You are on page 1of 29

DIŞ TİCARETTE KULLANILAN BAZI FİNANSMAN YÖNTEMLERİ

1. BÖLÜM

1. FORFAITING

Forfaiting, genellikle ihracat işlemlerinden oluşan vadeli alacakların, leh


darına rücu edilmeyecek şekilde alınması, bir başka ifadeyle, alacağın ıskonto
edilerek devralınması, bakiyesinin satıcıya (ihracatçı) ödenmesidir. Ülkemizde,
forfaiting İngilizce deyiminin aynen kullanıldığı bu kavramın. Fransızca, hakların
başkasına bırakılması (a forfait) deyiminden türetilmiştir.

Forfaiting, ilk kez İkinci Dünya Savaşı sonrasında A.B.D’nin Doğu


Avrupa Ülkelerine hububat ihracatında İsviçre bankaları aracılığı ile
gerçekleştirilmiş, daha sonra sermaye malları ticaretinde kullanılan, orta vadeli
bir finansman yöntemine dönüşmüştür. Faiz oranlarında ve döviz kurlarında son
yıllarda önemli dalgalanmaların olması, transfer riskinin artışı, sigorta primlerinin
yükselmesi, ihracat kredi sigorta ve garanti şartlarının sınırlayıcı hale gelişi,
forfaiting piyasasının gelişmesinde önemli etkenler olmuştur. Tüm gelişmelere
rağmen, bankaların sabit faizli bir finansmana yönelmekle muhtemel bazı
rizikoları üstlenmeleri, ihtisaslaşmış bir teknik olan forfaiting işlemlerinin
yürütülmesinin uzman personel gerektirmesi, forfaiting piyasasına yeni girişleri
güçleştirmektedir.

Forfaitingde amaç ödemeler ile ilgili tüm risk ve sorumlulukların forfaiter’e


aktarılmasıdır. Forfaitingde satıcı (ihracatçı), gelecekteki alacaklarını hemen
nakde çevirebilmektedir, zira aracı (forfaiter) borç aracını uygun bir oranla
ıskonto ederek derhal satıcıya ödemekte, dolayısıyla açılan kredi hemen nakde
dönüşmektedir. Satıcı, usulüne uygun olarak düzenlenmiş garantisi veya avali
verilmiş borç alacaklarını forfaiter’e satınca, işlemle ilgili sorumluluktan
kurtulmaktadır. Burada, borç alacaklarından kastedilen, poliçe ve bono (emre
muharrer senet)’dur. Diğer taraftan, akreditifler ve defter alacakları
(booreceivables) nın da forfaiter’e devredilmesi mümkündür. Ancak, bu
işlemlerin mahiyetinin karmaşıklık içermesi, çoğu kez de ihtilaflara yol açması
2

nedeniyle, uygulamada bor alacaklarına poliçe ve bonolar esas teşkil


etmektedir.

Forfaitingde borç araçları üzerine verilen garanti ve aval iki yönden önem
taşımaktadır. Bunlardan ilki; senetlerin ödenmemesi halinde garanti ve aval
aracının kıymetli kağıtların ikinci piyasada yeniden satılmalarını
kolaylaştırmasıdır.

1.1. Forfaitingin İşleyişi

Satıcı, yabancı bir alıcıya, malının satışını müteakip alıcıdan poliçe veya
bono (lar) almakta, daha sonra bu borç araçlarını bankasına ibraz ederek yazılı
değerleri üzerinden belli bir aranla ıskonto ettirmektedir.

Bu işlemde, alıcının bankası ödemeyi şartsız ve gayrı kabili rücu olarak


garanti etmekte, satıcının yasal olmayan ödeme talebi, sahte döküm anlar,
şartlara uygun olmayan malların alıcıya sevk edilmesi, vb. istisnalar dışında
satıcıya başvuru mevzu bahis değildir.

Forfating’de vadeli satışların süresi; altı ay kadar kısa ve on yıl kadar


uzun olabilmekle birlikte, uygulamada süreler iki ile beş yıl arasında
değişmekte, normal olarak ödemeler altı ayda bir yapılmaktadır. Forfaitingde
ödemelerde en yaygın kullanılan para birimleri ABD doları, Alman Markı ve
İsviçre Frangı’dır. Forfaiting finansmanı ile yapılan ihracat tutarları; yüz bin ABD
doları ile yüz milyon ABD doları arsında değişebilmekte, genellikle uygulamada
bir ile beş milyon ABD doları arasındadır.

Forfaitingde satıcı karını, alıcı ise maliyetini önceden bilmektedir.


Forfaitingde finansman maliyetleri, çoğunlukla işlemde kullanılan poliçe ve
bonoların yazılı değerleri içerisine dahil edilir ve satıcının bankasınca sabit bir
ıskonto ile satın alınır. Sözleşmenin süresi, alıcının bankasının ve bu bankanın
bulunduğu ülkenin kredi değerliliği, işlemin yapıldığı döviz cinsi, para ve döviz
piyasasının genel durumu; ıskonto oranını etkileyen faktörlerdir. Iskonto oranı,
sabit oranlı ve verim esaslı ıskonto olmak üzere iki türlüdür. Sabit oranlı
iskonto’da (straight discount basis), borç araçları ıskonto edilirken nominal oran
3

kullanılır. Verim esaslı maliyeti ve beklediği karı yansıtır. Satıcı yönünden ise
değişen bir şey yoktur, zira satıcı her iki durumda da ıskonto oranını satış
fiyatına eklemektedir.

Forfaitingde satıcının ödemesi gereken tek gider, bankasına ödeyeceği,


taahhüt ücretidir. Satıcı, ödemeler için barkasından daha işlem tamamlanmadan
birkaç ay önce fon ayırmasını talep ederse, taahhüt ücreti tayin edilir. Bankalar,
ekseriya altı aya kadar taahhüt ücreti (commitment fee) ödenmesi
eğilimindedirler. Bu ücret, çoğu durumlarda, ıskonto edilen borç araçlarının
yazılı değerlerinin yıllık %1,2’sine tekabül etmektedir.

Yukarıdaki açıklama çerçevesinde, forfaitingde mekanizmanın işleyişini


bir örnekle belirtelim: Satıcı (A); bir milyon A.B.D. doları değerinde bir gemiyi iki
yılda dört eşit taksitle, alıcı (B)’ ye satmak için bir forfaiting anlaşması yapmayı
müteakip kendi barkası (C-forfaiter) ile temas kurarak altı aylık satış finansmanı
için fon ayrılmasını talep eder. Satıcının bankası (C) taahhüt ücretinin yıllık
(%1,2) ve satın alacağı bonoların ıskonto oranının Libor (Londra Bankalar Arası
Faiz Oranı) maliyetinden (%2) daha fazla olacağını, satıcıya (A) bildirir.
Satıcının (A) bu teklifi kabul etmesi üzerine satıcı (A) lehine bankada (C) bir fon
tesis edilmiş olur. Satıcı (A), bu masrafları satış fiyatına ekler ve durumu alıcıya
(B) bildirir. Alıcı (B) düzenlediği ve barkasınca (D-garantör) garanti edilen dört
adet bonoyu satıcıya (A) teslim eder. Satıcı (A), bu bonoları kendi bankasına
(C) satarak forfaiting işlemini tamamlamış olur (DİKER, Zeynel, (2000).

1.2. Forfaiting işleminde taraflar

Bir forfaiting işleminde; satıcı (ihracatçı), alıcı (ithalatçı), forfaiter ve


garantör olmak üzere dört taraf mevcut olup, bu işlemin taraflara sağladığı
avantajlar aşağıda belirtilmiştir(DİKER, Zeynel, (2000).

