You are on page 1of 67

SIRSAL

Serdar YILDIZ

©2005
SIRSAL

Serdar YILDIZ

GELBURAYA.com
dardar@gelburaya.com

Bu e-kitapta yer alan yazılar noter tarafından YAZARI SERDAR YILDIZ adına tescil edilmiştir.
Yazarın izini olamadan içerik kopyalanamaz, alıntı haricinde herhangi bir yerde yayımlanamaz.
Aksi, yasal işlemlerin uygulanmasını gerektirir.

© 2005

1
Serdar Yıldız;

- 05-12-1984 Đstanbul doğumlu.


- Đlköğretim;
Erenköy Zihnipaşa Đlköğretim Okulu
- Lise; Ümraniye Anadolu Lisesi
- Yükseköğrenim; Đstanbul Üniversitesi Edb. Fak. Sanat Tarihi Terk

2
“Aşk için söylen hiçbir sözü kanıtlayamazsın…”

3
ĐSYAN-I AŞK

Aşkını unuttuğun güne savuruyor zaman beni.


Hesapsız vücutlarda gizli kalmış matemlerin
karşı kıyılardan duyulan çığlıkları arasında
ve yok oluşların onursuz kokularında intiharımı seyret şimdi.

Seyret ki; taş kalpli olmadığını bir kez olsun göster bana.
Seyret ki; sevginin o lanetli sözlerini
sana nasıl bir şevkle sarf ettiğimi düşle bir kez olsun.
Ve düşlerinin celladı ol, yok et beni bir an önce.

Ey bu şehrin kıyamet-i aşkı sevgili;


yok etmekten vazgeç artık beni ve uyan!
Bu oyun ki dünyanın kanunu bes belli.
Sorgulamak pek de anlaşılır olmasa gerek sevgili...

Utanmadan dokun bana boynuma dayadığın hançer gibi.


Dokun ve daha keskin olduğumu gör.
Zaten ölümsüz olmaz mı âşıkların yüreği?
Korkusuz olmaz mı zaten?

Sahip olduğun tüm benliğini gizle benden.


Gizle sevgin gibi.
Yalnızlık da kuralı değil miydi bu dünyanın sevgili?
Đnanmadan gerçek olduğuna, savuruyor zaman beni.

4
BĐLMELĐYDĐM

Ulaşmak sanki sana


dokunmaktı gökteki yıldızlara.
Ve bir dakika olsun sesini duymak,
kollarında uyumak.

Bilmeliydim bu gün
neden ıslaktı Đstanbul.
Neden sessizdi, kimsesizdi
sabahtan akşama ölmeksizin.

Oysa duyduğum hüzün dolu son sesin


bu gün gibiydi.
Ölümü düşünüyordu.
Vaz geçişleri hayattan ve aşktan.

Bilmeliydim bu gün
neden zordu Đstanbul.
Neden kesik kesikti
sabahtan akşama düşünmeksizin.

5
YILDIZ

Sen yıldızları seçtin eski sevgili.


Yıldızlara dokunmayı sevdin.
Bir an olsun düşünmedin ki;
ölümden de uzaktı onlar!

Eski ve yarım sevgim, ah...


Yıldızının yavaş yavaş söndüğünü görüyorum.
Aşkın yetmiyor ateşlemeye artık.
O karanlığın büyüdüğünü görüyorum.

Ulaşılmazlığı yoklayan eski, amatör sevgili,


ah... o çocukça üşüyüşün vardı ya aşkımın sıcağında.
Üşüyüşün ve kaçışın sokaklarca başka evlere.
Kızamazsın ya şimdi yıldızına...

6
SIR

Đlkin aşkın düşecek bu merdivenlerden.


Sessiz gece nöbetlerine has göz yaşlarından
ve damla damla yaşlanışından
hiçe sayılarak düşecek o unutulmaz dediğin anlardan.

Aynı gün,
aynı ben olacak.
Zamanın ardından bir hatırat kalacak.
Yine zamandan bize yadigâr.

Benden sana bir yalan; seçtim senin yalanlarından.


Ve aşkın tüm renklerini odama kilitledim.
Yalnız, birine karşı gelemedim,
Siyahtır söz geçiremediğim!

Sonra param parça olacak siyah ve aşkın;


düşer düşmez bu merdivenlerden.
Meyhane kokusunu saklayamayacaksın süzülürken odandan.
Durup öylecene seyreyleyeceğim seni buradan kör gibi...

Başka bir gün,


yine ben olacak.
Zamanın ardında bir sen kalacak
zamanda, zamandan geri.

Benden sana ilk yalan; buldum şehrin meyhane-i aşkından..


Ve aşkın tüm sözlerini sevdim.
Yalnız, birine güvenemedim;
seni seviyorumdur söyleyemediğim.

7
SON

Kırmızı güller yolluyorum sana


bu son mektubumda.
Bilmem farkında mısın ama
artık geri dönmek imkansız olduysa.

Gülüp geçersin belki artık bu şiirlere.


Bir anlam ifade etmedikçe.
Okumazsın bile belki
dikenli günler, dikenli güller bunlar diye.

Sevgilim derdim sana hatırlar mısın?


Bir kaç duman öncesinde.
Ama geçenlerde bir rüzgar esti ve götürdü her şeyi
unuttuğun bu sokakta ve odada...

Kırmızı güller yolluyorum sana


bu son mektubumda.
Bilmem farkında mısın ama
artık geriye dönmek imkansız (!) olduysa!

8
EĞER

Boktan anılarını
kumlara dağıt
ve
öyle gel.

Acımasız günlüğünü
bencil yüreğinde yak
ve
gel.

Diyebilseydim eğer;
Ne denli sıcak
ve ıslak
öpebilirdin dudaklarımdan?

Üzerinde izleri kalmış


o kirli beyazı sat
ve
hadi gel.

Özlemini
sokak lambalarının sarılarında
aydınlatarak hatırla
ve gel.

Diyebilseydim eğer;
ne kadar içten
ve ıslak
ağlayabilirdin gözlerinden?

Sûretini sil,
yüreğini savur denizlere
yalnızca
bir defa.

Bana bak
ya da
bakmaya çalış
son defa.

9
Diyebilseydim eğer;
bakar mıydın
yoksa,
yüreğini gizler miydin denizlerden?

"Unutma beni o zaman gelmeyeceksen


ve
gitmeyeceksen sokak lambalarına"
diye

Yalvarabilseydim eğer;
unutur muydun beni
sesimi
ve son nefesimi?

10
VE DĐYE VAKĐT

Ve diye başlamış bir hayat.


Soğuğa alışmış
ama sevememiş.
Ve diye bitmiş.

Vakit;
sarı bir yaprak vakti.
Vakit;
gözlerimi açamadığım bir toz toprak vakti.

Düz duvarlara tırmanmaya çalışan


bir kuduz köpek
gibi
vakti...

Buğulu bir aşk,


sorumsuz bir hayat,
uyuşmuş bir vücut.
Ve... diye vakit.

Saat;
kupkuru bir dal saati.
Titrek ellerle çizilmiş
çarpık bir dal diye.

Ve...
diye sevişme vakti.
Terli ve ıslak,
utanmama vakti.

Soğuğa henüz alışmış bu hayatta


sıcağa atılan
kirli
bir adım saati.

Aşk için yok olma,


tükenme
ve
Tanrıya yalvarma vakti.

11
Yine ve yine
düz duvarları,
tırmanmaları
anımsamak gibi.

Zirvesi karlı
ve buzlu dağların
eriyip,
üzerime sinmesinin saati.

Kanın akma,
acının çoğalma,
artık buna dayanamama
ve buna alışamama...

Say.
Say diye!
Defalarca ve defalarca
defalarcayı ve defalarcayı.

Unutma bir de
ne oldu diye.
Ne oluyor,
ne olacak yine.

Bırakma içmeyi
ve ağlamayı.
Ardından da
içerken ağlamayı.

Akabinde durma,
seviş,
seviş!...
Ve kuduz ol.

Vakit;
düğümlerini hayatın
çözme vakti.
Yirmi beşinci saatteyken.

Sonra yirmi altı


ve yirmi bilmem kaç...
Say işte.
Defalarca ve...

12
Ne soğuk
ne de sıcak.
Artık hissedememe
saati.

Vakit;
beni bu dalda yapa yalnız bırakmanın
ve
gitmenin vakti.

