You are on page 1of 206

!

M elâm r e d e b iy a tı ^ e ‫ ا أ ا‬٦١e٢‫؛‬

Abdülbâkî
Konya Lisesi Edebiyat Muallimi

KAYGUSUZ
VtZE’Lİ ALÂEDDİN

Metinden hariç iki îotograîi vardır

R E M Z İ K İ T A P H A N E
I S T A N B U L - 1 9 32
B îir h a n e d d in M a tb a a sı
libliyoğrafya
Oayg'usuz A lâeddin’in şiirlerine Sarı A bdullah’ın »‫اء‬.‫ ا د ق ا ب أ وال‬،‫ؤ هم اتا ك‬
ism indeki kitabiyle ] ‫ [ ل‬L â ’lî zade A bdulbakî’nin »‫يه‬.‫ ر'مندت م ال‬،‫] ء‬,sinde ]2
Müstakim zade Süleym an Sâdeddin'in » ‫ره‬،‫ عال م إث ط‬y u j » ünvaE İyle m eşhur
olan » ‫أارذالوس ل م ه ق الطرق؛؛اليا ب ا س إل المالمرذ‬،‫الضثآال‬- ‫ارءاف‬
‫ي‬ «]-isimli kitabm da tesa ]3
düf etm ekteyiz, ^unl^rdan başka B ayram ı m erm ilerin d en olan ve ya
-melâmete muhi^ bulunan muhtelif zevat tarafından tertip edilen m e c
m ualarda da Q aygusuz’un şiirleri vardır. Bu m ecm ualardan elimizde
;bulunanlar şunlardır
Melâmîlik ve M elâm îlers ilimli ederimizi yazarken de istifade « — 1
ettiğim iz ; ^ ‫ أ ق؛ا‬dervişlerinden « Meyyit M ustafa ^ehim » ism inde bir
zat tarafından 127ü Rebiulevvelinde tertip edilen ve el’an Bursalı M ahal -
‫ا‬€‫أط‬€‫ ؛‬zade yağlıkçı S abri Beye ait olan mecmua ٣ [.

Hicride 1044 — 2 ‫ ء‬H aşan ıbni Muhmmet» ism inde biri tarafından ‫؛‬
tertip edilen ve Şeyh ‫ آ‬E k b er’in » ‫تبئ‬
‫هكمالم‬
‫ ا ال ما ل ح‬،‫ ء ء و* إ؛ ط؛أا ال دال‬- ismindeki risa
eleriyle daha bazı risaleler !‫ ؛‬ve Lâm ekânî’nin divaniyle bir çok Mel^m ‫؛‬
şâirlerinin şiirlerini ve m ektuplarını ihtiva eden ve H alet Efendi k ü tü p -

] I] M a th a a i  m ire ta b ’ı . ‫ل‬288 .
]2 ‫ ا‬M albu. İ l 75 H ic rid e y a z ıla n n ü sh a • M illet k ü tü p h a n e s i, Nu ; 1052 . ^ ‫ §؛‬er
y a z m a n ü s h a ‫ ؛‬a y n i k ü tü p h a n e ‫ ؛‬e s e rin m ü te a d d it k ü tü p h a n e le rd e m ü te a d .. 1053-
٢١!^ .y a z m a la rı ^a?-(l،r
Y azm a. S ü le y m a n iy e , N afiz p a ş a k ü tü p h a n e s i ]3 [‫ ^ ؛‬٧ ; ١ !d a « ts n ıâ i 1306 •64
ibni ^ühd'ı >> ta ra fın d a n y a ^ d m ı ‫ ؛‬t]r. M illet k ü tü p h a n e s i ; ^ ٧ : ‫ ل‬05 ‫ ه ؛أ‬te «A hm edi 35
,T ebrizî» ta ra fın d a n is tin sa h ed ilm iş n ü s h a
4 [[ ١^^ ;ı^^ülıim m e c m u a h a k k ın d a >< M elâm îlik v e M elâm îler » e de b a k in izi S
M ecm u an ın m u h te v iy a lın d a n m ühim b ..221 ,215 - 207‫؛‬r kısm ım , İs ta n b u l v ilâ y e ti
m ek tu p çu su O sm a n B e y e fe n d i, is iin sa h ed ip K o n y a y a , b a n a g ö n d e rm e k lü tfu n d a
b u lu n d u la r. Y alnız m e c m u a y ı te rtip e d e n in ism i y a z ılm a d ığ ı cih etle « M elâm îler» d e
-k âtib i v e y azılış ta rih i m e ç h u l, d e m iştim (S. 221). H alb u k i Is ta n b u la g elin ce m e c m u a
yı b iz z a t ‫ ة ع‬٢‫ ه‬üm . ^© n u n d a k i ş u . ^ ١^‫؛‬،‫ ا ال ت ا ك *اة ءق د ا خم ف *ن ؛‬،‫دة و ال‬. ‫« ■تتا رسائ ل ال مه‬
‫ل ق ءلى ا د'ل ق ' ا م ر! ال ء ا آ م‬- ‫ث إش ء آ ا‬،‫ ^ ا ل ع ر ق إإ ' ت م اا_ا ا رءآا ال لت قط ب ا*نىا ل ءية؟ ماك‬٠١ ‫ا ت م _بمالس د م صطق‬
‫ر ن م ا ء ب ال ااط ت‬ ‫ ف م س م ؛ ث غ ر‬، ‫ا ءا ق ء ا ك‬ ‫تق اء‬ ‫ ر طتي‬،‫ج ء م‬
‫كين د ا ر ث ا ال;يا‬ ‫_لين آ ا الليت'دا‬ ‫ي؛أ‬
‫ ا د س من‬٠‫س نع ة ق الي وماب‬
1‫ا'خ ارمءه م ا‬ ‫ش‬،‫ ا د ا ي ة و لقعن اا‬،‫ م إ ن حق د سا ؛ ن ص‬1‫اممالل‬ ‫ح ذ ر ت سلطايى ال' س إل ا'ءدائستي'ى‬
‫ ي و ا ه رالف‬..- ‫ ن آ‬1‫ر;ءا ال ولى ا‬ ‫ « ض‬k a y d ın d a n te r tip e d e n in ism i v e te rtip ta r ih i
a n la ş iid ı .
8 Qaygusuz

hanesinde 800 num arada m ukayyet bulunan m ecm ua[!]. «Bu m ecm uada
Q aygusuzun şiirleriyle A hm ed-i S ârbân’m şiirleri tam am iyle ayrjim ıştır.
A hm et B ey’in ‫؛‬şiirlerinin serlevhasm da, A hm et Bey, kaydı mevcuttur.»

3 — £m ir O sm an -1 H âşim î’nin 118 sahifelik (‫ن ا مخا‬-‫ ء رش‬ism indeki bir


risalesiyle manzum elerini ve O aygusuz’un 14 şi’rini ihtiva eden,
1154 Şabanm da tertip ve tahriri hitam bulan ve el’an İstanbul vilâyeti
m ektupçusu Osm an Beyefendiye ait bulunan mecmua.

4 — T ü tü n İnhisar idaresi sabık m üfettişlerinden Fahri Beyin,


H ayrabolu’da «Ahmed-i Sârbân» tekkesinin son şeyhi Sabrî Efendi (1340)
nin akrabasına, ecdattan m evrus m ecm uadan istifade ederel‫ ؛‬tertip et-
tiği mecmua.

5 — Son H am zavî mümessili S eyyit A bdülkadir-i Belhî (1341) nin


oğlu Mutar Beyefendiye ait bulunan ve hicri on ikinci acırda tertip
edildiği, ihtiva ettiği şiirlerden anlaşılan mecmua.

6 — ü sk ü d a rd a Selim A ğ a kütüphanesinde 75 ve 82 num aralarda


m ukayyet olan ve birbirinden istinsah edilmiş bulunan A hm ed-i Sârbân
divani. «Bu divana, Çayg'usuz’un şiirleri de karışm ış olduğundan mec-
m ua diyebiliriz.»

‫ ;ر‘ت ؛تاضآد؛‬A hm ed-i Sârbân’ın tercem ei hâlini yazarken, Ç aygusuz’un

Varım ı ol dosta verdim xânüm anım çalm adı


Cümlesinden el yudnm pes dü cihânım (]almadı

^^atlaiyle başlıyan gazelini ( Nu : 13 ) «Ahmedî» m ahlâsiyle kayd-


etm iş (s; ^53), L a’li zade m erhum da ayni gazeli «‫> ب‬ y^ al-
m ıştır (s; 31-32). l^âlbuki bu gazel, M üstakim zade'nin risalesinde, H âlet
Efendi kütüphanesindeki m ecm ua ile Sabri Beyin m ecm uasında, Selim
A ğ a kütüphanecindeki dl^an nüshasında «Qaygusuz» m ahlasiyle m ukay-

[‫ ^ زل‬٧ m e c m u a için « M elâm îlik v e M elâm iler » in ikinci k ısm ın ın b ib iliy o ğ ra ‫ ؛‬-
y a s m a d a b ak ınız: ( >s. 222).
V ize’li Alâeddin 7

yet olduğu gibi O sm an Beyin m ecm uasında da • •


s&rlevhasiyle başlıyan 14 İlâhi m iyanındadır. L a’iî z a d e ; bu gazelden
!‫؛‬a ş k a

Mred isen m eydân -1 aşqta can verip cânânı gör


Aşı,q isen aşq içinde iste bul sultânı gör

،^^^tla’lı gazeli de ( No: 44 ) « Q aygusuz » m ahlasiyle risalesine dere


«tm iştir (s; 32-33). Bu gazel ayni zamanda M üstakim zade’nin risalesin-
c،e; H âlet Efendideki m ecm uada; Osman, Sabri ve Fahri Beylerin mec-
m a la rın d a da «^aygusuz» nam ına m ukayyettir.
M üstakim zade; ^ is a le i M elâmiyesine, A hm ed-i S ârbân’ın tercem ei
hâlinde m üşarünileyhe ait olm ak üzere 30 m anzum e alm ıştır. Bunlarım
beşi «Ahmet» m ahlasiyle ve aruzladır ve bu beş mandzume, D uqakin zade
A hm et Be^in divanlarında m evcuttur. « O aygusuz » m ahlasiyle kayd-
«t^iği m anzum elerden

H er kim bize ta'n e y ler ise nev’i beşerden



Olalı eğnim ize hil’at-i m erdan kepenek

Yûsuf-u M ısr’ı bulam dersen e ğ er inşâna baq

M azhar-ı s ırr -1 X udâ ^ âh selâm ün a ’leyk

m ısralariyle başlıyan 4 ta n e lid e yine «Ahmet» m ahlasiyle A hm et lie y ın


m u h a li! divan nüshalarında m evcut olduğu gibi bilhassa birincisi, tez-
k ilelerd e de D uqakin zade’^e ait olarak m ünderiçtir. M ütebaki 21 m an-
turneden i^isi, yu k ard a yazdığımız gibi ‫ بدت‬,‫ مم‬ve ‫ ات‬,،‫ م‬da ve mecmua-
larda da ü a y g u s u z ’un olarak m ukayyettir. D iğer 19 manzumeden kita-
bımızda «41» ve «56» num aralarda m ukayyet bulunan ikisi Selim A ğ a
kütüphanesindeki divan nüshasiyle H âlet Efendideki mecmuada; Osman,
^ ab ri ve Fahri Beylerin m ecm ualarında da vardır, bitabım ızda ^ ^ ٠ 34,
36, 38, 52* num aralarda m ukayyet beşi, Selim A ğadaki divan nüshasiyle
O sm an ve Sabri B eylerin m ecm ualarında: kitabım ızda «1, 6 , 14, 24, 26‫ز‬
3^, 39, 54» num aralarda m ukayyet sekizi; Selim A ğ a kütüphnesindeki
divanla yalnız Sabrı Beyin m ecm uasında m evcuttur. Yalnız bu s e ^ z
İlâhinin ikisi (‫ة‬, 1 ‫ ره‬Osm an Beyin m ecm uasında « Hâşimî» ye ait görü-
nüvor.
8 Qaygusuz

M ütebaki d ört m anzum enin ikisi, M üstakim zade risalesinde noksaıs‫؛‬


ve ikişer k ıt’adan ibarettir (29, 40). Bunların b irin ^ si Selim A ğ a kutup-
hanesindeki divanla H âlet Efendi kütüphanesindeki m ecm uada ve Sabri
Beyin m ecm uasm da «Qaygusuz» m ahlasiyle tam am ©larak mevcut; d iğ er
ikisinden (37, 58) birincisi yalnız Selim A ğ adaki divan nüshasında; ikin-
cisi, hem divanda, hem de Sabri ve Fahri Beylerin m ecm ualarında
Q aygusuz’un olarak m ukayyettir. Bu son m esnevi de (58) «Q aygusuz
A bdal» m neş’esi var. F ak at iki m ecm ua ile dibanda bulunmasını, sonra
A lâeddin'ın mürşidi, A hm et Beyde de Alevîlik tem ayülâtıhın m evcudi-
je tin i nazarı dikkata alarak kitabım ıza dercettik. Maamafih, yine ihti-
y atla telâkki edilmesi d ‫ غ ه‬r u‫ ه‬ur zannındayız.
42 num aralı manzume; Selim A ğadaki divanla M uhtar, Osman V»
S^bri beylerin m ecm ualarında Ç aygusuz nam ına m ukayyettir. A yni
İlâhinin iki k ıt’ası, «Q aygusuz A li Alâeddin» nam ına «Ayvansarayi»
nin « ‫ » وق إت‬ında da m ünderiçtir.
53 num arah m anzume, ^ â le t Efendi kütüphanesindeki m ecm uada,
Osman, F ahri ve Sabri Beylerin m ecm ualarında; 19 num aralı manzume,
H âlet Efendideki mecm ua ile Fahri ve Sabri Beylerin mecmualarında^
«18, 21, 27, 47, 49, 51» [1] num aralı m anzum eler, H âlet Efendideki mec-
m ua ile Sabri Beyin mecmuasında; «23, 32, 47» num aradakiler,O sm an ve
Sabri Beylerin; «50» num aradaki Sabri ve ]’'ahri Beylerin mecmualarında^
٠ 20 » num aradaki Selim A ğadaki divanla Sabri Beyin mecmuasında^
«4^, 57» num ar^dakilır, yalnız H âlet Efendi kütüphanesindeki mecmuada;
«8» num aradaki yalnız M uhtar B^yin m ecm uasında; « 35 » num aradaki
yalnız Osman Beyin m ecm uas:nda; «2, 3, 4, 5, 7, 9, 10, 11, 12, 15, 16,
17, 22, 25, 30, 31, 43, 45, 55» num aradakiler yalnız Sabri Beyin mec-
m uasında vardır.
Bu «58» ^ i’rin «15» tanesi aruzladır; bunların da biri dört m ısra-
dan ibarettir ki bu, y a bir k ıt’adır, yahut ta natam am bir gazeldir (45 )‫ء‬
Bu ikinci ihtimâl, daha kuvvetli gibi g ö rü lü y o r. Mütebaki «43» parça-
nm üçü 4 + 3 ta k ti’li ve yedi heceli; biri 6 + 5 tak ti’li ve 11 heceli;
diğerleri um um iyetle 4 + 4 ta k ti’li ve sekiz hecelidir.
B u lların «58» num aradaki m esneviden m aada, hemen he^si; ö a y -
gusuz A lâeddin’indir diyebiliriz. O aygusuz A lâeddin’le ^ a ^ g u s u z A bdal’ın
şiirleri; gerek eda, gerek m üedda nokta*i nazarından birbirlerinden ta-
m am iyle farklı ise de biz, yine ihtiyata riay et ederek elimizdeki
bu «^8» şi’ri‫ ؛‬Q aygusuz A b d al’ın ^^uru Osm ani kütüphanesindeki mec-

[1] 49 n u m a ra lı m a n z u m e ,F a h ri B ey in m e c m u a sın d a A h m e t m a h lasiy le; 51 n t‫'■؛‬


tn a ra lı m a n z u m e d e O sm a n b e y in m e c m u a s ın d a « H a ş im î» n a m ın a m u k a y y e ttir.
\^ izeli Alâerldin ‫او‬

m uada ( Nu. 4904) ki şiirleriyle, B ektaşılara âit elimize geçen cönkler-


de Q aygusuz A bdal’a âit şiirlerle. H acı Bektaş tekkesi kütüphanesin-
den A n k a ra M aarif kütüphanesine devredilen kitaplar arasındaki Ç a y -
gusuz Abdal nam ına m nharrer m anzum elerle karşılaştırdık [‫ ] ل‬. Bu>
suretle kitabım ızdaki m etinlerin «Oayg'usuz Ali Alâeddın» e âidiyeti ta -
hakkuk etti.
i ta b ım ız ın tercem ei 1 1 ‫ ق آ‬kısm ını yazarken istifade ettiğim iz e se r-
lerin listesini de k a ri’Jere kolaylık olm ak için ayrıca, en sona vaz’e t-
n e y i m ünasip gördük..

[‫ را‬B u m u k a b ele işini d e ru h te e tm e k su re tile k itab ım ızın in tişa rın a y a rd ım eden-


A n k a ra e rk e k lise si ')'ü rk ç e m u allim i k a rd e ş im İhsan M ahvî’y e h a s s a ta n te ş e k k ü r
ed e rim .

‫ا‬
O a yg u su z
VİZELİ A L İ A L Â E D D İN

Sarı Abılullah » ‫ ء م* م ا ت ا هأن قال;دأ رالء ا د‬ında Sârbân A hm ed'in terceniei


-Ihalini yazarken «sülükünde çok manzum ilahiyat buyurup gâh O ay g u
suz ve gâh Ahm edî tahallus etm işlerdir ■ « ] ‫ [ ل‬kaydıyla bu kitaptaki 13
-num aralı şiiri yazmış ve Sarı A bdullah’tan itibaren La’li zade A b d ü l
bakî ve Müstakim zade Süleym an Sadeddin de ،‫آ‬،‫كليت‬,,‫] « م‬2J ve ،<‫رءأ ال‬
■< ismiyle m eşhur olan »‫وذ‬.‫ إا س ا ةاأ الد‬.\‫;ر‬.‫ م آا ا‬،‫اله ف ا س زنا ا و مء و نيف؛ا ط‬-‫ار ا لمء‬..
isim li risalelerinde aynı m alûm atı tek ra r etm işleıdir. Bunlardan som a
Sadık Vicdanî Bey«Tomar-ı turuk ٧ -aliyyeden Melâmîlık»ünvan]ı kitabın
cia[3]ve Mehmet Ali A yni Bey «Hacı B ayram -‫ عآ^ ؛‬1‫ «؛‬ismindeki eserinde
Qayg'usuz» m ahlasıyla şiir söyley'en zatın «Ahmed-i Sârbân» olduğunu «
söylerler ]4 [.
Biz de bilhassa Sarı A bdullah, la ’lî ve M üstakim zadelere istinaden
Melâmîlik ve Melâmfler » ism indeki kitabım ızda aynı kanaati izhar «
etm iştik ]5[. [‫ ؛‬sasen Ü sküdar’da S el ‫ ^ ؛‬A ğ a kütüphanesinde 75. ve 82
-num aralarda m ukayyet ve birbirinden istinsah edilmiş i^i divan nüsha
-ıııda da «Ahmed» ve ((^ayg'usuz» m ahlaslı şiirler karışıktı. Fakat bi ^
lâhara A hm ed-i S â rb ân ’ın «Ducjakin zade A hm et Bey» olduğu tahakkuk
edince [6] ^ u ^ a k in zade’nin D arülfünun kütüphanesinde 802 num arada
-m ukayyet 1180 de M ustafa isminde bir zat tarafından yazılmış bulu
nan ve üzerinde ..‫ت رى‬.‫تد ءمإ'يى ءق‬-‫داوان ا‬,, K aydını ihtiva eden divaniyle yine
-ayni kütüphanede Hâlis Ef. kitapları arasında 7169 num arada m u k ay
y e t , 1‫ق‬te yazılmış olan ve üzerinde 85 ،، ‫ءد _أر إن در؛تك إن ن'دء‬-‫ « ت_مان ا‬-kaydı bu
lunan divanında ve keza p'atih. M illet kütüphanesinde 16 num arada
]‫ [ا‬S : 2 ‫؛■ق‬.
‫ اتا‬S : 3 l - 3 K K itab ım ız d ak i 13 v e 44 N u m a ra lı ş iirle r .

‫؛‬4 ‫ ة ا‬: ‫ ا‬،‫ و‬- »e lm e t A li A y n i b e y , " Q a y g u su z , ın a h la siy ie iki, « A h m et ^ ، .121


-m a h la s iy le d e iki şiir alm ıştıi'. «A hm et» m a h la sın ı h âiz o la n la r ،< Q ay g u su z» u n d e
ğ ild ir .

]6[ » ‫عإل‬1‫ل آ[أل»ف‬، v e M elâm îler » e B akınız! S: 340 •349. (( A tsiz ،Mecmua » nııi
Î6 m ^ı s a y ısın d a k i m a k a le m iz e d e b a k in iz !
V ize’li Alaeddin 11

m ukayyet natam am divanda «Çaygusuz» m ahlasyle hiç bir şi’rin bu-


lunmaması, nazarı dikkatim izi celbetm işti. «Qaygusuz» m ahlasını hâiz
olan şiirleri tetkik edince bunlardan '

Ezelî Q alûblîden Q uluyum Sultan A hm ed'in


Yoluna can qıldım feda Ç urbanıyım X an A hm ed’in

. K ıt’asiyle başlıyan şı’rin (Nu: 34) A hm et ^ e y ’e hita^ eden medhiye


olduğunu ve

Ham dülillâh şimdi bir âlî cenabım Var benim


Evliyanın him m etiyle feth-i bâbım var benim

m atla’lı şi’rin (N u: 26) m ak ta’ beytinde de

^ ay ^u $ u z eder İlâhî sana şükrüm budürür


A hm edin gibi melâzım, hem m aâbım var benim

•diye şâirin, mürşidi A hm et Beyin ismini zikrettiğini gördük. Bu suretle

H aq yoluna giden gelsün Yolumuz vuslet yoludur


H aq kerm i vardır bunda Bu yol hidayet yoludur

kıt'asiy le başhyan İlâhideki (Nu: 41)

Bu yolu xod buldu bulan B ulm ıyandır m ahrum qalan


Sırat-ı m ü^ta^îm olan Şimdi bu A hm et yoludur

kıt'asm daki «Ahmet yolu » kaydının da A hm et Beye aidiyeti anlaşıldı.


G ene bu sıralarda tüccardan Bursalı Mahallebici zade yağhkçı Sabri
Beye âit olan m ecm uada

Bihamdillah ki bize er'di devlet Çü doğdu üstümüze nur-u rahm et


Bununla zâhir oldu ha([(:[a vuslat Zamanın ^ u tb u , ^îri, pîrim A hm et

A nı sevenlere bildirdi H aqqı ^ m anı sevmedi ol oldu şa q ‫؛‬


Ölünce «Çaygusuz» var m ^dhin oqu Zamanın kutbu pîri, pîrim A hm ed

‫ ؟‬i’ri ( Nu: 7 ) fikrimizi büsbütün teyit etti. Bu suretle « Ç aygusuz >


m ahlasiyle yazılmış olan şii^ erin « A hm et Bey » e âit olmadığı.
Qaygusuz 12

^ bunların A hm et hulefâsından birisi tarafından yazıldığı, b i^ b a r


A hm et Beyin şiirleriyle karıştığı cihetle «Qaygusuz» m ahlasının A hm et
‫ ؟‬eye ait olduğu zannedildiği anlaşıldı. Yalnız, bu çok kudretli halk
şâirinin kim olduğunu bilm ediğimizden « Melâmîlik ve Melâmîler » de
yukar]daki m ülâhazatım ızı hulâsatan arzetm iş ve « Q aygusuz hakkında
k at’î ve sarih malûmatımız yoktur» [1] dem iştik ,
^ ‫ ؛‬lâh ara bulduğumuz ‫ ؟‬ok kat'î ve kuvvetli vesikalar, bizi bu zatın
kim olduğu hakkında tam am iyle tenvir etti, bu vesikaları birer b ire r
:yazıyoruz

Y ukarıda söylediğim iz Sabri Beyin m ecm uasında — 1 »‫تضاا< انقتي‬


‫ال ى ء ف < شه ءء ا الق‬. ‫ن ا؛ممى مد<ش م؛ذهاا‬,‫؛داا ا ه ه ء الءاك‬.‫ « م‬serlavhası altında aruzla
söylenm iş bir şiir var ( fotoğrafı ; 1 ‫ ] ر‬.bu şi’rin m ahlas beyti y oktur ] 2
. Yalnız bu şiirden sonraki şiirlerin hepsinde «^ay§usuz» m ahlası vardır

İstanbu l V ilâyeti M ektupçusu O s m a n B eye ait olan m ecm u a d a — 2


Q ayüusuz» m a h l a s i y l e d e ^ ^ i i r var. B^ şiirlerden birincisinin başında «
“ ‫دء< أدس‬-‫ل د ه؛ت‬١‫ » ازش ء خ ء الء‬k ay d ı m ev cu ttu r (fotoğrafı ; ‫ر ة‬.

K asım paşada !kulaksızda H âşim î '^ k k e s i Postnişini iken — 3


da vefat edip © ^m eydanında Sinan paşa camii C nindeki kabristana 1040
‫ آل‬6 ‫اآههةث‬M ehmet Lediinnî £fendinin m ezkûr ^ e k ^ e n in bânîsi ve ^ 6
izeli A lâeddin ile ^^ ‫ ء‬a ‫ ؛‬a٨f ‫ ة‬r D ede’nin ‫ ع ه‬rv ‫؛‬ş ‫ أ‬£ m ir O sm an -1 H âşîm i'nin
terccm ei haline d air bir m anzumesi var. Bu manzumeyi evvelâ Hâşim î
T ekkesinin son şeyhi Meyyit Mehmet S ü rey y a Bey Babanın neşrettiğî
D ivançei H â şîm î’de g ö rd ü k ]3 [.

]M elâm ilik v e M elâm îler» s« ]2 ‫ ؛‬208 - 209 .

1329 ‫؛‬d a M atbaa! B a h riy e d e ta b 'e ttirile n k ita p ta , S e y y it ‫ اا هلآءو(ح‬- ‫■ ا‬


H â şîn iî'y e
a lt o lm ak ،‫^؛‬e re 38 m a n z u m e v a r ■ B u n la rd a n b irin cisi Ü sk ü d a rlı C elvetî H âşim
B a b a n ın d ı)■; m a t ‫'؛‬.-u d iv a n d a v e y a z m a d iv a n ‫؛‬arıı^ h e p sin d e m e ^ e u ttu r. D iğ e rlerin in
d ö rd ü S a b ri B ey in m e c m u a s iy le M ü stak im z a d e ’n in ris a le s in d e v e S e lim A ğ a d a k i
S â rb â n A h m e td iv a n ın d a » ‫ ه و‬٧ ‫ ج‬٥s ‫ء‬١z‫ (ا‬m a h la siy le m u h a r re rd ir, iki ta n e s i S a b ri B ey in
m e c m u a siy le S elim A ğ a k ü tü p h a n e sin d e k i d iv a n d a , d o k u z u S a b ri B ey in m e c m u rsın d a
v e m u b teliî m e c m u a la rd a y in e Q a y g u su z ’a ‫ ا ؛ ه‬g ö rü n m e k te d ir. B u su re tle ‫ ذ ل‬ilâh ‫؛‬.
Q a y g u s u z ’un d e ğ ild ir . H a lv e ti - H aşım i T e k k e s in d e Q âd irî âyini ic ra ed en , ay ni
z a m a n d a B ek ta şi b a b a s ı olup « Ş ey h , B ab a, M. S ü re y y a » ü n v a n iy le «B ektaşilik v e
B e k ta şıla r» , « M ünc B a b a « ‫ آ ج‬b ‫ ؛‬k ita p la r ‫ [؟‬k a ra n S ü re y y a B ey i bu h u s u s ta b e n ‫؛؛‬
te n v ir e tm e si için z iy a r e t ettim . E se rin in m u k a d d e m e sin d e b ah se ttiğ i g a y ri m a tb u
■H âşim i d iv a n ın ı g ö rm e k isle d iğ im i sö y led im . R e c a m ı k a b ü l etm ed i v e k ita b ın « e rd e
b u lu n d u ğ u n u b ilm ed iğ in i, a y n i z a m a n d a d iv a n ın b ir M ecm u ad an ib a re t o l« p istin sa h ‫؛‬
V ize’li Alâeddin 13

Bu menzume; M ektupçu O sm an Bey’in mecmuasjD da vardır.Yalnız


D ivançede ^^٠ m ecm uada 25 beyittir. L.edünnî diyor k i :

İLVvel Vize’ye vardılar Ş eyx A li’ye buluştular


Bîat A l’iye e ttiler S eyyit O sm an -1 Hâşimî

Ş eyx A li’nin hem künyeti Pîr-i A lâeddin’dürür


O ldu a^)n hizm etinde S eyyit Osman 1 Hâşimî

Bu azizin bir şöhreti Q aygusuz’dur hem m axlası


Oldu m azhar duasına S ey y it Osm an -1 Haşimî

Bu suretle, bu şiirdeki «Vize'li Ali A lâeddin’nin m ahlasının Qay-


gusuz olduğu* kaydı, her iki m ecm uadaki kayıtlara tam am iyle tevafuk
etm ekte ve bunları teyit eylem ektedir.
4 — Gaybî S un’ullah; ‫هن‬،‫ » ءصتحا‬de [1] ö ğ la n Şeyh İbrâhim ’in «Sin-
ta rih in in h ay li m u a h h a r b u lu n d u ğ u n u , için d ek i ‫؛؛‬iirlei'in h ep sin in k ita b a dercedild iğ in i-
ö.e b e y a n € ‫ ؛ا ا‬. h a lb u k i D iv a n ç e n in m u k a d d e m e sin ،le « H a zretili g ay ri m atb u o lan
d iv an ı âlile rin d e n b a^ ı e ş ’a rı â şik a n e le rin in d ah i ilâv esiy le» ta b e ttird iğ in i söy lü yo r.
A n la şılıy o r 1،‫ ؛‬S ü re y y e B ey, H â şim B a h a ’nın d iv a n ın d a k i

H â şim i’y e m hem fa q îre m M iicıe b âd ır se v d iğ im


A l- i e v lâ d ı İM uham m ed M u stafâ'd ır se v d iğ im

m a lla ’il gazeli; n a sıl lîm ir ü s m a n -1 H â şim î’y e m a l etm işse Q a y g u su z 'u n b azı şiirle-
rin in d e m a h la sla rın ı d e ğ iş tirip d iv a n ç e y e ithâl e y le m iştir. M eselâ,

Y a ra d ılm ış a olduıı^ y a r ‫ ا ه و‬m a ‫ ا ه‬a r a d a a ‫ج‬y ‫ ه‬٢


Q a y g ü su z ’u m ı^e q a y g u m v a r B e n b e n d e b u l u d u r îm an î

k lt’asını g ö re n a d a m , b u n u n ■
H â şim i'y im n e q a y g u m v a r B e n b e n d e buldum im an ı
(Sa; 47)
‫ أأا ا ا ص‬d e g ö rü r s e « Q a y g u s u z ’u m a a y g u m v a r» şeklinin e lb e tte d o ğ ru v e ikinci
şek lin m u h a rre f o ld u ğ u n u a n la r. K eza

Q a y g u su z b a k m a z a m c a n a ¥ ٥٩ olup g eld im c ih a n a
P îrim n iş a n tır d u b a n a Bî n iş a n ın n işa n ıy ım

k it’a s j n e k a d a r d o ğ ru v e m a n a h , bu la t’a n ın şu m u h a rre f şek li n e k a d a r sa ç m a d ır:


H âşim î b a ş ile c a n a Y oq olup ge ld im cih a n a
( Sa ‫ر ص ؛‬
h u lâ s a ‫ ؛‬b u d iv a n ç e ‫ ؛‬H âşim î’n in şiirle ri itibariyi•‫ ؛‬itim a d a ş a y a n d e ğ ild ir.
[١] B u k ita p için «M elâm îlik v e M a lâın îler» e bakınız! (^ a: 122)
A yni ^ t a b ı ^ ikinci kısm ın ın B ib liy o g ra fy a sm a d a bakiniz! (Sa: 221).
14 Qaygusuz

nimiz altı ve sekizde iken ceddimiz, pîri M ektebdâr hazretlerini ilâhiV'


yâtm dan hıfzettirirdi. H a tta bir gün

ol H a q q ’a verdim xanüm ânım Cjalmadı

mısraın، hıfzederken; Dedeciğim , daxi pirin ilâhîsitnidir? dedim .


Ceddim daxi' Belî oğulcuğum ; dedikte; A c a b a kendüııün •varı varmı idi
ki H a q q ’a vere! deyu söylediiğüm üzde ceddim merhum t İ 3 X İ ; Bu oğlan-
cıq şeyxtir; dey^ ohşar idi. O ğlan Ş eyx tesm iyesine ioâis ve bâ(‫؛‬î bu-
dur» dediğini yazıyor.

Varım ı oL H a q q ’a verdim xanünrânım qalmadı


Cümlesinden ei yudum pes dü cihânın. ‫ آ وال‬ma‫ال‬

m atlaiyle başlıyan ve yedi beyitten ibaret olan bu gazel (Nu: 13)


‫( مما تاف ث'د‬Sa: 253) ve ‫ ركذغت‬- (Sa: 31-32) te «Abmedî-> m ahlasiyle Sârbâa
A hm et Bey,e ait olm ak üzere m ukayyettir, fialbuki A hm et Bey’in
divanlarında yoktur, ^ e li^ A ğ a kütüphanesindeki divanda «.Qaygusuz
m ahlasiyle m ezkûr olduğu gibi m üstakim zade’nin risalesiyle Sabri
Bey’e ait m ecm uada da «Qaygusuz» undur. Esasen A hm et Be\ ’ de
«Aâme.dî» m ahlasını kullanm am ıştır.
Oğlan ş ‫؛؛‬yh, ‫ ا م ه‬::,‫ ءء‬de m ezkûr olduğu veçhile ceddi « ^ a p ta p Şah
‫ ه‬1!‫ ت إل‬intisap etm iştir[!].
T aptap Şah Ali, ‫ ل ا ه‬i D ânâ ‫ا‬-‫ دد دا‬kasindesindeki [2].

Fuyûzât-ı İlâhî bana ceddim Şah A li’dendir


O daxi Sârbân A hm ed’den alm ıştır yed.i tûlâ

O daxi sırrı O ğlan Ş e y x ’ten alm ıştır büzn -i- İlâh


^ i Sultan A li’nin oğludürür bî misl ü ‫ أط‬hem tâ

beyitlerinden anlaşıldığı veçhile «Ahm et Bey» den ‫؛‬ey/alm ış[ır. Fakat


«Sohbetcâmf-» deki «G-azanfer Sultan, ceddim piridir. Valideme; Ben,
senden bürûz edüp «‫ن‬.‫ ي ا تجر‬Mecma ul bahreyn» de ye^i yol kavuştuğu
m ahalde i^mim .،‫؛‬em ıyy -1 Xalîl U- llarh olup hâlâ keşf-ü tıeyan eyle-
diğim esrardan nice e s ra r - 1 ilâhiyye ve haqayıq•! rabbâniyye izhâr-ü
i yan eylesem gerektir, buvurdukları diyârimız xaikı içre tevatüre

]‫ اا‬S ilsile-i sû riy y e m iz ‫ ؛‬X a lv e tiy y e ’fie Ş e y h o sm a n 1 H aq îq i z arle’i^e v e silsile-i


m a ’n ev iy y em iz , c e d d im ,‫ ؟‬a!ı A lî’y e m ü n te h id ir ‫ ؛‬.b u y u rd u la r
»S o h b e in â m e «
O ğlan ]2 ( .‫ ؟‬ey h İb ra h im ’in m e şh u r k s s ıd e s i .
V]ze l i Alâeddin 15

qaribdir» sözlerinde sülükünü A hm et B ey’in vefatından sonra G azanfer


D ede’den ikmâl etm iş bulunduğunu ve bu ^ata da bir müddet m ürid
olduğunu anlıyoruz. Gazanfe ^ e d e ’nin «Vizeli Alâeddin» in bendesi
‫ ا ه‬d ٧‫ ال ج‬m a lû a ı bulunduğundan G azanfer ^ e d e ’ye hizmet eden bu zatın
G azanfer'den evvel A lı A lâeddin’e de m ürid olduğu m uhakkaktır. Şu
hâlde Taptap ^ ah Ali; evvelâ A hm et Bey'e, onun vefatından ^onra
A lâeddin’e, onun vefatindan sonra da A lâeddin’in yerine ^e^en G azan-
fer’e intisap etm iştir, G azanfer D e d e ’nin şiişleri olmadığı da malfım
bulunduğundan O ğlan Ş ey h ’in «Ceddimiz piri Mektebdâr» dediği zat, hiç
şüphe yok ki Q aygusuz A lâeddin’dir ve gazel de ona aittir. Esasen
O ğlan ^e^h; Q aygusuz A lâeddin’le Oayg'usuz ^-ibdal’ı şu suretle muka-
yese ediyor:
«Oavgusuz A bdal’a hâl gelib i^i. A nınçün ekser-i kelim atı rem z ve■
şer’a muhaliftir, ?irim iz Q aygusuz, hâle galibdi»[!]. G örülüyor ki Qay-
gusuz’a «pîritniz» diyor. Çünki* bu zat, ceddinin piridir.
[1] « S o b etn am e»
Q ay g u su z A b d a l ‫؛^؛‬٨ h a k in iz ‫ ؛‬B e k ta şi Ş â irle ri; S; 1Q6-200. T ü rk edebiyatında■
îlk M u tasav v ıfları S: 55, 376. 38Ö, 389. O sm an lI m ü ellifleri‫ ؛‬Cil،; ١‫ ؛‬S ; 144-145.
Q ay g u su z A b d a l‫ ؛‬a b d a lla r d a n v e B e k ta şi m e y d a n ın d a p o s t sah ib i v e B ek taş!
V ilâ y e ln a m e s i’n e g ö re H a c ı B e k ta ş ’ın a m c a sı H a y d a r A ta ’n ın oğ lu o la n « A b d al
M u sa» n m d e rv iş id ir. B ir ç o k n e fe s le rin d e d e A b d a l M u s a ’yn m e d h e d e r v e m ü rşid i
old u ğ u n u sö y le r. «‫د ال‬, ‫ دل;ل‬y a h ‫ ال‬t« ‫د ال■ ا ءه‬.«‫ ق؛‬i ml i m e n s u r b ‫؛‬r e se rin d e n m a a d a (m a tb u ’d u r)
«‫ ز‬، ‫ »«غإطة قين و‬ism in d e d iğ e r m e n su r b ir e s e ri v e m al‫؛‬a ^ ‫؛‬ı v a rd ır.
Q a y g u s u z a a it en esk i m e tin le r C a m iu n n e z a ir’d e k i şa ıh iy e İle « ‫ي ت د م جامعال ما'يى‬
940» ta rih in d e İs ta n b u l’d a y a z ılm ış o la n v e N ü r-u O sm a n î k ü tü p h a n e sin d e 4904 n u -
m a r a d a m u k a y y e t b u lu n an n e fis b ir m e c m u a d a k i m e n s n r v e m an zu m p a r ç a la r d ır .
M en su r p a rç a la r d a n b irin d e k i «İm di b u bir, d e rv iş d a ^ i M u h am m ed M u stafa’n ın se-
kiz yüz y ılın d a geldi, ol d a x i d e r ki C a n ım ‫ ؛‬bu n e fs b ir n e s n e d ir ‫ آظ‬a n ı b ilen T a n r ı’yı
bilür, der» ib a re le rin d e n h ic rî 800 d e d o ğ d u ğ u n u a n lıy o ru z .
" y ü ce g ö rd ü m E rb a b s m sen ‫ و‬0 ‫ ه ء‬T a n rı
 lem o q u r k e lâ m ü e S e n o q u rsu n h ece T a n rı
K ıt’a siy le b aşU y an şa th iy e si p e k m e ş h u rd u r (B ektaşi Ş â ir le r i‫ ؛‬S:199 200).
M isır’d a k i B e k ‫؛‬a§، te k k e s in d e , ‫ ظ‬1‫ آ‬m a ğ a r a iç in d e m ed y u n d u r [N ur-u O sm anî
' ' m e c m u a d a Y o n ü s’un d a şiirle ri v a r d ı r v e ta r ih ‫ ؟‬itib a riy le şim dili^.
Y o n u s 'a a it en e sk i m e tin le r b u n la rd ır].
Ü s k ü d a r’d a IC araca A h m e t m e z a rlığ ın u ı T ıp F a k ü lte s i K a rşısın a te s a d ü f e d e n
m ah a llin d e 1289 d a v e fa t etm iş İb ra h im ism in d e b ir z a t m ed fu n d u r. B una d a Q ay-
g u s u z d en d iğ in i k ita b e sin d e k i
‫إق‬ ‫ة‬
‫لو ص إ‬ ‫^آ‬.‫ن ا ل ث خ ء‬.‫ل و ل ئى ا‬ ‫ءإ‬.‫ز ا راه‬٠
‫غتغومح‬■ ‫يدااثيخاخل اج‬،‫<راد‬
‫ئ‬ ‫رمم‬
»١٢٨٩' ‫ ذا‬١٧ ‫_د ا ون ااق ا'تءه ق‬-‫ برح ث‬،‫ قدس ءم‬،‫ووق زاد‬-
' ' a n lıy o ru z . M e z a r ta ş ın d a v e k a b rin in ü stü n d e k i çin ko k u b b ed e Q a d irî
tacı m ev cu ttu r. T ü rb e s in in a y n a t a ş ı l d a d a « u ‫ ر ا م‬.' ‫شدة آ ل ف ءن و س ز‬." ib a re si var.-
A y a so fy a c iv a rın d a k i Q ad irî te k k e si d e bu z a ta m e n su p b ir te k k e d ir.
16 Qâygusuz

‫ — ة‬A y v an saray î »Vefeyât» ında V izeli A lâeddin A li’den bu suretle


bahis ve Q aygusuz m ahlasının bu zata aidiyetini kat'iyetle tasrih ediyor;
«Eş-Şeyx Q aygusuz A li Efendi; T ariqa-i E km eliyye’yi [1] A hm ed i
'S ârban'dan axzeylem iştir. 1010 ‫ دان لالرس‬tarihinde V ize’de tekkesinde
veîat ed،‫ ^؛‬anda defnolunm uştur. ^ u güfte anlarındır:
[١] N e v ’îz a d e A tâî Ş a q â y iq z e y lin d e H a lv e ti silsilesin i y a z a ^ e n C e m âle d d în i
_A qsarâyî (Ç elebi X alile)nin h u lefâ sı a r a s ın d a TJşşaq’lı A lâ e d d in e ie n d i’y i z ik re d ip
« ^ la n is a ’d a Y iğ it b a şı v e İs ta n b u l’d a Ş e y h S ü le y m a n ki z a v iy e s in e .h â lâ E k tn e l tek-
■kesi d e rle r, A lâ e d d in E fendi ^ a lile le rid ir» diy©r (C،lt:l S a; 63). Y in e Ş a q a y iq zeylin-
d e n b u te k k e n in s p f u la r ’d a b u lu n d u ğ u n u v e S ü le y m a n E fe n d i'n in y e rin e Ş e y h o lan
E k m e l E fendi’n in 985 d e v e fa t e d ip z a v iy e s a h a s ın a d e fn e d ild iğ in i v e y e rin e halifesi
«B eyânı» nin g eçtiğ in i (Cilt; ١, S a ; 336);R usçuq’lu C â ru lla h z a d e B ey a n î M u s ta fa ’nın
d a H a ş a n ^ e le ^ i te z k ire sin i ih tis a r e d e n m e ş h u r B e y â n ı o lu p Q85 ten 1006 y a k a-
d a r b u te k k e n in şe y h liğ in d e b u lu n d u ğ u n u ( C i l t 2 ‫;؛‬Sa;466) a n lıy o ru z . A y v a n s a r â y ı’de
<rH adikatüI ce v â m i ‫ ب وا م م‬- ‫ » م ل ق تا‬d e S o fu la r m e s c id in d e n b a h s e d e r k e n « Q a rşu su n d a
m e z â ris ta n d a x ilin d e E k m e l ta k k esi d e n m e k le m a ’ru f b ir z a v iy e v a r d ır ki E k ^ e l
Ş e y x i S ü le y m a n E fen d i b in a s ıd ır» d iy o r (Cilt: 1: S a: 13‫ره‬.
S ü le y m a n E fen d i, H a lv e ti z a v iy e s i o la n b u te k k e d e m ed fu n d u r. K itab esi

‫جز*ن ى‬
‫ل ء جا ى حف ر آ رئ' اق او ح‬٠^٠^ ‫ثءخ ثءيا ك ر والى ؟ د ى‬1‫ل صالب ا ق لدم ر خل ؛ ة ث؛الن حلوب ا ن ا و الى ؛ ذ ب ر إ ق' ل < د ا‬
٠
.‫بمك‬-‫ ر م حق ر أ ر‬،‫ملإب؛‬1‫تي ال ث ت غ ^ ب ا ن اك لا ملخب اول‬.‫ف اث إ*يىء ارلىرثي؛نى ق ط ب الء ارق‬،‫ زد مم وإ ر م دوكاه ت ر‬5‫فة ر م‬. 1‫خ‬

B u taşın ‫ وا‬d e dikild iğ in i k ita b e n in a ltın d a k i şu ^ 0 ،>‫■ءئبالفت؛ر ذ خ زاده ا ل ;د م م ن ي م رى‬


‫ م ا‬. ‫ ز آ‬٠ ‫ <(ءق ءده‬-y a z ıs ın d a n an lıy o ru z. K ita b ed e S ü le y m a n Ef. S e y y it Y a h y a ’nın h a li
te s i g ö ste riliy o r. H a lb u k i Ş a q a y iq ’te S e y y it Y a h y a ’nın h alifesi P îr
.E rz in c a n î h u le fa sın d a n C e m â le d d în i A k s a r a y i’d e n n ıü sta h le f ■A lâeddin’in h a life sid ir
B u te k k e, h e r h â ld e S ü le y m a n K fendi’nin y e rin e g eç en v e A tâ i’y e g ö re « E s ra r -1
‫؛‬irfa n la m e ş h e r p !r -‫ ؛‬m ü b a re k d e m Ş e^ ^-i m u h terem » o lan E k m e l E fe n d i’d e n s o n r a
•E k m e l te k k e si d iy e şö h re t b u lm u ştu r. B u şö h re t te S ü le y m a n E f.ye ta ş ta “ ö rd ü ğ ü
.m üz S e y y it Y a h y a halifeliğ iy le E k m elü -d d in la k a b ın ın te v ^ h in ^ s e b e p o lm u ş tu r ■
l‫ ؛‬k m e l Ef. H alvetiv-ye’d en şu b e m ü e s s is id ir. Y aln ız S â rb â n A h m e t B e y ’in bu
z a t ile !M ünasebeti h a lk ın d a «A yvansarâ_yî»nin «V efeyat» ın d a k i k a y ıtta n b a ş k a b ir
-v e s ik a y a m alik değiliz, ih tim a ld ir ki p iri O ğ lan Ş!eyh’in k a tlin d e n so n ra A tâ î’y e gö
r e e s a s e n «Cez ‫ تا‬e i a z îm e ‫ ا آ‬m e ş h u r m e 0‫ ؛‬re b i tev h id i g u b â r-1 töhm et-i z a n d a q a ile
m ü te k e d d ir» o lan A h m e t B. d e (Sa;70J z â h ire n bu z a ta in tis a p etm iş v e Qayg'uSuz
.A lâ e d d in ’d e k e n d is in i « E km eliyye-i X a lv e tiy y e» d e n g ö ste rilm iştir
’ E m ir O sm ân -ı H âşim î d e N û re d d in z a d e ’ye(981) in tis a p s u re tiy le
ti (A tâi ze y il ■‫ ؛‬C ih ‫ ؛‬S a 2 : 463(
-Ş e y h E k m el h a k k ın d a « S o h b e tn â m e » d e m u k a y y e t şu s a tırla r d a d ik k a te ş a
y a n d ır: ><\'e d a x i N û re d n in z ad e, Ş e y x E k m e l’e z iy a r e te gelm iş, M u te b e râ tta n n e y e ■
meşgulsûzV ،lem işler. Ş e y x E k m e l d a x i, M u te b e ra t d e d ü ğ ü n ü z n ed ir? d e rle r. A n la r
d a x i ‫ ؛‬M ü te d â v ile d e n ve k ü tü b -ü m u te b e re d e n ‫ ؛‬d em iş. E k m el h a z re tle ri d a x i ‫ ؛‬-M u teb e
r a t b u y u rd u ğ u n u z d a H a z re t ‫؛• ■نء اف د م و 'ام‬١‫ ^ ؛‬in »‫? «الت اس'ب ا م‬b u y u rd u ğ u d a x ilm i o la
d e rle r. A ‫ س‬a r d a x i, z a h ir b u d u r ki d ax il o la ‫ ؛‬d e rle r. E k ın e l h a z re tle ri; Y e b ir a la y
4‫؛‬ıy q u d a o lan tâifen in sıq ılm a sın d a n s u r e t b a ğ la y a n .،esn ey e â r i ‫ ؛‬m eşg ul 0 ‫ و ه ها ا‬b îd â r
h a lim id ir? b u y u rd u la r ‫؛‬.'.
V ize’li Alâeddin 17

E vliyaya eğri baqm a Kevn-Ü m ekân elindedir


Mülke hüküm süren oldur iki cihan elindedir

Q aygusuz eder bu ilmi Oqudum anladım bildim


^imdi bn âlemin hükm ü Kâm il insan elindedir

Beş k^^’adan ibaret olan bu İlâhi Selim A ğ a k ü ^ ^ h an e sin d ek i di-


vanla M ektupçu O sm an Beyde bulunan ve S eyyit Osm an -1 H âşim î’nin
‫ م‬T ariqatnâm e ,, siyle şiirlerini ihtiva eden m ecm uada ve d iğ er bazı
m ecm ualarda da Q aygusuz nam ına m uharrerdir,
6 — “Q aygusuz„ m ahlasiyle yazılan şiirlerin bir çoğunda, metin-
lerde d e işâret ettiğim iz veçhile şâir, pîri ve şeyhi [1] A hm et B ey’i,
ismini zikrederek m edhettiği gibi ayrıca “7„ ^e “34„ num aralı şiirleri de
doğrudan doğruya ona m edhiyedir. Q aygusuz mahlasının yukarıdaki
beş m addede izah ve isbat ettiğim iz gibi A lâeddin’e aidiyetini bunlar da
a y rıc a teyit eder. Çünkü ٦‫ت‬iz‫ل ه م‬i A lâeddin, A hm et B ey’in halîfesidir.
Bu suretle “ Q aygusuz , un ^^izeli A lâeddin A li olduğn tahakkuk
« ttik ten sonra onun tercem e-i hâline geçebiliriz.

B u sö z le rd e n , E k m el E fe n d i’n in M elâ m î-H a m z a v î’le rc e m e şh u r b ir z a t olup


İb r a h im ELnin b ile b u şe y h e, g ö rm e d iğ i h a ld e b ir h ö rm e t b e sle d iğ in i a n lıy o ru z .
N ü re d d in z a d e ’nin d e g e re k O sm a n -i H a şim î’yi te sâ h u b u v e g e re k E k m el Ef. ile
« ohbeli b ize M elâaıîlerle m iisb e t b ir m ü n a s e b e ti b u lu n d u ğ u n u g ö ste riy o r, ^ o k m uh-
re m e ld ir ki bir ço k ta r ik a t şe y h le ri gibi E k m e l E f. d e z âh ire n H a lv e li olup h a k ik a tta
; M elâm iy e’d e n d ir.
[H a lv e tiy y e ’nin E k m e liy y e k o lu n d a n (‫ ؛‬ube) b a ş k a b i r d e S e y y it Y a h y a hulefâ-
« m d a n m ü s ta h is‫ ؛‬ib ra h im -i ^!،‫؛‬k e m m e l ism in d e bi،• z a t‫؛‬n te s is ettiğ i M ü k em m eliy y e
k o lu v a rd ır. H e r iki kol d a m ü n k a riz k o lla rd a n d ı. S on z a m a n la rd a m ü n te sip le ri
yoktu].
[1] B a y râ m î M e lâ m ile rin d e «?İr» la k a b ı, d iğ e r ta r ik a tla rd a o ld u ğ u gibi y a ln ız
ta r ik a t m ü e ssisin e â it d e ğ ild ir. E s a s e n , k isv e si, h u sû sî zikir, v ir d v e e rk â n ı olm a-
dığı cih etle k a t’iy y e n ta r ik a t d e y e m iy e c e ğ im iz v e b u su re tle «M elâm îlik v e M elâ-
m îler» d e d e izah ettiğ lim z v e ç h ile ilk M e lâ m e tîler’in n e ş v e v e Irfanıoı ta m a m iy le
h a iz o la n ‫ ؛‬A şk, c e z b e v e so h b e t e s a s la r ın a Ib tin a e d e n b u m e s la k te p îr v e m ürşit,
m ü rid in feyzaldıği zattır.B u d a h e r z a m a n d a b ir k iş id e n İb a re t olup o n u n d a « Q u tb —
G a v s» telâk k i e d ild iğ in e g ö re y aln ız p ir d eğ il, M u h am m ed bile o d u r. « S o h b etn a-
m e» d e O ğlan Ş e y İb ra h im ’in «V e d a x i lis a n -1 e h l-u -ila h ta ‫ ؛‬Ş e y h im ^ ı z ır ‫؛‬d،; d e d ik -
le r in d e , m ü rat, k e n d ile rin e b a q tıq la rı â d e m d ir. N ite k im M u h am m ed H a z re tle ri,
(Qutb-U za m a n d ır, h e r z a m a n içre» d e d iğ in i o k u y o ru z.
Oaygusuz
H A K K IN D A BÎLD İK LER ÎM İZ

V ize’li A lâeddin hakkında m alûmatım ız pek azdır. A tâî, Ş aqâyik


zeylinde Bayrâm î silsilesini yazarken “A hm ed-i S ârb ân ’ın bir xalîfesi
daxi V ize’li A lâeddin Efendidir. A nın xalîfesi Gazanfer Efendidir. 974
senesinde fevtolmuştur. V ize’de ^eyxi yanında m edfundur. A nm halîfesi
V ize’ii Balı Efendidir. [!]. A nın cânişîni oğlu H aşan Efendidir» [2]
diyor.
S a n A bdullah ‫ مه اتااقئادىف ا ب أ د ا س‬da B âyrâm iyye silsilesinde “X âce
A l^eddln-i A qsarayî, andan Ismâil K em âl-i M a’şûqî, andan A hm ed-i
Sârbân-i X ayrabolî ‫ ءدس ء رء‬burc-i âftâb-i haqîqî olup anlardan daxi iki
qol ol^p birisi Vize’li A lâeddin Efendi, andan G azanfer Efendi, andan
daxi iki qol olup birisi V ize’li' Balı Ef. ve birisi Qasım P a şa ’da med-
fun Em ir Ef. y ürüyüp badehu .Nûreddin zade’den tac qabul etmiş-
lerdlr,, [3] dodiği gibi ayrıca A h m e d -i'S â rb ân ’ın tercem e-i hâlinde de
“P es Ahm ed-i S ârbân ‫ قدس ء رء‬nın bir xalîfesi silsilede ^ e y a n olunduğu■
üzere G azanfer Efendi’nin şeyxi V ize’li A lâeddin Ef. olup‫؛‬, kaydiyle
A lâeddin’i zikrediyor. « ‫ه‬.‫ه وددةام ا‬. ‫ ’> جمد م ةا ب‬de de “Ş eyx Ahm ed-i Sârbân
b edraqa-i tarîqa-i âşiqân olub anlardan d a^i igtiraf -1 m iyâh -1 e srâ n
h aq lq at edenlerin birisi rehnem â-yı sâhkin V ize’li A lâeddin Efendi ve
andan rehber-i sâlikân ı m a’rifet perver Ş eyx Gazanfer, andan daxi
nâil-i derece-i kerâm et olan Vize’li Bah E f e n d ic e fâiz-i rütbe-i aliyye-i
velayet olan H am di Efendi şeyxi Qasım P a ş a ’da m edfun Emîrî Efen-
didir ki ism-i şerifeleri Osman olub her birinden xulefâ tekmil-i ta-
rîq at edüb vâsıl -1 esrâr -1 raa’rifet olduklardır. H âlet-i sabâda bunların
da^i rü ’yet-i v e ^ - i m ünevverleriyle çeşm küşâde olmuş idim. E m îr
Efendi, vasat-ul qâme, m elih-ul q[yâfe bir a^‫؛‬z-i zül kerâm e idi. Bah
Efendi, bâlâ- qad, kendüm- gûn bir. pîr-i rehnüm un idiler,, diye malû-
m ‫ ة‬t verm ektedir.
Îbrahîm -i Hulvî « » ında E m îr ©$mân-ı H âşim î’den !)ahsederken
[١] B ah E fendi içnl«A tsız m e c m u a « n ın 14 üncü s a y ısın d a k i m a k a le m iz e b ak ın ız ‫؟‬
S a; 35-36.
[2] €1 ‫؛ا‬: ١‫ ؛‬Sa: 64.
31 S a ; 46‫ ا‬-
V ize’li Alâeddin ‫ول‬

“Grazanfer'den m üstaxleftir. Gazanfer E fendi’nin şeyxi A liyy-ii-ddin’dir.


