You are on page 1of 8

5.

Osmanlı Devletini Paylaşma Projeleri ve Gizli Antlaşmalar


Türkleri Avrupa’dan çıkarma ve Balkanlardan atma konusunda büyük ölçüde
başarılı olan Batılı devletler, artık haçlı zihniyetinin son hedefi olan İstanbul’u almak
ve Anadolu’yu paylaşmak için 20. yy.’ın başlarında faaliyetlerini artırmışlardı. 
Osmanlı devleti üzerinde yayılmacı emelleri olan dört büyük devlet “İngiltere,
Fransa, Rusya ve İtalya” I. Dünya Savaşı’nda aynı ittifakın içinde yer almışlardı.
Üstelik Osmanlı Devleti de zorunlu olarak karşı ittifakta savaşa girmişti. İşte bu
nedenle, I. Dünya Savaşı yıllarında İtilâf devletlerini oluşturan İngiltere, Fransa,
Rusya ve İtalya değişik tarihlerde bir araya gelerek Osmanlı Devleti’ni paylaşmayı
amaçlayan projeleri ele almışlar ve bunları birer antlaşmaya dönüştürmüşlerdi. Bu
antlaşmalar şunlardır:

5.1. İstanbul Antlaşması


1915 yılı başında itilaf devletlerinin Çanakkale’yi geçmek istedikleri günlerde,
Boğazların ve İstanbul’un elden gideceğinden endişelenen Rusya harekete geçti.
Müttefikleri üzerindeki baskılarıyla Rusya, 4 Mart-10 Nisan 1915 tarihleri arasında
beş haftalık bir süre içinde, İngiltere ve Fransa ile yazışmalar yoluyla haberleşerek,
bir metne dayanmayan antlaşmalar demetini ortaya çıkarmayı başardı.
Bu antlaşmaya göre İngiltere ve Fransa, İstanbul ve Çanakkale Boğazları ile,
Marmara Denizi’nin batı kıyıları, Midye-Enez çizgisine kadar Batı Trakya, İstanbul
Boğazı’nın doğu kısmı, İzmit Körfezi’nin bir kısmı ile Marmara Denizi’ndeki
adaların Rusya’ya verilmesini kabul ediyorlardı. İmroz ve Bozcaada konusunda da
Rusya’ya danışılmadan herhangi bir karar almayacaklarını taahhüt ediyorlardı.
Ruslar da, İngiltere’nin Asya Türkiyesindeki özel haklarını, ayrıca Osmanlı
hakimiyetinden ayrılacak Arap ülkelerinin istiklâllerini tanıyacaklarını, Fransızların
İskenderun Körfezi ve Toroslara kadar Kilikya dahil olmak üzere Suriye’yi ilhak
etmesini kabul edeceğini bildiriyordu.

5.2. Londra Antlaşması


İtilâf devletleri, İtalya’yı müttefik olarak yanlarında savaşa sokmak amacıyla, 26
Nisan 1915’de Londra’da yapılan antlaşmalarla Osmanlı Devleti topraklarından pay
verdiler. Buna göre; İtalya’ya Antalya havalisi verildi ve İtalya 20 Mayıs 1915’te
Avusturya’ya savaş ilân etti. Çanakkale savaşlarının yoğunlaştığı günlerde ise, yani
Ağustos 1915’te Almanya ve Osmanlı Devleti’ne savaş açtı. Bu antlaşma ile
müttefikleri, İtalya’nın Trablusgarp’ı ve 12 Ada’yı ilhak etmesini de kabul ettiklerini
açıklamışlardı.

