You are on page 1of 13

• İlk yayın İTÜ 1952

• Almanya ve İngiltere desteği (Pal sistem)

• İlk TRT yayını 31 Ocak 1968

• 1970’lerde TV yayılıyor…

• yüzölçümün %28’ine, nüfusun %55’ine ulaşıyor, 1980’e gelindiğinde bu oran %74

• 1972 TV’de reklam

• Radyolink yok, herkes kendi yayınını yapıyor, “paket program”lar var

• TRT Batı televizyonlarından örnek formatlar

• -Yerli içerik

• Türkiye’de özel yayıncılığa geçiş İntersatar:

• Türkiye’nin ilk özel televizyon istasyonu 1990 başlarında Federal Almanya’dan Türkiye’ye
uydu aracılığıyla yayına başladı.

• Ahmet Özal ve Cem Uzan tarafından kurulan Magicbox şirketinin İnterstar televizyon kanalı,
yurtdışından yayın yaptığı ve yabancı uydu kanalları gibi çanak antenle izlenebildiği için,
Türkiye’deki yayıncılık tekelini ihlal etmemiş kabul ediliyordu.

• Ancak, yayın Türkçeydi, Türkiye’deki izleyiciye yönelik olarak yapılıyordu, kendisini


“Türkiye’nin ilk özel televizyonu” olarak tanıtıyordu ve aslında açıkça TRT tekelinin fiili olarak
kırılması anlamına geliyordu.

• İnterstar kısa bir süre sonra PTT’nin kablolu televizyon şebekesine dahil edildi.

• Star 1'in futbol kulüpleriyle yaptığı anlaşma ve lig maçlarını naklen yayınlamaya başlaması,
Türkiye'de özel televizyonculuğun yaygınlaşması açısından bir dönüm noktasını
oluşturmaktadır.

Yasasızlık:

• İlk bir kaç yıl, yayıncılık alanını düzenleyecek yeni bir yasa hazırlamaya yönelik olarak herhangi
bir ciddi adım atılmadı.

• RTÜK-1994

Bağımsız Yapım Şirketleri

• Avrupa’da 1990’lı yıllarda bağımsız yapımların arttığını görüyoruz…

• Örneğin İngiltere’de 1990 yılında çıkan Yayın Yasası'nın önemli bir düzenlemesi BBC ve ITV
şirketleri dışında bağımsız yapım şirketlerinin özendirilmesidir.

• Bağımsız yapımcılar program için aldıkları paraları yapım elemanlarının ücretlerini ve yapımın
giderlerini karşılamakta kullanmaktadırlar ve böylelikle bunların gelişme için yatırım
yapmaları söz konusu olmamaktadır.

• Bağımsız yapım sektörünün mali güvenceden ve istihdam güvencesinden yoksun olduğu


görülmektedir.
• Bu sektör "parça başı iş"e dayalı bir işleyişe sahiptir.

• Böylelikle iskelet bir kadro dışında sürekli eleman istihdam eden bağımsız yapım şirketi sayısı
çok azdır.

• İstihdamın bu şekilde parçalanmış olması, endüstrinin yetenek ve beceri zeminini yıpratmak,


böylelikle uzun dönemde maliyetin daha da yükselmesi olasılığını içermekle kalmamakta, ayın
zamanda ürünlerin niteliğini de düşürmektedir.

• Bağımsız yapım şirketlerinin tarihi TRT'nin yayın tekeli olduğu döneme kadar uzanmakla
birlikte bu şirketlerin yayıncılık endüstrisinde önemli bir etken olarak ortaya çıkışları
Türkiye' deki özelleştirme süreciyle birlikte olmuştur.

• Türkiye' de bağımsız televizyon ve radyo yapımcılığının ilk kez 14 Kasım 1983 tarih ve 2954
sayılı kanunla resmen gündeme geldi.

• Bu kanun hükmü gereği, TRT'ye yayınlanmak üzere hazır bir program (kaset teslim proje)
sağlayan ilk yapım şirketi de, Turgut Özal dönemi hükümet icraat ve politikalarının tanıtıldığı
"İcraatın İçinden" adlı programı gerçekleştiren Ankara Video Ajansı (AVA)' dır.

• Bunun dışında TRT 1985 yılından itibaren bağımsız yapım şirketlerine "kaset teslim"
programlar hazırlatmaya başlamıştır.