1.2.1. Satıcı (ihracatçı) yönünden

Forfaiting işleminin satıcıya (ihracatçıya) sağladığı avantajlar ve


dezavantajlar aşağıdadır:
4

1.2.1.1 Avantajlar

Borç araçları (poliçe ve bono), forfaiter (banka) tarafından genellikle sabit


bir ıskonto oranı uygulanarak satın alındığından, bu işlem, satıcıya sabit bir
finansman olanağı sağlamakta ve satıcı faiz oranlarındaki değişimlerden
etkilenmemektedir.

Satıcı, vadeli satışını derhal nakde çevirebildiğinden likiditesini


arttırmakta, yeni yatırımlar için finans kaynaklarını serbestleştirmekte ve banka
borçlanmasını azaltmaktadır. Diğer taraftan, finansman, forfaiter tarafından
satıcıya rücu hakkı olmadan sağlandığından, satıcının ileride bir sorunla
karşılaşabilmesi söz konusu değildir.

Satıcı, önceden ithalatçı hakkında istihbarat yapmak, ülke risklerini


değerlendirmek, alacağını tahsil etmek vb. zaman tüketici işlerden kurtulur. Zira,
bu görevleri forfaiter yükümlenmektedir. Diğer taraftan, forfaiting, satıcının
karşılaşması muhtemel ticari riski (alıcının vade sonunda mal bedelini
ödememesi), transfer riski (resmi kısıtlamalar sonucu mal bedelinin transfer
edilememesi) ve kur riskini ortadan kaldırmakta, dolayısıyla forfaiting işleminde
kredi sigortasına ihtiyaç kalmamaktadır.

Satıcı, tüm işlemlerine “forfait” uygulamak zorunda olmayıp, muhtelif


ihracat kalemlerinde farklı finansman teknikleri uygulayabilir. Forfaitingde kredi
işlemi süratli bir şekilde tamamlanmaktadır. Zira, garantörün, forfaiter tarafından
kabul edilebilir (muteber) olması durumunda forfaiting işlemi, birkaç saat içinde
sonuçlanabilmektedir.

Forfaiting finansmanı diğer ticari borçlanmaların aksine gizlilik içinde


yürütülmektedir. Diğer taraftan, satıcı finansman yükünü bildiği için, bu kabil
vadeli bir satışta, finansman yükünü kısmen veya tamamen alıcıya
aktarabilmektedir. Ayrıca, bilanço analizi açısından, alacaklar gözükmediği için,
satıcı yeni krediler temin edebilme olanağına sahiptir (DİKER, Zeynel, (2000).
5

1.2.1.2 Dezavantajlar

Satıcı , alıcı ülkenin bono, poliçe, garanti ve aval konusundaki güncel


mevzuatını izlemek ve yetirince bilmek, borç araçlarının doğru düzenlenmesini
ve garanti edilmelerini sağlamakla yükümlüdür. Ancak uygulamada bu
husustaki sorumluluk yine forfaiter’e yüklenmektedir. Diğer taraftan, satıcı,
garantörün güvenilir olduğu hususunda forfaiter’i ikana etmekte güçlük çekebilir.

Forfaiting işleminde, forfaiter, tüm riskleri üstlendiği için borç veren diğer
kurumlara göre daha yüksek bir marj uygulanmaktadır. Bu nedenle forfaiting
finansman yöntemi, diğer finansman yöntemlerine kıyasla daha pahalıdır
(GERNİ, Cevat).

1.2.2. Alıcı (ithalatçı) yönünden

Forfaiting işleminin alıcıya (ithalatçıya) sağladığı avantajlar ve


dezavantajlar aşağıdadır

1.2.2.1 Avantajlar

Alıcı açısından forfaiting işlemin basit oluşu, hızlı yürümesi ve sabit faizli
finansman niteliği taşması önemli avantajlardır. Ayrıca, ödemeler hemen
olmadığı için, alıcının bankasındaki kredi sınırının (creditline) tüketilmesi (aval
ve garantiler dışında) daha az olacaktır (DİKER, Zeynel, (2000).

1.2.2.2 Dezavantajlar

Aval ve garantilerin alıcının kredi limitini belirli bir ölçüde azaltması,


alıcının garanti ücreti ödemesi ve forfaiter’in uyguladığı yüksek majla, alıcı
yönünden dezavantajlar olarak sayılabilir. Diğer taraftan, kullanılan borç
araçlarının (poliçe ve bono) yasal durumu da alıcı açışından olumsuzluk
yaratabilir. Zira, bu borç araçları mutlak bir borç yükleyen soyut belgeler olup,
satın alınan mallarla ilgili herhangi bir anlaşmazlık, ödemeyi bağlamamaktadır.
Bir anlaşmazlığın ortaya çıkması durumunda, alıcının satıcıdan zararı tazmin
etmesini gerektirecek şekilde ödemeleri yasal olarak durdurması mümkün
değildir. Bu nedenle, uygulamada, alıcı, herhangi bir anlaşmazlığı belli bir
6

ölçüde telafi edebilme amacıyla sizleşme değerinin belli bir kısmına şartlar
koyabilme ve bu kısmı, forfait finansmanı kapsamı dışında tutabilme imkanına
sahiptir.

1.2.3. Forfaiter yönünden

Forfaiting işleminin, forfaiter’e sağladığı avantajlar ve dezavantajlar


aşağıdadır.

1.2.3.1 Avantajlar

Muamele vesaikinin oldukça basit ve süratle hazırlanabilir mahiyette


olma, satın alınan aktiflerin ikincil piyasada kolayca değerlendirilebilmesi alıcı ve
satıcı açısından dezavantaj olan yüksek marjlar temini, forfaiter’in avantajlarıdır.

1.2.3.2 Dezavantajlar

Ödemelerdeki bir gecikmede forfaiter, herhangi bir tarafa ödemelerin


yapılması konusunda başvuramamaktadır. Bu nedenle, forfaiter, müşterisinin iş
yaptığı ülkelerin konuyla ilgili mevzuatını iyi bilmesi gerekmektedir. Garantörün,
kredi değerliliğini kontrol etme sorumluluğu da forfaiter’e aittir. Forfaiter, poliçe
ve bonoların ödenmesini hızlandırma olanağına sahip değildir. Zira, normal
ticari ikraz olmasına rağmen, bono ve poliçelerin yasal özelliği, benzer bir
uygulamayı zımnen engellemektedir.

Forfaiter, opsiyon taahhüt dönemleri ile bono ve poliçelerin vade


dönemlerinde, tün fon sağlama ve faiz risklerini üstlenmektedir. Bu durum ise,
diğer ticari borçlanmalara göre (değişken faiz uygulanmadığı için) çok önemlidir.
Forfaitingi işleminde; kur, ülke, ticaret kısıtlamaları vb. risklerin tümü forfaiter’in
üzerinde olduğundan, forfaiter riskleri yalma ve hafifletme yolları aramaktadır.
Örneğin; kur riskinden kaçınabilmek amacıyla genellikle uluslar arası
piyasalarda istikrarlı paralar üzerinden düzenlenmiş senetler, tercih etmekte,
transfer riskini önlemek için, risk analizi yanı sıra ülkelere göre dağılan
çeşitlenmiş bir portföye yönelerek riski dağıtmaktadır. Büyük tutarlı işlemlerde
ise sendikasyon, diğer bir risk önleme tedbiridir. Borç araçlarının (poliçe ve
bono) ikincil piyasalarda satılması da alınabilecek tedbirler arasındadır.
7

1.2.4. Garantör yönünden

Forfaiting işleminin, garantör’e sağladığı avantajlar ve dezavantajlar ise


aşağıdadır.

1.2.4.1 Avantajlar

Garantörün, forfaiting işleminde, faiz geliri temin etmesi ve hizmetleri için


de ücret alması avantajlarıdır.

1.2.4.2 Dezavantajları

Forfaiting işleminde, garantörün sadece bir dezavantajı olup, bu da granti


ettiği borcu mutlak surette ödemekle yükümlü olmasıdır. Garantör, sözleşme ile
ilgili herhangi bir anlaşmazlıkta ödemeleri geciktiremez. Garantör, borç
araçlarında yazılı tutarları alıcıdan talep etmeye mutlak olarak yetkilidir (TEZER,
Hüseyin,1999).

