You are on page 1of 106

ADIL

EKONOMİK DÜZEN

PROF. DR. Necmettin ERBAKAN

:fah
RTiSî
ADİL
EKONOMİK DÜZEN
Y E R 9 6 -6 7 5
YIL ;
CLT
KSM
KOP
DEM 9 6 -1001

PROF. DR. Necmettin ERBAKA

REFAH
PARTİSİ
İÇİNDEKİLER

A. KÖLE DÜZENİ ................................................................... 1

I. Giriş .........................................................................................1
a) Emperyalizm. Siyonizm “modern müstemlekecilik"....................1
b) Emperyalizm ve Siyonizm bütün Müsiüm«ın ülkeleri
ve insanlığı sömürmektedir........................................................... 3

II. Köle Düzeni Bizi Nasıl Sömürüyor ................................................ 3


a) “Türkiye'de toplam gelirler içerisinde emek ve faizin payı .........4
b) Türkiye'de devlet bütçesinin açıkları ve bütçeden ödenen
borç faizlerinin yıldan yıla artması ..............................................6
c) Türkiye'de 1991 yılı bütçesi ......................................................... 6

III. Düzenin gerçek Hesabı .................................................................... 7


IV. Köle Düzeninin Zulm ünden Kurtulmak Nasıl
Mümkündür ......................................................................................11

B. A D İL EKONOM İK DÜZEN ............................................................ 14

I. Adil Ekonom ik Düzen’in Temel ö z e llik le ri................................. 14


a) Hak ve batıl arasındaki fark ....................................................... 14
b) “Adil ekonomik düzen" “Hakkı üstün tutan“ bir düzendir ----- 17
c) Adil ekonomik düzen tam ve mütekamil bir düzendir.
Bu düzende kapitalizmin ve komünizmin faydalı
yanları mevcuttur. Fakat mahsurlu ve zararlı yanlarına
ise yer verilmemiştir .................................................................... 17
A dil Ekonom ik D O z M iIn T a fiM İE M N ia n ..................................... 19
a) G e n e lE s a ü a r.................................................................... ............ 20
1- Ekonomide devletin g ö rtM .................................................... 20
2- Devletin ekonomi ile «g«i faaliyetleri..................................... 22
3- Ekonomik faaliyetleri şahıslar yürütürler .............................23
b) Adü ekonomik düzenin para ile ilgili temel e s a s la n ..................24
* Para nedir?...............................................................................24
İnsanların yaradılış karakteri ................................................ 24
* Adil ekonomik düzenin temel ş a rtı........................................25
* Para ..................................................................................... 25
1- ‘ Pa«B>Maj‘ ilkesi.......... ................................................. 26
2- “Faiz yok* ilkesi..................................................................26
3- "Karşılıksız para yok“ ilkesi ............................................28
4- 'Paranın (arsa, tesis, standart mal, altın ve döviz)
karşılığında olması" ilkesi................................................ 29
5- İstenilen tında değiştirme ilkesi ........................... ..........29
6- Herkese eşit muamele ilkesi............................................ 29
7- Fiyatlar: ’Arz-talebe dayalı kriterlere göre test)it
edilir*ilkesi ................................................................... . . 2 9
* Açıkİ€tfTia................................................................................... 30
c) Adil ekoTK>mik düzenin kredi ile ilgili esasları .......................... 32
*
Kredi nedir? .............................................................................32
1- O rtaklıklar.......................................................................... 33
2- Hakkı mükteeep karşılığı k re d i........................................34
3- Emek karşılığı kredi .........................................................35
4- Rehin karşılığı kredi ......................................................... 37
5- ödenmiş vergi karşılığı kredi ..........................................37
6- Yatırım projesi karşılığı k re d i..........................................38
* A çıklam a................................................................................... 38
7- Selem senedi karşılığı k re d i............................................ 40
* A çıklam a................................................................................... 40
* Selem senedi çok mühim bir olaydır ................................... 41
* Adil düzende yeterince faizsiz kredi bulmak
mümkündür ......................................................................... 44
d) Adil ekonomik düzenin vergi ile ilgili eeaslan............................ 45
* Vergi nedir? ............................................................................. 45
* Adil düzerKle devletin geliri nasıl teşekkül ediyor ......... .... 46
1- Verginin sadece ‘devletin hizmeti karşılığı”
olması ...............................................................................49
2- T e k vergi" pren sib i.........................................................49
3- Verginin yani devletin payının "Üretim
cinsinden* verilmesi prensibi......................................... 50
4- “Gelirden vergi alınmaması" prensibi .......................... 50
5- Şahıslar veya müesseseler ne kadar çok vergi
ödemişlerse "devletten o nist}ette daha tazla
ve öncelikle hizmet almak imkanına kavuşurlar".........51
6- Verginin "beyana göre" oiması prensibi ......................52
* A ç ık lam a................................................................................. 53
7- “Üretimden alınacak pay anayasa ile
belirlenir" prensibi ........................................................... 54
* Adil düzenle faizci kapitalist nizamın vergi açısından
m ukayeseleri.......................................................................... 55
1- Adil düzende devletin geliri çok daha fazladır
ve hızla artar ....................................................................56
2- Adil düzende devletin vergiyle ilgili mevzuatı ve
vergiye ait bütün yürütmeler haklı son derece
basit, süratli ve barışçıdır ............................... .............. 59
* Adil düzen barış düzenidir.................................................... 60
3- Adil düzende vergi "ekonominin ve sosyal yapının
en büyük tahribatçısı" olmayıp bilakis ekonominin
ve sosyal yapının en büyük hizmetkârıdır................... 62
e) Adil ekonomik düzen’in sosyal güvenlikle ilgili esasları .........64
1- Herkes sig ortalı.............. .................................................64
2- Sigorta ve emeklilik için para ödenm ez........................ 64
3- İşsizlik ve emeklilikte herkesin (yaş, tahsil,
hizmet, ehliyet) esasına göre ne alacağı
“katsayı" ile belirlenir.......................................................64
4- İşsizlik ve emeklilik karşılığı bütçeden ödenir.
Milli gelirle orantılı p a y .....................................................64
5- İşsizlik ve emeklilik: Talebe ve beyana göre
istediği zaman .................................................................. 64
6- Emekli olan kredi hakkını kaybeder .............................64
7- Emeklilik maaşı: Emekliye aynkjığı zamanki
mesleki derece, yaş, tahsile g ö re d ir............................ 64
* Açıklanna................................................................................. 65
* Sosyal güvenlik açısından adil düzen ile faizci
kapitalist düzenin mukayesesi ............................................ 66
V
II. Adil Ekonomik Düzen İdeal bir düzendir. Ekonomiyi
hızla geliştirir. Herkese refah getirir.............................................68
a) Kısa tarihçe ...................................................................................68
b) Adil düzen ideal bir d ü zen dir.......................................................77
c) Adil düzen herkese refah getirir ve ekonomiyi
hızla geliştirir .................................................................................78
1- Ucuzluk-enflasyonun önlenmesi ..........................................78
2- Üretimin artm ası...................................................................... 81
3- İşsizliğin önlenmesi ............................................................... 82
4- İhracat patlaması .............. .. .................................................. 82
d) Gelir dağılımının bozulmasının önlenmesi ve herkese
refah ..................................................................................... 83
e) Adil ekonomik düzen geri kalmışlığı, rüşvet ve ahlak
bozukluğunu ö n le r........................................................................ 84

IV. Adil Düzen, Kapitalist nizamın bütün sömürü, zulüm ve


felaketlerinden insanlığı korur ve kurtanr. Kapitalist
nizamın problemlerini çözer . . ................................................... 86
* 5 mikroba karşı 5 ila ç ....................................................................90
1- Emperyalizm ve siyonizmin kurup yünjttüğü "köle
düzeni" yerine "adil devlet düzeni"nin kurulm ası............... 90
2- Faizci kapitalist nizamın "sömürü düzeni" yerine
"adil ekonomik düzen"in kurulması ..................................... 90
3- Milli, güçlü, süratli, yaygın kalkınmanın
gerçekleştirilmesi ............................................................... .... 91
4- İnançlı kadrolar........................................................................ 92
5- İrfanlı in san...............................................................................92

V. 'Adil düzen" temeline dayanan “İslam ortak pazan'nın


kurulmasıyla kalkınma çok daha büyük olur, çok
daha hızlı o lu r.................................................................................93

NETİCE ................................................................................. 94

VI
A- KÖLE DÜZENİ

I. G İR İŞ

Bundan önceki "TEŞHİS" adlı broşürümüzde


Türkiye'de halen ekonomik alanda nasıl bir "K ö le
Dûzeni*'nin yürürlükte olduğu açıklanmıştır.
Her ne kadar Anayasa’da ekonomik düzenin adil
olacağı, bütün vatandaşlara eşit muamele edileceği,
herkes için fırsat eşitliği sağlanacağı tekrar tekrar ifade
edilmiş sömürü ve angaryanın yasak olduğu belirtil­
mişse de tatbikat tam bunun aksine yürütülmektedir.
Bu sözler ve prensipler Anayasanın satırlan içinde ve
rafta kalmaktadır.

a) Em peryalizm , S iyonizm , "M odern


m ü s te m le k e c ilik "

Türkiye’de halihazır ekonomik sahada yürürlükte bu­


lunan "K öle Düzeni" kendi kendine oluşmamıştır. Bu
yeryüzündeki "E m p e rya lizm " ve "S iy o n iz m " güçle­
rinin bilinçli, planlı ve programlı olarak yünüttükleri "Mo­
dern Müstemlekecilik" tatbikatının bir sonucudur.
Bilmek mecburiyetindeyiz ki yeryüzü boş değildir.
Merkezlerini Amerika New Yorkta Wall Street bankalar
caddesine yerleştirmiş bulunan S iyonizm bir inançtır,
bir ideolojik güçtür. Bunlar Cenab-ı Hakk'm asıl kul­
larının kendilerinin olduklanna inanmaktadırlar. Diğer
kulların kendilerine köle olmak için yaratıldıklarına kani­
dirler. Yeryüzüne kendilerinin hakim olacaklarını kabul
etnnekte diğer insanları ne kadar sömürürlerse o kadar
büyük ibadet hazzı almaktadırlar. Siyonistler d ü n ya
e m p e rya lizm in i kontrolleri altına almışlardır. F aizci
k a p ita lis t nizam vasıtasıyla bütün insanlığı sömür­
mektedirler. Em peryalist devletler vasıtasıyla yer­
yüzünde siyasi hakimiyetlerini sürdürmektedirler.
E m peryalizm ve Siyonizm Türkiye’de "T a ltlitç i
P a rtlle r"i desteklerler. Ellerindeki her türlü imkanla
bunların işbaşına gelmesine çalışırlar. Bu gayretli
çalışmalarının sonucu olarak Türkiye'de 40 yıldan beri
temelde birbirinin aynı olan batı ta k litç is i p a rtile r
işbaşına gelmişlerdir. Bu taklitçi partiler dış borç alabil­
mek için IMF heyetlerine teslim olmuşlardır, onların tan­
zim ettikleri reçetelerle adım adım bugünkü köle düzeni
tesis edilmiştir.
Dünya emperyalizmi sadece Türkiye'yi değil, bütün
Müslüman ülkeleri sömürmektedir. Müslüman ülkelerin
her türlü tabii zenginlikleri ve bu meyanda bilhassa pet­
rol, emperyalizmin kontrolü altındadır. Müslüman ülkeler
ne kadar petrol üretecek, bunu hangi fiyattan satacak,
petrolden elde ettikleri gelirin ne kadarı siyonist banka­
larda tutulacak, ne kadarını kullanmalarına müsaade
edilecek ve nasıl kullanacaklar bütün bunları etkilemek­
tedirler. Netice itibariyle Müslüman ülkelerin petrol gelir­
lerinin büyük bir kısmını kendi bankalarında tutmak­
tadırlar (700 Milyar Dolar). Bu paranın bir kısmını diğer
Müslüman ülkelere yüksek faizle dış t>orç olarak ver­
mektedirler. Böylece Müslüman ülkelerin arasına girip
kendilerine büyük falzjer ödettirmektedirler. Mesela;
Türkiye'ye 50 Milyar Dolar dış borç vermişlerdir, buna
mukabil yılda 8.5 Milyar Dolar faiz ödettirmektedirler.
Aynı şekilde Mısır'a 50 Milyar Dolar dış borç vermişlerdir,
buna mukabil yılda 7.5 Milyar Dolar faiz ödettir­
mektedirler.

b) Emperyalizm ve Siyonizm bûtûn


Müslüman ülkeleri ve İnsanlığı
sömürmektedir.

Bu sömürü sadece borç verme mekanizmasıyla


değil, hemen her sahada yürütülmektedir. Dünyanın,
ulaşım sistemi, İletişim sistemi, silah sanayi,
temel stratejik sanayileri, ticareti, banka,
para kredi ve transfer sistemleri, ajansları,
haberleşme araçları, basın yayın kuruluşları
vasıtasıyla emperyalizm ve Siyonizm bütün insanlığı
sömürmektedir.
İşte Türkiye'de "Taklitçi Partiler" vasıtasıyla tesis
edilmiş olan halihazır "Köle Düzeni" yeryüzündeki
bu gerçeğin bir parçasıdır.

II. KÖLE DIJZENİ BİZİ NASIL


SÖMÜRÜYOR

Teşhis broşürümüzde yaptığımız açikıamala.'' Köle


düzeninin bizi faizci kapitalist sistemin 5 mikrobuyla
sömürdüğünü ve ezdiğini açıkça ortaya koymuştur.
Bu mikroplar:
- Faiz mikrobu
> Haksız vergi mikrobu
• Oarphane mikrobu
• Kambiyo mikrobu
• Kredi sistemi mikrobu.
Yine "Teşhis" broşüründe bu mikroplar yüzünden
fiyatların sürekli olarak arttığ, pahalılık ve enflasyo­
nun azdınidiğı t>elirtilmiştir.
Faizci kapitalist düzenin bu 5 mikrobu vasıtasıyla mil­
letin büyük çoğunluğu ezilmekte ve netice itibariyle
düzen dünya emperyalizmini, siyonlzml, İsrail'i
ve O nun bir avuç İşbirlikçisi şampanyacı holdingle­
ri beslemektedir.
"Teşhis" broşüründe Türkiye’de halihazır şartlar
altında, sabahtan akşama kadar sıcak ocak karşısında
çekiç sallayan bir demircinin 6 çekicinden 1’ini kendi­
sine verip 5'ini 1 2 haksız olarak elinden alıp
götürdüğünü, inşaata taş taşıyan bir işçinin aynı
şekilde 6 küfesinden birinin bedelini kendisine verip
5'ini haksız olarak alıp götürdüğünü ve yine 6 sefer ya­
pan taksi şoförüne bu seferlerden birisinin bedelini
kendisine verip 5'ini ondan haksız olarak aldığını
açıklamıştık.
Aşağıdaki grafikler "Köle Düzeni"nin çalışan in­
sanları yıldan yıla nasıl ezdiğini açıkça göstermektedir;

a) Türkiye'de toplam gelirler içerisinde


emek ve faizin payı

Bu grafik taklitçi partilerden birisi olan faizci kapitalist


ANAP’ın elinde ülkenin son yıllarda nasıl perişan edil­
diğini açıkça göstermektedir. ANAP'ın işe başladığı
PAlZClKAPtrâL»T NtZAHM A D tL
TABLO L -KÖLE DOZENf BİZİ HASI. SÖHOh OTOII U O N O M tK DOZKN

Ş*kM 1.

T O m jU l O C LİR U m iN İÇ İN M
C M İK VC l>AİZİN PAYI

1983 1990
Emeğin P ayı; % 24.78 Emeğin P a y ı; % 14
Faizin Payı ; % 75.22 Faizin Payı : % 86

% 14
Emağln
Payı

%86
Faizin Payiy

ş«kll 2 . Şskll 3.
BÜTÇENİN AÇIKLARI VE 1991 B ÜTÇESİ
BÜTÇEDEN ÖDENEN DIŞ VE İÇ BOHÇ (T akıtoen)
FAİZLERİ VE TAKSİTLERİ 104 TRİLYON TL
T o p lam B ütçen in % si otarak

AÇIK 20 TRİLYON TL

TAN SFERLER

İÇ VE DİŞ
BORÇ 45 TRİLYON TL
FAİZ VE
TAKSİTLERİ

FİIU
BCfTÇE 40 TRİLYON TL

19S3 1990 1983 1990 *983 1990


1983 yılında toplam gelirlerin içinde emeğin payının %
24.78, faiz ve rant gelirleri payının ise % 75.22
olduğunu buna mukabil 1990 yılında emeğin payının
sadece % 14, faiz ve rant gelirlerin payı ise % 86’ya
yükseldiği gönjimektedir. Bu oranlar köylü, işçi, memur,
esnaf ve dargelirlinin nasıl ezikliğini açıkça belirtmekte­
dir. (Tablo 1, Şekil 1)

b) Türkiye'de devlet bütçesinin açıkları ve


bütçeden ödenen borç faizlerinin yıldan
yıla artması

Bu grafikte 1983 ve 1990 yıllarına ait bütçedeki


açığın, dış borç faizinin ve iç ve dış borç top­
lam faizlerinin ne nisbette arttığını bütçenin yüzde
değerleri olarak göstermektedir. 1983'de bütçe açığı
bütçenin % 7'si iken 1990'da % 11 olmuştur. 19831e
dış tjorç faizi bütçenin % 4‘ü iken 1990'da bütçenin %
21'ine ulaşmıştır. Dış ve iç borç faizleri toplam 1983'te-
% 27 iken 1990'da % 42'ye ulaşmıştır. (Tablo 1, Şekil
1)
İşte millet gittikçe daha büyük nisbette böyle
sömünjimektedir.

c) Türkiye'de 1991 yılı bütçesi

Bu grafikde taklitçi partilerden tnrisi olan faizci kapi­


talist ANAP'm Türkiye’yi 8 yıl içinde nasıl perişan ettiğini
açık bir şekikJe göstermektedir. 1991 yılı bütçesi takri-
t>en 104 Trilyon TL. dir. Bunun daha bütçe yapılırken
açığı 20 Trilyon TL olmuştuf. İç ve dış tx>rç faiz ve tak­
sitleri toplam 45 Trilyon TL. sına ulaşmıştır. Fiili bütçe 40
Trilyondur. Bunun da bilindiği gibi büyük kısmı,
yatırımlarda tasarruf adı altında, gerçekte kul­
lanılmamakta ve fiili gerçek bütçe çok ufak bir miktarda
kalmaktadır. (Tablo 1, Şekil 3)
işte köle düzeni kısa zamanda bir ülkeyi böylece
tahrip etmektedir.

ili. D Ü ZE N İN G E R Ç E K H ESAB I

Tablo İl de halihazır "Köle DOzenl'nln gerçek


hesabı" yapılmıştır.
Bu grafik ve hesap tablosu açıkça göstermektedir ki,
halihazır köle düzeni netk;e itibariyle çalışan bir insanın
hakkı 100 iken bu kimseye hakkının ancak 8'ini ver­
mekte 92'sini elinden alıp götürmektedir.
Yani Refah Partisi işbaşına gelip Adil Düzeni kur­
duğu zaman bir insan 100 kazanacaksa bugün 8 ka­
zanmaktadır. Diğer bir ifade ile köle düzeni bugünkü
tatbikatiyle çalışan insana hakkının gerçekte 1/12'ini
vermektedir.
İşte Düzenin Hesabı:
Bugün hala 801.000 TL. sı brüt maaşla insan
çalıştırılmaktadır. Bu insan muhasebeye girdiği zaman
ücret veya aylığını alacağında kendisinden % 14 si­
gorta kesiliyor. Bu 112.140 TL yapar, (bilindiği gı'bi
gerçekte kesilen sigorta % 34 olup bunun % 14'ü
işçiden % 20'si de işverenden kesilmektedir) 801.000
TL brüt ücretten 112.140 TL sigorta çıkanlmca 688.Ş60
TL kalıyor. Bunun 54.000 TL sine muafiyet tanınıyor
geriye kalan 634.860 TL. sından en az gelir vergisi
dilimi olarak % 25 hesabıyla 158.715 TL. sı vergi kesili­
yor. Ayrıca 10 kişiden fazla işçi çalıştıran mües-
seselerde % 6 zorunlu tasarruf kesintisi yapıımaKtaaır.
Bu da 48060 TL.dir. Böylece sigorta, gelir vergisi zo­
runlu tasarruf fonu kesintisi toplamı 300.000 TL. oluyor
ve bu kimse muhasebeden çıkarken 801.000 TL. brüt
ücret yerine 502.911 TL. net ücret alarak çıkıyor. Bu­
nun manası hakkı 100 iken kendisinden hakkının 1/3'ü
daha muhasebede iken kesilmiş kendisine hakkının sa­
dece 2/3'ü verilmiştir. Yani 100 hakkı yerine elinde 66
kalmıştır.
Bu kimse muhasebeden çıktıktan sonra net
maaşıyla alış veriş yapmaktadır. Halbuki satın aldığı
malların içinde 1/3 oranında faiz ve yine 1/3 oranında
vergi kendisine haksız olarak ödettirilmektedir. Böylece
faiz yüzünden 66'nın 1/3'ü elinden alınmakta 100
hakkı 44’e inmekte, fiyatlann içindeki vergi yüzünden
de bu 44'ün 1/3'ü haksız olarak elinden alınmakta
dükkandan çıktığı zaman 100 hakkı 30'a inmiş bulun­
maktadır.
Köle düzeni kendisini bununla da rahat
bırakmamakta darphane mikrobu vasıtasıyla herkesin
cebindeki paranın 1/4'ünü haksız olarak almaktadır.
Çünkü son yıllarda piyasadaki para yerine geçen nakit
çek, senet toplamının 1/3'ü kadar (Mesela 1989 yılında
15 Trilyon mevcut paraya mukabil 5 Trilyon)
karşılıksız para piyasaya sürülmektedir. Bunun neti­
cesi olarak da elinde 30 bulunan kimsenin 1/4'ü elin­
den alınıyor neticede kendisine 22 kalıyor.
Diğer yandan kambiyo mikrobu da aynca herke­
sin cebindeki paranın takriben 1/4'ünü haksız olarak
alıp götürmektedir. Bilindiği git» Türk Lirası'nın değeri
Dolara karşı em irle sürekli olarak düşü­
rülmektedir. Mesela 1989 yılında, yılbaşında 1 Dolar
* 1.820 TL. sı iken yıl sonunda 1 Dnlar = 2.320 TL.
8
olmuştur. Aynı şekilde 1990 yılı sonunda ise 1 Oolar =
3.000 TL. sı olmuştur. Ağustos 1991 de ise 4.700 TL.
civarındadır. Böylece kambiyo mikrobu yüzünden
elinde 22 kalan vatandaşın hakkının 1/4'ü elinden
alınıp götürülmekte neticede elinde başlangıçta hakkı
*100 olan yerine sadece 16 kalmaktadır.
Böylece köle düzeni hakkı 100 olan kimseye faiz,
vergi, darphane ve kambiyo mikroplarının bir
neticesi olarak 1/6'sını vermiş 5/6'sını haksız olarak alıp
götürmüştür. Ancak ne varki yapılan zulüm bundan da
ibaret değildir. Türkiye'de geiir dağıiımı nisbetlerl
gözönûnde bulundurulacak olursa mevcut
köle düzeni bir kimseye 6 çekiçten birini verip
5'ini alıp götürüyor ama o bir çekice karşılık
vermesi icab eden ücretin de aslında yarısını
veriyor bunun içinde 16'yı 2’ye t)ölüyoruz neticede 8
kalıyor.
Nitekim Türkiye’deki gelir dağılımı incelendiği zaman
ne görüyoruz: (Tablo II)
Türkiye'deki bütün nüfusu 5 katlı bir binaya
yerleştirelim en alt kattaki % 20 nüfus (ki bunlar işsizler,
işçi, köylü, memur, esnaf, dul ve yetimler) milli gelirin
gerçekte sadece % 4'ünü alıyorlar, ilişikteki tabtoda bu
rakam yuvarlak olsun diye % 5 olarak gösterilmiştir.
İkinci kattaki % 20 nüfus ise milli gelirin sadece
% 7’sini almaktadır. Bu rakam ilişikteki tabtoda yuvarlak
olsun diye % 10 gösterilmiştir.
Üçüncü kattaki nüfusun % 20’si ise sadece milli geli-
nn % 14'ünü almaktadır. Bu rakamda iNşikteki tabtoda
yuvarlak olsun diye % 15 olarak gösterilmiştir.
Dördüncü kattaki nüfusun % 20'si ise milli gelirin tak­
riben % 17'sini almaktadır, ilişikteki tabtoda bu rakam
9
oo