• Bu yapımların büyük çoğunluğu drama tarzı olmakla birlikte, "Bilinmeyen Anadolu" gibi
belgeseller, "Hanımlar Sizin İçin'' gibi kuşak programları ve "Bir Başka Gece" gibi eğlence
programları da TRT tarafından bağımsız yapım şirketlerinden alınarak yayınlanmıştır.

Rekabetçi Ortamda Program Stratejileri

• Yayıncılıktaki özelleştirme furyasının yayıncılık ortamındaki etkileri konusunda


araştırmacıların üzerinde ağırlıklı olarak durduğu sorulardan biri de özellikle kamu yayın
kuruluşlarının programlama anlayış ve stratejilerinde değişiklik olup olmadığıdır.

• Bu araştırmaların varsayımsal dayanağı, kamu yayıncılarının şiddeti artan rekabet ortamı


nedeniyle, izleyici kaybına karşı özel televizyonların "eğlence" tam programlama
stratejilerini giderek benimseme eğiliminde olduklarıdır.

• Bu araştırma sorusu, genellikle araştırmacıların kamu yayıncılığının işlevlerine ilişkin


birtakım endişelerini de ima etmektedir.

• Özellikle kamu yayıncılığına birincil olarak biçilen görevin, yani demokrasinin koşulu olarak
kamusal olay ve sorunlar hakkında bilgili ve bu sorunlardan haberdar bir kamu oluşturma
işlevinin bu tür bir eğilim sonucu hasara uğraması özsel bir endişe nedenidir.

• Dolayısıyla yapılan araştırmaların büyük çoğunluğu da siyasal konuların ve olayların ekranlara


getirildiği haber bültenleri ve haber programlarını konu almaktadır.

• Tecimselleşmenin siyasal yayınlara getirdiği bir başka yenilik ise, televizyonda "ciddi"
siyasetin sadece geleneksel haber formatları, yani haber bültenleri içinde yer alması, buna
karşılık siyasal enformasyon ile eğlence arasındaki sınırlan bulanıklaştıran yeni haber
formatlarının ortaya çıkmasıdır.

• Yani siyasal haber ile siyasal enformasyon arasındaki farklılık iyice belirginleşmekte, haber
bülteni gibi geleneksel haber formatları "ciddi" siyasal haberleri konu alırken, siyasal
enformasyon eğlence tarzıyla birleştirilmiş bir halde yeni haber formatlarında ele
alınmaktadır

Televizyonda ne seyrediyoruz?

• Tek tek programları değil, aslında bizzat "televizyon"u seyrediyoruz…..

• Çünkü diyelim sürekli olarak TRT2'yi, TRT I 'i, özel kanallardan birini, müzik kanallarından
birini veya spor kanallarından birini izleyenlerin benzer programları bu kanalların her birinde
dahi izliyor olsalar, izledikleri o istasyondur.

O istasyonun yayın politikasıdır, o istasyonun ideolojisidir, o istasyonun söylemidir. O istasyonun


tarzıdır.

• Bu durumda "televizyonda ne seyrediyoruz" sorusunu, televizyonlardaki tek tek


programlar ve bu programların türlerini çözümleyerek yanıtlamaya çalışmak yerine, bu
hakim seyretme eğiliminin sonuçlarından hareketle yanıtlamaya çalışmak daha doğru
olacaktır.

• Dolayısıyla televizyonun hakim anlatı rejimi olan "akış" kavramı önemlidir…

• Çünkü örneğin romanın, öykünün, gazete yazısı veya haberinin, sinema filminin kendi içinde
bütünlüklü yapısına karşın, televizyon bu tür göıünürde bütünlüklü yapılar toplamından
oluşan bir sürekliliğe sahiptir.

• Buna Raymond Willams (1974), "akış" diyor ve televizyonu diğer araçlardan ayıran en
önemli özelliklerden birinin bu olduğunu vurguluyor.

• Bununla da kalmıyor Williaıns, ayrıca "akış" özelliğiyle bizzat televizyonun bir (televizyona
özgü) tür olduğunu belirtiyor.

• Televizyonun bu "akış"ı gündelik yaşamın akışına çok benzer.

• Televizyon akışına da bir sürü önemsiz oluşlar ve oluntuların (zaman zaman kuşkusuz önemli,
hem de çok önemli oluşlarla kesintiye uğrayacak şekilde) ardı ardına sıralanışı diyebilir miyiz?

• Burada gündelik yaşam metiniyle televizyon arasındaki benzeştirime bir nokta koymakta
yarar var.