5.3. Sykes-Picot Antlaşması


İngiltere ile Fransa arasında imzalanan bu antlaşma, Ortadoğu topraklarının nasıl
paylaşılacağını öngörüyordu. İngiltere adına Sir Mark Sykes ile Fransa adına Charles
François Georges-Picot arasında yapılan görüşmeler sonunda, Şubat 1916’da Arap
vilayetlerinin paylaşılması konusunda bir antlaşmaya varıldı. Mart 1916’da İngiliz ve
Fransız temsilciler Rusya’ya giderek, Rus yetkililerle görüşmeler yaptılar. Bu
görüşmeler sonunda Rusya da bu antlaşmaya dahil oldu ve “Sykes-Picot” antlaşması
imzalandı.
Bu antlaşmaya göre; antlaşmaya taraf olan Rusya Erzurum, Van, Bitlis vilayetleri
ile Güneydoğu Anadolu’nun bir kısmını, İngiltere Mezopotamya’nın tamamı ile,
bütün Akka ve Hayfa limanlarını, Fransa’da Suriye kıyıları, Kilikya bölgesini, Harput
ve havalisini alacaklardı. İngiliz ve Fransız nüfuz bölgelerinde bir Arap devleti veya
konfederasyonu kurulacak, Filistin milletlerarası bir idareye tabi tutulacaktı.
İngiltere, Fransa ve Rusya kendi aralarındaki bu antlaşmayı Eylül 1916’da
İtalya’ya bildirmişlerdi. Bunun üzerine İtalyan Hükümeti, kendilerine daha önce
bırakılmış olan toprakların Fransa’nın payına düşenden daha az olduğunu ileri
sürerek İzmir ve Mersin’in de kendilerine verilmesini istediler. Ancak İzmir’in
Yunanlılara bırakılmasına, Marmara ve Ege’deki çıkarları doğrultusunda Ruslar
karşı çıkmıştır. Mersin’in verilmesini de Fransızlar kabul etmeyecektir. Fransa’nın
Akdeniz hakimiyeti açısından bu kabul edilemezdi.

5.4. Saint Jean de Maurienne Antlaşması


Sykes-Picot Antlaşması sonrasında talepleri dikkate alınmayan İtalya’nın isteği
ile yapılacak olan bir antlaşmadır. Rusya’nın savaş dışı kalma ihtimali üzerine
İtalya’nın itilaf grubu içerisinde kalmasını sağlamak isteyen İngiltere ve Fransa
antlaşma masasına oturmuştur.
İngiltere, Fransa ve İtalya Başbakanları 19 Nisan 1917’de Saint Jean de Maurienne
kasabasında, İtalya’nın Doğu Akdeniz’deki menfaatlerini görüşmeye başladılar.
Görüşmeler safhasında temsilci göndermiş olan Rusya, ihtilâl çıkması sebebiyle,
Başbakanlar düzeyinde yapılan bu toplantıya katılamamıştır. Yapılan görüşmelerden
sonra, daha önceki İtalya’ya bırakılan yerlerin yanında İzmir ve civarının da
İtalyanlara bırakılması kabul edilmiştir. Ancak, antlaşmanın Ruslar tarafından da
imzalanması kaydını getirmişlerdi. Ancak Çarlık Rusya’sı ihtilâl sonucu yıkılınca,
Saint Jean de Mauirienne antlaşması, taraflardan birinin imza koymaması yüzünden
hükümsüz olarak kabul edilecektir.
Nitekim, İngilizler bundan istifade ederek, savaş sonrası Paris’te toplanan barış
konferansında İzmir ve civarının Yunanlılarca işgalini kararlaştıracaklardı.
.

