Professional Documents
Culture Documents
Romanocuklarnn Eitim Srecive Akademik Baarlarnda Sosyal Dlanma Algsnn Rol
Romanocuklarnn Eitim Srecive Akademik Baarlarnda Sosyal Dlanma Algsnn Rol
net/publication/310463039
CITATIONS READS
14 2,430
3 authors:
İsmail Barış
Üsküdar University
15 PUBLICATIONS 26 CITATIONS
SEE PROFILE
Some of the authors of this publication are also working on these related projects:
All content following this page was uploaded by Hasan Hüseyin Taylan on 18 November 2016.
Abstract
In this study, the role of the perception of social exclusion on the Romani
children’s underachievement at school is discussed. Romani culture is a typical one.
Culture, shortly the life style, is the most distinctive component of social differences.
Societies aim to become a monoculture by integrating the subcultures through
education. However, subculture groups try to keep their values alive. Romani people
also try hard in all parts of life to keep their subculture alive.
Romani people have a strong solidarity among themselves but they are isolated
from other components of society. The failure in avoiding the problems which lead
them to such a situation results in division, disintegration, collapse and segregation.
When individual traumatic experiences like pain, humiliation and social suffering are
left unresolved, the outcome is either revolt against authority or adaptation to the
current condition. The Romani people experience the related problems, and they prefer
subservience to revolt and tend to remain integrated among themselves but isolated
from others. The result has negative effects on their process of education.
The study is based on a descriptive study, in which a semi-structured interview
form is used, and it focuses on Romani children at school age who live in Nallıhan
district in Çamyolu neighbourhood of Sakarya city. In this study, the data are collected
through compilation and interview. It focuses on the school success of the Romani
children, who face the challenge of exclusion from the process of education and social
life, gets affected and it discusses how to involve these children in social integration.
Key Words: Romani People, Subculture, Social Exclusion, School Success,
Education
GİRİŞ
Devlet olmanın en belirgin özelliği dili, dini, ırkı, ekonomik, sağlık ve eğitim durumu
ne olursa olsun eşitlik ilkesi gereği vatandaşları arasında ayrım yapmamaktır. Toplumlar ortak
bir kültür oluşturmak ve birlikte yaşamayı başarmak için çaba sarf ederler. Bünyesinde farklı
kültürleri barındıran; her birinin ihtiyaç ve değerlerini dikkate alarak ortak bir yaşam tarzı
oluşturan ülkeler gelişmiş ülkelerdir. Hayatın bütün kademelerinde ortak bir zemin bulabilmek
için; dil, din, kültür, hayat felsefesi ve ekonomi gibi bir takım birleştirici/ayrıştırıcı unsurlara
ihtiyaç vardır. Aslında bu bağın oluşması kültürel zenginlikten ziyade kültürel bütünleşmenin
sağlanmasına işaret eder. Kültürel bütünleşmede birlikte yaşam için daha kolay bir yol oluşmuş
olur.
Türkiye’de yaşayan Roman1lar, 1920-1930’larda Yunanistan’dan mübadele yoluyla bu
toplumla buluşan ve her zaman Türkiye Cumhuriyeti devletine sadakatini ortaya koyan bir
sosyo-kültürel gruptur. Tarihçelerinin ise, Hindistan’a kadar ulaştığı bilinmektedir. Yaşam
tarzlarından fazla bir şey kaybetmeden, kültürel bağlarını zedelemeden hayatlarını sürdürmeye
çalışan bu topluluk, çoğu zaman birçok fırsattan yararlanamamaktadır.
Ülkemizdeki kültürel kimliklerden biri olarak tanımlanan Romanlar, toplumdan
dışlandıklarını kabullenerek başkaldırı yerine kendi aralarında güç birliği yapmakta ve kendine
özgü yaşam tarzlarını devam ettirmektedirler. Bu süreçte kendi yaşam tarzlarından ve
oluşturdukları alt kültürden kopmamaya özen göstermektedirler. Bu durum, çocuklarının
eğitim sürecine de aynı seviyede yansımaktadır. Çocuklar, okullarda derslerle ilgilenip başarı
seviyelerini yükseltmek yerine bulundukları yere tutunabilme mücadelesi vermektedirler.
1 Dünyanın değişik bölgelerinde yaşamakta olan etnik yönüyle farklı bir insan topluluğudur. Bir yeri yurt
tutunamayarak bir yerden diğerine sürekli olarak yer değiştiren, eğlence hayatına önem veren gezgin bir topluluk
(Genç ve Seyyar, 2010: 138).
Roman Çocuklarının Eğitim Süreci ve Akademik Başarılarında Sosyal Dışlanma Algısının Rolü 81
2Dünyanın değişik bölgelerinde yaşayan etnik yönüyle farklı bir insan topluluğudur. Bir yeri yurt tutunamayarak bir
yerden diğerine sürekli olarak yer değiştiren, eğlence hayatına önem veren gezgin bir topluluktur
3 Marsh (2008), Türkiye’deki Çingenelerin başlıca üç grup olduğunu söyler: Romanlar, Domlar ve Lomlar. Romanlar,
Avrupa Çingeneleriyle kültür, dil ve ekonomik özellikler paylaşıp daha çok Türkiye’nin batısında ve Trakya’da
yaşamaktadırlar. Domlar, Ortadoğu’daki Çingenelerin bir kolu olup Türkiye’nin Güneydoğusuna (Antakya, Mardin,
Diyarbakır) 11. yy.da yerleşmişlerdir. Lomların ise “11. yy.’da Romanlardan “ayrılan” ve batıya doğru ilerlemek yerine
Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Anadolu’nun doğusunda kalmış bir grup olmaları muhtemeldir. Günümüzde Lom
nüfusu çoğunlukla, 1870’lerde Kafkasların fethinin ardından Ruslar tarafından yürütülen etnik temizlik sırasında
Türkiye’ye göçe zorlananlardan oluşur.
82
Yusuf GENÇ & Hasan Hüseyin TAYLAN & İsmail BARIŞ
Kısaca Romanların büyük çoğunluğunun bir işi yoktur ve önemli bir kısmı geçici işler,
işportacılık yaparken bir bölümü de sokakta ufak tefek şeyler satar gibi görünerek dilencilik
yapmaktadır. Romanlar arasında prestijli mesleklerde çalışabilenler yok denecek kadar azdır.
Buna eğitim durumları, kimlikleri ve toplumsal algı ve önyargı engel olmaktadır.
Sosyal İlişkilerden Dışlanma
Bireyin sosyal ilişki boyutu, aile ve arkadaşlarıyla olan bağı ve bu bağların
yoğunluğunu ifade eder. Sağlıklı bir sosyal yaşam için aile dışındaki bireylerle de sosyal
ilişkiler kurulması gerekmektedir. Sosyal ilişkilerin oluşmasında yüz yüze görüşme zorunlu
değildir. Romanların sosyal ilişkilerine bakıldığında sağlıklı olmayan bir örüntüyle karşılaşılır.
