You are on page 1of 12

YÜRÜKOĞLU

2A / 98060459

KAMU MALİYESİ

Ortak yaşamdan kaynaklanan ihtiyaçların bir şekilde tatmin edilmesi gerek ve bu da


kamu mallarıyla gerçekleşir. Kamu ekonomisi tarafından üretilen mallarda yani
kamusal mallarda bölünebilirlik özelliği yok; sadece malın bedelini ödeyen değil
herkes maldan yararlanır.

Devlet tarafından yerine getirilmesi gereken kamu hizmetleri vardır. 2.dünya


savasından önceki zamanlarda devlet sadece iç ve dış güvenliği sağlardı ama
2.Dünya savaşı sonrası sosyal devlet anlayışı geldiği için devlet birtakım ek görevler
üstlendi. Kamu maliyesinin ilgi alanı gittikçe genişlemeye başladı. Bu genişlemenin
nedeni devletin üstlendiği görevlerin artması.

Kamu malları için finansman ihtiyacı kamu gelirleri sayesinde gideriliyor. Bunlar:
vergiler, harçlar, katılma payları...

KAMU GELİRLERİ
 Vergiler  kamu hizmetlerinin finansmanı için herkes ödeme gücüne göre
vergi vermek zorundadır.
 KİT
 Devlet borçlanmaları
 Para cezaları
 Devletin mallarının kiralanması ya da satılmasından elde edilen gelirler.
 Para politikasından kaynaklanan gelirler.

Bu kamu hizmetlerinin ne olacağını tercih edilen siyasi sistem ve ekonomik sistem


belirler. Ve bu malların ne kadar üretileceği ve bu finansmanın nasıl sağlanacağı da
önemlidir.

Kamu harcamaları  kamu harcamaları diğer faktörlerin olmadığı dönemde


ekonomi üzerinde çeşitli etkiler yapıyor.ş harcamaların toplanış biçiminin toplumsal
yaşam üzerinde etkisi var ve bunu inceleyen yeni bir alan maliye politikasıdır.

Maliyenin bir başka alanı devlet borçlanmalarıdır. Bunda da bazı etkileri vardır.
Devlet yüksek faiz oranlarıyla borçlanmaya giderse ne olur? Neyi hedeflemiş
olabilir? Bütçe açığını kapatmak istiyor olabilir. Devletin üstün bir emretme gücü var
ve zorunlu borçlanmalar bu güce dayanır.

Kamu maliyesinin bir hukuki boyutu var ama sadece hukuksal alanda da
incelenmez. 2 yaklaşım var.
1) hukuki yaklaşım  daha çok kamu hukuku açısından
2) Anglosakson yaklaşım  kamu maliyesinin iktisadı etkilerini inceliyor.

1
YÜRÜKOĞLU
2A / 98060459
Kamu maliyesinin toplumsal bir boyutu var. Mali olaylar toplumda gerçekleşir
çünkü. Magna cartanın ortaya çıkış sebeplerinden önemlisi vergiden kaçınma
vergiye karşı bir tepkiydi.

KAMU MALİYESİNİN DİĞER DİSİPLİNLERLE İLİŞKİSİ


1) HUKUK: devlet aktivitesinin yönetilenler tarafından bilinmesi ve bunun
kurallarla denetlenebilmesi gerekir. Özellikle temel hak ve özgürlüklerle
ilgili. Özel yaşama müdahale  vergilerle özel yaşama müdahale edilir
mi? İletişim özgürlüğü var ve iletişim vergisinin getirilmesi haberleşme
özgürlüğünün ihlali olabilir mi? Eğer başka bir alternatif yoksa evet
kısıtlar yani adam çok para ödememek için daha az konuşur telefonda.
Ama başka bir alternatif varsa hayır kısıtlamaz. Ama biz bu soruna hukuki
boyuttan bakarız. Önemli olan hakkın özüne dokunmuş mu, dokunmamış
mı? Kamusal alandaki yasal düzenlemeler nettir. Kıyasa, yoruma uzaktır.
2) İKTİSAT: iktisatla daha yakından ilişkilidir. Devlet bir mala vergi koyunca
birey başka bir mala yönelik tercihlerde bulunuyor.
3) SİYASET BİLİMİ: baskı grupları söz konusu.
4) SOSYOLOJİ VE PSİKOLOJİ: kamu maliyesinin toplumdaki ve mükellefler
üzerindeki etkilerini araştırıyor.