Bu çarpık
ve bu kuru dalda kalmış
bu son solgun yaprağın düşme
ve... vakti.

Vakit;
benim vaktim!
Saat;
benim saatim!

Sonra yirmi sekiz,


yirmi dokuz...
Sonu ne zaman!?
diye sorma vakti.

Çölde savrulan bir kum tanesi olsam,


sınırsız kaybolsam...
Yalnızca sen arasan beni,
ve bunu bilmesem diye.

Kapının açılmasını,
telefonun çalmasını,
posta kutusunun dolmasını hayal etmek diye;
anılarımı umutlarıma katarcasına...

Sona doğru yaklaşırken,


yeniden doğmayı hayal etmek,
ya da hayal etmeye çabalamak
gibi...

Pencereden dışarıya bakmak


gibi.
Ve
sadece bakmak.

13
Yolları görmek
diye.
Vakti;
seninle ölçmek diye!

Defalarca,
bıkmadan, usanmadan
ve
sırf sen diye...

14
BANA BĐRAZ YALAN SÖYLE II

Unutulmayan,
unutulamayan sevgilimsin;
hayata inat!

Đzinve sesin
o kadar derin,
o kadar belirgin...

Ben benliğimi yitirmeden


seni de yitirmeyeceğim.
Sen yüreğini sökmeden ben susmayacağım.

Unutulmayan,
unutulamayan anılarımsın;
her şeye inat!

Halâ geceleri uyutmayan beni.


Gözlerim açık
rüyalar gördürensin.

Eski yaşanmışlardan ibaret rüyalar...


Ve
hiç gerçek olmayan hayaller...

Bin anda yanımda belirsen.


Okşasam kumralı,
öpsem dudaklarını.

Hayallerden kopsan,
bir damla gibi düşsen,
damlasan yanıma.

Sarılsam yıllara inat defalarca.


Doya doya baksam gözlerine
rüyalarıma inat!

Bakarken dalsam mavilerine,


boğulsam, kaybolsam;
aşka inat!

15
Đnanamadan gerçek olduğuna,
bir gece daha eklesek
o unutulamayanlara.

Aşk dolu bir gece daha...


Sevişsek defalarca;
hayallere inat!

Ve sen yok olsan sabaha.


Elimi uzattığımdaysa çaresiz kalsam,
gittiğini anlasam...

Korksam,
dönüp baksam
ve seni göremesem.

Tam dalarken tekrar hayallere


bir bulut yağmur bulsa beni;
ağlasak.

Kalbime,
beni hiç bırakmayacağını
her zaman seveceğini fısıldasan...

Bana biraz yalan söylesen!


Gecenin içinde,
düş dünyasına dalmış bir hayalperest olmasam...

Bana biraz yalan söylesen!


Her şey o kadar suskun, o kadar çaresiz
ve o kadar gerçek değil desen!

16
SEN (BĐLMEDĐĞĐN)

Kendi yolunda yolcusun.


Yorgun.
Nereye gittiğini bildiğini sanan...

Her sokağı düşündüğün gibi görensin.


Sürekli çıkmazlara sapan
ama duvarları yıkıp aşansın.

Güneşe tırmanan,
güneşe dalansın.
Alevlerle yan yana asla yanmayansın.

Aşk şiirlerinde baş rolü oynayansın.


Kötü karaktersin.
Ama hep son gülen!

Yüreğimi yaran,
yüreğimi kanatan
ve sızan son kansın.

Çekmecemde gizlenen eski aşk mektuplarımda


"seni seviyorum" yazan
en güzel yalansın.

Kendi yolunun yolcusun.


Sarhoş.
Bir sağa bir sola savrulansın.

Farkında olup bilmezlikten gelen,


gülen
ya da gülmeye çalışansın.

Uyurken görmediğin,
gözlerinden akan
asıl birkaç damla yaştasın sen.

Kaset kutularında
sesinde hüzün,
sesinde yüzün yatan şarkılardasın.

17
Her bir mısrasında
bin anlamı saklayan aşk şiirlerinde
tek kötü karakter sensin.

Ama bu aşk şiirinde


nereye gittiğini bildiğini sanan en güzel yalancı sen
tek oyuncusun!

18
HIRTLAMBA

Lafımdan geçti rüzgar


okşamadan menteşelerini
kayalara çarptı
aşkım
kayboldu.
Kayboldum camdan bir kitabın sayfaları
yırtıldı yırtılacak olmalı
ya kayalara çarptı
aşkım
kimdi,
hangisiydi
bilemedim
günlerden
neydi
bunca tasalanmam
doğum günü
geçti
rüzgar lafımdan
değmeden suntasına
yatağımın
yastığı yok
uykularımın
karabasanı
aşkım
içime hapsoldu

19
Yorgunluğum yüzüme
düştü
yağmurun son damlası
hangi bulutundu.
Pullarını göz ardı edemedim
mektupların
gelmez oldu
uzun zamandır
göremez oldum seni
rüzgar
sesin soluğun
kesildi
serinliğin,
uğultun...

20
DARMA DUMAN

Lüzum yok artık sana meçhulden gelen sevgili.


Beni aramayı bıraktığın günden beri kül rengi kazağımla her gece ben
geçerim sorgusuz sualsiz evinin önünden.
Bilirsin; tütsü kokan çeşitli sevgilerden.

Herhangi birinin tek göz oda evinde


bir fahişeyle sevişirim her gece.
Ve ne zaman içine girsem onların, göz yaşların dans eder bedenimde;
samimiyetini bozar deniz yumuşağı ıslaklığıyla kendince.

Sesin yok hovarda gecelerime.


Vakit ne, bilmek marifet bu odada nedense.
Henüz küllük bedenin siyah deri ceketiyle buluşmadıysa eğer merak etme.
Đşte o an arabesk takıl yine.

Çizgili hayatım yırtıldı yırtılacak en sağlam sandığım sonsuzluğundan.


Biliyorum; renksiz kanım sıçradı sıçrayacak perdelere.
Yine ağlatamazsam şaklaban imamları, küfredeceğim.
Bedenim yine yer kaplamaz tabutumda zerre kadar!

Hani şu her zamanki(!) yere gel.


Omzuna attığın her zamanki çantanı al,
o çözemediğim sübyan yüreğini cebine koy.
Ardından susmak için gel bana.

Gel de; titremekten yorulan dudaklarım anılarına ağlasın.


Gel de; uyuşmuş parmaklarıyla ellerim bu anı okşasın.
Sus da; yakaladığım son cesaretim kaybolmasın.
Sus, sus da; hayat şu tükenmiş soluğumuz olmasın.

21
CÜZZAMLI DÜŞLER

Sabırla saklıyorum son sigaramın dumanlarını lanet ciğerlerimde.


Öksüz bedenim isyan ediyor selamete.
Đsyan ediyor yüreğim boğulmalarına ve sensiz geçen soluksuz bekleyişlerine,
yürüyemeyişlerine.
Maksat; seni saklayan bir roman yazmaksa;
evet, isyan ediyor ellerim kendi boşluğuna.
Ve maksat yürümekse beraber;
yalnızım işte!
Ağlıyor yollar, yokuşlar.
Sokak lambaları ve ışıklar.
Ağlıyor duraklar,
dükkanlar,
çöp konteynırları,
meydanlar,
bulvarlar,
kaldırımlar,
gökyüzü,
insanlar...
Hesapsız buluşma mekanları
ve sayamadığım tüm sözler ağlıyor.
Đsyan ediyor evet, dinliyorsan eğer hayallerim.
Tutup yakalamaya çalışıyor seni,
olmuyor...

Malum, hayal işte.


Hayallerim işte
Yolun sonu hayallerimse,
yolun sonundayım işte!

Oldum olası sevdim gitar tellerini.


Đstedim sıcağıyla - soğuğuyla şakılar döktürmeyi uğruna.
Kıskandım babamı ve tüm babaları,
el ele yürüyen sevgilileri...
Ağlıyor ellerim, ayaklarım.
Ağlıyor sırtım,
göğsüm,
boynum,
karnım...
Ve artık görmeyen gözlerim ağlıyor.
Uyuyorsan eğer,
sessizce seni arıyor ruhum herhangi bir arka sokakta.
Bulacak olursa,
senin için yapabileceğim son şey;
inan ne yapabileceğimi düşünmek sadece.
Belki de seni sevip sevmediğimi tartışmak yüreğimle...

