You are on page 1of 90

Qwertyuiopasdfghjklzxcvbnmq

wertyuiopasdfghjklzxcvbnmqw
ertyuiopasdfghjklzxcvbnmqwer
tyuiopasdfghjklzxcvbnmqwerty
uiopasdfghjklzxcvbnmqwertyui
Tomris’in emzirme notları

opasdfghjklzxcvbnmqwertyuiop
Tomris Cesuroğlu

asdfghjklzxcvbnmqwertyuiopas
dfghjklzxcvbnmqwertyuiopasdf
ghjklzxcvbnmqwertyuiopasdfgh
jklzxcvbnmqwertyuiopasdfghjkl
zxcvbnmqwertyuiopasdfghjklzx
cvbnmqwertyuiopasdfghjklzxcv
bnmqwertyuiopasdfghjklzxcvbn
mqwertyuiopasdfghjklzxcvbnm
qwertyuiopasdfghjklzxcvbnmq
wertyuiopasdfghjklzxcvbnmqw
ertyuiopasdfghjklzxcvbnmrtyui 1/90
Contents
Tomris’in Emzirme Notları – Yazıların listesi ve içerikleri ...............................................................4

Tomris’in Emzirme Notları – 1: Merhaba! ....................................................................................8

Tomris’in Emzirme Notları – 2: Doktor mama önerdi! ................................................................. 10

Azıcık mamadan bir şey olmaz, değil mi? ............................................................................... 10

Tomris’in Emzirme Notları – 3: Peki sütü arttırmak için ne yapmalıyız? Emzirme Kampı! ................ 13

Tomris’in Emzirme Notları – 4: Temel Bilgiler (1) ....................................................................... 18

KAVRAMAYA VE POZİSYONA DİKKAT!................................................................................... 18

Kavrama ......................................................................................................................... 18

Pozisyon ......................................................................................................................... 20

Tomris’in Emzirme Notları – 5: Temel Bilgiler (2) ....................................................................... 23

EMZİRME SIKLIĞINA DİKKAT! .............................................................................................. 23

Süt nasıl çoğalır? ................................................................................................................. 24

Bebeği kaç saatte bir emzirmeli?........................................................................................... 26

Tomris’in Emzirme Notları – 6: Temel Bilgiler (3) ....................................................................... 28

EMZİRME SÜRESİ VE BAZI İSTİSNAİ DURUMLAR................................................................... 28

Ön süt ve son sütün nasıl oluşur? ......................................................................................... 28

Tomris’in Emzirme Notları – Bölüm 7 ........................................................................................ 33

Mamaya Başlamış Bebekler İçin Emzirme Kampı .................................................................... 33

Tomris’in Emzirme Notları – 8: Anne Adaylarına Öneriler (1) ...................................................... 38

Lohusalık ............................................................................................................................ 38

Hangi bilgi kaynaklarını kullanabiliriz?.................................................................................... 39

Sezaryenden sonra bebeğimi emzirebilir miyim?..................................................................... 42

Doğumdan sonrak ilk haftalar............................................................................................... 42

Tomris’in Emzirme Notları – 9: Anne Adaylarına Öneriler (2) ...................................................... 44

Evdeki Ortam ve Destek ...................................................................................................... 44

Yalancı meme konusunda ne dersiniz? .................................................................................. 45

Lohusalıkta yorgunluğa nasıl dayanacağız? ............................................................................ 45

Emzirme Sanatı Kitabı .......................................................................................................... 46


2/90
Tomris’in Emzirme Notları – 10: Pompa ile süt sağma (1)........................................................... 47

Peki, kimin bir süt pompasına ihtiyacı var ve ne tip bir pompaya ihtiyacı var? ........................... 48

Tomris’in Emzirme Notları – 11: Pompa ile süt sağma (2)........................................................... 53

Süt pompalarının parçaları ................................................................................................... 53

Süt sağma seti nasıl temizlenir? ............................................................................................ 54

Süt sağma seti nasıl sterilize edilir? ....................................................................................... 54

Süt sağma seti nasıl kurutulur, taşınır ve saklanır? ................................................................. 55

Süt sağma setini ne kadar sık yıkamak ve sterilize etmek gerekir? ........................................... 55

Süt sağma seti dışındaki parçaları (motor, vb.) temizlemek gerekir mi? .................................... 56

Verimli süt sağma konusunda bir ip ucu: ............................................................................... 56

Tomris’in Emzirme Notları – 12: Pompa ile süt sağma (3)........................................................... 57

İş yerinde nasıl süt sağacağım? ............................................................................................ 57

Hangi ayda iş yerinde günde kaç kez pompa yapmak gerekir?................................................. 57

Haklarınız ........................................................................................................................... 58

Tomris’in Emzirme Notları – 14: Pompa ile süt sağma (5)........................................................... 62

Anne sütünün içeriği ............................................................................................................ 62

Anne sütünü saklama .......................................................................................................... 62

Derin dondurucuda süt saklama ........................................................................................... 63

Buzdolabından çıkan veya dondurulmuş sütü çözüp kullanmak ................................................ 64

Tümay Demir Okur Mektubu — Emzirme ve Tıkalı Göğüs ........................................................... 66

Tomris’in Emzirme Notları – 18: Gece Beslenmesini Kesme/ Azaltma........................................... 68

Tomris’in Emzirme Notları 19 – Endüstriyel Bebek Mamaları ve Uluslararası Kurallar ..................... 72

Tomris’in emzirme notları – 20: En iyi olan ‘anne sütü’ mü? ‘Emzirme’ mi?................................... 77

Tomris’in emzirme notları – 21: Ne yiyip ne içersek sütümüz artar? ............................................ 79

Tomris’in Emzirme Notları 22 - Hipoalerjik Mamalarla ilgili Bilimsel Yayınlar ve Skandallar ............. 81

Anneler dikkat! ‘Her gün 500 ml anne sütü’ aldatmacası (Tomris’in Emzirme Notları 23) ............... 84

3/90
Tomris’in Emzirme Notları – Yazıların listesi ve içerikleri

Bebek Yapım Bakım Onarım Blogunda yayınlanan ‘Tomris’in Emzirme Notları’ yazılarının
linklerini burda bulabilirsiniz:

Tomris’in Emzirme Notları – 1: Merhaba!

http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.nl/2013/02/tomrisin-emzirme-notlar-1-merhaba.html

Bu yazıda yazı dizisine giriş yapılıyor ‘anne sütü’, ‘emzirme’ ve ‘meme’ :) gibi terimler
netleştiriliyor.

Tomris’in Emzirme Notları – 2: Doktor mama önerdi!

http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.nl/2013/02/tomrisin-emzirme-notlar-2-doktor-mama.html

Kilo alımında beklenenin üzerinde yavaşlama ya da annenin sütünün yetmediğini düşünmesi gibi
sebepler aileleri mama kullanmaya itiyor. Bu yazıda mamaya başlandığında anne sütünün neden ve
nasıl azaldığı anlatılıyor.

Tomris’in Emzirme Notları – 3: Peki sütü arttırmak için ne yapmalıyız? Emzirme Kampı!

http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.nl/2013/02/tomrisin-emzirme-notlar-3-peki-sutu.html

Hangi sebeple olursa olsun anne sütünün yeterli gelmediği düşünülüyorsa ilk yapılması gereken
mama vermek değil, emzirme kampına girmek olmalıdır. Bu yazıda emzirme kampının ne olduğu ve
nasıl yapılacağı anlatılıyor. Bu yazının altında yüzlerce annenin emzirme kampı konusundaki
soruları cevaplanmış durumda. Bu sorulara ve cevaplarına bakmanızda da büyük fayda var, çünkü
burda ek bilgiler de var.

Tomris’in Emzirme Notları – 4: Temel Bilgiler (1): Kavrama ve Pozisyona Dikkat!

http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.nl/2013/02/tomrisin-emzirme-notlar-4-temel-bilgiler.html

Emzirmeyle ilgili temel bilgileri üç başlıkta toplayabiliriz:

- Kavrama ve pozisyon

- Emzirme sıklığı

- Emzirme süresi

4/90
Bu yazıda bunların birincisi ele alınıyor: Kavrama, yani bebeğin meme başı ve etrafındaki
kahverengi haleyi ağzı ile doğru bir şekilde kavraması. Kavramanın doğru olması için de doğru
emzirme pozisyonunda olmak gerekiyor.

Tomris’in Emzirme Notları – 5: Temel Bilgiler (2): Emzirme Sıklığına Dikkat!

http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.nl/2013/02/tomrisin-emzirme-notlar-5-temel.html

Temel bilgilerden ikincisi: “Bebeğimi ne kadar sıklıkta emzirmeliyim?” sorusunun cevabı bu yazıda.

Tomris’in Emzirme Notları – 6: Temel Bilgiler (3): Emzirme Süresi ve Bazı İstisnai Durumlar

http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.nl/2013/03/tomrisin-emzirme-notlar-6-temel.html

Temel bilgilerden üçüncüsü ise emzirme seanslarının süresi. “Her emzirmede bebeğimi kaç dakika
memede tutmalıyım?” sorusunun cevabı bu yazıda. Ayrıca, aşırı süt üretimi/ aşırı tazyikli süt akımı
durumu da bu yazıda işleniyor. Son olarak “İstediği kadar emzirme prensibi kaç aya kadar geçerli?”
sorusuyla ilgili bazı cevaplar var.

Tomris’in Emzirme Notları – 7: Mamaya Başlamış Bebekler İçin Emzirme Kampı

http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.nl/2013/03/tomrisin-emzirme-notlar-bolum-7.html

Bu yazıda emzirme kampı ile mamayı birden kesme yöntemi işleniyor. Yalnız mamayı birden
kesmek her bebeğin tolere edebileceği bir durum değil. Bu yöntemi uygularken mutlaka doktor
takibinde olmanız gerekir. Daha iyi bir alternatif (yazarın hala vakit bulup da yazamadığı bir
alternatif) mamayı kademeli kesmek. Bu yöntemde emzirme kampına giriliyor, ama mama günler,
bazen haftalar içinde yavaş yavaş kesiliyor. La Leche League sayfalarında bu konuda bilgi
bulabilirsiniz.

Yazıda ayrıca sütü sağarak verme yöntemi ile ilgili görüşler de var.

Tomris’in Emzirme Notları – 8: Anne Adaylarına Öneriler (1)

http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.nl/2013/03/tomrisin-emzirme-notlar-8-anne.html

Tomris’in Emzirme Notları – 9: Anne Adaylarına Öneriler (2)

http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.nl/2013/04/tomrisin-emzirme-notlar-9-anne.html

Lohusalığa hazırlıkla ilgili bilgiler bu iki yazıda sunuluyor. Bazı konu başlıkları: Hayatınızda nasıl
değişiklikler olacak ve siz buna nasıl hazırlanmalısınız? Lohusalıkta yorgunluğa nasıl dayanacağız?
Emzirmeye nasıl hazırlanmalısınız? Evdeki ortamla ilgili dikkat edilmesi gereken şeyler neler?
Yalancı meme, yani emzik ne zaman kullanılabilir?
5/90
Tomris’in Emzirme Notları–10: Pompa ile süt sağma (1)

http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.nl/2013/04/tomrisin-emzirme-notlar-10-pompa-ile.html

Bu ve takip eden dört yazıda süt sağma konusu kapsamlı bir şekilde işleniyor. Bu yazıda süt sağma
araçları, pompa tipleri tanıtılıyor. Pompa satın almadan önce göz önünde bulundurulması gerekenler
ve hangi pompayı neye göre seçmeli sorusunun cevabı da yine bu yazıda. Yazı altındaki yorumlarda
da anneler kullandıkları pompanın marka ve modelini ve tecrübelerini paylaşmışlar. Bu açıdan
zengin bir kaynak.

Tomris’in Emzirme Notları – 11: Pompa ile süt sağma (2)

http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.nl/2013/04/tomrisin-emzirme-notlar-11-pompa-ile.html

Bu yazıda süt pompalarının parçaları tanıtılıyor. Ayrıca nasıl temizleneceği, ne kadar sıklıkta
temizlenmesi gerektiği gibi konular kapsanmış. Son olarak, verimli süt sağma konusunda bir ipucu
var.

Tomris’in Emzirme Notları – 12: Pompa ile süt sağma (3)

http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.nl/2013/04/tomrisin-emzirme-notlar-12-pompa-ile.html

İş yerinde nasıl süt sağılır? Süt sağma sayısı ve zamanlaması nasıl olmalı? Süt sağma ortamı nasıl
olmalı? İşlem basamakları nelerdir? Bu soruların cevapları bu yazıda.

Tomris’in Emzirme Notları – 13: Pompa ile Süt Sağma (4)

http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.nl/2013/05/tomrisin-emzirme-notlar-13-pompa-ile.html

Anne sütü nerde ve nasıl saklanır, nasıl taşınır konuları bu yazıda ele alınıyor.

Tomris’in Emzirme Notları – 14: Pompa ile süt sağma (5)

http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.nl/2013/05/tomrisin-emzirme-notlar-14-pompa-ile.html

Sağılmış sütü saklama konusunda ayrıntılar ve kullanma konusundaki bilgiler bu yazıda yer alıyor.

Tomris’in Emzirme Notları – 16: Emziren Anneler ve Biber Gazı

http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.nl/2013/05/tomrisin-emzirme-notlar-16-emziren.html

6/90
İnşallah kimseye gerekmez diyerek emziren bir anne biber gazına maruz kaldıysa ne yapmalı
sorusunun cevabı bu yazıda.

Tümay Demir Okur Mektubu — Emzirme ve Tıkalı Göğüs

http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.nl/2013/07/tumay-demir-okur-mektubu-emzirme-ve.html

Yazı dizisinde yayınlanmamış olmakla birlikte bu yazıda süt kanalı tıkanıklığı ile ilgili gelen sorulara
aynı yazarın cevapları var.

Tomris’in Emzirme Notları – 18: Gece Beslenmesini Kesme/ Azaltma

http://bebekyapimbakimonarim.blogspot.nl/2013/10/tomrisin-emzirme-notlar-18-gece.html

Emzirilen bebek ve gece uykusu konusundaki bazı bilgiler bu yazıda.

Ayrıca bir çok annenin bebekleri 3-4 ay civarında yaşadığı ‘bebeğim artık emmiyor’ durumunun
çözümü konusunda da bazı püf noktaları yazı içinde var.

7/90
Tomris’in Emzirme Notları – 1: Merhaba!

Merhabalar Sevgili Anne ve Babalar!

Adım Tomris. Hacettepe Tıp Fakültesi mezunu bir hekimim. Türkiye’de kişiye özel tıp alanında
öncü bir kurumda çalıştım. Kişiye özel sağlık hizmetleri alanında geliştirdiğimiz bir modelin
Avrupa’da nasıl uygulanabileceğini incelemek için bir Avrupa Birliği projesi ile Hollanda’ya geldim.
Şu anda bu amaçla bir üniversitede araştırmacı olarak çalışıyorum.

Üç çocuğum var. İkiz kızım ve oğlum Ocak 2010’da doğdu. Küçük kızım ise Eylül 2012’de... Yani 3
yılda 3 çocuk yaptık, 10 yılda ne yaparız bilemiyorum :) Eşim ev erkeği. Yani eve para getiren bir işi
yok ama aslında çok işi var: Çocuklara, eve ve bana bakıyor. Ben de çocuklara ve işime
odaklanıyorum. Doğum izninden sonra part time işe başladım, hadi hayırlısı...

İkizlerim 38 haftalıkken sezeryanla dünyaya geldi. Çok şükür hiç bir sağlık sorunları yoktu, kiloları
da fena değildi (3.150 ve 2.600 gram). Ama emzirme konusunda çok sorun yaşadık. Sütün
yetmemesi, meme başı yaraları, süt kanallarının tıkanması, meme başının beyazlaşması... Kitaplarda
¨emzirmede yaşanabilecek sorunlar¨ başlığı altında anlatılan nerdeyse her şey başımıza geldi.
Emzirme ile ilgili okumadığım kitap, internette İngilizce ve Türkçe okumadığım kaynak,
izlemediğim emzirme videosu kalmadı. Hem bir hekim, hem bir anne, hem de bir kadın olarak
emzirmenin bebek için tek faydalı şey olduğuna inandım. Eşim de bu inancımı paylaştı, hep
yanımdaydı, hatta birlikte emzirdik diyebilirim. Bebekleriniz günde 12 saat memede kalıyorsa iki
eliniz de devre dışı demektir. Birinin size yemek getirip yedirmesi, su içirmesi, destek olması
gerekiyor. O yüzden hep derim, ¨Süt benim mememden çıktı ama biz aslında birlikte emzirdik¨ diye...

İnat ettik, çok araştırdık, çok şükür sorunların çoğunu aştık. (Belki emzirme maceramızı da başka bir
zaman yazıya dökmeli) Ne yazık ki ilk 6 ay mama desteği kullanmak zorunda kaldım, hala vicdanım
sızlar. Ama şükürler olsun ikizlerimi 27 ay emzirdim (tekrar gebe kalınca bıraktım). Şimdi de küçük
bebeğimizi emziriyorum 4,5 aydır. Yani hayatımın son 4 yılını ya gebe ya da emzikli olarak
geçirdim:)

İşe yaradığını tecrübe ettiğim ve/ veya güvenilir kaynaklardan edindiğim ve emzirmenin doğasına
(fizyolojisine) uygun olduğu için işe yarayacağını düşündüğüm önerileri başka anne-babalarla
paylaşmak istiyordum uzun süredir. Bir kaç ay önce karşıma Eren’in BYBO bloğu çıktı. Eren’le
yazıştık ve toparladığım notlarımı sizlerle BYBO’da paylaşmaya karar verdik. Umarım tüm anne ve
babalara faydalı olur.

‘Anne sütü’ mü, ‘emzirme’ mi?

Bebeğiniz için dünyadaki en sağlıklı besin anne sütü, en sağlıklı beslenme yolu ise emzirmedir.

Emzirme sadece anne sütü demek değildir. Emzirme anne ve bebeğin yakınlaştığı, birbirinin
ihtiyaçlarını karşıladıkları bir süreçtir; anne sütü ise o sürecin gözle görünür ürünü. Bilim insanları
anne sütünün içindeki bir çok maddeyi tanımladı: protein, yağ, şeker, vitamin ve mineraller gibi
besin öğelerinin yanı sıra bebeğin bağışıklık sistemi için immün faktörler, hatta gerçek yaşayan
hücreler var anne sütünün içinde. Bunlar bilim insanlarının laboratuvar cihazları ile ölçebildiği

8/90
miktarını ve işlevlerini kısmen de olsa belirleyebildiği maddeler. Ama emzirme sırasında anneden
bebeğe, bebekten de anneye geçen çok önemli bir şey var, o da sevgi. Bilim insanları henüz sevgiyi
ölçüp miktarını belirleyemediğinden emzirmenin bu yönünü araştıramıyorlar. Ölçebildikleri
için sadece ürüne, yani süte odaklanıyorlar. Ancak ‘anne sütünün faydaları’ diye listelenen
çoğu şey, örneğin bebeğin daha az hasta olması, daha zeki olmasi, vb., aslında tek başına anne
sütünün değil, emzirme sürecinin bir sonucu. Yani aslında ‘anne sütünün faydaları’
yerine‘emzirmenin faydaları’ demek daha doğru.

Ben de yazılarımda anne sütü dediğim zaman sadece ürünü, yani sütü, emzirme dediğimde ise tüm
süreci ve ürünü birlikte kapsıyor olacağım.

Süt veren organın adı: MEME

Kavramlarda anlaşmamız gereken bir husus daha var. İnsan vücudunda süt yapan organın adı
‘meme’, göğüs değil. Tıp fakültesinde meme hastalıklarını anlatan hocamız derse başlarken “Önce
isminde anlaşalım, hep beraber tekrar ediyoruz: MEME!!” demişti tüm amfiye. Ben de sizlere aynı
şeyi söylüyorum, hadi anneler ve babalar, hep beraber söylüyoruz: MEME!! Göğüs, vücudun
kaburgalarla sarılı bölgesidir, içinde akciğerler ve kalp vardır. Meme ise süt üreten organın adıdır.
Meme kelimesinin argoda da kullanılıyor olması onun suçu değil. O nedenle yazılarımda bol bol
göreceksiniz bu ‘müstehcen’ (!) kelimeyi.

9/90
Tomris’in Emzirme Notları – 2: Doktor mama önerdi!

Azıcık mamadan bir şey olmaz, değil mi?


¨On günlük bebeğimizi doktora kontrole götürdük. Bebeğimiz 39 haftalıkken sezaryenle doğdu,
herhangi bir sağlık sorunu yoktu. Kontrolde doktor bebeğin büyümesinin iyi olmadığını, yeterli kilo
almadığını söyledi. Anne sütü yetmiyormuş. Süt çoğalana kadar mama ile takviye etmemiz
gerekiyormuş. Bebek biberonla mamaya alışmasın diye önce meme verin, meme tamamen
boşaldıktan sonra mama verin dedi. Emzirme ile ilgili bir broşür, bir de mama hazırlama ile ilgili
bir broşür verdi ve gönderdi. Ne yapmalıyız?”

“Üç haftalık bebeğimiz hep aç, çok sık meme istiyor, nerdeyse 24 saat memede kalmak istiyor, yoksa
çok ağlıyor. Bebeğimiz 36 haftalıkken doğdu, biraz küçük dediler doktorlar (2.650 kg). Mama
vermek istiyoruz. Doktora da sorduk; büyümesi biraz sınırda ama normal dedi. Mama ile takviye
edebilirsiniz, hem büyümesi hızlanır, normal kiloyu daha hızlı yakalar dedi. Mamaya başlayacağız,
hangi mamayı önerirsiniz?”

(Yukarıdaki örneklerdeki doktor, sağlık ocağı hekimi, aile hekimi, hastanelerin sağlam çocuk takip
eden birimleri veya özel muayenhanede çalışan hekimler olabilir.)

Emzirmeyi çok istiyordunuz. Ama siz de zaten gece gündüz ağlayan ve emmek isteyen bir bebekten
artık yorulmaya başlamıştınız, değil mi? “Eh, artık doktor da dediğine göre başka seçenek yok,
vereceğiz. Hem biraz mamadan bir şey çıkmaz, sütüm çoğalınca bırakırız.” diye düşündünüz belki.
Hatta biraz da rahatladınız, vicdan azabı çekmeden mama verebileceğiniz için...

O zaman sonun başlangıcına


hoş geldiniz!
Biraz mamadan bir şey olur,
hem de çok şey! Çünkü biberon ile mama vermeye bir
başlarsanız çok büyük ihtimalle bir süre sonra (ortalama iki-üç ay)
bebeğiniz tamamen mama ile beslenmeye başlayacak, anne sütüyle
değil. Bazı dikkatli anne-babalar anne sütü verilen süreyi uzatmayı
başarabilir, bu biraz da bebeğin doğasına ve biberonun ne kadar geç
başlandığına bağlı, ama bu iş 6-7 aydan uzun sürmeyecektir.

Peki, neden mama-meme karışık beslenme birlikte gitmez de


eninde sonunda sadece mama ile beslenir hale gelir bebek? İki
sebebi var. Birincisi iki sütün içeriği arasındaki fark (ürün), ikincisi
ise veriliş yöntemleri (süreç) arasındaki fark.Bakınız: anne sütü ve
emzirme kavramlarıyla ilgili netleştirme yazım.

10/90
Mama anne sütünden daha yavaş sindirilir.

Anne sütü yarım saat içinde mideyi terk edip bağırsaklara geçer. Mama ise kelimenin tam anlamıyla
löp diye oturur mideye! (blog yazmayı şimdiden sevmeye başladım!) Mamanın mideden bağırsaklara
geçişi iki saati bulabilir. Bu da mama alan bebeğin daha geç acıkmasına sebep olur. Daha geç acıkan
bebek, bir sonraki emzirmeyi normalden (yani olması gerekenden) daha geç isteyecektir. Memeler
de “Demek bebek verdiğim sütle doyuyor, o zaman daha az süt üreteyim” diyecek, yani duruma
adapte olup daha az süt üretmeye başlayacaktır. Siz de bebek doymadığı için daha çok mama
vermeye başlayacaksınız. Bu bir kısır döngü olarak devam eder ve bir gün bakmışsınız ki artık
sadece mama veriyorsunuz, meme kurumuş.

Önemli bir not: Bebeğin daha geç acıkması daha iyi beslendiği anlamına gelmez. Aksine, daha kötü
beslendiği anlamına gelir, çünkü yenidoğan döneminde henüz yeni çalışmaya başlamış barsakların
bebeğin ihtiyacı olan besinleri sindirip emebilmesi için bebeğin sık beslenmesi gerekir. Ayrıca anne
sütünün besleyicilik değeri, her açıdan mamaya göre çok çok çok çok daha yüksektir.

Bebeğin meme emmek için kullandığı teknik ile biberon emmek için kullandığı teknik
farklıdır.

Bebek memeyi tam anlamıyla ‘sağar’. Meme başının etrafındaki kahverengi bölgenin içinde
(memenin halesi) süt kesecikleri vardır. Bebek dili ile bu bölgeyi arkadan öne doğru sıkıştırarak
boşaltır, yani resmen sağar. Bebekler doğduklarında refleks olarak emmeyi bilirler. Ancak sütü en
verimli nasıl sağacaklarını anne memesini eme eme öğrenirler. Anne için de bir öğrenme süreci söz
konusudur; bebeğin açlık işaretleri, doygunluk işaretleri gibi şeyleri öğrenir. Bu karşılıklı öğrenme
süreci yaklaşık 6-8 hafta en yoğundur, yani en azından bebeğin kırkı çıkana kadar.

Örneğin 2-3 aylık bir bebek artık en verimli nasıl süt içeceğini öğrenmiştir. Anne memesini güzelce
kavrar. Başta önce hızlı hızlı emer, sonra bekler sütün gelmesi için, çünkü başta hızlı hızlı emdiğinde
yoğun süt gelişini tetikleyeceğini öğrenmiştir. Buna süt akım refleksi denir. Süt gelince hızlı hızlı
içer. Sonra da yavaş yavaş emerek ve bir kaç emmede bir yutarak sondaki yağlı sütün tadını çıkarır.
Süt onun istediğinden daha erken biterse memeyi bir alıp bir bırakmaya başlar, tekrar bir süt akım
refleksi tetikleyebilmek için.

Biberonla emmek ise çok kolay öğrenilir. Öyle zorla sağılacak bir şey değildir, emer ve süt gelir.
Başta ve sonda aynı miktarda ve aynı tatta süt gelir. Biberon alan bir bebeğin annenin memesini
sağmayı öğrenmesi daha zordur. Bebek biberon ve emzikle ne kadar erken tanışırsa, memeyi
kavrama ve emme becerileri o kadar yavaş gelişir, hatta gelişmeyebilir. Bu nedenle verimli süt
alamayabilir. O zaman da süt azalır, çünkü meme ne kadar iyi boşalırsa ve ne kadar sık emzirilirse, o
kadar süt yapar. Süt azalınca siz de daha çok mama vermek zorunda kalırsınız. Yine aynı kısır
döngüye girilir. Ayrıca, biberon alan bebek memeyi doğru kavramayı öğrenemediğinden meme
başında acı, ağrı ve yaralar oluşabilir ki bu da annenin emzirme için daha az istekli olmasına,
dolayısıyla emzirme aralarının uzamasına sebep olabilir. Ayrıca acı ve ağrı sütü azaltan bir faktördür.

Bebekler sandığınızdan çok daha zekidir, ister yeni doğan, ister 6 aylık olsun. Karnını en kolay nasıl
doyurduğunu anlaması çok uzun sürmeyecektir. Bir süre sonra memeyi istemeyip sadece biberonla
karnını doyurmak ister hale gelir.

11/90
Şunu sorabilirsiniz. Hem biberon hem meme alan bebeklerin bazıları bu işi 6-7 ay götürürken
niye bazıları hemen biberonla mamaya dönüyor? Hangi bebekte nasıl ilerleyeceğini önceden
kestiremeyiz ama emzirme başarısında etkili olan bir kaç faktör var:

 Normal doğum yapan annelerde emzirme başarısı sezaryene göre daha yüksektir. (normal
doğum bebeği de anneyi de hem fiziksel hem de duygusal olarak emzirmeye en iyi şekilde
hazırlıyor)

 Doğumdan sonra ilk beslenmesi memede olduysa emzirme başarısı artar. Bebeğin beynini
tertemiz bir sayfa gibi düşünün. İlk tecrübesi o sayfaya kazınıyor (yalnız sonrasında yoğun
biberon kullanımı ile bu kayıt biraz tahrip olabiliyor). İlk tecrübe biberon olursa aklında o yer
eder.

 Doğumdan sonra 30 dakika, en geç bir saat içinde emzirilirse emzirme başarısı artar.

 Doğumdan sonraki günler ve haftalarda biberon ne kadar erken ve sık verilirse, emzirme
başarısı o kadar düşer.

 Bebeğin doğum haftası, mizacı, dışarıdan gelen uyarılara karşı ne kadar dikkatli olduğu gibi
birçok faktör de etkili burada.

Örneğin ikizlerime 2-6 ay arasında hiç biberon vermedim. Buna rağmen 6 aylıkken biberonla su
vermeye başladığımda (sıcak yaz aylarında seyahat ediyorduk) kızımın emmesi hemen bozuldu.
Memeyi hop alıp hop bırakmaya hırçınca kafasını sallamaya başladı. Çünkü ilk iki ay her gün
biberona maruz kalmıştı; aylar sonra dahi oradan daha kolay süt geldiğini hatırlıyordu ve onu
istiyordu. Biberonu kestim (alıştırma bardağına geçtim), emmesi hemen düzeldi. İkiz kardeşi olan
oğlumda ise böyle bir şey olmadı, biberon ya da meme onun için fark etmiyordu. Yani biraz da
bebeğin mizacına bağlı.

Bundan sonraki yazılarımda “Peki mama vermeyelim de ne yapalım?” sorusuna cevap vermeye
çalışacağım. Normalde önce temel bilgileri gözden geçirmemiz gerekir. Temel bilgiler içinde
bebeğin memeyi kavraması, emzirme sıklığı ve süresi ile ilgili konuları ve püf noktalarını aktarmam
gerekir. Bunlardan sonra da süt artırmak için en etkili yol olan ‘meme kampı’ yöntemini anlatmam
gerekir. Ancak en çok sorulan soru ‘nasıl sütümü artırırım?’ olduğundan ve burası bir blog olduğu
için biraz kestirmeden gidip önce meme kampı yönteminden bahsedeceğim. Sonraki haftalarda ise
temel bilgileri, yani bebeğin memeyi kavraması konusu ile emzirme sıklığı ve süresini ele alacağım.

Burada verilen önerileri uygulamaya başlamadan önce mutlaka hekiminizle görüşüp birlikte karar
vermeniz gerekiyor, zira bazı bebeklerde mamaya hiç beklemeden başlamak gerekebilir (bebeğin
kilo kaybetmesi ve ağır dehidratasyon gibi durumlar bunlardan bazıları). Burada vurgulamak
istediğim, eğer doktorunuz mama önerdiyse ve ama siz önce buradaki veya başka
kaynaklardaki önerileri deneyerek mama önerisini ertelemek istiyorsanız, bunu mutlaka önce
hekiminizle konuşup onun onayını aldıktan sonra yapın.

12/90
Tomris’in Emzirme Notları – 3: Peki sütü arttırmak için ne
yapmalıyız? Emzirme Kampı!

Merhaba!

Gelen sorular üzerine emzirme kampı yazısını Cuma’yı beklemeden yayınlamaya karar verdim;
sağolsun Eren de kırmadı. BYBO takipçileri arasında da emzirme kampına ihtiyacı olan anneler var,
beklemeden başlamaları için yazıyı öne çıkartıyorum.

Geçen haftaki yazıma doktoru tarafından mama önerilen iki örnekle başlamıştım. Eğer bu öneriyi
uygulayıp mama başlarlarsa bir süre sonra mamaya teslim olma risklerinin yüksek olduğunu
söyledim. Bunun nedenlerini anlattım. (Bkz: Tomris’in Emzirme Notları – 2: Doktor mama önerdi!
Azıcık mamadan bir şey çıkmaz, değil mi?)

“Peki, mama vermeyelim de ne yapalım?” diyorsunuz. Sütü arttırmanın en iyi yolu sık sık emzirmek
veya sık sık pompa yapmaktır. Bunu her kaynak, her web sitesi yazar. Sorun bunu uygulamaktır. Her
iki doğumumdan sonra da anne sütünün yetmemesi sorununu yaşadım. Önerilen birçok yöntemi
denedim; iki saatte bir emzirmek, emzirme aralarında pompa yapmak, bunlardan bazıları. Ama
hiçbiri emzirme kampı kadar etkili olmadı. Bu yazıda size ‘emzirme kampı’ yöntemini anlatacağım.

Aslında öncelikle temel bilgileri, yani bebeğin memeyi kavramasını, emzirme sıklığını ve süresini
konuşmamız gerekir ama süt nasıl arttırılır sorusu çok geldiği için öncelikle emzirme kampını ele
alacağım. Temel bilgiler ise sonraki yazılara kalacak.

Emzirme kampından önce bebeğinizi takip eden ve size mama öneren hekiminizle konuşup ondan
size 3 gün vermesini isteyin. Üç gün sonra bebeği tartıya getireceğinizi, eğer o zaman yeterli kilo
almamış olursa mamaya başlayacağınızı söyleyin. Hekiminiz, bebeğinizin durumunu göz önüne
alarak bu önerinizi değerlendirecektir. Örneğin, prematüre (erken doğmuş), düşük doğum ağırlıklı,
ağır dehidratasyonlu- yani susuz kalmış, kilo kaybeden (yani bırakın kilo almayı ilk bir hafta
sonrasında hala kilo kaybeden), ciddi sarılığı olan ve bir hastalığı olan bebeklerde hekiminiz üç gün
beklemeyi uygun görmeyebilir, bu durumda hemen mamaya başlamanızı söyleyebilir. Ancak bir
sağlık sorunu olmayan, hafif dehidratasyonlu, kilo alan ama kilo alım hızı yeterli olmayan, hafif
sarılığı olan bebeklerde, sizin de istekli ve kararlı olduğunuzu görürse ve size güvenirse, hekiminiz
bu önerinizi kabul edebilir. Yukarıda saydıklarım dışında hekiminizin bildiği ve gözden geçirmesi
gereken farklı faktörler de olabilir, bunu tam olarak bilemeyiz. O nedenle, öncelikle hekiminizle
konuşup üç günlük emzirme kampında anlaşmanız gerekir. Eğer üç gün olmaz, çok uzun derse
süreyi pazarlıkla iki güne de indirebilirsiniz :)

Hekiminiz iki veya üç gün beklemeyi uygun görmezse lütfen önerdiği şekilde mama başlayın. Eğer
mamayı öneren hekiminize güvenmiyorsanız başka bir hekime başvurup ikinci bir fikir alabilir ya da
hekiminizi değiştirebilirsiniz. Ama hekim bir kez mama önerdikten sonra onun veya başka bir
hekimin onayı olmadan mamaya başlamayı ertelemeyin.

Gelelim emzirme kampına... Hani sporcular (özellikle futbolcular) sıkı antreman yapmak için dış
dünyayla iletişimlerini kesip kampa girerler ya. Siz de öyle kampa gireceksiniz.

Bundan sonraki üç gün boyunca her şeyi bir tarafa bırakıp sadece emzirecek ve uyuyacaksınız.

13/90
Bu yüzden adı EMZİRME KAMPI. Eğer bebeği görmeye misafir gelecektiyse arayıp iptal edin.
Bebeğinizin sağlığı ve geleceğinden önemli olmamalı hiçbir şey. Bu üç gün boyunca sadece size
yardıma gelen kişileri eve kabul edin, misafir değil (aslında bebeğin kırkı çıkana kadar tüm lohusalık
bir çeşit emzirme kampı olmalı ya, neyse...). Bu açıdan Arzu'nun lohusalık ile ilgili planlarında
doğru yolda olduğunu düşünüyorum.