52 00

(i
;
2 o
s
mû5 r-H
o

iP•-
0 ^ - 1 VO
\ ■i
01 o o

m ö
st
z >
Îİİ (N
II C oc cc
(N U-)
.s *
Q ^
m Ö
H
a O
İ l
as m
s >
u
(N ö
•ö:
N N
3' U.CM ö
vo
£/g/ vo
CN o
U1 _ 2 _
^ 8 5 5 Sf

2
CQ
<
E-
g I es
o <.

10
yuvarlak olmak üzere % 20 olarak gösterilmiştir.
En üsttekiler nüfusun % 20’sini teşkil eden mutlu
azınlık ise gerçekte milli gelirin % 58'ini almaktadır.
İlişikteki t^^loda bu rakam yuvarlak olarak % 50 olarak
gösterilmiştir.
Her halükârda ilişikteki tabloaan görüldüğü gibi,
aşağıdaki gelir gruplarından 3 katta bulunanlar toplam
olarak nüfusun % 60'mı teşkil ediyorlar. Buna mukabil
milli gelirden aldıkları pay % 30'u bile bulmamaktadır.
Bu adaletsizliği gidermek için aşağıdaki gelir gruplanna
verilen ücretlerin en aşağı 2 misli arttırılması gerekir.
Türkiye'deki mevcut banka sistemi "TEŞHİS"
broşüründe de açıklandığı gibi fakirden alıp zen­
gine veren bir sistem olduğu için, tabloda, gelir
dağılımı bozukluğunda halihazır banka sisteminin
önemli payı dikkate alınarak bu haksızlık banka siste­
mine izafe edilmiştir. (Tablo II)

IV- K Ö LE D Ü ZE N İN İN Z U L M Ü N D E N
K U R T U L M A K N ASIL
MÜMKÜNDÜR ?

"Teşhis" broşüründe açıklandığı gibi halihazır


"Köie Düzeni” milyonlarca insanı geçim sıkıntısı,
açlık, sefalet, işsizlik ve geri kalmışlığa mahk­
um ederek ezmekte bunlann haklarını haksız olarak el­
lerinden alıp emperyalizm, dünya siyonizmine ve
onların işbirlikçisi ufak bir mutiu azınlığa aktar­
maktadır Bunun neticesi olarak büyük çoğunluk git­
tikçe fakirleşmekte ufak bir azınlık ise gittikçe zengin­
leşmektedir. Bu durum ülkeleri sosyal patlamalara
11
götürmekte, yeryüzünde huzur ve güvenliği ortadan
kaldınnaktadır.
Faizd kapitaist sistem sadece ülkelerin içerisindeki
g elir dağılım ını bozmakla kalmamakta Ölkeler
arasındaki dengesizliği de hızla artırmaktadır. Zen­
gin emperyalist ülkeler gittikçe zenginleşmekte ve tnın-
lann zenginlikleri txı ülkelerdeki siyonist mutlu azınlığa
ve işbirlikçilerine akmakta, fakir ülkeler ise gittikçe fa­
kirleşmekte, geri kalmakta ve yeryüzünde açlık ve
işsizlik gittikçe yayılmaktadır. Böyiece ülkeler arası den­
gesizlik de artarak patlamalara yol açmaktadır. Geri
kalm ış ülke le r ağır dış borç yükü altında
kıpırdanamaz ve nefes alamaz hale gelmişlerdir.
Türi^iye'de mevcut halihazır köle düzeninin milyonlar­
ca insanı ezmesinin sebebi tekrar tekrar ifade edildiği
gibi düzenin 5 mikrobudur. Düzendeki bu mikroplar or­
tadan kaldırılmadan vücudun sıhhat bulması, meselele­
rin çözülmesi, dertlerin sona ermesi mümkün değildir.
Bu mikroplar sadece ûzal ve ANAP zihniyetinde mi
mevcuttur ? Bu Demirel ve DYP zihniyetinin bu mikro­
plar bakımından ûzal ve ANAP zihniyetinden ne fârkı
vardır ? Aynı şekilde bu İnönü ve SHP'nin zihniyetinin
de temekle özal ve ANAP zihniyetinden bir farkı yok­
tur. Bu üç partinin ve Refah Partisi dışındaki bütün
batı taklitçisi zihniyeti! partilerin hepsi te­
melde birbirinin aynıdır. Bunların hepsi faizci­
dirler, vergiyi gelirden alırlar yani fakir fuka­
raya ödettirirler, karşılıksız para basarlar,
paranın değerini emirle düşürürler, kredileri
zengine verirler ve yüksek kredi faizleriyle
batık kredilerini fakir fukaraya ödetirler.
Bugankû bankacılık düzeniyle fakirden alıp
12 _________________________________________________
zengine ve rirle r. Hepsi temelde birbirinin aynıdırlar.
Birbirlerini tenkit ederken iddiaları "Ben ondan daha
az acıtacağım " demekten ibarettir. Bunların hiçbirinin
zihniyeti bu milleti bugünkü hastalıklardan kurtaramaz.
Esasen hiçbirisi de bugüne kadar, mevcut meseleleri
nasıl çözecekleri hakkında tek bir konuda dahi herhan­
gi bir çözüm ortaya koyabilmiş değildir.
Milletimizin halihazır ekonomik zulümlerden kurtula­
bilmesi için bu zulümlere sebep olan m ikropların o r­
tadan k a ld ırılm a s ı g e re k lid ir. Bu İse ancak
"MIHI G örûş"ün te m s ilc is i o la n "R efah P artl-
s l"n ln "ADİL DÜZEN"I İle m üm kündür.
Refah Partisi'nin temsil ettiği Milli Görüş "Y eniden
Büyük Türklye"yi kurmak için, bugünkü Anayasayla
aykırı köle düzenini ortadan kaldıracak, yerine Anaya-
sa'da sözü edilen herkese refah g e tire n , he r­
kese hakkını veren ve herkese fırs a t e ş itliğ i
tanıyan MİMİ G örüş'ün kuracağı yeni düzende
fa iz olm ayacak, haksız v e rg ile r kalkacak, pa­
ranın değeri hak ö lçü sü o la ra k kabul e d ile ­
cek, sağlam paraya geçilecek, karşılıksız para
b a s ılm a y a c a k , p a ra n ın d e ğ e ri d ü ş ü r ü l­
meyecek ve k re d ile r adli ö lç ü le r içinde faydalı
İş yapacak herkese verilecek. Böylece herkes
bugünkü düzende bir ekmek aldığı parayla üç ekmek
alma imkanına kavuşacak ve aynı işletme sermayesiyle
bugünkünün üç misli fazla üretim yapabilecek,
bugünkünden üç misli fazla insan çalışabilecek,
herşeyin fiyatı üçte birine düşecek, her1<es üç misli fazla
satın alma gücüne kavuşacak, en ucuz üretim
Türkiye'de olacak, ihracat artacak, Müslüman ülkelerle
Ortak Pazar kurularak onların ihtiyaçlan Türkiye’den

13
karşılanacak ve böylece Türkiye, çok kısa bir zamanda
dünyanın en güçlü üBtelerinden birisi olacaktır. Bugün
sun'i sebeplerle hasta hale getirilmiş olan milletimiz ta­
rihteki büyük ve eşsiz pehlivan olarak ayağa kalkacak,
bütün insanlığa en hayırlı hizmetleri yapacaktır,
inşaallah.

B. ADİL EKONOMİK DÜZEN


I. A D İL E K O N O M İK D Ü ZE N İN
T E M E L Ö Z E L L İK L E R İ

a) HAK VE BATIL ARASINDAKİ FARK

Hak kelimesinin lügat manası "Değişm ez" demek­


tir. Istılah manası ise "H er şart altında doğru olan
şey” demektir. Mesela iki kere ikinin dört ettiği gibi.
B a tıl kelimesinin lügat manası " is a b e t s iz ,
y a n lış " demektir. Istılah manası ise "H e r şa rt
altında yanlış olan şey" demektir. Mesela iki kere
iki üç eder iddiası gibi.
Bugünkü batı m edeniyeti, kendilerinin de her za­
man belirttikleri gibi eski Roma m edeniyetine, eski
Roma medeniyeti eski Yunan m edeniyetine, eski
Yunan medeniyetide eski Mısır m edeniyetine yani
F iravunlara dayanmaktadır.
Firavunlar insanlara zulüm yapari<en, bu yaptıkları
zulümleri biz size zulüm yapıyoruz diye yapmazlardı.
Yaptıkları zulümleri bu bizim hakkımız diye yaparlardı.
Hataları onların hak anlayışlarının yanlış olmasında,
14
batıl olmasındaydı.
Batılın hak anlayışına göre hak 4 sebepten
doğmaktadır;
1- Kuvvet
2- Çoğunluk
3- İmtiyaz, ayrıcalık
4- Menfaat, çıkar.
Hiç şüphesiz gerçekte bu sebeplerin hiçbirisi hak se­
bebi olamaz. Fakat batıl inanış bunlan hak sebebi say­
maktadır.
Hakiki hak anlayışına göre hak 4 sebepten
doğar t>u sebepler şunlardır:
1- Cenab-ı Hakk'ın bütün İnsanlara eşit
olarak verdiği temel İnsan haklan. Bu haklar şu
5 temel haktır;
1) Yaşama hakkı
2) Neslin korunması, ırz «e namusun korunması
hakkı
3) Mülkiyet hakkı
4) Aklın komnması hakkı
5) İnancın korunması hakkı
2- Emek
3- Karşılıklı rıza İle yapılan mukavele
4- Adalet gereği doğan haklar.
Hakiki hak anlayışına göre hak yanhz bu 4 sebepten
dolayı doğar. Bunun dışında hiçbir sebepten dolayı hak
doğmaz. Ne kuvvet, ne çoğunluk, ne İmtiyaz
ne de çıkar hak sebebi oiamaz.

15
İşte insanlık tarihi boyunca hak ve batıl birt)iriyle
mücadele etmiştir. Bu mücadelenin temelinde hak an­
layışı ve kabulündeki farklılık yatmaktadır.
Batıla dayanan medeniyetlerin temelinde "Kuvveti
üstün tutan zihniyet** yatmaktadır.
Hakka dayanan medeniyetlerin temeli ise "Hakkı
üstün tutan zihniyete" dayanmaktadır.
Takriben 300 yıldan beri yeryüzünde kaba kuvvete
dayanarak üstünlük tesis etmiş bulunan ”Batı mede<
niyeti" gerçekte **Kuvvetl üstün tutan bir zih­
niyetin” medeniyetidir. İnsanlığa saadet getirmesi
mümkün değiklir. Sadece zulüm yapmaktadır. Nitekim
bu medeniyet insanlığı iki ikiz kardeşle ezmektedir.
Bunlardan birisi "Kom ünizm ** diğeride "K a p ita -
iizm'*dir.
Her iki sistemde temelde t>irt)irinin aynıdır. Çünkü her
ikiside "Kuvveti stün tutan bir zihniyet"e day­
anmaktadır. Bundan dolayı netice itibariyle bir "Ezen-
eziien" sistemidirier. Aralarındaki tek fari< komünizmde
ezen güç siyasi güçtür, kapitaliznxje ezen güç ekono­
mik güçtür, sermayeyi elinde bulunduran mutlu azınlığın
gücüdür.
Komünizm 70 sene insanlığa zulmettikten sonra
yıkılmıştır. Kapitalizm de sadece zulmetmektedir, bu­
nun da yıkılıp gitmesi mukadderdir. Şimdilik ayakta dur­
masının tek sebebi kapitalizmin, emperyalizm ve
siyonlzmin bir sömürü aracı olması yüzünden sun’i
olarak korunması ve yaşatılmaya çalışılması yü-
zündendir. Her iki nizamın da temeli batıldır ve insanlığa
saadet getirmesi mümkün değildir.
İnsanlık şinxJi kendisine "IMutluluksSaadet” geti­

16
recek yeni bir nizam aramaktadır. Bu nizam ancak
"Hakkı OstOn tutan" "ADİL DÜZEN" nizam ıdır.
Biz bu "TEDAVİ" broşürümüzde "Hakkı Ostûn tu­
tan" "G«nei Adli DQzen"in "A dil Ekonom ik
DOzen" bölümünü söz konusu etmekteyiz.

b) "Adil ekonomik düzen"


"Hakki ûstûn tutan" bir düzendir.

Yukarıdaki açıklamalarımızda da belirttiğimiz gibi


"Adil Ekonomik Düzen" temelde "Hakkı Üstün Tutan"
zihniyete dayanmaktadır. Bu zihniyetin temel esası ye
batıl zihniyetlerden farkı yukarıda açıklanmıştır.
Adil Ekonomik Düzen; ekonomik düzenin her nok­
tasında sömürüye müsaade etmeyen, herkese hakkını
veren, herkese karşı eşit davranan ve herkese fırsat
eşitliği veren, herkesin faydalı, yapıcı faaliyetlerini de­
stekleyen, ekonomik faaliyetleri teşvik eden, ekonomik
gelişmenin önündeki lüzumsuz ve haksız engelleri orta­
dan kaklıran bir ekonomik düzendir.

c) Adil ekonomik düzen tam ve mütekamil


bir düzendir.
Bu düzende kapitalizmin ve komünizmin
faydalı yanları mevcuttur.
Fakat mahsurlu ve zararlı yanlarına ise
yer verilmemiştir.

Temel esasları aşağıda açıklandığı zaman daha açık


bir şekilde görüleceği gibi Adil Ekonomik Düzen tam ve

17
mütekamit bir düzendir.
Kapitalist düzen hakka dayanan, teşvik edici ve tan­
zim edid t)ir faktör olan "K â r"la birlikte haksız bir
sömürü ve zulüm aracı olan "Faizce de yer vermiştir ve
yine kapitalist düzende faydalı olan ekonomiyi tanzim
eden ve yönlendiren "S erbest piyasa rekabetr'ne
yer verildiği gibi tatbikatta tröstlerin ve tekellerin
oluşmasına mani olam amaktadır. Buna mukabil
kom ünist rejim prensip olarak faize karşı olmakla be­
raber bunun yanında "M ü lkiye t Hakkı"na ve ” Kflr*'a
da karşı çıkmak suretiyle insan tabiatına aykırı
düşmekte ve "S erbest piyasa rekabetr'ne yer ver­
meyip ekonomiyi (Merkezi planlama) ve "M a s a
başm da fiy a t te s b lti" suretiyle yönlendirm eye
çalışmakta halbuki gerçekte bu yolla ekonomiyi tahrip
etmektedir.
Yine, aşağıda temel esasları açıklandığı zaman
daha açık olarak görüleceği git}i, "Adil Düzen" ekono­
minin hakka dayanan yönlendirici ve teşvik edici bir un­
sur olan kâr'a müsaade ettiği halde bir haksızlık ve
sömürü vasıtası olan "F alz"e yer vermemekte, ayrıca
serb e st piyasa re ka b e tin i ve m ü lk iy e t hakkını
esas alarak bunların faydalarına yer vermekte buna
mukabil tekelleşm eye ve " llıtik a r " a imkan verme­
mek suretiyle bunlann zararlanndan ekonomiyi ve in­
sanları korumaktadır. Böylece Adil Ekonomik Düzen
"H a k k ı û s tû n tu ta n z llın iy e t" e dayalı tam
mütekamil ve ideal bir düzendir.

18
II. ADİL e k o n o m ik DÜZENİN
TEMEL ESASLARI

Bilindiği gibi ma* jmaıiK ilminde bir sislem o sistemi


eaen temel esaslarla diğer bir ifadeyle "A ksiyom
s mOtearife = m c ^e lle rıo " ile tarif edilir.
Mesela " ö k lit G eom etrisi" 3 temel aksiyoma da­
yanır buna mukabil "L o b a ç e v s k I G e o m e tris i"
başka 3 aksiyoma dayanır. Tabi sayıiar ise 4 aksiyo­
ma dayanırlar.
Bunun gibi bir oyunun dama oyunu olabilmesi için
temel esaslar vardır, satranç oyunu olabilmesi için de
yine bu oyunun kendine mahsus temel esasları vardır.
Aynı şekilde futbol oyununun temel esasları ayrıdır,
hentbol oyununun temel esaslan ayrıdır. M e ce ile
"Usui-û Fıkih"la ilgili tensel esaslan ihtiva eden ilmi bir
eserdir.
İşte tıpkı bunlar gibi ekonomide de şayet bir ekono­
mik düzen "K a p ita ilz m " sisteminin temel esaslanna
uygun olarak yürüyorsa o sistem kapitalist sistemdir,
yok eğer komünizm esaslarına uygun olarak yürüyorsa
o sistem komünist sistenrKiir.
Biz aşağıda bir ekonomik düzenin "Adil Düzen"
olat>ilmesi için o düzenin hangi esaslara uygun olarak
yürünf)esi gerektiğini belirtmeye çalıştık. Bu esaslan be­
lirtirken bunlann düzeni tarif eden temel aksiyomlar ol­
masını gözettik ve bu noktayı nazarla AdU Ekonomik
IDûzeni 31 temel esas ile tarif etmeye çairştık. Bu esas­
lardan 3 tanesi genel esaslar, 7 tanesi parayla, 7
tanesi krediyle. 7 tanesi vergiyle, 7 taneskto sosyal
güvenlikle ilgili esaslardır.
19
"Adil Ekonomik Düzencin bu temel esasları
ilişiktekj tabloda topluca gösterilmiştir. (Tablo III)
Şimdi bu temel esasların kısaca açıklamalarını ya­
palım.

a) Gonal esaslar

Adil Ekonomik Düzen'in "Genel" esasları, bu


düzende ekonomik faaliyetler açısından devletin ne ya­
pacağını, şahısların neler yapacaklarını ana hatlanyla
tanzim eden esaslardır.
ilişikteki tabtonun birinci sütûnunda görûklüğü git»
Adil Ekonomik Dûzen'de ekononrtik faaliyetleri şahıslar
yûrûtürier. Devlet bunların bu faafiyetleri yürütmelerinde
kendilerine yardımcı olur. Bu yardım ülkenin ve
bölgelerin kalkınma planlarının hasırlanmasını
teşvik suretiyle yapar. Devlet ayrıca ekonomiyle ilgili
genel hizmetleri yaptırır ve kontrol eder ve yine
ayrıça ekonomiyle ilgili tanzim hizmetlerini yürütür
ve kontrol eder.
Bu yüzden Adil Ekonomik Düzenin genel esaslan 3
temel esasta toplanır. Bunlar şunlardır:

1- Ekonomide devletin görevi

Adil Ekonomik Düzen'de devlet, ülke ve bölgelerin


makro planını yaplmr. Bunlarla ilgili yatırım projelerini
yaptırır böylece herites üHtenin her yerinde tarım, sa­
nayi ve hizmetler sektöründe gerek mevcut yatınmların
verimliliğini artırmak yönünden ve gerekse yeni

20
z
[!â
o
o
d

“ 1
o
M
U

z
w
N
O
Q

•M
21
O
z
o
w

Q
<

P
S

21
yatırımlar yönünden hangi projelerin teşvik edileceğini
biir.
Şahıslar ya tek başına veya şirketler veya vakıflar
halinde txj projelerden istediklerini seçerier ve bunları
yürütürler. Devlet bu projeleri her bakımdan destekler
ve çeşitB teşviklerle bunların en faydalı ve verimlilerinin
öncelikle gerçekleşmesini yönlendirir.

