptanmıştır.
Kazıcılar Pigadhes’i Bronz Çağı’na tarihleyerek eş zamanlı benzerlerini bulma
çabasıyla Enkomi gibi merkezlere yönelmiştir. Pigadhes altarının en üst basamağında
yer alan çift boynuzlu simetrik bloklardan yola çıkarak Enkomi’nin boğa boynuzlu tunç
bir heykelinin ele geçtiği kült eviyle benzerliğine dikkat çekilir326; ancak bu alanın
çevresinde başka yapılar da yer alır. Enkomi’nin Geç Bronz Çağı’nda kentselleşmiş
bölgelerden biri oluşu nedeniyle kazıcılar, Pigadhes’deki kutsal alanın da aynı amaçla
yapılmış olduğunu düşünmüştü, bu durumun kazıcıların tarihlendirmesinde büyük
etkisinin olduğu görülmüştür. Öne sürülen bu benzerliklerin aksine, Pigadhes Kutsal
Alanı içerisinde yer alan mimarlık yapıları, aslında Pers mimarlığında gördüğümüz
merkezi avlu veya salonlar, ve etrafını çevreleyen odalar silsilesiyle benzerlik gösterir.
Gerek mimari planı gerek ise batı avlusundaki altarın piramidal bir formda yapılması,
Pers mimarisinin etkisinde olduğunu kanıtlar. İran’da Dahan-I Ghulaman Kutsal Alanı
içerisinde merkezi bir avlu ve avlu içinde ise üç ayrı altar vardır327. Zamansal
yakınlıklarıyla da dikkat çeken bu yapılar, Pigadhes’deki tapınağın mimarisi ve altarla
değerlendirildiğinde benzer özelliklere sahip oldukları anlaşılır. Diğer bir deyişle bir

326
Taylor 1957, 103.
327
Wightman 2007, 679, Fig. 13.8. Bkz. V. Katman Mimarisi.

88
Geç Bronz Çağı kenti olan Enkomi ile Pigadhes’in benzerlikleri yalnızca adada var olan
bir boğa kültüyle sınırlıdır.
Kazıcılar tarafından Pigadhes’in karşılaştırıldığı diğer yerler arasında Idalion ve
Ayia Irini de vardır. Bu iki merkez de erken dönemlerde yani kazıcılar tarafından
tarihlenen zamana yakınlıkları nedeniyle incelendi ve bu merkezlerde kült alanlarının
saptanmasıyla Pigadhes ile ilişkilendirildi. Aslında Pigadhes ile Ayia Irini birbirine
yakın konumdadır. Ayia Irini de Girne ilçesi sınırları içerisindeki Akdeniz köyünde yer
alır. Diğer bir deyişle Pigadhes’in hemen batısındadır. Ayia Irini Arkaik Dönem
içerisinde önemli bir kült merkezidir. Ayia Irini’deki iki heykel tipinden 2047-51
numaralı boğa heykeli, Pigadhes’teki 284 numaralı boğa heykeli ile benzerlikler
gösterir. Sözü edilen heykel, Ayia Irini’de ele geçen çok sayıdaki adak heykellerinden
biridir. Ayia Irini ile Pigadhes’in ortak yanları, açık bir alan içerisinde düzenlenen altar
ve kült alanıyla birlikte içerisinde kült eşyalarının bulunduğu depo odalarına
rastlanılmasıdır. Pigadhes’in 15, 16 ve 17 numaralı odalarının depo amaçlı
kullanıldığını göstermesi açısından önemlidir. Pigadhes’te varlığını bildiğimiz
boynuzların etrafını sarmış yılanlı terracottaörnekleri, Ayia Irini’deki bazı örneklerle
benzerlik gösterdiği belirtilir328. Bu örnekler de Geometrik Dönem heykelcikleridir.
Pigadhes’te ele geçen insan heykellerinden tip olarak sınıflandırılan örneklerde ortak
görülen konik baş, Ayia Irini’deki bazı örneklerle benzetilir329. Ayrıca vücudun uzun
çivi şeklinde yapılması, başların yapım şekli bakımından Ayia Irini örnekleriyle
benzerliklerine yer verilir.
Genel olarak bakıldığında kutsal alan değerlendirmesi yapıldığında Kıbrıs adası
sınırları içerisindeki karşılaştırmalarla sınırlı tutulan Taylor ve diğerlerinin
karşılaştırmaları, Pigadhes’in kutsal alanıyla benzerlik veya uzaklıklarına yer
verilmediği ve bir tanımlamadan ibaret olduğu anlaşılır. Altarın yüksekliğine göre
yapılan değerlendirmede ise Mısır, Suriye ve Fenike kutsal alanlarıyla değerlendirme
yönüne gidililir; ancak taş işçiliği yönünden yapılan değerlendirmede de olduğu gibi bu
konuda da yeterli bir sonuca ulaşılamamaktadır. En önemli karşılaştırmalar piramidal
basamaklı altarlar ve kapı betimleriyle yapılmıştır. Biz Batı Anadolu’da Lydia’da bu

328
Taylor 1957, 82. Ayia Irini için bkz. Gjerstad et. al. 1935, 2027, 2047-51, 2349, 2763, Pl. 230,232.
329
Taylor 1957, 83.

89
kapı betimli stellere sıklıkla rastlanılmaktadır. Bununla bağlantılı başka yorum ise, kapı
betimlerinin aslında mezarı yapan kişinin imzası gibi sembolük olduğu yönündedir330.
Mezar sahibi yani ölen kişi, dünyayı terkeder ve başka bir dünyaya gider; böylece mezar
sahibini ziyarete gelen kişiyle bağlantı kurulması için mezar steli üzerine kapı betimi
yapılmış olabilir. Başka bir deyişle, kapı betimleri farklı dünyalarda olan yaşam ve
ölüm arasında bir köprüyü simgelediği kabul edilir. Kısacası mezar kültüyle ilişkili
olarak kapı betimleri karşımıza çıkar. Batı Anadolu’da özellikle Pers ailelerin mezar
stelleri üzerindeki bu kapı betimlerinin, mezar sahiplerinin soylarının sembolü olarak
yapıldığı görüşü de bulunmaktadır331.
Söz konusu kapı betimleri İ.Ö. 6.-4. yüzyılları arasında mezar stelleri üzerinde
sıklıkla tercih edilmekteydi. Bu tarihler Batı Anadolu için geçerlidir ve benzer tarzda
betimlere Kıbrıs’ta V. yüzyılın ilk yarısını içerisinde bir başlık üzerinde rastlanır332. Batı
Anadolu’da sanatta bu dönemlerde Frig, Lydia’lı, Yunan ve Pers etkileri görülüyordu.
Phokaia’daki Pers Mezar Anıtı ve Kyros’un mezarı gibi anıtsal mezarların ele
geçmesiyle birlikte, Batı Anadolu’da ele geçen kapı betimli steller, Batı Anadolu
geleneği olarak yorumlanmaktadır. Roosevelt bu stellerin formlarına, tarihlerine,
sembollerine ve taşıdıkları öneme göre geçici olarak Batı Anadolu’ya ait bir gelenek
olarak yorumlandığını belirtir333.
Yukarıda sözü edildiği üzere kazıcıları tarafından yanlış tarihlendirilmiş
V.Katman ve bu katmana bağlı altar, Kıbrıs’ın Pers Dönem’i içerisinde yapılmış
olmalıdır. Pigadhes’in kazıcıları ise Pigadhes Kutsal Alanı’nın tarihlemesinde erken
dönem örneklerinin karşılaştırmalarına yer vermiş ve yanlış bir tarihlemeyle
sonuçlanmıştır. Kazıcıların altarı ve ona bağlı yapıyı Geç Bronz Çağı’na
tarihlendirmesi, yetersiz kanıtlar sonucunda, yanlışlığının kesin olduğunu göstermiştir.
Değerlendirme ve tarihlendirmeyle birlikte, katmanların taban seviyeleri de yanlış
tanımlanmış olmalıdır.
Yukarıda sözü edilen değerlendirmeler sonucunda V. Katman mimarisini ve
altarı yeniden tarihlendirilmiştir. Yeni karşılaştırmalarla birlikte V. Katman ve bu

330
Roosevelt 2006, 65.
331
Roosevelt 2006, 65.
332
Tatton-Brown 1987,21, Fig. 21.
333
Roosevelt 2006, 65.

90
katman yapısına bağlı altar için yeni bir tarihleme ile aşağıdaki kanıtlarla
desteklenmiştir.

V. Katman Mimarisi
V. Katman mimarisi ve ateş altarı, Persler tarafından yapılmış olmalıdır.
Merkezi avlu (Lev. XXII a) ve ortasındaki altar (Lev. XIX a, XX a) ile birlikte etrafında
çevrelenen odalar düzeni, Pers mimarisinde karşımıza çıkan önemli bir özelliktir.
Pigadhes’in tarafımızdan tanımlanmış V. Katmana ait mimari Pers tapınağıdır. Nitekim,
bir Pers sarayı olan Kıbrıs’taki Vouni Sarayıplanı (Lev. I-II, III a) ile İran’da da birçok
yapıyla (Lev. IV c, XXVIII a, a, XXIX a, b, XXX a) benzeşme içerisindedir. Böylece
gerek altarın, gerekse altarın bağlı olduğu yapının açıkça Pers etkisinde yapıldığı
düşünülmektedir.
Persler, Medlerden sonra tapınak veya ateş kuleleri gibi yapılarla dini ritüellerini
devam ettirirler. Zerdüşt diniyle bağlantılı olarak ateş kültü Medler ve Persler tarafından
kabul görür. Antik kaynaklardan Herodotos’un aksine, Persler maddi kalıntılarla bize
dini uygulamalarını yaptıkları mimarlık yapılarının olduğunu gösterir. Özellikle İran’da
karşılaştığımız saray mimarilerinin yanı sıra, Pers Dönemi’ne ait olan libasyon alanları,
ateş kuleleri veya tapınak olarak isimlendirilen yerler vardır; ancak bu alanlar
araştırmacılar tarafından tartışma konusu olmuş ve zaman zaman farklı yapı isimleriyle
kaşımıza çıkmıştır.
İran’da kutsal alanlar, genellikle açık hava tapınakları veya libasyonların
yapıldığı yer olarak karşımıza çıkar. Persepolis’te Darius Saray yapısı içindeki bir alan,
kayaya oyulmuş kanalların varlığıyla libasyonların yapıldığı yerler vardır334.
Persepolis’teki teras yapısının hemen yakınında bulunan avlulu ve dört sütunlu bir yapı,
tapınak olarak adlandırılır; ancak tapınağın genel Pers mimarisinin özelliklerine sahip
olmadığı görülür.
Pigadhes’in bir Pers tapınağı olup olmadığını anlamak için Pers Dönemi’ne ait
tapınak örnekleri yanında, Perslerin etkilendiğini düşündüğümüz Med tapınak
mimarisiyle karşılaştırılmıştır. İran’da tapınak mimarisinin erken izleri İ.Ö. 700 civarına

334
Boyce 1975, 454-465.

91
tarihlendirilen Tepe Nush-i Can’da görülür (Lev. XXVIII a)335. Tapınakta kerpiçten
yapılmış dört basamaklı bir altar vardır. Bu tarz basamaklı bir altar, Pers sanatında ve
mimarisinde sıklıkla karşımıza çıkan örneklerin öncüsü olmalıdır. Med zamanında
yapılmış bu tapınak, Zerdüşt diniyle ilişkili bir ateş tapınağıdır. Tepe Nush-i Jan’daki
Part Dönemi tapınağı (Lev. XXVIII a), plan itibariyle farklıdır ve Pigadhes’in Pers
Dönemi’ne ait mimarisiyle benzerlik göstermez. İran’da Zerdüşt diniyle ilişkili olarak
yapılmış tapınak mimarisi, Kıbrıs’ta Pigadhes’de de izlenebilmektedir. Medlerin
tapınak mimarlığında, merkezi bir avlunun varlığı kesindir; ancak Tepe Nush-i Jan’daki
tapınak planında henüz Pers mimarisinde gördüğümüz bir dizi odalardan yoksundur. Bu
tapınak düzenli ve merkezi odalı olması bakımından İran için bir köken oluşturabilir.
Ayrıca Tepe Nush-i Jan’daki Med Dönemi tapınağında saptanan basamaklı ve piramidal
formdaki ateş altarları, Pigadhes’deki ateş altarıyla benzerdir336.
Tepe Nush-i Jan’daki Med tapınağı yanı sıra, yine İran’da ortaya çıkartılan
Hasanlu’daki Yanık Bina II olarak adlandırılan yapı, kutsal alana sahip bir villa olarak
tanımlanır ve Pers saray mimarlığı kapsamında yer alır (Lev. XXVIII b, Lev. XXIX a).
Erken döneme ait olsa da Pers Dönemi mimarlığı için önemli bir yapıdır. İçerisinde
merkezi bir alanı, ocağı, ayrı taht odası, kutsal yeri ve sütunlu ana salonu vardır. Plan
olarak merkezi bir salon ve etrafındaki odalar düzeniyle Pigadhes ile benzerlik
gösterir337. Med Dönemi’nde yapılmış olan bu bina, daha sonra Pers Dönemi’nde
özellikle saray mimarlığında karşımıza çıkan sütunlu salonların erken örneği olarak
görülür.
Pigadhes Tapınağı’nın V. Katman mimarisi ile plan yönünden benzerlik
gösteren Vouni Sarayı’nın ilk yapım evresinin, üç tarafı çevrili avlu yapıları ortaktır. Bu
özellik Pers etkisi olarak Mısır’da Hibis Tapınağı’nda da görülür338. Tapınak Darius
zamanında yapılmış ve İ.Ö. 510-490 tarihleri arasına tarihlenir. Beş yapım evresi
tanımlanan bu tapınağın ilk evresi merkezi bir avluya ve bu avlunun üç tarafı da
simetrik odalarla düzenlenine sahiptir. Tüm bu özellikleriyle Pers etkisinde yapılan ve
bu döneme verilen tapınak, Pigadhes’in V. Katmanıyla ortaktır.

335
Stronach 1969, 16; Stronach et. al. 1978, 10; Curtis 2005, 237; Wightman 2007, 671, 672.
336
Stronach 1969, 16; Stronach et. al. 1978, 10; Curtis 2005, 237; Wightman 2007, 671, 672.
337
Wightman 2007, 671, Fig. 13.3.
338
Schmidt 1953, 26, 27, Fig. 12.

92
İran’ın doğusunda Dhahan-I Ghulaman Kutsal Alanı (Lev. XXIX b), Pers
Dönemi içerisinde yapıldığı bilinir339. Yapının ortasında merkezi bir avlu ve içerisinde
de üç ateş altarı vardır: Ahura Mazda, Mitra ve Anahita kültleri. Pigadhes’in V. Katman
mimarisinde de merkezi bir avlu ve içinde bir ateş altarı vardır. Bu özellikleriyle tipik
Pers tapınaklarına benzedikleri söylenebilir. Dahan-i Ghulaman’da merkezi avlunun
dört tarafı sütunlarla çevrili olması, Pers mimarisinde yaygın olarak görülür. Altarlar
dikdörtgen formundadır ve bir platform üzerine yerleştirilmiştir. Kutsal alanın tarihi,
İ.Ö. 6. ve 5. yüzyıllara verilir340. Pigadhes’deki V. Katman yapısı da yakın tarihlidir,
İ.Ö. erken 5. yüzyıla tarihlemek yanlış olmayacaktır.
Perslerden önceki Med tapınakları yanı sıra, daha geç örneklerde de benzer
yapılar kullanılmaktaydı. Geç dönem ateş tapınakları veya ateş alanları İran’da Sistan,
Tepemil, Satvestan, Kheyrabad, Firuzabad, Isfahan, Natanz ve Baz-e Hur’da karşımıza
çıkar. Pers Dönemi’nde kutsal kabul edilen ateşe tapınılmaktaydı ve yüzyıllar boyunca
İran’da ateş alanları, tapınak veya altarları varlığını sürdürür341. İran’da geç dönem
sikke betimleri üzerinde ateş altarına rastlanılmaktadır. Bunlar arasında sütun üzerinde
basamaklı bir blok formunda ateş altarları betimi vardır. Nakş-i Rüstem kaya mezar
anıtlarında ateş altarı betimlidir. Olasılıkla ateş altarı altlığı olabilecek silindir formuna
yakın monoblok buluntusu, Nakş-i Rüstem’de bulunmuştur342. Basamaklı bir bloğun alt
bölümünü oluşturduğu düşünülen bu buluntu Pers Dönemi’ne aittir. Pigadhes’de ele
geçen XLIX numaralı piramidal yapıdaki basamaklı bloğun da böyle bir altlığa sahip
olabileceğini akla getirir343.
Pasargadae’de geç dönemlerden itibaren Solomon Tahtı veyaZindan-ı Süleyman
isimleriyleanılanBüyük Tapınak yapısı (Lev. XXX a)344, Pigadhes ile benzer bir plana
sahiptir. Ancak bu tapınak Pigadhes’teki yapıdan daha geç bir döneme aittir. İ.Ö. 2.-1.
yüzyıllar arasında ateş tapınağı olarak yapılan Büyük Tapınak, İran’ın erken dönem

339
Wightman 2007, 679, Fig. 13.8; Dhahahn-i Ghulaman kentinin, İran’da ele geçen yazıtlarda sözü
edilen Zranka satraplığı olduğu düşünülür, G. Maresca “Reconsidering The Pottert From Dahān-I
Hulāman (Iran, Sistān- 6th Century BC): Some Preliminary Production-Related Typological
Observations”, in Matthiae et. al. 2010, 423, 424.
340
Wightman 2007, 680.
341
Choksy 2007, J.K. Choksy, ‘’ Reassessing the Material Context of Ritual fires in Ancient Iran’’,
Iranica Antiqua 42 (2007), 229-270.
342
Choksy 2007, 240, Fig. 6a,b.
343
Taylor 1957, 14, Fig. 9.
344
Wightman 2007, 678.

93
tapınak planlarıyla benzerlik gösterir. Perslerin geç dönemlerini temsil eden bu tapınak,
ateş altarının yapılması için açık alanlar yerine tapınakların tercih edildiğini gösterir345.
Sonuç olarak Pigadhes’in V. Katman mimarisi Perslerin tapınak mimarisi ile
plan yönünden benzerlik gösterir. İran’daki Dhahan-i Ghulaman’daki tapınağın,
Pigadhes’deki yapıyla büyük benzerliklerivardır. Merkezi avlu, bir dizi oda ve merkezi
avlu ortasında yer alan ateş altarı Perslerin dini uygulamaları için uygundur. Bu
özellikler nedeniyle Pigadhes’in tapınak olduğu düşünülmektedir. Yakın zamanlarda
Pers etkisinde yapılmış bu tapınakların içerisinde Zerdüşt diniyle bağlantılı ateş
altarlarının olması, yapılan değerlendirmenin yanlış olmadığını gösterir.
ALTAR(Çizim I, II)
Kazılar sırasında parçalar halinde ele geçen altara ait taş blokların kazıcılar
tarafından yapılan restitüsyona göre yüksek olmayan bir platform üzerinde beş kat
yükselen altar, 2.50 m2 ölçülerindeki platformun üzerindeki (Lev. XIX a, XXIII a, b).
Daha sonra 2.30 m2, 2.10 m2, 1.90 m2, 1.70 m2 ve 1.46 m2 ölçüleri izlenerek giderek
daralan piramidal bir form verir346.
En üst basamağın yani 1.46 m2 ölçülerindeki katta boynuzlu bir blok yer
almaktaydı (Lev. XIX a, XXIII a, b). Bu blok altarın kuzey yönde olduğunu gösterir.
Simetrik yerleştirilen bir çift boynuz, altarın en üst katında ön yüzde yer alır. Yine üst
bloğun kuzeyden güneye doğru uzanacak şekilde taş blokların doğu-batı yüzlerinde
ikişer adet sahte kapı motifi yer alır. Bu motifler ahşap kapı betimleri gibi yapılmıştır.
En üstteki taş blok sırasında, kuzey ve aynı zamanda batı yöndeki boynuzlu bloklardan
sağ taraftaki korunmuş ve yine soldaki doğu yönüne uzanan blok eksik olduğu için
restorasyon çalışmalarıyla kazıcılar tarafından eklenmiştir. Buna göre önerilen
rekonstrüksiyonda, sağdaki çift boynuzun simetriği eklenmiş ve bu bloğun yan yüzü
olan doğu bölümünde ise diğer blokta olduğu gibi pencere motifleri yapılmıştır.
Piramidal bir yapıya sahip altar, bir ateş altarıdır. Bu görüntüsüyle Perslere
ilişkin bir altar olduğu açıktır. Yukarıya doğru git gide küçülen basamaklı yapısıyla
piramidal bir görüntüye sahiptir. Bu görüntüsüyle altar Mezopotamyalı ve İranlıdır.
345
Wightman 2007, 678, Fig. 13.7.
346
Taylor 1957, 16.Tarafımızdan alınan son ölçülerde platformun yaklaşık 2.50 m2 ‘dir. Diğer ölçüler
aşağıdan yukarıya doğru sırasıyla 2.30 m2, 192 m2, 174 m2 ve 152 m2 olarak ölçüldü. Her basamağın
derinliği 10.5cm ile 11cm arasında değişkenlik gösterir. En alt basamak, 88 cm, daha sonraki 60.5 cm, 44
cm, 34 cm ve boynuzların olduğu en üst kat 117.5 cm yükseklikte korunur.

94
Altarın önündeki en üstte görülen çift boğa boynuzu ise, eski bir kült geleneğinin
devamı olmalıdır. Med Dönemi’nde bu tipteki çift boğa boynuzları mimaride kullanılır.
Persler de Medlerden görerek bu geleneği sürdürür.
Altarın iki yanında görülen kapı süslemeleri ise, Batı Anadolu’da Ionia ve
Lydia’da karşımıza doğruca çıkar347. Bu bölgelerin Pers egemenliği altında oldukları da
bir rastlantı değildir. Ayrıca Kıbrıs’ın güneyinde Hala Sultan Tekke isimli yerleşim
yerinde de ele geçen bir blok üzerinde de, Pigadhes’deki kapı betimleri benzerlik
gösteren kapı betimi vardır (Lev. XXXI c, XXXII a)348. Perslerle ilişkili olarak İran’da
Kyros’un mezarı, Büyük Tapınak (Süleyman Zindanı) ve Nakş-i Rüstem’de de kapı
betimi görülür349.
Pigadhes altarındaki aynı süslemeyi Phokaia’daki Pers Mezar Anıtı’nda da
görülmektedir (Lev.XXXI b, XXXII a). Yine Phokaia’daki bu anıtta da piramidal bir
mimarlık görgüsü vardır. İran’daki Kyros’un mezarında da piramidal yapıyı
görülmektedir350. Phokaia’da Anadolu ve İran geleneğinde yapılan Pers Mezar Anıtı
İ.Ö. 546 yılına tarihlenir351. Kyros’un mezar anıtı ise İ.Ö. 530 yıllarında inşa edilmiştir
(Lev. XXXII b).
Piramidal yapısı nedeniyle Pigadhes altarı, Lydia Bölgesi’nde Sardes kentindeki
Piramidal Mezar ile karşılaştırılabilir. Batı Anadolu’da Persler tarafından alınan ilk kent
olmasıyla bilinen Sardes’deki bu mezar kentin akropolis tepesinin batı yamacında yer
alır. Piramidal Mezar, Batı Anadolu’da Sardes’te Pers özellikleri gösteren erken
buluntular arasında kabul edilir. Bu mezar, Batı Anadolu mimarisine yabancı olan
piramidal formuyla, Pers Dönemi ile ilişkilendirilir. Günümüzde mezarın en alt bölümü
ve üzerinde yer alan dört basamağı korunur. Basamakların piramidal bir formda
yapılması, Pers özelliğidir. Bu yönüyle Pigadhes’deki tapınağın V. Katman mimarisi
içerisinde yer alan altar ile benzerlik gösterir.
Pigadhes’deki altarın piramidal formu, en üst basamağı üzerindeki kapı betimi
ve ele geçen basamaklı ve piramidal forma sahip iki monobloğun varlığı, Phokaia’daki

347
İkiztepe için bakınız Özgen & Öztürk 1996, 50; C. Roosevelt 2006, ‘‘Symbolic Door Stelae and
Graveside Monuments in Western Anatolia’’, JHS110 (2006), 65-91.
348
Hult 1981, 158,159, Figs. 174, 175.
349
Süleyman Zindanı için; Stronach 1978, 127, Fig. 65 a,b.
350
Stronach 1978, Pl. 19-38.
351
Özyiğit 2002, 184,

95
Pers Mezar Anıtı ile benzerliğini gösterir. Sahte kapı betimi Phokaia’daki anıtın alt
bölümünün ön yüzünde yer alır. Nitekim Phokaia’da anıtın en üstüne yerleştirilen üç
basamaklı piramidal formlu monoblok, Pers mimarisinde karşımıza çıkan önemli bir
özelliktir. Pigadhes’deki altarın yukarı doğru yükselen beş basamağı da aynı düzende
piramidal bir formla yükselir; bu özelliği başlıca Pers ateş altarında ve ateş altarı
betimlerinde karşımıza çıkar. Ateş, Perslerin Zerdüşt dininde kutsal sayılıyordu; bu
nedenle dini uygulamalarda ateş yakılıyordu. Bununla bağlantılı olarak Phokaia’daki
Pers mezar anıtında saptanan ateş çukurları Zerdüşt diniyle ilgili olmalıdır.
Pigadhes’deki ateş altarının platformu üzerinde dikdörtgen formda küçük çukurlar
vardır; ancak ateş çukuru olmaları için yeterli büyükte değildirler. Pigadhes’de ateş
çukurları veya ateş kapları korunamamıştır. Phokaia’da ve İran’da görüldüğü gibi,
Pigadhes’de de ateş kapları ya da ateş çukurları olmalıdır.
Pigadhes ateş altarının tarihlenmesinde sahte kapı betimi dikkate alarak
Phokaia’daki örnekle karşılaştırılmalıdır; çünkü yalnızca kapı betimi değil,
Phokaia’daki mezar anıtının piramidal formu ve basamaklı yapısı da ortak özelliklerdir.
Sözü edilen iki örneğin de bu özellikleri taşıması bir rastlantı değil, Pers etkisinde
yapılmış olduklarını gösterir. İ.Ö. 546’ya tarihlenen Phokaia Pers Mezar Anıtı,
Kyros’un mezarından daha önce yapılmıştır. Özyiğit tarafından sahte kapı betiminin stil
gelişimine göre yapılan değerlendirmede, Phokaia’nın İran’daki örnekler için bir
prototip olduğu belirtilir352. Batı Anadolu’da sevilerek kullanılan ahşap kapı betiminin
en erken örneği Phokaia’daki Pers mezar anıtı olduğu bilinir353. Kapı betiminin
prototipinin görüldüğü Batı Anadolu’dan Kıbrıs’a ulaşması biraz daha zaman almış
olmalıdır. Buna göre Pigadhes sanatçısı da bu anıtları görüp, onlardan esinlenmiş
olmalıdır; bu nedenle Pigadhes altarının tarihini bu tarihlerden sonra İ.Ö. erken5.
yüzyıla vermek yanlış olmaz. Altarın bağlı olduğu mimariye dönecek olursak, Pigadhes
Kutsal Alanı’nın V. Katmanını da aynı tarihe vermek doğru olmalıdır.

2.3. Askeri Mimarlık


2.3.1. Paphos Garnizon Evi
352
Özyiğit 2002, 184.
353
Özyiğit 2002, 184.

96
Paphos’ta Pers garnizon evi, askeri mimarlık kapsamında incelenecektir. Pers
garnizon evi Hadji Abdullah düzlüğünde, işgal tabakası ise kent surlarının kuzeydoğu
kapısında Marcello tepesi üzerinde yer alır.
Baf kenti çok verimli topraklar üzerindedir. Dört mevsim akan bir dereye,
limana ve dağlık alanlara sahiptir. Paphos’ta erken dönemlere ait izlerin bulunduğu
Palaipaphos, yüksek bir düzlük üzerindeki günümüz Kouklia köyü sınırlarındadır.
Paphos kralı Nikokles zamanında, İ.Ö. 4. yüzyıl sonlarında başkenti deniz kenarına,
Nea Paphos’a taşınmıştır.
Paphos, Yunan tanrıçası Aphrodite’nin doğum yeri olarak bilinir. Bir liman
kentidir ve adanın güneybatısında yer alır (Harita 1). Kentin tarihi, mitolojiye göre
Aphrodite’nin doğum yeri olarak gösterildiği gibi, Kalkolitik Dönem’e kadar dayanan
bir tarihi vardır. Aphrodite’nin, Petra tou Romiou kayalığının olduğu kıyıda doğduğu
kabul edilir. Burada kıyı, çeşitli renklerdeki çakıl taşlarıyla doludur. Günümüzde
modern kent, kıyı çevresinde konumlanır. Bugün Paphos; diğer bir deyişle Baf,
Kıbrıs’ın şehirlerinden biridir. Arkaik Dönem içerisinde ise adanın krallıklarından
biriydi.
Erken dönemden başlayarak Paphos’un Kouklia köyü içinde ve çevresinde
çeşitli arkeolojik eserler bulunmuştur. 1837 yılında yerel halk tarafından bu bölgede
yasal olmayan kazı çalışmaları yapılmıştır. Bu çalışmalar sistemli bir arkeolojik kazı
değildi. Köylüler 1888 yıllarında bu bölgeden ayrıldıktan sonra burada, daha kapsamlı
araştırmalar yapılmıştır. Araştırma ve çalışmaların yoğunlaşması, arkeolojik eserlerin
ortaya çıkartılmasıyla birlikte artmıştır. Bu çalışmalarda mezar buluntuları, birçok
araştırmacının dikkatini çekmiştri354. Arkeolojik anlamda Paphos’ta ele geçen eserler,
British Museum tarafından saptanmıştır. British Museum tarafından, Kıbrıs’a burada
çalışma yapması için birkaç araştırmacı gönderilmiştir. Kouklia’daki arkeolojik
çalışmalar, E.B. Welch ve Turner Beguest tarafindan yapılmıştır. 1950 ve 1955 yılları
arasında İskoçya’dan University of St. Andrews’ın ve İngiltere’den Liverpool
Museum’un çalışmalarıyla araştırmalar sürdürülmüştür355.

354
Maier &Von Wartburg 1998, 101-102.
355
Maier &Von Wartburg 1998, 101.

97
Paphos’ta Pers komutanına ait ev ve kent surunun kuzeydoğu kapısı önünde
saptanan işgal tabakası olarak nitelendirilen alan Pers Dönemi’ne ilişkindir. Paphos’ta
yapılan arkeolojik kazı çalışmalarına göre “KA” olarak kısaltması yapılan ve bu şekilde
adlandırılan alan “Persian siege-ramp” olarak bilinir. Burası Paphos kent suru kapısının
önünde saptanan tabakadır. J.H. IIiffe ve T. B. Mitford burada bazı çalışmalar
yürütmüştür. 1952 yılında J. Seltman başkanlığında burada çalışmalar yapılmıştır.
Kıbrıs’taki araştırmalarından sıklıkla söz edilen Franz G. Maier, 1953 yılında
Paphos’taki kazıları devralarak kazıları yönetmiştir. Paphos’ta Perslerle
ilişkilendirdiğimiz Hadji Abdullah’daki komutan evi, “KB”, D. Atkinson tararafından
1953-1955 yıllarında araştırılmıştır356.
Kıbrıs’ta siyasi gerginliklerin sıklıkla yaşandığı 1955 yıllarında Paphos’ta
yapılan kazılara bir süreliğine ara verilmiştir. Alman Arkeoloji Enstitüsü, adadaki siyasi
olaylara rağmen Paphos’taki arkeolojik çalışmalarına devam etti. Kazılar daha sonra
1972 yılında Almanya’dan Konstan Üniversitesi’nden gelen ekiple birlikte yapılmıştır.
Çalışmalara 1973 yılında yine Almanya’dan gelen Zurih Üniversitesi’yle devam
edilmiştir. Paphos’taki arkeolojik kazılar, öncelikle yerel halkın yasal olmayan
çalışmalardan sonra British Museum’dan gelen araştırmacılarla, sonrasında İskoçya ve
Almanya’dan gelen ekipler tarafından yapılmıştır. Kazılar özellikle kuzeydoğu
kapısındaki işgale ait izlerin saptandığı alanda ve bu bölgenin hemen karşısındaki
Marcello Tepesi’nde gerçekleştirilmiştir357.

GARNİZON EVİ (Lev. XVII, XVIII)


Konumu
Kıbrıs’ın güneybatısında, günümüzdeki Baf ilinin sınırları içerisinde yer alır.
Paphos’taki ünlü Aphrodite Kutsal Alanı’nın yaklaşık 1 km. kuzeydoğusundadır.
Paphos’un Havaalanına uzaklığı ise yaklaşık 12 km.’dir. Havaalanının
kuzeydoğusundadır. Coğrafi koordinatları 34°42'42.3" Kuzey enlemi, 32°34'50.8" Doğu
boylamındadır.

356
Maier & Von Wartburg 1998, 106.
357
Maier 2004, 35.

98
Pers Garnizon Evi Kouklia, Hadji Abdullah platosunda yer alır (Harita 2).
Yüksek bir düzlük üzerinde yer alan bu yapı denizi görmektedir. Antik kent de bu
yapının görüş mesafesindedir. Güneydoğusunda Marcello Tepesi vardır, burası da
Perslerle ilişkilendirilir. Ayrıca bu yapı Laonas Tepesi’nin güneyinde yer alır. Kıyıyı
görebilecek, kente yakın mesafede ve kuzeyine Laonas, kuzeybatısına Marcello
Tepelerini alarak stratejik olarak iyi bir konumdadır.

Kazı Tarihçesi
Garnizon evinde kısa süreli bir kazı, İngiliz araştırmacılar tarafından yapılmıştır.
Kazı sonuçlarına göre bu bina Geç Arkaik Döneme tarihlendirilmiştir358. Ayrıca kazıcısı
tarafından bu bina, Pers komutan evi olarak tanımlanır.
Kazısı İngiliz araştırmacılar tarafından 1952 ve 1953 yıllarında yapılmıştır359.
Binada doğu kültürüne ait izler saptanılmıştır; böylece yapılan çalışmalar sonucu bir
Pers komutanına ait olduğu kabul edilmiştir. Burada daha sonraki yıllarda bir kazı
yapılmamıştır. Yapının planı tam olarak saptanamadı; ancak dikdörtgen bir plana sahip
olduğu anlaşılır. Kısa süreli yapılan kazı çalışmaları sonucunda, özellikle mimari plan
çerçevesinde Pers etkisinin varlığı gözlenir.
Sözünü ettiğimiz bu yapının kazıları aslında kent surlarında yapılan kazı
çalışmaları sırasında bulunmuştur; bu yüzden de bir süre sur kazılarıyla birlikte kazısı
yapılmıştır. Surların iç bölümünün kazıları sırasında bulunan bu yapıda çalışmalar ilk
olarak 1951 yılında yapılmıştır. Deneme sondajı açılarak, ilk çalışmalar başlatılmıştır.
Daha sonra 1952 ve 1953 yıllarında daha kapsamlı çalışmalar yürütülmüştür. Son kazı
çalışması da bu dönemde olur. 1953 yılından sonra burada çalışma yapılmamıştır. Bu
yapının kazısı tamamlanamamıştır. Buradaki kazı çalışmaları D. Atkinson
360
başkanlığında yapılmıştı .
Yapının bulunduğu Hadji Abdullah çevresinde yer yer devşirme taşların
bulunmuştur. Bu yapının taşlarının önceki dönemlerde, bu bölgede yaşayan halk
tarafından çeşitli amaçlarda kullanılmak amacıyla buradan götürülmüştür. Aslında

358
Schäfer 1960, Abb. 2, Pl. 1; Reyes 1994, 94.
359
Maier & Von Wartburg 1998, 110.
360
Maier & Von Wartburg 1998, 106.

99
araştırmacılar, bu alanın kazısı yapılmadan önce burada yüzeyde belli belirsiz ve yer yer
taş blokların izlerine rastladıklarını belirtmiştir361.
Kent surları çevresinde kazı çalışmalarına günümüzde halen devam ettiği
bilinmektedir. Binanın çevresi net olarak kazılmış olmasa da, sahip olduğu mimari
özellikler Pers etkisinde yapıldığını kanıtlamak için yeterli olmalıdır.

Garnizon Evi
Garnizon Evinin yer aldığı Hadji Abdullah platosundaki kazı, kent surunun doğu
bölümünde gerçekleşmiştir362. Surun iç bölümünün araştırılmasıyla birlikte garnizon evi
olarak adlandırılan bu yapı fark edilerek, burada deneme sondajları yapılmıştır. Böylece
sonraki iki yıl boyunca burada daha geniş çaplı kazı çalışmaları yürütülmüştür. Bu
çalışmalar sonucunda araştırmacılar evin planının bir bölümünü ortaya çıkarmıştır;
ancak kazı çalışmaları yapının planı tamamlanamadan sona ermiştir. Evin bir bölümü
tahrip olmuş ve yerli halk tarafından yapının duvar taşları alınarak çevre bölgede
kullanılmıştır.
Yapı tam olarak korunamamış ve yapının planı tam olarak ortaya
çıkartılamamıştır363.Diğer bir deyişle yapının planının tamamı saptanmadı.Yapının
saptanan bölümleri küçük odalar ve dar koridorla birlikte sütunlu bir avlusudur.Bina
belirli bir düzen ve simetri içerisindedir. Ortaya çıkarılan bölümlerine göre düzgün bir
plandadır ve birbirine simetrik odaların varlığıyla dikkat çekicidir.Ayrıca taş işçiliği
kaliteli ve özenlidir.Buözellikleriyle İran etkisi gösterir.
Sözü edilen yapının duvarlarının ağır taş bloklarla örülmüş olması dikkat
çekicidir. Kullanılan taş bloklar, surlarda olduğu gibi sağlam seçilmişti. Surun yapılış
amacı kenti olası tehlikelere karşı korumaktır. Askeri mimaride savaşların ilk
aşamasında savunmayı güçlendirir. Bizim garnizon evi olarak adlandırılan yapı da
askeri niteliklere sahiptir. Bina, sağlam ve ağır taş bloklarla inşa edilmiştir. Hem
konumu hem de kullanılan taş bloklarının taşıdığı özellikler, kent surunun bu binayla
desteklendiğini gösterir.

361
Schäfer 1960, 157.
362
Schäfer 1960.
363
Schäfer 1960, 164-168.

100
Bina kentin surlarının iç yüzünde yer alır. Güneydoğu köşede surla sözü edilen
yapının kuzey-güney uzantılı duvarı birbirine paraleldir. Ayrıca bu duvarlarda taşların
ağır yapılmış olduğunu dikkate alarak bu yapının suru desteklediği ve bir biriyle ilişkili
oldukları görülür364. Surun doğu bölümünde genişliğinin 5.70 m. ve binanın bulunduğu
yerde ise 4.70 m. olduğu saptandığında sözü edilen bu bağlantı güçlenir. Surun
güneydoğu köşesindeki kuzey-güney yönlü bina duvarı sur duvarıyla paralel
uzantıdadır. Surla bu duvar arasında 0.85 m. genişliğinde uzun bir boşluk vardır. Bu
boşluk da askeri bir özellik olmalıdır. Surlara karşı yapılan herhangi bir saldırı
sırasında, sur boşluk sayesinde esneklik kazanma, bir nevi yastık görevi görmekteydi.
Megaw tarafından, surlarda olabilecek hasarlar karşısında içteki duvarın etkilenmemesi
için, böyle bir boşluğun yapılmış olabileceği belirtilir365.
Garnizon yapısı, sahip olduğu mimari özellikleriyle, Pers etkisinde yapıldığını
gösterir. Pers İmparatorluğunun geniş topraklar içerisinde yer aldığını dikkate
aldığımızda, imparator tarafından kendi sınırları içerisinde yer yer askeri birlikler
kurulması ve kendi askerlerini bu bölgelere bırakılması olağandır. Uzak bölgelerde
egemenlik kurmuş olan Persler, askeri yönden önlemini almıştı. Pers imparatorları
hakim oldukları bölgelerde askeri güçler bırakmayı ve kontrol noktaları oluşturmayı
politika olarak benimsemişti. Buna göre Kıbrıs’ın Pers Dönemi içerisinde adanın
seçilmiş merkezlerinde kontrol noktaları belirlenmiş olmalıydı. Komuta edilen bu
noktalarda satrapları temsilen bir yönetici yer almaktaydı. Sözünü ettiğimiz mimari yapı
bir komutanın evi olabileceği gibi bir yöneticinin yeri de olabilir; ancak yapının askeri
yönü daha güçlü görünmektedir.

Evreleri
Paphos’taki bu bina, İ.Ö. geç 6. yüzyıl sonlarında veya İ.Ö. erken 5. yüzyıl
içerisinde yapılmış olup, İ.Ö. 5. yüzyıl içerisinde çeşitli onarımlar görerek İ.Ö. 4. yüzyıl

364
Kazısının tam olarak yapılmamasına nedeniyle sur ile sözünü ettiğimiz yapının bağlantıları ile ilgili
bilgilerimiz sınırlıdır.
365
Megaw 1953, 175.

101
sonlarına doğru kullanılmaya devam edilmiştir366. İ.Ö. 320 civarında binada
yaşayanların burayı terk ettikleri düşünülür367
Binanın güneyi daha iyi korunarak günümüze ulaşır. Bina kuzey-güney
doğrultusunda dikdörtgen bir plana sahiptir. Güneyinde iç içe geçmiş beş odanın doğu
ve batıdaki odaları bir koridora açılmaktaydı. Ortada yer alan diğer üç odanın birbirine
geçişleri mevcuttur. Bu beş odanın ortasındaki oda, III numaralı odadır. Odalar sağdan
sola doğru Romen rakamlarıyla numaralandırılmıştır. Binada zaman içinde onarım ve
eklemelerin yapıldığı görülür. Bina yapıldığında III numaralı odanın koridora açılan bir
kapısı olduğu anlaşılır368. Daha sonra İ.Ö. 4. yüzyıl sonlarında bu kapının kullanımından
vazgeçilerek burası kapatılmıştır.
Binanın tam olarak sınırlarının çizilebileceği odalar sayısı on üçtür. Odalar
Romen rakamlarıyla I-XIII olarak isimlendirilmiştir369. Odalar genellikle dikdörtgen
biçimindedir. Bu odaların zeminlerinde yer yer çakıl taşlarına ve kil karışımı zemin
döşemelerine rastlanır.
Binanın güney bölümünde birbirini izleyen mekanlar, dikdörtgen biçimli
odalardan oluşur. Duvar işçiliğine baktığımızda çok iyi işlenmiş taşların kullanıldığını
görüyoruz. Önceden özenle işlenmiş kireç taşı bloklar kullanılmıştır. Taşlar, çok
belirgin kenarlara sahipti ve düzgün işlenmişti. Yer yer kireç harcı kullanılmıştır.
Plan bakımından dikdörtgen mekanlar şeklinde düzenlenmiş bu odaların, batı
bölümünde yer alan odaların, daha büyük yapılmış olabileceği sanılmaktadır. Binanın
genel planı da bu durumu destekler. Kuzey-güney yönlü uzanan bina, batı ve doğu
bölümlerin daha çok uzunluğu sahip olmasını sağlıyor olmalıydı.

