Professional Documents
Culture Documents
William Blake Vahiy Kitaplar
William Blake Vahiy Kitaplar
WILLIAM BLAKE
Türkçeleştiren: Kaan H . Okten
2 2 .
pinhan
WOLFGANG GUS
ALMAN I
ERMENİ SOY
Alman Dışişleri Baki
belge
yayınları
VAHİY KİTAPLARI
V V IL L IA M B L A K E
T ü rkçeleştiren :
Kaan H . Ö kten
p inhan
PİNI IAN Y A Y IN C IL IK
Litros Yolu, Fatih San. Sitesi No: 12/214-215
Topkapı/Zeytinburnu İstanbul
Tel: (0 2 1 2 ) 2 5 9 27 6 0 Faks: (0 2 1 2 ) 565 16 74
ww w.pinhanyayincilik.com
info@ pinhanyayincilik.com
Sertifika No: 2 0 9 1 3
W illiam Blakc
Vahiy Kitapları
© Pinhan Yayıncılık, Eylül 2012
Türkçe çeviri © K a a n H . Ö k te n , 2 0 1 4
W illiam Blakc
Vahiy Kitapları
Pinhan Yayıncılık: 71 Edebiyat D izisi: 10
ISB N : 9 7 8 -6 0 5 -5 3 0 2 -5 1 -1
<J 'c f jt f / r '/ v / r r
T h c l ’ in K ita b ı..................................................................................................... 13
The B o o k o f T h e l ( 1789)
Ahania’nın Kitabı................................................................................201
The B o o k o f Alıan i a (1795)
L o s ’ ıın K i t a b ı..................................................................................................2 1 9
The B o o k o f L o s ( 1795)
B u kitap ta, W illiam Blake'in 1789 ile 1795 yılları arasın d a yani ken
disi 3 2 -3 8 yaşları arasın d ayk en m eyd an a getirdiği yapıtlarının çeviri
ve tıpkıbasım ları y e r alıyor. Blake sad ece bir şair değil vizy o n er bir
şair, sad ece b ir grav ü rcti değil d ev rim ci bir g rav ü rcü y d ti. K endisinin
şiir ile g ra v ü rü birleştiren san at eserleri, g ü n ü m ü z okurları için bile
son d erece ilham ve h eyecan verici çalışm alardır.
Ç eviri için iki ed isyon u tem el aldım . Bu ed isyon lar şunlar: D avid V.
E rd m an , T he C om p lete P oetry an d P rose o fW illia m Blake, N ew ly R evised
E d ition, A n ch o r B ooks, N ew York: 1988. G. E. Bentely Jr., VVilliam Blake's
VVritings, V olüm e 1: E n g rav ed a n d E tclıed VVritings, O xford U n iversity
Press, O xford : 1978.
E t h in t h u s : E n ith arm o n 'u n ço cu k ların dan biri. Ö lüm lü teni tem sil
eder.
F u z o tı: U rizen 'in oğ u lların d an biri. E lem entlerden ateşi tem sil eder.
G r o d n a : U rizen 'in oğu lların d an biri. E lem en tlerd en top rağı temsil
eder.
L o s : E d eb iy at ve şiiri tem sil eder. Erkek olarak "y aratıcı hayal gü-
cii"n ü sem b olize eder.
R i n t r a h : Los ile E n ith a rm o n 'u n oğlu. Erkek olarak "ö fk e "y i temsil
eder.
S o t h a : Beri d ü n y a d a kasıp k av u ran savaşı tem sil eder. Los ile E n it
h arm o n 'u n d ok u zu n cu oğlu.
T ltel: "M a su m gen ç k ız"ı tem sil eder. K adınlıktan ve annelikten en
dişe etm eyi tem sil eder.
U riz en : " A kıl"ı tem sil eder. Erkek olarak düzeni, m im ariyi, inşayı
ve ufku sem bolize eder. Tanrı'nm d ü şm ü ş, şeytanlaşm ış d ü n yevi te
zah ü rü .
K aan H . Ö kten
• ! / / r / r / i C / ) ü M < ın (
)u ıx e
Wfaâitff:Vi/ltCi'!> d ~ S e r a / i l i n : !((>’ ronnd tiuif sn/jrjy ffocks ,
Jğ£m >ta f/t youjujfM , s/te’ ınUalaiMi 3/nu/ht thr secret n t r .
p 7 r tiıdf >:#■"' İîac zıtrrjnr/ hnaıv, icrm har ıpvrtal doy:
W R )c**n hv ih;t rivs’.r ot 'ASonct. h r j-ş r ft . v o tce ı& h cw d l\
AıuL tiuıa Itri' i/cntit lnn\cıitntu>n,(adi> Ukc in. rnnın d/’i’-'.
| 0 h /f d '/:(•>' o tu S p rin t/ : ıt'Ap tin .ü 's fh( h-ttuf of İju " u c ı f e r '
| Yhy /iuL ’hcsr f/ûhffVJi tl'tha/ipr/nt? ? />crtı hırt *osınıle & fati ■'
! .AJı i The! is tike o wıtry ben, >ıno hin n hart/m/ eti-uu.
Itikt u relîcctwr, m a ola/s . bkı sn//dı u s >.ı the »»afet .
i.tkc ’MVturu■d urthtite. tike a smde tıpan un uı/ânts tere.,
L*tk<i tflL üf/;y-r.t, nfçıce, -hk-c trmısmıt eUıy-. tike muşu- tu tho «•//.*•.
A h. çentti z/ray 1 Ctyvtnr dıfun. > um t c/erılti re st nty hra d .
Arui\t/>stile "zU-'rp tine siecp t t dtactJi. >md erende hear tbe vni.ee-
0> />;/n fhnt wn/Aetk':m/kg;<gardetı m dır ıhv/nstn tunu.
"Ey, menbaımızın baş ucundaki hayat! Neden solup gider ki sudaki nilüferler?
Neden yitip gider şu menbaın çocukları: sadece gülümsemek ve sonra da düşm en
için mi?
Ah! Bir gökkuşağıdır sanki Thel; yahut dağılıp giden bir bulut adeta;
Sanki sırçalardan yansıyan; yahut deryalar üzerinde çırpınan bir gölge;
Sanki çocukların hülyası; yahut bir çocuğun çehresinde beliren gülücük;
Sanki kumruların sedası; yahut kaçıp giden gün; yahut bir nağme, havada asılı.
Ah! Nazikçe yatıp uzanmak isterim ve başımı yaslamak isterim yine nazikçe,
Ve nazikçe uyumak ölüm uykusunu ve işitmek isterim yine nazikçe
Bahçede akşam vakti gezinen O'nun sesini."
2t*0en af ıh/’ v/sl&i thr. Ldly tuıü»>Trd-, /fsk t.h- trnder rfnud
A n d U ıh ,r/f 't'/! iiu r wfı\' it cfıtters m Ûu> moruma ,«rXv
A nd »iÂı ti .<nr/trrn //>■ hn/jhl ~i,-,r//(y Hm; lfu: huruca
l)'W rn a C Uttie rloun V h arrr h r/ n r !ln c f JK rL,
"Ey hanım kızım, bilmez misin ki küıheylanlarımız altın menbalardan içerler kana kana,
Luvah'uı yeni atlara gem bağladığı o yerde? Bakıyorsun gençliğime,
Ve korkuyorsun, yok olup gideceğim ve gözden kaybolacağım için yakında,
Sanıyor musun ki kalmayacak bir şey geriye? Ey tatlı kız, diyorum ki sana, yok olduğumda
Doğarım on katı hayata, aşka, huzura ve mübarek bir coşkuya:
Görünmeksizin yağarım adeta, tiiy kadar hafif kanatlarımı sererim hoş kokulu çiçeklerin
üzerine,
Talip olurum gönlüne çakır gözlii şebnemin, nur gibi otağına götürsün beni diye:
Ağlar kız oğlan kız, titrer her yanı, diz çöker doğan güneşin önünde,
Ta ki beraber doğana dek biz, altuni bir bağ kuşanarak, hiçbir zaman kopmayacak.
Hep birlikte gezeriz, latif çiçeklerimizin hepsini rızıklandırırız." 123
- *’>
•
r
m .