2- Devletin ekonomi İle İlgili faaliyetleri

Adil Ekonomik Düzen'de devlet ekonomik faaliyet­


lere iki türiû hizmet yaparak katılır;
1. Genel Devlet Hizmetleri
2. Tanzim Hizmetleri
Devletin yürüttüğü genel hizmetler: Güvenlik,
yönetim, yargı, enerji temini, su, yol, altyapı hizmetleri,
sağlık, öğretim hizmetleri, ulaşım, iletişim hizmetleri ....
vs. gibi hizmetlerdir. Devlet ayrıca tıpkı Noterier gibi ve
yeminli muhasipler ve yeminli mimari bürolar git>i muha­
sebe ve ambar vs. gibi hizmetlerinin yürütülmesini de
temin eder. Bu hizmetler gruplar halinde tasnif edilirse
bunları takriben 24 çeşit hizmet grubunda toplamak
mümkündür.
Adil Ekonomik Düzen'de devlet ayrıca temel ekono­
mik malların tanzim hizmetlerini yürütür. Mesela
Adil Ekonomik Düzen'de bugünkü Toprak Mahsul­
leri Ofisi'nin yerini bir Buğday Vakfı alacaktır. Bu ku­
ruluşun vakıf olarak adlandırılması, hiçbir kâr gayesi
gütmeylp sırf vatandaşa hizmet için kurulmuş ol­
masındandır. Bu vakıf bütün ülke sathında beUe sevi­

22
yesine kadar teşkilatlanmıştır. Buğdayı olup satmak is­
teyen buğdayını bu vakfa verecek o günkü fiyat
üzerinden parasını alacaktır. Veya buğday satın almak
isteyen kimse o esnadaki fiyat üzerinden parasını verip
dilediği kadar buğdayı alacaktır.
Vakfın vazifesi bu muameleleri yapmak ve depo-
lanndaki buğdayı iyi bir şekilde muhafaza etmektir. Bu
hizmetleri sırt bir hizmet olarak yapacaktır. Ayrıca bu
hizmetlerden dolayı kâr gayesi gütmeyecektir.

3- Ekonomik faaliyetleri şahıslar yOrOtûrler.

Adil Ekonomik Düzen'de bütün ekonomik faaliyetleri


şahıslar yürütüri<en bunlar bu faaliyetleri ya şahıs ola­
rak ya şiri^et olarak veya vakıflar olarak yürütürier.

23
b) Adil ekonomik düzenin para İle İlgili
temel esasları

Para Nedir ?

İnsanların yaradılış karakteri

İlim adamlarının hayvanlar üzerinde yaptıkları


araştırmalar gösterfyorki hayvanlar çok üretiyorlar
az tüketiyorlar.
Bilindiği gibi bal anları btf» yaparlar. Bu balın bir
kısmını da kendileri yerler ama yaptıkları bal yediklerin­
den çok fazladır. Bu fazla kısımdan insanlar yarar­
lanırlar.
İlim adamlan bal anlannın yaptıklan balın bir kısmını
almışlar ve görmü^^erdirki kovanda balın azalması
üzerine anlann iştahlan kesilmiştir ve anlar daha az bal
tüketmeye başlamışlardır. Kovandan daha çok bal
alınması halinde ise görülmüştürki hatta anlar ölmüşler
ve fakat kalan balı bitirmemişlerdir. Bu deneyler hay­
vanların çok ürettiklerini buna mukabil az tükettiklerini
göstermiştir. Bunun hikmeti Cenab-ı Hakk'ın hayvanları
insanlara faydalı olmak için yaratmış olmasıdır.
Buna mukabil insanların tab'ı ve yaradılışları hayvan­
ların aksinedir. İnsanlar tabiatı itibariyle sadece
tüketmek istiyorlar, üretmenin zahmetine kat­
lanmak istemiyorlar. Nitekim bir insana sofraya bu­
yurun dendiği zaman yüzü gülüyor, şu kazmayı al
şurayı kaz dendiği zaman suratı asılıyor. Bunun hikmeti

24
ise insanların Cennet için yaratılmış olmalarıdır. Cen-
net'te insanlar sadece tüketecekler ayrıca üretmek
mecburiyetinde kalmayacaklardır. Darul Karar ahirettir.
Ancak ne varki insanlar muvakkad olarak bu dünyada
imtihan olmaktadırlar ve yukarıda bahsedilen tab'ıları bu
dünyanın şartlanna ters düşmektedir. Ne yapalım ki biz
de işte bu yaradılıştaki insanlar için Adil Düzeni kurmak
mecburiyetindeyiz.

A dil ekonom ik düzenin tem el şartı


Bu yaradılıştaki insanlar için adil bir düzen nasıl ku-
njlacaktır. Bunun için temel şart şudur:
İnsanlara denmesi lazımdırki; Gel kardeşim buraya
bak sen hep tüketmek istiyorsun buna mukabil hiç
üretmek istem iyorsun. Sana müsaade ediyoruz
lüzumsuz israf yapmamak şartıyla istediğin kadar tüket
ama bir şartımız var. Ne kadar tüketeceksen o ka­
d a r da k e n d in ü re te c e k s in , b a ş k a s ın ın
hakkını yem eyeceksin.

P a ra

Bu kural tatbikatta nasıl gerçekleştirilet>ilecektir. Bu­


nun çaresi şudur: Bir kimse diyelimki A malını üretti ve
tMnu başkalarının faydalanmasına sundu. Mesela
götürdü A malına ait vakfa teslim etti. A malının bu
anda bir kıymeti vardır. Bunu üreten kimse aynı kıymete
eş değer başka istediği malları alıp tüketebilir. OnemN
olan ne kadar üretti ise ona eşdeğer tüketme yap­
masıdır. Başkasının hakkını yememesidir.

.25
İşte bunun için A malını üreten kimseye, o malin
kıymetine eşdeğer dilediği mallardan tüketebilmesi için
özel bir senet verilir. Bu özel senede para denir.
Bundan dolayı para demek herhangi bir üretimi
yapan kimseye b)j üretimine eşdeğer tüketme
hakkı olduğunu göstermek üzere veriien özel
senet demektir.
Bundan dolayı Adil Ekonomik Düzen’in parayla ilgili
temel şartlan, aksiyomları şunlardır:

I* "Para = Mai" İlkesi

Adil Düzen'de "Para = î'* '" d ır . Bunun manası


şudur; İnsanlar ne değerde p . üretip bunu toplumun
yararlanmasına sunmuşsa, onun karşılığında da, ona
eşdeğer tüketim hakkı olduğunu gösteren senedini
almıştır. Bu yüzden başkalannın yararlanmasına arz
edilen mai ne kadarsa vatandaşların cebinde de ona
eşdeğer tüketim hakkı senedi yani para bulunmak­
tadır. Bu yüzden arzedilen malların toplam değeri ne
kadarsa vatandaşların cebindeki tüketim hakkını
gösteren senetlerin toplamı yani para da o kadardır.
Diğer bir ifade ile para = mal'dır.

2- "Faiz yok" ilkesi

Adil Düzen'de faiz olmaz. Çünkü faiz, haksızlıktır,


zulümdür.
Zira kapitalist düzende faiz nedir ? Malı
üretiyorsunuz toplumun faydasına arzediyorsunuz.

2 6 __________________________ _______ _________ _


Buna karşılık üretiminize eşdeğer tüketme hakkınızı
gösteren senedinizi yani paranızı alıyorsunuz. Kapitalist
düzende bu parayı bir bankaya koyuyorsunuz. Bir yıl
sonra faizinin ilavesi ile beraber bu parayı size iade
ediyor. Siz bu bir yılda yeni bir üretim yapmadınız. Buna
mukabil size üretim yapmadan ilave bir tüketim
hakkı veriliyor. Kapitalist düzen bu tüketim hakkını
nereden veriyor ? Ya açıktan para basarak veriyor. Bu
takdirde bu herkesin hakkını alıp size vermek demektir.
Çünkü açıktan basılan para arz-talep kaidesine göre
mevcut malların fiyatlarını yükseltir veyahutta başka bir
üretenin hakkını alıp size vermektedir. Bu da o kimse­
nin yani üretenin yani emekçinin yani fakir fukaranın
hakkını alıp getirip size vermek demektir. Her ikisi de
haksızlıktır ve zulümdür. Bunun için faiz yiyen insan, fa­
kir fukaranın göz yaşını içen, etini ve kanını yiyen insan
gibidir. Kan içen bir vampir, bir landuaı durumundadır.
Saadeti başkalarının ızdırabında arayan insan duru­
mundadır.
Ayrıca bir defa haklı veya haksız olarak sermayeyi
ele geçiren kimse faiz yoluyla hiç emek harcamadan
haksız olarak başka insanları sömürmekte ve oturduğu
yerde büyük kazançlar elde edebilmektedir. Bu ise ne­
fis terbiyesi görmemiş insanlardan fakir olanları zaruret­
ten dolayı ahlâksızlığa iten, zengin olanları da haksız
olarak elde ettikleri çok büyük kazançlardan dolayı
ahlâksızlığa iten ve netice itibariyle toplumların "Ahlâk
çöküşü"ne sebep olan bir faktördür ve faiz 40 çeşit be­
lanın mikrobudur.
Bu gerçekleri örtbas etmek ve bilerek veya bilmeye­
rek faizci kapitalist nizamın savunuculuğunu yapmak
için:

__________________________________________________________ 27
- Para da özel bir maldır. Çünkü bunun istikran
ve değerinin muhafazası için büyük emekler harcan­
makta ve masraflar yapılmaktadır.
• Malın kirası oluyorda paranın kirası niçin ol­
masın Faiz de kira gibi birşeydir dolayısıyla haktır.
- Çünkü sermaye de üretimin bir unsurudur.
Gerçeğe aykırı mütalâların ve fikirlerin ileri
sürülmesinin ilmi bir değeri yoktur. Çünkü aşağıdaki
"Vergi" bölümünde açıklanacağı gibi gerçekte para
"Sembolik bir değerdir" mal değildir, üretimin bir
unsuru değildir. Para ne ekmeğin tuzudur ne de moto­
run pistonudur. Ayrıca parada, kiraya verilen mallarda
olduğu gibi aşınma ve yıpranma söz konusu değildir.

3- "Karşılıksız para yok" ilkesi

Adil Düzen'de yukarıda da açıklandığı gibi para =


mal'dır. Yani toplumun faydasına arzedilmiş bulunan
üretilmiş mallar ne kadarsa vatandaşın cebinde ve pi­
yasada o kadar para vardır. Ne fazla, ne eksik. Bun­
dan dolayı Adil Düzen'de karşılıksız olarak para basılıp
piyasaya sürülmesi söz konusu olamaz. Çünkü üretim
olmadan, mal karşılığı olmadan karşılıksız olarak piya­
saya para sürülmesi haksız olarak fiyatların artmasına
sebep olur, bu ise üretenlerin, emekçilerin hakkını ye­
mektir. Ve Adil Düzen’de temel esas herkesin kendi
ürettiği kadar tüketmesidir. Başkasının hakkını yeme-
mesidir.

28
4- "Paranın (Arsa, tesis, standart mal, altın
ve döviz) karşlığında olması" İlkesi

Adil Düzen'de alınıp satılabilen malları 4 grupta top­


lamak mümkündür. Bunlar satışa arzedilmiş arsalar, te­
sisler, standart mallar, altın ve döviz yani kıymetli ma­
denler ve değerlerdir. Bunlar ne miktarda satışa
arzedilmişse bunlar karşılığında o miktarda para mev­
cuttur. Alınıp satılat>ilen bu mâllar dışında başka şey
karşılığı olarak piyasaya para sürûlenrıez.
Adil Düzen'in yukarıda açıklanan 4 temel ilkeye ila­
veten parayla ilgili olarak diğer 3 temel ilkesi de
şunlardır:

5- İstenilen anda değiştirme İlkesi


6* Herkese eşit muamele İlkesi
7- Fiyatlar: "Arz-talebe dayalı kriterlere
göre tesbit edilir" ilkesi

Adil Düzen'de herkes istediği anda malını paraya,


parasını da mala çevirebilir. Bu esnada ülkenin her ye­
rinde herkese aynı fiyat uygulanır ve eşit muamele
yapılır. Fiyatlar arz-talep kaidesine dayalı olarak adil ve
uygun kriterlere göre tesbit edilirler.
Bu kriterlerin ne mana taşıdıklarını açıklamak için
aşağıdaki bir misaklen yararlanalım.

29
Açıklam a
Temel ihtiyaç maddelerinin başında gelen buğdayı
ele alalım. Bir ülkenin nüfusuna, ihtiyacına ve muhtelif
şartlarına göre depolarında ne miktar buğday stoku
bulundurması gerektiğinin tesbiti hiç şüphesiz bir uz­
manlık konusudur. Diyelim ki mesela Türkiye gibi 60 Mil­
yonluk bir ülkenin depolarında en az 1 Milyon ton
buğday stokunu bulundurması gerekli olsun Bu tak­
dirde ülkede 73 vilayet 895 ilçe ve 1200 beldede çeşitli
büyüklüklerde silo ve depoların bulundurulması ve bu
depolarda toplam olarak en az 1 Milyon ton buğdayın
bulundurulması gerekecektir. Depoların hepsinin bir
kompitür sistemiyle birbirine bağlı olduklarını ve herhan­
gi bir depodaki alım satım görevlisinin istediği anda bir
düğmeye basarak kendi deposunda, civar depolarda
ve bütün Türkiye'de toplam olarak ne kadar buğday
stokunun bulunduğunu bilmesi mümkün olsun
Uzmanlarca bir tablo temel kriterlere göre belirli bir
süre için tanzim edilmiş olsun ve bu tablo depolardaki
toplam buğday stokuna göre, buğdayın fiyatının ne ol­
ması 'icab ettiğini göstersin. Tabi bu fiyat depolarda
toplam tHJğday çoksa düşük olacak, azsa yüksek ola­
caktır. Bir buğday üreticisi buğdayını " B u ğ d a y
VakfT'na getirdi satacak. Depo alım satım görevlisi
düğmeye bastı depolarda toplam 1 Milyon ton buğday
olduğunu gördü, duvardaki tabelaya baktı buna göre
mesela buğday fiyatının kilosunun 1.000 TL. sı
olduğunu okudu. Müşteriye söyledi. Müşteri fiyatı uy­
gun gördü buğdayını sattı. Bir müddet sonra’ tekrar
buğday satmak için geldi. Görevli düğmeye bastığı
sırada depolardaki toplam buğday stokunun mesela 1
Milyon 200 Bin ton olduğunu gördü, duvardaki tabe­

3 0 _______________________________________________
laya baktı bu stoka göre buğdayın kilosunun fiyatının
800 TL. sı olduğunu okudu. Müşteriye söyledi, müşteri
buğdayın fiyatı düşmüş, bu fiyatla ben buğday satmam
bilakis kendim buğday alınm dedi ve bir miktar buğday
aldı götürdü. Bir müddet sonra tekrar buğday almak
için geldiğinde görevli düğmeye bastı, bu arada herkes
buğday almış depolarda buğday azalmış ve mesela o
anda toplam buğday stoku 800 bin tona inmiş. Bunu
tesbit ettikten sonra duvardaki tabelaya baktı 800 bin
ton stok halinde buğday fiyatının 1 kilosunun 1.200 TL.
sı olduğunu okudu müşteriye söyledi. Müşteri fiyatlar
yükselmiş o halde ben bu fiyattan buğday almıyorum
ve buğdayımı satıyorum dedi ve sattı.
İşte Adil Düzen’de malların fiyatları, arz-talep kaide­
sine göre adil kriterlere göre bu misalde olduğu gibi
teşekkül etmektedir. Böylece yurdun her yerinde her­
kese eşit muamele yapılarak alım-satım işleri
yürümektedir ve herkes istediği anda parasını mala,
malını da paraya çevirebilmektedir.
Burada çok kısaca sadece bir ilkeyi açıklıyoruz. Yok­
sa Adil Düzen'de,fiyat alçakken bolca alıp, fiyat
yüksekken satarak ih tik â r yapm ak isteyenlere
karşı gereken her tü rlü te d b ir alın m ıştır. K o ­
nuyu dağıtmamak için bu teferruata girmiyoruz.
Görüldüğü gibi Adil Düzen'de, fiyatların teşekkülü
bakımından, arz-talep kaidesi esas alınmakta ve "S er­
best Piyasa Ekonom isi"nin bu faydalı mekanizması
"A dil Dûzen"in içinde aynen mevcut bulunmaktadır
ve bunun faydalarından yararlanılmaktadır. " K o -
m ü n iz m ” de fiyatlar merkezi planlamayla masa
başında tesbit edildiği için bu tesbitler ekonomiyi tahrip
etmektedir. Halbuki arz-talep kaidesinden yararianıldığı
____________ ________________ __________ 31
zaman talebe göre arz ayarlanmakta böylece üretim
rasyonel olmakta, ihtiyaç neye varsa ve ne kadarsa
ekonominin üretimi buna göre ayarlanması temin olun­
makta ve böylece kıtlık olmadan ve israf olmadan ih­
tiyaçlar maksada en uygun Şekilde karşılanmaktadır.
Ama buna mukabil kapitalizmde bu imkan suistimal
edilmekte düzenin yapısı dolayısıyla tekeller ve kar­
teller oluşarak fiyatlar sun'i olarak arttınimakta büyük
kitleler bu yoldan sömürülmektedir. Halbuki A dil
Dûzen'de tekelleşme ve kartelleşmeye İmkan
ve zem in b u lu n m am a kta d ır. Çünkü A d i l
Dûzen'de üretim için yeteri kadar kredi bulunabikJiği
hakle ihtikâr, mal depolama ve tekel tesisi için kredi bu­
lunamamaktadır. Böylece kapitalizmin txj mahsurlu ta­
rafı Adil Dûzen'de yer almamaktadır.

c) Adil ekonomik düzenin krediyle İlgili


esasları

Kredi Nedir ?

Daima şu sorularla karşılaşılır:


- Bugünkü dünyada faiz kalkar mı?
- Faiz kalkârsa kim kime para verir ?
- Yatırım yapacak insan parayı nereden bulacak,
nasıl bulacak ?
İşte bu bölümde bu somlann cevapları verilmiş ola­
caktır. Bunun için önce Adil Dûzen'de ''Kredi"nin ne
olduğunu tarif etmekte fayda vardır.
Yukanki "Para” bölümünde beürttikki Adil Düzeh'de
3 2 ______________________ __________________ _
herkes ne kadar üretti ise o kadar tüketme hakkına sa­
hiptir. Peki bir insan hiçbir şart ve şekil altında
ürettiğinden fazla tüketme hakkını kullanamaz mı ? Kul­
lanabilir. İşte bir kimsenin sonradan geri verm ek
şartıyla ve b e lirli şa rtla r altında geçici b ir süre
için ürettiğinden daha fazla tüketme hakkı kullanması
imkanına kredi diyoruz.
Adil Düzen’de 7 türlü kredi imkanı vardır. Bunların
hepsi de faizsizdir ve hiçbirisi de enflasyona sebep ol­
maz. Bu kredi imkanlan şunlardır:

O rtaklıklar

Adil Düzen'de aynen t>ugünkü düzende olduğu gibi


fertlerin biraraya gelerek ortaklıklar kurmaları kendi ta­
sarruflarını birleştirerek, ekonomik faaliyetlerde bulun-
malan mümkündür. Ortaklıkların her iki amaçlısı da im­
kan dahilindedir.
a- Biraraya gelip bir tesiste bir mal üretip bunu
kârıyla satmak ve yapılan kârı ortaklar arasında
bölüştürmek
b- Veya biraraya gelip bir ortaklık olarak bir tesis
kurmak bu tesiste üretim yapıp üretilen malları satarak
kâr etmek veya tesisi satarak kâr etmek ve kârı ortaklar
arasında bölüştürmek. Yani hem tesise hem üretim ve
kânna ortak olmak.
Böylece bir kimse kendi ürettiğinden yaptığı tasarnjf-
tan fazlasmı muakkat bir zaman için belli şartlarla
tüketmek imkanını kullanmış olmaktadır. Böyle bir kul­
lanımda çok tabii olarak görüldüğü gibi ne faiz söz ko­

33
nusudur ne de enflasyon.

2- Hakkı müktesep karşılıOı kredi

Bunun manası şudur: Bir kimsenin mesela 1000 li­


ralık bir tasarrufu var. Bunu götrdü bir bankamatik
kartıyla bankaya yatırdı. Bu parası 1 yıl bankada kaldı.
1 yıl sonra gitti bankamatik kartıyla bankadan 12.000
TL para çekti ve 1 ay kullandı sonra iade etti veya 3
bin lira çekti 4 ay kullandı veya 4 bin lira çekti 3 ay kul­
landı. Bu rakamları şuna göre tesbit ediyoaız.
Bankaya yatırılan para X bankada kaldığı süre >
Hakkı Müktesep kredi hacmi.
Böylece bir kimse muvakkat t)ir zaman için, bilahare
iade etmek üzere belirli şartlar altında ürettiğinden
daha fazla bir tüketim hakkı yani kredi kullanmış olmak­
tadır. işte bu kredinin adı Hakkı Müktesep kredisidir.
Adil Düzen'de banka hizmetini genel olarak devlet
yapar, özel şahısların banka kurmaları, faizsiz olarak
çalışıp mudilerine kâr temin etmeleri mümkündür. Ancak
yukarıda söylediğimiz bankacılık hizmetlerini genellikle
devlet yapar. Onun için bankanın batması söz konusu
değildir, banka sağlamdır. Bu itibarla yukarıda
açıklanan Hakkı Müktesep kredisi şu demektir ve ekon­
omiye iki önemli fayda sağlamaktadır.
Benim şu anda param var bir süre kullanmayacağımı
biliyorum bankaya koyuyoaım. Benim kullanmadığım txj
parayı o sırada Erzurum'daki kardeşim alıp kullanıyor.
Onun parasını kullanmadığı zamanda ben alıp kul­
lanıyorum. Dolayısıyla ne faiz ne de enflasyon söz ko­

34
nusu değildir.Diğer yandan ortada bir kredi vardır ve
bundan ekonomi için yararlanılmaktadır.
Diğer çok önemli bir fayda ise, Adil Düzen'de kimse­
nin kullanmadığı parasını cebinde veya yastığının
altında saklaması söz konusu değildir. Çünkü para
bankada durursa Hakkı Müktesep kredisi imkanı
doğmaktadır ve de banka sağlamdır. Böylece Adil
Düzen'de bütün para her zaman ekonominin hizmetin­
dedir. Bu da ideal bir durumdur.

