Professional Documents
Culture Documents
UZAYLILARIN
VERDIGI
MESAJ
RAEL
3
Değerli Okuyucularımız,
İnkar edilmeyecek diğer bir sorun da, bütün sevinç ve coşkuma rağmen
tercümelerimde hataların olması çok mümkündür.
ISSN: 0008-4476
ISBN: 2-940252-00-9
Bu kitabın yazarı olarak tanınması için Rael, Telif hakkı ve 1988 Tasarım
ve Patent Kanunlarına göre Hakkını Savunmaktadır.
Bütün hakları mahfuzdur. Bu yayımın hiçbir parçası çoğaltılıp, telafi sistemiyle muhafaza edilip
Veya herhangi bir yöntemle iletilmesi, elektronik, meknik, fotokopi, kaydetme veya herhangi bir
Yöntemle, Yayınevi ve telif hakkı sahibinden önceden izin almadan dağıtılamaz.
ISSN: 0008-4476
ISBN: 2-940252-00-9
4
İÇİNDEKİLER
5
İÇİNDEKİLER
BİRİNCİ KİTAP
2 GERÇEK..................................................................13
Su baskını...............................................................18
Babelin kulesi..........................................................20
Sodom ve Gomorra....................................................21
Hz İbrahim'in kurbanı................................................................22
4 (Hz)İSA’NIN GÖREVİ........................................................45
Gebe kalma..........................................................................45
Hazırlanma...............................................................................46
Paralel İnsanlıklar .....................................................................48
Bilimsel Mucizeler......................................................................50
M irası hak etmek......................................................................51
6 YENİ EMİRLER..................................................................64
Dahikrasi (Geniocracy)...............................................................64
İnsancılık.................................................................................65
Dünya Hükümeti.......................................................................67
Senin Görevin...........................................................................67
7 ELOHİM.............................................................................70
Atom Bombaları........................................................................70
Nüfus Taşması..........................................................................71
Sonsuzluğun/Edebiyetin sırrı.......................................................72
Kimyasal eğitim........................................................................76
Raelian Hareketi.......................................................................77
İKİNCİ KİTAP
Önsöz....................................................................................82
2- İKİNCİ BULUŞMA.............................................................96
7
Eski Çağ Peygamberleriyle Buluşma...........................................109
Cennetin İlk Tadı.....................................................................114
Yeni Emirlikler.........................................................................120
Üsrail Halkına (İnsanlarına).......................................................121
3- ANAHTARLAR...................................................................123
Başlangıç................................................................................123
İnsanlık..................................................................................124
Doğum...................................................................................124
Eğitim....................................................................................125
Şehvani Eğitim........................................................................127
İfa Etmek (İfacılık)...................................................................129
Toplum ve Hükümet.................................................................134
Meditasyon ve Dua..................................................................138
Elohim’le Telepatik Temas Edebilmek için Teknik..........................139
Sanaatlar...............................................................................140
Şehvani Meditasyon (Tefekkür).................................................141
İnsan Adaleti..........................................................................142
Bilim......................................................................................144
İnsan Beyni............................................................................145
Apokalips – Açıklama................................................................146
Telepatik Haberleşme...............................................................147
Ödül (Mükâfat)........................................................................150
Rehberler...............................................................................157
Adresler...........................................................................164-175
Yeşil Yazılar da, İncil’den, Kur’an’dan veya diğer Dini kitaplardan parça
alınmalardır.
8
1
KARŞILAŞMA
10
"Evet sana Claude Varilhon, yarış arabaları magazinin editörü. Evli ve
iki çocuk sahibi olan baba."
"Bütün bunları nerden biliyorsun?"
"Seni uzun zamandan beri izliyorduk"
"Niye beni?"
"Sana söylemek istediğim de bu zaten, buraya böyle soğuk bir kış
sabahı niçin geldin?"
"Bilmiyorum, temiz havada biraz yürümeyi hissettim de."
"Buraya devamlı gelirmisin?"
"Yazın evet, fakat bu mevsimde hemen hemen hiç gelmiyorum."
"Öyleyse niçin bugün? Bu yürüyüşü çoktan mı planlamıştın?"
"Hayır. Gerçekten bilmiyorum. Bugün sabahleyin kalktığımda buraya
gelmeye büyük bir ihtiyaç hissettim."
"buraya geldin, çünkü ben seni görmek istedim. Telepatiye
inanyormusun?"
"Elbette. Bu konu, beni herzaman çok ilgilendirmekteydi ve ayrıca biz
insanların "uçan daire" dediğimiz cisimler de, fakat bir taneyi
gözlerimle göreceğimi hiç düşünmemiştim bile."
"Böylece seni bugün ben, telepatiyi kullanarak buraya gelmeni
sağladım. Çünkü sana çok söyleyeceklerim var. İncil kitabını okudun
mu?"
"Evet, fakat niye sordun?"
"Uzun zamandan beri mi okuyorsun?"
"Hayır, aslında doğruyu söyleyecek olursam, kitabı birkaç gün önce
satın almıştım."
"Niye?"
"Gerçekten bilmiyorum. Fakat incili okumak için içimde büyük bir arzu
hissetmiştim."
"Yine ben, telepatiyi kullanarak, senin bu kitabı satın alma kararını
sağladım. Seni çok zor bir görev için seçtim ve sana söyleyecek çok
şeylerim vardır. Benimle uçan daire içine gel ki daha rahat bir şekilde
konuşabilelim."
11
Duvarda bir noktaya dokundu ve hemen, üst ve alt kısmı hariç,
bütün daire görünmez oldu. Kendimi açık havada imiş gibi hissettim
fakat ılık bir sıcaklıkta. Paltomu çıkarmam için beni davet etti ve
paltomu çıkardıktan sonra konuşmaya başladı.
"Bütün Dünyaya, buluştuğumuzu ispat etmak için elinde delilin
olabilmesi için fotoğraf makineni getirmediğine çok pişmansın değil
mi?"
"Evet, doğru..."
"Beni dinle. İnsanlara sizin ve bizim ne olduğumuzun gerçeğini
söyleyeceksin. Gösterecekleri tepkilere göre, biz kendimizi, serbest ve
resmi bir şekilde gösterip gösteremeyeceğimizi öğreneceğiz.
Konuşmana başlamadan önce herşeyi iyice öğren ki sana inanmayacak
olanlara karşı güçlü delillerle kendini savunabilesin. Sana söyleyeceğim
herşeyi yazıp kitap olarak yayımlayacaksın."
"Fakat niçin beni seçtiniz?"
"Birçok sebeplerden dolayı. İlk olarak, yeni fikirlerin açık ve serbest bir
şekilde konuşulması bizim için önem taşıdığından. Fransa,
demokrasinin doğduğu ve bütün dünyaca hür bir ülke olduğu ünvanına
sahiptir. Ayrıca, zeki ve herşeye açık zihinle bakan birine ihtiyacımız
vardı. herşeyden en önemlisi de hür düşünceli ve dine karşı olmayan
birini istiyorduk. Yahudi (musevi) babadan ve Katolik anadan
doğduğun için seni, dünya tarihinin iki önemli insanları arasında önemli
bir bağ olduğunun kararına vardık.
Bunun yanında faaliyetlerin, seni inanılmayacak açıklamalarda
bulunmana engel olmayıp, açıklayacakların daha da inandırıcı olacaktır.
Bilim adamı olmadığından söyleyeceklerini (bilimsel kelimelerle) daha
fazla zorlaştırmadan basit bir şekilde açıklayacaksın. Ne de Edebiyat
adamısın ki, karışık uzun cümleler kurup birçok insanların, yazdıklarını
anlamakta zorluk çeksinler.
Son olarak, 1945 deki ilk Atom bombasının patlamasından sonra
doğan birini seçmeye karar vermiştik. Sen 1946 da doğdun. Doğruyu
söyleyecek olursak, ta doğumundan beri takip ediyorduk, ve hatta
daha öncesinden de. Bu nedenle seni seçtik."
"Nerden geliyorsun(uz)?"
"Dünyadaki insanoğlunun sakinliğimizi bozabileceği korkusu ile,
hakkında birşey söyleyemeyeceğim uzak bir gezegenden."
"Dünyanız çok uzakta mıdır?"
"çok uzak. Uzaklığını söyleyecek olursam, anlayacaksın ki insanoğlunun
şimdi bilim ve teknoloji yeteneği ile varması imkansızdır."
"Kendinize ne diyersunuz?"
"Biz, sizler gibi İnsanız ve dünyanıza benzeyen bir
gezegende(dünyada) yaşıyoruz."
"Bu dünyaya varmak için size ne kadar zaman alıyor?"
"Düşündüğün sorunun aldığı zaman kadar."
"Niçin dünyaya geliyorsunuz?"
"İnsanoğlunun gelişimini izlemek ve gözlemek için. Sizler gelecek,
biz geçmişiz."
"Dünyanızda çok insan varmıdır?"
12
"Sizin dünyanızdan daha fazla."
"Dünyanızı ziyaret etmek çok isterdim. Buna imkan varmıdır?"
"Hayır, ilk olarak orada yaşayamazsın, çünkü atmosferi sizinkinden çok
değişik ve ayrıca, böyle bir seyahate hazırlanmış da değilsin."
"Fakat niye burada buluştuk?"
"Çünkü,yanardağın krateri, problem çıkarıcı insanlardan uzak, uygun
bir yerde olduğu için. Seni şimdi bırakıp gideceğim. Yerın ayni saatte
İncil ile beraber gel ve ayrıca not alacak bir de defter getir.
Beraberinde metal cisim getirme ve hiçkimseye, buluşma ve
konuşmamızdan da bahsetme.
Aksi taktirde bir daha görüşemeyeceğiz."
Paltomu elime verip, merdivenden inmemi gözleyerek bana elini
salladı. Merdiven yukarıya katlanıp kapak kapandı. Ve geldiği gibi,
sessizce yükselip 400 metre uzaklıkta sislerin içinde kayboldu.
2
GERÇEK
Başlangıç
Su baskını
Babelin kulesi
Sodom ve Gomorra
Hz İbrahim'in kurbanı
Başlangıç
Bazı incil kitaplarında, ELOHIM haksız bir şekilde ALLAH olarak tercüme
edilmiştir. Bu kelime, Musevi/İbrani dilinde "Gökyüzünden gelenler"
demektir ve ayrıca da çoğuldur. Bu demektir ki, bizim dünyamızdaki
bilim adamları, deneylerini gerçekleştirebilecek uygunlukta bir gezegen
arayışına çıkmışlardı. "Yarattıkları", daha doğrusu "keşfettikleri”
dünyanın atmosferi kendi atmosferleri gibi ayni olmamasına rağmen,
suni(yapay) hayat yaratmak için gerekli elemanlara (unsurlara)
sahipti.
14
Başlangıç(Genesis) 1:9 "Bırak gök yüzü altında bütün sular bir araya
toplansın ve kuru kıta ortaya çıksın"
15
Sık sık bir araya toplanıp yarışma düzenleyerek, hangi bilimsel grubun
en güzel ve en ilginç hayvanı yarattığını tesbit ediyorlardı. balıklardan
sonra, sanatkarların (ressamların) baskısı sonunda kuşları yarattılar.
Öyle renkler ve öyle çeşitli kuşlar ki akıllara hayran getiriyorlardı ve
hatta bazı kuşların okadar renkli ve uzun kuyrukları vardı ki kolayca
uçamıyorlardı. Bu yarışma toplantıları daha da ileriye gidip, kuşların
fiziksel görünüşleri yanında, davranışları da önemli bir alan olarak cüri
tarafından değerlendirilmişti. Bu davranışlar arasında, kuşların
çifleşmeden önce yaptıkları çok güzel danslardı.
Diğer yandan başka bir bilimsel grup, gerçekten çok korkunç
yaratıklar yaratmışlardı.
Bunlarn arasında Dinazor, Ejderha ve diğer korkunç yaratıklar vardı.
" Bahçedeki her ağaçtan meyve yiyebilirsin, fakat iyi ve kötü bilgi
ağacından yemeyecksin. Yediğin gün öleceksin" Başlangıç(Genesis)
2:17
SU BASKINI (SEL)
18
"Dünya üzerinde, insan çoğalmaya başladığında, ve onlara kızlar
doğduğunda, Elohim,in oğulları gördüler ki Ademin kızları (çok)
güzeldi, ve seçtiklerini kendilerine karıları olarak aldılar" B. 6:2
19
Açıkca gördüğün gibi, gemi, su üstünde değil dünya üzerine kaldırılmış
ve tehlikeli radyoaktif kalıntıların yok olmasını beklemişlerdi.
BABELİN KULESİ
"Zeki bir ırk olan İsrailin insanları, yaratıcıların yardımı ile uzaya açılma
yoluna doğru mükemmel ilerleme kaydetmişlerdi. Yaratıcılar,
insanoğlunun, yaratıcıların geldiği dünyaya gidip kendiilerini
bağışlamalarını ve insanoğlunun, bilimsel alanda ilerlemiş ve barışcı bir
ırk olduklarını ispat etmelerini teşvik ettiler. Böylece, çok büyük bir
roket yaptılar. Bu Babel'in kulesiydi.
20
Bizim dünyamızdaki insanlar bunu duydukları zaman hemen korkmaya
başladılar. Halâ daha, dunyayı gözlediklerinden hayatın yok
edilmediğini biliyorlardı.
"Gel aşağıya gidip, onların konuşma ve dillerini karıştırıp, birbirlerine
ne söylediklerini anlayamasınlar." "Ve Yahweh onları dünyanın her
tarafına dağıttı"B. 11:17
SODOM VE GOMORA
Sürgündeki, yaratıcı bilim adamları, affedilip kendi dünyalarına geri
dönmelerine izin verildi. Ve muhteşem yarattıklarını savundular,
Böylece bütün gözler, Dünyadaki yarattıkları insanların üzerine döndü.
Fakat dağıtılmış insanların bazıları ödünç alma arzusunu duydular ve
Sodom ve Gomora kasabasında bir araya toplanıp ve de bazı bilimsel
sırları elde ettikten sonra, kendilerini yok etmeye girişenleri
cezalandırmak amacı ile bir uzay seyahatı planlamışlardı.
Yaratıcılar, ne olup kaldığını araştırmak için iki cesus gönderdiler.
"Ve Sodoma akşam üzeri iki melek geldi" B.19:1
21
(Hz) İBRAHİMİN KURBANI
Bir defa daha küçük adam benden ayrılıp uzay gemisi yavaş yavaş
yükseldi. Bu sefer, gökyüzü daha temiz olduğu için, ayrılışını daha
detaylı (ayrıntılı) bir şekilde gözleyebilmiştim. 400 metre yüksekliğe
varınca ve en hafif bir ses çıkarmadan tıpkı, fazla ısınmış bir
maden/metal gibi kırmızıya döndü ve ondan sonra sıcak beyaz metal
gibi rengi değişti. Açık gözle bakmanın imkânsız derecede çok parlak
mavimsi,menekşe,kocaman bir kıvılcıma döndü ve olduğu gibi gözden
kayboldu.
22
3
SEÇİLMİŞ OLANLARIN GÖZLEMİ
Musa
Jerikonun Trompetleri
Telepatik Samson
İlk Elçilik
Haberci Eliyah
Ekmeğin Çoğaltılması
Ezeykelin Uçan Daireleri
Son Duruşma (Ahiret günü)
Şeytan
İnsan Anlayamaz
Musa
23
"Ve Yahweh, gündüzün, yığın bir bulut içinde önde gidip onlara yol
gösterdi. Geceleyin de yığın bir ateş içinde" Göç.13:21
"Çöldeki yaban otlar üzerinde, kırağıya benzeyen ince kar taneleri gibi
serpinti düştü" Göç.16:14
"Ve Sina dağı, Yahweh üzerine, ateş içinde indiği için, kalın bulutlarla
kaplanmıştı: Bütün dağ şiddetli bir ºekilde sarsıldı ve üzerine fırın
dumanları gibi, yoğun dumanlar indi, trompetin sesi de uzun ve
gittikçe gürülüyordu" Göç. 19:18-19
24
"Ve Yahweh'nin yanına yalnız Musa gelebilir, fakat İsrailin büyükleri ve
yaşlıları Musa ile gelemez"
Göç. 24:2
Tıpkı bugün gibi, ben seninle sen benimle adam adama konuştuğumuz
gibi.
25
Leviktus 21:17 de
"Aranızda, fizikli yönden sağlıklı olmayan hiç kimse gelip de tanrısına
yiyecek soramaz."
"Ateşli bir yılan yap ve uzun bir direğin üzerine yerleştir ki, yılan
tarafından ısırılanlar ona bakıp iyileşsinler"
Ceriko’nun Trompetleri
"Ne zaman ki koçun borusu ile uzun bir çalma patlatılır ve ne zaman ki
trompetin sesini duyarsın... Şehrin duvarları yer ile bir olacaktır" Joşua
6:5
Belli bir anda supersonik dalgalar sinkronize bir şekilde oluşturup
duvarlar yere yıkılmaktadır. Az sonra da hakiki bombalama yer
almaktadır.
Basit açıklaması, savaşın çok kısa bir zaman içinde olup bittiğini
göstermektedir. "Bir gün" süren bu savaş hakikatte o kadar kısa ve,
fathedilen toprakların büyüklüğü o kadar geniş olunca insanlar
zannettiler ki Güneş yerinde durdu. (İncideki) "Yargıç"lar kitabının
6'ıncı bölümünde yaratıcıların biri Gideon isminde bir adam ile temas
kurup ondan devamlı olarak yiyecek almaktadır.
Telepatik Samson
27
"Yargıç"lar kitabının 13'üncü bölümünde, yaratıcılarla insan kadınının
cinsel ilişkide bulunduğuna örnek vardır.
29
Böylece, yaratıcılar bulutlar içinde yaşamaktadır, daha doğrusu, dünya
etrafında yörünge eden bir vasıta içinde. Gel de ilkel insanlara bunu
anlatmaya çalış.
' Bak, oğlun yaşıyor.' 'Şimdi, bununla anladım ki, sen Rabbin oğlusun'
Eliya, ölüm yatağında olan bir çocuğu iyileştirmişti. Daha sonra, iki
genç boğayı Karmel dağına götürüp odunlar üzerine yerleştirmelerine
emir vermişti.
Biri 'Baal' tanrısına kurban edilecek dığeri de yaratıcılara. Hangisi ki
kendi başına alevlenir o gerçek allahı temsil eder.
Doğal olarak, yaratıcılar'la Eliya arasında daha önce anlaşıldığı gibi,
kendileri için ayrılan odunlar ıslak olmasına rağmen yandılar. Bu,
bulutlar arasında saklı olan vasıtadan gönderilen kuvvetli bir (laser
işınına benzeyen) ışınla gerçekleştirmişti.
Haberci İlya
30
Yaratıcılar, Eliya ile özel olarak ilgilenmişlerdi: 'Bir melek ona dokunup
seslendi
31
Ekmeğin Çoğaltılması
' Tanrının adamı yirmi tane yulaf ekmeği getirdi, fakat hızmetçisi dedi
ki: Yüz insanı yirmi ekmekle nasıl yedirebilirim? Onlar yeyip artacak
da. Böylece hızmetkâr önlerine ekmekleri koyup yediler ve de arttı bile,
tıpkı Yahweh'nin söylediği gibi.'
Yaratıcılar, beraberlerinde kurutulmuş yapay yiyecek getirmişlerdi ki
suya katıldığı zaman, orijinal çapından beş kere daha büyümüştü.
Böylece yirmi "küçük ekmekle" yüzkişiye yetecek kadar vardı.
Sizin ilk astronotlarınızın beslendiği küçük vitamin haplarını biliyorsun.