Tarihlendirme
Ele geçen seramikler çok az sayıdadır. Profil veren seramikler az olduğundan,
ele geçen gövde parçaları üzerindeki bezemelerle araştırmacıların tarihleme yoluna

366
Maier 1989, 17.
367
Maier &Karageorghis 1984, 118.
368
Schäfer 1960, 167, Abb. 13.
369
Schäfer 1960, Pl. II, Abb.3.

102
gittiği görülür370. Seramiklerin nereden ve hangi tabana ait olduklarıyla ilgili
bilgilerimiz de kısıtlıdır.
Bulunan seramikler içerisinde erken seramikler Kıbrıs’ın yerel seramiğidir.
Kırmızı üzerine siyah boyalı seramik, Arkaik II Dönemi’ne verilir, buna göre tarihi İ.Ö.
600 ile İ.Ö. 475 arasındadır371.
Binanın zemini altından gelen seramikler çok küçük ve kırık parçalardan oluşur.
Tarih verebilecek yeterli derecede korunan parça yoktur. Tarihlenebilen parça
olmayınca bina içerisinde ele geçen seramik parçalarından üzerindeki bezemelerle
tarihleme yoluna gidilmiştir. Zemin üzerinde veya altında bulunmasa da form veren tek
kulplu bir kap (Lev. XVIII, a), İ.Ö. 700-475 yılları arasına aittir372. Bu tarih, çok geniş
bir tarihtir. Bezemeye göre tarihlendirilen bir başka seramik ise İ.Ö. 600-400, Arkaik
sonu ile Klasik Dönem içerisine aittir373. Katalog içerisinde yer alan tek kulplu bir kase,
Arkaik Dönem’e aittir. Form olarak Paphos’taki örnekle yakınlık gösteren Kıbrıs’ta bir
mezar içerisinde ele geçmiş kase örneğiyle benzerdir374. Her iki örnek de Geç Arkaik
Dönem’ aittir. Paphos örneği (Lev. XVIII a), Atina’da ele geçen tek kulplu bir kapla
benzerlikler gösterir375. Profil yönünden bazı farklılıkları da vardır. Atina örneğinde
gövde kaideye doğru daha keskin bir daralma göstermektedir; ancak Paphos’ta ele
geçen kapta kulbun alt bölümünün yerleştirildiği yerde gövde daralmaya başlar. Atina
kabında kaide daha geniştir. Paphos örneğinde biraz daha dardır ve daha geç birtarihe
ait olmalıdır. Atina örneğimiz İ.Ö. geç 8. yüzyıl veya İ.Ö. 7. yüzyıl içerisine aittir376.
Aslında dudak kısımları, kulpların yerleştirilişi ve gövdede yakın benzerlikler
görülmektedir. Örneklerinprofilleri bire bir aynı olmamakla birlikte, Paphos örneğinin
Arkaik II içerisinde olması gerektiğini göstermesi açısından önemlidir. Paphos’taki bu
örnek, garnizon evinin Persler tarafından yapılmış olabileceğini destekleyen güçlü bir
kanıttır.

370
Schäfer 1960, 167,169.
371
Schäfer 1960, 169.
372
Benzer tipteki örnek için bakınız Gjerstad et. al. 1948, Fig. XXVIII, 13; Schäfer 1960, 169, Abb.15.
373
Schäfer 1960, 170.
374
Äström 1960, 129, Fig.5.
375
Brann 1962, 53, Pl. 10, no. 187.
376
Brann 1962, Pl. 10, no. 187.

103
Kazılar sırasında saptanan seramik buluntularıyla ilgili ayrıntılı katalog
bulunmadığından, yine ele geçen kırmızı üzerine siyah seramik parçaları Arkaik II
Dönemi’ne, geniş bir zaman aralığına verilmiştir. Geç Arkaik Dönem’den İ.Ö. 6.
yüzyılın ilk yarısının içine kadar Beyaz zeminli kap (Plain White IV), Attika vazoları
ele geçmiştir.
Profil vermeyen gövde parçaları, karşılaştırma yoluna gidilmesini engellemiştir.
Benzer bir tarihleme siyah figürlü boyalı bir seramik parçasının, siyah figür tekniğinin
başladığı İ.Ö. 6. yüzyıl sonlarına tarihlenmiştir. Düz beyaz seramiklerde gövde parçaları
ele geçti, bu örnekler de Arkaik II’ye verilmiştir377.
İyi durumda korunmuş olan bir Lekanis kapağı parçası, binanın içerisinde ele
geçirilen en geç seramiktir378. Siyah figür tekniğinde yapılmış olan bu seramik üzerinde
genç bir adam profili ve daha geride görünen bir leopar bezemesi vardır. Bu seramik,
Olynthos 12 Taff. 86 no. 63’teki bir parçanın stilidir ve İ.Ö. 4. yüzyılın ikinci çeyreğine
aittir379.

Değerlendirme
Kıbrıs’ın Arkaik ve Klasik Dönem’lerinde simetrik planı, Pigadhes Kutsal Alanı
(Lev. XXI, XXII) ve Vouni Sarayı’nda (Lev. I-III a) görülmektedir.
Pers garnizon evi, plan olarak Vouni sarayı planıyla yakınlık gösterir.
Dikdörtgen biçimli odalar ortaktır. Vouni’de 52-53 numaralı odalar iç içedir. Bu
odalarla saraya giriş sağlanmaktaydı. Benzer durum Susa’daki Darius sarayında da
görülür (Lev. VI c). İran’da Persepolis’teki Apadana planı da simetrik bir düzene sahip
olup (Lev. IV a), Kıbrıs’taki Paphos, Vouni ve Pigadhes’teki örneklerle benzerlik
gösterir. Pers mimarisinde sıklıkla karşılaşılan bu durum Paphos’taki bu yapı içerisinde
I-V numaralı odalarda da görmek mümkündür380. Paphos kentinin surlarının iç yüzüne
inşa edilmiş bu yapı, konumu gereği askeri mimari kapsamında yer alır. Yapının
simetrik odalar düzeni, dikdörtgen biçimi ve planı, düzgün taş işçiliği Perst stilini
gösterir. Vouni Sarayı ile benzerliği dikkate alındığında, Filistin’deki Lachish sarayı ile

377
Schäfer 1960,170.
378
Schäfer 1960,170, 171, Abb. 16.
379
Schäfer 1960, 171.
380
Schäfer 1960, Abb.3, Plan II.

104
de yakın planlara sahip olduğu görülür (Lev.VIII b, IX a). Hem konumu, hem siyasi
olaylarla paralellik taşıması, hem de mimaride Pers özelliklerini taşıması açısından, bu
yapının Pers garnizon komutanın evi olmalıdır.
Paphos’taki bu yapı, kent surlarının iç kısmında yer alır. Yapının mimarisine
bakıldığındaa özenle yapıldığı görülmektedir. Binanın taş işçiliği kalitelidir. Yapının üst
kısmını yani kerpiç bölümü destekleyen taş bloklar düzgündür. Yapıda büyük kesme taş
bloklar kullanılmıştır. Taş bloklar kireç taşıdır. Bloklar alçı sıvayla birleştirilmiş olup
yapının kiremitleri Korinth tiptedir381. Binanın taş işçiliğine bakıldığında Pers etkileri
görülmektedir. Bunlardan arasında taş bloklar üzerinde yer alan tutma mandalları
sayılabilir382. III numaralı oda ile II numaralı odayı bir birine bağlayan duvardaki taş
bloklardan birinin üzerinde taşın kaldırılmasında kullanılmış olabilecek bir delik yer
alır. Bu özellikler, İran’da örneğin Persepolis’te görülmektedir383. Küçük odalar ve dar
koridorlar simetrik bir düzen içindedir. İ.Ö. 4. yüzyıl sonuna yakın bir zamana kadar bu
yapının kullanılmış olduğunu anlıyoruz.
Yapı, İ.Ö. geç 5. yüzyıl içerisinde bazı onarımlar görür. İ.Ö. 4. yüzyıl sonlarına
doğru kullanılan binaya, bu yüzyıl içerisinde işlenmemiş kireç taşı bloklarla yeni
duvarlar eklenmiş ve yapının bazı kapıları kapatılmıştır384. Yaklaşık İ.Ö. 320 yüzyıl
sonlarında binaterk edilmiş olmalıdır385; çünkü yakın bir alanda, Evreti sitinde yeni bir
yapı inşaedilerek ve burasının da terk edildiğini sanıyoruz.
Çeşitli araştırmacılar tarafından bu yapının, Paphos kralının evi olduğu ve bu
evin de Akhaemenid modelin bir kopyası şeklinde yapıldığı kabul edilir386. Kazıları
önce British Museum, daha sonra ise İskoçya-Almanya işbirliğiyle yapılmıştır. British
Museum’dan gelen araştırmacılar, yapının planının Pers etkisinde yapılmış olduğunu
kabul eder. İskoçya-Almanya ekibindeki Maier ve Wartburg Pers özelliklerinin çoğunu
taşıdığını ve İran’daki örneklerle büyük benzerlikler taşıdığını belirtir387. Bu yapı
araştırmacıların da sözünü ettiği gibi Pers etkisinde yapılmış olmalıdır.

381
Maier 1989, 17.
382
Schäfer 1960, 164, Abb. 10.
383
Boardman 2000, 42, Fig. 10a.
384
Schäfer 1960, 167, Abb. 13; Maier 1989, 17.
385
Maier 1989, 17.
386
Maier 1989, 17; Reyes 1994, 95.
387
Maier & Von Wartburg 1998, 106, 107.

105
Simetrik bir plana sahip oluşu nedeniyle Pers etkisinde kaldığı açıktır. Buna ek
olarak yine İran’da görüldüğü gibi düzgün bir duvar işçiliği vardır. Paphos’taki bu yapı
içerisinde yer alan çeşitli sütunların varlığı, yine bu yapının Pers mimarlığıyla
ilişkilendirilmesini sağlamıştır388. Genellikle İran’da rastlanılan çeşitli tipteki sütunların
bir arada kullanımı Paphos’taki bu yapı içerisinde de görülür. Yapının tarihinin de
Kıbrıs’taki Pers yönetimi zamanına rastlaması bir rastlantı olmamalıdır.
Bina düzgün taş işçiliği ve simetrik düzeniyle Persepolis’teki yapılarla benzerlik
gösterir (Lev. IV a). Darius ile başlayan ve Arktakserkses I’e kadar devam eden
Persepolis binaları, Paphos’taki garnizon eviyle büyük benzerlik göstermektedir. Giriş
holü ve merkezi avlu düzeni, odaların sıralı düzeni ve simetrik oluşu Perstir.
Antik yazarlardan Diodoros Kıbrıs’ta Pers garnizonlarının olduğunu söyler389.
Diodoros, Atinalılar tarafından otuz geminin Aristeides komutanlığında Kıbrıs’a
gönderildiğini ve Peloponnesos’tan ise elli geminin Kıbrıs’a çağrıldığını anlatır390. Daha
sonra bu destek sayesinde Kıbrıs’taki kentlerin Pers garnizonlarından kurtarıldığından
söz eder. Buna ek olarak İ.Ö. 5. yüzyıl içerisinde Yunan donanmasının lideri Pausanias
adaya geldiğinde Pers garnizonlarının varlığını anlatır. Adaya Yunan destekteğinin
gelmesi için Perslerin burada kontrollerini sağlamış olmaları gerekmekteydi. Ada
halkının isyanlarına karşı veya deniz yoluyla gelebilecek Yunanlara karşı adada askeri
bir kontrolün varlığı şart olmalıydı. Bu durumda, burada Paphos’ta saptanan bu yapı,
Perslerin adada garnizon kurduklarının kanıtlarından biri olmalıdır. Askeri yönüyle
birlikte bu yapı adada Perslerin imparatora bağlılığının bir süre korunduğunu
göstermektedir.
İmparatorluğun geniş toprakları içerisinde bir kontrol sağlanması için
garnizonlar kurulmaktaydı. Batı Anadolu’da Aiolis, Troas, Mysia, Ionia, Karia, Lykia
ve Lydia bölgelerinde çok sayıda garnizon Tuplin tarafından saptanmıştır391. Kıbrıs’ta
da Paphos’taki bu yapı Pers bir komutana ait olmalıdır. Paphos surunun kuzeydoğu
kapısının önünde saptanan işgal yığınları, Persler tarafından yapıldığını

388
Pasargadae için bkz. Nylander 1970, 103; Stronach 1978, 11-12.
389
Diodoros 12.4.1.
390
Diodoros 11. 44. 2.
391
Tuplin 1987, 229-233; Gezgin 1997, 126.

106
düşünüldüğünde, önce Persler tarafından işgal edilmiş daha sonra ise askeri nitelikli ve
ihtişamlı bir komutan evi yapılmış olmalıdır.
Paphos’ta kent sınırlarını koruyan surlar dış savunmada önemli rol
oynamaktaydı; buna göre yapının İ.Ö. geç 6. yüzyıl veya Erken 5. yüzyıl içerisinde
askeri yönden güçlenme ihtiyacı doğmuş olmalıdır. Elimizdeki yetersiz verilere göre bu
yapının yapımını siyasi olgularla birlikte değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak garnizon evinin hem mimari özellikleri hem de tarihi olaylara
paralellik göstermesi,İ.Ö. geç 6. yüzyıl veya İ.Ö. erken 5. yüzyıl içerisinde Persler veya
Pers yandaşları tarafından yapıldığını anlatır. Plan yönünden incelendiğinde tamamen
Pers özellikleri gösteren bina, Kıbrıs’taki Vouni ve Pigadhes’le de benzerlikleri olduğu
açıktır. Seramiklere baktığımızda ise, çok geniş zaman aralığı sunan örnekler, iyi bir
tanımlamaya sahip değildir; ancak sundukları zaman aralığı içerisinde İ.Ö. 600-475
zaman aralığı, Perslerin adaya geldiği zamanı kapsar. Biz bu yapının Persler tarafından
kullanıldığı sanılmaktadır. Ionia İsyanı sırasında adadaki çoğu kent ayaklanmıştı ve
Paphos da bu kentlerden biriydi. Kentin surlarının kuzeydoğu kapısının önünde Ionia
İsyanı ile ilişkilendirilen işgal kalıntıları Perslerle bağlantılıdır. Bu işgalden sonra kent
ele geçirilmiş ve böylece askeri anlamda güçlendirilen kente komutan evi yapılmış
olmalıdır. Bu komutan evi de Pers imparatorunu temsil etmiş, mimari anlamda
sarayların ihtişamlı geleneğini taşımıştır. Bu geleneklerde merkezi avlu ve odalar
düzeniyle birlikte bir simetri söz konusudur. Pers Garnizon evi, Pigadhes ve Vouni gibi
Pers mimari özelliklerini taşıyan bir Pers yapısıdır.

107
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
DİN VE ATEŞ ALTARLARI

Ateş altarları, Pers İmparatorluğu’nun Zerdüşt diniyle doğrudan bağlantılı kutsal


yapılardır. Persler suya, toprağa, ateşe, güneşe tapsa da, Persler için en kutsal olan
ateştir. Bu inanca göre, ateşin yakıldığı altarlar vardır. Ateş, Perslerin dini ritüellerinin
önemli bir parçasıdır ve yakıldığı zaman rahipler tarafından devamlığının sağlanması
gerekli görülmekteydi.
Ateşe Pers İmparatorluğu boyunca tapınılmaktaydı. Ateş altarları, tanrı Ahura
Mazda ile ilişkilidir ve Ahura Mazda’nın simgesidir. Zerdüşt dininin ortaya çıkışından
sonra Persler tarafından, bu dinin temelini oluşturan ateş için altar veya tapınak gibi
yapılar yapılmıştır. Ateş, kolaylıkla şekil değiştirmesi nedeniyle saflığı temsil
etmekteydi. Ayrıca ateşin yandığı süre boyunca gökyüzüne doğru yükselmesi, tanrılar
katına ilerlediğini düşündürmüş olmalıdır. Yakıcı etkisi nedeniyle bir nevi temizlik
işlevi görmüş olabileceği yaklaşımı ile ateş, temizlikle ilişkilendirilmekteydi. İnsanlar
temizlenmesi gereken kötülüklerden, diğer bir deyişle günahlardan, arınmak için kutsal
törenler düzenlenmekteydi. Ateşin dini özelliği bu yönünden gelmiş olmalıdır. Ateş
kültünün Zerdüştlerde, yani Perslerde varolması onun dinsel özelliğiyle ilişkilidir.
Pers imparatorluğu geniş topraklara sahipti ve ele geçirdikleri bölge halkının
kültürlerine saygı duymaktaydı. Gittikleri bölgelerde beğenilen uygulamalar Perslerce
benimsenerek, kendi kültürlerine uyarlanmıştır. Zerdüştlükte kutsal sayılan ateş, belki
de başka kültürlerin etkisiyle ateş altarlarının veya tapınaklarının yapımına neden
olmuş; bu nedenle Zerdüştlüğün ortaya çıkışını anlamak için Ariler denen toplumun
inanışlarına değerlendirilecektir.
Genellikle ateş altarlarının önünde Zerdüşt rahipleri betimlenmekteydi. Magos
ismiyle bilinen rahipler, dini ritüellerin gerçekleştirilmesinden sorumluydu. Rahiplerin
görevi, ateşin sürekliliğini sağlamaktı. Nefesleriyle ateşi kirletmemek için, yanakları ile
ağızlarını örten bir giysi veya bazı kaynaklarda türban olarak belirtilen örtü
giymekteydiler. Ateş altarları tasvirlerde konu olarak sıklıkla tercih edilse de,
günümüzde ortaya çıkartılmış ateş altarları fazla değildir; bu nedenle de dinsel
törenlerle ilgili kısıtlı bilgiler vardır. Kabartmalar, sikkeler, steller ve mühürler üzerinde
ateş altarlarının sıklıkla görülmesi, bu törenlerin nasıl olduğu hakkında bilgi
vermektedir.
Ateş altarlarıyla ilişkili olarak küçük buluntular üzerindeki ateş altarları
örneklendirilecek ve Pers ateş altarları bu çalışmada değerlendirilecektir. İran’da Pers
İmparatorluğu’na ait ateş altarları diğer bölgelere göre daha çoktur. Afganistan ve
Hindistan ateş altarları, bu dönemde az sayıda örnekle temsil edilir, ayrıca belirsiz bir
şekilde tanımlandıklarına dikkat çekmek gerekir. Araştırmacıların zaman zaman altarın
erken ve geç tarihleri için bir sonuca varamamış olduğu söylenebilir. Anadolu için bu
durum biraz daha farklıdır, saptanan ateş altarları ve tasvirleri daha sık karşımıza
çıkmaktadır. Kıbrıs için bu dönem çok iyi araştırılmamış ve araştırmacılar tarafından
gözden kaçırılmıştır.

109
3.1. Zerdüştlük

Perslerin Zerdüşt olduğu kabul edilir. Temelinde ateşe tapılınılan Zerdüştlüğün,


birçok araştırmacı tarafından yaklaşık İ.Ö. 1. binde ortaya çıkmıştır. Zerdüşt dini
Zoroastrianizm olarak da bilinir ve bu isim Yunanca adıdır. Günümüzde Zerdüştlük
aslında ayrı bir din olan Mazdaizm ile zaman zaman karıştırılır. Nedeni ise, Zerdüşt
dininden önce Mazdaizm’in İran’da varoluşudur. Günümüzde Hindistan’da halen bu
ismin kullanıldığı bilinmektedir.
İran’daki Zerdüşt dinin varlığını göstermek için Zerdüşt’ün adı, Zarathushtra
olarak kullanılır392. Bu kelimenin, “zaratha” altın, “ushra” ışık kelimelerinden türetildiği
önerilir393. Zarathushtra kelimesinin kökü parıldamak anlamında kullanılmış ve böylece
dünyaya ışığı getiren kişi olarak nitelendirilmiştir. Bu kelimenin “deve” anlamına
geldiği de düşünülür; fakat bu anlamını destekleyen araştırmacıların sayısı azdır.
Persler dinsel bir politika güder. Pers imparatorluğunun uyguladığı siyasi
düzenlemeleri anlamak için inançlarına aydınlık getirilmelisi gereklidir. Zerdüştlüğün
ne zaman ortaya çıktığı, nasıl bir süreçten geçtiği ve bilinen gelişimi
değerlendirilmelidir. Zerdüştlüğe ait bilgilerimiz Yunan, Roma kaynakları yanında bazı
Ermeni ve Arap yazarların eseleri, Akhaemenid ve Sasani Dönem’lerinin yazılı
metinlerden oluşur. En önemli kaynağımız bu dinin kutsal kitabı Avesta’dır.
Zerdüştlüğün yaratıcı tanrısı Ahura Mazda’dır. Avesta, Ahura Mazda tarafından
yaratılan Zerdüştlerin kutsal kitabıdır ve Zerdüşt dininin temel belgesidir. Zerdüşt dinin
yaratıcısı yine aynı ismi taşıyan Zerdüşt’tür. Zerdüşt’e göre Ahura Mazda ateş ile
sembolize edilmekteydi394. Ateş, Zerdüşt dininin temelidir. Bu dine inananlar, Ahura
Mazda’ya bağlılıklarını ateş törenleri yaparak göstermekteydi.
Genel Akhamenid kabartmalarında tanrı Ahura Mazda dalgalı kanatlarla
sembolize edilir ve altında bir ateş altarı bulunur. İmparator, ateş altarının önünde yer
alır395. Arkeolojik buluntular, Ahkamenid Dönemi’ndeki Zerdüştlük hakkında sınırlı
bilgiler sunar. Dini törenleri yöneten görevli rahiplerin tasvirleri, bize dinsel törenler

392
Taraporewala 2002, 28.
393
Taraporewala 2002, 28.
394
Can 1968, 277, dipnot 11.
395
Stronach 1978, 134.
hakkında bazı bilgiler sağlar. Akhamenid Dönemi’ne ait İran ve Anadolu’nun bazı
bölgelerinde ele geçen ateş altarları ve dinsel tören tasvirlerinde de yer alan ateş
altarları, bu dönemin dini hakkında bilgi verir.
Çift kanatlı güneş kursu, Pers eserlerinde tanrı Ahura Mazda’yı simgeler. Ahura
Mazda’yı temsil eden imparator figürü, iki kanatın ortasında tasvir edilir. İmparatorlar,
Zerdüşt dininin ana tanrısı Ahura Mazda’nın soyundan olduklarını ve ona bağlılıklarını
bu şekilde somutlaştırmaktaydılar.
Zerdüştlüğü anlatan kutsal kitap Avesta’da, Ahura Mazda’nın kutsal varlığı ve
sonsuzluğu anlatılır396. Bu kutsal kitapta iyilik ve kötülük arasındaki mücadeleler,
cezalar ve Gatha’lar denilen ilahiler yer alır. Avesta’da, Zerdüşt ve Ahura Mazda
arasında geçen mücadelelerden söz edilir. Büyük İskender’in yok ettiği kabul edilen
Avesta, Sasaniler Dönemi’yle birlikte dönemin kralları tarafından rahipler, kutsal
yazıları yeniden düzenlemeleri sağlanır. Böylece rahiplerin çalışmalarıyla Avesta’nın
yeniden yazıldığı kabul edilir.
Günümüzde, Avesta’nın henüz hangi coğrafyada oluşturulduğu belli değildir.
Ayrıca ne zaman derlendiği konusu da netlik kazanmış değildir; bu nedenle Avesta’nın
dil yapısına ve içeriğine dayanan çalışmalarla bu sorunu aydınlatmak amaçlanır.
Özellikle de Avesta’nın Gatha’lar bölümüyle ilgili incelemeler yapılır. Burada baş
tanrılar hakkında bilgiler verilse de Zerdüşt’ün yaşadığı ve nereden geldiğine yönelik
anlatılanlar yeterli değildir.
Günümüzde Zerdüşt’ün gerçekte yaşayıp yaşamadığı konusu tartışmalıdır397.
Öğretilerinden önce Zerdüşt’ün adının Spitama olduğu bilinir. Zerdüşt’ün bir kişi
olduğunu ve bu dini yaymak için bu ismi kullandığı düşünülebilmektedir. Genel görüşe
göre Zerdüşt İran’da doğmuştur. Bir süre rahiplik yapar ve daha doğuda, bugünkü
Afganistan’ın Belh şehrinde konumlanan Baktria’ya gider; çünkü doğduğu yerde hoş
karşılanmamaktaydı. Bu şehrin kralı Viştaspa, Zerdüşt’tün inancından etkilenerek onun
dinini benimser ve bu dini halkına da kabul ettirir. Devam eden süreçte rahipler,
Zerdüştlüğün yayılmasında rol oynamıştır.

396
Curtis &Tallis 2005, 150.
397
Curtis &Tallis 2005, 150. Zerdüşt’ün gerçekte yaşamış tarihi bir kişi olduğu ya da efsanevi bir kişilik
olduğu görüşleri çeşitli araştırmacılar tarafından tartışmalı bir konudur.

111
Kral Viştaspa ismine Gatha ilahilerinde rastlıyoruz. Kesin bir tarih bilinmemekle
birlikte olasılıkla İ.Ö. 1. bin ile İ.Ö. 6. yüzyıl içerisinde yaşadığı düşünülür. Mazdaist ve
İslami eserlerde, Zerdüşt’ün Azerbaycan veya kuzeybatı İran’da doğduğu ve sonraları
Baktria Kralı Viştaspa’ya sığındığı söylenir398.
İmparator I. Darius’un babasının adı Viştaspa’dır. Buna göre, yaklaşık IX.
yüzyılda yazılan Bundahişn’e göre, Zerdüşt dinin kutsal kitabı Avesta kral Viştaspa’ya
verilir399. Sözü edilen kişi, Büyük İskender’den 258 yıl önce yaşamış olan Viştaspa
isimli kraldır. Bundahişn’de belirtilen zaman aralığı, Darius’un babası Viştaspa’nın
yaşadığı zamana rastlar. Aktarılan bilgiye göre, Zerdüşt’ün İ.Ö. 6. yüzyılda yaşadığı
ileri sürülür. Bu konuda araştırma yapan bilim adamlarının çoğu, Zerdüşt’ün İ.Ö. 6.
yüzyılda yaşadığını kabul eder. Romalı tarihçilerden Ammianus Marcellinus, Zerdüşt
dininin peygamberi ile Darius’un babasının, aynı kişi olduklarını belirtir400. Aslında
Darius ile birlikte Pers eserlerinde kabartmalar üzerinde Zerdüşt dininin baş tanrısı
Ahura Mazda sembolleri karşımıza çıkar. Budahişn ve Ammianus Marcellinus’un
söylediği zaman dilimine göre Dairus’un babasının Zerdüşt olma ihtimali vardır; ancak
bu görüşü destekleyecek kanıtlar henüz yeterli değildir.
Büyük İskender İran’a geldiğinde burada büyük bir tahribata neden olmuştur.
Artık yazılı halde korunamayan Avesta, Zerdüştlükle ilgili kulaktan kulağa aktarılan
bilgilerle geliştirilmiş ve Sasaniler Dönemi’nde yeniden yazılmıştır. Bu zaman İ.S. IV.
yüzyılına rastlar.
Günümüze ulaşan Avesta metinleri XVIII. yüzyılda A. H. Anquetil-Duperron
tarafından batı dillerine çevrilerek bilim dünyasına tanıtılmıştır401. Burada tanıtılan
kutsal kitap, dinsel törenlerle ilgilidir. İlk kez çevirilen bu metinler, Hindistan’a göç
eden Zerdüştlerin sahip çıktığı metinlerdir. İran’da Sasaniler Dönemi’nde Avesta
metinleri derlenmiştir. Günümüzde Avesta, Büyük İskender’in İran’daki egemenliği
sırasında, Part Dönemi’nde ve Sasaniler Dönemi boyunca kısıtlı bilgiler toplanarak din
adamlarının aktardığı bilgilerle bir araya getirilmiştir.

398
Sivrioğlu 2013, 1143, dipnot 6.
399
Bundahişn XXXVI-9.
400
Ammianus Marcellinus XXIII.6.32.
401
Wieseföher 2002, 150.

112
Avesta, bilgi anlamına gelir. Bu kitap Pehlevi dilinde yani eski Farsça
yazılmıştır. Altı bölümden oluşan kitabın bölümlerinin isimleri şu şekildedir: Yasna
(Kurban), Yaşst (Yeşt), Videvdat, Vispered, Horde Avesta ve Nirangastan.
Yasna Avesta’da ilk bölüm olması nedeniyle giriş yazılarının yer aldığı
bölümdür. Tekerlemeler, ilahiler ve temel ibadetlerle ilgili ön bilgileri içerdiği gibi,
Gatha olarak bilinen ilahileri de kapsar. Zerdüşt’ün yazdığı düşünülen Gatha’lar,
Zerdüşt’ün öğretilerinden ve ilahilerden oluşur; buna göre sayısı 72 olarak bilinen
ilahilerin ( 28-34, 43-51 ve 54 nolu ilahiler) bir bölümü Zerdüşt’ün yaşadığı döneme
verilir402. Ahura Mazda’nın ismine de bu bölümde rastlanılmaktadır. En büyük tanrı
olarak nitelendirilen Ahura Mazda’dan başka tanrı olmadığına dikkat çekilmektedir.
Ahura Mazda’nın melekleri olarak nitelendirilen yardımcıları ise onun farklı yönlerini
taşıyarak bazı görevleri yerine getirmekteydi.
31. Yasna’nın 20. bölümünde, kötü ruhların metali eritecek kadar yüksek ısıda
bir ateşte yok edildiği, iyi ruhların ise memeden akan sütün sıcaklığında Ahura
Mazda’nın dünyasında yer alacaklarından söz edilir403. Ahura Mazda’nın dünyası, öteki
dünya anlamına gelir. Böylece iyilik ve kötülük bir arada tutulmaz ve ruhlar karşılıksız
kalmaz. İyiliğin acısız, kötülüğün ise acılı bir şekilde ateş ile cezalandırıldığı dünyadan
söz edilir. Burada ateş, temizleyici bir madde niteliğindedir. Zerdüşt dini için ateşin
kutsallığı yanında kötü ruhların temizlenmesi ve de cezalandırılması dikkat çekicidir.
Yaşst ise, dini törenlerde okunan ve sayısı 22 olarak bilinen ilahilerden oluşur.
Vispra bölümünde özel törenlerle ilgili yazılar yer alır. Bu törenlerde tanrılara
yapılan haykırışlar anlatılır.
Kötülüklere karşı oluşturulan yasaların yer aldığı bölüm Vendidad
(Videvdat)’dır. Bu bölüm içerisinde korunan Nask bölümünde, kötü ruhlara yapılan
şikayetler ve suçsuzlukla ilgili yazılara yer verilir404.
Küçük Avesta veya Horde Avesta olarak bilinen son bölümde takvimle ilgili
yazılar vardır. Bölüm içerisinde kısa kısa yazılara da yer verilmiştir. Çeşitli yazıların
bulunduğu bu bölümde dualar da mevcuttur. Avesta’nın bölümleri arasında geç dönem
yazılarının yer aldığı bölümdür. Geç dönem yazıları İ.S. 800-900 yılları arasını kapsar
402
Ayata 1998, 23.
403
a.g.e., 1998, 34.
404
a.g.e., 1998, 23.

113
ve eski Farsça yazılmış dini yazıları içerir405. Daha önceki zamanlara ait bilgilerle geç
dönemde eklenen yazılar bu bölümde bir aradadır.
Avesta’da ilahilerle ilgili olan bölüm, Gatha’dır. Bu bölüm, Zerdüştlüğün ortaya
çıkışı ve gelişimi hakkında bilgi veren baş tanrıların ilahilerini içerir406. Şiir şeklinde
olan Gatha ilahilerinin Zerdüşt’ün öğrencisi olarak kabul edilen Dsamaspa tarafından
yazıldığı düşünülür407. Gatha’ların İ.Ö. 1. binde ortaya çıktığı veya Perslerin
Akhaemenid Hanedanlığı zamanında ortaya çıktığı yönünde tartışmalar vardır. Bu
konuda ortak bir görüş yoktur; bunun nedeni ilahilerin yer aldığı bölümün nerede
yazıldığının bilinmemesidir. Problemlere rağmen ilahilerin aktardıkları bilgiler Zerdüşt
dini ve baş tanrılarla ilgili önemli bir belgedir.
Zerdüşt dininin bilinen en büyük tanrısı Ahura Mazda’dır. Zerdüştlük dinine
göre iyiliklerin tanrısı Ahura Mazda, kötülüklerin tanrısı ise Ahriman’dır. İyiliklerin
tanrısı Ahura Mazda, Ormazad ve Ormuz isimleriyle anılırken, Ahriman ise Div, Drug
veya Angra Mainyu gibi isimlerle anılır. Zerdüştlük ile ilgili bilgi veren geç dönem
eserlerinden bir olan Vivevad’da bu isimler yer alır. Buna göre, anlatılarda hep
iyiliklerin karşısında bir kötülük temel alınır ve iyiliği kötülük yaratır, kötülüğü de
iyilik. Ahura Mazda iyi özelliklere sahip iken, Angra Mainyu kötülerin tanrısıdır ve
sürekli birbirileriyle çatışma içerisindedirler. Avesta’da sözü edilen tanrıların Ahura
Mazda ile Angra Mainyu oldukları net değildir.
Avesta’da Gatha’lara göre, tanrı Ahura Mazda bilgedir ve ona yardım eden
başka Ahura’lar vardır408. Sayıları altı olan bu yardımcı tanrılar, Avesta’da Ahura
Mazda’nın çocukları gibi görülebilir. Bu yardımcılar Imşas Ped veya Ahura olarak
isimlenir. Ahriman’nın altı yardımcısına ise, Kamerikan veya Daeva denilmekteydi409.
Tanrı Ahura Mazda ile tek tanrılı bir din olarak gösterilen Zerdüşt dininde yer alan diğer
Ahuralar ve Daeva’lar, çok tanrılı bir dinle ilişkili olmalıdır. Ahura Mazda’nın en üst
tanrı olduğu ve ona bağlı diğer tanrılar topluluğunun kabul edildiği net bir şekilde
görülmektedir. Kanıtlarımız yeterli olmasa da Avesta’da sözü edilen Ahuralar ve
Daeva’ların bu dindeki varlığı göz ardı edilmemelidir. Hindu destanlarında yer alan
405
Ayata 1998, 23.
406
Wieseföher 2002, 150.
407
Dantzing 1999,18.
408
Wiesehöfer 2002, 152.
409
Can 1968, 274.

114
Deava’lar ve Ahura’lar arasındaki çatışmalar, Arilerin Hintliler ve İranlılar arasında
yaşadıkları çekişmelere benzetilir410.
Ahura Mazda’nın güçleriyle ilişkili olduğu düşünülen altı yardımcı Ahuralar,
isimlendirilirler ve bazı niteliklerle somutlaştırılmış olmalıdır. Bu konuda bilgilerimiz
Gatha ilahilerden elde edilenlerle sınırlıdır. Burada, Aşa Vahişta olarak bilinen ve
tanrının yanında duran en büyük melek, Zerdüşt’ün öğretisinin temelini oluşturur.
Başlarda doğruluğu yani aklı temsil eder ve ateş ile birleşerek bu dindeki somut
simgeyle nitelendirilir411. Zerdüşt dininde Aşa Vahişta’yı ateş gücüne sahiptir ve Ahura
Mazda’nın yanındaki yer alan güçlü bir melektir. Ateşin saflığı, temizliği ve sürekli
gökyüzüne doğru yükselen değişken bir şekle sahip olması gibi nedenlerle kutsal sayılır.
Kutsal ölümsüzlerden Vohu Menah, iyi aklı temsil eder. Ahura Mazda’nın
yanında Aşa ile birlikte duran diğer melektir. İyi niyeti ve akılcı saflığı temsil eder412.
Hem insanlara hem de hayvanlara karşı duyulan sevgi, Zerdüşt dininin temel özellikleri
arasındadır. Başlarda hayvanlara zarar verilmesin diye et bile yiyemediklerinden söz
edilir. Zerdüşt dininin zamanla değişikliklere uğradığı, bu dinin temelindeki tutumlarla
kurban kesme seremonileri birbiriyle örtüşmemektedir; buna karşın Ksenephon, Pers
İmparatorluğu’nun temelinde Zerdüştlük ve kurban kesiminin olduğunu söylemiştir413.
Pers İmparatoru Kyros, Med Krallığı’na son verdikten sonra Kızılırmak
Nehri’nin batısına geçmek ve Batı Anadolu’yu ele geçirme planının uygulamak için
Lydia Krallığı ile savaşmıştır. Batı Anadolu’nun kapısı, İ.Ö. 6. yüzyıl ortasında
dönemin büyük güçlerinden biri olan Lydia Krallığı’nın ele geçirilmesiyle açılmıştı.
Antik yazarlardan Ksenephon, Kyrou Paideia kitabında ve Herodotos’un Historia
kitabında bu savaş hakkında bilgi verilir414. Savaş sırasında büyük mücadele gösteren
Susa kralı Abradatas, hayatını kaybeder. Kyros, iyi bir asker olan Abradatas’ın zaferle
sonuçlanan savaşta öldüğünü öğrenir ve onun için öküz ve at gibi hayvanların kurban
edildiği, ününe yakışır bir cenaze düzenletir. Ayrıca yine Kyros tarafından, Abratadas
ve onun ölümü üzerine intihar eden eşi Pantheia’nın mezarına kurban adaklarıyla
birlikte değerli eşyaların hediye edileceği söylenir. Ksenephon’un aktardıklarına göre,
410
Taraporewala 2002, 20.
411
a.g.e., 62.
412
a.g.e., 63.
413
Ksen. Kyrop. 5. IV; 7. III.
414
Ksen. Kyrop. 7. I-II; Herodotos I. 80-85.

