Professional Documents
Culture Documents
EKONOMİK DÜZEN
:fah
RTiSî
ADİL
EKONOMİK DÜZEN
Y E R 9 6 -6 7 5
YIL ;
CLT
KSM
KOP
DEM 9 6 -1001
REFAH
PARTİSİ
İÇİNDEKİLER
I. Giriş .........................................................................................1
a) Emperyalizm. Siyonizm “modern müstemlekecilik"....................1
b) Emperyalizm ve Siyonizm bütün Müsiüm«ın ülkeleri
ve insanlığı sömürmektedir........................................................... 3
NETİCE ................................................................................. 94
VI
A- KÖLE DÜZENİ
I. G İR İŞ
Ş*kM 1.
T O m jU l O C LİR U m iN İÇ İN M
C M İK VC l>AİZİN PAYI
1983 1990
Emeğin P ayı; % 24.78 Emeğin P a y ı; % 14
Faizin Payı ; % 75.22 Faizin Payı : % 86
% 14
Emağln
Payı
%86
Faizin Payiy
ş«kll 2 . Şskll 3.
BÜTÇENİN AÇIKLARI VE 1991 B ÜTÇESİ
BÜTÇEDEN ÖDENEN DIŞ VE İÇ BOHÇ (T akıtoen)
FAİZLERİ VE TAKSİTLERİ 104 TRİLYON TL
T o p lam B ütçen in % si otarak
AÇIK 20 TRİLYON TL
TAN SFERLER
İÇ VE DİŞ
BORÇ 45 TRİLYON TL
FAİZ VE
TAKSİTLERİ
FİIU
BCfTÇE 40 TRİLYON TL
ili. D Ü ZE N İN G E R Ç E K H ESAB I
52 00
7İ
(i
;
2 o
s
mû5 r-H
o
•
iP•-
0 ^ - 1 VO
\ ■i
01 o o
m ö
st
z >
Îİİ (N
II C oc cc
(N U-)
.s *
Q ^
m Ö
H
a O
İ l
as m
s >
u
(N ö
•ö:
N N
3' U.CM ö
vo
£/g/ vo
CN o
U1 _ 2 _
^ 8 5 5 Sf
•
2
CQ
<
E-
g I es
o <.
10
yuvarlak olmak üzere % 20 olarak gösterilmiştir.
En üsttekiler nüfusun % 20’sini teşkil eden mutlu
azınlık ise gerçekte milli gelirin % 58'ini almaktadır.
İlişikteki t^^loda bu rakam yuvarlak olarak % 50 olarak
gösterilmiştir.
Her halükârda ilişikteki tabloaan görüldüğü gibi,
aşağıdaki gelir gruplarından 3 katta bulunanlar toplam
olarak nüfusun % 60'mı teşkil ediyorlar. Buna mukabil
milli gelirden aldıkları pay % 30'u bile bulmamaktadır.
Bu adaletsizliği gidermek için aşağıdaki gelir gruplanna
verilen ücretlerin en aşağı 2 misli arttırılması gerekir.
Türkiye'deki mevcut banka sistemi "TEŞHİS"
broşüründe de açıklandığı gibi fakirden alıp zen
gine veren bir sistem olduğu için, tabloda, gelir
dağılımı bozukluğunda halihazır banka sisteminin
önemli payı dikkate alınarak bu haksızlık banka siste
mine izafe edilmiştir. (Tablo II)
IV- K Ö LE D Ü ZE N İN İN Z U L M Ü N D E N
K U R T U L M A K N ASIL
MÜMKÜNDÜR ?
13
karşılanacak ve böylece Türkiye, çok kısa bir zamanda
dünyanın en güçlü üBtelerinden birisi olacaktır. Bugün
sun'i sebeplerle hasta hale getirilmiş olan milletimiz ta
rihteki büyük ve eşsiz pehlivan olarak ayağa kalkacak,
bütün insanlığa en hayırlı hizmetleri yapacaktır,
inşaallah.
15
İşte insanlık tarihi boyunca hak ve batıl birt)iriyle
mücadele etmiştir. Bu mücadelenin temelinde hak an
layışı ve kabulündeki farklılık yatmaktadır.
Batıla dayanan medeniyetlerin temelinde "Kuvveti
üstün tutan zihniyet** yatmaktadır.
Hakka dayanan medeniyetlerin temeli ise "Hakkı
üstün tutan zihniyete" dayanmaktadır.
Takriben 300 yıldan beri yeryüzünde kaba kuvvete
dayanarak üstünlük tesis etmiş bulunan ”Batı mede<
niyeti" gerçekte **Kuvvetl üstün tutan bir zih
niyetin” medeniyetidir. İnsanlığa saadet getirmesi
mümkün değiklir. Sadece zulüm yapmaktadır. Nitekim
bu medeniyet insanlığı iki ikiz kardeşle ezmektedir.
Bunlardan birisi "Kom ünizm ** diğeride "K a p ita -
iizm'*dir.
Her iki sistemde temelde t>irt)irinin aynıdır. Çünkü her
ikiside "Kuvveti stün tutan bir zihniyet"e day
anmaktadır. Bundan dolayı netice itibariyle bir "Ezen-
eziien" sistemidirier. Aralarındaki tek fari< komünizmde
ezen güç siyasi güçtür, kapitaliznxje ezen güç ekono
mik güçtür, sermayeyi elinde bulunduran mutlu azınlığın
gücüdür.
Komünizm 70 sene insanlığa zulmettikten sonra
yıkılmıştır. Kapitalizm de sadece zulmetmektedir, bu
nun da yıkılıp gitmesi mukadderdir. Şimdilik ayakta dur
masının tek sebebi kapitalizmin, emperyalizm ve
siyonlzmin bir sömürü aracı olması yüzünden sun’i
olarak korunması ve yaşatılmaya çalışılması yü-
zündendir. Her iki nizamın da temeli batıldır ve insanlığa
saadet getirmesi mümkün değildir.
İnsanlık şinxJi kendisine "IMutluluksSaadet” geti
16
recek yeni bir nizam aramaktadır. Bu nizam ancak
"Hakkı OstOn tutan" "ADİL DÜZEN" nizam ıdır.
Biz bu "TEDAVİ" broşürümüzde "Hakkı Ostûn tu
tan" "G«nei Adli DQzen"in "A dil Ekonom ik
DOzen" bölümünü söz konusu etmekteyiz.
17
mütekamit bir düzendir.
Kapitalist düzen hakka dayanan, teşvik edici ve tan
zim edid t)ir faktör olan "K â r"la birlikte haksız bir
sömürü ve zulüm aracı olan "Faizce de yer vermiştir ve
yine kapitalist düzende faydalı olan ekonomiyi tanzim
eden ve yönlendiren "S erbest piyasa rekabetr'ne
yer verildiği gibi tatbikatta tröstlerin ve tekellerin
oluşmasına mani olam amaktadır. Buna mukabil
kom ünist rejim prensip olarak faize karşı olmakla be
raber bunun yanında "M ü lkiye t Hakkı"na ve ” Kflr*'a
da karşı çıkmak suretiyle insan tabiatına aykırı
düşmekte ve "S erbest piyasa rekabetr'ne yer ver
meyip ekonomiyi (Merkezi planlama) ve "M a s a
başm da fiy a t te s b lti" suretiyle yönlendirm eye
çalışmakta halbuki gerçekte bu yolla ekonomiyi tahrip
etmektedir.
Yine, aşağıda temel esasları açıklandığı zaman
daha açık olarak görüleceği git}i, "Adil Düzen" ekono
minin hakka dayanan yönlendirici ve teşvik edici bir un
sur olan kâr'a müsaade ettiği halde bir haksızlık ve
sömürü vasıtası olan "F alz"e yer vermemekte, ayrıca
serb e st piyasa re ka b e tin i ve m ü lk iy e t hakkını
esas alarak bunların faydalarına yer vermekte buna
mukabil tekelleşm eye ve " llıtik a r " a imkan verme
mek suretiyle bunlann zararlanndan ekonomiyi ve in
sanları korumaktadır. Böylece Adil Ekonomik Düzen
"H a k k ı û s tû n tu ta n z llın iy e t" e dayalı tam
mütekamil ve ideal bir düzendir.
18
II. ADİL e k o n o m ik DÜZENİN
TEMEL ESASLARI
a) Gonal esaslar
20
z
[!â
o
o
d
“ 1
o
M
U
z
w
N
O
Q
•M
21
O
z
o
w
Q
<
P
S
21
yatırımlar yönünden hangi projelerin teşvik edileceğini
biir.
Şahıslar ya tek başına veya şirketler veya vakıflar
halinde txj projelerden istediklerini seçerier ve bunları
yürütürler. Devlet bu projeleri her bakımdan destekler
ve çeşitB teşviklerle bunların en faydalı ve verimlilerinin
öncelikle gerçekleşmesini yönlendirir.
22
yesine kadar teşkilatlanmıştır. Buğdayı olup satmak is
teyen buğdayını bu vakfa verecek o günkü fiyat
üzerinden parasını alacaktır. Veya buğday satın almak
isteyen kimse o esnadaki fiyat üzerinden parasını verip
dilediği kadar buğdayı alacaktır.
Vakfın vazifesi bu muameleleri yapmak ve depo-
lanndaki buğdayı iyi bir şekilde muhafaza etmektir. Bu
hizmetleri sırt bir hizmet olarak yapacaktır. Ayrıca bu
hizmetlerden dolayı kâr gayesi gütmeyecektir.
23
b) Adil ekonomik düzenin para İle İlgili
temel esasları
Para Nedir ?
24
ise insanların Cennet için yaratılmış olmalarıdır. Cen-
net'te insanlar sadece tüketecekler ayrıca üretmek
mecburiyetinde kalmayacaklardır. Darul Karar ahirettir.
