Professional Documents
Culture Documents
Kılıçarslan, Birinci Haçlı Seferinde başkenti İznik’i, sonra da topraklarının büyük kısmını
kaybetmişti. Ancak, defa kurduğu geniş istiğbarat ağı sayesinde gelen ordulardan
haberdar oldu ve hemen tedbirlerini aldı. Danişmendli Gümüştekin, Haleb Meliki Rıdvan,
Harran Emiri Karaca ve Artuklu Beyi Belek’den yardım istedi ve hepsi yardıma gelerek
Kılıcarslan liderliğinde Anadolu biriği kuruldu. Hepsi Albertus’a göre toplam 20.000 kişi
idiler. Birinci Haçlı Ordusunun neler yaptığı ortada idi. Bu gelen orduların başarılı olması
halinde hiçbirinin artık Anadolu’da yaşama şansı da olmayacağı çok açık idi.
Bu Haçlı seferinin amacı Anadolu- Suriye- Kudüs yolunu açmak ve yol güvenliğini sağlamak idi.
Ancak, Antakya kontu Dük Bohemond, Malatya Ermeni prensi Gabriel’e yardıma giderken 15
Ağustos 1100’de Danişmendli Gümüştekin’e esir düşmüştü. Gümüştekin de, Bohemond’u Niksar
kalesinde hapsetmişti. Lombartlar, Bohemond’u kurtarmak için Amasya ve Niksar üzerine
yürümek istediler. Raymond ve diğerleri de ordunun çoğunluğunu oluşturan Lombartlar’a uymak
zorunda kaldılar.
Ankara’yı kolayca ele geçiren Haçlı Ordusu 25 Haziran’da Çankırı istikametine yola çıktı.
Kılıcarslan kendilerinden sayıca çok fazla üstün olan Haçlılara hiç müdahale etmeden onların
önü sıra çekilerek yollarındaki tarlaları yakıyor, su kaynaklarını kullanılmaz hale getiriyordu.
Haçlı ordusu 2 Temmuz 1101’de Çankırı Kalesi’ni kuşattı ise de kaleyi ele geçirmeyi
başaramadı ve Merzifon’a doğru yollarına devam ettiler. Yol boyunca Türklerin tacizleri
devam etti. Kılıcarslan, öncü ve artçı birliklerle, su ve yiyecek aramak için ayrılanları avlayarak
hem sayılarını azaltıyor hem de morallerini bozuyordu. Kont Raymond, Kastamonu kalesini
alarak, Ankara ile birlikte İmparatora devretmek istediyse de Lombardlar Niksar’a
yürümekten vaz geçmediler. Orduda asiller, arabalarında kendileri için yiyecek ve içecek
taşırken yayalarda ciddi açlık ve susuzluk başladı. Bu yüzden 200, 300 kişilik gruplar halinde
su ve yiyecek aramaya başladılar. 1000 kişilik bir yaya grubu Kastamonu sınırlarında arpa
başakları bulup, pişirmek için ateş yakınca Türkler tarafından görülerek kıstırıldılar. Çıkan
yangında hemen tamamı yanarak öldüler. Bu haber kampa ulaşınca bütün “prensler” ve ordu
dehşete kapıldı. Hemen yola çıkarak hiç mola vermeden altı gün boyunca yürüdüler. 2
Ağustos Cuma günü Merzifon yakınlarında bir vadiye geldiler. Öğleden sonra saat 3 gibi
birden vadinin tepelerinde kendilerini bekleyen yaklaşık 20.000 Türk Atlısı savaş naraları
atarak Haçlı Ordusuna saldırdı. Haçlılar hemen toplanıp, etraflarına araba ve yüklerini dizerek
bir kamp oluşturdular. Türkler yağmur gibi ok yağdırarak hücum ettiler. Ancak on misli
kalabalık olan Haçlı ordusuna çok fazla zarar veremeden akşam olunca geri çekildiler
5 Ağustos Pazartesi günü, gün doğarken Milano başpiskoposu Anselm bütün orduyu vaftiz
etti, yanında getirdiği kutsal mızrakla orduyu teşvik etti. Ordu beş kısma ayrıldı ve savaş
düzenine girdi. İlk grupta Bourgogne dükü Etienne, ikinci grupta Raimond kumandasında
Provence’lılar ile Bizans Peçenek birliği, üçüncü grupta Marşal Konrad kumandasında
Almanlar, dördüncü grupta Etienne de Blouis idaresinde Fransızlar, beşinci ve en kalabalık
grupta Albert Biandrate liderliğinde Lombardlar yer aldılar.