115
Perslerin Kyros zamanında kurban adadıkları ve mezar yaptıkları anlaşılmaktadır.
Kurbanlar, tanrılara sunulmak üzere yiyecek dolu büyük ziyafetlerle birlikte
yapılmaktaydı415.
Pers İmparatorluğu süresince, Zerdüşt dininde ateş kutsal kabul edilmekteydi.
Ahura Mazda’nın ateş ile bağlantısı Aşa’dan gelmektedir. İmparatorluk döneminde tanrı
Ahura Mazda’nın ateş ile simgelendiği görülmektedir. Bu durumda, Arilerin dini
geleneklerinde devam eden ve Zerdüşt’ün öğretisiyle en üstün tanrının Ahura Mazda
olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Sasani Dönemi’nde Aşa’nın adı Ardibehişt
(Pehlevi dilinde) olarak kullanılır416.
Ahura Mazda’nın yardımcılarından Kşatra Vairta, tanrının evrenselliği ve onun
gücüyle özdeşleştirilir. Bir diğer Ahura ise, Spenta Armaiti’dir ve bağlılıkla
ilişkilendirilir. Zerdüşt’ün yaşamında Armaiti önemli bir yer tutar ve ona ışık tutan
güvenli bir rehberdir. Armaiti gibi dişi olan ikiz Ahura’lar, Haurvatat ve Ameretat
isimleriyle anılır. Bütünlük ve ölümsüzlük güçlerini temsil edererek gökyüzünün
tanrısal güçlerini taşırlar417.
Yukarıda anlatıldığı üzere, en üstün tanrı Ahura Mazda yanında onu tamamlayan
veya onun taşıdığı özelliklerle donatılan altı yardımcı vardır. Bu melekler yaşam boyu
uyulması öngörülen kurallar üzerine düzenlenir. Bu Ahura’lar yani melekler, temsil
edildikleri güçlerle kutsallaştırılarak Zerdüşt dininde önemli bir yer edinirler.
Pers İmparatorluğu boyunca, ateşin kutsal sayılması ve dini bir ritüel olarak
kullanılması Zerdüşt dinine bağlılığı gösterir. Pers imparatorlarının doğruyu
savunmaları, yanlışı reddetmeleri Zerdüşt diniyle ilgilidir. İmparatorlar, yazılı
metinlerde bu dinin baş tanrısı Ahura Mazda’ya ithaflarda bulunur ve konumunu
inançlarını kullanarak garanti alıyor olmalıydı.
Persler Ahura Mazda’yı en büyük tanrı olarak nitelendirmekle birlikte, diğer
tanrılara da tapınılmasına karşı çıkmıyorlar hoş karşılamaktaydı. Wiesehöfer, yazılı
metinlerde Darius’un Ahura Mazda’yı tanrıların en büyüğü olarak nitelendirmesiyle,
Akhaemenidlerin Zerdüştlüğünün tek tanrılı olmadığı söyler418. Sözü edildiği gibi

415
Ksen. Kyrop. 5. IV.
416
Taraporewala 2002, 63.
417
Taraporewala 2002, 65.
418
Wiesehöfer 2002, 155.

116
Darius’un tanrı Ahura Mazda’yı diğer tanrılardan yüceltmesini ve Perslerin
egemenliğindeki halklara hoşgörülü bir politika izlemesini dikkate alınarak,
Akhaemenid Hanedanlığı zamanında, Zerdüştlüğün tek tanrılı olmadığı sonucuna
varılabilir.
Zerdüştlük, Perslerin Akhaemenid Hanedanlığı yönetimi öncesinde ortaya
çıkmış olmalıdır. Zerdüştlüğün, Medlerle birlikte geliştirilmiş ve böylece Perslere
aktarılmıştır; çünkü Persler bazı değişiklikler veya eklemeler yaparak Akhaemenid
Hanedanlığı boyunca bu dini kabul etmiş olmalıdır. Akhaemenid Hanedanlığı’nda
olduğu gibi, öncesinde de Zerdüşt dininin zaman içerisinde geliştiği düşünülür.
Değişime uğramaması kuşkusuzdur. Günümüzde Perslerin Zerdüştlüğü tartışmalı bir
konu olmasının nedeni de, Zerdüştlüğün zaman içerisinde değişikliğe uğramasıdır.
Hanedanlık öncesi Zerdüştlük ve bu dinin Akhaemenidler Dönemi’ndeki durumu
arasındaki bağlantı henüz netlik kazanmamıştır419.
Antik tarihçi Herodotos, Perslerin gelenek ve görenekleri hakkında bilgiler
verir420. Perslerin altar yapmadıklarından söz eden Herodotos, ateş altarları geleneklerini
başka kültürlerden etkilenerek kendilerine uyarladıklarını düşündürür421. Diğer bir
deyişle Persler, Zerdüştlükte olmayan ateş kültlerini uygulayabilecekleri altar veya
tapınak gibi yapılar yapıyordu. Perslerin geleneklerinde, kurban adamak vardır.Persler,
Yunan tanrısı Zeus gibi bir tanrıya dağ başlarında kurban adarlar422. Kurban kestikleri
tanrıların güneş, ay, toprak, su ve rüzgar olduklarını söyler. Buna göre Perslerin dininde
kurban kesebileceği bir altar yoktur ve ateşe taptıkları için ateş yakmaları yasaktır.
Özellikle temiz yerlerde kurban kesilir ve kurbanın başına mersin dalından bir taç
konulur. Kurbanın kesiminde mutlaka bir rahip yer alır ve kurbanı yapan kişi, bütün
Persler için tanrısal yardım ister. Kurban töreni sırasında rahipler tanrıya dualar
okuyorlardı. Tören sırasında, kurbanın hangi tanrıya adandığı belirtiliyordu. Yapılan
sunular, başta krala olmak üzere kendisiyle birlikte herkese dua edilmesini
gerektirmekteydi. Tören sırasında Maglar din içerikli anlatımlar yapmaktaydı ve bu

419
Wiesehöfer 2002, 147-148.
420
Herodotos I. 131-140.
421
Herodotos I. 135.
422
Herodotos I. 131.

117
sırada kurban parçalandıktan sonra pişirilerek, otların üzerinde bırakılmaktaydı.
Kurbanlar, Magoi olduğu zaman kesilebilmekteydi.
Persler, Yunan mitolojisindeki Kıbrıs’ta Paphos kıyılarında doğduğu bilinen
tanrıça Aphrodite’ye de Assurlular ve Araplardan öğrenerek taparlar. Assurluların
Mylitta, Arapların Alila, Perslerin ise Mitra dediği ünlü tanrıça Aphrodite Antik
Dönem’de çok sevilen bir tanrıçadır. Persler, inançları doğrultusunda tanrılara kurban
adasalar da Herodotos, onların kurban kesmek için altarlarının olmadığını, kurban
törenlerinde kutsal suların kurbanlara atılması gibi geleneklerinin olmadığını ve ateş
yakmadıklarını dile getirir423.
Doğayı seven ve onu korumaya çalışan özelliklerle donatılan Zerdüştlük,
Perslerin ölüyü gömme uygulamalarına dikkat çeker. Perslerin ölü gömme geleneği ile
ilgili Herodotos, kendi dinlerinden olmayan kişilerden bu gelenekleri gizlediklerini
söyler. Ayrıca erkek cesetlerinin yırtıcı kuşlar veya köpekler tarafından parçalanmadan
gömmediklerini aktarır424. Zerdüşt dininin rahipleri bu şekilde gömülür; bu nedenle
Herodotos tüm Perslerin de aynı şekilde gömülmüş olması gerektiğini söyler. Aslında
Perslerin ölü gömme adetleri hakkında aktardıklarının kesinliğinin olmadığını yönünde
de bilgi verir; çünkü rahiplerin cesetlerinin doğaya bırakılması ve ardından defnedilmesi
sistemi herkes tarafından bilinmekteydi. Yırtıcı kuşların kolaylıkla ulaşabileceği yüksek
yerlere yerleştirilmekteydi ve böylece cesetlerin doğaya karışması için bırakılmaktaydı.
Bir süre sonra defnedilmek üzere terk edilen cesetler alınmaktaydı; bu aşama, doğaya
karışan cesetin temizliği olarak kabul edilmekteydi.
Perslerin altar yapmaları onların inançlarının Zerdüştlük olmadığını
göstermemelidir; çünkü zaman içinde Zerdüştlüğün de değişime uğrayabileceği ve
imparatorluğun geniş topraklarındaki diğer kültürlerden etkilenebilmesi olasıdır.
Örneğin Kyros tarafından, Anadolu’da, Anaitis/Anathia Zela Tapınağı yapılmıştır425.
Tapınak, açık bir alanda tümülüs gibi yapay oluşturulan bir tepe üzerinde ve duvarlarla
çevrelidir. Anaitis, İran’da su tanrısıdır ve Ahura Mazda’dan sonra en çok anılan iki
tanrıdan biridir. Anaitis Tapınağı’nın Kyros zamanında yapılmış olması, Herodotos’un
Persler için tapınak veya heykel yapmadıkları anlatısına ters düşer. Bu durum, Perslerin
423
Herodotos I. 132.
424
Herodotos I. 140.
425
Curtis &Tallis 2005, 150.

118
yabancı kültürlerle etkileşim içinde olduğunu ve sahip oldukları geniş topraklarda
bulunan yerel kültürlerle ilişkisini kanıtlar. Benzer bir durum Perslerin ölü gömme
geleneklerinde de görülür.
Gökyüzünü ve mutluluğu yaratan tanrı Ahura Mazda, imparatorluğun krali
yazıtlarında krallar tarafından kanununu belirleyen olarak nitelendirilir426. Genellikle
yazıtlar üzerinde, Ahura Mazda’nın tanrıların en büyüğü olduğu vurgulanmaktadır.
Ahura Mazda’nın adına, yalnızca resmi yazıtlarda rastlanılır. Pers İmparatoru Darius’un
Bisitun (Behistun) yazıtlarında, “Ahura Mazda” isminin sıkça kullanılması, bu dönemde
dinsel bir politika izlendiğini gösterir.
Bisitun, İran’da Zagros vadisinde yer alır. Eski Persçe, Elamca ve Akadca olmak
üzere üç dilde bir yazıt burada bir kaya üzerine kazılıdır. Bu yazıt üzerinde şu şekilde
yazılıdır:
‘’ Ben Pers kralı Darius, Hystaspes’in oğlu, Ahameniş (Akhaemenid) , Krallar
Kralı, Persli, Pers kralı...
Kral Darius der ki: Beni dinleyen ülkeler bunlardır –tanrı Ahura Mazda’nın
himayesiyle ben onların kralıyım: Pers, Elam, Babil, Assur, Arabistan, Mısır, Deniz
Ülkesi, Sardes, İonia, Media, Urartu, Kappadokia, Parthia, Drangiana, Aria, Harezm,
Baktria, Sogdiana, Gandhara, Skythia, Sattagydia, Arakhosia ve Maka, toplam yirmi üç
ülke....
Kral Darius der ki: Tanrı Ahura Mazda’nın himayesinde bir yılda bunları
yaptım. Kral olduktan sonra bir yılda on dokuz savaşta savaştım ve tanrı Ahura
Maza’nın himayesinde kazandım. Dokuz kralı ele geçirdim: Gomatas adlı Mecusi, ki
o...’’
Darius’un Bisitun yazıtına göre, Ahura Mazda, Darius’a hükümdarlık gücü verir
ve yardım eder. Darius kendini birçok halkın kralı olarak nitelendiriyordu. Bu durum,
imparatorluğun geniş toprakları içinde yaşayan farklı toplulukların zaman zaman
ayaklanmasına neden olur; bu nedenle yönetim şekli değiştirilerek tüm bölgelerin
kontrolü sağlanır. Çeşitli düzenlemeler yapılarak, imparatorluğun yönetim sistemi
yeniden yapılandırılmıştır. Assurlulardan alınan eyalet sistemi, Darius ile birlikte
imparatorluğun geniş topraklarında uygulanmıştır. Yazıtta Ahura Mazda, kabartma

426
Curtis &Tallis 2005, 151, örnek için bkz. DNa 1-8.

119
üzerinde çift kanatlı güneş kursu içinde duran bir insan figürü olarak betimlenir. Bazı
araştırmacılar tarafından bu kabartma üzerindeki tasvirlerin, Ahura Mazda’yı sembolize
etmediği düşünülmektedir. Tasvirlerde Ahura Mazda’nın ilahi mutluluğu temsil ettiği
yönünde değerlendirmeler yapılsa da, öneriler kabartma üzerindeki figürün Ahura
Mazda ile ilişkili olduğu yönündedir427.
Tanrı Ahura Mazda’ya, Kyros hükümdarlığıyla beraber tapınım başlamıştı.
Darius’tan önce İmparator Kyros ve Kambyses zamanlarında, Ahura Mazda’ya tapınma
hakkında güçlü kanıtlar bulunmamaktadır. Günümüzde bu durum, Akhaemenidlerin
Zerdüşt olup olmadığı yönünde bazı tartışmalara neden olmaktadır. Aslında Zerdüşt
dininin Perslerle birlikte yeniden şekillenmesi, Akhaemenid Hanedanlığı’nın erken
dönemlerine rastlamalıdır; çünkü tanrı Ahura Mazda’nın imparatoru bahşettiği ve
koruyucusu olduğu sürekli tekrarlanmaktaydı. İmparator Kyros’un ardılları, Ahura
Mazda’ya olan bağlılıklarını gösterirler. Mitra ve Anahita gibi, diğer tanrılar için de dua
edildiği bilinir; ancak bu durum Akhaemenid Hanedanlığı’nın ilk imparatorları
döneminden sonra ortaya çıkmıştır. Bu durum inançlarının sorgulanmasına neden olsa
da, Ahura Mazda’ya olan inançları Sasani Dönemi’nde de varlığını korumaya devam
etmiştir.
Özellikle Darius hükümdarlığında Zerdüşt dininin varlığı önem kazanır.
İmparator Darius zamanında, Zerdüşt dinine ait kutsal kitaplar toplanarak 21 kitaptan
oluşan parşömenlere yazdırılmıştır428. Bu kitaplar bir araya getirilerek imparatorluğun
kütüphanesinde konularına göre sınıflandırılır. Bu denli bir korumayı yapan Darius,
Zerdüştlüğe değer verdiğini ve ardıllarının da bu yolu izlemeleri için örnek olmuş
olmalıdır.
Kyros ve Kserkses zamanlarında birçok tanrıya tapınılması hoş
karşılanmaktaydı. Kurban adanan tanrı Ahura Mazda’ydı ve bunu gerçekleştiren kişiler
rahipler yani Magos’lardı. Ayrıca dağ ve ırmaklara da kurban edildiği bilinir429. Ayrıca,
rahipler arasında sınıf farkı vardı ve yüksek sınıflardakiler, olasılıkla sakalsızdı. Bu
durum, Assur, Elam ve Mısır için de geçerliydi430. Kyros’un, Ahura Mazda yerine

427
Curtis &Tallis 2005, 151.
428
Taraoirewara 2002, 87-88.
429
Wiesehöfer 2002, 157.
430
Curtis &Tallis 2005, 152.

120
Babil’in Marduk tanrısı tarafından seçilen kişi olduğundan söz edilir; bu nedenle
Zerdüştlük ve Akhaemenidlerin dini inancı konusunda tartışmalar günümüzde de devam
eder431. İmparatorluğun yöneticilerinin Ahura Mazda’ya bağlı olduklarını belirttiler.
Dinin siyasi otoritedeki yeri, yazılı metinlerde sıklıkla vurgulanmaktaydı.
Nabonidus, ay tanrısında tapar ve tanrı Marduk rahiplerine karşı propapaganda
düzenleyen Babil kralıydı. Marduk tapınaklarını Sin yani ay tapınağına dönüştüren
Nabonidus, Babil halkı üzerinde kötü bir etki yaratır. Nabonidus’un tahtta olduğu
sürede Pers İmparatoru Kyros İ.Ö. 539’daki Babil’e sefer düzenler. Kyros’un, Babil
tanrısı Marduk tarafından, düzeni ve adeleti getirmesi için seçildiği söylenir432. Tanrı
Marduk’u yücelten Kyros, Babil’deki karışıklıklardan faydalanmıştır. Kyros’un tanrı
Ahura Mazda yerine, tanrı Marduk tarafından seçildiği düşünülmekteydi.
İmparatorluğun erken dönemlerine ait metinlerde, Akhaemenid kralları, Ahura
Mazda yanında, kraliyet ailesinden başka tanrılar diye de söz edilse de, isimleri
verilmemekteydi; ama bu döneme ait yazıtlarda çeşitli tanrı isimleri karşımıza
çıkmaktadır. Örneğin güneş tanrısı Mithra, su tanrısı Anahita, toprak tanrısı Spenta-
Armaiti, Nariyosanga, Arta ve Turma. İmparator Kserkses, krali yazıtlarda tanrı Arta’yı,
Artakserkses II ise tanrı Mithra ve Anahita tanrı Ahura Mazda ile birlikte
kullanılmaktaydı433. Avesta’da tanrı Mithra’nın özel gücü ateşten gelir, gökyüzündeki
güneş gibi hayatı besler ve zamanı, mevsimleri kontrol eder434. Buna göre tanrı, hayat
veren olarak nitelendirilir ve mevsimleri kontrol ederek yağmurun yapmasına,
toprakların verimli olmasına katkı sağlamaktaydı. Antik İran için büyük önem taşıyan
güneş tanrısı Mitra, Veda’da Assura Varuna ile bağlantılı olduğu düşünülür435. Mısır’ın
aile ve mutluluk tanrısı Bes ise, dini motifler olarak karşımıza çıkar. Razmjou, tanrı
Bes’in Persliler için farklı bir anlam taşıyabileceğini söyler436. İmparator Artakserkses’in
Ekbatana ve bazı kentlerde Anahita için tapınaklar yaptırdığı bilinir437.

431
Bu çalışmada, Akhaemenidlerin Zerdüşt olduğu kabul edilerek devam edilecektir.
432
Mieroop 2004, 321.
433
Razmjou 2005, 151.
434
Boyce 1975, 29.
435
Taraporewala 2002, 22.
436
Razmjou 2005, 151.
437
Razmjou 2005, 151, dipnot 6.

121
Artakserkses hükümdarlığı sırasında, tanrı Ahura Mazda’nın tek başına olmadığı
düşünülür. En üstün, en yüce sıfatları, artık Artakserkses’le birlikte başka tanrıların yer
almasıyla kaybolmuş olmalıdır. Aslında İ.Ö. 4. yüzyılın üçüncü yarısı içerisinde
imparatorluk içinde bazı karışıklıklar baş göstermekteydi. Gelişen olaylar belki de
Zerdüşt dininin temelinde yatan ve tanrı Ahura Mazda ile özdeşleşen iyi niyet ve
doğruluk gibi güzelliklere duyulan inancı azaltmış ve diğer tanrılara da tapınım
yapılması bağlılıklarını kötü yönde etkilemiş olabilir.
Zerdüşt dini tek tanrılı değildir ki, Ahura Mazda’nın tanrıların en üstünü olarak
kabul edilmekteydi. Bu durumda, Anahita ve Mitra gibi tanrılarla birlikte anıldığı
zaman için Ahura Mazda’nın üstünlüğü sorgulanmalıdır.
İ.Ö. 4. yüzyılda Persler, Büyük İskender’in gelişiyle yıkılır ve İran’a egemen
olur. Böylece İ.Ö. 4. yüzyıla kadarki bu dine ait yazılı kaynaklar yok edilmiş olur.
Büyük İskender İran’a geldiğinde, Persepolis’deki Zerdüşt dinine ait kitapların
bulunduğu kütüphane Yunan askerleri tarafından ateşe verilmiştir. Bu yangınla birlikte,
önceden bir araya getirilen bütün Zerdüşt dinine ait kitaplar yok edilmiştir. Büyük
İskender’in İran’a yaptığı sefer sırasında Avesta’ya ait çok sayıda ait metin tahrip
olmuştur. Bu savaş sırasında Zerdüşt’lerin bir kısmı Hindistan’da Bombay bölgesine
göç ederek, hayatlarına burada devam etmiştir. Büyük İskender’in İran’da hoşgörülü bir
politika izlediği kabul edilirse, Zerdüştlüğe ait bilgilerin unutulmadığını varsayılabilir.
Büyük İskender’in İran’a gelmesiyle, Zerdüşt inancına bağlı olan bazı kişiler,
Hindistan’da Bombay bölgesine göç etmiştir. Bağlılıklarını koruyan din adamları veya
halk, inançlarını anlatarak sonraki nesillere taşımış olmalıdırlar. Bugüne ulaşan az
sayıdaki yazılı kaynak, geç kopyaları veya yakın tarihe kadarki derlemeleriyle
bilinmektedir. Günümüzde Hindistan’da halen Zerdüşt’lerin varlığı, bu göçlere
dayandırılır.
Büyük İskender, İran’a gelmeden önce Pers İmparatoru III. Darius ile
mektuplaşmaktaydı. Burada kendisini Küçük Asya’nın barışın ve düzenin savunucusu
aynı zamanda koruyucu olarak nitelendirir. Darius ise konumundan ötürü, savaşmaya
karar verir. Pers imparatorlarının tanrısal güce inanmasını fırsat bilen İskender,
Darius’un tahta geçmede hakkı olmadığını ileri sürmüş ve onu gayrımeşru kral olarak
nitelendirir. İskender’in izlediği bu politika, Darius’un Büyük İskender’e karşı

122
gelmeden Persepolis’i terk etmesine sebep olmuştur. Daha sonra Pers
İmparatorluğu’nun son hükümdarı, Bessos tarafından öldürülmüştür. Daha sonraları
Bessos, kendini IV. Artakserkses olarak tanıtmış ve Büyük İskender’in hükümdarlığını
kabul etmemiştir. Bu durumda Pers geleneklerini uygulayan Büyük İskender, Bessos’u
öldürmüştür438.
Yunanlıların Pers İmparatorluğu’nun tüm topraklarını ele geçirmiştir. Büyük
İskender de Perslerin izlediği hoşgörülü politikayı izlemiş; öte yandan İskender’in
askerleri, Persepolis’i yağmalamıştır. Bunun sonucunda Persepolis’te, Pers
İmparatorluğu’yla ilgili birçok yazıt da bu şekilde yok olur.
Perslerin geleneklerini benimseyen Büyük İskender, İran’ın aristokratlarıyla iyi
ilişkiler kurmuştur. Perslerin yerel geleneklerini uygulayarak, halka da kendini kabul
ettirmek için çabalamıştır. Ayrıca kendi askerlerini de yerli kadınlarla evlenmesi için
teşvik etmiştir. Uyguladığı politikanın her yönüyle kendine burada destek bulmuş ve
yönettiği bu geniş topraklardaki hakimiyetini garanti altına almıştır.
Büyük İskender’in gelişine yakın zaten Zerdüşt dinine olan inanç, İran’da
zayıflamıştır; fakat Büyük İskender’in askerlerinin Persepolis’i yağmalamasından sonra
Zerdüşt dininin neredeyse unutulduğu söylenebilmektedir. Daha sonraki dönemlerde,
Perslerle ilişkili İran’da yaşayan Part’lar, Zerdüşt dinine inanmaktaydı ve bu dine olan
bağlılıklarını korumaktaydılar. Part Hanedanlığı, ilk başlarda Zerdüşt dinine bağlı Ariler
gibi değildi; ancak bir süre sonra onlar gibi bu dini kabul etmiştir. Böylece İran’ın İ.Ö.
330’da ele geçirilmesiyle yok edilen kutsal kitaplar, tam da bu zamanda güçlenen
Part’lar tarafından korunmuştur. İ.S. yaklaşık IV. yüzyıl başlarında Sasani Dönemi
hükümdarı Sasani Şahpur II, Avesta metinlerini Part’ların başlattığı derlemeyi
tamamlatmıştır439. Avesta metinleri İ.S. 51-77 yılları arasındaki hükümdarlık yapan Part
Valkhaş ile bir araya getirilmeye başlanır ve Sasani Şahpur’la birlikte sürdürülerek
tamamlanmıştır.
‘’ Avesta’nın İskender tarafından yok edilmesinden ya da dağıtılmasından
sonra, daha sonraki İran hükümdarları, Part kralı Valahi, Sasani I. Ardahşır, I.

438
Wiesehöfer 2002,161.
439
Taraoirewara 2002, 90.

123
Şabuhr, II. Şahbur ve I. Ksusro , ‘Kutsal Yazılar’ın yeniden derlenmesini,
tamamlanmasını, rekonstrüksiyonunu ve çevirisini gerçekleştirdiler.’’440
Sasani Dönemi’ne, Ardeşir Kyros tarafından İ.Ö. 226 yılında Part kralının
tahttan indirilmesiyle başlanmıştır. Bu dönemde, Perslerin Akhaemenid
Hanedanlığı’nda olduğu gibi Zerdüşt dini, kutsal ateşe tapınım ve tanrı Ahura Mazda’ya
duyulan bağlılık, yeniden görülmeye başlanmıştır. Part Hanedanlığı sırasında Perslerde,
Ahura Mazda, Zervan ve Mitra tanrılarından oluşan Zervanism dini hakimdi441. Sasani
Dönemi’nde ise, Zerdüştlük resmi din, Avesta ise kutsal kitap olarak kabul
edilmekteydi. Zerdüşt diniyle birlikte diğer inançlar da kabul edilmiş ve hoş
görülmüştür. Sasani Dönemi’nde halk Pehlevi dilinde konuşmaktaydı. Hükümdar
Ardeşir Kyros, Avesta metinlerini derlerken halk diline çevrilmesini de sağlamıştı ve
sonraki hükümdarlar tarafından eski inançların yeniden düzenlenmesine devam
edilmiştir442. Yazılı kaynaklar, dönemin din adamları tarafından elde edilen bilgilerle
geliştirilmiş ve Zerdüşt dininin temeli üzerine yeniden kurulmuştur. Sasani Hanedanlığı,
Zerdüşt dinin gücünü kullanarak tıpkı Akhaemenid’lerde olduğu gibi hoşgörü
politikasını izlemiştir; ancak bu dönemi sonra erdiren, yavaş yavaş yayılan ve kazanan
güç, Hıristiyanlıktı. Şahpur II hükümdarlığında Hıristiyan halkın sadıklığını
sorgulayarak onlara işkence çektirmiştir443. Olasılıkla Zerdüşt dininin İran’daki varlığı,
sonradan kabul edilen Hıristiyanlığa göre daha fazlaydı. Bu sırada Roma İmparatorluğu,
resmi dinini Hıristiyanlık olarak kabul etmiştir. Güçlü Roma İmparatorluğu’na karşı,
İran’da, bir savunma yapılmıştı. İran’daki hoşgörü politikasına rağmen burada
Hıristiyanlar, ayrı tutuldu ve zaman zaman onlara acı çektirilerek dışlandılar. Zerdüşt
inancı Arap Akınlarından önce yok olma tehlikesindeydi. Arapların gelişiyle, İran’da
İslam dini kabul edildi ve bu dinden olmayanlara hoşgörülü davranılsa da, Müslümanlar
izledikleri politikayla halkı kendilerine katmaya çalışmıştır.
Sasani Dönemi öncesinde Part kralı Ardeşir’le birlikte Zerdüşt dini, Büyük
İskender’in İran’a gelmeden önceki durumuna getirmeye çalışılmıştır. Yeniden
kurulması planlanmıştır; ancak Sasani Dönemi’nde hükümdar Şahpur II bu dine ait

440
Wieseföher 2002, 149.
441
Ayata 1998, 36.
442
Taraiorewara 2002, 90-91.
443
Taraoirewara 2002, 92.

124
yazılı belgeleri bir araya getirterek, din adamlarıyla birlikte iş birliği yapmıştır. Bu
dönemde, Akhaemenid Hanedanlığı’ndaki gibi gücüne kavuşan Zerdüştlük, kısa bir süre
sonra Hıristiyanlık ile rekabet içine girmiştir ve daha sonra İslam dininin İran’a gelişiyle
son bulmuştur. Zerdüştlüğe ait korunabilen belgeler Hindistan’a gönderilmiştir.
Bugünkü bilgiler de Avesta metinleri ve din adamlarının aktardıklarıyla sınırlıdır. Siyasi
olaylarla iç içe gelişen dini inançlar, Pers İmparatorluğu için de önemli olduğunu
göstermektedir. Bu dinin temelinin diğer olgulara göre değişmediği ve geliştiğini
söylenebilmektedir. Arap İstilası sonrasında İran’dan Hindistan’a göç eden ve Ari
kardeşlerinin yanına göç eden Zerdüşt’ler vardır. Bu kişiler Sanjan limanına vardıktan
sonra belirli şartlar altında burada yaşamıştır. İran Şah’ı adına ateş tapınağı kuracaklar
ve gerektiğinde Prens ve ardıllarına yardım edecekler, böylece kendi dini inançlarını
burada özgürce yaşayabileceklerdi444. Göreneklerinde de bazı değişiklikleri kabul ederek
yaşamlarına devam ettirmiştir.

444
Taraoirewara 2002, 99.

125
3.1.1. Ariler Ve Zerdüştlük

Zerdüşt dininin nasıl ortaya çıktığını anlamak için, Arya veya Ari olarak bilinen
halk gruplarını öğrenmek gerekir. Ariler, İ.Ö 10.000-2000 yılları arasında İran’ın
kuzeylerinde göçebe yaşayan, atı evcilleştirerek güçlenen bir topluluktu445. Kuzeyde,
Rusya topraklarının güneyinden başlayarak yerleşecek yer arayan bu topluluk, Hazar
Denizi’nin güneyine ve batıda Avrupa’nın güneyindeki bazı bölgelere ulaşmıştır. İ.Ö.
7. yüzyıl sonunda Assurluların yıkılmasının ardından Ariler, karşımıza Medlerle birlikte
çıkmaktadır. Kendilerini Ariler olarak tanımlayan topluluk, İranlı ve Hintlilerden
oluşur. Ariler ismi altında birleşen bu iki halk, birlikte yaşamaktaydı. Bu soydan
kişilerin bir bölümü, Avrupa ve Hindistan’a yerleşirler. Ari toplulukları Hint-İran
ulusları olarak da bilinir.
Mazdaizm, Zerdüşt dininden önce biliniyordu ve Ariler tarafından
inanılmaktaydı. Zerdüştlük inancının oluşumu, Ari’lerin Mazdaizm dininde bazı yenilik
ve değişikliklere ihtiyaç duyulmasıyla başlamış olmalıdır. Arileri Zerdüşt dinine
kazandırmak için Haoma olarak bilinen dini içki, Zerdüştlükte de kabul edilir; ancak
başlarda Haoma peygamber olarak bilinmekteydi446. Aslında Haoma bir çeşit bitkidir ve
bundan kutsal bir içki elde edilmekteydi. Mazdaizm’le ilişkili olarak Ari geleneklerinde
yer alan bu kutsal içki, dini törenlerde içilmekteydi. Zerdüşt, Arileri kazanmak için önce
haberci olarak Haoma’yı seçmiş, daha sonra bu isim, kutsal içki olarak ayinlerde
içilmek üzere kabul edilmiştir. Böylece Ariler, Zerdüşt dinine bağlı halk grubu olarak
görülmektedir.
Haoma kabilesine göre boğa kurbanları kesilmekteydi447. Bu durum Zerdüşt
aracılığıyla Ahura Mazda’nın yenilik getirerek hayvanların kutsallaştırmasını tetiklemiş
olmalıdır. Perslerde boğanın kutsal sayılması bununla ilişkili olabilir. Zerdüşt’ün
Mazdaizm dininin özelliklerinin değiştirilmesi gerekliliğine göre, Zerdüştlüğü tanrı
Ahura Mazda buyruklarıyla oluşturduğu düşünülebilir. Zerdüşt, ilk Arya dininin

445
Ayata 1998, 15.
446
Ayata 1998, 12-13.
447
Ayata 1998, 30.
kurucusu olarak kabul edilir ve İ.Ö. 1500 ile 1000 yılları arasında yaşadığı görüşü de
mevcuttur448.
Kutsal kitap Avesta’da Arilerin yaşadığı yerin Airyanem Vaejah ülkesi olduğu
ve Ahura Mazda tarafından yaratıldığı söylenir449. Zerdüşt’ten önce Arilerin çok tanrılı
bir inancı vardı; fakat Zerdüşt topluma en üstün tanrının Ahura Mazda olduğunu
öğretmiştir. İlk yaratıcı ve herşeyden üstün olan bu tanrı, antik İran’da Zerdüşt dininin
en önemli tanrısıdır.
Ariler Kuzey, Doğu ve Batı olmak üzere ayrılık gösterirler. Kuzey Aryalılar,
Güney Rusya’da yaşamaktaydı ve İ.Ö. 500’lerde Yunanlılarla mücadele etmiştir. Doğu
Aryalılar ise, Avesta kitabının dilinin Doğu Arya lehçesi olmasıyla dikkat çeker ve
günümüzde Afganistan’ın verimli topraklarında yaşaşamktaydı450. Batı Arya topluluğu
tarih sahnesinde Perslerle ilişkili Medler olarak bilinir. Medlerden sonra kurulan Pers
İmpartorluğu, Akhaemenid Hanedanlığı, Part Hanedanlığı ve Sasani Hanedanlığı
zamanlarında, Batı Aryalılar, Perslerle birlikte yer aldılar. Ariler, Zerdüştlüğün ortaya
çıkışından itibaren bu dine bağlı kaldılar. Nakş-i Rüstem’de yer alan yazıtta İmparator
Darius, Viştaspa’nın oğlu olarak, Pers ve Aryan soyundan bir Âri olarak tanıtılmıştır451.
Hem dilleri hem de dinleri bir olan Ariler, uzun yıllar boyunca soylarını devam
ettirmiştir. Arilerin kullandığı dil, Veda ve Gatha ilahilerinde söylenen dillerinin eski
ağzı olarak bilinir. İran’ın Avesta ile Hindistan’ın Veda’sı arasında benzerlikler vardır
ve benzerlikleri onların bugün daha iyi anlaşılmalarını sağlamıştır. Dini gelenekleri için
Avesta’ya baktığımızda, burada herşeyin büyük tanrısına yani Ahura Mazda’ya
tapınılan bir inançtan söz edilir. İranlılar ve Hintliler için dinin temelini oluşturan
Avesta metinlerinde, üstün bir tanrı Ahura Mazda’nın varlığı belirtilir.
Perslerin Akhaemenid Hanedanlığı sırasında, Zerdüştlükte tapınaklara ve tanrı
Ahura Mazda’nın simgelerine rastlanması, Ariler’de varolmayan bu geleneklerin
Assurlular ve Babililerden etkilenen Medli rahipler tarafından oluşturulduğu
düşünülür452. Assurluların ve Babillilerin sanattaki başarısı, komşu topraklarda yaşayan

448
Ayata 1998, 11.
449
Taraporewala 2002,17.
450
Ayata 1998, 19.
451
Tolman 1893,70; Sivrioğlu 2013, 1144.
452
Ayata 1998, 41.

127
Medlerin ve sonrasında Perslerin ilgisini çekmesi olağandır. Persler beğendikleri
yabancı gelenekleri kendi inanışlarına bağlı kalarak geliştirdikleri söylenebilmektedir.

128
3.1.2. Magos (Lev. XXXIV a, b, XXXV a, b)

Perslerle ilişkili olan Medler Dönemi’nde rahipler, rüya yorumlayıcı ve kraliyet


danışmanıdır453. Akhamenid krallarının kraliyet yazıtlarında krallar, ‘’Ahura Mazda’ya
ibadet edenler’’ ve ‘’yalana karşı olanlar’’ diye nitelendirilirler.
Avesta’da rahipler, Athravan adıyla bilinir. Bu kutsal kitapta halk rahipler,
savaşçılar ve çiftçiler olmak üzere üç sınıfa ayrılmaktaydı. Bazı kaynaklardan elde
edilen verilere göre rahiplerin kurban etmekle görevli olduğunun yanı sıra, başka
görevlerde de yer aldığı anlaşılır454. Örneğin, eğitimde veya yönetimde çeşitli görevlerde
yer almaktaydı. Zerdüşt dinine bağlı olarak tanrı Ahura Mazda’ya kurban adayan ve
yönetimde bazı görevlere sahip olan rahipler, hem dini hem de siyasi anlamda Pers
İmparatorluğu’nun Akhaemenid Hanedanlığı boyunca karşımıza çıkmaktadır.
Zerdüşt rahipler yönetimsel mekanizmanın bir parçası olarak Akhaemenid
Hanedanlığı’nın idari görevlileri arasında yer almaktaydı455. Zerdüşt diniyle ilişkili
olarak yönetimde dinsel bir güç elde etme isteğiyle rahipler atanmaktaydı. Bağımsız
olarak görevlerini yapan rahipler, siyasi düzenin parçası olmuştu. Birbiriyle ilişkili
olarak Zerdüşt dini ve rahipleri, tanrı Ahura Mazda ve hükümdarlar böylece dini
birliktelik içinde siyasi güçleri desteklemiştir.
Akhamenid İmparatorluğu çok geniş topraklara sahipti ve İran dışındaki
bölgelerde farklı kültürlerin varlığını da hoşgörmekteydi. Akhamenid Dönemi boyunca
dini görevliler olan rahipler, imparatorluğun diğer bölgelerine seyahat edip, bu bölgelere
yerleşmiştir. Bu rahipler gittikleri bölgelerdeki dinlerden etkilendiler ve onları
etkilemiştir456. Bu etkileşimler, Akhamenidlerin erken dönemlerinden gelen dinlerine
farklı özellikler kazandırmıştır.
Antik coğrafyacı Strabon, Anadolu topraklarında yer alan Kappadokia
Bölgesi’ndeki ateş kültünden sorumlu olan Pers tanrı rahipleri ve ateş altarları hakkında
bilgi verir457. Kutsal kabul edilen ateşin yakılmasından ve korunmasından sorumlu

453
Herodotos III. 65.
454
Wiesehöfer 2002,157.
455
Garthwaite 2005, 7.
456
Curtis &Tallis 2005, 153.
457
Strabon XV. 3,15.
kişiler rahiplerdir. Rahipler Magos olarak da adlandırılır. Magoslar, ateş rahipleridir.
Strabon şöyle söyler:
“...Kappadokia’da, kurban töreninde adak hayvanları bıçaklarla kesilerek kurban
edilmiyordu; ancak ağaç gövdesinden yapılmış sopalarla dövülerek kurban ediliyordu.
Bu kutsal alanın ortasında, üzerine kül konulan bir altar (bomos) bulunuyordu.
Rahipler ateşin sönmemesini sağlıyordu. Günlük yapılan ve yaklaşık bir saat süren bu
kurban sunusunda ilahiler söyleniyordu. Tören sırasında ince çubuklardan oluşan sopa
demetleri ateşe atılıyordu. Ateş yanmadan önce rahipler, ateşi nefesleri ile kirletmemek
için keçeden yapılmış ve dudaklarını örten uzun yanaklıklı başlıklar takıyorlardı. Aynı
gelenekler Anaitis ve Omanus tapınaklarında da görülürr; ve bu tapınaklar dini
içeriklidirler; ve insanlar Omanus’un ahşap heykelini tören sırasında taşıyordu...”458.
Strabon’a göre, rahipler tören sırasında ateşin yanmasını sağlayan resmi
kişilerdir. Rahiplerin, kutsal otlarla sunu yaptıkları da bilinir (Lev.XXXIV a)459. Bünyan
Sunağı’nda kabartmalarda yer alan rahipler, ellerindeki çalı demetleriyle ateşin
devamlılığını sağlayıp, yine ellerinde bulunan kapların içindeki tütsüleri ateşe atar
durumda tasvir edildiği görülmektedir460. Böylece, Pers ateş kültüne bağlı bir törene
katıldıkları düşünülür. Rahiplerin elindeki çalı demetleri, kurban işlemi sırasında
kurbanlıkların kontrol edilmesini sağlıyordu. Bünyan Sunağı’nda, çalıların yalnızca
ateşi artırmak için kullanıldığı düşünülebilir. Rahipler tasvir edilirken bazen ellerinde
sürahi formunda bir kap tutarlar. Bu kapların içindekinin, ateşe dökülecek yağ olduğu
düşünülür461. Ateş, Perslerin inancında kutsal sayılmaktaydı ve ateşe üflemek yasaktı.
Ateşe üflendiğinde, ateşin kirletildiğine inanılmaktaydı; bu nedenle rahip tasvirlerinde
başlarına giydikleri ‘’tiara’’ ağızlarını örtmekteydi.
Rahipler, Herodotos’un aktardığına göre insan ve köpekler dışında yeryüzündeki
tüm canlıları öldürürler462. Magos’lar, Perslerin ilk İmparatoru Kyros’un ölümünün
ardından oğlu Kambyses zamanında ayaklanmıştı. Kyros’un oğullarının imparatorluğun
tahtında hakları vardır ve bu tahta kimin oturacağı sorunu da, Mag’lar tarafından
değerlendirilmekteydi. Kambyses, Kyros’un ölümünün ardından tahta çıktı, ama kardeşi
458
Strabon XV. 3,15.
459
Widengren 1965, 112.
460
Karagöz 2005, 141, 147-148, Res. 1-3.
461
Curtis &Tallis 2005, 152.
462
Herodotos I. 140.

130
Smerdis’in kendisine suikast düzenleyeceği bir rüya görür. Rüyasında kardeşi kendisini
tahttan indirir; bunun sonucunda Kambyses, en çok güvendiği Prekaspes’e (ki bu kişi de
Perstir), kardeşini öldürtmüştür463.
Yönetimde de görevleri bulunan iki Mag, Kambyses’in kardeşi Smerdis’i, diğer
bilinen ismiyle Bardiya’yı, öldürdüğünü bilenler arasındadır. Bunu fırsat bilen iki
Magos’tan biri (yine adı Smerdis olan bu Mag’tır), diğer Mag’ların da desteğini almıştı.
Kardeşi Kambyses tarafından öldürüldüğü bilinmeyen ve yaşadığı düşünülen Kyros’un
oğlu Smerdis tahta oturtulur. Kambyses bu sırada Mısır’daki işleriyle
ilgilenlenmekteydi. Magos’ların sözlerine göre hareket eden Smerdis’in tahta oturduğu
bilgisi, Kambyses’e ulaşır. Haberi alan Kambyses, kardeşini öldürmekle görevlendirdiği
Prexaspes’le hesap sorar. Smerdis’in öldürdüğünden emin olan Prekaspes, Kambyses’i
de buna inandırır. Burada, Magos’ların yönetimde görevlerini kullanması, bir iç
karışıklığa neden olur. Rahiplerin yönetimdeki rolü çok büyük değildi; ama Kambyses
Mısır’a gitmeden İran’daki görevlerini iki Magos’a geçici bir süreliğine vermişti. Hatta
bu Magos’lardan birinin adı da Kambyses’in kardeşi Smerdis’le aynıydı ve diğeri de
Patizeithes’di. İmparatorun verdiği emirler Magos’lar tarafından aktarılması,
Magos’ların dini ritüeller yanında yönetimde de rol oynadıkları ve kabul edildikleri
söylenebilir. Kambyses bu durumu öğrendikten sonra Susa’ya geri dönerken, dönüş
yolunda ölümcül bir yara alarak hayatını kaybeder. Ölmeden önce askerlerine kardeşini
öldürmesi için Prekaspes’i görevlendirdiğini ve şimdi kardeşi Smerdis olarak kendini
tanıtan kişinin de Mag olduğunu söyler. Herodotos, bu olayları ayrıntılı bir şekilde
anlatır464. İmparator Darius, Mag’ların hayatına son veren grubun önderliğini yapmıştır.
Zerdüşt dininin görevlileri yani rahipler seramoniler için zaman zaman yiyecek,
içecek veya ateşin alevlenmesini sağlayacak yağ ile birlikte ince dallar veya çalılar
getirmekteydi. Persepolis’de ele geçen bir kabartmada (Lev. XXXIV a), Magos, elinde
bir kap taşır ve olasılıkla bu tasvirde rahip, seramoni için hazırlanmaktaydı.
Persepolis’te ele geçen bu kabartmanın korunan yüksekliği ve genişliği 30’ar cm.’dir.

463
Herodotos III. 30.
464
Herodotos III. 61-79.

131
Zerdüşt dininin görevlileri, başlarını bir başlıkla örtülmekteydi. Perslerin dini
seremonilerini gösteren tasvirlerde, bu şekilde yüzlerinin büyük bir bölümünü örterek
ateşi kirletmediklerine inanılmaktaydı (Lev. XXXIV a,b).

Sikkeler, Mühürler ve Ateş Altarları


Pers Dönemi’nde yüzük ve mühürler üzerinde ateş altarı betimlerine yer verilir;
bu nedenle tasvir yönünden incelenecek olan bu bölümde ateş altarı betimli örneklere
yer verilecektir.
İşlevine ek olarak kimliğine bir sıfat kazandırmak amacıyla üzeri betimli
yüzükler ve mühürler bu dönemde tercih edilmiştir. Görevliler tarafından yetkileri
dahilinde üretildiği sanılan bu yüzük ve mühürler Batı Anadolu’da Sardes ve daha sonra
Gordion gibi merkezlerde önemli buluntular vardır.
Kıbrıs’ta İ.Ö. 8.-7. yüzyıllar arasında mühürlerin varlığı bilinir; ancak Pers
idaresinde mühürlerin nasıl olduğuna ilişkin bilgilerimiz kısıtlıdır465. Henüz üzerinde
ateş altarının betimlendiği mühür örnekleri bulunmamış veya saptanamamıştır. Persler
Kıbrıs’ta krali saray mühürlerini mi kullandılar? Yoksa adada özellikle Babil, Fenike ve
Mısır gibi uygarlıklardan öğrenilen mühür kullanımı Perslerle birlikte devam mı etti?
Bu sorulara yanıt verebilmek için buluntular yeterli değildir. Skrabeler Persler gelmeden
önce zaten adada var olan mühürlerdir. İ.Ö. 6. yüzyılın son çeyreğinde adada Perslerin
egemen olduğunu düşünürsek, bu tarihlere rasgelen iki mühür vardır466. Perslerle eş
zamanlı olan bu mühürlerden birinde çıplak betimli genç bir erkek, elinde yay ve ok ile
gösterilir (Lev. XXXIII b). Av sahnesine benzeyen bu tasvirde bir köpek, ve tam olarak
anlaşılmayan ama kuşa benzeyen bir başka hayvan figürü daha vardır. Konu itibariyle
bu betimde, Yunan etkisini görmek mümkündür; ancak insan figürünün başındaki
şapka, Perslerin başlıklarıyla benzer tiptedir. İkonografik açıdan Pers etkisindedir. Diğer
Mısır skarabesi ise (Lev. XXXIII b), Tatton-Brown’un çalışmasında Fenikelilerle ilişkili

465
İlgili Kıbrıs’ın Kronolojisi: Erken Kıbrıs I 2500-2075, Erken Kıbrıs II 2075-2000, Erken Kıbrıs III
2000-1900, Orta Kıbrıs I 1650-1450, Orta KıbrısII 1800-1725, Orta Kıbrıs III 1725-1650, Geç Kıbrıs I
1650-1450, Geç Kıbrıs II 1450-1200, Geç Kıbrıs III 1200-1050, Kıbrıs-Geometrik I 1050-950, Kıbrıs
Geometrik II 950-850, Kıbrıs Geometrik III 850-750, Kıbrıs Arkaik I 750-600, Kıbrıs Arkaik 600-475,
Kıbrıs Klasik I 475-400, Kıbrıs Klasik II 400-325, Hellenistik I 325-150, Hellenistik II 150-50.
466
Tatton-Brown 1989, 60, Fig. 65.