Kamu maliyesinin 4 inceleme alanı vardır. Bunlar;


 kamu gelirleri
 kamu harcamaları
 maliye politikası
 bütçe

kamusal mal: kamu ekonomisi tarafından üretilen maldır.


 Kamusal mal ve hizmetler bölünmez faydalar yaratırlar. Finansmanına
katılsın katılmasın dış ve iç güvenlik gibi.
 Bedel ödenmese dahi yararlanma söz konusu
 Teorik olarak tüketimde bir rekabet söz konusu değil.,
 Gönüllü finansman yerine devletin gücünün kullanılarak zorunlu finansman.

DIŞSALLIK: bir ekonomik birimin faaliyeti dolayısıyla diğer ekonomik birim


üzerinde dolaylı olarak ortay çıkan olumlu veya olumsuz etkiler. Bu etkiler ikiye
ayrılır.

a) dış fayda: üreticiden üreticiye akan dış fayda. Meyve üreticisinin


arıcılıkla uğrasana.
b) Dış maliyet: zehirli atıkların suya karışması sonucu fabrikanın
balıkçılara.

 fiyatlandırma söz konusu değil


kamusal mal ve hizmetlerin ne olacağı ve nasıl üretileceği devlet politikası tarafından
belirleniyor. Karma mal ve hizmetlerin genişliği siyasal tercihlerce belirleniyor.
Devlet bir takım sosyal amaçlara ulaşmak için bazı malları piyasa ekonomisi üretse

2
YÜRÜKOĞLU
2A / 98060459
dahi kendi de üretebiliyor. Ancak bu karma mal ve hizmetler olmayabilir. Bunlara
sosyal faydası olan mal denir. Burs verme, hasta ve yoksullara yardım gibi.

Kamu maliyesinin 3 temel hedefi var. Bunlar:


1) kıt kaynakların en optimal yönde kullanılması
2) bölüşümde etkinlik sağlamak.
3) Gelir seviyelerindeki eşitsizliği makul seviyede azaltmak.

Kamu gelirleri;
a) devletin egemenlik gücüne dayalı olarak topladığı
b) devletin egemenlik gücünü kullanmaksızın topladığı gelirler

1) VERGİLER: kamu hizmetlerinin finansmanı amacıyla bireylerden hukuki


cebir altında aldığı karşılıksız meblağlar. Devletin mali amaç dışına
davranışları yönlendirmek uğruna vergileri koymak ve azaltmakla
gerçekleşir.
2) RESİM: uygulamada son derece az, teknik anlamda belli bir iznin veya
belgenin verilmesi karşılığında alınan meblağ.
3) HARÇ: İlke olarak kanunca üretilen mallardan yararlananlardan alınan mali
yükler. Son zamanlarda buna yararlanma vergileri de deniyor. Vergide
karşılıksızlık varken burada hizmete karşılılık söz konusudur. Ödenen
meblağ yararlanılan hizmetten az ancak amaç yararlanandan belli bir bedel
almak ve gereksiz talepleri sınırlandırmaktır.
4) ŞEREFİYE: belediye gelirleri içersinde kalan. Gayrimenkul değeri yapılan
bayındırlık faaliyetleri ile artıyorsa alınır.
5) ZORUNLU BORÇLANMALAR: egemenlik gücüne bağlı olarak zorunlu bir
borçlanma. Vergide karşılıksızlık varken bunlarda kredilik söz konusu.
6) PARA POLİTİKASI: devüliasyon, madeni ve kağıt para basımı. Uzun
vadede kamu gelirlerini olumsuz yönde etkiler.
7) MALİ TEKELLER: iktisadı konularda devletin tekel olarak örgütlenmesi
sonucu ciddi kazanç.
8) PARAFİSKAL GELİRLER: emekli sandığı, bağ-kur, baro aidatı, yasal
dayanağı olan yaralanmayı daha sonra sağlayan ödemeler.
9) PARA CEZALARI

Devletin egemenlik gücünü kullanmaksızın topladığı gelirler:


1) devlete ait gayri menkullerin kullanılması halında
2) teşebbüs gelirleri: KİTler yoluyla elde edilen gelirler. KİTlerden alınan
verginin amacı haksız kazanç yaratmamak.
3) İhtiyarı borçlanma: bireylerin kendi arzusuyla devlet tahlil ve hazine bonoları
alması.
4) Dış borçlar

İSTİFADE KURAMI
Devletin ürettiği temel mal ve hizmetler toplumdakiler için birer girdi niteliğinde
olduğundan kişiler vergi ödeyerek yararlandıkları bu malların bedelini ödüyorlar.

