You are on page 1of 10

TC.

DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ


EDEBİYAT FAKÜLTESİ
SOSYOLOJİ BÖLÜMÜ

GENÇLİK PSİKOLOJİSİ
FİNAL ÖDEVİ

-DR. SULTAN ERGUN-

M. CELİL GÜLTEKİN
2016295015 ÖRGÜN
İLETİŞİM BECERİLERİ KİTABI

BİRİNCİ BÖLÜM ÖZETİ

“İÇ İLETİŞİM VE KENDİNİ TANIMA”

İki ana ve dört alt başlıktan oluşan bu bölümde iletişimle ilgili olarak bireyin iletişimsel
özelliklerine değinilmektedir.

I. İÇ İLETİŞİM KAVRAMI VE İÇ İLETİŞİM SÜRECİ

Bireyin insanlarla sağlıklı bir şekilde anlaşabilmesinin temel şartı iletişim kurmaktır. Kişiler
arası kurulan bu iletişimin bir de “içsel iletişim” olarak adlandırılan bir başka süreci vardır. İçsel
iletişim bireyin kendine ait kaygılarını taşıyan bir süreçtir. Kişi diğer bireylerle iletişim kurmadan
evvel kendi içsel iletişmini gerçekleştirir. Bireyin kendine ait husui değer ve zevkleri yer alır. Bu
değerler, zevkler ve ilgi odakları bireyin diğer insanlarla olan etkileşimini şekillendirir. Bireyin içsel
iletişim ögeleri sosyal çevre tarafından da şekillenebilir.

Kişinin sahip olduğu özsel nitelikte bileşenler vardır. Bunlar fiziksel öz, duygusal öz,
entelektüel öz, içsel/dışsal uyaranlardır. Fiziksel öz, vücudun iç işleyişi ile birlikte dışsal tepkimeleri
içerir. Bireyin içsel organlarının uyumundan dış görünüşüne kadar uzanan bir süreçtir bu. Duygusal
öz ise, bireyin adeta duygu patlaması yaşadığı duygularının normal düzeyin üzerine sıçradığı anları
kapsar. Entelektüel öz ise bireyin içsel iletişiminin adeta dinamosudur. Herhangi bir yeni şeyin
öğrenilmesi ve adaptasyon gerektiren konularda oldukça fayda sağlar. Bütün bu öz’lerin yanı sıra bir
de uyaranlar vardır. İçsel uyaranlar, kişinin beynindeki sinirleri harekete geçirerek haline uygun
tepkiler vermesine vesile olur. Dışsal uyaranlar ise, duyu organları tarafından algılanan belirgin veya
gizli uyarıcı etmenlere sahip uyarılardır. Uyarı açık ve belirgin ise bireyi anında etkilemektedir. Eğer
gizli ise içselleştirilmiş uyarıcı ögelere sahiptir. Örneğin bireyin ilk randevusunda giyimine özen
göstermesi gibi. Bu durumda açıktan herhangi bir uyaran yoktur ama bireyin bellleğinde bulunan
daha önceki bilgilerden yola çıkarak bireyi etkilemektedir.

İç iletişime dair bazı kavramları açıkladıktan sonra iç iletişim sürecine geçebiliriz. İçsel
iletişim süreci; dışsal uyarı ile başlayan bireyin gönderileni almasından sonra yaşadığı içsel
süreçlerden sonra yaptığı geribildirime dayanır. Birey dışsal uyaranı aldıktan sonra bilişsel, duygusal
ve psikolojik olmak üzere üç tür süreç yaşar. Bu süreçlerden sonra cevabını dışsal geribildirim olarak
içsel iletişim sürecini tamamlar.

1
II. KENDİNİ TANIMANIN BOYUTLARI

Sağlıklı bir iletişim kurmak için iletişim kuran bireyin kendini tanıması hayati bir önem
atfeder. Bu nedenle bu bölümde kendini tanımanın boyutlarına değinilir.