132
olabileceğine dikkat çekilir; ancak Batı Anadolu’daki örneklerle işçiliğinin yakın
olduğu belirtilir467.
Perslerin resmi belgelerde kullandıkları mühürler genellikle silindir mühürlerdir.
Üzerilerindeki tasvirlerden de anlaşıldığı gibi tasvirlerde Ahura Mazda, ve iki rahip,
resmi işlerde silindir mühürler sıklıkla tercih edilmekteydi. Örneğin bir ateş altarının iki
yanında yer alan figürler, Pers giysilidir ve ellerinde tuttukları ateşi artırmak için
olmalıdır (Lev. XXXV a,b). Tanrı Ahura Mazda, kutsal ateşin yakıldığı altarın üzerinde
çift kanatlı güneş kursu ile sembolize edilir. Bu örnek, imparatorluk boyunca sıklıkla
tercih edilmekteydi.
Perslerden önce Batı Anadolu’da Lydia Krallığı’nın başkenti Sardes’ti. Doğudan
Perslerin gelişiyle Sardes kentinin önemi değişmemişti. Bu bölgede mühürlerin varlığı
çok önemlidir ve burada büyük bir çoğunluğu da mezar kazılardan ele geçmiştir.
Sardes’de ele geçen mühürler üzerinde sıklıkla kullanılan betim aslandır468. Mühürler
üzerinde aslan betimleri, Persepolis örnekleriyle de bilinmektedir. Aslanla birlikte,
mitolojik yaratıklar da sevilen betimlerdir ve kralın kahramanlığını gösteren aslan
griffonlar, kanatlı sphinksler,insan başlı kuşlar, boğa ve yanam domuzu bilinen diğer
betimlerdir469.
Silindir mühürler üzerindeki diğer tasvirlerde, sikke betimlerinde olduğu gibi
kahramanlık, güç aslan figürü veya mitolojik hayvanlarla temsil edilir. Ana tema, tanrı
Ahura Mazda sembolü altında imparatorluğun gücü yansıtılmasıdır. Perslerin mühür ve
sikke betimlerine bakıldığında, imparatorlarında kendi portrelerini yapmadıkları
anlaşılır. İmpartorlar, kendileri tanrı Ahura Mazda’ya bağlı ve kraliyet soyundan gelen
kişi olarak gösterilmekteydi. Buna ek olarak, Ahura Mazda’yla bağlantılı ateş kültü ve
güçleri vurgulanmaktaydı.
Arkeolojide, özellikle kronolojik problemleri çözmede sikkeler önemli bir yer
tutar. Sikkeler, antik kaynaklar, yazıtlar ve arkeolojik buluntularla birlikte
değerlendirildiğinde pek çok konuda önemli bilgiler vermektedir. Sikkelerin üzerinde
yer alan yazılar ve betimler kentlerin ve devletin ekonomik, dinsel, tarihsel, askeri ve
sosyal yapılarını yansıtır. Sikkeyi darp ettiren imparatorun adı veya kişisel portre
467
Tatton-Brown 1989, 65.
468
Dusinberre 2010, 326.
469
Dusinberre 2010, 326, 327, Fig. 31.5.

133
özellikleri ve kişinin ünvanlarını öğrenmek mümkün olur. Sikke kullanımından önce,
takas usülüyle ya da külçe, üç ayaklı kazanlar, aletler ve benzerleri kullanılarak alışveriş
yapılmaktaydı470. Diğer bir deyişle, paradan önce birtakım değerli malzemeler veya
eşyalar kullanılmaktaydı.
Sikkeler birçok bölgede veya toplumlarda alışveriş için ödeme aracı olur ve bu
döngü zamanla siyasi bir nitelik kazanır. Aslında bu değişim, kentleşmeye bağlı olarak
büyüyen ve güçlenen kentlerde egemen olan yöneticilere bağlıydı; bu nedenle de
sikkeler üzerinde siyasi olgulara bağlı değişkenlikleri gözlemek mümkündür. Kıbrıs
adası için bu durum benzerdir, ancak Pers idaresinde darp edilen sikke buluntuları az
sayıdadır. Buna rağmen adanın kuzeybatısında Vouni Sarayı, adanın merkezinde
Lefkoşa, güneydoğusunda Larnaka’da bilinen örnekler, döneme katkı sağlar. Perslerin
adadaki hakimiyeti Persepolis’te ele geçen sikke örnekleriyle birlikte desteklenir471.
Pers İmparatorluğu’nun toprak genişletme politikası, Büyük Kyros zamanında
başlamış ve diğer imparatorlar tarafından da benimsenmişti. Med ülkesinin alınmasıyla
Persler, çok geniş bir alana yayılmıştı. Devamında II. Kyros ile oğlu II. Kambyses
zamanlarında çevre bölgelerden Babil, Elam, Mısır ve Lydia’nın alınmasıyla, topraklar
kuzeye, güneye, doğuya ve batıya doğru genişlemişti. Sonraki imparatorlar da yayılım
politikasını izleyerek imparatorluğun topraklarını, batıda Yunanistan’a kadar, doğuda
ise kuzeybatı Hindistan’a kadar genişletmiştir. Böylece Persler birçok bölgeyi kendi
topraklarına katmıştır.
İmparatorluk, yaklaşık iki yüzyıl boyunca çok geniş toprakları yönetmiştir;
ancak yönetimin bazı zorlukları da vardı. Bunlar arasında birliği sağlamak ve olası bir
tehdit karşısında etkin olabilmek güçtü. Ayrıca çeşitli halkların bir arada yaşaması,
yönetilmelerini de zorlaştırmaktaydı. İmparator Kyros ile birlikte başlatılan bu yönetim,
İ.Ö. 6. yüzyıl sonu ve 5. yüzyıl başlarında Darius zamanında sistemli bir yönetim
oluşturulmuştur. Eyaletlere bölünen imparatorluk, artık satraplar tarafından
yönetilmekteydi. Bu sistem egemenlikleri altındaki alanların kolayca kontrolünü
sağlamak için oluşturulmuştu. Zaman içinde sikke, imparatorluk için önemli bir değer

470
Saltuk 1993, 158.
471
Schmidt 1957, 76.

134
taşımaktaydı. Altından ve gümüşten olmak üzere, değerli metallerden darp edilen
sikkeler, Büyük Kral’ı temsil etmekteydi.
Sikke darbı, başlarda imparatorluk için yabancı bir durumdu. Anadolu’yu ele
geçirmeleriyle birlikte, imparatorluk sikke kullanmaya başlamıştı. Lydia’lılar, altın ve
gümüşü karışımı elektron kaynağına sahipti ve Perslerin idaresi boyunca bu
kaynaklardan yararlanılmıştır. Değerli eşyalarla birlikte sikke darbı da yapılmıştır.
İmparatorluğun en erken sikke kullanımı, Lydia’da başladı ve diğer kentlerin darpları da
imparatorluk tarafından kullanılmaktaydı472.
Persler, Batı Anadolu’da Sardes kentini ele geçirdikten hemen sonra belki de
Kıbrıs’ı tehdit etmeye başlamıştı473. Herodotos, Sardes’in alınışından sonra Pers
hükümdarı Kyros’un önceden anlaşma önerdiği fakat destek alamadığı Batı Anadolu
kentleri ile, Sardes zaferi sonrasında mücadele etmiştir474. Aktarıldığına göre, Perslerin
henüz deniz gücü olmadığı bu dönemde, Fenike henüz Pers egemenliği altında değildi
ve Persler Kıbrıs için bir tehlike oluşturmuyordu. Fenike’nin de bulunduğu Yakın Doğu
Bölgesi’nin, Pers egemenliğine girmesi, Kıbrıs için bir tehdit oluşturmaya başlamıştı475.
Kıbrıs adasının ekonomik çıkarlar doğrultusunda Pers egemenliğine girdiği önerilir.
Araştırmacılardan Tuplin, imparatorluğun ilk sikke darplarının yaklaşık İ.Ö. 6.
yüzyılda Kıbrıs ve Lykia’da başladığı önerir476. Kıbrıs’ın Pers idaresinde olduğu İ.Ö. 6.
yüzyıl sonuna ait olan bu darplar, adanın Perslere karşı çıkardığı isyan tarihine de yakın
bir zamandır. Ayaklanan Kıbrıs halkına karşı savaşan Perslerin, adada askeri güçleri
vardı. Kıbrıs’ın Yunanistan ile bağlantısı ve konumundan dolayı başka uygarlıkların
dikkatini çekmesi nedeniyle zaten sürekli bir tehlike altındaydı. Halkın isyanı, başka
uygarlıklar tarafından yönetilmeyi daha fazla kabul edememelerinden ötürü olmalıdır.
Persler böyle durumlar için adada askeri desteğini hazır tutmaktaydı. Askerlerin
ödenekleri de, burada sikke dolanımını sağlamaktaydı.

472
Tuplin 2014, 128.
473
Hill 1949,111.
474
Herodotos I. 143.
475
Reyes 1994, 89.
476
Tuplin 2014, 129.

135
Kıbrıs’ın Pers hakimiyeti sırasında, Mısır, Fenike ve Assur etkileri devam
etmekteydi477. Perslerin hoşgörülü politikası, farklı kültürlerin bu süreçte Kıbrıs’ta
varlıklarını korumalarını sağlamıştı.
Adadaki Pers egemenliği, sikke darbını da etkiliyor ve Perslerle bağlantılı siyasi
bir standart oluşturulmasını gerektirmişti. Herodotos’un söylediğine göre Kıbrıs, Fenike
ve Suriye-Filistin ile birlikte Pers İmparatorluğunun beşinci satraplığıydı478. Kıbrıs,
diğer bölgeler gibi Büyük Krala vergi ödemekteydi. Kıbrıs’taki sikke darbında, artık
doğuya özgün imparatorlukla ilişkili etkiler görülmeye başlamıştı479.
Hill, Kıbrıs’ta Pers egemenliğinde darp edilen sikkelerin, Salamis’te, yaklaşık
İ.Ö. 538 yılına ait olduğunu önerir480. Salamis, Kıbrıs’ın en büyük kentiydi. Pers
egemenliği sırasında adadaki diğer önemli kentler, Paphos, Kition, Amathos, Kourion,
Lapetos, Kerynia, Marion ve Tamassos’tur. Kerynia kentinin bağımsız bir kent olduğu
ile ilgili kesin bilgi yoktur481. Pers egemenliğinde bu kentler olasılıkla alt satraplıklarla
yönetiliyordu ve Salamis kenti de, satraplık adı altında tüm adayı kontrol eden, Kıbrıs
adına vergiyi toplayan kent olabileceği düşünülür: ancak henüz bu durumu gösterecek
kanıtlarımız bulunmamaktadır.
Kıbrıs’ta Pers Dönemi’nde, sikke darbı Pers standartlarına uygun darp
ediliyordu. Herodotos’un sözünü ettiği Perslerin beşinci satraplığı olan Kıbrıs’ın, Pers
topraklarındaki kendi itibarını sikke darbı ile ortaya koymaktaydı. Kıbrıs adasında, Pers
Dönemi ile birlikte yeni bir düzen oluşturulmuştu. Öte yandan Kıbrıs’ın, Rodos ve
Attika etkisinde darbı yapılan sikkelerinin, geç beşinci veya dördüncü yüzyılda bu
standartlarda darp edilmediklerine dikkat çekilir482. Paphos’ta ele geçen sikkeler
üzerindeki betimlerde, standart bir şekilde tek bir baykuş yer alır. Baykuşun belki de
Perslerin krali bir simgesi olarak nitelendirilebilmektedir483. Baykuş betimlerinin yer
aldığı sikkeler, Kıbrıs’ın Pers Dönemi’nde darp edilen sikkelerdendir; bu nedenle
Perslerin standartlarına uygun olarak darpların devam ettiği anlaşılır484.

477
Gjerstad 1948, 488; Zournatzi 2005, 35.
478
Herodotos III. 91.
479
Hill 1949, 112.
480
Hill 1949, 113.
481
Hill 1949, dipnot 4.
482
Tuplin 1996, 52.
483
Tuplin 1996, 52.
484
Bkz. Destrooper-Georgiades 2000.

136
Kıbrıs adasının, kuzey sahilinde yer alan Vouni’de, yapılan İsveç kazıları
sırasında önemli bir define ele geçmiştir485. Bu define, İ.Ö. 390-380 yıllarına aittir.
Kazıcıları tarafından, sarayın tahribi sırasında gizlendiği düşünülür486. Define içerisinde
254 adet sikke, diğer ziynet eşyalarından (Lev. XV a,b, XVI a) kolayca ayrılır. Bu
sikkelerinin dördü, altın Darius sikkesidir (Lev. LIV a).
Larnaka ve Vouni’de ele geçen sikkeler üzerindeki betimler, birbirleriyle
benzerlik gösterir. Curtis ve Simpson’un Pers İmparatorluğu sikke betimleri üzerine
yaptığı sınıflandırmada, bir dizi yere değecek şekilde koşar durumda elindeki okuyla
betimlenen figürlü sikkeler, tip II’e yer alır487. Bu tip sikkeler, Pers İmparatorluğu’nun
uygulamalarıdır ve, altın (daric) veya gümüş (siglos) olarak görülür.
Son yıllarda Kıbrıs adasında Pers egemenliği süresince darp edilen en eski
sikkeler Lefkoşa’da ele geçmiştir488. Sayıları 36 tane olan siglos, ağırlıklarının da 10-11
gram arasında değişir. Kronoloji açısından önem arz eden bu sikkeler, İ.Ö. 6. yüzyıl
sonu ile İ.Ö. 5. yüzyıl başlarına aittir. Bu konuda çalışan Pilides ve Destrooper-
Georgiades, betimleri ve yazıtlarına göre olası daha erken tarihler de verir.
İran’da Persepolis’te ele geçen sikke buluntuları iki farklı gruba ayrılır. Bunlar
kullanım özellikleri ve üretim yerleriyle dikkat çeker. Bunlardan ilki, Kıbrıs ve Aegina
sikkeleriyle Kroisos darpları, Apadana’da temel depozit içerisinde diğerlerinden
ayrılır489. Tuplin, bu sikkelerin aslında artık kullanılmadıklarını ve özel bir tarzları
olduğunu söyler. Bu sikkelerin buradaki varlığı net değildir. Belki de kullanımlarından
vazgeçildiği için saray içerisinde tutulmaktaydı, ya da bir rastlantı sonucu burada yer
almaktaydı. Diğer bir olasılık ise, Tuplin’in de söz ettiği gibi sembolik bir mesaj
içermekteydi. İkinci grupta, tek bir sikke mühür işlevi için kullanılmış olmasına dikkat
çekilir. Bu sikke, Persepolis’teki resmi belgelerde dört kez mühürlemede
kullanılmıştır490. Ayrıca İ.Ö. 4. yüzyılın başlarında, imparatorluğun askerleri ve orduda
çalışanlar, Kıbrıs’tan yiyecek temin etmekteydi. Bu alışverişlerin ödemeleri, sikkelerle

485
Gjerstad et. al. 1937, 238-249, 280, no 292, fig. 156; Zournatzi 2009, 1.
486
Gjerstad &diğerleri 1937, Pl. 278, 292, 288.
487
Curtis &Simpson 2010, 351; Tip II örneği için : Curtis&Simpson 2010, 374, Fig. 34,2.
488
Pilides &Anne Destrooper-Georgiades 2008, 307-36.
489
Schmidt, 110, 113-14, Pl. 84, nos. 27-39; Tuplin 2014, 128.
490
Tuplin 2014, 129.

137
yapılmaktaydı. Sikkeleri, Perslerin Kıbrıs adasındaki varlığını kanıtlamada önemli
buluntulardır.
Lefkoşa’da CYBARCO isimli bir şirket tarafından inşaat çalışmaları sırasında
arsada içerisinde birtakım eserler saptanmıştır491. Burası başkentin Nikokteontis ve
Hadjoullou Sokaklarının kesitiği köşededir. Ayrıca burası, Agios Georgios Tepesi
yerleşiminin hemen doğusunda kalır. Pilides ve Destrooper, burasının belki de Agios
Georgios Tepesi’nin devamı olabileceğini önerdi ve kazı çalışmalarına başlanmıştır.
Mimari buluntularla birlikte dört ayrı evre saptanmıştır. En geç tarih sunan katmanda,
Hellenistik Dönem seramikleriyle birlikte sikkeler de ele geçmiştir (Lev. XXXVI a).
Ayrıca saptanan bir kanal çevresinde metal, cüruf ve demir parçaları, aşı boyası
parçaları bulunmuştur. In situ olarak ortaya çıkarılan birkaç duvar ve bu duvarların
hemen önünde fırınlar saptanmıştır. İkinci evrede ise dikdörtgen odalar ve koridorlar
bulunmuştur. Gümüş sikkelerin bulunduğu Çukur AΨ-26 ‘de, taş zeminin kuzey
kısmında kemik ve seramik parçaları gibi buluntular yer alımaktaydı492. Sikkelerin
bulunduğu yer, günümüzde arabaların park edildiği bir yerdi. Bununla ilişkili olarak
sikkeler, taş ve kilin karışık olduğu bir katmandan gelmektedir. Bu durumda sikkelerin
bu evreye ait olup olmadığı net değildir. Bu evrede ortaya çıkarılan seramikler Beyaz
Astarlı Seramiklerin VI ve VII üretimleri ile Beyaz Boyalı Seramikler dikkat çeker.
Günlük kullanım kapları olan pişirme kap parçaları ve amphora parçaları da buluntular
arasındadır. Sikkelerle aynı depozit içerisinde birçok seramik parçası vardır. Bunlar
arasında derin ve sığ kaseler, sürahiler, amphoralar yer alır493. Sikkeler, ağırlıklarına,
darp yerlerine, tiplerine, ikonografi ve yazıtlarına bağlı olarak çeşitli fikirler verir.
Gümüşten olan bu sikkelerin Kıbrıs’ta Arkaik Dönem kentleri arasında, ikonografik
açıdan, Idalion, Soli, Ledra ve Tamassos gibi önemli yerleşimlerle ilişkili olduğunu
gösterir. Tam olarak üretim yerlerinin veya hangi kentin simgelerini taşıdıkları belli
değildir. Ağırlıklarına göre belli bir standart göstermeyen bu sikkeler, otuz altı adettir.
Bu istif, Kıbrıs’ın Pers Dönemi’ne rastlar ve İ.Ö. 6. yüzyıl sonu ile İ.Ö. 5. yüzyıl
başlarına tarihlendirilmiştir494.

491
Pilides &Anne Destrooper-Georgiades 2008,307.
492
Pilides &Anne Destrooper-Georgiades 2008, 310,312.
493
Pilides &Destrooper-Georgiades 2008,311- 13.
494
Pilides &Destrooper-Georgiades 2008, 327.

138
Herodotos’un aktardığına göre, Ionia Ayaklanmasına katılan Kıbrıs’lılar, İ.Ö. 5.
yüzyıl başlarında Pers egemenliği altındaydı. Savaşa hazırlanan Persler, Kıbrıs’ın
isyanına ve Batı Anadolu’dan gelebilecek yardıma karşı güvenliğini sağlamak için
önemlem almıştı. Paphos’taki savunma sistemleri, burada paralı askerler yer aldığını
düşündürür. Lefkoşa’da yukarıda sözünü ettiğimiz otuz altı sikkenin buluntusu,
Perslerin askeri para dolanımıyla ilişkili olabilir. Ksenophon’un söylediğine göre,
Kyros’un on binler olarak adlandırılan ve sayıları hiç değişmeyen hükümdarın en yakın
askerleri vardı: belki de bu sikkeler, onların ödenekleriydi ve buna göre adada belki de
altın daric yerine siglos karşılığıyla ödemeler yapılmaktaydı495. Genellikle bu dönemde,
askerlerin ücretleri üç günde bir ödeniyordu ve tek bir siglos’un ağırlığı 5.55 gram’dı.
Lefkoşa’da ele geçen bu sikkelerin ağırlıkları ise 10-11 gram arasında değişkenlik
gösterir. Sikkelerin ağırlıklarında bazı değişimlerin olabileceği farz edilerek, bu
sikkelerin paralı askerlerin ücretlendirildiği siglos olduğu açıktır. Adanın Pers
egemenliği sırasında, sikke ağırlığının yaklaşık 10.8 gramdır496. Ekonomiye bağlı olarak
sikkelerin kullanımını artırmak için, daha küçük birimlerde de gümüş sikkelerin İ.Ö.
geç 5. yüzyıldaki varlıkları bilinir. Günümüzde olduğu gibi, yüksek miktarda çekilen
kağıt paralar yerine, günlük hayatta en düşük birimde ödeme tercih edilir.
Lefkoşa’da ele geçen bu sikkelerin üzerindeki ön yüz betimlerinde, yaban
domuzu ve aslan protomları bir arada yer almaktadır497. Arka tüzlerde ise kare çerçeve
içerisinde ortada kanatlı güneş kursu ve dört köşede Kıbrıs ve Fenike harflerine
rastlanır. Kanatlı güneş kursu aslında Perslerin tanrı Ahura Mazda ile ilişkilendiriyoruz.
Özellikle İ.Ö. 8. ve 7. yüzyıllarda karşımıza çıkan Hathor başlıklarına benzer betimler,
bu çift kanat üzerinde yer almaktadır: ancak sözü edilen bu arka yüz betimlerinde
Fenikelilerin tanrı Astarte tasviri olması olasıdır.
Perslerin krali sikke darplarında Büyük Kralın ok atar pozisyondaki betimlerinin
yanında (Lev. XXXVII a, b), kralı sembol eden bazı Fenike tanrıları olarak da karşımıza
çıkar498. Lefkoşa’da ele geçen bu sikkeler, Kıbrıs’ın Persler geldikten sonra Fenike
kültürünün devam ettiğini gösterir. Ayrıca imparator Darius zamanına tarihlenmesi ve

495
Pilides &Destrooper-Georgiades 2008, 327.
496
Tatton-Brown 1989, 76.
497
Pilides &Anne Destrooper-Georgiades 2008, 307-36.
498
Tuplin 2014,148.

139
tanrı Ahura Mazda simgesi olan çift kanatların, arka yüz betimlerinde yer alması,
ağırlıklarının imparatorluğa uygun olması ve son olarak ön yüz betimlerinde bu
dönemde sıklıkla karşımıza çıkan aslan figürlerinin yer alması, bu sikkelerin Kıbrıs’ın
Pers idaresi altında yapıldıklarını destekler. Bunlara ek olarak, aslan ve domuzlar
figürleri, ikonografik açıdan Lydia’da Perslerin kullandığı mühürler üzerindeki
figürlerle benzerlik gösterir. Dussinberre, Perslerin Sardes’e gelmelerinden önceye ait
burada mühürlerin varlığının olmadığını söyler (Lev. XXXVII c)499. Kıbrıs için bu
durum söz konusu değildir; fakat bazı Sardes mühür betimleriyle Lefkoşa’da ele geçen
gümüş sikkeler üzerindeki betimlerle ikonografik açıdan yakınlık gösterdiği
düşünülmektedir.
Lefkoşa’da bulunan sikkeler arasında Hathor betimi de kullanılmıştı ve konusu
itibariyle, İ.Ö. 480 yılllarına tarihlenen Hathor başlığıyla yakınlık gösterir (Lev.
XXXVIII a ). Aslında Hathor bir Mısır tanrısıdır ve Persler Kıbrıs’a gelmeden adada bir
Mısır kültürü hakimdi. Etnik açıdan adada çeşitlilik söz konusu olsa da, özellikle adanın
güney kısımlarında Pers Dönemi’nde de devam eden Mısır etkisini görmek olasıdır. Bu
durum, Perslerin hoşgörülü polikasıyla ilişkilendirilebilmektedir.
Paphos’tan ele geçen bir sikke üzerinde boğa ve üzerinde kanatlı güneş kursu
betimi vardır (Lev. XXXVIII b). Bu özellikleriyle Perslerin ateş altarları çevresinde
yaptıkları seramonileriyle ilişkisi düşünülebilir. Persler, boğaları kutsallaştırıyordu. Bu
sikke, betimleriyle, Pers etkisinde darp edildiğini akla getirir. Çift kanatlı güneş kursu,
Perslerde tanrı Ahura Mazdayı temsil eder. Sikkenin tarihi, İ.Ö. 530’dur500. Bu tarihte
Kıbrıs adası, Persler tarafından yönetilmekteydi.
İ.Ö. 5. yüzyıl sonunda Salamis kenti yöneticisi Evagoras, kendi adını yazan
sikkeler darp ettirmeye başlamıştı (Lev. XXXIX a). Evagoras, kendisini tüm Kıbrıs’ın
kralı olarak nitelendirilmekteydi. Bu dönemde Evagoras, kendi adına sikke darp
etmiştir.
İran’da ele geçen bazı geç dönem sikke betimleri, Perslerin bazı mimari
yapılarıyla yakınlık gösterir. Hem Persler hem de Medlerle ilişkilendirilebilecek bu
yapılar, boynuzu andıran Persopolis’teki Tepe Nuş-i Can’daki Merkez Tapınağı İ.Ö. 7.

499
Dusinberre 2010, 324.
500
Tatton-Brown 1989, 77.

140
yüzyıl civarına aittir ve Medler tarafından yapılmıştır (Lev. XXXXI b). Sözü edilen
tapınağın güney duvarlarının cephesinde boynuzlu ve basamaklı nişler yer almaktaydı.
Benzer bir dekorasyon, Persepolis’teki H Saray yapısının çatısında görülür (Lev.
XXXIX b). Boynuzu andıran bu mazgallar, Tepe Nuş-i Can’daki Merkez
Tapınağı’ndaki dekorasyon ile benzerlik gösterir (Lev. XLI a,b). Boynuz biçiminde
yapılan mazgal, Perslerin Medlerle ilişkilendirilmesine neden olur. Ayrıca bu
bağlantıda, basamaklı nişler ve mazgallar da sayılabilir.
Tepe Nuş-i Can’daki kerpiç ateş altarı, basamaklı yapısıyla Kyros’un mezarı ve
Phokaia’daki Pers Mezar anıtı ile benzerlik gösterir. Persler, aynı bölgelerde hakim
olmuş Medlerle benzer kültürlere sahipti. Daha geç dönemlerde, yani Sasaniler
Dönemi’nde de sikkeler üzerinde basamaklı, piramidal yapıya sahip ve boynuzlu ateş
altarları sikkeler üzerinde betimlenmekteydi.
Erken Hellenistik Dönem’de Akhaemenid stilinde kaya mezarları ve rölyefleri
bilinir501. Kule, altar ve ateş altarları betimleri, Akhaemenidlerin sikke betimlerinde
sıklıkla tercih edilmekteydi. Perslerin Akhaemenid Dönemi’ne ait sikke betimleri,
Sasaniler zamanında da kullanılmaya devam edildi. Sasaniler, Zerdüştlüğü, devlet dini
olarak kabul etmiştir.
Sasaniler Dönemi’nde sikke betimlerinin arka yüzlerindeki ateş altarları, kral
ateşi olarak yorumlanıyordu ve kralın tahta geçiyişiyle ilgilidir502. Orta Persçe ve Partça
dillerinden oluşan Bişabuhr yazıtında, krali ateşten söz edilir503. Geç döneme ait bu
yazıt, ateşin önemini halen İran’da devam ettiğini gösterir. Akhaemenid Hanedanlığı
süresince, Persler de ateşi kutsal sayar ve hem din hem de krali anlamlarıyla karşımıza
çıkar.
Akhaemenid Hanedanlığı boyunca standartlaşan kabartma tasvirleri, ateş
altarları ve çift kanatlı bir sembolden oluşur504. Geç Pers sikkeleri üzerinde bu betimlere
sıklıkla rastlanılmaktadır. Örneğin Krali Frataraka sikke betimlerinde sözü edilen ateş
altarı ve çift kanatlı motif kullanılmaktaydı.

501
Curtis &Simpson 2010, 379.
502
Wiesehöfer 2000, 237.
503
Wiesehöfer 2000, 237, Res. XXXI a.
504
Stronach 1966, 220; Stronach 134.

141
Tanımlanan ateş altarı, Perslerin Frataraka yöneticileri zamanında bir gümüş
sikke serisiyle ortaya konulur. Perslerin Frataraka kralları, Akhaemenid
İmpratorluğu’nun yıkılışından sonra yönetimde olan hanedanlıktır. Frataraka sikke
betimleri, Akhaemenid stiline benzer bir şekilde yapılmaktaydı (Lev. XLII-XLIV).
Örneğin, ön yüzde satrap başı olduğu tahmin edilen bir erkek portresi, stiliyle
Akhaemenid örneklerini andırır. Arka yüzde ise olasılıkla kral bir binanın önünde durur
ve bazen elinde yay tutmakta505.
Geç dönem sikke betimleri üzerindeki ateş altarları, erken dönemlerin ateş
altarları ve özellikle mühürler üzerindeki ateş altarı betimleriyle, büyük benzerlikler
gösterir. Erken dönemde temelinde Zerdüştlüğün olduğu ateş kültü ve tanrı Ahura
Mazda sembolü çift kanatlı güneş kursu betimleri, Pers İmparatorluğu’nda önem arz
eder. Kıbrıs’ta mühürler üzerinde ateş altarı betimlerine henüz rastlanılmamıştır; ancak
yapılacak kazılarla bu yöndeki buluntuların da artacağına inanılmaktadır. Bugüne kadar
bu betimler yerine, sikkeler üzerinde İmparatorluk betimleri veya çift kanatlı güneş
kursu sembolü, tanrı Ahura Mazda’yı sembolize eder. Bu önemli betimler de, Kıbrıs
adasında Perslerin varlığını kanıtlar.

505
Curtis &Simpson 2010, 379.

142
3.1.3. ATEŞ ALTARLARI

Ateş altarı, Perslerin dini törenleri sırasında kutsal ateşin yakılması için
kullanılmaktaydı. Persler düzenledikleri dini törenlerde, ibadetlerinin bir parçası olan
kutsal ateşi yakmaktaydı. Bu uygulama, Zerdüşt diniyle ilişkilidir ve Perslerden önce de
ateşe tapınıldığı sanılır. Part ve Sasani kaynaklarında Perslerin ateş kültüyle ilişkili
yerler “ateşin yeri” veya “ateş evi” olarak adlandırılır506. Ateşin yakıldığı yer ise, “ateş
standı” veya “ateş taşıyıcı” veya “ateş yeri” olarak isimlendirilir.
Pers Dönemi boyunca Zerdüşt inancına göre ateş kutsal sayıldı. Tanrı Ahura
Mazda ile ilişkili olarak başta İran olmak üzere, Anadolu, Kıbrıs, Irak, Afganistan ve
Hindistan gibi bölgelerde kabul gördüğü söylenebilmektedir507. Sikke, mühür gibi
küçük buluntular üzerinde betimlenen ateş altarları, Nakş-i Rüstem olarak anılan mezar
kayaları üzerinde de tasvir edilir. Betimler üzerinde yer alan çok sayıdaki ateş altarına
rağmen, günümüzde ateş altarı buluntusu az sayıdadır.

İRAN: Günümüzde Fars bölgesi, İran’ın güneybatısında eski Elam devleti ve


Media’nın güneyide yer alır. Pers İmparatorluğu’nun merkezini Fars bölgesi
oluşturmaktadır.
İran’da erken dönemlerde özellikle İ.Ö.8.-7. yüzyıllar ve İ.Ö. 6. yüzyıl
başlarında mimaride taş işçiliği pek tercih edilmemekteydi508. Temelleri ahşap olan
sütunlar, kerpiç ve sıva ile tamamlanmaktaydı. Basamaklar ahşap veya kerpiçten
yapılıyordu, üst katların duvarları da kerpiçtendi. Bu tarihlerde ateş altarlarında taştan
pek örnek yoktu ve kerpiçten yapılarak sıva ile kaplanmaktaydı509.

Pasargadae: İmparatorluğun ilk başkenti Pasargadae’dir. Konutlarıyla, idari


planlarıyla ve peyzaj kapsamında bahçeleri ve kanallarıyla düzenli bir kenttir. Aslında
Persler anıtsal yapılar yapmayı bilmediklerinden Med, Mezopotamya, Yunan ve Mısır

506
Boyce 1979, 64.
507
http://www.iranicaonline.org/
508
Stronach 1978, 11.
509
Stronach, 1978, 12.
kültürlerinden faydalandılar510. Özellikle kentin yapımında Lydialıların taş ustalarını
çalıştırdıkları bilinir.
Pasargadae, ilk kez İmparator Kyros zamanında başkent ve imparatorluğun ilk
kontrol noktası olmuştur. Başkent yaklaşık 2x3 km alanda yer alıyordu. Girişinde
koruyucu kanatlı dört tane cin vardı ve kapı üzerinde Kyros’un kenti diye yazılıydı.
Burası Morghab Ovası’nda konumlanır ve bir sitadel ile bir ateş altarının yer aldığı
kutsal bir alan ve saraylardan oluşur. Kyros, bu şekilde yaptırdığı yapılara kendi
mezarını ve burayı kontrol eden bir ev de yaptırmıştır. Günümüzde Zindan-ı Süleyman
olarak bilinen kule, yine Kyros zamanında yapılmıştır511. Ateş kuleleri, kutsal ateşin
sürekli yakılması amacıyla bir cella ve havalandırmaya sahipti512. Böylece kulelerde
ateşin sürekliliği sağlanıyor olmalıdır.
Başkentin daha güneyinde Persepolis vardır ve iki kent de birbirine yakındır.
Persepolis’de her yıl düzenenlenen yeni yıl etkinliklerinden ve imparatorluğun satrapları
tarafından gönderilen hediyeler, Pasargadae’de yer alıyordu. Pers sanatında idari yapılar
ve sütun başlıkları, karışık varlıklardan oluşan sütun başlıkları çok büyük önem arz
etmekteydi ve Pasargadae de bu özelliklerin her birini barındırmaktaydı.
İmparatorluğun ilk krali mezarlığı, Persepolis ile Pasargadae arasında olmalıydı.
Kyros’un mezarı, Pasargadae’de yer alır (Lev. XXXII b).
Kyros’un mezarının 2 km. güney batısında, korunan derin bir ateş çukuru yer
alır513. Mezarın yakınında dik ve ters şekilde duran üç basamaklı piramit biçiminde bir
ateş altarı daha bulunmuştur ve Akhaemenid Dönemi’ne tarihlenir514. Piramidal biçimi
nedeniyle Kyros’un mezarı ile de benzerlik gösterir. Ayrıca burada iki tane üç
basamaklı altar tabanları da saptanmıştır. Bunlar ateş altarıyla ilgili erken
buluntulardır515. Bu altarlardan biri, Tang-I Bulaghi’de saptanan basamaklı bir ateş
altarıdır516. Bu tipteki altarlar, eski İran’da vardır ve Akhaemenidlerle birlikte üretilmeye
devam edilmiştir.

510
Roaf 1996,204.
511
Roaf 1996, 204
512
Stronach 1978, 135.
513
Stronach 1978, 141.
514
Stronach 1978, 134.
515
Stronach 1978, 141-42, Fig. 72, Pl. 107b; Houtkamp 1991, 37, Pl. III.
516
Stronach 1978, 141, Fig. 72.

144
Pasargadae’daki bu üç basamaklı piramidal yapıda bir ateş altarı, taşınabilir
yapıya sahiptir. Piramidal biçimi, Darius’un Nakş-i Rustem kabartmasındaki ateş altarı
tasviri ile benzerlik gösterir (Lev.XLV a).
Ateş ritüelleriyle bağlantılı olduğu düşünülen iki kireçtaşı sütun kaidesi bilinir
ve Kyros hükümdarlığında yapıldıkları düşünülür517. Olasılıkla bunlar bir podyum işlevi
görüyordu. İki kaide de, üstten basamaklı bir yapıya sahiptir.

Tepe Nush-i Jan/ Tepe Nuş-i Can (Lev. XXVIII a, XLI a): Tepe Nuş-i
Can’da David Stronach tarafından 1967 ile 1977 yılları arasında kazı çalışmaları
yapılmıştır. Burası İran’ın Hamedan şehrinin yaklaşık 60 km. güneyinde yer alır518.
Tepe Nuş-i Can’daki tapınaki Merkezi Tapınak’tır vekerpiç sıvalı dört basamaklı bir
ateş altarı vardır. Düz bir taban üzerinde dört basamakla zeminden yükselir. Altar,
yaklaşık 85 cm. yükseklikted ve çapı 1.4 cm ölçülerindedir. Altarın ortasında yarı
küresel bir ateş kasesi vardır519. Burası kare şeklinde olup, hemen hemen sığ bir forma
sahiptir. İçinde belirgin bir şekilde yanık izlerine rastlanmıştır520. Altarın basamaklı
yapısı, Akhaemenid Dönemi için bir ön tip olur. Tepe Nuş-i Can’daki bu ateş altarı Pers
İmparatorluğu’nun kuruluşundan önce yaklaşık İ.Ö. 750-600 yıllarına tarihlenir521.
Pasargadae’da yapılan kazı çalışmaları ile ortaya çıkarılan ateş altarları,
basamaklı ve piramidal yapıdadır. Kyros’un mezar anıtına benzer piramidal yapıya
sahip Phokaia’daki mezar anıtı, Pers’lerin Anadolu’yu egemenlikleri altına almaya
başladıkları döneme rastlar. Buluntular, İran ile Anadolu sanatının birbiri ile etkileşim
içinde olduğunu gösterir.
Phokaia kenti yakınlarında ilk olarak 2000 yılında ortaya çıkarılan Pers mezar
anıtı, Taş Kule olarak da bilinir522. Mezar anıt, piramidal yapısından dolayı
Pasargadae’deki Pers kralı Kyros’un mezar anıtı ile benzerlikler taşımaktadır523.
Phokaia kenti, Kyros’un Batı Anadolu’da Sardes’ten sonra ele geçirdiği kent olarak

517
Stronach 1978,138-45, Fig. 70-71, 74; Yamamoto 1979, 28-9.
518
Curtis 2005, 233.
519
Wightman 2007, 672.
520
Stronach 1984,479-80.
521
Stronach 1973, Pl. 1, Houtkamp 1991, 34; Boyce 1975, 456-7; Wightman 2007, 672.
522
Cahill 1988, Fig. 1-8.
523
Özyiğit 2002,334; Stronach 1978,34 ,Fig. 18 a,b.

145
bilinir. Phokaia kentine yakınlarındaki Taş Kule olarak bilinen mezar anıtının, Persler
tarafından propaganda amaçlı yapılmış olabileceği önerilir524. Üzerinde sahte kapı
tasvirleri vardır. Ön yüzünde alt bölümde yer alan sahte kapı betiminin yaprak dizisi
motifleri, bu mezarın Kyros’un mezarından 10-20 yıl daha erken yapıldığı ortaya
konulur ve antik kaynakların aktardığı bilgilerle bu mezarın tarihinin örtüştüğü kabul
edilir525. Batı Anadolu’da yabancı bir mezar mimarisi olarak karşımıza çıkan Phokaia
mezar anıtı, yukarı doğru daralan piramidal yapısıyla dikkat çekicidir.

Bisitun/ Behistun Anıtı: İran’ın batısında Pasargadae yakınlarında yer alır.


Bisitiun anıtı, Zagros sıradağlarının güneyinden yaklaşık 30 km. uzaklıktai bir plato
üzerinde konumlanır. Dar ve uzun bir kayalık üzerinde, zeminden 66 m. yüksekliktedir
ve 5,5x3m. ölçülerindedir. Kabartmasıyla birlikte 7m. yükseklikte ve 18 m.
genişliktedir. Persçe adıyla Bagasthana yani Tanrıların yeri olarak adlandırılır. Üzerinde
eski Persçe yani Akadca, Babilce ve Elamca olmak üzere üç ayrı dilde bir yazıt vardır.
Çivi yazısıyla Akadcanın çözülmesine katkı sağlanır ve böylece yazıttaki üç dil bütün
olarak değerlendirilerek çözülmüştür.
Bisitun Anıtı’nın kabartması üzerinde kanatlı bir güneş kursundan çıkan Ahura
Mazda sembolü ve altında düşman üzerine basan İmparator Darius tasvir edilir. Düşman
olasılıkla Herodotos’un sözünü ettiği Gaomata’dır. Sıralanmış diğer kişiler ise
ünvanlarına göre yerleştirilmiş olmalıydı.

Persepolis: Persepolis, ilk kez Ernst Herzfeld tarafından çalışıldı. Daha önceleri
seyyahlar tarafından ilgi görmüş; ama ilk kazılar Herzfeld tarafından yapıldı. Kentin
sınırları tam olarak saptanamamıştır.
Herzfeld, Persepolis’deki terastan 300 m. uzaklıkta açık bir yapıyı Fratadara
Tapınağı olarak adlandırır526. Burada batıda yer alan bir oda içinde olasalıkla bir ateş
altarının zeminini oluşturan basamaklı taş bir kaide yer alır. Bu altarın Akhaemenid
Dönemi ile Sasani Dönemi arasında bir tarihe verilir ve tarihlemesi araştırmacılar

524
Özyiğit 2002, 335.
525
Özyiğit 2002,335.
526
Schippmann 1971, 177-85.

146
tarafından tartışma konusudur527. Araştırmacılardan Boyce ilk önerisinde bu altarın
Akhaemenid Dönemi’nde yapıldığını söyler, daha sonra bu yapının işleviyle ilgili
şüpheye düştüğü anlaşılır528.

Nakş-i Rüstem /Naksh-i Rustam : Persepolis’e yakın konumlanır. İmparator


Darius’tan itibaren, burası, imparator mezarlarının yapıldığı merkez olur. Bisitun’daki
mezarda olduğu gibi buradaki kabartma üzerinde de kanatlı bir güneş kursu altında
İmparator Darius yer alır. Burada İmparator, ateş altarı önünde tasvir edilmiştir.
Nakş-i Rüstem’de ikiz ateş altarları vardır. Birbirlerine benzer kare şeklinde
olup, dikdörtgen ateş kasesi ve bombeli plaklara sahiptirler (XXXVII,a) . Her biri
529

kubik formu olup, kenarlarından kavisli ve kabartmalıdır530. Az bilinen örnekleri ile ateş
kaseleri ve ateş çukurları ateş altarlarının olduğu yerlerde karşımıza çıkar. İran ve
Anadolu’daki örnekleri bilinmektedir. Anadolu’da Phokaia’daki Pers mezar anıtının
yakınında ateş altarı kalıntıları bulundu. Ayrıca burada ateş çukurları da ele geçmiştir.
Sasani Dönemi’nde, Nakş-i Rüstem’de açık hava tapınma yerleri vardı.
Buralarda ateş altarları bulunmaktaydı. Nakş-i Rüstem altarlarının güneydoğusunda
kayaya oyulmuş alçak bir ateş altarı vardır (Lev. XLV b)531. Bu altar, Sasaniler
Dönemi’ne aittir. Perslerin Akhaemenid Dönemi’nde yapılan ateş altarı, daha sonraki
Sasaniler Dönemi’nde de kullanılmaya devam edilmiştir. Kaya üzerine oyulan başka
ateş altarı da bilinir. Bu altarlar çeşitli şekillerdedir ve bir tanesi Küh-i Ayyüb’de yer
almaktadır532.