1.3. Ülkemiz Açısından Forfaiting

Türk Ticaret Kanunu’nun 597 inci maddesinin ilk paragrafında, “aksine


şart bulunmadıkça ciranta, poliçenin kabul edilmemesinden ve ödenmesinden
mesuldür” denilmektedir. Bu ibarenin karşıt anlamı, poliçenin kabul
edilmemesinden veya ödenmemesinden cirantanın sorumlu olmayacağı
(rücüsuz/without recourse) kaydı konularak ciro yapılmasının mümkün olduğu
ve poliçenin bankaca cirantalardan, kendilerine rücu edilmemek üzere ıskonto
veya iştira edilmesinde yasal bir sakınca bulunmadığıdır.

Ancak, söz konusu Kanunun 591 inci maddesinde, “keşideci poliçenin


kabul edilmemesi ve ödenmemesinden dolayı mesuldür. Keşidecinin, kabul
edilmeme halinde kendini muaf tutması caiz ise de ödenmeme halinde
mesuliyetten muaf olduğunu gösteren kayıtlar yazılmamış sayılır” hükmü yer
aldığı için, satıcı (ihracatçı) alıcı (ithalatçı) üzerine, ödenmeme halinde sorumlu
olmayacağı (kendisine rücu edilemeyeceği) kaydını taşıyan poliçe keşide
edemez. Bu kısıtlama; bir çok ülkenin yaslarında da aynen geçerlidir.
8

Forfaiting işleminde ise, alacakların forfaiter’e rücusuz olarak


devredilmesi gerekmektedir. Bu nedenle, banka avaline veya garantisine
dayanmayan bir forfaiting işleminde, genellikle poliçe yerine alıcının satıcı
lehine düzenlediği bonolar kullanılmaktadır(GERNİ, Cevat).

Ülkemizde yürürlükteki İhracat Rejimi Kararı ve Kambiyo Mevzuatı,


ihracat türlerinden birisi olan kredili ihracatta forfaiting uygulamasına imkan
vermektedir. Kredili ihracat, mal bedeli dövizlerin, ihracattan sonra normal
süreleri aşacak şekilde ödenmesine ve yurda getirilmesine olanak sağlayan bir
ihracat şeklidir. Kredili ihracatta, mal bedellerinin, satış sözleşmesinden
belirtilen süreler (tüketim malları için iki yıl, diğer mallar için azami beş yıl)
içerisinde kalmak kaydıyla Türkiye’ye getirilebilmesi mümkün bulunmaktadır.
Ülkemizde kredili ihracat uygulaması uluslar arası bankacılık teamüllerine göre
yürütülmekte, yürürlükteki kambiyo mevzuatı hükümleri çerçevesinde;
ihracatçılar ve yetkili bankalar, mal bedeli dövizlerin satış sözleşmeleri de yazılı
süreler dahinde ülkemize getirilmesi için gerekli tedbirleri almakta
yükümlüdürler.

Kredili ihracatta; mal bedeli dövizlerin taksitleri için (yurt dışındaki


güvenilir bir bankanın vereceği teminat, garanti ve kontrgaranti veya aval
karşılığında) konvrtibl döviz cinsinden alıcı tarafından bir borç senedi
düzenlemektedir. Mal bedelini vadesinden önce tahsil etmek isteyen satıcının,
bu borç senedini, yetkili bir barka aracılığı ile yurt dışında bir muhabir bankaya
veya muhteber bir kredi kuruluşuna veya yurt içindeki bankalara, iskono
ettirmesi mümkündür. Mal bedeli dövizlerin alışının yapılmasında borç senedi
üzerinden döviz alım belgesi, ıskonto faizi ve diğer giderler için döviz satım
belgesi, düzenlenerek, ihracatçıların, kredili ihracat’ta forfaiting işleminden
yararlanarak, finansman sağlamalarına olanak sağlanmış bulunmaktadır.
9

II. BÖLÜM
2. FACTORING

Factoring, kredili satış yapan firmaların bu satışlarından doğan


alacakların (genellikle 90-120 gün vadeli ) factor veya factoring olarak
adlandırılan finansal kuruluşlar tarafından satın alınmasıdır. Alacağını, tahsil
edememesi halinde, factor’ün, ihracatçıya rücu hakkı yoktur.

Factoring, forfaiting gibi, kredili satışlarda alacak haklarının bir başkasına


(factor veya factoring) devredilmesi işlemi olup, kapsamı forfaiting’e göre daha
geniştir. Alacakların satın alınması yanında, kredili satışla ilgili alacakların
izlenmesi ve muhasebesinin tutulması, kredi riskinin karşılanması satıcıya
avans verilmesi, bilgi toplanması ve piyasa araştırmalarının yapılması factor’ün
yükümlülüğü altındadır.

Factoring işlemi ilk kez 14. yüzyılda İngiltere’de yün mamulleri ticaretinde
görülmüş, A.B.D.’de 1830’larda İngiltere’den yapılan tekstil ithalatında
uygulanmaya başlamış, daha sonraları imal çeşiti artmıştır. 1960 yılından
itibaren factoring hizmetleri yaygınlık kazanmıştır. Gelişmiş ülkelerde yaygın
olarak uygulanan bir finansman tekniği olan factoring, gelişmekte olan ülkelerde
de kullanım alanı bulmaktadır (TEZER, Hüseyin,1999).

Factoring hizmetini sunan kuruluşlar, genellikle bankaların ve diğer


finansal kuruluşların ortak veya bağlı kuruluşları veya bazı bankaların ayrı birer
departmanıdırlar. Zira, factoring’de büyük sermaye, uzaman personel ve geniş
bir muhabirlik ağı zorunludur. Dolayısıyla, (merchant banks) bankalardır.
Tamamen bağımsız factoring kuruluşlarının adedi fazla değildir.

2.1. Factoring’in işleyişi

Factoring işlemi, satış yapan bir firmanın bir factoring (factor)


kuruluşuna başvuruluşuyla başlar. Firmanın faaliyeti ve müşterileriyle ilgili
bilgileri değerlendiren factor, firmanın kredi değerliliğini uygun görürse, bu
firmanın alacaklarını bir sözleşme çerçevesinde kısmen veya tamamen (mal ve
10

ülke bazında) devir alır. Daha sonara, satıcı firma, alacak sentlerini ve sevk
belgelerini, alacağın devrini tevsik eden bir “form” ile factore verir. Bu formun
factor ve satıcı tarafından imzalanmasıyla factoring işlemi tamamlanmış olur.

Factoring işleminde dört taraf bulunur. Bunlar, satıcı (ihracatçı), factor


diye adlandırılan finans kuruluşu, alıcı (ithalatçı) ve istihbarat ve tahsilatı
yapacak olan muhabir factor’dür (GERNİ, Cevat).

Factoring ile ilgili olarak taraflar arsında yapılan sözleşme çerçevesinde;

-factor’e zamanla kredi değerliliği düşen firmaları kapsam dışına


çıkartması ve borçlanma limitlerini düşürmesi yetkisi verilebilir.

-satıcı (ihracatçı), mal bedellerini factor’den vadesinde veya vadesinden


önce alabilir.

-alıcının (ihracatçı), satıcının (ihracatçının) kusurlu halleri dışında,


borcunu ödememesi durumunda kredi riskini factor üstlenir.

-satıcının (ihracatçı) factoring kuruluşunun onayı dışında yapacağı


satışlar kapsam dışı bırakılır.

Foctoring işleminin maliyetini, komisyon ve faiz (ıskonto)


oluşturmaktadır. Komisyon, kredi riski ile diğer factoring hizmetleri karşılığı
satışların %3’üne kadar alınan bir ücrettir. Faiz ise, vadesinden önce ödenen
satış bedellerinden genellikle uluslar arası piyasadaki faiz oranı civarında
uygulanan ıskonto oranıdır (TEZER, Hüseyin,1999).