3
YÜRÜKOĞLU
2A / 98060459
Vergi ödemelerine rağmen kamu hizmetlerinden yaralanamayanlar da var. Vergiler
sigorta primlerine benzer. Aslında bireyler vergi öderken sigorta primi ödüyor.

Devlet bir üretim sürecinde bulunuyor. Bireyler de kamu tarafından üretilmiş bir
takım çıktıları kullanıyor. Sosyal üretimdir bunlar. Diğer üreticiler devlet tarafından
üretilen çıktıları kullanarak üretilir. Devlet sosyal devlet olma özelliğe bağlı olarak
kişiler vergi ödesin ya da ödemesin bir takım hizmetler gerçekleştirir. İstifade kuramı
tarihsel anlamda bir süreçte kullanılmış. Çıkış noktası yararlanma.

İKTİDAR PRENSİBİ KURAMI


Çıkış noktası yararlanma değil. Bir toplumsal ihtiyacı karşılama alanında yararlansın
yada yararlanmasın bir ödemede bulunmak zorunda . kişiler ödeme gücüne göre
vergi verir. Çıkış noktası budur. Belli bir sınırın altındaysa kişinin geliri o zaman
devlet kişiye belli bir aktarımda bulunacak. Anayasamızın 73. maddesinde herkesin
gücüne göre vergi vermesi kuralıdır.

VERGİLEMENİN ANA UNSURLARI


Vergi yükümlüsü vergi yasaları gereğince kendisine vergi borcu verilen kimsedir. Bu
siyasi hukuki yaklaşımdır. Kamu maliyesinin iktisadı yaklaşımına göre bu birey
vergi taşıyıcıdır. Ya da gerçek yükümlüdür. Vergiyi mamelekinden ödemek zorunda
olan kişidir.

Yansıma : piyasa koşullarından yararlanılarak ödenmek zorunda kalınan verginin 3.


kişilere aktarılması sürecidir.
KDV mal teslimi ve hizmet ifalarından alınan bir vergidir.
Mutavassıt yükümlü: bu aracı yükümlü, dağıtımcıdır. Kendisine yansıtılan vergiyi
alıp diğerlerine yansıtır.
Yasal yükümlü  aracı yükümlü  kanuni yükümlü.

Vergi sorumlusu : vergi yükümlüsü bakımından asıl olan ödeme günüdür. Gerçek
ya da tüzel kişi olması etkilemez. Herkes olabilir. Vergi yükümlüsü için kanuni
ehliyet şart değil. Deli bir adam miras yoluyla bir köşke sahip olursa yine de vergi
yükümlülüğü vardır.

Yansıma: piyasa koşullarından yararlanarak ödemek zorunda olduğu vergiyi 3.


kişilere aktarmak. Gümrük vergileri ve KDVlerde yansıma mekanizması etki ediyor.
Ödeme gücü vergide esas alındığından fiil ehliyetine sahip olmak gerekli değil.
Tüzel kişiliği olmayan mal veya kişi oluşumları da vergi mükellefi olur. Vatandaş
veya yabancı olma vergi yükümlüsü olmada kriter değildir. Sermayenin özel ya da
kamuya ait olması vergilendirmesini değiştirmiyor. Rekabeti bozmamak için bu
kural getirilmiştir.
Vergi sorumluluğu: şahsında vergiyi doğuran olay gerçekleşmemekle birlikte
vergiye ilişkin ödevlerin vergi idaresine karşı yerine getirilmesi öngörülen kimse.
1) vergi sorumlusu vergi yükümlüsü değil.

4
YÜRÜKOĞLU
2A / 98060459
2) Vergi sorumluluğunda ilke olarak doğan vergi borcu vergi yükümlüsünün
malvarlığından ödenecek.
3) Eğer vergi sorumlusu yasada öngörülen hükümleri yerine getirmemesi hali
oluşursa zararlar sorumlunun olur.