Romanlar kendi aralarında önemli bir dayanışma halindeyken diğer gruplarla aralarında
sağlıklı bir ilişki yoktur. Bir bölgenin kalkınmasında, siyasal gelişmesinde, önemli günleri ve
merasimlerinde bu topluluk kendine yer bulamıyorsa ortak bir bağın oluşması mümkün
değildir. Eğer kişi bu eylemlerden hiçbirine dâhil olamıyorsa sosyal hayattan dışlanmış sayılır
(Akt. Genç, 2013a).
Sosyal ilişkiler sosyal haklarla da bağlantılıdır. Sosyal hakların irdelenmesi için
işgücüne katılım, çalışma, eğitim, barınma ve sağlık hakkının ne kadar kullanıldığının
tartışılması gerekir. Toplumsal cinsiyet açısından bakıldığında, erkek ve kadınların işgücüne
katılımı ve bu imkânları kullanım ölçütüne göre dışlanmışlık boyutu değerlendirilebilir.
Eğitimden Dışlanma
Türkiye’de eğitim, tüm vatandaşlar için temel bir haktır ve devlet, ebeveynleri
çocuklarını okula göndermeleri için hem teşvik etmekte hem de temel eğitim ve ortaöğretimi
zorunlu kılmaktadır; ayrıca kız çocuklarını okula yollamanın geleneksel olarak gereksiz
sayıldığı yerlere özel ilgi gösterilmektedir. Anayasa’ya göre eğitimde, cinsiyet ve etnik kimlik
üzerinden (resmi azınlık okulları ve devlet tarafından kurulmasına izin verilmiş özel eğitim
kurumları açısından farklı düzenlemeler olmakla birlikte) tecrit ve ayrımcılık kesinlikle
uygulanamaz.
Romanlara ait okullar yerine Romanların da içinde bulunduğu okul ve sınıflara özen
gösterilmelidir. Romanları aynı sınıfa koymak ayrı bir dışlanma biçimidir. Ancak Romanlar
genellikle bir mahallede ya da köyde yaşarken bulundukları bölge toplumun diğer kesimleri
tarafından yerleşim birimi olarak tercih edilmediğinden Roman çocukları aynı okulda eğitim
almak durumunda kalmakta ve bu durum toplumdan dışlanmalarını artırmaktadır. Başka bir
sorun ise; Roman olmayanlar okulda çocuklarının sınıfında Roman çocukları
istememektedirler. Romanların eğitim seviyeleri düşük olduğu ve sınıfın eğitim homojenliğine
ayak uyduramadıkları için ders işleme ve anlama düzeyleri düşmekte, böylece eğitimde fırsat
eşitliği ilkesi uygulanamamakta ve başarıya ulaşmada aynı imkânlar Roman çocuklar için
sağlanamadığından eğitimden dışlanma gündeme gelmektedir. Başarılı ve sürükleyici
çocukların arasına alınmaları kendilerini motive edecek, iteleyecek ve başarı çıtaları
yükselecektir.
Hizmetlere Erişimden Dışlanma
Roman vatandaşlar daha çok varoşlarda ve şehirlerin kenar ve kıyı bölgelerinde
yaşamayı tercih etmektedir. Gecekondu kültürü onların yaşam tarzına daha uygun
gelmektedir. Çünkü müstakil evde yaşamak, kendine ait bir bahçeye sahip olmak onlar için çok
önemlidir. Atlarını bağlayacakları, arabalarını park edecekleri, topladıkları atık malzemeleri
depolayacakları ve bağımsız davranabilecekleri bir ev bahçesi onlar için çok önemlidir. Hal
böyle olunca bir takım hizmetleri almakta zorlanmaktadırlar. Kendilerine bu konuda fırsat
verilmeli, hizmetlerden daha kolay ve hızlı yararlanabilmeleri sağlanmalıdır.
Roman Çocuklarının Eğitim Süreci ve Akademik Başarılarında Sosyal Dışlanma Algısının Rolü 87
EĞİTİMİN İŞLEVLERİ
Bir toplumda istendik bireyler oluşturmanın en kestirme ve garanti yolu eğitim yoluyla
gelenek, örf, adet ve değerlerle o toplumu kültürlemedir. K.Hurrelmann, eğitimi; “bir
toplumdaki tek tek bireylerin veya grupların, toplumdaki başka kişilerin şahsiyet gelişimini
olumlu yönde etkilemek için yaptıkları sosyal hareketler” olarak tanımlamaktadır. Eğitim;
şahsiyetin oluşumu, gelişmesi, geçmişten gelen kültürün devamlılığı ve bireyi gelecekteki
beklentilere hazırlama işlevini yerine getirir. Eğitim kavramı için söylenen bu amaçlı, örgütlü ve
kısmen de profesyonelce etkiler, çocuklara ve yeni yetişen gençlere yöneliktir. (Ergün, 1997).
Eğitim toplumları geliştiren en belirgin araçtır. Özellikle eğitimin toplumsal işlevleri
dikkate alındığında Roman vatandaşların eğitim sürecine daha uzun süreli dahil olmaları ve
eğitimde başarı düzeylerini artırarak üniversitelerin kapılarını zorlamaları gerekmektedir.
Eğitimin açık işlevleri, toplumun kültür mirasının birikimi ve aktarılması, çocuğun
sosyalizasyonunun sağlanması, yenilikçi ve değişmeyi sağlayıcı elemanlar yetiştirilmesi, siyasal
hayata katılım ve seçme hakkını doğru kullanma, ekonominin gereksinimlerine uyma ve
geleceğin tüketicilerine gerekli bilgiyi verecek insan gücü ile birlikte beyin gücünü kullanmayı
sağlamaktır.
Evlilik sürecinde bilinçli olma, uygun eş seçiminde daha avantajlı olma, daha geniş bir
arkadaş çevresine sahip olma, sosyal statünün ailesinin üzerinde bir pozisyona yükseltilmesi
eğitimin sağladığı gizli işlevlerdendir. Eğitim, yüksek statü kazandırmada ve hareketlilik
merdiveninde yukarı doğru hareketliliğin sağlanmasında başat unsurdur. Ayrıca eğitim
çocuğun bakımının, korunmasının sağlanması bilinci oluşturur, geçici bir süre için işsizliği
önler. Çocuklar açısından zorunlu eğitim, onları iş alanlarının dışında tutarak yetişkinlerle iş
rekabetinde olmalarını engeller ve ekonomik olarak sömürülmelerinin önüne geçmiş olur.