Ancak ne varki insanlar muvakkad olarak bu dünyada
imtihan olmaktadırlar ve yukarıda bahsedilen tab'ıları bu
dünyanın şartlanna ters düşmektedir. Ne yapalım ki biz
de işte bu yaradılıştaki insanlar için Adil Düzeni kurmak
mecburiyetindeyiz.
P a ra
.25
İşte bunun için A malını üreten kimseye, o malin
kıymetine eşdeğer dilediği mallardan tüketebilmesi için
özel bir senet verilir. Bu özel senede para denir.
Bundan dolayı para demek herhangi bir üretimi
yapan kimseye b)j üretimine eşdeğer tüketme
hakkı olduğunu göstermek üzere veriien özel
senet demektir.
Bundan dolayı Adil Ekonomik Düzen’in parayla ilgili
temel şartlan, aksiyomları şunlardır:
__________________________________________________________ 27
- Para da özel bir maldır. Çünkü bunun istikran
ve değerinin muhafazası için büyük emekler harcan
makta ve masraflar yapılmaktadır.
• Malın kirası oluyorda paranın kirası niçin ol
masın Faiz de kira gibi birşeydir dolayısıyla haktır.
- Çünkü sermaye de üretimin bir unsurudur.
Gerçeğe aykırı mütalâların ve fikirlerin ileri
sürülmesinin ilmi bir değeri yoktur. Çünkü aşağıdaki
"Vergi" bölümünde açıklanacağı gibi gerçekte para
"Sembolik bir değerdir" mal değildir, üretimin bir
unsuru değildir. Para ne ekmeğin tuzudur ne de moto
run pistonudur. Ayrıca parada, kiraya verilen mallarda
olduğu gibi aşınma ve yıpranma söz konusu değildir.
28
4- "Paranın (Arsa, tesis, standart mal, altın
ve döviz) karşlığında olması" İlkesi
29
Açıklam a
Temel ihtiyaç maddelerinin başında gelen buğdayı
ele alalım. Bir ülkenin nüfusuna, ihtiyacına ve muhtelif
şartlarına göre depolarında ne miktar buğday stoku
bulundurması gerektiğinin tesbiti hiç şüphesiz bir uz
manlık konusudur. Diyelim ki mesela Türkiye gibi 60 Mil
yonluk bir ülkenin depolarında en az 1 Milyon ton
buğday stokunu bulundurması gerekli olsun Bu tak
dirde ülkede 73 vilayet 895 ilçe ve 1200 beldede çeşitli
büyüklüklerde silo ve depoların bulundurulması ve bu
depolarda toplam olarak en az 1 Milyon ton buğdayın
bulundurulması gerekecektir. Depoların hepsinin bir
kompitür sistemiyle birbirine bağlı olduklarını ve herhan
gi bir depodaki alım satım görevlisinin istediği anda bir
düğmeye basarak kendi deposunda, civar depolarda
ve bütün Türkiye'de toplam olarak ne kadar buğday
stokunun bulunduğunu bilmesi mümkün olsun
Uzmanlarca bir tablo temel kriterlere göre belirli bir
süre için tanzim edilmiş olsun ve bu tablo depolardaki
toplam buğday stokuna göre, buğdayın fiyatının ne ol
ması 'icab ettiğini göstersin. Tabi bu fiyat depolarda
toplam tHJğday çoksa düşük olacak, azsa yüksek ola
caktır. Bir buğday üreticisi buğdayını " B u ğ d a y
VakfT'na getirdi satacak. Depo alım satım görevlisi
düğmeye bastı depolarda toplam 1 Milyon ton buğday
olduğunu gördü, duvardaki tabelaya baktı buna göre
mesela buğday fiyatının kilosunun 1.000 TL. sı
olduğunu okudu. Müşteriye söyledi. Müşteri fiyatı uy
gun gördü buğdayını sattı. Bir müddet sonra’ tekrar
buğday satmak için geldi. Görevli düğmeye bastığı
sırada depolardaki toplam buğday stokunun mesela 1
Milyon 200 Bin ton olduğunu gördü, duvardaki tabe
3 0 _______________________________________________
laya baktı bu stoka göre buğdayın kilosunun fiyatının
800 TL. sı olduğunu okudu. Müşteriye söyledi, müşteri
buğdayın fiyatı düşmüş, bu fiyatla ben buğday satmam
bilakis kendim buğday alınm dedi ve bir miktar buğday
aldı götürdü. Bir müddet sonra tekrar buğday almak
için geldiğinde görevli düğmeye bastı, bu arada herkes
buğday almış depolarda buğday azalmış ve mesela o
anda toplam buğday stoku 800 bin tona inmiş. Bunu
tesbit ettikten sonra duvardaki tabelaya baktı 800 bin
ton stok halinde buğday fiyatının 1 kilosunun 1.200 TL.
sı olduğunu okudu müşteriye söyledi. Müşteri fiyatlar
yükselmiş o halde ben bu fiyattan buğday almıyorum
ve buğdayımı satıyorum dedi ve sattı.
İşte Adil Düzen’de malların fiyatları, arz-talep kaide
sine göre adil kriterlere göre bu misalde olduğu gibi
teşekkül etmektedir. Böylece yurdun her yerinde her
kese eşit muamele yapılarak alım-satım işleri
yürümektedir ve herkes istediği anda parasını mala,
malını da paraya çevirebilmektedir.
Burada çok kısaca sadece bir ilkeyi açıklıyoruz. Yok
sa Adil Düzen'de,fiyat alçakken bolca alıp, fiyat
yüksekken satarak ih tik â r yapm ak isteyenlere
karşı gereken her tü rlü te d b ir alın m ıştır. K o
nuyu dağıtmamak için bu teferruata girmiyoruz.
Görüldüğü gibi Adil Düzen'de, fiyatların teşekkülü
bakımından, arz-talep kaidesi esas alınmakta ve "S er
best Piyasa Ekonom isi"nin bu faydalı mekanizması
"A dil Dûzen"in içinde aynen mevcut bulunmaktadır
ve bunun faydalarından yararlanılmaktadır. " K o -
m ü n iz m ” de fiyatlar merkezi planlamayla masa
başında tesbit edildiği için bu tesbitler ekonomiyi tahrip
etmektedir. Halbuki arz-talep kaidesinden yararianıldığı
____________ ________________ __________ 31
zaman talebe göre arz ayarlanmakta böylece üretim
rasyonel olmakta, ihtiyaç neye varsa ve ne kadarsa
ekonominin üretimi buna göre ayarlanması temin olun
makta ve böylece kıtlık olmadan ve israf olmadan ih
tiyaçlar maksada en uygun Şekilde karşılanmaktadır.
Ama buna mukabil kapitalizmde bu imkan suistimal
edilmekte düzenin yapısı dolayısıyla tekeller ve kar
teller oluşarak fiyatlar sun'i olarak arttınimakta büyük
kitleler bu yoldan sömürülmektedir. Halbuki A dil
Dûzen'de tekelleşme ve kartelleşmeye İmkan
ve zem in b u lu n m am a kta d ır. Çünkü A d i l
Dûzen'de üretim için yeteri kadar kredi bulunabikJiği
hakle ihtikâr, mal depolama ve tekel tesisi için kredi bu
lunamamaktadır. Böylece kapitalizmin txj mahsurlu ta
rafı Adil Dûzen'de yer almamaktadır.
Kredi Nedir ?
O rtaklıklar
33
nusudur ne de enflasyon.
34
nusu değildir.Diğer yandan ortada bir kredi vardır ve
bundan ekonomi için yararlanılmaktadır.
Diğer çok önemli bir fayda ise, Adil Düzen'de kimse
nin kullanmadığı parasını cebinde veya yastığının
altında saklaması söz konusu değildir. Çünkü para
bankada durursa Hakkı Müktesep kredisi imkanı
doğmaktadır ve de banka sağlamdır. Böylece Adil
Düzen'de bütün para her zaman ekonominin hizmetin
dedir. Bu da ideal bir durumdur.
36
4- Rehin karşılığı kredi
37
6- Yatırım p ro je si karşılığı kredi
A çıkla m a
39
bırakmaz.
Adil Dûzen'de kabiliyetli olan dürüst yatırımcılar
öncelikli, faydalı yatırımlar için her zaman faizsiz olarak
yeterince para bulurlar. Bu suretle bugünkü faizci kapi
talist düzenin, kalkınmanın ve işsizliği önlemenin önüne
koyduğu en büyük engel ortadan kalkmış olmaktadır.
Görüldüğü gibi Adil Düzen'de "Tam Teşvik" ve
"Tam Destek" vardır.
İş yapabilecek kabiliyetteki her dürüst insan o işi, o
yatınmı yapıbilir, o projeyi yürütebilir, gerçekleştiret>ilir.
Parasızlık, sermayesizlik buna mani değildir.
A çıklam a
.41
hazır faizci kapitalist nizamdaki senetlerin yerini Adil
Düzen'de Selem Senedi alınca bugünkü haksız
sömürü önlenmiş olmaktadır ve piyasaya pahalılık
yerine ucuzluk gelmektedir.
. Çünkü yukarıda da açıklandığı gibi Adil Düzen'deki
Selem Senedinde senet malı temsil etmektedir. Do
layısıyla piyasada ne kadar çok senet varsa bu durum
o kadar çok malın var olduğu etkisini yapar. Dolayısıyla
ucuzluğa sebep olur. Halbuki faizci kapitalist
düzende senet parayı temsil etmekte, piyasada ne ka
dar çok senet varsa o kadar çok para var gibidir. Do
layısıyla senet ne kadar çoksa o kadar çok pahalıllığa
sebep olmaktadır.
