Professional Documents
Culture Documents
Immun
Immun
Ve
HEMŞİRELİK BAKIMI
1
İmmünite: antikorlarla vücudun korunması
2
İnsan vücudunun kendisine zararlı etkisi
olan bütün organizmalara ve toksinlere karşı
direnme yeteneğine “Bağışıklık/
İmmünite’’denir.
İmmunoloji=Bağışıklık
3
• İmmün cevap, bir organizma veya proteine
karşı organizmada koruyucu olarak gelişen
mekanizmadır.
4
107 çeşit antijen ve antikor bilinmektedir.
Bir maddenin antijenik olabilmesi için belli bir
şekle sahip olması ve konağın kalıtsal
bilgisinin olması gerekir. Antijenin molekül
ağırlığının 8.000 molgram veya daha fazla
olması gerekir. Yüzeyinde düzgün aralıklarla
prostetik radikallerin (radikal çıkıntıların)
bulunması gerekir.
5
• Antikor-Antibadi, koruyucu proteinlerdir.
Antikorlar immunglobulinlerdir. Molekül
ağırlığı 150.000-900.000 mol gram
arasındadır. İmmunglobulinler hafif ve ağır
olmak üzere 2 tip polipeptik zincirden oluşur.
6
Yapısında genellikle 2 ağır, 2 hafif zincir
vardır. Hafif zincirler değişken olan kısımdır,
her antijene özgüdür, sadece belli bir
antijenle birleşebilir. Değişken olan bölümde
belli bir aminoasit dizilişi sırası vardır. Sabit
olan kısım, hücrelere ve diğer doku öğelerine
bağlanmaya yarar.
7
Antikor, allerjen/antijen vücuda girdikten
sonra bu alerjenlere karşı plazma hücreleri ve
bazı lenfositler tarafından yapılan kompleks
moleküllü proteinlerdir. Antikor, sadece
kendini oluşturan antijenle birleşir
8
• Otoimmün Antijen, patolojik değişikliklere
bağlı, immun sistem harap olduğunda,
vücudun kendi proteinlerine karşı immun
cevap ortaya çıkar. Bu olaya immunite denir.
9
• Hipersensitivite, aşırı duyarlılık, alerjenlere
karşı allerjik cevap verme yeteneğinin fazla
olmasıdır.
10
• Reagin, allerjenlerin organizmada
oluşturduğu özel reaksiyoncu IgE
antikorlarıdır.
11
• Şok organ veya hedef hücre, duyarlı hücrenin
bulunduğu organ.
12
Bağışıklıkla İlgili Patolojik Durumlar
13
X-ışını, sitostatik ilaçlar, kortizon gibi
immünosupresif ilaçlar, sigara, alkol,
lenfositleri harap eder. Yaşlılıkta da immün
sistem zayıflar.
14
• Agammaglobulinemi:Doğuştan
immünglobulin sentezinin olmayışıdır.
• Hipogammaglobulinemi: Dolaşımdaki
immünoglobulinlarin sentezinin azalması ya
da katabolizmanın artması ya da GIS/
böbreklerden kaybıyla gelişir.
16
Hastalar enfeksiyona yatkın oldukları için
koruyucu-destekleyici tedavi ve bakım
uygulanır. Gerekirse koruyucu antibiyotikler
verilebilir. Hastaya enfeksiyon belirtisi halinde
sağlık kuruluşuna başvurması gerektiği
anlatılmalıdır. Hastalar ayrı bir odada
yatırılmalı, ziyaretçiler kısıtlanmalı, hastayla
yakın temas etmeleri önlenmelidir. Hastanın
yeterli uyuması ve beslenmesi sağlanmalıdır.
17
2.Gammaglobulinopatiler: Lenfoid hücrelerde
gammaglobulin sentezi artmıştır ancak
etkisizdir. Multiple myeloma, Hodgkin lenfoma
örnektir.
18
3. Otoimmün Bozukluklar: Vücudun kendi
proteinlerine karşı antikor oluşturmasıdır.
Sistemik lupus eritematozus, glomerulonefrit,
romatizmal ateş, romatoid artrit, skleroderme
bu gruptadır.
