You are on page 1of 600

TEK KrrşrrtrrK SEKs

Mastürbasyonun Kültürel Tarihi

Thomas W. Laqueur

Çeviren:
Sermet Yalç ı n
LITERATOR YAYINLARI: 444

Tek Kişilik Seks - Masıürbasyonun Külıürcl Tarihi

Thomas W. taqucur

Kiıabın ö;:gün adı:


Solit:ıry Scx - A Cultural History of Masturbarion

Çf'vlrrn: Sermet Yalçın

Birinci Basım, Ocak 2007

Yayın Yönf'lmf'nl: Abdullah Yılmaz


Yayına Hazırlayan : Nafiz Akşehirli
Dü::f'lti : Işıl Ôzgüner
Uygulama : Emel Atik
Kapak : Mithat Çınar
Baskı vf'Cilı: Şefik Matbaası-Tel.: (0212) 472 15 00

ISBN: 975-04-0313-4

Copyright () 2003 Thomas Waltcr Laqucur

O Copyright 2007, Literatür: Yayıncılık


Bu kitabın yayın hakları Aslı Karasuil Telif Hakları Ajansı aracılığıyla
Literatür: Yayıncılık Dağıtım Pazarlama San. ve Tic. Ltd. Şti.'ne aittir.
Kitabın tamamı veya bir bölümü hiçbir biçimde çoğaltılamaz,
dağıtılamaz, yeniden elde edilmek üzere saklanamaz.

LiTERATÜR: YAYINCILIK, DACmM,


PAZARLAMA, SANAYI VE TiCARET LTD. ŞTI.
iSTiKLAL CADDESi, MEŞELiK SOKAK,
DONYA HAN, NO: 111-20 KAT: 5 TR-.J44.l3
BEYOCLU, ISTANBUL, TüRKIYE
T 0(212) 292 4120
F 0(212) 245 5987
E lirl'rarur@lircrarur.com.ır
www.lirer:ııur.com.tr
İÇ1:\DEKİLER

Teşekkür Vll

1. Başlangıç 1

2. Onania'dan Web'e Mastürbasyonun Yayılması 15

3. Onania'dan Önce Mastürbasyon 87

4. Mastürbasyondaki Sorun 21 1

5. Mastürbasyon Neden Bir Sorun Haline Geldi 285

6. Yirminci Yüzyılda Tek Başına Seks 42 1

Notlar 493

Dizin 583
TEŞEKK(TR

K
itaplar, en azından benim kitaplarım, hayatın büyük
parçalarıyla, yıllar boyunca arkadaşlarla, öğretmen­
lerle, meslektaş ve öğrencilerle yapılan sohbet, işbirliği ve
düşünmeyle yakından ilişkilidir. Bir tarihin içine yerleştiril­
mişlerdir. Bitirmek bir zevktir; görev tamamlanmıştır. isti­
rahat canlandırıcıdır; nereden gelindiğine bakmak heyecan
verici, teşekkür sunmak ise büyük a rmağanlara karşı k üçük
bir jesttir. Ama son, aynı zamanda bir melankolidir de: Ki­
tap daha iyi olamaz, arkadaşlar bu süreçte ölmüştür ve ki­
şinin etrafındaki kaçınılmaz değişi klikler -ne kadar bekle­
nen ve gerekli şeyler olurlarsa olsunlar- sınırlılığın ve kay­
bın ifadesidir.
Akıl hocam ve entelektüel ciddiyetle a kademi k çalışma­
lara kendini adama h ususlarında örnek a ldığım Lawrence
Stone, yetmişlerin sonunda, birisinin, kendisinin mastür­
basyon histerisi dediği şeyin, neden tüm göstergelerin cinsel
hazzın kabulüne işaret ettiği bir dönem olan on sekizinci
yüzyılda o denli dramatik bi r şekilde ortaya çıktığını araş­
tırması, bulması"gerektiğini söylemişti. O sırada, tez konu­
su bulma sürecim geride kalmıştı ve zaten kendisi, bunun
genç bir insanııı ele a lacağı türden bir mesele olmadığını be­
lirtmişti. Bu kitap çalışmasını onun sorduğu sorunun baş­
lattığını ya da ödipal bir anda, onun konu hakkındaki kış-
viii Trh l\i$ililı Selıs

kımcı olsa da yanlış görüşlerini çürütme amacıyla yola çık­


tığımı iddia edemem . O, yirminci yüzyılın ikinci yarısında,
belki de tarihçilik mesleğinin en büyük girişimci kapitalis­
tiydi; ancak bu kitap, doğrudan, onun fikirlere yaptığı ya­
tırımın bir ü rünü değildir. Bununla birlikte, bana yaptığı
yatırımın bi r ürünüdür. Bu kitap, onun enerjisi ve tarihle
hem özel yaşam hem de sosyal değişiklikler düzeyinde uğ­
raşmamız gerektiği konusundaki ısrarından güç almakta­
dır. Kafa yorduğu problemi nasıl de aldığımı g(\rmesi için
hayatta olmasını isterdim.
Ö nceki kitabımdaki birkaç sayfalık kısa ve konuyu dar
bir çerçeveye sıkıştırdığından, yanlış anlaşılmaya elverişli
bir böl ümü saymazsak, bu k itabın ortaya çıkışı, aslında
Roy Porter'ın benden 1 99 2'de Wellcome Institute'te dü­
zenlenen bir konferansta, cinsellik ve Aydınlanma tıbbı
konulu bir konuşma yapmamı istemesiyle başladı . Bu mü­
nasebetle, mastürbasyon kaynaklı hasta l ı k ve ölümün fiz­
yopatolojisi ile doktorların neden birden, yakalananlar
için ölümcül bir tehlike taşıyan tek başına seks salgınının
mevcudiyetini düşünmeye başladık ları üzerine bir tebliğ
sundum. Kendisi görüşlerimi beğendi (doğrusunu söyle­
mek gereki rse, beğenmediği birkaç fik i r de vardı) ve her
türlü destek ve bilgiyi sundu. Fakat o, asıl olarak, çok sa ­
yıda kitabıyla, benim ve pek çok diğer insanın çalışmaları­
na güç veren bir yaratıcılık ciniydi. Birkaç hafta önce öldü;
davet ve teşvikinin sonucunda ortaya çıkanı görmesini çok
isterdim.
Doğruyu söylemek gerek irse, bu kitabı yazrnah, konu
üzerinde düşünme, araştırma yapma ya da taslakların tartı­
şılmasıyla geçen yıllar hesaba katılmaz da fiilen sözcük lerin
kağıda dökülmesi ölçü alın ı rsa, çok zaman almadı. Müs­
veddenin tümünü, çok büyük bir mutlulukla geçen bir yılın
içinde bitirdim : Berglund Kıdemli Burslusu olarak Kuzey
Carolina'da bulunan Rcsearch in Triangle Park'taki Nati­
ona l Humanities Center'da bul unuyordum ve oradaki kü­
tüphaneciler, personel ve idare -ve elbette diğer burslu mes­
lektaşlarım- orayı hen im için, neredeyse hayal edilemeye-
frşddıiir ıx

cek ölçüde uygun bir çalışma ortamı haline getirdiler. Mer­


kezin nazi k, hoşgörülü ve bilge yöneticisi Robert Connor
beni davet ettiğinde, bu konuda değil, bel lek ve ölümlülük
üzerine bir k itap yazmam söz konusuydu. O kitap, Thc De­
ad Aınong tlıc Living, yakında çıkacak; ama şimdi, Amerikan
akademik kültüründe doğru ve iyi olan her şeyin temsilcisi
olan bir kuruma, bu kitabın yazı lmasını mümkün kıldığı
için teşekkür etmek istiyorum.
Şimdi birçoğu ülkenin çeşitli yerlerinde öğretim üyeliği
yapan birkaç kuşak yüksek l isans öğrencisi bana yardımcı
oldu. Nasser Hussain'e imgelem üzerine bir dosya için, Li­
sa Cody'ye lngiliz kütüphanelerine yapılan bazı keşif gezi­
leri için, Vanessa Schwartz'a Paris'te on dokuzuncu yüzyı­
la ait bazı Fransız tıp tezlerine dönük araştırması için, Ari­
anne Cherncok'a feminizmin yirminci yüzyıl sonları ndaki
durumu hakkında hazırladığı dosya için, Kate Fullagar'a
Amerikan popüler tıbbıyla ilgili malzemeler için, Catherine
Gilhuly'ye klasik kaynaklar üzerine dikkat çekici raporu
için, Suzanne Jeblonsky'ye Tissot'nun mektupları hakkın­
daki raporları için ve Azzan Yadin'e hahamlar üzerine yap­
tığı araştırma için müteşekkirim.
Benim a kademik kapasitemin çok ötesine geçen spesifik
konularda, birçok bilgili arkadaşa teşekkür borçluyum.
Daniel Boyarin, Brian Britt, Naomi Janowitz, Davie Biale
ve Jack Levisön 'ın yardımları olmasaydı, onanizm ve Ya­
hudi geleneği üzerine yazamazdım. Oakland Çocuk Hasta­
nesi, Psikiyatri Bölümü Başkanı Doktor Herbert Schreier,
mastürbasyon ve çeşitli nörolojik ve psikolojik sorunlarla
ilgi li birçok soruyu cevapladı. Doktor Guy Micco, okumuş
olduğum doktorların tanılarına a lternatif tanılar sundu.
Di pnotla rın bazı yerlerinde, belli akademisyenlerin sergile­
diği cömertliğe teşekkür ettim; ama şu · insanlara özellikle
teşekkürleri"mi sunmak istiyorum: Oxford, St .. Johns Colle­
ge'dan Yaron Toren'e, Gerson çevirisi ve analizi, daha ge­
nel olarak da ortaçağ kaynakları konusunda bana yardım­
cı olduğu için; l rv Schiener ve Andrew Barshay'a genel ola­
rak Japonya'yla ilgi li yardımları için; Sabine Frühstück 'e
x frlı Kişilik Sd1s

on dokuzuncu yüzyıl sonları ile yirmincı yüzyıl başlarında


Japon seksoloj isi üzerine yakı nda çıkacak kitabının müs­
veddesine göz atma ma izin verdiği için; Berkeley kütüpha­
nesi Almanca bibliyografı james Spohrer'e yıllardır en be­
lirsiz ve eksik referanslara can verip onları kullanılır hale
getirdiği için; Toronto, Come As You Are'dan Cory Silver­
berg'e seks oyuncakları hakkında bilgi sağladığı için; Irvi­
ne, Cali fornia Üniversitesi, İngilizce Bölümü'nden Robert
Folkenfl i x'e on yedinci yüzyıl sonlarına ait bol miktarda
edebi referans sağladığı için; Villanova'dan Seth Koven'e
on dokuzuncu yüzyıla ait nefis küçük ayrıntı l a r için ve Eli­
zabeth D ungan'a çağdaş sanatta mastürbasyon konusunda
verdiği bilgiler ve 6. Bölüm üzerine yorumları için teşekkür
ederim.
K ızım Hannah, başlık konusunda arkadaşları arasında
araştırma yaptı ve Vito Acconci'nin çalışmasını dikkate al­
mamı önerdi. Herb ve Marion Sandler, onlarca yıldır gös­
terdikleri büyük dostlukları ve uzmanlıkları olan pazarla­
ma konusundaki yardımlarının yanı sıra, a kademik tartış­
manın her dolambaçlı ve karmaşık noktasında olmasa da,
benim için, konuma ilgi gösterebilecek nitelikte titiz, genel
okurun temsilcisi oldular. Umarım sonucu tatmin edici bu­
lurlar. Lee Grossman, bu kitabı yazmayı gerçekten istedi­
ğimden emin olmama yardımcı oldu. Meighan Gale, müs­
veddeni n baskı aşamasına ulaşması sürecinde bir yazarın is­
teyebileceği her şeyi sağladı. lngrid Sterner, entropik bir
müsveddeye düzen getiren, doğaüstü kusursuzl ukta bir dü­
zeltmendi . Amy Griffin ve Heather MacDonald'a, uzman
resim araştırmalarından dolayı müteşekkirim.
Cömert ve entelektüel açıdan titiz bir arkadaş topluluğu
olmasaydı, Tcll Kişilill Sclls en azından altı ay önce biterdi .
Sadece Jerry Seigel, sıkı eleştirileriyle bana birçok haftaya
mal oldu; çalışmala rımı, yüksek lisans öğrencisi olduğum
yıllardan beri okudu ve destekledi . Tek isteğim, bu sefer so­
rularını daha eksi ksiz yanıtlayabilmiş olmaktır. Cathy Gal ­
lagher, neredeyse otuz yıldır entelektüel b i r ruh eşi oldu ;
ondan o kadar çok şey öğrendim ki ona sadece, bu kitabı
J ı·�dılıür xı

titiz bir biçimde okuduğu için teşekkür etmek, son derece


küçük bir jest olur. Carol Clover da uzun zamandır çeşitli
entelektüel çalışmalarda ortağım ol muştur ve ona, spesifik
referan slar, şakaların ciddiliği üzerindeki ısrarı ve öykü­
mün toplumsal cinsiyet farklılıklarına dair imalarını daha
fazla ciddiye almamı sağlaması dolayısıyla teşekkür etmek,
borcumu karşılamaktan uzaktır. Marty jay, belli noktala­
rın daha geniş biçimde ele alınması yönünde birçok öneri­
de bulundu ve beni çeşitli hatalardan kurtardı. Ramona
Naddaff ve Michel Feher, editörler, fakat daha da önemlisi
birer arkadaş olarak, tasarlanma ve uygulamanın çeşitli
aşamalarından son anlara kadar bu kitabın iddiaları ve dü­
zenlenmesi üzerinde çalıştılar. Bu k itabı, onlar olmadan ya­
zamazdım. Steve Greenblatt beni gerçekten utandırıcı bir
hatadan kurtardı fakat daha önemlisi, neredeyse otuz yıldır
dostum olarak hep yanımdaydı. Kendi bölümümden J ames
Vernon ve Thomas Metcalf, bu kitapta ele alınanlardan
çok farklı sorunlarla ilgilenmelerine rağmen, beni kendi
yüksek netlik ve tutarlılık standartlarına ulaştırdılar. Henry
Abelove ve Harry Oosterhui s tüm müsveddeyi dikkatle
okuyup, spesifik önerilerde bulundu ve uzman ı oldukları
cinsel lik tarihi çerçevesine giren konularda aşağı yukarı
doğru şeyler söylediğim konusunda beni temin etti. Kolej
yıllarımdan beri en iyi arkadaşım olan Alexander Nehemas,
birçok zorlu kta yanımdaydı ve bu kitabın ortaya çıkış süre­
ci boyunca da yardımını esirgemedi : Yunanca'yla i lgili tüm
sorunlarda her an hazır ve nazırdı; Tissot'nun onanizm üze­
rine çağ açıcı k i tabının on sek izinci yüzyıla ait, Venedik'te
çıkmış Yunanca bir çevirisini buldu; eski Yunanca kelime­
ler ile Platon ve Aristoteles konusunda bana yardımcı oldu.
Kendisini biraz dürtmem gerektiyse de, tüm müsveddeyi
okudu ve yorumlarda bulundu. Ama en önemlisi, konuş­
mak için her zaman yanı başımdaydı. Son olarak, tarihçi
Carla Hesse, projenin her aşamasında benimle tartıştı.
Onun ahlaki ciddiyeti, bariz analitik zekası ve pervasızca,
zorlayıcı eleştiri leri ( açıksözl ülük karşısında bu kada r kav­
gacı tutum takınan b i r eşle uğraşmaya her ka q ın bu kadar
xii Trlı Kişililı .'iilıs

hevesli değildir) bu kitabı daha iyi bir kitap, beni de daha


iyi bir tarihçi yaptı. Ona karşı sevgi ve şükranla doluyum,
bu kitaptan ümidini kesmediği ve bana parlak bir meslek­
taşla birlikte yaşama onurunu bahşettiği için.
Son olarak, herkesin olgu ve değerlendirme h atalarından
geleneksel olarak azade kılınması faslı: Kalan yanlışlardan
onlar sorumlu değildir.

Berkeley, California
Mayıs 2002
1

IBAŞLA�NGIÇ

M
odern mastürbasyonun başlangıç noktası, kültür ta­
rihinde ender görülen bir kesinlikle saptanabilir. O,
" bizim" tür insanın kaba saba ve adamakıllı bilinçli bir ör­
neği olan Jean-Jacques Rousseau'yla aynı yıl -ya da ona
çok yakın bir zamanda- doğmuştur. Daniel Defoe'nun i lk
romanları ve ilk borsa krizleriyle aynı onyılda ortaya çık­
mıştır. ( O kur, Swift'in 1 7 1 9'da yazmaya başladığı Güli­
vcr'in Gezilcri'nin ilk bölümünde defalarca tekrarlanan l ati­
feleri hatırlayacaktır: "Mr. Bates, efendim"; " Benim iyi
efendim Bates" .)"" O, Aydınlanma 'nın bir ürünüdür.
Modern mastürbasyon, kutsal değerlere karşıdır. O sa­
dece, ona tevessül edenleri yorgun bırakacağı, kötürüm, de­
li ya da kör edeceği varsayılan bir edim değil, aynı zaman­
_da ciddi eti k içerimleri de olan bir· davranıştır. insanın cin­
sel yaşamının bu biçiminde, sınırsız potansiyele sahip zevk,

• Orijiııalinde "Mr. Barcs, my masrer"; "my good m asr c r Bares" şeklindedir ve


yazar tarafından, masrÜrbasyon yapmak (ıo nıcısıurbaı<') fiilini ima eden bir kelime
oyunu olarak \'erilmekıcdir. (ç.ıı.)
2 / dı l\işililı Sl'lıs

sosyal yasaklamayla karşı karşıya gel mektedir; "bir kez da­


ha" a lışkanlığı ve bek lentisi, vicdanın ve sağduyunun direk­
tifleriyle mücadeleye gi rmektedir; fantezi , bir an için bile
olsa, gerçeklik il kesini susturma kta ve özerk ben lik, erotik
kısırlık dünyasından firar ederek kendi yara tısı olan bere­
ketli bir dünyaya dalmakta , sefilli kle doyum a rasında yal­
palamaktadır.
1 708 i le 1 7 1 6 arasında -"17 1 2 ya da civarında"- uzun
bir başlığa sahip kısa bir risalenin o zamanlar adı bilinme­
yen yazarı, sadece yeni bir hastalığı isimlendirmek ve icat
etmekle kalmadı, aynı zamanda yeni, son derece özgün,
enikonu modern ve neredeyse evrensel bir suç, utanç ve
kaygı makinesi de icat etti. Başlık şuydu: Onania; or, The He­
inous Sin of Sclf Pollution, and all its Frightful Consequences, in
both SEXES Considercd, with Spiritual and Plıysical Advice to
thosc wlıo lıave alrcady injurcd tlıemsclves by this abominable
practicc . And seasonable Admonitioıı to the Youth of the nation
of Both SEXES [Onania; ya da iğrenç kendi kendini kirletme
günahı ve her iki CiNSi YET de göz önünde tutularak, onun
korkunç sonuçları, bu tiksinç davranışla kendilerine zarar
vermi şlere ruhsal ve fiziksel nasi hatler. Ve her iki CINSl­
YEITEN gençlere yerinde tembihler[. Yazarın uyarısına
göre burada "öylesine sık ve yoğun bir güna h " vardır ki ah­
laki çürümenin bildik kaynakları -" hastalıklı kitaplar, kö­
tü a rkadaşlar, aşk h ikayeleri, şehvet uyandırıcı konuşmalar
ve arzu ile şehvete yönelik diğer tahrikler" - kendi başına
bunu açıklamaya yetmez. Yaklaşık nedenleri ne olursa ol­
sun, bu günah çok yaygındır; çünkü onu işleyen, yaptığının
yanlış bir şey olduğunu bilmez. Yaptığı şey vicdan ve top­
·lumun bildik sınırla malarının dışında görünür ve kötü so­
nuçları da yok gibidir.
Böylece cehalet, birçok şeyi açıklamaktadır. " Şehvet"
yüzünden ya da sadece " boş ve yalnız" olmaktan dolayı ve­
ya yakın arkadaşların verdiği bilgilerle, genç, onun ne ka­
dar yanlış ve tehlikeli olduğunu bilmeden, kendini istismar
etmeyi öğreni r. Cehaletin nedeni eylemdeki gizlilik tir. " Di­
ğer tüm ahlaksız davranı şlar bir tanı k gerektirir; bunda
kimseye gerek yoktur . " O, kurbanlarına utançtan, günah
duygusundan ve sosyal geleneklerin sınırlamalarından kur­
tuluş vaat eder: Bir kıza yaklaşma konusunda haddinden
fazla hassas, çeki ngen oğlanlar kendilerini gönlünce tatmin
edebilir; kızlar onu "güçlü arzuları bastı rmak " için kulla­
nabilir ve "za aflarını kimseye göstermeden " istenmeyen
birliktelikleri reddedebilirler. Ve nihayet, edimin cezadan
muaf olduğu farz edilir: Sodomi için uygulanacak ölüm ce­
zası, zina ya da aldatmaya yönelik cezai veya sosyal müey­
yideler veya herhangi bir cezai sonuç söz konusu değildir.
Ya da mastürbasyoncular böyle zannederler. Böyle kor­
kunç, süreklil i k arz eden, ancak genelli kle üzerinde pek du­
rulmayan günahın varlığının, bile isteye kendini kirletme­
nin başka bir açıklaması yoktur.
Tam olarak söylemek gerekirse, çok uzun süre görmez­
likten gelinen, ancak benliğe ve cinselliğe yönel i k modern
Batı anlayışında son derece büyük bir role sahip olacak
problem şuydu:

Her iki cinsiyet tarafından da başvurulan bu doğal olma­


yan edim, başka larının yardımı olmaksızın, onların beden­
lerini kirletebilir. Onlar, kendilerini iğrenç hayallere teslim
ederek, Tanrı'nın türümüzün sürmesi için iki cinsiyetin be­
densel ilişkisiyle bağlantılı olara k düzenlediği bu heyecanı,
kendi kendilerine sağlamaya ve taklit etmeye çabalar.

Potansiyel suçlular alemi geniştir: " Her iki cinsiyet" de baş­


kalarının yardımı olmaksızın yalnız başına bu suçu işleye­
bilir. Söz konusu suç -sodomi, rüyalanmak ve diğer birçok
benzerinden farklı olarak- kadın ve erkeğin her ikisinin de
işleyebileceği ve a hlaken ikisinin de aynı ölçüde sorumlu ol­
dukları bir suçtu. O, doğaya aykırı davranışların en demok­
ratiği ve bolca yapılabileniydi. Sözde günahkarların tek ih­
tiyaç duydukları, cinsel ilişkinin heyecanını " kendi kendine
sağlamak ve taklit etmek " için "çirkin hayallere" teslim ol­
maktan ibaretti . Bir zamanlar çok az şey ifade eden bu ey­
lem , gelecek üç yüzyıl boyunca, delikanlıların ve kızların,
4 / rk l\işililı vk,

erkeklerin ve kadın ların ruhsal derinliklerinin ifadesi ola­


cak ve ay111 zamanda onların a ileleri, sevgilileri ve daha ge­
nel anlamda sosyal düzenle ilişkileri için bir tehlike haline
bürünecekti .
Yaza r (adı bilinmeyen; ancak kısa süre sonra keşfedece­
ğimiz üzere, medikal soft pornografi yazarı bir tür cerra h ) ,
spermlerini, ölmüş kardeşinin karısının içine değil d e topra­
ğa a kıtan ve bu yüzden cezalandırılan Onan'a dair Yaratı­
l ış öyküsüyle " bile isteye kendini istismar" etme arasında
dahice, neredeyse tamamen orij inal ve olağanüstü başarılı
bir bağlantı kurar. Onanizm doğmuştur. Onun iddiasına
göre, bu yeni günah, en korkunç sonuçları beraberinde ge­
tirmektedir. Eski Ahit'teki gibi, buna ölüm de dahildir. An­
cak bu kez günahkarı Tanrı'nın eli değil de, yaralanmış do­
ğa mahvedecektir . Bir anlamda, Onania ve onu izleyen ge­
l işmeler, daha sonra Sigmund Freud'un dile getirdiği bir id­
diayı destekler mahiyette, uzun bir müc adele sürecidir: Su­
çu işlemek kolay ancak izlerini ortadan kaldırmak güçtür;
gizli l i k de, cezadan kurtuluş da yanılsamadır .
Bu metni -ve 1 71 2 civarındaki yılları- cinsellik ve benlik
tarihine yerleştirmek biraz da bir tıp tari hi a lıştırmasıdır.
Yazarımız başlangıçta kafasında sadece dinsel çareler öner­
mek o lduğunu söyler. Fakat çalışmasını sofu bir hekime
gösterir; hekim de ona halkın gizli bir günahtan kaynakla­
nan probleminden söz eder ve onlara hiçbir yardımın ulaş­
madığını belirtir. Bu sözde karşılaşma tarihin a kışını değiş­
tirir. Bu dindar hekim -yazar gibi, adı belli değildir- " bana
[anlatıcı, kendini yazar olara k tanımlamaktadır) büyük etki­
ye sahip iki tür i laç olduğunu bildirdi" denmektedir. ilaçlar­
dan birisi erkek ve kadınlarda görülen flour albus ( beyaz bir
vajinal akıntı), gece akıntıları , idrar ya da dışkı boşaltırken
meni a kması gibi, zührevi hastalıklardan kaynaklı olmayan
her türlü sızıntı ve akıntıyı (cerahat) tedavi etmektedir. Di­
ğer ilaç ise, zührevi. hastalıklardan kaynaklansın veya kay­
naklanmasın, kısırlık ve iktidarsızlığın tedavisine yöneliktir.
Yayımcı Paul Varenne, üçüncü bir ses olara k ilaçların
adını sormasını tavsiye eder: " kuvvet tentürü " ve " bereket
tozu." Bu arada bazı ayrıntılar da söz konusudur; örneğin
"kuvvet tcnr ürü" en iyi " kaynatılma "·ve "enjeksiyon " yo­
l uyla işe yaramaktadır. Tıp, ahlakı el e geçirmiş gibi görün­
mektedir. Yazar/anlatıcı, okura, hekimin ( kendisinin değil )
broşürü, masraflarını kendi cebinden ödeyerek basmaya
başladığın ı (bir seferde iki bin kopya ) ve o zamandan beri
ona ait "ilaçların büyük başarı kaydettiği ve yararlı sonuç­
lar verdiği "ni anlatarak, aslında kendisini Onania tedavisi
pazarlama işinden ayrı tutmaya çalışır. 1
Dikkate değer bir biçimde, bu yüzsüzce yeni bir hastalık
uydurup tedavisini yüksek bir fiyatla satma girişimi, yüksek
Aydınlanma tıbbının temel taşlarını oluşturacak bir gelene­
ğin kurucu metni haline gelmiş ve modern cinselliğin yara­
tılmasına yardım etmiştir. Çok sayıda tez, binlerce makale,
ansik lopedi maddeleri, öğretici broşürler ve çok sayıda ha­
cimli kitap, köklerini 1 7 1 2'de bulacaktır. Neredeyse iki
yüzyıl sonra, birçok kişi m astürbasyonun ciddi f iziksel za­
rar yarattığından şüphe d uyar hale geldiğinde, ünlü bir
Fransız doktor hala kendi kendini istismarın ya belirtisi ya
da sonucu olan neredeyse yüz tane durum bulabilecekti . 2
Ancak t ı p tarihi öykünün sadece b i r bölümünü anlatır.
1 7 1 2'nin çok öncesi veya çok sonrasında, bedenin kötü
davranışların cezasını çektiği düşünülmüştür. Tıp her za­
man bir tür ahlak rehberi, bir çeşit beden etiği olagelmiştir.
Ahlak normlarının, en azından ilerici çevrelerde, kutsal
otoriteden çok doğanın içine yerleştirilmesi, rahiplerle pa­
pazların alanı olan kil isede değil, hekimlerin ve pedagogla­
rııı dünyası olan okullarda öğretil mesiyle bu rol on sekizin­
ci yüzyılda dramatik bir biçi mde arttı . Bu bağlamda, k ültü­
rel bunalımların hastal ığa dön üştürülmesi pek de şaşırtıcı
deği ldir: Örneğin, birçok kötü şeyin sebep olduğu uygarlık
hasta lık ları; çok f.azla lüks, çok fazla zihinsel aktivite ve ye­
tersiz egzersiz, çok fazla şefkat ya da bedeni ve sinirleri yıp­
ratan çok fazla roman okuma veya çok fazla cinsel aktivi­
teyle ortaya çıkan rahatsızlıklar. Ancak, son örnekte sözü
edilen aşırı tatmin arzusu a nr i k dönemden beri tıbbi bir
problem olarak kabul ediliyordu. Bu yüzden temel mesele,
6 / ı·lı Kişihlı Sdıı

l 7 1 2 dolaylarında mastürbasyonun neden rıbbi bir sorun


hal ine geldiği ya da 1 920 civarlarında onun hastalık sebebi
old uğu düşüncesinin niçin sona erdiği değildir. Daha şaşır­
tıcı olan, özellikle tek başına seksin, tam da cinsel h azzın
kendisinin daha fazla seküler onay kazandığı bir zaımı��:l,
neden böylesine rahatsızlık verici ahlaki bir sorun haline
geldiğidir. Sorun, dikkate değer bir öneme ve kalıcı güce sa­
hip bir etik dönüşümü açıklamaktır; mastürbasyon kay­
nak l ı hastalıklar bunun sadece raslantısal tezahürlerinden
biridir.
Gerçekten de, mastürbasyon, gerçek bir fiziksel rahatsız­
lık nedeni olarak görülmekten kurtulduktan sonra da, uzun
süre insan cinsell iğinin, ahlakla ilişkisi yoğun, üzerinde çok
kafa yorulan bir bölümü -daha doğrusu "cinsellik" olarak
a lgılar hale geldiğimiz alanın öneml i bir parçası- olmayı
sürdü rmüştür. En sert karşıtlarının bile artık onun körlüğe,
del i l iğe ya da diğer bedensel hastalıklara neden olduğunu
iddia etmemesine rağmen, hu durum bugün de devam et­
mektedir. Ahlaki ihtiras ve onun bir dışavurumu olarak tıb­
bi tehlike birlikte büyümüştür. Fakat fiziksel hasta l ı k tehdi­
di ikna ediciliğini kaybettiğinde, tek başına seks konusun­
da duyulan ve i l k kez 1 7 1 2 dolaylarında di llendirilen rahat­
sızlık ortadan kalkmamıştır. Tam tersine.
Örneğin, Kraliçe Victoria 'nın cerrahı Sir James Paget,
1 8 79'da, tek başına işlenen ayıbın varsayı msal hasta lıklı et­
kilerinin en iyi, bir tür "cinsel evham" olarak tanımlanabi­
leceğini yazıyor ve hekimlere, on un "aynı sı klıkta girilen
cinsel ilişki"den çok ya da az zararlı olmadığını hem yetiş­
kin hem de genç hastalarına anlatma larını söyl üyordu. Bu­
mı kahul ediyordu etmesine ama teessüf etmekten de geri
kal mıyordu: " Son derece iğrenç bir davranış; Tanrı'nın ya­
sakladığı l ve l insanların nefret ettiği bir ahlaksızlık, bir pis­
l i k " ren daha körü bir şey söyleyemediği için üzgündü . Tıb­
bi açıdan tehlikesiz b i r davranı ş için bu abartı ( "son derece
iğrenç . . . Tanrı'nın yasakladığı . . . insanların nefret ettiği " )
neden diye şaşkınl ığa düşcriz?3 Freud ve çevresindekiler
onanizmin oqı;a nik ra hatsızlığa yol açıp açmadığın ı ve ge-
nel olarak zara rlı olup olmadığını hararetle tartıştı ( üstat
bu tür meselelerde eski tarza yatkındı ); fakat psikanalizin
kurucularının tümü ve onların takipçilerinin birçoğu, mas­
türbasyonun, benliğin tarihini ve sosya l düzen içindeki ye­
rini kavramada çok ciddi bir öneme sahip olduğunda birle­
şiyordu. 1 995 'te Amerika Birleşik Devletleri Sağlık Ba kanı
jocelyn Elders, bir basın toplantısında kendisine yöneltilen
bir soruya tereddütlü bir evet cevabı verince görevinden
alındı: Çocukların sosyal bilgiler derslerinde mastürbasyon
hakkında bilgilendirilmesi gerektiğini düşünüyordu. Başka
bir deyişle, cinsel yaşamımızın kültürel açıdan önemli bir
yönü olara k onanizm, bir hastalık olma konumunu aynen
sürdüregelmiştir.
Daha genel sorun şudur: Neden 1 7 1 2 'de ya da o civar­
da ( Aydınlanma 'nın şafağında ) mastürbasyon uzak ahlaki
ufuklardan etik ön plana taşınmıştır ? Binlerce yıldır mas­
türbasyon, genelde beden etiği, özelde a rzulayan bedenle il­
gili, görünüşte çok daha önemli meselelerin ( örneğin cinsel
zevkin evlilik çerçevesindeki amacı ve d üzenlenmesi ya da
aynı cinsiyetle aşk sorunu) gölgesinde kalmıştı : Binlerce yıl­
dır cinsel etik konusunda yorumlarda bulunan doktor, filo­
zof, haham, ilahiyatçı ve vaizler, erkek üzerinde yoğunlaşı­
yordu . Fakat bu durum, birkaç onyıl içinde tümüyle değiş­
ti. Kendi kendine seks en ciddi düşüncelerin konusu haline
geldi; gençlerin ( oğlanlar ve kızlar) ve özellikle de kadınla­
rın, onun prototipik uygulayıcıları olduğu söylendi. Sadece
Avrupa 'da deği l, modern arzu layan benlik konusunun or­
taya çıktığı her yerde, di llendirilmemiş olanın sorunu ve
yepyeni çekicil iğiyle karşılaşılıyordu . Mastürbasyon mo­
dernitenin ve onu yaratan burj uvazinin cinselliğidir. O, ilk
gerçek demokratik cinselliktir. O zaman nasıl olmuştur da,
cinsel haz.zın hem delikanlılar ve kızlar hem de erkekler ve
kadınlar için böylesine tehlikeli çekicil iği olan bir türünün
denetimi, daha önce bu kadar tartışılmadığı ve tartışıldığın­
da da yetişkin erkekler, özellikle de keşişlerle ilgili, nispeten
önemsiz bir sc>nın olarak anlaşıldığı halde, ilk kez bu kadar
endişe verici bir biçime büri.inmi.işti.ir?
Oııaııia'nın yaralı hir vicdanın kederi ve ıstırabı olarak
adla ndırdığı bu "çirkin kendi kendini kirletme günahı " n ın
! sonraki bask ılarda "suç" 1 1 7 1 2'den ya da civarından baş­
layan yolu net ve çok belirgindir. Onun ün kazanması, ya­
zın tarihindeki entelektüel yükselişin en şaşırtıcı örneklerin­
den birini oluşturur: O, sadece elli yılı biraz aşan bir zaman
zarfında, Grub Street'ten* yüksek Aydınlanma'nın ürettiği
bilginin en büyük özeti olan Encyclopcdic'ye taşınmıştır. Ki­
lise adamlarının ve kültürel muhafazakarların bı.nda bir
sorumluluğu yoktur. Modern mastürbasyon, yeni bir sekti­
ler ahlak dünyasının çocuğudur; o, bu dünyanın karanlık,
öteki yüzüdür. Aydınlanma'nu:ı özgürlük projesi -insanlı­
ğın yetişkinliğine gelinmesi- en gizli, özel, zararsız görünen
ve fark edilmesi en güç cinsel edim leri, modernitenin kendi­
sinin serbest bıraktığı hayal gücü, şehvet ve benliği denetim
altına almaya yönelik bir programın merkezi haline get irdi.
Tarih çalışmamdaki can alıcı dönem, on yedinci yüzyıl
sonları ya da on sek izinci yüzyıl başları, yani tarihini araş­
nrma kta olduğumuz günahın ciddi bir konuma ulaştığı za­
man dilimidir. Bu, benl iğini yönetme biçiminde bir a h lak
fikrini icat eden çağdır; bu fikir tüm insanların ortak bir ah­
lak kabi liyetini ve özgürlüğümüzü kullanabilmek için ihti.:
yaç duyduğumuz özgün psikoloj ik yetileri paylaştığı fikrin­
de ısrar ediyordu.4 Bu yıll arda derin bir bireycilik kültürü
ortaya çıkmıştı: " O, özerkliğe büyük değer verir; o, kendi­
ni k eşfetmeye önemli bir yer tanır; . . . ve onun doğru yaşa­
ma dair öngörüleri genel olarak kişisel yükümlülüğü de
kapsar." Formü lasyon, felsefeci Charles Taylor'a aittir ve
ondan amaçlarımız doğrultusunda yararlanabiliriz. Birey
kendisini, onunla bağlantı içindeyken özerk olaınadığimız,
aynı şekilde kendimizi keşfedemediğimiz ve iyi yaşamın her
birimizin kendinde değil, dünyanın düzeninde bulunduğu
kültürel bir dünyadan kurtarmıştır. Modern öncesi dünya­
da, doğru ve iyi genell ikle Tanrısal bir düzen, dini otorite,

• l.oııdrJ\b e,kjd,·ıı fakir 1·;17,arbrııı. piy:Ha yaıarl:ırıııııı nturdu�ıı hir semt. (ç.ıı.J
devlet otoritesi ve daha genci anlamda kişinin kendisinin
ötesin de, meta fizik bir real iteyle il işkisi çerçevesinde a ranır.
Arisroreles mutlu adamın dostl ar a rasın da hoşça yaşaması
gerektiğini söyleyip "eğer tek başına kal ırsa, hayat onun
için zor olacaktır" diye yaza rken, sosyalleşme hak kında ve
insanlarla onların belli sosyal düzenlemelerinin ötesindeki
bir realitenin garantisi altındaki iyi yaşam hakkında bir
gerçeği dile geti rir. Doğa bunu bize insanın asal hali olarak
verir. Yani, şu veya bu biçimde, bireyin kozmosla ilişkisi,
on yedinci yüzyıl sonlarından önce çoğu insanın kendisini
içinde tahayyül ettiği hiyera rşik , organik bir evren çerçeve­
sinde veriliyordu. Böyle bir bağlantıyı kurgulamak, on ye­
dinci yüzyıl sonlarından itibaren Batı'da giderek daha güç
bir hale gelmişti. Bu anlamda, toplu m karşısında birey
problemi kesinlikle moderndir.5
Bununla birlikte, bu "modern ben l i k " hakkında tekil bir
görüş yoktur. Fikrin bütünü şiddetle ta rtışılmaktadır. Be-
. nim üzerinde durduğum nokta basitçe bu kitapta bahsedi­
len insanların, ünlü veya değil , temelde hep aynı soruyla
meşgul olduğudur. Sabit kutuplarıı1 olmadığı bir dünyada
özerk birey kendisiyle ötekiler arasındaki ilişkiyi nasıl dü­
zenler ? Ya da, başka türlü söylemek gerekirse, onlar, birey­
sellikle özgürlüğü mümkün kı laca k bir iç disiplin tarzını ya­
ratmakla uğraşma ktadırlar.
Mastürbasyon nedeı't son iki yüzyı lın genel k ü ltür tari­
hiyle, cinc;iyetin lgcndcr J tari hiyle, bireysel suç, bunal t ı ve
özerkliğin tarih iyle ( 5 . ve 6. bölümleri huna ayırdım) bağ­
lantılı olarak benli k tarihinde bu kadar merkezi bir konu­
ma gelmiştir? Buna bir açıklama getirmeden önce anlatacak
başka hikayelerim var. Gelecek bölümde, ki.iltürel açıdan
sürekli ve etkili bir cinsel davra nış olarak mastürbasyonun,
on sekizinci yüzyıl başlarından bugüne kadar gelen bir ya­
yılma haritasını çıkararak işe başlayacağım. Bu, Ona­
n i a n ı n , m üthiş bir uyum kabiliyetiyle, önce bir ülke, ardın­
'

dan bir kıta, sonuçta da dünya çapında ulaşı labi lir ekolojik
nişleri nasıl doldurduğunun, açı kça ilan edilen ayıbın hiçbir
zaman, hiçbir yerde görü lmemiş, olağanüstü başarı düzeyi-
1O 1 dı l\ı)ililı Sı·ks

ne nasıl ulaştığınm öyküsüdür. ( Ayrıca, her şeyi başlatan


uzun, anonim broşürün yazarının ismini ilk kez açıklıyo­
rum. )
Modern mastürbasyonun cinsellik dünyasını nasıl ele
geçirdiğini a nlatmak niyetiyle, başlangıç tarihi olarak
1 7 1 2'yi veya dolaylarını kabul ediyorum . Yoksa elbette ne
edim ne de üzerinde konuşulması o zaman başlamıştır. 3.
Bölüm, önce tıbbi bir perspektiften, sonra daha geniş bi­
çimde, cinselli k ve etik perspektifinden mastürbasyonun ta­
rih öncesini anlatmaktadır: Bu, edimin onunla isimlendiril­
diği Esk i Ahit'in Onan'ının kendisinden ( m uhtemelen asla
bir mastürbasyoncu değildi ), onun neyi yanlış yaptığına da­
ir daha sonraki Yahudi tefsirlerinden, klasik antik çağ sü­
recinden, neredeyse iki bin y ıllık Hıristiyan yazını ve vaazla­
rından Aydınlanma'nın arifesine kadar olan dönemdir. Ar­
dından gelenlerle karşılaştırıldığında bu hikaye n ispeten so­
l u k, nispeten bulanıktır; konu üzerine söylenmiş çok fazla
şey yoktur ve söylenmiş olanlar da kolaylıkla başka · yönle­
re çek i l miştir. Aynı oranda öneml i olan bir diğer şey de,
söylenenlerin neredeyse tamamen yetişkin erkeklere yönelik
olmasıdır. Bu tarihöncesi, neyin vuku bulmadığı konusun­
dadır. Bir erkeğin sosyal ve ilahi düzenle ilişkisinin 'denet­
lendiği ve d üzenlendiği diğer cinsel edimler üzerinde çok
daha ciddiyetle kafa yorulduğu için, kendi kendine seks eti­
ğinin gölgede kalması ha kkındadır. Bu yüzden, 3. Bölüm,
kitabın geriye kalanının karşıtı bir uçta durmaktadır; mas­
türbasyon on sekizinci yüzyıl sonrasında bu kadar önem
kazan mışsa, bu, daha önce ona neden bu kadar az anlam
yüklendiğini de açıklamaktadır. Böl ü m , onun gerçekten
modernitenin cinselliği ve ilk demokratik, eşit fırsat sunan
sözde ayıbı olduğunu savunur.
Bir sonraki soru şudur: Aydın lanma 'nın şafağında, mas­
türbasyon meselesinde tam olara k bu kadar kork utucu ha­
le gelen nedir? Bu, onda bir artış olması değildir. Artmış
olab i l i r v e y a o l m aya bi l i r; bunu ne biz ne de o dönemdeki­
ler bi lebi l i r. On seki zinci yüzyı lda ki mse b u n un bir prob l em
old uğu n u d ü ş ü n m ü yord u . M astürbasyon d üşman l ığı, genel
/l<1şlı111.�ı1 1 1

olarak cinsel hazza yönelik düşmanlığın bir yönünü de


oluşturmuyordu. Hiç böyle bir durum yoktu. Yeni problem
meni kaybı da değildi. Bu, eski tıbbın artık bayatlamış bir
hikayesiydi; orgazma yönelik çabalarında fantezi ve şehvet­
ten başka bir şey üretmeyen genç oğlan ve kızların, özellik­
le de kadınların kendilerini tatmini h akkında insanları böy­
lesine tedirgin edecek bir şey olamazdı. Cevap, kendi ken­
dine seksin temel korkutucu özellikleri olarak kabul edi le­
geldiği görülen üç şeye inanmakta gizlidir: O, şeffaflığın
çok değerli olduğu bir dünyada bir sırdı; diğer cinsel edim
biçimlerinin hiçbirinin olmadığı kadar aşırılığa eğilimli,
.
cinselliğin birinci sınıf kokainiydi. Ve son olarak, gerçekli k­
te sınırı yoktu; çünkü hayal gücünün ürünüydü .
5 . Bölüm'e gelene kadar, meseleye bir açıklama getirmek
için hazırlık yaptık . Daha şimdiden, mastürbasyonun tari­
hinin, ahlakça özerk modern öznenin yaratılış ve besleniş
tarih inin bir parçası olduğunu ima ettik . Özellikle onun ne­
den bu kadar acil bir konu haline geldiğinin açıklanması,
onun temel unsurlarının ( hayal gücü, aşırılık, tek başınalık
ve mahremiyet) neden böylesine şüpheli hale geldiğinin
kavranmasına bağlıdır. Modern kültür, bireyciliği, hür ira­
deyi teşvik eder ve tekbencil i k ile toplumsal düzensizliğin
tehdidi a ltındadır. Bireyleri sahip olduklarından daha faz­
lasını arzulamaya ve gerçeğin çok daha ötesini hayal etme­
ye davet eder; aynı zamanda da onlardan, kendi kendileri­
ne, arzularını ılımlılaştırmayı ve hayal güçlerin i sınırlamayı
öğrenmelerini ister. Gerçeklik i l kesi öte dünyadan, hatta
doğrudan bu dünyadan değil, kendi içimizden gelmektedi r.
Benl iğin fevka lade cinselliği olan mastürbasyon, bu müca­
delelerin ilk büyük ruhsa l savaş alanıdır.
6. Bölüm, öyküyü günümüze kadar getiriyor. Bölüm, on
sekizinci yüzyıl başlarından yirminci yüzyıl başlarına kadar
uzanan ve giderek yoğunlaşan bir geleneğin seksoloj i ve
psikoloji ta ra fından nasıl dönüştürüldüğüyle başlıyor.
Mastürbasyon artık insan gel işiminin bir aşaması olmuştur
ve onu zamanında bırakmak olgunluk, ruhsal sağlı k ve top­
lumsa l uyumun işaretidir. Yeni modelin üsradı Freud'dur
12 frlı l\işililı Sı·lıs

ve sağda ve solda görülen tartışmaların odak noktası hali-


·

ne gelmiştir.
Mastürbasyon yirminci yüzyılın son kırk elli yılında de­
ğerliğini tekrar değiştirdi. 1950'lerden başlayarak, 1960'lar­
la 1 970'lerin başlarında feminizmle, bunu izleyen seks sa­
vaşlarıyla ve yüzyılın son çeyreğindeki dünya çapında eşcin­
sel hareketiyle güç toplayarak toplumun geniş bir yelpazesi
boyunca, cinsel politikalar ve sanata dair bir arena görünü­
müne büründü. Mastürbasyonun, başına buyruk, hayal gü­
cüne dayalı, bireyci, kesinlikle tarih dışı olma (cinselliğin
hiçbir biçimi bu kadar çok zaman kaybı ya da aile ve kalı­
tımla bu kadar az �ağlantılı değildir) gibi, on sekizinci yüz­
yıl eleştirmenlerini son derece rahatsız eden özellikleri, bir
süre, Freud'cu a nlatım çerçevesinde, normal insanların uy­
garlaşma süreciyle aştığı bir tür çocuksu cinsellik biçiminde
varlığını sürdürmüştü. Artık o, bir bireysel özerklik ve cin­
sel enerji edimi, bir özgürlük aracı ya da bazılarının fikrin­
ce, bir sefillik ve çaresizlik göstergesi haline gel miştir. Kendi
kendine haz, ütopya ile distopya arasında· sendeler. Walt
Whitman'ın en romantik hayalleri, en karanlık nefsine düş­
künlük, benmerkezcilik ve amaçsızlık vizyonlarıyla iç içedir.
Mastürbasyonun tarihi işte böyle üç aşamadan geçmişse
de, daha önceki ler asla arkada bırakılmamıştır: Rousseau
ve Freud içimizde yaşamaya devam etmektedir. Fakat deği­
şim söz konusudur. On sekizinci yüzyıldan başlayarak tek
başına seks, birey ile sosyal yapı ara sındaki ilişkiyi temsil
eder hale, erkeklerle kadınların, oğlanlarla kızların, eğer
dikkatle gözlenmez ve eğitilmezlerse yanlış kendi kendine­
lik tarzını, yanlış haz biçimini, yanlış hayal gücü tarzını ,
benlikleriyle yanlış i lişki biçimini seçebilecekleri bir kavşak
noktası haline gelir. Buna göre yanlış bir adım günahtan zi­
yade, hastalık ve mahvolmaya yol açardı; o, sektiler bir yol­
dan çıkma durumuydu. Derken ardından Freud 'cu devrim
geldi. Mastürbasyon artık kişinin yanlış yöne sapabileceği
bir kavşaktan çok, uygun bir biçimde geçilmek zorunda
olunan bir aşamaydı . Hepimiz, egonun ,.e onun cinsel ener­
j isinin sosyal açıdan yara rlı bir yola s•:ıkulınası için otoero-
tizmin sığ sularında m ücadele etmek zorundayızdır. Son
olarak mastü rba syon, özgi.iven in ya da kendini sevmenin
bir u y g u laması , her birimizin, kendimizi kaybetmeden di­
ğerleriyle i l işki kurmamıza izin veren ki şisel bir kendi ken­
dine yeterlilik biçimi hal ine gel miştir. Filozofların mahvol­
mak için en uygun yol olarak mütalaa ettikleri şey, kimile­
ri için bir kendini gerçekleştirme yolu, Helenisti k benlik
yaklaşımına günümüzde sahip olduğumuz en yakın olgu
(anca k artık sadece, antik dönemdeki gibi boş vakti olan
beyefendi ler değil, demokratik bir biçimde herkes için ge-
. çerl i ) biçimine bürünmüştür. Bu gelişmelerin h içbiri çok
açık ya da belirgin değildir; ama karmaşı klık bekleyebil ir.
Önce, tarihsel alandaki boşl uğu doldurmalı, karanlıkta kal­
mış bir ayıbın nasıl üç yüzyıl içinde bir cinsel süperstar ha­
line geldiğin i göstermeliyim .
2

()}V.,41\TlA\'DAN 'VEB'E
1\'IASTÜRBASY ONUN
-yAl"IlLl\l"'ı\S�

O
nania, mastürbasyon hakkındaki ilk metin,_ on seki­
zinci yüzyıl lngiltere'sinin fi lizlenmekte olan popüler
matbu kültüründe büyük bir başarı kazandı. 1 tık anda, sı­
nı rsız görünen bir sözcük seliyle gelip beraberinde birçok
başka şeyle birlikte, yeni dehşetli ve sakatlayıcı bir musibe­
tin haberlerini taşıyordu bu metin. Kitap ve i laç sektöründe
ticari bir patlama ve kar güdüsü o l masaydı , bildiğimiz bi­
çimde bir onanizm var olmayacaktı.
Kurucu metin, öyküyü biraz farklı anlatır. Yazarın ni­
yetleri temizdir. Bize anlattığına göre planı , "kendi kendini
kirletme ''ye yol açan " iğrenç ediın " i n ah laki ve fiziksel teh­
l ikeleri kon usunda kendi uyarı ları nı yayı mlamak ve çeşitli
"seçkin hckim ler"i n onun neden olduğu hasta l ı kların teda­
visine yönelik reçeteleri ni aktarmaktı ..! Fa kat bu planın
16 /dı Kişi/ilı -�dıs

pratik olmadığı ortaya çıkmıştı . Yazar, anlayışlı bir biçim­


de, sözünü ettiği kocakarı ilaçlarını oluşturan malzemelerin
son derece pa halı ve i laçların, onları dikkatli bir biçimde
hazırlamak zorunda olan hastalar için çok karmaşık oldu­
ğunu belirtir. Kimse bir eczacıya gidip ondan, en utanç ve­
rici h astalığı iyi leştirmeye yöneli k, karmaşı k bir içeceği ha­
zırlamasını da isteyemezdi. Yazar, bu yüzden ilaçları toplu­
ca hazırlattığını ve onlar üzerindeki haklarını cömertçe,
" becerikli bir adam "a, hekim bir dostuna devrettiğini ve
onun da, Onan ia'nm iki bin kopyasını, maliyetini kendisi
karşılayarak bastı rdığını anlatır. Bu doktor güya başlangıç­
ta ilaçları bedavaya sunmuştur. Ancak sonra bunun çok
maliyetli olduğu ortaya çıkar. Onan ia'nın, sah te ilaç paza­
rındaki hızının kesilip müstakil bir soft porno metni görü­
nümüne büründüğü on sekizinci yüzyıl sonlarına kadar
olan süreçten elimize kalan tüm baskıları, tek kişilik ayıbın
hastalıklı etkilerini tedavi eden ilaçla r satmıştır. Bu ilaçlar
öyle pek ucuz da değildi: Tam tedavi için gereken 1 2 şilin,
bir kafede aşağı yukarı 290 fincan (aslında çanak) kahve iç­
meye yetecek kadardı ve bir uşağın iki haftalı k ücretinden
fazlaydı. Okura, ilaçları, Onania'yı basan ya da satan çeşit­
li kitapçılardan ismiyle istemesi tavsiye ediliyordu. -
Başlangıçtaki kısa hayı rseverlik dokundurması dışında ,
b u öykü, genel anlamda, makullük sınırları dışında değil­
dir. ilaç satışı için hediye olarak verilen ya da ucuza satılan
kitaplar ( tek bir tabakaya basılan broşürler) yaygındı ve diş
ağrısı için "ağrı kesici gerdanlık'', bağırsakların temizlen­
mesi için şekerleme tabletleri, gut hastalığı, romatizma ve
zührevi hastalıklara çözüm getireceği iddia edilen çeşitli
ilaçla r satmak üzere höyle bir yapıt türünün ortaya çıkma­
sı, onanizmin yayılmasında etkili olmuştu . . ! Kitapçılar ve
basıınevleri genel likle hem yayın hem de ilaç satış yeriydi­
ler. Bu yüzden fasa fiso bir yazar pekala broşürü ü retebilir,
bir diğeri ilacı yapabilir, her ikisi de tüm işi organize eden
yayın sektörü nden kişilerle işbirliği içinde olabilirdi .
Fakat bize intikal eden haliyle Onania'daki "çerçeve öy­
kü "de yer alan bir ahlakçı ( ttp dünyası dışından bir yazar)
( >111111iır'dı111 Wdı'r .\1<1\IÜI lıcısvı>muı l'a.rılmmı J7

ile "bereket tozu" ya da "kuvver tencürü" nün mucidi ve ay­


nı zamanda nasihatlerde bulunan kişi arasındaki ayrım or­
tadan kalkmıştı. Okurlara, kitapçılar a racılığıyla yazara
başvuruda bulunabilecek leri söylenmekteydi: "Ancak ücre­
tini de talep etmektedir." Yayıncı, basımcı ve kitapçılar da
elbette kitap satmak istiyord u.4 Yani bir kitap pazarı ve
onunla yakından bağlantılı olmakla birlikte, ayrı, yan bir
ilaç pazarı söz konusuyd u .
Bu iki pazara yönelik rek lamlar ( kısa süre sonra bir Ell'e
dair reklam da onlara katıld ı ) , 1 716 civarlarında, Lond­
ra'da çıkan haftalık yayınlarda düzenli bir biçimde görün­
meye başladı . Bunlar, diğer ilanlara çok benzeyen ve mo­
dern küçük ilanları andıran, içlerinde yazılar, Onania'nın
ayrıntılı baş sayfasının suretleri, çeşitli basımların kaç adet
satıldığı üzerine düzenli olarak yenilenen raporlar, yeni ba­
sımın evlilik konumundan yararlanan ve onu kötüye kulla­
nan bir leydinin tuhaf bir mektubunu da içerdiğine dair ha­
berler bulunan ufak çerçeveler biçimindeydi . Onania patla­
ma yapan popüler yayın pazarında satılan diğer tüm malze­
meyle yan yana, kendine yol açmak için çekişmekteydi. Bir
seferinde ilan, Papalığın yakında yıkılacağından söz eden
bir kitaba dair ilandan hemen önce ve ka rşılaştığı herkesin
adını bil mekle ünlü, dilsiz bir cenc ilmen hakkındaki ilandan
hemen sonra yer almıştı. Onania'nın ticari başa rısı, kendi
başına , onu bir causc cdebrc ! öneml i dava ! haline getirdi:
1724'te bir eleştirmen, şüphesiz kıskançlı ktan kaynaklanan
acımasız bir saldırıyla kitabı kara lasa da, "Dünyada böyle
uzun süre, bu kadar büyük bir gürültü koparacak bir kitap
istiyordum " diyor ve kitabı, "böyle kısa sürede bu kadar
çok baskı talebine yol açac a k " kadar başarı lı ola rak niteli­
yord u . Başkent gazetesi Scıturday Post'un ulaştığı her yere,
yeni keşfedilen bir korku da gidiyord u . ( Yukarıda verdiğim
örnek, rastgele seçilmiş 22 Kasım 1718 .tarihli gazeteden­
dir.) Ve onün namı taşra merkezleri nden de yayıl ıyordu.
Gerçekten de gençler ve yaşlılar, erkekler ve kadınl ar, be­
karlar ve evliler tara fından her gün uygulanan "kendi ken­
dine çirkin cinsd ilişki"nin tehlikeleri ni il.ın eden, tek başı-
1 il lı'k l\i�ilih lif'lıs

na seksin bu kaynak metni, büyümekte olan taşra basının­


da yaygın biçimde reklamı yapılan ilk kita plardan biriydi . .'i
Onania'nın başarısı hızla, onun devam eden öyküsünün
bir parçası haline geldi. Yeniden yayımlanan bir mektubun
(25 Ocak 1 723 tarihli ! gerçek olup olmadığını bilmiyoruz) )
yazarı, kitapla -ve "onanizm" sözcüğüyle- ilk karşılaşması­
nın, bir meyhanede okuduğu London jo u nıal' da yer alan, ki­
tabın altıncı baskısına dair ilanla olduğunu itiraf etmektedir:
" Bir arkadaşa onun anlamını sordum; bana açıkladı. Bu
açıklama beni öyle dehşete düşürdü ki bir daha böyle bir şey
yapmayacağıma ant içti m . " O da, diğer on binlerce i nsan gi­
bi k itabı satın almıştı. Bu anlamda, modern mastürbasyon
ve dünyanı n dikkatini onun üzerine çeken kitabın satışı, ba­
şarılarını Avrupa'nın ilk medya reklamcı lığına ve onun ulaş­
tığı kamuya açık mekanlara borçludur. Bir tahmine göre,
· 1 700'de Londra'da 2.000 kafe bulunuyordu. 1 73 9'da daha

sınırlı bir alan için kesin bir liste söz konusudur: On altıncı
yüzyı l başlarından beri Londra'nın, ölüm istatistik lerini gös­
teren Bi lls of Morrality'nin sınırları içerisinde kalan bölgele­
rinde 5 5 1 kafenin kaydı bulunuyor. Bu mekanlar, sadece,
diğer birçok kitapla birlikte Onania'nın da tanıtımını yapan
gazetelere ulaşma imkanı sağlamakla kalmıyordu ; aynı za­
manda Onania'nın, okurlarında ihtiyaçları olduğu duygusu
yarattığı sahte ilaçların satıldığı yerlerdi. Posta kutularının
yokluğunda, posta siparişleri için bu ticaret ve bilgi merkez­
leri adres olarak veri lebil iyor ve gönderilen paketler buralar­
dan alınabiliyordu. 1 700 civarında irili ufaklı taşra merkez­
lerinin çoğunda da kafeler vardı. 6 Yeni ayıbın yayılmasını
sağlayacak geniş ticari a ltyapı oldukça iyi yerleşmişti .
Onania ve Ell'i, kendi konumunu güçlendirme peşindeki
yaygınlaşmış bir yayın ailesi yoluyla da başa rısını artırd ı . il­
giyi artı rmak için biri d iğerinin meziyetlerini övüyordu . Ö r­
neği n Elı'in tarihsiz bir baskısında, " hangi yaş, mevki, mes­
lek ya da d urumda ol ursa olsun, karşı çıkılan günah konu­
sunda suçlu veya suçsuz, her iki cinsi yetten her tür insan ta ­
rafından okunabilecek" olduğu ilan edilen, Onaııia'nın yen i
hir baskısın ın reklamı yapılmaktadır. Kısacası herkesin bu
< Jııcmiıı'<lcm w,.,,.,. Mcısıiiılıırs)'ı•nıın l'cıyılmıısı 19

kitaba ihtiyacı vardır. Pa nayırlara özgü bu sarıŞ ta ktiği, so­


luk kesen bir mübalağayla potansiyel müşterinin dikkatini
çekmeye çalışır: "Bu edimin kadınlardaki, şimdiye kadar
pek dikkate a lınmamış acayip etkileri . "
B u kerameti kendinden takdirlerden bir şebeke dal bu­
dak salmıştır. Ok urları cezbetmek üzere hakkında gürültü
koparılan bu "acayip etkile r " , büyüyen klitorislere sahip
iki rahibenin durumunu an latmaktadır. Papa birtakım kar­
dinalleri, bu kadınların, bazılarının iddia ettiği gibi cinsiyet
değiştirip değiştirmediğini araştırmakla görevlendirmiştir.
Onların tercüme edilmiş " rapor"u, Grub Street'in başlıca
üretimlerinden biri ve Onania ile Ell için öykü kaynağı olan,
hafif şehvet uyandıran popüler medikal çalışmalardan bi­
rinden aktarılmıştır. Olayın bir mucize olmadığı anlaşıl mış­
tır. Tarif edilen olgular "doğanın sınırları dışına" taşma­
maktadır. Rahibeler, "sık taklit etmeye alıştık ları için insan
penisinden farklı olmayan bir biçimde kabaran ve boyutla­
rı büyüyen klitorisin nadir görülen kullanımı " na yönelmiş­
lerdir. Ruhban karşıtı bu pornografi eserinde sadece " tak­
litler" mastürbasyonu ima etmektedir, ancak Onania yazın­
sal komşu larının cürufundan altın çıkarmayı becerir. Me­
caz on sek izinci yüzyıl pornografisinin ve kadın mastürbas­
yonunun heyecan dolu mabedinin sıradan bir parçasıydı .
Kadın bedeninin uzak kıyı larını a nlatan bir " seya hat rehbe­
ri'' , "Bu hisarların ortasında, K LTRS diye adlandırılan baş­
kent vardır" demekte ve Cümbüş Ülkesi Kral içeleri'nin on ­
dan büyük zevk aldıklarını bildirmektedir. Kraliçelerin
" ba ş sarayı ya da daha doğrusu zevk konağı " başlangıçta
ufaktır, ta ki " kra liçelerden bazısı onda, sınırlarını dikkate
değer biçimde genişletmesine vesile olan zevki bulana " ka­
dar.11 Bu el bette çok sayıda kılık lardan biri altında, yukarı­
daki ra hibelerin öyküsüdür.
Oıiaııia popüler yazının yerleşik kana l l a rı a ra c ı l ı ğıyla da
kendini tanıtmıştı r. Onu sa ran ya d a y a y ı ı:n l ay a n erkek ve
k a d ınların hepsi on sekizinci yüzyıl başları y a yı n dünyası­
n ın öneml i aktö r l eriyd i ve ya yın ve rek l a m a l a n ı ı ıı n b üyü k
k ı smın ı d enetl iyorla rdı . N itek im, örneğin, Thoma s Crouch
20 / dı Kişili/� \,fa

ortak yayımladığı bir Oııaııia baskısının arka kapağında.


Wo11dcıful Prodigics oj .Judgmcııt aııd Mcrcy Discovercd iıı Ncar
Tlı rcc Hundrcd Mcmorablc Historics ! Yak laşık Üç Yüz Müs­
tesna Hikayede Keşfedilen Harikulade Yargı ve Merhamet
Mucizeleri 1 adlı eserinin ve sağlığa yararlı olduğu söylenen
bir " Uçucu Aromatik Enfiye "nin tamtımını yapıyordu. Pa­
ul Varenne (içinde Booll of Coınınon Praycı'ın ( Basit Dua K i­
tabı ) bir çevirisinin de bulunduğu Latince ve Fransızca ki­
tapların ağırl ıkta olduğu, çeşitlilik arz eden bir listeye sa­
hipti ] 1 7 1 8'de Crouch'la birlikte zührevi hastalıklar üzeri­
ne, mastürbasyondan söz edilmeyen, ancak kendisinin de
pay sahibi olduğu dördüncü baskıya yönelik parlak bir ta­
nıtı mın yer aldığı bir kitap yayımladı.9
Onaııia ve Elı'ini yayımlayan aynı ortaklık, birkaç yıl ön­
ce, 1 708'de de John Marten'in zührevi hastalıklar üzerine
bir broşürünü piyasaya sürmüştü. Bu çalışmada " masturba­
tion " sözcüğü, modern yazılış biçimiyle İngilizce'de i l k kez
boy gösterir. Bahis k ısa ama özdür: Cerahatli a kıntı, ikti­
darsızlık ve k ısırlığa yol açabilecekler listesi, "okul çağın­
daki erkek öğrencilerin elle ovalamayı çok fazla kullanma­
sı" biçimindeki kötü alışkan lığı da içermektedir. '' Kadınla­
rın kendi kendi lerini gıcıklama davran ışı" da aynı sorunla­
ra yol açabilir. Bir yıl sonra aynı grup, Marten 'in bir başka
çalışmasını, açıkça ifadeyle "skandal kitap, Gonosologiuın
novuın; or, A ncw systc111 of al/ ılıc sccrct iııfi rmitics aııd discascs
natura/, accidcnıal, aııd vcııcıcal iıı men and wo111e11'ını I G0110-
sologiu111 novum; ya da, erkek ve kadında doğa l, a rızi ve züh­
revi tüm gizli zaa f ve hastalı klara dair yeni bir siste m i bas­
tı. Bu eser, b u tür davaları ciddiye alarak Guildhall'danı;.
Q ue cn's Bench'e ı;. .. taşıyan yetkili lerin pornografi konu­
sunda suçlama yönelttiği bu tarz ilk çal ışına olma onuruna
erişti. Suçlama hoşa çıktı. i li

• Loııdr.ı\h hdl'd i n· lıi n .1'ı. a n ı ı ıaıııaıuLı ,.,ıı,ı f loııc" a l .ı r ı ı ı ı rı ro p l.11111 \'eri. (ç.ıı . )
• • B i r lııı.:i l i ı \ ii k ,d,. ınalıh·ın•·'I. lo;.ıt. I
Oı1<1nit1'<lc111 Wı·b·.- /11t1sllirlıı:ıswııun ra.vılnıası 21

Pek fazla etkisi d e olmadı. Onania'nın sonraki bask ıları,


Gonosologium 110\'Unt'da yayımlanan aynı röntgenci, sansas­
yonel ma lzemeden yararlandı . Burada Marren, kadının üre­
me organları üzerine uzun bir böl üm yazarak "her erkeğin
tutkusu onların görüntüsüyle a levlenir; bu yüzden her er­
kek onlarla halvet olmak ister" gözleminde bulunma ktadır.
Dikkati özellikle, hem fi il hem de isim olarak klitorise çe­
ker: " Ki o, şehvetle ve el yordamıyla mahrem organları
yok lamayı ifade eder. " Ve mastürbasyonu, kadın a rzusu­
nun " şiddetini bastı rma k " olarak sunar. Elbette bu seçene­
ğe karşı hafif bir azarlama i ması da ekler; ancak hemen ar­
kasından da tersine, neredeyse dalkavukça bir anlatımla,
"aşkın zevklerinin her iki cinsiyet için" ne kadar " hızlı ve
çok " olduğunu söyler. 1 1 John M arten ayrıca modern mas­
türbasyonun icadıyla tüm diğer soft porno medikal çalış­
malar arasında da bir bağd ır; kitaplarının büyük kısmı Ni­
colas Venette'in son derece popüler, 1 703'te İngilizce'ye
çevrilmiş The Mystcries of Conjugal Love Reveal'd [ Karı Koca
Aşkının Gizemlerinin Açıklanması ] ve 1 65 8'de, sıradan ln­
giliz okura paha lı bası lmış halyan .erotik yayınlarının en
iyi s ini sunan Rarc Vcrities; or, Thc Cabinct of Venus Unlocllcd
[Müstesna Gerçekler; ya da, Venüs'ün Dolabının Kilidinin
Açı lması) adlı çalışmalarından derlenmiştir. Kısacası Ona­
nia nın yayıncıları, yeni ayıbı, onu benimsemeye ve destek­
'

Jemeye hazır ve istekli bir pazara sokmaya girişmişlerdi; bu,


kendilerin in de gelişmesine yardımcı oldukları bir pazardı .
Onların yeni kitabı, birçok yazınsal benzeri gibi, etrafta
ne bulursa onunla beslenen bir saksağana benziyordu. Ona­
nia, mektuplardan oluşan bir roman gibi, bünyesine gide­
rek daha fazla, oğlanların ve kızların seksle tanışmaları ve
cinsel maceraları üzerine sözde mektuplar topluyordu ve
bunları her zaman, kaçın1lmaz payJamalar izliyordu. Hatta
ol ay, sald ırıların daha çok baskı için bir a raç olarak kulla­
nı lmasına dönüştü. "Ne kadar baskısı yapı lırsa yapı lsın, bu
kitaba artık ekleme yapıl mayacak " diye söz verilmesine
karşın, on beşinci basıma ve Ell'in altıncısına eklemeler ya­
pıldı; bunun gerekçesi de " kaba iftira, 'Onania Exam ined
22 frh Kişilik Srhs

and Detected' " I Onania'nın incelenmesi ve Deşifre Edi lme­


s i ! " ve artık unutulmuş diğer çağdaşlarının yaydığı karala­
mala ra karşı çıkmaku . ı ı Hala adı bilin meyen yazar, insa­
nın tanıdığı "en şehvetli rapsodi "yi üreten "ya pmacı klı, sız­
lanan, dırdırcı bir vaiz" olduğu değerlendirmesini tekzip
ediyordu. O asla bir vaiz deği ldi; bu yaklaşımı protesto ed i­
yordu. Ve onanizm hakkında koparılan bütün bu gürültü­
nün aslında zina ve " fuhuş" için örtük bir izin olduğu biçi­
mindeki suçlamayı da reddediyordu. Mastürbasyonu, onun
neden olduğu sanılan hastalıklara karşı daha çok sözde i laç
satışı için, "en üstün k irlenme tarzı " katına yükseltme biçi­
mindeki ithama inceli kle cevap vererek kendisinin belki de
zina, sodomi, hayvanlarla ilişki ve ensest meselelerini kısa
geçmiş olduğunu itiraf ediyordu. Ancak bu konularda söy­
lenecek yeni pek fazla sözün bulunmadığı, oysa kendi ken­
dini ki rletmen in, "en azından şimdiye dek, herhangi bir
yetkin yazar tarafından hiç üzerinde durul mamış" bir me­
sele olduğu karşı lığını veriyordu . Ve mastürbasyonun sade­
ce meni atmak için yapı ldığında zararsız olduğunu söyledi­
ği yolundaki iddiayı da, yazarı mız, günahın en büyük kıs­
mını "günahkar bir hayal kurma "nın oluşturduğu ve aslın­
da insanın bu işi " zihinsel gü nahkarlıktan azade " biçimde
yapamayacağı şeklinde cevaplandırıyordu. Vicdanen temiz
mastürbasyon mümkün değildi . ( Bu tartışmaya, babasının
cinsel ilişkiye girmesine izin vermediği on üç yaşındaki bir
gelinin kocasının kendini tatmin etme girişimine dair ve
onu eleşti ren lerin iddia ettikleri şeyi ima eder görünen saç­
ma sapan bir hikaye neden olm uştu. ) 1 720'1erin sonlarına
kadar Onania'nın yazınsal m uhiti tamamen Grub Street'tir.
Ve neredeyse üç yüzyıllık bir bili nmezliğin a rdından, so­
nunda modern mastürbasyonun temel metnini fiilen kimin
yazdığını keşfetmemizi sağlayan, bu yazın sal sokak kavga­
sıdır. 1 727'de " M athew Rothos" takma adıyla yazı lmış A
Wh ip Jor tlıc Quacll; or Somc renıarlls on M n 's Supplcment to
. . .

his "Onania " ! Şarlatan Doktora Bir Kı rbaç; y� da M . . . n'nin


Onan ia sına Ell'i Ü zerine Bazı Oeğerlendirmeler l başlıklı
'

uzun bir kitapçık çıktı . i l Broşür, 1 723 ve 1 724'te Ona-


Onaııia'dcırı Wı'b',. Masıürlıcısvonıın ra_vılnııısı 23

nia'ya karşı genel bir " Phi lo-Castitatis " • taarruza girişen ve
Onania i le Elı 'inin yayı ncıları gibi, yüce amaçlı dini ve peda­
gojik çalışmalarla kaba yarı pornografiyi bir arada götüren,
aynı yayıncılarca çıkarı lmıştı. 1 4
Rothos'un broşürü yazma gerekçesi, M . . n'nin daha ön­ .

ceki eleştiriye -Onania Examined- cevap vermemiş olması ve


görmezlikten gelinen maka lenin yazarı olarak tartışmaya
girmesinin talep edilmesidir. Belki de bu yazınsal kavga nu­
marası gerçek bir kamusal tartışmayı yansıtır; belki de in­
sanlar, birisinin mastürbasyonun olası en kötü cinsel ayıp
olduğunu iddia etmesinden ve böylece eski dayanakla rı bir
yana itmesinden rahatsız olmuştu; bel ki de kişisel kötü a lış­
kanlık tarafından kendi kendini baştan çıkarma hakkında­
ki sürekli tekrar edilen canlı öyküler gerçekten inciticiydi .
Aynı oranda, mastürbasyon işinden bir parça daha kar sız­
dı rma umudu da ihtimal dahil indedir.
Hangi nedenle olursa olsun, yazın pazarı edepsiz bir du­
ruş ve karşı duruş üzerinde zenginleşti . Rothos, gösterişli
bir söylemle, " hasta yapı l ı , tutarsız palavra ların, yalanla­
rın, kendisiyle çel işkili Billingsgate ağzı "nın . . sahibi bir
şarlatandan, "güya çok sayıda belge ve delilmiş gibi bir sü­
rü sahte mektup" üreten bi risinden, "kendi kendini öven,
göklere çıkaran ", "erdemin yerine değersizliği, kesin delil­
ler yerine haddini bil mez, sı kıcı söylevler " i koyan ve böyle
bir dilin doğal geleceği bir okur kitlesinin i lgisini çekmeyi
umarak "tümüyle Bil l ingsgate ve Grub Street ağzı yla" ya­
zan bir kişiden ne beklenebi leceğini sora r.
M . n "gençliğin şehvet ateşini, uygun sözcük lerle özen­
. .

le beslemek ve körüklemek " ve genç okurlarını yapmaları


yönünde ta hrik ettiği eylemin güya neden olduğu hastal ığı
iyileştirmek için, onlara esrarlı ve pahalı bir ilaç teklif et­
ı:nekle suçlanmaktadır ( bu suçlama sebepsiz yere de değil­
dir). Şarlatanlığa temel oluşturan, bu cinsel lik tarzının züh-

• Larince'de " iffı:ı sı:,w" anlamına gelir. (ç.n.)


• • Billiııgsga ıe: l.ondra halık pazarı. Billiııgsgare :ığzı, :ığız hozukluğu anlamında
kullanılınakradır. (ç. n . )
24 Trlı Kişililı Srlıs

revı hasta l ığa yol açtığı değerlendirmesi, esk i hikayedit-.


Tek ba şına, kişisel seksin hastalığa neden olduğu, hayret
verici bir icattı. Daha kötüsü, M ... n'nin başkalarına kötü­
lediği davranışı mu htemelen kendisi de uygulayan bir iki­
yüzlü olduğu söyleniyordu: Tek başına ayıbın " büyük bir
güna h şekli " olduğunu iddia ederken ( son derece şüpheli ),
"ondan menfaat elde etmek " teydi. O, " nefret duyar gibi
yapmakta" ve " iğren ir gibi görünmekte" olduğu mastür­
basyonu herkese mal etmekteydi; zira kendisi ve ailesi de
mastürbasyon yapıyordu. Burada gerçekten tam anlamıyla
pisliğin içine dalmış oluruz.
M . . . n kimliği 1 727'de, kolay kolay saklanamazdı; çün­
kü Gonosologium nov um' un ve diğer medikal soft porno me­
tinlerinin yazarı, 1 708 'de müstehcenlikle itham edilen cer­
rah ve şarlatan john Marten adıyla ünlenmişti. Onun daha
önceki çalışmaları ve Onania'sı hem aynı yayıncılar tarafın­
dan yayımlanmıştı hem de benzer bir dil ve tarzı içeriyordu.
Böylesine mütevazı bir başlangıcın bu kadar büyük bir kül­
türel yeniliğe yol açması nadir görülen bir olgudur. Fakat
john Marten Onania'yı yazmasaydı bile, bir yayıncılık or­
taklığını temsil eden takma adıyla "Mathew Rothos" i le bir
diğer yayıncı ortakl ığını temsil eden Onania ve Eh'i a rasın­
daki k üçük sorunlar, yeni kişisel ayıba hayat ve enerj i ve­
ren ticari yayın kültürünün bir tezahürü biçiminde, yine de
söz konusu olabi lecekti . 1 5
Yayıncılıkta söylendiği gibi, Onania'nın bacakları vardı.
iki yayıncısının ölümünden sonra da yoluna devam etti.
Ancak mastürbasyon konusundaki tekeli kısa öm ürlü oldu;
başka ları da kişisel ayıbı eskisinden daha yaygın ve daha
karlı hale getirmek üzere harekete geçti. Alanın bir sonraki
hakimi, 1 720'lerin ortalarında, tanınmış kafe işletmecisi bir
ailen in çocuğu, ünlü Mrs. Garroway'in yönettiği, Lond­
ra 'nın en başarılı düzmece ilaç kuruluşu oldu. " Dr. Cham­
berlayne'in Çocuk Dişi için Ağrı Kesici Gerdanlık" gi bi
sağlam bir zeminden ve dayanıklı, satışı kesin ve tanıtımı
yaygın gut ilaçları, müshil şekerlemeleri, sıtma yakıları, sa f­
ran pastilleri ve göz tütünlerini kapsayan bir çizgiden gelen
Onania'dıııı Wdı'ı• Mastürbasyonun l'ayılnıası 25

M rs. Garroway, kendi kendini kirletme işine de el attı. Tam


katalog (onun, yakınlarda keşfedi len mastürbasyon hastalı­
ğına yönelik tedavi kürü ve daha önceki ilaçlar) Londra'da
veya taşrada, perakende ve toptan, şahsen ve posta yoluyla
elde edi lebilecekti. Birbirinden fazla farklı olmayan yüzler­
ce broşür ve gazetelerde haftada bir boy gösteren i lanlar,
bu kapsamlı ilaç kitabının ve onanizmin ününü yaygınlaş­
tırdı. Kısacası, Onania'nın öncülük ederek açtığı a lana baş­
kaları da üşüştü. 1 6
D i ş ağrısı Garroway'in e n büyük pazarı olmaya devam
etti; ama mastürbasyon olağanüstü fırsatlar sunuyordu.
Garroway, yine bir tüccar ailenin çocuğu olan Henry Par­
ker'la ortaklık kurdu ve birlikte bu yeni iş alanına atıldılar.
( Parker muhtemelen, tanınmış Whig• karşıtı, a lmanak ya­
yıncısı ve ilaç satıcısının oğluydu.) Bu ön tarihi, yirmi dört
sayfadan otuz sayfaya kadar basılmış ucuz broşürlerin ön
ya da arka kapaklarındaki tanıtımlardan öğreniriz. Erona­
nia; or, Tht Misusing of tht Marriagt Btd by Er and Onan (Ero­
nania ya da Evlilik Yatağının Er ve Onan Tarafından Suiis­
timali] ve Tht Crimt of Onan (togtther with that of his brothtr
Er); or, Tht Htinous Vict of Stlf Dtfiltmtnt [Onan'ın Suçu
( kardeşi Er'inkiyle birli kte ) ya da İğrenç Kendini Ki rletme
Ayıbı! gibi farklı isimlere sahip broşürler ilk olarak 1 724'te
çıktı ve yıllarca da çıkmaya devam etti. Onania gibi onların
a macı da her şeyden önce halkın, yaptıkları şeyin sadece
son derece yanlış değil , ayrıca korkunç derecede tehlikeli
olduğunun farkına varmasını sağlamak, ardından müşteri­
ler yardıma ihtiyaçlarının olduğunun farkına vardıklarında
da, onlara pahalı bir sağaltıcı sunmaktı. Küçük çaplı enfek­
siyon ların, kötü beslenmenin, aşıra içkinin ve stresli hayatın
çoğu insanın kendi sini anlaşılmaz şekilde yorgun, uyuşuk,
sorunlu ve genel olarak rahatsız hissetmesine yol açtığı bir
dünyada, onları , mastürbasyonun yaşadıkları rahatsızlı kla­
ra katkıda bulunduğuna ve biraz i lacın onları canlandıraca­
ğına ikna etmek pek de zor değildi . 1 7

• lngiliz 1.i�ral Parri. (ı;.n.)