A. Kendini Kavrama (Self - Consept)

Kendini kavrama, bireyin kendini tanıma boyutlarından en sosyolojik olanıdır. kendini


kavrama bireyin kendisi ve tutumlarına yönelik duruşunun ne olduğuyla ilgilidir. Yazara göre birey
kendini dört kaynaktan kavrar. Bunlardan birincisi kişinin diğer insanlardaki görünümü, bir diğeri
kendisi ve diğer insanlar üzerinden gerçekleştirdiği mukayeseler, üçüncüsü kültür yolu ile öğrenilen
değerler ve sonuncusu ise kişinin kendi düşüncesi ve aldığı yorumlardır.

Bireyin diğer insanlar tarafından nasıl değerlendirildiği ve imajının ne olduğu ile ilgilidir.
Ayna-benlik kuramını da hatırlatan bu unsurda birey, çevresinde değer atfettiği insanların kendisi
hakkındaki ilgi ve görüşlerinden etkilenir. Diğer bir unsur ise, kıyaslamadır. Birey saygın gördüğü
rol model olarak örnek aldığı veyahut statüsünden etkilendiği insanların özellikleriyle kendisini
kıyaslar. Yapılan kıyas sonucu ortaya çıkan sonuç eğer bireyin olmak istediği değer ve tutuma
yakınsa birey bu durumdan memnuniyet duyar. Kişi kendini çevresinde etkileşim kurduğu
insanlardan aldığı olumlu dönütlerle şekillendirir. Dönütler eğer olumlu yöndeyse bireyin
özbenliğine ilişkin saygısı artar. Eğer olumsuz dönütler alıyor ve çizdiği imajdan memnun değilse
birey kendisinin önemsenmediğini hissedebilir.

B. Kendinin Farkına Varma /Öz Farkındalık (Self - Awareness)

Birçok insan iletişim kurarken karşı tarafın kendisini anlamadığından yakınır. Başkasının
sürekli bizi anlamasını bekleyen bizler acaba kendimizi ne kadar tanıyoruz? Kendini tanımayan veya
tanıdığını zanneden bir birey, karşı taraftan kendisini anlamak istemesi karşı tarafa bir haksızlık
olmaz mı? Bu sebeble etkili iletişimin şartlarından biri kendini tanımadır. Kendini tanıma; bireyin
inanç, yargı, zevk, eğlence, değer ve tutumlarına ilişkin bilgisinin ne ölçüde olduğuyla ilgilidir.
Bireyin kendinin farkında olması neleri yapabilip neleri yapamadığını bilmesi onu geliştirir. Öz
farkındalık, bireyin kendinin tam olarak farkına varmasını sağlar ve kişinin sağlıklı bir birey
oluşumuna destek verir.

Kitapta anlatıldığı üzere öz farkındalığın; açık benlik, görünmeyen benlik, gizli benlik ve
bilinmeyen benlik olmak üzere dört farklı boyutu vardır. Bunlardan birincisi olan açık benlik, bireyin
herkesin bilgisine sunabileceği özel ancak saklı olmayan türden bilgileri kapsamaktadır. İletişim
kabiliyeti yüksek olan bir bireyin açık benliği genişlemiş vaziyettedir. Bireyin öğrenilmesi görece