Thrn UuJ aS&n&A’d \'invd thâ M/orm upon fJbi drtvy becf.
fit* thou >> PiZrmrınıajjt a! wrtjfutı;iîs. ruf thou bat a Worm ?
] --w thes hkt ar. twant m-apued m the LHİys lenf:
Aı’ n/vy not liftte m/re. tlum a m u t aut sjıa/Z. buJ tb/ju eanst yvaep:
l- rJ;tf u )Vormr I wr ituv tay btlf>b>ds Jir tiaket/; yveef>t/ta,
And. ttvru: tc atwwer. nene to chcrish (tur tvdh mothemjstnİLvs,
Eir ( lıyJ,/ ( 7ay lımni thf Wv/xrtş votce radd<)Jıer pdvitu/ herifi:
-'.V hlMtil OtMT Vır. HHteftUt/J irrfiutt , tUUT ll/T tlli' exfûtln~
Jji uıethy t, inine/s . ikrjı on Uıd j/ıe {ixc/ her humbU eyts „
"Yoksa sen bir solucan mısın? Aczin sureti... Sadece bir solucan mısın yoksa sen?
Görünüyorsun bana adeta bir bebek gibi, sarmalanmışsın Zambak'm yapraklarına.
Oy! Yok yok, ağlama, küçümen sesli; konuşamıyorsan da ağlayabiliyorsun.
Yoksa bu bir solucan mı? Görünüyorsun bana biçare ve çıplak, ağlıyorsun,
Kimsecikler yok sana dönüp bakan, kimsecikler yok seni anaç tebessümlerle bağrına
basan."
Bir Avuç Balçık işitti Solucan'ın sesini ve kaldırdı merhamet dolu başını:
Ağlayan bebeğin üzerine eğildi, durdu öylece ve can nefesini bağışladı
Süt gibi rikkatiyle: derken hürmetkar gözlerini dikti Thel'in üzerine.
h
\ UCf n ı f l 1* V<l^ S ’ İ)U’ m? tnm Q gy a n sto ertl; I h m rd thv si<*>
rF u j W , J ^ M nS llew < *r m r o e f. but f h a ee catCd. tf&n öâ ctftı
tv
A J u O m ifxy <. en ter my h c u s e . tıs y u m t / w tv ctıU T
Jm cL tv re/u m ; ic a r n oau n y . en ter w ük tfu vm/ut İ i r t .
Ve fakat en aşağıda olanlara Aşık Olan: başımı mesheder değerli yağlarıyla O,
Ve sonra öper beni ve vuslat bağlarını sarar göğsümün çevresine,
Ve der ki: 'Ey çocuklarımın anası, sevdim ben seni
Ve bahşettim sana bir tac ki alamaz kimsecikler onu senden.'
Ama bu nasıldır, ey benim tatlı kızını, bilmiyor, bilemiyorum ben;
Aklediyor ve akledemiyorum; ve fakat yaşıyor ve seviyorum ben."
^3/ter h-'ası*/+>/■<)
Q w? t/te //urnd t/J r/ntt.ds tA/t) y<d/eyrs c/sır/t,/ıst<;-
D e/’/rusvr 3c /■cunfMÎeıfıortsf: utofrs/g n/t: beside ,7^detı’y ""■
Ç)i>ee .vticw/ ur. •Si/esıc*;. lı&fru/zb fer f/te t'rtctise o f th r J.>ratsşıcl,
~3uZ tt> A e r oWn cp"fzı>şplert^Ae ekt/ne-,«fejûky»* j& t jftzf Jrn 'u .
J ia d A e a rd t/ id ı’otee a / ^or/x>H‘ 'AeeizddÜi /ram t/te ftûl/oH'fsct
Jtt/
r IL - L n d £g£f
*%w.'r
Ebedi kapıların dehşetengiz bekçisi kuzeydeki sürgüyü kaldırdı:
Thel girdi içeriye ve meçhul bir yurdun esrarını gördü gözleriyle.
Gördü ölülerin divanlarını, orada ki, tel tel kökleri
Dünyadaki her kalbin, erinçsiz sarımlarla dalar derinlere:
Keder ve gözyaşı yurdudur orası, tek bir tebessümün dahi görülmediği.
SO N
(1793)
Blake b u şiirinde O o th o o n 'u n trajik hikayesi ü zerin d en D ü şm üş
v e irad esi h ü r bir k ad m olan O oth oo n iki erkeği sevm ek ted ir:
ve aklı (B rom ion) tem sil etm ektedir. Blake T hel'in K itabı'n d a
"Bir çiçek misin sen? Yoksa bir su perisi mi? Bir bakıyorum çiçeksin,
Bir bakıyorum su perisi! Elim hiç varmıyor seni ıslak yatağından koparmaya
,*''*ftw*ce* Ung&rtcrman m
s2ür Asarın» »te tfıreshokt harcL f
'■\ * . f i spen-f benead hutt "; .ı/u‘ . •
<{~J V'V/1 vvtce cif sfm'rjs? beju'sîh t/u? sun •tut duii-tivsi H atfA t H!Uh \
* ■'diıver ut reu£tûu& tituf&y benni&ı
f; Of âtstj tk itf belen- ıncfJstînf İran t/u' :
] U>st.fwcn, Mıffts ant, <ihe tcnnvt ;%•
* 7*7^. (j/yr- ™fH'c fa/ıt n'/tfhmf? j
And ca/ltsıfi Ut/^tattnans' EdfeUs ta pr%
a t b r .c a U c /e y c r ;u { fc . /
Jnrotorotan KMsn■■'; mu/cs 4tr :
7y /Arr id*<xr sTartn'E jnm itûd /*'sth £*Z
Ardından fırtınalar Theotormon'un uzuvlarını tuttu kopardı: dalgalar savurdu onları her yöne
Ve kapkara kıskanç sular sarıp sarmaladı zina eden çifti.
Bromion'un mağaralarında sırt sırta bağlanmış halde mesken tutar dehşet ile mülayimlik:
Çağrısını işiten Kartallar, uçuştular üzerine ve kan revan ederek parçaladılar avlarını:
Theotormon kasvetle gülümsedi; ruhu yansıtıyordu tebessümünü,
Hayvanların ayaklarıyla bulanıklaşarak ardından temiz pak olup gülümseyen berrak bir pınar
gibi.
Sessizce süzülüp giderdim gecenin içinden ve gün boy unca çıkmazdı en ufacık sesim,
Yandığım o gözleriyle Theotormon keşke bir kerecik dönüp de baksaydı bana.
Nasıl kirletilmiş sayılırını ki ben, yansıtırım oysa senin sa f suretini?
Kurdun kemirdiği meyve en tatlı olandır ve dertleri avlayan ruh,
Köyün dumanıyla bezenen tertemiz yıkanmış ak pak kuzu ve parıldayan kuğu
Ölümsüz ırmağımızın kızıl toprağıyla lekelenmiş. Yıkıyorum kanatlarımı
Ve kar gibi bembeyazım ve Theotormon'un sinesi etrafında süzülebilecek kadar
safım ."
"Söyle bana, ıstıraplarla dolup taşan biri için nedir gece ya da gündüz?
Söyle bana, nedir düşünce denilen ve nedir onu meydana getiren?
Söyle bana, nedir neşe denilen ve göverdiği bahçeler hangileridir?
Ve hangi ırmaklarda yüzer elem ? Ve hangi dağların üzerinde
tfu» tbiifektf / i.■>■ ijJJ rJwıc ••
ic'.X nhir* chğJl cfaıjt/Of <-• w / w-»ir5rv ^Cr <uu'û-'>i
/: r 'f.m otjj* /ıw ^ *ğm& <&. Mf .i«i,/:• d/" abU»>> .-. •
,, &uğri£ ttoLMm* 'Hatajs 3c jsp # a& A).r > -v^Ğ b ’ı^j/ 4r.,
■ ■ ’ ■ ' et- ■' ...,', ,••■ .....
£(MW0 <?
Jj rxsfc^,r~-**t U fk* /zntsvnt .oıusuM&fC .■■<’y--^. ?
i • . .