Emzirme kampı boyunca tek işiniz bebeğinizi istediği zaman istediği kadar emzirmek
olmalıdır. Emzirme sıklığını saymayın; hangi memede kaç dakika emzirdim diye saate bakmayın.
Kamp boyunca tek işiniz emzirmek ve uyumak; saate bakmak anlamsız. Bitince sağ memeden sola,
sol memeden sağa çevirip çevirip emzirin. Bebek ne zaman uyanırsa emzirin. “Aç olabilir mi
acaba?” diye düşündüğünüz anda emzirin. “Gak” dese meme verin. “Guk” dese yine meme verin.

Eğer bebek uyuyorsa ve son emzirmenin üzerinden iki saat geçtiyse uyandırıp emzirin; gece veya
gündüz farketmez, kamptasınız. Bu özellikle ilk gün için önemli. İkinci ve üçüncü günlerde bebek
uyuyorsa ve önceki emzirmenin üzerinden iki saat geçtiyse emzirmeyi biraz erteleyip uyumasına
müsaade edebilirsiniz (birinci gün sık emzirdiğiniz için süt bollaşmış ve bebeğin karnı doyduğu için
daha rahat uyuyor olabilir), ama uyuyor olsa dahi iki emzirme arasının 3-4 saati geçmesine izin
vermeyin.

Emzirme kampında gündüz ve gece defalarca emzireceksiniz. Gece gündüz ayrımınız olmayacak. O
yüzden emzirmediğiniz her an uyumaya çalışın. Eğer uykunuzu almazsanız bu sütün artışına engel
olabilir. Zaten eğer uykusuzsanız bu da sütünüzü veya sütünüzün kalitesini azaltan ve bebeğin kilo
almasını engelleyen bir faktör olabilir. O yüzden emzirin e uyuyun. Uyuyamasanız da yatakta kalıp
dinlenin.

Birçok anne emzirme kampları süresince bebeğini yatağa yanına almaktan fayda görür. Ancak bu
sırada bebekle birlikte güvenli uyuma kurallarını ihmal etmeyin! Bu konuda bir kaç link:
http://www.istahsizcocuk.com/index.php?option=com_content&view=article&id=222:khtr756&cati
d=49:32323&Itemid=111

http://www.bebegimneyesin.com/bebekle-beraber-uyumak/)

Emzirmek ve uyumak dışında sadece temel ihtiyaçlarınıza zaman ayırın; yemek yemek, su
içmek, tuvalet... gibi. Yapabiliyorsanız duş almayı iki-üç gün erteleyin, bebeğiniz sizi doğal
kokunuzla seviyor, merak etmeyin :) Evde hiç bir işle ilgilenmeyin. Bırakın mutfağınız kirli kalsın,
eşiniz ya da başka birileri toplar. Toplamasa da önemli değil, sadece iki-üç gün sürecek zaten, üç gün
sonra girişirsiniz. Şu anda en önemli işiniz sütünüzü arttırmak. Bu bir hayat memat meselesi! Eğer
sütünüz artmazsa mamaya başlamanız gerekecek, bu da zamanla emzirmenin sonunu getirebilir
(Bkz: Tomris’in Emzirme Notları – 2).

Emzirme kampı boyunca size tüm gün ve mümkünse gece boyunca destek olabilecek, size
bakabilecek biri veya birilerini bulabilirseniz çok iyi olur. En önemli görevi sizi beslemek olmalı.
Ayrıca bebeğin bakımına yardımcı olabilirlerse çok daha iyi olur. Mesela emzirme sonralarında siz
yatıp dinlenirken o bebeğin gazını çıkartıp altını değiştirebilir. Ama siz uyuyorsunuz diye acıkmış bir
bebeği oyalamaya çalışmasın, bu emzirme kampının mantığına aykırı. Bebek ağlıyorsa destekçiniz
sizi uyandırmalı ve bebek de emmeli.

14/90
Kimi kadınlar lohusalıklarında yakınlarından (annelerinden, kız kardeşlerinden, hatta kayınvalide ve
görümcelerinden) çok güzel destek alıyorlar. Siz bu şanslı gruptaysanız ne mutlu size, bu desteğin
tadını çıkartın. Eğer değilseniz çözüm üretirken biraz daha yaratıcı olmanız gerekiyor. Eşinizle
konuşun; acaba kimi arasanız gelip yardım eder? Dışarıdan iki-üç gün yemek sipariş edebileceğiniz
hesaplı yerler var mı? Ya da bir kaç komşuya haber verseniz günde 1 saat de olsa desteğe gelseler,
belki bir kap da yemek getirirler? Lohusa bir kadının yardım ricasını hiç kimsenin kıracağını
zannetmiyorum. Destek ararken konuştuğunuz kişilere bunun ne kadar kritik bir dönüm noktası
olduğunu, eğer sütünüzü çoğaltamazsanız mamaya başlamanız gerektiğini anlatın. Dedim ya; hayat
memat meselesi...

Yardım isterken sakın çekinmeyin, utanmayın. Kendiniz için değil, bebeğiniz için bunu
istiyorsunuz. Siz yavrusunu en iyi şekilde beslemek için elinden geleni, hatta muhtemelen daha da
fazlasını yapan bir annesiniz; taş olsa yardıma gelir.

Tek bebekse ve evde başka çocuk yoksa destek olmadan da karı-koca emzirme kampını
atlatabilirsiniz, biraz daha zor olur ama yapabilirsiniz. Ancak ikiz veya üçüz bebeklerde size
yardımcı olacak, bebeklerin gazını çıkartıp altını değiştirirken sizin biraz uyumanızı sağlayacak
birine, tercihan gece-gündüz dönüşümlü destek olacak 2 kişiye ihtiyaç var. Ama yoksa da
vazgeçmeyin. İkizleriniz varsa sizin yanı sıra bir kişi daha bulursanız (mesela eşiniz) emzirme
kampını yapabilirsiniz. Hatta tek başınıza dahi olabilir, ama yorgunluktan sütün artmaması riski var,
o yüzden ikizlerde yardım kritik.

Başka çocuğunuz varsa mümkünse bir kaç günlüğüne, mesela hafta sonu için, babaanne, anneanne,
teyze, hala, kim varsa artık onlara göndermeye çalışın, bu da çok önemli bir destek. Evde küçük bir
çocuk varken gündüz uyumanız pek mümkün olmayabilir; çocuğunuz annesini özlediği için siz
bebeği emzirip uyuttuktan sonra tam uyuyacakken odanıza dalabilir. O yüzden, eğer imkanınız varsa,
en iyisi çocuğunuzu güvendiğiniz bir yakınınıza bir kaç günlüğüne göndermeniz. Yatıya
gönderemiyorsanız diğer bir ihtimal de baba ya da güvendiğiniz başka bir yakınınızın çocuğunuzu
gün içinde ev dışındaki aktivitelere (parka, vb.) götürmesi, dışarda oyalaması. Emzirme kampı
sonrasında süt bollaşınca biraz rahatlayacak, İnşallah bebeğinizin abisine/ablasına daha fazla vakit
ayıracaksınız.

Emzirme kampı süresince beslenmeniz çok önemli. Eğer size bakan, destek olan biri varsa sorun
yok. Ama yoksa, sadece siz ve eşiniz baş başaysanız beslenmenizde en azından şunlara dikkat
etmenizi öneririm:

1. Sıvı alımınıza çok dikkat edin. İlla ki hoşaf, ayran vb. olmak zorunda değil, su da yeterli. Bol
bol su için.

Protein alımınıza dikkat edin. Proteinden zayıf beslenme anne sütünün kalorisini, yani
doyuruculuğunu düşürebilir. Her gün et pişirmekle uğraşmak kolay değil, bu nedenle çok
kaliteli bir protein kaynağı olan yumurtayı öneririm. Lohusayken günde en az bir yumurta
yiyin. Mutfaktan hiç anlamasa da eşiniz bir yumurta haşlayıp size soyabilir sanırım. Eğer
evde yemek yoksa günde 2-3 yumurta da yiyebilirsiniz.

3. Peynir, süt, yoğurt gibi besinleri mutlaka yiyin, ihmal etmeyin. Müsli ve süt veya müsli ve
yoğurt hem kolay hazırlanan, hem de doyurucu ve besleyici seçenekler. Eşimle ikizlerimizin
ilk 6 ayında günde en az 1, bazen iki öğün yoğurt ve müsli ile yaşadık.

15/90
4. Karbonhidratlar en kolay besin grubu, tam tahıl ekmekle veya tam tahıl makarna haşlayarak
karbonhidrat ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.

5. Süt arttırıcı emzirme çayları içebilirsiniz. İçinde çemen otu (fenugreek) olanları tercih edin.
Gün içinde sakın aç kalmayın, yemek yemeyi ertelemeyin. Açlık süt azaltan bir faktördür.

Bu arada unutmayın, bu paragrafta anlattıklarım ideal lohusa beslenmesi değil. Olmazsa olmazlar,
yani minimumları yazdım. Destek alabiliyorsanız daha dengeli ve çeşitli beslenmeniz elbette daha
faydalı olacaktır. Emzirme döneminde sağlıklı beslenme konulu bir yazı Eren'den gelecek...

Benim meme kamplarımda en çok yaptığım hata, bana destek olan kişiye (yani eşime) acıyıp
üzerinden biraz yük almak için bazı işlerin ucundan tutmaya çalışmaktı. Burada 5 dakika, orda 10
dakika derken bu 5-10 dakikalar uykularımdan gidiyordu. Siz bunu yapmayın. Emzirmek ve
uyumaktan başka şeyle ilgilenmeyin. Topu topu iki-üç gün sürecek. Destekçiniz bu sürede biraz
yorulup uykusuz kalabilir, ama vicdan azabı çekmeyin. Sizin uykusuz kalmamanız lazım, çünkü
siz süt yapacaksınız. Bırakın herkes işini yapsın. Siz süt yapın, destekçiniz de size baksın.

Cep telefonu mesajlarını, Facebook’u, twitter’ı kontrol etmek de 5 dakika orda, 10 dakika burda
derken uykularınızdan götürebilir. Yapabiliyorsanız her türlü iletişim aracını kapatmanızı, bu üç
günde emzirmeye ve uyumaya odaklanmanızı öneririm.

Emzirme kampı için 3 gün idealdir ama olmuyorsa 2 gün de olabilir. Eğer şartlarınız elvermiyorsa 1
gün bile hiç yoktan iyidir; birçok kadın için 1 gün de yeterli olabiliyor, olmazsa da sütün arttığı
kadarı yanınıza kardır. Emzirme kampını hakkıyla yaparsanız çok büyük ihtimalle ikinci
günden itibaren sütünüzün bollaştığını, bebeğin karnının doyup daha uzun uyuduğunu
hissedersiniz. Üçüncü gün bebeğin kilo alım hızı rayına oturmuş olur, doktora tartıya
götürdüğünüzde bunu göreceksiniz.

Eğer hakkını vererek yaptığınız üç günlük emzirme kampı sonunda hala bebeğiniz yeterli kilo
almıyorsa mamaya başlama zamanı gelmiş demektir. Bir yandan da durumu hekiminizle
değerlendirmenizi öneririm. Emzirme kampına rağmen sütün artmamasının çeşitli sebepleri olabilir.
Hipotiroidi, yani tiroid hormon yetersizliği gibi hormonal bozukluklar ve meme dokusunun
gelişmemiş olması bunlardan bazıları. Eğer hekiminiz hormonal sebeplerden şüpheleniyorsa tetkik
isteyebilir. Emzirme kampına rağmen süt yeterli değilse olası sorunların neler olabileceğini ayrı bir
yazıda ele almak gerekir.

Emzirme kampı yöntemi özellikle bebeğin ilk günleri ve haftalarında en etkili, en güzel sonucu verir,
çünkü hormonlar o dönemde yoğundur. Ama bu yöntemi her zaman uygulayabilirsiniz. Mesela biz
en son ikizlerimiz iki aylıkken emzirme kampı yapmıştık. Ne yazık ki kilo alımları yine yeterli
olmamıştı. Ama sütüm çok bollaşmıştı, mamayı çok azaltmıştık. Sonrasında da benim memede
mama vermek dediğim ‘lactation aid’ yöntemine geçtik (Türkiye’de SNS diye biliniyor), böylece
biberondan değil memedeyken mama aldılar. Bu yöntem de ayrı bir yazı konusu olacak. Eğer mama
vermeniz şartsa, biberon yerine bu yöntemle vermenizi öneririm. Bu yöntemi kullanmasaydım
bırakın 27 ayı, ikizlerimi 6 ay emzirmek bile benim için hayal olurdu. Bu da ayrı bir yazı konusu.

Bu satırları bebeklerini emzirebilmek, mamaya teslim olmamak için haftalarca, hatta aylarca
uğraşmış bir anne olarak yazıyorum. Emzirme kampı yapmadan “N’apalım, benim sütüm de bu
16/90
kadarmış” diyemezdim. Emzirme kampı yapmadan “Yapacak bir şey yok, mecburen mama verdik”
diyip vicdanımı rahatlatamazdım. (İlk altı ay sadece anne sütü veremediğim için hala da vicdanım
sızlar ya neyse...) Emzirme kampını denemeden lütfen pes etmeyin! Eren’in Hassas Annelerinden
birine dönüşmek istemiyorsanız “Her yolu denedim, olmuyor, ne yapalım, kaderde yokmuş” diyip
mamaya teslim olmadan önce lütfen birkaç gün emzirme kampı yapın. Farkı göreceğinize
inanıyorum.

Bir şekilde mamaya başladıysanız mamadan kurtulmak için de emzirme kampı yöntemini
kullanabilirsiniz. Prensip aynı: emzirip uyuyacaksınız. Hali hazırda mama alan bebekler için belki
bir kaç püf noktası daha eklenebilir, bunları ilerleyen haftalarda ayrıca yazacağım. (Bu arada onu da
yazayım bunu da yazayım diye bir sürü vaatte bulunuyorum; İnşallah altından kalkarım.) Bu
vesileyle emzirme kampı yöntemini bize ilk öğreten Prof. Dr. Canan Türkyılmaz (Gazi Üniversitesi
Tıp Fakültesi, Yenidoğan Ünitesi) ve çocuklarımın sevgili doktoru ve sınıf arkadaşım Dr. Serdar
Beken’e çok teşekkür ederiz. Onlar olmasaydı ikizlerimi gönlümce emziremez, bu blog’u da
yazamazdım. Canan Hoca ve Serdar’a şükranlarımızı sunuyoruz.

Yazının başında dediğim gibi, aslında bebeğin ilk 6-8 haftası (en azından kırkı çıkana kadar) bir
çeşit emzirme kampı olmalı. Sadece bebekle ilgilenip, emzirip uyuduğunuz; ev işlerinden, diğer
çocuklarınızın bakımından ve dünyadan elini eteğinizi çekip bebeğinizle odanıza kapandığınız ve
bebeğinizi istediği kadar sık emzirdiğiniz bir süre olmalı. Eğer bunu yapabilirseniz zaten büyük
ihtimalle mamaya hiç ihtiyaç duymayacaksınız.

17/90
Tomris’in Emzirme Notları – 4: Temel Bilgiler (1)

KAVRAMAYA VE POZİSYONA DİKKAT!


Bu ve bir sonraki yazıda temel bilgileri hızlıca gözden geçirmeye çalışacağım: Kavrama, emzirme
sıklığı ve emzirme süresi. Bunlarla ilgili klasik bilgileri gerek internette gerekse kitaplarda
bulabilirsiniz. Burada bazı çok önemli bulduğum hususları ve kendi tecrübemde özellikle faydasını
gördüğüm veya az rastlanan bir bilgi olduğunu düşündüğüm püf noktalarını aktarmaya çalışacağım.

Emzirmenin başarılı olması için üç temel faktör var:

 Kavrama, yani bebeğin meme başı ve etrafındaki kahverengi haleyi ağzı ile doğru bir şekilde
kavraması

 Emzirme sıklığı

 Emzirme süresi

Eğer bebeğiniz yeterli kilo almıyorsa bunlardan bir veya bir kaçında sorun var demektir. (Yalnız bu
değerlendirmede bebeğin veya sizin altta yatan bir sağlık sorununuzun olmadığını, bebeğin
miyadında, yani zamanında normal kiloda doğduğunu varsayıyorum. Prematüre veya sağlık sorunu
olan bebeklerde veya sağlık sorunu olan annelerde durum farklı) Önceki yazılarımda (Tomris’in
emzirme notları-2) aktardığım gibi, biberon ile mama vermek bu faktörlerden özellikle kavramayı ve
emzirme sıklığını olumsuz etkiler. Bu yazıda ilk faktörü, yani kavramayı, ve doğru kavrama için
elzem olan emzirme pozisyonu konusunu ele alacağız.

Kavrama

Bebek doğduğu andan itibaren içgüdüsel olarak kavramayı, yani meme başı ve etrafındaki
kahverengi haleyi ağzı ile doğru bir şekilde kavramasını bilir (yoğun biberon kullanımı ile zamanla
unutabilir veya kolaylığı sebebiyle biberonu tercih edebilir, o ayrı). Bebek memeyi kavramayı ve
emmeyi bilir ama bunları kolaylaştıracak şekilde vücudunun pozisyonunu ayarlayamaz. Bu annenin
görevidir. Anne, bebeğin ve kendisinin vücudunu kavramayı kolaylaştıracak ve emzirme süresi
boyunca doğru kavramayı koruyacak pozisyonlara getirmelidir.

Birçok kaynak doğru kavramanın nasıl sağlanacağını anlatır. En sık önerilen yöntem şudur: bebek
memenin karşısındayken ağzını tam olarak açmasını bekleyin. Ağzını tam açtığında ensesinden tutup
memeye yapıştırın. Bir çok anne bu yöntemle doğru kavramayı yakalar. Bu yönteme şöyle bir
ekleme yapılabilir: bebek memeyi aldıktan sonra hemen elinizi veya bebeği gevşetmeyin. Bebeği
ensesinden veya omuzlarından biraz daha yaklaştırın kendinize. Bu yöntem kavramayı güçlendirir.

Özellikle ilk hafta ve aylarda bebeğin çenesi memenin ağırlığını taşıyamayabilir, o yüzden bebek
güçlenene kadar memenizi elinizle desteklemenizde fayda var. Bunun için C tutuşu öneriyoruz
(başparmak meme başının üzerinde, diğer dört parmak altında memeyi tutuyor). Yalnız elinizin
bebeğin ağzına yakın olmamasına dikkat edin, bebek çenesini rahatlıkla açıp kapatabilmeli, eliniz
buna engel olmamalı.

18/90
Kavramada sorun varsa kendini iki şekilde gösterir:

Bebek iyi beslenemez, yeterli sütü alamaz. Bunu kapatmak


için daha uzun memede kalabilir, daha sık acıkabilir veya
kilo alması yavaş olabilir.

Meme başında acı olur, zamanla yara ve çatlaklara


dönüşebilir. Çünkü meme başı ancak bebeğin ağzının
derinliklerine girdiğinde ve arkadaki yumuşak damağa
eriştiğinde rahat eder. Bunu doğanın bir uyarı sistemi gibi
düşünebilirsiniz, annenin meme başı acıyorsa emzirmede
bir sorun var demektir, çözülmesi gerekir. Meme başında
acı ve yara konusuna farklı bir yazıda daha detaylı
eğilebiliriz.

19/90
Pozisyon

Birçok anne doğru kavramayı başta yakalar, ama bunu


korumak da önemlidir. Bunun için de doğru pozisyonda
olmak gerekir.

İkizlerimi emzirdiğim ilk haftalarda onları sık sık ve


istedikleri kadar memeye koyarak görevimi yerine
getirdiğimi sanıyordum. “Ben onları memeye koyarım,
onlar da emerler” diyor, pozisyonlarına dikkat
etmiyordum. Bir saat, bir buçuk saat memede kalıyorlar,
ben ayırmazsam bir türlü memeden düşmüyorlardı. Süt de yeterli gelmiyordu, kilo alımları yeterli
değildi. Haftalar geçti ama meme başı yaralarım iyileşmeyince bir şeyi yanlış yaptığımı anladım.
Kavramaya başta dikkat ediyordum, ama onu korumaya dikkat etmiyordum. Bebekleri aynı anda
emzirmeye çalıştığım ve pozisyonlarına dikkat etmediğim için bir süre sonra aşağıya kayıyorlardı.
Bu pozisyonda hem meme halesinin arkasındaki süt kesecikleri verimli boşalmıyor, hem de süt
kanalları kapanıyordu. Bu yüzden de yeterli süt alamıyorlardı. O nedenle ikisini ayrı ayrı emzirmeye
başladım ve doğru pozisyonda olmalarına dikkat ettim.

Bebek bir kez kavradıktan sonra rehavete kapılmayın, emzirme seansı boyunca o kavramayı
korumaya gayret edin. Çünkü kavramayı en çok sabote eden şeylerden biri bebeğin ağzında
memenin emzirme seansı boyunca kayması ve bebeğin memeyi azar azar kaçırması. Bu nedenle
pozisyon çok önemli.

Kavrama ve emzirme pozisyonları konusu çizimlerle La Leche League (LLL) Türkiye web sitesinde
çok güzel ele alınmış. La Leche LeagueInternational emziren annelerin oluşturduğu dünya çapında
bir topluluk, emzirme konusunda en başarılı bilgileri verdiklerini düşünüyorum. Türkiye web
sitesinde uluslararası (İngilizce) olana göre daha sınırlı bilgi var ama temel konular, özellikle
emzirme pozisyonları konusu yeterli derinlikte kapsanmış. Bu sayfaya bakmanızı ve okumanızı
öneririm.

Bunlara ek olarak doğru pozisyon için bir kaç püf noktası:

 Bebeği vücudunuza mümkün olan en yakın pozisyonda tutun. Karnı karnınıza değmeli.
Yüzü memenize bakıyor olsun.

 Benim tecrübeme göre en rahatsız pozisyon, evde yatağımda, yani lohusa yatağında dik
oturarak emzirmekti. Yatakta oturursan bacakları ya uzatacaksın ya da bağdaş kuracaksın
ki her ikisi de uzun süre korunabilen pozisyonlar değil o ortamda. Bir süre sonra omuzlar
düşüyor, bel ve bacaklar ağrıyor. Ayrıca koltuğun kolu gibi dirseği koyacak bir yer
olmadığı için bir süre sonra bebeği taşıyan kol ağrıyor. Ağrıyan kol bebeği daha gevşek
tutuyor, bu da bebeğin kavramasını bozuyor, bebek aşağı sarkıyor, meme başı sünüyor.

 Lohusa yatağında bence en iyisi arkanızı ve sağınızı solunuzu yastıklarla destekleyerek


arkaya yaslanarak, yani kaykılarak emzirmek.

20/90
Arkaya yaslanarak, diğer deyimle kaykılarak emzirme konusunda farklı görüşler var.
Kimileri kaykılarak emzirmenin kavramayı bozduğunu düşünüyor. LLL ise aksine arkaya
yaslanarak, yarı oturur yarı yatar pozisyonda emzirmenin daha iyi kavramaya sebep olacağını
söylüyor (bakınız Emzirme Sanatı kitabı ve LLL Türkiye web sitesi. Burdaki püf noktası
bebeğin vücudunun anne vücudu üzerine uzanması (parelel veya verev bir şekilde). Böylece
yer çekimi bebeğin memeyi kavramasına ve kavramayı korumasına yardım ediyor. Anne
kolları ile bebeğe destek oluyor, ama onu taşımıyor. Özellikle meme başlarında hassasiyet ve
acı sorunu olan annelere tasiye ediliyor bu pozisyon. Bu yöntemin bir güzel tarafı da
inisiyatifi bebeğe vermesi. Dediğim gibi, yenidoğan bebekler içgüdüsel olarak emmeyi
bilirler. Arkaya yaslanarak yarı oturur yarı yatar pozisyondayken bebeği üzerinize
koyduğunuzda yenidoğanın içgüdüleri harekete geçiyor, memeyi aramaya başlıyor ve
bulunca kavrıyor. Siz bir kolunuzla bebeğin üzerinizde kalmasına destek oluyorsunuz.
Böylece öyle mi tutayım, böyle mi tutayım, ay tam ağzını açınca memeye yapıştıracaktım,
ağzını açtığını kaçırdım filan gibi derdiniz tasanız olmuyor; bebek iç güdüleriyle işini
yapıyor. İlk denemede olmazsa bırakmayın, bu yönteme birden fazla kez şans verin. İlk
denemede “ne biçim yöntem bu, olmuyor, yapamıyorum” demistim ama yaşadığım bölgedeki
LLL lideri ile telefonda görüştüğümde önerince bir kez daha denedim, sonra vazgeçemedim.
Şu anda 5 aylık olan bebeğimin ilk haftalarından 3 aylık olana kadar bu şekilde emzirdim,
çok faydasını gördüm. Tavsiye ederim.

 Yan yatarak (bebekle yüz yüze bakarak) emzirmek de iyi bir yöntem (bakınız LLL Türkiye
web sitesi). Bu pozisyonda bir süre sonra bebeğin arkaya doğru giderek memeden
uzaklaşmamasına dikkat edin. Bunun için bebeğin sırtını elinizle veya kolunuzla
destekleyebilirsiniz veya bebeğin arkasına küçük bir yastık, kırlent ya da katlanmış bir havlu
koyabilirsiniz. Yalnız emmeyi bitirip uyuduğunda bebeği sırt üstü yatırmayı unutmayın,
çünkü bebek için en güvenli uyku pozisyonu sırt üstü uyumaktır.

 Eğer oturur pozisyonda emziriyorsanız tam dik oturun. Bebeğin gövdesi ve başı tamamen
sizin gövdenize ve memenize dönük olmalı. Başınız yana dönükken rahat yemek yiyebilir
misiniz ya da ağzınızdaki lokmayı rahat yutabilir misiniz? Pek zannetmiyorum.
Bebekler de öyle. O yüzden bebeğin vücudu ve başı aynı yöne bakıyor olmalı (bazı uzmanlar
bebeğin başı hafif anneye dönük olabilir diyor, benim tecrübemde de bu şekilde sorun yok,
ama çok çok hafif bir dönüklükten bahsediyoruz).

 Her türlü pozisyonda bebeğin yüzü karşıya veya hafif yukarıya bakıyor olmalı. Başı öne
doğru eğikken, yani çenesi göğsüne yaklaştıysa
rahat ememez. Kendinizden pay biçin; başınız öne
eğikken bir şeyler yemeyi ya da içmeyi hiç
denediniz mi? Pipetle dahi olsa baş öne eğikken
içmek, yutkunmak zordur. Bebek için de öyle.
Emme ve yutkunmayı kolaylaştırmak için baş hafif
yukarı bakıyor olmalı. Ayrıca baş hafif yukarı kalkık
pozisyon doğru kavrama için gereklidir.

21/90
 Oturur pozisyonda emzirirken bebeğin altını yastıkla destekliyorsanız (ister düz yastık, ister
emzirme yastığı) sert, içine kolay göçmeyen bir yastık olmasına dikkat edin. Bazı emzirme
yastıklarının içinde küçük toplar ya da tanecikler var (hani şu eskiden reklamlarda çıkan
Sobakava yastığı gibi). Bu yastıklarda, bebeğin ağırlığı altında kalan tanecikler zamanla
kenarlara kaçıyorlar ve bebek aşağıya doğru kayıyor. Anne bunu farketmeyebilir ama bebek
aşağıya kayınca meme başını da azar azar kaçırıyor veya meme başı sünüyor ve kavrama
bozuluyor. O nedenle bazı emzirme yastıkları kavramayı bozan gizli bir tehlike. Emzirme
yastığı kullanmayın demiyorum. Ben de kullanıyorum, belimin etrafında bebeğin altında tek
parça bir yüzey olması işimi kolaylaştırıyor. Ama ilk aylarda emzirme yastığının altına destek
olarak normal sert bir yastık koyuyordum ki bebek koyduğum yerde kalsın, sarkmasın.

 Meme başında yara varsa anne bebeği memeye daha tedirgin yaklaştıracağından ve
emzirirken daha uzak tutmaya meyilli olacağından kavrama daha da bozulabilir. Bu bir kısır
döngüdür. Meme başı yaralarının sebebi bebeğin memeyi yeterince kavrayamamasıdır.

 Bebeği kavrama sırasında ve sonrasında mümkün olduğunca kendinize yakın


tutmaya dikkat edin.

 Ten tene temas süt üretimini artırıcı etki yapar, bebeğin memeyi araması ve emmesi için
gerekli yenidoğan reflekslerini harekete geçirir. Annede de süt üretme hormonlarını ve süt
akım reflekslerini tetikler. Ten tene teması en yoğun şekilde sağlamak için bebeği sadece bezi
kalacak şekilde soyup belden üstünüz çıplak olacak şekilde onu emzirebilirsiniz. Kulağa
biraz fantastik geliyor olabilir ama çok zevkli bir şey, yeni doğan bir bebeğin tadını
çıkartmanın en güzel yollarından biri. Ayrıca, hem bebeğe hem de anneye duygusal olarak iyi
gelir.

22/90
Tomris’in Emzirme Notları – 5: Temel Bilgiler (2)

EMZİRME SIKLIĞINA DİKKAT!


“On beş günlük bir bebeğim var. Sürekli emmek istiyor, nerdeyse her saat başı, hatta bazen daha da
sık. Ağzı balık gibi, hep aranıyor. Bu kadar sık emmek istemesi normal mi?”

“Bir kitapta yenidoğanın iki saatte bir emmesinin normal olduğunu okudum. Eğer emdikten yarım
saat sonra ağlarsa bu açlıktan olamazmış, başka bir sebep aramak gerekirmiş. Bizim bebek bir aylık
oldu, hala bir-bir buçuk saatte bir emmek istiyor. Bazen emdikten yarım saat sonra tekrar emmek
istiyor. Bir aylık bir bebeğin kaç saatte bir emmesi gerekir?”

“Yenidoğan bebeğimi her bir memede 5-10 dakika tutuyorum ama bir tanıdığım yağlı sütün 20
dakika sonra geldiğini, o yüzden her emzirmede tek meme verip en az 20 dakika emzirmem
gerektiğini söyledi. Bunu nasıl başarırım?”

“Yedi günlük bir bebeğimiz var. Eşimin sütü geldi ama tam artmadı, o yüzden mama takviyesi
yapıyoruz. Bebeğimizi gündüz 2-3 saatte bir emziriyor eşim. Geceleri de onu dinlendirmeye
çalışyoruz, bebek uyandığında kayınvalidem mama veriyor. Eşimin sütü ne zaman artacak?”

Emzirme sıklığı ve süresi ile ilgili konular özellikle yenidoğan döneminde anne babaların aklını en
çok kurcalayan sorulardır. Kimisi “her istediğinde meme vermeyin, yanınızda uyutmaya fazla
alıştırmayın” der, kimisi de “bırakın istediği kadar emsin” der.

Ben de iki doğumumdan sonraki ilk haftalarımı, hatta ikizlerde ilk aylarımı, bu sorunun doğru
cevabını bulmayla geçirdim, hem okuyup sorarak, hem de bebeklerde deneyerek. Bütün bu deneme
yanılmalarım sonucunda en doğru yöntemin aslında en basiti olduğunu anladım: Bebek istediği
zaman, istediği kadar emzirilmeli! Başta çok yorucu olduğunu biliyorum, canınız çıkıyor. Ama
bebeğin ilk 2-3 ayında, en azından kırkı çıkana kadar bunu uygulamanız çok önemli. Özellikle de
sütün yetmemesi sorununu yaşıyorsanız tek cevap bu. Ama sütünüz yeterli olsa da en mantıklısı bu.

Bebeği sık sık emzirmenin sütü artıran tek yöntem olduğunu emzirme kampı yazısından
biliyorsunuz. Bu ve bir sonraki yazıda size bunun nedenlerini açıklamaya, neden bebeği istediği
zaman istediği kadar emzirmek gerektiğini anlatmaya çalışacağım. Bakalım bu iki yazı sonrasında
saate bakmadan emzirme konusunda sizi ikna edebilecek miyim...

23/90
Süt nasıl çoğalır?
Özetle; Süt üretimini
Önce gelin birkaç soru-cevap'la başlayalım:
tetiklemenin tek bir yolu var:
- Süt üretimini en fazla tetikleyen şey nedir? memeyi boş tutmak!

- Memelerin boş olması!


Bunun için de sık sık emzirmek
- Memeler en çok ve en hızlı ne zaman süt üretir? gerekiyor.
- Boş olduğu zaman.

- Süt üretimini azaltan en önemli faktör nedir?

- Memelerin dolu olması, dolu bir şekilde beklemesi

- Anne vücudu ne kadar süt üreteceğini nerden bilir?

- Memeler ne kadar sık ve tam boşalırsa, o kadar çok süt üretir. Memeler ne kadar dolu bir şekilde
beklerse, süt üretimi o kadar azalır.

24/90
İnsanları mama kullanmaya iten yaygın kanı şudur: “Süt gelecek/ artacak, bebek de içecek. Süt
artana kadar mama verelim.” Yani önce arz, sonra talep olacak zannederler. Ama bu iş öyle değil,
tam tersi çalışıyor. Bebek emecek, emecek, emecek, sonra süt gelecek ve artacak. Yani önce talep
olacak, arz ona göre belirlenecek.

Sütü artırmak için uğraştığım yoğun emzirme günlerinde, yani emzirme kamplarında, o gün artık
sayısını sayamadığımıncı kez yine emzirdiğim sıralarda hayal ederdim. Şöyle mucizevi bir ilaç olsa,
ya da bitkisel bir çay, ne bileyim, sihirli değnek olsa da sütü çoğaltmak için bu kadar yorulmasam,
önce süt çoğalsa, sonra da rahat rahat emzirsem. Ancak bir çok kadın için böyle bir mucize yok.

Önce sık sık emzirmek gerekiyor, sonra süt çoğalıyor.

Peki neden kadının vücudu süt üretirken bu kadar tutumlu davranıyor? Cevabı insanlığın evrimi ile
ilgili...

Eskiden, insanların bizim gibi bol bol yiyeceği yokmuş. Mağrada yaşarlar, her gün çıkıp yemek
bulmak için avlanmak ve meyva toplamak zorunda kalırlar, o gün karınlarını doyurabilirlerse mutlu
olurlarmış. Bazen de kıtlıklar ve kuraklıklarla boğuşurlarmış.Dolayısıyla vücutlarımız aldıkları
kalorileri koruyup saklamaya programlanmış. O yüzden de yiyecek bolluğuna maruz kaldığımız bu
devirde bu tutumlu vücutlar buldukları kalorileri yağ olarak depoluyor ve obezite sorununa yol
açıyor.

Vücudun süt yapım mantığı da işte o çok eski zamanlara dayanıyor. Açlık kıtlık varken, anne zaten
zar zor karnını doyurup vücudu için gereken kalorileri alırken, vücut “bebeğin ihtiyacı yoksa neden
daha fazla süt üretip kıymetli kalorileri ve besin öğelerini harcayayım, onun yerine kendime
saklarım, mazallah ya bir kıtlık filan gelirse...” diyor. O yüzden de eğer bebek sık emmiyorsa vücut
fazla süt üretmeye gerek görmüyor. Eğer emzirme araları uzarsa vücut “madem tüketilmiyor,
ben de üretmeyeyim” diyip süt üretimini hemen azaltıyor. Aksine bebek daha sık emiyorsa, “demek
bebek aç, yavrumu besleyeyim” diyip daha çok süt üretiyor. Ama kaloriler vücut için çok kıymetli
olduğu için ikna olması biraz zaman alabiliyor. Yani talep yoksa daha az üretmeye, talep çoksa
üretimi arttırmaya porgamlanmış vücut.

“Peki bazı kadınlar var, ikinci günde memeleri süt doluyor, hem de bebeğin istemediği kadar. Nasıl
boşaltacaklarını, fazla sütü ne yapacaklarını şaşırıyorlar...” diyebilirsiniz. Evet, bazı kadınlarda süt

üretimi talepten önde gidiyor, özellikle ilk günlerde. Hatta bazılarında o kadar çok oluyor ki
memeleri daha az süt yapması için terbiye etmek gerekiyor (aşırı süt üretimi sorununa bir sonraki
yazıda değineceğim). Elbette insanoğlu tek tip değil. Nasıl bazı insanlar kolay kilo verir, bazıları ise
çok kolay kilo alırsa süt yapımında da bazı vücutlar fazla tutumlu davranıyor, bazıları ise bonkör
oluyor. Ama genel olarak gözlemlediğim kadarıyla süt fazlalığından şikayet eden hemcinslerim
oldukça azınlıkta. Benim gibi sütünü artırmak için kırk takla atmak zorunda kalanlar ise, etraftan
duyduğum ve gördüğüm kadarı ile, çoğulukta. O yüzden sütünüzü çoğaltmak istiyorsanız
vücudunuzu ve memelerinizi ikna etmeniz gerekiyor: “Vallahi de billahi de bebek aç. Bak işte
ispatı, ne kadar sık emiyor!”diyebilmeniz lazım.