A nın Sarvan A hm et B ey’d ir‫؛‬, tarzında m alûm at veriyor. M üstakim
zade Süleym an S adeddin’de R isâlesinde ayni m alûm âtı te k ra r ederek
diyor ki “ Pes Ahm ed-i Sârbân ‫ءة‬-‫ ئدمأر‬dan müstefîz-i kem âlât
olanlardan biri daxi V ize’Ji A lâeddin Efendi ^hazretleridir ki evâxir-i
saltanat - ‫ ا‬Sultan Süleym an ibni Selim X ân ‫ن‬١‫ دقر‬١‫دآ د‬-‫ ءإلار‬da ‫ ^? و‬tair-
xinde terk-i ^lem-i bî q arâr eyleyüb sılaları olan ^^ize’de defin olundu,
bunlardan d^^i vasıl -1 teşrif olanlardan biri Gazanfer D ede E fendi’dir
ki evâil-i kârda kâr güzârî-i san’a-tı debagat i^en terkedüb M eşayix-i
B ayrâm iyye’den bikirleri m ürür eyliyen Vize'll Alâeddin E fendi’nin
âvîze-i dâaıen-i inâyeti ve îâiz-i icâzet'ii hilâfeti ٥١^ ^ ^ idi. ^ ie e zaman
şeyxi seccadesinde m ütesaddî-i i ^ â d v e| ‫ ه‬١‫ نآ‬٢٢‫!طظ‬-i zühhâd ©١٥^ 974
senesi evâilinde x ay r âbâd•! dehr-i bî biinyâd etm iş idi. Sâha-i zâviy-
yede şeyxi cenbinde m edfun-u kabr-i ^ ü r envârdır...,» [1],
Şeyhî’de Ş akayık zeylinde B ayrâm iyye silsilesini kaydederken
<<«Şeyx A hm ed-i S ârb ân ’ın bir xalîfesi daxi V ize’li A lâeddin Efendi^
A ndan Vize’li Gazanfer Efendi, andan Vize’li Balı Efendi, andan m ax-
dumu Şeyx H aşan Efendi, badehu anın ferdendi M ehmet Efendi’dir»
diyor. Bütün bunları mütemmim ve m üeyyit olarak Em îr O sm an -1
H âşim î bir nazmında silsilesin! şu suretle kaydetm ektir:

D axi andan g'elüb ol nur göründü Sarvan A hm ed’de


0 la rd a hükmünü sürdü bulunca sırrına qâbil

Çü sır naqleyledi andan A lâeddin S ultan’a


Niceler yavi qıldılar, R acim 'e oldular mail

Göründü badehu ol sır pirim S ultan G azanfer’den


Yüzün gördüm bilham dillah komadı bizde h‫ ^؛‬müşkil

Bu esrânn qamu ilmin Em ir D erviş qılur tebyin


Bu varlıq külli anındır senin sanm a sen ey gafil [2]

A hm ed Bey’in halifesi ve G azanfer D ed e’nin şeyhi olan Bu zatın


A hm ed B ey’den evvel İsm ail i M a’şûkî’ye ^e cnun babası A k sa ray ’ı‫؛‬
? ir A liyy ibni B ahaeddin’e de mülâki olduğunu anlıyoruz. Bir murab-
bam da [Nu; 57]
[١] M üstakim z a d e , siy a h y azılı ib a r e le r i a y n e n A tâ î’nin Ş a q a y iq zey lin d en
alm ışU r. « ‫ ; ال ث خ منض د»ءم‬Clt; ١‫ ؛‬S a 87 ‫« ؛‬.
[2] O sm a n B e y ’e a it m e c m u a .
20 Qaygusuz

Ç aygusuz’am gam değil gam dan gamım y oqtur benim


P ir Ali Sultan azizim, devletim vardjr benim

İsm ail’in yoluna €anla^, feda canını benim


T erk-i tecrid-i Q alender gerçeğe qul olmuşuz

D ediğiği gibi diğer bir İlâhisinde de [Nu: 53]

P ir Ali S altan pirimiz Muhammed A li sırrım ız


N ur-i H udadır nurumuz E s ra r - 1 envar ehliyiiz

^ i ^ o r [1].
A n la tılıy o r l‫ ؛‬i Q aygusuz A lâeddin 8 ^^ 0 ‫ رقل‬A ksaraylI P ır A li (935)
ye, ondan sonra oğlu ve halifesi Ism âîl-i Ma’şukî (935)ye, ondan sonra-
d a onun halef ve halifesi D ukakin zade A hm ed Bey (952 yahut 953) e
intisap etm iştir.
Q aygusuz'un ahvaline ait, m aalesef kaydettiklerim ızdan başka ma-
lûm ata sahip değiliz.
¥ on u s tarzını en iyi benim siyen ve bu tarzı en m ükem mel tasarruf
edecek derecede kudretli bir ^ a lk şâiri olan ^ a y g u su z A lâeddin’in vefat
tarihini bile k a t’iyetle bilm iyoruz. M üstakim zade, risalesinde 970de Vi-
^e’de vefat tiiğ'ioi öylüyor. Hâlbuki A y vansarayî «vefeyat» ında « ‫_مم‬,‫د\خ ل ال‬
1010» tarihinde öldüğünü bildiriyor. E ğ er m erkadi ve m ezar taşı bulun-
saydı m es’ele halledilirdi. Fakat, bu gün bu tekkenin eseri bile yoktur[^].
Bundan baş^a vakıf kayıtlarına m üracaat suretiyle m es’eleyi halletm ek
istedim , vakfiyesi de yokmuş. Bu vaziyet karşısında bu iki rivayetten
birini tercih lâzım.. Ben, birinciyi tercih ve vefat tarihini 9?0 olarak
kabûl ediyorum , ^ n k i ; M üstakim zade ve A tâî, Gazanfea ^ e d e ’nin
974 te vefat ettiğini y azıy o ^ ar.
G azanfer’in; şeyhi A lâeddin’in vefatından sonra yerine geçtiğinde
ise S arı Abdullah, L em ezât sâhibi İbrahim Hulvî, A tâî, Müstakim zade,
Şeyhî ve bütün silsilem âneler m üttefiktir. 974 te vefat eden bir zat)n,
şeyhi yerine gedebilmesi ve hatta «Bir nice zaman şeyhi seccadesinde
m ütesaddî-i ir^ad ve mürebbî i zühhâd»[^] olabilmesi için elbette şeyhi-
[1] Q a y g ü su z ’un A lâ e d d in o ld u ğ u ? ‫؛‬r A li’y e k a v u ştu ğ u a n la şılın c a «M elâm î-
lik v e M elâm îler» d^k! te ’v illere hiç lü z u m k a lm ıy o r. «M elâm îler’in 215 v e 351 ‫؛‬n€İ
sa h lfe le rin e bakınız!»
[2] V ize’d e u z u n m ü d d e t H ü k ü m e t ta b ip liğ in d e b u lu n a n v e e l’a n K alecik Hü-
k û m e t d o k to ru o la n C em â le ttin A rifî B. b u te k k e y i so rm u ş, a ra m ış ‫ ؛‬fa k a t n e
e s e rim , n e d e b ü e n i b u la b ilm iştir.
[3] A tâ î‫ ^ ؛‬a : 78.
V ize’li Alâeddin 21

nin daha evvel vefat etm esi lâzımdır. Şu hâlde A y v an saray î’nin kaydı
yanlıştır.
Şeyhî’ye nazaran Q aygusuz A lâeddin A li’nin tekkesine sırasiyle
şu zevat şeyh olm uşlardır:
Vizeli Q aygusuz A lâeddin.
Halîfesi Gazanfer D ede.
Onun halifesi ^ a lı Ef.
Balı’nın oğlu $eyh H aşan.
Şeyh H asan’m oğlu Mehmet.
Bundan sonraki şeyhler de malûm değildir, ihtim âldir ki hu tekke
hüküm etin H am zaviler aleyhindeki tenkil hareketlerinden birinde ka-
panm ış ve hilâhara yıkılıp eseri kalm amıştır.

Vize’li A lâeddinin zam anında ve zam anm dan sonra ehemmiyetli


bir şahsiyet olduğnnu şiirlerinin unutulm am ası ve bu güne kadar m ec-
m ualarda bulunması, elden ele, dilden dile dolaşm asiyle sabittir. Yalnız
A hm et B ey’e çok m erbut olan bu zatın şiirleri de garip bir tesadüfle
bu güne ^ ad ar A hm et B ey’e atfedilmiş ve bu yanlış, nasılca kimsenin
dikkatini celbetm em iştir. ? 1> İ A hm et B ey’den sonra on sekiz sene ya-
şayan bu zatın; Melâmîlerin çoğunca A hm et B ey’den sonra sırasiyle
K utub addedilen A n k a ra ’lı H üsâm eddin’e (964), Bosna’lı H am za B alı'ya
( 969 ) ve idrîs-i ^ n h te f i’ye (1024) karşı nasıl bir vaziyet aldığını bile-
miyoruz.
¥ aln ız £ m ir O sm an’ı H âşim î’nin

Çü sır na^leyledi andan A lâeddin sultâna


Niceler yavi yıldılar, R acim e oldular mâil

Göründü badehu ol sır pîrim s a lta n Gazanferden


Yüzün gördüm biham dillâh pomadı bizde hiç müşkil

demesinden a n ıy o ru z ki A lâeddin’in ihvanı, Ahm et B ey’den sonra


kendisini, kendisinden sonra da G azanfer D ed e’yi K utub olarak kabUl
etm işlerdir.
^ a rı A bdullah ve O ğlan Şeyh İbrahim ’in bile tasdik ettikleri ve
kitaplarında, şiirlerinde isimlerimi hürm et ve sam im iyetle zikrettikleri
A n k a ra ’lı H^sâm eddin, H am za Balı ve idrîs-i M uhtefî’nin isimleri, Os-
m an-ı Hâ^imî’nin hiç bir şiirinde yok.. Bu da dikkati câlip ^e zannımızı
tey it eder bir m ahiyettedir.
Qaygusuz 22

:Osm an 1 Hâşimî, Gazanfer için d e

S ırrı âlem e can olan Y a’ni Qutb-i zaman olan


H a q qatında mihman olan Pîrim Gazanfer S ultan’dır

diyor [1], Hâşimî « T arîqatnâm e ■<‫ « ر ق ظ م‬sinde de «Cânib-i' H a q q ’dan


Q utb’un qâim m aqamı olan kim esne P îr’in ta'yini ile ta ’ayyüne rızâsı
olacak olursa m ücerred talihlerin kalben teveccühleri, anı suâl etm ekten
kâfidir. Nitekim Şeyx A lâeddin H azretleri ‫ال<ز‬،‫ ؟دس ء ر‬intiqâl ettikleri
-zam anda fuqarâsı cem ’olmuşlar ve huzur-u ^eriflerlerine varub suâl et
m e t m ürad etm işler; H azretleri, fuqarâya m ehâbet ile nazar edüb
] ١[ H aşim î, G a z a n fe r’d e n so n ra z a n n e d iy o ru m ki k e n d is i için d e b u id d ia y ı
g ü tm ü ştü r. M eselâ

^ ‫ ؛ ؛ ة‬y ‫ع‬m sof! e z e ld e n H a q q ’a m ir 'a t o lm u şa m


ib tid â su z g e v h e rim h e m b ‫ ؛‬n ih â y â t o lm u şam

C üm le e şy a n ın d ilin d e n â tıg iy e m n u tq u y a m
H em Z e b u r, tn c il-ü ^ ü r q a n ile T e v ra t o lm uşam

S e n i s a n a p e rd e q ılm a se n s in ol s ırr-ı' ilâ h


V arlığ ım m a h v e y le y e ld e n m a z h a r-1 z â t olm u şam

» ‫ ( < ك ت م ال‬in sırrm a v â q ıf o la ld a n z â h id â


»‫ غ ر ك‬.‫ « ال‬b irliğ in e n ıu tla q â y â t o lm u şa m

B u d il -‫ ؛‬v ira n ım ı m a ’m u r e d e ld e n H âşim î


H em K elîm ’em h e m a n a T û r-i m ü n â c â t olm u şam

g a z a liy le d iğ e r b ir g a z e lin d e k i

H a şim i’y e m ehl-i h âlim d ü c ih a n d a n fâ n g ım


N u r-i H a q q ’m m a z h a rıy ım sâ h ib e s r a r o lm aşa m

b e y tiy le y in e b ir g az e lin d e k i

Q jıv a-y ı ru h u ^ e m ’e ttim b a n a a şq ın im â m o ld u


Q ıy â m e t q â m e t etti çün im â m oldum u y a n g e lsü n

b e y ti b u id d ia y a d elil o la c a k k u v v e tte d ir.


M aam afih E m ir O sm a n -1 H aşim î ile b a ş la y a n b u kol, y in e o n u n v e îa tiy le
m ü n k a riz olnauş, M elâm îlikte b ir ik ilik h u sû le g e tire m e m iştir.
E s â s e n H am z a B alı v e b ilh a s s a id rîs-i M uhtefî d e re c e s in d e nüfu^ sâh ib i sah -
d iy etlerin n ü fû z u n d a n k u rtu la b ilm e k için o n la rd a n k u d re tli o lm ak lâz ım d ı ki bu d a
m u h ald i.
V ıze’li Alâeddin 23

d eh şet bırağub suâle qâdır olm am ışlar. A ndan sonra tazarru ’ ve niyaza
m üteveccih olduqları hînde P ır H azretleri (Alâeddin); gün gibi Pirim
H azretlerini (G azanfer Dede) izhâra m ütesaddî odular.........
A li A lâeddin’ın ismine O ğlan Şeyh İbrahim ’in «Dil-i dâriâ»smdaki
‫ ال و‬iki beyitte de tesâdüt etm ekteyiz;

Nice kerre bu ta'biri buyurdu Şeyxim Ismâîl


A lâeddin, H usâm eddin bu söze dedi Saddaqnâ

Gehî ismim A lâeddin olur gâhî Husâm eddin


Gehî bî ism-ü bî sûret zuhurum eylerim icrâ

¥ine O ğlan Ş e y h ’in Q aygusuz A b d al’la «Pirimiz» dediği Q aygusuz


A li A lâeddin’i ne suretle m ukayese ettiğini de evvelce söylem iştik.
Hülâsa; bütün bunlar; V ize’li A lâeddin’in zam anında kazandığı nü-
fûzu, ehem m iyet ve şöhreti bize bildirdiği gibi bu nüfuzu vefatından
sonra da uzun müddet, hattâ asrım ıza kadar m uhafaza ettiğini göste-
^iyor.
IV
Oaygusuz'un
E D EB Î H Ü V İY Y ET VE H U SÛ SİY Y ET Î

§ Qaygusuz — Yonus ve Qaygusuz Abdal:

Q aygusuz’un aruzları, im âlelerle doludur. A ruzla yazdjğı m anzum e-


leri itibariyle hem en hiç bir kıym et ehem m iyeti hâiz olm ıyan bu şâir.
H ece ile yazdığı şiirlerde vezindeki sam im iyeti ile cidden hari^ulâde b ir
k u d ret gösterm ektedir.
Bu güzel şiirlerde Yonua tesiri bariz bir surette ‫ ه ج‬٢‫ ه‬n،‫ث‬y ‫ ه‬r. o,
A hm ed-i Yesevî ile teessüs edi^ Yonus’la tam am iyle bedii ve garâm î bir
şekil alan ve Yonus’tan s©nra H acı Bayrâm -I Velî, Eşrefoğlu gibi iki
m uktedir ve nâfiz ^âir yetiştiren yolda yürüm üş, ^ k a t şahsiyetini ta-
c a m iy le m uhafazaya m uvaffak olmuştur. H albuki Yonus m uakkiplerinin
çoğu, şahsiyetlerini bu dâhî Türkm en kocasının şahsiyetinde kaybedi-
verm işlerdir. H acı Bayram m üstesna [1], E şrefoğlu’nda bile bâriz bir
şahsîlik göze çarpm az [2] .
^ a y g u s u z ’da ise Yonus’un tesiri yalnız edâda görünüyor. M üeddâ
tam am iyle şahsidir. Toplayabildiğim iz parçaları a y rı ayrı yonus’un
m uhtelif cönklerdeki ve matbu, divanındaki fiilleriy le karşılaştırdık.
Hiç bir naziresini bulam adık. Bu mühim nokta, çok ehem m iyetlidir. Yo-
nustan ço^ ssnra gelen ve hiç te Y onus'tan aşağı derecede vecizli ol-
m ıyan ^ ıs r î- i^ iy â ^ î bile ona nazireler yazmış ve hatta bir naziresinde

^ iy a z î’nin dilinden Yon^s’dürür söyliy^n


H er ke‫ ؟‬e bir can gerek Yonus’dürür can bana

diye ismini bile tasrih etm iştir [3].


[١] H acı B a y ra m ’ın b ir a ru z , iki h e c e ile y azılm ış ٥^ İlâhisi m a lû m d u . H ece ile
‫ ه ال‬z ‫ق ا ه هل ا‬r ‫ ه ه‬n b iri, m e şh u r ^ a ^ i y e s i ^ i r . B iz, h e c e ile y a z ılm ış d ö rd ü n c ü b ir İlâhisiyle
©na ‫ه‬، ‫ ؛‬o ld u ğ u k u v v e tle m u h te m e l o la n a rz u la y a zılm ış d iğ e r b ir İlâhisini b u ld u k .
«Bakınız! M elâm îlik v e ^^elâm iler? S a : 35-37. ^ a . 207-208».
[2] E şre fo ğ lu için bakm ız! oO sm anlı m ü e llil^ r i‫ ؛‬S a: ١?»
" e d e b î h ü v iy y e d için «T îîrk e d e b iy a tın d a İlk mutasarrıîlar■■ a d a
bak ın ız! (Sa: 3 ‫را ه ^ ؛ ل و‬
[3] ^ { y âz i d iv a lı. Sa; ‫ و‬.
V ize’li Alâeddin 25

Yonus’taki coşkunluk, Q aygusuz’da görünm ez, o daha ziyade tem-■


‫}^ ل كل ؛ا‬٢ zattjr. v.ecdine hâkim ve m utasarrıf olan şâirimiz, onu şuur-
!andırıyor; âdeta her adım ını tartarak atıyor; her sözünü düşünerek, bi-
lerek söylüyor.
Mecazî aşka hi‫ ؟‬tenezzül etm iyen şâirimizin telkin kuvveti samimi-
yeti derecesinde yüksektir, buluşları da ^ok şahsi ve ^ k mükemmeldir.
Mürşidine m erbutiyeti, anla^lm ıyacak bir derecededir. Bu m erbuti-
yeti, bu fenâyı, bakınız; ne kadar şahsi bir surette i‫؛‬âd€ ediyor: [Nu; 34]:

Bendesi olmuşum candan Bulmuşum derdim e derm an


H er dem gelür ge^er benden ¥oluyum Sultan A hm ed’jn

Bana £edâ etti Özün S eyr içinde gördüm yüzün


Benim ile söyler süzün D iliyim Sultan A hm ed’in

H e r dem benim ile olur înileyip zâri ‫ ؟‬ılur


B e n i^ ile alur verür Eliyim Sultan A hm ed’in

Q aygusuz baqm a varm a D üşe gör dost dîdarına


Yandım tecelli nârına h r u y u m Sultan A hm ed’in

Yine A hm et B ey’e bir m edhi^esinde ( Nu; 7 ‫ر‬

Cihan içer H a q ’m hükm ün süren ol


Seni senlik hicâbından iren ol
A lub senden seni sana veren ol
Zamanın qutbu pîri pîrim A hm ed

Cihanda gizlenen ^ ‫؛‬zli cihân ol


Gözüken zahir-ü bâtm iyân ol
Hüvel Evvel, H üvel  x ır hem ân ol
Zamanın qutbu pîri pîrim Ahm ed

Bu gün âlem de hâkim olan oldur


^ö nül m ülküne hükm ün süren oldur
Qamu eşyâdan alub veren oldur
Zamanın qutbu pîri pîrim A hm ed

Sözleriyle bu rabıtayı izhar ve i£âde ediyor. D iğ er m uhtelif şiirle*-


26 ‫ م‬،‫؛‬usuz

rinde A hm ed B ey’in ismini tasrih ederek gâh ondaki fenasını bildi-


mülâki olduğuna şükreder. Bazan da tâlibleri o yola davet
•eder. (Nu: 4 1 )

Bu yolu ^od buldu bulan Bulm ıyandır m ahrum ^alan


S ırât-ı m üstaqim olan Şimdi bu A hm ed yoludur

Bizi bizden soran âşq Gelsün anlasun hâlimiz


H ızır’dır ailavuz bize Ahm ed yoludur yolumuz ( ^ ٧ : ‫ا‬

‫ي‬
Bu yol H aq yol olduğuna M uham m ed’dir şahidimiz
A ç gözünü gel ey gafil Bil A hm ed’dir، şahidimiz ( Nu: 52'

Q aygusuz eder ilâh! s^na şükrüm budürür


A hm ed’in gibi melâzım hem meâbım v^r benim ( Nu; 26

Q aygusuz’un Ahm ed f ’ e mülâki olduğu ve ondan irşada mezu^


(bulunduğu düşünülürse

D un ü gün dâdımız sana Canım S ul ‫؛‬anım £vllyâ


^ a n d e gitsem, senden yana Yöuüm Sultanım Evliya ( N u :

‫ي‬
Sevdiğim gerçek l^vliyâ ^ e re m etmiş Sübhan sana
Bir can sana ne nesnedir Feda ^üz bin cihan sana [Nu: 4)

‫ي‬
Baş a^ub m eydan ı aşqta Bir gerçeğin bendesiyüz
Yoluna can q ‫؛‬ldıq feda Bir gerçeğin bendesiyüz (Nu: 50)

‫ي‬
Pîrim sultanım £vliyâ Mü^şidsin qu^bül âlemsin
D e rd şenindir derm an senin ^ü rşid ^ in qü^bül âlemsin (Nu: 33)

Yüce sultanlar sultanı Şensin heman derdim benim


H a s re tin yaqtı canımı Şensin heman derdim benim (N ‫ ال‬:2 ‫) ل‬

‫ي‬
V ize’li Alâeddin 27

Yüce sultanlar sultanı Şensin bana din-ü


Sensiz niderina cihanı Şensin bana din-ü iman (Nu: 30)

‫ءو‬
¥ ü ^ün BÛr-i iman ‫فداع‬-‫ا‬ ^ a^:n m ihrab -1 cân ‫ازدش‬
D olaştı boyuum a bendi ezelden Sa^}n anber-feşân ‫ف‬٨^ ١

H aq yaz deyüben yazılan ‫ ة و‬1‫ ها ه‬sen misin ‫ ه‬1‫ ة‬mı


p u lla r üzre nâzil olan Kelâm sen misin ola mı (Nu: 16)
K ıt’alariyle başlıyan İlâhîler de hiç şüphe yok ki A hm ed ^ e hitaben
söylenm iştir. Bunların her biri fevkalâde bir ihlâs ve a ş ^ n samimi ve
bediî tercem anıdır.
^ a y ^ u s u z ’un şiirlerinde Sofiyyenin en müfrit, en m u tla k telâkkile-
rini, meselâ; fenâ, baka, devir, kutub-gavs, insan,... nazariyelerini; şâ-
irâne, samîmi ve öz kürkçe ile a^ık, itm i’nan verici bir surette izâh
■edilmiş görüyoruz.

Yine geldi can içinde Bir yol gösterdi bana


R ızasına verdim boyun Lutfiyle qahrı bir bana

Ne â r ı ^ qaldı ne adım Cümle varım dan el yûdum


B]ldim anladım m aksudum İşbu yolda ağyar bana

Ben beni andan bilemen A ra y u beni bulam an


Bir dem ben ansız olam an Bu okunur her bar bana [Nu: 1]

K ıt’alarını okuyorken hem ondaki rızâ ve teslimin kuyvetini, fenâ-


:nın derecesini anlıyor, hem de o yokluğa âdeta kendimizi kaktırıyoruz.

Bulmuşuz Yus'uf-u ^lısrı Bu âyîn-ü erkân bizim


Can-ü baş o^nayü geldik Şimdi yüce m eydan bizim

Baqsan cümlemiz bir yüzüz Qamu ^alkı görü r gözUz


^leydanda top çelen biziz Elimizde çevkân bizim

Bulmuşuz emnile eman Çalm adı şek ile güman


^ e r bir gerçeğin bir zaman Şimdilik bu devran bizim [N u:^^]

<SC
Qaygusuz

E ğ er a$lm^ sorar isen Ben o l sırr-ı Sûbhanîyiın


Ben bu mülke seyre geldim ^ ‫ ؛‬٢ suret-i R abbaniyim

Gizlenüb olan A y n olub b^yan^ gelen


İlim pertevini salan Ben ol nur-i Rahm aniyim ] ^ ٧ ‫ ؛‬23 [

K jt’alarj, Yonus’un

Bu cihana gelm eden Ben bi^ gizlü sırr ‫^ آ ه ؛‬


‫ قدم و ا ه‬sjfatlu Bi^ bini^an nûr idim

‫’ ع ه‬as‫؛‬yle başlıyan ilahisini ve zuhur telâkkisini gösteren diğer


nefes ve İlâhîleri andırm aktadır.
F ak at bilhassa ¥onus, zuhuru ve kendisinin ondan ibaret olduğunu,
anlatırken ne kadar coşkundur. M eselâ:

Ol Q âdir i ‫كنق؟ون‬ Lûtfedici R ahm an benim


K esm eden rızam ı veren Cümlelere sultan benim

H em bâtınım hem zahirim H em evvelim hem âxirim


Hem ben ovum hem o benim H em ol kerim ^übhan benim

Em rile bulut oynatan ¥ e rd e b erek et qaynatan


Elimde qudret şinizi X âlka rızıq veren benim

Evvel Qadim Önden sona Zevali ^o k Sûbhan benim


Yedi ıqlime hükmediib Yeri gökü tutan benim

K ıt’aları tevil edilem iyecek derecede a^ık bir vahdet telâkkisini-


bütün vuzuhiyle, k a t’îyyen g iz le n e b ile c e k bir vecdi bütün coşkunlu-
giyle izhâr ediyor. H albuki ^ a y g u su ^ , bunları daim a tevil edilebilecek
bir şekilde söylem ektedir. Esasen onu m ukallitlikten ku rtaran ve ona
hususiyet veren de bu key ^y ettir.
O, vahdetin evvelâ ilmini y ap ıy o r ve onu kendine hâs tem kiniyle
itm inan ve kanaat verici bir şekilde ve ilmi bir tarzda i£ade ve ٤e ‫ل‬k‫ه ؛‬
ediyor. E ğ er o da diğerleri gibi, Yonus’u, yalnız edâda değil, müed-
dâd^ da taklide kalksa idi zannediyorum ki şahsiliğini m uhafaza ede-
V ize’ii Alâeddin 29

m iyecekti. Çünki Yonus, «Benim» derken insan, g ay ri ihtiyarî «Evet,


sensin» diyor, o ‫ ةلا‬٢i k٧ ‫ ق ا‬de vecdiyle, Yonus'un fânî varlığı, o kadar
ortadan kalkıyor; o, kad ar ‫ ه‬oluyor ki m uhataba tasdikten başka ya-
p acak bir şey kalm ıyor. H albuki, Yonus’u taklid edenlerden çoğu
«Benim» derken insanın «Acaba? D oğru söyle; hakikaten senmisin?!»
diyeceği geliyor; tahlil edilince an latılıy o r ki bütün bu sözler, Yonus’un
sönük ve gayri vazıh aks-i sadasıdır..
H albuki Q aygusuz, yalancı bir vecit izhârına kalkm ıyor. Bilâkis
bizi, düşünceye sevkediyor; işin ilmini yapıyor; îzah ediyor; neticede
tasdik ediyoruz. Meselâ; «tnsân -1 kâmil»‫ ؛‬anlatırken diyor ki:

E vliyaya eğri baqm a K evn-ü m ekân elindedir


M ülke hükmün süren oldur ik i cihan elindedir

H a q anı bunda gönderdi p u lların ı irşâd içün


Kim e diler iman verür Q ahr-u İhsan elindedir

^ e n a n ış ö y le sanursun bencileyin bir âdemdir


Evliyanın sırrı vardır ^ iz li iyan elindedir

H a q zâtiyle, sı‫؛‬âtiyle Tecelli eyledi ana


V arlığı H aq ‫’؟‬arlığıdır £m r-i Sübhan elindedir

^ a y g u su z eder bu ilmi Oqudum, anladım, bildim


Bütün âlem lerin hükmü Kâmil insan elindedir (Nu: 42)

Burada hemen hem en her s ö z , b i r n a s s m a h i y e t i n d e d i r . Ş e r’a tat-


biki g ay et ^olay, hatta tevile bile ihtiyacı y ‫ ا ظ ه‬u ٢.

Ezelî «Qalû be]â»dan Ç uluyum Sultan A hm ed’in


Y oluna can qıldım fedâ Ç urbanıyım X ao A hm ed'in

k ıt’asiyle başlıyan medh yede mürşidi A hm et B ey’in «yolu, dili, eli,


‫ب‬
nuru» olurken bile ‫ ائأ‬.‫أ ر ‘ وا‬. ‫د إك وا ؛ ل مق ا م ؛تآ ئذا ؛ بته كن تخل س‬: ^ ٤:، ‫ل‬،‫ ال_زال م; ن‬.
«hadîs-i qudsî» sini ve , «Fena « ^ ٠ ‫ط ش و ي‬- ‫م وى‬،‫ق؛‬.‫و د أ و د ب آل رئ د م ع ر ق بءم رق‬
fiş ^ ^ y ^ ‫خ‬-‫ » ئ قاكت‬m ertebesini şerhetm ektedir.
Mes’ele^i daha iyi tavzih için şu parçay ı da okuyalım:

H a q yazdeyüben yazdığı Qalem senm isin olamı


O ullar üzre nâzil olan Kelâm senmisin olamı
Qaygusuz

K eretn etmiş sana Sübhan H er nesne emrüne ferm an


Şimdi dörtlülere derm an O lan senmisin olamı

X udâ vermiş sana devlet S endendürür qula vuslat


Şimdi bu âleme rahm et Q ı’lan senm isin olamı

D ost ile olmuş bâzânn Şensin gösteren dîdânn


X alk üzre H aq q ’ın nazarın Salan senm isin olamı.

Gözler emrünü mezâhir H em bâtın düştün, hem zahir


^^azhar-، H aq evvel, ax ır H em an senmisin olamı

Ç aygusuz bu sözü söyler Senin zâtını vasfeyler


Yüzünde Sföz dilinde söz ©lan senmisin olamı (Nu: ‫رو ل‬

^ ir de Yonus’un şu ^ a r ^ s ın a dikkat edelim;


Bunca ^‫^ه‬،‫ن‬ayıldıq 1 Cihana sultanm ısın
Hükmün canlar içinde Can içinde canmısın

N azarın bin can alur D erdin yürekte qaiur


Gören kendüden varır ^ ş ıq a K ur’anmısın

Yüzün didar nurudur Gören canın unutur


T u r’un Mi’rac turudur ^ahr-i âlem senmisin

Bu iki keşidenin ikisi de güzeldir; ikisi de ayni tarzda, ayni edada


ve ayni m ealdedir. F ak at Ç ay g u su z’un ifâdesinde ne ^ a d ar a ğ ır bir
Safî tem kini, Yonus’ta ne kadar âşikane, coşkun ve vecitli bir i^ d e var..
^ a y g u su z ’da Yonus ^ibi zahirî ilimlerin bir işe yaram ıyacağını,
LedüD ilminin lüzum unu ve bunun bir kâm ile m ahabbeüe ve zâtî bir
inkişafla elde edileceğini kaildir. D er k i;

H aq kerem edicek qula H ^ r d e m d e b i r ilm oqunur


Vasf-U beyandan ilerü ^ u la b ir i l i m oqunur

Ne harfi var, ne yazı ^ar Ne oqU D ur elfâzı var


Ne bir anlanur sözü var Q u la b ir ilim oqunur

Ne X ızır var, ^e hâzır var H em en ortadan qâdır var


Ne oqunur, ne oqur var ^ u la bir ilim oqunur
V ize’li Alâeddin 3 ‫ل‬

G erçek bellüdür sözünde Ma’na oqunur özünde


G erçek Evliya yüzünde Qula bir ilim oquaur

H aq qula edicek y â rı H e r dem g österir dîdarı


Q aygusuz’ içten içeri Ç ula bir ilim oqunur ( Nu: 40)

En ^üzel şiirlerinden biri olan bu İlâhide de husûsiyeti görünm ekte.,


ilmin sırrı bir ilim olduğunu, harfsiz, sabırsız okunacağını ^e oku-
^ anla okunanın vahdetini birer birer ne güzel anlatır. Halbuki Yonus,
ayni şeyi anlatırken

İlim, ilim bilm ektir ilim kendün bilm ektir


Sen kendünü bilmezsin ¥ a nice okum aktır

ilm okum aktan m ürad kişi H aq q ’ı bilm ektir


^ n oquyub bilmezsin H a bir quru em ektir

Yiğirmi sekiz hece O qursun uçtan uca


Sen E li‫ ؛‬dersin H oca M a'nası ne dem ektir
deyip geçer.
Q aygusz’ u, bu suretle Yonus’la m ukayeseden sonra Q aygusuz
A b d al’la da karşılaştırm ak zaruretindeyiz.
Alâeddin, her hâlde Q aygusuz A bdal’ı okumuş, sevmiş ve ihtimâl
de mahlasını bu zâta olan m ahabbetinden ■dolayı ih tiyar etmiştir.
M ahlasların ayni oltrası ve ikisinin de hece ile şiir ‘
beriyle bu iki şâirin, şiirlerinin karışm ış bulunması ihtimali her zam an
varittir. Fakat Köprülüzade Euat Bf. üstadımızın dedikleri gibi h e ^
m eslekleri ve fikirleri ayrıdır, hem de «ikisinin edâsı birbirinden sarih
su rette ayrılır» [ ‫] ل‬.
Q aygusuz A bdal’da «A li, On iki imam, Ehl-i beyt» mah^bbeti çok
g a ip ve zâhir olduğu gibi Ehl-i b ey t düşm anlarına karşı teberrâsında
da çok şiddetlidir. [2] Bundan başka O aygusuz A bdal’da, Q aygusuz
[١] İlk M u ta sa v v ıfla r‫ ؛‬Sa: 382, N ot.
[2] A li’y i bil ki c ih a n d a se n ca n o la sın c a n
Z ira k im A li’d ir h a y a t-1 cüm le cihan

Y ezid ’e lâ ’n e t e y le 1‫ ^ ^ ة ج‬ric 'ı’y e d a x î


T a h sin g etü r A li’y e ta k ö r o la M erv an
32 Qaygusuz

A lâeddin’deki gibi vahdetin açık ve hudutsuz tezahürleri yoktur. O nun


;gerek nazımları, g erek nesirleri [ ‫ ] ل‬D evr nazariyesile, Ehl-i bet ve
hasseten A li m ahabbetiyle m eşbu’du r ve Ş athiyyat Vadisindedir. Meselâ
« Hudalanâm e » de, «M aglâta i Q aygusuz Abdal» da M uhammed’le, A li
ile, Musa ve Süleym an’la görüşür; Ş ey tan ’ın asâ ^e torbasını, F ir’avnın
börkünü gasbeder!
T a ’limî şiirlerinde de bu m eşrebi görünür. EdâsiDin ve fikrinin iyi-
-ce anlaşilm ası için şu parçaları yazıyoruz:

A llah T anrı ¥ a ra d a n Günde beş gez Cür’a-dan [2]


Yar ile yar ola ^ ٥٢ A ğ y a r ^ ‫ وا‬8‫ ^ ا‬aradan

S aq la gönül bostanın Su sığırı giriaesün


S aqm ol uçurursun ^ an d ili m enâreden

F il yükün qarıncaya Yükletm e çekebilmez


L â ’l-ü yaqut qıym etin Um m a seng-i ^^reden

Sen özünü bil nesin ^ a k sende sen ^andesin


E ğ e r aqJın var ise A nla bu eş’âreden

İnsan nûr-i qadim d‫؛‬r ^ a s ta değil hekim dir


Sı‫^؛‬tı Zât-ı m utlak f ır k a s ı çar pareden

G el e y m ü ’m in A li’y i bil c ih a n d a se n o la sın can


Ki z ira A li’d ir m u tla q h a y a t-1 cü m le cism -ü c a n

O n 11‫ ؛؛‬îm a m ’a c a n d a n iq r a r e y liy e h e r kim


İb a d e t ettü ğ ü tâ a t q a b u l o la lam ana e rk â n

B u sö ze k im İn ad e y le y ü p in k â r e y liy e h e r kim
H a q ’a â s î ola m utlak, R a s û l e v lâ d ın a d ü şm an

‫ي‬
©1 Y ezid-i ^ â r ic l’y e ^ â m -ü Ayn-Ü ^ u n -ü T â
R u z ü ş e ‫ ;؛‬h e r d e m re v a d ır id e le r s a d h e z a ra n

[‫ ^ را‬a y § u s u z ’^ n b ü y ü k b ir d iv a n ın ı T o p k a p u ’d a T a k k e c ile r’d e m e rh u m A b d u l-


■lah B a b a ’nın B e k ta şi te k k e s in d e g ö rm ü ştü m . Ş iirle rin d e n B a h a rn â m e , Y a şn â m e ,
D o la b n â m e , g e v h e rn ü m â v e C e îriy y e ’si v e b azı n e fe sle ri m e ş h u rd u r.
2]‫ ]؛‬C u r’a -d â n : E s ra r k a b a ğ ı
Vlse*u A iâ e d d in

G erçek âşıq yolda Can ‫^ ال‬ ‫ ء‬oynatır


Sen daxi âşıq isen Bakma kenardan

A q lu n a aqıl deme Sözüne ‫ ه‬٠‫ ل ال‬deme


Çünki qurtaram azsm Nefsini Em m âre’den

Tıfıl ‫ ج‬ibi dem bedem D am bu dambu söylem e


M ansur’layın olursun Bilmezsen m üdâreden

Q aygusuz’un hüneri H elva vü büryan yem ek


A n d an ،^z^e hüneri Um m a ol bîçârden

H eves oldum ben anın Bînişan h alasın a


Özün bilm ecen körler U y a r kervan sesine

O quduğun bilm eyen Bu m anîden alm ayan


D ere tepe sedirdir D üşm üş yaz، tasına

 qîl baliğ olm adan Bir taş attım çalıya


A ndan bir arslan çıktı Doym adım pençesine

Tapanlanm ış tarlada D o ğ ru yürüyem eyen


■Çıquben vazediyor Q ulaq tutun sesine

Bilmediğim şehirde B azergânlıq eyledim


Gevherim har^eyledim Yüküm ün damg^asına

D eğirm enden gelene Şehirden xab er sordum


Çuvalın boş getirm iş £ d e rle r ki nesine

T enha deyü sırrım ı Bedestanda söyledim


A rif oldur, sırrını Gönle kendin pusuna

Q aldım ırm ağ içinde Y üregüm yandı susuz


B ana dedi bir ârif D olan gel köprüsüne

Ben beni bahir sandım ^ a tr e gibi çağladım


«Önümde deniz varmış U ğradım d a lg a ^ n a
34 Qaygusuz

Qa.ygusuz A bdal seni G ören m üderris sanur


Sen h aq iq at ilminin E rm edin ^erre ^‫؛‬n ^

Bülbülün qarşusuna gül olduğum Güle qarşu şöyle bülbül olduğum


X ublarm yüzünde hüsn-ü xubcem âl Gül y a n a ğ üstünde sûnbül olduğun ‫؟‬

Menzilim g^h âlem-i ulvîdedir Gâh Şeytan, gâh Azâzîl olduğum


Q ur’amn aslî-vü ^ r ’i, ‫ص‬en‫ط‬a ‫ل‬ Tevrat-Ü Zebûr-ü ‫هث‬€‫ لأ‬olduğum

bîçare Q aygusuz A b d al’ı A şq elinden şöylç Behlûl olduğum

Bu nefesler, okunduktan sonra anlaşılır ki O aygusuz A bdal’la ^ a y -


gusuz A lâeddin’in şiirlerini birbirinden ayırm ak gay et kolaydır. Esâsen,
O ğlan Şeyh İbrahim bu noktayı g a y e t îyi a d a y a ra k evvelce de söyle-
diğimiz gibi ikisini birbiriyle m u^a^ese ederken «Qaygusuz A bdal’a hâl
galibdi, A nınçün ekser-i kelim âtı şe r’a m uh^li‫؛‬t]r. Pirim iz Oaygusuz;
hâle galib idi» diyor.
A yni zam anda Q aygusuz A bdal, hem en her şî’rinde «Qaygusuz
Abdal» m ahlasını kullanıyor. Yalnız«Qaygusuz» m ahlasiyle söylediği Ş İ -
irler ^ek azdır, ^ a y g u su z A lâeddin’ise her şi’rinde yalnız ‫ص‬
m ahlasını kullanm ıştır, M aamafih dediğimiz gibi şiirlerini ayırd etm ek
için m ahlaslara değil, doğrudan doğruya edâ ve m üeddâya dikkat ^ â ‫؛‬îdir.
H ülâsa Q aygusuz; Yonus’un hiç bir şi’rine şeklen nazire yazmamkla•
beraber onun edebî şahsiyetinden m üteessir olmuştur. F akat Yonus’un
bir çok m uakkipleri arasında mümtâz bir varlık gösterebilen kuvvetli
bir şâirdir.
Yonus’la arasındaki fark, birinde aşk ve vecdinj diğerinde irfan ٧٠
tem kinin galib olmasıdır, d id a k tik ve E irik vasıfları nefsinde cem ’eden
«Qaygusuz» T a ’lîmî eserlerinde büyük bir muvaffaki^^et gösterdiği, bu
vâdîde Yonus’a yetiştiği ve ayni zam anda hususiyetini m uhafaza ettiği
hâlde; âşikane ^ ar^ alard a onun dununda kalm ıştır.
l^er hâlde ^ a y g u su z , tasavvufî halk edebiyatım ızın en küvvetli
sîm âlarıcdan biridir.
V ize’li A‫؛‬âeddin 35

‫ ؤ‬Q a y g u s u z ’un ‫؛؛‬$^ ١١،

Vezne hâkim, lisana hakkiyle m utasarrıf ©]an Q aygusuz Alâeddin,


şiirlerinde âzami derecede A ra p ç a ve A cem ce ke]ime!er kullanm am ış
ancak ‫ل‬i‫ل □قع‬n bünyesine girm iş ve halka — velev züm revî bir m ahiyette
olsun— mal olmuş dînî ve tasavvufî istilâh ve kelimeleri istîmâl etm iştir.
Bunları da b،r zaruret karşısında şiirlerine serpiştirm iş, mümkİD oldukça
bize Tasavvufun en m uğlâk m es’elelerini bile, ö temiz türkçesiyle ve
çok güzel bir edâ ile anlatm ıştır.
Meselâ, «Y aqîn m ertebeleri» ni «‫اليةتي‬،‫ ح‬، ‫ ءلم اا؛ةه‬، ^ ١^،» diye anlat-
m az da

Bulmaq değil imiş bilm ek Bilmek değil imiş olmaq


E vliyaya gönül verm ek R engine boyanm aq imiş

der ve «Fena ‫ » متأ‬yi ş‫ ة‬y ‫ل‬e izah eder:

Bunlar dürür H a q q ’ı bilen Gayrisi yalandır yal^n


derv işlik ten m ürad olan K ülliyyen yoğ olmaq imiş (Nu',48)

K lâsik Sofîler’in « S e rey a n -1 s ırr -1 R übûbiyyet, Ittihâd, A y n iy y e t»


ve şâir ta ’birlerle izah ettikleri hâîeti, o;

Ben beni andan bilemen A ray u beni bulam an


Bir dem ben ansız olam aa Bu oqunur her bar bana (Nu; 1)

k ıt’asıyla ne güzel anlatm aktadır.


¥ u k a rd a « .....‫و ا؛ ل‬-‫ل مد يتغرب 'ق بال‬١ ‫« » ال_<ال‬H adîs-i qudsî ‫ ء‬sini bile bir şi'-
rinde öz Türkçe ‫ل؛‬€ ne k^dar bedii bir tarzda anlattığını görm üştük.
Bu hususiyeti dolayisiyle de ayrıca dikkate şayan olan Qayg'USüz,
kendisinden sonra ayni yolu ta ’kip eden Melâmî- H am zavî’lerden O ğlan
^ e y h İbrahim, ^ a y b î ve hattâ Halîfesi G azanfer D e d e ’den m üstahisf
£ m îr Osmân-ı Hâşim î’den bile aylırılır. Bunlar, daha ziyade A ruza
ehem m iyet vermişler, H ece ile söyledikleri şiirlerde de Q aygusuz’a
nisbeten daha ziyade A rapça ve A cem ce kelimeler, terkipler kullaRmış-
lardır. Tabiatiyle bunda zam anm ve 5^üksek bir tahsil neticesi klâsik
lisana alışkanlığın da te ’sirleri vardır.
^ a y g u su z Alâeddin, tam bir halk şâiridir. K afiyeleri, h&men umu-
m iyetle yarım ve serbesttir. K endisinde gerek mazmunları, gerek ştirlie-
rinin şekli itibariyle K lâsik E debiyatın te ’siri âdeta hissedilmez. Hec®
ile yazdıklarının hepsi dörtlüklerledir. A ju zla yazdığı şiirlerde bile Hal.k
36 Qaygusuz

E d eb iy atı çeşnisi m evcuttur. Bunlardan birini de dörtlüklerle yazm ıştır.


Q ay g n suz’un tahsili olup olmadığı hakkında elimizdeki vesikalarda
k a t’î bir k a y ıt yok. ¥alnız, bize basit bir dim ağın pek güç anlayabile-
ceği tasavvufî telâkkileri o, saf, öz T ürk^esiyle bedîî ve hay rete şayan
bir tarzd a izah eden Q aygusuzun — tahsilini ikmâl etm ediyse bile — ol-
dukça o k u r yazar ve anlar bir adam olduğu m uhakkaktır. Esasen ken-
disi de v elev rem zî bir tarzda olsun; üm m iliğinden bahsetm iyor.
O ğlan şeyh İbrahim , Q aygusuz’a «M ektebdâr ‫ » ت ث ب د ; ر‬adını veriyor.
E vvelce de yazdığımız gibi kendisine «Oğlan ^eyh» lakabının verilmesin-
deki sebebi anlatırken ٠ Ninnimiz altı ve sekizde iken ceddimiz P îri
^^ektebdâr ^;azretlerinin ilâhiyyâtından hıfzettirirdi. ‫ ي آ‬at t ‫ ة‬bir gün

Varım ı ol dosta verdim Xanüm ânım çalm adı

m ısraın hıfzederken.........» sözlerini söylüyor. Bu m ısra’la başlayan ga-


zelin ( ^ 13 ٧ ‫ )؛‬Q aygusuz’a aidiyetini I inci m ebhasin 4 üncü m addesinde
izah ve ısbat etm iştik, ^ o n zam anlara kadar; m ektep, iptidâi ilimlerin
tah sil edildiği m üesseseler^ denirdi. A lî ilimler, anca^ m edresede oku-
nurdu. A lâeddin’e «Mektebdâr» dendiğine nazaran, kuvvetle m uhtem eldir-
ki bu zat, bir ^ ib y an m ‫ ؟‬ktebi hocalığı ile m aişetini tem in ediyordu.
Bu da az çok bir tahsili olduğunu gösterir.
V

Oaygusuz’un tesirleri
Q aygusüz; Youus ve H acı B ayrâm -1 V elî’nin irsine iktifa il ‫ ء‬H f ce
vezniyle ^iir yazara!‫« ؛‬M elâm î - H am zavî ‫ ء‬ler^e bu vezinle şiir söyle-
m eyi bir an’ane haline getirm iş ve bu su retle de T asavvuiî halk edebi-
yatım ızın tenevvuuna yardım etm iş b ir şairdir. Bu g^n züm revî edebi-
y a tla r arasında Melâmî - H am zavî edebiyatını da saym ak ve bu ede-
biyatı ayr!ca tedkik etm ek ^aruretindeyi^.
Bektuşı — Qızılbaş edebiyatını; bu edebiyata has vasf -1 fâ rıkalarla
‫ ة‬y ‫ل‬٢de‫ ه‬iy ‫ ه‬٢ ve bir Bektaşi şi’rini derhâl anlıyoruz. Bektaşi — Kızılbaş
şiirleri: « Eşik, D âr, Çerağ, Taht, D ört k a ^ ^ , kırk ^ a k am , T iğ — bend,
T ığlam ak, koç kurban, ^ y n i cem ’, ‫ ه ء‬ib erenler. Dem , ^ r s la n sütü,
Sâki, Cemâl.,......» gibi istilâhların m evcudiyetiyle; ^ li . On iki îmâm,
£ h l-i beyt tevellâsı ve £hl-i beyt düşm anlarına bugz ve 1 a ’n et gibi
teberrî alâm etleriyle. H acı B ektaş -1 Velî, Balım ^u lt^ n ve şâir Bektaşi
azizlerinin isimleri ve m enkabeleriyle ay rı ^ ir m ahiyet arz e tti^ i gibi
lâübâlî ve ekseriya m üstehzi m azm unlariyle de belli olur.
K eza H ‫ ال‬r ‫ أ ! ة‬edebiyatı da bu m ezhebe hâs h isa^ ve istil ahlarla (Bast,
Terkîb, Hâl-Ü m ahal, ‫ ب ت وه ت‬, ‫ ء موردو‬iste v â , Xutût*i üm m iyye, X u tû t-i
ebiyye, ‫ أ ماركةب‬Muhkemât, M üteşâbihât....) başlı başına bir ed ebiyattır.
B unlardan baş^a bir de Zühdî T asavvufî halk edebiyat> mız vardır.
Bu edebiyat; tarikatların zâhirî tekellü‫؛‬âtını; zikre, esm âya müdavem eti,
 hiret ahhvelini. Cennet ve Cehennemi telkin ve terennü m eder. Bu
zümrede V ahdet-i vücûd’un m üfrit telâkkileri görünmez. Bu edebiyatın
şâirlerinden «^udd^sî» yi gösterebiliriz.
Melâmî edebiyatına gelince; bu edebiyatın da kendisine hâs husû-
siyetleri vardır. Müfrit \^adetçi olan M elâm îler’in y a z ıların d a A li ve
£hl-i bey t m ahabbeti olm akla berab er «Teberrî» ye tesadüf e d i^ e z .
M elâmet neşvesini haiz olm akla beraber istihzanın şemmesi yoktur,
^^ahdetin en bâriz tezahürleri, Tasavvufun en derin ve m u tla k telakki-
leri, b‫؛‬lhassa«Outb»a m ütabaat ve 1' ‫ ه ق ة ه أ‬kâm il’i takdis; M elâm î ş i ’rin İD
hemen hem en m evzuunu teşkil eder. Bu suretle bu edebiyatı ne B ektaşi
ve H ur^fî edebiyatlarına, ne de ^ u h d î- T asavvufî edebiyata idhâle im-
kân yoktur; m üstakil bir edebiyattır.
Bütün bu züm revî edebiyatların ilham m enbâları «¥onus» tur. ^ e ^ s i.
38 Qaygusuz

batta Lâdînî h a lk edebiyatı bile orada birleşir. Deyebiliriz ki halk edebi-


yatım ızın muhtelif züm releri, m enbâları bir olan nehirlere benzer. A yni
m enbâdan çıktıkları hâlde yataklarınının husûsiyetlerini kesbederek bir-
birlerinden farklı m ahiyetler arzediyorlar.
İşte Melâmî - H am zavî edebiyatının teessüsünde en mühim amiller-
den biri de Q aygusuz’nn kuvvetli şahsiyetidir. H acı B ayram 'a ittib a’
ederek hece vezniyle şiir yazm ası, ^^el^milik’te bir an ’ane, bir ‫هق‬et tesis
etm iş ve ba suretle kendisinden sonra Em ir O sm ân -1 Hâşimî, Lâm ekânî
ve bilhassa O ğlan . Şeyh İbrahim , halifesi ^ u n ’ullah ^ a y b i, idrîs-i Muh-
tefî g-ibi Melâmî şâirleri de hece ile İlâhiler yakm ışlardır. Q aygusuz’un
bu cihetten de ehem m iyetli bir şahsiyet olduğu m uhakkaktır.
A

Yine geldi can içinde Bir yol gösterdi bana


R ızasına verdim boyun Lutf ile q a h n ‫ ^اط‬bana

Ne ‫ق‬r ‫ل‬m ]‫ [ ل‬qaldı ne âdım Cümle varım dan el yudum


Bildim anladım ‫ ؛‬,m aqsudum işbu y©ld^ a ğ y a r bana

D ost qoqusun aldım andan reçtim derd ile derm andaı (‫؛‬
H er ٠٠ gelürse Sübhan'dan Cümle gül-ü gülzar bana

Bana ne cinan qayusu ]2[ H em an ol canan qayusu


N e baş-ü ne can qayusu vasl-ü ve didar Bana

A rif varın unuttuğu M ahabbet yolun tuttuğu


G erçekler düşüp gittği ol oluptur dilda^ bana ¥

Ben beni andan Bilemen A ray u beni bulam an


Bir dem ben ansız elam an Bu oqunur her bar bana

Q aygusuz sen âvâresin İste bul derdin çâresin


G erçekler yü^üm qâresin U rubdürür her b a r bana

‫ء‬

^ ö n ü l gözün açtın ise Y etersin sen kitap sana


Gördüğün yüz dost yüzüdür ^ le m e baq hicap sana

Gözün b a ^ ar seni görür ^ e m ’in sehden ^ ab er a lu r


^ler ne gelse senden gelür Söyleyen sen xitap sana

Seni bulan gayri neyler Senün ile gönül eğler


¥ e d ‫ ؛‬m ushaf seni söyler Cümle m erci’ m aab sa n a
[!‫ ا‬N e n â m ım “N ü s h a ,
[2] “(ja y g u s u , m uhaffefi.
Qaygusuz

Gel gir aşqın harîm ine D üşm e gel gayrın


Hu de gerçek ler demine ^ ٠ fetholdu bu bap saaa

Q aygusuz $en seni bildin istedüğün sende bulun


H er ^ü^de görünüb geldin Y oktur ıd ed hesap sana

‫ي‬

D ûn-ü gün d^dımı^ sana Canım Sultanım Evliya


Q ande gitsem ' senden yana Yönüm Sultanım Evliya

H e r kim sana yönün tutar ^ n a dı'n.-ü îman yeter


d ü n d en güne olur beter tlâ lim Siiltanım Evliya

A şq mev €‫؛‬n başımdan aşur Q aynat yüreğüm ü ta^ur


B aqâdan b akaya düşür Benim Sultanım Evliya

Yürürüm delü âvâre ^en eyle derdüm e çâre


M ücrimim, bir yüzü qâre ^ulum . Sultanım Evliya [1]

- 4 -

Sevdiğim gerçek Evliya ^ e re m etmiş Sübhan sana


B ir can sana ne nesnedir FerJâ yü^ bin cihan sana

S en ol ü ç le r ’den birisin İçlerinde servetisin


Evliyanın rehberisin Qam usu m ihriban sana

 limsin ÜİÜİ- elbabsı^ H aq babibine ashabsın


 lem e Q utb ül agtabsın ^^agrıb, m aşn q yeksan sana

Şensin uşşaqın talebi Yüzler ayağın türabı


Senden um ar feth i babı M uhtaç ehl-i irfan sana

B ahr-i a ş^ a ^önül daldın M a’rifet kâmnı buldun


Q ayglısuz g'erçeğe erdin Yeter din-ü îman sana

*
[‫ را‬B u İlâhi n o k s a n d ır
V iz e ’n Alâedciin

G erçeğin talibi oldur Gönlü andan ayrılm aya


Q ande yürü r is© sırrı H iç sırrından ayrılm aya

Cümle vârın ©da yaka A radan gay r-i H aq çıka


E vliyaya doğru baqa Bir } oldan ayrılm aya

A nınla yar olm ayicaq Sahıb-i sır olm ayicaq


Gerçekle bir olm ayicak A ndan H a q q ’a yol bulm aya

D erviş gerçeğe qul ola A ndan ol H a q q ’a yol bula


Zâhir-ü b^tın ol ola Zikri andan ayrılm aya

Qaygusuz, H a q q ’ı bulicaq D ost elinden gül alicak


G erçek ile bir olicak quldan ayrılm aya

‫ي‬

Şunun kim ^eldi şâm na


Bil öldürür nişan olan nişanın nişanına

Çün anın zâtı aqdem dir Qam usundan m uqaddem dir


A n u n vasfını kim qıla N ihayet yok beyânına

Şular kim zât-i aqdem den N azar erişti anlara


Gelüp bunda rûşen oldu Nihân içre nibânına

Bu ‫ آق ط‬ballenen ،^rif 1 N ‫؛‬der ders ile fetvayı


G elür ol ilm-i R abbânî D üşer anın dîvânına

G elür cân-ı ciban olur Qamu canlara can olur


G eh iyan, geh nihân olur G ider anın nihânına

A ceb midir bu D ehr içre D enilse ana X ızr -1 vaqt


K ‫ ^» سلدذا ؛‬ı Oqundu zira şanına

Qaygusuz eder bu ilmi Okudum, anladım, bildim


H a q q ’ın gizlü evliyâsı ^ ü re r hükm ün cihânrna
‫ي‬
44 Qaygusuz

Bilhamdillâh ki erdi bize d e fle t Çü ^ ٠^ ^ üstümüze nûr-i rahm et


A nu n la ‫؛؛‬âhir oldu H a q q ’a vuslet Zamanın qutbu,pîri, bîrim A h m ed [l]

H a q iq a t Mehdî-i sahib zama ol N ihan i،;re iyan olan beyan ol


Nişân-I bî i^an olan hem en ol Zamanın qutbu, piri, pirim A h m e ،

Gi‫؛‬z uciyla uy arır dü cihanı S alar âlem lere «mn-ü âmânı


A nın yüzün gören bulur imânı Zamânın qutbu,، piri, pirim A hm ed

Çeken H aq q ’a elin qudret elidir A nın gönlü H a q ’ın doğru yoludur


aratılmı§ qam u anın quludur ¥ Zam anın qutbu, pîri, pir‫؛‬m A hm ed

A nın derdiyle bir gez âh-u vâhı Y aqar, yerleri, kökleri K em âbî
R eîsi evliyanın pâdşâhı Zamanın qutbu, pîri, pirim A hm ed

ihân i^re ^ a q 'ın hükm ün ^üren ol€ Seni-senlik hi^âbından iren ol [2]
A lub senden seni sana ^eren ol Zamânın qntbu, pîri, pirim A hm ed

Cihanda gizlelen gizli cihan ol ^ö^üken zâhir-ü bâtın iyan ol


‫ ه هل © ص ا م ل ء وا لآض‬0 ‫ا‬ Zam ânın qutbu, p iri.^ ir îm A hm ed

E ğ e r ister isen derdine derm an A nı tasdiq edüb getûrgil îmân


S a q m m ü n k ir olup o îm a ‫ال ا ء‬-‫ ا‬tu ğ y a n [ ١] Zamanın qatbu, pîri, pîrim A hm ed

K erâm âtı cihan içinde ^âhir l^ a q ’ın qullarını irşada m âhir


Yaratılm ış qamu oldu m ezâhir Zam ânın qutbu, pîri pîrim A hm ed

^ ö n ü l var eylem e şim dengirû âh Elüne girdi ol Sultân nâgâh


Seni H a q ’tan odur eyleyen âgâh Z a^ ân m qutbu, pîri, pîrim A hm ed

Çün ol dürr-i yetim dir bî behâne H a q ’ın fazlı erüb geldi iyâne
Bihamdillâh erdik bu zamane Zam anın qutbu, pîri, pîrim A hm ed

‫؛? إل؛‬٢‫ ؛‬.oDuqakinzade Ahmed Bey» e medhiyedir


.îre n » , a y )ra n y e rin e k u lla n ılm ıştır « ]2 [
S a q m m ü n k ir olub olm ah l-i tu ty a n » o k u n a c a k tır « ]3[.
V ize’li Alâeddin 45

B u ^ n âlemde hâkim olan oldur Gönül m ülküne hükm ün süren oldur


amu eşyâdan alub veren oldur ^ Zamânm qutbu, pîri, pîrim A hm ed

uhî ^ ^ ‫ ؛‬- i âlem öldürür bilürem A n a qarşu durub zârî qıluram


N eye baqsam hem an anı ^örürem . Zamânm qutbu, pîri, pîrim A hm ed

A m n izniyle döner nüh £elekler A nm em rindedir cümle m elekler


Q abûl olur ana olan dilekler Zamanın qutbu, pîri, pîrim A hm ed

Pes oldur m azharı sırr -1 X u d â’nın M uti’ana m elekler âsmânın


u q a rre r buna zerrâtı €İhânın ^^ Zamânm qutbu, pîri, pîrim A hm ed

B aqarsan zahirine evhyâdır D ilersen bâtınm nûr-i xafâdır


S orarsan zâ^mı sirr -1 X udâ’dır : Zamânm qutbu, pîri, pîrim A hm ed

A n ın qadri b ilin m e d e n ulâdır Sözü derd ehline ayn-i devadır


Bu m a’ni^i bize deyen K udâ’dır Zam anın qutbu, pîri, pîrim A hm ed

X ızır ilm-i ledünnî bilen oldur Dem inde çağırana iren oldur
ara^ılmı^a rahm et olan oldur ¥ Zamânm qutbu, pîri, p!rin A hm ed

A nı sevenlere bildirdi H a q q ’ı K im anı sevmedi ol oldu şaqî


Ö lünce Qaygusuz, var medhin oqu Zamânm gutbu, pîri, pîrim A hm ed

‫ي‬

S ana bir gizlü sözüm var Gel gönüle, gir gönüle


S en senliği elden bıraq Gel gönüle, gir gönüle

Balam dersen feth-i bâbın Ç aldır sen senlik hicâbın


Bilem dersen aşq kitâbm Gel gönüle, gir g ö n ^ e

İlm ine baqub gövenm e Zühdünü ^örüb aldanm a


Bunda cana ba^a qalm a Gel gönüle, gir gönüle

Zûhüd, zâhid tuzağıdır. İlim, ^mel nefs bağıdır


Gönül evi H aq evidir Gel gönüle, gir gönüle
46 Qaygusuz

Qaygusuz bu böyle olur H a q q ’a doğru y o l kim v a rır


B ulanlar gönülde bulur Gel gönüle, g ir gönüle

Bil ‫ الف‬ten m aqsad oldur olasm A llah ‫؛‬le


‫إ‬ teberrükle qjlasm ^^-i ‫ بمماا ع‬ile

‫آ‬ tilâvet eyle dedi vahdet-i zat bulasın


‫م‬ sebat et dinin üzre avn-i avn-u-llâh ile

‫م‬ der cismin ile H a q q 'a ibâdet edegor


‫ط‬ dedi rûhânî haccet s ırr -1 fazl-u-liâh •ile

‫خ‬ xalelden key saqın mülk-i vücûdun bağiDL


‫دال‬ dedi devlet erişe sana nasr-u-llâh ile

‫ذا ل‬ zillettir m ezellet eyle dâim nefsini


‫دا‬ riv a y e ttir biliirsün ilm-i ilm-u-l!âh ile

‫ن؛‬ zamanın saqlagör gafletle bir dem geçmsiin


‫ذ‬ pırd ır kim eresin emn-i em n-u-lîâh ile

،‫ث•؛‬ der şekten saqm kim seni m ağbun etm esün .