£//“ pûtsttfi- inse* i&a: UsjfarC rtU/Js, thf ,*-.-cr
;
•efÂeıf Jjbr&nj£vt »aûtd: jpw-.v‘.' -Y»; <xts&n &xzÂ. /u.r
O*7
,w
/ rt«ast' ancvust: trmsf . Jşr thu- ,?-• apn
J Jüuutest dutuîl4rXC“ ÛTÖ23' fatUkü Mo .<f»*/'♦
4 mtAtemm.; t&sesr bea&t+r a**.i "/v ü
( , 11 , fhürt WW~£f‘-ejj(t>kd. , ^fpty^Oid, ut tkjg uAr*£&P tTUCTiJ" ;.
+ .
( ĞList&ıpr JÇtfu) cj Jisoy, czrui. *sı ££j£tnxi3ffr/t.4(r&*> tjjtr
.
S i j U i a n r &jw w otfusr^ £ .w $ . <>\-vu,h^ ih # /£ ^ 'J r m£" rt>
' İ p d iŞ " tih*** w t o m ( om * j& r ' b jt h ö f e â # n &
*
Eser hoşnutsuzluğun gölgesi? Ve hangi mekanları yurt tutar sefiller,
Unutulup gitmiş dertlerden sarhoşlar ve buz kesen kederin mahpusları?
/Av-,' :?/<; yuJiti/j? mcrsAift at f&y /?.<<t$tg/>*{ as' t/ui Atuıîy/ d/>P?
'■ ycte/rt t.i.c oiûLuttam ıurey, otccuuSG hı*f ntmtrıls
J 'Wi .‘r 1’/it.:
/u: ocearı
o c e a /ı?
; a
tulo
:&
/'.'st ./uV fyc
ruM ettjîcerrt. ılır'
/ y r <iı:><:errı. thr ftytnfc rJ/jud
fty ts tp rl/ıtu i.. t
s /. (ili .) ■<irı •' y > f ' o r ç (ra s' hır //v//v,v/v 11n' i\k/uO} ,*■ M ı: ltu u ttu rv
/'<<» du ‘,71/ / :.f> n t(V f / r n ‘ i t w rJdL-> Mtfr/Tt: ju r.J/ /tu /r: t / f i r _ yc ,
( . ı/re* tJıc tfv ryyrtuv, Aauutafe tltf hartwK ıd Arnuj»M' ttt /’ /
/,'/,■' t/u' 5 w/<i jfcem t/te. cartn A- dniefpure (/w trrai*tu& bun^dn.
'!s htcwniJr ft/at t* tfiere, A- t /ır m <tm »/ta// ;>// t t/u-e.
i . ': JU 'i tjıt' warm. e/vet n plU ar m tke /tm ddennt; c/ıun^ h - : ! ^
Ta ki gün ağama dek, işte o vakit yeniden başladı feryatlarına.
Albion'un Kızları işittilerferyatlarını ve karşıladılar iç çekip ahlamalarını.
Koca ağızlılar kahkahayla gülmez mi bir ihsana yahut kısık gözlüler alay etmez mi
Pnlıa biçilmez bir zahmet gördüklerinde? Ve tutar mısın maymunu
Kendine rehber yahut bir köpeği çocuklarına öğretmen olarak?
Fukaralığı hakir göıvn ile yüzünü tiksinmeyle çeviren
Tefecilikten, aynı tutkuyu mu hisseder yoksa duygulan ayrı mıdır?
Armağanlar bağışlayanlar nasıl tecrübe edebilir tüccarın sevinçlerini?
Yahut hamarat şehirliler çiftçinin zahmetlerini?
Ne kadar dafarklıdır semirmiş bir uşak, içi boş davullar çalan,
Çevirir koskoca tahıl tarlalarını viraneye de söyler şarkılarını yine çalılıklarda!
Ne kadar dafarklı gözler ve kulaklardır bunlar! Diimja ne kadar dafarklıdır onlar için!
Hangi hissiyle papaz hak iddia eder çiftçinin emeği üzerinde?
Nedir oıııııı ağlan ve kapanları ve tuzakları; ve nasıl sarıp sarmalar onu
Soyutlamaların buz kesmiş furyalarıyla ve inziva ormanlarıyla,
İnşa etmesi için kendisine saraylar ve yüksek kaleler: içinde krallar ve rahipler otursun diye;
Ta ki gençlik ateşiyle yanan ve sabit bir kader nedir bilmeyenler bağlansın diye mi,
İkrah ettikleri bir yasanın büyüsüyle? Ve mecbur mudur sürdürümesi hayat
Zincirini bıkkın arzularla? Mecbur mudur dondurucu ölüm saçan düşüncelerin karartması
Ebedi baharının berrak semalarını; tahammül etmek mecburiyetinde midir karakış misali gazabını
İnsafsız dehşetin, cinnet geçirten, taşımak zorunda kalmış olarak bir ağır yükıi
Daralıp küçülen omuzlarıyla her giiıı ve her gece,
Yalan ihtirasların çemberini döndürmek için, kucağını uyandıran iştiyaklerle
İnsan suretindeki kherubim'lerin menfur doğumunu sağlamak için,
Veba gibi yaşayan ve kayan yıldızlar gibi ölerek yok olup giden;
Ta ki nefret ettiğinin yanında kalmaya başlayana dek çocuk ve ikrah ettiği işleri yapana dek,
Murdar kamçısı tohumunu ham bir doğuma zorlayana dek,
Göz kapaklan daha günün oklarını bile idrak etmemişken?
Jj jli/t’
...........—-— m/ğtst j hjjj/.
ÖütAcofL ıs .1 fu r(' wc ,' a* rts/çvj. i44*ı. Hîcfjı V ırtyn u
h y<:/i mrtşm. fcuuctcy
ttu :
- t /' c? L XA W t / / u / ti- H’A e r e «"/-v-r* / * ' i/f} tiâ p c A /jg
Jı 4/1 trlS Jpuffvxt'*i> £>un J ^ j ÜujL M/ ÜHZtre nty ey&şr cZT& jjZiH/Z'İb 'J
Ve aç bilaç makberlerin kursağında kurmazlar mı ebediyet sarayları?
Yazmaz mı sayvanlarının üzerinde şu sözler: 'Mutluluğunu seç, Ey İnsanoğlu!
Ve ne lezzetli olacak senin tadın ve çocuklar kadar şen ve tatlı olacaksın yeniden!'
Çığlık çığlığayım: Aşk! Aşk! Aşk! Mutlu mesut Aşk! Dağlardaki rüzgarlar kadar hiir!
Aşk mıdır bu, karşısındakini kana kana içen, tıpkı suya doymayan bir sünger gibi,
Gecelerini kıskançlıkla bulutlandıran, gün boyu ağlayıp duran,
Etrafında asırlardan bir ağ ören, gri ve ağarmış, karanlık,
Ta ki gözleri bezdirilene kadar önünde asılı duran meyveden?
Herkesi kıskanan özsevgi budur işte, sürüm süriim sürünen bir iskelet,
Gözleri tıpkı birer fener, gözleyip durur buz kesmiş izdivaç yatağının etrafını.
Fakat Oothoon serecektir senin öniine ipekten ağlar ve kuracaktır çelikten tuzaklar,
Ve senin için yumuşacık gümüşten kızlar yakalayacaktır yahut hiddetli altından.
Senin yanında nehrin kıyısında yatacağım ve avare eyleşmelerini izleyeceğim
Tatlı tali sevişirken, mutluluk üzerine mutluluk, Theotormon'la birlikte:
Gül açmış sabahlar kadar kızıl, ufuktan gelen ilk ışıklar kadar arzulu,
Oothoon seyreyleyecektir büyük aşkını, asla kıskançlık bulutu sarmayacaktır onu,
Cömert aşkının cennetine varırken, asla hodbin fırtınalar sarmalamayacaktır kendisini.