Çok az bir yer alırken (diğer yandan) bütün besleyici gıdaları
(elemanları) sağlamaktadırlar. Bir hap bir kişiyi beslemeye yeter.
Küçük bir ekmeğin eşit miktarda büyüklüğü beş kişiyi yedirirç Böylece,
yirmi ekmek yüz kişiyi yedirmeye yeter.
Fakat İsrailin insanları, maden putlara tapmaya, yamyam olmaktan
başka tamamen ahlâksılara dönmeleri yaratıcıları tiksini etmişti.
Ezeykelin kitabı içinde, uçan dairelerimize ait çok ilginç bir açıklama
vardır.
"Baktım ve kuzeyden bir rüzgâr fırtınası geldiğini gördüm. Muazzam bir
bulut ve yıldırım ışıklı, çok parlak bir ışık sardı etrafını. Ateşin merkezi
parlayan bir madene benziyordu ve ateşin içinde dört canlıyı andıran
yaratık vardı. İlk bakışta, görünüşleri insanı andırıyordu fakat her
birinin dört yüzü ve dört kanatları vardı. Bacakları düz, ayakları hayvan
ayaklarının yapısını andırıp polişlenmiş bronz madeni gibi parlıyordu.
Dört tarafta bulunan kanatlarının altında insan elleri vardı. Dördünün
de yüzü ve kanatları vardı ve kanatları birbirlerine dokunuyordu.
Herbiri ileriye doğru gidip hiç geriye bakmadılar. Yüzleri şöyleydi:
Dördünde de adam yüzü vardı, ve sağ tarafta herbirinin arslan yüzü
vardı. yüzlerinin sol tarafında inek yüzü; herbirinin ayrıca kartal yüzü
vardı. O şekildeydi yüzleri.
Kanatları yukarıya doğru açılmıştı; Herbiri iki kanatlı ve kanadının biri
yanındakinin öteki kanadına dokunmaktaydı ve iki kanat da vücutlarını
kaplıyordu. Her biri ileriye doğru uçtu. Ruh nereye gitse onlar da,
geriye veya yana dönmeden gittiler
Canlı yaratıkların görünüşü tıpkı kızıl halde maden kömürü veya
ateş feneri gibiydi. Ateş, yaratıklar arasında ileriye doğru gidip geldi.
Çok parlaktı ve içinden yıldırım sıçrıyordu.
Yaratıklar, ileri geri, yıldırım kıvılcımı gibi hareket ettiler.
Yaratıklara baktığım zaman, yerde dört yüzlü yaratıkların yanında bir
tekerlek gördüm. Tekerleklerin yapımı ve görünümü bu idi.
(Chrysolite) Kristal gibi parlayıp dördü de birbirlerine çok benziyorlardı.
Herbir takerlek diğerine kesişirmiş gibi yapıldığı görünümündeydi.
Hareket ettikleri zaman, karşı durdukları dört tarafın herhangi birine
gidebiliyorlardı. Yaratıklar gittikleri zaman tekerlek dönmedi. Halkaları
33
yüksek ve muhteşemdi, ayrıca dört bir tarafdan gözlerle doluydu. Ne
zaman yaratıklar hareket etti,yanlarındaki halkalar (tekerlekler) de
hareket etti. Ve ne zaman yaratıklar yerden yükseldiler, halkalar da
yükseldi. Can (ruh) nereye gitse onlar da gitti ve de tekerlekler onlarla
birlikte yükseldi. Yaratıklar sakin durdukları zaman, halkalar da
kımıldamaz oldu. Ve nezaman ki yaratıklar yerden yükseldiler,
tekerlekler de beraberlerinde yükseldiler, çünkü canlı yaratıkların
(ruhu) canı tekerleklerin içindeydi.
Canlı yaratıkların başları üzerinde, açılmış bir meydanlık (boşluk)
vardı, bu meydanlık çok muhteşem ve buz gibi pırıl pırıl ediyordu.
Meydanlığın altında kanatlarının biri ötekine doğru açılmıştı, ve her biri
vücudunu kaplayan iki kanadı vardı. Ne zaman ki yaratıklar hareket
etti, kanatlarının sesini duydum. Çağlayan suların gürültüsü gibi. Yüce
yaratıcının sesi gibi. Bir ordunun ayak yürüyüşlerinin çıkardığı ses gibi.
Hareketsiz durdukları zaman, kanatlarını aşağıya indirdiler, başlarının
üzerindeki boşluktan bir ses geldi. Başlarının üzerindeki bu alanda
Safir (sapphire) kristalı gibi bir taht vardı. Ve bu tahtın üzerinde adama
benzeyen bir figür vardı" Ezeykel 1.
Bütün bunları yapmak çok kolay birşeydir, ve bunu siz de bir gün
yapacaksınız. Bu eskiden beri büyük(yükseklik anlamında değil)
insanların cesetleri sağlam kalması için alınan tedbirlerin ilkidir. Bir gün
hayata tekrar getirebilmek için ve de sonsuz bir şekilde. Bu "hayat
ağacı" sırrının bir bölümüdür. Sonsunzluğun sırrı.
Daha ileride Daniyel, arslanların içine atılmıştı fakat arslanlar ona hiç
dokunmamışlardı. Yine anlaşılmayacak birşey yoktur. Uyuşturucu bir
ışınla Daniyeli, arslanların (çenelerinden) kafeslerinden sağ salim
çıkarmışlardı.
"Tanrı meleklerini gönderip arslanların ağzını kapattı" Daniyel 6.
"Baş Prenslerden biri olan Maykıl, İran kırallığına yardım etmek için
geldi" Daniyel 10.
37
Daniyelin 12'inci bölümünde, ölümden canlandırılma yine
bahsedilmektedir.
"Fakat sen Daniyel, kitabı yapıştırıp yazıları sırla son güne kadar
sakla. Birçokları bilgiyi orda burda arayıp duracaklardır ve bilgi
artacaktır" Daniyel 12:4.
38
Şimdi Yahweh, Jonah'ı yutmak için büyük bir balık hazırladı ve Jonah
üç gün üç gece balığın göbeğinde
(karnında) kaldı" Jonah 1:17
Kısa bir süre sonra Yaratıcıların kadınları ilk defa olarak görünmektedir.
"Ve gözlerimi kaldırıp baktım, ve işte, iki kadın çıktı ve yel onların
kanatlarında idi; ve leylek gibi
kanatları vardı..." Zekarya 5:9
Şeytan
Yine Eyub kitabının 37'inci bölümünde çok ilginç küçük bir cümle
geçmektedir.
40
İnsanoğlu "sert bulutlar" yapmaya yeteneği varmıdır? Hakikatte,
metaldan yapılmış uçan vasıtalar? O çağın insanlarına göre bunu
Tanrıdan(Allahtan) başka hiçkimse yapamaz. Yine de bugün
yapılabilmektedir...
İnsanoğlu Anlayamaz
41
O sırada, kendi gezegenlerinin hükümeti insanoğlunun yaratıcılarını
yok etmek istemişti. Diğer hayranlıklar arasında herşeyi görmek kolay
değildi. Ve tabii ki yaratıcılar anlaşılmaz gibi bir gözle bakılıyordu, tıpkı
yarattıkları insanların, onların bilimsel üstünlüklerinden dolayı
anlayamadıkları gibi.
"Ve öğrenilmeyen kitap ona getirilip dedi: Bunu oku, sana yalvarırım.
Ve o da dedi ki, ben anlayamadım" İşaya 29
42
"Yaratıcılarıyle münakaşa edene yuh'. Kil, çümlekçiye ne yaptığını
sorarmı? Veya yarattığı ona, ustalığın yoktur dermi? Babasına, nedir ki
yaratıyorsun diyene yuh " İşaya 45.
"Acı ve ezgi fırınında sizleri denedim. Kendi yararım için, kendi yararım
için yaptım" İşaya 48.
Bu, yedi dallı mum değneğinin oluşum sebebidir ki anlamı, çoktan beri
kayboldu. Başlangıçta, yaratıcıların baş merkezinde, birbirlerinin
üsleriyle ve de Dünyayı yörünge eden gezegenler arası vasıtayla
haberleşmeyi sağlayan yedi ışıklı kontrol (idare) düğmeleri vardı.
43
" O dünyanın her ucuna büyük emirler gönderir ve sözü çok çabuk
seyahat etmektedir" Psalms 147:15
4
İSANIN FAYDALIĞI
Gebe kalma
Hazırlanma
Paralel İnsanlıklar
Bilimsel Mucizeler
Mirası hak etmek
GEBE KALMA
44
Hz İsanın görevi, İncildeki gerçekleri bütün dünyaya yaymaktı. Ve de
bilimsel çağ varıp herşey kolayca açıklanabileceği zaman, bu gerçekler
bütün insanlığa bir delil olabilecektir.
"İsanın anası Meryem, kutsal ruh tarafından hamile kılındı" Mattü 1:18
HAZIRLANMA
45
Daha önce bahsettiğimiz yaratıcılardan biri olan "Şeytan"
insanoğlundan hiçbir (iyi tavır) iyilik gelemeyeceği inancında idi. O
şüpheci şeytandır. Bizim uzak gezegenimizdeki hükümetin karşi partisi
tarafından desteklenmekteydi.
"Ve vaki oldu ki, İsa bu sözleri bitirince, halk onun öğretişine çok
şaştılar. Çünkü İsa onlara kendi yazıcıları gibi değil, hâkimiyet sahibi
biri gibi öğretiyordu". Mattü 7:28-29
"Bir cüzamlı ona yaklaştı... İsa elini uzatıp ona dokundu ve yine temiz
ol dedi. Ve cüzamlığı hemen temizlendi" Mattü 8:2-3
46
"Kalk ve yürü...ve o kalktı" Mattü 9:6-8
"O ki, beni insanlar önünde ikrar eder, ben de onu cennetteki Babamın
önünde ikrar edeceğim" Mattü 10:32
"cennetteki Babamın önünde" bu hepsini söylüyor. Hakikatte Allah,
gözle görülüp elle tutulamayan birşey değildir. O Cennet'tedir.
Dünyanın, evrenin merkezinde olduğuna inanan ve yıldızların, tıpkı
ışık ampüller gibi bir uzay ipiyle asılı olduğuna inana insanlara bu
anlaşılmayan bir şey olduğu apaçıktır.
Diğer bir taraftan, uzay seyahatinin başlangıcından beri , ve de uçsuz
bucaksız oluşu daha derin bir şekilde anlaşılması sonucu, bu yazılan
tamamen değişik bir (açıdan) yoldan aydınlığa çıkarılmıştır.
PARALEL İNSANLIKLAR
"Ve ekerken, bazı tohumlar yan tarafa düştüler, ve kuşlar gelip onları
yediler. Ve diğer tohumlar topraksız kayalık yere düştüler ve güneş
yükseldiği zaman kuruyup odun oldular. Öteki tohumlar dikenler
arasına düşüp, dikenler büyüdükleri zaman onları boğdular. Diğer
tohumlar da iyi yere düşüp meyve verdiler, bazı yüz kere, bazı altmış
kere ve bazı da otuz kere...Kulakları olan işitsin" Mattü 13:4-9
47
Üçtanesi başarısızlığa uğradı. Birincisi tükendi çünkü, bazı "kuşlar"
gelip tohumları yediler. Ki gerçekte, bu gezegenin, yaratıcıların
dünyasına olan yakınlığı sonucu başarısızlığa uğramıştı. Kendilerine
benzeyen insanların yaratılmasında tehlike gören diğerleri bu
yaratıkları yok etmek için gelmişlerdi. İkinci teşşebbüs de, güneşe çok
yakın bir gezegende olduğundan, yarattıkları, güneşin tehlikeli ışınları
tarafından yok edilmişti. Diğer yandan üçüncü teşşebbüs,"dikenler
arasında" çok rutubetli bir gezegende, bitki dünyası o kadar kuvvetliydi
ki dengeyi ve hayvan alemini yok etti.
Bu bitkiler gezegeni halâ var olmaktadır. Fakat son olarak dördüncü
teşşebbüs "iyi yerde" başarılı olmuştu. Ve de önemli gerçek şudur ki,
bu deneylerin sonucunda, üç gezegende başarı elde edilmişti.
Bu da demektir ki, nispete yakın iki gezegende size benzeyen, ve ayni
yaratıcıların yarattıği insanlar vardır. "kulakları olanlar işitsin":
Anlayabilenler anlasın...
O an geldiği zaman, anlamaya çalışanlar anlayacaklar, ötekiler,
görmeden bakanlar ve duymadan/işitmeden dinleyenler, gerçeği hiçbir
zaman anlayamayacaklar.
Zekâlarını kendi kendilerine ispat edebilenler, yaratıcıların yardımına
hak kazanacaklar ve de yardım edileceklerdir:
"Dünya kurulalıdan beri gizli olan şeyleri beyan edeceğim" Mattü 13:35
En önemli konulardan biri şudur ki, gezegenlerin belli bir ömürü vardır,
ve de bir gün hayatı destekleyemeyecek duruma gelecektir. O zaman
içinde, insanoğlu başka bir gazegene (dünyaya) göç edebilmek için
yeterli derecede bilimsel teknolojiye erişmiş olması gerekir. Ya da
başka dünyaya uygun humanoid türünde insanlar yaratması gerekir ki
başka dünyada uygunlaşamazsa devamını sürdürebilsin
(sağlayabilsin). Çevere insana uygun edilemezse, insanoğlu çevreye
uyması lâzımdır.
Örnek olarak, insanoğlu kendisinin yok oluşundan önce,
tamamen değişik bir atmosferde yaşayabilen ve yaratıcılarının
bilgilerine miras çıkan insan türü yaratması gerekir. Bu durumda
insanoğlu sona ermeden, miras tamamıyle kaybolmuş olmayacaktır.
Yaratıcılar üç dünya üzerine hayat koydular ki, yalnız en iyisi mirası
almayı hak edecektir.
BİLİMSEL MUCİZELER
"İsa, altı gün sonra Piter'i Yakup ve kardeşi Yuhannayı yanına aldı, ve
onları ayrıca yüksek bir dağa çıkardı. Ve onların önünde heyeti değişti;
yüzü güneş gibi parladı, ve esvabı ışık gibi parladı. Ve işte, onlara Musa
ile İlya göründüler, İsa ile konuşuyorlardı...Bulutlardan gelen bir ses
konuşarak dedi ki, Bu benim sevgili oğlumdur...onu dinleyin" Mattü
17:1-5
50
MİRASI HAK ETMEK
"Ansızın şiddetli bir zelzele oldu, çünkü tanrının meleği göklerden gelip
taşı yuvarlayarak üzerine oturdu... Yüzü yıldırım gibi parlıyor ve giydiği
esvabı da kar gibi bem beyazdı" Mattü 28:2-3
51
"Daha sonra İsa, onlara konuştuktan sonra, yukarıya göklere
alınmıştı..." Mark 16:19
“Ve onlar, şehir içine giden demir kapıya geldiler; Ve bu, kendi başına
onlar için açıldı...ve ayni anda melek onun yanından ayrılıp gitti” Acts
12:10
Başka önemli bir cümle daha Acts 17:29 ‘da şunu söylüyor.
Balık burcu geçiti, Kova burcuna bir açılış yoludur. Bu hareket, kova
burcu yıldızlarında Güneşin Dünya üzerinde yükseldiği gündür (Vernal
equınox) Yüksek gürültü, bu açıklamayı takip eden sesdir.
54
KİLSENİN SONA ERİŞİ
“Bilmez misin, duymadın mı, çok önceden haber edilmedin mi, Dünya
başladığından beri farkına varmadın mı? Dünyanın temelini
(kuruluşunu) anlamıyormusun?” Isaiah 40.
“İşte benim hızmetçim, benim (üstün) duttuğum, benim seçtiğim,
ondan zevk duyduğum, üzerine ruhumu bağışladım ve ülkeler üzerinde
adaletin parlamasını sağlayacaktır” İsaiah 42:21
“Kısa bir süre için seni terkettim, fakat yüce şefkatlerle sizleri
toplayacağım” İsaiah 54:7
Hakikatte Musevi halkı, gerçeği korumada iştirak ettiklerinden,
vatanlarına tekrar kavuştular. İnsanoğlunun, hastalıkları, bilimsel
yönden tedavi etme zamanı daha önceden kahinat edilmiştir.
KİLSENİN HATALARI
57
Ahmak kanunlarıyle ve etsiz cumaalarıyle, kendi kutsal hikayelerine
itaat etmiyorlar:
“Ve İsa talibelerine dedi ki, size herzaman söyleyim ki, cennete zengin
kişiler binbir zorlukla girebilecekler” Matta19:23
“Onlar ağır paketler/kutular yapıp insanların omuzlarına yığarlar fakat
kendileri, bunları bir parmaklarıyle bile kımıldatmazlar, fakat yaptıkları
bütün işler daha da görülecektir...
ve ziyafetlerde yüksek odaları, çarşı pazarda selamı
sevmektedirler...Ve senin bir tek ustan/öncün vardır ve hepiniz de
kardeşsiniz. Dünya üzerinde hiçbir adama “Baba” diye çağırma,
çünkü sizin tek bir babanız vardır ve o cennettedir. Ne de öğretmen
olarak çağırılasın: Senin tek bir öğretmenin vardır, Hz isa. Fakat
aranızdaki en yüce kişi senin hızmetkarın olması lazımdır ”
Matta 23:4-11
58
BÜTÜN DİNLERİN KÖKÜNDE
59
İşte, gerçeği şimdi biliyorsun. Bütün bunları yazıp bütün dünyaya
bildirmelisindir. Dünya insanları, bizim bilgimizden faydalanmak ve
25.000 senelik bilimsel bilgi kazanmalarına yardım etmemizi
istiyorlarsa, bizimle buluşmayı istemelerini göstermelidirler ve özellikle
ve en önemlisi bunu hak etmeleri de gerekir ki bu buluşma bize zarar
gelmeden olabilmesidir.
Bilgimizi insanlara verirsek, bunu iyi bir şekilde kullanmalarına iyi
emin olmamız lazımdır. Geçen senelerde ettiğimiz gözlemlerimize göre
Dünyada akılın hüküm sürdüğünü söyleyemeyiz. Elbette ilerleme
olmuştur, fakat insanlar, hala daha açlıktan ölmektedir, ve de savaşçıl
maneviyetli çok kişiler var olmaktadır. Biliyoruz ki, bizim varışımız,
milletleri birleştirip birçok şeyleri iyileştirecek/düzelleştirecektir, fakat;
İnsanların birleşmek için gerçekten hazırlandıklarını ve de bizi
gerçekten görmelerini hissetmemiz gerekir. Varışımızın gerçek
anlamının ne olduğunu ve bizim, kim olduğumuzu bilmelerini ve de
gerçekten bizi görmek istediklerini hissetmemiz gerekir.
Birçok kere, (insanların) savaş uçakları bizimkileri düşman zannedip
düşman yerine kovalamaya çalıştılar. Onlara, bizim kim olduğumuzu
söylemen lazımdır, böylece kendimizi tehlikeye atıp incidilip
öldürülmeden veya tehlikeli derecede panik yaratmadan kendimizi
gösterebilelim. Şimdiki durum budur. Bazı araştırmacılar, bizimle,
radyo dalgalaı kullanıp temas etmeyi istiyorlar, fakat biz Cevap
vermeyi istemiyoruz çünkü bu yöntemle gezegenimizin/Dünyamızın
nerede olduğunu öğrenebilirler. Diğer taraftan yayın saati çok uzun
olacak ve bizim yayın sistemimizin kullandığı dalgaları sizin teknolji
alamaz, çünkü bunları hala daha keşfetmediniz. Bu dalgalar,
radyoelektric dalgalarından yedi kere daha hızlıdırlar ve bu son
bahsedilen dalgalardan bir buçuk kere daha hızlı dalgalarla deneyler
yapmaktayız.