Okula, suç işlemekten uyuşturucu madde alışkanlığına, doğum denetimine dek toplumun
bütün patolojik durumlarına çözüm yolu bulan araç gözüyle bakılır (Tezcan, 1985). Roman
çocuklarının eğitim sürecinde akademik başarıları yükseldikçe bu işlevler kendiliğinden
devreye girecek ve birçok sorunun çözümüne katkı sağlayacaktır.
ilgili gençleri eğitim süreci içinde yetiştirmek ve davranışlarını olumlu yönde geliştirmek
gerekir. Romanlar, Türk toplumuyla yeterince örtüşemiyor ve dezavantajlı durumdan
çıkamıyorlarsa eğitim alanında ciddi bir şekilde desteklenmeliler; eğitim kurumlarına erişim ve
başarı düzeylerinin artırılması için gerekli iyileştirmeler de yapılmalıdır.
Çoğu toplumlarda egemen kültürün dışında kalan azınlık gruplar vardır. Bunlara etnik
gruplar da denebilir. Bunlar egemen kültürden çeşitli biçimlerde farklılaşmış gruplardır.
Türkiye’deki Roman vatandaşlar ve çocukları, özellikle eğitim sürecinde bu farklılaşmayı
yaşamaktadırlar. Farklılaşma ağırlıklı olarak; din, dil, kırsal ya da gecekonduda yaşayarak
sosyal alandan soyutlanma, gelir düzeyi düşük alt sosyo-ekonomik grup üyesi olma, etnik
köken farklılığı, fiziksel ruhsal ve zihinsel bakımdan sağlıksız hayat ve cinsiyetten
kaynaklanmaktadır. Bu tip birey ve gruplar genellikle egemen kültürün dışında kalırlar.
Egemen kültürün yapı taşlarıyla oluşan ve değerlerince denetlenen eğitim sisteminde
kendilerini engelli olarak görürler.
Genellikle gecekondu ya da sefalet mahallelerinden gelen, düzensiz aile yapısına sahip
bu ailelerin çocukları egemen kültür çocuklarından daha saldırgan ve yola gelmez özellikler
gösterirler. Okul, çocuklardan kibar olmayı, topluma katılımı, başkalarına saygılı olmayı bekler,
çalışkanlığa ve etkinliğe teşvik eder. Bu değerler üst ve orta sınıf insanların çocukları tarafından
korunabilir. Fakat alt sınıf çocukları bu değerlere yabancıdır ((Tezcan, 1985;87)). Okul, belli bir
yeri olan, belli bir süre devam eden, öğrenci ve öğretmeni değişen, geniş bir çevreye hitap eden,
eğitim faaliyetini planlı ve programlı bir şekilde sürdüren, yani öğrenme faaliyetini organize bir
ders faaliyeti olarak devam ettiren, genel ve mesleki çeşitler içerisinde şekillenen kuruluşun
adıdır (Akyüz, 1991: 247).
Okul ve aile ortamının sunduğu değerler arasındaki farklılıklar bu çocukları ikilemde
bırakmaktadır. Ailenin değerleri daha baskın olduğu için çocuklar ailenin değerlerini
sahiplenirler. Onun için bu çocuklar orta sınıf çocuklarıyla eşit durumda değildirler. Hatta alt
sınıfın çocukları yetenekli olsalar bile eğitimde ilerleme niyetinde ve eğiliminde değil,
gerektiğinde öğrenimlerini yarıda bırakmaya hazırdırlar. Romanların yaşam tarzının alt sınıf
yaşam tarzına uygun olduğu dikkate alındığında çocuklarının sözü edilen profile daha yakın
olduğu söylenebilir. Çocuklar, toplumsal normları ve onlara uyulmama durumundaki cezaları
eğitim yoluyla öğrenirler. Ödüllendirme ve cezalandırma biçimindeki yaptırımlar bir kültürde
toplumsal denetimin kurulmasına yardımcı olur. Toplumda doğru tipteki tutumlar ve
davranışlar için kültür, belirli normlar kurmuştur. Bu kurallar eğitim yoluyla çocuklara
aktarılır.
Roman çocuklarının ve gençlerinin kaliteli eğitime ulaşabilmesinin önünde pek çok
engel bulunmaktadır. Bu engeller özetle; kaliteli okullara erişim, ekonomik yetersizlikler
nedeniyle ulaşılamayan kırtasiye, ders araç gereci, üniforma, ayakkabı, projelere katılım
gereçleri, ders çalışma imkân ve ortamlarının yetersizliği, etüt çalışması yaptırabilecek nitelikte
yararlanabilecekleri kimselerin olmaması ve çocukların küçük yaşta çalışmaya alıştırılması gibi
nedenler şeklinde sayılabilir. Bu ve benzeri tabular yıkılarak Roman çocuklarının eğitim yoluyla
niteliklerini artırmak veya üniversiteye gidebilmelerinin önünü açmak gerekmektedir.
Roman çocukları için bu ekonomik yetersizliklerin yanında oluşan önyargılar, bazen
öğretmenlerin olumsuz tavırları, diğer öğrencilerin taklit ve dışlama eğilimleri ve ilgisizlik gibi
nedenler de başarısızlığı körükleyici olabilmektedir. Hedef belirleme ve geleceğe yönelik düşük
profilli beklentiler çocukların derse karşı azim, şevk, istek ve ümitlerini kırmaktadır. Bu
olumsuzluklara ailelerin de ilgisizliği eklendiğinde eğitimde başarı sacayağının iki direği
yıkılarak işlevsiz hale gelmektedir. Bilindiği gibi eğitimde öğrenci, öğretmen ve veli üçlüsünün
işbirliği başarı için her zaman olmazsa olmaz kuraldır.
Roman Çocuklarının Eğitim Süreci ve Akademik Başarılarında Sosyal Dışlanma Algısının Rolü 89
YÖNTEM
Bu çalışmanın amacı; Roman çocuklarının eğitim süreçlerinde okullarda ve derslerde
yetersiz kalmaları ve başarısız olmalarında sosyal dışlanma algılarının rolünü araştırmaktır5.
Çalışma, Sakarya ili Kaynarca ilçesi yolu üzerinde bulunan Çamyolu Mahallesi ve aynı
Mahallenin Nallıhan bölgesinde yaşayan Romanların eğitim sürecinde olan çocuklarıyla yarı
yapılandırılmış görüşme formu kullanılarak yapılan betimleyici nicel bir araştırmadır.
Araştırma; görüşmede elde edilen veriler ve bu konuda ülkemizde yapılan diğer araştırmaların
verileri ile sınırlıdır. Ayrıca çalışmanın teorik çerçevesi geniş tutularak sosyal dışlanmanın
Roman topluluğu üzerindeki etkileri, aynı toplumun genel eğitime bakış açıları, suç işleme
eğilimleri ve eğitimin Roman topluluğuna katkıları üzerinde durulmuştur.
