Professional Documents
Culture Documents
599348
599348
Yasemin YURDUSEVER
BURSA
2019
T.C.
BURSA ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ
EĞİTİM BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
GÜZEL SANATLAR EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI
MÜZİK EĞİTİMİ BİLİM DALI
Yasemin YURDUSEVER
BURSA
2019
ii
iii
Eserlerine Yansıması" başlıklı Yüksek Lisans Tezi Bursa Uludağ Üniversitesi Eğitim
p
r,
1 1
[ :
rı
l
[ �
'
Yasemin YURDUSEVER Dr. Öğretim Üyesi Mete SUNGURTEKİN
lr ı'
[]
[ ı
l]
[_J
r
l
Güzel Sanatlar Eğitimi Bölüm Başkanı
[ '
LJ
vi
ÖZET
kemanın müzik dönemleri içerisindeki yapısal gelişim süreci incelenmiş olup, solo ve orkestra
dönem keman eserlerinden örnekler verilmiştir. Veriler literatür tarama yöntemiyle elde
edilmiştir.
vii
Bu kapsamda; kemanın ortaya çıkışından başlayarak 20. yüzyıla kadar olan gelişimi ve
Barok dönem’de solo çalgı olarak önem kazandığı, Klasik dönem’de çeneliğin eklenmesiyle
birlikte sol el tekniğinin gelişmesi, Romantik dönem’de ise dönem özellikleriyle birlikte
Romantik dönem özelliklerinin etkisi ile ortaya çıkan eserlerde kalıplaşmaya karşı
çıkış ve özgür biçimlendirmeye yönelişle diğer dönemlere göre daha yüksek bir virtüözüte’ye
ABSTRACT
The Tittle of The Thesis : Historical Development Process of violin and reflection of
In this study; The structural development process of the violin, which has changed and
developed greatly from the past to the present, has been examined and examples of the
Romantic period violin works in which the virtuosity has been reached in the expressive sense
used in solo and orchestral music are given. The data were obtained by literature search.
ix
In this context; The development and change of the violin starting from the emergence
until the 20th century were investigated with the available resources. The general
characteristics of the Romantic period were determined and evaluated by taking into account
the Romantic period characteristics with examples from the works composed in the 19th
As a result of the research, it was found that the violin changed its shape in the
Renaissance period, gained importance as a solo instrument in the Baroque period, the
development of the left hand technique with addition of jaw in the Classical period, and the
expression and bow techniques with the period features gained diversity in the Romantic
period.
It is exemplified by 19th century works in which the Works that emerged under the
influence of the characteristics of the Romantic period have reached a higher virtuosity
İÇİNDEKİLER
ÖN SÖZ .....................................................................................................................................................v
ÖZET ........................................................................................................................................................ vi
İÇİNDEKİLER………………………………………………………………………………………………………………………………………..x
RESİMLER LİSTESİ…………………………………………………………………………………………………………………………..…xiv
KISALTMALAR LİSTESİ……………………………………………………………………………………………………………………….xv
Giriş.......................................................................................................................................................... 1
1.1.2. Kemengeh.............................................................................................................................. 6
1.2.Keman.......................................................................................................................................... 17
1.3.Romantik Dönem......................................................................................................................... 32
1.3.5.1. İtalya…………………………………………………………………………………………………………. 46
1.3.5.2. Fransa……………………………………………………………………………………………………….. 47
1.3.5.3. Almanya……………………………………………………………………………………………………. 48
1.10. Tanımlar.................................................................................................................................... 50
Literatür ................................................................................................................................................ 52
Yöntem .................................................................................................................................................. 55
KAYNAKÇA ............................................................................................................................................. 67
ÖZGEÇMİŞ……………………..……………………………………………………………………………………………………………..… 75
TABLOLAR LİSTESİ
Tablo Sayfa
RESİMLER LİSTESİ
Resim Sayfa
4. Lyra………………………………………………………………………………... 6
5. Kemengeh…………………………………………………………………………. 7
6. Rebap……………………………………………………………………………… 8
7. Rebec……………………………………………………………………………… 8
8. Cruth………………………………………………………………………………. 9
9. Fiedel……………………………………………………………………………… 10
12. Viol………………………………………………………………………………… 12
21. Ressam Gerard Dou’nun 1665 senesinde çizdiği Fransız Stilinde Çalan Kemancı.. 22
KISALTMALAR LİSTESİ
akt. : Aktaran
bkz. : Bakınız
Prof. : Profesör
Doç. : Doçent
Dr. : Doktor
vb. : ve benzeri
yy. : Yüzyıl
s. : Sayfa
1
Bölüm 1
Giriş
İnsanlığın varoluşundan bu yana tüm çağlara ışık tutan sanat, nesnel gerçeklik ile
sosyo-kültürel yapıları, düşünceleri gibi insanlığın bilinen tarihinden günümüze kadar olan
Sürekli üretim, yenilik ve olmayanı yaratma çabasında olan insanlığın sanata olan
ihtiyacı ve ondan beslenmesi tarih boyunca devam etmiş, içinde bulunduğu dönemin ve
sağlamıştır.
Müzik sanatı da, sanatın tarihsel serüveninde en eski sanat dalları arasında yer
almaktadır.
İlk çağlardan itibaren doğa ile etkileşim içinde varlığını sürdüren insanoğlu,
çevresinde kendisini etkileyen sesleri dinlemeye ve taklit etmeye başlamıştır. Bu taklidi kendi
sesiyle yaptığı gibi bununla yetinmemiş, çevresindeki araçları (taş, kemik, boynuz v.b)
bir biçiminin beş bin yıl önce bile kullanıldığını göstermiştir (Say, 1985,s.402).
Tarih öncesinin ilkel çalgıları sadece büyü amaçlı olarak kullanılmış, sanat yapma
s.181).
2
Yaylı çalgılar ailesinin temeli, ilkel insanın avlanma amacıyla kullandığı gerilmiş
yayın titreşimi ile ses üretme çabasından oluşan ilkel çalgılarla atılmıştır.
Evrensel çalgılar yapılarına göre; telli, tuşlu ve çalınış biçimlerine göre; yaylı,
üflemeli, vurmalı v.b. isimler alır. Resim 1’de çalgıların sınıflandırılması yer almaktadır.
Herhangi bir etki ile gerginleştirilen tellerin havada oluşturduğu titreşimlerin sonucu
ses elde edilen çalgılara telli çalgılar denir. Bu sınıflandırmaya giren çalgılar, kendiliğinden
havada titreşim oluşturamazlar. Telleri çekerek, vurarak veya sürterek ses elde edilir (Göbelez
, 1996, s.9).
Yaylı çalgılarda, gergin tellere arşe adı verilen aracın sürtünmesiyle ses elde edilir.
Arşe, yaylı çalgılar için en önemli araç olmakla birlikte, atkuyruğu veya yapay maddelerden
elde edilen kılların bir çubuğa gergin bir şekilde bağlanmasıyla üretilir.
3
Yaylı çalgıların tarihi çok eskilere dayanmasına rağmen, geçmişi parmak ve mızrapla
çalınan çalgılardan daha sonraki dönemlere rastlar. Sanat tarihi ve müzik kültürü için kaynak
olarak bilinen Antik Yunan’da mızraplı ve telli çalgıların kullanıldığı görülmekte, yaylı
çalgılara ise rastlanmamaktadır. Farklı kaynaklardan edinilen bilgiler ışığında, yaylı çalgıların
geçtiği, 10.-12. yüzyıllarda ise Müslüman ülkeler aracılığıyla Bizans İmparatorluğu üzerinden
hayatında önemli bir yere sahipti. Kutlamalar, dini törenler ve eğlenceler müzik eşliğinde
yapılırdı. Ayrıca müzisyenlerin ve şarkıcıların tiyatroda da önemli bir yeri vardı. Hatta
Hristiyanlık, “Hristiyan kilise müziği” olarak adlandırdığı tek sesli ve sadece insan
Ancak, antik çağın dünyevi zevklerini hatırlattığı, dini yaşam biçimlerine uygun olmadığı
dönemde böyle bir anlayışın sonucu olarak, dinsel müzik ( kilise müziği-vokal) ve dindışı
müzik ( halk müziği-enstrümantal ) olmak üzere iki tür müzik ortaya çıkmıştır. Hatta antik
müziğin başlıca telli ve üflemeli çalgılarından bazılarının, kilise tarafından putperest çalgılar
ilan edilerek yasaklanması nedeniyle varlığını sürdürememiş, bazıları ise kilisenin 8. yy.dan
itibaren tavrını yumuşatması ve dindışı şeklinde bahsedilen çalgı müziğine dayalı halk
Werner Bachmann, yaylı çalgılar ile ilgili yaptığı araştırmalarda, yaylı çalgıların
varlığını gösteren en eski kaynakların İslam ve Bizans kaynakları ile tablolarında olduğunu,
bunun da 10. ve 11. yy.da olduğunu belirtmektedir (Nelson, 2003, s.1). Yaylı çalgıların
görüldüğü ilk eser olduğu Utrecht Psalter’deki Psalm 108 ile ilgili detaylı tasviri yapan
Bachmann tarafından belirtilir. Bizans çalgısı olan lyranın Arap kökenli rebapın
eserinde söz etmiştir (Kartomi, 1990, s.124). Farklı araştırmacıların aktardığı benzerlikten ve
tarihlerdeki tutarlılıktan dolayı, yaylı çalgıların tarihinin 10. yy.da başladığını söylemek
mümkündür.
5
11. yüzyıla kadar Bizans ve Arap toplumun da yay kullanımının olduğu bilinmektedir.
Rebec, Cruth, Fiedel, Lira Da Braccio, Viol gibi birçok yaylı çalgı kendini göstermiştir.
6
1.1.1. Lyra
Gövdesinin biçimi armut şeklinde olan, gövdesinin tam ortasına denk gelen bir köprü
ve bu köprünün iki yanında “c” biçiminde iki ses deliği olan tek telli çalgıya Lyra (yunanca)
adı verilir. Lyra ilk zamanlarda, yazın dilinin şarkıda kuvvetlendirilmesine yarıyordu
1.1.2. Kemengeh
Eski Asya yaylı çalgılarının genel özelliğini yansıtan kemengehin gövdesi, oyulmuş
bir bambu ya da üzerine deri geçirilmiş bir gövdeden oluşmaktadır. Yuvarlak gövdesinin alt
kısmında bulunan ince bir çubukla yere dayandırılarak çalınan Kemengehin bu bağlantı
önemli çalgısı olan Kemengehin kendine özgü çalım tekniği bu çalgıyı diğerlerinden
ayırmaktadır. Bu çalgıda yay tellere bastırılırken gövde iki yana sallanarak ses elde edilmeye
çalışılıyordu. Bu teknik diğer çalgılar için geçerli değildir (Alapınar, 2003, s.11).