2
basit olan yaş, cinsiyet, dini ve politik davranışları açık benliğe girer. Ayrıca bireyin tutum ve
davranışları veya anlamlandırdığı şeyler de açık benliğe dahi olan ögelerdendir. Öz farkındalığın
diğer bir boyutu olan görünmeyen benlikte ise, bireyin kendisi tarafından bilinmeyen davranışları yer
tutar. Örneğin acıkınca agresifleşiyorsunuzdur ve bu durum etrafınızca bilinir fakat siz hiçbir zaman
bu durumun farkında olmamışssınızdır. Başkaları tarafından bilinip farkedilen fakat sizin farkında
olmadığınız türden davranışlar bu alanı kapsar. Öz farkındalığın üçüncü boyutu gizli benliktir. Bu
boyut kişinin başkaları tarafından bilinmeyen, şu zamana kadar kimsenin bilgisine dahil etmediği
türden bilgilerden oluşmaktadır. Birey bazı kişilere gizli benliğinden bilgiler sunabilmekte ve
karşısındakinden de o ölçüde bilgi sunmasını beklemetedir. İletişim de sağlıklı bir bireyin ne
tamamen saklı tutması ne de tamamen gizli benliğindeki bilgileri açıklaması beklenir. Öz
farkındalığın son boyutu bilinmeyen benliktir. Bu boyut keşfedilmemiş özellikleri kapsar. Birçok
konuya ilişkin davranışlarımızı veya herhnagi bir olayda vereceğimiz tepkiyi biliriz. Ancak kendimiz
hakkında bildiklerimiz kadar bilmediklerimiz de vardır. Bu bilinmeyenler yaşanmamışlıklarla dolu
bir alanı oluşturur. Bireyin kendini tanıma süreci hayat boyu devam ettiğinden bu bilinmeyenleri
giderek öğrenmeye devam ederiz. Bu boyutu daraltmak adına kendimize sorular sormalı ve
etrafımızdan kendimiz hakkında ip uçları toplamalıyız.

C. Kendine Güven /Saygı (Self - Esteem)

Bireyin kendisinde bulunmasından emin olduğu özelliklerdir. Bir bakıma kişinin kendi sahip
olduğu özelliklerin artı ve eksi yönleriyle farkında olması ve bu farkındalıkla kendi öz saygısını
geliştirmesidir. Kendine güveni düşük olan insanlar başardıkları şeyleri beğenmeme durumu
taşıyabilirler.

D. Kendini Açma /Öz Anlatım (Self - Disclosure)

Tanımadığımız insanların yanında kendimizi birçok kez yeterince rahat hissetmemişizdir.


Yeni tanıştığımız birine kendimize dair tüm bilgileri açık etmeyiz. Örneğin dini inanışınız Deizm’dir.
Fakat bunu yeni tanıştığınız birine hemen açık etmezsiniz. Veyahut kötü şakalardan hoşlanan biri,
henüz çok tanışık olmadığı birine böyle bir şakada bulunmaz. Kendini açma yani öz anlatım, tam
olarak bu durumu anlatan bir kavramdır.

Daha önceden çok tanışık olmadığınız biriyle bir süredir etkileşim halindesinizdir ve artık
belirli bir iletişim düzeyine erişmişssinizdir. Bu yüzden bazı şeyleri açık etmeniz gerekmektedir. Bu
durum daha önce belki onun yanında giymeye çekindiğiniz bir kıyafeti giymeye, dini inanış ve
görüşlerinizi açıklamaya başladığınız bir süreçtir. Kendini açma bireye kendisini daha sağlıklı bir

3
biçimde değerlendirmesi bakımından fayda sağlar. Ancak kendini açmanın tek yönlü olmaması
gerekir. Sadece bir tarafın kendisi hakkında bilgiler paylaşması ilişkiyi sağlıksız ve riskli bir hale
büründürür. Sağlıklı bir kendini açma ve karşılıklı olmalı ve zamana bırakılarak safha safha
işlenmelidir. Taraflardan birinin henüz yeterince güven düzeyi sağlanmamışken hususi davranışlarını
açıklaması diğer kişi tarafından samimiyetsiz karşılanabilir. Bu sebeble kişinin kendisi hakkında
bilgi vermesi karşı taraftan da beklenerek çift yönlü bir şekilde gerçekleştirilmelidir.

İKİNCİ BÖLÜM ÖZETİ

“İŞ YAŞAMINDA İLETİŞİM”

Bu bölüm kurumsal iletişim, kurumsal iletişim iklimi, kurumsal iletişim ortamında iletişim
tarzları ve kurum dışı iletişim olmak üzere 4 ana başlığa ayrılmaktadır.