Diğer yandan Adil Düzen'de Selem Senedinin va
desi ne kadar uzunsa o kadar çok ucuzluk var demek
tir. Çünkü malın mesela peynirin teslimine 6 ay varsa
mandıra temsilcisi 1 teneke peynir için 70 Bin Lira ister
3 ay varsa 1 teneke peynir için 85 Bin Lira ister
t>öylece vade uzadıkça ucuzluk olmaktadır. Halbuki
faizci kapitalist nizamda vade ne kadar uzunsa pa
halılık o kadar çok olur. Çünkü vade ne kadar uzunsa
alınan borç paranın üzerine o kadar çok faiz binmekte
dir. Dolayısıyla faizci kapitalist nizamda vade
uzadıkça pahalılık artmaktadır.
Denilebilirki madem ucuzluk getiriyor o halde neden
herkes Selem Senedi kullapmıyor ? Bu sual safça bir
somdur. Çünkü faizci kapitalist nizamı emperyalizm ve
siyo-nizm korumakta ve k o lla m a k tır. Bu nizamdan
uzaklaşılmasına müsaade etmez. Hatta top yekûn
savaş bile açabilir. Çünkü unutmamak lazım gelirki bu
faizler toplanıp sonuoda-dâoya sermayesini elinde tu
tan emperyalizm, Siyonizm ve onların işbirlikçilerine
42
ödenmektedir. Onun için netice itibariyle faiz bir bakıma
emperyalizme ve siyonizme ödenen haksız vergi de
mektir. Mesela Türkiye’de IMF, ekonomik politikayı tan
zim ederken piyasaya şu kadar para çıkartacaksınız
diyor bu miktarı zaruri ihtiyaçtan az tutuyorki herkes
mümkün olduğu kadar çok senetle ve faizle iş görsün.
43
Nitekim geçen asırda Fransa'da bir belediye
başkanı, belediyenin parası olmadığını görünce özel fiş
çıkartıp bu fişle çalışanların zaruri ihtiyaçlarını
karşılayarak şehri imar edip, genişletilmiş caddelerdeki
dükkanfan ve işyerlerini devletin parasıyla yüksek fiyata
satarak zengin oldu. Çalışanları zengin etti ve şehri
imar etti. Bu durum karşısında emperyalizm va Siyonizm
Fransa'daki mevzuata "Kimse para yerine kaim olacak
evrak tanzim edemez" ilkesini koyarak kendi kontrolü
dışında bu kabil faaliyetlerin yapılmasına engel oklu.
_____________________ 45
mın bir düzenidir. Bundan dolayı devletin elinde Içr/yeti
vardır diye aklına estiği şekilde vergi koymasına
müsaade etmez. Devlette hakka riayet edecektir, an
cak ve sadece kendi hakkını alacaktır. Bu sebeplerden
dolayı Adil OOzen'de vergi devletin üretime yaptığı katkı
ve kendi hizmetlerinden dolayı hakkını alması demektir.
Halihazır faizci kapitalist nizamda devlet haksız olarak
vatandaşı ezmektedir, gelişmeyi önlemekte, gelir
dağılımlarını bozmakta, sömürmekte ve zulüm yapmak
tadır. Bu münasebetle çeşitli isimler a ltınd a
icad edilmiş bulunan bûtûn vergiler, fonlar ve
kesin tiler tamamen iıaksızdır ve hepsinin
iağvediimesi gerekir.
« 6 __________________________________
görüşmüşlerdir. Bu tesis sahipleri diyelimki bir
ş irke ttir ve bu yönetici kadroyla te sisle rin in
çalıştırılm asını uygun görm üşlerdir ve buna razı
olmuşlardır. Böylece bir masanın etrafında yönetici kad
ro ve tesis sahipleri temsilcileri oturdular. Üretim için
işçi lazım diyelimki bir işçi sendikası temsilcisi de biz şu
kimselerden müteşekkil bir işçi kadrosuyla bu tesisin
bütün işçilik hizmetlerini yapmaya hazırız dedi. Böylece
işçi temsilcisi de masaya oturdu, üretim için hammade
lazım bir şirket de biz de bu fabrikanın ihtiyacı olan
bütün hammaddeleri vermeyi kabul ediyoruz, dedi. O
da masaya oturdu. Böylece masada 4 temsilci oldu;
Yönetici kadro, tesis, işçi ve tıammadde. Bun
lar bu imkanlarla üretim yapabilirler mi ? Hayır. Çünkü
tesisin çalışıp motor üretebilmesi için bunlardan başka
ayrıca işletmenin elektrik, su, nakliyat, yeminli muha
sebeci, yeminli ambarcı, iletişim ve ulaşım imkanlan, yol,
sağlık, eğitim, güvenlik .... vs. gibi çeşitli genei hiz
metlere ihtiyacı vardır. İşte herhangi bir üretinxle diğer
4 unsur biraraya geldiği zaman bu 5. unsunjda devlet
temin etmekte yani genel hizm etleri yaparak
üretime katkıda txjlunmaktadır.
Böylece devlet de 5. ortak olarak masaya oturmak
tadır. O da kendi hizmetleriyle üretime katkıda bulun
makta ve dolayısıyla üretimden pay almaya hak kazan
maktadır. Diyelimki bu üretimin projesinde uzmanlfflh
üretilen malların bölüşümünde hangi hakkâni oranda
her bir ortak pay alacaktır. Bunu ilmi esaslara ve
hak ölçülerine uygun olarak tesbit etmişler ve me
sela bu projede 5 ortaktan her birinin üretimin beşte bi
rini almasını uygun görmüşlerdir. Bu bölüşüm esas
ları zaten baştan belliydi ve herkes bu oranda
_____________________________ ________________ 47
bölüşülmeye razı olarak kendi nzasıyla razı olarak or
ta k lı^ katılmıştı.
Bütün unsurların tamam olmasıyla üretim yapıklı. 1
ayda 500 motor üretikü. Projeye göre her ortak grup,
bu nx)torlar ambara teslim edikliği zaman 100 motor
sahibi oldu. Bu üretim yapılırken 1 ay boyunca mesela
işçiler yol için, yemek için çeşitli masraflar yaptılar ancak
100 motor sahibi olunca kâr ettiler, kazandılar.
Yöneticiler, tesis sahipleri, hammaddeciler de aynı
şekilde masraf ettiler ama buna mukabil kazandılar,
işte tıpkı devlet de bunlar gibi üretim esnasında 1 ay
boyunca elektrik, su verdi, çeşitli genel hizmetlerin
yapılması için masraflar etti. Fakat o da ürstimin sonun
da 100 motor sahibi olunca aynen işçiler ve diğer orr
taklar gibi sadece kendi hakkını aldı ve de kâr etti, işte
Adil Düzen’de devletin geliri bu şekilde teşekkül etmek
tedir.
- Devlet huzur, asayiş ve güvenliğin temini
suretiyle de üretime girmemiş servetlerin muha
fazası İçinde hizmet görmektedir. D olayısıyla
devletin bunlardan da kendi hakkını pay olarak alması
tabiidir.
• Devlet ayrıca toprağın, madenlerin, or
manların meraların sahibidir. Çünkü bunların ha
kiki sahipleri şehitlerdir. Şehitleri de devlet temsil etmek
tedir. Dolayısıyla bunlardan çeşiti şekiMe yararlananlar
da yine devletin payını hak ölçülerine uygun olarak ver
eceklerdir.
- Ayrıca devlet şu veya bu sebeple bazı
tesislerin ve işletmelerin de sahibi olabilir. Bu
takdirde bu tesislerin ve işletmelerin üretimlerinde dev
48
letin sadece yaptığı genel hizmetler karşılığında değil
aynı zannanda tesis sahibi olarak da hakkını alması ta
biidir.
İşte Adil Düzen'de devletin gelirleri bu esaslar dahi
linde teşekkül eder.
Bundan dolayı Adil Düzen'de vergiyle ilgili olarak
aşağıdaki4emel esaslar söz konusudur:
49
3- Verginin yani devletin payının "üretim
cinsinden" verilmesi prensibi
51
müessese yaptığı ekonomik faaliyetlerie devletin gelir
temin etnnesine vesile olursa, yani bugünki faizci kapi
talist nizamın tabiriyle devlete ne kadar çok vergi ver
mişse o şahıs veya müessese devletten o kadar çok
"ö d e n m iş V ergi K a rşiiığ ı K re d i" alma hakkı ka
zanır. Bunun gibi devletten o nisbette öncelikle ve
daha çok genel hizmetler bakımından hizmet alma im
kanına kavuşur ve de o teşebbüs veya müessese bu
ödediği vergi ile orantılı olarak daha yüksek bedelle si
gorta edilm iş olur. Yani: Devlet teşebbüslerin
güvenliğini sağlamaktadır. Bu teşebbüslerde hırsızlık,
yangın, fahribat ... vs. gibi müteşebbisin iradesi
dışındaki sebeplerden bir zarar meydana çekliğinde bu
zararı tazmin eder. İşte bu tazminat, o müessese dev
lete ne nisbette daha fazla gelir teminine vesile
olmuşsa o kadar yüksek olur. Bunun için Adil Düzen'de
çok vergi ödemenin yani devletin daha çok gelir elde
etmesine vesile olmanın birçok avantajları mevcuttur.
Böylece düzen müteşebbisleri yukarıda açıklanan
hakkâni ve adil ilkeler içerisinde daha çok vergi
ödemeye teşvik eder.
52
ra bağlanmıştır. Mal ambara teslim edilirKe, üretim ta
hakkuk edince herkesin payı bellidir ve herkes payına
emin bir şekilde sahip olmuştur. Bu arada herkes gibi
devlette kendi hakkını almıştır. Artık bundan sonra vergi
kaçırmak demek, bir depodaki devletin malını hırsızlık
yaparak çalmak demektir. Esasen paylaşma adilane
oJduğu İçin, herkes hakkını aldığı için, kimse ayrıca
böyle bir hırsızlığa teşebbüs etmeyecektir.