• Hatta kadınlara (ki kastedilen kuşkusuz ev kadınlarıdır) ayrılan bu saatlerde nelerin


sunulacağı konusu bile, kadınların gündüz vakti evlerindeki zaman kullanımları değişkenine
göre kararlaştırılmıştır.

• Böylelikle kadınların ev işlerini yaparken, zaman zaman ekrana şöyle bir bakmakla birlikte
büyük bölümüyle kulak misafiri olarak izleyebilecekleri (örneğin uzmanların ev işleri veya
psikolojik problemler veya güzelleşme, cilt bakımı falan gibi tavsiyeler de bulundukları
konuşmalardan oluşan) programlar hane halkının evi terk ettiği ve ev kadınının işe
koyulacağı saatlere yerleştirilir.

• Kadınların en çok ilgisini çeken "soap opera"lar (arkası yarın dizileri) ise, ev işinin bittiği
varsayılan ve hane halkının eve dönmesine yakın saatlerde yayınlanır.
• Hane halkının eve döndüğü varsayılan saatte televizyon anlatısının içeriği ve çehresi
değişiverir.

• Duygu dolu içerik yerini, herhalde hane halkından ilkin yeni yetmelerin eve döndüğü
varsayımıyla önce "durum komedisi" tarzı veya çizgi film gibi programlarla kahkahaya, daha
sonra evin ağır topu olarak "baba"nın dönmesiyle de haberlere, spora, sert "aksiyon"
dizilerine bırakır.

• Zamanın duygusal, ağır akışı giderek evde televizyon karşısında da sertleşir, hız kazanır. Bu
yapı kuşkusuz kendi başına, hiçbir şey söylemesine gerek kalmaksızın, sadece varlığıyla
ideolojiktir.

• Çünkü ev kadını, okuldaki çocuklar ve çalışan koca şeklinde oluşan bir aile kurumuna göre
kurulmuştur ve bu kavrayışı genel geçerlileştirir.

• Bu yapının ideolojikliği "prime-time" söylemiyle uç noktaya ulaşır ve kendisini iyice açık


eder.

• Bu söylem tüm ailenin biraradalığı (yani hep birlikte televizyon karşısında olabilme olanağı)
varsayımıyla kurulmuş olmakla birlikte, televizyon akışının bu zaman dilimi içindeki anlatısal
kurgusu, özellikle "aksiyon dizileri" ile evin kadınının televizyondan dışlanmışlığının somut
bir dışa vurumudur.

• Televizyon akışının "geleneksel" artzamanlı ideolojik kurgusu, özellikle kablonun, premium


(paralı) kanalların, "pay-per-view" (izlediğin kadar öde) televizyonunun ortaya çıkmasıyla
sarsılmıştır.

• Bu sarsıntının nedeni kuşkusuz sadece bu teknolojilerin yol açtığı yeni televizyon ortamı
değildir.

• İkinci Dünya Savaşı sonrası, orta sınıf Amerikan ailesi tanımına göre kurulmuş olan program
planlaması, bu aile tipolojisinin kavram olarak tartışılması bir yana fiilen büyük ölçüde
sarsılmasıyla da, bir çıkmaza yuvarlanmıştır.

• "genel yayın kanalları"nın, ya da "şebekeler"in yaşadığı izleyici kaybı ve benzeri sorunların


nedenlerinden biri de budur…

• Seyirlik olması bu dünyanın insan1ann zamanlarını, gözlerini ve kulaklarını, zihinlerini,


duygularını çalmak, bunların kendisine yönelmesini sağlamak amacıyla "kurulduğu" anlamına
gelmektedir.

• Seyirlik televizyon dünyasının tek bir amacı vardır: "seyredilmek".

• Bu amaç kendisini seyredecek olanların sıradan dünyalarından farklı olmayı, sıradan


olmamayı gerektirir.

• Dolayısıyla televizyon dünyası sıradan, bildik malzemeyle kurulan ama "sıradan olmayan"
bir dünyadır.

• Elbette bu sıradışılık, televizyon dünyasının entelektüel değer, sanatsal beceri ve düzey ya


da buna benzer nitelikler bakımından bir farklılık taşımasını dile getirmemektedir.

• "Sıradışılaştırılmaya çalışılmış" bir sıradanlık ….


• Buradaki anlamıyla, sıradışı deyimi izleyicinin ilgisini çekecek unsurlarla kurulmuş bir yapıyı
tanımlamaktadır.

• Ortalama bir izleyici için "seyirliği" seyretmek istemesini sağlayacak unsurlar nelerdir?