22
Söktüler mi yoksa terziler bu sözü kalbimden?
Artık dikmekten vazgeçtilerse eğer.
Utanmam, isyan ediyorum yettiğince nefesim.
Demedim ya yoksa; kıskandım yalan da olsa tüm sevgileri.
Đstanbul ağlamaktan yoruldu artık sevgili.
Neden diye soracaksın şimdi,
saygı duyuyor olsa gerek,
yoksa ne diyebilirim ki?
Özledim yorganımın altına sığınıp düşünmeyi.
Küçük bir çocuk gibi saatlerce düşlemeyi.
Belki de o zaman sürekli tekrar ederdi o aşk hayallerimde,
ister - istemez duyar, dinlersin diye...
Ağlıyor günler, yıllar.
Takvimler ağlıyor,
zaman ağlıyor.
Ve hatırlamaya çekindiğim o son gözlerin ağlıyor.

23
HEYULÂ

Gün geldi gelecek...


Sessiz soluksuz yürüyüşlerim aklımda,
ne adamdım ama!
Oysa gün,
o gün,
nefesi ensemde.
Geldi geliyor!

Olanı yok saymak


ya da olmayanı var görmek ne denli kolay?
Kime soruyorum ki...
Kalkıp yine yürüsem şimdi
düşerim.
Yine sevsem
üşürüm, örten olmaz!..

Gün geldi gelmiştir belki.


Savruk sevişlerim hatırımda,
ne yaşardım ama!
Oysa gün,
o gün işte,
yaşları gözümde
geldi gelmiştir!..

Neydi beni olgun kılan?


zaman zaman çocuk yapan.
Fakat çaresizliğimdi beni yarım bırakan.
Yokluğum, yoksulluğum, yorgunluğum...
Neydi bağlayan,
seni senden kopartan.
Ve neydi sence seni benim sahte gülüşlerime tanık eden?

Gülemem!
Gün bekliyordur,
kapıdadır,
çoktan gelmiştir.
Silahı elinde, nefesini tutmuş zili çalıyordur.
Gün,
o gün!

24
AYKIRIYMIŞCASINA

Siyah giymiş bu gün...


Kış gecelerinde seni sıcak tutan battaniyeni yakmış geliyorsun.
Buradan seçebiliyorum yüzünü.
Kolundaki akrebi yolunun üzerindeki bir uçuruma savurmuşsun.
O ise öyle bir siyah işte!...

Kartpostallardaki gibi değil bu gün Đstanbul.


Bu gün yolun sonuna gelmişim, geri dönmeyi plânlıyor gibiyim.
"Gibi" olmak...
Boş, bom boş bardakları fırlatıp atmak, kırmak.
Đstediğim; "yolun sonu" hiç olmasın, "yol" olmasın!

Ve gölgen... yanımda sen gibi.


Anlatmaya gerek yok.
Asla özgür hissedemedim ben ruhumu.
Elimde aşk romanlarım,
kaç defa bu şehirde kaybolmaya çalıştım...

Buradan görebiliyorum gözlerini.


"bilmiyorum" dercesine bakıyor yine.
Görüyorum, siyah giymiş tüm bedeni ve ruhu, geliyor işte.
Seninse bir tek ayakkabıların yok ayağında,
acı çekerek yürüyorsun.

Görüyorum, bıkmazken bıkıyorsun alabildiğine.


O ise öyle bir siyah işte,
bakıyor delicesine.
Đçerisinde beni de yaşattığın günlüğünü yakmış geliyorsun.
Kaybolacaksın, anlamıyorsun!

Sen bilmezsin, toysun.


Zaman yetişemez sonuna bu yolun.
Ne yıllar ne de asırlar...
Bu yol tanımaz zamanı, bitmez zamanla!
Bu yol dediğin bu yokuş...

Oysa sen hep yanıma gel.


Sana seni sevdiğimi söylemeksizin öperim belki defalarca.
Sen ki; bendeki pislikleri göremeyecek kadar iyi
ve geçmişimi bilmeyerek savunmasızsın.
Unutmadan; habersiz çekip gidişlerimi, ölüşlerimi...

25
Đnanamıyorum, yine de geliyorsun.
Yine de geliyor.
Her zamanki yüzünle biraz daha yaşlanmış geliyorsun.
O ise eskilerden anımsadığım bir korku;
öyle bir siyah ki, geliyor!!!

Kahretsin!
Öylesine korkuyorum ki...
Siyah giymiş geliyor, tanıdım: Azrail!
Henüz küçücük bir çocukken, geceleri yatağıma yattığımda fark ettiğim siyah bu.
Hatırlıyorum da; babamın öldüğü gece gibi bu.

Öyle bir siyah işte...


Öyle bir yol,
öyle bir yokuş...
Bir hayat,
bir aşk öyle!

Lakin yanımdayken özlemek istemiyorum seni.


Uzaktayken sevmek istemiyorum.
Beni bırak!
Ah biliyorum, koşarak geliyorsun, gelme.
Bir seri cinayet işleniyor burada, görme!

Aman duman... bizim gibi...


Savuruyor gece, isteği yere.
Öylesine hesapsız yorgunum ki,
öylesine çaresiz taşıyorum ki bu yükü, bu şehri...
O benliğime kazınan yüzünü ve gözlerini...

Seviyor musun beni siyah kadar?


Yahut daha da koyu.
Tut beni!
Tadıyorum vaz geçişlerini, dur, gitme!
Son kez yitiyorum, öylesine korkuyorum ki...

Buradan seçebiliyorum.
Sorma n'olur, ben de bilmiyorum.
Yine de affet beni.
Öyle bir siyah, öyle bir Azrail işte!
Zaman ne ki yanında...

26
SENĐ GÖRMEK ĐSTEMEK

Caddeler görüyorum.
Sokaklar, yollar.
Evler ve kapılar.
Çıkmazlar görüyorum...

Şehirler görüyorum.
Dumanlar, ışıklar.
Sesler ve sevgililer.
Ayrılıklar görüyorum...

Gözler görüyorum.
Buğular, isler.
Anılar ve yalanlar.
Yokluklar görüyorum...

Uçurumlar var, görüyorum.


Karanlık, sessiz.
Hayatlar ve yarım kalmışlıklar.
Kendimi görüyorum...

Bana sen gerek biliyorum.


Sen, sevgin.
Günler ve geceler.
Seni göremiyorum...

27
YAĞMUR

Geçmiş zamanın yağmurlu günlerinden birinde


iki kişi görüyorum bahçede.
Bir kaç dal sigara ve ıslak...

Söylemekten çekinilen
ve duymakta zorlanılan sözler...
Sevdiğim bir koku; yağmur...

Geçmiş zamanın yağmurlu günlerinden diğerinde


tek bir kişi görüyorum elinde bir gül caddelerde...
Bir kaç dal sigara ve ıslak...

Ağlamaktan çekinilmeyen
ve gitmekte zorlanılan sevgili.
Semediğim bir isyan; yağmur!..

Bir asma yukarıda ıslak, ıslak!


Bir çift göz yerde ıslak, ıslak!
Sırıl sıklam ıslak...

28
SON 128

Mecidiyeköy'deyim işte.
Bir Kasım sabahında yalnızım.
Göz yaşlarım...

Nasıl da geçti öyle


sorgusuz ve sorumsuzca,
bir yürek kadar büyük aşk masalımız...

Nasıl da geçti sahipsiz gözlerimiz...


Nasıl da geçti
ve gitti...

Ali Sami Yen arkalarında bir sokaktayım.


Yolunu, adını
ve koksunu ezberlediğim...

Bilmezdim önceleri
ne bu yokuşu
ne de böylesine yok oluşu.

Fark etmezdim.
Meraksa hiç!
Düşünmeden gidip gelirdim durak durak...
Mecidiyeköy'deyim işte.
Bir Kasım gecesinde yine ve halâ yalnızım.
Son göz yaşlarım...

Son duraklardayım sonsuz bekleyişlerimle.


Ve tükenen umutlarım yok!
Son 128'de geçerken boğazdan...

Oysa hiç düşünmezdim;


bir gün,
olurda düşer miyim diye...

