Professional Documents
Culture Documents
ABD Tarihi Ve Gelenekler
ABD Tarihi Ve Gelenekler
D
Rene Remond
Remond, Rene
ABD Tarihi
ISBN 978-975-298-553-7 ! Türkçesi: Işık Ergüden
Nisan 2018, Ankara, 147 sayfa
Rene Remond
ISBN 978-975-298-553-7
Kaynakça 146
1. Bölüm
İLK YERLEŞİMLER
(1607-1763)
7
Bildirgesi'ne dek ( 1776) geçen süre tamı tamına bu bil
dirgeden İkinci Dünya Savaşı'nın sonuna ( 1945) kadar
ki zamanla aynıdır. Bu temel veriyi başka terimlerle ifade
edersek, Amerika Birleşik Devletleri'nde sömürgelerin olu
şumu, dünyanın bu bölgesinin tarihini neredeyse birbirine
denk iki kısma ayırır. Bunların ilki bu sömürgeci dönemdir
ki bu evre kimi zaman haksız yere ihmal edilmektedir. Bu
evrenin bilinmesi, kelimenin gerçek anlamıyla, Amerika
Birleşik Devletleri'nin tarihinde bambaşka bir önem taşır:
Bu, tarihin habercisidir. Amerika Birleşik Devletleri bir
nüfusu, bir toplumu, bir ekonomiyi, bir zihniyeti, politik
kurumlarimn bir bölümünü, hukuk geleneklerini ve adli
kurumlarını bu dönemden miras almıştır; siyah sorunu
gibi kimi problemleri de o dönemin mirasıdır. Öncelikle
toprağa atılan tohumu ve ilk filizleri incelemeden ağacın
sonraki gelişimini anlamak imkansızdır.
8
ve tehlikelerle dolu, genellikle iskana uygun olmayan
ve içeriye nüfuz edebilmek için Saint Lawrence'la ya da
Mississippi'yle kıyaslanabilir hiçbir geçit sağlamayan sahi
li; gür ve sık ormanlar. Bu bölgede o dönemde ka§ifleri
cezbeden hiçbir §ey yoktur: ne baharat vardır ne değerli
maden. Buraya yerle§imci çekebilmek için, onların ticari
dü§üncelerden ba§ka gerekçelerle harekete geçmesi ya da
diğer bölgelerin dolmu§ olması gerekmektedir.
Gerçekten de, sömürgeciliğin ba§langıcı yeni bir sö
mürgeci gücün sahneye girmesiyle çakı§ır: İngiltere. Dün
yanın ba§ka bölgelerine olduğu gibi bu bölgesine de İngi
lizler herkesten sonra, İspanyollardan, Portekizlilerden ve
Fransızlardan sonra varırlar: Onların sömürgeci eğilimleri
geç bir dönemde, Elizabeth döneminde ortaya çıkmı§tır.
İlk yerle§imlerinin tarihi, yakla§ık yirmi yıl farkla, kuzeyde
ve güneyde aynı döneme uzanır: Sir Walter Raleigh 16.
yüzyılın son yıllarında Virginia'ya yerle§ir ve ancak 1620
yılında ünlü Mayflower'la İspanyol Hollanda'sından ge
len 102 hacı Cod Burnu yakınında karaya ayak basar ve
Massachusetts'in çekirdeğini oluşturur. Beklenmeyen §ey
§udur ki, sömürge yarı§ında gecikmeli yola çıkan, her açı
dan avantajsız durumdaki bu hacılar rakipleri kar§ısında
mutlak baskın çıkarlar. 17. yüzyıl boyunca, sava§ ya da
barı§ yoluyla, İngilizler, yabancı sömürgeciliğin kalıntıları
olan iç topraklarda, Hudson'un döküldüğü yerde Hollan
dalıları, Delaware üzerinde İsveçlileri birbiri ardına orta
dan kaldırırlar. 17. yüzyıl sonunda Büyük Britanya bütün
sahilin hakimidir. Öngörülemeyen bu ba§arı, kısmen, yer
le§en nüfusun canlılığıyla, doğal nitelikleri ve de sayısal
gücüyle açıklanır. ·
N üfus çeşitl i l iği.
- İskan her açıdan çok çe§itlidir.
Etnik bakımdan çe§itlilik gösterir: Ana çekirdek İngiliz,
İskoçyalı, Gallilerden olu§ur, fakat İspanyol Hollanda'sın
dan, İsveç'ten, Almanya'dan, hatta Fransa'dan da gelir
ler. Fransa'da Nantes Fermanı'nın yürürlükten kaldırıl
masından sonra Protestan göçünün bir kolu Amerika'ya
yönelir. Politik görü§lerin ve dini inançların çe§itliliği de
oldukça ağır basar. Rakip bir tahakkümden kaçan herkes
ya da kendi inançları için kaygı duyanlar Potomac veya
Hudson. sahillerine gelirler. 17. yüzyılın politik ve dinsel
İngiltere tarihinin kar§ılığı Amerika'da iskandır: Sayısız
altüst olu§ ya§anan bir dönemin bütün karı§ıklıkları göç
akımının büyümesine katkıda bulunur. Anglikan gericili
ğinin kovduğu muhaliflerin ardından "yuvarlak kafalar"ın
[püritenler] kovduğu aristokrat ve kralcı süvariler, sonra
da Restorasyon'un sürdüğü püritenler ve iktidar gaspçıla
rının me§ruiyetini tanımaktansa vatanlarından sürülme
yi tercih eden Jakobitistler. İngiliz iç tarihinin dramatik
olayları, Britanya sömürgeciliği açısından yararlı etkilere
yol açar. Bu göçün Amerikan zihniyeti üzerinde kalıcı etki
bırakacak özgül bir niteliği vardır. Püriten ya da Katolik
olsun, bu göçmenler dinsel görü§lere boyun eğmi§lerdir:
İnanç ve ibadet özgürlüğünü kariyer ve refah üstünlükle
rine yeğlemi§lerdir.
Zaman içerisinde art arda katılımlardan olu§an gele
cekteki Amerika Birle§ik Devletleri'nin Atlantik sahili
yerle§imi mekan içinde de kesintilidir: Seyrek yerle§imler
den olu§ur ve genellikle bir ırmağın döküldüğü yerde, bazı
koyların kenarında yerle§ilmi§tir. Ba§langıçta çok müteva
zı olan, kuzeyden güneye, Kanada hududundan İspanyol
10
Florida'sının hudutlarına dek yakla§ık iki bin kilometre
uzanan, sömürgeciliğin henüz ormandan, savandan ve
Kızılderililerden söküp almadığı mesafelerle birbirinden
aynlmı§ bu nüfus çekirdekleri, yava§ yava§ birbirinden
bağımsız ama ortak ba§kentleri Londra olan sömürgelerin
merkezi olur.
11
dı. Newport ya da Portsmouth'tan gelen gemiler Antiller'e
kadar gidiyor ve oradan, sömürgecilik yasasını ihlal ede
rek, rom, melas ve bütün ada ürünlerini taşıyorlardı. Dağ
lardan ve iç yaylalardan inen çok sayıda akarsuyun üze
rine küçük atölyeler kurulmuştu: Toprak ürünlerini ya
da ticaretin katkılarını kabaca dönüştüren değirmenler,
şekerlemeciler, kağıtçılar, bıçkıcılar... Bu çeşitli faaliyetin
bileşimi, çalışmayı yaşam amacı ve görev sayan ve servetin
kutsadığı maddi başarıyı da tanrısal bir lütuf işareti kabul
eden girişimci bir nüfusa iş sağlıyor ve önemli bir kazanç
getiriyordu.
Çoğunlukla püritenlerden oluşan bu koloniler, dinsel
karakterin en belirgin olduğu kolonilerdi ve bu karakter
ahlaki yapıya ve kamusal yaşama derinlemesine iz vura
caktır. Hükümdarın buyruklarıyla uyum içinde olmak ve
yerleşik kilisenin düzenlemelerini kabul etmektense va
.tanlarını terk etmeyi ve tehlikeli bir yolculuğun risklerini
göze almayı tercih etmiş bu insanlar, kendi inançlarıyla
uyum içinde yaşamaya ve kendi küçük cemaatlerinin ya
şamını buna göre düzenlemeye önem vermektedirler. Din
burada yalnızca özel yaşamı, aile. yaşamını değil, kamusal
yaşamı da yönetmektedir. İman birliğine harisçe bağlı
davranarak, topluluk gibi düşünmeyen herkesi öldüren,
hem de kendilerini yurtlarından edenler kadar yürek ra
hatlığıyla öldüren bu ilkel topluluklar kadar Franklin ya
da Jefferson'un tanımlayacağı evrensel hoşgörü idealin
den uzak bir şey olamaz. Devlet burada kiliseye sıkı sıkıya
bağlıdır; kim kiliseden uzaklaşırsa, eşyanın tabiatı gereği
sivil toplumdan da kopar. Hoşgörüsüzlük inançlardan ge
leneklere kadar uzanır; cemaat, Tanrı ve kilise yasasına
12
katı itaate göz kulak olma hakkını kendinde görür: Titiz
bir düzenleme (Mavi Yasa) katı bir ahlak düzeni in§a eder;
kar§ı çıkanlar acımasızca cezalandırılır. Dönem cadı avı
dönemidir. Bu dinsel ve ahlaki kısıtlama bütün toplumun
üzerine bir ağırba§lılık havası verir: En masum eğlenceler
bile ku§ku uyandırır, herkes i§inin ba§ında ve ya§amın
büyük görevlerini yerine getirir olmalıdır. Din, diğer yer
lerden daha önce New-England'da doğmu§ entelektüel
faaliyete bile öncülük eder. İktisadi faaliyet, kazanç arayı
§1 manevi ya§ama haksızlık etmez: ilk ortaokullar burada
kurulmu§ ve Doğu'daki müstakbel üniversitelerin çekirde
ği olmu§lardır: Harvard 1636 yılından beri vardır. Bunlar
öncelikle tamamen dini amaçlar ta§ımaktadır ve geleceğin
papazlarını yeti§tirmeyi amaçlamaktadır. Dinin bu ilk ku
rumlar üzerindeki etkisi Amerika Birle§ik Devletleri'nde
asla tamamen ortadan kalkmamı§tır: Ot§ politikaları bile
çoğunlukla, ahlakçılığıyla birlikte, bu küçük cemaatleri
yöneten dü§üncelerden esinlenmektedir.
Din politik ya§am üzerinde de etkili olur. Bu anti-kon
formistler genellikle Calvinci Reform'dan türeyen mezhep
lere girmi§lerdir. Piskoposluğa aldırmazlar, onların papaz
ları cemaatin ileri gelenlerine bağlıdır; bu küçük kiliseler
özgürce idare edilmeye alı§mt§tır. Halk dini alı§kanlıkları
nı kendi yurtta§lık ya§amlarının içine aktarır: Kasabanın
çıkarlarını birlikte tartı§tıkları gibi kiliseninkileri de birlik
te tartı§ırlar. Mayflower yolcularının imzaladığı anla§ma,
bireysel tercihlerin topluluk çıkarına tabi olmasını zaten
açıkça §art ko§uyordu. Böylece, dini inançlar ve ruhban
disiplini demokratik uygulamaları belli belirsiz kendine
uydurarak New-England toplumunu fiili bir demokrasiye
13
doğru yöneltir. Limanların etrafında, yol kavşaklarında,
küçük atölyelerin yakınlarında, kırsal pazarlarda oluşan
gruplaşmalarda belediye yaşamı gelişir.
Farklılaşmış ve ücretlendirilmiş iktisadi faaliyet, dinin
etkisi, demokratik uygulama, entelektüel gelenek. New
England'ın bütün bu özellikleri bir şehirde cisimleşir: 18.
yüzyılın ortasında nüfusu yirmi bin civarında olan Bostan.
İlerleyen dönemde Amerika Birleşik Devletleri'nin baş
şehri olmayı talep edemeyecek kadar kuzeyde bulunan
şehir, ahlaki görünümünü temsil ettiği New-England'ın
tam bir metropolüdür. Bağımsızlık için ilk silaha sarılacak
şehirlerden biri olacaktır.
. 14
plantasyonlar. 18. yüzyıldan itibaren siyahlar burada be
yazlardan daha kalabalıktır, keza köleler de özgür insan
lardan daha çok sayıdadır. Ek bir faaliyet olmadığından,
bu kolonilerin tüm yaşamı ve servetleri, sıcak ve nemli
iklime uyum sağlamış bazı ürünlerin -tütün, pirinç, çivit,
daha sonra da pamuk- geniş düzlüklerde yetiştirilmesine
bağlıdır. Kendi tükettiklerinden fazlasını üreten çiftçiler
dışarıya satmak zorundadırlar: Hava koşullarına olan do
ğal bağımlılıklarının üzerine bir de mallarını satın alanlara
dönük ticari bağımlılıkları eklenir. Ekonomi açısından bir
zaaftır bu; kölelik de toplumu dayanıksız kılmaktadır. Te
melleri bakımından olduğu kadar zevkleri bakımından da
aristokratik olan bu toplum, New-England'ın demokratik
toplumlarından son derece farklıdır: Kölelerden oluşan bir
kitlenin üzerinde toprak sahibi olan, meclislerde vekillik
yapan, koloniyi yöneten çiftçilerin oligarşisi hüküm sür
mektedir. Bu ikisinin arasında pek az ara öğe mevcuttur.
Eğitimli, uygar bu sınıf, kısmen süvari kökenli olup kırsal
kesim centilmeni yaşamı sürmektedir ve Amerika'ya Av
rupa aristokrasisinin yaşam tarzını getirmiştir. Misafirper
ver, rahat bir hayat süren, paranın kendisine daha az değer
verip kullanımına önem veren bu cömert toplumu Avrupa
kendine New-England'ın burjuvalarından daha yakın bu
lur ve kendinin bir parçasını da onlarda görür.
15
zerliğine hukuksal bir etki vermemektedir: Her koloni
eksiksiz bir özerkliğe sahiptir. Mekan ile nüfus arasındaki
ili§ki bir çatı§mayı imkansız kılmaktadır. Ortak çıkarları
olmadığından kolonilerin zıt çıkarları da yoktur. Diğer
yandan, kendilerinin bile bilincinde olmadıkları bir ho
mojenlik atfettiğimiz bu iki grup birbirinden yüzlerce ki
lometre uzaktadır. Dört koloniden (New York, New Jer
sey, Delaware, Pennsylvania} olu§an ve ilk grupla belki
de daha fazla ortak özelliği bulunan üçüncü bir grup ise
bu ikisinin arasındadır. Bu, kökenleri ve halkı bakımın
dan en az homojen kısımdır: Hollanda sömürgeciliğinin
kalıntıları (New York'un adı ba§ta New Amsterdam'dı) ,
İsveç'in varlığı (Delaware'de) , Britanya adalarından gelen
göçmenlerle bir aradadır. Çok özgün bir koloni: Kurucusu
William Penn'in adını ta§ıyan Pennsylvania'da Quakerlar
bulunmaktadır. Ba§§ehirleri olan ve adı dostların kural ha
line getirdikleri erdemi ifade eden Philadelphia, Amerikan
§ehirlerinin en büyüğü ve en hayranlık vericisidir: burada
ki §ehircilik Avrupa'dan bile ileridir. Ondan üç dört kez
daha küçük bir kasabanın küçük bir ba§kent görünümü
ta§ıdığı bir dönemde yakla§ık otuz bin ki§ilik bir nüfusu
vardır. Geleneklerinin kendine özgülüğü, senli benli tar
zı, herkesin sürekli §apka takması, giysilerin sadeliği, genç
Quaker kadınlarının güzelliği merakı cezbeder ve yolcula
rın zihninde erdemlilikle ünlenmi§ olmaları, ticari ba§arı
larım engellememi§ olan i§ hayatındaki titiz dürüstlükleri
gibi daha az tuhaf niteliklerini gölgede bırakır.
Bu kolonilerin nüfus çe§itliliği, Amerika Birle§ik
Devletleri'nin tarihinde göçün deği§mez bir sabit olacağım
§imdiden dü§ündürebilir. New England ile Güney arasın-
16
daki merkezi konumları ve Batı'ya götüren belliba§lı yol
ların çıkı§ noktasında olmaları onları hakem konumuna
yerle§tirmektedir: Federal ba§§ehirlerin önceden belirlen
mi§ yerle§im yeri, kıtasal Kongre'nin geçici barınakları,
sonra da federal hükümetin kesin merkezi burasıdır: aynı
zamanda Kuzeyliler ile Güneylilerin giri§tikleri ate§li mü
cadelelerin sahnesi ve kozudur. Fakat §U an için Kuzey'le
Güney sava§mayı hiç dü§ünmemektedir.
17
dü§ünme tarzı §ekillenir. Ancak bu benzerlikler tek ba§ına
kolonilerde ortak bir ki§ilik ve bir yazgı özde§liği duygusu
esinleyecek kadar güçlü değildi.
18
olayları F. Cooper'ın çoğu romanının, yani doğmakta olan
Amerikan edebiyatının örgüsü olmu§, sonra da sayısız wes
teme, çocuksu gazetelere ve izcilik oyununa esin kaynağı
olmu§tur. Fakat, mit halini almadan önce, 18. yüzyılda
yerli tehlikesi gayet gerçekti: Koloniler okyanus ile orman
arasında son derece sıkı§mı§lardı. İki bin kilometrelik bir
uzunluğa yerle§mi§lerdi ancak içeriye doğru on-yirmi ki
lometre girebiliyorlardı. Şehirleri "çöl"den birkaç günlük
yürüyü§ mesafesindeydi. Neyse ki, Amerika kıtasının bu
kesimi İspanyol Amerika'sı kadar yerli nüfusla dolu de
ğildi. Fakat, Yerliler sayısal azlıklarını hareketlilikleri ve
sava§çılık maharetleriyle kapatıyorlardı: Kurnazlıkları ve
acımasızlık olarak adlandırılan yanları haklarında deh§etli
bir ün olu§turuyor ve korku salıyordu.
19
<lığından- insanlar babalarını örnek alarak sahile sırtlarını
döndüler, Batı'nın içlerine daldılar, vadiler boyunca iler
lediler, Apalaş Dağları'nın dar geçitlerini aştılar: Öncüleri
karşı yamaca ulaşıp oradan aşağı indiler. Fakat, sonunda
Fransızların karakollarına gelip dayandılar. 17. yüzyıl so
nundan itibaren, Kanada'daki üslerinden yola çıkıp keşif
lerde bulunan Cizvit ya da Fransisken misyonerler, orman
müdavimleri, yavaş yavaş Büyük Göller'i, Mississippi'nin
kaynaklarını tanıdılar, büyük nehrin ağzına kadar indi
ler, sol yakadaki kollarına uzandılar, Apalaş Dağları is
tikametine kadar çıktılar ve Saint Lawrence'ın ağzından
Mississippi'nin ağzına kadar uzanan geniş topraklara Fran
sa kralı adına sahip çıktılar: Louisiana. Amerika'da bir
Fransız İmparatorluğu, binlerce kilometreye uzanan, on
üç koloniyi tamamen kuşatan, onların içeriye girmelerini
tamamen engelleyen, hatta iyice sağlamlaştığında onları
denize dökmekle bile tehdit eden geniş bir kemer oluş
turmuştur. Bu, İngiliz kolonları için, geleceklerine, hatta
yaşamlarına yönelik bir tehdittir. İki düşman güç de yerli
kabileler arasındaki rekabetten yararlanır ve bu kabileler
den seçtiği müttefikini kendi rakibinin üzerine yürütür. İki
farklı yerli politikası karşı karşıya gelir.
20
bir kıta kadar büyük bir mekana serpi§tirilmi§ altını§ bin
ki§idir ancak. Ayrıca, İngiliz kolonlar metropolden Fran
sızlara kıyasla daha önemli bir yardım almaktadır: Britan
ya donanması ileti§imi sağlamakta ve Fransız takviyesini
engellemektedir. İngiliz kolonileri kendi konumlarını
iyile§tirmek için Fransızlarla İngilizler arasındaki her sa
va§tan yararlanmaktadırlar: Çatı§malar birbirini izledikçe
güçler dengesi onların lehine döner. 1748: Fransızların
Saint Lawrence, Terra-Nova ve Acadie'ye eri§imi kesilir;
Fransa'yla bağları her an kesilebilecek gibidir, ileti§imleri
İngiliz filosunun insafına kalmı§tır, onlar da İngiliz kolo
nilerini karadan ku§atmaya devam etmektedirler. Fakat,
Yedi Yıl Sava§ı bu istikrarsız duruma son verir: Fran
sızlar sayıca ezilirler ve konumlarını yitirirler. Kanada
İngiltere'nin eline geçer, Louisiana İspanya'nın. Ameri
ka'daki Fransız İmparatorluğu'nun sonudur bu. İngiliz
kolonileri kurtulur, geleceklerinin önü açılmı§tır, Batı'nın
kapıları onlara yeniden açılmı§tır. Fransızlara ve yerli müt
tefiklerine kar§ı bu mücadelede kolonlar güçlerini göster
mi§ler, milisleri sava§a alı§mı§, subayları öne çıkmı§tır.
Özellikle bunlardan biri cesaret ve soğukkanlılıkta büyük
bir üne kaVU§ffiU§tur: George Washington. Ayrıca, belli
bir çıkar ortaklığının da bilincine varmı§lardır. Geleneksel
dü§manlar püskürtülmü§tür, sayısız olaydan ve metropol
kar§ısındaki belirsizlikten sonra topluluk kendini yeniden
ortaya koyabilecektir.
21
il. Bölüm
BAGIMSIZLIK
(1763-1783)
1. - Kopuş nedenleri
22
giliz birliklerinin topraklarında kalmasının temel nedeni
ortadan kalkmı§tır: Artık kendi kendilerine yeteceklerini
dü§ünmektedirler. Krala bağlı birlikler ile milisler arasında
belli bir kıskançlık görülmektedir. Artık daha az gereken,
dolayısıyla daha az arzulanan İngiliz varlığı yük olu§turu
yor gözükmektedir. Tam da bu dönemde metropol bece
riksiz a§ağılamalarını artıracak ve bunlar da kolonilerin
çıkarlarına zarar verecek, özsaygılarını yaralayacaktır. Bu
önlemler, kısmen, sava§ın bıraktığı a§ırı borçlu devlet ha
zinesinin buyruklarıdır: Bağımsızlığın zafer kazanmasına
yol açacak bir diğer dolambaçlı yol.
Majestelerinin hükümeti Amerika'daki kolonilerin
ba§langıçta kendi çıkarları için verilen harcama payları
nı desteklemelerini doğal bulur. Sömürge sözle§mesi reji
mini anında yeniden yürürlüğe koymaya ve yeni vergiler
onaylamaya hazırlanır. Bu iki önlem, metropolle kolonile
ri arasındaki ili§kilerin durumunu dolaylı olarak tartı§ma
konusu etmeye yöneliktir. Kolonilerin metropolden ba§ka
ülkelerle ticaret yapmasını yasaklayan ve onları metro
polün ekonomisini kesinlikle tamamlayıcı bir ekonomiye
mahkum eden tekelci sistem uzun süredir budanmı§tı. Bu
statünün kesin biçimde uygulanmasına fiilen geri dönü§,
servetini Fransız ve İspanyol Antilleri'yle ticarete dayan
dırmı§ tacir, armatör, gemici sınıfının bütünüyle iflasını
da içinde barındırıyordu. Bu durum, onları, İngiltere'yle
politik bağlar ve adalarla ticari ilişkiler arasında, İngiltere
tahtına bağlılık ve kendi çıkarları arasında tercih yapma
ya zorlamaktı. Batı'nın onlara sunabileceği ödünleri bile
elde edemiyorlardı: Fransızları sürmek için mücadele et
tiklerinden bu toprakların kendilerine geri döneceğini
23
umuyorlardı. Oysa, Londra hükümeti, kısmen Kanada'da
ki yeni tebaasını çekip çevirebilmek için, buraları onlara
ayırmaya karar vererek Amerika'daki kolonların buraya
sızmasını engeller. Bunun yarattığı büyük kızgınlık metro
polle koloniler arasındaki ilişkileri bozar.
24
metropolle koloniler arasındaki ili§kilerin bütünüdür. Bazı
tarihçilerin ikincil görmeye çalı§tığı ve yalnızca bir çıkar
çatı§masının maskesi olarak kabul ettikleri bu ilke tartı§
ması, Amerika'da politik dü§üncenin doğu§unu hızlandı
rır. Ayrılığa yöneltecek olan da budur: Büyük Britanya'nın
İngiliz anayasasının ilkelerini uygulamasını sağlayamadık
larına göre, demek ki, bütünüyle İngiliz olamayacaklardı,
o halde Amerikalı olmayı tercih edeceklerdir.