25/90
Bebeği kaç saatte bir emzirmeli?
Bir bebeğin kaç saatte bir emzirilmesi gerektiğini nasıl hesaplayabiliriz: Gelin önce bebeğin emzirme
sıklığını hangi faktörler belirler bir bakalım:
 Annenin süt depolama kapasitesi
Meme dokusunun süt yapım kapasitesinde neredeyse sınırsızdır; talep ne kadarsa ona göre üretim
yapabilir. (Evet, bazı kadınlar, bebeklerinin ihtiyacı olan miktarda süt yapamayabilir, ama bu nadir
bir durumdur ve sütün gerçekten yetip yetmediğini anlamanın tek yolu hakkıyla yapılmış üç günlük
bir emzirme kampıdır) Üretimin sınırı yoktur ama depolama kapasitesinin bir sınırı vardır. Çünkü
yapılan süt, süt kanallarında depolanır. Bir annenin süt kanallarının hacmi çoksa daha fazla süt
depolar, hacmi azsa daha az süt depolar.

Süt depolama kapasitesinin memelerin büyüklüğü ile alakası yoktur. Çünkü memelerde bu kanalların
\yanı sıra süt üreten doku (alveoller) ve bol miktarda yağ dokusu vardır. Büyük görünen bir meme
aslında yağ dokusu çok olduğu için büyük görünüyor olabilir. Dışardan bakarak depolama
kapasitesini tahmin edemeyiz. O yüzden bir memenin bebeği kaç saat idare edecek süt
depolayabileceğini önceden öngöremeyiz.

 Bebeğin kilosu ve büyüme ihtiyacı


Yenidoğan bir bebeğin küçücük bir midesi vardır ve çok kolay dolar. Ama anne sütü çok hızlı
sindirildiği için çok da hızlı boşalır. Kabaca, bir bebek ne kadar büyükse (yaş olarak değil, kilo
olarak) midesinin süt alma kapasitesinin o kadar yüksek olacağını ve emdiği sütle daha uzun idare
edebileceğini düşünebiliriz.

Bebek ne kadar küçükse (kilo olarak) o kadar hızlı büyümeye ihtiyaç duyar. O yüzden de daha sık
beslenmek, boşalan küçücük midesini sık sık doldurmak ister. Bebekler her zaman aynı hızda
büyümezler. Hızlı büyüme dönemi (büyüme atağı) denilen zamanlarda süt ihtiyaçları artar; daha çok
ve daha sık emmek isterler. Bu dönemlerde hızlı bir şekilde kilo alıp boy atarlar. Her bebek kendine
özgü zamanlarda hızlı büyüme dönemlerine girer. Genellikle 3 gün kadar süren bu dönemlerde
kıtlıktan çıkmışçasına emmek isterler tüm gün. Anne de mecburen emzirme kampına girer.

 Bebeğin duygusal ihtiyaçları


Bebekler sadece karınlarını doyurmak için emmezler. Maruz kaldıkları ışıklar, renkler, sesler,
gürültüler, dokunuşlar onları aşırı derecede uyardığında ve duygusal olarak rahatlamaya ihtiyaç
duyduklarında da annelerine yakın olmak ve emmek isterler. “Açlıktan emmek istiyorsa emzireyim
ama duygusal bir ihtiyaçsa emzirmesem de olur, beklesin, babası kucağında oyalasın” diye
düşünebilirsiniz. Ama bu bir bebek için geçerli değildir. O küçücük bebecik yaşadığı sıkıntının,
acının açlıktan mı aşırı uyarılmaktan mı kaynaklandığını ayırt edemez, bilmez. Umrunda da değildir
zaten. Bebeğin tek bildiği, her türlü sıkıntının tek bir çözümü olduğudur: MEME!

26/90
Bir bebeğin fiziksel ihtiyaçlarının duygusal ihtiyaçlarından daha önemli olduğu biz yetişkinlerin
algısıdır. Ama bebeğin fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan sağlıklı ve mutlu bir şekilde büyümesi için
açlık kadar sıkıntılı anlarında sakinleşme ihtiyacının da karşılanması gerekir. Böylece bebekte anne
ve babasına ve yaşadığı dünyaya karşı güven duygusu geliştirir. İhtiyaçları karşılanmamış bir bebek
ise güven duygusundan yoksun kalır ve bu eksiklik hayatının her evresinde onu takip eder.

Şimdi tekrar sorumuza dönelim. Bebeği kaç saatte bir emzirmemiz gerektiğini nasıl
hesaplayabiliriz? Annenin süt depolama kapasitesi, bebeğin kilosu ve büyüme ihtiyacı ve bebeğin
duygusal ihtiyaçları ... Bunların hangi kombinasyonlarda ne kadar sıklığa tekabül ettiğini
hesaplamamız, bu kadar çok bilinmeyenli bir denklemi çözmemiz mümkün mü sizce?

‘Kaç saatte bir emzirmeli’ denklemini çözebilecek tek bir kişi var bu dünyada: Bebeğiniz! Ne
kadar süte ihtiyaç duyduğunu metabolizmasının verdiği uyarılar ile bilen, her emzirmede ne kadar
süt aldığını sindirim sisteminin verdiği sinyaller ile anlayan tek kişi odur. Anne olarak bizim
görevimiz, ona güvenerek verdiği ipuçlarını izlemek ve istediği zaman istediği kadar emzirmektir.

Sadece bebeğiniz isteyince değil, siz isteyince de emzirebilirsiniz. Canınız istediğinde, göğüslerinizi
dolgun hissettiğinizde, dışarı çıkmadan önce, eve gelince, bebeğinize yakın olmak istediğinizde, ne
zaman isterseniz emzirebilirsiniz.

27/90
Tomris’in Emzirme Notları – 6: Temel Bilgiler (3)
EMZİRME SÜRESİ VE BAZI İSTİSNAİ DURUMLAR
Geçen hafta bir bebeğin ne kadar sık emzirilmesi gerektiği sorusunun cevabını aramıştık: Bebeği
istediği zaman istediği kadar emzirmeli! Bu hafta emzirme süresi, yani her bir memede kaç dakika
kalmalı sorusuna cevap arayacağız. Ayrıca, emzirme sıklığı ile ilgili bir kaç hususa daha değineceğiz
ve ‘bebek istediği sıklıkta istediği kadar emsin’ kuralının biraz daha farklı uygulanabildiği bir kaç
durumu ele alacağız. Son olarak da istediği kadar emzirme prensibi kaç aya kadar geçerli sorusunun
cevabını kendi bakış açımdan aktaracağım.

Bebek hangi memede ne kadar süre emmeli? Bu sorunun cevabı da bir önceki sorunun cevabı ile
aynı: istediği memede istediği kadar! “Tüm kitaplar yazıyor, bir memenin boşalması 20 dakika
sürüyormuş. Yağlı son sütü alabilmesi için 20 dakika emmesi lazımmış” dediğinizi duyar gibi
oluyorum. Bu bilgi nereden geliyor, gelin kısaca bakalım.

Ön süt ve son sütün nasıl oluşur?

Süt üretildikten sonra meme kanallarında beklerken sütün yağlı ve sulu kısımları ayrışmaya başlar.
Çünkü yağ ve su birlikte durmayı sevmezler. Yağlı kısmı sütün üretildiği alveollere doğru giderken
sulu ve şekerli kısmı meme başına yakın bölgede toplanır. Süt üretildikten sonra ne kadar çok
beklerse, bu ayrışma o kadar fazla olur.

28/90
Eğer emzirme kampında olduğu gibi çok sık emziriyorsanız sütün yağlı ve sulu kısımlarının pek
ayrışmasına zaman kalmayacağı için bebeğin başta aldığı ve sonda aldığı sütün niteliği birbirine
yakın olur. Ne kadar sık emzirirseniz, ön süt ve son süt ayrımı o kadar azalır. Bu yüzden de emzirme
kampında hangi memede kaçar dakika emzirdiğinizin önemi yoktur.

Kimi bebekler çok hızlı ve verimli emerek memedeki tüm sütü kısa sürede bitirirken kimi bebekler
(özellikle kiloca küçük bebekler) yavaş yavaş, dinlene dinlene emerler. Anne memesini verimli bir
şekilde emmeyi öğrenmiş bir bebek için memeyi boşaltarak son süte ulaşmak 5-10 dakika sürerken
ilk haftalarında emmeyi öğrenmekte olan bir bebek için bu süre 20 dakikadan dahi uzun sürebilir. 20
dakika bu işin ortalamasıdır, ama her bebek bu ortalamaya uymak zorunda değildir. Her bebek farklı
aylarda, hatta gunun farklı saatlerinde farklı hızlarda memeyi bitirebilir. Ayrıca, günün farklı
saatlerinde memede farklı miktarda süt olabilir. Son emzirmenin üzerinden geçen süre, annenin
yorgun veya dinlenmiş oluşu gibi faktörler de memede biriken sütün miktarını etkiler. O nedenle
hangi zamanda sütün kaç dakikada biteceğini biz bilemeyiz.

Peki hangi bebeğin, doğumdan sonraki hangi haftada, günün hangi saatinde son süte kaç dakikada
ulaşacağını nasıl hesaplayabiliriz? Bu sorunun cevabını da bir tek bebeğiniz verebilir. Bakmayın siz
onun küçük ve çelimsiz olduğuna. Vücudu ihtiyacı olanı anlamak için gerekli alıcılarla doludur.
Özellikle emzirmenin sonuna doğru gelen son süt yağlı olduğundan bebekte doygunluk hissi yaratır.
Emmek bebeğin işidir. Bebeğin beyni ve vücudu emmeyi kolaylaşırıcı refleksler ve içgüdülerle
donatılmıştır. Bebeğinize güvenin, işini en iyi nasıl yapacağını kısa zamanda öğrenecektir. Prensip
olarak bebeğin önce bir memeyi bitirip sonra öbür memeye geçmesi gerekir. Ancak her emzirme
seansında bir ya da iki meme emecek diye bir şey yok. Tekrar tekrar dönerek bir, iki, üç, dört meme
emebilir. Şu anda 5 aylık olan kızım Alanur’un ilk haftalarında bir emzirme seansında bir seferinde
sekiz kez meme değiştirdiğimi hatırlıyorum. İkizlerimi emzirirken böyle bir şansım yoktu doğal
olarak. Tek bebekle çevirip çevirip emzirebileceğimi fark edince çok mutlu olmuştum ☺

Tamam, istediği sıklıkta istediği kadar emsin bebek. Peki bu işin bir istisnası yok mu?

Her şeyin olduğu gibi, bunun da küçük bazı istisnaları var. Bunlardan birincisi süt üretiminin aşırı
olduğu bazı durumlar. Bebeğin ihtiyacından daha fazla süt üretmek kulağa hoş gelse de zamanla bir
dezavantaja dönüşebilir. Çünkü bebek sulu ve şekerli ön sütle midesini doldurup bir türlü sondaki
yağlı süte ulaşamaz. Ayrıca çok dolu olan memelerden hızlı ve bol miktarda gelen sütü emip
yutmakta zorlanabiliyor; emerken genzine kaçırma gibi garip sesler çıkartıp rahat ememiyor olabilir.
Bu durumdan muzdarip bebeklerin kakası sıklıkla yeşil ve suludur çünkü bebeğin barsakları ön
sütteki yüksek miktardaki laktoz şekerini sindirmekte zorlanabilir. Karnını doyuran son sütü
alamadığı için sık acıkıyor olabilir. Emzirme seansları bir savaş alanına dönebilir; hem meme isteyip
hem memede ağlayan huzursuz bir bebek olabilir.

Bebeğin sık acıkması, memede huzursuz olması gibi belirtiler birçok nedenden kaynaklanabilir; süt
üretiminin aşırı olmadığı çeşitli durumlarda da görülebilien müphem beilirtiler bunlar. Bebeğin yağlı
son süte ulaşamadan emzirmeyi bitirdiğinin en önemli ve nispeten objektif belirtisi bebeğin
kakasının yeşil ve cıvık olmasıdır. Yalnız unutmamak lazım, yeşil kaka sadece bazen annenin yediği
bir gıdaya bebeğin duyarlı olmasından ya da ishal olmasından da kaynaklanabilir. Aşırı süt
29/90
üretiminin sorun yarattığı durumlarda çözüm için en iyi strateji her emzirmede tek meme vermektir.
Eğer bebek bir emzirmeden sonra iki saat içinde tekrar emmek isterse, yine aynı memeyi vermeniz
gerekir. Sonraki iki saatte de öbür meme. Böylece bebek son süte ulaşabilir; ayrıca anne vücudu
zamanla mesajı alır ve süt üretimini yavaşlatır. Süt üretiminin azaltıldığı dönemde memeye ıslak
bezler veya buzdolabında soğutulmuş lahana yaprakları ile soğuk kompres uygulamak memelerdeki
rahatsızlık duygusu ve ağrıyı azaltmaya yardımcı olur.

Bebeğin son süte ulaşmadan emmeyi bırakmasının bir nedeni de muhtemelen bebeğin ‘susamış’
olmasıdır. Bazı bebekler arada sırada sadece ön sütü alıp memeyi bırakabilirler. Bunu alışkanlık
haline getirmiş bebeklerden bahsediyorum, yukarıdaki paragraflardaki durumdan değil. Normalde
tam bir öğünü bir veya iki memeden almayı öğrenmiş, iyi büyüyen, 3 aydan büyük bebekler bile
bazen sadece hızlı gelen ön sütü emip memeyi bırakabilirler. Anneler böyle durumlarda “bebeğim
susamış” yorumunu yapar ki bu çok mantıklıdır. Özellikle sıcak yaz aylarında bebeklerin bunu daha
sık yaptığını gözleyebilirsiniz.

Bir de soğuk algınlığı veya nezle geçiren bebekler hastalığı atlatana kadar sadece ön sütü emip
gerisini bırakabilir. Bu da oldukça mantıklı aslında. Soğuk algınlığı geçiren küçük bir çocuk
gözlemleme fırsatı bulduysanız iştahının kapandığını, sadece bol su içip onu ancak idare edecek
kadar yediğini görürsünüz. Bu da hastalığı atlatmak için mantıklı bir strateji. Böyle zamanlarda yağlı
son süte ulaşmadığından bebeğin kakası yeşil ve cıvık olabilir. Bebeğiniz normalde tam bir öğün
almayı bilen bir bebekse yukarıdaki gibi çeşitli nedenlerle arada sırada sadece ön sütle yetinebilir. Bu
siz ve bebeğiniz için bir sorun yaratmıyorsa bir şey yapmanıza gerek yok elbette.

Amerikalıların bir lafı vardır: ¨Bozulmadıysa tamir etmeye kalkma¨. Bozuk olup olmadığını bebek
ağlaması ve huzursuzluğuyla ve kilo alımıyla size belli eder zaten. İşler yolundaysa düzeltmeye
çalışmamanızı öneririm. Bu blogda yazdığım tüm yazılar için geçerli aslında bu: Sorun yoksa
düzeltmeye kalkmayın. Ama bebeğin sadece ön sütü alıp son sütü bırakması sürekli bir durumsa ve
sorun yaratıyorsa yukarıda belirttiğim önce bir memeyi tamamen boşaltıp sonra öbür memeye geçme
ve bir emzirmeden sonra iki saat içinde tekrar emmek isterse, yine aynı memeyi verme stratejilerini
uygulayabilirsiniz.

Bebeği istediği zaman istediği kadar emzirme kuralına ikinci istisna ise benim memeden bir türlü
düşmeyen bebek sendromu dediğim durum. İkizlerim Yunus ve Mina’yı emzirdiğim ilk aylarda ben
ayırmazsam bir türlü memeden düşmezlerdi. Bir saat, bir buçuk saat memede kalabiliyorlardı,
sanırım rekorumuz iki saate yakındı. Ben de iyice emip doysunlar ki güzelce uyusunlar, tekrar
emmek istemesinler, ben de İnşallah biraz uyurum diyerek bir saat emzirirdim. Ama öye olmuyordu.
Bizimkiler bir saat emdikten sonra yatırdığımda 20 dakika sonra tekrar uyanıp emmek istiyorlardı. O
dönemlerde sütün yetmemesi konusunda ciddi sıkıntılar yaşıyorduk. Ben de sürekli memede
oldukları için görevimi yaptığımı, memeler sürekli boş kaldığı için süt üretiminin tetiklenmesi
gerektiğini düşünüyordum. Ancak bu konuda hata yapıyordum. Çünkü uzun süre emzirmek yerine
sık sık emzirmek süt üretimini daha çok tetikler. Süt daha bol olduğunda bebeğin karnı daha
kolay doyacağından memeden daha kolay düşebilir. Bir saat durmaksızın emzirmek yerine bebek
uyuya kaldığında memeden ayırmak, uyandığında tekrar meme vermek sütü daha bollaştıran bir
yöntem olacaktır. Bu durumda, örneğin, 20 dakika emdikten sonra uyuya kaldı, o zaman memeden
30/90
ayırdınız, 20 dakika uyuduktan sonra uyandı, bir 20 dakika daha emzirdiniz. Böyle bir emzirme, bir
saat hiç durmadan emzirmekten daha çok tetkiler süt yapımını. Buradaki dakikaları tamamen örnek
olması için veriyorum, yoksa her anne ve bebek için emzirme süreleri kendine özgüdür.

Tek bebeklerde ise iş daha kolay: tek memede çok uzun (yarım-bir saat) kalması yerine bebek uyuya
kaldıkça bir memeden öbürüne çevirerek emzirmek sütü bollaştırmak için etkili bir çözüm olabilir.
Memeden bir türlü düşmeyen bebek sendromuna benzer bir bilgiye daha önce rastlamadım. Bundan
ikiz bebek annelerinin muzdarip olduğunu tahmin ediyorum. En azından BYBO aracılığı ile bu
durumda olan bir ikiz annesi ile tanıştım ve bir saat durmadan emzirmek yerine bebekler uyuya
kalınca ara verip uyanınca tekrar devam etme yönteminden çok fayda gördüğünü söyledi.

Şunu da belirtmek lazım ki bebeğiniz memede saatlerce kalıyorsa bir diğer önemli olası sorun alanı
da kavramadır. Bebek memeyi yeterince iyi kavrayamıyorsa yeterli sütü alamayacağı için
emzirme süreleri çok uzayabilir, memeden bir türlü düşmeyebilir. Bu durumda kavrama ve
pozisyona dikkat ederek emzirmek gerekir. Ayrıca, emzirme sırasında memeye masaj yapmak da
memenin etkili boşalması için iyi bir yöntemdir. Memeye basınç uygulayarak masaj yapmak bu tür
uzun emzirme seanslarının kısalmasına yardımcı olabilir. Kitabi bilgi yukarıdaki gibi olmakla
birlikte benim durumumda kavramaya dikkat etmek bazen yardımcı oluyordu, çoğunlukla değil.
Masaj da memeden düşmelerini sağlayamıyordu. O nedenle memeden bir türlü düşmeyen bebek
sendromunu tanımladım, bakalım bundan muzdarip olan başka anneler var mı... Eğer varsa ve
yukarıda önerdiğim yöntemi denerseniz işinize yarayıp yaramadığını benimle yorumlarda
paylaşabilirseniz çok sevinirim.

İstediği kadar emzirme prensibi kaç aya kadar geçerli?

İşte burda zurnanın o sesi çıkarttığı yere geliyoruz. Bu konu oldukça tartışmalı. Çünkü beslenme ve
uyku özellikle ilk yaşta birbiri ile çok ilişkili konular ve özellikle uyku konusu oldukça tartışmalı. O
yüzden bu iki konuyu birlikte ele almak gerekiyor. Üç çocuktan ve okuduğum yüklüce miktardaki
kitap ve yazıdan sonra benim yaklaşımım özetle şöyle. Doğumdan bebeğin kırkı çıkana kadar
istediği zaman istediği kadar emzirin. Hatta istemese de emzirin. Gak diyince emzirin, guk
diyince emzirin. Bu lafı emzirme kampı yazısından hatırlıyor olabilirsiniz. Çünkü lohusalık denen
dönem aslında bir çeşit emzirme kampı olmalı. Bu sütün bol ve yeterli olması ve emzirmeye iyi bir
başlangıç yapmak için gerekli. Önce sütünüzün bol olduğundan emin olun ki uyumadığında ya da
ağladığında aklınızda ‘acaba sütüm yetmiyor mu’ gibi bir soru olmasın. İlk üç ay bebeğin her
ihtiyacının (emme, kucak, uyku, vb.) hemen karşılanması bebeğin gelişimi için önemli.

Bebeği uyutma ve besleme konusundaki en katı uzmanlar bile ilk üç aya pek dokunmazlar. Ben
şahsen kırkı çıktıktan sonra üç ay olmadan önceki dönemde günlük rutinde bazı çok yumuşak
yönlendirmeler yapılabileceğini düşünüyorum. Beslenme, aktivite ve uyku döngüsünü bu dönemde
biraz biraz başlatabilirsiniz. Beslenme dediğimiz emzirme; aktivite dediğimiz bu dönemde alt
değiştirme ve anne-baba kucağında kısa bir sohbet, pencereden bakma gibi kısa etkinlikler; bebek
esnemeye başlayınca da uykuya yatırma... Yani günlük rutini biraz yapılandırmaya çalışabilirsiniz.

Bence ilk üç ayda dahi uykusu gelen bebeği önce yatağında uyutmaya çalışmalı; kısaca da olsa
önce yatakta uyutmak denenmeli; olmuyorsa kucak, meme gibi yöntemlere geçilmeli. Ama bu
dediğim yumuşak yönlendirmeler kesinlikle bebeği zorlamadan olmalı. Ağlıyorsa ya da emdikten
sonra uyumak istiyorsa kesinlikle zorlamamalı, istediğini vermeli. Ama “Nasıl olsa kucak ya da
meme isteyecek; baştan vereyim” diye düşünerek yatakta uyutmayı hiç denemeden, baştan meme ve
31/90
kucakta uyutmaya alıştırma taraftarı değilim. Çünkü memede uyutmak size bugün kolay gelebilir
ama bugünün çözümü yarının sorunu olabilir.

Üç aydan sonra ise bebeğin günlük düzeni ve uyku konusunda çeşitli ekoller var. Bunlardan birini
seçerek uygulayabilirsiniz. Ben hafif anne yönlendirmelerine devam ederek (belki üç aydan sonra o
yönlendirmeleri biraz daha belirginleştirerek) isteğe göre emzirmeye devam etme taraftarıyım. İsteğe
göre derken bebegin ipuclarini izleyerek o istedigi zaman istedigi kastediyorum. Bu hem fiziksel
hem de duygusal ihtiyaçları karşılamak için önemli. Duygusal ihtiyacı karşılamak için emmme
konusunda geçen günlerde yaşadığım bir durumu örnek verebilirim. Türkiye’den annem, babam ve
kardeşim ziyarete geldiği için evde oldukça hareketli günler geçiriyoruz. Anneanne, dede ve dayıyı
görünce ikizler her zamankinden daha heyecanlı, daha gürültülü oldular. Bol aksiyonlu bir günün
sonunda 5 aylık kızım Alanur'u akşam uykusundan önce emziriyordum ki beni oldukça şaşırttı. Artık
dış dünyayla çok ilgili olduğundan memeyi 5 dakikada bitirip kıvranmaya başlayan, hemen kalkıp
etrafa bakmak isteyen bebek o akşam memede birikmiş süt bittiği halde, süt damla damla geldiği
halde gözlerini karşıya dikip hiç hareket etmeden 10 dakika boyunca emdi. Amacı daha fazla süt
getirmek filan değildi, sadece sakin sakin boş boş emmek istiyordu. Muhtemelen gün boyunca maruz
kaldığı uyaranlardan zihnini temizlemek ve rahatlamak için emmeyi kullandı. Ama bu yöntemi ben
bulmadım, bebeğim buldu. Eğer istediği zaman istediği kadar emme prensibini uygulamasaydım, 10
dakika sonra “bu kadar yeter, hadi bakalım yatma zamanı” deseydim çok büyük ihtimalle zorlu bir
uykuya yatırma süreci beni bekliyor olacaktı.

Üç-altı ay arası bebeğin beslenme ve uyku konusunda alışkanlıklarının oturmaya başladığı dönemdir.
İlk üç ayda ihtiyaçtan kaynaklanan bazı durumlar, örneğin memede uyumak, 3-6 ay arasında artık
alışkanlığa, hatta bağımlılığa dönüşmeye başlar. O nedenle eğer beslenme ve uyku konusundaki
alışkanlıklarla ilgili sonradan pişman olmak istemiyorsanız 3-6 ay arasında önleminizi almanızı
öneririm. Bunun için Eren’in uyku eğitimi konusunda yazdığı yazılara göz atmak isteyebilirsiniz.

İsteğe bağlı emzirme taraftarıyım dedim. Ama her annenin, daha doğrusu her ailenin kendi ‘kırmızı
çizgileri’ var. Ben prensip olarak bebeği memede uyutMAma taraftarıyım, kırkından, özellikle de üç
aydan sonra. Uyku-meme ilişkisini bebek bence hiç kurmamalı; bu eşimle birlikte bizim kırmızı
çizgimiz oldu ve üç çocuğumuzda da bunun çok faydasını gördük. Ama bu konuda çok farklı
görüşler olduğunu belirtmeliyim. Mesela, yazılarımda hep referans verdiğim La Leche League ve
Emzirme Sanatı kitabı ise bebeği memede uyutun, karnı doymuş ve tatmin olmuş bir şekilde
uyumanın hazzını yaşasın der, hem de sadece ilk aylarda değil, sonraki aylarda da... Emzirme
konusunda hemen her konuda onlara katılıyorum ama uyku konusunda degil. Memede uyumaya
sadece bebeğin kırkı cıkana kadar sıcak bakıyorum, bilemediniz ilk üç ay olabilir diyorum,
sonrasında değil. Bu da şunu gösteriyor: tek bir dogru yok, her anne kendi doğrularını buluyor.

32/90
Tomris’in Emzirme Notları – Bölüm 7
Mamaya Başlamış Bebekler İçin Emzirme Kampı
“Dört aylık bebeğim gündüz meme emmeyi bıraktı. Sadece gece uykusunda emiyor. Her gece
yatmadan önce mama veriyordum; sanırım ona alıştı. Sütüm artsın diye arada pompa yapıyorum
gerçi, ama zamanla mama miktarını arttırmak zorunda kaldık. Bu kadar az verince, yani sadece
yatmadan önce ve arada sağdığım sütü verince alışmaz sandım biberona, ama birden oldu. Çok
üzülüyorum, en az bir sene emzireceğimi hayal etmiştim. Ne yapsam?”

“İki aylık ikizlerim var. Doğduklarının ikinci günü hastanede mamaya başladılar, kilo kayıplarının
çok fazla olduğunu söyledi doktorlar. “Sütün gelince mamayı kesersin” dediler. Ama sütüm de geç
geldi, doğumdan sonra 5. gündü... Böyle mama ile takviye ederek devam ettik. Başlarda günde 30-60
ml. verirdim, zamanla arttı. Şimdi iki aylık olan bebeklerimin her biri günde 150 en fazla 210 ml.
mama alıyor. Yalnız son zamanlarda memede hırçınlaşmaya başladılar. Memeyi bir alıp bir
bırakıyor, ağlıyor, bir türlü doğru düzgün emmiyorlar. Sanırım biberon istiyorlar. Vermezsem
karınları doymayınca da uyumuyorlar. Gündüz idare ediyorum ama sabaha karşı artık direncim
düşüyor, vicdan azabıyla da olsa mama veriyorum. O zaman rahatlıyor ve uyuyorlar. Ne yapmam
lazım?”

“Yedi günlük bir bebeğimiz var. Eşimin sütü geldi ama tam artmadı, o yüzden mama takviyesi
yapıyoruz. Bebeğimizi gündüz 2-3 saatte bir emziriyor eşim. Geceleri de onu dinlendirmeye
çalışyoruz, bebek uyandığında kayınvalidem mama veriyor. Eşimin sütü ne zaman artacak?”

Bir şekilde biberona başlamış annelerden o kadar çok soru alıyorum, o kadar soru cevaplıyorum ki
artık bu konuyu burda yazmam şart oldu. Facebook’daki BYBO, Emzirme Reformu gibi sayfalarda
da bu konuda sık sık sorular görüyorum. Umarım bu yazı emzirmenin yanı sıra mama veren anneleri
sadece emzirmeye dönme konusunda yardımcı olur.

Bir çok anne sütü çoğalınca bırakacağını düşünerek mamaya başlıyor. Ama mama verdiğiniz sürece
sütünüzün bollaşması mümkün değil. Aksine, bebeğin beslenme düzenine bir kez mama girdiğinde
anne sütü zamanla azalır. Bu nedenle, ikinci yazımda detaylarını anlattığım gibi, meme ve biberon
karışık beslenmenin uzun vadede sürdürülmesi mümkün değil. Er ya da geç, mama kazanır, meme
kaybeder. (Çok istisna durumlar olabilir ama annelerin %90’ından fazlası için durum böyle).

Çoğu zaman ise sütün azalarak bitmesinden önce bebekler tercihlerini biberondan yana yaparlar ve
bir süre sonra memeyi reddetmeye başlarlar. Peki, bir şekilde mamaya ve biberona kaymaya
başlamış bir bebek için ne yapmak lazım. Yok mu bunun bir çözümü, sihirli bir formulü? Size bir
iyi, bir de kötü haberim var. İyi haber: Çözümü var! Kötü haber: Bu çözüm sihirli bir formül, kolay
bir reçete değil; emek harcamanız ve uğraşmanız gerekiyor. Çözümün adı: Emzirme Kampı!

Şimdi diyeceksiniz: “Bu kadın da emzirme kampı diye bir yöntem bulmuş, ne soru sorsak aynı
cevabı veriyor”. Birincisi, bu yöntemi ben bulmadım. Buna lohusalık deniyor ve on binlerce yıldır
anneler lohusalıklarında aslında bir çeşit emzirme kampı yapıyorlar. İkincisi, karşılaşılan emzirme
soruları ve sorunlarının çok büyük bir kısmı bir şekilde mamaya ve/veya biberona başlamış
annelerden geliyor, biberon alan bebeklerde görülüyor. Çünkü sorunların çok büyük kısmı biberon
ve mama kullanımından kaynaklanıyor. O nedenle gerçekten ihtiyaç yoksa mamaya hiç başlamamak

33/90
lazım (emzirme kampı yapmadan gerçekten mama desteğine ihtiyacınız olup olmadığını
bilemezsiniz). Emzirme kampının nasıl yapılacağını daha önce aktarmıştım. Lütfen öncelikle bu
yazıya bakın.

Bir şekilde biberonla mamaya başlamış bebeklerde ilk emzirme kampı yazısındakilerin yanı sıra
şunlara dikkat etmek gerekiyor:

Emzirme kampına başlarken evdeki tüm mama ve biberonları çok çok yüksek bir yere kaldırın.
Varlıklarını unutun. Formül mama icat edilmedi, yok öyle bir şey! Biberon da yok! Beyninizi buna
göre formatlayın. (Biberonları atın demiyorum çünkü işe başlayacaksanız vs. arada biberon
gerekebilir. Ama formül mama kutusunu atabilirsiniz). Beslenmesinin yarısını mamadan alan veya
biberona alıştığı için memeyi doğru düzgün emmeyen bir bebeğe ‘mama vermeyin’ demem çok
gaddarca geliyor olabilir size. Ama bunu bebeğinizin iyiliği için söylüyorum. Evet, iki gün çok
ağlayacak. Sizin de canınız çıkacak. Biliyorum, çünkü emzirme kampını ben de yaptım. Hem de bir
kez değil, bir çok kez. En zoru da ikizlerimle yaptığım emzirme kamplarıydı. En son kamp
yaptığımızda iki aylıklardı. Mecburduk bunu yapmaya, çünkü aldıkları mama miktarı gittikçe
artıyor, emmeleri gittikçe kötüleşiyordu. Çünkü biberon aldıkça memeden sütü nasıl en verimli
şekilde getirip karınlarını doyuracaklarını öğrenemiyor, öğrendiklerini de unutuyorlardı. Emzirme
kampı sırasında çok ağladılar. Ama sonunda mecburen doğru düzgün emmeyi öğrendiler. Çünkü
hayatta kalma içgüdüsü, biberon için inat etmekten daha baskın gelir.

“Anladım, biberon vermeyelim. Ama çok zorda kalırsak çok az, sabaha karşı, mesela 30 ml mama
versek, sadece günde bir kez. Olur, değil mi?” Yok, siz beni anlamamışsınız. O vereceğiniz ‘azıcık’
mamanın bebeğe bir faydası olmayacağı gibi emme tekniğini de yine bozacaktır. Bebeğiniz sanki
yeni doğan bir bebek gibi doğru düzgün emmeyi, memeden en verimli şekilde süt almayı yeniden
öğreniyor. O yüzden kesinlikle mama ve biberon yok. Vereceğiniz her biberon sizi en başa geri
götürecektir. Mama vermemek için direnirken en zoru akşam ve gece saatleridir. Çünkü anne de
bebek de günün yorgunluğunu taşıyordur. Anne uykusuzsa akşama doğru yorgunluğu artar,
yorgunluktan sütü azalmaya başlamış olabilir (o yüzden de emzirme kampında destek almak çok
önemli). Genellikle gece 11’den sonra iyice zorlaşır. Bebekler canhıraş ağlarken insanın aklına

“şimdi 210 ml mama versem sonra da vurup kafayı uyusam güzelce” gibi düşünceler gelmeye başlar.

Ama sakın pes etmeyin. Evet, geceler uzun geçecek, belki evdeki ışıklar o gece hiç sönmeyecek.
Ama devam edin. Bir kaç gün içinde sütünüz bollaşacak. Bu da geçecek. Eger bu üç gunu
atlatabilirseniz daha güzel günler sizi bekliyor olacak. Sütünüz bollaştığında uyumaya, ailenizin
diğer fertlerine ve ev işlerine daha rahat vakit ayırabileceksiniz. Ama şimdi görevinizi emzirmeyi
yoluna koymak. Diğerleri bekleyebilir. Bebeğin doymak bilmediği, sürekli emmek istediği ve
ağladığı zor zamanlarda bebeğinizin büyüyüp yürüdüğünü, koştuğunu, okula gittiğini hayal edin.
Bebeğinizin anne sütü sayesinde sağlıklı, kolay hasta olmayan, zeki, okulda başarılı olduğunu hayal
edin. Evet, üç gün canınız çıkacak, ama evladı için elinden gelenin en iyisini yapmış bir anne olarak
bunun karşılığını ömür boyunca alacaksınız inşallah.

“Bebeğim memeyi tamamen reddediyor, sadece biberon kabul ediyor. Acaba sütümü sağıp vermeye
mi geçsem. Ne yapmalıyım?”

Bebeğiniz memeyi reddediyorsa işiniz biraz daha zor. Çünkü emzirme kampında amacımız sık
emzirerek sütünüzü bollaştırmak, ama memeyi almadığı için bu konuda hiç yardımcı olmayan bir
34/90
bebekle karşı karşıyayız. Yine de pompa kullanma taraftarı değilim pek. Pompa ile süt sağmak başta
mantıklı görünebilir, ama uzun süre devam etmeniz çok zor. Pompa ile süt sağan annelerin çoğu
bebek 6 aylık olduktan sonra pompayı bırakır, formül mamaya dönmeye başlar. Bunun bir kaç
nedeni var.

1- Pompa ile süt sağmak anneye emzirmedeki kadar tatmin ve mutluluk vermeyeceği için
anne bunu çok uzun sürdürme eğiliminde olmaz.