Yıldızları ve gezegenleri kapsayan atomlarının paraziti olduğumuz
kocaman yaratığı anlayıp onunla temas etmek amacıyle ilerleme ve
araştırmalar devam etmektedir.
Gerçekte biz, sonsuzca küçükte bizim gibi soru soran ve gezegenle
güneş olan çok küçük maddelerde yaşayan zeki yaratıkları keşfetmeyi
başardık.
Gezegenler ve yıldızları oluşturan kocaman yaratığın atomunda
insanoğlu bir hastalıktır.
Her bir yönde sonsuzluk vardır. Fakat önemli olan, bizim insanoğlu
‘hastalığı’ hiçbir zaman ölmeyip devam etmesini sağlayabilmektir.
Bizler sizi yaratırken, ikinci bir görevi başarıyle yerine getirdiğimizi
bilmiyorduk. Böylece bize yapılanı tekrarlamış olduk.
Biz yarattıklarımızın sonucu ve gelişiminden kendi özümüzü keşfettik.
Çünkü bizler de diğer insanlar tarafından yaratılmıştık ki şimdi
kayboldular. Onların dünyası elbette param parça olmuştu, fakat
sağolsunlar, onların sayesinde sizleri yaratıp adımlarını devam
edebildik/ettirebildik. Bizler bir gün ortadan kaybolabiliriz fakat, o
zamana kadar bizim yerimizi ve rolümüzü almış olacaksınızdır. Çok
değerli insanlığın devamında sizler de gelecek bir bağlantısınız. Diğer
60
dünyalar var olmaktadır ve insanlık evrenin diğer tarafında
gelişmektedir. Fakat bu köşesinde, yaratmış olan tek bizim dünyadır ve
bu önemlidir, çünkü her iki dünyadan sayısız miktarda devamiyet için
büyük önem taşıyan çocuk gelebilir. Bu, insanlığın tamamen ortadan
kaybolma tehlikesinden çıkmasını ümit etmemizi sağlar. Fakat biz,
İnsanoğlunun kendi kendisini toplam bir toplum olarak dengeleştire-
bileceğinden iyi emin değiliz. Zencir her zaman devam etmiştir, ve de
hastalık parazit olduğumuz büyük vücudun dengesi fazla gelişmemizi
istemiyor çünkü, durgunluk yaratacak bir felaketin oluşması ve en
kötüsü de tamamen bir tahribatın olabileceğindendir.
Tıpkı sağlıkı bir vücuttaki gibi, birkaç mikrop tehlikesiz yaşayabiliyor,
fakat sayıları epeyce arttğı zaman, organizim’i tehlikeye atar ve doğal
olarak karekete geçip ya da ilaçların yardımı ile sorumlu mikropları
ytok eder. Aşikar olan önemli nokta şudur ki, İnsanoğlu, kendi
kendisini söndürmemesi için yeterli dünyalar yaratması lazımdır ve
özellikle bu dengenin kırılmaması için, var olanların/yaşayanların
mutluluğunu daha iyiye vardırabilmek için çabalarımızı bu yöne
sürdürmemiz gerekir.
İşte bu alandadır ki, sizlere kocaman bir şekilde yardım edebiliriz.
EVRİM: MİT
61
heykel vs., hayat çok usantıcı olup hayvanlar da çok çirkin olurlar eğer
vücutları, yalnız ihtiyaç görevlerini yerine getirecek yeterde iseydi.
Dünyadaki forumların evrimi, yaratılış tekniğinin evrimidir ve de
yaratıcılar tarafından gerçekleştirilen işler ki sonunda kendilerine
benzer bir canlının yaratılmasına yol açtı.
İlk insan ‘Prototaype’ I olan çok eski çağlara ait (iskelet kafası)
bulabilirsin. Bunlar her defasında daha gelişmiş modeller tarafından
değiştirilmişti, ta ki tıpkı yaratıcıların ayni kopyasına vardılar. Bu
yaratıcılar, kendilerinden daha üstün bir yaratığı yaratmaktan
korkuyorladı ama aralarından bazıları teşvik edilmişti. Yaratıcılarına
karşı hiçbir zaman dönüp onları hakim altına alıp ve de
öldürmeyeceklerinden emin olsaydık (ki sırayla dünyada yaratılan bir
önceki insan uygarlığının yaratıcılarını sevecekleri yerine onları yok
ettiler) daha geliştirilmiş insan yaratma arzusu çok büyüktür. Bu
mümkündür fakat ne büyük bir tehlike; Hatta bazı yaratıcılar
Dünyanızda yaratılan insanların, kendilerinden daha üstün
olduklarından korkuyorlar. “Şeytan” bunlardan birisidir ve hala daha
dünya insanlarının kendi dünyamıza tehlike olduklarına inanıyor, fakat
aramızdaki çoğunluk, sizlerin bizlere zarar getirmeyip bizi seveceğinize
inanmaktadır. Sizlere yardım etmeye gelmeden önce sizlerden en az
istediğimiz budur. İnsanların İnsanlar tarafından her zaman
yaratıldığından küçük bir ilerleme olması da hatta mümkündür. İnsan
ırkının gerçek evrimi, ki yavaş bir şekilde oluşmaktadır ve böylece,
Yaratıcılar yarattıklarıyle karşı karşıya geldiklerinde korku
hissetmesinler. Bu ilerlemenin yer almasına mümkün olmaktadır.
Şimdiki zamanda, bizim bilimsel bilgileri size verebileceğimizi
zannetmediğmize rağmen, hiçbir tehlikesi olmadan bizim politik ve
insancıl bilgimizi verebileceğimize inanıyoruz.
Bu, Dünyanızı tehlikeye atmayacağından, sizlerin daha mutlu
olmanızı sağlayacaktır. Ve de bu mutluluk sayesinde ilerlemeniz daha
hızlı olacaktır. Galaksiler-arası seviyesinde bir uygarlığa varabilmeniz
için bu bizlere daha hızlı göstermekte yardım edecektir ki, sizler
yardımımızı ve mirasımızı hak ettiniz.
Aksi taktirde, eğer insanlığın zararlı davranışı yavaşlamazsa, barış,
tek gol olmazsa Ve de silahlar yapıp savaşı kürekleyip, savaş türünde
nükleer denemeler sürdürüp askeri orduların varlığı devam ederse ve
de hükümetleri kontrol altında tutup askeri yönteme devam ederse;
Bizlere tehlike olmalarına engel olup ikinci bir “Sodom la Gomorra”
olacaktır.
Biz dünya insanlarından nasıl korkmayalım ki onlar
birbirlerine saldırmaktadırlar, bizler ki başka dünyadan olup az bir
derecede değişiğiz?
Sen, Claude Vorılhon, Gerçeği, şimdi isminle yayıp, yavaş yavaş
“RAEL” ismine değiştireceksin. “Rael” “Allahın Işığı” demektir ve doğru
bir şekilde tercüme edecek olursak “Elohim’in ışığı” veya “Elohimin
büyük elçisi” çünkü sen bizim dünyadaki elçimiz olacaksın ve biz resmi
olarak yalnız senin elçiliğine geleceğiz. Rael, basit bir şekilde “haberci”
olarak tercüme edilebilir.
62
Ve oğlunu Ramuel olarak isimlendirmeni biz sana telepati yolu ile
sağladık. Ramuel “Işık getirenin oğlu” demektir, çünkü gerçekten O,
habercimizin, elçimizin oğludur. “
YENİ EMİRLER
GENİOCRACY (DAHİKRASİ),
İNSANCILIK
DÜNYA HÜKÜMETİ
SENİN GÖREVİN
Dahikrasi
63
faydalanmalarına izin verdi ve çoğunlukta, bu barşcıl dahi icatları
öldürücü amaçlarda kullandılar. Bu değişmelidir!
Bunun yer alabilmesi için, seçimler ve insanlığın evrimine tamamıyle,
şimdiki haliyle uygun olmayan oy verişin yürürlükten kaldırılmalıdır.
Her şahıs, insanlık denilen kocaman bir vücudun kullanışlı bir
hücresidir. Ayaktaki hücre, elin bir madde alıp almamasına karar
geçmemelidir. Bu kararı ancak beyin yapmalıdır. Ve de madde iyi
birşeyse, ayaktaki hücre de fayda görecektir. Oy vermek ayağın görevi
değildir, onun yalnız görevi, beyin yanında vücudu taşımaktır ve de
elin aldığı, iyi birşeyin olup olmadığına karar geçmeye imkanı yoktur.
Ne zaman ki bilim ve kültür seviyesinde eşitlik var, o zaman oylar
olumlu olmaktadır. Kopernik, çoğunlukta olan yeteneksiz ve
kabiliyetsiz insanlar tarafından mahküm edilmişti, çünkü yeterli
seviyede üstün bilgiye sahip olan bir tek kişiydi.
Ve yine de dünya; kilsenin inandığı gibi, evrenin merkezi değildir.
Güneşin etrafında dönmektedir. İlk motorlu araba icat edildiği zaman
ve bu arabaların onaylanması için herkesten oy istemiş olsaydınız,
arabalar hakkında hiçbirşey bilmeyenler ve de omurları olmayanlar
olumsuz tepki gösterip, bugün hala daha at ve araba sürecektiniz.
Bunun için, bütün bunları nasıl değiştirebilirsiniz.
Şu anda, psikologların yaratabildiği testler, zekanın ölçülebilmesini
sağlayıp her şahısın kişiliğine uygulanmaktadır. Çocukluktan başlayıp
söz konusu olan kişinin yönünü ve meraklarını tesbit edebilmek için bu
testler sistematık bir şekilde uygulanmalıdır. Ve ne zaman bu kişi
sorumluluk taşıyabileceği çağa gelir, onun zeka yeteneğini ölçüp,
kimlik kartına veya oy verme kartına yazılmalıdır. Onlar ki, ortalama
seviyesinden en az 50% derece daha fazla zekaya sahiptirler hükümet
işlerinde görev alabileceklerdir. Ve oy verebilecek olanlar da
ortalamadan 10% daha zekalı olmalıdırlar.
Bu test sistemi bugün yürürlükte olmuş olsaydı, sizin, birçok
politikacılarınız bugün bulundukları görev yerlerinde olmayacaklardı.
Bu tamamıyle Demokratik bir sistemdir.
64
İnsancılık
65
hepsi de devlete geçer ve de devlet bu toprağı tekrardan 49 seneye
kiralayabilir. Çocuklar da bu arzayı 49 seneliğine kiralayabilirler.
Kullanılabilecek bütün mallar, böyle tedavi görmelidir ve de malların
değerine gelince, hiçbirşey değişmemektedir. Bütün değerli mallar
Altın, hisse, iş, para veya yapılar (evler) topluma aittir fakat
çalışkanlıkları dolayı zenginlik elde edenler tarafından 49 seneliğine
kiralanabilirler.
DÜNYA HÜKÜMETİ
Dünya çapı bir paranın/dövüzin ve ortak bir dilin yaratılışı, bir Dünya
hükümeti yaratmana çok yardım olacaktır. Auvergne lehçesi, artık
Learmont Ferrand bölgesinde konuşulmamaktadır ve kısa bir zaman
içinde Fransızca, Pariste konuşulmayacaktır. Ne de İngilizce Londrada
veya Alamanca Frankfurtta. Bilim adamlarınız ve lisan expertleriniz bir
araya gelip, bütün lisanlardan esinlenecek tek bir lisan yaratıp,
mecburi olarak bütün dünya okullarında ikinci lisan olarak
öğretilmelidir. Para birimi için de ayni kural onaylanmalıdır. Bütün
dünya çapındaki para değeri, ne Frank, ne Dolar ne de Yen olabilir.
Bunun yerine bütün dünya ihtiyaçları için yaratılmış ve insanlar, niçin
kendi para birimlerinin üzerine seçildiğini sormadan yeni bir birim
olacaktır.
Son olarak, böyle bir birleşmeye büyük bir önlem olan, askeri
birikimdir, ki gençlere yalnız saldırıcılığı öğretmektedir ve de
profesyonel askeri şahısların, halkla ilgili görevlere geçirilmeleridir. Bu,
66
ayni zamanda bütün ülkelerde yaratılmalıdır ve bütün dünyada barışın
bir desteği olarak yer almalıdır.
SENİN GÖREVİN
ELOHİM
ATOM BOMBALARI
NÜFUS TAŞMASI
SONSUZLUĞUN/EDEBİYETİN SIRRI
KİMYASAL EĞİTİM
RAELİAN HAREKETİ
ATOM BOMBALARI
NÜFUS TAŞMASI
72
Bizim, diğer birçok enerji kaynağımız daha vardır, ve de atomik
reaktorlarımızda uranyum kullanmak gereksizdir. Bunun yerine, diğer
birçok basit ve zararsız maddeleri kullanıyoruz”
“Fakat, bu kadar uzun yaşıyor ve de iş yapmıyorsanız hiç usantı
duymazmısınız? ”
“Hayır, hiçbir zaman, çünkü, her zaman sevdiğimiz şeyleri yapıyoruz,
özellikle aşk yapmak. Bizler kadınlarımızı çok güzel bulup, bundan
avantaj almaktayız.”
“Evlilik varmıdır?”
“Hayır, kadın ve erkek hürdür. Çiftler vardır. Onlar ki bu şekilde
yaşamayı seçtiler, İstedikleri zaman da hürriyetlerine sahip olabilirler.
Hepimiz birbirimizi seviyoruz. Kıskançlık yoktur. Yaşadığımız yerde
canilik (katillik) gibi şeyler yoktur çünkü herkes her istediğini elde
edebilir ve mal mülk yok halindedir. Yaşadığımız yerde, katillik/canilik
olmadığından ne polis ne de hapis hane vardır. Buna rağmen birçok
doktorlar ve akıl için düzenli olarak tıbbi ziyaretler vardır. Onlar ki,
ötekilerinin hayatlarına tehlike verici davranışlara yol açabilecek
işretleri gösterir ve hemenden tedaviye alınıp kendisini tekrardan
normale getirilebilsin.”
“Yaşadığınız yerde, ortalama bir kişinin bir gününü anlatabilirmisin?”
“Sabhleyin kalkıp yıkanır, (çünkü) yaşadığımız her yerde yüzme
havuzları vardır. Kahvaltı edip daha sonra arzu ettiği şeyi yapar.
Herkes “işler” fakat işlemeyi arzu ettiği için, çünkü yaşadığımız yerde
para yoktur. Böylece, onlar ki “işler”, her zaman işini çok iyi
yapmaktadır. Çünkü onu bütün gönlüyle yapmaktadır.
Yalnız edebilerin (ölümsüzlerin) kesin görevleri vardır, örnek olarak;
organizasyonluk, yiyecek ve enerji gibi önemli problemlerde kullanılan
kompüterleri denetlemek/idare etmek. Yedi milyar nüfus arasında,
yalnız 700 ölümsüz bulunmaktadır ve ötekilerinden tamamen ayrı
yerde yaşamaktadırlar. Onların ölümsüz olma ayrıcalıkları vardır, fakat
işleme zorunda olmayan diğer nüfusun bütün gereksinmelerini
sağlamaktadırlar. Bu yediyüz ölümsüzlere, yüz on kişi daha eklemeniz
gerekir ki bunlar, deneme süresindedirler. Ortalama, senede 70 kişi, ve
bu demektir ki 10 kişi her bir bölgeden. Yedi milyar nüfusun, ortalama
olarak 40 milyonu çocuktur. Ne zamandır ki çağa gelirler, (18-21
yaşına, konuya bağlı) ameliyata alınıp, ömürlerinin yediyüz elliden
fazla uzaması sağlanır. Ondan sonra, onlar da çocuk sahibi olabilirler.
Bu bizim, en yaşlı normal bir kişinin elli neslini bilmesi mümkün
olmaktadır. Yedi milyar arasında yalnız bir milyon, hareketsiz insan
vardır ve hemen hepsi de psikolojik tedavi altındadırlar. Bu kişiler,
Doktorlarımız tarafından, altı ay devre içinde tedavi edilmektedirler.
Nüfusun çoğunluğu, sanaatlar üzerine ilgilenmektedirler. Resim,
heykel yapıp, müzik çalıp, yazı yazıp, Filim yapıp ve de sportlara
katılmaktadırlar. Kelimenin tam dolgun bir anlamıyla çok acelesiz bir
uygarlığımız vardır. Şehirlerimizin nufusu, ortalama olarak beşyüzbin
kişiliktir. Ve bu nüfus, çok küçük bir alana yayılmıştır. Aslında bu
şehir, yüksek bir yerde kurulmuş kocaman bir evdir/binadır ki içinde
73
insanlar, uyuyup, aşk yapıp ve de arzu ettiklerini yapmaktadırlar. Bu
“şehir binaları” ortalama olarak bir kilometre uzunluk ve yüksek-
liktedirler ve seyahat amacı için kullanılan toplayıcı dalgalar ile her
yönü donatılmıştır. Üzerine bir kemer/kolan bağlayıp, kendini akım
dalgasına yerleştirdikten sonra, seni istediğin (arzu ettiğin) yere hızlı
bir şekilde taşımaktadır.
Bu şehirler, kırlığı yeyip yutmalarını önlemek için tüb/boru şeklinde-
dirler.
Gerçekten, sizin 500.000 nüfus şehirlerinizden birinin kapladığı alan,
bizimkilerden yirmi kat daha fazladır. Bunun sonucu da, kırlığa gitmek
istediğiniz zaman, birçok saat seyahat etmeniz gerekir. Bizim
durumda ise, on saniye içinde varmaktayız. Bütün bir şehir tek bir
(ayni) mimar tarafından planlandığından göze hoş görünmekle
beraber, çevresi ile de ahenkli/uyumlu içindedir.”
74
Şampiyonlar, merkezde/baş şehirde tekrar bir araya toplanıp,
edebilerin oyu sonucunda şampiyonların şampiyonu seçilmektedir.
Bunlar, edebilerin çemberine sunulup deneme edebiler seçilmektedir.
Gol budur. Bu herkesin idealidir. Muhteşem golün bu kadar yüksek
olduğu dönemde ilgi kırıcı unsurlar ilkelliğe dönmektedir.”
“Bu demeye gelirmidir ki, Edebiler, diğer halktan ayrı bir çeşit yaşam
sürmektedirler?”
“En yaşlısı, bütün edebiler çemberinin başkanı yirmi beş bin yaşındadır,
ve onu karşında görmektesin. Ben, bu güne kadar, yirmibeş
vücut/beden değiştirdim ve bu deneyin ilk denemesi benim üzerimde
yapılmıştı. Bu nedendir ki, Edebilerin başkanıyım.
Dünyanızdaki hayatın yaratılmasını ben öncülük/direksiyonluk ettim.”
KİMYASAL EĞİTİM
Ondan sonra, küçük adam beni son olarak selamladı ve ancak bana
verdiği görevin yerine getirildiği zaman geriye geleceğini söyledikten
sonra vasıtasına girdi ve diğer sabahlar gibi yükseklenip gözden
kayboldu.
RAELİAN HAREKETİ
77
bir şekilde gelip bize miraslarını vermelerini arzu ediyorsan, bende
istenenlerin gerçekleşmesinde yardım etmek istiyorsan, bu kitabı
yazmakla görevimi yerine getirmiş oldum.
Durum böyle ise, bana yazın ve sizi Raeliyan Hareketine hoşca kabul
ederiz, arzu ettikleri Elçiliği kurup, ne zaman ki sayılarımız bütün
dünya çapında yeterli dereceye varır, bizleri yaratanların haklı olarak,
bizden bekledikleri sevgi ve saygı ile onların gelmesini arzu ettiğimiz
zaman, ve onlar gerçekten gelip, bizler, onların kocaman bilgilerinin
yararcısı olacağız.