‫م اد‬ dedi tâ saydedesin ol Hüm a yu-llâh ile

‫ض'د‬ ziya bulur anın hüsn-i cemâline eren


‫ق‬ T ah aret m âsivadan eyle tahr-u-llâh ile

‫ظا‬ zulum attır biliirsün nefsine zulm eylem e


‫سم آ‬ inayettir bulasın anı lutf-u-llâh ile

‫ءه‬ ganim ettir sana bu öm rünün serm âyesi


firaqtır sonu bunun ola yüsru-llâh ile

‫ئاف‬ qurb-i qâbe qavseyn’dir bilen bildi anı


‫ه‬ kifayet eyle, ana 0‫ ه ءا‬aşq-u-Ilâh ile
V ize’li Alâeddin 47

‫الم‬ . . . . ‫ [ ل]؛‬düşübtûr zâtını bilm ekliğe


‫م‬ der ki tnülk-i zâtsın garq-ı garq-u-llâh ile

‫زن‬ de^ kim neyleyesin mahv-i m utlaq olasın


‫ل'و‬ der kim aslolasın sen de vasl-u İlâh ile

‫ ها‬hidâyettir bilürsün değm e ba^a qanmadı


‫ الم؛لف‬J e r kim gelin ^eyre^ olun ^ llâ h ile

Ey gönül vahdet qoxusun alm aq istersen eğer


‫ه‬ der kim yâr olagör yâr-i Q utb-u-llâh ile

ıq•، şûrîde yârim söyleten dosttur beni ^ ^


Sözümü xatm eylem işim bil ki xatm u*llâh ile

— 10 -

Bize öğüt mü verürsün qani a ‫ ال لآ‬n be dîvane


A qıldan geçmişüz bizler yürürüz m est-ü m estâne

l^u aqt-ü fikr ile olmaz bulanı dersen sen ol mâhı


Çoq istersin bulam azsın düzersin yaz-ü yâbâne

Bu gün â^ıq olan â^il sözün qoym az qulağuna


H aqiqattan xaber duyan hiç aldanur mu yalâne

Bizi qorqutm a va’zmla Beğum m eydân 1 aşqdır bu


Buraq bu varluğu elden girem dersen bu m eydâne

ürü hey zâhid-i ga^il senin aşqtan xaberin yoq ¥


Şükür H a q q ’a biham diliah eriştik yüce Sübhân’e

‫مو‬

A nı kim qısm -ı ezelde yazdılar bâş üstüne


Kimse noqta qoyam az ol naq^-ı naqqâş üstüne
1‫ ]ل‬O k u n a m a m ıştır.
8‫م‬
‫ي‬ Qaysusuz

Zînet - i d ü nyâya aldanm a, bil olmaz pâydâr


A rif isen verme gönül fâni qum aş üstüne

Z înet • i ^ â r - ül - fenâ’nın fendine aldanm adı


Ol ki bunda qomadı bir taşı bir taş üstüne

^ e r d - i h asret odlarından bağrım ız yanm ışdürür


A nın i^ün dökerim bu yaşlarım baş üstüne 1‫]ء‬

— —

Yüzün ٥٥٢ - i iman ‫ إ د م‬-‫ا‬ m ihrab - 1 can ‫ا لخده‬

d o la ş tı boynum a bendi ezelden Saçm anber feşan ‫ا لخداغ‬

^ a âd e t gencinin bu varlığından ^ ir oldu her m ekân ‫ إ د ع‬-‫ا‬

Senin aşqın benim gönlüm içinde ly a n oldu iyan ‫رلخدف‬

Cemâlin nurunun t€€ellisind€n N u r oldu h er m ekân ‫ا لخد م‬

D idarın görmüşüm ayrıldığım yoq ¥ in e ayrılm azam ‫اخد م‬

Sıfatın naqşına h ayran olpdur Zemin-Ü asman ‫ماخدش‬

îki âlemde Qaygusuz bu benen Seni sever heman ‫الخد ع‬


*

- 13 —

¥ a rım ı ol dosta verdim xanüm ânım qalmadı


Cüm lesinden el yudum pes dü cihânım qalmadı
[١] B u g a ze l, n o k s a n d ır. S o n m ıs r a ’d a k i <<‫ »وه ط‬k e lim e s i‫ ؛‬tü rk ç e m iz d e *merJia•
-m et, şe fa k a t, faz la se v g i, h ic ra n ^ e , m aziû m ij'et» m â n â la rın d a k u llan ılan «baş»
k elim esid ir. G özü y aşlı, b a ğ rı b aşlı a n a c ığ ım gibi..

Ş e h itle rin serçe.‫؛؛‬m e si E v liy a n ın b a ğ rı ba^ı


F a tm a a n a g özü y a şı H a ş a n ile H ü s e y in ’d ir «Y onus»
V ize’li A lâ e d d in 49
Çünki hubb-u-llah erişti çekti beni kendüye ] ‫[ ل‬
A çtı gönlüm güzünü ayruq xum ânm qalmadı

Çün fillâh içinde beni ifnâ eyledin


sebebdendir benim nâm-ü nişanım qalm adı 01

^ ‫ و ه‬، cemâli aksini saldı bu günlük eline


A nı görelden berü sabr-u Oiarârım qalmadı

A yn-i tevhid açılub H aqq-al yaqin bildim anı


Şirki sürdüm aradan şekk-ü gümânım qalma,dı

Evliyanın himmeti yaq،، beni qâi eyledi


Sâfîyem buldum safa jeng-ü gubârım galm adı

Qaygusuz eder İlâhi sana şükrüm budiirür


H am d ü lillah aşq-ı H aq tan gayri vârım qalm adı

‫ه‬

- 14 —

Şükür Haqc[’ın kerem ine Ben bende buldum îmanı


Haq bir qapu açtı bana Ben bende buldum îmânı

H a q q ’ın qapusun adayın A lem e nûrun saçaym


Küfrüm y ‫ ه‬q neden qaçayın Ben bende buldum îmanı

^ a q nazar eyledi bana Toptolu oleum cihana


M azhar düştüm ol sultana Ben bende buldum îmanı

H a q q ’ın lu tf'u rahm etiyle ^ ab îbinin şefqatiyle


E vliyanın himmetiyle Ben bende buldum îmanı

Y aradılm ışa oldum yar Qalmadı arad a ağ y ar


Qaygusuz'um ne gaygum var Ben bende buldum îmanı

‫ء‬

[I] Çünki F a z lu lla h eriş،i çek،i b e n i k e n d ü y e « N üsh a »


4
Qaygusuz

- 15 —

E ğ er zâhid sorar isen Bize qudret cevâbım


H a q iq a t Q adre eren ol A ça gönül kitabını

Baqa gönül kitabına Yârin cemalin seyrede


A ra d a q a l^ ıy a perde Cü qaldıra hicâbını

^ ö n ü l H a q q ’in nazarında D ura a 3'rılm ıya bir dem


Ki dostun elinden içe Dâim aşqm şarâbını

Göz uciyle eğ er bir gez kevne nazar qılsa


H em an bir demde oquya. Cihanın fasl-a bâbinı

H a q iq a t Qaygusuz erdir Ki cismin bunda qoym aya


Aluben A rş ’a K ürsî’ye E riştire türabını

‫ص‬

16 —

H aq yaz deyüben yazdığı Qalem sen misin ola mı


Ç ullar üzre nâzil olan Kelâm sen misin ola mı

K erem etmiş sana Sübhan H e r nesne em rüne ferm an


Şimdi derdlülere derm an Qlan sen misin olamı

X udâ vermiş sana devlet Sendendürür qula vuslet


Şimdi bu âleme rahm et Oılan sen misin ola mı

D ost ile olmuş nazarın ^en^in gösteren didârın


X âlq üzre H aq qın nazarın ^ a la n sen misin ola mı

G özler em rünü m ezâhir Hem bâtın düştün hem zâhir


M azhar-i H aq evvel â^ır H em an sen misin ola mı

Qaygusuz bu sözü söyler ^ enün bâtını vasfeyler


Yüzünde göz dilinde söz Olan sen misin ola mı

*
V ize'li A lâed d in 51

— 17 -

Baqtım hüsnün m ushafına Gördüm anın âyâtını


A nladım bildim rumuzun Oqudum beyyinâtını

X ızır ilm -i ledün bildim Gizlü sırra vâqıf oldum


istedüğüm b^nd^ buldum Gördüm zât-ü sıfâtmı

Vücûdun mushaf-ı H a q ’tır Zâhir-Ü bâtın m utlaqtır


Ehl-i aşqm derdi çoqtur Kim se bilmez hâlâtını

Vechin anın ^y^^ıdır O qunan M uhkemâtıdır


Gönül anın m ir’âtıdır ^ n la tecellivvâtını

^ en ©1 can idinde cansın Qaygusuz’a ^en sultansın


Arş-Ü K ürsî üzre xansın Eylegfil mönacâtm)

A şq tan xaber duyam dersen Sen sende iste bu! seni


9 ‫ لمم‬perdeyi ^ ir gönlüne Sen sende iste bul seni

^ i n ile !man şendedir H uri ve Rıdvan sin d ed ir


01 sırr-ı pinban şendedir Sen sende iste bul seni

t a b i b i Rahm an şendedir ^ e rd ü n e derm an şendedir


Pertev-i Sübhan şendedir Sen sende iste bul seni

E r e ^ e r böyle erdiler E rm eyen mahcub qaldılar


bu lan lar bövle buldular Sen sende iste bul seni

Gezme serseri yabanda Dem e şundadır ya bunda


Qaygusuz bu m â’nâ sende Sen iste bul seni
52 Qaygusuz

- 19 -

E vliyadan gelen kelâm O qunan Q ur’an değil mi


G erçek Evliyânm sözü [IJ ٠
^ ٠٢^-‫ ؛‬R ahm an değil mi

Çün H aq seni y a ra ttu ğ u [2] Zâtına m ir’a t ettüğü


Tecellî-i Zât cjılduğu S uret i insan değil mi

H a q xaberin dinleyene Candan qabul eyleyene


H a q q 'ı bilüp anlayana Sözümüz burhan değil mi

G erçek elini tutm an Gönlün ana berketm eyen


H aqqı batıldan seçm eyen Câhil-Ü nâdan değil mi

E y Qaygasuz hâlin nola Sen de ^ ire g ö r bu y ‫ل ه‬a


^ a q kerem edicek qula H aq Günden iyan değil mi

Q
— 20 -

Yûsuf-i M ısr’ı bulam dersen eğer insana baq


Cümle varlıktan güzer qıl can içinde cana baq

Câhil-i sûret olanlar bilm ediler âdemi


 rif-i sır oldun ise pertev-i S übhan’a baq

 rifâne bir n azar qıl kim bu serden geçesin


Cezbe-i ^ a q erer ise rahm eder R ahm an’a baq

^ ‫^ظه‬- ‫ ل‬m utlaq oldun ise varlığın buldu ^ n â ,


G er baqa-yi H aq ererse hükm eden sultana baq

H a q q ’a vâsıl olan âsıq böyle vâsıl Qaygusuz


Sen de vasi olmaq dilersen bu yola, erkâna bap [3]
[‫« را‬G erçe k V elin in h e r sözü» n ü s h a .
[2] “H a q se v ü b e n y a ra ،ıu ğ u „ n ü sh a .
[3] D u q a k in z a d e A h m et Bejdin
B u c ih a n ‫ هأ !إ ؟ ؛‬y o k tu r hiç b ir b ig â n e b a q 6
C ü m le y e  d em , a ta ; H a v v a o lu p tu r  ne b a q
m a tla ’lı g az e lin e n a z ir e d ir ,
V ،ze1l A lâed d in

M
— 21 —

Yüce s^l^anl^r sultânı Şensin hem an denlim benim


H asretin yaqtı canımı Şensin hem an derdim benim

X ayâlin canda bağlarım A nınla gönlüm eğlerim


Gâh ağlarım , gâh inlerim Şensin hem an derdim benim

Pertevin aksin sal câne Toptolu olam cihâne


D erdinden olam divane Şensin hem an derdim benim

İnler gönül zârî qılur Q andedir sırrm i‫؛؛‬m bilür


S ana eren H a q q ’ı bulur Şensin hem an derdim benim

Qaygusuz qulun şâdeyle A nı andan azadeyle


Senün ile âbâdeyle Şensin heman derdim benim

Qodum bu varlığı elden Bu aql-ü câna baqmadım


Bu ^arlıq çoq fenâ imiş F ena dükkâna baqmadım

H em an bir dem urûc ettim ilm ine eriştim anın


Bir demde bî nişan oldum Nâm a nişâna baqmadım

Geçüp V âhid vahidinden E riştim ilmine anın


Ne N e‫؛‬s-i kül, ne A q l -1 kül Bu kün fekâna baqm adım

D üşüb ltlâq-ı m utlaqa Eriştim Vaslına anın


iy ân gördüm, iyân gördüm A y ru q hicrana baqmanım

QaygUS'dZ eder ey dostlar Ş ükür H aq q ’m kerem ine


Baqışım dost baqışıdır Gizlü nihâna baqmadım

E ğer aslım sorar isen Ben ol s ırr -1 Sübhâüîyim


Ben bu mülke seyre geldim Bir sûret-i R abbânîyiru
54 Q aygu ‫؛؛‬uz

Gizlenüb ‫تت ك م‬.‫ م‬olan A yn olub b eyana geıen


A lem e pertevin salan Ben ol nûr-i Rahm ânîyim

Saum a ki beni candayım ‫ ال‬cihan, ne cinaydayım 6


Cümleden gizlü kândayım Bir m ürg-i lâm ekânîyim

Beni benden alan oldur A nı ben ‫ ؛‬qılan oldur


A lan oldur veren oldur Hem an ben bir nişânjyım

Qaygusuz ba.qmazın cana Yoq olub geldim cihana


Pirim ni§an urdu bana Bi n işân m Dİşânıyjm

Bulmuşuz Yûsuf-i M ısr’ı Bu ayîn-ü erkân bizim


Can-ü baş oynayu geldik Şimdi yüce m eydan bizim

Baqsan cümlemiz bir yüzüz ^ a m u xalqı görür gözüz


M eydanda top çelen biziz £lim izde çevkân bizim

Bulmuşuz emn ile aman Qalmadı ^ek ile güm an


Bir gerçeğin her bir zaman Şimdilik bu devran bizim

Tâliplıği bıldürürüz Ölmüş canı dirgörürüz


V asl-ı ^ a q q ’a irgörürüz Bu lûtf ile ihsan bizim

Q aygusuz istersen yâri ^ q a r gCnülden agyârı


D e rtlü olan gelsün berü ^ er^lü lere derm an bizim

25 -

Ben bu ele garib geldim K im se bilmez hâlim benim


Ben söylerim , ben dinlerim Kimse bilmez dilim benim

Ben bir sultânın quluyum A nın aşqından delüyüm


D ost bagçesi bülbülüyüm E bed solmaz gülüin benim
V lz e ’li A lâeddin 55

D ertlerim çok kimse bilmez Bağrım başludur, unıılmaz


Bana nesne hicâb olmaz H a q q 'a doğru yolum benîm

F enaya qalur değülüm Y alana-ldanur değülüm


Ben bunda durur değülüm D ost elidir elim benim

Qaygusuz sanm an bundadır m ekânı Lâm ekândadır


Cümleden ^izlü kândadır M ünâcâtım, T û r’um benim

H am dü ‫ل‬111‫ طق‬şimdi bir ‫ق‬1‫ أ‬cenâbım ^ ar benim


Evliyanın bim m etiyle feth-i hâbım var benim

Cümle evrâqın dür^b yumdum bu ilmin defterin


Şimdi fasl-ü babı y oq bir xoş kitabım var benim

Gönlümüz e srâ r -1 H a q q ’jn m axzen-ü deryasıdır


A lem i ^ a rq a ^erür bir qatre âbım var benim

Bize bizden kim suâl eyler; bıraqduq benlüğü


Ne suâl-ü ne cevâb-ü ne xitâbım var benim

Qaygusuz eder İlâhî; sana şükrüm budürür


Ahitıed’in ‫ظاج‬i melâzım, ‫ط‬em m aâbım var benim [1]

Cûşeder qudret xaznesi Dökülür insan yüzünden


R ahm etin saçar âleme m a’den i kân yüzünden 01

Gafil bu sırrı ne bilür A rif olan hay ran qalur


Cümle şeye qısm et olur Zuhûr ed ‫ ؟‬r can yüzünden

[1] Bu beyitteki “Ahnıet„; mürşidi D u q ak in zad e A hm et ^ € y ’d ‫؛‬r.


Qaygusuz

X aber anladınsa candan A nladın bildin sen senden


Kerem gösterür Sübhan’dan H er biri yüzünden

E m rolur iner qalem e Gelüb dökülür kelâm a


A ndan neşrolur âleme ^ ٧ çâr-ı erkân yüzünden

^ e rre zerre olur ne^ir Kevn-i âlen^i dolaşur


Cem’olan asla ulaşur ^ ir kân^il insan yüzündan

Baştan ay ağ a yâreyin Q acgı derde ağlıyayın


D erdlü olmuş bîçâreyin Q angı derde ağlıyayın

Ne haberim den alur ^ar hâle hâldaş olur var


Ne bir dilimden bilür var Q angı derde ağlıyayın

^ ir yana firqat gayreti ^ ir ^ana h asret firqati


Bir yana dostun hayret! Q anğı derde ağlıyayın

Ne bellü gerçek quluyun Ne \n ın derd-i d ililin


Ne bellü ölü d irilin Q angı derde ağlıyayın

Qaygusuz eder d e l ' oldum [1] N e bellü h a q q ’a qul oldum


Ne bellü yandım kül o ld u ^ Q anğı derde ağlıyayın

‫ي‬

— 29 —

¥ üoe sultanlar sultanı D erdini ver eğleneyin [2]


D erdindir derdim derm âni D erdini ver eğleneyin

D erdin derdim e düşeyle A nınla gönlüm xoşeyle


L ûtfun ile serxoş eyle D erdini ver eğleneyin

A şqm ‫؛‬le yandır beni D erdine boyaııdi^ bedi


A l sen, sana döndür beni D erdini ver eğleneyin

[Ij « U e li oldum » ise de vezin d o la y isile « D elold u m (، okunm ası lâzımdır,


[2] İn leyey in « N ü sh a » .
V iz e’li A lâeddin 57

Pirim yoldaş eyle bana Sırrın sırdaş eyle bana


D înin dindaş eyle bana D erdini ver eğleneyin

Qaygusuz eder ey Ganî Gönlüm seni ister, seni


Şensin derdimin derm anı D erdiei ver eğleneyin

30 -

Yüce sultanlar sultanı Şensin bana dîn-ü îmân


Sensiz nidem dü cihânı Şensin bana dîn-ii iman

A l benliği qoma beni Senden ayr^ı qılma beni


Tecellin gönlümden ere Şensin bana dîn-ü îmânı

Sana fedâ olsun varım Şensin ezelde dildârım


A şqındır miînis-i cânım Şensin bana dîn-ü imanı

Alem içre ‫ظ‬ü‫ثا‬m‫ ه‬n yürür Gizlüdür sırrın ‫ ^آثل‬bilür


Sana eren îmân bulur Şensin bana bîn-ü îman

Qayğusuz qulun yâd g ö n A nî senden ayru qılma


Birsin birlikten ayırm a Şensin bana dîn-ü îmân

‫ه‬

- 31 -

€ ezbe •‫؛‬ erse qula Qul gider, 01 qalur hemân


A ş q -1 ^ a q qonıca،| başa Ne mezheb qor, ne dîn, îmân

Aşq değm eye nasîb olmaz A ^q dilin değm esi bilmez


Ehl-i aşqa arzu qalm ar Birikir cümle arzum ân

u devlet qonıcacj başa ^ H aq anı salar talaşa [ ‫] ل‬


Birliğe yet^n dervişe Cümle bir olur bu cihân

Çul i^en sultan 0 İJcaq D erd iken derm an olıcaq


ü ^ ‫ ؛‬r ana îman olıcaq O almaz ayru şekk-ü gumân
[1] T elâşa.
Qaygusuz

1 7‫ آ‬Qaysusuz ne qılursun Sen bu dili ne bilürsün


G erçekten îmân bulursun Sende cplursa ol îmân

‫و‬

- 32

Ya R abb ^eni ne bilsün K endü kendün bilmiyen


Ya nîce îman bula S^n^ îmân etm iyen

€elâ،i^le setrolan Cemâlin göre bilmez


Bunda a’ma, hem anda Seni bunda bulmayan [1]

Sana giden gi^lü yol İncelerden ince 1‫ه‬


İşbu yolu ne bile S ana birlik ‫ء‬qatm ıyan

Şol kim seni bilmedi ^ n la r nefis quludur


insan değil, hayvandır Kendü kendün bilmiyen

E y Qaygusuz cevheri Olmaz yere xarcetm e


S ır xaberin ne bilsün G erdeklere erm iyen

‫ه‬

- 33 -

Pîrim , sultanım Evliyâ M ürşidsin Qutb-ül âlmesin


^ e r d şenindir, derm ân senin M ürşidin, Qutb-ül âlemsin

Şensin asl-ı m a’den-i kân Senden dolu kevn-ü m ekân


Em rindedir cümle cihân M ürşidsin, Qutb-ül âlemsin

Em rünle döner !‫اح‬6 ‫آ‬ S ana Kİdmetkârdır Melek


OuUaruna himm et gerek M ürşidsin, Qutb-ül âlemsin

Göster H a q q ’m âyâtını ly an qıl beyyinâtm ı


A ç gönüller m ir’âtını Mürşidsin, Qtub-ül âlemsin

Q aygusuz’un mensin cânı Gönlünde dîn-ü îmânı


Bir zerrenin yoq gümanı Mürşidsin, Qutb-ül âlem sin

1‫ ا‬1 . ‫وان ا‬ ‫« ص‬Âyet».


V iz e ’li A lâeddin

Ezelî ‫ قا؛دا;لى‬dan O uluyuın Sultan Ahm ed’in


Yoluna can qıldım fedâ Q urbânıyım X an Ahm ed’in

Bendesi olmuşum candan Bulmuşum derdim e derm an


H er de‫ ؟‬n g'elür geçer benden Yoluyum Sultan Ahm ed'in

Bana fedâ qıldı özün S ey r içinde gördüm yüzün


Benüm ile söyler sözün Diliyim Sultan Ahm ed’in

H er dem benüm ile olur inileyüp zarî qılur


Benüm ile alur verür £liyim Sultan Ahm ed’in

Qayâusuz baqm a varına D üşegör dost didârına


Yandım tecellî Nuruyum Sultan Ahmed’in

- 35
Din Muhammed dinidir Yolu H a c ‫ل‬ y'ram ın
A nın içün oldular Oulu H acı Aram’ın

Bu dünyâyı terkeder D önen îmânsiz gider


H a q ’tan gayrisin nider D ostu H acı B ayram ’ın

Şeriat döşeğinde © turm uş dervîşâae


Peygam beri m edhe'ier Dili îla c ı yram ın

Ei'enler m eydanında Başını top eylemiş


Q udret çevkânın tutar Eli H acı B ayrum ’ın

Oturm uş H aq A rşında Cevlân uru r ferşinde


N urdan tacı başında Sırrı H acı B ayram ’ın

Baştan ay ağ a yâre E ttin beni âvâre


Um arım qıla çâre ^ ş q ı H acı B ayram ’ın [1]

1‫ ]؛‬Bu İlâhi, noksandır.


ou Q‫؛‬aysusuz

Yâ ‫ أل؛قل إ‬derdini derdime derman eyled in


K endü aşqın S]rnnı tıem mûnis-i cân eyledin

 lem -i cism anî içre qalm ış idim bî basar


Pertevin saldın ‫ الط‬gönlüm i^re cevlân eyledin

‫;ت‬.‫تت م‬-‫ م‬in sırn n a cün m ahrem eyledin bizi


K endü fazl-ü lûtfup ile kendün i’lân eyledin

Çün tecelli’i. cemâl ettin bize bizden ya،^n


Ham dii Lillâh sen seni kim bize mihmân eyledin

Y aratılm ış sana m üştaq, qandeliğin kim bilür


Gizledin sen seni gönül içre pinhan eyledin

H er ne yoldan istese tâlib e rer andan sana


A şıqa vasim yolun lûtfedüb İhsan eyledin

e^ cihetten san a yol yoq kimse bulım az seni ^


Geldin insan sûretine seni seyran eyledin

Qaygusuz eder İlâhî sana şükrüm budürür


i^i bizden qurtaruben s ırr -1 Sübhan eyledin ^

— 37 -

Şeriat ilmini bildim deyenler '^'ariqa girm em iş yolu ne bilsün


Maâni bahrine daldım deyenler Tevhide daln^amış gölü ne ‫أط‬1‫ههع‬

Gelün zikredelüm A llah adını Zikredenler görm ez Tam u odunu


M ünkirler ne bilsün Tevhid tadını ö m rü n d e yem em iş balı ne bilsün

 qil olan zikre kendün yâr eder D ü n ’ü gün inleyüb âh-ü zâr, eder
Kişi var ki zikretm eğe âr eder D âim gıybet söyler dili ne bilsün

Gaflet ile dünya gam ına dalar l'e rk e d e r A xreti dünyaya yeler
ir m angıra kendüyü oda salar Bile gider sanur mâlı ne bilsün ^
v ‫؛‬ze’]‫؛‬ A tâeddin 61

E y Qaygusuz, m ürşid eşigiD bekle ^irif isen kendü özünü yoqla


Faş etm e sırrını naşi’den saqla Zikir sözün qalbi ölü ne bilsün

A riflerin irfanı var İki cihandan ilerü


i\şıq la rın m eydanı var Kevn-Ü m ekândan ilerü

H er birinin bir hâli var Yollu yolunca yolu var


dermeklerin beyanı var Vasf-U beyandan ilerü

H er hâlin bir lisanı var Bir can i‫ ؟‬re bin cânı var
Ma’şuqların nişanı var Nâm-Ü nişandan ilerü

H er zamanın bir ıssı var A nınladır kevn-ü qarar


Tâlib isen isteyü var Menzil yoq andan ilerü

Qaygustiz E b ra r velî’dir Sözleri, gerçek dilidir


Cümle hâl insan hâlidir Ne var insandan ilerü

- 39 —

S ür gayriyi aradan Çünki 0 İ y a r şendedir [ ‫] ل‬


Senden sana qıl sefer M axzen-i kâ^ şendedir

iste bul anı canda Bulam deme yabanda


N e istersin yabanda ¥ a s l ı dîdar şendedir

Bunca veli geldiği Budur anı bulduğu


A lem muşcâq olduğu Dil-Ü dîdar şendedir

Şendedir H a q q ’ın yolu Şendedir qudret eli


Cümle âlem toptolu Nûr-i envar şendedir

[١] Çünki ol var şen d ed ir «nüsha».


62 Qaygusu2

Qaygusuz olma ıraq S ana senden yaqın H aq


ilm-i H aq qudret-i ^ a q Cümle esrar şendedir

ii.

- 4 0

Haq kerem edicek qula H er dem de bir iim oqunur


Vas{ ü beyandan ilerü Qula bir Him ©q^n^r

Ne h a r ‫؛‬i ^ar ne yazı var Ne oc[unur elfâzı ^ar


Ne bir anlanur sözü var Çula bir ilim oqunur

Ne X ız ır var ne h^^ır var Hem an ortada Qâdır ^ar


Ne oqunur ne oqur var Q ula bir îlim oqunur

G erçek bellüdür sözünde M a’nâ oqunur özünde


e er ^ ‫ ؟‬e^ Evliya yüzünde Ç ula bir ‫ ل‬1‫] ه آ‬o q u n u r[l

aq qula edicek yârî ^ H er dem gösterir d‫^؟‬d^r


Qaygusuz içten içeri Ç ula bir ilim oqunur

<ss

H aq yoluna giden gelsün Bulunmaz vuslet yoludur


H aq seferi vardır bunda Bu yol hidâyet
]3 [ y ‫ ^ ه الل ه‬r

Bu ^olu xod buldu bulan ٣ [ Bulm ayandır mahrum qalan


S ıra t -1 m üstaq’îm olan Şimdi bu Ahmed yoludur

Bu yoldur X ızır geldiği Gelüben beyan kıldığı


X ızr âb-ı hayvan bulduğu ]‫[ذ‬ Bu yol M uhammed yoludur

Bu yoldur A hm ed’e gelen Cümle yoldan m nxhtâr olan


G erdeklerden baqî qalan Bu yol ol rahm et yloudur

]‫ رأ‬G erçek bellüdür özünden M a’na oqunur sözünden


G erçek E vliya y ‫ل؛‬z‫ ؛؛‬n٢l€n Qula b ‫ •{؛‬ilim oqnnur «N üsha «.

.»Yolum uz vu slet yoludur «n ü sh a ]2[


.»3j Haq kerem i vardır bize «nüsha [
.»B u yolu buldu H aq bulan «n ü sh a ]4[
X ızr anı hazu- qıldu^u «nüsha ]5 [«.
V iz e ’li A lâeddin 63

Budur Qaygusuz dedüğü Âlem in qaydın yedüğü


Muhammed m iras qoduğu Bu yol ‫ ا ه‬devlet yoludur

Evliyâya eğri baqm a Kevn-Ü m ekân elindedir [ ‫] ل‬


Mülke hükm ün süren oldur İki cihan elindedir

H aq anı bunda ‫ة ج‬n‫ حه‬rdi Q ullarm ı irşâd içün [2]


Kim e diler îman verür Qahr-Ü İhsan elindedir

Sen anı şöyle sanursun Bencileyin bir âdemdir


E liy a’nın sırrı cardır Gizili iyan elindedir

H aq ^â^iyle sıfâtiyle Tecelli eyledi ana


V arlığı H aq varlığıdır Emr-i Siibhân elindedir

Qaygusu^ eder bu ilmi Oqudum anladım bildim


Bütün âlem lerin hükmü Kâmil İnsan elindedir [3]

- 43 —

Erenler bir m ertebedir Cümlesinin k ârı nedir


H er birinin hi.îmeti ne ^ikri ne ezkârı nedir

Eeyzi bil neden alurl r A nınla m aqbul olurlar


Ne imlerler ne qılurlar Hizm etleri k â n nedir

Yetmiş bin hicâ^ı geçen O ldur dost perdesin a ^ n


K im dir Bâqî m ülke göçen A n ların axbârı nedir

H aqq - u bâtıl olan kimdir Evvel â^ ır olan fim dir


Sırrı ^âhir olan kimdir K endi ne esrarı nedir

(١] Hu nefesi, Q aygu su z i\lâ e d d in ’le Q aygusuz A b d a li bir adam '


‫ل آ أ‬2‫ ق‬Tevtdf, Pei^atn g a zetesin in e ‫؛‬leb î ilâ v esin d e neşretmiştir.(Ade(; 35; 8
(^‫ ل‬Qullarını ıslâh içün «nüsha».
[3] Bıj şiirde de «İnsan kâm il Qutb» n zariyj'esini ‫؛‬zah çim ektedir.
64 Qaygusuz

Qaygusuz der bu suâlin Cevâbjnj eden bilür


Bal dem ekle bal bilinmez Lezzetini bilen bilür

‫ه‬

— 44 -

^^lerd isen m eydân - ‫ ل‬aşqta can verüp cânânı g'ör ]‫[ ل‬


Sadıq isen aşq içinde iste bul sultân! gör

sana senden yaqm dır sen ana olma ira 01 ^ ]3[


Kesreti qo vahdeti bul m a’ni-i irfanı gör

‫مى‬,‫ واك‬yüzündiirür ‫ل‬،‫ والل‬saçın mutlaqa


Oqu hüsnün mushafmı Sûre-i Fürqân’ı gör

P ertev i n^r-i K udasın bile gför gel qadrini


Mazhar-ı zât-ü sıfatsın rahm et i R ahm ân’ı gör

Qaygustiz ‫ القمؤغرى‬çün buyurdu ol R asûl


F aqr ile faxr edüben gel kûfsü qo îm anı gör

- 45 —

Cihan içre m ürâd olan hem an H aqq’ın rızasıdır


U ruben M âsivâ terkin liq^ ender liqâsıdır

Bu hâli değm eler bilmez bu kim seye verilmedi


Bu devlet kim seye qoDmaz bu bir H aq q ’ın atasıdır

— 46 —

^ e l ey aşqa düşen âşiq bu sevda özge sevdadır


Bu a^q idinde ol sâdıq bu sevda özge sevdadır

Bu sevdada biter baslar aqar gözden acı yaşlar


Ne bilsün bunu serkeşler bu sevda özge se\d âd ır.
] Merd isen m eydân ]1 ‫ ا‬a ‫؛؛‬،|.«ta cân ile cânânı gör «N üsha
A şıq isen aş،ı için d e iste bul sultânı gör ]2 ] ‫ ؟‬.»N ü sh a
»sana sen d en yaqun sen an d an olm agıl ırağ «nüsha 01 ]3 [
sana sen d en yaqundur sen d a 01 ^‫» ؛‬olm a ır a ğ «nüsha
Bu noksan bir g a zeld ir ]4 [ ‫ ؛‬yahut k ıt’ad ır .
V iz e ’li A lâeddin

Taleb eylea odur m a’bud odur m atlub, odur maqsud


V ücudiyle bile m evcud bu sevda özge sevdadır

Dile aşqını M evlâdan geçiver quru gavgâdan


^ ‫ ا ه‬agâh ‫ ا ه‬bu sevdadan bu sevdâ özge sevdadır

A şıqta bu ^٠١'^^ nedir dilberde bu istiğna nedir


^ u şur-ü bu gavgâ nedir bu sevda özge sevdadır [‫] ل‬

Gel iste Qaygusuz y â n çıqar gönlünden ağyarı


^ u gün görüne d id ân bu sevdâ özge sevdadır

- 47 —

E y miskin derdim end âdem S ana senlik hicâb olmuş


Sen seni sanduğun sana Bir ^erde bir niqab olmuş

V ay sen seni sen sanduğun Benim deyu gögendüğün


Senin bu böyle bildüğün Sana H a q ’tan iqâb olmuş

Niçün sen sen! bilmezsin Bilenlere inanm azsın


■Ölür îmana ^ el^ ezsiu S ana cehlin azâb olmuş

Bilmedüğüûü bilmezsin Bilüp H a q q ’a inanm azsın


Ebed îm ana gelmezsin ¥ e rin D âr-ül iqâb olmuş

Qaygusuz eder H aq ilmi Oqum aq ile bilinmez


G önlünden oqüyan bilür Bu da bir gizlü bâb olmuş [2]

‫ه‬

- 48 -

M aqsûd cihana gelm ekten Kişi ^ a b b ’in bilm ek imiş


[^‫ل‬ b eyitte v ezin yoktur.
40 ‫^؛‬١ ıııcı m anzum eye bakınız!
66 Qaygusuz

R abb’ini bilm ekten m ürad E vliyasın bulmak imiş [1}

A nun ile olur devlet A nı beyan qılnr A y e t


H a q q ’a yalvarm aktan m ürâd G erçeğe yalvarm aq imiş

Bulmaq değil imiş bilmek Bilmek değil imiş bulmaq


Evliyaya gönül verm ek R engine boyannıaq imiş

Bunlardürür H a q q ’ı bilen G ayrisi yalandır, yalan


D ervişlikten m ürâd olan Külliyen yoğ'olmak imiş

Qaygusuz aşq pervanesi Oldu H a q q ’ın dîvanesi


Ehl-i aşqın serm âyesi A şq oduna yanm ak imiş

‫ة‬

49 —

Ben bu yolu böyle buldum Bana benlik bicâb imiş•


Oqudum anladım bildim Bana benlik hicâb imiş

Ne var ise ‫أ‬ *Eğer zühd eğer tâatım


? e rd e imiş her âdetim Bana benlik hicâb İmi-Ş

H iç ben bu sırra ermezdim D erler idi inanm azdım


Ben bunu bövle bilmezdim Bana benlik hicâb imiş■

Bize bizden yaqm dır H aq Öldürür Fâil-i mutlac{


A rad a benim nesnem yoq ١ Bana benlik hicâb imiş

Oaygusuz eder ey Ganî Şükür olsun buldum seni


A y ru q anm ayım ben beni Bana benlik hicâb imiş

‫ءت‬

‫ ا [ ا‬M akqsûd cihana gelm ed en K işt dîni bilm ek im iş


Dîni b üm eden mürâdı E vliyasın bulm ak ‫؛‬m ‫» ^؛‬N ü sh a «.
‫س‬ ‫ا‬‫ب ت ان‬. ‫ ] ك ت كمح أ ءغ إ ظ ح‬Âj'،e ‫ ؛‬١ (( ‫ا ال ريع ب د رن‬ ‫و ا غ؛ئتا ال؛س‬
Hdîs-i ( ١ .‫ا ه ء لآمف‬
V iz e’li A lâeddin 67

z
— 50 -

Baş açip m eydân -1 aşqta Bir gerçeğin bendesiyüz


Yolunda can qı]d>q fedâ Bir gerçeğin bendesiyüz

O ldur asl-ı ^ a ^ e n -i k^n A ndan dolu kevn-ü m ekân


Em rinde durur dü cihan Bir gerçeğin bendesiyüz

O ldur âleme ©l^n can A ndandır d ertlere derm an


V eçhidir sûret-i R ahm an Bir gerçeğin bendesiyüz

A nundur söylenen kelâm A nundur Levh ile Qalem


Zillindedir cümle âlem Bir gerçeğin bendesiyüz

A nundur emn ile aman Qaygusuz qalmadı güm an


A ndandürür feyz-i R ahm an Bir gerçeğin bendesiyüz

‫ه‬

- 51 -

Bizi bizden soran aşıq (jeîsün anlasun hâlimiz


F aqirdir ^ıla^uz bize [1] Ahrtıed )O ludur yolumuz

R ahm et qapusun açarız nurun saçarız


A nınla qonaz göçeriz D ost eli bizim elimiz

Gerdeklerde yalan olmaz A b-ı h ay ât içen ölmez


Yetmiş iki millet bilmez 01 dildir bizim dilimiz

Gâh mahv oluben ölürüz Gâb olur h ay at buluruz


Gâh olur kim m estoluruz Kim bilür bizim hâlimiz

^ n Xızır oldu y âr bize M uhamm ed’dir M uxtâr bize


Maşnq*u m ağnb bir bize K udret elidir elimize

] ١[ Xızırdır qılavu z bizf‫“ ؛‬N ü sh a «.


68 Q aygusuz

52 —

Bu yol H aq yol olduğuna M uhammed’dir şahidimiz


A ç gözünü gel ey gafil Bil Ahm ed’dir şahidimiz

Bu yolu hod X ızır dedi Bu yolda hâzır dedi


Cürmüto yazmaz Q âdır dedi Bu devlettir şâhidimiz

İbrahim bunu söyliyen Xızır،dır beyan eyliyen


A hm ed’dir buna H aq deyen Ol şefqattjr şâhidimiz

Bu yol içre olan bâqî D edi anlar buMu H a q q ’ı


T erkeyliyen oldu şaq ‫؟‬ H âliq’tir şâhidimiz 01 ]‫[ ل‬

QaygusttZ ed er er isen Grelene yol gösterirsen


Gizli beyan ister isen M ahabbettir şahidimiz

- 53 —

01duq fenâ ender fena Sanm an bizi var ehliyüz


M eşhûdumuz H a q ’t ‫؛‬r bizim Biz ehl-i dîdâr ehliyüz

H a q varlığid ‫؛‬r vârımız A nınladır bâzârım ız


O ldur bizim ezkânm ız Şimdi biz ©1 kâr ehliyüz

H a q ’tır bize ‫؛‬reo sebaq Can gözünü a^; sen de b ‫؛‬


G ünden ivan iidâr-i Mac‫؛‬ M axzen-i esrar ehliyüz

P îr A li Sultan pirimiz Muhammed;]2[ Ali sırnm ız


^ r-i X udâ'dır nûrum uz E srâr-i envâr ehliyüz

Q aygusuz'der şâh-i cihan Başı qaba, teni üryan


Bizimdir a y e t -‫ ؛‬Q ur'an Biz vasi-ı dîdâr ehliyüz

]‫ را‬Y oida o ‫ ؛‬an I،>c‫؛‬qî d ed i A n iar büldu Haqq'ı dedi


T erkeyUyeıı şaq î d^d ‫؛‬ ,,H âlıq’tır şâhidim iz “.Nüsha 01
O ğlSö Ş e y li IsmâîM M a’şuqû’niu b ab ası A k sa r a y ’ı ]2 [‫ ؛‬.Pir A liyyibni B a h a ed d in
T erc6 m e «•‫ ؛‬hâ ‫ ؛؛‬،‫ ؛؟‬٨ ':<ak ‫؛‬nız! M elâm îlik v e M eiânıiler. S a ; 43 - 47 «
V fze’li A lâeddin

— 54 —

H aqqânî gerçek dervişin S ırrı Sübhân’dan ayrılm az


B irliğe bel bağlayicaq Bir dem H a q andan ayrılm az

A nın ile var olm uştur H abîb ile yâr olm uştur
Sâhib-ül esrar olm uştur Nazarı €andan ayrılm az

S ey red er bile cânınla Yoldaş dîn-ü îmânınla


Gâh seninle, P'âh anınla İllâ ol  ndan ayrılm az

K im e ki H aq verdi devlet Cümle âlem ana âlet


Gözlüye beyan ne hacet Vasf-U beyandan ayrılm az

Q aygusuz eder ey Ganî Şensin derdim in derm anı


Nice vasfeyleyim seni S ırrın nihandan ayrılm az

— 55 —

G erçek £vlıyâ olan er A lu r ^eni ^ende qomaz


Mâsivâ’dan el yum adan M ahabbetin ^anda qomaz

S ana nefsini bildürür Ölmüş canını dirgörür


Seni m aqsüda irgörür A ldayıp yabanda. qomaz

M ahabbet gelicek câae Baqtırm az cân-ü cihâne


irg ö rü r seni S übhân’e E ğlendirip bende qomaz

Q8YgUsUz’nn budur pendi Tâlib ^i ? ‫ ؛‬re inandı


M ürşit çoban g ‫؛‬bi oldu Sürüsün yabanda qomaz

S ana bu sırrın ahvâlin beyan etsem beyan olmaz


Nişanı bî nişan olan nihân olur iyan ol ‫؛‬naz

^Bu sırrı bilm ek istersen var evvel iste bul ehli


Nidanı bî nişan olur ana bellü m ekân olmaz

]‫ را‬Nişânı bî n'işânîdir a n a beliü n ‫؛‬şan olmaz «Nüsha «


70 Qaygusüz

H iç anı kimse bilmedi cihanda kendü kendünden


¥ in e ânı bilen oldur ana şekk-ü güman olmaz

Bu zevqi zevgeden ^٢]^ visaline erenlerdir


Cihanı bir ^ula alm az ana cân-ü cihan olmaz

Bu sırra Qaygusuz erdi iki cihanı terketti


Bu hâli kim ki hâilene ana kevn-ii m ekân olmaz

57 —

’Murabbaa

Âstân-J E vliya'da biz meh-ü sâl olmuşuz


Yüz uruben gerçeğin pâyinC' pâm âl olmuşuz
Hây-Ü hûdan qurtuluben fârig ul bâl olmuşuz
T e rk i tecrîd-i Q alender gerçeğ e qul olmuşuz

 dem oldur ^im bile âlem de kendü hâlini


K im seyi ta ’netm eyüp terkede qîl-ü qâlini
Baş açı ،‫ ؛‬m eydandayüz geydik M elâm et şalini
erk-i tecrîd-i Q alender gerçeğe qul olmuşuz ^

Zâhidâ hodbinliğin oldu sana çün kim m araz


Bilmedin öz zâtını C evher’m idir yahu ‫ ؛‬A raz
■Bu söze şekkeylem en, dîvânede olmaz g a r a z
T erk -i tecrîd-i ^ a le n d e r g erçeğe qul olmuşuz

T anıdınsa neîsini bil bu demi irfândır


H e r kişi kendü vücûdu m ülküne sultândır
A nlıyana n u tq u ^ u z bes hoccet-ü bürhândır
T erk-i tecrîd-i ^ a le n d e r gerçeğ e qul olmuşuz

âh 1 aşqa ^üz uruben yüzümüz hâk eyledik ^


Zerre iken gün ^ibi seyrim iz eflâh eyledik
Sayqal-i tevhîd ile levh-i dili pak eyledik
Terk-i tecrîd-i Q alender gerçeğ e qul olmuşuz ^
V iz e ’li A lâed d in 71

Biz M elâmet olmuşuz izzet m ezellettin bizi


Ehl-i aşquz dostum , m ihnet lüahabbettir bize
Kimse rağ b et etm esiin şefqat m eşaq q attır bize
Terk-i tecrîd-i Q alender gerçeğe qul olmuşuz

Qâf-J dilde çiit، m aqâm edindi bu A nqâ-yi aşq


sebebtendir demâdem aşq ile gavgâ-yi aşq 01
Eksik olm asun başım dan hâ-yı aşq heyhâ-yi aşq
T er-ki tecrîd-i Q alender gerçeğe qul kimuşuz

Lâf urup h er bî ^ired eyler belî d a ’^a-yi aşq


Bunu bildim bilmez imiş nidüğün m a’nâ-yi aşq
Baş açup âşıq hem ân sensin bugün rüsvâ-yi aşq
T erk itecîd-i Q alender g erçeğe qul olmuşuz

 şıqa z^d oldu çün derd-ü belâ renc-ü anâ


Evliyânm him m etiyle gönlüne erdi gm â
Coştu şim dengiru faqr ile fena ender fe ‫ق ه‬
Terk-i tecrîd-i Q alender gerçeğe qul olmuşuz

Q aygusuz’am gam değil gam dan gamım yoqtur benİTD


îr Ali Sultan azîzim devletim vardır benim ? ]1[
İsm ail’in yoluna olsun fedâ canım benim
Terk-i tecrîd-i Q alender g erçeğe qul olmuşuz

Mesnevi
A l i ’dir küll-i ş e y ’in pâdşâhı A l i ’dir başların tâc-ü külahı

A li’dir M ustafa’ya yâr-ü hem den A li’dir dillerin zahmına m erhem


[١] Pir Aliyy-ibni Bahâeddin.«T ercm e-i hâli ‫ اأإ^؛‬bakınız'M elâm ilik v e M elâm iler.
Sa: 43-47»
[2] Oğlan Şeyh ısm âil i ıVraşûqî. «M elâm îlik v e İVIelâmiler. Sa: 48-54»
[3] Bu m urabba’da M elâm î . H a m za v î’Ierle B âtınî züm relerin ve bilhassa ka•
Jenderiler’in tedahülü hakknıdalfi nokta-i nazarım ızı isb a t etm ektedir. (Atsız mec-
m u a’nın 13,14,15 inci sayılarındaki m ak alem ize bakınız!)
Q a y su su z

A li’dir pâkeden cümle diyârı A li’dir A hm ed’in hem yâr-i ;

A li ölmedi, görm edi Tufanı A li'd ir dost €İİ^İ^ arm ağanı

A li öntiade Cebrail qodu baş Ali qıldı çü sırrı âleme fâs

A li’nin m uştuna doym adı X ay b er A nınçün anın adı oldu H a y d e r

A y a ğ ı tozu göze tûtiyâdır A l ‫؛‬, sultan-ı cümle evliyadır

A li’dir serveri âxır zamanın A li’dir m îri kevn ile mekânın

A li qaftan q a ‫؛‬a tu ttu cihanı A li’dir cümle diller dâstânı

A li’dir Qaygusuz gönlünde esra r A li'dir ây-ü gün nûr ile e n v â r

^ ٠ kim var ise qam u merd-i m eydan A li'den cümlesi öğrendi erkân ‫؛‬

] Q aygu su z A lâed d iııe a،^ bulunan bu 58 m anzum eden 40 , ^ ١, -num aralı 42


Jar, A hm ed-i Sârbân nam ına <■M elâm îlik v e M elânı ‫؛‬ler»de n e ‫ ؛‬red(]m ‫) ؟؛‬Sa:66), y in e
avn ı kitabm üçüncü k،sm ınm «tlâve»sinde bu n،>k‫؛‬-a-i nazar tashih ed ilerek bu şiirle
rin A hm ed-i Sârbân halifelerinden «Q aygusuz» m ahlaslı bir şâire aidiyeti tasrife
edilm iştir (Sa : 34‫و‬-35 ‫(ل‬.
v e 40 num aradakiler, M. A li A y n î B ,in “Hacı B ay râ m -1 V elî,,isim li eserin d e 38
Q a y g u su z A lâed d in ’in h ü v iy y eti bilinem ediği v e ،Q aygusuz» m a h lasiyle şiir ‫؛‬,-öy li
.y en zâtın A hm ed-i Sârbân zan n ed ild iği için; onuıı nam ına intişar etm iştir
num aralı şiir. H a şa n Âlî, H am am îzad e İhsan v e Hıfzı l'evfik B.lerin «Türk 41
E debiyatı nüm uneleri» isimli kitaplarında (S a : ‫ل‬٥‫رئ‬, num aralı şiir. R ıza T evfik 42
B. in «Peyâm » g a zetesin in ed eb î ilâ v esin e y a zd ığ ı m ak aled e )‫ ة‬M ayıs , ‫ ؛‬330 . ‫أ آل‬.»:3 ‫رؤ‬
büsbütün yan lış olarak «Q aygusuz A bdal» .،am jna m ukayyettir (.
DUQAKİNZADE AHMET B.

A y rıca neşredem iyeceğim iz için kitabım ıza D uqakin zade A hm et


B ey’in^Ahmed-i Sârbân) [1], Em îr Osm an - 1 Hâşimî, Lam ekânî H üseyin,
Oğlan Şeyh İbrahim G aybî’nin hece vezniyle yazılmış şiirlerini de
ilâ re etm eyi münasip gördük.
A hm et Bey’in, D arülfünun kütüphanesinde 802 num aralı divaniyle
Selim A ğ a kütüphanesindeki divanda ve yine ^^illet kütüphanesindeki
noksan divan nüshasında hece ile yazılmış bir tek İlâhisi vardır, o da
şudur;

M ahabbet câmın içeriz Fenalarız, fenalarız


^ e s t ©lup serden geçeriz Fenâlarız. fenalarız

Biz güleriz ağlam azız A q a r suda çağlamazız


G ayre gönül bağlamazız Fenâlarız, fenâlarız

<relsün m a’nâ duyan deriz A şq yolunda ölen deriz


T erk-i Tecrîd O aledderiz Fenâlarız. fenâlarız

D ehr elinden qan yudarız Yârin iqrârın güderiz


Mülk ile malı nideriz Fenâlarız, fenalarız

Y oqtur cihanda yerimiz ^ in m a’nâ ‫ ؟‬öyler dilimiz


A şq tır m ücerred pirimiz Fenâlarız fenalarız

A şq ile H a q q ’a deriz F re n le r yolun g ü d er ‫^؛‬


X irqa-vü tâcı nideriz Fenâlarız. fenâlarız

H a q iq a t bağına girdik V ahdet güllerini derdik


^e crid lik mülküne erdik Fenâlarız, fenâlarız

H aq de^u durmaz gezeriz A şq denizinde yüzeriz


Cümle cihandan beteriz [2] Fenâlarız. fenâlarız

[١] T ercem e-i hâli için bakınız! «M elâmilik v e M elâmîler; Sa: 5Ü 67 A tsız mec-
‫؛‬m u a’n ın 13,14 v e 15 inci sayıların a da bakınız!»
[2\ Divanların h ep sin d e «beteriz» y azılı. Bana «bezeriz» daha m ünasip g eliyo r.
76 Q aygusuz

A hm ed’im H aqcj’adır şükrüm Dun-Ü gün X u d â’d،r fikrim


D ilde virdim ile zikrim Fenalarız, fenalarız

‫&؛‬

Bu şiirdeki samimiyet, selâset ve bilhassa  şıq tarzının benim sen-


mesi nazar-ı dikkate alınırsa A hm et B ey’in yalnız aruzda de^il, hece-
‫ هك‬de üst^d bir şâir olduğu anlaşılır. H er hâlde hece ile yazılmış bir
çok şiirleri vardır. Fakat şimdilik bundan ve bir de aşâğıdaki«Şathiyye»-
den başkasını bulam adık
Fahri B ey’e âit m ecm uada, H ayrabolu’daki A hm et Bey’in nam m a
m üesses tekkenin so^ şeyhi S abrı B. deki (1340) ecdattan m üntakil
m ecm uadan nakledilm iş şöyle bir Ş athiyye var:

Lâm ekân elinden m üsâfir geldim


Şu fena m ülküne bastım qadem e
b e re n in selâm ın getürdün dersen
‫ ارت‬bezminden geldim bu deme

Şu fena mülküne gelü^ giderken


S arban olu^ H aq qaterin yederken
Çamurun yuğurup balçıq ederken
A ryam ile su taşıdım  dem ’e

Şu fenâ m ülküne gelüp gitm eden


Can tabum u derler eküp biçmeden
M aqamım qaldırup tam am etm eden
A rş yüzünden yönüm döndüm qıbleme

Qıblem beni, ben qıbbem i bilüptür


E nbiyâ, £ v liy â andan gelüptür
Ben bilürüm anam benden oluptur
01 vaqıtta ni^âh qıydım babam a

Ben babamı qucağım da uyuttum


Q udret sütiyle emizirdim büyüttüm
Muhkem tutup qalbim evin arıttım
Şimdi gelm iş sultan olmuş obama

Ben obam İçinde bâqî can idim


^Im idim nûr idim hem îmân idim
Vize’li Alâedd‫؛‬n 77

Cümle E vliyâ’ya ben canân idim


On sekiz bin x alqı qoydum obama

Ahmet, E renlerin izin izleriz


Can evinde cananım ız gizleriz

On İlci ‫ ل‬m‫ق‬m Ş a h 'i m erdân’ı özleriz [ ‫] ل‬


N urları göründü ‫ ه‬dem dîdem e

Bu sathiye, B ektaşıların elindeki bazı cönklerde “Pir Sultan Abdal„


nâm ına m ukayyettir. S adettin N üzhet B. de «Pir S ultan Abdal» isimli
eserine dercetm iştir ( Sa: 29-30. Nu : 10 ), Yalnız, orada ikinci k ıt’anın
birinci m ısraı
‫ اوت‬bezminden ^elü^ giderken
tarzındadır ve üçüncü k ıt’a; biraz farkla bizdeki dördüncü k ıt’a; dör-
‫ ه ء ة‬€ ‫ ه‬kıt’a bizdeki besinci k ıt’adır. Bizdeki üçüncü k ıt’a yerene beşinci
k ıt’a olarak şunu görüyoruz;

Ben qubbe içinde m ekânda idim


M ubammed m i’ra c ’da, ben anda idim
01 H aq ‫ زه؛‬ben de m aqbûlü idim
A nın için Iblîs girm ez obama

A ltıncı kıt’a ile son k ıt’a da şu tarzdadır:

Ben qubbe içinde bâqî can idim


On ikiler sırrına m ahrem idim
Yüz yirm i dört hin ilme agâh idim
N ûr ile dîn idim hem ‫؛‬mânıma

? ‫؛‬٢ Sultan, bu dem de sular aqıttı


Can evinde olan cânâm qattı
Bu D ü n y a’yı ‫ ه‬yuğurdu, o yaptı
Yedi gün emeği geçti bu deme

Bu şathiyenİD, D uqakin zade A hm ed B ey’e, yahut P ir S ultan’a ai-


[‫ ال‬V eznin bozulm am ası ‫؛‬ç ‫^؛‬
©n ikim am Şâh m erd aa’ı özleriz
Yahut d a^ a doğru olarak
O nkim am Ş â h -1 m erdân 'i özleriz
T arzın da ©kurmalıdır .
. 78 Q aygusüz

diyeti k at’iyetle söylenem ez. Yalnız «?{٢ S u lta n » daki, bilhassa, SOD
k ıt’alar, tahrif edilmişe benziyor. B ektaşılar, böyle peylerden çekinmez-
1er. H oşlarına giden şiirlerin m ahlaslarını, değiştirip kendilerine male-
derler, böyle kaç tanesine tesadüf ettim,
Bizim yazdığımız, tahrif edilmemişe benziyor. Bilhassa ikinci k ıt’adak‫؛‬

vŞu fenâ m ülküne gelüp giderked


Sarban olup ^^a^ qaterin yederken

beyti— ki «P ır S ultan’da

‫ ال ت‬bezminden gelüp giderken


S a rv an olup H ak qaterin yekerken

tarzındadır — Sârbân Ahtned Bey’e âidiyeti ihtimâlini kuvvetIendirİ 3'or.


EMİR OSMÂN-I HÂŞİMÎ

Q aygusuz’un, V ize’li A lâeddin olduğunu ispat ederken, K asita


P a şa ’daki Hâşimî tekkesi şeyhi iken 1140 ta vefat eden Ledünnî Meh- ‫؛‬
m et Ef. nin bir m anzum esinden de bahsetm iştik. H âşim î’nin tercem e-i hâ-
line âit bulunan ve V ize’li A lâeddin ile G azanfer ^ e d e ’nin hay atların a
d^ir bâzı m alûmatı da ihtiva eden bu m anzum eyi aynen yazıyoruz; bu
manzumeden sonra Em ir Osmân-I H âşim î’ye âidiyeti m uhakkak olan,
he^e ile yazılmış beş manzum eyi de dercediyorz [ ‫ر ل‬:

^ m il olan şeriatı Seyyid Osm ân -1 Hâşimî


Kâmil olan taridatı S eyyid O sm ân -1 Hâşimî

Tevhîd ile m eşgûl idi İrfanını mebzul idi


H a ^ qatında m aqbûl idi S eyyid O sm ân -1 Hâşimî

Hacı Baj'ram tarîqini Hem X alvetî tariqini


Cem’eyledi ikisini Seyyid O sm ân -1 Hâşimî

İster isen tafsilini Şerhedem em sana anı


Oldu sâlik H aq yoluna - S eyyid Osm an 1 Hâşimî

Evvel V iz’ye vardılar Şevx A li’ye buluştular


Bîat A li’den attiler [2] Seyyid O sm ân - 1 Hâşimî

Şeyx A li’nin hem künyeti Pîr-i A lâeddin’dürür


Oldu anın hizmetinde S eyyid O sm ân -1 Hâşimî

Bu A ziz’in bir şöhreti Q ayg،ısuz'dur hem mahlası


Oldu mazhar. duâsına Seyyıp O sm ân -1 Hâşimî

Pîrim Ali, A llah'deyüp Buldu vuslet cânânına


D efneylediler V ize’de [3] Seyyid Nsm ân ı Hâşimî
[‫ )؟‬Bu şiir «Ş eyh , B aba, M. S ü rey y a » B. in n eşrettiği «D îvançe-i Hâşimî» d e de
iki ‫ ا و ه’ ؛ا ظ‬noksan olarak m ukayyettir (Sa: 4 8 -5 1 ) . Biz, « ‫ا لكا م اا ي‬-‫ » ك ا‬ismindeki zat
tarafından 1154 Şa'ban ın d a yazılan v e M ektupçu O sm an B. e ait bulunan m ecm u ayı
e s a s ittihaz ederek ya zd ık .
[2] b!a‫ ؛‬A li’y e ettiler «D îvançe-i H âşim î. Sa: 46».
f3] Defnetti anı R ize’de «Ayni kitap Sa: 4‫>ءو‬
Q aygusuz

Şeyxim A li’nin yerine [IJ Ş eyx Grazanfer oturdular


A n ın duâsm aldılar S eyyid O sm ân -1 H âşim î

Ş e y x G azanier verdi qızm D âm âd E m îr’i


S ırrın a m azhar oldular S eyyid O sm ân -1 Hâşimî

:^ey^ Gazanfer daxi ecel Câmın içüp naqleyledi


‫ل و‬1‫ ل ه‬anın nam azını S eyyid O sm ân - 1 Hâşimî

B undan sonra ahzân ile Yola çıqup ixvân ‫^ا؛‬


İstanbul’a dek geldiler S eyyid O sm ân -1 Hâşimî

G avs-i a ’zam Ş ey x Bâlî’nin X alîîesinin yanında


Sakin olup oturdular S eyyid O sm ân -1 Hâşimî

Şöhreti ol xalîfe’nin Ş e y x N ûreddin‘ zade’dürü r


Oldu teslim ana da^i Seyyid O sm ân -1 H âşim î

D est-i N ûreddin zade’den X alvetî tacın ^iydiîer


E sra ra mâlik oldular S ey y id Osmân 1 Hâşimî

E zkâr ile evrâd ile İrşad a m e’zûn oldular


Qas]m P a şa ’ya geldiler Seywid O sm ân -1 Hâşimî

Bu tekkeyi y aptırdılar S o ‫؛‬îlere tevhîd için


Kâm il, mükemmil oldular S eyyid O sm ân -1 H âşim î

Zikreyleyüp devrân ile e^^îd edüp ^i^dân iie ^


E nvâra vâsıl oldular S eyyid O sm an -1 Hâşim î

Çok E rb ain ’ler çıqarup X alvetler-de dizler çöküp


 lem lere Qutb oldular S ey y id O sm ân -1 Hâşimî

Şeyx-i Hulvî, «Lemezat» ta Böylece tahrîr eyledi


M erdân-ı H a q ’tan idiler S eyyid O sm ân -1 H âşim î

Zeyl-i... y î’de daxi[2] Bunun gibi naqlolundu


îrfân a ârif idiler Seyyid O sm ân -1 Hâşim î

‫ ؛‬1‫ ز‬ŞevKİ A li’nin y erin e «A vni kitap• Sa; ‫» و ه‬.