Düşünmez, gülerdim.
Đnanmazdım!
Dalarak gidip gelirdim durak durak...

Bilmezdim bu arka sokaklarda


kumral saçlarının saklandığını.
Seni tanımaz, yaşamazdım...

29
HAYALĐNDE BIRAK

Hayatımın en uç sınırında severim seni.


Öptüğün zaman dudağın sızlar,
sarıldığın zaman yüreğin kanar.

En ücra sokaklarında ararsın beni


Bulduğun an kaybeder,
düşündüğün an unutursun.

Işıkların en karanlığında sevişirim ben.


Korktuğunda bağırır,
bağırdığında yalnız kalırsın.

Sahip olduğun her sigaranın


son nefesiyimdir ben.
Her nefesinde öksürür, pişman olursun.

Hayatımın en uc sınırında severim seni.


Gelme, düşersin...
Sevme, ölürsün!

30
YALNIZ

Sözcüklerle oynuyorum saklambacı.


Kalemimin suskunluğu satırlarımda.
Bir o kadar da çığlıları sayfalarca.

Az önce buradaydın.
Dudaklarından geçen son bardak ruj izleriyle süslü şimdi,
masum gibi yalancı.

Üzerime sinmiş; elbiseme kokun,


odama.
Uzaklardan gelen davetsiz bir rüzgâr götürmek ister; defol!

Kelimeler...
Đhaneti tanımaz onlar, ihanet etmezler...
Ama ettiler, senin gibi...

Az önce buradaydın.
Bu melodide dans ederken
"sen ve ben" rengiydeydik.

Şimdi sen yoksun.


Eylül var.
Hazan var...

Dudaklarından geçen o son bardak


düştü az önce gözlerimden.
Düştü, düştü ve kırıldı piç bir yürek gibi.

Şimdi sen yoksun,


cam kırıkları var yatağımda.
Acılarımla sevişiyorum, suskunluğum çığlıklarımdır...

31
SIFATSIZ

Üşüyorum... Çok fazla üşüyorum...


Niye, niye üşüyorum böyle delicesine?
Senden istediğim; bir tek bunu bil.
Bunun nedenini bil ve bana söyle sevgili.
Diğer bildiğin her şeyi unut
ve sadece bunu bil!

Sana seni sevdiğimi söylerken ayların yorgunluğu çöktü üzerime birdenbire.


Tonlarca yükün altına sıkışmıştım, eziliyordum.
Korkmadım.
Evet, acı çekiyordum, çok acı çekiyordum.
Fark etmezdi, fena seviyordum seni.
Fena seviyorum yine ..

Ardından suskunluğun çöktü.


Ne söyleyeceğini bilmeyişini seyretmekle yetindim.
Üzerimdeki yükün eskiliğini hissettim.
Ve eski kokmaya başladı her yer.
Sen bana beni sevdiğini söylemedin sevgili.
Asırlardır duymak istediğin bu sözleri sana söylediğimde sadece sustun...

Eskileştiği kadar da ağırlaşıyordu her saniye.


Ve her saniye daha da karanlık oluyordu sözler... gözler...
Anlamıyor, anlamaya çalıştıkça da kayboluyordum.
Ben de sustum... Sadece parfümünün o baş döndüren kokusuna sığındım.
Gece, sessiz ve çekinerek senden ödünç aldığım o hırkanla beraber yattım!
Kendimi avutmaya kalkıştım, sımsıkı sarıldım...

Üşüyorum sevgili!
Bana beni sevdiğini söylemediğinden değil,
sorular arasında boğulduğumdan olsa gerek.
Daha da önemlisi; anlayamayışımdan gelen şaşkın ve çaresiz bakışlarımmış.
Oysa sana haykırdığımda kurtulacağımı sanmıştım, yanılmışım.
Gece, o parfümün sayesinde hırkanla beraber sarhoş olduk...

Sıfatını çözemediğim bir sevgide dolaşıyorum, korkuyor gibiyim.


Sana sarılmak istiyorum bazı, olmuyor.
Elini tutmak istiyor, öpmek geçiyor içimden, yapamıyorum.
Sıfatını hiç bilmediğim bir sevgiyi taşıyorum.
Yaşamaya çalışıyorum.
Aşırı seviyorum seni...

32
BĐR DAMLA SÜRÜKLENĐŞ HAYATTA, HAYATA...

Çocuk gülüşün düşüyor geceme arada bir.


Masum bakışlarından çıkarttığım bin bir anlam
anlayamadığım satırlarda dolaşıyordur eminim.
Suskunluğunu anımsıyorum bazen.
Saklamaya çalıştığım tüm sırlarım dökülüveriyor birden yatağıma.
Hepini görmenden, hepsini öğrenmenden çekiniyorum.

Beni özleyişlerin ve arayışların yağıyor ısrarla.


Ve ısrarla ıslanıyorum.
Gözlerimden akan yaşlar asimle oluyor senin yağmurunda.
Titrek sesin ve her şeyi göze almış yüreğin yağıyor benliğime.
Utanıyor, kıskanıyorum.
Sanırım anlatamıyorum... Kendimi tanımakta zorlanıyorum.

Gözlerinin yere bakışından


yahut yanımda olmaya çabalayışından geçiyorum.
Bildiğin ve asla unutamayacağın nargile dumanlarında kayboluyorum.
Sonra gözlerin... bir şeye takılıp kalıyorum,
bunun ne olduğunu henüz anlayamadan uyandırıyorsun beni.
Yaşadıklarım parça parça serpiliyor fikrime.

Akıl almaz yoruluyorum.


Gözlerimi açamıyorum bazen.
Bilincimi yitiriyorum.
Her yerde seni arıyorum.
Alışamadığım bir sevgi bu, biliyorum.
Aptalca ölümsüz olduğumu düşünüyorum...

33
ZAMANIM TÜKENDĐ

Zamanım tükeniyor bu şehirde.


Bilmiyordum ama sabırla bekliyordum.

Kaç kez geçtim bu duraktan.


Kaç kez uyandım saygılı rüyalarımdan adını sayıklayarak...

Tanrı bildim seni.


Ve sonra neden taptım o kitapsız sevgine...

Kalemsiz kağıtsız şiirlere büründüm, tanıyamadım ben bile kendimi.


Bulamadım sendeki beni.

Halâ bekliyorum çocukça,


ısrarla gizlediğin o bitmişliğini cüzdanından çıkartıp bozdurmanı.

Zamanım tükeniyor bu gece.


Susmuyorum ama güvenemiyorum...

Şimdi diyorum ki yollara, günlere ve bana;


son umudumu da boş ver, salla!

Duyduğunu sanmıyorum, yahut anladığını.


Tek dokunamadığım dudaklarındı.

Kaç defa yazdım sayfalarca.


Kaç defa haykırdım sonsuzluğumla inanılmaz yorgunluğumu sana.

Dilimin döndüğü tek söz bu işte;


zamanım tükendi bu sende...

34
ĐSYANIM

Neden bir yağmur vakti göçüp gitmler


yahut sebepsiz öpüşmeler...
Đsyanım aşkına değil sevgili.
Đsyanım sana.
Đsyanım, bir bulut yağmurla...

O en sevdiğin çiçekle beraber düştük sevgine.


Kokusu halâ hatırımda
ve rengi...
Bahsettiğim o narin gül
ve dikeni...

Neden bu kadar uzun günler


yahut kısa seninle beraber geçen saatler...
Đsyanım zamana değil sevgili.
Đsyanım sana.
Đsyanım, bir akrep bir yelkovanla...

O en sevdiğin ışıkta eridim ve aktım sevgine.


Damlası donmuş yüreğinde.
Ve sönüyor.
Bahsettiğim o bin bir çeşit mum
ve ateşi.

Neden bu kadar uzak fikrin


yahut kurutulmuşsa güller,
yarım kalmış mumlar...
Yol düşlerim yok artık.
Đlk kez bu denli yorgundur yalnızlığım...

35
DAHA ÖĞRENCĐYDĐM...

Sen bilmezsin, yaralanmıştır kaç kez geçmişim.


En son, bir sabah uyandığımda ölmüştüm.
Yoktu yastığım başımda.
Yoktu o gülen meleklerim başucumda.
Aslında bir düşüm vardı geceden kalma.
Ama sabah anlattığımda yoktu sesim odamda.