19
Organ transplantasyonu yada doku
nakillerinde vücut yabancı dokuyu tanıyarak
onu reddedebilmekte, nakli yapılan dokunun
ölümüne yol açmakatdır. Bu durumun
önlenmesi için alıcı ile verici arasında doku
uyum çalışmaları yapılır. Alıcıya immün
sistemi baskılayan ilaçlar verilir.
20
4. Aşırı Duyarlılık ve Allerji: Allerjik cevap
vücudun belki de zararlı olmayacak yabancı
maddelere karşı aşırı duyarlılık
geliştirmesidir.
21
Allerjik reaksiyon:
• Allerjen
• Genetik yatkınlık
• Sensitizasyon müddeti
• Nonspesifik faktörler
22
Allerjenler organizmaya alındığında
bunlara karşı IgE antikorları yapılır. Bu
antikorlara “reaksiyoncu (regain) ya da
“duyarlık verici antikor’’ denir.
23
IgE antikoru ile birleşecek olan spesifik
antijene “allerjen’’ denir.
24
Kimyasal mediatörler:
25
Asetilkolin: Parasempatik ganglioner sinir
uçlarında bulunan nörotransmitter bir
maddedir.
26
Histamin: Etkisi çok açık değildir.
• Hipofizin ön ve arka lobunda bol miktarda
bulunur.
• Bronşları daraltır, sekresyonu arttırır.
• Pulmoner vazokonstrüksiyon yapar, ancak
genelde kuvvetli vazodilatör etki yapar. Bu
nedenle sistemik venöz dönüş ve kalp debisi
azalır.
• Kapiller permiabiliteyi arttırır. Bu nedenle
eritem, ödem ve kaşıntı gelişir.
27
Seratonin: Etkisi çok açık değildir.
• Organizmada bazı dokularda vazodilatasyon,
bazı dokularda vazokonstrüksyon yapar.
• Trombosit adezivitesini arttırıcı etkisi olduğu
düşünülmektedir.
• Kanda, mide bağırsak kanalında, sinir
sisteminde ve diğer dokularda bulunur.
• Düz kaslara uyarıcı nörotransmitter gibi etki
yapar.
• Halüsinasyon ve mental bozukluklara neden
olabilir.
28
Bradikinin: Kuvvetli vazodilatatördür.
29
Prostoglandinler: 20 karbon atomu taşıyan
yağ asidi türevi bileşikler olup organizmanın
savunmasında cinslerine göre çeşitleri vardır.
30
Hipersensitivite reaksiyonları
31
• Sitotoksik ve Sitolitik reaksiyon: Hücre yüzeyi
antijenine karşı oluşmuş sitotoksik antikorla
oluşur.
32
Sitotoksik ve Sitolitik reaksiyonlar
sırasında IgG ve IgM antikorları hücre
membranındaki antijen ile birleşir. Eğer
antikor reaksiyonunda kompleman işe
karışırsa hücrede lizis olur.
33
Kompleman olmazsa hedef hücreler
membrandaki antikor nedeniyle fagosite
olurlar. Bu tip hipersensitivite reaksiyonuna
örnek olan transfüzyon reaksiyonu sonucu
intravasküler hemoliz verebilirler. Diğer bir
örnek eritroblastozis fetalis ve ilaç nedeniyle
gelişen hemolitik anemidir.
34
• İmmün kompleks bozuklukları: (Toksik
kompleks reaksiyonu, immün kompleks
hipersensitivitesi, solubl kompleks): Kopleks
antikor-antijen birleşimidir. Vücuda giren çok
miktardaki antijen, antikor yapımına neden
olur.
35
Giderek bu kompleks fagosite olur. Bu
akut enflamatuar reaksiyon vaskülit olarak
ortaya çıkar.
36
Bu antijenler önceden mevcut olan ya da
sonradan oluşan antikorlarla birleşerek solubl
antijen-antikor kompleksini oluşturur. Bu
kompleks doku ya da damar cidarında
toplanarak komplemanın birleşmesi,
polimorfonükleer lökositlerin ve makrofajların
aktivasyonu ile enflamasyona yol açar.
37
• Gecikmiş reaksiyon: Duyarlı lenfositlerin
spesifik antijen ile birleşmesiyle oluşur.