[2] «Zeyl-i Âtâyî» olsa gerek.Em ir O sm an i H âşim î’ııin Ş a q a y iq zeylinde de t e r
«‫؛‬eme-i hâli vardır, (Cilt: 2 ‫ ؛‬Sa: ^^١. kıt’a, «D'ivançe-i Hâşimî» de yoktur.
V l ‫؛‬Ilze A lâeddin 81
«'İ'uhfe» adlu tâ rix ’inde H acı Ali yazdı bunu[l]
Sırr-ı Zât’a vâsıl idi Seyyid O stnân -1 Hâşimî

H icret bin üç olduqta hem İçti ecel şerbetini


A şiyânın Firdevs ola S eyyid Osmâ-ı Hâşim î

Bazıların târixinde Fevtini ‫ ^اط‬d ört dediler


H em m eskenin Cennet ola S eyyid O sm ân -1 Hâşimî

Bu Lediinn! derdim endin Edup qabûl niyazını


Vâsıl eyle esrârına S eyyid O sm ân -1 Hâşimî[2]

Bihamdillâh ey dervişler Bizimledir H aq ismeti


Pîrim , sultânm G azanfer Çünki edüptür himmeti

H a q q ’ı isteyen âşıqlar Can verüp girsün gönlüne


H aq canına rahm et eder H er kim ederse bîatı

îrşâdm da e^ tâlipler Günden iyan görür gözler


D erviş olsun ey erenler Kim ister H a q q ’a vusleti

[1] ‫ب دبمج آا ( ن ا م ش‬
‫ هئ؟ا هل س م‬ism indeki ‫ ال ط‬eserin y e g â n e nüshası «Nûr-i Osmânî»
kütüphanesinde num arada m ukayyettir. Dîvân-i hüm âyûn kâtiplerinden H acı AH
(O sm anlI m üellifleri‫ ؛‬Cilt : 3 ‫ ؟‬S a ; 4 7 ) tarafından L âm iî’nin N efahat tercem esi e sa s
ittihaz ed ilerek “F asl-ü l xitâb, R eşah ât, Terşihât, T ab aqât -1 Ş a ’rânî, Ala-üıJ d e v le ’nin
Tezkir6t-ül M eşâyix'i, B ehcet-ül esrar, T abaqât-ül Fuqahâ, Târûc-ül xam îs, M evzuat
-Üİ ulûm, H oca târixi, Künh-ül axbâr, Ş aq ây iq -i N o’m âniyye, Behcet-üt tevârîx, Le-
m ezât-i Hulvî, R isâle-i b e y â n iy y e , Q uvvet-ül vâride-i B ek riyye, M uhadderât-ül Misriy-
ye„ gibi bir çok târih v e terâcim-i ah v â l k itap ları, B elg ırat’lı Münîrî ef. nin (Osmanh
m üellifleri‫ ؛‬C ilf: 2; S a : 26) “Hilyet-ül m üttaqîn„i, A sk erî’nin «Nefahal-ül a‫»^ ؛‬ı, Şem sî-i
S lv â s î’nin <>Risâle»si gibi m alûm , gayr-i m alûm kitaplardan da istifade edilerek 1070
sen esin d e yazılm ıştır.
B ilhassa zam anına yakın bulunan, yahut zam an ınd a y aşay an m eşâyihin ter^e-
me-i hâlleri m ufassal v e itim ada şa y a n d ır.
A dım bile yen i öğrendiğim iz bir çok M elâm î-H am zavî ricalin e ait tafsilâtı hâvî
bulunan bu çok kıym etli kitap hakkm da hiç olm azsa bir m ak ale olsun yazm ak
niyetindeyim .
[2| D îvançe-i H âşim î’de bu k ıta d a yoktur. £ m ir O sm ân -1 H aşiniî’nin tercem e-i
hâli için bakının! «M elâmilik v e M elâmfler. Şa: 68 70»
Qayg;usd2

Başına m übarek tâcm G iyenler qor dünya v ân n


A lm aq isteyenler yarın E enine nûrdan xil’atı

HSşlmİ eder ey canlar Gelün H a q q ’a şiikredeliim


ö n irü ganim et bilelüm Z ayi’ etm eyüp fırsatı [1]

‫ه‬

Bildim seni cihanda M üşkil küşâ imişsin


A riflerin gözüne K îtî nümâ imişsin

bâtında gerçi münkir İnkâr eder gam değil


^ıddiq olan gönülde Günden iyân imişsin

E srâr-ı H a q q ’a qaibin Maxzen edinmiş A llah


01 sırra zâhirinde Şerh-Ü beyân imişsin

^ â lib olanda Mûsâ ilm -i Ledünn’e cânâ


S en ana m ürşid olan ‫ ؟‬Cızr-ı zaman imişsin

M a’nâ yüzünden ey dost Bâtın gaziyle gördüm


Alem sana ten olmuş en ana can imişsin ^

Erzaqı x alk a qısm et Gerçi edendir ol H ak


^ e y k ana Muqsim olan Qutb-i zaman imişsin

Xâ.k-i derindir ey dost  şık 'g ö z ü n e sürme


gaibinle ehl-i H a q q ’a Qible nüm â imişsin

H âşim î’nin gözünden Q an aqm as^n mu her dem


K en ’an-i hüsn içinde Y u su f liq â im işsin ]2 [

].Hâşimi’ye alt şiirleri Mektupçu Osman B.Ef. nin mecmuasından aldık ]1


aiyle ^©n kıt’anın birine[ ‫؛‬ mıisramdan maada bu
manzume, aruzun « Mef’ûlü îâilâtün » cüz’üne de uymak،aC‫؛‬r .
V ize'li A lâcddin

Cümle Evliyâ serveri Pîrim G azanfer S u lta n ’dır [ ‫] ل‬


İçlerinde din serveri Pîrim Gazaofer S u ltan ’dır

A rş-ullahı seyran qılan M eydanında cevlân qılan


Canm H aqq’a qurban qılan Pîrim G azanfer Sultandır

Ü çler Yediler önünde Cân-Ü baş vermiş yolunda


Muhammed medhi dilinde Pîrim Gazanfer S ultan’dır

R ahm et qapusunu açan Âlem lere nû r’un saçan


^ a q qatm da sözü geçen Pîrim G azanfer S u ltan ’dır

Sırr-ı âleme can olan Y a’ni Qutb*i zamân ©lan


H aq qatm da mihmân olan Pîrim G azanfer sultan’dır

Hâşimî eder âşiqân Gece gündüz eylen fegan


Derdüm üze derm an olan Pîrim G azanfer S ultan’dır

4 —

Ev dost bilmem neyliyeyin Hâlim kime söyliyeyin


H ay ret bahrine dalmışım A nı nice bolıya^ın

^ ş ، q olan q>lur feğan A rif olan qalur hayran


Bu derdlü gönlüm e derm an Nice edüp eyliyeyin

İster gönül bunda yârin Görüp vere cümle varın


Görm eyince bunda yârin Yarın anda neyliyeyin

D erdin bana yoldaş eyle A şqın cana quldaş eyle


A l sen sana hâldaş eyle Gece göndüz neyliyeyin

Hâşimiyâ .sırr -1 aşktan A çam deyen çıqar baştan


M ünkirlerin Gönlü taştan ^ a ^ i qatı neyleyeyin

‫ي‬
]‫ را‬Bu manzume ،<Divançe-1 Haşimî« de ( S a : 2 ‫ • ا‬ve ،• Melâmîlik v e )2 2 ‫ال‬1‫ ا ء‬8 ‫ء‬
mîler ١١ de (^ a ; ?٠ ( de münderiçtir .
^aygusaz

Bu gün m eydân-ı a^q i ^ e Bize Ma’şûqîler derler ]‫[ ل‬


E ren ler sırrına âşiq Bize Ma’şûqîler derle

D ayanup zü^d ile qalm az Özün g a v g a la ra salmaz


€ ‫ ^ ل هق طل‬ir pula almaz Bize Ma’şûqîler derler

‫ دأ ؛ ل مت‬sırrını bulduq ‫ ا د ت‬1‫ ه‬nûruna erdik


A nm çûn sîne-câk olduq Bize Ma’şûqîler derler

M ahabbet ile bul yolu Gider gönüldeki ‫ ق و‬1‫؛‬


y l £ ‫؛‬ye himmet P îr Ali Bize Ma’şûqîler derler

‫ ا' اا لخق‬koşunu çaldıq V elayet mülkünü aldıq


E vliy â’ya muhibb olduq Bize M a’şûqîler derler

[}] ^ ٧ manzume «Dîvançe ‫ ا‬Hâşimî» de


B ize H âşitnîler derler
m ısra-ı m ütekerririyle dercedilm iştir (^a; 24-25).
LÂMEKÂNÎ H ü s e y i n [1]

E y tâlib-i H aq Nfldir bu sen, ben


Bu aql-ü bu dil Bu cân-ü bu ten

٠ ٥ ikiliği Bir ‫ ال‬. bir ol


Birliğe yetüp Geç ikilikten

Bildin sen, senin D eğil bu varlıq


V er sahibine Çıq aradan sen

Mülk eyle fena Evini sana


Mülk-i baqâda Şen ol, sen ol, şen

Çıqtı aradan Bu Lâtnekânî


H a a a oldu b e ^ a n Gören, görünen

Sen olma. D erviş Kem âl işbudur


H a q ’ta m ahvolgıl V isal işbudur

Ne zîbâ suret O lur bu ya ^ a b b


Görmedim hergiz Cemâl işbudur
A şqından şehîd O lursan âşıq
Ç an baba H a q ’tır H alâl işbudur

ism-ü resim den Bir eser qoma


Ey tâlib-i H aq Meal işbudur

[١] Tercem e-i hâli için bakınız! «M elâmîlik v e M elâm îler. ^a: 80-85».
L âm ekâni’y e a‫ ؛؛‬şiirleri, Hâlet Ef, kütüphanesindeki 8©^ num arada m uk ayyet
Vv‫؛‬m ından aldık.
Qaysusuz

‫م‬‫ يي'ا‬eyle E y Lâm ekânî


A ğzı y ân n ı Zülâl işbudur

cümle $en$in cihan nedir


Çünki ben yoğum Bu fegan nedir

T ahqîqan bildim K i gayrin yoqtur


Bu şekk-ü şübhe guman nedir

^u, to p raq ve yel Od, Çâr anâsır


Bu xod sûrettir Pes insan nedir

Xanüm andan geç H a q q ’ı dilersen


Yüz bin can feda X anüm an nedir

D erd-i aşqınla Yandım kül ©Idum


E y Lâtnekânım D e derm an nedir
OĞLAN ŞEYX ÎBRÂHİM [1]
Yaban yerde gezersin &el âdeme bu 2] 6‫ ه‬6 ‫]ل ه‬
H ay v an gibi yelersin Gel âdeme er bu deme

N üsxa - i vahdet âdem dir N efxa - i qudret bu demdir


 dam den g ayri adem dir Gel âdeme er bu deme

 yîne - i H aq âdem dir G örünen yüzde bu demdir


H er nefes Ism - i a ’zamdır Gel âdeme er bu deme

 dem dir rahm et - i R ahm an  dem dir gevher - i her kân


Âlem cisimdir âdem can Gel âdeme er bu deme

 dem dir H a q q ’a giden yol H a q q ’ı istersen âdem ol


 dem e cümle eşya qul Gel âdeme er bu deme

ibrâhim , sen âdeme gel Qamu müşkilin olur hal


 dem ■ i m a'nâ’ dan el a! Gel âdeme er bu deme

H er gevherin kânmj İnsan içinde iste


^ u remzin beyânını Furqân içinde iste

D em bu dem dir dam bu dem Gel âdeme ol hemdem


N idüğün ism - i a’zam İrfân içinde iste

râlib isen gevhere ^ a l özünü bu bahre


D ürr - i giranm âyeyi ^ m m ân içinde iste

A q qara gördüm deyü D üşte qalu^ aldanm a


Gümânı qo nurunu ^yân içinde iste

[١] T ercem e - i hâli için balanız! «M elâm îlik v e M elâm îler‫ ؛‬Sa: 90 .«113 ‫ء‬
٠ Şiirleri; Millet kiU üphanesindeki ٥ num aralı d ivanla bendeki iki yazm a divan•
dan aldım .
[^‫ ل‬Bu Şİİ‫ ;■؛‬،■Peyam» gazetesin in edebî ilâ v esin d e (Sayı; 2 9 1 ^ ‫ ؛‬Mart, 1330) v e
«Melâmîler» de de m ü n fer ittir (Sa: 110).
Qaygusuz

D il taxtının xanını C anların cânâm nı


Saadet çevkânını M eydân içinde iste

D erviş sen bu sözleri A ql ile bilemezsin


G erçeklerin reûızini irfân içinde iste

‫او‬

Cümle rengler döne döne Geldi  dem 'e boyandı


H er yüzde seyran eyleyüp Geldi bu deme dayandı

Bu dem de H aq varlığını Sırât-ı m üstaqîm ’i bul


Mi’râc qılan bu nefesten H aqq’m gayriden usandı

Ehl - i H aq q ’a bu söz iyan H e r rengin aslı Cevherdir


Cevher A dem rengin giyüp Evvelki ren g ten utandı

Cümle §eyde seyrân eden C evher’e özün kân eden


H er zerrede H aqq’ı gören Güm ansız H a q q ’a dayandı

Bir gerçek er ibrâtlim ’e H ep bildüğün unutturup


Yoqluq denizine daldı R ınca biraz suya qandı [1]

- 4 —

Hiç incinme zâhid bana  dem ’den gadrisin bilmem


H er nefeste budur sözüm Bu dem den gayrisin bilmem

Varlıq ile işin bitmez Gönlünden gümânın gitmez


Qulağım ç©q söz işitmez A dem den gayrisin bilmem

Bir tecellîdir bu cihan Ehl - i H aqq’a bu söz iyân


Bî nişanda olmaz nişan pidem den gayrisin bilmem

H er nefes ol tecelliye U ğraduğun duyarm ısın


H °‫؛‬le ben bildüğana budur K erem den gayrisin bilmem

[ ‫« ال‬M elâm ilik v e M elâm îler» de m ünderiçtir (^a; 110) .


V ize’li A lâeddin

Gönülden sür gider tozu G örünsün gönlünün gözü


İbrahim ’in budur sözü «Epsem» den gayrisin bilmem

‫ه‬

H aq q ’ın feyzi A lem ’e Düpdüzdür anlar isen


Bu görünen m evcûdât Bir yüzdür anlar isen

E nbiyâ’nın geldüğü D ört kitab’ın indü^ü


H er lisanın dedüğü Bir sözdür anlar isen

^ ^ ٩ vechini görm( Güzgü [1] dü^mü ،‫ ؟‬Â dem ’e


Bu ayînede ،Alem Bir tozdur anlar isen

 rife bir söz iyan Bozulup bozudulan


Dost ile bâqî qalan Bir gözdür anlar isen

ibrâhim ’in yüzünden  dem !،imdir bilmeğe


Bu muamma^ bir özg' Rum ûzdur anlar isen [2]

•k

Bize H er ne sorarsan  dem ’den sor,  dem 'den


S ırat - 1 m üstaqîm ’i Bu demden sor, bu demden

X ızr'a ^ a y at bu dem dir Qadr-Ü B erât bu demdir


Feyz-i necât bu dem dir H er dem ayru qıdem den

:Yoqluq bir  ^inedi Görünür varlıq anda


oqluqtal ¥ ‫؛ ؛‬ varı gör A yîne-i ademdir

[١] Güzgü: A yna.


[‫ات‬ «M elâmîlik v e M elâm iler» d e d e m ünderiçtir (Sa: 100). R ıza T evîik , ^ ٧
şiiri v e 7, ١^, ١^ num arâlı şiirleri “Etüde sur religion m ysleriiıse en L ’an 800
(T e x te s Hourouiis) » isim li e se r e d e alm ıştir.
(|aygusuz

On sekiz bin âlemin N üsxası A dem ’ dürür


Bu nüsxayı âlim ol Q urtul derd-ü elem den

Yüz bin şükür il ‫؛‬îh î İlmine âlim ettin


ibrâhim ’e bildürdün  dem den ve  lem den [1]

Âlimim dersin ama Âlem den bî xabersin


Bu ânden. bu nefesten Bu demden bî xabersin

Söze gelince ama Eylem işsin qıl ^ibi


Qalbine H a q ’tan ©lan H em dem den bî xabersin

Bu esrarı duym ağa G erçekler nazarında


A riflerin dedüğü N iam dan bî xabersin

D ört kitabı oqusan Nesne bilmiş oJmazs)n


Benim canım madem ki Âdem den bî xabersin [2]

ibrâhim ’in sözünün M a’nasm anlam azsan


E rden H a g ’tan bilinen K erem den bî habersin

D erviş dilinde söyliyen Kim idüğün bilürmüsün


^ a qulağında dinliyen Kim idüğün bilürmüsün

Od, su, toprağı ve yeli Bir yere cem ’eleyüben


B unlarda özün gizliyen Kim idüğün bitürm üsüu

Sıfatında zâtın gören Mülkünde hükmünü süren


A rif gözünde g^özliyen Kim idüğün bilürmüsün

K endiliğinde saf olan ^\riflerin qulûbuna


Zâtı nûrun layan Kim idüğün bilürmüsün

]١[ »Peyaıiî» gazetesin in E debî ilâ v esin d e m ünderiçtir. (Sayı : ^‫ ^؛؟‬١ Mart, 1330 .(
f2J A yn i ‫؛؛‬azetenin ayjli sayısîiKİa v e «Melâmîlik v e N elâm îlernde (Sti; 100(
m ünderiçtir
V iz e’Ji A lâeddin 91

Yerde yüzün y ‫ ل ه‬eyliyen '^oqluğu qabûl eyliyen


ibrâhinı'i qul eyliyen Kim îdüğün bilürmüsün

‫ه‬

- 9 -

Şeyxim kerem qıl bana M ekânından xaber ver


Ne kânın gevherisin Öz kânından xaber ver

Âlem-i kübrâm ısın Âdem -i naanâmısın


Qaf dağı AnqâmLsın N işanından. xaber ver

Yüzün R ahm et-i R ahm an Sözün iâ’l-i Bedaxşân


B ihaqq -1 v ech 'i inşân V icdanından x a b e r ver

H er zaman bir gerçeğin H ükm üne mahkûm olmuş


Şimdi zaman şenindir Zamanından xaber ver

ibrâhim var şükreyle Sen _Xâliq-i Yezdan’a


Tâlib-i aşq olana Yezdânından xaber ver

- 10

Q anden §elür her nefes H em dem isen xaber ver


Bilmez isen sözüm yoq  dem isen xaber ver

 dem deki dem nedir Bu deme hem dem nedir


Zübde-i âlem nedir A ’lem isen xaber ver

İki âlem bir nefes O lduğuna sebep ne


V âris-i H aq îsebni M eryem isen xaber ver

Cümle âlern fethinde  ciz olduğu ^enc^


D oğru söyle tılsım -1 Mübhem isen xaber ver

Mürid, Muhib çok olsun D eyü canlar azdırjp


Ucb ile kendin gören B el’am isen x a b e r ver
92 Q*ysusüz

€ ümle şeyin cânm a H e r nefesin şânm a


Ma’rifetin l‫ ^؛‬n ‫؛‬na X âtem isen xab er yer

H e r nefes ol ^ a z e ^ ’e Mi’rac eden arifin


Sırrına vaqıf olup M ahrem isen xaber ver

Biz sana kardeş deriz yola yoldaş deriz


Bize değ'il ^in n ile T ev ’em isen xaber ver

Gönül levhin p^k edüp Yere yüzün xâk edüp


^ e n cübbesin ^ k edüp Bî gam isen xaber ver

ibrâhim’in sözlerin Qâl ehli fehmeylemez


Qali hâle değişüp Ensem isen xaber ver

- 11 -

H eft A süm ân’ın £erdişi Bir kâmilin jönlündedir


Hep Mâsivâ’nın cünbişi Bir kâmilin jönlündedir

*H aq’sevüben yarattuğu K endüye mir'a^ ettüğü


T ecell î zât gılduğu» [‫]ل‬ B ir kâm ilin jö nlündedir

M azhar-ı zât - 1 K ün fekân H ulâsa-i devr-û zaman


N etice-i cân-ü cihân Bir kfımilin jö n lü n d ed ir

ibrâhimin oldnr canı ^ ö n lü n ^ e din-ü imânı


Ol bî nişanın nişânı Bir kâm ilin jönlündedir

1^ -

D ö rt kitabın şerhettiği H em ân Adem dir, Â dem dir


Eevvel, âxır, ^âhir. Bâtın H em ân Âdem dir, Â dem dir

^ ır içinde nihân olan Cümle şevde iyân olan


H er nesnede nişâa olan H en\an Âdem dir. Â dem dir
]‫ ز ل‬Bu üç mısra’ Qaygusuz ^^eddin ’‫؛‬nd‫؛‬r. «Şi،r; 19; kıt’a; 2.n
Vize'li A lâeddin 93

Gönüllerde hâzır ©lan H er işlere qâdır oUn


^ a y i^ lerd e zahir ©lan Hem ân  dem dir,  dem dir

Qamu eşyanın âyâtı H aq ik at sıfatı


Cenâb-ı H aq q ’m m ilâtı H em an Âdam dir, Âdacadir

^ r ^ - i felekte devreden H er görünende seyreden


ibrâhltn. bu zikri eden Hem ân  dam dir,  dam dir [ ‫] ل‬

‫ي‬

- 13 -

Bu ilmin beyânını ^ ir kâmil insandan sor


(^anım can haberini Can içinde candan sor

Yarın ne olacağın Bu gûn bilmek istersen


U yquya vardığında G-ördüğün seyrandan sor

¥ â rin zülfü içinde Ne b a lla r oynadığın


E renler m eydanında Top ile çevkândan sor

Geçen xot geldi geçti G eleceği neylersin


H e r nefesin n e ş’esin dem den bu ânden sor

ibrâhim'ın gönlünün Genişliğin [2] ^ilm e§e


Can ile tâlib isen Gel A rş-ı R am an ’dan sor [3]

- 14 -

Câna dostum tecellisi Geh iyan, geh nihân olur


Tecellisinde bu sırrın A ql - ü can bî ni^ân olur

 rif’in gâh dolunduğu Gâh gönülde bulunduğu


Gönlü inkâr ile dolan M ünkirlere gümân olur

[١] Bu m anzum e, <>M elâm îlik M elâmîler » d e de münderiçtir ( Sa: 100 - 101
[2J Giyinliğin « N üsha ..
[3J P ayan gazeteı‫؛‬inin ed eb i ü â v e sin d e (S a y ı: 29; ^1 Mart; 1^^0 ‫ ر‬ve « Melâmi-
1‫ ظآ‬ve M elâm iler » de d e (^ a : İ l i ) m ünderiçtir.
94 Qayg'usüz

İnkârı gönlünden gider Budur H aq’tan doğru xaber


gevher gönülde biter G önül ne özge kân olur

Çünki girdin bu m eydâna Yürü qalm a başa, câna


G aribanlar D ervişân’a V'arlığından u ry âa olur

Ne halettir ki ibrâhim Bu varlıqta h ay ran qamu


F e y leso fla r, Calînûs’lar Bu hikm ette H ay rân olur [1]

15 -

R u h a meded bağışlar N e ‫؛‬0S • i R ahm ânî’miz


L a ’l - ü gevher bitirir Can içinde kânımız

Can eline hükm eder Elçilerin ol salar


Hüsnün berâtın ociur M a’nî - i insânımız

On sekiz bin âlemin İlm ini bir noqtada


Oquduq ezberledik Y oqtur hiç gümânımız

A şq oqunun yayına T utuverdik başımız


R üstenı daxi çekemez Zor ile kemanımız

Zâhid sözüme inan Sözümüz dürr ü mercan


Mekânımız Lâm ekân Nişansız nişânımız

‫ ا' ا ا لخق‬jn razını Fâşeyledık âleme


Mansûr, şimdi geleydi Çekerdi urganım ız

İnanm azsan ey Xâce Gel olalım bir gece


A şq ile ge^übdürür H er vaqt-ü her ânımız

Yetmiş iki milletin Dilini biz bilürüz


 lem de kimse bilmez Bu bizim lisânımız

A şq kitabın cânımız H a q ’tan oqur bi hur ^‫؛‬


A şq kitabındandürür D ersim iz irfanımız

[١١ «M elâm ilik v e M elâm ‫؟‬ler>'de de mündei'içtir. “Sa; 111„


V ize’n A lâeddiıı

Sır sözünü söyledi Cfınınjjzı tayladı [1]


H a q q ’ı ta’iim ey ie d ‫؛‬ Sâhib-i zamânımiz

H er nefeste hâzırız Qalbimize nazırız


D evr içinde nâdiriz  lîdürür şanımız

ibrâhim ’in sözi^rin K endin bilmez ne bilsün


K endin bilen A rife Feda ٠ ‫ ا‬$nn cânımız

‫فو‬

- 16 —

H aq nefesin ^ e n b a ı Â dem ’d ü rü r bilürüz


Adem ©lan bu deme Hem dem dürür bilürüz

‫ن ا‬٠‫ول■ئدمر‬
ya Bu âyet-i kübrâya
İnsân -1 kâmil ism-i a'zam dürür bilürüz

Bir vücûddur dü âlem H ay atıd ır bu bir dem


Adem ’de sırr -1 âlem A dem dürür bilürüz

Müşkil iştir arife Bu genci fetheyiem ek


Bu uqdeyi hâlleden Q ıdem dürür bilürüz

cb-ü ^ibre yar olmaq ^ i ‫؛‬Lnâsırın ididir


A nâsıra yâr ‫ ه‬1‫^ ه‬ P ü r gam dürür bilürüz

Adem cümle eşyaya Bil can m esabesinde


Vdem cümle ekvâna ،^ X âtem dürür bilürüz

H er nefes çünki H a q ’tır Cana beden tuzaktır


R ühânı m i’râc eden M ahrem dürür bilürüz

D ışında Gin’lik edüp F erişteh olan kişi


H aq îq atta Ş ey tan ’la T ev’em dürür bilürüz

A nâsır siqletinden Öz vücûdun qurtaran


D ü n y â’da A x iret'te Bî gam dürür bilürüz

[١] ■Toy; ziyafet, düğün yem eğ i. [Â zerîlerde kullanılmaktadır]


öö

Şol can içinde H aq ‫ط‬i‫ا‬ Genci gizlem iştürür


Ol can ile İbrâhim E psem dürür bilürüz

GAYBÎ SUN’ ULLAH [ 1]

A şq tan lezzet alanlar Baqm az dünyâ varına


H a q q ’ı bunda bulanlar Q ulaq salmaz yarına

A şqsız ki^i ne bulur Bulduğun yavi qılur


Bâqî d irlik ^ qalur Eren bu gün yârına

A^ksız kişi hayvandır in san değil, Ş ey tan ’dır


G erçek ^u kim insandır Erdi can esrarına

A şq ehli qabre girmez Münker, N ekiri görmez


A şq ı cim ıyan ermez A llah ’ın didârına

A şq canların cânıdır D erdlerin derm anıdır


A lem in sultânıdır ç ‫؛‬qan aşqın darına

Tenin eyle m utahhar Qalbin eyle münevver


Y anacağın m uqarrer Yanm azsan a^q nârına

Gaybî yop et özünü A nlayasın sözünü


^ e n sana tut yüzünü Ba^ma cihan ^ârm a

T ac M a’rifet tacıdır Sanm a g ayri tâc ola


T aqlid ile toq olan H aq îq atta aç ola

[١] T e r c e m e - i hâli için bakınız! «M elâmîlik v e M elâm iler, Sa: 114- 123„.
G ayb î’y e ait şiirleri, Millet kütüphanesindeki ،livanla bendeki divandan aldım .
V ize’li A lâed d in 97

îDüşe düşüp aldanma Kendin hayrete salma [ ‫] ل‬


Haq’tan gayri ne vardır T a’bîre muhtâc ola

Sana Âlem görünen Haqîqatta Allah'tır


Allah birdir ¥ a lla h ‫؛‬ Sanma ki bir qaç ola

^ ir ağaçtır bu Âlem M eyvesi olmuş Âdem


aqsüd olan meyvedir ^^ Sanma ki ağaç ola

Adem meyvesinin Çekirdeği sözündür


Sözsüz bu Âdem, A lem ^ir ânde târâc ola

Bu sözlerin meali Kişi kendin bilm ekti


. Kendi kendin bilen ■ Haqîqat mi’râc ‫ ه‬1‫ه‬

Haq d e fle n özündür Özündeki sözündür


Gavbî ö^ün bilene ، Rubûbiyyet tâc ola [2]

Zâhid bil bu Âlemdi Nedir Adem içide


Âlem, Âdem yoğiken Doğdu bir dem içinde

bildin ise bu demi Ol ^ult^n - 1 âlemi


Haq biiegör Âdemi ‫ و‬alma gümân içinde

Mülküdür anın €ihân Âşi^^r olmuş i yân


haznesidir ? ‫ ؛‬r Sultan Sırdır iyân içinde

Evliyâ’nın ^udreti Yerden göke direktir


A lup veren bir demdir Kevn - ü mekân içinde

Gam değildir âşiqa Dos، yolunda ser vermek


Cân - ü baş bir oyundur D osta meydân içinde

[1] D ü şe düşüp aldanm a K en d in x a y â le salm a «Nüsha»


D üşe düşüben dalm a D üşte aldanu p qalm a «Nüsha«
] P ey a m ’m ]2 ed eb i ilâ v esin d e (^a^،; 36, 15 1330) ve «M elâmîlik ١٢®
M elâm îler» d e (S ‫ ؛‬1^1) ^ünde^^tlr،
Q aygusüz

G aybî senin qudretin Toptoludürür CihâE


‫ ص‬٨٦ bildi bu sırrı hem S aqtolad i cân içinde

4 -

 şıq özüm bilm eğe  d em e âdeme


^ a q q ’ı iyân görm eğe A d em e âdeme

H aqq ’a giden doğru yol S en den sana gider ‫ا ه‬


S a ’y et seni sende bul  d em g el âdeme

 dem dir sırr • 1 Qur’ân  dem dir A rş - i Rahmâr ،‫؛‬


 em dir zât - 1 Sübhân A d em e ‫ ء‬6 ‫ ا‬âdeme

 d em oldu  xiret A n d a göründü Hazret


A n d a bulundu Cennet A d em e g e l âdeme

©1 bî nişâna ni^ân Gaybî âdemdir hemâa


 dem dir a^n - i îmân  d em e g el âdeme [1]

Â^ıq ö^ün bilm eğe K endine kendine


Haqq’ı iyân görm eğe K endine kendine

H aqq’a giden doğru yol Sana gider senden o l


Ş a ’y et seni sende bul K endine- g el kendine

H er ne varsa âlemde Ö rneği ^ar âdemde


٨ »! sen seni bu demde K endine g e l kendine

Şensin Dâr - i  xiret S en de bulundu C ennet


■Senden göründü H azreı K endine g e l kendine

Qo bu zühd - ü tâatı T erkedegör âdeti


Greç qamu xayâlâtı K endine g e l kendine

[١] «M elâmilik v e M elâm îler» de m ünderîçtir (Sa: ١^ ١).


V ize’n A lâed d in 99

Mushaf - ı Haq"tır yüzün  y e t - i Qur’ân sözün


G a y b î bilegör özün K endine gel kendine [ ‫] ل‬

- 6 -

Gerçek derviş olan kişi A şq derdine düşm ek ge]


D üşm eden bitmez bir işi A şq d em in e düşm ek g€

Cümle hevâlardan geçüp Zehri şeker deyü içüp


Çalışa can gözün açup A şq derdine düşmek ge

Er yoluna bel bağhya Can - ü ciğerler dağlıya


Gâh inliye gâh ağh ya A şp derdine düşm ek ger

A şqsızlara bu yol harâm Anın işi olmaz tamâm


D erviş o la ^ a r subh-u şâm A şq derdine düşm ek ger

Gaybî verenler varım D u yd u Haqq’ın esrarını


Bu günü gör qo yarını A şq d em in e düşmek geı

Gönül gitti elim den E le giresi d eğil [ 3]


^ âllâq ile bir oldu A rtık ölesi değil

Ol bir ile bir olan Cümle âlem e dolan


B öyle sultanhq bulan Qulluq qılası d eğil

E rişm eyen V ahdete V ahdet’teki lezzete


Girerse de Cennet’e L ezzet bulası d eğil

[1] P ey a m ‫ ؛‬E debî ‫ ق ا ا‬v e ‫( ؛‬Sayı: 29‫؛‬ Mart,


[2] ^ir،n^‫ ؛‬dörtlüğün birinci v e ü çü n cü m ısralan n d an m aad , bu m a n zu m e,
aruzun «M üstef’llün, m ü stef’ilün» c ü z’ü n e de uym aktadır.
[3] B u şiir, «Türk teceddüt ed eb iy a tı târihi» n d e (^a; 23) v e «‫سم‬€‫ ءل أ ا أصقل‬v e
M elâm iler» d e d e (Sa; 121) M ünderiçtir.
100 Q aygusuz

Can el ‫؛‬ne girm eyen H aq varını bulmayan


Bu surette gülm eyen Sonra gülesi değil

İk iliğin silm eyen ^ a ^ ^ ’ı canda bulmaya


Gaybî l‫ ؛‬e^din bilmeye Rabb'in bilesi değil

‫ج‬

E lin aldım Pirimin ^ a y ri eli neylerim


¥ ‫ ه هل ه‬buldum Şeyxim in ‫ ء‬ay٢i yolu nemlerim

Bizi bize bildirir B enliğim iz öldürür


A şq ı ile doldurur Gravri dolu neylerim

Cümle erden quvvetlü A şığ a rcıürüvvetlü


Sözü baldan lezzetlü Gayri b^lı neylerim

Pîrim yüzü Haq yüzü ?İrim özü Haq 0 ‫هة‬


?İrim sözü ^ a q sö^ü «Gayri dili neylerim

D ers - i Gaybî 0 qutur Cana lezzet aqıtır


Haq qoxusu qoxutur G ayri gülü neylerim

D erv iş olm aq iste r ise n A şq ile tut er eteğin


^^aqq’ı bulmaq iste^ isen A şq ile tut er eteğin

A ş q ’tır Erenlerin yolu A şq ’tır Erenlerin 11‫ق ط‬


A şq sız kişi olmaz veli A şq ile tut er eteğin

A şq 'tır A lla h ’a doğru yol A ^q’a yapış pek H aqq ’ı bul


Sultandır A şq gayrisi qul A şq ile tut er eteğin

Gönülde hiç qoma teşviş Ceng qılma A şq ile biliş


A ş q ’tan gayri tutma bir iş A şk ile tut er eteğin
V ize’n A lâeddin

A ş q ’tır âşıqların gözü A ndan görünür dost yüzü


A şq'tır A lem A d em yüzü A şq ‫ ^ان‬tut er eteğin

A şq dediğim H aq zâtıdır  lem anın Sıfatıdır


Er gönlü H aq mir’atıdı A şq ile tut er eteğin

^ a n g ı devrviş aşq’ı bilmez V allahi ol H aqq ’ı bulmaz


A ş q ’tan ulu amel olmaz A şk ile tut er eteğin

A ş ıq ’lara Gaybî derman A ş q ’tır haqiqatta heman


İster isen Dîn-Ü îm an A^q ile tut er eteğin

- 10 —

Cânı olm ayan zâhid Cânânı neden bil^ün


Bî-derd olan münâfıq Loqm ân’ı neden bilsün

M ahabbetle gelendir A şq ile menzil alan


A ş q ’a canın verm eyen Sultânı neden bilsün

D ilediği özüdür Özünü bilmez zâhid


Zâhid özün bilmedi İrfanı neden bilsün

Söfî xalvet içinde R iy â ile hû çeker


Bayquş virâne bekler G ülşeni neden bilsün

Cümlenin canı Gayb! Zâhidler inkâr eder


Sahraya düşen damla Ummanı neden bilsün

- 11 -

Erenlere xor baqma Saqın berbad olursun [1]


Gönüllerini yıqm a Saqın berbad olursun

Yüzün tutgıl yüzüne A yaq basgıl izine


Tez qondurma özüne Saqın berbad olursun

[‫ ال‬Peyam ; e،labî ilâve; 3 ‫ آ ة‬١^ M ayıs 30‫ و أ‬.


102 Q a y ju su z

Ederler ise bir âh Gittin aradan eyvah


S en de qaliser günah Saqın berbad olursun

Münkirleri basarlar Y aylarına asarlar


Q ılıçtan çoq keserler Saqın berbad olursun

K endin hiçe sattırma ib ^ ‫ ؛‬qaptırma


^ ah r oqunu attırma q!n berbad olursun ^^

E renlere doğru baq Yolu yanılm a ahmaq


Qurma ayağına faq Saqın berbad olursun

Oturma er postuna Uzatm a dil üstüne


İlişm e Haq dostuua Saqın berbad*. olursun

Er gönlü bir yataqtır Mesken eyliyen H aq’tır


Incidirsin yasaqtır aqın berbad olmasun ^

Gaybî haddinden aşma H aq dostuna ililm e


Zinhar gönülden düşme Saqın berbad olursun

12 -

H aq’tan gayri var bilen H aqiqatta mülhiddir.


Şirk-i xafîde qalan ^^aqiqatta m ülhiddir

^!‫؛‬ı،5U‫ ؛‬a ermez Haq ile ^ a q q ’ı bilmez


Bir işidüp bir görm ez ^^aqiqatta mülhiddir

P ir eteğin tutmayan Bildiğün unutmayan


Varın y o ğ a satm ayan H aqiqatta mülhiddir

Haq tecellisi P îr’e Naqletti birdenbire


H aq d em eyen Haq ere H aqiqatta mülhiddir

Gaybî yitirdi varın K endinde buldu ‫قرل‬rin


Çekenler benlik bârın H aqiqatta Mülhiddir

‫ي‬
V iz e ’li A lâeddin 103

— 13 —

H aq’tan bize xaber verdi Erenler Gönülde iste var Haqq’ı dediler [1]
H aqq’m cemâlini iyan görnler Gönülde iste var Haqq’ı dediler

G önül imiş çünki H.aqq’ın durağı A n d a yanar imiş Zât’ın ^era‫ا ؤ‬


de A ş q ’mı hem H aqq’m yarağı £ Gönülde iste var Haqq'ı dediler

Bir noqtadır yerden gök e bu  lem S ıfât’tır ol Zât’ıdır cân -1  dem


‫ •فغت‬den geldi bize gelen dem Gönülde iste var H aqq’ı dediler

laqsud olan bu âlem ’den İnsan'dır ^ İnsan dedikleri gönülde candır


Can değildir H aqiqat -1 canandır Gönülde iste var H aq ’qı dediler

Gönül eli H aqq’ın gizli elidir A ndan xaber bilen geçerek Velidir
£ ‫ ؛‬aybi H aqq’m yolu gönül yoludur Gönülde iste var H aqq’ı dediler

- 14 —

E ren lere uym ayan ©dur hayvan dediler


İnsan hâlini bilen ^ m i l İnsan dediler

O n sekiz bin Âlem in N üsxasıdır bir âri‫؛‬


Gdur Haqq’ın xaznesi G evher-i ^ n dediler

^ im ki ol ^ân’a erdi H aqq’ı ol iyan gördü


A çan canlar gözünü ^ördü Sultan dediler

 lem de Sultan birdir Cümlesi muntazırdır


Kim ki Sultana erdi İşi âsan dediler

<jaybl senin sözlerin H aq nurudur bilene


H er dem de her kelâm ’ın ^^ağz-i ^ur'an dediler

fi] « Melâmîlik v e M elâm îler » ^ a . ١^١.


SARI ABDULLAH [1]

Îlâhî aşqın nurunu Nihânî gönlümde buldum ‫؛‬


Cemâli şevqine yandım îyânı gönlümde buldum

Sürem yerlere yüzümü Boyadım qaoa gözıimü


¥‫ ؛‬türdüm kendi özümü ’Cânânı gönlümde buldum

Cinânın ^ e ¥ ^ e r ırmağı yu^du bağı eyvanı © ^


Hûr-Û ¥ildan-ü ^ ılm ân ‫؛‬ Seyrânı gönlümde buldum

Gretûrür Melekler $elâm İzzet ‫؛‬le H a q ’tan kelâm


Çalmaz hiç canlarda zalânî imânı gönlümde buldum

‫م‬ ،‫بت‬. ^ ١،^‫؟‬ ‫ مش'ش‬،<٠^ ١‫أ ب‬


OIduqta Abdf Abd-u-llab Sultânı gönlümde buldum [

BİTTİ

] Tercem e-i hâl ]1‫ ؛‬için bakınız! «Melâmîlik ve M elâm îler ‫ ؛‬S â ; 137-143.
]‫ رو‬Bü ‫ آ ا ا‬1 ‫ ا ا ا آآل‬6 ‫ ا‬.kütüphanesinde P e rte v ? a ^ a k itapları ara sın d a «636» n a
m a ra d a m ukayyet M üstakim z a d e ’nin g azisiy le m u h a rre r ^ a ’l‫ ؛‬-z a d e ’nin risa le
elerini havi, m ecm uada ‫ ء ر م شي د ؛ م _ م ث المئ اق‬risalesin d en aldık ,
M etinlerde Geçen Tasavvufî İstılahlara  it

LÜGATÇE

^^Her lügat izah edildikten sonra metinlerden bir kaç beyit ile
diğer şâirlerden şevâhit alınmt^ttr-y,

A
A ’M Â .
Kör. H akikat gözü kapalı ‫ل ه‬a^ zahir ehli ‫ق ا لآ<ة اءمى‬ ‫ص‬ ‫م م ذش* اص‬
‫؛ي ال‬- ‫ض ل‬‫) دا‬Esrâ sûresi; Â y e t ; 74 (.
Celâlinle ‫؛؛‬etrolaıı Cemâlin yüzün görm ez
B unda a ’m a hem an d a Seni bunda bulm ayan
Nu (: 32(

O quyan llm -i zahirden gelur a ’m a gid er a ’mâ


^ e d ir B âtm daki Q u r’an eğ er bilm ez isen vah v ah
Cevabî

ÂB-I H A Y V A N
(Âb-ı hayat, Â b -1 zindegânî ١. Xızır, ilyas ve İskender; «Zulümât»
-diyarında olan bu suyu a ra m ağ a çıknuşlar. İskender korkup gidememiş,
Xızır ve ilyas gitmişler ve menbaim bulup içmişler, bu suretle ebedî
bir hay a ta nail olmuşlar. Tasavvufta «irfan» dan kinayedir. Klâsik ede-
fiyatımızda sevgilinin ve bilhassa mahbûbun yeni terlemiş bıyıklarıyla
،!‫؛‬rtiilen dudağına benzetilir. (Xızr’a da bakınız!)
Bu y o ld u r X ızır geldiği G elüben bey an qıldığı
Xızr âb-ı hayvan bulduğu B u y ‫ ا ه‬M uham m ed yoludur
(Nu: 41)
108 Lügatçe

G erçeklerde y alan olmaz Âb ı h a y a t içen ölmez


Y etm iş iki millet bilmez Ol dildir bizim dilimiz
(Nu: 51)

Kâkülün d evrinde duym uş dil dehânın ^‫ل‬r r ‫ال!ا‬


^ ‫ ؛‬İdl ol zulm ette zahir âb•، h ay v a n gizlidir
D uqakin zad e A hm et bey

ADEM.
Yoqluq. Tasavvufta H a q ’tan m aada tevehhiim edilen mevcudat,
hakikatta yoqtur. Muhyiddîn i Arabî, ‫ »ا الع إن ا ب رائ حة‬yâni «A’ya a -i
sabite (Haqq'ın sıfatı; Zât’ından ayrı olmadığı ve yalnız ilm ’inde mev-
cut bulunduğu cihetle müstakil birer varlıkla), yarlık kokosunu bile-
duymamışlardır» dediği ^ibi Mevlânâ da Mesnevî’de (Beşinci cilt)
‫‘بمس ت ر ا خ ر ه مح ت ر هتغ م‬
‫او ب وخ و ل ت ءب ا ر‬٠ ‫بادزا‬ '‫مر ا او ب ك ف‬
4er. Mesnevî’de, ayni meâldeki şu beyi^ te ^©k güzeldir:
‫"ل د و ء و د •فال ق ظ'يى ئ‬ ‫ت ي ا ىءا‬,‫ا عد 'ع ه ا ب م ر ه‬

y o q lu q bir âynîedir V arlıq görünür and an


Y oqluqtaki v arı gör  yîne’i adem d en
O ğlan Ş ey x İbrahim (Nu; 6)

»Adem» kelimesini «Fena» m a’nasına da kullanmışlardır. (Fenâ’yaj


da bakınız .‫(؛‬
V arlıq ile işin bitm ez G önülden güm ânın gitmez
Q ulağım çok söz işitmez A d em d en g ay risin bilm em
O ğlan Ş ey h İbrahim (Nu; 4)

A&YAR.
«Gayr» in cem’i; yabancılar, nâmahrem kimseler. Tasavvufta *ha-
k ik a ta vâkıf olmayanlar» makamında kullanılır.

N e arım qaldı n e adım Cümle v arım d an el yudum


Bildim anladım m aqsûdum İşbu yolda a ğ y a r bana
(Nu; 1)
Lügatçe 109
Y aratılm ışa oldum yâr Q alm adı a r a d a ag y âr
Q aygusuz’um ne q aygum ٢^ ٧ Ben bende buldum îmânı
(Nu: ١٠)

^ e l l^te Q aygusuz y â n çıqar gönlünden agyâr،


Bu gün görüne d id â rı Bu sev d â özge sev d ad ır
(Nu; 46)

îçi um m an - ١ vahdettir Yüzü sa h ra • yı k esre ttir


Yüzün gören görür ağ y a r içinde y â r olur peyda
N iyâzî

K û h 'i gam da gönderüp ağyarı öldürm e ben!


X u srev â F e rh a d ’una şîrîn lebinden qıl ilâç
D uqakin zade A hm ed B ey

A Q L - I KÜL.
H ukem âya göre ‘■ Q u d ret-i tâtıra., daD evvelâ fa’âl olan «Aql - 1
kül» m eydâna gelmiştir. A q l '] kül de münfail olan “Nefs - i külUü
etmiştir. Bu ikisinin fa’âl ve münfail olmalından “Uqûl ve Eflâk,,
m eydana gelmiş, Eflâk'in devrinden «Anasır,,, Ana^ır’dan da ،-Mevâlid»
vücut bulmuştur.
‫ص دا ء ر د ت م ا د ش‬ ■■•‫م‬--‫لا‬ ٠‫بار‬-‫نم و‬-‫ءف‬

١٠‫ص ء؛‬ ‫ي رش‬ ‫ ب ا‬, ‫زأدل ءة ل 'حم د ا ك د‬


‫ك رد ص آ د م ست؛ش ' ا ص‬ ‫شكئتد‬-‫ء ك اول ب‬
‫— ت‬، ‫ د ت 'ا‬- ‫مل ب م‬
‫آ ا ال'ءأ‬

‫د'د آن ء د د ئ م‬،‫ز‬. ‫■ئكدت؟ر‬, ‫زاول ءت ل” م •؟ون دد ءص‬


‫ض م زاد‬■ ‫زءأوم دبدب‬

٢ ٠۴ ‫ن رادا ب ر ا م‬،‫ازايث‬ ‫ض إ هم‬ ‫ء د ءئ ل د‬

‫جو ندد‬ ‫س‬ ‫ن‬.‫شد محا‬.‫زش ا‬ ‫؛؛أرءن مر‬.‫ازاي ا ن ك ث ت ظ ار‬

LT ‫ن با رامها ت د‬.‫'مإ‬ ‫ع إ ن ا ء؛لي ن ' ف ث ئد إعا‬


‫م‬ ‫زثد مب م د‬ ‫ ' ر ادد‬. ‫نءادد'ن ا نم' ى‬.‫'نا‬
)•،<،■ ‫ددشت اى‬ ‫ل‬ ‫أ‬- ‫( ةا‬

sSoîiyye» de bu huw s ‫؛‬a tamamiyle «Hukemâ» ile müttefiktir . © ٥ -


110 Lügatçe

lara göre de Allah, ،(Hüvviyyet-i mutlaqa - ^ ١٧١ âleminden Z at’mitt


muktazâsı olarak tenezzül etmiş ve bu tenezzül «‫ ^اث‬, Aşq, - H akikat-r
Muhammediyye» yi izhar eylemiştir. Haqiqat-i Muhammediyye’ye, maz-
hamiyetleri îtibâriyle, «Akl - 1 küll, Qalem, Nûr, Levh» ve sair isimler de
verilir. ( Arş, Qalem ve Levh maddelerine de bakınız!) H akikat-i Mu-
hamm ediyye’den di^er «Esmâ ve Sıfat» yâni « Melekû‫ » ؛‬âlemi zuhûr
etmiştir. (Uqûl) «Eflâk», bu âlemin «mezâhiri ‫ ء‬dir. «Sıfât» âlemi, «Nâ-
sût ve ^ehâdet» âlemi dediğimiz bn «Alem-i e$fel» i, yâni «Anâsır» ‫ل‬
i^hâr etmiş, Anâsırdan da «Mevâlid» ve nihayet «insan» vücut bulmuş
ve «Cem’iyyet-i esmâiyye» ye mazhar olmuştur (Devr maddesine de
bakın!). « Seyyid-i Şerif » «Ta’rîfât» ında « ‫ “ اردح؛ ال ع م‬maddesinde ،^ ٣ ١
‫ائة وه وا'ول مب ود خلقهاشنعالى عئءصو رم وه وا■دوم المودآى‬٠‫و ا لخيةةاالس‬ ‫دية وال نف ىالوا‬-«-‫إه‬ ‫ا الدل وا‬
-‫لئ و راية عق آ ل او ال‬١‫ت و ررا*مإلتب عظجر ع لب ا ويسمى إ عتل اراءث وهاثة ' ش أ وا حدة و إ ء بر‬١‫لذ‬١‫ عثلهر‬0‫ءومث‬
‫ ك م ى‬1‫أ للم ا ال ءلى واكف سا ص ة وام ء ومو ذلك لص قالم ائإ‬١‫^ وا بء سم ال ة ل ا الول و‬vl^، ‫ ت ف ل‬1‫نمح ق ا م‬1‫آكا‬
‫محب ظ ه ر وا مة‬. ‫ أن ا ق عطا م وا بء‬. . . . »
yâni, (0, A q l - I evvel, H aqiqat -1 Muhammediyye, Nefs-i vahide ve H a-
٩ ‫ل‬qa ٤-‫ ل‬esmâiyye’dir. o, A llah’ın kendi sureti üzere yarattığı ilk mev-
cuttur ve o, cevher-i nûrânî olup «cevheriyyet» i Zât’â, «nûrâniyyet» i
ilm ’ine mazhardır. Cevheriyyet itibariyle «Nefs-i vâhide», N û râaiyyet-i
İtibariyle « A q l 1 evvel» denir. « Âlem-i kebir» de « A q l -1 evvel, Qa-
lem-i a’lâ. Nefs i külliyye, Levh ve şâire gibi « Mezâhir ve Esm â »
olduğu gibi zuhûrâtı hasebiyle «Âlem-i su^râyi insânî» de de «Mezâ-
hir ve Esmâ» sı vardir...) diyor (S; 45-46)•
Geçüp vâhid vahidinden Eriştim îlm ’ine anın
^ e ^ -i kül ne A ql -1 kül Bu ‫ ك ز آ ء د‬a baqmadın
(Nu: 22)

‫ إى م ما'تب <ء ل ق دا ث‬،.‫ك'دت‬ ‫م ررت ءت ل ك لا<ن‬ ‫' م=الم‬


‫ ي ش اد مم ل ك ءدد‬،T ‫درت‬-" ‫جو ز ك ى إ ءق وم ل كف ران قزدد‬
‫"<اكم فرش ن و ء ا د آب ر م‬ SfT ‫ ن د د هاق‬.‫لح 'ل ن إ ا‬-‫ء‬
)M esnevi (dördüncü ^i!t

Kâî-Ü Nun’dan qoptu nagmât-i usûl Kim işitti ‫ [^ة‬ilii, ol ulu qul
A ql -1 küldür âdı m a’rûf ‫ ا ه‬qulun Qamu quldan ön ğelüptür ‫ ا م‬bilün
)Âşıq Paşa (Maârifnâme

Cûs qıldı A ql - 1 ‫ اهءا‬geldi vücûda Kâinât


Kâî-ü Nun emrinden oldu bu cihan yekbâr mest
Nesîmî
Aql -1 kül Nefsi küll.üArş -1 ^e^'ıd Bende gel gör ki kâinatîyem
Duqakin zâde Ahmet Bey
L ügatçe İ lli

A l e m -I EK B ER , ÂL EM -İ K Ü B R Â .
Sofiyye’ye göre «âlem», ikiye ayrılır: Âlem-i ekber, Âlem-i asgar»
Zahiren «Alem-i ek^er», «Kâinat» tır. «Âlem-i asgar da «insan» dır.
F a k a t hakikatta Kâinat, insanda muntavîdir; çekirdeğin ağaçta m untavî
bulunduğu gibi. (Bu hususta G aybî’nin ،< ‫ >> ك ئ ف ا ك طاء‬kasidesine bakınız!
Bu kasîde hakkında «Melâmîlik Melâmîler» de malûmat cardır; s‫؛‬
116 118). Bu cihetten İnsan, Âlem-i ekberdir

Âlem-i kübrâ mısın Âdem-i ma’nâmısın


Qaf dağı Anqâ mısın Nişanından xaber ver

‫بر‬.‫مالم؛‬I ‫ق طمى العال؛‬١ ‫وءي ك‬ ‫ا' ز ء م ا ' ك جر م صن م‬


‫إ ر ؛ه ي ظ ه ر ال ض د‬ ‫وا؛ت ا صب الآتياانى‬

‫■•دي‬ ‫لم‬،‫تى ء‬.‫ض ء‬ ،i / ‫ب ى ه و ر ت طلم م د د ى‬


‫بامدأ _مر ر د د ه ا خ ه ت‬ ^^^ ١٠‫ يو‬٠ ‫ظا < مآن دا خ اصل‬
M esnevi (Dördüncü cilt) ■

Sen seni sanma tehi Âlem-Î kübrâ’sın sen


Dünyide eşref ©lan m azhar -1 Esmâsm sen
Ma’nide Âdem ‫؛‬s^n Arş -1 muâllâsın sen
Yerde gökte ki var cümleden a’lasın sen
Gafil olma gözün a^ sen seni inşân edegör
Xem dem-i ehl-i dil olup tenini can edegör
^ Dûqakîn zade Ahmed

AM EL.
İş. Şeriatın emirlerini ve hükümlerini icra etmek.