Sizler ki Allaha inanırsınız veya Hz İsa’ya inanmakta haklısınız. Yine
de , inanmanızı istedikleri şeyler olduğu gibi degilse, bu şeylerde
doğruluğun temeli vardır. İncil yazılarının temeline inanmakta
haklısınız fakat kilseyi devam ettirmekte hatalısınız.
Kardinalleri(papazları) paralarınız ile en iyi giyimler sağlamaya devam
edip, atomik dehşeti ıle Askeri kuruluşların varlığını kendi paranız ile
sürdürmelerini onaylamak demektedir ki ilkel kalmayı ve hak ettiğimiz
altın çağında ilginiz olmadığını gösterir.
Claude RAEL
INTERNATIONAL RAELIAN MOVEMENT
C.P.225
CH-1211 GENEVA 8
SWITZERLAND
78
Rael, 13 Aralık 1973’de Elohim’le ilk buluştuğu sönmüş Rael, 27 yaşıda, Elohim’in orijinal
yanardağ içinde ve de giydiği ayni elbiselerle görülüyor. sembol madalyonu ile görülüyor
Bu fotoğraf, buluşmadan bir iki sene sonra çekilmişti.
Elohim’in sembolü, Dünyada en eski Bu Gamalı haç, çok eski bir İsrail sembolüdür, ve 3500
semboldür ve Tibet “Ölüler Kitabı”ında senelik, Ölü Deniz’e yakın EİN GEDİ’deki İsrail Sinagog’un
tam olarak bulunmaktadır. içinde bulunmaktadır
79
Elohim için kurulmaya planlanan Elçiğin maketi
Elçilik planına şaşıcı benzerliği olan bu ‘Crop Circle’, İngiltere’nin Wiltshire eyaletindeki buğday tarlalarının,
1990 Ağustoz ayında ortaya çıkmıştı.
Elçilik maketinin önden bir görülüşü. İniş platforumda da, uçan daire modeli dinlenme halinde bulunuyor.
80
İkinci Kitap
UZAYLILAR
BENI
DUNYALARINA
GOTURDULER
81
ÖNSÖZ
82
BİRİNCİ BULUŞMADAN ÖNCEKİ HAYATIM
İki sene! Benim için devamlı olarak, çok büyük görünen bu gerçeği iki
seneye yakın, yaymaya çalıştım.Zaman geçiyor ve hiçbirşey
gidemediğini hissediyordum. Yine de, yavaş yavaş, etrafımda bir gurup
insan oluştu ki “Doğruyu Söyleyen Kitab’ın*” doğrudan başka birşey
söylemediğini anladım.
Bu yazıları yazarken, şu andaki sayıları yediyüze vardı ve ayni anda
bu sayının hem az hem de çok olduğunu anlamaktayım. Dünyanın 4
milyar nüfusunu göz önünde tutarak çok az ve de İki bin yıl önce, eşit
derecede ağır, hazırlanma yükünün yanında, kendi çağının ilkel
insanlarını da hazırlamaya çalışan (Hz İsa’nın) bir araya getirebildiği
insanlar sayısı karşısında, çok fazla.
Kimdir bu yediyüz kişi? Herşeye kolayca inanmayı seven ve herşeyi
kolayca yutmaya hazır, basit insanlar mı? Hayır effendim. Bazıları
üniversite mezzunu, yada filosofide doktoraları vardır, bazıları psikoloji,
teoloji, sosyoloji, tıp, fizik ve kimya mezunu.
Ayni derecede hayranlığım o kişilere gider ki, hiç okula gitmemelerine
rağmen, yaşayan madde ve bizim gibi insanlarınbilimsel yöntemle
yaratılma bilgisini okumakla öğrenmediler fakat, bunu, maddenin
ustası olma kabiliyetindeki insanlar ve de parçası oldukları evren ile
kendilerini uyumlu kılabilmekte ve içgüdüleriyle hissedebilmektedirler.
83
ve de “duymayan uyduranlara” bırakacağıma, kendim anlatmaya tercih
ederim.
84
DRUİD’LERİN PAPASI
85
bu güne kadar hala daha açıklayamadım. Dokuzdan daha ileriye
saymayı öğrendiğim zamandan çok daha sonra yer aldığından, ezbere
öğrenmesi değildi. Bu olay yer aldığında, ben yedi yaşında idim.
ŞİİRLİK
86
geçirdi. Bu yönle annem ümit etti ki, yarış araba dergileri olmadan,
belki de kendimi ders ve çalışmalarıma verebilirim. Bir yönden bu
nokta üzerinde fazla yanlış değildi, fakat o ilk yatılı okuldan kötü
hatıralarım vardı. Belki de, o yere kaydedildiğimde ço küçük olduğum
içindi. O kocaman doğuşta, aşladığım birçok geceleri hatırlamaktayım
ki en çok özlediğim, yalnız başıma kalıp meditasyon yapabileceğim
anlardı.
Bu benim, duygusal ve gerekli sevgi ihtiyacımın yanında, bütün gece
ağlamama yol açtı ve oldukça büyük hassasiyetimi daha da
derinleştirdi.
Daha sonra şiirliği keşfettim. Matematikten fazla, Fransızca dersini
(edebiyatı) daha çok hoşlanmıştım, fakat ilgili pasif okuyucu olarak.
Daha sonra yazma arzusu geldi, imkan olduğunca cümle/satır halinde.
Matematiğe ilgim olmamasına rağmen, diğer derslerde olduğu gibi
bununla da ortalama geçiyordum. Yalnız Fransızca dersinde, konu beni
ilgilendikçe devamlı birinci geliyordum. Bir miktar şiir yazıp, bir şiir
yarışmasında birinci ödülü kazanmıştım.
En ilginç şey şudur ki, baptiz olmama rağmen, katolik rahiplerin
yürüttüğü (idare ettiği) yatılı okulda (koğuşta) kalıyordum. Böyle bir
yerde ki, yemek yemeden, yatağa girmeden, sabahleyin kalktığımızda
ve derse başlamadan önce, dua etmemiz gerekiyordu. Ne zaman ki,
altı aydan sonra, benim baptiz olmadığımı kardeşler farkettiler, yüzleri
oldukça dehşetle dolmuştu. Fakat bana bu durum çok komik gelmişti;
gerçekte, en çok hoşuma giden buydu, beleş ekmek
lokmalarını/parçalarını lezzetlemekti.
Ergenlik çağıma yine de dokuz yaşımda varmıştım. Bundan çok zevk
almıştım. Ve de yatakhanedeki öteki 9 yaşındakilerin keşfettiğim bu
gizli zevklerden hiç haberleri bile olmamaları, yapayalnız ıssızlığım
içinde beni bir dereceye kadar teselli etmişti. Son olarak, ilk defa (bir
kıza doğru) aşık olduğumda 9 yaşımda idim. Ve de o çağdaki
çocukların hissedikleri şiddetli derecede bir aşktı.
Sınıfımdaki dereceleri ilerlettiğim için, annem beni yatılı okula tekrar
geri göndermemeyi kabul etmişti ve kendimi, Ambert’deki (municipal
grammer-?) ilk okulun 4’üncü sınıfında bulmuştum. Ordaydı bu dokuz
yaşındaki kız (veya hemen hemen dokuz yaşında) ve ismi (Brigitte)
Brijit’ti. Utangaç olduğumdan, yüzüm, gülünç bir derecede kızarmıştı.
Ertesi sene, kendimi ayni okulun beşinci sınıfında buldum. Konuşmaya
bile cesaret bulmadığım ilk aşkım da ayni sınıfta idi. Yine de okul yılının
ilk başında, ondan bir sıra önünde oturmayı başararak ve zaman
zaman başımı döndürüp çok güzel yüzünü hayranlıkla seyrederdim. On
yaşımda ve de onu herzaman düşünüyordum. Ayni sınıfta onun
yanında oturabilmek, ve de benim ayni seneyi tekrarlamamak için
daha ağır çalışmama yol açtı. Böylelikle, derslerime hiç bir ilgim bile
olmadan 6’ıncı sınıfa geçtim.
Fakat maalesef, devamlı olarak, bir sınıf ve öğretmen yerine, şimdi,
devamlı değiştirme oluyordu. Bunun sonucu da, hemen hemen her
zaman birbirimizden ayrı olduğumuzdan, derslerime hiç ilgi
gösteremiyordum. İlgisizliğim öyle bir dereceye varmıştı ki, kendimi
87
Ambert’ten 30 kilometre uzaklıkta bulunan küçük ‘Cunlhat’
kasabasındaki yatılı okulda bulmuştum.
Puy-en-velay’ dan daha fena bir yerdi burası. Küçücük bir
yatakhanede, hepimiz epeyce sıkışık, ısıntısız bu yerin en kötü şeyi de
disiplinin eksik oluşuydu. Bunun yanında, en uzun boylu ve kuvvetli
oğlanlar/gençler, kendi kurallarını ötekiler üzerine zorladılar.
Şiddet/zorbalık karşısına, oluşturduğum nefret, zannedersem burda
başlamıştı.
Bir gün, onlara karşı disiplin verilmeyen zorba oğlanlar tarafından
devamlı olarak rahatsız edildiğim için ben, ayak üzeri yolu tutmuştum.
Analık evimden beni ayrı tutan otuz kilometrelik yolu katetmeye karar
geçmiştim. Hiçkimse, ayrıldığımı farketmemişti ve de okul müdürü
arabasıyle bana eriştiği zaman, ben hemen hemen 10 kilometre
yürümüştüm. Ertesi günü, okuldan atılışım beni çok sevindirmişti
Ambert’teki katolik ‘kardeşlerin’ yanına okulun sene ortasında gündüz
oğlam olarak tekrar gönderilmiştim. İçim neşe ile dolmuştu. Brijit ile
yolda yine karşılaşıyordum. Şimdi 12 yaşında ve göğüsü de lezzetli bir
şekilde büyüyüyordu ve de bana göre her günden daha da güzeldi.
Gittikçe derslerim üzerinde ilgim azalıp okuldan eksik olmanın zevkini
yaşıyordum. En büyük sebebi, kendimi, hemen baptis edilmemi
anneme öğütleyen papazlar arasında bulmayı hoş etmemiştim. Eyi ki
annem, herşeyi daha iyi anlayabileceğim yaşa varmamı bekleyerek
benim fikrimi öğrenmeye tercih etmişti.
O zaman, garaj makinecisi olmayı çok istiyordum, çünkü bu, yarış
araba sürücülerine çok gerekli bir yeteneğin olacağını öğrenmiştim.
Mühendis olmamı ümit eden annem, garajda çırak olacağımı
korktuğundan herşeye karşın okuluma devam etmemi istemişti.
Yeni de başlayan okuldaki zorbalıklar, beni tekrardan şiir yazma
arzusuna itti ve elimde şiir defterim, sınıfımdan kaçıp yolları gezmeye
tuttum.
On dört yaşımda, bir defa daha, tekrar kendimi yatılı okulda buldum.
Bu sefer, Mont-Dore’daki orta okulda. Ki burda, öteki okulların
istemediği öğrencilierle kendimi, oldukça ilginç kolleksiyondan oluşan
zor kafalar arasında buldum. İşte bu sırada, kendi kendini çok
beğenen tipik bir şahısla buluştum. İsmi Jak (Jacques) olan bu kişi, 10
sene sonraki hayatımın yeni bir yöntem olmasına sebep olacaktı. Jak
elektrik gitarını çaldığı zaman beni çok ilgilendirmişti. Krismas tatili
geldiği zaman, nenemin bana çok muhteşem bir elektrik gitarı almasını
sağladım. Jak ban birçok kord öğretmişti. Daha sonra şiirlerimi müziğe
uydurup, dinleyenlerin de hoşafına gittiğini öğrendim. Yaz tatile hemen
geldiği zaman, Radyo şarkı yarışmalarına katılıp, her seferinde de
kazamama çok az kalıyordu. Bedensel aşkı, bu yaz tatili sırasında
keşfetmiştim. Şarkılarım altında büyülenmiş bir hızmetçisi ile. Yirmi bir
yaşındaki bu kız, bana, gitarın kadınlar üzerinde etkisinden başka
birşey öğretmemişti.
Ertesi sene, 15 yaşına basmıştım, ve dünden daha fazla hayatımı
yaşamayı istemiştim.
88
Bir gün, koltuğumun altına gitarımı alıp, ve de küçük bir valizle, ilgisiz
dersleriyle yatılık okula ısmarlayarak Parise otostop yaptım. Cebimde
eski iki bin Frank yüreğim de ümitle doluydu. En sonunda, kendi
hayatımı kazanacağım paralar ile yaşayabileceğimi öğrendim.
Yeterli para da biriktirip, sürüş sınavımı alıp 18 yaşımda yarış araba
sürücüsü olacaktım.
Bir şans rastgelip, beni, basit görünen arabası altında epeyce, güçlü bir
motorun saklı olduğu biri tarafından alınmıştım. Bana ismini söyleyip
yarış arabası sürücüsü olduğunu açıkladığı zaman, onun hangi
arabaları sürdüğünü ve de hangi ödülleri kazandığını söyledim. Az
bilinmesine karşılık, bütün başarılarını bilen genç bir oğlanla tanışmak
onu iltifat edip yüzü süprizle dolmuştu.
Bir zamanlar palyaço olduğunu, ve de şimdi güney batıda garajı
olduğunu söyledi. Parise vardığımızda, beni yemeğe davet etti ve de
kaldığı hotelde, kalmam için bir de oda önerdi
(teklif etti). Günlük işlerini bitiren, ve bar hostezleri olarak çalışan iki
genç kadınla salonda biraz konuştuk. Ben (gitarımla) bir iki şarkı
söyledkten sonra, her birimiz, bu güzel kız arkadaşlarla odalarımıza
çıktık. Burda, fiziksel/bedensel aşk yapmanın başlangıcına gerçekten
varmıştım. Ertesi sabah, sakin bir şekilde ayrılıp, kendime bir oda, bir
de şarkılarımdan ilgi görecek kabareler bulmak istiyordum. Bunların
hiçbirini bulamadığımdan, ertesi gecemi Paris metrosu altında Kozlarla
(trumps) geçirmiştim. Ertesi sabah, bir kuruşum bile olmadığından
karnım açlıktan ‘davul çalıyordu’.
Bütün günümü, ümitsizlik içinde dolaşıp, bir iş bulmadan geçirdim.
Fakat akşam üzeri, kafe köşesinde akordiyon çalıp insanlar ona para
atan bir adam gördüm.
Ayni şeyi ben de denemeyi karar geçirdikten hemen sonra, başarılı
olmuştum. Kurtulmuştum. Üç sene, böyle yaşayıp geçinmemi
sevmiştim. Zaman zaman sandüvüç yeyip nerde olursa yatıyordum.
Fakat büyük bir ilerleme kaydetmiştim. Bir gün (nehirin)
Sol tarafındaki küçük kabare tarafından kiralanıp, her gece 10 Frank
kazanmıştım. Küçücük odada kaldığım yere gitmek için de
“Montmartre” de, 15 Frank araba/otobüs kirası/hücresi istiyordum.
Küçücük olmasına rağmen ismim, poster üzerinde yazılıydı.
Her geze ki başarılarımı gördükçe, ismimi, büyük harflerle posterlerin
en üzerinde görmeyi hayal etmeye başlamıştım. Bir gün, Jean-Pierre
Darras isimli aktörle buluşup, sahne görünüşümü daha da düzeltmek
için aktörlük dersleri almamı tercih etmişti. Maddi yönden, benim böyle
bir imkanım olmadığından, Paris Milli Tiyatrosunda beleş olarak kursa
katılmamı, çok iyilik olarak sağladı. Tiyatroya ilgim olmadığından,
“Dullin” kursuna üç ay katıldıktan sonra bıraktım.
O zamanlar, kendimi, Claude Celler olarak tanıştırıyordum, ki bu
ismi, kayakçı ve yarış araba şampiyonu Tony Sailer’e bir haraç olarak
seçmiştim.
Birçok, radyo yarışmalarını kazanmaya başlamıştım. Ayrıca, bazı
kabarelerde şarkı söyleyip iyi bir şekilde yaşamaya başlamıştım ve de
en önemlisi, yeterli miktarda para biriktirip (tasarruf edip) planladığım
89
gibi, 18 yaşımda, sürüş sınavımı alabilmekti. Fakat, bütün bunlar
yarışcı olmaya yeterli değildi. İlk olarak, büyük bir kumpanya
tarafından kefil edilmek ümidi ile kendime isim yapmam gerekiyordu.
Ve bunun için, yarışma arabam olamsı lazımdı. Bağımsız olarak,
yarışlara katılıp ve de bunları mümkün olursa kazanmam gerekiyordu.
Yarış arabası çok pahalıdır ve de böyle bir arabayı elde etmek için
tasarruf etmeme devam etmem gerekirdi.
Şarkı söylememe devam ettim ve de yana biraz para koymayı
çalıştım. Birçok besteci arkadaşlar plak kaydetiklerinden epeyce para
kazanıyorlardı. Çantamın içinde yüzelli şarkıdan fazla bulunup, ben de
bunu denemeye karar geçmiştim. Yaklaştığım ilk kaydetme firması
bana üç senelik kntrat teklif edince imzaladım. Firmanın direktörü
Lucien Morisse idi ve de radyo istasyonu “Avrupa No:1”inde. Bu
istasyon, birçok ünlü şarkıcıların yükselmelerinde sebep olmuştu.
Benim ilk rekordum/kaydetmem, az çok başarılı idi, ikincisi de “Le Miel
et la Canelle” “Bal ve bahar” şarkısı daha da popüler idi. Radyo onu
devamlı olarak çalıyordu.
BAL VE BAHAR
90
Yapabilmem için planlanmıştı. Bundan başka birşey değildi. “Altın Gül”
yarışmasına katılacak yarışmacılar arasında olmama rağmen, ki
hersabah radyoda yaygın edildi, Lucien Morrise, bana gelip, beni
yarışmadan çıkıracağını söyledi. O an başka birşey söyleyemeyeceğini
açıklamasıyla, sebebini daha sonra anlayacağımı bildirdi.
Ve sonunda “Altın Gül” yarışmasına katılmayıp hayatımı, şarkı
söyleyerek kazanmaya devam etmek ve de yeterli para biriktirmek,
araba satın almakla yarışlara girmeme imkan olacağını anladım. Bu
yüzden, yaygımı yaptığım şirket, bana temsilcisi olmamı teklif ettiği
zaman, birkaç ay içinde, bir araba için yeterli para biriktireceğime
inandığım için hemen kabul ettim.
Kendimi Bordo’da (Bordeaux) 15 bölgenin ticari acentası olarak
buldum. Orda, bir sene kalıp, en sonunda kendime bir yarış arabası
alabilip, para biriktirdiğim zaman ayrıldım.
Hemmen da ki arabamı yarışlara başlattım, bir arkadaş kazada onu
metal yığınına döndürdü. Herneyse, Bordo’da kaldığım sıralar yeni
şarkılar besleyip, zengin bir arkadaş beni, kendisainin maliye
ettiği/edeceği yeni bir pilak kaydetmeme ısrar etti.
91
merkez bürosuna aitti ve de direktörü 30 yaşında bir adam, Amerikada
fotoğrafçılık ile çok para kazandığını iddia eden biriydi.
Yarış araba sürücüleri olma ümidi eden gençler için sport mağazinin
yaratılma fikrime çok ilgi göstererek, birkaç ay içinde
basılacak(yayınlanacak) gazetenin/derginin baş editörü olarak iş teklif
etti. Bana satın alacağı fabrikayı gösterip basın bürosu kuracağını
söyledi.
