You are on page 1of 11

ÜNİTE 14

LOZAN KONFERANSI ve BARIŞ


198 Lozan Konferansı ve Barış
Lozan Konferansı ve Barış 199

14.1. Lozan Konferansı ve Görüşülen Sorunlar

Türk ulusunun azim ve kararıyla aşamalar halinde kazanılan


askeri ve siyasal zaferlerin sonucunda, artık kesin ve kalıcı bir
barışın imzalanmasının eşiğine gelinmişti. 24 Temmuz 1923’te
imzalanan Lozan Antlaşması, bu aşamaların bir sonucu olacaktı.

Türkiye Lozan’da Başkanlığını Dışişleri Bakanı İsmet


Paşa’nın yaptığı ve Sinop Milletvekili Dr. Rıza Nur ile Trabzon
Milletvekili Hasan (Saka) Beyin de yer aldığı bir delegasyon ile
temsil edildi. Bunun dışında 21 danışman, 2 basın danışmanı ve 10
yazman ile çevirmenin de görev aldığı bir Türk temsil kurulu
oluşturulmuştu. 20 Kasım 1922 Salı günü saat 16.00’da toplanan
Konferansta devletlerin durumu ise şöyleydi:

1. Çağıran devletler: İngiltere, Fransa, İtalya, Japonya.


1. Çağrılan devletler: Yunanistan, Romanya, Sırp-Hırvat-
Sloven Devleti, ABD, Türkiye.
2. Boğazlar Rejimi ve Trakya için çağrılan devletler: SSCB,
Bulgaristan.
3. Belirli konu ve hükümler için çağrılan devletler: Belçika,
Portekiz.

İsviçre’nin Lozan kentinin Mont Benon Gazinosu’nda


toplanan ve İsviçre Federal Başkanı Monsieur Hab’ın konuşmasıyla
açılan Konferansın daha ilk gününde, İsmet Paşa’nın yaptığı
etkileyici konuşmada bütün çağdaş ülkeler gibi özgür ve bağımsız
yaşama isteğini dile getirmesi, İtilâf Devletleri’nin Sevr
Antlaşması’nı yeniden dayatamayacaklarını ortaya koymuştu.
Konferansta, konuların görüşülmesi için üç komisyon kurulmuştu.
Buna göre komisyonlardan biri ülkesel ve askeri işlerle; diğeri
Türkiye’deki yabancı azınlıklara uygulanacak rejimle ve sonuncusu
da parasal işlerle ve özellikle de Osmanlı borçlarıyla ilgilenecekti.
Komisyonlar etrafında, “Trakya sınırları, Boğazlar, Musul sorunu,
azınlıklar (özellikle de Ermeni sorunu), kapitülasyonlar ve mali
sorunların” görüşüldüğü oturumlar, çeşitli uyuşmazlıklar sonucu,
herhangi bir sonuca ulaşamadan 4 Şubat 1923’te kesilmiş, daha
200 Lozan Konferansı ve Barış

net ve sonuca giden tartışmalar Konferansın ikinci bölümünü


oluşturan ve 23 Nisan 1923’ten başlayan oturumlarda
gerçekleşmişti. Katı ve uzlaşmaz İngiliz temsilcisi Lord Curzon’un
bu oturumlarda yer almamasının da ortaya çıkan sonuç içersinde
kuşkusuz payı vardı. Şimdi Konferans sonunda 24 Temmuz 1923’te
imzalanan Barış Antlaşması, 16 adet sözleşme, protokol,
beyanname ile bir de nihai senetten ibarettir. Lozan'da imzalanan
bu belgelerle, sadece bir barış Antlaşması yapılmamış, aynı
zamanda Türkiye ile Batı devletlerinin siyasi, hukuki, ekonomik ve
sosyal ilişkileri yeni baştan düzenlenmiştir. Lozan Barış Antlaşması
TBMM tarafından 341, 342, 343 ve 344 sayılı dört ayrı yasa ile 23
Ağustos 1923’te onaylanmıştır. Antlaşma, bir önsöz ve 5 bölüm ve
143 maddeden oluşur. Lozan Barış Antlaşması, beş ana bölüme
ayrılmıştır: Siyasal Hükümler, Mali Hükümler, Ekonomik Hükümler,
Ulaşım, Haberleşme, Sağlık, Genel Hükümler.