Akşam olduğunda savaş bir sonuca varmamıştı. Sayıca üstün olmalarına rağmen, Türklere
karşı bir şey yapamayacakları kanaati ağır basıyordu. Albertus, bu düşüncenin gece karanlık
çökmesiyle kaçışa dönüştüğünü yazar. İlk önce Raymond kaçtı. Kaçanlar, şövalyelik
ruhunu, kahramanlığını ve fedakârlığını da kamp yerinde bırakıyorlardı. Hiçbiri
kadınları, yaşlı ve yaralıları, yayaları düşünmediler. Atı olanlar arkasına bakmadan
kaçtılar. Sonra yayalar kaçmaya başladı. Türkler kaçışı duyunca, davullar ve
borazanlarla sabahı beklediler. Sabah ilk ışıklarla kampa girerek kalanların bir kısmını
esir alıp, diğerlerini öldürüp derhal kaçanların peşlerine düştüler. Albertus, Türklerin
kaybının 700 olduğunu;160.000 Haçlı askerinin öldürüldüğünü söyler. Muazzam
ganimetler ele geçirerek büyük bir galibiyet kazandılar. Kaçabilen şövalye ve kontlar
perişan bir şekilde Sinop’tan İstanbul’a geçtiler.
Bu sıralarda Merzifon’da olan Kılıcarslan, ikinci ordunun haberini alınca, Danişmend’li beyi ile çok
süratli bir şekilde 13 Ağustos’ta Kont Guillaume ordusunu Konya’ya varmadan yakaladı. Üç gün
süreyle yaptığı hücumlardan netice alamayınca çekilerek yıpratma savaşına başladı. Tarlaları
yakıyor, kuyuları kullanılmaz hale getiriyordu. Haçlıların direnci iyice kırıldığı anda bütün
gücüyle saldırıp hemen bütün orduyu imha etti. Merzifon da olduğu gibi, Kont Guillaume ve
maiyeti kaçarak çok büyük zorluklarla Antalya’ya gidebildiler.
Sonuç
Kılıçarslan’ın kurduğu istihbarat ağı sayesinde aldığı tedbirler ile Anadolu Beyleri ile birlik
kurmasıyla üç ayrı haçlı ordusu tamamen imha edildi. Papalığın, Anadolu’dan Türklerin
kökünü kazımak için düzenlediği orduların, Anadolu da kökü kazıldı. Kudüs krallığına yapılacak,
insan gücü ve maddi yardımlar yerine ulaşamadı. Selçuklular ciddi ganimet ve moral gücü
kazandılar. Yenilmez Haçlı şövalyesi imajı yerle bir oldu. Anadolu İpek yolu tamamen Türklerin
kontrolüne geçti. Suriye’deki Türk ve İslam dünyası da bu ordulardan ve başarılı olsalar neler
olabileceğinden kurtulmuş oldular. Bu yenilgilerin suçu Doğu Roma İmparatoruna yüklenerek,
aralarındaki itimatsızlık ve düşmanlık arttı. Ayrıca bu savaş Selçuklular’a zırhlı Haçlılar ile nasıl
savaşılacağını da öğretti. Bundan sonraki haçlı seferleride aynı akibete uğrayacaktır.Pek çok
tarihi kaynak, Haçlıların 1101 yılı seferindeki bu ağır yenilgilerini görmezden gelmekte,
Haçlı seferleri sıralamasına bile almamaktadırlar.
1101 yılı Haçlı Seferleri, İslam kaynaklarında gerekli ve yeterli bir şekilde yer
almamaktadır. İbnu’l-Esir, Bohemund’un kaçırılışını birkaç cümleyle anlattıktan sonra bir
paragraf da onu kurtarmak için beş haçlı kontunun geldiğini; Engüriyye (Ankara) kalesini
işgal edip, içindeki Müslümanları öldürdüklerini anlatır. Sonra İbn Danişmend’in
(Gümüştekin) bulunduğu bir kaleyi (Çankırı), muhasara ettiklerini; Gümüştekin’in çok
sayıda asker toplayarak, pusu kurup Haçlılara saldırdığını, 300.000 kişilik Haçlı
ordusundan, gece kaçan 3.000 kişi hariç hiçbirinin kurtulamadığını yazar.
Deus Vult , latince “ Tanrı Böyle İstedi” manasına gelmektedir. Haçlı
Seferlerinin sloganı idi.