25
mak, eylemlerini koordine etmek için yetkili ya da yalnızca
ortak çıkarlarının bilincine varabilecek hiçbir organ yok
tu. Korkulan, ender olarak arzulanan çözüm, yani kopu§
yine de baskın çıkacaktı. İnsanların iradesi kadar payının
da olduğu zincirleme olaylar sonucunda, güç mücadelesi
yıllar içerisinde giderek daha muhtemel bir hal aldı. Olay
lar ve kamuoyu birbirlerini etkiler: Kimileri ·durumdan
bir önceki gün bile öngörülemeyecek sonuçlar çıkartır
ve gitgide insanlar daha önce kendilerine tam bir delilik
gibi gelen ayrılık fikrine alı§ırlar. 1773'ten itibaren giderek
ciddiyet kazanan ve kah beklenmedik, kah kı§kırtılmı§ bir
dizi olay, son noktada, sava§ın ve bağımsızlığın damgasını
ta§ıyan bir zinciri olu§tUracaktır. Bu olaylar Amerikan öz
gürlüğünün muzaffer tarih yıllıklarını olu§turur.
16 Aralık 1773'te, Boston Limanı'nda, Yerli kılığına
girmi§ elli kadar yurtta§tan olu§an bir grup geceleyin Hint
Kumpanyası'nın gemilerine girerler ve ta§ıdığı bütün yükü
denize dökerler. Yerel yetkililer de pasif tutumlarıyla suç
ortaklıklarını göstermi§lerdi. Bu meydan okumaya İngiliz
hükümeti örnek bir kararlılıkla kar§ılık verir: Be§ resmi
karar Boston ticaretini iflas ettirir ve Massachusetts'in
özgürlüklerini hiçe indirger. İngiliz hükümetinin tavrı em
sal olu§turmak isterken, kıta çapındaki bir dayanı§manın
doğu§unu hızlandırır. Diğer koloniler de Massachusetts'in
yanında yer alırlar. Franklin'in bir önerisine kar§ılık veren
ilk kıta kongresi Philadelphia'da, Eylül 1774'te toplanır.
"Koloni halkının saptadığı delegeler" adını alan kimsele
rin zihninde İngiltere'den kopmak ya da ortak bir yönetim
kurmak henüz yoktur; yalnızca pazarlık yoluyla haklarının
tanınmasını sağlama imkanları üzerine dü§ünülmektedir.
26
Fakat, bu sırada bir isyan tertibinin bütün unsurları ya
va§ yava§ bir araya gelir. Her yerde, kolonilerin üzerinde
sıkı bir ağ ören haberle§me komiteleri kurulur; silahlar bir
le§tirilir, milisler hazırlanır. Devrimci yasalar saptanır. İki
koloni hareketin ba§ındadır: Massachusetts ve Virginia.
Zengin ve kalabalık bu iki koloninin birle§mesi hareketin
geleceği açısından önemli bir avantaj sağlar: Bir bölgeyle
sınırlıyken yerel bir hareket görünümündeydi; biri New
England'a, öteki Güney grubuna mensup koloniler tara
fından harekete geçirilince, kıta çapında bir anlam edini
yordu. Gelecekteki birliğin bir teminatıydı bu. Bastonlular
ve Virginialılar, yarım yüzyılı a§kın süre boyunca, tam
olarak Jackson'un ba§kan seçilmesinin üçüncü bir öğe
nin -Batı- varlığına i§aret edeceği 1829'a kadar Birlik'te
öncülüklerini koruyacaklardır. Uzla§mazlık yanlıları yava§
yava§ uzla§macıları geride bırakır ve hareketin yönetimini
eline alır: Bu yurtseverler, genellikle, bağımsızlık sayesinde
toplumu daha demokratik temellerde yeniden in§a edebi
leceklerini uman radikallerdir. Onların faaliyeti geli§mek
tedir: yergi yazıları, gazeteler çoğalır. Amerikan Devrimi
basının önemli bir rol oynadığı ilk devrimdir.
18 Nisan 1775'te, Lexington'da silahlı çatı§ma ya§anır.
Boston'a komuta eden İngiliz general, birkaç isyancı komi
tenin Concord'daki silah ve cephane deposuna el koyması
için bir birlik gönderir. Yurtseverler derhal alarma geçer:
Civardaki çiftçiler dört bir taraftan gelirler ve çitlerin ar
kasında pusu kurarak İngiliz askerlerine ate§ açarlar. Kır
mızı urbalılarla Amerikan gönüllülerinin ilk çarpı§masıdır
bu. Emerson bu çatı§manın uğultusunun bütün dünyada
yankılandığını söyler. İki ay sonra, Boston'un kapısı olan
27
Bunker Hill'de ilk meydan muharebesi yaşanır: İngiliz top
çuları Amerikalıların siperde olduğu bir tepeye saldırırlar
ve bin kişi kayıp verirler ( 17 Haziran 1775) .
28
tirmektedir. Amerika Birleşik Devletleri kendi varlığını
bir metropole bağlılığın reddine borçlu değil midir? Di
ğer yandan, bu, Fransız Devrimi'nin yeniden ele alacağı
ve genişleteceği, yerleşik rejimlerle çağdan çağa mücade
le ederek 19 17 Devrimi'ne kadar gidecek olan devrimci
dalganın kökenidir: Amerikan Devrimi hem devrimlerin
hem de bağımsızlık hareketlerinin anasıdır.
29
Fransız ittifakı. Böylesine dezavantajlı bir güç ili§kisi
-
30
yerini aldı. Bütün devletlerin konfederasyon maddelerini
benimsemesi ve merkezi yönetimin fiili bir iktidarın baş
langıcı olması için Mart 1781'i beklemek gerekti. Askeri
sorun iyi kötü çözülmüş, diplomatik sorun da az çok hal
lolmuşken, politik sorun bütün savaş boyunca tatmin edici
hiçbir sonuca ulaşmadı.
31
111. Bölüm
32
gılamaktadır. Zafer, kolonileri özgürleştirmiş olsa da, bir
devlet olmadığından onları ne bir güç haline getirmekte
dir ne de bir ulus. Amerika Birleşik Devletleri'nin doğum
hikayesinde çoğu zaman gizlenen bu kritik yıllar, gelecek
leri için temel önemdedir: kurumların gözden geçirilmesi
fikri zihinlere kazınmıştır.
33
uyuldu. Dışarının tutkularını uzak tutan bu düzenleme zıt
görüşlerin yakınlaşmasına büyük ölçüde yardım etti. Bu
nunla birlikte, özellikle küçük eyaletlerin delegeleriyle bü
yüklerinkiler arasındaki görünüşte aşılmaz fikir ayrılıkları
kısa sürede ortaya çıktıysa da, karşılıklı anlayış sayesinde
neredeyse her zaman bir anlaşmaya varıldı. Franklin'in
güleryüzlü temiz yürekliliği, yerinde müdahalelerle gös
terdiği zekası, uzlaştırıcı dehası da buna katkıda bulun
du. Oybirliğine dayalı rızayla hemen başkanlığa getirilen
Washington herkesi memnun edecek şekilde görevlerini
yerine getirdi. Tartışmalar 25 Mayıs'tan 17 Eylül 1787'ye
dek, yaklaşık dört ay sürdü ve belki de toplam olarak üç
yüz saati tuttu. Bu tartışmalardan çıkan metnin özlülüğü
ise müzakerelerin çarpıcı yanlarından biridir. İstatistik
meraklıları metnin 89 cümleden ve 4 bin kelimeden oluş
tuğunu hesaplamışlardır: Yüksek sesle okunması yalnızca
yirmi üç dakika tutmaktadır. Kısalığına rağmen, bütün
ihtimaller yine de öngörülmüştür, çünkü günümüzde de
hala Amerikan politik kurumlarının işleyişini bu düzen
lemektedir. O zamandan beri benimsenen değişikliklerin
sayısı günümüzde 26'ya erişmiştir ve 179l'de karara bağ
lanan ilk on değişiklik de zamanda§ olup mimari yapısını
temelden değiştirmemiştir.
Bununla birlikte, bu anayasa, duruma ve koşullara
son derece bağlı bir niteliktedir. Hazırlayanlar hiçbir sis
tem anlayışı benimsememiştir. Birliğin yönetimini bütün
politik toplumların temel ilkelerine uydurmayı amaçlar
ken, özellikle koşullara uygun davranmaya ve durumun
ortaya koyduğu problemlere cevap bulmaya çall§mışlardır:
Anlaşmazlıklar yavaş yavaş ortadan kalkmış, anlaYl§lar
34
yakınlaşml§, uzlaşmalar görülmüştür. Anayasa bu sözleş
meli süreçten çıkmıştır. Çalışmalar sonunda imza atma
mayı kimse aklından geçirmemişse de, sonuçlardan hiçbir
delege tamamen tatmin de olmamıştır. Anayasa tam da
bu anlaşmalı niteliği gereği tüm diğer anayasalardan daha
uzun süreli olmuştur: Esnekliği, uyum yeteneği olmuştur.
35
cereyan ediyordu. Amerika Birleşik Devletleri böylece
dünyada uygulanan ilk federalizm örneği olur.
İkinci sorun da bir o kadar çetindi ve bu konudaki gö
rüş ayrılıkları bir kez daha uzlaşma çabalarını boşa çıka
racaktı: Yeni sistemin içinde kendi nüfuslarıyla, servetle
riyle, etkinlikleriyle orantılı bir etkiye sahip olmayı doğal
olarak arzulayan büyük eyaletlerle yutulmaktan çekinen
ve eşitlikten geri adım atmamaya kararlı küçük eyaletler
nasıl anlaşabilirler? Bu noktada da, Franklin'in temsil
ettiği uzlaşma ruhu ustalıklı bir çözüm hayal etti: Küçük
büyük bütün eyaletlerin iki koltuğa sahip olacağı senato
da eşit temsil, temsilciler meclisinde ise nispi temsil. Bu
noktaların revizyona uygun olmadığı anlaşılmıştı.
36
yoktur: Başkan, yalnızca kendisine karşı sorumluluğu olan
bakanlarını keyfince seçer. Buna karşılık, başkan, kong
renin bir meclisini lağvedemez. Anayasa bu iktidarların
dengesine göz kulak olur: Kendi alanlarında mutlak erk
sahibi olmalarını önlemek için, her birim diğerleri ta
rafından dolaylı olarak denetlenir ve onların yardımına
ihtiyaç duyar. Örneğin, kongrenin yasama kararlarının
yasa gücüne kavuşabilmesi için başkanın imzası gerekir;
başkanın veto yetkisi de vardır. Buna karşılık, başkan da
yasama prosedürü içinde ve bütçe oylamasında kongre
nin onayına ihtiyaç duyar; senatonun rızası olmadan bazı
görevlileri (dışişleri bakanı, büyükelçiler) atayamaz, keza
anlaşmaların onaylanması için üçte iki çoğunluğun -çoğu
zaman reddedilen- onayı hala gereklidir. Gerçekten de,
senatonun ve yürütmenin dışişlerinin gidişatında ortak bir
yetkisi olduğu kabul edilir.
Bu sistem esasen bireyin haklarını korumayı hedefle
mektedir. Bireyle ilgili birçok düzenleme içeren bu anaya
sanın en özgün düzenlemelerinden biri, bireye değerli bir
güvence sağlar: Adli iktidarı diğerlerinin üzerinde gören
düzenleme. Gerçekten de, üç birim arasındaki eşitlik mut
lak değildir: Yürütmenin fiilleri, yasama kararları yargıya
sevk edilebilir. Adli hiyerarşinin tepesinde bulunan yüce
mahkeme anayasayı yorumlama yetkisine sahiptir. Bu
özellik İngiliz adli geleneğinin mirasıyla birleşince gerçek
bir "yargıçlar yönetimi" oluşur.
Bir gücün diğerlerine baskın çıkmasını engellemek, fe
deral devletin eyalet haklarını boğmasını, iktidarların bi
rey özgürlüklerine tecavüz etmesini önlemek için her şey
hesaplanmıştır. Derinlemesine liberal ama asla demok-
37
ratik olmayan bir sistem. Kurucu meclis üyeleri halktan
çekiniyordu, çoğunluk despotizminden ürküyordu; çoğu
kimse Britanya yönetimine hayrandı ve ondan daha üs
tün bir yönetim tarzının olabileceğinden emin değillerdi.
Hatta monarşiyi yeniden restore etmeyi tahayyül ettikleri
dedikodusu bile ortalıkta dolaşıyordu. Gerçekten, temsili
ve cumhuriyetçi bir yönetim kurarlarken bütün düzen
lemeler kamuoyu hareketlerini yumuşatmaya yönelikti:
genel oy hakkı hiçbir yerde yoktu; senatörler devletin ya
sama kurulları tarafından atanıyordu, başkan sınırlı sayıda
seçmenden oluşan bir kurul tarafından seçiliyordu. Güçler
dengesi ilkesi kamuoyunun gücüne de uygulanıyordu.
38
pa halklarının yurtseverliğinden farklı olarak, kurumlara
olduğu kadar toprağa da hitap eder. Franklin, ba§kanlık
koltuğuna kazılı olan ve bu dört ay boyunca doğuyor mu
yoksa batıyor mu diye sık sık kendine sorduğu güne§in
doğmakta olduğuna kurucu meclis toplantısının son günü
kanaat getirirken iyi bir kahindir.
Aynı anayasa bugün bile kamu iktidarlarının i§leyişini
yönetmektedir. Peki, bu durum, anayasanın uygulanma
sının yaratıcılarının öngörüsüne tıpatıp uyduğu anlamına
mı gelmektedir? Özellikle ko§ullara uygun davranmak is
tediklerinden ve her olayı öngörmeyi kendilerine men et
tiklerinden, metnin çerçevesi yoruma geni§ bir pay bırak
maktadır. Baskın çıkan yorum, ku§kusuz ki, kurucuların
ruh halinden oldukça uzaktır. Uygulama, sistemi iki temel
yöne eğmiştir: İlk olarak, demokratik bir evrim, kurucula
rın liberalizminin halkın itkilerinin kar§ısına çıkardığı bü
tün kilitleri patlatmış ve kamuoyu temel iktidarın ve tüm
diğer iktidarların kaynağı olmuştur. Diğer yandan, sana
yile§menin modem toplumlara sorduğu soruların yeniliği
ve çokluğuyla emperyalizmlerin yarattığı şok, eyaletler ve
federal devlet arasında oluşmuş dengeyi bozmuştur: Çe
kim merkezi günümüzde eyaletlerden çıkıp federal devlete
geçmiştir.
39
ral yönetim işlerlik kazanabildi: 4 Mart 1789'da, George
Washington'un Birleşik Devletler'in ilk başkanı seçilme
siyle birlikte, bir dönem, kritik yıllar dönemi sona erer, bir
başka tarih başlar.
40
da, özünde monarşinin en iyi yönetim biçimi olduğuna
inanırlar ve yeni anayasanın çerçevesinde hükümdar
sız bir monarşi kurmayı hayal ederler. Keza, yeni federal
yönetimi gerçek bir devletin bütün özellikleriyle ve icra
imkanlarıyla donatmayı arzulamaktadırlar: devlet ayrıca
lıklarına sahip bir banka ve düzenli kaynak sağlayan bir
vergi sistemi. Monarşik eğilimleri de halk karşısında iç
güdüsel bir kuşkuya ve aristokratik duygulara eşlik eder:
Kamusal işler, zenginlik, eğitim ve aileden gelen yönetim
geleneğinin hazırladığı kişilere düşecektir. Bağımsızlık
savaşından sonra kıdemli askerleri bir grup içinde -Cin
cinnatiler- bir araya getirmek düşünülür; bu grup da yeni
bir aristokrasinin çekirdeği olacaktır: Gruba bağlı ayrıca
lıkların kalıtım yoluyla aktarımına Franklin'in muhalefeti
projeyi başarısız kılar.
İkinci bir ekol ise her türlü monarşik restorasyona
karşı koymaya çalışır. Yunan-Latin Antikçağı'nın büyük
anılarından beslenen Cumhuriyetçiler Amerika Birleşik
Devlederi'nin bir cumhuriyet olmasını isterler, Cumhu
riyetçi adı da buradan gelir: Onların ideali bir Amerikan
Arkadia'sı idealidir; özgür ve eşit, emekleriyle yaşayan,
kimseye bir şey borçlu olmayan, dürüst bir huzur içindeki
küçük mülk sahiplerinin demokratik toplumu. Altın Çağı
yeryüzüne geri getirmek istemektedirler. Arkaikleştirici
bu anlayış, Horatius'un aurea mediocritas'ına olduğu ka
dar Jean-Jacques'ın doğa felsefesine de çok şey borçludur.
Eyaletlerin gayet iyi savunduğunu düşündükleri bireysel
özgürlüğe bağlı kalarak, kişisel bir hırsın aleti olduğunu
ya da bir fesat grubunun tahakküm aracına dönüştüğünü
görmekten çekindikleri merkezi iktidara meydan okurlar
41
ve, anayasanın kısıtlı bir yorumuyla, federal iktidarın hak
larını harisçe savundukları eyaletler tarafından vekaleten
verilmi§ olanlardan ba§ka yetkileri gasp etmemesi için dik
kat kesilirler.
42
karşı karşıya getiren de bu tartışmadır. Fakat, tartışmanın
terimlerinde ve iki ekolün tutumunda bir değişim meyda
na gelmiştir. 1789 yılında alternatif şuydu: Ya aristokratik
bir toplumla atbaşı giden federal iktidarın güçlendirilmesi
ya da eyaletlerin mümkün olan en geniş özerkliğini içeren
demokratikleşme. Amerikan politik evriminin paradok
su, ikilemin terimlerinin yeni bileşimlere göre ayrışmış ve
yeniden birleşmiş olmasıdır: Hamilton'un programı çok
daha sonra gerçekleşmiştir, fakat Jackson'dan Roosevelt'e
uzanan Jefferson'un manevi mirasçıları tarafından yapıl
mıştır bu. Amerika Birleşik Devletleri'nin politik evrimi,
eşzamanlı olarak, federal devlet iktidarlarının önemli öl
çüde büyümesi ve politik yaşamın belirgin bir şekilde de
mokratikleşmesi yönünde gerçekleşir.
43
ne de bir §ey kazanabilirler. Washington'un bir tür politik
vasiyeti olan Amerikan halkına veda hitabındaki son tav
siyesi Avrupa'daki tartı§maların dı§ında kalmaktır. Ame
rika Birle§ik Devletleri'nin dı§ politikası bir yüzyılı a§kın
süre boyunca, Amerikan kamuoyu ise daha uzun süre bu
ilkeye sadık kalacaktır.
44
isim bırakmaya yeterli bir kariyeri zaten vardı: Bağımsız
lık Bildirgesi'nin yazarıydı, ilk Dışişleri Bakanı Franklin'in
ardından Fransa sarayı nezdinde Amerika Birleşik
Devletleri'nin temsilcisi olmuştu. Fakat, eylemleri düşün
celeri kadar önemli değildir. Monticello'daki evinin plan
larını kendi çizen, mimarlık tutkunu bu filozof, eğitim so
runlarıyla ilgili (Virginia Üniversitesi'nin kurucusu olması
gelecek kuşakların minnet duyduğu sıfatlarından biridir) ,
her şeye meraklı, bütün Fransız ideologlarının dostu, düş
manlarının ateizmle suçladığı, Condorcet'vari iyimser bir
felsefe savunucusudur. Jefferson insan ruhunun, aklın, hoş
görünün gelişimine inanır, keyfilikten ve eşitsizlikten nefret
eder. Bunun bütün gereklerini hemen hayata geçirmese de
(çok sayıda kölesi vardır) , demokrasinin prensiplerini be
nimser. Onun başkanlığı anayasanın monarşik ve aristokra
tik potansiyellerini ortadan kaldırır. Görevlerinin icrasında
bizzat kendisi tamamen demokratik bir sadelik getirmiş
ve, liberal felsefeye uygun olarak, pratikte var olmayan ve
ucuz bir yönetim idealini gerçekleştirmeye çalışmıştır.
Bu, Fransa cumhurbaşkanlığına Jules Grevy'nin yükse
lişiyle kıyaslanabilir bir şekilde, sanki kurumların ikinci kez
kuruluşu gibiydi. Jefferson'un iki başkanlığı ( 180 1-1809) ,
ardından aynı anlayıştan esinlenen uzun bir dizi başkanlık,
art arda atılımlardan destek alan demokratik bir evrimin
ilk halkasını oluşturur. Bu atılımların bellibaşlıları, Ame
rika Birleşik Devletleri başkanlığına Jackson, Lincoln ve
ikinci Roosevelt'i taşımıştır.
45
yi dü§ünmeyecektir. Temel tercihlerin bu makul kabulü,
Amerikan politik ya§amının karakteristiğidir ve istikrarın
açıklamasıdır. Kurumlar herkes tarafından kabul görmü§
tür. Federalist grup yok olur, parti mücadeleleri yatı§ır, ay
rılık gerekçelerini yitiren partiler yok olmu§ gibidir; dünya
nın en sakin seçimleri cereyan eder, Madison ( 1809- 18 17)
ve Monroe ( 18 17- 1825) çatı§masız bir §ekilde Jefferson'un
ardından ba§kan olurlar. "Era of good feelings"tir bu. Mut
lu halkın tarihi yoktur.
46
18 12- 18 15: İkinci bağımsızlık savaşı olarak adlandırı
lan, İngiltere'yle çatışma. İngilizlerin Fransa ile Amerika
Birleşik Devletleri arasındaki her türlü ticareti engelleme
iddiası ve Britanya donanmasının aldığı ambargo önlemle
ri nedeniyle savaş patlak verir: Madison yansızlık hakları
na saygı gösterilmesini ister. Bir yüzyıl sonra, aynı hukuk
sal mülahazalar bileşimi ve ilgili saikler sonucu, Amerika
Birleşik Devletleri Birinci Dünya Savaşı'na girecektir.
Gerekçelerin bu özdeşliği 18 12'den 19 17'ye dek Ameri
kan ticari ve dış politikasının sürekliliğini gösterir. Askeri
operasyonlarda pek az görkemli eylem vardır: Britanyalılar
Washington'u yakarlar. Amerikalılar New Orleans karşı
sında başarı elde ederler (8 Ocak 18 15) ve buradaki bir
birliği püskürtürler. Napoleon'u alt edenler karşısındaki bu
başarıyla dünyanın en iyi askerleri olduklarına ikna olurlar
ve bu başarı generalleri Andrew Jackson'un zaferinin çıkış
noktası olur. İki ay önce imzalanan Gent Anlaşması (Ka
sım 18 14) , 1783 toprak düzenlemelerini değiştirmeden ve
yansızların haklarına dair hiçbir şart koşmadan Amerikan
bağımsızlığını onaylıyordu.
18 19: Tehdit ve ikna gereçlerini sırayla kullanan
Amerika Birleşik Devletleri, isyan etmiş sömürgelerle
başı dertte olan İspanya'yı, Florida'yla birlikte Atlantik ile
Mississippi'nin aşağı bölgesi arasında hala elinde tuttuğu
ve Amerika Birleşik Devletleri'ni Meksika Körfezi'nden
ayıran kıyı bölgesini de vermeye ikna eder. Yine, İspan
ya konusunda, özel olarak da Amerika'daki isyancı sö
mürgeler konusunda, Başkan Monroe, Amerika Birleşik
Devletleri'nin tutumunu, davranış hattını kuşaklar boyu
belirleyecek ünlü bir bildirgeyle tanımlar: Koşulların bilin-
47
mesi doğru kavrayış için şarttır. Bir Fransız birliği İspan
ya üzerinde VII. Ferdinand'ın otoritesini tesis etmişti: Bu
durum, Avrupa güçlerinin isyan etmiş sömürgeleri meşru
egemenlerine boyun eğdirmek için Amerika'ya müdahale
etmeyi düşündükleri dedikodusunu gerçeğe yakın kılıyor
du. Amerika Birleşik Devletleri ne yapacaktı? Her şey on
ları bu müdahale projesine karşı koymaya yöneltir: Kendi
lerini örnek almış isyancılara duydukları sempati, örneğin.
Henüz zayıf ve genç devletlerle komşu olmakta kesin çı
karları varken, büyük güçlerin gelip yakınlarına yerleşme
sini kesinlikle çıkarlarına aykırı bulurlar. Başkan Monroe
isyancı yönetimleri tanımaya ve Avrupa'ya uyarıda bulun
maya karar verir. Kongreye gönderdiği bir mesajda idare
sinin ilkelerini tanımlar: "Monroe doktrini" diye adlandı
rılan budur. Washington'dan miras kalan yansızlık ilkesini
yeniden onaylar, fakat bunun şeklini belirginleştirir ve uy
gulama alanını bütün Yeni Dünya'ya yayar. Amerika Bir
leşik Devletleri Avrupa'yla iyi ilişkiler içinde kalmak iste
mektedir ve içişlerine karışılmasını engeller. Buna karşılık,
Amerika kıtasındaki olaylara her türlü müdahaleden uzak
durulmasını talep eder: O zamana dek Avrupa'nın sömür
geleştirmesinin dışında kalmış topraklara tahakküm etme
hakkı Amerika Birleşik Devletleri'nce kabul edilmez; özel
likle bağımsızlığını ilan etmiş herhangi bir yönetime karşı
her eylemi kendilerine yönelik dostça olmayan bir tutum
şeklinde değerlendirdiklerini belirtirler. Avrupa hükümet
leri bu bildirgeyi pek dikkate almaz, zira Amerika Birle
şik Devletleri saygınlıktan uzaktır ve bu bildirgeyi yalancı
pehlivanlık ya da ülke içine dönük bir jest olarak görürler.
