You are on page 1of 3

Bana mı sordu da yarattı ?

Bana mi sordu da yarattı? Ben bu hayatı hiç seçmedim. Bana sorulsa bu


dünyaya hiç gelmezdim, diyenleri görürsünüz.
Bu tarz insanlara bakın dünyayı en çok seven insanlardır. Dünya malıinı cukka
yapmaya gelince atı hamuduyla götürürler ama işleri biraz sekteye uğradı mi
hemen bana mi sordu da yaratti?
Eğer merak ediyorsan sorulmuş. A' raf 172 ve 173. ayetlerde bu olay șöyle
anlatılır:
"Rabbinin Adem evlatlarindan, misak aldiğını da düşünün: Rabbin onların
bellerinden zürriyetlerini almiş ve onlarıin kendileri hakkinda şahitliklerini
isteyerek "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" buyurunca onlar da "Elbette!"
diye ikrar etmişlerdi. Kiyamet günü "Bizim bundan haberimiz yoktu!" yahut:
"Ne yapalım, daha önce babalarımiz Allah'a şirk koştular, biz de onlardan
sonra gelen bir nesil idik, șimdi o bâtılı başlatanların yaptıkları sebebiyle bizi
imha mi edeceksin?" gibi bahaneler ileri sürmeyesiniz diye Allah bu ikrar
aldı."
Adem'in belinden zürriyetini çıkartıp sorduk deniyor. Var olacak herkes seni
Allah olarak kabul edeceğim demiş. Ve bu ahdi verenler insan olma şerefine
nail olmuşlardır.
Başka ayetlerde de dünyada halife olmayı nice varlıklara, dağlara taşlara
teklif ettik denir ama hiçbiri kabul etmemiştir de insan kabul etmiştir. Zira bir
yanda cennet var ama görevini yapamazsan öteki tarafta da cehennem var.
Ha diyebilirsin ki ben o günü hatırlamıyorum. Bana sorulmuş falan ama
benim bundan niye haberim yok!
Sanırsın vatandaş gördüğü her şeyi anında beynine yazmış. Okuduğu,
yaşadigi, baktiğı her şeyi asla unutmaksızın kaydediyor. Hani bazı âlimler
varmiış, bir yazıyı tarayıp bilgisayara atar gibi, kitap okurken sadece sayfaya
üstten aşağya bir kere bakıp sayfaları çevirirmiş. Sayfaları çevirdikçe her şeyi
aklına yazarmış. Sanki bunlar da böyle, gördükleri her şeyi hafizalarına
kaydediyorlar.
Hâlbuki dün saat "on yedi kirk beşte" neredeydin diye sorun? Düşünmeksizin
cevap veremezler. Daha dün belli bir saatte nerede olduklarını bile şak diye
söyleyemiyorlar, bir de kalkıp ruhlar âleminde verdikleri bir sözü
hatırlamadiklarını söylüyorlar. Olayın birinci noktası budur.
ikinci olarak, aslında insanlar hatırlyorlar. Belki de bu yüzdendir ki herkes
illaki birine ya da bir şeye taplyor. Ben hiçbir şeye tapmıyorum diyenler de
aslında kendi kibirlerine tapıyorlar ya da onları fisıltılarıyla yöneten şeytana
taplyor onun sözünü dinliyorlar. Bir fiili yapıyorken o şeyi reddetmeniz sizin o
şeyi yaptiğıniz gerçeğini yok etmez. Yemek yerken ben aslında yemek
yemiyorum ki sadece pirinçleri çiğniyorum demeniz gibi. Top oynarken ben
futbol oynamıyorum demeniz gibi. Ya Allah'a tapmış, Onun kararlarına
uymuşsundur ya da Onun dışında kim olursa olsun onun kararlarına uymuş,
ona itaat etmişsindir. Şuna ya da buna illaki insanların birine bağlanmak gibi
vazgeçilmez bir gerçekleri vardır. Bu da aslında bizim tapınacağımız sözünü
verdigimizin bir göstergesidir.
Ote yandan milyonlarca spermden sadece biri anne rahmine geçmeyi
başarmişsa burada da bir seçim söz konusudur. Neden diğer hücreler değil
de bu? Buradan çok açıkça gözüküyor ki ortada bir seçim var.
Ya hu biz daha bir bedene geçmeden Allah bize nasıl sormuş olabilir ki,
diyecekler?
Bu soru sorma olayı ruhlar aleminde gerçekleşiyor. Kabul edenlerin ruhu
anne rahminde belli bir süre geçiren insanın bedenine üfleniyor ve böylece
insan ortaya çıkmış oluyor. Ruh gittiğinde dil artık konuşamaz. insana asıl