Diğer yandan bir teşebbüste devlete düşen pay ne
kadarsa o teşebbüsün
- Gayrinf)enkul değeri
- Hisse senedi İMdeli
- İstimlak t>edeli
o kadar yüksek olacaktır. Böylece vergi kaçakçılığı
fiilen söz konusu olmadığı gibi bunu yapana da neti
cede bir fayda değil sadece zarar getirecektir.
Açıklama
___________________________________________________S9
olduğunu beyan etmiş ve devlete 2 koyun yerine 1
koyun vermiştir. Ama eğer biri gelir de bu şahsın koyun-
larından 40 tanesini çalar veya gasbederse bu takdirde
bu kimse devlete başvurup t>unun tazmin edilmesini is-
teyemeyecektir. Böylece çok daha zararlı çıkacaktır.
Halbuki eğer dürüst davranmış ve devletin hakkını ve
rirken doğru beyanda bulunarak 80 koyunu olduğunu
beyan etmiş olsaydı bu takdirde devlet ona çalınan
veya gasbedilen 40 koyununu tazmin edecek veya et
tirecekti.
Görüldüğü gibi Adil Düzen'de vergi t>eyana göredir.
Buna mukabil vergi kaçakçılığı, vergi kontrolü,
uyuşmazlığı, mahkemesi söz konusu değildir. Halbuki
bugünkü faizci kapitalist düzende Maliye Bakanlığı'nm
memurlarının en büyük meşgalesi vergi kaçakçılığı ile
uğraşmaktır. Müteşebbislerin en önemli gayretlerinden
birisi de daha az vergi vermenin yollannı araştırmaktır.
Neticede de bütün bu külfetlere ve israflara rağmen yi
nede devlet vergiyi tam olarak toplayamamakta bu
düzende esasen vergiler temelde haksız ve zulmedk:i
olduğu gibi bunun kontrolü ve tahsili için de aynca ye
niden sayısız zulümler yapılmaktadır. Bu zulümler faizci
kapitalist düzenin haksız yapısından doğan zulümlerdir.
54 _______________________________
haksızlık olur, zulüm olur. "Hakkı Üstün Tutmak" değil
"Kuvveti Üstün Tutmak" olur. Bundan dolayı Adil
Düzen'de üretimden alınacak payın belirlenmesi karar
nameyle veya kanunla olamaz. Ancak "Hakkı Üstün
Tutan" Adil Düzen'in "Anayasa"sı ile belirlenir.
Adil Düzen’de üretim projelerinde paylaşma oranları
"Anayasa"nın bu temel paylaşma ilkelerine dayanılarak
konunun uzmanlan tarafından tesbit olunur. Bunlar
projelerde belirtilmiştir. Üretimin pay sahipleri, yukanda
belirtilen misalde olduğu gibi üretime katkılarıyla iştirak
edip ne pay alacaklar bu nisbetleri ve haklarını
önceden bilirler, rızalarıyla iştirak ederler, üretimden
sonrada haklarına razı olurlar.
Böylece Adil Düzen'de kuvvet değil hak üstün
tutulur.
Bu sebepten dolayı Adil Düzen'in*Anayasasında
nasıl "Faiz y o k tu r” "D evlet piyasaya karşılıksız
para sürem ez" esastan yer almışsa "D evlet vergi
kanunu çıkartam az" esası da yer almıştır.
Böylece Adil Düzen'de , bugünkü bütün vergi ve
fonlarla ilgili her türlü mevzuat lağvedilerek haksız
vergilerin hepsi kaldırıldığı hakle, devlet masraflarını
karşılayacak geliri nasıl temin edecektir, sorusu kısaca
ve ana batlarıyla açıklanmış oldu.
ŞinDdi kısaca Adil Düzen'le, halihazır faizci kapitalist
nizamı vergi açısından mukayese edelim;
58
2- Adil düzende devletin vergiyle ilgili
mevzuatı ve vergiye alt bütün
yürütmeler haklı, son derece basit,
süratli ve barışçıdır.
50
girince vergi üretimin cinsinden ödenmiş olmaktadır.
Böylece vergiyle ilgili her türlü muamele süratle ta
mamlanmaktadır.
Faizci kapitalist nizanfida ise yukanda da işaret olun
duğu grt)i içinden çıkılmaz formaliteler, çeşitler ve karma
karışık mekanizmalar yüzünden vergiyle ilgili gerek he
saplama, gerek ödeme ve gerekse tahsil etme işlemleri
çok uzun zaman almakta ayrıca bu bakımdan da
pekçok israflar ve haksızlıklar söz konusu olmaktadır.
60
çalışması bunun için işverenle çatışması gerekmektecNr
ve işçi ve işverenin devlete daha az vergi ödemek için
yollar araması gerekmektedir. Böylece faizci kapitalist
düzen "Çıkar zıtlaşması" bir "Çatışma" düzenidir.
Netice itiba riyle toplum da huzursuzluklara ve
haksızlıklara sebep olmaktadır.
Bu özellikler. Adil Düzen ve faizci kapitalist düzen
her sahada birbiriyle mukayese edildiği zaman, diğer
sosyal konularda da geçerlidir. Ve kendisini açıkça
göstermektedir. Çünkü Adil Düzen bütünüyle ve her
alanda "Barış dûzeni"dir, faizci kapitalist düzen ise
tıe r alanda "Çatışma dûzenr'dir.
Mesela bugünkü faizci kapitalist düzende, düzenin
temel esasları gereği doktorla hasta çıkar çatışması
içindedir. İnsanların ahlâklı davranması konusu bir tara
fa bırakılarak düzenin yapısı incelendiğinde durum ne
dir ? Doktor, hasta ne kadar çok ağır hasta ise, ne ka--
dar çok sıklıkta hastalanırsa ve hastalığı ne kadar uzun
sürerse o kadar çok para almaktadır. Sistem olarak bu
yapı doktorla hastanın çıkar çatışması içinde olması de
mektir. Halbuki Adil Düzen'de doktor, ne kadar çok va
tandaş kendisini tercih etmiş ise o kadar çok para aldığı
için ve görevi sadece hastayı tedavi değil, asıl vatan
daşın mesul olduğu kimselerin sağlığını korumak
olduğu için ve mes'ul olduğu vatandaş hasta olsa da
olmasa da bu bakımdan aynı parayı aldığı için, hatta
mes'ul olduğu vatandaşların sağlığını korumakta dikkatli
ve itinalı olduğu nisbette hem bu yüzden hem de daha
çok vatandaş sağlığnı korumak için onu tercih edeceği
için daha çok kazanacaktır. Bu yapı ise Adil Düzen'de
doktor ile hastanın "çıkar paralelliği" içinde bulun
ması demektir.
61
Yine yukarıda işaret edüdiği gibi ahlâki yapı bir kena
ra bırakılarak düzen açısından meseleye bakıldığında
faizci kapitalist düzende doktorun çıkarı vatandaşın
hasta olmasında ve ağır hasta olmasında okluğu hakle
adil düzende doktorun çıkan sağlığını konjduğu kim
seye "Ahmet bey duydumki seyahate çıkacakmışsınız
aman lütfen süeterinizi almayı unutmayın sonra üşütüp
hasta olup kendinizin de benim dc başıma iş açmayın
ha I..." demesindedir.
Yine düzen itibariyle faizci kapitalist düzende avu
katla m üvekkil "Ç ıkar çatışm ası" içinde oldukları
halde Adil Düzen'de "Ç ıkar p a ra ld lllğ l" içindedirler.
Çünkü Adil Düzen'de Avukat müvekkilinin haklannı kor
umakla görevlidir. Bir niza çıksa da çıkmasa da aynı
parayı olacaktır. Hele niza çıkmazsa daha çok para ala
caktır. Çünkü daha çok vatandaş hukukunu koruması
için o avukatı seçecektir. Bunun için avukatın çıkarı
müvekkilinin haksızlıklarla ve hukuki anlaşmazlıklarla
karşılaşması değil, karşılaşmamasındadır. Yani avukatla
müvekkil de Adil Düzen'de çıkar paralelliği içindedirler.
8 2 ______________________________ _
ra satış fiyatı tesbit edilirken, gaye net kârı arttırmak
olduğu için yergiler gözönünde bulundurularak brüt kâr
azami derecede yüksek tutulmakta böylece satış fiyat
ları ayrıca bu yüzden de yükselmekte. Bunun neticesi
olarak çalışanlar ve fakir fukara ezilmekte zaruri ih
tiyaçlarını bile alamamakta ve böylece talep düştüğü
için üretim ve arz da düşmekte yani ekonomi frenlen
m ektedir, d u rg un luğ a se vke d ilm e kte d ir ve
sayılam ayacak kadar çok yönde ta h rib a ta
uğramaktadır. Hem yatınm, hem üretim tMüyük sermaye,
büyük masraf gerektirmektedir. Neticede mevcut imkan
lar içinde yatırım da, üretim de, düşük olmakta rekat>et
gücünü kaybetmektedir.
Diğer yandan faizci kapitalist düzende vergiler
çalışanlara, fakir fukaraya ödetildiği ve kârlar maliyete
giren vergilerle orantılı olarak büyüdüğü için, fakirler
daha fakir, zengiler daha zengin olmakta. Böylece gelir
dağılımı bozulmakta. Neticede sosyal patlamalara gidil
mektedir. Dolayısıyla faizci kapitalist sistemin vergi
düzeni sadece ekonomiyi değil sosyal yapıyıda tahrip
etmektedir.