Eğitim, bir toplum için vazgeçilmez bir ihtiyaçtır. Romanların toplumda ciddi bir
şekilde geri kaldığı, sosyal ve ekonomik hayata uyum sağlayamadığı ve kültürel olarak giderek
marjinalleştiği ve yeterince istihdam edilemediği gibi sebeplerle sosyal dışlanma ile karşı
karşıya kaldığı ve toplumsal refahı olumsuz etkilediği görülmektedir. Çalışmada Roman
topluluğunun eğitim olanaklarından daha fazla yararlanması gerektiği; Roman çocuklarına
gerekirse pozitif ayrımcılık yapılarak eğitim öğretim süreçlerinin daha uzun sürdürülmesi ve
üniversitelere gitme oranlarının artırılması; prestijli iş ve mesleklere erişimleri sağlanarak
aralarında model oluşturmaları gerektiği ve yaşanan olumsuzluklardan kurtulmak için devletin
ne tür politikalar üretip uygulaması gerektiği üzerinde durulmuş ve bir takım önerilerde
bulunulmuştur.
Çalışmada farklı okul, yaş ve cinsiyet gruplarından 29 Roman çocuğuyla görüşülmüş
ve literatür taramasıyla ülkemizdeki konu ile ilgili diğer çalışmalardan yararlanılarak
karşılaştırmalar yapılmıştır. Ayrıca Sakarya’da Romanlara ayni ve nakdi yardım sağlama
konusunda ciddi çalışmaları olan Sakarya Kültür ve Sosyal Yardım Vakfı (SAKVA) ve
okullardaki öğretmen ve idarecilerle görüşmeler yapılmış ve genel kanaatlerimiz kullanılmıştır.
Literatüre kazandırılmak istenen bu çalışmanın sonuçlarının Türk toplumu ve özellikle
Romanların sorunlarının çözümüne katkı vereceği düşünülmektedir.
Araştırmada yüz yüze görüşmeyle çocuklara 20 soru sorulmuştur. Görüşmenin rahat
bir ortamda geçmesi ve güvenirliğinin artırılması için kahve ortamı tercih edilmiş ve çocuklar
evlerden ve sokaktan rastgele çağrılmıştır. Tarafımıza güvenin artması ve doğru cevap
5Bu makale kullanılan verilerinin bir kısmı 08.02.2015 tarihinde Kocaeli’de yapılan Uluslararası Roman Çalıştayı’nda
özet olarak kullanılmış ve bildiri kitabında yayınlanmıştır.
90
Yusuf GENÇ & Hasan Hüseyin TAYLAN & İsmail BARIŞ
alabilmemiz için bölgede yardım niteliğinde sürekli hizmet veren SAKVA yetkilileri ve köy
muhtarından destek alınmıştır.
BULGULAR VE TARTIŞMA
Sakarya ili Çamyolu Mahallesinde yaşayan Roman çocuklarla yapılan bu çalışmada
ulaşılan veriler ve yorumları aşağıda çıkarılmış olup; veriler tartışmalar sonucunda bilgiye
dönüştürülmüş ve sonuç bölümünde sorunların çözümü için önerilerde bulunulmuştur.
Çocukların Demografik Yapıları
Araştırmaya konu olan çocukların % 69’u erkek ve % 31’i kızlardan oluşmaktadır.
Çocukların % 50,1’i 10-14 yaş ve % 49,9’u 15-17 yaş aralığında olup tamamı okula gitmektedir.
Yine çocukların % 50’si aynı ortaokula, % 35’i meslek liselerine ve % 15’i de farklı ortaokullara
gitmektedir. Bu verilere ve gözlemlerimize göre çocukların büyük bir bölümü aynı okula
gitmektedir. Mahallenin tamamına yakını, Roman olmasından dolayı öğrencilerin yarıdan çoğu
aynı okula gitmektedir. Diğer öğrenciler başka okullara gitmektedir. Görüşmede “Sınıfınızda
Roman olmayan var mı? ‘’diye sorulan soruya aynı okula giden öğrencilerin hayır cevabı
verdiği ve Roman çocuklarının aynı sınıflarda toplandığı görülmektedir. Bu sonuçta her
çocuğun ikametinin olduğu mahalledeki okula gitme zorunluluğunun etkisi büyüktür. Lise
okuma oranı düşük olmakla birlikte bazı ortaokul seviyesindeki çocukların çarşı merkezindeki
okullara gittiği görülmektedir. 15 yaş üstü çocukların ailelerine yardım ettikleri, kayıtsız işlerde
çalıştıkları ve ev ekonomisine katkı sağladığı söylenmektedir.
Kardeş sayılarına bakıldığında; kardeş sayısının 2 ile 7 arasında değiştiği; ağırlıklı
olarak 4-5 kardeş gözlemlenmiştir. Romanlarda aile planlamasının etkin olmadığı ve çocuk
sayısının Türkiye ortalaması üstünde olduğu görülmektedir. Ancak İzmir’deki Tarlabaşı
Mahallesi Romanları hakkında yapılan bir araştırmada; Romanların çoğunlukla üç ve dört
kişilik aileden oluştuğu görülmüştür. Bu durum; yerleşik düzen, iş piyasasında yaşanan
değişimler, annenin (ev temizliği vb. işlerle) gelir için çalışma yaşamına katılması, çocukların
eğitim sürecinde tutulamaması, meslek kazandıramama ve ekonomik konumlarını koruma
düşünceleri çocuk sayısını belirlemede önemli etkenler olduğu şeklinde yorumlanmıştır
(Kolukırık, 2011;107).
Ders Başarı Düzeyleri
Öğrencilerin % 62’si 5.-8. sınıf ve % 38’i 9.-12. sınıf aralığında öğrenim görmektedir.