26 / dı l\işililı .'iı·hs

Bu broşürlerde Onania'ya hiçbir özel atıf yoktur; oysa


bazı parça ların oradan aşı rıldığı açı kça görülmektedir: Su­
çun ta nımı ( "cinsel zevki kendi kendine taklit etme " ) nere­
deyse kelimesi keli mesine Onania'dan çalınmıştır. ı s Onania
gibi bunlar da mastürbasyona, doğal ve doğal olmayan ,
çok yakından bilinen tüm biçimleriyle eski düşman şehvet
olarak değil, yeni keşfedilmiş bir bozu kluk olarak ya klaş­
mak tadır: Çeşitli i ffetsizlik şekilleri ve günahları üzerine
birçok risale yazılmıştır ama çok azı ( h içbi ri değilse de) gü­
n a hların bu en yaygınını ve tehlikelisini ciddiyetle ele alır.
Dahası bu yeni ayıp, "diğerlerinden daha büyük ve güçlü
tah ri k " yaratıyordu ve bilha ssa kişi, bunu fark edilmeden
yapa bileceği için tehlikeliydi : "O, özellikle" dikkat çekmi­
yord u . Bütün insanlar -özel likle de bunu " ya panlar" k i
h e m kadınlar h e m de erkekler buna dahildi- tek başına sek­
se dayanamama konusunda, başka herhangi bir tarz sekse
göre daha büyük tehlike içindeydiler; çünkü "ona yöneli k
tahrik edici v e h a i n ayartmalar, nereye gidersek gidelim,
d aima bize eşl ik eder . " ( Bu da Onania'daki bir kalıbın yeni ­
'
den ka leme alınışıdır. ) Konuyla ilgili sözcükler, Onania'da-
ki gibi, tümüyle içsellik üzerinedir: "GiZLiLiK " , " KENDi
KENDiNE", " Müstakil Olarak ve Tek Başına KENDiNi
KULLANAN Kişiler." Ve ahlaki uyarılar, yine Onania'daki
gibi, korkutucu hastalık, ölüm ve ıslah olma öyküleriyle
süslenmiştir.
Fakat Eronania ve Thc Crime of Onan, bu iflah olmaz bü­
yük harf döküntüleri, ağrı kesici gerda nlık imparatorluğu­
nun diğer yayı nlarından tamamen daha pespaye, daha
a vam ürün lerdir; içindeki leri gösteren li stelerin, içindekiler­
le çok az alakası vardır. Her ikisi de bedava dağıtılmıştır;
a nca k tanıtımını yaptı kları ilaçla r kesinlikle öyle olmamış­
tır: Bir lavman yoluyla müshil ilacının fiyatı 7 şilin, 6 peniy­
di ve "çok özel bir ilaç " l a karıştırıldığında, fiyat 1 gineye
çık ıyordu. Her iki broşür de okurun şehvet duygularına oy ­
nuyor, "kadın düşmanlarının ve diğerlerinin kendi kendile­
rini kirletmek üzere bir araya geldikleri günah kulüpleri ve
topl ulukları " na ( 11101/y kul üpleri denen yerler ve yeni bir so-
Orımı ia'clan Welı'•· Mtısıü rl><ısyonıuı !'ayılması 27

doınitik alt kültürün d iğer toplanma yerleri ) , " papaz ve ra­


hiplerin, seyyahların ve karılarından ayrı düşen d iğerlerinin
'KENDiNi GÜÇTEN DÜŞÜRME' suçuna" dair ayrıntılı
bilgi vaat ediyordu . Anlatılanlar hiç bu kadar ağız sulandı­
rıcı olamadı. Her iki broşür de Grub Street'i n daha pasaklı
ucundan geliyordu, orada da kaldı.
Onania öyle değildi. Onuncu baskısı ( " daha önceki bas­
kılar on beş binin üzerinde satıl mıştır " ) 1 724'te saygın bir
yayıncı tarafından basılmak üzere Amerikan kolonilerine ·
doğru sefere çıktı. Bir yıl önce yaşlı Püriten rahip Cotton
Mather, anlaşıldığı kadarıyla uzun süreden beri bu konuda
endişe duymakla birlikte, yaşamında ilk kez bu yeni keşfe­
dilmiş ayıba karşı savaş açmıştı. Bu konuya nasıl geldiğini
bilmiyoruz. ı 9 .
Ardından 1 728'de Onania ciddi biçi mde, Yüksek Aydın­
lanma geleneğine doğru tırmanışa geçti . Mütevazı bir bro­
şürde ilk söz edilişinden sadece yirmi yılın biraz üstünde bir
süre sonra, yeni günah ve onun yeni adı, on sekizinci yüzyı­
lın büyük ansi klopedilerinin i lkine girme şansını buldu.
" Onania " ve " Onanizm," Ephraim Chambe rs'ın Cyclopae­
dia'sı gibi entelektüel açıdan çok i ddial ı bir ça lışmanın açık­
lamaya değer buld uğu isimler olınuşfarJı. ( Fransızca formu
on sekizi nci yüzyılın çok saran bir kitabının başlığı olan
"onanizm, " şimdi elimizde bulunmayan ancak sonraki ba­
sımlarından öğrendiğimiz üzere Onania'nın üçüncü baskısı­
_
na saldırıda bulunan bir broşürün adından gelmiş gibi gö­
rünmektedir. Bu yüzden " onanizm " i n bugün görebildiğimiz
ilk ortaya çıkışı, Onania'nın bugüne baki kalan ilk çıkışıyla
birlikte olmuştur. ) Her şekilde i kisi de yeni türetilmiş olan
sözcükler, Chaınbers'ın bize söylediğine göre, " bazı eski şar­
latanların, Kitabı Mukaddes'te sözü edilen Onan'ın işlediği
ve ölümle cezalandırıldığı kendi kendini k irletme suçunu i fa­
de etmek üzere ortaya attığı terimler "dir. Maddenin yazarı,
Onan-mastürbasyon bağlantısının Kitabı Mukaddes'teki
kökeiıleri konusunda şüpheliyd i ; böyl e olması da beklenebi­
lecek bi r şey.di. " Kendini Kirletme" maddesinde okuduğu­
muza göre, " Onan ve bazı eleştirmenlerin de düşündüğü
28 lı·h Kişilih Sdıs

üzere Er, menilerini yere dökme suretiyle kendi kendilerini


kirletmekten dolayı çeşitli defalar ceza landırıldılar; bundan
dolayı bu suç bazı şa rlatanlarca Onania olarak adlandırıl­
mıştır. Bakınız ONAN IA." Böylece, o döneme ait bir başvu­
ru kaynağı, modern mastürbasyonun anonim atası nın yara­
tıcı lığını bu şekilde tescil eder ve onu -haklı olarak- bir sah­
te doktor olarak tanımlar; ama aynı zamanda da onun ya­
ratısına dikkate değer bir olgu olarak yaklaşır. 20
Bütün bu hendi lıendini kirletme fikri yeni bir olgu olarak
sunulur. " İngi liz Protestanlığının başka dini a kımları tartı­
şırken benimsediği nesnel yaklaşımla, " poll ution " ya da
" pollutio" tek başına ele a lındığında "bir kursal mekanı
kirletme" anlamına gelmektedi r. Bu, batıl itikadı Hindile­
rin, Yahudilerin ( ki kadın regliyle, ölü gövdeye dokunmak­
la kirleneceklerini düşünürler) ve " ka n ya da meni dökül­
mesiyle kirlenme" söz konusuysa, bir kil iseyi yeniden ta k­
dis etme ihtiyacı duyan Katoli klerin endişelerine benzer bir
şeydir. " Kendi kendini ki rletme" bu boş inançlar ta rihini
özümsemiş ve ona yeni bir anla m yüklemiş görünmektedir:
" Ki rletme" ya da " lıendi llendini kirletme " , " aynı zamanda,
boşal mayı [emissionl sağlamak üzere, i nsa nın kendi bedeni­
ni, şehvetli ovalama ve gıcıklama yoluyla, Sanat* tarafın­
dan beslenerek, istismarı ve pisletmesi anlamında da kulla­
nılma ktadır. Bakı n ız 'Emission' . " " Sanat tarafından besle­
nerek" sözü burada can alıcı noktadır. Bu, toplum içinde
bireyin konumunun altı n ı kazan kurmaca -imgelem- ürün
olarak mastürbasyondan ka ygı duyma geleneğinin elimiz­
deki ilk örneğidir. ilk önemli l ngil iz a nsiklopedisinin
1 72 8 'deki biri nci baskısında konumunu sağlama alan
"Onania" ve onunla bağlantılı sözcük ve fikirler, on seki­
zinci yüzyı lda, yabancı çeviriler bir y�na, sonraki yirmiden
fazla l ngilizce baskıda tekra r te krar boy gösterdi. O, artık
entelektüel yüksek sosyeteye girmişri.2 1

• Erken ıııoJt'rıı tcrminolojiJt' sanat hu günkü anlamıyla sanat kadar, helki on­
dan da fazla hir usıalıli, nercdcy'it' zanaatk,irlık fikrıni de iı;eriyorJu. (ç.n . )
Onımia',/1111 Wı·b'r Mıısliirl1<1s_vı1111111 )"ayılması 29

Ardından 1 743 're Onania Manş Denizi'ni aşrı ve üç bü­


yük on sekizinci yüzyıl ansiklopedisinin i kincisi olan , Jo­
hann Heinrich Zedler'in Univcrsal Lcxicon'ununa gi rmeyi
başardı. Eski ve yeni bilimsel bilgilerin özet biçiminde top­
landığı bu altmış dört ciltlik eserin 36. cildinin başlangıç
paragrafları, aşağı yukarı kelimesi kelimesine, "Selbst-bef­
leckung, Onanie" ( kendi kendini kirletme, onanizm ) mad­
desine ayrılmıştı. Ciddi bir sorun olarak dünyanın · dik kati­
ne i l k sunuluşundan sadece otuz yıl sonra, mastürbasyon,
Avrupa'nın Almanca konuşan kesimlerinin kültürel merke­
zinde kendine bir yer edindi. Zedler, metnini, Cari Albert
Carus'un dokuzuncu lngilizce baskıdan yaptığı ve 1 800 ön­
cesi en az beş Almanca baskısı yapılan çevirisinden aktar­
mış olabilir. Carus'un Onania'ya olan i lgilisinin nereden
geldiğini bilmiyoruz. Onania (çeşitli basımları çerçevesinde
Carus'un metn i ) ile konumuz üzerine orijinal olarak Al­
manca yazılmış (çeviri lmiş değil ) i l k k itap a rasındaki ilişki­
ye açıklık getirecek, yeterince doyurucu bir bibliyografik
çalışma yapmış kimse de yoktur. Bu i l k orijinal kitap onu­
ru, m uhtemelen, Halle'li sofu Georg Sarganeck tarafından
yazılan ve önemli Alman kentlerinin ciddi gazetelerinde
sükse yapan Persuasive and lively warnings against ali tlte sins
of uncleanness and secret lewdncss'a [Tüm kirlenme ve gizli
fuhuş günahlarına karşı ikna edici ve etkileyici uyarılar) ait­
tir. Bu eser, yazınsa l açı klama aracı -burada da aslında an­
latıcının kendisi olan arkadaş canlısı bir doktor ahlakçıya
yardım eder- ve mastürbasyonun hastalıklı etkilerini gider­
meye yönelik öneriler de dahil olmak üzere, Onania'yla bir­
çok ortak noktaya sahiptir. Hangi biçimde olursa olsun,
Onania, giderek daha da canlı hale gelen Alman yayıncılık
dünyasında boy göstermeye başlamıştı. 1 740 çevirileri, sah­
te ilaç pazarına bağlı, sık sık yeniden baskı yapan yazınsal
asalaklar, Sarganeck'inki gibi daha dindar görünümlü ama
para geri ren pazara yöneli k k itapla r doğurmuş ve birkaç yıl
içinde de masrürbasyon, dönemin önde gelen bir ansiklope­
disinde bir madde haline gelmişti. lngiltere'deki gibi, bir
ayağını . popi.iler ricari kültüre, diğerini üst düzey külrüre
30 l ı'h Kişilik .'i ı·hs

basan, hem dini hem de dünyevi ahlak alanlarında ses geti­


ren bir zıpçıktı için bu, hiç fena değildi.22
Sıra Fransa 'daydı . Onania'nın buraya nasıl -ve ne za­
man- ayak bastığı açık değildir. On sekizinci yüzyılda hiç­
bir tam Fransızca çeviri yayı mlanmamış gibi görünmekte­
dir. 1 775'te Leipzig'de bir Fransızca türevi yayımlandığın ­
d a , Onania zaten en yetkin çevrelerde ciddi bir konuma
ulaşmıştır.23 Meşhur Aydınlanma dönemi hekimi Samuel
Auguste David Tissot'nun -ki sonuçta, 1 75 9'da onanizmin
ifşa edilmesine saygın bir katkıda bulunacaktır- Lozan'da­
ki k ütüphanesinde Chambers'ın Cyclopedia'sının ilk baskı­
sının ve Onania'nın da 1 75 2 tarihli, on yedinci baskısının
bulunduğunu biliyoruz.24 Belki de konuya yönelik ilgi, filo­
zof ve entelektüel girişimci Denis Diderot'nun çeviri konu­
sunda yardımcı olduğu, Robert James'in ünlü Medicinal
Dic t iona ry'sinin ikinci cildinde yer alan "manustrapratio"
maddesinden doğmuştu. Belki de Diderot'nun, düzenlediği
ansiklopediye mastürbasyon maddesini dahil etmesini esin ­
leyen buydu. A d ı m .adım gelişen b i r senaryo çerçevesinde
kaleme alınan, James'in bu " akılsızca eğlence"nin, bu "saç­
ma cinsellik tarzı"nın, yani mastürbasyonun sonucunda ne­
redeyse kör olacak kadar küçük harflerle yazan bir çocuğa
dair a nlatımı, belki de Diderot gibi hayal gücünün hayranı
bir adamı cezbetmişti . Teşhis, amorozdur; belli bir göz ku­
suru olmaksızın görme bozukluğu.2 5
Ancak bu spekülasyondur. Biliyoruz ki Diderot'nun döne­
mi belirleyen Encyclopedie'sindeki diğer maddelerin yanı sıra,
uzun "Manstrupration ya da Manustupration" maddesinin
yazarı, tanınmış hekim Jean Jacques Menuret de Chambaud,
Onania'yı mastürbasyonu ciddi biçimde dikkate değer bir so­
run haline getirmiş olmakla överken, bir yandan da bir laf ka­
labalığı olmakla eleştiriyordu. 1 765'te, adı bilinmeyen bir şar­
latanın dünyayı gizli, isimsiz ve çok az dikkat edilen bir ayıp
konusunda ilk kez uyarmasından elli yılın biraz üzerinde bir
süre sonra, bu çalışma, onu on sekizinci yüzyıl ansiklopedile­
rinin sonuncusu ve en büyüğüne sokuyordu. Grub Street'ten
çıkan Onai1ia, Yüksek Aydınlanma'nın zirvesine ulaşmıştı.26
Onaııitı'tlaıı Wı·lı',· Mmıü rlıasyoııuıı \"ayılması 31

Buna karşın Encyclopcdic maddesinin dayandığı remel


ororire, düşük kalitedeki Onania değil, on sekizinci yüzyılın
en ünlü, en nüfuzlu ve en çok ürün veren hekimlerinden bi­
risi tarafı ndan kaleme alınan, çok daha donanımlı ve say­
gın bir çalışmayd ı : Tissor'nun, 1 75 9'da basılan orijinal La­
tince metninin 1 760'ta yayımlanan ve üçte bir oranında da­
ha uzun Fransızca baskısı, L'Onanisrne; ou, Dissertation physi­
que su r les maladies produites par la masturbation [ Onanizm
ya da mastürbasyonun yol açtığı hastalıklar üzerine fiziki
tahlil]. Tissot, hem başlık hem de anlatım tarzını aşırdığı
önceki çalışmaya karşı pek cömert değildi: O, "gerçek bir
kaos ... uzun süredir piyasaya çıkan en tutarsız ürünlerden
biridir." iddiasına göre, iki kitap arasında hiçbir benzerlik
yoktu. " İsim benzerliği "nin okuru yanıltmaması uyarısında
bulunuyordu; her ikisini de okuyan birisi aralarındaki far­
kı açıkça görecekti . Ancak itirazları boşunaydı; Onania ba­
şarıya ulaşmıştı.27
Tissot'nun önsözü, anonim İngiliz şarlatanın çalışması­
nın üst k ültüre ne kadar yaygın biçimde nüfuz ettiğini gös­
terir. B u çalışmanın yayımlanmasının a rdından -orijinal
Latince metin ile Fransızca çevi risinin yayımlanmaları a ra­
sındaki döneme atıfta bulunmaktadır- tartışılmaz bir otori­
te ona , Onania'da sözü edilen bazı olguların doğru olmadı­
ğını, çalışmanın -yanlış yere- müstehcenlikle suçlandığını
ve bir Almanca baskısının imparatorlu k müsaadesi olmadı­
ğı için yasaklandığını anlatmıştı.28 Tüm bu sebeplerden do­
layı, o da, Onan ia'dan söz etmemeye dikkat etmişti. Ö te
yandan, bazı eleştiriler sadece Almanca baskıya yönelikti.
" Kurmaca olgular" olabilirdi; ancak genel anlamda Ona­
nia'nın söyledikleri " ziyadesiyle doğru "ydu. Fakat, bu da­
ha önceki çalışmanın bir değerlendirilmesini i şe dahil etme­
deki belirleyici faktör, Johann Rudolph Stehelin adlı seçkin
bir hekimden aldığı bir mektuptu . Mektupta Halle'li Fried­
rich l:loffman'ın bildirdiği bir vaka aktarılıyordu. ( Hoff�
man, eter tarzı bir sıvının sinirler yoluyla kaslara geçtiği ve
böylece onları yarı kasılmış bir biçimde tuttuğu yolundaki
görüşleriyle ünlüydü. Bu yaklaşımın versiyonları yaygındı
32 "frlı l<i�ilih Sı'iıs

ve b u eterik enerjinin mastürbasyon yol uyla israfının neden


l açka çenelere, sakat ellere ve gizli ayıbın diğer belirtilerine
yol açtığının açıklamasıydı.) Stehelin'in yazdığına göre,
Hoffman'ın hastalarından birisi, anlaşıldığı kadarıyla, mas­
türbasyon hastalığından mustaripti. Onania'nın yazarının
önerdiği ilaçları kullanarak gerçekten iyileşmiş ve sonuçta
çocukları olmuştu. Kısacası Onania hem en ileri tıp çevrele­
rinde hem de onların hastaları arasında yaygın biçimde bi­
liniyordu. lsviçre'deki bir hastanın kitabın bir kopyasını gi­
dip Frankfurt'tan aldığını biliyoruz.29
Ancak Tissot'nun L'Onanisme'i tamamen farklı bir ölçek­
te başarı kazandı; söz konusu olan, Avrupa çapında hızlı
bir yazınsal sansasyondu. Onania'dan farklı olarak, ilaç sat­
mıyordu; düzmece ürünlerle bağla ntısı yoktu ve okura,
mastürbasyona asla başlamaması veya onun eline d üşmüş­
se bırakması yolundaki öğütlerin ötesinde, pek fazla acil
yardım sunmuyordu. Verdiği tedavi reçeteleri yatıştırıcı,
a klıselime uygun ve ucuzdu: Sağlıklı yaşam, iyi arkadaşlar,
belki biraz da güçlendirici ilaçlar. L'Onanisme ( bundan son­
ra, lngilizce başlığıyla, Onanism olarak anacağım ) , böylece
Onania'ya destek olmuş sahte ilaç pazarından bağımsız bir
biçimde başarı kazandı. Şu veya bu nedenle (bu konuya da­
ha sonra geleceğiz) neredeyse hemen halkın hayal dünyası­
nı ele geçirdi.
Ortada tam, sistematik bir bibliyografya yoktur. Ancak
yine de on sekizinci yüzyıl baskılarının sayısı hakkında bil­
gi sahibiyiz: Londra, Bristol, Bath ve Dublin'de; Tissot'nun
memleketi Lozan'da, Bern ve Cenova'da; Frankfurt, Leip­
zig, A ugsburg, Hamburg ve Eisenach'da; Utrecht, Amster­
dam ve Louvain'de; Madrid, Phidelphia, Viyana ve Vene­
dik'te ( en azından birer tane İtalyanca ve Yunanca) basıldı­
ğını biliyoruz. 3 0 ( Bu liste, ondan alıntı ya da çalıntılar yo­
l uyla oluşanları kapsamamaktadır.) Yalnızc a baskı sayısı
bile, Onanism'i on sekizinci yüzyılın en çok satanları arası­
na yükseltir. En azından Fransızca 35 baskı, diğer dillerde
de 61 baskı söz konusuydu; daha kısa olan Latince versiyo­
nunun 6- baskısı ve 4 çevirisi bu hesaba dahil değildir. Bir
Onanicı'clmı "'rlı'ı• Masıü ı-lıasyoııun !"ayılması 33

karşılaştırma yapmak için söyleyelim, Rousseau'nun en po­


püler romanı Nouvcllc Hc l oYse ( Yeni Hclofse) on sekizinci yüz­
yılda 1 3 7 baskı yapmıştı . Kısacası mastürbasyon üzerine bu
ilk "ciddi" kitap,. gerçek bir çok sarandı; on dokuzuncu
yüzyılda yaygın olarak yeni baskıları yapıldı ve daha başka
dillere de aktarıldı ( örneğin 1 85 5 'e kadar 5 Rusça baskısı
yapıldı ).31
Tissot, Onanism yayımlandığında, zaten tanınan, iyi bağ­
lantıları olan ve saygın bir kişiydi. On sekizinci yüzyıl tıp
dünyasının seçkin üyelerinin bir k ısmıyla birlikte çalışmıştı
ve bu a la ndaki büyük bilim adamlarından birisi olan Alb­
recht von Haller'in editörü ve çevirmeniydi. 1 754'te yayım­
lanan çiçek hastalığı üzerine kitabı, uluslararası bir başarı
kazanmış ve Encydopedie'nin aşı maddesi için temel alın­
mıştı. Onanism'in çıktığı yıl, Kraliyet Topluluğu'na seçildi
ve ertesi yıl, Advice on the Health of the People'ın ( Halk Sağlı­
ğı Üzerine Tavsiye ! yayımlanmasıyla, adı herkesçe bilinir
hale geldi; onanizmin de içinde yer a ldığı tıp felsefesi Avru­
pa'yı salladı . Hizmetçilerinden birisi hastalandığında Mrs.
Thrale (Dr. johnson'ın dostu ) oğluna, " Gidip bana Buc­
han'ın Domesticlı Mcdicine'ını alıp getir ... ya da daha iyisi ...
Tissot'yu getir; o daha iyi kitap " diyordu. Oğlu da " Öyle­
dir" "" diye zekice ve espriyle cevap veriyor ve Advice'ı alma�
ya gidiyordu. Kitabın, on sekizinci yüzyılda, ikisi Telugu
dilinde..,. olmak üzere en az on dört dilde 1 30'dan fazla
bask ısı yapıldı. john Wesley Advice'ın bir özetini yayımladı
ve Tissot'nun "güçlü kavrayışa, geniş bilgiye ve derin dene­
yime" sa hip bir kişi olduğunu onaylaya rak, onu "Kent ve
Kırsaldaki Metodist ibadet Yerleri" nde sattı . Yidiş dilinde­
ki ilk bilimsel tıp makalesi olduğu söylenen metin, büyük
oranda Tissot'nun kitabının Al manca ve l branice çevirileri­
ne dayanır.32 Ve diğer yazdık larıyla da , Tissot, Avrupa lıla-

• Burada bir kcliml' oyunu söz konusudur. Cl'\':tbın orijinali, )'.azarın a d ı n ı anım­
satır hiçiınd•· "Ti• ""'dur. (\·.ıı.)
• • Hindistan'ın ızii nl'y(lo�ımında koıııı şıılur n· Andhr:ı Pradc•lı l'yaletiııiıı rl'smi
dilidir. (ç.n.)
34 lrl: l\işilik Sı'lıs

rın komodinleri üzerindeydi. James Boswel l 25 Haziran


1 769 pazar gününün en güzel saatlerini yatakta On tlıe Hc­
alth of Literary Pcrsons'ı [ Edebi Şahsiyetlerin Sağlığı Ü zerine]
okuyarak geçiriyor ve k itabın " kendisinde birtakım tuhaf
düşünceler yarattığı "nı söylüyordu. Bu pekala müm kündü,
çünkü k itap sürekli zihinsel aktivitenin neden olduğu has­
talıklarla mas.türbasyonun (ki Boswell bu konuda büyük
bir suçluluk ve tiksinme hissediyordu) yol açtığı hastalıkla­
rı büyük oranda aynı çerçevede değerlendiriyordu.33
Böylece Tissot, kusursuz kimliği, muazzam şöhreti ve
içinde hem Avrupa'nın önde gelen entelektüelleri hem de
hükümdarlarının bulunduğu geniş bir çevreyle yaptığı ya­
zışmalarıyla, mastürbasyonu kesin bir biçimde Batı kültü­
rünün ana unsurlarından biri haline getirdi. Tissot, anlatı­
mının sınırlı olduğunu, kendi kendini kirletme hakkında,
kendisi ve meslektaşlarının genellikle sakındığı, dinin eski
moda terminolojisindeki " suç", ahlak bozukluğu ya da
"günah" biçimindeki değerlendirmelere i lgi göstermediğini
iddia ediyordu. Onun görüşüne göre, problem öncelikle bir
ahlak sorunu değildi. Ü zerinde durduğu konu, beden pato­
lojisiydi; mastürbasyonun neden olduğu bozukluklar
-<>nunla gelen hastalıklar- ele alınmalıydı .
Ancak bu yaklaşım, samimiyetten biraz uzaktır. Tissot
açık bir biçimde, kendisinin, sadece bir doktordan ne bek­
leniyorsa onu yaptığını ilan etmektedir: "Quod medicorum
es Promittunt medici ", doktorun sadece tıpla ilgili olanla
uğraşma hakkı vardır, diye Horatius'tan alıntı yapar. Aslın­
da kendisinin, bilimin uzun zaman dine ait olmuş bir otori­
teyi ele geçirmeye çalıştığı büyük bir yayılma hareketinin
bir parçası olduğunun farkındadır. Aydınlanma tıbbının sa­
vunduğu üzere, sosyal uygulamalar doğal düzeni bozdu­
ğunda beden acı çeker; böyle bir ihlalin olup olmadığına
karar verme ehliyetine sahip olduğundan, tıp temel bir ah­
laki bilim, hatta, tek ahlaki bilimdi. Eğer normlar, ilahi esin
değil, doğanın ihtiyacının kavranması çerçevesinde· temel­
lcndirilecekse, eğer böylesi normların çiğnenmesi patoloji
aracılığıyla açığa çıkarılacaksa, o zaman doktorlar hem
Orııınio'tlcın w..ı.·.. Mcısıiirll(ISVOllllll l'o_vılnıosı .lS

doğrunun rehberliğini yapan hem de yanlışı teşhis eden ki­


şiler olurdu. Ü nlü Alınan hekimi, bcllctrist • ve Tissot'nun
yakın dostu Johann Georg Zimmermann bu tıp-ahlak tar­
zının iyi bir temsilcisidir. Katı bir hekim tarzıyla , genç kız­
larda mastürbasyon sorunu konusunda uyarılarda bulunan
ve " Hiç kimse, ahlakçıların bilgi ve ikazlarındaki boşlukla­
rı doktor gibi dolduramaz" düşüncesini dillendiren bir bro­
şür kaleme almıştı. Öte yandan, yalnızlık üzerine yazdığı
kitabıyla da (giderek daha talepkar hale gelen bir uygarlık­
ta kendi üzerine düşünmenin önemine dair bir çalışma) Av­
rupalı ve Amerikan yazın çevrelerinde çok iyi tanınıyordu.
Zimmerman gibi " insan kalbinin gizli köşeleri"ni (ifade,
Tissot'nun yazdığı biyografidendir) keşfeden bir adama gö­
re, tek başınalığın sınırlarında tek başına ayıp vardı .34 Ah­
lak, tıp aracılığıyla konuşuyordu.
Mastürbasyon, tıp-ahlak yazınından kolayca diğer tüm
yazın alanlarına taşındı. Büyük Aydınlanma düşünürleri
için, mastürbasyon çabucak bedeni korkunç bir biçimde
mahvedebilecek bir bozukluk, hiçbir organik etkide bulun­
masa bile dehşet verici olan bir sosya lleşme bozukluğu ha­
line geldi. Ö rneğin Voltaire, konuyu tipik coşkusuyla ele al­
maktadır. Tissot ve diğerleri gibi o da, her şeyin Onanisrn'i
( Onania demek istiyordu) kaleme alan İ ngiliz doktorla baş­
ladığını düşünmektedir. Kitabı Mukaddes'in hiçbir yerinde,
Onan'ın, gebelik durumundan kaçınmak üzere, bir başka
yöntem yerine mastürbasyon yaptığının söylenmediğine
işaret eder. "Yaklaşık seksen baskı yaptığı hesap ediliyor"
diyerek ( Voltaire'in bu sayıyı nereden aldığı belli değildir),
bu "olağanüstü sayı "nın kitap satıcılarının okuru cezbet­
meye yönelik yaygın hilesinden başka bir şey olmadığını da
kabul ederek İngilizce broşürün başarısını kabul eder. Ar­
dından, araştırdığımız ta rihin bir kısmının kısa bir özetini
sunar. Onanisın'in yazarı Lozanlı ünlü doktor S. A. O. Tis­
sot, İngi liz Grub Street geleneğinin karmakarışık ettiği me-

• 0Alıııanca"da -t'drhiyarç ı " anlamına �elir. (ç.n.)


36 frlı Kişilik Sı·hs

seleye açıklık ve yöntem getirmesinden dolayı kutlanır. Tis­


sot'nun yaklaşımları Voltaire'in ilgisini, mastürbasyonun
tıbbi tehlikeleriyle i lgi lenmesinden çok, ruhban karşıtı du­
ruşunu desteklediği için çeker. Din adamlarının evlenmeme
yemini, doğaya aykırı perhiz, doğaya aykırı zevklere yol
açıyordu; bunları n biri diğerini teşvik ediyor, keşişler, ra­
hipler, rahibeler m astürbasyon yapıyordu. Ve Voltai re, Ki­
lise'ye yönelik hücumlarında kullandığı alaycı tonla, ebedi
ve ezeli Tanrı'nın bir fahişeler ve hırsızlar grubundan türe­
diği, Onan'ın menisini yere dökmek suretiyle onların toplu­
munda n ayrıldığı iddiasının saçma olduğunu ama Kilise
alimlerinin hiçbir şeyden kuşkulanmayan inananlara kabul
ettirmeye çalıştığı diğer birçok iddiadan daha garip olmadı­
ğını söyler. (Onan'ın ailesinin dehşet verici öyküsünün ta­
mamını hemen öğrenmek isteyen okurlar, 1 2 1 - 1 26. sayfa­
l ara atlayabilir.) Bununla birlikte Voltaire, kendi yaşadığı
dönemde a rtık mastürbasyon olarak bilinen "Onan'ın gü­
nahı"nı tanımlama durumuyla karşı karşıya kalınca, sade­
ce bunun, -Havelock Ellis ve Freud'un narsisizm olarak de­
ğerlendirecekleri- "sa pıkça kendini sevme"nin bir sonucu
olduğunu söylemekle yetinir. Fakat a rtık mesele, Volta­
i re'in, modern mastürbasyonun türetilmesine yardım eden
birçokları gibi, otoerotik cinselliği, uyulması gereken sosyal
ve manevi yaşam kurallarıyla ters düştüğü için dert etmesi­
dir .35
jean-Jacques Rousseau bunu açıkça anlamıştı . 8 Tem ­
muz 1 762'de Tissot'nun ona Onanism'in bir kopyasını gön­
derişi, seçkin vatandaşının üzerinde çok çalıştığı büyük bir
ahlaki amaca hizmet eden ortak faaliyet alanlarındaki bir iş
a rkadaşı havasında oldu. Eğitim konusunda Aydınlanma
döneminin en etkili çalışması olan Emile, bu tari hten iki ay
önce, 1 762 Mayıs'ında çıkmıştı; Tissot onu hemen okumuş
ve kitabın ünlü yazarıyla birçok ortak görüşü paylaştığın ı
görmüş olmalıydı. Tissot, b i r görüşme talebinde bulundu
ve talep çabucak kabul gördü. Bu görüşmeyi Tissot'nun il­
tifatları izledi: " Sizinle geçirdiğim anlar, hayatımın en il­
ginç anla rındandır." Ve göndermiş oldu�u kendi kita bını,
Oııaııia'dcın Wt'b'ı· Mcısıürbas_yonım \'ayılması 37

Rousseau'nun şaheserleriyle yan yana koyuyordu: " Ona­


nism size, böylesine sert bir biçimde eleştirdiğiniz ve sergile­
me cesaretine sahip olduğunuz iğrenç edimin tüm tehlikele­
rini gören bir doktorun nihayet var olduğunu gösterecek­
tir. " ima Rousseau'nun k itabına adını veren kahramanı
Emile'in ve daha geniş anlamda tüm delikanlıların, cinsel
uyanışına eşlik eden mastürbasyon konusundaki ahlaki ön­
görüye yöneliktir. " Eğer o !bir eğitmenin öğrencisi ] " cinsel
içgüdülerini doyurmanın bir yöntemi olarak " bu tehlikeli
desteği bir kez öğrenirse, yolunu şaşırır" d iyordu Rousseau
tartışma götürmez bir biçimde. "O genç adam kendisini ele
geçiren bu en vahim alışkanlığın üzüntü verici ltristc) so­
nuçlarını mezara kadar taşır" aynı zamanda da, bu alışkan­
lığın etkisiyle öğretmenine kulak vermezdi . Hikayenin bir
bölümünü de tıp oluşturuyordu; kalp ve beden, kesin bi­
ç imde zayıf d üşüyordu. Ancak daha büyük problem, Emi­
le'in mastürbasyon yüzünden umutsuzca kendi kendine esir
olacağı gerçeğiydi. Uygunsuz bir kadına aşık olmak bile
bundan daha iyiydi; Rousseau, onun böyle bir kaderden
k urtarılabileceğinden emindi. Anca k cinsel a rzu ve doyum
a racı olarak kendinden kurtarılması, başka bir sorundu.
Rousseau, kimliğimizin oluşmasında toplumun rolüne i liş­
kin duyguları karmaşık olmakla birlikte, toplumun hala
kurtuluş zeminleri sunduğunu düşünüyordu. Saf içsellik,
ulaşması daha güç, belki de imkansız bir şeydi. Sonsuz ken­
di kendine üretilen cinsel hazzın yönlendirdiği saf içsellik,
en uç durumdu .36
Mastürbasyon ve benliğin oluşumu, Rousseau'daki te­
mel temalardır ve bunlara tekrar döneceğiz. Ancak şimdi­
lik, konu hala bu yeni günahın dünyada nasıl yaygınlaştığı­
nı anlatma çerçevesindeyken, üstünde durulacak nokta,
ciddi bir ahlaki mesele olarak mastürbasyonun, popüler ve
aynı zamanda bilimsel tıbbın, pedagoj inin, ruhban karşıtı
polemiklerin ve bili msel ansiklopedilerin dışına taşarak
edebi, çok satan bir eserde güçlü bir şekilde bulunmasıdır.
1 762'nin sonunda Enıi/c'in Fransızca ori j i n a l baskısı
30.000 kopyanın üzerine çıkmıştı; yüzyılın sonundaki bas-
38 Trlı Kişililı Seks

kı adedi i se yaklaşık 200.000 kopyaya ulaşmıştı . Ve bu he­


sa ba çevi riler dahil değildi. On sekizinci yüzyıl Alman eği­
timcilerinin en ün lülerinden ikisi, Rousseau'nun Emilc'de
"düşünürlere nasıl düşünüleceğini öğrettiğini " söylüyorlar­
dı.37 1 700'de adı henüz yeni yeni dillendirilen ayıp, yüz yıl­
dan daha kısa bir süre içinde, m ilyonlarca okur ve dinleyi­
ciye, bireyin ahlaki temizliği açısından en ciddi tehlike ola­
rak ilan edilmişti.
RousseAu 22 Temmuz 1 762'de, kendisine Onanism'i
gönderdiği için Tissot'ya teşekkür ediyordu. K itabı, eline
geçtikten hemen sonra okumuş olmalıydı (açıkça görüldü­
ğ4 üzere konuyla yakından i lgiliydi) ve takdirlerini sunan
bir yanıt göndermişti. Teşekkür notunda, a rtık pek fazla
okumamasına (özellikle de tıbbi kitapları ) karşın, onu bir
kez eline aldıktan sonra bırakamadığını söylüyordu . Esef
duyduğu tek şey, onunla daha önce karşılaşmamış oluşuy­
du; yoksa konu üzerine daha önce söylediklerin i güçlendi r­
mek üzere, onun otoritesini ve bilgisini kullanabi l irdi .38
Rousseau'nun soruna ilgisinin nası l başladığını bilmiyo­
ruz. Kendisinin mastürbasyonla bağlantısı ve onun cinselli­
ğin i n oluşmasındaki yerine dair ün lü anlatımı Confessi­
ons'da l ltiraflarl karşımıza çıkar ve olgun bir adamın, ken­
di genç benliği üzerine düşüncelerini yansıtır.39 Ancak ge­
nel vaziyet yeterince açıktır: 1 760'larda Aydınlanma dok­
torlarının en çok okunanlarından, en nüfuzlularından biri­
si ile filozofların en büyüklerinden ve en özgün lerinden bi­
risi , neredeyse tamamen karanlık bir durumdan ancak elli
yıl önce çıkmış bir ayıba karşı i şbirliği etmişlerdi. Tis­
sot'nun söyledikleri, en azından bir buçuk yüzyıl daha, ko­
nu üzerine yazan popüler ve bilim çevrelerinden yazarlar
tarafından a ktarılmaya devam etti . Ve Rousseau'nun otobi­
yografik yaklaşımları da, yeni ayıbın en eksiksiz formülas­
yonu olarak, en azın dan eğitim çevreleriı.ı de yankı· buldu.
Kraliçe Vicroria döneminin bilgelerinden John Ruskin,
"Si ze, eskiden benim de bir Rousseau olduğumu sık sık
söylemiyor muyum" diye yazıyordu Mrs. Cowper'a. Eski
karısı Effie'yle evlıliğinin, hiç ereksiyon olamamasından de-
011a11ia'cl<111 Wrb'ı• Mııstiirbasyon un foyılrııası 39

ğil, özellikle onunla birli kteyken olamamasından dolayı bo­


zulduğunu söyleyerek, ondan bu bilgiyi, kızlarına ta lip ol­
duğu Rose La Touche ailesini ikna etmek için kullanmasını
istiyordu . Bir sevgili olabileceğini kanıtlamak için bir mas­
türbasyoncu olduğunu itiraf etmesindeki ironiyi kendisi gö­
remiyordu (yaygın varsayım a ksini öngörürdü ) . Onun bü­
tün açıklamaya çalıştığı, mastürbasyon günlerinin sona er­
diğiydi. Bu günahtan kurtulmuş - olduğunu anlatıyordu
Mrs. Cowper'a. O gün ler, hala onun doğru koşullarda ik­
tidarlı olduğunu kanıtlamakla birlikte, geçmişte, "gerçek­
ten gece gibi geçmiş"te kalmıştı.40
Tissot ve Rousseau'nun temsil ettikleri, birbirine karı­
şan, hatta birbirini besleyen iki ırmağın (bir yanda tıp, di­
ğer yanda ahlak felsefesi ve pedagoji ) akışına uygun olarak,
mastürbasyon da yolunu bulup ilerleyecekti . Temelde aynı
topraklardan, birbirine karışmış biçimde akan bu ırmakla­
rın her biri , seviyesiz ya da daha saygın, kendi yatağına sa­
h ipti. tikin, yeni ayıbın popüler tıp alanındaki seyrinin kısa
bir özetini görelim.
Hastalığı yaratan ve ilk elde ilaç satışını hedefleyen John
Marten 'in ruhu en azından iki yüzyıl boyunca varlığını sür­
dürdü. Ö rneğin, on sekizinci yüzyıl sonlarında Dr. Solo­
mon'un pelesenk yağı (Balın of Glead) , il kin Onania ve ağrı
kesici gerdanlık imparatorluğu tarafından olağanüstü başa­
rıyla açılan tıp-ahlak pazarını kullandı. "Doktor", Aberde­
en'dan ( ünlü üniversiteden değil, bir on sekizinci yüzyıl dip­
loma fabrikasından) tıp doktorluğunu satın almadan önce,
Newcastle'da bir ayakkabı cilası satıcısıydı. Yağı, bir genel
şifa verici olarak satmaya başladı; ancak on dokuzuncu
yüzyıl başlarında el indeki kocakarı ilacı daha aranır bir ha­
le geldi. Şirketinin çıkardığı Guidc to Good Health 'ın (Sağlık
Rehberi ) yüz bin nüshası, mastürbasyonculara farmakolo­
jik bir soluklanma imkanı sunuyordu. (Suçluluk duygusu
artık kendi kendine yok olurdu. ) Onania gibi Solomon'un
" Rehber" inin ha:cmi de giderek arttı . Elli ikinci baskı 283
sayfayken, 1 8 1 4 civarında çıkan a ltmış dördüncü baskı, ln­
giltere'de ve Amerika Birleşik Devletleri'nde kitap ve yağın
40 Tfh Kişilik Srhs

satın a lınabileceği acentelerin isimlerinin bulunduğu dokuz


sayfa da dahil olmak üzere, 3 1 2 sayfaya çıkmıştı. İ yi yıllar­
da firma 5 .000 sterlin (sıkı bir zanaatkarın yıllık ücretinin
yüz katı ) gibi büyük miktarda bir parayı reklam için harca­
dı; bu reklamlarda, adı zikredilmeyen bir "aldatıcı alışkan­
lığı n " , " yapılabilecek en yıkıcı şey " olduğu ilan ediliyordu.
Ö nceki gibi, ancak çok daha büyük bir ölçekte, mastürbas­
yon konusundak i kaygı -belki de edimin kendisi hakkında­
ki bilgi- geniş ve sürekli yeni m üşteri arayan bir yayın ve
ürün pazarı aracılığıyla, kamuoyunun dikkatine sunuluyor­
du.
Goss and Company'nin Hygeniana'sı (en azından 1 830'a
kadar olan çok sayıdaki baskısı), mastürbasyonun hastalık­
lı etkilerinden k ızların da oğlanlar kadar ya da daha çok
mustarip olduğunu ve bu yüzden anların da firmanın i laç­
larına ihtiyaç duyduğunu öne s ürerken Tissot'nun otorite­
sine başvuruyordu. james Hodson, on sekizinci yiizyıl son­
larını n bir başka sahte doktoru, pervasızca kendi reklamın ı
yaptığı bir pasajda, " belli bir alanda, bu krallıktaki meslek­
ten kişi lerin hiçbirinde bulunmayan geniş bir pratiğe" sahip
olduğunu, her tür "sözde hekim " i n onun yazı ve ürünlerini
çalma peşinde olduğunu ve nihayet, onun Acem Sağaltıcı
Drajeleri'nin " söz konusu gizli k usurun ağına talihsizce
düşmüş" kişileri iyileştireceğini ilan ediyordu. Daha önce
ağrı kesici gerdanlık konusunda olduğu gibi, Hodson için
de, sürekli müşteri sirkülasyonun un qlduğu kafeler, hem
satış hem de bağlantı yeri -tavsiye talepleri, referans verme­
ler ve postayla siparişler için adres- anlamına geliyordu. Ve
bir kez daha, sağlam bir pazar, haberi yaydı; baskı ardına
baskıyla, çeşitleme üzerine çeşitlemeyle, Onanism ile iyi
öğütler ve yardımcı ürünler (bir ücret karşılığı ) birlikte har­
manlandı.4 1 Tissot'nun kitabının kendisi ise, ta yirminci
yüzyıla kadar, tüm Avrupalı ve birçok Avrupalı olmayan
dillerde yayımlanmayı sürdürdü ve hiç şüphesiz, gazete
i lanlarında sunulan çeşitli ilaçların satışını teşvik etti.
On dokuzuncu yüzyıl ortalarında, mastürbasyon karşıtı
pazarın şurup ve haplarına türlü türlü yeni araçlar katıldı.
Onıınill'ılcın Wı·lı'ı· Mllsliirbll s_vıınun l'llyılnıası 41

Kaygı ve suçluluk duygusunun büyük etkisiyle, sözde gizli


kusurun zararlı etkilerine son verecek bir şeye, herhangi bir
şeye yönelik sanki sonu gelmez bir talep söz konusuydu.
Kapitalizm ve teknoloji bu mücadeleden yararlanıyordu;
ereksiyon alarmları, çarşafı cinsel organlardan uzak tuta­
cak penis kılıfları, uyku torbaları ve yatak askıları, k ızların
bacaklarını ayırmasını engelleyecek dar giysiler gibi sürekli
yeni bir şeyler üretme akımı, sadece Amerika Birleşik Dev­
lederi'nde en az yirmi patent hakkı elde etti.42 Ve ebeveyn­
ler, birçok rehber kitap tarafı ndan, teknoloj i yardımı ol­
maksızın da, azami dikkati göstermeleri konusunda ısrarla
uyarılıyordu. Kısacası, yaygın bir ticari tedavi ağı, ortaya
çıktığı 1 71 2 ya da civarından 1 . Dünya Savaşı'na kadar, bu
söz konusu hastalık ve suç/günahtan kar elde etmeyi sür­
dürdü.
Birçok popüler tıp türünün yanı sıra, sağlıkla ilgili, ka­
ianç ft rsatı sunmayan kamu politikalarına dönük tartışma­
lar da, mastürbasyonun on dokuzuncu ve yirminci yüzyıl­
lar boyunca kamuoyunun gündeminde kalmasına katkıda
bulundu. Onların söylemleri genellikle birbiriyle ters düşen
ve geniş bir çeşitlilik arz eden amaçların hizmetindeydi; an­
cak bu ahenksiz söz karmaşasından yine de bir açık mesaj
çıkıyordu: Mastürbasyon, cinsel yapı hakkında söylenebile­
cek her iyi şeyin evrensel inkarı, en feci alternatifi ve insanı
tuzağına düşürecek kötü, bozucu ve antisosyal her şeyin de
temeliydi. Ö rneğin on dokuzuncu yüzyıl frenolojisti • O. S.
Fowler'ın cinsel sapı klıklar üzerine yarım milyon kopyadan
fazla basılmış bir kitabı, mastürbasyonun, "tüm diğer cin­
sel kusurların toplamından, kıyas kabul etmeyecek kadar
daha fazla cinsel tahribata, felce ve hastal ığa, ya nı sıra mo­
ral bozukluğuna" yol açan, " insanın işleyebileceği günahla­
rın en günahı, ayıpların en ayıbı" olduğunu bildiriyordu.
Fowler cinsel hazzın kendisinden kuşku duymuyordu. Bun­
dan kuşkulu olanlar da vardı. Amerikan sağlık reformcusu

• Frenoloji: .Kafatasın ın hiçimiııc hakarak iıı,anın k a rakterini w zihni yı.-renc�ini


incclmw. (ç.n. I
42 Trh Kişilik Srhs

ve tahıl hanedanının kurucusu J . H . Kellogg, bağlantıları


aracılığıyla, mastürbasyonun, insanın seks i steği yönündeki
genel talihsiz eği l iminin en kötü örneği olduğu haberlerin i
yayıyordu. Tiksintisini zorlukla kontrol edebiliyordu: ·o,
" soyun Molek'i" , • cinsler arasındaki haram ilişk iye dayalı
"çirkin günah"tan " iki kat iğrenç bir suç "tu. Ü nünü pekiş­
tiren k rakerin yaratıcısı ve isim babası Sylvester Graham da
aynı düşüncedeydi:4J
Tıp ile ahlaki pedagojiyi harmanlayan on sekizinc i yüzyıl
geleneği kanser gibi büyüdü; tek başına ayıbın alışılmışın öte­
sinde sinsi bir tehdit taşıdığı bilgisi her yere yayıldı. Mesela
daha sonraki birçok örnekten birisi olan Scouting for Boys
[Oğlanlar lçin izcilik], bir önceki dönemin seçkinlerinin şika­
yetlerini açık bir biçimde yirminci yüzyıl başlarına ve daha
önceki yazarları okumuş olabilecek k işilerin epey altında yer
alan bir kesimin oturma odalarına taşıyordu. Baş lzci Lord
Baden-Powell, bu " hayvanca davranış" , bir alışkanlık haline
gelmesi durumunda, "hızla hem sağlığı hem de ruhu tahrip
eder" d iyordu; onun bahtsız uygulayıcılarının muhtemel so­
nu " bir tımarhane"ydi. Çok yaygın okunan bir broşürün gi­
rişinde, Amerika Erkek lzcileri'nin oymak başı, "daha on iki
yaşında veya bu yaşın biraz üstündeki oğlanların, bu tür aşı­
rılıklardan dolayı tımarhaneye koyulduğunu gördüğü" yo­
lunda uyarıda bulunuyor, "tedaviden hiçbir umut yoktur"
diye de ekliyordu. Biraz daha ileri yaştaki oğlanlar da unu­
tulmuyordu. Her birinin eline Arthur Trewby'nin Healthy
Boyhood'u [Sağlıklı Çocukluk ! tutuşturulan Kraliyet Donan­
ması mensupları, özel uzuvlarla uygunsuz biçimde oynama­
nın beynin zarar görmesine yol açacağını öğreniyordu. Bir
parça erkekliği olan, buna karşı direnirdi.44
Kızların başına daha da kötüsü gel d i . Oğlanlar için ya­
zılmış kitaplardan birinin, bu kez A merikan Kadın Kulüp-

• M o l c k : l l k çal\da Ortadııl\u"ııuıı pt'k ç o k hi il�csiııdt' kendisine çocuk k u r h a n t•di­


lcn tanrı. Adı, lhra niı.:c ıııddı ( k ra l ) siiz.:iil\üniın iııısüzlcriylc lııışcı (utanç) siiıciı-
1\iıııdcki ü ı ı l ü lt'rİıı hirlc�llll''İyk· olu�nı u �tur. ı ç. ı ı . 1
Oııcmia'ılıuı Wdı'c· Mcısliiı l1<1syonıuı l'cıyılrıımı 43

leri Federasyon u Toplumsal Sağl ık Komitesi başkanı tara­


fından takdim edilen yazarı, tümüyle federasyona ait olan
bir broşürde, onları, sinir sistemlerinin tamamen çökmesi
tehlikesiyle karşı karşıya oldukları, bu yüzden, oğlanlar gi­
bi tımarhaneye, fakat aynı zamanda da "erkenden mezara "
gidebilecekleri yönünde uyarıyordu. lyi n iyetli ve büyük
nüfuza sahip A merika Birleşik Devletleri Çalışan Çocuklar
Bürosu, a nnelere çocuklarının " hayat boyu sakat" olmala­
rını engellemeleri için öğütler veren bir kitapçıkta, bu gö­
rüşleri yineliyordu.45 Kısacası Onania'nın menzili giderek
daha fazla genişlemiş, insan refahı ve ahlaki değerlerle ilgi­
lenen neredeyse her organizasyonla ve günün büyük mese­
leleriyle giderek daha fazla bağlantılandırılır olmuştu.
Mastürbasyon ayrıca doğum kontrolü konusundaki rıp­
ahlak tartışmasında da önemli bir unsurdu. Neredeyse tüm
Katolik yorumcular için, bin yılı aşkın bir süredir, "Onan'ın
günahı'' , coitus interruptus * an lamına geliyordu. ( Onan'a yö­
nelik teoloji k yorumların öyküsünü daha ileride anlacıyo­
rum; onu hemen okumak isteyenler 1 3 8- 1 50 sayfa aralığına
atlayabilir.) On dokuzuncu yüzyılın daha teknik Katolik rıp­
ahlak tartışmasında, yeni türetilmiş "onanizm " , eski "pecca­
tuın Onan "ın * * yeni bir versiyonu olarak tanımlanıyor ve
"erkeğin cinsel münasebete girişmesinin ardından, tohumla­
madan önce geri çekilmesi ve meniyi gebeliğe mani olmak
üzere ona mahsus aletin dışına dökmesi " de, hep iddia edi­
legeldiği üzere, bunun içine katı lıyordu.46 Alanı genişletilen
günah, on dokuzuncu yüzyılda, her tür doğum kontrolü
yöntemini kapsar hale geldi. Ancak artık geleneksel günah,
malum yeni günahla (mastürbasyon) birlikte gelen organsal
musibetin de listeye alınmasıyla, eskisinden daha da körü
gösterilebi lirdi. Böylece "onanizm "e pek havalı "evlilikse! "
l maritall sözcüğü eklenerek "evli likse! onanizm " melezi ya­
ratı ldı ve eski biçim daha da kötü bir hale getirildi.

• c ı n,l·I i l i � k i ı ı i ı ı k•·,ilııı<',i . ( \ . n . ı
• • ( ln.ııı '1İ1 'll\ll. ( ç . n . I
44 frlı Kişilik Srlıs

Doktorlar genellikle günahk:irlıkhı pek i lgilenmiyorlar­


dı. Anca k onanizmin yanlış olup olmadığından tamamen
bağımsız biçimde, onun ne üretmediği bazen onu tıp ve ka­
mu politikası alanına sokuyordu. Ö rneğin nüfus konusun­
da duyarlı Fransa'da ciddi bir insan grubu, bir ulusal ken­
di kendini kirletme polisi istiyordu; bu güç, okullardaki
gençlerin bedenlerini devlete yararlı bir halde tuttukların­
dan emin olmak için sürpriz teftişler yapacaktı.47 Bu tür
taktikler, öncelikle yakalanma ve toplum içinde rezil olma
korkusuyla onları mastürbasyondan uzak tutacak ya da en
azından, uğrayabilecekleri zararı çok fazla artmadan engel­
leyecekti . Amerika Birleşik Devletleri'nde tamame n farklı
bir siyasi ve ah laki perspektifle başlayan Anthony Coms­
tock'un doğum kontrolü karşıtı kampanyası, sırf zevk için
girilen cinsel ilişkiye benzediği düşünülen mastürbasyon
hakkındaki kendi derin suçluluk ve düşmanlık duygusu te­
melinde yükseliyordu.
K arşı tarafta da öykü çok farklı değildi. Doğum kontro­
lü taraftarları, saikleri ne olursa olsun (aile nüfusunun sı­
nırlanmasına yardımcı olarak fak i rlerin durumlarını iyileş- r.
tirme kaygısı, aşırı nüfus artışından duyulan endişe, her tür
kültürel nedenden kaynaklı çocuk yapmama özgürlüğüne
inanma), son tahlilde, üremeye hizmet etmeyen her çeşit
seksin a hlaken yanlış olduğunu d üşünenlerle aynı mastür­
basyon karşıtı söylemi kullanıyordu. Başlı başına cinsel
zevkin taraftarları da, karşıtları da, tek başına haz konu­
sunda benzer düşüncelere sahipti .48 Gerçekten de mastür­
basyon, tüm reductio ad absurdum • tartışmalar zincirinin te­
mel unsuruydu. Bir yanda doğum kontrolünün, sadece
mastürbasyonun başka bir biçimi olmasından dolayı, tehli­
kdi olduğu iddiası vardı. On dokuzuncu yüzyıl sonlarının
çok tanınmış kadın doktoru Elizabeth Blackwell, mastür­
basyon yapan bir kadının içorganlarının , doğum kontrolü

• K�rşıt hir fikrin pnlı�l ıı\ıııı gii,tl'rnıck için fik rin n , .ıntıki sonuçlarını saçmalık
<lcrl'Ccsinc gıitiirııı e k. (ç.ıı.)
Ommia 'ılcııı Wl'lı'f ,\fastıırlııısvorı un l'avılnıcm 45

yöntemi kullanan evli kadınların kiyle aynı olduğunu söylü­


yordu. Mastürbasyonun kadın için çok büyük teh likelerini
zaten anlatmıştı ve şimdi ra him girişini kapatan aygıtlara
karşı çık ıyordu. Ona göre, şefkat dolu aşk bir psikoloj i k ih­
tiyaçtır, çünkü zihnin, bedeni seks için gerek duyduğu ekst­
ra sinirsel enerj iyle donatmasına imkan verir; mastürbas­
yon ise, içinde aşk ateşi veya bedensel alışveriş bulunmayan
bir enerj i ister ve doğum kontrolü aynı şeyin yalnızca baş­
ka bir biçiminden ibarettir.49
Karşı taraf, tabloyu baş aşağı çevi riyordu. Fizyoloj inin,
üreme içgüdüsünün (cinsel birleşme arzusu) " yaygınlık ve
şiddet anlamında diğer her şeyin üstünde" (sözcükler on se­
kizinci yüzyıl Alman a natomisti ve antropoloğu Johann Fri­
edrich Blumenbach'a aittir; ancak Thomas Malthus tara­
fından da aynen söylenmiş olabi li rdi) olduğunu kanıtladığı
söyleniyordu. Bundan, perhiz değil, gebeli k tehlikesinden
uzak bir cinsel birleşme çağrısı anlaşılmalıydı; önüne geçi­
lemez içgüdüye yönelik, o bildik heteroseksüel tarzda, sos­
yal ve kişisel açıdan güvenli bir deşarj sağlama konusunda­
ki başarısızl ık, kaçınılmaz olarak, bu içgüdünün yatıştırıl­
masıiun yolunun "zararlı bir usul"de aranmasına yol aça­
caktı . Doğum kontrolü gebeliği önlüyordu; ancak aynı za­
manda mastürbasyonu da engelliyordu. "Seks açlığını yiye­
cek konusundaki açlık kadar ciddi gören" neo-Malthusçu­
lar, Malthus'un kendisinin öngördüğü ahlaki sınırlamaya
( bekarlık veya geç evlilik), cinsel ilişkinin engellenmesinde
bel bağlanamayacağını ve bel bağlanmaması gerektiğini sa­
vunuyorlardı . Gelişme çağında, başarı sağlayacak cinsel sı­
nırlama (Malth us'a göre, nüfusu mevcut yiyecekle uyumlu
tutan pozitif kontrol araçları, kıtlık, ölüm ve aşırı yoksul­
luktu ) yokluğunun za rarlı sonuçlarına izin vermek ahlakdı­
şı ve uygunsuzdu. Ve "zararlı usul"le, ya ni "onanizm ya da
tek başına tatmin biçimindek i doğal olmayan al ışkanlık"
aracı lığıyla rahatlama, asla bir çözüm değildi. Bu, " antisos­
yal ve ahlak bozucu bir alışkanlık "tı. O, ona başvuranların
" işini hiti rınez"di; daha körüsünü yapar, kurbanlarının
" bedensel olduğu kadar zihinsel güçlerini de" zayı flatır "ve
46 frlı l\işililı .'\dzs

hiç de seyrek görülmeyen bir biçimde, delirmeye yol


açar"dı. Onanizmin her zaman " kötü sonuçlar"ı vardı.
Tersine, " üreme içgüdüsünün'', istenmeyen gebelik korku­
su olma ksızın, ölçülü ve doğal olarak yatıştırılması, "doğ­
ru -üstelik sadece zevklerin eşli k ettiği- bir davranış"tı. Kı­
sacası doğum kontrolü mastürbasyonu engelliyordu. Han­
gi yaklaşıma sahip olursa olsun herkes mastürbasyonu bir
düşman olarak görüyor ve neredeyse bütün kötülüklerin
anası olduğuna inanıyordu.5 0
Mastürbasyonun yol açtığı hastalıklara yönelik tedavi
kürlerinin satışını ve mastürbasyon hakkındaki kamu poli­
tikası tartışmalarını, yani, sıradan insanların bu ayıbın bi­
lincine varmalarını sağlayan devasa tıp-ahlak dalını destek­
leme, profesyonel gazeteler, doktora tezleri, ansiklopediler
ve kitapların omuz verdiği güçlü bir tıbbi gelenekti. Ciddi
basında, mastürbasyona bağlanabilecek şu veya bu hastalık
üzerine yüzlerce makale yer alıyordu; önemli bilimsel refe­
rans çalışmalarının hepsi, konu üzerine bir veya daha fazla
kayıt içeriyordu; üroloji, j i nekoloj i, psikiyatri, nöroloj i ve
sek soloj i üzerine uzman ders kitapları, popüler yazarlara
konu üzerine ihtiyaç duyduklarından daha fazla materyal
sağlıyordu. Onların verdiği bilgiler, halka yönelik çalışma­
larda ve aynı zamanda başka birçok yerde tekrarlanıyordu.
On dokuzur:cu yüzyıl okurunun konudan uzak durması
güçtü. Ö rneğin Kanada, Ontario'da yaşayan, kamu yararı­
nı gözeten bir k işinin, " toplum içinde, bu günah (yani mas­
türbasyon ! hakkında önemli herhangi bir şey bilen " ama
sessiz kalan ya da tehlikeyi bertaraf etmek veya azaltmak
üzere açı k tavır almayı reddeden " her adam "ın suçlu kabul
ed i lme s i gerek tiği yolundaki uyarıyı öğrenmesi için, el ine
bir taşra hastanesi raporunun geçmesi yeterliydi ) ! Sessiz
kalma tek başına bir sapkınlık işaretiydi . Atölyelerde çalı­
şan kadın lar ha k k ında end işe duyanlar, problemin yansı­
mas1111, dikiş ma k i nesiyle çalışılırken uyl ukların sürtünme­
sinin ma stürba syona yol açabi ldiği biçi mi n de k i ünlü tıbbi
gözlemde görebil irlerdi . Keza bisi klete, modernitenin ve öz­
gürlüğün bu tehlikeli ta ş ı tı na b i n me sırasında da aynı göz-
( Jnıın ia'dıuı Wdı'r Mastü rbasyon un \'ayılnııısı 47

lem yapılabilirdi. Kısacası mastürbasyon hemen hemen her


şey üzerinden endişe odağı yapılabilirdi.52
Yirminci yüzyıl başlarında, ona atfedilen hastalıklardan
oluşan dalga geri çekilince, mastürbasyonun daha genel tıb­
bi-ahlaki teh l i keleri yeni alanlara yayıldı. Seks konusunda­
ki sağlık bi lgisi, öjeniğin * bir parçası haline geldi ve öjenik
de, ulusal güvenl iğin ve uluslararası ı�ka karşı ırk mücade­
lesinin bir aracına dönüştü. Ve bunun göbeğinde de mas­
türbasyon yer alıyordu. Ö rneğin mastürbasyon, japonya'ya
seks eğitimini ve öjeniği getiren reformcu ve modernleşme­
cilerin temel kaygısı olacaktı . 1 908 'de Japonya 'nın kadınla­
ra yönelik ilk tıp okulunun kurucu başkanının söylediğine
göre o, " cinsel içgüdülerle bağlantılı en korkunç hasta­
lık "tı; onların tek doğru amacı, sağlıklı çocuklar yetiştir­
mekti ve bu yüzden kendi kendini istismarın, sadece her bir
bireyin çocuk yapma kapasitesi açısından değil, daha geniş
anlamda toplum için de ölümcül sonuçları vardı. Şahsi
ayıp, devletlerarası yarışta bilimin seferber edildiği her yer­
de temel bir sorun haline geldi.53 Bir Batılı cinsel sağlık reh­
berinin uyarısına göre, bir kez "doğa yasalarına karşı çıkı­
larak " tahrip edildiklerinde, hiçbir şey üremeyi sağlayan
güçleri geri getiremezdi . Kendi kendini istismar, kaslarını
ve sinirlerini harap ederek fizi ksel açıdan, hayal gücü aracı­
lığıyla da ahlaken, gafil oğlanları yıkıma götürüyordu. Bu
bireycilik çağında yazarımız, annelerin çocuklarına göz ku­
lak olarak yardım edebileceklerini söylüyordu, ancak "oğ­
lan da kurtuluşun kendi elinde olduğunu kavramalı "ydı.54
Eski anlayış da kolay kolay yıkılmıyordu. 1 900'de verem
ve omurilik tüberkülozu konusunda kendi kendini istismar
değil de, mikroplar sorumlu tutulmuştu . Ancak refleks fiz­
yolojisi ve metabolizmanın biyokimyasına yönelik araştır­
malar, mastürbasyonun kalp çarpıntıları, göz krampları ve
çok çeşitli nörolojik ve psikolojik zafiyetlerin nedeni sayı la­
bileceğini açıklayarak yeni imkanlar sunuyordu. Modern bi-

• <Yicıı i k : lıı�aıı ı r k ıııııı soyaçt·k i ııı rn l u \'la "l.ılııııa ça lıpıı hil iııı <la l ı . (<;.n . )
4R Tdı l\işili k Sdıs

yoloji bilimi, yirminci yüzyıla kadar modernitenin bu cinsel


ayıbından vazgeçmedi ; hatta, daha sonra da sosyal bilimler
içinde bi r köprübaşını tutmayı sürdürdü. G. Stanley Hail
(modern ergenlik çağı yaklaşımının geliştirilmesine herkes­
ten çok katkıda bulunan ve Freud'un Amerika Birleşik Dev­
letleri'ndeki ilk konferanslarını vermek üzere davet edildiği
Clark Ü niversitesi'nin rektörü olan psikoloji profesörü) gibi
önemli bir düşünür, hala "mastürbasyon en mükemmel ayıp
ve günahtır"; o, "tüm insan zaaf ve günahlarının en kötüle­
rinden biri ve aynı zamanda sinir ve kalp-damar hastalıkla­
rı semptomlarının birçoğunun nedeni "dir gibi iddialarına
kulak veren i nsanlar bulabiliyordu. Onun görüşüne göre ne­
redeyse her büyük -toplumsal ve bireysel- günah, mastür­
basyon sapkınlığından kaynaklanıyor ya da onda yansıma­
sını buluyordu. Ve, 6. Bölüm'de göreceğimiz üzere, on do­
kuzuncu yüzyıldaki eleştiri kabarmasının, yirminci yüzyıla
kalan en ünlü ürünü de yine ona a itti. Onania ile başlayan,
Tissot tarafından sağlamlaştırılan, on sekizinci yüzyıl sonla­
rı ve on dokuzuncu yüzyılda serpilip gelişen tıbbi gelenek
1 920'lere kadar va rlığını sürdürdü; tabii o zaman sona er­
diyse.
Ancak tıp, her yerde, Onania'nın dünyaya yayıldığı iki
kaynaktan sadece birisiydi . On sekizinci yüzyıl başlarında
Grub Street'ten doğan bu yeni ayıbın yayılmasını ne kaba
ticari yöntemler ne tıbbi-ahlaki kamu politi kalarıyla ilgili
sorunlar ne de mastürbasyon kaynaklı rahatsızlıklara yöne­
lik araştırmalar açıklayabi lir. Dr. Solomon'un, Goss'un ve
Hodson'unki gibi yaygın biçimde dağıtılan broşürler, ente­
lektüel hırslara sahip değildi; ama Rousseau'nun Emile'iyle,
kendi kendini istismarın, bir şek i lde tıbbi tehlikelere de yol
açacağı düşünülen, sıra dışı bir ahlaki tehlike olduğu yak­
laşımını paylaşıyorlardı. ( Bu noktada filozofların, ciddi he­
kimlerin ya da sahte doktorların ahlaki endi şelerine yöne­
lik halkın kabullenme eğiliminin nedenlerinin araştırılması,
hizi, şimdi anlatmakta olduğumuz, bu yeni ayıbın Lond ­
ra 'da11 dışa rıya doğru nasıl yayıldığına dair öykünün ötesi­
ne götürür. ( Sabırsızlar 4. ve 5. bölümlere atlayabilirler. )
Oncınicı'<lım Wı·lı'ı• Mıısıürbıısyonun \'.ıyılnıcısı 49

Ancak, mastürbasyon kon usundaki ahlaki problem kendi


kanalların ı izlemiştir; bu kanallar, mastürbasyona dayalı
hastalı klar ve zayıflıklar geçmişte kaldı ktan sonra da geniş­
letilmeye ve çoğaltılmaya devam edilmiştir.
Ucuz ve daha birikimli yazın, mastürbasyon -ya da ne
okunduğuna bağlı olarak, haz- konusundak i temel soru­
nun onun otarşik varlığı olduğu konusunda hemfikirdi. O,
ulaşılması imkansız görünen bir cinsel bereket ülkesinde bir
serüven ve sonsuz bir özgürlüktü. Hiç kimseye, hiçbir şeye
i h tiyaç duy ma ksızın insana musallat olurdu; çünkü gereken
her şey -arzu ve doyumu- sağlam bir biçimde kişinin ken­
di içinde yaşıyordu: "Suçlu kendi suçunun araçlarını ve gü­
dülerini her zaman yanında taşır." "Şehvetle veya bir vesi­
le olmaksızın kendimizi şehvetli arzuların kollarına bırakı­
rız; bunu ortaya çıkaran doğa değil . . . imgelemdir." (Son
ifade Encycloptdie'nin konu üzerine yaklaşık kırk yıl önce
söylediklerinin hemen hemen aynen çevirisidir; söz dolaşı­
ma girmiştir artık . ) Ayıbı engellemenin bildik yolu olan gü­
naha teşvik eden unsurlardan sakınma, tamamen içten kay­
naklanan bir edim karşısında işe yaramazdı . Aksine, bu eşi
görülmedik biçimde çekici ve kolay işlenebilir günahın önü­
nün alınamaması, tabiri caizse, doğal düşmanının olmama­
sından kaynaklanıyordu. Genellikle yalnız ya da aynı kafa­
dan imansızlar tarafından gizlice tatbik edildiği için, diğer
ayıpların çoğalmasını sınırlayan sosyal kınama ve cezalan­
dırılma korkusundan azade olan neredeyse tek ayıp olarak
mütalaa ediliyordu. (Teşhir ettiği ayıbın gizliliği, Ona­
nia'nın, kam uoyunun önüne bu kadar yüz kızartıcı bir ko­
nuyla çıkarken kullandığı önemli haklılık gerekçelerinden
biriyd i . ) Ö rneğin evlilikdışı ilişkilerle itibarlarını tehlikeye
atmak istemeyen kadınlar, riske girmeden kendilerini tat­
min etmeyi düşünebilirlerdi. " İğrenç arzuların , sık sık etki­
sini göstermesine ne engel olabilir? " 55
Bu tekbencilik halkasını bir şeyin kırması gerekiyordu ve
o da, yen i bir pedagoj i olaca ktı . Okullar ve öğretmenler
gizli ayıbı teşhir e.decekti; bu teşhir bir kez kamuoyuna mal
edi lir.se, onun kötü etkileriyle baş edilebilirdi. Bundan şüp-
50 frlı Kişililı Sdıs

he ed iyor olabilirdik. Her şeyden önce hem kız hem de oğ­


lanların okuduğu okullar eskisinden daha çoktu. Her za­
man yetişk inlerin denetiminin tamamen dışında kalan bu­
luğ çağı cinselliği problemi, bu yüzden özellikle vahim bir
görüntü arz ediyordu. Dahası, gençliğin eğitimi, on sekizin­
ci yüzyılın yeni bir tarzda hür irade sahibi, benliğini yöne­
tebilen, ahlaken özerk kişiler yetiştirme tasarımı açısından
çok ciddi bir konu olarak görülüyordu. Kısacası pedagoj i,
Aydın lanma'nın kalbiydi.
Emile'in geniş biçimde yayılışı ve kitapta yazanları dil­
den dile ulaştıran çok sayıda kişi, mastürbasyon hakkında­
ki endişeyi, zaten çıkış noktasından çok ötelere taşımış bu­
lunuyordu ve tamamıyla yeni bir eğitim yazını, onu daha
da yaydı . Ö rneğin Tunbridge School'un ünlü ve görüşleri
yaygın bir biçimde yayımlanmış lngiliz müdürü Vicesimus
Knox, 1 78 3 'te, öğretmenlerin, mastürbasyon karşıtı söy­
levlerinde ne kadar büyük bir dehşet havası yaratırlarsa o
kadar iyi olacağını söylüyor, bunun sonuçlarının "hayal
gücünün tasavvur sınırlarını zorlayacak kadar dehşet verici
görünümler�'le resmedilmesin i öneriyordu. Bu yaklaşım,
mastürbasyona yönelik on sekizinci yüzyılda görülen nere­
deyse tüm feryatlar gibi, ilerici bir yazardan çıkıyordu.
Knox ve ai lesi, mekanda oldukları anlaşıldığında, gerici bir
güruh tarafından Brighton Tiyatrosu'ndan kovulmuşlardı;
çünkü kendisi daha önce 1 793'teki karşıdevrimci Fransız
savaşının a leyhinde konuşma lar yapmıştı . O, Katoliklerin
özgürlüğünden yanaydı. Mastürbasyon, bir kez daha, mo­
dernlerin günahıydı .
011a11is111 hiçbir yerde, pedagogların gizli yeni ayıp hak­
kındaki kaygıların derinleştiği bir zemin üzerinde yeni bir
medeni kültürün inşasıyla uğraştık ları Almanya'daki kadar
i lgi görmem iştir. Tissot'nun, Goethe'nin ve neredeyse ente­
lektüel elit içinde yer alan diğer herkesin yakın dostu olan
Johann Georg Zi mmermann, o günün önde gelen ilerici ga ­
zetesinde ( Kant, aynı gazetede, Aydınlanma'nın ne olduğu
üzerine ünlü makalesini yayımla mıştı ) büyük bir ciddiyetle,
kızların oğlanlar kadar yaygın biçi mde mastürbasyona baş-
Orımıiıı'.lıın Wrb'r Mıısıüd"'syonıııı \'a_vılrıwsı 51

vurduğunu ve bunun onlar için taşıdığı teh likenin oğlanla­


rınki kadar büyük olduğunu açıkladığı bir makale kaleme
aldı. Dr. Samuel Gottlieb Vogel (eğitim üzerine yazılarıyla
ve tıp pratiğine " paranoya " sözcüğünü sokmasıyla ünlüy­
dü) bu tehlikeleri her bir cinsiyet için ayrı ayrı sıralıyordu;
ancak kızların karşı karşıya olduğu tehlikelerin daha büyük
olduğunu savunuyorcfo.5 6 Ve Alman eğitimcilerin uluslara­
sı ölçekte en tanınmışlarından biri olan C. G . Salzmann,
konu üzerine, mahvolmuş gençlere dair, hepsi birbirinden
korkutucu birçok öyküyü bir araya getirdiği üç yüz sayfa­
nın üzerinde bir çalışma üretti. Salzmann geniş bir etki ya­
rattı. Feminizmin kurucu analarından Mary Wollstonec­
raft, onun temel çalışmasın ı çevirdi; adapte etti demek da­
ha doğru olur. Wollstonecraft konuyu başka bir yerde, Al­
man meslektaşından çok da farklı olmayan bir bağlamda,
kendisi de ele alıyor, okulda öğreni lenlerin, gerçek toplum­
sal sonuçları olduğunu savunuyordu. Ö zel likle " kadın dün­
yasında i ffete yeterince hürmet göstermeme"nin, " insanlı­
ğın başını ağrıtan bedensel ve ahlaki günahların birçoğu­
nun başlıca kaynağı " olduğunu söyl üyordu. Okulda oğlan­
lar, " bi r yandan herhangi bir zihinsel inceli k kazanmayı en­
gellerken, bedenin de zayıf düşmesine yol açan " ayıp şeyler,
"edepsiz, çirkin huylar" öğreniyorlardı. Yazar, "zihni çok
erken yaşta ki rleten ... bencil hazlar", " şahsi ayıpları ( mas­
türbasyon için standart bir ifadeJ yaygın bir musibet haline
getirir" sonucuna varıyordu.57 Bu İngiliz feministin görüş­
lerinin arkasında yer alsın ya da almasın, Salzmann peda­
goji çevrelerinde büyük bir isimdi ve onun 34 1 sayfalık On
the Sccrcı Sin of foutlt ( Gençliğin Gizli Günahı Ü zerine! ki­
tabı meseleye önemli bir müdahaleydi.'i8
Bu kitaptaki anlatıcı, daha adı genel ola rak bi linmezken,
yeni bir günahın ortaya çıkışını çok yakın bir dönemde yaz­
dığını iddia ediyordu. Başlardaki vakalardan birisinde (ki­
tap çoğunlukla, bahtsız, dertl i mastürbasyonculardan gelen
mektuplar ile yazarın açı klamaları biçimi ndeyd i ) genç bir
oğlan, "onanizm" ( Orıarıic) sözcüğünü sürek li duyduğunu,
ancak onun ne anlama geldiğini bilmediğini bel irtiyordu.
52 fr lı /\işililı .Sı·lıs

Aslında keli menin hayvanlarla cinsel i lişkiye atfen kullanıl­


dığını düşünüyordu; ama öyleyse, uygun bir Almanca söz­
cük yerine neden hu "anlaşılmaz kelime" kullanılıyordu ?
Oncmic Almanca'da yeni b i r sözcüktü v e Salzmann, olguyu
daha iyi tarif edecek kelimenin "kendi kendini kirletme"
( sclbst-bejleckung) olduğunu kabul ediyordu. Muhtemelen
öğretmenler ve ebeveynlerin, bu mektubun ve diğerlerinin
belirttiği gibi, mastürbasyonun baş günah olduğunu kabul
etmeye tümüyle taraftar olmadıkları da doğruydu. Ya da
belki bu konuda yeterince bilgiye sahip değildiler. Böylece
Salzmann, yeni günaha karşı misyonerliğine haklı bir zemin
sağlıyordu. Kimse bu günahı, yeni aciliyet kazanmış bir gü­
nah bile olsa, hafife almamalıydı.59
Mastürbasyonun burada ve daha genel olarak her za­
man keşfedi lmeyi beklediği d� düşünülür; o daima, sadece
gizli bir ayıba karşı etkisiz dış sınırlamalar tarafından de­
ğil, ayrıca her kuşağın yeniden öğrenmek zorunda olduğu
suçluluk duygusu aracılığıyla da mahkum edilmeyi ve ted­
bir a lmayı gerektiriyordu. Sürekli artması ve bu yüzden sü­
rekli yargılanmasına duyulan ihtiyaç, görünüşe göre, tama­
men onun yapısından kaynaklanıyordu. Karşılaştırıldığı
tütünde olduğu gibi sonsuz, kendinden beslenen arzunun
doyurulması için, giderek artan oranda tüketilmesi gereki­
yordu; buna karşın, tütünden farklı olarak, mastürbasyo­
nun a lışverişle, ekonomiyle hiçbir alakası yoktu. Salzmann,
bu günahın ilk bakışta tüm günahların en az yanlış, en az
etkiye sahip olanı ve en az tehlike taşıyanı gibi göründüğü­
nü, bin yıldır pek dikkat çekmemesinin nedeninin bununla
açıklanabileceğini savunuyordu. Onania ile başlayan her
sorgulama gi rişimi, bu analizin ne kadar sarsıcı biçimde
yanlış olduğuna ve sonuçta, söz konusu ayıbın nasıl azgın­
laştığına işaret etmekteyd i . Salzmann'a, " 94 öğrencime
sordum" diye yazan bir erkek öğretmen, bu öğrencilerin
kırk dokuzunun mastürbasyon yaptıklarıı.1 1 kabul ettikleri­
ni belirtiyor, ardından da " kalan kırk beşinin hepsinin ma­
sum olduğunu varsaymak için hiçbir sebep" ol madığını ek­
liyordu . 60
Oııcıııicı'ılcm Wcb'r Mıısıii rbcısyoıııın l'cıyılıııcısı 5]

Ö ğretmen onların hepsinin suçlu olduğunu düşünüyor­


du; zira h içbir ayıp bu kadar çekici ve bu kadar kolay işle­
nir değildi. Kimsenin yardımı olmaksızın uygulanabilirdi .
"Ona ulaşma fırsatı daima hazırdır. " Birilerinin kınayabi­
leceği bir hareket değildi; çünkü "gizlemesi inanılmaz dere­
cede kolay "dı. Ve gerçek d ünyada bir eyl�mde bulunmaya
yönelik sıradan engellerin hiçbirine tabi değildi. Direnç ve
süredurum kuralları, insanın kendisiyle ilişkilerinde, pek de
uygulanır görünmüyordu. " Hiç olmazsa" (Salzmann bura­
da belki de Almanca'da bu kitaptan iki yıl önce yayımlanan
Rousseau 'nun ltirajlar'ını tekrarlamaktadır) 6 I "cinsiyetler
arası gizli ilişkilerde engeller ve çekinme söz konusudur.
Daima çeşitli kesintiler [ Unterbrechungcn] vardır. .. zaman ve
yer ihtiyacı . . . yakalanmamak ve adını temiz tutmak için
birtakım ayarlamalar yapma zorunluluğu; çaba gerektirir."
Ve ayrıca mastürbasyon, tek başına yapıldığı için, kurban
tehlikenin farkına bile varmadan onu neredeyse vazgeçil­
mez bir alışkanlıkla kendine köle yapma potansiyel ine sa­
hipti. Kitap, oğlanların onanizmi terk etmek için ne kadar
büyük çabalar harcadıklarına, ancak tekrar başladıklarına
dair itiraflarla doluydu. Benlik, kendini uyuşturucu benze­
ri bir edime müptela etmesiyle yarattığı i ktidar tarafından
sık sık taciz ediliyor görünmekteydi; ki bunun etkileri her­
hangi bir narkotik maddeninki kadar öldürücüydü . Bir kez
bile deneyenleri tuzağına düşüren eroin ya da diğer birta­
kım korkunç biçimde baştan çıkarıcı uyuşturucular gibi,
mastürbasyon da masumlarda tiryakilik yaratırdı.
On sekizinci yüzyıl yazarlarının çoğu sosyal çürüme üze­
rine bir şeyler söyledi (çocukların mahvolmasına giden yo­
lu açan okullar, kötü arkadaşlar, dadılar ya da hizmetçi ler);
fakat Salzmann, daha sonra Freud'da da görüleceği üzere,
mastürbasyonun temelde insanın içinden kaynaklandığı,
sadece suçluluk duygusunun genci kurtara bileceği ve kolay
kendi kendine cinselliği, çok daha fazla beklentiye sahip
toplumsal cinselliğe dönüştürebileceği konusunda nettir.
Diğer bir deyişle, sınırsız pota nsiyeli, bilinmez büyüklüğü
ve gizl i liğiyle, bu ayı bın yapısın ın kendisi hep daha çok yar-
54 f rlı Kişililı Sı•lls

gılanmasını gerektiriyordu. Tam da mastürbasyonun bu


kadar gizli , bu kadar sinsi, köken olarak bu kadar esra rlı
olmasından dolayı, öğretmenler ona kesinlikle, kökünü ka­
zıyana kadar, bi.iytik bir şiddetle yük lenmeliydiler .
.. Ba şkaları tarafından ayartılmadım " diye yazıyordu
Sa lzmann'a, kendi kendini k irletmeyi tamamen bir başına
keşfeden bir oğlan. Mektubuna şöyle devam ediyordu:
"Onun hakkında hiçbir şey duymamıştım; cinsiyetler ara­
sındaki fa rklılıkları bile bilmiyord um . " Onu yıllar boyu
" kötü bir şey olduğunu düşünmeden yaptım" diyordu. O,
gıdıklanmak kadar günahtan uzak, bir arkadaş tarafından
çenenin a ltının okşanmasından daha anlamlı olmayan bir
hareket gibi görünüyordu. Basit bir biçimde, kendini eğlen­
dirdiğini ( iki haftada bir veya daha sık; tam hatırlayamı­
yordu) ve kendisini, sorsalar ebeveynlerine yaptığını a nlata­
cak kadar suçsuz h issettiğini söylüyordu. Bel ki son derece
safçaydı ama kendi kendine seksin en saf halinin tehlikesi
konusunda bir örnekti . Freud'un, mastürbasyonun her yer­
de, her zaman raslanan, ancak beli rl i sınırlar içinde kaldı­
ğında, bir felaket olmayan bir olgu olarak tanımlandığı bir
cinsel ontogenesis modeli önermesinden önce, mastürbasyo­
na k a rşı savaş, dur durak bilmez ve acımasız bir görüntü çi­
ziyord u.62 Sanki partenogenez• gibi, söz konusu ayıp, en
küçük çocukların bile bedenlerinden kendi kendine ürüyor
gibi görülüyordu.
Rousseau'nun Emile'deki tetikte olma çağrısı, o za mana
dek görulmemiş biçimde dehşet verici bir kesinliğe ulaştı ve
elbette her uyarıyla da, ayıbımız, daha bilinir ve korkulur
hale geldi . Daha önce Encyclopedie'yi de yayın dünyasına
sokmuş. muhtemelen Fransa'nın en ciddi şirketi tarafından
yayımlanan, on dokuzuncu yüzyı lın önemli Fransızca tıp
ansiklopedisinde, tehlikenin en büyük olduğu dönem in
"doğumun hemen son rası " tam gel işmenin en hızlı olduğu
zaman olduğu yazıyordu. " Bazı talihsiz kazalarla" ya da

• Kendilijtind�n iin·rnc. cinsel ilişki olmad.ın dojtııııı . (ç.n . ,


Orıcırıitı'ılmı Wdı'ı· Mcıslii rb<ıs_vorıurı rtı_vılnıcısı 55

"yabancı temas" aracılığıyla "çocuk ! burada oğlanlardan


söz ediliyor; ancak bu her yerde böyle değil ] üreme organ­
larında heyecan verici bir duyguyu keşfeder"di; burası "ya­
şam güçlerinin yoğunlaştığı" yerdi; ve sonra her şey mah­
volurdu. "Söz konusu kişi aldatıcı bir zevkle büyülenir ve
kendini, heyecanla, kısa süre sonra felaketi olacak ya da
kendisinde ölümden daha beter hastalıklar yaratacak bir
kötü alışkanlığın kollarına bırakır"dı. Yazıdaki sonuç tüm­
cesi "Her şey mahvolur" , dönemin okurlarının Emile' den
hatırlayabilecekleri bir ifadeydi. " Yabancı temas" hemşire­
lerin, erkek bebekleri sakinleştirmek için penislerini gıdık­
lama ları biçimindeki çok yakınılan uygulamayı anlatıyor­
du. Bu endişe yeniydi ve tahminime göre, mastürbasyonun
keşfinin bir icadıydı. On yedinci yüzyıl başlarında XIII. Lo­
uis'nin doktoru, insanlara, geleceğin kralının, dadısının pe­
nisiyle oynamasıyla sakinleştirildiğini anlatmakta hiçbir sa­
kınca görmüyor ve doğrusu, sarayın cinsel kültüründeki
başka hiçbir şeyden pek de memnun olmamasına karşın,
çocuğun utanmazca mastürbasyon yapmasına hiçbir eleşti­
ri yöneltmiyordu. iki kuşak önce, hekim ve anatomist Fal­
lopius, ebeveynleri, erkek çocukların penisini ovalayarak
onu tekrar tekrar ereksiyon haline getirmeye teşvik ediyor­
du. Bu uygula ma onu büyütecek ve müstakbel karılarına
gebelik için gerekli hazzı sağlamalarına yardımcı olacak­
tı. 63 Köprülerin altından çok sular akmıştı .
Onania'nın "ya ralı bir vicdanın elemi ve ıstırabı" biçi­
minde ilan ettiği bir zamanların yeni olgusu, on sekizinci
yüzyılın son üçte birlik kısmında, Tissot ve Rousseau son­
rasında, artık her yerdeydi. Mastürbasyon, bir yüzyıl önce
tasavvur edilemez görünen ahlaki bir önem kazanmıştı. Ve
on sekizinci yüzyıl sonları ile on dokuzuncu yüzyıl kültürü­
nün, yüksek ve alçak mecralarında yayılmasını sürdürdü.
Onun etik bir özerklik konusu olarak anlamı üzerine başka
herhangi bir modern filozoftan daha derinden kafa yoran
ve konuyu olağanüstü bir abartı ve katı gerçeklik karışımı
bir yaklaşımla ele alan Immanuel Kant gibi önemli bir şah­
siyetti: · Kant'ı n yaklaşımlarına daha yakından bakmadan
56 fr lı l\işi/ilı Srlıs

önce, dil konusuna bir göz atma, bize onun bu konudaki


dayanak noktaları hakkın da çok şey anlatacaktır. Selbstsc­
handung, " kendini istismar", Sclbstbewusstsein, "ahlaki ben­
lik d uygusu" ndan, Selbstschiitzung, "özsaygı "dan ve Sclbs­
terkenntnis, " ahlaki kendini bilme"den uzaktır. O, Selbst­
rnord, "kendini öldürme" yani intiharla yan yana değerlen­
dirilir ve onu bir Selbstbetaubung, "aşırı içki ve yemekle ken­
dini sersemletme" bahsi izler. Mastürbasyon, Kant'ın ahla­
ki temellerini yaratmaya çalıştığı benliğin bir suiistimalidir.
Onun fenalığı, bir şehvet örneği olmasından değil, ahlakı
yeni bir temel üzerine oturtma girişimin bütününe yönelik
bir saldırı olmasından kaynaklıdır.
Hıristiyan ahlak teoloj isinin temel kaygısı olan evlilik
çerçevesinde seks, Kant'ın savına göre, nispeten çözümlen­
miş bir konuydu. Bu, görünüşte şaşırtıcıdır. Cinsel istek, sa­
dece birazcık "aşk"tır, daha akla yatkın biçimi "bir obje­
den alınan en güçlü duyusal haz"dır. Cinsel aşk denen şe­
yin, ahlaki aşkla ya da iyilik aşkıyla neredeyse ortak h içbir
yanı yoktur, aksine "en yüksek derecede iştah uyandırıcı
bir gücün, bir ihtirasın" ifadesidir. Ve Kant için daha
önemlisi, cinsel zevk, utanmazca "bir başka kişiyi kullan­
maktan kaynaklı haz" , ciddi bir gayeden ziyade, kendini
tatmin etmek için bir başkasından yararlanmaktır. Ama yi­
ne de o modern akla dayalı bir etikle bağdaştırılabilirdi.
Akıl sahibi erkek ve kadınlar ( burada her iki cinsiyetin de
eşit biçimde taahhüt altına gireceği varsayılır) temelde, baş­
ka şeyler karşılığında birbirlerinden yararlanmak üzere an­
laşmaya varabilirlerdi. " Birbirlerini karşılıklı olarak yü­
kümlülük altına soktukları " ve böylece cinsel zevki " pratik
aklın sınırlı koşulları altında, ! ahlaki aşkla] uyumlu yakın
bir birliğin çerçevesine" sokan bir evlilik anlaşmasına gire­
bilirlerdi.
Başka bir deyişle i htiras, sivil toplum ya da sadece top­
lum tarafından, kişinin bir başkasını veya kendini sadece
kendi zevki için bencilce kullanmasına engel olan bütün bir
sorumluluklar repertuarı tarafından düzenleniyordu. Kant,
kendinden önceki cinsel birleşme tartışmalarında başat
ı lrıııniıı 'clcrn Wdı'ı' Mıısıürlı<ıs_yonurı l"a_vılnwsı 57

olan şehvet, edep ya da iffetten hiç söz etmez. Ü retme


amaçlı olmayan ilişki -cinsel aşkın doğal amacının dışında
kalan cinsel haz- zorlu bir hasım olabilirdi ama yola geti­
rilmesi güç değildi. Onun doğaya aykırılığı temelli bir aykı­
rılık değildi. Fakat ahlaki teolojinin büyük oranda suskun
kaldığı mastürbasyon, başka bir meseleydi. Kant'a göre o,
bir tür ahlaki cinnet, son derece "doğaya aykırı ", etik amaç
olan her şeyin reddiydi; mastürbasyon yapma, açıkça hay­
vanlığı kabul etmekti. 6 4
Kant'ın ortaya attığı soru şuydu: Kişi, bir diğer kişiyle,
evlilik yoluyla onu kendi cinsel zevki için kullanmak üzere
anlaşma yapabildiğine göre, kendisiyle de benzer bir anlaş­
ma yapabilir miyd i ? Ya da daha genel olarak, kişi kendisi­
ni bir obje olarak, özellikle de kendi cinsel hazzına yönelik
bir obje olarak kullanmama gibi bir sorumluluk taşıyor
muydu ? Kant'ın yanıtı, kuvvetle ifade edilen, abartılı bir
evetti. Başka hiçbir ihlal, etik varoluşun temeline ondan da­
ha şiddetli darbe vuramazdı: O, "kirletme" I Schiindung)
olarak adlandırılıyordu ve "sadece k işinin insanlığını kendi
şahsında alçaltmasından IAbwürdigung) ibaret değil" di.
Kendi kendine haz eğilimi şehvet düşkünlüğü, mastürbas­
yon i ffetsizlik ve "bu hissi eğilim konusundaki" erdem ise
iffet olarak adlandırılıyordu. Başka bir deyişle, iffet, artık
temelde, başkalarıyla ilintili bir erdem değildi; o "artık ki­
şinin kendine karşı görevi olarak öne çıkarılmalı "ydı.
Mesele açıktır; herhangi l'>ir muğlaklık söz konusu değil­
dir. " Herkes, derhal" bu şehevi kendi kendini k irletmenin
"ahlaka en yüksek derecede ters" olduğu konusunda aydın­
latılmalıydı. Onu sadece düşünmek dahi, o kadar büyük bir
kızgınlık yaratıyordu ki "adından söz etmeyi bile edepsizlik
sayarız" diyordu ünlü filozof. Kant i ntiharla ilgi l i durumun
farklı olduğunu hatırlatıyor, hepimizin "onun tüm iğrençli­
ğini dünyanın gözü önüne serme"ye hazır olduğumuzu söy­
lüyordu. Elbette, evl i lik çerçevesinde aşkın söz konusu ol­
duğu durumlarda bile cinsel haz konusunda konuşurken,
" üzerini örtmek için" bir miktar incelik gerekmekteydi.
Ancak mastürbasyon, adını anmaya bile cüret edilemeye-
58 frlı Kişihlı .'idıs

cek bir hataydı. Ortaçağ teologları sodomiden ( ki bazı ları


mastürbasyonun onun bir alt biçimi olduğunu düşünmek­
teyd i ) benzer biçimde bahsetmişlerdi. Ancak hiçbir seküler
düşünür bu kadar ileri gitmemişti.
Kant onun inti hardan daha beter olduğunu belirtiyordu .
O daha büyük bir akıl yasasını i hlal ediyordu : intihar sade­
ce bireysel korunma kura lını çiğnerken, mastürbasyon so­
yun korunması gibi daha büyük bir kuralı hiçe sayıyordu.
Ama daha da önemlisi, onu yapmaya teşvi k eden h issin
kendisi doğal değildi. Şehveti doğaya aykırı olara k değer­
lendirmesini şöyle açıklıyordu :

eğer insan, onun gerçek nesnesi tarafından değil de, b u nes­


ne hakkında k urduğu hayal tarafından ona yöneliyorsa,
böylece objeyi kendisi yarattığı için arzunun amacına aykı­
rı bir yolla ! hareket eder] . Çünkü bu şekilde, hayal gücü
doğanın amacına !ya da evlilik biçimindeki karşılıklı haz
sözleşmesine] aykırı bir istek ortaya çıkarır.