2- Emzirmedeki ten teması ve bebeğin memeyi dili ile sağma tekniği pompada olmadığı
için zamanla süt azalır. Ayrıca unutmayın, pompa ile sağılan sütün faydası hiç bir
zaman bebeğin emzirmeden sağlayacağı faydanın yerini tutmaz (bkz. Tomris’in
Emzirme Notları – 1: Merhaba!) Benim hiç başıma gelmedi ama kendi yavrum
mememi almasa, reddetse, sadece biberon istese heralde çok ama çok üzülürdüm.
Kendimi reddedilmiş hissederdim. O yüzden ilk önerim şu: Moralinizi lütfen sağlam
tutun. Bebeğiniz memenizi emmek; memeleriniz de onu emzirmek için yaratıldı.
Bebeğiniz bunu unutmuş olabilir, ama siz annesi olarak ona bunu şefkaatli ama kararlı
bir şekilde hatırlatacaksınız. Şefkatli olacaksınız, yani ısrar etmeyecek,
sinirlenmeyecek, sinirinizi bebeğinize yansıtmayacaksınız. Kararlı olacaksınız, yani
ona biberon vermeyeceksiniz, sadece meme önereceksiniz. O anda alıp almamak
onun bileceği iş. Israr etmeyin. Israrcı olursanız karşılıklı sinir harbine girebilirsiniz.
Sakin olmaya gayret edin. Çok büyük ihtimalle bir gün içinde açlık inada üstün
gelecek ve memeyi alacaktır.

3- Biberon istediği için memeyi almayan bir bebeğe şefkatli bir şekile doğal olanın meme
olduğunu hatırlatmak için yenidoğan içgüdülerini ve reflekslerini ortaya çıkartmaya
çalışın. Bunu için çıplak bir şekilde ten tene temas çok etkili bir yöntem. Emmese de
gün içinde çeşitli vesilelerle sık sık çıplak göğsünüze yatırın. Teninizin kokusunu,
memenizin yumuşaklığını hatırlasın. Bebek ne kadar küçükse yenidoğan refleksleri o
kadar kolay harekete geçeceğinden başarı şansınız o kadar artar. Ama büyük
bebeklerde de bu yöntemi uygulayabilirsiniz. Gün içinde bebeği kucağınızda veya
bebek askısında taşırsanız bebeğiniz sizin, siz de bebeğiniz kokusunu alacaksınız,
sıcaklığını hissedeceksiniz. Bu sizin süt üretiminizi tetikler, bebeğinizin de doğal
olanı, anne memesini emmeyi hatırlamasını sağlar. Memeyi almak istemeyen,
memede huysuzlanan bebeklerde bebeği uykuluyken, uykuda, uykudan hemen sonra
emzirmek en etkili yöntemler arasında. Bebeğiniz kaç aylık olursa olsun, önce
emzirme sorunlarını çözün, sonra uyku eğitimine sıra gelir. Yani öncelikler listesinde
emzirme uyku düzenine üstündür

35/90
“Bebeğim 6 aylık oldu. Yine de emzirme kampı yapabilir miyim?”

Elbette! Bebeğinizin daha fazla süte ihtiyaç duyduğunu düşündüğünüz her zaman emzirme kampı
yapabilirsiniz. Ancak 6 aylık bir bebekte sütün istediğiniz kadar artması 2-3 günden daha uzun
sürebilir. Çünkü, emzirme ile ilgili hormonlar doğumdan sonraki ilk haftalar ve aylar kadar yoğun
değildir. Ama yine de, emzirdiğiniz sürece o hormonlar vücudunuzda var, sizde de bebeğinizi şakır
şakır emzirecek güç!

“Haftada 5 gün çalışıyorum. Emzirme kampı yapabilir miyim?”

Elbette! Hafta sonu yanı sıra en az bir gün işten izin almanızı öneririm.Mamaya ve biberona
başlamış bebeklerde emzirme kampı en az üç gün olmalı. Eğer hiç izin alamıyorsanız işte olduğunuz
saatlerde iki saatte bir pompa ile süt sağmanız gerekir, eve dönünce emzirme kampına devam
ederseniz.

“Sütü çoğaltmak için pompa ile süt sağmamı önerdiler. Sütüm bollaşana kadar bebeği emzirdikten
sonra pompa ile süt sağsam, bir sonraki öğünde emzirmeden sonra sağdığım sütü ve doymazsa
mama versem nasıl olur?”

Hem uygulaması çok zor, hem de sütü emzirme kampı kadar artırmayan bir yöntem bu. İkisini de
bizzat denemiş biri olarak pompa ile süt artırmaya çalışmanın emzirme kampından daha da zor
olduğunu söyleyebilirim. Diyelim ki sorudaki yöntemi uyguladınız. Bebeği emzirdiniz. Bir önceki
sağmadan gelen anne sütünü, sonra da doymadığı için formül mamayı biberonla verdiniz. Sonra
bebeğin gazı çıkacak, altı değişecek, yatırılacak, uyutulacak. Bebek uyuyunca mutfağa girip
biberonu yıkayacaksınız, kaynatıp sterilize edeceksiniz; pompaları yıkıyacaksınız. Sonra iki lokma
bir şey yiyeceksiniz. Tam pompa yapmaya sıra geldi ki bir baktınız bebek uyandı. Bebeği biraz
oyalayayım da pompa yapayım dediniz. Bir de bakmışsınız kucağınızda açlıktan ağlayan bir bebek,
siz ise pompa ile süt sağmaya çalışıyorsunuz.

Bir dakika yahu! “Ben bu memeyi niye sağıyorum ki, bebeğe versem ya!” İşte en sonunda
aydınlandınız! Sütü artırmak için emzirmeden sonra pompa ile süt sağma yöntemini şu anda
yaşadığım Hollanda’da çok öneriyorlar. Çünkü bebek istediği zaman istediği kadar emzirince, sık sık
emzirince bebek buna alışır, kucakta uyumaya alışır, hep meme ve kucak ister diye endişe ediyorlar.
Sütü artırmak için emzirmeden sonra pompa ile süt sağma yöntemini ancak bebeğini saatli,
programlı besleyen annelere öneririm. Ama şunu belirtmeliyim, zaten bebeklerin saatli beslenmesi
baştan çok doğru bir yöntem değil. Bebeğin hem fiziksel hem de duygusal gelişimi için istediği
zaman istediği kadar emzirilmeli (bkz. Tomris’in Emzirme Notları – 5: Temel Bilgiler (2)).

“Emzirme kampı kaç gün sürmeli?”

Biberona ve mamaya başlamış bebeklerde emzirme kampı en az 3 gün sürmeli. Çünkü burda
amacımız sadece sık emzirerek sütü artırmak değil. Aynı zamanda bebeği yanlış bir emme
tekniğinden geri döndürmeye çalışıyorsunuz (bkz. Tomris’in Emzirme Notları – 2: Doktor mama
önerdi! Azıcık mamadan bir şey olmaz, değil mi?). Eskisini unutup yenisini öğrenmesi biraz zaman
alabilir.

36/90
“Emzirme kampının etkili olduğunu nasıl anlarız?”

Bunu anlamanın en objektif yolu emzirme kampı öncesi ve sonrasında bebeği tarttırmak. Bebeğin
kilosunun artış hızının iyi olup olmadığını en iyi hekiminiz değerlendirebilir. Çünkü bebeğinize özgü
durumları ancak hekiminiz bilir. Size bir fikir vermesi ve hekiminizle birlikte değerlendirme
yapabilmeniz için kilo alımında genel prensipler şu şekilde: Emzirilen bir bebeğin ilk dört ay günde
ortalama 20-30 gram alması gerekir. 4-6 ay civarında ise günde ortalama 15 gram alır (13-18 gram).
Bunlar herhangi bir sağlık sorunu olmayan bebekler için ortalama beklentiler.

Hesabı şöyle yapıyoruz: Son tartı günündeki kilosundan ilk tartı günündeki kilosunu çıkartarak
aradaki farkı bulun. Bu rakamı ilk ve son tartı günü arasındaki gün sayısına bölerseniz günlük
ortalama kilo alım hızını bulmuş olursunuz. İlk dört ayda bu rakam 20 gramın üzerindeyse çok iyi
yoldasınız demektir. Eğer meme emmeyi reddeden bir bebekle kampa başladıysanız ve ilk bir gün
bebeğin memeye alışması için geçtiyse, doğru düzgün emmediyse, emzirme kampını bir gün daha
uzatmanız iyi olabilir. Veya bebeği tartıya götürürken hekiminize bunu aktarın ve bebeğin emmediği
gün kadar ek gün isteyin.

Üç günlük emzirme kampından sonra doktorunuz bebeğinizin kilo alımının yeterli olmadığını
söyleyebilir. Eğer emzirmenin tam da yoluna girmeye başladığını, memelerinizin süt dolmaya
başladığını hissediyorsanız durumu anlatıp doktorunuzundan bir iki gün daha isteyin. Bu süre içinde
kilo alımı rayına girebilir. Kilo alımı yine de yetersizse mamaya devam etmeniz gerekiyor demektir.
Ama en azından çok çok bollaşmış süt ile devam edeceğiniz mamayı çok çok azaltabileceksiniz.
Böyle bir durumda mamayı benim memede mama vermek dediğim ‘lactation aid’ (Türkiye’de SNS
diye biliniyor) yöntemini kullanarak vermenizi öneririm. Bunu da daha sonra yazmaya çalışacağım.

37/90
Tomris’in Emzirme Notları – 8: Anne Adaylarına Öneriler (1)
“Sekiz aylık gebeyim ve yazı dizinizi zevkle okuyorum. Bebeğimi ilk altı ay sadece emzirmek
istiyorum, sonra da gidebildiği kadar... Anne adaylarına ne önerirsiniz, iyi bir başlangıç yapmak
için nelere dikkat etmeliyiz?”

Lohusalık
“Hayat zordur. Bu bir gerçek. Ama bir kez bu gerçeği anlar ve kabul ederseniz, hayat artık o kadar
da zor olmaz. Çünkü bir kez kabul ettikten sonra, hayatın zor olduğu gerçeğinin bir önemi kalmaz.”
(M. Scott Peck’in “The Road Less Travelled (Az Gidilen Yol)” kitabından alıntı).

Aynı sözleri lohusalık için de söyleyebiliriz. Lohusalık zordur, gerçekten zordur! Bırakın kahveyi
çayı televizyonu diziyi, yemek yemeye ve uyumaya bile vaktiniz olmayabilir. “Bebek uyudu, şimdi
yatıp yarım saat uyusam mı, duş mu alsam” ikileminde kaldığınız zamanlar bile olacak. Yalnız
lohusalığın zor olacağını baştan kabul ederseniz, hayatınız biraz kolaylaşabilir. Yine aynı zorlukları
yaşayacaksınız, ama siz bu sürecin zor olacağını baştan kabul ettiğiniz için güçlüklerle baş etmeniz
daha da kolay olacaktır.

Örneğin, sabah akşam, gece gündüz emmek isteyen bir bebek düşünün. Bir anne “Off, ne zaman
emmesi bitecek. Emzik yerine kullanıyor beni. Emzik de veremiyorum, ilk haftalarda vermeyin dedi
doktor. Yoruldum artık!” diye düşünüyor. Bir diğer anne ise lohusalığın zor geçeceğini, büyük
ihtimalle bebeğin sürekli emmek isteyeceğini baştan kabul etmiş (çoğu bebek çok emmek ister ama
böyle olmayanlar da var elbette). Bu anne başına gelecekleri kabul ettiği için sükunetle emziriyor.
Uykusuz, yorgun, ama hayatından şikayet etmiyor, çünkü zorlukları baştan kabul etmiş. Sonuçta
ikisi de sürekli emmek isteyen birer bebeği emziriyorlar.

Farzedelim, iki kadının tüm şartları aynı (adıkları destek, bebeklerinin huyu suyu, vb.). Sizce hangisi
daha mutlu? Sizce hangisinin çocuğu daha huzurlu büyüyecek? En azından, birinci annenin
lohusalığının daha zor, ikincisi anneninkinin ise nispeten de olsa daha kolay geçeceğini
öngörebiliriz. Çünkü bir şeyin zor ya da kolay olması, bizim zihnimizdeki algılar ve kabul ile alakalı.

(Bu arada, Peck’in bu sözleri doktora yapmak için de geçerli, değil mi Eren ;-) Emzirmeyle ilgili
konulara girmeden önce lohusalıkla ilgili iki güzel ve kısa yazı gördüm yakınlarda, onu paylaşmak
istiyorum. Habertürk’te yazan Damla Çeliktaban geçen ay bir Loğusa Kullanım Kılavuzu yayınladı.
Sonraki haftalarda da annelerden gelen önerileri toplayıp sundu: Tecrübeli annelerden loğusa
yakınlarına öneriler. Her iki yazı da çok faydalı. Anne adaylarına öneririm.

Doğuma ve emzirmeye hazırlık Bilinçli anne adaylarının yazılarımı okuduğunu duyunca çok
memnun oluyorum. Bu çok zor ama çok güzel döneme önceden hazırlanmak gerçekten çok önemli.
Bu kadar hazırlıktan sonra anne adaylarına tek bir tavsiyem var: Doğumdan sonra burda ya da
başka kaynaklarda okuduğunuz her şeyi unutun! “Hoppalaaaa! O kadar hazırlandık, okuduk,
şimdi de unutun diyorsun” diyeceksiniz. Biraz garip gelebilir size, ama her şeyi unutup
içgüdülerinizle davranın. Sanki okuma yazma bilmeyen bir köylü kadın, ya da taş devrinde yaşayan
bir anne gibi emzirin. Çünkü emzirmek beynin düşünme ve bilinçle ilgili kısmı tarafından kontrol
edilmiyor, beynin duygularla ilgili kısmı tarafından kontrol ediliyor. Bebek uykusunda iç çekince
aniden sütü gelir annenin; hatta ilk haftalarda bebek iç çekince anne rahmindeki kasılmalar tetiklenir.
Ama siz emzirmiyordunuz o sırada? Neden süt geldi? Çünkü süt akım refleksi, beynin ilkel kısımları
tarafından yönetiliyor, adı üzerinde, refleks, sizin isteğinize bağlı değil. Bebeğinizin sesi, kokusu
38/90
beyninizin ilkel kısmını harekete geçiriyor, kontrolünüz dışında refleks olarak süt salgılanıyor. Yani
bebek ile memeleriniz arasında bir bağ kurulacak, beyninizin en ilkel, duyguları yöneten kısmı burda
aracı olacak, sizin bu olan bitenden haberiniz dahi olmayacak. En güzeli de bu zaten!

Hangi memede kaç dakika emzirdim, iki emzirme arası kaç saat oldu vs hiç bakmayın. Kolunuzda
saat olmasın; yüz binlerce yıldır kadınlar kollarında saatle mi emziriyor? Zaten bir lohusanın evinde
saatin anlamı da yok, gece gündüz karışmıştır ve bu da çok normaldir. Mama ihtimalini unutun, daha
icat edilmedi farzedin. Gerçekten ihtiyacı olan bebekler için mama gerekli, hatta hayat kurtarıcı
olabiliyor. Ama çoğu anne mamaya ne yazık ki gereksiz yere başlıyor, onların da önemli bir kısmı
mamanın derin dehlizlerinde kaybolup biberona mahkum oluyorlar. O yüzden o ihtimali unutunç

“Gerçekten mama gerekiyor mu acaba?” diye düşünüyorsanız önce emzirme kampı yapın. Kamptan
sonra kilo alımı yeterli değilse o zaman hekiminizle mama vermeye karar verebilirsiniz. Peki hiç mi
beyninizin bilinçli düşünen kısmına ihtiyacınız yok? Herhangi bir sorun yoksa, bilinçli düşünmenize
de gerek yok. Siz de her memeli hayvanın dişisi gibi doğuracak ve emzireceksiniz. Doğal doğum
hakkında ne düşünüyorsunuz bilmiyorum, belki biraz sert ve çok direkt oldu bu sözler, ama işin aslı
en basit haliyle bu. Ama ne zaman ki bir sorunla karşılaşırsınız, o zaman beynin düşünen ve sorun
çözen kısmı devreye girecek. İşte okuduğunuz o kadar blog, kitap vs. şimdi işe yarayacak. Bazen siz
bir sorun görmediğiniz halde birileri sizin sorun yaşadığınızı, mesela sütünüzün yetmediğini iddia
ettiğinde de aklınız devreye girecek, ‘sütün yetmiyor mu’ diyenlere gereken ayarı vereceksiniz.

Hazırlıklı olduğunuz için sorun yaşadığınızda hangi bilgiyi nerede bulacağınızı, hangi yazıya
bakacağınızı artık biliyorsunuz. Lohusalıkta zaten uykusuz ve yorgunken bir de hangi bilgiyi nerden
bulacağını bilemez insan, o yüzden bilgi kaynaklarını doğum öncesinden hazırlamış olmanız en
güzeli. Temel prensipler ve emzirmenin doğası ile ilgili bir fikriniz var. O yüzden küçük sorunları
kendi başınıza, büyük sorunları ise hekiminizle görüşerek, bir emzirme danışmanı bularak, bu
yazılara veya başka iyi kaynaklara bakarak ve buralara soru bırakarak çözebilirsiniz.

Hangi bilgi kaynaklarını kullanabiliriz?

Gerek internette gerekse kitapçılarda emzirme konusunda bir çok kaynak var. Hatta bazen bunlar
birbiri ile çelişkili bilgiler veriyorlar; anneler hangisini izleyeceğini şaşırıyor. Kaynak seçerken
veya okuduğunuz kaynağı değerlendirirken şunu dikkate alın: bu kaynak bir öneride
bulunurken bunun nedenini, altında yatan mekanizmayı açıklıyor mu? Açıklıyorsa bu
mantıklı mı, bu açıklamayla ikna oldum mu? Diyelim ki okudğunuz kaynak “İlk haftadan sonra
bebeğinizi iki saatte bir emzirin. Daha sık emzirirseniz bebeği atıştırmacı bebek yaparsınız” diyor.

Peki bunun nedenini sizi ikna edici bir şekilde açıklıyor mu? Yoksa sadece kendi kişisel tecrübesi ile
mi bunu yazmış. Kendi tecrübesi bu olabilir, ama tüm annelere ve bebeklere genelleyebilmesi ve
sizin bunu uygulamanız için önerisinin mekanzimasını anlatabilmesi ya da bilimsel araştırmalarla
desteklemesi gerekirdi. Bu örnekten devam edersek, neden yeni doğan bebeğin istediği zaman
istediği kadar emzirilmesi gerektiğini altta yatan nedenleriyle açıklayan bir seri yazım var. Bunlar
Tomris’in Emzirme Notları 3, 4 ve 5.

39/90
Emzirme konusunda en kapsamlı bilgileri, Türkiye'de bu işin ansiklopedisi olan Emzirme Sanatı
kitabında bulabilirsiniz. La Leche League (LLL) International emziren annelerin oluşturduğu dünya
çapında bir topluluk. Gerek uluslararası web siteleri, gerekse yıllar içinde güncelleyerek
yayınladıkları ve artık bir klasik olan Womanly Art of Breastfeeding kitabı emzirme konusunda
müthiş kaynaklar. İçerdiği bilgiler açısından mükemmel bir kitap. Her bölümde kutular içinde
annelerin paylaştıkları acı tatlı tecrübeleri koymuşlar, içinizi ısıtan kısa hikayeler.

Yalnız kitabın birkaç küçük dezavantajı var, belirtmeden geçemeyeceğim. Kitabı burda önermeden
önce Türkçe kitaba kendim bakayım dedim (ben İngilizce’sini kullanıyorum). Sağolsun annem
Türkiye’deki bir kitapçıdan aldı ve geçen ay Hollanda’ya bizi ziyarete gelirken getirdi. Üç
dezavantajı olduğunu gördüm. Birincisi, kitap biraz çeviri kokuyor. Batı kültürüne yönelik yazıldığı
ve birebir çevrildiği için garip kaçan yerler var, mesela ‘ağ kurmak’ terimi. Türkiye’de kadınlar ‘ağ’
kurmazlar, eş dost edinirler. Özetle, bilgiler doğru, hem de çok doğru, ama okurken birçok cümle
çeviri olduğunu hissettiriyor.

İkinci dezavantajı fiyatı: KDV dahil 37 TL. Türkiye’deki alım gücünü düşündüğümde bana biraz
yüksek bir fiyat gibi geldi. Biliyorum, bir bebek pusetine 3.000 lira veren anne adayları var bkz.
Arzu’nun Hamilelik Günlüğü- 29. Hafta. Ama veremeyenler de var. Şöyle diyeyim size; annem
kitabı almak için girdiği kitapçıdan beni (yani Hollanda’yı) cebinden aradı, “kızım fiyatı bu, almamı
istediğinden emin misin?” demek için. Böyle misyonu olan bir kitabın daha erişilebilir bir fiyatta
olmasını arzu ederdim; önerirken içim biraz daha rahat olurdu. Yine de, nelere para ayırmıyoruz ki!
O yüzden şiddetle tavsiye ediyorum, içindeki bilgiler gerçekten paha biçilmez... Az çok kitap okuma
alışkanlığı olan ve emziren her annenin evinde, başucunda olmalı. Fiyat size yüksek geliyorsa da
demokrasilerde çareler tükenmez. Bir kaç gebe arkadaş bir araya gelerek alabilirsiniz, ya da bu kitabı
edinmiş arkadaşlarınızdan ödünç alabilirsiniz. Keşke ülkemizde şehir ve semt kütüphaneleri yaygın
kullanılsa da gidip ordan kitabı ödünç alın diyebilsem. Belki şehrinizde özel bir uygulama vardır, bir
deneyin isterseniz. Bir de internetteki kitapçılarda %25 indirimi var kitabın, kargo parasını çıkartıyor
bu indirim, o yüzden internetten de sipariş edebilirsiniz.

Kitabın üçüncü dezavantajı kalın olması. Eğer okuma alışkanlığınız yoksa gözünüzü korkutabilir
kalınlığı. Ama merak etmeyin, güzel akıyor. Ayrıca, kitabın ilk 6 hafta, 6 hafta-4 ay, 4-9 ay, 9-18 ay
gibi zaman dilimlerine ayrılmış bölümleri var. Baştaki genel bilgileri ve ilk 6 haftayı doğumdan önce
okuyup diğer bölümleri ay dönemleri yaklaştıkça okuyabilirsiniz. İlgili ay dönemlerinde en sık
görülen durumlar ve sorunlar ele alınıyor zaten. Sonra da ‘teknik destek’ bölmü geliyor ki alfabetik
bir şekilde sorunlar, sıralanmış ve sorunların sebepleri ile çözüm yolları açıklanmış. Emzirme Sanatı
kitabının her sayfasına katılıyorum, bir bölüm hariç, o da uykuyla ilgili bölüm. LLL (ve bu kitap)
bebeklerin memede uyutulmasını ve anneyle uyumasını öneriyor ancak ben emme ve uyku ilişkisinin
kurulmasına taraftar değilim. Özellikle ilk 3 aydan sonra memede uyutma taraftarı değilim. Daha
önce de yazmıştım. Siz de uyku konusunda kendi ekolünüzü bulacaksınız. “Yok ben kitap okumayı
sevmem, bilgileri internetten kısa kısa almayı severim” derseniz o zaman LLL Türkiye web sitesi ile
başlayabilirsiniz. Web sitesindeki yararlı bilgiler bölümü çok faydalı bir kaynak. Ayrıca Emzirme
Sanatı kitabının bir çeşit özeti olan ‘kes kullan’ setini de siteye koymuşlar, buradan indirebilirsiniz.
Hatta kes kullan seti ‘Annelerin Anne Olmadan Önce Bilmesi Gerekenler’ sayfası ile başlıyor!

40/90
BYBO’da sunduğumuz Tomris’in Emzirme Notları’nı da önermeden geçemeyeceğim. Yazılarımda
bahsettiğim şeylerin %80-90’ı ya kendi yaşadığım, ya da yakından gözlemlediğim ve burdan yola
çıkarak araştırıp bulduğum şeyler, o nedenle ‘tecrübeyle sabittir’ diyebilirim. Ama sadece tecrübemi
anlatıp öneriyi verip geçmiyorum. Mümkün mertebe işin prensiplerini anlatmaya çalışıyorum ki
anneler önerilerin arkasındaki mantığı kavrasın; böylece gerektiğinde kendi durumlarına
uyarlayabilsinler. Yazılarımı okuduktan sonra emzirme kampı yaparak mamaya başlamaktan
kurtulan, mamadan anne sütüne dönen, daha iyi emzirdiğini söyleyen anneleri duydukça da çok
mutlu oluyorum. Bana bu mutluluğu yaşama fırsatını verdiği için de Eren’e çok teşekkür ediyorum.
Esra Ertuğrul’un da BYBO’ya bıraktığı yorumlarda paylaştığı linklerden emzirme ile ilgili
yazılarının LLL ve benimki ile benzer ekolden geldiğini ve faydalı bilgiler içerdiğini görüyorum.
Yakın zamanda Arzu, katıldığı eğitimlerden öğrendiklerini paylaştı köşesinde, özellikle emzirmeye
hazırlık açısından güzel notlar var: (Arzu'nun Hamilelik Günlüğü- 29. Hafta Okumanızı tavsiye
ederim.

41/90
Sezaryenden sonra bebeğimi emzirebilir miyim?
Emzirmeye iyi bir başlangıç için en iyisi doğal doğum. En iyisi ilaçsız, epiduralsiz normal doğum ve
hemen ardından bebekle koyun koyuna geçireceğiniz ilk dakikalar, saatler ve ilk günler... Eğer sizce
gerekiyorsa epidural ikinci en iyi seçenek. En kötüsü ise sezaryen! Eğer illa sezaryen doğum
yapmanız gerekiyorsa bebeği doğumdan hemen sonra koynunuza alacak, emzirecek ve mümkünse
yanınızda tutacak olanakları sağlayan bir hekim ve hastane ile çalışın. Aksi takdirde emzirme ilk
yarım saatten sonraya kalır, ki bu da emzirme başarısını düşüren bir faktör. Ama şunu da belirteyim,
sezaryenden sonra bebeğini şakır şakır aylarca, hatta yıllarca emziren anneler elbette var. Yani
yapılabilir. Ama doğaldan ne kadar uzaklaşırsanız emzirmede sorun yaşama ihtimaliniz artıyor, bunu
da unutmayın.

Ben ilk doğumumu sezaryen ile yaptım. Bebeklerimle 30 saniye yanak yanağa getirdiler, sonra
ayrıldık. Kavuşmamız iki saati buldu. Sütüm doğumdan sonraki 4. günde geldi. Bir haftada
kaybetmeleri beklenen kiloyu ilk günde kaybedince yavrucaklara ikinci günde hastanede mama
başlandı (hala pişmanım direnmediğime). Emzirme ile ilgili çok sorun yaşadık. Kaç kez biberona ve
mamaya kayıyorduk ki direkten döndük. Sonraki aylarda, yıllarda hep kendimi suçladım, ¨Eğer
normal doğum yapsaydım bu sorunlar olmazdı... Çünkü normal doğumla vücudum emzirmeye hazır
olurdu, doğumdan sonra daha erken emerlerdi, sütüm daha erken gelirdi¨ dedim. Geçen yıl tekrar
gebe kalınca emzirmeye iyi bir başlangıç yapmak için bu sefer normal doğum yapmayı kafaya
taktım. Çok şükür, istediğimiz gibi oldu. Biraz uzun sürdü, 2,5 gün kadar, ama normal doğum oldu.
Doğar doğmaz kucağıma aldım bebeğimi, hemen emdi. Ama sütüm yine 4. gün geldi. İlk hafta kilo
alımında biraz sorun oldu, burdaki bebek hemşireleri hemen mama önerdiler. Bu sefer akıllanmıştım.
Üç gün istedim hemşireden, emzirme kampı yaptım, her şey yoluna girdi. Kırkı çıkınca haftada bir
kez biberonla vermeye başladık sağılmış anne sütünü, ama bir türlü biberona alışamadı. Bunu biraz
da gurula söylüyorum, demek ki memeyi o kadar benimsemiş ki, başka bir şey kabul etmiyor. 6 aylık
oldu, hala da ben işteyken beni bekler, gündüz sadece kendini idare edecek kadar süt alır biberondan
(zavallı kocacığım!). Özetle emzirmeye iyi bir başlangıç yapmak için doğum çok önemli.

Doğumdan sonrak ilk haftalar

Başta da dediğim gibi, lohusalık kolay değil. Doğumdan sonraki ilk 40 gün yokuş yukarı olacak,
özellikle emzirme açısından biraz zorlanabilirsiniz; ama pes etmeyin. Kırkı çıktıktan sonra ise yokuş
aşağı. İlk 40 günün bence iki amacı var:

1. Anne ve bebeğin birlikte yaşama alışması, annenin bebeğini tanıması, ihtiyaçlarını


karşılamayı öğrenmesi.

2. Emzirmenin ve bebeğin ihtiyacına dayalı süt üretiminin yoluna konması.

Eğer bu dönemde biberon ile mama vererek müdahale ederseniz, bebeğin beslenme sistemine anne
memesi dışında bir şey sokarsanız daha büyük sorunlar yaratabilirsiniz. O yüzden konu komşuya
kulak asmayın. Yeni doğum yapmış bebeği ziyarete gelen konu komşu eş dost akrabanın ilk sorduğu
sorudur: “Sütün yetiyor mu?” Bana kalsa bu soruyu lohusa evinde toptan yasaklatırım. Çünkü bu
sorunun altında şöyle bir varsayım var: “Süt yetmeyebilir, bu da senin başına geliyor olabilir”.

42/90
Vallahi sen sorana kadar yetiyordu, ama sen sorduğun için içime bir kurt düştü, acaba yetiyor mu?

Demek anne sütü yetmeyebiliyor. Ya benimki öyleyse? Acaba nerden anlarım? İşte mamaya götüren
endişe zinciri böyle başlar.

Anne sütünün yetmeyebileceği doğru bir varsayım değil. Süt yeter, hem de sadece tek bebeğe değil,
ikizlere bile yetebilir. Çok nadir durumlarda süt üretiminde gerçekten bir sıkıntı olabilir. Bazı
kadınlarda meme dokusu yeterince gelişmemiş olabilir ama bu gerçekten çok nadirdir. Bu durumun
binde bir kadında olduğu tahmin ediliyor ve memelerin büyüklüğü ile alakası da yok. Eğer herhangi
bir noktada sütünüzün yetmediğini düşünüyorsanız sakın mamaya başlamayın! Sütü çoğaltmanın
binbir türlü yolu var. Hepsinin de prensibi aynı: memeyi sık sık boşaltmak. Bunun için benim
önerdiğim yöntem emzirme kampı.

Gece yatmadan önce mama vermenizi önerecek (daha uzun uyusun diye) insanlar olabilir etrafınızda.
Ya da çok ağlıyor diye mama vermenizi söyleyen... hatta bebeğin sizi canlı emzik olarak
kullandığını, her istediğinde meme vermemenizi söyleyen eş dost olacak. Söylememe gerek var mı?
Kulak asmayın. Cahilliklerine verin. Yine de üstelerlerse, bu sefer ayarı verin. Her şeyden önemlisi,
kendinize güvenin!

43/90
Tomris’in Emzirme Notları – 9: Anne Adaylarına Öneriler (2)

Bugün kızım Alanur bana ilk öpücüğünü verdi. İşte stresli bir gün geçirdim, eve geç geldim. Yunus
ve Mina yatmıştı, Alanur (şu anda 6 aylık) emmek için beni bekliyordu. Emzirmeye başladım. Başta
\işteki düşüncelerden sütüm gelmiyordu, tabii bütün gün beni bekleyen kızım sinirleniyordu.
Gevşeme egzersizi yaptım, karnımdan derin nefes alıp verdim, her nefesle birlikte rahatladım. Bir
kaç nefesten sonra geldi sütüm çok şükür... Güzelce emdikten ve karnını doyurduktan sonra kucak
keyfi yapmaya başladık. Bana yaklaştı, ağzını araladı ve yanağıma dayadı. Dudaklarını oynatmaya,
bana ıslak bir öpücük vermeye çalışıyordu. Çok ama çok mutlu oldum, yavrum beni öptü, hem de
defalarca! Ne sıkıntı ne tasa kaldı tabii... Bazen düşünüyorum da, çocuklar mı beni, ben mi çocukları
büyütüyorum belli değil.

Bu hafta anne adaylarına önerilere devam ediyoruz. Dedim ya zor bir gündü, bu gece de çalışmam
gerekiyor (Perşembe gecesi), o yüzden bugünkü yazıyı çok uzatmayacağım. Umarım anlarsınız beni.

Evdeki Ortam ve Destek

Daha önce de yazmıştım, lohusalık bir çeşit emzirme kampı olmalı. Emzirip uyuduğunuz, sadece
yemek içmek tuvalet gibi temel ihtiyaçlar için yatağınızdan ve bebeğinizden uzaklaştığınız bir
dönem olmalı. Bunun için de destek almanız çok önemli. Ama size destek verecek kişinin bunu sizi
rahatlatarak yapması lazım. Lohusalıkta muhtaç olduğunuzu düşünerek içinize sinmeyen,
güvenmediğiniz, veya sizi rahat ettirmeyen insanları destek olmaları için evinize almadan önce bir
kez daha düşünün. Sizin duygusal dengenize verecekleri zarar yapacakları bir kap yemeğin faydasını
geçebilir. Başka çözüm yolları bulmaya çalışabilirsiniz, veya bu dönemi karı koca atlatmaya
çalışabilirsiniz. Tabii her evin şartları, herkesin durumu farklı oluyor, kendiniz karar vereceksiniz.
Ama geçen haftaki yazıdan sonra bırakılan yorumlarda da benzer görüşler gördüm.

Eşimle ikizlerimizin ilk yılına dönüp baktığımızda günde en fazla beş saat uyumamıza rağmen
başbaşa olduğumuz zamanları güzel anılarla hatırlıyoruz. Bir şekilde karı koca altından kalkıyorduk.
Hatıralarımızdaki en sıkıntılı dönemlerin ise ilk bir yılda evimizde/ etrafımızda başkalarının olduğu
ve bu durumun bizde stres yarattığı zamanlar olduğunu gördük. Belki bir saat daha fazla uyuyorduk,
ama huzurumuz olmayınca neye yarar! Bir de, eğer benim gibi kontrol hastasıysanız (ecnebiler
‘control freak’ diyorlar) evin düzenini başkalarına bırakıp kenara çekilmek zor gelebilir. Ama bunu
yapmalısınız; bebeğinizle odanıza çekilip evin gidişatını başkalarına bırakmalısınız. Bırakın nasıl
istiyorlarsa öyle çekip çevirsinler evi. Sorunları kendileri çözsünler. Siz emzirin, uyuyun.

Evinizde size destek olacak kişilerle emzirme konusundaki tutumunuzu baştan (hatta doğumdan
önce) paylaşmanızı öneririm. Bir arkadaşımın kayınvalidesi arkadaşım uyuduğu sırada 5 günlük
bebeğe biberonla mama vermiş! Tabii ki kızcağız çıldırdı. “Bu bebek aç” diyerek etrafta gezinen ve
sürekli yeni annenin sütünün yetmediğini ima eden kayınvalideler olduğunu duyuyorum. Yukarıda
da bahsettiğim gibi, size huzur vermeyecek insanları mümkünse lohusalık döneminizde evinizden
uzak tutmaya gayret etmenizi öneririm.

Her kayınvalide kötü müdür? Kesinlikle hayır! Bu vesileyle, ilk doğumumda bebeklerimizin 10.
gününde kalkıp Hollanda’dan Ankara’daki evimize gelen ve 5 hafta boyunca bana, eşime ve
bebeklerime bakmak için her şeyi yapan sevgili kayınvalidem ve kayınpederime teşekkürlerimi
44/90
sunuyorum. Onların kültüründe anneye ilk bir hafta, bilemediniz ilk 10 gün destek veriliyor,
sonrasında kendi işini kendisi görmesi bekleniyor. (O yüzden de Hollanda’da emzirme oranları
oldukça düşük). Dahası kayınvalidem bebeklerin mama ile büyütüldüğü bir dönemden geliyor. Üç
çocuğunu da çok az emzirmiş, en uzun emzirme macerası 6 hafta sürmüş. (Avrupa’da emzirme
konusunda böyle karanlık bir dönem, mamaya kaybedilmiş bir nesil var). Buna rağmen emzirme
konusundaki inadımıza saygı duydu, hiç sorgulamadan ne istersek yaptı. (Arada ‘biberon verilse
daha rahat olur sizin için’ gibi yorumlar gelmedi değil, ama kendi fikrini bize dayatmak için değil,
görüşünü samimi bir şekilde paylaşmak için söylüyordu).