• Bu unsurların başında kuşkusuz eğlenme, oyalanma gelmektedir.

• Demek ki televizyon dünyası eğer seyredilecekse "eğlendirici, oyalayıcı" olmalıdır.

• İkincisi tam bir çelişki gibi görünebilir ama bu "seyirlik" dünya "sıradan'' olmalıdır da.

• Yani izleyici dahil olmak için fazla entelektüel çaba harcamak zorunda kalmamalıdır.

• Bu ise "basmakalıplık'' ve "klişeleşmişlik" anlamında bir "sıradanlığı" dayatır.

Kurmacalaştırma, Yeniden Canlandırma

• Sıradanı sıradışı kılmanın bir çok yolu vardır. örneğin "dramatizasyon'' sıradan bir ilişkiyi,
sıradan bir durumu sıradışı hale getirebilir.

• Dramatik yapıların insanların ilgisini çektiği eskiden bilinmektedir.

• Bu yapıların özsel kavramı "çatışma"dır ve çatışmanın çözümüne giden sürecin


dolambaçlılığıyla, sonunda çatışmanın genellikle çatışmaya taraf olanlardan birinin üstün
gelerek çözümü sağlamasıyla karakterize olurlar.

• Televizyonun, bilhassa tecimsel televizyonların dünyası, gerçek olayların, haberlerin bile


dramatik yapıyla tanımlandığı, kahramanların kötü adamlarla çatıştıkları, entrikalarla,
yanlış anlamaların neden olduğu talihsizliklerle, arada birtakım çözümlerle, ama asla nihai
bir çözüm olmaksızın sürüp giden bitmek bilmeyen devasa bir dramatik seyirliktir.

• Bourdieu (1997) televizyonun iki anlamda dramatikleştirmeye başvurduğunu belirtiyor.

• Bunların ilki televizyonun bir olayı sahneye koyması, görüntülemesi ve ikinci olarak da,
görüntülediği olayın önemini, vahametini, dramatik ve trajik niteliğini abartmasıdır.

• Burada sorulacak soru, gerçekte önem taşıyanın olay mı, yoksa olayın hikaye edilme biçimi
mi olduğudur.

• Televizyon için esas olan bu olayları aktarma biçimi, üslubu, özetle söylemdir…

• Bu anlamda, arkası yarınlarda örneğini sıklıkla gördüğümüz, herhangi bir kişisel olay,
örneğin birine aşık olmak gibi gündelik yaşamda bireysel olarak kuşkusuz önemli olan ama
aslında fevkalade de olağan olan bir durum üzerine bölümlerce sürer…

• Buradaki muhabbet ile, dünyanın en zengin ülkelerinin liderlerinin şu dünyada yaşayan


herkesi siyasal, toplumsal ve ekonomik sonuçları bakımından etkileyecek zirvesi arasında
televizyon bakımından hiçbir fark yoktur…

• Televizyonun olguları, olayları "dramatikleştirme" eğilimi, özellikle televizyona özgü bir tür
olarak görülen ''belgesel drama" ya da "dramatik belgesel" olarak tanımlanan yapımların
ortaya çıkmasıyla kendisini ortaya açık biçimde koymuştur

• Kan, Göz Yaşı, Acı Seyirliği daha da seyredilir kılmanın bir başka yolu, insanların duydukları,
işittikleri ama çoğunlukla dolaysız olarak tanık olmadıkları ya da yaşamadıkları "olayların,
ilişkilerin" ekranlara tüm açıklığıyla ve "dramatize" bir tarzda getirilmesidir.
• Televizyon dünyası haberlerden tutun da, "reality show" adı verilen kazaları programlara
kadar kameranın kanı ve vahşeti grafikleştirici "pornografik" gözüyle saptanmış, trafik ,
cinayetler, dayak, gasp, ve benzeri şiddet örnekleriyle bezenmiş, çok heyecanlı bir seyirlik
dünyadır.

Eğlenceyle Bilginin Kucaklaşması:

• "Infotainment" Tüm bu gelişmelerin sonucu, televizyon haberlerinde, sansasyonel olaylara


ve insanal ilgi (human interest) konularına ayrılan süre ve miktarın artması, buna karşılık
hükümet, siyaset ve kamu araştımıal siyasasıyla ilgili enformasyonun azalmasıdır .

• Özellikle ABD'de yapılan araştırmaların çoğu bu eğilimi saptayan verilere ulaşmaktadırlar.