Factoring işleminin uygulanmasında, genellikle, satışların % 80”i hemen,


geri kalanı ise vade bitiminde alıcıdan tahsil edildikten sonra ödenmektedir.

2.2. Factoringin Yararları

Bir factoring işleminin satıcı ve factoring kuruluşuna sağladığı avantajlar


aşağıda belirtilmiştir.
11

2.2.1. Satıcı (İhracatçı) Yönünden


Mal bedelini tahsil edememe riskini factor’e devreden satıcı, yurtiçi ve
yurtdışı pazarlarını genişletebilme imkanını elde etmekte, alıcılara vade
tanıyabileceği için rekabet gücünü arttırabilmektedir. Factoring işlemi sayesinde,
satıcı açısından mal mukabili ödeme şekli kolaylaşmakta ve güvenli bir hale
gelmektedir.

Mal bedelinin vadesinde önce tahsil edilebilmesi sonucu satıcının şirket


bilançosu daha nakit hale gelmektedir. Diğer taraftan, satış muhasebesi ve
defter kayıtlarının yapılması gerekmediği için şirketin idari giderleri düşmekte ve
yöneticilerin zamanları artmaktadır. Böylece, şirket yöneticileri, alacaklarının
tahsilatı ve kredilerinin kontrolünü düşünmekten kurtulmakta, nakit akış
önceden belirlediği için geleceğe dönük verimli ve güvenilir planlar
yapabilmektedir (TEZER, Hüseyin,1999).

2.2.2. Factor yönünden

Factoring kuruluşu, bu işlemden komisyon ve faiz geliri temin etmektedir.


Diğer taraftan, çalıştığı firma ve müşterileri ile ilgili değerlendirmeleri sonucu
factor, geniş bir bilgi birikimine sahip olmakta ve bu bilgileri diğer faaliyetlerinde
kullanabilmektedir. Ayrıca, iş yaptıkları firmalar üzerinde etkilerinin zamanla
artması nedeniyle factor (şayet bağlı olduğu bir banka varsa, bu bankanın)
müşteri hacmini genişletebilmektedir.

2.3. Factoring Çeşitleri

Factoring işlemleri, yapıldıkları yere ve bazı özelliklerine göre başlıca


dört grupta toplanmaktadır.

2.3.1. Yerel Ve Uluslar Arası Factoring

Yerel (domestic) factoring; tüm tarafların (alıcı, satıcı ve factor) aynı


ülkede olması durumunda yapılan bir factoring işlemidir. Alıcının, yabancı bir
ülkede olması halinde uluslar arası factoring söz konusudur. Her iki tip
factoring’de mekanizma aynıdır. Ancak, uluslar arası factoring’de, alıcının
12

(ithalatçının ödemeleri yaptığı muhabir bir kuruluş da barka, factor’un şubesi


veya arcı durumunda başka bir factor) devreye girmektedir.

2.3.2. Açık ve Gizli factoring

Faturalara alıcı olarak doğrudan factor kuruluşun yazılması hali açık


(disclosed) factoring olarak adlandırılır. Gizili (undisclosedconfidential)
factoring’de ise işlemler factor tarafından, fakat tamamen satıcı adına yürütülür.

2.3.3. Geleneksel Ve Zahiri Factoring

Factoring kuruluşunun normal riski yüklenme ve finansman fonksiyonu


geleneksel (old-line) factoring’tir. Eğer facor hiçbir riski yüklenmiyor ve sadece
idari işler (para tahsilatı vb.) yürütüyorsa, o zaman zahiri (recourse) factoring
söz konusudur. Uygulamada, çoğunlukla geleneksel factoring kullanılmaktadır.

2.3.4. Vadeli Ve Iskontolu Factoring

Iskontolu (discounting) factoring, alacakların vadesi gelmeden önce


fatura bedellerinin belirli bir oranla ıskonto edilmesidir. Vadeli (maturity)
factoring’de, satıcı, factor’den aylık kredili satışların ortalama vadesi üzerinden
ay sonlarında toplu tahsilatta bulunur. Dolayısıyla vade öncesinde bir kredi söz
konusu değildir.

2.3.5. Ülkemiz Açısından Factoring

Son yıllarda bankacılık sistemimizdeki önemli değişme ve gelişmelerin


yanı sıra uluslar arası nitelikteki bankların Türkiye’de şube açmaları ve bu
bankaların ihtisas bankacılığı eğilimlerinin giderek artışı, ayrıca bankalar arası
rekabetin yoğunlaşması sonucu, bankalar müşterilerine yeni hizmetler sunmaya
başlamışlardır. Leasing, forfaiting, factoring, tüketici kredileri ve kredi kartları
söz konusu hizmetler arasındadır.

Factoring, birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de özel bir yasal


düzenlemeye tabi tutulmamıştır. Factoring kavramı bir finans tekniği olarak
13

ülkemiz bankacılık terminolojisine 1980 yılında girmesine rağmen, bu konudaki


uygulamalar 1980’li yılların sonunda başlamıştır.

Ülkemizde factoring’e ilişkin özel bir yasal düzenleme mevcut olmayıp,


bu finansman tekniği genel olarak Borçlar Kanunu, Türk Ticaret Kanunu ve özel
hukuk kuralları çerçevesinde yürütülmektedir. Uygulamada factoring işlemleri,
factoring sizleşmesine tabidir ve Borçlar Kanunu’nun 162-167 inci maddelerin
de düzenlenen alacağın temlikine ilişkin hükümler çerçevesinde yürütülmektedir
(GERNİ, Cevat).

Ülkemizde kurulmuş bulunan factoring şirketleri; ihracat ve ithalat


işlemlerinden doğan alacak haklarının devralınması, takip ve tahsil edilmesi,
alacaklarını factoring şirketine devreden firmaların her türlü muhasebe
işlemlerinin ve gerekli organizasyonlarının, dış ticaret ve kambiyo mevzuatına
uygun olarak, yapılması ile yükümlüdür.

Ülkemizde, bankalarca veya özellikle factoring işlemleri yapmak üzere


kurulan şirketler tarafından yapılan factoring işlemlerinin yürürlükteki, aşağıda
belirtilen, mevzuat ile yakın ilişkisi mevcuttur (TEZER, Hüseyin,1999).

2.3.6. Türk Ticaret Kanunu

Türk Ticaret Kanunu’nda factaring işlemlerine ilişkin herhangi bir hüküm


mevcut değildir. Satıcıların faturaya bağlı alacaklarının devir ve temliki, Borçlar
Kanunu’nda düzenlenmiş bulunan “alacağın temliki hükümleri”ne tabidir.

2.4. Borçlar Kanunu

Borçlar Kanunu’nun 162-167 inci maddeleri alacağın temlikine ilişkin


hükümleri içermektedir. Ayrıca, bu Kanun’un 162 inci maddesinde “kanun ve
akit ile veya işinin mahiyeti icabı olarak rehin edilmiş olmadıkça borçlunun
rızasına bakılmaksızın alacaklının, alacağını üçüncü bir şahsa temlik
edebileceği” hükmü yer alır. Borçlar Kanunu’nun yukarıda belirtilen
maddelerinden, alacağın nasıl temlik edileceğine ilişkin açıklamalar
bulunmaktadır. Bunlar, devredilebilir alacağın olması, temlik işleminin yazılı ve
14

sözleşme şeklinde yapılması ve tarafların medeni hakları kullanma ehliyetinin


olması şeklinde özetlenebilir.