Kayınvalidem kırkımız çıkana kadar evimizi çekip çevirdi ve bunları da kararlarımızı sorgulamadan
yaptı. Kayınpederim ise ağlayan bebekleri kucağında avutmakta uzmanlaştı ☺ Bu yazıları
okumuyorlar, çünkü Türkçe bilmiyorlar; ama olsun, yazmadan edemedim. Annemiz Ton ve
babamız Jan’a minnettarım, Allah onlardan razı olsun.

Yalancı meme konusunda ne dersiniz?

Bu soruyu nedense hep anne adayları soruyor ☺ Benim gibi çocuk doğurmadan önce ‘ben emzik
vermeyeceğim’ diye atıp tutmak yerine sanırım bilinçli bir şekilde karar vermek istiyorlar.

Yalancı meme, yani emzik, prensip olarak ilk ay, terichen kırkından önce verilmemeli. Çünkü
bebeğin annenin memesini emmeyi iyice öğrenmesi lazım o dönemde. Emme-emzirme sistemine
dışardan bir şey girmemesi lazım. Emme-emzirme işini bebekle ilk 6-8 haftanızda öğrenip bitirmeniz
lazım ki bir sonraki aşamaya geçebilesiniz.

Yalancı memenin emme refleksini uyardığına dair görüşler de var. Emmeyle çok ilgilenmeyen,
emmeye isteksiz (biraz da uykulu) bebeklerde yalancı meme emmeyi hatırlatıcı bir etki yapıp faydalı
olabilir. Ama zaten bebeğiniz emmeye istekli bir bebekse, ki bebeklerin çoğu bu gruba girer, emme
refleksini tetiklemek adına emzik vermenin bence bir mantığı yok. Ayrıca, eğer emmeye
isteksiz,uykulu bir bebekse emzik yerine iki saate bir meme vererek emmeyi ve süt üretimini
uyarmak bence çok daha mantıklı bir yöntem. Eğer emzik verecekseniz bu bebek çok ağladığı,
sürekli emmek istediği veya kolay uyumadığı için olacaktır. Bu durumlarda dahi bebeğin kırkının
çıkmasını beklemeniz iyi olur.

İkizleriniz varsa, bebek çok ağlıyorsa, kırkına kadar dayanamıyorsanız da en azından ilk dört hafta
emziği uzak tutun derim. Biz dört hafta bir gün olunca törenle vermiştik emziği ikizlere ☺

Lohusalıkta yorgunluğa nasıl dayanacağız?

Bu konuya geçen hafta değindim ama gelen yorumlardan birini, Duygu Orak’ınkini sizle paylaşmak
istiyorum:

Her insanın bünyesinin dayanamadığı bir şey vardır. Kimisi açlığa dayanamaz, kimisi strese, kimisi
de fiziksel yorgunluğa gelemez. Duygu da oldum bittim uykusuzluğa gelemezmiş. Düşünün yeni
bebek sahibi olmuş biri için ne kadar zor bir durum. Lohusalıkta uykusuzluğun onu tükettiği
günlerde dayanamıyorum demek yerine “Allah'ım gücüm tükendiğinde bile bebeğime karşı anlayışlı,

45/90
yumuşak olmam için bana kuvvet ver” diye dua ediyormuş, çünkü etrafında o ilk günleri
söylenmekle geçiren arkadaşlarının sonradan nasıl pişman olduğuna şahit olmuş.

Siz lohusalıktaki yorgunluğa, sıkıntılara nasıl dayandınız? Hayatınızı kolaylaştıran düşünceleri


yorumlarda paylaşırsanız çok sevinirim. Çünkü aslında zor olan hayat değil, hayatla ilgili
düşüncelerimiz.

Emzirme Sanatı Kitabı

Geçen hafta emzirme sanatı kitabı ile ilgili bazı görüşlerimi paylaşmıştım. Ama önemli bir noktayı
unuttum: La Leche League (LLL) Türkiye’ye, kitabın çevirmeni Aslı Kalem Bakkal’a ve düzeltisini
yapan Charlotte Codron’a bu değerli kitabı Türkçe’ye kazandırdıkları için çok teşekkür ediyorum.
Eğer kitap çevrilmeseydi Türk anneleri bu eşsiz bilgi kaynağından hiç faydalanamayacaklardı, ki bu
ihtimali düşünmek bile istemiyorum... O yüzden emeği geçen herkese teşekkür ederim!

46/90
Tomris’in Emzirme Notları – 10: Pompa ile süt sağma (1)
“Gebeyim, doğumum yaklaşıyor, doğumdan önce bir pompa edinmem gerekir mi? Ne tür bir pompa
almam lazım?”

“Yakında işe başlayacağım, hangi model pompa önerirsiniz?”

Bu hafta süt sağma konusuna başlıyoruz. Emziren, çalışan ve işi için sık sık seyahat eden bir anne
olarak süt sağma konusunda oldukça bilgi ve tecrübe edindim. Edindiğim pratik bilgileri sizinle soru
cevap şeklinde paylaşmaya çalışacağım. Ama önce süt sağmak için bir araç edinmemiz gerekir, değil
mi? O yüzden bu hafta hangi pompa kime uygundur sorusunu ele alacağım.

Uzunca bir yazı bu, ama her şey bir yerde olsun diye bölmek istemedim. Sonunda pompa kullanmış
annelere kendi tecrübelerini, hangi marka ve modelleri ne amaçla kullandıklarını ve memmnun kalıp
kalmadıklarını soruyorum; katkıda bulunursanız çok sevinirim.

Temel olarak dört tip süt sağma aracı var:

 El

Evet, bildiğiniz elden bahsediyorum. Pompalar icad olmadan önce anneler gerektiğinde (iş
yerlerinde, vb.) memelerini elle sağarlarmış. O zamanlar anne sütünün buzdolabında 3 gün
durabileceğini bilmeyen annem işteyken memelerini lavaboya boşaltmaya çalışırmış. Ama bugün
biliyoruz ki sütü temiz bir kaba elinizle sağarsanız oda sıcaklığında 8 saat, buzdolabında ise 3 gün
bozulmadan durabilir. Elle sağmak çok temel bir teknik olduğundan her annenin bilmesi gerektiğini
düşünüyorum. Pompa bozulduğunda, pompanızı evde unuttuğunuzda, ya da pompa edinmemiş bir
annenin geçici bir sebepten bir seferlik sütünü elle sağması gerekebilir. O nedenle elle sağma
tekniğini öğrenmekte büyük fayda var. Nasıl yapılacağı burada güzelce anlatılmış.

Ayrıca videolara da bakabilirsiniz. Bu birinci video. Başta İngilizce açıklamalar var, ama 39
saniyeden sonra elle süt sağmayı gösteriyor. Burada da ikinci video var. Sanırım 80’lerden kalma bir
video, ama elle sağma konusunda iyi bir fikir veriyor.

 Manuel süt pompaları

Bu aletler sadece elle çalışır. Bir seansta belki yüz kez elinizle
pompalamanız gerekir, çok yorucudur. Elektrikli modellere göre
hesaplıdır, ama kimsenin işine yaradığını duymadım. O yüzden
sırf ucuz diye almaya kalkışmamanızı öneririm.

 Tek taraflı elektrikli süt pompaları

Tek bir hunisi vardır, bir anda sadece bir memeyi sağabilirsiniz.
Genellikle küçüktürler, büyükçe bir el çantasına kolay sığarlar.
Fiyatları elle çalışan pompalardan pahalı, çift taraflı elektrikli
pompalardan ucuzdur.

47/90
 Çift taraflı elektrikli süt pompaları

İki hunisi olduğundan iki memeyi aynı anda sağabilirsiniz, zaman


kazandırır. Tek taraflı modellere göre biraz daha büyüktür, el
çantasına biraz zor sığar, ama bir torbada ya da küçük bir sırt
çantasında kolaylıkla taşınabilirler; pek ağır değillerdir. Vakum
gücü de genellikle tek taraflı küçük modellere göre daha yüksektir,
fiyatları da... Hastane tipi süt pompası kiralayan bazı firmalar bu
tarz portatif çift taraflı pompaları da kiralayabiliyorlar.

 Hastane tipi süt pompaları

Çift taraflıdırlar, iki memeyi birden sağabilirsiniz. Vakum güçleri


oldukça yüksektir. Süt kanallarında tıkanıklık olan durumları dahi
açabilecekleri söylenir, ama benim tecrübemde tıkanık kanalları
açmakta bebeğin emmesinden daha etkili bir yöntem görmedim.
Güçlü cihazlardır ancak portatif değillerdir, her gün işe götürüp
getiremezsiniz, ağırlardır. Genelde kiralanarak kullanılırlar, ben evine
satın alanı hiç duymadım (sanırım çok pahalı oldukları için).

Peki, kimin bir süt pompasına ihtiyacı var ve ne tip bir pompaya ihtiyacı
var?

Çalışan anneler:

Eğer doğum izninden sonra işe başlamanız gerekiyorsa ya da bebeğinizden haftada 4-5 gün düzenli
olarak ayrı kalmanızı gerktirecek bir durum varsa, bir pompa edinmeniz gerekir. Böylece iş yerinde
süt sağarak hem bebeğinizin bir sonraki gün (ya da hafta) siz işteyken ihtiyacı olacak sütü temin
etmiş olursunuz, hem de sütünüzün miktarını koruyabilirsiniz. (Çalışan anneler için süt sağma
önerilerini bir sonraki hafta vereceğim). Amacınız haftada 4-5 gün gün içinde iş yerinde süt sağmak
ise çift taraflı iyi bir makina almanız gerekir. Çift taraflı, yani iki memeyi aynı anda sağmanıza
olanak tanıyan bir makina ile hem işiniz çabuk biter, hem de memeler daha iyi boşalacağı için süt
üretim miktarını koruyabilirsiniz. Çift taraflı süt pompalarının emiş gücünü ve frekansını
ayarlayabileceğiniz düğmeleri ve/veya bebeğin emiş ritmini taklit eden otomatik ayarlanmış
programları vardır. Eğer gün içinde çok hareket etmenizi gerektiren ya da birden fazla iş yeri
arasında gidip gelmenizi gerektiren bir işiniz varsa (mesela satış temsilcisiyseniz ve gün içinde
müşterilerinizi ziyaret etmeniz gerekiyorsa) tek taraflı, küçük, hem pille hem elektrikle çalışan bir
model tercih edebilirsiniz.

Tek taraflı modeller genellikle büyükçe bir el çantasına koyabileceğiniz boydadır ve pratiktir. Ama
her iki memeyi ayrı ayrı sağacağınız için sütü boşaltmak zaman alacaktır (tek taraflı pompalarla
verimli süt sağma ile ilgili bir kaç pratik öneriyi haftaya vereceğim). İdeal değil, biliyorum, ve bunu
duyunca çok üzülüyorum, ama şu bir gerçek ki bazı kadınlar iş yerinde tuvalette klozet üstüne oturup
süt sağmak zorunda kalıyor. Bu durum benim de seyahatlerimde ya da toplantıya gittiğim yerlerde
başıma geldi.

48/90
İş yerindeki şartlarınız hergün bu şekilde ise ve buna ne yazık ki bir çözüm bulamıyorsanız, o zaman
yine tek taraflı, küçük pompaları, tek elinizle kullanabileceğiniz modelleri tercih etmenizi öneririm,
çünkü önünüzde pompayı ve parçalarını koyabileceğiniz bir masa yok. Bu pompaları pille
kullanabileceğiniz için elektrik prizi bulmanıza da gerek yok. Çift taraflı nispeten daha büyük
pompaların çoğu da gerekirse pille çalışır ama onlar 6 pille (AA pil) çalışırken tek taraflı küçük
pompalar 2 pille (AA) çalışır. (pil sayısı ve tipi marka ve modeller arasında az çok değişiklik
gösterebilir elbette)

Bu arada, ülkemizde iş yerlerinde süt sağma koşullarının iyileştirilmesini istiyorsanız lütfen


Emzirme Reformu’na destek verin. Tek yapmanız gereken web sayfasına gidip destek formunu
doldurmak.

Arada sırada da olsa düzenli bebeğinden ayrı kalmayı planlayan anneler

Haftada bir annelikten izin alıp bebeğinizden yarım gün ayrı kalmayı planlıyorsanız, ya da arada
büyük çocuğunuzla baş başa bir gün geçirmek için bebeğinizden uzaklaşma ihtimaliniz varsa
önceden süt sağıp evde bırakabilirsiniz. (Bebeğinizin babası da arada başbaşa kalmanız, ilgilenip
nazlamanız, yoksa arıza çıkarabilecek ‘büyük çocuk’ sınıfına giriyor :) “Ben yokken arada sırada
mama alıversin, ne olur canım” diyebilirsiniz ama sütünüz varken bebişinizin midesine mama
girmesine izin vermemenizi öneririm.

Ayrıca bebeğinizden uzun süre uzak kalacaksanız (3-4 saatten fazla) memelerinizin şişip ağrı
yapmaması ve süt üretiminin azalmaması için bebeğinizden uzaktayken de sütünüzü sağmanız
gerekir. Haftada en fazla bir kaç gün ya da günde bir kaç saat bebeğinizden ayrı kalacaksanız
elektrikli, tek taraflı küçük pompalardan edinmeyi düşünebilirsiniz. Bu öneriyi verirken işinizi
görebilecek en pratik ve uygun fiyatlı çözümü düşündüm. Ama imkanınız varsa ve almışken iyi bir
şey alayım diyorsanız çift taraflı elektrikli pompa da edinebilirsiniz.

“Doğumdan sonra birden çok sütüm gelirse ne yaparım?” diyen anneler

Bazı annelerin doğumdan sonra sütü birden ve çok bol geliyor (Maşallah!), hem de bebeğin emip
bitiremeyeceği kadar çok... Bu durumda aşırı süt dolu memeler ağrı, kızarıklık ve annede ateş
yapabiliyor. Kısa vadeli çözümü bir an önce memeyi boşaltmak. Ayrıca memeyi daha az süt üretmek
için terbiye etmek gerekiyor. Eğer bu ilk doğumunuzsa, aşırı süt üretimi durumunun başınıza gelip
gelmeyeceğini bilmediğinizden sırf bu sebeple doğumdan önce bir pompa edinmek bence pek
gerekli değil. Çünkü işe başlamayacaksanız, sırf sütün fazla gelmesi nedeniyle pompa
kullanacaksanız bir kaç hafta süt pompası kiralamak bana daha mantıklı geliyor. Sonra duruma ve
ihtiyacınıza göre yeni bir cihaz edinebilirsiniz. O yüzden anne adayları ellerinin altında süt pompası
kiralayan bir kaç yerin telefon numarasını bulundurursa iyi olabilir. (İnternette “kiralık süt pompası”
diye ararsanız birçok yer çıkacaktır. Çoğunun İstanbul dışındaki yerlere de kargo ile pompa
gönderdiğini gördüm).

Her doğumla birlikte annenin süt üretim miktarı biraz daha artmaya meyilli oluyor. O yüzden eğer
son doğumunuzdan sonra sütünüz çok geldiyse, bebek zar zor boşalttıysa ve yeni bir bebek
bekliyorsanız, bu doğumunuzdan sonra çok süt gelme sorunu ile karşılaşma ihtimaliniz yükselir.
49/90
Doğumdan sonra bebeğin anne memesini alamadığı ve/veya sütün sağılıp verilmesi gereken
durumlar

Süt sağma konusunda en kritik grup bu grup, çünkü bebeğin ağzı ile anne memesi buluşamadığı
için süt üretimini uyaran faktörler mevcut değildir. Memeyi emen bir bebek yokken sütü çoğaltmaya
çalışmak çok özen isteyen bir durum. O yüzden doğru yöntemle, doğru araçlarla ve sık sık süt
sağmak bu grup için çok önemlidir.

Doğumdan sonra yoğun bakıma alınan ve annenin emzirmesine izin verilmeyen ya da bebeğin
memeyi alamadığı durumlarda süreci ikiye ayırmak lazım. İlk dönem kolostrum dönemi, ikincisi ise
normal, olgun sütün geldiği dönem. İlk olarak, kolostrumu elde etmek için en etkili yöntem elle
sağmaktır. Kolostrum, yani doğumdan sonra memeden gelek ilk süt, aslında süt gibi değil de bal
gibi oldukça kıvamlı bir maddedir. Protein ve bağışıklık sistemini koruyucu maddelerden çok
zengindir. Kolostrumunuzun bebeğinize sağladığı faydayı milyon dolarınız olsa satın alamazsınız,
bir tek kolostrumunuzla verebilirsiniz bu faydayı... Kolostrum sadece doğumdan sonraki ilk günlerde
salgılanır.

Sağmak için pompa kullanırsanız kıvamlı kolostrum pompa parçaları ve biberonun duvarlarına
yapışacağından bebeğe vermek zor olacaktır. Ayrıca o kıvamlı kolostrumu çıkartmak için en iyisi
vakum değil, elle memenin kahverengi kısmını meme başına doğru sıvazlamak, yani sağmaktır.
Bebeğin ağzını en iyi taklit eden yöntem elle sağmaktır. Bu sebeplere hastanenin vereceği uygun bir
kaba elle sütünüzü sağmak kolostrumu edinmek için en iyi yöntemdir (elle sağma yöntemi için
yazının başına bakabilirsiniz).

Anne ve bebeğin kavuşamadığı durumlarda normal, beyaz süt geldiğinde mutlaka hastane tipi
bir süt pompası ile sağmaya devam etmek gerekir. Çünkü en etkili sağım gücünü hastane tipi
pompalardan elde edebilirsiniz. Eğer bebeğinizden ayrı olmasaydınız o ilk günlerde kuvvetli bir
şekilde sık sık emip memenizi boşaltacaktı, süt üretiminizi artırmaya çalışacaktı. Bu nedenle
memelerinizi güçlü vakumu olan hastane tipi bir cihazla gün içinde sık sık boşaltmanız gerekir.
Bebeğiniz sağdığınız tüm sütü almasa da mümkün mertebe sık boşaltmanızı öneririm, çünkü İnşallah
bebeğinize kavuştuğunuzda sizden bol bol süt isteyecek. Memelerinizi buna hazırlanmalısınız!
(bebeğin almadığı fazla sütü derin dondurucuda saklayabilirsiniz, bu konuyu önümüzdeki haftalarda
yazacağım).

Meme almayan bebeklerde anne sütü vermeye devam etmek isteyen anneler

Öncelikle küçük bir hatırlatma yapmakta fayda var. İlk yazımda da yazmıştım, emzirmek ve anne
sütü aslında farklı şeylerdir. Emzirmek sadece annenin sütünün bebeğe geçmesi değil, anne ve bebek
arasında sevgi alışverişi olan özel bir süreçtir. Bir bebek için anne sütü en doğru besin, emzirme ise
en doğru beslenme yöntemidir. Sağılmış sütü vermek, direkt memede emzirmek kadar faydalı
değildir. Dahası, bebeğin hiç emmediği, sütün sadece sağılarak verildiği durumlarda süt
azalmaya başlar. Bunun üç temel nedeni var. Birincisi, pompa vakumla çalışır; bebeğin sütü diliyle
sağdığı teknik farklıdır. Memeler en iyi bebeğin ağzı ile boşaltıldığında süt üretir. İkincisi, bebeğin
ağzı ile meme başını uyarması ile ve bebek emzirilirken anne kucağında sağlanan ten tene temas,
annenin bebeğin kokusunu hissetmesi gibi faktörler süt üretimini tetikler. Pompa ile süt sağıldığında
50/90
böyle bir uyarı yoktur. Üçüncüsü, sütü sağıp vermek memede emzirmek gibi mutluluk verici ve
tatmin edici bir tecrübe olmadığından anneler süt sağmayı zamanla bir yük olarak görmeye başlarlar,
yavaş yavaş ertelerler, ihmal ederler, bu durum da sütü azaltır.

Sadece pompa ile süt sağan, bebeğini (ya da bebeklerini) emzir(e)meyen anneler genellikle bu işi en
fazla 6 ay kadar sürdürüp sonra bırakma meylindedirler. Nadir durumlarda bebeklerini sağdıkları
sütle daha uzun süreler; mesela bir yıl besleyen anneler okudum, ama bu gerçekten çok nadir bir
durum. O nedenle öncelikle bebeğinizi emzirmek, meme almasını sağlamak için elinizden geleni
yapmanızı öneririm. Örneğin bebeğiniz biberona alıştığı için memeyi kabul etmiyorsa, emzirme
kampı yaparak bu sorunu çözmeyi deneyebilirsiniz.

Ancak bazı durumlarda bebekler doğumdan sonra yoğun bakımda aylarca kalabiliyor ve ne yazık ki
yoğun bakımdan çıktıklarında memeye başlamak için geç kalınmış olabiliyor. Bu durumda sütünüzü
düzenli sağıp vermeye devam ederseniz bebeğiniz için bulunduğunuz şartlar içinde en iyisini yapmış
olursunuz. Anne sütü, sağılmış dahi olsa, yeryüzündeki tüm mamalara üstündür. Sadece
sağarak süt veriyorsanız, hiç emzirmiyorsanız süt üretiminin uzun süre yeterli düzeyde tutulması için
çift taraflı ve güçlü bir makine edinmeniz lazım. Hatta, maddi imkanınız varsa, hastane tipi bir
makinayı da uzun süreli kiralamayı ya da satın almayı düşünebilirsiniz.

“Bu grupların hiç birine girmiyorum, ama evde ucuzundan bir şey bulunsun istiyorum. Kullanır
mıyım, kullanmaz mıyım bilmem ama, bulunsun işte bir tane” diyen anneler

Bu durumda çok istiyorsanız elektriksiz pompalardan bir tane edinebilirsiniz. Bazı modelleri iki elle
birden kullanmanız gerekir ve bu hiç kolay değildir. Tek elle kullansanız da bir süre sonra el yorulur,
pompa tabancasını yüz kez veya daha fazla sıkmanız gerekebilir her bir meme için. Dolu bir memeyi
elle çalışan bir pompa ile tamamen boşaltmaya çalışmak çok mantıklı bir girişim değil. Ancak şöyle
bir şey derseniz belki biraz mantığı olabilir: “Bebek memeyi tam bitiriyor mu, süt bırakıyor mu
anlamam için bebek emdikten sonra pompa ile süt sağmam önerdiler, ben de ucuzundan aldım, iki
kez kullandım, işim bitti artık, kullanmıyorum”. Ama açıkçası pratikte bu tür pompaları kullanıp da
bir işe yaradığını söyleyen kimseyi duymadım. O yüzden el pompası yerine üzerine azıcık daha para
koyup basit tek taraflı ama elektrikli bir pompa almanızı öneririm.

Yukarıdaki gruplardan hiçbirine girmiyorsunuz ve hangi pompayı alayım diye mi soruyorsunuz.


Lütfen aşağıya sorunuz bırakın, belki haftaya yeni bir grup tanımlarız. İlk başta verdiğim biraz kaba
bir sınıflama, ara modeller de bulunabiliyor. Mesela bazı markalar modellerini ‘en küçük çift taraflı
pompa’ olarak sunuyorlar, ya da ‘en güçlü tek taraflı pompa’. Veya hastane tipi olduğu halde işe
götürülebileceği söylenen modeller de oluyor. Hangi ihtiyaç grubuna girdiğinizi belirledikten sonra
nereden başlayacağınızı az çok bildiğiniz için modelleri buna göre araştırmaya başlayabilirsiniz.

51/90
Pompa satın almadan önce şunları göz önünde bulundurun:

Eğer nasıl bir model, hangi marka alacağınızdan emin değilseniz doğumdan önce pompa almak için
acele etmenize gerek yok. Önünüzdeki süreçte neler yaşayacağınızı yüzde yüz bilemezsiniz. Eğer
hızlıca bir pompa gerekirse her zaman kiralayabilirsiniz. Yalnız, pompa kiralarken yeni bir süt sağım
seti almanız ve kargo masrafı ödemeniz gerekecektir, yani az da olsa yatırım masrafı var. O yüzden
bazı anneler ¨Madem bu kadar masraf yapacağım, üstüne biraz daha koyar elektrikli bir pompa satın
alırım¨ diyorlar. Kararı siz vereceksiniz. Ev tipi elektrikli pompaların (ister tek taraflı ister çift taraflı
olsun), yani hastane tipi pompalar dışındakileri, ikinci el kullanımı veya birden fazla kadın tarafından
paylaşılması yönerilmiyor. Hastane tipi pompalar kapalı sistem, yani içine mikrop girmiyor. Ev tipi
modeller ise açık sistem, içine toz ve mikrop girip yerleşebiliyor. Dahası, pompalar kullanıldıkça
emiş güçlerini zamanla kaybediyorlar. Bu zaman içinde yavaş yavaş olduğundan anneler bu
durumu fark etmiyorlar. İkinci el bir pompa aldığınızda iyi bir emiş gücünde olmayabilir, ama siz
diğer modelleri bilmediğinizden karşılaştırma ve bunu fark etme şansınız olmaz.

Ancak şöyle diyebilirsiniz: “Bir arkadaşım artık kullanmadığı süt pompasını doğumdan önce bana
verdi. Ne olur ne olmaz diye evde tutuyorum. Bir iki kez deneyip göreceğim. Memnun kalırsam bu
modelin yenisini alırım”. İkinci el pompa kullanımının dezavantajını yukarda yazdım. Diğer taraftan
bu yaklaşımın şöyle bir avantajı var. Bir kez kullandıktan sonra artık pompa seçerken neye dikkat
edeceğinizi biliyor olacaksınız, çünkü nasıl bir şey kolay yıkanır, sizin şartlarınızda tek taraflı mı çift
taraflı mı bir model daha iyi olur, bunu bir kaç denemeden sonra daha iyi değerlendirebilirsiniz. Ama
dediğim gibi, ikinci el pompaları düzenli ve sürekli kullanım için önermem. Pompa almadan önce
güvendiğiniz bir kaç bebe mağzasına gidip satıcıların fikrini alabilirsiniz. Etrafınızda pompa ile süt
sağan arkadaşlarınız, akrabalarınız varsa gidip nasıl yaptığına bakabilir, pompasını inceleyebilirsiniz.
Belirli bir marka modele karar verdikten sonra internete girip bunun en hesaplı nerde olduğunu
araştırmanızı öneririm. İnternet mağzalarında %10-30’a varan indirimler olabiliyor ve internetten
ısmarlamak daha ucuza gelebiliyor.

52/90
Tomris’in Emzirme Notları – 11: Pompa ile süt sağma (2)

Geçenlerde kadınlara özel bir doğum günü partisine gittim. İlk bebeğinden sonra yeni işe başlamış
bir tanıdığımla karşılaştım; süt sağma konusundan laf açıldı elbette, öneriler verdim ona. Yanımızda
çocuksuz bir arkadaşı da vardı; kızcağız ağzı açık bizi dinliyordu: “Benden günde 250 mililitre süt
çıkıyor ama kreş daha fazla istiyor, süt yetiştiremiyorum, sen kaç mililitre sağıyorsun?” gibi
cümleler geçtikçe kız daha da şaşırdı, gözleri fal taşı gibi açıldı. Bir an durup kendimi onun yerine
koydum. İki kadın karşılıklı oturmuş memelerinden en verimli sütü nasıl alacaklarını, nasıl bastırınca
nasıl daha iyi süt çıktığını, günlük süt üretim performanslarını, ne sıklıkta süt sağmak (!) gerektiğini
anlatıyorlardı. Heralde birazdan dönüp ona “Mööööö” diyeceğimizi düşündü :) Evet süt sağan
anneler, baştan kabul edelim bu gerçeği ve hep beraber tekrar edelim:

“Mööööö”.

Geçen hafta kime süt pompası lazım, hangi süt pompası lazım, bunu ele aldık ve farklı marka ve
modellerle sizlerin tecrübelerinizi sordum. Katkıda bulunan herkese çok teşekkür ederim. “Hangi
pompayı alsam” diye bakınıp duran bir çok annenin cevaplarınızdan faydalanacağından eminim.

Bu arada cevaplarınızdan süt sağma pompası konusunda yeni bir ihtiyaç grubu tanımladık. El tipi
pompalar pek işe yaramaz demiştim ama anladığım kadarı ile hızlı ve kuvvetli süt akım refleksi olan/
aşırı süt üretimi olan anneler (bu iki durum genelde birlikte gider) el tipi pompaları rahatlıkla
kullanabiliyorlar. Hızlı süt akımı olan bu annelerin sütleri kolaylıkla fışkırıyor, o yüzden el tipi
pompa kullanırken elleriyle defalarca pompa yapmak zorunda kalmıyorlar. Hatta bir iki kez pompayı
çekip çekili bıraktığında sütün kendiliğinden yarım dakika fışkırdığını yazan bir anne oldu. Yani
hızlı ve kuvvetli süt akım refleksi olan anneler için el tipi pompalar ucuz ve kullanışlı bir seçenek
gibi duruyor. Ancak diğer anneler için hala önermem.

Bu hafta pompaların kullanımını, sütün nasıl sağılacağını ve temizleme konularına değineceğiz.


Örneklerim iş yerinde süt sağma üzerine olacak. Ama evde süt sağan anneler de bu önerilerden
elbette faydalanabilir.

Süt pompalarının parçaları

Süt pompası aldığınızda kutudan elektrikle çalışan motor bölümü (ve onun elektrik prizi için
adaptörü) ve süt sağma seti çıkacak. Büyük çift taraflı modellerde uzun, içi boş bir boru gibi bir çift
kablo da çıkar; bu kablolar motor ile süt sağma setini birbirine bağlar.

Süt sağma seti, pompanın memeye ve süte temas eden kısmıdır. Memeye dayadığınız huni şeklindeki
parça sütü toplar ve bunun altına takılan şişeye (veya özel üretilmiş süt torbasına) sütü aktarır. Bir de
diyafram gibi bir parça bulunur, süte temas eden parçalarla etmeyen parçaları birbirinden ayrırken
aynı zamanda vakumu süt sağma setine aktarmak için.

53/90
Huni şeklindeki parçanın alt ucunda bir valf vardır. Süt sağma pompalarının emiş gücü açısından en
kritik parçası budur çünkü zarar görürse emiş gücünü, dolayısıyla süt sağım verimini çok azaltır. O
nedenle, pompa kutuları içinden genellikle bir yedeği çıkar. Süt sağma setinden bağımsız olarak tek
başına da satılır. ‘Bu pompa eskisi kadar iyi süt sağmıyor mu artık’ diye düşündüğünüzde önce bu
parçayı yenisiyle değiştirip bir bakın, verimde bir miktar artış görebilirsiniz.

Süt pompasını aldığınızda önce kullanma kılavuza bakıp parçalar nasıl birleşiyor bakmanız gerekir.
Solda verdiğim parçalar her marka ve modelde değişiklik gösterir. Şunu da unutmayın, pompa
kutusu içinden çıkan süt sağma setini açtıktan sonra iade etme şansınız kalmaz (eğer ürün ayıplı,
bozuk ise o ayrı elbette). Bir kez parçaların nasıl birleştiğini pratik ettikten sonra süt sağma setini
temizlemeniz gerekir.

Süt sağma seti nasıl temizlenir?

Süt sağma setindeki tüm parçaları ayırıp deterjanlı bir sünger ve ılık ya da sıcak su ile yıkamanız,
sonra da bol su ile çok iyi durulamanız gerekir, deterjan artığı kalmamalı. İlk yıkamada deterjanı bol
kullanabilirsiniz ama sonraki yıkamalarda deterjanı az kullanmanızı öneririm, sünger azıcık
köpürse yeter, çünkü anne sütü çok kolay temizlenen bir şeydir. Mikroplar gitsin derken bu sefer de
deterjan kalıntılarına maruz bırakmamak lazım bebişleri.

Eğer sterilize etmeyecekseniz son durulama suyunu mümkün olan en sıcak su ile yaparsanız (elbette
ellerinizi yakmadan) parçaları kurumaya bıraktığınızda daha kolay kurur. (Hollanda’da açıkta
kurumaya bıraktığım hiç bir şey 24 saatten önce kurumuyor, çıldırtıyor beni bu durum, o yüzden son
suyu mümkün olduğunca sıcak yapıyorum ki çabuk kurusun).

İlk kullanımdan önce parçaları strerilize etmeniz gerekir. (Bazı markalarda set steril geliyormuş
sanırım, o zaman sterilize etmeye gerek yok elbette).

Süt sağma seti nasıl sterilize edilir?

Bunun için elinizdeki cihazın kullanma kılavuzuna bakmanız gerekir. Mesela bildiğim kadarıyla
Medela pompa parçaları mikrodalga sterilizatöre giriyor. Ama Ameda’nınkiler girmiyor, 12 dakika
kaynatmak gerekiyor (ya da gerçek sterilizatöre koymak lazım).

Kaynattıktan sonra soğumadan parçaları sudan çıkartıp temiz bir bezin üzerine koyup kurumaya
bırakabilirsiniz. (temiz iki çatal ile tutabilirsiniz parçaları, ya da basit bir maşa satın alıp temizleyip
sadece bu iş için kullanabilirsiniz mesela) Aynı şey sterilizatörden çıkan parçalar için de geçerli.
Temiz bezden kastım makinede yıkanmış ve başka amaçla kullanılmamış bir bez. Ama bunu
pompaları kurulamak için kullanmayacağız, sadece altına koyuyoruz.

Veya benim iş yerinde yaptığım gibi şöyle bir kutuda kurumaya bırakabilirsiniz. Ben bu kutuyu
pompa setini hem yıkamak, hem durulamak, hem de kurumaya bırakmak için kullanıyorum. Süt
sağdığım yer (odam) ve mutfak arasında pompa seti parçalarını bu kutuda taşımak da çok pratik
oluyor. Bunlar bizim eşimle bulduğumuz yöntemler. Her evde ve işyerinde farklı yöntemler
keşfedilmiş olabilir.

54/90
Süt sağma seti nasıl kurutulur, taşınır ve saklanır?

Süt sağma setini açıkta kurumaya bırakmak lazım. Bez veya peçete ile silerek kurutmamak lazım,
çünkü bu sırada bezdeki peçetedeki tüm mikroplar pompa parçalarına geçiyor. Ama bence buna bir
istisna var, o da seyahat hali veya pompa parçaları henüz kurumadan hareket etmenizi gerektiren
durumlar. O zaman mecburen paketinden yeni çıkmış bir selpak peçete veya mutfak havlusu ile
parçaları kurulamak gerekiyor. Nemli bir şekilde torbaya girmesi ve torbada beklemesi daha kötü.

Pompa parçalarını iş ve ev arasında taşırken ben ağzı fermuar gibi kapanabilen buzdolabı poşetlerini
tercih ediyorum. Ama içine pompa setini kuru bir şekilde koymaya dikkat ediyorum. Pompa setini
evde bekletirken de temiz bir beze sarıp buzdolabında yiyeceklerden uzak bir noktaya koyarak
saklayabilirsiniz.

Eğer bir nedenden dolayı popa setini nemli bir şekilde torbaya koymam gerekirse kullanmadan önce
tekrar yıkıyorum. Çünkü torbadaki kapalı nemli ortam mikropların üremesi için fazlasıyla elverişli.

Süt sağma setini ne kadar sık yıkamak ve sterilize etmek gerekir?

Pompa setlerinin içindeki kullanma kılavuzlarında genellikle her kullanımdan sonra deterjanlı sünger
ile yıkamak, sonra da ya her kullanımdan sonra ya da günde bir kez sterilize etmek önerilir.

Emzirme Sanatı kitabında ise miyadında doğmuş (prematüre olmayan) sağlıklı ve sadece anne sütü
alan bir bebeğiniz varsa süt sağma setini sterilize etmeye gerek yoktur, gün içinde her kullanımdan
sonra sıcak su ile çalkalayın yıkayın (deterjansız), günde bir kez deterjanlı süngerle yıkamanız kafi
der.

Ben ise şöyle bir yaklaşım geliştirdim.