Vergi sorumluluğu  kanuni temsil


Stopaj sorumluluk ile ortaya çıkar.
Başkalarına ödeme yapanların o kişilerin gelir vergisini devlete öderken kazandığı
sıfat stopajdır. Vergi sorumlusu ödemekle yükümlü olduğu vergiyi vergi
yükümlüsünün malvarlığından ödüyor.

Verginin konusu: üzerinden vergi alınması öngörülen iktisadi unsurlar. Yasama


organının üzerinden vergi alınmasını kararlaştırdığı her şey. Bizde gelir, servet ve
harcama üzerinden vergi alınır. Belirli durumlarda yani hukuki olaylarda da vergi
alınıyor. Hukuki muamelelerde işlem kağıda döküldüğü anda vergi söz konusudur.
Vergi hukukunda bir zaman aşımı durumu var.

Vergi matrahı: iki yöntem vardır. Ad valorem ve spesifik matrah.

Vergi muafiyeti: bir vergi yükümlüsü tarafından belirlenen kişice vergi doğuran
olay meydana gelmiş olmakla birlikte yasadaki açıklık gereği vergi dışı tutulmasıdır.

Vergi istisnası: verginin konusu açıkça vergi dışı bırakılıyorsa. Emeklilerin emekli
sandığından aldığı maaşın vergi dışı olması gibi. Burada bir vergi istisnası söz
konusudur. Eğer evi varda emekli ev için vergi vermeye devam edecektir. Sadece
maaş vergi dışı bırakılıyor.

Kişi muaf tutuluyorsa  vergi muafiyeti


Konusu vergi dışıysa  vergi istisnası.
Diplomatlarda karşılık prensibine dayalı bir muafiyet söz konusudur. Muafiyet ve
istisnalar geçici ve sürekli olabilir. Veraset ve intikal vericileri 1999 yılı itibariyle 9
milyar üstü ve 1. dereceden akrabalarda vergili altı ise vergi dışı bırakılmıştır.

VERGİ TARİFESİ
Dar anlamda  kastedilen vergi oranıdır. Matrahın vergi olarak alınan kısmın
yüzdesi. Vergi oranı bize ödenecek vergi miktarını verir. Ancak bu oran aynı
zamanda kişilere ilişkin indirimleri de içerir.
Geniş anlamda  ödenecek vergi miktarının bulunması için uygulanan kurallar
bütünüdür.

Tevzi vergi  devletin bir yıl önceden üstlenilen kamu hizmetlerini yerine getirmek
için gerekli miktarı bazı kriterlere göre kişilere dağıtarak elde ettiği vergi. Artık
dünyada uygulanmamaktadır. Köylerde salma usulü buna benzer. Orana dayalı
vergi günümüzde geçerlidir. Vergi 4 gruba ayrılır.
1) sabit miktar : mekruh. Harç ve damgalarda. Belli bir orana dayanmaz. Kişiler
bakımından farklılaştırma söz konusu değildir. Vergide adillik ilkesinden
uzakta. Yararlanma vergilerinde ortaya çıkar.

5
YÜRÜKOĞLU
2A / 98060459
2) Artan oran vergi
Miktar değiştikçe oranda artar. Bu artışta iki usul uygulanır. Bunlar sınıf usulü
ve dilim usulüdür. Sınıf usulünde bir birim arttığında fazla oran
uygulanacağından eşitsizlik ortaya çıkmaktadır. Bunu engellemek için dilim
usulü ortaya çıkmıştır.

11 milyar için; 2 milyar % 20 400-


2–5 milyar % 25 750-
5 – 10 milyar % 30 1,500-
10 – 25 milyar % 35 350-
25 – 50 milyar % 40
50 milyar + % 45
3 milyar vergi ödenir.

Gelir arttıkça uygulanacak vergi oranı da artar. Çok unsurlu artan oranda
birden fazla unsur oranı etkiler. İntikal eden miras oranı ve akrabalık derecesi
veraset intikal vergisinde birden çok unsura örnektirler.
3) azalan oran.

Vergi farkı  bizim sistemde vergi borcunu doğuran an verginin doğduğu


andır.

Ortalama oran: artan oranlı bir vergi tarifesine göre ödenecek vergi miktarının bu
verginin hesaplandığı toplam matrah miktarıyla orantısıdır. Miktar büyüdükçe
ortalama oran değişir, çünkü alınacak oranlar artmaktadır.