I. Kurumsal İletişim

Kurumlararası kurulan her türlü iletişim çeşidini ve aynı zamanda kurum içi iletişimi kasteden
iletişim türüne “kurumsal iletişim” adı verilmektedir. Kurum bireylerin interaktif bir şekilde aynı
ortamda bulunan insanları kapsaması bakımından gerek kurum içi gerekse kurum dışı iletişimsel
faaliyetler açısından önem taşımaktadır. Bu sebeble kurumun organizasyon yapısı iletişm
faaliyetlerini; iletişim faaliyetleri ise organizasyon yapısını etkilemektedir. Her türlü iletişim
kopukluğu veya aksaklık, kurumun devam ve bekasına zarar verebilir niteliktedir. Bu durumun
giderilmesi için birey-kurum uyumu şarttır. Bireyin kuruma uyumu iletişimsel zaafiyetleri azaltır. Bu
bakımdan kurumun hedef ve çıkarlarıyla kişinin çıkar ve maksadlarının uyumlu bir şekilde örtüşmesi
her koşulda fayda sağlayacaktır.

Kurumsal iletişim analiz edilirken 2 başlığa ayrılır. Birincisi yönetsel (biçimsel/formel) iletişim,
ikincisi psikososyal (biçimsel olmayan/informel) iletişim türüdür. Adından da anlaşılacağı üzere
kurumun yönetsel iletişim sistemi kurumun hiyerarşik yapısıyla alakalıdır. Kurumun hiyerarşik
yapısını ilgilendiren, otoritenin işlevlerini yerine getirmesi maksadıyla yapılan iletişim faaliyetlerini
kapsamaktadır. Büyük ölçekli ogranizasyon ve şirketlerde bilginin açıklık ve belirginliğini korumak
ayrıca her türlü iletişimsel kargaşayı önlemek için yönetsel iletişim elzemdir.

Yönetsel iletişim sistemi; dikey, yatay ve çapraz olmak üzere 3 şekilde gerçekleşmektedir. Dikey
iletişim biçiminde daha çok yukarıdan aşağıya şeklinde gerçekleşen hiyerarşik kademeler arasındaki
kural, rica ve talepler sağlanır. Bu tarz bir hiyerarşik iletişim biçimi; ast-üst ilişkisini açığa
çıkarmaktan çok, yöneticilerin çalışanlarla olan bağlarını geliştirmesi ve çalışanların sorunlarıyla
ilgili hızlı çözüm ögeleri taşımaktadır. Kurum içinde işbirliğini sağlamak için hiyerarşinin alt

4
kademesinden üst kademelere olan iletişim kanalının da açık olması gerekmektedir. Bu kanalın açık
olmaması durumunda çalışanların yaşadıkları sorunlar dedikodu vasıtasıyla yayılır. Çalışanların istek
ve ihtiyaçlarına yönelik çözümlerde bulunmak için aşağıdan yukarıya şeklinde olan iletişim kanalı
her daim açık tutulmalıdır. Eğer sağlıklı bir alt-üst iletişimi yoksa bunu geliştirmek için sosyal
aktiviteler ve toplantılar yapılabilir. Sağlıklı bir alt-üst ilişkisi hem çalışanların hemde kurumun
memnuniyeti açısından önemlidir.

Yatay iletişim, kurumdaki aynı kademe ve birimler arasında gerçekleşen iletişimdir. Aynı
kademede çalışan insanların üstlerle olan iletişimsel faaliyetlerinde birbirleriyle müzakere derek
hareket etmelerini sağlaması bakımından önemlidir. Son olarak çapraz iletişim ise, herhangi bir
hiyerarşik yapı kayda alınmaksızın yapılan iletişimdir. Bu ieltişim türüne köprü kurma da
denmektedir. Araya herhangi bir birim veya kişi girmeksizin mesajın karşıya daha net ulaşmasını
sağlar. Anlam bozulmaz ve mesajın ulaşması için süre beklemeye gerek kalmaz. Çapraz iletişim eğer
sağlıklı bir şekilde işlerse kurumda bütünleşme sağlanır. Ancak bu tarz bir iletişim yöntemi üstler
tarafından her zaman hoş karşılanmayabilir.