Sen bilmezsin, kurumuştur dilim damağım.


Demek istediğim; yalanlamıştır yüreğim sevdayı.
Adı çıkmıştır bir kez ayrılığın!
Perdeler sen kadar uzak, sen gibi zor ve sır dolu.
Bildiğim bir Eylüldü
Uykuluydum ve öğrenciydim.

Sen bilmezsin, yoktu defterim, kitabım.


Yoktu sınıfım, hocam.
Ne gezer ütülü giysilerim, çıplaktım!
En son, bir sabah uyandığımda ölmüştüm.
Sonrasında hep çırıl çıplaktım ben.
Sonrası, senden sonra...

Sen bilmezsin, ne bir yalan vardı üzerimde


ne de bir maske yüzümde.
Tek elbisem aşktı.
Onu da sen buruşturdun, sen yırttın.
Bilmezsin, ben de çıkarttım attım.
Bir Hazirandı, uykusuzdum ve halâ öğrenciydim...

36
128

Ardından kapı kapandı.


Bulduğum boş bir yere yığıldım.
Anılarım,
anılarımda yaşattığım düşlerim, aşkım
yüzüme esmeye başladı açık kalmış o pencereden.
Kaçamadım Mecidiyeköy rüzgârından.
Kapatamadım, daha da açıldı.
Bu kez durduramadığım, karşı koyamadığım
ve sonun ne zaman geleceğini kestiremediğim,
inatçı,
bir o kadar da pes etmeye hazır bir fırtınayla karşılaştım.
Yadırgamadım.

Son iki biletimi de az önce kullandım.


Hiç bir şeyim kalmadı artık.
Ne başka bir bilet,
ne beş kuruş para,
ne de bir aşkım kalmadı...
Uyarı; cep telefonumu da kapattım.
Hep beklediğim ama hiç bir zaman gelmeyen,
geleceğini de sanmadığım mesajlarım vardı oysa.
Yine kaybettim.

Üzüldüğüm şeyse;
ağlarken gözlerine bakabileceğim bir fotoğrafının dahi olmaması.
Tek merak ettiğim;
bu hatta kaç defa gidip geldiğim.
Ya da beni ne kadar yalan sevdiğin...
Dayanamadım daha fazla.
Dayanamadım ve pencereyi kapattım.
Birden uyandım.
Saat gece yarısını henüz okşamaya hazırlanırken
yalnızca benim yığıldığım koltuğun dolu olduğunu fark ettim.
Öğrendiğim;
aslında ağlarken fotoğrafına hiç ihtayıcımın olmadığı.
Erenköy'deyim.
Tek merak ettiğim;
bu hatta daha kaç defa gidip gelemeyeceğim...

37
SERE KADAR

Bana beni sevdiğini söylediğin o duraktan geçtim.


Đnkâr etmiyorum, beni terk ettin.
Yine kaybettim...

Alışık olmadığım bir yutkunamayıştı bu.


Fakat neden en boğucusuydu, en kabullenemediğimdi?
Hiç beklemediğimdendi...

Yine beklerim ben seni.


Tıpkı eskisi gibi.
Belki çıkar gelirsin diye, kilitlerim kendimi beni bulabileceğin yerlere.

Bana beni sevdiğini söylediğin o duraktan geçtim.


Seni aşırı özledim.
Saklamıyorum, affetmeni bekliyorum...

Ne kadar seviyordun beni eski amatör sevgili?


Benim seni sevdiğim kadar değildi ama
her şeye rağmen seni kabullendiğim kadar çok ya da affedemeyeceğin kadar az mı?

Ateş söndüğünde kolay kolay alev almıyor bir daha.


Bunu kazıdım benliğime bir daha.
O bildiğin küçücük umudumu saklıyorum halâ, belki çıkar gelirsin diye bir daha...

Bana beni sevdiğini söylediğin o duraktan geçtim.


Seni bekleyen bir tek benim.
Olur ya düşerim belki diye geceleri güllere sarılıp uyuyan benim.

38
NEDAMET

Sevişmek lâzımdı herhâlde


o uykusuz, o yosma gecelerde.
Kabullenirdi eminim,
terli terli yaşasak bile.

Kim demiş lâyığı buydu diye?


Kim sökmüş beni kalbinden?
Sormasaydın söylemezdim yüreğim;
hiç değilse delice öpüşmek lâzımdı herhâlde...

Partal şiirlerimle kandırıp, peşime taktım kızları.


Sonra farklı farklı yerlerde bırakıverdim hepsini.
Yol yorgunu çözemediler gözlerimi.
Yarım yamalak aşklarımla bitirmişim ben liseyi.

39
SEVERKEN ÖLÜŞLERĐMĐZ

Beni
severken öldürdüğünün farkında değildin asla.
Oysa bedenimde hissettiğim tüm dokunuşların
vefasız bir kediyi sevişin gibiydi.
Farksızdı pençelerim, yorgundu bakışlarım.
Yine de tüm acıma duygularınla sezinlediğim bir öksürüş vardı.
Nankörlüğümü yutmaya çalışıyor gibi kapıyordum gözlerimi.
Senin senliğinden bir kopuştu belki de bu.
Senin senliğinden tüm bir ömür boyu.

Geceydi ve kumsaldı dostlarımız.


Sarhoşların arasında biz birer isyankâr çocuk gibi
bencilliğimizle yoğuruyorduk aşkımızı.
Tek bildiğimiz;

karanlık bir geceydi,


geniş bir kumsaldı.
Gülünç sarhoşlar
ve jandarmalar vardı...

Birbirimizi ilk kez görüyorduk sanki.


Ve ilk dokunuşu dudaklarımızın yanılgısız.
Ne yaramazlık karanlığa sığınmak, sarhoşları kandırmak!
Hırçın biri gibi aşkına imza attırmak...
Yalan da değildi hani,
yalnızlığımızdık biz.
Düşmüştük bir kere bu kumsala bu gece.
Đstediğimizdik biz... yaşadığımızdık...

Sen
severken öldürdüğünün farkında olamadın asla.
Yokluklarının kurşunlarını göremedin.
Bana uzak kaldığından beri geçen her an vurdun beni.
Böyle olsun istemezdin biliyorum.
Böyle ölmemi istemezdin.
Ölmemi
istemezdin hiçbir zaman.

Geceydi ve yıldızlardı dostlarımız.


Seslerin arasında biz birer sağır çocuk gibi
doyumsuzluğumuzla tatlandırıyorduk sevgimizi.
Tek bildiğimiz;

parlak bir geceydi,


yükseklerde bir yerdeydik.
Yalnız değildik
Ve kaçamak dedikodular vardı...

40
Duyduğum sesin yüreğimin kıvılcımıydı,
alışkanlık yapmıştı.
Sonrasında duyamayışımdan gelen eksikliğim,
şaşkınlığımda yaşadığım ölümlerim...

Gece
ve tek dostum kendim...
Severken öldürdün kayboluşlarınla.
Seni
bulamadığımdan beri yanımda
dudaklarım çatladı, sağırlaştım, körleştim... köreldim.
Ateşim söndü yüreğimden bir yokluk rüzgârının kum esintileriyle.
Lâkin bencilliğim nerede?
Seni düşünüyorum bütün bir ömür...

Sen
severken öldürdüğünün farkında değildin asla.
Ben
senden farklı olamadım ya.
Seni
severken öldürdüğümün farkında değildim.
Yokluklarımla...
Böyle olsun istemezdim, biliyorsun.
Böyle olsun istemezdik...

41
VEFASIZ

Beni terk ettin...


Hesapsız, sorgusuz
Ve sualsiz.
Mecbur gittin...
Bir gidişlerini sevemedim.
Seni aniden özledim.
Neden korktum aniden.
Anladım; seni çok sevdim.

Hep ölümsüz aşklar besledim yüreğimde.


Aç kaldım hep.
Sebepsiz sandım gece kendi yoluna dönüşünü.
Soğuk, kahredici
Ve afsız.
Çaresiz gittin.
Bakamadım sana ardından.
Neden sonra ağladım.
Anladım; seni çok sevdim.

Beni bıraktığın bu yerde düştüm kaldım.


Suskunluğumla bozdum yalnızlığımı.
Silemedim o lanet geçmişini.
Üşüdüm,
Gömdüm kumsala zamanı.
Yalanladım ve küçümsedim bana olmayan aşkını.
Bir sana kıyamadım.
Anladım; seni çok sevdim.
Oysa sen beni terk ettin.
Gittin...