Freud bireyin kendini bir fetiş olarak kullandığını, kendi


kendine ci nsel aşkın bir sapıklık olduğunu söyleyebilirdi.
Sonuçta, şehevi haz soru nunun genel çerçevesi, Kant
·
için, Aqunias'ta olduğu gibi, üreme drşı cinsel lik meselesi
olarak kaldı; ancak çok anlamlı, dolambaçlı bir yoldan bir
ceva ba ulaştı . Onu rahatsız eden, temelde, mevcut olan bir
cinsel isteğin, yanlış bir yola yönelmesi ya da yanlış kulla­
nılması değildi. Sorun cinsel arzu değildi; normal cinsel it­
kiler medeni bir biçimde evlili k çerçevesi nde düzenlenebilir­
di. M astürbasyon hem aklın hem de toplumun bir tarafa bı­
rakılmasın ı temsil ediyordu. O, doktorların sandığı gibi bir
del ilik nedeni değil, del i liğin işaretiydi . ilk bakışta , kendi
kendini ki rletme, bir ahlaki cinnet eylemiydi .
Kanr'ın yaklaşımların a , düşünce tarihinde, ahlaki açı­
dan üzerk modeı:n birey konusunda taşıdığı önem dolayı­
sıyla çok fazla ilgi gösteriyoru m. " Aydınlanma "yı, vesaye­
tin, a h laki çoı.:ukluk döneminin zincirlerinden kurtulma ve
eylemlerini aklın yönettiği bir özerk yetişkin haline gelme
Orrcıııiıı'ı/ım \\ 'd)r .\Amt iirba.woıııııı l'cı.vılnıa" 59

olara k tanımlayan Kant'tı. Bu büyük proje çerçevesinde


mastürbasyon önem taşıyord u . Fakat onun konuya ilgisi,
kendi k uşağı için hiç de sıradışı bir durum deği ldi. iki yıl
önce onun ''Aydınlanma Nedi r" adlı m a ka lesini yayımla­
mış olan Bcrlincr Monatssclı rift, 1 786'da onu, " Çocuklar ve
genç nesil, genci olarak i ffetsizli k kusurlarının, özel olarak
onanizmin fiziksel ve ruhsal tahribatından nasıl korunabi­
lir ya da bu kusurların sirayet etmiş o lması d u rumunda na­
sıl düzeltilebilir" konulu ödüllü bir makale yarışmasında
görüşlerini sunmaya davet etti . "Aristokrat bir insanlık
dostu " , 60 Felemenk dükası (yaklaşık olarak, tam istihdam
edilmiş bir işçinin bir yıllık ücreti ) gibi büyük bir ödül koy­
muş ve dönemin en parla k eğitim reformcusu Joachim He­
inrich Campe de bilirkişi olarak tayin edilmişti. Campe, ge­
niş bir makale havuzunu inceleyerek dördünü seçti ve onla­
rı, bütün olarak veya k ısmen, Alman eğitiminin gene l ola­
rak yeniden gözden geçiril mesine yönelik ve yeni uygar top­
lumun pedagoj isini yeniden biçim lendirmeyi amaçlayan ha­
cimli projesi çerçevesinde yayımladı. Bu tür makale yarış­
malarını n ortaya çıkarJığı ödül lü çalışmalar, genellikle eş­
zamanlı olara k gazetelerde, çeşitli periyodi k yayınlarda ya­
yımlandı ve tartışıldı; böylece okurlar tek başına icra edi len
bu ayıbın korkutucu yön lerini öğrenmekten kurtulamazlar­
d ı . 6S
Kant, Campe ve arkadaşlarıyla birlikte, tek başına ayıp,
yeni bir etik öneme kavuştu. Fakat o zaten kendisini tüm
Batı dünyasına kabul ettirmişti ; on sekizinci yüzy ı l ı n so­
nunda başka h içbir cinsel eylem bu kadar değişken anlam­
lar taşı mıyordu. Yeni ayıp ve modernite, el ele, her yere gir­
di; girebi lecekleri düşünülebilecek tek yer hariç: Kil ise. Bu
ahlaki eğitim kalesi, dikkate değer bir biçi mde, çok daha
sonralara kadar öykünün bir parçası olmadı. Kurum, genç­
lerin k a fasında olmayabilecek ayıpları onların a k ı l la rma
getirmeye hevesli değildi ve ne olursa olsun bu ayıp da, ge­
leneksel bir perspekti ften bakıldığın da, çok fazla ilginçlik
taşım ıyord u. 1 844 gibi geç bir tarihte bile, aynı za manda
doktor da olan bir rah ip, ıneslekta şlarmı mastürbasyon u
60 frlı Kişililı s..ıı�

yeterince ciddiye almamakla eleşti riyordu; ancak iddiaları­


nı ruhani değil, dünyevi mesleği çerçevesinde, yani ona­

nizmden dolayı ölen erkek ve kadınlara, oğlan ve kızlara


dair tıbbi ve fizyolojik vakalardan topladığı çok korkutucu
hik ayeler üzerinde temel lendiriyordu. Bunların, a hlaki te­
olojiye, görmezli kten geldiği tehlikelerin büyüklüğü konu­
sunda bir şeyler öğretebi leceğini söylüyordu.66
Ahlaki teolojide ve kilisenin faaliyetlerinde bazılarının is­
tediği kadar önemli bir yere sahip olmasa bile, 1 800 civarına
gelindiğinde mastürbasyon, d iğer her yerde, çok ayrıntılı iş­
lenmişti ve her türlü kültürel kullanıma hazırdı. O bir meta­
for olarak, örneğin on sekizinci yüzyılda zan altındaki bir iç
dünyayı ( dış gerçeklik tarafından baskı altına alınmamış bir
zihinsel yaşam) delilikle ve riyakarlıkla bağlantılandırmanın
bir yolu olarak kullanılıyordu. Byron'ın Keats'in şiiri hakkın­
daki görüşleri akla gelmektedir: " bir Bedlam• vizyonu",
" hiçbir şey ifade etmeyen", "imgelemini çıldırtan bir tür zi­
hinsel mastürbasyon", "insan aklının kendi kendini kirlete­
ni. " "Şiirin onanizmi " hepsini özetliyordu; Keats, sonsuz arzu
ve hayal gücünün oyunlarından romantik etkilenmeyi başlu­
ğa itmişti . Wordsworth onun şirini "edepsiz tahrik " içermek­
le suçluyordu. Walt Whitman'ın "Song of Myself"teki mas­
türbasyon övgüsü, önde gelen bir modern eleştirmenin iddi­
asına göre, onun şiirinin "gerçek rezilliği"ni gösteriyordu.67
Bütün bunlard a el bette bir miktar ironi de mevcuttu.
Genel anlamda edebiyat ve özel olarak da romantizmin
duygusal yoğunluğu halkın mastürbasyona yönelmesine ne­
den olmuş gibi görünüyordu. Ya d a onlar öyle söylüyorlar­
dı . Ah lakçılar tehl ikeyi uydurmuyorlardı . Rus gerçekçiliği­
nin kurucusu, yaşadığı dönemin çok büyük eleştirmenleri n­
den ve kendi özel yaşamını acımasızca sorgulayan Vissari­
on Belinski, anarşist Mihail Bakunin'e, ilk kez on dokuz ya­
şın da bir öğrenciyken tanıştığı Byron ve Shil ler'i okumanın
onu mastürbasyona yönelttiğini i tiraf etmişti .68

• l.omlra"d:ı hıılıın:ııı St. M:ırv of Bcıhlelıem adlı a k ı l lıa sr:ıııes i . (ç.ıı . )


ı lnıııııa'dım Wdı'ı• Mcısıiırlıııs.vımıuı l"ııvı l mcısı 61

f,debiyatın bir kısmı ya da belli bir yaşam şekli " mastür­


basyoncu'' veya mastürbasyon nedeni olsun ya da olmasın,
yeni ayıp bir sıfat haline gelmişti ve on dokuzuncu yüzyılı
aşarak yirmi ve yirmi birinci yüzyılda da böyle devam ede­
cekti: O, daima a lçaltıcı, hep aşırı haya l kurmaya, ciddiyet
yoksunluğuna, uygun ve ince davranıştan, a k ıldan yan çiz­
meye delalet eden bir olgu olaca ktı. Richard Wagner, teri­
mi, mecazi ve asıl anlamlarını hissettirmeksizin harmanla­
yarak büyük bir ustalıkla kullanıyordu. Ayrıca, eski arka­
daşların mastürbasyon konusundaki ahlaki, zihinsel ve fi­
ziksel zaaflarını ateşli bir biçimde kınayarak , Byron'ın Ke­
ats'e saldırırken kullandığı i fadelerin aynısıyla, Yahudi sa­
natını mastürbasyoncu olarak bir yana ayırıyordu: "Temel­
de yaşamdan kopuk . . . sanatın kendi kendiyle oynadığı [ bir
dünya ] . " Wagner bu konuda ilk değildi. Y a hudilerle ona­
nizmi i lintilendirme, en azından, Fransız Devrimi kültür
pol itikalarının temel aktörlerinden ve Yahudi özgürlüğü sa­
vunucusu Abbe G regoire'a kadar gidiyordu : O , bir broşür­
de, asimile edi lmemiş Yahudileri mastürbasyoncu olarak ta­
nımlıyor ve onların, ancak laikleştirildikleri ve asimilc edil­
dikleri takdirde yurttaşlığa -ve tahmin edileceği üzere,
edepli bir cinsel hayata- hazır hale gelebileceklerini iddia
ediyordu . On dokuzuncu yüzyıl son u k ültürel antisemitleri
ise Wagner'in temalarını benimseyeceklerd i : Y ahudiler ( Fe­
lix Mendelssohn onların baş örneğiyd i ) sadece kerametini
kendinde arayan ve u lusal bir proje temelinde olmayan bir
sanatsal üretimde bulunuyordu. Yahudiler mastürbasyoncu
oldukları için dejenere olmuşlardı ve dejenere oldukları için
de mastürbasyoncuydular. Wagner, örneğin, genç Yahudi
şair Theodor Apel'in körlüğünün bir binicili k kazasından
kaynaklandığını çok iyi biliyordu; ancak yine de onu ona­
n izme bağlamaktan geri durmadı . 69
Daha yüzyıldan az bir süre önce seküler çevrelerce nere­
deyse tümüyle meçhul olan, on sekizinci y üzyıl sonlarında
ise metafor olarak kullanmaya uygun bir konuma ulaşan
ayıbımız, aynı zamanda, şu veya bu boyutta siyasal skandal
malzemesi ha line geldi; ve bu özelliğini daha sonra da sür-
62 fr b l<işi/ib Sdıs

dürecekti. 1 79 3 're radikal devrimci lerin Marie-Anroincrre'e


yönelttiği suçlamalar arasında, oğluna, Fransız tahtının do­
kuz yaşındaki veliahtına, mastürbasyon yapmay,ı öğretmesi
de vardı. Hebert mahkemeye, kralın oğl unun şimdiden sağ­
lık sorunları yaşadığını, " sağlığı için ölümcü l " olan kendi
kendini istismar eylemini yaparken yakalandığını anlatı­
yord u . Bu "suç oluşturan aldarmaca "yı ( bir kez daha vur­
gu, eylemin doğasında var olan hilekarlık, ikiy üzlülük ve
fantezi ü zerineydi ) nerede öğrendiği konusunda sıkıştırılın­
ca, çocuk, " bu suç oluşturan alışkanlığa aşinalığını annesi
ve teyzesine borçlu olduğu" biçiminde yanıt vermişti.70 Ma­
rie-Antoinerte belki vatana ihanet konusunda suçluydu;
aristokrat çevrelerde yaygı n, üst kademedeki insanlar ara­
sındaki sıradışı seks eğilimleri göz önüne alındığında, belki
çok yakın arkadaşı Polignac Düşesi ve başkalarıyla gizli
i l i şkileri olmuştu; ama sözü edilen konuda kesinlikle ma­
sumdu. Bununla birlikte, vatana ihanetin mastürbasyonla
yan yana konulması, devrimcilerin bakışını tam olarak or­
taya koymaktadır. Kraliçenin düşmanlarına göre, kraliçe­
nin siyasal suçları, eski rej imin rezi lliği ve yaba ncı bir kra­
liçeden kaynaklanan çürümeyle cinsel açıdan paralellik
kurmak için, kraliçenin, onun aracılığıyla oğlunu ayartma
a rayışında olduğu gizli, sa klı, ki rletici ve şerefsizlik örneği
onani zm ediminden daha mükemmel bir araç yoktu.
Sosyal yelpazenin diğer ucunda ve bir yüzyıl sonra, yir­
m inci yüzyıl başlarında, mastürbasyon, California'da, Teoso­
fistlerin • bir kolunun hir diğerine karşı yönelttiği suçlamala­
rın a rasında yer alıyordu: Gruplardan birine dahil bir öğret­
men olan C. W. Leadbeater (daha sonra, kurucu Annie Be­
sant tarafından himaye edildi), varsayıma göre, erkek çocuk­
lara, mastürbasyonun daha heter suçları önlemenin bir yolu
olduğunu öğretiyordu. Hiçbir suç ondan daha körü olamaz-

' Tco,ııfi: Y u n ;ın..:3 ı/ıo·ııs j ı.ı ıırı l ,.,. '''l 'lı ııı l hilı,:d i k l "iıı:lık lniııdı·ıı ı.:ı·l i r . l\.iıkı·ııı
i l kç;ıf:.ı ,l.11 .ıııııı;ı k h hirli l.. ll'. iiıd l i k k 1111 J o k ıı rn 111:u n· ı i rıııin..:i yii1 y ı l b rJ;1 lfa ­
ı ı '<l;ı d i n i <lii�iiııcı:n l'tk ill'ıtıi� olan ıııi,ıik l'f:İliınli dini fl·lsdı· . ( ç . ıı . I
ı Jıı.ınııı'ılcın Wı·lı'ı· Mcısıü rbcısvorıurı l"cıvılnıcısı 63

dı. Teosofizmin Amerikan kolu kendini bu sapıklıktan uzak


tutma niyetindeydi.7 1 ( 1 9 9 1 'de komedyen Pee-Wee Herman
veya daha doğru bir ifadeyle onun yaratıcısı Paul Reubens,
bir porno sinemasında mastürbasyon yaptığı için tutuklandı.
Öyle görünüyor ki bundan büyük rezalet yoktur. )
Böylesine hassas ve gizli bir şey, kolayca şantaj konusu
hal ine gelebilirdi; ya da en azından, bu düşünülebilirdi.
Dehşete düşürülm üş genç adamlara düzmece ilaçlar satan
(öneml i bir on dokuzuncu yüzyıl İngiliz gazetesi öyle yazı­
yordu) şirketler, sonraki dozlar için giderek artan ücretler
talep edebilecek ve buna rıza göstermeyenleri teşhir etme
tehdidinde bul unabi leceklerdi.72 Neden olmasındı ? Charles
Dickens'ın kurnaz bakışlı, sivilceli, soluk tenli, güvenilmez
Uriah Heep'i, muhtemelen Victoria dönemi kurmaca yazı­
nının en ünlü ve en rahat ayırt edilebilen suçlusuydu; ancak
başka birçok tipleme de vardır. (Dickens'ta mastürbasyo­
nun başka ve edebi açıdan daha ilginç kullanımları da söz
konusudur: Oli vcr Twist'te Swifr'in eski esprisini -" Charley
Bates, Master Cha rles Bates, Master Bates"- kullanması ve
Büyülı Um u t la r'da Pip'in " günahkar sır"rını, "gizli yükünü
pantolonunun içinde nasıl sakladığını" uzun uzun anlatma­
sı. )73 Dickens, bir yüzyıl sürecek ve mastürbasyoncunun
kolayca ayırt edilebileceği inancını içeren bir geleneğe yas­
lanıyordu. "Solmuş, kuru kol ve bacaklar, çökük göğüs,
güçsüz, içe göçmüş kafa . . . uçuk beyaz yüz . . . feri kaçmış
gözlerine mecalsizce inen gözkapakları . " Yaygın popüler
tıp kitaplarındaki tasvirler, görünümü bu tür kelimelerle
ifade ediyordu ( şekil 2. 1 ) Ve daha da kötüleriyle. Oyun ya­
.

zarı Heinrich von Kleist, nişanlısına, tanıdığı on sekiz ya­


şındaki zavallı bir genç hakkında yazıyordu: Daha önce ya­
kışıklı olan bu delikanlı, "doğaya aykırı günah " tan dolayı
ölümün eşiğine gelmişti ve " tüm yaşamı sadece i nsanı elden
ayaktan düşüren hu baygın lı ktan ibaret"ti . On sek izinci, on
dokuzuncu ve yirminci yüzyıl Alınan yazının d a mastürbas­
yonun yeri üzerine ya k ın tarihli hir araştırma vardır ancak
söz konusu çalışma hu konudaki çok sayıda referansı, hele
de çeşitli ınonografları kucaklayamamıştır. Mastürbasyon-
64 frh Kişilik Sı·hs

cu genel bi r küçümseme, alay, acıma, korku figürü haline


gelmişti; gençlerin yakalanmaktan kaçma k için bu kadar
çaba harcamalarına şaşmamak gerek.74
Bu tür tanımlamalarda tıp ve ahlak açık bir biçimde üst
üste biniyordu; ancak hekimler, onun, olduğu varsayılan
organik patolojisine pek i lgi duymasalar bile, doğanın
mastürbasyonu mahkum ettiği düşüncesi temelindeki etik
yaklaşıma i lgi gösteriyorlardı . Ö rneğin Anglo-Amerikan
dünyasının ilk kadın hekimlerinden Dr. Elizabeth Black­
well , modern tıbbın tüm ağı rlığını, mastürbasyonun "diğer
tüm doğaya aykırı kusurların türediği" ve ayrıca aile içi
şiddetin büyük kısmının kaynaklandığı iki kusurdan biri
olduğu yolundak i önermeyi doğrulamak üzere kullanıyor­
du. Bu, k itabının da bir parçası olduğu i ffet kam panyaları­
nın temel yaklaşımını oluşturuyordu; ancak kitap, mastür­
basyon hastalığıyla i lgili ne yapılacağı konusunda, hiçbir
şey değilse de, çok az şey söylüyordu . Aslında Blackwell
söz konusu kusuru özel bir politik tartışma için silah ola­
rak kullanıyordu: Mastürbasyon, büyük bir yasal kampan­
ya biçiminde kendini gösteren çifte standarda yöneli k fe­
minist çözümlemenin tam kalbinde yer a lıyordu. Ona gö­
re, erkek ve kadın aynı doğal cinsel ihtiraslara sahiplerdi .
Dolayısıyla, erkeklerin fah işelerin sunduğu rahatlamaya
i htiyacı olduğu iddiası kesinlikle h içbir temele sahip değil­
di; bu varsayım Bulaşıcı Hasta l ı k lar Kanunu destekçileri
tarafından i leri sürülüyordu ve karşıtlarına göre on doku­
zuncu yüzyıl lngi ltere'sini vesikalı fahişeli k biçimindeki bir
Fransız sistemine yöneltiyordu. M astürbasyon her iki cin­
siyet için de tehli keliydi; çünkü vaktinden evvel harekete
geçirerek cinsel içgüdüleri keskinleşti riyor ve ayrıca uygar
insanın temelini ol uşturan kendini kontrol etme yetisini za­
yıflatıyordu. Mastürbasyon kolayca bir takıntı halini ala­
bilirdi; o, a k lın idaresi altına sokulması en güç cinsel l i k bi­
çimiydi ve hu yüzden de, genel anlamda, gem vurulmamış
cinsetl i k için bir model oluşturuyordu.75 O, haş iffetsizli k­
ti ve bu da yeterliydi; tüberküloz ve delil iğin onunla hiçbir
ilişkisi yoktu.
Oıımıın'ılmı Wdir Mcısıiırbcısyı m uıı ) cıvılıııcısı 65

old:ı, 1 6 yaşınd:ıki nıa sriirba�yon­


u; sağda, 20 ya ında k i nı:ı�tiirbas­
yon yapmayan.

olda, O yaşında k i ma tiirba ron­


cu; sağda, 70 ya ındaki masriirbas­
yon yapmayan.

ekil 2 . 1 Mnsrürbasyoııcuııun göri.ı ııiışiı, Eıııcry . Abl ey, -ı ııc nuııl


ysıcı ı ı cınc/ lıs Dcrnıı g ı:rıırnıs, Bu ffa l o , Y , 1 8 75.
66 l r lı /\iıılilr Sl'lıs

Yeni yüzyıla girerken, kendi kendi n i istismarın organik


tehlikeleri yavaş ama çok yavaş bir biçimde , bir başka dö­
nemin korkula rı , batıl inançları ya da halkın cehal ete daya­
lı düşünceleri olara k görülmeye başl andı . Fakat bu, hiçbi r
biçimde öykünün sonu anlannna gelmiyordu. Modern mas­
türbasyon hakkında gerçekten önemli ola n ı gözler önüne
se rdi : O Batı cinsell iğinin merkezindeki sırdı . Mastürbas­
yon, tı bbi sorun larından büyük oranda s ıyrılarak, üç fark­
lı, ama bağl antılı yoldan, yirminci yüzyılın bilinçli moder­
nist düşüncesine gird i .
ilk olarak, a ntropoloj i, hayvan davranışı, seksoloj i, psi­
kiyatri, zooloji ve diğe r a lanlarda olağanüstü genişlikteki
popüler ve profesyonel çalışmalar, sadece mastürbasyonun
gençlik arasında neredeyse evrensel bir olgu olduğunu keş­
fetmekle kalmadı ( b u , uzun süredir korku ya ratan ve bili­
nen b i r gerçekti ) , aynı zamanda onun, geniş bir koşullar sil ­
silesi altında, her yerdeki halklar ve gözlemlen en hemen he­
men bürün hayvanlar tarafından tatbik edildiğini de ortaya
koydu. Atlar ve midilliler, ayılar, gel incikler, köpek ler, ke­
diler, maymunlar, kokarcalar ve geyikler, hepsi onu yapı ­
yordu. Balililer, Mısırl ı la r, Hotantolar, Hintliler, Tami ller,
Kafi ristanlılar, Lesorholular, Çinliler ve Japonlar ona baş­
vuruyordu; Avrupa'nın en iyi okulları ve ıslahevlerindeki
kız ve erkek öğrencilerden söz etmeye gerek bile yoktu .
Tekni kler çeşirlik gösterebil irdi; cinsiyet ve ark fark lılıkları
söz konusuydu. Ü zer ine araştırma yapılan tüm kültürlerde­
ki kadınlar mastürbasyon yapar görünürken, yapay aletle ­
rin kullanımının Avrupa'da ve başka yerlerde, . "bir haz bi ­
çimine kend ini profesyonelce adamış" kişilerle sınırlı oldu­
ğu anlaşıl ıyordu. Ancak bu tür nüanslar, herkesin onu yap­
tığı gerçeği n i gözden kaçırmamıza yol açmamalıdır. Bu çığ
gi bi a rtan bilginin yoru m lanışı değişiklik arz ediyor du . in­
san lardan elde edilen kanıtlar, d ej enerasy o n teorisinin (ör­
neğin mastü rbasyonda ve fah işelikte, evri min yanlış yönde
gittiği nin işa rerlerini gören, on dokuzuncu yüzyıl sonlar ının
gözde bi r yaklaşımı ) ya da Nobel Ö d ü l ü sa hibi Elie Metch­
ni koff'un, mastürbasyonun ci nsel d uyarlı lıgı ürerne yetene -
Oııanıa'dmı Wdı'ı· Mcısıü rlıas_vıınun \'a_yılnıası 67

�i oluşmadan� vaktinden önce rahatlamanın hem doğal


hem gerekli diğer biç imini ortaya çıkardığına dair geliştir­
diği hipotezin doğruluklarını gösterebilirdi. Alman sekso­
log ve hekim l wan Bloch, Freud gibi, Nietzsche'ye dönerek
bilgili bi r adamın -yan i uygarlığın kendisinin- faa liyetinin,
temel ve deri n güd ü leri için uygun bir deşarj yolu bulması­
na bağlı olduğunu i leri sürüyordu. Bazı yorumlar zoolojik
bilgi hazinesiyle bağl a ntılı, bazılarıysa değildi. Fakat hep
birlikte ele a l ındıkları nda, mastürbasyona dair, Avrupalı ve
Amerikalı o kurlara geniş biçimde ulaşan, çok büyük mik­
tardaki yeni malzeme, meseleyi son derece genişletti. Bu,
mastürbasyonun genç ve büyüme çağındaki çocuklara ait
bir sapıklık, sadece doğru bir pedagojik eğitim le ya da kö­
tü hizmetçilerden sakınma, kötü arkadaşlardan uzak dur­
mayla engellenebilecek bir şey olduğu biçimindeki iddiaları
tekzip etti. O, deri n bir biçimde doğal ve evrenseldi .76
Mastürbasyonu yirminci yüzyıla taşıyan i kinci önemli
anayol, bu malzeme yoğunluğu üzerine i nşa edildi ve ona
çok önemli bir psikolojik önem kazandırdı. 1 899'da Have­
lock Elli s, " doğrudan veya dolaylı olarak bir diğer kişiden
kaynaklanan bi r d ış uyarıcı olmadan yaratılan " cinsel duy­
gu impa ratorl uğunun tüm topraklarına sahip çıkan "oto­
erotizm" kavramını icat etti. Yeni toprakların ucu bucağı
yoktu. " Otoerotizm " sadece çeşitli hasta lıklı d urumlara yol
açabi lecek "ba skılanmış cinsel aktivitenin bu dönüşümle­
ri"ni değil, yücelmenin ürünü olarak görebileceğimiz her
şeyi anlatıyordu: " Sanatın ve şiirin normal ifadesi ve aslın­
da, aşağı yukarı yaşamın ta kendisinin rengi . " Kısacası seks
hakkında zihinde yer alan her şey -antik dönemden bu ya­
na konu hakkında kafa yoranların bildi kleri gibi çok mik­
tarda- bu yen i başlık altında kendine yer buluyordu. Ger­
çekten de, insanın içinden gelen, cinsel doyuma ulaşmaya
yönelik her çaba, düşünerek yapılsın veya yapılmasın, işin
içindeydi. 77
Mastü rbasyon elbette bu geniş ülkenin, sadece, biraz
keyfi biçi mde sınırlanmış bir eyaleti ni oluşturuyordu; an­
cak Ellis'in bel irttigi gibi, öneminin boyutu, onun " doğal
68 frlı Kı)ılıll Srlıs

gerçeklerin büyük bir grubunun bir alt bölüm ü " olduğu


dikka te alınmaksızın a nlaşılamazdı. Bu grubun bir ucunda,
hayvan mastürbasyonu yer a lıyordu; Ellis'in hayvan türle­
rinde kendi kendini tahrik etmen in varlığına dair bol mik­
tarda dökümanına karşın, burada bu konuya girmemize ge­
rek yoktur. Üstünde durduğu nokta, cinsel zevk i kendi ken­
dine yaratma eği l i minin doğa kaynaklı olduğuydu; hayvan­
lar bunu yapmaktaydı. Fakat o aynı zamanda kültürün de
ürünüydü. Otoerotizm, tam da bizi insan yapan yeti tara­
fından alabildiğine güçlendiriliyordu; öyle k i "doğal ger­
çekleri n " bu " büyük grubu"nun ötek i ucunda, insan yaşan­
tısının bütün bu yönleri yer alıyor, hayal gücü, cinsellik ve
sanat orada birbiriyle kaynaşıyordu. Mastürbasyon, El­
lis'i n formülasyonuyla, zihindeki seksin temel örneği haline
gel miş, ltalyan rom ancı Alberto Moravia'nın ifadesiyle, ta­
mamen fanteziden doğduğu için kültür üzerinde kesin etki­
ye sahip tek cinsel eylem görünümüne bürünmüştü.78
Uzun süredir, tehlikesinin hem toplumun hem de ahla­
kın sınırlamalarıyla bağlantı lı olmamasından kaynaklandı­
ğı düşünülen mastürbasyon, şimdi katıksız cinselliğin ev­
rensel bir alt biçimi, bedenin, toplumun, zamanın, mekanın
ve yükümlülüğün sınırlamalarından azade ve her çeşit ruh­
sal faa liyete uygun bir unsur olmuştu. Onun ahlaki değeri,
artık, bu tür meselelere nasıl bakıldığına bağlıydı. Yirminci
yüzyıl boyunca çeşitli yaklaşımların izini sürebiliriz. Ö rne­
ğin, bir yanda "kafası seksle dolu orta sınıfları aşağılaya n "
-ve dolayısıyla Lady Chatterly'ni n avlak bekçisinin çekici­
liğini ima eden- D. H. Lawrence, açık bir biçimde, m astür­
basyonun, bedenlerin gerçek ve hayati birleşmesinin yerine
ikame edilmeye çalışılan yetersiz bir alternatif olduğunu
düşünüyordu. Genç erkekle genç kadının cinsel ilişkiye gir­
mesinden şikayet edenler gerçekte "onların kendi başlarına
davranmamaları ve m astürbasyon yapmamaları"ndan ya­
kını yo rlardı. Seks bir yöne doğru gitmek zorundaydı ve
" bizim parlak uygarlığımızda, mastürbasyona doğru gidi­
yor''du, yani zihnin ölü seksine. Popüler yazın yoğunluğu
ve popüler eğlenceler, onun iddiasına göre, sanki, içinde be-
Onııııitı'<lıırı Wdı'f Masıürbcısyonıın foyılnııısı 69

denin "bir bak ıma bir ceset" gibi kaldığı bu gizemi ateşle­
mek için var görünüyordu.79 Buna, Lawrence' ı böylesine
kızdıranın, mastürbasyonun sadece beyinsel vasfı olmadığı­
nı ekleyebilirim; onu, on sekizinci yüzyıl eleştirmenleri gibi,
onun utanç verici, "dışkılamaktan daha mahrem " gizli l iği
de rahatsız ediyordu.
Öte yandan, diğer tarafta yer alan iki örnek olan Gore
Vidal ve Andre Gide, Ellis'in formülasyonuna daha sıcak
bakıyordu: Tek başına seks, hayal kurma, yaratma ve Vi­
dal'ın hınzırca i fade ettiği üzere, başka biriyle seks yapma
yeteneğine sıkı sıkıya bağlıydı . Onania ' mn m irası her şeye
rağmen genişlemeyi sürdürüyordu. " Çok az aşık, cinsel fa­
aliyette, heyecanı yaratmak ve sürdürmek için, bedene ero­
tik destek sağlayacak bir miktar zihinsel kurmacaya ihtiyaç
duyabileceğini kabul etmeye hazırdır" diye tahminde bulu­
nuyordu Vidal. Rousseau'daki " tehlikeli deste k " , ehlileşti­
rilmiş ve sosyal açıdan yararlı bir hate getirilmişti . Elbette
Vidal'ı düz bir biçimde yorumlayamayız. Böyle olmakla
birlikte, tek başına eylemi yetişme çağındaki genç açısından
-ve neden herkes için de olmasın ?- a nlamlı hale getirmek
için "zihninin sahnesinin bir D ionysios festivaline dönüştü­
ğü" fikri nde bir doğruluk payı vardır. Bunun sonuçların­
dan biri, bir kişinin mastürbasyonu iyi yapması durumun­
da, bir başkasıyla seksin bir düş kırı klığına dönüşebilme
olasılığıydı; ki bu, on sek izinci yüzyılın yaygın endişelerin­
den biriydi. Fakat bu tipik fantezi vesilesinin öteki yüzü,
onu daha büyük faydalar sağlayan bir imgelem fidanlığına
dönüştürmesiydi.SO
Gide, otobiyografisinin daha birinci sayfasında, kendisi
hakkında neredeyse ilk olarak, genç bir oğlanken bir hiz­
metçinin oğluyla, a kşam yemeği sırasında, masanın altında
karşılıklı mastürbasyon yaptıklarına dair, yoğun suçluluk,
hoşnutl uk ve narsis otonomi kokan bir sahneyi a ktarır. Bu
anı, ben liğin oluşumu ve kırıl masına yönelik bir prizma
olarak önem taşımaktadır ve mastürbasyon bir kez daha
yaratıcılık için bir benzetme haline gelince dillendirilmişti r.
Gide, Rogcr Martin du Gard 'a, " özel doğal eğilim " inin (ki
70 / ı·lı /\işi lilı �ı · hs

onunla, kend isinin arzu, za rar, üretim, zevk, tabu ve edebi­


yata yönelik yapısal özelliklerinin merkezi olarak gördüğü,
defalarca peş peşe orgazm olarak boşalma kapasitesi ve ih­
tiyacını i fade eder ) " mümkün olan tek açıklaması "nın,
onanist becerilerinin erken gelişmesi olduğunu anlatır. Dü­
şüncesine göre, tanı bir orgazm gerçekleşmemişse daha az
günah söz konusuydu; şok dalgaları, " kendi kendine 'tam
günah' işlemesine izin vermeksizin, sıklıkla tüm bir gece
boyunca" tekrarlanıyordu. Rousseau'nun, iki yüzyıl sonra
zamanım ızın daha açık dilinde hala yankılanan ltirajlar'ın­
daki gibi, mastürbasyonun bir kendini yetiştirme süreci ola­
rak ele a lınışı çok bel irgindi.
Üçüncüsü ve en önemlisi, mastürbasyonun bir yirminci
yüzyıl meselesi hali ne gelişi, çalışmalarıyla onu insanın zi­
hinsel gelişi minin en önde gelen alanları ndan biri durumu­
na getiren Freud aracı lığıyla oldu. Freud, elbette, konuyu
merkeze koyan çağdaşlarından yalnızca birisi değildi. Ellis
ve diğer pek çok kişiden söz etmiş bulunuyoruz. Ö rneğin,
öncü seksolog Richard von Krafft-Ebing, onanizmin beden­
sel etkileri konusuna pek fazla önem vermemişti; ancak
" h içbir şey mastürbasyon kadar bozucu değildir" düşünce­
sindeydi . Bu, başka hiçbir şeyin, " diğer cinsiyet hakkında
sapık duygu "ların gelişmesine, gerçek bir arzu sapmasına
bu kadar yol açmadığı anlamındaydı ve sadece bir homo­
seksüelle ilişki kurma biçimindeki sapkın davranıştan fark­
lılaşıyordu. Diğer bir deyişle, çocukluk dönemi m astürbas­
yonunu aşma konusundaki başarısızlık, tü m kişilikte ger­
çek ve ta m bir bozu l maya götüren çok ciddi bir unsurdu. K i
Amerika lı psikolog G. Stanley Hali, gençlik döneminin aşı­
rı fi lm seyretme merakından uyuşturucu alışkanlığına ka­
dar hoşa gitmeyen aşağı yu karı her yönünden mastürbasyo­
nun sorumlu tutulabileceği fi krindeydi. Fakat m astürbas­
yonu açı kça seksin sırrı haline getiren heud oldu.
Bunu mümkün kılan büyük enetelektüel sıçrama, Fre­
ud'un, insanın ci nsel itkisi nin "do�a l olarn k '' üremeye ya
da ha rt<l karşı cinse yönel ik olmad ığın ı kavramasıydı. Uy­
ga rlık, heden ve a rzularından yara rlı, ürerken ve varlığını
< >nt11ıiıı'ılı111 Wrl>'ı· Mmtiirbtıswnıın \'ayılnıcısı 71

sürdürmesi için gerekli varl ıklar -kadın ve erkek- türetebil­


mek için çok çalışmalıydı. Ve daha genel anlamda, çocu k­
luk döneminin düzensiz cinsel enerjilerini yetişkinliğin dü­
zenlenmiş cinselliğine yükseltme mücadelesi, biz insanlar
daha büyük amaçlara ulaşacaksak, arzunun kendisinin na­
sıl düzenleneceği ve yönlendirileceği konusunda model ha­
line geldi. Burada konu edilen, sadece aileler değil, sanat,
müzik, edebiyat ve bu kültürün temsil ettiği her şeydi. Baş­
langıçta, çoğul sapkınlıklara sahip olan bebeklerin otoero­
tizmi söz konusuydu. Grub Street'ten doğan mastürbasyon
imparatorluğu, bu anlayışlar ve onların çok sayıdaki yo­
rumları üzerinden, on sek izinci yüzyıldaki yaratıcı larının en
korkunç kabuslarının ötesine uzandı.
Freud'un çalışmalarında mastürbasyon kadar uzun boy­
lu tartışılan çok az konu bulunmaktadır ve hiçbiri, onun en
temel yaklaşımlarıyla mastürbasyon kadar örtüşmez. Fre­
ud'un mesele hakkındaki düşüncesi, nevrozların (cinsel
ayartma teorisi olarak da adlandırılan) gerçek travmadan
kaynaklandığı yolundaki erken yaklaşımı ile onun benliğin
erotik evriminin engellenmesinin ve ona eşlik eden suçluluk
duygusunun sonucu olduğu fikri arasındaki bağlantının ta
kendisi olabilir. 1 905 'te, Dora'nın tecavüze uğradığı iddi­
asının, çocukluk dönemi otoerotizmiyle başa çıkmadaki
başarısızlığı gizlemeye yöneli k paravan bir fanrezi olduğu­
nu düşünüyordu.8 2 Mastürbasyonla mücadele, giderek,
Freud'un köklerini daha önce bir yetişkinin bir çocuğa cin­
sel sarkıntılığının yarattığı tahribatta aradığı , ruhsal travma
haline gelmişti .
Freud'un düşüncesindeki bu değişiklikten, mastürbasyo­
nun cinsel dışavurumun, gelişmenin erken bir aşamasında
tam a men doğal ve uygun, temel biçimi olduğu ancak doğ­
ru davranışlar gösteren bir yetişkin olma sürecinde terk
edilmesi gerektiği anlayışı doğdu. O, uygarlığın cinselliği
yön lendirdiği büyük mücadelelerin a lanıydı; ve öte yandan
onu yönetmede başarısızl ı k birçok başka tür başarısızlığa
model ol uşturacaktı. 1 8 97 sonla rında, Dic Trnunıclcuı ımg'un
! Rüya lar ve Yorumla r ! çıkışın ın arifesinde, arkadaşı Wil-
72 frlı l\işilil: Srh�

hel m Fliess'e, "Anlamış hulunuyorum ki" diye yazıyordu


Freud, " mastürhasyon en temel hir alışkanlıktır'', " bi rincil
alışkan lıktır" ve a lkol, tütün veya morfin alışkanlığı gibi
doğrudan veya dolaylı biçimde "eksikliği çekilen cinsel do­
yumun yerine ikame edilir." Freud, örneğin Dostoyevski 'ye
yönelik analizinde, mastürbasyonun tutkunluk biçiminde
kumar oynamaya yol açtığını yazar ve "oyun" sözcüğünün
hem oyun masalarındaki hem de çocukla rın, cinsel organ­
larına yönelik davranışlarıyla ilgili ortak kullanımına vurgu
yapa r.8 3 içinde otoerotizmin yer almadığı ciddi bir tartışma
bulmak gerçekten güçtür. Freud şurada ya da burada, ank­
siyete nevrozunun, obsesyonun, narsisizmin, histerik kus­
ma nöbetinin, çocukluk döneminin baskılanmış anılarının
ve, tartışmaya açık bir biçimde, suçluluk duygusunun köke­
nini, ruhsal dünyanın, onun i lksel cinsel doyum kaynağıyla
yüzleşmesinde buluyordu. Mastürbasyon yetişkin cinselliği­
nin düşmanıysa, aynı zamanda onun habercisiydi de. Ço­
cukluk dönemi mastürbasyonu, cinsel organların, Freud'un
deyimiyle "gelecekte önemli işler yapmaya yönelmiş" oldu­
ğunun ifadesiydi. Aslında insanın bir cinsel varlık olarak
tüm organizasyonu otoerotizm a racılığıyla düzenleniyordu :
" Bu erotojen alan tarafından uygu lanan cinsel a ktivite üze­
rindeki müstakbel üstünlük erken çocukluk dönemi mas­
türbasyonunca tesis ediliyordu. " H4
Daha önce etik açıdan zan a ltında ve tıbbi açıdan tehli­
keli olan edim, Freud'la birlikte, normatif zihinsel gelişim­
le ( psikojenez) i lgili bir alan haline geldi. O, kişinin dikkat­
li ve düzgün bir biçimde yaşayıp aşması gereken bir olguy­
du. Mastürbasyon olgunlaşma için temel pratiği oluşturu­
yordu: Freud'un öğrencisi Marie Bonaparte'ın o rtaya koy­
duğu üzere, o, " yetişkinlere uygun cinsel doyum tarzlarının
ön biçimlendiricisi "ydi.85 Ve bu yöntem kızlar için özellik­
le tehlike içeriyordu. Çünkü on ların erken provaları yanlış
gösteri içindi. Yetişkin olma sürecinde onlar sadece mastür­
basyonu bıra kma kla kalmayıp ayrıca çocukluk dönemi ça­
balarıyla ulaştıkları o rgazm biçimini de terk etmeliydi. Bu
yaklaşımda, söz konusu terk etme, vajinal cinselliğe geçmek
Onıınia'tlaıı w,·h't· Mcısıürbasyonım l'ayılııı.ısı 7.1

üzere klitoral c inselliği, pasif kadınlık rea lit�sine geçmek


üzere a ktif erkeklik fantezilerini bırakmak anlamına geli ­
yordu. Onania'nın ayıbı, yirminci yüzyılın en büyük nüfuza
sahip psikoloji teorisinde önemli bir rol kazanmış ve özel­
likle, binlerce yıldır tamamen görmezlikten gelinen kız ve
kadınların mastürbasyonu, bu çerçevede özel bir yere sahip
olmuştu.
Freud, meslektaşları ve onların izleyicileri, iki yüzyıllık
suçlama tarihi ile otoerotik cinselliğin bizim biz olma mız ve
olmamamızdaki rolünü öne çıkaran yeni tarih a rasındaki
boşluğu doldurdular. Onlar için başka hiçbir konu bu ka­
dar yüklü deği ldi . Viyana psikanaliz çevresi 1 9 1 0'da üç a k­
şam boyu Onanie'yi tartışmak üzere bir araya geldiğinde,
aralarında o kada r çok anlaşmazlık çıktı ki, tepkileri göze
alarak tartışma tutanaklarını yayımlamama yoluna gittiler.
iki yıl sonra, dokuz toplantı daha düzenlediler ve Freud
güçbela, kırılgan bir görüş birliği sağlayabildi; raporunu
" mastürbasyon konusu gerçekten tüketilmesi mümkün ol­
mayan bir meseledir" gözlemiyle bağladı. " Ya ralı bir vicda­
nın elemi ve ıstırabı '', Grub Street'ten türemesinden ram iki
yüzyıl sonra, Freud'un meslektaşı Wilhelm Stekel 'in ortaya
koyuş biçimiyle " içgüdü ile bastırma arasındaki . . . çatışma­
nın temsilcisi" olarak dimdik ayaktaydı; o, kesin bir biçim­
de modern dönüşüm yaşamış, her kıl ığa girme konusunda
olağanüstü potansiyele sahip bir cinsell ikti .86
tik kuşağın ardından, mastürbasyon , psikanaliz yaklaşı­
mında, her za man kabul edilsin ya da edilmesin, büyük te­
orik önemini sürdürdü. Seçkin analist Joyce McDougall,
" Freud'cu teorideki otoerotizm, insan cinselliğinin prototi­
pidir" diye düşünüyordu ve bunun "çoğu kez gözden kaçı­
rılan bir gerçek " olduğunu ekliyordu. O, hem nispeten or­
todoks teorisyenler hem de Luce Irigaray gibi daha sonraki
feminist yazarlar için önemliydi. lrigaray, " kadın " katego­
risini yeniden kavramsallaştırma ve ayırt etmeye dönük bir
yönrem olarak, Ü stat'ın kadın otoerotizminin erkek mer­
kezli tahliline ( küçük kız '"kendini' tatmin" etmezdi, "da­
ha ziyade bir pen is benzerini" ederdi ) karşı bir argüman ge-
74 fı·h Kişilik .�cbs

liştirrnişti . Asl ında kadı n lığı ya da en azından kadının, ben­


liğiyle ve duygularla doğrudan, aracısız, sağlam bir kadın­
sal bağlantısını tanımlayan, kadının otoeroti k hazla kendi­
ne has ilişkisiydi: " Kadına gelince, o h içbir aracıya i htiyaç
duymadan kendisine dokunur." O, "her zaman kendine
dokunur; çünkü cinsel organları sürekli temas halindeki i ki
dudaktan oluşur. "87 Ma stürbasyon hala bir modeldi, fakat
Freud'un düşündüğü tarzdaki normatif yetişkin kadın cin­
selliği için değil.
Psikanalizin nüfuzu hızla kendi disiplininin ötesine taştı.
Freud'un cinsel gelişime yönelik yaklaşımı, pediatriden ah­
laki teoloj iye kadar birçok a landa, seks konusunda öğreti­
lenler üzerinde çok büyük bir etkiye sahip oldu. Yeni ve da­
ha az düşmanca tanımlanmasıyla, mastürbasyon, olgunlaş­
maya ve kişilik kazanmaya yönelik tartışmalarda, Aydın­
lanma dönem i ve on dokuzuncu yüzyıldakinden bile daha
büyük bir rol oynamaya başladı. 1 920'lerin önde gelen bir
Almanca elkitabında bel i rtildiği üzere o "ne bir hastalık ne
de bir günah " tı; ancak görüldüğü kadarıyla hala sonsuz il­
giye değer bir konuydu .88 Bir kez organik zarar bulutları
dağılınca, tek başına seks hakkındaki temel etik ve psikolo­
jik sorula r daha net bir biçimde ortaya çıktı. Amerika'nın
önde gelen ilk analistlerinden birine göre, " mastürbasyo­
nun fiziksel sağlıkla bir ilgisinin olmadığı " artık " açıkça
kanıtlanmış" olduğun a göre, önemli yeni psikolojik ufuklar
açılmıştı. O, gençler tarafı ndan uygulanması doğal, cinsel
gelişimin i leride aşılacak bir aşaması olarak m ütalaa edili­
yordu -aydın görüş böyle düşünüyordu. " Bi r yetişkin tara­
fından uygulandığı zaman " i se, tersine geli şmemişliğin bir
işaretiydi . Böylesi bir durum, eskisi gibi öyle çok tehlikeli
ve özellikle de fiziksel bir tehdit olarak algılanmıyordu; bu
artık bir sefillik belirtisi, bir başarısızlık i şareti, bir suçluluk
duygusu göstergesi ve bir yetersizlik nişanesiydi . Fantezi
söz konusu olmadan uygulandığında sadece " bedenin kim­
yasal gerilimi"ni rahatlatıyordu; fanteziyle birlikte tatbik
edildiğinde de, olsa olsa, asla seksin bir " sosyalleşmiş yetiş­
kin "e sağlaması gereken " ruhsal değer" i taşımayan, eksik
ı >11<1111<1'd<111 Wdfr .\.lımiiı l>ııH'l•nım l'avı/111<1sr 7.'i

hir duygusal deşarj yoluydu. Bu noktada özellikle ycniyet­


melik en can alıcı konu haline geldi. Yen iyetmelik artık do­
ğal bebeklik dönemi otoerotizmi ve onun ergen cinsell iğin­
deki hüzünlü devamı a rasında kalan yoğun bir dönem ola­
rak düşünülürken, mastürbasyon da "tomurcuklanan cin­
selliğin" bir işareti olmaktan, onu uygulayanın doğru bir
aşk nesnesine sahip olamayacağının ve daha genel anlamda
toplumun beklentilerine uyum sağlayamayacağının bir be­
lirtisi haline geldi.89 Bir kişinin mastürbasyonla i lişkisi,
onun uygarlık sürecinin akışına uymaktaki gönüllülük dü­
zeyini de bire bir gösteriyordu.
Bu genel olara k Freud'cu yorum, yeni cin sel pol itika yol­
ları açtı. Çocukluk dönemi sonrası mastürbasyona devam
etme ya da onu fii len olumlu bir olgu olarak ben imseme,
erken yirm i nci yüzyıl sentezlerinde i ma edilen tüm norm ve
beklentiler bileşimine karşı bir isyan olarak değerlendirilir
oldu. Bu yeni gelişmenin tarihi, 1 940'1arın sonları ve
1 950'lerde A merika'daki ve uluslararası duruma dair man­
zaralar sunan Kinsey raporlarıyla başlatılabilir. Bu rapor­
lar, bir süredir bilineni, daha geniş ve sözde daha bilimsel
bir çerçevede güçlend irdi: Mastürbasyon sapkınlığı olarak
adlandırılan davranış olağanüstü biçimde yaygındı. En yay­
gın olduğu kesim, bazı on dokuzuncu yüzyıl sonu gözlem­
c ilerinin öngördüğü gibi, en cahil tabaka da değildi . Aksine
insanlar ne kadar eğitimlilerse, özellikle de kadınlar, mas­
türbasyonu o kadar çok yapmıştı ya da yapmaya, en azın­
dan tutumlarını bildirmeye o kadar çok yatkındı. Dahası
mastürbasyon, on sekizinci yüzyıl eleştirmenlerinin korktu­
ğu gibi evlilikteki cinselliğin genellikle aleyh ine bir işlev de
görmüyordu. Mastürbasyonla heteroseksüel ilişkiden sağ­
lanan cinsel doyum, göründüğü kadarıyla bir a rada yürü­
yordu.
Kinsey'in istatistikleri, kendi içinde, otoerotizmin lehin­
de veya aleyhinde bir sonuç üretmez. Ancak aynı yazarın
homoseksüellik üzerine daha tartışmalı i statistiklerinde ol­
duğu gibi, şüpheli, hatta sapkın bir uygulama olarak değer­
lendirilebilecek şeyi n, en normariften en sapkına kadar uza-
76 frlr l<:işi lil: Srh�

nır görünen cinsel aktiviteler zincirinin bir parçası olduğu­


nu gösteri r. Birl ikte ve tüm popülarize edilmiş biçimleri çer­
çevesi nde ele alındığında, Institute of Sexual Research'ün
! Cinsel Araştırma Enstitüsü) etkili Rockefeller Vakfı tara­
fından desteklenen çalışmaları, ulusal ve uluslara rası plan­
da, kamuoy u n u n ilgisi n i cinsellik üzerine daha önceki çalış­
malardan daha fazla çekti. Onlar sayesinde mastürbasyon ,
daha önce hiç olmadığı kadar normal bir görünüme kavuş­
tu.
Bir başka yaklaşım tarzı olan mastürbasyonun post-Fre­
ud'cu dönemi, William Masters ve Virginia Joh nson'ın çok
sayıda yeniden baskısı ve çevirisi yapılan çalışmalarının il­
ki olan, Human Sexual Responsc'un yayımlandığı 1 966 yılıy­
la başlatılabilir. Bu kitabın ve onu izleyen çalışmaların üze­
rinde durduğu nokta, elbette, mastürbasyonun rehabilitas­
yonu değildi. Ancak çalışma, özellikle kadınlar üzerinde
böyle bir etki yaptı. ilk olarak yetişkin kadının klitoral cin­
selliği ve mastürbasyonu a rdında bıraktığı yolundaki Fre­
ud'cu iddiayı çürütüyordu. Masters ve Johnson, kadın m;ıs­
türbasyonu konusunda yaptıkları görüşmeler ve kapsamlı
gözlemler temeli nde, "çoğu kadın, tam orgazm deneyimi sı­
rasında klitoral bölgeyi faal bir biçimde elle uyarmayı sür­
dürür" son ucuna varıyordu . Bu da, heteroseksüel ilişki sı­
rasında söz konusu olanın, sadece basit bir içe girme olayı
olmadığı anlamına geliyordu. Ancak daha da genel anlam­
da alınırsa, kitap, en azından fizyolojik açıdan kadın cinsel­
liğinin asıl gerçeğini mastürbasyonun temsil ettiğini söylü­
yordu. Yazarlar, kadın cinsi "k litoral elle uyarım sırasında
bir tek orgazm deneyi miyle yetinmez" diye ilan ediyorlardı.
Kadın lar, "psikososyal dış etki "den uzak, "cinsel i lişki
pa rtnerinin psişik etkisi olmaksızın, sadece kendi ci nsel is­
tekleri üzerine" yoğunlaşarak, cinsel açıdan tükenene dek
çok sayıda orgazm olabilirlerdi. Masters ve Johnson, bu tür
hir "dış etkenler" den kurtulma yanlısı değildi; onların ama­
cı, kadınlara, heteroseksüel ilişkide, cinsel birleşmeye mas­
türbasyonun eşlik ermesiyle, cinsel doy·ıma ulaşmaları ko­
nusu nda yarJımcı olma ktı . Ama mesaj yeterince açıktı:
( ınarııtı'ılmı Wı·lı'ı• Masıürbıısvoııım l'<1vıln111sı 77

Kendini uyarma hazzın nirengi noktasıydı. Ve bu mesaj çok


sayıda toplu lukta yankı buldu. Örneğin , radikal bağımsız­
lık yanlısı feminist Jill Johnson, Lcsbian Nat ion da, vajinanın '

en dıştaki üçte birlik kısmının bir orgazm platformu oluş­


rurduğunu, Freud'un vajinal orgazmı daha olgun bir dene­
yim olarak kabul etmekte haklı olduğunu, ancak bundan
penis lehine değil, tek başına veya bir başkasının yardımıy­
la kullanılan bir di/do ya da bir m uz lehine sonuç çıkarıla­
bileceğini savunmak üzere, ikiliden kendinin de olumladığı
alıntılar yaptı .90
Bu temellerden yola çıkarak, i lkin kadın hareketi, a rdın­
dan da erkek homoseksüel hareketinin çeşitli kesimleri,
mastürbasyonu, özgürlüğün, otonomluğun ve statükoya
karşı · isyanın hizmetindeki bir edim olarak bağrına bastı.
Yakın zamanlarda, cinsel politikalar yelpazesi içindeki a la­
nı daha da genişledi. Bir sefalet göstergesi olmaktan uzak­
laşan mastürbasyon, ilk kez, pozitif ve farklı bir unsurun
onaylanmasını temsil eder bi r hale geldi . Kendi kendine
seks, bir otonomi, hatta otarşi sembolü oldu. O, suçlanma­
sı ya da korkulması gereken değil, özgürleştirici, tehlikesiz
ve çekici bir olguydu artık .
Grub Street'in ayıbının modern Batı 'nın kültürel yakla­
şımlarında merkez haline nasıl geldiğine dönük öykümüzün
son kısmını oluşturan anahtar feminist metin, daha önce
"Women and Their Bodies" [ Kadınl a r ve Bedenleri J adıyla
Boston Women's Health Book Collective tarafından teksir
makinesiyle basılmış bir broşürün bir tür genişletilmişi olan
ve 1 97 1 'de bası lan Our Bodies, Ou rse/vcs'tir 1 Beden lerimiz,
Kendi miz i . Kitap olağanüstü bir başar ı elde etmişti r.
2002'de hala piyasada mevcut olan kitap, en azından on al­
tı dilde dört milyon kopyanın üzerinde satış yapmıştır. (Ör­
neğin 1 974'te l talyanca, 1 975'te Japonca ve Danca,
1 980'de Almanca ve 1 98 1 'de Felemenkçe baskıları yapıl­
mıştır. Daha 1 973'te , körler için kaba rtma harflerle basıl­
mış bir lngilizce edisyonu da mevcuttu. ) 9 1
Kitapta, mastürbasyon tartışması, freud tarafından yeni
-iddiaya göre- antifeminist bir biçim verilen, iki yüzyıllık
suçlamamn itirafı ve a rdından da reddiyle başlar. Bir kadın,
henüz genç bir k ızken, babasının hastalığının ve bacağının
kesilmesi tehl ikesiyle karşı karşıya olmasının, suç oluşturan
kendi zevkinin sonucu olduğuna ve eğer buna son vermez­
se, babasının öleceğine kesin bi r biçimde inandığını beli rtir.
Our Bodics, Ourselves, biraz önce kısaca akta rdığım Fre­
ud 'cu öykünün ( kadın olma sürecinin bir parçası olan kli­
toral m astürbasyonun ve klitoral cinselliğin terk edilmesi )
daha genel bir eleştirisiyle devam eder ve otoerotizmi olum­
layan argümanlar getirir: O, bir erkekle ya da bir başka ka­
dınla seksin yerine koyulmaz; "o, iki kişinin seksinden
farklıdır ve ondan daha aşağı değildir. "92 Bu konuya i lişkin
geleneksel Freud'cu düşünceni n bundan daha açık bir red­
di olamaz. Tavistock K liniği'nde bir uzman olarak çalışan
Dr. Laura Hutton, bekar veya yalnız kadınların duygusal
sorunlarını anlatan bir kitapta, gayet açık bir karşı görüş
ortaya koyar: Mastürbasyon, "tümüyle benmerkezci amaç­
lar için kullanılan bir diğer insanın yokluğu "nu saymazsak,
bir fahişeye gitmeye denktir. Bu "az çok bilinçdışı kendi
kendine aşk "ta her zaman eksik bir şeyler vardır; edimin
aşağılığı " otoerotizmin çocukluk dönemine bir geri çekil­
me"93 olmasından gelir.
Dr. Hutton'ın böylesine tereddütsüz bir biçimde mah­
kum ettiği " kişinin kendi bedeninden aldığı duyusal haz",
Our Bodies, Ourselves'te kökten farklı bir hal alır. Kendi ken­
dine aşk, bir kadının kendinin farkına varmasına giden
anayolun başlangıç noktasıdır, diğer her şey ondan kaynak­
lanır. Kadınlara, m astürbasyon " bedeninizle deney yapma­
nın ilk, en kolay ve en kullanışlı yoludur" diye yol gösteril­
mektedir; deney katıksız haz, dolayısıyla kısıtsız otonomiy­
le ilgilidir. Mastürbasyon -farklı bir ortaya koyuş biçimiy­
le- gerçeklik i l kesini geçici olarak askıya alır. Ardından na­
sıl yapılacağına dair bilgiler geli r ve bu kısmı, fantezin in de­
ğeri üzerine bir övgü izler. Burada da on sekizinci yüzyıl
yaklaşımı ve Frcud'un konuyu yeniden ele alış tarzı, başkal­
dırı içeren bir yaklaşımla yorum lanır. Realiteden kaçış ( Ro­
usseau'daki teh l i k e ) ya da bir tür çocukluk dönemine çekil-
Oııaıı iıı'ılıııı w,·/ı',· .\1ıısliirhıısvımıırı lıı.vı/mcısı 79

me olmaktan çok uza k biçimde, "bize içinde yaşadığımız


gerçeklik hakkında bir şeyler " anlatrığı, " duygularımızı ka­
bullenme ve ardından onları anlamaya çalışma " hakkında
bize bir şeyler öğrettiği söylenmektedir.94
1 970'lerde, feminist mücadele alanında, modern ataerkil
yaklaşım tarzının p rototip i olan Freud'cu anlarımın yeniden
kaleme alınmasını amaçlayan tümüyle yeni bir yazın boy
vermişti. Anne Koedt'in 1 970 tarihli "Myth of the Vaginal
Orgasm"ı IVajinal Orgazm Miti], kadının özgürleşmesiyle
açık bağlantı k urma konusunda bir ilkti (tıbbi kendi kendi­
ne yardım düşüncesini daha politik bir çehreye büründürme
anlamında ). A ncak, Koedt'in mesajı çok geçmeden popüler
ve daha kapalı biçimde polemik yapan birtakım eserler ara­
sında yankı buldu.95 Örneğin Betty Dodson'ın Liberating
Masturbation: A Meditation on Self Love'ı [Özgürleştirici Mas­
türbasyon: Kendi Kendine Aşk Ü zerine Bir Değerlendirme]
dobra dobra, otoerotizmin sadece siyasal açıdan değil, kişi­
sel açıdan da özgürleştirici bir hareket olduğunu diUendiri­
yordu . Dodson'ın k itabı da olağanüstü bir başarıyı yakala­
dı; ilkin 1 974'te çıkrı ve sonuncusu 1 996'da olmak üzere,
a ltı baskı yaptı . ( Diğer kitapları, Selflovc and Orgasm [ Kendi
Kendine Aşk ve O rgazm] ve Sex for One: The ]oy of Seljloving
[Tek Kişilik Seks: Kendi Kendine Aşkın Keyfi ], çok sayıdaki
ses ve görüntü kaseti gi bi, aynı temanın çeşitlemeleriydi . )
Dodson'ın iddiaları, Boston Women's Health Book Collec­
tive tarafından yayımlananların çok i lerisine, daha çok zevk
veren heteroseksüelliğin hizmetindeki vajinal orgazmın eleş­
tirisinin bir uzantısı olarak mastürbasyondan, özerklik iddi­
ası olarak mastürbasyona geçmişti. Our Bodies, Ourselvcs,
kendi hazzımız için diğerlerine ihtiyaç duyduğumuz, hetero­
seksüel değilse bile, sosyal bir dünyaya dayandırılmasına
karşın, Dodson'ın kitabı bu tür kaygılardan uzaktı r: " Mas­
türbasyon bizim birincil cinsel hayatımızdır. O bizim cinsel
temelimizdir. Onun ötesinde yaptığımız her şey, cinsel yaşa­
mımızı nasıl sosyalleştireceğimiz konusundaki seçimlerimiz­
den ibarettir." Onun görüşleri, Masters ve johnson'ın, kli­
toral uyarımı, kendi başına taşıdığı değerden dolayı değil,
80 frh Kişilik Sdıs

kadınların erkek partnerleriyle ilişkilerinde tüm orgazm po- .


tansiyellerini gerçekleştirmelerini sağlayabilecek bir unsur
olarak sa vunmasının da epeyce ötesine geçer.
1 970'1erin sonlarında, mastürbasyon konusundaki yazın
( hem Freud 'cu normlara yüklenen hem de daha pozitif bir
biçimde, kendini tanımaya ve otonomiye dönük) yeni bir
boyuta ulaşmıştı. Daha az klinik, daha az aleni politik bir
mesele hali ne gelerek, zamanında Rousseau'yu öylesine kor­
kutan, hayal kurma ve fanteziye dayalı bu tek başına ayıp,
giderek bir erdeme dönüşmüştü: Kendi kendine haz, kendi ­
n i tanımaya, kendini keşfetmeye ve ruhsal olgunlaşmaya gi­
den yoldu. Onania'da olduğu gibi, ticaret, haberi yaydı: Seks
dükkan ları, aletler ve uyarıcılar biçiminde i htiyaç duyulan
her türlü malzemeyi sağlıyordu (dildo'lar, vibratörler ve baş­
ka birçok malzemenin yanı sıra yöntemleri anlatan kitaplar
da posta yoluyla sipariş edilebiliyordu). Elbette bütün mal­
zeme mastürbasyona yönelik değildi; ama çoğu öyleydi ve
pazar çok büyüktü. 1 977'de Batı Kıyısı'nda Good Vibration
adlı bir mağaza açıldı ve takip eden on yıl içinde onu birçok
başka ma�aza izledi. Sözünü ettiğimiz, önde gelen seks ma­
ğazası, ilk yılında 1 5 .000 dolarlık satış yaptı. Satışları
1 995'te 5.472 . 1 66 dolara ulaştı ve 2000'de 8 milyon doları
aştı. Mağaza o yıl 1 34.000 vibratör satışı yapmıştı; bu ma­
ğazanın pazarın en fazla yüzde onluk kısmına hitap ettiğini
düşünürsek, bu, Amerika Birleşik Devletleri'nde toplam bir
milyondan fazla vi bratör satıldığını gösterir. Elbette, dünya­
nın en büyük seks oyuncağı üreticisi Doc Johnson'ın (önem­
li bir vibratör satıcısı) işleri de fevkalade iyi gitti. 1 990 ila
2000 arasında, 8 milyon dolar olan yıllık cirosunu 45 mil­
yonun üzerine çıkardı. Şirket, 1 990'dan 200 1 'e kadar olan
zaman dili minde satışlarını ikiye katladığını iddia etmekte­
dir. ( Bunlar kar oranının yüzde 1 50-200 olduğu bir endüst�
rinin toptan satış rakamlarıdır; yoksa perakende satışlar
1 00 milyon dolar civarındadır; Amerika Birleşik Devletle­
ri'nde yüzden fazla insan istihdam eden başka üç önemli
üretici daha vardır ve Avrupa'da da ga liba bir düzine ü reti­
ci söz konusudur. ) Ayrıca, üretici lerin bel li bir tercihe sahip
Oııania'ckın Wı·lı'f Mastürbasyonun rayılnum 81

müşteriye hitap ettiği özel bir ürün pazarı da vardır. Ö rne­


ğin çok göz alıcı bir web sitesi, dini figürler biçiminde yüz­
de yüz slikondan mamul dildo'lardan oluşan tam bir seri
ıunmaktadır: bir lsa dildo'su, bir Bakire Meryem dildo'su,
bir Buda dildo'su, müşterilerine neredeyse toplumu oluştu­
ran herkesi kızdırabilecek şek ilde mastürbasyon yapma ola­
nağı vermektedir. Bir de elbette dünyanın geriye kalam var­
dır. Örneğin, erotik malzeme alanında Avrupa'nın zirvesin­
de yer alan, yaklaşık üç yüz dükkana sahip olan ve ayrıca
posta yoluyla sipariş işini de yürüten Beate Ushe, 1 998'de
1 00 milyon dolar olan satışlarını, 2000'de 1 5 0 m ilyon dola­
ra çıkarmıştı. Satılan ürünlerin ne kadarının mastürbasyon­
la bağlantılı ( örneğin pomo yayın, vibratör, dildo) olduğunu
söyleme şansına sahip değiliz; ancak bu tür malzemenin
dükkanlarda öne çıkarılarak sergilendiğini biliyoruz. ( Fir­
ma, savaşta kocasını kaybeden, bisikletle dolaşıp doğum
kontrol broşürleri satarak işe başlayan ve sonuçta dünyanın
en başarılı erotika tüccarı haline gelen Beate Rotermund ta­
rafından kurulmuştur.)96 Başka bir deyişle, tek başına ayıp,
kendi kendine haz a lanında sağlam ve büyüyen bir ekono­
minin temeli oldu. Anlattı klarımız arasında dev pornografi
endüstrisini saymadık; ki cinsel fantezi ve mastürbasyonu
beslemek için var olan bu endüstri, muhtemelen web'in pa­
ra getiren tek kısmıdır.97
Betty Dodson ile Lonnie Barbach'ın ( Barbach bir psiko­
logdur ve onun For rourself i ( Kendin içi n i ile Women Disco­
ver Orgasm ' ı ( Kadınlar Orgazmı Keşfediyor! tartıştığımız
tarza çok uygundur) kitapları, çoğunlukla uzmanlaşmış bir
pazarda satılmış görünmektedir. Nancy Friday gibi, çok sa­
tan kitaplara sahip ve önemli yayınevleriyle çalışa n yazar­
lar ise, seks dükkanlarına sık gitmeyen geniş bir kesim için
mastürbasyonu bir içsel yaşam ve kendi başına haz taahhü­
dü olarak sundular. Kendi kendine aşk rehabilite edilmişti.
Solipsizm * iğnesini kaybetmi şti . Benliğe yönelik eski Hele-

• Tck hl·ıu:i l i k . (ç.n . )


nisti k yaklaşımın yen i bir biçimi doğmuştu . Sıcak bir köpük
banyosu yap, etrafını mum ve aynalarla çevir, rahatla, diz­
ginleri ta mamen hayal gücüne bıra k; Barbach kadınlara,
kendi lerine " Sen i seviyoru m " demelerini öneriyordu .98
Özerkçe.
Friday'in hitap ettiği alan da ha geniş ve öğretisi daha
m uğlaktı. Anlaşıldığı kadarıyla, geniş bir kesime bir türlü
doyamadıkları cinsel ergen lik ya da kendini keşfetme h ika­
yeleri veya özgürlük şarkıları biçiminde bir araya getirdiği,
kadın masrürbasyonuna dönük fanteziler satarak bir servet
yaptı. M astürbasyon, tersyüz olmuş ahlaki değerl i k leriyle,
ticari kültürün ana akımına dahil olmuştu. Friday'in
1 973 'te yayımlanan My Secret Garden: Women's Sexual Fan­
tasies'i ! Benim Gizli Bahçem: Kadınların Cinsel Fantezileri ),
tek başına seksin bir zamanlar öylesine kuşkuyla karşılanan
yönüne, gizli liğe ve fanteziye yeni bir övgüydü. O, bir da­
mara basıyordu. Kitabın y i rmi beşinci baskısı 1 998'de çık­
tı. Bundan iki yıl sonra, alt başlığı More Women's Sexual Fan­
tasics [Daha Fazla Kadınların Cinsel Fantezileri ) olan For­
bidden Flowers ! Yasak Çiçekler) çıktı ve bunları diğer ikin­
cil ürün ler rakip etti. Freud'cu ve yeni Freud 'cu modele kar­
şı isyan, Friday'in on sekizinci yüzyı ldan ödünç a ldığı mek­
tup tarzında anlatıma yeni bir çehre kazandırmıştı : Onun
mektupları ölümden, meca lsizlikten ya da utançtan deği l,
kend i kendine hazzı n kazandırdığı hayattan, sağlı ktan ve
onurdan söz ediyordu. Daha doğrusu, mektupla rda utanç­
tan ve suçlu luk duygusundan sıkça bahsediliyordu; ancak
bu, sadece, böylesine zararsız bir eyleme yönelik bu kadar
geri ve gereksiz d uygular üzerinde kazanı lan zaferle övün­
me çerçevesindeydi . " U tançtan övünce geçiş " , çıkarı lması
gereken ilk ders olabilirdi. Fransızca, Lehçe, Çince, Alman­
ca, Felemenkçe, Portekizce ve lspanyolca çevi riler, mastür­
basyonu, iki yüzyıl boyunca hem zihni hem bedeni ta h rip
ettiği, bir başka yüzy ı l ın çoğunda da ( Freud sonrası ) nor­
mal zihni gel i ş i m sü rec i n de n k a b a h a t içeren bir sa pma ol­
duğu düşünülen " iğrenç " bir e yl e m değil, en güven l i , en ke­
yifli kendini keşfetme yo lu olarak s elam l ı y ordu. 1 9 '
Onımia'ılcııı Wı·h'r .\1as1iirl•m vıı111111 rııvılmıısı 83

Bütün bunla r bi r karşı taarruza yol açtı . Adlandırılageldi­


Ai üzere seks-poziti f feminizm akımı ve 1 960'larla 1 970'lerin
ııc;ıkça ama bel ki biraz da eksikçe özgürleştirici söylemi bir
muhalefet yarattı. Örneğin, Catharine MacKinnon ile And­
rea Dworkin'i bir araya getiren, erkek mastürbasyonunun,
her durumda, gerçek cinsel saldırıya yönelik fantezi temelli
bir prova olarak öne çıkarıldığı, pornografi karşıtı olan, seks
karşıtı olup olmadığı da tartışmaya açık bir kampanya yürü­
tülmüştü. Mastürbasyon, daha tehlikeli bir mecraya sürükle­
nebilecek cinsel enerji için bir deşarj kanalı (Stekel'in
1 920'lerdeki görüşü ) değil, gelecek daha kötü şeylerin bir ha­
bercisiydi . Düşünceler eylemleri içeriyordu: " Pornografi
mastürbasyon malzemesidir" diye iddia ediyordu MacKin­
non. "O, seks olarak kullanılır. Bu yüzden de sekstir . " ( Bu
konuda gerçeğin nerede yattığını söylemek güçtür, ama, Gü­
ney Afrika hükümeti yakınlarda Stekel'in yaklaşımına destek
vermiştir: "Kol IAnnJ Mücadelesi'ne -burada "Silahlı IAr­
mcdJ M ücadele" yani Apartheid'e karşı savaşa yönelik bir
kelime oyunu söz konusudur- katıl ve annelerim ize, karıları­
mıza, kız kardeşlerimize ve çocukları mıza tecavüz etmeyi bı­
rak" diye çağrıda bulunuluyordu resmi bir kampanyada.
" Mastürbasyon Yap, Tecavüz Etme." ) I OO
Yirmi yı llık bir süre için, erkekler, bütün bunların etki­
sinden büyük oranda uzak kalmışlardı. Bir oğlanın nasıl bir
adam haline geldiğine dair Freud'cu yaklaşım el bette mas­
türbasyonun ter k edi lmesini istiyordu ama daha önceleri
çok haz verici bulduğu bu organdan da vazgeçmek istemi­
yordu. Burada, bir özgü rlükçü mastürbasyon yanlısı hare­
kete yol açan klitoral orgazm sorunu etra fında koparılan
fırtınaya benzer, önlem almayı gerektiren bir politik mese­
le yoktu. Mastürbasyon, erkekler açısından, kadınlar için
olduğundan çok daha fazla -iki binyıllık espri ve iki yüzyı l­
lık suç biçimindeki- bir yükü taşımayı sürdürüyordu. Onu
yapmak aptallıktı; kızları elde edebilen gerçek erkekler ona
ihtiyaç duymazdı. " Waıı/m·" ve "jcrll-off' gibi a rgo ta birler,
yaptıkl.ırı mastürbasyon daha genel bir i şe yaramazlığı
temsil eden zavallı adam ya d a oğlanları i fade ediyordu .
H4 ·ı ,·lı l\i}rlilı )rlıs

Norman Mailer, Realist dergisi yazarı Pa ul Krassner'le


yaptığı ve 1 970'1erin başında birkaç kez yeniden basılan bir
röportajında, bu yaklaşımı savunarak kötü bir ün kazandı :
"Mastürbasyon kötüdür . . . her şey için: orgazm, heterosek­
süellik, tarz, duruş, doğru şeylerin savaşını vermek . " Ol­
dukça basit bir biçimde, erkeklikle hiçbir alakası yoktu :
" Ergenlik çağını m astürbasyon yaparak geçiren kimse,
genç yetişkinlik dönemine, genellikle, bir erkek olmanın an­
lamından tamamen bihaber girer." Mailer'ın, tecavüzün bi­
le mastürbasyondan daha iyi olduğunu ima eder gibi görü­
nen yaklaşımına karşı, elbette, en güçlüsü Kate M illet tara­
fından dile getirilen feminist yanıtlar da vardı. Bu konu
hakkında daha fazlası 6. Bölüm'de yer almaktadır; şimdilik
mastürbasyonun 1 960'lar ve sonrasının cinsel politikaları­
na derinlemesine girdiğini ve erkekler için hala bir yasak
bölge olduğunu söyleyelim. ı o ı
A IDS'ten önce, bazı değişiklik işaretleri vardı. 1 960'1ar­
da Alan Dugan'ın " For Masturbation" [Mastürbasyon
için J adlı şiiri, şairin ele aldığı konuyu çoktan bir bağımsız­
lık deklarasyonu haline getirmişti ( Dugan, 200 1 'de şiir da­
lında Ulusal Kitap Ödülü'nü aldı):

Kendime ayırdım
Bu köşeyi ve ben Tanrı'yım ...
Canımın istediği gi bi yapacağım .

Ancak, i k i şey oldu. Birincisi, salgın hastalıkların yaygınlaş­


ması ve saunaların ortadan kal kmasıyla, mastürbasyon eş­
cinsel erkekler için yeni bir seçenek haline geldi. Bir süre,
onun eski buluşma yerlerinin devrimci sını rlarından bir ge­
ri çekilme, ik inci en iyi seçenek olduğundan söz edildi. Bu­
nunla birlikte 1 990'larda heteroseksüel normlara gerçek
bir alternatif biçiminde yeni bir otonomi, yen i bir statü el­
de etti . Dünyanın birçok kentindeki jaclı-off l mastürbasyon 1
kulüpleri, sadece alternatif sa unalar değil, aynı zamanda er­
keklerin yan yana mastürbasyon yapabildikleri yerlerd i:
- Topluluk, ant i k dönem centi lmenleri için olduğu gibi, oto-
l l11<1111ıı'ı/ı111 \\ 'ı-/ı"c ,\fıı<liiı hı1�v<1111111 l'cl\ ılııııısı 85

nomiyle birlikte ortaya çıkıyordu. Gizli ayıp, en azından eş­


cinsel erkekler arasında genel kabul görmüştü. Bu, on seki­
zinci yüzyı l eleştirmenlerinin açıkça ortaya koydukları bir
olgunun doğruluğunun onaylanmasıydı : Özel ayıp, o kadar
da özel deği ldi. O, " yanlış biçimde" toplumsaldı. 102
Ama bir kişi için yanlış biçim olan, bir diğeri için erdem-
di. Mastürbasyon, eşcinsel harekerle bağlantı larından dola­
yı -ve belki de kadın hareketinin kültürel olarak gözden
düşmesinden dolayı- açı k bir biçimde, alternatif cinselliği
ve daha genel a nlamda cinsel olarak kendini ifade etmeyi
temsil eder bir görünüme büründü. Artık erkeklere mastür­
basyonu öğreten klinikler bulunuyor, daha önceki benzer
kadın atölyeleri gibi. Çeşitli ruhani inanç türleri m astürbas­
yonu bünyelerine almışlardır; ne var ki, bir gazetecinin göz­
lemlediği üzere, Tantra * metinlerindeki mastürbasyon bu­
gün genelde bilinen tarza pek benzememektedir. Mastür­
basyon aynı zamanda kesinlikle tuhaf bir olgudur. " Her za­
man anlamlarını bildiğimizde ısrar ettiğimiz değerli ve uğ­
runda mücadeleye hep hazır olduğumuz cinsel lıimlilder'in
tamamen aksi yönünde koşan bir cinscllilı biçiminin böyle­
sine ·güçlü olması, mastürbasyon perisinin ilham gücünün
sadece bir kısmını gösterir" diye yazar eleştirmen Eve Sedg­
wick. I U3
Ve günümüze yönelik hu özer anlarım, mastürbasyonun
popüler külrür içindeki yerine değinmemektedir: televiz­
yonda ( örneğin, Scinfc/d'ın o meşhur böl ümü), sinemada
(2000 yılında, Aıncrican Pic I Amcrilwn Pastası 1 ve Somctlting
about Maıy'de [Alt Mmy Valı Maıy l gerçek ya da reddedilen
mastürbasyonun keşfiyle gençt iııin yaşadığı utanç motifi
öne çıkarı lıyord u ), video ve pop müzik alanındaki ya da
on binlerce karlı pornografi sitesinin bulunduğu internette
veya seks dükkanlarındaki mastürbasyon ( Good Vi brari­
ons, bazı semtlerin her yanın ı kaplayan posterlerle duyuru-

• Bud.ıcı l ı k . Hi nd uizm . Cayıucılı�ııı hazı ınl'llwpkriııJl' h.ı ı ıııi ı ıı·gıı l a ıııal:ırı ko·
nu a lan çok sa nda metnin ortak a Jı. ( .,: . n . I
86 frll Kişi /ilı Srlıs

lan Ulusal Mastürbasyon Ayı'nın sponsorlu�unu yaptı ) .


Geçtiğimiz ü ç yüzyıl boyunca başka hiçbir cinsel edim, bu
kadar geniş alanda, bu kadar çok insan için, bu kadar
önem l i olmamıştır. Hiçbir cinsellik biçimi, hiçbir varsayım­
sal ayı p, hiçbir zaman onun kadar demokrati k özel lik taşı­
mamıştır. Cinsel etı k konusu olarak uzun süre görmezlik­
ten gelinen kadınlar ve çocuklar, modern mastürbasyon
yaklaşımında, gelişimleri duracak ya da sürecek, bozulacak
ya da tem izlenecek cinsel varlıklar haline gel miştir. 1 7 1 2'de
dünyaya duyurulan "yaralı bir vicdanın elemi ve ıstıra bı " ,
artık her yerdedir. Y a da, her koşulda, onun hakkında her
yerde konuşulmaktadır. Ancak bu, onun daha önceleri ol­
madığı a nlamına gelmez; gelecek bölümde bunu göreceğiz.
3

01\TANİ.A\'DAN ÖNCJE
lo/lASTÜRBASYON

u ana değin, tarihçemin on sekizinci yüzyılın başların­


da, " 1712 yılında ya da o civarlarda " başladığı ön ka­
h yle hareket ettim . Ve eğer modern d ünyada tek başına
seks ve bireyin toplumla ilişkisi konusunda öne sürdüğüm
düşünceler doğruysa, bu tarihleme gerçeği yansıtmaktadır.
Fakat mastürbasyon ya da o anlamda kullan ılan başka pek
çok sözcüğün tarihi, i l k yazılı kayıtlara ve belki de daha ön­
cesine dek uzanmaktadır. Hahamlar bu kavramı di llendir­
memiş olabilir; ama teologların ondan b a h setmi ş olduğun­
dan kuşku duymuyoruz. Yazarlar ve ressam lar kon u y u
eserlerinde işlemiş, hekimler bile zaman z a m a n onun üze­
rinde tartışmışlardır. Sıradan insanlar ise hem kendileri
mastürbasyon yapmış hem de m a st ü r ba s y o n yapan başka­
larını ala y a a lm ı ş l a rd ı r.
Bu bölüm dönüp d o l a ş ı p başlangıç noktasına gel me k te,
mastür ba s y o n u n büy ü k b i r i lgi konusu o l m a s ı n d a n önceki
81-l ı ,·/ı /\ısılik :,,·/ı,

döneme, onun öneminin tarihöncesine yönelmektedir. Bu


bölüm, tezi min önüne, görüntüyü tersine çeviren bir ayna
tutma ktadır: Kendi kendine sek sin Aydınlanma'dan önce
neden çok az bir anlam ifade ettiğini göstererek, Aydınlan­
m a 'dan sonra neden bu kadar önem kazandığına açıklık ge­
tirme isteği ndeyim. Modern mastürbasyonun modernliğine
ikna olma hususunda kimi okurlar aşırı ayrıntıya boğul­
duklarını düşünebil irler; tek başına seksin hikayesine on se­
kizinci yüzyıldan itibaren devam etmek için 4. Bölü m'e ge­
çınız.

1 7 1 2 'den Önce Mastürbasyon ve Tıp

Tıpla başlıyorum; çünkü mastürbasyonun tıptaki hikayesi,


görece basit ve üzerinde anlaşmazlık olmayan bir konudur.
On dokuzuncu yüzyıl tıp ansiklopedilerinin en ayrıntıl ısı­
n ın editörleri " Onanisme" maddesine yirmi altı sayfa ile
uzunca bir kaynakça ayırmışlardır. Madde yazarının bildir­
diğine göre, başka hiçbi r konu, filozoflarla hekimlerin ilgi­
sini çek meyi bu denli hak etmemektedir; herhalde bu ne­
denden dolayı da, kon uya böylesine geniş bir yer ayırmış­
tı r. Mastürbasyon bireyin zihinsel sağlığın ı etkileyen bir
toplumsal hijyen sorunudur; kamusal ve özel çıkarların
buhranlı buluşmasın ı temsil etmektedir. Fakat bu farkında­
lık yenidir; konunun taşıdığı önemi idrak etmek modernle­
re d üşmüştür. Oysa eskiler " onanizmi biiyük bir kayıtsız­
lı kla karşı lamışlardır" : klasik dünyada bu meseleyi ele
a lanlar, sadece satirik ve eroti k şi irler yazan şai rler olmuş­
tur. Hek i mlerden ses seda çıkmamışrır. Hippokrates, diz­
ginsiz yaşanan cinsel hazzın tehli kelerin den söz etmiştir; fa­
kat söyled i k leri sadece yeni evlilere yöneliktir. Yunanlı he­
kim Galenos, tG- nefsine hakim olma üzerine kimi yorumlar­
da b u l unmuştur. Ortaçap; hekimlerine i lişkin olarak da çok

• IS ik inci yiiıyılda yaşamış Yunanlı bi r lwk im. (ı;.n.)


ı l11mı io'cl1111 C iıır·· .\11ı<ıiırhcıw,111 89

az şey söylenebi l mek tedir: " Bu heki mler, a ş ı rı mastürba s­


yonun doğuracağı za rar dışın da, konu üzerinde neredeyse
. h iç dı,ırmaınışlar<l ı r . " Bu da, elbette, sorunun sadece u fak
b i r parçasını oluşturmaktadır. Ansiklopedideki madden in
belirttiğine göre, on anizm ancak on sekizinci yüzyılda
<>nem kazan mıştır. " Oııaıı ia başlıklı bir kitap ! m adde, hu ki­
tabın Bekker adında bir hekim tarafından yazıldığını ileri
sürmektedir ! büyük yankı uyandırdı . " 1 Gerçekten de öyle
olmuştur.
Burada birkaç ayrıntıyla uğraşabiliriz. Kitabın yazarını
Bekker olarak ilk teşhis eden Tissot'dur; fakat bu akla yat­
kın görünmemektedir. 1 800 yılı öncesine ait literatürün en
eksiksiz kaynakçasında bu isim sadece bir kez geçmektedir:
l 698'de ölen ve elimizdeki tek İngilizce eserinde batıl
inançlara (cadılar, hayaletler, kötü ruhlar vb) saldıran Balt­
hasar Bekker adında Felemenk bir papaz. Bizim a radığımız
k i ş i bu değildir.2 Ve her halükarda biz Onania'yı kimin yaz­
dığını biliyoruz artık . Ayrıca, on sekizinci yüzyı lın başların­
da bazı tıp a damları, mastürbasyonu kendi fa rklı teşhisleri­
nin bir unsuru olarak ele a lıyorla rdı . Adı bil inmeyen Lond­
ralı bi r cerrah, l650'1erde kendi özel defterine düştüğü not­
ta, hastasının erbezi torbası fistülünün nedeninin, düş az­
ması ve " k imi zaman da tohumunu akıtmaya kendisini zor­
laması" olabileceğini düşündüğünü yazmıştır.] Fakat hiç
kimse bu hekim hakk ında bir şey bil miyordu. On dokuzun­
cu yüzyıla ait ansiklopedinin madde yazarı , konuya temel­
de doğru bir biçi mde yakla şmıştır ve bir hastalık olara k
onanizm üzerine yapılan en son ve kapsamlı çalışmalar da
kendisini destekler nitelik tedir: Mastürbasyonun tıbbi bir
sorun olarak ele alınışı on sekizinci y üzy ı l ı n b a ş l a r ı n a ra st­
l a ın a k ta d ı r. 4
Onaıı ia'nı n iddiası da tamı ta mına budur işte . Kitap eski
he k i mle rd e n en çok "' D r . Bayard " ın ( m uhtemelen Edward
Bay n a r d 1 164 1 - 1 71 9 ? 1 ) otor i tes ine başvur a r a k " g i.i n ahk j r
K E N D i K EN D i N i K I R LET\·t E u yg u l a ma sı y üzünden k i mi ­
lerinin kendini suçlu hi ssed i p ıstırap çekebil e ce ğ i " yönünde­
ki �öri.i�e destek çı kmıştı r . ' B u tatmin edici b i r açı k l a ma de-
90 ! dı 1'i5i lilı \dıs

ğild i r. Baynard, zamanını Barh ile Londra arasında mekik


dokuyarak geçiren ünlüce bir hekimdi. En çok, sağlık üzeri­
ne yazdığı, sık sık yen i ba skıları yapılan uzun bir şiiri ve so­
ğu k suyla banyo yapına üzerine yazdığı uzun ömürlü ve po­
püler kitabıyla biliniyordu. Fakar kendi kendi n i istismar
hakkında söyleyecek çok az şeyi vardı ( buzlu suyun yararla­
rına değinen 450 sayfalık kitabında bu konudan sadece bir
paragrafta, bir kez söz edilmektedir). K ita bının yayın tarihi
1706'dır; yani Onania'nın varsayılan ilk baskısından i ki yıl
önce yayımlanmıştır. Kitaptaki bu kısa değin i ye göre, "pe­
nisi n zayıf düşmesi ve ereksiyon kaybı . . . yanlış tedavi edilen
belsoğukluğundan ve boşalmalardan " ve "kimi zaman da
pek çok gencin ebediyen mahvına sebep olan o lanetli mas­
türbasyon ekolünden" dolayı olabil irdi. Yazar, bu tür zafi­
yeti n soğuk suyla tedavi edildiği yirmi vaka bildiğin i belirt­
mektedir: " Onların saatlerini kurun ve sarkaçlarını statüko­
ya ayarlayın." Onania, Baynard'ı a ktarmasının yanı sıra,
mastürbasyonu tıbbi açıdan tehlikeli bularak kötüleyen Ett­
mül ler adında "ünlü bir hek im " i de kendi yakın tarihli ön­
celi olarak göstermektedir. Michael Ettmüller, Leipzig'de
eğitim görmüş (doktora tezi l663 'te yayımlanmıştır) ve
16 70'1erde tıp ve kimya alanlarında birkaç ciltten oluşan bir
Latince derlemeye imza atmış bir hekimdi. Bu yapıtın uzun­
ca bir özeti İngilizce'de 1 699'da yayımlanmıştı ; altı yüz say­
fal ı k bu kitapta, bizi m konumuzdan yalnızca birkaç keli­
meyle bahsedi lmektedir. Ettmül ler'in yazdığına göre, istem
dışı boşalmanın üç nedeni bulunmaktadır: Meni ya çok faz­
ladır ve dışarı atılma durumundadı r ya da sorun, meninin
inceliği ve akışkanlığıyla i lgil idir. Üçüncü neden ise aşırı öl­
çüde cinsel ilişk iye girmek (özellikle gençlik çağında) ve "el­
le uygulanan şiddettir ! mastürbasyon ı . " Hepsi hu kadardır.
Kitapta kadınlar ya da kızlar hakkında hiçbir şey yoktur.6
Onania'yı yazan şarlatan doktor ve tıbbi pornografici John
Marten ise, kendi orij inall iği konusunda çok iddialıdır ve tıp
perspektifi nden bakıldığında da haklıdır.
Öte yandan, alim Tissot ise, onanizme ve ona yönelik
ara ştırmaya yaptı�ı katkılara uzun bir şecere kazandırmak
< Jııwıııı'ılwı Oncı· M<1sıiırl1<1swn 'J 1

için zorlu bi r çabaya girmiştir. Bilim sel yazarların büyük


çoğunluğu gibi Tissot da düştüğü dipnotlarla gururlanmış,
geçmişin büyük tıp adamlarınııı bilgi ve deneyim birikimle­
rinin üzerinde, bu devlerin omuzları üzerinde muzaffer bir
edayla durmaktan onur duymuştur. Tissot'n un ilmi bir ne­
sep yaratmada uğradığı başa rısızlık, aslında, on sekizinci
yüzyıl ve klasik tıp dünyası a rasındaki kopukluğun ne den­
li büyük olduğunu anlatmaktadır.
Tissot, kendi soyağacını, aşırı cinsel h azzın tehlikelerini
örneklerle açıklayan Hippokrates'ten başlatır. Hasta, tabes
do rsali s ten ( kelime anlamıyla, " sı rt bölgesindeki zafiyet" ,
'

içindeki ilikten meninin türediğine inanılan omurganın eri­


yip gitmesi ) mustaripti; hastalık, ölümün yaklaşmakta ol­
duğunun habercisi olan genel bir kaşeksi ! beden zayıflığı J
biçiminde kendini göstermektedir. Hastalığın belirtileri ik­
tidarsızlık, kesik kesi k soluma, kafada uyuşma ve kulak
çınlamasıdır; vücut ateşler içinde yanar. On dokuzuncu
yüzyılda, Onanisnı'in dünya çapında kazandığı başarıdan
ötürü, bu belirti ve işaretler dikkatleri mastürbasyona bağ­
lı bir hastalık olarak d üşünülen tabcs dorsalis'e çekti. "Voy
phthsie dorsale. " On dokuzuncu yüzyılın başlarında ya­
yımlanan yetkin bir Fransızca tıp sözlüğündeki " Mastür­
basyon " maddesi bu ibareyle bitmektedir. Mastürbasyonun
vücudu nasıl eritip tükettiği elden ele dolaşan resimlerle,
m üzelerdeki sergilerle ve sonu gelmeyen yazılarla canlı bir
şekilde halka anlatılıyordu. Hekimler konu hakkındaki bil­
giyi tıp dergilerinden ve bu konuda yayımlanmış altı dokto­
ra tezinden öğrenebilirdi. 7
Fakat Hippokrates külliyatında, bu varsayımsal temel va­
ka, tek başına ayıpla ilintili olmayan bir d urum olarak karşı­
mıza çıkmaktadır. Tissot tıbbın ba basından büyük bir titiz­
likle alıntılar yapar; Hippokrates, " kendilerini şehvete kaptı­
ranlarla genç evli çiftler"i vuran bir hastalığı betimlemekte­
dir. Yunanca yazılmış orj inal metnin dili, "şehvete eğilimli "
ifadesinin özelli kle cinsel ilişkiye düşkün (11lı ilolagnous) kişile­
re işaret ettiğini açıkça göstermektedir; mastürbasyon bağım­
lılığına ilişkin hiçbir şeyden söz edilmemektedir.
92 , , .,, "'�ılil: ,,.,,,

Ti ssor'nun eski tıp adam larının yazdıklarını bir a raya


ge tir m e y e yi>ııcl i k d i ğer girişi mleri de konuya açı klık get i r­
mez. Ürı ıeği n Pl iny, Titus Heleri us ve Corne l i us G a l l us ad­
ında, '" kad ı n la r l a he ra he r k c n ölen iki " Roma lı şöva l­
"

ye"den ba hsetm e k ted i r . Burada da olayın mastürbasyonla


bağlanrısı oldukça ıa yıfrır: Şöva lyeler yalnız değildi ve mas­
türbasyon yapm ıyordu. Hatta, a şırı cinsel hazzı n ve orgazm
geri liminin teh likelerine karşı bir uyarı olarak bile, bu va­
kalar erk i leyil.'.i deği ldir. Bu talihsiz şövalyeler, tuhaf ya da
olağandışı şartlarda ölen insanların oluşturduğu uzun bir
listenin sonuna eklenmişlerdir; dolayısıyla hiçbir şeye örnek
oluşturmazlar. Pliny, bu olağandışı şartlarda gerçekleşen
ölümlerin doğal nedenlerden dolayı vuku bulduğunu ve
mucize diye değerlendirilmesine gerek olmadığını savun­
maktadır: Mantıkçı Diodoros, kendisine verilen bir proble­
mi hemen çözemeyi nce uta ncından ölmüştür; Sulla'nın he­
kimi, hamamdan geldi kten sonra bir yandan bal likörünü
yudumlar, bir yandan da yumurta emerken can vermiştir ve
bunun ardından söylendiğine göre de, heteroseksüel bir iliş­
ki esnasında i k i şövalye a lelade bir şekilde ölmüştür. Özet­
le, insanlar sıradan yaşamın a kışı içerisinde ölür; olağandı­
şı nedenler aramamıza gerek yoktur.
Tissot, eski hek ı ın lerin en etki lisi olan Galenos'u, ondan
yaptığı iki aktarmayla selamlar: Biri beyinde bozukluk lara
}'Ol açan aşırı meni salgılanı şına, diğeri ise karısıyla evliliğin
ica bın ı }'erine getirirken ölen bir adama ilişkindir. Bun ların
da kon umuzla bir bağlantısı yoktur; kurbanlar kendi ken­
dilerini tahrik ederek hu fe lak et leri hazırlamamıştır. Ve Tis­
sut, bu de r le m e ça basında çok şevkli gözükmemekted ir.
Gerçe k ten de e s k i hekimler ma stü rba syon konusunda
n e re dey se bütünüyle sessiz kalmayı yeğlemişti r. Bu da ol­
d ukça çarpıcı bir du r um d ur ; zira 1 7 1 2 'den sonra kendi ken­
dini ist i s m a r ın be li rti l eri o lar a k görülebilecek bazı semp­
tom l a r ü zerine b i r h a y l i tav siyede bu l u n ın u � l a rd ı r : " go ­
n o r rl ıea ( u y k u d a veya u ya nı kk e n meni akın tısı ) , a şı r ı cin­
"

sel ilişkiden k J yn a k hl ll <l ll bitk i n l ik . Bu hekim l er , Tissot ' n un


mastü rbasyona b.1ğl ı h a s ta l ı k l a r içi n ünerdiği tedavi yön-
( lıı.ıııııı'ı/1111 Onı ı· ,\fmı u ı hııwıııı 9.l

remlerinin ( yatıştırıcı yi yecekler, egzersiz vs) büyük ölçi.idc


aynısını önermişti r . Bu yeni hasta lığın klasik tıpçı lardan
çok şey aldığı açıktır. Ve bu tıp adamları aynı nedenlere
parmak basmış, aşırı cinsel etk inliğin, özellikle de aşırı me­
ni kaybın ın teh li keli olduğunu düşünmüştür. fakat hiçbiri
mastürbasyondan bahsetmemiştir . Antik dönem hek imleri,
mastürbasyon ve doğuracağı sonuçlar hakkında çok az fi­
kir beyan etmişler ya da hiç etmemişlerdir.
M astürbasyonun önemindeki dr�matik yükselişi tıp ta­
rihinde bir soru olarak kavramak durumunda olsaydık, bu,
şaşırtıcı bir durum olarak karşımıza çıkardı; çünkü on seki­
zinci ve on dokuzuncu yüzyıla ait sözde hastalığın -anakro­
nik bir terim kullanırsak- patofizyoloj isi ve tedavisi hak­
kında söylenenlerin çok büyük bir kısmı antikiteden ödünç
alınmıştır. Fakat eski dünyadaki tıp, on sekizi nci yüzyılda
olduğu gibi, sıvılardan, hastalıktan ve ölümden çok daha
fazlasını an latıyord u. Burada öneml i olan nokta, Aydınlan­
ma'dan önce, diğer cinsellik türlerinin tersine, hekimlerin
kendi a l anları olarak sahip çıktıkları genel beden etiği içe­
risinde mastürbasyonun neredeyse hiçbir rolünün olmama­
sıdır. Hekimler konu üzerinde büyük ölçüde sessiz kalmış­
lardır; çünkü bu konunun, aklı başında bir adamın kend i
hayatını nasıl yaşa ması gerektiği açısından b i r aciliyeti yok­
tur. Ü st sın ıftan erkeklerin akla gelebilecek her türlü aşırı­
lığa yönelebi l diği, bin bir türlü yiyeceğin yanında her iki
cinsten köle ve fahişelerin sunulduğu, şiddet ya d a öfkenin
önünde neredeyse hiçbir dış engelin olmadığı bir dünyada,
mastürbasyon i lgi skalasının alt ucundaydı."
Juhn M arren'den Tissot'ya, Rousseau'dan on dokuzun­
cu yüzyıl hek i mlerine ve sonrasında Freud ve Hal l'a kadar
bir dizi yazar a ç ı s ı n <l a n mer kezi öneme sahip çoc u k l u k dü­
nemi ve d ah a sonra a d landı racağı m ı z biçimiyle ergen l i k ça­
ğı ci n se l l i g i , e s k i d ü n y a ı ı ı n hekimleri a ra sında nere<leyse
yok say ı l ı yor<l u . Şura sı kcsiıı ki, bu hekimler, e rge n l ik çaıtı­
na gi ren b i r k ı z ın u z u n s ü re evlenmeden ka lmasının s a ğ l ı ğa
zara r l ı o l a b i lcn:ği ni d ü ş i.ın m ü ştü. ( Oğ l a n l a r ın bu kon uda
ken d i lerine ç ı k ı ş y o l l a r ı b u l a b i l ecek leri v a rsay ı l ı yo rd u . ) A s-
94 / ı·lı Kişililı Selıs

t ında, bu kon u, uzun sü ren bakirel iği n sağlığa uygun olup


olmadığına ( bekar kızlar, cinse l l i k lerini yaşaya mamaktan
dolayı zarar görebil irlerd i ) ve dul kadı n ları n, men ilerini
tahliye edebildikleri bir dönemin a rdından artı k onu a l ı ­
koymaları sonucu hasta olup ol mayacaklarına i lişkin daha
geniş kapsamlı bir tartışmanın pa rçasıydı. Erken dönemin
en öneml i j inekoloji kitabı, bu sorularla epey uğraşmış ve
Galenos, histeri ve kansızlık hasta l ıklarını i rdelerken bun­
lar üzerinde durmuştur. Fakat, kadın cinselliği konusunda
ortaya ç ı kan tıbbi problem, genelde, çok fazla sıvı ya da
enerji kaybıyla değil, daha ziyade, bunları yeterince kaybet­
memeyle i lgiliydi. A det akıntısının ya da meni boşalmasının
çok az miktarda olması, aşırı soğukluk ve nem, kadın bede­
n inde bir şeylerin yolunda gitmediğinin en yaygın işaretleri
o l a rak kabul edil iyordu.9
Ergenlik çağındakiler hakkındaki kulaktan dolma bir iki
bilgiyi ortaya koyup bunlar üzeri nde yorumda bulunabili­
riz; ama bu, zorlama olur. Aristoteles, kız ve oğlanlarda bu­
l uğ dönemini tartışırken, "ovalama yoluyla meni boşalma­
sına sebep olanlar"ın haz kadar acı da yaşayabilecek lerini
belirtir. Fakat bu işi "ovalama yoluyl a " (Yunanca " kendi­
ni ovalamak" anlamına gelen tribestlıai'den ) yapmak öyle
müth i ş tehlikeli de görünmemektedir ve Aristoteles de bu
olayı -bu kadarla kal ıyorsa eğer- çok açık bi r biçimde kı­
namaz. Daha i leridek i bir pasajda Aristoteles, genç yaşta
" seks yapmanın'' , kızlar ve de oğlanları daha ileri ki yaşlar­
da da aynı şeyi yapmaya sevk edeceğini söyler; yani kanal­
l a r genişleyebil i r, akıntıl a r sökün edeb i l i r, böylece esk i al ış­
kan l ı k lar aynı şeyi tekrar yaşama yönünde bi r a rzu yaratır
ve sonunda kızlar ve oğlanlar özdeneti ınlerini yitirmiş birer
yetişkin hali ne gelebilir. Bu söylenenlerden on sekizi nci ve
on dokuwncu yüzyı l hek imlerinin çok ku llandığı, mastü r­
basyonun tehlikeli bir al ışkanlık oluşturma özelliğine dair
işaretler çıkarılması, sadece yazı lanları çok sonraki bir dö­
nemin gözüyle okumamızda n dol ayıdır. Çoğunlukla " şeh­
vete kapı l m a " diye çevi ri len, fa kat daha makul bir i fadeyle
" seks yapma k " gi bisinden bir anlam ta şı yan aplı rodiasiazo-
Oııııııicı'dıııı dm ,. Mıısıii rlıcıs\·ıııı 95