2.4.1. Bankalar Kanunu

Bankalar Kanunu’nda factoring işlemlerine ilişkin bir hüküm mevcut


değildir. Factoring şirketinin müşterine verdiği avansın kredi olarak
değerlendirilip değerlendirilemeyeceği konusunda farklı görüşler mevcuttur. Bir
görüşe göre; factoring hizmetlerinin alıcıya açılan bir kredi olması ve satıcıya
rücu edilmesi nedeniyle, factoring Bankalar Kanunu yönünden alıcıların lehine
açılmış gayri-nakit bir kredi olarak değerlendirilmektedir. Bir diğer görüş ise; belli
bir alacak karşılığı olarak verilen avansın kredi işlemi olarak değerlendirilmesi
yönündedir. Sözkonusu avansın verilmesi için karşılık gösterilen alacak kredi
işleminde oldu gibi teminat amacıyla verilmemiştir. Bunun sebebi, henüz
doğmamış alacaklar için fatura üzerinden avans verilmiş olmasıdır.

Diğer taraftan, verilen avans, malını satan müşteri açısından vadesinde


önce çekilen parasıdır. Burada da ıskonto esasına dayalı kısa vadeli kredi
işlemine benzer bir uygulama ortaya çıkmaktadır. Factoring işleminin kredili
olarak kabul edilmesi Bankalar Kanunu’nun kredilere ilişkin hükümlerinin
uygulanıp uygulanmaması bakımından önem arz etmektedir.

2.4.2. Kambiyo Mevzuatı

Yürürlükteki kambiyo mevzuatı hükümlerine göre, ihraç edilen malların


bedelinin süresinden yurda getirilerek, bankalar ve özle finans kurumlarına
satılmasından ve ihracat hesabının süresinde kapatılmasından ihracatçılar
sorumludur. Diğer taraftan, ihracata aracılık eden, ihracat bedelleri hesaplarına
geçen ve gümrük idarelerince kendilerine gümrük beyannameleri gönderilen
bankalar ve özel finans kurumları, ihracat bedellerinin yurda getirilmesini ve
satışın yapılmasını izlemekle yükümlü kılınmıştır.

Alacak, alacak hakkının satın alınması suretiyle ticari riskin faktör


kuruluşlarınca üstlenmesi halinde, ihracat bedellerinin üstlenilen risk oranında
yurda getirilmesinden bu kuruluşlar sorumludurlar.
15

İhracatçının, ihracat bedelini, factoring işlemine tabi tutması halinde,


ihracat bedeli, factor kuruluş tarafından ihracatçıya ödeneceğinden, daha sonra
ihracat bedelinin yurda getirilememesi durumunda, ihracatçı yönünden mal
bedelinin yurda getirilmesi yükümlülüğü bulunmamaktadır. Zira, ihracatçı factor
kuruluşça alacağın devralındığına ilişkin bir belgenin aracı bankaya ibrazı
üzerine ihracat hesabının kapatılmasına ilişkin sorumluluk, ihracatçıdan factor
kuruluşa intikal etmektedir.

İhracat factoring işleminin gerçekleştiren factor kuruluşun aldığı ücret ve


komisyon nedeniyle, ihracat bedelinin tamamının yurda getirilmesi söz konusu
olmadığı gibi, factoring masraflarının ihracat bedelinden indirilmesi mümkün
bulunmaktadır.
16

III. BÖLÜM

3. LEASING

Leasing kavramı, zenginliğin, bir mala sahip olma yolundaki geleneksel


düşüncenin, çağımız ekonomik anlayışına uyun olarak zayıflaması neticesinde
ortaya çıkmıştır. Zira, asırlar boyunca insanlar varlıklarını devam ettirebilmek
için mal edinmek yoluyla güçlü olmak zorunluluğu hissetmişlerdir. Böylece,
mülkiyetin zenginliğe, zenginliğin de güce yol açtığına inanmışlar, dolayısıyla
tüm gayretlerini daha çok mal edinmeye yönelmişlerdir.

Günümüzde, verimliliğin, yani üretim yolu ile kar teminin esas alınması,
zenginliğin giderek mülkiyete bağlı olduğu düşüncesinin zayıflamasına yol
açmıştır. Daha çok üretim daha çok kar sloganı ile davranan günümüz
müteşebbisleri mala sahip olma olgusunun yalnız başına yeterli olmayacağının,
üretim yoluyla kar elde etmenin daha geçerli olacağına inanmaktadırlar.Böylece
şirketler ağır maddi yükler altına girmeden teknolojiden yararlanabilme ve de
üretimlerini arttırabilme imkanına sahip olabilmektedir.

Kullanım hakkının devri, finansman kolaylığı ve gecikmeksizin teknolojik


gelişmeler uyum sağlama, yatırım mallarının mülkiyetine sahip olunmasından
daha elverişli bir yol olarak ortaya çıkmaktadır. Leasing kavramının özünü bir
yatırım malının kullanım hakkının devri oluşturmaktadır.

Leasing’in bir çok tanıları arasında en açık ve kabul görmüş olanı


“European Leasing Association” tarafından yapılan tanımdır. Bu tanıma göre;
leasing, belirli bir süre için kiralayan ve kiracı arasında düzenlenen, üreticiden,
kiracı tarafından seçilip, kiralayan tarafından satın alınan malın, mülkiyetinin
kiralayanda, kullanımını ise kiracıda bırakan bir anlaşmadır.

Leasing’de kiralayan kira konusu malın üreticisi olabileceği gibi (dolaysız


leasing), uzmanlaşmış bir mali kuruluş da olabilir (dolaylı leasing). Bağımsız
kiralama şirketleri, kiralamak ve satmak amacıyla sürekli mal bulundurmamakta,
17

kiracının isteği üzerine ilgili malı satın almaktadırlar. Leasing’e konu olan mallar,
genellikle orta ve uzun vadeli kredilerle temin edilebilen yatırım mallarıdır. Diğer
taraftan; lisans, patent ve marka vb. haklarda kiralamaya konu olabilmektedir.
Günümüzde, hava ve karayolu taşıtları, sanayi makinaları ve teçhizatı, tıbbi
teçhizat, büro teçhizatı, bilgisayar ve mobilya vb. alanlarda leasing uygulaması
yapılabilmektedir.

3.1. Leasing Türleri

Leasing’in ilk kullanımında günümüze kadar uzanan uygulamaları


sonucu farlı bakış açılarından muhtelif tanımları yapılmış olup, genel
sınıflandırmalar dışında bazı ülkelere has leasing tanımları dahi olmuştur. Söz
konusu sınıflandırmalar, kiracı ve kiralayan, coğrafi konum, kiralanan malın
niteliği ve üretici, sözleşme süreci ve sözleşmenin düzenlediği ülke, kira konusu
mala ilişkin geri ödemeye bağlı olarak leasing türleri aşağıda belirtilmiş
bulunmaktadır.

1- Kiracı ve kiralayanın aynı veya farklı ülkelerde bulunmaları yönünden


leasing sözleşmeleri iki gurupta toplanmaktadır.

3.1.1. Yurtiçi kiralama (Domestic leasing)

Aynı ülkede bulunan kiracı (yatırımcı) ile kiralayanın (finansal kiralama


şirketi) herhangibir menkul veya gayrimenkulun kiralanması işlemini
gerçekleştirmek üzere bir sözleme yapmaları, yurt içi kiralamadır. Bu tür
kiralama türünde, kiralama işlemi söz konusu ülkenin yasaları çerçevesinde,
yapılmaktadır.

Yurtiçi kiralana, finansal kiralama şirketlerince ülkemizde veya başka bir


ilkeden (kesin ithal yoluyla) ve sadece finansal kiralama amacıyla temin edilen
yatırım mallarının, Türkiye’deki kiracılara kiralanması işlemidir. Burada esas
olan kiracı ve kiralayanın aynı ülkede olmasıdır. Kiralanan makine ve teçhizatın
başka bir ülkede üretilmesi’de yapılacak kiralama işlemleri ülkemizde ancak bu
Kanun’a göre izin alınarak kurulmuş şirketler ve bunların şubeleri tarafından
yapılabilmektedir.
18

3.2. Uluslararası Kiralama (Cross-border leasing)

Uluslar arası kiralama işleminde, kiracı (yatırımcı) ile kiralayan (finansal


kiralama şirketi) farlı ülkelerde bulunmaktadır. Bunun yanı sıra, uluslar arası kira
sözleşmesine taraf olan kiralayan, kiracının ülkesi dışında, kendi ülkesinin
hukukunun uygulayabilmektedir.