42
ANLATAMAYACAĞIM

Nesin sen?
Yalancı bir bahar misali
Her karşıma çıkışında umutlandıran beni.
Birileri,
Ah birileri dursa da şu yolda dinlese;
Anlatamayışımı seni.
Gülüp geçerler arsız çocuklar gibi.
Ben
En boktan komedyen sanki...

Nesin sen be?


Akşamsefası bir çiçek misali
Her yokluğunda düşündüren beni.
En akıllıları anlasa,
En aptalları anlamaya çalışsa zamanlarca.
Görmeden bakarsın sen
tecrübeli röntgenciler gibi.
Ben
En samimi enayi sanki...

Söylesene nesin sen?


Kandırsana,
Anlatsana yüreğini.
Biliyorum,
En zamansız aşksın sen.
Kolay sandığım tüm zorluklarımsın yani.
Biliyorum,
Asla söyleyemeyeceğimsin sen.
Asla anlatamayacağımsın.

43
ĐSTANBUL

Rahatlat beni.
Geldim işte.
Tam istediğin gibi yine
Gece ve ben ellerinde,
Sarhoş belki de.
Ah Đstanbul,
Đstanbul, Đstanbul...
Çöp kokularına sığınmış,
Bir yanı çamur,
Bir yanı henüz göremediğim.
Hiç mi göremeyeceğim.
Sen ki içinde binlerce,
Ne bileyim belki de milyonlarca aşkı kahreden.
Sen ki umursamaz,
Akıl almaz.
Sen ki uğruna yazılmış bir yığın şiire hakim.
Đstanbul!
Đstanbul, Đstanbul...
Yaşatmaya devam et beni,
Kaldım işte.
Aldırmamazlıktan geldiğin gibi.

Yani tıpkı eskiden olduğu gibi.


Söyletme beni.
Kahredici sen,
Sen anlamaz, anlatılamaz.
Sen yaşanmadan yaşatılamaz.
Mahvedici sen.
Uçsuz bucaksız
Olduğun kadar da küçük.
Küçücük!
Sus, Đstanbul.
Đstanbul, Đstanbul!..

Ne yapabilirdim ki?
Ne yapabilirim...
Ardımda insanları sattım,
Sana kaçtım.
En değersiz aşkım,
En unutmak isteyip de unutamadığım anım.
En vazgeçilmez yaram.
En boktan yârim.
Namazım, niyazım;
Đstanbul.
Đstanbul, Đstanbul...

44
Saçmalama bana!
Biliyorum, tanımayacaksın beni.
Sormadan yutacaksın.
Oysa ne adımı,
Ne yaşımı,
Ne de aşkımı almadım yanıma.
Alamadım.
Bir başkası oldum.
Yahut olduruldum.
Belki de öldürüldüm!
Yine de takmayacaksın beni,
Gözünü kırpmadan yakacaksın.
Yansın!
Varsın yansın her yerim, her şeyim.
Alıştım.
Acılarım, açlığım.
Ya aşksızlığım...
Zaten yalnızım.
Yeterince yanıldım.
Kimlere yandım.
Ben
Böyle neler yaşadım!
Bırak Đstanbul.
Đstanbul, Đstanbul...

Vazgeç artık, anlatma.


Kapat çeneni,
Kes şarkıları,
Evleri, arabaları, insanları.
Unutmadan; kuşları.
Hatta aşkları.
Delirtme beni!
Geç artık zaman.
Zaman, geç artık.
Hatta gökyüzünü.
Yerin dibini hatta.
Diplerdeyim Đstanbul.
Ah Đstanbul, Đstanbul...

45
Geldim işte.
Belki uzaklardan.
Çok yakınlardan belki de.
Ama ne fark eder söylesene?
Đstediğinde, istemeye üşendiğinde bu değil miydi yoksa?
Yoksa...
Çaresizmişim gibi elindeyim bir daha.
Bir daha.
Bir daha...
Daha kim bilir kaç defa...
Bırak beni,
Geçmişimi,
Şimdimi.
Đçimdekileri, dışımdakileri...
Bıraksana, bıraksana artık beni!
Gözlerimi, sözlerimi!
Kahretsin vazgeç benden.
Sevgili
Sevgisiz Đstanbul.
Đstanbul, Đstanbul...

46
BĐR TEK GÖZYAŞLARIMIZDI

Bizi aynı sözlerle kandırmışlar gülüm!


Aynı kelimeleri kullanmışlar yalanlarında.
Aynı bakışları,
Aynı gülüşleri atmışlar yüzümüze...
Aynı denizlere savurmuşlar bizi.
Aynı anda,
Aynı sularda boğmuşlar.
Aynı balıklara aldanmışız gülüm!
Aynı yeminlerle kenetlenmişiz birbirimize,
Aynı kumsallarda sevişmişiz,
Denizanaları kıskanmış bizi.
Aynı sularda boğulmuşuz gülüm!
Aynı aynayı paylaşmışız biz gülüm!
Bir yüzünde sen,
Diğer yüzünde de ben.
Aslında benim o denize düşen gölgen.
Aynı siyaha hapsetmişler bizi
Aynı kişiler başucumuzda;
“Helal olsun” diyerek haykırmışlar,
Aynı anda be gülüm!

Ve şimdi aynı “seni” paylaşıyoruz biz gülüm!


Çiçeği sen ol, yaprağı ben.
Aynı güneşe yanıyoruz biz,
Aynı bulutun yağmurunu içiyoruz gülüm!
Ağlayacaksak ağlayalım artık gülüm!
Ben öyle tutamam göz yaşlarımı.
Dayanamam gülüm!
Solacaksak solalım artık...

47
BURUK

Bensizsin...
Yalnız bensizsin.
Yokluğum
basit bir sokak kemancısının şarkılarında.
Aşkımsa henüz yağmalanmakta...
Dinini asırlardır arayan
fakat bir türlü bulamayan ibadethaneler gibi,
Yoksul, çaresiz.

Karanlıkta ve mumların idariyet ışığı karşısında


yalnız bensizsin.
Üşüyerek ve ürkerek erimektesin.
Bilsen...
bu şehrin kapılarını kırmak geçiyor içimden.
Öyle bir kilit ki;
köküne kadar vefa bilmez,
köküne kadar asi.

Hissiz ve merhametsiz yaşamak sanki.


Yüce bir duvarın "diğer" tarafında çömelmek,
dediğin;
birisini beklemek.
Sen yalnız bensizsin...
Belki de elleri kolları bağlı bir esirsin
kitap kokan o tanıdık sıralarda...
Yine de bensizliğinlesin.

Hadi üfle mumları!


Sönsün artık o bildiğim ve yaşadığım yaşın.
Bitir bu geceyi bir melek misali.
Sana sadece yanındakiler eşlik edecek;
neler düşündüğünü ve neler hissettiğini bilmeyerek.
Oysa sen hepten bensizsin!
Yokluğum, sıradan bir mumun ateşiyle alevlenirken kalbinde
bir kez daha yaşlanacaksın gözyaşlarında.

48
Bensizliğinlesin...
Malüm; sararıp solacaksın ya bir yaş daha,
kutlamalısın bunu tüm güzelliğinle.
Yalnız bir şey var,
bensizsin...
Geride bıraktığın yolun sonunda
ve yeni adım atmaya çırğındığın yolun henüz başında
kim bilir kimlerlesin...

Yine de merak etme.


Benim varlığımı bilmen,
seni sevdiğimi bilmen
sosuza kadar mutlu kılsın seni.
Yeni yolunda da ara
ve yine yeni yolunda da sev beni.
Đyi ki doğdun sevgili!
Đyi ki doğdun...

49
EDĐLGEN

Bir sis bulutuydu soran seni.


Ayırlmalıydı anlamını.
Kuş kanadında esen rüzgâr belirtileri sanki
beni sana vurarak yaşattıkları.
Kim inanabilirdi ki?...

Kurşun sivrisi gibi,


parlak ve sonsuz edilgen.
Kibrit kokusudur sûret,
tarihsizdir mektup.
Bir o kadar da nazlı edebiyatın...

Aşkın öyle bir hoş olmuş ki yüreğimde...