2015 öğretim yılı birinci döneminde öğrencilerin % 70’inin karnesinde zayıf olduğu ve
diğerlerinin zayıfı olmadığı tespit edilmiştir. Zayıfı olan yüzde yetmişlik grupta zayıf sayısının
1 ile 6 arasında değiştiği; 3-4 zayıf olanların çoğunlukta olduğu belirlenmiştir. Katılımcıların %
45’i öğrenim hayatı boyunca en az bir kez teşekkür belgesi almış ve % 55 gibi bir çoğunluğu hiç
teşekkür belgesi alamamıştır. Ayrıca katılımcıların hiç biri takdir belgesi almamıştır. İzmir
Menemen Kâzımpaşa Romanları hakkında yapılan bir araştırmada eğitim seviyelerinin oldukça
düşük olduğu; görüşülenlerin % 30’unun okuryazar olmadığı; % 17,1'inin ilkokul eğitimini
yarıda bırakmış olduğu ve yükseköğrenime devam edenin bulunmadığı tespit edilmiştir
(Kolukırık, 2006; 11). Tarlabaşı Romanları arasında da eğitim seviyesinin oldukça düşük
olduğu; okuryazar olmayanlar % 25,6; ortaokul mezunu olanlar % 5,6 ve lise mezunu olanlar %
1,1 olarak bulunmuştur. Eğitim seviyesinin düşük olmasında; anne ve babanın eğitim
seviyesinin ve sosyo-kültürel çevre koşullarının etkili olduğu; bu durumun gelecek açısından
önemli bir sorun olabileceği savunulmaktadır (Kolukırık, 2006).
Çocuklarla görüşme esnasında hepsi karnelerini göstermek istemiştir. Çocukların bir
kısmının kaç zayıfı olduğunu; bazılarının ise zayıfın ne demek olduğunu bilmediği
gözlemlenmiştir. “Derslerin nasıl?” sorusuna “iyi” diyenlerin karnesine bakıldığında 2-3 zayıfı
Roman Çocuklarının Eğitim Süreci ve Akademik Başarılarında Sosyal Dışlanma Algısının Rolü 91
olduğu görülmüş ve çocukların bu kadar zayıfı iyi olarak değerlendirdiği anlaşılmıştır. Sınıfta
zayıfı olmayan ve teşekkür belgesi alan çocuk sayısının çok az olduğu, böyle bir ortamda bir iki
zayıfın ciddiye alınmadığı görülmektedir. Sınıfta çocuklara rol model olacak kimsenin olmadığı
anlaşılmaktadır.
Zayıfı olmayan öğrenciler genelde kent merkezindeki meslek okullarında öğrenim
gören öğrencilerden oluşmaktadır. Birçok öğrenci ders çalışmadıklarından dolayı başarılı
olamadıklarını belirtmişlerdir. Başarılı olmanın yolunun ders çalışmaktan geçtiği ama ders
çalışmayı başaramadıkları görülmektedir. Başarı düzeylerinin düşük olmasının bir diğer sebebi
ise sınıftaki öğrencilerin hepsinin Roman olması ve çoğunun başarısız olmasıdır. Bazı öğrenciler
Roman olmayanların okullarında eğitime devam etmesi halinde kendilerinin daha başarılı
olabileceklerini düşünmektedirler.
Arkadaşlık İlişkileri
Okulda başarılı olmanın yollarından bir tanesi de sınıf arkadaşları arasındaki sağlıklı
ilişkilerdir. Sınıf arkadaşlarıyla anlaşma durumları sorulduğunda %77,5 gibi büyük bir
çoğunluğu sınıf arkadaşlarıyla iyi anlaştıklarını; dörtte biri de bazen anlaşamadıklarını ifade
etmektedirler. Sınıftaki öğrencilerin çoğunluğunun Roman olması arkadaşlık ilişkilerinin iyi
olması için önemli bir gerekçedir.
Arkadaş gruplarının daha çok kimlerden oluştuğu ile ilgili sorumuza öğrencilerin
yarısı, Romanlardan oluştuğunu söylemektedir. Bu tercihin ana sebebi sınıf ve mahalle
arkadaşlarının hep Romanlardan oluşmasıdır. % 10’luk bir kısım her kesimden arkadaş
edinebildiğini; arkadaş seçiminde roman olup-olmamaya bakmadıklarını ifade etmişlerdir.
Bazıları Roman olmayanlarla ilişki kurmakta zorlandığını belirtmiştir.
Dikkat çeken bir durum da şudur: Erkek çocuklar, kızlarla çok arkadaşlık kurmak
istemediklerini; erkekleri daha çok tercih ettiklerini; kızlar ise bu durumun çok fark etmediğini
söylemektedirler. Roman vatandaşların kadın-erkek ilişkilerinde çok hassas olduğu
bilinmektedir. Bu bölgedeki Romanlar, yerleşik düzende hayatlarını sürdürdüklerinden dolayı
aile, mahremiyet, namus, düğün ve bayram gibi değerlerin ve kavramların kendileri için önemli
olduğu ve bu konularda bir genel kültürün oluştuğu görülmektedir.
Okulda arkadaşlık ilişkilerini olumsuz etkileyeceği kanaatiyle Roman olduğunu
gizleyen çocuklar vardır. Romanlar, görünüşlerinden ve “hijyen sorunlarından” dolayı
arkadaşlarının kendilerini dışlayacağını düşünmektedir.
Öğretmenlerle Diyalog
Öğrencilerin tamamı öğretmenleri ve okul idaresi ile herhangi bir sorun
yaşamadıklarını, öğretmenlerini çok sevdiklerini ve idarenin kendilerine çok iyi davrandığını
ifade etmişlerdir. Bu durum sevindirici bir durumdur. Diğer yapılan bazı araştırmalarda
öğretmenlerin Roman çocukları ile yeterince ilgilenmedikleri ve çocukların öğretmen
ilgisizliğinden başarısız oldukları ve dışlandıkları söylenmektedir. İzmir Menemen Kâzımpaşa
Romanları ile yapılan bir araştırmada çocukların okul ortamında öğretmenlerle bir ayrım
yaşamadıkları, ancak Roman olmayan (Gaco-Gacı) okul arkadaşlarıyla iletişim kurmada
sorunlar ve zorluklar yaşadıkları belirtilmiştir (Kolukırık, 2011; 108). Ancak öğrencinin
öğretmenlerden bu kadar memnun olmalarının, ders başarılarına olumlu yansımadığı
görülmektedir. Öğrencilerin memnuniyetlerinin daha çok ilgi ve davranışlar üzerine
yoğunlaştığı kanaatindeyiz.