canliliık katan șey ruhtur. O gün Allah'a tapacağımiza dair söz verenlerin
ruhları bir bedene üflenmiş ve dünyaya gönderilmiştir.
işin bir de şöyle bir boyutu var. Hani şu ben bu dünyayı sevmiyorum, bana mi
soruldu diyenlere güzel bir yalı verin, altına araba çekin, koluna kizları takın
bakayım yine aynı şeyi söyleyebiliyor mu? Hayatı dibine kadar yaşa ye, iç,
gez, eğlen oh ne güzel hayat, ama biraz canın sikilsın bana sorup yarattı?
Yedigi, içtiği ne varsa adamın burnundan gelir. Biraz insan olmak lazım..
Ben eminim ki bu insanların hepsinin ruhu bir bedene girmek için can att.
Dünya nimetlerini bu kadar sevenler kesinlikle var olmayı istemiştir.
Ortada bir koltuk vardır. Burada kim oturmak ister dediğinizde koltuğu bile
parçalyorlar. Hele ki o koltuğa oturduğunda iyi para getirecekse elli firıldak
çeviriyorlar. Bir milletvekili olmak için döndürmedik dolap kalmayan
insanlar, bir şampiyonada kupa kaldırmak için çildiran insanlar, şarkıcı olup
da binlerce insana sahneden bakmak için delirenler, insanlar beğensin diye
ayna karşisinda saatlerce boyanıp, cilalananlar bu hayatı sevmiyormuş...
Kimi kandiriyordunuz?
intihar edenleri görürsünüz bazen. Bu insanlar hayattan nefret ettikleri için
değil hayatı gönüllerince yaşayamadikları için intihar ederler çoğunlukla. Ya
da uyuşturucu madde almişlardır, aklları başlarında olmadiğı için bilinçsizce
canlarına kiyarlar. Bazen de insan tüm dünya zevklerini tadar, artık benim
burada işim bitti der. Içine düştüğü boşluktan kurtulmak için canına kiyar.
Bazen de ani bir depresyon, ani bir kizgınlıkla hayatına son verir. Bunlar
normal zamanlarda olan şeyler değildir. Ve net olan bir şey var insan
yaşamak istemiş ama engelle karşılaşmıştır ve buna dayamadiğ için
hayatına son vermiştir.
Bir taht için tarih boyunca nice savaşlar olmuştur. insanlar dünya nimetleri
için bile can alıp can vermişlerse bu hayatı çok sevmişlerdir, hem de ölümüne
sevmişlerdir demektir.
Birakin dünyanın ölümlü saltanatını Allah (cc) insana cennetin kralliğını vaat
etmiştir. Ne dilerse olacak şeylerin olduğu muhteşem bir yerde kral, kraliçe
olmak ister misiniz dendiğinde herkes bu nimetleri elde etmek için atlamıştır.
Ancak tahta oturmakla sokaktaki bir banka oturmak bir değildir. Bunu tahta
oturunca anlıyor insan. Dünyada en çok korunmaya muhtaç insanlar böyle
şeylere oturan insanlardır. Binlerce insanın gözü orada, o tahtta, o makamda
olduğu için bu insanlar yerlerini kaybetmemek için tir tir titrerler. Çünkü
derme çatma bir evin varsa ve sahip olduğun unvan pek bir şey ifade
etmiyorsa onları kaybetmek sana acı vermez. Ama adam bilmem kaç yüz
odalı sarayı kaybedecek, tahtı kaybedecek, makamı kaybedecek. işte bu
yüzden sarayın saatleri çoğu zaman üç buçuğu gösterir. Bu tarz insanlar
doğru düzgün yemek bile yiyemezler. Acaba zehirlenir miyim korkusuyla bir
zavalli gibi yaşarlar.
Aslında insanlar da. Bir kral, kraliçe titizliğiyle yaşamalılar. Çünkü
kaybedilecek şey inanilmazdır, muhteşemdir. Bakmayın insanların
küçümsediğine inanmadıkları için böyle yapıyorlar. Yoksa Allah'in vaadine
gerçekten inansalardı. Adam elli sene çalışıp bir ev alamiyor. Gerçek bir insan
olduğunda altmış sene sonra cennet bahçesine geçeceğine ve sonra da
cennete gideceğine inansa çok farkli yaşardı.
ister inanin isterinanmayın ortada bir gerçek var o da koca bir kâinatı
yaratacak kadar güçlübirinin olduğudur. Bir patlamadan sonra bu kâinatı var
eden bunun alasını dayapar. insanı varliğa çıkaran yeniden yaratmaya da
sonsuz kez kadirdir.vesselam..

You might also like