3- Emek karşılığı kredi

Bu kredi şudur, bir misalle açıklayalım;


Benim bir konfeksiyon atölyem var, burada 20 tane
dikiş makinam var, işçilerimi tutup çalıştırırsam konfek­
siyon üretebiliyorum ve kârlı iş yapabiliyorum. Piyasada
şartlar müsait ancak ne varki işletme sermayem yok.
Adil Düzen'de bu bir problem değildir. Atölye sahibi
olduğum vesikamı ortaya koyarım, dürüst bir insan
olduğuma dair mensup olduğum "A hlâk to p lu -
luğu"nun bana verdiği "Tezkiye" belgesini ortaya ko­
yarım giderim makinalarımın ve atölyemin gerektirdi!
usta ve işçileri arar bulurum. Atölyemin kaç usta ve
işçiyle üretim yapacağı "Meslek kuruluşum, toncam" ta­
rafından belirlenmiştir. Bu şartlara uygun olarak usta ve
işçilerin de çalıştıkları zaman ne kadar ücret almaya
layık oldukları tahsil, tecnibe, ehliyet ve kabiliyetlerine
göre kendi meslek kuruluşlan tarafından belirlenmiştir.
Diyelim ki Adil Düzen'de bir dikiş makinası ustası 1 ay
çalıştığı zaman 5 Milyon TL. sı alacaktır. Bu kimseleri alır
getirir işe başlatırım. Bunlann ücretlerini banka yani
________ 35
devlet öder, ben müteşebbis olarak, atölye sahibi ola­
rak borçlanırım. Bilahare ürettiğim könfeksiyonu satar
borcumu öderim.
işte üretim için çalışanlara ödenen bu kredinin adı
Emek Kredisi'dir.
Bu kredi de faizsizdir ve enflasyona sebep olmaz.
Çünkü piyasaya para çıkıyor fakat karşılığında üretim
yapıldığı için mal da çıkıyor.
Adil Düzen'de, aşağıda da açıklanacağı gibi ekono­
mi çok hızla döndüğü ve geliştiği için asıl mesele işsiz
bir insan bulmaktır. Çünkü Adil Düzen'de işsiz kimse
kalmayacaktır. Adil Düzen'de ekonomi geliştiği için
herkes emeğinin karşılığını insanca yaşayacak şekilde
alacaktır. Bundan dolayı Adil Düzen'e geçilir geçilmez
bugün kahvehanelerde boş oturan işsizler bir anda
yüksek ücret alabilme potansiyeline ve imkanına
kavuşacaklardır. Onlar iş arayacaklarına müteşebbisler
kredi alabilmek için gelip onları arayacaktır. Çünkü, Adil
Düzen'de kredi Emeğe ve Üretime verilmektedir.
Bir kimse mensup olduğu ahlâk topluluğunun ver­
diği tezkiye belgesine rağmen dürüst davranmazsa
hem meydana getirdiği zararlan tezkiyeyi veren ahlâk
topluluğu tazmin eder, hem de bu davranışı tekerrür
ederse "Emek K re d isi" kullanma hakkını kaybeder.
Bundan dolayı Adil Düzen'de düzenir^ kendisi herkesin
dürüst olmasını ve ahlâki bakımdan ğelişmesini teşvik
etmektedir.

36
4- Rehin karşılığı kredi

Adil Düzen'de hferkes bugün olduğu gibi "Rehin


Karşılığrnda da kredi alabilir. Bu kredinin mahiyetini de
şöyle bir misalle açıklayabiliriz;
Elimde buğdayım var şu anda fiyatlar ucuz, tahmin
ediyorumki 3 ay sonra fiyatlar yükselecek bu durumda
buğdayımı şartlı olarak buğday vakfına teslim ediyorum.
Bugünkü bedelinin mesela % 80'nini rehin karşılığı kre­
di olarak alıyorum. 3 ay sonra fiyatlar artınca,
buğdayımı şimdi bugünkü fiyattan sattım diyorum ve
bedelin bakiyesini de o zaman alıp rehin karşılığı kredi
borcumu ödüyorum.

5- ödenmiş vergi karşılığı kredi

Aşağıda da açıklanacağı gibi Adil Düzen'de vergi


yoktur. Sadece devletin üretim yaptığı katkı ve hizmet­
leri karşısında kendi hakkını alması söz konusudur. Bu
sebepten dolayı "ödenmiş vergi karşılığı kre-
dl"den maksat bir kimse, ortaklık veya kuruluşun "Dev­
letin gelir teminine vesile olması" münasebetiyle ka­
zanmış olduğu bir kredi imkanıdır. Kim devletin gelir
teminine vesile olursa, bu vesile oUuğu gelire bağlı ola­
rak belli kriterler uyarınca ayrıca devletten belli şartlarla
kredi alabilir. İşte bu kredinin adı "ödenmiş vergi
karşılığı kredi"dir.

37
6- Yatırım p ro je si karşılığı kredi

Adil Düzen'de herkes uygun şartları yerine getirdiği


takdirde "Yatırım p ro je si karşılığı kredi" alabilir.
Bu krediyi de yine bir misalle açıklayalım;
Devlet yaptığı teşviklerle makro planlan hazırlatmış,
bu planların gerektirdiği yurdun her bir ekonomik
bölgesi için öncelikli ve teşvikli yatırım projelerini ortaya
koymuş.
Tıpkı bugün Bayındırlık Bakanlığı'nın müteahhitlere
verdiği karneler gibi yatınmcılar da ehliyet belgelerini
alabiliyorlar. Yani nasıl bugün Bayındırlık Bakanlığı bir
müteahhitin durumuna göre bu müteahhit 5 Milyar Li­
ralık veya 10 Milyar Liralık veya sonsuz büyüklükte
taahhüt işleri yapabilir diye ehliyet karnesi veriyorsa
Adil Düzen'de de ehil kimselere hangi konuda ne mik­
tar taahhüt işi yapabilecekleri meslek kuruluşları ta­
rafından kendilerine teminatlı ehliyetler olarak verilmek­
tedir. Aynı zamanda herkes mensup olduğu ahlâk
topluluğundan da dürüst bir kimse olduğuna dair temi­
natlı tezkiye belgesi alabilmektedir.

A çıkla m a

Diyelimki bir kimse 3 tane belgeyi ortaya koymuştur:


- Bunlardan birisi bir bölgede yapılması teşvikli bir
yatırım projesi; mesela 10 Milyar Liralık bir motor fabri­
kasının kurulması projesi:
- Kendisinin 10 Milyar Liralık bir motor fabrikası
yatırımı yapabilecek ehliyeti olduğunu gösteren men­
38 __________________ ___ ______________ ___________
sup olduğu meslek kuruluşundan aldığı teminatlı ehliyet
belgesi.
- Mensup olduğu ahlâk kuruluşundan almış
olduğu teminatlı tezkiye belgesi. ’
Bu takdirde bu kimse projesine uygun olarak kura­
cağı fabrikanın arsasını arar, bulur, satın alır. Arsanın
bedeli projeye mahsuben banka yani devlet tarafından
ödenir. Bilahare gerekli işçileri tutar, inşaat malzemeleri­
ni alır, inşaatı yürütür, makina teçhizatını alır, fabrikayı
kurar ve tamamlar. Bütün bu işler yapılırken her kade­
mede gerekli ödemeler projeye mahsuben banka yani
devlet tarafından yapılır. Böylece 10 Milyar Lira har­
candı. 10 Milyarlık fabrika tamamlandı. Ortaya bir tesis
çıkmıştır. Bu tesisin bedelini müteşebbis borçlanmıştır,
bu borcu ya tesisi satar öder veya çalıştırır öder.
İşte yatırım projesi karşılığı kredinin mahiyeti t>udur.
Görüldüğü gibi bütün bir fabrika kurulmuştur, bir yatınm
projesi gerçekleştirilmiştir. Ortada faiz yoktur ve de en­
flasyon yoktur. Çünkü piyasaya para çıkmıştır ama
karşılığında da alınıp satılabilen bir tesis üretilmiştir.
Bugünkü faizci düzende yatırımlar, bunu yapmaya
kabiliyetli olanlar tarafından değil, işini uydurup kredi
alabilenler tarafından yapılmakta ve büyük faizlerle
gerçekleştirilmektedir. öyleki mesela 7 kademeden
geçerek üretilen bir yünlü konfeksiyon mamülü bütün
bu kademelerde katlanarak maliyetlerin içine giren
yatırım ve işletme faizlerinden dolayı 100’e malolacaksa
halihazır şartlar altında 61 Ve mak)lmakta ve bu muaz­
zam haksız fark, sonunda bu konfeksiyonu alıp kullan­
maya mecbur olan fakir fukaraya ödettirilmektedir. ■
Adil Düzen bu haksızlığa, bu zulme meydan

39
bırakmaz.
Adil Dûzen'de kabiliyetli olan dürüst yatırımcılar
öncelikli, faydalı yatırımlar için her zaman faizsiz olarak
yeterince para bulurlar. Bu suretle bugünkü faizci kapi­
talist düzenin, kalkınmanın ve işsizliği önlemenin önüne
koyduğu en büyük engel ortadan kalkmış olmaktadır.
Görüldüğü gibi Adil Düzen'de "Tam Teşvik" ve
"Tam Destek" vardır.
İş yapabilecek kabiliyetteki her dürüst insan o işi, o
yatınmı yapıbilir, o projeyi yürütebilir, gerçekleştiret>ilir.
Parasızlık, sermayesizlik buna mani değildir.

7- Selem senedi karşiiığ ı kredi

Adil Düzen'de diğer bir kredi imkanı da "S e ie m


Senedi karşılığı kre d i" yani diğer bir adıyla "S ipa­
riş kredisi"dir.

A çıklam a

Bu kredinin de nasıl bir kredi olduğunu yine bir mi­


salle açıklayalım:
Diyelimki bir kimsenin bir mandırası mevcuttur. Bu
mandırası tam kapasite ile çalıştığı zaman A kalitesinde
M teneke peynir üretebilecek kapasitededir. Mandıra
koyunları kendi besliyor veya piyasadan süt alıyor.
Mayıs ayında bol süt çıkınca Haziran ayında bu peynir­
leri üretip teslim edebiliyor. Mandıranın yöneticisi mese­
la Ocak ayında daha teslime 6 ay varken herkese so-
oıyor ve diyorki ben mandıra sahabiyim ve mandıram
40
şu zamanda, şu kalitede, şu kadar peynir üretebilecek
kapasitededir. Biliyorsunuzki Haziran ayında 1 teneke
peynir 100 Bin Liraya satılıyor. Şu anda Haziran'a 6 ay
var, şimdi bana 70 Bin Lira verirseniz size mesela 5
Temmuz'da A kalitesinde 1 teneke peynir teslim
edeceğim. Kim almak istiyor. Diyelimki bu teklif
karşısında herkes düşündü 5 Temmuz’da 100 Bin Li­
raya 1 teneke peynir aimaktansa şimdi 70 Bin Lira ver­
meyi uygun gördü. Bu teklifi kabul edenler mandıra
yöneticisine isimlerini, adreslerini bildiriyorlar ve 70 Bin
Liralannı ödüyorlar, mandıra temsilcisi kapasitesini dol­
duracak kadar siparişi daha Ocak ayında almış oluyor
ve bu siparişi verenlere bir "Selem Senedi" veriyor. Bu
senedin üzerinde, bu senedi ibraz edene 5 Temmuz
tarihinde A kalitesinde 1 teneke peynir teslim edeceğini
yazıyor, taahhüt ediyor, adresini, mühürünü, imzasını
koyuyor ve senedi parayı verene teslim ediyor. Böylece
topladığı paralarla hammaddesini alıyor, masraflarını
görüyor, işletme sermayesi ihtiyacını karşılıyor,
mandınsanı çalıştınp peynirleri yapıyor bilahare bu pey­
nirleri Selem Senedi sahiplerine teslim ediyor. Senedi
geri alarak taahhüdünden kurtuluyor.
İşte "Selem Senedi karşılığı kredi" bu ma­
hiyette bir kredididr. Şeklen bakıldığı zaman ne var
bunda, çok basit bir olay denebilir.

Selem senedi çok ırfûhim bir olaydır


Halbuki Selem Senedi olayı çok büyük bir olaydır.
Faizci kapitalist sistemle insanlığı sömüren emperyalizm
ve siyonizmi atom bombasıyla yıkmak mümkün değildir
Fakat Selem Senediyle yıkmak mümkündür. Çünkü hali

.41
hazır faizci kapitalist nizamdaki senetlerin yerini Adil
Düzen'de Selem Senedi alınca bugünkü haksız
sömürü önlenmiş olmaktadır ve piyasaya pahalılık
yerine ucuzluk gelmektedir.
. Çünkü yukarıda da açıklandığı gibi Adil Düzen'deki
Selem Senedinde senet malı temsil etmektedir. Do­
layısıyla piyasada ne kadar çok senet varsa bu durum
o kadar çok malın var olduğu etkisini yapar. Dolayısıyla
ucuzluğa sebep olur. Halbuki faizci kapitalist
düzende senet parayı temsil etmekte, piyasada ne ka­
dar çok senet varsa o kadar çok para var gibidir. Do­
layısıyla senet ne kadar çoksa o kadar çok pahalıllığa
sebep olmaktadır.
Diğer yandan Adil Düzen'de Selem Senedinin va­
desi ne kadar uzunsa o kadar çok ucuzluk var demek­
tir. Çünkü malın mesela peynirin teslimine 6 ay varsa
mandıra temsilcisi 1 teneke peynir için 70 Bin Lira ister
3 ay varsa 1 teneke peynir için 85 Bin Lira ister
t>öylece vade uzadıkça ucuzluk olmaktadır. Halbuki
faizci kapitalist nizamda vade ne kadar uzunsa pa­
halılık o kadar çok olur. Çünkü vade ne kadar uzunsa
alınan borç paranın üzerine o kadar çok faiz binmekte­
dir. Dolayısıyla faizci kapitalist nizamda vade
uzadıkça pahalılık artmaktadır.
Denilebilirki madem ucuzluk getiriyor o halde neden
herkes Selem Senedi kullapmıyor ? Bu sual safça bir
somdur. Çünkü faizci kapitalist nizamı emperyalizm ve
siyo-nizm korumakta ve k o lla m a k tır. Bu nizamdan
uzaklaşılmasına müsaade etmez. Hatta top yekûn
savaş bile açabilir. Çünkü unutmamak lazım gelirki bu
faizler toplanıp sonuoda-dâoya sermayesini elinde tu­
tan emperyalizm, Siyonizm ve onların işbirlikçilerine
42
ödenmektedir. Onun için netice itibariyle faiz bir bakıma
emperyalizme ve siyonizme ödenen haksız vergi de­
mektir. Mesela Türkiye’de IMF, ekonomik politikayı tan­
zim ederken piyasaya şu kadar para çıkartacaksınız
diyor bu miktarı zaruri ihtiyaçtan az tutuyorki herkes
mümkün olduğu kadar çok senetle ve faizle iş görsün.

43
Nitekim geçen asırda Fransa'da bir belediye
başkanı, belediyenin parası olmadığını görünce özel fiş
çıkartıp bu fişle çalışanların zaruri ihtiyaçlarını
karşılayarak şehri imar edip, genişletilmiş caddelerdeki
dükkanfan ve işyerlerini devletin parasıyla yüksek fiyata
satarak zengin oldu. Çalışanları zengin etti ve şehri
imar etti. Bu durum karşısında emperyalizm va Siyonizm
Fransa'daki mevzuata "Kimse para yerine kaim olacak
evrak tanzim edemez" ilkesini koyarak kendi kontrolü
dışında bu kabil faaliyetlerin yapılmasına engel oklu.

Adil Düzen'de yeterince faizsiz kredi


buimak mümkündür.

Adil Düzen'de öncelikli, faydalı üretim ve


yatırım lar için daima yeterince faizsiz kredi
buimak mümkündür.

Bu bölüme başlarken bugünkü faizci kapitalist


düzene alışmış kin^selerin daima şu soruları sorduklarını
belirtmiştir:

- "Bugünkü dünyada faiz kalkar mı ?"


' "Faiz kalkarsa kim kime para verir ?"
"Yatırım yapacak insan parayı nereden bulacak,
nasıl bulacak ?"
ŞinfKli yukarıdaki açıklamalarımızdan sonra bu soru­
ları tekrar ele alalım. İşte buyurunuz Adil Düzen'deyiz
ve kredi ihtiyaanız var, işte size istediğiniz kadar ve
hatta fazlasıyla bol M kredi. Hem de faizsiz ve enflas­
yonsuz.
44 ___________________________________________________ _
Söyleyin bakalım ne yapacaksınız da kredi istiyorsu­
nuz? Efendim yatırım yapacağım, buyurun size iste­
diğiniz kadar "Yatırım Projesi Karşılığı Kredi"
ayrıca isterseniz ortaklık kurun, isterseniz "Hakkı
Müktesep Karşılığı” ve "Rehin Karşılığı Kredi"
kullanın.
Efendim fabrikam var, çalıştıracağım işletme sermay­
em yok. işte size istediğiniz kadar "Emek Karşılığı
Kredi", "Selem Senedi Karşılığı Kredi" v e
ayrıca daha da fazlasıyla "ödenmiş Vergi Karşılığı
Kredi" isterseniz ayrıca ortaklıklar, Hakkı Müktesep
karşılığı kredi. Rehin Karşılığı Kredi.
Görüldüğü gibi bir kimse öncelikli, faydalı bir yatırım
veya üretim yapmak isterse ihtiyacını karşılacak bol lx)l
faizsiz ve enflasyonsuz kredi mevcuttur. Yeterki siz fay­
dalı yatırım yapın, üretim yapın, enıekçi çalıştınn.
Efendim ben kredi istiyorum. Ne yapacaksınız ? Pi­
yasadan zeytin yağlan toplayacağım bir müddet sonra
yüksek fiyatla satıp ihtikar yapacağım, işte bunun için
yani fakir fukarâyı ezmek için, tekelcilik için, p a ­
halılık için Adil Düzen'de kredi bulamazsınız. Çünkü
görüldüğü gibi yukarıda belirlilen kredilerin hepsi Adil
Düzen'de emek ve üretim için verilmektedir. Yani emek
üretim ve ucuzluk için.

d) Adil Ekonomik Dûzen'In vergiyle ilgili


esasları
Vergi Nedir ?

Adil Ekonomik Düzen "Hakkı Üstün Tutan" niza-

_____________________ 45
mın bir düzenidir. Bundan dolayı devletin elinde Içr/yeti
vardır diye aklına estiği şekilde vergi koymasına
müsaade etmez. Devlette hakka riayet edecektir, an­
cak ve sadece kendi hakkını alacaktır. Bu sebeplerden
dolayı Adil OOzen'de vergi devletin üretime yaptığı katkı
ve kendi hizmetlerinden dolayı hakkını alması demektir.
Halihazır faizci kapitalist nizamda devlet haksız olarak
vatandaşı ezmektedir, gelişmeyi önlemekte, gelir
dağılımlarını bozmakta, sömürmekte ve zulüm yapmak­
tadır. Bu münasebetle çeşitli isimler a ltınd a
icad edilmiş bulunan bûtûn vergiler, fonlar ve
kesin tiler tamamen iıaksızdır ve hepsinin
iağvediimesi gerekir.

Adil Dûzen'de devletin geiir nasıl teşekkül


ediyor

Devletin asıl geliri şu şekilde teşekkül etmektedir.


Konuyu yine bir misalle açıklayalım:
Diyelimki bir müteşebbis ekonomik bir faaliyet yapa­
cak ve mesela motor üretecek’ bunun için önce umum
müdür, teknik müdür, mali, ticari ve idari müdürler ve
yardımcılarından müteşekkil bir yönetim kadrosu
teşkil etmiştir. Bu kadro belli kapasitede üretim yapabi­
lecek komple bir işletmeyi yönetebilecek kabiliyettedir.
Bu kabiliyetleri mensup oklukları meslek kuruluşları
"Teminatlı E hliyefi ile bellidir ve kadro mensup ol­
duktan ahlâki topluluğun verdiği "Teminatlı .Tezkiye"
ile de tezkiye edilmiş dürüst bir kadrodur. Ülkenin belli
bir bölgesinde kurulması teşvik edilmiş ve kuaılmuş bir
motor üretim tesisinin "T esis S a h ip le ri”y le

« 6 __________________________________
görüşmüşlerdir. Bu tesis sahipleri diyelimki bir
ş irke ttir ve bu yönetici kadroyla te sisle rin in
çalıştırılm asını uygun görm üşlerdir ve buna razı
olmuşlardır. Böylece bir masanın etrafında yönetici kad­
ro ve tesis sahipleri temsilcileri oturdular. Üretim için
işçi lazım diyelimki bir işçi sendikası temsilcisi de biz şu
kimselerden müteşekkil bir işçi kadrosuyla bu tesisin
bütün işçilik hizmetlerini yapmaya hazırız dedi. Böylece
işçi temsilcisi de masaya oturdu, üretim için hammade
lazım bir şirket de biz de bu fabrikanın ihtiyacı olan
bütün hammaddeleri vermeyi kabul ediyoruz, dedi. O
da masaya oturdu. Böylece masada 4 temsilci oldu;
Yönetici kadro, tesis, işçi ve tıammadde. Bun­
lar bu imkanlarla üretim yapabilirler mi ? Hayır. Çünkü
tesisin çalışıp motor üretebilmesi için bunlardan başka
ayrıca işletmenin elektrik, su, nakliyat, yeminli muha­
sebeci, yeminli ambarcı, iletişim ve ulaşım imkanlan, yol,
sağlık, eğitim, güvenlik .... vs. gibi çeşitli genei hiz­
metlere ihtiyacı vardır. İşte herhangi bir üretinxle diğer
4 unsur biraraya geldiği zaman bu 5. unsunjda devlet
temin etmekte yani genel hizm etleri yaparak
üretime katkıda txjlunmaktadır.
Böylece devlet de 5. ortak olarak masaya oturmak­
tadır. O da kendi hizmetleriyle üretime katkıda bulun­
makta ve dolayısıyla üretimden pay almaya hak kazan­
maktadır. Diyelimki bu üretimin projesinde uzmanlfflh
üretilen malların bölüşümünde hangi hakkâni oranda
her bir ortak pay alacaktır. Bunu ilmi esaslara ve
hak ölçülerine uygun olarak tesbit etmişler ve me­
sela bu projede 5 ortaktan her birinin üretimin beşte bi­
rini almasını uygun görmüşlerdir. Bu bölüşüm esas­
ları zaten baştan belliydi ve herkes bu oranda

_____________________________ ________________ 47
bölüşülmeye razı olarak kendi nzasıyla razı olarak or­
ta k lı^ katılmıştı.
Bütün unsurların tamam olmasıyla üretim yapıklı. 1
ayda 500 motor üretikü. Projeye göre her ortak grup,
bu nx)torlar ambara teslim edikliği zaman 100 motor
sahibi oldu. Bu üretim yapılırken 1 ay boyunca mesela
işçiler yol için, yemek için çeşitli masraflar yaptılar ancak
100 motor sahibi olunca kâr ettiler, kazandılar.
Yöneticiler, tesis sahipleri, hammaddeciler de aynı
şekilde masraf ettiler ama buna mukabil kazandılar,
işte tıpkı devlet de bunlar gibi üretim esnasında 1 ay
boyunca elektrik, su verdi, çeşitli genel hizmetlerin
yapılması için masraflar etti. Fakat o da ürstimin sonun­
da 100 motor sahibi olunca aynen işçiler ve diğer orr
taklar gibi sadece kendi hakkını aldı ve de kâr etti, işte
Adil Düzen’de devletin geliri bu şekilde teşekkül etmek­
tedir.
- Devlet huzur, asayiş ve güvenliğin temini
suretiyle de üretime girmemiş servetlerin muha­
fazası İçinde hizmet görmektedir. D olayısıyla
devletin bunlardan da kendi hakkını pay olarak alması
tabiidir.
• Devlet ayrıca toprağın, madenlerin, or­
manların meraların sahibidir. Çünkü bunların ha­
kiki sahipleri şehitlerdir. Şehitleri de devlet temsil etmek­
tedir. Dolayısıyla bunlardan çeşiti şekiMe yararlananlar
da yine devletin payını hak ölçülerine uygun olarak ver­
eceklerdir.
- Ayrıca devlet şu veya bu sebeple bazı
tesislerin ve işletmelerin de sahibi olabilir. Bu
takdirde bu tesislerin ve işletmelerin üretimlerinde dev­

48
letin sadece yaptığı genel hizmetler karşılığında değil
aynı zannanda tesis sahibi olarak da hakkını alması ta­
biidir.
İşte Adil Düzen'de devletin gelirleri bu esaslar dahi­
linde teşekkül eder.
Bundan dolayı Adil Düzen'de vergiyle ilgili olarak
aşağıdaki4emel esaslar söz konusudur:

1- V erginin sadece "D eviet bizm otl


ka rşılığ ı” olm ası

Yukarıda da açıklandığı gibi Adil Düzen'de devlet


aklına estiği gibi vergi kanunu çıkartamaz, vergi ala­
maz. Devletin geliri sadece yaptığı hizmetler ve sahip
olduğu kıymetler karşılığında "Hak û lç ü le rrn e uygun
olarak kendi hakkını alması suretiyle teşekkül eder.
Devletin bu hakkının dışında hiçbir vergi koyması söz
konusu değildir. Dolayısıyla Adil Düzen'e geçildiğinde
bugünkü binlerce haksız vergi ve fon maddelerinin
hepsi yürürlükten kakiırılacaktır.