ötesi karışmıyor işime.
Dokunmaktı tek serinliğim;
gidecek, hiç dönmeyecek gibiydi!
Bir zaman, gün belki beklediği...

Bir sis bulutuydu saran canımı.


Kucaklamalıydı yaşlı saltanatını.
Bildiği;
bir kitap okumuştu.
Işte oydu o'nun bandrollü sonsuzluğu...

Susmaktı yaşamak; her daim.


Küsmekti sevgi; savunmasız.
Ne yaptığını yahut ne yapacağını bilememekti...
Kimi sis bulutlarıydı seni ben,
beni de sen eden ettirgen...

50
KAYIP

Geçen seni sordular,


ne diyeceğimi bilemeden öldü kuşlar.
Çünkü var olamamıştın daha yanımda.
Yas tutacaktı elbet yüreğim.
Belki kan tutacaktı.

Beklemek diye bildiğim ne varsa


günlük gazetelerdeki köşe yazılarına konu oldu.
Tanıdığım ve tanımadığım tüm yazarlar anasını ağlattı.
Harcamak değil miydi zamanı?
Bitti işte baharı.

Saklamaksa tüm gençliği bir çift yürekte,


yaşatmalıydı yaslı aşkı.
Seni
bana sordular geçen,
tutamadan kaçtı yaşlar gözümden.

Sen diye söylenen ne varsa doldu taştı yüreğim.


Kar kapladı geçtiğim ve henüz geçmediğim bütün yolları.
Oysa
dağlarını sarıp sarmalamıştı çoktan.
Kahrolmuştu çoktan ezberimdeki sessiz ve çocuksu sorular.

Geçen seni sordular,


affet beni bilemedim.
Yutkunamadan soldu güller.
Titreyiverdi nihayet ellerim.
Belki bir daha hiç tutamayacaktı...

Anlayamadığım geçmişimdi;
kayboldun dedim.
Kayboldu sihiri, sevgisi...
Üfleyemeden söndü mumlar bildiğim;
kaybettim diyebildim!

51
BABAMA...

Akşamları sokak lambalarını yakardı belediye,


ben seni beklemeye heveslenirdim;
her geçen gün bir öncekinden daha da sabırla.
Ve her geçen gün biraz daha yaşlanmış dönerdin eve.

Akşamların sabahında kurduğun tüm saatler çalardı seni uyandırmaya.


Ben senin uyandığını ve kalktığını hissederdim yatağımda.
Uyuyormuş gibi yapar, bunu yüzüme vurmazdım.
Ben her akşamın sabahında seni dinlerdim senden gizlice.

Oysa akşama kalmazdı saçından bir telin daha ağarması.


Ve bir kat daha yakından tanıman beni...
Akşamları ezanlar yükselmeye başladığında camilerden
eve koşardım sen gelmeden.

Ben seni her hesaplamaya çalıştığımda işlem hatası yapardım.


Ne zaman çözmeye kalkışsam tüm bildiklerini,
henüz yürümesini bile bilmeyen bir bebek gibi hissederdim kendimi;
çaresiz, bilinçsiz ve sorumsuz sanki...

Bu şehirde seninle geçirdiğim vakit on sekizi aşmıştır çoktan.


Dönüp bakasım gelir arada sırada geriye,
dayanamam; vurgun yemiş ve habersiz geçmiş yıllar.
Kıyamam, nedir bunca yorgunluk söylese...

Ardından,
akşamlarımızda ışıklar susardı evimizde,
biz,
sen varsın diye uyurduk korkusuzca...

52
AĞLAYAMIYORUM...

Ben ağlayamıyorum.
Çünkü zor,
çünkü içten, duygusal
ve çünkü ıslak...

Yere göğe sığdıramıyorum ben sevgileri.


Dayanılmaz
ve karşı konulamaz kırgınlığıyla
camdan sevgileri...

Siz ağlayın.
Siz ağlayın ki yıkansın bu sevgiler.
Evet, ben değil,
siz ağlayın.

Çünkü ben ha var'ım


ha yok.
Ha ağlamışım ben
ha gülmüş...

Oysa gülün derdim size;


yeni doğmuş bir bebek olsaydım.
Kahkahalarınızla gülün derdim;
sorumsuz, sorunsuz, dertsiz bir sübyan olsaydım.

Keşke olsaydım...

Ben pek yukarılara çıkartamıyorum sevgileri.


Karşılıksız,
ve amatör beklentileriyle
akıl almaz sevgileri...

Siz tutun onları.


Tutun da ölmesinler.
Siz taşıyın onları;
kocaman kucaklarınızda.

Ben değil, siz sevin onları...


Çünkü sevmek yürekten,
sonsuz
ve belki de taşıyamayacağım kadar büyük.

53
Ben ağlayamıyorum.
Yitik bir eksiklik,
kayıp bir his...
ben...

Ben,
ağlayamıyorum...

54
HEBENEKKA

Gülmeyi beceremezdik...
Hepsini bulduğumuz herhangi bir zarfa koyar,
çok geçmeden pullardım;
beni terk edeceğin gün hepsine kendi adresimi yazmak adına

Gülmeyi hiç beceremezdik...


Kendimizi zorlar, yine de beceremezdik.
Tüm çeyiz sandıklarından annenin senin için koyduğu yıllanmış yalanları çıkartırdın bir bir
ama gülmeyi beceremezdik işte...

Ağlamayı beceremezdik sonra...


Çok gençtik, çok pembe.
Gözyaşlarımız şehrin kanalizasyonlarına akardı;
yağmur sularına karışıp kaybolmak pahasına.

Sonra, ağlamayı beceremezdik.


Çok köpektik, çok sahipsiz.
Birlikteydik şehirde ama
kaybederdik birbirimizi arka bahçelerde.

Şehir sesini çıkartmazdı bize.


Acınmak yüreğimize dokunurdu,
kusamazdık.
Bu yüzden hep şehir dışına kaçar, utanırdık.

Sevişmeyi beceremezdik yaşadıkça.


Odalarda yalnız kaldığımız tarihlerde
sessiz kalırdık saatlere.
Çok birlikte, çok sessiz, çok şehir.

Birde sevişmeyi beceremezdik.


Çırıl çıplak kalır, üşürdük.
Tirrerdik için için ama dokunamazdık birbirimize.
Tavanlardaki rutubet lekeleri hep dikkatimizi çekerdi çaresiz...

55
BU ŞEHIR

Abartısız sevgi yoktur bu şehirde...


Çaresiz yaklaşırsın sebepsiz bitmişliğine.
Ve günler geçtikçe bulamazsın aynalarda kendini.
Seni, hiç tanımadıklarına sayarlar,
yanıtsız bırakmaktan korkarsın sevgisizlikleri.

Abartısız sevgi yoktur bu şehirde...


Bir şarkı satın almak istersin kendine günü gelince,
şarabına tüketirler sözlerini.
Alıkoyarlar yalnızlığını tanımsız gecelerde,
kendini vurusun şehre...

Abartısız sevgi yoktur bu şehirde...


Karıştırdıkça yokedersin insanları kendinde.
Ne yaşarsan yaşa kaybolursun tutumsuz sevgilerde.
Ve kahrolası bir felsefeden ibarettir yoluna her an çıkan...
Değerlerinden yitirirsin kimleri...

Sevgi yoktur bu şehirde oysa.


Herkes birilerini öldürmüştür sokaklarda
ve herkes birilerinin geçmişidir mekanlarda.
Anısıdır insanın nefretini kazanan bilinçsizce.
Abartısız sevgi yoktur bu şehirde...

56
YENGEÇ

"Gitsen iyi olur...


Çünkü büyüdüm artık.
Senden başka kişilerle beraber oldum çünkü.
Ve artık çok farklı düşünmekteyim..."

Gitsem iyi olur...


Sen büyümüşsün artık.
Başka sevgilere kapılmışsın.
Biliyorum, artık farklı görmektesin...

"Evet, gitsen iyi olur...


Sana yığınla eziyet ettim.
Sana yığınla yalan söyedim.
Daha fazlasına dayanamazsın."

Evet, gitsem iyi olur...


Oysa bana daha fazla acı çektiremezsin.
Ama istesen yine kandrırsın.
Daha fazlasını yapar mısın?

"Artık gitsen iyi olur...