Kühr-i Sharahrak: Ateş çukurları, Batı Zagros’ta Ravansar mezarında da


görülür533. İran’da, Nakş-i Rüstem’deki ikiz ateş altarları ile benzer şekilde Kühr-I-
Sharahrak yakındalarında da bir ateş altarı vardır (Lev. XLVI a). Bu altarların, herhangi
bir yapıya bağlı değildir ve Perslerin Akhamenid sülalesine aittir534.

527
Stroach 1985, 612-17.
528
Boyce &Grenet, Zoroastrianism, 117-8.
529
Stronach 1966, 219.
530
Yamamoto 1981, 97, Pl. 53; Stronach 1966, 219-20, 227, Fig.6.
531
Stronach 1966,226, Fig. 19.
532
Stronach 1966,226.
533
Cahill 1988, 494.
534
Stronach 1966, 219.

147
Susa: İran’da Zagros Dağları’nın alçak noktasında Tigris Nehrinin yaklaşık
250 km. doğusunda yer alır. Susa önemli bir Elam kentiydi, daha sonra Pers
İmparatorluğu’nun toprakları arasına girmiştir.
Darius hükümdarlığında Susa kentine başkent Persepolis’de olduğu gibi mimari
düzenlemeler yapılmıştır. Buraya bir saray yapılır ve kabartmalar üzerine Persli
hizmetkarlarve Persli askerler tasvir edilmiştir. Ayrıca İmparator Darius’un Mısır
stilinde Pers kıyafetli anıtsal bir heykeli vardır. Üzerindeki yazıtta ise Mısır
hiyeroglifinden yazıtlarıyla beraber, eski Persçe, Elamca ve Akadca olmak üzere tanrı
Ahura Mazda’ya ithaf yazıtları yer alır535. Perslerin resmi yazıtlarında Aramice sıklıkla
kullanır. Elamca ve Akadcayı daha anlaşılır hale getirerek alfabetik çivi yazısı
geliştirilir ve bu şekilde halk arasında da bütünlük oluşturulmuştur.
Susa’daki çalışmalarda karmaşık bir yapıya sahip tapınak ortaya çıkartılmıştır536.
Burada dört sütunun ortasında olasılıkla bir ateş altarı vardır537. Bu yerin çizimini yapan
Dieulafoy, mimarlık parçalarına göre yapıyı Akhaemenid Dönemi’ne tarihlendirmiştir.
Yamamoto, Dieulafoy’un önerdiği tarihlemeyi kabul ederken, Stronach İ.Ö. 2. yüzyıla
tarihlenmesi gerektiğini savunur538.

Dahan-e Golāmān: Batı İran’ın önemli bir Akhaemenid kenti olan Dahan-e
Ḡolāmān, günümüzde Zabol kentinin yaklaşık 30 km. kuzeybatısında İran ve
Afganistan sınırına yakın bir yerde konumlanır. Burada ilk çalışmalar italyan arkeolog
Scerrato tarafından 1962 ile 1965 yılları arasında yapılmıştır. Daha sonra İranlı arkeolog
Sajjadi 2000 yılından 2005’e kadar çalışmalarını sürdürmüştür. Dahan-e Ḡolāmān’da
devam eden çalışmalar, öncekilerle birlikte Persepolis ve Pasargadae’de olduğu gibi
krali yapılar ortaya çıkarılmıştır.
İlk çalışmalarda ortaya çıkarılan Bina 3 yapısında geniş kare sütunlu bir avlu
etrafında düzenlenen odalar vardır. Scerrato tarafından burası, kutsal yapı olarak
yorumlanır539. Burada en erken evre yapısında 47 ateş kutusu vardır. B evresinde, bu
kompleks yeniden biçimlendirilir ve sütunlu avlu büyük fırınlar, sobalar ve ateş yerleri
535
Mieroop 2004, 334.
536
Schippmann 1971, 266-74.
537
Stronach 1985,621; Schippmann 1971, 38.
538
Yamamoto 1979,37-8; Stronach 1985, 619-21.
539
Scerrato 1979, 712.

148
içermekteydi. Avlunun ortasında 3 tane dikdörtgen altar vardır ve zemin üzerinden
küçük basamaklara sahiptirler. Scerrato bunların olasalıkla A evresinden korunmuş
olabileceklerini önerir. Altarın her birinde ateş yanık izleri görülür.
B1 evresinde, sayıları 10-12 arasında değişen alçak dikdörtgen platformlar yer
almaktaydı. Bunların merkezinde yarı küresel çukurlar vardır ve ateş izleri
içermekteydi.
Scattato, QN3 yapısının 3 Hint-İran ateş altarı özelliğine sahip olduğunu
önerir540. Bina çoğunlukla Akhaemenid Dönemi’ne tarihlense de, Zerdüştlük ile bir
bağlantısı olmadığını düşünen araştırmacılar da vardır.
Dahan-e Golāmān’da basamaklı bir ateş altarı tabanı vardır541. Yarı küresel
çukuruna olasılıkla ateşin burada yakılması veya ateş kabının yerleştirilmesi için
sahiptir. Kazıyı yapan arkeologlar, Dahan-e Golāmān’ın Akhaemenid Dönemi’ne ait
olduğunu belirtilir.

Kākrīz: Kākrīz, günümüzde İran’ın batısında, Irak sınırına yakın bir konumda
bulunur. Kirmanşah eyalet sınırları içerisinde yer alır.
Tarihlemesi araştırmacılar tarafından Akhaemenid Dönemi ile Sasani Dönemi
arasında bir zamana verilen bir ateş altarı kaidesi ele geçer. Altar, iki basamaklı kaideye
sahiptir ve bu kaide kabartmalara sahiptir. Ayrıca en üstü de basamaklı olan bu ateş
altar kaidesinin kontekste sahip olmaması, kesin olarak tarihlenememesine sebep
olmuştur542.

Kūh-e Kāja: İran’ın güneyine yakın bir yerde olan Kūh-e Ḵᵛāja, ortaya
çıkarılan en erken ateş tapınağına sahiptir. Yapısal tarihi henüz belli değildir. Burada
tapınağın içteki odalarından birinde basamaklı bir ateş altarı saptanır ve Herzfeld
tarafından bu altar, İ.Ö. 1. yüzyıla tarihlendi. Araştırmacılardan Yamamoto ise,
tanımlanabilen en eski korunmuş Zoroastrian altar olduğunu belirtmekte543.

540
Scarrato 1979, 725,731-33.
541
Scarrato 1979, 727, Fig. 16; Genito 1987, 480-1, Pl.1,3.
542
Houtkamp, 1991, 36.
543
Yamamoto 1979,,43, Pl. 34.

149
Šahr-e Qūmes: Günümüzde Damghan yakınlarında İran’ın batısında yer alır.
Bir süre Part Hanedanlığının başkentliğini yapmış olduğu bilinir.
Ateş altarı ile ilişkilendirilebilecek bir kaidenin bulunduğu yapı Tepe Nuş-I,
Can’daki tapınak ile benzerlik taşımaktadır544. Plan olarak benzerlik gösteren bina, İ.Ö.
1. yüzyılda terk edilir. Ateş kasesiyle birlikte burada bir ateş altarı kaidesi bilinir.
Olasılıkla ateşin artması için bu kase kullanılıyordu ve içindeki yağ dökülerek ateşin
devamlılığı sağlanmaktaydı.

AFGANİSTAN: Asya kıtasının ortasında bulunan bölge, İran’ın hemen


doğusunda yer alır.

Sork Kotal: Afganistan’da yer alan Sork Kotal, küçük bir kutsal alan
özelliğinde bir oda saptanmıştır. Burada uzun oturma sıralarına sahip bir altar yer alır.
Üzerinde kuş figürleri ve büyük oranda küller korunmaktaydı545. Bu durum, altarın ateş
ritüelleriyle ilişkilendirilmesine sebep olur. Ateş kültü ile bağlantısı, Zerdüşt dinin bir
uygulaması olmadığı düşünülür. Altarın işlevi tam olarak belli değildi ve kare odanın
merkezinde büyük bir taş platform olarak dikkat çekmekteydi. Olasılıkla bu nedenle
yapının tarihlemesi kesin olarak yapılamamıştır.

ANADOLU: Büyük bir bölümü Asya kıtasında olan bir bölgedir. İran’ın
kuzeybatısında yer alır. Anadolu, Pers İmparatorluğu’nun başına Kyros geçtikten sonra
Pers Dönemi’nde etkin bir bölge olur.

Bünyan Sunağı: Bünyan Sunağı, Kappadokia’da ele geçen en önemli Pers


eseridir (Lev. XXXIII a). Bugün Sunak bugün Ankara Anadolu Medeniyetleri
Müzesi’nde sergilenir. Tarihlendirmesi kesin olarak yapılamamaktadır. Genel olarak
İ.Ö. 4. yüzyılda kullanılmış olabileceği kabul edilir546. Kesin bir kontekstin olmaması,
tarihinin henüz net olarak bilinmemesine neden olmuş olmalıdır.

544
Yamamoto 1979, 44-5, Fig. 7.
545
Yamamoto 1979, 44-5; Boyce 1975, 461-62.
546
Karagöz 2005, 137.

150
Sunak, poros taşından yapılmıştır. Poros taşının kökeni kireçtaşı olduğu için,
sunak, oldukça tahrip olmuştur. Sunağın yüksekliği 56,5 cm, eni 37 cm. ve derinliği
29,5 cm.’dir547. Alttan iki basamaklı bir kaidesi vardır. Sunağın en üstü de basamaklı bir
yapıya sahiptir. Sunağın gövdesi dikdörtgen prizma biçimindedir ve dört yüzde de alçak
kabartmalar görülür. Medlerin dize kadar uzanan mantosu, yani kandys giysili erkek
figürleri bulunur. Medlerin tiara, kandys, sarapis ve anaksyrides gibi giysileri
Akhaemenid soyluları tarafından sıklıkla kullanılmaktaydı. Bünyan Sunağı’nın
dikdörtgen yüzlerinde görülen kandys giysili erkek figürlerine Pers sanatında da sıklıkla
rastlanılmaktadır. Figürler, ellerinde tuttukları çalılarla sunu yaparlar. Bu figürler
rahiplerdir. Daskyleion ve Persepolis’te ateş altarı önünde tasvir edilen rahipler vardır
(Lev. XXXIV a).
Bünyan Sunağı’ndaki dikdörtgen yüzlerdeki tasvirlerin hem alçak kabartma
oluşu hem de taşın yapısı nedeniyle tahrip olduğu görülür. Her yüzde üzerinde kandys
bulunan sakallı bir erkek tasviri yer alır. Ellerinde olasılıkla ateşi artırmak için, içine
yağ koydukları bir kap taşımaktaydı. Rahipler, tanrı Ahura Mazda’nın hizmetkarlarıdır.
Üzerindeki kabartmalarda bulunan ateş altarları tasvirleri, Bünyan Sunağı’nın ateş altarı
olduğunu kanıtlar. Sunak basamaklı yüksek bir podyum üzerinde yer almaktaydı ve
çevresi kutsal bir alanla sınırlandırılmıştı. Bu duruma göre Bünyan Sunağı’nın çeşitli
ritüeller için kullanıldığı söylenebilir ve tarihi konusunda Akhaemenid Dönemi’ne ait
olduğu söylemek dışında, söylenebilecek kesin bir tarih henüz yoktur.

Sardes: Lydia Bölgesi, Perslerin Batı Anadolu’da ele geçirdiği ilk bölgedir.
Sardes’deki dini yapılar arasında yer alan Artemis Tapınağı’nda bulunan altarın,
Perslere ait ateş altarı olduğu öne sürülür548. Altarın, iki yanına konulan iki aslan
heykeli, altarın Kybele’ye de ithaf edildiğini gösterir (Lev. XLVII b). Ateş altarı
Perslere özgüdür. Bu nedenle Pers sanatına sıklıkla rastladığımız Sardes kentinde, ateş
altarları mutlaka olmalıdır; ancak bugüne kadar yapılan çalışmalarda, henüz bir ateş
altarı tanımlanmamıştır.

547
Karagöz 2005, 138.
548
Hanfmann 1983, 101, 104.

151
Şahinkaya Tepesi: Lydia Bölgesi’nin kuzeyinde yer alan Şahinkaya Tepesi,
günümüzde Manisa ili Gördes ilçesinin güneybatısında Kayacık Beldesi’nin yaklaşık 4
km. batısında konumlanır549. Tepenin en yüksek noktaları deniz seviyesinden yaklaşık
960-975 m. yüksekliktedir. Büyük bir kayalıktan oluşan bu tepede Pers stilinde bir ateş
altarının varlığından söz edilir (Lev. XLVIII a)550. Bölgede son yıllarda yapılan
araştırmalarda, bir başka ateş altarı daha saptanmıştır551. Günümüzde iki ateş altarı da
tahrip olmuş durumdadır. Şahinkaya Tepesi’nin yakınında bulunan bir sapan taşı
üzerinde, İ.Ö.413-395 yıllarında Sardes satrabı olan Tissaphernes’in ismi yazılıdır552. Bu
sapan taşı ile Şahinkaya’da Pers varlığından söz edilebilir ve ateş altarlarının Perslere ait
olduğu söylenebilir553.

Daskyleion: Phrygia Bölgesi’ndeki Daskyleion, Perslerin Batı Anadolu’daki


egemenliği sırasında önemli bir satraplık merkeziydi. Dasykleion’da, üzerinde Magos
yani dini görevlilerin tasvir edildiği iki kabartma mevcuttur. Bundan başka, ele geçen
bazı kabartmalı blokların, Ateş Tapınağı’nı veya Ateş Sunağı’nı süslemiş olabilecekleri
ileri sürülen buluntular vardır554. Tüm bu buluntulara rağmen Daskyleion’da henüz bir
ateş altarına rastlanmamıştır.

Altıntepe: Günümüzde Erzincan ilinye konumlanan Altıntepe, önemli bir Urartu


kentiydi. Burada pişmemiş kilden üç basamaklı piramitler ele geçer ve üzerileri beyaz
alçıtaşı ile kaplıdır. Bu yapılar, ateş altarı olarak yorumlanır ve yaklaşık İ.Ö. geç 5.
yüzyıla tarihlenir555. Ateş altarı olmaları için formları uygundur.

HİNDİSTAN: Güney Asya topraklarında yer alır. İran’ın doğusunda


konumlanır. Bu bölgeye Zerdüşt inancının İran’dan getirildiği düşünülür. Büyük

549
Akdeniz 2012, 42.
550
Roosevelt 2009, 120-121.
551
Akdeniz 2012, 43; Akdeniz 2013, 46-47, 52, Fig. 21.
552
Roosevelt 2009, 120.
553
Foos 1975,25-31; Foos 1987, 99.
554
Bakır 2003, 9; Kabartmalı blok örneği için Bakır 2001, Fig. 8.
555
Sarianidi 102, Fig. 49-50; Houtkamp 1991, 34.

152
İskender’in İran’ı ele geçirmesiyle birlikte Zerdüştlerin bir bölümünün Hindistan’a göç
ettiği ve burada Zerdüştlüğü yaydıkları kabul edilir.
Takt-e Sangīn:Takt-e Sangīn, Oksus Nehri’nin sağ kıyısında konumlanır.
Burada yer alan tapınağın iki odasında da kare biçiminde ateş altarı vardır556. Ayrıca
köşelerde de daha küçük ateş altarları varlığı belirtilir. Zeminleri ise kille kaplıydı.
Buradaki bütün ateş altarları, kerpiçtendir. Araştırmacılara göre ateş altarları bu
tapınağın baştan beri önemli bir öğesiydi. Boyce tarafından, tapınağın ateş odalarına
sahip olması nedeniyle Zoroastrian yani Zerdüştlük düzenlemerine uygun yapıldığı
belirtilmiştir557. Tam olarak tapınak yapısı olarak nitelendirilmeyen yapı, ateş tapınağı
ile ilişkilendirilen en erken yapı olarak tanımlanmıştır. Kesin olarak tanımlamaması,
ateş altarları kapsamındaki bu bölümde sözü edilmeden geçilemeycek bir örnek olur.

556
Boyce, Grenet 1989, 173-79.
557
Boyce &Grenet 1989, 178.

153
3.2. Ateş Altarları Ve Boğa Kültü

3.2.1. Myrtou-Pigadhes
Pigadhes Kutsal Alanının V. Katmanına ait batıdaki avlunun ortasında bir ateş
yer alır (Harita 1,2; Lev. XIX-XXIII). Altar, basamaklı bir yapıya sahiptir. Basamaklar
piramidal bir formda yükselir ve karşılıklı, birbirine simetrik olan çift boğa boynuzu en
üst katı oluşturur. Bu altarın bulunduğu mimariye gelince, ortasında avlu ve onun da
çevresinde odalar bulunan iki ayrı büyük kompleks vardır. Bu plan, Pers saray
mimarlığı ile büyük benzeşme içerisindedir. Ateş altarı ve bağlı olduğu V. Katman
mimarisi Perslerin buradaki varlığını ortaya koyar. Yukarıda belirtildiği gibi Pigadhes
Kutsal Alanı, tapınak, Pers etkisinde yapılmıştır.
Pigadhes’te V. evredeki yapıya bağlı olarak kazıcılar tarafından ortaya konulan
altarın yapılan restitüsyonunda, bize göre eksiklikler vardır. Kazıcılar tarafından
yapılmış restitüsyonda altarın üzerine önde boynuzlar, yanlarda ise ahşap kapı modeli
biçiminde bitirilmiştir558. Oysa piramidal biçimli olan altar, kapı modelinin bulunduğu
bölümle birlikte git gide yukarıya doğru küçülen beş basamaklı gösterilir; ancak bu
altarın en üst basamağının bitişi konusunda kazıcılar tarafından bir sonuca ulaşılamadığı
görülür. Eğer üzerinde ateşin yanması için gereken bir çukur bölüm bulunmuyorsa,
yapının piramidal bir biçimde bitmesi olasıdır. Nitekim, bu altara ilişkin taştan yanma
kabının, altarın önünde olduğu sanılmaktadır. Ayrıca, Phokaia’daki Pers Mezar
Anıtı’nın önünde de asıl ateşin yandığı çukur bölüm vardır; bu nedenle, Pigadhes
altarının Phokaia’daki Pers mezar anıtından etkilenildiği son derece açıktır (Lev. XXXII
a). Phokaia’da Pers Mezar Anıtı önünde görülen sahte kapı betimi, Pigadhes altarında,
yan cephelerde görülmektedir. Pigadhes altarının en üst katındaki bu betimler belki
arkada yani güney yönünde de bulunmaktaydı; bu nedenle yanları sahte kapı motifi ile
süslü olan beşinci basamağın üzeri,düz olarak görülmektedir. Bunun üzerinde de
piramidal bir bitişin olması olasıdır. Bu yorum kesin olmamakla birlikte, kazılar
sırasında ele geçen piramidal yapıya sahip monobloğun ölçülerinin uyumluluğu
nedeniyle de altarın üstünde olduğu düşünülebilir559. Belki de, kutsal alan içerisinde bu

558
Taylor 1957, 17, Fig. 11.
559
Taylor 1957, Fig. 9, XLIX.
bloğun dikdörtgen bir başka blok üzerinde durmaktaydı. Bu tarz tasvirleri İran’da sikke
veya mühür betimlerinde görülmektedir (Lev. XXXV, XLII-XLIV).
Nitekim, kazılar sırasında ele geçen LI nolu taş560, dört basamaklı bir piramit
yapıya sahiptir. Kare biçimindeki bu taşın uzunluk ve genişliği kırk dokuzar cm,
yüksekliği ise 23cm’dir. Altarın diğer taşlarıyla bulunan bu piramidal bir görüşe sahip
bu taş, altarın en üstte gelmelidir. Oysa Taylor, bu taşı yapmış olduğu restitüsyon
çiziminde, bir desteğin altında ve üstünde, profilli basamaklar olarak göstermekteydi561.
Yapılan restitüsyonda, alt ve üstte olmak üzere iki ayrı piramidal blok kullanılır.
Yaklaşık 1m. yüksekliğinde bir sunu masasına benzer bir yapı oluşturulmuştur.
Sonuç olarak Pigadhes altarı 5 basamak ve bunların üstünde de monoblok küçük
4 basamaklı bitiş piramidinin yer aldığı sanılmaktadır. Beşinci basamak seviyesinde ön
tarafta boynuzlar, yanlarda ise, ikişer adet Phokaia Pers Mezar Anıtı’ndaki sahte kapı
örneğine benzer motifler yer alır. Olasılıkla bu motifler arkada (güney kısımda) yer
almaktaydı. Buradaki uzunlukları 1.21cm. olduğu için diğer bir deyişler bir ahşap
kapının süslemesinin üç katı olması, burada üç adet süsleme yerleştirilmiş olması
olasıdır. Böylelikle yanlarda ikişerden 4 ve arkada da 3 olmak üzere toplam 7 adet
olmalıydı.

560
Taylor 1957, 14, Fig. 9.
561
Taylor 1957, 14, Fig. 9, XLIX.

155
3.2.2. Kition

Kition kenti, adanın güneyinde Larnaka ilçe sınırlarında yer alır (Harita 1).
Konumu nedeniyle özellikle Mısır, Suriye ve Filistin gibi kültürlerin etkisinde kalmıştır.
Kentte İ.Ö. geç 8. yüzyılda Myken izlerine rastlanır. Troia Savaşı sonrasında
Yunanların gelmesiyle, adada Demir Çağı’nın başladığı kabul edilir. Yunan kültürüyle
birlikte, Kition’da diğer kültürler varlıklarını korumaya devam etmiştir. Böylece burada
çok çeşitli kültürlerin izlerine rastlamak mümkündür.
Kent, İ.Ö. 8.-7. yüzyıllarda önemli bir Fenike kolonisiydi. En erken Fenike
etkisinin ise İ.Ö. 9. yüzyıla kadar gittiği bilinir562. Bu kentte tanrıça Astarte’nin tapınağı
ve büyük bir Fenike mimarisi mevcuttur. Fenikelilerin Batı Kolonileri arasından Kition,
araştırmacılar tarafından çalışılan ilk kent olma özelliğine sahiptir. İ.Ö. 8.-7. yüzyıllarda
Babil metinlerinde Kition, “Kittim” olarak bilinmekteydi. Ayrıca Kition, İ.S. II.
yüzyılda yaşamış Yunan filozofu Zenon’un doğduğu kenttir.
Kition’da Temenos A ve B yapılarında yapılan kazı çalışmalarında, İ.Ö. 13.
yüzyıla verilen iki mimari parça dikkat çekicidir (Lev.XLIX a,b)563. Kition’da Geç
Bronz Çağı’na tarihlendirilen çift boğa boynuzlu iki mimari parça, Myrtou-Pigadhes
altarı ile büyük benzerlik gösterir564. Araştırmacılar, boynuzlu blokların varlığını Myken
Yunan kültürüyle ilişkilendirir565. İ.Ö. 13. yüzyıla verilen boynuzlu bloklar, Yunanların
adaya gelişiyle karşılaşılan yenilikler olarak kabul edilir.
Boğa boynuzlu blokların ele geçtiği yer, Kition’daki Kathari yerleşimidir.
Kition’da iki ayrı yerleşim vardır: Kathari ve Pompoula. Kathari, Geç Bronz Çağı’ndan
İ.Ö. 3. yüzyıla kadar yerleşim görülmekteydi. Pompoula yerleşimi, Geometrik
Dönem’den Hellenistik Sönem’e kadar sürmüştür. Arkaik ve Klasik Dönem’lerde
burada yeni mimari yapıların inşa edilmiştir566. Özellikle burada, Klasik Dönem
içerisinde etkin bir yapılaşma saptanmıştır. Sağlıkla ilgili atılımlar yanında, biri askeri

562
Karageorghis 1976,11.
563
Karageorghis 1976, 71.
564
Taylor 1957, Pl. II b.
565
Karageorghis 1976, 58,59, 71.
566
Annie 1984, 107-118.
diğeri ticari olmak üzere iki ayrı liman inşa edilmiştir. Kathari’de ise Astarte için
yapılan tapınak, Fenikeliler için çok önemliydi567.
Kition’da Kathari’de beş tapınak ortaya çıkarılmıştır. Tapınak I ve Tapınak II
olarak adlandırılanlar, kent duvarının hemen güneyinde yer alır. Çevrelerinde korunan
duvar temelleri yanı sıra, bakır üretimine ait izler ortaya çıkarıldı. Metalürji donanımları
saptanmış ve fırınlar ortaya çıkarılmıştır. Tekstille ilişkili yıkama ve kurutma yünleri
bulunmuştur. Kition’da bulunduğu gibi Myrtou-Pigadhes, Ayia Irini ve Athienou’da
ağırlıklar ele geçmiştir568. Bu türdeki buluntuların kutsal alanlarda ele geçmesi, zanaatın
varlığıyla ilişkilidir.
Kathari’de Temenos A yapısı, kuzeyde, kent duvarlarının olduğu yerdedir.
Temenos A yapısının güney duvarı Temenos B yapısının kuzey duvarıdır ve aralarında
bir geçiş vardır. Bu geçiş, geç dönemde yıkılarak yapılmıştır. Temenos A’nın batısında
1.20 m x.1.20 m ölçülerinde dikdörtgen bir altar blok 60 cm. yüksekliktedir569. Sert bir
kireç taşından boynuzlu bir blok altarın en üstünde yer alır. Kıbrıslılar, Yunanlıların
gelişiyle, Ege kültürü gibi farklı kültürlerle etkileşim içinde oldular. Kition’da ele geçen
boynuzlu parçalar da, ada kültürü için yabancı sayılmış ve bu durum araştırmacılar
tarafından, Ege kültürüyle ve İ.Ö. 13. yüzyılda adaya gelen halklarla ilişkilendirilir570.
Altarın yakınında olasılıkla sunularla ilişkili bir masa ve daha alçak boyutlarda hemen
hemen zemin seviyesinde çapı 1.50 m. olan bir altar daha saptanmıştır571. Burada
kurbanlarla ilişkili yanık hayvan kemikleriyle birlikte seramik kırık parçaları, dini bir
ritüelle bağlantılıdır. Temenos A’nın doğu bölümünde kurban adaklarıyla
ilişkilendirilen ikinci bir alan ile, güneydoğusunda bir kuyunun varlığından söz edilir572.
Bunları mimari plan üzerinde de görmek mümkündür573.
Aşağı yukarı dikdörtgen biçiminde olan Temenos B alanı, Temenos A alanın
hemen güneyinde yer alır. Bu iki mekan birbiriyle bağlantılıdır. Tapınak I’in doğu
duvarı, Temenos B alanının batı duvarıdır. Alan içerisinde in situ olarak bulunan bir

567
Karageorghis 1976, 138-141, Fig. 19.
568
Steel 2004, 179.
569
Karageorghis 1976, 69.
570
Karageorghis 1976, 70.
571
Karageorghis 1976, 70.
572
Karageorghis 1976, 61-2.
573
Karageorghis 1976, 62-63, Pl.11.

157
orthostat, 1.18 m yüksekliğindedir ve olasılıkla 23,50 m uzunlukta ve 1.60 m.
kalınlıktadır. Ortostatın bulunduğu bu alanın anıtsal yapıya sahip olduğu ve kutsal bir
mekan olarak yapıldığı düşünülür574. Bu alan, planda da görüldüğü gibi doğuda yer alır
ve doğusunda açık kutsal bir alanın devamında Tapınak IV yer alır. Açık alan kuzeydeki
duvarlarla sınırlıdır. Myrtou-Pigadhes, Palaipaphos ve Enkomi’de de ele geçen
basamaklı sütun başlıkları, buradan da ele geçmiştir575. Ege’den Myken kültürünün bir
kopyası olarak yorumlandı. Genellikle sütunların üst yapıyı taşıyan başlıkları olarak
kullanılmaktaydı; bu nedenle Kition’da ele geçen basamaklı blok, Ege kültürüyle
ilişkilendirilir.
Temenos A’da çift boynuzlu blok ve altar, Temenos B’de ise çift boynuzlu blok
dikkat çekici buluntular arasındadır. Çoğu araştırmacı bu buluntuları biribirine
bağlayarak Ege kültürüyle ilişkilendirir; fakat çift boynuzlu mimari parçalar, form
itibariyle Pers ateş altarıyla benzerlik gösterirler576.
Palaipaphos ve Kition’daki boynuzlu mimari parçalar, Geç Bronz Çağı’na
tarihlendirilen, fakat Kıbrıs’ın Pers Dönemi’ne ait olması gereken buluntular
arasındadır.

574
Karageorghis 1976, 70.
575
Karageorghis 1976, 71.
576
Curtis &Simpson 2010, 379.

158
3.2.3. Palaipaphos

Kıbrıs adasının batısında yer alan Palaipaphos, denize kıyısı olan Baf
ilçesindeki, Kouklia köyü sınırları içindedir (Harita 1). Köy yüksek bir düzlük
üzerindedir. Palaipaphos, Kıbrıs’ın dördüncü uzun nehri olarak bilinen Diorizos
deresinin ağzına yakın bir yerdedir. Dört mevsim boyunca akan bu dere, yaklaşık 42
km. uzunluğunda olup, adanın güneybatı kıyısında denize dökülür. Palaipaphos
yerleşimi, Paphos bölgesi sınırları içerisinde yer alır. Paphos bölgesinde Paphos kenti,
daha geç dönemler için Nea Paphos olarak karşımıza çıkar. Paphos kralı Nikokles, İ.Ö.
4. yüzyıl sonlarında başkenti Nea Paphos’a taşıdığı bilinir. Günümüz Baf şehri de Nea
Paphos ve Orta Çağ kalesinin bulunduğu yerdedir. Böylece kent, bu tarihten sonra Nea
Paphos’a taşınmıştır.
Kent, Yunan mitolojisine göre tanrıça Aphrodite’nin doğum yeri olarak bilinir.
Aphrodite’nin Paphos’taki Petra tou Romiou kayalığında doğduğu rivayet edilir.
Adanın Neolitik Dönemi’nde tanrıça Aphrodite’yle ilişkili olarak bereketle temsil edilen
büyük tanrıça inancı vardı. Burada tanrıça Aphrodite’ye olan tapınım, Roma
Dönemi’nde de devam etti. Roma’lılar adada adada Aphrodite tapınımını kabul etmiş ve
Kıbrıs, sikke darbında “Koinon Kyprion” olarak bilinen mimari betimli sikkeler
arasında önemli bir yer kazanmıştır577. Betimler, maddi buluntular olup Kıbrıs’ta
Aphrodite kültünün devamlılığını göstermesi açısından önemlidir578. Roma
Dönemi’nden sonra adada hıristiyanlığın yaygınlaşmasıyla birlikte, buradaki Aphrodite
tapınımı ve onunla ilişkili kutsal alanlar geri planda kalmıştır. İ.S. IV. yüzyıla kadar
Aphrodite kültü burada kabul edilmeye devam etmiştir.
Palaipaphos’taki en erken kalıntılar şu an için Kalkolitik Dönemi gösterir579.
Kentte bir Orta Çağ kalesi vardır ve deniz kenarında yer alır. Kaleden Palaipaphos’a
olan mesafe yaklaşık 17 km.’dir. Strabon, Palaipaphos’un Paphos’tan altmış stadion
uzaklıkta olduğunu söyler580. Ayrıca mesafenin kara üzerinden ölçüldüğü ve bu yolun

577
Wayne G. Sayles, Ancient Coin Collection: Roman Provincial Coins IV, Kansas 1998, 38.
578
Maier &Karageorghis 1984, 103, Pl. 87.
579
Maier &Karageorghis 1984, 24.
580
Strabon XIV, 6.
kutsal olduğu da anlatılır. Strabon, kadın ve erkeklerin yılda bir kez bu yolda kutsal bir
yürüyüş yaptığını söyler.
Antik tarihçi Herodotos, Perslerle Yunanlar arasında geçen bir deniz savaşında,
bir gemi komutanı olan Paphos’lu Demenoos oğlu Penthylos’un, Yunanlılara tutsak
düştüğünü anlatır581.
Palaipaphos Kourion, Hala Sultan Tekke, Kition ve Enkomi gibi Geç Bronz
Çağı yerleşimidir. Bu dönemde ada Akdeniz’de hakim olan Mısır, Suriye, Filistin ve
Ege kültürleriyle ticari ve ekonomik ilişkiler içerisindeydi. Bu bölgeler arasındaki
ticaret yolları üzerinde yer alan Kıbrıs adası da bakır ticaretinde yer edinmişti.
Palaipaphos yerleşiminde, araştırmacılar tarafından Geç Bronz Çağı, Roma ve
Orta Çağ yapıları saptanmıştır. Kıbrıs adasının Geç Bronz Çağı yerleşimleri arasında
Palaipaphos, büyük yerleşimlerden biri sayılır. Palaipaphos kutsal alanı temenosludur
ve yüksek ortostatlarla çevrilidir582. Geç Bronz Çağı’na tarihlenen kutsal alan, kutsal
alan I olarak adlandırıldı. Kutsal alanda iyi durumda korunan mimari kalıntılar açık bir
temenos ve anıtsal büyük taşlarlardan oluşmaktaydı583. Avlunun kuzey ve güney duvarın
bir bölümü korunur. Ortostatlar, sütun olarak da tanımlanır. Sütunlu büyük avlu, yapının
kuzeyinde yer alır.Anıtsal boyuttaki büyük taşlar, kireç taşıdır.
Buluntular arasında bir köy evinde Myken sütun başlığı olarak tarnımlanmış
blok, piramidal formuyla dikkat çekicidir584. Gri kireç taşından yapılmış bu blok,
sütunun üstüne gelen başlık gibidir. Temenos duvarlarıyla aynı yapıdadır. Pigadhes’de
ele geçen piramidal yapıya sahip monoblok ile benzerliği belirtilerek, ikisinin de başlık
olduğu tahmin edilir. Öte yandan Pigadhes’dekinin başlık olmayacağı düşünülmektedir.
Palaipaphos’ta ele geçen başlık, bu alanda bulunan erken dönem eserleri arasında
sayılır. Bazı sütun başlıklarının adak anıtları gibi kullanıldığından da söz edilir.
Aphrodite kültü, burada Kutsal Alan I’de, İ.Ö. 13. yüzyıldan İ.S. 4. yüzyıla kadar
devam etmiştir585.
Boğa boynuzlu bloğun bulunduğu kutsal alan, Kıbrıs’ın Geç Bronz Çağı’na yani
İ.Ö. 13. yüzyıla tarihlenir. Özgün yerinde bulunmayan bu blok, bir dış avlu ve temenosa
581
Herodotos VII. 195.
582
Steel 2004, 202.
583
Maier &Karageorghis 1984, 91.
584
Maier &Karageorghis 1984, 99.
585
Maier &Karageorghis 1985, 102.

160
sahip olan İ.Ö. 13. yüzyıl Palaipaphos kutsal alanında ele geçmiştir. Kutsal alanda
korunan mimarlık buluntuları arasında büyük anıtsal taşlar yer almaktaydı.
Palaipaphos Myrtou-Pigadhes, Kition ve Enkomi yerleşimleri gibi Geç Bronz
Çağı yerleşimi olarak bilinir. Özellikle dini yapılarıyla birbirine paralellik gösterdikleri
zaman zaman çeşitli araştırmacılar tarafından belirtilir586. Çift boynuzlu yapı ilk
Pigadhes’de ele geçti ve Ege kültürüyle ilişkilendirilir. Adada yapılan diğer kazı
çalışmalarıyla birlikte, Kition’da iki, Palaipaphos’da ise tek bir örnekle temsil edilen çift
boynuzlu mimari parçalar da Pigadhes’e göre tarihlenerek Ege kültürüyle ilişkilendirilir.
Sonuç olarak adanın Geç Bronz Çağı için bu üç isim çift boynuzlu bloklarıyla bir arada
karşımıza çıkar. In situ olarak bulunmayan bu bloklar, yanlış biçimde tarihlendirilmiş
olmalıdır.
Palaipaphos’ta Geç Bronz Çağı’na tarihlenen Kutsal Alan I yapısında,
yüksekliği 1.10m. olan bir mimari blok bulunmuştur(Lev. L a)587. Bu blok çift boynuzlu
bir yapıya sahiptir. Tek bir boynuzu korunan bu bloğun karşısında da simetrisi
olmalıdır. Pigadhes ve Kition’daki boğa boynuzlu buluntularla benzerlik gösterir.
Bugün Paphos Müzesi’nde açık alanda sergilenen bu mimari blok, 1.04 cm. yükseklikte,
85 cm. genişlikte, tek bir boynuzu 7 cm. genişlikte ve yüksekliği ise 1.04 cm içinde 45-
47 arasında değişir. Korunan bloğun boynuz formu belirgindir. Boynuzun kalınlığı ise
yaklaşık 60 cm.’dir.
Palaipaphos’da in situ olarak bulunmayan boynuzlu blok, avludaki küvet ve
banyonun bulunduğu kontekste verilmiştir588. Kutsal Alan I’de ele geçen İ.Ö. 13.-12.
yüzyıl ve Myken seramik parçalarıyla da bu durum desteklenmektedir. Yetersiz
kanıtlarla in situ olmayan bu mimari parçanın daha geç bir zamana ait olduğu
sanılmaktadır.

586
Steel 2004, 176.
587
Maier &Karageorghis 1984,100, Fig. 85.
588
Maier &Karageorghis 1984, 99.

161
3.2.4. Boğa Kültü Ve Ateş Altarı Değerlendirmesi

Kıbrıs’ta boğa kültü İ.Ö. 3. binlere kadar gider ki bu dönem Erken Kıbrıs
Dönemi’dir (İ.Ö. 2500-2075)589. Kıbrıs’ın yakın çevresinde de boğa kültü kabul
edilmekteydi. Kıbrıs’taki boğa kültü yerel bir unsur olmalıdır. Adanın çok farklı
kültürlerden etkilenmiş olduğu gerçeği yanında, dönemler boyunca boğa kültünün kabul
edilmesi, adadaki özgünlüğünü gösterir.
Erken Kıbrıs Dönemi içinde Vounous’da ele geçen iki terrakotta tapınak modeli
boğa kültünü göstermesi açısından önemlidir (Lev. L b,c)590. Tapınak modellerinden
biri yuvarlak şekilde yapılmıştır. Tapınakta, insan ve hayvan figürleri de vardır591.
Tapınak girişinin iki kenarında hayvanlar vardır. İki figür boğalara bakmaktadır. Duvar
kenarlarındaki basamaklarda ise oturan figürler mevcuttur. Ayakta duran figürler de
vardır; ancak altar yoktur. Üç boynuzlu sunum masasına benzetilen ve yüksek yapılan
kısım, avlunun ortasına yerleştirilmiştir. Vounous’daki bu tapınak modellerinde yer alan
boğa figürinleri, boğanın adada dinsel bir niteliğinin olduğunu göstermektedir. Buna ek
olarak Vounous’ta kilden boğa boynuzlarının ele geçmesi, Kıbrıs’taki ritüel
uygulamalarla ilişkilendirilmektedir592.
Boğa kültü, Kıbrıs’ta erken dönemlerde kazanılmış olup, sonraki dönemlerde de
varlığını sürdürür. Bronz Çağı’nın önemli yerleşimlerinden biri olan Enkomi’de de boğa
kültü vardı (Lev. LI a). Erken Bronz Çağı’nda adada boğaların boynuzları kült
uygulamalarında kullanılmaktaydı593. Erken dönemlerde dinsel yaşamda yer edinmiş
kutsal boğa, Geç Kıbrıs Dönemi’nde halkın sosyal ve dini yaşantısının bir parçası
olmuştu.
Enkomi’deki boğa kültüne ilişkin örnek, Bronz Çağı sonlarına verilenİ.Ö. 13.
yüzyıl Evi’nde rastlanılmaktadır594. Ayrıca adanın birçok yerleşim yerinde boğa
figürinleri dini inançlara bağlı olarak yer edinmişti. İ.Ö. 7. yüzyıllara geldiğimizde

589
Dikaios 1953, 17,20, Pl. V, 3,4.
590
Dikaios 1953, 20, Pl. V.3,4.
591
Dikaios 1953, Pl. V.3.
592
Dikaios 1953, 17.
593
Steel 2004, 203.
594
Steel 2004, 156,157, 176, 180, Fig. 6.14.

162
Kourion’daki Apollon Tapınağında, boğa maskeleri takan terrakotta iki figürin, ele
geçti. Bu figürinler, bir zemin üzerinde ayakta durur pozisyonda ele geçmiştir595. Tarihi
İ.Ö. 600-650 yıllarıdır. Boğa maskeleri takan figürlerin sayısı beş olması gerekirken, iki
tanesi korunabilmişti. Maskelerin dini bir tören sırasında rahipler tarafından giyildiği
tahmin edilir596. Erken dönemler için de bu uygulamadan sözü edilmiştir. Adada boğa
kültünün kesintiye uğramadan kabul edildiğini ve ilişkili uygulamalara gidildiğini
görülür. Bu dönemden sonra Pers Dönemi’nde Pigadhes’te dini düzenlemeler yapılmış
ve bir kutsal alan ortaya çıkarılmıştı597. Burada da çift boğa boynuzlu blok ele
geçmiştir598. Bu blok, piramidal forma sahip ateş altarının en üst katını oluşturur. Çift
boğa boynuzları Ege kültüründe de karşımıza çıkmaktadır599; ancak Ege kültüründe
boğa boynuzlarının bitişi daha dar yapılırken, Pigadhes’de daha kalın ve düz
bırakılmıştır. Kıbrıs’taki örnekler, stil açısından Ege kültüründen farklılık gösterir.
Pigadhes’deki çift boğa boynuzlu blokla birlikte Kıbrıs’ta görülen diğer
örnekler, Kition’da ve Palaipaphos’ta karşımıza çıkar600. Myrtou-Pigadhes’deki
boynuzlu bloğun İ.Ö. erken 5. yüzyıla ait olmalıdır. Benzerlikleri nedeniyle bize göre
Myrtou-Pigadhes Kutsal Alanı’nda ele geçen örnekle eş veya yakın zamanlıdır.
Pers Dönemi’ne ait olduğunu düşündüğümüz çift boğa protomlu sütun başlığı,
Salamis’te 19. yüzyılda yapılan ilk çalışmalarında bulunmuş olup, tek bir örnekle temsil
edilir601. Nitekim İran’da da boğa kutsal kabul edilmekteydi. Persler geleneklerini adada
Salamis’teki çift boğa protomlu sütun başlıklarında kullanmış olmalılar (Lev. LI b).
Boğa, Persler tarafından kutsal kabul edilmiş ve çeşitli tasvirlerde konu edinilmişti.
Özellikle imparatorluğun merkezindeki sarayların frizlerinde boğa tasvirlerine
rastlanılmaktadır. Susa’daki Apadana frizlerinde, kanatlı boğa betimleri yer almaktadır
(Lev.II a, b) . Ayrıca İran’da mimari yapılarda sütun başlıklarında boğa kullanımına

595
Tatton-Brown 1989, 66, Fig. 77.
596
Tatton-Brown 1989, 66, Fig. 77.
597
Taylor 1957.
598
Taylor 1957, 14, Fig. 9, no. XLVIII.
599
Alexiou 1991,87, 97,126, Res.27,34,49; Girit’te Knossos Saratı içerisinde bir duvar resminde çift
boynuzlu blokların yerleştirildiği bir tapınak betimi vardır. Yine Knossos’ta ele geçen iki mühürde arka
planda gösterilen boğa boynuzuna benzediği düşünülen blokların mimaride kullanıldığını görüyoruz.
Girit’te boğa kutsal kabul edilir. Mimaride çift boğa boynuzlarına benzeyen bloklar, İran’daki örnekler
farklılık gösterir.
600
Kition için; Karageorghis 1976, Figs. 48,51.
601
Munro et. al. 1891, 134, Fig.4.