• Bu verilerin genel bir değerlendirilmesi, haberlerin giderek eğlenceye dönüştüğü, bilgi


anlamındaki "infonnation" ile eğlence anlamına gelen "entertaiment" sözcüklerinin birinin
başı, diğerinin sonunun birleşmesiyle "info-tainment'' (belki bil-eğlen diye Türkçe
söyleyebileceğimiz) diye adlandırılabilecek yeni bir tür haline geldiği iddiasını destekler
görünmektedir.

• Avrupa'da tecimselleşmeyle birlikte televizyonda haberlerin, bilhassa siyasal konularla ve


olaylarla ilgili haberlerin "eğlence" unsurlarıyla sulandırılması kaygısı, bir anlamda "Avrupa"
televizyonlarının "Amerikanlaşma"sı kaygısının da bir ifadesidir.

• Televizyon üretim ve işletimi pahalı olan bir endüstridir.

• Rekabetin de çok yeğin olarak yaşandığı televizyon endüstrisi sürekli olarak varlığım tehdit
eden ekonomik baskılar altındadır.

• Böylesi bir ortamda, şebekelerin en fazla kazanç yerine, en az riskli yolu yeğleyecekleri
açıktır.

• Todd Gitlin'in Amerikan televizyon şebekelerini incelediği çalışmasında (1983), değindiği


gibi, şebekeler varlıklarını tehlikeye atacak yenilikler peşinde koşmak ve yeni yaklaşımları
deneyerek risk almak yerine, mevcut, güvenilirliği kanıtlanmış olan programlama
stratejilerini benimserler.

• Dolayısıyla "rekabet" televizyon endüstrisinde farklılaşmaya değil, benzeşikleşmeye yol


açar.

• Nitekim Bourdieu da tüm medya alanında aynı gözlemi vurgulamakta ve şöyle demektedir:
"Benim düşünceme göre gazetecilik ürünleri sanıldığından da daha fazla türdeştirler ...
Liberal amentü adına, her zaman, tekelin tekbiçimli kıldığı, rekabetinse çeşitlendirdiği
söylenir.

• Türkiye' de de özel televizyonların bu eğilimde olduklarını bir çok örnekte görüyoruz.

• Geçmişte Öz Televole, esas Televole gibi Televoleler; Sabah Şekerleri, Şekerli programlar; İbo
Show'un ardından ekranlara geliveren "Hülya Avşar Show," gibi show'lu programlar; ünlü
türkücüler, şarkıcıların baş rol oynadıkları diziler, tüm bunlar ve benzerleri bu eğilimin ne
denli kuvvetli olduğunu ortaya koymaktadır.

• Bu tür doğrudan kopya programların yanı sıra, bir kanalda yayınlanan ve tutulan bir formatın
diğer kanallarda da benzerlerinin yapılması, örneğin "aile dizileri", "parodiler'', "talk
show'lar", benzeşikleşme eğiliminin gücünü göstermektedir.
• Burada bizimle ilgili olan husus bu benzeşikleşme eğiliminin, yukarıda belirtmiş olduğumuz,
yani özel televizyon ekranlarında tümleşik bir Türkiye görünümünün yaratıldığı iddiasını
kanıtlamasıdır.

• 1995-96 'ya kadar olan dönem içinde, "özeller" in ekranındaki Türkiye, ortalama izleyicinin
içinde yaşamaktan mutlu olamayacağı, kendisini güvensiz hissedeceği, ayaklarının altındaki
zeminin sanki sürekli kaydığı bir Türkiye'dir..

• Rüşvetin, Mafyanın, katillerin, hırsızların kol gezdiği; kimsenin kimseye güveninin kalmadığı;
insanların kolayca birbirini aldattıkları, birbirlerine yalan söyledikleri; Boğaz Köprüsü'nün
intihar gösteri merkezi haline dönüştüğü; ahlakın, aile değerlerinin, sevgi ve dostluğun
mumla aranır hale geldiği; her köşe başında trafik kazasının, cinayetin, ve benzeri
uğursuzlukların yaşandığı; metres, dost ilişkilerinin ayrılıkla sonuçlanmasından sonra
tarafların birbirlerine hakaretler yağdırarak hesap kestikleri ve bunu haber bülteninde
yaptıkları; …………kaotik, güvensiz, rahatsız, nahoş bir Türkiye'dir ekrandaki Türkiye.