Tarife basamağı: matrahların karşısında yer alan oranların bulunduğu basamak.

Artma oranı: birbirini izleyen oranlar arasındaki fark bize artma oranını verir.

Yükseklik farkı: en küçük oranla en büyük oran arasındaki fark.

Uzunluk farkı: en küçük oranın karşısındaki matrah miktarı ile en büyük oran
karşısındaki matrah miktarının arasında oluşan fark.

Marjinal oran: artan oranlı vergi dilimlerine göre matrah büyüdükçe vergi
miktarında meydana gelen artışın matrahtaki artış miktarına oranıdır. Artan
oranlı vergide her üst basamaktaki oran bize marjinal oranı verir.

Uzunluk farkı aynı


kaldığında yükseklik
farkı ne kadar büyük
olursa bu durumda sert

6
YÜRÜKOĞLU
2A / 98060459
vergilendirme
tarifesinden bahsedilir.

Yükseklik farkı aynı kalmak şartıyla uzunluk farkı ne kadar yüksek olursa artan
oranlılık o kadar yumuşak bir seyir izler.

VERGİ YÜKÜ KAVRAMI


Vergi bireylerin malvarlığında bir azalma meydana getirir. Vergi yükü hiçbir zaman
tam olarak hesaplanamaz.
Sübjektif vergi yükü: vergi ödeyerek kişinin uğradığı tatmin kaybı. Kişilerin dünya
görüşleri devlete karşı duydukları güven farklı olduğundan sübjektif vergi yükünü
ölçmek mümkün değildir.

Objektif vergi yükü: kişinin ödemiş olduğu verginin onun ödeme gücüne oranıdır.

Ödeme gücü: kamu malları göstergeleri gelir servet ve harcamadır. Toplam vergi
gücü; vergi yükünün makro düzeyde ifadesidir. Devletin toplam vergi hasılatının
milli gelir içindeki yeri.

Net vergi yükü: ödenen vergiler sonucu ortaya çıkan kamu hizmetlerinden ne
oranda yararlanıldığıdır. Bunun hesabı neredeyse imkansızdır. Kamusal hizmetlerin
ölçülebilir olması çok güçtür.

Reel vergi yükü: vergilerin çeşitli ekonomik değerler üzerindeki doğrudan ya da


dolaylı değişimidir.
Bu kavramların çıkış noktalarını bilmek yeterlidir.

VERGİLEME İLKELERİ
Vergilerin konulmasında, türlerin oranlarının belirlenmesinde uyulması gereken
prensiplerdir. Vergi bir toplumsal ihtiyacı tatmin amacını içinde barındırır. İlk önce
mali ilkeler daha sonra iktisadi ilkeler açıklanır. Sosyal devlet anlayışının
benimsenmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Son olarakta adalet ilkeleri söz konusudur.

 adalet
 kesinlik klasik liberal okulun ortaya attığı ilkeler. Adam smith.
 uygunluk
 iktisadilik

 adalet: vergide kişilerin ödeme güçlerini, mali gücü ile orantılı olarak vergi
ödeme ilkesidir.
 Kesinlik: açıklık ilkesidir. Net şekilde verginin kanunda yer almasıdır.
 Uygunluk: hem yükümlü hem de devlet tarafından en uygun zamanda en
uygun şekilde alınmasıdır. Vergi uygulaması hiçbir zaman angaryaya
dönüşmemelidir.

7
YÜRÜKOĞLU
2A / 98060459

 İktisadilik: verginin tahsili ya da tahsil için yapılan masraflar son derece


düşük olmalıdır. Vergide verimlilik olaraktan adlandırılır.

GÜNÜMÜZDE GEÇERLİ VERGİ İLKELERİ

MALİ İLKELER İKTİSADİ İLKELER ADALET İLKELERİ

Açıklık tarafsızlık genellik


Genellik iktisadi etkinlik eşitlik
Uygunluk
Vergide etkinlik
Yatay dikey

Düşük maliyet
Yeterli gelir
Esneklik

Vergi usul kanununda vergiyi doğuran olay ahlaka kanuna aykırı olsa da vergi
yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz.