Qangl derviş aşqı bilmez .Vallahi ©1 Haqqı bulmaz


Aşqtan ulu amel olmaz A ‫؛؛‬q ile tut er eteğin
Gaybi N u ( : 8<
■§
Başında aqlı olan ücretle a^el etmez
Jürilere aldanm az Göz ile qaşLan geçer
Yonus
Lügatçe 112

B ayquş çağırır v iran d a K im se m ü rad ^ ^ ^ a ^ b unda


yu am el £ ‫؛‬iti□ anda ‫ ا ه‬haq terâzu ab d a d ır
Y onus

Cân ile hem cihanı tarhetm eyen bu y o ld a


D ünyâ'V ü A xirette bî ilm-ü bî am eldir
Nesimi

AN.
«Zaman» ın taksim edilmeyecek ciiz’ü, Sofiyye’ye göre Zaman mev-
;^٥^ ve mıicerred zihnî bir mefhûmdur. H a q q ’m zuhûrundan d‫ ق ا ه‬yi te-
vehhüm edilir. «Mekân» da öyledir; «Kevn» e tâbi bir mefhumdur. Hâl-
quki Kevn ve «Zuhûr», H a q q ’ın olunca, yâni V ahdet’e erilince Zaman
ve Mekân kaydı kalkar; ortada ancak «An-i dâim» kalır. Peygam ber;
bunu «‫ ك ص إح ء ال س أ‬.‫ م»لبى سر‬deye bildirmiştir. Mevlân'â da M٠‫و‬٥ ‫ ه‬vi’de Çele-
■bî Husâmeddin’in ağzmdan

‫؛يف قاطم‬- ‫ت‬،‫داعت ج ل نالوة‬ ‫قال ا ط ص فا ق ب ا ي ع‬


‫زي د‬ ‫دط‬ ‫بست فردا كفء أن‬ ‫ناملدتت م وق 'ى دمن‬.‫إ ث د ا‬

sözleriyle V akt’ın ve Zam an’ın Sofiler nazarında İtibârı olmadıkını ve


:Hakikat ehlinin «‫ »ا'ف؟ت‬olacakını köyler. Niyazi’de ayni ma’n â d a :

ibn-i V ag t’jm ben ‫محالو؟ت‬.‫ ا‬olm azam ^ b d -i m ahzım ben ta $ a rr^ ‫ ؛‬bllm ezem
ve
M ekânı L âm ekândır N işânı B î-nişandır
Z uhur eden yine ol M ekândan ve n işa n d an

diyor. Esâsen ^ofiy^e’ye göre «Xilqat» zamânî değil, «ânı ve dâimî» dir.
H a q q ’ın; zuhûrund tekaddiimü, «zamânî bir tekaddümle» değil, «Zatî
kıdemiyle dir. Mevcûdât her ân«bütün hey'etile m a’dum, yeni bi^ he y ’-
etle mevcûd dur. H a k ’tan «vücûd feyzinin ^ereyânı», dâimidir. A n c a k
Hâlq, «Suver’in tahavvülâtını» Zaman ile ansıyabilirler'. Meselâ on sene
evvel tanıdığını on sene sonra gören kimse ona «değilmişsin» der.
Hâlbuki bütün mükevvenât, her ân tahayyüldedir ve Haqq’ın tecellîsin-
de tekerrür olmadığı cihetle bir ân evvelki A lem «qayb» a git-
miş, bir ân sonra yeni bir Alem «qayb» den «ayn» e z‫أطق‬r ol-
muştur. « ‫د‬.‫ جد‬،5^ ‫ي ا إ ظ د ا الدل ي د م ق ل ص من‬.‫( >؛ ا س‬Qâf s٥res!; Ayet: 15)
^y etini de bu suretle tefsîr ederler. Meselâ; « « ‫<مم ه م •فء؟رآيى‬.‫<^ يمكرا‬١‫يدل ه م‬
‫نمان أ من'ماره نلق جديد ط واي اد‬-‫ ر أ ن د س و‬،‫م ب ص الف طرة ا ال د ي آ ان م قا'ف س م دقحدود ئدام م داءءآ صن‬
■deye tefsîr ettiği gibi ( €ilt, 2; S: 347 ‫ ط واثيا رآ» ر‬-‫ب ممر‬ ‫م لد' ا فآ م ذ اث بآن‬
L ügatçe

T e ’vîlât-ı » de de şu sözleri okuyoruz « : ‫لق ا الرل‬-‫إل م‬ ‫ط‬ ‫م‬.‫« ريمله ا؛‬


‫م ظى‬ ‫ هما دال ء اس‬، ‫ف‬ ٢^ ٧١ ‫ذللث‬ ‫ اع ر ءوا‬Jj ‫ال ذ أ ا ه ا‬ ‫و ا د وا ت‬ ‫ ح‬١‫ئق ا رق مر \ ب د ا ال ي؛أ ( ال ر د ة ك ال ر و‬-‫) ل ودا ع ا‬
‫ د‬. ‫م ;و م ن ل ث س وا اف ا ق ا ب د‬,‫ ] ال و ل ع ن ء‬،^^= ١١ ، ‫إ ي ا د‬ ، ‫ ؛ ؛‬١^ ١ ‫حق *• رف ت'■ د ك ا ن‬ ‫م ؛ و اا ش‬ ‫مح د د 'م رأ ت‬, ‫ح اد ث‬
‫ ط طاث‬،‫ سن ض اك؛طاث عي‬،‫الءث دكا'ءا ء; ادأ مح‬ ‫; ة ت؛اه ) ف كل آن م‬ yâni ) 256;
)‫ اقم؛بما إ ل•ل قا ال دل‬yâni, bizi, ruhlar, g ökler emsali gibi ilk halk veic â d edilen
‫ ؟‬eyleri tekrar ibda' edemez mi sanıyorlar? Bunlar, bunu îtirâî ederler
ama her vakıtta teceddüt eden hudûs ve hilkattan şüphe ve ‫؛‬ltib ‫قوق‬
düşmüşlerdir. Şeytan, onları, «bizi ancak D e h r helak ediyor» diyecek
ve te ’siri zam an’a nisbet edip ‫ م _ل د م ء وى فش!ن‬yâni « Haq, her gün bir ^ e ’n
-ile zuhûr eder» kavlinin m a ’nâsm a göz y um ac a k derecede «telbis» etmiş
,^tir. E ğer A llah’ı hakki^le bilseler « X âlq - 1 evvel» in îcâdını “İlmî yakîn
peyda ederek îtirâf ederler ve her ân, yeni hir halk görürlerdi de
-Ba’s » i inkâr etmezler ve Ş e y tan ’m onları a zdırm ağa kuvveti olma ،<
y a n “ ihlâs sahibi „ k u lla r ■‫ ! ؟‬.)u r la r d ı
,Ezel ve £ b e d », “ Ân-i dâim ,, de mündemiçtir ve  n-i dâim «
-Zamanınf bâtını dır. Ân-i dâim ’e erişmek. Zaman ve Mekân kay d ın "
,dan kurtulup « Huzûr-u dâim» e ermekle kaimdir. Buna erişen ^ m s e
âlk ile m uamelâtında da « H z u r d a » dır. « Bâyezid-i Bıstâmî », «kırk ^
' yıldır H aq ile donuluyorum , hâlbuki beni hâlk ile konuşur
diy e bu haleti anlattığı gibi son zamanlarda gelen Sofilerin ‫ هط‬-yükle
rlnden v e « Ş a ’bâniyye ' IVIelâmiyye » ricalinden « Q uşadalı İbrahim £ ‫ ؛‬-en
di», bir mektubunda bunu «E l işte, ^ ö n ü l o y n a şta g e re k » diye telkin
.)!w t a ’lim etm ektedir ( ^ e h r ve D em 'e de b akınız
e y re d ^ r b ^ ‫؛‬İ€ Y oldaş din-ü im anınla
Gâh seninle gâh anınla İUâ ‫ ا ه‬anelen âyrıJntıaz
Nu ( : 54(
‫ء‬
G eçen xod geldi geçti G eleceği n ey lersin
H er n elesin n eş’esin " '
O ğlan Ş e y x İbrahim <Nu.• 13)

Kime l‫؛‬irn îeyz erer ol feyz eriştir Ân-i dâimden


Zamanın bâtınıdır Ân-i dâimden eder iksâ
Bu Çerx d©labı hem ol Ân-i dâim t‫؛‬zre devreyJer
Ki her devrinde bin sûret ile zâhir olur a ’zâ
Qamu eşyaya hakim An-i dâimdir Zaman içre
Ki her mazharda zâhir An-i dâim sırrıdır c-ânâ
rer fe^zi vürud inşâna dâim Ân-i dâimden£
p‫؛‬eqadr-i gabiliyyet her vücuda ne^rolur ammâ

‫و‬
114 Lügatçe

A N Â S IR .
Basît addedilen dört unsur: Toprak, su, hava, ateş. Bu dört unsurun
imtizacından « Mevâlid-i selâse», yâni “ naa’den, nebat ve hayvan,, mey-
dana gelmiştir.
Od Su Toprağı ve Yeli Bir yere cem ’eyleyüben
Bunlarda özün gizleyen Kim idüğün bilür müsün
O. ş. İbrahim (Nu; 8)

Ucb-Ü kibre yârolmaq Anâsınn i.‫؟‬id ‫؛‬r


Anâsıra yâr ©lan Par - gamdürür bilürüz
O. ş. İb râlıim (N u : 1 6 (

Su Topraq ve ¥ e l Od ^âr anâşır


Bu xocl sûretlir Pes insan nedir
Lâmekânî (Nu :‫ت‬

Nûr-U mübhem menem vücûda geJüp


Çâr unsurla ^e^ cihâtîyem Dq• z. Ahmet bey

Se^i ol sana bildirmek mürâdn qasdedüp Mevlâ


Anâsırd^^ giyüp bir do^ yüzünden tercemân söyler
Naqşî

ANQÂ .
Avam a göre «Sîmurg, Hünaâ, Devlet kuşu» denilen - ismi var,
cismi y©k - bir kuştur ki yuvası Qâf dağındadır. Sofiyyeye göre Anqâ^
vücudda taayyünü olmıyan, yalnız zihinde sur6t bulan « Hevûlâ» dır-
ki K âioat’taki « Suver - M ükevvenât», ‫ ه‬,suveri « Heba - A nqâ » nın
kabûliyle meydana gelmiştir. Mücerred bir mefhûm-u zihnî olduğundan
teşbih tarîkiyle «Anqâ» denir. " .٠١ ‫ا دالءالم ءع اآ ل الءي‬-‫■ اب‬،‫ش ف‬١‫لبما ا'لنى قتح‬١‫أد;ق اء وءو‬
‫آه دد ق ب‬-‫ذ م ء رإمق ل دال م د‬ ‫ مى إل*ت؛ اء‬- ‫ا<ق ذ"ءءت ب دا'ء ا ل‬ ‫( » ق'مح ب دد ا ال‬Ta’rifat;

H u k e m â , « A n q â - H e b a » y a « H e y û lâ d erler . S o f iy y e y e g ö r e H e -
y û lâ , m e r te b e itib a r iy le c<Haqiqat-i M u h a m m ed iy y e» d en so n ra , E flâ k ’-
ten evvel gelir. “ ■‫ء؟ مبدااءت لا الول دالنء س؛ل كإل‬,‫ءردىفالن'بآارا‬-‫■ ب ما باال‬/ ‫لى‬١‫! ا كان ا له؛اء تظ د‬.‫د‬
‫ه ذ هالمر'ب ةالهب ا ي آ‬ ‫ع ة ل‬,‫و الا‬ ‫ل كل ى‬١‫ ب م‬١‫م ت ب ة‬ ‫دون‬ ‫ ا د‬- ‫صو را ال ج‬ *‫ا‬- ‫م‬ î -‫ج و م م‬ ‫دك و*ر ه‬ ‫هما ل ط د ي ا ة ؛ل كل ي ة خ م ه‬
‫محد‬-‫بفى دات‬,‫ دا د ءلى' ا ءئ ديآ دا لس •ت»لئ إ ال‬- ‫ ^ ^ ' رال‬١‫ ود ؛‬- ‫بض لا إل‬.‫مءل'ل إض دا ب را''ىفا ال‬-‫( » "ا الد‬T â "
rîîât; S: 117. H ‫ع‬y ‫ ة‬l‫’ق‬ya da bakınız! S; 118).
Lügatçe 115

Qâf I dilde ^٥٠ m aqam edindi bu A nqâ-yı aşq


‫ آ ه‬sebebdendir dem âdem aşq ile gavga-yı aşq
(No: 57)

Alem - i k übrâ mısın  dem - i m a’n â mısın


^a{ dağı A nqâ m ısın N işânm dan x a b e r ver
O .‫ و‬. İbrahim (Nu; Q)

Murg-i A n q â’ya kûh-i Qâf oldum L âm ekân gencine m ekân menem ‫ءنأ‬

Sîm ürg - i rıjh - i âşıqa A rş ‫ آ‬1‫ يا‬K ürsî hem


Ez - Q âftâ be-Q âf cihan âşiyâned ir
D. z. A hm et

A na g irerse b ir kişi G ider gOn)‫؛‬lden teşvişi


B aşına bu D evlet qu şu Q o nar olur sultan qam u

 R tF .
H akikati şiihûden ve zevkan bilen, (irfân’a da bakınız!)
Arif varın unuttuğu M ahabbet yolun tuttuğu
G erçekler düşijp gittiği Yol oluptur d ild ar bana
(Nu; ‫ر أ‬

B u hâli hâlleden â riî N ider d e rs ile îetvâyı


G eiür ol ilm - i R abbânî Dijşer anın dîvânına
(Nu; 6)

A ri ‫ ؛‬an a derler ki ol kân ola M a’rifet âlem inde um m an ola


Y ouus

H ik m e t-i d ü n y â -VÜ m â - ö h â bilen arif değil


Arif oldur bilm iye d üny â ■vü mâ - fihâ ned ir
Fuzûlj
110 Lügatçe

ARAZ.
Kendi nefsiyle kaim olmayıp «€e^^e^» e muhtaç olan şeydir.
«Cevher» ise kendi ne b iy le k a im d ir. Tasavvufta “Vücûd - i Mutlaq»>
Cevher’dir. Mezâhir, A ra z ’dır.
Z âhidâ xodbinliğin oldu san a çünkim m araz
Bilm edin Ö2 zâtım C evher m idir yaxut A raz
(Nu: 57)

Ehl-i H aqq’a ١٧١ söz iyan l^er rengin aslı C ev h er'd ir


C evher Âdern rengin giyüp E vvelki renkten u ta n d ı
I. (Nu:

‫موىال فأد 'م’ض‬.‫ ئف اء ل‬٠^ ١ ‫ء وىالفقر ر ز‬.‫أ وم ءم و‬-‫ا‬


‫ ز دزض‬،‫دالفقر من اا»ال م م‬ ‫ا'ل»ا لم م دداع دزدو‬
M evlânâ Celaleddin-i Rûmî

Eski h e y ’etçilere nazaran Arz, merkez - i âlem olup ye'^i Seyyare'-


Qİn bulunduğu gökler, A r z ’ın etrafında, soğan zarı gibi birbirini i‫قف‬ta
etmiştir. Göklerin devri, yıldızların da devrini inta^ eder. Gökün seki-
zinci katı «Felek - ül - Burûc» dur. Dokuzuncu kat gök «Felek - i
A tlas „ tır. ^^epsini ihata eden «Felek - i Arş» tır.
Sofiyye, A r ş ’ı ،< ^ l k ve Hayât» olarak kabûl ve «Haqiqat - 1
^ u h a m m e d iy y e » ile te ’vil ederler .،0 ‫ ا دلث\ه ااولىاخيم اثادرش ق<د ا ه الرب إطل ق د ه ا‬٣
‫ق ال ثد ■مشاسمق أذ ا«خ ل ق مل>م‬٠ ‫بالل ه‬.>
‫( )م‬Fütûhat - 1 Mekkiyye; ü ç ü n c ü bap; S: 147)
‫ا‬ ‫قايل‬،‫و‬ ‫ا ل ع ر ش ا لهيط‬ ‫و م ث هب م‬ ‫ ق د س ى‬1‫وا ر و ح ا‬ ‫ء ن ا الن س ا ن ا ال ط ين ة‬ ‫أفإيره ا‬ ‫دي ة وفأل ك ه ا ا لخم ا ة‬.‫ف\ ح ق م ةة ا ل ه‬ ‫ل‬ ‫ا الع‬ ‫فأه اا لمأ لم‬

‫ ن ا الن سان \اتئ س 'ا ر د طق‬٠ ٠‫ ن ا الن ان ا ل_م وسنللغ ؛اكب س واظي‬٠ (Fütûhât-ı ^ e k ^ ı y y e ; Altıncı
^ap; S: 120). H em en her Tasavvuf kitabında «F^aq‫؛‬qat - 1 M uhammediy-
ye» bahsinde «bu haqiqatın mazhariyetleri itibarimle» bir çok ismi
bulunduğu zikredilir. Meselâ; «Seyyid A liyy - i Hemedânî» nin «Risale-i
noqt a » şerhi olan ‫ » ةطآاا؛ إن)ء‬da «£y birader - i âşıq, Peygam ber ‫ءل;>ا ل ال م‬
^ ırq yıl sülük etti, ilm - i ^ e d ü n müukeşif oldu, kemâl - i insani’ye v e
Mi ’rac - 1 haqiqi'ye erdi ve Cemâl - 1 bîçûn’u gördü ki H a y y ’dır, daxî-
leri ha^yeder; R û h ad verdi; ol cihettendir ki Ruh, h ayy ve m uhyî’dir,
y^ni ،‫ • ى بم هءياني ر‬dir ve daxı gördü ki bu Noqta - i haqiqat ki Şems - i
bâtındır ve Cevher 'i evveldir ve M adrik’tir, daxilere idrâk verir, ol
sıfata A q l ad veıdi ve daxı g ‫ ه‬٢d‫ ق‬kı zahir ve münevver idi, dahileri
münevver eder idi Nûr ad ^erdı ve gördü ki bu Şems - i haqiqî, cü mle
Lügatçe 117

toevcûdâtı kendü varlığından var eylemiş; Âlemi qaplayup ihata etmiş,


A rş ad v e rd i...» diyor.
Hulâsa Arş ve Kürsî: Madde âleminin batını ve 1 ‫لبال؛وام‬,‫ مم ا‬olaa
«Quvâ - Sıfat» âleminin asİJ, H a q q ’ın ‫ ا‬1‫« ثل‬taayyün» ü ve «ltlâq» âle-
minden ilk tenezzülü ©lan «ilm» sıfatıdır. Bu sıfatın muhtelif tecellileri
«Quvâ, Melekat, Sifât» âlemini m eydana getirmiş ve Sıfât âlemi^i^
zuhuru ise «Nâsût - Şehâdet» âlemi denilen Madde âlemini izhar
etmiştir.
«Melâmî - Hamzavî» lere ve hatta diğer tarikat ehlinin çoğuna göre,
^ â t ’a erişip oradan rü c u ’ ile sülûkünü ikmâl eden kimseler, cesetlerini
kabirde bırakmazlar. Kendileri, d ü n y â d a k i cismâni ve rûhânî amelleri-
nin feshettiği «melekûtî eşkâl» 6‫ ا آ‬m ukayyet olmayacakları gibi ceset-
lerini de «Anâsır ve [^laddiy^ât* âleminde tak y it etmezler. «CesetlerinİB
kabirde müsaferet» i âzamî kırk gündür. Bu müddet zarfında cesette
«Quvâ» ya münkalip olur. Peygam berin «Bizim cesetlerimiz toprağa
haram edilmiştir» mealindeki hadîsine de bu akideye g-öre m a’mâ
verirler. Oaygusuz’un
H aqiqat Q a 3'gusuz e rd ir Ki cismin b u ^d a qoym aya
A luben A rşa K ürsîye E riştire ‫أ‬،‫ا آ ا ا ظ ةآل‬

kıt’asında bu akideye sarih bir işaret vardır.


Yenişehirli Avnî de 1284 te vefât edip Maçka Mevlevîhânesine
defnedilen ve 8 sene sonra (1292} Bahâriyye Mevlevîhânesine nakli için
kabri açılınca vücudundan e s e r ' görülmüyen tÇ a y g u su z Mehmed Dede»
nin bu hâline uzun bîr târih söylemiş ve bu akideyi izhâr etmiştir
{Avnî divanı; S: 62-63). «Kürsî ve ilm maddelerine de bakınız!»
Oturmuş H aq A rşında Cevlân urur ferşinde
N urdan ‫ اءق؛‬Daşinda Sırrı ^ a € i B ayrâm ın
(Nu: 35}

•١^١،^،^ 1 se y ra n qılan M eydanında cevlân qılan


Canın ^ a q q ’a qu rb an qılan Pîrim G azan fer S u ltan ’dır
E m ir O sm ân-I H âşim î (Nu:

H er kim ki gafletle geçer Canı zevâl su y u n içer


D erviş gönlü A rş’ta u çar Çünki m ekânı an d a d ır
onus
1.18 Lügatçe

Arş-I R ahm andır cemâlin ‫ ذواب ال ل‬ed er anı


E y yüzün Q ur’an beyânı ‫ب ال ل‬-‫ ذدا‬i bendedir.
Nesîmî

ASL.
«Vücud-i mutlaq».
‫ ■محن‬d er kim neyleyesin m ahv-i m utlaq olasın
‫ واو‬d er kim Asi olasın sen de ‫ م‬١‫ و م ل‬ile
(Nu: ‫) و‬

Q aî dağı zerrem değil A y G üneş quldur ban a


A slım ^ a ^ tır şek değil qul n e su ltan b an a
Y onus

hezâ'r olsa ^âne dendânı A slı b ird ir bilürsünüz anı


D. z. A hm et

A STA N .
Kapı eşiği veya pabuçluk. Tasavvuf ehline göre her tarikatın en
büyük Meselâ; Mevlevîlerin Astâm, Konyada Mevlânâ’mn mer-
kadini ihtiva eden mevîevîhânedir. istanbulda Mevlevi Âstânı, S ultan -1
Dîvânî Mehmed Simâî’nin nazargâhı olan Kulekapusu (Galata) Darül-
mevîevîsi idi. «Âstâne»de denir. Bektaşılarda  stân’a mukabil «?îrevi»
tâbiri vardır. Meiâmî-Hamzavî’lerin tekyeleri ©ıradığından, <‫؛؛‬Qutub»
telâkki edilen Melâmî mümessilinin oturduğu yer «Astân» dır.
 stân’ı E vliyada biz m eh-ü sâl olmuşuz
Y üz uruben G erçeğin pay ına p âm âl olm uşuz
(Nu: 57)

 sta n ın d a sücud ile niyazın ederim


Ben V elâyet qoqusun sende duyalı ded ecik
D. z. A hmet

.A Ş O
H a q q ’ın zuhııru» na sebep olan ilk sı «‫ ؛‬a t . >>‫مم ت ك' ن أ ء ف ت آ آح م ب ا نا م ف ؛ م حت‬
Lûgalçe 119
.‫ »ا ل'اق ال رف‬hadîse i kudsî’si mücibince «Haq, bilinmeğe mahabbet etmiş»
ve bu A şq ve Mahabbet K âinât’ı «izhâr» a sebep olmuştur, Aşk,
«Haqqın Zâtı’nın muqtezisı» dır. Şu haldş «H‫ ؟‬qq’m ilk taayyünü, Zâtınım
iktizâsından ibaret 0 ‫ ا‬3 ‫ مال‬Aşq» t]r. Buna «ilm» de denir. Çiinki Haqq'ın;
bütün «Sıfat ve Tenzıh’ten bile Mutlaq ve Münezzeh Zât
aleminden ilk «tenezzül» üdür ve bu tenezzül,«İlm i zatî» den ibâret b u -
lunduğundan «Ilmj,«Zuhûr’a meyi ve m ahabbetten ibâret bulunduğundan
«‫ئ‬1‫» ص‬, «Zuhûr’a meyi ve muhabbetten» ibâret bulunduğundan «Aşq»,
«bütün avâlim bu âlemde mündemiç» olduğundan «£^vh», her şeyin
«tafsîlen zuhuru» na bâdî olması dol^yı$iyle «Qalem» isimlerini de alır ki
«Geberût _Haqqiqa،-ı Muhammediyye» bu âlemden ibarettir ve «Mü-
kevvenât», bu hakikatın«tafsîlen zuhüru» dur.
Aşq, « H aqq’ın Zâtına muzâf», diğer Sıfât^ta A ş،ı’a muzâftır. Onun
için Aşq, sâliki «Sıfata değil, -Zât^» eriştirir. Tarikat, insanı hakikata
eriştiren ma’nevî bir yol bulunduğundan bu yola sülük eden sâlikin,
erişmek için bâzı kaide ve şartlara riayeti lâzımdır, '‫'ل‬ar‫ أ‬ka،la٢, bu şartlara
göre ikiye ayrılır: Birinci kısım; sâliki «Rıyâzatla teslik eden» lerdir.
" «Berzaxiyye», Mevlevîlerin «So‫؛‬u tarikatları» de-
dikleri bütün tazikatlar^ bu tarzı ihtiyâr etmişlerdir. «Esma-i Seb'a»denilen
‫ا ل م‬-‫وم ‘ ء؛‬:‫ق؛ ي ق‬- ،‫ ءم‬،‫ » لآ'آ ل ا الا'ف؛ اش‬ismlerini sırasıyla sâlike telkîn edi^
«Nefsin mertebeleri» addedilen «Emmâre - Levvâme, Mülbime, Mutmain-
ne, R âdiyye •‫ لات؛ا‬Merdiyye ‫ ر ب‬, Sâfiyye‫؟‬- Zekiyye ‫ ه‬: ‫ » ن م‬yi ka t’ettirme-
ğe çalışırlar. «Kalvetî» lerin bir kısmında bu yedi isme «‫ د<دد‬،‫إ الث‬ ،‫»ةدد؛؟دى‬
isimlerini, diğer bir kısmında «-،٠^ ،‫ دا س؛ اءد‬،-' ,•‫ »؛‬isimlerini de ilâve ede-
rek 12 yahut 11 isimle teslik, usûl ittihâz edilmiştir. Tarikatların diğer
kısmı; sâliki «Müsemmâ tarîkiyle» teslik edenlerdir. Bunlarda «Esma ve
Riyâzat» yoktur. Sâlik, şeriat ahkâmım icrâdan sonra mürşidine ma-
habbet ve mütabeatla, «Aşq ve Cezbe» nio zuhurunu bekler. A ş q ve
^ezbe zuhûr edince mevhûm vrlık gözünden kalkar, yavş yavaş tam
bir Fenâ’ya ve V ahdet’i «şühüden, zevkan» anlar, nihâyet «Haq ile
Haq» olup «Temkin makamına» vâsıl olarak rûcu’ edip sülûkünü ta-
marnlamış olur. Bu yolda esas: A ş q ve Cezbe, bir de «ixvân ile sohbet»
ten ibarettir. Mevlevîlerde yalnız «ism-i Celâl» telkîn edilir. Esmâ-i
Seb’a yoktur. Esâs ta yine A şq ve Sohbet’tir. Cnun için M evleli^ bu
ikinci kısmı tam temsil eden ilk Melâmetîler’le Melâmî-Hamzavîlerdir.
«Necmeddin■ i Kübrâ»nın ihtiyâr ettiği yol da budur. « ،‫ادا ل‬ ‫ هن آ‬. ‫ ام‬- ‫د’الث<ا <يق ال‬
'‫ ر ءن ء ر م‬.‫دا إت ا م‬-‫ ءز م ق ال‬0‫كءن إ جذ;؟ نالوا صمح‬.‫لث طار ءن ا<د ل ائية ا ال ل‬١‫ طا_ ر_ن إش وء و ا رزق‬1‫نمال وا‬
‫ ءثممح‬0 ‫ب ل ا‬
‫ ^ "و’ما ء‬٠٠ ‫لثت إ الرادة قاال؛تي‬١‫ى ءلى‬-•، ‫بق آ ك ا د‬,‫ ا ل طر‬١^ ‫( » < ق ال ما؛ات‬Tarîkatnâ-
me. Bu hususta “Melâmîlik ve Melâmîler»e de bakınız: s. 190—206).
Bazıları bu iki kısımdan birincisine «Tarîq -1 Ebrârv, İkincisine «Ta-
120 Lügatçe

riq-ı Şuttâr» deyip «Tarîq -1 Axyâr» denilen bir üçüncü yol daha kabûl
etmişlerdir.
Bu yol, Q u r’a n ’، mürşit ittihaz edip namaz, oruç ^e sair a ’malin
kesretiyle vusûle çalışmaktır. Mürşide m ütâbaat esâsını ihtivâ etmediği
cihetle bu yola, istilâhî mânâsîyle «Tarikat» deyemeyiz. ı\Iaamafih şura-
sini da kaydedelim ki Esm â ile sülûkü kabûl edenler arasında da
«Müsemmâ » yolünu ihtiyar edenler cardır. Esasen «Zikr ^e  yin gibi
«quyud» u kabûl etmiyen Melâmîlerin yolu bir Meslekten ibarettir.
T am m âaasiyla di§e^ tarikatlara hiç benzemez. (Cezbe ^e Melâmete de
bakınız!)
^ e l g ir A şqın harîm ine Düşme gel gayrin gam ına
(Nu: 2)
m evcin b aşım dan a şu r Q ay n at yür'Çğim، taşur
(Nu: 3)'
‫دد م ندث' ت‬0 ,‫؛دد "■ءىم ث‬-‫أ رد ذ‬ ‫م‬,‫\ءدئ ئا ؟ د ذل م اددوك ئ‬
‫د إق ءهاد"ت‬ ‫تن سم‬-‫آمي‬ ‫ثمرقت ؛‬-‫ توب‬، ‫ابن'ى لبدل• ء‬
M evlâna

‫يس ت‬.‫ذلم ق آ 'ر هرم ءث ا ق ن‬- ‫حه ك ذ ت و آ و ى‬ ‫ر‬ ‫رعير ردئزد ارداق 'ب‬ ‫ ل‬-‫ف‬‫ادر ق‬
‫ د*رى د اق ' ب‬، ‫ ر م ؛‬. ‫لء إ‬ ‫ن‬.‫ا‬ ‫ء إخ‬
Mevlâna

^ ‫رابا ء ه ز ء ث ق جا ك‬
‫ر س م ا‬: ‫ا ى ز اق ال< ا ي ن وج ا ل‬ ‫ ا‬٠‫ى‬١‫م ود‬ ‫شاد إش اى عثق خ وش‬
‫ د ر رءص آع د وياال ك خ د‬٥‫ك و‬ ‫ل‬،‫ا؛ الك ث‬ ‫ق‬.‫م تاك ان ءث‬
‫ ط ث ق ا‬J.T ‫عثق جا ن ا ور‬
M esnevi M evlânâ

S er-m enzil-i h er m urada rehbei'd^r Aşq


K eyiîyyet-i heı■ kem âle m a zh a rd ır Aşk
Gencine-i K âinâta g evherd ir A şq
H er sâ d ır ©lan n e ş’eye m a sd a rd ır Aşq
^uzûlî

D em âdem âşıqın kârı haqiqî aşq bazîd ir


S en anı sanm a ki zahit m ‫ع‬€ ‫ف‬z! aşb azîd ir
Yürü ta ’neylem e zâhit riy â ile nam âzm qıl
D eruni âşıqın âhı n am azıdır niyazıdır
D. z. A hm et
Lügatçe 121

 X İR E T .
‫ ء‬Qıyâmet » ten sonraki âlem. Melekût âlemi . » ٣ ‫ب'ت‬.‫ ^ ان ا مدا ال < ة ا‬١
‫ ال م داك ؛ب مح اقأد ت الش طلم‬١‫فا'م ا من ءالم‬ ‫ ) « ن ما ب ه ال‬Varidat ‫ر‬. Madde âleminin
‫ م اب اا ما م‬,olan Sıfat - Quvâ ve Meânî âlemi.. Bir mânâya göre de insan 1
bütün mevcudatm nihayet ve âhiri bulunduğundan Âhirettir. (Devr ve
)!Haşra da bakın]z
 dem oldu  xiret A nda göründü hazret
A nda bulundu C ennet Âdeme gel âdem e
G aybî (Nu: ‫ره‬

Şensin d â r ı Â xiret S ende bulundu Cennet


Senden g ö ründü h azret K endüne gel kendüne
G aybî (Nu : 5(

¥ ‫ ق‬n ‫ ا‬h er kim ،-‫؛‬/-،y den âgeh olsa H aşr olur


B aşm a q o p ar qıyâm et ‫' ء؛ ا ءآ أك رى‬ buciur
Bilür ol tâlip haqiqat A hiret D ü ny âd ad ır
aq iyan ^ 0 ‫ آ ال ا‬deyu m ev ’ud olan l'erda budur
B!r vücût imiş bu âlem zahiri D ünya anm
Bâtmm îikreylesen yine henıan U qbâ budur
D ünyi vü Uqbî dem ek te İtibarîdir hem en
H ep hüviyyettir görünen m ezheb i ev lâ bu d u r
G aybî

Çünki Âlem bir vücuttur evvel o ld u r âxîr 0 İ


Zâhir oldur B âtın oldur öldürür önden sona
X alq -1 Alem Z ahirine dediler Dünyâ anın
Kâtın-ü G ayb olsa yine denilür ‫ء ا‬:‫ت'رال‬
 dem ise Z âhir ile Bâtinm cem ’idürür
L âc erem D ünyâ vü U qba ile oldu ol melâ
G aybi ) ‫(مشف؛ب طاء‬

ÂYÎNE-İ Â L E M N Ü lmA, Â Y L \E -Î KÎTÎNÜMÂ.

«Âyîne-i İ s k e D d e r î » de denir. Aristo’nun ib ^ra ’ ettiği bir ayna imiş-


ki ‫ئ‬ske‫ ه ه‬er‫؛‬y e ’‫ هه‬bir kule üstüne konmuş; bununla, yüz milden ziyâde
mesafe dâhilindeki şeyler görülürmüş.
Tasavvufta «İnsan -1 kâmij’in qalbı» dir.
yâqıf-ı Sirr-I Evliyâ M azh ar -1 Z at -1 K ibriya
A yîne-iA iem nüm â Bir kâm ilin gönlündedir
O. ‫ و‬- ibrâhim (Nu: 11)
122 Lûgalçe

Yüzündüı- dîlberâ ,Âyîne-i Kî،î-mümâ


lâ dem ezem zü[tündürür 7.1Ü i Xudc
D. A h m e t'

 yîne-i İnsanî bil suret-i R ahm andır


Bu âyine^'e gel b aq ^ ‫ آ ة‬a n d a o sultanı
D. A hm et

B
‫يم اةه‬،،‫ إ ء ل‬.

A liyy - ibni Ebû T'âlib, «Semavî kitaplarda! esrar ve hakayikten ne


varsa hepsi «Qur’an» dadır. Q u r’an’ın esrarı, «Fatiha» da, Fatihanın es-
rârı, ،<‫ءيم‬-‫ماشال رءنالل‬ de, Besmeleninki " ‫ ’> إ‬da, bânınki, altındaki nakta-
dadır. o nokta ‫ دس‬benim» demiştir. Ebû Bekr Şiblî’nin de «‫•> آ ااكطآالقم ■ن تال; اء‬
dediği rivâyet edilir. Sofiyyeye nazaran ،‫« م<لا ا‬Hüvviyet-i mutlağa, Ellâta-
ayyün, ^^t-i ba^t» a işarettir. ٠ ‫» ب‬, Elil’in baslındrn ibarettir ki bir
de n©kta^ı vardır, bu suretle Eli^’in taayyün etmiş suretidir. D iğer harf-
1er, umûmiyetle « ‫ » ب‬den £^h‫؛‬r olmuştur. D iğ e r bir telaki,îye göre de
bütün harfler, nokta’nın bastından h^sıl olur, ^üoki k£tip, evvelâ kale-
mi kâğada koyunca bir nokta meydana gelir ^i harf, o noktanın bas-
tedilmiş hâlidir. Nokta, «Taayyün» dür. Şu hâlde Alî, bu sözle «Ben,
H a q îq a t -1 Muhammediyye mazharıyım » demiştir ( B u hususta Risâle-i
Noqta ve Noqtat-üI-beyan’da ve Hafız Mustafa’nm H a q îq a tn â m e ’sinde
epeyce îzâhât vardır). Şu h£lde her zaman o hakikata mazhar olan
kâmil, ayni sözü söyl‫؛‬yeb‫؛‬lir. ÇünKi, kâinat ouun tafsilinden ibârettir.
«Qur’an» da « ‫ » ب‬harfİYİe başlıyarak bu sırrı izhâr etmiştir. Magz -1
Q u r ’an olan «Mesnevî»de

diye « ‫ » ب‬ile başlar. (Mesnevi şerhlerine de bakın!)


Bil Elif’ten m a q sad oldur olasın A llah ile
u teberrükle qılasın ‫ إء‬ile
(Nu:

Bil ki m a ’naâsı m ünzel oldu Idtâb


Bu ‫ ب‬nin noqfasında surettir
N esîm î
Lügatçe 123

B ir ııoq،adür،ir sırrı dedi Ç âr kitâbın


K-ol Ç âr’d a d ır ^ırr -1 kütübhâne-i eşi'â
‫ ا ه‬noqta benem dedi duyup rem zini se y ret
Y a’ni ki b en em ciimle-i esm â’ya M üsemmâ
Terkîb-i bend • Rıjh ‫؛‬

‫مس ن ال ر م‬
‫؛ م ا شا' ر‬ ‫ق‬.
Âdem-i x âk î’dir ey D îv i racîm
F ey z-n âm e - Misâli

Mevhum nazardan ve ‫؛‬f ikirden kaldırdıktan sonraki halet.


H a q q ’ın varlığı ile var ©l^ak, ‫ق ا إ"'ه‬. . Ef’âlinden, sıfatından, zâtından fânî
olan; H a q q ’ın ef’âl, sıfât ve zâtiyle bâkî olur.
A şq nievcin başım dan aşu r Q aynat yüreğüm ü pişür
B aq â’d an b a a â ’y a düşür B enim sultanım E vliya
(No: 3)

^'lahv i m utla^ oldun îse varlığın b u ld u fena


^ e r b a q â yi ^ a q e r e rs e Ilükmeden sultana baq
‫ أ \ا‬0 ‫ن‬ 20(

F en â câm m içen buldu b a q â ’nm sohbetin dâin


Sözümü §■٥^ edin sanm a dedüğün ^ m ile C em 'dir
D. z. A hm et

S er-m enzil-i b a q â ^ 'a erişm ez Şü kim se kim


^ ‫ ؛• ^ة‬talebde eylem iye cismini fenâ
Ruhî

BÂTIL.
D o ğ ru olmıyan. Sofiyyeye göre bâtıl yoktur. Hayır, ^er; hak,
bâtıl; Esmâ ve Sıfât’taki ( Celîl - Cemîl, Q ahhâr - Rahmân, Mu’tî -
Mâni’; Nâfi’ - D ârr ‫ ر‬gibi tekabülâttan m eydana gelmiştir. E f’âl, bir-
birine nisbet edilince bu nisbet ve itibâr, izâfî olarak bak ve bâtılı,
^ a y ır ve şerri m eydana çıkarır. Hâlbuki; ef’âlin hepsi, şifâmın zuhûru,
sıfât ta zâtın tecelliyyâtıdır.
G erçeğe boyun verm eden ^ a q q ’ı b atıld an bilm eden
Evvelâ gönlün silm eden H aq kerem in a n d a qom az
(N u: 55)
124 Lügatçe

‫قا'له ي*نى‬ ‫ ذ ا ووء‬،(■‫؛؛؛‬j ‫مد ا ؛‬- ‫ملآب‬


Ebu M edyen-i M ağribî
icad.i xâk-ü ‫ف‬b eden A llah •1 ^،‫؛‬celâl 1
B ahr-i ‫ و أ ^ ه‬- ‫ آ‬h ay rete sâhil y aratm ad ı
H er ^erre şems-i V ahdete b ‫؛‬r cilvegâhtır
H ak ‫؛‬e rd -‫ ؛‬âierîdeyi ‫ ا ق ظ‬،‫ ا‬y ara tm ad ı
B ah ariy ye M evlevihanesi şeyhi
H üseyin F ah rî ‫ ؟‬ede

BATIN.
Zahir mukabili. A llah ’ın isimlerindendir. Â lem ’in butûnu H a q ’tır; ZU-
hûru da A lem ’den ih^r^^^ir. Q u r’ân’ın ancak, zevk‫ ؛‬İİ€ anlaşılan gizli
m a ’nalarına da Bâtınî m â’nâ ,, derler. Q ur’ân’ın bâtını m a’nâları şârai‫؛‬
olduğunda gerek Şeriat, gerek T arik at ehli müttfiktir. Yalnız bâtınım
kabûl edip, ^âhirini te'^il edenlere «Bâtınî» derler.
C ihanda ‫؛؛‬izlenen gizli cihan ol (iöziike'n zâhir-ü bâtın h em an ol
‫ثمم‬-‫ هدا ال دل هدا ال‬olan ol Z am anın gutbu, pı'ri, pîrim A hm ed
(Nu: 7)

S a ğ a r s a n zahirine e^Iiyâdır D ilersen balının nûr-i x afâd ır


S o rarsan zâtını sırr’ı X udadır Z am ânm qutbu, pîri pirim A h m e4
( Nu: 7 )

‫آ ت‬.‫م م ه‬ ‫ئ س‬،‫إل م’ه‬ ‫آ ء؛ ا م‬.‫ن‬ ‫است‬.‫ظا م‬ ‫أ ر آ م' دا لمح‬ ‫ح_ف‬

،< r " ‫ ر ظا م‬- ‫إ‬ ‫؟رآ ن ا ى‬ ‫رتن‬


M esnevî - M evlânâ

V ücûdun zahiri ^ a r b âtın ı ^ a r ey cihân - ârâ


‫ ة‬uh٥r ‫ك ال‬ur cihan im kân e b e r bir bir
Viicıjd-i v âh id ’in bil zah iridir âlem -i ecsâm
H eyûlâ Alem-i ecsâm q u ru e b d a n e d e r b ir bir
V ücûd'un bil h aq ‫؛‬q at bâtınıdır .^lem -i E rvah
Viicûd i b ax t  lem varlığm y ek san e d e r b ir bir
‫و‬. ib râh ir

BEL’AM (ibni Bâ^r).


Mûsâ peygam ber zamanında meşhûr bir âb‫؛‬d iken ne^^ine u y a ra k
bir çok kötülükler yapmış ve nihayet imansız olmuştur.
Lügatçe ‫ ا‬25

Mürid Muhib çok D eyu ca n la r azdırup


Ucb ،(e kendin gören B e l’am ‫ ق ا‬6 ‫ اا‬x a b e r v er
(O. ş. İbrahim ; Nu: 10)

BERAT.

Şa’bân’ın 15 inci gecesidir ١٤‫ ه ؛‬gece ^ ٥١‫ ؛‬kapıları açılır, Melekler


iner, dualar kabûl olur. «Qadr» gecesinin bu gece olduğu hakkında ‫و ه‬
bâzı rivayetler vardır. Tasavvufta S âlik’in, H a q q ’ın tecellîsine mazhar
olduğu ve mevhi^ra varlıktan kurtulduğu vakta denir (Qadr’e de bakın!).
^ ı^ r'a h ay ât bu dem dir ^ a d r-^ B e râ t bu' dem dir
F ey z i necat be d em d ir H er dem ay ru qıdem den
0 • ş. ib râh im ‫( ؛‬Nu:

Seni diri tutan! se n bılür isen ey aziz


Ki h er nefeste bulasın b o lu n c a Q adr.ü B erât

B Î-N İŞ A N .
^ı^ansı^, belli olmayan. H a q ve hakikat ehli.
H em an b ir dem n rûc ettim İlmine eriştim anın
Bir dem de bî-nişân oldum N âm a, n işan a bakm adın
(Nu:

Q aygusuz bakm azam câna Yoq oldum geldim cihâna


?İrim nişân urdu bana Bî n işân ’ın nişanıyım
(Nu: 23)

İzi y o q tu r ki izinden biline D axi tozm az ki tozundan biline


Sen anı sanm a sözünden bilne H aqîqat ehlinin olm az nişânı
Niyâz'ı

c
ÇÂNÂN.
‫ق‬v g ili. V ü c u d - i m u tl a k .
M aksûd olan bu â le m d e n i n ş a d ır İn san ded ik leri ‫ هل ه ه ة ج‬€ can d ır
Can d e l i l d i r haqiqat-i C E n ân d ır G önülde iste v a r H aq q 'ı d ed iler
( G aybî; Nu: 12)
126 lügatçe

E y (âlib olan âşıq seyrelm eğe cânânı


D iqqatle tem âşâ qıl h er gördüğün insanı
A hm et

S ûret-i zahirde g erçi âş'.q-ı şûrîdedir


Âlem-i tahqîqa b ak san can ile cânân D ede
٥ . z. A hm et ‫؛‬

.C E B R Â ÎL
- M ukarreb dört melek’ten en büyük rütbelisidir ki V ahy’e m üvek
kildir. Tasavvufta «Aql-i k ü ll» mukabilidir . ‫ة ء ال ؛قثآ ق ا ال"ف'ى الن‬.‫«فأل م ى ا القس ةا اءءسل‬
» ‫ ء ي ملى ا ش ء د ه و طر‬، ٧ ٢ ، J ijji . ‫ناق ثص ي ن ا ال'ث س‬7 ‫ ال‬١ ) Vâridât şerhi; Muhammed
N û r ) (A kl-ı küll’e de bakınız ! (
Alî önünde Cebrail qodu baş Ali qıldı çü sırri Âleme
Nu ( : ‫؛‬

B aqan benim gören benim A lan benim ^ e re n benim


^ e Cebrail ne Mikâil İsrâfiFIik qılan benim
Yotıus

CELÂL.
Haqq'ın kahr ve gazab tecellîsi; «Hüvviyyet-i mutlaqa» niD ğ'iz-
lenmesi. « Mutldk Vahdet » olmadıkça H a q q ’ın celâline n ü ^ ^ u n imkânı
yoktur. « ^^ahdet-i sırfa - mutlaqa » da bütün Esma ve Sıfât; nisbet ve
İtibarlar « ‫ " ا لأم ب ا'ق ا طا ال ظقات‬mucibince mahvolacağı cihetle «‫رىا ما ال ا ه‬.‫ » ال‬y ‫’ ه‬٥ ‫ن‬
« ^ a q q ’ı H a q ’tan başkası g'öremez» denmiştir.
^)elâl, H a q q ’;n m a’nevî kahrına da derler ki bu sûretle, «^ayriyyet» i
ortadan kaldıracağı cihetle Celâli, Cemâlinin aynıdır. ( Cemâl’e de
bakınız!)
Celâlinle setrolan Cem âlin görebilm ez
(No: 32)

‫ آ م وتثان'ت‬.‫يى‬,،‫ى يا م‬،‫ك‬ ‫ءن وصال جاودا زت‬


‫ت‬١‫لن‬١‫ جواهر‬Ferîd-üd dîn-i A ttâr
!.ûgatçe l27
Ruxlarm ın işareti ‫ ا ه‬sanem in cem âledir
Niyyeti zülfünün ‫ ة ج‬r ‫ ه‬n dilberim in celâledir
-D- z. A hm et B
CEM ’.
^‫ءا ل ل^ئ‬. Bu makamda sâlikin nazarında ^a]k k a ‫ ثل‬a ‫ ة‬. Cem’i » ، ‫ء‬
‫ ءا ض‬،‫ « حض؛اني‬olmak üzere üçe ayırırlar. «Hazret-ül cem's, <-• Qurb-i
farâiz ‫ «؟ رب قدا؛ض‬makamıdır. ( Qurb-i nevâfil'e bakınız!). Bu makamda
sâlik, H a q ‫؛‬le bâkî olur. Sâlik mazharından mu^melat^a bulunan H a q ’-
‫؛‬ır . >‫؛؛‬€em’-ul cem’» de sâlik ”‫ ء لم‬V ‫م ثا ل ظا م ه لاا; اض رص ءل‬ ‫ «وما الول‬âyetine
»mazhar olur (Bu  y e t'e de bakınız!). Cem’in bu üç mertebesine «Ba^â
makamları denir ki «Tevhîd ve Fena» makanı:'.arına mukabildir. «Tevhîd-i
e f 'â l » de, sâlik, mevhum ef’âlinden; « Tevhîd-i sıfat » ta, sıfatından ‫؛‬
» ^ vh‫؟‬,d-i zât » ta zâtından fânî; «Cem’» makamında H aqq’ın ef'âliyle
.H z r e t - ü l cem’)) de sıfâtıyle, «Cem’-ul cem ’» de zâtiyle bâkî olur «
Z erre zerre ©l^r neşir Kevn-i âlem i d o laşu r
Cem ’^lur asla u la şu r Bir kâm il insan yüzünden
»Bu d ö rtlü k ’te cem ’ kelim esinde T evriye v a rd ır «
N u (: 27 (

٨ n Dilâ ‫ و‬â yi Qaf i C em ’i cem ’i G ayb ٥ G ay b ’in sen


T alebkâr-i nişanı ‫ ه‬٨ a kim avn-i ibâdetti]l
‫ م إاشا ال ي ا ق‬- Rahim î

CEM ÂL.
H a q q ’ın lûtf ve rahm etle tecellîsi; zâtının zâtına zuhuru. Celâl v e
kabriyle bütün m evhum varlıkları ortadan kaldırması. Cemâlinin zuhûru-
d em ek olduğundan Celâl, Cemâlin aynidir. S o f iy y e , insanın yü zü n e de
«Cemâl»derler ve. birisine hıtaben«Cemâlin hakkiy^ün» d iy e yemin eder-
le^ ki bunda H urûfiliğin tesiri vâzıhtır.

Cemâlin nûrunıın tecellisinden


N ûr oldu h e r m ekân ‫ا د ه‬ (^u: 12)

G örm ek istersen gönül yarin cem alinden eser


G ayriden sâî eyleyip âyinene ^el qıl n azar
٥ . z. Ahmet B.

d iv â n ey im ezel xûb cem âline ^^iqâb perdesini q ald ır sultanın


N ogsânî
128 Lûgâtçe

CEVHER.
A ra z ’a bakınız!

CEZBE.
H a q q ’ın kulu kendisine çekmesi. >'‫ءن وازى ءل'ل؛ق م ح‬-‫ » ب ذ ة *ن ش إتار‬hadîsi
‘mucibince a ’mâlden çok ileridir. Cezbe’nin m eydana gelmesi aşka bağ-
İldir (A şq’a da bakınız!).
Arifane bir nazar ٩١١ kim bu serden geçesin
Cezbe-i Haq erer ise rahmeder Rahman sana
(Nu: 20)

Cezbe-i aşq ‫؛‬،e gönül fülkünü Vahdet limanına sürdüm Erenler


Coşqun Abdal

■ÇAR E R K Â N ,
ç
«A nasır» a bakmız!

D
D Â R -Ü L FFNÂ.
Yokluk evi, Dünya.

Zînet’i Dar-ül fenânm fendine aldanmadı


‫ ا ه‬ki bunda komadı bir taş bir taşı üstüne
(Nu: 11

DEHR.
 n-i dâim, Zaman’ın bâtını. S ofiyye’ye nazaran «D ehr», Esmâ-i
‫؛‬l ıüsna’dandır. Peygam ber « ‫صاه‬ ^ yâni « D e h r’e söğmeyiiı‫؛‬
،çünki Dehr, Allahın ismidir* demiştir.
Dehr elinden qan yodanz Yârin ‫؛‬qr ‫ق‬٢‫ا‬n güderiz
Mülk ile malı nideriz Fenalarız, fenalarız
D.Z. A hm et B.
Lügatçe 129

Dem.
An-i dâim, bazan «nefes» mânâsına kullanılır. (Bektaşılar, rakıya
«dem», rakı içmeğe «demlenmek», sarhoş olmaya «demli olmak» derler.

Âlimim d ersin am m a  lem den bî-xaberstn


Bu anden, bu nefesten Bu d em d en bî - x ab ersin
O. ş, İb rah im (Nu:7)

â le m d e k i dem n e d ir Bu d em e hem dem ned ir


Zühde■ i Âlem nedir A ’lem isen x a b e r v er
0• ş. İbrahim (Nu. 10)

Ey m üddei sen an ın m ahrûutnsun d em in d en


A ndan dürür ki h e r d em derbend-i în-ü ânsın
N esimi

DEVR.
Sofiyye telâkkisine g-öre Allah, «Hiivviyyet-i mutlaqa, ‫ الالمح ي‬, Itlâq,
;Lâhût» gibi isimlerle anılan «Zât-i Baxt» âleminde iken bütiin «Esmâ
^e Sıfât zat’ında müstehlek» idi. H a q q ’ın bu âlemden ilk «tenezzül» ü
T a t’ına «muzâf ve lâhiq» olan meyi ve mahabbeti» dir ki buna «Aşq»
ta denir, işte bu ilk tenezzülde «bütün Esmâ ve Sıfât mücmelen mev-
€ud» dur. Bu âleme «Ceberıit âlemi» ve «Haqiqat-i Muhammediyye»
derler. (Aql -1 kül, A ş q ve îlm ’e de bakınız!). Bütün Esm â ve Sıfât
muhtelif isimleri olan bu âlemden zuhur etmiştir. Bu üçüncü âleme de
«Sıfât ve Melekût âlemi, Âlem-i Emr ve Gayb» denir ki Quva âlemin-
den ibârettir. Bu âlemin mezâhiri ise dördüncü âlem olan g ö r d ü ğ ü '
müz «Şehâdet ve Nâsût», yâni Medde âlemini meydâna getirmiştir. Be-
şinci âlem olan «Kevn-i câmi-i insânî» bu dört âlemi muhittir ve «Zu-
îıûrun kemali, insanda» dır. Bu beş âleme «H azarât -1 Xams» derler. Şu
tıâlde İnsan, bu âleme gelinceye ka dar şu âlemleri «seyr ve de^r»
etmiştir:
،‫( ا ل ال'ن ي‬Zât, Lâhût); H a q iq a t -1 Muhammediyye (ilm, Ceberût); Uqûl
(Sıfât ve mücerredât, ‫حء ل‬ ‫ آ‬1‫) ا ه آ ه‬: Eflâk, Anâsır -1 erbaa, Mevâlîd-i Selâse
(Maddde - Nâsût), insan (Kevn-i cami’).
Sofiyye’den bazıları bu «Devr» e, bir âyete istinaden, 50,000 yıl
■gibi bir müddet bile ta'yin etmişlerdir.
9
130 Lügatçe

<‫ا‬£‫ {ا ا‬bin yıl denilir Ba 's ile Neşr’in berzaxı


Quvvef-Î 6‫ ^اق‬zuhûr-i âdeme vere cilâ«
G aybî — ‫فاك طا‬.‫مث‬
İnsan, bu «neş’e-i insaniye» de sülı^künii tamamlarsa ölünce «Haq
‫؛‬le H a q ، olur. Taaıamlıyamadığı takdirde hangi âlemde kaldıysa ‫ ه‬âle-
min mâneviyetine r،‫^؛‬u’ eder. F akat tekrar «Madde» ye rücu’ olmadığın-
dan bu, «Tenâsux» değildir.
Şurasını da kaydedelim ki bu îzâhât, «^llab, evvelâ ^ â t âleminde
bütün Sıfatından münezzehti, sonra kendini bildi, bir müddet sonra
Melekût, daha sonra da Nâsût âlemini izhâr eyledi, nihayet in.‫؟‬an’da
bütün Esmâ ve Sıfatını câmî olarak zâhir oldu» mânasını ifâde etmez,
^ u âlemlerin, biribirine «zamanı taqadd،im» leri yoktur. Haq, el’an Itlâq
âleminde Mutlaqtır ve bütün Esmâ ve Sıfât’ındah münezzehtir; Ce-
berût âleminde ilın'iyle, Melekût âleminde Sıfât’ıyle zahirdir. Zuhûru-
nun şiddeti Nasût âleminde olup bu «şiddet-i Zuh“ûr» Butûnu tevlit et-
miştir. Nâsût âlemi, Melekût âleminin; ıMelekût âlemi, H aqiqat i Mu-
hamm ediyye’nin zuhurundan ibâret olup Zât’ı; bütün bu «âvâlimi muhît
ve müstağnqtır». Esâsen zaman yoktur 1<İ «zamânî teqaddüm» düşünüle-
bilsin (An-i dâim’e baqınız!). Bunun idindir ^ i Söfiyye’nin bir çoğu,
«Alenin qıdem ve beqâsı» nı kabûl ‫ اح‬dişler, bu hususta tereddüt eden-
1er bile « ^ u d u s ve Fenâ» yi kabûl ettikleri takdirde «Sıfât’ın ta ’tilini»
kail o l a a k l a r ı cihetle «Zuhûr dâimidir. Faqat Âlem, b'j h e y ’etiyle hâdis-
ve fânidir. Qıyâmetten sonra H a q q ’m saltanatı Sıfât âleminde zâhir
olacaktır. Kemâl de budur» diye «tevhin»yoluna sapmışlardır (F'ltûhat - 1
Mekkiyye, ‫ ذ ة' د* ث‬0 ‫ اءة‬،‫ع دا ل;زن ؛ ق صءآ ااة‬.;‫ اا؛اب ازا‬Cıl; 1; S; 307-317).
Devr nazaridesin! anlatan şiirlere « Devriye ‫ د‬denir. Bilhassa Bek-
taşı-kızılbaş şâirlerinin çok güzel Dsvriyeleri vardır.
[ Qaygusuz’un 4, ^3, 25, 27 inci manzumeleriyle D. z. Ahm et Bey’e
ait Şathiye ve o. ş. ibrâhim ’in 3 üncü manzumesi Devriyedir.]

‫و ؤ ا رى‬ ‫و جا ن وءق ل‬ ^ ‫ ن كل ث ن م_د ا ل ى‬fe‫ة إ ت الت‬- ‫ح‬

‫ ء ا د _د ى‬,‫دو ى جاث ا‬ ‫ ت ا ; ب ى‬،١^‫ ؛‬. ‫ر د ى‬ ‫ء ءر‬


Ferîd-üddîn-i Atlar )‫( جواهمالذ د‬

‫"راهدش حا ل 'ب ا ق م ؛ ج إل‬ . ■‫؛‬،‫ء ز'ب ' ى ج د نمب ; وا"د ؛؛‬


‫ ل ة‬ev١‫ق‬n ‫) ق‬M snevî; Cilt:4(
L ügatçe ‫ ا‬3‫ا‬
D Ü R R -İ YETÎM.
Eşi bulunmuyan iri tâneli inci. «Hazret-i Peygamber»e «Dürr-i
yetîm» derler. Tasavvufta «İnsân -1 kâmil» demektir.
Çün ol D ürr-i y e y tim d ir bi-behâne
H aqın îazlı erip geldi iyâne
(Nu:7)

E
.‫ا ك‬

‫ ر ك م قالوا ه م ه'د ا ان "قدلدا‬, ‫م ال ت‬-‫م م دا ي د ء م عد اضء‬،‫ر دذت‬-‫د'ء‬3‫ض آدم ش ءل ه‬. ‫<ذ ري ك عن‬-‫“ داء ا‬
‫_ب ما مسب ا' ا كت ا عن م ذا قاقل ه‬.‫ م‬A ’râf sûresi; Ayet: 171» âyeti mûcibince Allah,
Ervah âlemine «‫رإكم‬-.‫ » ادت‬yâni «Ben, sizin R abb’iniz değil mi^im? demiş,
onlar da «‫ » ه‬diye tasdik etmişlerdir. «Xilqat» yâni zuhurda zaman ol-
madiği cihetle bu hitap ve cevâp, dâimî ve ebedîdir. Bütün mevcudat,
H a q q ’ın bir sıfatm amazhardır. insan, «Cem’iyyet-i esmâiyye» m azhandır.
Böyle olmakla beraber,yine herkes, zaman zaman bir isim ve sıfatın hu
sûsî galebesi altında kalır ki o ânde o isim, o şahsın «Rabb-i ^ass» ıdır.
Buna Hukemâ, «isti'dad, ^ a hiyyet» derler. Tasavvuf lisanında «A’yân-i
sabite» denir. Bu tecellî ve m azhariyyete ittiba’etmeyen yoktur. Onun
i^indi^ ki insana., hâlen galebesi altında kaldığı «Mazhariyyet», yâni sı-
fat, dâima« ben, senin R a b b ’in değil miyim?» der, yâni, onu, kendi te-
tellisine sevkeder. o da, o m azhariyyetin tecellîsine uyduğu cihetle
hâlen « ‫ » ثق‬deyip tasdik eder, durur.

‫ ا و ت‬in sırn n ı bulduq ‫ ا د ت‬in nuruna erdik


(Hâşimî‫؛‬Nu: 5)

‫ س‬. ‫ازءهد ا ل مت إزم‬ ‫ا ز ا م ر_يدة ا ر س‬


‫دردادن جا ن ك ث ا ده دس تنر‬ ‫درءثزل دل'لست ام إ ذ د‬
M evlânâ

‫ ا د ت و ك م‬savtın nida ettikte m a’şûgun


tie m a ıı ol dem de â şıq la r d erû n u n d a ‫ ؛ل‬e^ le r
٥ . z. Ahmet B

S an m an bizi kim şîre-i engûr İİĞ m estiz


^ iz ehl-i x arâ b âtta n ız mest-i ‫ت‬- ‫ ال‬iz
Terkîb-i ben d - Rûhî
132 Lügatçe

‫يب اء‬
‫د‬
‫م‬‫افتغ ر ء ل م ا ؛را ال‬ ‫ومه‬ ‫فغ رى‬ ‫ا لفقر‬

«Faqr, benim faxrimdir; sair peygam berlere bununla faxr ederim.


Hadîs.» Tasavvufta ‫ ء‬a ‫ و‬r‫ء‬, bildiğimin yoksulluk değildir. Manevî yok-
luktur. Mevhûm ve nazarî olan varlığı terkeden ve «Ef’âl, Sıfât ve Zât»
ını H a q ’،a fânî kılan kimse hakikî faqre erişmiş ve «Faqr, tamamla-
nınca kalır » meâlindeki « -‫ » ؛إذا م ا الض ضد'ه‬badîsi mûcibince fah-
redilecek «Faqr» e erişmiş olur. Böyle olan adamın isterse sayısın malı,
mülkü olsun, hiç birine gönül bağlamıyacağı ve Tasavvufî t a ’biriyle
«malına kul olmayıp, malı kendine kul edeceği» için bi^ zararı yoktur.
Qaygusuz, ‫^ اكئ رذضى‬،‫؛‬٨ ‫ الظ‬yur ‫ ل© ال ه‬Rasül
Faqr ‫ ^ا؛‬faxr ediiben gel küfrü qo îmânı gı
(Nu: 44)

‫ د‬٠‫ ك و خ جي“ دل ه ا م‬1‫ ةر ء ر ئءخ‬5 ‫؛م م ا"ندهمدرد ز م ر‬-^ ‫جل> دل‬


M evlânâ

‫ن‬.‫ازخدا ظف ل م ا‬ ‫د *ا‬ ‫حيست‬ ‫ وف ر زدوزن‬٥‫'ف ر‬ ‫*إ‬ ‫لم؛ت ت‬


M evlânâ

‫‘كءدءغدى‬ D em6di mi ol  lem ler îaxri


F axrini zikrin, faxrini zikrin Mahv-Ü fen â 'd a buldu b u gönlüm
Hacı B ayrâm -ı Velî

H sm an genc-i q an â atta fe ra g a t eyle gel ey dil


Ki F a g r ’in tâcı a ’lâdır bu. gün şeh ler külâhm dan
D. z. Ahmet B.

EMMÂRE.
Nefs’in yedi mertebesinden birincisidir ki dâimâ kötülüğe meyyâl-
dir. Esmâ ile sülük edenler, bu m akam da ‫ الامحا الاش‬zikrine devam ederler
(A şq ’a da bakınız!).
A qluna Aqıl dem e Sözüne delil dem e
Çünki q u rta ra m a z sm Nefsini E m m â re’den
Q aygusuz Afedâl

«Ben H a q q ’ım». Soüyyeden «Huseyn ibni Mansûr», bu sözü


lediği için îdâm edilmiştir (Mansûr’a bakm!).
Lûga،çe 133

‫*ن إ م دأن؛ت‬ ‫ك ؛ د ك‬.‫هم‬ ^ ١'،’ ‫ا ذ ث ر ؛ ت اص ى د ذ ط•) ا‬


M evlânâ

O luptur yîr-ü gök bir nûr-i m utlaq G elür her ze rre d en nûr-1 ‫؛ق‬-‫ا'اا‬
٥. z. A hm et B.

ER BA İN .
Esma ile sülük gösteren tarikatlarda dervişlerin 1‫ ^ ثل آل آ‬٥^ bir oda-
da oturup zikir rLyâzatları. ،< » de de^ir. Mevlevîlerde «Çile»
«1001» gün «Matbax» da hizmetle olur. Bundan m^ad^ «18» ^ ٥٥ de
«^U€re ^ile^i» vardır. «Çile»'ye «Halvet» te denir.
Çoq E rb ain ler ç ıq an p ^ a lv e ‫؛‬le rd e dikler çöküp
 lem lere Quth oldular S eyy id O sm ân -1 H âşim î
Ledünnî

E rb ain ’im çün ‫؛‬am ^m oldu d ax i on ^،‫؛‬n g e ç e r


X atm olur mendil m erâtib cân olur cânân b an a
Niyâzî

G önülleri a rıd ır E renlerin xalveti


ölü leri d iriltir E ren lerin xa,lveti
Niyâzî

EVLİYA.
Dostlar, Mülkte mutasarrıf olanlar. V ahdet erenleri.
Reîsi E vliyanın pâdşâhı Zam ânm qutbu, pîri Pirim A hm ed
(Nu: ■7)

‫آ ■ديددر ذ و د ارال‬ ‫را‬.‫ء؛ثبى إخ‬ ‫ص'ك‬


Mesnevi

-،‫ر م اهليأمجب إثم‬. ‫دارئ‬ ‫دك‬ ‫صدم‬-‫ ار رق ج■ ث‬١^ ^ ‫اى امحاياى‬


M evlânâ Celâlüddin

FENÂ.
Yokluk, Melâmî - Hamzavîlerin «Berzaxiyye» dedikleri diğer ta-
ri^at erbabı «Ee^a» yı <>‫ ظقاش‬.‫ ول‬- ‫ ق ا قا ر‬.‫ ا قاا ش غ‬:‫ »ف‬olarak üçe ayırırlar. F a ­
134 Lügatçe

k a t Melâmîlere nazaran İnsâo -1 kâmil, R a s û l’ün aynı ‫ل ه‬،!^‫ ^ج‬gibi H aq-


q ’ın ‫ ه‬a mazharı bulunduğundan onda tamamiyle îânî ol an« ‫اه‬،‫ ء ئف‬a eriş-
iniştir. Fena, tamam olunca Baqâ başlar. (Baqâ’ya da bakmız!)

Çiiıı ‫ ه‬١‫ ء■نىاف‬içinde beni iînâ eyledin


01 sebeb d en d ir benim nâm -ü nişanım galm adı
(Nu:13 )

M ahabbet'câm m içeriz F en alarız F en alarız


D. z. A hm et B.

‫م آذدر ءا؟بت كل ترك آءد‬ ‫آد‬ ‫ دو '؛ رعص ن‬١^

‫ت‬.‫ ج وا م النا‬- ٢ ^ ٢? d ‫؛‬n-i A ttâr

.F A Q R
ye bakınız » «!