7
Resim 5. Kemengeh
1.1.3. Rebec
ulaşan, gövdesi armut şeklinde olan ve 3 teli bulunan rebecin Arap çalgısı olan rebapın
gelişmiş hali olduğu düşünülmektedir. Modern kemanın farklı kültür ve dönemlerdeki atası
sayılabilecek çalgılar arasında önemli bir yere sahiptir (Bachmann, 2013, s.1). Kemanın
bugün dahi Almanya’da eski Provensçe’den gelmiş geige olarak adlandırılması, bu adın gigue
tarihteki ilk bilgi ise Hieronymus de Moravia “Tractatus de musica” (1275) isimli eserinde
verilmiş olup, iki teli olan beşli aralıklarla akortlanmış yaylı bir çalgı olduğu belirtilmiştir
(Heron-Allen, 2013, s.46-47). Bilinirlik ve kullanım seviyesinin zirve yaptığı dönem Ortaçağ
ve Rönesans olan rebec hakkındaki teorik bilgiler, 16. yy.a kadar karşımıza çıkmaktadır
Çok sayıda bilim adamının kemanın atasının Arap rebabı olduğu görüşünde birleştiği
ve rebapın genellikle Türk ve Arap çalgısı olduğu bilinmektedir. Bununla birlikte, 12. yy.a
tür çalgıların olduğu varsayımından yola çıkarak, Kuzey coğrafyasında yaylı çalgıların
Yuvarlak Rebap, Armut Şekilli Rebap, Beyzi Rebap, Yarımküre Şeklinde Rebap, Tambur
Rebap, Açık Tekneli Rebap olmak üzere yedi şekilde karşımıza çıkmaktadır (Alapınar, 2003,
s.74).
Gelişim sürecinde gövdesi daraltılarak armudi bir şekle kavuşan cruth, çok kaba bir
akustik kutu üzerine tellerin gerilmesiyle oluşturulan bir İskoç çalgısıdır. Çok ilkel de olsa
rebec gibi cruthda günümüz yaylı çalgılarının temelini oluşturmuştur. Tellerin üzerinden
geçtiği köprünün bir ayağı üstten göğüs tahtasına otururken, diğer uzun ayak köprünün her iki
yanında bulunan yuvarlak delikten içeri girerek sırt tahtasının iç yüzüne kadar uzanır. Bahsi
geçen uzun ayak, bugünkü yaylı çalgılarda önemli bir parça olan can direğinin ilkel hali
olarak nitelendirilebilir. İlk önce İskoçya ve İrlanda’da kendini gösteren cruth, daha sonraları
Resim 8. Cruth
1.1.5. Fiedel
13. yüzyılda Avrupa’da ortaya çıkan fiedel, vielle adıyla da anılmakta olup, Rönesans
dönemine ait viol’ların öncüsü ve günümüz viyolasının atası olarak kabul görmektedir.
Ortaçağ Avrupa’sında dönemin en yaygın çalgısı olan fiedel modern kemanın ataları arasında
önemli bir yere sahiptir (Chisholm, 1910, s.320). Çok popüler olan bu çalgının kilise ve saray
müziğinin yanında halk müziğinde de önemli bir yeri vardır. Fransız trubadurlar, Alman
Değişik ülkelerde farklı adlarla anılan fiedel, 8. yy.’dan 15. yy. ortalarına kadar şekil ve tel
sayısı bakımından birçok kez değiştirilmiştir. Parantez şeklinde ses delikleri, perdeli klavyesi,
dikey burguları, dörtlü ve beşli aralıklarla akortlanan beş teli bulunan klasik fiedelin gövdesi
rastlamak mümkündür. 14. yy.a kadar liderliğini sürdüren fiedelin, 15. yy.ın sonlarına doğru,
gövdesi yassı hale getirilir ve üst-alt kapaklar birbirinden kasnaklarla ayrılarak dışbükeylik
Rönesans döneminde ortaya çıkan farklı müzik kavramlarının, teknik yönden daha
mükemmel ve güçlü seslere sahip enstrümanlara ihtiyaç duyması ve yine bu dönem de,
müzik kültüründeki evrimleşme çalgıların da farklılaşmasına yol açarak fiedelin iki şekilde
gelişmesine neden olmuştur. Bunlardan biri viol, diğeri keman yönünde gelişim göstermiştir.
Antik Yunan liri ile bir bağlantısı olmayan bu çalgılar, isimlerini Rönesans dönemine
özgü antik kültür etkileşiminden almışlardır. Kemanın evrimleşme süreci ile ilgili
araştırmalarda, yaylı lir grubunun önemli bir yeri bulunmaktadır. 14. ve 15. yy.larda İtalya’da
yakın olan ve omuza tutularak çalınan çalgılardır. Lira da braccio, lirone da braccio (soprano
ve alto grubu); lira da gamba ve lirone perfetto (bas grubu), lir ailesini oluşturan çalgılardır
Perdesiz tuşesi ve beşli akor düzeni günümüz kemanı ile aynı olan Lira Da Braccio’da
ilave olarak sapına paralel olacak şekilde gergin bir şekilde eklenmiş iki dem teli (drone)
benzemesiyle dikkat çeken çalgının gövdesi önce iki sonraları dört köşe olarak kullanılmıştır.
Doğduğu topraklar olan İtalya’da yaygın olarak kullanılan lir grubu çalgıları, hem gezgin
müzisyenlerce, hem de akademik müzik çevrelerince tercih edilmiştir. 16. yy.a kadar görülen
düz başlık ve dikey burgulu şeklinin kemandan etkilenerek kıvrık tel kutusu ve yatay
yakın serbestlikte söylenen ses müziği) sahnelerine 16. yy. vokal müzik kompozisyonu
türünden olan madrigallarda eşlikte boyutu viyolonsele yakın olan on dört telli lira da gamba
ve lirone perfetto özellikle tercih edilirdi (Ginzburg and Grigoryev, 1990, s.32).
1.1.7. Viol
değişiklikler, ulusların şekillenmesi sanat, edebiyat ve kitap basımı gibi alanlarında daha fazla
hazırlayacaktır. Telli çalgıların iki ana tipi olan violler ve keman 16. yy.ın sonlarına doğru
daha fazla ön plana çıkmaya başlayacak, müzik kültüründeki bu değişim yaylı çalgıların
Avrupa’da 13.-15.yy.da viollerin ortaya çıkması, rebec, fiedel, lut ve lira da braccio
çalgılarında yaşanan değişim ve gelişim sürecinin sonucudur. Lut çalgısında bulunan, üst
kapağın ortasındaki kafes, perdeli klavye ve üçlü-dörtlü aralıklı akort düzeni gibi öğeleri
kullanan viol, düz ahşap başlık yerine salyangoz biçimli başlığıyla kemanı anımsatmaktadır
bir görev üstlenen viol, daha çok halk arasında kullanımı uygun, kısık ama yumuşak ve güzel
bir sese sahip, genellikle altı ya da yedi telli bir çalgıdır. Yüksekliği az olan köprü üzerindeki
yaratsa da, polifonik kombinasyonların kullanımında geniş imkan sunması göz ardı edilemez.
İskelet yapısı ve çalınış biçimlerine göre, 16.yy.da viol ailesi; Viola Da Gamba, Viola Da
Braccio, Viola Bastarda, Viola Di Bardone, Viola Pomposa, Viola D’amore, Viola Alta gibi
19. yüzyıla kadar kimlik arayışını sürdüren bu çalgı tarihsel süreçte yapısal farklılıklar
Orta Çağda daha çok saraydan uzak köy hayatının günlük halk müziğinde gezgin
sanatçıların gözdesi olan ve folklor sanatının biçimini koruyan başlıca çalgılardan olan
keman, kent yaşamıyla buluştuğunda yoğun gelişim göstermiştir. Bu buluşma çok kolay
bulunan aristokrat ve soylu kesiminde yaygın olması, folklor sanatıyla barışık olan kemanın
(Yampolski,1951, s.58).
Keman ile viol arasındaki en belirgin farklardan birisi violun perdeli, kemanın
perdesiz oluşudur. Diğer önemli özellik ise form yapılarının farklı olmasıdır. Bunların
yanında, altı-yedi telli olan violun dörtlü ve üçlülerin karışımı ile akort edilmesine karşın dört
telli olan kemanın akordunun beşlilerin yardımıyla yapılması iki çalgı arasındaki temel
15
farklardandır. Kemanda kullanılan bu geniş düzenli akort ediliş şekli, yayın her tel üzerinde
daha net ve rahat hareket etmesi, tellerin arasındaki mesafenin artması, yayın teller üzerindeki
geçişlerinin daha az olması tekdüze diatonik parmak tekniğinin geliştirilmesi açısından ideal
SOPRANO d,g,c,e,a,d
TENOR G,c,f,a,d,g
BAS D,G,c,e,a,d
ALTO c,f,a,d,g,c
18.YY
g,c,e,a,d,g
FRANSIZ PERDESUS
Çağdaş keman tarihinin başladığı dönem olarak kabul edilen 16. yy.da, İtalya’da viol
Gelişim ve mükemmele ulaşma süresinde, her keman yapım ustası, çalgıya kendince
bir şeyler eklemiş ve ona kusursuz şeklini vermek için çabalayıp en iyi malzemelerle
donatmıştır.
16
görüntüsü baz alınacak olursa, çalgının ilk örneklerinin görüldüğü coğrafya olarak, Milano,
Brescia, Mantova ve Venedik kentleri arasında kalan İtalya’nın kuzeyinde bulunan Padana
Saronno Kilisesi’ndeki fresklerden bir kesit Vercelli Kilisesi’ndeki fresklerden bir kesit
Yaylı çalgıların İtalyanca terminolojisinin analiz sonucu ortaya bir soru çıkarmaktadır.
İtalya’da, violino teriminin viol ailesinden gelen çalgılar ile ilişkilendirilmesi, kemanın
Butt, 2005, s.498). İki çalgının iki yüzyıl boyunca aynı anda var olması, ses, tasarım, form ve
sosyal statüleri gibi farklılıkları nedeniyle iki farklı bireysel çalgı türü olduğu savını
sonucu değil, daha çok bu tür çalgılara olan ihtiyacın ortadan kalkması sonucu
gerçekleşmiştir.