Şimdi, Antlaşmanın ortaya çıkardığı tabloyu ana çizgileriyle


özetleyelim:1

14.1.1. Sınırlar:

1. Türk – Yunan Sınırı: Sınır, Karaağaç Türkiye’de kalmak


koşuluyla Meriç nehri kabul edilmiştir. İmroz, Bozcaada ve Tavşan
adaları Türkiye’ye, Doğu Akdeniz adaları da Yunanistan ve
İtalya’ya bırakılmış, adaların bir bölümünün askersizleştirilmesi ve
silahtan arındırılması karara bağlanmıştır.

2. Diğer Sınırlar: İzmir bölgesinin tartışılmasına dahi


girilmezken; Suriye sınırı olarak 20 Ekim 1921 tarihli Ankara
Antlaşması’nın öngördüğü sınırlar kabul edilmiştir. Ermenistan
projesi Lozan ile birlikte tarihe karışırken; Irak sınırının çözümü
Türkiye ve İngiltere arasında Antlaşmayı takiben 9 ay içersinde
çözümlenmek koşuluyla ertelenmiştir. Boğazlar üzerinde egemenlik
haklarına aykırı bir biçimde komisyon yönetiminin kurulmasına ve
iki yaka üzerindeki askersizleştirme kararına engel olunamamışsa

1
Lozan Andlaşması’nın tam metni için bkz.: Soysal, s. 85-244. Lozan
Andlaşması’nın Sevr ve diğer barış önerileriyle karşılaştırılması için bkz.: Nutuk-
Söylev, II. Cilt, s. 999-1025.
Lozan Konferansı ve Barış 201

da genel hatlar açısından Misak-ı Millî ilkeleri büyük ölçüde


gerçekleştirilmiştir.

Harita-9: Lozan Antlaşması’na Göre Türkiye

14.1.2. Kapitülasyonlar:

28. madde ile her tür kapitülasyon kaldırılırken, yabancı


ticarî kurumların da geçiş dönemini takiben Türk yasalarına
kayıtsız-koşulsuz uyacakları karara bağlanmıştır. Bununla birlikte
mevcut gümrük rejiminin 5 yıl süreyle korunacak olması, gümrük
vergisi oranları da bir çeşit kapitülasyon olarak kabul edildiğinde,
yerli girişimcinin korunması açısından olumsuz bir sonuç olarak
kalmıştır.

14.1.3. Boğazlar:

Boğazlar rejimi; “Boğazlardan Geçiş” ve “Boğazların


Savunulması” olarak iki nokta altında sonuçlanmıştır. Askerî
olmayan gemi ve uçaklar için ilke olarak geçiş serbestisi tanınmış
ve şu koşullar kabul edilmiştir: “Barış zamanı ve Türkiye’nin
tarafsız olduğu bir savaş durumunda geçiş serbestisi. Türkiye
savaşta ise tarafsız gemi ve uçaklara, düşmana yardım etmemek
202 Lozan Konferansı ve Barış

koşuluyla yine geçiş serbestîsi verilmiş; düşman gemi uçaklarının


durumu ise, Türkiye’nin kararına bırakılmıştır.” Askerî gemi ve
uçaklar için saptanan koşullar ise şöyledir: “Karadeniz’de kıyısı
bulunan devletlerden en güçlü devletinkinden daha çok gemi ve
uçak olmamak koşuluyla, Karadeniz’e geçiş serbestîsi tanınmıştır.
Ancak, bu haktan doğacak sonuçlardan Türkiye sorumlu
tutulmayacaktır. Türkiye savaşta ise askerî olmayan gemi ve
uçaklarla ilgili kurallar uygulanacak, sınırlandırmaya gidilecektir.”
Boğazların savunulması hususunda varılan kuşkulu sonuç ise
şöyledir: “Milletler Cemiyeti’nin güvencesi altında Boğazların iki
yakası askersizleştirilecek, Boğazlardan geçişi düzenlemek için
uluslararası bir komisyon oluşturulacaktır.