ınenai i sim-fii linin, otoerotizmle bir ilgisi yoktur. Antikite­


de hiç kimse böyle bir i lgi olduğunu kesinl i kle düşünmü­
yordu; hatta klasik dönemden otorite a rayışındaki on seki­
zinci yüzyılın yetkin hekim leri bile böyle bir bağlantı kur­
mamıştır. ı o
Önemli olan yetişkin erkeklerdi . Ve eski hekimler, onlar
çerçevesinde, yiyecek, seks, haz ve arzuya dair daha genel
bir tıp etiğinin bir parçası olarak hem orgazm hem de me­
ni israfı ya da tasarrufuyla en i nce ayrıntısına kadar ilgilen­
mişlerdir. Hakkında en çok hikaye uydurulan ve sıvıların
en değerlisi olan meninin hangi şartlarda sarf edileceği ve
bunun içerdiği risklerle faydalara dair tavsiyelerde bulun­
muşlardır. Boşalma hakkında da çok şey söylemişlerdir;
çünkü bedeni n ihtiyaçları ve hazları vücuttaki sıvıların eko­
nomik bir biçimde harcanmasıyla bağlantılı görülüyordu.
Bu sıvıların o luşturduğu denge sağlık, mutluluk ve doğur­
ganlık açısından çok önemliydi. Yaş da önemliydi. Boşal­
manın tehl i keleri, gençlerde, yaşlılara göre daha büyüktü;
gene tutkunun pençesinde boşalma, kişinin kendi karısıyla
girdiği rutin cinsel ilişkidekine kıyasla çok daha fazlaydı.
Kısa süreli orgazmın, uzun sürenine karşı avantaj larını göz
önünde bulundurmak gerekmekteyd i. Orgazm, epilepsi gi­
bi, küçük b i r nöbetti ve dikkatli olunmazsa başa dert aça­
bilirdi. Hekimler, meniyi ekonomik bir biçimde kullanarak
gösterilecek sağduyunun , diğer hayati güçlerin tasarrufun­
dan bile daha önem li olduğu ve bedenin sağl ı k l ı ve iyi işle­
mesin i tehdit eden aşırı cinsel ilişkinin diğer her türlü düş­
künlükten daha tehlikeli olduğu uyarısını ya pıyorlardı.
Cinsel a rzunun, üzerinde düşünülmesi gereken rahatsız edi­
ci yönleri de vard ı . Bu a rzuyu değişik yollarla ( perhiz, ma­
saj, farklı türden cinsel ilişki ler vs) yatıştırmak mümk ündü;
ama bunların da yarar ve zararları n ı göz önüne a lmak şa rt­
tı.
Kısacası, aşırı cinsel i lişki, kişinin fiziksel ve moral sağ­
lığı üzerine çok ağır bi r yük bindi riyordu; bu aşırıl ığa kapıl­
ma potansiyeli hem tı bbi hem de a hlaki açıdan tehlike arz
ediyordu. Fakat ti.im bu söylenenler arasın d a , mastürbasyo-
nun hiç adı geçmemiş, kimse onu, genelde cinsel düşkünlü­
ğün , özeldeyse meni kaybını n tehlikeli bir biçimi diye kötü­
lemem iştir. Eski dünyanın tüm Yunanca ve Latince tıp ki­
taplarında ve kaynağını hu yapıtlardan alan ortaçağ ve Rö­
nesans geleneğinde Onania'dan ·sonra ortaya çıkan olguya
dair hiçbir uyarı yoktur.1 ı Burada eksik olan, cinsel moder­
niteni n etik problemi, yani arzunun dışsal uyarıcılarla de­
ğil, içsel koşullarla olan i l işkisidir ve on sekizinci yüzyıl he­
kimlerinin iki binyıllık eski bir geleneği tamamen yeni hir
dile tercüme etmelerine imkan veren de budur.
Klasik gelenek içerisinde mastürbasyon konusundaki bu
sessizliği bozan i ki çıkış ol muştur; fakat her ikisi de mastür­
basyonun modern tari hiyle bir devamlılık ilişkisi sergileme­
mektedir; tersine, bir kopukluk söz konusudur. Her iki çı­
kış da Hekimleri n Prensi Galenos'tan gelmiştir. Galenos,
mastürbasyonu, aşırı sperm salgılanma sına karşı ne yapıl­
ması gerekti�ine dair daha genel bir tıbbi-etik sorunun kap­
samı içinde ele almıştır. 1 7 1 2 sonrası dönem açısından ba­
kıldığında, şaşırtıcı bir çözüm önerir: Bu sorun mümkün ol­
duğunca soğukkanlı bir biçimde ve süratle bertaraf edilme­
lidir. Mastürbasyon, bu amaca ulaşmada, görece güvenli ve
taa hhüt gerektirmeyen olası çözüm yol larından biridir. Ga­
lenos'ta mastürbasyon un etik açıdan sorunlu bir tatm in bi­
çimi olduğu yolunda bir görüşe rastlamayız; onun fiziksel
zararlarına dair bir ima da yoktur. Galenos'un mastürbas­
yon terapisine ilişkin öneri leri çok uzun bir süre, ikinci yüz­
yıldan on ikinci yüzyıla etkisini sürdürmüştür; ama Tissot
hunlarda n hiç bahsetmemektedir.
Galenos, ilk olarak tüm erkek leri ele alır. Onun anlatı­
mına göre kinizmin bahası Diogenes ( G .1lenos'la ara larında
dört yüzyı llık bir zaman dilimi vard ı r ) , nefsine en hakim er­
kektir. Fa kat o hi le "cinsel hazlarla meşguldü . " Diogenes,
özel b i r zevk ald ığından değil, yaşam stirccinde kaçın ılmaz
ola rak bi riken bedensel sıvıla rın fazla k ı s m ın ı , her insan gi­
bi dışarı boşa ltma ihtiyacı duyduğu i ç i ri hu tür şeylere yö­
nel i yord u . Bu modelde ci nsel a rzu, es.ı s i t i ba ri y le, vücutta
b i r i ken \'C d ı şarı atıl ması gereken aşırı s ı v ı l a r ı n n e den oldu-
< Jı1<1111<1'ılıııı dıu ı· M"'ı ü rfı<1s\< 11J 97

Au rah atsız edici yanma ve kaşın ma duygusuna ilişkin bi r


sorun olarak algılanıyordu. Hi kaye şöyle devam ermekte­
dir: Diogenes bi r gün " ona gelmesi içi n " bir fahişeyle ran­
devu ayarlar. M u htemelen Diogenes "evlilik hazzı "nın he­
veslisi değildir; çünkü bu, psikoloj ik ya da toplumsal açı­
dan daha karmaşık bir olaydır ve böylesi bir karmaşıklık
kendi sınıfından erkeklere göre değildir (en azından bunu
kanlarıyla yapmaları). Öyküdeki önemli nokta, Dioge­
ncs'in, sorunu olağan bir şeymiş gibi ele a l m asıdır'. Fahişe
randevusuna geç kalır, Diogenes de, gayet sakin, "elini cin­
sel .organına götürerek ovalama ya başlar. " Fahişe nihayet
çıkageldiğindeyse, onu dokunmadan geri gönderir. Ona
"hymenaion'u ldüğün marşını ) ilk önce elinin söylediğini"
belirtir. Galenos bu olayı şöyle yorumlamaktadır:

Şurası apaçık ortada ki, normal olarak erkekler zevk al­


mak için değil, rahatsızlıklarını gidermek için, işin içinde
zevk olmasa bile cinsel ilişkiye girerler. 1 2

Galenos'tan yüz yıl ı;onra Diogenes Laertius, kinik Dioge­


nes'in herkesin gözü önünde masti.irbasyon yapmasına da­
ir öyküyü onaylar bir tarzda, ama felsefi bir çeşni de kata­
rak an latır. Kahvaltı saçma bir iş değildir; dolayısıyla hal­
kın önünde kahvaltı etmek de saçma değildir. Yunanlı Di­
ogenes " halkın önünde elini habire k ullanırken " , açlığını
4a buna benzer bir biçimde, elini karnına sürterek gidere­
bilmeyi istediğini söylemiştir. Doğru bir zihinse l kavrayışa
sahip olmak kaydıyla, halkın önünde yapı lan mastürbas­
yon, agorada yapılan kahvaltıya benzer. Ve " başka pek
Çok ifade de ona atfedil mektedir." 13 Stoacı düşüncede mas­
türbasyon, evlilikteki cinsel ilişki gibi, doğaya uygun ola­
rak gerçekleştirilmelidir; kendi kendine seks, bir başkasıy­
la birli kte yapılan seksten daha kolayca bu doğaya uyduru­
labilir. Mastürbasyonun dozunu ayarlamak daha kolaydır;
ki bu görüş, elbette, 17 1 2 'den sonra ki -çok azı hariç- hü­
t�n yorumcuları n dile getirdiği görüşlere ta han tabana zıt­
tır.
98 frlı l\işi lilı .'iı·ks

Diogenes'in hikayesi, eski tıbbi ve felsefi bağlamlarmdan


tümüyle kopartılarak epey uzun bir süre gündemde kaldı.
Shakespeare lngi ltere'sinin en çok satan sağlık kılavuzların­
dan birinin yazarı olan Thomas Cogan, mastürbasyonu
kastederek, " Diogenes'in bu uygulaması "nı, meni fazlalığı­
nı atmak için gerçekleştiri len gayri meşru eylemler olan zi­
na, oğlancılık ve ensestle aynı gruba soktu. Olur da okur
yapılan göndermeyi kaçırır diye, hem "genitalia contrectan­
do semen cjiccrc (meni fışkırtmak için cinsel organlara do­
kunmak ! " ibaresini hem de Protestanların, bu uygu lamanın
Katoli k rahiplerin evlenmemesinden kaynaklanan kötü so­
nuçlardan biri olduğu yolundaki beylik uyarısını yazısına
eklemekten de geri kalmadı. Agorada yaptığı mastürbasyo­
nun üzerinden iki binyıldan fazla bir süre geçtikten sonra
Diogenes, Bernard Mandeville'in, diğer istekler gibi cinsel
alışverişlerin de pazarın d üzenleyiciliğine terk edilmesi ge­
rektiği yol undaki a rgümanında yeniden boy gösterdi.
( Mandevil le'in geti rdiği alternatif, bütün kadınları ortak
mal görerek sınırsız bir arz yaratmak ve böylece seks yap­
mayı serbest hale getirmekti; ki D iogenes böyle bir şey sa­
lık vermiyordu ! ) Mandeville, filozofların bile cinsel a rzula­
rı kendilerinden uzak tutamadıklarını savunuyordu; gerçi
kinik Diogenes halkın önünde "eliyle ilişkiye" girmişti
ama, gerçekte, bir kadınla yatmayı zihninde bir kadınla
yatmaya tercih ederdi. 1 4
El bette ki, Hı ristiyan düşün ürler kuşaklar boyunc"a, cin­
sel a rzu karşısında kişinin, Galenos'un tavsiye ettiği, Dioge­
nes'in ise uygulamaya koyduğu söylenen tarzda ölçülü bir
tutum sergileyen ı1ostlapsarian ı;. insan olasılığını yadsıyıp
durdular. Ortaçağ ve Rönesans hekimlerine göre, çözüm
olarak böylesine kaba bir fizi ksel davranış söz konusu ola­
mazdı. Fakat mastürbasyonun, bu hekimler açısından, eski
dünyanın hekimlerinde görülenden daha fazla bir ahlaki et­
kiye sahip olduğu da söylenemezdi . Sorun, genel olarak,

• lıı"111ııı Ceııııl"f"tcıı konılıııa'ı ardından \"aş;ı ııanlar. ( � . ı ı . )


( >rıc111icı'ılıııı Ona Mmıiirl>ıısvoıı 9�

�insel hazzı, anca k evlilik çerçevesi içerisinde ve üreme


11macına yönelik olarak gerçekleşirse tasvip eden bir anla­
yııla ilgiliydi ve mastürbasyon da bu yaklaşım içerisinde
ı;ok küçük bir yer işgal ediyordu. Tartışıldığı kadarıyla " el ­
i t ilişki" , geniş kültürel yankıya sahip bir sorun olarak de­
Ail, ahlak kurallarıyla ilgili özgül bir sorun olarak ortaya
çıkmıştı: Kişinin, sağlık nedenlerinden dolayı, evlilik içi ya
da dışı bir ilişkiye bile isteye girerek orgazm olması doğru
muydu? Yanıt, en azından erkekler için, neredeyse kesin bir
" hayır"dı. Fakat anlaşıldığı kadarıyla mesele, genel olarak
cinselliğe dair eti k kurallar içerisindeki bir ikilemi yansıt­
maktaydı; evlilik içinde ya da dışında olsun, üremeye yöne­
lik olmayan bütün cinsel etkinlikler -zina, ensest- şöyle ya
da böy l e günah diye görülüyordu . Bu öğretiyi, üremenin
imkansız olduğu koşul larda gerçek leştirilen boşalmanın
sağlık açısından taşıdığı olası yararlara karşı savunmak ge­
rekiyordu. Bu çok dar bir çerçevede cereyan eden tartışma­
da bile, mastürbasyonun tıbbi açıdan oluşturduğu tehlike­
lerin hiçbirine değini lmemişti; oysa bu konu on sekizinci
yüzyılda epey revaçta olacaktı . Aşırılık her zaman sorun ol­
muştu -haz düşkünü serçenin ne denli kısa bir ömür sürdü­
ğünü düşünün- fakat mastürbasyonun bir aşırılık olduğu­
na dair bir ima yoktu ve her halükarda, işin ahlaki boyutu
bir yana bırakılıp tı bbi boyutuna bakıldığında, ifratın ken­
disi de vücut salgılarının durumuna bağlıydı. Hararetli ve
sıvı oranı yüksek bir adam rahatlıkla günde birçok kez cin­
sel i lişkide bulunabilir ya da mastürbasyon yapabilirdi. I S
Galenos'un kadın mastürbasyonuna dair oldukça kısıtlı
görüşleri ise daha da uzun bir tarihe sahi pti ve çağlar bo­
yunca etk isini daha da bütünlüklü biçimde sürdürmüştür.
Bu olay, sıvın ın bedende alıkonması sonucunda ortaya çı­
kan klinik problemler bağlamında ele alınmaktaydı. Tıbbi
açıdan ba kıldığında hu türden bir sorun kadınlarda, hem
fizyolojik hem ahlaki nedenlerden ötürü, erkeklere kıyasla
daha acil bir sorundu. Bir kere, kadınlar daha soğuktu ve
dolayısıyla fazla sıvı lardan kurtulma şansları daha azdı,
özellik le de olağan çıkış yolu aybaşı kanaması n ın bloke ol-
1 ()( 1 / d: l\ı�ilil: 'irb

duğu duru mlarda . Diğer ya nda n kadın lar, beden lerindek i


acı sıvıları dışa rı atmalarını sağl ayacak çi ftleşme konusun­
da daha sıkı sınırlamalara tabiydi; dullar, koca ları uzakta
olan kadınlar, ergenlik çağmı geçmiş evlil iğe hazır kızlar,
benzer koşullardaki erkeklerle delikanlıların sa hip olduğu
seçeneklerden yoksundu. (On a ltıncı yüzyıl lngiltere'sinde
" bekar kadm " lafı, aşağı yukarı "fa hişe "yle eşanlaml ıydı ve
cinsel bakı mdan aktif olan bekar bir kadın düpedüz orospu
demekti. ) 1 6
Rahatlama şansları böylesine kısıtlanmış kadınların his­
terik rahatsızlıkların her türl üsüne kapılmaya yatkı n olduk­
ları düşünülüyordu; yani bunlar, bizim cinsel enerjiler diye
tanımlayabileceğimiz, fakat eskilerin acı salgılar y a da alı­
konmuş, rahatsız edici sıvılar diye bahsettiği akışkanların
vücutta tutulmasından kaynak lanan hastalıklardı. Gale­
nos'un, içinde kinik Diogenes'in öyküsün ü de anlattığı me­
tinde, bu konudaki öngörü ve tavsiyesi şudur: Ö nce çeşitli
sıcak kürler uygu lanmalı, ardından da "cinsel uzuvlara do­
kunulmalı" dır. Bu, seğirmeyle birlikte aynı anda acı ve zevk
duymaya yol açacaktır; son rasındaysa kadından bol mik­
tarda koyu renkli bir sıvı a kacaktır. O andan itibaren ka­
dın, hissettiği tüm rahatsızlıktan kurtulmuş olaca ktır. Özet­
le ova lama, orgazmı, sıvıyı dışarı fışkırtmayı ve a rtık diz­
gin lenemez hale gelmiş arzuyla taşmak üzere olan meni da­
ha kötü sonuçlar doğurmadan rahatlamayı sağlayacaktır. 1 7
B u reçete, birtakım değişi klerle, ister yalnız başına, ister
bir hizmetçinin yardımıyla uygulansın, kadın mastürbasyo­
nu konusunda iki binyıl boyunca tı bbın onay verdiği bir te­
mel unsur oldu. On üçüncü yüzyı l filozofu ve kilise adamı
Aziz Albertus, kızların on dört yaşına girdi klerinde nasıl kı­
zıştı klarını, baldırları � ın nasıl kalın laştığını ve arzuyla nasıl
yanıp tutuştuklarını kimi ayrıntıla rıyla a nlatır; bunun so­
nucunda ise -boşalma olmadı�ında- bir tıkanma ve iffet
duygusunu bir tarafa atma yönünde güçlü bir eğilim oluşur.
Daha sonraki yorumcular bu süreçten kaynaklanan bir di­
zi sonuca parmak basmışlardır: Kansızlık, a lıkonan meni­
nin ya rattığı basınç, rahatsızlık ve yanmayla kendini göste-
( >ııcmicı"ı/ım Oııc , . .\fcısıiirbcı-vı111 1O1

ren bir sendro m bunlardan bazılarıdır; bu durum aynı za­


manda iffetsiz da vranışın fizyoloj ik temelini de oluştur­
maktadır. " Ovala manın ya rattığı ısı sonucunda meni gele­
ne kadar parmaklarını ya da başka a raçları kullanarak ka­
nallarını iyice açarlar ve bu olayla birlikte vücutlarını bir sı­
caklık basar, sonrasında kasıklarının ateşi düşer ve daha
uslu ( ya da ölçülü ) hale gelirler ( . . . cuın quo cxit calor: et tunc
tcmparantur ipsarum inguina, et tunc cfficiuııtur castiores ]. " Bir
başka anlatımla, birisiyle cinsel i lişkiye _girme imkanının ol­
madığı durumlarda, alıkonmuş sıvıların yarattığı harareti
-cinsel uzuvların kaşınmasını- yatıştırmak için ova lamaya
başvurulması aynı işi görecektir. Hem, cinsel birleşmenin
kendisi de aynı türden bir etkinliktir: işin esası sürtünme ol­
duğu için, bunun şu ya da bu biçimde yapılması tıbben iyi
ya da kötü diye nitelenemez. Ü stelik sonrasında daha uslu
bir hale gelinmektedir; çün kü hissedilen basınç ve tahrik
yatıştırılmıştır. On sekizinci yüzyılda bu yaklaşım tepeta k­
la edilecektir. Bu yüzyılda kadınla erkek arasındaki gerçek
seks tatmin edici ve dolayısıyla kişiyi dizginleyen bir ilişki
olarak görülmeye başlanmış, buna karşılık tek başına seks,
tatmin edici olmaktan uza k ve bu yüzden sürekli yinelenen
bir eylem olarak görülmüştür. Kişi kendisini frenleyemezdi;
çünkü arz u asla sönmezdi. Fakat o rtaçağda bu sorun ger­
çek seks-elle seks ( hayal gücünün harekete geçirdiği cinsel
iste k ) ka rşıtlığı biçiminde değil, düpedüz vücudu uyaran
maddel � rin fazlalığı biçiminde yorumlanıyordu. Hekimle­
rin bakış açısına göre, kaşıntı duygusu giderildi kten sonra
mesele kalmıyordu. Ergenlik dönemine çoktan girmiş k ız­
larda şehvet galeyanı çok daha belirgindi ve bu kızların bu
uyarılmışlık halinden kurtulmaları için adım atmaları gere­
kiyordu; şimdi bacaklarını birbirine bastırıyorlardı: " Vul­
vanın bir kısmı diğer kısmını tahriş eder; zira zevkin ve kir­
lenmenin kaynağı burasıdır. " 1 8
B u görüşlerin oturduğu birkaç bağlam vardır (doğala rı
icabı ak ılcı davranma ktan görece uzak olan kadınla rın bi.i­
yük bir şehvet d u ygusuna sahip oldukları yolundaki kana­
at, daha soğuk olan ve oğlanlara kıyasla bu işi daha az yap-
! 02 frb l\işililı Sdıs

ına imkanı verilen ve dolayısıyla da vücutlarındaki fazlal ığı


uygun bir biçimde dışarı aramaya n kızların özel sorunu . . .
vb); fakar bizim ergenlik çağı cinselliği diye adlandı rd ığımız
olay bunlardan biri değildir. Oğlanların üzerine eğilinme­
ınekredir ( 1 712'den sonra bu durum değişmişri r); çünkü so­
run masrürba syon sorunu değil, ergenlikle gelen şehver co.ş­
kusuna dair rıbbj bir sorundur. Oğlanlar başka rahatlama
yol larına sahip oldukları için, genelde bu durumdan pek
ınusra rip olmadıkları düşünülmüştür.
Ortaçağ ve Rönesans hekimleri , kimi zaman onaylar, ki­
mi zaman karşı çıkar bir rarzda, kadınların, cinsellik konu­
sunda bir çıkış yol u bulamamaları sonucu oluşan aşırı sal­
gı birikim inden kurtulmak için geliştirdikleri yöntemleri,
kendi imgelemlerinin en kuytu köşelerinde süsleyerek ele
almışlardır. Avrupa'da halk, modern çağın başlarında mat­
baanın gelişiyle birli kte yaygınlaşan kendi kendine yardım
kitaplarında, Galenos'un tavsiyelerini okuyordu. On doku­
zuncu yüzyıl sonu ile yirminci yüzyıl başlarında, tıp adam­
larını ve onların yardı mcılarını, histerik ya da cinsel bakım­
dan tarmin olmamış kadınların cinsel uzuvlarına masaj
yapma derdinden k urraran araçların sayı ve çeşidinde bir
parlama yaşandı: Elekrrikli vibrarörler, hidroterapi a ygıtla­
rı ve musluk suyunu yönlendiren horrumlar . . . Bunların
hepsi pazarda yoğun biçimde boy gösrermeye başladı. Mas­
rürbasyon, gerçekten de, tıbbi bir kisve altında, oldukça
uzun bir yol katermişti . I'�
Galenos'un kadınlara, gerginliği yarıştırmak için cinsel
uzuvlarını ( özellikle de kl irorisi) ovalamaları yolundaki
önerisi, vibrarör satın alma ya da elini kullanma za hmetin­
den k u rrulma kaygısı duymayan, reknolojiyi geri lerden ta­
kip eden çevrelerde de yaygın kabul görmüş olmalıdır. On
dokuzuncu yüzyılın Katolik bir tıp-teoloj i kılavuzu, " şehevi
dııy,� ula ı eşliğinde, l klitorisini ? J bastırarak ve manipüle ede­
rek sancıl ardan k u rtulan ve bi.iyük bir raharl ığa kavuşan"
bir kadını örnek verir. Yazarın bir son raki kısımda anlattı­
ğına göre, hu, pislen meye yol açan bir Lactus imı'uidus ( utan­
m azca bir dokunuş) dep;ildir; teknik bakımdan pislenme de
Oncmrır'ılan ()ncı· Masıü dımyoıı 1 O.�

olamaz, çünkü kadınlar açısından bu mümkün değildir. Bu­


radaki ahlaki kusur, sırf zevk almak için böyle bi r işe yel­
tenmekte yarmaktadır; kadın bunu yapış gerekçesi olarak
neyi gösterirse göstersin (hissettiği baskıyı yarıştırmak gi bi )
bunlar hesaba alınma maktadır. Eski Galenosçu numara ta­
mamen yanlışrır. 20
On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıll ardaki rıbbi tartış­
malarla karşı laştırı ldığında, klasik gelenek, mastürbasyon
konusunda çok az şey söyler, o da çok dar parametreler içe­
risinde: Genelde mastürbasyonun tehlikelerine, özelde tek
başına orgazmın güçten düşürücü yönlerine hiç değinilmez;
kadınlar ve çocuklardaki mastürbasyon konusunda söyle­
nenler de hiçe yakındır. Bu durum, eski hekimlerin, bu işin
-yetişkin erkekler dışında- kişi üzerindeki etki leri hakkın­
da pek kaygı duymasalar da, bu şekildeki bir cinsel tatmi­
nin güvenli olduğunu düşündüklerinden dolayı böyle değil­
di. Tek başına seks, bir kategori olarak, insanların ve dola­
yısıyla hekimlerin ilgi alanına girmiyordu. Eti k bir sorun
olarak ikincil, tıbbi olarak da önemsizdi.

Mastürbasyon ve Klasik Antikitede Cinsel Etik

Yunanlılar, on sekizinci yüzyıl başlarında onanizm diye ad­


landırılmaya başlanan şeye belki bir isim bulmuş değillerdi;
fakat üzerine konuştuğumuz olguyu biliyorlardı. Bu konu­
da bizimle onlar arasında kavramsal olarak radikal bir ko­
pukluk yoktur. Nearkos'a ait siyah a ryballos � figürlerinde
oturmuş halde üç satir vardır; her biri kocaman penisini el­
leriyle kavramış ve işe koyulmuştur. iki satiri profi lden, di­
ğerin i ise, çöktüğü yerde baca klarını ayırmış ve devasa bü­
yüklükteki organın ı tutmuş vaziyerte, cepheden görürüz.
Ortadaki, adı " k a m ış zevk i " anlamına gelen Terpeke-

• An·l•cıllo-= Kih;iık. dar honınlu. \'U\'arlak "" da da ıııl:ı hi.;iıııiml.,ki Eski Y unan
vazo,u . ( ç .n . )
los'tur. Onun sağında , adı yaptığı işten, dqılıcstlıai'den
( " kendini yoğurmak '' tan, elle hamur yoğuruyormuş gi bi )
gelen Dophios yer almaktadır. Bu, icra edileni son derece
açık bir biçimde anlattığından, bir sanat terimine oldukça
yakındır. ( Depesrhai adı aynı zamanda, kişinin elleriyle
kendini yoğurması a n l a m ın a gelmek üzere, Aristophanes'in
komedilerinde de kullanılmıştır.) Terpekelos'un solunda,
adı pen isinin durumuna işaret eden (psolos, "kalkmış " ) Pso­
las vardır; penis derisi geriye çekilmiştir. Her üçü de iki eli­
ni birden kullanmaktadır; fakat diğer satirler ( böylesi sah­
neler vazo üzerine işlenen resimlerde olağandı) sadece bir
ellerini kullanırlar. Söz ve eylem belirsiz değildir ve kav­
ramsal olarak basittir. Daha sonra, lskender sonrası dö­
nemde, yine mastürbasyoncu figürlerine rastlanır; · bunlar
grotesk, deforme, görünüşü çirkin figürlerdir. Evet, Yunan­
lılarda mastürbasyon mefhumu vardı ( şekil 3 . 1 ve 3 . 2 ) . 2 1
Martialis'in Epigrnmlar'ını yazdığı yıllarda (İS 84 ya da
85 ile 103 arasındaki bir dönemde ) Romalıların bizim kul­
landığı mız terimlerin öncül leri olan masturbor ve masturba­
tor sözcük lerini kullandıklarını görüyoruz. 22 Bu sözcükle­
rin göndergcleri -eylemlerle aktörlerin kendisi- daha az
önem taşısalar da modern kullammlarla aynıdır. Söz konu­
su sözcük lerin nereden köklendiği belli değildir; mastu r­
bor'un ya da onun türevlerinin nereden kaynaklandığını ve
tek bir kişinin yapıtlarında, o da sadece .ve sadece iki cüm­
lede, kullanılana değin nasıl bir evrim geçirdiğini kimse bil­
memektedir
Bugün en yaygın olan hipotez, sözcüğün ınanus' tan (el )
11ıa11 ve stuprarc'den ( k irletmek ) stupro parçalarının bir ara­
ya geti ril mesiyle oluşturu lduğu yolundadır ve bu spekülas­
yon on sekizinci yüzyıla dek uzanmakt a dır; fakat bu hipo­
tez, hu kombinasyonun nasıl yapı ldığı üzerinde anlaşama­
yan uzmanlar ara sında ram kahul görmem işti r. Alternatif
görüşler a ra sında 111a.sııı dıaı i V l' dol;1yısıyla " mastürba s­
yon "un ıııaıısıruıııw i 'den ge ldiği. yani, nıaıııı ( "el '' isminin
bi r form u ) , sı ı ı ı p nmı ( " se fa h a t , sıııııı o fiiliyle ilişkili olarak
k i r letme" a n l a m ın d a k i i si m ) ve ı ıc ı pct rn rc (körü bir iş y a p -
Oııaııla'dıın ônit Mcıdrtdsyon J Oj'

$ekil .J.l Mastürbasyon yapan satirler. Keçiye benzeye n bu yaratıkların


llçil de her iki ellerini kullanarak, seyredene �ok kaba gele n bir tarzda,
tatmin olmaya çalıımaktadır. Bu satirler, ilk mastürbasyoncuları temsil
ermektedir; tanrılar onlann yaıadığı cinsel gerilime al:ımıı ve onlara na­
•l mastürbasyon yapılacagını öğretmişlerdir. Söylenene göre, insanlar da
utirlerden öğrenmiştir. Pek de seçkin bir soyçizgisi değil! (Anica'dan
Nearkos'a ait siyah figürlü aryba/lııs, New York 26.49 ABV 83 (4). The
Metropolitan Museum of Art, Ncw York.)
Şekil 3.2 M a st ü rbasyon yapan satir. Bu satir bdk ; de şrki l 3. t . 'deki sa­
tirlerdcn daha az kaba bir gfüii nt ü veriyor; fakat olağa nüsı ü büyüklük­

teki penisi, yapmakta oldu�u işin pek Je münasip bir iş olma dı ğı n ı n bir
i şarcı i . Yunan sanatında küı;ük penis bir arınma işaretidir. (Tarqu­
inia'dan siyah fi g ü rl ü amfora, lkrliıı 1671, ABV 22 [2J. © bpk, Berlin,
2002. Aııtikennsaınml ung . )
ı >ıı.ıııııı'dıııı Öııfl' MıısıiiıJımyıın 1 07

mak) sözcük lerinden ya da " rahatsız etmek ya da bozmak "


anlamına gelen ıurbarc'nin de bir şeki lde işin içine dahil edi­
lerek ınanus ve sı uprarc sözcüklerinden oluşturulduğu d ü ­
şüncesi hakimdir. Doğru cevabı kimse bilmemektedir ve
sözcüğün etimolojisine ilişkin olarak yıllar boyunca öne sü­
rülen düşünceler hep hayal ürünüdür; ama bu sözcüğün La­
tince metinlerde çok az geçtiğini kesin olarak biliyoruz.
Masturbor'un değişik formlarına sadece Martialis'te rascla­
maktayız; her i ki kullanım da tanrılarla bağlantılıdır. Söz­
cüğün kaba bir terim olduğuna ya da başka bağlamlarda
kendisini gösterdiğine dair bir işa ret yoktur. M artialis, mo­
dası geçmiş bir fiili eğlenceli mitolojik hikayeler için yeni­
den canland ırmıştır. Bir başka deyişle, Latin yazarlar, ahla­
ki ve tıbbi açıdan önemsiz bir konuyu betimlemek için tek­
nik bir terime ihtiyaç duymamıştır. 2 3
Masturbor, masturbari s<;>zcüklerinin yok denecek kadar
az kullanımı, elbette, Latince'de olayın kendisine yapılan
göndermelerin hiç olmadığı anlamın a gelmez. Fakat teknik
bir sözcüğün olmayışı, tek başına seksin pek de ciddiye
alınmadığını akla getirmektedir. Yazarlar bu olaya argo
sözcükler kullanarak atıfta bulunmuş ve ondan her bağ­
lamda ahlaki bir düşüklük olarak söz etmiştir. A lternatif
terimler, bağlama göre, hem kendi kendini tahrik hem de
başkalarının tahriki -okşama, oral seks, ilişki esnasında ki
sürtünme, bir adamın bir başkasının penisini ovalaması ya
da okşaması- anlamına gelebilmektedir. Frico, " ovuştur­
mak " , mastürbasyon için kullanı la n başlıca argo sözcük­
tür; fa kat hunun ya n ı sı ra, " elle kul lanmak" anlamında
tracıo, " o k şa ma k " a nl a m ın d a wııı ıccıo sözı..:li kleri de yay­
gındır. Dol .t ınbaçlı süzler de kull a nı l ma k tad ı r ; ama ney in
kasted ildiği bel lidir. Lydgus, Vl'rdiği b u l u ş m a sözünü yeri­
ne getirmeyi nce, a n l a tıcın ı n nl' yaptığı a paçı k orta d a d ı r:
" Ya rtığım yL·rde u z u n s ü re heyecanla boşu boşuna be k k·­
d i 111 ; sl'ıt gc l ml' y i ıKl' e l i m i md a d a yerişti . " Bir de, h i zmet i n ­
de n e hir ağaç nl' de s u perisi o l m .ı sı nd a n y a k ın a ra k keder­
le s i ı y k ıtL'll Priapus'a k u l .1 k verel i m : " El i m y a v u k l u m o l ­
s u n . " A nt i k i tede . . e l i�i " deyi m i , gli n iı ı ı ı i ı zdck i gi b i , biraz
1 08 frlı l\i�ilık S.-111

hınzır, biraz aşağı türden bir anlama sa hiptir. Fakat bu ko­


nuda öyle çok fazla etik mülahaza da yoktur. 24
Aynı moral değerlerin Tokugawa öncesi Japonya'sının
" homoseksüel " geleneğinde de bask ın old uğu görülmekte­
dir. Ö rneğin, yaşlı bir rahibin nasibine düşmüş bir oğlanın
anüsüni.i hazır hale getirmekle uğraşan bir uşak, gencin
anüsünü karanfil yağı sürülmüş dildo'yla alıştırırken tahrik
olur ve ''mastürbasyon yapmaktan başka çare yok" diye
yakı nır. Oysa aslında, rahip yaşlı olduğu ve kolayca tatmin
olduğu için, gencin gerisi daha sonra kullanıma açılacaktır;
fakat bu öykünün başka bir kısmıdır . Modern çağdan önce
Japonya'da mastürbasyon, eski Roma'da olduğu gibi, ikin­
ci planda kal mış, etik bir sorun olarak erkek aşkına dair
daha geniş ve daha derinlikli tartışmanın k üçük bir parça­
sını oluşturmuştur.25
Mastürbasyon edimi antikitede vardı ve bir i sme sahip­
ti. Fakat Onania'dan sonraki gibi bir gürültü yaratmamıştı.
Yunanlı ve Romalı düşünürler bu konuyla i lgilendiklerin­
de, temel amaçları, bunun bir beyefendinin cinsel yaşamı
açısından uygun olmadığım açıkça ortaya koymaktı; mas­
türbasyon, cinsel hayatı düzenleyen -din ve ahlak kaynak­
lı- yasayı çiğniyor ve dolayısıyla da, bu denli düşük bir işe
başvurmak zorunda kalacak kadar alçalan kişilerin acınası
haliyle i lgi li bir nükte olarak boy gösteriyordu. Kadın mas­
türbasyonuna Latin edebiyatında seyrek, Yunan edebiyatı
ve sanatında i se biraz daha fazla rastlanır; çünkü Grek-Ro­
ma dünyasında önem verilen şey, i ffetin ötesinde, erkeğin
cinsel etiği ve statüsüydü. Kadın mastürbasyonu, ahlaki
açıdan ilginç bulunmuyordu; çünkü kadınlar sadece eksik
erkeklerdi . Bir beyefendiden
,
beklenen erdemli davranış on-
lardan beklenemezdi .
Tek başına seks, klasik antikitede hiçbir zaman önemli
bir konu mertebesine ulaşmamış gözükmektedir; çünkü ona
daha sonra ahlaki etki kazandıracak ya da onun veçhelerini
oluşturacak kültürel bağlamlar yoktur . Benlik ve cinselliğin
zorluğu başka bir yerde ortaya çıkmakt·ıtdı. Ö rneğin dışa
akıtılan meni hahamlar için olduğu kadar önemli bir konu
Onımiıı'ı/an ()nrr Masıürl"'ıy111ı 1 09

dtğildir; Yahudilerde olduğu ya da kimi Talmud yorumcu­


l arının iddia ettiği gibi kirli olarak da algılanmıyordu. Tari­
h in babası Herodotos, hayran olduğu Mısırlılardan bahse­
derken, onların, Yunanlılarınkine benzeyen ve diğer daha az
uygar uluslarınkinden farklı bir tutumla, kutsal yapı lar ko­
nusunda çok dikkatli olduklarını söylemektedir. Rahipler,
rıpınaklarda kadınlarla cinsel ilişkiye giremez, başka yerde
ilitkide bulunmuşlarsa, su dökünmeden tapınaktan içeri
adım atamazlardı. Fakat bu gözlem, seksin aleladeliğiyle ta­
pınağın kutsallığı arasında çizilen çizgiye, gizli saklı yapılan­
la açıktan açığa yapılan arasındaki farklılığa dairdir. Meni,
genelde, kirletici bir şey diye alınmamaktadır. Bilinen en es­
ki Yunanlı şairlerden Hesiodos, kişinin, meniyle lekelenmiş
edep yerlerini sergilememesi konusunda uyarıda bulunur­
ken, özell ikle bir yere, evin içindeki ocağa ("ocağın önü " )
iıaret eder. Ocağı koru, edepli davran; gizli olması gereken
ıeyi gizli tut. Her şey yerli yerince olsun. 26
Meni akmasının yarattığı kirlenme, kendi başına, Yunan
dinlerinde pek az önem taşıyordu; fakat toprağın üstüne ser­
pilen meni (tohum] bazı m itlerin çıkış noktası olmuştur. Ati­
nalıların "annesiz" yerli atası Erikthonios, bu şekilde doğ­
muştur. Athena, ateş ve zanaat tanrısı Hephaistos'a gider ve
ondan kendisine silah yapmasını i ster. Ht"phaistos, aşk tan­
rıçası Aphrodite'nin mari feti sonucu Athena'ya vurulur ve
ona büyük bir istek duyara k başlar tanrıçayı kovalamaya,
topal olmasına rağmen sonunda yakalar da; onunla i lişkiye
girmeye kalkışır ama sakatlığı bir kez daha önünde engeldir.

Athena iffetli bir bakire olduğu için bu işe yanaşmadı; bu­


na karşılık Hephaistos tohumunu ta nrıça nın bacağı na
a kmı. Sonrasında Athena, bir parça yünlü bezle tohumu
bacağınd;:ı n sildi ve iğrenerek yere a ttı, böylece ! toprakta n !
Erikthon ios doğd u. Athena diğer tanrıla rdan gizleyerek ço­
cuğu büyüttii, çünkü onu ölümsüz yapmak istiyordu.

Athena bacağına ak ıtılan spermden iğrenmiştir ( musalllı the­


isia); tohu m kirli olduğu için deği l , tanrıça sakat bir yaban-
1 10 1 d: /\işi/il: Sı•/:s

cı tarafından kovalanan, yakalanan ve taciz edi len iffetli bir


ba kire (soplıron 11artlıc11os) olduğu için. Bir bez parçasına bu­
laşmış olarak toprağa düşen rohum steril olmaktan uzakrır.
O, toprağı döl lem iş ve bir kralın, tek bir tohumdan bir pal"L­
lıcnos'un doğumuna yol açmışrır. Bu partlıenos, modern bir
düşünürün öne sürdüğü gibi, " eril ve dişil kavramları ara­
sındaki zıtlığın ötesine uzanmakta . . . (vel Yunan lıların eril
h ülyasını ( dölleme aktivitesinin sınırları dışında doğan bir
çocuk ) gerçek kılmaktadır." 2 7 Bir başka anlatımla, Onan'ın
günahı Atina 'nın temelini atmıştır. Daha genelde, bu öykü,
olağanüstü koşullarda doğan olağanüstü insanlara, bildik
biçimde bir anneden doğmayan tanrılar ve kahramanlara
dair bir kalıba denk düşmektedir. Aphrodite, Kronos'un bir
tırpanla Uranos'un hayalarını kesmesi ve denize atması so­
nucu oluşan köpüklü dalgalardan doğmuştur.
Yunan antikitesinin cinsel etiğinde en çok önemsenen şey
onur ve onun zıddı utançtı. Yunanlı bir beyefendi kendi sos­
yal d urumuna uygun bir cinsel h ayat sürmek zorundaydı .
Mastürbasyon hoş karşılanmıyordu; fakat kimse buna dik­
kat çekme türünden bir zorunluluk hissetmemiştir. Yirmin­
ci yüzyılın başlarında kimi yorumcular ( bunlar soy çizgileri­
ni klasik döneme dek götürme derdine düşmüş kişilerdir),
Aeskines'in, büyük hati p Demosthenes'i hedef alarak, onun
" kendi bedenini ve dölleme gücünü", mastürbasyon olayına
arıAa, hiç yakışık almayan bir tarzda kullandığı yolundaki
suçlamasını izah etmeye soyunmuşlardır: Bu suçlama, De­
mosthenes'i utandırma ve böylece devlete yaprığı hizmerler­
den ötürü kamu nezdinde itibar kazanmasını ön lemeye yö­
nelikti. Fa k a t ge rçe kte , Atinalı yurtcaşların bu kadar be l i r l i
bir nokrayı h e de f alan bir suçlamayı anlamış olmaları müm­
kün gör ü n m emek ted i r . içi nde ya şad ı k l a r ı on ur ve h i yerarşi
d ü ny as ı n d a bir k i şizadenin, kendisine yakışmayan cinsel
,

edimlerde bulunması demek, o k i şi n i n ya karı sıyla vaji n a l


i l i şk i yerine a n a l i l i şk i y i terc i h etmesi ya b i r erkekle girdiği
i l i ş k ide a k t i f deği l pasi f olması veya ağz ı ı ı ı on urlu bir biçim­
de k u l l a nm;t y ı şı demekti ( /dlaı io ya da cımıı iliııgııs). Ma stür­
basyon , hii y li k o l a s ı l ı k l a k i ımcn in a k l ı na �el memi şti r . 2 S
,
Oııaııiıı'.lıııı Öner Masıüı-btısyıııı 111

Değerli bir adam için önemli olan sophrosunc'ydi ( nefsi­


ne hakim olma). Sözcük "ayrışmamış, sağ sa lim" anlamına
gelen sos i le phrenos'tan ( Homeros'un kullandığı bu sözcük
"zihin " anlamındadır ve frenoloji l lngilizce'de "phreno­
l ogy " ) sözcüğünün köküdür ) türeti lmiştir; dolayısıyla bir
beyefendi "aklı başında" bir kimsedir. Elbette ki, mastür­
basyon a klı başında birinin yapacağı bir iş olarak görüle­
mezdi. Ö lçülü bir adamın yapacağı bir iş değildi ama baş­
ka bir dolu cinsel (ya da cinsel lik dışı) faaliyet de zaten böy­
leydi; iradeli bir erkeğe nasıl davranması gerektiğin i anla­
tan eserlerde açı kça yerilmemiş, hatta tartışılmamıştır bile.
Mastürbasyon kolay bir vakaydı; erkeklerin, kendi toplum­
sal sınıflarından oğlan lara ( ki bu oğlanlar bir gün kendile­
riyle eşdeğerde olacaktı) duhul ettikleri bir dünyada, kişi­
nin kimi seveceği ve nasıl seveceğine dair derin felsefi tartış­
maların konusunu oluşturduğu o çetrefilli etik dünyanın dı­
şmda duruyordu. Yurttaşlar cinselliği hoş ve erdemli şekil­
de yaşıyorlardı veya ahlakdışı şekillerde; mesela fahişelerle
seks gibi, ki bunun çok önemi yoktu. ( " Mastürbasyon "un
İngilizce'deki en eski ikinci kullanımı, onur kavramıyla ku­
rulan bu bağlantıyı anlatmaktadır. 1 623 tarihli, bilinen ilk
sözlüklerden biri, mastupratc fiilini " haysiyetsizce mahremi­
yete dokunmak " diye tanımlamaktadır . ) Yunanlılara göre
mastürbasyon, utanç verici bir işti; çünkü kişinin sosyal ko­
numuna yakı şmıyordu. 2 "
Satirler mastürbasyon yapardı; çünkü kocaman cinsel
organları, doymak bilmez c i n sel işta hlarıyla, o cahil yara­
tıklardan bu beklenirdi. Bir yurttaşla bir oğlanın o gizli ve
tatlı erot i k ilişkisi ya da bir beyefendinin bir fahişede bul ­
duğu gerçek rahatlık, satirlerin he�enisine göre değildi. On­
lar mast ü r basyon yapard ı , ç ü n k ü o azgın i htiyaçla rın ı h iç­
bir yerde tatmin ede m e zle rd i . Ya da mastü rbasyon bir tür
ön o y u n işlevi görüyord u; sev d i k leri türden k a ha ve y a k ı ­
ş ı k s ı z bir ç i frleşmeye y a p ı l a n bir t ü r h a zı r l ı k t ı . Bi rinci d u ­
rum geçer l i yse bu y a ratı k l a rı k m a ma k tan ç o k on lara acı­
mak ge reki rdi Ün oyun o l a r a k mast ürbasyon s ad ece bir la­
.

tifrden i b a retti ; s a t i r l e r, s ü rek l i h ü srana uğra m a l a rı ve hiç-


1 12 1 ı·k Kişilik Srhs

bir zaman gerçek hir cinsel ilişkiye girememeleriyle ünlüy­


dü. Anlatıld ığı üzere tanrılar, masrürbasyonu ilkin bu yarı
insan-yarı hayvan yaratıklara öğretmiş, onlar da insanlara
aktarmıştır. Hikayeye göre, Pan, cinsel açıdan ketlenmiş,
içler acısı bir haldedir; çünkü peşine düştüğü diğer periler
gibi, peri Ekho da aşkını karşılıksız bırakmıştır. Pan'ın ba­
bası Hermes oğlunun bu sefil haline acır ve ona kendisini
nasıl rahatlatabileceğini öğretir; bu yönteme yalnız hayatla­
rında pekala i htiyaç duyacak olan çobanlara da Pan'dan
geçer.30
Kölelerin de mastürbasyon işinde uzman oldukları düşü­
nülüyordu; çünkü satirler için geçerli olan nedenler onlar
için de geçerliydi. Ya özgür erkeklerin yararlandığı cinsel
imkanlardan niteli k ya da nicelik olara k yoksundular ya da
Doğulu köleler örneğinde görüldüğü üzere, genelde şehvet
düşk ünüydüler. Aristophanes'in Ku rbağalar oyununda Di­
onysios kendisini kaderine terk edilmiş İranlı bir köle gibi
tahayyül eder; bu arada efendisi, değerli kilimler üzerinde
dans edip duran bir kızla güzel güzel oynaşmaktadır. Aris­
tophanes'in Barış'ında l ranlı bir köle olan Datis, öğleden
sonra mastürbasyon yapmaktan hoşlanan sersem sepelek
biridir, yani modern otuzbircinin atası . Mastürbasyon ya­
pan İra nlı köle, her bakımdan, ideal erkek yurttaşın zıddı­
nı temsi l etmektedir.
Satirlerle kölelerin tersine, mastürbasyon yapan özgür
erkeklerin çömlek üzerinde resmedilmesi enderdir; zaten
bunlar da yurttaş değil, budala ve köylü sınıfı ndan kimse­
lerdir. Aristophanes'in Atlıla r oyun undaki Strepsiades ka­
rakterine benzerler. Kısacası, erkek mastürbasyonu bir lati­
feyd i; alay ve dalga geçme konusuydu. Elbette ki yapılacak
iş değildi; özgür bir yurttaş için ağır bir ah laki sapmaydı.
Komedilerde, doğru ve uygun olanın kolayca ayırt edilebi­
lir antitezi biçiminde ele alınıyordu. Aristophanes, eleştirel
komedisinde kamusal erikteki sapmalara yer verir (örneğin
dava etmeye aşırı düşkünlük ya da savaş tutkusu) ve bu
eleştirisini mütevazı karakterler aracılığıyla değil, koronun
ağzından dillendirir. Sanat kılavuzumuz olursa, Yunanlı er-
011.1111<1'ıl1111 Ünfr Mmriırlıasyı •ır 1 l .l

k e k l e ri n m ast ü r b a syo n a , b aş k a b i r şey yapa m a d ı k l a r ı nd a


başvur d u k l a rın ı söyleyebil i riz) ı M a stü rba s y on , a h la k i hir
ha k ış aç ı sı yl a , üzeri nde c iddi ciddi düşünülen b i r k o n u ol­
m a m ı şt ı r h iç ; çünkü topl u m u n işleyişine <l a i r k a b u l gören
glırüşlere bi r g ü ze l u y du ru lm uşt u r .
Kadın ınastürbas)·onu <la, ( muhakkak k i kadın oldukla­
rı için ) benzer şekilde , ciddi o l a rak ele al ı n m a m ı ştı r : !\.t a s ­
rü rhasy o n yapan k adın lar, başka hir b i çi m de tatmin olama­
yan azgın v e komi k ya ratıklar o l a ra k res medi l m işt i r . Vazo­
ların üzerinde, hir olisbôs'u• v a j i na sı na ya da ağzına ya da
a nü sü ne y önlend i rm iş kadın ları gösteren pek çok resim bu­
lunma ktad ı r . Lys istrata oyunun da kadınlar, erkeksiz ya­
şa m l a r ı n d a sekiz parmak uzunluğunda bir " ya r dı m c ı der i "
kullanırlar; oyunda geçen "derisi yüzü l müş k ö peğ i n derisi ­
ı ı ı r üzm ek " deyim i , besbelli ki, gerçe k a n l a mda sek s yapma
imkanı o lmayınca m as tü r bas yo n a b a ş v u r u l d u ğ u nu anlat­
maktadır. Her zaman fa llik hir öze l l ik taşıyan hu ol a y , ge­
çic i olarak yeri ni aldığı heteroseksüel i l iş ki n i n me r kezi ro­
hın ü do �r u l ayan , aslında erkek d ü n ya sı na ait bir erotik
fa n tezid i r . ( Lysisırnıa'da k i k a d ın l a r, tab i i ki erkek lere baskı
ya p m a k için o n ları kendi lerinden u zak tutarlar; cinsel o r ­
�a n l a r ını n bir y a pt ı r ı m �i.icüne sahip o l d u�un u n bilincinde­
dirler.) Sırf ze v k uğruna tek başına seks bir seçenek deği l d ir
( Şekil 3 .3.ı ve 3 . 3 b ) .
Yunan edebiyatı ıu ora n l a La t i n edebiyatın ın d a h a çok
üiründe mastü rbasyona atıfta bul u n u l m uştur fa k a t vine de
ço�u k ez komiklik ya da acınd ı r ı�1a bağ l a m ı n da k �ı l l an ı l ­
m ı ştır. Roma l ı fi lozoflar ve hek i m ler daha c i d d i a n l a rında
il Ş ı r ı cinse l h a z z ı , n a s ı l a l ı nd ı ğm a b a k m a k s ı z ın kütülemiş­
lcrdir. Ö zd e ner i m ve ülçülülük, hir bey den d i n in ulaşmaya
ç a l ışması ge re k en i d e a l l erd i r; hu n l a rda n sa p m a k onun ko­
n u m un a zarar v e r i r. Ciı.:ero şöyle der: " D ol u d i zgi n c i nsel
zevk l e r yaşaran k işiler ııa·sı l bayağı k i m sdersc, şchver a te­
şiy l e ya nıp kavrulan k işi l er de, a yı ı ı şek ilde, rezil insanlar-
1 14 Tl'lı Kişililı Srlıs

Şekil 3.3a ve 3.3b Mastürbasyon yapan kadınlar. Yunan antikitesinde


kadınları mastürbasyon yaparken gösteren resimler çok azdır. Çeşme ba­
şındaki kadın sol eliyle belki de cinsel organıyla oynarken, bir erkekle bir
başka kadın testileriyle sahneye girmektedir. Kadınların di/dıı'larla res­
medilmesi, mastiirbasyondan ziyade, onların gerçek bir cinsel ilişki im­
kanının olmadığı durumda ne yaptıklarıyla ilgilidir ( Üstte: su kabı, l.e­
ningrad, Stephani 623, ABV 34, 26; altta: kupa [sonradan Gaston Vor­
berg, G/ossariuııı rrıııicuııı 409 1, eskiden Castellani Koleksiyonu'ndan.)
Oıwnicı'clıııı ()nff .'v!ıısriu l•<1H<1ll 1 1 .)

d ı r . " Bi rinci yü7.yılda yaşa m ı ş Stoacı filozof M uson ius Ru­


t ııs, evl i l i k dışın d a gerçekleşen bütün c i nsel ed i m leri k ı nar
v e evl i l i k çatısı a ltındaki seksi d e zevkin temel a m a ç olma­
ması koşuluyla onaylar. Burada, artık evli l i k teki cinsel ya­
�ama ilişkin Hı r i stiyan etik anlayışın doğacağı dünyanı n
içindeyiz. Modern bir bakış açısından geriye doğru bak tığı­
nll l. d a , bu yorum ları m astürbasyon u d a k a psayacak şek i lde
de�crlendi rıneıni z m ü m k ündür; ama asl ın d a, adıyla sanıyla
ondan h i ç söz edil memiştir. M astürbasyon öylesine küçüm­
senen bir olaydı ki, ciddi a h l a k i konuların tartı ş ı l dığı risa­
lelerde ondan söz edilmesi o l ac a k şey değildi .32
M a stürbasyon, d iğer edebi türlerde, genel a hl a ka ters
d üşen, şöyle ya da böyle komik bir olay, kişinin statüsünü
zedeleyen bir davra n ış olarak betimlenir. M a rtialis'in mas­
türhasyoncusu kendisine şakacıktan acır. Şair, kendisinden
fa rklı i m kanlara sahip olan kişilerin a d ların ın sıralandığı
bir l i stenin başınd a ince bir a la y la " Dostların ortak bir
özelliği var" der. Candidus'a h itaben, "Siz en güzel yünden
doku n m u ş zarif bir toga giyersiniz, bense sirk m eydanı nda­
ki boğayı kızd ı rma k için k u l l a n ıla n korkuluğa giydirileme­
yecek kadar kötü bir toga; siz güzel yelekler giyersiniz, bc­
nirıılıiııiıı sözü ed i l meye hile değmez; sizin Li bya işi masala­
rınızın bacak ları fi ldişindendir, benim kayın ağacından ma­
samsa tuj'.tl a ların üzerinde durur. Sizin emrinizde bir sürü
oğlan köle var; lıcıısc m a stürbasyon yapmak zorundayım"
d i y e konuşur. ( "Ganyınede'nin yerine e l i m yard ı m ı ma ko­
şa r." ).13 Bu, Aristo phanes'in ku llandığı nü ktenin aynısıdır;
anca k bir fah i şe ya da köle oğlan tutam ayacak kadar yok­
sul ve acınası d urumda olanl ar, mastürbasyon zilletine ka­
pılabilir. Bu k i şi ler, en azından o an için, gülünecek halde­
dirler. ( Pek çok <l u rum d a, Marti al i s -ya d a her h a l ükarda
şair- oğlan çocu�unu elde eder . )
Y u n a n e d e biy a tınd a olduğu gi bi seç ki n Latin edebi ya tı n­
da da ınasti.i rhasyon, n ü k teleri n , a ba rt ı l ı i<ldiaların ve kaha
şa kaların neredeyse değişmez nesnesi ol m u ştur: " Kadın öy­
lesine seksi k i , bir a zi ze mastü rbasyon yaptı r a b i l i r " ; " G a ­
desli I Ce bcl i t a r ı k Boğazı 'nı ç ev r e l e yen yü ksek k a ya l ı k l a rın
ötesinde bulunan ünlü Fe n ik e kolonisi l k ız, o k a da r kıvrak,
o kadar başta n ç ı k a rı c ıdır ki, Hip p o l yto s' u bile bir mastür­

ba syoncu yapa bil ir. " Hippolytos, Theseus'la Amazon kra­


liçesi Hippolyte'in oğludur ve Yunan mitoloj isinde mükem­
mel saflığın si mgesi olmuştur. Phaidra adında hırslı bir ka­
dın Hippolytos'a aşık olur; ondan karşılık görmeyince bir
tertibin içine gi rer ve denizler tanrısı Poseidon'un ona deniz
canavarları göndermesini sağlar. Canavarlar Hippolytos'un
atlarını korkutmak niyetiyle gönderilmişlerdir; a ma kont­
rolden çıkar ve deli kanlıyı pa rçalarlar. Bir de insanda acı­
ma duygusu uyandıran (patlıos) "yaşı yetmiş işi bitmiş" bir
i htiyar vardır; akıp duran burnu, dişsiz ağzı ve sarsak uzuv­
larıyla karşımıza çıkan bu kişi, karısına, çocuklarına ve
kendisine dünyayı zindan eder; tenden zevk almayı epeydir
un utmuş, kendini okşayacak kadar düşmüştür.34 Bu tür mi­
zahta bir amaç, hatta bir iğneleme vardır; gelgelelim, ahla­
k i bir ağırlık yoktur. O çok uzun " soyunma odası ayıbı"
geleneğinin başlarındayız.
Hevesi kursağında kalmış mastürbasyoncularla alay edi­
lir. Ö rneğin Ovidius, Priapus'un h ikayesini anlatır: Pria pus,
ı rzına geçmek amacıyla, gizlice su perisi Lotis'e yaklaşır.
Fakat tam o sırada bir eşek anı rmaya başlar ve Lotis'i
uyandırır; işi bozu lan Priapus " o devasa büyüklükteki çir­
kin organıyla l obsccna nirniurn quoquc 17artc 17aratu s l " baş ba­
şa kalır. Bu arada, a y ışİğı her şey i ayan beyan göstermek­
te, herkes Priapus'a gülmektedir. Chaucer da, mastürbas­
yoncularla eğlenme geleneğine arka ç ı k a r ve rn a stü r ba s yon ­
c uy u , ma stü r ba sy o nl a ilgi li nüktelerin çok eski ve keskin
unsurunu kullanarak " a sa sı elinde" diye betimler. Böylece
şehvetli sat i rleri ve e şek le rle birleşi p m ast ü rb a sy o n yapan
koca organ l ı tanrıları konu e d e n Yunan komedi ge l en eği
devam eder. Ü zeri nde c iddi olarak düşünü len bir konu de­
ğ i ld i r ; sadece k a l k ı k pe n i s elde ya k a l a n man ın en azından ,
uraııç verici olduğunu hatırla tır. Mastürbasyon, kes i n l i k le
itibarlı b i r davranı ş değildir.·' '
Mastü rbasyon u n k a ba süzlcrlc a l a y a alı n m as ı, �eç orra ­
çağ d ö n e m i n i n sek ü l er de s t a n l ar ın da rollerin deği şmesi ve
Onaniıı'clıın Ôıırı" Mmtii rlım_von 1 17

tt'nsel aşırı lık la ra i li şkin grotesk parodiler biçiminde yeni


bir çehreye kavuşur. Böyle hir A l manca şii rde, Marzli adın­
da bir kız sama nl ı kta beklemekted ir. Bakire Meryem'in b ir
parodisi olan h u �ehvet do l u kı z, ortaçağ s a r a y romansla­
nndaki sarışın, güzel, enda m l ı ve i ffetli sevgi l i n in antitezi­
d i r : Esmer, çirk i n , kambur ve a teşl i . Onun damdan ha düş­
tü ha düşecek olan sevgil isi de, aynı şeki lde, ka hraman şö­
valye tipi ni n tersine çevril miş halid i r. Fakat hu a rada sa­
m a n l ı kra ki " h a n ı mefendi " yere oturur, beyaz bacak larını
açar ve eğilip " koyu ka hverengi v u l vasına ( Mutz:c) baka r, o
esnada . . . k ı l l ı y ığı nda öylesine hir kabarma, bi r tahriş, bir
h areketlenme ve etkilenme başlar ki . . . böyle bir in lemeyi
h iç duymamışsın ızdır." K ı z, hu mastürbasyon sefasından
sonra cinsel organıyla (Futzen) konuşmaya başlar; açı k sa­
çık sözleri a rdı ardına ekler: " Senin yüzünden çektiğim bu
acıyı Ta nrı sa na da çekti rsi n . " Bunun klasik bir öncül ü
yoktur. A nti kitede kadınlarla i lgili bu r ür s a hnelere rastla­
m a yız; k lasik dünem son rasında i se pek az. Bununla birlik­
te genel yaklaşım, mastürbasyonun çok kaba, k öyl ü lerin ya
da cinsel li kten yana bahtsız olanl arı n yaptı�ı, okuru arsız­
ca kıkırdatan bir şey olduğu yolundaki geleneksel a n layışa
u ygu ndur .36
M a rtiali s'in mastürbasyon u n " iki nci kal ire" olması ve
mastürhasyoncu n u n hu işe başvu rduğu için i k i nci sın ı f bir
i nsa n o l a ra k görü l mesine i l işkin n ü ktesi yüzy ı l l a r boyunca
geçerl i l iği ni korudu , üzellikle de klasik eği timden geçmiş
çevrelerde. ( Bu nu n diğer gelenek ler içerisi nde de yansıma la­
rı o l d u . Ö rneğin, on bi rinci yüzy ı l a ait bir Arapça dil kita­
bı çok önemsenen bir cinse l edim olan zinanın eksiksiz bir
tanı mını verir ve erkek ınasti.i rbasyonun a şa kayla karışık
y akla şır: " K ol'un kızı El ile evlenme . " ) A lexander Pope'la
ala y edi l ir; çünkü Lady M a ry M ontagu t a rafından iğfal
edil mekten korkmaktadır ve söylendiğine göre mastü rbas­
yonu kadınla ra yeğlemektedir. Pope'a en ağza a l ınmayaca k
l a flarla saldıran bir başkası, onun gözlerden ı rak odasın da
inzi·•aya çek i l mesi ni "seksten ! ka dın l arda n ! hoşlanmama­
sı " na yora r . Fakat " hiç kuşku suz, Pope, yalnız başınayken
l18 frk /\işi/ilı Sı·ks

kendisini aynı derecede eğlendirecek başka uğraşlar bul­


m uştur"; bu da onun " kadın ların gözünden d üştüğü " için
kapı ldığı ü züntüyü biraz hafi fletmektedir. John D ryden'ın
yaptığı h iciv de yukarıda alıntıladığımız Latin yazarların­
kiyle hemen hemen aynı mesaj ve tona sahiptir. Kişinin
kendi başına yaptığı seks, gerçek seksin zayıf ve hep alay
konusu olmaya mahkum bir i kamesidir. Bir şiirinde sözünü
ettiği genç şövalye sefil ve acınası bir haldedir, çünkü, ne­
dendir bilinmez, kendisinden beklenen erkek heteroseksüel
davranışını gösterememektedir. Fakat o"" ( bu gelenekte ne­
redeyse her zaman bir 'o' vardır) ahlaken şüpheli bulduğu
bir şey de yapmam a ktadır:

( Bir başına giriştiği uğraşta zevki bulur,


Ve her insanın gizi budur, diye düşünürdü;)
Ta ki büyük bir aşkla, yine de birazcık korkuyla
S ütçü kızla mercimeği fırına verene dek
Alnının akıyla çıktı bu işten ve Wlıetstone's Parlı'ın
O namlı tedrisatından geçmiş olarak nihayet vardı şehre.

Whetstone's Park, fahişeleriyle meşhur olan bir yerdir; bi­


zim " bitirim delikanl ı " , özetle, mastürbasyondan sütç ü kız­
lara (fahişelere), onlardan da şehirdeki yurttaşların karıla­
rına başarıl ı bir geçiş yapar.37 Ya da tam olarak yapamaz.
Rochester'ın "St. J ames Parkı'nda Bir Gezinti" başlıklı şi­
irin i n sefil kahramanı, "Gittiği aşk randevusundan eli boş
döndü / ( A şığını aldatmak modaydı o zamanlar) " ; "annesi­
nin yüzüne fışkırtırdı / Sıra sıra muhabbet otları biterdi ora­
da / Göğü becerirdi bunların uçları da." ( Rochester'ın şiir­
lerinde kadınlar daha iyi durumdadır; mastürbasyon yap­
maları onları aşağı bir konuma sürüklemez. Cloris, o ahır­
dan bozma evinde belki rüyasında iğfal edildiğini görüyor
olabilirdi; ancak düşleri yine de mutlu bir son la bite r:
" Korkarak uyandı ve mastürbasyon yaptı / Böylece doğa

• Buradaki "o" erkek özneyi belirrnıektedir. (ç.n . )


Oıwn ia'cl<111 Ôll<t' Mmliiı lıcısyıııı 1 19

na zi kçe ra hatlatı l d ı / . . . başparmağı baca kl arın ın a rasında /


Masum ve zevkcen dört köşeydi . " " Ca ry rraizer Ü zerine"
lıaşl ı k l ı şiirin ithaf edildiği kıza, ebeveyn leri on iki di ldo ver­
miştir, fakat o, " bunları deği l, can l ı maslahacl a rı seviyordu
/ Ve Ta nrı 'ya yemin ler etti k i , a rtık mastü rbasyon yapma­
yaca k tı . " " Sinyor Dildo "daki tüm espri, kadın ların, erkek­
lerin tersine, gerçeğin i n yerini a l acak pek çok seçeneğe
(mum, h a vuç, başparmak vs) sa h i p olduk ları düşüncesidir.
Rochester eserlerinde hep fa l l i k nesnelere a k l ın ı takmıştır,
kadı n ma stürbasyonu nda k l itorise hiç deği n mez. )38
Şakayla karışık kendi kendiyle da lga geçerken kendi n i
d e önemseyen hu k l asik gelenek epey uzun yaşa d ı . İnsan,
on yedinci yüzyıl d a n bir D a n i m a r k a l ı askerin, pek ciddi ol­
masa d a , mastürbasyonu öven sonesine benzeyen daha kaç
şiirin keşfedi lmey i bek lediğini merak ediyor. B u sonede ge­
reksiz yere tek ra rl a n a n uya k l a r ş i i re bir döngüse l l i k kazan­
d ı rm akta, bu da ta r i f edilen etk i n l iğe ayna tutm a ktadır; as­
ker şöyle der: " Va k i t geçirmek ve s ı kı ntımı dağıtmak içi n /
Her a n k u l l a n ı ma hazır olan hazineme gitti m / A şağıda, ba­
ca k l a rımın arasındaki hazineme . " Elleri aleti n i nasıl sertleş­
ti receği n i b i l i yordur; a rdından da i l eri geri bir ritim tuttu­
rur. Zev k i n doruğuna varır ve son unda, "Daha önce nasıl­
sa m, gene öyle, tutk u m u n fati h i oldum / İşte kalbimin arzu­
su bu, i şte ben böyle va kit geçiriri m " diye kon uşur. Bu, te k
başına seksi pek de ciddiye a lmayan bir adamın ya ptığı esp­
ridir: Uya n m ı ş a rzuyu, başa bela a l madan , kolayca , eğlen­
cel i bir biçimde y atıştırma yönte m i di r mastürbasyon, başka
bir şey deği l . ( Bu şiir, mastürbasyon u vakit kaybı olarak
gören i lk yaklaşım l a rdan biridir; hu özell i k on dokuzuncu
yüzy ı l l a bi rl ikte şa ka konusu o l m aktan ç ı kaca ktı r. )39
A ntik dönem edebiyatında m a stürbasyona ağırl ı k l a eği ­
len b i r locu s classicus ıt- vard ı r; fa kat burada da mesele, a rzu­
y u giderme ni n etik açıdan spesifik bir yolu o l a ra k tek ba şı­
na sek s degil, statü ve onurdur. M a rtial is, ına stu rbator ke-

• Klasik b i r eserden )'apılan ardııılatıcı alıntı. (ç.n.)


1 20 Trlı Kişi lilı Sl'lıs

limesini kullandığı ikinci mitol9jik durumda, modern okur­


ların ondan beklediği taşı gediğine koyacak gerçek bir sal­
dmdan vazgeçer. Şairin tonu pek de ciddi bir şeyler söyle­
mez: " Ponticus, yaptığın işin sadece, hizmetçi kız yerine sol
elini becermek ve elini arzularının yavuklusu yapmaktan
başka bir şey olmadığım düşünmüyor musun ? " Bu büyük
bir suç diyerek devam eder şair; çünkü senin kadar büyük
bir adam, kahra manlar doğurtmahdır. Martialis arkadaşmı
pohpohlayarak üremeye i kna etmeye çalışmaktadır: "Ho­
rati� sadece bir kez çiftleşti ve üç çocuk ba bası oldu; Mars
da öyle ve iffetli lllia ona ikiz doğurdu." Horatio ve Mars
mastürbasyonu tercih etmiş olsalardı, bu çocuklar olmaya­
caktı. Modern okurla r, Ponticus'un yaptığı işin, sırf utanç
verici oluşundan ötürü, herkesçe kmandığım düşünebilir.
Oysa şiir, şairin, Horatio ve Mars'm yaptığı gibi kahra­
manlar vücuda getirebilecek yeterlikte olan dostundan,
eğer üremezse nasıl da parlak bir zürriyet kaybedeceğin i ta­
hayyül etmesini istemesiyle sona erer.40
Sonunda, karşımıza gene toplumsal hiyerarşi ve adap so­
runu çıkmaktadır. Klasi k antikitede ve onu doğuran uzun
gelenek içerisinde, mastürbasyon, esas olarak, libidonun ta­
sarrufunu düzenleyen yasanın çiğnenmesi anlamına geliyor­
du. Bir beyefendi, elindeki seçenekler göz önüne alındığın­
da ( kız ya da oğlan köleler, fah işeler, aşağı tabakadan ka­
dınlar) mastürbasyon yapmamalı, daha doğrusu, mastür­
basyon yapmaya ihtiyaç duymamalıydı. Karşıt görüşe gö­
reyse (akla hemen, o çokça zikredilen Diogenes vakası geli­
yor), meniyi çok daha uyarılmış bir biçimde, bir eşle ilişki­
ye gi rerek boşaltmaktansa, mastürbasyon yapmak daha
iyiydi. Yani, spermi boşaltma olayına tamamen tıbbi bir
perspektiften bakıldığında, tek başına seks, birisiyle yapılan
seksten daha sağlıklıydı belki de; çünkü bir erkek, bu salgı­
sını bir başına atmışsa, tahrikle galeyana gelmesi daha az
muhtemeldi. Fakat genelde, eğitimli ve hali vakti yerinde
bir adam için daha uygun yollar olduğu düşünülüyordu.
Antik ite, on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyılın mastür­
basyon düşkünü tipinin, bir çeşit fizyonomik muadiline sa-
Ontıııia'dan Oııcr Masıüı-l1as_von 12l

h ipti. Cinadeus olarak bilinen bu efem ine erkek , bir erkek


gi bi yürümeyen, konuşmayan ya da görüntüsü erkeklikle
bağdaşmayan bir tipti; her iki cinsin de özelliklerini taşı­
yan, çıtkmldım, güveni lmez biriydi. Ne var ki onun bu efe­
mine tavrı, doğuştan getirdiği ya da kötü eğitim sonucu
edindiği bir tavırdı; kimse m astürbasyonun onu bu hale ge­
tirdiğini iddia etmiyordu.4 ı
Yunan ya da Roma dünyasında c insellik konusunda ne­
yin doğru ve uygun olduğuna ilişkin hangi tartışmaya ba­
karsak bakalım, mastürbasyona çok üstünkörü değinildiği­
ni görürüz. Ö nemsenen konular, cinsel arzunun evli l i k için­
de ve dışında bir düzene konması, daha genel konuşursak,
cinsel kaynaklı olsun ya da olmasın tüm hazların ö lçülü bi r
biçimde yaşanması ve kişinin kendi statüsüne uygun bir eş
seçmesiydi. Kadınlar, oğlanlar ve kızlar konunun dışında
tutuluyordu. Ve kişinin kendi eliyle seks yapması, uygunsuz
bir davranış olarak görülüyor, daha sonrak i yüzyıllarda ol­
duğu gibi, bir ölüm kalım meselesi olarak a lgılanmıyordu.

Onan ve Yahudi Geleneğinde Mastürbasyon

Buradaki durum, son kısımda anlatılandan farklıdır. Yu­


nanlılarla Romal ıların bizimkine benzeyen bir mastürbas­
yon kavramına sahip oldukları açık bir şekilde görülmekte­
dir; fakat onlar bu edimi, hem ahlaki hem de tıbbi açıdan,
özellikle sorunsal ya da ilginç bir edim olarak ele almamış­
lardır. Buna karşın, İbranice'de, örneğin Latince'yle kıyas­
landığında, ne mastürbasyonla eşanlamlı olan bir sözcük ne
de bu edimi i mleyen daha yumuşak ya da dolambaçlı söz­
ler vardır. Bu durum, tek başına pek bir şey i fade etmeye­
bilir. Eşcinselliğin, on dokuzuncu yüzyı lın sonlarına doğru
"eşcinsellik" sözcüğünün dile girmesinden önce de var ol­
duğu öne sürülebilir ( ki pek çok kişi bunu söylemektedir).
Bir kültürde bir sözcüğün olmamasının ne anlama geldiğini
tam olarak bilemeyiz. Belki o kültür o kavramdan yoksun­
dur; belki bu uygulama o denli yaygındı ki onu ifade eden
1 22 lı"lı Kışilik Sı·lıı

özel bir sözcüğe gereksinim duyulmamıştır. Fakat burada


sorun, dille ilgili bir mesele olmanın ötesindedir.
Modern bir perspektiften baktığımızda, mastürbasyon,
cinsellikle ilgili Yahudi düşüncesinde yer alıyor olsa bile,
konuya değinen bütün özgün metinlerde mastürbasyonun
çok dar bir kapsamda ele alındığını söyleyebiliriz. Konu
üzerine günümüzde yapılan çalı şmalar oldukça azdır; Tal ­
mud kültüründe seksin rolünü anlamak için çalışmalar ya­
pan en dikkatli, en parlak ve en yetkin akademisyenlerin bi­
le söyleyecek fazla sözü yoktur. Eğer Yah udiler, Augusti­
nus'un itham ettiği gibi, hiç tartışmasız şehvet düşkünü
kimseler olmuş olsa bile, mastürbasyon Yahudiler arasında
şehvetle bağlantılı bir sorun olarak gözükmemektedir.42
Cinsellikle ilgili elimizde olan tüm göndermeler, sadece,
' dölleme yeterliliğine sahip yetişkin erkekler, yani evli er­
. kekler hakkındadır; burada bizim çocuklar ve buluğ çağın­
daki gençlerle ilintilendirdiğimiz bir cinsellik formunu an­
latmak için garip bir nüfus aralığı hedeflenmiştir. Kadınlar­
la ilgili hiçbir şey yoktur; olduğunu sandığımız yerlerde de
yanı ldığı mızı hemen anlarız. Onan'ın karısı Tamar, haham­
ların söylediğine göre, " parmağıyla ovalamış " tır; bu da,
hahamların demesiyle, onun Onan'ın babası Yahuda'dan,
ilk seferde nası l gebe kaldığını açıklama ktadır. Fakat onla­
rın aklında mastürbasyon yoktu; · kadının bakire olmaması­
na bir sebep bulma peşindeydiler. Zira bir bakirenin gebe
kalınası imkansız bir şeydi. Ancak bir başka haham dik kat­
leri şu soruya çekti: "Onan ve Er yok muyd u ? " ve kadın as­
lında daha önceden en azından iki kez ilişkiye girmemiş
miyd i ? Hayır, cevap bunda saklı deği ldi; çünkü "onlar do­
ğal olmayan yoldan bir cinsel ilişkiye girmişlerdi", yani
ana! ilişkiye.4 3 Burada, kadın ma stürbasyonunu imleyen bir
durum söz konusu değildir. Oğlanlarla kızlar hakkında,
kendi kendini kötüye kullanmaya karşı bir uyarı olarak de­
ğerlend irilebilecek hiçbir yorum da bulunmamaktadır.
Fakat, köklü Yahudi geleneği içerisindeki tefsirlerde an­
ladığımız anlamda mastürbasyona rastla mamamızın altın­
da ne dilsel ne de sosyoloj ik nedenler yatmaktadır. Bu du-
Oncınia'claıı <'lııu Masıürlıas_yon 1 23

ru m, daha çok, bizim dünyamızı Eski Ahit'i n dünyaların­


dan, yani ikinci yüzyı ldan altıncı yüzyıla dek Talmudları ve
Eski Ahit'in Aramice yazılmış tefsi rlerini üreten hahamlar
ile on birinci ve on ikinci yüzyılların Kabala geleneği içeri­
sinde yer almış yazarların dünyalarından ayıran kavramsal
kopukluktan kaynaklanmaktadır. Mastürbasyon Tekvin'in
redaktörlerinin i lgi alanının tamamen dışındaydı; ama ha­
hamların büyük i lgisini çeken iki sorunun arasında bir yer­
de duruyordu: Bir yanda, meni ve onun uygun bir biçimde
kullanılmasına ilişkin çok karmaşık sorunlar, öte yandaysa,
penisin uyanması ve sonrasında meninin kötüye kullanıl­
masına dair daha dar bir kategori söz konusuydu. Kadınla­
rın ya da erkeklerin, kızların ya da oğlanların orgazma
ulaşmak için bile isteye kendi kendilerini uyarmalarına, ya­
ni m astürbasyona, haz için hazza, Onania'nın tanımladığı
şekliyle, " kirli hayallere teslim olma(ya) . . . insan soyunun
devamı için . . . Tanrı 'nın dikkacle kullanılmasını emrettiği o
heyecanı ... taklit ve üretme gayreti "ne bu şemada yer yok­
tu; mastürbasyon, her iki kategoriyle de bir şeyler paylaşan,
ama kendi başm a hiçbi r kategoriye denk düşmeyen bir
edimdi . Kabala, spermi bizimkinden öylesine farklı bir ev­
renin içinde değerlendirmekteydi ki (bu evrende meni, ruh­
ların başıboş dolaşmasına yol açabi lir, i fritleri ortalığa sa­
labilird i ) bun u mastürbasyon konusundak i modern yakla­
şıma tercüme etmenin bir yolu yoktur.
Tekvin'in 3 8 : 8- 1 0 ayetleriyle başlayacağım; orada yazı­
lana göre Onan " tohumunu yere boşalttı " , buna çok öfke­
lenen Tanrı onu çarparak cansız bıraktı. Onan'la başlama­
mın sebebi, onun mastürbasyon yaptığını bilmemiz değil
(ki bu onun yaptığı işi tek başına seksin gerçek sıfır nokta­
sı kılar), tam tersine, onun ne ya ptığını bilmememizdir. Da­
ha doğrusu, Eski Ahit'te Onan'ın mastürbasyon yaptığına
dair hiçbir ima olmadığı ve sonra gelen haham kuşakları
onun canıyla ödediği kabahati nasıl işlediğine dair deği şik
rivayetler uydurdukları için böyle bir başlangıç yapıyoruz.
Tekvin'deki sacırlar, farklı yorumlara açık olmakla kalma­
makta, ay nı zamanda sperm ve urarılmayla ilgili bir d izi
1 24 Tclı Kişi/ih 5rlıs

karmaşık sorun üzerinde fikir belirtmeye de vesile olmak­


taydı. Ona n'ın izini sürmek, "mastürba syon" fikrinin Ya­
hudi geleneği açısından ne denli düşünülemez olduğunu
gösterecektir.
Fakat önce bu zavallı delikanlının yazgısını hazırlayan
olaylara bir bakalım. Tekvin'in bir önceki 37 numaralı ba­
bında, Yakup'un küçük oğlu Yusuf, ağabeyleriyle birlikte
koyun otlatmaktadır. Ağabeyler küçük kardeşlerini kıskan­
maktadırlar; çünkü babalarının gözdesi odur. Yusuf'u öl­
dürmeyi akıllarına koyan kardeşler, Ruhen ve Yahuda'nın
fikrine uyarak onu bir kuyuya atarlar. Yusuf bir süre son­
ra kurtarılır ve Mısır'da köle pazarında satılır. Mısır'da
Yusuf'u büyük olaylar beklemektedir; onun hikayesi Tek­
vin 39'da devam eder. Fakat, bu arada, kardeşler Yusuf'un
elbisesini keçi kanına bulayarak vahşi bir hayvanın, ihtiyar
adamın gözünden bile sakındığı en küçük oğlunu öldürdü­
ğünün kanıtı olarak babalarına götürürler. Yakup karalar
bağlar; Yusuf'sa Mısır'dadır. Bu noktada bir sonraki bap
(Tekvin 3 8 ) başlar.
Bu bölümde tuha f bir hikaye anlatılır: Davud'un ve do­
layısıyla Mesih'in soy çizgisinde yaşanabilecek bir felaket­
ten ucu ucuna kurtulmaya, üreme konusunda ilk başlarda
uğranılan hüsranın, yerini başarıya bırakmasına dair bir hi­
kayedir bu. Burada hikayenin kahramanları Onan ve kar­
deşi değil, babaları Yahuda ve çocukların m üstakbel karısı
Tamar'dır. Yahuda bir yabancıyla, Kenanlı bir kadınla,
Şua'nın kızıyla evlidir. Kadın Yahuda'ya üç erkek evlat do­
ğurur: Er, Onan ve Şela. Büyük oğul Er evlenme çağına ge­
lince Yahuda ona bir eş bulur: Tamar. ( Ö ykünün başka
versiyonlarında Tamar'ın da bir yabancı olduğunu görü­
rüz . ) Bu anlatım böylece 38:6'ya dek gider. 3 8 :7'de Tan­
rı'nın, açıkça belirtilmeyen bir nedenden dolayı, Yahu­
da'nın en büyük oğlu Er'in canını aldığını öğreniriz: " Er,
Rabbin gözü önünde kötüydü"; hepsi bu kadar. Sonrasın­
da, Yahuda ortanca oğl u Onan'a em reder: " Kardeşinin ka­
rısına ITamar) git, onunla evlen ve kardeşinin zürriyetini
devam ettir." O dönemin akraba lık yükümlülükleri gere-
Oııaııia'daıı Ôııff Mastürbasyon 125