1.2.Keman
Türkçe’ye Farsça “kemengeh” sözcüğünden geçen keman, kendine has eşsiz sesiyle
öğelerinden biri olmakla birlikte diğer enstrümanlara göre insan sesine daha yakındır
Çok geniş bir ses aralığına ve ses rengine sahip kemanın tarihçesini incelediğimizde,
kendisinden önce ortaya çıkan ve ataları olduğu düşünülen diğer enstrümanların ifadesel
yakın şeklini alarak temel yapısal niteliklerinin belirlendiği bilinmektedir. Akort ediliş şekli
hakkındaki en eski bilgiyi, 1556 yılında Jambe De Fer tarafından Lyon’da yazılan “Epitome
Musical” isimli eserden öğrenmekteyiz. Ayrıca bu eserde, keman ve viol birbirinden kesin bir
Metin kaynakları dışında ikonografik yöntemlerle elde edilen bilgiler ışığında, 16.
yy.ın sonlarına doğru keman kullanımının yaygınlaştığı, bilinirliliğinin arttığı ve tercih edilen
bir çalgı haline geldiğini söyleyebiliriz. O döneme ait yağlı boya tablolar aynı zamanda
18
tablolarında karşımıza çıkan keman örnekleri, bu çalgıların artık usta ellerden çıktığını, titiz
Çalgının ilk dönem örneklerinin görüntüsü konusunda bilgi veren bir diğer örnek de
Veronese’nin ‘Marriage at Cana’ adlı tablosudur. 1563 yılında resmedilen eserde arka planda
betimleyen 1592 yılına ait tabloda, “f” delikleri, çentikli orta kısmı, ikili kenar süsü ve
işlemeli klavyesiyle betimlenen bir kemanın arka planda asılı olduğu görülmektedir.
1600’lere ait olduğu düşünülen Annibale Carracci’ye ait bir eskiz çalışmasında ise
İtalya yarımadasında karşımıza çıkan kemanın fark edilmesi, 1600’lü yıllarda opera
orkestralarında yer almasına rastlar. Asıl önemini ise 13. Louis’in sarayında ’24 Violons du
Roi’ (kralın 24 kemanı) ismiyle kurulan orkestrada kazanmıştır (Sadie, 1980, s.833).
17. yy.la birlikte, orkestranın gelişmesi, kullanılan enstrümanları yapan ustaların farklı
ve ileri yapım yöntemleri kullanması, müzisyenlerin eşlik görevi dışında bireysel olarak veya
1684) ve Andrea Guarneri (?-1698) gibi ustaların yaylı çalgılar ailesini eskisiyle
21
kıyaslanmayacak ölçüde geliştirmiş olmaları kemana olan ilgiyi arttırmış, Arcangero Corelli
besteciler ise keman çalma tekniğine önemli yenilikler getirerek kemanın gelişmesine büyük
olmuştur. Bu gösterişli dönemde sonat, konçerto, süit gibi yeni form ve eserlerin ortaya
çıktığını görebiliriz. Çalgı müziğinde önemli bir yeri olan “konçerto” İtalyanlar tarafından
ortaya çıkarılmış ve müzik tarihindeki ilk keman konçertosu G. Torelli tarafından yazılmıştır
(Erdem, 1998,s.12).
18. yüzyılda Vivaldi ve Tartini gibi bestecilerin “konçerto” ve “sonat”ları ince tellere
gereksinim gösteren dolu ve parlak tınılara ihtiyaç duyuyordu. Ancak, kalınlığı nedeniyle
tellerin yeterince gerilememesi kemanın daha zayıf ve boğuk bir tınısı olmasına neden
oluyordu. Bununla birlikte yapı düzeninin değişerek gelişimi, teknik ve yorum açısından
kolaylık sağlayan sol kol ve elin her pozisyon için kullanımı geliştirilmiştir. Yine aynı
yüzyılda kemanı, diz ya da göğüs üzerinde farklı çalma teknikleri uygulanmışsa da başarılı
Resim 21. Ressam Gerard Dou‟nun 1665 senesinde çizdiği Fransız stilinde çalan bir
kemancı (Boyden, 1980).
kısaydı. Saplar kemana paralele yakın bir açı ile yerleştirildiğinden, tellere olan baskı daha az
oluyordu ve bu da daha rahat, yoğunluğu az bir ton elde edilmesine neden oluyordu
Modern keman standartlarına göre kısa olan dik açılı eski tarz keman sapı 16.
Resim 22. Eski (üst) ve yeni (alt) keman sapının karşılaştırılması (Boyden ,1980).
Yine Barok dönemde, köprünün şekli ve keman üzerinde bulunduğu konum günümüz
Kimi zaman alt kısımda bulunan çubuk yerine kemer bulunuyor, köprüler kendi
kesin kanıt olmamakla birlikte, barok dönemde kullanılan köprülerin günümüzdekilere göre
daha kısa, düz, dar ve kalın olduğu düşünülmektedir (Boyden, 1965, s.110).
Resim 23. Barok dönem (üst) ve modern köprü (alt) (Stowell, 2004,s.25).
24
Günümüz kemanı ile farklı olan ve dikkat çeken bir başka özellik ise eşiğin ‘f’
deliklerinin tam yanına değil de daha aşağı kuyruğa doğru konumlandırılmış olmasıdır.
Kullanılan telin daha uzun kullanılarak iyi bir ton elde edilmesine yönelik bir durum olduğu
tahmin edilse de, daha sonraları sapın uzatılmasıyla bu istek karşılanmıştır (Boyden, 1965,
s.110-111).
olmasına, daha kalın ve uzun bas balkonunun başlangıç kısmının zıvana açılarak üst oyuk
içine yerleştirilmesine neden olmuştur. Tuşenin uzatılması ile bas balkon da uzatılmış,
böylece keman daha ağır bir hale gelmiştir. Daha kalın ve dayanıklı can direği de 18. yy.ın
sonlarına gelindiğinde ideal bir ton yakalamak için önemli bir unsur olarak karşımıza
L’abbe le Fils 1761 yılında basılan ‘Principes du Violon’ isimli kitabında ilk kez,
kemanın çenenin altında ve kuyruğun sol tarafında tutulmasını savunmuştur (Boyden, 1980,
s.vii).
Barok çağda, uzun cümleli, süslü ve bolca kontrapuntal yazıya dayalı üslup, Klasik
dönemle birlikte daha net, parlak ve sade bir sanat haline dönüşmüştür (Erdem, 1998, s.28).
Klasik dönemde, kemanı çenenin altına bağlama tekniği, 1820 yılın da müzisyen ve
besteci L. Spohr’un çeneliği icat etmesiyle son bulmuştur. Eklenen bu özellik sayesinde,
kemanın sabit durması kolaylaşmış, sol ve sağ elin hareket kabiliyetleri yükselmiştir (Stowell,
2004, s.37).
repertuarlar teknik açıdan zorlaşmaya başlamıştır (Kapçak, 2008, s.18). Virtüözite, çalgıların
orkestralarda ritim ve ses özelliklerine göre kullanımıyla artmıştır. Müzikal anlatıma hoş bir
25
(Erdem,1998, s.28).
Pierre Baillot (1835) , keman desteğinin düzgün ve rahat olabilmesi adına keman
Yapısal gelişimi tamamı ile sona eren keman, Romantik dönemde bir değişim
2004, s.38).
Romantik dönemde ise dönemin özellikleri ile birlikte, ifadesel ve teknik anlamda
büyük bir değişim yaşanmış, diğer dönemlere kıyasla daha yüksek bir virtüöziteye
ezgiler, nüans hareketlerinde ani değişiklikler, sık sık ton/eksen/uygu değişimleri yaşanmış,
pizzicatosu, çift parmak tril, yapay ve çift filajole, üçlü /altılı / sekizli /onlu çift sesli geçitsel
çalma, kemanı farklı akortlama gibi teknikleri çalma tekniklerinin çeşitlenmesinde önemli bir
rol oynamaktadır. Klasik dönemden gelen tür ve biçimler romantik anlayışın etkisiyle,
dönemde ortaya çıkmıştır. Dönemin ünlü kemancıları, akorları kendi stillerinde, sesleri
istedikleri sıraya koyarak serbest bir çalış tekniği benimsemişlerdir. Bazen en pest sesler
vuruştan önce çalınmış, özellikle eserlerin icrası sırasında pozisyonlar arası geçişin aynı
Brahms gibi ünlü besteciler konçertolarında, ifadeye anlam kazandırmak için aynı parmakla
Günümüzde orkestra ve solo eserlerde önemli bir yere sahip olan kemanın notaları sol
Keman, yaklaşık 70 değişik ağaç cinsinin akustik değerlere göre bir araya
getirilmesiyle oluşturulur. Boyu (sap hariç) 35-36 cm arasında değişebilen, ağırlığı 400 gr.
civarında olan keman, başlıca üst kapak, kubbe biçiminde alt kapak ve yanlıklardan meydana
gelir. Kapakların orta bölümünde C kıvrımları bulunur. Köprünün her iki tarafında ise ses
titreşimlerinin dışarı çıkabilmesine olanak sağlayan “f” delikleri bulunur. Keman yapımında
kullanılacak ağacın iyi kurutulmuş olmasına ve kullanma yönüne önemle dikkat edilmesi
gerekir. Rezonans için ağacın damar yönü önem taşıdığından ön kapakta boylamasına, arka
çıkarak zarif bir kıvrımla yani salyangoz ile tamamlanır. Sapın sağlamlığı için önemli bir
unsur olan besleme takozları aynı zamanda kasnağın üst ucunda bulunan yanlıkları da
Teller ise, burgu kutusundan başlayarak, üst eşik, sap üzerinde bulunan tuşe ve
Tellerin titreşimini üst kapağa iletmeye yarayan köprü, burada ortaya çıkan basınca
direnebilmesi için tonoz biçiminde yapılmış ve çevresi ahşap kaplama ile işlenmiştir
Gövdenin içine, bir ucundan diğerine kadar devam eden, sesin tınlamasına ve baskıyı
almaya yarayan bas halkası adında bir parça ile eşiğin tam altında ise ses titreşimlerinin alt
27
kapağa iletilmesine yarayan can direği adı verilen önemli bir parça yerleştirilmiştir (Göbelez,
1996, s.66-67).
unsurlardan birisi de yapımı sırasındaki en küçük kusurun bile ses tonunu ve tınısını
Telleri sırasıyla Sol, Re, La, Mi olarak akort edilir. Dolayısıyla teller “tam beşli aralık”
larla tınlar.