14.1.4. Osmanlı Borçları:

1854 yılından itibaren I.Dünya Savaşının sonuna kadar


alınan Osmanlı borçları büyük miktarlara ulaşmıştı. Osmanlı
borçlarının hangi para birimi ile ödeneceği konusu Lozan Barış
görüşmelerinde en fazla tartışılan konuların başında gelecektir.
Alacaklı ülkeler, altın veya sterlin olarak talep etmiştir. Türkiye
Türk parası ve Fransız frangı olarak ödemeyi teklif ettik. Aradaki
fark çok olmasına rağmen Türkiye’nin istekleri kabul edilmiştir.
Osmanlı borçları, Fransız Frangı üzerinden yıllık taksitlere
bağlanmış;

5 Kasım 1914 gününe dek ödenmemiş Osmanlı borçları,


İmparatorluğun Asya kıtasındaki halefleri arasında
bölüştürülmüştür. Ayrıca, Osmanlı İmparatorluğunun Almanya,
Avusturya, Macaristan ve Bulgaristan'a olan borçları bu devletlerle
de yapılan antlaşmalarla 1.Dünya Savaşı'nın galiplerine
devredilmiştir. Osmanlı borçlarının yaklaşık % 65’i Türkiye’nin
payına bırakılmıştır. Osmanlı Borçlarının ödenmesi 1954 yılında
tamamlanmıştır.

14.1.5. Azınlıklar:

Birinci Dünya Savaşı'na son veren barış antlaşmalarında


azınlıkların himayesine ait hükümler mevcuttur. Lozan Barış
Lozan Konferansı ve Barış 203

Antlaşması'nın bu konularla ilgili hükümleri incelendiğinde,


azınlıklar bir ayrıcalığa sahip olmamışlardır. Azınlıklara, uluslararası
hukukun tanıdığı haklar dışında ayrıcalıklı bir hak tanınmamış,
bütün azınlıklar Türk uyruklu kabul edilmiştir. Antlaşmanın 42.
maddesi ile gayrimüslim azınlıklar yararına olarak kabul edilen
şahsi haklar ile aile hakları, Medeni Kanunumuzun yürürlüğe
girmesi ile önem ve anlamını yitirmiştir. Böylece Patrikhanelerin
dünya işlerinde ve azınlıkların şahsi muamelelerinde hiç bir
yetkileri kalmamıştır.

14.1.6. Diğer Konular:

1. Nüfus Değişimi: Türkiye’deki Rumlar ile


Yunanistan’daki Türklerin karşılıklı olarak değiştirilmesi
öngörülmüş, ancak İstanbul’da oturan Rumlar ile Batı
Trakya’da oturan Türkler bu uygulamanın dışında
bırakılmıştır.
2. Genel Af: 24 Temmuz 1923’te imzalanan ve
“Türkiye ve Yunanistan’daki hiçbir kimsenin Ağustos
1914 ile 20 Kasım 1922 tarihleri arasındaki askerî ve
siyasal davranışlarından ötürü kötü muamele
görmeyecekleri” yönündeki ortak bildiri ile çözüme
kavuşturulmuştur.
3. Kürdistan: Tartışılmasına bile izin verilmemiştir.
4. Savaş Tazminatları: Birinci Dünya Savaşı gerekçe
gösterilerek, İtilâf Devletleri’nin tazminat talepleri
reddedilmiş; ancak, Türkiye’nin Yunanistan’dan talep
ettiği tazminat kabul edilmiş ve bu tazminata karşılık
olarak da “Karaağaç” ve çevresi alınmıştır.
204 Lozan Konferansı ve Barış

14.2. Lozan Barışı’nın Değerlendirilmesi

Lozan Barış statükosunu kuran hükümlerin genel olarak üç


temel amaca hizmet ettiği söylenebilir:

1. Türk – Yunan barış esaslarının belirlenmesi.


2. Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılışı ve yeni Türk
Devletinin tanınması.
3. Osmanlı İmparatorluğu tarafından yabancılara verilmiş
ayrıcalıkların tasfiyesi.