Halbuki Adil Düzen'de bütün bu mahsurlar ortadan
kalkmıştır. Çünkü maliyetin içine hiçbir vergi girmemek
tedir. Durum sadece bundan ibaret değildir. Devlet
bütün üretimlere bir ortak gibi girip kendi katkısını
yaptığı için ekonominin ve müteşebbislerin en kuvvetli
destekçisi ve teşvikçisidir. Adil Düzen'de çalışabilen
herkes kolaylıkla iş txilup adil bir ölçü içinde yüksek reel
gelir elde ettiği için ve kabiliyetli her insan kolaylıkla
yatırım ve üretim yapat)ildiği için Adil Düzen'de vergi sis
temi ekonominin ve sosyal yapının en büyük hizmet
karıdır.
63
e) Ekonomik dOzenIn sosyal güvenlikle
İlgili esasları
64
Açıklama
65
A dil Düzen'de d evle tin en önem li tem el
görevlerinden birisi hangi şart altında olursa olsun va
tandaşlardan hiçbirinin aç, açık kalmamasını, herkese
insan onuruna yaraşır şekilde yaşama imkanlarının te
minidir.
Faal çalışırken alınan ücret, işsizlik ücreti ve emeklilik
ücreti öyle tanzim olunmuşturki çalışabilecek insan
uyuşukluk, tem bellik yapıp emekli olmaya özen
göstermesin. Daha çok kazanmak için çalışmayı tercih
etsin. Fakat buna mukabil bir kimse hasta olmuş
çalışamıyor isterse emekli olur. Ama sonra tedavi olmuş
sıhhatini bulmuş tekrar çalışabilecek sıhhate kavuşmuş
o zaman da tekrar faal çalışma hayatına dönme im
kanına sahiptir.
Yukarıda da açıklandığı gibi Adil Düzen’de maden
ler, ormanlar, topraklar, meralar ve suların gerçekte sa
hibi devlettir. Bunlar adilane ölçülerle kullananlara tah
sis edilir. Ayrıca devlet üretimlere genel hizmetlerle
katkıda bulunur, zenginliklerin güvenliğini sağlar. Bu
hizmetler karşılığında kendi hakkı olan payını alır, ekon
omi hızla gelişir. Bütün bunların neticesi olarak
bugünküne nazaran kat kat daha zengindir. O yüzden
sosyal güvenliği sağlama imkanına maliktir ve Adil
Düzen'de sosyal güvenliğin sağlanması birinci dere
cede önem taşır.
66
görevlerinin başında gelmektedir. Yukarıda belirtilen
esaslar dahilinde bu görev yerine getirilir.
Ayrıca Adil Düzen'de vatandaşların manevi eğitimini
de temel esas aldığından, Adil Düzen'de zenginler de
fakirleri içlerinden gelen gayretle ve ibadet aşkıyla her
türlü yardım ve destekte bulunurlar.
Fazici kapitalist nizam ise insanı bir "Homo Eko-
n o m ic u s '* yani Doymak bilmeyen olarak kabul
ettiğinden dolayı temelde materyalisttir ve kuvveti üstün
tuttuğu için sosyal adalet hizmetlerini bir temel insanlık
görevi olarak düşünmez sadece huzursuzluk olup bir
sosyal patlama olmasın, zenginlerin rahatı kaçmasın
diye fakirlere verilen bir "Sus Payı" olarak telakki eder
ve fakirlerin ihtiyaçlannın karşılanmasını da zenginlere
değil yine dolaylı yoldan fakirlere bir görev olarak verir.
Bunun sonucu olarak faizci kapitalist ülkelerde brüt işçi
ücretinin takriben % 35'i kadar sigorta primi kesilmekte
dir. Bu sigorta priminin sözde % 15'ini işçi ödüyor, %
20'sinide işveren ödüyor gibi gösterilirse de işverenin
ödediği pay maliyetlere girdiği için sonunda bu prim
payı malları satın alan fakir fukaraya ödettirilmektedir.
Diğer yandan faizci kapitalist nizamda gittikçe
doğum oranı düşmekte ve bunun sonucu olarak ülke
nüfusu gençlerden çok yaşlı ve em eklilerden
oluşmaktadır. Bu gidişat ise faizci kapitaUst nizamı iflasa
götürmektedir. Çünki yapılan incelemeler ve hesaplar
gösteriyorki bundan 20 - 30 yıl önce mesela Alman
ya'da bir çalışan genç işçi, ödediği primlerle, I Yaşlı
emeklinin emekli aylığını karşılamak zorunda kalıyordu.
Halbuki şimdi yukarıda açıklanan nüfus hareketleri
sebebiyle I çalışan genç işçi 2 yaşlı emeklinin geçimini
karşılayacak şekilde prim ödemeye mecbur kalmaktadır.
67
Bu gidişle 40 yıl sonra I genç işçi 8 yaşlı emeklinin
geçimini karşılamak mecburiyetinde kalacaktır. Bu ise
taşınamayacak tsir yüktür. Yani faizci kapitalist sistemin
bugünkü sosyal adalet düzeni, yürümeyecek, iflasa
mahkum bir düzendir.
Görülüyorki Adil Düzen'de sosyal adalet, hakkı
üstün tutan, herkese insan onuruna yaraşır yaşama im
kanı veren, ekonomik gelişmeye engel olmayan, basit
ve adil bir düzendir.
Buna mukabil faizci kapitalist düzende sosyal adalet
tatbikatı sun*i tatbikattır. Son derece çapraşık ve kar
maşıktır. Çıkar çatışmasına dayanmaktadır ve zamanla
yürümeyecek temel insan haklarına aykırı, iflasa mah
kum bir nizanxlır.
a) Kısa tarihçesi ^
6 8 _________________________________________________
aşamalar bir yandan o dönemlerin medeniyetlerini etki
lemiş. medeniyetler de ekonomik aşamaları ve
düzenleri etkilemiştir.
Aşağıdaki şekilde insanlık tarihinde geçirilen bugüne
kadarki ekonomik aşamalar özet bir tablo halinde tak
dim olunmuştur. (Tablo IV)
Bu tabloya göre ilk insa nla r m eyvalarla
geçiniyorlardı. Ekonomide "T o p la yıcılık = Mey-
v a c ılık ” dönemi yaşadılar. Zamanla nüfus çoğaldı,
meyvalar yetmemeye başladı. İnsanlar hayvanlan av
layacak aletleri keşfettiler ve ateşi keşfettiler. Böylece
hayvan etlerini pişirerek yemek imkanına kavuştular bu
gelişme insanlık tarihinde "A vcılık" dönemini başlattı.
Nüfus daha da çoğaldığı zaman yapılan avlanmalarla
elde edilen besinler yetmemeye başladı bunun üzerine
insanlar besi hayvanlannı sürüler halinde besliyerek
çoğaltm aya başladılar. Bu gelişme ekonomide
"Ç obanlık" dönemine geçilmesine etken oldu. Daha-
da sonra nüfus daha çok artınca gerek kendileri ve
gerekse hayvanlan için, sürüleri için topladıkları, bucuk
ları meyva ve tarım ürünleri yetmemeye başladı. Bunun
üzerine insanlar bu tanm ürünlerini daha botea üretme
ihtiyacını duydular. Bu ihtiyaç ekonomik bakımdan
" Ç iftç ilik " dönemine geçilmesini sağladı. Çiftçilik
bakımından su, güneş ve verimli toprak faktörleri
açısından ilk gelişmeyi Mezopatamya'da görüyoruz.
Böylece insanlar göçebelikten site hayatına döndüler,
yazı bulundu ve tarihi devirler başladı. Bu devire kadar
ekonomik faaliyetler hep aile, aşiret ve kabile içerisinde
kalıyordu. Dolayısıyla bir "Kapalı Ekonom i" söz kon
usuydu. Toplayıcılık ve avcılık döneminde meyvalar
hayvan ve etler için m ûlklyat vardı. Çobanlık ve çiftçilik
____ _69
İNSANLIK TARİHİ BOYUNCA A D İL
TABLO IV.
EKONOMİK AŞAMALAR EKO NO M İK DÜZEN
Ğ -
ZAMAN
TEŞEBBÜS
1% MÜTEŞEBBİS PAYI YÖNETİM O R T A K L IĞ I
MÜIJCtYET
% KİRA PAYI TESİS O R T A K L IĞ I
EMEK
EMB( O R T A K L IĞ I
SERMAYE
% SERMAYE PAYI İU(M A00E O R T A K L IĞ I
70
döneminde ise sadece tü ketim m ılla rın d a d e ğil
üretim araçlarında da m ülkiyet ortaya çıktı.
Çiftçilikten sonraki dönemler de bir göz attığımızda
ilk gelişme olarak üreten insanın ürettiği malı pazara
getirip ihtiyaç sahiplerine arz etmesi ve onların
ürettikleri mallarla kendi ürettiğini değiştirmesi dönemini
görüyoruz. Yani artık kapalı ekonomiden "P iy a s a
E k o n o m is l” ne g eçildiğini "M a l M ü b a d e le si"
yapıldığını ve bu değiştirmeninde doğrudan doğruya
üretenler arasında yapıldığını görüyoruz. Bu dönem
"D oğrudan M übadele" dönemini teşkil etmektedir.
Zamanla insanlar dünyanın daha geniş bölgelerine
yayıldılar, ulaşım imkanları arttı, daha geniş sahalar
arasında mal mübadelesi yapmaya başladılar. Fakat bu
yayılmanın neticesi olarak artık değişim doğrudan
doğruya üretenler arasında olmaktan çıktı "A ra c ılı
M übadele D önem i" başladı. Yani bir tüccar sınıfı
meydana gekii. Bunlar üretenlerin mallarını aldılar
değişik yerlerdeki piyasalara arzettiler oradaki ihtiyaç
sahiplerine sattılar.