SO N
Jt^ n e r/ Â a : A rr ( ) a / ( 'y
(1 7 9 3 )
B lake'in bir eserine "V ahiy (P ro p h e cy )" ism ini verd iği ilk
F ran sız D ev rim i'yle ilgili gelişm eleri şiir ve gravü rlerin e
yan sıtıy ord u . A m erika: B ir Vahiy başlıklı siyah -b eyaz çalışm asında
dile getirm ektedir. Bunu d a O rc'u n şah sın da tem sil etm ektedir. Orc,
D ü şm ü ş D ü n y a 'm n tem silcisi o larak A lb ion 'u n M eleği olan U rizen 'le
m ü cad ele etm ektedir. Bu eserin d e Blake 1 7 7 0 'de B oston 'd a baş
kon u etm ektedir. A n cak san atçı ö zg ü rlü ğ ü n ü k u llan arak gelişm eleri
kronolojik sırasına u ygu n olarak ifade etm em eyi tercih etm iştir.
mr*t>rn«
LAM BETH
ı^föruıtsc/. _by M 'ıllıarn ul thejuw
loıutem fuurfjypuıııu-y'i) "/v!:tyTZ.ı/1 nhcîie;
o t S ^ lu iry u ^ h tjn 'm m 'b a $ l(c/S . Jw e d r ıd j: rr,'~ctjfc>’ u f t r o n ;
</&£'%<urjAe nametdh .jema/r jzhtod; )
vd h r ts k u rsu /iğ şto n p d ^ & o T ir iilc ^ f J ıa l crd‘n ib h t / ^ n
t s d Jtct' Iram fd-aven ; no etim e tııv tı.v S ıt t ı jted^c),
M ?' ttw ’ ru iJce d , « o v "v /Jk t v clm td v ’rö U m tutd % q flo in s , ‘$Ş
'1 lv U « trı /iÇ/> c îa rk czu\ s d e / ıt s ftt' ^sivoîd. a s /u ^ d îıi:; r ,
İta m d d d tro/t. tctıiyın . c’o ıd ltd vu tca o / '^ o rırıc t d rıs> g ■ ^ ’
d m ıil) t d l tk a t d / n u / d ty * u llta ı & n : c d iğ y d Jıiü İ j i ^ e S r ı] \
"Kara Bakire”, dedi tiiyü bitmemiş genç, ",senin sert ve menfur baban
Zincirlerimi on kat geriyor ama ruhum hala uzanıyor yükseklere doğru;
Bazen göklerin ötesinde çığlık çığlığa bir kartal, bazen bir arslan,
Dağları karış karış dolanan veya bazen bir balina sanki, kamçı gibi yarıp geçen
Kudurmuş uçsuz bucaksız dipsizliği; derken bir yılan büklüm büklüm
Sarıp sarmaladı Urthona'nın sütunlarını, ve kapkara uzuvları
Sarıp sarmalayacak vahşi Kanada'yı; dermansız ruhum büklüm büklüm,
Zira bağlanmışım zincirlerle aşağıdaki dehlizlere asılı olarak: getirdiğinde bana
yiyecek
Neşeden ulurum ve kızıl gözlerim yüzünü görmek ister -
Boşunadır oysa! Şu bulutlar durmaksızın gider gelir ve saklar çehreni benden."
Umutsuz bir aşk gibi sessizce ve nefret kadar güçlü
Çekip asılır kıllı omuzlar zincirlere; ateş işlemez eklemlere ama;
Dehşetengiz belinin etrafından yakalayıverir nefesi kesilircesine mücadele eden
rahmi;
Neşe içindedir artık ve bulutlarını itiverir bir kenara ve ilk doğan gülücüğüyle
gülüverir birden,
Tıpkı kapkara bir bulutun ketum derinliklere şimşeklerini gösterdiği gibi.
Korkunç oğlanı görür görmez bir çığlık yükseldi bakireden, sanki bir infilak:
Giiçlü sesi sustu, zira şiddetli bir rüzgar esti dalgalı denizler üzerinden:
Doğudaki bulut kopup parçalandı: yalı yarlar üzerinde duruyordu öfkeli Efendi,
Ejderha suretinde, kabuklarını takırdatarak: gece yarısında kalkıp dikeldi,
Ve aşağıdaki Albion ülkesi üzerine kızıl kuyruklu yıldızlar yağdırdı alevler içinde;
Sesi, saçları, korkunç omuzları ve parıldayan gözleri
Mağrur şekilde dalgalanır Atlantik'in dalgaları kasvetli memleketler arasında,
Kabarır, derinliklerinden kızıl bulutlar ve kudurmuş ateşler kusarak.
Albion hasta! Amerika tereddütlü! Öfkeden kudurmuş zenit ı/iikseliyor bak.
Tıpkı insan kanı gibi, gök kürenin her bir yerine damarlardan akan,
Kızıl renkte yükseliyordu bulutlar Atlantik üzerinden koca koca kan tekerleri halinde,
Ve kızıl bulutlar içinden bir Mucize yükseldi Atlantik'ten,
Yoğundu! Çıplak! Bir İnsan yangını, alev alev parıldayan, tıpkı demirden
Bir kama gibi ocaklarda kızdırılmış olan: korkunç uzuvları birer ateşti,
Binlerce bulutsu dehşet, kapkara sancak ve kuleler
Sarmıştı etrafı: kızgın sıcaklar yayılıyordu boğucu havada, yoktu ama hiç ışık.
d
r (jfue/tcA t/rejutneJr aft/te eurdtj,
;ncrjstdrdue t/ıe f>/rn! and&p<zd& . ;
’ jm o a t s v u n S t/te ca .'St/e a iJ ır u u & '.
eîü
’f e
V /,
'SSF*
%
/
y\M
Böyle ağlıyordu, bir Meleğin sesiydi adeta, ve ağlıyorken dehşetengiz gürlemeler
yükseldi
Borazanlardan, Atlantik'in derinlikleri üzerinde çınlayan ikazlar göndererek.
Hiçbir borazan karşılık vermedi oysa, hiçbir boru, hiçbir düdük cevap vermedi.
Sömürgeler ketum kaldı ve çınlayan ikazlara kulak asmadı.
İşte burada, sihirli tahtları üzerinde oturuyor on üç Melek, olmuşlar karma karışık,
Zira Atlantik'ten gelen bulutlar yüce damları üzerinde dolanıp duruyor.
^ '^ ry ^ tejin ^ elsr m se. & asr tfu y rast? d rep thlm drr rolIH
•cund tfuur sfıaneg-; tnc^na/dr l>ttnw& mfJıtj/gfırey af Orc
crtej. aL ıtıcl asr m ey _ A r t iJıro' l/te J a r k
r««Uh— <S
-Jtuğttfr,
6 7? V: ? a ^ ^ ^ r ^ e n c S ^ 1
“> W0 J!^ jS f ^ J esu rt & % m *> th t «t m f c
u r î f T/ ~7' ^ ' â d e ttim İn a tm pest
fid y w b p r u fe e l b s t e jn r tc a r s ',a n d  t w )w u -^ J f s S jıs t
J 3 ı*n /û ni> m jsmmly u 'r e /r jıy i-a rn tle tt'U /l e/rrti. S i h a in n n fe 'A t/J c
J ı I 7cv/n’j 3y a s a / /t -f/m a c e /m t/ıc la n // J n tm y fa rt/ı tv (S e /d J u
t/
R
I
f l İV
j p i !I
i
t
yjk\
Böyleydi feryadı, yırttı parçaladı cübbesini ve fırlatıp attı asasını,
Gördüğünde Albion'un Muhafızını; ve on üç Meleğin on üçü de
Yırtıp parçaladılar cübbelerini, aç rüzgara yaptılar onları yem ve fırlattılar altın
asalarını
Amerika ülkesinin üzerine; hiddetle çöktüler üzerine
Baş aşağı göksel zirvelerden, yangınlar gibi çabucak indiler
Ülkenin üzerine; suretleri göründü çıplak ve alevler içinde,
En derin kasvetlerde; VVashington ile Paine ile Warren'in arkasındaydı hepsi;
Ve alevler katlanarak çoğaldı, zifiri karanlıklar içindeki gece şiddetle çınladı
Kızıl İblis karşısında, Amerika'ya doğru yanmakta olan,
Kapkara duman, fırtına ve uğultulu rüzgarlarla, kendi dehşetinden zevk alarak,
Vahşi derinliklerden dumanlı çelenkler kopararak ve toplayarak koca koca
Alevler, tıpkı Kuzey'den Güney'e kadarki ülkenin ocaklarındaki gibi.