Malzemesi bağırsak olan keman tellerinden sol telinin etrafı 18. y.y.’dan beri gümüşle
kaplanırken, La teli 1920’den beri bu işleme tabi tutulmaktadır. Mi telinde ise genellikle çelik
Eşik üzerinde yaptıkları basınç 12 kg. olan tellerin toplamdaki çekme gücü 30 kg.’dır.
Günümüze kadar Tartini, Nardini, Campagnoli, Beriot ve Paganini gibi kemancılar farklı
akort sistemleri kullanmış olmalarına rağmen bunların hiç biri benimsenmemiş olup, mi teli
660 frekans, la teli 440 frekans, re teli 293,3 frekans, sol teli 196,6 frekans olarak akortlanır
İcracı, enstrümanını çenelikle keman yastığı arasında, sol elin desteği olmaksızın
tutar. Sesin karakteri yay hareketlerine bağlı olmakla birlikte, sesin değiştirilmesi küçük ses
hız, dinamik, ritim, artikülasyon ve cümlelemeyi belirlemede önemlidir (Michael & Vogel,
2015, s.41).
28
Köken olarak “okul” kelimesinden türeyen ekol kelimesi, bir çalgının eğitimi
aşamasında kullanılan kendine özgü yol ve yöntem anlamına gelmektedir. Dilimize Fransızca
yansımasıyla özgün ve farklı ekoller ortaya çıkmış, dönemin teknolojik özellikleri, çalgı ve
yayda yaşanan değişim ve gelişimler ile beste yapımındaki tarz farklılıklarına göre
Solo enstrüman olarak 17. yy.da kendini göstermeye başlayan kemana dair hazırlanan
eşlik çalgısı değil de, bestecilerin solo enstrüman olarak kabul etmesi, 17.yy. İtalya’sında,
Okul” oluşumuna kadar varacak olan bir düzen dahilinde usta-çırak ilişkisi oluşmuştur. Farklı
gelişmesi ve ilerlemesinde önemli bir rol oynamışlardır (Ulucan Weinstein, 2011, s.1).
17. yüzyıl başlarında İtalya’da tardo, presto, forte, piano gibi ifade terimleri ve çeşitli
triller ile keman çalma tekniğinin ve keman icrasının gelişmesine yönelik daha yüksek bir
ustalık mertebesine ulaşmasında Biagio Marini’nin (1587-1663) rolü yadsınamaz. Farina ise
keman için yazdığı Capricio Stravagante (1627) adlı eserinde col legno ve pizzicato
kemanın ilk kez solo olarak kullanıldığı concerto grosso’lar yazmasıyla bilinen Giuseppe
Torelli, tüm kemancıların atası ve İtalya keman sanatının Fransa’ya aktarılması yönünden bir
geçiş noktası olduğu kabul edilen Arcangelo Corelli (1653-1713), Corelli’nin öğrencileri olan
Francesco Geminiani, Pietro Locatelli ve Giovanni Battista Somis ile J.B. Anet, iki yüz otuz
keman eseri yazarak kemanın yerini daha da yücelten besteci Antonio Vivaldi (1678-1741),
tarihinde yayınlanan Müzik Bilgisi kitabının yazarı Guisseppe Tartini (1692-1770), Pietro
Locatelli (1695-1764), arco mango olarak adlandırılan grand bow (geniş-büyük yay)
kullanımı ile zengin ve dolgun ses üretimini geliştiren Gaetano Pugnani (1731-1798), Pietro
18. yy. başlarında, özellikle İngiltere başta olmak üzere pek çok ülkede müzikle alakalı
müzik alanında diğer ülkelere göre daha baskın olması, sonat, konçerto formunu
yön vermek” üzere kullanılan dramatik efektleri içeren icra ve kompozisyon stillerine sahip
(Stowell, s.1).
30
Fransız keman okulu, tüm kemancılar tarafından bilinen, tanınmış büyük kemancıların
kurduğu, döneminin en iyi öğrencilerini yetiştirmiş bir kurumdur. Yirmi dokuz keman
konçertosu ve keman düolarıyla, ayrıca yaylı sazlar ile keman edebiyatına katkı sağlamış
önemli öğrenciler yetiştirmesiyle tanınan İtalyan asıllı Giovanni Battista Viotti okulun
1704 yılında, Sonatas and Other Pieces isimli albümü yayımlanan ve sıcak duygulu
İtalyan sonat yazım stilini akılcı ve kibar Fransız sonatı stiline çeviren besteciler arasında yer
alan Francois Duval’i, Jean-Fery Rebel’i, İtalyan keman icra sanatını Fransa’ya taşıyan Jean
Corelli’den etkilenen Jean Marie Leclair ile Fransız konçerto formunun ilk örneklerinin sahibi
olan Gavinies (1728-1800), 24 Matinees adlı etütlerinin içeriği teknik zorluk açısından
İtalyan asıllı Giovanni Battista Viotti Fransız Keman Okulu’nun kurucusu olarak
kabul edilir. 29 keman konçertosu ve keman düolarıyla, ayrıca yaylı sazlar kuartetleri ile
keman edebiyatına katkılarda bulunmuş önemli öğrenciler yetiştirmiştir (Karakaya, 2015, s.5).
konçertosu ile bilinen Pierre Rode, çok iyi bir keman eğitimcisi olan ve aynı zamanda “42
Violon” ile tanınınan Pierre Baillot sayılabilir. Aynı zamanda bu kemancılar, keman
L. Mozart’ın Versuch.. adlı eseriyle zirveye ulaşan Alman ekolünün 18. yy.da
Heinrich von Biber (1644-1704), J. J. Walther (1650-1717) ve J.P. Westhoff (1656-1705) gibi
müzikal ve teknik yönden basit ve sınırlı temele sahip metotlar göze çarpmaktadır.
Paganini’nin virtüözitesinin etkisinde, Küster ve Maas tarafından 19. yy.ın ilk yarısında
Rode’dan etkilenen Spohr nitelik açıdan yazdığı Rode, Kruetzer ve Viotti’nin eserlerini
Violinschule, konçertolar, oda müziği eserleri ve düetleri karakteristik olarak Fransız Keman
Andreas Moser’ı Leipzig Keman Okulu’nun babası olarak niteleyebiliriz (Öztürk, 2012, s.6-
9).
1843 yılından itibaren Leipzig Konservatuarı’nda keman profesörü olarak görev yapan
Viotti ilkeleri, Balliot, Rode ve Kreutzer tarafından geliştirilen Fransız Keman okulu
geleneği ile Paganini’nin çarpıcı ihtişamının etkileri belirgin şekilde hissedilen bir icracı ve
32
besteci olan Charles Auguste de Beriot (1802-1870) tarafından 1840’lı yıllarda Belçika
Kemanda en kalın tel olan sol telinin üzerinde bulunan la-si-do-re notaları üzerinde
konumlandırılan 1-2-3-4 parmak numaraları ile gösterilen ve ilk yay hareketini yine bu tel
başparmağının işaret parmağı ile karşılıklı olma durumu yerine işaret ve orta parmak
1.3.Romantik Dönem
Kendilerinin de içinde bulunduğu sosyal yapının öğesi olan birey, sanat ve sanatsal
değerin yaratıcısıdır. Sanata toplumsal ve tarihsel yönden de bakmayı zorunlu kılan sanat-
sanatçı ve sosyal yapının birbiri ile olan bu yakın ilişkisidir. Her döneme ait toplumsal olaylar
iletişim kuran sanatçının, güncel konular, değerler ve normlar ile bunların yarattığı
anlatıldığı Latince eserler için kullanılan “Romantik” tabiri kök olarak “Romans”tan gelmiş,
33
18. yy.da ‘serüvenci, hayalci, vahşi’ anlamları bulan ‘Romantik’ sıfatı, İngiltere’de 1659 yılı
gibi erken bir tarihte dolaşmaya başlar ancak 19. yy.a kadar kullanılmaz (Bali, 2018, s.13).
18. yy. fikirsel yönden ikilemlerin yoğun olarak yaşandığı bir çağ olarak
tanımlanabilir. Çağın düşünce biçiminde var olan akılcılığın baskın olma arzusu ile akla
aykırılık arasında yaşanan gel-gitler, sanata da yansıyarak, her alanında birbirine zıt iki
Birbirine zıt olmasına rağmen her iki akımda kendinden önceki dönem olan
Klasizmden önemli ölçüde farklı bir düşünce sistemi üzerinde kurularak bir devrimin temeli
atılmıştır. Erken ve Geç Romantizm, ismiyle anılan bu iki akım, bir akımı temsil etmenin
yanında bir devrimin başlangıcı olmasıyla da önem kazanmaktadır (Hauser, 1984, s.149). 18.
yy.ın duygusal yönünü temsil eden Erken Romantizm, Devrime akla karşı direnmeye çalışsa
da yenik düşmekten kurtulamamış, akabinde karşımıza yepyeni bir olgu ile çıkan Romantizm,
yeni bir hayat ve bakış açısı yaratmış, asıl önemi ise daha önce var olmayan bir sanat
özgürlüğü getirmiştir. İki oluşum arasındaki en büyük fark, bu özgürlüğün sadece üreten,
yazan, resmeden veya besteleyen kişilere değil de, aksine doğada bulunan her canlıya
Devrimi ve etkilerinden söz etmek gerekecektir. Bir dönem içinde oluşan ve yaşanan
sosyolojik ve psikolojik sorunsallar, bir akımın doğuşuna, bir dönemin kapanmasına, yeni
fikirlerin arayışına girmeye sebep olmaktadır. Tüm bu oluşumun çerçevesini çizebilmek için,
Dönemin en önemli olaylarından olan 1789 Fransız Devrimi, ekonomik üstünlüğü bulunan
34
burjuva diye tabir edilen kişilerin siyasi iktidar da söz sahibi olarak burjuva-kapitalist toplumu
aristokrasi olarak adlandırılan saray kesimi, orta kısmında burjuvazi, en alt kısmında ise alt
yapı sadece Fransa’da değil, dönemin tüm Avrupa coğrafyasında aynı şekildeydi (Rude, 2015,
s.12-19). Çünkü Fransız Devrimi, yalnızca aristokrat sınıfı ve kilise egomanyasını bitiren tek
bir olay değil, aynı zamanda halkın desteğini arkasına alan aydınlar ve burjuvazinin
önderliğinde yaşanmış tarihsel ve siyasal bir olgudur. Mevcut düzenin tamamen ortadan
önemli unsuru, “insan hakları, eşitlik, özgürlük, kardeşlik ve ulusçuluk” gibi tüm dünya
toplumlarını etkileyecek olan düşünce biçimlerini getirmesidir. Asıl amacı ise, sadece yeni bir
politik düzen kurulması olmayıp, oluşacak yeni düzendeki her durum için insancıl bir çözüm
İki zemin üzerine kurulan Fransız Devriminin ilk sonucu politiktir. Aristokratik ve
feodal bir siyasi yapıdan sıyrılan düzen, laik, demokratik ve milliyetçi unsurların ön planda
tutulduğu bir yapıya yönelmiştir. İkinci sonucu ise feodalizmden kapitalizme doğru geçişin
yaşanmasıdır (Sarıca, 1970, s.8-9). Teknolojinin ilerlemesinin büyük bir etkisinin olmasıyla,
üretim anlayışı değişmiş, sermaye birikimi ve pazar üretiminin artmasıyla yeni bir ticaret
mantığı oluşmuştur.