2- ”Tek Vergi” Prensibi

Yukanki misalde ve açıklamalarda da belirtiküği gibi


devlet üretimden ve sahip okluğu kıymetlerden hakkâni
ölçüler içerisinde sadece bir tek vergi alır. Bir üretimden
ve bir kimseden çeşit çeşit isimler altında, çeşit çeşit ka­
demelerde ayrı ayrı vergilerin alınması söz konusu
değildir.

49
3- Verginin yani devletin payının "üretim
cinsinden" verilmesi prensibi

Yine yukarıki misalae ve açıklamalarda belirtildiği gibi


devletin payı devlete, üretimin cinsinden verilir. Yani
mesela motor üretildiğinde devlet de kendi payını am­
bara giren motor cinsinden almaktadır. Bunu tıpkı
şahıslar gibi devlet de istediği zaman o andaki piyasa
fiyatı üzerinden paraya çevrilebilir.
Bu sebepten dolayı Adil Düzen'de vergiyi illede na­
kit olarak gününde ödeyeceğiz diye bir kimsenin elin­
deki malını yok pahasına satması mectHJriyeti söz konu­
su değildir.

4- "Gelirden vergi alınmaması" prensibi

Yukarıda da açıklandığı gibi Adil Düzen'de vergi


devletin üretime yaptığı katkı ve hizmetleri karşılığında
kendi hakkını alması esasına dayanmaktadır. Üretim ve
hizmetlerde herkes kendi hakkını almaktadır. Üretinxlen
sonra haklar adilane bir şekilde, müteşebbis yönetici,
tesis sahipleri, işçi, hammeddeyi temin edenler ve dev­
letin yaptığı hizmetler dolayısıyla devlet arasından
bölüştürmekte ve herkes kendi payını almaktadır. Böyle
bir pay dağıtımı yapıldıktan sonra artık devlet kimsenin
payından şu veya bu sebeple vergi almaya kalkamaz.
Bunun manası herkesin brüt geliri ne ise bu
aynı zamanda onun net geliridir. Böylece bir
yandan işçi, köylü, memur, esnafın emek karşılığı ekle
ettikleri brüt gelirlerinden ayrıca vergi ödemeleri söz ko­
nusu olmadığı gibi tüccar, müteşebbis, sanayici ve tesis
5 0 _______ _____________ ______________
sahipleri ve ayrıca kira ve kârdan hizmet ve katkısı
karşılığında pay aianlann gelirlerinden vergi ödemeleri
de söz konusu değildir.
Bugünkü faizci kapitalist düzende alınan vergiler ne­
tice itibariyle haksız olarak fakir fukarayı ezen vergiler­
dir. Zaten geçinemeyen işçi, memur, köylü, esnafın brüt
gelirlerinden vergi kesmek vergiyi haksız olarak bunlara
ödetmek mahiyetinde olduğu gibi tüccardan ve
üretimin her kademesinden ve her ne suretle olursa ol­
sun kârdan, kazanç ve gelirden vergi kesmek demekte
netice olarak bu kâr ve gelirler satılan mallardan
yapıklığı için txj malları satın alanlara yani vergiyi dolaylı
olarak sonunda fakir fukaraya yüklemek mahiyetinde­
dir. Nitekim bugünkü düzende kâr eden bir 4üccarın
veya fabrikanın gelirinden mâliyeye vergi ödemesi de­
mek gerçekte bu vergiyi o tüccar veya üreticinin
ödemesi demek değiklir. Burada tüccar veya üretici
vergi ödemiyor sadece mâliyeye tahsiklar muavinliği
yapıyor. Yani malları satın alan fakir fukaradan aldığı
paranın bir kısmını götürüp mâliyeye veriyor. Böylece
neticede emekçiler; çalışanlar ve falkir fukarâ eziliyor.
Gelirden alınan vergi netice itibariyle ^lıaksız
olarak fakir fukaradan alınan vergi demektir.
Bunun için Adli Dûzen'de gelirden vergi
alınması söz konusu değildir.

S- Şahıslar veya müesseseler ne kadar çok


vergi ödemişlerse "Devletten o nlsbette
daha fazla ve öncelikle hizmet almak
İmkanına kavuşurlar.
Yukarıda açıklanan şekikJe, herhangi bir şahıs veya

51
müessese yaptığı ekonomik faaliyetlerie devletin gelir
temin etnnesine vesile olursa, yani bugünki faizci kapi­
talist nizamın tabiriyle devlete ne kadar çok vergi ver­
mişse o şahıs veya müessese devletten o kadar çok
"ö d e n m iş V ergi K a rşiiığ ı K re d i" alma hakkı ka­
zanır. Bunun gibi devletten o nisbette öncelikle ve
daha çok genel hizmetler bakımından hizmet alma im­
kanına kavuşur ve de o teşebbüs veya müessese bu
ödediği vergi ile orantılı olarak daha yüksek bedelle si­
gorta edilm iş olur. Yani: Devlet teşebbüslerin
güvenliğini sağlamaktadır. Bu teşebbüslerde hırsızlık,
yangın, fahribat ... vs. gibi müteşebbisin iradesi
dışındaki sebeplerden bir zarar meydana çekliğinde bu
zararı tazmin eder. İşte bu tazminat, o müessese dev­
lete ne nisbette daha fazla gelir teminine vesile
olmuşsa o kadar yüksek olur. Bunun için Adil Düzen'de
çok vergi ödemenin yani devletin daha çok gelir elde
etmesine vesile olmanın birçok avantajları mevcuttur.
Böylece düzen müteşebbisleri yukarıda açıklanan
hakkâni ve adil ilkeler içerisinde daha çok vergi
ödemeye teşvik eder.

6- Verginin "Beyana göre" olması prensibi

Yukarıda açıklanan sebeplerden dolayı Adil


Düzen'de vergi beyana göre alınır. Aynca vergi kont­
rolü, vergi uyuşmazlığı, vergi mahkemeleri ve
vergi kaçakçıhOı söz konusu değildir.
Çünkü önce bir defa üretimlerde ambar ve muha­
sebe hizmetlerini yeminli ambarcılar ve muhasipler yap­
maktadır. Üretimin paylaşılması açık, kesin, adil esasla­

52
ra bağlanmıştır. Mal ambara teslim edilirKe, üretim ta­
hakkuk edince herkesin payı bellidir ve herkes payına
emin bir şekilde sahip olmuştur. Bu arada herkes gibi
devlette kendi hakkını almıştır. Artık bundan sonra vergi
kaçırmak demek, bir depodaki devletin malını hırsızlık
yaparak çalmak demektir. Esasen paylaşma adilane
oJduğu İçin, herkes hakkını aldığı için, kimse ayrıca
böyle bir hırsızlığa teşebbüs etmeyecektir.
Diğer yandan bir teşebbüste devlete düşen pay ne
kadarsa o teşebbüsün
- Gayrinf)enkul değeri
- Hisse senedi İMdeli
- İstimlak t>edeli
o kadar yüksek olacaktır. Böylece vergi kaçakçılığı
fiilen söz konusu olmadığı gibi bunu yapana da neti­
cede bir fayda değil sadece zarar getirecektir.

Açıklama

Konuyu ayrıca bir misatle açıklayalım:


Diyeimki bir kimsenin 80 tane koyunu vardır. Bunlan
açık meralarda otlatıyor ve böylece koyunculuk yapıyor.
Bu kimse 1 yıkla 80 tane koyunundan 2 tanesini dev­
lete verecektir. Çünkü bu koyunlan meralarda otlatıyor
böylece devlet onun üretimine katkıda bulunuyor ve
ayrıca onun bu işi yapmasının güvencesini sağlıyor.
Meralann asıl sahibi şehitlerdir. Şehitlerin temsiteisi de
Adil Düzenin devletidir. Dolayısıyla bu 2 koyun devletin
hakkıdır. Bir misal olarak farzediisinki bu koyunculuğu
yapan kimse 80 koyunu oluduğu halde 40 koyuruı

___________________________________________________S9
olduğunu beyan etmiş ve devlete 2 koyun yerine 1
koyun vermiştir. Ama eğer biri gelir de bu şahsın koyun-
larından 40 tanesini çalar veya gasbederse bu takdirde
bu kimse devlete başvurup t>unun tazmin edilmesini is-
teyemeyecektir. Böylece çok daha zararlı çıkacaktır.
Halbuki eğer dürüst davranmış ve devletin hakkını ve­
rirken doğru beyanda bulunarak 80 koyunu olduğunu
beyan etmiş olsaydı bu takdirde devlet ona çalınan
veya gasbedilen 40 koyununu tazmin edecek veya et­
tirecekti.
Görüldüğü gibi Adil Düzen'de vergi t>eyana göredir.
Buna mukabil vergi kaçakçılığı, vergi kontrolü,
uyuşmazlığı, mahkemesi söz konusu değildir. Halbuki
bugünkü faizci kapitalist düzende Maliye Bakanlığı'nm
memurlarının en büyük meşgalesi vergi kaçakçılığı ile
uğraşmaktır. Müteşebbislerin en önemli gayretlerinden
birisi de daha az vergi vermenin yollannı araştırmaktır.
Neticede de bütün bu külfetlere ve israflara rağmen yi­
nede devlet vergiyi tam olarak toplayamamakta bu
düzende esasen vergiler temelde haksız ve zulmedk:i
olduğu gibi bunun kontrolü ve tahsili için de aynca ye­
niden sayısız zulümler yapılmaktadır. Bu zulümler faizci
kapitalist düzenin haksız yapısından doğan zulümlerdir.

7- "Üretimdon alınacak pay anayasa ile !>••


lirle n ir prensibi

Adil Düzen hakkı üstün tutan düzendir. Hak ise mut­


lak bir gerçektir. Onun bunun indi ve keyfi mutaalâ,
görOş ve arzusuna uyularak tahrip edilemez, gasbedii-
enf)ez ve değiştirilemez. Aksi takdirde yapılan iş

54 _______________________________
haksızlık olur, zulüm olur. "Hakkı Üstün Tutmak" değil
"Kuvveti Üstün Tutmak" olur. Bundan dolayı Adil
Düzen'de üretimden alınacak payın belirlenmesi karar­
nameyle veya kanunla olamaz. Ancak "Hakkı Üstün
Tutan" Adil Düzen'in "Anayasa"sı ile belirlenir.
Adil Düzen’de üretim projelerinde paylaşma oranları
"Anayasa"nın bu temel paylaşma ilkelerine dayanılarak
konunun uzmanlan tarafından tesbit olunur. Bunlar
projelerde belirtilmiştir. Üretimin pay sahipleri, yukanda
belirtilen misalde olduğu gibi üretime katkılarıyla iştirak
edip ne pay alacaklar bu nisbetleri ve haklarını
önceden bilirler, rızalarıyla iştirak ederler, üretimden
sonrada haklarına razı olurlar.
Böylece Adil Düzen'de kuvvet değil hak üstün
tutulur.
Bu sebepten dolayı Adil Düzen'in*Anayasasında
nasıl "Faiz y o k tu r” "D evlet piyasaya karşılıksız
para sürem ez" esastan yer almışsa "D evlet vergi
kanunu çıkartam az" esası da yer almıştır.
Böylece Adil Düzen'de , bugünkü bütün vergi ve
fonlarla ilgili her türlü mevzuat lağvedilerek haksız
vergilerin hepsi kaldırıldığı hakle, devlet masraflarını
karşılayacak geliri nasıl temin edecektir, sorusu kısaca
ve ana batlarıyla açıklanmış oldu.
ŞinDdi kısaca Adil Düzen'le, halihazır faizci kapitalist
nizamı vergi açısından mukayese edelim;

Adil düzenle faizci kapitaiist nizamın vergi


açısından mukayeseleri

Adil Düzen'le faizci kapitalist nizamı vergi


_____ 55
bakımından mukayese edersek aşşğıdaki 3 önemli
temel farkı görürüz:
1- Adil Düzen'de devletin geliri çok daha fazladır
ve hızla artar.
2- Adil Düzen'de devletin vergiyle ilgili mevzuatı ve
vergiye ait bütün yürütmeler haklı, son derece
b asit, s ü ra tli ve barışçıdır.
3- Adil Düzen'de vergi "E konom inin ve sosyal
yapının en büyOk ta h rlb a tç ıs ı” olm ayıp bilakis
e ko n om in in ve sosyal yapının en bûyûk h iz­
m e tk â rıd ır.

Şimdi bu gerçekleri kısaca açıklayalım:

1- A dli düzende d e vle tin g e iirl çok daha


fazladır ve hızla artar

Nasıl oluyorda bütün vergi ve fonlar kaldınldığı hakJe


devlet çok daha fazla gelir ekJe ediyor ve devletin geliri
de yıklan yıla hızla artıyor ?
Bu gerçeği bir nfiisalle açıklayalım;
Bütçe tatt>ikatıyla tamamlanmış ve sona ermiş olan
en son yıl olarak bir misal olmak üzere 1990 yılını ele
alalım.
Maksadımız bir gerçeği açıklamak okJuğu için her
türlü tefenruatı bir kenara bırakarak yuvarlak rakamlarla
konuşalım. 1990 yılı bütçesi bilindiği üzere 44 Trilyon
TL. sı olarak hazırlanmıştı. Başlangıçta bu bütçenin
açığının 4 Trilyon TL. sı olacağı kabul edilmişti. Bunun
pratik manası, yani daha baştan o yıl devlet yaptığı
5 6 __________ __________ _____________________
zulümlere ilaveten ayrıca 4 Trilyon Ura karşılıksız olarak
para basıp piyasaya sürüp herkesin o nisbetteki pa­
rasını ve hakkını elinden almış, gasbetmiş olacaktı. Bu
gerçek bir yana, fiiliyatta açık, 4 Trilyon yerine 14 Tril­
yon oldu. Geriye kalan 30 Trilyonluk fiili bütçenin 15
Trilyonu iç ve dış borçlann faizi ve taksitidir. Geri kalan
15 trilyonun ise 5 Trilyonu yatırımlar karşılığı, 10 Trilyonu
da devletin mennurunun maaşı ve zanjri benzin, elektrik
... vs. giderieri karşılığı olarak öngörülmüştür. Tatbikatta
bütçeden kısa bir süre sonra çıkartılan genelgelerle
"Yatırım tasarrufu" adı altında yatırımlar durdurulmuştur,
öyleki devlet yeni yol yapmak, yolların tamirini yapmak
şöyle dursun deliklerini dahi tıkamaktan acizdir. (Bazı
otoyolların yapımının bütçeyle ilgisi olmayıp bunlar
tamemen yap-işlet-devret adı altında yapılan yeni
borçlanmalardan ibarettir.)
Böylece 1990 yılının gerçek ftlli bütçesi netice
itibariyle sadece 10 Trilyon TL. sından ibaret olmuştur.
Bugünkü faizci kapitalist düzen yerine "Adil Düzen"
olsaydı ne olacaktı. Halihazır 4 binden fazla vergi, ton
ve bunlarla ilgili konulara ait kanun kararname ve ge­
nelge maddelerinin hepsi lağvedilecekti. Bütün vergiler
kaldınlacaktı.
Devlet gelirini üretime yaptığı katkı karşılığında sa­
dece kendi hakkı olarak alacaktı. Bu da başlangıçtaki
misalde t>elirtildiği gibi takriben üretimlerin t>eşte biri ka­
dar olacaktı. 1990 yılında sanayi, tarım ve hizmetler
sektönjnde halihazır düzenin, bütün engellemelerine
rağmen, yapılan toplam üretim takriben 150 Milyar Do­
lar mertet>esinde olnfKiştur. Bunun t>eşte birinin devletin
dması demek, devletin gelirinin 30 Milyar Dolar oln^sı
demektir. 1990 yılı başında 1 Dolar takrilMn 2300 TL. sı
______57
1990 yılı sonunda 1 Dolar 3000 TL. sı olduğu dikkate
alınırsa 1990 yılında ortalama Dolar fiyatı 2700 TL. sı ol­
arak kabul edildiğinde devletin gelirinin takriben 80 Tri­
lyon Tl. sı okluğu görülür. Yani faizci kapitalist nizamda­
ki bunca haksız ve karma karışık vergiye rağmen
devletin fiili gerçek hizmetleri için kullanabikliği para sa­
dece 10 Trilyon olduğu halde, Adil Düzen'de bütün
vergilerin kalkmasına rağmen devletin geliri en az 80
Trilyon olmakta yani bugünkünün 8 misli fazla olmak­
tadır.
Kakfıki devlet sözü geçen tanm, sanayi ve hizmetler
sektöründeki üretimdeki katkısına mukatHİ aldığı pay­
dan başka mevcut zenginliklerin güvenliğini koruduğu
için ayrıca bu hizmetine karşılık zenginliklerden çok cuz'i
bir oranda da olsa payını alacaktırki bu pay da çok
büyük bir tutara ulaşır ve yine devlet bugün halen
birçok tesislerin sahibi olduğu için bu tesislerden ayrıca
tesis sahibi hakkı olarak da payını alacaktır. Bütün bun­
lar dikkate alındığı zaman devletin daha başlangıçta fiili
gelirinin ne kadar yüksek olacağı, kat kat fazla olacağı
açıkça görülür.
Diğer yandan Adil Düzen'e geçildiğinde, ekonomiyi
engelleyen bütün engeller ortadan kalkacak aşağıda
da açıklayacağım ız gibi "Ekonom inin makinası
yağlanacak" ve böylece ekonomi hızla gelişecektir ve
buna paralel olarak da devletin geliri ayrıca hızla arta­
caktır.

58
2- Adil düzende devletin vergiyle ilgili
mevzuatı ve vergiye alt bütün
yürütmeler haklı, son derece basit,
süratli ve barışçıdır.

Yukarıdaki açıklamaların ve misallerin belirttiği gibi


Adil Düzen’de devlet, benim kuvvetim vardır diyerek
aklına geldiği gibi vergi alamaz. Ancak üretime yaptığı
katkı ve hizmetleri karşısında kendi payını alabilir.
Böylece devlet sadece kendi hakkını almaktadır. Sis­
tem hakkı üstün tutuyor. Vergi haklıdır ve adildir.
Faizci kapitalist nizamda ise devlet aklına gekJiği gibi
vergi koymakta bu vergileri de yine haksız bir şekilde
koyarak fakir fukarayı ezmektedir, çalışanları ezmekte­
dir. Neticede zengini daha zengin, fakiri daha fakir yap­
maktadır. Her bakımdan haksızdır ve neticede sos­
yal patlamalara sebep olmaktadır.
Adil Düzen'de yukanda da açıklandığı gibi bir tbk
vergi vardır. Üretimin cinsinden ödenir. Sistem son de­
rece açık ve basittir.
Faizci kapitalist düzende ise gerek vergi mevzu­
atının ve gerekse tatbikatının içinden çıkmak mümkün
değikJir, karma kanşıktır. Bu vergi sisteminin yürütülmesi
hem devlete hem de vatandaşlara ve teşebbüslere çok
pahalıya malolmakta toplumda korkunç bir israf
yaı:iılnnaktadır. Mesela bir evinin vergisini ödeyecek in­
san hatta bazen 4 ayrı yerde 4 ayn karmaşık hesaplar­
la ve uzun formalitelerle ödemeler yapmaya mecbur
kalmaktadır.
Adil Düzen’de vergi yukanda da açıklandığı gibi be­
yana bağlıdır ve üretim tamamlandığında, mal ambara

50
girince vergi üretimin cinsinden ödenmiş olmaktadır.
Böylece vergiyle ilgili her türlü muamele süratle ta­
mamlanmaktadır.
Faizci kapitalist nizanfida ise yukanda da işaret olun­
duğu grt)i içinden çıkılmaz formaliteler, çeşitler ve karma
karışık mekanizmalar yüzünden vergiyle ilgili gerek he­
saplama, gerek ödeme ve gerekse tahsil etme işlemleri
çok uzun zaman almakta ayrıca bu bakımdan da
pekçok israflar ve haksızlıklar söz konusu olmaktadır.