Fakat, metnin yine de büyük bir değeri vardı: Bu, "Ameri-
48
ka Amerikalılarındır! " sloganını oldukça doğru ifade eden
kıtasal bir doktrinin ilk ifadesiydi. Ve pan-Amerikancılık
aracılığıyla, büyük cumhuriyetin iki Amerika üzerindeki
fiili hegemonyasının tohumunu içeriyordu.
49
iV. Bölüm
50
ne değildir. Bu tarihin ayrılmaz bir parçasıdır. Dahası:
Amerikan halkının yaşamının bellibaşlı bütün özellikleri
üzerindeki yankılarıyla bu halkın genel tarihinin akışını
da genellikle o belirleyecektir: Batıya akın eden göç, kay
nakları ve topraklarıyla gelişimini teşvik ettiği ekonomi,
teraziyi Kuzeyden yana eğerek dengesini bozduğu poli
tik güç ilişkileri, kızıştırdığı siyah sorunu, hızlandırdığı
demokratik atılım, güçlü bir şekilde damgasını vurduğu
ulusal karakter. . . Fransa'nın imparatorluk dönemine,
Britanya'nın sömürge imparatorluğunun oluşumuna
denk bir duygu olan, Amerika Birleşik Devletleri'nin ha
yal gücüne tükenmez bir besin sağlamasını ve büyük bir
ulusal destan sunmasını ise hesaba katmıyoruz. Amerika
Birleşik Devletleri'nin bütün sömürgeci halkların başında
gelmesini, Batı'nın iskanının, toprakların ve nüfus hare
ketlerinin kapsamı bakımından 19. yüzyılda yeryüzünde
beyazların yayılmasının en önemli bölümünü oluşturma
sını bu yeterince açıklar mı?
51
bu toprakları sonsuza dek sömürge kılmak olurdu. Ba§
ka bir görüş baskın çıkınca, gelecek daha iyi düzenlenir:
Eyaletler burayı birliğe bırakırlar. Aynı yıl anayasada eya
letlerin federal hükümetten yana rıza gösterip kendi ege
menliklerinden vazgeçmeleriyle oldukça kıyaslanabilir bir
imtiyazdır bu: Birliği yeni borçlara teminat olabilecek ve
federal borcun ödenmesini sağlayacak bitmez tükenmez
bir servetle donatıyorlardı. 1787 tarihli büyük düzenleme,
böylelikle, gelecek için bir çerçeve çiziyordu: Batı bölgeleri
a§ama a§ama özerk topraklar haline geliyor ve hatta so
nunda kurucu on üç eyaletle birlikte tam hak e§itliğinden
yararlanan eyalet statüsüne eri§ebiliyordu. Böylece, oraya
ilk yerle§enler, ikinci sınıf yurttaşlar gibi uzak bir otoriteye
bağlı kalmak yerine, güvence sahibi oluyorlar, serbestçe
kendilerini idare ederek yeterli sayıya (60 bin) eri§tikle
rinde de egemen bir eyaletin tam haklara sahip yurtta§ı
oluyorlardı. Bu düzenlemenin benimsendiği 1787 yılı,
aynı dönemde anayasanın da kaleme alınmasıyla birlikte,
Amerika Birle§ik Devletleri'nin fiili doğum yılı olur: Bu iki
metin yalnızca e§zamanlı olmakla kalmaz, her biri kendi
düzeni içinde, Amerikan büyüklüğünün temellerini orta
ya koymakta da birbirleriyle yarışırlar. Bu Batı sözle§mesi
bir süre sonra ilk etkilerini yaratır. 1792 yılında Kentucky
bölgesi eyalet niteliğiyle birliğe katılır: Bundan böyle,
iskanın süratini gösteren kısa aralıklarla, ba§ka yıldızlar da
federal sancağın üzerinde, kurucu eyaletlerin yıldızlan ya
nında yer alır: Tennessee ( 1796) , Ohio ( 1803) . Bu özgün
kendiliğinden büyüme sürecinin ilkesi erdemlerini hala
korumaktadır: Alaska'nın ( 1958) ve Hawai adalarının
( 1959) katılımı eyalet sayısını 50'ye ta§ımı§tır. Anayasa
52
ile Kuzey-Batı düzenlemesi arasındaki benzerliğe ilave bir
özellik daha eklenmi§tir: Birliğin varlığını onlar yönetme
ye devam etmektedir.
53
sınırlı bir büyümedir, fakat Amerika Birle§ik Devletleri ile
Meksika Körfezi arasındaki engel de ortadan kalkmı§ olu
yor, Georgia'yı Louisiana'ya bağlıyor ve Mississippi delta
sında Yeni İskoçya'nın artık süreklilik ta§ıyan denizci bir
cephesini sağlıyordu.
Otuz yıl kadar sonra, e§zamanlı olarak birçok yönde
ya§anan bir ba§ka atılım birliğin hudutlarını -içi henüz
dolmasa da- daha da esnetir. Kuzeybatıda İngiltere, yir
mi be§ yıl itiraz ettikten sonra, Oregon'u Amerika Birle§ik
Devletleri'ne kan dökmeden bırakır ve Amerikan göçmen
dalgası İngiliz kolonlarını istila eder: Amerika Birle§ik
Devletleri'nin artık Pasifik'te bir penceresi vardır ( 1846) .
Güneybatıda ve batıda, Meksika, bir sava§ın ardından
Texas'ın birliğe katılma hakkını tanımak zorunda kalır
ve iki büyük eyalet olan New Mexico ile California, he
nüz maden zenginlikleri bilinmezken ve altının ke§finden
birkaç hafta önce, Amerika Birle§ik Devletleri'ne teslim
edilir ( 1848) . Be§ yıl kadar sonra, New Mexico'nun gü
neyinde ve Rio Grande'nin batısında uzanan bir §eridin
ilhakı (Gadsden Anla§ması, 1853) Texas ile California
arasındaki ula§ımı rahatlatacak ve hudut çizimini Ame
rika Birle§ik Devletleri'ne avantaj sağlayacak §ekilde dü
zeltecektir. Bu sonuncu kazanım dalgası, Louisiana'nın
katılımından daha önemli bir büyümeye i§aret eder. Tam
yarım yüzyılda, 1803'ten 1853'e dek Amerika Birle§ik
Devletleri yüzölçümünü üç mislinden fazla büyütmü§tür:
Bir okyanustan diğerine uzanarak, 7 milyon 800 bin kilo
metrekareyi kapsıyordu. Bu yüzölçümü Avrupa'nın be§te
dördü büyüklüğündeydi ama nüfusu onda ya da yirmide
bir oranında azdı. ݧte, iskana açık, hemen hemen bo§ bir
54
alan; Batı'nın destanının 19. yüzyılın başından sonuna ya
şandığı bir kıta kadar geniş bir çerçeve.
55
Yerli kabile bazı yerleşimlerin üzerine beklemedikleri anda
saldırır, yerleşim sakinlerini faka bastırıp katleder, plan
tasyonları talan eder; bunun üzerine, milisler ve federal
birlikler cezalandırma operasyonuna girişirler. Bir sonra
ki alarma dek her şey düzene girer. Bu küçük müsademe
içinde milisler savaşa alışır, şefler zafer elde eder; Jackson,
Harrison ve birçokları böyle ün kazanmıştır . . . Yerli kabi
leler saldırılarıyla çiftçilere endişe verse de, yerel ya da fe
deral yetkililerin aktif suç ortaklığıyla doğudan Üzerlerine
hücum eden bitmek bilmez akınları engellemekte tama
men yetersiz kalırlar.
Her eyaletin kendi "yerli" politikası vardır ve bu po
litika eninde sonunda her zaman yerli halkın imhasına
yönelir. Fakat, sorun aynı anda bütün eyaletlerde kendi
ni gösterdiğinden ve her birinin yeterliliğini aştığından,
Washington'u da ilgilendirmektedir: Anayasanın federal
hükümete açıkça vekalet ettiği yetkilerden biri budur.
Daha ölçülü davranan, hakkaniyet kaygısı daha belirgin
olan ve daha kısa sürede icrada bulunan Yerli İşleri Büro
su da eyaletlerle aynı sonuca varır: Yerliler Batı'ya doğru
adım adım püskürtülmelidir. 1826 yılında büyük bir adım
atılmıştır: Bütün Yerliler Mississippi'nin öteki tarafına
nakledilmiştir. Sol yakadaki toprakların tümü üzerindeki
ipotek kesin olarak kalkmıştır. Sorun ancak kırk yıl sonra,
Ayrılık Savaşı'nın ardından önceki sertlikte yeniden orta
ya çıkacaktır.
56
fazla toprağın kaldığı engin bir alan. Kuzey-Batı düzen
lemesiyle federal mülkiyet alıcı beklemektedir; yasa ko
yucunun saptadığı mülkiye koşulları en liberal koşullar
dandır. Bu kamu arazileri bedava dağıtılmadıysa da, satış
fiyatı çok düşük bir oranda saptanmıştır: Hiçbir adayın
cesaretini kırmamaya yönelik olarak, dönümü ortalama 1
dolardır (kenarı bir mil kare şeklinde bir alanda 640 dö
nüm vardır). Hatta idare yeterli imkana sahip olmayan
ların bile sıfattan yoksun işgalci olarak yerleşmesine izin
verir: Tarıma açtıkları parsel ileride satışa sunulduğunda
bu toprağı satın alabilirler ya da topraktaki çalışmaları
nı telafi edecek bir tazminatı satın alandan talep ederek
başka bir yerde yeniden çalışmaya koyulabilirler. Bütün
bu topraklar ölçülmüş, kadastrolanmış, düzenli ve eşit
oranlarda parsellere bölünmüş ve sıra numarası verilmiş
tir: Satın almalar kayda geçmiş, mülkiyet belgeleri teslim
edilmiş ve idarenin güvencesi altına alınmıştır. Bilinen bir
evveliyatı olmayan büyük bir operasyon: Ayrıca, toprağa
sahip çıkma hukukun üstünlüğünden ve düzenli bir idari
yapının kurulmasından daima önce geldiği için, mülkiyet
hakkının kökeni karanlıklarda kaybolur; Amerika Birleşik
Devletleri bu hakkı gün ışığına çıkartarak bir toprak sahibi
sınıfını hiçten yaratır. Bu, tarihin onlar için kolektif olarak
yaptığı şeyi -ortalık yerden doğan bir halk, kökenleri gayet
iyi bilinen bir ulus- bireysel toprak sahibi olmak için yap
maktır. Operasyonun mutlak yeniliği eyalet sınırlarının
belir!enmesinde de kendini gösterir; insan iradesinin hiç
likten çekip çıkardığı bu parsel çokluğunun yolunu eyalet
sınırlarının çizimi kopya eder, büyütür. Bu ilişki altında,
Doğu eyaletlerinden farklılık açıkça göze çarpar: Burada,
57
eyaletlerin, ilçelerin hudutları rastgele atılımlara uygun
dur, eğim çizer, belirgin bir nedeni olmadan geri döner;
tıpkı Avrupa'dakiler gibi. Apalaş Dağları aşıldığından,
idari hudutlar soyut bir geometrinin yasalarından başkası
nı tanımazlar: Dümdüz dizilmiş, meridyen ve paralellerin
konvansiyonel ağına göre tek bir çizgi oluşturan hudutlar.
Saygı gösterilecek ne bir geçmiş vardır ne de coğrafya. Bu
görsel tezat fiili bir farklılığa denk düşer: Doğu hala Yaşlı
Avrupa'nın parçasıdır; Atlantik, bir iç denizin bu iki yaka
sını ayırmaktan çok birleştirmektedir. Apalaşlar iki dün
yayı ayırmaktadır: Ötesi gerçekten boştur, tarihin yeniden
başladığı öncesiz bir deneyimin başlangıcıdır, yeni bir top
lumun potasıdır.
58
rın yerini bunlar alır. Böylece, Avrupa'dan göç ile Batı'ya
doğru hareket, Amerikan nüfusunun çekim merkezini ya
va§ yava§ sahillerden içeriye, New York'tan Cincinnati'ye
doğru sürükleyen iki zamanlı bir çevrimin farklı evrelerini
olu§turur. Öncüler §ehirleri, oturdukları bölgeleri ataları
na seslenmi§ olan macera çağrısıyla terk ederler. Avrupa
köylüsünün atalarının ölülerinin yattığı toprak parçasına
neredeyse dinsel bağlılığını hatırlatan hiçbir §ey onlarda
yoktur. Amerikalı farmer kaslarının çalı§masını ve yalnız
lığını çalı§tığı toprağa tercih eder. Dolayısıyla, çiftçilerin
ya§amları boyunca üç ya da dört kez Batı'nın yolunu tut
maları ender rastlanan bir durum değildir: Sık sık sözü edi
len ve art arda Kentucky'den lndiana'ya ve lndiana'dan
Illinois'e geçen Lincoln'un babası örneği istisna olmaktan
uzaktır. Uygarlıktan önce gelen ve uygarlık yanına eri§ti
ğinde yeniden yola koyulan gezgin, serseri insanlık. Bunla
rın ilerleyi§i art arda sıçramalardan olu§ur: Batı'nın iskan
tarihi üst üste binen iki hareketin tarihidir.
Tanma açılan topraklarla henüz bakir alan arasındaki
sınır çizgisini belirten iskan hududu sürekli hareketli bir
cephedir: Kah ileriye kah geriye giderek politik hududa
ender olarak çakı§ır. Diğer yandan, aynı yerle§im yerini art
arda iskan edenlere de sık rastlanır; öncüye Batı'ya doğru
daima daha ileriye gitme gücünü veren bu bir tür sürek
li nöbet deği§imidir. Önce Apala§ Dağları'nı a§an birkaç
geçitten geçmi§ler, sonra öte yamaçtan inerek, balta gir
memi§ ormanlarda delikler açan nehirler boyunca ilerle
mi§lerdir: Ohio, kollarıyla birlikte, içeriye nüfuz edi§in ana
yoludur. Su yolu aynı zamanda yürüyen bir yoldur: At ara
basından sala geçilir. Odunculukta pi§miş bu insanlar için
59
sal in§a etmek kolay i§tir: birkaç balta darbesi yeterlidir.
Nehrin tabanındaki kum katmanları nedeniyle düz gemi
lere (flat boats) binerler. Daha sonraları, Mississippi'nin
ötesinde, özellikle atların ya da bir çift öküzün çektiği üstü
örtülü wagons kullanılacaktır. İskanın uç sınırının belirle
diği yolculuğun sonuna gelince gemi bo§altılır ve bu kez
tahtalarından geçici bir barınak in§a edilir: Çepeçevre bir
alanda ağaçlar kesilir, köklerinin çıkartılması daha son
raya bırakılır ve birazcık buğday ya da mısır ekilir, birkaç
kümes hayvanı yeti§tirilir. Ertesi yıl, ağaç kökleri sökülür,
ağaçsız alanın çevresi geni§ler, kulübe düzenlenir. Birkaç
öncü bir süre sonra gelip yakına, yani bir ya da iki mil öte
ye yerle§ir. Ormanın her tarafı yer yer baltayla binlerce bo§
alan §eklinde delik de§ik edilir, bu alanlar da yava§ yava§
birbirine yakınla§ır; orman yollarıyla birbirine bağlanırlar.
Bir süre sonra uyanık birkaç tacir bir dükkan açar ve bura
sı hem taverna hem de tohum, barut, tuz, çivi, atnalı, ku
ma§ gibi öncülerin ihtiyaçlarını kar§ılayacak bir yer olur.
Kolektif bir ya§am ba§lar, hem okul hem ibadethane hem
de mahkeme olarak kullanılacak tahta bir binayı ortakla§a
yapmaya giri§irler; bir yargıcın oradan geçtiği gün, küçük
topluluğun çıkarlarıyla ilgilenecek sorumlular seçilir. Bir
köy doğmu§tur: Uygarlığın muhte§em bir canlılıkla yayıl
dığı heyecan verici macera. Artık bu toprak parçası dün
yanın geri kalanına bağlanır: Bir yol açılır, federal posta
ula§ımı sağlar, idare görevlilerinden biri oraya gönderilir;
i§te, burası da yönetime bağlanmı§tır. İnsan toplulukların
dansa yalnızlığı, düzenli i§letmedense bireysel macerayı
tercih edenler ise çoktan ileriye doğru yollarına devam et
mi§tir; daha ileride ikinci ya da üçüncü bir deneyime ha§-
60
tarlar. Bu olay her yıl tekrarlandığından, iskan edilmiş yüz
lerce yeni merkez doğar. Amerika Birleşik Devletleri'nin
gövdesi, açılan bu toprakların her cephede çoğalmasıyla
yıldan yıla büyür; yeni bir ulusu oluşturan şey, bu bireysel
maceraların toplamıdır.
Yen i b i r top l u m
61
insanlar doğu§tan gelen ya da mirasla kalan toplumsal üs
tünlükleri önemsemezler. Onların gözünde her insan kol
gücüne, dayanıklılığına ya da maharetine göre değer ta§ır.
Bu ya§ama dahil olan demokratik maya yava§ yava§ bütün
Amerikan toplumunu dönü§türecektir.
62
leri Washington'a haftalarca mesafededir: İdare bu kadar
uzaktan etkisini nasıl hissettirebilir, nasıl bir denetim uy
gulayabilir? Fiili bir ayrılık riski hayali değildir. Ticari ili§
kilerde de aynı sorun vardır. 1848'den sonra durum daha
da kötüle§ecektir: California'nın Doğu bölgeleriyle ili§ki
si ancak Orta Amerika'nın kıstakları ya da Horn Burnu
aracılığıyla mümkün olabilmektedir. Olası bir dağılmayı
önlemek için ula§ım imkanları -yollar ve kanallar- geli§
tirmek federal yönetimin ve eyaletlerin deği§mez kaygısı
ve belliba§lı görevlerinden biri olur. Doğu'daki eyaletler
1820'li yıllarda kanallara büyük özlem duyuyordu. Büyük
limanlardan her biri -New York, Baltimore, Philadelphia
Batı'yla ticareti kendine çekmeye çabalıyordu. 1825 yılın
da Erie Kanalı'nın açılması, Hudson Vadisi'ni Buffalo'daki
Albany Mohawk çöküntü alanı yoluyla Erie Gölü'ne bağ
layarak, Büyük Göller bölgesini aniden Atlantik limanla
rına yakınla§tırdı. Bu ko§ullarda Amerika'nın birliği tek
nik ilerlemeden yardım görmü§ oldu: Ula§ımdaki devrim
kesinlikle Amerika Birle§ik Devletleri'nin bütünlüğünü
sağlayan en iyi etkendir: dün tren, bugün uçak. Amerika
Birle§ik Devletleri'nin devasalığı nedeniyle ula§ım araçları
ba§ka yerlerde olduğundan daima daha önemli olmu§tur:
Devletin normal i§leyi§i için zaruri olan bu araçlar ortak
bir bilincin doğu§una da katkıda bulunur.
Fakat, Batı'nın geli§iminin Amerika'nın birliğini teh
likeye atmasının tek gerekçesi toprağın geni§lemesi değil
dir: Tohum halinde ta§ıdığı görü§ ayrılıklarıyla bu durum
birliği ciddi bir sınavın e§iğine getiriyordu. Bir anlamda,
ula§ımdaki geli§me bu anla§mazlıkları daha da §iddetlen
dirme riski ta§ıyordu: Bu oduncular, bu toprak açıcılar,
63
New-England'ın avukat ve tacirlerinden, Virginia'nın
büyük toprak sahiplerinden örf ve adetleriyle, çıkarlarıyla
çok farklı olduklarını onlarla kar§ıla§tıkça fark ediyorlardı.
Doğu'nun bankerlerinin ve tacirlerinin hamiliğine kolay
kolay uyum sağlayamıyorlardı. 1776 ilkelerini asla inkar
etmediği gibi bu ilkelerin bütün sonuçlarını da çekip alan
bu yeni Amerika ile hala çok genç olan eskisi arasındaki
ili§kiler ne olacaktır?
64
seçilmesine benzer bir §ekilde, demokratik ilerlemede bir
a§ama olmu§tur. Bu iki yan birbirine bağlıdır: Demok
ratik evrimi hızlandıran §ey, Batı'ya doğru ilerleyi§tir.
Jackson'un ba§kanlığı döneminde ( 1829-1837) Amerikan
toplumu demokratik potansiyellerini geli§tirir: Yeni bir
çağ açılır, liberalken gerçekten demokratik olan kurum
larda gerçek bir devrim ba§lar. Elbette, kayna§malarla ger
çekle§en ve kapsamı itibarıyla Avrupalı gözlemciyi §a§ır
tan bu dönü§ümü Tocqueville Democratie en Amerique 'de
[Amerika'da Demokrasi] bir tablo halinde sabitlemi§tir.
Eyaletlerin bağımsızlığı konusunda Jefferson'un anlayı
§ına sadık kalan Jackson, Batı'nın gözünde Doğu'nun
kapitalizmini temsil eden Ulusal Banka'nın ayrıcalığına
kar§ı mücadeleye giri§ir. İdarenin geni§lemesinin imkan
tanıdığı kadar geni§ bir ölçekte ilk kez uyguladığı spoils
system [seçimi kazanan partinin mensuplarına memuriyet
vermek] , onun Avrupa'da sevilmemesine katkıda bulunsa
da, demokratik ilkeye uygundur, çünkü idari görevlerin
icrasını çoğunluğun güvenini kazanını§ olanlara vekalet
etmektedir. Eyaletler kendi anayasalarını politik ya§amın
yeni ko§ullarına uyumlu kılmayı tamamlarlar: Geleneksel
oligar§iler her yerde politik ayrıcalıklarından yoksun bıra
kılır. Demokratik rejimin iki temeli olan okul ve gazete,
toplumsal yükselmenin bu iki dayanağı, paralel bir geli§me
gösterir: Onlar sayesinde halkın politik ya§ama katılımı
giderek artar. Büyüyen bu yeni toplumun baskısı altında,
Amerika Birle§ik Devletleri, politik olarak olduğu kadar
toplumsal olarak da bir demokrasi olma yolundadır.
Aynı zamanda, giderek daha çok belirginle§en bir öz
günlüğün bilincine de daha açık seçik varırlar. Onlar fi-
65
ili demokrasiyi deneyimlerken, Avrupa devletleri, daha
geli§mi§ olsalar bile, seçme ve seçilme hakkının hala sıkı
sıkıya gelir düzeyine bağlı olduğu ko§ullarda ya§ıyorlardı.
Onların özgünlüğü zihniyet düzeyinde bile ifade bulur: İki
ku§ak yazar, Amerika Birle§ik Devletleri'nin asla ulusal
edebiyatı olmadığı yönündeki Avrupalı inancı sarsar. Ün
leri en büyük yazarlarınkine denk olan ve bir Amerikan
Walter Scott'u olarak selamlanan Washington lrving ile
Fenimore Cooper'ın ardından Melville, Hawthome, Poe
nöbeti devralırlar. Önemli bir dergi olan North American
Review Britanya dergileriyle kıyaslanabilir. Emerson, Ame
rikan idealizmine ve pragmatizmine bağlı özgün bir felsefi
doktrin olu§turur. Birlikçilik, basitle§tirilmi§ bir din ve bir
dogma önerir. Ba§ka halklarla kar§ıla§tırılmaktan artık çe
kinmeyen bu halkın canlılığı her yerde ortaya çıkar ve her
alandaki ba§arısından haklı olarak gurur duyabilir: Kendi
yolunu bulmu§tur, kaderine güvenmektedir ve dilediğince
uzağa gidebileceğine ikna olmu§tur.
66
V. Bölüm
67
lan birbirlerinin tamamlayıcısı kılmak yerine, çıkarlarını
çeliştirmektedir. Esasen tekstile dayalı olan ve tali olarak
da makineleşmiş Kuzeydoğu'nun sanayisi, alışıldık ticari
akımları kesintiye uğratmış olan ve Amerikan pazarını
Britanya ürünlerinden aniden yoksun bırakan ikinci ba
ğımsızlık savaşı sayesinde atılım gösterir. Barış tesis edilin
ce, Kongre, Avrupa sanayilerinin rekabetine karşı sava
şamayan manüfaktür sahiplerinin talebi üzerine, gümrük
vergileriyle bu yapay tecridi sürdürür. Düzenli olarak yük
seltilen bu bariyerlerin koruması altında, New-England
sanayisi ulusal pazarın tekelini elinde tutmaktadır.