Söz konusu kirala türünde, farlı ülkelerin sağladığı bazı imkanlardan


yararlanılarak daha uygun koşullarda kiralama işlemi yapılabilmektedir. Zira
ülkelerin vergi, yatırım ve teşvik düzenlemeleri birbirlerinden farklılıklar arz
etmektedir. Kiracı ve kiralayanın kendi ülkelinde yatırımcı kabul edilmeleri ve
yatırım indirimi ve teşviklerden ayrı ayrı yararlanabilmeleri imkanı, uluslararası
kiralama türünü cazip hale getirmiştir.

Uluslar arası kiralamada, kiralama süresi, kiralanacak malın kazanç


değeri ve ekonomik kullanma süresine göre saptanmaktadır. Amaç, işletme
kiralamasında olduğu gibi yatırımcının ilgisini sürekli kullanım hakkına yönetmek
ve orta vadeli sabit ödemelerle yeni bir seçenek sunmaktadır. Genel olarak 3 ila
6 yıl olan sözleşme süreleri, 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu’nda 4 yıl
olarak belirlenmiştir.

2- Finansman amacı sözleşme süresi ve sözleşmenin bozma açısından


aşağıdaki ayrım yapılmamıştır.
3.2.1. Finansal Kiralama (Financial lease)

Finansal kiralama, makine ve teçhizatın mülkiyetinin kiralayanda kalması


şartıyla diğer kullanım haklarını ve doğabilecek riskleri kiracı üzerinde bırakan
bir kirala türüdür. Finansal kiralamada üç taraflı bir anlaşma söz konusu olup,
bu sistemin mekanizması aşağıdaki şekilde işlemektedir.

-Birinci aşama: Kiracı kiralayacağı malı seçer, fiyat ve teslim şartları


hususunda üretici ile anlaşır.

-İkinci aşama: Kiracı bir leasing kuruluşu ile ilgili malın satın alınıp
kendisine kiralanması için anlaşma yapar.
19

-Üçüncü aşama: Leasing şirketi malı satın alır ve kiracıya teslim eder.
Kiracı malı kullanırken kira ödemelerini periyodik olarak yerine getirir.

Finansal kiralamanın temel özellikleri aşağıda belirtilmektedir.

-Kiralama anlaşması belirli bir ilk dönem sona ermeden feshedilemez.

-Kiracı, kiraladığı malı amacı dışında kullanamaz. Bunu temin için


leasing kuruluşu her zaman kontrol hakkına sahiptir.

-Kiralanan malın kiracı tarafından bir başkasına kiralanması,


devredilmesi veya malda değişiklik yapılması kiralayanın müsaadesine bağlıdır.

-Kiralayan, genellikle malın sade bedelini ödemekte, teslim ve sonrası


masraflar (nakliye, montaj, tamir, bakım vb.) kiracıya aittir.

-Kira miktarı, kiralayanın karı ile kira süresince malın bedelinin


ödenmesini sağlayacak değerdedir.

-Kiracı, kira dönemi sonunda yeniden kiralama, kiralanan malın


satışından pay alma veya önceden belirlenen değer üzerinden malı satın alma
haklarına sahip olabilir.

-Leasing konusu mal ile ilgili vergi vb. yükümlülükler kiralayan tarafından
karşılanır.

Finansal kiralama genel anlamda orta vadeli bir finansman yöntemidir.


Bu kiralama türünün diğer bir özelliği de, kiralama süresinin kiralanan malın
ekonomik ömrüne eşit olmasıdır.

3.2.2. İşletme Kiralaması (Operating leasing)

İşletme kiralaması, genel olarak iki tarafın bulunduğu, kısa süreli ve


kiralama süresinin önceden haber verilerek iptalinin mümkün olduğu bir
kiralamadır. En belirgin özelliği kısa vadeli oluşudur. İşletme kiralamasında
belirlenen süreden önce kiralayana ihbarda bulunularak sözleşmeyi feshetme
imkanı vardır. İşletme kiralaması, hızlı bir şekilde teknolojiyi yenileme ve
20

modern ürünleri kullanmaya imkan veren, oldukça esnek bir kiralama türüdür.
Esasen, kiralayan şirket çoğunlukla kira konusu makine ve teçhizatı kendisi imal
etmektedir. Leasing şirketleri bilgisayar ve fotokopi vb. makinaların
kiralanmasında bu sistemi uygulamaya yönelmişlerdir.

İşletme kiralamasında, makine ve teçhizatın teslim, montaj ve teknik


desteği genellikle kiralayanın üzerindedir. Bakım masrafları ise ya leasing
sözleşmesine dahildir veya ayrı bir sözleşme ile düzenlenmektedir. Teçhizatın
aşınması, eskimesi ve teslim anındaki fiyat riski kiralayana aittir
(ERDEMOL,Haluk).

3.3. Diğer Kiralama (leasing) Türleri

Tarafların durumu, kiralama konusunda yüklenilen sorumlulukları ve elde


edilen avantajlar yönünden yapılan sınıflandırmalar sonucu ortaya çıkan diğer
kiralama türleri aşağıda belirtilmiştir:

3.3.1. Tam Ödemeli Kiralama (Full payecut lease)

Tam ödemeli kiralama, kiralayanın kiracı ile düzenlediği sözleşmeye


uygun olarak, sadece kira bedelleri toplamının kira konusu malın satın alma
bedeli, yapılan yatırımın finansman maliyeti, yönetim ve diğer giderlerini
karşıladığı ve kiraya veren uygun bir miktarda getiri sağladığı kiralamadır.

3.3.2. Tam Ödemesiz Kiralama (Non pay-out lease)

Tam ödemesiz kiralama, taraflar arasında düzenlenen kira sözleşmesinin


iptal edilemeyen dönemi içindeki kira bedelleri toplamının, kiralanan malın
kiralayana maliyetini karşılamadığı kiralamadır.

3.3.3. Doğrudan Kiralama (Direct elase)

Doğrudan kiralama, kiralayanın, yatırım kendi ürettiği mal veya kendi


fonlarıyla finanse ettiği, bir kiralama türüdür.
21

3.3.4. Dolaylı Kiralama (İndirect lease)

Dolaylı kiralama, kiralayanın kendi kaynakları ile finanse edemediği


büyük yatırım projelerini, borç olarak finanse etmesidir. Kaldıraçlı kiralama
(leveraged lease) adıyla da anılan bu tür kiralamada; genellikle kiralayan, kira
konusu malın % 20’sini kendi kaynaklarından sağlamakta olup, kiralanan mal,
borca teminattır.

3.3.5. Net Kiralama, Brüt Kiralama (Net lease/Brut lease)

Kiralama konusu makine ve teçhizatın bakım, onarım, sigorta vb. tüm


giderlerin kiracıya ait olması net kiralama, söz konusu giderlerin kiraya veren
tarafından yüklenilmesi ise brüt kiralamadır.

3.3.6. Satış ve Geriye Kiralama (Sale and leasi-back)

Bu tür leasing’de kiracı sahibi olduğu makine ve teçhizat önce bir leasing
şirketine satar, daha sonara bunu tekrar kiralar. Burada amaç, mülkiyet
nedeniyle vergi yükümlülüğünden kaçınmak veya nakit sıkıntısını gidermektir.
Zira, kiracı elindeki malı nakde çevirip, daha sonra taksitli ödemelerde
bulunacaktır.