Kurumsal iletişimin ikinci başlığı, psikososyal (biçimsel olmayan/informel) iletişimdir.


Psikososyal açıdan iletişim, biçimsel iletişim kanallarının olmadığı alanlarda karşımıza çıkar. Kurum
çalışanları arasında yalnızca iş durumunu ilgilendiren konular üzerinden iletişim kurulmaz. İnsanlar
sosyal birer varlık olduklarından iş dışı mevzular üzerinden de sosyal ağlar kurarak iletişimde
bulunurlar. Psikososyal iletişim iki başlığa ayrılır. Bunlardan ilki biçimsel olmayan iletişimdir.
Biçimsel olmayan iletişim, resmiliğin olmadığı daha rahat bir iletişim ağıdır. Bu sayede kurumdaki
bütünleşme peykleşmiş olur. Biçimsel olmayan iletişimi meydana çıkaran bazı olumsuz etkenler de
vardır. Kurum içinde üstlere yöneltilen mesajların elenerek iletinin zayıflaması, bireylerin sosyal ve
kültürel farklılığı nedeniyle sözcüklerin doğru seçilememesi ve kurum içinde çıkarları uzlaşan
kişilerin aktif gruplar oluştururken bazı kişilerin pasif konumda kalması biçimsel iletişimi meydana
getiren olumsuz etmenlerdir. Ekonomik, kültürel ve statü bakımından birçok farklı insanın birarada
bulunduğu kurum yapısında böylesi bir durumla karşılaşmak çok olağan bir durumdur.

Psikososyal iletişimin diğer bir ögesi dedikodu/söylenti ağıdır. Kurum içinde iletişimsel bağın
güçlü olmadığı durumlarda dedikodu ağının yükseldiğini görürüz. Çalışanlar arasında hiyerarşik
düzen ve belirli kurallar dikkate alınmadan ve iletişimin farklı alanlara yöneldiği sağlıksız bir
iletişim türüdür. Dedikodu ağıyla yayılan mesaj farklı söylemlere kavuşabilir ve çoğu zaman yanlış
anlaşılmalar doğurur. Dedikodu ağı; kurum içinde zayıf iletişim ağı, çalışanlar arasında güven

5
duygusunun olmayışı ve asttan üste iletişimin zayıf durumlarda ortaya çıkar. Gerçek bilginin ortaya
çıkışı ve kurum içi iletişim ağının özgürce sağlanması halinde bu durum en aza indirilebilir.

II. Kurumsal İletişim İklimi

Her grup ve topluluğun kendine özgü anlayış, norm ve ritüelleri vardır. Bu ritüel ve normlar
iletişim biçimine de etki etmektedir. Kurum içinde masaların dizaynından yönetici-personel ilişkisine
kadar birçok şey sözsüz iletişim olarak karşımıza çıkmakta ve kurumun iklimini etkilemektedir.
Sözlü olmayan bu iletişim iklimi bireylere bir şeylerin sürekli olarak hatırlatmasını yapmaktadır.
Birlikte bir iş icra eden bu insanlar işlerini yaparken keyf alıyorlar mı? İş yerinde çalışanlar
arasındaki ortam sıcak mı yoksa daima ip üstündeler mi? Gibi sorular iletişim iklimine dair ipuçları
vermektedir.