Dijon’da kiraladığı basım direktörüyle beni tanıştırdı, ve de büroma çok
yakın olan, karımla kalabileceğim evi gösterdi. Yarışları riport
yapmaktan başka, onlara katılmam mümkün olduğu sürece, teklifini
kabul edeceğimi bildirdim. O da bana, yarışma kısımı için de birini
aradığını ve yeni gazetesini/dergisini yayımlamasıyla, kendi renkleriyle
boyatılmış arabaları da yarış edeceğimi söyledi. Bu benim, haraketin
yer aldığı merkeze koyacağından, bu kumpanyanın yarışma şübesinin
direktörü olmayı kabul ettim.
Bir hafta sonra, karım Marie-Paul ile Paristen Dijon’a taşındım. Üç
aydan beri evli olup hanımım, kızımızın doğumunu bekliyordu. Marie
Paul’la haziran ayında buluşup, tanıştığımız günden beri, birbirimizden
bir gün bile ayrılmadık. Üç ay sonra evlendik çünkü, dinli bir şekilde
evlenme arzumuzun olmadığını öğrendikleri zaman şok olmuşlardı.
Ailesi, eski fikirli olup onlarla da yemekten önce dua etmiştim.
Her ne şekilde, Dijon’da kalışım yalnız iki ay sürüp, hiçbir maaş da
almamıştım. Daha sonra öğrendik ki, bu “zengin Amerikalı” ki gazete
basmak istemişti, hakikatte, mapıstan yenile çıkıp cebinde de dir
Frank/kuruş bile yoktu. Benim gibi yarış araba sürücüsü veya
fotoğrafçı reportaj olmayı hayal eden 500’den fazla gençlerden 150
veya 300 Franka kadar dolandırıldı.
Ücretsiz, iki aya kadar çalışıp, kendimi kuruşsuz fakat birçok fikirlerle
dolu buldum.
Bu sefer, kendi başıma büyük yayın alanında bir başlangıç yapmayı
karar geçtim. Clermont Ferrand’a annemin yanına taşınıp, çok yakında
nene olmayı dört bir gözle bekliyordu. Kendi arzuma göre, dergi
basmak için basın evimi kurdum. Yarış arabalarını seven bir
basımcının sayesinde, derginin ilk kopyaları satışa koyulmuştu.
Kendine verecek hiçbirşeyim olmamasına ve de hiçbir garanti
veremeceğime rağmen, bana kredi vermeyi kabul etti.
Magazin, çok kısa bir sürede başarı gösterip o alandaki dergilerin
liderlerinden biri oldu.
En ilginç görevi de kendime (ihtiyat ettim) sakladım. ‘Creuse’deki ‘Mas-
du-clos’ muhteşem sörkıtında ve yolda yeni modelleri test etmekti.
Bu yöntemle, bana ödünçlenen arabalarla yarış dünyası içine
girebildim. Sonunda, rüyam (hayal ettiğim) gerçekleşiyordu ve de
kendimin yetenekli bir yarışcı olduğumu keşfettim.
Bana yabancı olan arabalarla birçok zefer kazanmıştım. Üç şahane
yıl, böyle yaşadım, ve her zaman sürüş ‘tekniğim’ ile devamlı ilerleme
yapıp yüz derece sevdiğim alanda – yarış arabalarıyle – konsantre
yapmıştım. Söylemem gerekir ki, sınırlarımı ileriye yitip,
92
reyaksiyonlarımı ve reflekslerimi devamlı olarak düzeltmek, bana çok
zevk vermişti.
Ne arabaların sesleri ne de yanık petrol kokuları omuruma
gitmekteydi. Bir gün gelip de, yarış araba imalatçılarının, kokusuz ve
sessiz araba imal etmeleri gerektiğini hayal edip durmuştum. İşte,
yalnız o zaman, hallis bir şekilde sürme heyecanından tamamıyle zevk
almak mümkün olacaktır.
Fakat bütün bunlar, 1973’ün sonuna doğru baş aşa(ğıya) döndü.
KARŞILAŞMAK
93
Fakat günler geçip yazım gönderilmedi. Yayıncıya, taahütlü bir
mektup yolladıktan sonra bana gönderdikleri cevapta, yazımın
yollanacağını fakat hala daha bulamadıklarını söylüyorlardı. On gün
sonra Parise gidip, kendimin birşey yapabileceğimi öğrenmek istedim
çünkü her zaman telefon açtığımda, hiçkimse sorularıma cevap vermek
istemiyordu.
Televizyon proğramından sonra ilgi gösterip benimle temasa geçen
ünlü ressam Courreges, yazımın nereye gittiğini bulmak için benimle
gelmeyi kabul etmişti.
Marcel Julian, bir okuyucu, yazımı kendisiyle alıp tatile gittiğini, onun
nerede olduğunu bilmediklerinden, onunla nasıl temasa geçeceklerini
bilmediğini söyledi. Durum gittikçe acayipe dönüyordu. Sonunda efendi
Courreges, yazımı ele geçirip, kendisi gelip geri verdi. Hala daha,
gerçekten kaybolmuşmuydu diye durup merak ediyorum, yoksa
yayımlanmasına engel olmak için bir köşeye koyulmuştu.
Gerçekten, basım evi, yazımı böyle, kolay bir şekilde kaybettiyse,
öteki yazarların, orijinal yazıların buraya göndermemelerine öğüt
ederim. Bu aksiliğin yarattığı tehlike hissinden ve de mesajı oluşturan
kitabın hazır olup basıldığı zaman, ilgilenmiş kişilerin satın almak
isteyen mektuplar yığılmaya başlayınca, Marie-Paul bana, bu fevkalade
yazıların, basım ve dağıtılışı için nöslük işini bırakmayı teklif etti. Kabul
ettim çünkü, bu yazıları ne şekilde hazırlanıp sunulacağını yalnız bu
şekilde idare edebilecektim.
Bana verilen görevin ciddiyetiyle uygunsuz olan mesleğimi, sport
magazininde çalışmayı hemen bırakmıştım, ve 1974’ün sonbaharında
(kitabım) basım makinesinden çıkmaya başlamıştı.
Hayatımdaki tahmin edilmeyen karışıkların sonucu ve sinir
sistemime şok gelmesi, midemin ağrımasına yol açmıştı ve az kaldı,
ülser de verdi. Bütün kış, “gastiritis”dan ciddi bir şekilde cefa
çekmiştim. Hiçbir ilaç etki göstermiyordu, ve ne zaman ki herşeyi
yavaş alıp mediytasyon yapmaya başlayıp nefes alma hareketine
geçtiğim zaman, ağrılarım, sanki sihirli bir şekilde (gözden) kayboldu.
Haziran (ayında) Philippe Bouvard’ın sunduğu televizyon proğramına
çıkmıştım. Proğramın ismi “Cumartesi Akşamı” idi ve her zamanki gibi
başkalarını küçülseyen/alaya alan proğramıyle, efendi Bouvard, öteki
proğram misafirini pembe antenli ve yeşil giyimi ile ‘Mars’lı olarak
kıyafet değişimine koyduktan sonra, buluştuğum uzaylı insana
benzeyip benzemediğini sordu.
Fakat birçok mişiler, çok az söyleyebildiklerimle ilgilenerek, Philippe
Bouvard’a yazıp, ciddiliğinin eksikliği üzerine onu ayıpladılar. Aldığı,
binlerce mektup karşısında, biraz daha fazla konuşma imkanım
olabilecek başka bir proğramına (daha) davet etmeyi karar geçti.
Yeterli derecede konuşmama imkan verilmeyeceğine ikna olduğum
(inandığım) için, televizyon proğramından hemen sonra ‘Pleyel’
salonunda bir tarih (günü) için kiralayıp, orda bir iki gün içinde
konuşma vereceğimi, televizyon proğram seyircilerine bildirmeyi karar
geçmiştim.(500 oturak seçme tercihi ile)150 oturaklı/sandalyeli salonu
94
kiraladım. Çünkü, kaç kişinin, beni dinlemek için zahmet edeceğini
bilmiyordum.
Sonunda, 3000 kişi geldi. Belki olduğu gibi, kiraladığım salona en fazla
500 kişi sığdırabildik ve de bu oturaklar dolduğu zaman, ötekilere, bir
iki gün içinde, 2000 kişilik büyük salonda bir konuşma daha vereceğimi
söyledim. Birçok insanların ordan ayrılmaya memnun olmadıkları
apaçıktı çünkü bazıları, yüzlerce kilometre seyahat ederek gelmişti.
Herşey iyi gitmişti ve beni destekleyip, yardım etmeye hazır olan
büyük sayıda insanlar bulmuştum. Üstünkörlük meziyetleri ile de, diğer
insanları küçümser gören şahısların sordukları sorularının ne kadar
gülünç olduğunu göstermiştim. Feci şekilde, sahane korkum olmasına
rağmen, şarkı söylediğim sıralardan daha fazla, hiçbir aksilik çıkmadan
herşey iyi geçti ve de en zor soruların cevapları, sanki de dudaklarıma
kendi başlarına geliyorlardı. Gerçekten bana yukardan yardım geldiğini
hissetim, tıpkı Elohim’in bana söz verdiği gibi. Yalnız başıma
düşünmeme imkan olamayan cevapları verirken, sanki de kendimi
dinler izinde idim. İkinci konuşmam (konferansım), bir kaç gün sonra
yer almıştı.
İlk verdiğim konuşma salonuna giremeyen kişilerin, geriye
gelmeyeceğinden korkuyordum, çünkü 4 de 3’ü boş çok pahalı salonla
yapışık kalacaktım.
Televizyon proğramından veri hakkında hiçbir ilan olmamıştı, yalnız,
çok kısa, üç sıralı paragraf “France Soir” gazetesinde çıkmıştı, ki ikinci
konuşmamı ilan/reklam etmeye kabul eden yalnız gazete idi.
Olayın yer aldığı gün, iki bin’den fazla kişi geldiği için hol/salon
dolmuştu. Bu büyük bir zaferdi/başarıydı. Bu zamandan ileri, bana
verilen görevin başarısı hakkında artık hiçbir şüphem kalmamıştı.
HALK KONUŞMALARI
95
gazetesinde bahsedilmeyeceğini söyledi. Bütün bunların sebebi, ilk
olarak televizyona çıktığım ve önemli Fransız yayım organizayonuna
konuşmadan önce, onlarla konuşmadığımı (danışmadığımı)
beğenmemişlerdi. Üzgün bir olay ve de konuşma hürriyetinin nefis bir
örneği. Konferansımı haber eden ödemeli reklamımı da reddettiler.
Bunun yanında, ayni gazetede, sex filimlerini reklam eden büyük
sayfalı ilanlar vardı.
Le Point, gazetesine gelince, basit bir şekilde Madech üyelerini,
buluşmanın yer aldığı yere götüren seyahatı, Elohim ile kırılmış bir
rendevu’ya döndürmüşlerdi.
Bu hileler/hünerler, kalkınmaya çalışan bir organizasyonu/kuruluşu
gülünç duruma düşürmek için oynanmaktaydı. Geniş okurluğu olan
gazetenin, 2000 yıllık tarihi olan kilse yerine, MADECH gibi yeni
kuruluşa, bunu yapmayı daha kolay ve az tehlikeli olduğu aşikardır
/bellidir.
Fakat o gün gelecek ki, gerçeği saklayıp veya bükmeyi uğraşanlar,
hatalarına pişman olacaklar.
İKİNCİ BULUŞMA(KARŞILAŞMA)
97
şekilde yine harekete geçti. Diğer insanların bu olaya benimle
tanık/şehit oldukları için çok sevinmiştim. Üzerime anlatılmaz derecede
büyük bir mutluluk hissi gelmişti. François bana, (üzerine geldiği)
duyduğu heyecandan, saçları başının üzerinde durduğunu söyledi. (Bu
olay) Bu yere taşındığıma, Elohim’den razı olduğunu gösteren belli bir
işaret idi.
Ertesi sabah, kolumun biri üzerinde dirseğime yakın acaip işaretin
oluştuğunu farkettim. İlk olarak, bir gün önceki görüntülü olay ile
bağlantı yapmamıştım, fakat (daha sonra) birçok insanlar, bu işaretin,
yanız Elohim tarafından yapılabileceğini söylediler. Üç santimetre
çapında bir kırmızı dair/halka, çevresi beş santimetre kalın ve içinde üç
tane küçükce halkalar vardı. Bu işaret, ayni şekilde iki hafta
dayandı(kaldı). (Daha) sonra ortadaki üç halkalar, birbirleriyle iç içe iki
halka olarak birleştiler.
Bir iki hafta sonra da, iki halkalar tamamıyle kayboldular, ve yerine
beyaz bir marka kalmıştı. Ve bu marka hala da vardır. Bir gerçeği
belirtmek isterim ki bu işaretten hiçbir cefa çekmedim (zarar
görmedim). Bütün zaman sırasında, en az bir kaşınma bile
hissetmemiştim. İşareti gösterdiğim bazı açık zihinli bilim adamlar, bir
örnek alınırken, mükemmel edilmiş bie laser ile yapılabildiğine
(tahmin) istif ettiler.
6 Ağustoz (kutlayış) buluşması, planlandığı gibi Puy-de-lassolas’daki
kraterde yer aldı.
Clermont-Ferrand’a yakın ve bu buluşmada mükemmel bir kardeşlik ve
uyumluluk hissi hüküm sürmüştü.
Bu tarihte, MADECH üyeleriyle bu buluşmayı sağlama kararına
neden geçtiğimi gerçekten bilmiyordum, fakat Elohim bana
kılavuzluk/rehberlik etmişti, çünkü, buluşma yönünde, Hiroşima atom
patlamsının 13’üncü yıldönümü olduğunu bazı üyeler bana hatırlatmıştı
ve ayrıca Kristiyan dini tatili “Tranfiguration” (görünüşü değiştirmek)
olduğunu da. Deliler bunun, tessadüf olduğunu söyleyecekler.
O buluşmadan sonra, bazı MADECH üyeleri taşınmama yardım ettiler
ve Prigord bölgesinde yaşamak için yerleştim.
98
kayan yıldızları seyredirken, bütün etraflık/kırlık ansızdan aydınlandı ve
bazı çalıların arkasında kocoman bir ateş topu (gibi bir şeyin) ortaya
çıktığını gördüm. Ateş topunun ortaya çıktığı yere doğru hareket ettim,
kocaman bir coşkuyla dolup, (orda) ne bulacağıma hemen hemen
emindim.
1973 Aralık ayında, altı defa/kere/olay gördüğüm ayni (uçan) vasıta,
orda önümde bulunmaktaydı, ve iki yıl önce buluştuğum ayni şahıs,
bana doğru, nezaket dolu gülümsemeyle yürüdü/geldi. Hemmenden
bir bir değişiklik farkettim. İlk defa buluştuğumuz zaman, yüzü
etrafında hale yapan uzay elbisesini giymiyordu. Gerçekten doğruyu
söylediğimi Dünyanın anlaması için harcadığım bütün zamandan sonra,
hayatımın altüst edilmesine sorumlu olan Şahısı bir daha gördüğüm
için olağanüstü / fevkadale derecede sevinmiştim. Karşısında eğildim
ve o konuştu.
“Ayağa kalk ve beni takip et” diye söyledi. “Bizler, senden ve geçmiş
iki sene içinde yaptığın herşeyden çok memnunuz. Şimdi ikinci
dereceye geçmenin zamanı geldi, ki bizler sana güvenebileceğimizi
ispatladın.
Bu geçen iki sene, hakikatte bir denemeydi. Bugün görebiliyorsun ki
yüzümün etrafında bir (herhangi bir) koruyucu yoktur, ve vasıtam
sana, flaşlı işıklar olmadan, ansızın sana göründü. Bütün bunlar, sana
güvenlik vermek içindi, ki uzay seyahatçıları (uzaylılar) hakkında
oluşturduğun genel imaja uysun.Şimdi ki yeterli derecede geliştiğin için
ve böyle şeylerden korkmadığından, o çeşit yaklaşım tekniklerini artık
kullanmıyoruz.”
99
dört metre çapında olması gereken bu yeni dairevi odaya girdim.
Soyundum ve bir ses bana, önümdeki odaya girmemi söyledi. O an bir
kapı açıldı ve elbiselerimi bıraktığım diğer odaya benzeyen odaya
girdim fakat uzun, ve koridora benziyordu. Koridorun uzunluğu
sırasında sıralı değişik renkli ışıklar altında geçtim. Ses bana, yerdeki
ok işaretlerini takip edersem, beni bekleyen bir banyonun bulunduğu
diğer bir odaya varacağımı söyledi. Bu öteki odada gerçekten, gömülü
(şekilde) bir banyo bulmuştum. Su ılık sıcaklıkta ve tam iyi ve de
ihtiyatlı bir şekilde de parfümlenmişti. Ses, kişisel ihtiyaçlarımı yerine
getirmemi tercih etti, ve bunu yaptıktan sonra da metalik duvarın
yanındaki rafın üzerinde bulunan kadefin içindeki içkiyi içmemi söyledi.
Beyaz sıvılı ve pademlerle tatlandırılmış çok lezzetli ve de çok soğuk
(bir içkiydi). Ondan sonra, bana yumuşak (kumaştan) pijama gibi ve
ipeği andıran elbiseler sunuldu. Bunlar beyaz ve çok kuytu giyimli ve
de raf üzerine hazırlı olarak benim için serilmişti/koyulmuştu. En
sonunda, son bir kapı açılıp rehberimi yine (karşımda) buldum.
Görünüşte ayni fakat değişik özellikleri olan iki kişi (de) yanında
bulunmaktaydı, ve onlar da (ayni derecede) misafirperver idiler.
Onlara katılıp kocaman bir salona/hole girdik ki her yerde
harikalar buluyordum.
Bu yer, birçok seviyede yapılıp, 100 metre çapında olması gerekirdi.
(Yukarısı) Tamamıyle saydam bir kubbeyle kaplanmıştı, o kadar
saydam dı ki, ilk bakışta, kubbe olduğu hiç belli değildi. Binlerce
yıldızlar gökyüzünü kaplıyordu, ve yine de bütün hol/salon, sanki de
öğlenmiş gibi, doğal ve yumuşak bir ışınla aydınlatılmıştı. Yer,
büyüleyici ve şaşırtıcı renkli (parçalı/yünlü) halılarla ve kürklerle
kaplıydı. Çok hayran edilebilecek sanat işleri her tarafta vardı. Her biri
ötekinden daha güzzel, ve bazıları animasyon edip renkleri de
değişmekteydi. Diğer yerlerde, birçok metre yükseklikte, ve bazıları
parlak kırmızı diğerleri de mavi renkli, tıpkı çok güzel tropik balıkları
gibi bitkiler vardı. Arka plan müziği çalarken, (“uzuv”a) ve müziksel
testereye benz’yordu, bir de, arada sırada koro ve bass sesleri olağan
üstü titreşim yaratıyordu.
Bu müzik, çiçeklerin eğilmesine ve ritmikle sallanmasına sebep
oluyordu ve her müzik çeşitinden/biçiminden renkleri değişiyordu.
Her vakit, biri konuştuğunda, zorluk çekmeden birbirimizi duyabilmek
ve sesimizi yükseltmeye gerek olmadan, müziğin seviyesi azalıyordu.
Hava binlerce kokuyla parfümlenip, oda içindeki durumumuza ve
müziğe göre tütüler/kokular değişiyordu. Bütün yer/alan ortalama, on
açılı köşelerle tasarlanmıştı, ki, değişik seviyede ayırlanıp, her köşenin
belli bir karakteri vardı. Küçük bir dere, bütün bunların ortasında
/arasında akıyordu.