ğince Onan ölmüş kardeşinin karısıyla evlenmekle kalma­


yacak, aynı zamanda, onu kardeşi adına dölleyecektir. Bir
başka deyişle, Onan 'ın babası ondan, bir başkasının, yani
Er'in ve dolayısıyla Yahuda'nın soyunu deva m ettirmesini
istemektedir.
Bu kritik bir durumdur. Erkek soyunun kuşaklar halin­
de birbirini izlemesi Tekvin 3 8 : 8 - l O'un hem Yahudi hem de
Hıristiyan tefsirlerinde önemli bir konudur; zira Tamar'ın
oğlundan nihayette Kral Davud'un babası ve daha sonra da
Mesihçi kehanetin güçlü bir öğesi olan " Yesse'nin kökü"
türeyecektir. " İbrahim oğlu, Davud oğlu, lsa Mesih'in ne­
sebi " diye başlar özet niteliğindeki İncillerden ilki (Matta,
1 : 1 - 1 7): " lbrahim'den ishak, lshak'tan Yakup, Yakup'tan
Yahuda türedi; Yahuda ve Tamar'dan da Perets ve Zerah
doğdu" diye devam eder. Yahuda'dan dokuz kuşak sonra
Yesse'den Davud türedi, lbrahim'den kırk iki k uşak sonra
da lsa'nın doğuşuna ulaşırız. Er ve Onan, her nedense, bu
tecereye dahil edilmemiştir.
Ö zetle Onan, bu si lsilede kendi payına düşen rolü oyna­
mayı reddetmiştir. Ayet 38:9 şöyle bildirmektedir: "O, zür­
riyet[in] kendisinin olmayacağını bildi; ve vaki oldu ki, kar­
deşinin karısının yanına girdiği zaman, kardeşine zürriyet
vermesin diye yere döküverdi . " Ayet 3 8 : 1 0'da yaptığı işten,
daha doğrusu yapmadığı işten ötürü Onan'ın başına ne gel­
diğini öğreniriz: " Ve yaptığı şey Rabbin gözünde kötü ol­
du; ve onu [ ... ] öldürdü." Dördüncü yüzyıl alimi ve Kilise
babası Aziz jerome'un Latince çevirisi lbranice'yi titizlikle
takip etmekte ve Onan'ın babasının isteğini neden reddetti­
ğini açıkça ortaya koymaktadır: "Erkek kardeşinin adına
bir çocuk doğmasın diye ( ne libcri fratis nonıinc nasccrcn­
tur] " . Bin yıldan fazla bir süre boyunca, Hıristiyan yorumu
açısından standart metin budur ve Onan'ı bu şekilde dav­
ranmaya iten sebepler konusunda herhangi bir belirsizlik
bırakma maktad ır. Bununla birlikte, ne yaptığını tam ola­
rak belirtmemektedir.
Bu iki kardeş ve on ların günahı ya da günahları husu­
sunda tüm bildiklerimiz bu kadardır; kardeşlerin aynı ne-
1 26 Trlı f<işililı 5rlıs

denlerden dolayı mı, yoksa farklı nedenlerle mi Tanrı'nın


gazabına uğradıklarına dair epey bir tartışma olmuştur.
Ö yk üde Yahuda'mn kendisi de onların niçin öldüğünü bil­
memektedir. Üçüncü oğul Şela evlenecek yaşa gelmemiştir,
bu nedenle Yahuda gelininden babasının evine geri dönme­
sini ve bir dul kadın olarak orada yaşamasını ister. Yahuda
belki de, geli nini göz önünden uzaklaştırarak bu tuhaf bi­
çimde tehlikeli kadının küçük oğluyla evlenme tehl i kesini
bertaraf etme düşüncesindeydi; belki de Şela'mn evlen me
çağına geldikten sonra Tamar'la yatmasının daha az sakın­
calı olacağım umuyordu. Ayet · 1 1 'de Yahuda'mn, Ta­
mar'dan evden uzaklaşmasını ve küçük oğlu büyüyene dek
geri dönmemesini istemesine tanık oluruz; Yahuda bu oğlu­
nun da öleceği korkusu içindedir. Her halükarda, başka
olaylar devreye girer ve asıl hikaye bundan sonra başlar.
Yahuda'nın karısı ölür; Yahuda, üzüntüsü yatıştıktan
sonra kimi ahbaplarıyla birlikte, koyunları da yanlarına
alarak Tamar'ın yaşadığı topraklara gider. Dul kalan Ya­
huda'mn gel diğini duyan Tamar bir kötü kadın kılığına gi­
rer ( kutsal fahişe bilinen bir ciladır) ve onu kolayca baştan
çıkarır. Yahuda h izmetine karşılık olarak Tamar'a bir oğ­
lak vermeyi vaat eder; zeki bir kadın olan Tamar ondan,
oğlak yavrusu gelene kadar rehin olarak değneğini, kayta­
nını ve mührünü ister ve alır da. Yahuda bunları Tamar'a
bırakır; Tamar da kötü kadın peçesini çıkararak tekrar dul
kadınların giydiği matem elbisesini üzerine geçirir.
Sözüne sadık kalan Yahuda rehin bıraktığı eşyalarını ge­
ri almak için uşağı aracıl ığıyla bi r oğlak gönderir. Fakat
uşak kadını bulamaz; herkes o civarda hiçbi r kötü kadın ol­
madığını söylemektedir. Maskara konumuna düşmek iste­
meyen uşak arama ktan vazgeçer ve Yahuda 'nın keçisini
kendisine saklamaya karar verir. Yahuda'nın mührü, değ­
neği ve kaytanı her k imdeyse onda kalacaktır. Üç ay sonra
Yahuda'nın gelini ortaya çıkar; gebedir. Taınar'ı, babasına
geri göndermiş ve muhtemelen onun üzerindeki otoritesin­
den ve onu cezalandırma hak kından vazgeçmiş olmasına
rağmen, Yahuda, zina suçundan yakıl arak öldürülmesi için
Oııanicı'dmı On((' Masıürlxıs_yon 1 27

ailesinin doğru yoldan sapmış bu üyesinin kendisine getiril­


mesini emreder. Tamar çıkageldiğinde, yanında taşıdığı
değneğin, kayranın ve m ührün sa hibi bir adam tarafından
gebe bırakıldığını ifşa eder. Yahuda, Tamar'ın kendisinden
daha dürüst davrandığını itiraf eder; zira onu küçük oğlu
Şela'ya vermeyen kendisidir. Ve Yahuda, onunla bir daha
asla yatmamaya karar verir. Tamar i kiz doğurur: Kursal so­
yun devam ettirecek olan Perets ve elinde kızıl bir iplikle
doğan Zerah. Tamar hakkında son duyduklarımız bu olur.
Onun, sonunda Şela'yla evlenip evlenmediğini bilmiyoruz.
Okurlar Perets'ten türeyen soy hakkında çok daha sonra
bilgi sahibi olur ( Rur 4: 1 8-22 ve 1. Tarihler 2:3- 1 5 ), fakat
Tekvin'in 38. babı ikizlerin doğumuyla sona erer; sonraki
bölümde Yusuf'un hikayesi kaldığı yerden deva m eder.44
Çoğu özerimizin d ışında kalan bu öykü, son derece tu­
haftır ve yorum gerektirmektedir. Ancak sınırlı bir gün­
demle bile, Onan'ın hikayesinin alternatif versiyonlarının,
bu ve benzer konular üzerine Talmud'da yapılan tefsirlerin
ve daha sonra yapılan yorumların dilini, bizim kullandığı­
mız anlamda "mastürbasyon "u yansıtacak sözcü klere çe­
virmekte zorlanırız.
Onan'ın, ölmüş kardeşinin karısının bedeninde bir oğlan
dölleme konusunda hayal kırıklığına uğrattığı dünya, .
ölümden sonra bir yaşam olduğu düşüncesinden yoksundu.
Bu bir tarım toplumuydu; bu toplumda tohumlama eylemi
neredeyse gerçek anlamıyla algıfanıyordu. Böylece sadece
bir canlının değil, aynı zamanda bir topluluğun ve bu ör­
nekte bir soyun devamı güvence altına alınmış oluyordu.
Onan kardeşinin elde edebileceği tek ölümsüzlüğü ona bah­
şetmiyordu. Bu yarı cinayet sayılabilecek edim, onun Me­
sih'in aile bahçesine tohumunu ekememesine ilişkin daha
sonraki Mesihçi tefsirden oldukça farklı olarak, şimşekleri
üzerine çeken somur bir edimdir. Onun, görevini yapmak­
ta ne şekilde başa rısız olduğu konu dışı bı rakılmış ve üze-
. rinde hiç konuşulmamışrır.
Tekvin'deki çok spesifik anlatımdan bir pa rça daha so­
yut bir yaklaşım, Onan'ın, kardeşi nin hanesine yazılacak
1 28 1 dı Kiplik .'Wlı5

bir erkek evl at peydahlayamadığı için lbrani yasasını (ölen


erkeğin karısının, ölünün kardeşi ya da akra basıyla evlen­
mesini emreden yasa) ihlal ettiği yönündedir. Onan, eğer
bir mastürbasyoncu değilse, en hafif deyimle sorumluluk
nedir bilmeyen bir gençtir: Gelecek kuşakların sürekliliğini
sağlamada üzerine düşeni yapmayı reddetmiştir. Fakat bu
tür bir a hlaki sapma, sonraki tefsirler bağlamında, pek de
büyük bir suç değildir ve Onan'ın neye dayanarak bu gö�
revden kaçtığına hiç değinilmemiştir. Tesniye 25:5-t ı'de,
ölen kardeşin dul karısıyla evlenme yükümlülüğü bir ritü­
elin konusudur; bu ritüelde kadın, yaşlıların h uzurunda,
kendisiyle evlenmeyi reddeden kayınbi raderinin yüzüne tü­
kürür ve onun ayağındaki çarığı çıkararak şöyle der: "Kar­
deşinin evini bina etmeyen adama böyle yapılır.,. Bencil
kardeşe ne olduğu konusunda daha fazla bir şey söylenme­
miştir, boşa akıtılan tohum hakkında da. Rut Kitabı'nda bu
durum, eski zamanlara ait tuhaf, ama hoş bir gelenek ola­
rak değerlendirilmektedir. Dul Rut'la evlenmeyi reddeden
"en yakın akraba" nın onuru beş paralık olµr. Bir kere red­
dedilmiş olan Rut daha uzak bir akraba olan Boaz'ı ayar­
tır; böylece Mesih soyu çizgisine yeniden dönmüş oluruz.
( Boaz, Yahuda'nın Tamar'dan olma oğlu ve Davud'un bü­
yük büyükbabası olan Perets'in altıncı kuşaktan torunu­
dur.) Bir kez daha görüyoruz ki, kuşakların birbirini izle­
mesi ve spermin uygun bir biçimde a ktarımı çok önem ta­
şımaktadır; bu a ktarımın kimi zaman h angi biçimde yö­
nünden saptığı konu d ışıdır.45
Ne var ki, lbrani yasasına göre evlilik (Onan'ın başarı­
sızlığının özgül bağlamı), Tekvin 1 :28 'deki genel talimatın
özel bir vakasından başka bir şey deği ldir: " Ve Allah onla­
ra dedi ki: Ü retken olun ve çoğalın." Minimal düzeyde bu,
evlenmeyi ve çocuk yetiştirmeyi emretmektedir. Kozmik
düzeyde ele aldığımızdaysa, bu ibare, Tanrı'nın kendi yara­
tısına yönelik planın insan bedeniyle buluştuğu bir aleme
işaret etmektedir. Bu, epeyce yoruma açık bir konudur; fa­
kat, çıkarsamalar dışında, burada mastürbasyona yer yok­
tur .46 Talmud ustaları, üreyip çoğal mayı emreden Tanrı ke-
Oııarcri ı'Jnn ôrıcr Masıürbasyon 1 29

lamı ile boş yere tohum akıtmayı yasaklayan emir arasında


açık bir bağlantı kurmazlar. Buradaki sorunlu · nokta " boş
yere" sözü gibi gözükmektedir ve bu tartışmada da bizim
kötü alışkanlığımız ( mastürbasyon ! gene iki ivedi sorun
arasındaki boşluğa düşmektedir.
Daha sonraki fakat hala pre-rabbinik olan metinlerde,
Onan'm başarısızlığı Tanrı'mn kendi yarattığı insan soyu ve
kendi seçilmiş insanlarıyla ilişkisi içerisinde yansımasını bu­
lur; sünnet, Tann'yla insanlar arasındaki akdin nişanesidir.
Bu, elbette ki lbranilerin evlilik yasasıyla ve Tekvin 1 :28'de­
ki emirle ilişkilidir; fakat onanizmi bütünüyle es geçmekte­
dir. Soyun devam etmesi büyük önem taşımaktadır ve Tek­
vin'in 38. babında anlatılan hikayenin başka kaynaklarda
tekrar edilmesi, kimi zaman Yahuda ve ailesinin bu anlam­
da yaşadığı güçlükleri a ktarmaya yöneliktir. Mastürbasyon,
gene, konu dışı bırakılmaktadır. Ö ykünün bir versiyonunda
Yahuda'mn oğulları ve karısı, Yusuf'un köle diye satılması­
nm cezası olarak ölürler.47 Yahuda Ahidi, bütün suçu ataer­
kil işleyişteki başansızhkta ve kadının baskınlığında görür.
Er, Tamar'a tepeden bakar; çünkü o annesi gibi Kenan ilin­
den değildir. Onan da, benzer şekilde, annesinin kışkırtma­
sı sonucu Tamar'ı reddeder. Kardeşleri bu biçimde davran­
maya yönelten saikler pek de inandırıcı gözükmüyor; zira
aynı metin Onan olmasa bile Er'in kansını kendisinin seçti­
ğini söylemektedir. Er ölür; çünkü tam bir i lişkiye girmeyi
reddetmiştir. Daha sonra Onan da canından olur; çünkü,
Kitabı Mukaddes'te bahsedildiği üzere, tohumunu yere bo­
şaltmıştır. Jubilelerde devam eden hikayeye göre Er, annesi
gibi Kenanlı bir kadınla evlenmek ister; fakat babası ona
başka bir kavimden bir gelin seçer. Ö ykü burada tutarsızlaş­
maktadır; Er, babasının bu seçimine karşı çıkar. Ve Onan,
kendi kardeşinin adını alacak bir oğula sahip olmamak için
elinden gelen her şeyi yapar . .. Yahuda'nın sorunlu ailesi"ne
ilişkin olaylar ve aile üyelerinin uydukları ya da uymadıkta­
n akra balık yasalarının çeşitli şekilde yorumlanması, meni­
nin anlamını kavramak açısından kritik öneme sahiptir;
ama tüm bunların mastürbasyonla bir ilgisi yoktur.48
1 30 frlı Kişili k �elıs

Modern "kendi kendini kirletme" kavramının kökenini


bulmak amacıyla baktığımız, Kitabı Mukaddes'in kirlen­
meye dair anlatımlarından, bu konuda pek bir şey çıkmaz.
Genelde sperm, ciddi bir kirlilik kaynağı, " pisliğin baba­
sı "ydı; fakat spermin taşıdığı pisliğin derecesi duruma göre
değişmekteydi. Meninin, örneğin, idrar yollarındaki bir en­
feksiyon sonucu anormal boşaltımı adet kanaması kadar
kirleticiydi; dolayısıyla Talmud'da penisin bir muzırlık ya­
pıp yapmadığının bıra ktığı işaretlerden anlaşılmasına yöne­
lik sorular bulunmaktadır ve bunlardan birazdan söz ede­
ceğiz. A det gören bir kadın (zab) gibi, spermi boşalan bir
erkek de yedi gün temizlenmez; onun dokunduğu ve vücut
salgılarının değdiği her şey de kirlenir ve pislik yayar. Levi­
l i ler 1 5 : 1 - 1 5 bu konudak i iğrenç detayları vermektedir. Öte
yandan, düş azması da bir erkeği kirletmekteydi ama sade­
ce bir günlüğüne. Tesniye 2 3 : 1 0'da emredildiği gibi, gecele­
yin hangi nedenden dolayı olursa olsun kirlenmiş bir erkek,
bulunduğu kampı bir geceliğine terk etmeli ve usulünce
banyo yaptıktan sonra hava kararana dek beklemeli, ondan
sonra geri dönmelidir. ( Daha sonraları, kamp sözcüğünün
ordugaha değil, tapınağa gönderme yaptığı şeklinde yo­
rumlar yapılmıştır. ) Nihayet, olağan cinsel yakınlaşma es­
n asında akan sperm de k irletici özelliğe sahiptir: Menisini
boşa ltan kişi bir günlüğüne temizlenmeden kalıyor ve onun
bu k irlil iği kap kacağa ya da insanlara olmasa da yiyecek­
lere geçiyordu. Erkeğin birlikte olduğu kadın da kirleniyor­
du. Burada önemli olan yapılan iş değil meninin kendisiydi;
boşalma olmaksızın vajinal yoldan kurulan cinsel i lişki kir­
lenmeye yol açmıyordu. Kadınların, ilke olarak, n için sade­
ce bir dış temasla i ffetlerini yitirerek kirlendikleri sorusu
hahamlar açısından büyük bir muammaydı; bu muamma,
her şeyi anladıkları sanısına kapılmasınlar diye, Tanrı tara­
fından onların önüne konmuştu . Tüm bunların içinde ne
mastürbasyonl a ne de k irli ve temizle tam tamına örtüşen
bir ahlak haritasına yer vardır. Elbette, bu sistem uygun
olan ve olmayana dair bir anlayış taşımaktaydı. Fakat tü­
müyle masumane ve aslında övülesi edimler sonucu (üreme
Oncınicı'ı/1111 ôııcr Mcıstürbcısyoıı 131

amaçlı cinsel ilişki ) ak ıtılan sperm de, kirletici özelliğe sa­


h ipti.49
Ü scelik, koşul lar ne olursa olsun tohumu akıtmak yan­
lıttır gibisinden bir düşünce de yoktu; bu, çok basit bir yak­
laşım olurdu. Genelde hahamlar, evlilik çatısı altındaki cin­
ıel hazzı sorun görmüyor, meseleyi daha geniş bir çerçeve­
de, edep ve terbiye çerçevesi içinde tartışıyordu . Başka yer­
de bir adamın idrarını yaparken penisini tutmasının doğu­
racağı tehlikeye dikkat çeken Haham Eliezer, erkeklerin,
.
belli koşullar altında, geri çekilme yöntemine başvurabile­
ceğini söyler. Fakat diğer hahamlar, tam da bu şeki lde dav­
randıkları için ölen Onan ve Er'in d urumunun nasıl açıkla­
nabileceğini sorarlar. Eliezer'in yanıtı şöyledir: Ö rneğin,
kadının emzirdiği bir bebeği varsa ve yeni bir bebek doğu­
rursa hala ihtiyacı olan ilk çocuğunu sütten kesmek zorun­
da kalacaksa, buna izin verilebilir. Er ve Onan gerçek a n­
lamda cinsel i lişki kurmaktan kaçınmanın ötesine geçmiş­
lerdir. Vajinal ilişki esnasında geri çekilmek " doğal " bir
yoldur; fakat onlar "doğal olmayan " bir yoldan tohumları­
nı boşaltmışlardır. Bu Talmud risalesinde görüşlerine yer
verilen kimi hahamlar, Er'in bu ölümcül kabahatini ve eğer
aynı şeyi yaptığına inanılıyorsa belki Onan'ın kabahatini de
" kadının zeminini kirletmek " olarak yorumlar; yani Er, ka­
dınla anal yoldan ilişk iye girmiştir. Her ne kadar Aramice
yazılmış ilk Eski Ahit tefsirlerinin en eskisi olan Rabbah
Tekvini'nde Er'in " damda çift sürdüğü" söylenmekteyse ve
bu .ifadeye editörler tarafından " doğal olmayan yoldan ku­
rulan ilişk i " olarak not düşülmüşse de, diğer hahamlar bu
açıklama karşısında şaşırıp kalmıştır. Başka bir grup ha­
ham -örneğin, Haham Yohanan- muhtemelen anal ilişki de
dahil olmak üzere, evlilik içerisinde her tür cinsel ilişkinin
mubah olduğu düşüncesindedir; fakat " her kim ki menisini
amaçsızca a kıtır, o , ölüm cezasını hak eder." Bazıları, meş­
ru cinsel arzunun doyurulması amaçlandığı sürece, doğal
olmayan edimlere de izin vermesine rağmen, birkaç istisna
dışında, hahamların genellikle Onan'ın öyküsünü, ilişki
"doğal yoldan " olduğu sürece, üremeyi emreden bir i kaz
1 32 frlt f\i�ili� Sl'lrs

olarak ele aldıkları görülmektedir.50 Mastürbasyon buraya


da uygun düşmemektedir. Fakat Onan, belki de hahamla­
rın a klında her şeye rağmen bizim ayıbın olduğunu düşün­
düren bir başka bağlamda karşımıza çıkar.
Babil Talmudu'nun Niddah risalesinde ( 1 3a-b), haham­
lar şu görüş üzerine yorumda bul unurlar: .. (cinsel uzuvları­
nı] sık sık yoklayan her el, eğer bir kadına aitse övgüye de­
ğerdir, bir erkeğe aitse kesilmesi gerekir." Tartışmanın bağ­
lamı şudur: Bir önceki yaprakta adet kanamaları düzenli ol­
mayan bir kadının, kanamanın başladığını ve böylece kir­
lendiğini olur da fark etmez d iye, kendisini sık sık yoklama­
sı gerektiğine dair bir tavsiye bulunmaktadır. Bu, bizim er­
kek mastürbasyonuna i lişkin tarihimize pek uymayan bir
pasajdır; çünkü birbirinden oldukça ayrı iki temayı birleş­
tirmektedir. Pasajın büyük bölümü boşa a kıtılan sperm
hakkındadır; bu da, daha önce değindiğimiz gibi, hem kir­
leticidir hem de üremeye hizmet etmeyen bir şeydir. Bura­
da, özellikle, cinsel uzuvları yoklayarak, penise dokunarak
tohum boşaltma edimi ele ahnmışnr; ki bu, daha önce be­
lirttiğimiz nedenlerden dolayı, sakıncalı bir harekettir. Fa­
kat göründüğü kadarıyla, bu kaygılar, cinsel organın ken­
diliğinden uyanması ve daha kötüsü, kendi kendini uyarma
sonucu spermin boş yere akıtılması sorunlarıyla bağlantı­
lıydı. O rtadaki karışıklığın nedenlerinden biri tarihseldir:
Bu i ki temanın yan yana getirilmesi, Babil Talmudu içinde­
ki farklı geleneklerin, bir parça editoryal kesip biçmeyle
birleştirilmesinin bir sonucuydu. Daha önceki hahamlar,
kendi kendini uyarmayı, pek ilgiye değer bir edim olmasa
da, cinsel özdenetim ve öz-tasarruf ilkesinin çiğnenmesi
olarak değerlendiren bir Grek-Roma dünyası içinde faaliyet
gösteriyorlardı. Bu, iyi bir şey değildi; fakat, görece önem­
siz bir mesele olarak geniş bir bütüne uydurulmuştu. Fark­
lı geleneklere başvuran daha sonraki kaynaklar, spermin
boşaltılması konusunda daha kaygı lıdır. Bu iki temayı bir
araya getiren editör ya da editörler, Talmud'un bu bölümü­
nün, üreme amaçlı olmayan boşalmayı ve mastürbasyonu,
özeHikle de erkek mastürbasyonunu, yani penisin uyarılma-
Oııcınia'dcın Öner Masıürl>cısyon 1 33

11 ve sonunda meninin fışkırmasını şiddetle kınayan bir me­


rinmiş gibi okunmasına neden olmuştur.51 Fakat karşılaştı­
ğımız güçlük, bizim otoerotizm diye nitelediğimiz şeyi, bi­
zimkilerden çok farklı kaygıların ü rünü olan karmaşık bir
metinden çıkarsamaya çalışmamızdan kaynaklanıyor da
olabilir.
Hahamların tartışması, cinsel organında sıvı akıntısı
olan bir adamın, bu durumu dolayısıyla adet kanaması
olan bir kadın kadar kirlenmişken, penisini yoklamasına
izin verilip verilemeyeceği, eğer verilecekse bunu kırık bir
dalla mı, kırık bir çömlek parçasıyla mı, yoksa kalın bir
parça bezle mi yapması gerektiği konusunun ele alınmasıy­
la başlar. Burada aydınlatılması gereken çok şey var; fakat
amacımız açısından, Haham Eliezer'in söyledikleri önem
taşımaktadır: " idrarını yaparken penisini eliyle tutan bir
adam, dünyayı tufana boğmuş gibi olur." Tufana yapılan
gönderme, amacımız bakımından d i k kate değerdir.
Onan'ın boşalmasını anla tan shahat sözcüğü, güçlü bir fiil­
dir. Tekvin'in 6. babında, tufan hikayesinin başında d a ay­
nı fiil kullanılmaktadır -"yeryüzünde bütün beşer yolunu
bozmuştu." Bu fii l Çıkış 32:7'de bir kez daha karşımıza
çıkmaktadır; bu bölümde Tanrı, M usa'ya, kavminin, altın
buzağıyı yapmak suretiyle yoldan çıktığını, sapkınlığa düş­
tüğünü bildirir. Bu bildirim, Onan'ın yaptığı işi, en azından
dilbilimsel düzeyde, o büyük şer kategorisinin içine sok­
makta ve Haham Yohanan'ın eline, Onan örneğinde görül­
düğü üzere, spermi boş yere akıtmanın niçin ölüm cezasını
gerektirdiğini açıklama bakımından, sağlam bir gerekçe
vermektedir. 5 2
Talmud'un bölümlerinden biri olan ve belli bir konuyu
ele alan sugya'nın büyük bir kısmı, Haham Eliezer'in iddi­
asının tartışılmasına ayrılmıştır. Pek çok soru ortaya atılır:
Ö rneğin, meninin fışkırmasından sonra penisi yumuşak bir
kumaş parçasıyla yoklamanın fazladan fışkırmalara yol
açıp açmayacağı; kişi idrarını yaparken penisini tutmaz ve
idrarı giysisine damlarsa, başkalarının onu kirli bir insan
olarak ya da erbezi torbasında bir delik olan ve dolayısıyla
1 34 frlı l\işilik .\fks

çocuk sahibi olamayacak bir adam olarak görüp görmeye­


ceği gibi. Haha mlar, spesifik koşullarda idrar yapmanın
önem i üzerinde de dururlar: Eğer kişi bir sinagoğun korku­
luğundan aşağıya doğru idrarını yaparsa, hem o kutsal ye­
rin kişide uyandırdığı korkuyla karışık hürmet duygusun-
. dan hem de o yükseklikte bu işi yapmanın taşıdığı tehlike­
den dolay ı penisin uyanması ve bu suretle müsrifçe boşal­
tım yapılması daha az muhtemel olur. Öğretmenin huzu­
rundayken de aynı durum yaşanır. Tahri k olma tehlikesi
evli bir erkek için daha az söz konusudur; çünkü o cinsel
arzusunu usulünce tatmin etmektedir. Bu son görüş Haham
Nahman'a aittir .
Kimi hahamlarsa, penisi tutarak kendi kendin i uyarma­
nın, meni kaybedilip kaybedilmediğinden tamamen bağım­
sız olarak, sorunun bizatihi kendisi olduğu görüşündedi r .
Bu tartışmanın ortasında Haham Ammi, Tesniye 1 2:2'ye
gönderme yaparak (bu bölümde lsrailoğullarına, yerlerin­
den ettikleri insanların bütün tapınaklarını yerle bir etme­
leri emredilir), tohumunu akıtan k işiyi putlara tapan birine
benzetir. Bu durum, hemen ardından şu soru sorulmasaydı
tarihçemiz açısından pek de ümit verici olmayabilirdi: Ne­
den " ! kendi kendini sertleştirmek ! Y.asaktır" yerine " bile is­
teye kendini sertleştiren kişi dışlanmalıdır" diye yazılmış­
tır ? Sanırım, bizim a nladığımız biçi miyle mastürbasyona en
çok bu noktada yaklaşırız. Bu ibare keli mesi kelimesine
şöyledir: " Her kim ki kemiğini ! penisin i ! kirli fantezilerin
(ya da ateşli hayalleri n ] emrine verir, o kişi cemaatten atıl­
malıdır. " Buradaki yasaklama çok güçlü bir biçimde ifade
edilmiştir; çünkü söz kon usu kişi, " içindeki kötücül eğilimi
kendi eliyle harekete geçirmekted ir. " Böyle biri ahlaki bir
yüceliğe sa hip değildir; anlık tutkula rının esiridir. Haham
Amıni 'nin de söylediği gi bi, ona bugün bir şey yapmasını
söyleyin, söyled iğinizi hemen yerine getirir, yarın başka bir
şey isteyin ondan, gene isteğinize uyar; öbür gün bir puta
tapmasmı emredin, onu da yapar. Kendi kendini tahrik, as­
lın da bir tiir putperestliktir. Bir başka deyişle, " penisini dü­
şüncesi nin emrine terk eden" ve " içindeki kötücül eği l imle-
Oıııııı ia 'dcııı Ôncl' Mcıstü rbıısyon 1 35

ri kendi çabası y la uyandı ran " ki ş i, şer batağın a saplanarak


putperestl iğe kapı l a n m ıştı r; bir putu tanrı diye bel lemiş ve
hu ta nrıyı da asıl Tanrı'nı n yerine koymuştur. Bu bizi,
Onan'ın onanist diye nitelenmesi meselesine çok yaklaştır�
maktadı r. H aham Yosi'nin sözleriyle, " kendi kendini tah­
rik eden biri k utsal bir yerin eşiğinden sokulmam a l ı d ı r . "
Tekvin 3 8 : 1 0'da i se şöyle yazar: " Y a ptığı şey R a b b i n gö­
zünde kötü oldu." Bu i k i yorum u , i mgelem konusunda ifa ­
d e edi len görüşlerl e b irleştirdiğimizde, hahamları n mastür­
basyon hususunda çok k aygı l ı o l d u k ların ı düşün mek ma­
kul görün meye başlar. Hayal etme, genelde, konu seks o l ­
madığında da, oldukça sorunsa ldı : " H ayaller, sağl ığa, g ü ­
n a h ı n kendisi nden daha ç o k zararlı d ı r . " Putperest l i k , doğa­
sı gereği , hayali bir iştir; sa hte tanrıları, idol leri sanki ger­
çek Tanrı'ymış gi b i görür. Dolayısıyla, ( idrarını yaparken
kişinin kendi ni bile i steye sertleştirmek üzere pen isine do­
kunmasından k ayna k l ı ) kendi kendini uyarma, neredeyse
tüm diğer kon u la rd a da zan a ltında olan hayal gücünün is­
tismarının b i r örneğidir.53
Fakat tam da, ta rihteki izini s ü rmeye çalıştığımız ayıbı
bulduğum uzu sandığımız anda ö n ü müz kes i l iverir. H a h a m
Yosi 'nin Tekvin 3 8 : 1 O ' d a n a k ta rımının hemen sonrasınd a ,
Haham Elieze r'in şu sorusuna y e r veri l i r : " N için 'elleriniz
kanla dolu' ( Yeşaya 1 : 1 5 ) diye yazı l ı d ı r ? Çünkü bun l a r el­
leri y le zina yapan k i şilerdir." lşte, a rad ığımızı tam bulduk
derken, a rd ı ndan " i ster el le, i ster ayallla yapı l m ı ş o lsun, zi­
naya m a ru z kalmazsınız " diyen Tannacı ıı- bir otorite söze
karışır. Sonra şu göri.i ş bel irti l i r: " Çocuklarla oynayan kişi-·
lcr ve dönmeler Mcsi h ' i n gelmesini geciktirir." Burada söz
konusu edilen şey, mastürba syon ya da kendi kendini uyar­
ma deği l , bir kez d a ha, sperm i n akıtı l masıdır. K uşkusuz
" m a stü rbasyon " çeviride, "çocuklarla oyna m a " n ın yolla­
rın d a n biri o l a rak verilmektedir; fa k a t l branice metin sade-

• T:ııııı:ı: Aranı.:.ı " iiğrctıncıı " ; Y:ıhuJi liktc y:ıkl:ışık 200 rıl hoyuııc:ı siiılü şcri:ıtı
dcrlcvcn din a l i ııılcri ııc \'erilen :ıd. (ç.11.)
1 36 Tek Kişilik Sdn

ce, bu işi "baca kla rının aras ın da " yapa n kişilerden ( belki
de bacak arası seksle iştigal eden kişiler anlamında) söz et­
mektedir. "Çocuklarla oynayan" kişi lere dair diğer iki ör­
nek, oğlancılara (bu kişiler taşlanacaktır) ve daha ç oc uk
doğuracak yaşa girmemiş kızlarla evlenenlere dairdir. Ü re­
me amaçlı olmayan seks, burada bir kez daha karşımıza
çıkmaktadır. Bir kez daha sperme ve onun nasıl harcandı­
ğına dö n ülme ktedir. Konumuzdan gene epey uzaktayız.
Daha sonraki mistik ortaçağ geleneğinde, tüm bunlar,
bildiğimiz ayıp hakkında hahamlann yorumlarından daha
uzak ve pek çok bakımdan daha tuhaflaşmış olarak, yeni ­
den fa r k lı anlamlara bürünmüştür. Ö rneğin, Kabala gele­
neğinde ve genel olarak mistik gelenekte, kocası ölen kadı­
nın kayınbiraderiyle evlenmesini buyuran yasanın çiğnen­
mesi, çok korkunç bir cürüm olarak-değerlendirilmeye baş­
l anmıştır; çünkü böyle bir evlilik, ölen kocanın ruhunun
huzur bulmasını sağlayacaktır. Bir başka deyişle, erkek kar­
deşin, ölen kardeşi namına çocuk döllememesi, ölenin ru­
h unu korkunç bir belirsizliğe, Araf'a mahkum etmektedir.
Fakat bu, mast ü rba syonun önemli bir rol oynadığı,
A dem 'in gevşek tohumunun "cinler, iblisler ve Li­
lith ' l er"in • kaynağı olarak görüldüğü ve herhangi bir erke­
ğin sperminin iblisleri orta yere salıvereceği korkusunun
hüküm sürdüğü bir dünyadan bütünüyle ayrı bir d ünyadı r .
Şimdi artı k ruhların göç ettiği bir aleme giriyoruz. Ramban
olarak da bil inen ortaçağ hahamlarından, Kitabı Mukad­
des yorumcusu ve gizemci Nachmanides, "Onan'ın, tohu­
mun kendisinin olmayacağını -söylemese de- bildiği" yo­
lunda bir şerh düşer; yani Onan, kardeşinin ruhunun to­
humda cisi mleneceğini biliyordu r ve bunun gerçekleşmesini
kasıtlı olarak engellemiştir . Nachmanides'e göre bu işin na­
sıl olduğu bili n memektedir; zürriyetin nasıl türediği Tev-

• Eski Ahit p ı ruml a n na göre Adem'in Havva'dan iinceki karısı. A dem'e tabi ol·

ıııayı kabul etmediği için Cenneı'tcn kovulur. Adem ile Havva'ııın çocukları olun­
ca, kıskançlığından dolayı iidcmoj\ullarından doj\acak her bebeği öldüreceğine ye­
min edl'r. (ç.n.)
Onaniıı'ılıın tlııCI' Mıısıü ılıas_yoıı 1 37

rac'ın eıı büyük gizlerinden biridir. Dolayısıyla, Er'in zürri­


ycriııi kurutmak içi_n spermin boşa akıtılması, sorunun ya­
rısı bile değildi; Onan, spermini yok yere boşalta rak, sade­
(C kardeşinin göçmüş ruhunun vücut bulmasını engelle­
mekle kalmamış, aym zamanda, ilahi tasarımın küçük öl­
çekli bir versiyonu olan üreme işlemini tamamen sekteye
uğratmıştı. Hiçbir şey tohumunu boşa harcamaktan daha
feci olamazdı. Zohar, Tekvin 3 8 : 1 0'dan hareketle, " Katil,
bir başkasının çocuklarını öldürür, fakat o IOnan'ın yaptı­
ğı işi yapan kişi] kendi çocuklarını öldürmekte ve ortalığa
çok kan saçmaktadır" der. Burada, gebeliği önlemek için ya
da sırf zevk uğruna spermin boşa a kıtılması, böylesi bir edi­
min yarattığı kozmik tahribat bağlamında, neredeyse konu
dışı kalmaktadır. Elbette ki mastürbasyon, azınlığa ait bu
görüş çerçevesinde düşünülemez bir konu olacaktı; fakat
belki de hayal edilebilen bütün kötülüklerin ötesinde bir
edim olduğu için, onun hiç dillendirilmemesi gerekirdi.
Eğer rüyalanmak cinayetle eşdeğerse, üreme amaçlı olmak­
sızın penisten dışarıya bilerek meni fışkırtmanın korkunçlu­
ğunu anlatmaya kelimeler yetmez. Onan 'ın yaptığı iş ve uğ­
radığı akıbet, bu türden Yahudi mistisizmiyle, kızlarla oğ­
lanların ya da kadınlarla erkeklerin tek başlarına kaldıkla­
rında başvurdukları kötü adetin çok ötesine geçen bir an­
lam kazanma kta dır.54
Eğer üreme olayı evrenin en büyük gizlerinden birini
temsil ediyorsa, " tohumun yok edilmesi " ya da "amaçsız
boşa lma " modern bir mastürbasyoncunun tahayyül edebi­
leceğinin çok çok ötesinde bir anlama sahip demektir. Kimi
metinlerde " tohumun yok edilmesi " sıradan heteroseksüel
ilişkiyi anlatmaktadır; bu ilişkide bedensel haz ön planda­
dır: Yapılan iş ü remeyle i linti li ve fakat putperestçedir;
bundan doğacak çocuklar Yahudi ruhu taşımazlar. Burada,
tıpkı pek çok Hıristiyan a hlak teoloj isinde olduğu gibi, ev­
lilikteki cinselliğe ilişk in, titizlikle olu�turulrnuş bir etik söz
konusudur ve hu etik anlayış, bu metinlerden kendi kendi ­
n i uyarma konusunda çı karsamalar yapılabi ldiği ölçüde
mastürbasyon edimini mahk lım etmcktcdir.H
1 ]8 Tı·k Kişilik Srlıs

Bu durum bizi bu böl üme başlarken bulunduğumuz ye-


' re geri götürmektedir: Hahamlar mastürbasyon konusunda
düşündüler mi ve ne düşündüler ? Açıkçası, hahamlar bu
olaya hiç de iyi gözle bakmamış olmalı. Belki bu konuda
suskun kaldılar; çünkü işlenen suç çok korkunçtu ve gizli
kapaklı yapılan bu işin adı ağza alınmıyord u . Daha akla
yakın ve daha önce de söz ettiğim bir açıklamaysa şudur:
Bizim mastürbasyon diye tanımlad ığımız olgu, onların put­
perestlik, kirlenme ve üreme kategorilerinden h içbirine uy­
muyordu. Keyfi biçimde kendi kendine yaratılan haz, elbet­
te, hahamların putperestliğin her türlüsünü men etmeleri
kapsamında ele alınmış olmalıdır. Fakat bu konudaki tar­
tışmalar, h ızla, penisten meni fışkırdığı ya da penisin böyle
bir tehlikeyle karşılaştığı çeşitli durumlara kaymaktadır ve
bizim buradan mastürbasyona yönelik yaptığımız çıkarsa­
maların büyük çoğunluğu, tasavvur d üzeyinde kalmakta­
dır: Konuya asla açık bir biçimde yoğunlaşılmamıştır. Ben­
zer şek ilde, k irlenme ve üremeye ilişkin tartışmalar da baş-
. ka a maçlar taşımaktadır. Cinsellik, ancak, suçun artık ilahi
düzene karşı değil, Emile Durkheim'ın bu düzenin yerine
koyduğu şeye, yani topluma karşı işlendiği anlayışının yer­
leşmesiyle birlikte yerli yerine oturmuştur.

Hırisriyanlık ve Tek Başına Zevk

Mastürbasyon konusu, hahamlara kıyasla, Hıristiyan tef­


sircilerinin yazdıklarında çok daha somut bir konumdadır.
Onu tanımlayan sözcükler mevcuttur ancak yüzyıllar bo­
yunca terminolojide değişiklikler de olmuştur k i bu, a lçak­
gönüllülükten çok, ilgisizliği akla getirir. On ikinci yüzyıla
gelindiğinde, cinsel günah dağarcığı daha bir netli k kazan­
mış ve genel olarak mastürbasyon ikinci dereceden bir gü­
nah olarak görülmeye başlamıştır: Daha fena şeylerin ha­
bercisi, çok kötü bir alışkanlık ama kimsenin de fazlaca
dert edinmediği bir şey. Bu yaklaşım on sekizinci yüzyıla
dek etkisini sürdürecektir. Bedenin o kural tan ımaz, talep-
Oncıııia'd.ın Ôncc Masıürbcıs_von 1 39

kar cinsel uzuvları ve daha da başıbozuk cinsel arzuları dı­


ıında hiçbir yerde daha belirgin olmayan şehvet ve ruhun
Tanrı'dan uzaklaşması Hıristiyanlığın kon uya dair endişe­
sinin parametrelerini oluşturmaktaydı. Uygulamada kaygı­
lar, tarikatlardaki bekarlık ve evlilikteki ö lçülülük konula­
rında yoğunlaşıyordu . Gündelik düzeyde, önemli olan, cin­
selliğin tanrısal bir düzeni en çok tehdit eden yönleriydi: en­
sest, dost tutma, hayvanlarla girilen cinsel ilişki, oğlancılık
ya da zina. Bireyin toplumsal düzenle ilişkisine dair sorun,
çağımızda mercek a ltına alınana dek, sessiz ve içedönük kö­
tülükler sadece oldukça özgül bağlamlarda önem kazanı­
yordu. Daha önceleri toplumsal cinselliğe dair etik neredey­
se tek ilgi konusuydu; buna karşılık tek başına sekse dair
etik büyük ölçüde fark edilmeden kalmıştı. Kişinin tek ba­
şınayken yaptığı iş yanlış ve utanç verici olabilirdi; fakat
bunun toplumun temel değerlerini tehdit ettiği söylenemez­
di.
Y üzyıllar boyunca, Onan, yani Tekvin 38:8- 1 0, Hıristi­
yan tefsirlerinde kendine görece az yer bulmuştur. Ö rneğin,
on ikinci yüzyıla kadar, doğum kontrolüne karşı tartışma­
larda bu ayetlere genellikle otorite olarak başvurulmuyor­
du. Rahipler için hazırlanan günah-kefaret kılavuzlarında
(rahiplerin, geniş bir davranış yelpazesini günahkarlık çer­
çevesinde değerlendirmesine ve her bir kabahate uygun bir
ceza biçmesine yardımcı olan yol gösterici kılavuzlar) " to­
humu yere akıtma "ya (coitus interruptus) dokuzuncu yüzyı­
lın başına dek hiç değinilmez; sonrasındaysa, bu olay
Onan'la irtibatlandırılmaz. Aziz Jerome, gebeliği önleyen
i ksirlerin kullanılmasına karşı çıkar, Onan'ın işlediği güna­
ha değil .56 Okurun Onan'ın tam olarak ne yaptığına ve bu
yaptığının niçin yanlış olduğuna ilişkin kimi anlatımlar bul­
mayı umabileceği geç dönem ortaçağ sektiler kaynakların­
da bile, işe yarayacak hiçbir şey yoktur. On dördüncü yüz­
yıla ait, Fransız bir şövalyenin evlilik konusunda kızlarını
bilgilendirmek üzere kaleme aldığı bir kitap, zina ve başka
konularda açık ifadeler içerir; fakat Onan'ın günahı hak­
kında " sapkın "dan başka bir söz söylemez.57 Onan'ın ona-
1 40 1rlr f\işi lih St'lıs

nizm öncesi tarihi, onuncu yüzyıldan itibaren, büyük ölçü­


de, doğum kontrolü ile kürtaja karşı -Katolik ya da Protes­
tan- bir Hıristiyan saldırısının hi kayesidir. ''Onanizm" te­
rimi Katolik ahlak teolojisinde coitus interruptus anlamına
geliyordu. Bu önemli bir konuydu; fakat bireysel arzuya
ilişkin bir sorun olarak ya da özel bir ayıp olan mastürbas­
yonla bağlantılı bir sorun olarak değil, toplumsal bir sorun
-evlenmenin amacı, üreme yükümlülüğü- çerçevesinde de­
ğerlendiriliyordu.
Tekvin 3 8 : 8- 1 0 dikkatleri üzerine alegorik bir bağlamda
çekti. Ö rneğin Aziz Augustinus, On tlıc Pcnıateuch'ta (Beş
Kitap Üzerine] Onan'ı, ihtiyacı olanlara yardım etmek için
elinden geleni yapamayan bir insan tipi olarak yorumlar.
Başka bir şeyler bulmayı umabileceğimiz Against Faustus'ta
( Faust'a Karşı ] yine aynı ifadeyi kullanır. ( Augustinus, bu
polemik metninde, tohumun bedene dönüşmesini engelle­
yen bir yol olarak coitus int crruptus ' un Manici kullanımını
lanetler; ki bu, Batı'da bu edime yöneli k olarak bir teolog­
dan gelen ilk l anetlemedir. Ama Onan hakk ında, farklı bir
bağlamda söylemiş olduğundan daha fazlasını söylemez. )
Dolayısıyla Onan'ın kabahati, spermini boşa akıtmaktan
ziyade (ki Augustinus buna karşı her çeşit argümana sahip­
tir), ölü kardeşinin yardımına koşmamasıdır. Bu, yedinci
yüzyılda yaşamış Aziz Bede'in de görüşüydü; Bede,
Onan'ın, kendisinden ölen ağabeyi namına bir erkek evlat
döllemesini talep eden Yahuda'nın bu isteğini reddetmesini,
onun yararsız, -modern terimler kullanacak olursak- be.ce­
riksiz, sorumsuz bir genç olmasına bağlar. Ya da daha kö­
tüsü, Onan, basitçe kamu yararını gözetmeyen biri olduğu
için değil, kardeşinden nefret ettiği için spermini boşa akıt­
mıştır. Dördüncü yüzyılda yaşamış Suriyel i Aziz Efraim'in
görüşü bu yöndedir. Ondan önce, birinci yüzyılın Yahudi
hukuk alimi lskenderiyeli Philo da, benzer şekilde, Onan'ın
esas olarak hayırseverliğe karşı bir suç işlediğini düşünmüş­
tür. lbrahim ve Samuel'in annesi Hanna'nın aksine Onan,
dölleme söz konusu olduğunda n arsisçı· davranmış, kendi
benliğinin dar çerçevesinde kendine duyduğu aşkın tadını
011<111 1ıı'ıl<111 Oııff .\fa!Jüı l>mJ<'ll 141

" ı k .ı rmak i stemiştir; oysa İbra h i m ve Hanna top l u m için ve


·ı a ıı rı 'nın düzenine göre yaşamışlard ı r.-'H Tüm bunlar, ınas­
tıır hasyon un çok daha sonraları, sorumsuz gençlerin, hiçbir
�ı·yden haberi o lmayan çocukla rın ya da amaçsız yetişkin­
lt·rin yöneldiği bir kötü al ışkan l ı k olarak nasıl algı l a n m aya
haşladığın ı a n l a m am ı za yard ımcı olabi l i r; fa kat yine de,
hun la rın konu m uzla i lgisi çok azdır. Aynı şey, d a h a sonra­
k i Protestan hareketi kapsamındaki tefsi rler için de söylene-
lıi lir. ,
M a rtin Luther, Onan'ı, " kötü n iyetli ve ı s l a h olmaz bir
adi" ve işlediği gü n a h ı "ensest ve zinadan daha iğrenç " bir
�unah olarak değerlendi rmekted ir; zira " meniyi meydana
�ctirmek ve kadın ı h eyecanlandırmak ve tam o an da onu
yuzüstü bırakmak büyük bir ayıptır." Bu yorum u n ve Lut­
her' i n Tekvi n 3 8 : 8 - 1 O üzerine yazdığı diğer mektupların
mastürbasyonla bir i lgisi yoktur; daha ç o k c insel perhiz ve
t•vlilik içerisinde i ffetli olma konu larında yan l ı ş yön lendiril­
miş Katolik görüşler v e d ip;er taraftan da Prote sta n öğreti­
sindeki erkek i l e karısı arası nd aki cinsel aşkın önemine
odaklanmıştır. Fakat i ş bu kadarla kalmamaktadır. Onan,
her şeyden önce, Mesih ' i n gel i şini gec i ktirm i ştir; tıpkı mo­
dern a raştı rmacılar gibi, Luther, böl ü m ü n tama m ın ı n ger­
çekte Ta m a r ha kkında ol duğunu söyler; " ç ü n k ü o, Kurta­
rıcı'nın annesidir." Luther, Augustinus gibi, a l egorik biçim­
de Onan'ı yasanın, ge leneğin ve aşk ı n kendisinden talep et­
tiği yardımı sağla mayı reddeden bir insan tipi olarak yo­
rumlar. Doğrusu, Onan 'ın ölen ağabeyi n i n karısıyla evlen­
me y ü k ü m l ü l üğüyle karşı karşıya kal ması kolay bir iş deği l ­
di r: " Kişinin kendisinin seçmed i�i ya d a arzu d u ymad ığı bir
k a d ı n ı namus ve k oca l ı k gere�i sev mesi i mkansız gözük ­
mekted i r . " ( " Ç ı lgınca b i r şe h vet d uygusu o l ma d ı kça " diye
ek ler Luther. ) " Varisler yetişti ri p soyunu koru yarak bir
başka sın a h izmet etmek, ba şka ları için çoc u k v ücuda getir­
mek " , belk i de çok daha büyük bir yüktür. Fakat Ta nrı'ııın
sevgi yi sınama biç i m i budur; o çrn.:uk sahihi olsun d i ye <ilen
kardeşin karı�ıyla evlenmeyi emrnlen ya sa, "en büyük se\·­
giyi içeri r . " Onan, "o değersiz adam. hunu yapmayı reddet-
1 42 Trh Kişililı .Sl'lıs

miştir. " Tohumun yere akıtılması ne kadar pis olursa ol­


sun, büyük ahlaki yıkım, sevgi ve görevin dikte ettiğinin ye­
rine getirilmemiş olmasıdır.59
John Calvin, Hı ristiyan gelenek içerisinde, mastürbasyo­
nu Onan'ın yaptığı ya da yapmadığı işle ilintilendiren nadir
figürlerden biridir. Fakat, haham larda da görüldüğü üzere,
birbirinden farklı şeylerin Borgesçi bir tarzda bir araya ge­
tirilmesi, iç içe geçmiş kategoriler mevcuttur. Mastürbas­
yon, daha genel bir başka kötülüğün bir örneğinden başka
bir şey değildir; o kötülük de bile isteye gebeliği önleme yo­
l uyla " zürriyet sahibi olma umudunu kökünden yok et­
mek "tir. Bu düşünce, büyük ölçüde, Onan'ın günahını co­
itus interruptus diye tanımlayan Katolik gelenek içerisinde
yer almaktadır. Fakat Onan'ın yapmadığı şeyde başka ah­
laki kusurlar da bulunmaktadır. tik olarak, Onan, Cal­
vin 'in Tanrı'nın Yahudilere bahşettiği " sivil hükümet" in
ana ilkesi olarak gördüğü şeyi çiğnemiştir. Kişinin, babası­
nın söylediğini yapması, daha da önemlisi, musallat olduk­
larının belleğini yok eden o korkunç kısırlık lanetini alt et­
me konusunda üstüne düşeni yerine getirmesi bir " insanlık
görevidir. " Calvin'e göre Yahudiler� ölmüş kişilerin adını
yaşatmayı büyük bir saygının gereği sayıyorlardı. Onan'ın,
kardeşi Er'in soyunu devam ettirmeyi reddetmesi, esas iti­
bariyle, onun adını ve varlığının tüm izlerini silmeye yöne­
likti. Calvin: ancak bu iddiasından sonra, 1 71 2'yi izleyen
yıllarda " Onan'ın günahı" haline gelen " tohumun, erkekle
kadının bir arada olmadığı · bir durumda, bilerek dışa akıtıl­
ması "na döner. Ona göre bu canavarca bir şeydir. Coitus in­
terı-uptus " iki bakımdan canavarca " dır: Birincisi, bu, "daha
doğmadan bir çocuğu öldürmek "demektir; i kincisi, boşal­
madan önce geri çekilmekle, Onan, "insan soyunun bir
parçasını yok etmek " için yapabileceği her şeyi yapmıştır.
Onan'ın spermini hangi yolla fışkırttığı önemli değildir. Ve
nihayet Calvin ilk kez kadınlardan bahseder: Kürtaj en bü­
yük suçtur. Ana rahmindeki bebeği ilaçlar kullanarak öl­
dürmek " affedilmez bir günahtır; Onan da bu tür bir gü­
nahla kendini lekelemiştir." Bir ba şka deyişle, Tanrı Onan'ı
Oncmia'clcın (}ııcr Mcısıürbcısyon 143

ölümle cezalandırmıştır; çünkü o, kürtajla eşdeğer bir edi­


mi gerçekleştirmiş, bir doğumu engellemiştir. Calvin'e göre
Onan, hem yapmadığı (sivil toplumun bir tür sözcüsü ko­
numunda olan babasının emrine uymaması ), hem de yaptı­
Aı (kürtaj ve cinayetle sonuçlanan bir dizi günaha ilk adımı
atması) şeylerden dolayı kabahatlidir. Bu kaygan yamacın
dibi, tepesine işaret etmektedir. 60
Bu Katoli k fakat aynı zamanda Lutherci ve Kalvenci gö­
rüşlere dair varyasyonlar ve tekrarlamalar, Onania'dan ön­
ceki yüzyılda Protestan tefsirlerine ulaştı. Elbette, bunlar
yeni onanizmin görüldüğü kültürel merceklerin bir parça­
sıydı; ama onun "yaralı bir vicdanın elemi ve ıstırabı" hali­
ne gelmesine katkıları çok azdı. Ö rneğin, on altıncı yüzyı­
lın sonlarında Llandaff'lı bir piskopos, Onan'ın, " başkası­
nı hoşnut kılmaktansa kendine zarar vermeyi yeğleyen" o
kinci ve kıskanç tiplerden biri olduğunu düşünür. On ye­
dinci yüzyılda yaşamış bir başka Anglikan din adamı, Ely
Başpiskoposu Symon, Luther gibi, Onan'ın bencilce davra­
narak kardeşi adına harekete geçmemesini daha da vahim
kılan şeyin, onun, Tanrı'nın lbrahim'e onun zürriyetinden
türeyecek nesillerin büyük bir kavim oluşturaca kları yolun­
da verdiği söze aykırı davranması olduğunu düşünmüştür;
daha özüne inersek, Onan, o yolu çok gözlenen Mesih'in
gelişini geciktirmiştir. Aynı görüşleri on yedinci yüzyıl Pü­
riten geleneğinde de bulmaktayız: "Tabiata en aykırı, en
gaddar cürüm, Tanrı'nın insanoğluna soyu sürsün diye
bahşettiği tohumu boşa akıtmaktır" ve Onan'ın durumun­
da bu suç daha da ağırdır; çunkü Henry Ainsworth'un yaz­
dığına göre, tohum "Tanrı'nın insan kulları üreyip çoğal­
sınlar diye" tahsis edilmiştir. Pek çok bölünmüş dini cema­
atin bulunduğu on yedinci yüzyıl lngiltere'sinde, Onan'ın
niçin kötü olduğu üzerinde fazla bir bölünme yoktu. Pek
çok kitap yazmış, saygın Püriten Aziz George Hughes,
Onan'ın " tohumunu yere akıtması"na ( 1 ) " k irlili k " , ( 2 )
"kendi kendini kirletme" , ( 3 ) "Tanrı'nın türetilmesini em­
rettiği zürriyetin yok edi lmesi" olarak şerh düşer. Hughes,
listelerini numaralarken oldukça titizdir. Kendi kendini kir-
1 44 Telı l\ışılik Sdıs

letme ve kirlilik, spermin bir kadının vajinası dışında bir ye­


re a kıtı lmasını anlatmaktadır. Fakat bu, büyük ölçüde ko­
nunun dışındadır. Hughes'u gerçekten ilgilendiren ayetin
i kinci bölümüdür: "'Tohumunu kardeşi namına vermemek
için . " .. işte bu büyük bir günahtır"' diye uyarır Hughes;
çünk ü " kardeşini çekemediği için böyle bir davranışta bu­
lunmuştur. ., Okurların bu bölümün tamamından öğrenme­
leri gereken şey, kötü ruhlu mahlukların bencil olduğu ve
" kendi çıkarl arından başka bir şey düşünmedikleri"dir. 6 1
Daha genel anlamda, çeşidi alegorik yorumlarda bu hi­
kaye, insanvğlunun Tanrı'nın dünya üzerinde kurmak iste­
diği düzene kafa tutmasını anlatan bir öykü olarak sunul­
m a ktadır. Bu yorumlarda karşımıza çıkan Onan, kendisine
emredileni yapmayan, partnerinin zevk a lmasını engeller­
ken kendisi gene de orgazma erişen, Mesih'in soy çizgisini
kesintiye uğratrığından habersiz, isyankar ve sorumsuz bir
gençtir. On iki yaşında bir çocuk ( bu, Luther'in ve Nach­
manides'in, Onan'm ve Er'in yaşlarına ilişkin tahminleri­
dir) dünyanın ataerkil düzeninde üzerine düşen dölleme gö­
revini yapmaktan kaçınmıştır. 6 2
H ikayenin büyük bir kısmı, uygarlığın ve gerçeklik i lke­
sinin reddedilmesi olarak algılanan modern mastürbasyon
kavrayışına denk düşmektedir; fakat modern mastürbasyo­
nu, öykünün on sekizinci yüzyıl öncesi üzerinde temel len­
dirmeye kalkmak anakronizme saplanmak olacaktır. Bir
defa, Onan'ın yaptığını, on sekizinci yüzyılda kendi başına
güna h işleyenler arasında büyük bir yere sahip kadınlarla
kızların ve tabii çok küçük yaştaki çocukların hayatlarına
tercüme etmek zordur. Ü stelik, bu tartışmalardan hiçbiri
Onan'ın tohumunu yere na.�ı l ak ıttığını anlatmamakta, gö­
ründ üğü kadarıyla kimse . de hunu kendisine çok fazla dert
etmemektedir. Mastürbasyon, olsa olsa, sadece kimi metin­
lerde ima yoluyla anlatılmaktadır; örneğin, meni fışkırması
en a z bizim ortaçağa ait ç eşi t li günah-kefaret kılavuzların­
da ve Yahudilere ait tefsi rlerde mastürbasyon diye ele aldı­
ğımız şey kadar kötü görülebilmektedir. Son olarak, Onan
kesi nlikle işlediği �ünahtan zevk alma ktan ve el bette gizli
Onıırıi.ı'ılan (}rıcr Mcısıüroos_vorı 1 45

veya tek başına hazda n dolayı suçl u değildir. Bu yorumlar­


dı, bencil, serkeş ve belki de -hahamların, cinsel ta hrik ko­
nusunda, özellikle Onan'la ilgili anlatımlarına itibar edecek
olursak- putperest olmanın ötesinde, hiçbir manevi değere
ııhip olmayan biridir. Onun işlediği suça ilişk i n tartışma­
larda eksik olan şey, Hırisriyanlığın cinsellik konusundaki
öAretisinin büyük bir kısmını karakterize eden tensel arzu,
tutku ve şehvetin yetkin bir analizidir. Burada olmayan,
Onan'ın yapnğını n derin bir huzursuzluğun hem işareti
hem de nedeni olduğudur ki bu huzursuzluk, seküler haliy­
le, modern zaman ları kasıp kavurmuştur.
Onan'ın günahını arzunun psikolojisine bağlayan önem­
li bir istisna vardır: beşinci yüzyılda yaşamış Rahip lohan­
nes Cassianus'un yazdığı Confererues. Bu konferanslar, ilk
Kilise Babalan'mn insan ruhunun derinlikleri üzerine yaz­
dıkları metinler arasında konumuzla en i lgili ve en etkileyi­
ci çalışmalardan birini oluşturmaktadır. Fakat bunlar, aynı
zamanda, hızla Onan 'ın probleminin ve onanizm diye ad­
landırılacak olgunun ötesine, başka bir usluba geçmektedir.
Cassianus, arzunun ağırlığından kaçmak için kendilerini
Galya 'nın tenha köşelerine hapsetmiş keşişler için yazar; ki
bu arzu Onania'yı doğuran on sekizinci yüzyıl seküler top­
lumu için bir a bide olacaknr. Cassianus'a göre Onan'ın gü­
nahı, o geniş kapsamlı günah tartışmasında küçük bir ör­
nektir. Cinsel kabahatler okurların uyanık olması gereken
sekiz temel kusurdan sadece biridir. Evlilik d ışı cinsel i lişki
açık bir biçimde açgözlülükle ilişkilendirilmektedir; bu da
daha bariz bir cinsel günah olan zinadan çok mastürbas­
yonla ilintilendirilmeye başlanan kabahatler ile toplumsal
sonuçları içinde barındırmaktadır. Açgözlü keşiş, ..şehvet
duygusuyla yanıp tutuşmuş ve sefih arzularının esiri olmuş­
tur. " Erkenden ve mümkün olduğu kadar çok yemek iste­
mekte, her şeyi silip süpürmektedir; yedikçe daha rafine ve
leziz yiyecekler arzulamakta, bu da " tutsakların, o çıkarıl­
ması imkansız tamahkarlık zincirlerine boyunlarını uzat­
ması " anlamına gelmektedir. Bu adamakıllı antisosyal nite­
likteki istekler, bir ruh hastalığının belirtileridir; söz konu-
1 46 frk Kişilik Scl:s

su k eşiş manastırdan kaçmak ve insan ruhunun karanlık


dehlizlerinin böylesine yoğun bir denetime tabi tutulmadığı
dünyaya geri dönmek istemekted ir. Kişi, bedensel tamah­
karlık yoluyla açgözlül üğün esiri olur; tamahkarlık da, bir
çeşit putlara kölelik demektir. Bu putperestlik biçimi, daha
önce gördüğümüz gibi, hahamların bazen Onan'la irtibat­
landı rdıkları türden bir putperestliktir.63
Bu durum yüzyıl lar boyunca geçerliliğini korudu. On se­
kizinci yüzyılda gizli kapaklı işlenen bir günah ve bir türlü
tatmin edilemeyen, bağımlılık yaratıcı bir a rzu olarak kabul
edilen şey şehvet düşkünlüğü değil , açgözlülüktü; bu da
temsili olarak bi r keçiye binmiş bir kadın resmiyle değil, bir
kurd un sırtındaki delikanlı resmiyle anlatılıyordu . Brueg­
hel, açgözlülüğü, kanmak bilmezcesine içen bir kadın figü­
rüyle örnekler bir resminde. Ancrene Riwle ( Eski Kural) aç­
gözlülüğe, Aydınlanma mastürbasyona nasıl saldırdıysa,
öyle saldırır. Ona göre, " Açgözlülüğün tohumu şu yepyeni
isimlerle anılmaktadır" : "çok erken . . . çok oburca, çok faz­
la, çok sık . " Sadece beşincisi -"çok nazik"- izini sürdüğü­
müz kaba hatle i lgili değildir.64 Açgözlülük aşırılığa, may­
mun iştahlılığa, kişinin ihtiyacından fazlasını almasına iliş­
kin bir günahtır. Doğaya aykırı seks kadar ölümcül bir gü­
nah deği ldir belki; ama onanizmin modernitedeki anlamına
yakın bir konumdadır.
Cassianus'un "şehvet düşkün lüğü " başlığı altında yaptı­
ğı, evlilik dışı cinsel i lişkiye yönelik açıklaması, on sekizin­
ci yüzyıldan önce Onan ile mastürbasyon arasındaki do­
lambaçsız bağlantıya dair nadir örneklerden biridir. Bu
noktaya daha yakından bakmaya değer; çünkü Onan, baş­
rolü oynayan ak(örler sa hneye çıkmadan önce kısa bir an
için parlayan bir oyuncu görünümündedir.
Cassia nus'un söylediğine göre, açgözlülüğün nasıl üç çe­
şidi v arsa, zinanın da üç çeşidi bulunma ktadır: " Bun lardan
birincisi cinslerin birleşmesiyle gerçekleşir l pcr connıixtioncııı
scxusJ . " Manastırdaki dinleyicileri Cassianus'un neyi kas­
tettiğini hemen anlayaca klard ı : herhangi bir ci nsel ilişki.
Ruhban sın ıfı dışındaki okurlar açısından bu tanımın a ltı-
Oııaııiıı'clcııı Ôııu Mcıstürl"'syıın 1 47

nın dolduru l m a sı gerekme ktedir. Bir adamla k arısı arasın ­


daki bazı türden cinsel i l işkiler Kilise'nin tanı m l adığı zi n a
kapsamına girmez; a m a bazı ların ın evl i l i k içinde zina oluş­
rurncak den li şehevi o l d uğu düşünülme ktedir. Bu çizgi n i n
nerede v e n a s ı l çizileceği, sonra k i hin y ıl süresi nce, tartış­
malı bir konu old u. Fakat Cassianus bu konuyu ele alma­
mıştır.
Cassianus deva m eder: " ik i nci l ti.ir zina 1 bir kadına do­
kunmaksızın gerçekleşen zinadır labsquc fcminco tactu 1 ve
okuduğumuza göre Yahuda'nın oğlu Onan böyle bir işe
kalk ıştığı için Ta nrı'nın gaza bına uğra m ı ştır." Cassianus
açıkça coitus irıtcrıuptus'u kastetmemektedir: Korintos lu lara
1 . M ektup 7:8-9'u zikretmektedir; ki bu bö l ü m dul kadın­
lara ve bekarlara hitap etmektedir . Gebel ikten korunma
yolunda bu kişi lere uyarılarda bulunmak yersizdir; fakat
aynı k i şi ler, çağda ş tıbbın, mastürbasyonun tedavi edici ni­
telikteki yararl a rı konusunda söyledikleri nden etkilenebil ­
mektedirler. Burada tclz başına yapılan zinadan bahsediyo­
ruz. Cassi anus n i hayet, " ru h u ve zihni iğfal eden " bir zina
rürüne işaret eder; "Tanrı I ncil 'de bu konu hakkında şöyle
der: 'Bir kadına şehvt>tle bakan bir erkek, kal binde onunla
zina yapmış gi bi o l ur."' Cassianus'a göre bu üç zina türü­
n ün ortadan kaldırı lması gerek mekted ir. Bu konu üzerine
bir paragra f daha yazdıktan sonra tamahkarlığı ele a l ır; aç­
göz l ü l ü k-zina i k i l isiyle irtibatlı sayd ığı bu günahın d a i.iç çe­
şidi va rd ır. Cass i a n us ' u n , hu noktada, Onan ve tek başına
seks üzerine söylediklerin i n hepsi bu kadardır.
Ca ssianus, " i ffet Ü zeri ne" başl ı k l ı on ikinci kon feran­
sında, zina konusunda yaptığı sınıflandırmayı daha kap­
sa m l ı ve psi kol o j i k açıdan daha deri n l i k l i bir biçimde ele
alır; bu böl ümde mastü rbasyondan ve onun ilk meşhur uy­
gulayıcı s ın d a n pe k faz l a söz ermez. Mesele, eylem i n s afl ığı
m eselesi değil ( kendi lerini b i r m a n a s t ı ra kapatmış b i r grup
k e şiş bağlamın da bu, en a zı n d a n k a ğ ı t üzerinde, soru nsal
o la r a k gözi.i k memekte<l ir), ruhun safl ığı meselesidir. lhı ta­
m a m ı y l a fa rklı b i r lı i l d yed i r. Cassianus bir b a � k a rerde Ka­
is<t reia l ı lt1si l ei o s ' r a n a l ın tı y a p a r : " Kad ın ned i r b i l m edi m ;
1'48 ldı l1.1şilik S.·k s

ama yine de bakir deği l i m . " 65 Cassian us'un on i k i nci kon­


feransın daki anlamıy la zina, bir eylemden çok bir durumu
anlatmaktadır. O , bir i ffetsizlik ve ruh kirlenmesi durumu­
dur; saflığa u laşmak için elinden gelen her şeyi yapan bir
keşişi bu melanetlerden ancak Tan rısal esin k u rtarabilir.
Cassianus, beşinci konfera nsında olduğu gibi, " bedensel
birl eşmeyle vuku bula n " zinayla söylevine başlar. ikinci
olarak, yine, " bir kad ına dokunmaksızın " gerçekleşen zina
türünden söz eder; fakat bu kez O na n 'ın günahını kastet­
medi�i açıktır. " Vücudun hir organının kirlenmesi "nden
söz eder. Bu, bilerek yapılan bir edim değildir; fa kat hu öy­
le bir şeydir ki " b i r kadına dokunulmasa hile, pervasız bir
zi hnin ürünü olan kayıtsızlıktan dolayı, uykuda ya da uya­
nık herkese sinsice yaklaşabilmektedir." Cassianus'a göre
Tesniye 2 3 : 1 0'da bahsedilen i ffetsizlik türü de budur; ora­
da şöyle yazmaktadır: "Aranızda rüya görürken kirlenen
bir adam varsa ! lıoıno qui noctunw ıwllutus sit somnio l kam­
pı terk edecek ve yıkanmadan geri dönmeyecektir." ( Bkz.
yukarıda s. 1 30.) Mastü rbasyon, " pervasız bir zihni n" edi­
mi de�i l, arzuların uyanması sonucu gerçekleşen bir edim­
dir. Son olara k gene Cassianus'un üçüncü tür zina anlayışı­
nı görmekteyiz. Bu gizli hir günahtır; fa kat bir başka zaman
ve yere ait gizli bir günah degildir. " Ruhun gizli bölmelerin­
de büyüyen" bir güna htı r. Bu, bir ihtiras günahı değil , hele
tek başına seks günahı h iç değil , ruhun durumuyla, kapıp
koyuverm işl ikle bağlantı l ı olan bi r çeşit zinad ır.
Ardından tamaha ( putperestliğin bir kabahati) dair kısa
bir i rdeleme gelir: Kişi, "dünya mal ına duyduğu aşkı ilahi
aşk a " tercih ederek kendini putlara köle yapmıştır. Bu a r­
zunun bir kısmı, degi�i kliğe uğramış bir biçimde, on seki­
zinci yüzyılda mastürbasyona yöneltilen hücumlarda kendi­
ni gösterecek, bir kısmı da hahamların i mge l em ve sahte
tanrı lar hak kında söyledikleri n i hatırlatacak tır. Cassianus,
kiş i n i n ne yapıp yapmadığıyla ya da kendisini hangi hayal­
lere kaptırdığıyla i lg ilenmez. Bu işin kolayına kaçmak olur.
Aslında k işi nası l parasın ı dağıtarak haris ol maktan k ur tu­
lamazsa, cinsellikle ilgili bilgilere kulaklarını rıkamak sure-
Oııcıııiıı'dwı Öııcr Masl iirlım vıııı 149

ti yle zinadan kaçınması da mümkün değildir. Tamahkarlı­


ıı bırakmak dernek, para tutlm'sunu yok etmek demektir.
"Zi na ateşi" de a ncak "aynı şekilde ortadan kaldırı labilir. "
Zina meselesi, bu anlamda, meninin yarattığı kirlenmey­
le bağlantılıdır; ancak sadece bilinçdışı, istem dışı fışkırma­
l arın, aksi halde ruhun derinliklerinde gizli kalacak olan
terlerin bedendeki açı k işaretleri olması nedeniyle bu böy­
ledir. Düş azması, bir keşişin ruhunun derinliklerin de sak­
.
l adığı şeyle rin pek de hoş şeyler olmadığının bir kanıtıdır.
Antik dönemde, bu tür olaylarla i l işkilendirilebilecek bi­
çimde, gece boşalmalarının fizyolojisi ve psikoloj isi hakkın­
da epey bir tartışma olmuştur; fak at bunlar, esas itibariyle,
anımsanan i mgelere verilen bir tepki olarak değerlendiril­
miştir. Bunların gerçek versiyonu, uyanık olsaydı rüyayı
görenin cinsel a rzularını kışkı rtırdı. Hem antikitede hem de
ortaçağ tıp geleneğinde, bu ahlaki zafiyetleri önlemenin
yollarının olduğu düşünülüyordu. Vücuttaki sıvı fazlal ığını
atmak, kanı ısıtacak pozisyonlarda yatmamak bu yollar
arasındaydı. Fakat bunlar, Cassianus'a göre, temel mesele­
yi göz ardı etmektedir. Nasıl ki para dağıtmak ha risliği or­
tadan kaldırmıyorsa, ne " kişinin kendisine yaptığı eziyet
(aç ve susuz kalmak, geceleri uyanık durmak, sürekli çalış­
mak, bıkıp usanmadan okuma k ) " ne de hadım etme "daimi
bir iffet" i garanti etmektedir. Tanrı, zinadan kaçınmak is­
teyenlerden böylesine ağır isteklerde bulunmaz; üstelik ha­
dım etme yasaklanmıştır. Ö nemli ola n , disiplin uygulama­
larının, manastı r keşişini "Tanrı 'nın inayeti " nden yoksun
bırakmam a sıdır. Bir keşiş anca k " içindeki şehvet ateşini ya­
tıştıran" bir Tan rı 'ya hayranlık besleyebi lir; " öyle ki, o ar­
tık en küçük cinsel heyecana bile tabi değildir." iblisleri iyi
niyetle yüzüstü bırakmanın da faydası olur: K ibir ve açgöz­
lülükten uzak olan bir keşişe, pazar ayininin hemen önce­
sinde gece boşalması yaşamış olsa bile, Komünyon'a k atıl­
ması sal ı k verilir (daha doğrusu zorunlu tutu l u r ) ; çünkü bu,
onun aklını karıştırmaya çalışan iblislerin işidir.66
Bu, basitçe bir şey yapmamaktan ( iffetsizliğe yeltcnme­
mekten, mastürbasyon yapmamaktan) çok farklı bir durum-
l 50 frk Kişilik Sdıs

dur. Ancak kendindeki erdemlere ya da dışadönük kapasite­


lerine h içbir inancı kalmamış ve kendilerini Tanrı 'nın insafı­
na terk etmiş kişiler, iffetl i olma yolunda başarıyla ilerleye­
bilir. ibadet olmaksızın "Tanrı'nın zorlu yolları" neredeyse
hiçbir sonuca ulaşmaz. Cassianus, bu zorlu yolculuğa çı k­
mak için atılması gereken adımları sıralar: Birincisi, �yanık­
ken gelen şehvet saldırısından kendini korumak (bunun ko­
lay olduğu düşünülmektedir); ikincisi, " zevk verici düşünce­
lere kafa yormayan " bir dimağ; üçüncüsü, "bir kadına ba­
k ıp, hafif tertip de olsa, arzunun kışkırtıcılığına kapılma­
m a k " ; dördüncüsü, " uyanıkken, ne denli basit olursa olsun,
tensel bir hareketten" kaçınmak; beşincisi, insanın nasıl üre­
diğini okurken duyulabilecek heyecan lara hiç yüz verme­
mek, bundan zevk almamak. Kişi, soğukkanlılıkla, bu tür
şeyleri insan doğasının kaçınılmaz bir parçası olarak düşün­
meli ve bunlar zihinde " tuğla istifleme veya benzer başka bir
iş" hakkında konuşmaktan daha kuvvetli bir anı bırakma­
malıdır. ( Bu, Augustinus'un City of God, 1 4. Kitap'ta yaptığı
spekülasyona benzemektedir: Cennet'te seks, kişinin kotunu
kaldırm ası kadar sıradan bir iştir.) Altıncısı ve sonuncusu,
bir keşiş, " uyurken bile, kadın görüntülerinin baştan çıkarı­
cılığına kanmamalıdır " ; bilinçdışı zihin, eskiden zevk buldu­
ğu şeylerden nefret etmesini öğrenir.
B urada, Cassianus'un da söylediği üzere, " beden ile ru­
hun sınırlarında bulunmaktayız [ad confinia carnis ac spiri­
tus J . " Bu eşikte, uykuda boşalma, tuhaf bir biçimde ama
çok farklı nedenlerden dolayı -mastürbasyonun daha son­
ral a rı görüleceği gibi- gizlice işlenen bir kusur olarak görü­
l ür. Bundan mustarip bir keşiş -ya da her halükarda bir
hoşluk duygusu yaşayarak uykuda boşalan ve bu durumun
"doğan ın işleyişi " ve " aşırı sıvının uyku esnasında" dışarı
atılmasından daha fazla bir şey ifade ettiği keşiş- iç dünya­
sında karanlık, gizli, gözlerden ırak bir yere sahiptir ve bu
da a ncak gardı düştüğünde açığa çıkmaktadır. Meninin salt
fizyoloj ik olan haricinde fışkırması, işeme ya da terleme gi­
bi bir ihraç biçimi olmayanı , " kişinin içinde, ruhunun en
karanlık köşe lerinde saklı bir hastalığı n " işaretidir. Bu du-
Oııcınicı'ıimı Ôııcr Mcıstiirl1'ısyıın 151

rumun tam tersi ne, keşiş, Tanrı'nın inayetine sığınarak ve


daimi bir tevazu ve teslimiyetle, en sonunda öyle bir hale
gelebi lir k i " başkaların·ca görüldüğü zaman utançtan k ıp­
kırmızı kesileceği hiçbir gizli edimde bulunmaz. " " iffetin o
tatlı ışığı"nda yıkanır. 67 Dolayısıyla, gizli ayıp, 1 71 2'de ol­
duğundan çok daha az mekaniktir ve ruhun karşısına, ona­
nizmin Aydınlanma'nın ruhuna yönelttiği tehlikelerden ol­
dukça farklı tehlikeleri çıkarmaktadır.
Dikkatlerin bedenin söz dinlemezliği üzerine yoğunlaştığı
bu hassas düzlemde ve diğer dinsel içerik li metinlerde mastür­
basyon hakkında konuşmak, Pablo Casals'in "" usta sınıfında
keman çalmanın temel tekniklerini uygulayamamaktan endi­
şelenmeye benzer. Bu kadar basit bir teknikte ustalaşılmış ol­
duğu düşünülebilir; kişinin, uykudayken, en ufak bir zevk
emaresi olmaksızın sperminin akmasını önlemesi için gerekli
olan iç disiplin, on sekizinci yüzyıl başları Londra'sında dik­
katleri yeni bir "yaralı vicdanın elemi ve ıstırabı"na yönelten­
lerin kadınlarla erkeklerden, kızlarla oğlanlardan istediği şey­
den farklıydı.68 Cassianus'un o muhteşem "Gece illüzyonu"
adlı yirmi ikinci konferansı, Onania ve onun ardıllarının yaşa­
dığı gündüz illüzyonlarından farklı bir dünyaya aitti.69
Onan ve günahının sınırlı etkisi hakkında bu kadarla ka­
lıyoruz. Daha genel konuşursak, moderniteden önceki Hı­
ristiyanlık döneminde mastürbasyon tarihinin üç kategoriye
ayrıldığını söyleyebiliriz. ilk olarak, Hıristi yanlığın k lasik
antikiteden miras aldığı cinsel etiğin devam ettirildiği dönem
bulunmaktadır. Ö te yandan, Hıristiyanlığın ilk yüzyılların­
da, cinsellik ve bedene ilişkin yeni bir rej imin yaratıldığı o
kahramanlık çağında, konumuz hakkında tam bir sessizlik
hüküm sürmüştür. En basit anlamda, unutulmuştur. Ardın­
dan, aşağı yukarı yedinci ve on ikinci yüzyıllar arasında,
mastürbasyona yasaklama getirildiğine dair çeşitli ipuçları­
na rastlamaktayız: Bu konuda ihtiyatlı ve muğlak i fadeler
kullanılma kta, diğer hafif suçlar da işin içine katılmakta ve

• Yirminci yüzyılın ilk yarısının önemli çcllisr ve orkesrra şefi. (ç.n. )


1 52 Trlı Kişililı Sclıs

şiddetle cezalandırma yoluna nadiren başvurulmaktadır.


Nihayet, 1 1 00 dolaylarında, bizim ayıp çok büyük bazı gü­
nahlarla bağlantılı hale gelmiştir: hayvanlarla ilişki ve sodo­
mi gibi doğaya aykırı cinsel edimler grubu. Fakat bunlar
arasında mastürbasyon en masum olandır ve gerçekten de
izleyen yüzyıllara baktığımızda, beklentilerimize aykırı bir
şekilde, bu konuya pek de önem verilmemiştir. Daha önce­
sinde olduğu gibi, mastürbasyon, pek çoğu temel nitelikleri
itibariyle hafif sayılabilecek suçlar arasında nadiren fark
edilmiş, ilgi odağının dışında kalmıştır. Kendi kendine seks,
contra naturam [doğaya aykırı] bir günah olmasının gerektir­
diği dikkati hiçbir zaman çekmemiştir.
Antik dönemin sonlarına gelindiğinde, yeni bir din for­
m üle eden beyler, çevrelerindeki pagan dünyasının tıbbi­
etik anlayışından çok şey aldılar. Cinsel hazzı, üremeye eş­
lik eden talihsiz bir durum, sürecin işleyebilmesi için gerek­
li olan ve başka bir şey ifade etmeyen n ahoş bir durum, as­
kesis, yani özdisiplinin kontrol altında tutabileceği bir şey
olarak gören Stoacı ve kinik öğretiler, H ıristiyanlıkta da
yansımasını buldu. Beden ile ruh arasındaki yakın bağlan­
tıyı düzenleyen klasik rej imler, geç antik dönemin Hıristi­
yan dünyasında kendisine yeni sözcüler buldu ve Röne­
sans'ın sektiler söylemlerinde de yüzünü göstermeye devam
etti. Ö rneğin Montaigne, " sadece bedenin ihtiyacını karşı­
layan, ruhu canlandı rmayan " bir �insel ilişkiyi öğütlemenin
büyük bir insafsızlık olduğunu söylemektedir. Fakat, evli­
likteki cinsel hayatta yakışıksız, uygunsuz bir şeyler oldu­
ğunu da düşünmektedir: " Çok az erkek sevdiği kadınla ev­
lenmiş ve bundan pişmanlık duymamıştır"; " Güzellik ve
aşıkane arzularla yürüyen evlilikler değil, kısa sürede tökez­
leyen ve dağılan evlilikler görüyorum . " 70 Aristote les'in, er­
keğin karısına " sağgörülü ve ölçülü " bir tutumla dokunma­
sı gerektiği yolundaki görüşünü onaylayarak alıntılar. Bu
uzun duree • boyunca, cinsel eti k, hem Hıristiyanlığın o ka-

• l'r:ınsıı Annalcs o k u l u tarihçilerinin tarihsel dönü�iinıü t a n ı m l a m a k i ç i n orıara


atııkl:ırı forklı sürek lilik k:ınaml:ırı. (ç.n.l
Onmıicı'dcm Ôn<t' Mt1sıü,.basyon 153

U yorumlarını hem de neoklasisizınin yumuşak tonlarını bir


arada barındırmakta ve erkeklerle kadınlar arasındaki ya
d a -anti kite söz konusu olduğunda- erkeklerle oğlanlar
arasındaki ilişkilere eğilmektedir. Mastürbasyon, ahlaki
ufukta neredeyse hiç görünmemektedir.
Marcus A urelius'un i kinci yüzyılından, kentlerdeki si­
yasal ve ekonomik yapıların büyük bir değişim yaşadığı,
k işinin ve bedenin topluluk nezdindeki yerinin dönüşüme
uğradığı altıncı yüzyıla kadar olan dönemde, tek başına
ıeks, ilgi duyulan konular arasında değildi. Bu, destansı
bir bekaret ve cinsel coşkulardan feragat çağıydı; evliliğin
-ve üremenin kendisinin- olsa olsa, şehvet duygusuna kar­
şı bir kalkan ya d a bu dünyanın, bir zamanlar beklendiği
k adar kısa süre içerisinde sona ermeyeceğinin kabulü ola­
rak görüldüğü bir çağdı. Voluptas (cinsel haz kapas itesi ) ve
daha genel anlamda, temiz kalpliliğin, özü i ti bariyle gü­
nahkar olan şehvet arzusunu dizginleme yetisinin mümkün
olmayışı, ister dini ister sektiler, yeni Hıristiyan cemiyetler
yaratmakta olan insanlar üzerinde ağır bir baskı yaratıyor­
du.
Bu dünyada, evlilik içerisinde iffeti korumak ve şehevi
arzuyu ılımlı bir noktada tutmak ve feragate yemin etmiş
din adamları arasında bekarlığı rafine bir hale getirmek ol­
dukça önemliydi. A rzuya ilişkin bu zorlu meselelerin orta­
sında mastürbasyon neredeyse görünmüyordu. Iohannes
Cassianus'un, bekar keşişlerin, düşkün insanın sözüm ona
inatçı kirliliğiyle giriştikleri mücadeleler üzerine yazdıkla­
rıyla daha önce karşılaşmıştık. Aziz Jerome'un zorlu m üca­
deleleri bir diğer ünlü örnektir. Jerome'un zihni "soğuk be­
denindeki a rzuyla yanıp tutuşmakta " dır; " dans eden kız­
lar" görmektedir. Çuval bezi içindeki kirli bedeni "oruç
tutmaktan bitkin" düşmüş, "akreplere, yırtıcı hayvanlara
yoldaş" olmuştur. Bu atletik çilecilik lasetizm j, bedenle gi­
rişilen bu mücadele, mastürbasyon konusunu bastırmıştır.
Daha önemlisi, mastürbasyonun tek başına yapılan bir
edim oluşunun neredeyse hiçbir yankısı olmamıştır. Tek
başına yaşanan şehvet, genelde şehvetin bir türünden başka
1 54 frk Ki�ililı Sdl!

bir şey deği ldir; Gcnıeiııschaft'ı n "" her bireyin üzerine çörek­
lend iği bir dünyada, tekbenci liğe ! solipsizm ] savrulma teh­
likesi düşünülemeyecek denli uzaktır.7 1
Çi leciler meselesini ve az ya da çok cinsel perhizi seçmiş
olan ları -yani yalnız yaşayan yetişkinleri- bir an için bir ya­
na koyarsak, şehvete karşı verilen mücadelenin en büyük
a renası evli likti . Bu mücadele, mastürbasyonun, nasıl sınıf­
lanırsa sınıflansın, Katolik ahlak teoloj i sinde ve din adam­
l ığı kurumuna yönelik i lgilerde, modern döneme kadar na­
sıl ihmal edildiğinin bağlamını sunmaktadır. Evlenmemiş
gençler, yani bizim buluğ çağı kategOFisine soktuğumuz ki­
şiler, on sekizinci yüzyıldan önce cinsellik dendiğinde nere­
deyse hiç hesaba katı l mıyordu.
Ortaçağ Kilisesi, karı koca birliğinin, günah için bir ge­
rekçe olmaktan öte fazla bir anlam taşımadığını düşünen Ki­
l ise Babaları'nın güçlü geleneğini miras aldı. Augustinus'un
dosdoğru i fade ettiği gibi, evliliğin üç faydası vardı: proles , fi·
des, sacraınentum -çocuk yapma ve onları eğitme; hem cinsel
hem de diğer görevler anlamında sadakat ve evlilik bağının
kutsal doğasını ve çözülmezliğini anlatan kutsallık. Böylesi­
ne katı bir model içerisinde, cinsel birleşme sırasında kaçınıl­
maz olarak yaşanan ve üremenin zorunlu bir parçası olarak
değerlendirilen cinsel hazzı mazur gösteren tek şey çocuk
yapma ödeviydi. Çocuk yapma amacı dışında karı kocalık
görevini yerine getirmek -ya da böyle bir talepte bulu11mak­
güna htı . Bu günah ancak nefse hakim olunamadığında ve zi­
naya sapmamak için işlenmişse "affedilebilirdi. Sırf zevk için
cinsel birleşme gerçekleşirse, bu ölümcül bir günahtı. Evli
çiftlerin yatak odasında karmaşık hesaplar hüküm sürmek­
teydi . Ö rneğin, büyük bir günah işlemekten kurtulmak için
küçük bir günaha yeltenmek evladır: Bir erkek, bir fahişeyle
seks yapma ktan kendisini alıkoymak için, karısının döl tut­
mayacağını ya da aybaşı kanaması geçirdiğini bilmesine rağ·
men meşru ola rak onunla yakınlaşmayı talep edebilirdi.72

• Gl'l�nckscl copl u lıık, 'l'nıaat. (ç.n.)


( >11c1111<1'dıııı drıc ı• Mıısıürl>ıısvı>n l .i 5

K i mi önemli teol og ve pi skopos l a r , ev l i l i k t ek i c i nsel h a ­


y .1 1 1 11 ma sumiyeti konusunda d a h a da k a ra msa rd ı . Papa l ı k
lıuk üınleri y a d a H ı ristiyan öğret i s i n i n tartışmasız k a bul
ı.:oren d iğer önermeleri üzerinde yorumlamal arda b u l u n a n -
1.ırın en ü n l ü s ü o l a n H u gguc i o ( P i za l ı H ugo, o n i k i nci yüz­
)· ı l ) ve öğrencisi, geleceğin papası i l i . l ıınocentius lı c r cinsel
ı l i şkinin suç ve gü n a h olduğunu i l eri s ü rerek ortodok s i n i n
l' ll u ç noktasına dayanmı ş l a r d ı r: culpa et pcccatuııı. " Bu l c i n ­
� e l birleşme ! h e r zama n heyec a n ve zevkle b i r l i k te gerçek ­
k·şmekted ir; heyecan ve zev k i n ol duğu yerde m u t l a k a gü­
nah d a vard ı r . " S ı k ı s ı k ı y a kontrol edilen koşu l l a r a l tı n d a
l·v l i çiftlerin c i n sel i l i ş k iye girmeleri -bu rad a a maç sadece
ve sadece çocuk yapma ktır- bel k i a ffe d i lebil i r d i ; a ma bu yi­
ne de b i r gün a h tı . Bu u s l a m l a m a ç i zgi s i n i d a h a d a uzatma k
M a n i c i l i k ( beden i l e ruh i k i l iğin i savunan here t i k görü ş )
te h l i kesine götü rebi l i r d i ve çoğu k i l i se a damı bu uçuru m u n
kenarına y a k laşmad ı .
fakat genelde h a k i m olan görüş, zevk i n k en d i s i n den çok
h eyeca n d u ygusu ve ma ntık k ay b ı yüzünden c i n sel e d i m de n
ne den l i zev k a l ı n ı rsa o denli gü n a h a girileceği y o l u n d a y d ı .
i n a n a n l a r k atı y a k l aşımı n y a n k ı l a rı n ı en a z ı n d a n son ra k i
heş y ü zy ı l boyunca k i l i se vaazla r ı n a varıncaya d e k duyma ­
y a d evam ett i . Açıkçası , erkeği n k a r ı s ı yla doğa y a a y k ı r ı ol a ­
r a k -üreme a m a c ı n ı n d ı ş ı n da v e y a zevk için- se k s y apması ,
işin v a r ı p v a ra b i leceği en kötü nokta y d ı . On beşinci yüzy ı ­
l ı n i l k ya r ı s ın da yaşa mı ş olan fra nsi sken v a i z ve reformcu
Sien a l ı Bern a r d i no, bel k i de kendi y a s a l yetk i l e r i n i n ü zerine
ç ı k a ra k , gün a h l a r h i yerarşisinde, b i r fa h i şeyle seks ya pma­
n ın ö l ü mcül bir g ü n a h olduğu n u ; b i r ra h i beyle, k i ş i n i n ken­
d i öz a n nesiyle y a d a başka b i r i n i n k a r ı s ı y l a giri len c i n sel
i l i ş k i n i n d a h a d a ö l ü mcül bir gün a h oldu ğunu; fa k a t en kö­
tüsü n ü n , er keği n doğal olma y a n bir pozisyonda k a r ı s ı y l a
s e k s ya pma s ı olduğunu söyled i . Worms ' l u Burc h a rd , erke­
ğin e v l i l i kte zev k a lma kta ı sra r etmes i n i n , be k a r b i r i n i n bu
zev k i fa h i şelerde a ra ması n d a n dört kat d a h a k ötü ol d uğu­
nu d ü şün üyor d u . Bir k a d ın ı n z i n a yapması i se , en ağır ce­
zayı ge rekt i rı.: n , en t i k s i n d i ri c i suçnı J3
1 56 fı'lı Kişilik Sı·hs

Bu görüşler, rad ikal gibi görünmesine rağmen, uzun bir


geçmişe sahip bir kuşku üzerinde yapılanıyordu: Evlilikteki
seksin günah olmaksızın yaşanamayacağı yolundaki düşün­
ce, ta yedinci yüzyılda Büyük Gregorius tarafından açıkça
dil lendirilmişti . Mastürbasyon bu tartışmada kısaca görü­
nür ama bunun tek sebebi onun daha kötü bir şeye yol aça­
bileceği kaygısıdır: eşe yoğun bir a rzu duyulmasına ve bu
arzuyu s.onuca erdirme gücüne! Ö rneğin, Raimundo de Pe­
iiafort'a daşülen şerh, eliyle kendisini tah rik eden ya da
••karısıyla daha sık çiftleşmek için" vücudun hararetini ar­
tırıcı içkiler içen bir adamın bu tür eylemlerini ölümcül bir
günah olarak kınamak için Huggucio'nun otoritesine baş­
vurur.74 Ö zetle, otoerotizm kötüdür; çünkü bizim normal
seks diye bellediğimiz şeye yol açabilir.
Ö rneğin bir erkek, karısına " aşırı bir tutkuyla" bağlana­
rak kendisini zina yapmış biri konumuna düşürebilmekte­
dir. Raimundo, " hiçbir şey, karınızı zina yapar gibi sev­
mekten daha aşağılık değildir" demektedir. On üçüncü
yüzyıla gelindiğinde bu sertlik rüzgarları dinmişti; ancak
günah çıkartmalarda yöneltilen sorular, ağırlıklı olarak ge­
ne evlilikteki cinsel hayata dairdi. Sonraki altı yüzyılda ev­
li çiftlerin cinsel hayatı yoğun bir biçimde sorgulanmış ve
s uçun buradan çıkıp yayıldığı düşünülmüştür: Bir günah çı­
karma hücresinde, ••eğer kişi hayasızca dokunur, kucaklar,
öper ve diğer haysiyetsiz şeyleri yaparsa, bu ölümcül bir gü­
nah olabilir" denmektedir. Evli çift "çocuk yapar)<en ola­
bildiğince az zevk almayı hedeflemiş midir?" diye sorul ­
maktadır bir diğerinde. Cinsel ilişkiyi boşalma olmaksızın
sona erdirmek -am11lcxus rescrvatus- mümkün müdür? Ge­
belik ya da aybaşı kanaması esnasında cinsel yakınlaşma
olabilir mi ya da duhul olınaksızm sürtünme yolu -a tergo­
tercih edilebilir m i ? Ayrıca, yılın h angi zamanında, haftanın
hangi günlerinde cinsel ilişkiye girileceğine ve cinsel pozis­
yonlara dair sorular vardı . Cinsel yakınlaşmanın ertelenme­
sine dair sorular da söz konusuydu: Karı koca lık görevini
yerine getirmeyi boşlamak, eşinin duyduğu arzuyu artırmaz
ve onu büyük bir tehli keye atmaz m ı ? Günah ve suç tarihi-
Oııcıııicı'ılcm Ôn<t' Mcısıürlıcıs_ı•nıı 1 57

nin önde gelen otoritelerinden birinin söylediği gibi, " Bun­


lar, evli çiftlerin kendilerine sormak durumunda oldukları
pek çok sorudan birkaçıydı. "75
Bu konuda daha esnek bir tutum alan teologlar, Karşı
Reformasyon süreci boyunca bu tür görüşlerle uğraşmak
zorunda kaldılar; temel yaklaşım, evlilikteki seksin mazur
görülmesi gerektiği yolundaydı. Daha yumuşak bir tavır
sergilenmesinin a ltında, bel ki de, Kara Ö l üm • sonrası nü­
fusun büyük ölçüde azalması olgusu yatıyordu; on üçüncü
yüzyılın sonlarından itibaren, evli çiftlerin cinsel yakınlaş­
madan zevk almalarında bir sakınca o adığı düşüncesi lpı
kendine taraftar bulmaya başladı. Belli koşullar altında,
cinsel yakınlaşma kendi başına düşünüldüğünde belki de
günah değildi. Ancak üzerinde her zaman bir kuşku bulu­
tu, bir cehennem gazabı tehlikesi vardı.76
Fahişeyle yapılan seks, zina kadar ağır bir suç sayılmasa
bite, ahlaki mülahazalardan nasibini alıyordu: Daha beter
günahların işlenmesini engellediği için buna göz yumulma­
lı mıydı? Temel eyleme ahlaksızlık damgasını vururken, fa­
hişeye yapılan ödeme moral açıdan nötr bir şey olarak ka­
bul edilebilir miyd i ? Para karşılığı gerçekleşen evlilik dışı
cinsel ilişki ölümcül bir günahken, bir fahişeyle yattıktan
sonra ona para ödemek ahlaken gerekli miydi ? Kötü yollar­
dan kazanılan para sadaka olarak alınabilir ya da kutsal
amaçlar için kullanılabilir miydi? ( Bu soruya genelde olum­
lu yanıt verilmekteydi . ) On altıncı yüzyıla gelindiğinde, ge­
nel bir reform havası içerisinde, fahişeliğe, daha doğrusu
genç bekar erkeklerin fahişelerle düşüp kalkmasına daha az
hoşgörü gösterilmeye başlandı. Evlilik dışı cinsel ilişki, hem
Protestan hem de Katolik Kilisesi'nin evlilik kurumuna
kendi damgalarını vurma mücadeleleri k ızıştıkça, giderek
artan saldırılara maruz kaldı ve önceki yüzyıllarda bilfiil
kabul gören fahişelik ve metreslik bu özelliğini yitirdi. Be­
kar olduğu düşünülen ruhban sınıfı ve manastır toplulukla-

• 1 4 . yüz�·ılJa Anura\·ı crkik�«·ıı hünik w h a ,,,lı.;ını. (ç.n.)