 Gün içinde süt sağdıktan sonra bekletmeden yıkamaya götürürsem (yani parçaların
üzerindeki süt kurumadan) ılık/sıcak su ile çalkalayıp yıkıyorum (deterjan sünger yok). En
son, elimin dayandığı en yüksek sıcaklıkta suda çalkalayıp sonra kurumaya bırakıyorum.

 Ama eğer süt sağma setini bekletirsem ve üzerinde süt kurursa o zaman az deterjanlı süngerle
yıkayıp yukarıda anlattığım gibi sıcak su ile duruluyorum. Çünkü kurumuş süt öyle basit
sıcak su ile yeterince temizlenemez bence. (süt pompası ve biberonlar için ayrı bir süngerim
var iş yerinde ve evde)

 Günün son süt sağımından sonra az deterjanlı sünger ile yıkıyorum, sonra yine sıcak su ile
duruluyorum.

 Haftada bir (genelde hafta sonları) pompa setini evde az deterjanlı sünger ile yıkayıp sterilize
ediyorum.

Evet, Emzirme Sanatı kitabı prensip olarak haklı; ama bu pompa setlerinin parçalarında çok girintili
çıkıntılı yerler var, yıkarken sünger her yere ulaşamıyor. O ulaşamadığım yerlerde bakteriler yerleşip
çoğalmasın diye haftada bir sterilize ediyorum.

55/90
Süt sağma seti dışındaki parçaları (motor, vb.) temizlemek gerekir mi?

Sütle teması olmayan parçaları ise ara sıra nemli temiz bir bezle silmenizde fayda var; bir süre sonra
üzerine sıçrayan süt damlaları kuruyabiliyor, tozlanabiliyor. Mesela ayda bir olabilir, kirlendikçe
görürsünüz zaten.

Süt sağma konusundaki pratik önerilere haftaya devam edeceğim. Boynum tutuldu, burnum akıyor,
hastayım, şimdi yatmaya gideceğim. Ama öncesinde benim çok faydalandığım küçük bir püf
noktasını paylaşacağım. Konuyu aktarma sırasına uymuyor, ama olsun, bir hafta bekletmeyeyim
sizleri dedim.

Verimli süt sağma konusunda bir ip ucu:

Pompa ile dolu memeleri kolaylıkla boşaltabilirsiniz, özellikle de ön (ve orta sütü) alabilirsiniz (ön
süt son süt konusu için buraya bakabilirsiniz). Ama son sütü alma konusunda pompalar pek başarılı
değillerdir. Çünkü son sütü bebek dili ile arkadan öne doğru sağarak alır. Pompa ise sadece vakum
yapıp meme başını öne çeker, bırakır, çeker bırakır. Bebeğinizden uzakken son sütü en iyi elinizle
sağarak alabilirsiniz (el ile süt sağma konusunu geçen hafta anlatmıştım). Pompa ile süt sağmayı
bitirdiğinizde memeni kahverengi halesini arkadan öne doğru sıvazlayarak sağarsanız bayağı süt
çıktığını göreceksiniz. Bir çok anne ‘az önce pompadan damla gelmiyordu, bu nasıl oluyor’ diye
şaşırır. Çünkü pompadan süt gelmesi için süt akım refleksinin tetiklenmiş olması gerekir. El ile
sağarken ise süt akım refleksi gelmeden de biraz daha süt çıkartabilirsiniz. Pompa sonrasında
memeyi el ile bir kaç kez sağdığınızda süt önce hızlı gelir, sonra damla damlaya gelmeye başlar. O
zaman öbür memeye geçin, onu da aynı şekilde bir kaç kez sağın.

Oranın sütü azalınca ilk memeye dönün. Böyle böyle artık her ikisinden de damla damla gelinceye
kadar sağ sol arasında gidip gelip elinizle sağın. Elinizle süt sağarken pompa setinin huni gibi
kısmını toplayıcı olarak kullanabilirsiniz. Ayrıca, o huni parçasını memenizin altına dayarsanız
memeyi sadece üst taraftan sıvazlayarak da sağabilirsiniz. Yani altta sert bir zemin var (huni) üstüne
memeyi koyuyorsunuz, onun üstünden de baş parmağınızla arkadan öne sıvazlayarak sütü
sağıyorsunuz. Böyle bayağı bir miktar daha süt çıkıyor, hem de kıymetli yağlı son süt çıkıyor. Bu
şekilde süt sağma veriminizi de arttırabilirsiniz.

56/90
Tomris’in Emzirme Notları – 12: Pompa ile süt sağma (3)

Herkese Merhaba!

Brüksel, New York, Boston, Amsterdam, Lüksemburg, Londra , Manchester, İstanbul, Marmaris...

Bunlar seyahatlerim sırasında süt sağdığım şehirlerden birkaçı. Sanırım üç kıta ediyor. Hemen hepsi
iş seyahatleri içindi. Ve hemen her seyahatte pompa ile iligli bir sorun çıktı. Ya ülkenin voltajı
cihaza uymaz (New York), ya pompanın başına bir şey gelir, düşer kırılır (Brüksel), ya o ülkenin
elektrik prizini kullanabilmem için gereken adaptörü bir yerde unuturum, gece yarısı açık
elektronikçi bulup priz adaptörü almak için yollara düşerim (Londra), ya da tekne yola çıktıktan
sonra elektriğin günde sadece bir kaç saat olduğunu öğrenirim (Marmaris). Öhömmmm, itiraf
ediyorum! Marmaris iş için değildi. Mina ve Yunus bir buçuk yaşındayken onları annem, babama ve
kardeşime bırakıp üç günlüğüne arkadaşlarımın mavi turuna katılmıştım. Teknede elektrik sadece
akşamları bir saat kadar vardı. ama benim günde üç kez süt sağmam gerekiyordu ki sütü koruyayım.
Mecburen günde iki kez elimle sağdım, süt pompasının hunisini - geçen haftaki yazının sonunda
bahsettiğim teknikle - kullanarak... Teknede sütleri düzgün koruma şartları olmadığından sağıp sağıp
denize boşaltıyordum. Datça koylarındaki balıklara dikkat edin, süt evlatlarım sayılırlar :-) Bakın, bu
da onlardan biri:

Bu hafta iş yerinde süt sağma konusuna devam edeceğiz.

Önce geçen hafta süt sağma setini yıkama konusunda verdiğim bilgilere küçük iki ek yapayım. Valf,
süt sağma setin hem en hassas, hem de bulaşık süngeri ile temizlemesi en zor parçası. İçini
temizlerken eski bir diş fırçası da kullanabilirsiniz. Ama fazla sert temizlememeye dikkat edin, kolay
zedelenebiliyor. Bir de, prematüre veya bir hastalığı olan bebekler için süt sağıyorsanız pompa
setinin temizliğine ve sterilizasyonuna daha çok dikkat etmek gerekir. Bu konuda hekiminizin ve
veya hastanenizin verdiği talimatları uygulayın.

İş yerinde nasıl süt sağacağım?

Süt sağma sayısı ve zamanlama

Prensip olarak, evde olsaydınız bebeğinizi ne zaman emzirecektiyseniz, o zaman süt sağmayı
planlamak gerekiyor. Mesela 5 aylık bebeğiniz sabah uykusundan 11 gibi uyanıp emiyor, sonra
öğleden sonra 2 gibi emiyor, sonra da 4-5 gibi emiyorsa sizin de iş yerinde o saatlerde pompa
yapmanız gerekir. Ama itiraf etmek gerekirse ben o son pompayı atlıyorum, böylece eve iyice dolu
memelerle gidip gün boyu doğru düzgün biberon almamış kızımı mutlu ediyorum (7 aylık kızım hala
biberona alışamadı). Ama eğer sütümde azalma gözleseydim, günde üç kez pompa yapmaya
geçmem gerekirdi.

Hangi ayda iş yerinde günde kaç kez pompa yapmak gerekir?


Çok kabaca, şu şekilde düşünebiliriz (yol dahil gün içinde bebeğimden 10 saat ayrı kaldığımı
varsayarsak): bebek 3-6 aylıkken gün içinde 2-3 kez, bebek 6-12 aylıkken günde 2 kez, 12-21
aylıkken günde 1-2 kez, sonra da gün içinde pompa yapmadan sabah akşam emzirmeleri ile gidiyor.
Ama bu benim tecrübem, her annenin ve bebeğin ihtiyaçları ve şartları farklı tabii...

57/90
Bazı anneler için işyerinde günde iki kez süt sağmak mümkün olmuyor. Bu durumda günde bir kez
ile idare etmek zorunda kalıyorlar. Yalnzı bu durum uzun vadede sütünüzü azaltabilir, o yüzden
mümkün mertebe şartlarınızı zorlamaya çalışın günde iki kez pompa yapmak için. Özellikle
bebeğiniz 6 aylık olana kadar gün içinde (bebeğinizden 10 saat ayrı kaldığınızı varsayarsak) en az 2
kez süt sağmak lazım, yoksa süt azalmaya başlayabilir. Eğer bu durumu değiştiremiyorsanız bebekle
kavuştuktan sonra bebeği hiç sınırlamadan meme vermeye çalışın. Özelikle de hafta sonları istediği
zaman istediği kadar meme vererek sütü çoğaltmasına izin verin.

Gün sonunda bebeğinize kavuşmaya yakın saatlerde süt sağmayın. Bebeğinize bakan kişiye de
tembih edin, sizin gelişinize yakın biberon vermesin. Süt sağma işini öyle ayarlayın ki az çok dolu
memelerle bebeğinize kavuşun, o da aç olsun ki birbirinize kavuşmanın tadını çıkartın.

Eğer bebeğinizi emzirmenize bir engel varsa (örneğin bebeğiniz yoğun bakımdaysa) ve bebeğiniz
sadece bir kaç günlükse günde 8-12 kez süt sağmanız gerekir, en azından ilk bir kaç hafta, bebeğin
kırkı çıkana kadar. Bir kez süt bollaştıktan süt almak düzene oturduktan sonra (yani ilk aylardan
sonra) bebeğin ihtiyaç duyduğu sütü üretmek için ne kadar sıklıkta pompa yapmak gerektiği
kadından kadına değişmekle birlikte ortalama günde 6 pompa diye düşünülebilir, ama bundan
daha fazla ya da daha az süt sağmak zorunda kalan anneler de oluyor. Bu süt sağmaların en az
birinin gece olmasına dikkat etmek lazım, çünkü süt yapımını uyaran prolaktin hormonu en fazla
gece salgılanıyor. Gece pompası olmazsa, gündüz ne kadar sağarsanız sağın süt üretimini artırmak
ya da korumakta zorlanabilirsiniz.

Haklarınız
Bir yaşından küçük bebeği olan her annenin iş yerinde süt sağmaya hakkı vardır. Bu nedenle
işvereniniz, yöneticiniz ya da mesai arkadaşlarınız ile süt sağmak için düzenleme yapma konusunda
konuşurken, onlardan yardım veya olanak isterken çekinmeyin. Bu bebeğinizin hakkı. Sadece kanuni
bir haktan bahsetmiyorum, evet, kanunen de buna hakkınız var (bu konuda Emzirme Reformu web
sitesine bakabilir, ayrıca onlara destek verebilirsiniz), ama ben daha temel insani bir haktan
bahsediyorum. Bebeğinizin anne sütü alma hakkı!

Bazen mesai arkadaşları ya da yöneticiler süt sağma konusunu anneyi zor duruma düşürmek için
kullanmaya çalışabilirler. (Ne yazık ki bu toplumumuzda bu var, birinin zayıf bir yönünü
yakaladıklarında insanlar acımasız olabiliyorlar). Siz ezilip büzülürseniz, daha da üstünüze
gelebilirler. Sakin ve kendine güvenli bir şekilde çözüm yolları aramaya çalışın. Kendi hakkınızı
değil, bebeğinizin hakkını savunuyorsunuz, bunu unutmayın.

İş yerinde süt sağma ile ilgili hazırlıklarınıza doğumdan önce başlamanızı öneririm. Aynı yerde
çalışan ve doğum izninden sonra süt sağmış anneler ile konuşup hem iş yerinizin süt sağmaya
yaklaşımı ile ilgili bilgi alıp hazırlıklı olabilirsiniz, hem de nerde nasıl süt sağdı, pompa parçalarını
hangi lavaboda yıkadı gibi bir çok pratik bilgi edinebilirsiniz.

Lavaboda süt sağma seti yıkamak demişken aklıma geldi. Şu anda Hollanda’da çalıştığım
üniversitede işe başladığımda bebeklerim 10 aylıktı. Günde 2-3 kez süt sağıyordum. Bölümün küçük
bir mutfağı vardı, çalışma arkadaşlarım genelde gün boyunca kirli bardakları lavabo içinde biriktirip
gün sonunda yıkıyorlardı, herkes kendi bardağını yıkıyor tabii. Lavabo o haldeyken süt sağma seti
yıkayamayacağımdan önce lavabodaki bardakları tabakları yıkıyor, sonra süt sağma setimi
yıkıyordum, günde iki üç kez. Elim deymişken tezgahı filan da siliyordum. Bölümün bulaşıkçısı
olmuştum anlayacağınız :-) Bu böyle 6 ay filan devam etti (o zaman haftada iki gün çalışıyordum).
58/90
Sonra bir gün biri beni bardakları tabakları yıkarken gördü. “Sen miydin o!” dediler, meğer onlar da
merak ediyorlarmış, kim bu bulaşıklarımızı yıkayan gizemli kişi diye. Ben de anlattım süt sağma
setini yıkayabilmem için lavabonun temiz olması lazım, o yüzden önce lavabodaki bulaşıkları
yıkıyorum diye. O günden sonra kimse lavaboda kirli bardağını bırakmadı. Ya kirli bardaklarını
odalarında beklettiler, ya da hemen yıkayıp kaldırdılar, sağolsunlar. Hatta bir seferinde Sırp bir
mesai arkadaşım elimde süt sağma setini koyduğum kutu ile mutfağa doğru yürürken gördüğünde
beni odasından fırlaıp lavaboya gitmişti, benden önce varıp bardaklarını yıkamak için.

Ortam

Öncelikle kendinizi rahat hissettiğiniz bir yer bulmalısınız. İş yerinde bu gerçekten zor bir durum. Bu
konuda biraz yaratıcı olmak gerekiyor. Mesai arkadaşlarınızla ve yöneticinizle konuşup sizin için en
uygun düzenlemeyi yapabilirsiniz. Türkiye’de gerek devlet dairelerinde, gerekse özel sektörde az
kullanılan ya da hiç kullanılmayan bir çok oda var. Özelikle arada sırada kullanılan toplantı odaları
(arkadan kapısı kitlenebiliyorsa ve perdeleri çekilebiliyorsa) benim favorim. Eğer kapısını
kitleyebildiğiniz bir odanız varsa en güzeli kendi ortamınızda süt sağmak. Ben o şanslı
insanlardanım. Bölüm başkanında rica ettim, bana kadın bir oda arkadaşı verdiler. Böylece süt
sağmak için pompamla ordan oraya taşınmak zorunda kalmıyorum. Hem de süt sağarken Facebook
BYBO grubundaki ya da blogdaki sorularınızı cevaplıyorum, sağa sola laf yetiştiriyorum:)

Süt sağma işlem

Öncelikle elinizi sabunla yıkayıp temiz bir kağıt havlu ya da kağıt mendil ile kurulayın (evde
temizliğinden emin olduğunuz durumlarda normal havlu da kullanabilirsiniz). Oturacak ve
pompanızı ve parçalarını koyacak uygun bir yer ayarlayın. Eğer önünüzdek masanın temizliğinden
emin değilseniz bir kağıt peçete ya da kağıt havlunun üzerine pompa ve setinizi koyabilirsiniz. Süt
sağma seti parçalarını birbirine bağlayıp hazırlayın.

Süt sağmaya başlamadan önce memelerinize “Haydi iş başına!” mesajı vermemiz gerekiyor.
Emzirme Sanatı kitabı bunun için süt sağmaya başlarken memeye hafifçe masaj yapmayı ya da
elinizle biraz sallamayı önerir. Evet, doğru okudunuz, sallayın. Bu şekilde önden uyarırsanız
memeleri süt akımının daha hızlı geldiğini göreceksiniz.

Süt sağma setinin huni gibi parçasını memenize dayayın, meme başı ortasındaki deliğe denk gelecek
şekilde. Pompanın hunisini memenize tam olarak dayamanız gerekiyor. Eğer memeniz ile huni
arasında boşluk kalırsa vakum olmayacağı için pompa işe yaramaz. Eğer çift taraflı pompa
kullanıyorsanız her iki elinizle pompa hunisini tutmanız gerekir, en azından bu konuda
profesyonelleşinceye kadar. Ben artık sol elimle sağ memenin pompasını tutarken sol kolumla sol
memenin pompasını mememe dayayabiliyorum, ama bu pozisyonu bulmam zaman aldı. Ve şunu da
belirtmeliyim ki, bu şekilde sağınca soldan genellikle daha az süt çıkıyor, 5-10 ml kadar, çünkü sol
meme düzgün boşalmıyor.

Pompanızın marka ve modeline göre değişmekle birlikte süt sağma işleminde kabaca iki aşama
vardır. Birinci aşamada pompanın hızlı hızlı (yani yüksek frekansta) ama çok kuvvetli olmayan bir
şekilde vakum yapması gerekir. Çünkü bebeğiniz de memeyi ilk aldığında süt akım refleksini
tetiklemek için hızlı hızlı emer, meme başını uyarır. Bu sırada, yani ilk aşamada biraz süt gelir, ama
esas sütü alabilmek için süt akımının başlaması gerekir. İkinci aşamada süt akımı gelince süt
fışkırmaya başlar. (Süt akımının ne kadar sürede geleceği anneden anneye değişiklik gösterir) Bir iki
59/90
dakika böyle devam eder, sonra sütün gelişi tekrar yavaşlar, bir kaç dakika böyle azar azar, gelir. Taa
ki yeni bir süt akım refleksi gelinceye kadar.

Her süt sağma seansında bu şekilde en az iki, tercihan üç, hatta daha fazla kez süt akımı alıncaya
kadar edevam edin. Amacımız sütü iyice boşaltmak, memelerinizin iyice boşaldığını hissedene kadar
bu şekilde süt sağmaya devam etmelisiniz. Mesela daha iki saat önce bebeğimi emzirdiysem, ya da
süt sağdıysam beklentimi ona uygun ayarlıyorum, 2-3 süt akımından sonra bırakıyorum. Ama 6
saattir bekleyen memeleri 4-5 süt akımı ile boşaltabiliyorum. Kitabi bilgi, çok kabaca, çift taraflı bir
pompa ile memelerin 15 dakikada, tek taraflı pompa ile 20 dakikada boşalabileceğini söyler. Siz de
kendi normalinizi ve rutininizi zaman içinde bulacaksınız.

Birçok marka ve modelde başta süt akımının beklendiği birinci aşama ve süt akımı geldikten sonraki
ikinci aşama için farklı ayarlar vardır. Mesela Medela’da böyle bir ayar olduğunu okuyorum bazı
modellerde. Süt akımı gelince bir düğmeye basınca kendisi otomatik emiş gücü ve frekansını
ayarlıyormuş. Birinci aşamada düşük emiş gücünde ama yüksek frekansta, yani hızlı hızlı pompa
yaparken ikinci aşamada daha yavaş, ama kuvvetli bir emiş gücü ile pompa yapıyormuş. Böylece
meme daha hızlı boşalabilir.

Bazı diğer markalarda ise, mesela Ameda, iki ayrı düğme var, bunlarla emiş gücü ve frekansını sizin
ayarlamanız gerekir. Bu durumda yukarıda verdiğim mantığı uygulayabilirsiniz.

Bu aşama işleri karışık geliyorsa, ya da elinizdeki cihazda böyle aşamalar yoksa hiç önemli değil,
önemli olan memeler iyice yumuşayıncaya kadar (en az iki üç, terichen daha fazla süt akım refleksi
ile) memedeki sütü almak. Bu aşamalar sadece işi hızlandırmak ve kolaylaştırmak için varlar.

Eğer tek taraflı bir pompa kullanıyorsanız ama iki memeyi de boşaltmanız gerekiyorsa şu şekilde
süreci hızlandırabilirsiniz: birinci memede ilk bir-iki süt akımını aldıktan sonra sütün gelişi iyice
yavaşladığında ikinci memeye geçin. Orda da bir-iki süt akımı aldıktan sonra birinci memeye geçin.
Birinci memeden bir süt akımı aldıktan sonra ikinciye geçin. Bu şekilde sağ sol yaparak süt akımı
beklerken geçen süreyi azaltabilirsiniz

Süt sağma işleminin sonunda memede kalan sütü el ile sağmaya çalışın. Bunu da bir sağ bir sol
meme gidip gelerek yapabilirsiniz. Bu konuda benim kullandığım yöntemi geçen haftaki yazının
sonunda aktarmıştım.

İçinde bulunduğunuz ortamda rahat etmiyorsanız, aklınızı meşgül eden düşünceler varsa süt akımı
bir türlü başlamayabilir. Bu durumda süt akım refleksini tetiklemek için şu yöntemleri
deneyebilirsiniz (süt akımı almakta zorlanmasanız da süt sağma işini daha kolay ve keyifli hale
getirebileceğinden bu yöntemlerden aklınıza yatanları uygulamayı denemenizi öneririm):

 Süt sağarken bebeğinizi, onu emzirdiğinizi düşünün, kafanızda canlandırın.


Kucağınızdayken onu nasıl tutuğunuzu, kokusunu, memenizi nasıl emdiğini, emerken
nasıl gözlerinize baktığını hayal edin. Bebeğinizin bir resmine bakabilirsiniz.

 Bu işi kolaylaştırmak için bebeğinizin kullanılmış ama kirlenmemiş bir bezini yanınıza
alıp koklayabilirsiniz. Ya da bebeğinizin bir önceki gün giydiği çorabı işe giderken
yanınıza alabilirsiniz. Daha önce de bahsetmiştim, emzirmek beyninizin duyguları kontrol
eden bölgesi tarafından yönetilir. Beynimizin duyguları yöneten kısmı ile koku duyusu

60/90
arasında çok yakın bir ilişki vardır. Bebeğinizin kokusunu da hayal etmeye
çalışabilirsiniz.

 Bazı anneler süt sağma işlemi öncesinde elleriyle biraz süt sağdıktan sonra
pompayı dayadıklarında daha kolay süt akım refleksi aldıklarını söylüyorlar. Süt sağmaya
başlamadan önce memeye masaj yapmak da iyi bir yöntem.

 Gevşeme egzersizleri yapın. Doğum öncesi kursa gittiyseniz orada öğrendiğiniz metodu
uygulayabilirsiniz. Veya basitçe şunu yapabilirsiniz: Burnunuzdan derin bir nefes alıp
ağzınızdan yavaşça verin. Nefes alırken önce karnınızı, sonra göğsünüzü şişirin. Nefes
verirken rahatlamaya odaklanın. • Kafanızda sütün memenize indiğini canlandırın, o hissi
hatırlamaya çalışın. Bende en çok işe yarayan yöntemlerden biri bu.

 Pompayı ya da elinizin pozisyonunu değiştirin ya da memenize biraz masaj yapın.

61/90
Tomris’in Emzirme Notları – 14: Pompa ile süt sağma (5)

Bu hafta sağılmış sütü saklama ve kullanma konusunu ele alacağız. Bu yazıda La Leche League
International’ın (LLLI) konuyla ilgili rehberinden faydalanıyorum. Geçen haftaki yazıdan sonra
özellikle derin dondurucuda süt saklama konusunda sorular aldım, o konuda da bazı netleştirmeleri
bu yazıda bulabilirsiniz. Bu yazı, süt sağma, süt sağma setini temizleme, sağılmış sütü saklama ve
kullanma açılarından bir toparlama yazısı olacak.

Anne sütünün içeriği


Anne sütü sadece su, yağ, protein, karbonhidrat vitamin ve mineraller içeren bir besin değil. İçinde
bağışıklığı güçlendirici maddeler, mikropları etkisiz hale getiren maddeler, ve hatta canlı hücreler
var. Bu hücreler vücudumuzun mikroplarla savaşması için çok önemli görev taşıyan akyuvarlar.
Anne sütü o kadar kıymetli ki, ona ‘beyaz altın’ diyenler var. Ayrıca, anne sütünün mikroplardan
koruyan, bebeğe can veren özelliği nedeniyle ona ‘beyaz kan’ diyenler de var. Her şekilde, bu
kıymetli sıvıyı en iyi şekilde korumaya ve bebeğe en güvenilir yollarla vermeye çalışmalıyız.

Anne sütünü saklama

Anne sütü saklama konusunda aşağıda vereceğim bilgiler şu şartları taşımanız durumunda geçerli:

 Bebeğiniz sağlıklı ve normal zamanında doğmuş (prematüre değil).

 Evde kullanmak için süt sağıyorsunuz (hastanedeki bir bebek için değil).

 Süt sağmadan önce ellerinizi yıkıyorsunuz (ve tuvalette süt sağıyorsanız elinizi
yıkadıktan sonra kapı kollarına mendille dokunuyorsunuz).

 Süt setini ve süt saklama kabını sıcak sabunlu suda yıkayıp iyice duruluyorsunuz.

Burada bir parantez açıp ‘sıcak sabunlu suda yıkama’ konusunu ele almak istiyorum. Bu kavram
kulağınıza garip geliyor değil mi? Benim de, çünkü çeviri ve kültürel farklılıkları içermiyor. LLLI
rehberinde böyle yazıyor ama bu sabundan kasıt deterjan mı, bulaşık süngeri kullanılıyor mu, yeterli
netleştirme yok. Ülkemiz şartlarında ve kendi pratiğimde ben şu şekilde yorumluyorum. Gün içinde
süt sağdığımda, süt kurumadan süt sağma setini yıkarsam sıcak su ile yıkıyorum, sabun veya deterjan
olmadan. Süt setin üzerinde kurursa sıcak su ile yıkarken az deterjanlı bir bulaşık süngeri
kullanıyorum. Her şekilde gün sonunda süt sağma setini az deterjanlı bulaşık süngeri ile yıkayıp
sıcak suda duruluyorum. Ancak eğer ideal olmayan şartlarda süt sağıyorsanız, çevredeki pisliklerin
süt sağma setine bulaşabileceğini düşünüyorsanız (örneğin tuvalette süt sağıyorsanız), her
kullanımdan sonra süt sağma setini az deterjanlı bulaşık süngeri ile yıkamanızı öneririm. (Süt sağma
seti temizlik önerileri).

Süt saklama kapları ise (işten eve, evden kreşe sütü taşıdığınız, buzdolabında sütü koyduğunuz,
yani sütün içinde beklediği kaplar) bence her kullanımdan sonra az deterjanlı bir bulaşık süngeri ile
sıcak suda yıkanmalı. Eğer varsa bir biberon temizleme fırçası daha pratik olabilir. LLLI rehberinde
‘sabun’ diyor ama ben hiç sabun kullanmadım, onun yerine mümkün olan en ‘doğal’ bulaşık

62/90
deterjanını kullanıyorum. Türkiye’de bu açıdan ne markalar var bilemediğim için öneride
bulunamayacağım.

Anne sütü sağma ve saklama için kullanılan kaplar açık havada kurutulmalı, yani bezle silinmemeli
veya ıslak kaldırılmamalı. (bkz. Tomris’in Emzirme Notları - 11) Anne sütünün mikroplardan
koruyucu özelliği saklanma süresi uzadıkça azalıyor. Ayrıca, yeni sağılmış taze anne sütünün
antimikrobiyal gücü buzdolabında bekletilmiş olandan, buzdolabında bekleyeninki ise dondurulmuş
olandan daha fazla.

Önceki yazımda bir tablo verdim, anne sütünün hangi şartta ve ortamda ne süreyle saklanabileceğini
anlatan bir tablo. Burdaki bazı hususların anneler için net olmadığını gördüm, o yüzden aşağıda
fotoğraflarla anlatmaya çalışacağım. Ayrıca, LLLI rehberinde bazı güncellemeler var, onları da
buraya aktaracağım.

Anne sütü sağıldıktan mümkünse hemen sonra soğutulmalı ve soğuk ortamda saklanmalı, örneğin
buzdolabında, ya da buz kalıbı içeren izolasyonlu çantada. Ama kısa süreler için, mesela işten eve
gelirken bir saat oda sıcaklığında tutulabilir bence. Ama, oda sıcaklığında tuttuğunuz her süre, sütün
dayanma ömrünü azaltıyor.

Anne sütünü oda sıcaklığında (19-26 derece) ideal olarak 4 saate kadar, olmuyorsa 6 saate kadar
tutabilirsiniz. 4 saat ideal, ama 6 saat kabul edilebilir bir süre. Bazı kaynaklar 8 saate kadar da der,
ama 6’yı geçmemeye çalışmanızı öneririm. Şunu da unutmayın, hava ne kadar sıcaksa, dayanma
süresi o kadar azalır.

Anne sütü buzdolabında (< 4 derece) ideal olarak 72 saate kadar saklanır, yani 3 gün. 8 güne kadar
buzdolabında dayanabileceği söylenir. Ama ben hiç denemedim, üç günü geçirmedim. Eğer çok
temiz ve dikkatli bir şekilde sağıldıysa, oda sıcaklığında bekletilmeden hemen buzdolabına
konduysa, 8 güne kadar saklamayı düşünebilirsiniz.

Anne sütü buzdolabında üç güne kadar dayandığına göre teorik olarak Cuma günü sağdığınız sütü
Pazartesi bebeğinize verebilirsiniz. Ancak süt sağma ve saklama şartlarınız ideal değilse, Cuma
akşamı donurup Pazartesi günü verebilirsiniz.

Tek kapılı buz dolabının buzluk kısmında, yani eksi 15 derecede, anne sütü 2 hafta saklanabilir. İki
kapılı buz dolabının dondurucu bölmesinde, yani eksi 18 derecede, 3-6 ay saklanabilir. Peki 3 ay mı
6 ay mı diye soracaksınız? Okuduklarımdan anladığım kadarıyla 6 aya kadar tüketmekte bir sakınca
yok. Hatta bazı kaynaklar bu tür donduruculara da 12 aya kadar saklanabilir diyor ama ben buna çok
güvenemedim.

Ayrı bir derin dondurucunuz varsa, lokantalardaki süpermarketlerdeki gibi bir derin dondurucu,
mesela şunun gibi (yani eksi 20 derecede) 6-12 ay saklayabilirsiniz. 6 aya kadar ideal, 12 aya kadar
ise kabul edilebilir.

Derin dondurucuda süt saklama

Derin dondurucuya süt koyarken 60-120 mililitrelik miktarlarda koymaya çalışın, çünkü bebekler bir
öğünde bu miktarlarda süt tüketirler. Eğer dondurucuda yeriniz darsa plastik poşetlerde saklamak
çok yer kazandırıyor. Yalnız bu şekilde yapacaksanız süt poşetlerini bir başka torbanın veya plastik

63/90
bir kutunun içine koyabilirsiniz (derin dondurucu kokusunu önlemek için). Derin dondurucuya süt
koyarken kabı tam doldurmamaya dikkat edin, yaklaşık üçte biri boş kalsın, çünkü süt genleşerek
kabı parçalayabilir. Mesela 120 ml’lik bir kabı (süt poşeti ya da şişesi) en fazla 80 ml’ye kadar
doldurun.

Anne sütünü saklamak için eğer plastik poşet kullanmak istiyorsanız bunun anne sütü saklamak için
özel üretilmiş olmasına dikkat edin. Buzdolabı poşeti veya diğer plastik poşetler hem temizlik
açısından, hem de kolay yırtılıp süt sızdırdığı için tercih edilmemeli.

İşe başlamayacak olsanız da, ne olur ne olmaz bebeğimden ayrı kalırsam diye, ya da sırf sütünüz bol
olduğu için fazla sütünüzü her zaman sağabilirsiniz. Özellikle aşırı süt üretiminden muzdaripseniz
bir meme bir öğüne denk gelene kadar memeleri daha az süt üretmek için terbiye etmek, her öğünde
diğer memeyi de sağmak ve derin dondurucuya atmak iyi bir fikir. Eğer anne sütüne ihtiyacı olan bir
yakınınız varsa sütleri ona da verebilirsiniz. Maşallah, çok bol süt üreten bir tanıdığım artık derin
dondurucusu dolup taştıktan sonra bir ahbabının bebeğine vermeye başlamıştı fazla sütünü; ihtiyacı
olan bir bebişin süt annesi olmuştu.

Buzdolabından çıkan veya dondurulmuş sütü çözüp kullanmak

Buzdolabından çıkan sütü en iyi ısıtma yöntemi akan sıcak suyun altında bir kaç dakika tutmak.
İkinci bir seçenek de biberonu içinde sıcak su olan bir kaba koymak (benmari yöntemi). Cezvede
biraz su ısıtıp biberonu onun içine de koyabilirsiniz, ama sakın ocak açıkken biberonu cezvenin içine
koymayın. İsterseniz bir biberon ısıtıcısı da kullanabilirsiniz.

Anne sütü ısıtırken mikrodalga fırın kullanmayın. Mikrodalga sütün içindeki bağışıklık
maddelerini ve canlı hücreleri öldürebilir. Ayrıca, süt içinde aşırı sıcak bölgeler olmasına sebep
olabilir (sütün sizin baktığınız kısmı ılıkken içi sıcak olabilir), bebişin ağzı yanabilir.

Sütü illa ki ideal sıcaklığa getirmeniz gerekmiyormuş. Bazı bebekler soğuk süt de sevebilirler diyor
Emzirme Sanatı kitabı. Biz dolaptan çıkan sütü direkt kullanmıyoruz, ama tam ısınmasını da
beklemiyoruz. Oda sıcaklığına gelse yetiyor.

Dondurucudan süt kullanacaksanız en iyi yöntem ertesi gün kullanılacak sütleri bir gece önceden
buzdolabının normal ana bölümüne çıkartmak. Çeşmede akan suyun altında da çözebilirsiniz. Önce
suyu soğuk kullanıp su sıcaklığını yavaş yavaş arttırabilirsiniz.

Dondurucudan çıkarılıp çözülmüş süt buz dolabında 24 saat saklanabilir. Dondurulmuş anne sütü bir
kez çözüldükten sonra tekrar dondurulmamalı. Bir kez ısıtılmış bir süt, tekrar ısıtılmamalı.

Bekleyen sütün (ister buzdolabında, ister oda sıcaklığında) sulu ve yağlı kısımları ayrışır. Süt ne
kadar beklerse, bu ayrışma o kadar fazla olur. Bu çok normal bir şey. Evimize gelen paket sütlerde
bunu görmüyoruz, çünkü fiziksel işlemlerle ‘homojenize’ ediliyor. Ama kapı sütü günlerini
yaşamışlarınız varsa, beklemiş sütün üstünün nasıl kaymak bağladığını hatırlarlar. Anne sütü de
doğal olduğu için sulu ve yağlı kısmı ayrışabilir. Kullanmadan önce biberonu hafifçe çevirirseniz
sütün eski haline çabucak döndüğünü göreceksiniz. Tam olmuyorsa da sorun etmeyin, böyle de
içebilir bebeğiniz. Yalnız sütü karıştırmak için biberonu çalkalamayın, çünkü uzun zincirli yağ
asitleri kırılabilir. Bu yağ asitleri anne sütünün içindeki kıymetli besinlerden biri. Çalkalarsanız
bebeğe bir zararı yok, sadece uzun zincirli yağ asitlerinin faydasını tam olarak alamayabilir.
64/90
Anne sütü poşetindeki sütlerin yağlı ve sulu kısımları ayrıştığında yağlı kısım genellikle poşete
yapışıyor. Bu, poşet kullanmanın bir dezavantajı. Kullanmadan önce hafifçe elinizde mıncıklrsanız
poşeti süt eski haline çabucak dönüyor.