163
rastlanılmaktadır. Çift boğa protomlu sütun başlıkları, İran’da sevilerek tercih
edilmekteydi. Pers Dönemi’nde İran’ın en büyük saraylarının olduğu Susa’da, çift boğa
başlı sütun başlıklarının kullanıldığı (Lev.LIII a,b), ele geçen sütun başlıklarıyla
anlaşılmıştır. Gücün simgesi ve dinle ilişkili olarak rastladığımız boğa ile ilgili
buluntular arasında Med Dönemi’nden gelen bir gelenek olduğu anlaşılmaktadır.
Perslerden önce Medlerin mimarisinde karşımıza çıkan çift boğa boynuzları, duvarların
korkuluklarında kullanılıymaktaydı (Lev. XXXIX b). Persepolis’te de çift boğa
protomlu sütun başlığının bulunduğu bilinmektedir602. İmparatorluğun sınırları
içerisinde bulunan Sidon kentinde de benzer bir sütun başlığı vardır603.
Sonuç olarak dini mimarlık kapsamında Myrtou’daki Pigadhes Kutsal Alanının
V. Katmanın Pers Dönemi’nde yapıldığı düşünülmektedir. Perslerin dini etkinliklerini
Pigadhes’te ana hatlarıyla görülmektedir. Phokaia’daki Pers mezar anıtı ile yapılan
karşılaştırma sonucu Pigadhes’deki altarın İ.Ö. erken 5. yüzyıla ait olduğu akla
gelmektedir. Pigadhes’deki altar ateş altarıdır ve bu altar ile Pigadhes kutsal alanı, diğer
bir deyişle tapınak olduğu düşünülen yapı da, İ.Ö. erken 5. yüzyıla aittir. Merkezi avlu
ve etrafındaki odalar düzeni ile V. Katman ve avlu ortasında yer alan piramidal formlu
altar, Pigadhes’in Pers Dönemi’nde yapıldığının kanıtlarından biridir. Ateş altarının en
üst basamığında çift boğa boynuzunun olması da Perslerle ilişkilendirilmesinde güçlü
bir kanıt oluşturur. Bu bloğun benzerleri, Palaipaphos ve Kition’da da ele geçmiştir;
Pigadhes’deki boğa boynuzlu blokla benzerlikleri nedeniyle eş veya yakın tarihli
olmalıdırlar. Hem Perslerde hem de Kıbrıs’ta var olan boğa kültüne, dini mimarlıkta
Pigadhes, Kition ve Palaipaphos’taki çift boğa boynuzlu bloklar üzerinde ve Salamis’te
ortaya çıkarılan sütun başlığı üzerinde rastlanılmaktadır.

602
Curtis &Tallis 2005, 38, Fig.25.
603
Curtis &Tallis 2005, 41, Fig. 29.

164
BÖLÜM IV
DİĞER BULUNTULAR

VI. 1. VOUNI DEFİNESİ

Vouni’de 1920 yılının sonlarında yapılan İsveç kazılarında önemli bir define ele
geçmiştir604. Define bugün, Kıbrıs’ta Lefkoşa’nın güneyinde konumlanan Nicosia
Museum’da sergilenir.
Define sarayın 59 numaralı odasının kuzey köşesinde bir pişirme kabı içerisinde
bulunmuştur605. İçerisinde altın ve gümüş gibi değerli metaller oluşan eserler vardır.
Sarayın kazıcıları tarafından bu definenin sarayın tahrip edildiği sırada saklanmış
olacağı söylenir. Kazıcılar tarafından Vouni Definesi’nin sarayın tahribi sırasında
gizlendiği sanılır ve sarayın terk edilişi de, bu defineyle İ.Ö. 390/380 yılına
tarihlendirilmiştir606.
Define, pişmiş topraktan yapılmış bir khytra içerisinde bulunmuştur607. Kap
içerisinde altın ve gümüş gibi değerli metalleri zengin olan definede, üç gümüş kap,
altın yumrular, ziynet eşyaları ve sikkeler yer almaktaydı608.
258 adet gümüş sikke ile birlikte dört altın Darius sikkesi (Lev. LIV a) bu define
içerisindedir. I. Darius zamanından itibaren sikkelerin ön yüzü, taçlı ve yayıyla şematize
edilmiş Pers kralı betimiyle darp edilmeye başlar. Sikkelerin ön yüzyünde yer alan
figür, kralın özelliklerini taşımaktaydı ve şematize hale getirilerek kullanılmaktaydı609.
Vouni Definesinde ele geçen bu sikkelerin ön yüzünde, taç takan figür sağ elinde
mızrak, sol elinde yay tutmaktadır. Figür, krali bir giyim içerisinde Pers’tir. Sırtındaki
yedek ok çantası hemen hemen görülmeyecek durumdadır veya hiç yoktur. Sol dizi öne
doğru, sağ dizi arkaya doğru katlıdır. Sol dizinin üzerinde kıyafetinin kıvrımları
görülür. Saç ve sakal stiliyle tamamen Perslidir. Genel konu itibariyle Pers sikkelerinde

604
Gjerstad et. al. 1937, 278, 288, Pl. XCII, no. 292.
605
Gjerstad et. al. 1937, 238-249, 280, no 292, fig. 156; Zournatzi 2009, 1.
606
Gjerstad &diğerleri 1937, Pl. 278, 292, 288; Maier 1985, 37; Nilsson 2003, 37; Zournatzi 2009, 1.
607
Gjerstad et. al. 1937, Pl. LXXXIII, V. 292a.
608
Gjerstad et. al. 238-249, no.292 a-z.
609
Kroll 2010, Res.12.
siglos (gümüş) veya (altın) sıklıkla tercih edilmekteydi610. Definede ele geçen dört adet
Darius sikkesi Artakserkses I zamanına, İ.Ö. 464-424 yıllarına aittir.
Vouni Define sikkelerinin yarısından fazlasını Marion kent sikkeleri oluşturur.
Diğerleri ise Idalion, Kition, Paphos, Amathos ve Anadolu’daki Aspendos kenti
sikkeleridir. Bu sikkelerin hepsi gümüştür611.
Gümüş sikkelerden 1 adeti Aspendos612, 1 adeti Idalion613, 1 adeti Amathos614,
yirmi adeti Paphos615, altmış dokuz adeti Kition616 ve yüz elli adeti Marion617 kentlerine
aittir. Marion ve Paphos sikkeleri İ.Ö. geç 5. yüzyıla aittir618. Amathos ve Aspendos
sikkeleri de Marion ve Paphos kent sikkeleri gibi İ.Ö. geç5. yüzyıla verilir. Gümüş
sikkelerden en erken Idalion sikkesidir; çünkü Idalion İ.Ö. 470 yılında Kition krallığına
dahil olmuştu619. Define içerisinde yer alan bu sikke, Idalion’un krallık olduğu
zamanlarda darp edilmiş bir sikkeydi. Gümüş sikkelerden Idalion dışındaki kent
sikkeleri İ.Ö. geç5. yüzyıl tarihini verir. Idalion sikkesi ise en erken İ.Ö. erken 5. yüzyıl
içerisine aittir.
Kıbrıs ve İran arasındaki bağlılığı göstermesi açısından Persepolis’te
Apadana’da Kıbrıs üretimi üç gümüş sikke ele geçmiştir620. Bu sikkelerin tarihi İ.Ö. geç
5. yüzyıl ile İ.Ö. erken 4. yüzyıl içerisidedir. I.Darius zamanından itibaren sikkelerin ön
yüzünde Pers kralını taçlı ve yayıyla şematize edilmiş bir betim kullanılmaya başlar.
Sikkelerin ön yüzünde yer alan figür, kralın özelliklerini taşıyarak onun şematize
edilmiş hali kullanılmaktaydı621. Vouni Definesi’nde ele geçen bu sikkelerin ön yüzünde
taç takan figür, sağ elinde mızrak, sol elinde yay tutar. Figür krali bir giyim içerisinde
Perstir. Sırtındaki yedek ok çantası hemen hemen görülmeyecek durumdadır veya hiç
yoktur. Sol dizi öne doğru, sağ dizi arkaya doğru katlıdır. Sol dizinin üzerinde
kıyafetinin kıvrımları görülür. Saç ve sakal stiliyle tamamen Perslidir. Pers sikkelerinde
610
Garrison 2010, 337, 338, Fig. 32.1.
611
Gjerstad et. al. 1937, no. 292, t-z.
612
Gjerstad et. al. 1937, 249, no.292, y.1.
613
Gjerstad et. al. 1937, 249, no.292, x.1.
614
Gjerstad et. al. 1937, 249, no.292, w.1.
615
Gjerstad et. al. 1937,249, no.292, v.1-20.
616
Gjerstad et. al. 1937, 247-248, no. 292, u.1-69.
617
Gjerstad et. al. 1937,244-248, no. 292 t. 1-150.
618
Gjerstad et. al. 1937, 285.
619
Gjerstad et. al. 1933, 625.
620
Salamis sikkesi için bkz. Schmidt 1957, 76.
621
Kroll 2010, Res.12.

166
gümüş veya altın stater sıklıkla tercih edilmekteydi622. Definede ele geçen dört adet
darik, Artakserkses I zamanına, İ.Ö. 464-424 yıllarına aittir.
Define içerisinde en geç tarihli ve sayısı onsekiz olan sikkeler, Kition kent
sikkeleridir623. Demonikos zamanında darp edilmiş olan kent sikkelerinin tarihi, İ.Ö.
388-387 yılları arasındadır624. Araştırmacılardan Schwabacher, bu sikkeleri nadir bir
görünümde olduğunu ve Attika sanatından etkilenerek farklı bir sikke tipi olduğundan
söz eder625. Sikkelerin ön yüzlerinde Athena, arka yüzlerinde ise Herakles betimleri yer
almaktaydı. Bu örneklerin çoğunda Athena taraklı bir Attika miğferi ile, Herakles ise
sakallı olarak betimlenmektedir. Ön yüz betimlerinde Attika başlığı ile Athena ayakta
durmakta ve bir elinde mızrak diğer elinde ise kalkan tutarak gösterilmekteydi. Arka
yüz örneklerinden dokuzunda Herakles sakallı ve çıplak betimi yer almaktaydı.
Yürürken veya dururken betimlenen Heraklesin sol elinde yay, diğer elinde ise mızrak
yer alır. Vouni Definesinde İ.Ö. 387 yılından daha geç tarihli bir sikkenin olmadığı
söylenebilir. Geç tarihli olan bu sikkeler kısa bir süre tahtta kalan Demonikos zamanına
aittir, böylece İ.Ö. 388-387 yıllarına ait olan bu sikkeler de bizim define içerisinde ele
geçen sikkeler arasında en geç olandır.
Definede ele geçen Marion, Kition, Paphos, Amathos, Aspendos sikkeler, İ.Ö.
geç 5. yüzyıla, Idalion örneği en geç İ.Ö. 470 yılına ve 4 adet Pers sikkesi darik İ.Ö.
464-424 yıllarına aittir.
Ziynet eşyaları içerisinde 4 altın ve 15 gümüş bilezik, 2 gümüş kolye ucu
vardır626. Kolye uçlarından biri ağustos böceği şeklindedir, diğer ise üç parça halinde ele
geçmiş olan ise silindir formdadır. Bileziklerden ikisi simetrik keçi başlı, diğer ikisi ise
simetrik buzağı başı figürleriyle süslüdür. Bu örnekler İran’da sıklıkla tercih edilen ve
sevilen formlara sahiptir627. Günlük hayatta bu takıların kullanılmadığını düşünürsek, ya
krali ya da siyasi bir imajın temsili niteliğinde kullanılmaktaydı. Define içerisindeki
simetrik hayvan protomlu bu bilezikler altındır ve omega biçimindedir628. Ünlü Oxus

622
Garrison 2010, 337,338, Fig. 32.1.
623
Gjerstad et. al. 1937, no 292, u; Schwabacher 1946, 37, Figs, 13, 15-17.
624
Gjerstad et. al. 1937, 286; Schwabacher 1946, 36.
625
Schwabacher 1946, 36.
626
Gjerstad et. al. 238, no 292 e-g, h-o, q,r.
627
Stronach 1978, Pl. 146,d, Pl. 147.
628
Gjerstad et. al. 1937,

167
Hazinesi içerisinde ve Susa’da da benzer örnekler ele geçmiştir629. Perslerin idari
politikasının bir simgesi olmalıdır. Pers bileziklerinin define içerisinde yer alması
şaşırtıcı değildir çünkü Vouni Sarayı bir Pers sarayıdır.
Definenin önemli bir bölümünü oluşturan kaselerden biri derin olmayan bir
phiale’dir630. Bu gümüş phiale geniş yuvarlak bir ağıza sahiptir. Yuvarlak ağıza sahip bu
kasenin çapı 14.2 cm ve ağırlığı 195.0 g’dır631. Kulpları ve kaidesi yoktur. Hafif
yuvarlatılmış bir dibe sahiptir. Anadolu’da Lidya’da Sardes örneklerine de sıklıkla
rastladığımız bu form, Persler tarafından çok sevilerek kullanılmaktaydı632. Sardes’teki
bir yığın içerisinden gelen Pers kapları, Dusinberre tarafından çalışılmış ve bu kapların
tipolojileri çıkarılmıştır633. Vouni’deki örneğimiz de bu tipoloji içerisindeki örneklere
göre İ.Ö. 5. yüzyıl sonlarına ait olmalıdır. Definedeki diğer kulpsuz kase, daha derin bir
gövdeye ve yuvarlatılmış bir dibe sahiptir. Kasenin gövdesinde yer alan rozet motifi ve
dil motifi dizisi Pers kaplarında sevilerek kullanılan bir bezemeydi634. Persepolis’te
Apadana kabartmalarında özellikle doğu merdivenlerdeki figürlerin elinde bu kaplarla
tasvir edilmiştir635. Vouni Definesi’ndeki kap İ.Ö. 5. yüzyıl sonlarına aittir.
Vouni Definesi’nde ele geçen gümüş kaplardan biri cup-skyphos’tur636. Kap çift
kulplu olup çan biçiminde bir gövdeye sahiptir. Kabın dudağı dışa doğru uzantılıdır.
Vouni Definesi’ndeki 292 d no.lu gümüş cup-skyphos Atina Agorası’nda bulunan 608
no.lu kapla çok benzerdir637. Her ikisinde de lades kemiği biçimindeki kulplar, ağız
tablasından daha yüksektir. Her iki kabın çan biçimindeki gövde profilleri çok yakındır.
Ayrıca halka kaideleri geniş ve oldukça benzerdir. Atina Agorası’ndaki kabın tarihi de
Vouni Definesi’ndekinin tarihi ile tamamen örtüşür ve her iki kap İ.Ö. 380 yılllarına
aittir.

629
Özgen Öztürk 1996, 178,179, Lev. 130a-c.
630
Gjerstad et. al. 1937, Pl. XC, 4.
631
Gjerstad et. al. 1937,Pl. XCII, b; Zournatzi 2009, Fig. 1.
632
Özgen 2010, 314, Res.14; Dusinberre 2013, 145, 151, Pl. 75.
633
Dusinberre 1999.
634
Özgen &Öztürk 1996, Pls. 36, 37, 42, 43, 46, 49,122, 123.
635
Schmidt 1953, Pls. 34 B, 38 A,B, 39 B, 41, A, B.
636
Gjerstad et. al. 1937, Pls. XC, 5, XCII, d.
637
Sparkes et. al.1970, 279; Sparkes &Talcott 1970, Fig.6, no. 608.

168
Vouni Definesi’nde bulunan bir diğer gümüşten kase kalyks kap biçimindedir638.
Kabın dudakları dışa doğru eğiktir. Ağız ve gövde arasındaki boyun içbükey bir profile
sahiptir. Çapı 9.6 cm ve ağırlığı 215.0 g’dir. Kabın altı yuvarlak olup kulpları yoktur.
Boyundan gövdeye geçişte ion kymationu süslemesi bulunur. Yarı küresel biçimine
sahip gövdede ise iki sıra biçiminde dil motifleri vardır. Kabın dibinde ise çok yapraklı
bir rozet süslemesi görülmektedir. Bu kabın pişmiş topraktan yakın benzerlerine Atina
Agorası’nda da rastlanılmaktadır639. Atina Agorası’nda 691 ve 692 no.lu kalyks kaplar,
Vouni’dekinin yakın benzeridirler; ancak profil yönleriyle onlardan ayrılır. Her üçü de
içbükey boyun kısmına sahiptir. Vouni Definesi’ndekinin boynu diğerlerinden daha
kısadır. 691 no.lu kasenin içbükey formlu boynu biraz daha uzun, 692 no.lunun boynu
ise daha da kalındır. Bunlara göre Vouni Definesi’ndeki kap Atina Agorası’ndaki
kaplardan daha erken olması gerekir: Çünkü 691 no.lu kap İ.Ö. 4. yüzyılın ikinci
çeyreğine, 692 no.lu kap ise İ.Ö. 4. yüzyılın üçüncü çeyreğine aittir640. Korinth’te bir
yığın içerisinde bulunan bir kalyks kap, Vouni Definesi’ndeki ve Atina
Agorası’ndakilerle benzer641. Korinth’deki kabın boynu içbükey bir profile ve Vouni ve
Atina’dakilere göre daha uzun bir boyuna sahiptir. Boyundaki içbükey profil, her dört
örnekte de ortaktır. Boyundan gövdeye geçiş, Atina örneklerine daha yakın olmakla
birlikte, kabın boynu, Vouni Definesi’ndekine göre daha yüksektir. Korinth örneği İ.Ö.
4. yüzyılın son çeyreğine, İ.Ö. 310 civarına aittir642. Vouni Definesi’ndeki kap ise, kabın
boynunun daha kısa olması nedeniyle profil gelişimine göre daha eskiye tarihlenmesi
gerekir. Buna göre Vouni Definesi kabının İ.Ö. 375’lerden daha önceye, İ.Ö. 380’lere
tarihlenmesi yanlış değildir.
Definenin diğer önemli buluntuları dört parça halinde işlenmemiş altın
yumrularıdır. Bunlar standart bir formda değildir; ancak altın gibi değerli bir
malzemeden olmaları önem arz eder.
Değerli metalden yapılan kaplar, külçeler, sikke ve ziynet eşyaları
imparatorluğun mali durumu ve hareketleri hakkında bilgi verir. Mısır’da, Babil’de İ.Ö.

638
Gjerstad et. al. 1937, Pls. XC, 6,7, XCII, e.
639
Sparkes &Talcott 1970, Fig.7, nos. 691, 692.
640
Sparkes et. al. 1970, 285.
641
Mcphee &Pemberton 2012, 15, Fig. 48, Pl.30, no. VI-48.
642
Mcphee &Pemberton 2012, 15.

169
420-400, Karadeniz’de İ.Ö. 420 yıllarında sikke, ziynet eşyaları, değerli metalden
kaplar ve külçe ele geçtiği bilinir643. Vouni’de de benzer çeşitlilik görülmektedir.
Definenin bulunduğu khytra formundaki bu kaplar, genellikle yemek veya su
ısıtmak amacıyla kullanılmaktydı. Definenin bulunduğu bu kap tamamlanmamış
durumdaydı644. Kabın yüksekliği 17.5 cm’dir. Genel olarak basık bir görünüme sahip
olan bu kabın ağzı yuvarlaktır. Çift kulbu basık gövdesine uygun olarak ağıza doğru
yükselir. Bu kap form bakımından Atina Agorası’nda ele geçen Lev. LXXI, 595
numaralı kap ile benzerlik gösterir645. Kulplarda ve dudaklarda yakın benzerliklere
rastlanılmasa da genel formları itibariyle yakın zamanlarda yapılmış olmalıdırlar.
Vouni’deki örnek İ.Ö. 350’den daha sonra ve İ.Ö. 290’dan daha önceye ait olmalıdır.
Vouni Definesi içerisinde bulunan gerek sikke, gerek gümüş kapların incelemesine
göre, Atina Agorası’ndaki birtakım khytra’larla ve Korinth’deki khytra ile benzerlik
gösterir646. Vouni Define kabı İ.Ö. 380 yıllarına ait olmalıdır.
Vouni Sarayı mimari açıdan bir Pers sarayı olduğundan, define içerisinde yer
alan değerli metalden yapılmış buluntular,Perslerle ilişkilendirilmelidir. Definede ele
geçen buluntular, Pers imparatorluğunun geniş sınırlarını kontrol etmek için
oluşturduğu satraplık sisteminde yer alan vergi ödemeleriyle ilişkili olabilir; ancak bu
fikrimiz antik yazarlardan edindiğimiz bilgilerle sınırlıdır. Herodotos Kıbrıs’ın Pers
impratorluğunun V. satraplığı olduğunu anlatır; buna göre Kıbrıs üç yüz talent vergi
ödemekteydi647. Araştırmacılardan Zournatzi, Pers Dönemi’nde Kıbrıs’ın ada dışına
yapılan ödemelerinin değerli metalden yapılmış olabileceğini söyler648. İmparatorluğun
merkezinde İran’da, örneğin Persepolis’teki Apadana kabartmaları üzerinde birçok
bölgeden hediyeleriyle gelen figürler yanında Lydia’lı figürler de vardır ve bu
Lydia’lıların imparatora sunduğu hediye Pers kasesidir649. Zournatzi’nin değerli
metallerin vergi olarak ödenmesi görüşü bize göre de uygundur; ancak bu definenin bu
amaçla kullanıldığına dair bir kanıtbulunmamaktadır. Buna karşın definede yer alan

643
Zournatzi 2009, 3, dipnot 13,14.
644
Gjerstad et. al. 1937, Pl. LXXXIII, V. 292a.
645
Rotroff 2006, Fig. 75, Pl. 64, no. 595.
646
Athenian Agora için bkz. Rotroff 2006, Figs. 76,77, Pls. 64, 65, nos. 601-606, 607-610; Korinth için
bkz. Mcphee &Pemberton 2012, 14,15, Pl. 30, VI-48.
647
Herodotos III. 91.
648
Zournatzi 2009, 7, dipnot 42.
649
Schmidt 1953, Pl. 32.

170
değerli eşyaların çeşitliliği onların toplanarak bir araya getirildiğini gösterir. Değerli
metalden yapılmış olan bu eser grubunun bütünüyle imparatorluğa ödenen vergi olması
buluntu çeşitliliği nedeniyle dikkat çekicidir.
Değerli metalden yapılan kaplar, külçeler, sikke ve ziynet eşyaları
imparatorluğun gücü ve zenliğini temsil eder. Vouni Definesi’nde ele geçen buluntulara
benzer olarak Mısır’da, Babil’de İ.Ö. 420-400, Karadeniz’de İ.Ö. 420 yıllarında sikke,
ziynet eşyaları, değerli metalden kaplar ve külçe ele geçtiği bilinir650.
Vouni Definesi’nin imparatorluğa ödenen vergilerle ilişkili olabileceği
sanılmaktadır; ancak bir diğer dikkat çekici durum definede bir araya getirilen değerli
metalden yapılmış buluntuların aynı çeşitlilikte İran’da imparatorluğun merkezinde yer
alması gerekmekteydi.
İmparator Darius zamanında satraplık merkezlerinden gönderilen vergiler,
değerli metallerden oluşuyordu; böylece metal eritilerek kalıplarda saklanıyor ve ihtiyaç
duyulduğunda bu metallerden sikke basılmaktaydı651. Kıbrıs’ta bu definenin tamamının
değerli metallerden oluşması tesadüf olmamalıdır.
Vouni Definesi içerisinde ele geçen sikkelerden Kition kent sikkeleri şu
tarihtendir: İ.Ö. 388-387. Bu tarih kral Demonikos zamanında darp edildiklerini
göstermektedir.

650
Zournatzi 2009, 3, dipnot 13,14, konu ile ilgili çalışma için bkn. 4-7.
651
Herodotos III. 96; Brosius 2006, 76.

171
DİĞER BULUNTULAR
VI. 2. KASELER652

Pers sanatında sevilerek kullanılan kaseler çoğunlukla değerli metalden


üretilmekteydi: belki de bu yüzden bu kaseler az sayıda elimize geçer. Özellikle Pers
egemenliğinin görüldüğü merkezlerde görülen bu kaselere örnek Kıbrıs’ta Vouni
Definesi’nde görülmektedir (Lev. XVI a)653. Bu kaselerin üçü de gümüşten yapılmıştır.
Adada bulunan bir başka kase ise taştandır ve Amathos’ta ele geçmiştir654.
Vouni Definesi’ndeki gümüş kaselerden biri kalyks kap biçimindedir655.
Boyundan gövdeye geçiş ion kymationu ile süslüdür. Gövdesi yarı küresel bir forma
sahiptir. Dil motifleri iki sıra halinde gövdeyi süsler. Kabın dibinde yaprak rozetler
vardır. Kabın tarihi İ.Ö. 380 civarıdır.
Vouni Definesi’nin bir diğer gümüş kabı, cup-skyphos’tur656. Çift kulbu vardır
ve gövdesi çan biçimindedir. Definenin tarihiyle uyum göstererek İ.Ö. 380 yılına ait
olduğu söylenebilir.
Definede derin olmayan gümüş bir phiale, Pers kasesidir657. Diğer kaseler gibi
İ.Ö. 380 yılına tarihlenerek define tarihiyle uygunluk gösterir. Pers sanatında bu form
sıklıkla tercih edilmekteydi658. Benzer bir form Amathos’ta bulundu. Amathos’ta ele
geçen taştan Pers kasesi nadir bir buluntudur659: ancak in situ buluntu olmadığı için
tarihlendirilmesi yeterli olmayacaktır. Vouni Definesi’ndeki bu kase ile benzerlik
gösterirler. Vouni’dekinin gövdesi daha sığ, Amathos’taki kasenin ise daha derindir.
Buna göre Amathos kasesi Vouni kasesine göre daha erken tarihli olmalıdır.

652
Bkz. Vouni Definesi, Vouni Ne Zaman Terk Edildi?
653
Gjerstad et. al. 1937, Pl. XCII, b-d.
654
A. Hermary, Amathonte V. Les Figurines en terre cuite archäiquies et classiqiues. Les sculptures en
pierre, Athens 2000; Zournatzi 2009, Fig. 2,
655
Gjerstad et. al. 1937, Pls. XC, 6,7, XCII, e.
656
Gjerstad et. al. 1937, Pls. XC, 5, XCII, d.
657
Gjerstad et. al. 1937, Pl. XC, 4.
658
Özgen 2010, 314, Res.14; Dusinberre 2013, 145, 151, Pl. 75.
659
A. Hermary, Amathonte V. Les Figurines en terre cuite archäiquies et classiqiues. Les sculptures en
pierre, Athens 2000; Zournatzi 2009, Fig. 2,
VI. 3. SİKKELER

Sikke darbı imparatorluk için yabancı bir durum olarak kabul edilmekteydi.
Perslerin Batı Anadolu’ya gelerek Lydia Krallığını yıkmasından sonra Persler zengin
maden kaynaklarına sahip olur ve Lydia’lılardan sikke kullanımı benimseyerek sikke
kullanmaya başlar. Lydia’lılar, altın ve gümüşü karışımı elektron kaynağına sahipti ve
Perslerin idaresi boyunca bu kaynaklardan değerli eşyalarla birlikte sikke darbını da
gerçekleştirmeye devam ederler. İmparatorluğun en erken sikke kullanımına,böylece
Lydia’da başlandığı düşünülmektedir. Ayrıca, batıdaki kentlerin darpları da
imparatorluk tarafından kullanılmıştır660. Diğer bir deyişle Persler, kendilerine yabancı
olan sikkeyi Lydia’lılarla birlikte öğrenirler ve ihtiyaç duydukları için kullanımına
devam edilmiştir.
Darius zamanında Kroisos’un aslan, boğa tipi sikkelerine son verilerek Pers kralı
imgeleri getirilir. Pers sikkesi üzerinde Büyük kralı diğer bir deyişle imparatoru, taçlı ve
ok atarken gösteren betimler yer alır. Sikkeler üzerindeki betim, Pers İmparatorluğu’nun
egemenliği boyunca yaklaşık ikiyüz yıl kadar kullanılmıştır. Bu sikkeler altın ve gümüş
olarak darp edilmekteydi. Bu Pers sikkelerinin altından olanlar altın stater, gümüşten
olanlar ise gümüş stater veya siglos olarak adlandırılır. Altın stater, daric olarak da
kullanılır. Altın Darius sikkeleri, aslında Yunanlara veya diğer dış devletlere yapılan
ödemelerde uluslar arası bir para birimi olarak kullanılmaktaydı. Altın dariklere göre
gümüş siglos imparatorluk topraklarında daha sık kullanımına rastlanılmıştır. Perslerin
altın Darius sikkeleri, nadir bulunduklarından imparatorluk kentleri tarafından
biriktirilmeleri önemli olmalıydı; çünkü bu sikkelere sahip olmak ekonomik yönden güç
anlamına gelmekteydi.
Hill, Pers egemenliğindeki adanın sikke darbının Salamis’te yaklaşık İ.Ö. 538
yılında olduğunu söyler661. Salamis, Kıbrıs’ın en büyük kentiydi. Pers egemenliği
sırasında adadaki diğer önemli kentler, Paphos, Kition, Amathos, Kourion, Lapetos,
Kerynia, Marion ve Tamassos’tur. Kerynia kentinin bağımsız bir kent olduğu ile ilgili

660
Tuplin 2014, 128.
661
Hill 1949, 113.
kesin bilgiler yoktur662. Pers egemenliğinde bu kentler olasılıkla alt satraplıklarla
yönetiliyordu ve Salamis kenti de satraplık adı altında tüm adayı kontrol eden, Kıbrıs
adına vergiyi toplayan kent olabileceği sanılmaktadır.
Kıbrıs ve İran arasındaki bağlılığı göstermesi açısından Persepolis’te
Apadana’da Kıbrıs üretimi üç gümüş sikke ele geçmiştir663. Bu sikkelerin tarihi İ.Ö. geç
5. yüzyıl ile İ.Ö. erken4. yüzyıl içerisidedir. Kıbrıs kent sikkelerinin Persepolis’te
bulunması, adanın imparatorluk içerisindeki ekonomik alışverişte yer aldığını doğrular.
Kıbrıslıların Perslere ödediği vergilerle ilişkili olabileceği düşünülmektedir.
I. Darius zamanından itibaren sikkelerin ön yüzünde Pers kralını taçlı ve yayıyla
şematize edilmiş bir betim kullanılmaya başlar. Sikkelerin ön yüzünde yer alan figür,
kralın özelliklerini taşır ve kralık şematize edilmiş halidir664. Vouni Definesi’nde ele
geçen bu sikkelerin ön yüzünde taç takan figür sağ elinde mızrak, sol elinde yay tutar.
Figür krali bir giyim içerisinde Perstir. Sırtındaki yedek ok çantası hemen hemen
görülmeyecek durumdadır veya hiç yoktur. Sol dizi öne doğru, sağ dizi arkaya doğru
katlıdır. Sol dizinin üzerinde kıyafetinin kıvrımları görülür. Saç ve sakal stiliyle
tamamen Perslidir. Genel konu itibariyle Pers sikkelerinde gümüş veya altın stater
sıklıkla tercih edilmekteydi665. Definede ele geçen dört adet Darius sikkesi, Artakserkses
I zamanına, İ.Ö. 464-424 yıllarına aittir.

Vouni666: Adanın kuzey sahilinde yer alan Vouni’de, 1920 yılının sonlarında
yapılan İsveç kazılarında bulunan definenin büyük bir bölümünü, sikkeler oluşturur.
Definedeki 248 adet gümüş sikkeden ayrılan 4 adet sikke, altın Darius sikkesidir
(Lev.XVI b, LIV a)667. Bu Darius sikkeleri, İ.Ö. 464-424 yıllarına aittir668.

Larnaka: Adanın güneydoğusunda konumlanan Larnaka’da altı adet altın


Darius sikkesi ele geçmiştir669. Bir dalgıç tarafından deniz kıyısında bulunan bu

662
Hill 1949, dipnot 4.
663
Salamis sikkesi için bkz. Schmidt 1957, 76.
664
Kroll 2010, Res.12.
665
Garrison 2010, 337,338, Fig. 32.1.
666
Vouni Darius sikkeleri ile ilgili daha ayrıntılı bilgi için tezin II. Bölümüne bakınız.
667
Gjerstad &diğerleri 1937, Pl. 278, 292, 288.
668
Gjerstad et. al. 1937,
669
RDAC 1978, 46, Fig. 53.

174
sikkelerin beşi Artakserkses III Mnemon İ.Ö. 405-359 ve diğeri ise Darius III İ.Ö. 337-
330 yıllarına aittir (Lev. XLIV b). Altı sikkenin de ön yüzündeki betim, krali bir
imgedir. Betimde, Pers imparatorunun simgesi olarak yapılmış ve taçlandırılmış bir
figür, bir elinde mızrak ve bir elinde yay tutar.
Larnaka ve Vouni’de ele geçen sikkeler üzerindeki betimler, birbirleriyle
benzerlik gösterir. Her iki yerde ele geçen sikkelerin ön yüz betimlerinde krali bir
imgenin yer aldığı görülür. Curtis ve Simpson’un Pers İmparatorluğu sikke betimleri
sınıflandırmasında, bir dizi yere değecek şekilde koşar durumda elindeki okuyla
betimlenen figürlü sikkeler, tip II’e içerisinde yer alır670. Bu tip sikkeler, Pers
İmparatorluğu organizasyonuna bağlı olmalıdırve, altın (daric) veya gümüş (siglos)
olarak darp edilmekteydiler.
Vouni Definesi buluntuları arasındaki altın Darius sikkeleri İ.Ö. 464-424
tarihine, Larnaka’da ele geçen in situ durumda bulunmamış Darius sikkelerinin beşi,
İ.Ö. 405-359 yıllarına, teki ise İ.Ö. 337-330 tarihine aittir. Adada Darius sikkelerinin
bulunması, imparatorlukla devaml bir alışverişin olduğunu gösterir. Kıbrıs’ta Pers
egemenliğinin önemli kanıtları arasında olan Darius sikkeleri, değerli metalden
yapılmaları nedeniyle imparatorluk ile Kıbrıs’ın arasındaki idari ilişkileri yansıtır.

670
Curtis &Simpson 2010, 351; Tip II örneği için: Curtis &Simpson 2010, 374, Fig. 34,2.

175
VI.4. HEYKEL

Kıbrıs adası birçok uygarlığın sanatsal ve kültürel yönden izlerini taşır. Geç
Arkaik Kıbrıs ile Klasik Kıbrıs Dönemlerinde Doğu Akdeniz’de önemli bir güç olan
Persler, Kıbrıs’ı ele geçirmiş ve burada idari bir yönetim kurmuştu. Perslerin anlayışlı
politikaları, egemenlikleri altına aldıkları bölgelerdeki halkın kültürel yönüne
karışmamalarıyla dikkat çekicidir. Doğunun zengin kültürlerinden biri olan Pers
İmparatorluğu’nun Kıbrıs’taki sanata ve kültüre saygı duymuş olması şaşırtıcı değildir.
Pers kültürünün, egemenliklerini kurdukları bölgelerde sanatsal ve kültürel etkileşimleri
saptanabilmektedir. İran dışında genel olarak izlenilen anlayış politikasını, sanatsal
yönden yerel unsurlarla birlikte İran kültürünün zaman zaman birbirine uyarlandığı
anlaşılır.
Kıbrıs’ın Arkaik ve Klasik Dönemi sanatsal ve kültürel yönden çok zengindir.
Kıbrıs’ın Pers egemenliği de tam bu dönemler içerisindedir. Adada ele geçen heykeller
yerel unsurlarla birlikte doğu ve batı kültürlerin etkilerini taşır.
Kireçtaşından yapılmış bir erkek heykeli, Lefkoşa’daki Kıbrıs Müzesi’nde
sergilenir (Lev.LV a)671. Heykelin Kıbrıs’ta hangi bölgede bulunduğu konusunda
bilgimiz yoktur. Heykelin, sivri uçlu bir şapkası, gövdesinde pelerin gibi duran uzun
kollu paltosu ve kısa khiton altına giyilmiş pantolonu vardır. Heykelin başındaki şapkası
üzerinde yapraklı bir taç yer alır. Belinde kemer ve kemerin sağ tarafında asılı bir
hançer vardır. Heykelin kıyafetinin genel görünümü, Perslerle ilişkili Med kıyafetlerini
anımsatır ve zaten Persler Medler gibi giyinmekteydi.
Pers kıyafetlerine benzer tarzda giydirilmiş bu heykel, kaidesinden boynuna
kadar korunmuş ve başıyla birlikte üç parça halinde ele geçmiş ve müzede bir araya
getirilmişti. Sağ ayağı önde duran heykel ayağa kaldırılmış; ancak heykelin sağ elinin
bileği eksiktir. Zournatzi, bu kıyafetin geniş bir coğrafyada kullanıldığından ve adada
Pyla’da benzer kıyafetli bir heykelin J. and M. Ringlim Müzesi’nde olduğunu672 ve
heykelin başının olmamasına rağmen başında devam eden bir şapkasının olması
gerektiğini söyler.

671
Zournatzi 1987,127, Pls. XXX-XXXI.
672
Zournatzi 1987, 128, dipnot 9.
Heykel, vücut üzerindeki çizgi ve kıvrımların vücut ölçülerine iyi oturtulmuş bir
khiton giyer. Khiton üzerine oturan kemer, 0.02 cm genişliktedir ve kemerin sağ
bacağının üzerinde asılı duran hançer, kemerin alt kısmına dayalıdır673. Buna göre
hançer kemere dayalı gibi durur. Heykelin kulaklıklı başlığa sahip olması, yine Doğu
Akdeniz’de İran etkileşiminden sonra yaygın hale geldiği bilinir. Zournatzi tarafından,
taçlı başlık tarzının Kıbrıs’ın yerel sanat kültürüyle İran kültürünün birbirine uyarlanmış
olabileceği söylenir674. Ayrıca sağ bacağı üzerinde duran hançerin, Pers İmparatoru
Kserkses zamanında, askerlerde de hançerin bu şekilde kullanıldığı bilinir675. Heykelin
giyimli ve silahlı oluşu askeri özelliklerdir. Heykelin korunmayan sağ elinde mızrak
olabileceği düşünülür ve duruşuna da uygun düşmektedir.
Nerede olduğu bilinmediğinden bu heykelin tarihlendirmesi, stilistik ve
ikonografik değerlendirmelerle mümkündür. Heykel, Pers zamanından olmalıdır. Adada
daha önce bu tarz kıyafetli bir sanat eseri örneklerine daha erken rastlamıyoruz. Pers
giysili bir Kıbrıslı veya Kıbrıslı bir heykeltraş tarafından heykeli yapılan bir Perslinin
heykeli olmalıdır. Heykelin işçiliğine ve yüz hatlarının detaylarına bakıldığında, Klasik
Dönem’in geç eserlerinden bir olmadığı görülür. Heykelde verilen elbise kıvrımları, sağ
ayağın önde duruşu, yüzdeki Arkaik gülümsemenin olmayışı gibi belirleyici özellikler,
heykelin Geç Arkaik ile Erken Klasik Dönem içerisine ait olduğu anlaşılır.