6. Savaşı Sona Erdiren Antlaşmalar

6.1. Rusya’nın Savaştan Çekilmesi ve Brest-Litovsk Antlaşması


I. Dünya Savaşı’nın devam ettiği süreçte Çarlık Rusya’sı Mart 1917’de başlayan
bir İhtilâle sahne olmuş ve sonucunda çarlık rejimi yıkılmıştır. Önce Menşevikler(Rus
Sosyal Demokrat İşçi Partisinden ayrılan azınlık grubu), Ekim İhtilâlı ile de
Bolşevikler (Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisinin Lenin’e bağlı çoğunluk grubu)
iktidara gelmişlerdi. Bolşevik hükümet, devam etmekte olan savaştan çekilmiş ve
İttifak Devletleriyle bir barış antlaşması yapmıştı.
3 Mart 1918 ‘de imzalanan Brest-Litovsk Antlaşması ile Rusya savaştan
çekilmişti. Antlaşmanın Osmanlı Devleti’ni ilgilendiren hükümleri şöyledir:
1. Ruslar 1914’den beri Doğu Anadolu’da işgal ettikleri bütün Türk
topraklarından çekilecek.
2. 1877-1878 Türk-Rus Savaşı sonrası elimizden çıkmış olan “Elviye-i Selase”yi
yani Kars, Ardahan ve Batum vilayetlerimizi bize iade edeceklerdi. 
3. Türk-Rus sınırının tespiti ve halli plebisite (Bölge halkının rey’i veya kararı)
bırakılmıştı. 
Ayrıca, Ruslar yayınladıkları bir bildiriyle Çarlık Rusya’sı döneminde
imzalanmış olan bütün gizli ve açık paylaşım projeleri ve antlaşmalarını tek taraflı
olarak geçersiz kabul etmişler; bu proje ve antlaşmaları yayınlamışlardı. Böylece
Osmanlı Hükümeti de, bu paylaşım projelerinden haberdar olmuştu.

6.2. Romanya’nın Savaştan Çekilmesi ve Bükreş Antlaşması


Rusya’nın savaş dışı kalmasıyla İttifak ordularının baskısını üzerinde hisseden
Romanya, cephelerde de yenilince mütareke imzalamak durumunda kaldı. 7 Mayıs
1918’de Bükreş antlaşmasını imzaladı. Bu antlaşmayla Romanya, Almanya ve
Avusturya’nın ekonomik nüfuzu altına giriyor ve topraklarının bir kısmını
kaybediyordu.

6.3. Almanya’nın Savaştan Çekilmesi ve Versay Antlaşması


Almanya, Osmanlı Devleti’nden de önce barış girişimlerini başlatmıştı.
Müttefiklerle yapacağı barış antlaşması konusunda İsviçre aracılığıyla mütareke
talebinde bulunmuştu. Fakat, bu teşebbüslerden bir sonuç çıkmamıştı. 28 Haziran
1919'da imzalanan Barış Antlaşmasını, Meclis 9 Temmuz 1919'da, Almanya üzerinde
abluka kalkmadığı ve başka yapılacak bir şey olmadığı için, onayladı.
10 Ocak 1920’de yürürlüğe giren bu antlaşmayla Alman İmparatorluğu
parçalanıyordu. Almanya toprakları üzerinde Litvanya, Polonya isimleriyle yeni
devletler kuruluyordu. Almanya Alsace-Lorraine (Alsas-Loren)’i Fransa’ya bıraktı.
Denizaşırı ülkelerdeki sömürgelerini de kaybeden Almanya’da askerlik mecburi
olmaktan çıkartılıyordu. Almanya, ayrıca çok ağır bir savaş tazminatı ödemek
zorunda bırakılıyordu.

6.4. Avusturya’nın Savaştan Çekilmesi ve Sen Jermen Antlaşması


Avusturya-Macaristan tek bir devlet olarak savaşa girmiş ancak bölünerek iki
ayrı devlet olmuştur. İttifak grubunun zayıf bir halkası olarak savaşın başından
itibaren Almanya ve Osmanlı Devleti’nden askerî yardım almıştır. Zaten ittifak
grubu içerisinde savaşı bırakma niyetinde olan ilk devlet de Avusturya-
Macaristan’dır.
Avusturya, 1917 ortalarından itibaren çeşitli kanallardan barış ortamı yaratmaya
çalışmış ve teşebbüslerde bulunmuştu. Nihayet, 3 Kasım 1918’de mütareke
imzalayan Avusturya, 10 Eylül 1919’da Sen Jermen (Saint Germain) antlaşmasını
imzaladı. Bu arada Macarlar, Avusturya bünyesinden ayrılarak Macaristan adıyla
kendi devletlerini kurmuşlardı.
Antlaşmaya göre Avusturya-Macaristan İmparatorluğu parçalandı. Toprakları
üzerinde Çekoslovakya, Yugoslavya ve Macaristan isimleriyle yeni devletler
kuruldu. Avusturya’da da askerlik mecburî olmaktan çıkartıldı. Ayrıca tıpkı
Almanya gibi Avusturya da ağır bir savaş tazminatı ödemek zorunda bırakıldı.