Bazı derin dondurulduktan sonra çözülmüş sütlerde sabunsu bir koku olabiliyormuş. Bunun sebebi
sütteki lipaz adı verilen bir enzimin bazı sütlerde biraz hızlı çalışması ve yağları parçalaması. Ama
bunun bebeğe hiç bir zararı yok, anne sütü hala çok değerli ve bebek için en sağlıklısı. Bir çok bebek
de pek şikayet etmeden içermiş bu sütü. Ama bebeğiniz bunu sorun ediyorsa, lipazı durdurmak için
sağılmış sütü derin dondurucuya koymadan önce ısıtmanız gerekiyor. Bir cezvede yüksek ateşte
kenarları cızırdamaya başlayıncaya kadar ısıtabilirsiniz. Ama sütü sakın haşlamayın. Kenarların
cızırdaması yeterli. Sonra hızlıca soğutup derin dondurucuya koyun. Bu yöntem ile sütün
mikroplardan koruyucu özelliği biraz kayboluyor, ama böyleyken bile dünyadaki tüm mamalardan
çok çok çok daha sağlıklı bebeğiniz için.

Eğer bebeğinizin ağzında pamukçuk varsa ya da sizin meme başınızda kandida enfeksionu varsa (bir
çeşit mantar enfeksiyonu, bebeğin ağzında pamukçuk yapan ve meme başında enfeksiyon yapan aynı
mantar), emzirmeye devam edebilirsiniz, sağdığınız sütleri bebeğinize vermeye devam edebilirsiniz.
Ama pamukçuk/ mantar enfeksiyonu sırasında sağdığınız sütleri, tedavi bittikten sonra atmalısınız.

Çalışmaya başlamadan önce derin dondurucuda biraz süt stoğu yapmak çok iyi bir fikir.

Çünkü işe başlayan annelerin en büyük şikayetlerinden biri iş yerinde sağdıkları sütün bebeklerine
yetmemesi. Bu durum için bebeğin kırkı çıktıktan (ya da emzirme yoluna girdikten) işe başlayana
kadar günde bir-iki kez süt sağmak ve sağdığınız sütü derin dondurucuya koymak çok faydalı
olabilir. Benim tecrübeme göre bu ekstra süt sağma için en iyi zaman sabahları, baska annelerden de
benzer seyler duyuyorum. Sabah anne henüz yorulmamış olduğundan güzel süt üretebiliyor. Sabah
emzirmesinden bir saat sonra süt sağabilirseniz çok iyi olur. Ben buna fırsat bulamadığımdan bebek
sabah uykusuna yatınca süt sağıyordum, çünkü günün en uzun uykusu, dolayısıyla en uzun emzirme
aralığı sabahtı. Bebek uyanana kadar (1,5-2 saat) az çok birikmiş süt oluyordu memede. Baktınız süt
sağma sonrasında meme verdiğinizde bebeğe süt az geliyor, protesto ile karşılaşıyorsunuz, o zaman
sonraki günlerde bir memeyi sağıp diğerini bebeğe saklamak da bir seçenek olabilir.

Eğer sütünüzü artırmak, ya da emziremediğiniz bir bebeğe süt vermek için pompa yapıyorsanız gün
içinde çok sık süt sağmanız gerekir. Her seferinde süt sağma setini yıkamamak için, her kullanımdan
sonra şişeyi ayırmadan, yıkamadan, süt sağma setini olduğu gibi buzdolabına koyabilirsiniz.
Çıkarınca da hemen kullanabilirsiniz. Seti gün sonunda yıkayabilirsiniz.

Yazının başında bu yazdıklarımız sağlıklı, zamanında doğmuş, hastanede yatmayan bebekler içindir
dedik. Peki diğerleri için nasıl süt sağmak ve saklamak gerekir? Bu konuda hastanenizin verdiği
önerileri uygulamanız gerekir.

65/90
Tümay Demir Okur Mektubu — Emzirme ve Tıkalı Göğüs
Sevgili Eren ve Tomris,

Sanırım başım belada. Sol göğsümden sonra şimdi de sanırım sağ göğsüm tıkandı.

Hikayeyi baştan alayım mı? Üç sene sebepsiz infertilite ile boğuştuktan, defalarca ilaç kullandıktan,
dört aşılama denedikten ve en sonunda tüpten dönen aşılama ile Rabbimin sunduğu bebek yapım
aşamasının zaferi....Hamileyim! Sekizinci haftada hastayım 12 haftada ağır kanamalı düşük tehdidi
ile hastane odasındayım. Sonrasında idrar yolu enfeksiyonu belası ve sancılarla evde yatış
pozisyonundayım. Heyet raporluyum ayakta zor duruyorum son aya kadar. Herkesin aksine son ay
gayet iyiyim. Enfeksiyonsa hala devam beş kez antibiyotik tedavisine rağmen... Riske atmamak için
sezeryan kararı. Aman çocuğa bir şey olmasın! Enfeksiyon bulaşmasın çünkü antibiyotikler artık
bağırsaklarımı bozdu zoooooorrr düzeldi ilaçlarla hem de mantar var.

Bir ay kala bırakıp giden doktor ve onun yerine benden daha pimpirikli yeni doktor… Sezeryan
sabahı değişen anestezi uzmanı ve ona dişimin geç uyuştuğunu söylemeyi unutan ben... Böylelikle
"doğumu" yarı yarıya hisseden, çift anestezi almış bir Türkçe öğretmeni... Çenesi düşmez mi
ameliyatta? Çünkü lambanın yansımasında dikiş atılışını izliyor... Bebişim ise oksijen verilmek üzere
hemen küveze... Niyesini hâlâ bilmiyorum. Sonra mı? Benden sonra odaya getirildi oğlum ve
doğduktan yirmi saat sonra yoğun bakıma alındı. Çünkü uyanıp emmiyordu. Meğer crp yükselmiş.
Benden mi geçti yoksa hastaneden mi aldı cevap yok. Önemli de değil o anda zaten. Tedaviye
başlandı. Her iki saatte bir sezeryanlı halimle yanına gittim. Emzirmek için çok çabaladım ki sırf
kolostrumu alsın diye. Orada serum, antibiyotik ve mama yedi bol bol. Bu üç gün içinde az az gelen
sütüm tamamen kesildi üzüntüden.

Her neyse... Bissürü bissiürü sıkıntıdan sonra tam 7. gün evimize döndük bebişimle. Tabi
meme+mama ile çünkü enfeksiyonun geçmesi için beslenme şart, üstelik sarılık da artmış. Olsun,
şükür...Evdeyiz ya... Yine aralardaki çeşitli problemlerden sonra... Ki düşünün annemle kaynanam
hastaneden beri başımdalar ikisi de:)

Gaz sorunumuzun mamalardan sonra zirve yaptığını fark etmek uzun sürmedi. Oğlumun mamadan
sonra bile doymadığının sinyallerinin artmasıyla benim de tepemin tası attı. Ertesi gün yeni, memeyi
destekleyen bir doktorun gözetiminde emzirme kampına girdik dört günlük. Bu dört günün sonunda
oğlum 100 gram almıştı. Fakat doğru düzgün hiç uyumamış, sürekli ağlamış, ellerini yemiş
durmuştu. Doktorumuz bu sefer mamayı ekledi programa. İşte o zaman uyumaya başladı ve rahatladı
oğlum. Ama ben tırlatacağım. Vermem oğlumu mamaya!

Burayı sürekli takip ettiğim için özellikle de Tomris'in notlarını ve yapılan yorumları sıkı takip
ettiğim için vazgeçmedim, yılmadım. Rezene, süt artırıcı çaylar, hurmalar, incirler, otlar,
çöpler....Yok artmaz süt :( Elektrikli pompa aldım. Her emzirmeden sonra hemen sağıyorum. Ama
sağ mememi düzgün emen oğlum sol mememi yara içinde bıraktı ve her emdiğinde sütü çektiği
damarı biliyorum ağlaya ağlaya... Yok vazgeçmeyeceğim. Meme+ 60 ml mama alıyor oğlum günde
sekiz kere. Düzenli olarak takribi üç saatte bir yer. 30 ml. ile başladım. Allah’ım nasıl güzel, ne
demek 30 ml... Uçuyorum sevinçten. Artar bu artar... Belki de bir gün mamayı bile keserim. Heyyyt
bee...

66/90
Pompanın ve oğlumun da yoğun çabaları neticesinde sol memem açıldı bir hafta önce. Sağ kadar
randımanlı değil ama olsun, olsun. Son kalan damlaları da alıyorum ki hem bebişime daha çok süt
oluşsun, hem de o sütleri gece mama takviyesi yerine vereyim. Çünkü benim damla damla
biriktirdiklerimle toplamda 140 ml kadar çıktıydı sütüm :) Beş gündür geceleri mama yerine ikiye
bölüp veriyorum anne sütünü oğluma. Öyle seviniyorum ki... Hatta iki gündür (bana efsane gibi
gelen) "Bebeğim açıktı galiba göğsüm sızlıyor" muhabbetini bizzat yaşıyorum. Alarm gibi!
Acıkmadan yarım saat önce... ”Vayyyy be, gerçekmiş!!!” diyorum kendi kendime. Belki üç öğün
olur artarsa sütüm... Hayale bak.

8 haftalık oğlumla sütümü sağamayacağım mecburi bir misafirlikteydim dün gece ve bugün gündüz.
Hiç memelerimi dolu dolu, gergin bilmedim. Bu sabah böyleydiler. "Hımmm... Güzelmiş bu duygu"
derken... Sağ mememde koltuk altına doğru bir sertlik şişlik. Acı da var. Duş aldım ılık,
pompaladım, emzirdim (hatta Tomris'in tıkanık tarafa doğru bebeğin çenesi gelsin lafı kalmış
aklımda, onu da yaptım. İlginç bir pozisyondu ama yaptım :)

Şimdi yazının başına dönelim: Ereeeeeeeeeen ve Tomriiiiiiiiiiis! N'apacağım ben ????? Bu kadar
şeyden sonra vaz mı geçeyim artık?

Tümay Demir Aydoğdu

67/90
Tomris’in Emzirme Notları – 18: Gece Beslenmesini Kesme/
Azaltma

Uzun bir aradan sonra merhabalar!

Önce işlerimin yoğunluğu, sonra tatil derken uzun bir süre Emzirme Notları’na ara verdim. Bu
dönemde, gerek blog’a gelen sorulara, gerek ise Bebek Yapım Bakım Onarım Facebook Grubuna
gelen sorularına cevap vermeye çalıştım, emzirme sorunları yaşayan bir çok anneyi takip ederek
yardımcı olmaya çalıştım. Son zamanlarda gece emzirmelerini kesme konusu çok sorulur oldu.

Okuduklarımdan ve tecrübelerimden hızlı bir toparlama yaptım aşağıya.

Bebeğin gece deliksiz uyuması dediğimiz şey tek seferde 4, 5 bilemedin 6 saat uyumasıdır. Yani
öncelikle beklentinizi gerçekçi ayarlayın. Akşam 8:00 sabah 8:00 uyuyan bebekler var, ama oldukça
nadir. Genellikle gece 12 sabah 5-6 arasında uyuyan bebeğe “gece uyuyor” denir. Bazı bebekler bu
5-6 saatlik uykuyu ilk yattıklarında uyurlar. Yani mesela 8-9’da yatıyorsa ve gece 2-3-4 civarında
emmek için uyanıyorsa bunda hiç bir sorun yok, son derece normal. Size zor geliyorsa gece 11-12
gibi yatmadan önce bir öğün ekleyebilirsiniz (Tracy Hogg’un ‘uyku öğünü’ ‘dream feed’ dediği şey).
Çoğu bebek bu saatlerde uyanmadan zaten memeyi alır. Ama bazı bebeklerde bu iş geri tepebilir, bu
sefer daha çok uyanmaya başlayabilirler, dikkat etmenizi öneririm.

Bebeğin 3 aydan önce tek seferde 4-6 saat uyumasını beklemek doğru değil, ilk üç ay ne zaman
isterse meme vermek lazım. 6 aydan sonra ise bir çok bebek tek seferde 4-6 saat uyur hale gelir. Bu
nedenle, prensip olarak 6 aydan sonra gece beslenmesini kesebilirsiniz, yani 4-6 saatlik aralıklarla
beslenmesini bekler hale gelebilirsiniz. Ama bunu yapmak zorunda değilsiniz. Yani, kişisel
nedenlerden dolayı (size yük olduğu için vb.) gece emzirmelerini kesmek istiyorsanız 6 ayı bekleyin.
Ama sizin için bir sakıncası yoksa, gece emzirmeye devam edebilirsiniz. (Kendi tecrübemden
yazının sonunda bahsettim).

Bazı yazarlar bazı bebeklerin 9-10 aya kadar açlık yüzünden uyanabileceğini söyler. Yani 6 ay,
büyük bir kısım bebeği kapsar, ama %100 her bebeği kapsayacak diye bir şey yok. O yüzden annelik
içgüdülerinize kulak verin. Bebek açlıktan mı uyanıyor, alışkanlıktan mı? Tracy Hogg’un belirttiği
bazı işaretler bir fikir verebilir:

 Her gece sanki saatle kurulmuş gibi aynı saatte uyanıyorsa alışkanlık olma ihtimali daha
yüksektir. Farklı saatlerde uyanıyorsa açlık ihtimali daha yüksektir.

 Uyandığında azıcık emip geri yatıyorsa, tam bir öğün almıyorsa, alışkanlık olma ihtimali
daha yüksektir. Tam ya da tama yakın bir öğün alıp uyuyorsa açlık ihtimali daha
yüksektir.

(Yalnız burda sıcak yaz günlerini bir istisna tutmak isterim. Sıcak yaz günlerinde terden
yetişkinler bile uyanıp bir su içip yatarken bebeklerin susuzluklarını gidermek için azıcık
emip yatmaları bence çok doğal)

Gece emzirmelerini tamamen kesmek yerine azaltmaya çalışmak da iyi bir fikir olabilir. Bunun için
şu yöntemleri düşünebilirsiniz.

68/90
 Gece emzirmesini ister azaltmak, ister kesmek isteyin, ilk yapmanız gereken şey gündüz
emzirmelerini arttırmaktır.

Dört ay civarında bebekler çevreleri ile daha çok ilgilenmeye başlar, gündüz emzirmek gittikçe
zorlaşır, bir türlü oturup emmez hale gelirler. Benzer bir dönem 10-11 ay civarında yaşanır, bu sefer
de hareketlendikleri için, oraya buraya koştukları için memeye ilgileri azalır. Etrafta dokunup
kurcalayabileceği onca ilginç şey varken kim oturup meme emmeyle uğraşacak! Gerek bu
dönemlerde, gerekse genel olarak bebeği emzirmek için en iyisi uykusundan uyandığı zamanlardır.
Bebek uyandıktan sonra dinlenmiş ve dinçtir, mahmurken inadı filan da unutmuştur, o nedenle sakin
bir şekilde güzelce emzirebilirsiniz. Bebek uyandıktan sonra daha perdeleri açmadan, odasından
çıkartmadan salona filan gitmeden emzirmenizi öneririm. Bir kere ışık, görüntüler, oyuncaklar, ev
ahalisi, konuşmalar, açık televizyonun sesi vb. uyaranlarla karşılaşmaya başladı mı emzirmek
gittikçe zorlaşır, özellikle 4 ay sonrasında...

Örneğin, altı aylık bebeğiniz gece boyunca iki saatte bir uyanıp iki meme bitiriyorsa, ya da iki saatte
bir 90-120 ml mama alıyorsa, bu bebek kalorisini besinini gündüz değil gece almayı alışkanlık haline
getirmiş demektir. Burda yapılması gereken şey beslenmeyi gündüze çekmektir, yani gündüz
beslenmelerini arttırmaktır.

 Akşam yatma saatlerinden önce daha da sık emzirin (1-2 saatte bir) , yani depoyu
doldurun.

Birçok bebek doğal olarak akşam saatlerinde daha sık, sanki doymayacakmış gibi emer. Bir, iki, üç
dört meme emebilir. Kızım üç aylıkken rekorumuz: 8 kez meme çevirmiştik.

Bazı bebekler ise emer, bir saat sonra uyanır, emer, yarım saat sonra uyanır. Hepsinde taktik aynı:
depoyu doldurmak. Bazı annelerin şunu yaptığını okudum, eğer süt miktarı ile ilgili bir sıkıntınız
yoksa sizde de işe yarayabilir belki: akşam yatmadan önceki emzirmelerde hep aynı memeyi verin,
böylece bebek daha çok yağlı sütü alabilir, çünkü yağlı süt daha uzun uyumasını sağlar. Gece
uyandığında ise bu sefer öbür memeye geçebilirsiniz. Bu sefer de gece uyandıkça aynı memeyi verin
ki yağlı sütü alıp daha iyi uyusun. Bence denemeye değer bir taktik. Ama bunu gündüz beslenmesini
sıklaştırmadan yaparsanız sütünüz azalabilir, dikkat edin. Yani önce gündüz bol bol sık sık emzirin,
sonra bu tek meme taktiğine geçin.

 Uyku öğünü (dream feed) verin.

Siz yatmadan önce, yani gece 11-12 gibi bebeği alıp emzirin. Çoğu bebek bu saatlerde uyanmadan,
otomatik olarak memeyi alır. Sonra da altını fian değiştirmeden yatırırsanız uyanmayacaktır. Bu
şekilde sabaha kadar olmasa da daha uzun uyuyabilirsiniz.

 Gündüz uykularına dikkat edin. Gündüz ilk uyku belirtilerini gördüğünüzde yatırın, aşırı
uykusu gelen bebek uyuyamaz, ayrıca da düzgün ememez.

Özellikle 3 aydan sonraki dönemde bebeğin gündüz uykuları beslenmesi için büyük önem taşır. İlk 3
ay, aç bebek uyuyamaz. 6 aydan sonra ise uykusunu almamış bebek beslenip karnını doyuramaz. 3-6
ay ise geçiş dönemidir, ikisi de olabilir.

Gündüz uykunu almamış bebek aşırı yorgun olur, huysuz olur, iyi ememez. Bazı anneler sorunu
“dört aylık bebeğim meme emmek istemiyor, memede huzursuz” diye aktarır. Oysa ki altta yatan

69/90
sorun sıklıkla bebeğin aşırı yorgun olmasıdır. O yüzden ilk uyku belirtilerini gördüğünüzde (esneme,
göz ovuşturma, kulağıyla oynama, huzursuzluk, ağlama, oyuna ya da etrafına konsantre olamama, o
oyuncaktan öbürüne geçme) bebeğinizi yatırın, aşırı yorulmasını beklemeyin. Uyandığında da misler
gibi memesini verin, sıcak poğaça gibi kucağınıza kıvrılıp emmesini izleyin. Aşırı yorgun bebek ne
güzel uykuya dalabilir, ne emebilir, ne de yeni beceriler öğrenip gelişebilir.

Uyku konuları için Eren’in şu yazılarına bakmanızı tavsiye ederim. Özellikle ilk yazıyı mutlaka
okumanızı öneririm, uyku eğitimi ile ilgilenseniz de, ilgilenmeseniz de...

 Bebek sıkıntıları yüzünden sık uyanıyor ve emmek istiyor olabilir. O zaman önce bu
sıkıntılara yönelik çözüm bulmanız gerekir.

Bunlar:

1. Diş çıkartma

2. Oda sıcaklığı - bazı bebekler çok sıcak veya çok soğukta uyuyamaz. Örneğin bebeğiniz
sabaha karşı 5’te uyanıyorsa üzerine bir ince kat battaniye daha koymayı deneyebilrsiniz
yatmadan önce.

3. Ek gıdalara geçiş - 6 ayın altındaki bebekler ve 6 ay üstü olup katı gıdalara hızlı ve yüksek
miktarlarda geçilen bebekler bunu sindirmekte zorluk çektikleri için uyanıyor olabilirler.

4. Alerjiler – gıda ve diğer alerjileri olan bebekler daha sık uyanır.

5. Reflü - reflüsü olan bebekler yatay pozisyonda rahatsız olabilirken yarı yatay pozisyonlarda
(mesela ana kucağı veya eğim verilmiş yatak) daha rahat ve uzun uyuyabilirler.

6. Hastalık – idrar yolu enfeksiyonunda orta kulak iltihabina, pişikten burun tıkanıklığına her
türlü hastalık ve rahatsızlık buraya girebilir. Özellikle eskisine göre daha sık uyanmaya
başlamış bir bebekte fiziksel rahatsızlıkları göz önünde bulundurmak lazım.

Son olarak kendimden, daha doğrusu hatalarımdan örnek vereyim. Bizim Yunus ve Mina üç
aylıkken akşam 8-9 gibi yatıp 2-3-4 civarında bir kez emmeye kalkıyorlardı. Aslında hiç de fena bir
süre olmadığını sonradan anladık; bir seferde 6-7 saat uyuyorlardı çünkü, ama bizim istediğimiz
saatler değildi. Biz yatmadan önceye, gece saat 11-12 gibi bir öğün koyduk, uyku öğünü, ve dört
aydan itibaren 12-6 arası meme vermedik (baba kalktı ve onları avutmaya çalıştı). Bu durum bizde
çok kötü geri tepti. Gece bir kez kalkan bebekler gecede 4-5 kez kalkar oldu, gece uykuları tümden
bozuldu. Buna ister bizden bir atasözü ile “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak”
diyin, isterseniz İngilizce’den çevirip “Bozuk olmayan bir şeyi tamir etmeye kalktığımız için
bozmak” diyin, her şekilde hiç iyi bir şey yamadığımızı çok sonradan anladık, ama iş işten geçmişti.
6 aylık olmamış bebeklerde gece emzirmesini kesmeye çalışmak da ayrı bir hata idi.

İkinci örneğim ise Alanur’dan. Şu anda 13 aylık, ama hala gece bir kez emmeye kalkıyor, ben de
emziriyorum. Çünkü gündüz emzirmelerini çoğaltma stratejisini uygulayamıyorum. Gündüz ya
işteyim (biberondan hiç hazzetmiyor o yüzden genelde beni bekliyor), ya da evde olsam da bir abisi
ve ablası var ve sürekli “anne gel bizle oyna” diyip peşimi bırakmıyorlar, tam emzirirken dank diye
kapıyı vurup odaya girebiliyorlar. Yani ev şartları yüzünden gündüz emzirmesini sıklaştıramıyorum.
Bu durumda gece emzirmesini kesmeye kalksam bebeğe haksızlık yapmış olurum, o yüzden devam

70/90
ediyorum. Gece emzirmesi konusunu hızlıca ele almaya çalıştım. Sizlerin de katkıları ile ilerde
güncelleyip daha kapsamlı bir dosya hazırlayabilirim

71/90
Tomris’in Emzirme Notları 19 – Endüstriyel Bebek Mamaları ve
Uluslararası Kurallar

Ebeveynler olarak her gün mama firmalarının doğrudan veya dolaylı reklamlarına ve tanıtımlarına
maruz kalıyoruz. Bunlar süpermarketlerin indirimli satış ilanlarında, doktor muayenehanelerinde,
ebeveynlere yönelik düzenledikleri eğitimlerde, hemen her yerde görülebiliyor. Bu tanıtımlar bazen
doğrudan bebek mamaları ile, bazen de firmaların ‘emziren anne içecek’leri üzerinden yapılabiliyor.
Mama reklam ve tanıtımlarına en çok maruz kaldığımız ortamlardan biri de internet. Sanal ortamda
annelere yönelik web siteleri, Facebook, Twitter, Instagram ve blog yazıları mama firmalarının
mesajlarını bazen doğrudan, bazen de dolaylı şekillerden bize veriyor.
Pekiyi, hiç düşündünüz mü, bu ne kadar doğru bir şey? Bu kadar çok tanıtıma maruz kalmak
annelerin zihninde nasıl bir imaj oluşturuyor sizce? Acaba bu durum ülkemizdeki emzirme oranlarını
nasıl etkiliyor olabilir?

Bu konuyu değerlendirebilmeniz için bu yazımda size endüstriyel bebek mamalarının kısa


tarihçesinden ve mamalarla ilgili pazarlama aktivitelerine sınırlama getiren uluslararası kurallardan
bahsedeceğim. Bunları okuduğunuzda çok şaşıracaksınız. Çünkü bu uluslararası kurallar Türkiye’de
her gün, sizlerin gözü önünde ihlal ediliyor.

Mama, mama, mama...

https://www.pinterest.com/pin/87749892715060326/

Endüstriyel bebek mamaları 1800’lerde icat edilmiş ve hızla yaygınlaşmaya başlamış. Bu mamalar
basitçe inek sütünden elde edilen protein, karbonhidrat gibi besin bileşenlerine yağlar, vitaminler,
mineraller ve bazı başka bileşiklerin eklenmesi ile elde ediliyor. Mamayı anne sütüne benzetebilmek
için bunların uluslararası standartlarda tanımlanmış oranlarda karıştırılması gerekiyor. Son olarak
tozlaştırılarak paketleniyor. Tabii üretim aşamaları burada yazdığım kadar basit değil; bir dizi
72/90
kimyasal ve fiziksel işlem ve çok sayıda üretim standardı var. Bu haliyle mamalar yüksek düzeyde
işlenmiş gıdalar.

Üretici firmaların başta doktorlara, daha sonra halka yönelik yoğun pazarlama çalışmaları ile
1950’lere gelindiğinde mamalar bebekleri beslemenin popüler bir yolu olmuştu. O dönemde firmalar
ürettikleri mamaların anne sütüne ‘neredeyse’ eşdeğer olduğunu iddia etmişler. (1950’lerden beri
mamalara eklenen onlarca maddeden sonra hala aynı şeyi iddia edenler de var!). Her ne kadar
araştırmalarla ortaya konmamış olsa da, endüstriyel bebek mamalarının anne sütüne iyi bir alternatif
olduğu sağlık profesyonelleri ve genel halk arasındaki yaygın kanıymış. Hatta anne sütüne üstün
olduğu iddia edilirmiş. (Çünkü o dönemlerde tıp kanıta değil, kanaate dayalı bir meslekmiş. Hala da
kısmen öyle, ama bu ayrı bir mesele). ‘Avrupa’da en yüksek standartlarda üretilen endüstriyel
mamalar tabii ki basit beslenen bir köylü kadının memesinden çıkan sütten daha iyidir’ algısı
yaratılmış. Sonuç olarak, endüstriyel mamaların yaygınlaşması ile 1970’lerde tüm dünyada emzirme
oranlarında keskin düşüşler yaşanmış.

Bu durumdan en kötü etkilenenler orta ve düşük gelir grubundaki ülkeler olmuş. Endüstriyel mama
firmalarının agresif pazarlama çalışmaları ile anneler bebeklerini ‘Batı’ ülkelerindeki gibi biberon ve
mamayla beslemeye özenince emzirme oranları ciddi şeklide düşmüş. Temiz suya erişimin sınırlı ve
biberonların temizlik şartlarının düşük olduğu bu ülkelerde mama kullanımının, sayısı net
olmamakla birlikte, ciddi oranlarda bebek ölümüne neden olduğu düşünülüyor. 1974 yılında
yayınlanan ‘Baby Killer’ (Bebek Katili) raporu bu konuda bir dönüm noktası olmuş. Batı ülkelerinde
bu konuda bir reaksiyon ortaya çıkmış ve sivil toplum kuruluşlarının ön ayak olması ile üretici
firmaya karşı (Nestle) boykot kampanyası başlamış. İlgili mama firması ise bu konudaki iddiaları
reddediyor.

73/90
Bu dönemde Birleşmiş Milletler’in ilgili kurumları olan Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Birleşmiş
Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) ile bir sivil toplum kuruluşu olan Uluslararası Bebek
Beslenmesi Hareketi (IBFAN - International Baby Food Action Network) konunun ciddiyetini
kavrayarak harekete geçmiş. Mama firmalarının pazarlama kampanyalarına sınır koymaya çalışan
sivil toplum kuruluşları ve uluslararası kurumlar ile endüstriyel mama üreticileri arasında bir
mücadele başlamış.

‘Anne Sütü Muadillerinin Pazarlanmasıyla ilgili Uluslararası Yasa’

Uzun yıllar yapılan çalışmalar ve müzakereler sonucunda Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF girişimi
ile hazırlanan ‘Anne Sütü Muadillerinin Pazarlanmasıyla ilgili Uluslararası Yasa’ ile mama
firmalarının pazarlama faaliyetlerinin sınırları çizilmiş ve Yasa 1981’de yürürlüğe girmiş. ‘WHO
Code’ (DSÖ Kodu) ya da ‘Mama Kodu’ olarak da bilinen bu yasa bebekler için emzirmeye ve anne
sütüne alternatif olarak kullanılan tüm ürünleri kapsıyor. Yani endüstriyel bebek mamaları, yiyecek
ve içecekler, biberonlar, emzikler, vb. bu Uluslararası Yasanın kapsamında. Yasa’da mamaların
kamuoyuna ve annelere (ve anne adaylarına) ve sağlık profesyonellerine yönelik tanıtımıyla ilgili
sınırlamalar getirilmiş. Özetle, bu yasanın en önemli noktaları şunlar:

 Anne sütü yerine kullanılabilecek ürünlerin (yani mamaların, biberonların, emziklerin, vb.)
reklam ya da başka yollarla tanıtımı yapılmaz.

 Mama numuneleri veya bebek beslenmesinde kullanılan biberon gibi malzemeler serbest bir
şekilde annelere dağıtılmaz.

 Mama firmasının pazarlama personeli anneler ve anne adayları ile doğrudan ya da dolaylı bir
şekilde temas kurmaz; anneler ve anne adaylarina yönelik eğitici bir işlev üstlenmez.

 Mama üreticileri ve dağıtıcıları mama ya da biberonla beslenmenin yaygınlaşmasına yol


açabilecek hiç bir nesne ya da aracı armağan olarak dağıtmaz.

 Mamaların satışı için tüketiciyi etkileyecek indirimli satış kampanyaları, perakende satışı
artırmak için özel gösteriler, standlar vb. yapılmaz.

74/90
 Sağlık çalışanlarına mama örnekleri veya hediyeler verilmez.

 Yazılı ve görsel materyallerde ve mamaların etiketlerinde, mamayla beslenmenin ideal ya da


anne sütüne eşdeğer olduğunu gösterir biçimde bebeklerle mamaların (ve biberonların) bir
arada resimleri bulunmaz.

Yazılı ve görsel materyallerde emzirmenin yararları ve


üstünlüğü, emzirme konusunda yapılacak hazırlıklar, kısmen
biberonla beslemenin emzirme üzerindeki olumsuz etkisi,
emzirmeme kararından geri dönüşün zorluğu, gerekli
olduğunda bebek mamasının doğru kullanımı, mama
kullanımının masrafları ve mali boyutu, mamaların gereksiz
kullanımının yarattığı sağlık felaketleri konusunda bilgiler
bulunur.

Sağlık çalışanları mamalar hakkında pazarlama mesajları ile


değil, bilimsel ve tam (olgulara, gerçeklere dayanan) bir şekilde
bilgilendirilir.

Mama firmaları sağlık çalışanlarına hiçbir maddi teşvik veremez.

Gördüğünüz gibi kuralar çok net. Reklamda, eğitimde, tanıtımda “Anne sütü varsa anne sütü en
iyidir, yoksa mama verilir” söylemi, ya da mamanın 6 ay öncesi ya da sonrasını hedeflemesi bir şey
değiştirmiyor. Mama firmalarının anneler ve anne adayları ile doğrudan ya da dolaylı iletişim
kurması, eğitim vermesi, tanıtım yapması, her türlü reklam Uluslararası Yasa’ya göre uygun değil.
Şunu da netleştirmekte fayda var: Uluslararası Yasa mamaların üretilmesini yasaklamıyor ya da
gerektiğinde sağlık çalışanları tarafından bebeklere önerilmesini engellemiyor. Çünkü emzirmenin
mümkün olmadığı, anne sütünün bulunmadığı ya da gerçekten yetmediği durumlarda mamalar
yaşamın ilk bir yılında inek sütü vb. hayvan sütlerine daha üstün. (Bu konudaki açıklama için lütfen
bir sonraki yazıya bakın) Bu gibi durumlar nedeniyle mamaların üretilmesi gerekiyor. Yasa’nın
engellemeye çalıştığı şey mama firmalarının etik olmayan pazarlama teknikleri. Dünyanın çeşitli
ülkelerinde faaliyet gösteren çok uluslu mama firmaları bu kuraları esnetmek için elinden geleni
yapıyor; dahası sistematik bir şekilde ihlal ediyor. Batı ülkelerinde kanunların hayata geçirilmesi
daha ciddi bir şekilde yapıldığından ihlaller özellikle Asya ülkelerinde yoğunlaşıyor. Bu konuda aktif
sivil toplum örgütleri Uluslararası Yasa’nın nerde ve nasıl ihlal edildiği ile ilgili bilgi toplayıp
yayınlıyorlar. Mesela bu web sitesi gibi... Halen, düşük ve orta gelir düzeyindeki ülkelerde her yıl bir
milyon bebeğin endüstriyel bebek mamaları kullanımı yüzünden öldüğünü söyleyen kaynaklar var.
Türkiye bu Uluslararası Yasa’yı kabul ettiği için ülkemizde de bu kuralların bağlayıcılığı olması
gerekiyor. Ancak ulusal mevzuata yansıtılmasındaki eksiklikler ve uygulamadaki hatalar nedeniyle
Yasa ülkemizde her hafta, her gün deliniyor. Bu sorunun aşılması, Yasa’nın tüm maddeleri ile
ülkemizde yürürlüğe girmesi için yıllardır çalışmalar sürdürülüyor. 40 yılı aşkın bir sürede ilerleme
ne yazık ki oldukça sınırlı. Sonuç olarak Uluslararası Yasa ülkemizde her gün deliniyor. Yukarda
bahsettiğim raporlarda ‘Turkey’ diye ararsanız çok sayıda ihlalin dokumante edildiğini
görebilirsiniz.
"N’apalım, biz de uymayıverelim bu Uluslararası Yasa’ya” diye düşünmeyin. Çünkü 2008’den
sonraki dönemde ülkemizde emzirme oranları ciddi şekilde düşüşe geçmiş durumda. Mama firmaları
tanıtımlarında, reklamlarında bunun aksini iddia eden rakamlar öne sürüyorlar ama veriler çok net:
75/90
2008’de ilk 6 ay sadece anne sütü alan bebeklerin oranı %42 iken 2013’te ciddi bir şekilde düşerek
%30 oldu. Yani şu anda Türkiye’de sadece üç bebekten biri ilk 6 ay sadece anne sütü alıyor.
(Kaynak: Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması 2008 ve 2013 sonuçları). Bu veriler ülkemizde
Uluslararası Yasa’nın hayata geçirilmesi için acilen harekete geçmemiz gerektiğini gösteriyor.
Şimdi size soruyorum. Mevzuatı, eksiklikleri, her şeyi bir kenara koyun ve elinizi vicdanınıza koyun
lütfen. Ülkemizde emzirme oranlarının artması için neye ihtiyacımız var? Mama firmalarının
daha fazla tanıtımına mı? Uluslararası Yasa’nın tam ve doğru bir şekilde hayata geçirilmesine
mi?
Eğer bu Yasa’nın Türkiye için önemin anladıysanız lütfen bu bilgileri ve bu yazıyı çevrenizle
paylaşın. Ancak bu şekilde kamuoyu oluşturarak ilgili kurumlar üzerinde etki yaratabiliriz.

Dr. Tomris Cesuroğlu

Hekim, araştırmacı ve anne

76/90
Tomris’in emzirme notları – 20: En iyi olan ‘anne sütü’ mü?
‘Emzirme’ mi?

‘Bir çok yerde ‘anne sütü en iyidir, destekliyoruz’ gibi ifadeler görüyoruz. Bu konuda bir iki şeye
dikkat çekeyim. Desteklenmesi gereken anne sütü değildir, emzirmedir. ‘Anne sütü’ ifadesi
mama, biberon vb. endüstrinin çok sevdiği ve ne yazık ki düzenledikleri eğitimlerle ülkemizde
yaygınlaştırdığı bir terim. İnsanların ‘emzirme’ kelimesinden utanması da ne yazık ki bunda etkili
sanırım. Anne sütü bir ürün emzirme bir süreçtir. Mama emzirme ile rekabet edemez. Annenin
kanından, canından yapılan bir besinin teniyle bebeğe aktarılması süreciyle, yani emzirme ile rekabet
edemez. Ama konuyu bir ürüne, yani süte indirgerseniz o zaman bununla rekabet edebilir. Bir mama
firmasının slaytında anne sütünün nasıl bir ürün olarak yansıtıldığını görebilirsiniz.