673
Zournatzi 1987, 128.
674
Zournatzi 1987,130.
675
Schmidt 1953, Pls. 120, 121.

177
KRONOLOJİ

KRONOLOJİ TABLOSU676
Eski Görüş Yeni Görüş
Kıbrıs’ın Persler tarafından
Kambyses zamanı Kyros zamanı
alınması
İ.Ö. 526/525 İ.Ö. 539-529
(Karageorghis 2000)
İ.Ö. 500 yılları
Pigadhes Tapınağı V. katman İ.Ö. 1300
I. Darius zamanı
İ.Ö. 500 yılları
Pigadhes Altarı İ.Ö. 1300
I. Darius zamanı
Paphos Altarı
Geç Tunç Çağı
(Maier ve Karageorghis 1984, 99, Pers Dönemi
(İ.Ö. 1600-1200)
100, Fig. 85)
Kition Altarları Geç Tunç Çağı
Pers Dönemi
(Karageorghis 1976, 71) (İ.Ö. 1600-1200)

Vouni Sarayı’ında ele


geçen erken dönem
Vouni Sarayı’nın yapılışı
İ.Ö. 500 heykelleriyle,
(Gjerstad et. al. 1937, 76-290)
İ.Ö. 6. yüzyılın son
çeyreği
I. Darius zamanı

122 numaralı odadaki heykel


grubu içerisinde kore (no. 16) ve
kore başı (no. 82) İ.Ö. 6. Yüzyılınson
(Gjerstad et. al. 1937, Lev. L, LI, İ.Ö. 500-480 yılları çeyreği
LII, no.16) I. Darius zamanı
Vouni Sarayı’nda ele geçen erken
dönem heykelleri

122 numaralı odadaki heykel


grubu içerisinde kore başı (no.
İ.Ö. 6. yüzyılın son
17), zemin buluntusu
İ.Ö. 500-480 yılları çeyreği
Gjerstad et. al. 1937, Pl. XLIX, 1,
I. Darius zamanı
no. 17)Vouni Sarayı’nda ele
geçen erken dönem heykelleri

676
Tablonun içeriğinde yer alan Eski Görüşe ilişkin tarihlemeler halen kazıcılar ve araştırmacılar
tarafından kabul edilen tarihler olup yayınlardan alınmıştır. Yeni görüş olarak sunduğumuz tarihler ise bu
çalışmanın ürünü olarak ortaya konmuş olan sonuçlardır.
Vouni Sarayı tek kulplu testi (no
14), zemin üzerinden gelen
buluntu
İ.Ö. 390/380 öncesi İ.Ö. 330 yılları
(Gjerstad 1948, Fig. LXX, 4)
V. Artakserkses zamanı
Vouni Sarayı’nın geç dönem
seramiği

Vouni Sarayı’nın geç


Vouni Sarayı’nın tahribi dönem seramikleriyle,
(Gjerstad et. al. 1937,238-249, 280,
İ.Ö. 390/380
278, 288, Pl. XCII, no. 292) İ.Ö. 330 yılları
V. Artakserkses zamanı

179
SONUÇ

Antik ve modern kaynaklardan elde edilen bilgiler, Kıbrıs’ın Pers İmparatorluğu


egemenliğinde yaklaşık iki yüzyıl kadar kaldığını göstermektedir. Persler Akdeniz’de
önemli bir konumu olan Kıbrıs’ı topraklarına katmış ve burada hüküm sürmüştür. Bu
zaman zarfı içerisinde yönetim, dini ve askeri nitelikte çeşitli mimarlık yapıları,
Kıbrıs’ta inşa edildi. Perslerin sosyal ve kültürel etkinliklerini göstermesi açısından
ziynet eşyaları, heykel ve sikke gibi buluntular tanımlanmıştır. Pers Dönemi, Kıbrıs’ta
yaşanmasına karşın çok az araştırılmıştır; bu nedenle Pers Dönemi’ne ilişkin boşluklar
yer almaktadır.
Kıbrıs’ın Perslerle ilişkili yayınlarından yola çıkılarak, Kıbrıs kronolojisi
içerisinde Pers Dönemi’ne ilişkin boşluklar doldurulmaya ve aydınlatılmaya
çalışılmıştır. Özellikle Paphos, Pigadhes ve Vouni ağırlıkta olmak üzere Pers
mimarlığının Kıbrıs’taki etkileri ele alınmıştır. Kazıcıları tarafından ifade edilen
değerlendirmelerin ve tarihlendirmelerin yanlış yapılmış olabileceği anlaşılmıştır. Bu
noktada kazıcıları tarafından yapılmış olan tarihlendirmeler ve tarihlendirmeleri
destekleyici kanıtlar sorgulanmıştır. Güncel verilere göre yapılan çalışma sonucunda,
daha önce yapılan tarihleme veya değerlendirmelerineksik olduğu ve yanlışlıklar
içerdiği fark edilmiştir.
Kıbrıs’ın Pers Dönemi’ni aydınlatabilmek için Pers İmparatorluğu’nun
merkezindeki; İran’daki, örnekler incelenmiştir.Kıbrıs’taki Pers mimarlıklarının,
İran’daki veya Pers etkili diğer mimarlıklarla benzerlikleri ve etkileşimleriaraştırılmış
ve ele alınmıştır. Vouni Sarayı ile Pigadhes Tapınağı hakkında gerek kazıcıları gerekse
sonrasında araştırmacılar tarafından yayınlanan tarihlemelerin yanlışlıkları ele
alınmıştır.Yapılan inceleme sırasında buluntuların gerçek tarihini öğrenmek için zemin
üzerinde veya altında ele geçen seramikler,son kaynaklarla tarihlendirilmiştir. Vouni
Sarayı’nın yapım evresini tarihleyebilecek heykel grubutarihlendirilmiş ve kazıcıların
ifade ettiği tarihten daha erken bir tarihte yapıldığı anlaşılmıştır.
Elde edilen veriler,Kıbrıs’ın Pers Dönemi için yeni bir kronoloji ortaya
çıkarmıştır.Buna rağmen Kıbrıs’ta Pers egemenliğinin başlangıcı ve sonu ile ilgili bilgi
veren arkeolojik buluntular sınırlıdır.
Arkaik Dönem’de Kıbrıs adasında bölgesel yöneticeler olan krallıklar ve bu
krallıklara bağlı kentler yer almaktaydı. Pers Dönemi öncesinde Kıbrıslılar, Assur ve
Mısır gibi uygarlıkların etkisi altında kalarak dış güçler tarafından yönetilmişti.
Coğrafik konumlarına göre her krallığın ekonomik gücü veya yabancı kültürlerle ilişkisi
farklılık gösterebilmekteydi. Perslerin adayı topraklarına nasıl kattığı ve ne zaman
burada kontrolü kaybettiğine yönelik kanıtlar yeterli olmasa da, antik kaynaklardan elde
edilen bilgiler bu sürece ışık tutabilmektedir; bu nedenle antik kaynaklar üzerinden yola
çıkılarak Kıbrıs’ın Pers Dönemi aydınlatılmaya çalışılmıştır. Herodotos, Kıbrıs’ın Mısır
egemenliğine Amasis zamanında girdiğini söylerken, Amasis’in yönetimde olduğu İ.Ö.
565-525 yılları boyunca adanın Mısır yönetiminde olup olmadığına ilişkin bilgi vermez.
Herodotos’un anlatımı, araştırmacıları böyle yorumlamasına neden olmuş olmalıdır.
Yine Herodotos’un söylediğine göre Persler, Kyros zamanında Mısır’a seferler
düzenlemiş ve topraklar Mısır’a kadar genişletilmişti. Herodotos hangi impartor
zamanında adanın Pers egemenliğine girdiğini açıkça belirtmemişti; ancak Kıbrıs,
Fenike ve Suriye ile birlikte imparatorluğun beşinci satraplığı olduğunu söyler.
Ksenophon, Kıbrıs’ın Kyros zamanında Pers topraklarına katıldığını anlatır. Buna göre
elde edilen bilgilerle, Fenike ve Suriye’den sonra Pers topraklarına katılan Kıbrıs,
Ksenophon’daki anlatımına göre Kyros zamanında impartorluk sınırlarına girmiş
olmalıdır. Herodotos ve Ksenophon’un söylediklerine göre, İ.Ö. 546 yılından sonra,
İ.Ö. 529 yılından önce Kıbrıs, Perslerin egemenliğini kabul etmişti. Amasis’in İ.Ö. 565-
525, Kyros’un İ.Ö. 558-530 yıllarında yönetimde olması bize İ.Ö. 546’dan sonra İ.Ö.
529’dan önce gibi bir tarih vermektedir. Ksenophon’un anlatımına göre Kyros
önderliğinde merkezi İran olan Pers İmparatorluğu, Kıbrıs’ın doğusunda yer alan Babil
ve ardından Suriye-Filistin ile Fenike ülkelerini topraklarına katmıştı. İlk olarak İ.Ö.
539 tarihinde Babil egemenlik altına alınmıştır. Bir süre sonra Kıbrıs, imparatorluğun
topraklarına katılmış olmalıdır. Ksenophon’un daha kesin anlatımlara sahip olması, bizi
bu sonuca ulaştırır; ancak bu sonucu aydınlatacak arkeolojik kanıtlarımız henüz yeterli
değildir. Pers Dönemi sırasında Kıbrıs’ın, Perslerle Yunanlar arasında yaşanan

181
mücadeleler arasında kaldığı ve siyasi yönden hareketli bir süreç geçirdikleri görülür.
Perslerin adadaki egemenliği Anadolu’nun Büyük İskender’e bağlanmasıyla
sonlanmıştır. Sonuç olarak Kıbrıs’ın, önemli güçler karşısında boyun eğdiği görülür.
Tarihi verilere göre, Pers Dönemi’ne savaşsız bir şekildebaşlandığı kabul edilmektedir.
Pers Dönemi’nin sonu, Kıbrıslıların küçük çaplı direnişlerden sonra Salamis kralı
Pyntagoras’ın, Kıbrıs krallıklarını Büyük İskender’e bağlanmalarına ikna etmesiyle
gerçekleşir.
Perslerin saray mimarlıkları görsel yönden çok görkemli yapılardır. İmparatorun
ekonomik zenginliği ve siyasi gücü, idari yönetimin yapıldığı saray yapılarından
anlaşılmaktaydı. Kuzeyde Hazar Denizi, güneyde Basra Körfezi olmak üzere geniş
toprakların kontrolünü elinde tutan Pers İmparatorluğu’nun Akdeniz’deki merkezi
Kıbrıs adası olmalıydı. İmparatorluğun doğusunda konumlanan ada, stratejik açıdan çok
önemliydi. Anadolu ile yakınlığı, Anadolu’nun ticaret yolları ile kesişen konumu, adayı,
Akdeniz ticaretinde önemli bir duruma getirmişti. Bu özellikleri nedeniyle Kıbrıs,
dönemin büyük gücü olan Perslerin egemenliğine girmiştir. Böylece Akdeniz’de hem
ekonomik hem de siyasi bir güç elde eden imparatorluk, Yunanlara karşı bir avantaj
sağlamaktaydı. Batı Anadolu’nun önemli ve zengin Lydia Krallığı’nın Persler
tarafından yıkılmasının ardından, çevre bölgelerde bir Pers korkusu oluşmuştu. Bütün
olarak bakıldığında siyasi gelişmeler ve mimarlık yapıları birbirleriyle etkileşim
içerisindeydi. İmparatorun İran’da yaptırdığı idari sarayları temsilen, bölgesel kontrolün
oluşturulduğu satraplıklarda yine benzer ihtişamlı saraylar yapılmaktaydı.
Vouni Sarayı, Perslerin Kıbrıs’taki egemenliği sırasında yapılan ve idari
mimarlık kapsamında ele alınmıştır. Genel görünümüyle iki avlulu ve etrafında birbirine
simetrik odalar düzenine sahiptir. Kazıcıların tanımladığı dört evreye göre, ilk yapım
evresinde merkezi bir avlu ve bu avlu etrafında odalar yer alır. Sarayın bu bölümü, daha
sonra onarım görmesiyle birlikte kazıcıları tarafından ikinci evre olarak tanımlanır.
Sonraki üçüncü evre, ikinci ana evre ve yapıya eklenen ikinci merkezi avlulunun
yapıldığı zamandır. Buna göre kazıcılar tarafından dördüncü evre, sarayın onarım
gördüğü ve ihtiyaca göre eklemelerin yapıldığı evredir. Vouni Sarayı’nda kazıcıları
tarafından iki ana evre saptanır; ilk evre yapım evresi, ikinci evre de ana yapıya eklenen
avlulu çok odalı yapıdır. Kazıcıları tarafından, tarihi olaylarla saraya eklenen ikinci bir

182
merkezi avlu ilişkilendirilerek, saray planının ilk evreye göre farklılık gösterdiğive buna
göre ikinci ana evrenin Yunanlar tarafından yapıldığı düşünülür. Bu durumda ilk ana
evre 1., ikinci ana evre 3. evre olmaktaydı. Kazıcılar tarafından ortaya konulan evreler,
çalışmamız kapsamında detaylı bir şekilde ele alınmıştır.
Vouni Sarayı ile ilgili araştırmacılar, sarayın dört evreye sahip olduğunu kabul
eder. Kazıcılar İ.Ö. 500 yılının sarayın ilk yapım tarihi olduğunu, tahrip olduğu ve terk
edildiği tarihin ise İ.Ö. 390/380 yılları olduğunu sanır. İdari kapsamda değerlendirilen
Vouni Sarayı’nın kronolojisinde daha sonra sonuçlandıracağımız yenilikler ortaya
çıkarılmıştır.
Araştırmacılar tarafından Vouni Sarayı’nın hem doğu hem de batıdaki
uygarlıkların saray mimarlıklarıyla karşılaştırılır ve buna göre çeşitli fikirler ileri
sürülür; ancak Vouni Sarayı tüm evreleriylebir Pers sarayıdır. İkinci ana evre kazıcılar
ve çeşitli araştırmacılar tarafından, Yunan mimarisiyle karıştırılır; ancak yapılan
inceleme sonucu saraya zamanla eklemeler ve onarımlar yapılsa da, sarayın genel
planında bir değişiklik görülmemektedir. Diğer bir deyişle ikinci avlulu çok odalı yapı,
araştırmacılar tarafından ilk evreden farklı yorumlanmış ve birbirine benzemedikleri
düşünülmüştü.Araştırmacılar ikinci ana evrenin başlangıç yıllarıyla paralellik
gösterenbir siyasi olayla ilişkilendirir. Buna göre mimari plandaki değişiklik,
araştırmacılar tarafından yanlış yorumlanmış olur. Saraya eklenen avlulu çok odalı yapı,
ilk yapım evresindeki merkezi avlu ve etrafındaki odalar düzeniyle birbirine benzerdir.
Pers sarayı olarak yapımına başlanmış ve uygulanan değişikliklere rağmen,sarayın Pers
kimliğinden çıkmadığı görülmüştür. Sarayın mimari planı ve evreleri İran’daki Susa ve
Pasargadae Darius sarayları ile benzerlikler taşımaktadır.
Vouni Sarayı, İran’daki Pers imparatorunu temsil eden yerel yöneticinin veya
satrabın sarayı olmalıdır. İdari işlerin yürütüldüğü saray yapısının iki merkezi avlusu ve
avlular etrafında birbirine simetrik odaları vardır. Vouni Sarayı’nın Pers özellikleri
şunlardır: anıtsal merdiven ve anıtsal merdiven ile ulaşılan sütunlu bir avlu, birbirine
simetrik odalar düzeni. Tüm bu özellikleriyle geleneksel Pers saraylarına benzeyen
Vouni, imparatorluğun Kıbrıs’taki idari yapılarına bir örnektir.
Perslerin saray mimarlığının kökeninin İran’daki Med, Elam ve Babil’den
etkilenerek önceki dönemlerde kazanılan özellikleri, tutarlı bir devamlılıkla Medlerle ve

183
sonrasında Perslerle birlikte uygulanmıştır. Bir tepe üzerine kurulmuş İran’daki
Persepolis, Pasargadae ve Susa kentleri ve bu kentlerdeki saraylar genel görünümleriyle
Vouni Sarayı ile benzerlikler göstermektedir. İran’daki sarayların mimari planlarında
merkezi avlu, sütunlu avlu ve etrafını çevreleyen birbirine simetrik odalar düzeni öne
çıkmaktadır. Buna ek olarak anıtsal merdiven ve üç taraflı salon uygulamaları İran’daki
saraylarda yaygın olarak görülmekteydi. Sözü edilen bu özellikler, Vouni Sarayı’nda da
görülmüştür. I. Darius zamanında Susa’daki sarayın, tepe üzerine kurulu olması ve krali
yapılarda görülen dar geçitlerle özel mekanlara girişin sağlanması gibi özellikler de,
Vouni Sarayı’nda gözlenmektedir. Anıtsal merdivenlerin saray yapılarında kullanımı ve
merkezi avlunun etrafındaki odaların birbirine simetrik düzende oluşu I. Darius
zamanında saray yapılarında kullanılmıştır. Vouni Sarayı’nda 47 numaralı oda, merkezi
avlunun bulunduğu odadır. Buraya giriş, 51-53 numaralı odalardan yapılmaktaydı.
Koridor görevi gören bu odalar, merkezi avluya dar bir geçitle ulaşılmasını
sağlamaktaydı. Vouni Sarayı’nın ilk evreden itibaren kullanımına başlanan merkezi
avlusu, kabul salonu olmalıdır. Kabul salonlarında sütunların olması, Darius zamanında
görülen bir diğer özelliktir. Sütunlu salonlar ve Apadanalar, İran çevresinde sıklıkla
tercih edilmekteydi ve Perslerle genelenekselleşmiş bir uygulamadır. Bu sütunların
kaidelerinin aynı salon içerisinde farklı tiplerde kullanımına Darius zamanında
rastlanılmaktadır. Birçok yönden Persli olan saray, Darius zamanındaki saraylarla
büyük benzerlikler göstermektedir.Trodos Dağları’nın kuzeyinde, Akdeniz’in
güneyinde hem kara hem deniz yollarının görüş mesafesinde konumlanan Vouni Sarayı,
stratejik olarak önemli bir konuma sahiptir. İran’daki saray yapılarıyla benzerliği, birçok
yönden örneklendirilmiş ve kanıtlarla desteklenmiştir.
Vouni Sarayı’nın ilk yapım evresini, sarayda ele geçen erken dönem heykelleri
ve sarayın terk ediliş zamanı, geç dönem seramikleriyle verilmiştir. Kazıcıları tarafından
yapım evresi İ.Ö. 500 olarak verilen tarih, sarayın erken tarihli Arkaik heykelleri ile İ.Ö.
6. yüzyılın son çeyreğine tarihlendirilmektedir. Bu heykeller sarayın ilk yapım evresine
ait olup 122 numaralı odanın zemini üzerinde bulunmuştu. Heykel buluntularının
çoğunuKore ve birkaç erkek figürüne ait heykeller oluşturmaktadır. Sarayın heykel
grubu, 122 ve 129 numaralı odalarında özgün yerlerinde bulunmuştur. 122 numaralı oda
sarayın ilk yapım evresine aittir; bu nedenle sarayın tarihlendirilmesinde önem arz eder.

184
129 numaralı oda, saraya sonraki evrelerde eklenmiştir. Bir kadın heykelini (no.16),
Atina Agorası’nda ele geçen birkaç örnekle, stil yönünden karşılaştırılarak, İ.Ö. 6.
yüzyılın son çeyreğine tarihlendirilmiştir. 122 numaralı odada bulunan bir Kore başı
(no.82), VI. yüzyılın son çeyreğine ait olmalıdır. Stil değerlendirmesi sonucunda
birbirileriyle benzerlik içerisinde olan 122 numaralı odadaki heykellerin bir bölümü (no.
63, no.39, no. 16), İ.Ö. 6. yüzyılın son çeyreğine verilmelidir. Aynı oda içerisinde
bulunan bir Kore başı (no.17), İ.Ö. 6. yüzyılın son çeyreğine veya İ.Ö. 5. yüzyılın ilk
yarısına ait olmalıdır. 122 numaralı oda bulunan heykel grubu içerisinde erken tarihli
olan heykeller, sarayın yapım tarihini İ.Ö. 520 veya az sonrasına vermektedir. 129
numaralı oda, daha geç evrelerde yapılmış olduğu için, sarayın yapım tarihiyle ilgili
çalışmada ayrı tutulmuştur. Kazıcılarsarayın yapım tarihi İ.Ö. 500 yılına verir; ancak bu
tarih yanlış olmalıdır. Zemin üzerinde bulunan erken tarihli heykeller sarayın ilk yapım
evresinin İ.Ö. 520 veya az sonrası olduğunu gösterir.
Sarayın içerisinde ele geçen zemin buluntuları, tarihlendirmemiz sırasında önem
arz eder. Buluntular arasında bütünlenebilen kaplar da vardır. Tek kulplu bir testi
(no.14), İ.Ö. 325 yıllarına ait olmalıdır. Tek kulplu bir başka testi (no.12), İ.Ö. 350-300
yılları arasındaki bir zamana aittir. Tek kulplu testiler arasında birbiriyle benzerlik
gösterenler (nos. 10, 18, 19 ve 20), İ.Ö. 4. yüzyılın ortasına aittir. Zemin üzerinde ele
geçen bu seramikler, sarayın terk ediliş tarihinin İ.Ö. 390/380 değil, İ.Ö. 330 civarı
olduğunu göstermektedir. Diğer bir deyişle, İ.Ö. 390/380 yıllarından sonra sarayın
kullanımına devam edildiği anlaşılmıştır.
Vouni Definesi, bir pişirme kabı olan khytra içerisinde bulunmuştur. Değerli
metallerden oluşan define içerisinde gümüş kaplar (phiale, cup-skyphos ve kalyks kap),
ham yumrular, ziynet eşyaları (4 altın ve 15 gümüş bilezik, 2 gümüş kolye ucu) ve
sikkeler (258 gümüş ve 4 altın Darius sikkesi) vardır. En geç sikke buluntusunun Kition
kent sikkeleridir. Bunlar, kral Demonikos zamanında darp edilmiş sikkelerdir. Üç
gümüş kaptan biri olan phiale, İ.Ö. 5. yüzyıl sonuna aittir. Diğer cup-skyphos ve kalyks
kap İ.Ö. 380’lere tarihlidir. Kazıcılar tarafından Vouni Definesi’nin tarihinin İ.Ö.
390/380 yılları olarak belirlenmesi, yapılan çalışma sonucunda doğrulanmıştır.
Kazıcılar tarafından yapılan yanlışlık, zemin seramiklerinin doğru
tarihlendirilememesinden veya eski bir yayın olmasıyla ilişkili olarakelde yeterli

185
karşılaştırma örneği bulunmamasından kaynaklanmış olmalıdır. Bu durum Vouni
Sarayı’nın terk ediliş tarihinin yanlış saptanmasına neden olmuştur. Sarayın zemin
buluntuları arasında 10, 18, 19 ve 20 numaralı seramikler İ.Ö. 380 yılı sonrasına tarih
vermektedir. İ.Ö. 520 veya az sonrasında başlayıp İ.Ö. 325 yıllarında son bulduğu
anlaşılmıştır.
Vouni Sarayı ile ilgili yenilikler özetle şu şekildedir;
- Tüm evreleriyle Pers Dönemi’ne aittir,
- İlk evresinin Pers imparatoru Darius zamanında yapılmıştır,
- Sarayı’ın yapımının İ.Ö. 500 değil, İ.Ö. 520 veya az sonrası olmalıdır,
- Saray İ.Ö. 390/380 tarihinde değil, İ.Ö. 325 yıllarında terk edilmiştir.

Vouni Sarayı’nın kazıcıları tarafından saptanan yapım tarihi İ.Ö. 500 ve terk
ediliş tarihi İ.Ö. 390/380 yanlış bulunmuştur. Bu tarihlendirmenin yanlış veya eksik
yapıldığı anlaşılmış ve detaylı olarak incelenmiştir. Sarayın yapımını İ.Ö. 520 veya az
sonrasına ait olduğu sonucuna varılmıştır. Vouni Definesi’nin ele geçtiği çift kulplu
pişirme kabı, zemin üzerinde bulunmuştu. Hem definenin bulunduğu kap oluşu, hem de
zemin üzerinde ele geçmesi açısından önemlidir. Define içerisinde bulunan sikkeler,
gümüş kaplar ve define kabı, Vouni Definesi’nin İ.Ö. 380 tarihini doğrular.

Dini mimarlık kapsamındaki Myrtou-Pigadhes’in V. Katman mimarisinin


Persler tarafından yapıldığı anlaşılmıştır. Kazıcıları tarafından sekiz mimari katmanın
varlığından söz edilir; ancak saptanan bu sekiz katman, yanlış tarihlendirilmiştir.
Özellikle Demir Çağı buluntularının geri planda bırakıldığı gözlenmiş ve bu yöndeki
açıklamaların yeterli olmadığı anlaşılmıştır. Kazıcıların saptadığı bu sekiz katmanın
hangi taban seviyesine ait olduklarının açıkça belirtilmemiştir. Raporlarda sözü edilen
fotoğrafların yeterli olmadığı, Demir Çağı buluntularının geri planda bırakıldığı veya
yer verilmediği görülmüştür. Kıbrıs’ın Geç Bronz Çağı kült evi veya kutsal alanları
tanımlamasına bağlı olarak, Pigadhes Kutsal Alanı’nın da bir kült evi olabileceği
kazıcılar tarafından ileri sürülmüştür. Yanlış bir şekilde çift boğa boynuzlu bloğun,
altarın veya kült odasının varlığı, Geç Kıbrıs Dönemi’yle ilişkilendirilmiştir. Pigadhes
Kutsal Alanı’nın erken dönem katmanları, Geç Kıbrıs Dönemi’yle eş zamanlı olsa da,
değişikliklerin görüldüğü ve çift boğa boynuzlu altarının bulunduğu katman, daha geç

186
dönem katmanlarına ait olmalıdır. Altarın bulunduğu V. Katman, kazıcıları tarafından
İ.Ö. 1300 yılına verilir. Oysa ki V. Katman, alttaki daha eski dönemlerden oldukça
ayrıdır. Bu katmana ilişkin yapı katının temel duvarları, alttaki dönemlerin üstüne
oturur. Özellikle III. Katman mimarisinin üzerinde yer alan V. Katman, iki büyük
avlulu ana kompleksten oluşur. Etrafında odalarla çevrelenen batı kompleksteki avlu
içerisinde yüksek bir altar yer alır.
Pigadhes’in V. Katmanı, kazıcıların saptadığı katmanlar arasında mimarisi en
büyük katmandır ve altar bu katmana ilişkindir. Kutsal alanda büyük bir katmanlaşma
bulunmamaktadır. V. Katman altında bulunan III. Katman önemlidir. Kazıcılar
tarafından saptanan VI. ve VII. Katmanların olmadığını düşünülmektedir. VIII. Katman
ise, oldukça geç bir dönem olmalıdır. Kazıcılar tarafından yapılan eksiklik, tabanların
ayırt edilememesidir. Özellikle tarihleyici tabanların seviyesi eksiktir. Ayrıca
seramiklere bakıldığında, hangi seviye ve katmandan geldikleri katalog içerisinde
belirtilmez. Kazıcılar, daha çok belirli bir katman içinden gelen bir takım seramiklerle
katmanı tarihlemeye çalışmıştır. Demir Çağı seramikleri içerisinde en geç seramik,
kazıcılar tarafından İ.Ö. 8. yüzyıla verilir. Buna göre kazıcılar, İ.Ö. 8. yüzyıldan sonra
yerleşimin olmadığını savunur; ancak Geometrik Dönem’den sonra, Arkaik ve Klasik
Dönemlerin seramiklerinin de bulunduğunu görülmüştür. Saptanılan pek çok eksiklik ve
bunlarla ilişkili yapılan yanlışlıklar doğrultusunda bu çalışmada, yapı içerisindeki taban
seviyelerini saptamaya ve zemin üzerinden gelen Demir Çağı seramiklerini
tanımlamaya yoğunlaşılmıştır. Sonuç olarak, Pigadhes’deki yerleşimin Hellenistik
Dönem’e kadar sürdüğü anlaşılmıştır.
Pigadhes’in kazıcılarının tanımlamalarına göre, burada bulunan erken ve geç
dönem seramiklerinin hiçbirinin hangi katmandan çıktığı belli değildir. Kazıcılar bütün
seramiklerin katmanlarını karıştırmış olup, seramikleri gruplayarak kazı raporu kitabına
vermiş olmalıdır. Bu yöndeki eksiklik açıkça görülür. Pers Dönemi katmanı,
Pigadhes’in V. Katmanıdır. V. Katman altındaki IV. Katman ise Geç Bronz Çağı’na
ilişkin bir katmandır. Bu katmana ilişkin seramikler, V. Katmanın altında yer
almaktaydı. Eski kazılar bilimsel nitelikte olmadığından, taban üstü taban altı
seramikleri birbirine karıştırılmış ve V. Katman, taban altındaki Bronz Çağı
seramikleriyle tarihlendirilmiştir. Diğer bir deyişle, IV. Katmana ilişkinGeç Bronz Çağı

187
seramiklerinin V. Katman olduğu sanılmıştır. Kazıcıların V. Katman zemini altından
gelen seramikleri, VI. Katmana verdikleri anlaşılmıştır. Kazıcılar Miken kaplarının VI.
katmana ait olduğunu söyler. Pers Dönemi katmanının (V. Katman) altında, Geç Bronz
Çağı’na ilişkin bir yapı katı bulunmaktadır. Demir Çağı seramikleri arasında 482, 483ve
512, 556 numaralı seramikler, kitapta yayınlanan en geç seramiklerdir. Yonca ağızlı
oinokhoe’lerden biri (no. 482), İ.Ö. 4. yüzyılın ilk yarısına, diğeri (no.483) İ.Ö. 350-300
yıllarına ait olmalıdır. Bu kaplardan biri (no.512), İ.Ö. 4. yüzyılın ikinci yarısında ait
olmalıdır. Bir diğer yonca ağızlı sürahi ise (no. 556), İ.Ö. 4. yüzyıla aittir.
Pigadhes’teki Demir Çağı seramikleri içerisinde Ionia kasesinin ağız profiline
sahip bir kap (no.473), İ.Ö. 625 yıllarına ait olmalıdır. Bir testi (no.554), İ.Ö. 4. yüzyıl
sonlarına aittir. 558 ve 559 numaralı seramikler İ.Ö. 5. yüzyıl ortaları, 556 numaralı
seramik ise İ.Ö. 4. yüzyıldandır. İ.Ö. 5. yüzyıla tarihlenen seramikler, Pigadhes’in Pers
Dönemi’ndeki varlığını ortaya koymuştur.
Pigadhes, Perslerin Kıbrıs’taki dini etkinliklerini gösteren önemli bir yapıdır.
Piramidal formdaki ateş altarın en alt basamağı, 2.50 m2 ölçülerindedir. En alt basamak,
bir platform üzerinde yer alır. Yüzeyde korunan yüksekliği 5 cm. civarındadır.
Kazıcıların belirttiğine göre 2.30 m2, 2.10 m2, 1.90 m2 ve 1.70 m2 ölçülerinde küçülerek
yukarıya doğru yükselmekteydi ve en üst basamak 145/46 m2 ölçülerindedir. Burada bir
çift boynuzu ve yan yüzlerinde ikişer kapı betimli bloklar 1.70 m2 ölçülerindeki beşinci
basamak üzerinde oturur. Phokaia’daki Pers mezar anıtı ile yapılan karşılaştırma sonucu
Pigadhes’deki altarın İ.Ö. erken5. yüzyıla ait olduğu akla gelmektedir. Merkezi avlu ve
etrafındaki odalar düzeni ile V. Katman ve avlu ortasında yer alan piramidal formlu
altar, Pers etkisinde yapılmıştır. Ateş altarının en üst basamığında çift boğa boynuzunun
olması da Perslerle ilişkilendirilmiştir. Bu bloğun benzerleri Palaipaphos ve Kition’da
da ele geçmiştir; Pigadhes’deki boğa boynuzlu blok ile benzerlikleri nedeniyle eş veya
yakın tarihli olduklarıdüşünülmektedir. Hem Perslerde hem de Kıbrıs’ın var olan boğa
kültü, Pigadhes gibi Kition ve Palaipaphos’taki çift boğa boynuzlu bloklarla
izlenebilmektedir.
Pigadhes tapınağının V. Katmanı içerisinde yer alan altar, bize göre Perslerin
Zerdüşt diniyle ilişkilidir ve bir ateş altarıdır. Altar yapıyı tarihler, yapı da altarı.
Pigadhes’teki en erken dönemlerde kutsal alan niteliğine sahip olup olmadığına ilişkin

188
kanıtlar yetersizdir; ancak V. Katman yapısı, Pers Dönemi içerisinde yapılmış bir kutsal
alandır. Mimari planıve seramik buluntuları, Pigadhes Kutsal Alanı’nın Pers Dönemi
içerisinde, Pers etkisinde yapıldığını göstermiştir. V. Katman mimarisinin Perslerin
İran’daki tapınak mimarlığıyla benzerliklerigözlenmiştir. İran’daki Med ve Pers
tapınaklarıyla güçlü benzerlikler taşıyan kutsal alan, iki büyük avluya sahip bir
kompleksten oluşturulmuştur. Kazıcıları tarafından saptanan katmanlar içerisinde ele
geçen Demir Çağı seramiklerinin tarihlemesi, yeni verilere göre yapılmıştır. Pigadhes
tapınağı ile altar birbirini tarihlemekte olup, tarihleri İ.Ö. erken5. yüzyıl olmalıdır.
Paphos’ta Garnizon Evi, askeri mimarlık içerisinde ele alınanbir Pers yapısıdır.
Elde edilen sınırlı veriler ışığında Garnizon Evi, plan itibariyle incelenmiştir ve Pers
etkisinde yapıldığı anlaşılmıştır. Buna göre Kıbrıs’ta Vouni Sarayı ve Pigadhes
Tapınağı ile benzerlikleri yanında, İran’daki mimarilerle de benzerlikleri ele alınmıştır.
Paphos Pers Garnizon Evi’nin dikdörtgen mekanlar şeklinde düzenlenen odaları ve
çeşitli sütun kaideleri vardır. Bu özellikleriyle, Vouni Sarayı ile benzer. Düzgün taş
işçiliğine sahip olması ve simetrik odalar düzeniyle, Persepolis’teki yapılarla da
benzerlik gösterir. Antik kaynaklarda, Kıbrıs’ta Pers garnizonlarının olduğu aktarılır.
Paphos’taki bu yapı da, Pers İmparatorluğu’nun Kıbrıs’taki garnizonlarına örnektir.
Yapının simetrik odalar düzeni, düzgün taş işçiliği, dikdörtgen biçimi ve planı, Pers
mimari özelliklerine uygundur. Kazıcıları tarafından Garnizon Evi, İ.Ö. geç 6. yüzyıl
sonlarında veya İ.Ö. 5. yüzyıl başlarında yapıldığını belirtilir. Eldeki verilerin sınırlı
olmasına karşın yapının tarihlemesi, değerlendirme sonucunda uygun bulunmuştur.
Kazılar sırasında saptanan seramik buluntularıyla ilgili detaylı bir katalog
bulunmamaktadır.İ.Ö. 5. yüzyıl içerisinde çeşitli onarımlar gören binanın kullanımına,
İ.Ö. 4. yüzyıl sonlarına kadardevam edilir. Yapının terk tarihi İ.Ö.320 yıllarıdır. Bu
zaman, Perslerin Kıbrıs’taki egemenliğinin sona erdiği tarihlere rastlar.
“Arkeolojik Buluntular Işığında Kıbrıs’ta Pers Dönemi” başlığı altındaki bu
çalışmada;Kıbrıs’ta Pigadhes, Paphos ve Vouni’de yer alan dini, askeri ve idari konulu
Pers mimarileri ele alınmıştır. Bunun sonucundahem birbirleri ile, hem de İran’daki ve
de diğer Pers topraklarındaki, Pers etkili yapılarla gösterdikleri
benzerliklerbulunmuştur. İmparator Kyros zamanında, İ.Ö. 539-530/529 yıllar arasında,
Kıbrıs’ın Pers egemenliğine girdiği anlaşılmıştır. Pigadhes’in V. Katman yapısının ve

189
ateş altarının, Perslerin Zerdüşt dinine uygun olarak yapılmıştır.Paphos’taki Garnizon
Evi yapısı, yaşanan siyasi olaylara göre Perslerin Kıbrıs’ta askeri nitelikteki
garnizonlara ihtiyaç duyduğunu göstermiştir.Kıbrıs’taki Pers yapılarını destekleyici,
diğer buluntular kapsamında; kaseler, ziynet eşyaları, heykel ve sikkeler ayrı olarak ele
alınmıştır. Perslerin Kıbrıs ile ilişkisinin resmi olduğu gerek mimarlık buluntularıyla
gerek değerli metalden yapılmış ziynet eşyaları veya sikkeleriyle anlaşılır.

190
HARİTALAR VE LEVHALAR LİSTESİ

HARİTALAR
HARİTA 1
-Vouni, Myrtou-Pigadhes, Kition ve Palaipaphos’un günümüz
kentleriyle birlikte Kıbrıs haritası üzerindeki konumları (Google earth pro V
7.3.2.5491. (Aralık, 14 2015) Kıbrıs. 35° 57' 46.75" N, 33° 20' 25.23" E, Eye alt
198.59 km. Landsat/Copernicus).
HARİTA II
- Vouni Sarayı, Myrtou-Pigadhes Kutsal Alanı ve Paphos GarnizonEvi
(Google earth pro V 7.3.2.5491. (Aralık, 14 2015) Kıbrıs. 34° 58' 23.56" N,
33° 06' 53.99" E, Eye alt 204.51 km. Landsat/Copernicus).

LEVHALAR
LEVHA I
a- 1937 Vouni İsveç Kazı Raporları sonrasında Vouni Sarayı’nın ilk
evre planı (Naile Alanlı 2017).
LEVHA II
a- 1937 Vouni İsveç Kazı Raporları sonrasında Vouni Sarayı’nın tüm
evrelerinin plan çizimi (Naile Alanlı 2017).
LEVHA III
a- Vouni Sarayı planı (Gjerstad 1932, plaka III; Gjerstad et. al. 188,189,
Fig.119).
b- Vouni Sarayı, ilk yapım evresinin merkezi avluya çıkan basamakları
(Gjerstad et. al. 1937, 127, Fig. 70).
LEVHA IV
a,b- Vouni Sarayı’nda kaide üzerinde saptanan sütun izleri (Gjerstad et.
al. 1937, 155, Figs. 88, 89).
c- Susa, Darius Sarayı ve Apadana’nın bir bölümü (Ladiray 2013, 200,
Fig. 206).

191
LEVHA V
a- Persepolis, Apadana planı (Schmith 1953, Fig. 30; Perrot 2013, 424,
Fig. 468).
b- Pasargadae, Herzfeld tarafından (1928) çizilen P Sarayı planı
(Stronach 1978, 79, Fig. 37).
LEVHA VI
a- Persepolis planı (Perrot 2013, 419, Fig. 462).
LEVHA VII
a- Persepolis planı (Perrot 2013, 427, Fig. 473).
LEVHA VIII
a- Gordion Tepe II. Dönem planı (Curtis ve Simpson 2010, 197, Fig.
17.3).
b- Lachish Sarayı planı (Tufnel 1953, Pl. 119; Nielson 1994, 54, Fig.
25).
LEVHA IX
a- Lachish planı (Fantalkin ve Tal 2006, 170, Fig.3).
LEVHA X
a- Vouni Sarayı, heykel başı(Gjerstad et. al. 1937, Pl. L, no.16).
b- Vouni Sarayı, kadın heykeli(Gjerstad et. al. 1937, Pl. LI, no.16).
LEVHA XI
a- Vouni Sarayı, Kore başı(Gjerstad et. al. 1937, Pl. LIV,5).
b- Vouni Sarayı, Kore başı(Gjerstad et. al. 1937, Pl. XLIX, 1, no. 17).
LEVHA XII
a- Vouni Sarayı, kırmızı figürlü lekythos(Gjerstad et. al. 1937, Pl.
LXXXV).
b- Vouni Sarayı, oda 59, zemin üzerinde ele geçen khytra(Gjerstad et.
al. 1937, Pl. LXXXIII, no. 9; Gjerstad 1948, Fig. LXXI, no. 6).
LEVHA XIII
a- Vouni Sarayı, oda 16 ve oda 123, zemin üzerinde ele geçen
seramikler (Gjerstad et. al. 1937, Lev. LXXXI, nos. 2, 3; Gjerstad
1948, Fig. LIX, nos. 1,2).

192
b- Vouni Sarayı, oda 81, zemin üzerinde gelen testi (Gjerstad et. al.
1937, Pl. LXXXI, no.9; Gjerstad 1948, Fig. LXII, no. 8).
c- Vouni Sarayı, oda 123’te ele geçen testi (Gjerstad et. al. 1937, Pl.
LXXXI, no. 8; Gjerstad 1948, Fig. LXIII, no.1).
d- Vouni Sarayı, zemin üzerinde ele geçen pişirme kabı (Gjerstad 1948,
Fig. LXXI, no.5).
e- Vouni Sarayı, zemin üzerinde ele geçen testi (Gjerstad 1948, Pl.
LVIII, no.10).
f- Vouni Sarayı, oda 30 ve 35, zemin üzerinde ele geçen testiler
(Gjerstad 1948, Pl. XVIII, nos. 18,19).
g- Vouni Sarayı, zemin üzerinde ele geçen testi (Gjerstad 1948, Pl.
LXX, no.20).
LEVHA XIV
a- Vouni Sarayı, oda 123, zemin üzerinde ele geçen testi (Gjerstad et.
al. 1937, Pl. LXXXII, no.9; Gjerstad 1948, Fig.LXVIII, no.5).
b- Vouni Sarayı, oda 44, zemin üzerinde ele geçen amphora (Gjerstad
et. al. 1937, Pl. LXXXII, no.7; Gjerstad 1948, Fig. LXIX, no. 11).
c- Vouni Sarayı, oda 57, zemin üzerinde ele geçen kase (Gjerstad 1948,
Fig. LXX, no.1).
d- Vouni Sarayı, oda 137, zemin üzerinden gelen kase (Gjerstad et. al.
1937, Pl. LXXXIII, no.1; Gjerstad 1948, Fig. LXX, no.2).
e- Vouni Sarayı, oda 123, zemin üzerinde ele geçen kase (Gjerstad et.
al. 1937, Pl. LXXXIII, no.2; Gjerstad 1948, Fig. LXX, no.4).
f- Vouni Sarayı, oda 71, zemin üzerinden gelen testi (Gjerstad et. al.
1937, Pl. LXXXIII, no.7; Gjerstad 1948, Fig. LXX, no.12).
g- Vouni Sarayı, oda 134, zemin üzerinden gelen testi (Gjerstad et. al.
1937, Pl. LXXXIII, no.5; Gjerstad 1948, Fig. LXX, no.14).
h- Vouni Sarayı, oda 45, zemin üzerinde ele geçen testi (Gjerstad et. al.
1937, Pl. LXXXIII, no.4; Gjerstad 1948, Fig. LXX, no. 16).

193
LEVHA XV
a- Vouni Definesi bilezikleri, kolye ucu ve gümüş kapları (Gjerstad et.
al. 1937, Pl. XCII).
b- Vouni Definesi’nin hayvan protomlu, omega biçimli altın bilezikleri
(Gjerstad et. al. 1937, Pl. IV).
LEVHA XVI
a- Vouni Definesi gümüş kaplar (Gjerstad et. al. 1937, Pl. XCII, b,c,d).
b- Vouni Definesi Darius sikkeleri (Gjerstad et. al. 1937, Pl. XCV, 2-5).
c- Vouni Definesi’ninn bulunduğu 59 numaralı odanın stratigrafik planı
(Gjerstad et. al. 1937, Pl. 14, 4).
LEVHA XVII
a- Paphos, Pers garnizon evi planı (Reyes 1994, Fig.12).
LEVHA XVIII
a- Paphos, Pers garnizon evi planı (Schäfer 1960, Abb.3, Plan II).
b- Paphos, Pers garnizon evinde ele geçen kap (Schäfer 1960, 169,
Abb.15).
LEVHA XIX
a- Myrtou-Pigadhes, V. Katmandaki ateş altarının çizimi (Fuat
Uyguroğlu 2016).
LEVHA XX
a- Myrtou-Pigadhes, V. Katmandaki ateş altarının restitüsyon çizimi
(Fuat Uyguroğlu 2016).
LEVHA XXI
a- Pigadhes Kutsal Alanı’nın genel planı (Taylor 1957, 5, Fig. 3).
LEVHA XXII
a- Pigadhes Kutsal Alanı’nın kazıcıları tarafından tanımlanan V-VI.
Katman planı (Taylor 1957, 11, Fig. 7).
LEVHA XXIII
a- Pigadhes altarı (Seren Öğmen 2015).
b- Pigadhes altarı, çift boğa boynuzu (Seren Öğmen 2015).