158 lı'h l\ i �ilik .'id:s

rında olduğu kadar kimi seküler ortamlarda da yaygın ol­


duğu düşünülen oğlancılığa karşı önlemler alındı. Özecle,
çiftler arasındaki seks bütün yönleriyle tartışı ldı, reforma
tabi tutuldu ve zaman zaman da baskı altına sokuldu. Fa­
kat tek başına seks konusunda genel bir sessizlik vardı; bu
sessizlik, çoğunlukla, daha büyük günahları tartışmaya aç­
mak için bozulmaktaydı.77
Bu elbette, mastürbasyonun Hıristiyan Avrupa'da moral
açıdan nötr karşılandığı anlamına gelmemektedir; ama bu
olay, bireyi ya da toplumu özellikle tehdit eden bir sorun­
sal, bir luxuria"' biçimi olarak değerlendiril miyor, apayrı bir
edim olarak algılan ıyordu. (Kızlar konusunda ise neredey­
se tam bir sessizli k hüküm sürmekteydi.) Cinsellikle ilgi l i
d iğer kaygılar, mastürbasyona d a i r tartışmaların daha aci­
liyet t�şıyan bir çerçeveye girmesini hep engelliyor görünü­
yordu.
Bu engelleme özellikle mastürbasyonun çok az fark edil­
diği on ikinci yüzyıldan önce belirgindi. Mastürbasyonun
izlerine, büyük ölçüde, modern okurlara, Kilise'nin Batı'da
bir Hıristiyan kültürü ve özellikle Hıristiyan cinsel ahlakı
inşa etmede karşılaştığı güçlüklere dair bir bakış açısı su­
nan kitaplarda, pişmanlık ve kefaret yazılarında rasclamak­
tayız. Bu kitaplar, aynı zamanda, biraz da hilekar bir bi­
çimde kefaretin büyüklüğünden günahın büyüklüğünü he­
saplayarak çeşitli suçların ne derece ciddi nitelendirildiğini
tah min etmemize olanak sağla maktadır.7!1
Bir şey çok açıktır: Altıncı yüzyılın sonu ile on iki nci
yüzyıl arasında mastürbasyona dair ne bir sözcük ne de bir
sını flandırma mevcuttur. Yahudi geleneğini tartışırken de
belirttiğimiz üzere, bu sessizli�in ne anlama geldiğini kestir­
mek zordur. Kanımca, Hıristiyan cinsel etiğinin yaratıcıla­
rı, bizim düşündüğümüzden daha genel eylem kategorileri
içerisinde düşündü ler ve bu doğrultuda genel a macı ifade
eden, tüm bir günah kategorisini kapsa yan ve son radan

• Scf.ıhar. lç.n . I
Orıtıni11'dtm Onfl' .ı.fosıürb<ısyon 1 59

bağlama göre açı klanan fiiller kullandılar; örneğin, "zina


yapmak" (jornicarc) ya da " i hlal etmek " (\'io/o). 79 Her ha­
lükarda, ellerinin altında hem Latince terimler hem genel
kabul görmüş dolambaçlı sözler (amica ve manus gibi ) var­
dı ama bunları kullanmadılar. Elimizdeki kaynaklar bazı
durumlarda tek başına işlenen günahtan söz e � er gibi gö- .
zükse de, diğer durumlarda neden söz edildiği i nanılmaz bi­
çimde belirsizdir. Ö yle görünüyor ki, mastürbasyon, adı
tam olarak koyulması gereken bir cinsel günah kategorisi
değildi.
Kefarete ilişkin göndermelerdeki açıklık değişiklik gös­
termektedir. Bazı durumlarda, rahipten ele alması istenen
edi mle ilgil i bir soru işareti yoktur: " Kendi kendisiyle zina
yapmak [se impsum fonıicaverit ] " ya da o [adam] " kendi
uzuvlarıyla kendini bozdu rrropıiis mcmbıis se ipsum violave­
rit]" gibisinden ibareler hiç kuşkusuz mastürbasyona işaret
eder gibi gözükmektedir. Canons of Theodore, " tek başına
cinsi m ünasebette bulunan [sola cum se ipsa coitum habet) "
bir kadının b u günahının kefaretini nasıl ödeyeceğini belir­
tirken, bir nesneyle ya da elin yardımıyla veya bir başka
yolla yapılmış olabilecek mastürbasyonu ima etmektedir.
Bu örnekte işlenen günah bir zina türüdür ve bir kadının
başka bir kadınla cinsel yakınlaşmasıyla aynı cezaya tabi­
dir. Bu günaha verilen cezanın ağırlığı (üç yı l ) , kitabın, nor­
malde çok daha hafi f şeki lde cezalandırılan mastürbasyon­
la değil, homoseksüel ilişkiyle i lgilendiğini ortaya koymak-
. tadır. Keşişlere, ra hip ve rahibelere yönelik olarak yazılan
daha sonraki yapıtlarda olduğu gibi, bu metinde de yazar,
bizim pedofili ya da homoseksüellik diye adlandırdığımız
yönelimlere karşı büyük bir saldırıya geçmeden önce, mas­
türbasyon konusunu ele almıştır. 11 0
Daha başka örneklerde, mastürbasyona göndermede bu­
lunurken, gerçekte neyin kastedildiğinden emin olamayız.
Ö rneğin, " her kim ki kendisini kirletir l qui sc ipsuııı quoin­
qui11a\'crit J " i baresi bir mastürbasyoncuya işaret ediyor ola­
bilir; fakat bu vakada bel li ki, bir erkeğin kendi kendini k ir­
letebileceği başka yol lar da vardır.11 1 Kefaret yazıları. ona-
1 60 rrk l\i�ilik .Srlrs

nizm diye yorumlana bi lecek şeylere değinmekten çok, düş


azması ve gece boşalmasına ilişkin ahlaki sorumluluğun nü­
anslarını tartışır. " Kişinin uyluklarındaki ( si in Jenıoribus] "
bir boşalma kalıntısı, mastürbasyon sonucu oluşmuş olabi­
lir; fakat bu ifade, belki de, ve genellikle, bacak arası seksi,
yani tek başına bir edimi değil " homoseksüe l " bir ilişkiyi
anlatmaktadır.
Son olarak, biz modern okurların a nlamakta zorlu k çek­
tiği, suçun çok genel olarak tanımlandığı durumlar bulun­
maktadır. Ö rneğin, " mollicies" ( yumuşaklık, kadınsılık)
sözcüğü çoğu kez ve belki de haklı olarak, "mastürbasyon"
diye çevirilmektedir. Ancak gönderge ne olursa olsun, söz
konusu günahın, izin verilen ve yasaklanan edimleri kapsa­
yan karmaşık bir sınıflandırmanın ( bu sınıflandırmada, tek
başına haz, olsa olsa, önemsiz bir günah türüdür) bir par­
çası olduğu açıktır.
Charlemagne'ın sarayında sivrilen ve 798 yılında Orle­
ans piskoposu olan lspanyol Vizigotu Theodulf'un yazdığı
Second Diocesan Statutes adlı yapıtta yer alan bir pasaj, izini
sürdüğümüz konunun tartışmasına ayrılmış gözükmekte­
dir. Bu yapıt, bir günah-kefaret kılavuzu değildir fakat ra­
hipleri yoldan sapmış kimselerle ilişkileri hakkında eğitme
niyetiyle yazılmıştır. Bir cezalar kataloğu olduğu kadar bir
tembih listesi olarak hazırlanmıştır. Kitapta şöyle yazar:

Benzer biçimde, .. mastürbasyon ", dokunma, görme ya da


bir kadını hafızada canlandırma yoluyla oluşan bir kirlen­
me ya da uyanık olunduğu zaman yaşanan bir zevk veya
erkeğin tek başına ya da bir başkasıyla, uylukları arasında
meydana getirdiği pislenme olarak adlandırılmaktadır.

Latince metin, bizim cinsel edimlere ilişkin modern sınıf­


l andırmamızın bir başka çağın sınıflandırmasıyla örtüşme­
sinin ne denli güç olduğunu ortaya koymaktadır:

Simul etiam vocatur immunditia mollicies vel proprer tac­


tum vel visum vel recordationem mulieris, vel aliqua delec-
Onania'dan ()ncr Mfülüıbcısyon 161

tatione accidens vigilanti, vel qui inter femora sua i mpuri­


tatem solus cum i pso vel cum alio exercet.112

Bizim dili mizdeki sözcüklerden h içbiri Theodulf'un immun­


dltia mollicies di,ye tanımladığı, " kirli yumuşaklık ya da ka­
d ınsılık" anlamına gelen bir cinsel edim türüne karşılık gel­
memektedir. Ö nde gelen modern otoritenin kullandığı
" mastürbasyon " şeklindeki çeviri, amaca hizmet etmemek­
tedir. Parçada " benzer biçimde" anlamına gelen simul söz­
cüğü (bu metinde, açıkça, bir kadınla doğal olmayan bir
yoldan i lişki kurmayı anlatmaktadır), Onan'ın günahına,
yani Onan'ın karısına duhul etmesine ve fakat spermini ye­
re akıtmasına, coitus interruptus'a, gönderme yapmaktadır.
Dolayısıyla immunditia mollicies, on sekizinci yüzyıldan
sonra anlaşıldığı biçimiyle kesinlikle Onan'ın günahı değil­
d ir. Ayrıca mollicies doğaya aykırı bir seks türü anlamı ta­
şır gibi görünmemektedir; oysa Aquino'lu Tommaso, do­
ğaya aykırı luxuria kabahatlerini sınıflandırırken mollicies'i
de anmıştır. Yasa, daha öncesinden " irrasyonel zina " ( De
lrrationali fornicationc) konusunu, yani ensesti, hayvanlarla
cinsel ilişkiyi ve " homoseksüel " edimleri ele almıştır za­
ten.8 3
Peki o halde mollitia'nın anlamı nedir? Bu ismin çoğul
hali mollities ne demektir ? Klasik Latince'de rnollis-e sıfatı
bir yumuşaklık durumunu, gerçek, sert bir erkeğin zıddını
ve aynı zamanda bu tür yumuşaklığın ortaya koyduğu ah­
laki durumu anlatır: uçar.ılık, şehvete düşkünlük, kadınsı­
lık, iffetsizlik. Yumuşak, zayıfça bir adamın bedeni ona
d enk düşen bir kişiliğin işaretiydi . Aziz Jerome, Korintoslu­
lara 1 . Mektup 6:9'un Yunanca versiyonunda, o çokça tar­
tışılmış, fa kat anlamı bütünüyle belirsiz kalmış malalwi ar­
seni lroi ibaresini çevirmek için bu sıfatın isim halini kullan­
mıştır. Burada Aziz Pavlos, hangi tür günahkarların ( bu ör­
nekte cinsel normlara karşı gelenlerin ) Tanrı'nın krallığını n
varisi olamayaca klarını belirtmektedir. Kitabı Mukaddes'in
Kral James versiyonu bu günahkarları şöyle sıralar: zina
yapanlar, putperestler, kadınsı erkekler l ıııollcs j, kendi ken-
1 62 frlı l\iş11ik Sdıs .

dilerini istismar eden ler. Ö zgün Yunanca sözcüklerin ne


anlama geldiğini kimse bilmiyor. Aziz Jerome'a göre ınollcs
sözcüğü m uhtemelen, antikitede cinacdus olarak da bilinen
bir genç adamı n belli bir kategoriye sokulamayan cinsel yö­
nelim ine işaret etmektedir. Doğaya aykırı seks konusuna
değindiği pasajlarında rnollities terimini mastürbasyon kar­
şılığında kullanan Aquino'lu Tom maso, Suınrna theologi­
ca'da ( 2 .2. 1 3 8 . 1 ) "yumuşaklık" üzerine ayrı bir bölüm ka­
leme almış ve burada kadınsı lığı tartışmıştır. ( Sözcük, hem
eski anlamıyla hem de aşırı bir zevk düşkünlüğünü i fade et­
meye yönelik olarak kullanılmıştır; yumuşaklıkla ahlaki çö­
küntü arasında bir bağlantı kurulmaktadır.) Mastürbas­
yondan söz edilmemiştir.
Daha sonraki Protestan çevirmenler, jerome ve Aqu­
ino'lu Tommaso'nun genel görüşlerinin izinden gitmişler­
dir. john Calvin'in bu ayete getirdiği yorumun İngilizce çe­
virisinde " weakling [cılız] " sözcüğü kullanılır; bu sözcük,
Tyndale'in 1 534 ve Cranmer'in 1 539 tarihli Vulgata çeviri­
lerinde molles yerine kullandıkları sözcükten türetilmiştir.
Calvin'e göre sözcük, " büsbütün sefahata. batmış olmasalar
da, arsızca konuşmaları, kadınsı bünyeleri, kılık kıyafetleri
ve diğer uçarılı klarıyla edebe aykırı davran maktan geri dur­
mayan kişiler " i kastetmektedir. Cenevre Kitabı M ukad­
des'i, jerome'un molles'i yerine " sefahat düşkünleri " sözü­
nü, Kitabı Mukaddes'in K ral james versiyonu ve Rheims
çevirileri ise " kadınsı erkekler" deyimini kullanmıştır.84
Şu halde, rnollicies sözcüğü sekizinci yüzyıldaki Theodulf
için " mastürbasyon " anlamına gelebilir miydi ? Bilmiyoruz.
Bildiği miz şey bu sözcüğün, " dokunma, görme ya da bir
kadını hafızada canlandırma yoluyla oluşan bir kirlenme,
ya da uyanık olunduğu zaman yaşanan bir zevk ya da erke­
ğin tek başına veya bir başkasıyla, uylukları arasında mey­
dana getirdiği pislen me olarak" tanımlandığıdır. Söz konu­
su günah, bu anılan koşullar altında spermin dışarı atıl ma­
sını içermektedir. i lk ibare belki de, bir kadının düşlenmesi
sonucu oluşan düş azmasına işa'l'et etmektedir; bu tür bir
kirlenmenin biçim i ne olursa · olsun, metin, uyanı kken ger-
Oıuıniıı'ılıın Ôııa Mıısliirlıas_y1111 163

çekleşen fakat bir kadına dokunmaktan ya da onu hayal et­


mekten kaynaklanmayan boşalmalarla, yani kişinin elinde
olmayan boşalmalarla -dclcctatione accidens vigilanti- bir
kadının düşlenmesi sonucu oluşan meni fışkırmasını karşı­
laştırmaktadır. Ardından erkeğin, kendi başına ya da bir
başkasıyla bir likte, uylukları arasında oluşturduğu pislen­
me gelmektedir; ki bu, yalnızken gerçek leştirilen mastür­
basyonu ve bir başka erkekle girilen " homoseksüel" ilişki­
yi ifade ediyor olabilir. Mollicies karşılığında " iffetsizlik "
gibi genel bir terimin kullanılmış olması, bu listeye uygun
düşecektir; " mastürbasyon " elbette daha dar kapsamlıdır.
Fakat bu listenin retorik gücü, kirlenmenin, nasıl oluşursa
oluşsun, kınanması gereken bir şey olduğunu açıkça vurgu­
lamasından gelmektedir. Geriye, mastürbasyonun özellikle
bir tür günah mı, yoksa kutsal metinlerde bahsedilen bir
kirlenme biçimi mi olduğu sorusu kalıyor.
Ve cevap, olmadığı şeklinde görünmektedir. Bütün bu
örnekler çerçevesinde, "mastürbasyon "u bir günah olarak
nitelemek mümkün olsa bile ahlaken bihaber bir düzlemde
kalmış oluruz. Ruhban sınıfının evlenmemesini, keşişlerin
cinsel perhizini, evli çiftlerin cinsel hayatlarında ölçülü dav­
ranmasını temin etmeye yönelik büyük kampanya kapsa­
mında, bu günah-kefaret kılavuzunun mastürbasyona duy­
duğu ilgi en alt düzeyde kalmıştır ve yüklenen kefaretler de
küçüktür. Onuncu yüzyıl sonu ile on birinci yüzyıl başının
1
önde gelen figürlerinden biri olan Worms'lu Burchard, bi-
zim mastürbasyon olara k anladığımız konuda, çoğu kişiye
kıyasla çok daha net bir tutum almıştır; ama konu üzerin­
de çok az kafa yormuştur: Bir oğlan çocuğu bu işi tek başı­
na yaparsa on günlük bir ceza alır, arkadaşlarıyla bir ara­
da yaptığında ise cezanın süresi üç katına çıkar. The Peniten­
tial of Cummean ise biraz daha şiddetli cezalar öngörmekte­
dir; fakat konu belirsizlikler içindedir: Ellerini kullanarak
kendilerini kirleten delikanlılar ( üst yaş sınırı yirmidir) yir­
mi ila kırk gün arasında bir kefaret öderler. ( "Pueri ante xx
annos se invicem manibus coinquinantcs. ) Cinsel ilişkiyi tak­
"

lit eden çocuklara da aynı ceza verilir: yirmi gün. Kötü ha-
164 J"rlı /\işi lilı Srlıs

yal lerle kendini kirleten bir keşişe yedi günlük bir ceza ve­
rilir; menisiyle ke ndini kirleten bir erkek ( " Vir scmctipsunı
coinquinan s " ) biraz daha uzun süreli · bir cezaya çarptırılır:
Bu kirlenmenin gerçekleşme biçi mi açıklığa kavuşturulma­
makla birlikte, bu suç ilk kez işlenmişse cezası yüz gündür,
tekrarı halinde ceza daha da ağı rlaştırılır; on beş yaşında ya
da bu yaşın altında olan oğlanlara verilen ceza kırk gündür.
Mastürbasyon eğer bir günahsa, bu günah sadece erkekler­
le delikanlıları etkiler görünmektedir; şehvetin insanı dü­
şürdüğü diğer korkunç sapkınlıklar karşısında mastürbas­
yon masumane kalmaktadır.85
Asıl önemli olan, Tanrı'nın, şehveti dizginlemek için va­
zettiği kurumları -çoğunluk için evlilik, az sayıda kişi içinse
bekarlık- tehdit eden günahlardı. Komşusunun karısını kir­
leten bir adamın ödeyeceği kefaret bir yıldı; karısı kısır olan
bir adamın, karısıyl a cinsel ilişkiye girmesi yasaktı; bir erke­
ğin yılda en azından üç defa, kırkar günlük sürelerle ( kutsal
günler boyunca) cinsel i lişkiden kaçınması gerekiyordu . Ra­
hipleri n ya da tarikatlardaki din adamlarının cinsel perhiz
yeminlerini bozmaları korkunç bir günah olarak kabul edil­
mekteydi : Oral sekse yeltenen bir keşişe dört yıl, enseste üç
yıl ve oğlancılığa yedi yıl ceza verilmesi öngörülmekteydi.
Zina yapan bir piskopos on iki yıllık bir cezaya çarptırıl­
makta ve unvanı el inden alınmaktaydı. Keşiş ya da rahip ne
denli üst mertebedeyse, hunların işlediği suç ne denl i büyük
bir skandala yol açtıysa ve eylemleri toplumu ne denli sars­
tıysa, ceza da o denli şiddetli olmaktaydı. Mastürbasyon, bu
bağlamda, ana mesele olarak görülmüyordu. Aynı şekilde,
şehvete karşı bir savunma aracı olarak evliliği doğrulama
mücadelesinde ya da keşişlerle rahiplerin ettikleri perhiz ye­
minine sadık kalmalarını sağlama çabasında da mastürbas­
yonun pek bir önemi yoktu . Eğer kirlenme (coinquination)
genel bir kategori ise, mastürbasyon bu kategori içinde yer
alan, nispeten önemsiz bir alt türdü.86 Görece kısa süreli ke­
faretlere tabi, iffete ve cemaatin dirlik ve düzenine yönelik
kurumları çökertme tehdidi içeren cinsel kabahatlerin ya­
nında çok hafif kalan hir kirlenme biçim iydi .
011.ıııia'd,111 Oıırr Mıısliirlıcısyon 165

668-690 yılları arasında başpiskoposluk yapan Can rer­


bury'li Theodore, yazdığı günah-kefa ret k ılavuzunda, nere­
deyse yalnızca erkek din adamla rı için geçerli olan bu iki
günah k ü mesi hakkında sağlam bir yaklaşıma sahip oldu­
ğunu gösterir. Kirlenmelerle i lgili olarak şu cezaları öngö­
rür:

" Eğer papaz hayal gücünü kullanarak menisini boşaltırsa


bir ha fta perhiz yapar."
"Eğer lpapazl eliyle dokunarak aynı sonuca yol açarsa"
-bu, muhtemelen mastürbasyondur- " üç hafta perhiz ya­
par."
" Bir kadına dokunarak ya da onu öperek kendi kendi­
sini kirleten [coiııquirıcıbitur) bir papaz kırk günlük bir ke­
faret öder . "

Arzuyla bir kadını öpen -ve muhtemelen kendi kendisini


kirletmeyen- bir din adamı, mastürbasyona kesilen cezanın
aynısına tabidir: Yirmi gün. ( Kitabın ayrı bir bölümünde,
ruhban sınıfı dışında kalan erkeklerin kendilerin i k irletme­
leri halinde kırk günl ük bir kefaret bedeli ödediklerini öğ­
reniriz. )

" A klını kötü şeylere yorarak sık sık menisini boşa ltanlar
[ burada söz konusu olan k işiler din adamt·a rıdır) yirmi
günlük bir. cezaya çarptırılır."
" Uykuda yken menisini kil isede boşaltanların cezası ye­
di gündür. "
" Eğer rahip ya da rahi be, kendi kendisini tahrik eder­
se" -burada kastedi len mastü rbasyondur- " bu günaha ke­
faret olarak yirmi gün, tekrarı halinde kırk gün ceza veri­
li r . ''

Bu cezalara genelde erkek ve kadınla rın dahil edilip edilme­


diği bel l i deği ldir; buradaki liste cinse l l i k kapsamına sok u­
labilecek edimlere yeltenen keşişlere ve kutsal bakirelere
yönel ik kınama ve ceza larla başlamaktadır; dolayısıyla, söz
konusu kişiler hem erkekler hem de kadınlardır. Fakat co­
iııqui nation (kirlenme) , çoğun lukla erkekler için kullanı l­
maktadı r; bu yüzden bu konuda emin olamayız.
Tüm bun lar, ci n sel ilişkiden uzak durulması gereken dö­
nemlerde ya da doğa l olmayan pozisyonlarda ilişkiye geçil­
mesi halinde (örne�in anal yoldan kurulan ilişki , mastürbas­
yon un aksine, her yerde şiddetle men edilmiştir) öngörülen
cezalarla kıyaslanabilir. Zina yapan keşişlerle kutsal bakire­
leri yedi yıllık bir kefaret süresi beklemektedir; oysa bir ba­
kireyle cinsel i lişki kuran ruhban dışı bir adamın cezası bir
yıldır; kadın evliyse cezanın süresi dört yıla çıkmaktadır.
Mastürbasyon masum bir edim değildi. Fakat öyle bü­
yük bir önem de ta şımıyordu. Keşişler, rahibeler ve rahip­
ler, sürekl i bir biçimde, cinsel perhizlerini korumak ve dün­
yevi hazlardan uzak durmak için mücadele veriyorlardı.
Ö te yandan Kil ise, halk a rasında ensesti önlemek, evliliğin
kutsal doğasını ve hozulmazl ıgını muhafaza etmek için uğ­
raş veriyor, tensel haz duymayı amaçlayarak karı kocalık
görevini yerine geti rmeyi l anetliyordu. Kilise, Hıristiyanlı­
ğın yayıld ığı her yerde yeni bir toplumsal düzen yaratmak­
la meşguldü. Şehvete karşı güvenli bir sığınak olan evlilik,
her türl ı.i sapkınl ıktan uzak tutul malıydı. Akrabalıklar per­
çinlenmeli, aileler korunmalı, eski gelenek ler kökünden sö­
külüp atılmalıydı. Böyle bir dünyada tek başına seksin rolü
küçüktü.87
On birinci y ü zyı l ı n orta larmd a , Katolik Ki lisesi'ni sa rs­
maya başlayan büyük reform hareketinin bir parçası ola­
rak. mastürbasyon n i h a y e t yeni ve belirli bir anlam kazan­
maya başladı. Hala kadmlar, oğla n l a r ya da kızlar açısın­
dan değe r l e n dirm e konusu olmayan mastürba syona , ö nce
ru hban sın ı fı , d a h a s o n ra t ü m erkekler n ezd i n de tam a n l a ­
m ı v l a iğrenç b i r gü n a h sratüsii kaza n d ı r ı l d ı . O z a m a n a d e k
küçük b i r � ü n a h ol a ra k görü l e n ve fa zla d i k kat çek m eyen
m a stürh.1 s y o n , b ü y i.i k h i r a d ı m atar a k t•n b ü y ü k g ü n a h l a r
kervamna k a r ı l m ı ş o l d u .

N e v a r k i bu duru m. � o k da lı;1 ya k Kı . reformc u l a r n a z a ­


r ı nda bü y ü k aci l i yc:re s a h i p, ccın .1 a r lı a y a r ı ııı r c k ba şı ııa
Oııııniıı'clıın Öıırr Mmriir/lt.1sr1111 1 n7

seksten çok daha fazl a tehdit eden ba şka bir suçtan dolayı
ortaya çıktı. M astürbasyon, doğaya karşı işlenen bir günah
oldu; çünkü artık bir diğer "cezai yaptırım gerektiren sap­
kın l ı k "la hir arada sın ı flandırılmaya haşlan m ıştı: Sodom i .
O n birinci yüzyıl başlarında bu yeni sın ı flandırmaya yö­
nelik bazı eği l i m ler mevcuttu. Sodomizm, öteden beri, anal
yoldan k urulan c i nsel i lişki olarak bi li niyordu. Worms 'lu
Burchard, 1 007 civarında, bu konu hakkın da bir d izi soru­
yu yazıya döktü. Birisinin pen i s i n i " hi r e rkeğin en gerisine"
f in masculi tcrga et in post {c) riora) yerleşti rmesi ve böylece
� sodoml uların yaptığı türden bir cinsel münasebete " kal­
kışmasına, karşı l ı k l ı yapı l a n mastürbasyona , " ka lça ve uy­
luklar arasındaki cinsel münasebete l i ntrn coxas ] " ve n i ha­
yet tek b a şı na sekse dair sorul ardı bunlar: " Erkekl i k orga­
nını e l i ne a l ıp, toh u m u n u dışarı fışk ı rtma k amacıyla, deri­
sini bir a şağı bir yukarı hare ket etti rdin m i ? " Bununla bir­
likte Burc ha rd, kendi genel gün a h sı n ı flandırması n ı n , bir
ahlaki den k l i k iddi asına destek ol masına izin vermez. Sodo­
mi içi n , koşull a ra bağlı olarak, on ila on bir yıl arasında de­
�işen cezal a r uygun görülmektedir; intcr cru ral seksin ceza­
sı, sadece su ve e k me kle geçirilen doksan gündür; mastür­
hasyona i se (faz laca önemsen mediğinden olaca k ) on gün­
lük bir ceza biçi l m iştir.88
Burchard'dan b i r k u şak son ra, Peter Damian'la birli kte,
mastürbasyona bakış açısı değişmeye başla d ı . H ı ristiya n l ı k
tari h i n i n önde gelen reformcu l arı n dan v e önemli kişi l i k le­
rinden hirisi olan, keşişl i k , ra h i p l i k ve piskoposl u k yapan
v e kardinal l iğe d e k y ü k selen D am ian , mastürbasyonu, b ir
t ü r sapkın l ı k , "d oğaya a y k ı rı " bir ed im olarak sı n ı flandırı­
yord u . " S izlere tüm meseleyi düzgü n ve bütü n l ü k l ü bir bi­
çimde gösterme çabası çerçevesinde, bu doğaya ka rşı işle­
nen güna h 1 11 dörr türünü b i rbiri nden a y ı rr ermek mümk ü n "
diye yazmıştır:

K i m i l eri y a l n ı z başL ı r ı n a y k e n g ü n �1 1ı işler, k i m i l eri k :l rşı l ı k ­


l ı mastürbasyon �·a pa r l va n i , b i r b aş ka s ı n ın e l i m a r i fe t i y l e
y a p ı l a n ıııa stii rh�ısyon l , k i m i leri u y l u k s a l zina i ş l er l ya ı ı i ,
1 68 / dı Kişilik Sl'lls

u y luklar arasıııdaki �iin<t h l ve n i ha yet, k i m i leri de doğaya


t a m a men a y k ı r ı bi r e d i m d e b u l u ıı u r.119

Daınian'ın yaklaşımıııda, masrürhasyonun neden d oğa ­


ya aykırı olduğu, neden sa'dece pis bir edim olmadığı çok
açı k deği ldir. Daınian , ne kutsal metinlerden ne de o uzun
tefsir geleneğinden alın tı yapar; tam rersine, dördüncü yüz­
yılda ge rçekleşti r ilen Engürü Konsili 'nden bu yana, kimse­
nin, o a r sı zca h ü k ü m sü ren değişik tür cinsel sapkınl ıkları,
ses geti recek biçi mde kınamamasından yakınır. Ona göre
Kilise, "yal nızken günah işleyen " kişilere sekiz yüzyıl bo­
yunca ho ş gö rüyle bakmış ve hunlardan hiç söz etmemiştir.
Mesele, mastürbasyonun üremeye yönelik bir edim olma­
ması da değildir. Dam ian ayrıca, bu tür eylemleri gerçekleş­
ti renlerin hissedecekleri sapkın zevke de hiç değinmez: Cin­
sel hazzı konu dışında bırakmıştı r. " Doğa " demekle " doğa l
dünya "yı kastediyor görünmektedi r. " Bir koç, cinsel birleş­
me a rzu s uy l a yanıp tutuştuğu için mi, bir başka koçun üs­
tüne atıl ır ? " Tabii k i hayır. Ve bir aygır, ahırda bir başka
aygırla yan yana dururken en ufak bir heyecan duymaz, ta
ki bir kısrak gelene kadar; o anda da " şehvet duygusu diz­
ginlerinden boş anır. " Dolayısıyla," erkeğin erkeğe duyduğu
a rzu, karşı cinsle yakın laşmak için yanıp tutuşan bir erke­
ğin bozuk r u h halinin çok ötesine uzanmaktad ır. Damian'a
göre hu yönel im, ancak bir tür çı lgınl ı k olarak açıklanabi­
lir: " Bi r erkek başka bir erkeğe kirli amaçla yöneldiği za­
man, kendi bedeninin doğa l itkisine uyduğu söylenemez;
burada söz konusu olan, şeytanın dürtüklemesidi r." Sadece
ed i min kendisi deği l , hu yönde bir a rzu da çılgıncadır; ki hu
d a , Damian'a göre, E n g ü r ü Konsil i'nin, sodominin Katolik
H ırisriy a n l a r a deği l de iblis ruhlulara musallat olduğu res­
pir in d e n i ç i n ısrarcı olduğun u açı klamaktadır.
B u a rgü m a n l a r ı nasıl a n l a rsak a n l a y a l ı m, tek başına
seksle pek i l i n t i l i görünınemck redirler; zira Daınian'ın b a h ­
settiği a rzu, i mgele mde ki bir nesneye ya da kişinin kendi
i>zi.ine deği l, uygunsuz bir başka kişiye yö ne liktir . " Bir haş­
ka koçu a r w l a y a n koç " örnc�indeki sapıklık, masrürbas-
Oııııııiıı'cf,m 01111· M<ısıürhasv.ın 1 69

yonun tanımına uymamaktadır. Belki de buradaki asıl nok­


ta şudur: Sadece farklılık akılcı a rzuyu ortaya çıkarır ve
mastürbasyonda bu farklılık unsuru yoktur. Damian'ın ör­
tük argümanı eğer buysa, bunu hiçbir zaman fiilen ortaya
koymamıştır ve göründüğü kadarıyla ortaya koym uş olsay­
dı da inandırıcı olmayacaktır. Klasik tıp ve etik geleneği,
mastürbasyonun heteroseksüel ilişkinin aşağı dereceden bir
versiyonu olduğunu düşünmüştür ve ben bunun tersini sa­
vunan bir Hıristiyan yazara rastlamadım. Damian'ın, ken­
di kendini kirletmeye verdiği tek örnek, çöldeki münzevi­
dir: B u adam, öleceği esnada, kendisini ibli slere teslim et­
miş ve kirlenmeyle kendi mahvına yol açmıştır.90
Boolı of Gomorrah (Gomorra Kitabı] niye öyle oldup,unu
açıklamaksızın, mastürbasyonu n "doğaya karşı işlenen " en
iğrenç günahlardan biri olduğunu i leri sürer. Peter Daıni­
an'a göre, bir din adamının son una kadar giderek kirli bir
edi m gerçekleştirmesi gerekmememektedir; zira Sodom l ula­
rın prototipleri -" Sodom'da yaşayanlar"- " sadece cinsel­
likle ilintili bir edimle kendilerin i " küçültmczler. Şuna
inanmalıyız ki, onlar başkalarıyla olduğu kadar, tek başla­
rına iken de bu tür eylemlerde bulunmuşturlar. Suçlular hi­
yerarşisinin en altında gene, " bilmeden günah işleyen ", bü­
yük olasılıkla tek başına seks konusunda " bunun doğal bir
işlevden kaynaklanan bir hak olduğu ve yapılmasına izin
verildiği " düşüncesine sahip olan o münzevi yer almakta­
dır. Damian, bir a rgüman ortaya koysa bile bunu kısa me­
taforik imlemelerle yapar. Sodomi i ffetsizliği asmasında,
bir kökten dört dal uzanır. Eğer bir din adamı bu dalların
herhangi birinden üzüm koparırsa " ne olduğunu anlama­
dan zeh i rlen i r . " Bir başka deyişle, Daınian 'ın ezmek i stedi­
ği yılan dört başl ıdır; " bu yılan dört ağzının herha ngi biriy­
le ısırmakta ve tüm zehrini hemen akıtınaktadır. '' '1 1
Daınian'ın , elli beş sayfalık risa lesi nde, mastürbasyona
açıkça göndermede bul unduğu kısımla r bu iki üi ınlryle,
daha önce aktardığım açılış sözleri nden iba rerrir. Ta rtışma­
sının büyük kısmı, genelde Ki lise'yi, özelde i se diıı adamla­
rın ı tehdit e d e n homoseksüel a rzu ya d i k k a t çekmeyen eski
1 70 / dı l\işi lrll Sı'l:s

d i n kitapl a rına c ü m l e cümle hücum etmeye ayrı lmıştır. Ri­


saledek i pek çok bölüm Engü rü Konsi l i 'nden yapı lan a ktar­
malarla başlar; çünkü Damian'a göre kon uya doğru yakla­
şan b i r tek bu konsi ldir. Damian, kendisini, sodomizm şer­
rini tepelemeye adam ıştır: " Ah, eşi benzeri görülmemiş suç !
A h , gözpı n a rları kuruyana dek gözyaşı döküp yas rurulma­
sı gereken namussuzluk " diye feryar ermektedi r . O, basit
bir biçimde kendi soyut " a k ı l d ı şılığından" doğan bir gü­
nah, doğaya a y k ı r ı oluşuyla deh şet verici bir kötü l ü k -her
ne kadar sapkınlığının teolo j i k remel i bu olsa d a- değil, d i r­
l i k ve d üzen tohu m larının kök salmasını engelleyen bir sa­
p ı k l ıktır. Sodomizm, oğl a n l a rı n , manevi babaları tarafın­
dan k i rleti l mesi d i r . Bir rahibin, kendisine günah çıkarmaya
gel m i ş bir kızla yatması günah i se, aynı ra h i bi n bir oğlanla
ci n sel i l işki kurması çok daha büyük b i r günahtır. Oğlancı­
lık, kend i sorumlu luğunda olan kişileri kirletmek demektir;
bir b a kireyi çırılçı plak soymaktan çok daha iğrenç ve aşa­
ğı l ı k b i r tutumdur; ensestin d i k alası d ır. Hemcin slerini iğfa l
eden keşişler e n alçak insanlard ı r. Damian'ın enerj isi ve so­
domiye karşı yazıp çizdikleri, manastır hayatının erotik
k ültürüne bütün yönleriyle karşıdır. Ve onun bu tavrı, on
b i r i nci yüzyı l ı n son l a r ı ndan i tibaren , ruhban sınıfının yaşa­
d ığı cinsel perhizde görülen sapmaları ön lemeye yönel i k ge­
nel seferberliği n bir parçası olmuştur.
Modern perspektiften bakıldığında, Damian'ın hedefi­
n i n , tek başına seks deği l, c insel taciz, oğlancı l ı k, güveni
kötüye k u l la nma ve topl umun d irlik d üzenine yönel i k en
karanlık cinsel tehd itlere yata k l ı k eden bir manastır hayatı
olduğu görü lür. Eseri n i n esa sını ensest olayına duyulan bü­
yük bi r tiksinti o l uşturur: Ba hanın, oğl u ya d a kızıyla; rahi­
bin, manevi oğl u ya d a kızıyla girdiği i l i ş k i . M a stürbasyon ,
ontoloj i k ola rak ne den l i ruhban smıfmm doğaya karşı iş­
l ediği o büyük giinahm ( oğl anc ıl ığı n ) k a psa mın a sok u l u rsa
sokulsun, hakkında n a d i ren bir şey ler yazı l m ı ştır. M a stür­
basyon kendi başı n a , oğl ancılık kadar ra hatsızlık yaratma­
ya m ü s a it deği ldi . M a stürbasyon sadece kendinden d a h a
kötü bir şeye a t ı l a n i l k a d ı m o l a r a k ö n e m kaza n ıyord u, tıp-
< lrııın iıı'ılwı Oıııc Mmıür/Jtısvıın 171

kı mari h uananın eroin bağı m l ı l ığın ı hazırlad ığı n a inanı lma­


sı gibi .92
Damia n ' ı n metni, i n i ş çıkışlı bir tarihe sahiptir. Bu me­
tin, en azından açı ktan açığa , hiçbir orraçağ yazarı ta rafın­
dan k u l l a nı l mam ıştır. Risalenin ithaf edildiği Papa J X . Leo,
Dam ian'a harcadığı çabalardan dolayı teşekk ü r etmiş fakat
Tanrı'nın merha metinin hava ri ler gibi yaşamaktan önce
geldiğini, bu dört günahtan herhangi birini i şleyen bir d i n
adamı nın unvanını el inden almayacağın ı v e -bizim tari h i ­
miz açısından daha da önemlisi- tek başı n a sek s ya da baş­
kasının e l iyle mastürbasyon yapan veya başka bazı koşullar
a ltında toh umunu a k ı tanlar ile anal yoldan c in sel i lişki ku­
ranlar arasında dağlar kadar fark olduğunu söylemiştir. t i k
grupta yer a l a n günahkarlar, günah ç ı karır ve kefaret öder­
lerse, bu sapkı n l ığa tevessül etmeden önce sah i p oldukları
makama geri dönebil irlerd i . " Doğaya karşı i şlenen bir gü­
nah " ı neyin oluşturduğuna dair Damian'ın getirdiği tanım,
sonrak i yüzyıl ı n en önemli fı kıh derlemeleri n i n i ki sinde
-Yves de Charrres ile Gratia n ' ı n derlemeleri- yer alan yak­
laşımla uyum içeri sinde değildir; herhangi bir cinsel kabaha­
ti bu kategori içine sokan bu derlemeler, terim i n anlamını
oldu kça gen i ş tutmuşlard ı r . Oysa, Reform asyon 'dan önce­
ki y üzyı llarda Katolik teolojisinin başlıca kayna k larından
biri haline gelen, Peter Lombard tarafı ndan on i kinci y üz­
yılda yazılan ve Augusti nus ile diğer otoriteler üzerine yo­
ruml arın yer ald ı ğı Sentences bu günah kategorisinin sınırla­
rııu daraltmıştır. Lom bard, "doğaya karşı i şlenen suçlar"
dey i m i n i , biraz k a fa karıştırıcı bir biçi mde, ma stürba syon­
dan ya da homoseksüel l i kten hiç söz etmeksizin, bir kadı­
nın bir erkek tarafı ndan gayri meşru biçi mde k u l l ar n lması­
nı anlatmak amacıyla kul lanmıştır. Macarista n l ı Pavlus'un
on üçüncü yüzy ı l ı n başında yazdığı Sunııııa of Pcnancc, bu
iki yaklaşım arasın da bir yerde durmaktad ı r . Pavlus'a göre,
" birisi toh umunu, on un için bel irlen m i ş yeri n d ı şına boşa lr­
tığın d a " ! yani kadının vaj inasından başka herha ngi bir ye­
re 1 doğaya karşı !)ir gü nah işlemiş olur . Bu, k iş i n i n kendi
annesiyle i l i şkiye g i rmesinden daha kötüdür; ve bu güna h ın
l 72 Tl'lı Ki�ilih .S.·k s

en k orkunç türü ise, k i ş i ni n karısıyla anal yold an i l işki kur­


ması dır. Surııma of Pcna11cc, daha sonra, uzun uzadıya sodo­
nı izmin korku nçluğunu tartışır.93
Tüm bunların a rasında mastürbasyon, genelde günah,
özelde 'ise luxuria kon u sundaki teoloj i k yak laşımın küçük
bir parçası konumundayd ı . Damian'ın yaptığı sını flandır­
ma on üçüncü yüzyı l ı n son larında hala kabul görmekteydi .
Her halükard a , sodomizm batağına gömülme yolunda bu
i l k küçük a d ı m (mastürbasyon), Peter'in gösterdiği neden ­
lerin aynısından dolayı olmasa da, çağın önde gelen teolog­
ları tara fı ndan "doğaya karşı işlenen bi r gü nah" olarak gö­
rülmeye başlandı.
Aquino'lu Tomasso, o çığır açan eseri Summa Theologi ­
ca'da, şehvetin (luxuria) yol açtığı gün a h l a r ı n en büyüğünün
"dogaya karş ı " işlenen kötülükler olduğunu bi ld i rmekte­
dir. Bütün gün ahlarda ve özell ikle tüm şehvet biçim lerinde
görü ld üğü gibi, bu gün a h l ar akılla çeli şmektedi r; fakat bu­
nun ya n ı sıra doğayla ve özel likle de ci nsell iğin doğa l biçi­
miyle çeli şmektedir. Bunlar, üremeye yöne l i k edimler deği l ­
d i r ; hun larla b i r zürriyet meydana geti rmek imkansızd ır.94
A quino'lu Tomasso dört tür güna htan bahseder; bunlar­
dan birincisi mastürbasyonu da içermektedi r. Aquino'lu
Tomasso'n u n dola mbaçlı sözleri a rasında yolumuzu bul­
mak kol ay olmasa d a , izini sürdüğümüz ayıp, şu aktiviteler­
den birine, oldukça açık bir biçimde, denk d üşmekted ir:
" C i n sel i l işki dışında bir davranışla, orgazm amacıyla l dc­
lectationis vencreae] bir boşa lma ( pollutiol gerçek leşti ril i rse,
bu, k i m i lerinin i ffetsizlik (gene molliticm I olarak adlandırd ı ­
ğı, k i rlen meyle i l g i l i b i r günaha l ııcccat u m imııumditiacj gi ­
rer . " Doğaya karşı i şlenen diğer üç suç daha bi r özenle be­
timlenmiştir ve kend i düşünce kalıplarımıza daha kolayca
tercüme ed i lebilir: Hayva nlarla cinsel i l i şk i eylemi (hcstiali­
tas) ; hemcinslerin b i rbi rleriy le, kadı n ın kad ı n l a , erkeğin er­
kekle cinsel i l i ş kisi ( sodo11ıiticıı111 ); ve doğaya uygun ( natura­
/is moclos ) çiftleşme k u ralına riayet edi lmemesi -uygun ol­
mayan hir orga nın kullanı lması '' ya da • i i�er hayva n i ve ca­
n avarca uygu l a m a l a r " a y<lneli nıne s i .
( ıu.ınitı'•lıırı Oııcı· Mmıiiı l><ıs ı ıın 1 7 .�

Aquino'lu Tom asso'n un " i ffetsizl i k " ya da •·yumuşak­


lık" olarak tan ı m ladığı 11101/iticnı, sadece mastürbasyonu
ima etmeyen, oldukça genel hir teri mdir; fa kat ınastü rbas­
ycm, bu sın ıfland ı rmada bir sodomizm biçimi olarak görül­
mese bile, kesinkes ••doğaya karşı " işlenen bir günah olarak
mütalaa ed i l me kted ir. Bu terfiye rağmen Aquino'lu Tomas­
IO'nun k i rl i l i k gün a h ı n a -peccatum iınınunditiae ya d a molli­
tlnn- ilişkin yaklaşı m ı , geç ortaçağ dönemine ve Röne­
ıans'a ait din k itapla r ı n ı n ve genelde ilahi tasa rıma uygun
bir cinsel n izam ya ratmaya yönelik çabaların gölgesinde
kaldı. Bel ki de mastürbasyon öylesine yaygın b i r uygula­
maydı ki, din ada mları, daha da yaygınlaşır korkusuyla,
ondan bahsetmeye çek i n i yorlard ı . Yine bu sessizliği n asıl
anlamlandı racağı mızı bilemeyiz. Fakat bir kez daha K i l i se,
cinsellikle i lgili diğer günahlar kon usunda konuşmaya i s­
teklidir; bu da K i l i se'nin, ya bu günahları daha çok önem­
sediğini ya da bu tür günahların tartışılmasına tan ı k olduk­
tan sonra halkın aynı günahları i şlemeye yelten mes i n i n pek
muhtemel olmadığı n ı düşündüğünü akla geti rmekted i r . Ba­
na göre söz konusu olan durum birinci seçenektir.
Daha önce de gördüğümüz gibi, sodom izm hakkında
pek çok şey yazı l ı p ç i z i l miş, aleyhinde pek çok vaaz veri l­
miş, on i kinci yüzyıldan itibaren de, bel l i koşu llarda ü s tü
örtük bir hoşgörü sergilenmiş olsa bile, kimi zam a n çok
sert ceza l a r uygu la n mıştı r . Ka rı kocanın yaşadığı cinsel haz
da, kendi ba şına bir amaç olduğunda, her zaman şüphe bu­
lutlarını üzt'rine çekm iştir. Aquino'lu Tomasso'nun dör­
düncü kategorisinde oral seks ya da erkeği n üstte olmadığı
cinsel pozi syonlar doğaya aykırı eylemler olarak s ı n ı flandı­
rılma ktadır; zira hu tür edimlerin amacı şehvet duygu s u n u
tatmin etmekti r. Erkekle k a d ı n arasındaki - k a r ı ile koca ya
da mü şteri ile fa h i şe a ra sı n da ki- sodomik i l işkiler büsbütün
iğrençti r.
Burada savu n u l a n surlar, bireysel değil top l umsaldır.
Doğaya karşı i� lenen günahlar, Ta nrı ' n ı n, insan la rın ci nsel
arw l a rın ı giderme-dizginleme yolu nda yaratmış old uğu ku­
ru m l a ra ( d i n a d a m l a rı için perh iz. h a l k için ev l i l i k ) doğru-
1 74 ı ..ıı l\i�ililı .S.-lıs

dan bi r sald ırıyd ı . Evl ilik çarısı a l rında karı ve koca her
gün. ciddi bi r ahla ki re hli keyle yüz yüze gel mekteydi . Oto·
ritelerin lanetlediği durumlar, evli çiftlerin doğaya aykırı
heterose ksüel edim lere -11 011 in dcbito vasc (yanlış yere duhul
etme) ya da 11 0 11 in dcbitus rnodus ( uygun olmayan bir tarzdıı
birleşme )- kalkıştığı d urumlardı r. Büyük A l bertus, cinsel
ilişkiyi biri doğaya uygun, diğer dördü doğaya aykırı, beş
ka regori içinde sınıflandırır. Doğaya uygun kategoride ka·
dm a l rta, erkek üsttedi r. Doğaya aykırı kategorilerde ise,
evliliğin amacına, ba şka bir deyişle, ölç ü l ü l ük ve üremeye
ters düşen yöne limler söz kon usudur. Sodomizm, çokça
k u l l a nılan, etki li bir doğum kontrol yöntemiydi (evlili kre
cinse l h azzı n kabul edilebilir tek geçerl i nedenini alenen
reddeden bir cinsel edimdi ) ve "doğa l " olanın dışındaki
herha ngi bir pozisyonun, gebe kalma şansını ortadan kal­
dırdığı d üşünülüyord u . On beşinci yüzyı lda Paris Üniversi­
tesi rektörü, yazar ve ünlü teolog jean de Gerson'un da be­
l irttiği gibi, cinsel uzuvların her erotik uyarımı ( " omnis lu­
xu rious attıactus" ) doğal döl leme d üzeneği ni bozduğundan,
bir tür zina, hatta zinadan d a kötü bir şeydir.95
Yedinci emrin, kadın ve erkeği, evlilik kurumu dışındaki
her türl ü yakın laşmadan men etmek le kalmayıp aynı za­
manda onların, karı koca olarak, yatakta istemli bir biçim­
de ve gereksiz yere haz duymalarını da yasakl adığı i leri sü­
rül m üştür . Bu anlam ıyla zina, yani sırf zevk için partnerine
dokunmakla işlenen günah, evl i li k kurumu içinde gerçek le­
şiyorsa çok daha vahimdi ; çünkü bu kurumun en temel
amacı göz göre göre çiğnenmiş oluyordu. Papazların, yöne­
tim leri altındaki cemaatlere mensup kişilerin yatakta yaptık­
ları hemen her şeyi kınayan bu emi rleri nasıl yorum ladıkla­
rı ta m ola rak bel li deği ldir. Fakat Aquino'lu Tomasso'nun
doğaya aykırı edi m lere ilişkin dördüncü kategorisi, bunun
sınırlarının nerede çizilebi leceğine dair soru gibi, el bette bü­
yük i lgi çekmişti. Bununla karşılaşrırıl dığında, ki rlenmeye
ilişkin günahları içeren birinci ka tegori sönük kalmıştı.%
O n dördüncü yüzy ı ldan on yedinci yüzyıla kadar Fran­
sa 'da yayımlanan gü nah çıkarmayla i l gili bütün el kitapları-
Onıırı iıı'clcın Oıın- Mcısıii r/ıcısvıın 1 75

111 inceleyen bir a raşrırma, rahipleri n , kim i za m a n masri.i r­


hasyon l a i lgili sorula r sord u k la rı nı fa kar bu sorgu l aman ın
d lizenli ya da sistemati k olara k yapılmadığını sapta m ıştı r.
l\ir tövbekar doğru yoldan çıkmışsa, onun te k başına sek s
yapması, doğaya a y k ı r ı diğer ü ç t ü r edimden ç o k d a h a ha­
fif bir suç olarak görül m üşrür; ağır suçlara bakmak yüksek
maka m ların i ş i d i r, oysa mastürbasyona, tü m ü arasında b ir
tek bu durumda, ceza biçmek o cemaatin papazın a bıra k ı l ­
mıştı r. D a h a s ı mastürbasyon, ev l i l i k kuru m u d ı ş ı n d a ger­
çekleşen ci nsel i l i şk iden kurum içinde aşırı arzuyla gerçek­
leştirilen birleşmelere dek bir dizi günahı kapsayan geniş
bir kategori olan zinayla karşıl aştırıldığında, daha hafi f bir
suç m u amelesi görmekteydi . Dolayısıyla, Aziz Tomasso,
" kirlenme güna h ı " n ı şehveti n en adi biçim i , " Ta n rı'ya ha­
karet" , " a k la uygun olarak geliştirilmiş yaşama p l a n ı " n a
aykırı b i r davranış olara k sını flandırsa bile ı rza geçme, en­
sest, ba ştan çık a rma ve zina suçlarına bulaşmış kadın ve er­
kekler, hatta rahipler tek başı na seks yapmaya k ı yasla, çok
daha ağı r bir gü nah işlemiş o l uyorla rd ı. '' Doğaya aykırı
sek s" -öl ümcül güna h ı n genel kategori si- gerçek te, homo­
seksüel l i k anlamına gel iyordu ; huna karşın başka b irçok
günah da bu günahla aynı sınıfa kon uyordu .97
M astürbasyon, D a mian 'ın onun va racağı yer olarak de­
ğerlendirdiği sodoın izınle karşılaştırıldığında, d i k k a te de­
ğer bulunmuyordu . On i k inci yüzyılda, büyük reform çağı ­
nın başlarında, d i n i ve seküler ororiteler, erkekle erkek ya
da erkekle kadın a rasın daki bu doğaya aykırı edime, sodo­
n1İye karşı alenen bir savaş açtı lar. Tek başın a seks, bir kez
daha gölgede k a l d ı . On dördüncü yüzy ı l ın sonla rında Papa
X I . Gregori us şöyle d iyecektir: " floransa lı lar arasında hü­
küm s ü ren ı ... ı iki günahran daha İğrenci dünyanın hiçbir
yerinde yoktu r . " Biri nci günah, o n l arı n " tefec i l iği ve sada­
katsizli k lcri " d i r . i k incisi ise dile d<iki.i lemeyecek den l i " ri k ­
sindiricidi r " ; öyle ki " onun ad ın ı a n maya bile cü rer ede­
mez " : sodomizm. Sodoınizmin floransa'da, başka her yer­
den daha yaygın o l u p olmadığmı bilm iyoruz. Kesin olan şu
ki, bu suç h a k k ın da orada daha fazla rarrışma olmu ş ve k i -
I 7(, 1 fh f\ışi/ilı Sı·lıs

mi zaman da hunun la i lgili davalar açılmı ştı r. Genelevler


belediye tarafından ruhsata bağfanınış, hatta bunların ida­
mesi, sodomizme karşı bir savunma tedbiri olara k, en azın ­
dan k ısmen , belediyece sağla nmıştı r . Flora nsa'daki genelev­
ler bir a lternatif ol arak kurulmuştur. Sodomizmle i lgi li da­
valar Akdeniz havzası boyunca nispeten yaygındı; bu du­
rum bel k i de, eski dünya n ı n o çok eski homoerotik k ültü­
rünü yok erme amaçlı bir operasyonu ya da o dünyadaki
evl i l i k pazarının bell i koşulla rına verilen bir tepkiyi i fade
ediyordu. Sodomizm suçlamasıyla 158 0'ler ila 1650'li yıllar
a rasında Madrid'de 1 00-1 50, Palermo'da 100 ve Sevilla 'da
100 ya da o civarda adam hüküm gi ymişti r. Bu rakamlar,
gerçekte b u suçu işleyenlerin çok küçük bi r oranı n ı temsil
etmektedir. Floransalı larla ilgili rakamlar daha da hayret
vericidir. Gece Bekçi leri olarak adlandırılan görevli ler 1 4 32
ve 1 502 yılları arası nda 1 5 .000 ila 1 6 .000 genç adamı tu­
tuklamış ve iki bin dört yüz kez para cezası kesmişlerdir.
Vaizlerin tüm kınamaları ve seküler yetkili lerin tüm göz aç­
tırmama çabalarına karşı n, bu genç erkekler, sodomizme
üstü örtük göz yumulan bir maddi, siyasi ve kültürel dün­
yada yaşıyorlard ı . Kil ise, ruhban sınıfı içinde erkek erkeğe
sekse karşı sürekli bir mücadele veriyordu . Peter Damia n'ın
o acımasız ithamları benimsenmese bile, sodom izme karşı
a m ansız ve giderek keskin leşen bir m ücadele y ürütül üyor­
du. Nadi ren de olsa, kadın ların bile gözetim altına a lındığı
ol uyord u . H iç ki mse, tüm bu sefilli k lere mastürbasyonun
yol açtığı türünden bir kaygı taşım ıyord u. On sekizinci yüz­
yıldan sonra , a lenen, tek başına sekse karşı yöneltilecek
olan ahlaki enerj i , bir ölçüde, geç ortaçağ dönemi ile erken
modern dönemde erkek erke�e sekse yönelti lm işti .911
Aziz Tomasso'dan son raki yüzyı llar:ı ait güna h çıka rma
konusundaki kı lavuzlar d a sodomiL icuııı üzerinde durmuş ve
mastürbasyonu göz a rdı etm işti r. Bu soru nla ilgili tövbe­
karlar, genelde, eğirim süreci ndeki genç keşi şlerd i . Günah
çıka rtan pa paz, bu olayı genç keşişlerin a k lına düşü rme
kaygısı taşımadığı ya da -ha na kalırsa- hunun o büyük suç
denizinde ufak bir damla oldu�u diişürn.:esini hen im sed i�i
< >11ıın i<1'clı111 Orıı f .\fıısı ürhır�\'cııı 1 77

için , mastürbasyon sorun una çaktırmadan değinir ( " Uyur­


ken hiç ki rlenme yaşa d ı n ız . mı ? " " Ka dın la rı hayal etmek
boşalman ı za neden ol uyor mu ? " ) . Pa paza göre d üş azmala­
rı, alışk a n l ı k h a l i ne gelmi şse ve kötü d üşüncelerden kay­
naklanıyorsa, ölümcül bir günahtır. Peki, " ortal ı kta h iç
kimse yokken, kendi başınıza " eroti k fantezi ler kurar ve
boşalırsanız ne olur ? Bu d urumda mastürbasyonun kendisi
hakkında, bir gencin kendi erkek l iğine "dokuna ra k " boşal­
ması h a k kı nda ne söyleneb i l i r ? Ni hayet papaz, karş ı l ı k l ı
mastürbasyon konusuna geçer; sonuçta da sodomizm bata­
ftmdan bahseder. Damian gibi, bu papazlar da, sorumlu­
lukla rını üstlendik leri gençlerin heterose ksüel fanteziler
kurd ukları düşünü lse de, doğaya karşı işlenen günahların
en hafifi n i n , kendi baş ı n a seksin, bir kadınla deği l, kendi
hemcinslerinden biriyle seks yapmanın önünü açacağı kam ­
smdadır.99 Reformasyon sonrasın ı n , ruhban sın ıfı n ı n cinsel
perh izine karşı çıkan Protestan ları gibi, Kilise'nin günah çı­
kartan papazları da, manastır hayatına ait olan ve mastür­
basyon la başlayıp en korkunç günahla rla biten bir cinsel
günahlar kategorisi tahayyül etmişlerdir.
Din adamlarının gerçek d ünyasında ınollicics ( " yu m u­
şaklı k " ) ya da pcccatum immunditiac ( k i rlenme güna h ı ) ve
hatta " doğaya aykırı " bir şehvet gün a h ı , ki biz buna mas­
türbasyon diyoruz, diğer cinsel sapmalardan çok daha d i k­
katlice ele a l ı n m ı ş ve öze l l i k le genç keşişleri tehdit eden bir
teh l i ke olarak görülmüştür; ç ü n kü b u a l ışkanl ı k daha kötü
yöneli m lerin önünü açmaktadır. Kişinin kendi başına or­
gazma ulaşması, çeşitli nedenlerden dolayı, bu tür mesele­
ler h a kk ı nda konuşan insanların pek ilgisini çekmemiştir;
zaten otoriteler de diğer cinsel suçların çok daha ağır ve y ı ­
k ıcı old uğu kanısındadırlar. ı oo
On sekizinci yüzyılın seküler günah çıkartıcılarının ( hiç
de öyle olmadı k la rı ha lde çe kingen hir rol oyn a manın dışın­
da b i r şey yapmaya n doktorl ar, pedagoglar, filozoflar ve
toplumsal kanaat önderleri ) a ksine, Katolik gün a h çıkarcı­
cıları ve onları n k ı lavuzluğundaki rahipler, cemaatlerine ya
da öğrenci lerine istemeden de olsa bazı fi k i rler verecek leri
1 78 ı ..ır Kişilik .'it·/rs

korkusuyla, olagandışı ci nsel prati kler hakkında ayrıntılı


sorular sormakta n kaç ı n m ışlardır. Brabant'taki bir ra h i be
d a i r bir hikaye vardır; bu rahip, d i n i duyguları ku vvetl i bir
kızı n " vicdanını büyük bi r cüretle k urcalamaya" başlar. Kı­
za, i ş lemiş olabi leceği suçlar konusunda ayrıntılı sorular so­
rar. Fakat kız bir kez bile yoldan çıkmam ı ştır; böylesi suç­
ların olabi leceği nden dahi ha berdar değildir. Kafası karışan
kız tekrar bu ra h i be gider ve on a " Bugün konuştukların ız­
la bana büyük bir kötül ü k yaptınız" der. Başka bir ra hibe
günah çıkarırken bel irttiği üzere, bu dindar kız yeni haber­
dar olduğu bu günah türlerinden sakınmak için artık büyük
güçl ük çekmektedir. t o ı
Dünyadan elini eteğini çekmiş, iyi yetişmiş üç kadına hitap
eden on üçüncü yüzyıla ait bir metinde şöyle denmektedir:
"Şehvet akrebinin [ ... ı öyle çocukları vardır k i, iyi yetişmiş bi­
rinin bunlara isim vermesi bile uygun değildir." Bu uyarıya
rağmen bazı isimler anıl maktadır: zina, bekaretin yitirilmesi,
ensest ve kirli arzular. Fakat mastürbasyona hiç değinilmez .
Yazar, şehvet duygusunu nelerin kamçıladığı -uçarı davranış­
lar, şehvetli bakışlar, uygunsuz dokunuşlar- konusunda rah i ­
beleri uyardıktan sonra, "bu zehirli akrebin [şehveti doğaya
aykırı döllerinin isimlerini zi kretmeye cüret edemiyorum"
der. Ve zi kretmez de. Onun yerine, tek başına ya da bir baş­
kasıyla şehvet tohumları atan bir kadının pişmanlığından söz
eder. Bu kadının neler yaptığını söylemekten de imtina ede­
cektir; çünkü bu tür güna hlardan haberi bile olmayan bir baş­
ka kadı n ın da aynı şeyleri yapmaya yönelmesinden korkmak­
tadır. Yazarımız, konuyu uzun uzadıya ele almaya devam et­
meden önce, aynı protestoları dillendiren on sekizinci yüzyıl
yazarların ın tersine, sükunetini korur. Öte yandan, bizim cin­
sel fantezi o la ra k adlandırdığımız unsur, özellikle de m a s tü r­
basyona yönelik fantezi ler kınama konusu edilir; zira on lar,
güna h l a sonuçlanan b i r yolun kapısını arala maktadır: " Bıra­
k ın o l ka d ın l şehvetin o la nerlenmiş kollarına esir dü�tüğüm·
yansı n; ç ü n k ü bedensel hazzı, uyanı kken ve de bile isteye, ev­
lilik d ış ı n da gidermek, öl ümcül bir gü n a h tı r. ·· Mastürbasyon
konu sund a k i sessizl i k deri ndir a m a t a m deği ld i r 1 02
.
(l11ımııı 'ılım Örıff ·"''•ISlüı l'<IS\'ı'll 1 79

Bu durum, i k inci neden olan, di�cr gi.inahların daha faz­


la önemsen mesi nin rerorik sonuçların ı a k la geti rmekredir.
Kimse tek başına sekse oda k l ı kalama maktaydı. Aquino'lu
Tomasso'dan sonraki yüzyı lda, adı ağza bile a l ın mayan gü­
naha arada sırada yapı lan göndermeler, bir başka yöne çev­
ri l m i şti. Örneğin, genç keşişler için yazı lmış bir el kitabında,
tek başına seks, düş azması n ı n m a neviyatla bağl antısını ir­
deleyen tartışm a l a rın içine yediri l m i şti; düş azma ları ma­
nastır cemaatlerini ta en başından beri uğraştıran bir konu
olmuştu r. Pek çok kayn a k, daha önce de gördüğüm üz gibi,
mollitics'i, sodorn iticum'a evrilen bir ilk adım olarak görü­
yordu . Başka kayn a k l a rda i se rövbekarları n masrürbasyon
zaafı, bu konuyu bir yem olarak k u l l a n ı p onun a h l a k i yan­
sımalarını ele alma bahanesiyle, bir m i ktar dini teme l l i iç
gıcıklayıcı metin l er yazma fırsatı sağlıyordu . Ö rneğin, on
üçüncü yüzyıl ı n sonları nda Domi n i ken Rahip Thomas de
Canti m pre tara fından yazılan bir k itabın doğaya karşı işle­
nen günahlar üzerine olan bölümü (De Juga pcccati contra
naturam) ta hrik edici bir enerj iye sahip olsa da h içbir yere
gitmez. Cantim pre, mastürbasyonla i lgili dört hikaye anla­
tır; her öyk ü bir öm;ekinden bi raz daha ayı ptır. Yatakta dü­
zenli olarak o k i rli işi yaptığı nı bel i rten bir kadın ( bu, bildi­
ğim kadarıyla, Batı uyga rl ığında tek başına seks düşkünlü­
ğüne dair i l k örnektir ) Cantimpre'ye, bir iblisin çığl ı k l a r
kopardığın ı ve " a y ı p hareketler " yaptığı n ı söylemektedi r .
Kadın üzgünd ür ve utanç içindedir. İ k i nci örnekte bir ka­
dın, gözyaşları içinde, kendi kendisini düzen l i olara k k irlet­
tiği ni itiraf etmekted ir, çünkü içinden bazı sesler bu güna ­
h ın ı n a ffedi leceğini söy lemiştir . Bu kadın, Thoınas'ya göre,
duyduğu korku yüzünden i r i rafından kısa bir süre sonra da
ölmüştür ve şimdi öteki d ün yada günah ları n ı n cezasını çek­
mekted ir . Üçüm:ü hi kaye, .bi r manasrırda yaşayan dul bir
kadın hakkındadır. Thomas onun ne ya prı�ın ı açıklamasa
·d a, bu kadın günah k,i rl a rın en ri k s i n d i r i cil n i n d e n di r ( ııcf­
farıclissiıııa ) . K a d ı n körü b i r gü n a h işlemiş o l m a l ıd ı r; ç ü n k ü
ta h m i nt:n içlerine i b l i s girmiş dom uzla r o n u n v ücu<lunu gö­
nı i.i l d i.i�ü yerden ç ı k a r m ı ş ve i ço rga n l a rı ıı ı o rt a l ıJ!a saç m ı ş-
1 80 / dı K ı � i lilı vlı<

l a rd ır. Dördüncü ve son anekdotta ( aşırı abartılı bu hi kaye,


bel l i edebi türlerle, ö rn eğin manzum masa l l a r la ili şki lend i ­
rilebi lecek nirel ikred i r ) okurlar, e n ç a rpıcı haberle karşı
karşıya geli rler: Loza n piskoposunun bi ldird iğine göre, her
zam a n k i kaba hatini i şlemek üzere, elini baca k larının arası­
na götüren bir adam, bunun yerine eli nde bir yılan b u l u r .
Bu heyeca n l ı hikayeler v e mol/icics doğaya aykırı b i r ed i m
h a l i ne gel d i kten sonraki yüzyı l l a rda ortaya ç ı k a n irirafna­
melerde yer alan çok a z sayıdaki göndermeler, suç denizi n­
de k üç ü k bir damlayı oluşrurmakradır. I OJ
Sonuç o larak, bu doğaya aykırı rek başına edim, c insel
davra nışa i lişkin kendi normlarını beni m setme konusunda ,
giderek a rtan biçi mde, günah çıkarma yol uyla i kna erme
yöntemi yerine kamusal yaptı rımlara bel bağlayan J< i l i ­
se' n i n o geniş h u k u k ve d isiplin i n i n çerçevesine pek otur­
muyordu. Di k kati üzerine çeken, gizli k a bahatler deği l,
"çok ç i r k i n edimler'', bel i rgin güna hlar, giderek katılaşan
sta nda rtların bariz biçi mde çiğnenmesiydi. Özelli kle de, ka­
n ır h u k u k u ve hukuki i şlemlerde gerçek leşti rilen değişi k l i k ­
ler, standa rtla rı açı kça çiğneyenlerden ( a lenen odalık turan
rah i pler ya da keşişler, evlenmeden önce ci nsel i l işkiye gir­
miş ç i ftler, zina suçu i şleyenler, homoseksüel erkekler) he­
sap sorulmasını kolaylaştı rmaktaydı.
Gerçekte, tüin bu davranışları bir düzene sokmak zord u;
örneğin ev l i l i k , Tanrı katında gerçekleştir i l iyord u ve ancak
e v lenen ç i ftin rızası na bağlıydı . A şık bir çifti n , bir a raya
gel melerinden ve kadının gebe kalmasından evvel bir anlaş­
ma yapmamış oldu kları n ı kanıtlamak güçtü. Deneme evl i ­
l i kleri k i m i yerlerde ol ağa n hale gel m i şti. Evl i l i k dışı cinsel
i l i şk i ler yaygı ndı; hatta inançla rına sad ı k k i li se ada m l a rı bi­
le, bu tür i l işkilerin orta lama bir H ı r i sriyan'dan beklenen
ı l ı m l ı davra n ı ş sın ırları içine pek a l a gi rebi leceğini teslim et­
mek duru m u nda kal mı ş�ı . K i m i leri de -hereti kler- bunun
asla bir güna h olmadığın ı söyleyecek kadar i leri gitmişler­
d i . Bu koşullar al tında Kilise, insa n l a r ın , daha ya kından
kontrol edebi leceği aleni davra nışla rın ı ku tsa l hü küm lerle
bağdaştı rma üzerinde yoğun la ştı . Ci nsel sapm a l a ra karşı
( l11cıııiır·,ı,111 dwc Mtmiirlııısvı111 181

uygu lanan h u k u k i y a ptı rımlar, heretikler h a k k ı n d a ta kibat


yap ı l ması gihi, " aç ı kça i lan edi len ve inatla savunulan " ey­
lem ya da gcirüşlcre yönel ikti; sorun olarak görülen, infarııia
( " köti.i bir üne sa h i p olm a " ) ya da notori uın'du (yani, sta n­
dartl a r ı çok kötü biçimde i h l a l etme ) . I 04 Örneği n, K i l i ­
se'nin h a k i miyetinde olan ve din a d a m l a r ı n ı n fah işelerin
ana m ü şteri gru hunu oluşturduğu York gibi bir şehi rde, ko­
nu üzeri ne pek az şey söylenmiştir. Açı kça metresli k yap­
mak -bi r " ra hibin fahişesi " ya d a bir " keşişin fa h i şesi " ol­
mak; özde kapatma bi r kadın olmak- ve hiç saklama gere­
ği duymaksızın b i r kadını metres tutma k bütün dik katleri
üzerine çekiyordu. ı os
Gizli olarak yapılan bir şeye yönelik, gizli bi r i h barda bi­
le umumi kanıt aranıyordu. Ayrıca, gizl ice işlenen kaba hat­
ten çoğu kez k imse h aberd ar olmuyordu. Onania, bu neden­
ledi r k i " d iğer bütün i ffetsiz davranışların bir tanığı olması
gerekirken, bunda ! mastürbasyond a ! böyle bir zorunluluk
yok tur" derken haklı olabi l i r . Dolayısıy l a , ma stürbasyon,
biri bu gizli edimi ka muya mal etmeye soyunmadan önce,
genel olarak d i k k a tlerden kaçmıştı . Ortaçağda ve modern
çağın ba şlar ınd a b i rçok tövbeka r, bel ki de hu " doğaya ay­
k ırı ed i m " i n öl ümcül bir gün ah old uğunun fa rkınd a bile
deği l d i . Bunu bilmek mümkün deği l d i r. R a h i p ler mastür­
basyon h a k k ı n d a soru sormaya yanaşm ıyordu; başl ıca kay­
gı a lanları, d i n ada mların ın yaşadığı perhiz ve evl i çiftlerin
cinse l fa a l i yetleriyd i . Böylesi bir ortamda ma stü rbasyon
muhtemelen gözlerden ırak kalmıştı. Bel ki de, manastırda
yaşayan keşişler, h a k k ın d a çok şey d uydukları gece kirlen­
mesinin a h l a k i açıdan i rdelenmesi ni, h a k k ın da neredeyse
h içbi r şey duyma d ı kları bir prati k ten ayırmayı başa rmışlar­
d ı . Rah i beler m u h teme len hu sorun h a k k ın d a hiçbir şey
işitmemi şlerdi; çoc u k l a r da, aynı şeki lde, - bu günah hakkın­
da hiçbir bi lgiye sahip deği l d i . G izli tutulsa ve dile dökül­
mese bile, mastü rbasyonun iyi bir şey ol mad ığın ı ima eden
örnek ler bu lunma kta d ı r . Çok �enç ya şta ki bir kızı fa hişeli­
ğe zorl ama kla suçlanan D i j onlu bi r kadın , a l acağı cezayı
hafifletmek içi n , k ı zı m a stü rbasyon yapa rken yakala dığını
1 82 frlı l\ışilik Sdı>

ve suçun u inkar edi nce de onu sokağa attığı nı söylemekte­


dir . Bu örnekte hem kadın hem de kız, mastürbasyonun ar­
z u e d i l i r bi r şey olmadığının fa rkındaymış gibi gözükmek­
tedir. Fakat fah işel i k çok korkunç bir suç olarak görül me­
d iğinden, tüm bu olayın ne derece ciddiye a lındığını kestir­
mek zordur. 106
On beşinci y üzyı lın başlarında seçk i n bir din adamı, bü­
yük olasılıkla Paris Üniversitesi'nin ünlü rektörü Jean de
Gerson, bizim ayıp üzerinde bi raz daha ağırlıklı olarak dur­
d u . Aquino'lu Tomasso'nun yeni kabahat ve ayıp ontoloj i­
si, De confessione mollitici ( M a stürbasyon ltirafı H a k kında)
adlı risalesi çerçevesinde günah çıka rma edebiyatına karar­
l ı bir biçimde girdi; bu eserde, konu hak kında, ilk kez, biz
modern okurlarır. aşina olduğu terimler k ullanılmaktay­
d ı . 107 1 7 1 2'den sonra karşılaşmayı bek leyeceğimiz keskin
ton bu eserde de vardır; bir gi z açığa çıkarılmıştır ve genç­
l erin cinsel hayatının gözetim a ltında tutulmasının gerekli­
l iği savunulmaktadır. Bu risa le, çocukların davranışlarını
( bilhassa genelde cinsel sa pkın lı klara, özeldeyse sodomizme
yol açabilecek türde davranışlar) d üzenlemeyi amaçlayan
geniş kapsamlı bir proj enin parçasıdır. Gerson, genç tövbe­
k a rl a rı savunmalarını yapa rken tuzağa d üşüren ve onları en
gizli sırlarını açıklamaya zorla yan " s a htekar sofu " tipinden
pek de far k l ı değildir. 1 0 11
Gerson da, bu kötü a l ı şkan lığın evrensel l i k a rz ettiği, or­
taya ç ı k a rılmasının ve uygun bir manevi perspektif çerçeve­
sine yerleşti rilmesinin çok zor olduğu konusunda ısrar et­
mekted i r. Nihayet, Onaııia gibi, De confessione ınollitiei de
anonim bir eserdir ve Jean de Gerson'a sadece atfedilmelıte­
dir. Bu risale, elyazması bir derlemenin içinde, Gerson ve
b a ş k a yazarlar tarafı ndan yazılan eserlerle bir a rada bulun­
m uştur. Derleme, Col lege de Navarre'da öğretim üyesi olan
ve ü niversitede ders veren h ü manist din adamı Clema nges'l ı
Nichol a s ta rafından 1 420'de kopy a l a nm ıştı r. Nicholas'nın,
Gerson 'un bu derlemede yer alan eserlerinden onun adını
ç ı k a rmasının bel ki de önce l i k le siyasa l nedenleri bulunu­
yord u . Fakat y i rmi yıl sonra bu elyazması Aziz Victor Ma-
( Jııııııiıı'dcırı (hıfl' Mcıslii rhcısvt111 1 83

nastın ad ına satı n a lındığında, Gerson 'un adı, m a stürbas­


yon üzerine olan k ısım lıariç, diğer parça ların üzerine tek­
rar yazıldı. " M astürbasyon iti rafı Hakkınd a " a d ı bel i rtil­
meyen bir üstatla öğrenc ileri a rasındaki sen l i benli konuş­
maları rapor eden a non i m bir eser, bir tür "günah çıkarm a
konuşmaları " o l a r a k kaldı : " Bi r teoloj i ü stadı, kendi engin
tecrübesi ve gayretli çalışmasına dayanara k , ı .. . J Paris'te
aşağıda yazı l an ları ortaya çıkard ı . " Cümleler a rasındaki
geçişler, "Üstat ardından tavsiyede bulundu" gi bi sinden
ibarelerle sağlan m ıştır . 1 09
Metni kimin ka leme aldığı n ı ki mse bi lmiyor. Bu elyaz­
ması üzerine gayet titiz çal ışma yapan bir akadem isyene gö­
re, Gerson, m a stü rbasyon konusundaki bu fi kirleri öğren­
ciliği zamanında duymuş ve ardından da yazıya dökmüştür.
Daha sonra, yazdı klarının bir kopyasını, soru m l u l uğunda­
ki gençlerin ma neviyatı n ı nasıl sağlam tutacağı konusunda
kendisinden yardım isteyen Paris'teki bir dostun a yollamış­
tır. Bazıları yazıdaki üslubun Gerson 'a ait olmadığı düşün­
cesindedir; kim ileriyse tersi_ni savunmaktadır. Dini eserle­
riyle ü n l ü bir k ütüpha neye sahip - otan Aziz Victor Manastı­
rı 'nda niçin birisin i n çıkıp da " M a stürbasyon itirafı Hak­
kınd a " n ı n tek bir kopyasını bile çıka rmadığı bir muamma
olara k k a lm ıştır. Belki bu elyazması, yazarı b i l i nmediğin­
den ve otorite eksikliğinden dolayı çok gölgede kaldı; belki
de zaman, ma stürbasyon un, bir şehvet a l a meti ya da çok
daha büyük tensel günahlara geçiş kapısı olarak deği l , baş'"
lı başına tehl ikel i bir cinsel edi m olarak ortaya çıkmasına
uygun deği l d i . 1 1 0
Gerson'un üç sayfa l ı k bu risa lesi, modern metin lerle
olan bütün benzerli klerine rağmen, Aydınla n m a geleneği­
nin çok daha uzun ve kapsamlı eserlerinden retorik itiba­
riyle oldukça fa rkl ıdır. On sek izinci yüzyı lda ve son rasında,
Onania'yı meydana getirenler, cinsel haz aray ışın ı n doğru
ve uygun olduğunu düşünüyorlard ı . Onlara göre ma stür­
basyon, heteroseksüel mutluluktan şaşırtıcı ve tehlikeli hir
sapmayd ı . Y i rminci yüzyı la kadar modern met i n l erin bü­
yük çoğu n l uğu, m a stürbasyonun ne kadar olağanüstü hir
1 84 ·ı rlı Kişililı Sdıs

yaygı n l ı k a rz ettiğinin " keşfi " y le başlıyor ve bunun neden


böyle olmas ı gerektiğinin ba lla n d ı ra ballandıra anlatılma­
sıyla devam ed iyord u . Bu metinler, mastürbasyonu, içi nde
a rzunun du rmaksızın tahrik edildiği ve yatıştı rı l dığı bir cin­
sel özne ü retmek için veri len sürekli bir mücadeleye eklem­
lemişlerdir; mastür basyon , seküler ben l iğin inşasının bir
parçasıdır. Gerson 'da bunların h içbiri yoktu r . Gerson, ken­
d isine günah çıkaranların, şehvet batağın a batmış kişiler,
cennetten kovulan A dem ile Havva'nın çocukları olduğunu
d üşünüyord u . Dolayısıyla Gerson, Batı tari hi nde ilk kez
mastürba syon konusu üzerinde ağı r l ı k l ı olara k d urmuş ol­
sa bile, bunu, olağanüstü h içbir değer taşımayan bir haberi
veriyormuşçasına yapm ı ştır. Gizlice işlense de bu günah
herkesin m a l u mudur ve ruhun Tanrı'dan uzaklaşmasının
bir başka göstergesid i r; ne v a r ki Gerson, bunu ifşa ederken
hiçbir şaşk ınl ı k be lirtisi göstermez. Gerson, modern a rd ı l l a ­
rında ol mayan bir rahatlık içi n dedir: Ona göre, h e r şey
öbür dünyada çözüme k a vuşturu lacaktır. Bizim açımızdan
i se sorunun biteceği yoktur ve d a ha çok bu dünyaya ve şi m­
d i k i zamana a ittir.
Günah çıkartan rahip tam olarak neyin peşi nde olduğu­
nu ve onu nasıl ele geçireceğini bilmektedir. Sorgularken
sert bir tavır tak ı nmaz: "Çocukluğu n d a , on-on i k i yaşların ­
dayken, kam ışın [ virga l ya da m a h rem organın [mcınbrum
11udcndum] hiç ka l ktı m ı ? " Günah çıkaranlardan herhangi
biri bunu i n k a r edecek olursa "yalan söyled iği için sertçe
aza rl a n ı r " ve bu olayın, eğer bir eksik liği yoksa , k ı zışan ( rn­
lcfact i ) bütün oğl a n ların başına geld iği kendisine anlatıl ır.
Bu konu halledildi kten sonra , günah çıkaran ki şiden ,
suç toh umunu saçm a k suretiyle işled iği güna hı anl atması
i sten i r . Ereksiyon iğrenç değil midi r ? "Onu indirmek için
ne yaptın ? " Günah çıkartan rahibe, bu soruyu sakin bir yüz
i fadesiyle, sanki bütün samimiyetiyle bir çare a rıyormuşça­
sına sorması tavsiye edil mektedir; bu konuşma l a r yüz yüze
yapıl maktad ı r . Eğer cevap a l ın a m a zsa, daha dolaysız soru­
lara geç i l me l i d i r: " Organını, çoc u k l a rın yaptığı gi hi, hiç ok­
şad ı n ya d a ova ladın m ı ? " Eğer del i k a n l ı , ereksiyon h a l i n -
Oııcıııicı'ılım ÜnCt' Mıısı ürlımvoıı 1 85

deki orga n ı n ı " h iç tutmad ığın ı ya da ova lamad ığını " i leri
sürecek olursa, rahip d a ha i leri gi tmez ve del i k a n lıya, an lat­
tıklarına inanmadığını göster ir bir tonda, övücü bir-iki söz
söyler ve bunu inkar etmesinin pek inandırıcı olmadığı n ı ,
belleğin i n bu geçici unutkanlığının manevi a ç ı d a n ciddi so­
n uç l a r yaratacağı n ı bildiri r . Günah çıkarma h ücresinde ya­
lan söylemek ciddi bir meseledir. Böy lece ele a ldığı m ız me­
tin, tarihte, birisi n i n mastürbasyon un yaygı n lığına dair bir
iddiada bulunduğu i l k kayıt olmaktadır. Konu üzerine son­
raki yı llarda görüş bel i rten herkes gibi, Gerson d a , bu uy­
gulamanın şöyl e ya da böyle evrensel bir uygu lama olduğu­
nu düşünüyordu. Fakat en azından gözleme dayanan on se­
kizinci yüzy ı l ve sonrasına ait iddiaların tersine, Gerson'un
ulaştığı sonuç bedenin düşkün doğasına yaslanmaktayd ı .
·
" Mastürbasyon .l mollities] d iye b i linen o iğrenç ve tiksin­
dirici günah " ne denli yaygın olsa da, ra hibin sorgulamala­
rı karşısında istisnai bir d irengenliğe sahipti. Bu, k ısmen,
bu işin gizli yapılmasından ve m u h temelen uta n ı lası bir
edi m olmasıı:ıdan fakat aynı zamanda, günah çıkaranların
bunun yanlış bir ·İş olduğu kanısında olmamasından kay­
naklanıyord u . Gizl i l i k , hem bu suçun aşağıl ı k bir suç oldu­
ğunun işareti hem de pek çok insanın bunun bir suç oldu­
ğunu bilmemes i n i n nedeniyd i . M a stürba syon gerçekten
özel bir d i le en çok ya k l a ştığım ı z noktadır; çözülmesi, her­
kes için açı klanması gereken bir dildir bu a nca k açı k l ama
işin i n kolay olmayacağı bellidir.
Günah çıkartan rahip, yeterince beceri k l i ve d i k katli ol­
madığı takd i rde, " hastalığın bulaştığı 1 i nfcctorum] kişi !erin
ağzından " bir ikrar a lmasının güç old uğu yolunda uyarı l ­
ma ktad ır. ( Gerson 'un bu tıbbi imgeyle hiç i ş i yoktur; o , gü­
na htan emin olmak için bedenin otoritesine gerek duyma­
maktadır. Oysa Aydınlanma dönemi filozofları, hekimleri
ve şarlatanları bu imgeyi aynen a l mışlard ı r . ) Ra hip, sadece
bel irttiği miz gibi. genç erkeklerin deği l , aynı zam a n da biraz
fark l ı da olsa sorgul a m a k durum unda olduğu yeti şk i n er­
kek ve kadınların da d i renciyle karşıl aşacaktır. Yazar, "el­
deki pek çok deneyi m " den yola çıkarak, hastal ığı kapan
1 86 7 rlı /\işililı St"k5

bi rçok yetişk inin, hu güna h ı hiçbir zaman itiraf etmediğini


söyleme ktedi r . Ki mi leri bu konuda sessiz kal mayı yeğlem iş­
tir; ç ü n k ü mastürbasyon yaptı k ları için utanç duymuş ve bu
olayı unutmuşlardır. D iğerleri ya pcı k i arı hareketten çok
uta nd ı k l a r ı için geç mi şte bunu i t i raf edemed iklerinden ve
şimdi araya giren zaman yüzünden temize çıkmaya çok
uta n d ı k larından ötürü i k i n ci dereceden b i r suçl uluk duygu­
sundan mustaripti r. Ötekiler ise, " gü n a h çıkartan rahi pler
tarafından kend ileri ne bu kon u da h içbir soru sorulmadığı­
nı" iddia ermiştir. Anlaşı lıyor k i , mastürbasyon , gü n a h çı­
kartıl ı rken sorulan sorular a rasında öncel i kli bir yere sa h i p
deği ldi ve b u konuda insanların üzerine gidilmiyord u .
P e k çok kişini n d e , mastürbasyon kon usunda rahiplere
h iç bi r şey anlatmadığı, ç ü n k ü bunu, i t i raf gerektiren bir kö­
tü davra n ı ş olarak görmedi kleri ra hmin ed ilebil i r . Gerson,
ebeveynlere ve öğretmenlere, m a h rem organlarını okşama­
maları ya da ova l a mamaları yol unda çocuklara uyarıda bu­
lunmalarını sa l ı k vermekted ir. Çünkü bu çocukların çoğun­
l uğunun, i leriki yaşa m l a rında " bu tür bir dokunmanın gü­
nah olduğunu bilmed i kleri ya da böyle bir şeyi hiç i şitme­
di kler i n i söyleyerek kend ilerini remize çıkaraca k l a r " ı n ı b i l ­
mektedir. Bazı ları d a m a stü rbasyonun yararlı bir şey oldu­
ğunu, çünkü onları " ka d ı n larla tensel i l işki kurma k " iste­
ğinden uzak tuttuğun u ileri sürmekted i r . B i r başka deyişle,
i n s a n l a r, bir ölçüde, mastürbasyon u n , üreme amacı gütme­
yen ci nsel yakınlaşma gibi, pek de kötü bir şey olmad ığı ka­
n ı s ındayd ı ; çünkü mastü rbasyon, daha kötü s ü n ü önlüyor­
d u . Bu ba kış açısına göre, mastürbasyon ancak gelip zina­
ya dayanan bir ön oyuna dönüşürse k ötüyd ü .
S o n olarak, Gerson, o n sekizinci y üzy ı l düşünü rleri gi bi,
mastü rbasyonun büyük tehl ike taşı dığın ı , çünkü yapılması­
n ı n çok kolay olduğunu ve hemen al ışkanlık haline gelebil­
d iğini savun mak tad ı r . Bu konunun sessiz kal ı n arak geçişti­
r i l mesine, körü bi r şey öğrenecekler diye çoc u k l a ra hiçbir
uyarı yapılm amasına karş ı d ı r. Üç-dört yaşın daki çocuklar
bile " bu tür şey ler yapmaya eği l i m l i d i r " çünkü cinsel or­
ga nları sertleştiğinde bi r gidi şme duygusu l pru itıı rn l yaşar
Oıwııia'ı/<111 Öıı<ı' Masıürl>asvoıı 1 87

ve nasıl ki başka yerleri kaşınd ığında ya da gidi ştiği nde ora­


yı okşuyor, ova lıyor ve sıvazlıyorlarsa, aynı şey i cinsel or­
gan l a rı üzerinde de uygu lama kta bir sakınca olmadığı n ı dü­
şünürler. Aslında ne yaptı klarının b i l i ncinde değil lerdir; fa­
kat bir süre sonra bunu bir a lı ş ka n l ı k ha line getirirler ve iş
çığırından çıkar. " Bu ol aydan a l ı n a n zevk, yaş i lerledi kçe
artar" ve gençler kendi leri ni tamamen bu olaya, h atta oğ­
lancıl ıga kaptırı rlar; tüm bunlar "yasak o l d uğunu düşün­
med i k leri bi r edi m " yüzündendir. Böylece sodomizme gi­
den kaygan zemin savına tekra r dönmüş d u r u mdayız; fakat
mastürbasyonun büyük bir i ffetsizl i k örneği olarak algılan­
dığı dönemden henüz uzağız.
Fi k irlerin d i l lendiri lmesine ba karak h ü k ü m vereceksek
eğer, Gerson'u i l k s ı raya koyma mız gerek mektedir. On se­
kizinci yüzyıl yaza rları Gerson'un d üşüncelerine, önem l i b i r
istisna dışında, neredeyse h i ç b i r şey eklemed i ler; o_ istisna
da şuydu : Bu yazarlar, mastü rbasyon u, bir şehvet türü ola­
rak deği l , seküler a h l aka bir h a k a ret olarak algı l ı yorlard ı .
Bin y ı ldan fazla b i r süredir devam edegelen s ı n ı fl a ndırma v e
kınama girişimleri nihayet 1 427 y ı l ı n d a b i r a n l a m kazan­
mı ştı .
Fakat Gerson'un üzerinde d urd uğu gizli a y ı p , kelimenin
tam anlamıyla gizl i kaldı . Gizliydi; çünkü günah çıkaran lar,
çeş i t l i neden lerden dolay ı , yapt ı k l arı hu işin açığa çıkması­
nı istemiyorlard ı . Gizliydi; çünkü gün ah ç ı k a rtan rahiplere
d i k katli olmaları tembih edilmişti: Bu kötü a l ı ş k a n l ığı orta­
dan kaldırmak için harcadıkları çabalar tam tersi bir sonuç
vereb i l i r, üzeri nde konuşulan bu kabahat herkesin a k l ın a
d üşeb i l i r ve dol ayısıyla daha da ya ygın laşabi l i r d i . Gizliydi;
çünkü " Mastürba syon i tira fı Üzerine" ba ş l ı k l ı risale, yir­
minci yüzyıl ta rihçi leri onu yeniden keşfetmeden önce nere­
deyse hiç b i l i n mi yord u .
Gerson 'a a i t o l a n ya d a o n a atfedi len diğer d i n i eserlerin
( a ynı elyazması derleme içinde yer alan eserler ve diğerleri )
a k si ne, söz kon u su risalen i n , 1 44 8 'den önce i l k olarak Aziz
Vi ktor M eı n a stırı'na yollanan, daha sonra 1 79 6 'daki Fran­
sız Devrimi esnasınd a Bibliotheque Nation a le'e gön derilen
1 88 / dı l\ışılik Vll>

ve hala ora da duran kopyaya ek, sadece iki l<opya sının o l ­


duğu bilinmekcedir. Oysa Gerson'un gece kirlen mesi üzeri ­
ne yazdığı eserin seksen beş kopya, gündüz gerçekleşen kir­
lenmelere i l işkin risalesi nin i se yirm i dokuz kopya olduğu
bilin i yor. Aynı elyazması derlemedeki d iğer iki yazara aic
eserlerin de çok sayıda kopyası çıkarılm ışcır. Sadece "Mas­
türbasyon l ci rafı Üzerine" ba şlıklı broşür ihmal ed i l mişcir.
Aziz Viccor Manastı rı'nın kücüphanesindeki elyazması ki­
tapl ar l i stesinde adı b i le geçmemektedir. Birbirine tutcurul­
m i.ış, değişik büyü k lükteki bu elyazınalarını açan birisi,
mascürbasyon üzerine olan sayfaların diğer bir eserin uzan­
tı sında n başka bir şey olmadığını d üşünebi lir. Ba cı'nın mas­
türbasyon üzerine ilk ağır saldırısı, beş yüzyıl boyunca ya­
y ı m l anmadan, neredeyse bir sır olarak kal mışcır. I 1 1
Gelgelelim, bu durum bizi, bu sessizlik dalgas ı n ı n ne an­
lama geldiği sorusuna göcürmektedir. Bu sessizlik, el becce,
teologlar i le vaizlerin bu ayıba ili ş ki n h içbir kavrayışa sahip
olmadıklarını göstermemekcedir. Gerson'un "Mastürbas­
yon l ci rafı Üzeri ne" hakkında sergiled iği kecumluk, bel k i de
samimi bir kaygıya dayanıyordu ve bu eser, on sekizinci
yüzyılda bu cür kon ular üzerinde yaz ı l ı p çizilenlerin aksine,
boş lafazanlı kcan ya da pornografik dokundurmalardan
i baret deği l d i . Başka bi r deyişle, Gerson'un bu k üçük risa­
lesin i n dolaşımı çok sınırlı kaldı; zira gözler önüne serilen
kabahac öylesine ucanç verici ve te h l i keliydi k i hakkında
hiçbir şey yazılamazd ı . Bir gizli ayıbın ne olduğunu orcaya
dök meden, sadece böyle bir kabahacin var olduğunu söy le­
mek bile bozgu nculukcu. Ve belki de mascürbasyon , h iç
k uşk usuz en büyük c i nsel gün ahlar -doğaya karşı işlenen
güna h lar- arasına sokulduğunda n , bunu alenen ortaya sür­
mek, geçmişe kıyasla, daha zor bir iş hal ine ge lmişci . K i m i
rahi pler, iğrenç bir o l a y g i b i , k u l a k yol uyla kirlenme gibi,
i blisin bile adını ağzına a lınakcan utanç duyacağı vaka l a r
g i b i , mu htemelen mascürbasyoncu da d a h i l o l m a k üzere,
sodomizm bacağına barm ış bir adamın işlediği güna h lar gi­
bi, doğaya ka rşı işlenen bütün güna hların sadece Ta n rı ' y a
i t i r a f ed i l mesi gerektiği ni düşünüyorl a r d ı . G i z l i kahahac
Oıırnıi<1'ı/ıııı ı"irıı ı' Mıı�ıü r/1<1syıııı 1 89

hakkında soru sorup sormama k bile başlı başına önemli bir


olay ve Gerson 'un da karıldığı bir tartışma n ı n parça sıy­
dı . 1 1 2
Fakat genel olarak böylesi konular üzerinde konuşmada
gösterilen gönülsüzl ük, özelde mastürbasyon konusundaki
göreli sessizliği açıkla mamaktadır. Doğaya aykırı kabahatle­
rin en aşağıl ığı olan sodomizm ko·nusunda, işitilmesi ne kadar
rahatsız edici olsa da, hep büyük gürültü koparılmıştır. Sodo­
mizm aleyhi ne sürekli olarak vaazlar verilmiş, yasalar çıkarıl­
mış ve birtakım politikalar uygu lanmı ştır. Hem sektiler hem
de dini l i teratürde bu günah kapsamlı bir biçimde ele a lınmış
ve tartışılmıştır. Bedenle ilgili diğer küçük günahlar da bu tar­
nşmaya dahil edilmiştir. Kimi zaman sodomizmi sınırlayan,
daha az önemli bir suç olarak görü len fahişelik, kamu politi­
kasında belliba şlı meselelerden biri haline gelmiştir; rah i beler­
le seks yapı lması, bir bakirenin kızlığı nın evli l i k dışında izale
edi lmesi , zina, ensest, kürtaj ve muhabbet tellallığının hepsi
ağır suçlar olarak görülmüş ve hatta bu tür suçlar için idam
cezası uygulanmıştır. Papa V. Sixtus, 1 5 86'da, uzun bir liste
oluşturan çeşitli cinsel suçlar için ölüm cezası getirmiştir. Bu
hukuksal bağlamda, mastürbasyon -tümüyle tartışma dışı
kalmıyorsa da- ancak bir homoseksüellik biçimi olarak yer
tutmaktayd ı . Aynı şeki lde, evl ilikteki cinsel hayata ve çıplak
bedenin i ffetsizliğine dair derin kuşkular, Gerson'dan sonraki
yüzyıllarda adamakıllı arttı . Bedene i lişkin, devamlılık arz
eden utanma duygusu sessizliği değil, tam tersine, sessizlik
böylesi bir utanma duygusunu yaratmaktaydı . ı 1.3
E vl i l i k içi ve d ı şı ci nsel suçları n titizlikle takip edildiği
bir a h l a k dünyasında " Mastürbasyon İtirafı Üzerine "nin
neredeyse ta mamen suskun lukla karşılanması nasıl açıkla­
nabi l i r ? Akla en y atkın hipotez şu olabi lir: Günah çıkaran
tövbekarların vicd anları ndan söz konusu ayıbı kazıp çı kar­
mayı hedefleyen bu risale, a h l a k i ya da d i n i açıdan yankı
yaratacak bir nite l i k taşımıyord u . Daha doğrusu, "bir te­
oloj i üstadın ı n " konuşma tarzıy l a uyum içerisi nde deği ldi.
K i l i se'nin geç ortaçağ ve erken modern çağda yarattığı o
boğucu cinsel s uç i k l i mi nde, gü n a h a gi rme teh l i kesi her kö-
1 90 1 dı Kişililı .'idıs