Türkiye’nin arzu ve isteklerini sağlaması açısından çok


önemli bir belge olan Lozan Antlaşması, ilk zamanlarda tam
anlamıyla kavranıp değerlendirilememiş; sürekli, Antlaşmadan
geriye kalan Boğazlar, Musul, Hatay ve Nüfus Mübadelesi gibi
pürüzlü noktaların tartışılmasına saplanıp kalınmıştır. Oysa
Türklere gereksiz ödünler verildiğini düşünen ve sonuçtan pek
hoşnut olmayan İtilâf Devletleri parlamentoları, Antlaşmayı
imzalamak konusunda ancak bir yıl sonra ikna olmuşlardır. 2
Antlaşmaya ilişkin olarak İsmet Paşa’nın yaptığı açıklama oldukça
dikkat çekicidir:

“Lozan Antlaşması, ulusal devletin sınırlarını azamî ölçüde


kurtararak vücuda getirmiştir. Azamî ölçüde diyorum, çünkü bir
ülkenin sınırları fiilen kurulmadıkça yalnız görüşmelerle elde
edilemez. Batıdan doğu sınırına kadar sınırlarımız bütün ülkenin
işgalinden sonra, önce kendi çabamızla ve silah gücüyle fiilen
kurulmuştu. Bunun özelliği, ulusal bir devletin sınırları olmasıdır.
İlk günden beri ulusal bir devletin sınırları isteğiyle ortaya
çıkmamız, bizi ülke bütünlüğü ve sınırlar sorununda manen ve
maddeten güçlendirmiştir.”3

Daha dört yıl önceki Türkiye’nin, Lozan’da büyük devletler


karşısında eşit koşullarla yer alarak bağımsızlığını kanıtlamasının
ardından, geçen yıllara karşın değerini bugün de koruyan bir
2
İsmet İnönü, Hatıralar, 2 cilt, Ankara: Bilgi Yay., 1985, s. 153–154.
3
İnönü, s. 154.
Lozan Konferansı ve Barış 205

Antlaşma imzalamış olması dünya tarihindeki ender örneklerden


birisidir. Büyük Savaş sonrasında Almanya, Avusturya, Macaristan,
Bulgaristan ve Osmanlı Devleti’ne dayatılan antlaşmalardan
tümüyle farklı bir yapıda olan Lozan’ın başarısı şu temellere
dayandırılabilir:

1. Lozan Antlaşması, Türklerin askerî başarılarıyla taçlanan


bir anti-emperyalist zafere dayanmaktadır.
2. Türk tarafı gerek savaş boyunca gerekse de diplomatik
süreçlerde sürekli Misak-ı Millî, anavatan ve ulus
kavramlarına dayanan haklı taleplerden hareket
etmiştir.
3. İsmet Paşa’nın “Yaşamaya yetecek güçte olduğumuzu
belirtmeye girmiştik. Güçlü durumdaydık. Reddediyoruz
dediğimiz zaman, ulusun da reddedeceğini biliyorduk.” 4
şeklindeki sözlerine de yansıdığı gibi, Lozan Antlaşması
Türk tarihinde ilk kez görülen bir “halk – önderlik
ittifakı”ndan güç almıştır.

Mustafa Kemal Paşa’nın:

“Lozan Barış Antlaşması’ndaki hükümleri, öbür barış


önerileriyle daha çok karşılaştırmanın yersiz olduğu
düşüncesindeyim. Bu antlaşma, Türk ulusuna karşı yüzyıllardan
beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması ile tamamlandığı sanılmış
büyük bir yok etme girişiminin yıkılışını bildirir bir belgedir.
Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasal zafer yapıtıdır.” 5

sözleriyle değerlendirdiği bu antlaşmayı, şimdi de kendine özgü


yanları ve doğurduğu sonuçlar açısından toparlamaya çalışalım:

1. Lozan Antlaşması devletlerin eşitliği ilkesi içindeki


oturumlara ve karşılıklı anlaşma ve uzlaşmalara dayanmaktadır.
2. Dünya Savaşı’nı sonuçlandıran diğer antlaşmaların
hükümleri Milletler Cemiyeti sözleşmesine konarak yaptırım gücü
artırılırken, Lozan Antlaşması için böyle bir uygulama
izlenmemiştir.