Fransız Devrimini diğer devrimlerden farklı kılan ve döneme damga vurmasına neden
devrime kadar ayrıcalıklı bir yaşamı olan aristokrat kesiminin düzeni tamamen bozulmuş ve
yıkıcı bir ayrılık yaşanmıştır. Zamanla, dönüşümün siyasal yönünde kalan burjuva kesiminin
halk kitlelerine dayanan küçük ve orta burjuvazinin diktatörlüğü haline gelmesi dengenin
yani bağımsız üretim yapan toplumun tüm kesimlerinin küçük demokrasisi olarak anılmaya
başlamıştır (Tanilli, 1989, s.217-218). Toplumsal dönüşümü ve düşünsel değişimi baz alarak
Romantizmi sanatsal açıdan değerlendirdiğimiz de, bu dönemde üretilen hiçbir eserde taklidin
var olmadığını görürüz. Bu döneme kadar süregelen “sanat kavramı” algısı için bütün üretim
ve fikirlerin, kişilerin sadece kendi kurallarını ve sınırlarını koyduğu yani kendi özgürlüğü ile
ele aldığı yaratımlar olması büyük bir devrim niteliği taşımaktadır. Her ne kadar üretilen
eserlerin çoğu tasvire veya betimlemeye dayalı olsa da, sanatçı yeni bir eser üretmeye (resim
yapmak, eser bestelemek, yazı yazmak v.b.) başladığında yalnızlaşmaya başlamakta, sanat
anlayışı bireyin içindekileri dışa vurması olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla, sanatçının
ölçütlere göre yönetilen araç olmaktan çıkmış, kendi standartlarını ortaya koyan ve kabul
ettiren bir amaç haline gelerek, günümüz modern sanat anlayışının temelini oluşturmuştur.
olmasa, günümüz özgür üretme anlayışı oluşamaz ve tarihin en önemli devrimlerinden biri
Romantizmin en önemli verilerinden bir tanesi, toplumun algısının ve kültürünün sürekli bir
devinim ve gelişim içinde olduğu, entelektüel yaşamımızın geçmişle gelecek arasında köprü
oluşturan bir süreç olduğu düşüncesidir. Çağımız felsefe anlayışına da önemli etkileri olan bir
Yeni bir akım olan Romantizmin doğuşu, Fransız İhtilaliyle birlikte, hürriyet,
Sosyal sıkıntılar, rejim baskıları, klasizmin sanatçıyı engelleyen kuralcılığı yani ilk
defa başka bir akıma karşı doğan tepkiden yeni bir akım olan Romantizm doğmuştur.
Dolayısıyla da en belirgin tepki, uzunca bir süre varlığını koruyan klasizmin bitmek bilmeyen
eleştirel biçimde ilk kez ortaya koyan Romantik düşünce biçimi olmakla birlikte, bu felsefi
düşüncenin temelini oluşturan Kant ve varoluş terimini modern anlamda ilk kez kullanan
doğaçlamadır. Romantik akımın oluşturmak istediği yeni yaklaşım biçimi ise sanat ve
edebiyatla yeni anlayışın alt yapısını oluşturmak için, romantik düşüncenin bir öğesi olan usu,
sınırsız güç olarak kullanmak, coşku, duygu, kaygı ve düş yoğunluğu kavramlarını zirvede
yaşayarak kullanmaktır.
teorisi ve pratiği şeklinde kendini gösteren Romantizm, Fransa’da sosyal bir tepki ve yeni bir
toplumsal anlaşma şeklinde, Almanya’da ise felsefi bir düşünce hareketi olarak ön plana
çıkmıştır.
temel nedenlerinden biri, romantik akımın farklı toplumlarda farklı kültürel vurgular şeklinde
sanata ve felsefeye etki etmesi olmuştur. Buna rağmen sanatçılar, modern anlayışla teknolojik
belirli bir üslubunun olmaması dikkat çekicidir. Dış dünyanın abartılarak dile getirildiği, orta
çağ efsaneleri ve din duygusundan beslenen Romantizm’de akıl ve sağduyu yerini coşku ve
hayal gücüne bırakmış, duygu ve düşünceler şairane bir üslupla dile getirilmiştir (Claudon,
1999, s.7-8).
sağlayarak, daha önceki yaşam biçimlerinin zıttı, yeni bir yaşam tarzını, özgürleşmeye doğru
olan bir değişimle oluşturmaya çalışıyordu. Doğallık ve sadelik tüm dünya üzerindeki
Bir uyanış olarak görülmesi gereken Romantizm, sanatçının kendi bilincini fark etmesi
ve sanatın hapsolduğu sınırları değiştirerek ona yeni bir kimlik kazandırma kavramıdır.
Sınırları ve çizgileri net olarak belirlenemeyen, net bir tanımı ortaya koyulamayan
Müzik sanatında, 1830’lardan 20. yüzyılın başlarına kadar olan ve 19. yüzyılın
tamamını kapsayan zaman aralığı Romantik dönem olarak ifade edilir. Romantizm, her
çağdaki sanatçıda var olmuştur, ancak, özellikle 19. yüzyılda üretilen sanat yapıtlarında çok
yoğun ve abartılı bir şekilde kullanıldığından bu dönemin kimliği olmuştur (İlyasoğlu, 2001,
s.77).
incelendiğinde, müzik sanatında Romantik çağın, 18. yy.ın sonunda toplumsal alanda yaşanan
devrimin tüm sanat dallarını olduğu gibi müzik sanatını da etkilemesi itibariyle başladığını
Buna rağmen, sanatta bir dönemin başladığı ve bittiği günlerin kesin olarak belirtilemeyeceği
bir gerçek olarak karşımıza çıkar (Mimaroğlu, 1995, s.79). Bu durum Beethoven’ın sanatsal
yolculuğunu da etkilemiş olmakla birlikte, ilk dönemlerinde belirgin olan etkinin Klasik
dönem Viyana Ekolü- Haydn, Mozart, sonraki dönemlerinde ise kendi sanatçı kişiliğinin
özgür ifadesini ortaya koyarak Romantik dönem stil özelliklerini gösterdiğini, dolayısıyla
ortaya çıkan yaratıcılığın iki dönem arasında bir köprü görevi gördüğünü söyleyebiliriz.
Undine (1816) isimli masalsı opera Romantik akımın ilk örneklerinden sayılmakla
birlikte, “romantik” terimini müzik sanatında ilk kez dile getiren besteci ve müzik eleştirmeni
18. Yüzyıl Klasik sanat anlayışında olduğu gibi üretilen müzik, toplumun belli bir
katmanı için olurken, 19. yüzyılda bestecinin kendini anlatma isteğinden doğar (Say, 1985,
s.77).
nedeniyle, romantik dönem bestecilerini belirli tanımlar içerisinde ifade edebilmek mümkün
olmaz. Saray müziğinin ortadan kalktığı bu dönemde, müziğin toplumun tüm kesimlerine
yönelmesi, müzik eğlencelerine olan ilgiyi artırmış, kitlelerin daha hafif ve bütünlüğü olan
müziği talep etmeleri, bir yandan daha kısa, daha eğlenceli, daha çeşitli formların oluşmasını
sağlarken diğer yandan “ciddi müzik” ve “hafif müzik” kavramlarının oluşmasına ortam
2- Sürekli ona eşlik eden buluş ve deneyler ile özgünlük için çaba,
tanımlanabilir.
bestecilerin, ressamların, şair ve yazar ile düşünürlerin bir araya gelerek sanat toplulukları
kurması ve diğer sanat dallarındaki eserlerinden etkilenme gibi olumlu sonuçlar doğurmasını
Sanat dallarından müzik ve şiirin 19. yüzyıldaki yakın ilişkisi tüm kuşaklarda kendini
gösterir. Müzikle sese dönüşen Schubert ve Schumann’ın lied’lerinde yer alan şiirin özündeki
duygusallık, küçük ve naif piano parçalarıyla şiirsel bir ortam yaratan Chopin’in “piyanonun
şairi” olarak anılması bu etkileşimin bazı örnekleri olarak sayılabilir. Daha sonraları,
edebiyatın müzik sanatındaki önemini kendi yazdığı opera librettolarındaki ses ve sözün
uyumu ile anlatmayı başaracak olan Richard Wagner, ilerleyen süreçte tüm sanat dallarını
sanatı, Romantik dönemde, bestecinin ruhsal durumu, aşk acıları, kavuşamama, hastalık,
40
karamsarlık, yoksulluk, duygu iniş çıkışları gibi daha bireysel öğelerden beslenmeye
başlamıştır. Doğa ile ilgili konular yalnız estetik yönden tapınılan bir öğe olarak değil, her
yönüyle işlenen bir konu haline gelmiştir. Doğa ile ilgili konular tüm gerçekliğiyle, fırtınası,
güzelliği, kışı, korkunç ve ilginç mağaraları, yırtıcı hayvanları, dev dalgalarıyla olduğu gibi
işlenmiştir. Bunların yanında başka sanat dallarıyla olan etkileşim, örneğin bir şiirin ya da
tablonun hissettirdiği gerçeğe tepki gibi soyut ve hayal ürünü kavramlar, mevcut dünya
düzeni yerine idealimizdeki dünyanın düşsel çağrışımları şeklinde bestecilere esin kaynağı
19. yüzyılda bütün şiirsel yönelimlerin çalgı müziğinde özenli anlatımı, Romantik
Klasik dönemde, lavtadan klavsene, klavikordadan, piyanoya doğru her iyi ve soylu
ailenin üyeleri bir enstruman çalmayı öğrenerek yetişir. Çağlar boyunca devam eden bu
süreçte ünlü bestecilerin amatör müzisyenler için özel besteler hazırladığı bilinmektedir. 19.
muhteşem çalış teknikleri dönemin önemli ölçütleri olarak karşımıza çıkar (Say, 1985, s.80).
