You are on page 1of 4

b.

İlişki, Ağ ve Gruplaşma Tipleri

Kaesler sosyolojiyi ele almak için geliştirdiği bilim-sosyolojik analiz programında üç analiz
boyutu tespit eder: (1) sosyoloji biliminin sosyal yapısı (ilişkiler), (2) sosyoloji biliminin
düşünsel yapısı, (3) sosyoloji biliminin ortamı. Bunlardan özellikle ilki, bilim-içi sosyal etkenlere
denk düşmektedir. Kaesler’in yaklaşımına göre ilişkiler, bilim adamları arasındaki somut
karşılıklı ilişkileri ifade eden “etkileşim” ve sözel ilişkiyi ifade eden “iletişim” olarak ikiye
ayrılabilir (1984, 10-11):

Etkileşim İletişim

Hoca-öğrenci ilişkisi Alıntı, atıf zincirleri

Meslektaşlar arası ilişki Ortak yazarlık

İşbirliği, rekabet, yok sayma Yazışma ve tartışma

Diğer disiplin ve ülkelerden bilim  İletişim ağları oluşur.


adamlarıyla temas
 Dil toplulukları oluşur.
 Etkileşim ağları oluşur.

Tablo 6. Kaesler’e Göre Bilim Adamları Arasındaki İki İlişki Tipi

Ayrıca hem etkileşim hem de iletişim alanında formel (örneğin sempozyum ve yayınlarda
işbirliği) ve enformel (arkadaşlık, akrabalık...) ilişki biçimlerini tespit etmek mümkündür. Yine
oluşan etkileşim ve iletişim ağlarının dokusu (Muster) ve yoğunluk derecesi de belirlenebilir.

Ağ analizi doğa bilimleri tarihi çalışmalarında, aslında daha ziyade uluslararası bilimsel
etkileşimleri analize dahil etmek için müracaat edilen bir yöntemdir. Fakat bizim çalışmamız da
tartışma merkezli olduğu için hem tarafların kendi içlerindeki hem de taraflar arasındaki ilişkileri
incelemek için elverişli bir yöntem gibi görünmektedir. Genelde nicel çalışmalar üzerinden
ilerlemişse de son yıllarda gerek nitel 1 gerekse tarihsel ağ analizleri sayıca artış göstermiştir
(Kirchberger 2014, 3).

“Toplumsal ağ” kavramı ilk olarak Georg Simmel tarafından kullanılmıştır. Biçimsel sosyoloji
toplumsal biçimlerle ilgilenmektedir ve bunlar da geometrik biçimler gibi sonsuz nesnel
1
Ağ analizinin ortaya çıkışından itibaren çoğunlukla nicel analiz merkezli ilerlemiş olması, nitel ağ analizinin kendi
içinde bir çelişki taşıdığını düşündürmektedir. Fakat bu, kategorik/tanımsal bir çelişkiden ziyade, bu tür çalışmalara
az rastlanmasından kaynaklanan bir yadırgamadan ibarettir. Nitel ağ analizi örnekleri için bkz. Hollstein 2006.
fenomeni soyut kategoriler altında toplamaya yarar. Buna göre geometrideki çizgi toplumsal
etkileşime (Simmel’in deyimiyle “toplumlaşma” [sociation]) denk düşer, açı da bu etkileşimin
yönünü karşılar. Toplum, insanların toplamına ilaveten toplumsal biçimleri de içerir. Saf
sosyoloji de toplumsal biçimlere bakar ve toplumlaşma unsurunu soyutlar. Ki bu biçimler de
ilişkilerden yani çizgilerden oluştur (Chriss 2007, 3182).