şe başında h a l k ı n karşısın a çıkıyord u . Sodom izm, manastır


ha yatı içerisindeki en kork unç günahtı; hangi biçi mde olur­
sa olsun, evli l i k öncesi c insel y a k ı n laşmalar, Trent Konsili
sonrasında, Ki lise tarafından şiddetle ceza landırılmaktaydı.
Birbiriyle flört eden bir çiftin öpü şiıp koklaşması " iğrenç
bir olay, büyük bir skanda l " d ı . A ş ı k olmak tehli kede olmak
demekti. Ki rlenmen i n önemsiz bir mesele old uğun u düşü­
nenlerin çok ciddi bir yanılgı içinde oldukları söyleniyordu.
R a hibin zihninin bir köşesinde m a stürbasyon konusu ola­
bilirdi fakat d i le dökülmemeliyd i . Papazların yoksul l a ra yol
göstermesine yardımcı o l m a k a m acıyla hazırlanmış bir ki­
tapta, Joseph Lam berr, çeşitli doğum kontrol biçimleri n i ve
en önde sayılmasa da mastürbasyonu içeren "gizl i · cinsel
edimler"e karşı vaazlar veri l mesini ve -aynı başlık altında­
uzun bir li ste oluşturan "dehşetin d i psiz kuyu,su"ndaki gü­
n a h l a ra hücum edi l mesi n i tavsiye etmiştir: " açık saçık söz­
lerle dolu şarkılar söylemek, konuşmalar yapmak ya da
bunları d inlemek, ayıp ima ve davranışlarda bulunmak, is­
ter kendi başına , i ster hemcinsiyle veya karşı cinsle suç
.
oluşturan bir eyleme yelten mek . " Tarihçi ler bu konuyu i ş­
leyen başka birkaç kaynak d a h a bulmuşlardı r; örneğin
P h i l l i p pe d ' O utremont, H ı r i st i y a n pedagoj i s i üzerine
1 622'de yazdığı bir kitapta, " ad ı n ı anmaktan bile ürktü­
ğü "nü söylediği "en iğrenç ve tiksindirici günahlardan biri
ı . . . ) kişinin bi le isteye ken d i n i k i rleterek işlediği günah " a
sa ldırmaktadır. Mastürbasyon üzerine fi kir yürüten herkes
gi bi d ' Outremont da bunun evrensel bir uygu lama olduğu­
nu ç ü n k ü yapılması nı n çok kolay olduğunu düşünmekte­
d i r : " Bu, ortadan kaldırılması en zor olan günahtır; çünkü
kişi bunu her za m a n yapma i m ka n ın a sahi pti r. Öy lesine
ya ygınd ı r ki, cehenneme gidenlerin büyük bölümü bu gü­
nah yüzünden orad a d ı r . " Sodomizm i se hep d i l lerdeydi
ama mastürbasyonla ili ntili olarak deği l . Robert de Sorbon,
doğa y a aykırı kabahatleri kın arken Onan'a dair ayetlerin
yer a l dığı Tekvin 3 8 : 8 - l O'dan a l ıntı yapmamakta, dayandı­
ğı otoritelerin l i stesine 1 8 ile 1 9 . böl ümlerde bulunan So­
dom ve Gomorra 'nın h i kayesiyle başlama ktadır. ı 14
Oııanıcı'ı/<111 <'iııff Masliiı b<15\'<'ll 191

Bel ki de, m astürbasyonu ele alan ve fa kat yayımlanma­


mış eserler gün ışığına çıkmayı bek l iyordur ya da " M astür­
basyon lci rafı Üzerine"nin birkaç kopya sı d a h a Avrupa ' n m
eski kütüp h a n e lerini dolduran, uzun za mand ı r kapağı açıl­
mamış, tozl anmı ş elyazm a l a rında gizleniyordu r . Hiç kuşku
yok ki, geç ortaçağ ile erken modern döneme ait, bağla ntı­
lı diğer kon u l a r hakkındaki yayı m l a nmamış vaazlarda yer
alan, mastürbasyona dair daha fazla malzeme de keşfedi l ­
meyi beklemektedir. V e mastürbasyon, bazı sodomizın tar­
tışmalarında da kendisi n i göstermeye deva m etmi ştir. Yine
de, tek başına seks kon usundaki se.ssizlik oldukça dikkat
çekicidir. On a ltıncı yüzyı la gel i n diğinde Avrupa 'daki mat­
baalar, a h l a k eğitimi üzerine bin lerce kitap ve broşür bası­
yordu; fakat, m astürbasyon konusunda hiçbi r yayın bulun­
mamaktadır. Günah çıkarma h ücresin de sözü edi lse bile,
bu, bir fısı ltıdan -yı l da bir kez dile getir i len, o da muhteme­
len tek bir soruy l a geçiştirilen bir konu olmaktan- öteye
geçmiyord u . Tek başına işlenen cinsel gü n a h , yeni günah çı­
karma ve kefaret uygulamalarını öğrenmekle meşgu l olan
sıradan Katoliklerin i lgi odağında yer a l m ıyord u . l 1 5 Ası l
sorun, daha önce olduğu gi bi, topl umsal sonuçl a r ı o l a n , i n ­
sa n l a r arasındaki, bi reyle topl um a r a s ı n d a k i ya da kuşaklar
arasındaki i l i ş k i leri etki leyen günahlardı: ensest, zina, sodo­
mizm, kürta j , doğum kontrol ü . Mastürba syon pek hesa ba
alınmıyordu. Böylesi bir ortamda, Gerson ' u n , şimdi ünlü
olan De confessione mollitei ba şlıklı risalesinin bir yankı ya­
ratmaması normaldi; ama Aydınlanma dönemi nde ben l i k
tasavvuru v e özleminin bir sorun olarak ortaya ç ı kmasıyla
birli kte işin çehresi deği şecekti r.

Onania'nın Arifesinde Mastürbasyon

Döne m i n en dikkatli gözlemcisi bile, on yed inci yüzyılın


Protestan lngi ltere'sinde, Gnıb Street'te 1 7 l 2'den iti baren
ma stürbasyon h a k k ı n d a yeni bir a h l a k i ve tıbbi yaklaşımm
bel i rtilerinin görül meye başla nacağın ı , bu eği l i m i n yıllar
1 92 frk K iıililı .\da

geçtikçe dallanıp budakla nacağını ve bir süre sonra da cin­


sel l i k ve ben li k konusu ndaki Batılı a nlay ışın nüvesini oluş­
turacağ ını tahmin edemezd i . Dil, gelecekte neyle karşılaşı­
lacağına dair hiçbir işaret vermiyordu.
IS birinci yüzy ıl d a ki Marti alis'ten sonra , neredeyse bin
beş yüz yıl boyunca, masturbor ya da buna benzer bir söz­
cükten söz edild iği hiç vaki olmadı. On altıncı yüzyı lda ya­
şamış büyük Fransız deneme yazarı Michel de Montaig­
ne'in sözcüğün Fran sızca bir biç i m i n i kullandığı söylen­
mektedir; ama ben böyle bir aktar ı m bulamadım. İngi liz­
ce'deki ilk kul lanım 1 62 1 'de h iç beklenmed i k bir yerden
gel m i ştir Robert Burton, Anatomy of Melancholy ! Melan ko­
.

l i n i n Anatomisi! adlı eserinde, kadınların yaşadığı birtakım


melankoli vakalarını açıklamak için " ma stürbasyon "a ya­
k ı n bir sözcük uydurm uştur; bu, öyle görünüyor k i , Gale­
nos'un kadınl ara özgü olarak tan ı m l adığı ve tedavi yönte­
mi olara k cinse l uzu vların uyarılmasını salık verdiği hasta­
lı ktı r . Burton 'un yazı sı nda sözünü ettiği kadınlar, a şı rı öl­
çüde mastürbasyon yap t ıkları için deği l, çok seyrek olarak
ci nsel il işkiye gird ikleri için hastaydı lar. Özelli kle bu kadın­
l a r -ve de erkekler- tam anlamıyla Katolik gelenek içerisin­
de yetişmiş reformcuların bin y ı l d ı r hücum ettiği manastıra
ait ci nsel kültürün kurbanıyd ı . 1 62 1 'deki fark l ı l ı k şuydu:
Burton, ci nsel perhizin bir gerçeklik haline getiri lmesiyle il­
gi len miyordu. Onun hedefinde bu idealin bizatihi kendisi
vard ı ; Katolik Kilises i'nin, kadınları ve erkekleri doğaya
aykırı bir b içimde bakirliğe m a h k u m etmesine, Protestan
oluşundan kaynaklanan bir h iddetle karşı çıkıyor, " boş
inanca" dayalı bu uygu lamayı " iğrenç ve tiksindiric i " bulu­
yor d u . Despot "pscudoııolitiaıı'lar" ( Burton ' un , bu k ı sa bö­
lü mde, i k iyüzlüleri ve başkal arının hayatın ı allak bullak
eden fesa t kumkumalarını anla tmak için uyd urd uğu bir d i ­
ğ e r sözcük ), " o korkunç il letleri n, ölümcül hasta l ı kların,
hayasızlı kları n " ve her türden ahlak bozukluğunun yeşerip
boy vermesinin baş sorumlu larıyd ı . Bur to n, Katol i k K i l i se­
si'ni ve onun övünç nişanesi -ruhban sın ı fını bağlayan- ev­
lenme yasağın ı g ünahk a rlıkla itham ed iyor, bu mi nva lde
Onıııı ııı'ılıııı Ôııff Masıürbcısymı 1 93

sayıp döktüğü günahlar a rasında sodomizmden hemen ön­


ce -Latince'ye benzer biçime yeni bir İngi lizce sözcükle­
" mastuprasyon "u z ikrediyordu:

Rahibe manastırla rında sıkça rastlanan kürtaj ve bebek ci­


nayetleri [ ... [ ayyuka çıkmış zina girişimleri, o Spiııtria'lar,
Tribada'lar, Aıııbubaia'lar [erkek fahişeler, lezbiyenler -asıl
anlamı, kendilerini okşayanlar- ve dans eden kızlar), o ır­
za geçm·e, ensest, zina, mastuprasyon, sodomizm vakaları,
· keşişlerle ralıip'lerin oğla ncı lığı 1 1 6
.

Dolayısıyla " mastürbasyo n " un lngilizce'deki i l k kullanımı,


edimin kendisinden ziyade, çok daha kötü bir yönteme, Ka­
tol i kler tarafınd an, Kutsal Kitap'a aykırı ve ahlaksız bir bi­
çimde ı s rarla sürdü rülen ve cinsel sapk ınlıklara sevk eden
cinsel perhi z uygulamasına saldı rı çerçevesi nde ortaya çık­
mıştı. Mast ürbasyon, rahiplerle keşişlerin bulaştığı günah­
lar arasında en masumane ola n ı d ı r ve o fena kokuların
yükşeldiği çöplüğün asli unsurlarından biri deği ldir. Bur­
ton�un öfkesi, perh izi savunan Katol i k leredir; onların yan­
lış görüşleri d ünyaya acı ve kötül ükten başka bir şey verme­
miştir. Sevdadan dolayı yaşanan melankol inin en iyi reda,·i
şekli evli lik ve sağlıklı bir cinsel hayattır. " Mastürbasyon " u
nasıl bir geleceğin bekled iğini kimse ta hmin edemeyecekti .
Ayrıca " k i rlenme" ya da " pislenme" sözcük leri nin tari­
hinde de, bu kel i melerin on sekizinci yüzyılda tek başı na
ayıpla bağlantılandırılara k yeni an lamlar ka zanacağını ha­
ber veren hiçbir emare yoktu. Spermin, boşaltı lması gere­
ken yerin dışına ak ıtılması, hem H ı ristiyan hem de Yahudi
gelene klerinde, fa rklı nedenlerle ve deği şik şartl a r al tında
olsa da pis bir edim olarak mütalaa edil iyordu. Fakat, mas­
türbasyonun özellikle teh like l i bir kirlenme ya d a pislenme
çeşidi ol d uğuna dair, Onania patlamasından hemen önceki
döneme ait pek az kanıt vardır. Örneği n , o n yedi nci yüzyı ­
lın bitim inde a hlaki ki rlenme üzerine kaleme al ın m ı ş bir ça­
l ışma , mastürbasyonu tamamen göz ardı etm i ştir. Ona­
n i � da John M a rten 'in işa ret ettiği gibi, " A l i m Ostervald I J .
'
1 94 1 rlı l\işilılt Sdıs

F. Ostervald, Neuchatel'de yaşamış Protestan bir din ada­


m ıdı r!, Trcatisc on Unclcan ncss !Temiz Olmama Üzerine bir
Risale! başl ı k l ı eserinde bu iğrenç günahkarlığı " tamamen
es geçmiştir. Ostervald, konuyu, ına hc'u p bir tavırla, i ffeti
ayaklar a ltına alan bir dizi günahın yanına havale etmiş ve
" bu günahın iğrenç l iğini anlatmaya " yanaşmamıştır. Ger­
çekten de olan budur! Mastürbasyonu imleyen " kendi ken­
dini kirletme ya da k i rlenmenin doğaya aykırı ve tehlikeli
bir diğer türü" ibaresi, sadece 1 708 tarihli İngi lizce çeviri­
ye e klenen önsözde gözükmektedir; bu çeviri, daha sonra­
ları onanizm vurgunundan beslenen ağrı kesici gerdanlık
impa ratorluğuyla da bağlantı içinde olan basımcılardan
Henry Parker tarafından yayımlanmıştı . ı 1 7 Daha o günden
mastürbasyonun yen i dünyasının kapısı aralanmak üzere­
dir.
Ostervald'ın metni, aslında, mastürbasyon konusunun
bu bilgili papazın zihninden geçtiği yolunda sadece çok kü­
çük bir ipucu sunmaktadır. Ona göre, " i ffet duygusu ellere
ve bedene h ü kmeder; kimse kafasının estiğince ve yakışık­
sız bir biçimde kendine ya da başkasına dokunmamalı, baş­
kalarının da kendisine dokunmasına izin vermemelidir."
Ostervald, " uyku ve rüyaların tuhaf sonuçları " nı , yani ge­
ce boşalmalarını a yrı tutar; gerçi bunlarda da hayal gücü­
nün bir rolü vardır ama, isteyerek yapılmadıkları için sorun
yoktur. Dolayısıyla, kimi boşalmalar bir erkeği günahkar
yapmaz; fakat bunlar " bedenin henüz zapturapt altına alın­
madığının" bir işaretidir. Güzel fakat bir şehvetli rüya an­
lambilimi ça bası olan bu görüş tamamen geleneksel bir
yaklaşımdır ve mastürbasyonla pek fazla ilgisi yoktur. 1 ı s
Bununla birl ikte, asıl h usus, sadece Ostervald'ın bir ka­
bahati bu kadar kötü hale getirenin ne olduğu konusunda
sessiz kalması değil, suskunluğunun cinsel etik konusunda­
ki diğer, daha ya kıcı kaygı lara ait bir alanda da tekerrür et­
mesidir. Daha önceki Hıristiyan geleneğinde olduğu gibi,
Ostervald'ı ve çağdaşlarını i lgilendiren şey, asosyal bir
otarşi içine çe kil me değil , toplumsal hayata dair sapmalar
olarak cinsel sapkın lıklardı. Osterva ld, kitabın on bir say-
Onımicı'clcın Oııı ı· Mıısı ürbmyon 1 95

fasını zinaya ayırmıştır. Onun açısından sorun, çağının


genç erkek ve kadınları gibi, istenmeyen dokunmadır, ken­
dine dokunma değil .
On yedinci yüzyıldan kalan, günahların en açık ve ayrın­
tılı biçinıde ifade edildiği bir itirafnaınede, Rahip George
Trosse feryat etmektedir: Tanrı'ya karşı büyük suçlar işle­
miş ve " Yedinci Emri ihlal Etmişti,-"; efendisinin en büyük kı­
zıyla kendisi arasında " aşll do l u baluşla,-, sözler ve eylemler"
yaşan mıştır. Trosse, yeni bir i ş için denize açıldığında, k ız­
la · gizlice anlaşıp onun da gemide bulunmasını sağlamış ve
gizli köşelerde k ızla düşüncesiz ve çılgın davranışlarda bu­
lunmuşlardır. Bir başka defasında, içip kendinden geçen ve
bu esnada da kendisini rahatça sunabilen bir hizmetçi kızın
bu durumundan i stifade etmiştir . Kadınlara defalarca gü­
nahkarca dokunmuştur. Kısacası, yoğun oynaşmalarla, zi­
na yasağını defalarca çiğnemiştir.
Bununla birli kte, Trosse'nin kendisine yönelttiği en bü­
yük suçlama, içkiye olan düşkün l üğüdür; içki onu her tür­
lü günaha hazır hale getirmektedir. Sarhoşken ( fakat takat­
ten düşmemişken ) kumardan başını a lamamakta ve kadın­
larla (gerçek cinsel birleşme hariç) her şekilde gönül eğlen­
dirmektedir. " Güzel ama hoppa " bir hizmetçi kız onda
" doğrudan zina yapma " isteği uyandırmış ama kendisi bu
işi sonuna kadar götürmemiştir. Bir başka olayda Trosse ve
arkadaşları şarap satın alıp içmişler, içkinin etkisiyle yaşlı
bir dadıya tacizde bulunmuş ve onu "çok fena taciz " etmiş­
lerdir. Yedinci emre karşı işlediği suçlarda -<laha önceki
uçarılıklara ilişkin bildi rimlerden ayrı olarak- Trosse, her­
kesle düşüp kalkmış ve ensest hariç, her türlü herzeyi ye­
miştir. Bu uzun günah listesinde mastürbasyon sadece bir
kez gözükmektedir: " Şeh vet düşkünü bir kapı yoldaşım,
beni, birçok genç adamın yakasını kaptırdığı ve zararsız gi­
bi görünen bir gü nahı i şlemeye sev� etti . " 1 1 '.I " Kirlenme "ye
ilişkin kültürel birikim, Onania tarafından sahiplenilmeyi
beklemekted ir; fakat on yedinci yüzyılın sonunda, Trosse
gibi suçluluk duygusuyla kıvranan birisi bile, mastürbasyo­
nu pek de fazla dert etmemektedi r. Kendisini tek başın a gü-
1 96 frlı 1\ iş ili lı :-;,-hs

nah işlediği için değil, toplumu i lgilendiren bir gün a h ı � ıı·­


diği için paylamaktadı r .
On yedinci yüzyı lda v e on sekizinci yüzyılın ba�!arında,
kirlenme, neredeyse her za man, sosyal cinsel liğe dair etik
anlayışın çiğne.nmesinden -zi na, ensest, oynaşma- kaynak­
l ı vicdan azabı y l a bağlantı lıydı. " Zina yapan kirli erkek " ,
beylik b i r ifadeydi. Ardından d a çoğunlukla " H ı ristiyanlar
arasındaki kirlenme " ye hücum eden sözler gel iyordu ; ki bu,
gayri meşru bir heteroseksüel ilişkiye işaret etmekteyd i :
" Bi r beyefendi, b i r yurttaşın karısını baştan çıkarmış" , ko­
ca önce bu adamı, sonra da karısını öldürmüştür; Lond­
ra'da iki yurttaş pazar günü zina suçu işlerken "yıldırım
çarpması son ucu oracıkta can vermişlerdir. " iyi ve kötü
davranışlara i lişkin binlerce örneğin verildiği bu yedi yüz
sayfalık kitapta mastürbasyona dair hiçbir şey yoktur. Dini
açıdan m uteber bir hayatın ve ölümün nasıl olması gerekti­
ği kon usunda yazdıklarıyla çok sayıda okura ulaşan teolog
Jeremy Taylor, "en utanç verici kabahat olan kirlenme" den
neredeyse hiç söz etmez. Taylor çoğunlukla içi nde iki kişi­
nin yer aldığı günahları ele alır ve a rdından zinayı lanetle­
meye koyulur. Bu heteroseksüel kirlenme -daha sonraları
gizli ayıp olarak am lacak olan şeyin etrafında yoğunlaşan­
bir duygusal enerj iyle bağlantıl ıydı; bu enerji, kişiyi, Kral
Davud' un Bat-şeba i le buda laca girdiği ilişki örneğinde ol­
duğu gibi, " sinsi, a ptal ve korka k " yapmaktadır. Fakat
Taylar, iffet konusuna ayırdığı yirmi sayfa l ı k bölümde
mastürbasyona sadece bir cüml eyle değinir: " Kadın ya da
erkeğin , bile isteye kirlenmesi " aleyhinde sarf edilen b i r
cümledir bu . 1 2°
" Ki rlenme �ünahı '' , on yedinci yüzyıl okurlar ı n ı n a k lına
fahişelik olgusu n u da getirmekteydi. Serbest tica retin ilk
büyük savunucula rından biri olan Bernard Mandeville, if­
fetli kad ınların nasıl fa hişelere yönelik bir talep yarattıkla­
rı hakkında yazarken, " ki rlenme giinah ı " m savunmadığını,
sadece bir gerçeği d i l e getirdiğin i ileri sürmüştür. işin doğ­
rusu, fa hişel i k , m a stürb a syon a özgü pek çok çağrışımla
yük lüdür: Bağı ml ıl ı k yaratı r ( " diğer �iina h l a ra k ıyas l a ,
011<11111ı 'cl<111 dııff Mıısıü rlıföyoıı 1 97

bundan yakayı kurra rmak çok daha zordur"); baştan çıka­


rıcıdır ( masum biri nin önüne çıkan bir tuzaktır, çağın diğer
günahları arası nda pusuya yatmış beklemektedir) ve kirle­
ticidir. Fakat birisi " kendi kendini kirletme" hakkında ko­
nuştuğunda, tek başına seksi değil , bir fah işeyle yapılan
seksi ka stetmekted ir. Genç V irginia aristokratı il. William
Byrd, 1 71 9'da Kensington Garden'da yaptığı bir zampara­
lık hakkı nda günlüğüne düştüğü notta " fahişeye kırk şilin
verdim ve k irlendim " diye yazmıştır. Bir keresinde de,
'4 kendimi kirletene dek bir kızı öptüm " der; bir başka olay­
da ise, boşalana dek bir hizmetçi k ızı öptüğünden dem vu­
rur. Fakat ne yapmış olursa olsu n , h u olaylarda, sonradan
" kendi kendini kidetme" olarak anıl acak olan edim söz ko­
nusu değildir. 1 2 1
'' Kirlenme" kamusal, toplumsal bir kabahatti . Örneğin,
Londra'nın kibar tayfasından hir grup erkeğin engellemek
istediği gün ahkarlıklar l istesinde, " fuhuş" a n lamındaki k i r­
lenme hali, " sarhoşluk" tan sonra ve " küfür etme ve pazar
gününün k utsiyetini bozma "dan önce gelmekteydi . Bir va­
azda, " kirlenme"nin, şehvet duygusuyla birlikte, "bir ka­
dın"la bi r erkeğin münasip olmayan bir tarzda konuşmasıy­
la" birli kte başladığı bildirilmektedir. Fakat artı k çileci bir
çağda değilizdir; vaiz, " bedeni n arzuları fiziksel bakımdan
hayırlıdır" diye devam etmektedir. Burada k i ahlaki mesele,
doğru zamanda doğru nesneyi seçmektir . 1 22 Üzerine eği li­
nen husus, iki kişilik seks ve onun sapmalarıdır.
Davranış ve tutu mla rda bir reformasyon gerçekleştir­
. mek, toplumda bir düzen sağlamak amacıyla bir araya ge­
lip dernekler kura n bu orta tabakadan insanları bu kadar
rahatsız eden şey, cinsel suçl ara bakan mahkemelerin kaldı­
rılmasıyla birl i kte k imsenin doğru kamusal davranı şları
özendirınemesi ydi. Bu i nsanlar sa dece a h l a k i açıdan özerk
bir yurttaş yaratma kla i lgilen m i yorlardı; etk isini yitirmiş
eskisi nin yerine yeni bir a h l a k z a b ı tası k oy m a y ı da a m a ç l ı ­
yorlardı. O r tal ı k yerde, göze sokarcasına işlenen k a b a h a t­
ler, y a n i açıkça faaliyet gösteren genelevler, karşı cinslerin
cadde ve so k a k l a rda birbirleriyle gizlisiz sakl ı sız yakın laş-
1 Y8 r.- k l\.ışililı klıs

ına ları, yüksek sesle sövmek, pazar günü çalışmak, k ı saca­


sı, rürlü türlü bozguncu davranışlar alınış başını gidiyordu
ve buna kimsenin dur dediği yoktu. Bu yeni ahlak za bıtası,
Kraliçe'nin M a h k eınesi 'ııde John Marren 'in Onania'yı önce­
leyen rıbbi-pornografik eserinin aleyh i ne açılan davanın
-bu m a h kemede i lk kez bu türden bir dava açılmıştı- arka­
sında yer a ldı . Tüm bu vakalarda kirlenme hep kamu düze­
nini bozan bir şey olara k görülüyordu; geçmiş yüzyıl larda
kil ise mütevellileri de bel ki, başdiyakoz mahkemesinde ce­
maatlerinin üyelerine böylesi bir suçlama yönelrmişlerdi. 1 2.l
Onania 'dan bir k uşa k önce yazılan iki ciltlik bir tarihçe­
de, yetki n bir din adamı, Kita bı M ukaddes'te yer alan "en
çarpıcı kirlenme örnekleri"ni uzun uzadıya ele almıştır. Bu
din adamı, Onan üzeri ne de yorum getirmekte ancak onu,
kaba hate adını veren ilk mastürbasyoncu olarak n ireleme­
mektedir. Bütün utanç verici permürasyonlarıyla fuhuş, zi­
na ve belki de oğlancılık, bu hacimli eserin " kirlenme" ola­
rak k ayda geçi rdiği olgulardır. Eserin sayfaları Kitabı M u­
kaddes'ten seçilen körü örneklerle doludur: Tekvin 4're La­
ınek; poligamiye örnek oluşturdukları için lbrahim ve Ya­
kup; gözü doymazlığı yüzünden Esav; dosr hayatı yaşayan
Zilpah ve Bihah'ın günahları (sodomi yoluyla kirlenmeye
dair birtakım işaretler ) . Tekvin 38'de yer alan Er, Onan ve
baba ları Yahuda'ya geli nceye kadar pek çok kötü örnekle
karşılaşmış bulunuyoruz. Dahası da vardır. Bize söylendiği­
ne göre Er, muhtemelen bir sodomi günahı işlemişrir; Ya­
h uda, evlilik çağındaki oğul l a rı ölünce, ensest karegorisine
girebilecek bir tutum izlemiş, gelinini kirletmiştir. Onan,
bunların yanında nispeten masum kalmaktadır; " doğanın
düzeni'ni bozduğu " için, yani coitus intcırnptus'a yeltendiği
için, Tanrı'nın gazabına uğramıştır. Birinci cilt, kendini ha­
dıın eden Kil ise Babası Origen'le (üçüncü yüzyıl ) sona er­
mektedir. 1 24
l 70 l 'de, adı bil inmeyen ve k irlenme günahı üzerine ya­
za n bir din adamı, zi naya dolud izgin saldırırken, mastür­
basyona dai r de bir iki kınayıcı satır k a r al a nı ı ş tır. 1 2 'i fa kat
hu durum, sadece, k i rl e n ın e n i n , Oııaııia ' n ı n ortaya çık-
" "
Oııwıııı'dıııı dııı ı· Mcısriirlıasnııı l 9 'l

masın ın arifesinde cinsel eti k konusunda ka lem oynatanla­


rın zihninde, büyük oranda kamusal ahlakla ya da gayri
meşru cinsel yakınlaşmalarla bağlantılı bir mesele olarak
yer aldığını göstermektedir.
" K irlenme"nin tarihi, modern mastürbasyona yönelik
ani ve güçlü bir ahlaki tepkinin ve bakış değişikliğinin or­
taya çıkmasına yardımcı olmuştur. Fakat on sek izinci yüz­
yıldan önce, " ma stürbasyon " la aynı anlama gelmek üzere
" kendi ' kendini ki rletme" iba resi ender kullanıl mıştır. Kir­
lenmeye yol açan şeyler putperestlik, yanlış doktrinler ve
kutsal güne saygısızl ıktı. Kişi, pollutio noctu rna ! gece kirlen­
mesi ] sonucu oluşan ya da cinsel ilişki kurmaktan kaynak­
lanmayan boşalma lardan mustarip olabilirdi; fakat bunlar
nadiren mastürbasyonla ve sonra da daha genel anlamdaki
-kökünün kazınması imkansız- şehvet duygusu ve doğum
kontrolüyle ilişkilendiriliyordu. Kirlenme, sözcüğün geniş
anlamıyla, ilk günahın kaçınılmaz bir sonucuydu; bizzat
postlapsarian durum, Tanrı'nın saf/temiz bir su rette yarattı ­
ğı şeyin kirlenmiş olması demekti. Kişi, ki rlenmeyi " hafifle­
tebilird i " ; fakat, bu genelde tek kişinin yapacağı bir şey de­
ğildi. 1 7 1 2 öncesinde nadiren görülen " ilendi llendini kirlet­
me"yle daha sonraki a ltı farklı doldurulmuş hali arasında
bağlantı kurma k güçtür. 126
Benzer biçimde, " istismar etme"nin daha önceki kulla­
nımları da mastürbasyonun 1 7 1 2 civarında yeni bir isme
kavuşması için gerekli olan koşulları olgunlaştırdı. Fakat
bu tarihten önce, "istismar etme" deyimi böylesi çağrışım­
lara sahip değildi. " İstismar etme " , tek başına seksi değil ,
gayri meşru cinsel tutumları a k l a getiriyordu. Tudor Hane­
danı dönem inde Londra 'daki Bridewell ma hkemesi, Smith­
field'de yaşayan dul bir kadınla kimliği tespit edilemeyen
bir erkek aleyhine açılan davaya bakmıştır ( kadınla erkeğin
" bi rlikte beden lerini istismar etti kleri " iddia edilmektedir).
Bir başka davada, bir kadın, bir erkeğin bedenini istismar
etmesine iki kez izin verdiğini itiraf etmiş fa kat kendi ken­
dine bedenini i stismar suçlamasını reddetmiştir. Bu istis­
mar, bizim "cinsel isti smara " yakın durmaktadır. Efend isi
200 fdl l\işililı s. . hs

hakkında şikayette bul unan bir hizmetçi kız, "onun kendi­


sini istismar etmeye kal kıştığını ve öptüğünü " söylemiş­
tir. 127 Başka birçok istismar biçimleri de halkın dikkatine
sunul muştur: Tütün kokl ayarak istismar; uzun, kıvrım kıv­
rım saçların istismarı . .. Davud'un oğlu A bşalom, saçının lü­
lelerini n bir ağacın dalına dolanması yüzünden orada asılı
kalıp can vermiştir. Astrolojinin, imtiyazın, tıp ilminin ve
daha birçok şeyin istismar edildiği görülüyordu. Aşk tanrı­
sı Cupido'nun " o sınır tanımaz gücünün istismarı " söz ko­
n usuydu; Kitabı M u kaddes'in istismarıyla birlikte, kendin­
den nefret tezahür etmekteydi. "Kendi kendini istismar"
deyi mine -ya da en azından onun bir varyantına- cinsel bir
edimle bağlantılı olarak, sadece bir kez rastladım. Orada da
ele a lınan konu mastürbasyon değil, " homoseksüelli k " , öz­
gün i fadesiyle, " kendi lerini erkeklerle istismar edenler"di.
Korintoslulara 1 . Mektup 6:9 üzerine yaptığı yorumda Cal­
vin, bu "erkeklerle yatan" erkeklerin, " Yunanların bu kir­
l i " uygu l a masını beni m seyenlerin, cennete giremeyecekleri­
ni söylemektedir. 1 2 8 Tüm bunlardan görüldüğü üzere,
" kendi kendini istismar"ın bir tarihi vardır; ama 1 7 1 2'den
önce, tek başına seksle bağlantılı olarak nadiren tel affuz
edi lmiştir.
Açıktı r ki, mastürbasyon la spesifik olarak bağlantıl ı ol­
mayan "kirlenme'', " pislenme" ve " istismar" gibi sözcük­
ler, geçm işin ağırlığını, on se k izinci yüzyılın yeni "yaralı bir
vicdanın elemi ve ıstı rabı " na taşı mıştır. Buna karşın, ancak
işaret ettikleri şey kuvvetl i ilgi odağı haline geldiğinde ( be­
l irli bir k işi ya da durum tipi, ilk kez doktorlar tarafından,
sabit bir arzu grubuna sahiplikle tanımlanıyordu ) kullanı­
ma giren " homoseksüel" ve " homoseksüellik" veya birçok
değişik ed imi ve oluş biçimini kapsayan "sodom izm'' ve
"sodomite" gibi terim lerden fa rklı olarak, " kendi kendini
istisma r " , " kendi kendini ki rletme" , "mastürbasyon" ya da
" O n a n ' ın günah ı " gibi terimler, 1 71 2'den sonra, çeşitli bi­
çimlerde sınıflandırılıp adlandırılsa bile, antikiteden heri
çok iyi bil inen bir şeyi anlatmaktaydı. "Kendi kendini istis­
m ar " , " kendi kendini kirletme" ya da "onanizm"in kulla-
Oıııı111<1'<lc111 l·İn«' Mıısı üılıasyoıı 20 l

nıma girmesinden çok önce, dosdoğru ifadelerle mastürbas­


yona göndermede bulunulma ktaydı. On yedinci yüzyılın
ünlü İngil iz pedagojik ve normatif literatürüne katkıda bu­
lunan yazarların, mastürbasyon konusundaki tutumları
açıktır. Bu eserleri yazanların, konu hakkında söyleyecek
hiçbir şeyleri yoktur. On sekizinci yüzyı la dek günah, ço­
cuk yetiştirme ve pedagoji üzerine çok sayıda kitap yazıl­
mıştır; gelgelel im, bizim konumuzla ilgi li olarak topu topu
üç sayfadan öte bir şey bulamadım . 1 29 Ü stelik herhangi bi­
ri mastürbasyon hakkında yazdığında, bunu, sadece yetiş­
kin erkekleri ilgi lendiren geniş bir günah ve suç bağlamın­
da ele alıyordu; kadınlar, çocuklar ya da buluğ çağındaki
gençler hiçbir şekilde tartışma konusu edilmiyord u .
Ö rneğin Püriten din adamı Richard Capel, " kendi kendi­
ni kirletme"ye ( terimin, açıkça mastürbasyonu içeren biçimi
dışında ender kullanımlarından biri) ilişkin ayıplamasını ah­
laki bir teoloji içerisine yedirmekte ve konu üzerinde k afa
yoran o büyük Hıri stiyan düşünce geleneğinin yaptığı gibi,
hedef tahtasına cinsel arzuyu ve şehvet günahlarını koymak­
tadır-. llk olarak, Capel'e göre, "günahın kendisinin günah­
karlığı " söz konusudur; bu günahkarlık, en açık biçimde,
günahın saklanması ve keşfedildikten sonra da onu mazur
gösterme arayışına girilmesinde kendisini göstermektedir:
"Günah ve hile dünyaya birlikte gelmiştir. " Başka bir anla­
tımla, sadece mastürbasyon değil, bütün günahlar gizli işlen­
mektedir ve bu günahlara gem vurmak ancak bunları orta­
ya çıkarmak ve uyanık olmakla mümkündür. ikinci olarak,
Capel, şehvet konusuna değinirken, şehvetin hem baştan çı­
karmalar ( " insanlar, balıkların oltadaki yeme gelmesi gibi,
ayartmalara kapılmaktadırlar" ), hem de bizi m doğuştan ge­
len günahımız -cinsel arzu- aracılığıyla, daimi bir kav or­
manını hazır tuttuğunu söyler: "Doğrudan yol açan hiçbi r
unsur olmadığında bile yangın çıkar." Temel mesele sami­
miyetten yoksunl uk, Tanrı'dan uzak düşmektir. Üçüncü
olarak, Capel, on sayfayı "bütün şeytana uyma eğilimlerimi­
zin, eğer onlara yol verilirse" nasıl "doğaya aykırı hale" ge­
leceğini tartışmaya ayırır. Bir günah ne denli do�aya uygu n-
202 / ı"h l\ i şı /ılı Vlıs

sa, " onu işlemeye yöne lik a rzumuzda o denli aceleciyiz"dir.


Bu bölümde Sodoınluların ve Lut'un kızlarının ne yaptığına
dair göndermeler olsa da, mastürbasyon olarak algılanabile­
cek hiçbir şey yoktur; doğaya aykırı kirlenmelere ciddi bi­
çimde değini lmemiştir. Amaç, şehvetin., genelde hiçbir sını r
tanımadığını göstermektir. Kirlenme -evlilik dışı bütün cin­
sel i lişkiler- özellikle vicdanı baskı altına a l maktadır; çünkü
insanın şehevi ve hayvansal zaafını k ullanarak onu a kılcı
davranma ktan alıkoymaktadır. Pek çok k irlenme vakasında
iki kişi söz konusudur; bu da duru m u daha vahim kılmakta
ve bu vakalar korkunç sonuçlara yol açmaktadır. Örneğin,
zina, nesebi belli olmayan çocukların doğmasına sebep ol­
makta ve "yabancı k uşların yuvayı m iras edinmesine" im­
kan vermektedir: "Günah korkunçtur; fakat sonuçları daha
da korkunçtur." 687 sayfalık eserin 2 1 0. sayfasında "doğa­
ya aykırı kirlenme" konulu kısma ve "Of Selfe Pollutions"
! Kendi Kendini Kirletmeye Dair] başlıklı 1. Böl üm'e geliriz.
Mastürbasyon konusu nihayet ele alınmaktadır ama çok kı­
sa olarak. Capel'e göre "doğaya aykırı kirlenmeler" birisiy­
le değil de tek başına gerçekleştirildiğinde daha kötüdür; zi­
ra günah, sevgi düzenini en azgın biçimde ayaklar altına a l ­
dığın da daha fenadır. Başkasına duyulan sevgi kişinin ken­
disini sevmesiyle başlar; kişi kendi iffeti üzerine titremezse,
komşusunun iffeti üzerine de titremez. Dolayısıyla, kişinin
yapa bileceği en büyük kötülük kendisine yaptığı kötülüktür;
tek başına gerçekleştirilen kirlenme, başkalarıyla kirlenme­
den daha kötüdür. Bu, modern argümana zıt düşen bir gö­
rüştür; en açık biçimiyle yirminci yüzyılda Havelock Ellis ve
Freud tarafından ifade edilen ama daha önce, on sekizinci
yüzyılda k i tartışmalarda da kendisini göstermiş olan mo­
dern argüman, mastürbasyon konusundak i büyük ahlaki
problemin, bu edimin, kişinin kendisini aşırı derecede sev­
mesi nden, en uç noktaya varmış bir narsisizmden kaynak­
lanmasıyla ilintili olduğunu ileri sürmektedir. Capel, bu tür
psikoloji k a rgümanlarla ilgilenmez.
Capel, kirlenmenin dereceleri üzerine bu özet değerlen­
dirmenin ardından, en açık şekilde Onan'ın günahında gö-
( hıcrııııı 'dmı Oıır<' M<1sıür/ı,ıs.vc111 20]

rüld üğü üzere, " rohumu l orralık yere l saçma" biçi minde
vuku bulan kendi kendini kirletme ol ayını, yani coitus itıtcr­
ruptus ' u rarrışmaya döner. Bu çok körü bir şeydir, bir tür ci­
nayettir ( " yapan kişinin maksadı bu olmasa" bile); insanlar
" böylesi gayri meşru, karanlık ve iğrenç uygulamalara yö­
nelmektense", iyi körü demeyip evlenmeye bakmalıdır. Fa­
kat tüm bu söylenenlerin mastürbasyonla çok az i lgisi var­
dır. Capel, erkek ve kadının birlikte işledikleri günahlara
karşı uya rıda bulunmaktadır.
· " Kendi kendini kirletme" günahlarının oluşturduğu ka­
tegori, ne denli kötü olursa olsun, genel "doğaya aykırı kir­
lenmeler" üst kategorisi içinde de oldukça geri planda kal­
maktadır. Capel i k i sayfadan daha az bir kısmı " kendi ken­
dini k i rletme"ye, birkaç satır fazlasını " hayva nlarla girilen
cinsel ilişki"ye ve a rdından yirmi sayfayı da " sodomizm"e
ayırır. Tüm günahları n bir sesi vardır ama sodomizmin se­
si " yüksek ve tizdir." Yoz a ilelerdeki hizmetçileri bek leyen
tehlikeler, rahiplerle rahibeleri bek leyen tehl ikeler ( birbirle­
rini"-a yartan keşişler ve rahibeler), doğaya aykırı kirlenme­
lerin en başta geleni " sodomizm " bağlamında inceden ince­
ye a nıştı rılır. " Doğaya aykırı kirlenmeler" kategorisi, zina­
ya kıyasla, daha az dikkar çekmektedir. Ve nihayet, " kendi
kendimizden kaynaklı günah eğilimleri " bölümüne baktığı­
mızda da, mastürbasyon konusunda bir şey bulamayız. Do­
l ayısıyla, " kendi kendini kirletme" konusuna on yedinci
. yüzyılda -çok kısa bir biçimde- çeşitli yerlerde rastlasak
da, bu günah, diğer günahlar a rasında kaybolmuş bir du­
rumdadır ve güçbela görülebilmektedir. On sekizinci yüzyı­
la kadar da, tamamen bir başka ahlaki evrende yaşamaya
devam edecekti r. 1 3 0
Sıklıkla kullandığım " 1 7 1 2 yılında ya da o civarlarda "
ibaresinin elbette sihirli bir yanı bulunmamaktadır. İçinden
mastürbasyonun çıkıp geleceği malzeme orada durmaktay­
dı; masrürbasyonu n yansımasını bulduğu toplumsal d ünya
1 680'ler ya da 1 6 90'lardan itibaren mevcuttu. 1 705'te Da­
niel Defoe, Rcview'unda bir soruya cevap verirken, kendi
kendini kirletmen in ölümcül bir günah olduğunu fakat bu
204 frlı Kişilik Sdıs

sorunun aleni bi r şeki lde ta rtışılmasını n, onun " gizl ice icra
edil işinden" daha fazla olmaması gerektiğini beli rti r. Dc­
foe, John Marten'in daha sonra yöneldiği yazınsal pazar­
dan pay ka pma peşinde değildi . Bu yönde girişim lerin par­
çası olduk l a rı düşün ülebilecek başka Onania taslakları da
vardı. Örneğin, 1 69 8 'de lngi ltere'de Hadriaan Beverland
adında bir adam, zina üzerine Latince bir kitapçık yayımla­
dı; bunun otuz sayfası mastü rbasyona ayrı lmıştı . Hiçbir et­
k i ya ratmayan bu broşür, fark edilmeden bir köşede kaldı;
çevirisi yapılmadı ve on sekizinci ila on dokuzuncu yüzyıl
literatürüne ait hiçbir eserde adı geçmedi. Kendi öncelleri
konusunda çok duyarlı olan Tissot bile, bu eserden haber­
dar değildi r. Fakat Beverland'ın broşürü i lgi uyandırsaydı
da, mastürbasyonun Grub Street mezbeleliğinden başlayan
modern tarihi pek farklı olmayacaktı. Bu kitapç ı k ve Ona­
nia, ortak bir dünyayı paylaşıyorlard ı .
Beverland, h e r şeyi başlatan J o h n Manen gibi, şüpheli
bir şahsiyetti. 1 65 2 yıl ında günümüz Hollanda'sının sınır­
ları içindeki Zeeland'da doğmuştu; 1 670'de Leiden Üniver­
sitesi 'ne yazıldı ve kısa bir süre sonra erkek eşcinsel liğini
öven bir kitap yayımladığı için başı derde girdi . Yirmi altı
yaşındayken üniversiteden atı ldı ve i l k günah ı konu a lan
hir k itap çıkardığı için para cezasına çarptı rıldı. Bu kita pta
A dem ile Havva 'nın tek kusurunun, " şehevi konuşmaları "
olduğu iddia ediliyordu. Beverland daha sonra Utrccht Üni­
versitesi'ne gitti; fakat oradan da kovuldu. Söylendiğine gö­
re bu kez, eski o k u l unun öğretmenleri üzerine yazdığı bir
yergiden dolayı şimşekleri üzerine çekmişti . Ardından Ox­
ford'a gitti , orada hukuk ve fi loloji öğren i m ine devam etti .
Oxford'da pek fazla para cezası ödemedi; çünkü lngi liz pis­
koposlarını iğneleyen yazıları üniversite yönetimini pek ra­
hatsız etmiyordu.
Bizim bela Hollandalı Oxford'dayken en sonunda hu­
kuk doktorasını k azandı; fakat 1 68 9'da yazmaya başladığı
De fornicationc ! Zina Üzerine], gidişatı birden a ltüst etti. Be­
verland'ın bu eseri ka leme a l ı rken niyeti, ciddi biçimde,
Hollanda'ya geri dönmekti belki de . .A. ; ıcak eser yayımlan-
ı J111111,,ı"ılım drıcı· Mıısr iirlım voıı 205

dağında, bunun bir yergi olduğu gün gibi ortadaydı. Bever­


land, klasik erotik anlayışa yönelik gelişkin bir zevke sahip­
ti ve bunu sergil iyordu. Her koşulda, De fonıicationc, onun
yurdunda biraz olsun rahat bulmasını ya da başka c iddi bir
şey elde etmesini sağla madı. Mastürbasyonu i l k kez ciddi
biçimde ele a l a n bu yazar sürgünde, çı ldırarak öldü . Onun
görüşlerinin bir yankı yaratmamasının sebebi, belki de,
Joh n Marten'in tersine, anlattığı şeyleri tıpla ilincilendirme­
mesiydi; oysa Marten bu yolu izleyerek on sekizinci yüzyıl
Londra'sının ticar i pazarında kendisine yer bulmuştu. Fa­
kat Beverland, kendinden çok daha başarılı olmuş bu müs­
takbel rakibini saf dışı etmiş o lsaydı bile, modern mastür­
basyonun erken dönem tarihi gene pek farklı olmayacak­
rı. 1 3 1
Ara sıra kesin başlangıç tarihi olarak 1 7 1 2 'yi verdiğim
oldu. Ama bu yanıltıcıdır. "On sekizinci yüzyıl başları" ya
da ·" 1 71 2 civarı " demek daha doğrudur. Kesin tarihi bilmi­
yoruz. 1 7 1 0'da Onania'nın bir baskısı yayımlanmış olabilir;
şimdi kayıp olan bir kopya bu tarihte British Library kata­
loğuna girmiştir. Bu eserin güvenilir çağdaş bir katalogda
ilk kez adının geçtiği tarih ise 1 7 1 6'dır. Kimi araştırmacılar
kitabın 1 708 'de yayımlandığını ileri sürmektedir. 1 3 2 Dola­
yısıyla " 1 7 1 2 civa rında" demek daha makuldür.
John Marten'in, mastürbasyonu bütün dünyanı n dikka­
tine sunan ilk eserin sahibi olma iddiası temelde doğrudur.
Elbette bu eserin arkasında büyük bir birikim vardı: Her
türl ü aşırılığın zararlı olduğunu savunan tıp geleneği; klasik
kültürden yola çıkıp aşağılık ola nla, a ptalca olanla, alay
konusu olanla kurulan bağ; Hıristiyanlık ile Yahudi liğin
doğum kontrolüne gösterdiği büyük tepkiyi paylaşma k; ki­
mi Yahudi ve Hıristiya n metin lerinde sodomizm ve doğaya
karşı işlenen günahlarla akrabal ık; o uzun Hıristiyan gele­
neği içinde i nsan bedenine kuşkuyla ba kılması ve modern
mastürbasyon kavramın ı yaratan Protestanlarla libera l Ka­
tolik lerin bedensel hazlarla kendi leri arasına bir mesafe
koymak istemeleri. Fa kat mastürbasyon , istediği ölçüde ol­
masa da, kendi ta rihi n i yaratmayı başa rmış tır . Bunu, kişi-
206 J dı /\i� ili lı .\dı s

nin kendi kendine sek s yapmasma ilişkin, Hı rıstiyanl ığın


neredeyse iki binyı ldır uğraştığı ahlaki problemin yükünün
açı k biçimde arıtması , ma stürbasyon için yeni bir etik ağır­
lık merkezi yaratıl ması ve klasik tı bbın ve onun mirasçı la­
rının hak kında hiçbir şey bilmediği bir hastalık icat edilme­
si sayesinde yapmıştır.
Onania'nın, dünyanın dikkatini kendi kendini istismarın
iğrençl iğine çektiği zaman yeni bi r suçluluk d uygusunun
doğduğu iddiasinda haklı olup olmadığını bilmiyoruz. On
sekizinci y üzyıldan önce, ergenlik çağına giren bir oğlan ya
d a kız çocuğunun, mastürbasyonun öyle korkunç bir şey
olmadığı düşüncesiyle büyümüş olduğunu tasavvur etmek
mümkündür. Sadece bir tek kitap (on yedinci yüzyılda ln­
giltere'de yayımlanan bir kitaptır bu) genç erkeklere bu
yönde uyarılarda bulunmuştur; bilebildiğim kadarıyla diğer
ülkelerde bu tür kitaplar hiç yoktur. Belki de Katolik Avru­
pa'nın bir yeri nde bir rahip, bir gençle yılda bir kez gerçek­
leştirdiği günah çıkartma seansında konuyu açmaktaydı.
Fakat esas ola rak bi r sessizlik söz konusuydu; sonraki yüz­
yıllarda Onania ve onun ardılları işte bu suskunluğa karşı
mücadele verdiler.
M astürbasyonun gerçek tarihi hakkı nda çok az şey bili­
yoruz. Onun, yasaklamaların çoğal ması ve aza lmasına pa ­
ralel olarak gelgitlere kapılıp k apılmadığı; birkaç kişinin
mastürbasyon yaptıkları yönündeki itirafının genellenip ge­
nellenemeyeceği ya' da büyük çoğunl uğun böyle bir itirafta
bulunmaması hakkında kesin hükümler veremiyoruz. Fa­
kat e ldeki bulgulara dayanarak şunu söyleyebiliriz: Mas­
türbasyon, temel suç mahalli olmazdan evvelki onyıllar bo­
yunca oldukça masum bir görünüme sahiptir.
Bu konunun kişilerin vicdanında ne gibi sarsıntılara yol
açtığını, 1 7 1 2 öncesi ve sonrasını k ı yaslayarak, görmemiz
mümkündür. llk büyük İ ngiliz günlük yaza rı ve modern de­
nizci liğin babası olan Samuel Pepys, hem alenen hem de
gizlice, düzenli olarak mastürbasyon yapıyordu. Yanında
bir kadı n olduğunda bile, kendi fantezi dünyasında kendi
arzu nesnesini canlandırıyordu. Yazdıklarına bak ılırsa,
l >11ı1111<1'ılc111 Oııı r Mctsı iirlııısvon 207

göıin i ı ı ı k a patıyor ve bu arada bedeni, hayal gücünün ero­


tik u.'arıları na karşı lık veriyordu: Kimi zaman elinin, kimi
zaman salt zihninde caırl andırdıklarının yardımıyla boşalı­
yordu. Bazen de, özelli kle günl ük tutmaya başladığı ilk yıl­
da, mastürbasyon yaptığı için vicdan azabı duyuyordu. 29
Haziran 1 6 6 3 tarihli güncesinde şöyle yazmıştır: "Aklım­
dan hangi kadın geçerse geçsin, bir daha asla." Bu yemin,
Pepys'in tiyatroya ve meyhaneye bir daha gitmeyeceğine
dair e"tti ği yeminlerle benzerlik gösterir. iki hafta sonra tek­
rar -ik i kez- mastürbasyon yapar; bu defa kendini ayıpla­
maz da. Tiyatroya gitmek veya kafayı çekmekten kendini
alamadığı için suçluluk d uymaya devam eder. Tiyatroya ya
da meyh aneye gittiği her seferde yoksullara yardım kutusu­
na para atacağına dair kendisine söz verir; ama mastürbas­
yon yaptığı için kendisine para cezası vermez. 1 33
Yıllar geçtikçe onun vicdanını rahatsız eden tek şey,
mastürbasyonu uygun olmayan yerlerde yapmak olur. 1 1
Kasım 1 666 pazar günü kilisede mastürbasyon yapar; zih­
ninde bir dostunun yeniyetme kızı vardır. "Tanrı affetsin . "
Noel arifesindeki ayinde, kraliçe ve maiyetindeki kadınlar
onu öylesine tahrik eder ki gözlerini kapatmadan m astür­
basyon yapar: " Daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştım;
kilisede kalkıştığım bu iş için Tanrı beni bağışlasın."
(Pepys'in -bir K atolik kilisesinde olmasa da daha önce böy­
le bir şey yaptığı halde- kilisede mastürbasyon yapmaktan
dolayı mı, yoksa bu işi gözü açık yaptığı için mi suçluluk
duyduğu belli değildir.) Belki de kilisede bulunmak ve o
tantanalı törenden heyecanlanmak Pepys gibi amansız bir
anti-Katoliğin suçluluk duymasına kafi gel miştir. Her ney­
se, bir sonraki yıl Pepys'in yine kilisede mastürbasyon yap­
tığını okuyoruz; bu kez gözlerini yummuştur ve tahrik un­
suru da bir tüccarın balkonda oturan k ızıdır. Pepys, bun­
dan suçluluk d uymaz. Thames Nehri üzerinde seyreden bir
teknenin dibinde yatıp uzanmışken, ellerini kullanmaksı­
zın, sırf hayal gücünün etkisiyle orgazma ulaştığında kendi­
sini tebrik eder. Hayal gücünü başarıyla sınamıştı r. Gecele­
yin yata kta , gündüz karşılaştığı kihar hanımefendilerle ilgi-
208 ·ı ..ıı Kişilik \dlı

li erotik fantezi ler kurmaktan çok hoşlanma ktadır: " Yat­


maya gitti m. Uyumadan önce, Bayan Steward' la oynaşma­
yı hayal ettim ve bundan büyük bir zevk duydum. " Pepys,
yatıya kalan bir misafiriyle birlikte mastürbasyon yaptığı
için de bir rahatsızlık duym az; bir salgın hastalıktan dolayı
Londra d ışında geçirdiği bir gecede düş azması yaşadığında
adeta kendinden geçer. Bilinçaltı nda kralın metresi Lady
Castlemaine ile oynaşıp durmuş ve sonra "rüyaların en gü­
zeliydi" diye günlüğüne not düşmüştür. Eğer mezarda da
böylesi rüyal ar gör m e imkanı varsa, diye yazacaktır, ölüm
o kadar da korkunç bir şey değildir. 1 34
Ünlü bölümde, Fransız pornografi k itabı L'Ecole des fi­
lles'in ['Kızlar Okulu'J bi r kopyasını yatağına götürür. Böy­
lesine uygunsuz b i r eserin kütüphanesinde bulunmasından
endişe duymaktadır. Kitabı yakar; fakat mastürbasyon
h a k kında neler h issettiğine dair bir yorumda bulunmaz.
Özetle Pepys, hayal gücü üzerine kurulu bir cinsel yaşam­
dan hoşnut görünmektedir; hekimler, filozoflar ve a h lakçı­
lar i se bunu, mastürbasyonun insana yaptığı en büyük kö­
tülük olarak görmeye başlamışlardır. Pepys, kendi kendini
istismarı oldukça tehlikeli kılan sonu gelmez ve sınırsız bir
zevk döngüsüne kapıl mıştır . Fakat tiyatroya yönelik ta kın­
tıları hakkında iyiden iyiye kaygı landığı ve o işi kilisede
gerçekleştirdiği za manlar hariç, akl ındaki " herhangi bir ka­
dını arzulama "sını " kötüye kullanma "sı onun açısından
vicdanı nın kaldı ramayacağı bir yük oluşturmamaktadır.
Mastürbasyonun, Pepys'i, içki a leminin ya rattığı belalar­
dan bi le çok daha büyük sorunla rdan uzak tuttuğu ve
Pepys'in içten içe bunu bildiği ileri sürülebilir. Pepys, kendi
kendine seks yaptı ğı nda , birisini peni siyle oynatmak veya
biri sini ayaküstü becermek istese karşılaşacağı reddedi lme,
başarısız olma veya Bayan Pcpys'in öfkesini üzerine çekme
tehl i kelerini berta raf etmiş olmaktadır. ( Ma stürba syon ya­
pa rken yakalanm a k k a ygıs ı onu h iç rahatsız etmemekte­
dir. ) Burada manastı r hayatın a özgü kaygılar ya da doğaya
karşı i ş le nen günahlar yoktur; ın as ti.i rba s y o nun seki.iter bir
suç kap sa m ına sok u lduğuna dair de hiçbi r ize rastlam a yız .
Oıımıiıı'ılcııı Oııı ı' Mcıstüı l>ıısyoıı 209

On sekizinci yüzyı l öncesinden kalma örnek bir vakaya


daha sa hibiz. Bi r ok u l müdürü ve vergi dairesi görevlisi
olan John Cannon, elyazması a n ı la rı nda, 1 6 96 yıl ı nda, da­
ha on bir y aşındayken mastürbasyon yapmayı nasıl öğren­
diğini anlatı r . Bizden, kendisini, 1 730'1arın ve 1 740'1arın
ölçütleriyle yargıl amamamızı, ergenlik dönemimizi nasıl
geçird iğimiz üzerinde şöyle bir düşünmemizi rica eder. Ar­
kadaşlarıyla birlikte yüzmeye giderler ve içlerindeki en bü­
yük oğlan işe koyulur: " Yanında bir kadın olsaydı ona ne
yapacağını bize göstermeye kalkıştı, mahrem organını çıka­
rıp eline aldı ve kaldırana dek aşağı yukarı sıvazlamaya
başladı, kısa bir süre sonra da boşaldı . " Cannon ve diğer
oğlanlara, "şehevi düşünceleri" zihinden atmak için bunun
iyi bir yöntem olduğu söy lenmiştir. 1 3 5
Cannon, anılarını a rtık bir yetişkin olarak kaleme alır­
ken bile, mastürbasyon konusunda net bir kanaate ulaşmış
değildir. " Benim görüşümce bu, daha çok, kendi kendini
kirletme ya da ONAN IZMDlR. " Fakat yapmış olduğu şey
üze:r inde düşündüğünde, "akıllı adamların ya da Kra l l ıkla­
r ı n da" şaşırabileceği ve "aptalq şeyler" yapa bileceklerini ,

kendisine ve okurlarına hatırlatır. Bun lar ancak alışkanl ı k


haline getiri l i rse kınanma l ıdır.
Cannon'un yazdıklarında, gençlikte yapılan densizlikle­
ri mazur gösterme havası hakimdir. O çağlarda kişi, yaptı­
ğı işin önünü a rkasını düşünemez. Kişinin " yanlış bir hare­
kete ilk kez yeltenmesi, onun düşüncesizliğine" yorulmalı­
dır. Onan ia ve onun ardılları ortaya ç ıktıktan sonra, bu tür­
den bir yaklaşım hükmünü kaybetmiş ve tek başına sekse
dair suçluluk duygusu zihinlere alabi ld iğine ve mümkün ol­
d uğunca e rken yaşta yerleştirilmiştir. Yeni bir suçluluk
duygusu Avrupa'yı kaplamak üzeredir.
Bundan sonraki bölümlerde mastürbasyonu n ne olduğu
ve niçin bir sorun haline geldiği sorularına yanıt vermeye
çalışacağız. Bu bölümde vurgulanan konu, her çağda ve ge­
lenekte, zamana uygun bir suç anlayışı n ın bulunduğudur.
Fransız tarihçi Jean Delumcau'ya göre, "suçl u l uk, kaygı ve
yaratıcı l ı k a rasında " bir bağlantı vardır. Ortaçağ ile Röne-
sans'm günah ve korku rejimi hem büyük günahkarlıklarn
hem de yoğun bir içgözlem ile kendi kendini gözetleme ça·
basına yol açmıştır; Oelumeau, erken dönem modern dün·
yanın kara kteristiği olarak aldığımız edebi türlerle ( portre·
ler, soneler, denemeler vb) eşzamanlı olarak vicdan azabı­
nın belli bir versiyonun da geliştiği kanısındadır. U6 Freud,
hiçbir şeyin, kötü bir şey yapmış olmanın ya rattığı ahlaki
bulantı kadar, kişiyi kendi üzerinde yoğunlaştıramayacağı·
nı söylerken haklıdır. Dolayısıyla, yeni modern suçluluk re·
jiminin tarihi, benliğin, aşırılığın, sınırların ve yaratıcılığa
dair daha geniş bir tarihin bir parçasıdır. Söz konusu olan,
birey ile toplum arasında yeni yeni filizlenen sorunsal ilişki­
den kaynaklı bir suçluluktur.
4

· Mr\STÜRB��§Y()NilAJ\l SORUN

imdiye kadar iki konu açığa çıkmış olma l ı : Tek başı­


na seks, binyıllardır süregelen önemli bir sorun değil­
e on sekizinci yüzyıl başlarından itibaren Batı dünyası­
nı kasıp kavurdu. Normalde bu tespiti, bunun neden böyle
olduğu sorusunun izlemesi gerekir. Ancak bunu daha önce
ele a ldığımızdan, ihtiyacı mız olan bilgi, mastürbasyon hak­
kında birden böylesine tedirginlik yaratan şeyin ne olduğu­
dur: Sorun neydi ve nedir ? Soruyu bu genel çerçevede soru­
yorum; çünkü tek başına seks daha fazla anlam k azandık­
ça (çoğunlukla olumsuz, daha yakınlarda olumlu) üretilen
spesifik cevapların ötesinde genel bir cevap mevc uttu r. Ya­
ni, 1 700 civarında, bir özellikler kümesinin tek başına seks­
le ilişkilendirildiğin i ve bu - durumun o zamandan beri hep
sürdüğü nü düşünüyorum. Bu özelliklerden duyulan kaygı,
neredeyse tüm tıp dünyasını, mastürbasyon un omuri l i k tü­
berk ülozuna, saraya, sivilceye, delil iğe ve diğer ruhsal ra­
hatsızlık lara, genel çöküntüye ve yüzlerce başka hastalığa
yol açtığına inanmaya görürd ü . Mastürbasyon, onun hasta-
212 Trll /\işi /il; Sdıs

l ıga yol açı p açm a d ığından emin olmayan ları tedirgin etme­
ye devam etti; yakla şık 1 8 80'den sonra onun böyle bir so­
run y a ratmadığına kani olanlar da, onun yine de iğrenç bir
şey old uğuna inanmayı sürdürdü ler. Mastürbasyon sorunu
ayrıca h asta lık mese lesinden şu veya bu biçi mde endişe
duym ayan ancak kendi kendine seksi, bir şahıs, bir kurum
ya da bütün bir kültür için korkunç derecede bir kusur ala­
meti olara k gören k işileri de sardı . Sonunda, yirminci yüz­
yılda, daha bel i rgin biçimde 1 960'lı yıllar ve sonrasında,
bazıları tek başına seksin sağlıklı olduğu n u ve çok daha
fazlasını düşünmeye başladılar: O, bireysel özerkliğe, ruh­
sal kendi ni gerçek leştirmeye ve baskıcı heteroseksüel dü­
zenden k urtu l uşa giden yoldu. Onlar da enerjilerini, a rtık
soru "Sorun ne? " değil, "Çözüm ne? " biçimini almışsa da,
temel bir " ne" sorusundan alıyorlardı.
Biraz zemini hazırladıktan sonra, önce teknik olmayan,
a rdından da teknik terimlerle, mastürbasyonda böylesine
tehli keli bulduklarına ilişk i n ilk ne sorusunu sormak üzere
doktorlar ve sahte doktorlarla başlayacağım. Tıpla başlama­
mın nedeni, onun bütün cevapları içermesi değildir. Mastür­
basyona yeni anlamlar yükleyen yeni kaygıların, korkuların,
fırsatların , ölümcül ya da o kadar da ölümcül olmayan cazi­
ben i n ve özgürlükleri n doğuşu, çok daha geniş bir öykünün
sadece bir kısmıdır. Ancak tıp, i k i nedenden dolayı, cevabın
önemli bir kısmını içinde barındırmaktadır. Birincisi, çeşitli
sınıf ve düzeyden, bedeni ele alan hekimler, on sekizinci yüz­
yıldan başlayıp yirm i nci yüzyılda da devam eden ve giderek
artan bi r biçimde, daha önce ruhu ele alan hekimlerin cüppe­
si n i giymeye başladılar; ahlak ve doğru düzeni n hakemleri
olma yolundaki her fırsatı memnuniyetle karşıladılar. i lahi
otoriten in inandırıcılığı azalıp doğanın otoritesi arttıkça,
doktorla r bu otoritenin sözcüsü durumuna geldiler. Mastür­
basyon, i lahi açıdan suçlanan i ffetsizliklerin ya da üreme dı­
şı ci n sel faaliyetlerin oluşturduğu büyük bir bileşi min sadece
bir örneği olmaktan, bir Aydınlanma kon usu olmaya, doğa­
n ın ihlalinin deneysel olarak gözlemlenebildiği bir ahlak so­
rununa döndü. Bu bakışla bağlantılı da olan ikinci neden,
Mıısı iiıl>asvorıdcıki .'iı •nuı 213

1 71 2'de ya da civarında su götürmez bir yenil iğin ortaya çık­


masıydı : Mastürbasyonun, onu uygulayan ları, ölüme kadar
varan hastalıklara sürükleyeceği iddiası . Onun asıl kötülüğü,
en başta bedene oluyordu ve bedende böylesine tahribat ya­
ratan bir şey gerçekten çok kötü olmalıydı. Tıp literatüründe
böylece yeni, seküler bir ahlak geliştirildi, dillendirildi, yay­
gınlaştırıldı ve meşrulaştırıldı.
Doktorların mastürbasyonun yanlışlığıyla i lgil i söyledik­
lerinden, onların patofizyolojilerinin ahlaki temellerini açı-
. ğa çıkarmak için -suçlu luk, utanç ve tehlikenin, daha önce
nispeten dikkatlerden uza k bir cinsellik türünün üzerinde
neden bu kadar yoğun biçimde odaklandığın ı cevaplamak
için- geçmişe d.o ğru gideceğiz. Böylece tıbbi soru başka ve
daha geniş kapsamlı bir soruya dönüşecek : Mastürbasyonu
Batı Avrupa kü ltüründe on sekizinci yüzy ıldan itibaren bir
nefis ahlakı sorunu haline getiren nedir? Ya da daha özele
inen bir soruyla, tek başına seksi Aydınlanma döneminden
bu yana korkutucu ve -daha sonra- iyi karşılanan bir olgu
görünümüne büründüren nedir? Modernite çerçevesinde,
kendimiz ve cinsel liğimiz üzerine bir fikir yürütme yolu ola­
rak mastürbasyonu böylesine her kalı ba giren bir hale ge­
tiren nedir? Anca k bu soruların cevaplanmasıyla, " neden"
sorusunu sorabilecek bir duruma gelebiliriz. Nedensel bir
açıklama, açıklanacak olanın tam anlamıyla ne olduğunun
kavra nmasına dayanmaktadır.

Zemi n Hazırlığı

Daha Faz.la Mast ü rbasyon ?

Yaygaranın neyle ilgili olduğuna dair sorun un bir cevabı,


basitçe söylemek gerekirse, edi min kendisindeki patlama
olabil irdi. Bu yaklaşıma göre, mastürbasyon daha önceleri
müthiş öneme sahip bir a hlaki ya da tıbbi sorun deği ldi ;
çünkü on sekizinci yüzyıla kadar çok fazla yaygın deği ldi.
Ya da tersinden söylemek gereki rse, problemi yaratan tek
214 Trlı Kişilik Srhs

başına seksteki artıştı ve doktorla r ondan söz etmeye başla­


mışlardı ; mastürbasyon a ncak veba veya kolera gibi salgın
boyutlarına vardıktan sonra tıbbi çevrelerin ve genel kamu­
oyunun dikkati n i çeker olmuştu.
Bu yaklaşımı daha incelikli bir biçimde ele al ırsak, yeni
koşullar m astü rbasyonu daha cazip, böylece daha yaygın
ve yine böylece daha ilgi çeker kılmıştı. Açıklamalardan bi­
ri, eski sınırlama lardan özgürleşmedir. Hem on dokuzuncu
yüzyıl meni kaybı yaklaşımının tıbbi önderi C. F. Lalle­
mand hem de Endüstri Devrimi'nin kitlelere sunduğu güya
özgürleştirici n iteliklerin modern tarihçisi Edward Shorter,
antik dönem ve erken modern dönem doktorlarının konu
hakkındaki sessizliğinin, halkın o zamanlar çok fazla mas­
türbasyon y a pmamasından kaynaklandığını ve modern
topluma ait birtakım özelliklerin halkı m astürbasyon yap­
ma konusunda serbest bıraktığını savunuyorlar . 1 Daha faz­
la k işisellik ve tahrik böyle bir fırsat sağlayınca, onlar da
mastürbasyon yapmışlar ve tıp da buna uygun cevabı ver­
mişti.
Alternatif anlatımda daha fazla tek başına seksin nede­
ni, diğer seks türlerinin daha kıt hale gel mesiydi ( ekono­
m istlerin, cinsel i ka me işlemi d iyebilecekleri bir olgu) : Ener­
j inin, sistemi diğer yönden gelen tazyikle orantı lı olarak bir
yöne doğru i ttiği, bir tür h idroli k sistem. Örneğin, cinsel lik
ve a ile konusunda en bilgili çağdaş tarihçilerden birisi, " tek
başına edimler ı . . ] c insel davranışın diğer biçimlerinin bas­
.

tırılmasına koşut olarak artmış görünmektedir" iddiasını


dillendiriyordu. 2 Sabit bir m i ktardaki l ibido enerj isi, ası l
hedefi bloke edildiğinde, kendisini başka bir tarafa yönelti­
yordu . Yani, Kilise'nin evlilik öncesi cinsel i lişk iden uza k
. durmayı empoze etme yönündeki başarı kazanmış çabaları
(en açı k ifadesini Trent Konsili'nde • bulan, yüzyıl l a rı n mü-

• Karolik Kilisesi'nin 1 9 . Ekümenik K onsil i ( 1 545- 1 56 3 ) . Reform harekerine k a r­


şı Karolikliğin kendini yeniden düzenlemesine yönelik kapsamlı kararları ve Pro­
resranların karşı çı krığı hemen her öğreriye açıklık gerircn dogma tik ranıınları açı­
sından önem raşır. (ç.n.,
Mıısıürlıas_vııııclcılıi .Scırun 215

cadelesinin neticesi ) ve ekonom i k baskılar, hem nüfus içeri­


sinde yüksek oran ında bekar olmasına hem de evl i l i k çağın­
da, cinsel enerj ilerin heteroseksüel kanaldan tek başına sek s
kanalına doğru zorlanmasında b i r a rtışa y o l açmıştı. ( Sodo­
minin yaygınlaşmasının görünüşe göre başarıyla engellen­
mesi de, benzer bir etki yaratmış olmalıyd ı . ) Diğer bir de­
yişle, mastürbasyondaki a rtış ve düşüş, daha iyi bir yol bu­
labil mekle ters orantılıydı; o, zor zamanların fazla zahmet
gerelüirmeyen, ulaşılmaya her zaman hazır bir seçeneğiydi .
· Öykünün bu i k i versiyonu da, bir ölçüde, doğru olabilir.
Modern uygarlık, mastürbasyon yapma oranını oldukça
artırmış ve heteroseksüel -ya da homoseksüel- fırsatların
yokluğu, diğer rahatlama yollarına i lgiyi y ükseltmiş olabi-
· lir. Mastürbasyonun c insel rahatlama için kolay bir seçenek

olduğu düşüncesinin Diogenes'e ve öncesine kadar gittiği


açıktır ve on dokuzuncu yüzyıl sonları Alman seksologları­
nın Notsonanic olarak adlandırdıkları "gereklilikten doğan
mastürbasyon " hakkında çok sayıda anekdot biçiminde
kanıt söz konusudur.3
· Ancak on sek izinci yüzyılda mastürbasyonla ilgili böyle­
sine rahatsızlı k yaratanın ne olduğunu anlatan bu hikayeye
ilişkin sorunlar bulunmaktadır. tik olarak, o dönemdekile­
rin, m astürbasyon yapma oranının yükseldiğini (tabii eğer
yükseldiyse) bilmelerinin hiçbir yolu yoktur. 1 420'lerde Je­
an de Gerson, herkesin -en azından her erkeğin- onu yaptı­
ğını ve ereksiyon hali söz konusu olduğunda, penisiyle oy­
nadığını inkar eden hiçbir erkek çocuğa inanılamayacağını
düşünüyordu. Daha doğrusu, on sekizinci yüzyılda hiç kim­
se meselenin daha fazla mastürbasyon olduğunu iddia etmi­
yordu ; her yorumcu, basitçe, nereye bakılsa onun -şaşkına
çeviren bir yaygınlıkta- var olduğunu söylüyordu. Onlara
göre, mastürbasyon her yerdeydi ve özellikle, yapılması son
derece kolay ve denetlenmesi ise bir o kadar zor olduğundan
tehlikeliydi. Anlaşı ldığı kadarıyla, yeni olan şey eylemin
kendisi değil, ona yönelik ani ve dikkate değer ilgi a rtışıydı.
Sonuç olarak, eğer birileri tek başına seksin yükselişte
olduğunu düşünmüş -ve gerçekten yüksel işte olmuş- olsa
2 16 1rl� Kişililı .'>f'ks

bile, bu varsayı msal olgular, onun böylesine dramatik şekil­


de acil bir sorun hal ine gelmesinin nedenini açıklayamaz.
Veba, kolera ve sıtman ın neden bir müdahale gerektirdiAi
konusunda külti.irel uzlaşmaya pek ihtiyaç yoktu; onlar in­
sanları öldürüyordu. Oysa mastürbasyon öy le değildi ve on
sekizinci yüzyıldan önce h iç kimse onun �öyle bir tehlike
taşıdığını düşünmüyord u. Yani, aradığımız "ne" sadece sa­
yılar olamaz. O, bu sayıların temsil ettiğinden daha büyük
bir mesele olmalıdır.
Sir ikame etkisiyle, yani sosyal seksin yerine tek başına
seks, olması nedeniyle mastürbasyonun arttığı yaklaşımına
karşı en güçl ü deneysel kanıt, yeni mastürbasyon karşıtı
edebiyatın doğum yeri olan lngiltere'den ve göründüğü ka­
darıyla cinsel ilişkiye girebilme şansının eskisine nazaran
daha az değil daha fazla o lduğu lngiltere'nin Amerikan ko­
lonilerinden gelmektedir. Bastırma ve baskı eğer öyle ad­
landırılmak istenirse, her tarafta çözülmüştü. Evlenme yaşı­
nın düşmesi, genç çiftlerin daha erken düzenli cinsel ilişki­
ye girdikleri anlamına geliyordu; evlenmeden gebe kalma
ve çocuk doğurma oran ının yüksekliği, evlilik öncesi seksin
arttığını, kızların gebe kalması durumunda, onları evlendir­
menin daha güçleştiğini akla getiriyordu ve hiç evlenmemiş
nüfus miktarındaki düşüş, çok az sayıda insanın oyunun ta­
mamen dışında kaldığını anlatıyordu. Kısacası, heterosek­
süel ilişkinin önündeki engel ler tarihte nadiren bu kadar az
olmuştu. Belki daha fazla mastürbasyon fransa'da söz ko­
nusuydu; çünkü orada evlilik yaşı daha yüksekti ve Katolik
Kilisesi'nin evlilik öncesi sekse karşı dayamğı sınırlamalar
başka yerlerden çok taşrada daha etkiliydi. Fakat köylülü­
ğün sınırl ı koşullarının, mastürbasyon üzerine yazanları ra­
hatsız eden · şey olduğunu düşündürecek hiçbir şey yoktur.
Onların tipik mastürbasyoncuları erkek ve kız öğrenciler ya
da orta seviyedeki çıraklardı; seks mahrumu köylüler değil.
Onlara göre, aşırı seks (ölçüsüz seks), Avrupa'mn kentle­
rinde, lsviçre'nin endüstri öncesi köylerindekinden d a ha a z
şahlamşta değildi.4
Mıısı iir/ltıs_yı �ı.laki Sıınm 2l 7

Cinsel Haz

Mastürbasyona saldırı, Katolik ahlak teolojisine göre kabul


edilebilir olduğu dar kategorilerin dışında iyi ve faydalı bir
teY olarak cinsel hazza bir saldırı değildi . Çağın yeni keşfi
bir çileciliğin parçası da değildi.5 Konuyu ele alan Aydın­
lanma dönemi tıp doktorları, pedagoglar ve ahlakçılar, Ki­
lise'nin eskiden beri süregelen bedensel hazlara dönük de­
rin kuşkusunu paylaşmıyorlardı. Aslında, 1 7 1 2 sonrası
mastürbasyon tartışmasının çarpıcı bir yönü, Hırıstiyanlı�
'
ğm yükselişinden sonra tek başına seksin de içinde varlığı­
nı sürdürdüğü ahla k dünyasına yöneli k u mu rsamazlığı, bir­
çpk durumda da a ktif düşmanlığıydı. Mastürbasyona karşı
modern tıbbi saldırıya öncülük eden Protestanlar, genelde,
bir ideal olarak cinsel perhize düşmandılar; evliliği bir ikin­
ci seçenek gibi görmüyorlar, cinsel ilişkiye de sağlığa ya da
dinsel kurtuluşa yönelik bir tehdit olarak bakmıyorlardı.
lngiltere'deki Kalvenci gelenek, erkek ve karısı a rasındaki
cins:el aşkın kal ıcı sıcaklıgının, azizlerin Tanrı'ya bağlılığı­
nm sürekliliğinin yansıması olduğuna dair yeni bir düşünce
ortaya koymuştu. Aydınlanma'nın ruhban karşıtlığı, per­
hizdeki keşiş, rahip ve rahibelere atfedilen cinsel maceralar­
dan besleniyordu. Mastürbasyonla ilgili çok kötü şeylerden
birisi, Voltaire'e göre, tam da onun, manastır ve şürekası­
nın kötü a lışkanl ığı olması ve Kilise'nin, yine Voltaire'e gö­
re, aptalca bir şekilde, engellemeye çalıştığı arzunun bir
sapkınlığı olmasıydı.6
Cinsel haz hakkındaki radikal biçimdeki yeni değerlen­
dirmeler, tıbbi-teolojik tartışmaların ön cephesinde yer alı­
yordu: Haz için hazza yönelik ruhban muhalifliğine karşı
aydınların desrekledigi erdemli zevk. Dünyayı cinsel aşk
için gi.ivenl i bir yer hal ine getiren doktorlar, romancılar i le
ahlakçıların müttefiklcriydiler; onlar onu güzel, erdemli,
eğlenceli ve sağlıklı bul uyorlardı. Mastürbasyon üzerine bir
tıbbi-ahlaki sa ldırının dil lendiricileri olan filozoflar ise, ev­
lilik çerçevesinde cinsel a şkın erdemlerini yüceltiyorlardı.
Aslın d a evlilik dışı cinsel a şk da o kadar kötü görülmüyor-
218 1 1'11 l<i�ilih Sı·ks

du; meselede hiçhir bağlayıcı, evrensel, ilahi veya doğal ger­


çeklik yoktu. Diderot'mın ünlü Supplcıncnt au Voyagc de Bo­
ugaim·illc'i I Bougainvil le Yolculuğuna Ek] Güney Denizleri
k ültüründeki cinsel özgürlüğü, baskıcı Avrupa adetleri kar­
şısında cazip bir alternatif olarak resmetm iştir.
Mastürbasyon konusundaki sorun, onun bir cinse l haz
türü olması deği l, olmamasıydı. O olsa olsa, sahte bir
zevk , gerçek olandan bi r sapmaydı. Genel olarak, tıbbi na­
türalizm ve spekülati f a ntropoloji, heteroseksüel mutlulu­
ğun doğruluğunu ve ahlaki masumluğu n u savunuyordu. 7
Bazı tıp çevrelerinde evlil i k dışı a ş k bile öyle çok kötü k a r­
şılanmı yordu; kimi doktorlar, tek başına seks a lışkanlığı ­
n a k a rşı bir tedavi yöntemi olarak fuhuşu önerecek kadar
ileri gidiyorlard ı . Ve elbette, neredeyse her tür cinsel haz­
dan yana olan libertinler vardı . Fakat hem onlar hem de
doktorlar, m astürbasyonu tiksindirici bul uyorlardı. ( Bir
istisna söz konusudur. 1 732'de Fife'de, The Beggar's Beni ­
son a d l ı , b i r l i bertin kulübü alenen faa liyete geçmiş, kısa
süre sonra Edinburgh ve Gla sgow'da şubeleri açılmıştı .
Tam da çok edepsizce ve görenek l ere aykı rı olduğu için,
k ul ü bün cinsel normlardan kopma kararlılığının neredey­
se bir parodisi olara k üyelerin önünde mastürbasyon yap­
mak üyel iğe kabul töreninin temel unsuru haline gelmiş­
ti . )8
Popüler sahte doktorlu k geleneği, bir . yüzyıl boyunca,
mastürbasyonun, cinsel hazzı tahrip ettiği için çok kötü ol­
d uğu düşüncesinden beslenmiştir. Mastürbasyon yapan er­
kekler benliğe eziyetle; kangrenle, k aygıyla, " kutsal, ken­
din den geçirici ve an latması zor hazlarla dolu " olması gere­
ken zi fa f yatağında istek yiti miyle yüz yüzeydiler. Mastür­
basyon tiryakisi kadınların ise, kendi kendini istismarın ıs­
tırap, cefa ve vicdan aza bının etkisiyle, cinsel birleşmenin
" meşru esrik zevkleri "nden çeki ndik leri söyleniyordu.'J
On sekizinci yüzyı l doktorları da, cinsel günahın Hıris­
ti yan sın ıflandırmasıyla neredeyse hiç ilgilenmediler. Elbet­
te mastürbasyonu "doğaya aykı rı" olara k mütalaa ediyor­
lardı; ancak sadece, fizrolojik bir i şleyi şin, doğal koşu llar-
Mcısıürrosyondcılıi 5onın 219

dan ziyade doğa l olmayan koşullarda gerçek leşmesi duru­


munda daha korkunç etkileri olac ağı anlamında: .. Doğa l
yoldan çok fazla miktarda meni kaybı korkunç etkilere yol
açar; ancak aynı miktarda kayıp doğaya aykırı yoldan ol­
duğu n da bu etkiler daha da deh şet vericidi r. " " Doğaya ay­
kırı " burada üretken olmay ışı değil, yapaylığı, aynı bir
nehrin akış yönünü değiştiren bir bent gi bi, hastalıklı etki­
lere sahip biçi mde doğanın işleyişinin d ışına çıkmayı anla­
tıyordu. Fizyolojik i şleyiş üzerinde çalışan on yedinci yüz­
yıl bilgini Sanctorious'un görüşlerinden yola çı k a n çok sa­
yıdaki popüler çalışmanın bi ri nde şöyle deniliyordu: " Do­
ğal tahriklerle cinse l birleşme i y idir." Eğer dikkatli olun ur­
sa, aşırı cinsel il işki bile o kadar kötü değildi. Ama "Zih­
nin tahrikleriyle olduğunda, za rarlıd ı r görüşü savunulu­
"

yordu. ıo
Doktorlar ve diğerlerinin bir cinsel edimin, bir orgazma
u laşma yolunun bir diğerinden neden bu kadar kötü oldu­
ğunu düşündüklerini anlamak için, bunun ne anlama geldi­
ğini tam olarak i rdelemek zorundayız. Fakat şimdilik söy­
lememiz gereken şudur: Ayrım, soyu sürdürme a maçlı seks­
le başka herhangi bir niyetle se k s arasında deği ldir. Aqu­
ino'lu Tommaso'nun izin verilebi lir olan (üreme amaçlı, ev­
lilik çerçevesi nde), aklısel ime aykırı cü r üm olan (ensest, zi­
na, gayri meşru cinsel i li şki ) ve doğaya aykırı suç içeren (so­
domi, hayvanlarla cinsel i lişki, mastürbasyon gibi üreme dı­
şı cinsel eylemler i le evlilikte hamileliği ve üremeyi engelle­
meye dönük pozisyon ve uygulamal ar) cinsel eylemler biçi­
mindeki sınıflandı rması, burada etkil i değildir. Kendi ken­
d ilerini istismarı ba kıcıl arda n öğrenen, üç, dört, beş yaşla­
rında, yaptıklarının farkına varacak yaşın epeyi altında,
çok küçük çocuklar ha kkındaki modern endişeler, kadın­
lardaki tek başına seks gibi, Tornmasocu ahlaki teoloji ve
pişmanlıklar dünyasının dışındadır. Hazzın yararları konu­
sunda ki y e n i sorunlar, cinsel hazzın ken d i si nin zanlı olmak­
tan çıkıp ulvi bir şey olmaya başla masıyla gündeme gel miş­
tir. ı 1
Tııı \'C Mastürbasyon Altla k ı