MALİ İLKELER:
 açıklık: kesinlik ilkesi ile paralellik gösteriyor. Net açık şekilde vergilerin
ifadesi.
 Genellik: devlet hizmetlerinden yararlanan herkesin vergi ödemesi.
 Uygunluk: uygun zamanda uygun koşullar altında verginin alınması.
 Etkinlik:
Düşük maliyet: verginin tahsil edilmesi sürecinde hem yükümlü hem de
devletçe minimum harcama yapılması. Yükümlünün kendisine düşen vergiyi
ödeme sürecinde basit işlemlerle vergiyi ödemesi, para ve zaman kaybının
önlenmesi.
Yeterli gelir: verginin toplanması için katlanılan maliyetle verginin getirdiği
geliri arasında bir kıyas yapılır. Maliyet ile gelir arası ilişki. Sistemde yer alan
vergi geniş istisna ve muafiyetlerle sistem dışı tutuluyorsa o verginin yeterli
gelir ilkesine ters düştüğü kanıtlanır.
Esneklik: verginin ekonomik koşulardaki değişmelere uygun gelişme
sağlaması.

İKTİSADİ İLKELER:
 Tarafsızlık: sistemdeki vergilerin hiçbir suretle ekonomik kararlar üzerinde
etki etmemesi. Ancak bu tarihsel gelişimle araştırıldığında vergilerin iktisadi
kararlar üzerinde etki etmeme ilkesinde sapmaların kamu otoritesinin siyasi
tercihlerine göre olduğu görülür.
 İktisadi etkinlik: vergi sisteminin içinde bulunulan ekonomik sisteme etkisi.

ADALET İLKELERİ:

8
YÜRÜKOĞLU
2A / 98060459
Hangi kriterlerin esas alınacağı hususu. Adalet vergilendirmede % 100 olarak ancak
bir ideal olabilir. Adalet kavramı üzerinde birleşilememesi, toplumsal faaliyetlerin
olmasıyla yetki çatışmalarına rastlanılmasıyla oluşur. İktisadi anlamda kurumlar
vergisi çifte vergilendirme olabilir ancak hukuksal anlamda böyle bir tanımlama
geçerli değildir. Bugün adalet konusunda gelinen nokta:
 genellik: ülkede yaşayan herkesin vergi vermesi. Bu anayasanın 73.
maddesinde de belirtilmiştir.
 Eşitlik:
Yatay  fertlerin eşit durumda olanlarının aynı şekilde vergilendirilmesi.
Dikey  farklı durumlarda olanların farklılıkları dikkate alınarak vergileme
yapılması. Hukuki çerçevede sosyal devlet ilkesiyle bağdaşır.

Ekonomik güç maddi güç ödeme gücü


Ekonomik gücü yada mali gücü olan kişinin ödeme gücü olmayabilir. Mali ve
ekonomik güç kavramları üzerindeki tartışmalar sürmekte olup kavramlar her
zaman birbirleriyle örtüşmemektedir. Servet gelirin biriktirilmiş şeklidir. Harcama
gelirin ve servetin elden çıkarılmasıdır.
Ödeme gücünü gerçekleştiren araçlar:
a) en az geçim: kişilerin yaşamlarını sürdürmesi için gerekli gelir
miktarının vergi dışı bırakılmasıdır. B u gerekli miktar nasıl
belirlenmesi sorunu ise kişinin fiziki ve sosyal varlığının devamı için
gereken minimum değerdir.
b) Ayırma: gelir türleri arasında bir farklılaştırma. Emek gelirleri ile
sermaye gelirlerine göre daha az vergilendirilmeli gibi... en az geçim
ülkedeki tüm insanlara uygulanmak zorunda. Ayırma kuramında
emek ve sermaye gelirlerinde bir farklılaştırılmaya gidilmektedir.

En az geçim indirimi eleştirilere maruz kalmıştır. Gelişmemiş ülkelerde hazinenin


ciddi anlamda gelir kaybına uğramasına neden olmaktadır. Kişilerin fiziki varlığını
sürdürmesi için gereken hiçbir şey vergilendirilemez. Artan oranlı vergilendirmede
bir ülkede vergi matrahı arttıkça yüksek vergi oranlarını da getireceğinden ülkede
yapılacak büyük yatırımların azalmasına yatırım kararlarının etkilenmesine neden
olur.