A d li düzen barış d ü zen id ir.

Adil Düzen'de vergi barışçıdır. Çünkü devlet kendi


hakkını almaktadır ve üretime katılan bütün ortakların
bir ortağı durumundadır. Yukarıda verilen misaller ve
yapılan açıklamaların da gösterdiği gibi Adil Düzen bir
"M enfaat ça tış m a sı" düzeni değil "B ir o rta k lık "
düzenidir, bir "Barış" düzenidir. Mesela bir işçi daha çok
kazanmak istiyorsa bunun yolunu ne vergi kaçırmakta
ne de işverenle boğuşmakta bulamaz. Paylaşım oran­
larının temel esasları Anayasayla belirlendiği için ve
paylaşım oranları ilmi kriterlere bağlı olarak uzmanlarca
saptandığı için daha çok kazanmanın bir tek yolu
vardır. O da daha çok üretim yapmaktır. 1 ayda 500
motor üreteceğine 1000 motor üretmeye gayret ede­
cektir. Bu durumda ise kendisi de, işveren de devlet de
daha çok kazanmış olacaklardır. Üretime iştirak eden
bütün ortaklar için de durum aynıdır. Onun için Adil
Düzen bir "Ç ıkar p a ra le lliğ i" bir "B arış" düzenidir.
Halbuki faizci kapitalist düzende bir işçinin daha çok
kazanması için bölüşümde daha çok pay almaya

60
çalışması bunun için işverenle çatışması gerekmektecNr
ve işçi ve işverenin devlete daha az vergi ödemek için
yollar araması gerekmektedir. Böylece faizci kapitalist
düzen "Çıkar zıtlaşması" bir "Çatışma" düzenidir.
Netice itiba riyle toplum da huzursuzluklara ve
haksızlıklara sebep olmaktadır.
Bu özellikler. Adil Düzen ve faizci kapitalist düzen
her sahada birbiriyle mukayese edildiği zaman, diğer
sosyal konularda da geçerlidir. Ve kendisini açıkça
göstermektedir. Çünkü Adil Düzen bütünüyle ve her
alanda "Barış dûzeni"dir, faizci kapitalist düzen ise
tıe r alanda "Çatışma dûzenr'dir.
Mesela bugünkü faizci kapitalist düzende, düzenin
temel esasları gereği doktorla hasta çıkar çatışması
içindedir. İnsanların ahlâklı davranması konusu bir tara­
fa bırakılarak düzenin yapısı incelendiğinde durum ne­
dir ? Doktor, hasta ne kadar çok ağır hasta ise, ne ka--
dar çok sıklıkta hastalanırsa ve hastalığı ne kadar uzun
sürerse o kadar çok para almaktadır. Sistem olarak bu
yapı doktorla hastanın çıkar çatışması içinde olması de­
mektir. Halbuki Adil Düzen'de doktor, ne kadar çok va­
tandaş kendisini tercih etmiş ise o kadar çok para aldığı
için ve görevi sadece hastayı tedavi değil, asıl vatan­
daşın mesul olduğu kimselerin sağlığını korumak
olduğu için ve mes'ul olduğu vatandaş hasta olsa da
olmasa da bu bakımdan aynı parayı aldığı için, hatta
mes'ul olduğu vatandaşların sağlığını korumakta dikkatli
ve itinalı olduğu nisbette hem bu yüzden hem de daha
çok vatandaş sağlığnı korumak için onu tercih edeceği
için daha çok kazanacaktır. Bu yapı ise Adil Düzen'de
doktor ile hastanın "çıkar paralelliği" içinde bulun­
ması demektir.
61
Yine yukarıda işaret edüdiği gibi ahlâki yapı bir kena­
ra bırakılarak düzen açısından meseleye bakıldığında
faizci kapitalist düzende doktorun çıkarı vatandaşın
hasta olmasında ve ağır hasta olmasında okluğu hakle
adil düzende doktorun çıkan sağlığını konjduğu kim­
seye "Ahmet bey duydumki seyahate çıkacakmışsınız
aman lütfen süeterinizi almayı unutmayın sonra üşütüp
hasta olup kendinizin de benim dc başıma iş açmayın
ha I..." demesindedir.
Yine düzen itibariyle faizci kapitalist düzende avu­
katla m üvekkil "Ç ıkar çatışm ası" içinde oldukları
halde Adil Düzen'de "Ç ıkar p a ra ld lllğ l" içindedirler.
Çünkü Adil Düzen'de Avukat müvekkilinin haklannı kor­
umakla görevlidir. Bir niza çıksa da çıkmasa da aynı
parayı olacaktır. Hele niza çıkmazsa daha çok para ala­
caktır. Çünkü daha çok vatandaş hukukunu koruması
için o avukatı seçecektir. Bunun için avukatın çıkarı
müvekkilinin haksızlıklarla ve hukuki anlaşmazlıklarla
karşılaşması değil, karşılaşmamasındadır. Yani avukatla
müvekkil de Adil Düzen'de çıkar paralelliği içindedirler.

3- A d il düzende vergi "ekon om inin ve


sosyal yapının en büyük ta h rib a tçısı"
olm ayıp b ila k is ekonom inin ve sosyal
yapının en büyük hizm etkarıdır.

Faizci kapitalist düzende, 'T e ş h is " broşüründe de


açıkça belirtildiği gibi mesela Türkiye'deki uygulama
koşullarında satılan malların bedellerinin üçte biri faiz,
diğer üçte birini ise vergi teşkil etmektedir. Böylece ver­
gi maliyetlerin içine girmekte, fiyatları yükseltmekte,
üretim masraflarını artırmaktadır. Ayrıca maliyetten son­

8 2 ______________________________ _
ra satış fiyatı tesbit edilirken, gaye net kârı arttırmak
olduğu için yergiler gözönünde bulundurularak brüt kâr
azami derecede yüksek tutulmakta böylece satış fiyat­
ları ayrıca bu yüzden de yükselmekte. Bunun neticesi
olarak çalışanlar ve fakir fukara ezilmekte zaruri ih­
tiyaçlarını bile alamamakta ve böylece talep düştüğü
için üretim ve arz da düşmekte yani ekonomi frenlen­
m ektedir, d u rg un luğ a se vke d ilm e kte d ir ve
sayılam ayacak kadar çok yönde ta h rib a ta
uğramaktadır. Hem yatınm, hem üretim tMüyük sermaye,
büyük masraf gerektirmektedir. Neticede mevcut imkan­
lar içinde yatırım da, üretim de, düşük olmakta rekat>et
gücünü kaybetmektedir.
Diğer yandan faizci kapitalist düzende vergiler
çalışanlara, fakir fukaraya ödetildiği ve kârlar maliyete
giren vergilerle orantılı olarak büyüdüğü için, fakirler
daha fakir, zengiler daha zengin olmakta. Böylece gelir
dağılımı bozulmakta. Neticede sosyal patlamalara gidil­
mektedir. Dolayısıyla faizci kapitalist sistemin vergi
düzeni sadece ekonomiyi değil sosyal yapıyıda tahrip
etmektedir.
Halbuki Adil Düzen'de bütün bu mahsurlar ortadan
kalkmıştır. Çünkü maliyetin içine hiçbir vergi girmemek­
tedir. Durum sadece bundan ibaret değildir. Devlet
bütün üretimlere bir ortak gibi girip kendi katkısını
yaptığı için ekonominin ve müteşebbislerin en kuvvetli
destekçisi ve teşvikçisidir. Adil Düzen'de çalışabilen
herkes kolaylıkla iş txilup adil bir ölçü içinde yüksek reel
gelir elde ettiği için ve kabiliyetli her insan kolaylıkla
yatırım ve üretim yapat)ildiği için Adil Düzen'de vergi sis­
temi ekonominin ve sosyal yapının en büyük hizmet­
karıdır.
63
e) Ekonomik dOzenIn sosyal güvenlikle
İlgili esasları

Adil Düzen'de Sosyal Güvenlik ile ilgili temel esasları


aşağıdaki 7esasia özetlemek mümkündür.
Bu esaslar şunlardır:
1- HERKES SİGORTALI
2- SİGORTA VE EMEKLİLİK İÇİN PARA ÖDENMEZ
3- İŞSİZLİK VE EMEKLİLİKTE HERKESİN (YAŞ.
TAHSİL, HİZMET, EHLİYET) ESASINA GÖRE
NE ALACAĞI "KATSAYI" İLE BELİRLENİR
4- İŞSİZLİK VE EMEKLİLİK KARŞILIĞI BÜTÇEDEN
ÖDENİR. MİLLİ GELİRLE ORANTILI PAY.
5- İŞSİZLİK VE EMEKLİLİK: TALEBE VE BEYANA
GÖRE İSTEDİĞİ ZAMAN
6- EMEKLİ OLAN KREDİ HAKKINI KAYBEDER
7- EMEKLİLİK MAAŞI: EMEKLİYE AYRILDIĞI ZA­
MANKİ MESLEKİ DERECE, YAŞ, TAHSİLE
GÖREDİR

64
Açıklama

Bu temel esasların ortaya koyduğu netice şudur;


Adil Düzen'de herkes ekonomik bakımdan bir day­
anışma grubuna mensuptur. Bu dayanışma grupları
loncalar, sendikalar şeklinde organize olmuşlardır ve
Adil Düzen'in temel esaslarına göre Tem inatlı Ehliyet"
prensiplerine uygun şekikJe hizmetlerini ifa ederler. Her­
kesin yaş. tahsil, hizmet yılı ve ehliyetine göre çalıştığı
zaman p . ücret alacağı, işsiz kaldığı zaman ne ücret ve
emekli olduğu zaman ne ücret alacağı adil ölçülere ve
kriterlere göre belirlenmiştir. Buna göre bir insan
çalıştığı zaman hakkı olan bu ücretini alır. İşsiz kaldığı
zaman o takdirde işsizlik ücretini alır. Emekli olmak isti-
diği zaman da emeklilik ücretini ahr. Oiyelimki bir işçi
çalıştığı zaman ayda 5 Milyon Ura, işsiz kaWığı zaman 4
Milyon Lira, emekli oluğu zaman da 3 Milyon Lira al­
maktadır. Bu kimsenin emekli olması ve emekli aylığı al­
ması için belli yaşa kadar beklemek mecburiyeti yoktur.
Dilerse emekli olur ve emekli aylığına kanaat eder. Son­
ra tekrar çalışmak isterse yeniden faal çalışma hayatına
döner.

65
A dil Düzen'de d evle tin en önem li tem el
görevlerinden birisi hangi şart altında olursa olsun va­
tandaşlardan hiçbirinin aç, açık kalmamasını, herkese
insan onuruna yaraşır şekilde yaşama imkanlarının te­
minidir.
Faal çalışırken alınan ücret, işsizlik ücreti ve emeklilik
ücreti öyle tanzim olunmuşturki çalışabilecek insan
uyuşukluk, tem bellik yapıp emekli olmaya özen
göstermesin. Daha çok kazanmak için çalışmayı tercih
etsin. Fakat buna mukabil bir kimse hasta olmuş
çalışamıyor isterse emekli olur. Ama sonra tedavi olmuş
sıhhatini bulmuş tekrar çalışabilecek sıhhate kavuşmuş
o zaman da tekrar faal çalışma hayatına dönme im­
kanına sahiptir.
Yukarıda da açıklandığı gibi Adil Düzen’de maden­
ler, ormanlar, topraklar, meralar ve suların gerçekte sa­
hibi devlettir. Bunlar adilane ölçülerle kullananlara tah­
sis edilir. Ayrıca devlet üretimlere genel hizmetlerle
katkıda bulunur, zenginliklerin güvenliğini sağlar. Bu
hizmetler karşılığında kendi hakkı olan payını alır, ekon­
omi hızla gelişir. Bütün bunların neticesi olarak
bugünküne nazaran kat kat daha zengindir. O yüzden
sosyal güvenliği sağlama imkanına maliktir ve Adil
Düzen'de sosyal güvenliğin sağlanması birinci dere­
cede önem taşır.

Sosyal güvenlik açısından adil düzenle


faizci kapitalist düzenin mukayesesi

Adil Düzen'de bütün vatandaşlara insan haysiyetine


yaraşır şekilde yaşama imkanlarının temini devletin

66
görevlerinin başında gelmektedir. Yukarıda belirtilen
esaslar dahilinde bu görev yerine getirilir.
Ayrıca Adil Düzen'de vatandaşların manevi eğitimini
de temel esas aldığından, Adil Düzen'de zenginler de
fakirleri içlerinden gelen gayretle ve ibadet aşkıyla her
türlü yardım ve destekte bulunurlar.
Fazici kapitalist nizam ise insanı bir "Homo Eko-
n o m ic u s '* yani Doymak bilmeyen olarak kabul
ettiğinden dolayı temelde materyalisttir ve kuvveti üstün
tuttuğu için sosyal adalet hizmetlerini bir temel insanlık
görevi olarak düşünmez sadece huzursuzluk olup bir
sosyal patlama olmasın, zenginlerin rahatı kaçmasın
diye fakirlere verilen bir "Sus Payı" olarak telakki eder
ve fakirlerin ihtiyaçlannın karşılanmasını da zenginlere
değil yine dolaylı yoldan fakirlere bir görev olarak verir.
Bunun sonucu olarak faizci kapitalist ülkelerde brüt işçi
ücretinin takriben % 35'i kadar sigorta primi kesilmekte­
dir. Bu sigorta priminin sözde % 15'ini işçi ödüyor, %
20'sinide işveren ödüyor gibi gösterilirse de işverenin
ödediği pay maliyetlere girdiği için sonunda bu prim
payı malları satın alan fakir fukaraya ödettirilmektedir.
Diğer yandan faizci kapitalist nizamda gittikçe
doğum oranı düşmekte ve bunun sonucu olarak ülke
nüfusu gençlerden çok yaşlı ve em eklilerden
oluşmaktadır. Bu gidişat ise faizci kapitaUst nizamı iflasa
götürmektedir. Çünki yapılan incelemeler ve hesaplar
gösteriyorki bundan 20 - 30 yıl önce mesela Alman­
ya'da bir çalışan genç işçi, ödediği primlerle, I Yaşlı
emeklinin emekli aylığını karşılamak zorunda kalıyordu.
Halbuki şimdi yukarıda açıklanan nüfus hareketleri
sebebiyle I çalışan genç işçi 2 yaşlı emeklinin geçimini
karşılayacak şekilde prim ödemeye mecbur kalmaktadır.
67
Bu gidişle 40 yıl sonra I genç işçi 8 yaşlı emeklinin
geçimini karşılamak mecburiyetinde kalacaktır. Bu ise
taşınamayacak tsir yüktür. Yani faizci kapitalist sistemin
bugünkü sosyal adalet düzeni, yürümeyecek, iflasa
mahkum bir düzendir.
Görülüyorki Adil Düzen'de sosyal adalet, hakkı
üstün tutan, herkese insan onuruna yaraşır yaşama im­
kanı veren, ekonomik gelişmeye engel olmayan, basit
ve adil bir düzendir.
Buna mukabil faizci kapitalist düzende sosyal adalet
tatbikatı sun*i tatbikattır. Son derece çapraşık ve kar­
maşıktır. Çıkar çatışmasına dayanmaktadır ve zamanla
yürümeyecek temel insan haklarına aykırı, iflasa mah­
kum bir nizanxlır.

III. ADİL E K O N O M İK D ÜZEN İDEAL


BİR D Ü Z E N D İR . E K O N O M İY İ H IZLA
G E L İŞ T İR İR H E R K E S E R EFA H
G E T İR İR .

a) Kısa tarihçesi ^

insanlık bugünkü durumuna t)ir anda gelmedi, ilk in­


sandan bugüne kadar bir çok devrelerden geçerek gel­
di. Bu devreler incelendiği zaman gönjimektedir ki in­
sanların zamanla çoğalmaları, yaşama ihtiyaçlarını
karşılamalan bakımından çeşitli ekonomik aşamaların
meydana gelmesine sebebiyet vermiştir. Bu ekonomik

6 8 _________________________________________________
aşamalar bir yandan o dönemlerin medeniyetlerini etki­
lemiş. medeniyetler de ekonomik aşamaları ve
düzenleri etkilemiştir.
Aşağıdaki şekilde insanlık tarihinde geçirilen bugüne
kadarki ekonomik aşamalar özet bir tablo halinde tak­
dim olunmuştur. (Tablo IV)
Bu tabloya göre ilk insa nla r m eyvalarla
geçiniyorlardı. Ekonomide "T o p la yıcılık = Mey-
v a c ılık ” dönemi yaşadılar. Zamanla nüfus çoğaldı,
meyvalar yetmemeye başladı. İnsanlar hayvanlan av­
layacak aletleri keşfettiler ve ateşi keşfettiler. Böylece
hayvan etlerini pişirerek yemek imkanına kavuştular bu
gelişme insanlık tarihinde "A vcılık" dönemini başlattı.
Nüfus daha da çoğaldığı zaman yapılan avlanmalarla
elde edilen besinler yetmemeye başladı bunun üzerine
insanlar besi hayvanlannı sürüler halinde besliyerek
çoğaltm aya başladılar. Bu gelişme ekonomide
"Ç obanlık" dönemine geçilmesine etken oldu. Daha-
da sonra nüfus daha çok artınca gerek kendileri ve
gerekse hayvanlan için, sürüleri için topladıkları, bucuk­
ları meyva ve tarım ürünleri yetmemeye başladı. Bunun
üzerine insanlar bu tanm ürünlerini daha botea üretme
ihtiyacını duydular. Bu ihtiyaç ekonomik bakımdan
" Ç iftç ilik " dönemine geçilmesini sağladı. Çiftçilik
bakımından su, güneş ve verimli toprak faktörleri
açısından ilk gelişmeyi Mezopatamya'da görüyoruz.
Böylece insanlar göçebelikten site hayatına döndüler,
yazı bulundu ve tarihi devirler başladı. Bu devire kadar
ekonomik faaliyetler hep aile, aşiret ve kabile içerisinde
kalıyordu. Dolayısıyla bir "Kapalı Ekonom i" söz kon­
usuydu. Toplayıcılık ve avcılık döneminde meyvalar
hayvan ve etler için m ûlklyat vardı. Çobanlık ve çiftçilik
____ _69
İNSANLIK TARİHİ BOYUNCA A D İL
TABLO IV.
EKONOMİK AŞAMALAR EKO NO M İK DÜZEN

KAPALI EKONOMİ PİYASA EKONOMİSİ


TÜKETİM PAZARINDA ORETIM ARAÇLARINDA MAL EMEK
MÜLKİY ET MÜLKİYET MÜBADELESİ M ÜBADELESİ

Ton>Yicı.An AVCILIK ÇOBANLIK ÇİFTÇİLJK D OÖRUDAİ ARALI İŞÇİLİK ORTAKLIK


(M0rV*CLIIO MÛeAOeLE MÜBADELE

Ğ -
ZAMAN

O R T A K L IK EKONOMİS'NOE İK T İS A D İ GİRDİLER V E BÖLÜŞME

TEŞEBBÜS
1% MÜTEŞEBBİS PAYI YÖNETİM O R T A K L IĞ I

MÜIJCtYET
% KİRA PAYI TESİS O R T A K L IĞ I

EMEK
EMB( O R T A K L IĞ I

SERMAYE
% SERMAYE PAYI İU(M A00E O R T A K L IĞ I

%QEN HttPAYI O G N a HİZMET


HtZMET
O R T A K L IĞ I

70
döneminde ise sadece tü ketim m ılla rın d a d e ğil
üretim araçlarında da m ülkiyet ortaya çıktı.
Çiftçilikten sonraki dönemler de bir göz attığımızda
ilk gelişme olarak üreten insanın ürettiği malı pazara
getirip ihtiyaç sahiplerine arz etmesi ve onların
ürettikleri mallarla kendi ürettiğini değiştirmesi dönemini
görüyoruz. Yani artık kapalı ekonomiden "P iy a s a
E k o n o m is l” ne g eçildiğini "M a l M ü b a d e le si"
yapıldığını ve bu değiştirmeninde doğrudan doğruya
üretenler arasında yapıldığını görüyoruz. Bu dönem
"D oğrudan M übadele" dönemini teşkil etmektedir.
Zamanla insanlar dünyanın daha geniş bölgelerine
yayıldılar, ulaşım imkanları arttı, daha geniş sahalar
arasında mal mübadelesi yapmaya başladılar. Fakat bu
yayılmanın neticesi olarak artık değişim doğrudan
doğruya üretenler arasında olmaktan çıktı "A ra c ılı
M übadele D önem i" başladı. Yani bir tüccar sınıfı
meydana gekii. Bunlar üretenlerin mallarını aldılar
değişik yerlerdeki piyasalara arzettiler oradaki ihtiyaç
sahiplerine sattılar.
İnsanların nüfuslarının artması, ulaşım imkanlarının
artması, Avrupa ile Asya arasında ticaret yollarının
gelişmesi, Amerika'nın keşfi deniz yoluyla ulaşımın
gelişm esi sonucu olarak yavaş yavaş bilhassa
sömürgeci batıda zengin tüccarlann ortaya çıkması ve
bu zenginlik sayesinde fabrikalar kurulması insanlık tari­
hinde ekonomik alanda "İş çilik dönemi" ne
geçilmesine sebep oklu. Işçilikdöneminde artık yavaş
yavaş ekonominin ana karakteri malın , malzemenin
değil, insan emeğinin birikim inin alınıp satılması
olmuştur. Mesela bir mercedes otomibili satılırken
satılan bu otomibilin malzenteierinden daha çok bu oto­

71
mobilin bütün parçalarının üretimi için harcanan enfiek-
tir. Böylece "Em ek Mübadelesi'* dönemine geçilmiş
oldu. Böylece bugünkü noktaya gelindi. TABLO IV'de
bugünkü nokta düşey olarak çizilmiş olan çift çizgiyle
belirlenmiştir.
Diğer yandan insanlık tarihindeki bu ekonomik
aşamalar t>irbirine takiben yürürken yukarıda da işaret
olunduğu gibi ekonomik faktörler medeniyeti etkilemiş,
medeniyette ekonomik düzeni etkilemiştir.
İnsanlık tarihinin bugüne kadar geçirdiği medeniyet
dönemlerine de bir bakış yapıldığında görülmektediı1<i
insanlık tarihi boyunca hep "Hakkı Üstün Tutan" bir
medeniyet kurulmuş bu medeniyet insanlığa saadet
getirmiş yeryüzünü etkilemiştir. Ancak bir müddet sonra
"Hakkı Üstün Tutan" medeniyetin etkisinde kalan
t>ölgelerin birisinde bu medeniyet dejenere edilmiş ve
"K uvveti Üstün Tutan" bir m edeniyet haline
dönüştürülmüştür. Bunun sonucu olarak hakkı üstün
tutan medeniyetin yerine kuvveti üstün tutan bir mede­
niyet yeryüzüne hakim olmaya başlamıştır. Ancak bu
da devam edememiş arkadan yeniden hakkı üstün tu­
tan bir medeniyet kurulmuş ve yeryüzünde hakim
olmuştur.
Medeniyetler tarihindeki bu gelişme Tabto V'de özet
bir grafik halinde ortaya konmuştur. Medeniyetler tari­
hine bir bakış yapıldığı zaman gönjlüyorki Mezapotam-
ya'da ilk yazının keşfiyle başlayan tarihi dönemlerin
başlangıcında önce İbrahim (A.S.) öncülüğünde hakkı
üstün tutan bir medeniyet kurulmuş. Bu medeniyet
Mısır'ı etkilemiş ne varki Mısır'da firavunlar bu medeniye­
ti dejenere etmişler ve yerine kuvveti üstün tutan Mısır
nf>eder)iyetini kurmuşlardır.