III. Kurumsal İletişim Ortamında Davranış Tarzları

Kurum içinde çalışan personellerin alımı sırasında genelde kurumun kültürel iklimini
dağıtmayacak kişiler seçilir. Çünkü kurum içinde çalışanlar, kurumun iletişim akışını etkilemekte ve
çalışanların davranışı üzerine etki etmektedirler. İş yaşamında üç tür davranış şekli ortaya çıkar.
Bunlar saldırgan davranış, kabul eden davranış ve iddialı davranış türleridir. Saldırgan davranış,
sözlü veya sözsüz iletişimde uyumlu bir davranış sergilemek yerine sürekli tehtitkar davranmasıdır.
Bu davranış şeklinde kişi genellikle muteriz bir yapıya sahiptir. Yapıcı olmaktan uzak bir şekilde,
sürekli olarak “kabul etmeme” ve “onaylamama” durumu sergilemektedir. Kabul eden davranış
tarzında ise, birey bir nebze pasifize olmuş ve sinesine çekilmiştir. İstediklerini ya da istemediklerini
açıkça ifade edemediğinden kişi iç huzursuzluk yaşar. İddialı davranış tarzında ise, kişinin iletişimde
yapıcılığı yüksektir. Herhangi bir görüş bildirisi esnasında karşıdakinin söylemlerini dikkatle
dinleyerek, iletişim bağını güçlü tutar. İddialı iletişim tarzını sergileyen kişilerin iletişim ağı sağlıklı
bir yapıya sahiptir. İletişim esnasında kalp kırcak ögelere veya yanlış anlaşılmaya müsait sözcüklere
mahal vermeden konuştukları için; iş ilişkileri sağlamdır.

IV. Kurum Dışı İletişim

Kurum içi iletişimin olduğu gibi kurum dışı iletişim de mevcuttur. Bu iletişim türü, kurumun
çevreyle olan iletişimini, kurumun itibar ve imajını yansıtan kurum dışı bir iletişim şeklidir. Kurum
dışı iletişimin örneklerinden ilki iş görüşmeleridir. Kurumun asli ögesiyle kuruma dışarıdan gelen
birinin girdiği bu iletişim faaliyetinde bireyin kuruma uyumu sorgulanır. İş görüşmeleri
yapılandırılmış ve yapılandırılmamış olarak ikiye ayrılır. Yapılandırılmış iş görüşmelerinde işe alıma
dair yöneltilecek sorular önceden bellidir. Standardize edilmiş bir görüşme şeklidir.

6
Yapılandırılmamış iş görüşmelerinde ise, herhangi bir izlek olmadan yapılan ortam görüşmeleridir.
Her iki iş görüşmesinde dikkat edilmesi gereken bazı hususlar vardır. Bunlardan bazıları; cinsiyet ve
etnik farklılıklara dikkat etmeme, görüşmecinin olumsuz özelliklerin akılda kalması, cinsiyet ve yaşa
dair önyargılar, ilk izlenim hatası, görüşme yapılan son kişinin akılda kalması ve görüşmeciler
arasında yapılan kıyaslamalardır. Bu tür etkilerden uzak bir şekilde taraflar arasında sağlıklı bir
iletişim kurarak yapılan görüşmeler daima fayda sağlamaktadır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ÖZETİ

“KİŞİLER ARASI İLETİŞİM ÇATIŞMALARI VE YÖNTEMİ”

Bireyler arası çatışmaların sebeb ve sonuçlarına değinilecek olan bu bölüm 7 ana başlıkta
incelenecektir.