Güney'in çıkarı ise, yavaş yavaş diğer ürünlerin yeri
ni alan pamuk ekiminin yaygınlaşmasıyla birlikte, tama
men zıddı bir hal alır: Özellikle pamuğu sapından ayıkla
yan makinenin icadından ( 1793) itibaren pamuk bütün
alanları istila eder, ekonomiye hakim olur. Güney'de artık
her şey pamuğa tabidir. Bu tek ürün tarımı Güney'i dı
şarıya yöneltir ve en üst düzeyde bağımlılık oluşur: Pa
muk üreticileri ürünlerinin önemli bölümünü Lancashire
manüfaktürlerine satmaktadır; buna karşılık, ihtiyaçla
rını İngiltere'den sağlamaktadırlar. Genellikle mali ko
şullar onları buraya sürüklemektedir: Nakit paraları az
olduğundan ürünlerini avans karşılığı satmakta ve İngiliz
bankaların onayladıkları peylerle yaşamaktadırlar. İnce
likli zevkleri olan, geleneksel olarak alıştıkları lüksü se
ven bu üreticiler, kalitesi genellikle Amerikan imalatla
rından üstün olan Avrupa mallarını tercih etmektedirler.
Her koşulda, onların çıkarları Avrupa ve Amerikan malla
rını rekabete sokmaktadır. Serbest rekabete bağlı kalmak
ve Kongre'nin Kuzeydoğu'daki manüfaktür sahiplerinin
68
taleplerine uygun davrandığını görmekten öfkeye kapıl
mak için sayısız nedenleri vardır.
69
ya tahakkümünün, sömürgecilik döneminin bir mirasıydı
bu: Yeni hükümet, bu mirası, arta kalanıyla birlikte, iyice
ara§tırdıktan sonra kabul etmek ko§uluyla üzerine almı§tı.
Köleliğin ortadan kaldırılması sorunu 1787'de ortaya atıl
mı§tı, fakat kölelik bir mülkiyet biçimi olduğundan kurucu
meclis üyeleri buna karar verme hakkını kendilerinde gör
memi§lerdi. Köleliğin adım adım yok olacağını dü§ünerek,
onu zamanın etkisine bırakmayı daha akıllıca bulmu§lar
dı. Yirmi yıllık süreyle köle ticaretini ortadan kaldırarak
yeterince bir §ey yaptıklarını dü§ünmü§lerdi: Kötülük sı
nırlandırılmı§tı. Bu noktada, zihniyetlerdeki geli§meye bel
bağlayan kurucuların iyimserliği bo§a çıkmı§tı: Kölelik,
kendiliğinden yok olmak bir yana, köle ticaretinin kalk
ması yürürlüğe girmesine rağmen ( 1807) , öngörülemez bir
atılım gösterdi; hiç bu kadar geli§memi§ti. Köle ithalinin
yerini köle yeti§tirme almı§tı. Bu durumun sorumlusu hala
pamuktu: Giderek daha geni§ alanlara yayılan pamuk eki
mi artan miktarda uysal el emeği gerektiriyordu. Nemli ısı
ko§ullarında özellikle toplaması güç olan pamuk ekiminin
beyaz emekçilerle sağlanabileceğine inanılmıyordu. Büyük
plantasyonlarda ustaba§ıların sertçe yönettiği köle sürüleri
ailenin parçası olan birkaç zencinin yerini almaya ba§lıyor
du. Kölelik geli§tikçe daha da insanlıkdı§ı oluyordu. Aynı
zamanda köleliğin zorunluluğu onu haklı gösterecek bir
görünüme bürüyor ve köleliği bütün Güney ekonomisinin
kilidi kılıyordu.
Toplumsal düzeniyle de plantasyon artık kölelikten
vazgeçemezdi. Köleliğin ortadan kaldırılması mülkiyetin
parçalanmasına, plantasyon sahiplerinin maddi iflasına ve
de Yankeelerinkinden yüksek olduğuna inandıkları uygar-
70
lık değerlerini koruyor gözüken bu toplumun çökü§üne yol
açardı. Bu zarif, konuksever, eğitimli toplumun cazibesi,
korunmasına bağlıydı. Güneyli insanlar, sevdikleri her
§eyle, çocukluk anılarıyla, aile gelenekleriyle, toplumsal
adetleriyle köleliğe bağlıydılar. Köleliğin sürdürülmesi aynı
zamanda özgürlüğün teminatı, kendi kurumlarını koruya
bileceklerinin i§aretiydi. Paradoksal bir §ekilde, siyahların
özgürlüklerini kesin olarak yitirmesi Güney'in özgürlüğü
nün sembolü oluyordu.
71
Amerikalı, kölelik yanlıları ile köleliğin kaldırılması yan
daşları arasındaki tartışmadan kendini muaf tutamaz. Her
türlü argüman karşılıklı olarak ileri sürülür: Genel kana
atlerle durumun verileri birbirine karışır. Köleliğin kaldı
rılması yandaşları inisiyatifi ele geçirir: İnsanları nesne dü
zeyine indiren, açık artırmayla satan, evlilik bağlarını hiçe
sayan, kocaları karılarından, çocukları anne-babalarından
ayıran bir kurumun sürekli olarak sefahate teşvik edici ol
duğunu rahatça vurgularlar. Kötülükle uyuşulmaz: Kölelik
ortadan kaldırılmalıdır ve köle yetiştirmek de köle ticareti
gibi yasaklanmalıdır. İktisadi buyruğun arkasına saklanan
ve köleliğin kaldırılmasına karşı olanlar ise bunların ide
olog saçması olduğunu ileri sürüyorlardı. Kötü argüman:
Ücretli emeğin veriminin köle emeğinin veriminden daha
yüksek olduğu sabit değil midir? Son tahlilde, kölecilik
yanlılarının en üstün argümanı eyaletlerin yalnızca kendi
lerini ilgilendiren ve yüksek çıkarlarını etkileyen bir soru
na özgürce karar verme haklarıdır. Tehlikeli bir argüman,
çünkü tartışmayı anayasal zemine taşımaktadır ve bizzat
birliğin temelini tartışma konusu etmektedir; aleyhe de
dönebilecek bir argüman, çünkü köleliğin Kuzey'in özgür
lüğünü ya da çıkarlarını tehdit ettiği kanıtlanırsa Güney'e
karşı da kullanılabilir.
72
ci eyaletler arasında tavizlerle inşa edilen geçici dengeyi
sürekli bozan şey Amerika Birleşik Devletleri'nin dinamiz
midir, özellikle de toprak genişlemesi ve ekonomik büyü
mesidir. Kuzey ve Güney, Batı konusunda sert bir rekabete
girişirler. Güney, ekimi toprağı tüketen pamuğun krallığı
nı yaygınlaştırmak için yeni topraklara ihtiyaç duymakta
dır; Arkansas'ı kolonileştirip Missouri'ye doğru uzanırlar.
Fakat toprak, onu kölelere işletmeyi beceremezse Güney
için bir anlam ifade etmemektedir: Bu yeni eyaletler ara
cılığıyla köleliği kabul eden anayasalar benimsetilmeye
çalışılmaktadır. Bu durumda, kendi kurumları için kaygı
lanma sırası Kuzey'dedir. Yeni eyaletlere köleliğin girişi,
kısa vadede, özgür çiftçilerin bertaraf edilmesi demektir.
İki grup eyalet arasında bir sürat yarışına girişilir; amaç,
eski ya da yeni, her eyaletin iki koltuğa sahip olduğu sena
toda çoğunluğu ele geçirmektir. Her iki taraf için de kendi
yaşamları, yaşam tarzları, uygarlık biçimleri tehlikededir;
birliğin sürmesi ve geleceği de işin içindedir. Güney, son
enerjisiyle, olayların akışı içerisinde artık mahkum olduk
larını hisseden toplumlara umutsuzluk esinleyen enerjiyle
mücadele eder. İngiltere 1833'ten beri kendi sömürgele
rinde köleliği kaldırmıştı, Fransa 1848'de aynısını yapar.
Kölelik yeryüzünün her tarafında gerilemektedir. Rusya'da
serfliğin kaldırılması üzerinde çalışılmaktadır.
73
bu, özgürlükle köleliği birbirinden ayıracaktır. İktidarlar
dengeyi korumaya titizlikle çaba harcarlar: Eyaletler birli
ğe iki§er iki§er giriyordu, özgür bir eyalet köleci bir eyaleti
dengeliyordu (ve tersi) . Fakat, birliğin hızla büyümesi bu
akıllıca bile§imlerini rahatsız eder: Meksika'nın bıraktığı
ve önemli bir bölümü önceden saptanmı§ paralelin gü
neyinde bulunan toprakların statüsü ne olacaktır? Eğer
çok sayıda eyalet köleliği yasaklarsa California'nın duru
mu ne olacaktır? Güney onlara köleliği -istememelerine
rağmen- dayatmakta haklı mı olacaktır? Diğer yandan,
özgür eyaletlerin topraklarına sığınmı§ kaçak köleler ne
olacaktır? Güney onların geri verilmesini talep ediyordu;
Kuzey'de kölecilik kar§ıtlarının ayağa kaldırdığı kamuoyu
bu dü§ünceye isyan ediyordu. 1850 yılında, yeni bir uzla§·
ma, bir kez daha -doğu§tan uzla§macı- Henry Clay tara
fından önerilir ve iç burkan tartı§malardan sonra senatoda
kabul görür: Califomia'nın özgür eyalet olarak kabulü,
kaçak kölelerin sahiplerine iadesi, insan pazarlarının var
lığının federal yönetimin sürekli hakarete uğramasına ne
den olduğu federal bölgelerde köle ticaretinin kaldırılma
sı; New-Mexico ve Utah köleciliğin benimsenmesine ya
da kaldırılmasına serbestçe karar vereceklerdir. Ate§kes
üç yıl sürer. 1954 yılında, Senatör Douglas'ın te§vikiyle
yeni bir anla§maya varılır: 36,30° enlemi geçersizle§iyordu,
bundan böyle yeni eyaletler durumlarına kendileri karar
verecekti. Bu, eyaletlerin egemenliği ilkesinin uygulanma
sıydı, aynı zamanda yeni topraklar istila etme imkanının
açıldığını gören Güney'in bir zaferiydi. Kendi seçimlerini
yapan ilk iki bölge, eski enlemin epey kuzeyindeki Kansas
ile Nebraska oldu. Oylama olasılığına kar§ı, Güney, bu iki
74
toprak parçasına göçmen yığdı, Kuzey de öncüler akınını
yönlendirerek buna kar§ılık verdi.
Bu mücadelelerin yankıları bu iki toprağın çok ötesin
de görülür: Aileleri, partileri, yurtta§ları bölen bir vicdan
krizine kapılmı§ olan bütün birlikte partiler parçalanır,
kölelikle ilgili tutumlara bağlı olarak yeni bir sınıflama
gerçekle§ir: Tereddütleriyle gözden dü§en Whig politika
cılar yeni bir politik olu§umun kendilerine rakip olduğunu
görürler: 1854 yılında kurulan Cumhuriyetçi Parti. Prog
ramı §udur: Köleciliği kaldıramazsa geleneksel alanı içinde
tutmak ve birliği korumak. Güney'in giderek daha açıktan
uyguladığı ayrılma §antajını bozmaya kararlıdırlar. Diğer
yandan, Güney'in ileri gelenleri birliği mi yoksa köleciliğin
sürmesini mi tercih etmek gerektiği konusunu ciddi cid
di dü§ünmektedirler. Her iki tarafta da ayrılığa doğru yol
alınmaktadır. Tutkular giderek artmaktadır. Dred Scott
olayında ( 1857) , kongrenin bölgelerden köleciliği dı§lama
hakkını reddeden yüksek mahkeme kararı Free Soil yan
da§larını isyan ettirir. John Brown'ın talihsiz serüveni ve
ortaya çıkan sonuç duyguları iyice §iddetlendirir ( 1859) :
Co§kulu biri olan John Brown köleleri ayaklandırmak
için Virginia'daki Harper's Ferry federal cephaneliğine
saldırıya kalkı§ır: yakalanır, mahkum edilip asılır. Kuzey,
Brown'ın davranı§ını onaylamasa da onu §ehit kabul eder;
kurumlarına kar§ı bu tür giri§imlerin tekrarlanmasından
kaygılanan Güney kendini me§ru müdafaa durumunda
görür.
75
gelecek olan ki§iyi saptayacak seçim büyük önem ta§ımak
tadır. Adayların çokluğu durumun istisnai ciddiyetine ve
partiler arasındaki derin ayrılıklara kanıttır. Geleneksel sis
tem i§lememektedir: Alı§ıldık iki rakip yerine dört aday oy
talep etmektedir. Demokratlar arası uzla§ma sağlanamadı
ğından, köleciliği koruyan bir yasama talep eden Güneyli
demokratlar tercihlerini Breckinridge'den yana yaparlar;
Kuzeyliler ise Kansas-Nebraska uzla§masının esinleyicisi,
Güney'i çekip çevirmek isteyen Illinois Senatörü Douglas'ı
aday gösterirler. Demokratların bu bölünmesi rakiplerinin
i§ine gelir. Genç Cumhuriyetçi Parti Illinois'ten bir avu
katı, Abraham Lincoln'u seçer ve Senatör Douglas'a kar
§ı yürütülen ate§li seçim kampanyası ( 1858) onu aniden
tüm ülkede ünlü kılar: Yenilmi§tir, ancak görü§ ayrılıkları
tutumları netle§tirmeye büyük ölçüde katkıda bulunmu§·
tur. Cumhuriyetçi anla§ma daha iyi bir tercih yapamazdı:
Ki§isel meziyetlerinin ötesinde, samimi hali, ikna gücü Ba
tılı seçmenlerin onu benimsemesini sağlar. Dördüncü bir
aday, Bell de yarı§a katılır.
Ayrı l ı k.
- Adayların hiçbiri mutlak çoğunluğu sağ
layamaz, fakat Lincoln oyların %40'ıyla ba§ta gelmekte
dir. İki demokrat, Douglas ve Breckinridge, ikisi birlikte
Lincoln'dan 375 bin fazla oy almı§lardı, fakat Demokrat
Parti'nin bölünmesi Beyaz Saray'ın kapısını Cumhuriyetçi
adaya açıyordu. Lincoln'un seçilmesi, politik personelin
yenilenmesinden ba§ka, çok ciddi sonuçlara yol açacaktı.
İster Jackson'a kar§ı olsun, ister Lincoln'a, muhalefetin da
ima ba§ını çekmi§ olan Güney Carolina, Lincoln'un göreve
gelmesini, hatta niyetlerini bildirmesini bile beklemeden,
76
Kuzey'in köleciliğe karşı çıkan birini seçtiğini düşünerek,
birlikten çıkma inisiyatifini gösterir (20 Aralık 1860) ; Gü
ney'deki birçok eyalet de onu izler. Şubat 186 1 başında,
Alabama'daki Montgomery'de bir araya gelen yedi eya
letin delegeleri yeni bir politik birlik oluştururlar -Kon
federe Eyaletler- ve bir başkan seçerler: Jefferson Davis.
Dört diğer eyalet de, birliğe sadakat ile Güney dayanışması
arasında tereddüt ettikten sonra, onlara katılır. Kölecilik
sorunu artık aşılmıştır: Bir eyaletin ayrılma, özgürlüğünü
yeniden eline alma hakkı tartışılmaktadır. Lincoln'un
görüşü kesindir: Daha ilk gününden beri, ayrılıkçı eya
letlerin federal paktı tekyanlı olarak parçalama hakkına
kesinlikle karşıdır. Ayrılık henüz savaş demek değildir:
Güney'deki federal garnizonlar her türlü provokasyondan
uzak dururlar. İnisiyatif yine Güney'den gelir: 12 Nisan
186 1 şafağında, Güney'in topçuları, Charleston Limanı'na
yaklaşılmasını engelleyen federal kale Fort Sumter'a ateş
açar. Savaş başlamıştır, bizim Ayrılık Savaşı diye adlan
dırdığımız, tarihin tanıdığı en acımasız ve de en uzun iç
savaşlardan biri başlar: Fort Sumter'a saldırıdan ( 12 Nisan
186 1) Appomatox'un teslim olmasına (9 Nisan 1865) ka
dar, yaklaşık üç gün farkla, tam dört yıl sürecektir.
Ayrılık Savaşı, Amerika Birleşik Devletleri'nin tarihin
de istisnai önemde bir yer işgal eder. Savaşın getirdiği ayrım
bu tarihi neredeyse eşit iki bölüme ayırır: Washington'un
Fort Sumter saldırısına başkomutan olarak atanmasından
General Lee'nin General Eisenhower'ın başkanlığına bo
yun eğmesine dek geçen süre birbirine denktir. Savaşın
önemi yalnızca bir mihenk noktası olması değildir. Ame
rikan tarihini gerçekten de iki döneme ayırır: Bir çağı ka-
77
patır ve en azından (tabii eğer bazı veçheleriyle daha uzun
sürmemi§se) 1929 krizine kadar sürecek bir diğerini açar.
Bugün bile zihniyetleri bölmektedir. Ulusal bilinçte bağım
sızlığı temin eden olaylardan bile üstün bir yer i§gal eder;
Fransız kamuoyu açısından yalnızca 1789 Devrimi'yle kı
yaslanabilir. Tıpkı Fransız Devrimi'nin hala bir çeli§ki ko
nusu olmaya devam etmesi gibi, Kuzey ile Güney arasın
daki mücadele de hala bir anla§mazlık konusudur. Güney
geçmi§ görkeminin anılarını özlemle anmaktadır; zamanla
geride kaldıkça efsane tarihsel gerçeğe baskın çıkmakta
dır; bu dönem, zihniyetleri, yazarları, tarihçileri esrarengiz
bir §ekilde büyülemektedir.
78
inisiyatifini de almı§tır. Kendi varlığı için sava§ıyor olma
duygusu Kuzey'den daha fazladır ve bu inanç ona vah§i bir
enerji aktarmaktadır: Parti çatl§maları ise Kuzey'i felç et
mektedir. Güney kuvvetlerinin bütününü dengenin içine
Kuzey'den daha önce sokar: 1862 yılında askerliği zorunlu
kılar, Kuzey ise ancak 1863'te bunu yapar; Kuzey'de asker
likten geni§ muafiyetler vardır, Güney genç-ya§lı bütün er
kekleri seferber eder. Ayrıca, Güney bir sava§ı sürdürmeye
Kuzey'den daha iyi hazırlanmı§tır: Aristokratik yapılı kır
sal bir toplum, endüstriyel ve demokratik bir §ehir toplu
mundan daha rahatlıkla askeri bir topluma dönü§ür. Açık
havada ya§amaya alı§mı§, uzun uzun at binmeye talimli,
eylemi seven bu Güneyli erkekler doğal olarak mükem
mel askerler olurlar ve kadrolar da Kuzey'dekilerden daha
üstündür. İnisiyatifle disiplini birle§tirirler. Ayrıca, Güney
birçok büyük kuvvetin kısmen kılık deği§tirmi§ sempati
sinden yararlanır. Fakat, bu özellikler sayısal azlığı uzun
vadede dengeleyemez: Güneyliler üçe ya da dörde kar§ı bir
sava§ırlar. Yıllar geçtikçe, Kuzey, ba§kanın arkasında saf
larını sıkla§tırır, sava§mayı öğrenir, daha büyük miktarda
askerini hatlara sürer. Dengesizlik iyice belirginleştiğinde
savaş kazanılacaktır.
Uzunluğu ve kapsamıyla, Ayrılık Sava§ı, 20. yüzyıl sa
va§larının habercisidir: Rakiplerin bütün kuvvetlerini se
ferber ettiği bütünsel bir sava§tır. Önemli miktarda askeri
cepheye sürerler - Kuzey 2 milyon, Güney 700 binle 1 mil
yon arası. Bunların teçhizatı, maddi beslenmesi, cephane
si, geçinmesi genelkurmayların ve hükümetlerin kar§ısına
nazik sorunlar çıkartır ve ekonominin bütün kaynaklarını
seferber ederler. Operasyonların sürdürülmesi de akla Bi-
79
rinci Dünya Savaşı'nı getirmektedir; kırın ortasında mevzi
savaşı, arazi örgütlenmesi, siperler, verilen kayıplarla oran
tısız sonuçlar için öfkeli ve uzun çarpışmalar (Richmond
önünde yedi gün savaşılır, Gettysburg Muharebesi üç gün
sürer) , bombardımanların yoğunluğu, kayıpların büyüklü
ğü (600 bin kişiden fazla insan ölür) ; denizde zırhlı gemile
rin ilk kez kullanılması. Sonuçta, bu bir malzeme savaşıdır:
Kuzey, Güney'i silahlanmasının miktarı ve ağırlığı altında
ezer.
Aylar boyunca operasyonlar yerinde sayar, iki taraftan
da hiçbiri diğeri üzerinde belirgin bir üstünlük sağlayamaz.
İki başşehir, Washington ve Richmond, Atlantik ile Alleg
hanies arasındaki alçak düzlükte, birbirine 200 km. uzak
taydı ve cephe ikisinin arasından geçiyordu. İki ordudan
hiçbiri düşman başşehri zaptedemez. Karar Batı'dan gelir.
Politik olarak, Güney, Batı'yı ardı sıra sürükleyemediği sü
. rece potansiyel bakımdan yenilgiye mahkumdu. Stratejik
olarak, birliğin birlikleri, Güneylilerin büyük müstahkem
şehri Vicksburg'den New Orleans'a dek yavaş yavaş Mis
sissippi Vadisi'nin tümüne hakim olurlar. 1864 yılında,
Batı'nın ordusu, Sherman'ın komutasında, Güneydoğu
istikametinde, ardından da Doğu istikametinde büyük
bir harekata girişerek Güneyin cephesini arkadan kuşa
tır. Güney'in tüm ulaşım ağının merkezi olan Atlanta'yı
ele geçirir ve Savannah'ta sahile ulaşır. Son haftalarda
Güney'in can çekiştiği görülür. Lee, Richmond'u bırakır
ve onun teslimi de 9 Nisan 1865'te Güney'in direnişinin
son perdesi olur. Psikolojik direnişinin ise sonu değildir:
Güney bugün bile yazarları aracılığıyla kendi yenilgisini
tarihin yargısına sunmaktadır.
80
Güney'in yeni lgisi ve siyah soru nu. Kuzey'in za
-
81
duğunu ilan eden 17 Mayıs 1954 tarihli Yüksek Mahkeme
kararı siyahların entegrasyonunda önemli bir evreye işaret
eder; Cumhuriyetçi Eisenhower Little Rock'a, Demokrat
Kennedy Oxford'a (Mississippi) federal birlikleri göndere
rek bu karara saygı gösterilmesini dayattılar.
82
Lincoln'un kaybı, Johnson'un zayıflığı, Grant'ın yetenek
sizliği, galiplerle mağlupları hakemsiz kar§ı kar§ıya bıraktı.
Kuzey'le Güney'in rekabetinin üstüne bir de partilerin ya
rt§ınası eklenince, Cumhuriyetçi ve Demokrat politikacı
lar arasında bir hesapla§ma ha§ gösterdi. Cumhuriyetçiler,
bir seçim ertesindeymi§ gibi, liyakat sistemini uyguladılar;
§U farkla ki, bunun uygulamasını mağlup eyaletlere kadar
yaydılar. "Yeniden in§a", böylelikle, zihniyetler üzerinde
derin izler bırakan bir nefret ve hınç ortamında olu§tu ve
Amerikan politik ya§amında uzun süre ağırlık ta§ıdı. Gü
ney günümüze dek Cumhuriyetçilere kar§ı duyduğu kinle
§a§maz biçimde Demokratlara sadık kaldı.
Mağlubiyetini kabul eden Güney 186S'te köleliğin
kaldırılmasını ve federal yasamanın eyaletler üzerindeki
üstünlüğünü kabul etmi§ti: Kuzey'in askeri zaferinin hu
kuksal olarak onaylanması. Fakat Cumhuriyetçi politi
kacılar bu ilkelerin uygulanmasını güvenceye almaya ve
zaferin meyvelerini toplamaya çalı§ıyorlardı. Yapılan 14.
deği§iklikle anayasadaki bir düzenleme (1866) , federas
yona katılmı§ eyaletlerin borçlarını geçersiz ilan ederken,
bazı yurtta§larını hak kullanımından yoksun bırakan eya
letlere kar§ı yaptırımları sabitledi: Sonuç olarak, kongre
deki temsilleri kısıtlandı. Diğer yandan, isyanda yer alını§
olan bütün temsilciler ya da görevliler politik bakımdan
yetersizlikle damgalandılar: Kongre üyesi olamazlardı,
herhangi bir sivil ya da askeri görevde bulunamazlardı.
Bu, Güney'in bütün §ahsiyetlerini politik ya§amdan uzak
tutmak anlamına geliyordu. Misilleme yasasının sertliği
Güney'i etkiledi ve yarattığı bo§luğu Kuzey'den ko§up ge
len politikacılar doldurmak için acele ettiler: Yanlarında
83
küçük bir valizden başka bir şey olmayan bu meteliksiz
maceracılara carpet baggers adı verildi. Bir başka anayasal
düzenlemenin oy hakkını garanti ettiği okuryazar olmayan
siyahlarca seçilen, ülkeyi işgal eden federal birliklere da
yanan bu kişiler ödünç yönetimler kurdular ve nüfusun
vicdanen reddettiği angajmanlara Güney adına girdiler.