6.5. Macaristan’ın Savaştan ‚ Çekilmesi ve Trianon Antlaşması


Savaşın sonunda Avusturya’dan ayrılan Macaristan’da ihtilâl çıkmış ve Sovyet
modeli bir idare kurulmuştu. Bu nedenle, barış antlaşmasının imzalanması biraz
gecikmiştir. 4 Haziran 1920’de Macaristan Hükümeti de Triyanon (Trianon)
Antlaşmasını imzaladı. Macaristan da I. Dünya Savaşı sorumlusu olarak kabul edildi.
Bu nedenle, Macaristan da parçalandı ve toprak kaybetti.
Macaristan; Çekoslovakya, Romanya, Yugoslavya ve Avusturya’ya toprak
bırakıyordu. Macaristan’da da askerlik mecburiyeti kaldırılıyor ve ağır bir savaş
tazminatı ve malî yükümlülük altına konuluyordu.

6.6. Bulgaristan’ın Savaştan Çekilmesi ve Nöyyi Antlaşması


Savaşın son yılına gelindiğinde, İtilaf Devletleri ordularına yenilen Bulgaristan
ordusu dağıldı. Bunun üzerine, Bulgar Hükümeti barış istemek zorunda kaldı. 29
Eylül 1918’de önce mütareke imzalayan Bulgaristan, 27 Kasım 1919’da Nöyyi
antlaşmasını imzaladı.
Bulgaristan bu antlaşmayla Romanya’ya, Yugoslavya’ya ve Yunanistan’a toprak
bırakıyordu. Askerlik mecburi bir hizmet olmaktan çıkartıldı. Bulgaristan deniz ve
hava gücü bulundurmayacaktı. Ayrıca ağır bir savaş tazminatı ödemek
mecburiyetinde bırakıldı.
Bu antlaşmadan sonra Bulgaristan’ın Ege Denizi ile olan bağlantısı kesilmiştir.

Wilson İlkeleri
Amerika Birleşik Devletleri, Alman denizaltılarının ticaret ve yolcu gemilerine
saldırmalarını, bu sırada bazı yurttaşlarının ölmesini ve Almanya'nın kendisine karşı
düzenlemiş olduğu bir casusluk olayını gerekçe göstererek, 1917 yılı Nisanı'nda,
Anlaşma Devletleri'nin yanında savaşa katılmıştı. Aslında ABD Rusya’nın savaştan
çekilmesinden sonra ortaya çıkan boşluğu doldurmuştur.
1918 yılı başlarında savaşan tarafların hemen hepsi barışın bir an evvel
gelmesinden yanaydı. Wilson gelecek barışın temel ilkelerini belirtmek üzere bir
açıklama yaptı. Wilson, yenidünya düzeninin adil ve haklı barış üzerine kurulması
gerektiğini açıklamıştır. Bu açıklamalar diğer bütün milletler üzerinde olumlu etkiler
uyandırmıştır. Barışı getirmek adına Wilson ilkeleri 8 Ocak 1918'de açıklandığı
zaman her iki grup devletleri tarafından da olumlu karşılanmıştır, İngiltere,
Amerikan desteğini devam ettirmek istiyordu. Almanya'da savaşın kendi açısından
başarısızlıkla sonuçlanacağını tahmin ettiğinden bu ilkelere olumlu yaklaştı. Bu
ilkeler ile ABD, gelecekte Avrupa ve dünya siyasetindeki etkinliğinin tohumlarını da
atmış oluyordu.
İlkeler:
• Barış anlaşmaları açık olacak, gizli antlaşmalar yapılmayacak.
• Savaş sonunda yenenler, yenilenlerden toprak almayacaklar.
• Yenilenler savaş tazminatı ve cezai tazminat ödemeyecekler.
• Cemiyet-i Akvam kurularak, devletler arasındaki anlaşmazlıklar barış yoluyla
çözülecek.
Wilson ilkeleri arasında Osmanlı Devleti'ni ilgilendiren maddeler de vardı.
Bunlar:
• Osmanlı Devleti'nde Türklerin oturdukları bölgelere kesin egemenlik hakkı
verilmelidir. Türk egemenliği altında bulunan diğer milletlere de kendi kendini
yönetme imkanı verilmelidir.
• Boğazlar bütün devletlerin ticaret gemilerine açık olmalıdır.
Wilson açıkladığı bu İlkelerle uzun bir barışı sağlamak ve milletlerarası barış
teşkilatının (Cemiyet-i Akvam) kurulmasını istemiş, bunun yanında merkezi
devletlerin milletler prensibine göre parçalanmasını da açıklamıştır. Savaşın
bitmesinden sonra İtilaf devletlerinin Wilson ilkelerine olan bakışı değişmişti, çünkü
her birinin barış antlaşmalarından beklediği çıkarlar vardı. Bu devletler kesinlikle
amaçlarına ulaşmak istediklerinden ilkelerin aleyhine bir siyaset İzlemişlerdir.