İnsanların nüfuslarının artması, ulaşım imkanlarının
artması, Avrupa ile Asya arasında ticaret yollarının
gelişmesi, Amerika'nın keşfi deniz yoluyla ulaşımın
gelişm esi sonucu olarak yavaş yavaş bilhassa
sömürgeci batıda zengin tüccarlann ortaya çıkması ve
bu zenginlik sayesinde fabrikalar kurulması insanlık tari
hinde ekonomik alanda "İş çilik dönemi" ne
geçilmesine sebep oklu. Işçilikdöneminde artık yavaş
yavaş ekonominin ana karakteri malın , malzemenin
değil, insan emeğinin birikim inin alınıp satılması
olmuştur. Mesela bir mercedes otomibili satılırken
satılan bu otomibilin malzenteierinden daha çok bu oto
71
mobilin bütün parçalarının üretimi için harcanan enfiek-
tir. Böylece "Em ek Mübadelesi'* dönemine geçilmiş
oldu. Böylece bugünkü noktaya gelindi. TABLO IV'de
bugünkü nokta düşey olarak çizilmiş olan çift çizgiyle
belirlenmiştir.
Diğer yandan insanlık tarihindeki bu ekonomik
aşamalar t>irbirine takiben yürürken yukarıda da işaret
olunduğu gibi ekonomik faktörler medeniyeti etkilemiş,
medeniyette ekonomik düzeni etkilemiştir.
İnsanlık tarihinin bugüne kadar geçirdiği medeniyet
dönemlerine de bir bakış yapıldığında görülmektediı1<i
insanlık tarihi boyunca hep "Hakkı Üstün Tutan" bir
medeniyet kurulmuş bu medeniyet insanlığa saadet
getirmiş yeryüzünü etkilemiştir. Ancak bir müddet sonra
"Hakkı Üstün Tutan" medeniyetin etkisinde kalan
t>ölgelerin birisinde bu medeniyet dejenere edilmiş ve
"K uvveti Üstün Tutan" bir m edeniyet haline
dönüştürülmüştür. Bunun sonucu olarak hakkı üstün
tutan medeniyetin yerine kuvveti üstün tutan bir mede
niyet yeryüzüne hakim olmaya başlamıştır. Ancak bu
da devam edememiş arkadan yeniden hakkı üstün tu
tan bir medeniyet kurulmuş ve yeryüzünde hakim
olmuştur.
Medeniyetler tarihindeki bu gelişme Tabto V'de özet
bir grafik halinde ortaya konmuştur. Medeniyetler tari
hine bir bakış yapıldığı zaman gönjlüyorki Mezapotam-
ya'da ilk yazının keşfiyle başlayan tarihi dönemlerin
başlangıcında önce İbrahim (A.S.) öncülüğünde hakkı
üstün tutan bir medeniyet kurulmuş. Bu medeniyet
Mısır'ı etkilemiş ne varki Mısır'da firavunlar bu medeniye
ti dejenere etmişler ve yerine kuvveti üstün tutan Mısır
nf>eder)iyetini kurmuşlardır.
72 _________________________________________________
73
Mısır'daki bu medeniyetin karşısında bu sefer Musa
A.S. öncülüğünde yeniden Hakkı Üstün Tutan bir
medeniyetin kurulduğunu görüyoruz. Bu medeniyet
Yunanistan’ı etkiledi ve fakat Yunanlılar bu medeniyeti
dejenere ettiler ve yerine "Kuvveti Üstün Tutan" bir
medeniyet kurararak yeryüzüne hakim oldular. Bu med
eniyetin karşısında ise bir müddet sonra Isa A.S.
öncülüğünde yeniden Hakkı Üstün Tutan bir medeniyet
kuruldu. Bu medeniyet de Romayı etkiledi. Romalılar
hatta bizde hırısitiyan olduk dedikleri halde İsa A.S.’m
öncülüğünü yaptığı medeniyeti dejenere ettiler. Yeni
den "K u v v e ti Ü stün T u ta n " Roma Medeniyetini
kurdular. Roma Medeniyeti asırlarca insanlığa zulmetti.
Bu zulmun karşısında Hz. M uham m ed A.S.V.
öncülüğünü yaptığı Hakkı ÜstOn Tutan "İslam Mede
n iy e ti" kuruldu. Bu medeniyet en az 1000 yıl
yeryüzüne hakim oldu ve insanlığa saadet getirdi.
Batı Avrupa bu medeniyetin etkisi altında kaldı. Bir
yandan Edülüs'teki büyük İslam medeniyetinden ve
diğer yandan denizcilikte ilerlemiş Venedik Cenevizlerin
müslüman ülkelerden getirdikleri kitaplar ve haberler
vasıtasıyla müslümanlardan bir çok şey öğrendiler. Bu
etkilerin sebebiyle Rönesans başladı. Batı Avrupa
Müslümanlığın etkisiyle Ortaçağın karanlık Engizisyon
döneminde bugünki batı nredehiyetine geçen değişimi
yaşadı. Ancak ne varki batılılar müslümanlıktan
öğrendiklerini dejenere ettiler. Tıpkı eski Mısır .Yunan
ve Roma medeniyetlerinde olduğu gibi kuvveti üstün
tutan batı medeniyetini kurdular.
Ekonomik düzen medeniyetin etkisi altındadır. Onun
için batıda gelişen ekonomik düzen medeniyetinin etki
siyle adil bir düzen olarak değil bir "E z e n -E z ile n "
74 __________________________________
düzeni olarak gelişmiştir. Yukarıda da açıklarKJığı gibi
bu medeniyet üç asırdan fazla bir zamandr insanlığa iki
ikiz kardeşle zulmetmektedir. Bunlardan birisi "Kapita*
llzm ” diğeri ise ” Kom ûnlzm "dir.
insanlık tarihinde ekonomik dönem olarak emek mü
badelesi dönemine geçilince batıda kapitalizm hakim
oldu. Bu kapitalizm aşağıda daha açık ve berrak olarak
belirtilmiş olan özellikleriyle belirti sermaye sahipleri ta
rafından bütün çalışanlann ve insanlığın sömürülmesine
yol açtı. Büyük halk kütlelerini ezdi. Emperyalizm ve
siyonizmin yürütücüsü ufak bir sermayedar zümreyi git
tikçe zenginleştirdi. Tekeller, karteller oluştu. Bu grup
siyasi düzeni ve bütün toplum düzenini etkileri altına
aldılar, insanlık tam bir haksızlık, sömürü, zulüm
dönemine girdi.
Bu kapitalizmin zulmu karşısında bir yandan sosyal
patlamalar ve harpler çıktı. Diğer yandan da kapitalizme
karşı yeni bir düzen ortaya konmaya çalışıldı.Böylece
"Komünizm" ortaya çıktı.
Yine yukarıda açıklandığı gibi kominizrrvje temelde
kuvveti üstün tutan medeniyetinin bir ekonomik düzeni
olduğu için temekle kapitalizmin aynıdır ve bir "Ezen-
E zllen" düzenidir.
Böylece batıda yapılan iş bir arabanın düz yolda gi
derken yolun sağına yuvarlandığı görülünce direkciyo-
nu hızla ve fazlaca kırıp bu sefer de arabayı yolun solu
na yuvarlamak oldu. Kominizm kapitalizmin zulmunu
ortaya koydu. Fakat tedavisini yapamadı. Bir hastalık
yerine diğer bir hastalığı ortaya getirdi. Halbuki eko
nominin bir de sağlam, sıhhatli, saadet getiren, haklı
düzeni vardır. Bunun adı ise Adil Düzendir.
75
Adli Düzen temel İlkeleri İtibariyle acırlar
boyu insanlık tarihinde zaman zaman o
gOnün şartlarına göre uygulanm ıştır. Ancak
bugünün şartlarına göre m aalesef tıenüz
hiçbir ülkede bütün birv düzen olarak mevcut
değildir. Ancak ne varki bütün insanlık bugün
bu düzene muhtaçtır ve bu düzeni beklemek
tedir.
İşte yukarıki tarihçe taplosunda düşey iki çizgiyle
gösterilen, insanlığın bu günki bulunduğu noktada du
rum budur.
Nasıl insanlık bugüne kadar adeta gündüz ve gece
nin birbirini takip ettiği gibi hep "Hakkı Üstün Tutan"
bir "Aydınlık Saadet Döneminden sonra, "K uv
veti Üstün Tutan" bir "Karanlık Zulüm Dönemi"
yaşamışsa takriben 3 asırdan beri insanlığa zulmeden
karanlık batı medeniyetinin ariyasından şimdi Inşaallah
en kısa zamanda "Hakkı üstün tutan aydınlık
saadet dönemine" geçecektir. Bu yeni dönemin
ekonomik düzeni "Adil ekonomik düzen" olacaktır.
76
sağındaki "insanlığın gelecek dönemr'nde ekon
omik düzenin adı "O rtaklık Dönemi" olarak
göstenim iştir. Bundan maksat "Adil Ekonom ik
D üzen"dir.
77
görülmektedir ki sosyalzm ve kapitalizm temekle aynı
oMukları hakle nasıl birbirinden farklı iki sistemse Adil
Düzen de bunlardan farklı ve hemde bunlardan temel
den ayrı, bütün özellikleriyle uyumlu tam ve mükemmel
bir sistemdir.
Adil ekonomik sistem hakkı ûstûn tuttuğu
İçin, toplumda sınıf ayrımı yapmadığı İçin, bir
çatışma değil barış sistemi olduğu İçin, açık,
sade, basit, tatbikatı kolay bir sistem olduğu
için, toplum da herkesi ku şattığı, herkesi
ü retim e teş vik e ttiğ i İçin , ekonom inin
ö n ü n d e ki m a n ia la rı k a ld ırıp e ko no m ik
kalkınmayı hızlandırdığı için, herkese refah
getirdiği için ideal bir sistemdir. Diğer sistem
lerin faydalı yönleri Adli Düzende fazlasıyla
mevcuttur. Zararlı yönleri ise Adil Düzende
yer almamaktadır.