Nefret duyulan Yankees ile aşağılanan negros'un birle§me
sinden doğan bu yabancı yönetimleri tanımayan halk, ya
bancı bir işgale maruz kalan her halkın kullandığı ve doğal
politik ifadesi istisnai bir rejimle engellenen araçlara baş
vurdu: Gizli cemiyetler (Ku Klux Klan) , yasadı§ı eylemler,
terörizm, kaderlerini Kuzeyli politikacılara bağlamaktan
çekinmeden ülkelerine ve ırklarına ihanet eden beyazlara
(sclawags) ve siyahlara yöneldi (linç) .
Zaman yava§ yava§ yatıştırıcı etkisini gösterdi: Misille
me iradesi köreldi, Güneylilerin §iddeti Kuzey'deki kamu
oyunun dikkatini Güney'in durumuna çekti. 1872 yılında
bir af yasası beyazların çoğunu ehliyetsizlikten kurtardı.
Bunun ardından, kendi eyaletlerini normal seçim reka
betleriyle yeniden elde ettiler: carpet baggers uzaklaştırıldı,
federal birlikler geri çekildi. 1877 yılında Güney yeniden
kendi kaderinin hakimi oldu, Yeniden İnşa tamamlandı.
84
VI. Bölüm
SANAYİCİLİK VE DEMOKRASİ
85
Amerikan toplumunun bellibaşlı ekonomik güçlerinin ve
çıkar bileşimlerinin oyununa indirgenebileceğini sanan
kimi tarihçilerin (Charles A. Beard) yorumuna en uygun
dönemdir. Her şey kar arayışına göre düzenlenmiştir, şey
lerin idaresi kişilerin idaresine baskın çıkar. Sonuçta, bu
gelişim, Spencer ve Darwin felsefesiyle gençleşmiş bireysel
inisiyatife ve devletin liberal rolü anlayışına kesinlikle uy
gundur: Yaşam mücadelesinde, doğal ayıklama, en iyileri
türün iyiliği için teşvik etmelidir. Ekonomik düzen içinde
rekabetin serbest oyunu herkesin çıkarına hareket etme
lidir.
Bu dönemin önemli olaylan, göç hareketinin ardından
gelen demografik atılım, Batı'ya doğru akının devam et
mesi ve ekonomik gelişmedir. Hiçbiri doğrudan doğruya
politikayı ilgilendirmemektedir, fakat hepsi de, karşı-dar
beleriyle, başka şeylerin yanısıra politik güçler dengesini
de dönüştüren topl� m yapıları üzerindeki etkileriyle poli
tikayı dolaylı olarak ilgilendirmektedir.
Birlik -bu halkın dinamizmine gayet uygun, klasik bir
metaforla- ileriye doğru yürüyüşüne yeniden başlamak
için Yeniden İnşa'nın tamamlanmasını beklememişti.
Doğrusu, savaş, birliği daha da kışkırtmıştı; örneğin, iskan
hiç durmadı, Washington'a bağlı kalmış topraklara Batı'yı
sıkı sıkıya bağlamak için federal hükümet her yola baş
vurdu. Kongre, savaşın tam ortasında ( 1862) , beş yıl bo
yunca ekip biçen herkese yaklaşık 70 hektar toprak veren
Homestead Act'i benimsedi; bu metnin liberalizm anlayışı
göçe ve toprak işgaline yeni bir atılım kazandırdı. Kıtanın
bir uçtan diğerine ilk kez kat edilmesine de savaşın orta
sında girişildi.
86
" Pota". Nüfusun hızla ve sürekli aı;tı§ı Amerika Bir
-
87
dır; özellikle Amerikan toplumuna esneklik ve hareketlilik
getirmektedir. Hiçten yola çıkan bunca Amerikalının §a
§ırtıcı biçimde hızlı ba§arısı, toplumsal ili§kilerin kolaylığı,
toplumsal piramidin tabanına yeni öğelerin hiç durmadan
akın etmesinin sonuçlarıdır: Tıpkı bütün binayı yükselten
bir akının artı§ı gibidir.
88
Oklahoma'nın iskana açılması daha da önemli bir andır.
Oradan binlerce kilometre uzakta, ilk Avrupalıların kıtaya
ayak bastıkları gün başlamış olan yaklaşık dört yüzyıllık bir
destanın son perdesidir bu: Beyaz adam bütün toprakların
efendisi olmuştur. Toprağı işgal koşulları doğal koşullarla
birlikte büyük ölçüde değişmiştir: Ormanın her tarafı kap
ladığı yerde toprakları tarıma açar, ekin eker, hasat yapar;
çayırlık yerde sürü hayvanları yetiştirir; daha da batıda,
ormanda, toprağı kazıp maden çıkartır. Fakat, her yere
kendi faaliyet tarzını ve kaygılarını dahil etmiştir: değer
lendirir, işletir, dönüştürür. Avrupa uygarlığı Amerika'nın
sahibi olmuştur: Yerlilerin avlandığı yerden demiryolu
geçmektedir. Bu bir maceranın sonudur, hududun sonu
dur. Birkaç on yıl içinde bütün Batı işletilmiş, iskan edil
miş, kolonileştirilmiş, birliğe dahil eyaletlere bölünmüştür.
Birliğe son giren eyaletler 19 12 yılında Arizona ve New
Mexico'dur. Amerika Birleşik Devletleri o dönemde nihai
boyutuna erişir.
89
ortaya çıkan enerji ve girişim ruhu, ulusal toprakların bü
tünüyle tanındığı dönemde üretim faaliyetine yönelir. 19.
yüzyılın son on yılı sanki hududun sonunu belirtmektedir;
fakat hudut tarımdan sanayiye, toprak işgalinden ürünle
rin dönüşümüne ve kredi örgütlenmesine naklolmuştur.
Öncü ölmemiştir: fonografı icat eder, dizi halde konser
ve kutuları imal eder ya da petrol ticaretini tekeline alır.
Çelik, et ya da kauçuk krallarına hayran kamuoyu bunu
iyi bilmektedir. Bu sanayi mimarilerinin alınlığından üç
tür insan çıkar: kapitalist, mucit, insansever. Aslında, çoğu
zaman bunlar aynı kişidir: Keşfinden kar elde etmeyi bilen
mucit, sonra da elde ettiği serveti cömertçe kullanır. Ame
rikan toplumu kendi faaliyet ilkesini onlarla onurlandırır ve
kazanç elde etmeye dönük çabasının doğrulandığını görür.
Ücretliler de yürürlükteki sistemi eleştirmeyi düşünmez
ler, yalnızca sistemin avantajlarından daha büyük bir pay
almayı talep ederler: Nispeten geç dönemde ortaya çıkan
Amerikan sendikacılığı (Knights of Labor, 1 869; American
Federation of Labor, 1886) , Avrupa işçi hareketinden farklı
olarak, rejimi tartışma konusu etmez. İdeolojik gelenek ve
kaygılardan aşağı yukarı tamamen yoksundur: AFL'nin
yönlendiricisi Samuel Gompers kararlı bir reformcudur.
Öz olarak, bu, kalifiye işçilerin profesyonel aristokrasisiyle
sınırlı bir seçkin sendikacılığıdır.
Bu, ekonomik refahın hiçbir karanlık yönü, hiçbir kur
banı olmadığı anlamına mı gelmektedir? Bu parlak tablo
nun arka yüzü de vardır: Uzaktan uzağa bazı krizler gelip
ekonomiyi sarsar. Fakat, bunlar asla uzun sürmez ve sanki
sarsıntı parazit organizmaları ortadan kaldırmış gibi ileri
ye doğru hareket pekala devam eder. Deneyim, rekabetin
90
sınırsızca uygulanmasından herkesin çıkar sağlamasını is
teyen liberal sava daha ciddi bir inkar getirir: En güçlüler
ya da en maharetliler bir ürünün imalat ya da ticaret te
kelini birçok alanda ele geçirirler. Artık fiyatı kendi keyif
lerine göre belirlemeye hakimdirler, kendi çıkarlarından
ba§ka hiçbir dü§ünceyi dikkate almazlar. Hatta ürünün
kalitesinin dejenere olduğu ya da tüketiciye yeterli garanti
sunmadığı da vakidir. Bazıları sistemin mutlak iyiliğinden
ku§ku duymaya ba§lar. Sonuçta, orada burada, ücretlilerin
en yoksul kategorileri arasında, en sert ya da tehlikeye en
maruz meslekler içinde, daha kararlı eleba§ların yöneti
minde ani ho§nutsuzluk hareketleri patlak verir, bunların
ani §iddeti birikmi§ bir öfkeyi açığa çıkartır ve derin re
formlardan yana bir özlemi hissettirir.
91
Avrupa köylüsü (bu özellikle 1 9. yüzyıl için doğrudur)
kendisi ve yakınları için üretim yapar: Satı§ için sahip ola
bileceği fazlalık, üretiminin önemsiz bir bölümüdür. Ame
rikan farmer ise, tersine, esasen satmak için üretir. Genel
olarak Avrupalı benzerinden daha iyi ya§asa da, tıpkı Gü
neyli büyük tarım i§letmecisinin Avrupalı alıcılar kar§ısın
daki konumu gibi, ürünlerini pazara sürme zorunluluğu
onu dı§ çıkarlara bağımlı kılar. Farmer tohum simsarları
na, sürü hayvanı alıcılarına, Chicago borsasında fiyatların
dü§mesine oynayan spekülatörlere, ürünlerini nakletmek
için yüksek tarifeler dayatan demiryolu §irketlerine bağım
lıdır. Maliyet fiyatlarını dü§ürmekte güçsüz kaldığından,
satı§ fiyatlarının saptanmasında hiçbir etkisi yoktur: Ürü
nünü stoklayacak yeri olmadığından ve bir an önce eline
para geçmesini istediğinden, kendisi için en dezavantajlı
anda, rayiç en dü§ükken, fiyat artı§ında iskonto yaparak
istifçi simsarın yararına ürününü elinden çıkarması ge
rekir. Fiyatı belirleme mekanizması iki uçta da elinden
kaçan farmer çıkar rekabetinde daha ba§tan mağluptur.
Amerikan pazarının çerçevesini de a§an kimi nedenlerle
fiyatların genel eğilimi dü§me yönünde olduğundan, çift
çinin durumun uzun vadede iyile§eceğini görme umudu
da yoktur. Oysa, satın aldıklarının fiyatı dü§memektedir:
Sanayicilerin düzenli olarak yükseltilerek ayarlanmasını
sağladıkları gümrük tarifeleriyle yabancı rekabetten ko
runan ( 1 890 yılında McKinley tarifeleri e§i benzeri görül
memi§ bir düzeye çıkarmı§tır) üreticiler arasındaki anla§·
malarla belirlenmi§ alet, makine, ev malzemeleri fiyatları
da pahalılıklarını korumaktadır. Dahası, teknik ilerleme
sürdüğünden, tarımda makinele§menin bitmeyen geli§i-
92
mi farmer'ı giderek büyüyen masraflara sürüklemektedir.
Böylelikle, çiftçi, zıt yöndeki iki eğri arasında kalır: Gö
zünün ya§ına bakmadan dü§en tarım fiyatlarıyla yükselme
eğiliminde olan sanayi fiyatları. Rekabet her iki yönde de
onun aleyhinedir. Faturalarını ödeyemeyen, parasına bir
an önce yeniden kavu§mak isteyen çiftçi, ipotek kar§ılığı
avans vermeye razı olan bankalara ba§vurmaktadır, ama
bunları nasıl geri ödeyebilecektir? Hava durumunun insa
fına kalmı§tır: Hasat kötü geçtiğinde borç faizlerini ödeye
mez ve kendi çiftliği üzerinde ücretli olduğundan, borçlu
olduğu kredi kurumuna toprağını vermek zorunda kala
caktır. Böylece, teknik ve ekonomik bakımdan dünyanın
en geli§mi§ tarımı, paradoksal bir §ekilde, ilkel tarım top
lumlarının özelliği olan sürekli borçlanma gibi kadim bir
sorunla kar§ı kar§ıya kalır.
93
manla§ması, böylece, sonunda bir ikiliğin olu§masına varır
ve aralarındaki ili§kiler metropollerin bağımlı sömürgele
riyle ili§kisine benzeyen iki Amerika'nın -aralıklarla da
olsa- kai§ı kar§ıya gelmesine yol açar. Batı'daki insanların
acısı büyüktür: Ataları Britanya sömürgeciliğinden kurtul
mu§ken, kendileri ya da babaları Avrupa'yı ve otoriter re
jimlerini Doğu'nun mali sultası altına girmek için mi terk
etmi§lerdi?
Toplumsal ho§nutsuzluk, bölgesel hınç politik düz
lemde de sürer ve partiler kanalıyla kendini ifade etme
ye çalı§ır. Amerikan politik rejimi, kurulu§undan beri, iki
partinin -ve yalnızca iki partinin- varlığına dayanmakta
dır: Ayrılık Sava§ı'ndan sonra gelen Cumhuriyetçiler ve
Demokratlar. Batı'daki insanların genellikle Cumhuriyet
çilere oy verdiği görülmü§ §ey değildi. Bunun nedeni de
doktriner değildi: Amerikan politik ya§amında, bütün ola
rak bakıldığında, ideolojik dü§üncelerin payı zayıftır; par
ti yöneticilerinin kararlarında daha da zayıftır. Herhangi
bir çıkar grubunun taleplerini kar§ılama kaygısı daha be
lirleyicidir. Bu olgunun sonucu olarak, Amerikan politik
toplumu, ki§ilerin yönetiminden ziyade, §eylerin idaresine
dönüktür. Dolayısıyla, Cumhuriyetçiler Doğu'daki sanayi
ci ve bankacılarla, yani Batı'nın doğal dü§manlarıyla yakın
ili§ki içindedirler. Bu nedenle, Middle West seçmenleri
Demokrat Parti'ye yönelirler ve programlarını onlara da
yamaya çalı§ırlar.
Özellikle iki nokta çok önemlidir. Tarifelerin indiril
mesi önceliklidir: Talep eskidir, ama Doğulu sanayicilerin
baskısı altında gümrük vergilerinin düzenli olarak yük
seltilmesi bu talebi sürekli gündemde tutmaktadır. İkinci
94
nokta, yani iki madene bel bağlamış olmak 1890'lı yıllarda
politik mücadelelerin temel kozu olur: Avrupa'yla ticari
ilişki içinde olan Doğu parasal istikrara bağlıdır ve altın
üzerine kurulu tek madenciliğin sürdürülmesinden yana
dır. Batı altın ve gümüşe dayalı çift madenin kampanya
sını yürütmektedir: Kayalık Dağlar eyaletlerinde gümüş
yatakları vardır; özellikle çiftçiler bol ve ucuz bir gümüş
politikasından yanadırlar. Enflasyonist bir dalga onların
ürünlerinin fiyatını yükseltecek ve borçlarını düşüre
cektir: ikili avantaj. Görünüşte tamamen teknik olan bu
sorun üzerinde, iki çıkar sistemi, iki iktisat anlayışı dola
yısıyla çatışmaktadır. Benzer güçlerin bu durumunu New
Deal döneminde de göreceğiz. 1896 yılında Demokratların
başkan adayı Bryan Batı'nın taleplerine sahip çıkar ve çifte
madenden ve gümrük tarifelerinin düşürülmesinden yana
-ününü koruyacak- bir kampanya yürütür. Başarısız olur:
Cumhuriyetçi McKinley karşısında yenik düşer.
Demokratların tekrarlanıp duran yenilgisi, Demokrat
Parti'nin çiftçilerin bakış açısını yalnızca oylarını toplamak
için desteklediği yönündeki az çok temelli duygu, özellikle
bütün tarımsal hoşnutsuzluk hareketlerinin örgütlü politik
güçler dışında kendini ifade etme yönündeki derin arzusu
bir dizi protesto hareketine yol açar ve bunlar da sıklık
la anarşik ajitasyonlar halini alıp dejenere olurlar. Önce
greenbackers görülür: greenbacks, yani arkası yeşil bank
notlar savaş sırasında birlik hükümetinin bastığı paradır.
Bankacıların talebi üzerine bunlar adım adım dolaşımdan
çekilmektedir. Ürünlerini kağıt parayla ödeyen çiftçiler
alışverişlerini ve vergilerini metal paralarla yapmak zorun
dadırlar. Bunun üzerine, 1 Ocak 1879'da yürürlüğe gir-
95
mesi gereken kağıt paranın yasal değerini geri çekme ka
rarının iptali için isyan ederler. Anında davayı kazanırlar.
Ardından grangers ortaya çıkar; granges, çok sayıda teknik
kurumun, kooperatifin kaynağı olmu§ çiftçi birlikleridir.
Onlar da politik alana müdahale etmeye yönelirler: 1887
yılında demiryolu §irketlerinin tek tip tarife uygulamaları
nı denetlemek üzere federal bir komisyon kurulması hak
kını elde ederler.
Batı'nın ho§nutsuzluğu iki büyük partiden bağımsız
yeni bir politik olu§umun doğumuna da yol açar: Halkçı
Parti, iki büyük partinin ba§atlığını asla ciddi olarak teh
likeye atamasa da ve kendi adamlarından birini ba§kan
seçtiremese de, Batı eyaletlerinde zafer kazanır. Amerikan
zihniyetindeki çok eski bir eğilimi -Jackson'un temsil et
tiği eğilimi- ifade eden tarımsal radikalizm, bir dizi reform
dayatan büyük bir demokratik hareketin bile§enlerinden
biri olur.
96
rı kamuoyunu harekete geçirir ve hem ekonomi hem de
politika alanında gelişen reform hareketini başlatır. Eko
nomik düzlemde liberal ilkelerin uygulanmasını ılımlılaştı
ran düzenlemeler ve denetim örgütleri doğar. Daha 1 890
yılında Kongre anti-tröst yasasını benimsemiştir: Shemıan
Act birleşme hakkını ciddi biçimde sınırlandırıyor ve ser
maye temerküzünü frenliyordu. Fakat, yasanın uygulan
ması güçtü; mahkemeleri aldatmakta tröstlerin üstüne
yoktu ve hukukçularının yasanın açığını bulma ustalığına
da diyecek yoktu. Bu yasa US Steel Company'nin 1 90 1
yılında çelik fabrikalarının çoğunu toplamasını engelle
medi. Tröstlere karşı mücadele, renkli kişilikli dinamik bir
şahsiyet olan Theodore Roosevelt'in başkanlığa gelişiyle
birlikte (bir anarşistin öldürdüğü Başkan McKinley'in
yerine geçti) yeni bir veçhe edinir. Başkanlık yaptığı iki
dönem boyunca ( 1 90 1 - 1 908) tröstlere hayatı dar ede
cektir: Kimilerine karşı kovuşturma yürütür, toplumsal
çatışmalarda federal birlikleri tröstlerin hizmetine verme
alışkanlığına son verir, hatta grevdeki madencilerle kapı
şan Morgan'ı bile ordu müdahalesiyle tehdit eder ve tes
lim olmaya zorlar ( 1 902) . Başkanlık yetkisinin müdahale
alanını önemli ölçüde genişletir: Anayasanın federal hü
kümete açıkça yetki verdiği eyaletler-arası ticaret aracılı
ğıyla hareket eder. Bir Department of Commerce and La
bor kurar, demiryollarıyla ilgili bir düzenlemeyi onaylatır,
besin ve ecza ürünlerinin denetimini sağlar (Pure Food and
Drug Act, 1 906) . Her alanda doymak bilmez bir faaliyet
gösterir: Doğal kaynakların korunması, toprak erozyonu
na karşı mücadele ... Geleneksel iktidar dengesinde bir tür
devrimdir bu.
97
Reform hareketi politik düzlemde de gelişir. Hareketin
doğduğu Batı eyaletlerinde esin kaynağı olduğu dönüşüm
lerin hepsi de kurumları ve politik yaşamı demokrasiye
daha uygun kılmaya yöneliktir. İhtar, seçmenlerin temsil
cileri üzerindeki denetimini güçlendirir; inisiyatif hakları
artar, çözümlenecek sorunlar karmaşıklaştıkça idarenin iş
leyişindeki etkileri giderek zararlı bir hal alan seçim galip
lerine memuriyet verme sistemi Sivil Hizmetlerin yeniden
örgütlenmesiyle ılımlılaştırılır: Politik sadakatin yanında
yeterlilik de memurluk hakkı olarak kabul görür. Büyük
§ehirlerde de belediyeler düzeyinde aynı kaygıdan doğan
çözümler öne çıkar. Etkin bir demokrasi için reform ha
reketi federal kurumları da ele geçirir ve 1 9 1 2 yılında se
çilen Wilson'la birlikte zafer kazanır. Cumhuriyetçi Parti
Lincoln'dan beri ba§kanlığı elinde tutmaktadır: Yalnızca
Cleveland, bir Cumhuriyetçinin geri dönüşüyle iki kez
ayrıldığı ba§kanlığı süresince Cumhuriyetçilerin egemen
liğindeki bu uzun dönemi kesintiye uğratmı§tır. Theodore
Roosevelt kurada çıkan Taft'ın başkanlığına kar§ı çıktı
ğından ve seçmenin bir bölümünü de muhalefete sürük
lediğinden, Cumhuriyetçilerin bölünmesi Demokratların
adayının nispi çoğunlukla Beyaz Saray'ı yeniden ele geçir
mesini sağlar. Woodrow Wilson, Princeton'da siyaset bili
mi dersi veren bir öğretim görevlisidir. Onun adı dünyada
Amerikan idealizmiyle eş sayılacaktır. Wilson'un başkan
oluşu içeride demokratik atılımın canlanmasına ve federal
hükümetin faaliyetinin yaygınla§masına damgasını vurur:
Kongre'nin gelirden federal bir vergi almasına izin veren
16. anayasa değişikliği Washington yönetimine daha fazla
kaynak sağlar ve eyaletlerle devlet arasındaki yetki hudu-
98
dunun yerini değiştirir ( 1 9 13) ; yine, 1 9 1 3 yılında yapılan
1 7 . değişiklik ise o zamana dek eyaletlerin keyfine göre
belirlenen, genellikle devletin yasama kurullarının sapta
dığı senatörlerin artık genel oyla seçilmesini karara bağlar.
Savaşın ertesinde benimsenen 19. değişiklik kadınların
oy kullanma hakkını tanır ( 1 920) . Çok uzun süredir ilk
kez gümrük tarifesi düşürülerek değişiklik yapılır. Clayton
Act'ten destek alan, tröstlerle ilgili yasalara uyulmasını
denetlemekle görevli özel bir komisyon kurulur. Mali spe
külasyonu sınırlamak için Federal Reserve Act federal bir
kredi örgütü kurar: Amerika Birleşik Devletleri toprağı 1 2
idari birime ayrılır, bunların her birinde federal bir kre
di kurumu bankacılık işlemlerinin güvencesi olur; Was
hington'daki Federal Rezerv meclisi sistemin bütününe
başkanlık eder ve ondan Amerika Birleşik Devletleri'nin
ekonomisini düzenli olarak altüst eden bu krizlerin geri
gelmesini önlemesi beklenir. Jackson'un kendi politik var
lığını bankanın karşısına pey sürmesinden bu yana ne çok
yol kat edilmiştir! Jefferson'un seçilmesinin federal dev
letin haklarını kısıtlayan yorumun zaferi anlamına geldiği
dönemden bu yana ne büyük gelişme! Bununla birlikte,
Jefferson, Jackson ve Wilson aynı politik aileye mensuptur
ve üçü de aynı felsefi geleneğe bağlıdır. Fakat, Jackson'un
dönemiyle Wilson'unki arasında Amerikan toplumu
derin bir dönüşüm geçirmiştir: Sanayileşme ve mali te
merküz güçlü çıkar gruplarının doğmasına yol açmıştır;
bunların emelleri ve imkanları kamu gücünün müdaha
lesini zorunlu kılmaktadır. Klasik liberalizmin bireyler
arasındaki ilişkileri düzenlemek için tasarladığı meka
nizmalar artık yetmemektedir: Bu mekanizmaları gözden
99
geçirmeye yönelten şey, liberal toplumun ruhuna duyulan
sadakattir. Bu olgu Amerika Birleşik Devletleri'ne özgü
değildir, ancak sorun orada daha erken ve daha keskin
bir şekilde kendini göstermiş olup oradaki gelişme de daha
şaşırtıcıdır.
1 00
Yii. Bölüm
SOYUTLANMA POLİTİKASI VE
EMPERYALİZM
1 01
yönelimlerini belirginle§tirmi§ti: Politikaları kesinlikle kı
tasaldı, fakat bu sınırlar içerisinde bütün kıtanın bağımsız
lığını korumayı hedefliyordu. Ardından, herhangi bir top
rağı nüfuzları altına almak isteyen ya da bir anla§mazlığı
doğrudan çözümlemek için bir Amerikan devleti üzerinde
baskı uygulamaya kalkı§an bütün büyük güçler Amerika
Birle§ik Devletleri'ni de aralarında muhatap olarak bul
dular.