“Toplumsal ağ analizi” yaklaşımı ise Simmel’in bu temel düşüncelerine dayanan ama onu aşan
ve toplumsal birimler arası ilişkileri vurgulayan bir yapısal sosyolojik analiz biçimidir.
1930’lardan itibaren bir “araştırma gündemi” olarak belirginleşmeye başladı ve 1941’de
Moreno’nun sosyometrik araştırmaları, 1957’de Batt’ın aile ağ analizi ile uygulama alanı buldu.
Ağ analizinin “toplumsal birim”leri yani aktörleri, 1. kişiler, 2. küçük gruplar, 3. örgütler ya da 4.
daha büyük varlıklar olabilir. Bu aktörlerin işgal ettikleri ağ konumuna da “düğüm” (node)
denir. Aktörler de bu anlamda düğümleri işgal eden ve ilişkilerle diğer aktörlere bağlanan karar
verici varlıklar olarak görülür (Chriss 2007, 3182-3).

Ağ analizinde “merkezîlik” önemli bir kıstastır. Bir aktörün diğer aktörlerle doğrudan bağ
sayısına, “doğrudan merkezîlik” (degree centrality) denir. Bir aktörün diğer aktörleri en kısa
yoldan birbirine bağlama yani köprü işlevi görme sayısına ise “köprü merkeziliği” (betweenness
centrality) denir. Daha merkezî düğümleri işgal eden aktörler, ilgili alandaki kaynaklar ne ise
onlara erişim konusunda daha avantajlı durumda sayılırlar. Başkalarının kendine bağımlılığı
fazla olanın gücü de fazladır (Chriss 2007, 3183). Bu anlamda “ağ analizi”ndeki merkezîlik,
Bourdieu’nün kavramıyla “sosyal sermaye”nin yüksekliğine denk düşmektedir.2

“Ağ analizi”nin temel kavramlarından biri de “zayıf bağların gücü” ve zayıf bağ-güçlü bağ
ayrımıdır. Granovetter’e ait bu ayrıma (1973 ve 1983) göre aile üyeleri veya yakın arkadaşlar
arasında güçlü bağlar (strong ties), sadece “tanıdık” olan insanlar arasında ise “zayıf bağlar”
(weak ties) bulunur. Bu zayıf/gevşek bağların özelliği genelde sayıca çok olmaları ve daha
sıkı/yoğun güçlü bağ grupları arasında köprü kurabilme yetenekleridir. Bu zayıf bağlar sayesinde

2
Her ne kadar erken dönem ağ analizlerinde merkezilik ile güç arasında doğru orantılı varsayılıyorsa da, son
dönemde ortaya atılan “ağ değiştokuş teorisi” bu varsayımın ampirik teyit gerektiren bir hipotez olduğunu dile
getirmiş, küçük gruplar üzerinde deneyleri içeren bir araştırma programına kapı açmıştır (Chriss 2007, 3183).
Ağ analizinde Simmel’inkine benzer biçimde ikili ve üçlü grupların karşılaştırılması da gündeme gelmiştir.
Simmel’e göre “üçlü grup” (triad), üyeleri arasındaki ilişkiler geçişli (transitive) yahut olduğu nispette istikrarlıdır.
Eğer birinin gücü diğer ikisine karşı çıkabilecek seviyeye gelir ve bu üçüncü üye bu yönelimi sonucunda diğer iki
üyeyi koalisyona/ittifaka eğilimli hale getirirse oralarındaki ilişkiler geçişli ya da eş yönlü olmaktan çıkar. Bu
istikrarsız üçlüye Granovetter “yasak üçlü” ismini vermektedir (Chriss 2007, 3183).
sıkı arkadaş grupları başka gruplarla ilişki kurabilirler. Bu da bireylerin hareketliliğine imkan
verir. Çok az sayıda zayıf bağa sahip insanlar, ağın uzak kısımlarından gelecek bilgilerden
mahrum kalırlar. Sadece yakın arkadaşlarının haber ve görüşlerinden haberdar olurlar. Kişinin
yerel ve yoğun ağı dışında farklı/çeşitli insanlarla etkileşim ve haberleşmeleri, dolayısıyla
hareketliliği de az olur. Granovetter, zayıf bağların gücünü iş bulma konusundaki işlevi ile
örneklendirir (Chriss 2007, 3184).3