78
H^İP U f II
jlllıl İ l !İD Ioi l ı
ı>^
DÜ
İL
II I
1 3
>- w
||
<•)
•s 5
^ OW
û
Z w
İ lilin I !il
•-^o in V ıo tö •
İ |
p
w
2
0Q
1- Faiz
2- Haksız Vergi
3- Darphane. Yani piyasaya karşıiıitsız para
sürülmesi.
4- Kambiyo. Paranm değerinin em irle
düşürülmesi.
5- K a p ita lis t s is te m in banka dü ze n i.
Her türlü faiz , kredi dağıtımındaki haksızlık ve yüksek
kredi fa izlerin in m asrafa yazılıp fa kir fukaraya
ödettirilmesi sonucunda fakirden alıp zengine aktaran
düzendir.
Halbuki yukanda açıklandığı gibi Adil Düzende faiz
yoktur, paranın değerinin düşürülmesi yoktur, fakirden
alıp zengine aktaran banka düzeni yoktur.
önce bir defa Adil Düzen tatbikatına geçilirken
bütün faizlerin kaldırılm ası ve bütün vergilerin
kaldıniması ile üretim maliyetleri ve dolayısıyla fiyatlar,
mesela Türkiye'deki faizci kapitalist sistemin halihazır
şartlarına nazaran üçte bire düşecektir. Mesela bugün
900 TL.sına satılan 400 gr. ekmeğin fiyatı 300 TL.sına
inecektir. Bütün diğer mallarda da durum aynıdır.
Çünkü fiyatların üçte bire inmesi tabiidir.
Bu görülmemiş büyük nisbette ucuzluk; bir sihir
bazlık değiklir. Yapılan i| sadece faizci kapitalist nizam
vasıtaylı vatandaşların manevi olarak sırtına takılmış
olan siyonizmin emme hortumunu ve onl&nn işbirlikçisi
holdinglerin emme hortumlarını söküp atmaktan ibaret
tir. Adil Düzen olunca vatandaş her ekmek alınca önce
İsrail'e 300 TL.sı, sonra işfc>irtikçilerine ayrıca 300 TL. sı
ödemekten kurtulacak ve o bugün 900 TL.sı ödeyerek
aldığı ekmeği böylece sadece 300 TL.sına almak im
se ______________________________^____________________________________________________
kanına kavuşacaktır.
Adil Ekonomik düzende enflasyon söz konusu
değildir, yoktur, sıfırdır.
Çünkü;
Enflasyon faizci kapitalist nizamın bünyesel has
talığıdır ve fakiri ezer. Faizci kapitalist düzende enflas
yonun meydana gelmesinin sebebi bu düzenin yukar
da bir kere daha belirtilen 5 mikrobudur. Halbuki Adil
Düzende bu mikroplara yer verilmemiştir. Dolayasıyla
enflasyon için herhangi bir sebep mevcut değildir. Enf
lasyon fiyatların gittikçe artması ve Satın Alma gücünün
düşmesi olayıdır. Adil Düzende t>unun tam tersi söz ko
nusudur. Çünki fiyatların artması için herhangi bir se
bep mevcut olmadığı gibi zamanla ekonominin ve tek
nolojinin gelişmesi sebebiyle fiyatların reel ve nisbi
olarak düşmesi söz konusudur.
81
üretim ve milB gelir hızla katlanacaktır.
3- İşsizliğin önlenmesi
4* İhracat patlaması
8 2 __________________________________
10, vergi ve sigorta oranı ise en az %35 tir. Bunlar kat
lanarak fiyatların ve maliyetlerin içine girmektedir.
Üretim , m aliyet ve fiya tla rı en düşük Adil
Düzendedir. Çünki üretim fiyatları içine giren faiz, vergi
ve sigorta pirimleri sıfırdır. Bu ucuz mal Adil Düzende
olduğu için herkes ihtiyacını Adil Düzenin pazarından
karşılamaya çalışacaktır. Bu ise hakiki ihracat patlaması
demektir.
İhracat "H a y a li İh ra c a t" ile patlamaz Adil
Düzenle patlar.
84 _______________________________________________
zu klu ğ u "n a itmektedir. Buda kapitalizmin en büyük
tahribatıdır ve yıkılışının ve iflasının temel sebebidir.
Çünkü nefis tertMyesi görmemiş bir insan fakru zaru
retle karşılaşınca daha kolaylıkla ahlak bozukluğuna itil
mektedir. Faiz yoluyla ve haksız kredilerle çok zengin
olan zümrede ahlak bozukluğuna itilmektedir. Çünki
"Haydan Gelen Huya Gider" Haksız olarak faiz
lerle ve kredilerle ve enflasyonla zengin olan nefis ter
biyesi görmemiş bir insan eline astronomik paralar
geçince uyuşturucu, alkolizm, kumar ve diğeı ah
laksızlıklara itilmektedir. Bu ahlak bozukluklanna mer
kezlik yapan tesisler kurmakta, yuvalar açmaktadır. Bir
kere zenginler tarafından buralar açılınca fakirler ve
diğer insanlarda buraların etkisiyle ahlak bozuk
luğuna sürüklenmekte ve bu ahlak bozucu tesisler ve
teşebbüsler toplumu bir kanser gibi mahvetmekte ve
helaka götürmektedir.
işte batıda kriminal olaylann artması, uyuşturucu, al
kolizm, hırsızlık, mafya ve ayrıca her türlü ahlaksızlığın
çoğalması ve bu meyanda AIDS hastalığının hızla art
ması ve korkunç boyutlara varması yani kısaca Ahlâk
çöküşü toplumu helaka, kapitalist nizamı da
iflasa götürmektedir.
Adil Düzen bütün’ bu felaketleri önleyen, insanlığa,
topluma saadet getiren ilaçtır.
85
IV. ADİL DÜZEN KAPİTALİST NİZAMIN
BÜTÜN SÖMÜRÜ. ZULÜM ve
FELAKETLER İN DEN İN SAN LIĞ I
KORUR VE KURTARIR. KAPİTALİST
NİZAMIN PROBLEMLERİNİ ÇÖZER
1. ACUK VE
(Avrupa'da OtOnler knha StVONlaİN ADİL DÜZENE GEÇİŞ
•dMyor. Aftflca'da milyonlarca
Inaanm aehOı) KMÖP YOr OTTOÖO MANEVİ VE MADDİ
DENGESİZLİK
B. DIŞ BORÇLAR
10. SOSYAL •
PATLAMALAR
t i . HARPLER
12 GERİ KALMIŞLIK
13 RÜŞVET VE AHLAK
BO ZUKLUâU
87
Diğer yandan kapitalist nizamda fiyatlar düşmesin
diye her yıl hatta t>ir çok tanm ürünü imha edilmektedir.
Buna mukabil emperyalizm ve siyonizmin kapitalist ni
zamla ezdiği Afrika’da ve diğer geri kalmış ülkelerde mil
yonlarca insan açtır. Emperyalizm tanm ürünlerini imha
ediyor fakat bunları aç ülkelere ve insanlara vermiyor.
Kapitalist nizamın yaptığı şey fakir ülkelere yüksek faiz
le borç verip onları ağır faiz yükleri altında ezmek ve
böylece dahada borçlu.dahada fakir hale getirmektir.
Kapitalist nizamın uygulandığı ülkelerin büyük
şehirierinde mesela Newyori<, Londra, Paris aç insan
ların önemli bir kısmı bu büyük şehirlerin kenar ma-
hallerindeki çöplüklerinde yiyecek aramaktadıriar.
Diğer yandan kapitalist nizamın uygulandığı
ülkelerde halkın t>üyük bir kısmı da kelimenin tam ma
na sıyla fa k ird ir. Y ani g e lirle ri g id e rle rin i
karşılamamaktadır, bu yüzden en zaruri ihtiyaçlarını
dahi giderememededirler. Böylece fakirliğin acısını
yaşam akta, ızd ırap çekm ekte ve gözyaşı
dökmektedirler. Newyori<. Londra, Paris gibi büyük
şehirlerin etrafında birçok gecekondu mahalleleri ve
mahrumiyet bölgeleri yer almaktadır.
Kapitalist nizam ayrıca Pahalılık, enflasyon ve
işsizlikle geniş halk kitlelerini ezmekte ve zulnfıetmek-
tedir. Nitekim büyük global zenginlik rakamlarına
rağmen Amerika ve At ülkelerinde işsizlik oranı % K) ci
varındadır.
KapitaNst nizam emekçileri ve çalışanlan ezmekte ve
onları Sömürmektedir. Kapitalist nizamın uygulandığı
ülkelerde işçi, memur, köylü, esnaf verginin büyük
bölümünü ödemekte buna mukabil milli gelirden çok
88
düşük oranda pay almaktadırlar. Mesela Türkiye'de işçi
ve memur devlete ödenen bütün vergilerin % 55’ini
ödedikleri hakJe milli gelirden ancak % 15 oranmda pay
almaktadırlar.
K ap ita list nizam zengini daha zengin, falciri
daha fa k ir yaptığı iç in g e lir dağıiım ında den-
gesiziikieri artırm aktadır. Aynı şekilde de global
olarak zengin ülkeleri daha zengin, fakir ülkeleri daha
fakir yaptığı için uluslararası dengesizliğide artırmakta
dır. Bunun sonucu olarak fakir ülkölerin Dış borçları git
tikçe artmakta, ağır faiz yükleri altında ezilmektedirler.