• Ekrandaki Türkiye, insanların çocuklarının görmesini, tanık olmasını istemedikleri bir


Türkiye'dir

Program Türleri

• Televizyon iletişiminin mesajı olan programlar, gerek konuları, gerek bu konuların işlenirken
kullanılan gereçler ve yapım unsurlarının kullanılış biçimlerindeki ortak özelliklere göre
sınıflandırılırlar.

• Avrupa Yayın Birliği (EBU), ESCORT (EBU System Of Classification Of Rtv Programmes
sözcüklerinin baş harfleri alınarak oluşturulan kısaltma) adlı bir sistem geliştirerek, radyo ve
televizyon programları için standart bir sınıflandırma kalıbı geliştirmiştir.

• İlk aşamada, programlar 7 ana sınıfa ayrılmış, bu ana başlıklara kod numaraları verilmiş,
sonra her başlığı alt başlıklar şeklinde ayrıntılandırılmıştır.

1. Amaç

• 1.1. Eğlence

• 1.2. Bilgi verme

• 1.3. Zenginleştirme

• 1.4. İlgi çekme

2. Format

• 2.1. Kurmaca olmayan

• 2.2. Drama

• 2.3. Eğlence

• 2.4. Müzik, bale, dans

3. İçerik

• 3.1. Bilgi

• 3.2. Drama
• 3.3. Eğlence

3.4. Müzik

4. Hedef Kitle

• 4.1. Genel izleyici

• 4.2. Yaş grupları

• 4.3. Bölgesel gruplar

• 4.4. Azınlık gruplar

• 4.5. Mesleki gruplar

• 4.6. Diğer özel ilgi grupları

5. Yapıldığı Yer

• 5.1. Televizyon Stüdyosu

• 5.2. Konser/Tiyatro Salonu

• 5.3. Sinema Endüstrisi

• 5.4. Video

• 5.5. Toplumsal olay/kamuya açık etkinlik

6. Dil

• 6.0. Programda kullanılan orijinal dil

• 6.1. Dublaj için kullanılan dil

• 6.2. Alt yazı için kullanılan dil İkili olarak dublaj veya altyazı söz konusu olduğunda, ilave
kodlar eklenmelidir:

• 6.3 Çoğunluk ana dili

• 6.4 Azınlık ana dili

• 6.5 Yurtiçi lehçe

7. Katılım (Belirli ilgili (baskı) gruplarının temsilcilerinin (ör. Siyasi partiler, dilsel azınlıklar, bölgeler
vs.) katılımına ilişkin verileri sınıflandırma amacıyla ayrılmış bir boyut.)

TRT televizyonunda ise;

• Haber bülteni ve haber programlar

• Spor programları

• Eğitim-Kültür programları

• Dramalar

• Belgeseller
• Müzik programları

• Eğlence programları

• Çocuk programları

• Yarışma programları

• Reklam programları olarak sınıflandırma yapılmaktadır.

Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK)’nun 2014 yılında hazırladığı “Yayınlarda Program Türleri Kod,
Tanım Ve Sınıflandırmaları” adlı kitapçıkta yapılan program sınıflandırmaları ise şöyledir:

1. Haber

1.1. Haber Bülteni

1.2. Haber Programları

1.3. Ekonomi Bülteni

1.4. Hava ve Yol Durumu

1.5. Spor Bülteni

2. Güncel Programlar

2.1. Yorum Programları.

2.2. Sohbet Programları

2.3. Dini Tören Yayınları

2.4. Kriz Dönemi Canlı Yayınlar

2.5. Seçim Yayınları

2.6. Siyasi Parti Faaliyetleri Yayınları

2.7. Ulusal ve Uluslararası Törenlerin Naklen Yayınları

2.8. Sosyal Amaçlı Kampanya Programları

3. Kültür Programları

• 3.1. Belgesel Programlar

• 3.2. Bilgi-Kültür Yarışmaları

• 3.3. Kültür ve Sanat Programları

• 3.4. Yaşam Tarzı ve Eğilimlerle İlgili Yapımlar

• 3.5. Sektör Tanıtım Programları

• 3.6. Gezi Programları

• 4. Eğitim Programları

• 4.1. Örgün Eğitime Destek Programları.