8. Mondros Ateşkes Antlaşması ( 30 EKİM 1918)


I. Dünya Savaşı’ndan sonra Wilson prensiplerine güvenen Ahmet İzzet Paşa
Kabinesi, İtilaf devletleri ile ateşkes yapmak için Rauf Orbay başkanlığında bir heyet
hazırladı. Limni Adası’nın Mondros Limanı’nda dört gün süren görüşmeler sonunda
ağır şartlar taşıyan Mondros Ateşkesi Bahriye Nazırı Rauf Orbay ile İtilaf devletleri
adına İngiliz Amirali Calthrope arasında imzalandı (30 Ekim 1918). 

8.1. Osmanlı Devleti’nin Egemenliğini Kısıtlayan Hükümler


* Boğazlar bütün devletlerin gemilerine açık olacak ve İtilaf Devletlerince işgal edilecektir.
Yorum: Osmanlı Devleti’nin Anadolu ile Rumeli toprakları arasında bağlantı
kesildi ve Osmanlı toprak bütünlüğü bozuldu.
* Müttefikler, Güvenliklerini tehdit edecek durumda olduğunda her hangi bir stratejik
noktayı işgal edebileceklerdir (anlaşmanın 7. maddesi).

Yorum:
. İtilaf devletleri işgalleri bu maddeye dayanarak yaptılar.
. Bu madde bütün Osmanlı topraklarının işgal edilmesine zemin hazırladı.
. İtilaf devletleri bu maddeyi ateşkese koyarak Wilson prensiplerine ters
düşmekten kurtuldular.
. Ateşkesin en ağır maddesidir.
* Vilâyat-ı sitte’de ( altı ilde, Erzurum, Van, Harput, Diyarbakır, Sivas, Bitlis) bir
karışıklık çıktığında İtilaf devletleri buraları işgal edebilecektir. (anlaşmanın asıl metninin 24.
maddesi)
Yorum: Bu madde ile Ermeniler korunmuş ve ileride kurulması amaçlanan
Ermeni Devleti’ne zemin hazırlamıştır. Ateşkesin İngilizce metninde bölgeden altı
ermeni vilayeti olarak söz edilmiştir.
* Bütün ulaşım ve haberleşmeye ait araç-gereçler İtilaf devletlerinin denetimine
girecektir.
Yorum: Haberleşme hattı ele geçirilerek işgalci güçlere karşı yapılabilecek
topyekun isyanlar önlenmeye çalışılmıştır. Aynı zamanda bütün vatan topraklarının
işgal edilebileceğine dair belirtidir. 