1 823 yılında, Amerika Birle§ik Devletleri'nin müda
halesi fiili olmaktan çok sembolikti ve prensip bildirge
lerine uyulmasını sağlamakta güçlük çekiyorlardı; fakat
yüzyıl ilerledikçe ağırlıkları arttı ve otoriteleri de büyüdü.
III. Napoleon federal diplomasiyi felç eden Ayrılık Sa
va§ı sayesinde Meksika seferine çıkabildi; barı§ yeniden
tesis olur olmaz, Amerika Birle§ik Devletleri'nin baskısı,
Fransa'yı, Orta Amerika'da Protestan ve Anglosakson
güce kar§ı bir denge ve Güney'e yayılması kar§ısında bir
engel olu§turacak Katolik ve Latin bir imparatorluk kur
ma projesini terk etmeye mecbur bıraktı ( 1 867) . Otuz yıl
sonra, Büyük Britanya, İngiliz Guyanası'na sınır bir bölge
için Venezuela'yla çatı§ma halindeydi: Venezuela Ame
rika Birle§ik Devletleri'nden yardım talep edince İngiliz
hükümeti öfkeli bir çıkı§ın ardından Ba§kan Cleveland'ın
hakemliğini kabul etmek zorunda kaldı. 1 903 yılında,
Almanya'nın Venezuela'ya kar§ı müdahalesini Amerika
Birle§ik Devletleri engelledi. Avrupa'nın büyük güçleri ile
Latin Amerika'nın zayıf cumhuriyetleri arasında Amerika
Birle§ik Devletleri'nin müdahalesi denge olu§turuyordu.
Fırsat çıktığında ba§ka toprakları da yabancı güçlerin
sultasından çıkarmaya çabaladılar. Louisiana'yı satın alan
1 02
Jefferson'un inisiyatifi çığır açtı. 1867 yılında, Çar Il. Alek
sandr Alaska'dan kurtulmaya çalışıyordu: Amerika Birle
şik Devletleri 7 milyon dolarla alıcı çıktı; sonraları altın
kaynaklarının keşfi ( 1896) o dönemde oldukça eleştirilen
bu satın almayı geriye dönük olarak haklı gösterecektir.
Vaktiyle Bolivar'ın oluşturduğu ve yenilgisine katkıda
bulunduğu Amerikan federasyonu projelerini daha geniş
ölçekte benimseyen Amerikan yönetimi, 1889'dan itiba
ren, Dışişleri Bakam Blaine'in inisiyatifiyle Amerikan cum
huriyetlerinin eylemini koordone etmeye ve kıtaya nispi
bir birlik kazanmaya çalışır. Bundan böyle düzenli olarak
toplanan konferanslar bütün Amerika kıtası devletlerinin
bakanlarını bir araya getirecektir; özel komisyonlar ağır
lık ve ölçü sistemlerini, paraları birleştirme olasılıklarını
inceler; Fan-Amerikancılık ilkelerini pratik kararlara ter
cüme etme imkanları üzerinde düşünülür. Fakat; bu bu
luşma ve görüşmelerin bilançosu zayıftır: Amerika Birleşik
Devletleri'nin gücü komşularının korkularım kışkırtacak
kadar fazladır. Büyük cumhuriyet ile küçük uluslar arasın
da eşit bir işbirliği pek düşünülebilir değildir: Bu uluslar
Amerika Birleşik Devletleri'nin Fan-Amerikancılığa duy
duğu gecikmiş ilgide bütün kıtaya kendi hegemonyasını
dayatmanın dolambaçlı bir yolunu seziyorlardı.
1 03
ye başladılar: Hammadde pazarlarına göz dikiyorlar, kendi
ürünleri için pazar peşinde koşuyorlardı. Özellikle güçlü
ve iyi örgütlü bazı çıkar grupları akt�f bir politika yürüt
mesi için Kongre ve idare üzerinde etkin bir baskı uygu
lar. McKinley onlardan aktif bir destek görür. Özellikle
bu dönem, krizler tarafından kısmen yavaşlatılarak hızla
yükselmekte olan Amerikan kapitalizminin çap değiştir
diği, yeni boyutlar ve yapılar edindiği dönemdir: İhtiras
imkanlarla birlikte gelir. Basını denetleyen tröstler, ahlaki
üstünlüğü nedeniyle Amerika Birleşik Devletleri'ne düşen
uygarlaştırıcılık misyonuna ikna olmaktan başka talebi ol
mayan kamuoyunu şekillendirir: Amerikan ulusal karak
terine içkin olan idealizm emperyalizme dayanmaktadır ve
bunu haklı göstermektedir. Alfred T. Mahan deniz üstün
lüğünün teorisini kurar ve deniz üslerinin stratejik önemi
üzerinde durur. Hududun sonu Batı'ya doğru yayılmanın
emmiş olduğu enerjileri açığa çıkarır. Dirimsellik taşan,
kendi dinamizmiyle ve başarısıyla sarhoş olmuş ulus, bü
yük girişimlere özlem duymaktadır.
Geleneksel anti-sömürgecilik bile bu akımı kabartır:
Amerika Birleşik Devletleri'nin yakınında, İspanya, kro
nik kargaşaların esiri olmuş büyük Küba adasında kolay
kabul edilemeyecek bir tahakküm sürdürüyordu. Ameri
kan yönetimi, bir çatışmaya girişmeden, karşısına çıkan
fırsatı yakaladı: Havana'da demirlemiş bir Amerikan
zırhlısı nedeni açıklanamayan bir patlamayla imha edildi
(Şubat 1 898) . Bundan İspanya'yı sorumlu tutmak iştah
kabartıcıydı. Bir ültimatomun ardından ve İspanya'nın
Amerika'nın taleplerini yerine getirmeye hazır olduğunu
bildirmesine rağmen, Amerika Birleşik Devletleri savaşa
1 04
girdi. Federal ordu ve donanma karada ve denizde kolay
zaferler elde etti: Birkaç ay içerisinde İspanyol filoları Ma
nila ve Santiago önünde imha edildi, Küba ve Porto Riko
i§gal edildi. Fransa araya girdi: İspanya, Küba'yı bıraktı ve
Amerika Birle§ik Devletleri de hemen bağımsızlığını ilan
etti; ayrıca, İspanya, Porto Riko'yu ve 20 milyon dolar kar
§ılığında da Filipinler'i terk etti.
Olayın önemi nispetinde büyük bir yankı duyuldu: Bu,
imparatorluğunun son kalıntılarını da yitiren İspanya'nın
sömürgecilik destanının sonuydu; aynı zamanda Avru
pa'nın ilk yenilgisi ve Yeni Dünya'nın Eski Dünya üze
rindeki zaferiydi; sonuçta, Amerika Birle§ik Devletleri
için sömürgeci iktidarının ba§langıcıydı. Zaten 1878'den
beri İngiltere ve Almanya'yla birlikte Samoa Adaları'nda
bir yerle§imleri vardı; fakat, o zamana dek yaptıkları gibi
Pasifik'te kıyısı olan ülkeleri ticarete açmak için özellikle
Japonya'yla ilgilenmekle eski bir sömürge gücünün kalın
tılarına sahip çıkmak bamba§ka §eylerdi. Bundan böyle,
Amerika Birle§ik Devletleri'nin eylem alanı Batı yarımkü
renin çok ötesine uzanacaktı.
1 05
ya ve Rusya'ya arabuluculuk önerir ve Rus-Japon Sava§ı'na
son veren anla§ma Amerika Birle§ik Devletleri'nde imza
lanır. Ulusun özsaygısını ok§uyor olsa da, Amerika Birle§ik
Devletleri'nin uluslararası sorumluluklarının bu ani yay
gınla§ması vakitsizdir: Yakında kendini gösterme fırsatı
bulacak olan, Amerikan halkının tarafsızlığa dönük derin
bağlılığını dikkate almamaktadır. Avrupa'da sava§ patlak
verdiğinde Amerikan halkı oybirliğiyle çatı§manın dı§ında
kalma iradesi gösterir. Amerika Birle§ik Devletleri'nin ta
rafsızlıktan sava§çılığa geçmesi için otuz iki ay ve bir dava
ortaklığı gerekir: Büyük Amerikan bankalarının müttefik
lere verdiği miktarın kurtarılması; Almanya'nın denizaltı
sava§ını sürdürme tutumuyla tehlikeye giren tarafsızların
haklarının savunulması; Orta Amerika'da Alman entri
kalarının yol açtığı kaygılar; Fransa ve İngiltere'ye duyu
lan geleneksel sempati; Amerika Birle§ik Devletleri'nin
cömert idealizmi ve demokratik kurumlara bağlılıkları,
Kongre'yi 6 Nisan 1917'de Almanya'ya sava§ ilan etme
ye yönelten harekette değerlendirilmesi güç ölçüde etkili
oldular.
Amerika Alman askeri gücüne kar§ı koymaya hazır de
ğildi: Meksika Sava§ı'na, Ayrılık Sava§ı'na ve İspanya'ya
kar§ı verilen sava§a rağmen askeri gelenekten yoksun olan
Amerika'nın pratikte düzenli bir ordusu yoktu ve asker
toplamayı bilmiyordu. Fakat, giri§im ruhunu ve örgütçü
dehasını sava§ın gidi§atına uygulayarak mucizeler yara
tacaktır. Çok büyük güçler seferber edilir, yönetim istis
nai yetkilerle donatılır, sava§ eyaletlerin gücünün federal
devlete ve Kongre'nin gücünün de yürütmeye naklini
hızlandırır. Milyonlarca insan askere alınır, yüz binlerce-
1 06
si Fransa'ya gönderilir. Bir yıl içinde 19 tümen cepheye
girmeye hazırdır. 19 18 yazında, General Pershing'in ko
mutası altındaki Amerikan birlikleri sava§a ilk kez girer
ler ve Saint-Mihiel ile Argonne'da ilk saldırılara giri§irler.
Amerikan birlikleri önemli bir rol oynayamadan, erken
den sava§ sona erer. Fakat, Amerika Birle§ik Devletleri
yönetimi, ba§kanlarının §ahsında, barı§ görü§melerinde
önemli bir yer tutar. Ocak 19 18'de, Wilson, müttefikle
rin sava§ hedeflerini ve barı§ ko§ullarını dile getirmi§tir:
14 maddelik bu program, netliği ve bakı§ açısının cömert
liğiyle Avrupa kamuoyunu cezbetmi§ti. Amerikan idea
lizmi bir kez daha insanların umutlarına uygun bir çehre
sunuyordu. Barı§ Konferansı'na katılmak üzere Avrupa'ya
gelen Wilson'u CO§kulu kalabalıklar kar§ıladı: Konferansta
uzla§maz ilkelerle fiili durumlar arasında uyum sağlama
ya çalı§ılır; Wilson ise Lloyd George ve Clemenceau'yla
sık sık görü§ ayrılığına dü§mektedir. O 14 maddeyle pek
alakası olmayan anla§malarının sonucu Wilson'u kısmen
tatmin etmi§tir.
1 07
Amerika Birle§ik Devletleri'ni yönetmi§ olan, reform ve
barı§ iradesinin sembolü olmu§ adamın zavallı bir sonu
olmu§tu: Onun adayı 1920 seçimlerinde yenilir. Böyle
ce, Amerika Birle§ik Devletleri, kurulu§una ba§kanının
katkıda bulunduğu Milletler Cemiyeti'nin dı§ında kalı
yordu. Senatonun reddi ba§kanlık yetkisini sınırlandırma
iradesinin ifadesidir ve belki de bu reformist deneyimlerin
sonudur: Aynı zamanda, son ba§kanların uyguladığı dı§
politikanın da topyekun reddidir ve ülkenin katı tarafsız
lık §eklindeki eski politikasına geri dönü§ arzusunu ifade
etmektedir. Soyutlanma politikası zafer kazanır. 1920 yı
lında, Cumhuriyetçilerin zaferi, ya§lı Avrupa'yla herhangi
bir ortak yanları olmasını istemeyen Middle Westlilerin
büyük ağırlığını gösterir. 192 1 ve 1924'te onaylanan göçü
kısıtlayıcı yasaları da tohum halinde içinde ta§ımaktadır.
Amerika kendi içine kapanır ve sava§ın sonunu izleyen
küçük uyum krizi bir kez a§ıldığında, kendini özellikle
mutluluk ve refah arayı§ına adamaya çalı§ır.
1 08
len insanlardan olu§mamı§ mıdır? Güçlü bir Cermen-Ame
rikan çekirdeğin varlığı Almanya'ya kar§ı sava§ta oldukça
kaygıya neden olmu§tu. Böylece, Amerikan nüfusunun
bile§imi, tıpkı çıkarları gibi, katı bir tarafsızlığa dönmeyi
dayatıyordu. 1 9 1 7 yılında, Amerika Birle§ik Devletleri'ni
sava§a sürüklemi§ olan sürprizlerin yenilenmesinden koru
maya yönelik önlemleri yasalar defalarca güçlendirdi.
Dahası: Amerika Birle§ik Devletleri Avrupa'ya kararlı
bir §ekilde sırtını döner ve ili§kilerini asgariye indirmeye
çalı§ır. Müdahalenin co§kulu atılımı yerini hızla geri çekil
meye ve hayal kırıklığına bırakır: Yalnızca hayal kırıklığına
uğratacak sonuçlar çıkarmı§lardır bundan. Barı§ onların
idealizmini yıkar; müttefiklerin borçlarını düzenlemedeki
kötü niyeti ticari dürüstlük anlayı§larını zedeler. Amerika
her alanda kendi içine kapanır ve kendine barikat kurar.
"Mü§terek ya§am yanlısı" Amerikalıların gerçek Amerika
lılar olup çıktığını görmekten kaygılı ki§ilerin bakı§ açısına
ilk kez hak veren Kongre, yeni göçmen kabulüne kesin
kısıtlamalar getirir: O zamana dek yalnızca Pasifık'te kıyısı
olan eyaletler istilalarından çekindiği için Asyalılara yöne
lik bu türden önlemler alınmı§tı. 1 924 tarihli yasa, 1 92 1
tarihli yasanın düzenlemelerini daha da katıla§tırarak ko
talar belirler: Her Avrupa devletinden Amerika Birle§ik
Devletleri'ne kabul edilen yurtta§ların kontenjanı (Kuzey
ül kelerinden gelenlerin sayısının Slav-Latinlere baskın
çıktığı son yıl olan) 1 890 yılında yerle§mi§ olanların sa
yısının %3'üyle sınırlanır. Ki§ilerin dola§ımı açısından
dünyanın en liberal devleti, ula§ılması en güç devletlerden
biri olur. Göçmenlerin yıllık ortalama sayısı yakla§ık 1 mil
yondan birkaç yüz bine dü§er. Amerika kendi uygarlığının
1 09
kurtulduğuna inanmaktadır, patronlar ve i§çiler emek pa
zarından ajitatörleri ve rakipleri uzakla§tırdıkları için ken
dilerini kutlamaktadır. Fakat, Amerika Birle§ik Devletleri,
belki de farkında olmadan, §a§ırtıcı refahının kaynakların
dan birini kurutmu§tur.
Uzun süre boyunca insanları topraklarına kabul eden
Amerika, Avrupa ürünlerine kar§ı asla böyle davranma
mı§tı: Gümrük korumacılığı Cumhuriyetçi idare tarafın
d!'ln da güçlendirilir. Ayrıca, yıkıcı sayılan fikirlere, teo
rilere de kapanır; zihinleri zehirleyebilecek ve rejimi ya
da ya§am sistemini bozabilecek her §eye kendini kapatır.
Amerika'nın üstünlüğü fikrinin içine i§lediği belli bir poli
tik ve ahlaki gelenek. Anti-konformizme kar§ı sert, yaban
cı dü§manı ve hatta ırkçı, sırası geldiğinde, John Adams
döneminde Alien Bill'in onaylanmasına, doğu§tancı ha
rekete, Know Nothing ve Ku Klux Klan hareketine esin
kaynağı olmuş bu gelenek ulusun derinliklerinden dirilir
ve yasa olur. Yabancı olmak ya da heterodoks görüşler ileri
sürmek iyi karşılanmaz: İki bahtsız İtalyan anarşisti, Sacca
ile Vanzetti, inatla inkar ettikleri bir cinayetle suçlanarak
sözde suikasttan yıllar sonra elektrikli sandalyeye gönde
rilmişlerdir ( 1 927) ; onların infazı Avrupa'da bir öfke dal
gasına yol açar; bu dalga, daha ileride Rosenberg Olayı'nın
yol açacağı çalkantıların habercisidir. American Legion ko
münist sızmaları ifşa etmektedir. Protestan Amerika pa
palık yanlılarından çekinmektedir; 1 928 yılında, Demok
ratların adayı Alfred Smith Katolikliği yüzünden Güney'in
oylarının bir kısmını kaybeder ve Cumhuriyetçi rakibi ba
şarılı olur. İçkiyle savaş birliklerinin ve mezheplerin püri
ten Amerika'sı ahlak kaygısını yasal düzenlemelerle ifade
110
eder: Anayasada yapılan 18. deği§iklik Amerika Birle§ik
Devletleri'nin toprakları üzerinde her türlü alkollü -en
hafif düzeydekiler de dahil- içeceğin imalatını, ticaretini
ve kullanımını yasaklar ( 1919) . Kaçakçılık öyle büyük
bir ticarete yol açar ki bastırmaya yönelik polis tertibatı
da aynı ölçüde büyük olur: Bootleggers ile polis arasındaki
mücadeleler gazeteleri canlandırır ve katı rejim, püriten,
ikiyüzlü ve konformist bir Amerika imgesini güçlendirir.
Temelden gelen bu eğilimler, politik düzen içerisinde,
Cumhuriyetçi partinin tekrarlanan zaferlerinde ifade bu
lur. Amerikan parti sisteminde Cumhuriyetçiler gerçekten
de eski Amerikan zeminini temsil etmektedir, Cumhuri
yetçilere oy vermek bir kıdem sertifikası olu§turmaktadır,
oysa ki, yeni gelenler Demokratları tercih etmektedir. On
yıl içerisinde Beyaz Saray'da üç Cumhuriyetçi birbirini iz
ler: Harding aniden ölür (Ağustos 1923} ; onun etrafında
§ekillenen kimi skandallar Grant'ın dönemini fena halde
hatırlatan bir ün yaratmı§tır. Harding'in ba§kan yardımcısı
Coolidge 1924 yılında yeniden seçilir ve Herbert Hoover
da 1928 yılında Smith'e kar§ı seçilir. Hoover bir self made
man'di, hızla servet sahibi olmu§tu ve deneyimli bir idareci
ününe sahip bir teknisyendi. Hoover'ın ki§iliği Amerikan
karakterinin kimi özellik ve niteliklerini gayet iyi temsil
ediyordu. Yetenekleri onu teknisyen bir toplumun kaderi
ne ba§kanlık edecek meziyette gösteriyordu.
Gerçekten de, 1920'den beri, Amerika Birle§ik Dev
letleri, kendi geçmi§ine dönük gözükse de ve tarihin hare
ketini ertelemek istese de, en azından bir alanda, ekonomi
alanında elini çabuk tutmaya çalı§ıyor ve olayların akı§ı·
nın önüne geçebilmek için her §eyi kullanıma sokuyordu.
111
Sava§, yayılma yönündeki bu doğal hareketi hızlandır
mı§tı: Müttefiklerin ihtiyaçlarını kar§ılamak kadar kendi
ordularını donatma zorunluluğu da sanayile§meyi te§vik
etmi§ti. Mali konumları tersine dönmü§tü: Amerika Bir
le§ik Devletleri borçluyken alacaklı konumuna geçmi§,
Avrupa hükümetleri yatırımlarını tasfiye etmek ve istikraz
anla§ması yapmak zorunda kalmı§lardı. Bütün Amerika
kalkınma yarı§ına co§kuyla katılmaktadır. Amerikan yön
temleri, normalle§me, standartla§ma, Taylorculuk, ekono
mik yapılar, sermaye temerküzü, uzmanla§ma: ekonomik
geli§melere özgü bütün bu kümülatif süreçler sonucunda
ortaya çıkan etkiler birbirine eklenir. Kredi sonsuzca ço
ğalır. Ford'un emeğin ücretlendirilmesine ili§kin görü§leri
hakim olmaya ba§larken patronların ücretlilerle ili§kileri
tepeden tırnağa deği§ir: Ücretlerin artı§ı i§letmeye zararlı
olmadığı gibi, i§letmenin çıkarınadır: Alım gücünü artırır
ve her i§çiyi tüketici yapar. Ya§am standardının düzenli
olarak yükselmesi pazarı sürekli geni§letir ve göçün dur
masının sonuçlarını ortadan kaldırır: big business geli§ir
ken onunla birlikte bütün Amerikalılar da refaha kavu§ur.
Özellikle yeni sanayi dalları, otomobil, sinema, hareketin
ba§ını çekmektedir. İdare anti-trqst yasaları gev§ekçe uy
gular. Cumhuriyetçiler hem onların liberal ortodoksluk
larıyla hem de refahı liberalizmin ödülü ve sonucu olarak
gören kamuoyuyla hemfikirdirler. Ekonominin kar§ısında
politika silinir: Deflasyon, bütçe kısıtlaması, vergi indirimi,
yönetimin her türlü denetiminin ortadan kaldırılması, ge
ni§lemeyi kolayla§tırır. Soyutlanma politikası ve liberalizm
Cumhuriyetçi idarenin iki temel ilkesini olu§turur. Masal
sı bir refah bu politikanın doğruluğunu kanıtlamı§tır.
112
Doğruyu söylemek gerekirse, tabloyu lekeleyen kimi
gölgeler de vardır: Ta§kömürü çıkarımı ve tekstil sanayi
leri en müreffeh sanayi dallarının çok uzağında kalmakta
dır. Özellikle tarım genel ho§nutluktan pay almamaktadır:
Yükselen bir ekonomi içinde tarımsal zahire rayici dura
ğanlığını korumaktadır ve ipoteklerinden kurtulamayan
çoğu farmer kendi toprakları üzerinde herhangi bir ban
kanın çalı§anı olmak ya da ba§ka yerde i§ aramak duru
munda kalmaktadır. Irksal sorun da kaygı verici olmaya
devam ediyordu: Önemli ölçüde siyah el emeğini Kuzey'e
çekmi§ olan sava§ sanayilerinin atılımıyla birlikte, bu so
run artık bütün Amerika Birle§ik Devletleri'nin sorunu
halini almı§tır. Fakat, ba§arıyla kıyaslandığında bu gölgeler
pek de önemli değildir ve genel iyimserliği bozmamakta
dır. Politik kurumların me§ruluğu, ekonomik sistemin mü
kemmelliği ve Amerikan ya§am tarzının üstünlüğü iman
edilmi§ konulardı. Zaten refahın sürekliliği, ulusal gelirin
düzenli artı§ı, ya§am düzeyinin sürekli yükseli§i yeterli ka
nıt değil miydi?
113
VIII. Bölüm
114
Devletleri'nin tanıdığı en önemli ba§kanlardan biri olan
Franklin Delano Roosevelt.
115
likededir. Sınai ya da ticari işletmeler_ nakit paralarının
kuruduğunu görürler; talepleri karşılamakta yetersiz kalan
bankalar birbirinin peşi sıra iflas ederken sayısız işletmeyi
de iflasa sürüklerler. Kapanmayanlar da faaliyetini yavaş
latırlar ve personellerinin bir bölümünü işten çıkartırlar:
Bu, alıcı sayısının da aynı oranda düşmesi demektir. Stok
lar birikir, para geri dönmekte zorlanır: bunun ardından
yeni iflaslar gelir. Amansız bir zincirlemeyle, daha dün
büyüyen refaha katkıda bulunan ekonomik mekanizmalar
şimdi ters yönde işlemektedir: cehennemi bir döngüdür
bu. Faaliyetin yavaşlaması işsizliğe yol açar: İşsizlik faali
yeti azaltır, herkes harcamalarını mecburen ya da önlem
gereği kısıtlar. İşsizlik iyice yayılır: Altı ay önce 3 milyon
ken bir yılın sonunda 4, iki yıl sonra 7 , Ekim 1932'de ise 1 1
milyondur, yani toplam nüfusun onda biri ve aktif nüfusun
dörtte birinden fazlası işsizdir. O dönemde sanayi üretimi
1929'daki düzeyinin yarısından da aşağıya düşmüştür.
Durum önce iyimserlikle tartılır: Bu durumun uzun
sürmesine imkan yoktur. Yurttaşlarını yatıştırmak için çır
pınan Başkan Hoover bu konuda güvence verir: "Refah
onları sokağın köşesinde beklemektedir." Aşağı yukarı bü
tün uzmanların tanısı da bu yöndedir. Fakat, bir süre son
ra gerçeğin farkına varılacaktır: Kriz sürmektedir, düşüş
devam etmektedir, durgunluk iyice yerleşmiştir. Bu kriz
kesinlikle diğerleri gibi değildir ve Amerikan kamuoyu,
şaşkınlık içerisinde, çıkışı görememekten korkuya kapılır.