38
Tanı İşlemleri
• Öykü
• Tam kan sayımı
• Eozinofil sayımı
• Lenfosit sayımı
• Serumda IgE
39
• Allerji testleri (deri testleri)
– Epidermal test
– İntradermal test
– Yama testi
40
ALLERJİK HASTALIKLAR
Allerji veya Hipersensitivite
41
Anaflaktik Şok
42
Etiyoloji
43
Belirti ve Bulgular
44
Tedavi ve Hemşirelik Bakımı
45
• Histaminin, kan damarlarına ve bronşiollere
olan etkisini durdurmak için antihistaminik
ilaçlar verilir.
• Vazokonstrüksyonu ve bronkodilatasyonu
sağlamak için epinefrin verilir.
• İyileşmeyi hızlandırmak içibn kortikosteroidler
verilir.
• Hava yolları açıklığı sağlanır.
46
• Oksijen verilir, larenks ödemi olduğunda
entübasyon ve trakeotomi gecikmeden
yapılmalıdır.
• Şoku düzeltmek için ise; hastanın durumu
uygun ise şok pozisyonu verilir.
• Kan basıncını yükseltmekj için Levophed ve
norepinefrin uygulanır.
47
Bronşiyal Astım
48
Etiyoloji
• Eksternsek astım
• İnterensek astım
• Aspirinin oluşturduğu astım
• Egzersiz bağlı astım
49
Belirti-Bulgular
50
Alveol ve ventilasyon-perfüzyon oranı
bozulur. Asit baz dengesizliklerinde bozulma
olur.
51
Tanı
52
Tedavi ve hemşirelik bakımı
• Eliminasyon
• Semptomatik tedavi
– Adrenalin
– Isoproterenol
– Aminofilin
– Kortikosteroidler
– Antibiyotikler
– Ekspektoranlar
– Suni ventilasyon
• Hiposensitizasyon
53
Astım
• Enfeksiyon
• Amfizem
• Bronşektazi
• Amfizem
• Korpulmonale
• Status Astmatikus
54
Komplikasyonları
55
Besin Allerjisi
56
Besin alerjisinde şok organlar değişik
organlar olabilir. Örneğin; deri,
gastrointestinal sistem, solunum sistemi vb.
Fakat gastrointestinal alerjide şok organ
gastrointestinal sistemdir
57
Etiyoloji
59
Belirti ve Bulgular
60
Genel hipersensitive prensiplerine aykırı
olarak besin alerjisi, besinlerin ilk defa
yenmesiyle de oluşabilir.Bu duyarlılığın
intrauterin hayatta oluştuğu düşünülmektedir.
61
Tanı
62
Bu diyet sırasında ilaç, vitamin vb.
kullanılmaz. 2-3 günde bir yeni besin maddesi
eklenir. Yeni besin maddesini eklenmesiyle
ürtiker ortaya çıkıp çıkmadığı izlenir. Şüpheli
besin diyete sokulup çıkarılarak alerjik
reaksiyonun ortaya çıkıp çıkmadığı izlenir.
63
Tedavi ve Hemşirelik Bakımı
• Eliminasyon
• Semptomatik ilaç tedavisi
• İmmunoterapi(aşı tedavisi)
64
Gastrointestinal Allerji
65
Etiyoloji
66
İlaçların oral veya enjeksiyon yolu ile
verilmesi özellikle erişkinlerde gastrointestinal
alerjiye neden olur. Hormonlar(özellikle
insülin) penisilin, aspirin, barbituratlar, iyot
bileşikleri, sulfamidler, tetrasiklinler ve
vitaminler sıklıkla gastrointestinal alerjiye
neden olurlar.
67
İnhale edilen maddeler: Bu maddeler
solunum sistemi ile vücuda girerek
gastrointestinal allerjiye neden olabilirler.
Örneğin; ev tozu.
68
Tüm bunların yanı sıra enfeksiyon;
hormonal değişiklikler, duygusal faktörler,
aşırı yorgunluk, ani hava değişiklikleri,
besinlerin çok sıcak veya soğuk, çok
baharatlı, ham veya çok olgunlaşmış, çok
yağlı veya çok posalı olması da
gastrointestinal alerjiye neden olabilir.
69
Belirti ve Bulgular
72
İlaç Allerjisi
73
• Yüksek doz reaksiyonu: İlacın çok miktarda
alınması ya da detoksifiye edilmesinde bir
yetersizlik olduğu zaman ortaya çıkar.