3.3.7. Lesing’in Avantajları ve Sakıncaları

Belirli bir varlığı satın almak yerine kiralamanın (leasing) çeşitli avantajları
yanı sıra her finansman yönteminde olduğu gibi riskli yönlerinde söz konusudur.

3.3.8. Leasing’in avantajları

-İhtiyaç duyulan malı satın almak için yeterli finansman temin edilemediği
zaman leasing (kiralama) bir çözüm olmaktadır. Zira, yatırım projesinin tümünü
finanse eder ve eldeki fonlar başka alanlarda serbestçe kullanılabileceği için,
firmaların finansman kapasiteleri artar.
22

-Kiralama sözleşmesi, sözleşme süresince feshedilemediğinden, firmalar


için leasing sürekli ve istikrarlı bir finansman yöntemdir. Ayrıca, leasing’in uzun
süreli borçlanma özelliği enflasyona karşı korunma sağlamaktadır.

- Bazı işkollarında satın almanın, bazı bürokratik engellerle


karşılaşmaması için leasing en kısa bir yoldur. Ayrıca, leasing’de teknolojik
ilerlemeyi izleme imkanı doğmaktadır.

-Leasing bilanço dışı bir işlem olduğu için pasifte borç, aktifte sabit
kıymet olarak gözükmediğinden, bilançonun borç/öz kaynak dengesi
bozulmamakta ve aktif karlılığı artmaktadır.

-Kira bedellerinin tamamı ait oldukları devrede gider olarak


gösterildiğinden, yatırımcıya vergi avantajı sağlanır.

-Genellikle, leasing sözleşmesi sonunda makine ve teçhizatın mülkiyeti


sembolik bir bedelle kiracıya devredilir.

-Kiracı şirketin iflası halinde, leasing yoluyla finanse edilmiş mallara el


konulamaz. Böylece, yatırımcı üretime devam edebilirken, borçlarını
ödeyebilmesi de kolaylaşır.

3.3.9. Leasing’in Sakıncaları

-Leasing anlaşması eğer satın alma tercihli değilse, bu durum kiracı için
bir dezavantaj sayılabilir. Zira, kiracı, kredi kullanım süresi sonunda malı bir
başkasına satarak finansman giderlerinin bir kısmını karşılayabilir.

-Leasing’de, kiralanan malın dönem sonu değerinin belirlenmesinde


zorluk çekilebilir. Bu durum özellikle teknolojisi hızla yenilenen mallarda
(bilgisayar vb.) görülür.

-Leasing anlaşmaları genellikle uzun vadeli olduğu için, leasing kuruluşu


kendi faaliyetinin kaynak akışı (zira, banka kaynakları kullanıldığında değişken
oranlı finansman söz konusudur) ile sabitleştirilmiş gelirleri (kira ödemeleri)
arasında dengeyi sağlamada sorunlarla karşılaşabilir.
23

-Kur riski taraflar açısından daima mevcuttur. Ancak, kur riskine karşı
çeşitli koruma teknikleri (döviz ve para piyasası araçları ile) uygulanarak bu risk
telafi edilebilir.

-Gelişmekte olan ülkelerde genellikle satın alınan yatırım malları ithalatı


çeşitli gümrük vergi muafiyetleri ve indirimlerden yararlanmaktadır. Halbuki,
kiralama söz konusu olduğunda normal mal ithalatı yükselecektir. Ancak, bu
sonuç, çoğu zaman kiralama, geçici ithalat gibi görülerek ortadan
kaldırılabilmektedir.

3.4. Türkiye’de Finansal Kiralama

Finansal kiralama (leasing) kavramı, ülkemizde mali piyasalar sektörüne,


ilk kez 1985 yılında Finansal Kiralama Kanunu (No:3226) ile yasal
düzenlenmesi yapılarak girmiştir. Uluslar arası rekabete açılan bankalarımız
müşteri taleplerini karşılayabilmek için yeni finansman tekniklerinin ülkemize
getirilmesinde önemli rol oynamışlardır. Zira, ülkemizde kurulmuş bulunan
finansal kiralama şirketlerinin çoğunluğunu banka ortalı şirketler
oluşturmaktadır. Bu husus, Türk bankalarının mali sektörde önemli bir paya
sahip oluşundan kaynaklanmaktadır.

Ancak, finansal kiralama şirketlerin öz kaynaklarının yetersizliği, orta


vadeli fon temininde güçlük çekmeleri, yüksek oranlı enflasyon ve yüksek kredi
faizleri nedeniyle, kiralayan ve kiracıların sözleşmelerini dört yıllık olarak
düzenlemelerine rağmen genelde ödeme dönemleri iki-üç yılı aşmamaktadır.
Finansal Kiralama Kanunu’na göre yapılan kiralama işlemlerinde üç tip kiralama
sözleşmesi yapılabilmektedir.

3.4.1. Yurtiçi Kiralama İşlemleri (Domestic leasing)

Yurtiçinde yapılacak finansal kiralama işlemleri, 3226 sayılı Kanun


hükümleri çerçevesinde kurulan şirketler ve bu şirketlerin şubeleri aracılığıyla
yürütmektedir. Bu şirketler finansal kiralama işlemleriyle doğrudan ilgili olmayan
faaliyetlerde bulunmazlar. Bu nedenle kalınma ve yatırım bankaları dışında
24

kalan barkalar doğrudan finansal kiralama işlemi yapmamakta ancak kurulacak


finansal kiralama şirketlerine ortak olabilmektedirler.

Diğer tarftan, Özel Finans Kurumları Hakkında Kararnameye (83/7506


sayılı) ilişkin Tebliğ ile bu kurumların faaliyet konuları arasında leasing (kira
akdi)’de belirtildiğinden, bu kurumlar izin almak kaydıyla (Hazine
Müsteşarlığı’ndan) finansal kiralama yapabilmektedirler. Finansal kiralama
şirketleri ve mevzuat gereği finansal kiralama işlemi yapılabilen şirketler, 3226
sayılı Kanunu’nun yürürlüğe girmesini müteakip 1987 yılında itibaren yurtiçi
kiralama işlemlerine başlamışlardır. Söz konusu Kanunu’nun yayımlanmasını
takiben ülkemizde finansal kiralama işlemleri hacmi giderek artmış
bulunmaktadır (ERDEMOL,Haluk).

Yurtiçinde faaliyette bulunan finansal kiralama şirketlerinin 1995 yılında


sek törel bazda yaptıkları işlemler sırasıyla; inşaat makinaları, kara, deniz ve
hava ulaşım araçları, bilgisayar ve büro makinaları, tekstil ve basım makinaları,
tıbbi cihazlar ve gayrimenkul üzerinden yoğunlaşmıştır.

3.4.2. Yurtdışından Yurtiçine Yapılan Kiralama İşlemleri (İnternational


leasing)

3226 sayılı Kanun hükümleri uyarınca Türkiye’de yerleşik gerçek ve tüzel


kişiler (kiracılar) yurtdışında yerleşik finansal kiralama şirketleriyle sözleşme
düzenleyerek yurtdışından finansal kiralama (cross-border) işlemleri
yapabilmektedirler. Yurtdışından yapılan kiralama ile yatırımcı firmalar ihtiyaç
duydukları çeşitli makine ve teçhizat alanlarında doğrudan büyük nakit çıkışı
yapmadan en az dört yıllık süre içinde yatırımlarını yabancı kaynak olarak
finanse edebilmektedirler. Uluslar arası kiralama diye de tanımlanana yurtdışı
kiralama talepleri, Finansal Kiralama Mevzuatı çerçevesinde, Hazine
Müsteşarlığı tarafından incelenmekte ve sonuçlandırılmaktadır. Yurtdışından
yapılan kiralamanın ülkemizin ithalat ve ihracat politikaları yanı sıra kredi
politikasıyla kayından ilişkisi bulunmaktadır. Zira, yurtdışından kiralamada iki
ülkenin vergi avantajlarından yararlanma, teşvik ve yatırım indirimi ve uygun faiz
oranlarından istifade edebilme imkanları bu kiralama türünü yurtiçi kiralamaya
25

kıyasla daha çekici hale getirmiştir. Nitekim, cross-border kiralamaların bedeli


1986 yılında 3,3 milyon dolar iken 1995 yılında 667 milyon dolara yükselmiştir.