72 _________________________________________________
73
Mısır'daki bu medeniyetin karşısında bu sefer Musa
A.S. öncülüğünde yeniden Hakkı Üstün Tutan bir
medeniyetin kurulduğunu görüyoruz. Bu medeniyet
Yunanistan’ı etkiledi ve fakat Yunanlılar bu medeniyeti
dejenere ettiler ve yerine "Kuvveti Üstün Tutan" bir
medeniyet kurararak yeryüzüne hakim oldular. Bu med­
eniyetin karşısında ise bir müddet sonra Isa A.S.
öncülüğünde yeniden Hakkı Üstün Tutan bir medeniyet
kuruldu. Bu medeniyet de Romayı etkiledi. Romalılar
hatta bizde hırısitiyan olduk dedikleri halde İsa A.S.’m
öncülüğünü yaptığı medeniyeti dejenere ettiler. Yeni­
den "K u v v e ti Ü stün T u ta n " Roma Medeniyetini
kurdular. Roma Medeniyeti asırlarca insanlığa zulmetti.
Bu zulmun karşısında Hz. M uham m ed A.S.V.
öncülüğünü yaptığı Hakkı ÜstOn Tutan "İslam Mede­
n iy e ti" kuruldu. Bu medeniyet en az 1000 yıl
yeryüzüne hakim oldu ve insanlığa saadet getirdi.
Batı Avrupa bu medeniyetin etkisi altında kaldı. Bir
yandan Edülüs'teki büyük İslam medeniyetinden ve
diğer yandan denizcilikte ilerlemiş Venedik Cenevizlerin
müslüman ülkelerden getirdikleri kitaplar ve haberler
vasıtasıyla müslümanlardan bir çok şey öğrendiler. Bu
etkilerin sebebiyle Rönesans başladı. Batı Avrupa
Müslümanlığın etkisiyle Ortaçağın karanlık Engizisyon
döneminde bugünki batı nredehiyetine geçen değişimi
yaşadı. Ancak ne varki batılılar müslümanlıktan
öğrendiklerini dejenere ettiler. Tıpkı eski Mısır .Yunan
ve Roma medeniyetlerinde olduğu gibi kuvveti üstün
tutan batı medeniyetini kurdular.
Ekonomik düzen medeniyetin etkisi altındadır. Onun
için batıda gelişen ekonomik düzen medeniyetinin etki­
siyle adil bir düzen olarak değil bir "E z e n -E z ile n "

74 __________________________________
düzeni olarak gelişmiştir. Yukarıda da açıklarKJığı gibi
bu medeniyet üç asırdan fazla bir zamandr insanlığa iki
ikiz kardeşle zulmetmektedir. Bunlardan birisi "Kapita*
llzm ” diğeri ise ” Kom ûnlzm "dir.
insanlık tarihinde ekonomik dönem olarak emek mü­
badelesi dönemine geçilince batıda kapitalizm hakim
oldu. Bu kapitalizm aşağıda daha açık ve berrak olarak
belirtilmiş olan özellikleriyle belirti sermaye sahipleri ta­
rafından bütün çalışanlann ve insanlığın sömürülmesine
yol açtı. Büyük halk kütlelerini ezdi. Emperyalizm ve
siyonizmin yürütücüsü ufak bir sermayedar zümreyi git­
tikçe zenginleştirdi. Tekeller, karteller oluştu. Bu grup
siyasi düzeni ve bütün toplum düzenini etkileri altına
aldılar, insanlık tam bir haksızlık, sömürü, zulüm
dönemine girdi.
Bu kapitalizmin zulmu karşısında bir yandan sosyal
patlamalar ve harpler çıktı. Diğer yandan da kapitalizme
karşı yeni bir düzen ortaya konmaya çalışıldı.Böylece
"Komünizm" ortaya çıktı.
Yine yukarıda açıklandığı gibi kominizrrvje temelde
kuvveti üstün tutan medeniyetinin bir ekonomik düzeni
olduğu için temekle kapitalizmin aynıdır ve bir "Ezen-
E zllen" düzenidir.
Böylece batıda yapılan iş bir arabanın düz yolda gi­
derken yolun sağına yuvarlandığı görülünce direkciyo-
nu hızla ve fazlaca kırıp bu sefer de arabayı yolun solu­
na yuvarlamak oldu. Kominizm kapitalizmin zulmunu
ortaya koydu. Fakat tedavisini yapamadı. Bir hastalık
yerine diğer bir hastalığı ortaya getirdi. Halbuki eko­
nominin bir de sağlam, sıhhatli, saadet getiren, haklı
düzeni vardır. Bunun adı ise Adil Düzendir.

75
Adli Düzen temel İlkeleri İtibariyle acırlar
boyu insanlık tarihinde zaman zaman o
gOnün şartlarına göre uygulanm ıştır. Ancak
bugünün şartlarına göre m aalesef tıenüz
hiçbir ülkede bütün birv düzen olarak mevcut
değildir. Ancak ne varki bütün insanlık bugün
bu düzene muhtaçtır ve bu düzeni beklemek­
tedir.
İşte yukarıki tarihçe taplosunda düşey iki çizgiyle
gösterilen, insanlığın bu günki bulunduğu noktada du­
rum budur.
Nasıl insanlık bugüne kadar adeta gündüz ve gece­
nin birbirini takip ettiği gibi hep "Hakkı Üstün Tutan"
bir "Aydınlık Saadet Döneminden sonra, "K uv­
veti Üstün Tutan" bir "Karanlık Zulüm Dönemi"
yaşamışsa takriben 3 asırdan beri insanlığa zulmeden
karanlık batı medeniyetinin ariyasından şimdi Inşaallah
en kısa zamanda "Hakkı üstün tutan aydınlık
saadet dönemine" geçecektir. Bu yeni dönemin
ekonomik düzeni "Adil ekonomik düzen" olacaktır.

Yukarıda da açıklandığı gibi Adil Ekonomik Düzende


ana yapısal karakter üretim, üretimi meydana getiren
müteşebbis-yönetici , işçi, tesis, hammadde ve genel
hizm etleri yapan devletin ortaklığıyla yapılması,
üretimden sonra paylaşmada bu ortaklar arasında Adil
ölçüler içinde gerçekleştirilmesidir. Onun için bu yeni
dönemin gayesi işçi-işveren çatışması dönemi olmayıp
"Ortaklık Dönemi" olmasıdır.
Bunun için Tablo IV tarihçe grafiğinde insanlığın
bugün bulunduğu noktayı belirleyen düşey çift çizginin

76
sağındaki "insanlığın gelecek dönemr'nde ekon­
omik düzenin adı "O rtaklık Dönemi" olarak
göstenim iştir. Bundan maksat "Adil Ekonom ik
D üzen"dir.

b) Adil düzen İdeal bir düzendir.

Yukarıda da açıklandığı gibi tarihi seyir bakımından


Adil Düzen temel esaslan itibariyle asırlar boyu o devir­
lerin gereklerine uygun olarak tatbik edilmiş bir
düzendir ve tam bir düzendir. Kuvveti üstün tutan batı
m edeniyetinin b ir deje ne ra syo na uğ rayarak
"kalkınıyoruz, gelişiyoruz" adı altında sonradan kurduğu
kapitalizm ve sosyalizm ise Adil Düzeni bozarak,
çarpıtarak meydana getirilmiş haksız düzenlerdir. Bu­
nun için şimdi bütün insanlığın yeniden Adil Düzene
dönn^esi, temel prensipler itibariyle, kapitalizm ve komi-
nizmin bazı ilkelerini biraraya toplayarak yeni suni bir
düzenin kurulmasına çalışılması olayı değil insanlığın
uzun süre kapitalizm ve kominizmi denedikten, bunların
zulum, sosyal patlama ve felaketten başka birşey getir­
mediğini gördükten sonra bu dejenere sakat düzenleri,
bu düzenler vasıtasıyla kabul edilmiş olan yanlış,haksız
ve insan tabına aykırı prensipleri terkederek zulümden
hakka dönmek ve böylece gerçekte var olan, tabiî
olan, hakka dayalı olan bir düzenin bugünün şartlarına
göre yürürlüğe konması demektir.
Tablo Vl'da Adil Düzen ile kuvveti üstün tutan kapi­
talizm ve sosyalizmin temel yapılan ve tatbikattaki
özellikleri bakımından aralarındaki farklar bir tablo ha­
linde belirlenmiştir. Bu tablonun incelenmesinden de

77
görülmektedir ki sosyalzm ve kapitalizm temekle aynı
oMukları hakle nasıl birbirinden farklı iki sistemse Adil
Düzen de bunlardan farklı ve hemde bunlardan temel­
den ayrı, bütün özellikleriyle uyumlu tam ve mükemmel
bir sistemdir.
Adil ekonomik sistem hakkı ûstûn tuttuğu
İçin, toplumda sınıf ayrımı yapmadığı İçin, bir
çatışma değil barış sistemi olduğu İçin, açık,
sade, basit, tatbikatı kolay bir sistem olduğu
için, toplum da herkesi ku şattığı, herkesi
ü retim e teş vik e ttiğ i İçin , ekonom inin
ö n ü n d e ki m a n ia la rı k a ld ırıp e ko no m ik
kalkınmayı hızlandırdığı için, herkese refah
getirdiği için ideal bir sistemdir. Diğer sistem­
lerin faydalı yönleri Adli Düzende fazlasıyla
mevcuttur. Zararlı yönleri ise Adil Düzende
yer almamaktadır.

c) Adli düzen herkese refah getirir ve


ekonomiyi hızla geliştirir.

Yukarıda temel esasları açıklanmış olan Adil Düzen


yürürlüğe konduğu zaman ne olacaktır:

1- Ucuzluk • enflasyonun önlenmesi

önce bir defa faizci kapitalist düzenin yukarıda


açıklanmış olan 5 mikrobu ortadan kalkmış olacaktır.
Çünki bu mikroplar bilindiği gibi:

78
H^İP U f II
jlllıl İ l !İD Ioi l ı
ı>^


İL
II I
1 3
>- w
||
<•)
•s 5

^ OW
û
Z w
İ lilin I !il
•-^o in V ıo tö •

İ |

p
w

2
0Q
1- Faiz
2- Haksız Vergi
3- Darphane. Yani piyasaya karşıiıitsız para
sürülmesi.
4- Kambiyo. Paranm değerinin em irle
düşürülmesi.
5- K a p ita lis t s is te m in banka dü ze n i.
Her türlü faiz , kredi dağıtımındaki haksızlık ve yüksek
kredi fa izlerin in m asrafa yazılıp fa kir fukaraya
ödettirilmesi sonucunda fakirden alıp zengine aktaran
düzendir.
Halbuki yukanda açıklandığı gibi Adil Düzende faiz
yoktur, paranın değerinin düşürülmesi yoktur, fakirden
alıp zengine aktaran banka düzeni yoktur.
önce bir defa Adil Düzen tatbikatına geçilirken
bütün faizlerin kaldırılm ası ve bütün vergilerin
kaldıniması ile üretim maliyetleri ve dolayısıyla fiyatlar,
mesela Türkiye'deki faizci kapitalist sistemin halihazır
şartlarına nazaran üçte bire düşecektir. Mesela bugün
900 TL.sına satılan 400 gr. ekmeğin fiyatı 300 TL.sına
inecektir. Bütün diğer mallarda da durum aynıdır.
Çünkü fiyatların üçte bire inmesi tabiidir.
Bu görülmemiş büyük nisbette ucuzluk; bir sihir­
bazlık değiklir. Yapılan i| sadece faizci kapitalist nizam
vasıtaylı vatandaşların manevi olarak sırtına takılmış
olan siyonizmin emme hortumunu ve onl&nn işbirlikçisi
holdinglerin emme hortumlarını söküp atmaktan ibaret­
tir. Adil Düzen olunca vatandaş her ekmek alınca önce
İsrail'e 300 TL.sı, sonra işfc>irtikçilerine ayrıca 300 TL. sı
ödemekten kurtulacak ve o bugün 900 TL.sı ödeyerek
aldığı ekmeği böylece sadece 300 TL.sına almak im­
se ______________________________^____________________________________________________
kanına kavuşacaktır.
Adil Ekonomik düzende enflasyon söz konusu
değildir, yoktur, sıfırdır.
Çünkü;
Enflasyon faizci kapitalist nizamın bünyesel has­
talığıdır ve fakiri ezer. Faizci kapitalist düzende enflas­
yonun meydana gelmesinin sebebi bu düzenin yukar­
da bir kere daha belirtilen 5 mikrobudur. Halbuki Adil
Düzende bu mikroplara yer verilmemiştir. Dolayasıyla
enflasyon için herhangi bir sebep mevcut değildir. Enf­
lasyon fiyatların gittikçe artması ve Satın Alma gücünün
düşmesi olayıdır. Adil Düzende t>unun tam tersi söz ko­
nusudur. Çünki fiyatların artması için herhangi bir se­
bep mevcut olmadığı gibi zamanla ekonominin ve tek­
nolojinin gelişmesi sebebiyle fiyatların reel ve nisbi
olarak düşmesi söz konusudur.

2- Ü retim in artm ası

Malların maliyetleri ve satış fiyatları bugünkünden


üçte birine düşünce o zaman halihazır mevcut işletme
sermayesiyle bile bugünkü üretimin 3 mislini yapmak
imkanı hasıl olacaktır. Böylece üretim hızla katlanmış
olacaktır.
Kaldıki Adil Düzende makro plan yapılmış her
bölgedeki ö ncelikli,verim li yatırım ların projeleri
hazırlattırılmış ve bunların gerçekleşmesi için, yatırımın
tamamı için yeterli faizsiz kredi dahil "Tam T eşvik"
uygulanıyor. Bu ne demektir? Ayrıca makina yağlanıyor
ve ekonomi hızla gelişiyor, demektir. Bu yöndende

81
üretim ve milB gelir hızla katlanacaktır.

3- İşsizliğin önlenmesi

Aynı işletme sermayesi ile 3 misli fazla üretim


yapılması demek bugünkünün 3 m isli fazla işçi
çalıştınlması demektir.
Kaldıki Adil Düzen t)ir yandan bütün yatırımlar "Tam
Teşvlk”le desteklenip geliştirildiği için, diğer yandan
"Faizsiz Emsk Kredisi" ile çalışan her insanın hakkı
olan ücreti ödendiği için ortada işsizlik diye bir mesele
kalmıyacaktır. Bilakis herkes çalıştıracak insan arannaya
başlacaktır. işte işsizlik böyle önlenir. Bu gün halen 5
milyon evladını işsizlikten dolayı kahvehane köşelerinde
çürüten t>ir Türkiye için Adil Düzen bu kadar zaruridir.

4* İhracat patlaması

Adil Düzende maliyetlerin ve fiyatların içine hiçbir


faiz ve hiçbir vergi girmediği için yeryüzünde en ucuz
fiyat Adil Düzenin tatbik edildiği yerde olacaktır. Çünki
faizci kapitalist nizamın tatbik edildiği bütün ülkelerde
değişik nisbetlerde de olsa üretimin maliyetleri ve fiyat­
tan içine az çok nisbette faizler ve haksız vergiler gir-
nroktedir. Bunlar ise üretimin her kademesinde katlana­
rak artan bir şekilde maliyetlere ve fiyatlara intikal
etmektedirler. Dolayısıyla bunlar yüzünden maliyetler ve
fiyatlar artmaktadır.
Mesela bu nisbetlerin en az olduğu ülkelerden birisi
Ortak Pazar ülkeleridir. Onlarda faiz oranı takriben %

8 2 __________________________________
10, vergi ve sigorta oranı ise en az %35 tir. Bunlar kat­
lanarak fiyatların ve maliyetlerin içine girmektedir.
Üretim , m aliyet ve fiya tla rı en düşük Adil
Düzendedir. Çünki üretim fiyatları içine giren faiz, vergi
ve sigorta pirimleri sıfırdır. Bu ucuz mal Adil Düzende
olduğu için herkes ihtiyacını Adil Düzenin pazarından
karşılamaya çalışacaktır. Bu ise hakiki ihracat patlaması
demektir.
İhracat "H a y a li İh ra c a t" ile patlamaz Adil
Düzenle patlar.

d) G e lir dağılım ının bozulm asının önlenm esi


ve herkese refah

Adil Düzende, faizci kapitalist düzenin 5 mikrobu her


türlü .ekonomik ve sosyal tahribatı meydana getirirken
gelir dağılımını gittikçe bozmakta, zengini daha zengin,
fakiri daha fakir yapmaktadır. Düzenin temelindeki mik­
roplardan doğan bu felaketi önlemek için alınan pan*
sum an te d b irle ri İse neticede yeni haksız
zulümlerden başka bir şey değildir ve esasen sonucu
da değiştirememektedir. Böylece faizci kapitalist düzen
netice itibariyle zengini daha zengin, fakiri daha fakir
yapmakta ve bunun sonucundan da ülkeleri ve
dünyayı sosyal patlamalar ve harplere sürüklemektedir.
Adil Düzende, faizci kapitalist sistemin bu mikroplan
tamamen ortadan kaçırıldığı için sözü edilen mahsurlar,
zulumlar ve felaketler önlenmiştir. Tam tersine Adil
Düzende Refahın herkese dağılması için bütün tedbir­
ler alınmış, imkanlar mevcuttur. Ve esasen Adil Düzen
"Hakkı Ûstûn Tutan" bir düzen olduğu için herkesin
__________________________________ 83
hakkını korumakta ve kimsenin kimseyi sömürmesine
izin vemiemekte, yer bırıkmamaktadır. Ve yine Adil
Düzen esasen temelde bir "B arış D üzeni" ve "Ç ıka r
P a ra le lliğ i" düzeni olduğu için, kuvveti üstün tutan
ve temeli çıkar çatışmasına dayanan ve dolayısıyla bir
sömürü ve zulüm düzeni olan faizci kapitalist
düzendeki bütün mahsurları ortadan kaldırmakta, ve re­
fahı herkese yaymakta ve götürmektedir. Böyiece Adil
Düzen "Herkese Refah" düzenidir.
Ayrıca Adil Düzen devlete öncelikle herkese insan
onuruna yaraşır şekilde yaşama imkanı temin etme
görevi verdiği için Adil Düzende, bütün global zenginlik
rakamlarına rağmen kapitalist toplumların bünyesel
hastalığı olan ve nüfusun büyük bir kısmına yayılmış bu­
lunan açlık ve fa k irlik hastalıkları da söz konusu
değildir.

e) A dil ekonom ik düzen geri kalm ışlığı,


rüşvet ve ahlak bozukluğunu ö n le r

Yukarıda yapılan açıklam alar Adil Ekonomik


Düzenin, ekonomiyi hızla geNştireceğini, devleti kat kat
zengin yapacağını, refahı herkese ve her bölgeye ya­
yacağını açıkça göstermektedir. Bu yüzden Adil Ekono­
mik Düzen geri kalmışlığı zümreler ve bölgeler arası
dengesizliği ortadan kaMırır.
Diğer yandan faizci kapitalst düzen bir yandan ma-
teryaizmi esas alıp insanların nefis tert>iyesine ve ma-
r)evi geişmesine önem vermediği için diğer yandan da
bilhassa "F a iz" mikrobuyla zengini daha zengin, fakiri
daha fakir yaptığı için fertleri ve toplumu "A hlâk Bo-

84 _______________________________________________
zu klu ğ u "n a itmektedir. Buda kapitalizmin en büyük
tahribatıdır ve yıkılışının ve iflasının temel sebebidir.
Çünkü nefis tertMyesi görmemiş bir insan fakru zaru­
retle karşılaşınca daha kolaylıkla ahlak bozukluğuna itil­
mektedir. Faiz yoluyla ve haksız kredilerle çok zengin
olan zümrede ahlak bozukluğuna itilmektedir. Çünki
"Haydan Gelen Huya Gider" Haksız olarak faiz­
lerle ve kredilerle ve enflasyonla zengin olan nefis ter­
biyesi görmemiş bir insan eline astronomik paralar
geçince uyuşturucu, alkolizm, kumar ve diğeı ah­
laksızlıklara itilmektedir. Bu ahlak bozukluklanna mer­
kezlik yapan tesisler kurmakta, yuvalar açmaktadır. Bir
kere zenginler tarafından buralar açılınca fakirler ve
diğer insanlarda buraların etkisiyle ahlak bozuk­
luğuna sürüklenmekte ve bu ahlak bozucu tesisler ve
teşebbüsler toplumu bir kanser gibi mahvetmekte ve
helaka götürmektedir.
işte batıda kriminal olaylann artması, uyuşturucu, al­
kolizm, hırsızlık, mafya ve ayrıca her türlü ahlaksızlığın
çoğalması ve bu meyanda AIDS hastalığının hızla art­
ması ve korkunç boyutlara varması yani kısaca Ahlâk
çöküşü toplumu helaka, kapitalist nizamı da
iflasa götürmektedir.
Adil Düzen bütün’ bu felaketleri önleyen, insanlığa,
topluma saadet getiren ilaçtır.