77
İlaç alerjisinin ortaya çıkmasını bazı
faktörler kolaylaştırmaktadır. Bu faktörler
şunlardır;
78
İlaçların veriliş yolları: İlaçların parenteral
yolla verilmesi sırasında oral yolla verilmesine
oranla daha fazla alerjik reaksiyon
görülmektedir.
79
İlaçların dozu ve verilme süreleri: Bir ilacın
dozu ve verilme süresi arttıkça ilaç alerjisi
oluşturma olasılığı da artmaktadır.
80
Hastaya ilişkin faktörler: İlaç allerrjileri
erişkinlerde çocuklara oranla daha sık
görülmektedir. Atopik bünyelilerde ilaç
alerjileri daha sık görülür. Bazı hastalıklar ilaç
alerjisinin ortaya çıkmasını
kolaylaştırmaktadır. Örneğin; sistemik lupus,
eritematozus, sarkoidoz
81
Belirti ve Bulgular
İlaç alerjilerinin irti ve bulguları oldukça
çeşitlidir:
83
• Pulmonar belirtiler: Bronkozspazm görülebilir.
• Anaflaktik şok: Radyoopak maddeler, iyot
bileşimleri, lokal anastetikler, B12,
streptomisin bu duruma neden olabilir.
• Serum hastalığı sendromu: İlacın
alınmasından 5-14 gün sonra ortaya çıkan
yaygın ürtiker ateş, eklem ağrıları ve
lenfadenopati ile karakterize bir tablodur.
Penisilin, streptomisin, sulfamid ve tioürasil
84
Tanı
85
Tedavi ve Hemşirelik Bakımı
86
Tedavide ise şüpheli ilaçlar kesilir.
Reaksiyon deri lezyonları şeklindeyse
antihistaminikler oldukça yarar sağlar.Larenks
ödemi ve ses kısıklığı oluşmuşsa
antihistaminiklere ilaveten adrenalin de
verilebilir.
87
AIDS (Edinilmiş Bağışıklık Eksikliği Sendromu)
88
Etiyoloji
89
AIDS etkeni olarak antijenik tipli farklı bir
virüs daha bulunmuş ve HIV-2 olarak
adlandırılmıştır.
90
Belirti-Bulgular
Nedeni bilinmeyen ateş ve gece
terlemeleri, tremor, konuşamama,
hareketlerde yavaşlama, kısa sürede aşırı
kilo kaybı, lenf bezlerinin şiş ve ağrılı oluşu,
kuru-devamlı öksürük, uzun süreli ishal, oral
cansidiasis, aşırı yorgunluk halsizlik, deride
morumsu lekeler, lenfositepeni, serum Ig
düzeyinde artma.
92
• AIDS’e ilişkin belirtiler (ARC): Sadece AIDS
belirtileri vardır. Fırsatçı enfeksiyonlar ve
malignensi yoktur. AIDS belirtileri ise
anoreksiya, diyare, kilo kaybı, ateş, gece
terlemesi, öksürük, yorgunluk,ciltte ıslaklık,
baş ağrısıdır. Seropozitif kişilerin %10’u bu
durumdadır.
93
• Tam gelişmiş AIDS: Kişide AIDS belirtileri
yanında fırsatçı enfeksiyonlar (virüs, mantar,
bakteri), ansefalopati ve malignensi (Kaposi
sarkomu) de görülür. Ansefalopati ve
malignensi genellikle enfeksiyonun
alınmasından sonra 3-5 yıl içinde gelişir.
Seropozitif kişilerin %10’u bu durumdadır.
94
Tanı
95
ELİSA’nın pozitif oması tanı için yeterli
sayılmamaktadır. Çünkü ELİSA’nın yanılma
olasılığı yüksektir. Bu nedenle testten pozitif
sonuç alınırsa test yanilenir. Sonuç yine
pozitifse Western-Blot testi uygulanır.
Western-Blot testi sonucu da pozitif çıkan
kişiye seropozitif denir. Seropozitif kişiler HIV
taşır ve bulaştırır. Ancak klinik olarak AİDS
belirtileri göstermeyebilirler.