‘Anne sütü’ ifadesinin bir diğer kötü tarafı da şu: varsa bebek tüketir, yoksa tüketemez, aç kalır gibi
bir mantığa indirgenebiliyor. Evet, mamalar böyle, yani varsa bebek içer, yoksa içemez. Ama
emzirme öyle değil. Süt o anda yoksa, ihtiyaçtan azsa bile bebeğin emmesi, ten teması ile yenisinin
yapımı tetiklenir. Arz talebi değil, talep arzı tetikler. Yani bebek emer emer, vücut yenisini yapar.
Bebek ne kadar çok emerse vücut o kadar çok süt yapar vücut. Bunun adı emzirmedir. Anne sütü
değil.
Yani anne sütü diyerek mama firmaları (pompa ve biberon firmalarının da desteği ile) ciddi bir algı
oyunu yapıyorlar üzerinizde. Mama firmalarının ifadelerine (ve onların eğitim materyallerine, ve ne
yazık ki bunlarla eğitilenlere) bakarsanız hep ‘anne sütü şöyle iyi, bir numara, en iyi’ deniyor.
‘Bebeğiniz 6 ay anne sütü alsın’ deniyor. Niye ‘bebeğinizi 6 ay sadece emzirin’ demiyorlar? Çünkü
bir sonraki cümle ‘anne sütü yoksa mama verilmeli’. İlk cümle ‘bebeğinizi 6 ay sadece emzirin’ olsa
ikinci cümlenin mantığı kalmayacak.

77/90
Bu konuyu BYBO blogdaki ilk yazımda netleştirmiştim: "Emzirme anne ve bebeğin yakınlaştığı,
birbirinin ihtiyaçlarını karşıladıkları bir süreçtir; anne sütü ise o sürecin gözle görünür
ürünüdür". İlgili organın adı da memedir :)

Bir diğer algı oyunu da şu: En iyisi ‘anne sütü’ ise demek ikinci en iyi var. Birinci en iyiye
ulaşamıyorsam ikinci en iyi ile idare ederim. Bu da insanların emzirme başarısını artırmak için çaba
harcaması, sorunla karşılaşırsa çözüm araması için motivasyonunu kıran bir faktör. Anne sütü ve
mama arasındaki fark öyle mama firmalarının pozisyonladığı gibi ‘yakın’ filan değil. Arada dağlar
uçurumlar okyanuslar var. Evet, mamalar yaşamın ilk bir yılı için inek sütüne, keçi sütüne üstün.
Ama anne sütü yerine mama kullanılması hem kısa, hem orta, hem de uzun vadede bir çok sağlık
riskini artırıyor. Bu açıdan, anneyi emzirmeye teşvik etmek, destek olmak, zorluk yaşıyorsa
aşmasına yardım etmek yerine hemen mama verilmesi anneye de bebeğe de kötülüktür. Evet,
emzirmenin mümkün olmadığı ciddi hastalıklar var, sayıları çok sınırlı. Nadiren annede meme
dokusunun yeterince gelişmemesi ve hormonal sorunlardan da olabiliyor, ama bunların oranı binde -
yüzde 1 mertebelerinde. Şimdi etrafınıza bakın. Sütü olmadığını, yeterli gelmediğini iddia eden, ya
da doktorlardan bunu duyup mamaya başlayan annelerin oranına bakın. Yüzde bir mi? İki mi? Üç
mü? Çok daha yüksek. Kalan anneler yeterli destek alamadıkları için ve mamanın faydaları ile ilgili
tanıtımlara maruz kaldıkları için mamaya yöneliyor.

Lütfen, emzirmemiş, emzirememiş anneleri sakın suçlamayın, kınamayın, küçümsemeyin. Onun


yerine emzirmeye çalışan, bu konuda zorluklarla karşılaşan annelere destek olun. Emzirme
konusunda ciddi bir istek var ülkemizdeki annelerde. Ama ne yazık ki yalnız kalıyorlar. Sağlık
sistemi de, sosyal sistemimiz de anneleri yeterince desteklemiyor. Aksine, çok kolay mamaya
yönlendiriyor. Anneler de çaresiz kalıp mama kullanmaya başlıyor. O yüzden lütfen onları
suçlamayın. Yardım edin, destek olun. Bu da bu yazıyı okuyanlara görev olsun.

78/90
Tomris’in emzirme notları – 21: Ne yiyip ne içersek sütümüz artar?

Emziren annelerin buluştuğu hemen her platformda konu dönüp dolaşıp buraya geliyor. Bu konuda
kısaca netlik sağlamak lazım:

1) Oturduğunuz yerden yiyip içince sütünüzün artacağını sanıyorsanız çok yanılıyorsunuz. Hayatta
neyi oturup sadece yiyip içerek başarabilirsiniz ki? Emzirme de istisna değil. Oturup yiyip içerek süt
artmaz.
2) Sütü artırmanın en etkili yolu bol bol emzirmektir. Emzirmek mümkün değilse sağmaktır. Yani
memeleri bol bol sık sık boşaltmaktır. Emzirmeyi doğru metodla yapmak, çıplak ten teması gibi
yöntemler kullanmak sütü artırma çabanızı kolaylaştıracaktır.

3) Bol su içmek süt üretimi için faydalıdır. Ama aşırı su içmenin süt üretimine bir faydası yoktur. Bir
çok anne özellikle susatan gıdalar tükettiğinde (aşure, bulgur, soğan, vb.) sütünde bir miktar artış
fark eder. Bunun temel sebebi bu gıdaları tüketince daha çok su içmeleridir. Ama tek başına çok su
içmek çok süt yapmaz. 'her gün 10 bardak süt içiyorum, niye sütüm olmuyor?' ise saçma bir soru
olur. Çünkü oturup su içerek sütünüzü artıramazsınız.

4) Tekrar ediyorum, oturup yiyip içerek hiç bir şey elde edemezsiniz, anne sütü dahil.
5) Bazı gıdaların sütü bir miktar artırabileceğine dair kişisel tecrübeler, hatta küçük çaplı araştırmalar
olabilir. Bu tür gıdalar sütün su içeriğini özellikle artırabilir. Ama bu farklar çok küçüktür ve kalıcı
değildir. Mesela A yiyeceğinin sizde sütü artırdığını gözlediniz. Bunu her gün tüketmeniz bir işe
yaramayacaktır. Çünkü süt miktarını esas belirleyen şey bebeğin ne kadar emdiğidir. İsterseniz 10
kilo A yiyin, vücut gene bebeğin ne kadar emzidiğine bakarak süt üretecektir. Yani kendinizi
kandırabilirsiniz, ama vücudunuzu kandıramazsınız. Vücudun anladığı tek şey şudur: ne kadar
emziriyorsun? O kadar süt yapar.

6) Süt artıdığı düşünülen yiyeceklere 'galaktagog' denir. Bebeğinde kilo alım sorunu olan, yeterli süt
üretemediğini düşünen annelere galaktagog önermek onlara fayda değil zarar verir. Çünkü hedef
şaşırtmış olursunuz. Bu annenin esas odaklanması gereken oturup yiyip içmek değil, oturup bebeğini

79/90
bol bol emzirmek olmalıdır. Emzirme sorunu varsa kaynağı bulunmalı, yardımcı olunmalıdır. Siz
'şunu ye', 'bunu iç' dedikçe 'bol bol sık sık emzir' mesajı araya kaynar gider. Bu şekilde fayda değil
zarar veriyorsunuz annelere.

7) Bir gıdanın, bitkinin, çayın vb. sizde süt artırıcı, yani galaktagog etki yaptığını gözlerseniz bunu
düzenli kullanmak yerine süt ihitiyacının arttığı dönemlerde kullanmanızı tavsiye ederim. Mesela
büyüme ataklarında. Bu dönemler bebeklerin hiç doymayacak gibi emmeye başladığı günlerdir. Bir
kaç gün - bir hafta arasında sürebilir. Bazen de yoğun dönemlerde koşturmacadan bebeği sık
emziremediğinizde süt azalabilir, mesela bayramlar, taşınmalar vb. dönemlerde olabiliyor bu durum.
Böyle günlerden sonra süt üretimini daha hızlı toparlamak için yine sizde galaktagog etki yapan
gıdalar çaylar vb. tüketebilirsiniz. Ama tek başına bir işe yaramayacaklardır, bilesiniz.
8) Yine tekrar ediyorum, oturup yiyip içerek hiç bir şey elde edemezsiniz, anne sütü dahil.
9) "Pekiyi emzirme döneminde yiyip içtiğimiz hiç mi önemli değil?" diye soracaksınız. Tabii ki
önemli. Süt veren anneler sağlıklı beslenmelidir. Bunun için de işlenmiş, paketli gıdalardan uzak
durun ve tüm besin gruplarından dengeli beslenin. Ama tek başına yiyip içmekten medet ummayın.
Size bir kaç örnek vereyim. Mesela bir sporcu düşünün. Doğru düzgün antreman yapmıyor, ama
yarışma zamanı gelince süper beslenmiş, enerji versin diye şeker, çikolata vb. yemiş, sporcu içeceği
içmiş. Sonuç olarak yarışmada da, şaşırtıcı olmayan bir şekilde, kaybetmiş. Sizce bu sporcunun
"Kaslarım iyi çalışsın diye kadar yedim içtim, niye kaybettim" diye şikayet etmesi mantıklı mı? "O
kadar yedim içtim, sütüm artmadı" diyen annelerin durumu bu sporcudan hiç farklı değil. Mesela bir
öğrenci düşünün. Dersine doğru düzgün çalışmamış. Sınav günü eline suyunu, çikolatasını alıp
gelmiş. Sınavda su içip, çikolata yemiş. Ama dersine iyi hazırlanmadığı için, doğal olarak, başarılı
olamamış. Sizce bu öğrencinin "Kafam iyi çalışsın diye su içtim, çikolata yedim, niye başarısız
oldum" diye şikayet etmesinin bir mantığı var mı? "O kadar su içtim, tatlı yedim, sütüm artmadı"
diye şikayet eden annelerin durumu da bu öğrenci ile aynı.

10) "Ama bazı anneler istemese de çok sütü oluyor" diyeceksiniz. Evet, hayat adil değil. Nadiren
insanlar belli konularda çok yetenekli olup az çalışma ile başarı sağlayabiliyor. Mesela sınava
çalışmadan girip yüksek not alan arkadaşlarınız olmuştur hayatınızda. Kimisi de aynı notu elde
etmek için gece gündüz çalışmak zorunda kalmıştır. Yapabileceğimiz bir şey yok. Bazılarının çok
çalışması gerekiyor. Bazı annelerin bebeklerinin iyi kilo alması için o annenin sık sık ve bol bol
emzirmeye dikkat etmesi gerekiyor. Bu gerçeği kabul edip yola devam edeceğiz.
Not: Bol ve sık emzirmenin süt yapımını hangi mekanizmayla çoğalttığını anlattığım yazı burda

80/90
Tomris’in Emzirme Notları 22 - Hipoalerjik Mamalarla ilgili Bilimsel
Yayınlar ve Skandallar

Bu aralar doktorların alerjik bebeklerin annelerine emzirmeyi kesme ve/veya alerjik bebek
mamalarına başlama önerisi verdiğini sıklıkla duyuyoruz. Halbuki ilk önerilmesi gereken annelerin
uygun bir diyet uygulaması ve bu konuda sağlık çalışanları, aileler ve benzer sorunları yaşamış
anneler tarafından desteklenmesidir. Ancak görünen o ki alerjik bebeklerde hipoalerjenik mama
kullanımı ülkemizde her geçen gün büyüyen bir sorun. Hatta halk arasında bu mamaların alerjiyi
tedavi ettiğine dair yanlış bir inanış bile var.

Geçtiğimiz günlerde hipoalerjik mamalarla ilgili bir skandalla çalkalanmaya başladı uluslararası
bilim dünyası.

Dünyanın en saygın tıbbi dergilerinden olan BMJ (British Medical Journal/ Britanya Tıp Dergisi),
1989’da yayınladığı ve hipoalerjenik mama kullanımının alerji riskini azalttığını gösteren makaleyi
bilimsel literatürden çektiğini ilan etti. Çünkü, yayına konu olan araştırmanın hiç yapılmadığı ortaya
çıktı. Durum kısaca şöyle:

80'lerin sonuna doğru Nestle "genetik yatkınlık nedeniyle alerji riski olan çocuklarda alerji gelişme
riskini azaltır" iddiası ile bir mama pazarlamaya başlamış. Bu iddiaya temel olarak sunulan
araştırmaların önemli bir kısmı Kanada’da Newfoundland Meorial Üniversitesi’nde çalışan Dr.
Ranjit Chandra tarafından yapılmış; firmanın sponsorluğunda. Çalışmanın sonuçları literatürde
yüzlerce atıf almış. Chandra hızla bilimsel bir ün kazanmış ve sadece akademisyenlik ve doktorlukla
elde edilemeyecek miktarda bir servete sahip olmuş. Bu arada hakkında çeşitli soruşturmalar
açılmaya başlanmış, çünkü araştırmaların hakikaten gerçekleştirildiğine dair bir kanıt bulunamadığı
gibi bir çok şüphe varmış. Anlayacağınız Dr. Chandra yayınlara konu olan verileri uydurmuş. Dr.
Chandra’nın kasıtlı bilimsel kusur işlediğini anlatan televizyon programları bile yapılmış Kanada
ulusal televizyonunda. Chandran Kanada’dan İsviçre’ye kaçmış, ordan da Hindistana yerleşmiş.
Pekiyi nasıl oluyor da bunun ortaya çıkması ve yayınların geri çekilmesi çeyrek asır sürdü? Bir
üniversitenin araştırmacısının kasıtlı bilimsel kusur işlediğinin gösterilmesi o kurumun ününü
81/90
sarsıyor ve dolayısıyla gelir kaybına yol açıyor. Dahası, Chandra üniversiteyi dava etmeyle tehdit
etmiş. Sonuç olarak Chandra’nın üniversitesi soruşturmaları yürütme ve BMJ’in ısrarlı sorularına ve
yapılan televizyon programlarına rağmen sonuçlarını duyurma konusunda ciddi bir atalet göstermiş.
Bu süreçte mama firması pazarlama kampanyalarında bu yayını kullanmaya devam etmiş. Hatta
Avrupa Birliği mevzuatının bu çalışmaların sonuçlarını kullanarak tekrar düzenlendiği bile
söyleniyor.
Şimdilik Chandran’ın sadece iki yayını literatürden çekildi ancak BMJ’e göre devamı gelecek gibi
görünüyor. Bunların alerjik bebekler için kullanılan mamalara ne gibi yansımaları olacağını zamanla
göreceğiz. Ancak net olan bir şey var: skandalla birlikte hipoalerjenik mamaların alerji riskini
azalttığına dair görüş son derece tartışmalı hale geldi. Hatta başka çalışmalar bu mamaların alerji
riskini azaltmada bir etkisi olmadığını gösterdi. Alerji riski olan bebekler için en etkili koruyucu
yöntem emzirme. Bunun dışında bu tür özel mamaların alerji gelişmesini önlediğine ve koruyucu
olduğuna dair yeterli kanıt yok.

Hipoalerjik mama kullanan anneler bu yazıyı aşağıda vereceğim literatür ve haber linkleri ile
doktorunuzla tartışabilirsiniz. Ancak tıbbi bir nedenden dolayı reçetelenmiş hipoalerjik mamaların
kullanımını sadece bu yazı üzerine lütfen kesmeyiniz. Bu konuyu öncelikle doktorunuzla görüşün.
Şunu unutmayalım: alerjisi olan ve olmayan tüm bebekler için ideal beslenme şekli emzirmedir. İster
katı diyet yapıyor olsun, ister sıradan bir şekilde beslensin; anne sütü her zaman tüm mamalara
üstündür. İster alerjik, ister sıradan mama olsun, emzirme yerine bebek maması kullanımı kısa, orta
ve uzun vadede bir çok sağlık riskini arttırır.

Bununla beraber, hali hazırda gıda alerjisi olan bebeklerin anneleri için katı diyet yapmanın
gerçekten zor bir durum olduğunu kabul etmeliyim. Aylarca kısıtlı bir diyet yapmak hiç kolay değil.
Özellikle de bu konuda destek almayan, yani doktorlardan, sağlık personelinden, ailelerinden ve
benzer durumu yaşayanlardan destek görmeyen anneler diyet yaparak emzirmek yerine mama
vermeyi tercih edebiliyor, daha doğrusu buna mecbur kalabiliyor. Çok zor bir durum. Üç
çocuğundan ikisi alerjilerle boğuşan bir anne olarak tüm alerjik bebek ve çocuk annelerine
kolaylıklar diliyorum!

Emzirilen bebeklerde gıda alerjileri konusunda şu yazıya bakabilirsiniz.

Referanslar:

 Smith R, Godlee D. A major failure of scientific governance. BMJ 2015; 351.


http://www.bmj.com/content/351/bmj.h5694
 White C. Ranjit Chandra: how reputation bamboozled the scientific community. BMJ
2015;351:h5683. http://www.bmj.com/content/351/bmj.h5694
 Baby Milk Action. Nestle launches new hypoallergenic formula promotion campaign as BMJ finally
retracts fraudulent research that built the market. Press release, 29 October 2015.
http://www.babymilkaction.org/archives/7475
 R.K. Chandra's infant formula study withdrawn by medical journal. CBC News. 29 Oct 2015.
http://www.cbc.ca/news/health/chandra-rk-bmj-retraction-1.3292833
 Baby Milk Action. Nestlé Scientist's False Claims Exposed by Canadian Broadcasting Corporation
(CBC). 3 February 2006. http://archive.babymilkaction.org/press/press3feb06.html
 INFACT Canada. Risks of Formula Feeding: a brief annotated bibliography. November 2002. Second
revision July 2006. http://www.infactcanada.ca/RisksofFormulaFeeding.pdf
 Osborn DA, Sinn JKH. Formulas containing hydrolysed protein for prevention of allergy and food
intolerance in infants. Cochrane Database of Systematic Reviews 2006, Issue 4. Art. No.: CD003664.
DOI: 10.1002/14651858.CD003664.pub3 http://www.cochrane.org/CD003664/NEONATAL_formulas-
containing-hydrolysed-protein-for-prevention-of-allergy-and-food-intolerance-in-infants
82/90
 Baby Milk Action. Nestlé reported to UK Advertising Standards Authority over marketing of
‘hypoallergenic’ infant formula. 28 July 2004.
http://archive.babymilkaction.org/press/press28july04.html
 Retracted - Chandra RK, Puri S, Hamed S. Influence of maternal diet during lactation and use of
formula feeds on development of atopic eczema in high risk infants. BMJ 1989;299:228.
http://www.bmj.com/content/299/6693/228

83/90
Anneler dikkat! ‘Her gün 500 ml anne sütü’ aldatmacası (Tomris’in
Emzirme Notları 23)

Sevgili anneler,

Her gün medyada ve sosyal medyada emzirme ile ilgili bir çok öneri ile karşılaşıyorsunuz. Bunları
uyguladığınızda bebeğinize iyi baktığınızı düşünüyorsunuz. Pekiyi, emzirme ve ‘anne sütü’
konusunda verilen önerilerin ne kadarının doğru olduğunu hiç düşündünüz mü?
Emzirme konusunda çok ciddi bir bilgi kirliliği var. Dahası, internette (ve gerçek hayatta) yanlış ve
asılsız bilgiler dolaşıyor. Mama firmaları ‘anne sütü’ dostu gibi görünüp aslında mama tüketimini
artırmaya hizmet eden iddialarda bulunabiliyor; internette ve verdikleri eğitimlerle yayabiliyor.
Bunun en güncel örneklerinden biri “Bebekler her gün 500 ml anne sütü (yoksa mama) almalıdır”
iddiası. Bir mama firması tarafından 2010’dan beri farklı kampanyalarla dile getirilen bu iddia için
asılsız bir şekilde ‘Dünya Sağlık Örgütü beslenme rehberlerine göre’ diye referans veriliyor. Siz de
“Acaba 500 ml anne sütü çıkıyor mudur benden???? Eğer çıkmıyorsa üstünü mama ile tamamlamam
gerekir!” diye endişe ve telaşa kapılıyorsunuz. Hatta “Ya bebeğime iyi bakmıyorsam??? Bak Dünya
Sağlık Örgütü de demiş. Ne olur ne olmaz, ben biraz takviye yapayım” deyip mamaya başlıyorsunuz.
Bu da sonun başlangıcı oluyor.

Çünkü mamaya bir kez başlandı mı bebeğin aldığı anne sütü miktarı azalmaya başlar, mama miktarı
hızla artar, bebek gittikçe biberona alışır ve emmesi bozulur, bu yüzden anne sütü daha da azalır ve
bu bir kısır döngü halinde devam eder. Sonuç olarak bu yola giren ailelerde bebeklerin önemli bir
kısmı zamanla emmeyi bırakır ve sadece mama ile beslenir hale gelir. Tam da mama firmalarının
istediği şey!

84/90
Emzirilen bebekler için ‘şu kadar ml anne sütü almalıdır’ diye bir öneri verilmemiştir,
verilemez de. Çünkü bu emzirmenin doğasına aykırıdır. Mamanın miktarı, mililitresi hesaplanabilir.
Gözle görülür, elle tutulur. Ama emzirme böyle değildir. Emzirme anne ve bebek arasında bir
iletişimdir. Bebek acıkır, anne meme verir. Daha çok ihtiyacı varsa, bebek daha sık emmek ister.
Daha az ihtiyacı varsa daha az. Bebekler istedikleri zaman istedikleri kadar emzirildiklerinde kendi
ihtiyaçları doğrultusunda en ideal şekilde beslenmiş olurlar.
Emzirilen bir bebek için mililitre bazında öneri vermek anne ve bebek arasındaki iletişime müdahale
etmek demektir. Rakamsal olarak verilen öneriler ancak emzirme sayısı şeklinde olabilir. Bu da
ancak kritik dönemlerde veya gerektiğinde yapılır. Mesela bazı kaynaklarda yenidoğan döneminde
günde en az 8-12 kez emzirmek gerektiği belirtilir. Bu önerinin amacı bellidir: yeni doğum yapmış
bir anne bebeğinin acıkma işaretlerini henüz öğrenmemiş olabilir; doğru yolda olduğunu anlaması
için genel bir rehber sunulur bu öneri ile. Ancak emzirmenin hiç bir dönemi için, yani ne ilk 6 ay, ne
de sonrası için, mililitre bazında anne sütü önerisi verilemez.

Yani, “her gün 500 ml anne sütü almalıdır, bunu almıyorsa üstünü mama ile tamamlamalıdır”
iddiası emzirmenin doğasına aykırıdır ve mama firmalarının anneleri gereksiz endişeye sevk
edip emzirmek yerine mama kullanımına çekmek için uyguladığı bir yöntem.

85/90
İyi de, o zaman Dünya Sağlık Örgütü (WHO) bu öneriyi nasıl yapmış olabilir? İşin en acı yanı
bu: WHO’nun böyle bir önerisi yok. Hiç olmadı! Mama firması bu ‘WHO önerisidir’ diyerek
asılsız bir iddiada bulunuyor. Ve bu ilk değil. Aşağıda bu konun hikayesini sizinle paylaşacağım.
Dünya Sağlık Örgütü ne önerdi, ne önermedi?

Geçen ay bir mama firması sosyal medyanın popüler anneleri ile İstanbul’da bir etkinlik yaptı (26
Ekim 2015). Etkinlik slaytları katılımcı anneler tarafından hızlıca Instagram’da paylaşıldı. Bunlardan
biri çok dikkat çekiciydi: “Dünya Sağlık Örgütü Beslenme Önerileri” başlığı ve Dünya Sağlık
Örgütü (World Health Organization – WHO) logosu ile aylara göre anne sütü ihtiyacını veren bir
tablo içeriyordu. Slaytta ayrıca firmanın farklı platformlarda sık sık tekrar ettiği “Günde en az 500
ml anne sütü” iddiası yer alıyordu. Etkinlikteki blogger anneler bu slaytı “Dünya Sağlık Örgütü
beslenme önerilerine göre…” diyerek hemen takipçilerine duyurdular ve bu ‘bilgi’ anında binlerce
anneye ulaştı.
Emzirme konusunda annelere yardım etmek için ciddi çaba harcayan bir hekim, araştırmacı ve anne
olarak “Her gün 500 ml” iddiasına WHO’nun referans verildiğini görünce harekete geçtim. Çünkü
yukarda aktardığım gibi, emzirilen bir bebek için ‘alması gereken anne sütü şu kadardır’ demek
emzirmenin temel mantığına, doğasına aykırı. WHO’nun gerçekten böyle bir önerisi olabilir mi?
Slaytın altında okunamayacak kadar küçük yazılarla belirtilmiş referanslar neler? Öncelikle
soruyu firmaya ait Instagram sayfasına yönelttim. Bu slaytın WHO’nun hangi dokümanından
alındığını sordum. Referans verilmedi; sadece mail adresim istendi. Soruyu soralı dört, mail adresimi
vereli üç hafta geçmesine rağmen henüz bir şey gelmedi.

Konuyu bir de Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Avrupa Bölgesi Beslenme Programı Yöneticisi Dr.
João Breda’ya sordum. Dr. Breda mailime cevabında net bir şekilde şunu ifade etti: “Dünya Sağlık
Örgütü önerileri ‘en az 500 ml anne sütüne ihtiyaç vardır’ iddiasını kesinlikle
desteklememektedir.”

86/90
Bu ilk değil!
Mama firması “günde 500 ml süt” iddiası için WHO’nun olmayan rehberlerine ilk kez referans
vermiyor. Bu durum ne yazık ki 2013’te de gerçekleşmişti. Bunu ortaya çıkartan İngiliz Independent
gazetesi, 29 Haziran 2013’te ilk sayfasında skandalı afişe etti (haberin Türkçe tercümesi burada).
Durum özetle şöyleydi: Firma 2010’dan beri çeşitli isimler altında kampanyalar düzenleyerek 6-24
ay arasında bebeklerin “günde en az 500 ml anne sütüne” ihtiyaç duyduğunu iddia etti. 2012-2013
yılında bu konuda televizyonda kamu spotları yayınladı, yazılı basında yer aldı, firmanın beslenme
uzmanları halka eğitimler verdi. Özetle verilen mesaj şu idi: “Bebeğinizin 6 aydan sonra günde en az
500 ml anne sütüne ihtiyacı vardır. Bunu almıyorsa mutlaka mama ile tamamlanmalıdır. Bu
bebeğinizin sağlıklı büyümesi için şarttır ve Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) önerisidir”. (Anne
babalar gözünden kampanyanın aktarıldığı ve eleştirildiği Independent gazetesinin diğer haberi
burada, Türkçesi ise burada) Habere göre mama firması bu kampanya sayesinde Türkiye’deki
satışlarını %15 arttırmış ve kampanya yüzünden anneler bebeklerini gereksiz yere mamaya
başlatmış olabilir.

Kampanyanın 2013 yılı çalışmalarında 500 ml iddiası için WHO’ya referans verilmişti. WHO ile
birlikte UNICEF’in (Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu) logosu da kampanyada kullanılmıştı.
Ancak Independent’ın haberi ile WHO ve UNICEF kampanyaya destek olmadıkları, logolarının
izinsiz yayınlandığını ortaya çıktı. WHO’dan Dr. Joao Breda ayrıca yaptığı
açıklamalarda firmanın ‘500 ml anne sütü’ iddiasının WHO önerilerini kesinlikle yansıtmadığını
vurguladı. Sağlık Bakanlığı ise yönetilen soruları cevapsız bırakmış. Independent’ta yayınlanan
skandaldan sonra pekiyi ne oldu? Haberlerin yapılmasında eşiyle görev alan Sezai Ozan Zeybek’in
aktardığı kadarıyla hiç bir şey olmamış: “Ceza alan olmadı, yasal bir süreç işlemedi. Bunun yerine

87/90
bazı gazetelerde reklâm kokan haberler çıktı. Independent’da çıkan haberin anlaşılması güç bir özeti
verildi, ardına (kimi zaman haberden daha uzun) Danone-Türkiye’nin kamusal hizmetlerini, bu
konudaki duyarlılığını anlatan resmî bir açıklama eklendi. Bir süre sonra kampanya geri çekildi;
yerine “annelere süt” adıyla yeni bir kampanya başlatıldı. Hayat devam etti.

”WHO, UNICEF ve “500 ml” iddiası


Şu ana kadar hiç bir uluslararası sağlık otoritesi bebeklerin alması gereken anne sütü miktarı
konusunda bir öneride bulunmamıştır. Çünkü, başta aktardığım gibi, böyle bir ‘öneri’ emzirmenin
doğasına aykırı olurdu. WHO ve UNICEF’in emzirme ile ilgili önerileri çok nettir: bebekler ilk 6 ay
sadece emzirilmelidir. Uygun ek gıdalar ile emzirme en az 2 yaşına kadar sürdürülmelidir. Anne ve
bebek arzu ederse bu süre daha da uzun olabilir. Bu rehberlerin hiç bir yerinde anne sütünün miktarı
ile ilgili bir ifade bulunmamaktadır.

Pekiyi, firma ‘500 ml’ iddiasını neye dayandırıyor? Teknik detaylara girmeden şöyle özetleyeyim.
WHO 2003 yılında bebek ve çocukların 6 aydan sonra ek gıda ihtiyaçlarını belirlemek amacıyla
uzmanlardan bazı teknik çalışmalar istemiş. Bu çalışmalardan biri 2000 yılında yapılmış bir
araştırmayı alıntılamış ve bebeklerin aylara göre kalori ihtiyacı tablolarını koymuş. Firma da bu
tablodaki rakamlardan yola çıkarak ‘şu kadar anne sütü gerekir’ diye bir hesap yapmış. Burada
dikkat edilmesi gereken üç önemli husus var:

- Ne WHO’nun uzmanlardan istediği teknik çalışma, ne de atıf yapılan araştırma bebeklerin 6 aydan
sonra ne kadar anne sütüne ihtiyaç duyduğunu belirlemek amacı ile yapılMAmış. Teknik çalışmanın
amacı ek gıda ihtiyacı konusundaki güncel araştırmaların sonuçlarını derlemek.

- Ne WHO’nun istediği teknik çalışma, ne de atıf yapılan araştırma mililitre olarak ‘şu kadar anne
sütü tüketilmelidir’ deMEmiş.

- WHO bu teknik çalışma sonrasında ‘şu kadar anne sütü tüketilmelidir’ diye bir öneri kesinlikle
geliştirMEmiş. Bunlar 2003 yılında yapılmış teknik çalışmalar olarak arşivlerde kalmış.

Buna rağmen firma bunun WHO önerisi olduğunu iddia ederek Türkiye’de “Her gün 500 ml anne
sütü” diye bir kampanya düzenlemiş. Doğal olarak WHO bunu yalanlamış ve “böyle bir önerimiz
yoktur” demiş. Hatta logosunun izinsiz kullanıldığını belirterek kampanyadan derhal kaldırılmasını
istemiş.
“500 ml” iddiası devam ediyor
“Her gün 500 ml süt” iddiası için WHO ve UNICEF’in ismi ve logosu izinsiz kullanıldı. Bunun
WHO’nun önerisi olduğu asılsız bir şekilde iddia edildi (hatta hala edilmeye devam ediliyor).
Bunların hepsi dünyanın en saygın gazetelerinden birinin haberi ile ortaya çıkartıldı. Ama ülkemizde
bundan kimsenin haberi yok.

Dahası, firmanın “500 ml anne sütü” kampanyası Türkiye’de son derece etkili oldu. İnternette bir
çok sitede halen her gün 500 ml anne sütü ya da formül süt (devam sütü, yani mama) verilmesi
gerektiğine dair ‘bilgiler’ bulabilirsiniz. Hatta Sağlık Bakanlığı web sitesinde bebek beslenmesi
konusunda halka yönelik bilgilerde dahi 6. aydan sonra anne sütü miktarının yeterli düzeyde olması

88/90
ve takviye gerekmemesi için en az 500 ml olması gerektiği belirtiliyor. Mama firmasının mesajı (500
ml / 2 bardak anne sütü) ne yazık ki kamu spotu olarak televizyonlarda yayınlanıyor.

Firma ‘500 ml’ iddiasını başka kampanyalar ve web siteleri üzerinden sürdürüyor.
Örneğin Beslenme Günlüğü sitesine anneler bebeklerinin bir günde ne yiyip içtiğinin giriyor. Sonuç
olarak anneye her gün için bir ‘beslenme puanı’ veriliyor. Öyle bir hesap konmuş ki mama almayan
bebeklerde o beslenme puanı bir türlü yükselmiyor. Siteyi kullanan anneler ise buraya güvenip
bebeğinin her gün 500 ml olması gerektiğini zannediyor ve her gün ne kadar eksiği olduğunu
hesaplayıp duruyorlar. Eksik çıkan miktarı ise mama ile tamamlamaya çalışıyor. Böylece yazının
başında bahsettiğim anne sütünün azalması, mamanın artması kısır döngüsüne giriyorlar ne yazık
ki...
Dahası, firma sosyal medyanın popüler anneleri ile toplantılar düzenliyor, sunumlar yapıyor.
Instagram’da, Facebook’ta bu iddia WHO logosu ile yer alıyor ve toplantıya katılan popüler
annelerin bir kaç paylaşımı ile yanlış bilgiler on binlerce anneye ulaşıyor.
Gerçek ‘sosyal’ sorumluluk nedir?

Ülkemizde ‘sağlık okur-yazarlığı’ yani sağlıkla ilgili bilgileri değerlendirip hayata geçirme becerisi
oldukça düşük. Çocuk sağlığı alanında ise sosyal medya, özellikle de ‘blogger’ anneler büyük rol
oynuyor. Binlerce, hatta on binlerce kişi tarafından izlenen bu anneler ne derse takipçileri doğru
kabul edip çocuklarına yansıtıyor.

Bir an için firmanın var olmayan bir öneri için WHO’ya referans verdiğini, logosunu izinsiz
kullandığını unutalım. Sadece bir anne, aklı ve vicdanı olan bir insan olarak duruma bakalım: Bir
mama firmasının bebek beslenmesi konusundaki önerilerini, kampanyalarını ve iddialarını
araştırmadan, sorgulamadan veya kaynağını doğrulamadan nasıl doğru kabul edersiniz? Haydi
kendiniz için kabul ettiniz diyelim; bunu sizi samimi bulup takip eden binlerce, hatta on binlerce
anneye nasıl duyurursunuz? Bu iddiaların doğru olmadığı durumlarda (ki bu yazı bu konuda ciddi bir
örnek) takipçilerinize yanlış bilgi vererek altına girdiğiniz vebalin büyüklüğünün farkında mısınız?

89/90
Pekiyi siz anneler ve babalar? Bundan sonra sosyal medyada her gördüğünüz iddiayı doğru mu kabul
edeceksiniz? Yoksa önce akıl süzgecinizden geçirip kaynağını mı sorgulayacaksınız?
Dr. Tomris Cesuroğlu

Hekim, araştırmacı ve anne

Not: Mama firmasının bu tür etkinliklerine katılan blogger annelerden biri daha önceki haftalardaki
eleştirel bir paylaşımımdan sonra beni firma ile ısrarla görüştürmek istedi. Bunu sadece özelden
değil, genele açık yorumlarında da duyurdu. Bu noktada şunu net bir şekilde ortaya koymak isterim:
Bir mama firmasının sosyal medya üzerinden kamuoyuna açık gerçekleştirilen (amacı da zaten
kamuoyuna ürünlerini/mesajlarını duyurmak olan) etkinliklerini aynı kanalla, yani internet ve sosyal
medya üzerinden kamuoyuna açık bir şekilde eleştiriyorum. Bu konu ile ilgili olarak, sadece
kamuoyuna açık bir şekilde gelecek yazılı yorum ve eleştirileri ve yazılı gönderilecek bilgi ve
belgeleri, makul ve tutarlı olmaları şartı ile muhatap alıp yine kamuoyu önünde tartışabilirim.
Bunun dışında hiç bir görüşme önerisini ya da talebini kabul etmiyorum. Bu konuda Eren Kaya ve
Bebek Yapım Bakım Onarım'ın tavrı aynıdır.

Dr. Yalım Üner'in bu yazıya verdiği cevaba yazdıklarım bu linkte

90/90

You might also like