Rehberimin arkadaşları, ona karşı büyük bir saygı gösteriyorlardı ve
bana söylediği ikinci şey: “Beni takip et. Kendimizi rahat edelim de
sana çok söyleyeceklerim vardır.”
Onu, siyah kürkten yapılı sofa ve bir gurup koltukların bulunduğu
yere takip ettim ve hep dördümüz oturduk. Burda, rehberim yine
konuştu:
100
“Bugün sana, 1973 Aralığında verdiğim mesajı tamamlıyacak ikinci bir
mesaj vereceğim. Not alabilmen için hiçbirşeyin yoktur, fakat
üzülme/merak etme/tasalanma, Sana söyleyeceğim herşey aklına
oyulacak, çünkü burda duyduğun herşeyi hatırlamana imkan eden bir
tekniğimiz vardır.
İlk olarak, iki sene içinde bütün yaptıkların için, seni tebrik etmeyi
dileriz, fakat seni uyarmak istiyoruz ki, geriye kalan görevin daha da
zor olabilir. Fakat ümidini hiçbir halde kırma, çünkü çabaların için şimdi
ne olup kalırsa da mükafat edileceksin.
Başlayış olarak, sana verdiğimiz ilk mesajın bir bölümünü
doğrultmamız lazımdır, çünkü İnsanlığı yok etmek için harekete
geçeceğimizi ilgilendiren bölümü yanlış olarak geçirmişsin. Kesin bir
şekilde belirtmemiz gerekir ki bizler karışmayacağız. İnsanoğlu, tarih
içinde şimdi bir dönüş noktasına varıyor, ve geleceği/istikbali kendisine
bağlıdır. Çevrenize ve birbirinize karşı saldırınızı kontrol edebilirseniz,
gezegenler/yıldızlar arası uygarlığın yer aldığı altın çağa varacaksınız,
ki orda, evrensel mutluluk ve ifalık gerçekleşecektir. Fakat, öteki
taraftan, uygarlığınız zorbalığa/şiddetliğe yol alırsa, doğrudan veya
dalaylı olarak bunların arasında kendiliğini yok edecektir. İnsan dahiliği
hakimiyette oldukça, ona, hiçbir tekniksel veya bilimsel problem engel
olamaz(gelemez).
Fakat, nasıl bir dahinin Dünyaya mutluluk getirebilir, eksik akıllı birinin
de bütün dünya barışını tehlikeye koyabilir. En erken bir zamanda
Dahikrasiyi kurabilirseniz, geri kafalı insanlarınfelaket yaratma
imkanını, o derecede/en kısa zamanda yok edeceksiniz. İnsanoğlunu
yok edebilecek felaket durumunda/kaşısında, yanız seni takip edenler
kurtulacaktır ve (Hz) Nuh’un zamanında olduğu gibi, tahrip edilmiş
dünyanızdaki tehlike dağıtıldıktan sonra tekrar nüfuslandırılacaktır.”
BUDİZİM
101
gördüğü ve sağırların duyduğu, dünyasal bir cennetin
oluşumudur/kuruluşudur.
Eğer insanoğlu, yeterli derecede, bu şeytanlardan dikkatlı olmazsa,
reinkarnasyon devrine yine düşecektir ve ilkel olarak, ta başından
tekrardan başlaması gerekir ve yavaşca, zorlu dünya içinde ve ezginlik
altında, daha gelişmiş bir uygarlığa ermeye çalışacaktır.
Bu yüzdendir ki sembolümüzde svastika vardır, birçok eski yazılarda
olduğu gibi, bu deviri sembol eder. Barışcı bilimin kullanışıyla elde
edilen cennet arasıyla ve de ilkel duruma düşmenin cehennemi ki,
insanlık (doğanın esiri olur) doğayı idare edip ondan faydalanacağı
yerine onun esiri olur, seçimidir.
Bir deyime göre bu, gezegenlerinden ayrılabilme yetenekleri olan
cinslerin kosmik derecede doğal seçimidir. Yalnız (onlar ki)
vahşiliklerini/zorbalıklarını mükemmel bir şekilde kontrol edebilenler,
bu seviyeye varacaktır. Ötekiler, ne zaman ki bilimsel ve teknolojik
seviyeleri, şiddetli/kuvvetli keşfetmelerine imkan kıldığı zaman kendi
kendilerini yok edecekler.
Bu yüzdendir ki, bizimle temas etmek için başka yerden/gezegenden
gelenleri korkmuyoruz. Binlerce temas, bu evren kanununu
onaylamaktadır. Gezegen sistemlerinden ayrılmaya başaran insanlar,
her zaman barışcıdır.
Ne zaman ki bir cins, kendi güneş sisteminden ayrılma kapasitesine
gelir, bu demektir ki, “gelişme-tahribat” devrinden kurtulmuşlardır.
Bu durum, saldırıcı eğilimlerini idare altında tutmalarının eksikliğinden
gerçekleşebilir. Ne zaman sizler, şiddetli enerji kaynağı keşfedersiniz,
ki kendi güneş sisteminizden ayrılmaya imkan eder, ters edilmesi
imkansız derecede kuvvetli ve tahrip edici saldırı silahlarını yaratma
imkanına da varacaksınız.
Dünyada, bulunduğunuz bölgede, Fransa, Avrupayı birleştirmek için
doğru yoldadır ve ilk askersiz ülke olmalıdır. Böylece, Fransa, bütün
Dünyaya örnek olacak. Askeri personeli de barışı tutan Avrupa
askerinin temelini atacaklardır/kuracaklardır. Sonunda da dünya barış
askerlerine döndürüleceklerdir. Savaşın koruyucuları yerine, askerlik,
barışın koruyucuları olacaklardır. Sonsuz derecede saygı hak eden bir
ünvan.
Önemli bir ülkenin ötekilere yol göstermesi gerekli bir şeydir ve
Fransa’nın komuşu ülkeleri, Avrupayı kurmak için, askeri personelini
Avrupanın hızmetine koyup, mecbur askerliği yok ettiği için, onu istila
etmeyecekler.
Tam aksine, ülkenizin aldığı bu yöntem, öteki ülkelerin hızlı bir
şekilde takip etmelerine yol açacaktır. Askeri şekilde Avrupa birleştiği
zaman, ekonmisi de tek bir Avrupa dövüzünün yaratılmasıyla
birleşecektir. Daha sonra, ayni yöntem, bütün Dünya çapında
uygulanabilir, ve ilk Mesajda sana söylediğimiz gibi, tek bir dünya
dilinin katılmasıyla, her okulda mecburi olacaktır. Bir ülke yolu
göstermesi gerekiyorsa, Bu ülke Fransa’dır.
Kendi tahribatımızın silahlarını, “deterrant gücünü” avukatlık ettiğimiz
için toplamaktayız.
102
Her ülke, öteki ülkeyi “deter”/engellemek etmeyi arzu ederken, ve
gerçekte hangisinin olacağını bilemediğinden, aksi bir hareket de bu
“deterrant gücü”nü işgal/müdahale gücüne döndürme tehlikesine
girecektir ki bu durum, bütün dünyaya öldürücü olabilir.
NE ALLAH NE DE RUH
104
Ölmüş bir kişinin hücreleri gibi. Bu madde, döllenme sırasında oluşan
ilk hücre, erkek ve kadın genlerinin ‘mavi planına’ göre oluşma gelir.
Hayatın Dünya üzerinde başlangıcı hakkında, bazı insanlar şunu
söyleyebilir “Senin açıklaman hiçbirşeyi değiştirmez çünkü, ilk başında
ne/neyin olduğunu söyleyemezsin”.
Bu akılsız bir yorumdur çünkü bunu söyleyen kişi, zaman ve
uzaydaki sonsuzluktan hiçbir haberdarlığı yoktur. Ve söylendiğini
duyduğun gibi, bir maddeye, ne başlangıç ne de sonluk vardır, herşey
değişim olur. Maddenin oluşumun değişmesi, yalnız bunu yerine
getirme yetenekleri olan ve bilimsel seviyeye ulaşmış insanların
arzularına göre değişebilir/değiştirilebilir.
Bu, sonsuz seviyedeki hayat için de aynidir. Amblemimizin ikinci
bölümü bunu temsil etmektedir. Davudun yıldızı ki, iki üçgenin
birbiriyle işlemli gibi karışıktır, “Yukarıdaki gibi aşağıda da” anlamına
gelir. Altı, sivri uçlu yıldızın ortasındaki gamalı haç ki herşeyin değişimli
olduğunu anlamını verir (anlamına gelir) ve amblemimizi alırsın
(görürsün) ki Dünyadaki bütün akılı ihtiva etmektedir. Bu iki sembolü
beraber olarak, çok eski kitaplarda/yazılarda da bulabilirsin, örnek
olarak, Bardo Thodol veya “Tibet’in ölüm kitabı” ve diğer yazılarda da.
Anlaşıldığı gibi, sınırlı insan beyninin, sonsuzdan şuurlu/bilinçli olması
çok zordur.
Birçok veya bir allaha inanıp ve herşey için sorumlu tutup, evreni
uzay ve zamanda sınırlamak ihtiyacını duymayı açıklamaktadır.
Gerçekten, onlar ki, yeterli derecede evrene doğru insanlık anlayışına
varamazlar, sonsuzluğu kavramaktan çok zorluk çekerler ki insanlığı
istisna/ayrılık etmiyor, fakat yalnızca, sonsuz evrenin belli zaman ve
yerinde insanlar bulunmaktadır.
Açık olduğu gibi, insanlar, kendi akıllarına göre herşeyi belli
çerçevelenmiş açık olarak tarif etmeyi bir deyime göre sınırlı tercih
ederler.
Diğer gezegenlerde hayat olma/bulunma imkanı sorusunu, kendi
kendilerine soranlar, sınırlı zihine ait olanların en güzel örneğidirler ve
verdiğin bir konuşma sırasında, yaptığın kıyaslamayı çok çok sevdik,
böyle kişileri, kendi havuzlarının dibinde, diğer havuzlarda hayat olup
olmadığını düşünen kurbağalara benzettiğindir.”
DÜNYADA CENNET
105
Halihazırda, sizin en modernize bazı fabrikalarınızda, eskiden bir
arabayı yapmak için yüzlerce insana ihtiyaç vardı, fakat şimdi, bir
arabayı yapmak görevlerini verecek bilgisayara yalnız bir kişiye ihtiyaç
vardır. Gelecekte, bu kişiye de gerek olmayacak. İşçiler birliği, bundan
memnun değildir çünkü, fabrikalar gittikçe daha az personele ihtiyaç
durup daha çok işçilerin gitmelerini sağlıyorlar. Böylelikle, işçiler birliği
yanlıştırlar – 500 kişinin işini yapan bu fevkalade makineler, yalnız bir
kişiyi zengin edeceğine, patronu, bu 500 kişinin yaşamasına imkan
olmalıdır.
Hiç kimse, başkasının hızmetinde olmamalıdır, ne de para için
başkasına çalışmalıdır. Makineler ev işlerini kolayca yapabilirler ve
diğer işleri de yerine getirebilirler ve yaratıldıkları şeyler için kendilerini
adayabilsinler-düşünmek, yaratmak ve gelişmek.
Bizim dünyamızda herşey böyledir.
Artık çocuklarınız, iş, aile, ülke gibi ilkel kurallara göre
yetiştirilmemelidir. Tam aksine, onlar, gelişime hürriyet ve evrensel
kardeşlik ilkeleriyle yetiştirilmelidirler.
Ancak yeterli miktarda para kazanıp ezgin ve ağrı bir hayat
yaşayabilme ihtiyacı sebebinden “İş” artık kutsal değildir.
Bir kimse, bir (lokum) yiyebilmek için, makinelerin yapabileceği işleri
yapıp kendisini hayatını satmak, müthiç bir derecede alçatıcıdır.
“Aile” köleliğin, eski ve yeni destekleyicilerinin kullandığı bir
yöntemdir ve bu, insanların, daha fazla ve hayali ideal için
çalışmalarına zorlamaktadır.
Son olarak, “yurtseverlilik” hala daha, insanlar arası, ekleyici bir
yöntemle yarışma yaratıp, her gün ve gittikçe milletci kutsal görev için
daha fazla çalışıp, yerine getirmeleri ikna edilmektedir.
Daha da vardır ki, bu üç kavram – iş, aile, yurt – her zaman ilkel
dinler tarafından desteklenmiştir. Fakat şimdi, hala daha ilkel insan
değilsiniz. Eski tozlu prensipleri sallayıp atınız, bilimin cennete
döndürebileceği dünyanızdaki hayattan en çok şekilde faydalanınız.
Olabilecek düşmanlardan konuşanlar tarafından aldanmayınız. Az
ücretli işçilerin tahrip edici silahlar yapmalarına mecbur kılıp büyük
endüstriyelistlere büyük kar getirsin.
Düşen doğum oranından dehşetli bir şekilde konuşanlardan
aldanmayınızö çünkü genç insanlar biliyor ki, çok çocuk etmelerine
ihtiyaç yoktur ve de daha mutlu olabilmeleri, daha az çocuk etmelerine
bağlı olduğunu bildikleri için.
“Komşu ülkeler çoğalıyor ve bize karşı tehlike olabilir(ler)” gibi
burnunuz altında mülahaza edenler tarafından aldanmayınız.
Bu kişiler, (deterrant) engelleyici bahanesi altında nükleer bombaların
yığınmasını destekleyen ayni kişilerdir.
Son olarak, askerlik görevin, silah kullanmanı öğretip “her zaman
kullanışlı olabilir” diyenlere de inanma, çünkü ayni zamada nükleer
bombaların yığılmasına devam ederler.
Sana şiddetlik, zorbalık öğretmek istiyorlar. Senin gibi birinin, değişik
üniforma giydiği bahanesiyle onu öldürmeden korkmamanı öğretmek
106
istiyorlar ve seni, eğitim hedeflerine karşı makine gibi refleksin olana
kadar eğitmek istiyorlar.
Ülken için savaşman gerektiğini söyleyenleri de ciddiyete almayın.
Hiçbir ülke (ölmeye) layık değildir. Sana “Düşmanlar ülkemizi istila
ederse, kendimizi savunmak etmeyecekmiyiz?” diyenler tarafından da
etkilenmeyiniz. Onlara, barişcılığın, savaşçılıktan daha etkili olduğunu
söyle.
Fransa için ölenlerin, saldırıcıların ne kadar şiddetli/zorbalı olsa bile,
doğru olduğu ispatlanmadı. İndiya’daki Gandi’nin zeferine bakın. Böyle
insanlar, özgürlüğün için savaşman gerektiğini söyleyecekler, fakat
Gaul’ların Romalılara karşı savaşı kaybettiğini unuttular ve de
Fransızlar, fethedicilerden faydalanıp, fethedilenlerden geldiklerinden
daha kötü durumda değildirler. Dar kafalı, zorba kişileri dinleyeceğine,
hürriyet, sevgi (aşk) ve ifa içinde yaşayınız.
Uzun ve dayanıklı bir barışa varabilmeniz için Televizyon en önemli
bir cihaz/alet’dir.
Hakiki dünyasal haberdarlığın (awarenes) menşesi/kaynağı, her gün
dünya çapında ne olup kaldığını görmenin mümkün olduğu ve de
sınırın öteki tarafında bulunan “barbarların” da sizin gibi sevinçleri,
ayni kaderleri ve ayni problemleri/sorunları olduğunu öğrenirsiniz. En
son sanaat, şaheserlerin ve bilimsel gelişimini de kaydetmektedir.
Tabii ki bu fevkalade haber dağıtılma/haberleşme aletin verevli
(ön yargılı) haber verip halkları şartlaştırmak isteyen insanların ellerine
düşmemesi çok önemlidir. Gerçekten, televizyonun, insanlığın sinir
(nervous) sistemi olarak görebilirsiniz ki, her kişi, diğer insanların var
olup nasıl yaşadıklarını da görebilmektedir.
Bu, yabancılardan korkma yaratılması ve onlar hakkında yanlış
fikirlerin dağıtılmasını önlemektedir. Çok eski zamanlarda, komşu
kabilelerden korkuluyordu, daha sonra, komşu köyden, komşu ilden
(ilayetten) ve de komşu devletten.
Şu anda komşu ırk’dan korku duyulmaktadır, ve bu artık olmasaydı,
başka gezegenlerden gelebilecek saldırıcılardan korkulacaktı.
Bu tavırı (tutumu) değiştirmek (tersine çevirmek) ve dışardan gelen
herşeye açık zihinli olmak gerekir, çünkü yabancılara karşı duyulan
bütün korkular, ilkel uygarlığın var olduğuna bir isbattır.
Bu anlamda, televizyonun yerini hiçbirşey alamaz, ve her bir
uygarlığın en önemli bir gelişmesidir çünkü, radyo gibi, tecrit edilmiş
(ayrılmış) insanlık hücrelerini ki insanlardır, ötekilerin her zaman ne
yaptıklarından haber etmektedir.
Az önce söylediğim gibi, canlı bir varlığın, tıpkı sinir sistemi gibi ayni
şekilde çalışmaktadır” .
ÖTEKİ DÜNYA
107
“Gerçekte şu anda, Dünyaya yakın bir derecede bulunan bir üs’desin.
İlk mesajda, bizlerin, ışık hızından yedi kere daha fazla seyahat
ettiğimizi not etmiştin. Bu, Dünyaya, 25.000 yıl önce vardığımızda
doğruydu. O zamandan beri, daha fazla ilerleme ettik ve şimdi uzyda
çok daha fazla seyahat edebiliyoruz. O zamanlarda iki bir aya kadar
vakit olan bu seyahat şimdi bir iki an alıyor ve de (bilimde) ilerlemeye
devam ediyoruz. Beni şimdi takip edersen, beraber kısa bir yolculuk
edeceğiz.”
Kalkıp, üç rehberlerimi takip ettim. Bir hava çemberinden geçip
kocaman bir odaya vardık. (Burda) Beni Dünyadan (buraya) getiren
uçan dairtenin benzerini farkettim fakat oldukça daha büyüktü.
Dışarısı, 12 metre çapında olması lazımdı ve içeride iki koltuk değil dört
koltuk/oturak vardı.
Evvelki gibi oturduk, ve yine ayni şiddetli derecede soğukluk hissettim
fakat bu sefer daha uzun dayanmıştı – 10 dakikaya kadar. Bundan
sonra uçan daire, hafif bir şekilde sarsalandı ve bizler, altındaki açılan
merdivenden dışarıya çıktık. Karşımda cennet gibi bir manzara açıldı,
bir ötekinden daha güzel kocaman çiçekler ve aralarında yürüyen,
hayal edilemeyecek görüntüde hayvanlar vardı ve hakikatte zevkimi
anlatacak kelimeler de bulamıyordum.
Çok (değişik) renkli tüylü kuşlar vardı ve koskocaman çiçek ve
meyve veren ağaçların dalları içinde tırmanan ayı yavrusu başlı/kafalı
mavi ve pembe sincaplar vardı.
Uçan daireden otuz metre uzaklıkta, küçük bir Elohim
gurubu bizi bekliyordu ve ağaçların arkasında, bitkilerle tamamıyle
ahenklenmiş ve parlak renkli (deniz kabuklarına) benzeyen bir gurup
binalar görebiliyordum. Hava sıcaklığı çok ılık ve yabancı çiçeklerin
sayısız kokuları havayı tütürtüyordu. Hepimiz tepenin üzerine doğru
doğru yürüdük ve mucizeli (mucize dolu) panorama (manzara)
görünmeye başladı. Yemyeşil bitkiler arasında sayısız derecede küçük
dereler sarılıp akıyor ve uzakta mavi deniz, güneş altında parlıyordu.