G
G E R Ç E K L E R - GERÇEK E R E N L E R .
H akikata erişip H a q ile H a q olanlar; Vahdetin lafında kalanlar,
Gerçek değillerdir. Bektaşılar, «Gülbang» lerinin sonunda «Gerçeğe Hu»
derler.
S evdiğim G erçek E vliya K erem etm iş Sübhân san a
(Nu: 4)

Hu d e g erçekler dem ine Çün fetholdu bu bâb sana


(Nu:

Hu deyelim G erçeklerin dem ine F ren lerin demi n u rd an sayılır


X atâyî

A hm edâ gay ri qoyup kendüne âlî n az ar et


M ürşid-i kâm ile v a r nâm ını bir gerçek er et
٥ . z. A bm et B.
Lügatçe 135

GÖNÜL.
İnsanın ma’neviyyeti, idrâk mahalli. Eskilere nazran «Qalb» dir ki
«Gönül» le mürâdiftir. Yalnız, Gönül, daha ziyâde m a’neviyyât husu-
sunda kullanılır.
Sana bir gizU sözüm var Gel gönüle gir gönüle
)^ ٧; ‫رح‬

Sarây-i Lî maallâhî gönüldür Tecellî-xâne Vallahi gönüldür


Sezâyî

.H Â L
Kasdî olmıyarak H aq tarafından kalbe gelen «hü‫ء‬ün٠ bast, kabz,
şevk, zevk, neş’e» ve şâir sıfatlara denir. Devam ederse sahibine me-
leke hâsıl olur ve ٠ .zaman «Maqâm» ismini a h r
sırra Qaygusuz erdi iki cihanı ،erke‫}؛؛‬
Bu ^‫اه‬، kim ki hâilene ana kevn ü mekân olmaz
Nu(: 5‫(ة‬

‫حال إ كا' ئ؟ إس‬


Mesnevî-Mevlânâ ' ‫م‬

^‫ ق‬l‫ ه؛‬٦‫؛‬zi hâleyledir Yolumuzu yoleyledik


Her çiçekten bâleyledfk Arıya ‫ ة‬ayd ‫ اا‬bizi a٢
?‫ ؛‬٢ Sultan Abdal

HAŞR.
Toplanmak. Ş erîat’ta «qıyâmet» ten sonra muhâsebe, mücazât ve
mükâfat i^in dirilip «Arasât» ta toplanmak. Sofiyyeye göre «Müfredat’-
،٥ mürekkep» olması, yâni vücıidun eczasının bir a raya gelerek teşek-
kül etmesidir. Ölümden sonra bedenin inhilâli de «Neşr» dir.

^erre zerre olur neşir Kevn• i âlemi dolaşur


€em’olur asla ula^ur Bir kâmil insan yüzünden
(Nu: 27)
136 Lû‫؟؛‬alçe

Quvvet-i âlem q açan kim cem ’ola ٠١ H aşr olur


M üfredata râci’ olsa N eşr olur d erle r ana
Âlem Âdem, Â dem Alem olm ad!r Haşr-Ü N eşir
H a şr ile N eşr olm adan b ir dem cihan olm az rehâ
‫ ك ث ف ا د ا اء‬- 03 ‫سمأت‬

‫ م وتوا أب ل ان ■ءو'ل دا‬sırn n a vâsıl olan


H aşr-ü neşri b u n d a gördü neîxa-i sû r o lm adan
Şem sî-i S îv asî,

HAYDER.
Aliyy-ibni Fbû Tâlib.
A li’nin m uştuna doym adı X ay b er A nınçün ânın âd• oldu H a y d e r
(Nu; 58)

01 n û r-i ayn-i A hm ed-i M uhtâr -1 b â-sa îâ


01 y âdkâr-i ^ a y ^ e r - i K errâr-i M iirtezâ
D. z. A hm et

E r yolunda bu âlem e gelenler ‫ن ا ء‬m ‫ا‬€ S، A li’y e se rv e r dediler


Cümle E n biyâlar €ümle V elîler inbir ism in biri H a y d e r d ed iler ^
Dertli

HİCÂB.
Perde. Tasavvufta H a q q ’m mezâhiri olaıı « Suver-i Kevniyye » H aq-
9 ’‫الل‬
zâtına hicâb olmuştur. Bu suretle «zuhûru, butûnunu îcabetmiştir».
«H aqq’ın yetmiş bin zulmânî, ^etm ‫؛‬ş bin nûranî hicabı v a rd ır » demek-
ten m ûrat ta «U nsuriyyât» ile «M ücerredât» tır.

G ördüğün yüz dost yüzüdür Âlem e b aq hicâb sa n a


(Nu;

Yetm iş bin hicâbı geçen O ldur dost p erd esin açan


(Nu: 43)

^ e m s-i münîr-i qudretim gerçi niqâb içindeyim


F e rr-i fürûg-i devletim leyk hicâb içindeyim
D . z. A hm et B-
Lügatçe 137

Bu i>-edi q a t gökleri ^ ^ ‫ ؛‬١‫ ؛‬- üs se râ y erleri


Yetm iş bin Cümle v ü cu d d a buldug
Yonus

HÜM Â.
A n q â ’y bakınız!

H U (H Ü V E ‫)ص‬.
O. Allah’ın isimlerindendir. ¥ ^ d ‫ ؛‬isimle $‫لآ‬1‫ ث ا ه‬gösterenlere nazaran,
üçüncü isimdir ( Ger çekl er v e .... ‫ و م ا الول‬maddelerine de bakınız!).
Hu de G erçekler dem ine Çün fetholdu bu bâb sana
(^ ٥;

‫اى عاءق ا ه لوفا انب ان ل م ا ا أ ه دو‬ ‫ك وض ءو‬-‫ اهل صف ا ار* جان آ‬٠"،‫■'ى ^؛‬
M evlânâ

\'ir d - i zeban edinm işem ism ini ey peri - s ^ a ‫؛‬


Vechini ansızın görüp ‫ جدب الي‬derem
D. z. A hmet

HÜVVİYYET.
H a q q ’ın « ‫ س‬- ‫ ل ال‬,» âlemi ( D e v r’e bakınız!).

ÎM Â N,
İnanmak, Ş erîat’ta « kalbi t a s d i k » ten ibarettir. Ekseri Müctehitler,,
dilsizleri düşünerek îmânı « ^ a s d ‫؛‬tq-i q a lb î» ye hasretmişlerdir, ^ a s a ^ -
vufta İlmî istidlal ile hâsıl olan îmâna «İmân -1 istidlâlî», m ü ’mine «yaqîn*-
hâsıl olursa «Imân -1 y a q î^ » , H a q q ’ı ze^‫؛؛‬an ^üh^d ederse «Imân -1 ŞÜ-
h û d î », H aq i!e tahakkuk ederse «Im ân -1 huzûrî » derler, ^on üç îmân,
ancak sülük ile elde edilebilir. İVIaamafih « Vahdet-i sırla» vusûl edi-
linçe îmân edenle îmân edilen bir olacağı cihetle burada îmân, $irki
m eydana getirir ^i «K üfr» ün aynıdır ( K ü fr’e de bakım z!).
Ş ükür H aqq ‫؛‬ın kerem ine Ben ben d e buldum îmânı
(Nu; 14)

Yü€e sultanlar sultanı Şensin b an a dîn - ü îman


(Nu: ^ ‫ر ه‬
138 Lügatçe

‫ت‬- ‫مب‬ ‫ز ا ع و ض خ و د ء و ض جا* ا ن‬٠ ‫ ت‬-‫ج ي‬ ‫ در ما ن‬١٠^ ^ ‫زر ى ع ن‬


‫\ى د د ة ا_ع ا ن مبزااال ن ح د— ت‬ ‫ ^ آ ر اع ا ن دار ى‬٠۵‫ ؛‬،
M evlânâ

.İ R F A N
;Tevhîd ilmini zevketmek. «ilm i Ledün, ilm-i Rabbânî» de derler
bu ilim, «şuhûd, zevk ve tahakkuk»taQ ibarettir. Tahsil ile elde ‫ ؟‬,dilemez
Vehbî» dir ve Mürşid’e miitâbaatla elde edilebilir « )‫ ؟‬٠^ ‫م ثء ل م؛ ام ص لد ا‬ya da
.)!bakm ız
A riflerin irfâaı v a r 1‫ ؛ءا‬cihandan iierü
N u (: 38(

İlim ilim b ‫؛‬im ek ‫؛‬ir ll،m nefsin bilm ektir


Çün nefsini bilm ezsin Y a nice oqum aqtır
Y onus
*
Ben bir k i ‫؛‬ab oqudum ‫ و‬ale ‫ ج‬anı yazm adı
M ürekkeb e y ler isem Y etm iye yedi deniz
Y onus
S a v m ü salât.ü hacciie zâhid biter san m a işin
insân.ı kâm il olm aca lâzım olan irfan imiş
^‫؟‬iyâz!

İNSÂN-I KÂ M İL.
Q utb’a bak‫؛‬
İSM-İ A ’ZAM.
H a q q ’m bütün esmâsjnı cami’ olan ismidir, « o ^ r ’an» da bütüu es-
•rflâ, Allah ismine izafe edilmiş olduğundan ekseriyete ^ ٥٢٥ «ism-i a ’zam»,
« ‫ » ا م‬ismidir. Buna «ism-i Zât» ta derler. D iğer isimlerden bir k!sm,‫؛‬
‫ ا‬...‫>جم‬. I ‫ م‬- ، ‫ م‬، ‫؛’§ م‬bi) ^ ı ‫;§؛‬t isimleri, bir ‫ ا ظ‬sm ‫ ا‬da (.... ‫ ض‬، ‫ ر م • "ءز‬gi-
bi) Ef’âl isimleridir.
Bazıları «......, ‫ ا الهر‬٠‫ » ء واش؛لنى الال‬âyetiyle diğer bâzı âyetirde « ‫ ا ه‬٠ ismi
de « ‫ ء ء و‬ismine izafe, edildiğinden bu ismi «!sm-i a ’zam » addetmişlerdir.
H akikatta «ism-i a ’zam, «İnsân -1 kâmil» yâni «^utb» dur (Qutb’a ba^ın!'.

^ e r nefes îsm - ‫ ؛‬a ’zam dır G el âdem e e r bu dem e


(O. ş. İbrahim . ^٢٧: ١)
Lügatçe 139

X udâ v a r ey leyüp yoqtan kerâm et verdi inşâna


B ilürsen, ‫ ءلم ' ال ء ا‬o g u rsan ism - i a ’zatndır

Rum ûz - i |‫ ء إما ال م‬b e y â n - ‫ و‬sırr - ١ in san d ır


Melâik bilm edi ânı acâib ^^m - i a ’zam sın
D. z. A hm et

IT L Â Q
« Hüvviyyet-i mutlaqa » ( Devr’e bakinizi) .
Düşüp itlâq - 1 m u tlaq ’a E riştim v a sh n a anın
(Nu: 22)

KELÂM.
Tasavvufta « T a a y y ü n s e « Kelâm », « T a a yyünât » a «K elim ât» de-
nir. Bundan başka « Kelâm » sıfatı yafnı^ insanda mevcut olduğundan
« Söz ‫ ء‬e de büyük bir ehemmiyet verirler. Oğlan Şeyh İbrahim, «Soh-
betnâme» de bildirildiği veçhile ‫تقد رف ره ء‬ ‫ » «ن رق‬hadisindeki «•،‫»■ف‬
yu « ‫ » ن‬ırn nasbiyle okuyan birisini çok beğenmiştir. Bilhassa Hurûfîler,
söz ve sözün müfredâtz olan harflere daha yüksek bir mevki vermişlerdir.

Q ullar üzre nâzil olan Kelâm sen misin ‫ ه‬1‫ ه‬mı


(Nu: 16)

H aq deniien özündür Özündeki sözündür


Sözsüz bu âdem âlem Bir a n d e târâc ‫^ ا ه‬
(^ a y b ‫ ;؛‬Nu:

senin zâtın sözüdür kim K elâm - ullah


Sıfâtında sözün s ö y le r sözün d in le r olur gûyâ
Dil ■ i d ân â — o. ş. ibrâhim

Zâlmın ayn idir A llah’ın sıfâtı şübhesiz


P es yüzün ayn - i sözündür, hem sözün ayni yüzün
G aybi

Ş eş cihetten m ünezzeh an la - vü baq


Şöyle kim Ha)iq - i cihandır ^öz
N esim ‫؛‬
140 Lügatçe

KERAMET.
Kâmilden zuhur eden hârik-ul âda şeyler. Kerâaıet, ikiye ayrılır;
«Kerâmât-ı Ke^ni^ye»; tabiî kavânine ( ‫ ر ط د؛اه‬muhalif şeyler. «Kerâ-
mât-ı ilmiyye»‫ ؛‬insanların kalbine tasarruf ve irfana ait âsâr. Birinci kıs-
ma «Kerâmât-ı fâni^ye», ikinci kısma «Eser ve K erâm ât - 1 bâbiyye» de
derler. Sofiyye’ye, bilhassa Melâmî - Hamzavîlere göre birinci kısım ka-
râmet merdûddur ve «^ayz-i ricâl» diye anılır. «Sohbetnâme» de «Ha-
san-ı Qabâ-dûz» a suâl eylemişler ki keş‫ ؛‬ve kerâmet-i sûriyyeye ^ ‫ ه‬-
taalli^ Husâm-i Mükemmil’den ne gördünüz ve ne işittiniz? Buyurmuş-
1ar ki ol evfaq-i aql-i xâssdan aql-i xâssın xı,lâfı bir nesne görmedim
ve işitmedim» ve «Keramet, mertebe-i hayvfınıyyeden nâşîdir.
Am m a D â n â ’dan sudûru D â n â ’nın şâir kemâlâtına nisbet fazladır.
Cemi’ hayvan urûş-i ilâhiyyelerinde keram ete mazharâırlar. H avada uç-
mak. D e ry a d a yüzmek ve gecelerde görm ek gibi» sîzleri nazara şa-
yandır.
K erâm âtı ^‫؛‬،ıa^ içinde zâhir H aq’ın pulların■ ‫ ؟ ! ا‬âda m ahir
(Nu: 7)

‫ إ ت‬،‫ء آغرم‬-‫ا دا ه ش ما‬ ‫ان'مرا ات ا ند اورا ت‬


M esnevi . Mevlânâ

E ylem ez keşf - i keram et ilm - i ixfâdatı q aç ar


M ahrem • i H aq ‫ ^ ه ! ه‬ey ler sırrını pinhan D ede
D. z. A hm et B.

K E SR E T .
Çokluk. Âlemdeki taaddüt. H akikatta zâhir, bir iken Mezâhir’in
taaddüdü, kesreti m eydana getirmiştir. Denizin tezahüratı; köpükler,
dalgalar, su kabarcıkları olduğu ve bunların denizden ayrıl olarak mü-
lâhazası, kesreti mûcip olacakı meydandadır. Fakat bunların hepsinin
hakikati, denizden ibarettir. Kâinâttaki kesret te ayni bunun ^ibi vah-
dete raci’ bir kesrettir, ^u hâlde «K esret», vahdetin z u h ^ u n d a n başka
bir şey delildir.

01 sana senden y aq ın d ır sen an a ‫ ا ه‬m ‫ ه‬ırağ


K esreti qo vahdeti bn[ m a ’n ، - ‫ ؛‬irfanı gör
(Nu: 44)
L ügatçe ٦^ ١

M üm kinâtın h e r biri âyîne olup k en d ü y e


R ûy - i k esretten cemâlin g ö ste rir ‫ب ري ش ب ه ات‬
K esreti bu m üm kinâtın - i v ah d ettir şehâ
B a h r - i zâtın aynıdır fehm eyle em vâc • i sıfat
G aybî

KEVN
Bir şeyİD diğer bir şeye inkılâbı; suyun hava olması ^ibi. Bu, birden
olursa «Kevn», yavaş yavaş olursa «Hareket» derler. «Madde» de sûretin
husûlüne de «Kevn» demişlerdir. Hakikat ehline göre; H a ^ olmak îtibâ-
riyle değil de Alem olmak itibariyle düşünülürse «Alem» in v ü ^ d u n a
«Kevn» denir.Fakat; hakikatta «Mükevvin» mânasındadır (Ta’rîfât ^a: 80).
Kevn, ikiye a y rılır; «Kevn-i lâtif (Mücerredât, Sıfat ve maânî gibi),
Kevn-i kesîf (Mahsûs ye Unsurî mevcûdât). Kevn-i câmi-i İnsanî, bütün
ekvânı muhittir.
Göz ud y le eğer bir gez B aqup K evn’e n a z a r qılsa
H em an bir dem de oqüya Cihanın fasi - u babını
(Nu: 15)

Kevn . ii M ekân’d ır âyetim zâtdü rü r hidâyetim


S en bu n işân ile beni bil ki nişâna sığm azam
Nesimi

KEVSER.
züriyet, Cennet’te; uzunluğu Mekke ile Yemen; genişliği S a n ’â
ile ^ d e n arası kadar olan ve etrafında gökün yıldızları kadar sayısın
kadehler bulunan bir havuzdur ki sUyu kardan soğuk, baldan tatlıdır;
içen bir daha susamaz. Kiyam et gününde bu havuzun sâkîsî, « ^ liyy-ibni
Ebû - Talip » olaoaktır. Tasavvufta, A lî’den zuhur eden « irfan 1 Muham-
m e d î » den kinâyedir.
E y S îr - i H a q ’ki ism - i şen'fir.dürür Alî
K ev ser şarâb ı sâqisidir him m etin eli

K evser - i âb ■1 zülâl • i S elsebîl


H ûr - ‫ ثآ‬G ilm ân - i Cinânî şen d ed ir
٠ . .z. A hm et B

D ûzax - i £،rqatte q ay m a y an d ım ‫؛‬m ânim Alî


K ev ser'in sâqîsis،n q a n d ır beni cânım Alî
atâyî^
142 Lügatçe

K Ü FR .
L ûgatta örtmek mânasına gelir. Ekin ekene«Sâtir» makamında «Kâ-
fir» denir. Ş eriatta ^ ٥^ ٠ dini «zarûriyyat» tan birini inkâr etmektir.
Tasavvufta «Mutlaq küfr» ‫ل آ‬n imkânı yoktur. Çünki her neye olursa olsun
«Allah» deyip ibadet eden kimse hal‫؛‬i^atta doğru söylemiş ve A llah’a
ibadet etmiş olur, ^ n k i o taptığı §ey d® H a q q ’ın mezâhirindendir ve
ondan da H a q zahirdir. « Saneme tapan da hakikatte Samed’e tap a r »
sözü meşhurdur. Yalnız, H a q q ’ı, bir şey ile takyîd ettiği i^in « Vücûd-i
m utlaq » ın itlâkını örtmüş ve bu suretle “ kâfi^ ,, olmu^ olur. A yni za-
m anda A lla ’m sıfâtı, zâtının hİ€âbı bulundnğundan ve zâtın sıfatsız id-
râki mümkin olmadığı gibi sıfat, zâtın zuhurundan ibârt olduğundan
«îm an», «Küfr» ün aynıdır. Küfr'ün hal‫ ؛‬ikatına ermi'yen, yâni sıfatın
ayn-i zât olduğunu bilmeyen «imân» 1 bulamaz.
k lâ s ik edebiyatta Tasavvuf tesiriyle saç, sakal ".ve bıyık, yüzü ört-
tüğü için «sıfat» a; yüz, «Zât» a benzetilmiş ve bu cüretle ‫ ؟‬Küfr-i zülf»,
«Xatt -1 kâfer» gibi mazmunlar ibda’ edilmiştir.

Küfrüm yoq n ed en qaçay،n ^ ^ n b en d e buldum îm ânı


(Nu:l4)

Q aygusuz ‫ ا‬çün ^ uyurd^ ol R asû l


F a q r ile fax r edüben gel küfrü îm ânjgör
‫ؤ‬ ) Nu : 4 4 (

‫ت‬-‫ اي‬-‫خودى كف ر ا ت اكر '؛ ود يإر‬ ‫ إق ثدن ازن ود ن' ا اءت‬١٠,^-


‫د‬-‫بما؛ر دلئىك'فر ى‬ ‫ر قث ا ' د‬. ‫ نل ق ي خودرا‬/ \
M ahmûd i S ebüsterî

G öründü Âlenı-i G ayb oldu ^‫آ؛أاق‬ Dağıldı â rız -1 d ilberde zülîeyn


D. z. ^ ^ m e ‫ ؛‬B .

Küfr-i zülfün salalı rax n e ler îm ânım ıza


Kâfer a ğ lar bizim ‫ ق^طه‬1-‫ آ‬perişanım ı
Fuzûlî

FEK A N .
H a q q ’ın „‫ „ م‬yâni «©1» emriyle vüeut bulanlar, Mükevvenat. « ،‫•؛‬١
‫م‬ ‫م‬ ‫< بس~) « امء اذا اراد ء ة ا'ن‬. sûresi; Â yet; 132) Yâni, «Allah bir
Lügatçe 143

şeyi irâde edince, ‫ ا ه‬, der; olur» âyetine istinaden H a q q ’ın, Kâinatı «‫>)كن‬
lâfziyle yarattığı hakkında umumî ^ir akîd,‫ ؛‬vardır. A yetteki « ‫ء م‬
lâfzı, İrâdenin taallukundan kinâyedir. ( ‫مم يآ‬.‫ ؛ق ؛دلك كن ض م مدة ا الراد؛اا‬-^^١‫ ^ ؛‬١ ٧ ■
T a ’rîfât. Sa: ) Esâsen. « ıVİütekellimîn » de buradaki kelâmı «Kelâm -1
nefsî » ye teşbih ile bu m es’eleyi söylemişlerdir, ^^ilkat, yâni zuhûr
daimî olduğunda (A.n’e bakınız!) İrâdenin taalluku da daimîdir; bir
zamana münhasır değildir. Haq, her ân, zuhûru irâde eder: irâdesi ilmi-
ne, ilmi de Mezâhirin isti’dâdına, yâni « A ’yân-i sâb.te - M âhiyyât -1
gayr-i m ec’ûle » ye tâbi’dir. Hurûfîler, « ‫ » س‬kelimesini « Ebced ‫ ء‬hi^â-
bina tatbik ile asıl kelimedeki iki harfi ilâve ile yetimş ikiye iblâğ
^e bunu 28 harfle te ’vil ederler . Yirmi sekiz harf, bastedilirse
( ‫ى ؛ *ى‬- ،, ‫ ق‬، ‫) ا(ف‬ olur, harfe « Esmâ », 28
harfe “ Müsemmâ,, denir, «‫ » م‬bastedilii'se (‫ ون‬- ، ‫ )ءف‬m ükerrer olmıyarak
beş harftir . fki nokta ile 7 olur, 7 Hutût 1 üm m iye’ye işârettir ^i.
A nâsıra derbedihrse 28 eder.

M azhar-i zât-i kün fekân Hülâsa-i d ev r-ü z a m a n


Netîce-i cân-ii cihan ^ ‫؛‬r kâm ilin g&nlündedir
(O. ş. İbrahim; N u :ll)

‫ن‬1‫ ز ا'وذد‬1‫ىب ل‬.‫در ا^ب ا فاش ”كث‬ ‫و ر ر جان‬ ‫ر‬. ‫آمدى‬ ‫ال*محا‬1
Cvâhir-üz zât - Ferîd-üd ‫ ^ ؛■آ!أه‬tt^r

K endüsü k en d ü sü n e nâz eyledi ‫ ا ؛ ق آ آ‬N ûna ^ rd ^ b ‫؛‬r ^âz eyledi


Maâri£-nâme — Âşıq p

Kâî-Ü Nûn xitâbı izhâr olm adan Biz bu kâinatın ibtidâsiyiiz


X arâbî

- gejj^ ^-‫ ؛اةإ‬bir mazine idim.,


bilinmeye mahabbet ettim; bilineyim diye ‫ ق ط‬1‫ ل ظ‬yarattım, ^ âdîs-i qudsî»
( A şk ve D evr’e bakınız! )
^ izle^ i^ ‫م‬ ‫ص‬ ©lan ^ y n olup beyâna gelen
(Nu: 23)
Lügatçe 144

‫■ س ى'مح ت ك ؟ ت را’ديدى‬ ‫ ا سى‬،‫ح متت كنت م رأك‬


‫' إ د ■ ا ; ر ا ل ى ه و د د غد قا‬ ‫ آ د ر ا_ء ا‬،‫م ؛‬ ‫ا ك ر ك جت‬
Cevâhir-üz zât — A ttâr.

R em zinin olduq ^ ١^ görd ü k cemâl-ullahı


Xarâbî

K Ü R S Î.
A r ş ’a bakınız!

LÂMEKÂN.
“ An-i dâim ,, e bakınız!

M
IvlEÂNÎ.
!-Vla’nâlar; “ Miicerredât hariçte « unsurî ve mahsûs » mevcudiyet
,jleri olmayan şeyler
Meâni bahrine daldım deyenler T ev h îd ’e dalm am ış ‫ ة ء‬1،‫ ل‬n e bllsün
Nu(: 37(

.MAĞZ-İ g U R 'Â N
Ç u r ’ân’ın- ‫ ؟؛‬: i, sırrı, « Bâtın « Mesneviye Mağz-i Q ur’ân derler.:
G aybî ^enin gözlerin H aq n u ru d u r bilene
H er dem de h er kelâm ın Moğz-i Q ur’an dediler
G aybı (Nu: 13)

‫ب م ؛؛ ا م م ه‬.‫ م اى‬0‫'مذءرا‬
Mevlânâ'clle^snev'î)

M esnevî’den işiten m a ğ z ı Kelâm-ullah’ı


Bilür esra rın ı künhiyle qam u eşyanın
H udâyî D ede
Lûga(çe 145
MANGIR.
Dervişler, ve bilhassa Mevlevi ve Bektaşılar arasında “Para„ demektir.
Bir m angıra k en d ü y ü oda s a la r Bile gider san iir m alı ne bilsün
(Nu: 37)

M AN SÛR .
Abû - al - ^ ^ ^ i s H u seyn Mansûr - al - H allaç - al - Bayzâvî—
B ayza’lıdır. Cüneyd-i Bağdadî ile sohbet etmiştir. « ‫ اا ا ق‬-‫ » ا‬dediği İÇİTİ
A b bâsîler’den Muqtedir Xalîfe’nin zamanında ^‫ و ه‬tarihinde Bağd^d’da
yüz kamçı vurulup sonra başı kesildi, ibret için bir ağaca dikildi; be-
denini yaktılar, !kendisiyle beraber bir kaç kişi de katledildi.
‫ ا’ا ا ا ق‬ın râzmı F âşey led ik âlem e
M ansûr ?imdi geleydi Ç ekerdi urganım ız
‫ ه‬. ş. İbrahim (Nu: ١^)
■«bu kıt’a. M evlânâ’nın aşağıdaki b e y t‫؛‬nin tercem esid ir.
‫ددادم‬-‫ رارم ح ال ج ن‬،‫ ممىم أ‬:‫ان‬ ‫ر أع د‬١٩ ‫^لق‬

‫ ا' ا' اؤ‬kûsunu çaldık V elayet m ülkünü aldıq


(Hâşimî; ^ u : ‫؛‬

‫ اا ا ا ق و ر س ت‬١‫ ت متصم هرى‬، ‫بت‬. ‫ت‬.‫كإت زع وق ا' اا لخق ك‬


‫محب‬ ‫ى‬١‫شس‬١‫ن ا* ارا رحمة‬٠‫و‬ ‫ان ا' ال\ لثةاش درشب‬
‫ن ء “ ذ‬.‫محددا‬. ^ ٠^ ‫ان‬ ‫ءد إن هءيق‬,‫يب‬- ‫نا ص ار ش ك م‬
‫ط ول‬ ‫ه ازرا ى‬ ‫زا نحا د *؛ور‬ ‫_>ا ا"ا ممهب د درء راى قثول‬

‫ر‬. ‫الجدم ث ر د‬ ٧ . ‫ك رم درب ت ءدارى‬


(M esn e v i. M evlânâ

O lu p tu r yîr-ü g ‫؛؛‬k bir a û r-i m atlaq G elür h e r z e rre d e n nûr-i ‫ا' اا لخق‬
٥ . z. A hm et B.

M Â -SİV Â .
H a q q ’ın ^ayri zannedilen şeyler.
Hep M â-sivântn cünblşi B ir hâm ilin g^nlünd^dir
(O. ş. ‫ل‬b r ‫ طة‬im; Nu: 11)

Sultân-ı âlem edüp q u rta rd ı M â-stvâdan


-Gör A hnied’i qul etti bir pâdşâh -1 m eh-veş
٥ . z. A hm et


146 Lügatçe

T asa v v u f qalb evinden ‫ و ىا ه‬- ‫ ء ا‬، giderm ektii'.


T asavvuf can -1 m ü’min A rş -1 R ahm an olm ağa derler
O. ‫ و‬. İbrahim

M EH D Î ( Sâhib - - za m a n ).
Ş îa -i is n â a ş e r iy y e ( i m â m i y y e ) y e g ö r e On birinci im âm « ‫؛‬üîasan -
{bn{ A l i y y - a! ' A s k e r î» nin oğ-lu « M uham m ed - ibni - al - H a şa n - al -
M ehdî», zuhuru ^a’dedilen ve zuhûruna intizâr edilen «M ehdî» dir. H ic-
rî 255 yahut 2 56 da d oğm u ş, 260 ta babasının vefatı üzerine 4, yahut
5 y a şın d a iken İmâm olmuş, babasının c e n a z e nam azını qıldıqtan sonra
uzlet v e inzivâyı ihtiyar etmiştir. Bu uzlet, 329 s e n e s in e kadar sürmüş-
tür ki buna « G a y b e t - i s u g r â » derler. Bu m üddet zarfında « M e h d î»
nin em riyle birbirlerini istihlâk e d en dört ^ â ib vardır. Bunlara «Nüvvâb- 1.
erbaa, Süferâ-yi e r b a a » denir k i sır a s iy le şunlardır‫؛‬
" ^aîd, M uham m ed - ibni O sm an, A bu - al - Qâsım>
H u s e y n - ibni R û h , A l i y y - ibni M uhammed.
^îa, müşkillerini ^ i b ’e arzeder, 'o da im â m ’a s ö y le y e r e k ondan
aldığı «Em r - n â m e — T e v q î’ » i g ö s te r e r e k onun hükm ünce m e s ’le y i
hallederdi. S on N aib, vefat etm e d e n e v v e l im â m ’m « S en d en sonra ZU-
huruma kadar N âibim yoktur» m ealindeki T e v q î ’ini gö ste r m iş ve veîâ-
tiy le « G a yb et-i k ü b r â » bağlamıştır ki hâlâ d ev am etmektedir. Mehdî,
N asûtî ve U D S u r î c e s e d iy le sağdır. F ak at k im se ona mülâki olamaz,
Nâibleri de zahir değildir, ( M ehdi ve ahvâli hakkında Şîa akîdesini
ta m am iylo anlam ak için Ş ia akâid kitaplarına ve bilhassa Sünnîlerin
«kütüb-i sitte» sine m ukabil olan v e «kütüb-i erbaa» denilen ve en sahih
hadîs v e haberleri câm i’olduğu iddiâ edilen «‫ن ب‬،: ‫ ا مل‬،‫ ب ار‬-‫ ا‬،‫ ءن الهف رهال فيه‬،‫^» ا صق‬
bakınız! Bu dört kitaptan v e d iğ er muteber ^ii kitaplarından istifâde
edilerek yazılan « ‫ا م ثاء ب‬، ‫م ال ا‬.‫دن ا‬،_‫ » •محم م اء‬ismindeki kitap bu hususta e n
z iy â d e istifâde - bahş e s e r d ir ). B ina en aleyh ‫أ ن ء‬. ‫ ء م ا ع سا و‬v e ‫ » ئ ء‬odur.
N ih â y e t zuhûr edip A r z ı adaletle dolduracaktır.
s ‫ ؛ ة‬i ‫ ال‬y e n ‫ هأ‬ç o ğ u bu akidemi o ld u ğ u gibi kabûl stmişlerdir. M eselâ,
« A b d - a l ^ehhâb-■، ^a'rânî» ‫ ا ل وا ي ث و \ إ و ا م‬de kendisinin v e ş e y h i « A liy y -a l-
X a v v â s s » ın bu a ^ îd eyi taşıdıklarını a len en izhâr ve tasrih ettiği gibi
٠ Muhidîn-i A r a b î» y i de bu akîde ile m u ’tekid olarak göstermektedir.
(M e lâ m îlik ve m elâm îler’in 62 - 63 ü ncü sahibelerinin notuna b a k ın ız ‫'؛‬
A y n i kitabın 2?3 - 275 inci sahifelerinde de Mehdî hakkında malûmat
va rd ır). « Şâh N i’m et-ullah -1 ^^elî» şiirlerinde bu telâkkiyi hiç « ^ a q i y -
y e » y e lüzüm g ö rm ek siz in bildirmiştir. H attâ Şîa akîdesince, bir rivâ-
y e t e g ö r e « M ehdî» nin ismini ve k ü n y e sin i zikretm ek câiz o lm ad ığ ın ­
Lügatçe 147

dan ve zikre lüzûm görülürse ancak «Hurûi-i muqattaa» ile zikredilece-


ğinden buna da ittiba’ ederek şiirlerinde <<‫ ءم ح م د‬diye yazmıştır. Fe-
rîd - üddîn - i A ttâr’da «Mehdî» nin hayatta olduğunu kaildir. « ‫»صظه راك؟اء ب‬
de A lî’yi her kitabında olduğ-undan daha fazla medhettiği gibi On iki
imâm'ı da sı.rasiyle tebcil ederek «Haşan - al Askerî» den aonra

‫اهذ‬. ‫ غ دا‬. ‫ إ ن‬-"‫ر ز‬. ‫ا ث ابل يا د ر‬،‫ص د ه زا‬


‫ ر ج ا دا؛ا‬. ‫ش ^ا ق‬.‫بممح‬ ‫*هدى دءا دى د آ ج ا د د ا‬
‫عدل كرده آقءار‬ ‫؛ ا ' م مهد ض ان غ ؛ ب آ د‬
٠■‫م جا م ا ب د م ن ا‬.‫ ر د د د‬. ، ‫ا ى ء ال ى ’؛وس ه آ س‬
‫ي ا جا ن ج'ن‬1‫مد رم هب جامجا محب‬ ‫ ن ز ا ن‬,‫ < وم ا ر ياء ا‬- ‫اى‬
،<‫س‬ ‫ئ د ء ع طا وت ' ط ذ وا ن‬ • ‫ آ م ل‬،<‫ ل ل د ل و ؛ م ح ا‬. ‫ا ى 'ل و ه م‬
‫محد‬.‫سرد م‬ ‫م أت ه مز ردم‬ ‫ل‬,‫ذ ل د م م ا'د‬ ‫ع‬ ‫آمح ه‬

^diye «^ehdî» yi vasıf ve ^ e d h e d e r (‫ عظه رال جاء ب‬de On iki inaâm’ı m a ’sij^m
olarak gösterdiği gibi «Gradîr ' i Xum» da hilâfetin, A llah’ın emri ve
P eyg a m b e r’in t a ’yiniyle A li’ye verildiğini ve onun ? ‫ ^ ؟‬g a ^ b e r ’den
sonra «bilâ fasıl» îmâm olduğunu söyler. A sh â b ’ın orada A lî’ye bîat
ettiklerini anlatır.

) ^ ۵ ‫ا ما م‬ ^ ٠ ‫داتم‬١‫م ناا ا م خودر‬

‫م ء هان' يش ال‬ ‫ ل‬،<‫م بدراز رإ‬ '‫ شد‬-‫ قم‬,*‫ام ا‬ ‫؛دا'يى‬،'‫"مح‬

gibi navara şayan bir^o^ beyitleri vardır. A ttâr, bu kitapta A lî hakkında


âdeta «Grulüvv» e gidiyor. Meselâ; bütün Peygamberleri A lî’nin zuhûru
olarak gösterdiği gibi.

‫رازكفت‬ ‫إ حقب*ال ى‬ ‫مم ظق‬

|‫ ضمثقتاكه اى معب ود ءن‬، ‫كق تا ك دا ئ مق صو د م ن‬

beyitleriyle daha ileriye gidiyor. ¥alni£ «Hulefâ - yi ‫ » ة‬den teberrî


etmiyor. Fakat.

‫ ج ون ك ر؛ إش‬Uy ‫ د ر م ا ر وقر د إ ش‬, ‫ج ه ا د ء مم‬

‫<مح ا سر ا ر ع د غ ر ا س ه م د‬

gibi beyitleri de yok değildir). Bu akîdede bulunan söfilere göre «Qutb*


İmâm’ın Naibidir ( ^ u t b ’a ba^!).
Söfiyyeden bir kısmı ise MevJânâ’nın dediği gibi
Lügatçe

‫دا ست‬ ‫' ا ؟ إ مت أز ا ض‬ ‫إ س حزز دورى و ل ئا مم ت‬


‫ ت‬-‫ انءل ؛‬،‫خ وا« انن ل ءرخ و ا‬ ‫ت‬-‫ى د ال م ان د ل م‬- ‫ىا ا م‬، ‫إ‬
‫ دءم ل ق ت ه ا؛ ش رد‬0‫ما‬ ‫م‬ ‫ أ د‬- ‫ال م‬ ‫س ت ا ى‬. ‫ د ه ا د ى د‬،‫■؛‬،٠ •

d iy e re k «Mehdî» yi «Mehdeviyyet - i Muhammediyyen olarak te ’vil ve


Q u tb 'u «Mehdî» olarak kabûl, maamafih âhır zamanda Seyf ile zuhûr
edecek «^ehdi» yi de ikrar ederler.
— Bahâî’ler nezdinde «Mübeşşir-i zuhûr» addedilen « Şeyh
Ahm ed-i Ahsîiî» ( 1157 -1242. bu zâtın terceme-i hâli için ‫ق ط‬k ‫ل‬nız‫أ‬
‫ س‬١‫ممص‬، ^a: 31 - ‫ ع‬1 ‫بيأبب م‬
‫ ى ا م ا ك ا ك ر ه ف آ *را م‬Sa: 18 - 23.) «Mehdî» nin
«Cesed - i Mi^âlî» ye bürünüp zuhûrunun di^er insanlar gibi doğmak
sûretiyle olacağını bildirmiş, kendisinden sonra «Şeyh Kâzım - 1 Reştî»
(1205 - 1259. Kakınız! ‫^ ال ثأ وا ك المد ر ب‬a: 23 - 27) d‫ ؟‬ayni akîdeyi izhâr
hattâ zuhurun pek yakında olacağını tasrîh etmiş, bu sûretle Babîlik
ve ^ahâlîğin m eydana çıkmasına vesile olmuşlardır. Bâbîlerin « ^ o ^ ta - i
‫ ه‬1‫ »ق‬dedikleri «Bâb» (Seyyid Ali Muhammed 1235 - 1266), bu akideden
istifâde ^e Şeyhîiere istinâd ederek Mehdîliğini ilân etmiş, «^îrzâ ^ u s e y n
Alî» (Bahâ - ullah 1233 - 130‫ )ي‬da Şîîrlerin «Rüc’at» hakkındaki akîde-
!erinden istifâde etmiştir. Şîîlere nazaran «^^ehdînin zuhurundan sonra
«£imme» tekrar dünyâya rücu’ edeceklerdir. Bunlardan ilk ruc’at edecek
olan «Huseyn - ibni A liyy - ibni A bû T l i b » dir.‫ ؟‬.(du hususta «Şeyh
Sadûq» lakabiyle m a’rûf «Abû - C ’fer Muhammed - ibni Aliyy - ibni -al-
H u s e y n - ibni Mûsa - ibni Bâbiv^yh-i Kummî» nin «‫ه ادات‬:‫ »رءالأاا؛ء‬ına bakı-
nız! Sa: 90 - 93. Şeyh S a d û g ’un ayrıca bir de ‫أمب‬.‫ 'م•ءبار‬sı vardır).
Melâmî — Hamzavîlerde, biihassa «idrîs - i Muhtefi» zamanında
« ^ u t ‫ >؛‬- Gavs» in ihtifâsiyle ihvanını «^albe bakıcılar» la idaresi ve
« ‫ ال و‬t ‫ ءط‬la ancak kalbe bakıcıların ve nâdire^ bâzı ^âmil ihvânın görüşe
bilmesi, «Mehdî» nin *kaybet - i sugra» zamanında Şîayı Süferâ - yi
e ‫ ؛‬baa ile idâresine çok benzer. Bu da -a y rıc a nazara şayandır.
^ 8 ‫ ا’ ^و‬ta'lîtn eyledi Sâhib-i zamânımiz
(O. ş . İbrâhim Nu: 15)

V arlığına k ‫ ؛ظ ^ ؛‬m uqırr olm adı ©İSU^ ‫ آل ا ^ ه‬menzili ^‫ ؤ‬1‫•آ‬، ad em

Ç ü n v a q t erişti giitı gibi bir ‫ ^إ؛ع‬iyân olur Q al ‫؛‬n a z v j c û d u zerrecs S l ‫؛‬،-‫؛‬İ ]1 ‫ أ آ ' أ ه‬: ‫ أ‬0 ‫ل ا‬
' “în k â r eden tavâife lâkin ziyân olur Y a’ni tm âm Mehdi i sâhib z a ^ â ı o ljr
D. z. A V n ‫ ;؛‬B .
L ügatçe

MEYDAN.
Tasavvufta kâinat, Âlem. Bektaşılarda, tahsîsen âyîn icrâ edilen ©da.
Cân-Ü baş oynayu geldik şimdi y üce mej^dan bizim
(Nu: 24)

M eydanda top çelen biziz Şim dili !‫ ؛‬bu m ey d an bizim


N u ( : 24(

Evvel eşiğine qoydum başım ı İçeril aldılar döktüm yaşım ı


E renler[yolunda gör savaşım ı Qoç q u rb an dediler M eydane geldim
Ş âhî

 sûde olm a d erse n eğer gelme cihâne. M ey d ân a düşen q u rtu lam az seng-i q az âd a n
Z iya P aşa

M ERCİ’.
R ü c û ’ edilen mahal. «Hüvviyyet - i‫؛؛‬mutlaqa. « ‫ ; ا*ا ا ه دا' ااإل ال م»دت‬Biz,
şüphesiz Allah idiniz ve hiç şüphe yok ki yine ona rücû’ ederiz «Ba^a^a
sûresi; Ayet: 151».
Y edi m ushaî seni söyler Cümle m erci’, m eâb sa n a
(Nu: 2)

M erteben ayn-i m üsem m âdadır esm a sa n a Merciin Xâliq-i e şy ad ad ır eşya san m a


^altb Dede

MEÂB
Merci’ manasızdadır.

MELÂMET.
Halkın t a ’n velevmine oğramak. Melâmîlerin mesIeklerine«Melâmet»
dnmesinin sebebi; «hayrı gizlemeleri, şerri izhâr etmeleri» dir, Bazıları-
na göre Melâmîler, kendi derecelerini izhâr ve îlân etmediklerinden,
dereceleri; kendilerine levmettiği cihetle«Melâmiyye» ismini almışlardır.
‫ ^ م ك ث د اه ل ج م ب م‬€ » ‫ »• س ا د‬sahiplerine göre «Melâmiyye» nin derecesi,,
«^0‫؛‬i^ye» den aşağıdır. Hâlbuki «Muh^iddln-i Arabî, Ş a ’rânî ve S eyyid
Şerif-i Cürcânî» gibi zevata nazaran «Melâmiyye» velayetin en ^ük-
150 Lûgaiçe

sek derecesindedir. «Muhyiddîn», «Fütûhât» ta Melâmiyye hakkında


٠ ‫؛ الدر ج آ ال يوة‬ ‫؟ ذاش ى دد إ م ا‬،‫ن ط و س الدال‬.‫ري ال اان‬،‫ دم م‬Birinci cilt, Bâb: 23, Sa:
235‫ ء‬YŞBİ «Melâmiyye, Velâyet derecelerinin en yükseğine nâil ‫ ه‬1‫ هق‬-
lard ır. Onların derecelerinin üstünde ancak Nübüvvet vardır» ve
« V ‫ت اس المح ذ د م ' ؛‬
‫ ر مح د د م ت؛؛ت سا م<ل‬cilt: 3; 309; ^a: 46» y^ni «Eğer, on-
ların ‫ خ‬11‫ ظة‬indindeki dereceleri insanlara zâhir olsa, insanlar, onları
Allah ittihaz ederlerdi» diyor. (Bu hususta fazla tafsilât i^in bakınız!
Melâmîlik ve Melâmîler, Sa. 21 - ? ‫ ) ل‬Gerek İlk Melâmîlerde, gerek Bay-
râmî Melâmilerinde (Hamzavî) hususî bir kisve, âyîn, erkân, zikîr yok-
tur. Sülükleri, «Nazar, A şk ve Cezbe» iledir. V ahdette rüsûh sâhibi ola-
bilmek için de «Sohbet» esastır (Bakınız! Melâmîlik ve Melâmîler, Sa;
17-21, 190-207).
M elâm et olm uşuz izzet m ezellettir bize £ ‫ إ اظ‬a ‫ا و ؛‬z dostum m ihnet m ah ab b ettir bi.?e3
(Nu: 57)

N ice y ıllard ır ser-i kûy-i M elâm et bekleriz


Leşker-i sultân-i irîâm z V elâyet bekleriz
]F u zu lî

Y âr ‫ ؛‬eşiğinde şu k ‫؛‬m seng-i ‫ ءء‬el ‫ ؤ‬m ette ‫ لء‬k açar


Y oqdürür b âşm da d evlet kim selâm etten k a^ ar

Bu gün m eydân-ı aşq içre şu kim m erd-i M elâm ettir


T aalluqtan x alâs oldu yeri ânın ^elâ ‫؛‬nett!r
‫ ه‬. z . ٨١١^ ^ ^ B .‫؟‬

M E Z Â H İR .
H a q q ’ın zâhir olduğu suretler.
¥ ara t]lm ış qam u oldu M ezâhir Z âm anın Q utbu, pîri, pîrim A hm ed
(Nu: ?‫ر‬

‫ ءه‬ezâ ‫ ا ط‬٢ n û ru n a m ir’a t oluptur G örünen vechine A yât oinptur


‫ي‬ O. ş . İbrahim

Hep ^ e z â b ir ‫ ك ث ■ك ر‬in m a z h a n G örünen her yüzden ol bî-în-ü-ân


Lügatçe 151

MEZHEB.
Gidilecel‫ ؛‬yo). Akîde ve amelde ‫« ^؛ظ‬Müctehid» in r e ’yi. islâmda
iki büyük mezheb vardır: Ehl-i sünnet, Ehl-i teşeyyu'. Cebriyye, £ ‫ لظ‬- ‫ل‬
sünnete; Mu’tezile, Şia’ya yakındır. Ehl-i sünnetin mezhebi vardır.
Bu gün mevcut ©lan « A bu - Hanife No’mân - ibni Sabit, Mâlik - ibni
Enes, Ahmed - ibni Hanbel, Muhammed - ibni îdrîs-i Sâfiî» ye âit «Ha-
nefj, Mâliki, Hanbeli, Şafii» mezhebleridir. Şii mezhebleri içinde «imâ-
miyye - isnâ aşeriyye» ve «Zeydiyye» meşhiirdur. «Şii^ kelimesi, yalnız
zikredilince «îmâmiyye» anlaşılır.
Sofiyyeye göre H akikata erişen kimse, bizzat Haqtan feyzalacağı
cihetle akide hususunda Müctehide tâbi’ değildir ve Ehl-i Haqq’ın ilim-
leri bu hususta «Vehbî «Ayni» dir. A m e lle bildiği Mezhebe uyar,
hiç birin! inkâr etmez.
Aşq-I Hsq qonicaq başa N e M ezheb q o r ne din îm ân
(Nu: ^ ١)

‫ءامح ة ا ; م‬ ■‫م ا ت ء ه ق ن م ل ه ا ب د ا‬
Mesnevi - M evlânâ

‫را م كن‬- ‫لف ا م دءالى ر‬.

‫ذود ازمار إر‬ ‫امي‬ ‫ يود مءه حار طر‬،^٠٠ ‫مزمحب ح ق‬

İki âlem de âşıqa b ird ir Dîn Ü îmân-ü n^e^!ı،b-ü ‫ ا ل؛ ع‬6‫ا‬


٥ . z. A hm et

^ a q mezheb! m ezhebleri D eryâ-yi zât m eşrep eleri


Hâsıl qam u m atlabları Q ad r içred ir h er an qam u

M ÎR’ÂT.
Ayı ı, Türkçede «^üz§ü». K âinattaki sûretler. Mir’ât-İ tâm. İnsân -1
ka m il.

H aq vechini görm eğe Güzgü düşm üş âdem e


B u âyinde âiem Bir tozdur an lar isen
(O. ş. İ br ahi m‫ ^ ؛‬٧:
152 ILûgatçe

A ça rsa n can gözün ârif görürsün O luptur cüm le âlem H aq q ’a m ir’a t


٠
C em âlin güzgüsüne İJİcn b a q a rs a G ö rü nür T a n n ’nm s u n ’i kem âli
D. z. A hm et B.

M l’RA C,
Urûc edilecek âlet, merdiven. Peygam ber, bir gece, Allah’m da'-
veti ve Cebrâil’in delâletiyle «Burâq» a binip «Qudus» e gitmiş, «Mas-
cid-i Aqsâ» da diğer Peygam berlerin rûhlarm a İmâm olup il‫؛‬i rik ’at
nama^ kıldırmış, oradan göklere çıkıp €ibr!l’in nihayet maqamı olan
«Sidret-ül müntebâ» ya k adar gitmiş, Cibril orada kalmıştır. Muhammed,
burada «Refref» denilen bir seccade üzerinde ilerilemiş, nihayet «Refref»
te geri kalmış ve Muhammed, yalnız ‫ ؟‬larak bütün hicapları geçip
H a q q ’m huzûruna yetişerek tecelliyatına mazhar olmuştur, ©radan tek-
ra r geriye dönüp «^^ekke» ^e gelmiştir. Bu ‫و‬eyre «Mi'râc» derler.
Sofiyyeye göre ^ i ’râc, R û h â n îd ir ve Burâq, Peygamberin ruhani-
yyetinden; Cibril, aklının tem essülünden; ^idre, «ma’qû]ât» ın nihayet
makamından; Refref, aşktan kinâyedir. Şu hâlde «Mi’râc» hakikat lisâ-
niyle şudur: (Muhammed, r^hâniyyetiyle <<^arq makamı» ndan Melekût
âlemine, Melekût âleminden M ücerredât ve،., nihâyet «Cem’ul cem’ ma-
kamına erişmiş ve varlığından tam im iyle geçip H a q ile tahakkuk etmiş,
«Ahadiyyet» te H a q q ’ı H a q ile görmüş, oradan tekrar «Farq» âlemine
rücu' e tm iştir.‫ ر‬Bu da, m a’nevî bir seyrden, yâni Süllikten ibarettir ve
her Velî, kendi mertebesine göre mi’rac eder.| «Şâirlerin ^li’râc’a âit
yazdıkları manzumelere Mi’râciyye denir», (^üre-i E srâ tehirlerine d©
bakınız!‫ر‬
Bu dem de H aq ^ ‫ ^ه‬1‫ا ها ها‬ S ırât-ı m üstaqîm i bul
Mi’râc qılan bu nefesten H a q ’tan g ay rid en usandı
(O. ş. ibrâhim ; 3)

B asteyledi n© qtai Süveydâ S ırro ld u içinde ^ â m -1 E srâ

A m m â d a^l balı §‫ل ؛•^؛‬1‫؛طؤ‬ ^li’râcını bulm adı k em â'h î


Hüsn-ü aşq - Galib D ede

MUHÎB.
H akikati ve hakikat ehlini seven. Bektaşılarda Muhibilk il^ derecedir.
Lügatçe 153

Muhiblikten sonra sırasiyle Dervişlik, Babalık ve Xalîfelik gelir،-


Bunlardan başka bir de Baba ve Dervişlere mahsus Mücerredlik var-
dır. Mûcerredler, k u la k la rın deldirir ve « Mengûş » denilen bir küpe
takarlar.
Mürid Muhib çok olsun D eyü ca n la r azdırup
Ucb ile k endin gören B el’am isen x a b e r ver
(O. ş. İb rah im ‫ ؛‬Nu; 10).

 şıq -1 sâdıq muhibb i Mustafâ d erle r bi^e


D erd ile g a y re t-k e ş-i Âl-i a b a d erle r bize
D ertli

M UHKEMÂT.
Hurûfîlere nazaran « ^ u r ’an» daki «Müteşâbihât», yâni eski müfessir
ve ilimlerin te ’vil ve tefsir etmedikleri «£v^il-i süver» deki ،<‫ا ر‬،‫ء المء ا ر‬
gibi harfler, «^uhkem^t» tır ve bunlar gayr-i mükerrer «14» harftir ki
şunlardır:
* ‫ ل د ك ه ى ع ص ح م س ق ط ث‬١ »• Bunları bastederek Bu «14» harfin
i^ n d e bulunmıyan üç harf daha m eydana çıkar: <<‫ » الف‬ten « ‫« ق‬, »‫» م ا د‬
dan <(‫«د‬, »‫ »■> ن‬dan « ‫» و‬. Bu suretle mecmiiu «1?» olur. Seferde bulun-
mıyan kimse farz olarak günde «1?» rik’at n a ^ a z kılar ki «‫ ا‬7 «‫ ج‬Muh-
kemâta mukabildir. M uhkemâttan m aada « ‫ » ب ت ث ج خ ذ ن ش ن ي ظ غ‬olma!‫؛‬
üzere «11» harf daha vardım ki bunlara da «^üte^^bih^t» denir. Seferi
©lan kimse, günde «ll»rik’at namaz kılar ki bunlara mukabildir. «1?»
Muhkemât ile «!1» ^^üteş^bih^tın mecmuu «28» eder. «28» kelime-i Mu-
ham m ediyye’ye müsavidir. Cum’a günü «1^» r i^ ’at farz namaz vardır.
D iğ e r günlerdeki «1?» ile «^^» eder. «1?» Muhkemât ve «11» M üteşâbi
hâta« ‫ » ى ء ز لن‬harfleri de ilâve edilirse «^2» olur. «،32» Kelime-i  de-
m iyye’ye müsâvîdir.
V echin a n m âyâtıdır O qunan M uhkem âtıdır
G önül ânm m ir’âtıdır A nla tecelliyyâtm ı
(Nu: 1?)

 nzm d ev rin d e oldu ‫ ■> ال م آ ه‬xatın ‫؛‬


V echine d erler am nçûn M uhkem ât üm m ül-kitâb
D. z. A hm et B.
*
^ a b e r aldıq M uhkem ât’tan G eçm işüz ^ât-ü Sıfât’tan
Balım nihan söyler H aq’tan irşâdım ız sırd ır bizim
Bah Sultam
154 LOgalçe

M ihrâbî cümle âyât M üteşâbih M uhkemât


işte elim de b erât Sun ey sâqî piyâle
İbrahim Mihrâbî B aba

M ÜLHİD.
D oğru yoldan azan, bâtıl yola giden kimse.
H aq’tan g a y rijv a r bilen H aqîqatta Mülhiddir،
Şirk-i xafîde qalan H aqîqatta Mülhiddir
(Gaybî; Nu: 11)

MELEK.
Melekût âlemindeki kuvânm temessiil etmiş suretleri. Bunlar, Sofi-
■yyenin ^©dreddin - i Sîmâvî gibi bir çoklarmca yaİDiz gören kimsenin
gözüne görünen ve kuvve - i hayâliyy'e ile mevcût, fakat hissî ve
unsurî bir ^aki^atla mevcût değildirler. €in de bönledir. Yalnız, Melâike
Şeytanlar, şerre sâlk kuvvetlerdir. Cin, mutavassıt kuvvetlerdir.

A nın izniyle d öner nüh felekler A nm em rindedir cümle m elekler


(Nû; ■?‫ر‬

‫ م‬.‫ى‬ ‫ م ا ء‬١‫ك م د‬ ٧ ^٠ ‫ب ز‬, ،^>^٠ ٧ ‫ر ر ق إ ك‬-'


‫م‬,‫ى مءن ندر'ئ ى‬-‫ ر ت‬. ‫’مح‬ ‫بض‬. ‫ لدى‬، ^ ‫م‬ ‫اى‬
.'ıVIevlânâ

M ÜN KER, NEKİR.
Kabirde suâl soran iki melek. Tasavvufta bu iki melek, insanın
huylarının temessL'I etmiş suretlerinden ibârettir.
Aşq ehli q a b re girm ez ‫آل‬i ‫ ال‬nk e٢, N e k iri görm ez
(G aybî‫ ؛‬Nu: ١)

Cismi q ab rid ‫؛‬r anın bed xuyluğu M ünker, Neliir


âim â q ^ ‫ظف‬rin âzâbın çektiği h aq q â b u d a r

iMÜRİD.
îrâdesini Mürşide teslîm ^etmiş olan kimse. «Mürid, Mürşide öyle
■‫؛‬eslim olmalı ki ‫ين بتيدى اك ال‬,‫^ كا‬yâni yıkayıcının elleri arasındaki ölü
dSfibi olmalı!» derler.
Lügatçe 155
M ürid Muhib çok olsun Deyii ca n la r azdırıp
(‫ ه‬. ‫ و‬. İbrahim ‫ ؛‬Nu: 10)

B ende i pîr-i x arâ b âte tn M ürîd-i‫ أ‬bâdeyetn


Kâşki m en dâim â g av v â s olaydım b âd e yem
^ ‫ سمف‬d‫•ل‬

M Ü R ŞÎD .
irşâ d eden. (P îr’e hakiniz!).

N
N A Q Q A Ş, N A Q IŞ.
A]]a^. M ükevvenât.
^ '٦' kim qısm -ı ezelde y azd ılar ‫أ‬ üstüne
K im se noqta qoym adı ol naqş-i ] qaş üstüne
(Nu; ١١)

N aqqâş bilindi n a q ş içinde L a ’l oldu iyan B edaxş içinde


Nesimi

Bâzı e^ki cönklerde «Maaviyye, Mervan, ¥ e z ‫؛‬d, Şimr» gibi ba^


■aşağı yazılan bu kel!ı^e «Yezidî, X âricî, Münkir» m akam ında k ‫ س‬la ‫ ل ل ت ه‬-
y o r. T ürkçe olsa gerek. F akat asıl m anâsını bileni bulamadım.
F âşetm e sırrını N aşıdan saqla Zikir sözün qalbi ölü n e bilsün
(Nu: 37)

Muhammed A li’dir qırqların başı ©nları bilm iyen N alıd ır N a ‫ ؛‬ı


‫ ال و‬H im m et 1

Bakmak. Bütün tarik atlard a mürşidin Sâlike nazar etm esi, feyzin
٠‫ ة‬e r ey ‫ ة‬٥ ‫ت‬na» sebeptir. £1 tutm ak, h a tta Cezbe hâsıl olunca m ürşide
sarılm ak bile, hep, feyzin sereyânı içindir. Mevlevîlerde, Sim a’ esnâsın-
■da secde, etm ek-ve birisine sarılıp beraber sim a’ etm ek eskiden varmış
156 Lügatçe

(Menâqib - ‫ ل ه‬- Â rifîn ve R isâle - i Sipeh - sâJâr tercem esine bakınız!'


S: 95 - ‫) ل و‬. T arik atlar içinde Melâ™îlerden sonra en ziyâde nazara
ehem m iyet veren «Mevlevîler» dir. Mevlevi âyininde «Devr - i Veledi»
de dervişlerin post önünde birbirine karşı durup bakıştıktan sonra niyaz
etm eleri, niyazdan sonra yine birbirlerine nazarları, tarik at erkânından-
dır. ¥ in e bütün tarikatlarda, hasseteu M evlevîlerde «Safâ nazar» tâbiri
mev^Ut olduğu gibi bilhassa Bektaşi ve ‫ ل ال‬e ‫لتآ‬ev‫أ‬
‫ ا م‬er, birbirlerine «sen
ve siz» yerine «nazarım» derler. Meselâ, «sana geldik» yerine «nazarına‫؛‬,
geldik» denir, ^ a k a t «Melâmî - Hamzavîler», nazarı, sülU^ün esâsı ola- '
rak kabial etm işlerdir. Tâlib, M ürşiJin nazariyle aşk ve cezbeye a ğ ra r
ve cezbe ile fenaya erer. Bana « ^ ‫ ه‬z‫ق‬r - 1 H aqqânî» de derler. (M elâ-
m îlik ve M elâmîlere bakın! Sa: 192 - 194).
H aq n a z a r eyledi b ana T optolu oldum cihana
(Nu: 14)

Anın ile v â r olm uştur H abib ile y a r olm uştur


Sâhib-ül esra r olm uştur N azarı can d an ay rılm az
(Nu: 54)

E renler safâ n a z a r ^،ze ed erse y eter


H âsıl oldu Y onus’a H er n e ‫؛؛‬im. saiâsıd ır
¥onus

H im m et nazariyle n azar et A hm ed’e lı"ıt!et


Y eter uyudu gaflet ile bir dem uyansm
٥ . z. Ahm et B.

Yek n azard a qıldm ey yüzü gül  yînem i âftâbe i mül


G alib D ede

«Aql - 1 ^üll’e babınız!