Yurtdışından yurtiçine 1995 yılında sek törel bazda kiralamanın


tamamını hava ulaşım araçları oluşturmuştur. Uçak, helikopter vb. araçların
kiralanarak kullanılması tüm ülkelerde yaygınlaşmıştır. Ülkemizde de resmi ve
özel hava yolu kuruluşları, giderek artan yolcu ve yük taşıma taleplerini
karşılayabilmek için satın alma yerine, genellikle finansal kiralamayı tercih
etmektedirler.

3.4.3. Yurtiçinde Yurtdışına Yapılan Kiralama İşlemleri (International


leasing)

Finansal kiralama işlemlerinde ortaya çıkan gelişmeler ve finansal


kiralama şirketlerinin talepleri göz önüne alınarak 1988 yılı sonundan itibaren
yurtiçinden yurtdışına yapılacak kiralama işlemlerine dair mevzuat değişiklikleri
yapılmıştır. Ancak, kiralama şirketlerinin özkaynak ve sermaye yetersizlikleri
yanı sıra yurtiçi kiralama talebinin yeterli ve doyurucu olması nedeniyle
yurtdışına kiralama işlemi, ülkemiz finansal kiralama şirketlerine cazip
gelmemektedir.

3.5. Türkiye’de Finansal Kiralamanın Özellikleri

Türkiye’de finansal kiralamayı düzenleyen mevzuaat çerçevesinde


finansal kiralamanın genel özellikleri şunlardır.

1-Finansal kiralama sözleşmesi, satın alma tercihli bir sözleşmedir.


Sözleşmeye menkul ve gayrimenkul mallar konu olabilir. Patent gibi fikri ve sinai
haklar sözleşme kapsamı dışındadır.

2- Yurtdışından yapılacak finansal kiralamaların bedeli yıllık 25.000 ABD


doları karşılığı Türk Lirasından az olamaz (bu bedel Bakanlar Kurulu Kararı ile
değiştirilebilir.)

3-Sözleşmeler en az dört yıl süre ile feshedilemez. Ancak, amortisman


süresi dört yıldan az olan, teknolojik niteliği itibarıyla kullanımının dört yılda kısa
26

olduğu onaylanan (Hazine Müsteşarlığı’nca) ve sözleşme süresi sonunda


yeniden finansal kiralama konusu olan mallar için bu süre daha kısa olabilir.

4-Finansal kiralama şirketleri, ödenmiş sermayeleri en az yirmi beş


milyar Türk Lirası olan anonim şirket statüsünde olacaklardır. Yabancı
şirketlerin Türkiye’de şube açmaları durumunda bu limit en az iki milyon ABD
doları karşılığı Türk Lirasıdır.

5-Kiralayanların kaynakları açısından, borçları tutarı toplam öz


kaynakların on beş katını geçemez. Bu oran mali bünyede zayıflama görüldüğü
zaman (Hazine Müsteşarlığı’nca) bir katına kadar indirilebilir.

6-Kiralayanın bir kiracıdan olan kira bedeli alacaklarının toplamı, öz


kaynaklarının % 25’ini geçemez. Bu oran, teşvikli sektör ve faaliyetlerde %75 ‘e
kadar çıkabilmektedir. Ayrıca, kiralama bedelleri toplamı ise kiralayanın öz
kaynaklarının beş katını aşamaz. Ancak, KİT’ler, iktisadi devlet teşekkülleri ve
bağlı kuruluşlar için oranlar aranmaz(ERDEMOL,Haluk).

7-Kiracı, kiraladığı maldan, sözleşme hükümleri çerçevesinde, her türlü


faydayı elde etme hakkına sahiptir. Aksine hüküm yoksa, bakım ve onarım
masrafları kiracıya aittir. Malın hasar ve ziyanı da (sigorta ile karşılanmayan
kısmı için) kiracıya aittir.

8-Kira konusu malın zilyetliğini kiracı bir başkasına devredemez. Ancak,


sözleşmede belirtilmiş ise, kiralayan mülkiyeti bir başka kiralayana, devredebilir.
Devralan sözleşme hükümlerine uyar.

9-Teşvik belgesine bağlanmış yatırımlar içerisinde olan kiralama


faaliyetleri çeşitli teşviklerden kural olarak kiralayan şirket yaralanır. Bu
teşvikler, yatırım indirimi, uygun görülmesi halinde gümrük muafiyeti ( veya
geçici muafiyet), orta ve uzun vadeli yatırım kredisi (dış kredi kullanabilme),
kaynak kullanımı destekleme primi, yerli makine ve teçhizat alımlarında teşvik
primi ve kira sözleşmesi ile ilgili vergi, resim ve harç istisnasıdır.
27

10-Yatırım indiriminden yararlanılması için malın yeni olması gerekir.


Ancak, kullanılmış olsalar dahi (Devlet Planlama Teşkilatı’nca uygun görülen)
deniz ve hava araçların (yüzer havuzlar dahil) finansal kiralamaya konu olması
halinde, bunlarda yatırım indirimi uygulaması bakımından yeni addolunurlar.

11-Finansal kiralamaya konu olmakla beraber, personel lojmanları


(inşaat dahil) ve bunların tefrişinde kullanılan mallar, arsa ve arazi, yedek parça
temini, esas proje dışında münferit tesisat, makine ve araç alım için yapılan
harcamalar, yatırım indirimi istisnasına konu olamazlar.

3.6. Finansal Kiralamada Katma Değer Vergisi (KDV)

Finansal kiralama yolu ile yapılan kiralama işlemlerinde, ödenen kira


tutarının tamamının, ödemenin yapıldığı dönemde gider yazılması mümkündür.
Finansal kiralama şirketinin yaptığı teslimlerden sonra, kira bedelinin
ödenmesine ilişkin olarak çıkan maliyet farkı, maliyete girmeyen gider
karşılıkları, temerrüt faiz ve harcamalar, finansal kiralama bedelinin bir unsuru
olup, finansal kiralamaya konu mala ait KDV oranı uygulanmaktadır.

Yurtdışından, Finansal Kiralama Kanunu kapsamında yapılan


kiralamalar da KDV’ye tabidir. Yurtdışındaki firmaya ödenecek finansal kiralama
bedeli üzerinden hesaplanan KDV’nin, kiracı firma tarafından KDV
Beyannamesi (No:2) ile beyan edilerek ilgili vergi dairesine ödenmesi
zorunludur.

Finansal kiralamada, ödenen KDV’nin ise, Katma Değer Vergisi


Kanunu’nun 29 uncu maddesi kapsamında, ilgili dönem beyannamelerinde
indirim konusu yapılması gerekir, indirilecek KDV, ödenen KDV’nin
tamamınadır. Diğer taraftan, finansal kiralama yolu ile kiralanan iktisadi kıymetin
(örneğin cihazın) kiralama sözleşmesinin sona erdiği tarihte, sembolik bir
bedelle kiracı şirkete devredilmesi ve bu bedel üzerinden KDV hesaplanması
mümkün değildir. Kiralamaya konu cihazın, sözleşme süresinin sonunda
kiracıya devir sırasında, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 27 inci maddesi
gereği, bu cihazın Vergi Usul Kanunları hükümlerine göre belirlenecek emsal
bedeli üzerinden KDV hesaplanıp beyan edilmesi gereklidir. Ödenen bu verginin
28

ise aynı Kanunu’un 31 inci maddesi hükümlerine göre üç yılda üç eşit taksitle
indirime tabi tutulması zorunlu bulunmaktadır ŞAHİN,Hüseyin, (1999).
29

You might also like