Açıklığa vardığım zaman, büyük hayranlık içinde, benim gibi bir
gurup insan keşfettim, bununla demek isterim ki, Elohim’e değil
dünyada yaşayan insanlar benzerinde. Birçoğu çıplaktı veya birçok
renkli ipekten yapılı hafif (ince) elbise giyiyorlardı. Üç rehberim önünde
saygılı bir şekilde eğildiler ve hepimiz oturduk. Oturduğumuz
koltuklar, kaya içinde oyulduğunu gözledim ve kalın kürklerle örtülüp
sıcaklığa rağmen serin ve rahat idiler. Yanımızdaki küçük
mağaralardan bazı insanlar çıkıp bize doğru yürüdüler, taşıdıkları
tepsiler ızgara et ve meyvelerle yığılıydı ve çok fevkalade salçalarla
unutulmayacak lezzetli içkiler de eşlik etti. Her misafirin arkasında,
tepsileri taşıyan ve yemek yiyenlerin en hafif arzusunu yerine
getirmeye hazır olan iki kişi/adam diz çöküyordu. Bunlar, yüzlerine bile
bakmadan, oturanlara ne arzu ettiklerini soruyorlardı.
Yemek sırasında nereden geldiğini bilemediğim şahane bir müzik
çalmaya başlamıştı, ve genç çıplak kadınlar, vücutları hızmetkar
adamlar gibi heykelce güzel, yakındaki yeşillik üzerinde emsalsiz
zariflikle dans etmeye başlamışlardı.
108
Benim üç rehberime ilave, (oturduğumuz yerde) dünyadaki
insanlara benzeyen kırka yakın misafir olması gerekiyordu. İbranice
diline benzeyen fakat anlayamadığım bir dili konuşan adam ve
kadınlar, beyaz, sarı ve siyah ırkdan geliyorlardı.
İki sene önce buluştuğum Eloha’nın sağ tarafında ve öteki iki
Elehim’lerin de sol tarafında oturuyordum. Tam karşımda, genç,
sakallı, çok yakışıklı narin bir adam oturuyordu (yüzünde) esrarengiz
bir gülümseme ve kardeşlik duygusu ile doluydu. Onun sağ tarafında,
çok uzun ve siyah sakallı adam soylu yüzlüydü. Sol tarafında, yüzü
asyalı, şişmanca bir adam vardı. Kafası kel gibi tıraşlıydı.
109
ihtiyacımızdan çok fazla yapabilir. Duygu ve ezgi çekme yetenekleri
yoktur ve de kendi başlarına (çiftleşip) çoğalamazlar.
(Onların) Ömür boyları, ize yakındır-küçük bir ameliyat yöntemiyle
700 yıla kadar yaşarlar. Yaşlandığı için, birinin yok edilmesi
gerektiğinde onları yapan/yaratan makine ihtiyacımıza göre bir veya
birkaç tane daha yapabilir.
Makineden çıktıkları zaman, normal yükseklikte ve çalışmaya
hazırdırlar. Bunların ne çocuklukları ne de büyülemeleri vardır. Onlar,
tek yalnız birşey yapmayı bilirler: Dünya insanlarına ve Elohim itaat
etmek ve en küçücük bir vahşiliğe bile yetenekleri yoktur. Hepsi de, kız
ve erkek, iki gözlerinin ortasında bulunan küçük mavi bir taşla
tanınırlar. Onlar, bütün kirli ve ilginçsiz işleri yaparlar. Onlar yapılır,
bakılır ve yer altında yok edilirler. Ve hakikatte bütün bu işler de, böyle
bu çeşit robotlar ve koskocaman bilgisayarlar tarafından yerine getirilir
ki bu kompüterler, enerji, ham madde ve yiyecek gibi malzemelerin
sağlanmasında yararlı olurlar. Her birimiz, ortalama olarak
hızmetimizde on taneye yakın robot tutmaktayız, ve bizler –Dünya
insanları ve Elohim- 9000’den biraz daha fazla olduğumuzdan, tam ve
devamlı olarak 90.000 erkek ve kadın robot bulunmaktadır.
Elohim’in Ölümsüzler Meclis üyeleri gibi, Dünyalı ölümsüzler de
çocuk etmelerine izin verilmez. Küçük bir ameliyat edilmelerine kabul
ederler ki, kendilerini kısır (semeresiz) kılmaktadır/etmektedir, fakat
bu kısırlık kolayca değiştirilebilir. Bu tedbirin/önlemin amacı, hak
etmeyen varlıkların bu muhteşem dünyada bize katılmalarını
önlemektir. Her ne şekilde, erkek ve kadın ölümsüzler istedikleri gibi
sevişebilirler ve bütün kıskanlık da yok edilmiştir.
Buna ilaven, ölümsüz erkek ve kadın arasında var olan beraber
eşitliğin dışında bir veya birkaç kızlarla işkide olmak isteyen erkekler
veya, bir kadınla eşit bir şekilde yaşamak istemediğinden, kendileri için
tamayıyle bağımlı ve de arzu ettikleri benzeyişte biyolojik robot
kadınlar.kızlar alabilirler.
Ayni şey kızlar/kadınlar için de geçer, ki onlar da, arzu ettikleri bir
veya birçok, tamamıyle bağımlı biyolojik robot adam/erkek alabilirler.
110
Çoğun kişiler, zamanlarını, meditasyon ederek, bilimsel araştırma
yaparak, icatlar ederek, sanaat kompozisyonluğu ve her çeşit şeyler
yaratarak geçirmektedirler.
Bizler, değişik şehirlerde, çeşitli mimarlık modasında ve oldukça değişik
yerlerde ve isteğimize göre kolayca değiştirebileceğimiz yerlerde
yaşayabilmekteyiz. İnsanlar istedikleri gibi kendilerini ifa etmektedirler
ve yalnız istediklerini yaparak.
“ Şu anda tam karşında oturan adam 2000 sene önce, ilk olarak İsrail
insanlarına bıraktığımız mesajı daha geniş bir şekilde yayıp bir haraket
111
kurma sorumluluğu verilmişti ve bu mesaj şimdi anlaşılmana imkan
olmaktır.”
Karşımda oturan yakışık ve sakallı genç adam bana kardeşlik dolu bir
gülümseme verdi.
Sağ tarafında Musa, solunda Eliya ve de Eliya’nın sol tarafında
Dünyanızda Buda olarak bilinen kişi oturmaktadır. Daha ileri de de
Muhammedi görebilmektesin ki, onun yazılarında ben Allah olarak
isimlendirilmiştim, çünkü saygı dolayısıyla bana ismimle çığırmayı cüret
etmediler. Bu yemekte bulunan kırk adam ve kadının Dünya üzerinde
buluşmamızdan sonra yaratılan dinlerin temsilcileridirler”
Orda mevcut olan herkes bana, yüzleri arkadaş ve eğlenceli ifadeyle
baktılar, çünkü, onlar da buraya vardıkları zaman uğradıkları süprizi
hatırlıyorlardı.
Küçük bir mağranın girişi/ağzı önünde bulunan küçük bir açıklığa indik.
Hakikatte, hala daha kolanlarımızla taşınmaktaydık fakat yerden bir
metre yükseklikte. Maden duvarlı galerileri geçtikten sonra çok büyük
bir hole vardık. Ki merkezinde koskocaman bir makine ve alınlarındaki
taşla tanılabilen on tane robotlarla etrafı sarılmıştı. Orada yere konup
kolanlarımızı çıkarttık.
Ve Yahweh konuştu: “İşte burda, biyolojik robotları yapan makine.
Birini senin için yaratacağız.”
112
kapladı…ve nefes vücutlarına girdi, ve canlandılar, ve ayak üzerlerine
durdular, ve çok yüce bir ordu.”
Bu şahıs hala daha hareketsiz idi, fakat ansızdan gözlerini açtı, bizim
seviyeden yüksek bir iki basamaktan inip ve diğer robotla bir iki söz
attıktan (konuştuktan)sonra bana doğru yürüyüp geldi. Bana elini
uzatınca el salladık ve derisinin sıcak ve yumuşak olduğunu hissettim.
Yahweh bana konuşup: “Bize izin ver ki küçük bir delik açıp alnından
bir hücre alalım”
Robotların biri bana doğru geldi ve şırıngaya benzeyen küçük bir aletle
alnımı öyle hafif bir şekilde iğneledi ki hemen hemen hiç birşey
hissetmedim.
“Gördüğün gibi” Yahweh bana dedi, “Bu diğer ‘sen’ alnında, robotların
karakteristiği olan ve de annenin kopyasında bulunan küçük taşı
giymiyor.
113
örnek hücreden, hücresini aldığımız şahısın tamamen kopyasını
yaratabiliriz ve de bütün hatırasıyla, karakterik ve kişiliğiyle.
Diğer seni şimdi geri Dünyaya göndersek insanlar hiçbir değişiklik
farketmeyecekler.
Fakat biz, bu kopyayı hemenden yok edeceğiz çünkü bize hiçbir yararı
yoktur.
114
Üzerini kaplayan değişik renkli kürklerden tanınabilmekteydi
/farkedilebilmekteydi.
Kocaman bu odanın bir köşesinde, yere batılı koskocaman bir banyo
vardı. Yüzme havuzu kadar büyük ve şahane renkli ve şekli(etrafı)
bitkilerle sarılıydı.
115
Birkaç dakika sonra, altı kumpanyamla/arkadaşımla kendi konutumda
buldum. Orda, bu güzel robotların arkadaşlıklarıyla bütün arzularıma
tamamıyle teslim hiç unutulmayacak bir banyo aldım.
Son olarak, epey zaman sonra, yatağa gidip, şahane kız arkadaşlarımla
hayatımın en ifratlı gecesini geçirmiştim.
Ertesi gün kalkıp tütülü bir banyo daha aldım ve daha sonra robot bize
şahane bir kahvaltı sundu. Ondan sonra, Yahweh’nin beni
beklediğinden onu takip etmemi istedi. Seyahat kolanını yine giyip kısa
bir zaman içinde kendimi, acaip bir makinenin önünde buldum.
Sonsuzlar meclisi başkanı beni bekliyordu.
Robotları yaratan makine kadar büyük olmamasına rağmen, yine de
büyüktü. İyi büyüklükte bir koltuk merkezinde gömülüydü.
116
Beynin, bütün kapasitesini kullanma derecesine varacaktır. Otur
buraya.”
Senin, insanlık için rehberler cemaatı kurmak fikri, çok güzeldir. Fakat
onları seçerken çok titiz ol ki mesajımız eğriltilip ihanet edilmesin.
117
“Kendisini yalnız hisseden herkimse/bir kişi, bizimle herzaman
telepatik yoluyla haberleşmeye çalışabilir ve ayni sırada, sonsuzla
ahenk içinde olmaya çalışırken, (kendisini) çok güzel/yüce bir duygu
hissedecektir. Pazar sabahı saat onbir sıralarında, her bölgede bize
inanan insanların bir arada toplanmasına ilgili verdiğin öğüt çok iyidir.
Bazı üyeler bunu şu anda yapmaktadırlar.”
“Fakat onlar için affedilme zamanı geldi, ve şimdi tekrar elde ettikleri
ülkelerinde barış içinde yaşayabilecekler, ancak elçimiz olduğunu
tanımama hatasını tekrardan yapmazlarsa. Elçiliğimizin, hükümetin
vereceği bir toprak parçası üzerinde İsrailde yapılmasını arzu ederiz,
kabul etmezlerse (seni reddederlerse) başka yere (ülkeye) kurabilirsin
(inşaat edebilirsin) ve İsrail, elçimizi tanımadığı için yeni bir cezaya
verilecektir.
118
İki bin sene önce, temsilcimiz/mesajcımız (Hz) İsa’ya inananları
arslanların kefeslerine atmışlardı. Bugün neyi riziko edersin? Delilerin
alayını mı?
119
YENİ EMİRLİKLER
120
Yaratıcılarına yarattıklarını geri getirecek olan. Kulakları oan
duyabilecek, gözleri olan görebilecek. Gözleri açık olanlar
görebileceklerdir ki, bilimsel yönden gelişmiş kişiler tarafından
anlaşılabilecek ilk peygambersin.
Bütün söylediklerin(konuştukların) ilkel insanlar tarafından
anlaşılmamaktadır.
İsrail İnsanları, önceden bilindiği gibi, yeni Kudüsü kurmak için zaman
geldi.
Önceden haber edilen Peygamber Claude Rael’dir. Yazılarınızı
tekrardan okuyun ve gözlerinizi açın.
121
Ve o ülke sizinkine yakın olacaktır. Orda mutluluk hüküm sürüp,
korunacaktır. Ve de İsrail ülkesi bir defa daha yok edilecektir.
122
Yer olan olayları yazmayı bitirdiğim zaman çok kesin bir şekilde,
içerime birşeyin serbest edildiğini hissettim.
Bu daha önce hiç olmamıştı.
Tekrardan yazmaya başlamıştım, ve ayni zamanda dikkatli bir şekilde
yazdıklarımı gözlüyordum (ki/çünkü) sanki de ayni sırada okuyucu
olarak yazdıklarımı keşfediyordum.
Yazıyordum, fakat bu sefer kağıt üzerinde oluşanların yazarı olduğumu
hissetmiyordum.
Elohim, ağzımla konuşmaya başlamıştı ve daha doğrusu elimle
yazmaya başlamıştı.
ANAHTARLAR
Başlangıç
123
Kapı yolunun eşitliğinde bulunan bu bir daha engelliktir ki akıl/zihin
kendisini hürriyet etmek istiyorsa bu engeli de geçmesi gerekir. Fakat
Gandi’nin söylediği gibi: “Hiçkimsenin doğruyu görmediğinden değildir
ki hataya döner” Böylece bu kapıyı açmaya çalışırsan, hiçbirşey
görmeyenlerin alaylarını aldırma ve onlar ki gördüler, görmediklerini
etmektedirler çünkü bilinmeyenden duydukları korku için.
İNSANLIK
124
Son olarak, kişinin ifa edilişi göz önünde alınmalıdır. Bu olmazsa akıl
tam kapasitesine erişemez ve kendini sonsuzla ahenk etmek ve yeni
bir kişi olamk imkansız olur.
DOĞUM
Bir doğum, mutlu bir olay olmalıdır çünkü, Elohim bizi kendi
imajlarında yaratıp kendiliğimizden üretebilmemizdir. Canli bir varlık
yaratmakla, keni cinsimizi koruyup yaratıcılarımızın işine saygı
göstermekteyiz.
EĞİTİM
125
Küçük yaratık ki hala daha insanın bir larvasıdır, çocukluğu sırasında,
diğerlerinin özgürlüklerine ve sakinliklerine saygı göstermeye
alışmalıdırlar.
Küçük çocuklar, anlamaktan ve muhakeme etmekten çok genç
oldukları için, onları yetiştiren kişi tarafından bedeni cezalandırma
şiddetli bir şekilde kullanılmalıdır ki saygısızlık gösterdikleri için,
başkalarını rahatsız edip cefa çektirdikleri zaman, onlar da cefa
çeksinler.
Çocuğuna her zaman her şeyi doğru bir sıra şeklinde, sonsuzluğa,
yaratıcılarımıza, topluma ve kişiye göre eleştirmesini öğretmelisin.
126
insanlıklar yaratmalarını çocuğuna, sonsuzluğun bir ğarçası olduğunu
göz önünde tutmasını (düşünmesini) öğretmelisin. Ayni zamanda hem
yüce hem de küçücük “Tozdan yapılmışsın, toza döneceksin”.
Diğer insanların ezgi çekmesine sebep olan bu kişi için bütün bunlar
yeterli olmayacak ve eğer bu kişi, ezgi edilenler tarafından affedilip,
onlara sevgi gösterir/verir, hatalar silinse bile olumlu hiçbirşey elde
edilmeyecektir.
Fakat ölüm sırasında veya az önce, esfi/teessüfü olan için çok geç
olacaktır. Bu kişi affedilmeyecektir.
ŞEHVANİ EĞİTİM
127
fazla zevk alabilmek için, duygularımızı geliştirmemiz gerekir. Ki
Yaratıcılarımız, kullanmamız için buraya koymuştur
128
Her ve bütün organlarımız atalarımız Elohim tarafından yaratılmıştı. Ve
de onları utanç duymadan kullanalım, fakat yaratıldığı sebebi için
kullanmakla mutluluk duymaktır. Eğer, herhangi bir organımızı
kullanmakla bize zevk getirir demektir ki, yaratıcılarımız o zevki
almamızı arzu ederler.
Cinsiyet orucu, bahçenin dinlenme yılı olarak kabul edilebilir, daha bir
deyimle bir kişinin zevk aramada kısa bir duraklama göstermesidir ve
bu nedenle bundan daha sonra daha fazla zevk alabilmesi sağlanır.
İFA ETMEK
129
Kadınların, toplum tarafından yalnızca üretme aleti olarak göründüğü
ilkel çağlardan yavaş yavaş çıkıyoruz. Bilim sağolsun, kadınlar şimdi
hamilelik cezasından korkmadan kendilerini şehvani yönde ifa
edebilmektedirler.
Bir çocukla hamile kalmanın şansa bırakmaktan çok daha önemli bir
olay olduğunu bil. Böylece bunu yapmayı seçtiğin için ve olgunca
düşündükten sonra, şahane bir sevgi davranışı içinde yap (yerine
getir).Tamamıyle yaptığının bilincinde olmakla ve gerçekten onu arzu
ettiğinden emin olmakla.
Böyle ki, döllenme sırasında gerçekten arzu edilmediyse hayatta
başarılı bir kişi olamaz.
Sen, yalnız ifaye eriştiğin zaman çocuk ettir ve böylece ortay getirdiğin
yeni hayat iki ifalı kişinin meyvesi olsun.
130
Ama, arzu edilmeyen çocuğu tutarsan, seni ahlaki ve bedensel
karışıklık (rahatsızlık) içinde bırakacak ve bu da çocuğa nakledilip,
dünyaya getirdiğin çocuğu da ezdirecektir.
131
Tam aksine, ebeveyinler derin bir sevinç duymalıdırlar çünkü,
çocuklarının gelişimi kendilerinden daha yetenekli kişilere güven
edildiler.
Hatta, çocuk arzu ederse ki bu çok önemlidir (onları kabul etmek için)
devamlı ziyaretler de yer alabilir. Çocukların eğitimiyle mesul olan
kişiler, ebeveyinlerin çok istisna kişiler olduklarını anlatmalıdırlar ki
kendi bencil zevkleri için onu kendileri yetiştirmek yerine, çocuklarının
yetişmesine çok daha önem verdiler.
Çocuklara söylenmelidir ki kendilerinden daha yetenekli kişilere güven
etmek istedikleri için.
Bir eş arzu edersen, onu serbest bir şekilde seç. Gerek dini gerekse
sivil evlilik yararsızdır. Yaşayan kişileri, ki yaşadıkları için devamlı
değişebilirler, kontrat imzalayıp birleştiremezsin.
Evliliği reddet ki, bir kişiye sahip olmanın halk tarafından bir ilan
edilişidir. Adam veya kadın, hiçbir kimsenin malı olamaz. Herhangi bir
kontrat, iki kişi arasındaki uyumluluğu yok etmekten başka birşey
olamaz.
132
göstermemize ve onları mutlu etmek için (elimizden geleni) herşeyi
yapmamıza rağmen kıdemli oldukları için onları dinlememeliyiz.
Zeki bir kimse, herhangi bir yaşta iyi bir öğüt verebilir, fakat ahmak
biri, yüz yaşında bile olsa, bir saniye bile dinlenmeye hak etmez. Ve
dahaca böyle bir insanın uyanabilmesi için bütün hayatı boyu olmasına
rağmen mazareti olamaz.
