You are on page 1of 7

Geleneksel olarak, insanlığ ın geleceğ i ilahiyatın

konusu olmuştur. Bü tü n bü yü k dinlerin geldiğ i sonuç


insanlığ ın ve dü nyanın sonunun nihai kaderi
olduğ udur. Ve bu kadere doğ ru giderken, inançların
belli ö ğ retileri vardır. Bu dinler, evrenin bir başı-
sonu olduğ u ve cennet-cehennem kavramlarında
buluşur. Eskatolojik konular Marx, Hegel gibi
felsefeciler tarafından da araştırılmıştır. Bu
dü şü ncelerden farklı olarak deizm, ateizim, doğ acılık
gibi dü şü nce sistemleri oluşmuştur. İnanç şekilleri,
gelecek umutlarımız ve korkularımız için bir
projeksiyon perdesi olarak bizlere hizmet eder. Bir
nevi korkularımızı bastırır. Ancak kaçınılmaz sonu
biliriz ve hiç ö lmeyecekmiş gibi yaşarız.
İnsanlar, Yarın ne olacağ ını bilemezken, uzak gelecek
için daha gü çlü tahminlerde bulunabiliyor.
İnsanlık geleceğ ini şekillendirirken, gerçekte doğru
inançlara sahip olması, bir çok kişi için çok da
ö nemli değildir. Aslında, inanç sistemlerini akla
yatkınlık temelinde değerlendirilmek, hurafe ve
spekü lasyonlardan ayırmaya çalışmak gerekir.