• 4.2. Yaygın Eğitim Programları

• 4.3. Bilgi-Beceri Programları

• 4.4. Sağlık Programları

• 4.5. Dini Eğitim Programları

• 5. Gerçek Yaşamlar

• 5.1. Reality Show

• 5.2. Gerçek Hayat Hikayeleri

• 6. Drama

• 6.1. Dizi Filmler

• 6.2. Sinema ve Televizyon Filmleri

• 7. Eğlence Programları

• 7.1. Magazin Programları

• 7.2. Drama Öğeleri İçeren Eğlence Programları

• 7.3. Müzik Ağırlıklı Programlar

• 7.4. Müzik Video Klipleri

• 7.5. Konser Yayınları

• 7.6. Beceri ve Direnç Yarışmaları

• 7.7. Spor Karşılaşmaları Yayınları

• 7.8. Show ve Gösteriler

• 7.9. Talk-Show

• 7.10. Kuşak Programları

8. Çocuk Programları

• 8.1. Okul Öncesi Çocuk Programları

• 8.2. Çizgi ve Animasyon Filmler

• 8.3. Çocuk Eğitim Programları

• 8.4. Çocuk Aktivite Programları

• 8.5. Çocuklara Yönelik Drama

• 8.6. Çocuk Haber

• 8.7. Çocuk Yarışma

9. Ticari İletişim ve Tanıtım


• 9.1. Reklam Kuşakları

• 9.2. Tele-Alışveriş

• 9.3. Bant Reklam

• 9.4. Siyasi Reklam

• 9.5. Program Desteklemesi

• 9.6. Ürün Yerleştirme

• 9.7. Program Tanıtımları

10. Diğer

• 10.1. Logo ve Çağrı İşareti

• 10.2. Koruyucu Sembol

10.3. Kamu Spotları

• Bu formatlardan bazıları birbiriyle ilişkilidir.

• Hepsi birbirinden teknik ve beceri ödünç alıyorlar, bu nedenle müzik video tekniklerini
dramalarda ve belgesel tekniklerinde haberlerde görmek yaygındır.

• Örneğin, hastane ve polis dizileri, belgesel tekniğinden ortaya çıkan sinema verite tarzından
ödünç alma eğilimindedir; Olimpiyatlar için çekilen belgeseller, müzik video görüntüleri ve
kurgu teknikleriyle dolu.

• Yukarıda verilen, farklı kurum ve kuruluşların program türleri listelerinde, hedefe kitle, konu,
biçim ve amacın karışık kullanıldığı görülmektedir.

• Televizyon programları hazırlanırken, hangi konuda olacağı, bu konunun hangi biçimde


verileceği, hedef kitlesine ve programın amacına göre belirlenmektedir.

• Programları; Konusuna göre Hedef kitlesine göre Biçimine (Structure) göre Amacına göre
şeklinde yapılacak bir tür dağılımı daha işlevsel olacaktır.

• Bu konuya yalnızca EBU’nun ESKORT sınıflandırmasında dikkat edildiği görülmektedir.

• Bu program türleri alt türlere de ayrılabilmektedir:

• Örneğin, drama programları, televizyon oyunu, televizyon filmi, dizi film, seri film, soap
opera (arkası yarın), durum güldürüleri olarak alt türlere indirgenebilir.

• İletişim bilimci Arthur Asa Berger, televizyonun popüler sanatların değişik türlerini ilettiğini
belirterek, alt türleri popüler sanat biçimi olarak niteler ve kendi başına birer televizyon
program türü olarak kabul eder.

• Bir programın içinde birden fazla konu ve program türü bulunabilir.

• Bunlara karma ya da kuşak program adı verilir.

Program Formatları
• Hiçbir televizyon yapımcısı, programını kendisi ya da yakın çevresi için üretmez.

• Bir kitle iletişim aracı olan televizyonun mesajı olan programlar, izleyici kitlelerine sunulmak
için üretilir.

• Yapımcıların amacı, programlarının izleyenler üzerinde, onların amaçladıkları etkinin


yaratmasıdır.

• Yapımcının amacı ile izleyicinin televizyon programı izleyiciliğinden beklentisinin ve


gereksinimlerinin karşılanarak doyum sağlamasının örtüşmesi, yapımcının amacı ile
izleyicinin amacının buluşması anlamına gelir.

• Örneğin izleyici günlük sıkıntılarından kurtulmak, gerçek dünyanın dertlerinden uzaklaşmak


için televizyon karşısına oturmuşsa ve program bu beklentisini karşılayan bir yapıda ise,
yapımcının amacı ile izleyicinin amacı örtüşmüş demektir.

• Bununla birlikte, programın içeriği ve sunum biçiminin izleyici üzerinde bir etki yaratması da
istenir.