İlk adımını Londra’da, CityTavern’de başlatan İngiliz kemancı John Banister, 1672’de
ilk kez paralı konserler düzenlemiştir. 1764’te Bach-Abel konserleri, 1775’te Haydn’ın
Hanover Square Roms’un açılışına temel oluşturur. Daha büyük salonların gerekliliği, orta
yüzüne çıkmıştır. Wagner’in Bayreuth’da kendi operalarını sahnelemesi için daha çok çalgılı
41
ve büyük orkestralar için yapılan konser salonu önemli bir tarihi miras olarak günümüze kadar
patronlar, çıraklık geleneği gibi çeşitli olanakların yerini alması, Romantik dönemin temelini
oluşturan Fransız Devrimi’nin müzik alanındaki en önemli başarısı olarak kabul edilebilir
1828 yılında Paris’te kurulan “Konservatuar Konserleri Derneği Orkestrası” ile yeni
bir boyuta geçen sayısız renk ve doku çeşitliliğine sahip orkestraların yapısı, sanayi
yapısındaki farklı arayışlar, askeri müziğin kazanımı olan vurmalı çalgılarla iyiden iyiye
destek olarak, çalgı tınıları ve dengeleriyle beraber, mekan özellikleri ve akustiğe de önem
verilmesi, 19. yy.da yetişen çoğu bestecinin gelişen besteleme ve orkestrasyon anlayışları
dikkat çekmektedir. Sanayileşmenin doğal ürünü olan, Sakshorn ismiyle bilinen bakır alaşımlı
Romantik çağ bestecileri, bestelerinin yanı sıra, kişilik özelliklerini yansıtabilmek için
“col legno” çalış teknikleri ile vurmalı sazlarda değişik vuruş biçimlerini bulan H. Berlioz
(1803-1869), hayalindeki müziği çaldırabilmek için orkestra kadrosunu iki-üç katı kadar
genişleterek, çalgıların farklı tını ve çalış tekniklerini deneyimleyerek çok renkli bir
orkestrasyon dili geliştirdi. Orkestrayı tek bir enstruman olarak gören ve bu sazın olanaklarını
42
yazılan ilk kitap olarak önemli bir konuma sahiptir (Vural, 2010, s.26).
yapmasına rağmen, kullanılmaya devam eden tonalite fikrinin ve melodiyi oluşturan bütünün
armoni ile birlikte tamamlanması özelliğinin Barok ve Klasik dönemin bu döneme yansıması
yoğun kullanımına, hayal gücüne bırakması, bu dönemde form açısından kayda değer
ilgili sürekli arayış içinde olmaları, yeni maceralara atılmaları ile virtüözite ve ustalık
gerektiren eserlerin oluşu, yorumcuların çalgı kullanımı ile ilgili en üst düzey teknikleri bu
Şiirsellik ön plana çıkmış, cantabile (şarkı söyler gibi) melodiler kullanılmış, özellikle
piyano müziği için oluşturulan eserlerde sağ elin sesleri, çoğunlukla bir şan eseri gibi çalması
sağlanmıştır. Modülasyonların sadece en yakın tonlar arasında tekdüze bir şekilde olmasından
düşünceleri ile anlatmak istediklerini yoğun bir şekilde dinleyiciye aktarabilmeleri adına
önemli olmakla birlikte, daha sıkça kullanılan kromatik pasajlar ile dikkat çeken disonans
43
akorlar ise kendilerini ifade etmekteki bunalımlarını ve isyanlarını temsil etmesi açısından
tarafından da yönetilmesi bu döneme rastlar. Louis Spohr, Carl Maria von Weber, Hector
orkestra şefliğinin 19. yy.daki önemli isimleri arasında sayılabilir (Bali, 2018, s.17).
değişik melodilerin aynı zamanda değişik partilerde geniş bir ses aralığında (register)
kullanılması, koyu dramatik zıtlıklar ile geniş aralıkların (özellikle yedili aralık) kullanılması
anlatabileceği çalgılardan biri piyano’dur. En küçük sesten en üst sese kadar ses gürlüğüne
karşı duyarlılığı, bestecinin anlık hislerinin aktarılabilmesi için oldukça elverişlidir. Hemen
hemen her besteci piyano için mutlaka bir eser yaratmış, aynı zamanda sadece piyano için
oluşturduğu bestelerle müzik sanatı tarihinde önemli bir konuma sahip olan besteciler görmek
44
mümkün olmuştur. Piyano için minyatür yapıtlardan dev konçertolara kadar her türde besteler
yapılması, piyanolu triolar, kentetler şeklinde piyanolu oda müziği biçimleri oluşması gibi
gelişmeler nedeniyle piyano edebiyatı en zengin çağını bu dönemde yaşamıştır (Say, 1985,
s.82).
formlu piyano eserleri ve piyanonun şiirsel kullanımı, özellikle piyanonun şairi olarak kabul
edilen Chopin’in eserlerinde zirveye ulaşır, dönem boyunca kabul görür ve gelişmesini
sürdürür.
Bestecilikleriyle de öne çıkan İtalyan keman virtüözü Niccolo Paganini ile Macar
piyano virtüözü Franz Liszt’i, teknik ve ifadesel yönden icrası güçleşen eserlerin ortaya
romantik dönemde verilen yorumlanması güç eserlerin altından kalkabilecek nitelikte icracı
Müzik tarihinde önemli ve ilk büyük virtüöz yorumcusu olarak anılan Paganini’nin o
güne kadar bilinmeyen seviyede teknik ustalık gerektiren icralarından etkilenen piyano
yarattığı gerilime dayanabilmesi için klasik dönemden kalan ahşap karkaslı fortepiyano yerini
Romantik dönemde piyano edebiyatı, daha çok küçük dans şeklinde lirik parçalar olan
pek çok küçük yapılı yeni formlarla tanışır. Uzun soluklu biçimlere ise konçertolar, fanteziler,
halinde yazılmış etüdleri, fantezileri,Kelebekler, Karnaval gibi dizileri; Chopin’in iki piyano
scherzo, barkarol, Polonez ve sonatları; Liszt’in iki piyano konçertosu, Macar dansları,
s.83). Prelüd, intermezzo, noktürn ve sözsüz şarkı gibi piyano için yazılmış olan formların
çoğu, köken olarak şiir dizelerinin piyano eşliğinde şarkıya dönüşmesinden oluşan lied
nefes alma özgürlüğü olarak tanımlanabilir (Say,1985,s.82). Chopin’in deyişiyle rubato çalma
tekniği ise, zamanın sanatçısının duygusallığını aktaran bir anlatımdır. Günümüze kadar
Romantik döneme ait olan senfonik şiir ve programlı senfoni gibi formlar, müziğin
edebiyatla olan yakın ilişkisinden kaynaklanır. Müzik şiir ilişkisinin en iyi örneği tartışmasız
liedtir (Kutluk, 1997, s.168). Programlı müzikler, çalgı toplulukları için oluşturulmuş, şiirsel,
betimleyen, hikayeleyen; programlı senfoni, senfonik şiir, senfonik poem, konser uvertürü
gibi bestelerdir. Uzun formlu eserlerde tekrarlanan konuların getirdiği şekil ve birlik,
Berlioz’da saplantı Liszt’de tema ve değişkenliği, Wagner’de ise ana motiflerin ulusalcı etkiyi
Müzik tarihinde “Romatik” olarak anılan ilk besteciler arasında yer alan Donizetti,
Bellini ve Rossini aynı zamanda İtalyan ‘bel canto’ dönemi bestecileridir. Opera’nın
46
Romantik dönem bestecilerinin gözünde popüler bir tür olmayı sürdürmesiyle, güzel söyleyiş
manasına gelen ‘Bel canto’ romantik yüzyılın ilk çeyreğinde teknik ve anlatım tarzı olarak
opera sahnelerinde varlığını devam ettirmiştir. Bu anlayışın yerini dramatik ifadeye bırakması
yüzyılın ortalarına rastlar. Saf ve duru ezgisellik ise zirvedeki konumunu, Verdi ve Wagner’in
operalarında yerini bulan teatral ifade ile sayısal ve gücü yönünden ön plana çıkan orkestraya
1.3.5.1. İtalya
Fantastik, büyüleyici ve deyim yerindeyse şeytani bir cazibeye sahip olan tekniğiyle
Romantik sanatçı Paganini soyutun somuta dönüşmüş hali olarak görülürdü. Sol elin
sınırlarını zorlayan genişlikte ve çok hareketli bir sol ele sahip olan Paganini’nin kazandırdığı
tekniklerden bazıları:
Sıçramalı arşe,
Çiftli trill,
Ossia varyantları,
47
yorumculara ilham veren bir etki yaratmıştır. (Schumann, Liszt, Chopin v.b).
1.3.5.2. Fransa
Bunun yanında CH. A. DE BERIOT (1802-1870; Keman Etüdü 1858), onun öğrencisi olan
çello ve flüte de uyarlanan C. FRANCK’ın La Majör sonatı Fransız keman müziğine girer.
FRANCK tarafından, her tarafını sıkı bağıntıların kaplandığı, zengin buluşlu, karakteristik
dokuzlu akorun içinden düşsel-sezgisel temanın olduğu duygusal yönden güçlü bir müzik
bestelenmiştir.
1.3.5.3. Almanya
yanında birçok eser, düet ve konçertolar besteleyen L. SPOHR (1784-1859) öncü kemancı
yayımladığı eserleri çalınan önemli bir kemancı olarak karşımıza çıkar. Ayrıca, F.W. PIXIS
19. yüzyılın ikinci yarısında ise BRAHMS, yaylılar ve piyano için eserleriyle kendini
gösterir. Keman ve piyano için 3 sonat (Sol Majör op.78- La Majör op.100- Re Minör op.108)
bestelemiştir.
gelişim süreci nasıldır ve Romantik dönem getirileri keman eserlerine ne şekilde yansımıştır?”
şeklinde belirlenmiştir.