N E ŞİR .
D ağılm ak, insanın vücûda gelm eden evvelki hâli ki her cüz’ü bi^
şeyde ve bir yerdedir, ^ o n ra «Terkîb,, e g^lip haşrölur (H aşr’e de ba^!)،.
Z erre zerre olur neşir K evn-i âlemi dolaşur
(Nu; 27)
Lügatçe 157

Quvvet-‫ ؛‬âlem qaçan ‫ ^ائل‬cem’ola ol haşrolur


Müfredata râci’ olsa neşrolur derler a^a
Âlem âdem, âdem Âlem olmad]r haşr-ü neşir
H aşr ‫؛‬le neşr olmadan b ir dem cihan olmaz rehâ
U ،Jı^.r_G aybî ،

NEFHA. - i g U D R E T ( ^ E E E ^ - i R A H M Â N Î ).
« ‫ م ا ب ل ي‬١^ ‫ى ؛‬-‫ من لو‬V ‫ و ت ه رفغت‬-, ‫ ظذا‬A dem in cesedini tesviye edince
ona ruhum dan rûh nefhettim ve[ M elekler ona secde ettiler, ^ ‫ ا‬c٢ sûresi.
A y e t: «29». Bu nefh, bildiğimiz nefb olm ayıp bir tecelli ve zuhurdan
ib arettir, insanın cesedi, «Rûh - i izâfî^ Nefs - i nâtıqa» denilen «Cem’-
iy ^ e t - i esm^iyye» m azbariyyetini kabûle istidat kesbedince zahir
olur. A d eta tam am iyle cilalanan ve suretleri alm ağa mUstait olan ay-
n a d a suretin zuhuruna benzer. (Gazâlî’nin ‫ ^ غ؛راءه‬٩ ‫ اب اأكت ون‬:‫ '؛‬ism indeki
kitabında bu hususta kâfî m a ‫ ةل‬m‫ ة‬t vardır). Kâmil de, sâlikin istidadını
görünce ona cezbe ve a^k nefheder. Bu nefh, «Nazar» ve“Tevecciih» le,
bâzan da «Sohbet» le olur. Buna « Nefes - i R ahm anı » de derler,
^^^staid olan tâlib, bu nefhayı m ürşidinden bulduğu gibi her şeyden de
bulabilir. P eygam ber, muhtelif sebeplerle ‫ ال منوا ا رغ‬،‫صث را‬-‫ ق‬c،^■ ‫_م‬.‫ما ظق <إم تء‬
‫من؟يالبش‬ '■ •• ٧ •' ،‫ه'ض <نا'ف اس ارءن‬-\‫ » ق‬gibi sözler söylemiştir. «Isâ, nefe-
siyle ö lç e ri dirildirdi» dem ek te, isâ, 0‫ ل آا‬gibi olanları bu kudret nef-.
basiyle dirildirdi, dem ektir.
Niisxa-i vahdet âdemdir Nefxa-i qudret bu demdir
(O. ş. İbrahim‫ ؛‬Nu: 1)

Rûha m ^ ^ d bağışlar Nefes-i Rahmânımız


(O. ş. ibrâhim‫ ^ ؛‬u : ‫)ؤ ل‬

Neş’e-i âdemdir ancaq nef^a^^a qâb ‫؛‬vücûd l


Rûh-i Haq’tır !^h i âd ‫ ؟‬m demedi m ! ‫رو حت ا‬
٠^ ١^ - Gaybî

N Ü H FELEK .
Dokuz gök. Eskiler; A rzı, Alem in m erkezi addederek onun etra-
fında devreden dokuz k at gök farzetm işle^dir ki sırasivle şunlardır;
Eelek-i kam er. Felek ] U târıd, Fele^ i ^ühre. Felek i ^em s, Felek-i
M errix, Felek-i Müşterî, Felek-i Zuxal, Felek i .^^enâzil, F e le^ i Burûc.
158 Lügatçe

B unlardan sonra A r ‫ ؟‬ve kürsî Felek-i Menâzil ile Felek-i Burûc


sayılm azsa, gökler yedi kat olur.
Anın izniyle d öner Nüh b e le k le r Anın em rindedir cüm le M elekler
(N u:7)

G eldi H eît eflâke çıktıfanı d a ^‫ ؛‬te rk e d ü p


A nda daxi y üzünü gösterm edi ol dil - rü b â
‫خل ط أ‬١^ ، ‫ — ' ؛‬G aybî

FelekJ^cinn - ü ‫ ؟‬m eiek a r ;‫ ؛‬- u sem â n e ^ ’i b eşer


H ep lisân -|ı h âl -^ü qâl ile ^e^^t! zik red er
Y en işeh irjF en e rli ^ a z i ‫ {؛‬ül M evlevi

‫ه‬
[O N |S E K lZ B İN ]A L E M .

[Bu dokuz Felekle beraber «K üre-iJH avâ,|K üre-i mâ, K üre-i Türâb,
K üre-i nâr, y ‫ق‬n ‫ أ‬A nâsır -1 e rba^;' Cemâd, N ebât, h a y v a n , yâni !Mevâ-
lîd-î selâse, insan ve insan-ı] k â m il» ;.O nsekiz 'o lu r ki zuhûr îtibârile
biri bin sayılırsa O nsekiz bin olur.
Onsekiz bin âlem in N ü sh ası âd e m d ü rü r
Bu n ü sx a y ı|â lim ©1 Q urtul d e r d - ü elem den
(O . Ş .JÎb râ h im ‫ ؛‬N u: 6)

X ak • i M evlâna’yı S aîv e t sü rm e - ifçeşm eyliyen ]


fO n sekiz bin^âlem i b inâ olur^âlem bu y a
S afv et

[O N ÎK Î İMAM (E lM M E -lflS N A A Ş E R ).
“ Is^ â a^eriyye - tmâmiyye,, akîdesince, 'îmâm; P eygam ber’in şerî-
atinin bâ^ız ve mübelliği olduğundan im am ’ın da Nebî gibi « Ma’sûm ‫ء‬
olm ası şarttır. İsm et ise gizli bir lütuf olduğundan İmâm ’ın m utlaka
« A lla b » tarafından ta ’yîni ve P eygam ber tarafından da tebliği lazımdır.
M uhammed, . . . . . . . ‫^ ر اض‬İ;U ‫ ماار سمل يبغ طآ<ل اإلى رانإإ •ضد‬.‫ » إا‬âyetinin nü-
zülünden sonra ٢ H acc-ül veda’ » dan dönüşte “ Mekke „ ile «Medine»
parasında «^ad‫؛‬r-i Xum » denilen mabalde A li’yi «imam et» e ta’yîn ve
bunu « Sahabe » ye tebliğ etmiştir. A li’den sonra «îmâmet», sırasiyle
A lî’nin Onbir evlâdına geçmiştir. Bunlardan her biri, kendisinden ev-
Lügatçe 159

-velki im âm ’ın nass ve ta ’yiniyle İmâm olm uşlardır. M aamafih P ey g a m


b e r’de kendisinden sonra im am ların 12 olacağını , ‫؛؛‬bunların [birincileri
.Al î » on İkincileri “ Mehdî ,, bulunduğunu bildirm iştir. H a ttâ “Şîa„ y a «
göre isimlerini de haber verm iştir. Muhamrned ve Fâtım a ile beraber
îmâm m a’sûmdur. B unlara “ 14 M a’s û m ,, d en ir. ( Şâirlerin 12^‫؛‬،12 :
İmâm a ait yandıkları m edhiyyelere “ D üvazde im â m ,, derler. M ehdî
]; ve Mczheb m addelerine de bakınız!) On iki im âm sırasiyle şunlardır
bu - al - H aşan A liyy - ibni Ebû Tâlib £ — 1 ) ^ ^ ١^ ١،‫ر ال ر ص‬
bu M uhamrned H aşan - ibni A li £ — 2 ) ‫ر جا تي‬
E bu A bdullah H useyn - ibni A li — 3 ) ^ ١ ،‫( ا< مط‬
Ebu - al - H aşan A liyy - ibni-al - H useyn — 4 ) ‫ د ه‬. ‫ناد ا‬.‫ ذ‬t ‫ر ا ل ج اد‬
Ebu Ca’fer Muhamrned - ibni A li — 5 ) ‫(ال ا م‬
‫ — ه‬E bu A bdullah ^ a’^er - ibni Muhamrned )‫ر اكاد ق‬
Ebu İbrahim Mûsa - bni Ce’fer — 7 ) ^ ١^ ١ ، ‫رااك ؛لم‬
Ebu - al - H aşan A liy y - ibni Mûsa — 8 ) ‫ ب‬. ‫ ال م‬، (
Ebu Ca’fer M uhahmed - ibni A li — 9 ) ‫قافواد‬:‫ ال‬c ‫ى‬-'‫ر ال ه ا‬
Ebu - al - H aşan A liy y - ibni M uhammed — 10^) ‫إ إل ال ق‬
Ebu Muhamrned H aşan - ibni A li — 11 ) ‫ رى‬5‫ ما نت‬، ‫(اازى‬
Ebu-al-Qâsım M uham m ed-ibni-al-H asan — 12 '

A hm ed erenlerin izin izleriz Can evinde cananım ız gözleriz


Oniki İm âm Ş a h -1 m ardanı özleriz N urları g ö rü n d ü o dem dîdem e
A hm et beyin ^ a th i^ e ( ®‫؛‬n d en (

‫س‬-‫د ج‬ 1 <‫درء“ ن مبي‬. ^ ‫ل‬،‫مبد امه ءد مبمدةإ ب‬


M evlânâ (M evlevîlerin s e ^ r g ü lb a n g i)

Ey m azh ar - ü hem m u z h ir-i e sra r Alî


isn â aşerin xayline şe rd a r Ali
A nlar ki H useyn - ü Mûsi - v ü C a’ferdir
iki H aşan üç m uham rned - ü ç a r Al!
Galib D ede

benim şeyxim b ir uluca kişidir ü ç le r yed iler ^ ır^ la rın b aşıdır


O n iki im am ’ın sır yoldaşıdır D önm ezem şey x im d en y a n e döneyim ،
Y onus
60 ‫ه‬ Lügatçe

PERDE. ٢
H icab’a ^ ^ ١!
‫؛‬

T arik at tnüessisleri. Mevlânâ Celâl - üddîn - i Rûm î, Naci Bektâş - ‫ا‬


“Velî, H acı Bayram - 1 V elî . . . . . gibi.
Melâmî - H am zavîlerde ? î r ve Miirşid; Melâmî mümessili, yâni
*‫؛‬Qutb - G avs„ tır. irşad, ancak onun hakkıdır. İsterse bizzat kendisi
tâlimlerle görüşür, onlara nazar eder, iste rse bâzı ihvanına irşâda me*
^ûniyet verir; onlar, talipleri “ Gavs „ nâm ına kabûl ve irşât ederler,
bunlara «R ehber-Q albe bakıcı» denir. H er tarik atta şeyh,istediği der-
vişe «İcazet» ve «Xilâfet» verip şeyh yapabilir, ^ â lb u ^ i H am zavîlerde
irşâd, ? ir ve Mürşid olan Q utb’un hakkı olduğundan; icazet, X ilâfet gi-
‫ ؛ ه‬sûrî merasim de yoktur. A ncak dediğim iz gibi ^ u t b ; ş‫؛؛‬ah! em riyle
,^âzı k!m§eleri irşâda mezun edebilir.
Pîritn nişan urdu bana Bî-ulşânm nişanıyım
(^u: 23)

‫ء اند رتنمروت إث رى‬-‫ا"ك ر حه ي؟‬ ‫ ^ مف ا ت حق إ ث د‬٠١^^ ‫دا ن ى إ ر‬


M evlânâ

Pir olup, şekl-i beşerde ârif-i Rabbânîdir


Âna rahminde velayet gösteren Oğlan Dede
D. z. Ahmet B.

Q
, ‫ ه‬- ‫قاس ؛ و‬
‫يى‬, ‫ا‬ ‫? ه ء د قاب مءيء )و‬ey g am b erin H a ‫ ه’ و و‬yaqınlığı iki oq mesâfeai
‫ ؟‬adar, yahud daha yadındı.» {^ûre-i Necm; A yet; ‫ رو‬, S ofiyye’ye göre
،<‫» م ه‬, «V ücûb ve İm kân» kavisleridir ki « H a k ve Xâlk،> m ertebele-
rine, «Rübûbiyet ve ^ b ^ d iy e t» e işarettir, ( Melâmîlik ve M elâmîler-
d e^ i « ‫ ؛ م جمد‬/ ‫ ء دا‬a da bakınız! S: 270). Sofiyye’ye göre âyetin mânâsı
‫ ؟‬udnr: «M uhammd’in H a ‫ ة’ و و‬yagınlığı bir d ereceye geldi ki X a l^ ’ı ve
H a ^ ^ ’ı bir gördü. X âlq m ertebelerinin, H a q m ertebelerinin tecellisinden
ibâret olduğunu bildi. H a q q ’ı, X âlq ’ın butunu; X â lq ’ı, H â q q ’ın zuhuru
<>laraq gördü. H â ttâ bu m adam dan da geçti; yaqınlığı, zâtî yaqınld‫؛‬tan
ib aret olup nazarından H âlq ve X aq qalqtı; A hadiyet m aqâm ına erikti.
Lügatçe 161

(TeV ilât-ı Kâşanî; S; 270-271. ‫لكيه‬١‫لئ واعا ال‬١ Cilt: 2; S:3Ö2). H a q q 'ı «zahir»
H â lq ’ı «bâtın» g-örmek «Cem’»; X â lq ’ı «zahir», H a q q ’ı «bâtın» görm ek
‫ض ر؛اض‬. ; H q q ’ı ve X âlq’ı dediğim iz tarzd a bir görm ek « ^ ١^ » m akam ı-
dır («€em ’» ve «Q urb-i Mevâfil» e bakmız!) ‫» ص قاب‬, işte bu ma-
kam a işrettir. «‫^اءاواد'يى‬€ »٧^ ١٧٣ ‫ » ا حديب‬denilen m akam dır ki bu, tamami^^le
«^^ahdet-i sırfa»dır. Bu m akam a, her zam anda ancak bir kişi vâsıl ola-
bilir ( «Qutb» a da bakınız! T a ’rîfât’ta ^^١^- «S: 30-31» ve ‫اب ق و ه‬3 ‫ ء‬S:
'?l»e baqınız!).
‫قاف‬ - i ‫ ه‬- ‫ ؛ ه قاب؟ و‬،• bilen ‫ ه ا ؛ظ‬، ^،٦! kifayet eyle ana ‫ ه‬1‫ ع ث قا ه ه و‬ile
(Na; 9)

‫ة رترر او خ ار لقاسن‬-‫ددون دم ا‬ ‫ د ب بمر ' إتا قاب ؟و— إن ا ت‬، ‫ك‬


M evlânâ

‫ئل أ‬qaşın yâyı 1 ‫ أوادق‬ile Hem ‫ از ذ؛ ر حلك م درك‬buyurmuş Haçı sana


Nesîmî

-A rş -1 a ’lâ’d an d axî a ’lâdasm ‫ي قو ي م‬ ‫ ^ ا آل ة §؛آا آاآ‬e^d ed lr


D. z. .Ahm et

QADR.

Ş eriat ulem âsına göre Q ur’ân’ın indiği g eced ir ki Ehl-i S ü n n et’in


^ ir kısmına göre bütün sene i^ine gizlidir, £kseri^^ete nazaran R am a-
zan içinde ve bilhassa on beşinci geceden İtibaren ،ek gecelerden biri-
dir. ^ azı m ezhepler 21 inci, bâzıları 23 üncü gecedir dem irlerdir. H a-
n e ^ le r’de, bilhassa son âlim lere n azaran 27 inci gece hakkında itti!ak
vardır. «Şîa-i im âm iyye-isnâ aşeriyye» ^e göre 19, 21, 2^ üncü gece-
C rden biridir. 3 u üç geceden 21 ile 2^ üncü gece hak^ında^i rivayet-
]^r daha kuvvetlidir. H e r üç gecenin Q adr olduğu hakkında da rivâ-
je tle r yok değildi, ^ a d r gecesi M elekler ve €ebrâil ye^ yüzüne iner; ‫ه‬
g ecey i «ihyâ eden», yâni uyum ayıp ibâdetle geçiren m ü^m inlre selâm
verirler, o gece h ay r ve selâm et nazil olur ve ‫؛‬ecre kadar edilen du-
âlar m akbûl olur, o gecenin ibâdeti bin ibâdetten hayırlıdır. Bir
sene idinde vâki olacak şeyler, ‫ ه‬gece takdir ve zam anin «îmâm»ına
.arzedilir (Tefsirlere bakınız!) .
^ o ^ y y e ’ye göre; sâlikin, m ahb^buna nisbeten ^ a d r ve rütbesini
-onunla bildiği bir tecelli vardır. Bu hususî tecelliye uğradığı g eceye
-sQadr gecesi* denilir ki sâlikin «Ayn-i €em ’»e ve ^^a’r i ^ t ’te «Baliğler»
11
tûgatçe 162

m akam ına erişm esinin ilk zam anıdır . ٩ ‫ • م ناص ومرق‬. ‫ اب إل لغ‬،‫« القدرله" فتس نه‬
» ٣ ‫ق ا ما إل لنتي ق ال»رفت رالله سألى‬،‫لى ءتيان ي د‬١ ‫ئ د ه در ب إدب؟ اق م د ه د م دءت إ ت د إ و م و د ا د االغ‬
(T a’rîfât; S: 84).
Xi2‫؛‬r ’a h ay a t bu d em d ir Qadr-Ü B e râ t ‫ الط‬d em d ir
^ 6 ‫^حث‬-‫ ؛‬n e c â t bu de^^dir H er d em ayrı qıdem deıı
(O . ş. İbrahim ‫ ؛‬N u: ‫رء‬

Seni diri tutanı sen bilür isen ey aziz


Ki her n e ‫ ؛‬este bulasın boyunca Qadr-Ü Berât
esin^ ^

!d-i ekberdürür günüm her gün Qadr'e eriştim-ü Berâtîyinı


D. z. A hm et B.

giym işler yas donundan çıkmışlar G ece ^adir gündüz bayram günleri
Qul Himmet

Q Â F.
Eskilere ^ ٥٢٠ A rz ’ı çepçevre kuşatan dağdır. A n q â ’ûin yuvası bu
dağdadır.
S ofiyye’ye ^ ٥٢® insa’nın ^ ‫ ^ ^ه ال هى^لآ‬. » ‫ ق'رااق ر ا ذابي د‬٠ den m urâd «'‫ء س‬
de olduğu ‫« اظ؛ج‬Muhammedo, yâni İasân-I kâm il’dir.
Hurûfîler, bu telâkkiyi şu sûretle ts ’vil ederler: «‫» ق‬, «£b^ed» hesâ-
bında «100» dür. in san ’ın vechine de türkçe «Yüz»denir, Bundan başka
«28» harf bastedilirse «?2» ‫ ه‬1‫^ ا إ‬. Bu «72» harf, Esm â’dır. «28o iVlüsemmâ
ile «lOO»eder. in sa n ’ın bir tarafındaki el ve ayak m afsalları parm ak ve
tırnaklarıyla «48» eder. El ve ayak ayalarıyla 50; öbür tarafı da bu
sûretle ٥٥, m ecm ûu 100 olur (A nq’a ve ‫ •'«ن وكإن‬a da bakın]z!).

QALEM.
Mezâlıirine göre «Ilm, Aşq, Ar^, K ürsî, Levh, Aqi» gini isim lerle
anılan « H aqiqat -1 M uham m edi/ye» (A şqa bakınız). H a q iq a t -1 Muham-
m ediyye’ye «Noqta» da ederler ki bütün «Sıfat» buradan zâhir olmuş-
tur. «Sıfât»a «Hurıif i âlî\'ât», «A nasır âlemi» ne de «Sutûr-i sâfile»der'
1er. (• ‫مالل‬-.‫ ب‬،La bakınız).
‫ا ؛ ال ت‬ ‫ ذو د‬- ‫ر دا ق‬ ‫ظا ؛ا ت‬ ‫ا‬: ‫ك م‬
‫يى‬.‫مم‬،<.‫محمد‬,‫ا‬
Lügatçe 163

B âzılan « ‫_ون‬,‫ ط‬,‫ ء ن“والقلم و اي‬âyetini in sa n ’a tatbik ederek ‫ » د ء‬u kadın


«Qalem»i de erkek ‫ ط ه‬ak üzere te ’vîl etm işlerdir. Bu hususta Hafız
Mustafa ismindeki H urûtınin « HaqiqatD âm e » ismindeki kitabında kâfî
m alûm at cardır.

E m rolur in e r Q alem ’e G elüp d ö k ü lü r K elâm a


A ndan n eşro lu r  lem e Bu Ç âr erkân ^^ü^ünden
(Nü: 7)

Ş u beyit ve k ıt'a da ayni telakkiyi g ö ste rir ;


Bildi ol kim âril-ü d ân â imi^ ‫ كا ق‬iie ‫ زت‬Âdenı-Ü H av v â imiş
D. ‫؛؛‬. A hm e B.

B u H urûf-i âliyâtı lev h -i D e h r’e n aq ş için


 dem e v e rd i Q alem bax şey led i H av v ây a ÖJ‘
Qâbil-i ta ’lîm olan in s â n ’ı tev lit ettiler
Z âhir oldu hikm et-i ;١^ ^ . ‫ا‬ "o
B a h âriy e M evlevi Şeyhi• m erh u m
H üseiv F ax rî ‫ ج ه‬de

Q A LE N D E R .
M enşe’ini «Ebû H afs-al-H addâd», «Hamdûn-i Çassârn ve «Ebû Saîd-
Ebû-al-xayr» ‫ ا طأج‬büyük Melâmetî sofilerinden alan ve «Şeyx Cemâled-
dîn-i Sâvî» (463) den sonra «Surye, Mısır, Iraq, İran,H indistan ve O rta
Asay» s^^alarında intişar eden ve «Şeyx Bahâeddın Z ekeriyyâ-yi Mol-
tânî, Faxruddîn-i ‫ث‬r‫ق‬q‫ » آ‬ve «Qalendernâme» müellifi «Seyyid Hüseyni»
gibi büyük sofilerde yüksek ve husûsî bir felsefe şeklinde tecellî eden
bu meslek, H icrî beşinci asırdan itibaren A nadolu’ya da yayılmış ve
on birinci asra kadar devam etm iştir. (K öprülüzade F uat Bey’in «Ana-
doluda İslâmiyet» m akalesinden telhîsen. E debiyat Fakültesi Mecmuası;
¥ıl: 2; Nu: 4, 5, 6).
Q alenderîler’de m üfrit bir A levîlik vardır. ‫ م ان و ط؛ ل ا لخقإبق‬m verdiği
m alûm âta ^ ٥٢© zikirleri bile « H useyn, H aşan, Muhammed, Fâtım a,
Ali» dir. Q alende‫؟‬îlar; def, kudüm ve alem leriyle takım, takım , y er
yer gezerler, m esleklerini neşrederlerdi. Sakal, bıyık ve kaşlarını
ustura ile kazıtarak « Çâr - darb ‫ ء‬olmayı kendilerine şiar ittihaz et-
d işlerd i (Çâr-darb‫ ؛‬iki kaş ile sakal ve bıyığı hazıtm aktır. ^ âdettin
Nüzhet Bey’in; «Bektaşi Şâirleri» nin lûgatçesinde Çâr-darb «s. 461-462»
ve kalen d er, Q alenderî « S : 481 ‫ ء‬m addelerinde Çâr - darb’a k irlik le r!
ilâve etm esi tam âm iyle yanlıştır. E sâsen bu lûgatçenin bir çok m adde­
164 Lügatçe

leri de yanlıştır.) işten güçten ferag atle “tese’ül ve tecerriid„ ü ihtiyar


.d e n bu tâife, «Abdâlân, Taife - i Cevâliqa, Q alenderiyye nâmını almış-
!ar ve zahire riây etk âr bir çok sofilerin ta ’nına
y a m e'haz olan ve «Vahidî» tarafından «Qânûnî Süleym an» zam anında
yazılan «Menâqib - i H âce - i (^han ve N etice - i Can» isimli k ita p ta
A bdâllar, Çâr - darb olm alarının sebebini şOyle anlatıyorlar;
A ıııııçün bu sagal-ü saç-ü qaşi T ırâ‫ ؛؛‬ettik bu y ü zd en ]‫’؛‬ola nâşi
Ş u n e s n e kim C ihanda ariy e ttir A nı te rk e tm e m ek akb ah sıfattır
Bu qıllar â riy ettir m ülk-i teinde ^ i d e r v a r i$e aqlın anı de
T ırâş eyle bu J^üzden se n saqalm Ki tâ rû şe n ola çün m eh cem âlin

Q alenderîler de ayni m es’ele hakkında şöyle diyorlar:


S aqalı vii qaş، bu y ü zd en ü râ ş Q ıluruz ki ed en i san a anı îâş
G id er anı arızd an ol râzd âş Ki ol arızidir q(l anı tıraş
H icab olsa bir m âha ebr-i siyah M ü n ev v er e d e r ı^i Cihanı o ‫ ة آل‬h

Y üzüm üz g ö ren le r ziyâ k e s b e d e Sözüm üz işiden, saîâ k e s b e d e

H âlbuki işin doğrusu «Küfr» m addesinde yazdığımız gibi yüzün zâ-


ta, yüzdeki hutUtun sıfata teşbihinden doğan bir telakkidir. K alenderîler,
Ç â r-d a rb olarak ^âta m azhar olduklarını izhâr ediyorlardı, ^unda
«Mahbûb - perestî ‫ )•؛‬nin de her hâlde ‫ ه‬ah‫ ؛ا‬vardır.
H ayderî, Şemsî, Bektaşi gibi bâ^ı tarik a،lar da Ç â r-d a rb olm ak
hususunda kalenderîlere uym uşlar, yalnız bıyıklarını ve kaşlarını b ıra k
nJişlardır(A ynı kitaba ve ‫ • ورا(هدى لناء;دى‬y a müracaat!), k alen d erîler, diğer
‫ل‬

tarik atla ra da nüfuz etm işlerdir. £ ‫؛‬lâkî tezkiresinden; ^^evlânâ’nm birgün


tıraş olurken berbere, sakal ve bıyığını ancak sakalı varmış denecek
derecede dipten kesmesini söyleyip kalenderîler! re d d e ttiğ in i anlıyoruz.
M evlevîlerden «Sultân -1 Dîvânî» lakabiyle m eşhûr olan «Simâî D îvâne
M ehmet £f.» (936) tam am i^Ie bi^ kalenderî’dir. Kfcndisi Çâr - darb oldu-
ğu gibi dervişlerini de um um iyetle tıraş ettirirdi. H atta bu yüzden «‫»‘ سان‬
sahibi, K le n d e rliğ i, M evlevîlik’ten bir şube zannetm iş ve müessisliğini
bu zâta atfetm iştir. «Tibyân», Yavuz Selim ’i bile «kalenderi» gösterm ek-
tedir. (953) te istan b al’da vefat eden Mevlevî ¥ ‫ ئآ‬3^‫؛‬- ‫ ال‬S în e -c â k ve kar-
deşi Gülşenî ^^ayretî ^ ^ b a da Ç â r-d a rb idiler. K alenderîlik, bilhassa
B ayrâm î Melâmîliğiyle çok m ütedâhildir (Bil hususta «Atsız mecmua»
nın 13, 14 ve 15 inci ;?ayılarmdaki m akalem ize bakınız!). D ‫وى‬akinza‫ ه‬e
A hm et B; «Oğlan Şeyx, O ğlan Dede, Çelebi Şeyx» lakaplariyle anılan
«ismâîl-i M a’şûqi» nin Çâr - darb olduğunu
T eky egâh-ı aşq içinde p â -b ire h n e .Ç â r-d a rb
Sırr-ı l^aq’ta se r-ü râ ş-ü vâlih-ü h ay ra n D ed e
Lügatçe 165

beytiyle haber verdiğine göre, ben, b^ zâtın ve dervişinin; «Nişancı


târihi» nde, kanûnî Süleym an zamânmda« Men’-i tâife-i Q alenderiyân -1
Râfızıyân» başlığı altında Osmanlı ü lk esin d en , sürülen ve «Xazîz-i m e-
zellette x â r - ü zâr, q a ’r-ı z e ^ in -i nekbette m erkez-i xâk gibi haqîr-ü
bî-miqdâr* oldukları haber verilen kalenderîlerin tebcîr ve imhâsı sıra-
larında katledildiğini zannediyorum ,

T erk -i tecrîd-i Q ale n d er g erç eğ e qul olmuşuz


(N.u:,58)
§
‫ه ت يته ا ن م*ين ت قا ش‬ ‫ ت‬- ‫ج ه ا ر ضرلم‬ ‫ د ا د ن د م ر ر ت ا ه ل " را ش‬٠ ‫ج و ن‬
‫ ر و ؛ود اى ه ء ز‬.‫د س ازان ا‬ ‫؟اء م‬-‫أ‬١ ‫ ردت‬.‫ادلش ر ش د‬
•،-•‫ راب ا‬- M evlânâ’y a isn â d ed ilm ek ted ir .

‫ءإر آلتدن_بم‬-‫خا ص ا ز را ى آ ل م‬ ‫ هبا ز ح ش ر ت دا و ر ق ك ل ل م’ م‬١‫ ا ه‬٠


‫م‬.‫دد ؛ ردى‘ د؛• ؛لمم د ئاندل‬ ‫م‬.‫زده ا‬- ‫ن ررق دل‬١‫م ا'قش مغب‬
‫ ق د ر ؛ل ت د رم‬٠ ‫رش م د ر‬ ‫زان در‬ ‫ راى ض‬.‫دم ا ف الق داد• ء ل ان‬
‫سإ؛م رمهتب لر ص ك ث و د ه ك د رم‬ ‫م ا د د قراق آ ل ي ك جر د د ما ن‬
‫نون ر ءلتدر_ء‬. ‫زار ل زا ر ول د ه‬ - '‫ي و ت ه در * م ي ت مقتات د ل د م ؛‬

‫د_بم‬- ‫ت ا‬
‫اقء ك و*ر ءل‬ ‫تم از‬-‫مس‬ ‫ دد اد ل‬٢٢٠^ ٢ ‫جا 'ى ذ د ت ش ا ه‬
‫م‬, ‫ادر ر؛اى ا ح د و ب د مم دن‬ ‫إ ؛ م « م اد ق » بطريق ج _ث ان‬
Sultân-I D îvânî d e rv işle rin d e n Sâdıqî
‫ي‬

S e c d e le r eylen gelin A b d allar kim b u n d a bir


T ekye-i H aq’ta tıraş olmuş Q aien d er v a r imiş
Usûlî

Q alen d er-v âr cemî-i âlem d en bî-bâk v e mûy-i h estîd e n A n n u b p e rv a n e le r


gibi îe n â y a taiub v e h elâk a râgıb N â-m iirâdhğı m ü râ d e d i n ü b ....................................
Y ûsuî-u S în e-çâk ’in m e şh u r m e k tu b u n d an
*

İki â lem d e sultanda■ Q ale n d er Q adîm î küfr-ü îm ândır Q alen d er


H atây ı

^ e rk -i sû re t q alen d e rin ı te c rîd N e bıyık, n e saqal, n e şâ n e g ere k

O lm asam Ç âr-darb-ü p âk tıraş H e r qıi olurdu cism im e s a n ç e r


D . z. A hm et B.
166 M gatçe

O U R ’ÂN.
İkidir: Q ur'ân - ‫ ل‬sâmit, Q ur’ân - 1 nâtıq. Q ur’ân - 1 sâmit, bildiğimiz
Q ur’ândır. O ur’ân - 1 nâtıq; İnşân - 1 kâm ildir. A liy y - ibni Ebû Tâlib;
«Sıffeyn» harbinde « M aaviyye „ tarafdarları, m ızrklara Q u r’ân bağlayıp
A lî’nin ordusuna uzattıkları vakit A shabına <،‫<م ص و اآ كا<م اشا(تاطق‬١‫ءءذاك‬
demiştir.
Baqtım hüsnün M ushafına G ördüm anın Âyâtı'nı
(Nu: 17)

E vliyadan gelen kelâm O qunan Q ur’an değilmi


(Nu: 19)

Qaşm la kirpiğin vahyi b a n a geldi-vü bildirdi


Ki sensin A rş il ،‫ ؛‬kürsî yü^ün y azu su Q u r’a n ’d ır
N esîmî

Mushaf-ı hüsnünü görenler d e r O qunur b unda âyet-i Q ur’ân


D. z. A hine،

QUTB.
V elâyette ileri gelmiş kâm illere denir. V elayet ehlinin birçok kısım-
la n ve her kısmın bir Q utb’u vardır, i r i s l e r i n e «Qutb-iil Aqtâb» denir.
« Qutb » la^zı, m utlak zikredilince « Q utb-al A qtâb » anlaşılır. Sofiyyeye
göre; Â dem , H a q q ’ın «Cem 'iyyet-i Esm âiyye» sine m azhar olmakla
beraber her zam anda, H a q q ’ın, âlemde bir «X alîfe» si vardır. Â lem in
kalbi gibi olan bu zât, « Q utb-ül A q tâb ‫ ء‬dır. K endisinden istimdât
edildiği zaman «G avs» adını alır. Feyiz, ondan takdim edildiği için
«Ebu-al Qasım ‫ م‬. ‫ ءامااق ا‬dır. « ‫ آ ا إ ه‬، ‫ ا ظ‬makamı, ancak onundur. «H aqîqat -1
m uham m ediyye» m azharıdır. M uham m ed’den evvelki P eygam berlerin
hepsi, o hakikattan feyzaldıkları gibi M uham m d'den sonra ‫ ه‬a V elîden
V elîye intikal eden o sırdır. « ¥ onus » bu nazariye^i
M uham m ed bir denizdir C üm le âlemi tutm uş
E v liy alar ördeği G ölünde M uham m ed'in

Ç ulhalar doqüm adı T erziler dikem edi


K im seler eskitm edi D onunu M uham m ed’in

k ıt’alariyle anlatıyor. Şu hâlde ^^uhammed, blmiyor. Don değiştiriyor.


¥alnız, bu " değildir. Sırrın intikali cihetiyle bir « A y n iy y e t»
Lügatçe 167

tir. Qutb, vefat edince o S i r r a m ukarreplerinden ‫ ؛^أظ‬m azbar olur. Kâ-


inata Q utb’un n e ş’esi hâkim dir. H erkes, ona, o, « V a r id a t» iDa tâbi’dir.
Bu zat, «Nübüvvet-i teşrîiyye» ‫ا؛‬€ « N e b î» değilse de «N übüvvet-i ta ’rî-
fiyye» ile « N e b î» dir. F akat, «Edeb-i M uhammedi», gözetilerek ken-
dişine «Nebî» denmez. Bu sırra, M uhamm ed’den sonra « A lî» tevârtis
etm iştir. Bunu ' pek azı m üstesna - bütün Sofiyye, kabul ettiği cihet-
le hepsi «Şîa-i ûlâ - Mufaddile ‫ » ض ه‬dendir. « isn â aşeriyye » ye göre
« ^ u tb - Gavs», Onbirinci im âm H asan-al A sk e rî’nin oğlu «imâm Mehdî»
d ir (M ehdi ve Oniki imâm m addelerine b akm ız!). Soîiyyeden bu aki-
deyi kabûl edenlere ^ ٥^ « ^ u t b », « Q utb-ül A ^tâb » olan «Mehdi» nia
Naibidir. Şâh Ni’m et - ullah - 1 Velî, A ttâr, Şa’râ n t ve Ş a’rânî’ye göre
M uh^iddin-i A rabî; bu züm redendir. (A ^tâb ve Qutb-ül A ^tâb i^in fazla
m alûm at alm ak isteyenler « F ü tû h â t -1 M e k k iy y e » nin 270 inci bâbiyle
Cilt: 2 — 462 - 557 inci baplarina - Cilt: 4 - bakmalıdır. A lî’ni© tafdîli
m es’elesine dâir *Melâmîlik ve Melâmîler» de tafsilât vardır; S; 197 - 199.)
«Qutb,,hakkında, K âşânî’nin «İstilâhât -1 spfiyye» sinde >^öyle deniyor:
«‫ ال م‬. ‫س ا م رابيل ءإل ال‬،‫ ; ظرا م د ا ل وصءلى؛‬٣ ^ ‫ى‬:‫القطب هوااوا م دالا‬.> « ^ a ’rifât ta biraz daha
m ufassaldır (^a: ?4).
P irim S ultanım E vliyâ M ürşidsin Q utb-ül âlem sin
(Nu: 33)

‫ق إ ل خ واداد‬،‫إء إن ا_ن خ‬ ‫أ ف م د وص د مردذا كاراو‬


‫' ر ش‬-‫ب د‬ ‫س‬ ‫'ا ؛ د ى م د د‬ ‫ ى ق طس ' م ش‬،‫آ ت د ا ق د رد ث‬

‫ت دا؛رده‬-‫مب؛ى■ءنا‬ ‫ا و ءو ءق لوغلق■حوي اعق ادس‬

‫مدد‬. ‫' د‬ ‫اق ال ك ك ر د‬ ‫ك رد ش‬ ‫زود‬ ‫اود‬ ‫ك د‬ ‫أ ف آن إ د د ك ه‬

‫م د عش‬ ‫آ م ض حمر ى ه زا را ن‬ ‫ق د دش‬ ‫ب‬ ‫ه ج رمد د ب‬


M esnevî-M evlânâ

QU RB - I N E V Â FİL .
‫ ي بح ريى مب ر ر ى ي ءلم‬. ‫ آل مء‬.‫ء‬.‫ر د ا نآ ر د أ رر‬ ‫ر ؛ مأ‬ "‫س*ا‬ ‫ا ب قا ذا ا ب‬،‫واقل حث‬- ‫إل ز ا ل \ ا م د تئ ر ب الى إ ل‬
‫ىن_ءشى‬ kul, N evâ‫؛‬ile devâm e ttik le bana yaklaşm aktan geri kalmaz;
‫ش ر‬.‫ربى ث ط‬
nihayet ben o n u se v erim , sevince de kulağı, gözü, dili, eli ve ayağı
olurum . Benimle duyar, benimle g ‫ ه‬٢٥٢, benimle söyler, benim le tu tar,
benimle yürür. H adîs - i ٩٧ ‫ ه‬s‫ أ‬,, Bu hadîsin tahakkuk ettiği m akam a
«Qurb - i NevâfiU makamı denir. B^ m adam da halk, bâtın; H a^'zâhir
olur. (Cem’ve ‫ تاب؛ومتي‬e de ba^!) Bu m akam dan sonraki m akam a ‫ب ي‬: ‫ضةا‬
168 Lügatçe

ve Qurb - ‫ ن‬Farâiz m akamı denir ki burad a Haq, bâtın; halk, z â h ir


olur; yâni' Sâlik, evvelce H ak ile yürür, gezer, söyler, duyarken burada
H aq, onunla yürür, gezer, söyler, duyar. «Cem’ - ul - Cem’» m akam ında
ise halk ile H ak birleşir; ikilik, tam am iyle ortadan kalkar (34 ün€ü
m anzum ede Qurb - i Nevâfil ve Q urb - i Farâiz m akam ları şerhedil-
m ektedir.l

R
RFMZ.
İşaret; Bir sözü açık söylem eyip herkesin kendi zevkine göre an-
!akabilm esi için kapalıca söylem ek. H urûfîler, kitaplarının zâhir ehli ta-
rafından anlaşılm am ası için bâzı işâretler kullanırlar. Bu R em zler için
ayrıca «Miftâh» denilen bir kitap vardır. H urûfî rem zleri yüzden faz-
ladır.
İbrahim ’in yüzünden Âdem kim dir bilm eğe
Bu m uam m â bir özge R um uzdur an lar isen
(O. ş. İbrahim ; ^■u: ‫) ة‬

B eher dem hûş-i derd im sırrm ı bi-hûş söylerler


Rumıjz-i aşqı cüm le bî-zebân-ü gûş söylerler
Galib D ede

REN&.
T aayyün, ^ ü ret, «Rengsizlik; ‫سن‬-‫ الال‬âlemidir».
Cümle rengler döne döne G eldi âdem e boyandı
H er yüzd e se y râ n eyleyip G eldi b u dem e dayandı
(O. ş. İbrahim ; Nu:!

‫ءوءص' إ • ومص* دربت ك قد‬ ‫ش قد‬


‫مق ا ي ر' ا‬
‫ي ق رذ؛‬
‫رزحم‬
M esnevî-M evlânâ

H em gül gibi rengîni-i m a’nî ile zâhir


H em neş’e gibi hâlemi sa h b â^ a nihânız
N eşâtî
Lügatçe ‫ ا‬0 ‫أءإ‬

R ID V A N
A llah’ın rızâsı. Ç ennet’in bekçisi. (Ravza-i R ıdvân; Cennet bağçesi,
dem ektir).
Dîn {١^ îm an şe n d e d ir H ûrî-vii R ıdvan şen d ed ir
(Nu: 1'8)

B u bir Cennet’tir am m a düşm eni D ûzax-nişîn eyler


B aq u p h a sre tle a n d ı ^ ^ sarây-i Xuld-i Pıdvânı
Galib Dede■

R IZ Â .
^ ^ ٩٩^ r^zı olmak.
R ızâsına vei'dim bo y u n L ûtf ile qahri b ir b an a
(Nu: ١)'

S arıldım ‫ و هاو‬ile b âb -1 R ızâya h e r çi b âd âb â d


Nişân etiim serim ‫ ها‬- ‫ ؛‬kazaya h e r çi bâd âbâd
izzet

RÜBÛBİYYET.
«Rabb» 1‫^؛‬. «Rabb»; T erbiye eden, kem âle götüren mânâsına ^eli^.
. ‫ل ا لتي‬١‫»رب‬, «Âlemleri, t e d r i ^ n kem âle götüren; yâni İnşân - ile k e m â li^
izhâr eden» demektir, «tnsân - 1 kâmil», «،Rübubiyyet» sıfatını hâizdir^
H aq denilen öcündür ö zü n d e k i sözündür
^ a y b î özün bilene R üb übiy^^t tâc ola
( Gaybî 2 ‫ ^ ؛‬٥ ‫)؛‬,

E d er feyz-i vücûd m erb û b a bil sırr -1 ^ ü b ü h iy ^ et


R übûbiyyetdürür m erb û b a sırran ed e r a ’tiyyât
Ki m erbûb zâil olm az bil R übü biy^et dax i olmaz
R übûbi^yet ile m erbûba erm ez bir ^e{es âfât
(Qasîde-i T âiy y e-0 . ‫ • و‬İbrâhim)•

S
SEY RA N .
Tasavvufta uykuya «٦^ahdet»; rü ’^âya »Seyran» denir. Bu istilâhla^,
bilhassa Mevlevi ve B ektaşılarda ^ ü s ta ’m eldir. s ‫ ؛ ة‬iyyeye göre «Rü’^ a
170 Lügatçe

İd râk in bâzı şeylere taallukundan ibarettir.» Bu idrâk, uyanık iken


olursa «Hiss», uykuda olursa «Hiss - i müşterek» adını alır. H iss ile ©lan
görüşe «Rü’yet»,«Hiss - i m üşterek»le olan görüşe «Rü’yâ» denir. R ü ’-
yâda görülen şeyler; hayâlin zabtettiği suretlerden ibarettir. Bu ^ibet-
ten «Rü’yâ», «Misâl - Berzax» âlem indendir. ¥ â n i «Nâsût» ile «Melekût»
arasında hadd - i fasıldır. D iğer bir ta ’bir ile “Misâl âlemi» «Melekût»
âlem inin tem essülâtıdır. insan, kem âl buldukça rü’yâsj da iyileşir. Şu
hâlde rü ’yâ, âdeta insanın m a’nen m erbut olduğu âleme âit bir rü ’yet-
tir. R ü ’yâ, üç kısm a ayrılır:
1 — E dgas-ü ahlâm ‫ء ال م‬.‫ث را‬,‫ ا ط‬. Bunlar, şeytânîdir ve insanın kötü
huylarının büründüğü sûretlerdir.
2 — R ü ’yâ-yı sâdıqa. Bunlar Rabm ânî'dir. iyi huyların büründüğü
sûretlerdir. Bâzan bu m akam da «Keşf» te olabilir, ^ a ^ a t m utlaka doğru
zuhûr etmez.
3 — M übeşşerât. Bunlar, doğrudan doğruya H a q q ’ın ilhamıdır.
«R ü’yâ, Nübüvetten bir cüz’dür» hadisi, M übeşşerât’a âittir. £sâsen Nü-
büvvet te rü 'y â ile başalmışiır. «Keşf-i sarih», yânı m utlaka doğru ve
ekseriyetle te'vîlsiz olan keşfler, bunlardandır. Maamâfih ^ a q !q a t ehli,
ilhâm için rü ’yâya m ühtaç değildirler ( F ütuhât -1 M ekkiyye’den hülâsa.
İkinci €İlt; 188 inci bâ^: S: 375-380. Fusûs-ül hikem 'in «Fass - 1 Yusuf»
una da bakınız! ١.

B ana îedâ qıldı özün S ey r içinde gördüm yüzün


Benim ‫؛‬le köyler ®özün Diliyim sultân A hm ed’in
(Nu: 34)

Y ann ne olfcağm B u gün bilm ek istersen


U yquya vardığm da ö^d ^ ،‫^؛‬ün se y ra n d an sor
O. ş . İb rah im
Nu (; ١^(

Dün gece seyrim de B â^n yüzünde Aslı im ‫ث‬m mesl-i A li’yi gördüm
Eli ‫ ؛‬tac b aşm da niqab güzünde H ünkâr Hâcı B ektâş V eli’yi gördüm
Ş ah Q alender

S ey rân edüb bu âlemi gezerken U ğradım g ö ld ü m bir hölük eanları


■Cümlesinin E rkânı bir yolu bir M evlâm bir n û rd an y aratm ış anları
‫ و‬ul Himmet
Lügatçe 171

S
S IF A T .
Z ât’ın tecellileri. K âinat.
istedügüm b en d e buldum G ördüm Zât-Ü Sıfatını
(Nu: 17)

G ec en in m a'nisi gündüzdür A hm ed S ıfât ‫؛‬le görünür pertev-i


٥٠ z. A hm et B,

K esreti bu M üm kinât’ın ayn-i V ah d et’tir şehA


B ahr-i Z ât’ın aynıdır fehm eyle em vâc -1 sıîât
G aybî
‫؛‬،‫؛‬
Cân ile ten toptolu hep H aq ’dürür S anki su d an dolu büz b ard a q d ü rü r
Gaj'bî

SIR H .
Gizli şey. H aqîqat ve V ahdet. Esm â ile $،‫ ثلل آال‬edenlere göre «Aşq»
m addesinde anlattğım ız veçhile N efs'in yedi T avr'ı v a٢d ‫ل‬r. ^ ' ‫د‬
vâr-ı $eb’a ‫ ء‬derler. H aq îqati idrâk eden «Nefs-i n âtıqa ‫ ء‬da bu E tv â r - 1
seb’adan her birinde ayr! bir isim alır 1‫ ؛ك‬şunlardır: ^ e ^ , Qalb, R ûh,
S ırr, Xafî
«Sırr», « ^ e ‫؛‬$-i mutmainne* m ukabildir.
A nınla y â r olm ayıcaq Sâhib-i sırr olm ayıcaq
G erçekle bir olm ıyacaq A ndan ^ a q q ’a yol bulm aya
(Nu: 5)

Şâhidî-i M evlevîyem âriîem gelsüm b ana


İsteyen sırr -1 X udâyı m en X udâyî zâ deyem
Şâhidî

S Û R E T -İ R A H M Â N .
« ‫ءن‬-‫ ع أدم ءد مرر;ه رعد مدرةار‬١‫ »فلق‬hadîsi m ucibince İnsan, «Cem’iyyet-i
E sm âiyye» m azharıdır. Bu « m a z h a riy ^ e t» e «Sûret-i Rahm âo» derler.
H urûfîlere göre « Â dem » in yüzü.
©Idur  lem e olan can A n d an d ır d erd lere derm an
^ e c h id ir S ûret-i R ahm an B ir G erçeğin bendesiyüz
(Nu: 50)
172 Lügatçe

Sûret-i Râhm anı buldum Sûret-i R ahm an benem


Rûh-i m utlaq H aq kelâm ı ‫ ان‬.‫ ق والق‬b en em
Nesîmî

S ecd e e y ler S ûret-i R ah m an a îd ris dem bedem


Qıble-i T ah q iq a erd! e r ‫^؛‬،‫ ^؛‬Fazl-I V edüd
idrîs-i Muxtefî

SÜ B H A N .
N a k î s e l e r d e n m ü n e z z e h o lm a q . A l l a h ’a « alem » o lu n c a «Zât»
s ın a g e l i r .
Sevdiğim gerçek E vliya K erem etm iş S übhan sa n a
(Nu: 4)

Ş ükür H aq q ’a ‫ مب د ا م‬eriştik yüce S übhâna


(Nu: 10)

Câhil-i sû re t ©lanlar bilm ediler Ademi


Âriî-i $١٢ oldun ise pertev-i S übhâna b aq
D. z. Ahmet B.

Yalm ız S übhan idim H er N ebide €an idim


Y onus’ta pinhan idim S û re t değişüp geldim
Yonus

§
Ş Â H -I M E R D Â N
E rlerin şâhı. «A liyy-ibni E bu Tâlib» in lâkabıdır.
A hm ed E renlerin izin izleriz Can evinde cananım ız gözleriz
O n ik’ îm am S ah-M erdan’ı Özleriz Nurlara ‫ ة ج‬٢‫ ه‬n ‫ ل آ ه‬o d em dîdem e
D. z. A h ^ e t B. (Şahtiye)

ezelnedn tâ eb ed m erd ân e gelm işlerdenüz


[-• M erdân aşqm a m eydâna gelm işlerdenüz
X atâyi
Lügatçe ‫ل‬?^

‫ ضثآش‬.
A llâh için ^ir şey ver. Buaa galât olarak, ‫ءاه‬ ta derler. D ervişler,
' uzatıp para isterken söylerler.
‫ ث ى ' ا ه‬eyle E y L âm ekânî
Ağzı yârını Z ü lâ r işbudur
L âm ek ân î (Nu:

B ir üzüm dân esi ol Şâh elinde Q ırqlara sunardı qısm et gününde


01 ‫ أ د م ل ؛ ش‬Mi’râ c yo lu n d a ^ ١^ eyledi S elm an hû deyü
Qul H im m et

ŞEH ÎD .
V arlığından geçmiş olan.
A şğında şehîd O lursan âşıq
Qan b ah a H a q ’tır H alâl işbudur
L âm ek ân î (Nu;

E y kem ân-ebrû şehîd-î x an çer-i m üjgânınam


Bulm uşam îeyz-i n a z a r sen d en senin h ayrânınam
Fuziîlî

İkilik, H a q q ’ı bir bilmemek. Tasavvufta H a q ’tan başka bir vücûdun


varlığına kail olmak.
H a q t’tan gay ri v a r bilen H aq îq atta m ülhildir
Şîrk-i xafîde qalan H aqîqatta m ülhiddir
G aybî; (Nu: 11)

Ş irk e t a ra d an götürdü zahm et \^ahdetfen açıldı b âb -1 rah m et


€ a n ile ten oldu bir haqîqat Birikti şe rîa ،-‫؛‬î ^arîqat
E şy a ikilikten oldu xâlî Baqî A had oldu lâyezâlî
Nesîmî

TAC.
T a rik a t ehlinin, pirlerinin, içtihadına göre giydikleri külah. Yalnız
M evlevîler, külahlarına «Tac» demezler. «Sikke» ve «Fahir» derler.
«Fahir» ta ’biri, B sktaşılarda da vardır. Muhtelif haclar hakkında m uhtelif
174 Lügatçe

risaleler yazılm ıştır. « M üstakim zade * nin 1 , «Seyyid Seyful-


lahs' jn «Tâc - nâme» si gibi.. Melâmî - Hamzavî» lerde hususî bir âyîn
zikir olm adığı gibi T âc ve hırka da yoktur, h e rk e s i kendi libâsiyle
kabûl ederler. Eski M elâm etîler de aynen böyle idiler.
T ac m a ’rîfet ta c ıd ır . S an m a g ay ri tac ola
T aqlîd İle toq olan H aq iq atta aç ola
G aybî (Nu: 2)

K ülâhım dır başım da tac -1 devlet ?a la ^ 1 kö h n ed ir eğnim de x il’a t

Ş eyxim diyenin tâc-ü g abâsm a inanm a


xırqasını gör beli ziinnâr d oluptur
٥ . z. A h m e t:

F ax rî bana y â d k â r -1 M evlânâdır Ser-pûş-i M uhammedi olan F ax r-i şe rîf


B ah ariy y e M evlevi şeyhi
H. F ah rî D ede m erhûm

T A R İQ ,)T A R ÎK Â T
Mâlikin « F arq » yâni H aq ile halkı ayrı bildiği m akam dan «Cem’»
m akam ına; ^âhirden hakikata erişm ek i^in sülük ettiği yol. Mevlânâ;
*m esnevi » nin beşinci cildinin dibacesinde tarikatı şOyle tarif ediyor:
‫ ق و د و ح وزدو راه آعدى‬٠‫رء‬٢‫رى‬١‫ز^كه شمش د—ت آدرى راه مرقتب ث ردرك‬1‫ د إ‬٠‫ عيس ت ده ىء ا‬٠‫ حمج وه‬٠^ ^ ٣ ‫ء‬
‫ ت ا ل مه ا خ‬، ‫ ^ مقته ا'د م ح ل د ظ ه ر ت ا لخةاإق ب ظ‬١‫بهت‬.‫ق ست و‬-‫ءء‬-‫“ و جون ر س دى ءءص ود اتي‬ y ân i;
«Şeriat, bir mum gibidir, yol gösterir. Meselâ; bir kimse eline bir mum
alıp g ider ve bir iş görür, yoldan gelince işte bu gitm en T arikattır,
m aksuda erişirsen bu erişm en ^ a ^ ik a ttır. Bunun için; hakikatlar zâhir
olunca şeriatlar bâtıl olur demişlerdir.» T a rik a tla rd a m uayyen şa rtla r
erkân, âyîn, zikir, kisve vardaır. D ervişlerin içtimâ ettikleri m ahallere
de ehem m iyetine gör^ « ^stâne, X ânqâh, D ergâh, Zâviyye - Tekye»
derler. H erkes, kendi zikrini her gün m uayyen vakıtlarda m uayyen
şa rtla ra uyarak çektiği gibi, haftadan haftaya «Tekye» lerde «Muqâbele»
denilen resm i âyîn de yapılır, isteyen, buna da iştirak eder. Hâlbuki
«Melâmî - Hamzâvî» lerin es^i M elâm etîler gibi, erkân, âyîn, zikir ve
kisveleri, T ekyeleri yoktur, ©nun idindir ki «Melâmet» e tam bir tarikat
deyem eyiz. D aha ziyâde bu, bir hâl ^e m eslektir, binâenaleyh her
tarik atta «Melâmet» ve«M elâmet ehli» olabileceği gibi «Bayramî - Ham-
zavî Melâmîleri» de diğer tarikatlardan birçok ihvân edinmişlerdir.
Lügatçe l7 5

E sasen kendileri de diğer tarikat ehline «Berzaxiyye» derler ve tarikat-


lan , Ş eriat ile hakikat arasında hir «Berzax» sayarlar, ^ ! ^ d ile r in .
-"«Hakikat ehli» ve yollarına «H akikat yolu» deyip « ^ i^ e r ta r ik a tla r a
intihâsi, bizim ibtıdâmızdır,, derler (Melâmîlik ve M elâtnîlere de bakınız[
^ a : 206 - 190 ,‫ ? ل‬- ^ ‫) ل‬.
Ş eriat ilmini bildim d eyenler girm em iş yolu n e bilsün
(Nu: 37)

‫ب ز در إ جاؤهد‬ ‫بجود‬ ‫طرء رق در إ ء د ■حا" إ ث د‬


‫مئ‬
‫) م؟منقت‬1‫رمحعي‬ ‫بر‬ ‫ان اءن‬-‫ا‬ ‫ رق درب'ه ع م<ةتقت‬٥٠٢‫؛؛؛‬ ‫جو‬
C evâhir-üzzât—A ttâr

T E C R ÎD .
A ynada toz bulunması nasıl sûretin tam âmiyle aksine m ani’ olursa
kalbde de H a q ’tan gayri bilinen K evnî suretlerin bulunması‫ ؛‬H a q q ’m
tecellisine mani’ olur. Bunları kalbden izâleye «l'ecrid» denir.
^ e rk -i tecrîd-i Q alender gerçeğ e qul olmuşuz
(Nu: 58)

Gelsün m a’na duyan d eriz A şq yolunda ölen deriz


^ e r k l tecrîd k a le n d e riz F en alarız, fenalarız
٥ . z. A hm e،

T erk-i tecridim m aqam ım kûşe-i ‫'ا و ئ‬-‫ إآ‬fenâ


g ‘‫ءل عدان؛‬-،‫ ت‬ölm ek diriln^ek bir bana
D. z. A hm et

TERK
H a g ’tan g'ayriyi g'önülden çıkarm ak. Bu kelime «Tecrîd»ile m ürâdif-
tir. Tasavvufta H aqtan başka bir m evcut olm adığına göre hakikatte
«Terk» vehmi varlığı ve ^ a y ri^ y e ti bırakm ak ve her şeyi zevk; şühûd
ve nihayet tahakkuk ile H aq bilm ekten ibarettir.
T a rik a t taçlarının dilimlerine de «Terk» denir. Qâdiri, Rifâi, ^ a ’di,
Bedevî, Halveti, Disuqi, Bektaşi ve daha bir çok tarikatların taçlarında
oniki l'e r k vardır. Yalnız renkleri ve şekilleriyle birbirlerinden ayrılır-
1ar. G ülşenîlerin tacında «‫ ر«ه ل‬Edhem ilerin «4» terk vardır.
176 Lügatçe

‫رك ن ك‬ ‫رك ء ~ء‬ ‫ر ك عق ي‬ ‫رك ل ي‬ ‫؛اب ر ك‬- ‫ر‬, ‫ت آ ج ط د؛ا ن ا د ر ب ه ا ن‬

B enlikten eğer geçmCz isen câ n olam azsın


T e rk e t^ e z isen küîrünü îm ân olam azsm
‫ه‬ D. z. A hm et

^ € ٢ tac olam az îâqr-ü fenâ ehline ser-tâc


T e rk ehlinin ey x â c e biraz başı q ab âd ır

ÜÇLER
V elayetin en yüksek derecesinde bulunan üç kişi. Bunların biri
« Q u tb -& a v s‫ ؟‬tır. D iğ er iki V elî’nin biri Q utbun ahkam ına, diğeri -ve-
lâyetine m azhardır. Birincisine «İm âm - 1 yemîn», ikinciline « İm a m 'i
yesâr», ikisine birden «tmâmeyn» derler, ü ç le rd e n sonra •' ‘
Ü çlerin altında bulunan yedi, bunlardan sonra da kırk Velî g elir ki
bunlara da «Yediler, Kırklar» denir. Yediler, R ûhâniyetlerini cism âni-
yetlerine t'ebdîl etmiş olduklarından» istedikleri vakit Misâli ve Mele-
kûtî cesetle bir çok y erlerde görünebilirler. Bundan dolayi bunlara
«Büdelâ, Büdelâ-yi seb’a, Abdal» da derler. Qutb, bu âlem den göçünce
«Imâm-ı yesâr» Qutb olur. Y ediler’den biri ü ç le r, ^ r ^ a r ’dan biri de
Y ediler arasına alınır. Sâlihlerden biri de K ırk lard an sonra gelen Ev-
]i^ â^ a ilbak edilir. K ıyam etin kokacağını kab^l eden Sofilere göre son
sam anlarda sâlih k a lg ıy a ca ğ ı £ibetle bu Evliyâ ordusu birbirini istiblâ‫؛‬
ede ede nihayet bir tek « ^ u tb » kalacak, o da v e ^ t edince kıyâm et
kopacak ve A llah’ın saltanatı N âsût m ülkünden M elekût âlemine inti-
k al edecektir. O ğlan ^ e y h İbrahim ; «Sohbetnâme» de «Qutb - i zamanı
üç kişi bilirse ü ç le r, yedi kişi bilirse Yedidir . . . ٠ . . denir»
■diye bu a n ’aneyi te ’^il etm iştir.
Sen 0‫ ا‬Üçlerden birisin içleride serverisin
(N u 4 )

Ş ah X atâyî ed er ü çler, Y ediler Q ırklar da bu dem de hâzır dediler


X atâyî

Q ırk lan n birine n eşter u ruldu Aqtı q an cüm leden ispat olundu
■Hayder ol m eydandanda hâzır bulıındn Y edi gez çağırdı irfan ^ u deyii
Qui H im m et
Lûgalçe

J L Ü - L ■ ELBÂB ) ‫ب‬،‫ ( اداواا ال ل‬.