Ders Çalışma Alışkanlığı, Ödev Yapma ve Destek Alma Fırsatları
Eğitim sürecindeki çocuklara ders çalışma alışkanlığının kazandırılması eğitimdeki
başarı trendlerini çok etkilemektedir. Bu istek bazen içten gelir, çoğu zaman kazanımla ve
alışkanlıkla elde edilir. Çalışma yaptığımız çocuklarda ders çalışma isteği ile ilgili bir tezatla
92
Yusuf GENÇ & Hasan Hüseyin TAYLAN & İsmail BARIŞ
karşılaşılmıştır. Çünkü öğrencilerin % 56’sı ders çalışmaya istekli olduklarını ifade ederken; bu
isteğin başarı düzeyine yansımadığı görülmüştür. Öğrencilerin ¼ ü bazen istekli olduklarını,
diğer kesim ders çalışmaya istekli olmadıklarını ifade etmektedir. Bir kısmı ise çalıştığı halde
başarılı olamadıklarını, dersi anlayamadıklarını, alt sınıflarda iyi bir temel alamadıklarını ifade
etmektedir. Bu son tercihin daha gerçekçi olduğu düşünülmektedir. Çünkü 6. sınıftan sonra lise
son sınıfa kadarki sürede derslerin verimliliği ilk beş sınıfta kurulan alt yapı ile doğru
orantılıdır. Küçük yaşta ders çalışmanın ne olduğu ve gerekliliği konusunda bilinçli olamayan
çocuklar, daha sonra “yarışa katılmak” isteseler bile dersi anlayamadıkları, kavrayamadıkları
ve isteklerinin körelmesi nedeniyle “yenilgiyi kabullendikleri” ve bir müddet sonra dersten
koptukları görülmektedir. Aslında dersleri anlayamama dersten dışlanmayı ve daha sonra
sınıftan ve sosyal ortamdan dışlanmayı da beraberinde getirmektedir.
Ders başarısı üzerinde önemli etki ve katkısı olan ev ödevleri ile ilgilenme ve
başarabilme durumları üzerinde yapmış olduğumuz yüz yüze görüşmede %36’sı ödevlerini
kolay yaptıklarını; diğerleri ise bazen kolay çoğu zamanda zorlandıklarını ifade etmişlerdir.
Ödevlerini yapmada kimden yardım aldıklarını sorduğumuzda aileden yardım alanlar
çoğunlukta görülmektedir. Aile içinde anne, baba, abla ve abilerden hatta dedelerinden yardım
aldıklarını ifade edenler vardır. % 16’sı öğretmenlerinden ödev yardımı aldığını ifade etmiştir.
Bir kısmı ailelerinin okur-yazarlığı olmadığı için yardımcı bulamadığını ve ödevlerini
yapamadıklarını ifade etmişlerdir. Ebeveynlerin okuma yazma bilmemesinin üzerine gidilmesi
ve yaygın eğitimden yararlanmalarının sağlanması, gerçekleştirilmesi gereken bir durumdur.
Çünkü eğitimsizlik birçok sorunu beraberinde getirmektedir. Kocaeli’de Romanlarla yapılan bir
araştırmada, % 40,6’sı en çok eğitimsizlikte sorun yaşadıklarını belirtmişlerdir (Demirel, 2012:
92).
Dersler zor olduğu için başarılı olamadığını, okumanın zor olduğunu söyleyenler de
vardır. Romanların genellikle kolaycı oldukları ve kolay işleri tercih ettiklerini bu bulgu
doğrulamaktadır.
Sosyo-Kültürel Faaliyetler
Kültürel hayatla bağlantı ve ilgilerini ölçmek üzere Roman çocuklarına yöneltilen “Hiç
sinemaya gittin mi?” sorusuna 2/3’ü olumlu cevap vermiştir. Bu veri sevindirici bir sonuç
olmakla birlikte Sakarya’daki SAKVA başta olmak üzere sivil toplum kuruluşları ve
belediyelerin bu alana katkı verdikleri görülmüştür. Sinemanın ne olduğunu bilmeyen
çocukların oranı % 15 iken diğerleri de bildiği halde hiç gitmediklerini beyan etmişlerdir.
Sosyal ve kültürel faaliyetlerle bağlantılı olarak boş zamanlarını nasıl değerlendirdikleri
sorulduğunda alınan cevaplar arasında; ders çalışmak, işte çalışmak, TV seyretmek, başta futbol
olmak üzere oyun oynamak, bisiklet binmek, kitap okumak, evde oturmak, araba kullanmak,
şiir okumak, ödev yapmak, gezmek ve ev işi yapmak gibi cevaplar alınmıştır. Bu gözlemde
Roman çocuklarının çok televizyon seyretmedikleri ilgi çekicidir. İnternet kullanan çocuk
sayısı üçtür. Özlemini çeken çocuklar ise bir hayli fazladır. Kitap okuyanların sayısı epey fazla
olmakla birlikte okunan kitapların konusu üzerine yapılan sohbette ağırlıklı olarak macera, at
ve hayvan figürlerinin olduğu dikkat çekmiştir. Güvenlikle ilgili kitap konuları da ilgileri
arasındadır.
Boş zaman değerlendirme kültürü olarak düzenli sosyal aktivite alanların olmadığı,
kendi kültürlerini sevdiklerini ve canlı tutmak istediklerini, düğün ve eğlenceleri çok
sevdiklerini, televizyon seyretmeme gerekçesi olarak da günlük hayatlarının daha çok dışarda
geçtiğini ve film gibi olduğunu beyan etmeleri ilginçtir. Romanların örf ve adetleri küçük yaşta
benimsenmektedir. Çocuklar düğünlerde çok eğlenebildikleri için düğünleri sevmektedirler.
Roman Çocuklarının Eğitim Süreci ve Akademik Başarılarında Sosyal Dışlanma Algısının Rolü 93
Ailevi İlişkiler
Çocukların ders çalışma ve başarılı olmasında ana etkenlerinin bir parçası olan aile,
çocuklar için son derece önemlidir. Özellikle çocukluk çağında ailenin; korunma, barınma,
gelişme, sevgi, ihtiyaçların karşılanması ve sahiplenilme fonksiyonlarının çocuklar için oldukça
gerekli olduğu ve bu ihtiyaçların başka bir yerden karşılanamadığı bilinmektedir. Çocuklara
ailelerinden memnunluk durumu sorulduğunda tamamının ailesinden memnun olduğu
görülmüştür.
Roman çocuklarının ailelerine çok bağlı olduğu, birçok imkândan yoksun olmalarına
rağmen yaşam tarzlarını beğendiği ve aidiyet duygusu taşıdıkları gözlenmiştir.
Evlilikte Eş Seçimi
Evlilik çağına geldiğinde hangi kültürel kimlikten bir eş tercih edebilecekleri
sorulduğunda, bazıları evlilik için kimlik ayrımı yapmadığını; bazıları, daha iyi anlaşabileceğini
düşünerek Romanları tercih ettiğini; bazıları ise Roman olmayanları tercih ettiklerini ifade
etmişlerdir. Bu tercihte kız ve erkekler aynı fikirde birleşmektedir.
Roman olmayanlarla evlenmek isteyenlerin ilginç gerekçeleri vardır. Romanların
“temiz olmadığını”, “küfürbaz olduğunu”, “düzensiz yaşadığını”, “yoksul olduğunu”, bu
nedenlerle Roman birini tercih etmeyeceğini; Roman olmayanların ev işlerinde daha başarılı
oldukları için Roman olmayan bir eş tercih edeceğini ve ayrıca Romanlığın toplumdan
dışlanma gerekçesi oluşturması dolayısıyla Roman olmayan biriyle evlendiği takdirde Roman
kimliğinden sıyrılacağını düşünmektedir.