1.6. Amaç
1.7. Önem
Alana yönelik bazı çalışmalar olmasına rağmen Romantik dönem getirilerinin keman
eserlerine yansıması ile ilgili bir çalışmaya rastlanılmamış olması icrayı yönlendirme ve
1.8. Varsayımlar
uygundur.
3- Veri toplamak için kullanılan araç ve teknikler, araştırma için gerekli verileri
sağlayabilir niteliktedir.
50
1.9. Sınırlılıklar
Bu araştırma;
1.10. Tanımlar
çözümlemesi (Say,2002).
Atonalite: Tonal armoni dizgesinin dışında olan müzik kavrayışı (Say, 2002).
yıllara kadar süren gelenek kapsamında şarkıcılık yapan gezgin şair çalgıcılara verilen
ad (Say, 2002).
51
şiirleri üzerine söylenen şarkılarla bir geleneği temsil eden şair şarkıcılar (Say, 2002).
Ossia: Notaların üzerine farklı örneği yazılarak konan, “ya da, veya” anlamındaki
aryaları üzerine yazılan fantezi özelliğindeki parlak solo çalgı parçası (Say, 2002).
Register: Aynı ses rengi koşullarında bulunan perdeler grubu (Say, 2002).
Scordatura: Telli çalgılarda özellikle keman da akordu bilerek farklı yapma (Say,
2002).
Trubadur: Güney Fransa’da, 12. ve 13. yüzyıllarda yaygın etkinliğiyle bir gelenek
Bölüm 2
Literatür Tarama
Yaylı çalgıların oluşum süreci, kemanın doğuşu, yapım tarihi ile keman yapım süreci
ustalarını içeren, Ergün (2006) tarafından yazılan “Kemanın Tarihsel Gelişimi” isimli yüksek
lisans tezinde veri toplama yöntemi olarak kaynak taraması ve betimleme yöntemleri
Kemençe-Keman: Yaylı Çalgı Evrimi ve Müziği” isimli yüksek lisans tezinde veri toplama
aracı olarak literatür tarama tekniği kullanılmış olup, yazarın konu ile ilgili kişisel yorumlarını
Kaynak tarama yöntemi ile bilgilerin bir araya getirilmesi, nitel aşamada ise tecrübeli
keman sanatçı eğitimcileri ve uzman keman eğitimcileri ile yarı yapılandırılmış görüşme
Dünyadaki Önemli Keman Ekolleri ve Türkiye’de Uygulanan Ekoller” isimli makalede, 17.
Keman yapımında kullanılan ağaç türleri, yapım aşamaları ile Stradivari ekolü’nün
Yapımcılığındaki Aşamalar” adlı yüksek lisans tezinde, veri tarama modeli uygulanmış olup,
Çevik (2004) tarafından yazılan ve kaynak tarama ile genel tarama kullanılan“ Batı
Müziği Dönemlerinden Klasik ve Romantik Dönem” isimli yüksek lisans tezinde, klasik ve
Romantik dönemin yapısı, özellikleri ve dönem bestecilerinin klarnet için yazdığı belli
başlı eserler hakkında bilgilerin derlendiği, verilerin kaynak taraması uygulanması, nitel
Bestecilerinin Eserlerinde Klarnetin Yeri” isimli yüksek lisans tezi Ruşenoğlu (2015)
Nefesli ve Vurmalı Sazlar” isimli yüksek lisans tezi, romantik dönem müziğinin özellikleri,
bestecileri, bestecilerin hayatları ve eserleri hakkında olup, kaynak taraması ve analiz yoluyla
elde edilmiştir. Konusunda yetkin olduğu düşünülen kişilerle görüşülmüş, veriler rapor
Yansıması” isimli yüksek lisans tezi, romantik dönem bestecilerinin flüt literatürüne yaptıkları
katkıları ortaya koyma ve romantik dönem flüt eserlerini belirleme amacıyla kaynak tarama
yöntemi kullanılarak Şenol (2012) tarafından yazılmıştır. Verilerin elde edilmesi sırasında
54
yorumlanarak sonuçlanmıştır.
55
Bölüm 3
Yöntem
Araştırma yürütülürken, tarama modeli ile nitel araştırma modelini esas alan karma bir
model kullanılmıştır. “Tarama modeli, öğrenilmek istenenin ortada olduğu, araştırmaya konu
olan öğeyi değiştirme ve etkileme çabası olmayan, geçmişte ya da araştırmanın yapıldığı anda
var olduğu şekliyle betimleyen, tanımlamayı amaçlayan araştırma yaklaşımıdır. Amaç ise
araştırmanın konusunu oluşturan öğe veya öğelerin doğru şekilde ve asıl ortadan kalkmadan
gözlemlenmesidir” (Öktem, 2005, s.1). Araştırmacı, tarama modeli ile çalışırken, araştırma
kayıtların, o alanla ilgili kaynak kişilerin tecrübelerinden elde ettikleriyle kendi gözlemlerini
önemli özelliklerdendir ” (Öktem,2005, s.1). Tarama modelinde elde edilen verilerle nitel
bestecilerin yaşı, eser ve öğretim kitaplarının türü, basım yılları ve yerleri gibi verilerin, hem
“Nitel veri analizi, gözlem, görüşme gibi veri toplama yöntem ve tekniklerinin
kullanılmasıyla sağlanan bilgilerin belli bir amaca yönelik düzenlenerek kategorilere ayrıldığı,
temaların açığa çıkartıldığı ve tüm bu sürecin bir rapor olarak hazırlandığı işlemler bütünüdür.
Buradaki ulaşılmak istenen asıl amaç, sosyal gerçekliğin içerisinde fark edilmeden bekleyen
bilginin gün yüzüne çıkartılması, aynı zamanda araştırmacının kendi şahsi bakışıyla sosyal
gerçeği bütüne varan bir yöntemle örmesidir” (Özdemir, 2010, s.323). Dolayısıyla kaynaklara
Çalışmada, nitel veri analizinin nicel veri analizinden amaç ve yöntem bakımından
büyük oranda farklılaştığı sonucuna ulaşılmakla birlikte, nitel analiz biçiminin gelişimi
bilgi üretme süreçlerinden bir tanesidir” (Özdemir, 2010, s.325). “İnsanların olaylardan ne
anlam çıkardıkları, farklı bir söyleyişle olayların insanlar tarafından nasıl nitelendirildikleri
sorusunun önem kazandığı nitel araştırma bu yönüyle istatiksel veri analizine dayalı nicel
bir yol takip edilen içerik analizi yöntemi, nitel veri analizi türleri arasında en çok
konusu ile ilgili gruplandırmayı oluşturmakta, daha sonrasında ise incelemesini yaptığı
verilerin içerisinde oluşturduğu grupların kapsamında kalan kelime, cümle veya resimleri
saymaktadır” (Özdemir, 2010, s.335). Böylece araştırma konusu olan Kemanın tarihsel
araştırma için seçilen belge tarama ve nitel araştırma modelleri kullanılarak kapsamlı veriler
problemin çözümüne yönelik yapılan tarama yoluyla ulaşılan kaynaklar ve romantik dönem
uluslar arası kitap, dergi, makale, tez vb. yayınların incelenmesi yanında internet kaynakları
Araştırma boyunca veriler literatür tarama yöntemiyle elde edilmiş olup, nitel
Bölüm 4
Bulgular ve Yorum
dönemde ortaya çıkmasına bağlayabiliriz. Ancak bu dönem çalgının daha çok yapısal
gelişimiyle geçmiş, başarılı çokça çalgı yapımcısı yetişmiştir. Müzik tarihçilerinin birçoğuna
göre Kaspar Tieffenbrucker (1514-1570) kemana son şeklini veren çalgı yapımcısıdır.
Tieffenbrucker’in yanında Gasparo da Salo, öğrencisi olan Giovanni Paola Maggini (1580-
1632) ve Andrea Amati (1505-1577) çalgı yapımcıları olarak öne çıkan isimleridir.
göstermeye başlar. ‘Keman koroları’ çok sesli koro eserlerinin kemanlarla çalınmasıyla,
Riçerkar, Kanzon, Parafraz gibi keman müziği biçimleri ise vokal müzik türlerinin
uyarlamasıyla oluşmuştur. Keman müziğinde modal sistemden tonal sisteme geçiş hızlanmış,
keman çalma becerileri ayrışıp belirgin hale gelmiş, keman müziği aydınlık ve duru bir biçim
anlayışına kavuşmuştur.
Viol ailesinin yerini tamamen kemana bıraktığı, müziğin kiliselerden çıktığı, orkestra
adlandırılır. Kemanın çok kullanılması, solo eserlerin olması ve bununla birlikte eğitimcilerin
artması ile çalgıda ustalık (virtuosite) kavramının ortaya çıkmasını sağlamış, kemanın yapısal
ve teknik anlamda hızla gelişerek dönemin en önemli solo çalgısı haline gelmesini
tamamlanmıştır. Sonat, konçerto, suit gibi formların ortaya çıktığı bu dönemde, eserlerdeki
yoğunluk ile çok güçlü ve etkili anlatım olanaklarına kavuşan keman müziği tam bir kişilik ve
59
kimlik kazanmıştır. Çalma esnasında sese mümkün olduğu kadar şeffaflık, hızlı hareket etme,
duyumda temizlik ve duraklama olarak bilinen ‘portato’ tekniği gibi bu dönemde oluşturulan
yeni yöntem ve tekniklerle geleneksel müziğin çoğu kemana uyarlanarak zengin bir çeşitlilik
oluşturulmuştur.