Ayırma kuramında gelir türleri arasında yapılan bu farklılaştırma sübjektif kriterlere


dayanır. Oysa bu sübjektif kriterlerin belirlenmesi zordur. Emek gelirleri olsa olsa
politik yaklaşımlara araç olmakta ve vergi gelirlerinde bir azalmaya sebebiyet
vermektedir.

VERGİLERİN TASNİFİ
Bu noktadan itibaren Türk vergi sisteminin analizine başlanıyor. Bunların kategorize
edilmesinin nedeni vergilerin adil, şahsi, yarı şahsi, etkileri konusunda bir takım
saptamalar yapabilmek için gereklidir.

Nisbi vergi: matrahın belli bir yüzdede alındığı.


Fevzi vergi: toplun gereksinim duyduğu harcamalar belirlenip herkese dağıtılması.
Bizde sadece salma uygulaması vardır.

9
YÜRÜKOĞLU
2A / 98060459

Nakdi vergi: verginin ödenmesinin para olarak yapılması


Ayni vergi: günümüzde yok eski zamanlarda ise yol vergisi, ya da 2.dünya
savasında TMO’nun uyguladığı toprak vergisi.

Şahıs vergisi: konusu insan olan temel nedeni yararlanma kuramı. Madem bireyler
toplumda yaşıyor ve kamu hizmetlerinden yaralanmaması söz konusu değil o halde
vergi ödemeli.
Mal vergisi: vergiye kişi dışında konu edilebilecek her şeyden alınan vergi. Vergiyi
doğuran olaylarda sınır yok ancak ya hukuksal olaylar, kişiler yada iktisadi mallar
konu olur.

Sübjektif vergi: vergi yükümlüsünün sübjektif özelliklerinin dikkate alınması.


Gayri şahsi vergi: vergi yükümlüsünün kişisel özelliklerinin dikkate alınmadığı.
Sistemde yer alan vergilerin adil olup olmadığının anlaşılması için. Sistemde yer alan
objektif vergilerin sübjektif vergi haline dönüştürülmesi cabası vardır. Bu sübjektif
özellik ne derece dikkate alınırsa o vergi o derece adil olmaktadır. Bizim
sistemimizde gelir vergisinde olabildiğince çok sübjektif unsur göz önüne alınır.
KDV objektif bir vergiyken lüks tüketim ya da gıda malları ile kültür mallarına
uygulanan farklı vergilendirme oranları onu sübjektifleştirme çabasıdır.

Geniş tabanlı – dar tabanlı vergi: bu genel ve özel vergi ol arakta ifade edilebilir.
Buradaki kriter vergi konusunun kapsamıdır. Bölüm veya tümün ele alınışı belirler.
KDV tüm mallara ilişkin genel bir vergiyken akaryakıt tüketim vergisi dar tabanlı bir
vergidir.

Dolaylı – dolaysız vergiler: gümrük vergisinde yasal yükümlü malı ithal edendir.
Ancak bu kişi bu vergiyi daha sonraki sistemdeki kişilere vergiyi ödemek için bir
çaba sarf edecektir. Bu çabaya yansıma dediğimizi biliyoruz. İşte vergilerin yasama
özelliğine bağlı olarak ayrımına dolaylı vergiler yansıyan, dolaysız vergiler ise
yansımayan vergilerdir. Bu ayrım iktisadi bir ayrımdır hukuki bir ayrım değildir.
Gerçekleşip gerçekleşmemesi tamamen piyasa koşullarına bağlıdır.
Ayrıca vergilerin konusunun sürekli olup olmamasına göre yapılan ayrımda sürekli
olan vergiler dolaysızken, süreksiz vergiler dolaylıdır. Gelir vergisi periyodiktir ve
KDV mal alınmazsa ödenmez. Veraset intikal vergisi periyodik değildir ancak o
zaman dolaylıdır fakat başkasına yansıtmak mümkün değildir. Sağlam kriter
olmadığına örnek.
Sistemde dolaylı vergiler yüksekse vergi kurumunda adalet azalır. Bizde % 65
oranında vergi hasılatı bakımından önemli olan dolaylı vergiler vardır. Dolaylı
vergililerin tahsilatı kolay olan vergilerdir. Hissedilmez vergilerdir. Dolaylı vergiler
yükseldikçe vergi tahsilatı kolaylaşacak ancak paradoksal olarak vergide adalet
azalıyor.