96
Seropozitif kişilerin %20’si ilk 5 yılda,
%50’si ilk 10 yılda, geri kalanlar ise daha
uzun bir sürede AIDS belirtileri
göstermektedir. AIDS gelişmeyen seropozitif
olguların % 90-95’inde HIV yıllarca sessiz
kalmaktadır.
97
Bulaşma yolları
98
Jilet, diş fırçası, kontakt lens gibi kişisel
eşyasını başkalarıyla paylaşmamalıdır.
Kendisine yapılacak bazı işlemler arasında
(diş çektirme, kulak deldirme, dövme,
aşılama, allerji deri testi, akupuntur,
pedikür, manikür) durumunu açıklamalıdır.
99
HIV kan, sperm, vajina salgısında yaşar.
İdrara, gözyaşı, ter, tükürükte de bulunur
ancak bunlarda konsantrasyonu düşüktür.
Vücut dışında canlı kalması söz konusu
olmadığı için sosyal ilişkiler sırasında
bulaşması olanaksızdır.
100
AIDS iki şekilde bulaşır:
101
Tedavi
102
Immunolojik tedavide ise kemik iliği
transplantasyonu, gama interferon,
interleukin 2 ve alfa interferon
kullanılmaktadır. Koruyucu aşı ile igili
çalışmalar yapılmaktadır.
103
Korunma ve Hemşirelik Bakımı
104
• Kan şişelerinin üzerine, kan grubunun yanı
sıra “AIDS antikoru (-)’’ kaydı da bulunmalıdır.
105
• Yabancı ülkelerden gelen turist, işçi,
öğrencilerden en az 5 yıl, genel ev, bar
pavyonlarda çalışanlarla, eşcinsellerden
kesinlikle kan alınmamalıdır. Bu kişiler kan
bağışının yanı sıra organ ve sperm
bağışlarında da bulunmamalıdırlar.
106
• Dış ülkelerde kan ve kan ürünleri alımında,
ulusal kan bankları tercih edilmelidir.
108
• Hastanelerde normal sterilizasyon ve
dezenfeksiyonda kullanılan solüsyonlar
HIV2i inaktive eder. Bu solüsyonlara eter,
aseton, alkol, fenol, lizol sodyum hidroksit,
hidrojen peroksit örnektir. Düşük ya da
yüksek pH da virüsü inaktive eder. Virüs
iyonizasyon ışınlara ve UV ışınlarına
nispeten dirençlidir.
109
• AIDSli hastanın çarşafları su geçirmez
torbalarla çamaşırhaneye gönderilmelidir. En
az 25 dk bol deterjanla 71C de yıkanmalıdır.
110
• Hastanın kan, idrar, sekresyon vb sıvı atıkları
doğrudan kanalizasyon sistemine atılmalıdır.
Ancak bu sistemlerin denizlere açılma ve
içme sularıma karışma ihtimali olmamalıdır.
111
AIDS virüsü sperm ile çıktığından eşcinsel
ilişkilerde rektum mukozasından, kadınlarda
vajina mukozasından vücuda girmektedir.
Erkeklerde ise penis mukozasından
girmektedir. Bu nedenle;
112
• AIDS cinsel temasla bulaştığından AIDSliler,
şüpheliler, eşcinseller ve hayat kadınları gibi
riskli gruptan kişilerle cinsel temas çok
tehlikelidir.
113
• AIDSli kadın gebe kaldığında hastalığı
çocuğa gebelikte ya da doğum sırasında
bulaştırabilir. Bu nedenle şüpheli durumlarda
kadın gebe kalmamalıdır. Doğumdan sonra
hasta oldukları belirlenen kadınların virüsün
sütten de geçebileceği düşünülerek
çocuklarını emzirmemeleri gerekmektedir.
114
• Hemşire AIDS hastalığı, bulaşma yolları ve
korunma hakkında çevresine eğitim yapmalı,
çevresinde klinik belirtiler gösteren kişileri
sağlık kuruluşuna başvurması için ikna
etmelidir.
116
• Hastanın ateşi, terlemeleri, ishali
olduğundan bol sıvı alması sağlanmalı,
sıvı elektrolit dengesi yaşam bulguları
yönünden izlenmelidir. Hasta için
kullanılan derece ve tansiyon aletleri
ayrılmalı, sonrasında bu aletler iyice steril
edilmelidir.