85
IV. ADİL DÜZEN KAPİTALİST NİZAMIN
BÜTÜN SÖMÜRÜ. ZULÜM ve
FELAKETLER İN DEN İN SAN LIĞ I
KORUR VE KURTARIR. KAPİTALİST
NİZAMIN PROBLEMLERİNİ ÇÖZER

"T e şhis” broşürümüzün başlangıcında faizci kapit­


alist düzenin insanlara ve toplumlara hangi felakatleri,
ızdtrap zulüm ve gözyaşlarını getirdiğini bir taplo ha­
linde belirtimiştik, "T E Ş H İS " broşürümüzde bundan
başka aynca.faizd kapitalist düzen vasıtasıyla emper­
yalizm ve siyonizmin insan topluluklan üzerinde kurup
yürüttükleri "K ö le DOzeni"nin bu felaketlere sebep
olan mikroplarını belirtmiş ve böylece kapitalist düzenin
5 mikrobunu açıkça ortaya koymuştuk.
İşbu "T e d a v i" broşürümüzde ise Adil Ekonomik
Düzenin temel esaslannı açıkladık. Şinxfi aşağıdaki tat>-
loda bu gerçekleri bir özet halinde yeniden takdim edi­
yoruz. (Tabk> VII)
Bu tabk) ne gösteriyor:
B irin c i S atırda : K a p ita lis t nizam ın sebep
o ld u ğ u zulO m ier.
Yukarıda açıklandığı gibi kapitalist nizamın uygu­
landığı ülkelerde ül<enin ekonomiyfe ilgiN global rakam-
lan Gayri Safi M ili Hasıla: GSMH, Fert Başına Gayri Safi
Ortalama Geliri: FGSG vs...Büyük olsalar dahi bu ra­
kamlara rağmen bu ülkelerde toplumun önemN bir kısmı
açtır. Mesela ABD. Ingiltere, Fransa'da nüfusun takri­
ben ^ lO'u açtır. Amerika'da 3 milyon yatacak yeri
mayan insan sokaklarda ve köprü altlarında gecile-
mektedir.
FAİZCİ EKONOMİK DOZENİN
A D İL
T A B L O V II. S E B E P OLDUÖU PROBLEMLER
EKO NO M İK DOZKN
SEBEPLERİ - ÇO z OM
PR O B L E M L E R SEB EP LE R İ ç ö z Om
T E Z A H QRL ERİ

CtljMIMMİ* V I O O ZY A ») t0e n» üa âı ...

1. ACUK VE
(Avrupa'da OtOnler knha StVONlaİN ADİL DÜZENE GEÇİŞ
•dMyor. Aftflca'da milyonlarca
Inaanm aehOı) KMÖP YOr OTTOÖO MANEVİ VE MADDİ

2. FAKİRLİK KÖLEOOZENİ KALKINMA

(BOyûkH*><^r-Ocalıondu (Sosyal GüvenNOi


SannMafO Yeterti Olamıyor) ADİL EKONOMİK DÜZEN
3. PAHALILIK
•FAİZ •A D I DEVLET
4. ENFLASYON
' HAKSIZ VERGİ M la l, RASYONEL
5. İŞSİZLİK
• KARŞILIKSIZ PARA KALKINMA STRATEJİSİ
6. SOMÛROLME
BASILMASI İNANÇLI KADROLAR
IstaMUM^: l«cl->4«nıır
■ PARA DEĞERİNİN EMİRLE İRFANU İNSAN
VargU* Pay: % 55
M. OMPda Pay: % 15 DOŞORÛLMESI
7. GELİR DAĞILIMINDA ‘ BUGÜNÜN BANKA VE
DENGESİZLİK KREDİ SİSTEMİ
S. ULUSLARARASI

DENGESİZLİK

B. DIŞ BORÇLAR

10. SOSYAL •

PATLAMALAR

t i . HARPLER

12 GERİ KALMIŞLIK

13 RÜŞVET VE AHLAK

BO ZUKLUâU

87
Diğer yandan kapitalist nizamda fiyatlar düşmesin
diye her yıl hatta t>ir çok tanm ürünü imha edilmektedir.
Buna mukabil emperyalizm ve siyonizmin kapitalist ni­
zamla ezdiği Afrika’da ve diğer geri kalmış ülkelerde mil­
yonlarca insan açtır. Emperyalizm tanm ürünlerini imha
ediyor fakat bunları aç ülkelere ve insanlara vermiyor.
Kapitalist nizamın yaptığı şey fakir ülkelere yüksek faiz­
le borç verip onları ağır faiz yükleri altında ezmek ve
böylece dahada borçlu.dahada fakir hale getirmektir.
Kapitalist nizamın uygulandığı ülkelerin büyük
şehirierinde mesela Newyori<, Londra, Paris aç insan­
ların önemli bir kısmı bu büyük şehirlerin kenar ma-
hallerindeki çöplüklerinde yiyecek aramaktadıriar.
Diğer yandan kapitalist nizamın uygulandığı
ülkelerde halkın t>üyük bir kısmı da kelimenin tam ma­
na sıyla fa k ird ir. Y ani g e lirle ri g id e rle rin i
karşılamamaktadır, bu yüzden en zaruri ihtiyaçlarını
dahi giderememededirler. Böylece fakirliğin acısını
yaşam akta, ızd ırap çekm ekte ve gözyaşı
dökmektedirler. Newyori<. Londra, Paris gibi büyük
şehirlerin etrafında birçok gecekondu mahalleleri ve
mahrumiyet bölgeleri yer almaktadır.
Kapitalist nizam ayrıca Pahalılık, enflasyon ve
işsizlikle geniş halk kitlelerini ezmekte ve zulnfıetmek-
tedir. Nitekim büyük global zenginlik rakamlarına
rağmen Amerika ve At ülkelerinde işsizlik oranı % K) ci­
varındadır.
KapitaNst nizam emekçileri ve çalışanlan ezmekte ve
onları Sömürmektedir. Kapitalist nizamın uygulandığı
ülkelerde işçi, memur, köylü, esnaf verginin büyük
bölümünü ödemekte buna mukabil milli gelirden çok

88
düşük oranda pay almaktadırlar. Mesela Türkiye'de işçi
ve memur devlete ödenen bütün vergilerin % 55’ini
ödedikleri hakJe milli gelirden ancak % 15 oranmda pay
almaktadırlar.
K ap ita list nizam zengini daha zengin, falciri
daha fa k ir yaptığı iç in g e lir dağıiım ında den-
gesiziikieri artırm aktadır. Aynı şekilde de global
olarak zengin ülkeleri daha zengin, fakir ülkeleri daha
fakir yaptığı için uluslararası dengesizliğide artırmakta­
dır. Bunun sonucu olarak fakir ülkölerin Dış borçları git­
tikçe artmakta, ağır faiz yükleri altında ezilmektedirler.
Bu sonuçlar netice itibariyle ülkeler içinde S osyal
p a tla m a la ra , ülkeler arasında H a rp le re sebep ol­
makta ve geri kalmış ülkelerin ve bölgelerin kalkınmasını
önlemekte böylece Geri kalm ışlık dahada artmak­
tadır.
Ve yine yukanda da açıklandığı gibi kapitalist nizam
Ahlâkı bozmakta, toplumlan helaka sürüklemektedir.
Kapitalist nizamda rüşvet, israf, uyuşturucu,alkolizm,
kumar, mafya, kriminal olaylar, her türlü ahlaksızlık ve
txjnların sonucu olarakta AIDS hastalığı hazla artmak­
tadır.
İşte kapitalist nizamın ortaya koyduğu neticeler,
zulüm, ızdırap, gözyaşı ve felaketler kısaca bunlardır.
Görüldüğü gibi kapitalist nizanKla tıpkı aynı köke bağlı
olan komünizm insanlığa felaketten başka şey getirme­
mektedir. Kapitalist nizamın meydana getirdiği bu
ızdıraplar yukarki Tabk) Vll'nın birinci sütununda özet
halinde topluca gösterilmişlerdir.
Bu tablonun ikinci sütununda ise bu ızdırapiarın
temel sebepleri yani kapilaiist nizamın 5 mikrobu
gösterilmiştir.
Bu tablonunun üçüncü sütununda da ise Adil
Düzenin bu problemleri nasıl ortadan kaldırdığı, insan
ve toplumlara nasıl saadet getirdiği gösterilmiştir.
TabloVH'nm üçüncü sütununda kısaca belirtildiği
gibi bir ülkede Adil Düzene geçildiği zaman o ülke hızla
manen ve maddeten kalkınır. Bu kalkınmanın temel
sebeoleri ve vasıtalan şunlardır;
5 mikroba karşı 5 İlaç
1- Emperyalizm ve Siyonizmin kurup
yürüttüğü "köle düzeni" yerine ”adii
devlet düzeni"nin kurulması
"K ö le D üzeni" sadece bir "M o de rn M üstem ­
le k e c ilik " uygulamasıdır, bir "S öm ürü D üzeni"dir.
Adil Devlet Düzeni ise hakkı üstün tutan, herkese
hakkını veren, kimseyi kimseye sömürttürmeyen, insanı
ve toplumu hızla manen ve maddeten kalkındıran, her­
kese inancına göre yaşama hakkı tanıyan, bir uzlaşma,
barış, huzur, hürriyet, adalet ve refah düzenidir. Bu
düzende insanların ve toplumun hızla manen ve mad­
deten kalkınm aları ekonom ik kalkınm ayıda
hızlandıracaktır.

2- Faizci kapitalist nizamın "sömürü


düzeni" yerine "adil ekonomik düzen"in
kurulması

Yukandaki bölümlerde yapılan açıklamaların ortaya


koyduğu gibi Adil Ekonomik Düzende Faizci Kapitalist
Düzenin beş mikrobu yoktur. Dolayısıyla faizci kapitalist
90 __________________________________
düzenin Tablo VH'nm birinci sütununda gösterilen has-
talıklann mikrobu ortadan kaldınimıştır. Vücut sıhhat bul­
muştur. Adil Ekonomik Düzende adeta ekonominin
bütün makinaları yağlanmıştır. Çünkü ekonominin
önündeki engelleri kaldırılmış yerine "Tam Teşvik"
getirilmiştir. Adil Ekonomik Düzen ideal bir düzendir.
Herkese refah getirir, ucuzluk getirir, enflasyonu önler,
her kabiliyetli insanın üretim yapmasına imkan hazırlar,
üretimi artırır, işsizliği önler, ihracat patlaması temin
eder, geri kalmışlığı önler, dürüstlük ve ahlaki gelişmeyi
teşvik eder. Bilindiği gibi bu husus bundan önceki
bölümde gerekçeleriyle açık bir şekilde ortaya kon­
muştur.
3- Milli, güçlü, süratli, yaygın kalkınmanın
gerçekleştirilm esi

Faizci kapitalist nizam emperyalizm ve siyonizmin bir


sömürü düzenidir. IMF bunların bir kuruluşudur.
Ülkelere hazırladığı reçeteler modern müstemlekeciliğin
yürütülmesine ait reçetelerdir. Bu reçetelerle ülkeler bir
yandan sömürülmekte diğer yandan da dış borç ve
faize esir edilmektedir. Ülkelerin milli kalkınma planları
hazırlanmasına mani olunmaktadır.
Halbuki Adil Düzene geçikJiğinde temel esas borçla
değil "Kendi gücüyle kalkınma" dır. Ülkelerin "Milli,
güçlü, süratli yaygın kalkınma" stratejilerine
uygun "Makro Plan" hazırlamaları bu plana uygun
verimli "Yatırım Projeleri" geliştirmeleri ve bu projele­
ri gerçekleştirip hedeflerine ulaşmaları mümkün olur.

91
4- İnançlı kadrolar

Adil Düzene geçildiği zaman ülkeler borç ve faizin


esiri olmaktan kurtulur. Emperyalizm ve siyonizmin etki­
sinden kendisini kurtarır. "M illi GörOş"e dönülür. Ev-
latlarmı " T a k litç i" olarak değil "İn a n ç lı K a d ro la r"
olarak yetiştirme imkanı bulur. Bu inançlı kadrolar
inançla, şuurla, azimle, sebatla, yardımlaşarak ve
çalışarak kalkınma hamlelerini ebirliğiyle başarırlar.
A d li D üzenin; siyasi düzeni, İlm i düzeni ve
d in l- a h la k i düzeni e k o n o m ik d ü z e n in
yardım cısı ve te ş v ik ç is id irle r. Siyasi düzen ekon­
omiyi tanzim ediyorum diyerek tahrip etmez; ilmi düzen
tam bir hürriyet, özeri<lik ve teşvik ile iNm ve teknoloji sa­
hasındaki hızlı gelişmeleri sağlariar. Dini ahlaki düzen
ise adeta topluma yararii insan yetiştirmek için bir "in­
san yetiştirme fabrikasyonu" gibi görev yapar.

5- Irfanlı insan

Adil Düzendeki ilmi düzen ve bilhassa dini - ahlâki


düzen insanların "irfan" sahibi insanlar olarak
yetişmesini sağlar, ü retirr^ yanında eğitimi, manevi ter­
biyeye ve bu meyanda "N e fis T erblyesl"ne büyük
önem verilir. İnsanlar iyi ahlak sahibi insanlar olarak
yetişirler, israf yapnrıazlar, herkese yardım etmekten ma­
nevi haz alırlar, ibadet aşkıyla çalışırlar.
Bütün bu faktörler bir araya gekliği zaman manevi
ve maddi bakımdan en büyük kalkınma hamleleri
başarılır. Böylece kapitalizmin "Zulüm opzeni” yerine

92
Adil Düzenin "Saadet D üzeni" gerçekleşir.

V> "ADİL DÜZEN" TEMELİNE DAYA­


NAN "İSLAM ORTAK PAZARI"NIN
KURULMASIYLA KALKINMA ÇOK
DAHA BÜYÜK OLUR, ÇOK DAHA
HIZLI OLUR

Bilindiği gibi "A vrupa Ortak Pazarı" tek bir "A v­


rupa Topluluğu devleti = A T ın kunjiması demek­
tir. "Roma Anlaşması" bundan dolayı ATın temel Anay­
asası mesabesindedir. "R om a A n la ş m a s ı"n ın
temelinde iki büyük hata vardır. Bunlardan birisi temel
kültür kökü olarak eski Roma medeniyetinin esas
alınması yani "Kuvveti üstün tutan" zihniyetin temel
alınmasıdır. Bu zihniyetle ancak zulüm olur. Saadete
ulaşılamaz. İkinci hata da ekonomik düzenin "Kapita­
lizm" olarak alınmasıdır. Bu tenf>el de saadet getiremez.
Ancak zulüm, buhran ve sosyal patlama getirir. Bunun
için AT gerçekte bu temel esaslarından dolayı içinde iki
adet saatli bomba bulunan ve uçurumdan aşağı yuvar­
lanan otobüse benzemektedir.
Türkiye bu otobüse binerek Batı'ya uşak ve helak
Olacağına, batı taklitçisi görüşü bırakıp. Milli Görüş'e
dönmeli güzel bir Adil Düzen örneği kurmalı ve
Müslüman Ülkelerle Adil Düzen temeline dayanan Wr
İslam Ortak Pazarı’nın kunjimasına gayret etmeli hatta
öncülük yapmalıdır.
Bu gerçekleştiği taktirde hem Türkiye’de hem de
diğer Müslüman ülkelerde kalkınma çok daha büyük ve
hızlı olacaktır.

93
Hiç unutmayalım ki bugün Amerika’da uçak sana­
yiinde 700 bin kişi çalışmaktadır. Bunun 300 bini Ameri­
kan ordusu için üretilen uçaklara tekabül etmekte, 400
bin kişilik kısmı ise başta Müslüman ülkeler olmak üzere
3. Dünya Ülkeleri için^yapılan uçakların üretimine te­
kabül etmektedir ve bir Müslüman ülke olarak mesela
bir Suudi Arabistan Amerika'ya uçak siparişi verdiği za­
man bir defasında 5 milyar Dolarlık sipariş vermektedir.
1.5 milyarlık Müslüman ülkeler topluluğu tek bir pa­
zar olduğu ve ihtiyaçlarını, programlı bir şekilde kendi
ülkelerinden karşıladıklan takdirde bunun meydana ge­
tireceği büyük kalkınma, hızlı kalkınma, istihdam ve
üretim gücü elbette her türlü tahminin üstünde ola­
caktır.

C. NETİCE
Teşhis broşürümüzün 6 numaralı karikatüründe
Türkiye'de halen tatbik edilmekte olan faizci kapitalist
düzenin nasıl "K ö le D û ze n T o ld u ğ u açıkça
gösterilmiştir. Bu karikatür Türkiye'de emperyalizm ve
siyonizmin desteğiyle kumlmuş olan "S iyasi Aldatma
Rejimi"nde halkın TRT ve bir kısım basın tarafından al­
datıldığı bunun sonucu olarak gerçekleri bilmediği için,
haksız, hileli seçim kanunlarının sonucunda sözde
yapılan seçimlerde halk , yine bilmeden emperyalizm ve
Siyonizm^ hfzmet eden taklitçi partilere daha çok oy
vermekte. Böylece İş başına gelen taklitçi zihniyetli
yönetimler kolaylıkla "IMF" motoru tarafından etkilen­
mekte ve neticede milletin kanı, canı önce iki haznede
toplanmakta. Bunlardan birisi bankalar, diğeri de* ha­

94
zine ve fonlar depolandır. Buralarda toplanan imkanlar
daha sonra, emperyalizm e, siyonizm e, onlarm
işbirlikçilerine ve israflara intikal ettirilmektedir. Teşhis
broşünjnün 6 numaralı karikatüründe "Köle Düzeni"nin
bu gerçeği açık bir şekikJe ortaya koymaktadır.
Türkiye'de Adil Düzen’e geçildiği zaman duKjm ne
olacaktır. Bu neticeyi aşağıdaki Tabto VIII aynı şekilde
açık bir tarzda ortaya koymaktadır. Bu tablodan da
görüldüğü gibi milletin gerçekleri görüp şuurlanması ve
verdiği oylarla taklitçi zihniyetleri değil Milli Görüş zihni­
yetini desteklemesiyle yeni Adil Ogzen kuaılacaktır. Bu
gerçeği tablonun üzerindeki seçim sandığı ve bunun
yanındaki yeni Adil Düzen levhası göstermektedir. (Ta­
blo VIII)
Yeni Adil Düzen kurulduğunda yukarıda da
açıklandığı gibi inançlı kadrolar Milli Görüş şuurunu -bir
transformatör gibi güçlendirecekler, ilme ve inanca da­
yalı Milli Görüş motoruyla siyasi kadrolar başta olmak
üzere bütün inançlı düzen kadroları Adil Ekonomik
Düzeni kurup çalıştıracaklardır. Böylece bu düzende
IMF'nin yerini Milli Görüş motoru alacak, taklitçi
zihniyetii partilerin yerini Milli Görüş zihniyetli
parti alacaktır.
Tablo VIM’de görüldüğü gibi Cenab-ı Hakk’ın
Türkiye'ye verdiği bütün zenginlikler, "Milli, Güçlü,
Süratli, Yaygın Kalkınma Stratejisrne uygun
olarak hazırianacak makro planlar ve projeler ile sefer­
ber edilecektir.
Ülkenin bu zenginlikleri şunlardır;
insan gücü, madenler, ormanlar, topraklar,
meralar, türlü İklim zenginlikleri, sular, doğal

_________________________________________________ 95
gOzeilikier, mevcut İmkanlar, yatırım lar ve te­
sisler.
Tabloda görüldüğü gibi inançlı kadroların
çalışm asıyla bu kaynaklar bütün yurt sathında
gerçekleştirilecek olan ya tırım la rla zenginliğe
dönüşecektir. Yurt sathı bir baştan bir başa verimli pro­
jeler vasıtasıyla madenler, hizmetler, hayvancılık, ahlaklı
turizm, tanm, ormanlar, küçük sanayi, milU haip sanayi,
sanayi ve ağır sanayi ile ilgili üretim projeleri ile donana-
çaktır, insan gücü bu projeler vasıtasıyla kısa zamanda
büyük zenginlikleri meydana getirecektir. Bu zenginlik­
ler neticede ülkede ki bütün vatandaşlara yayılacak
"Herkese Refah" getirecektir. Böylece tü tü n vatan­
daşlar zengin olacaklardır, diğer yandan devlet
üretimine yaptığı katkı karşısında kendi hakkını alacak.
Böylece bütün vergiler kalktığı halde çok zengin ola­
caktır. Devlet bu zenginliğiyle ;
1- Temel hizmetlerle ekonominin desteklenmesi
2- Tanzim hizmetleri ve "Tam Teşvik" ile va­
tandaşların desteklenmesi
3- Aç^açık bırakılmaması sosyal adalet gereği
ülkedeki bütün insanların insanca yaşama şartlarının
gerçekleştirilmesi hizmetlerini yürütecektir. Tabtoda bu
hizmetler sembolik şekiller olarak t>elirtilmiştir.
Diğer yandan "Adil Düzen" ve "Adil Ekonomik
DOzen"in neticesi olarak ülke Siyonizm ve emperyaliz­
min kölesi ve uşağı olmaktan kurtulacak bütün zengin­
liklerini sömürülerek Siyonizm ve onların işbirlikçilerine
intikal ettirmekten kurtulacak bunun yerine, zengin va­
tandaş, zengin devlet ve bugünkü ağır dış borç ve faiz­
ler altında ezilmek yerine tam tersine hatta kardeş

97
müslüman ülkelere mali yardımda bulunan onlara her
türlü üretimiyle ve savunma sanayi mamulleriyle destek­
leyen t}ir ülke haline dönüşücektir.
Bu dönüşm eye paralel olara k bu gün halen
Türkiye'mizden, yurtdışına gitmek mecburiyetinde kalan
3 milyon işçi evladm dan dileyenlerin hepsi yurduna
dönecek ve bugün orada, kendine hatta ustabaşılığı
yapanları kendi memleketinde kurulacak fabrikalarda
çalıştırarak onlara kendi ülkelerinden daha çok ücret
vermesi imkanlan ve sonuçları doğacaktır.
Bunun neticesi olarak Türkiye batıya işçi değil , turist
gönderen ülke haline dönecektir.

98

You might also like