I. Kişiler Arası İletişim Hakkında Yanlış Bilinenler

Günlük yaşam içinde birçok kişiyle iletişim kurarız. Bu iletişimler esnasında görüşleri
uyuşmayan insanlar arasında çatışmalar meydana gelebilir. Çatışma her zaman negatif anlamda
algılanmamalıdır. Çatışmaların, farklılıklar ve yeni düşünceleri ortaya çıkarma potansiyeli bulunur.
(Müsademe-i efkardan barika-i hakikat doğar.) Çatışmaya yönelik bir çok doğru bilinen yanlışlar
bulunur. Birincisi, çatışmalar her zaman çözümlenemeyebilir. İkincisi, çatışmalar yalnızca yanlış
anlaşılmadan doğmaz. Bir diğer galat-ı meşhur ise çatışmanın kişiler arası zayıf iletişim ağından
kaynaklandığı düşüncesidir. Bu saydığımız yaygın düşüncelere karşı eğer dikkat edilirse birçoğunun
yanlış temellendirildiği anlaşılacaktır. Örneğin birey her zaman çözümleyici ve uzlaşmacı
olmayabilir veyahut çatışmanın nedeni zayıf iletişim ağı olmayabilir. Genellemeler bu hususlara
dikkat edilerek gerçekleştirilmelidir.

II. Kişiler Arası İletişim Çatışma Kavramının Tanımı


Çatışma kavramının gündelik hayatta karşılık geldiği mana karşıtlık ve uyumsuzluk durumudur.
Çatışma bireylerin içinde bulunduğu sosyal koşullar veya karşıt görüşlerden huzursuz olmasıyla
başlar. Bu huzursuz giderek şekillenerek duygusal üst yapıyı hareketlendirir ve çatışmanın dışa
vurumu gerçekleşir. Çatışmanın adının konulabilmesi için üç öge gereklidir. Birincisi, en az iki kişi
ögesidir. Çatışma en az iki taraf arasında gerçekleşir. İkincisi, algılanan ve çatışan amaçlar ögesi,
çatışan tarafların amaçlarındaki karşıtlığı ifade eder. Üçüncüsü, dışa vurulmuş bir mücadele ögesidir.
Çatışmanın gerçekleşmesi için taraflardan en az birinin çatışılan ögeyi argüman olarak ortaya atması
gerekmektedir. Bunun yanı sıra bütün çatışmaların ortaya çıkış nedeni ve son noktası bulunmaktadır.

7
Çatışmanın ortaya çıkma sürecini şu şekilde ifade ederiz: Çatışma öncesi, fark etme, aktif çalışma,
çözüm ve son olarak çatışma sorası aşamalarından geçmektedir.

III. Kişiler Arası İletişim Çatışmasının Olumlu Ve Olumsuz Özellikleri

Kişiler arası iletişim çatışmalarını iyi ya da kötü diye sııflandırmak yerine, olumlu ve olumsuz
özelliklerine birden değinmek gerekir. Kişiler arası iletişim çatışmaların negatif etkisi, çatışma
çözüme kavuşmadıkça çatışmacının duygusal tahribatının artmasıdır. Haklı olanın haksız üzerinde
etki kurması bireyi kendine mutsuz hissettirebilir. Bir tarafın çatışmayı sürdürmeye devam etmesi ve
çözüme yanaşmaması iletişim çatışmalarının negatif etkisini ortaya çıkarmaktadır. Çatışmanın
olumlu etkileri ise, çatışan bireylerin sorunun çözümüne odaklanarak tartışmasıdır. Tartışmada
adaben karşı tarafa hak vermeye çalışmak gerektir. Böylesi bir durum bizi haksız konumuna
düşürmez. Aksine karşı tarafın empati yapmasına vesile olarak daha kolay anlaşılmamızı sağlar.
Çözüme yönelik tartışmalar sayesinde bireyler arasında kin, öfke ve bastırılmış duygular önlenmiş
olur. Böylelikle ilişkiye zarar gelmez.

IV. Çatışma Türleri

Kişiler arası yaşanılan çatışmalarının ortaya çıkışından kaynaklı birçok farklı türü vardır. Kişi
içsel bir çatışma yaşayabileceği gibi kişiler arasında bir iletişim çatışması da meydana gelebilir.
Kişiler arasında karşılıklı olarak cereyan eden bu çatışmalar aktif bir hesaplaşma suretinde
olabileceği gibi çatışmanın sözsüz ve daha içten bir şekilde gerçekleştiği pasif çatışmalar şeklinde de
görülebilir.