Felsefe tarihini, geniş çaplı, evrensel ölçekte ve aktarımlar-etkileşimler merkezli olarak, ağ


analizine müracaat ederek ele almayı deneyen bir kaynak Randall Collins’in “Felsefelerin
Sosyolojisi: Entelektüel Değişime Dair Küresel/Kapsayıcı Bir Teori” başlıklı devasa eseridir
(1998). Yine “Uzun 19. Yüzyılda İngiliz ve Alman Bilim Adamı Ağları” başlıklı çalışmada
“tarihsel ağ analizi” esas alınarak Almanya ile İngiltere arasındaki bilimsel etkileşim bilim
adamlarının ilişkileri üzerinden incelenmektedir (Ellis ve Kirchberger 2014). Kirchberger’e göre
“tarihsel ağ analizi”nin dört faydası vardır:

 İki veya daha çok kutuplu, ulus devlet merkezli karşılaştırmalardan farklı olarak, daha karmaşık ve entegre
bir bilimsel ilişkiler toplamını açığa çıkarmaya yardımcı olur.
 Bilim adamları arasındaki ilişkilerin hangi ön şartlar altında kurulduğu ve sona erdiği incelenirken,
konunun kişisel ve yapısal yönlerini birlikte ele alıp entegre etmeye izin verir.
 Ağ imgesi ilişkileri coğrafi zeminde canlandırıp daha geniş bağlama yerleştirmeye yardımcı olur.
 Kronolojik gelişmeler hakkında daha esnek düşünmeye yardımcı olur.
Bu çalışmada bilim adamları arasındaki ilişkiler, kurumsal (formal) ve kişisel (informal) ağlar
olarak ele alınmaktadır. Bilim kurumlarının işbirliği yapması, birlikte bilimsel etkinlikler
düzenlemesi, karşılıklı ziyaret ve değişim programları yapması gibi durumlar, kurumsal ağlara
örnek verilebilir. Kişisel ağlar ise temelde mektuplaşmalar ve kişisel buluşmalar üzerinden tesis
edilmektedir. Bu kişisel ilişkiler, bire bir yani ikili olabildiği gibi üçlü ya da daha büyük gruplar
halinde de kurulabilir. Tabii bu ikili, üçlü ya da çoklu konstellasyonlar her zaman daha büyük bir
bilim adamları ağının parçası olarak karşımıza çıkarlar.4 Ayrıca bu ilişkiler her zaman serbest ve
3
Ağ analizinde “merkezilik” ve “zayıf bağ” kadar önemli olmayan ama ilginç bir kavram da “yapısal boşluk”
(structural hole) kavramıdır. Bart (1992) bu kavramla yoğun ağlarda bazı düğümlerin, aşırı veya istenmeyen türde
bilgiye maruz kalmanın önüne geçmek için bazı bağlarını koparması sonucu oluşan boşluğu kast eder. Hakemli bir
dergide hakemi ile makale yazarı arasındaki ilişki buna örnek verilebilir. Doğrudan bağın bulunmadığı bu durumda
ortaya çıkan değerlendirme ve kanaat, yazar tarafından daha çok önemsenecektir. Zira arada herhangi bir açık bağ
olmayışı, hakemin değerlendirmesinin tarafsızlığını garantilemiş, yorumunu daha önemli ve geçerli kılmıştır. Bir
fikrin yabancı ve uzak bir kaynak tarafından onaylanması, yakın bir arkadaşın beğenisinden daha değerli görülür
(Chriss 2007, 3184).
4
Yukarıda Granovetter’in zayıf bağlar için söylediklerini hatırlarsak, kendi içinde daha yoğun ilişkiler içeren (ulus
ya da ekol teşkil eden) düğüm gruplarının bu tür ilişkiler aracılığıyla birbiriyle ilişki kurduklarını, bu açıdan bu
eşit olmamakta, bazı durumlarda (örneğin bir hoca ile öğrencisi arasında çoğunlukla olduğu gibi)
hiyerarşik ve asimetrik de olabilmektedir (Kirchberger 2014, 4-6).

ilişkilerin özellikle önemli olduklarını söylemek gerekir.

You might also like