Ekonominin bütün yapılarını etkileyen ve Amerikan top
lumunu sarsan bu kriz toplumun örgütlenmesinin sonucu
olmasın? Belki de, çöküntünün en ciddi sonucu budur:
Doğurduğu moral kriz. Amerikalılar ilk kez serbest te-
116
§ebbüs dogmasına, özel te§ebbüsün erdemlerine ve liberal
varsayımların sağlam temellere dayandığına olan inançla
rını yitirmektedirler. Amerikan deneyimini esinleyen ve
kendi tasdikini ba§arısından alan iyimserlik zarar görmܧ·
tür: Ku§ku yaygınla§maktadır. Amerikan ulusu bir güven
krizi geçirmektedir; tarihinin bu en derin güven krizi kalıcı
anılar bırakacaktır. Bu anıları bütünüyle silmek için olma
sa da, en azından yatı§tırmak için yirmi yıl gerekecektir:
Krizi ya§amı§ ku§ağın bir sonraki ku§ak tarafından ayağa
kaldırılması için gereken süredir bu.
Yirmi yıl, aynı zamanda, Demokratların yönetim süre
sidir ( 1933- 1953) . Gerçekten, çöküntünün politik sonuç
ları da olur: Cumhuriyetçiler durumu anlamakta ve soruna
çare bulmakta tam bir güçsüzlük sergilerler; eylemsizlikleri
nedeniyle onlara öfke duyulur. Olayların akı§ının §a§maz
biçimde yalanladığı iyimser te§hisleriyle gözden dü§en baht
sız Ba§kan Hoover Kasım 1932'deki seçimlere katılır; ya
nılsama yoktur. Durum felakettir, eğri en alttadır: Yakla§ık
12 milyon i§siz; sınai üretim endeksi 48,7'dedir ( 1929'da
lOO'dür} , buğday ve pamuk rayiçleri 1929'daki düzeyle
rinin üçte birine inmi§tir. Demokratların zaferi olayların
mantıki sonucudur: Kasım 1930'dan beri zaten Temsilci
ler Meclisi'nde çoğunluktadırlar. Durumu deği§tirebilmek
için seçmenler kaqılarına ilk çıkana oy vermi§lerdir.
117
kendine özgü meziyetler bütününe sahipti: Son derece
fotojenik bir gülümseme, ikna edici bir ses (radyonun da
devreye girdiği ilk seçim kampanyasıdır) , uğradığı sakatlı
ğa katlanmasını ve kısmen a§masını sağlayan bir karakter
gücü, soyadı (Theodore kuzeniydi) , kamu etkinliklerin
deki deneyimi: Birinci Dünya Sava§ı sırasında donanma
bakanlığında müste§ardı ve New York eyaletinin valisiydi,
ba§kan seçilmesinde belirleyici rol oynayan eyaletlerden
biri orası olur. Her ko§ulda kesin olan ba§ansı e§siz bir
boyut kazanır: 48 eyaletin 42'sinde çoğunluğu elde eder
(ki bunların bazıları neredeyse her zaman Cumhuriyetçi
lere oy vermi§ti) ve rakibine giden 16 milyondan daha az
oya kar§ılık 23 milyon oyla zafer kazanır. Çok nadiren bir
ba§kanın yükseli§inde böylesine bir güven sermayesi söz
konusu olmu§tur.
118
gelişimi ve parti başkanı olduğu kadar devlet başkanı da
olan Roosevelt'in politik mahareti bu grupları sıkı sıkıya
kaynaştıracaktır. En başta da Güney gelir. Partiye kesin
bağlılıkları nedeniyle Solid South adını almışlardı: Güney,
Demokrat koalisyonun içinde, tutucu, hatta gerici, kasıtlı
olarak ırkçı bir güçtür ve beyazlarla siyahlar arasındaki her
türlü fiili hak eşitliğinin amansız düşmanıdır. Bu durum, si
yah seçmenlerin, en azından politik haklarını kullanabilen
küçük bir azınlığın da Demokratlardan yana oy kullanma
sını engellemez. Farmers felaket bir durumdan kendilerini
çekip çıkardıkları için Demokrat idareye minnet duyan bir
başka gruptur: Doların devalüasyonu ve enflasyonist poli
tikalar onların borçlarını azaltırken, tarım fiyatlarını des
tekleyen önlemler de onları ekonomik dalgalanmalardan
koruyacaktır. Benzer nedenler sanayi işçilerini de Demok
ratlara bağlar: İşsizliğin azaltılmasından ba§ka, sendikalar
yönetimin bazı kararların alınmasına kendilerini dahil et
tiklerini bilmektedirler. Sendikacılık Roosevelt'in ba§kan
lığı döneminde büyük geli§meler gösterir: meslek teme
linde kurulmu§ olan eski American Federation of Labor
daha dinamik bir örgütlenmenin rekabetiyle kar§ı kar§ıya
geldiğini görür: Congress of Industrial Organization, emek
aristokrasisinin ilgilenmediği mesleki kategorileri sanayi
federasyonları halinde bir araya getirir ( 1 936) . İki merkez
arasındaki rekabet emek dünyasının i§ine yarar, milyon
larca ki§i sendikalara katılır. Sendikalar politik sorunlara
ilgi duymaya ba§lar: Üyelerini eğitmeye girişirler. Taze
Amerikalılar, yakın dönemde göç etmi§ olanlar, bölgesel
özelliklerini korudukları için daha güç asimile olanlar ya
da kökenleri itibarıyla Anglosakson zeminden en uzak
119
olanlar da Demokratlara oy verir: İrlandalılar, İtalyanlar,
Slavlar, Katoliklerin çoğunluğu, Yahudiler, bütün etnik
azınlıklar. Bu nedenle, dünyanın en büyük Yahudi §ehri
olan New York, aynı zamanda en fazla İrlandalının bulun
duğu §ehirdir, Slav metropollerinden biridir ve Demok
ratların kalesidir. Güneyli beyazlar, oy kullanan siyahlar,
famıers, La.bor, azınlık inançları ya da ırksal azınlıklar; i§te,
koalisyonuyla Demokrat adayı ba§kanlığa ta§ımı§ olan ve
Roosevelt'in ömrü boyunca bir arada tutmayı ba§aracağı
karma§ık öğeler bunlardır.
Kasım 1932'de seçilen Roosevelt ancak 4 Mart 1933'te
göreve ba§lar. Bu dört ay boyunca durum iyice §iddetlenir,
i§sizlik yaygınla§ır; felç hali yayılır, bankalar birbiri ardına
iflas bildirir ( 1930'dan beri 5500 banka) : 4 Mart'ta kredi
kurumları bütün ülkede kapılarını kapatır. Amerikan eko
nomisi uçurumun dibine inmi§tir: Her §ey yeni idarenin
inisiyatifini beklemektedir; çok ender olarak bir ba§kan bu
kadar felaket bir durumla kar§ı kar§ıya kalır ve benzer so
rumlulukların omuzlarına bindiğini hissederken bu kadar
geni§ eylem imkanlarına da sahip olur.
1 20
gün içerisinde hazırlanmış, sunulmuş, tartışılmış, onay
lanmış ve imzalanmıştır. Birçoğunun kapsamı eşsizdir ve
bütünü Amerikan toplumunun, ekonomisinin, siyasetinin
alışkanlıklarını, geleneklerini ve yapılarını tepeden tırnağa
değiştirmektedir.
Bu önlemlerin bellibaşlıları, Kasım ayıyla Mart ayı ara
sında, başkan ile onun brain trust'ını oluşturan, entelektüel
ve uzmanlardan ibaret küçük bir grup tarafından hazırlan
mıştır. Başkanlığın çevresindeki kişilerin önemi başkanın
iktidarıyla birlikte artmaktadır. Her alanı ilgilendiren bu
yasaların çoğu yine de sistematik bir bütün oluşturmamak
tadır: Roosevelt bir doktrin adamı değildir. New Deal bir
programdan çok temel bir tutumu ifade etmektedir: Cum
huriyetçiler krizin yıkımına güçsüzce tanık oluyorlardı;
Roosevelt ise tepki göstermeye çalışır. New Deal öncelikle
eylemin erdemlerine duyulan inancın ifadesidir, çöküşü
kader olarak kabul etmenin reddidir. "Yeni el" deyiminin
anlamı budur: kartları yeniden dağıtacaktır ve oyun daha
adil bir zeminde yeniden başlayacaktır. Roosevelt dene
yimi, bu nedenle, tarzında bir yenilik olsa da, Amerikan
dehasının iyimser geleneğine dahildir. New Deal'a esin
veren birkaç postula vardır: Ekonomik faaliyeti canlandır
mak için talebi teşvik etmek gerekir, bunu yapabilmek için
de işçilerin ve köylülerin alım gücünü artırmak gerekir;
mevcut durgunlukta bunun imkanlarına yalnızca federal
devlet sahiptir; dolayısıyla, canlanmayı başlatacak olan da
odur. Cumhuriyetçilerin deflasyonist politikası iflasa yol
açmıştır: Demokrat idare denetimli bir enflasyon uygula
maktadır. Ölçek olarak altının terk edilmesi, doların deva
lüasyonu (%30'dan %40'a) , hazine avansları ve kredilere
1 21
getirilen büyük kolaylıklar ekonomiyi yeniden canlandır
malıdır. Deneyim, liberalizm özdeyi§lerini de çürütmü§
ve sınırsız bir rekabetin zararlarını kanıtlamı§tır: Devlet
toplumsal ili§kileri kurala bağlamak, düzenlemek için mü
dahale etmeli, ücretlilerin me§ru çıkarlarını savunmalıdır;
New Deal'ın ekonomik yönelimleri toplumsal bir program
la da sürer. Bu ilkeler idarenin eylemine bir çerçeve çizer:
Bunların uygulanmasında, davranı§ını ampirizmin yönlen
dirdiği Roosevelt, hemen bir çare bulmak ve kamuoyunun
özlemleriyle uyu§mak kaygısıyla, ko§ullardan esinlenir.
Bankaların hepsi kapanını§ ve kredi felç mi olmu§? 9
Mart'ta önerilen ve onaylanan acil bir yasa federal örgüt
lere büyük yetkiler vermekte, pe§in paralı ve kredili bütün
sözle§meleri düzenlemekte, altın biriktirmeyi ve ihraç et
meyi yasaklamaktadır; bir moratoryum bankalara erteleme
verir. Bir hafta sonra 5 bin banka kapılarını yeniden açar.
Milyonlarca i§siz mi vardır? Washington 500 milyon doları
eyaletlerin kullanımına verir ve geni§ bir kamu çalı§ması
programı geli§tirir: okulların yapımı, havaalanlarının dü
zenlenmesi, kanalizasyonların açılması milyonlarca i§size
i§ sağlar ve bu insanlar da umut ve haysiyetle birlikte alım
gücüne de sahip olurlar, üretim de bu durumdan derhal
nasiplenir. Kom§U bölgelerin elektriklendirilmesi ve su
lanması için Tennessee Vadisi'nin düzenlenmesi Tennes
see Valley Authority'nin (TV A) himayesinde ba§lar: Bu
devasa girişim çok geniş bir alanın görünümünü ve ya§am
ko§ullarını deği§tirecektir. Bir sivil savunma birliği 250
bin kişiyi yeniden ağaçlandırma yapmakla görevlendirir.
Farmers satışlarda durgunluktan, rayiç dü§Ü§ünden yakı
nıp devasa borçlar altında mı eziliyor? Agricultural Adjust-
1 22
ment Act (AAA, 1 2 Mayıs 1 933) ve çe§itli yasalar tarım
kredisini örgütler, çiftçileri ekilmemi§ arazilerle orantılı
bir sübvansiyon oyunuyla fazla üretimi kısıtlamaya te§vik
eder, garantili bir fiyat sistemi olu§turur. Çok dü§ük faizli
ve uzun vadeli borçlar ve sürekli enflasyon onların özgür
le§mesine yardım eder. 1 933 ile 1 939 arasında farmers'ın
ortalama geliri yakla§ık iki katına çıkar: ݧte, özlem duy
dukları istikrara artık sahiptirler. National lndustrial Reco
very Act (NIRA, 16 Haziran 1933) , AAA'nın farmers için
yaptığı §eyi sanayiciler ve ücretliler için yapmaya giri§ir;
asgari ücretin sabitlenmesi, i§ gününün dü§ürülmesi, tek
tip bir model üzerinde kaleme alınını§ ve ba§kanın bunu
kendiliğinden uygulamayan sanayicilere dayatma yetkisi
ne sahip olduğu adil rekabet kuralları arzı kısıtlamalı ve
fazlalıkları emmelidir; kredi avansları ve büyük yatırımlar
talebi te§vik eder. Bu düzenleme, ücretlerinin yükseldiği
ni, güvence sağlandığını, delegelerinin yasaların kaleme
alınmasına ortak olduklarını, kolektif sözle§melerin pazar
lığına katılımlarının kabul gördüğünü gören çalı§anlar için
garantiler içermektedir.
Kongre 1 6 Haziran'a ertelendiğinde, Amerika Birle§ik
Devletleri bir tür devrim gerçekle§tirir: Ya§amlarının bir
evresi kapanıp bir ba§kası açılır. Buradaki anlayı§ı tartı§·
ma konusu edenler ya da yöntemlerini ele§tirenler bile
deneyimin bilançosunun kesinlikle olumlu olduğunu ka
bul etmelidirler: ݧsizlik gerilemektedir, ekonomi yeniden
canlanml§tır, faaliyet emareleri artmaktadır, bankalar ye
niden açılmı§tır, çiftçiler ürünlerini daha yüksek rayiçten
satmaktadırlar. Roosevelt Amerika Birle§ik Devletleri'ni
mali felaketten kurtarmı§tır, politik karga§aları, belki de
1 23
devrimi önlemi§tir. Amerikan halkının kendi kaderine ve
kurumlarının değerine güvenini tazelemi§tir.
Amerikan ekonomisinin yapıları bu süreçten derin
biçimde deği§erek çıkar: Kamu gücünün müdahalesi, ya
samanın geli§imi, sendikaların örgütlenmesi liberalizmin
uygulama alanını özellikle daraltmı§ ve kapitalizmi -belki
de kurtararak- dönü§türmü§tür. Siyasal düzen de bundan
etkilenmi§tir: Devletle eyaletler arasındaki denge artık
federal hükümet yararına bozulmu§tur. Ekonomik düzen
leme, toplumsal yasama, federal hükümetin yetki alanına
girer; geli§im, eyaletleri Washington'da kararla§tırılan
politikanın icracı failleri yapma eğilimindedir. Bu, 1 787
kurucu meclis üyelerinin esinlemi§ olduğu anlayı§ın altüst
olmasıdır ve uzun süredir yürürlükte olan bir geli§imin son
evresidir. Federal idare hizmetlerini ve kadrosunu §i§ir
mektedir, Washington büyük bir idari sermaye görünümü
kazanmaktadır.
1 24
de birleşir ve New Deal'ın anayasaya aykırılığını savunur.
Bu konudaki en yüksek otorite olan Yüksek Mahkeme,
NIRA (Mayıs 1935) ile AAA'nın (Ocak 1936) anayasa
ya aykırı olduğunu ilan eder. Fakat, New Deal'ın da ateşli
yandaşları vardır; Roosevelt kamuoyuyla yeni ilişki biçim
leri başlatmıştır, "ocak başı" denen samimi radyo konuş
malarıyla halka hitap etmektedir. Dünün işsizleri, farmers,
krizin bütün mağdurları kısa süre önceki yıkımlarını ha
tırlamaktadır. Kasım 1936'da Roosevelt Cumhuriyetçi
rakibi karşısında daha da artan bir farkla yeniden seçilir:
1 7 milyondan daha az oya karşılık yaklaşık 28 milyon
oy. Demokratlar Kongre'de ezici bir çoğunluğu ellerinde
tutmaktadır: Senato'nun 7 /8'i ve Temsilciler Meclisi'nin
3/4'ü. Dava anlaşılmıştır: Halk New Deal'ı onaylamakta
dır. Roosevelt hem esneklik gücüne hem de kararlılığa
sahiptir: Yüksek Mahkemeyi üyelerinin yaşını düşürmekle
tehdit ettikten sonra aralarında bir yakınlaşma görülür.
Roosevelt projesini devam ettirmez ve mahkeme de daha
uzlaşmacı davranır. Başkanın mahareti, Amerika Birleşik
Devletleri'ni, Başkan Jackson'u Kongre'yle karşı karşı
ya getirmiş olana benzer bir anayasal çatışmadan korur.
Rakipler gerçeği kabullenmek zorundadır: New Deal'ın
birçok düzenlemesi çoktan gelenekler arasında yerini
bulmuştur; geçmişe dönmeyi düşünmek hayaldir. Anlaş
mazlık durulur. Uluslararası durumun ciddiyeti de buna
katkıda bulunur, başkanın dikkatini iç sorunlardan çeler
ve federal iktidarın ulusun yaşamına artan müdahalesini
doğrulayan ek bir katkı sağlar.
Amerika Birleşik Devletleri'nin dışında Roosevelt'in
deneyiminin önemli yankıları olur: İncelenen, savunulan,
1 25
taklit edilen (Leon Blum hükümetinin iktisadi politika
sı bundan esinlenir) bu deneyim, liberalizmin anarşisiyle
planlamacı güdümlü ekonomi arasında, keza klasik de
mokrasinin güçsüzlüğüyle totaliter rejimlerin aşırılıkları
arasında da bir orta yol açmış gibidir.
1 26
kom§uluk ili§kileri geli§tirir. Niyetlerindeki samimiyeti so
mutla§tıran jestler de ardı sıra gelir: 1933'te Nikaragua'da
bulunan Amerikan birliklerini geri çeker; 190 1 yılından
beri Küba üzerinde bir tür protektora uygulayan Platt
Düzenlemesi'ni 1934 yılında yürürlükten kaldırır. Haiti
ve Santo Domingo'da da aynı anlayı§la hareket eder. Bu
iyi niyet gösterisi kar§ısında Amerikan devletleri yatı§ınca,
ili§kilerin sıkıla§masının yolu açılını§ olur: Karşılıklı güven
içinde Fan-Amerikancılık bir anlam bulur, kıtasal daya
nı§ma kendini gösterir ve Amerika kıtasıyla ilgili bir dizi
konferans bu dayanışmanın temellerini atar. İkinci Dünya
Savaşı sırasında Amerika Birleşik Devletleri bu uzgörü§lü
ve cömert tutumun yararını görecektir.
127
lığıyla kör olmuş, bir çatışmanın dışında kalabileceğine
inanan kamuoyu arasında kalan Roosevelt, devlet adamı
olarak kapasitesini gösterecektir: Harekete geçmekten
geri durmaz fakat Kongre'nin peşinden geleceğine emin
olamadan işe kalkışan Wilson'un hatasına düşmekten ka
çınır. Cüretkarlık ve ihtiyatı ölçüsünce kullanarak, hem
yasamanın sağladığı kaynakları değerlendirir hem de bunu
dönüştürmeye çalışır: 1937 yılında tarafsızlık yasasındaki
bir değişiklik, nakit (cash) ödemeleri ve nakliyeleri üstlen
meleri koşuluyla savaşan taraflara silah satışına izin verir:
Rakiplere eşit davranmak adı altında, bu düzenleme, as
lında, altını olan ve Amerika Birleşik Devletleri'yle deniz
ilişkilerinin güvenliğini sağlama imkanına sahip demok
rasilere avantaj sağlar. Ne seçmene ne de congressmen'e
sert davranabilen Roosevelt, kamuoyunu sorumluluklarını
üstlenmeye teşvik etmek için gerçeklerle karşı karşıya ge
tirmeye sabırla çabalar. Ekim 1937'de, Chicago'da verilen
ve "karantina" denen söylev bir evreye damgasını vurur:
Soyutlanma politikasının yenilgisini kabul eder ve dikta
törlüklerle demokrasiler arasında Amerikan anayasasının
ilhamına kuşkusuz uygun ama soyutlanma fikriyle uyum
suzluk içinde bir değerlendirme farklılığı getirir.
Olaylar Amerikalıların kanaatinden daha hızlı geli
şir: Savaş patlak verir. Mayıs 1940'ta Amerika Birleşik
Devletleri'nin Fransa'nın ezilmesine izin vermemesi için
rica eden Paul Reynaud'nun kaygılı çağrısına Roosevelt
ancak tamamen platonik bir sempati açıklamasıyla karşı
lık verebilir. 1940 sonbaharında üçüncü kez aday olur: yal
nızca durumun istisnai ciddiyetinin anlaşılır kıldığı, daha
önce görülmemiş bir olaydır bu. İnancının tersine, Ameri-
1 28
ka Birleşik Devletleri'nin savaşa girmemesini sağlayabile
ceğini sanır. 1936'dan daha zahmetli bir şekilde yeniden
seçilmesi, yine de, ona Amerika Birleşik Devletleri'nin
güvenliği için gereken kredi ve önlemi Kongre'den elde
etmesini sağlayacak otoriteyi verir. Fransa'nın mağlubi
yetinin ertesinde, savaşa girmeden yükümlülüklerin uç
sınırına kadar giderek, Büyük Britanya'ya 50 destroyer
verip karşılığında Meksika Körfezi yakınlarında savun
maya elverişli üsler elde eder. Roosevelt, yeniden seçil
mesinden sonra, demokrasiyi ve dolaylı olarak Amerika
Birleşik Devletleri'ni savunan ülkelere, ihtiyaç duydukları
ama döviz yokluğu nedeniyle nakit olarak sahip olmaya
imkan bulamadıkları her şeyi sağlamaya izin veren kira
lama sistemi yasasını onaylatır. Büyük Britanya için icat
edilen formül başka ülkelere de uygulanacaktır; 194 l 'den
itibaren SSCB de buna dahildir. Amerika Birleşik Dev
letleri savaş halindeki demokrasilerin cephaneliği olur.
Barışı savaştan ayıran çizginin berisinde durmaya çalışan
Roosevelt, Amerika Birleşik Devletleri'nin sempatisinin
nereye kadar gideceğini giderek daha fazla belirler. Hatta
Churchill'le birlikte ortak bir program üzerinde de anla
şırlar. Buna göre, tamamen müttefik olmasa da müttefik
sayılan iki ülkenin savaş hedefleri tanımlanır: Wilson'un
14 madde geleneğine dahil olan Atlantik Sözleşmesi'nin
8 maddesi Amerika Birleşik Devletleri politikasının cö
mert yanını ifade eder: Savaşan halkların umuduna somut
bir içerik verilir. Barış geri geldiğinde, yönetimlerin poli
tikasına, sömürgeleştirilmiş halkların taleplerine bunlar
yön verecek ve dünyanın yeni çehresini bunlar şekillen
direcektir.
1 29
Savaşa giriş ve zafer. Japonya, askeri hazırlıkları
-
1 30
barı§ta sahip oldukları malum yetenekleriyle sava§ı besler
ler: Bütün ekonomi sava§a yönlendirilmi§tir: Birliğin top
rağı Amerika Birle§ik Devletleri ordularının ve filolarının,
aynı zamanda da tüm müttefiklerinin ihtiyaçlarını kar§ıla
yan dev bir cephaneliktir; güneyde, California'da yüzler
ce yeni fabrika kurulmu§tur, hepsi 24 saat hiç durmadan
çalı§maktadır ve giderek daha hızlı çalı§maktadır: liberty
ships on iki gün içinde in§a edilir. Sava§ bir sanayi sava§ı
halini alır: Kaynakların bolluğu, teknolojik üstünlükleri,
insanı harekete geçirmeyi ve ba§arılı bir sava§ makinesinin
ağırlığı altında dü§manı ezmeyi sağlar. Bu çaba özellikle
iki noktada önemli sonuçlar verir: Tersanelerin faaliyeti
nin Alman denizaltılarıyla giri§tiği hız yarı§ını kazandığı ve
Akdeniz'e, Pasifik'e, Normandiya'ya çıkarmaları hazırladı
ğı denizde; ayrıca, müttefik havacılığının kısa süre önce
üstünlük kazandığı havada. Avrupa'nın kurtulu§ yolunu
açan, hem denizlerdeki hem de havadaki bu hakimiyettir.
Bu devasa çabanın sonuçları kısa sürede kendini hisset
tirir. İngiltere ve SSCB dü§manı iyi kötü engellemi§lerdi:
Amerika Birle§ik Devletleri saldırıya geçer. Kasım 1942'de
üslerinden binlerce mil uzaktaki Kuzey Afrika'da bile çı
kartma yapabilecek durumdadırlar. 1943 yılında Sicilya'da
ve İtalya Yarımadası'ndadırlar. 6 Haziran 1944'te tarihin
en büyük bile§ik operasyonu Normandiya'da ikinci bir cep
he açar. On bir ay sonra 111. Reich'ın teslimi demokrasile
rin zaferini onaylar. Bu sonuçta Amerikan diplomasisinin
de önemli bir payı vardır: Diğer ulusların yöneticileriyle
bir dizi konferans, harekatı koordone etmi§ ve barı§ düzen
lemelerinin temellerini atmı§tı: Casablanca (Ocak 1943) ,
Quebec (Ağustos 1943) , Çankay§ek'le Kahire görü§mesi;
1 31
Tahran (Kasım-Aralık 1943) ve Yalta'da (Şubat 1945)
Roosevelt, Churchill ve Stalin arasında üçlü görü§me.