Bu sonuçlar netice itibariyle ülkeler içinde S osyal
p a tla m a la ra , ülkeler arasında H a rp le re sebep ol
makta ve geri kalmış ülkelerin ve bölgelerin kalkınmasını
önlemekte böylece Geri kalm ışlık dahada artmak
tadır.
Ve yine yukanda da açıklandığı gibi kapitalist nizam
Ahlâkı bozmakta, toplumlan helaka sürüklemektedir.
Kapitalist nizamda rüşvet, israf, uyuşturucu,alkolizm,
kumar, mafya, kriminal olaylar, her türlü ahlaksızlık ve
txjnların sonucu olarakta AIDS hastalığı hazla artmak
tadır.
İşte kapitalist nizamın ortaya koyduğu neticeler,
zulüm, ızdırap, gözyaşı ve felaketler kısaca bunlardır.
Görüldüğü gibi kapitalist nizanKla tıpkı aynı köke bağlı
olan komünizm insanlığa felaketten başka şey getirme
mektedir. Kapitalist nizamın meydana getirdiği bu
ızdıraplar yukarki Tabk) Vll'nın birinci sütununda özet
halinde topluca gösterilmişlerdir.
Bu tablonun ikinci sütununda ise bu ızdırapiarın
temel sebepleri yani kapilaiist nizamın 5 mikrobu
gösterilmiştir.
Bu tablonunun üçüncü sütununda da ise Adil
Düzenin bu problemleri nasıl ortadan kaldırdığı, insan
ve toplumlara nasıl saadet getirdiği gösterilmiştir.
TabloVH'nm üçüncü sütununda kısaca belirtildiği
gibi bir ülkede Adil Düzene geçildiği zaman o ülke hızla
manen ve maddeten kalkınır. Bu kalkınmanın temel
sebeoleri ve vasıtalan şunlardır;
5 mikroba karşı 5 İlaç
1- Emperyalizm ve Siyonizmin kurup
yürüttüğü "köle düzeni" yerine ”adii
devlet düzeni"nin kurulması
"K ö le D üzeni" sadece bir "M o de rn M üstem
le k e c ilik " uygulamasıdır, bir "S öm ürü D üzeni"dir.
Adil Devlet Düzeni ise hakkı üstün tutan, herkese
hakkını veren, kimseyi kimseye sömürttürmeyen, insanı
ve toplumu hızla manen ve maddeten kalkındıran, her
kese inancına göre yaşama hakkı tanıyan, bir uzlaşma,
barış, huzur, hürriyet, adalet ve refah düzenidir. Bu
düzende insanların ve toplumun hızla manen ve mad
deten kalkınm aları ekonom ik kalkınm ayıda
hızlandıracaktır.
91
4- İnançlı kadrolar
5- Irfanlı insan
92
Adil Düzenin "Saadet D üzeni" gerçekleşir.
93
Hiç unutmayalım ki bugün Amerika’da uçak sana
yiinde 700 bin kişi çalışmaktadır. Bunun 300 bini Ameri
kan ordusu için üretilen uçaklara tekabül etmekte, 400
bin kişilik kısmı ise başta Müslüman ülkeler olmak üzere
3. Dünya Ülkeleri için^yapılan uçakların üretimine te
kabül etmektedir ve bir Müslüman ülke olarak mesela
bir Suudi Arabistan Amerika'ya uçak siparişi verdiği za
man bir defasında 5 milyar Dolarlık sipariş vermektedir.
1.5 milyarlık Müslüman ülkeler topluluğu tek bir pa
zar olduğu ve ihtiyaçlarını, programlı bir şekilde kendi
ülkelerinden karşıladıklan takdirde bunun meydana ge
tireceği büyük kalkınma, hızlı kalkınma, istihdam ve
üretim gücü elbette her türlü tahminin üstünde ola
caktır.
C. NETİCE
Teşhis broşürümüzün 6 numaralı karikatüründe
Türkiye'de halen tatbik edilmekte olan faizci kapitalist
düzenin nasıl "K ö le D û ze n T o ld u ğ u açıkça
gösterilmiştir. Bu karikatür Türkiye'de emperyalizm ve
siyonizmin desteğiyle kumlmuş olan "S iyasi Aldatma
Rejimi"nde halkın TRT ve bir kısım basın tarafından al
datıldığı bunun sonucu olarak gerçekleri bilmediği için,
haksız, hileli seçim kanunlarının sonucunda sözde
yapılan seçimlerde halk , yine bilmeden emperyalizm ve
Siyonizm^ hfzmet eden taklitçi partilere daha çok oy
vermekte. Böylece İş başına gelen taklitçi zihniyetli
yönetimler kolaylıkla "IMF" motoru tarafından etkilen
mekte ve neticede milletin kanı, canı önce iki haznede
toplanmakta. Bunlardan birisi bankalar, diğeri de* ha
94
zine ve fonlar depolandır. Buralarda toplanan imkanlar
daha sonra, emperyalizm e, siyonizm e, onlarm
işbirlikçilerine ve israflara intikal ettirilmektedir. Teşhis
broşünjnün 6 numaralı karikatüründe "Köle Düzeni"nin
bu gerçeği açık bir şekikJe ortaya koymaktadır.
Türkiye'de Adil Düzen’e geçildiği zaman duKjm ne
olacaktır. Bu neticeyi aşağıdaki Tabto VIII aynı şekilde
açık bir tarzda ortaya koymaktadır. Bu tablodan da
görüldüğü gibi milletin gerçekleri görüp şuurlanması ve
verdiği oylarla taklitçi zihniyetleri değil Milli Görüş zihni
yetini desteklemesiyle yeni Adil Ogzen kuaılacaktır. Bu
gerçeği tablonun üzerindeki seçim sandığı ve bunun
yanındaki yeni Adil Düzen levhası göstermektedir. (Ta
blo VIII)
Yeni Adil Düzen kurulduğunda yukarıda da
açıklandığı gibi inançlı kadrolar Milli Görüş şuurunu -bir
transformatör gibi güçlendirecekler, ilme ve inanca da
yalı Milli Görüş motoruyla siyasi kadrolar başta olmak
üzere bütün inançlı düzen kadroları Adil Ekonomik
Düzeni kurup çalıştıracaklardır. Böylece bu düzende
IMF'nin yerini Milli Görüş motoru alacak, taklitçi
zihniyetii partilerin yerini Milli Görüş zihniyetli
parti alacaktır.
Tablo VIM’de görüldüğü gibi Cenab-ı Hakk’ın
Türkiye'ye verdiği bütün zenginlikler, "Milli, Güçlü,
Süratli, Yaygın Kalkınma Stratejisrne uygun
olarak hazırianacak makro planlar ve projeler ile sefer
ber edilecektir.
Ülkenin bu zenginlikleri şunlardır;
insan gücü, madenler, ormanlar, topraklar,
meralar, türlü İklim zenginlikleri, sular, doğal
_________________________________________________ 95
gOzeilikier, mevcut İmkanlar, yatırım lar ve te
sisler.
Tabloda görüldüğü gibi inançlı kadroların
çalışm asıyla bu kaynaklar bütün yurt sathında
gerçekleştirilecek olan ya tırım la rla zenginliğe
dönüşecektir. Yurt sathı bir baştan bir başa verimli pro
jeler vasıtasıyla madenler, hizmetler, hayvancılık, ahlaklı
turizm, tanm, ormanlar, küçük sanayi, milU haip sanayi,
sanayi ve ağır sanayi ile ilgili üretim projeleri ile donana-
çaktır, insan gücü bu projeler vasıtasıyla kısa zamanda
büyük zenginlikleri meydana getirecektir. Bu zenginlik
ler neticede ülkede ki bütün vatandaşlara yayılacak
"Herkese Refah" getirecektir. Böylece tü tü n vatan
daşlar zengin olacaklardır, diğer yandan devlet
üretimine yaptığı katkı karşısında kendi hakkını alacak.
Böylece bütün vergiler kalktığı halde çok zengin ola
caktır. Devlet bu zenginliğiyle ;
1- Temel hizmetlerle ekonominin desteklenmesi
2- Tanzim hizmetleri ve "Tam Teşvik" ile va
tandaşların desteklenmesi
3- Aç^açık bırakılmaması sosyal adalet gereği
ülkedeki bütün insanların insanca yaşama şartlarının
gerçekleştirilmesi hizmetlerini yürütecektir. Tabtoda bu
hizmetler sembolik şekiller olarak t>elirtilmiştir.
Diğer yandan "Adil Düzen" ve "Adil Ekonomik
DOzen"in neticesi olarak ülke Siyonizm ve emperyaliz
min kölesi ve uşağı olmaktan kurtulacak bütün zengin
liklerini sömürülerek Siyonizm ve onların işbirlikçilerine
intikal ettirmekten kurtulacak bunun yerine, zengin va
tandaş, zengin devlet ve bugünkü ağır dış borç ve faiz
ler altında ezilmek yerine tam tersine hatta kardeş
97
müslüman ülkelere mali yardımda bulunan onlara her
türlü üretimiyle ve savunma sanayi mamulleriyle destek
leyen t}ir ülke haline dönüşücektir.
Bu dönüşm eye paralel olara k bu gün halen
Türkiye'mizden, yurtdışına gitmek mecburiyetinde kalan
3 milyon işçi evladm dan dileyenlerin hepsi yurduna
dönecek ve bugün orada, kendine hatta ustabaşılığı
yapanları kendi memleketinde kurulacak fabrikalarda
çalıştırarak onlara kendi ülkelerinden daha çok ücret
vermesi imkanlan ve sonuçları doğacaktır.
Bunun neticesi olarak Türkiye batıya işçi değil , turist
gönderen ülke haline dönecektir.
98