• Bunun için öncelikle, yapımcının seslenmek istediği hedef kitlenin, daha da iyisi hedef
dışındaki kitlelerin de programı izlemeyi tercih etmesi ya da ikna olması gereklidir.

• Bu nedenle de, izleyiciye sunulan programın, aynı zaman dilimi içinde yayınlanan
programlardan onun beklentilerini en iyi karşılayacak program olması gerekmektedir ki, bu
da hem izleyici iyi tanımak, hem de kitlelere söyleyecek sözü olduğunu ileri sürerek,
söyleyeceklerini televizyonunun anlatım olanaklarını kullanarak program üreten
yapımcıların donanımlı olmasını gerektirir.

• Belli bir türde, belli içerikte ve izleyicinin ilgisini çekecek biçimde bir televizyon programının
anlatı yapısı nasıl oluşturulmalıdır?

• Yapımcı programının ilgi çekip izlenebilmesi için her şeyden önce, izleyiciye çekici gelecek
şekilde sunmalıdır.

• Format, programın yapısını ve biçimini, yapım yaklaşımını anlatan bir kavramdır.

• Pek çok televizyon programı, uluslar arası pazarda format olarak satılmakta, yapılan
anlaşmalar çerçevesinde alıcı ülkelerin toplumsal ya da kültürel özelliklerine göre
uyarlamalarına izin verilmektedir.

• Televizyon programcılığında format oluşturmak uzun ve yoğun araştırma gerektiren bir


süreçtir.

• İzleyici gereksinim ve beklentilerini göz önüne almanın yanında, mesajın izleyici üzerinde
yaratması istenen olası etkilerin de belirlenmesi ve sınanmasını gerektirir.

• Örnek olarak, ülkemizde çok izlenen programlardan biri olan “Kim 500 Milyar İster” adlı
yarışma programı, ABC televizyonunca (Who Wants To Be A Millionaire) geliştirilmiş, İngiltere
ve Almanya’da (RTL kanalında) da “Kim Milyoner Olmak İster” adıyla yayınlanmaktadır.

• Sunucu özelliklerinden, dekora, izleyicilerin oturma biçiminden, ışık ve kamera kullanımına,


soruların ve yanıtların ekran grafiklerinden, müziğe ve yarışmacının joker haklarına dek
formata sadık kalınması gerekmektedir.

• Tüm bunlar, pilot izleyici çalışmaları üzerinde, yaratılan etkiler açısından sınanmıştır.
• Örneğin, yarışmacı soruyu yanıtlama aşamasındayken ya da düşünürken stüdyo ışıkları
kırmızı, soruyu bildiği zaman mavi olmaktadır.

• Renklerin insanlar üzerindeki etkisinden yararlanılmaktadır.

• Ekran karşısındaki izleyicinin de yarışmacı ile birlikte heyecan duyması, gerilmesi amacıyla
kırmızı ışık kullanılmakta, buna gerilim yükseltici müzik eşlik etmektedir.

• Yarışmacı rahatladığı anda, izleyici de mavi ışıkla rahatlatılmakta ve çözüme ulaşıldığını


gösteren müzik kullanılmaktadır. Yalnızca, sorulara karşılık gelen ödül miktarı ile, soruların
içeriklerinin yayınlanan ülkenin ekonomik ve kültürel yapısına göre belirlenmesine izin
verilmekte ve yayın denetlenmektedir.

• Televizyon programları, bir yönüyle insanların da (izleyicilerin) tutum ve davranışlarının da


programlanmasıdır.

• Televizyon programlarının etki araştırmaları ülkemizde çok azdır.

• Geliştirilecek yeni bir formatın kısa ya da uzun dönemli etkilerinin diğer bir deyişle,
insanlardan beklenen tutum ve davranışları geliştirebilmeleri için nasıl programlanmaları
gerektiğinin yöntemleri ülkemiz için net değildir.

• Ülkenin değişmez politikalarından, günlük politikalarına, televizyon kanallarının yayın


politikalarının yapımcıların yapmak istediklerine dek geniş bir yelpazede, izleyicilerin
etkilenme biçimlerinin ve insan davranışlarının, tüm bu politikaların ortak noktaları
doğrultusunda olması istenmektedir.

• Bu yüzden de, ülkemizdeki televizyon kanallarında çoğunlukla etkileri sınanmış, başarısı


kanıtlanmış yabancı (çoğunlukla Amerikan) kökenli programlar ya çeviri şeklinde, ya
uyarlama ya da esinlenme biçiminde yeniden üretilip yayınlanmaktadır.

You might also like