Amerika Birle§ik Devletleri sava§ı e§zamanlı olarak iki
cephede birden sürdürmek zorunda kalmı§tı; Avrupa'nın
kurtulu§una verilen öncelik Pasifik'teki Amerikan kuv
vetlerinin Japonlan bastırmasını engellememi§ti: Yeniden
olu§turulan deniz filoları saldırıya geçerek, masraflı bir
dizi operasyonun sonucunda, Japonları takımadalardan
sürmü§ler, Japonya'nın etrafındaki çember daralmı§tı. Hi
ro§ima ve Nagazaki'ye atılan atom bombaları Japon dire
ni§ine son darbeyi indirir: 15 Ağustos 1945'te Missouri'de
imzalanan teslim anla§ması 8 Mayıs'ta Berlin'de imzalana
nın uzantısıydı. Her iki tarafta da en yüksek komuta bir
Amerikalıdaydı: Almanya kar§ısında Eisenhower, Japonya
kar§ısında da Mac Arthur. Amerika Birle§ik Devletleri
SSCB'yle birlikte tartı§masız galiplerdi. Bu üstünlüğün
sonuçları bugün bile kendini hissettirmektedir. Fakat, bu
zaferin asıl yaratıcısı, sonuçların semeresini görmek için
artık ortada yoktu: Kasım 1943'te dördüncü kez seçilen
Roosevelt, 12 Nisan 1945'te aniden ölmü§tÜ. Onun ölü
mü Amerika Birle§ik Devletleri tarihinin en uzun ba§
kanlığına son veriyordu. Roosevelt istisnai yetkileri kendi
ellerinde toplaml§tı, emperyal bir cumhuriyet kurmu§tu,
kurumların da Amerikan toplumunun da derin dönü§Ü·
müne ba§kanlık etmi§ti. Sava§ kazanılmı§tı: Ardılları barı
§ı da kazanmayı ba§arabilecek miydi?
1 32
IX. Bölüm
SÜ PER GÜÇ
1 33
Soğuk Savaş ve dünya l iderl iği . Uluslararası du
-
1 34
Soğuk Savaş Amerika Birleşik Devletleri'ni giderek
daha fazla içine katar: Çok sayıda ülkeyle çift taraflı an
laşmalar yapılır, birçok ittifak sisteminde (NATO, SEA
TO, ANZUS) taraf olunur. Amerika topraklarının dışın
da yüzden fazla deniz ve hava üssü kurar, Akdeniz'de ve
Çin açıklarında bir filo bulundurur. Mali güçlük içinde
bulunan ve sermayeye ihtiyaç duyan her ülke dünyanın
yükünü taşıyan Amerika Birleşik Devletleri'ne yönelir:
1945- 195 1 arasında yurtdışına yapılan yardım kredisi
toplamı 143 milyar dolara yükselir: Başka herhangi bir
ülke için katlanılır olmayan bu yük, Amerika Birleşik
Devletleri'nin ekonomik ve stratejik üstünlüklerinin be
delidir.
Moskova'nın avantaj sağlayabileceğini düşündükleri
bir kargaşanın olduğu her yere müdahale ederler: Gerillay
la mücadele eden hükümetlere yardım götürdükleri Latin
Amerika önceliklidir. Kennedy, Ekim 1962'de, SSCB'yi
Küba'dan geri püskürtür. Vietnam'a giderek daha fazla
müdahale ederler ve sonunda kendilerini gerçek bir sa
vaşın içinde bulurlar: Askeri danışmanların gönderilmesi,
ardından sayıları 500 bini aşan askerin yollanması ve ni
hayet Kuzey Vietnam'a yönelik kitlesel bombardımanlar.
Fakat, SSCB ile çatışma Küba krizinden sonra ilişkilerin
normalleşmesine dönüşür: Karşılaşılan tehlikenin bilinci
ve paylaşılan sorumluluk görüşmelere yol verir: Karada,
havada ve denizde nükleer denemeleri yasaklayan anlaş
ma bir dizi uzlaşmanın başlangıcı olur ve atomik yayılmaya
karşı iki büyük güç dayanışma geliştirir. Kissinger'ın diplo
matik yeteneğinden destek alan Nixon, Soğuk Savaş'a son
vererek Moskova'ya ve Pekin'e gider.
1 35
İki güç arasındaki rekabet bilimsel bir hal alır ve tekno
loji de işin içine karışır: Nükleer enerjiye hakim olma yarı
şından sonra, uzayın fethinde Amerika Birleşik Devletleri
aranın açılmasına izin vermiştir. Gecikmeyi telafi ederler:
1958'de ilk uyduyu yollarlar; 1962'de insanlı ilk uzay aracı
yörüngeye oturur: 2 1 Temmuz 1969'da Ay'a ayak basılır:
Uydumuzun üzerinde yürüyen ilk insanlar Amerikalıdır.
Uzayın fethi, Batı'ya doğru yürüyüşle iki yüzyıl önce başla
mış destanın son bölümüdür. Füzeler flat boats'un ve tran
satlantiklerin yerini alır.
Amerika Birleşik Devletleri 1970'li yıllarda bahtsız bir
dönemden geçer. Nixon, Vietnam'daki felaket savaşın so
nuçlarına katlanmak zorunda kalır: Amerikan birlikleri
1973 yılında geri çekilirler. Amerika Birleşik Devletleri'nin
yitirdiği ilk savaştır bu: Kamuoyu bu savaştan derinden ya
ralanmıştır. Vietnam sendromu Washington'un faaliyetini
uzun süre felç edecek ve Brejnev'in her yöndeki, özellikle
Afrika'daki inisiyatiflerine boş alan bırakacaktır. İran'da
maruz kalınan aşağılanmanın acısıyla yaralanmış özsay
gının atılımı, Amerika Birleşik Devletleri'ni dünyadaki
yerine -birinci sıraya- taşımaya çalışan Ronald Reagan'ın
1980 yılındaki zaferine katkıda bulunur. Grenada'ya güç
kullanarak müdahale eder, Avrupa'ya SS 20 füzeleri yer
leştirerek Sovyet füzelerinin bozduğu dengeyi yeniden
kurmaya çalışır, birliğin topraklarını ihlal edilemez kıl
mayı hedefleyen stratejik bir inisiyatife girişir. SSCB'yi
soluksuz kaldığı bir yarışa sürükleyen Yıldız Savaşları,
Soğuk Savaş'a son verir. Komünist sistemin çöküşü ve
SSCB'nin parçalanması Amerika Birleşik Devletleri'ni tek
rakibinden kurtarır, dünyadaki tek büyük güç olarak ka-
1 36
lır. Gorbaçov, Almanya'nın birle§mesine ve Moskova'nın
sultasından yeni kurtulmu§ ulusların NATO'ya girmesine
kar§ı çıkmaz. Körfez Sava§ı'nda Saddam Hüseyin'e kar§ı
Amerika komutasındaki Birle§mi§ Milletler adına faaliyet
yürüten bir deniz filosunun müdahalesini veto bile etmez.
On yıl sonra, Putin, 1 1 Eylül 200 1 saldırılarının ardından,
Amerika Birle§ik Devletleri'nin yanında yer alır ve Orta
Asya'daki eski cumhuriyetlerin havaalanlarını kullanımı
na sunar. Soğuk Sava§ yerini faal bir dayanı§maya bırak
mı§tır. Amerika Birle§ik Devletleri'nin stratejik üstünlü
ğü, yaralanabilir olduğunun bilincine 1 1 Eylül vesilesiyle
sert bir §ekilde varını§ olsa da ezicidir: Bu üstünlük bilim
sel ve teknolojik geli§nıi§liğine olduğu kadar zenginliğine
de dayanmaktadır. Üslerinden binlerce kilometre ötede,
lrak'ta, Kosova'da, Afganistan'da ba§arıyla silahlı müda
halede bulunabilen yalnızca onlardır. Avrupa onların des
teği olmadan müdahale edemez. İrlanda'da, Ortadoğu'da
da onların aracılığı talep edilir. İç politikaya bağlı nedenler
yüzünden İbrani devletine dengeli bir çözüm dayatmakta
tereddüt etmeseler, İsrail ile Filistinliler arasındaki çatı§
mayı yalnızca onlar çözüme kavu§turabilir.
1 37
yirmi yıllık iktidar Demokratları yıpratmıştır ve en genç
seçmenler açısından büyük buhranın anısı bir şey ifade
etmemektedir. Eisenhower 1956 yılında daha güçlü bir
çoğunlukla yeniden seçilir.
1960 yılında, Beyaz Saray'a giren ilk Katolik olan De
mokrat John Kennedy, görev süresi sona eren Başkan
Yardımcısı Richard Nixon karşısında kıl payı zafer kaza
nır. Seçim kampanyasını yeni hudutların fethedilmesi te
ması üzerinde yürütmüştü. Bu başkan yalnızca gençliğin
cazibesine ve doğuştan gelen meziyetlere sahip olmakla
kalmamıştı, Küba krizinde (Ekim 1962) bir devlet adamı
olarak da kendini göstermiş, yıldırma ve ılımlılığın ölçüsü
nü bilmiş, Kruşçev'i fazla küçük düşmeden füzelerini geri
çekmeye mecbur etmişti. 22 Kasım 1963'te, katil kurşun
lar, asla tamamen aydınlatılamayan koşullarda başkanlı
ğına trajik biçimde son verdiler. Bu başkan, şahsiyetiyle,
Amerika'nın cömert imgesini kişiliğinde taşıyanlar galeri
sinde yerini almıştır. Ardından gelen Başkan Yardımcısı
Lyndon Johnson, en yoksulların, özellikle de siyahların
koşullarını iyileştirmeyi hedefleyen önemli bir yasanın
onaylanmasını sağladı: Yaşlılara ilaç yardımı, eğitim ku
rumlarına federal yardım, özellikle de ırk ayrımcılığı uy
gulamalarına saldıran ve siyahların seçimlere katılımını
kolaylaştıran sivil haklar yasası. 1964 yılında Cumhuri
yetçi rakibi Barry Goldwater'ı ezer; Goldwater'ın programı
Ronald Reagan'ı seçtirecek olan tutucu devrimin haber
cisidir.
1968 yılında, Johnson aday olmadığından ve Robert
Kennedy öldürüldüğünden, Richard Nixon, yaklaşık 10
milyon seçmenin aklını çelen Güneyli ırkçılığın sözcüsü
1 38
üçüncü bir adayın varlığı sayesinde zaferi söküp alır. Ni
xon, 1972 yılında yakla§ık 18 milyon oy farkıyla yeniden
seçilince, basit geçecek bir ba§kanlık dönemi umudu yara
tır. Birkaç ay sonra Watergate skandalıyla birlikte Ameri
kan tarihinin en önemli politik fırtınalarından biri patlak
verir ve yankıları, ba§kanın yalan söylediğine kamuoyunu
ikna ederek, basına, yargıçlara, Kongre'ye kar§ı adım adım
mücadele ettikten sonra, 8 Ağustos 1974'te Nixon'u isti
faya mecbur eder. Kriz ve çözümü farklı değerlendirmelere
yol açar: Dünyanın en güçlü devletinde bir namussuzun
böyle bir iktidara sahip olabilmesi bütün sistemi mahkum
etmez mi? Fakat, rejimin bu kadar ciddi bir krize dire
nebilmi§ olması ve ahlakın üstün gelmesi de demokratik
kurumların üstünlüğünün kanıtı değil midir? Olay, her
ko§ulda, kimsenin yasaların üstünde olmadığını gösteri
yordu: Nixon'un, yürütmeyi genel yasalardan kurtarma
ayrıcalığını savunduğu tezi reddedilmi§ti. Yüksek mahke
me kararı yargının üstünlüğünü onaylıyordu ve ba§kanlık
görevi sınavdan geçici olarak zayıflamı§ çıkıyordu. Ba§kan
yardımcısı Gerald Ford, Nixon'un yerini alır; aslında, Ni
xon onu da bir skandal nedeniyle istifa etmek zorunda kal�
mı§ bir ba§ka ba§kan yardımcısının yerine atamı§tı: Seçil
meden yüksek bir mevkiye eri§mi§ birinin tuhaf durumu.
1976 yılında Cumhuriyetçiler ba§kanlığı kaybeder.
Demokrat Jimmy Carter, Konfederasyon güçlerinin ye
nilgisinden beri Beyaz Saray'a girmi§ ilk Güneylidir: Seçim
kampanyasını ahlaki değerleri üzerinden yürüttüğünden,
dı§ politikada Nixon ile Kissinger'ın realpolitik'inden kop
maya ve bütün dünyada insan haklarına saygı duyulmasını
sağlamaya çalı§ıyordu. Talihsizlik içinde yüzüyordu: Tah-
1 39
ran'daki Amerikan elçiliğinde çalı§anların rehin alınması
1 980 yılındaki yenilgisine katkıda bulunur: Cumhuriyetçi
Reagan'a yenilir. Reagan'ın programı liberal bireycilikten,
serbest giri§im dogmasından esinlenmi§tir ve Chicago
Okulu'nun monetarist tezlerine gönderme yapar: Onun
ba§arısı federal hükümetin müdahalesine ve Welfare
State'e kar§ı bir tepkinin ifadesiydi ve devletin yüküm
lülük almamasının, kamu harcamalarının sert bir §ekilde
azaltılmasının ve bütçe dengesine geri dönü§ün ifadesiydi.
Aslında, Reagan kamu maliyesinin açığını ortadan kaldır
mayı asla ba§aramadı: Pahalı bir uzay savunma programı
na giri§ti. Yurtta§larına gururlarını iade eden kelimeleri
bulmayı ve kararları almayı bildi. 1 988 yılında, ba§kan
yardımcısı Georges Bush onun yerini alır ve dı§ politikada
iyi bir ba§kanlık yapar ama seçmenler iç sorunları ihmal
etmesinin bedelini ona ödetirler.
1 992 yılında, Demokrat rakibi, Arkansas Valisi Bill
Clinton, gençliğinden güç alan bu mükemmel ileti§imci,
üçlü bir rekabette ona meydan okur. Ba§kanlığının sekiz
yılı Amerika Birle§ik Devletleri için §anslı bir dönem olur:
genellikle %4'ün üzerinde bir oranda en uzun süreli bü
yüme döngüsü, enflasyonsuz, i§sizliği %5'in altına dü§üre
rek, yirmi milyon istihdam yaratılmasını ve bütçe açığının
kapatılmasını sağlayarak sürer. İlk ba§kanlığı döneminde
Demokratların sosyal programını uygulamaya koyar, özel
likle ya§lı ve maddi imkanı olmayan ki§ilere tıbbi federal
yardım sağlar. 1 996 yılında, en atak reform projelerinden
vazgeçerek, yeniden seçilmesini sağlayan merkezci bir ko
num benimser, ama aynı zamanda Cumhuriyetçi Parti'nin
en tutucu eğilimi her iki mecliste de çoğunluğu ele geçirir.
1 40
Bu komplo ona kar§ı istisnai §iddette bir hırpalama sava§ı
yürütür, ba§kanın çılgınlıklarını ve cinsel hatalarını ha
yasız medyayla suç ortaklığı içinde sömürürler. Amerika
Birle§ik Devletleri, skandalın tüm diğer sorunları örttüğü
üzüntü verici bir politik ya§am ve ba§kanın ayağını kaydır
maya çalı§an politikacılar manzarası sunmaktadır; Ame
rika Birle§ik Devletleri'nin imajı da bu durumdan büyük
ölçüde zarar görmü§tür. Seçmenlerin bilgeliği bu stratejiyi
benimsemeyerek, tutucu devrimden olduğu kadar siyasi
doğruculuktan da uzak duran bir orta çizgiye bağlılıklarını
ifade etmi§tir.
Clinton, Kanada ve Meksika'yla ortak pazar olu§turan
Alena'nın doğumuna yol veren anla§manın onaylanması
nı sağlar. Amerika Birle§ik Devletleri'nin dı§ politikasını
partnerleriyle olumlu bir §ekilde sürdürür, İsraillilerle Fi
listinliler arasındaki çatı§manın barı§çıl çözümü için son
ana dek kendini hesapsızca harcar.
2000 yılında ardılının seçimi, seçim prosedürlerinin
yürürlükten kalkı§ını ve büyük seçmenler sisteminin arka
izmini çıplak bir §ekilde ortaya koyan, inanılmaz bir senar
yoya yol açar. Eski ba§kanın oğlu, Texas Valisi George W.
Bush seçimden ancak be§ hafta sonra seçilmi§ ilan edil
di; çoğunluğu elde edip etmediğinden hala emin değiliz.
Belirsiz bir §ekilde seçilen yeni ba§kan, öncelinin elveri§li
konjonktüründen yararlanamadı: Büyüme tıkanma i§aret
leri veriyordu. 1 ,600 milyar dolarlık vergileri on yıl içinde
azaltma yükümlülüğü, bir dizi mali skandalın sınavdan ge
çirdiği güveni canlandıramadı ve skandallar 2002 yılında
bir borsa krizine yol açtı. Bu krizin yankısı da tüm dünya
nın mali pazarlarında kendini hissettirerek, dünya ekono-
1 41
misinin daima Amerikan ekonomisine bağımlı olduğunu
kanıtladı.
Fakat, bu başkanlığın başlangıcına damgasını vuran
önemli olay bambaşkadır: World Trade Center'ın iki kule
sini ve Pentagon'un bir bölümünü yok eden bir avuç İslam
cının gerçekleştirdiği 1 1 Eylül 200 1 suikastları Amerikan
kamuoyu için de, tüm dünya için de önemli bir şok oldu.
Amerika kendi toprakları üzerinde bir savaştan korunabi
lecek durumda olmadığının aniden bilincine vardı. Kuşku
verici bir seçimin vermediği meşruluğu tehdidin ciddiye
tiyle kazanan başkanın arkasında tek vücut olundu. O za
mandan beri, terörizme karşı mücadele, Bush yönetiminin
temel düşüncesi, içeride de dışarıda da bütün politikasının
ana ekseni oldu: Amerika Birleşik Devletleri'nin çıkarla
rını her kararın özel kriteri yapma yönündeki ilan edilmiş
niyeti geçerli kıldı. Eşi benzeri olmayan bir kuvvete daya
nan bu tekyanlılık, partnerleriyle arasındaki anlaşmazlığın
kaynağıdır ve üstünlüklerinin karşılığı olan bir anti-Ame
rikancılığı beslemektedir.
1 42
Birle§ik Devletleri, yerkürenin zenginliklerinin yansını
elinde tutmaktadır. Ki§i ba§ına dü§en gelir dünyada bü
yük bir halk için olabilecek en yüksek gelirdir. Amerikan
firmalarının onda biri Almanya'nın birinci firmasıyla e§it
konumdadır. Askeri güç bakımından herkesi geride bıra
kacak §ekilde birinci güçtür: Savunma bütçelerine ayır
dıkları tutar, tek ba§ına, harcamalar ölçeğinde ardından
gelen on be§ devletin toplamına denktir. 1 1 Eylül saldı
rıları Amerika Birle§ik Devletleri'nin yaralanabilirliğini
açıkça ortaya koymu§ olsa da, ikincil etkisi tek gerçek güç
olduklarını su götürmez biçimde ortaya koymalarıdır.
Bu parlak ba§arı toplumsal sorunların varlığını dışla
maz. Bunların en ciddilerinden biri çok-ırklı niteliklerine
bağlıdır. Ayrılık Savaşı'nda Kuzey'in zaferi siyah sorununu
ortadan kaldırmamıştı: Verilerini değiştirmiş ve özellikle
bütün birliğe yaymıştı. 1960'lı yıllarda, idarenin inisiya
tifleri, yasamadaki düzenlemeler ve yüksek mahkeme ka
rarlan siyahlan seçimlerde ve okulda etkileyen ayrımcılığı
ortadan kaldırsa da, içlerinden bir bölümü, resmi önlemle
re güvenmeyerek black power'ın tezine kulak verir. Siyah
ların yoğun bulunduğu mahallelerde isyanlar patlak verir
(Harlem, 1967; Los Angeles, 1965; New York, 1967) . Bir
durgunluk döneminin ardından, 1992 yılındaki Los Ange
les karl§ıklıkları sorunun kalıcılığını hatırlatmıştır. Diğer
azınlıklar da kendi kişiliklerinin tanınmasını talep etmek
tedir: Hintliler, Porto Rikolular ve özellikle de hızlı artı§
ları İngilizce konuşanların üstünlüğünü tartışma konusu
etmeye başlayan Latin Amerikalılar.
İkinci bir sorun ise gelir dağılımındaki büyük denge
sizliklerdir: Amerika Birleşik Devletleri zengin olsa da,
1 43
yüksek bir oran yoksulluk e§iğinin altında ya§amakta ve
viranelere hapsolmaktadır. Demokrat idarecilerin tıb
bi yardım sağlama yönündeki çabalarına rağmen, sosyal
güvenlik yokluğu Amerikalıları her türlü riske açık kıl
maktadır. Üçüncü sorun tarihlerinin bir mirasıdır ve §e
hirle§menin sonuçlarıyla güncellik kazanmı§tır: Şiddet.
Amerika Birle§ik Devletleri, ulusun doğu§una ve Batı'ya
doğru yayılmaya öncülük etmi§ ko§ulları miras almı§tır:
Westem'in ünlendirdiği ve örneğin ate§li silah kullanımı
na ve satı§ına yönelik her düzenlemeye kamuoyunun bir
bölümünün §iddetli muhalefetini açıklayan bir §iddet gele
neği. Bununla birlikte, bu üç kaygı konusundan herhangi
biri, Amerikalıların kendi sistemlerinin mükemmelliğine
inançlarını ya da ülkelerine derin bağlılıklarını ne bozar
ne de yıkar. 1 1 Eylül ertesinde bunu görkemli bir §ekilde
kanıtlamı§lardır.
Her ko§ulda, ba§arılarıyla da yenilgileriyle de, Ameri
kan deneyimi bütün insanlığı kapsamaktadır. Tüm diğer
halklar Amerika Birle§ik Devletleri'ne bağımlıdır: Faali
yetindeki her gerileme dünya ekonomisinde derhal yan
kı bulur, tıpkı her atılımının da genel bir canlanmaya yol
açması gibi. Fakat, özgünlüğü daha düne kadar tarihsizliği
olan, dünyaya sırtını dönmek isteyen bu halk da bugün
dünyaya bağlıdır. Diplomasisiyle ve stratejisiyle çok sayı
da halkın özgürlüğünün güvencesi ve hukukun jandar
masıdır: Amerika Birle§ik Devletleri olmadan Avrupa ne
Bosna'da ne Kosova'da ate§kes sağlayabilirdi. Amerika
Birle§ik Devletleri'nin aracılığı sıklıkla talep edilir ve çoğu
zaman da etkili olur. Entelektüel rolleri, kültürel katkıları
da Amerika Birle§ik Devletleri'ni ba§a yerle§tirmektedir:
1 44
Bütün bilimsel disiplinlerde Nobel ödüllerini toplamak
tadırlar. Orijinal yaratı biçimlerini onlar ke§fetmi§ ya
da yenilemi§tir: roman, hikaye, sinema, televizyon, çizgi
roman, mimari, koreografi. Sayısız ifade tarzı, hissetme
biçimi Amerika Birle§ik Devletleri'nde doğmuş ve tüm
dünyaya onların damgasını ta§ıyan bir uygarlığı yaymıştır.
Yıllar geçtikçe Amerika Birleşik Devletleri'nin tarihi bü
tün insanlığın tarihinin giderek daha ayrılmaz bir parçası
olmaktadır.
1 45
Kaynakça
1 46
Siyah sorunu üzerine: Claude Fohlen, Les Noirs aux Etats
Unis, PUF, coll. "Que sais-j e ? " , No. 1 1 9 1 ve M ichel Fab
re, Les Noirs americains , Colin, 1 967.
Dış politika tarihinin önemli bir bölümü üzerine : Jean-Bap
tiste Duroselle, De Wilson a Roosevelt. Politique exterieure
des Etats- Unis, 1 9 1 3- 1 945 , Colin, 1 960.
Pierre Melandri, La politique exterieure des Etats- Unis de 1 94 5
a nos jours , PUF, 1 995 . J.-B. Duroselle'in çalı§masını
günümüze dek getirmektedir.
Yves-Henri Noualhiat, Les Etats- Unis et le monde au XXe
siecle, A. Colin, coll. "U", 1 997.
1 47
KÜLTÜ R KiTAPLIGI