Hammaddelerin sisteme girmesi kontrol altına alınsa halkalarda kişilerin vergi


kaçırması o kadar zorlaşacaktır. Böylece dolaylı vergilerde denetim kolaydır. Az
gelişmiş ülkelerde dolaylı vergiler daha fazla gelişmiş vergi idaresi gerekmemekte ve
kolay tahsilat sağlanmaktadır. Yükümlü herhangi bir defter tutmak zorunda da
değildir.

10
YÜRÜKOĞLU
2A / 98060459

Vergilerin ekonomik kaynağına göre tasnifi:


Gelir, servet ve harcama vergileri olmak üzere 3’lü bir ayrıma tutulur.
Gelir dinamik, servet statik, harcama bunların elden çıkarılmasıdır. Sadece gelirin
vergi konusu olmayıp diğerleri de vergiye tabi tutulur. Verginin yangınlaştırılıp
psikolojik tepkilerin minimuma indirilmesi için bu tür uygulama vardır.

Harcama ödeme gücünün göstergesi olamaz. Ancak vergi toplama kaygısı bunun
dikkate alınmasını engelliyor. İki tür gelir vergisi vardır. Bunlar sadece gerçek
kişilerden alınan gelir vergisi ve gerçek kişi dışındakilerden de alınan kurumlar
vergisidir. Kurumlar vergisinin tüzel kişilerden alınması doğru değildir. Çünkü
konu tüm tüzel kişiler olmayıp kolektif şirketler, vakıflar vb.

Servet vergileri  emlak, motorlu taşıt, veraset intikal, alım-satım...


Burada ikili ayrımdan bahsedilir. Doğrudan servet vergileri ve servet transfer
vergileridir. Ancak bu ayrım tartışması sürmektedir.
Harcamalar üzerinden alınan vergi KDV. Gelir kavramsal olarak kişilerin ödeme
gücünde artış meydana getiren her şey. Bu iktisadi açıklamadır.

Gelirde kaynak kuramı: belli bir kaynaktan devamlı olarak elde edilen ve bir üretim
faktöründen atfedilen hasılatın bir kısmı.
Milli piyangodan çıkan para bir gelir sağlamış olamaz çünkü üretim faktörü yoktur.

Safi artış teorimi: kişilerin belli bir dönemde ödeme gücünde artış meydana getiren
her türlü unsur gelirdir. Bizim kanunumuzda safi artış teorisi kabul edilmişken 4 ay
sonra çıkan bir kanunla kaynak kuramı kabul edilmiştir. 2002 yılına kadar sınırsız
safi askıya alındı. Simdi sınırlı safi artış kuramı geçerli.

Arızi kazanç: ticari, zirai, serbest meslek kazançları gibi devamlılık gösteren
faaliyetlerin devamlılık olmadan yapılırken elde edilen kazanç. Hazinenin vergi
kaybına ve eşitsizliğe neden oluyor.

Mali anlamda gelir: yasada ifadesini bulmuş gelir olarak nitelendirilmiş kazanç.
Gelir vergisinin iki uygulaması vardır. Sedüler ve üniter.

Sedüler  verginin şahsileştirilmesi engellenir.


Üniter  tüm gelirlerden zararların mahsup edilmesi. Verginin adaleti sağlanıyor.
Gelir vergisi ilke olarak sübjektif vergilerdendir. Verginin uygulanış tarzına
bakılarak şahsiliğine karar verilir.

Kurumlar Vergisi:
Haklılığı tartışmalıdır. İktisadi anlamda çifte vergilendirmeye sebep olmaktadır.
Kurumlar gerçek kişilerden oluşur. Tüzel kişiler bünyesindeki malların dağıtılması
şirketin elinde olduğundan buradan vergi kaçırılmasını engellemek için konmuştur.
Kurumlar vergisi yükümlüleri sermaye şirketleri , KİTlerdir. Tüzel kişi olmasına
rağmen kolektif şirketler ve adi komandit şirketler mükellef değildir. Tüzel kişiliği
olmayan iş ortaklıkları ( sadece belli bir işi yapmak için bir araya gelmiş şirketler

11
YÜRÜKOĞLU
2A / 98060459
topluluğu), vakıfların ve derneklerin iktisadi işletmeleri de kurumlar vergisi
yükümlüsüdür. Objektif gayri şahsi vergidir. Bizde % 30 oranında.

12

You might also like