Romanlarla evlenmeyi tercih edeceğini belirtenlerin gerekçeleriyse; aynı kültürden
geldikleri, örf ve adetlerde sapma olmayacağı, yaşam tarzlarını daha iyi bildikleri ve
kendileriyle daha iyi anlaşacaklarını düşündükleri için evlilik zamanı geldiğinde Romanları
tercih edeceklerini beyan etmişlerdir. Ayrıca; Roman adet ve oyunlarını çok sevdiklerini, bu
adetlerinin daha iyi olduğunu ve onlardan vazgeçmek istemediklerini, Roman oyunlarından
tatmin olduklarını ifade etmektedirler.
Hedef Belirleme ve Meslek Seçimi
Çocuklar kendilerine hedef belirlemede ciddi sorunlar yaşamaktadırlar. Bu konuda
ailenin de desteği yoksa çocuklar ortada kalmaktadır. Kendilerini ileriye hazırlayacak ve
bulundukları dezavantajlı durumdan onları çıkaracak bir örnek, model, rehber veya danışmana
ihtiyaç duymaktadırlar. Burada okul yönetimi, rehberlik servisi ve öğretmenlere önemli
görevler düşmektedir. Roman çocuklarının %44’ü okul sonrası hedef olarak okumak, %20’si
çalışmak, %25’i ne yapmak istediğini bilmemek gibi cevaplar vermişlerdir. Buna bağlı olarak
hangi mesleği istedikleri sorulduğunda ise üçte birinden fazlası polis, jandarma olmak
istediklerini beyan etmişlerdir. Sebebi sorulduğunda güvenlik güçlerinin kavgaları ayırdığını,
insanlara yardım ettiğini, insanları koruduğunu ifade etmişlerdir.
Bu talebin psikolojik bir baskının sonucu olduğu düşünülmektedir. Kendilerinin kavga
ettikleri, korunmaya ihtiyaç duydukları ve bu meslek grubu ile çok karşılaştıkları hatta polis ve
jandarmadan korktukları anlamına da gelebilir. 14 yaşındaki bir kız öğrencinin jandarma olmak
istemesi uç bir örnek olarak verilebilir. Bunun yanında tercih edilen diğer meslek grupları
yüzdelik sırasına göre öğretmen, doktor, hemşire, itfaiyeci, tesisatçı, motorcu, fabrikatör, din
görevlisi, sanatçı, futbolcu gibi meslekler olarak sıralanmıştır. Cevaplama esnasında bazı
öğrenciler birden fazla meslek tercihinde bulunmuşlardır. Burada üç önemli unsur göze
çarpmaktadır. Birincisi Romanlar, müziği severler ancak bu çocuklardan müzisyen olmak
isteyen çıkmamıştır. İkincisi, güvenlik güçleriyle çok karşılaşıldığı için bu alan en çok tercih
edilmiştir. Üçüncü ve en önemlisi bu meslekler tercih edilirken bunlara nasıl ulaşılacağı bilgileri
son derece azdır. Öğretmen, doktor, fabrikatör diye cevap verenlerin çoğu karnesinde zayıf
94
Yusuf GENÇ & Hasan Hüseyin TAYLAN & İsmail BARIŞ
olanlar ve eğitim hayatında teşekkür dahi alamayanlardan oluşmaktadır. Bu ders başarısı ile o
unvanlara ulaşılamayacağı istatistiksel bir gerçektir. “Şu andaki durumuna göre bu mesleğe
ulaşabilir misin?” diye sorduğumuzda “hayır”, “çok çalışmam gerekir” gibi cevaplarla
karşılaşılmıştır. Erişmeleri mümkün olmayan şeyleri talep etme eğilimi de hissedilmektedir.
Sosyal Dışlanma Algısı
Eğitim sürecinde başarılı olabilmek için, severek okumak, dersi anlamak, sağlıklı
ortamda eğitim almak, ödev ve ders materyallerine kolay ulaşmak, okul-aile desteği görmek
gibi fırsatlara erişebilmek ve bu fırsatları kullanabilmek gerekir. Öğrenci kendini okulda rahat
hissetmeli ve bulunduğu ortamı sahiplenmelidir. “Okulda dışlanma ile karşılaşıyor musunuz?”
diye sorduğumuzda bazıları bu kavramı anlayamamıştır, %76 gibi büyük bir çoğunluğu da
hayır cevabını vermiştir. Hor görülme kavramının daha iyi anlaşıldığını görüyoruz. Daha çok
ilgi gördüklerini söyleyenler de vardır.
Romanların yoğun olmadığı okullarda okuyanlar, Roman olduklarını gizlediklerini
ifade etmişlerdir. Bu önemli bir bulgudur. Roman olduğundan sıkıldığını söyleyenler de vardır.
Ancak çocukların büyük çoğunluğu Roman olmaktan memnundur. Bazıları okulda
dışlanmadığını, çünkü Roman olduğunu gizlediğini, söylediği takdirde kendisiyle dalga
geçileceğini, dışlanacağını ve küçük düşürüleceğini düşünmektedirler. Bu durum dışlanacağını
düşündüğü anlamına gelmektedir. Bazıları oyun oynanırken kendilerinin oyuna alınmadığını,
buna çok üzüldüğünü ama niçin oyuna alınmadığını bilmediğini söylemişlerdir. Yani Roman
olmanın bir dışlanma gerekçesi olmasını anlayamamaktadır. Kocaeli’de Romanlarla yapılan bir
araştırmada; eğitim hayatından uzak kalmalarının bir nedeninin de okullardan dışlanma
algısından kaynaklandığı belirtilmektedir. Yine bu araştırmada, Romanların eğitime önem
verdiklerine ve çocuklarını okutmak istediklerine de değinilmiştir (Demirel, 2012: 92).
Bir kısmı okulda normal karşılandıklarını ancak toplumda dışlandıklarını, Roman
oldukları için işe alınmadıklarını ifade etmektedirler. İşe alınmamalarının haklı olduğunu,
sebebi olarak da; işte dikkatli olmayacaklarından dolayı işverenlerin kısa zamanda işten
çıkarabileceğini ifade etmektedirler. Çocukların bu yaşta kendi kimliği hakkında değerlendirme
yapabilir olmaları ve bunu açıkça ifade edebilmeleri önemli bir vurgudur.