■■ ‫ الي اب‬١ ‫ د ا ذ ذ م ا ال ابنا‬. ı.‫؛‬unu 3 ‫آل‬03 ‫ اب مءا‬-‫ ادب االل‬,anlar. «Â1-İ im rân sûresi
 y e t : 7» H akjkata ermiş ‫؛‬.cim seler

Âlimsin ülü - 1 - elbâbsm Haq habîbine eshâbsm


Nu (: 4 (

V
VAHDET.
«Kesret»e bal‫!؛‬

. ‫ س لدط‬،‫وعفن ا‬
‫ قوبدا ء دأ س ءياد 'ا لين اه ض لد ا ء لم أ‬. . . Yiışa' Mûsâ, kullarm ızdan kendi-
sine nezdimizden rahm et İhsan ettiğim iz ve Ledünnî ilmimizi bildirdiğimiz
■،^ir kulu buldular.«Kehf sûresi, A yet:63.»M ûsâ P eygam ber, Ledün ilmi-
ni öğrenm ek istiy©r, H aq ’ta onu X ızır’la buluşturuyor. Â yetteki Ledün
ilmini bile^ kul <‫؛‬c Xızır»dır ( kjssayı tekmil öğrenm ek için tefsirlere ba-
‫ ا ع ل ظ‬z ‫ ) إ‬. Ledün ilmi «Qaygusuz»un (40) num aralı şiirde bildirdiği, h arfe‫؛‬
kelâm a sığm ıyan «Tevhîd/‫ ؛‬ilmidir. Bu ilim, tahsil ile değil, şühûd, zevk
ve bilhassa tahakkuk ile bilinir. K âl ilmi değil. H âl ilmidir, bu ilimden
bahsetm ek caiz olmadığı ^ibi bahsetm ek isteyen de lisana getirdiği ta^-
dirde şirke düşer ^e anlatam az. Bu ilmin tahs‫؟‬li, ancak « Zâtî inkişâf »
ile olur. Bu n a « ‫ل كل ة م كد ت عم ا‬- ‫ ءل ا‬da derler. Seyyid Şerif « ‫» ا لختلة م ك و د ءمحا‬yı
anlatırken şöyle d iy o r :
<.Bu, H a q q ’ın sıklarıdır ki rüsûm ulem âsı ve avam, ‫ ءق <نبق‬onları
duyamaz. Çünki anlarlarsa, bu sırlar, kendilerine zarar verir, yahut ta
helâk olurlar. Nasıl ki rivayet edilmiştir, bir gün R a sû l - ullah ‫ م با ع‬,
A shâbiyle k e d in e sokaklarından birinden geçerken önlerine bir kadın
çıkıp evlerine g irm e ^ ri için ant Vöirdi. Eve g irdikleri zaman, etrafm da
kadının çocuklanam oynadıkları bir ateş gördüler. Kadın, E y A llah’ın
peygam beri, A llah’mı kullarına daha çok acır, yoksa ben mi çocukla-
n m a daha ^ok acırım? dedi. P eygam ber, A llah, kullarına daha çok
acır, ^ n k i o, m erham etlilerin en ziyâde m erham etlisidir, diye cevap
verdi. Kadın, Ben, çocuklarım ı ateşe atabilir miyim ? dedi. Peygam ber,
hayır, deyince ^adın, ö y le ise nasıl olur da A llah, bullarında daha Zİ-
yâde ac:dığı hâlde ateşe atar ? dedi. Râvî, der ki,. Peygam ber, bu sözü
duyunca a ğ la tıd a . Bana da bö^le vahyolundu, dedi. » ( T a ’rîfât, S a :
37. X ızr'a da hakiniz .١‫ر‬
12
178 Lügatçe

Acebmidir bu Dehr içre D en ilse a n a X ızır -1 v a q t


Ki ‫ *ن لدل‬. ‫د ا‬ O qundu zira şanına
( Nu: 6 )

§
‫ س ي رد ارءءق لث وب‬- ‫م‬ ‫ ^ لث وب‬١٠٠ ‫ ن“ كد‬.‫‘ا ند‬
‫ئ الق إ ش حق لث وب‬. ‫م‬،‫در‬ ‫'؛دبه ■؛ت‬.• ‫’■ل مد‬

‫ ت لجرى‬١‫'ءتيق معا ق ذ اث ا د‬ ‫ت جوى‬١‫ زم اد‬٧١^ ‫م ب‬


‫دري ؟؛دل دا ج ا دات ءدى‬. ‫ى ز ات ب م د‬.‫نداص إ‬
M evlânâ

 lem de bu §،ln m enbaısın ilm -i L ed ü n n ’ün


H em m a’ni-i ce v h erle rin e m a ’d en -ü kânsın
D. z. A h m et B.

V£CH.
¥ ‫ م ةه‬H aqîqat, ٠ ‫ م ثى ئ!ك \ال د ب‬- H er şey helak bulur,
aocak onun H agidatı, 1’‫آا هل‬. ‫ ( ء‬Olsas sûresi, âyet: 89 ‫ ر‬.

V echin amı^ âyâtıdır O qu n an M uhkem âtıdr


Gönül anıı: m ir’âtıdır A nla telelliyâtını
( Nu: 17 )

K eşîolup v ec h in e ve€h-i m a’nev în in cırları


Y edi ^ a t ‫ب‬١‫ ا ما ه ت‬oldu a n a H a q ’ta n şühîid
tdrîs-i M uxtefî

»‫•دوحال تد س‬.‫ د’*اء‬. ‫م اد يات دا‬, ‫ن م‬,' ‫ ء يءا‬،‫درجا ت و آ'بن‬ ‫م‬ ‫رد؛عمبف‬ ‫م‬ ‫ل؛فلت ا يضيم ء د ;«ض من)م م ا‬- ‫•ثيئا ر‬
Peygam berlerin bâzısını bâzjsı üzerine tafdîl ettik. O nlardan bir kısmı
A llah ‫ آ‬1‫ ه‬konuşm uştur, kârılarının m aqâm ını yükselttik. İsa ’y a da Bey-
yinat verip ^ n h -i ^ u d d s ile te ’yîd ettik.» ( B agara sûresi, âyet; 254 ) ‫ء‬
٠ ‫» ردحاهدس‬, Cebrâîl’in adıdır; « H aq îq at i Muhammediyye ‫ ء‬den gelen
ieyze de denir.
Ş nnun kim geldi şanın
Bil öld ü rü r n işan olan B î-nişânnın nişanına
(N u :6 )
Lügatçe

‫ ؛ ل م الم ؛ف عغاا؛ءهد ادلد ط’ إ _ءث ل بمو وم لن ر ثدء قغ؛ل•محزق ع دى‬٠ yâo‫« ؛‬Xızr, iiyâs,
Q abz’dan kinayedir. X ızr’ın, Mûsâ zam anından bu zam ana kadar ^aya^-
ta bulunan bir in^^n; yahut jrşâd etttiği şahsa X ızır sûretınde tem essül
^d^n bir R ûhânî olması, bence doğru değildir. » »Ta’rîfât» ta da X ızır
ve liy â s babi»l^ri ayni m ealdedir (Sa; 13, 49).

N e x،z ır v a r ne ‫ ف آ ا‬z ‫ ا‬r v a r H em en o rta d a q âdır v a r


Nu: 40

Bu y©]dur Hızjr geldüğü G elüben b e y a n qıldığ:ı


(Nu; 41)

C eh l île olen m ü rd e le re isi-i M eryem


Z u lm ette q a la n te şn elere X ır -1 zam an sın
D. z. A hm et

z
Z Â T -İ AK D EM .
*‫ن ه‬-‫ ال مال‬âlemi, Zât-i baxt, Âlem i Lâhût> ta denir. H aqq’m hüvviy-
yet-i m utlakası. “Zât i akdem „ tâbirindeki «Kıdem», zam^iıî ©]mayı^
^Zâtî„ dir. Zâ£،n zuhuru, Sıfatı izhâr etmiştir; Sıfatın mez|fciri de Kâi-
n â ttır (D evr’e de bak!).

Çün anın zâtı aqdem dir Q am u su n d an n ıu q ad d em d ir


A nın vasfını kim qıla N ihayet yoq bey ân m a
Ş u la r Zât-I a q d e m d e m N az ar erişti a n la ra
'Gelüp b u n d a rû şen oldu N ihân i^re n ihânına
(Nu; 6)

Oldum âdem sıtât -1 zâtîyem z a t- ‫ ؛‬pâkim velî sıfâtîyem


Nûr-i ınübhem m enem v ü cû d a gelüp Ç âr u n su rla şe ş cihâtîyem
D. z. A hm et

ZİK ÎR.
Esm a ile sülûkü esas tutan tarik atlard a sâlike m uayyen vakıtlarda
m uayyen adette çekmesi i^in esmâ. ( A şk ’a ^e T a rik a t’a bakın! ) Zikir
iki kısımdır: Zikr-i xafî, Zikr-i celî. b a rik a t ehli olanlara göre Zikr-i
haf£ ve Zikr-i celî. P eygam ber tarafından ،A l i » ye, Zikr-i hafî, H ic-
re t esnasında m ağarada * A bû-Bekr » e telkin edilm iştir, ^uhaddisl^r.
184 Lügatçe

Zikir ve hırka hadislerini ,mevzu’ addedip inkâr ederler. ( Zikr-i hafî


ve celî için bakınız! ‫ق دؤءا ا ف'د‬ S a ; 45—47)Melâmî—HatDzavîlerde
m uayyen bir ‫^؛‬imle, m uayyen yakıtlarda zikir yoktur, intisaptan sonra
^ ^ ’tan gafil bJm am ak ye dâim a her m uam elenin ^ a ^ ’la olduğu «mu-
râqaba»sında‫؛‬bulunm ak vardır ki buna «Gönül beklemek» derler. «Mu-
ham m ed Nûr-al- A rabî» nin ihdas ettiği son devre M elâmîliğinde «Grö-
Qül bekleme» ye «Zıkr-i dâim,, deniyor.
G elün zikredelüm A llah adını zik re d en le r görm ez tam u odunu
M ünkirler n e bilsün tevhit tadını ö m rü n d e yem em iş balı n e b ilsü a
(Nu: 37)

R âh-ı esm âyı b ır a ^ râ h -1 m üsem m â qıl ta le b .


D evr-i M ervan geçti şim di Ş â h -1 m e rd a n d ev rid ir
^ i ^ - ü fila-in h e r dem olsun âdem i bil hem ân
N üsxa-i câm i’dir âdem y âni ^ ı ı r ’^n d ev rid ir

ZÜ H D , ZÂ H İD .
Şeriatta, iki yol vardır; R uhsat, Azim et. R uhsat; emirleri yapıp ne-
hiylerden kaçm aktan ibarettir. Azimet; m ekruhlardan ve şüpheli şey-
lerden de kaçm aktır. Azim et yolunu tutm ağa “Zühd», bu yolda yürü-
yenlere “Zâhid,, denir. Meselâ; zâhid olan adam, parasını nereden ve
nasıl kazandığını yâhut vazifesini hâ^kiyle yapup yapm adığını ve bu
sü re t’le aldığı parayı hakkedip etm ediğini bilmediği birisinin evinde
yem ek yemez, kahve içmez, abdest almaz. Halbuki şeriatta her şeyin
aslî sıfatı “ ibâha,, dır ve haram olduğunu bilmediğimin şeyler, umUmi-
yetle m übabtır.
Sofiyye arasıdda "Zâhid,, kelimesi; ‘‘ibâdetine güvenen, k e n d isin
den başkasını beğenmiyen, h a^ ^ ’ın rahm etini takyit eden irfansız ka-
ha sofu,, m ukabili olarak kullanılır.

Zühüd, zâhid tu zağ ıd ır ilm -ü am el n e ‫؛‬s b ağ ıd ır


G önül evi H aq evidir G el gönüle gir gönüle
(Nu: 8)

Ehl-i küfrün dev ri geçti şim di îm ân d ev rid ir


¥ â ^ i y o q tu r zü h d e ra ğ b e t ehl-i irfan d ev rid ir
G aybî

S av m -ü 'Salât-ü h accile zâh id b iter sa n m a işin


İnsan-I kâm il olm ağa lâzım olan irfan imiş
Niyâzî
II
^K itabım ızın tercem e*i hâl kısm ını ve L ûgatçesini y azark en
istifâde ettiğim iz m en balar:

‫ه‬،‫ه ود ة ا م ا‬, ١^ ١‫ ج و م ة‬. ( Millet kütüphanesi, Nu : 858.)


A b d u lla h ( ^ a r ı) [ T ürkçe ]
١^ ١‫ م ا ت ا ك و أد ق‬. “M atbaa - i â m ire , 1288.
‫ ا د‬- ‫وا ل م‬ ‫ء‬

[Türkçe]

‫س ن كن ه ت‬. ( M atbu’. Millet kütüphaneci, Nu:1052,


A b d ü lb â k î ( ^ a ’- 1053. yazm a. ) [Türkçe]
lîz â d e ١
‫ م دا ومء ا د‬. ( M üstakîm zâde'nin el y azm ası m ecm ua.
Millet K, P ertev P aşa k itap lari. Nu: 636. ‫[ ر‬Türkçe]

M elâm îhk v e M elâmîler. ( D evlet m atbaası, 1931. ‫ر‬


A b d ü lb â k î [Türkçe]
vlakaleler. ( A tsız m e e ^ ^ a , ^ a y ı : 13, 14, 15, 16.
1932.‫[ ر‬Türkçe]
■ A b d - a l- H u s e y n
A v a re 2 » . ‫ ق آ م البما 'ب ه‬٠١^ ١ ‫ ما ك ب‬- ‫ ال‬€ilt, Bâbî v e Bâhâîlik
târihidir. Mısır, S aad e t m atbaası, 1342 H.) [Acemce]
8 ٨٤١،^ - a l M ecit
( Feriştehoğlu ) ‫ ءثتت ا*ه‬. ^ a z l - ^llah - 1 ^ u r û ü ’nin ‫ جا ودان‬ının telhisi.
( M atbu’.) [Türkçe]
9 A h d -a l V e h h itb -t
Ş a ’r â n î ( im â m ‫ر‬ ‫ر‬. ‫ان ءقا*دا ال'ظ‬ ‫ذ‬ ^ ^ ١^ ١ . ( Mısır, 12??.‫[ ر‬A rapça]
10. A hm et B ey ( ^âr-
hân, D ukakinzâde ‫ر‬ D îv â n . ( Selim A ğa kütüphanesi, ?5, 82. Darülfü-
nun k. N: 8©2, H âlis Ef. Nu: ?169. Millet k. Nu: î ‘5 . )
[Türkçe]
-A h m e t R ıfa t (Sey .11
yit ‫ر‬ ‫ د‬- ‫ مأةا اة_اص د ق د ي الق ا‬. ( İstanbul, Ibrâhim Ef. matba-
a^ı, 1293 . ) [Türkçe]
A v n i ( ¥ e n .12 ‫§؛‬e ^^‫؛‬ri ‫ر‬ D îv â n . ( İstanbul, M ahm ut B ey m atbaası, 13‫) م س‬
[Türkçe]
-A li A y n î ( M. ^ ü •^1
d e r r is ١ H acı B a y ra m - 1 Velî. ( E vkaf m atb aası, 1343. )

14. K ıtâ b 1 T ih ^ ;â n -i n â f i ’ T e r te c e - i B u r h â n -1
A s ım ( ،^Uter€‫؛‬m k â k ’ı. ( M atbaa-i âm ire, 1268, ‫[ ر‬Türkçe]
15. K a m û s te r c e m e s i. ( İstanbul, B ah rice m atbaası,
13(‫؟د‬. )[T üı-kçe]
188 Bibliyografya

16• Aşık Paşa — M a â n f - n â m e ( & a r îb - n â m a ) .( B ayazıt ‫؛ا‬, ta-


savvuf, Nu: 334. ‫[ ر‬Türkçe 1
17. A tâyî ( N ev’zâde ‫ر‬ — 2) . ‫م الال ثة اإق‬5‫ىئ؛‬ ‫ ح د ا‬cilt, M atbaa-i âm ire, 1286
[Türkçe]
1^. Hafız Hüseyin — ^ ١^ ١^ ٠^ . ( 2 ^ilt, ‫ ءه‬at‫ظ‬a a - i âm ire, 1881 . )
( A vvansarâyî ) [Türkçe]
— ‫ دف إت‬. (Darülfünûn, H âlis Ef, k. Nu; 7001.) [Türkçe]
20. Bedrüddifi(S\mkv\) — V â r id â t. ( B endeki yazm a n ü sh a . ) [A rapça]
21• Besim Atalay — B e k tâ ş ılık ve e d e b iy a tı. (‫؛‬M atbaa-i âm ire, 1340)
[Türkçe]
22. E flâkî Ahmet De-
— 1016 ) . ‫ ت م ا د _ا د ء ه‬d a Ebu Bekir ^ I r b i taraîm dan
yazılan nüsba. S üleym aniye, H âle‫ ؛‬Ef. k. Nu: 321. )
[Acemce]
23. Esrar Mehmet
Dede — T e z k ir e - i M e v le v iy y e . ( Süleym aniye, H âlet Ef.
k. N u : 11‫ ة‬S ino p ’lu D erviş H üseyin hattiyle 1211
senesinde yazılm ış nüsha. ) [Türkçe]
24• Eşrefoğlu {Abdul-
lah t Rûmî) — D îv â n . [ ‫ ة أ‬tanbn‫ ا‬, Muhib m atbaası. 1286. ) [Türkçe]
2^• Fazl-allah-t Hu-
rufî — ٠٠،■ ‫ جاردان‬. ( B endeki y azm a nüsha. ) [Acemce]
— >‫ ج م ا م لنات‬. ( Darülfünun kütüphanesi, ‫ ه‬z‫ ق‬P a şa
kitapları a ra s ın d a 213, 214num aralar-
Ferîd - al - dîn - i d a m ukayyet külliyât. 1057-1058 ta ri-
Attâr hinde A bdullah tarafından yazılm ıştır.
2?. — ‫ م ظ ه را ل م جاءب‬. [Acemce]
— T ürk edebiyatında ilk M utasavvıflar (Matbaa-i
Fuat ( M. Köprülü- âmire11‫ ؛‬1‫ و‬. ) [Türkçe]
zâde. D r. Prof. ١
29. A nadoluda İslâm iyet ٠ D arülfünun E d eb iy at
F akültesi m ecm uası. Sene: S a y ı:4 ,5 ,6 ) [ T ü r k ç e ]
30. Fulûlî ( Mehmet
ibni Süleym an ‫ر‬ I K ü lliy y â t. ( İstanbul, Yeni Ş ark kitaphanesi. Ah-
m et Kâmil m atb aası, 1328- 1 2 4 ‫و‬. ) [Türkçe]
Dîvan. ( Mısır, Bulak matbaası. 1252. ) [Türkçe]
Galip Dede (Şeyh)
H ü s n ü - a ş k . ( Divanla b e ra b e r ta b ’ edilmiştir. )
33. S o h b e tn â m e . ( O ğlan Ş eyh İb rah im ’in tasav v u fi
sözlerini hâvidir. K onya, Müze kütüphanesinde eski
Gay’bî Sun'ullah b ir yazm a n ü sh a v ard ır. Nu: 31‫و‬. ) [Türkçe]
34. D îvan . (Bendeki yazma. Noksan bir nüshası Mil-
let kütüphanesindedir. [Türkçe]
35. (99 beyitlik bir k asid ed ir, B endeki yazm a.)
[Türkçe]
Bibliyografya 189

5. Hasûn - ibni Mu-


hammed M e c m u a . ( Birçok T asav v u fî risaleleri v e Lâtne-
k ânî’nin dîvânını, Melâmî ricalinden b ir çoğunun
^iir ve m ektuplarını hâvidir. S üleym aniye, H âlis
Ef. iv. Nu: 800. )
37. Haşîm Baba ( ü s -
küdarlı, Celvetî ‫ر‬ D îv â n . ( Matbu’du r. ) [^i‫؛‬rkçe]
38. Hulvî İhrâhim ‫ ل ظات‬. ( M etindeki lashihlerle üstündeki kayıttan V‫؟‬
nihâyetındeki ‫بر ا ه جادا ال م‬ ‫ د ت د‬. ‫و‬-‫ ت‬,*‫ ل— خأ م‬k ay-
dından Müellifin y azm ası olduğu an latılıyor. Süley-
m aniye, H âlet Ef. K. Nu: ■281.) [Türkçe]
39. Huseyn - ibni - al -
âlim -a l- müeyyed
Muhammea la "
k iy y - a lN û r î ‫مال ام ا م قا ف‬-‫ ■محم *ا ف درا‬٠ ( Ş ey h S adûk, A bu - Ca-
îer-i T û sî, A bu - M ûsâ Isâ - bni - Mihrân, F azi- ibni
Ş âzân-i- N işâbûrî, M uham m ed-ibni-M es’ûd-i A yyâşî,
^ ü le y n ‫ ؛‬v e tilmizi A b û 'A b d alIah M uham m ed-ibni-
ibrâhîm -i N o’mânî. Ş ey h Mü^id, S ey y id m ü rtazâ,
A bu-al-M uzaöer A li^y-ibni H useyn-i H am dan ( ^ ü -
fe râ ’d an ad ded ilm ek ledir ) gibi U lem â v e Eim m e-i
m ütekaddim e-i Ş îa ile m ü teah h irîn d e d a h a birçok
zevâtın k a y b e t ve M ehdî’nin ahvâli hakkında yaz-
dıkları k ita p la rd a n istifâde edilerek yazılan b u ki-
tap, bu husustaki k ita p la n n en m ükemmeli sayıla-
bilir. Müellif tarafın d an 1302 d e S â m e râ ’d a
m ış v e N âsır kulu-ihni N asr-ullah hattiyle 1320 ta.
rihinde T a h ra n ’da üçüncü def’a o larak ta b ’edilm i‫؛؛‬-
tir. Bu ta b ’ın d a M üctehidlerden M irzâ S ey y id Mu-
ham m ed H asa n -1 Ş îrâzî ile A bû-a!-Eazl-ibn! A bu-
al-K âsım ’ın, kitabın d o ğ ru lu ğ u ve fay d aların a ve
müellifin kudretine d air fetvalarının cüretleri de v ar-
dır. [Acemce]
40. İbrahim (kuşada’h.
Şeyh ) • M e k tu b â t. ( Bendeki yazm a n ü s h a .‫[ ر‬Türkçe]
41. ■ D îv a n . (Millet, K. Nu: 6. B endeki yazm a.) [Türkçe]
İbrâhim ( O ğlan
Ş ty h )
42. D ‫؛‬î-i dânâ. ( tendeki yazma.‫[ ر‬Türkçe]
43. İsmail Habip T ü r k te c e d d ü t e d e b iy a tı ta r i h i. (M atbaa-i âm i-
r e , 1925. ) [Türkçe]
4 4 ./ . E■ Esslemont
) ٠٢• ‫ر‬ Bahâ - A lla h ve y e n i d ev !^ . (M ütercim : Mecdi
Çelebi, isla n b u l, M a’rifet m atbaası, 1932.‫[ ر‬Türkçe]
190 Bibliyografya

45. M e c m u a . ( 94<) ‫ ؛قد م ي الم ا’ى‬tarihinde İstanbul’d a


tertip edilm iştir. Ş irv a n ’lı S ey y it Y ah y a’nın b ir çok
risalelerini, M evlânâ, M ağribî ve sa ir S o ‫؛‬î şâirlerle
K aygusuz Abdal Yonus ve K aygusuz A b d al’ın şiirlerini m uhtevidir.
N ûr-i O sm anî K. ^ u : 4904.‫[ ر‬Türkçe, Acemce]
46 B u d a lâ n â m e . ( M atbu’d u r . ) [Türkçe]
4? M a ğ la t a n â m e ve e ş ’â r ı. ( M ektupçu O sm an B.
Ef. ye ait m e c m u a .‫ ر‬ıT ürkçe]
4^ A nkara, Maarif K. indeki yazm alar. [Türkçe,
Acemce]
49 Kem âl - a l - din
( H arîrîzâde ١ ‫ ال ر الض'ئق‬- ‫إق ف‬،‫و ائ ل ا لق‬ ) 3 € ‫'^ م ا ا ؛‬atih ،٤. Nu*.
430, 431, 432) [Arapça]
50. T e 'v îlâ t. ( ‫ط الل ال‬yiddi‫ ه‬- i A rab! tefsiri nâm ı altında
K em âl - al - dîn - 1 basılm ıştır. 2 €ilt, 1338 ٠ Mısır, Bulak m atbaası. )
[A rapça]
K âşânî
‫ ة ط قل ا ا ط‬،. ( ^üleym aniye, E s’ad ef ^ U ; 1316.
51.
[A rapça]
52. Lânıekânî H ü se-
ym ^ i v ^ n . ( H alet 800 ‫تأ‬£ ^ ٠ n u m arah m ecm ua . )
[Türkçe]
5^, L â m iî ‫ ' ست‬tercem esi. ( İstanbul, 1289 ) [Türkçe]
54 Mehmet Paşa
( Nişancı ‫ر‬ • N iş a n c ı ^ a ri^ i, ( 979 d a yazılm ış n ü sh a , H âlet Ef.
K. ^ u : 618. ) [Türkçe]
M e ^ n e ^ i. ( M a tb a a -i âm ire, 1286 . C evrî hattiyle
yazm a nü^ha, H âlet Ef. N u: 148. ) [Acemce]
56, Mevlânâ Celâl-al- D ıv â n - i k e b ir. ( Eski bir yazm a. Hâlet Ef. K. Nu:
687.) [Acemce]
57 R ubâiyyât. ( İstanbul, Ah ter matbaası, 1914. )
[Acemce]
Mithat B â h a rî ‫ ا ف خ دا و' د م‬- ‫ ج ة رء آا ل سب ما ال د مب‬/ ( İstanbul, ^ eiâ n ik
m atbaası, 1331. ) [Türkçe]
59, Mi^âlî ■ ‫ من امه‬.‫ ( ق‬Bendeki yazm a nüsha. ) [Türkçe]
6C, Muhammed- ibni
Süleymân - 1 Ten-
gâpenî ( Aka,
Mîrzâ ‫ر‬ K itâ b -i k ıs a s - a i- u le m â . ( S am anındaki u le ^ â -
nın tercem e-i hâl v e m enkabelerinden b a şh y a ra k
ilk zam anlara k a d a r Ş ia ulem âsının ahvâlinden bâ-
hiçtir. 1306. Basıldığı y e r m âlüm değilse de T ebriz
olsa ^erek. Şeyh A h ^ e d -i A hsâi ile Ah M uham m ed
(Bâb) hakkında da m alûm at v ard ır. ) CAcemce]
Bibliyografya 19t

‫ * ا ء‬Muhammed-ibni
Ya'kiih (küleynî) ‫ ( اصرل ء ق‬Ş ia ’nın Kütb - i erb aasın d an en m uteberi,
^ e b r 1311 ,^‫[ ) ؛‬A rapça]
62. Muhammed ^ ‫؟‬٢ -
al - Aaâbî V aridat ş e r h i ( B endeki y azm a nüsha. ) [A rapça]
63. 4 ) ‫ي‬ ‫ لخو طت‬Cilt, M ısır, ‫إرى‬5‫إ ات‬.‫ دا رادمحب ال ه م‬m a tb aa sı,
C ezay er em îri A bd - Al K âdır’m em riyle K o n y a’da
Muhyiddin - al - ( Şim di İstanbul E vkaf M üzesinde ) bulunan ve ^ ü -
Arahî ellifin kendi yazm ası olaı^ n ü sh a d an tashih edilm iş-
se de yine yan h şları v a rd ır. 1329. ) [A rapça]
‫ ( ص م ص ا ه م‬İstanbul, 1287. 2 Cilt. ) [A rapça]
65. Mustafa (Hafız) H a k ik a tn â m e ( A li’y e isn â d edilen ‫ا سمر •قط آ ك رم ا‬
sözünü Hurûfi akide- ‫اب ا*لون وا ل د ن س آ ب م ب ا ل د ارقوث‬
since şe rh e d en küçük bir risaledir. B endeki yazm a.)
[kürkçe]
66. N akşî Dîvân, ( Matbu’) [kürkçe]
67. Nâstr-ı Husrev-i
Alevî R u ş e n â y î - n â m e ( S efer - nâm e ve S aâd etn âm e
ile bir a ra d a o la ra k t^b’edilm i§dir. B erlin, Ş irk e t-‫؛‬
G âvyânî m atbaası, 1341.) [Acemce]
68. Necm - al - dîn - i
kührû ‫ ر ق ت امه‬- ٠ ( T arik a tla rın taksim ve ta ’rîfinden b âh is
küçük b ir risaledir. S üleym aniye, Hâlet Ef. k. Nu:
1516. m ecm ua. ) [A rapça]
69. Nesîmî İmâd - al -
Dîvân . İstanbul, 1260. ) [Türkçe]
70. Neşâtî Ahmet Dede Dîvân . kendi el yazı^iyle. Millet k. Nu: 519.
[Türkçe]
71. Niyas:? (^ısrî) D ivân . ( İstanbul, 1235. [Türkçe]
72. Ömer ibn - i mu-
hemmed (K arakaş
zâde) ‫ ( تورال هدى ان اهتدى‬T asv ir - i efkâr ı^atb aası, 1 2 6 ‫ل؛‬. )
[Türkçe
73. /?aM ı«f(H abeşîzâde) ‫ م إ يثا ال شراق‬kasidesi. ( M ecmua. Miliet, ? e r te v P aşa,
Nu; 636. ) [Türkçe]

74. £ tn d e ‫ك‬ur religion m iysterieuse en L ’an


800 ( ^ e ^ te s Houroufîs).«Leyden; 1909-1327.
Rîzâ Tevfik 1929. ^ ib b neşriyâtından . » [FransızçaJ
P eyam gazetesi . ( E debî ilâ v e . Sayı: 29, 35, 36،
1330. ) [Türkçe]
76. Rûhî-i Bağdadî D îvân, istanul, 1257. [Türkçe]
B ib liyografya

— B ek tâ şı şâ irleri. (Devlet matbaası, 1930.) [‫] ء؟ ظ'لل آ آ‬


Sadettin Nüyhet
■— P iı; A bdâi. ( Evkaf m atb aası, 1928 . )
[Türkçe]
— T o m â r - ı T u r u k - u a l iy y e d e n M e lâ m îlik . (Evkaf
m atbaası, 1334—1340, ) [Türkçe]
— D îv â n . ( 1194 te Hafız H acı M ustafa hattiyle. yaz-
m a n üsha, b e n d e d ir .‫[ ر‬Türkçe]
-Seyyid Alî ( He .81
) tnedânî — ‫رنآا ل‬ V e‫؛‬iyyüddin Ef. k. Nu: 1815.‫[ ر‬A rapça]

Cürcânî — . ( M atbaa-i âm ire, 1269• ) [A rapça]


— ‫ ية املالميوث‬11‫!ع‬1 ‫(ط ر ق ة‬1‫ ^ آلوسو ه و ن ق‬،٠^ ‫ال ة ا ك ر ف ة‬- ‫س‬‫ ار‬٠
- Süleyman Sa'd ( ^Ü [eym aniye, Nafiz P aşa k .3 N u :1 1 6 4 . M illet k.
al-dîn ( M،‫؛‬$^akî^ - N; 1051.) [Türkçe]'

— M e c m u a . ( ^L a’ lîzâde’nin eserlerini ■m uhtevidir.


Mille‫؛‬, P e rte v P aşa k'. N: 636. ) [Türkçe]
. Süreyya (M. Şeyh.
Baba ‫ر‬ — D îv a n ç e - i H â ş ıtn î. ( B ahriye m atb aası,1339 ‫ ؟؟‬. )
[Türkçe]
. Ş â h id î Dede — D îv a n ç e . ( K onya, Müze k. N u::3 7,4. D .) ‫[ ؛‬Türkçe]
■Şeyhî Mehmet — Ş a k â y i k Z e y li ‫ ل‬. ‫ ذئ لاان‬. (S ü ley m ân iy e, B eşir A ğa
k. N: 479. ) [Türkçe]
■Ahu Ca’f e r Mu- — ‫المح ة ادات‬١‫ رءامح‬. ( Iran, ‫ أ‬32‫ م‬. ) [A rapça]
hâmmed- 'ibni A-
liyy-ibni-al-H u-
seyn-ihni Musâ -
hni Bâhiveyh- al-
. kummî ( Şeyh 2 ) ‫ اال نقت م‬- ‫ ءن ال مي‬٠ Cilt, M atbaa-i '
Sadûk ‫ر‬ no, 1302. ) [A rapça]
Vahidî M enâkib - i H âce - ‫ آ‬cihân ve Netice - i ca^ •
( Kanûni Süleyman tarafından Rados’un fethi sıra-
larında (920 de) yazılış olan bu kitap,I ‫ ^ لزاهتدى‬١^■
ya aslî bir m‫؟‬h^z olmu§tur. Süleymâniye, Halet
E ‫؛‬, k. inde hattatı ve ^azıl^ış tarihi meçhul nüsh^.
Nu; ^42. gendeki 1013 te yazılış nüsha.) [Türkçe]
91. D îvân . İstanbul, 1,341. Muhtelif yazmalar.) [Türkçe]
Yonus
Ş iirler. M ecm ua, N ûr - i O sm ânî k. Nu: 4940 ]
[Türkçe]
‫!‬
‫• ‪■٠ 1‬‬

‫م ‪4 ■١.‬‬
‫‪.‬ة ‪٠٤‬‬ ‫■ي‬
‫خ‬

‫ه‬
‫ج‬
‫م‬
‫ح‬
‫و‬
‫‪w‬‬
‫‪CÛ‬‬
‫ء‬
‫وش‬

‫ة‬
‫غ‬ ‫‪<b‬‬
‫ه‬
‫ء‬
‫ق‬
‫ق‬
‫‪0‬ا‬
‫ج‬ ‫‪H‬‬
‫‪U‬‬
‫و‬
‫ق‬
‫حم‬
‫ء‬
*‫ء‬D

‫ع‬
ra
«

‫م‬ta«
İSİMLERE ÂİT FİHRİST
A L F A B E SIRASIYLADIR

A ^ ‫( أل‬Taptap. Şâh) — 14, 15.


A liyy-ibni Abû Tâlib (A bû-al H a-
A bd-al- Bakî (La’lîzâde) — 5, 6, 7,
san. A l- M urtazâ. im âm )— 31, 32,
3 ?, 122, 136 , 1‫ ه‬1 , 147, 158 , 159,
Abdâlân, A bdallar — 164.
163, 166, 16?, 172, 1^1, 183.
A bdal Mûsâ — 15.
A liyy-ibni-al- H useyn (Abû^al-Ha-
A bd-allah ( Baba, B ektaşi ) — 32.
san. A l-Seccâd, Z eyn-al-âbidin.
A bd-allah (Sarı) — 5, 6, 10, 18, 20,
imâm) — 159.
A bd-al- K âdır (Seyyit. Belhî) — 6. A liyy-ibni Muhammed (Abû - al-
A bd-al R ahm ân-ı A skerî(Şeyh)—81. H aşan. Al-Nakî, Hâdî• im âm )—159.
A bû Bekr (Halîfe) — 183. A liyy-ibni Mûsâ ( A bû-al-H asan.
A bû B ekr Şiblî — 132. Al- Rızâ, imâm) — 15‫مو‬
A bû Hafs-al- H addâd — 163. A liyy - ibi Muhammed (Nüvvâb - 1
A bû Saîd A bû-al-hayr — 163. erbaanın sonuncusu) — 146.
A den — 141. A liy y -‫ ؛‬H em edânî (Seyyit) — 116.
A hm et Bey (Sârbân, Dukakinzâde) A nadolu — 16^.
— 6, 7, 8, 10, 11, 12, 14, 15, 16, A n k a ra — 21.
17, 18, 19, 20, 21, 25, 26, 27, 29, A risto — 121.
44, 52, 55, 72, 75, 77, 78, 164, A tâyî (Nev’îzâde) — 16, 1^, 19, 20.
A hm ed-al- Rifâî — 5. A ^n‫( ؛‬Yenişehirli) — 117.
Ahm ed-i A hsâî (Şeyh) — 148. A yvansarâyî (Hâfız Hüseyin) — 8,
Ahm ed-ibni H anbel — 151. 16, 20, 22,
A h ^ e d -i Tebrîzî(Ri?âIe-i M elâm iyye
müstensihi) — 5.
Ahmed-i Yesevî — 24. Bâbî-Bahâî — 148.
Alâ-al-devle — 81.
A lâ-al-dîn-i Uşşâkî (Şeyh) — 16. Bahâ-al-dîn Zekeriyyâ (Şeyh)—163.
Al^^îlik — 8, 163. Bahâ-all^h (Mîrzâ H useyn A li)— 148.
Ali al- H a^^âs — 146. Balı (Balım Sultan) — ^7.
Ali A ynî (M.) — 10, 72. Balı (Şeyh) — 18, 19, 21.
Ali (Ha^ı, Bey. D ivân - 1 hümâyûn Bâyezîd-i Bıstânî — 11^.
kâtiplerinden) — 81.
Ali ( ? ‫؛‬r. A ksarâyî) — 18/ 19, 20, Benî ^Hımver — 182.
68, 71. Bedevî — 175
13
194 Istelere ait ^‫؛؛‬١٢!®‫؛‬

Bedr-al-dîn-i- Sîm âvî — 154. G


Bektaşi, B ektaşılar — 9, 12, 15, ^7,
G ad îri-X u m — 147, 158,
77, 78, 118, 129, 130, 134, 149,
G azâlî — 157.
152, 156, 164, 169, 173, 175.
G azanfer D ede — 12, 14, 15, 1‫ ه‬,
Bel’am (ibni Bâûr) — 124.
19, 20, 21, 22, 35, 79.
Beyânî Mustafa (Şeyh, Tezkire-i
G a^^‫ ؟‬S un’ -AHah — 13, 35, 38, 75,
şuarâ müellifi) — 16.
Bosna — 21.
Gülşenî — 1^4, 175.
c H
Ca’fer-ibni Muhammed (A bu-A bd-
allah. A l-Sâdık. imâm) — 159. Hacı Bayram - 1 - Velî — ‫و‬ 2, 4.
Cebriyye — 151.
Celvetî — 11 ‫^مق‬. H acı B ektaş - 1 Velî — 15, 37, 160
C e m â l-a l-d în -i- A ksarâyî ( ^ le b i Halvetî, H alvetîlçr — 12, 117 ‫مذ‬,
Halîfe) — 16. 1 1 9 ,1 7 5 .
Çem âl-al-dîn-i Sâvî - 163. Hatndî (Emir Osm an 1 H âşim î’nin
Cemâlettin yVrifî (Doktor) — 20. dâmâdı) — 1‫ ه‬.
Cevâlika — 164, Ham dûn - i - K assâr — 163■
Cüneyd-i Bağdadî — 145, Ham za Balı — 21, 22.
H anbelî — 15 ‫ ل‬.
D
Hanefî, H anefîler — 151, 161.
D isûkî — 175. Haşan Çelebi (Tezkire - i - şua.râ
E müellifi) — 16.
Edhem î — 175. H asan-ibni AH (Abu - Muhammed,
Ehl-i beyt — 31. 32, 37. A l-A skerî. imâm) — 146, 147,
Ehl-i sünnet, Sünnîler — 150, 161. 159, 163, 167.
Ekm el (Şeyh)—16,17. H aşan (Şeyh. Q aygusuz Alâeddin
E km eliyye — 16, 17. tekkesi şeyhi B ^ ı’nın oğlu) — 1^,
Eşrefoğlu (Abd-allah 1 ^ u m î) — 24.
H aşan  lî — 72.
F H aşan - ibni Muhammed (Mecmua
Eahr -al- dîn - irâk î — 16^. sahibi) — 5.
F ahrî B, (Sâbık tütün inhisarı mü- H aşan (Şeyh, Kabâdûz) — 140.
fettişlerinden, inhisar memurla- Hâşim Baba (Üsküdarlı, Celvetî —
rından) — 6, 7, 8, 76. 1^, 13.
Fâtım a (Bint-i- Muhammed) — 159, Hâşimî (Emir Osman) — 6, 7, 8,
12, 13, 16, 17, 18, 19, ^1, 22, 35,
Eerîd-al-dîn i- A ttâr — 147, 167, 38,75,79,80,81.
Euat (Köprülüzâde. M. Dr. Prof.) Hâşim î (H alvetiyyeden şube)— 12
- 31, 163. H ay d ar A ta (Hacı B ektaş’ıu amı-
isimlere ‫ ^ ا ه‬Fihrist 195

cası ve A bdal M usa’nın babası) ism âil Kem âl-i Ma’şûkî (Oğlan,
Şeyh, O ğlan Dede, Çelebi Şeyh)
H ayderî (Tarikat) — 164.
H ay reti ( Baba ) — 164. İsmâil ‫ ؛‬ibni Ziihdî (Risalemi Melâ-
H ayrabolu — 6, 76. m iyye müstensihi) — 5 .
Hıfzı Tevfik — 72. İstanbul — 118.
H indistan — 163.
H ulefâ ‫ت‬yi- selâse (Abû Bekir, Ö- K
mer, Osman) — 147, K alecik — 20.
Hurûfî, H urûfîler — 37, 1^9, 143, Kâzım-ı R eştî (Şeyh) — 148.
153, 162, 168, 171, Kem âl -al- din - i - K âşânî — 167>
Husâm -al-din (Çelebi) — 112.
Husâm -al-dîn (Mûk«mmil A nkara- K onya — 118.
vi) — 21, 140.
H useyn - ibni A li (A bu - A bdullah.
A l-Ş eh‫؛‬d. imâm) — 148, 159, 163. Lâm ekânî H üseyin — 5, ^8, 75.
K s e ^ n -ib n i R u h (A bu al- Kasım. Lâmiî — ^1, 83.
Nûvvâb-ı erbaadan) — 146. Ledunnî Mehmet (Şeyh) — 1^,
H useyn M ansur (A bu - al - M u^s. 13, 79.
Hallâc) — 145 ,2‫ و ل‬.
M
Mal i k1 ‫ — ؛‬1 ‫ ه‬.
İbrahim Baba (Qaygusnz, ^ o lu ’lu) Mâlik ، ibni £ n es — 1 1 ‫ و‬.
M anisa — 16.
İbrahim (Hulvî) — 18, 20. Medine — 158, 181
İbrahim (K uşada’lı. Şeyh) - 113. Mehmed-i Erzincânî (?ir) — 1‫مه‬
İbrahim (Mükemmel, H alvetiyyeden Mekke — 141, 152, 1^8.
^ube müessisi) — 17. M ekteb-dâr (ÇaygusuE ^ lâ e d d in ’in
İbrahim (Oğlan Şeyh, O ğlanlar lakabı) — 14, 15, 36.
Şe^hi) — 13, 14, 15, 17, 21, 23, M erhab ( ^ a y b e ^ ) — 181.
34, 35, ^8, 75, 87, 1^9, 176. M evlânâ € e !â l-a l-d in -i R um î —
idrîs-i Muhtefî — 21, 22, 38. 108, 112 , 118 , 145 , 147 , 160 , ‫ ا‬64‫م‬
İhsan (Hamamîzâde) — 72. Mevlevîlik, Mevlevîler — 118, 119,
İhsan Mahvı (Muallim) — 9 133 , 155 , 156 , 164 , 1‫ ة‬9 , 173 , 174 ,
lly^s (Peygam ber) — 107, 2‫ م ا‬, Mebdî (Muhammed- ibni- al- Haşan.
Abû-al-Kasım. Sahib-al- zaman,
163. Hoccet. İmâm) — 146, 147, 148,
159, 167.
îsâ (Peygam ber) — 157, 178. M]«]r . 15.
İskender (Zülkarneyn) — 107 , 182 Muhammed (Mustafa. A bû-al- ^ ٢
Isk#aderiy* — 121. sim. Peygam ber) — 15, 1?, 32
196 isimlere ait Fihrist

112, 117, 128. 131, 147, 152, 157, Niyâzî (Mısrî) - 24,112.
158, 159, 160, 162, 16^, 166, 167, N okta ■i ûlâ ( ^ ‫ آل‬Muhammed-i Şi-
1 7 7 ,1 8 1 ,1 8 3 . râzî. Bâb) — 148.
Muhammed-ibni A li (Abu-Ca’fer. No’mân-ibni Sâbit — Hanîfe)
A l- Takî, A l- Cevâd. İmâm) ٠ — 151.
159. Nureddinzâde { M uslih-al-din Mus-
Muhammed-ibni A liyy-ibni-al- Hu- taîa. Şeyh) — 16, 1?, 18.
seyn ibni - İMusâ-bni Babıveyhi -
Kummî (Abu- Ca’îer, Şeyh Sadûk) ‫ه‬
— 148. Oniki İmâm — 31, 37, 147, 158,
M uhammed-ibni H asan-ibni Balı 159, 167.
(Qaygusuz A lâeddin tekkesi şey- O rta A sy â — 163.
hi) — 19, 21. Osm an (Hakîkîzade, Şeyh) — 13.
Muhammed-ibni idris-i Şâfiî — 151. Osm an B. (İstanbul vilâyeti mek-
M uhtar B. (Seyyit; — 6, 8. tupçusu) — 5, 6, 7, 8, 1^, 13, 17,
Muhammed-ibni Osman (Nüvvâb -1
erbaadan) - 146. Osmân-ibni Saîd (Nüvvab-J erbaa-
M uhammed N ur (A l - A rabi) — dan) - 146.

Mu’tezile — 151. p
M uhyiddîn (A l-A rabî, Şeyh-i- ek- ? ir Sultan Abdal- 77, 78,8&.
ber) — 5, 1©8, 146, 149, 150, 167,
M uktedir (Halîfe, Abbâsî) — 145.
‫ه‬
Musa (Peygam ber) — 32, 124, 182, Ç âdirî - 1^, 15, 71, 175.
183. Qalender, Q alenderîlik - 163, 164,
Musâ-ibni Ca’fer (Abu- İbrahim.
Al- Kâzım, imâm) — 159. Q aygusuz A bdal — 8, 9, 15, 23,
M ustafa (D. 2 . A hm et B. divanının 24, 31, 32, 34, 63, 72.
miistensihî) — 10. Q aygusuz Mehmet D ede - 119.
M ustafa (Hafız) — 122, 163. Qüdüs — 152.
M ustafa Fehim (Mecmua sahibi) Çuddusî — ^7.

M‫إآ‬kem ‫ ص‬eli yye(H ‫ل ة‬٧etiyyeden şube)


R
R ıza Tevfik - 63. 72.
Miinîrı (B elgirat’lı) - 81. R ifâî — 175.
N S
Necm -al-dîn-i K übrâ - 119 Sabri (A hm et ‫ل‬ tekkesinin «٨٨
N i’m et-allah (Nahcivânî) - 112. şeyhi) — 6.
Ni’m et-allah-ı Velî (Şah) — 146, Sabri (Mecmua sahibi) —
167. 11, 12, 14.
isim lere ait Fihrist 197

S a’dî (Tarikat) — 175. Şâ’rânî (A bd-al Vehhab. İmâm) —


Sâdık Vicdânî — 10. ^ ‫ ل‬, 146 , 149, 167 .
Sadettin Nüzhet (Muallim) — 77, Şemsî (Sivasî) — 81.
Şem sî (T arikat) — 164.
Şe^^^ Mehmet (Şakayık zeyli mü-
Sehm (Yavuz. Sultan.I.) — 19, ellif) — 19, 20, 21.
Şîa-i İsnâ-aşeriyye (îm âmiyye) —
Seyyid Şerîf-i Cürcanî — 110, 146 , 148 , 1‫ ع‬1 , 1^ 8 , 161, 167.
149, 177. Şîa-î ûlâ (Mufaddile) — 16?.
Seyfullah (Seyyit. Nizamoğlu) —
V
Sıffeyn — 166. Vahidî — 164.
Sinan P aşa — 12.
X
Sultan-ı D î''ânî ( Sim aî. Dîvâne
M ehm et Efendi) — 118,164. X ayber — 181,
^ ^ ٢ (Peygam ber) — 17, 1©7. 182,
Süleym an (Peygam ber) — 32.
18^.
Süleym an (Şeyh) — 16.
Süleyman ( ^ a n u ^ . Sultan.^.) — Y
19, 164, 165. Yahyâ (Şeyh, Şirvânî) — 16.
Süleym an S a’deddin (Müstakimza- Yemen — 141.
de) - 5, 6, 7, 8, 9, 12, 14, 19, Yiğit başı (Ahm et, Şeyh) — 16.
Yonus £m re — 15, 20, 24, 25, 28,
S ü rey y a (Şeyh, Baba. M.) — 12, 29, ^0, ^1, ^4, 87, 48, 166.
79. Yusuf - i Sîne çâk (Sinan - al - dîn)
ş — 164.

Ş a ’baniyye — 118. z
Zeydiyye ‫و‬ ‫ ا‬5‫ ا‬.
Ş İ İR L E R E A İT F İ H R İS T

Sahiîe
Y ine geldi can içinde B ir yol gösterdi bana — 1 41
Gönül gözün açtın is e Y etersin sen kitap sana — 2
Dûn-Ü gün dadım ız san a Canım Sultam ın E vliya — 3
Sevd iğim g er çek E vliya K erem etm iş Sübhan sa n a — 4
G erçeğin talibi oldur Gönl^ andan ayrılm aya — 5
6 — ‫ ام إل ردح‬-‫راد‬ Şunun kim geld i şân ın a 43
Biham dillâh ki erdi bize d e v e let Çü d oğd u üstüm üze nûr-i rahem et — 7
Sana bir gizlü sözüm var G el gön ü le gir gönüle — 8
B il — 9 ‫ ا ك‬ten m aq sat oldur olasın A llah ile 4‫ه‬
‫ إ‬teberrükler qılasın Bâ-i ‫ماش‬-‫ ب‬ile
1ü — B ize öğüt mü verü rsü n qani aqlın b ‫ ؟‬d iv a n e 47
A qıldan geçm işü z b izler yürürüz m est-ü m estâne
١١ — A nı kim qısnı-ı ezeld e yazd ılar baş ü stü n e
K ünse noqta qoyıııadı ol naqş-ı n aq q âş üstüne
Yüzün nûr-i im an — 12 •<‫^؛؛‬١ Qaşm mihrâb-i can ‫ا لخدش‬ 48
Varımı ol dosta verdim xanüm ânım qalm adı — 13
C üm lesinden el yu d u m p es cihanım qalm adı 4Ö
Şükür Haqq'uı kerem in e B en b en d e buldum îm anı — 14
F ğer zâhid sorar is e n B ize qudret cevâb ın ı — 15
H aq yaz deyüben yazd ığı Q alem sen m isin ola mı - 16
B a llım hüsnün m ushafına Gördüm anın âyâtını — 17
I ،"‫ — ؛‬A şqtan xaber duyam d ersen S e n sen d e iste bul seni
E vliyadan g elen kelâm ©qunan Qur’an d e ğ il mi — 19
Y û su l-i Mısr’ı bulam d ersen e ğ e r in san a baq — 20
Cümle varhqtan güzer qıl can için d e cana baq
Y ü ce sultanlar sultanı Ş en sin h em an derdini benim — 21 5^
Qoduın bu varlığı eld en B u aql-ü câna bakm adım — 22
Eğer asim i sorar isen B en ol sırr -1 Sübhânîyim — 23
B ulm uşuz Y٠ — 24 ‫ محوث‬- i Mısr’ı Bu âyin-ü erkân bizim
B en bu ele garib geldim K im se bilm ez hâlim benim — 25
26 ‫ ء‬Ham dü lillâh §imdi bir âlî cenâbım var b en im
E vliyânın him rnetiyle feth-i bâbım v a r benim
C ûşeder qudret x a z n e si D ökülür in^an yüzünden ، 27
Baştan ayağa y âreyin Q angı d erd e ağlıyanm — 28
Y ü ce sultanlar sultanı D erdini v e r eğlen eyin — 29 56
Y ü ce sultanlar sultanı Ş en sin bana din-ü îm ân — 30 5?
C ezbe-i Haq erse qula Qul gider, ol qalur hem ân — 31 5?
Y a ^ abb sen i n e bilsün Kendü k endün bilm iyen — 32 08
Pirim, sultanım Evliyâ M ürşidsin Qutb-ül âlem sin — 33
^E zelî — 4 ‫ قالدا ي‬den Quluyum Sultan A h m ed ’in
Din M uhamm ed dinidir Y olu H acı B ayram ’ın — 35 59
‫ ة‬Şiirlere ait Fihrist 00

Yâ İlâhî derdini derdime derman eyledin Sahife — 36


Kendü aşgin sırrını hem mûnis-i car ‫ ؛‬eyledin 60
Ş e ria t ilmini bildim d eyenler T a riq a girm em iş yolu ne bilsün — 37
A riflerin irfanı v ar İİ£İ cihandan — 38 ‫؛‬1er،‫؛‬ 61
39 ٢ S ür gayriyi a ra d a n Çünki ‫ ا ه‬y a r şe n d e d ir 61
H aq kerem edici — 40!‫هل ^ و ؛‬ H er d em d e b ir ilm oqu n u r 6^
Haq yoluna giden gelsün Bulmunmaz vuslat yoludur — 41
E vliyaya eğri baq m a Kevn-Ü m ekân elindedir — 42
E renler bir m erteb ed ir Cüm lesinin k ârı n ed ir — 43
M erd isen m eyd ân — 44 ‫ ا‬aşq ta ca n v erü b cânâm g ‫ ة‬r 64
S âdıq isen a ş q içinde iste bul su ltan ı gör
Cihan iç re m ü râ d olan hem an H ap q ’ın rıza sıd ır — 45 64
U ruben M âsivâ terkin liqâ en d e r liqâsıdır
el ey a§qa düşen âşıq bu sevdâeözge sevdadır ^ — 46
Bu aşq içinde ol sadıg bu se v d a özge se v d ad ır
Ey m iskin derd im en d âdem S a n a senlik hicâb imiş — 47
Maqsûd cihana gelmekten Kişi Rabb’in bilmek imiş — 48
Ben bu yolu bö^le buidum Bana benlik hicâb imiş — 49
Baş açıq m eydân -1 aşq ta B ir gerçeğin b endesiyüz — 50
Bizi bizden so ran aşıq R eistin anlasun hâlimiz — 51
Bu yol ^ aq yol olduğuna Muhammed’dir şahidimiz — 52
^ Olduq îe n â en d er îenâ S anm an bi^i v a r ehliyüz — 3
H aqqânî g erç ek dervişin ^ırr، S ü b han’d an ayrılm az — 54 6‫و‬
G erçek E vliya olan er ^ l u r seni sen d e qom ^z — 55 ' 69
S a n a b،ı sırrın ahvâlin beyan etsem b ey ân olm a — 56^ 69
N işanı bi n işan olan nihân olur iyan alm az
Âstân-ı Evliyâda biz m eh-ü sâl olmuşuz — 57 ‫ ا‬70
Y üz uruben gerçeğin p â y in e pâm âl olm uşuz
Ali’dir küll-i şe y ’in pâdişâhı Ali’d ir başların tâc-ü külâhı — 58 71

Dukakinzâde Ahmet

M ahabbet câm ın içeriz F enalarız, fen alarız


L âm ekâıı elinden m üsâJir gelbim Şu îen â m ülküne bastım q adem e

Ledünni

Âlim olan şeriatı S eyy it O sm ân-ı H âşim î 79

Em ir Osmân-I Hâşimî

B iham dillâh ey d erv işler Bizim ledir H aq ism eti — 1 ‫؛‬١١


Bildim seni cihanda ]\'liişkil kiişa imişsin u2 — 2
Cümle E vliyâ serveri Pirim G azanfer S u ltan d ı — 3 :■ 83
Ey dost bilm en n< yliyeyin H âlim kim e söyliyeyin — 4
Bu gün m eydân-ı aşq içre Bize M a’şûqller d erle r — 5
Şiirlere ait Fihrist 201

Lâmekânî Hüseyin
S ah ile
Ey tâlıb-i H aq N edir b u sen, ben
S en olm a derviş K em âl işb u d u r 85
‫ ؛‬، ‫ ؛‬n cüm le sensin cihan ned ir 86

Şeyh İbrahim

١ — Y aban yerde ne gezersin Gel âdem e e r bu den^e 87


er gevherin k âa ın ^^ — 2< İnsan idinde i^te 87
3 — €‫ل ؛‬ml€ rengler döne döne G eldi âdem e day an d ı
incinme zâhid bana — 4 Â dem den gayrisin bilm em
‫ — و‬H aqqın feyzi âlem e ‫ ك ء ه ه‬،‫ه^ث‬،‫ حن‬an lar işen
Bize h e r ne so rarsan — 6 Â dem den sor, âdem den
Âlimim dersin am a — 7 Alem den bi x ab ersin 90
ü — D erviş dilinde söyliyen Kim idüğün bilijrm üsün 90
Şeyhim I،e re ^ qıt bana — 9 M ekânından x a b e r v er 91
‫ أ‬Q anden gelür h e r neîes — 0 H em dem isen x a b e r v e r 91
Heft âsüm ânın gerdişi — 11 B ir kâm ilin jö n lü n d e d ir
D ört kitabın şerhettiği — 12 H em ân âdem dir, âd em d ir ‫ة‬
١^ — Bu ilm in beyânını Bir kâm il in sa n d a n sor
C ana dostun tecellisi — 14 Ge^ iyan, gehnihân olur ٩٩
R uha m ed ed bağışlar — 15 Nefes-i R ahm anim iz
H aq nefesin m enbaı — 16 Adem di^rür bil ‫؛؛‬r ‫؛؛‬/ 95

Gaybi Şun’ullah

1 - A şqtan lezzet a la n la r B aqm az d ‫لآ‬n y ‫ ق‬v a rın a


T ac m a’riîet tâcıdır S anm a gayri tac ola
Z âhid bil b^ âlemi N edir âdem içinde 97
4 - Â şıq özün bilm ece A dem e gel âdem e
Aşıq özün bilm eğe K endine gel ken d in e
G erçek d erv iş olan kişi A şq derd in e düşm ek g erek
Gönül gitti elim den £ le giresi değil
Elin aldım pirimin G ayr! eli n ey lerim
D erviş o!maq ister isen A şq ile tu t er eteğin ICO
‫؛‬. ânı olm ayan zâhid € Mânânı neden bilsün 101
E re n le re x o r baqm a 3 ‫ ها و و‬b erb a d olursun 101
;‫إ‬ H aq ’tan gayri v a r bilen C aqiqatta m ülhittir 102
13 aq ^^’‫؛‬ - an Gönülde
bize x a bisle v a r HEaq
e r ^erdi q ’ı d ed iler
renleı 10^
14 E re n le re uvm ayan O dur h ay v an d ed iler ٦٨٩

Sarı Abdullah

İlâhî aşqın nû iu n u N ihânî gönlüm de buldum 104


UMUMÎ FİHRİST

M etinler
B ibliyografya İlâve 73
H D u k ak in zad e ٨١١^ ^ ، ‫أ‬ 75
E m ir O sman-ı H aşimî 79
Q ayg usuz ( V izeli A lâeddiıa ) ١٠ L âm ek ân î H üseyin Ö5
O ğlan Ş e y h İbrahim ‫و‬7
III
G aj'b î S u n ’ullah
Q ay g usuz (h a k k m d a bild ik lerim iz) 1Ö ar: A bdullah $ 104
IV L ü g atçe 105

Q ay g u sü z’u n edebî h ü v iy et v e hu-


sü slyetl 24
CibUyografya 1^5
V İsim lere ait fihrist 193
Q ay g u su z u n te sirleri 37 Ş iirlere ait fihrist 198
Yanlış — Doğrucctvelî
Kitabımızda yanlışlar kalm ışiır. Okuyucularımızın ‫ ب اط‬cetvele
doğrultmalarını reca ederiz

S ahife S a tır D oğru


M utar M uhtar
10 0‫ ومر‬-‫ا ا د‬ ‫\ل دسومث‬
şiişleri şiirleri
20 canmı canım
١? şinizi
37 10 ta p u
49 gülük gönlüm
49 17 oleum oldum
50 16 ©•lan Olan
50 17 nazarm
52 7 tutm an tu tm ay an
54 4 cinaydayım cinandayım
55 hâbım bâbım
56 D erdine R engine
‫ص‬ elimize elimiz
‫ة‬ 16
75 Q alenderiz
14 Tcell-i zât Tecellî-i zât
23 P ay an P eyam
tavladı t‫ ه‬y ‫ل ه ئ‬
Saqtoladı S aqladı
özürh özün
11 vanm vannı
19 ‫ص‬ ‫عص‬
09 25 ‫دال‬
10 ‫'ق ط و ى‬. ‫'ت إى‬
12 30 « qayb » “ Gaj^b »
٠٠ qajrb » « G ay b »
‫'ج د د ز ن ؟ ت‬. .‫محدد"كل رقت ل صص ي م الث ؛طا ج ض قائدا دم ا‬
.‫ا ل ز ان‬ ‫اف*ثإر‬ ١‫^ د • س و‬ ١١١١ ‫ذ ك ;ا‬
‫ء د ق ث أ ن دل د‬ ‫ دم‬.
‫ل‬ ‫دا حت م د ا ص س ئ لبلد ك ل‬
<‘Bu ، 6 ،‫ هظ‬eksiktir».
113 3ö «‫ ه‬11-‫ إ‬dânâ. 0 . Ş. ! b r a ^ ، ^ » Dizil-
m em iştir.
119 30 F e n a ’y a F e n a ’y a ere r.
119 34 Mevlevîlik, M evlevîlik, M üsem m a yoliyle «Sü-
lû k » ü k ab û l etmiştir.
120 21
124 34 olm uştur ölm üştür
126 10 ‫ا الآ؛اق‬ ■-‫م'ق‬
144 16 gözlerin sözlerin
159 23
159 23 .‫ظة‬
170 29 m esl-i ‫ق‬7 .

You might also like