8.2. Askeri Hükümler


* Sınırların korunması ve iç güvenliğin saplanması için gerekli askeri kuvvetten başkası
terhis edilecektir.
Yorum: Bu madde ile Osmanlı Devleti savunmasız duruma getirilmiş ve işgaller
kolaylaştırılmıştır.
* İtilaf devletlerinin ve Ermenilerin esirleri İtilaf devletlerine teslim edilecektir. Türk
Esirleri ise, İtilaf devletlerinin denetimi altında kalacaktır.
Yorum: Bu madde ateşkes anlaşmasında devletlerin eşitliği prensibine
uyulmadığını göstermektedir.
*Trablusgarp ve Bingazi’deki Türk subayları İtalyan garnizonuna, Hicaz, Suriye
ve Irak’ta bulunan askeri birlikler itilaf devletlerine teslim olacaktır. Ayrıca İran ve
Kafkasya’ya giren Osmanlı birlikleri işgal ettikleri yerlerden derhal geri çekilecektir. 

8.3. Ekonomik Hükümler


* Ülkenin ihtiyacı karşılandıktan sonra geri kalan kömür, akaryakıt ve deniz gereçlerinin
hiçbiri dışarıya satılamayacaktır.
* Osmanlı Devleti’nin bütün savaş gemileri teslim olacak ve limanlarda tutuklu
bulundurulacaktır.
* Bütün demir yolları İtilaf devletlerinin denetimine verilecektir.
* Toros tünelleri İtilaf devletleri işgal edilecektir.
Yorum: Devletlerin hayatiyetlerini devam ettirmelerinde ekonomik bağımsızlık
çok önemlidir. Çünkü ekonomik bağımsızlığı olmayan devletlerin siyasi bağımsızlığı
da geçicidir. İtilaf devletleri bu ağır hükümleri Osmanlı Devleti’ne kabul ettirerek
Osmanlı devletini ayakta duramayacak ve kendilerine bağımlı olacak hale
düşürmüşlerdir. Ateşkes hükümlerine göre Osmanlı imparatorluğu fiilen tarihe
karışmıştır. Çünkü bu hükümlerle Osmanlı imparatorluğu çökmüş ve galip
devletlerin kendisi hakkında vereceği karara razı olmuştur. İtilaf Devletleri’ne
kayıtsız şartsız teslim olan Osmanlı Devleti, yurdun işgalini de kabullenmiş
oluyordu. 

8.4. Ateşkese Tepkiler ve Ateşkesin Uygulanması


 Mondros Ateşkes Antlaşması, Osmanlı Devleti’nin varlığını ortadan kaldırmaya
yönelik olduğu halde Osmanlı devlet adamları bunu görememişlerdi. Sadrazam
Ahmet İzzet Paşa, Mondros Ateşkes Antlaşmasının Bulgaristan, Avusturya ve
Almanya ile yapılan ateşkes anlaşmalarından daha hafif olduğu görüşünde idi.
Padişah ise ağır şartlar taşımasına rağmen ateşkesin kabulünden yanaydı. Bu arada I.
Dünya Savaşı sırasında yönetimi elinde bulunduran İttihat ve Terki Partisi, Teceddüt
Fırkasına dönüşerek kendini feshetti.
Mondros Ateşkes Antlaşması sırasında Yıldırım Orduları Grup Komutanı olan
Mustafa Kemal ateşkesin memleketi yabancı işgaline açık bırakan hükümlerine tepki
gösterdi. Orduların acilen terhis edilmemesi hususunu sadrazam İzzet Paşa’ya
bildirmişti. İstanbul hükümetinin tavrı ise Yıldırım Orduları Grubu ve VII. Ordu
karargahını kaldırmak oldu. Mustafa Kemal de Harbiye Nezareti emrine alındı.