'afi tune the tturteen \yoVenrmrs' ttuztJbrfelton
'e/narr\yJıonse; t/wJtamesr cvyrrcttlte landan
T Jıe c e h jc n s
7 L m a rt/te n a
'J J ıe S e r i h e a f J rrz& t/tfıirutr c c ts ls t /u s /'p /zrı. tıp o /ı tfı& f'c /s th
' 1 IU l)iıild e r r f / ^ Z rfrı/ııa . t//rû rts ^ J ? & fıam ırı#r~ ctfpptfn w . J i a r
f&>. £~ *^py Ç V -^ 7
İJ Z /e ’/ / J u t / 7 l /f i/:r /c u b t '/ ’J i ~7/îs t , o fr n ih ^ /jr /c /J /y fJ u F jtft/a /r fic ,
S İ/ u İ & arfJt- Jı/zci //L'± a/ıotJtv/'porttem cT^t/uş u v/ u ırfi' ;)
B u f < /H r u s /ı û g r /h e r t/t t/u - n /£ fit e /ı ^u’/r r f/ı a /u / rerfot
rZ / 7 ıe - ~ ra / v £ W J i% c / / t Jn : / » /a fe u e sf s e a ? t / c l/ tfıe .
Alevler arasında durup bakıyordu göklerden inen ordulara
Washington, Franklin, Paine ile Warren, Ailen, Gates ile Lee,
Ve işitiyorlardı Albion'un Meleğinin sesini o sarsıcı emri verdiğinde;
Sesine itaat eden illetler kopup yağdılar bulutlardan,
Düştüler Amerika'nın üzerine, koparmak için onları fırtınalar içinde,
Tıpkı başvermeye başlamış taze buğdayı kesip biçtiği gibi yangınların.
Yukarıdaki gök kapkara, soğuk, ve kapkara aşağıdaki toprak:
Ve nasıl ki böceklerle dolu illet bir rüzgar insanı ve hayvanı silip süpürüyorsa,
Ve nasıl ki bir deprem giinü denizler toprağı hakimiyeti altına alıyorsa,
r , —
r- r\
İ ir <//... ( „ r r ’ C Y C f
JJu /t~ ~ Jilu y a r f i i l i/ ır ~on/d<'n tw o & tn H 'rt.rfrt’ı > x ' h e r/ r
L s a Z g % e fiv iü s , J * 3 rÜ J ğ U ’tıtr. h* 6
/-V_
J ’trj "
t/,e L ş b t a/jrouA.
— V, #f
'6 )
h u r t/h ' 'J e / r İİİs S f’ir/ f;/ r i f f/ c r/m < i P u u n fr ta Im c / s ' a / jr v / iğ u m ,- '
İJL/Îur' £a», -Vurr tim * r » U ~ .& ut f * •'
Jftry İt il t/>r? rtrnrv aT/'ı/ıü/ ryrır*. andaesenv/m anaf/ıt tim
O/er ti ar paie /un/s nft a vute niten, the tender Şynpe appeaES^Jİt
Albion'un M elekleri üzerinde: ardından Veba başgösterdi kırmızı şeritler halinde
Albion'un Muhafızının uzuvlarında; lekeli veba sallayıp vurdu Bristol'ı
Ve cüzzam vurdu Londra'nın ruhunu, bütün orduları olmuştu hasta:
M ilyonlar korkuyula dolmuş uluyordu ve attılar çekiçlenmiş zırhlarını üzerilerinden,
Fırlatıp attılar kılıç ve mızraklarını ve kalakaldılar çıplak milyonlar halinde:
Albion'un Muhafızı göğün doğusunda ıstıraplarla kıvrandı durdu,
Soluktu, alev alev gözlerini devirip duruyordu beynine doğru, dişleri takırdıyordu,
Uluyordu, titriyordu, dizlerinin bağı çözülmüştü, her bir kası ve bağı çekiliyordu:
Hasta yatıyordu Londra'nın M uhafızı ve kadim remizleri taşıyan York,
Başları karlı tepelere yaslanmıştı, işaretleri gökte maraz buluyordu.
İV #
Bu şarkıyı söylüyordu bir Peri, alaycıydı, oturup kurulmuştu damarlı bir Lale'ııin
üzerine,
Zannediyordu ki kimsecikler görmüyor kendisini: Şarkıyı bitirdiğinde çıkıverdim
ağacın ardından
Ve yakalayıverdim onu şapkamla, tıpkı oğlanların kelebekleri kaptıkları gibi.
"Nasıl bilebiliyorsun biitiin bunları", dediııı, "küçük Beyim? Nereden öğrendin bu
şarkıyı?"
Ona sahip olduğumu görünce kendisi, şöyle bir cevap verdi bana:
"Ah benim efendim, teslim oldum size! Emirlerinize amadeyim artık."
1 rw*r? ane brcuujhjJul m fhe Aet&enat, tn/' Jrıu t? .tn ea rih be/u.
s ~%£T&G' la o o a r ûti» U & ,£ r s t bam â c £ * s t c a m ın a
f l^on.:ustt^t7 ^jxvısturu.rğ / ^ r
;k JT/lSJi •jdufutdat &U‘k. accuanect motAar hrvtg
j ! . y*?c/£, -^y tui'haA ÖFthick, ct/juJ# arotırtd!' my ItthrMfâ Jtetuz.
. ^vLnü' fold tke ydı&sty H'atvr? a»' a marzde ivaad tny lt/nb
i et tne. resi -»Ma "iarut frtoıtn-, **
l ^^yİncl «İL iJıe cver/Zûn/ûtg jrfyuiT' .,A
aı/ı cUmf» pauuv ^ 0 M
rj ^ -----—î «flS
Adı sam olmayan gölgemsi bir kadın çıkıp yükseldi Orc’un göğüsünden,
Yılanımsı saçları Enitharmon'un rüzgarlarında savruluyordu;
Ve şöyle başladı söze:
cb>.fry?nc{ı
:/u.!.drcn , !.h
Tiz rüzgarlar uyanmaya başlamıştı!
Ta ki Urizen'in oğulları bakıp da görene kadar Los'u: kıskandılar onu.
Kıskıvrak yakalayın yaşamın ruhunu ve bağlayın
Onun çağıldayan neşesini tok sesli tellerimize!
Dünyanın bütün besleyici lezzetlerini bağlayın ki
Versin onlar bize mutluluk, tadalım Los'un köpüklü şarabından!
Ve gülelim savaşın yüzüne karşı,
Küçümseyelim zahmeti ve dertleri,
Zira mutlu anlarımızda tazelenir neşenin günleri ve geceleri.
; C K ^ "\ •
. fly i') a rrtd d th e eu m ea t (xuarî)ıım (t t m e souvıeat b a rcL .
jh tık pkaded- ihteh: *>'ıt/ı tiv ei o f hLbJ<est ie a r ,^ m jx y a le
O t'feu re, u ıd .'d d th e S tsn e d t N tg jr)_<e{ılu^u£ dr sd v a .^ ed u a h )
~~\]/rdı Purple t/euves <md İe/vt&sf tv d ;u tu ^ e v f thafc s&neet ^ eudt., ,
■
Her şeyin üzerini saran bir ulunıa duyuluyordu Westminster'den yükselen, sesi giderek artan:
Mahrem kanunların Muhafızı kadim ikametgahını terk etmişti,
Kovulmuştu Orc'un alevleri tarafından; kiirklii cübbesi ve takma lüleleri
Birbirine yapışmış, teniyle bir olmuştu ve sinir ve damarlar bürümüştü onları.
Kasvetli ıstıraplardan hasta düşmüş, rüzgarla sürüklenerek kaçmıştı
Yerlerde sürünerek Büyük George Caddesi boyunca Park kapısından geçip: askerlerin hepsi
Kaçıyordu onu görünce: ıstıraplarını çekip kırlara götürmüşlerdi.