Barok çağın, süslü, uzun cümleli çokça kontra puantal yazıya dayalı üslubu, Klasik
dönemde (1750-1820) yerini daha net, parlak ve sade bir sanata bırakmıştır.
bir gelişme olup, hem kemanın tınısı değişmiş hem de çalgının kavranmasının kolaylaşması
ile de daha özgür bir sol el tekniğinin gelişmesine olanak sağlamıştır. Kemanın çenelik gibi
çalgıların ritim ve ses özelliklerine göre kullanımı virtüözitenin çoğalmasına olanak sağlamış,
yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanan cresendo ve descresendo, müzikal anlatıma hoş bir
esneklik ve yumuşaklık kazandırmıştır. Sonat allegrosu, sonat, konçerto, oda müziği, senfoni,
serenat, divertimento gibi türler ön plana çıkmışlardır. Barok dönemde dışbükey şeklindeki
keman yayı, Klasik dönemde içbükey görünümüne kavuşarak temel yay tekniklerini
etkilemiş, Barok dönemden Klasik döneme aktarılan detache, legato,martele, staccato gibi
18. Yüzyılın ‘akıl temelli bütünlük’ ilkesine öncelik veren klasikçiliğin yerinin, 19.
müziği ifadesel ve teknik anlamda önemli bir değişim ve gelişim yaşamıştır. Klasik dönemde
çeneliğin eklenmesiyle son halini alan keman yapısal olarak şeklini korumuş, değişim
biçimlendirmeye yöneliş daha yüksek bir virtüöziteyi beraberinde getirmiştir. Uzun soluklu
üretiminde tınıda oluşan zenginlik önemsenmiştir. Çok uzak pozisyon değişimleri, rikoşe, sol
el pizzicatosu, çift parmak trill, yapay ve çift flaloje, üçlü-altılı-sekizli-onlu çift sesli geçitsel
tekniklerinin gelişmesinde rolü çok büyüktür. Keman tekniğinde alt yarı-üst yarı terimlerinin
ortaya çıktığı bu dönemde yay teknikleri çeşitlenmiş, klasik dönemden gelen tür ve biçimler,
kemancıları, akorların çalımı esnasında kendi stillerini kullanarak, sesleri istedikleri sırayla
Konularını, doğaüstü güçler, ulaşılması zor olan düşler dünyası, mitoloji gibi olayların
oluşturduğu Romantizm’de eğilim, az bulunan armonilere duyulan özlem, doğa ile iç içe olma
1- La Fontaine d’Arethuse
2- Narcisse
Keman ve Piyano Karol Szymanowski Polonya
3- Dryades et Pan
Variations on Le Carnaval de
Venise
Çeşitlemeler)
Sonatın bölünmesiyle daha küçük, daha az ciddi, eskisi kadar şematik olmayan,
giderek artan sayıda ortaya çıkan Fantezi, Rapsodi, Arabesk, Etüd, Impromtu, Emprovizasyon
gelmişlerdir. Besteciler, klasik dönemde soylu amatör sınıf için eser üretirken, 19. yüzyılda
güçlüklerin artmasıyla, çalgının ustası virtüöz yorumcular ortaya çıkmıştır (Say, 2000).
62
24 Caprices op.1
Uzun kesintisiz melodik çizgiler ve iki çeşit ritmik kalıbın kesiştiği, çapraz ritimlerin
romantik melodi, klasik melodiye göre daha düzensizdir (İlyasoğlu,2001). Ritmik yaklaşım
ritmik dilimleri, modern müziğin sınır bölgesine kadar ulaşmıştır (Say, 2000).
Tempo ve nüans işaretlerini belirten sözcükler daha kalabalık ve karışık bir şekle
dönmekte, yalın bir “Allegro” temposu yerine, kendini daha iyi ifade edebilmeye yönelik
63
“Molto allegro non troppo” yu kullanmak uygun bulunmuştur. Önceleri basit bir forte ile
güçlü çalma öngörülürken, gürlük işaretlerinin güçlenmesiyle, fff veya ppp gibi abartılı
işaretlemeler kullanılarak yorumcuya yol gösterme, böylece gürlük öğesinde tanınan geniş
özgürlük belirtilmektedir.
aralıkların yardımıyla dramatik bir anlatım sunmak için kullanılır (İlyasoğlu, 2001). Armoni,
ile sürdürür. Yeni akorlar ve akor bağlanışlarının ortaya çıkmasıyla, uyuşumlu aralıklara geniş
Özellikle Romantik Dönem’de uygulanan eksik ölçü ile girişlerde dominant akorun
kullanılması, bu dönemde sık kullanılan serenatta karşımıza tek ses olarak çıkar. Aslında
sözlü bir tür olan serenat’ın Romantik dönemde solo çalgı için yazılmış olanları da vardır.
Piyano altı ölçülük girişi boyunca dominant akorları farklı fonksiyonlar ve bağlanışlar ile
duyurur. Girişten sonra şarkıcıya tonu duyurma ihtiyacı burada da devam eder.
Romantik Dönem’de keman sadece bir solo çalgı olarak kalmamış, aynı zamanda
orkestra çalgısı olarak ta önemli sololar yazılan, Klasik döneme göre çok daha sık kullanılan
Bölüm 5
Sonuç ve Öneriler
Tarih boyunca şekil değiştirerek orkestranın önemli bir çalgısı olarak yerini
sağlamlaştıran keman, insanlığın ilk zamanlarından bu yana günlük yaşamda da var olmuştur.
Barok ve Klasik dönemde özellikle solo çalgı olarak kullanılan keman yapısal olarak tüm
sarsılmaz bir konuma yükselmiştir. Yine bu döneme ait keman eserleri incelendiğinde
özellikle yay teknikleri açısından oldukça zengin bir çeşitlilik görülmektedir. Müzik tarihine
bakıldığında başlıca solo keman eserleri, Barok dönemde L. Mozart, Vivaldi, Bach,
Telemann; Klasik dönemde Mozart, Spohr, Viotti, Mazas, Fiorillo, Rode; Romantik dönemde
ise özellikle Paganini, Wieniawski, Sarasate gibi besteciler tarafından bestelenmiştir. Keman,
özellikle gelişimini tamamlamasıyla birlikte solo ve orkestra elemanı olarak vazgeçilmez bir
çalgı haline gelmiş, günümüzde dünyanın birçok ülkesinde de mesleki müzik eğitimi verilen
aynı zamanda betimleyici başlıklar konulan eserlerde melodi, klasik dönemden farklı şekilde
daha düzensiz hale gelmiş ve bitmeyecek gibi bir etki yaratmıştır. Çapraz ritimlerin sık
kullanılmaya başlandığı, bir vuruş içinde dokuzlama vb. gibi ritmik kalıplara yer verilen
kalabalıklaşarak karışık bir hal almıştır. Armonik açıdan yaşanan değişim keman eserlerinde
çalışılması esnasında dönemin stil özelliklerinin göz önünde tutulması, açıklamalı konserlerin
66
yapılarak dinleyici ve öğrencilerin bu eserlere olan ilgisinin artması açısından önem arz
etmektedir. Keman eğitimi verilirken, Romantik dönem eserlerine daha fazla zaman
sağlayacağı düşünülmektedir.
67
KAYNAKÇA
Alapınar, H. (2003). Keman Yapım Tarihi. Ankara: Sevda Cenap And Müzik Vakfı Yayınları.
Aydar, S. Ç. (2002). Evrensel Viola Eğitiminin Türkiye Boyutu İçinde Ulusal Ekol Yaratma
Corporation.
Boyden, D. (1965). The History of Violin Playing from its origins to 1761 and its relationship
Boyden, D. D. (1980). The Violin Bow in the 18th Century. U.K.: Oxford University Press.
Carter, T. & Butt, J. (2005). The Cambridge History of Seventeeth-centry Music. U.K.:
and general information, Volume 10. U.K.: The Encyclopedia Britannica Company.
68
Claudon, F. (1999). Romantizm Sanat Ansiklopedisi ( çev. Özdemir İnce & İlhan
Darbaz, F. (1973). Türk ve Batı Müziği. İstanbul: Musiki Kültür Derneği Yayınları.
tarihinde alınmıştır.
Donington, R. (1963). The Interpretation of Early Music. London: Faber and Faber Limited.
lisans sanat eseri raporu). Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara.
Ergün, G. (2006). Kemanın Tarihsel Gelişimi ( yayımlanmamış yüksek lisans tezi ). Anadolu
Griffiths, P. (2010). Batı Müziğinin Kısa Tarihi ( çev. M. H. Spatar ). İstanbul: Türkiye İş
Enstitüsü, İstanbul.
Hauser, A. (1984). Sanatın Toplumsal Tarihi ( çev. Yıldız Gölönü ). İstanbul: Remzi
Kitabevi.
Hodge, S. (2014). 50 Sanat Fikri ( çev. Emre Gözgü ). İstanbul: Domingo Yayınları.
Karakaya, E. (2015). G.B. Viotti, Fransız Keman Okulundaki Yeri ve 23 Nolu Keman
Kennedey, M. & Bourne, J. (2004). The Concise Oxford Dictionary of Music. U.S.A.:
Ketenci, N. (2005). Alman Keman Ekolü (yayımlanmamış yüksek lisans tezi). İstanbul
Press.
70
Mayrberger, K. (1994). “ The Harmonic Style of Richard Wagner” Music Analysis in the
Afyon.
Michels, U. & Vogel, G. (2013). Müzik Atlası ( çev. Semih Uçar ). İstanbul: Alfa
Yayınları.
Nardolillo, J. (2014). All Things Strings: An Illustrated Dictionary. U.S.A.: Scarecrow Press.
Nelson, S. M. (2003). The Violin and Viola: History, Structure, Techniques. New York:
Otterstedt, A. (2002). The Viol: history of an instrument ( trans. Hans Reiners). Germany:
Barenreither.
Öktem, R. (2005). Araştırma Modeli ( araştırma yöntemleri dersi ödevi ). Ankara Üniversitesi
Mersin.
71
Özdemir, M. (2010). Nitel Veri Analizi: Sosyal Bilimlerde Yöntembilim Sorunsalı Üzerine
Rude, G. (2015). Fransız Devrimi ( çev. Ali İhsan Dalgıç ). İstanbul: İletişim Yayınları.
Edirne.
Sachs , C. (1965). Kısa Dünya Musikisi Tarihi ( çev. İlhan Usmanbaş).İstanbul: Milli Eğitim
Basımevi.
Sadie, S. (1980). The New Grove Dictionary of Music and Musicians. Hong Kong:
Company.
Stowell, R. (2004). The Early Violin and Viola A practical Guide. Cambridge: Cambridge
University Press.
Stowell, R. (2000). Violin Technique and Performance Practice in The Late Eighteenth and
Moskva : Muzyka.
Şenol, A. (2012). Romantik Dönem Bestecilerinin Flüt Eserleri ve Günümüz Flüt Eğitimine
Enstitüsü, Bursa.
Tanilli, S. (1989). Dünyayı Değiştiren On Yıl, Fransız Devrimi Üstüne (1789-1799). İstanbul:
Cem Yayınları.
Uçan, A. (2005). Anadolu Güzel Sanatlar Liseleri İçin Keman Ders Kitabı ( Lise 1-2-3).
Vural, T. (2010). Lider Olarak Orkestra Şefi ( yayımlanmamış doktora tezi ). Gazi
ÖZ GEÇMİŞ
75
ÖZGEÇMİŞ
Kişisel Bilgiler
İletişim yurduseveryasemin@gmail.com