8.4.1 İngiliz-Fransız ve İtalyan İşgalleri


Mondros Ateşkes Antlaşmasının yürürlüğe girmesi ile işgaller başladı. İlk işgal
edilen yer Musul oldu (3 Kasım 1918). Bir taraftan Türk ordusu terhis edilirken, diğer
taraftan da Osmanlı Devleti’nin her türlü ulaşım ve haberleşmesine, maden ve
ürünlerine, silah ve cephanelerine el konuluyordu. 13 Kasım 1918’de İtilaf Devletleri
donanması İstanbul önlerine kadar geldi. Mondros Ateşkes Antlaşmasının 7.
maddesini ileri süren İtilaf Devletleri işgalleri devam ettirdiler. İngilizler Musul’dan
sonra Urfa, Antep ve Maraş’ a girdiler. Fransızlar Adana ve çevresini, İtalyanlar ise,
Antalya ve Konya’yı işgal ettiler. İşgaller sırasında Ermeni patriği Zaven efendi’nin
bir İngiliz gemisi ile İstanbul’a gelmesi ve gösterilerle karşılanması, Fransız General
Franchet d’Esperey’in Fatih’in 1453’te İstanbul’a girişi gibi, Rumların kendisine
hediye ettiği beyaz bir atla İstanbul’a girmesi azınlıkların taşkınlıklarını daha da
artırdı.
İstanbul hükümetinde ise Ahmet İzzet Paşa’nın istifasından sonra yeni kabineyi
Tevfik Paşa kurdu. Ancak onun da istifası üzerine 4 Mart 1919’da yeni hükümet
İngiliz taraftarı olan Damat Ferit Paşa tarafından kuruldu. Osmanlı parlamentosu da
kapatıldı.

8.4.2. İzmir’in İşgali 


Paris barış Konferansı’nda sözde bölgedeki Rumları korumak gerekçesiyle
İzmir’in Yunanlılar tarafından işgal edilmesi kararlaştırılmıştı. Bu kararda en büyük
destekçileri şüphesiz İngilizlerdi. Bu karar doğrultusunda Yunanlılar hazırlıklarını
yapmıştır. Nitekim İngiliz amirali Calthorpe’e 7 Mayıs 1919’de İzmir’in Yunanlılar
tarafından işgal edileceği hükümeti tarafından bildirildi. Bunun üzerine Amiral
İstanbul’dan ayrılarak 13 Mayıs’ta İzmir’e geldi. Fransız, İtalyan, Yunan subayları ile
bir toplantı yaparak; işgalin nasıl gerçekleştirileceği ve nerelerin işgal edileceği de
karar bağlandı. Bu toplantıda İzmir’in bir Yunan tümeni tarafından işgal edilmesi de
karar bağlandı. Amiral İzmir valisine ve 17. Kolorduya bir nota ile Mondros
Mütarekesinin 7. maddesine göre işgal edileceğini, 15 Mayıs’ta yapılacak işgal
olayında bir olay çıkmaması için Türk askerlerinin kışlalarından çıkmamalarını;
haberlerin engellenmesi için de telgrafhanenin İngilizler tarafından işgal edileceğini
de Vali Ali Nadir Paşa’ya bildirdi.
15 Mayıs 1919 sabahı Yunan ve İngiliz savaş gemileri İzmir limanına girdiler.
Hiçbir mukavemetle karşılaşmadan işgali gerçekleştirdiler.
Yunan işgali kısa zamanda İzmir’in dışına da çıktı. 16 Mayıs’ta Urla, 17 Mayıs’ta
Çeşme, 20 Mayıs’ta Torbalı, 22 Mayıs’ta Menemen, 25 Mayıs’ta Manisa, Bayındır,
Selçuk, 27 Mayıs’ta Aydın, 28 Mayıs’ta Ayvalık ve Tire, 29 Mayıs’ta Turgutlu, 4
Haziran’da Nazilli, 5 Haziran’da Akhisar, 12 Haziran’da Bergama işgale uğradı.

You might also like