You are on page 1of 4

İZMİR FUARI ECA PAVYONU

20. yüzyılın ilk çeyreğindeki mimarlığın anahtar


kavramı işlev'di, ve bu işlevselcilik en yalın ifadesini
konut ve büro binalarında buluyordu. Yüzyılın son
çeyreğinin, yani günümüz mimarisinin merkezi kavramı
ise sembol oldu. Dolayısıyla da son 1 O yılın mimarlık
dergilerinin say/aları her türden "gösteri mekanları" ile
doldu: Tiyatro dekorları, alış-veriş merkezleri, sergi
salonları, şehir meydanları vs. Sembolizm, mimari
içinde o denli egemen bir rol aldı ki, vitrin, dükkanın
girişinde ayrı bir teşhir mekanı olmaktan çıktı, bütün
dükkan dekore edilmiş bir vitirne dönüştürüldü;
satıcılar, hatta alıcılar da bu vitrinin aktörleri, yani
mankenleri haline getirdiler. Kalabalığın iş dışında
birarada bulunduğu her yeri (sanatsal gösteriyi, alış­
verişi, boş zamanı) dekore etmek ve her şeyi/herkesi
dekore ettiğinin parçası haline getirmek isteyen bu
mimarinin aracı da eski adıyla "seçmecilik" ya da
şimdilerde söylendiği gibi "serbest stil klasisizmi" oldu.

Böylesine bir seçmecilik kendisinden neler bekleyebilir?

20'/erin modernizmi, geleneği yok sayarak onu


unutmayı seçiyordu; 80'/erin post-modernizmi ise her
türlü gelenekten istediği gibi alıntılar yaparak ondan
kopmayı öngörüyor. Bir yandan alıntı yaptığı mimari
ögeyi, bir zamanlar içinde biçimlenmiş olduğu
ortamdan söküp başka bir bağlamda yeniden
sunmakla, bu sembolü özgürleştirmiş oluyor. ôte
yandan da kalabalığa bir zamanlar bir yerlerden
tanıdığı biçimleri sunmakla, tarihsel bilinçaltına,
toplumsa/ hafızaya sesleniyor. Do/ayısıyla, hatırlatmanın
yükünü ve sorumluluğunu taşımadan izleyicisine
mekanla canlı bir ilişki kurdurtmayı umuyor.
Biçimlerin serbest dolaşımına imkan tanıyan bu mimari
iletişim piyasası, 12. yüzyıl'dan başlayarak Avrupa'da
serbest mal dolaşımını mümkün kılan "sürekli
pazarlar"la, "sergi"lerle ve nihayet bunların gelişmiş
biçimleri olan ve 19. yüzyıl'da ortaya çıkan
''fuar"larla süreklilik ve benzerlik gösterir. Dolayısıyla
da bu "serbest stil klasisizmi"nin kendini ifade etmek
için seçtiği ayrıcalıklı mekan, yüzyılımızın mal
dolaşımının tapmak/an olan fuarlardır.

İzmir Enternasyonal Fuarı'nda 2 yıldır sergilenen ECA


pavyonu, bu senaryonun belirgin izlerini taşıyor.

Karmaşık ve kalabalık görüntüsünün ardında, birkaç


basit mimari prensip ve elemanı okumak mümkün:

SİMETRi: "Pazar", eskiden beri, izleyicisine baştan


kendini ele vermeyen, merak uyandıran bir şenlik
ortamı olagelmiştir. Ancak bu ortamın zihinde tarif
edilemeyen bir curcunaya dönüşmesini engellemenin
yolu, içinde gezinirken dolaysızca algılanamayan,
mekanın kurgusunda saklı bir "düzen"den geçmektedir.
Bu düzenin en eski ve tanıdık biçimi de simetridir.
Burada simetri, saygıya, otoriteye, tapınmaya çağıran
tarihsel anlamlardan koparılarak, çokluğu ve çeşitliliği
dengeleyecek bir kodlama sistemine dönüştürülmüştür.

SÜTUN: Sütun, ister dorik, iyonik, Selçuklu vb.


donanımlı tarihsel biçimleriyle, ister betonarme
görünümlü çağdaş biçimleriyle olsun, şehirli insanın
hafızasında en çok yer etmiş mimari elemanlardan
biridir. Şehrin caddelerinin, çarşılarının, meydanlarının,
tapmak/arının ritmi, kamusal binalann ana aks/an,
"sütun" ile kurulmuştur. Burada ana dikey eleman
olarak kullanılan sütun aracılığıyla hangar
büyüklüğündeki bir pavyon mekanı şehirlere tanıdık bir
biçimde bölünmüş, sokakları, çarşısı, meydanı, anıtsal
yapılarıyla adeta bir "şehir dekoru" oluşturulmuştur.
Sütunlu düzen ayrıca bilinen en şeffaf bölme biçimi
olduğundan, mekanın bütününü kademeli olarak ele
vermekte; dolayısıyla da bütünü böldüğü ölçüde
yeniden bir araya getirmektedir.

ARKAD: Sütunlar aracılığıyla oluşturulan arkadlı


düzen, Ortaçağ Avrupası'nın ve İslam Şehrinin çarşı
formudur. Ayrıca ticaretin yeni bir boyut kazandığı
19. yüzyıl Avrupa Şehirlerinin pasajları ve doğulu
kapalıçarşılar hep arkadlardan oluşuyordu, bir farkla
ki: tarihsel formlarda arkadlar, dükkanları birbirine
bağlayan, bir düzen içinde algılanma/arım sağlayan,
vitrinlere bakmak için içlerinden geçilen mekan/arken;
burada doğrudan teşhir ögesine, vitrine; bir başka
deyişle kendisi de seyirlik olana dönüştürülmüştür.

METAL ÇATI: Demir-çelik bir 19. yüzyıl yapı


malzemesidir. Bu malzemenin kullanımında öncülüğü
yine 19. yüzyıl'ın ayrıcalıklı mekanı olan dünya
fuarları, pasajlar ve garlar yapmıştır. 1851 'de
Londra'da açılan ilk dünya fuarı binası ünlü "Cyrstal
Palace", 1878 Paris Makine Sergisi binaları, tümüyle
metal konstrüksiyon ve camdan oluşuyordu. Ayrıca 19.
yüzyıl'ın tipik çarşıları olan pasajların çatıları da,
kontrollü bir ışık imkanı tanıyan metal ve cam ile
kuruluyordu. Hafifliği, şeffaflığı ve geçiciliğiyle bu fuar
ve çarşı sembolü de, mekanı yatay olarak bölen ve bu
kez yüksekliğini kademelendiren ana öge olarak
kullanılmış. . .

Ihsan Bilgin

You might also like