, JÜten. lu/tdluıt 'iron wo/(e nar hnew dituk ~'dıe had- -sdpt:
Jvıd eipptiu.n, Jumdjvd vecuşf n/ere. JİecL
—rb( dr Uıey had not İ>eeuL . y
■dddie. a d la Jıer ./ons? &, dauğhtvrs'
'~7öthe short& aP/t^ht,
W fü t4 Jt Jır ? r c r y & tn l Jıa ıt& z ; ■ 'w { * # ] . '
A vd t/u* jfcer ,sfori]ğ proc'teds'. i^'iS
T'stfdni’tusf.'f/ıdt/re eurdi'rtorm
fu*n. cali d. r’a’tsı.;
dUl the sr/jş/rt' ar fıoly ^hadım/s'
,a /ind Au/ncin- salUtvde ıs p u şt l
J|$r •, â;. i
âl k m « S w M 8P ,& Mk .& i
B s -'" ••4,;., | ftfc.lf-ğKtS3 Sm,4:.
»■& ■ »SKİ 4 â^umW^:d İ'otİİHİ
:’K:' mm
% ,
föüsijfâi*; 'V i■ v§ifıEi ı
W|j^% ■ $ . *:ğMd
1
Kırmızı uzuvlarıyla Melek, dehşet ve ıstıraplar içinde
Mahşer gününün borusunu kaptı; heyhat: üfüremedi demirden sura ama!
Üç kere denedi haddini bilmeyerek, ölüleri uyandırmak için Yargılanma'ya.
Sonra Los yükseldi: başı şaha kalkmıştı, yılan yılan yıldırımlara bürünerek;
Ve bir feryat salmıştı ki en ücra kutuplarda bile tabiat tastamam sarsılmıştı,
Çağırmıştı evlatlarını yanına, gütmek iizere kan davasını.
SON
£ > /> '> t f j t (’
(1795)
olayların tarih öncesi ark a planını tem sil ed en "A frik a" ile
tam am lam ak tad ır. Blake, U riz e n 'in kendi düzenini d ü n y a ü zerin d e
kurm asın d an sonraki gelişm eleri U rizen'in B irin ci K itab ı'n m sonlarına
doğru h ikaye etm işti. B u rad a dinin A frik a'ya nasıl gelm iş olduğunu
anlatm ıştı. Los'un Ş a rk ısı'n d a ise Blake sahih o lm ayan bir dine ilkel
M ^gjıu
h dclch
™ d e rd !N o a k fâ d id ! M okİ: Sm ı> İ? ,« Jrmny"-
'
Jfaıtıv
r- . f . u L cy
{VW. «' IClyJTlCC i tu B rcım a m , A
/ •
•- i T Â< ü r i e O o u d :
r tfa&e nunum i rorm d spu -ite û ı ,$nn
otıe aturtJıej' ■g o l e f tk esn %Vc/e "o
B /~7I/ / ,■. aternal jE/emcnts)
K JV ou h ~5■Jt/’u/ıA 'b e n ş a tn İJu: ’fdt,.. .
-j^h ra tn fly d u ı Rre.v ircrn Cjudd-:<.
sMos'cs bche/.d uposı M oıın!. ^3indi. /en.
Adem titredi! Nuh sönüp yok oldu! Güneş altındaki Afrikalı siyaha çaldı,
Bahşettiğinde Rintrah Soyut Felsefeyi Doğudaki Brahma'ya.
(Gece seslendi Buluta:
“Bak hele şu İnsan suretindeki ruhlara, mütebbesim riyakarlara, harbederler
Birbirlerine karşı; bırakın öyleyse harbededursunlar ve ebedi Elementlerin kölesi kalsınlar.")
Nuh suların dibine daldı;
İbrahim Kildani yurdunun yangınlarından kaçtı; 11 3 /
Musa Sina Dağı'nda kapkara vehimlerin suretlerini gördü.
Asırlar ve asırlar geçti gitti Har'ın biitün oğulları üzerinden: çağlar boyunca
Orc ıılııdıı durdu Atlas Dağı üzerinde, Kıskançlık Zincirleri'yle zincirlendiği bu dağa;
Sonra Oothoon Yahudiye ve Kudüs üzerinde dolanıp durdu,
Ve İsa (mazlum bir adam) işitti onun sesini ve balışolundu ona
Bir İncil, acınası Theotormon eliyle.
İnsan nesli solup gitmeye başlamıştı, zira sıhhatte olanlar inşa etmişlerdi
Kendileri için mahrem mekanlar, Aşk'ın neşesinden korkmuşlardı çünkü,
Ve yalnızca marazlılar devam ettirmişlerdi soylarını.
İşte bu yüzden Antamon, çağırdı neşe vadilerindeki Leutha'yı huzuruna
Ve bahşetti Muhammed'e ayrı bir Kitap.
mm
Bunlardı Kiliseler, Şifahaneler, Kaleler, Saraylar,
Tıpkı birer ağ ve ilmek ve tuzak, Ebediyet'in neşesini kıskıvrak yakalamak üzere,
Ve arta kalan diğer her şey bir çöldü adeta;
Ta ki, sanki bir rüya, Ebediyet silinip yok edilene ve ortadan kalkana dek.
L O S ’ UN Ş A R K IS I’ NIN SONU
U R İZ E N A Ğ LA D I.
VVilliam Blake bu eserin d e insanın ilksel bütünlük d u ru m u n d an kısım
hikayesini anlatm aktadır. U rizen ile tem sil edilen akıl insan zihninin
m erk ezin d e L o s'u n U riz e n 'e şekil k azan d ırm a süreci y er alm aktadır.
öncesi gü çleri ele alm akta, sonraki b ölü m lerde de insanın rahim
çıkar. B u n lar elem entleri tem sil etm ek ted ir: Thiriel (h ava), U tha (su),
2
1. Yoktu henüz dünya: yoktu çekimin küreleri de.
Ansızın, Ölümsüz olanın iradesi genişletti
Yahut kastı onun bütün esnek duyularım.
Yoktu henüz ölüm, fakat ebedi yaşam birden çıkıverdi ortaya.
Vıay A H Stm nfc.IrepeKÜ ^ '"pBıa Boak ar ora k .J tyv j>«gd mttsto» ’3?
il y</j9t LVl “ i e ’Vv/trT
i
•'’ "t'"rpDir~'->*-yyr'f ”■ . ..........■
«■mil n- , i c<£tccr£ictsf a f . f r * b le c Z s c ^ u u .
uhıru* 1 ırı üocJcs JüntTU* H/Jus-Lvisulsr cif şu lp K u rcııg ^fvıake ‘
-ta l? <# j e / * \ w {, enarjno u.s rv/vr*.*f &/ y /
; tav?, Miî"C-£fien> au t <%*eçr#t& d »c sem a f ( f
içtim a için top lan d ılar çıp lak çöllerde,
D oldu şim d i orası bulu tlarla, k a ra n lık v e su larla,
Ş aşkın lık için d e zorlu kla d ön ü p d u rd u la r ve söı/lediler
A çık seçik kelim eler, g ö k g ü rü ltü leri için d e an iden savru lan ,
D ağ ların ın tep esin d e d olan ıp y an kılan an .
3
1. S u sm u ştu a rtık sesi. G örm ü şlerd i solg u n yü zü n ü n
K a ra n lık la r için den z u h u r ettiğ in i; eliy le
E bed iy et k ay aların ın ü zerin d e bu lu n an
P irin ç K itabı açm aktay d ı. K u d retlileri sarm ıştı öflee,
î >'c r <j« r<dld. m i’) ' tdtemjj/kc >>ad sAnmA tAe tnU/>enfas"
*< a /t Jrm *. ■Jrv >•(%%f *Cja -»4 Şasem een ^ lıt-
Jtd-7 Aa-ms o l dUormU*’± s î‘‘.X- *<■»'(, *.< rotu n .*.£ ItS& td- J> j>u ::
ijOSf Â&JlfB? in da ■: Ç
İki Burun Deliği eğdi boynunu derinlere doğru.
Ve beşinci Asır geçip gitti böylece; 4. İçi ürpererek Ebedi Peygamber indirmişti
Ve kederli bir gam hali. Bir şamar, kuzeyden güney iklimine doğru.
Sessizliğe bürünmüştü şimdi körükler ve çekiç;
11. Beniz attıran ıstıraplardan mustaripken; Asabiyetsiz bir sükunetti bu, peygambervari sesi
Kaburgalarının ardında yusyuvarlak bir şişkinlik, Susmuştu artık; buz gibi bir yalnızlık ve kapkara
Aşeren bir Aç Mağara gibi: bir boşluk
Buradan neşet etti onun yol yol Yutağı, Sarmıştı Ebedi Peygamberi ve Urizen'i.