V. Kişiler Arası İletişim Çatışmasının Çözüm Yöntemleri


Çatışma sonsuza kadar devam etmeyeceğine göre eğer bireyler uygun bir zemin oluşturursa
problem çözüme kavuşturulabilir. Çatışmayı sonlandırmak ve çözüme kavuşturmak için ilk olarak
problem tanımı yapılmalıdır. Zira bazı zamanların sorunun ne olduğu açık açık bilinmezken bile
çatışmalar çıkmaktadır. Sorun tespitinin ardından çözüm yolları geliştirilmeli ve bu yollar adeta
hayali simülasyonlarla sınanmalıdır. Daha sonrasında ise çözümü kabul ya da reddetmek şeklinde bir
karar varılabilir.

VI. Kişiler Arası İletişim Çatışması Yönetimi Stratejileri

Çatışma adap ve kültürü olmayan insanlar genellikle çatışmadan kaçmak isterler. Fiziksel olarak
mekanı terketme, duygusal abartı yoluyla karşı tarafı manipüle etme veya konuyu kapatma davranışı
sergilemek tartışmayı başka zamana erteleyerek üzerini örtmektir. Bu tür davranış sergileyen insanlar

8
genellikle çatışmanın çözümüne odaklanmayan kişilerdir. Çatışmanın çözümüne yönelik olumlu ve
olumsuz yaklaşımlar vardır. Çatışmanın çözümüne karşı olumlu yaklaşan bireyler; uzlaşma,
yumuşatma, problem çözme, dinleme gibi özellikleri barındırırlar. Çatışmanın çözümüne yönelik
olumsuz yaklaşımlar ise; rekabet hissi, tavizkar olma (İyi gibi görünsede halının altına süpürmektir
bu durum ve ileride daha olumsuz sorunlar netice verebilir.), zorlamak, baskı yapmak, susturmak,
geçmişe odaklanmak, kaçınmak gibi ögeler barındırmaktadır.

VII. Kişiler Arası İletişim Çatışmalarının Çözümünde İletişim Stilleri

Çatışma yönetimini etkili bir şekilde sağlamak için tarafların karşılıklı müzakereye dayanarak
birbiriyle anlaşmaya istekli olmaları gerekmektedir. Çatışma çözümü esnasında iki tür stratejik
yöntem benimsenilir. Birincisi, çatışmanın çözümünde destekleyici iletişim yöntemidir. Destekleyici
iletişim yöntemi işbirlikçi bir özelliğe sahiptir. Diğer çözüm stratejisi olan destekleyici olmayan
iletişim yönteminde, rekabet havası hakimdir. Bireyler daha stratejik davranarak adımlarını çıkarsal
hakimiyet için hesaplarlar. Kişiler arası yaşanan çatışmaların bu yöntemle çözülmeye çalışılması
ilişkiyi ve karşıdaki bireyi zedeleyebilmektedir. Bu tür insanların benimsediği yöntem; inkar, alaya
vurma, karşı tarafı suçlama, laf kalabalığıyla olaydan sıyrılmaya çalışma, konudan uzaklaşmaya
çalışmak gibi davranışlar sergilerler. Taraflardan birinin böylesi tavırlar sergilemesi halinde karşı
taraf güven duygusunu yitirebilir. Ayrıca çatışmanın çözümüne destekleyici olmayan iletişim
yönteminde taraflardan biri kendini tatmin etmiş vaziyette mış gibi yaparak çatışmayı bitirdiğini
düşünse de diğer taraf kırgın olabilir. Bu bakımdan bu yöntemler uzak durulması gerekilen bir
yoldur. Çatışmanın çözümüne yönelik destekleyici bir yöntem benimsemek her zaman daha çok
fayda sağlıyacaktır.

You might also like