Sen o çocuğu sevmiştin hatırlarsan.
Ben artık o çocuk değilim.
Ben, senin sevdiğin değilim."

Artık gitsem iyi olur...


O çocuk yok artık.
Fakat sesin hala aynı.
Sesin, eskiden kalma bir acı.

"Gitsen iyi olur...


Sana daha fazla acı çektirmek gelmiyor içimden.
Seni sevmek gelmiyor.
Dahası, çocuk olmak gelmiyor..."

Gitsem çok iyi olur...


Ben yine hiç büyümemişim gibi,
ben yine hiç yokmuşum gibi yaşa sen.
Đstesem de gidemem...

57
TREN VE...

Tren camında bir kız var.


Saçları ve teni alabildiğine kumral.
Tren camında bir kız var.
gözleri kısık,
bakışları bilinmez....
Bilinse de söylenemez.

Tren camında bir kız var.


Bulunduğu vagonda yapa yalnız.
Tren camında bir kız var.
Dudaklarında ucuz bir sigara,
duman altı.
Kokuyu bastıran kendi kokusu var.

Tren camında bir kız var.


Yüzünde ölümsüz gamzesi
ve öldüren gözleri var.
Tren camında bir kız var.
Cam kirli.
Tren; kendi çığlığında gizli,
kız ise; tren çığlığında.

58
BEN ŞĐĐRĐ

Bindokuzyüzseksendört,
Đstanbul'da doğmuşum.
Aralık beşi vurmuşum.
Serdar diye seslenmişler,
Yıldız diye bilmişler.

Đlköğretimi hatırlamam.
Bilmişim yalnız liseyi,
bilmişim liseli dostlarımı, hocalarımı.
Aşklarımı sayamam,
saymışım gece gündüz çekip gidenleri.

Ağlamayı çabuk öğretmişler,


gülmeyi henüz değil.
Ondördümü bitirirken dumanıyla külüyle,
herşeyiyle tanışmışım hayatı.
Ölümü henüz değil...

Sonra bir ara şiirleri yoklamışım kendimde.


Lakin önceleri pek sevememişim.
Bir kaç şair tutmuş bileğimden,
kaldırıvermiş beni düştüğüm kaldırımlardan.
Halit demişim, Ahmet demişim, Cezmi bilmişim.

Geceler eskimeye başlarken farketmişim;


eskimiş şiirlerimde epeyce.
Sevmişim onları.
Onlar da beni.
Ben onları, onlar beni beslemişiz birbirimizi.

Aşklarım asla tükenmemiş aralarda.


Ezmişim, ezilmişim.
Yarım yollarda kalmışım yapa yalnız.
Dost bildiklerim almış arabasına, götürmüş beni yatağıma.
Borçlandıkça borçlanmışım ta kalbimden.

Yarım yolda ben de bırakmışım bir kaçını


sanki hayata inat.
Sonra derin bir sızı gecelerimi boğmuş,
hala kurtulamamışım fotoğrafların zindanından.
Ağlamayı öğrenmişim şiirlerimde.

59
Vakit şimdi nedir bilinmez.
Kimleyim, kimi beklerim yahut beni kim bekler...
Hangi şiirin gemisinde
dalgalara yenik düşüyorumdur.
Ancak durulursam haber yolluyorumdur...

Mutlaka yine bir dize dolaşıyordur fikrimde,


Halit'den, Ahmet'den, Cezmi'den.
Kim bilir, belki Serdar'dan.
Mutlaka yine bir aşk dolaşıyordur yüreğimde,
Ondan, şundan, bundan...

Kim bilir, belki eskilerden...

60
SEVGSĐZ HALLERĐM

Zaman istiyorum senden,


Sadece biraz zaman.
Sevgi dilenmiyorum artık senden,
Bilirsin hani o karşılıksız sevginden...

Ölüm istiyorum senden,


Senin o pamuk ellerinden.
Sevgi isteyemiyorum artık
Hudutsuz kalbinden.

Yürümeni bekliyorum arkana bakmadan.


Koşarak çıkmanı ve gitmeni içimden...
Sensizliği iyi tanıyorum,
Sensiz kaldığım sahillerden.

Unutmak istiyorum çaresiz.


Ve yine unutamıyorum.
Aslında bundan hiç utanmıyorum.
Belki de unutmayı hiç bilmiyorum.

Sevmeni istiyorum beni,


Tıpkı benim seni sevdiğim gibi,
Tıpkı annem gibi:
Karşılıksız,
Hiçbir beklentisi olmadan,
Beni ben olduğumdan...

Şimdi sevgi dilenemem senden,


O karşılıksız kalbinden.
Zaman istiyorum,
Sonsuz zaman senden.

Ah beni azıcık sevebileceğini bir bilsem...

61
GĐDEMEM

Gidemem...
Đstesem de yapamam bunu.
Vazgeçmek;
senden sonra ölmekten beterdir.

Ben gidemem...
Her ne kadar karşılık beklesem de gözlerinden,
ve sen her defasında beni karşılıksız bıraksan da
bunu bana yapamam.

Biliyorum, her şeyi bile bile yine evine döneceksin.


Beni elinde olmadan bitireceksin.
Zamanı yine cebinin bir köşesine koyup,
yine sen gideceksin.

Oysa ben gidemem.


Uyku tutmaz gecelerimi.
Zaman tutmaz...
Sevgim; karşında bir türlü tutunamaz...

Ama gidemem...
Sen beni sevmeden yapamam bunu.
Ben seni severken yapamam.
Senden sonra ölemem.

62
DÜŞÜNMEDEN GĐT

Şimdi gidiyorsun.
Git
Sensiz olan ben’i burada bırak,
Senin olan o küçük kasabana dön.
Düşünmeden git.

Zaman okşayacaktır bedenini.


Yollar sökecektir yine yüreğini.
Olup biten her şey
Büyütecek elbet seni.
Düşünmeden git.

Gitmek sanki senin içinmiş gibi


Gidiyorsun şimdi.
Güle güle git.
Düşünmeden git.
Beni severek git.

63
ŞEHĐRLERARASI SEVGĐLĐ

Zarftan hayatlar sunuldu bize.


Açtığımız anda başladık sevmeye.
Sevdikçe de suçlu görülmeye;
Kuru Güller Cenneti’nde.

Oysa biz dünden razıydık


Birbirimiz için ölmeye.
Ölmeyi haram kıldılar bize;
Biz’siz kaldığımız gecelerde.

Haber vermeksizin hüküm sürdüler yüzümüze,


Gözlerimizi açamaz olduk!
Yüreklerimizi ortaya koyduğumuzdaysa
Yollar sundular bize; şehirlerarası...

Gittik... Geldik...

Her gidişimizde güller sundular bize


Kuru kuru...
Her gelişimizde yürekler sundular bize
Buruk buruk...

Biz yine de gittik – geldik


Şehirlerarası sevdiğimize;
Kuru güller elimizde,
Kuru Güller Cenneti’nde...

64
GĐT(ME)

Vakit geç artık, git.


Otobüsün eski
Otobüsün bildik.
Haydi git.

Geri dönmemek üzere


Ve mutlaka bir gün geri döneceğini zannederek,
Alnında bir hırsız damgasıyla,
Yüreğimi çalarak git.

Koşmalısın,vakit çok geç,


Git.
Otobüsün yalnız,
Otobüsün beklemede.

Bavulunda benden çaldığın bir yürekle


Ve aklında geri dönme planlarınla
Uzak şehrine git...
Ne duruyorsun, haydi git.

Şehir centilmen,
Git diyorum sana.
Bana öyle bakma.
Yaşananlar çoktan anı oldu aklımda...

-SON-

65
SIRSAL
Serdar YILDIZ

“Yıllar önce ayrılmak sevgiden... Asırlar gibi hissetmek... Dilediğim


dumanlar, şiirler, şarkılar, hastalıklar... Adını ezberlediğim gözyaşları...
Hangi otobüs sevmiş beni, hangi sözler avutmuş onca rüyalarımda?
Bir şehri en mahrem yerindeki en uzakta bir odadan seyretmeye kıyamayışım...
-Sen beni bırakıp gitmezdin- diye söylediğim ne varsa anlamsız düşer bulduğu
her yere; parça parça. Dağılır gecelere, satırlara. Hükmü geçer her dokunuşa, bakışa ve sarsılışa.”

66

You might also like