194
LEVHA XXIV
a- Myrtou-Pigadhes Kutsal Alanı’nın kazıcıları tarafından yapılan
rekonstrüksiyon (Taylor 1957, 17, Fig. 11).
LEVHA XXV
a- Myrtou-Pigadhes, Demir Çağı Seramikleri (Taylor 1957, 70, Fig.
29).
LEVHA XXVI
a- Myrtou-Pigadhes, Demir Çağı Seramikleri (Taylor 1957, 71, Fig.
30).
LEVHA XXVII
a- Myrtou-Pigadhes, Demir Çağı Seramikleri (Taylor 1957, 73, Fig.
31).
LEVHA XXVIII
a- Nush-i Jan Tepe, Med ve Part Dönemi tapınaklarının planları
(Wightman 2007, 673, Fig. 13.4).
b- Hasanlu, Yanık Bina II planı (Wightman 2007, 671, Fig. 13.3).
LEVHA XXIX
a- Hasanlu, Yanık Bina II planı (Curtis ve Simpson 2010, 196, Fig.
17.1).
b- Dhahan-I Ghulaman Kutsal Alanı rekonstrüksiyonu ( Wightman
2007, 679, Fig. 13.8).

LEVHA XXX
a- Mescid-i Süleyman / Büyük Tapınak rekonstrüksiyonu (Wightman
2007, 678, Fig. 13.7).
b- Pigadhes’te ele geçen çift boğa boynuzlu bloğun bir yarısının üç
boyutlu çizimi (Taylor 1957, 14,Fig.9, no. XLVIII).
c- Hala Sultan Tekke’den kazı ve pencere betimli blok(Hult 1981, 158,
Fig. 174).

195
LEVHA XXXI
a- Hala Sultan Tekke’den ele geçen bloğun dört yüzünün çizimi(Hult
1981,159, Fig. 175).
b- Phokaia Pers Mezar Anıtı’nın sahte kapı çizimi(Özyiğit 2003, 185).
LEVHA XXXII
a- Phokaia Pers Mezar Anıtı (Özyiğit 2003, 186).
b- Pasargadae Kyros Mezar Anıtı(Stronach 1978, Pl.24).
LEVHA XXXIII
a- Bünyan Sunağı (Karagöz 2005, 147, Res. 2).
b- Amathos’tan iki adet mühür (Tatton-Brown 1989, 60, Fig. 65).
LEVHA XXXIV
a- Rahip tasviri (Curtis ve Tallis 2005, Pl. 198).
b- Rahip tasviri (Curtis ve Tallis 2005, Pl. 199).
LEVHA XXXV
a,b- Rahip tasvirli mühür örnekleri (Curtis ve Tallis 2005, Pl. 200-201).
LEVHA XXXVI
a- Lefkoşa’da bulunan dört gümüş sikke (Pilidies ve Destrooper-
Georgiades 2008, 329, Fig. 1.1).

LEVHA XXXVII
a- Pers İmparatorluğu sikke tipleri (Curtis ve Simpson 2010, Fig. 32.1).
b- Pers İmparatorluğu sikkesi ( Curtis ve Simpson 2010, Fig. 34.2).
c- Sardes’te ele geçen mühürlerden yaban domuzu ve aslan betimli
örnekler (Dussinberre 2010, 327, 31.5; Curtis 1925, Pl. 11).

LEVHA XXXVIII
a- Amathos’tan ele geçen İ.Ö. 5. yüzyıla ait Hathor başlığı (Tatton-
Brown 1989,21, Fig. 17).
b- Paphos’tan Klasik Dönem sikke örneği (Tatton-Brown 1989, 77, Fig.
82 b).

196
LEVHA XXXIX
a- Salamis kent kralı Evagoras I zamanında darp edilen altın sikke
örnekleri (Tatton-Brown 1989, 77, Fig. 83).
b- Michael Roaf’un rekonstrüksiyon çizimleri: Nakş-i Can’daki
Merkezi Tapınak ve Persepolis’teki H Sarayı korkulukları (Curtis ve
Simpson 2010, 250, Fig. 21.2).
LEVHA XL
a,b- Persepolis’ten boynuzlu korkuluklar (Haenrick ve Overlaet 2008,
227, Pl. 8).

LEVHA XLI
a- Tepe Nuşh-i Can’daki Merkez Tapınağı’dan niş ve pervaz
dişlerinden ayrıntı (Curtis ve Simpson 2010, 251, Fig. 21.3. a).
b- Haenrick ve Overlaet’in Afganistan’da Surk Kotal’daki örnekle
Persepolis’deki korkulukların çizimi ve Surk Kotal’dan fotoğraf
(Haenrick ve Overlaet 2008, 228, Pl. 9).

LEVHA XLII
a- Frataraka sikkeleri(Haenrick ve Overlaet 2008, 220, Pl. 1).
LEVHA XLIII
a- Frataraka sikkeleri (Haenrick ve Overlaet 2008, 222, Pl. 2).
LEVHA XLIV
a- Frataraka sikkeleri(Haenrick ve Overlaet 2008, 223, Pl. 3).
LEVHA XLV
a- Nakş-i Rüstem ikiz altarlar (Stronach 1966, Lev. 20, Fig. 6).
b- Sasani Dönemi, Nakş-i Rüstem yakınlarındaki ateş altarı (Stronach
1966, Pl. 19).
LEVHA XLVI
a- Küh-I-Shahrak ateş altarı (Stronach 1966, Lev. 18, Figür 2).
b- İkiztepe Tümülüsü’nden sahte kapı örneği (Özgen ve Öztürk 1996,
50, Fig. 101).

197
LEVHA XLVII
a- Daskyleion, kabartma çizimi (Curtis ve Tollis 2005, 152, Fig. 57).
b- Sardes’deki Kybele altarı (Hauffmann 1983, Fig. 49).
LEVHA XLVIII
a- Şahinkaya, ateş altarı (Roosevelt 2009, 121).
b- Pasargadae’deki ateş altarlarının rekonstrüksiyonu(Stronach 1978,
141, Fig. 72).
LEVHA XLIX
a- Kition, Temenos A’da ele geçen çift boğa boynuzlu mimari
parça(Karageorghis 1976, Pl. 48).
b- Kition, Temenos B’de ele geçen çift boğa boynuzlu mimari
parça(Karageorghis 1976, Pl. 51).
LEVHA L
a- Palaipaphos, mimari parça (Maier ve Karageorghis 1984, 100 figür
85).
b- Vounous, terrakotta tapınak modeli (Dikaios 1953, Pl. V,3).
c- Vounous, terrakotta tapınak modeli (Dikaios 1953, Pl. V,4).
LEVHA LI
a- Enkomi, boynuzlu tanrı figürini (Dikaios 1953, Pl. XXIV).
b- Salamis’te ele geçen kanatlı çift boğa protomlu sütun başlığı (Munro,
Tubb ve Wroth 1891, 134, Fig. 4).
LEVHA LII
a- Kanatlı boğa tasvirli friz (Perrot 2013, 318, Fig. 346).
b- Susa, Apadana’nın rekonstrüksiyon çizimi (Perrot 2013, 68, Fig. 45).
LEVHA LIII
a- Susa, Apadana Sarayı çift boğa protomlu sütun başlığı (Perrot 2013,
188, Fig. 194).
b- Susa, çift boğa protomlu sütun başlığı (André-Salvini 2013, 296, Fig.
319).

198
LEVHA LIV
a- Vouni Definesi’nde ele geçen dört adet altın Darius sikkesi (SCE III,
Pl. XCV, 2-5).
b- Larnaka kıyısında bulunan altı adet altın Darius sikkesi (RDAC
1978, 46, Fig.53).
LEVHA LV
a- Kıbrıs’tan kireç taşı heykel (Zournatzi 1987, Pl. XXX).

199
HARİTALAR
HARİTA I

1.Vouni, Myrtou-Pigadhes, Kition ve Palaipaphos’un, Kıbrıs


haritası üzerindeki konumları

201
HARİTA II

II. Paphos Garnizon Evi, Vouni Sarayı ve Myrtou-


Pigadhes’in konumları

202
LEVHALAR
LEVHA I a

a.Vouni Sarayı Planı.

204
LEVHA II a

a.Vouni Sarayı’nın tüm evre planı.

205
LEVHA III a,b

a. Vouni Sarayı’nın kazıcıları tarafından yayınlanan tüm evre planı.

b. Vouni Sarayı, merkezi avluya geçişi sağlayan merdiven.

206
LEVHA IV a-c

a.Vouni Sarayı, kaide üzerinde saptanan sütun izleri.

0 10 20 m.

b. Susa, Darius Sarayı ve Apadana’nın bir bölümü.

207
LEVHA V a,b

a.Persepolis, Apadana planı.

b.Pasargadae, P Sarayı planı.

208
LEVHA VI a

a. Persepolis planı.

209
LEVHA VII a

a.Persepolis planı.

210
LEVHA VIII a,b

a. Gordion Tepe II. Dönem planı.

b. Lachish Sarayı planı.

211
LEVHA IXa

a.Lachish planı.

212
LEVHA X a,b

a.Vouni Sarayı, Kore başı.

b. Vouni Sarayı, Kore.

213
LEVHA XI a,b

a. Vouni Sarayı, Kore başı.

b. Vouni Sarayı, Kore başı.

214
LEVHA XII a,b

a.Vouni Sarayu, kırmızı figürlü lekythos.

b.Vouni Sarayı, Vouni Definesi’nin ele geçtiği kyhtra.

215
LEVHA XIII

a.Vouni Sarayı zemini üzerinde bulunan seramikler.

b.Vouni Sarayızemini üzerinde bulunan seramik.

c.Vouni Sarayızemini üzerinde bulunan seramik.

d.Vouni Sarayı, zemini üzerinde ele geçen pişirme kabı.

e.Vouni Sarayı, zemin üzerinde ele geçen seramik.

f. Vouni Sarayı, zemin üzerinde ele geçen seramik.

g. Vouni Sarayı, zemin üzerinde ele geçen seramik.

216
LEVHA XIV a-h

a.Vouni Sarayı, zemin üzerinde ele geçen seramik.

b.Vouni Sarayı, zemin üzerinde ele geçen seramik.

c.Vouni Sarayı, zemin üzerinde ele geçen seramik.

d.Vouni Sarayı, zemin üzerinde ele geçen seramik.

e. Vouni Sarayı, zemin üzerinde ele geçen seramik.

f.Vouni Sarayı, zemin üzerinde ele geçen seramik.

g.Vouni Sarayı, zemin üzerinde ele geçen seramik.

h. Vouni Sarayı, zemin üzerinde ele geçen seramik.

217
LEVHA XV a,b

a.Vouni Definesi, ziynet eşyaları ve gümüş kaplar.

b.Vouni Definesi, altın bilzeikler.

218
LEVHA XVI a-c

a.Vouni Definesi, gümüş kaplar.

b.Vouni Definesi Darius sikkeleri.

c. Vouni Definesi’ninbulunduğu 59 numaralı odanınstratigrafik planı (no. 292


;definenin içerisinde bulunduğu khytra).

219
LEVHA XVII a

a. Paphos, Pers garnizon evi planı.

220
LEVHA XVIII a,b

a.Paphos, Pers garnizon evi planı.

b.Paphos, Pers garnizon evinde ele geçen kap.

221
LEVHA XIX a

a.Myrtou-Pigadhes, V. Katmandaki ateş altarının restitüsyon çizimi.

222
LEVHA XX a

a.Myrtou-Pigadhes, V. Katmandaki ateş altarının restitüsyon çizimi.

223
LEVHA XXI a

a.Pigadhes Kutsal Alanı’nın genel planı.

224
LEVHA XXII a

a. Pigadhes Kutsal Alanı, V-VI. Katman planı.

225
LEVHA XXIII a,b

a.Pigadhes altarı.

b.Pigadhes altarı.

226
LEVHA XXIV a

a. Myrtou-Pigadhes Kutsal Alanı’nın kazıcıları tarafından yapılan


rekonstrüksiyonu.

227
LEVHA XXV a

a.Myrtou-Pigadhes, Demir Çağı Seramiklerinin çizimi.

228
LEVHA XXVI a

a.Myrtou-Pigadhes, Demir Çağı Seramiklerinin çizimi.

229
LEVHA XXVII a

a.Myrtou-Pigadhes, Demir Çağı Seramiklerinin çizimi.

230
LEVHAXXVIII a,b

a.Nush-i Jan Tepe, Med ve Part Dönemi tapınaklarının planları.

b.Hasanlu, Yanık Bina II planı.

231
LEVHA XXIX a,b

a. Hasanlu, Yanık Bina II planı.

b. Dhahan-I Ghulaman Kutsal Alanı rekonstrüksiyonu

232
LEVHA XXX a-c

a.Mescid-i Süleyman / Büyük Tapınak, rekonstrüksiyon çizimi.

b.Pigadhes’te ele geçen çift boğa boynuzlu bloğun bir yarısının üç boyutlu çizimi.

c.Hala Sultan Tekke’den kazı ve pencere betimli blok.

233
LEVHA XXXI a,b

a.Hala Sultan Tekke’den ele geçen bloğun dört yüzünün çizimi.

b. Phokaia Pers Mezar Anıtı’nın sahte kapı çizimi.

234
LEVHA XXXII a,b

a. Phokaia Pers Mezar Anıtı.

b. Pasargadae Kyros Mezar Anıtı.

235
LE
EVHA XX
XXIII a,b
b

a. Bünyann Sunağı.

b.Amathos’tan iki adeet mühür.

2366
LE
EVHA XX
XXIV a,b
b

a. Rahip taasviri.

b. Rahip taasviri.

2377
LEVHA XXXV
X a,b
b

a.Rahip tasvirli mühü


ür.

b. Rahip taasvirli mühüür.

2388
LEVHA XXXVI a

a.Lefkoşa’da bulunan dört gümüş sikke.

239
LEVHA XXXVII a-c

a.Pers İmparatorluğu sikke tipleri.

b.Pers İmparatorluğu sikkesi.

c.Sardes’te ele geçen mühürlerden iki örnek.

240
LEVHA XXXVIII a,b

a. Amathos, Hathor başlığı.

b.Paphos, Klasik Dönem sikkesi.

241
LEVHA XXXIX
X a,b
b

a.Evagoraas I zamanınnda darp ediilen sikke örrnekleri.

1 2

3 4

b.Nakş-i Can’daki
C Merkezi Tapıınak ve Perssepolis’teki H Sarayı koorkulukların
nın
rekonstrükksiyon çizim
mleri.

2422
LEVHA XL a

a.Persepolis’ten boynuzlu korkuluklar.

b.Persepolis’ten boynuzlu korkuluklar.

243
LEVHA XLI a,b

a.Tepe Nuşh-i Can’daki Merkez Tapınağı’dan niş ve pervaz dişlerinden ayrıntı bir
çizim.

b.Afganistan’da Surk Kotal’daki örnekle Persepolis’deki korkulukların çizimi ve Surk


Kotal’dan fotoğraf.

244
LEVHA XLII a

a.Frataraka sikkeleri.

245
LEVHA XLIII a

a.Frataraka sikkeleri.

246
LEVHA XLIV a

a.Frataraka sikkeleri.

247
LEVHA XLV a,b

a.Nakş-i Rüstem ikiz altarlar.

b.Nakş-i Rüstem yakınlarındaki ateş altarı.

248
LEVHA XLVI a,b

a. Küh-I-Shahrak ateş altarı.

b.İkiztepe Tümülüsü’nden sahte kapı.

249
LEVHA XLVII a,b

a.Daskyleion’da ele geçen bir kabartmanın çizimi.

b.Sardes’deki Kybele altarı.

250
LEVHAXLVIII a,b

a.Şahinkaya, ateş altarı.

b.Pasargadae’deki ateş altarlarının rekonstrüksiyonu.

251
LEVHA XLIX a,b

a. Kition, Temenos A’da ele geçen çift boğa boynuzlu mimari parça.

b. Kition, Temenos A’da ele geçen çift boğa boynuzlu mimari parça.

252
LEVHA L a-c

a. Palaipaphos, mimari parça.

b.Vounous, terrakotta tapınak modeli.

c.Vounous, terrakotta tapınak modeli.

253
LEVHA LI a,b

a.Enkomi, boynuzlu tanrı figürini.

b.Salamis’te ele geçen kanatlı çift boğa protomlu sütun başlığı.

254
LEVHA LII a,b

a. Kanatlı boğa tasvirli friz.

b.Susa, Apadana’nın rekonstrüksiyon çizimi.

255
LEVHA LIII a,b

a. Susa, Apadana Sarayı çift boğa protomlu sütun başlığı.

b. Susa, çift boğa protomlu sütun başlığı.

256
LEVHA LIV

a.Vouni Definesi’nde ele geçen dört adet altın Darius sikkesi.

b. Larnaka kıyısında bulunan altı adet altın Darius sikkesi.

257
LEVHA
A LV a

a. Kıbrıs’ttan kireç taşşı heykel.

2588
KAYNAKÇA

Akdeniz, E. (2012). Şahin Kayası: Kuzey Lydia’da Bir Pers Yerleşimi. Aktüel
Arkeoloji,(29), 42-44.
Alexiou, S. (1991). Minos Uygarlığı (Çev. E.T. Tulunay). İstanbul:Arkeoloji ve Sanat
Tarihi Yayınları.
Ammianus Marcellinus’s Historia (Çev. J. C.Rolfe). London Cambridge Massachusetts
MCMXXXV.
Annie, C. (1984). Le Sanctuaire cypro-archaïque de Kition-Banboula. In Roux, G.(Ed.),
Temples et Sanctuaires (107-118). Séminaire de recherche 1981-1983. Lyon:
Maisonde l'Orient et de la Méditerranée Jean Pouilloux.
Arslan, N. (2010). Kilikya Demir Çağı Seramiği: İthal Boyalı Seramikler ve İlişkiler.
İstanbul: Ege Yayınları.
Äström, P. (1957). SCE IV:1B, The Middle Cypriote Bronze Age. Lund: Hakan
Ohlssons Boktryckeri.
Äström, P. (1972). SCE IV:1C, The Late Cypriote Bronze Age. Architecture andPottery.
Lund: The Swedish Cyprus Expedition.
Ayata,E. (1998). Zerdüşt, Avesta, İstanbul: Kora Yayınları.
Badian, E. (1987). The Peace of Callias. JHS, 107, 1-39.
Bakır, T. (2003). Daskyleion (Tyaiy Drayahya) Hellespontine Phrygia Bölgesi
Akhaemenid Satraplığı. Anatolia, 25, 1-26.
Barns, J. (1953). Cimon and the First Athenian Expedition to Cyprus. Historia, 2 (2),
163-176.
Beloch, K.J. (1922). Griechische Geschichte, Vol. III. Berlin and Leipzig: De Gruyter.
Boardman, J. (2000). Persia and the West, An Archaeological Investigation of
Achaemenid Art. London: Thames and Hudson.
Boardman, J. (2002). Yunan Heykeli:Klasik Dönem (Çev. G. Ergin). İstanbul: Homer
Kitabevi.
Boyce, M. (1968). On the Sacred Fires of the Zoroastrians. BSO(A)S, 31, 52-68.
Boyce, M. (1975). On the Zoroastrian Temple Cult of Fire. JOAS, 95, 454-65.

259
Boyce, M. & Grenet, F. (1989). A History of Zoroastrianism. Leiden: E.J. Brill:.
Bouzek, J. (1996). Studies of Greek Pottery In The Black Sea Area. Prague: Charles
University.
Brann, E. T. H. (1962). Late Geometric and Protoattic Pottery: Mid 8th to Late 7th
Century B.C., Athenian Agora 8. Athens, Princeton and New Jersey: The
American School of Classical Studies.
Brosius, M. (2006). The Persians, Peoples of the World Ancient World. London and
Newyork: Routledge.
Buchholz, H.G. & Karageorghis, V. (1971). Prehistoric Greece and Cyprus: an
archaeological handbook, New York 1971.
Bundahishn (Çev. B. T. Anklesaria), Zand-Akash. Iranian or Great Bundahishn.
Bombay(1954).
Cahill, N. (1988). A Persian-Period Tomb near Phokaia. AJA, 92, 481-501.
Calmeyer, P. (1985). Die Verbreitung des westiranischen Zaumzeugs im
Achämenidenreich, AMI, 18, 27-52.
Can, C. (1968). Zerdüştçülük, Zerdüşt ve Hukuk (Avesta). Ankara Ünivesitesi Hukuk
Fakültesi Dergisi, 25 (1-2), 273-288.
Cannavò, A. (2008). The Cypriot Kingdoms in the Archaic Age: A Multicultural
Experience in the Eastern Mediterranean. BA On LineSpeciale 2008, 37–46.
Choksy, J.K. (2007). Reassessing the Material Context of Ritual fires in Ancient Iran.
IrAnt, 42, 229-270.
Curtis, J.E. (2005). The Material Culture of Tepe Nush-i Jan and the end of the Iron
Age III Period in Western Iran. IrAnt, 40, 233-248.
Curtis, J.E. & Tallis, N. (2005). Forgotten Empire: The World of Ancient Persia.
Berkeley: University of California Press.
Curtis, J.E. & Simpson, St. J. (2010). The World of Achaemenid Persia: History, Art
and Society in Iran and the Ancient Near East, London: I.B.Tauris & Co Ltd.
Dantzing, V.G.J.A. (1999), Zerdüşt’ün İlahileri Gathalar (Çev. Torî, N.).
İstanbul: Peri Yayınları.
Değirmencioğlu, H. (2012). İran ve İran Azerbaycan’ı Sütunlu Salonları ve Apadanaları
Üzerine Bir Değerlendirme. İdil Sanat ve Dil Dergisi, 1 (2), 125-143.

260
Demand, N. (2002). Iron Age Cyprus. Recent Finds and Interpretative Strategies. In R.
Rollinger & C. Ulf (Eds), Commerce and Monetary Systems in the Ancient
World: Means of Transmission and Cultural Interaction (257-269), Stuttgart:
Franz Steiner Verlag.
Demand, N. (2004). Iron Age Cyprus. Recent Finds and Interpretative Strategies.
Melammu Symposia, 5, 257-269.
Destrooper-Georgiades, A. (2000). Classical Coins Recently In Cyprus, The Coin
Circulation In The Island At The End Of The Archaic And During The Classical
Periods. In Hadjistyllis, S.A., Ionniades, G.K., Proceedings of the Third
International Congress of Cypriote Studies, Nicosia, 16-30 April 1996 (703-
716), Nicosia.
Dikaios, P. (1953). A Guide to the Cyprus Museum. Nicosia: The Cyprus Government
Printing Office.
Diodorus. Diodorus of Sicily (Çev. C.H. Oldfather), London: London Heinemann
(1933).
Dörpfeld, W. (1902). Troja und Ilion. Athens: Berk and Barth.
Dusinberre, E.R.M. (1997). Imperial Style and Constructed Identity: A "Graeco-
Persian" Cylinder Seal from Sardis. Arts Orientalis, 27, 99-129.
Dussinberre, E.R.M. (2010). Anatolian Crossroads: Achaemenid Seals fromSardis and
Gordion. In Curtis, J.E. & Simpson, St. J. (Eds.). The World of Achaemenid
Persia:History, Art and Society in Iran and the Ancient Near East (323-336),
London: I.B.Tauris & Co Ltd.
Eugene, A.C. Jr. (1974). Evagoras I and the Persians, ca. 411 to 391 B.C. Historia, 23,
40-56.
Fantakin,A. & Tal, O. (2006). Redating Lachish Level I: Identifying Archaeological
Emperial Policy at the Southern Frontier of Fifth Satrapy. In Lipschits, O. &
Oeming, M. Judah and the Judeans in the Early Persian Period (167-197),
Eisenbrauns: Winona Lake, IA.
Foos, C. (1975). A Bullet of Tissaphernes. JHS, 95, 25-31.
Foos,C. (1987). Sites and Strongholds of Northern Lydia. AnSt, 37, 81-101.
Garthwaite, G.R. (2005). The Persians. Oxford: Blackwell.

261
Garrison, M.B. (2010). Archers at Persepolis: The Emergence of Royal Ideology at the
Heart of the Empire. In Curtis, J.E. & Simpson, St. J. (Eds.). The World of
Achaemenid Persia:History, Art and Society in Iran and the Ancient Near East
(337-360), London: I.B.Tauris & Co Ltd.
Garrison, M.A. (2009). Visual Representation of the Divine and the Numinuous in
Early Achaemenid Iran: Old Problems, New Directions. Iconography of Deities
AndDemons (1-79), Zurich: University of Zurich.
Genito, B. (1987). Altari a gradini nell’Iran antico. In G. Gnoli & L. Lanciotti
(Eds), Orientalia Iosephi Tucci Memoriae Dicata(475-486), IsMEO, Serie
Orientale Roma, 54 (2), Rome.
Gezgin, İ. (1997). Pers Yönetimi Dönemi’nde Batı Anadolu Şehir Devletlerinin Politik
ve Sanatsal Yaşamı (yayınlanmamış doktora tezi). Ege Üniversitesi, İzmir.
Gjerstad, E. (1932). The Palace at Vouni. Corolla Archaeologica Principi Hereditario
Regni Sueciae Gustavo Adolpho Dedicata (145-171), Lund: C.W.K. Gleerup.
Gjerstad, E. (1933a). Further Remarks on the Palace of Vouni. AJA, 37, 589-598.
Gjerstad, E. (1933b). Final Reply on Vouni. AJA, 37, 658-659.
E. Gjerstad, Lindros, J., Sjöqvist, E. &Westholm, A. (1934). SCE I, Finds and Results
of the excavations in Cyprus 1927-1931. Stockholm: The Swedish Cyprus
Expedition.
Gjerstad, E. (1948). SCE IV: 2, The Cypro-Geometric, Cypro-Archaic and Cypro-
Classical Periods. Stockholm: The Swedish Cyprus Expedition.
Gjerstad, E., Lindros, J., Sjöqvist, E., &Westholm, A., (1935). SCE II, Finds and
Results of the excavations in Cyprus 1927-1931. Stockholm: The Swedish
Cyprus Expedition.
Gjerstad, E., Lindros, J., Sjöqvist, E., &Westholm, A., (1937). SCE III, Finds and
Results of the excavations in Cyprus, 1927-1931. Stockholm: The Swedish
Cyprus Expedition.
Haenrick, E.& Overlaet, B. (2008). Altar Shrines and Fire Altars? Architectural
Representations on Frataraka Coinage. IrAnt 18, 207-233.
Haufmann, G.M. A. (1983). SARDIS from Prehistoric to Roman times, Results of the
Archaeological Exploration of Sardis 1958-1975, Cambridge: Mass.

262
Herodotos, Historia (Çev. M. Ökmen), İstanbul: Türkiye İş Bankası Yayınları (2012).
Herzfeld, O.E. (1948). Arhcaeological History of Iran. London: Oxford University
Press.
Hill, G.F. (1940). A History of Cyprus. Cambridge: The University Press.
Houtkamp, J. (1991). Some Remarks on Fire Altars of the Achaemenid Period. In J.
Kellens (Ed.), La religion iranienne à l’époque achéménide, Actes du Colloque
de Liege 11 decembre 1987, IrAnt Supplement 5, 23-48, Gent.
Hult, G. (1981). Hala Sultan Tekke 7, Excavations in Area 8 in 1977. SIMA, 45
(7), Göteborg.
Iacovou, M. (2013). Historically Elusive and Internally Fragile Island Polities: The
Intricacies of Cyprus’s Political Geography in the Iron Age. BASOR, 370, 15-
47.
Iacovou, M. (2014). Beyond The Athenocentric Misconceptions, The Cypriote Polities
in their Economic Context. CahCEC, 44, 95-117.
Ionas,I. (1985). The Altar At Myrtou-Pigadhes: A Re-Examination Of Its
Reconstruction.RDAC, 137-142.
Karageorghis,V. (1976). Kiton: Mycenaean and Phoenician Discoveries in Cyprus.
London: Book Club Associates.
Karageorghis, V. (2000). Ancient Art From Cyprus, The Cesnola Collection. New York:
Harry N. Abrams.
Karageorghis, V. (2002).Early Cyprus, Crossroads of the Mediterranean. Los Angeles:
J. Paul Getty Museum.
Karagöz, Ş. (2005). Küçük Asya Yipi Greko-Pers Bir Eser; Bünyan Sunağı.
AnadoluAraş, 18, 137-153.
Kellens, J. (1991). La religion iranienne à l’époque achéménide, Actes du Colloque de
Liege 11 decembre 1987. IrAnt Supplement 5, Gent.
Keswani, P.S. (1993). Models of local exchange in Late Bronze Age Cyprus. BASOR,
292, 73-83.
Kızılduman, B. (2017). Kral Tepesi: Karpaz Yarımadası’nda Bir Geç Tunç Çağı
Yerleşimi/Kral Tepesi/Vasili: A Cyprus Late Bronze Age Site at Karpas
Penisula. TÜBA-AR, 21, 35-62.

263
Kienlin, A. (2016). The Palace of Vouni: Research Set in Concrete and Outstanding
Questions. In L. Summerer & H. Kaba(Eds.), The Northern Face of Cyprus,
New Studies in Cypriot Archaeology and Art (145-158). İstanbul: Ege Yayınları.
Kroll, J.H. (2010). Sardeis Sikkeleri. In N. Cahill (Ed.), Lidyalılar ve Dünyaları/The
Lydians and Their World (143-156), İstanbul: Yapı Kredi Kültür Sanat
Yayıncılık.
Ksen. Kyrop. Ksenephon, Kyropaedia,(Çev. F. Akderin) Kyrou Paedia, İstanbul: Alfa
Yayıncılık (2007).
Ladiray, D. (2013). The Archaeological Results. In J. Perrot, The Palace of Darius at
Susa the Great royal residence of Achaemenid Persia (139-208), London: I.B.
Tauris & Co Ltd.
Maier, F.G. (1989). Palaces of Cypriot Kings. In V. Tatton-Brown Ancient Cyprus (16-
27), London: British Museum Press.
Maier, F. G. & Von Wartburg, M.-L. 1998. Ausgrabungen in AltPaphos. 17.
Vorläufiger Bericht: Grabungskampagnen 1991- 1995. Archäologischer
Anzeiger, 105-32.
Maier,F.G. (2004). Guide to Palaipaphos(Kouklia). Nicosia: Banc of Cyprus Cultural
Foundation.
Maier, F.G. & Karageorghis, V. (1984). Paphos History and Archaeology. Nicosia:
A.G. Leventis Foundation.
Maier, F.G. &VonWartburg, M.-L. (1985). Excavations at Kouklia (Palaepaphos),
Thirteenth Preminary Report: Seasons 1983 and 1984. RDAC, 100-125.
Mcphee, I. & Pemberton, E.G. (2012) Late Classical pottery from ancient Corinth:
drain 1971-1 in the Forum Southwest. Princeton: American School of Classical
Studies at Athens.
Megaw, A.H.A. (1951). Archaeology in Cyprus, 1949-1950. JHS, 71, 258-259.
Megaw, A.H.A. (1953). Archaeology in Cyprus 1951, JHS, 72, 115.
Megaw, A.H.A. (1953). Archaeology in Cyprus 1952, JHS, 73, 135-136.
Mieroop, M.V.D. (2004). Antik Yakındoğu’nun Tarihi İÖ 3000-323 (Çev. Gül,S).
Ankara: Dost Kitabevi Yayınları.
Moscati, S. (2004). Fenikeliler (Gül, S.). Ankara: Dost Kitabevi.

264
Munro, J. A. R., Tubb, H. A. & Wroth, W. (1981). Excavation in Cyprus, Third
Season's Work in Salamis. JHS, 12, 59-191.
Müller, V. (1932). The Palace at Vouni, JHS, 36 (1932), 407-418.
Neer, R. (2010). The Emergence of the Classical Style in Greek Sculpture. Chicago:
University of Chicago Press.
Nielson, I. (1994). Hellenistic Palaces Tradition and Renewal. Aarhus: Aarhus
University Press.
Nicolaou, K. (1968). Ancient Monuments ofCyprus. Nicosia: Department of
Antiquities.
Nicolaou, I. (1985). Excavations at the Eastern Necropolis of Amathous in 1984.
RDAC, 257-258.
Nylander, C. (1970). Ionians in Pasargadae. Uppsala: Uppsala Universitet.
Pilides, D & Destrooper-Georgiades, A. (2008). A hoard of silver from the plot
on the corner of Nikokreontos and Hadjopoullou Streets, (East extension of the
settlement of the Hill of Agios Georgios). RDAC, 307-336.
Özgen, İ. (2010). Lydian Treasure. In N. Cahill (Ed.), Lidyalılar ve Dünyaları/The
Lydians and Their World (305-338), İstanbul: Yapı Kredi Kültür Sanat
Yayıncılık.
Özgen, İ. & Öztürk, J. (1996). Heritage Recovered The Lydian Treasure. İstanbul: Uğur
Okman.
Özyiğit, Ö. (2002). 2000-2001 Yılı Phokaia Çalışmaları. KST, 24 (2), 333-350.
Özyiğit, Ö. (2003).2000-2001 Yılı Phokaia Kazı Restorasyon ve Çevre Düzenleme
Çalışmaları. İzmir Kent Kültür Dergisi, V, 181-187.
Parker, S.T. (1976). The Objectives and Strategy of Cimon’s Expedition to Cyprus.
AJPh, 97 (1), 30-38.
Peltenburg, E. (1989). Early Society in Cyprus. Edinburgh: Edinburg University Press.
Perrot, J. (2013). The Palace of Darius at Susa the Great royal residence of
Achaemenid Persia.London: I.B. Tauris & Co Ltd.
Polat, G. (2005). Bir Akhaemenid Dönemi Ölü Kültü Geleneği: Tümülüs Önünde
Steller ve Seremoni Alanları. OLBA, XI, 1-24.
Razmjou, S. (2005). Religion and Burial Customs. In J.E. Curtis & Tallis, N. (Eds.),

265
Forgotten Empire: The World of Ancient Persia (150-180), Berkeley: University
of California Press.
Reyes, A.T. (1994). Archaic Cyprus: A Study of the Textual and Archaeological
Evidence. Oxford: Clarendon Press.
Richter, G.M.A. (1968). Korai. London: Phaideon Press.
Roaf, M. (1996). Mezopotamya ve Eski Yakın Doğu (Çev. Zühal, K.). Atlaslı büyük
Uygarlıklar Ansiklopedisi 9. İstanbul: İletişim Yayıncılık.
Roosvelt, C.H. (2006). The Archaeology of Lydia, From Gyges to Alexander. New
York: Cambridge University Press.
Rotroff, S. (1997). Hellenistic Pottery, Athenian and Imported Wheelmade Table Ware
and Related Material. Athenian Agora, 29 (II). Princeton: The American School
of Classical Studies at Athens.
Rotroff, S. (2006). Hellenistic Pottery, Plain Wares. The Athenian Agora 33 Princeton:
The American School of Classical Studies at Athens.
Rupp, D.W. (1987). Vive le Roi: The Emergency of the State in Cyprus. In D.W.Rupp
(Ed.), Western Connections (147-61), SIMA 77. Göteborg.
Saltuk, S. (1989). Arkeoloji Sözlüğü. İstanbul: İnkılap Kitabevi.
Sarianidi, V.I. (1977). Bactrian Centre of Ancient Art. Mesopotamia, 12, 97-110.
Scerrato, U. (1979). Evidence of Religious Life at Dahan-e Ghulāmān, Sistān. In M.
Taddei (Ed.), South Asian Archaeology 1977 (709-35),Naples II.
Schäfer, J. (1960). Ein Perserbau in Altpaphos?.OpAth, 3, 155-75.
Schippmann, K. (1971). Die iranischen Feuerheiligtümer. Berlin and New York.
Schmidt, E.F. (1953). Persepolis I: Structure, Persepolis I: Structures, Reliefs,
Inscriptions. Oriental Institute Publications 68. Chicago: The University of
Chicago Press.
Schmidt, E.F. (1957). Persepolis II – Contents of theTreasury and Other Discoveries.
Chicago: Chicago: The University of Chicago Press.
Schwabacher, W. (1946). The Coins of the Vouni Treasure. Contributions to Cypriote
Numismatics. OpArch, 4, 25-46.
Sivrioğlu, U.T. (2013). Avesta Dilinin Coğrafyası, Turkish Studies, 1141-1165.
Sparkes,A., Talcott, L. &Richter, G.M.A. (1970). Black and Plain Pttery of the 6th,

266
5th and 4th Centuries B.C. Part1: Text. Athenian Agora 12. Princeton: The
American School of Classical Studies at Athens.
Sparkes, B.A. &Talcott L. (1970). Black and Plain Pttery of the 6th, 5th and 4th
Centuries B.C. Part 2: Indexes and Illustrations.Athenian Agora 12. Princeton:
The American School of Classical Studies at Athens.
Steel, L. (2004). Cyprus Before History, From the Earliest Settlers to the End of the
Bronze Age. London: Duckworth.
Strabon, Geographika (Çev. A. Pekman). İstanbul: Arkeoloji ve Sanat Yayınları.
Stronach, D. (1966). The Küh-I-Shahrak Fire Altar. JNES , 25, 217-227.
Stronach, D. (1973). Tepe Nush-i Jan, 1970: Second Interium Report. Iran, 11, 129-38.
Stronach, D. (1978). A Report on the excavations conducted by the British Institute of
Persich Studies from 1961 to 1963. Oxford: Oxford University Press.
Stronach, D. (1984). Notes on Religion in Iran in the Seventh and Sixth Centuries B.C.,
In Orientalia J. Duchesne-Guillemin emerito oblata, ActIr, 23, 479-90.
Stronach, D. (1985). On the Evolution of the Early Iranian Fire Temple, In Papers
in Honour of Professor Mary Boyce, ActIr, 25, 605-27.
Stronach, D.,Roaf, M., Stronach, R. & Bokonyi, S. (1978). Excavations at Nush-i Jan.
Third Interim Report. Iran, 16, 1-28.
Taylor, J.D. (1957).Myrtou-Pigadhes: A Late Bronze Age Sanctuary in Cyprus.
Oxford: Ashmolean Museum.
Tadikonda, K.K. (2007). Significance of the Fire Altars Depicted on Gandharan
Buddhist Sculptures. EastWest, 57, 29-43.
Talcott, L. & Sparkles, B.A. (1997). Black and Plain Pottery of the 6th, 5th and 4th
Centuries BC. Princeton: The American School of Classical Studies at Athens.
Taraporewala, I.J.S. (2002). Zerdüşt Dini, Zerdüşt’ün Gathaları Üç Unutulmuş Din:
Mitraizm, Maniheizm, Mazdakizm (Çev. Damar, N.). İstanbul: Avesta Yayınları.
Tatton-Brown, V. (1989). Ancient Cyprus. London: British Museum Press.
Tolman, H.C. (1893). A Guide to the Old Persian Inscriptions. Chicago,Boston&
Atlanta:American Book Campany.
Tufnel, O. (1953). Lachish III. London: Oxford University Press.
Tuplin, C.J. (1996). Achaemenid Studies. Stuttgart: Steiner Verlag.

267
Tuplin, C.J. (2014). The Changing Pattern of Achaemenid Persian Royal Coinage. In R.
Vaubel (Ed.), Explaining monetary and financial innovaiton (127-168). Cham,
Heidelberg, New York, Dordrecht& London: Springer.
Vandenabeele, F. (1989). Has Phoenician Influence Modified Cypriot Terracotta
Production?. In E. Peltenburg (Ed.), Early Society in Cyprus (266-27).
Edinburgh: Edinburg University Press.
Vermuele, C.C. (1976). Greek and Roman Cyprus. Boston: American School of
Oriental Research.
Wiesehöfer, J. (2002). Antik Pers Tarihi. İstanbul: Telos Yayınları.
Wightman, G.J. (2007). Sacred Spaces. Religious Architecture in the AncientWorld.
Leuven: Peeters.
Windengren, G. (1965). Die Religionen Irans. Stuttgart: Kohlhammer.
Yamamoto, Y. (1979). The Zoroastrian Temple Cult of Fire in Archaeology and
Literature (I). Orient, 15, 19-53.
Yon, M. & Childs, W.A.P. (1997). Kition in the Tenth to Fourth Centuries B.C.
BASOR, 308, 9-17.
Young, J.T.C. (1966). Thoughts on the architecture of Hasanlu IV. IrAnt, 6, 48-71.
Zournatzi, A. (1996). Cypriot Kingship: Perspectives in the Classical Period. Tekmeria,
2,154-178.
Zournatzi, A. (2010). The palace of Vouni (Cyprus): an Achaemenid Perspective.
Proceedings of the First International Conference on the Ancient Cultural
Relations Between Iran and West Asia, Tehran 16-18 August 2003,1-26.
Zournatzi, A. (2003). The Apadana coin hoards, Dairus I, and the West. AJN, 15, 1-28.
Zournatzi, A. (2005). Persian Rule in Cyprus: Sources, Problems, Perspectives,
Athens: National Hellenic Research Foundation.
Zournatzi, A. (2009). The Vouni Treasure and Monetary Practices in Cyprus in the
Persian Period. KERMA, 1-25.

268
ÖZGEÇMİŞ

Seren Sevim Öğmen, 1990 yılında Kıbrıs’ta Gazimağusa ilçesinde doğdu. 2007
yılında Gazimağusa Türk Maarif Lisesi’nden mezun olmuştur. Lisans eğitimini 2011
yılında Türkiye Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arkeoloji
Bölümü’nde tamamlamıştır. Eğitimi ağırlıklı olarak Klasik Arkeoloji ve Prehistorya ile
Önasya Arkeolojisi bilim dallarını kapsamaktadır. Lisans tezinde “Kıbrıs’ta En Erken
Duvar Resimleri ve Mozaikler” konusunu çalışmıştır. 2011-2012 yıllarında Çevresel
Arkeoloji’ye yönelerek, İngiltere’de Sheffield Üniversitesi’nde “Çevresel Arkeoloji ve
Paleoekonomi” yüksek lisans programı bünyesinde derslere katılmıştır. Doktorasına
2012 yılında, Ege Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Bölümü’nde
başlamıştır.
Çeşitli yıllarda Uluslararası Kaleburnu Kral Tepesi Kurtarma Kazısı projesinde
(İskele, KKTC), Salamis Kazıları’nda (Gazimağusa, KKTC) ve Phokaia Kazıları’nda
(İzmir, TC) kazı ekip üyesi olarak çalışmıştır.

269

You might also like