Hala daha genç ve ahmaklar için ümit vardır fakat yine de ahmak yaşlı
kişi, rahatlı bir şekilde yaşayabilmelidir. Bu toplumun görevidir.
133
Rehberler Rehberine hediye edeceksin ki o da, yaratıcılarımızın
mesajını Dünya üzerinde yaymasında yardımcı olsun.
Sizler ki, sevdikleriniz ölüp geride kalırsanız, üzülüp yas tutmayınız.
Bunun yerine, hala daha hayattayken sevdiklerinize sevgi gösterin,
çünkü onlar öldükten sonra, sizleri mutsuz eden düşünce belki de
onları yeteri derecede sevmediğinizden ve de şimdi artık geç
olduğundan.
Eğer sevdiğiniz bir kimse çok acı çekip ölmek istiyorsa, fakat intihar
etmek gücü yoksa, kendi hayatlarını almaya (onlara) yardım et.
TOPLUM VE HÜKÜMET
Tıpkı insan varlığının beyini olduğu gibi, toplumun, karar geçirmesi için
hükümeti olması çok gereklidir. Ve böylece, zekiliği başa koyan
‘Dahikrasi’yi uygulayan bir hükümetin kurulması için elinden her geleni
yapmalısın.
134
Toplam Demokrasi iyi değildir. Bütün hücrelerin emir verdiği bir vücut
uzun yaşayamaz. Yalnız zeki/akıllı insanlar, insanlığı ilgilendiren
kararlar geçirmekte izin verilmelidir. Böylelikle oy vermeyi
reddedeceksin, ancak, Dahikrasi ve insancılığı savunan bir aday
seçilmek için durmaktadır.
135
çekilmeyin çünkü bir gün gelip insan hakemleri yaratıcılarımız
tarafından yargıya çekileceklerdir.
Bir sene yoldaş insanları öldürme tekniklerini öğrenme yarine iki sene
yazıhanede çalışmak daha iyidir.
Herkesin, yeterli bir şekilde doğru bir hayat yaşamaya hakları var
olmasına rağmen, onlar ki yoldaş insanlara daha fazla hızmet verir
toplum için hiçbirşey etmeyenlerden daha fazla kazanmaya hakkı
vardır.
Bu, can sıkıcı/ağır işleri robotların yapabileceği zamana kadar geçici bir
durum olduğu (zamana kadar olacaktır) bellidir. Ve parayı tamamıyle
yürürlükten kaldırdıktan sonra, bütün insanlar kendilerinin gelişmeleri
için faaliyetlere katıla- bileceklerdir. Ayni zamanda bazı insanlar
açlıktan ölürlerken diğer insanlar yiyeceklerin fiyatlarını yüksek
136
tutabilmek için çöpe atarlar. Bu yiyeceği çöpe atmak yerine, yemek
için hiçbirşeyleri olmayanlara dağıtılmalıdır (verilmelidir).
Bireysel (kişisel) evlerin doğayı yutmaması için, açık kır içerisinde, çok
yüksek toplum binaları kurmalısınız. Hiçbirzaman unutma ki, eğer her
kimse küçük bahçeli bir evi olursa, kırlıklar tamamıyle kaybolurlar. Bu
toplum binaları, insanların her istedikleriyle teçhiz edilmiş şehirler
olmalıdırlar ve her biri 50.000 kişiyi
barındırabilmelidir/yerleştirebilmelidir.
137
Hayvanlara hiçbir zaman ezgilik etmeyeceksiniz. Etlerini yemek için
onları kesebilirsin fakat onlara hiçbir ezgilik vermeden. Halıhazırde
belirtildiği gibi, ölüm hiçbirşey değildir, ezgi çekmek kötü ve iğrenç
birşeydir ve hayvanlara ezgi vermekten uzak durmalısın. İnsanların da
ezgi çekmelerinden engel olmalısın.
138
MEDİTASYON VE DUA
139
Elohim, sen orda yıldızlar arasındasın.
SANAATLAR
140
düşün. Ve her sanaatı da doğal bir şey olarak düşün. Çevreni sanat
ürünleriyle kuşat. Bunlar ya kulaklarına, ya gözlerine, ya tütleme,
tatlama ya da dokunma hislerine cezbederler.
141
tatmin ederek sonsuzluğa yanaşmaya yardım edecektir. Bu duruma,
bütün zevklerin sentezi ilave edilecektir. İki kişinin tam uyumluluk
içinde bedensel birleşimi(cinsel ilişkisi) ve de sevişmenin
ışınlanması/parlanması.
Belli ki ruhani yönden uyumluluk var olması gerekir. Daha bir deyimle,
bir birlerine yaklaşıp saygı gösterirken akılları ve vücutları arasında
ortak çekicilik olması gerekir. Fakat ruhani aşk(sevgi), ifalanmış
bedensel aşkı tarafından herzaman yüce edilmektedir. Sevmek,
karşılığında birşey beklemeden vermektir. Birini seversen, o kişi arzu
ederse kendini tamamıyle bu kişiye vermelisin.
Sayılan, candan sevdiğimiz bizim için değil de, basit bir şekilde onlar
mutludurlar, mutluluklarından herhangi bir kimse sorumluysa.
Ve, sevdiğin kişi başkalarıyle mutlu ise, bu mutluluk içinde neşeli ol.
Seni seven kişiyi, başkasıyle mutlu olmadan karşı olmadığından
tanıyacaksın.
Seni mutlu etmek isteyeni reddetme, ki onu kabul etmekle onu mutlu
edersin, ve bu bir aşk davranışındır. Diğerlerinin mutluluğu için neşeli
ve seveinçli ol ki onlar da senin mutluluğuna sevinsinler.
İNSAN ADALETİ
142
Ölüm cezası yürürlükten kaldırılması lazımdır çünkü hiç kimsenin
diğerini, böyle daha önceden hazırlanmış soğuk bir şekilde öldürmeye
hakkı yoktur.
Ta ki böyle bir zaman gelir, bilimsel yöntemle, bazı insanlarda oluşan
şiddetlik, toplum tarafından idare altına alınıp (bu) hastalıklarını
iyileştirebilsinler, (onları) cürümleri toplumdan ayrı tutacaksın. Ve
onlara eksik oldukları şeyi verin, sevgi.
Ve de ayni sırada, dehşet verici hareketlerini anlamalarını sağla.
Onlara, kendilerini kurtarma arzusunu da verin.
143
kabul edilici bir yöntem olarak görüşüdür. Diğerini zorbalıkla korkutan
bir kimse, zorbalığı yerine getirmiş olan bir kişi gibi/kadar tehlikelidir.
Böyle zorbalıkları tehdit edenlere Tıbbi tedavi bulunana kadar, bu
kişiler toplum dışarısında tutulmalıdırlar ve davranışlarının kötü
olduğunu anlamalarını sağlamalıyız.
Diğer insanları rahine alan kişilerle ilgilenirken, ilk olarak,
rahinecilerin elinde bulunmayan masum insanları düşün.
Diğer insanları rahine alan kişiler hastadırlar ve istediklerini yerine
getirmemeniz gerekir. Ve gerçekte toplum, istediklerini hiçbir zaman
yerine getirmemelidirler çünkü ederlerse, diğer cürümleri/canileri de
böyle hareketleri kopya etmelerini teşvik edip tehditlerine haklılık
verirler.
Bütün insanlar, ne çeşit ırkdan gelirlerse bile, doğum sırasında eşit hak
ve fırsatları olmalıdır. Her nasılsa, ne renkte olurlarsa delilere karşın
ayırtmalık et.
Dünyayı nüfuslandıran bütün ırklar, Elohim tarafından
yaratılmışlardı ve eşit derecede saygı verilmelidirler. Bu mesajın ilk
bölümünde yazıldığı gibi, bütün insanlık bir dünya hükümeti kurmak
için birleşmelidir. Esperanto vardır ve eğer başka biri daha iyi birşey
teklif edemezse, Esperantoyu seç.
BİLİM
144
Bilimsel olmakla, yaratıcılarınızı memnun etmektesiniz. Çünkü sen de
onlar gibi davranmaktasın ve onlara, onların imajında yapıldığını
anladığını göstermektesin. Ve içerinde bulunan bütün mevcut
gücünden yararlılık etmekten hevesli olduğunu göstermektesin. Bilim,
insanlığı yok edip yabancılaştırmakla değil koyuverip hızmet etmekle
kullanılmalıdır.
İNSAN BEYİNİ
145
Ben Claude Rael, bütün bu (Medium)lar ki böyle mesajlar aldılar,
benimle temasa geçip, devamlı toplantı organize edebilmemiz için
gayretle bekliyorum. Haber edilmeyi arayan hakiki mediyumların hepsi
talimat alacaklardır. Bir beyinin gücü büyüktür/yücedir fakat birçok
beyinlerin gücü sonsuzdur.
Bırakın, kulakları olan duysunlar.
APOKALİPS - AÇIKLAMA
Bir filozof bir zaman dedi ki, “Hz İsa gelip insanlara takip etmeleri için
yolu gösterdi fakat herkes parmaklarına dik dik baktılar”. Bu cümle
üzerine meditasyon et. Önemli olan mesajcı değil, mesajı gönderen ve
mesajdır.
146
Doğu tarikatların arasında yoldan çıkmayın. Gerçek, Himalaya
dağlarının üstünde ne de Peru dağlarında bulunur. Bunu, kendi
içerinde bulacaksın.
Kendi içerinde seyahat et, aksi takdirde, sen yalnız bir turist olursun.
Yoldan geçip kendi içerilerini arayanları seyrederek gerçeği bulacağını
zannedeceksin. Onlar belki de bulacaklar, fakat onları seyredenler
elbette bulamayacaklar. Kendi içerinde seyahat etmek için uçağa
girmen gerekmez.
147
elde etmek istiyorsan, yaratıcıların yüzünde ve başında büyümesi için
yaptıklarını kesmeyin. Eğer büyürse, sebebi vardır, çünkü hiçbir bedeni
özelliklerin (karakteristiklerin) sana sebepsiz verilmemiştir. Yaratığa
saygı göstermekle yaratıcıya saygılı olursun.
Ayaklarını çarpıp, yere otur, daha iyisi, arka üzerine yere yat.
Mümkünse, kendini açık havada ve gökyüzüne bakabilir birşekilde
koydur.
Akıl/Zihin bir gül gibidir. Sabahleyin, açılmaya başlar, fakat hala daha
bir budayken genellikle onu sen budalarsın. Eğer birazcık beklersen
gül açılacaktır. Bedensel zindelik etmek iyidir, fakat akıl zindeliği etmek
çok daha iyidir.
148
Yıldızların hussusuna göre kendini yerleştir ki onlar da güneş olup
etraflarında gezegenler dönmektedir. Bu gezegenlerde de sonsuz
sayıda diğer varlıklar, yaratıklar yaşar. (Bu gezegenler arasında)
yaratıcılarımız Elohim’in Dünyası ve de Edebilerin Gezegeni. Belki bir
gün buraya sonsuzluğa kadar kabul edileceksin.
Diğer canlıların yaşadığı dünyaların hussusuna göre kendini yerleştir-
bazıları bizden daha ileri bazıları da bizden daha geri ve evrenin
merkezi etrafında dönen galaksilerin hussusuna göre. Son olarak,
kendini bütün evrenimizin hussusuna göre yerleştir ki
kendisi(evrenimiz) bir atomun atomu içinde ve molekülün ve belki de
diğer dünyalarda hayat olup olmadığını merak eden bir kişinin kolu
üzerinde olmaktadır...
149
Akşam üzeri, gökyüzü yıldızlarla dolu iken ve hava sıcaklığı hafifdir,
yere yat. Göklere (yıldızlara doğru) bakıp, Elohim’i güçlü bir şekilde
düşün, bir gün onlar arasında olma hakkını arzu et, ve sana yapman
için, arzu edeceklerini / isteyecekleri niye istediklerini açık bir şekilde
anlamamana rağmen tamamıyle yapmana hazır olduğunu kuvvetli bir
şekilde düşün. Yeterli bir derecede hazırsan, belki de bir işaret
göreceksin.
MÜKAFAT
150
Böyle bütün insanlar, hayatta rehber ve amaçları vardır ve
mutludurlar. Uyanık olmayanlara Elohim’in Mesajından konuşmak
boşadır / yararsızdır.
Uykuda olan duyamaz ve şuursuz bir akıl bir iki dakika içinde uyanmaz
– özellikle uyuyan kişi uykusunu çok rahatlı bulursa.
Çok zeki bir kimse, Elohim’in verdiği akılı kullanıp yaşayış durumlarını
iyileştirmek için yeni teknikler icat etmekle diğerlerine mutluluk
getirmek görevi vardır.
151
Elohim, ilk insanları, onlara yapılanları yaptıklarını bilmeden
yaratmışlardı. Onlar, ufak bir bilimsel deney ettiklerini zannetmişlerdi
ve bunun içindir ki, bütün insanlığı ilk defa da az kalsın yok etmişlerdi.
152
yaratılabileceğini anlayabilme yetenekleri olan insanlar tarafından
tanınmaya niyetleri vardır. Bu insanlar sonsuz yaşama hak
kazanacaklardır.
153
Sen hala daha bunların hiçbirine inanmayabilirsin, fakat zaman
geldiğinde bu satırları tekrardan hatırlayacaksın ve o zaman da çok geç
olacaktır.
İlk çeşit insanlar, son ateşli fırında yanıp ezgiyle tahrip olacaklar, son
çeşit insanlar da Sonsuzlar Dünyasında Rehberler Rehberiyle alınıp
götürülmekle kurtulacaklardır. Orda, eski çağların bilgili insanlarıyla
zevk dolu ifşalı bir hayat yaşayacaklardır.
154
Asırlar sırasınca, Elohim’in verdiği ilk mesajlara tamamıyle bağlı olan
bütün insanlar doğruydular. Fakat bu mesajlar üzerine kurulan ve
onlara duygu duyanları engelleyici sistemler kullananlar yanlıştırlar.
Kilse kaybolma işlemindedir ve kaybolmayı hak etmiştir.
155
Sizler ki şu anda kilsenin üyelerisiniz, rengi gibi marazlı olan urubaları
çıkarın, yürürlükleri sırasında altında işlenen suçların rengi. Bizimle
gelin ve evrensel barış ve sevgi yolunda insanlığa rehber olun.
156
Utanç!
Kilsenin var oluşuna artık hiç bir sebep kalmadı, (Apokalips) İfşa çağı
gelişi beklenirken Hz İsa’nın mesajını yaymaya güvenilmişti, ve bu çağ
şimdi geldi.
Ayrıca, kilse, görevini yerine getirmesine rağmen işlediği suçlardan
sorguya çekilecektir. Ve onlar ki hala daha kanlı-urubalarını giyiyorlar,
suçlular arasında olacaklardır.
157
REHBERLER
158
Yaratıcıların, yarattıklarına olan sevgisi uçsuz bucaksızdır ve bu sevgiyi
onlara sizler de vermelisiniz.
Seni sevdikleri gibi onları sevmelisin ve büyük elçilerine ve
yardımcılarına yardım etmekle bunu ispatla. Yaratıcılarımızı buyurmak
için, Elçiliği kurabirmeleri, Dünyanın her köşesine seyahat edip (bu
Mesajı) yayabilmeleri için bütün imkan, araç ve kuvvetini hızmetlerine
sunmalısın.
159
Varoluşunun ilk yirmidört yılı içerisinde/sırasında, Uluslararası Raelian
Hareketi metin bir şekilde büyüyüp bütün Dünya çapında URH’nin milli
şübeleri şimdi 84 ülkede kurulmuştur. Ve Elohim’in fevkalade Son
Mesajının daha fazla bilinmesi/ duyulması için insanlar/şahıslar öne
geliyorlar.
160
Fakat söylemem gerekir ki, bu projenin bitmesi için en büyük engel
para değildir. Politik ve diplomatik problemler daha dikenli olup ve de
bunların hakkından gelebilmek için sabır ve sebat etmek gerekir.
İlk yaklaşma 8 Kasım 1991’de İbrani Yeni Yılında ve birkaç ay sonra bir
resmi istek de İsrailin başkan Hahamına edilmişti. İstek tanınıp (tastik
edilip) dilekçenin incelenmesi başlamıştı. 1993’ün yazı sırasında, İsrail
hükümet komisyonu, Raelian Hareketinin barışcıl olup İsrail emniyetine
hiçbir tehlike olmadığının sonucuna vardılar. İki Hahamlar
raporlarında: “Rael’in gerçekten beklenen peygamberin
olabileceğinden, ona karşı birşey yapmamanın daha iyi olabileceğinin
sonucuna vardılar.
161
Budist tapınaklatda bulunan gamalı haç ve zamanda sonsuzluğu temsil
eder, orijinal sembolün kullanışı bir sorun değildir.
Gerekli olan daha sonraki adım, yaşlı bir kişiden zihinsel bilginin,
hatıraların ve karakterliğin bedensel genç klona nakletmektir.
Hatıranın, bu şekilde direk olarak genç bir kişiye (vücuda) nakledilişi
demek olur ki, ayni kişi etkili bir şekilde sonsuza kadar yaşayabilir.
Elohim, çok uzak bir gelecekte olmayan bir zaman içinde buraya
Dünyaya konmaları/gelmeleri 38 seneden daha fazla olmayacak ve de
daha kısa bir zamanda da olabilir. Eğer bu kitap içinde anlattığım
gerçek dünya etrafında daha hızlı yayılırsa, Elohim beraberlerinde, eski
162
çağların yüce peygamberlerini getireceklerdir, aralarında (Hz) Musa,
Eliyah, Buda, İsa ve Muhammed.
Bu, çoktan beri beklenen olay, İnsanlık tarihinin en çok muhteşem bir
günü olacaktır. Elçiliklerine kondukları zaman ümit ederim sizler de
orda bulunacaksınız ve bu şahane maceranın bir parçası olam bilincinin
zevkini paylaşacaksınız. Ve de maddi yönden kuruluşunda katkıda
olmuşsunz.
Rael
Quebec Kanada
1997’nin yaz mevsimi
163
Adresler:
Basım: +1-514-366-3734
clonaid: + 1-702-497-9186
Ülkeniz aşağıda görülmüyorsa, lütfen uluslararası baş merkezine başvurun.
164
Arjantina: Movimiento Raeliano de la Argentina
Avenida J.C. Lamon 27
6620 Chivilcoy
Provincia de Buenos Aires
Rep. de Argentina
Tel : 02346-15684387
Tel : 02346-425429
E-mail: latinoamerica@rael.org
165
Burkina Faso: Mouvement Raëlien du Burkina Faso
B.P. 833
Bobo Dioulasso
Burkina Faso
ou 04 B.P. 8224 Ouagadougou 04,
Burkina Faso
Tél : (226) 98.07.02
Fax :(226) 98.07.02
E-mail: manaka.douanio@ird.bf
ou E-mail: raelburkina@hotmail.com
166
Filipin: Philippines Raelian Movement
UPPO Box 279
University of the Philippines
Diliman, Quezon City
Philippines 1101
E-mail: philippines@rael.org
169
Italia
E-mail: movimento.raeliano@rael.org
170
Kanada: Canadian Raelian Movement
C.P. 86, Succursale, Youville
Montreal (QC) H2P 2V2
Canada
E-mail English and French: infocanada@rael.org
E-mail spanish: latinoamerica@rael.org
171
Fax : (230)627.4251 s/c Dantel Service
E-mail: mauritius@rael.org
172
Portekiz: Movimento Raeliano Português
Apartado 2715
1118 001 Lisboa
Portugal
E-mail: portugal@rael.org
175