Ve tıpkı kırmızı bir alev gibi olan Dili,
Susama ve açlık dili, zuhur etti. 5. Asırlar ve asırlar geçip gitmişti üzerilerinden.
Ve altıncı Asır geçip gitti böylece: Koparılmışlardı hayat kökünden ve ışık donmuştu
Ve kederli bir gam hali. adeta,
Şekilsizliğin tiksindirici şekilleri içinde.
12. Öfkeliydi ve ıstıraplardan boğuluyor gibiydi, Los, alevlerini bozulmaya terk etmişti,
Derken sağ Kolunu kuzeye doğru fırlattı, Sonra döndü baktı ardına, korkulu bir iştahla.
Sol Kolunu ise güneye, Heyhat! Varoluş eliyle henüz tanzim edilmemiş
Derin bir acıyla salıyordu onları. uzay
Ve Ayağı aşağıdaki Dipsizliğe basmaktaydı, Ruhuna dehşetler salınıştı o an.
Titreyerek ve uluyarak ve dehşetle.
Ve yedinci Asır geçip gitti böylece: 6. Los ağlıyordu, matemler karartmıştı kendisini;
Ve kederli bir gam hali. Sinesi iç çekişlerinin depremleriyle sarsılıyordu;
MliomBlalte 1175
Baktı Urizen'e ve kapkara, ölü gibi kapkara gördü
fjû ö /ü ııı S
onu,
1. Dehşetle sakındı Los yaptığı işten:
Zincirlerle bağlanmıştı ve derken Merhamet
Devasa çekici diiştü elinden:
başgösterdi.
Alevler seyrettiler ve bıktırırcasına
Kudretli uzuvlarını dumanlar içine sakladılar,
7. Istıraplar içinde taksim ve taksim ediyordu,
Çünkü mahvedici yüksek sesli gürültülerle,
Zira merhamet, ruhu taksim eder,
Savurarak ve şangırdatarak ve iniltilerle
Müebbet ve müebbet sancılarla,
Taşıyordu zincirlerini bu Ölümsüz,
Çağlayanlar halinde hayat, yalı yarlarından
Oysa ölümsü bir uykuyla bağlanmıştı oracığa.
akıyordu aşağılara.
Boşluk daralıp küçülttü ak kam ve Sinirlere
2. Bütün Ebediyetin binlercesi ve on binlercesi,
dönüştü onlar,
Hayatın bütün hikmeti ve neşesi:
Gecenin sinesinde dolandı durdular, bir orada bir
Bir deniz misali sardı onu ve döndü durdu
burada,
etrafında,
Ve yuvarlak kandan bir küre bıraktılar geriye,
Hariç ama onun görmeye yarayan
Boşlukta titreyerek çarpan.
Küçük kürelerinin tedricen açımladıkları.
B
n
S i'V ota h t for'-h . . ///
1atfet A/vrnı be+o/\
v'/ntı/* «v ^
j~J (-rriL*{±’ :Jl tf/ît /l/tt&'tM
...S’,W tiC (İ fr
1.o Mt/ı
tifnıs yt/f he f/İ‘.
?;/Wnv
)l a* ,A/.v (narmon .■■-/■%
••/.</
(t man C-V»* - - <
‘ <v / / / ( ' - •
11.Elleriyle kavrayıp tuttu Çocuğu. 7. İnşa etti kendisine bir tesviye ve bir de şakül,
Hüzün çeşmelerinde yıkadı onu. Aşağılardaki Dipsizliği tanzim etmek üzere.
Ve teslim etti Enitharmon'a. Tanzim edici bir gönye inşa etti kendisine,
@ $ ö 6 ı»t, 9
1. Sonra o Şehirlerin sakinleri:
Hissettiler Sinirlerinin İliklere
dönüştüğünü
Ve katılaşmaya başladı Kemikleri
Tez hastalık ve ıstıraplarla,
Çarpıntılarla ve batışmalarla ve
aşınmalarla,
Ömürleri yıllarla ölçülür oldu,
Ve artlarında mekruh bir beden bıraktılar,
Her şeyi yeyip bitiren karanlığa yem olarak.
Blake'in bu eseri old u k ça karm aşıktır. U rizen 'le ilgili gelişm eleri
k arak teri çerçev esin d e an latm ak tad ır. U rizen 'in tecessü m ü olan
% St/xlL We vtionslu/-' dttsr Detıuuı at smoke ftîfytnJ# /ter arif) vteapuıi» ov&' her.
« \ S a İ 3 FtffOtı. th& ahstract not mtıty H ım h U Ira • ut- (JLınavz/S m, Edence .
C7JwS doudy God seated on m ig rjf 0 cJecdoud th.v' s/r.?. irWt£ibU .
/f/f>ıı> sem . 'Wvy obscutrL, fÜnfi ot sorroıv ■
8 ; S/ie. feH do\*)n, a (ayıt ^s/ıadûrt matu/rın
3 : So he. spojte ut a. Juuy llcune . J n ch/jjos' and, rvr.ürı£> dw :k rUn)en..
On. ‘‘Uri.jerı frpvlıuns incChrumt. . A s d te jnooiı antyıı&İıd. arc/es( the eordv .
The GCobe .a f wrajJı, ■r/tMutf on. fuğk (HÜopdefsr. 'rj.bh.oird. / o. dj’/tJİt, skad#W .
Jfjıarutğ »>iih fiıry. hu thre.İO 'Jdn.'rtU’n.. uıtboduid-. tıttjvıonhv.
.Tfut hotvlinğ Globc: burtunğ ti jlev>
7fıe. mıyfjmr od’ J^tti&uce. .
Leağthm ng ftiv a hıuıi’jy' beaın. Sm /î/y
û f f i t ı t t ir e ( ie t y J je ş j/ t ı a l h /$ o jt
ı\i . Opposd- to thtt nnulüny {innuj, beanı. Wüs' a j)iJhxr of Jtre to Ji]gypt
Ihe. broad Disk o f cUrçjen. upkaM y-tyr. /uai-t/j'fid y<’ctf5‘ ulAi/Jj'uuj <>n. ta sd i ^
A cro ls the V oıd nıany a. rrule . T ıJ l I * o y s 'C e fd tâ a n d b â c d tJtu ı ı t fio /s
id t e bod \ o ı t Jıe . <s u jv .
ftı& fujrnşf A e put/h d, fitn otu S . X îP fa k cdfflaJjfr (Şt ğreab batAt; fyjHşen,
G r e a t the canflcct $ if e a t the. jea lou gy L cfte ct on. ht&h. o u d eM o a 'sü,;
■Tn.co ld poisron&.- biti. İJrge/ı, gm ate hutû On. h is ' sfıot£U t& ha bore ı t İT) yvhere
■■'X, 'IF'e.r. /uıjıfe aıe.r Ot£- I/nm eıtsdy
■t T û ıst fm ptKî'aııs) t/te rocJrs ’i'd/ı- /us' llaod.
3 : 7 a r Miltarı. rUrış&t. krunk, aıuay
T/tzn, poUst/ıia his! rtJbs, cutjJ. ,'ta.s' s 'üibmIS’
PrtrcL. IajuJ. them, apart. tijl Wuıts.r ; F r o n G fm m Lr, he y a t çın. a. rock,
cT’s ıt, <x.J/ dvi btack preparçL, an. t/us' Bow. bcwre.it: « , rock. w vck /utns'e/T' -
/{, jjoi'toned rock p L a â l tn. gdrncz krom, rerloujıduıfe fcw.cİ£g had, petrd ıed
T(a ııitereL d ıese tvorniy tv the .J3mv. Ai/vty tıyyırs tfâH on, tke i'o çh ,
T Ia n y ..spa/'ks a f veğetadort ;
S o o tı s n o t ike, pauted, ro o t
6 . O .B ort d dia d /ıu d s, af. secreşp - .
O d Dky&tery ■ un/h.r ixfg fıeeL
O tuirve o f th a l las.i; forma, nuınsln-.'
J t ğrau) S, thjs:k. tren . n£ v)rntx.