SONUÇ VE ÖNERİLER
Gelişmiş toplumlar, harcamalarının çoğunu eğitime ve gençliğe yönelik hizmetlere
ayırmaktadır. Eğitim sisteminin işlevselliği ve gençlerin donanımlarının güçlülüğü, gelecekte
toplumu güzel günlerin beklediğine işarettir. Teknolojinin baş döndürücü hızı, sanal medyanın
gelişmişliği, iletişim araçlarının etkisi ve birey merkezli yeni toplumsal yapılanma içinde
gençlerin sağlıklı karar vermesi ve bu imkânları fırsata çevirmesi için eğitim yoluyla kontrol
altına alınması ve risk unsuru olmasının önüne geçilmesi gerekir. Bu fırsatlar değerlendirilirken
eğitim çağındaki tüm gençlerin dikkate alınması ve hepsine eşit şartlarda imkânlar sağlanması
yarışın adil olmasını sağlayacaktır. Bu alanda kamu kurumları, aile kurumu, yerel yönetimler,
sivil toplum kuruluşları ve çocuklara önemli sorumluluklar düşmektedir.
Eğitim çağında olan gençlerin başka alanlara sapmaması ve zorunlu eğitim sürecini
sağlıklı sürdürebilmeleri için tüm gençlerin dikkatleri çekilmelidir. Türkiye gibi bünyesinde alt
kültürleri barındıran ülkelerin bu kültürlerin üst kültürle barışık yaşamaları ve kimlik olarak
üst kimliğe de sahip çıkmaları için eğitim kurumlarını revize etmesi ve aksaklıkları gidererek
eğitimde nitelik ağırlıklı programlara yer vermesi gerekmektedir. Bu alt kültürlerden risk
unsuru olarak görülen etnik yapılardan birisi de Romanlardır.
Romanların daha çok şehirlerin kenar mahallelerini yaşam bölgesi olarak seçmeleri
gecekondu kültürünün doğmasına ve Roman ailelerin ve özellikle çocuklarının risk unsuru
Roman Çocuklarının Eğitim Süreci ve Akademik Başarılarında Sosyal Dışlanma Algısının Rolü 95
KAYNAKÇA
AKYÜZ, H., (1991). Eğitim Sosyolojisinin Temel Kavram ve Alanları Üzerine Bir Araştırma, Milli
Eğitim Basımevi, İstanbul.
ARAYICI, A. (2008). Avrupa'nın Vatansızları: Çingeneler, Kalkedon Yayınları, İstanbul.
BONNER, A. (2006) Social Exclusion and The Way Out, West Sussex: Jonh Wiley & Sons, Ltd.
CHALİAND, G., RAGEAU J. P. (1997), “The Penguin Atlas of Diasporas”, Penguin Books, New
York.
DEMİREL, N. (2012), Romanların Sosyal Dışlanma Problemlerinin Romanlar ve Toplum Düzeyinde
Karşılaştırmalı Araştırılması (Kocaeli Örneği), Yalova Üniversitesi SBE Yüksek Lisans Tezi,
Yalova.
DOLU, O., (2013). Suç Sosyolojisi, Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi Yayını, No: 1843.
ERGÜN, M., (1997). Eğitim Sosyolojisine Giriş, Ocak yay., Ankara.
FRASER, A. (1992), “The Gypsies”, Blakwell, Oxford
FONSECA, I. (2002). Beni Ayakta Gömün, Çingeneler ve Onların Yolculukları (Çeviren: Özlem
İlyas), Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
GENÇ, Y. (2008). “Kentin Sosyal Değişiminde Yöresel Kültürlerin Rolü” “Kentlileşme Ve Kentlilik
Bilinci” 3. Yöresel Kültürler Fuarı ve Sempozyumu, 27-30 Haziran, Kocaeli.
GENÇ, Y., DALKILIÇ, P., (2013a). “Yaşlıların Sosyal Dışlanma Sendromu ve Toplumsal Beklentileri”,
The Journal of Academic Social Science Studies International Journal of Social Science –
JASSS- Volume 6 Issue4, p. 461-482, April, Fransa.
GENÇ, Y, ÇAT, G., (2013b). “Engellilerin İstihdamı ve Sosyal İçerme İlişkisi”, Sakarya Üniversitesi,
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Akademik İncelemeler Dergisi (Journal of Academic
Inquiries), Cilt/Volume: 8, Sayı/Number:1, S:331-358, Sakarya.
GENÇ, Y., SEYYAR, A., ( 2010). Sosyal Hizmet Terimleri (Ansiklopedik “Sosyal Pedagojik Çalışma”
Sözlüğü), Sakarya Kitabevi, Sakarya.
GÜÇER, M. S., (2005). “Max Weber’de Sosyal Tabakalaşma Olgusu”, Yayınlanmamış Yüksek Lisans
Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara,
HALL, S., HELD, D. (1995). “Yurttaşlar ve Yurttaşlık”, A. Yılmaz (çev.), Yeni Zamanlar:1990’larda
Politikanın Değişen Çehresi, Ayrıntı Yayınları, İstanbul.
HELSİNKİ YURTTAŞLAR DERNEĞİ (2008). “Eşitsiz Vatandaşlık: Türkiye Çingenelerinin
Karşılaştığı Hak İhlalleri” http://www.hyd.org.tr/ staticfiles/files/biz_buradayız_-_
turkiye%27de_romanlar-2.pdf
Roman Çocuklarının Eğitim Süreci ve Akademik Başarılarında Sosyal Dışlanma Algısının Rolü 97
KOLUKIRIK, S. (2006). "Sosyolojik Perspektiften Türk(iye) Çingeneleri: İzmir Çingeneleri Üzerine Bir
Araştırma", Uluslararası İnsan Bilimleri Dergisi, Cilt:3, Sayı:1, s.1-24.
KOLUKIRIK, S. (2011). “Sosyal Dışlanma Bağlamında Türkiye Çingeneleri: Kültürel Farklılık ve
Biraradalığın Sosyolojik İmkânı” Sosyal Politikalar, Sayı, 3, Sayfa 106-109
MARSH, A. (2008). “Etnisite ve Kimlik: Çingenelerin Kökeni”, E. Uzpeder ve S.Gökçen (der.), Biz
Buradayız: Türkiye’de Romanlar, Ayrımcı Uygulamalar ve Hak Mücadelesi, Mart Matbaacılık,
İstanbul.
ÖNEN, S. (2011). “Çingenelerin Sosyal Haklara Erişimindeki Zorluklar: Roman ve Dom Toplulukları
Karşılaştırması” Sosyal Haklar Uluslararası Sempozyumu, pp. 465-481,
http://www.sosyalhaklar.net/2011/bildiri/ onen.pdf
ÖZKAN, A. R. (2000). “Türkiye Çingeneleri”, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara.
TEZCAN, M. (1985). “Eğitim Sosyolojisi”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi
Yayınları, No: 150.