4
Şerafettin Turan, Türk Devrim Tarihi, Cilt: II, Ankara: Bilgi Yay., 1992, s. 290.
5
Nutuk-Söylev, II. Cilt, s. 1023.
206 Lozan Konferansı ve Barış

3. Lozan Antlaşması Osmanlı Devleti adına değil, yeni


Türkiye Devleti adına kazanılmış bir siyasal zaferdir.
4. Lozan Antlaşması Türkiye’ye diğer devletlere uygulandığı
gibi herhangi bir mali yük ya da egemenlik haklarını kısıtlayıcı
hükümler dayatmamıştır.
5. Türkiye, Lozan Antlaşması ile savaştan önceki bütün
sözleşme hükümlerinden kurtulmuştur.
6. Lozan Antlaşması ile Ortadoğu’da bir hanedanlık
devletinin yok oluşu ile Avrupa uluslar hukukuyla bütünleşen laik
ve demokratik bir ulus devletin doğuşu ilan edilmiştir.
7. Lozan'a gelen I. Dünya Savaşının galipleri, Sevr
Antlaşması'ndaki emperyalist dayatmalara geçerlilik kazandırmak
istiyorlardı. Fakat başaramadılar. Lozan'da kapitülasyonlardan
arınmış, siyasal ve ekonomik bağımsızlığa kavuşmuş bir Türk
devletinin kuruluşu sağlanmıştır.
8. Anadolu'yu paramparça eden, Türk yurdunda çeşitli
devletler oluşturan Sevr Antlaşması, aynı zamanda Anadolu'da
dinsel ve etnik ayrıma olanak tanıyan çok hukuklu bir sistem
yaratıyordu. Lozan'da Barış Antlaşması ile bu düşünceler de
yıkılmıştır.
9. Lozan Antlaşması, Ortadoğu’da gerçekleşecek bir
Rönesans sürecinin başlangıç noktası niteliğini taşımaktadır.
10. Lozan Antlaşması ile 1815 Viyana Kongresinden beri
devam eden Doğu Sorunu (Şark Meselesi) sona ermiştir.

M. Cemil Birsel, Lozan isimli iki ciltlik yapıtının önsözünde


bu antlaşma ile ilgili olarak şunları yazmaktadır:

“Lozan, bir kelime ile söylenmek istenirse, istiklaldir. İsa’nın


en büyük mucizesi, bir ölüyü diriltmektir. Benim hikayesini
yazdığım hadise, bütün bir milletin ölümden dirilişidir.” 6

Lozan Barış Antlaşması ile ilgili olarak İngiliz tarihçi Arnold


Toynbee; ''Hemen hemen her konudaki Türk istekleri, Lozan'da
galipler tarafından kabul edilmiştir. Ve dünya, tarihte eşi olmayan
bir olayla karşılaşmıştır. Yenilmiş, parçalanmış bir ulusun bu
harabe içinden ayağa kalkması ve dünyanın en büyük ulusları ile
tam eşit koşullar içinde karşı karşıya gelmesi ve büyük savaşın bu

6
M. Cemil Birsel, Lozan, Sosyal Yayınlar, Cilt I, İstanbul, 1998.
Lozan Konferansı ve Barış 207

galiplerini dize getirerek her isteğini kabul ettirmesi şaşılacak bir


şeydi.''7 demektedir.

Harita-10: Lozan Antlaşması’na Göre Sınırlar

Aynı konuda, Lozan'daki İngiliz delegasyonundan Sir


William Tyrrell ise; ''İki çeşit Türk biliyorduk; biri eski Türk, ki öldü.
Biri Jön Türk, ki o da artık yok oldu. Şimdi, ötekilerden çok başka
bir tip görüyoruz: İsmet Paşa. Bu bizim için üçüncü Türk'ü
canlandırıyor. Kişiliği, tutumu, konferansı öylesine etkiledi ki bugün
birinci plana geçmiş bulunuyor.''8 sözleriyle konferansı ve İsmet
Paşa’yı değerlendirmektedir.

7
Lord Kinross, Atatürk, İstanbul: Altın Kitaplar Yay., 1988, s. 139.
8
Kinross, s. 417.

You might also like