Sağ lıklı kararlar almak için geleceğ in neler


getirebileceğ ine dair gerçekçi resimlere ihtiyacımız
vardır. Giderek, sadece kişisel yada yakın vadeli
geleceklerimizin değ il, aynı zamanda daha uzak
kü resel geleceklerin gerçekçi resimlerine de
ihtiyacımız duymamız gerekir. Kü resel gerçekliğin
ardında nasıl bir birikim var. Biz bu birikimin
neresindeyiz?
Genişletilmiş teknolojik gü çler nedeniyle, kişisel
yada vakıfsal insan faaliyetlerinin dü nya ü zerinde
ö nemli etkileri var.. İklim değ işikliğ i, ulusal ve
uluslararası gü venlik, ekonomik kalkınma, doğ al
kaynakların korunması, nü fus politikası ve bilimsel
ve teknolojik araştırma fonları, bunlara ö rnektir.
Bu dü şü ncelerimizi açık hale getirerek ve eleştirel
analize tabi tutarak, insanlık için bazı bü yü k
zorlukları dü şü nceli bir şekilde ele almak gerekir.
Kadim metinler ve geçmişten gelen ö ğ retiler ile
bilimin bunlara ışık tutmaya çalışması yeni inanç
şekilleri geliştirmiştir. Yada kadim inançları
gerçekleştirmek için mucizeleri bilimin ışığ ında
hayata geçirilmeye çalışıldığını dü şü nü yorum.
Bu sebeble, geleceğin gerçekçi resimlerine
ihtiyacımız vardır. Bazılarının geleceğ e yö nelik
teknolojik, sosyal planlama ve hazırlıklarını
gö rmemezlikten gelemeyiz. Ö n gö rü lerimiz oluşur
ve gü venilmez bir dü nya da yaşadığımızın farkına
varmasına sebeb olur.
Bazı durumlarda, ayrıntılı uzun vadeli bir plan veya
açık gü ndem peşinde koşmak yerine, değişen
koşullara hızla adapte olmaya dayanan bir yaklaşım
benimsemek doğ ru olarak gö zü kebilir. Bu dü şü nce,
ancak teknolojiyi ve gü ndemi ellerinde tutanlara
karşı mü cadele vermekten ö teye gidemeyecektir. Ya
da o sisteme boyun eğ mek zorunda kalınacaktır.
Gelecekte, tam olarak ne olacağ ını bilmek ile ne
olacağına dair bir fikre sahip olmak arasında bü yü k
bir uçurum vardır. Hiçbir fikre sahip olmayarak,
umarsızca yaşamanın bedeli , geleceğimizi
başkalarının ellerine teslim etmek ile aynı şeydir.
Evren yaratılıp, canlılığ ın başlamasından sonra
ortaya çıkan canlı tü rlerinin %99 u artık
yaşamamakta yerini başka varlıklara bırakmıştır.
Milyon yıllar bize bunu anlatmakta. Bu tü rler doğ al
olaylar ile dü nyamız, evrilerek gü nü mü ze kadar
gelmiştir.
Artık, gü nü mü zde en bü yü k yok olma riskleri insan
faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. İnsanoğ lu, on
binlerce yıldır volkanik patlamalardan, meteorlardan
ve diğer doğ al tehlikelerden kurtuldu. Bu eski
risklerin bizleri yakın gelecekte yok etmesi olası
gö rü nmü yor.
Dü nya çapında bü yü k bir felakete neden olacak en
bü yü k tehtit, kapsamlı bir nü kleer savaş olarak
gö rü lebilir. Nitekim bu durum, belki de modern
uygarlığ ın çö kü şü ne neden olan kü resel bir felakete
ö rnek teşkil eder.
Çevresel tehditler de, nü kleer soykırımın yerini
almıştır. Dü nyayı acımasızca kirleten insan
medeniyeti tek dişi kalan canavar gibi yıkıcı bir
potansiyeldir. Bu tehtid de gö z ö nü ne alınmış ve bir
takım ö nlemler geliştirilmektedir.
Sü per akıllı makineler ve yapay zeka da insanların
da artık ö n gö remediği gelecek için gereğ inin
yapılması için son buluştur.
Çü nkü , stratejik dü şü nme, veriler toplayarak sü per
istihbarat, bilimsel analizler ve teknolojik yaratıcılık
dahil olmak ü zere neredeyse tü m entelektü el
dü şü nce yapısı, insan beyninden çok daha etkili
olacaktır.
Bu gü çlü teknolojik yetenekler, risk oluşturmaya ve
azaltmaya ek olarak insani durumu başka şekillerde
de etkileyecektir. Çok daha doğ ru sonuçlara ulaşacak
istatistikler ü zerine bir ö ngö rü ler oluşacaktır.
Bunun sonucunda sanal gerçeklik ortamları
ivmelenerek bizi bambaşka bir geleceğ e
gö tü recektir.
Veri madenciliğ i teknolojilerinin kapasitesi
bü yü yecek, bö ylece insanların nereye gittiğini,
kimlerle tanıştıklarını, ne yaptıklarını ve
bedenlerinin içinde neler olup bittiğini takip etmek
giderek daha uygun hale gelecektir.
Chiplenme ve barkodlanma bu dü şü nce
sistematiğ inin geldiğ i bir sonuç olarak lanse
edilmektedir. Biraz daha ileri çok daha yakına
gittiğ imizde,ilaçlar ve diğ er nö roteknolojiler devreye
girecektir.
İnsanların kişiliklerini, duygusal karakterlerini,
zihinsel enerjilerini, romantik bağ larını ve ahlaki
karakterleri de ayarlanabilecektir. Bio- insan
modelinin basamaklarının ilk adımı da bu olacaktır.
Bu gelişmeler gü nü mü zde teknolojik yeniliğin ve
bilimsel araştırmanın kaçınılmaz bir sü reci gibi
gö rü nmektedir. Ancak kü resel olarak gü çlü yeni
zihin kontrol teknolojilerinin insani gelişmenin
yö nü nü manipü le etmesi bizleri ne kadar
ilgilendiriyor?
Yoğ un bir kü resel gö zetim ve denetleme sisteminin
uygulanacağ ını ve kullanılacağı dü şü nü lü rse,
oluşacak mü dahalelerin, toplumlar, kü ltü r ve siyaset
ü zerindeki devasa etkilerini gö rmek zorundayız.
Ortaya çıkan durumun insanlık dışı faliyetlere sahip
olacağı kadar, insani durumu temel disiplininden ne
kadar uzaklaştıracağ ını dü şü nmek gerekiyor.
Geleceğ imizi şekillendirecek olan bizlerin temel taşı
frekansımız, kimliğ imizi oluşturur. Bu kendimizi
yö netim mekanizmamızdır. Buna etki edecek her
unsur ö zgü r iradeyi alır ve bizleri kö le yapar.
Teknolojiyi elinde tutan kurum, kuruluşlar ve onları
yö neten kişiler, frekansları toplum ü zerinde kendi
ideolojilerini gerçekleştirecek dinsel yapıya hizmet
edecek şekilde mi kullanacaklar yoksa onlarda
yarattıkları şeyi insanlığ a hizmet için kontrol mü
edecekler?
Bilimsel hedeflerini dinsel metinlerden gü ç alarak mı
şekillendiriyorlar?

Bilimsel amaçlarını dinsel metinlerden gü ç alarak mı


inşa ediyorlar?
Yoksa iki bağ ın savaşını mı gö receğiz?
Kadim geçmiş ve geleceğ i içiçe gö receğ iz.

You might also like