Send, dub' rock sMuU, ınvıütJdıı tfi.ro'
, in. dilence b jj book af ir o b ;
blaA. J m d f.o n , tke. b t t s o m o f & Im tk *
G m ıi tn roabs voketı. it m t t!h£ nardı
Y: Oo tfayint>, in. toı-nuınt of lug Homtdg. And, afeauı *sprun& to many a, tree.
dÇe. bent dut mormmısf rıb s ülovdy,
•Â . ctrcle. af daj'/uıeû. tfıen. Rxnd, A : f(rndad. stimteel eUrptM.',\4iıen,
T he M M trttı it e i v f : tke,t, d u jto c h h w ıseff' cdtıtptıfsedL roımd.
. A n M Satirce:pUal. WHA. ark, ldhnt> d ı f /u k j M o v er\ ^ L ^
■T '^ 7 * I ıl . I t T I - arose.
}{e ...... I- ■- but
. t - dıe. <ftems' Jtnod, sa dııdt,
■tA’eJtp.ly bııJA.: ıStlenj; the rack, itof
7 0 lA ' t / J ı fJjMt.cuity a jıtl £ > r & j £ - pouo
13rou}’h t his' Books. aw but tfıxj- C&ooh
S Hİtile \fuxon, lus' tfflm r tutİAngut.^ Of
1. Fakat Urizen'in alm kırıştı buruştu,
Ve gözleri elemler içinde sararıp soldu, dudakları
M or mor olmuştu, ağlıyordu hüngür hüngür ve acı
Bir pişmanlıkla Yay'ını hazır etti,
3
1. Küre şiddetle sarsıldı ve taht kurmuştu Urizen
Kapkara bulutlar üzerinde ve kanayan yarasına melhemler sürüyordu;
Dökülüp aktı melhem dipsiz boşluğa doğru,
Kan da karışmıştı - işte buradan topluyor yılanlar zehrini.
ı&esej&Jfitt*#Mzsr*?***.
.< ./'<»' t, t. e)/
/ ,/
U/^etv/ murthtjıv
r . . , f i ’. ,
M ö /ü m /
1. Uçuşmaya başlamıştı vebanın okları,
Ağaca asılmış benzi atmış canlı Cesetten fırlayarak.
b : /f^/urc, ıs rv/ .^ofont ocıL/o: 12- '.'fen- inou. » '•‘•iı rJıy Lap fuil o f jsaci
H 7w ra m y ıvrr,% M'".!’ dy i-i.and fuli.r4 ^atavus fire
Hhnre f r S s / < ; / c / r,y ‘’io: r".‘i.' " ■ ‘MaU'ji'J Jr-rtn, (rom vır c/jvjjcis' of ntoynutb
rfTıere tfıâ ,nv>/tr i< \'r the vu ğ;U !S' cd svı u ty y ıy jc y .
(İli t->" lıııiııs/Jl. Snıll io crusfc
ıcJcc brûJ; .■#:&/■ c f aterMİ *?,cır.ncc ,
_o a r ıs e . t e • i' :- r u ;ı:,\ ;:ttu t. jy y - r
T c fcn .C b li / s 1 ’ ' •/ •■yi V .-j/,y ^ '. ’.l ,pv î'i«’at pourai, d&mı tfıy IjuııfleS
fö . ' i 1' lü V jj. rcb ırtu C t jı evenutfe
C’C7(> cO.afi :ıp >V »j; V h t- 'Jnf: ıncı rture ı-^okc to hutil
''!v rıob!ı&«s’- /ay y. ut bu,&> .
/o .embracr /&*.• •..r- ,-r.y
(_?/x tAe breaiA af ban
y%’Cjn . oft xİ; juJ r>i f!!•.• ’r) i ■>{ / /juJ' n./rt a!nn>: oHT rocL?. nu)ujıf.awjf
Ffl ;/!•' 0 / '■3 V > /«5 ' .ıt •M omi- fren i d\v U)ûeL' bos/tun*:
i . t i-'I ■-,a ! x a . ry \ je!A ? ‘ i t e a r !
ı ; t , >) /;t s !w tit :an d/iu'-Jd:
/O■t~v~7o ,th.e * r'hen. ite ka * w . - hatip*
/ 50/15 -' / ‘ ~ ■ ‘i-;t’ lV- /ay Ti/.uy.-' m ffı<\ı£ cirauuS o f rJjGrhı/zfa
14'fim h toofc t:he daij^iZı-r? . >r /•' T jî:p j'ü b: o { b c & s ty c/re st- 'own
U /ı d 1*' bfftyks a n /i sıtow y Jnoujü/yı^y
f/lto n'Y ckcunbcrs o f fev t ■
İh e r bc‘W* h/om thj\ birik arc baruta,
FIM
ly
,.1 - d o r e thsıy see f'uj- .
10: Minen I fotuul. bahm> o f bluz* on. my fw k
/im i bo&oms' o f :iu lL t" my chomffvss
F J fs l ;*/ ■ / ' r•tyn.if jfecd '
O : eter nal. b o ik s Sun£ ırunr) Jbıaıvıy.
Ja . m terc/earıt}* w e e t ." J iharjgy& -
ııvı-isf ı ı ı nn/rn u v r ı u ıı
Henüz gün ışığını bile görmeden, gömülü kaldığı bu yerde?
B lake'in bu eseri A han ia'n ın K itabı'yla yak ın d an ilgilidir. A yrıca
Blake son d erece k arm aşık bir anlatım a b aşv u rm ak ta v e U rizen 'in
çalışm ıştır. Bu n ok tad a L os kain ata yeniden şekil v erm ey e gay ret
!ll I ı
K
HO afeeci _A'L:)i:hfj ■ 6 . % % , ’A 1/i/ ıû n s tJu fla ın e s o i desu 'C
M f ı o t h e c h a j' w t \ o f L e u A n . g n ı c U *
■ S tn c e . b/uz r J o y o } tJ .7ı d c r s ’ m . o l i . t ın v i
Jjjjn tJvv nr, r.’cjt eOJ'th., huınk R an ıts
,%ıte/lt£eıır; f.r^tuuşcL: armcf.
■L: SutUtg benecttk i/u: rts.-nctL Ook rrdjt. de&b'U'bm. plal’U.ı:; [fi tha 11107,7
\/tcmbicdı ovul, 'hr ?;i*rl.{n.vt; E>'U'^ Jfjc Eternal Prephet tound. İh. a dtatn.
.And. iJuiS her rpmch krok.G JorÜb C'rrnpciU. İv nw.V/; O Jrip» M\sjAou>
^ /)ö /ıh ı/ /
3. Ey ırak Zamanlar!
Aşk ve Neşe'nin perest olduğu,
Ve hiçbir şeyin iffetsiz kabul edilmediği zamanlar:
Yoktu Gözü Çıkmış Tamah,
Ne de Dudakları İncelmiş Haset,
Ne de Patlayan Öfke,
Ne de Büklüm Büklüm Sefahat;
rJ
1. Donakalmıştı Ölümsüz, buz gibi,
Ebediyetin engin kayaları arasında, çağlar
Ve çağlar boyunca, ucu bucağı olmayan bir gece süresi,
Sabırsızlıkla, darlanarak, gergin halde, taşlaşmış gibi;
( r/ }) ö / / f n ı <3
:WS!’-
A z a m etli bir şekle k a v u şarak l i f lif, u zan ıy orlardı
K u d u rm u ş m u azzam lığ ın tem ellerin e doğru.
5. D alg aların üzerin den y ü k seld i ken d isi; son ra bir darbe in dirdi
K orku n ç öfkey le v ah şi d erin liklerin ü zerin e,
Tefrik etti böy lece birbirin d en a ğ ır ile inceyi.
('A ö / z i / n 4
I 1
Bu esn ad ay sa kü krey e kü krey e d a y a n m a k zoru n d ay d ı A teş O cakları
Z in cirlen m iş K üre'ye, n am ü ten ah i rahim lerin in içinde.
L O S 'U N K İ T A B F N I N
SONU
Vahiy Kitapları
"Arzularının yangınları içinde yürür insan..."
W illiam Blake
ISBN: 978-605-5302-51-1
^ pinhanyayincilik.com
/pinhanyayincilik
50 fc @ p in h an ikitap lar