Mastürbasyonda . aniden neyin bu kadar kötü addedildiğini


keşfetmek için, bir disi plin olara k tıbba daha yakından
bakmak gerekme kted ir. Bir açıdan, Aydınlanma dönemi
doktorlarının din adamlarına tamamen arka çıktıkları dü­
şünülebilir: Söz konusu kusur öldü rüyordu ve sonuçları, sa­
dece ebediyet açısından değil, bu dünya için de dehşet veri­
ciydi. Ancak doktorlar bunu yeni terimlerle yapıyorlardı;
onu gerçekten yeni bir şey haline getirmek için tek başına
seksi son derece radikal bir yeniden değerlendirmeye tabi
tutuyorlardı. Ona kötülüğünü bah şeden Tanrı değil doğay­
dı. M astürbasyon hastalığı, Tanrı'dan gelen bir olgu olara k
düşünülmüyordu; Tissot kend isini, .. Tanrı'nın bu suçu ce­
zaland ırmaya dönük özel bir isteği " olduğunu düşünenler­
den a yırmak için farklı bir yol tutturmuştu. Her şeyin " be­
denin işleyiş yasaları ve onun ruhla bütünleşmesini sağla­
yan yasa lar"la açık lanabileceğini söylüyordu. 1 2 Doğal so­
n uçlara doğal sebepler a ra yışında kendini Hippokrates'le
ve daha genel anlamda, materyalist tıp geleneğiyle yan ya­
na koyuyordu. Dahası Tissot'da ya da diğer on sekizinci
yüzyı l tı p otoritelerinin hiçbirinde mastürbasyon un kötülü­
ğünün. temelde onun üreme dışı bir faaliyet ya d a alışkan­
lık biçiminde bir kirlenme olmasında yattığı fikrini bulma­
yız. O, elbette, çocuk üretmiyordu ve meniyi döküp saçma k
iğrençti; fakat bunlar onun asıl korkunçlukları değildi. Do­
layısıyla, tarihsel mesele, yeni, materyalist yollarla mastür­
basyonu doğaya aykırı hale getirenin ne olduğunu bulmak­
tır.
M a stürbasyon meselesinde büylesine teh likeli görü l ü r
hale gelenin ne olduğunu izah edecek, tek başına seksle
öl üm arasında bağlantı kurulmasına yol a çac a k ne yeni bir
tıbbi gözle m ne keşif, hatta ne de hipotez söz k on usudur.
Cinsel faaliyet ve orgazmın fiziksel sonuçları ha kkındaki
b i n y ı l ları aşan, dikkat çekici bir devamlılığa sahip göri.ı şler,
mastürba syona dair tıbbi yazı n d a k i ani pa t l a m a yı daha da
şaşırtıcı kılıyordu. Örneğin, sara n öbetleri yle mastürbasyon
Mıısıüı lıaswııclııhi .'iıının 22 1

arasında bağlantı kurmarn n kükeni , orgazmın bir nöbete


benzeyen ve belki kend isinin .de bir nöbete yol açabileceği­
ne inanı lan bir bedensel titremeye, vücut sisteminde sarsıl­
maya yol açtığına dair klasik dönem tıbbi yaklaşımına ka­
dar uzanıyordu. Bu gelenek içinde iyice pişmiş olan Tissot,
o dönemin hekimlerinden, cinsel heyecanın korkunç tahri­
bata yol açan nöbetler ürettiği anlatılan birçok vaka örneği
aktarmaktadır. Bi r doktor, "Montpellier'de, " hemen arka­
sından · bir sara nöbeti geçi rmeden Venüs'e kurban adaya­
mayan " bir adam tanıyordu. Bir diğeri, " her cinsel ilişkinin
ardından çoğunlukla nöbet geçiren " bir kadın tanıyordu.
Bir üçüncüsü, en hayret verici vakayı akta rıyordu: Adamın
biri "işin tam ortasında kasılma nöbetine tutuluyor ve bu
rahatsızlık on iki yıl devam ediyordu." 1 3 Son olarak Tissot,
bu çağdaş gözlemlere iyi bir soyağacı yaratmak üzere Gale­
nos'u kullandı.
Bu vakalar üzerine söylenecek iki şey vardır: Göründü­
ğü kadarıyla, saçma değildirler; fa kat aynı zamanda, mas­
türbasyon yoluyla orgazmın on sekizinci yüzyılda neden
birden, sarsıcılığını herkesin kabul edebi leceği bu deneyi­
min özellikle tehli keli bir biçimi haline geldiğine dair hiçbir
ipucu da sunmazlar. Şiddetli bir orgazm bazı kişilerde bir
sara nöbetine ya da başka bir nöbete benzeyebi lir ve or­
gazm sırasında, bu çok eski gözleme bir miktar inandırıcı­
lık kaza ndıran "zihi nsel fenomenler" söz konusudur. Nor­
mal insanlarda muhtemelen bildik, sıradan mastürbasyon­
la nöbet türü durumlar a rasında hiçbir bağlantı yokken,
bazı insanlarda bu bağlantı açık bir biçimde görülür. Son
derece saygıdeğer bir yirminci yüzyıl nöroloğu, herhangi bir
ahlaki kaygı gütmeksizin, şu vakayı bildirir: Kırk bir yaşın­
da, genel sara hastalığı bulunan, fakat hiç cinsel sapı klık
geçmişi olmayan bir adam, dışarı uğramış gözlerin hızl ı ha­
reketlerinin eşlik ettiği nöbetler sırasında, kontrolsüz bir bi­
çimde mastürbasyon yapıyordu. Sara veya başka nöbetli
rahatsızlık belirtileri gösterdik leri için bir eğitim hastanesi­
ne getirilen genç çocukların söz konusu olduğu başka vaka­
lar da bulunma ktad ır. ilgi li pediatrist, daha masraflı testler
222 l ck Ki�ililı .'>.. lıs

yapıl madan önce, ayırıcı tanıda bir başka olasılığın dikka­


te alınması gerektiğini savu nur: Zararsız mastürbasyon yo­
luyla orgazmın neden olduğu şiddetli , zaman zaman acı ve­
rici sarsı lma lar. Bazı kişiler, diğer orgazm türlerinde oldu­
ğu gi bi, m astürbasyon kaynaklı orgazmda da sırc tarafında
kesk in ve delici acılar duyarlar. 1 4
Fakat, orgazm-nöbet ilişkisinin öyküsü eskiye dayanıyor
ve bel li bir inandırıcılığa sahip olsa bile, mastürbasyon yo­
l uy l a orgazm-nöbet i lişkilendirmesi yenidir. On t sekizinci
y üzyıldan önce kimse onu özel olarak, sonradan nörolojik
semptomlar diye adlandıracağımız olgularla bağlantılandır­
mamış, Tissot bile, mastürbasyonun yol açtığı bir nöbete
dair hiçbir vak a bildirmemiştir. Mesele dolaylı bir biçimde
dile geti ril miştir: Aşırı heteroseksüel ilişki kötüyse ve nö­
betlere yol açabiliyorsa, aşırı tek başına seks daha da kö­
tüydü ve daha şiddetli nöbetlerle sonuçlanırdı. Mastürbas­
yon karşıtı ahlaki tartışmanın yirminci yüzyıl başlarında
geniş oranda tıbba bağlı hale gelmesiyle birlikte, onun sa­
rayla bağla ntılı olduğu iddiası da boy verdi. 1 90 1 'de önem­
li bir Anglo-Amerikan referans çalışmasının vardığı sonuca
göre, onanizmin kesinlikle "ahlak seviyesi düşük saralılar
arasında" yaygın ol masına karşın, bazı Kıta Avrupası ya­
zarları ne düşünürlerse düşünsünler, "onu tek bir nedene
bağl a m a k pek de mümkün değil " dir. 15 Böylece, mastürbas­
yon yoluyla orgazmda ( tek başına h azzın yarattığı sarsıntı­
d a ) , bu kadar yoğun ilgi çekenin ve tehlikeli added ilenin ne
olduğu sorusu yine cevapsız kalmaktadır.
Ahlaki meni fizyoloj isi bizi bir cevap bulmaya daha çok
yakl aştırı r; ancak bizi bu bildik sıvıdan old u kça uzaklaştı ­
ran, çok uzun ve dolam baçlı bir yolu n ardından. Eğer, bir­
takım on sekizinci yüzyıl gözlemcileri ve modern tarihçile­
rinin iddi a ettikleri üzere, mastürbasyon konusunda böyle­
sine tehdit içeren şey değerli vücut sıvılarının kaybıysa, bu,
kalan meselelerimizi tamamen çözme yolunda olduğumuzu
gösterir. O zaman meni kaybı, metaforik olarak diğer ka­
yıplar konusundaki endişelerle bağlanttlandırılabilir ve mo­
dern m astürbasyonun doğuşuna genel bir açıklama getir-
Masıürbasyoıulahi Sıının 223

meye yaklaşmış oluruz. Tartışma şöyle bir süreç izleyebilir:


Meni, para ve enerji ; hepsi kıttır ve müsrifler tarafından ho­
vardaca harcanırlar. Aynen iş ve ticaret dünyasındaki gibi,
kıt kaynakların kullanımı i dareli olmak zoru ndadır; bu
yüzden sperm ekonomisinde, erkekler, değerli vücut sıvıla­
rını korumalı ve idareli kul lanmal ıdırlar. Böylece zaman,
para, güvenlik eksikliği hakkındaki kaygılar, her türlü
akıntıya karşı korunan ve en değerli sıvısı meninin kasıtlı
harcanması tehd idi a l tındaki otarşi k bir beden ekonomisi
kurgusuyla yatışrırılır. Ekonomi dünyası güzelce beden
dünyasının1
üzerine oturur . 16
On slkizinci yüzyılda, önceki binyıldaki gibi, meni, ceni-
ne can veren " hayat ateşi"nin taşıyıcısı olarak görülüyordu
ve daha genel anlamda, kiralık yatağının bir erkeğin arzu­
sunu ateşlediğine i lişkin garanti veren şarlatan seks terapis­
ti james Graham'ın sözleriyle " yaşamın meşale taşıyıcısı ",
bir " rayihalı-ateşleyici-canlandırıcı esans" , " ışıltılı bir il­
ke"ydi. Meninin kerametlerine yönelik şahadeder her ta­
rafta görülmektedir ve bunlar uzun bir geçmişe sahiptir:
Yedinci yüzyıl ansik lopedisti Sevillalı Isidore, onun, " insa­
na hayat veren, onu besleyen ve yaşatan " kan köpüğü ol­
duğunu belirtiyord u; kan dolaşı mının kaşifi William Har­
vey ise, onun, "çok büyük bir şevkle sıçrayan" ve yeni ya­
şamı başlatan Prometheus'un kıvılcımı olduğunu düşünü-
. yordu . Yani o, son derece önemliydi. 1 7
Galenosçu tıpta ve on sekizinci yüzyılda, mekani kçilik­
te, kimyada ve başka birçok a landaki ilerlemelere rağmen,
meni, vücut sıvılarının en gelişkini, en yoğun enerj ili olanı,
tüm sindiri m sürecinin damıtılmış en halis ürünü olarak
mütalaa ediliyordu . Beden, yiyeceklerden kendisine gere­
ken yaşamsal maddeleri süzmek için çeşitli oranlarda çaba
harcıyordu; erkek menisi kadın menisinden, meni sütten,
sütse kandan daha fazlasına i htiyaç duyuyordu. "Uzun la­
fm kısası " diyordu Tissot -kendisinin ve başkalarının ko-
. nuyu süslemekten öteye gitmeyen bir biçimde topladığı­
. " birçok kanıt göstermektedir" ki, meni "dirimsel sıvıların
esansı ı . . j çifte damıtılmış ·ruh " , '' konsantre yaşam gücü"
.
224 frlı Ki�ililı 'Wlıs

" hayatm kaynağı ve C>zü ı . j diye adlandırılabilecek en


. .

önemli sıvıdır. " O, Erıcyclopcdic'nin ortaya koyduğu üzere,


" üretimi nde bedenin, başka her şeyden daha çok dikkat ve
enerj i harcadığı en kıymetli salgı " dır. Onun ziyan edi l mesi­
nin, " tıpkı kan ve sinir sıvısı kaybında olduğu gibi" insanı
dermansız bıraktığını ve bu yüzden mak ul miktarda sarf et­
meye dikkat edilmesi gerektiğini yazıyordu ünlü ve çok
okunan Friedrich Hoffmann; aşırı boşaltı m "sağlığa zarar­
lı "ydı.I H
Bu bağlamda, Tissot'nun uzun süre etkili olan, birçok
kez alıntılanan, bir parça meninin aynı miktardaki kandan
kırk kat daha değerli olduğu yönündeki tamamen d üzmece,
sözde nicel değerlendirmesi, son derece anlamlıydı. Dile ge­
tirilişinden 1 5 0 yıl sonra bile, bu yaklaşım ha ia, sanki bili­
min söylediği son söz gibi ileri sürülebiliyordu: Leipzig'de
öğrenim gören ve yirminci yüzyıl başlarıriın standart fizyo­
loji k itaplarından birisini yazan bir tıp doktoru, açıkça
" mastürbasyon kaynaklı orgazmda aynı orandaki kan kay­
bından daha büyük kayıp söz konusudur" iddiasında bulu­
nuyordu. 1 9 Ve bu iddia, Tissot'nun mastürbasyonun tehli­
kelerini kanıtlamak için iddiayı kendine mal etmesinden en
azından yedi yüzyıl önce de vardı. Thomas Cogan, on ye­
dinci yüzyıl başlarında kaleme aldığı öğrencilere yöneli k
sağlı k rehberinde okura şöyle sesleniyordu : "Sarf ettiğimiz
sperm doğal ölçülerin üzerindeyse, bu bize, aynı mikta rda­
ki kan k aybının kırk katından fazla zarar verir. " Cogan hiç
olmazsa alıntısının kaynağını aktarıyordu: Arap Hekimler
Prensi lbn Sina (on birinci yüzyıl başları ). Tissot belki de,
ünlü tespi tini, hocası Al brecht von Haller'in " metodik an­
lamsızlık " diye nitelediği bir çalışmaya dayandırdığını itira f
etmekte zorlu k çek mişti . Bununla birlikte, yaklaşımı inanı­
labi lir bi r hale getirmek için günlük gözlemler delil olara k
kullanılabil irdi: Bir sütanne yarım litre süt verebilir ve yor­
gunluk hissetmez, buna karşın az miktarda bir boşalma i n ­
sanı bitap düşürürdü. Özellikle erkek, orgazmın ardından,
karşı laştırılabilir hir süreyle, yaptığı diğer etkinli kler sonr a ­
sında oldugundan çok daha fazla yorgun düşerd i . Testislc-
Mcısıürl><ıs_vı•nıfolıi .'iııııııı 225

rin yok edilmesi, hadımların za yıf, sakat gövdesini ortaya


çıkart}'ordu, normal bir erkek çocukta meninin ortaya çıkı­
şı, gençliğin gücüyle birlikteydi.20
Açıkçası, bu olağanüstü sıvının yeniden üretiminden da­
ha hızlı tüketiminin, beden ekonomisi üzerinde feci etkileri
bulunuyordu. Aksine, her şey düzgün işliyorsa, meni, kan
gibi, vücutta dolaşıyor ve başta, özellikle sinirler ve omuri­
lik sıvısı olmak üzere, yakından bağlantı içinde olduğu vü­
cudun· en önemli unsurlarını besliyordu. Bu yüzden meni
kaybının en zararlı etkisi kafaya oluyordu; Tissot'nun bil­
dirdiği üzere, meni kaynak lı yaşam gücünün kaybı, kelime­
nin gerçek anlamıyla kafatası büzülmesine yol açabiliyordu.
Onun açıklamasına göre, testisler gerçekte bedenin tümüyle
o kadar yakın etki leşim içindeydi ki, cinsel aşırılığa kendini
kaptırmış bir adamın " kafatasının dış zarında tıkırtılar işiti­
liyordu." Ve nihayet spermatorrhea (hem mastürbasyon
kaynaklı hastalığın patofizyolojisinde önemli bir aşama hem
de hastalığın bir sonucu olarak kabul edilen meni akıntısı)
kendi başına küçük bir tıbbi alan haline gelmeye yetecek ka­
dar tehlikeli görülüyordu. On dokuzuncu yüzyıl başlarında,
Fransız doktor Lallemand, çağdaşlarının düşüncesince bu
alanın kralıydı; 1 86 9'da Alman mirasçılarından biri, ona ge­
ri dönmenin ilerleme olduğunu ilan ediyordu. 2 1
Ancak bu bizi, on sekizinci yüzyı lda, çok eski bir hasta­
lığın yeni ve özgün bir biçiminin nedeni olarak mastürbas­
yona büyük önem kazandıranın n e olduğunun açıklanma­
sında çok da ileri götürmez. A şırı cinsel i lişkinin patofizyo­
lojisinde ki lit bir adım ol arak meni kaybı yaklaşımı,
1 7 1 2'de yeni bi r olgu deği ldi . Aslında Tissot'ya, meni kay­
bının insa nı mahveniıtini kanıtlamak üzere çok sayıda vaka
örneği sağlayan, antikiteden kendi dönemine kadar gelen
uzun bir klinik gelenek söz konusuydu. Fakat çarpıcı olan,
çeşitli hasta lıklar ve ölümlere dair on sekizinci yüzyıldan
aktardığı örneklerin Liimiiııün ve kendi döneminden a ktar­
dıklarının çoğunun, m astürbasyonun değil, çok eski bir so­
run olan, aşırı heteroseksüel ilişkinin sonuçla rıyla bağlantı­
landırılmış vakalar olmasıydı.
226 T"tlı l<işililr .Srlrs

On yedinci yüzyıl son larından başlayarak on dokuzuncu


yüzyıl boyunca meniye dair yeni keşifler, görebildiğim ka·
darıyla , mastürbasyon ve meni kaybı tartışması üzerinde
herhangi bir etki yapmadı. Felsefi tıp diye adlandırabi lece·
ğimiz bir çerçeve içerisinde yer alan ve natüral ist sektiler
etiğin geliştirilmesinde son derece önemli olan bazı düşü­
nürler, meninin, hayatın kıvılcımı olan temel elektrikli sıvı­
yı meydana getirdiği kuramını öne sürdüler. Bu yeni bir gö­
rüştü; ancak gözle görülen, fışkıran maddeyle veya eski ka­
rışım fizyolojisiyle ve Tissot'nun seçkin meslektaşlarından
topladığı korkunç öykülerde bildirilen salgılarla pek fazla
alakası yoktu. Mağdurlarının hiçbirinin mastürbasyon yap­
tığı söylenmiyordu : Ne Hoffmann'ın özellikle vahim hale
gelmiş "aşk hazlarının tehlikesi " nden zarar görmüş hasta­
ları ve havale geçiren hastaları; ne Hildenli Fabry'nin, gö­
ğüs zarı i ltihabı hastalığının onuncu gününde bir kadınla
ilişkiye giren, havale geçiren, aşırı titreme nöbeti yaşayan
ve sonunda on üçüncü günde ölen hastası; ne Bartholin'in,
" karı koca aşırılığı " sonucunda havale geçiren hastası; ne
Chesneau'nun nikahı izleyen ilk hafta içinde havale nöbet­
lerine tutulan, yüzleri kıpkırmızı kesilen ve birkaç gün için­
de de ölen genç evli çifti ; ne de Tissot'nun "güçlü, sağlıklı
ve dinç" olan, biri 1 76 1 'de düğününün sabahında, öteki
1 762'de düğününden bir gün sonra epilepsi nöbeti geçiren
iki genç erkeği . . . Bu örneklerde mastürbasyonun sözü edil­
.
miyordu. Aslında Tissot'nun mese leyle ilişkili tek vaka ör­
neği, çiçek hastalığından ölen bir adamla ilgilidir; mastür­
basyon, onun söylediğine göre "hastalığı ölümcül" hale ge­
tirmişti . Bütün bu adamlar, bi ldik cinsel ilişkinin yorucu et­
kisiyle, başka hastalıklardan ölmüşlerdi. 22
" Aşırı cinsel ilişki" temelinde tarif edilen bütün bu has­
talık ve ölümlerden, mastürbasyonun özellikle ve benzersiz
bi r biçimde teh like taşıyan bir edim olduğu yolu ndaki yeni
görüşe geçmek büyük bir sıçramadır. Bu, özellikle de döne­
min "aşırılık" konusundaki standartları bağlamında büyük
bir sıçra madır. Tissot'nun çok beğendiği ve yüzyıla yakın
bir süre geniş bir Avrupa kamuoyunun gözdesi olan yazar
Masıürbcısyıındıılli Sonın 227

Nicolas Venette, Berberistan düzl üklerinde yaşayan yirmi


beş yaşındaki bir adamın yaz günü rahatça gecede beş lıcz
cinsel faaliyette bulunabilirken, lsveç k ışının ortasında kırk
yaşındaki bir adamın bunu gecede bir ya da i ki kez yapabi­
leceğini d üşünüyordu. Tah minen, daha sıradan yerleşim bi­
rim lerindeki erkekler, bu örnek durumlar a rasındaki ara
değeri saptama yoluyla ölçülerini bulabilirlerdi. Venette'in
fikrince, kadınlar, ne kadar sık cinsel ilişkide bulunurlarsa
bulunsunlar, " kendilerini tamamen tükenmiş hissetmez­
ler"di. Eğer bu sayılar sağlığa uygunsa, günlük mastürbas­
yonun neden genç erkeklere yönelik bir tehdit olarak değer­
lendirildiğini anlamak güçtür; kadınlar ise zaten bu alışkan­
lıklarını istedikleri kadar icra edebiliyor olmalıydı. Ya da
aksine, Onania'ya yönelik ilk saldırılardan birinde söylenen
şakadaki gibi, eğer bir adam saatte sekiz kez kendi kendini
istismar edebiliyorsa, k ita:->ta iddia edildiği üzere, bu hava­
dis şehvet düşkünü kızlar ve kadınlar üzerinde çok kötü bir
etki yaratabilir, onların da koca larından aynı performansı
talep etmelerine yol açabilirdi. Bir erkek, bir rahatsızlığı
yoksa, bir kadını tatmin edebi liyor olmalıydı ve Onania'nın
satışa sunduğu ilaçlar bu konuda yardımcı olamazdı. Kısa­
cası, cinsel enerjinin bol m iktarda sarf edilmesinin, sağlığa
uygun olduğu düşünülüyordu. 23
Çözüm yolu, elbette, mastürbasyon kaynaklı orgazmı
diğer orgazm biçimlerinden a yırmaktı; fakat bu, meni kay­
bının kendi başına sorun kaynağı olduğu fikrini zayıflatı­
yordu. Gerçekten de a kla yatkın ve sağlam bir ayrım yap­
ma problemi, tıbbi bir sorun olara k görüldüğü dönemin ta
sonuna kadar, mastürbasyon düşmanlarının hiç a klından
çıkmayan bir mesele olacaktı; ki altında ciddi bir kültürel
çabanın yattığı yer burasıydı. "(Tek başına seksini etkileri
üzerine çalışmada önemli olan ve başlangıç noktasını oluş­
turan" diye yazıyordu 1 904'te, ünlü Amerikalı eğitimci ve
psikolog G. Stanley Hail, " kendi kendini istismarın doğal
yöntemdeki a şırılıktan daha zararlı olup olmadığı ve arala­
rındak i farkın ne olduğu problemidir. " Hail d a h a önceki
onyıllard a bazı kişilerin i kisinin etkisinin de aynı olduğunu
228 Tr/ı l\işilık .'iı·lrı

savunduklarını söylüyor, fakat a rtık , yirminci yüzyıl ın baş­


l a rında , " hu kötü dav ra nı şın birçok bakımdan çok daha za­
rar verici oldu�unu savunmayan, işinin ehli hiçbir otorite"
kalmadığını ekliyordu .24
Tissot da aynı dü şüncedeydi : Onanizmin ''kadınlarla
i li ş k ideki a ş ı rı lıktan daha tehlikeli" olduğunu ilan ediyor­
du. Onu izleyen kuşaklar da koroya katıld ılar: " Cinsel iliş­
k ide aşırı l ı k, tehlikeli hastalık ların korkunç ve yaygın ne­
denleri nden birisidir" diye yazıyordu on dokuzuncu yüzyıl
başla rında bir Amerikalı doktor; ancak kendi kendini kir­
letme "on kat daha yıkıcı "dır. Seçkin bir lngiliz adli uz­
man, onanizmin cinsel ilişkiden çok daha beter olduğunu
belirtiyordu ; çünkü "o, daha keskin ve şiddetli "ydi.2 5 Ya­
ni, men i hakkında yeni d üşüncelerin yokluğunda, Aydın­
lanma yüzyılında, m astürbasyon. kaynaklı orgazm konu­
sunda bir şey aniden bir tehdit halini aldı.
Bu her ne idiyse, yeni salgıcılıkla (sı vı dengesi fizyoloji­
si ) ya da özellikle meni ekonomisiyle fazla ilişkisi yoktu. O,
otarşik bir beden a rzusunu veya bir kıtlık dünyasında isra­
fın tehli kelerini ifade etmiyordu . Mastürbasyon, bolluğun
kıtlı�ın yerini alma sürecinde bir denge sağlamış göründü­
ğü ve otarşinin en son savunulacak şey olduğu bir dönem­
de tıbbi ve a h laki bir sorun olarak öne çıktı. Daha yerinde
bir ifadeyle, meni kaybı , basitçe, onanizmi gündeme sokan­
ları gerçekten kaygılandıranın ne olduğunu yakalayabilmek
için çok dar bir kategoridir.
ilki n , bebeklikten ergenliğe kadar çocuklar meselesi var­
dı. Klasik tıp, bu insan kategorisinin cinsel hayatı hakkın­
da neredeyse hiçbir şey söylememişti: Onla rda aşırı cinsel
ilişki di ye bir sorun henüz ola mazdı ; meni üretimleri yoktu;
ki aslında onların neden ergin olmadıklarını gösteren de
buydu. Freud'un çocukluk dönemi mastürbasyonu ya da
gizil dönem mastürbasyonu dediği olgu, bir mesele olarak
ilk kez on sekizinci yüzyılda ortaya çıkacaktı . Bu durumun
önem i , meni israfının olsa olsa sorunun sadece bir kısmını
oluşturduğunu oldukça açık bir biçimde göstermektedir.
Tissot ve a rd ı l ları , onanizmin, çocuklar için, hayatlarını
Mcısıürl>as_vıındalıi .'iı•rıın 229

kaybetmelerinin çok öncesinde de bir şeyler kaybetmelerine


yol açacak açık bir tehdit olduğunu düşünüyorlardı. Peda­
goji a lanında önde gelen bir Alman reformcu, altı ila on
yaşları arasında, iyi yetiştirilmiş yirmi çocuktan en fazla iki
tanesinin kendi kendini kirletmenin tuzağına düşmediğini
ve onun korkunç sonuçla rından zarar görmediğini bildiri­
yord u . Daha kötüsü, bu salgın kendi kendine büyüyor gö­
rünüyordu; çocuk ların tam yarısı bu kötü al ışkanlığı kendi
başlarina keşfetmişlerdi . Bu yüzden ebeveynler ve eğitimci­
ler, çocuklarını -sekiz yaşını geçmeden- bu edimin yarattı­
ğı bedensel ve ruhsal tahribata ka rşı mutlaka uyarma göre­
viyle yüz yüzeydiler. Öyleyse bu noktada, farazi bir meni
ekonomisinin tamamen dışında bulunan bir sürü sözde
kurban söz konusuydu. 1 875'te Larousse'un Grand Diction­
naire'i, katliamın bir buçuk yüzyıllık geçmişine bakıldığın­
da, " tıbbi kayıtlarda, mastürbasyon nedeniyle ölen beş, ai­
ti ve sekiz yaşlarındak i çocuklara dair bol mikta rda vaka
buluruz" diye duyuruyordu okurlarına. Onların olgunlaş­
mamış sinir sistemlerini ve bünyelerini, değerli vücut sıvıla­
rının kaybı değil , takıntı [obsesyon ) -daha genelleşmiş bir
enerj i kaybı ya da daha kompleks biçimde ahlaki çöküntü­
harap ediyordu; ancak bu, başka bir hikayedir. 26
Son olarak ve çok daha fazla sözü edilen, kadınlar me­
selesi bulunmaktadır. Onanizmin modern versiyonunun or­
taya çıkışıyla birlikte, eski kirlenme suçu aniden herkese
doğru genişletildi; tek başına seks, cinsiyet engellerini yıktı .
Klasik antikitede kadın otoerotizmine dönük, gerçek nesne­
- e ulaşılamadığında kullanılan dildo'lara dair ara sıra dil­
y
lendirilen latifeler hariç, neredeyse hiçbir atıf yoktu. Göre­
bildiğimiz kadarıyla, erkek mastürbasyonu hakkında da
çok fazla şey bulunmamaktaydı; olanlar çoğunlukla edep­
siz şakalar ve başka kaba ifadelerdi. Yeni Hıristiyan etiğin­
de, sodomi ve h ayvanlarla cinsel ilişki, hunlar kadınlar için
de mümkün olma kla birlikte, erkek kusurlarıydı ve (erotik
rüya ve hazlar söz konusu olsun ya da olmasın gece a kıntı­
larından, istemsiz sürtünmelerdcn, beklenmedik gündüz
ereksiyonlarından, daha masum eylemler sırasında penisin
2.10 . Trh l\i�ilih Sl"ks

el lenmesinden kaynaklı ) meni boşalmasıyla bağlantıl ı tüm


cinsel teh l ikeler sadece erkeği tehdit ediyordu. Kirlenme,
bazı küçük istisnalarla birli kte, her açıdan erkeklerle i lgili
bir sorundu; keşişlerin ve cinsel perhizdeki rahipler günah
çıkarma sırasında bu konudaki endişelerini dillendiriyor­
lardı.
Öte yandan onanizm demokratikti; 1 7 1 2'den sonra ka­
dının elleri, cinsel organları ve daha önemlisi hayal gücü ve
isteği de, aynı erkeğinkiler gibi , kabahat kaynağı haline gel­
di. 011ania'nın on beşinci baskısı ( 1 730) belki de daha ön­
ceki baskılardaki bir eksikl iğin farkına varıyor ve k ızlardan
gelen, onların sadece mastürbasyon yapmakla kalmayıp ay­
rıca ondan zarar gördüklerini kanıtlayan daha fazla mek­
tup vaat ediyordu. Elı 'in kapağında kendi başına keşfetme
veya arkadaşlarla yapılan denemeler sonucunda mahvolan
k ızlara dair öykülerin tanıtımı yapılı yordu. Kraliyetin özel
imtiyazıyla yayımlanan, tıp ansik lopedilerinin en saygıde­
ğeri, bile isteye kirlenmeyle ilgili maddesinde hiçbir kuşku­
ya yer bırakmıyordu : " Kendilerini talihsizce bu hazlara tes­
lim ettiklerinde, her iki cinsiyetten kişiler de, aynı oranda
ı stırap çekerler. " Tissot, kadın mastürbasyoncuların Ona­
nia'daki itiraflarını aktarıyor ( " ki bunları okurken dehşete
düşmemek ve acıma hislerine kapılmamak mümkün değil­
dir " ) ve "göründüğü kadarıyla bu illet kadınlarda, erkek­
lerde olduğundan daha b üyük i lerleme kaydetmektedir"
sonucuna varıyordu . Daha klinik gözlemlere dönü k bir ya­
zıda, kendi kitabında neredeyse h içbir destekleyici vaka ol­
mamakla birlikte, "bu iğrenç şehvet düşkünlüğünün kur­
banlarını genellikle öldürmesi " durumunun kadınlarda, er­
keklerdekinden daha az olmadığın ı ve " onun yol açtığı has­
tal ı kların kötücüllüğü " n ün, görünüşe göre "onlar arasında
faaliyetin üst d üzeyde" olmasında yattığını iddia ediyordu.
Arkadaşı Ziın mermann da aynı düşüncedeydi; yirmi beş
yıllık tecrübe, ona, oğlanlar için tehli keli olan kendi kendi­
ni kirletmenin, kızlar için daha da kötü sonuçları olduğunu
ö�retmişti. On dok uzuncu yüzyı l başlarında çeşitli Fransız
doktorl ar, k ızların mastürbasyon yaptıkları n ı ve bu uygula-
Mastürbas_yondahi Sonırı 23 1

manın onlar için a hlaki ve fiziksel açıdan erkekler için ol­


duğundan daha tehlikeli olduğunu kesin olarak kanırlama k
için çağdaşlarından ve çok sayıda Alman otoriteden akta­
nmda bulunuyorlardı .27
Bu, ta Freud'a ve sonrasına kadar, ci nsiyet üzerine Ay­
dınlanmacı düşünce geleneğinin önemli bir teması olmayı
sürdürecektir. Freud, Tissot gibi, genel olarak kadınlard a
mastürbasyonu " hoş görme"nin, erkeklerdekine göre daha
kötü bir durum olduğunu d üşünüyordu : Onlar ona karşı
daha fazla m ücadele ediyordu; onu uygulayaca k koşulları
bulmaları erkeklerinkinden daha zordu ve en önemlisi, b u
uygulama onlar arasında d a h a anormal görülüyordu . istis­
nalar söz konusuydu; ancak Freud'a öyle geliyordu ki,

mastürbasyon kadının doğasına erkeğinkinden daha uzak­


tı [ . ] Mastürbasyon, ki her duru mda klitorisle bağlantıl ıy­
. .

dı, erkekl iğe has bir faaliyetti ve klitorise dayalı cinsellik,


kadınlığın gel işmesinin zorunlu bir önkoşuluydu.28

Diğer bir deyişle, kadın cinsel liği üzerinde, onu normal ka­
nalında akmasını sağlayacak biçimde yönlendi rmek üzere
daha fazla k ültürel etkiye, nesli sürdürmek üzere daha faz­
la suçluluk d uygusuna i htiyaç vardır ve bu y üzden onların
ruhu ( aynı zamanda bedeni de etkilenmediyse) uygarlığın
işleyişiyle ka rşı karşıya gelişin yarattığı daha ağır ta hribat­
lara, erkek bedeni ve ruhununkinden daha fazla göğüs ger­
mek d urumundadır. Bu noktada, Freud ya da Tissot'nu n
·veya meslektaşlarının görüşlerinin doğru olup olmadığı nın
bir önemi yoktur. Kadının, itiraf edil diği üzere, meni üret­
med iği ya da zayıf, az ve kaybının çok önemli olmadığı, da­
ha alt d üzeyde bir versi yon unu ü rettiği kabul ed ilse bile,
mastürbasyonun tehli kelerinin gerçek ve güncel olduğu dü­
şünül üyord u .29
Başka bir şey in söz konusu olduğu açıktı; herkes kadın­
ları n da menisi olduğuna inandıktan sonra bile, öld ürmeye,
sakar bıı-a k maya ya da psikoloj ik ta h ri bata devam eden bir
şey. Frenoloj inin (materyal ist psikolojinin on dokuzuncu
yüzyıl versiyonu) oldukça popüler ve çok okunan gurusu O.
S. Fowler, kızların bcllli mastürbasyondan dolayı oğlanlar­
dan daha az hastalanmalanna karşın, hala binlercesinin
onun neden olduğu veremden öldükleri yolundaki iddiasını
desteklemek üzere, tıbbın tartışılmaz otoritesine başvuru­
yordu. On dokuzuncu yüzyılın bir başka Amerikalı yazarı,
mastürbasyonun, "tek başına aşk düşkünlüğü " nün, "kızlar­
da da oğlanlardaki kadar -belki de daha fazla- yaygın" ol­
duğunu göstermek için "en yüksek tıp otoriteleri" ne (sözü­
nü ettiği, Copland'ın Dictionaıy of Practical Mcdicinc'ıdır 1 Uy­
gulamalı Tıp Ansiklopedisi ) ) dayanıyordu. Onlara dönük
hastalık teşhisinin daha sık konulup konulmadığını söyle­
mek güçtür. Ancak tahribata yol açan rahatsızlıkların, ka­
dınlarda, erkeklerdeki kadar, hatta daha da fazla olduğunun
düşünüldüğü anlaşılmaktadır; bununla birlikte, mastürbas­
yon kaynaklı delilik teşhisi, erkeklere, kadınlara olduğun­
dan daha çok konulmuştur. Yakın zamanlarda özenli bir ça­
lışmaya konu edilen, on dokuzuncu yüzyıl başları Alman­
ya 'sındaki bir akıl hastanesinde, Selbstbc-Jlcckung (kendi
kendini kirletme), erkeklere yönelik tanı çizelgelerinin sü­
rekli olarak zirvesine yakın duruyordu; bu sorun kadınlara
ait çizelgelerde yer almıyordu. Yüzyılın sonunda Krafft­
Ebing, erkeklerde mastürbasyon kaynaklı deliliğe dair on iki
vaka teşhis etti; kadınlarda ise bu sayı üçtü. Ö te yandan,
sağlık meseleleri üzerine geniş bilgiye sahip 1 840'1arın bir
Amerikalı yazarı, mastürbasyonun, deliliğe yol açma konu­
sunda ikinci sırada yer aldığını (onu sadece alkolizm geçi­
yordu) düşünüyor ve "güvenilir bir kaynaktan öğrendiğime
göre, bu nedenle akıl hastanelerine gidenler arasında, kadın­
ların sayısı erkeklerinki kadar büyüktür" diyordu.JO Oran
ne olursa olsun, mastürbasyondan bir tıbbi sorun olarak
kaygı duyulması sürecinin başlangıcından sonuna kadar,
kadının , meniden tamamen bağımsız fakat tek başına ayıbın
toplumsal bağlamına bağlı olarak, mastürbasyonun hasta­
lıklı etkilerinden mustarip olduğu düşünülmüştür.
Kadınlar arasında gizli ayıp en �izli biçimiyle sürüyordu.
Ziınınerman, sadece hakkında daha a z bilgiye sahip olduk-
M11'iliiı l1<1wı111<lıılıi .'imwı 2 .l .1

ları için insanların kadın mastürbasyonuna karşı böyle "ina­


nılmaz hiçimde kayıtsız" kalmalarına inanamıyordu. Böyle­
ce, özellikle de daha az tahribata uğrayacağı düşünülebile­
cek çok genç yaştaki kızların, bu tehlikeye düşmesi konu­
sunda uyarıda bulundu. Yapıtları çeşitli dillere çevirilen eği­
timci Christian Salzmann, oğlanlardan "daha çok kızlar"ın
tek başına seksin tuzağına düştüklerini düşünüyordu; ger­
çekten de o, konu üzerine yorum yapan hemen herkes gibi,
uygula manın yaygınlığı karşısında şaşırdığını ve şok olduğu­
nu açıklıyordu. Ancak kızlar üzerine fazla konuşmaktan da
kaçınıyordu; çünkü onlar hakkında yeterince bilgiye sahip
değildi. Açıktı ki, hiçbir kız, bir erkeğe, erkek öğrencilerden
aldığı tarzda, kendini ifşa eden, günah dolu mektuplar yaz­
mazdı. Ergenlik çağındaki kızları eğiten kadınlar, anlaşıldı­
ğına göre, deneyimlerini okurlarla paylaşmıyorlardı ve el­
bette kız öğrenciler erkek öğrenciden çok daha azdı. Kısaca­
sı, kızların ne yaptığını ve bu işi yapmayı nasıl öğrendikleri­
ni ortaya çıkarmak daha güçtü. ·Encycloptdie'de iddia edildi­
ği üzere, iki cinsiyet ..ellerini suç aleti olarak kullanma" ko­
nusünda, aynı vahim sonuçlara yol açan biçimde birbiriyle
yarışıyordu. 3 1 Ve yüzyıllar boyu, gerçek deneyimlere her ba­
kıldığında, bunun teyit edildiği görülmekteydi.
On dokuzuncu yüzyıl sonlarıyla yirminci yüzyıl başla­
rında yaşamış Rus romancısı ve kadın özgürlüğü hareketi­
nin tanınmış savunucusu Anastasia Verbitskaya, kendi ya­
tılı okul deneyimlerini kaleme aldı. Hatıraları, hasretle ya­
nan bir genç kızın ıstıraplarını ve onlara göğüs germede
mastürbasyonun yerini dile getiriyordu. Delicesine özlem
ona ve öğrenci arkadaşlarına acı çekti riyordu; kızlara elleri
battaniyelerinin üzerinde uy um a l a rı direktifi veriliyordu ve
arzularıyla m ücadele edemeyen bazı kızlar orta l ı kta bitkin
bir biçimde dolaşıyorlardı. Bunun mastü rbasyondan mı,
yoksa ona karşı koymaktan mı kaynaklandığı açık değil­
dir.32
Mastü rba syon yapan kadın, onan ist mec:ızların en ınü­
kcmmelrni oluşturuyordu; çünkü onlar tam a n l a mıyla, ken­
di kendine hayaller çerçevesinde arzu, yalnızca a rzu ü reti-
2.14 1 ı·h f\işi/ilı .\dıs

yorla rdı . Madde kaybı, basit bir deyişle, önemsizdi . Tehli­


keyi oluşturan madde değil, tarifi mümkün olmayan bir
şeydi . Mastürbasyon amacına hizmet eden ve mastürbasyo­
nu temel bir tema olarak işleyen pornografik malzemede on
sekizinci yüzyı lda görülen büyük patlamada, mastürbasyon
yapan kadın, özel bir 'uyarıcıydı: Erotik kurmaca yazınına
dair bir araştırmada, bu tür kıtapların yüzde yetmiş beşinin
bu konu üzerinde oynadığı, mastürbasyon yapanların yüz­
de yetmiş üçünün kadın olduğu değerlendirmesi yapılıyor­
du. ( Bugün, popüler kültürün en azından bazı alanlarında
bu oranlar tersinedir. Filmlerde mastürbasyon hakkında
detaylı bir özet sunan bir web sitesi, erkek mastürbasyonu­
na dair 1 72 film, kadınınkine dair ise yalnızca 96 film bul­
muştur. )33 Bu durum, açık bir biçimde, on sekizinci yüzyıl­
ıfa, bir meni ekonomisinin tamamen dışında, mastürbasyon
yapan kadına dair etkili bir kurmaca dünyasının mevcut ol-
. duğunu göstermektedir. Ve böylesi bir dünyanın varlığı da
aklımıza, mastürbasyonun tehlikesin in kıtlık ( bir şeylerin
tükenmesi ) değil, bolluk olduğunu getirmelidir. Onanizm,
bir cinsel ekonominin merkezinde duruyordu; bu ekonomi
sırf kendi enerjisinden dolayı kontrolden çıkma tehdidini
bünyesinde ba rındırıyordu ve sıradan dünyanın kısıtlama­
larına, doğanın kısıtlama larına tabi değildi.
Onanizmin on sekizinci yüzyılda kök saldığı tıp dünya­
sı, elbette büyük ölçüde meni üzerine konuşuyordu. Ancak
değerli sıvılar ve onların zindelik üzerindeki etk ilerine dair
· eski görüşlerde ısrar ederek ahlakın sesi haline gelmedi .
Tıp, çok daha genel biçimde, kabul edilebilir insan davra­
nışının doğal sınırları üzerinde uzma nlık iddiasındaydı . Ah-
. lak ise, fizyolojiye, vücut sıvıların ın en kıymetli lerinin kay­
bının i fade edebileceğinden bile daha derin biçimde dalmış­
tı . Tissot, dini otorite veya öteki dünyanın metafiziksel oto­
ritesi değil , doğa ve a kıl temelinde yeni bir etik ortaya koy­
ma uğraşındaki ( neredeyse hepsi Protestan olan ) seçkin bir
doktor ve filozof grubunun bi r üyesiyd i . Onanizm, insanın
etk inlik yelpazesi boyunca yer alan, bedeni zihinle, doğayı
ruhla ha�la yan duyarlılılığı üreten ( '' i nsanlığın anası " ) aynı
Masıürrnısyonılııhi Sorun 2.H

ebeveynlerin çocuğuydu.34 Bu dünya görüşünün fizyolojik


çekirdeğinde, kan ve meniden daha öneml i olarak, sinirler
ve sinir sıvıları yer alıyordu. Onların işleyişinden bir ruh or­
taya çıksın ya da çıkmasın, duyuların (ki sinirleri harekete
geçiriyordu), dış dünyanın varlığımızın en içlerine uzanma­
sı için mümkün olan en doğrudan geçidi sağladığı düşünü­
lüyordu. Heyecan, hoşlanma, üzüntü, arzu; kaynağı ne
olursa olsun i nsan duygularını n tamamı bedeni rahatlatıyor
ya da geriyordu. Biz maddi ve psikolojik uyarıma sonsuz
biçimde açık yaratıklarız.
Bu, başkalarının acı ve dertlerinin doğrudan sempatiye
çevrildiğinin düşünüldüğü, yazın alanının harekete geçirdi­
ği duyguların okurların bedenleri üzerinde hızla etkili oldu­
ğunun söylendiği bir yüzyıldı. Ö rneğin okurlar, Rousse­
a u' n un yayımcısına yazdıkları mektuplarda, Yeni Helorse'ı
okumanın yarattığı keder, iç çekme, yürek çarpıntısı ve sar­
sıcı keskin acıyı dile getiriyorlardı. Ve yine de okumaya de­
vam ediyorlardı. " Sonunda her şey bizi yorar" diyordu Tis­
sot edebiyat çevrelerinin hastalıkları üzerine kitabında,
"bilhassa büyük haz. " Filozof Malebranche'ın, Descartes'ı
okurken kalbinin çılgınca çarptığı söyleniyordu; söylendiği­
ne göre, hala Paris'te yaşayan bir retori k profesörü " Home­
ros 'un muhteşem pasajlarının bir kısmı üzerine çalışırken "
baygınlık geçirmişti .35
Bu, aynı zamanda, deneyci ve çağrışımcı bir psikoloji­
nin, zihnin tamamen dış dünyadan aldıklarıyla dolu oldu­
ğunu savunduğu bir yüzyıldı. Doğarken aşağı yukarı boş
olan bir yazı tahtası, tam anlamıyla duyguların uygun akı­
şı ve organizasyonu tarafından doldurulup biçimleniyordu.
Yapısında olan vasıfla r bile (örneğin, imgelem ve hafıza )
çevrenin bozucu etkilerinden zarar görmeye açıktı. Bu yüz­
den teoloj iye ya da Tanrı'ya başvurmadan, doktorlar veya
a hlakçılar (ve ahlakçı olan doktorlar) uygunsuz bir uyarı
k ümesini kolayca çılgınlık, tükeniş ve ölüme dön üşebilecek
şeki lde yoruınlayahilirdi .
.Ve son olarak, bu, lüksün ve maddi aşırılığın her zaman­
kinden daha çok olduğu ve her zamankinden daha yozlaştırı-
2.�6 Trk l\işililı Stlıs

cı olabileceği bir dünyaydı. Oğl anlar ve kızların, erkekler ve


kadınların, iletişim devrimi dediği miz şeyi ilik lerine ka dar
hissettikleri düşünülüyordu. Modern uygarlı k ahengi bozu­
yor, ta hri k ediyor ve tehlike taşıyordu; daha da kötüsü, er­
kenden doğaya aykırı arzuya, kendi kendini tahrike yol açı­
yordu. Fakat, bu konuya daha sonra döneceğiz.
Tissot'nun ma stürbasyon temelli hastalıklar yaklaşımı nı
destekleyen felsefi psikoloji tarzı, on sekizinci yüzyılın en
çok okunan ve en n üfuzlu do ktor ve ahlakçılarından b irisi
ola n yurttaşı İsviçre l i Protestan Albrecht von Haller'den
kaynaklanmaktaydı . Tissot, genç liğinde, yaşlı meslektaşı­
nın çalışmasının basılmasına yardımcı olma görevini üst­
lenmişti . Tissot, orij inal Latince metnin çeşitli dil lere çeviri­
lerine önsöz yazmış ve bunu büyük bir hevesle yapmıştı .
Haller'in uyarılabilme yeteneğine dair keşfi nin " doğa iç in
anahtar" olduğunu ilan etmişti; bu adam, deneyci ve akılcı
felsefenin en büyük savunucusu Bacon'ın h alefi, kan dola­
şımının, sol unum si steminin ve bu tür birçok başka olgu­
nun keşfine tanıklık etmiş bir döneminin semalarını süsle­
yen değerl i bir yıldızdı. Kısacası Tissot, Ha ller'i yere göğe
sığdıramıyordu. 36
Klinisyen ve teorisyen Hermann Boerhaave (bir başka
Kalvenci) ve adını verebileceğimiz başka ünlü doktorlar gi­
bi, Haller de sinirleri bedenin temel yapı taş ları olara k görü­
yordu. Fakat, Hollandalının katı materyalizm inden kaçı na­
rak, sadece kaslara ( peristalsis"' halindeki bağırsaklar, bir
kurbağanın kasılan gastrocnemius kası) ait özellik ile, ki o
bu yeteneği " uyarı l a bilme" ola rak adlandırıyord u , si nirlere
ve son tahlilde beyne ait olan ve kendisi nin ··duya rlıl ık"
olarak i simlendird iği özelliği birbi rinden ay ırdı. Ruh n i h a ­
yet b u fizyolojik merdi venin tepesinde ortaya ç ıkıyord u .
Canlılara ait iki özellik -sırf biyolojik olan ve son uçta bi­
linç, ahlak ve insanlığı n daha üstün n itel iklerini i.ireten hi-

• MiJ� w ha�ı rs;ıkla rııı sindirim ı�l.:ıııi sı r;rn nJa y � ,ıc ık l.ırı sı jl.t nı sa l Ol'l'İni ııı .
(ç.n . )
Mcısıii rl>ııs_v<�ı.lcıhi .'>orun 2 .1 7

yolojik özel lik- çok yakın bağlantı içindeydi; birisini etkile­


yen şey, uyarıcıla ra karşı reaksiyonu yatıştırıcı ya da şiddet­
lendirici yönde diğerini de etk iliyordu. Bunun hikayemiz
açısından önem taşıyan bir yansıması, bedenin yaşadığı acı
ve heyecanları n bu şekilde doğrudan ruha ulaşa bilecekleri,
bu arada ruhsal (ya da benl iğin iç alanlarındaki) denge bo­
zukluğunun da bedenin bağlantılarını, dokularını ve sin ir­
leri tahrip edebileceği fikrini içermesiydi. Kısacası Haller
ahlak psikoloj isi için bir çerçeve sağlamıştı ve öğrencisi Tis­
sot da bu çerçeveye ayrıntıları işledi. Bu yüzden, örneğin,
Haller'in çalışması n a yazdığı girişte, bazı insanların en ba­
sit snadışı etk i leri bile (en küçük tehlike işaretini ya da sar­
sıntıyı) olağanüstü tepkiler ( kuruntu, histeri nöbeti, her tür­
den asabi sorun) vermeden karşılayamadık larına işaret er­
mektedir. "Uzuv larda" aşırı " bir uyarılma"nm -kasların
çok fazla gerilimi- ..duyarlılıkla bir araya gelmesi " her tür­
lü rahatsızl ığa ve ni h ayetinde bedene aşırı yük bin mesi so­
nucu ölüme yol açabiliyordu .37
Kısacası sinirler mastürbasyonda böylesine kötü addedi­
len şeyle yakından i lgi li d i r . Hiçbir bedensel i şlev, yuka rıyı
ve a şağıyı ( zihin ve cinsel organlar), cinsel heyecan ve or­
gazmdakinden daha tehl i keli bir biçimde bir a raya· getirme­
mektedir. Başka hiçbir kon uda beden böylesine topyekun
harekete geçmez; başka hiçbir şeye imgelem ve duygular
böylesine topyekun araç olmaz. Boşa lmadan tama men ba­
ğımsız o larak, orgazm fenomenolojisi ve fizyolojisinin, ya­
kın komşusu olan nöbete hısımlığı ve daha genel anlamda,
yarattığı açık al tüst oluş, şüphe götürmez: Hangi yaş ya da
cin siyetten olunursa ol unsun, bedenin sigortaları atar. Böy­
le b i r d ur u m, ya rattığı taşkınlığı i leten ti.im orga n l a r için
pota n siyel bi r teh li k edir. Güçlü d u ygular ü zeri ne uzman b i r
k iş inin yazdığın a göre, " ihti laçlar " , " sağlam organların da­
yarn k lı lığı n ı ve e lasti k iyetini boza rak bedeni bi tkin d ü ş ü­
rürler " ; çünkü c insel i l i ş k i -ve o n u n uzantısı o l a n kendi
kendi n i k i r le tme- esna s ı nda l i fler "çok fa zla geri lirler" ve
" aşırı zor la n ın a n ııı y a rattığı i n meler beyne b a s k ı y a p a r . "

B u söyle n e n l e r, .. zi h ni n b i.i ti.in yetenekleri si n i r sistemine


2.18 frll Ki�ilik Sdıs

bağımlıdır" biçimindeki yaklaşımın tipik örneklerindendir.


Sinirlerin "eterik sı v ı"yı taşıyan kana llar ya da mekanik tit­
reşimleri yayan katı unsurlar ol up olmadığı gibi ince nok­
talarda agnostik bir yaklaşıma sah i p olan bir on sekizinci
yüzyıl doktoru, " beden " i n "esnek borular ve yumuşak sıvı­
lar" dan oluştuğunu i lan eder.38
Bu anlatım, zihne hiçbir a lan bırakmayacak kadar me­
kani k görülebilir. Ve mastürbasyonun tehlikesinin şiddetli
ve fazla sürtünme olduğu yönünde bir yaklaşım söz konu­
sudur. John Marten'in, meseleyi Onania'da ele almadan ön­
ceki görüşü kesin olarak bu yöndeydi; uzun zaman önce
Aristoteles de, aşırı ovalamanın tehlikeli olabileceğini öne
sürmüştü. Fakat en katı materyalist fizyolojide bile, mas­
türbasyon, sinirlerdeki basit bir a hen ksizlikten ya da organ­
ları n yıpranmasından daha fazlasını ifade etmektedir. Ör­
neğin, mekanik mesajın en açık verildiği Sanctorius'un Sta­
tics'i [Stati k !, mesele özellikle seks konusuna gelince, zihin­
sel duruma oldukça fazla yer verir. Bu eserde, " doğal tah­
rikler"in teşvik ettiği cinsel ilişkinin, bir adamın kendi ken­
dini uyardığı cinsellikten çok daha sağlıklı olduğu savunu­
lur. Burada " doğaya aykırı cinsellik" üreme sürecinin ihla­
li olarak değil, bunu sağlayan itici güç hakkındaki bir kafa
karışıklığı olarak anlaşılmaktadı r: Bu, kişinin "zi hnin ta h­
rikleri" tarafından uyarıldığı bir cinselliktir. Tartışma, an­
tikitede olduğu gibi, tamamen erkek fizyolojisi çerçevesin­
dedi r; kadın on sekizinci yüzyılda meseleye dahil edilmiştir.
Üzerinde durulan nokta, maddi olmayan, pek de gerçek o l ­
mayan bir şeyin tahrik yaratmasının, bedenin daha gerçek ,
o anda, orada mevcut b i r şeye tepki biçimindeki uyarılma­
sından daha teh likeli o lduğudur.
Görüldüğü kadarıyla, "zihinsel durum " , ru hsal vaziyet
veya bir tür akıl sağlığı olarak deği l, bedenin seksin şiddet­
li etkilerini yatıştırma kapasitesi olarak anlaşılmaktadır. Bir
kişi, ihtiyaçla rın ın ötesinde cin sel a ktivite arayışı na gird i­
ğinde, denge durumunu reddeden k i myasal b ir rea k siyona
oldukça benzer biçimde, doğal denge boz u l u rd u . Bu a de ta
insanı dengelenmesi mümkün olmayan denklemlerle karşı
Mcısıiirbcıs.vııııclcılıi .St•nın 239

karşıya bırakan, bir orgazm ve mastürbasyon cebi rini var­


sayan bir yaklaşımdır.
" Sahip olma öncesinde arzu edilen birisi " ile cinsel iliş­
ki, hem sağlı k bel irtisi hem de aşırı cinsel ilişki durumunda
bile zararların sınırlı olmasının garantisidir; zira münasebe­
tin yarattığı zevk, " kalbin terlemesine yardımcı olur ve ona
kuvvet verir" ve " kayıplar kısa sürede telafi edilir." Bu tür­
den mekanik bir görüşe genellikle sempatik bakmayan Tis­
sot, yine de, kendisini açık bir biçimde onun metafizik yak­
laşımıyla aynı çizgiye sokmadan, bu söylemi ödünç alır.
Doktorların, takatsiz düşmüş hastalara hemşireleriyle bir­
l ikte yatmalarını tavsiye ettiği birtakım vakalar aktarır;
böylece, hastalar bu sağlıklı genç kad ınların terlerinden
sağlı k "esin "lenebilirlerdi. Bir vakada, bir genç adama, ye­
ni elde ettiği dinçliğini, o zamana kadar kazandığı gücü su­
iistimal ederek kaybetmek üzere olduğu anlaşıldığında,
hemşiresiyle birlikte uyumayı kesmesi öğütlenmişti. Bir di-
. ğer örnek ise, Kral Davud'un bir bakirenin kollarında yeni­
de·n hayata dönüşüdür. Cinsel i lişkide insanlar başka za­
manlardakinden daha fazla terlerler ve hl:! yüzden takatsiz
düşebilirlerdi; ancak bir kişinin kaybı diğerinin kazancıydı:
" Birinin salgıladığını diğeri içine çeker. " Mastürbasyoncu
ise " hiçbir şey almaz. " 39
Bu, mastürbasyon kaynaklı hastalıklara dair termodina­
mik bir anlatım sunduğu gibi, bir fahişeyle birl ikteliğin
m astürbasyon yapmaktan neden on kat daha sağlıklı oldu­
ğuna, niçin insanın hemşiresiyle evlilik dışı cinsel ilişkisinin
sağlıklı, tek başına seksin sağl ı ksız olduğuna da bir açıkla­
ma getirmektedir. Ve, belirli bir cazibeye de sahiptir. Ö rne­
ğin, Paris'te -başka dehşet verici şeylerin yanı sıra- mastür­
basyon yapanların orijinal ebattaki yüz ve kamburlaşmış
sırtlarını tasvir eden figürleri gösterime sunan bir medikal
tuha flıklar müzesinin 1 805 kataloğunda, bizim bildik cin­
sel ilişki ile "kirli eylem "in tehlikeleri karşılaştırılıyordu.
Başkalarıyla yapılan sekste, bedenin sıvı ve enerji kaybı,
!'unc jouissancc REELLE-(gerçek varlığın cinsel esri mesi ) " ve
çoğunlukla sevgilinin gözeneklerinden bolca çıkan " gözle
240 f dı f\ışi/ik Seks

görülmez bir kıza n k lı k " la dengeleniyordu.40 Tek başına


yaşanan ci n sell iğe gel ince, o, " sair kayı p " demekri; o, " ha­
yal gücü ıı iiıı gerçekliğin tamamen ötesine geçtiği çok daha
müsrif" hir nitel ik taşıyord u .
Buraya kada r, doktorların mastürbasyonda sorun ola­
rak gördüklerinin ne olduğuna dair birtakım sorunlar açık­
l ığa kavuşmuş olma lı. Onlar ma stürhasyonun .meni kaybı
olduğunu söylüyorlardı; ancak bir orgazm türünü diğerin­
den ayırt etmek ve ka dınlarla çocukları da genel bir tek ba­
şına ayıp şemsiyesi altına topla mak için mücadele vermek
zorundaydılar. Sinirlere ve uyarılabilme fizyolojisine dönük
yeni bir i lgi , daha az hidrolik bir model sunuyordu; cinsel
hazda ve özellikle de dengesiz yalnız başına seks eylemi söz
konusu edildiğinde süreklilik arz eden sini rsel bitkinlik teh­
l ikesindeki sorun, çok fazla sıvı kaybı değildi . Ayrıca, Sanc­
torius ve cinsel ilişkinin sadece ekoloj ik çerçevede yürütül­
düğünde sağl ıklı olduğunu ve bi r partnerin kaybettiği ener­
j inin karşı lı klı olarak diğeri tarafından a lındığını düşünen
takipç ilerinden gelen mekanik görüşler bulunuyordu. Fa­
kat, on sekizinci yüzyıl başl arı nda mastürbasyonda bu ka­
dar tehlike oluşturan taraf her ne idiyse, asıl olara k gelişkin
vücut sıvıları nın kaybı ya da telafi edilemeyen gaz sızıntısı
( dıştan terlemeden daha çok içten terleme) veya sinirlerin
uyarılması ( bu uyarılma her ne kadar ona en yakın ola nsa
da) değildi. Bunların hepsi , daha temel bir konunun dile ge­
tirilmesinin tuhaf yol larıydı : Bir yanda akıl, ruh, duyarlı in­
san ile öre yanda "doğa " a rasındaki i lişki.
Tı bbi felsefe, mastürbasyonda yanlış olanın "ne" oldu­
ğunun ram ceva bını te k başına veremez. Aslında hastalıkla­
rı, sinirsel nedenlere bağl ı olarak sınıflandıran okulun e n
katı yandaşları arasında bile, mastürbasyon hastalığı n ı n
nasıl kategorize edi leceği ra rtı şmalıydı.4 1 Doktorlar v e a h ­
lakçılar, otoritelerden eklekti k bi r tarzda aktarımlar yapı­
yorl ardı. Fakat herkesin hemfikir olduğu v e duyarlılık fiz­
-

yoloj isinin modasın ın geçmesinin ardından bile hemfiki r ol­


mayı sürd ü rdü kleri- bi r nokta vardı : M a stürbasyonun do­
ğa ya ayk ırı bir a rzu yapısı oluşturduğu düşüncesi .
Mcısıiirlı11s \·1 11ı.lcılri .Sor1<11 24 1

Tek Başına Sekste Böylesine Doğaya Aykırı Olan Neydi?

Aydmla nına döneminin büyük doktorlarından birisi, mas­


türbasyonun çiçek hastalığından "çok daha korkunç" ol­
duğuna inanıyordu. Ve ne dediğini biliyor olmalıydı. Bu
karşılaştırmayı yapan Tissot her iki alanda da uzmandı.
Yalnız başına sekste öylesine korkutucu ve doğal olmayan
bir yön vardı ki, yirminci yüzyıl başlarında, on sekizinci
yüzyıl tıbbının çökmesinden uzun bir süre sonra bile, baş­
ka konularda makul d üşüncelere sahip insanlar mastürbas­
yonu hala " bütün kötülükler içinde en kaçınılmazı ve en
ölümcülü" olara k görebiliyorlardı. ( Bu Frederick Arthur
Sibly için de geçerliyd i . Wycliffe'te öğrenci lerinden kendi
kendini istismar konusunda itiraflar koparmaya çalışmakla
geçen uzun görev süresinin ardından, özellikle hoş bir er­
kek çocuk tarafından, sözde genç çocuğun menisini atıp ra­
hatlamasını sağlama ve onun kendini suiistimal etmesini
engelleme bahanesiyle, penisini okşamakla suçlandı. Sibly
işini kaybetti. )42
· Tek başına seksi doğaya aykırı hale getiren üç unsur var­
dı. ilki, onu harekete geçirenin gerçek bir nesne değil, fan­
tezi olmasıydı: Mastürbasyon, zihnin en çok yönlü ve yara­
tıcılık potansiyeli taşıyan melekesini ( hayal gücü) etkisi al­
tına alarak onu uçuruma sürüklemekle tehdit ediyordu.
ikincisi, tüm diğer seks biçimleri sosyallik içerirken, mas­
türbasyon k işiseldi veya yalnız başına yapılmadığında da,
içerdiği sosyallik tümüyle yanlış biçimdeydi: Günahkar hiz­
metçiler onu çocuklara öğretiyordu; büyük yaştaki kötü ni­
yetli oğlanlar masum küçüklere öğretiyordu; okullardaki
kız ve erkek öğrenci ler, yetişkinlerin gözetiminden uzak,
birbirlerine öğretiyorlardı. Seks doğal olarak başka birisiy­
le yapılırdı; tek başına seks ise öyle değildi. Ve üçüncüsü,
diğer arzulardan farklı olarak, mastürbasyon yönelimi ne
doyurucu ne de yatıştırıcı olabilirdi. Yalnız başına yapılan,
sadece zihnin kendi ürettiklerine dayalı bu edim, i lkel , i flah
olmaz ve baştan çıkarıcı, hatta alışkanlık yaratan biçimde
kolay bir suç ve günahtı. Her erkek, kadın ve çocuk birden,
242 "l rlı l\işi lilı Sı·ks

daha önce Roma i mparatorlarının ayrıcalığı olan, sınır ta·


nımaz hazlara erişebi lir görülmeye başlandı.
Mastürbasyon, böylece, arzu karşısındaki eski surların
yıkıldığı bir dünyaya doğru bireyselleşmenin benliğe yaptı·
ğı kötülük haline geldi . O, bir tekbencilik, amaçsızlık ve
buna lım cehennemine, sosyal açıdan ise ahlaki özerklik ide·
aline ters düşen, anlamsız bir özgürlüğe işaret ediyordu. O,
arzuya, zevke ve mahremiyete değer verilen, ancak toplu­
mun onları nasıl k ullanabileceği konusunda derin endişele­
rin duyulduğu bir dönemin çocuğuydu. O, modern benliğin
seksiydi.

Doğa, Taklit ve imgelemin Tehlilıeleıi

" Mastürbasyon" diyordu Aydınlanma 'nın oğlu Sigmund


Freud, " fa ntezi objelerin gerçeğin yerine geçirilmesine yar­
dımcı olur. "43 Tek başına seksin bu temel korkutucu özel­
liğinin tam a nl amıyla dile getirilmesi on sekizinci yüzyılın
ortalarına rastlar; fakat b u özelliğin birtakım unsurları, 3.
Bölüm'de ele aldığımız, özellikle mastürbasyon üzerine
odaklanmayan, sapma kaygıları biçiminde nitelenen olgu­
ları pekiştiren Onania'da da yer al ıyordu . Okurun hatırla­
yacağı üzere, Talmud'a bağlı hahamlar bir erkeğin penisine
dokunmasından, özellikle de "kemiğini [penisini ) kirli fan­
tezin in [ya da kızışmış imgelemini ellerine terk etmesi" nin
tehlikelerinden, en azından bir ölçüde de "günahkar eğili­
mini kendi kendine tahrik etmesinden " endişe duyuyorlar­
dı. Haham ların özellikle ilgilend iği tek başına seks deği l,
çok fazla putperestlik potansiyeli taşıyan fanteziydi .
Onania'da ve onu izleyen benzer metinlerde, "kirli ( ... ) ha­
yal gücü " , tek başına seksi böylesine tehlikeli kılanın ne ol­
duğunu açı klama konusunda can alıcı hale gelmiştir. Söz ko­
nusu ayı bımızın, john Marten'in Batı'nın ahlak tartışmaları
gündemine soktuğu tam tanımı, kesin bir biçimde hem zihin­
sel hem de sosyal bozukluğa işaret ediyordu. Tek başına
ayıp, okurların hatırlayacağı gibi, şöyle ifade edilmektedir:
Mıısıudııısvmıılıılıi .\ı•nııı 243

her iki cinsiyetten kişilerin bu doğaya aykırı uygulaması,


başkalarının yardı mı olmaksızın, onların bedenlerini ki rle­
tip bozabilir. Kirli hayal gücüne teslim olarak, bu duyguyu
taklit etmeye ve kendi kendilerine yaşatmaya çabalarlar
f ı
•••

Başka bir yerde, Ell'te güya eleştirileri yanıtlarken, Marten,


kendisinin de, günahın en büyük bölümünü " kirli bir hayal
gücü"nün oluşturduğunu düşündüğünü söylemektedir. O,
basit bir deyişle, "zihinsel kirlenmeden azade" biçimde ya­
pılamazdı; saf medikal mastürbasyon ( kinik Diogenes'in iz­
niyle) mümkün değildi.
Bu tema popüler ve yetkin literatürde kırk yıl boyunca
dolanıp durdu. Para tuzağı, çok sayıdaki Eronania ve Ona­
nia çeşitlemeleri, mastürbasyonun en yaygın kirlenme suçu­
nu oluşturduğunu ve "daima bizzat onu yapanların iÇiN­

DE" olmasından ötürü, onda, başka türlerdekinden "daha


fazla ve daha güçlü bir tahrik " bulunduğunu ilan ediyordu;
o, insanların " kendi içlerinde taldit cttildeıi" cinsel zevkti.44
Cham bers'ın Cyclopacdia'sı, 1 728'de, " kendi kendini kirlet­
me"yi daha genel kirlenmeden, onun kurmacaya sığınma
olmasıyla ayırt ediyordu: " Bir kişinin bedeninin şehvetli
ovalama ve gıcıklama yoluyla kirlenmesi, zanaatla ortaya çı­
kar. " Başka bir deyişle, gece kirlenmesi, doğal bir madde
fazlalığının doğal haz eşliğinde atılmasıyla tezahür ediyor­
du; kendi kendini kirletmenin heyecanı ve araçları ise kur­
gusaldı.
Tissot ve Encyclopcdic konuyu dile getirirken, mastür­
basyonun habis dehasını, bedenin şehevi arzularında değil,
zihnin genel anlamda olumlu bir yeteneğinde buluyorlardı.
Her ikisi de, seksin gerçek anlamının ihlal edilmesi veya
şehvetin baskın çıkması temelindeki teoloj ik kınamalarla
aralarına mesafe koyuyordu. Tissot, bu günahın kendi uz­
manlık alanına girmediğini ilan ediyordu. Menuret de
Cha mhaud, Eııcyclopcdic'de yazdıklarında daha açı ksözlüy­
dü: Teoloji bir yana hırakılırsa (ki açıkça bun u yapma k is­
tiyordu) mastürbasyon, eğer (burada, şu öneml i eğer" ge- ..
244 frk /\ i ıi /ill 5flH

lir) zinci rleri nden boşanmış bi r ruhun kölesi olmasaydı, o


kada r d a kötü bir şey olma yacaktı. " Çok sık yapılmayan,
ateşli ve şehvetl i bir imgelemin tahrik etmediği, kısacası sa·
dece kişinin ihtiyacının teşvi k ettiği mastürbasyon" asla za­
rarlı değildi. Baş editör Diderot'nun konuya yaklaşımı da­
ha da açıktı . Mastürbasyonu onaylayan hiçbir aktarımda
bulunmuyordu ve açı kça normal heteroseksüel ilişkiden ya­
naydı; ancak D'Alembeı-t's Drearn'deki [D' Alembert'in Rüya­
sı ) Dr. Bordeu, onun diğer alternatiflerden daha iyi olduğu­
na dair ikna edici bir va ka sunuyordu . Sert Romalı Yaşlı
Cato kendisini rahatlatma k için bir fah işeye giden genç bir
adama o gün verdiği öğüdün aynısını, Diderot'nun iddiası­
na göre, bugün vermeyebil irdi: "Cesur ol." Bugün genç ço­
cuğu "yalnız, in Jl agran te delicto" • yani mastürbasyon ya­
parken yakaladığında, ona "bir başkasının karısını baştan
çıkarmaktan ya da sağlığını ve itibarını riske atmaktan da­
ha iyi bir şey yapıyorsun" diyebil irdi. Çok fazla yorucu uy­
gulamanın ihtiyatları sa vurup atacağı görüşüne gelince, ce­
vap "Neden kendini birazcık zevkten mahrum edesin ? " bi­
çimindedir. 45
Diğer bir deyişle, mastürbasyon, eğer doğalsa, yan i ger­
çek cinsel i htiyacın sonucuysa, iyiydi. Menuret de Chamba ­
ud'nun mastürba syonun, Aziz Tommaso'nun kullandığı
terminoj ideki biçimiyle, "doğaya aykırı " olup olmamasıyla
ya da teologları uzun zamandır meşgul eden, daha geniş
cin sel zevk ve şehvet konusuyla ilgilenmediği açıktır. Encyc­
loptdic maddesindeki duruş noktası, diğer deşarj yolları
ulaşılmaz olduğunda, ölçülü yapılan mastürbasyonu, basit
bir biçi mde, sı radan ve kabul edilebi lir cinsel arzuyu doyur­
mak için bir alternatif olarak onaylamanın kolay olmadı­
ğıydı. O, adeta doğası gereği, ölçüye gel mezdi; çünkü hayal
gücüne sımr koymak kolay değildi. "Suçun en büyük kıs­
mı" ondaydı ve bu yüzden imgelemin merkezi -zihin v e
onunla bağlantılı her şey- onu yapmanın cezasını çok çeşit-

• Suçüstü . C.; . n . )
Mcıstür"'1s vondcılıi Sorun 245

li biçimlerde çekerdi. Bu, Onania'dan, özellikle de bir ona­


nistin itiraflarını içeren ve "genellikle operasyona uyum
gösteren ve ona her zaman yardımcı olan hayal gücünün,
onun günahkarlıgındaki en büyük role sahip olduğunu sa­
myorum" denilen bir mektuptan neredeyse doğrudan alın­
mıştır.46 Büyük Aydınlanma' nın genel kabul görmüş metni­
nin ima ettiğine göre, tek başına seksteki temel problem,
onun genel olarak kişinin içinden tahrik edilmesi, daha sos­
yal bir arzuyu öngören tü m bu cazibe, oyun ve d üzenleme­
lerle -ve fizyolojik doğal işleyişle- sadece son derece zayıf
bağlara sahip "şehvet dolu, ateşli bir imgelem" tarafından
teı\'ik görmesiyd i .
Tissot aynı noktayı daha d a a ç ı k b i r hale getirir. Mas·
rürbasyonun, doğal ekonominin dışında durduğunu söyler.
Bu, onun, geleneksel Hıristiyan düşüncesinde görüldüğü
üzere, cinsel eylemitı doğal amacına karşı gelınek anla mın­
da doğaya aykırı olmasından değil, onu güdüleyen arzunun
keliınenin tam anlamıyla doğallık karşıtı olmasındandır. O,
kunnaca, uydurma, hayali ve dengesiz zihinlerin icadıdır.
Ma-stürbasyoncu tek kişilik bir ekonomi kura r; bu, heın
kışkırtmayı, hem de onun sapkın doyumunu ü reten, arzu
üzerine düzensiz bir geçim endüstrisidir: " Erkekler kendile·
rini düzmece isteklerin egemenliğine sokarlar \'e böylece
kendi kendini kirletmeye bağımlılık durumu ortaya çıkar.
Onlara hükmeden hayal gücü ve alışkanlıktır, doğa değil . "
Bu formülasyon çerçevesinde mastürbasyon, her erkek,
her kadın ve her çocuğun etkilendiği yayılmacı bir düş az­
masına benzer. Eski tarz gece ki rlenmesinde, " aşk arzula­
rıyla ilgil i fikirler, ı . ] imgeleme çizilen objeler " , tıpkı gün
..

boyu olduğu gibi, uykuda da organları etkilemektedir. Eğer


"edim imgelemde yapı lır"sa, fiziksel olarak da yapı l makta­
dır. Yani orgazma dair rüya görmek gerçek hir orgazm ya­
ratmakt<t d ır. Bu da hayal gfü;ünün etkisini zayıflatan or­
ganları takatten düşürmektedir; çünkü kötü düşünceler
h azla ödüllendirilmektedir. Böylece hir kısırdöngü içinde,
sece kirlenmesi yaşayatı kişi da h a çok orgazm rüyası gör­
mekte ve daha fazla gerçek org•.tıın yaşamaktadır. Tek ba-
246 frk Kiıi lilı 5drs

şına seksre, bu acınası süreç, onanist baştan çıkarıcı kurma·


cayı rekrar te krar yaratma peşinde olduğunda n, daha dı1
kontrol dışı işlemektedi r . Haz onun emrine a madedir; her
eylem fanteziyi güçlendirir. Tissot'nun anlatımındaki nere­
deyse her sözcük, on sekizinci yüzyıldan günümüze yansı­
mıştır Kendi leri ne hükmeden erkekler"; onlnr "düzmece is­
. ..

tel�ler"e sah iptirler; onlar " kendilerini egemenliği a ltınn


alan hayal gücü ve a lışkanlıklar"ın "tiryaki"si olmuşlardır.
Mastürbasyonun, onu rehabilite e tme iste�indeki düşman­
ları ve -son k ırk yılda ki- dostları, h iç olrr. azsa bu konuda
anlaşmaktadır.47
Tek başına seks fii li, bilinçli bir biçimde zihinde yapıl­
makta ve bunun sonucunda onun ahlaki 1e tıbbi kötücüllü­
ğü ortaya çıkmaktadır. Gece boşalmalarındaki gibi, şehevi
düşünceler ya da bu tür düşüncelerin farkında olunmayan
izleri türünden utancı derinleştirebilecek unsurların olup
olmaması sorun değildir. B1:1 tür iradi düşünceler onun özü­
nü oluşturur. Onanisti yönlendiren cinsel arzu (Tanrı'dan
uzaklaşmış ruhtaki şiddetli eksiklik duygusu) değildir ve
hatta her şeyi o başlatmış olsa bile, şeytana uyma değildir
kaba hatli olan. M a stürbasyonun günahkarlığı, onu yapan­
ların belaya bile i steye girdiği gerçeğinde baş göstermekte­
dir; onlar tek başmal ığm boşluğunda, cinsel hazzm duygu­
sal, fizyolojik, tarihsel olanca gücünü gözlerinin önüne ge­
tirirler. Kant bütünüyle bu noktaya yönelmişti: Mastürbas­
yonun içerdiği ahlaki cinnet, onu intihardan daha beter kı­
lan unsur, mastürbasyoncunun " kendi l arzularmın] objesi­
ni kendisinin yaratmasıdır. Çünkü bu yolla, i mgelem, doğa­
nın niyetine aykırı bir a rzu doğurur." Daima emre amade
kurmaca ve fantezi -uydurma, hayali, zihnin kendine özgü
ürünleri,- oyunun gerçek kötü adamlarıydı.
Bu yaklaşım en yetkin çevrelerde yaygın kabul görmüştü.
Ö rneğin Weimar döneminde, Goethe'nin, Schiller'in ve Her­
der'in doktoru Christoph Wilhelm Hufeland, fantezinin teh­
likelerini ikna edici bir biçimde ama söylediklerini kanıtla­
ma i htiyacını pek fazla hissetmeksizin, dile getiriyordu. Bu­
rada bir kez daha mastürbasyon ile i leri Aydınlanma düşün-
Mırsıürlı..ıswııclcılıi Sc•ııııı 24 7

cesi arasındaki bağlantı açığa çıkmaktadır; Hufeland, döne­


minin i lerici büyük adamlarından biriydi. O gün lerin kültür
kahramanlarını tedavi etmesinin yanı sıra, tıbbın modern­
leşmesi sürecinin de ön saflarında yer alıyordu: Avrupa'da
çiçek aşısının en büyük taraftarlarından birisi, bilim kalpa­
zanlığı olarak gördüğü her şeyin (frenoloji, manyetizma vb)
düşmanı, onyıllarca yayın yapan öneml i bir tıp dergisinin
uzun süre editörlüğünü yapan biriydi. Uzun yaşam üzerine
yazdığı kitabı, 1 836'daki ölümünden çok sonralan da, İ ngi­
lizce'ye ve başka dillere çevrilmeye devam etti. Ve mastür­
basyon konusunda da a ncak bu kadar açık olabilirdi.
Genel olarak, Hufeland, gençliğin seksle çok erken yaş­
larda (tout court) tanıştığını düşünüyordu; Germen orman­
larında, eski savaşçıların güçlerin i idareli kullandıklarını ve
yirmi beş yaşına kadar kadınlardan uzak durduklarını be­
lirtiyordu. Seks türlerinin en kötüsü de onanizmdi; çünkü
zorlamaydı ve bu yüzden de "doğaya aykm"ydı . Gerçek
değil, içsel ihtiyaçlara cevap veriyordu. Her iki cinsiyet için
de . "o, herhangi bir doğal edimden, sonsuz derecede daha
fazla zarar verici " ydi. Ve "ahlaki onanizm " de onun sadık
yandaşıydı: " Fantezinin her tür edepsiz yoldan artması ve
tahrikte bulunması ve uygunsuz tasvirler. " Aslında o öyle
bir alışkanlıktı ki, onun aracılığıyla "fantezi silahlanır ve
bütün varlığa egemen olur"du. K urmacalann giderek artan
tahrikiyle, genç, ölümcül biçimde tehlikeli zanaatın oluştur­
duğu uçurumun kıyısında durur gibiydi.411
Daha az ünlü çok sayıda doktor ve a hlakçı da, kadın ve
erkek, sıradan okurla rın dikkatini aynı noktaya çekiyordu.
" Hayal gücü"nün, " mastürbasyonun ölümcül coşkusu "nu
üreten "zanaatkar" olduğunu ilan ediyordu D. T. de Bien­
ville. Yaşadığı dönemde pek de tanınmayan Bienville, için­
de tek başına seks hakkında bu türden ve çok sayıda başka
düşüncenin yer aldığı kitabından ismini alan sözde bir has­
talık uydurdu: nyrnphoınania.49 1 771 tarihli, önemli bir
Fransız tıbbi başvuru çalışması, " imgelem kendisini, ortada
ciddi bir neden yokken, ilıiyüzlüce, üreme organlarını adım
adım tahrik eden bu tür şeylerle meşgul eder" , böylece on-
248 frlı Kişilih Sı·lıs

lar üzerinde egemen olur, iddiasmda bulunuyordu. Yüz yıl­


dan da ha uzun bir süre sonra, tüm on dokuzuncu yüzyıl tıp
ansiklopedilerinin en büyüğü, aynı noktaya parmak bası­
yordu: Doğal boşalma iyiydi; imgelemin neden olduğu bo­
şalmalar onun bu özelliğinin bozulmasına yol açıyordu. Ve
yeni bir yüzy ı l ın a ri fesinde, Freud'un Die Treauındc­
u t ung ' unun (Rüyaların Yornmu) yayımlanmasından bir yıl
önce, kızlar için bir seks eğiti mi rehberinin uluslara rası ba­
.
şarı kazanan yazarı, tek başına ayıp bölümünde, kızlara,
hayal gücü tarafından uyarılan duyguların, yapıları gereği,
fiili eylemden ahlaki olarak daha yanlış, fiziksel olarak da­
ha tehlikeli olduğu bilgisini veriyordu.so
Problem, mastürbasyonun üreme dışı cinsel a rzu yarat­
ması değildi; o, uygunsuz partnerlerin rol ald ığı densizlik­
lerle veya uygunsuz kişilerle birlikte olma gibi yanlış tarz­
larla bir araya getirilmiyordu. Sorun, onun, imgelemdekiler
dışında herhangi bir partnere hiç i htiyaç duymama sıydı.
" Kendi kendini kirletme"nin "kirlenme" kısmı, mastürbas­
yonun akrabası durumundaki "gece kirlen mesi " nden ayrıl­
dığında, çağrışımlarının çoğunu yitiriyordu. Lekelenmeye,
yoldan çıkmaya sebep olan, a rtık, bütün yapış yapışlığıyla
meni değil, daha ziyade kendi -doğadışı- yara ttığı arzular­
da cümbüş yapan i mgelemdi.
Popüler bir tıp geleneğinin erbabı, kendi a lanında ciddi
bir profesyonel olan lngiliz doktor A. P. Buchan, Rousse­
au'nun kendi masrürbasyonunda bu kadar tehlikeli buldu­
ğunun ne olduğu meselesinin özünü yakalamıştı : " Uygun
cinsel ilişki objesinin yolıluğu "; aslına ba kılırsa , herhangi
bir obje ya da nesnenin yokluğu. _Bu boşluk da, " h ayal gü­
cünün a ktif biçimde uyarımda bulunması ve dikkatin, faal
olarak meşru arzu nesnesinin yerine koyulacak bir imaj ya­
ratmaya yönelmesi "yle doldurulmaktadır. Gerçekliğin ve­
remediğini fantezi sağlamaktadır. "Hayal gücünün gayret­
leri " " bil inçli bi r ça ba"yla, "imgelemde birisinin, belki bir
sevgilinin, bir kadının sureti "ni canlandırmaya ve böylece
yokluğu çekilen gerçek nesnenin yerine bir fantezinin ko­
yulmasm ı sağlam.aya yönelmektedir. Sorun bu rada yatmak-
Mastürlxısyonclahi .Sonın 249

tadır. Normal .. cinsel isteğin tatmin edilmesi " sürecine bu


" uygunsuz müdahale", bu "tümüyle içgüdüsel bir eyleme
bilinçli karışma., , " bu çirk in alışkanlığın kötü sonuçla­
n "mn başlıca nedeniydi.5 1
Fizyolog ve şair Thomas Lowel l Seddoes'ın babası, radi­
kal hekim Thomas Beddoes da onanizm ile hayal gücü ara­
&ında benzer bir bağlantı kurmaktadır ... yine, en ilerici çev­
relerde, özellikle de başka konularda kendilerini romantik
kendini gerçekleştirme projesine adamış insanlar arasında­
ki mastürbasyon düşmanlığı. Beddoes, ilk başta, " utanca ve
çekingenliğe çok uygun gelen" bu ayıbın "'canlı h ayal dün­
yaları için özel bir cazibe taşımakta" olduğu konusunda
Rousseau'yla hemfikirdi. Ancak onun patofizyolojik spekü­
lasyonlarında daha özgün yaklaşımlar bulunuyordu . Mas­
türbasyon bazı rastlantısal uyarımlarla başlayabilirdi:
"'Kızlarda şehevi düşünceler tesadüfi bir uyarımla ortaya çı­
kabilir." Ancak epey aklıselime sahip olanlarda da, bu " fi­
kirler imgelemi ele geçirir"di; bu da onları " herhangi bir
bedensel uyarım olmadan haz arayışı" na, yani "çirkin adı­
nı" söyleyemeyeceği edime meyletmeye götürürdü. Başka
bir deyişle, adı telaffuz edilmeyen edimin tehlikelerinin tüm
sorumlusu tahrik ve uyarım değildi. Zihinsel yeteneklerin
en değişkeninin aracılığı da gerekliydi.52
Su, elbette, mastürbasyonun klasik tıptaki, ahlaki açı­
dan değilse de, sağlık bilgisi açısından değerlendiri lmesine
aykırıydı. Kinik Diogenes çok sık eski kaynaklara -bir tür
örnek mastürbasyoncuya- atıfta bulunuyordu; çünkü on­
lar, cinsel doyum için kendini ovalamanın, cinsel ilişkinin
düşünülebilecek en az çekici biçimi olan bir fahişeyle seks­
ten bile daha az cazip ve dolayısıyla daha az yıpratıcı oldu­
ğunu kabul ediyorlardı. Onlara göre mastürbasyon, kendi­
ni rahatlatmanın, en itibarh dl'ğilse bile, en etkili yoluydu.
Ü nlü bir on sekizinci yüzyıl cerrahı, bu görüşü yeniden can­
landırmaya çalıştı ve genel bir kınamayla karşı karşıya kal­
dı. Ancak bu karşı çıkışlar, i mgelemin bozuk işleyişinin, ye­
ni dillendirilen tek başına seks problem inin ka lbine çok ya­
kın bir yerde durduğunu bir kez daha göstermektedir.
250 1 (/1 1\i şil ik Sdıı

J o h n H u nter, on sekizinci yüzyıl tıp çevrel erinde önem­


li bir şahsi yetti ; ünlü bir cerrah, anatomist, tıp yazarı ve ta­
nınmış bir kişi lik ol arak, meşhur bi r doktorun adı sorulsa,
eğitimli bi r l ngiliz'in aklına gelecek ilk kişi o olurdu. Ge­
nel olarak ba kıldığında, ma stürbasyonun çok zararlı oldu­
ğu ya klaşımı Hunter'ın kafasına pek yatmamıştı . Evet, bir­
çok h asta, kitaplardan okuduğuna inanmaya çok hevesl iy­
di; ona başvuran erkekler a rasında birçoğu, iktida rsızlı k la­
rının "sebebinin bu olduğunu kabul etmeye hazır" dı. An­
cak ona göre bu problem, " böylesine yaygın bir u yg11lama­
dan kaynaklandığı söylenemeyecek kadar nad ir"di. Daha
m uhtemel görünen ş uydu: " Hayal gücü" nasıl "erkekleri,
gerçekten zayı f düştüklerine inandırıyorsa" onlar da yap­
tıklarından değil, okuduklarından o kadar rahatsız ve
gençl ikteki akılsızh klarım n yetişkinlikteki zayıflıkl arının
nedeni olduğunu sanarak iki kat bedba ht ol uyorlardı. " B u
benci l zevke" yönelik bir itiraz olacaksa, o da, onun "çok
sık tekrarlanması " ihtimali olmalıydı . Fakat Hunter'ın
gönlü, bu hafif paylamaya bile razı değildi. Hunter, b ilim­
sel araştırmasının ilk baskısında, bu son derece akla yatkın
klinik yargılarına, mastürbasyon u genel an lamda neden
iyicil bulduğuna dair teorik bir savunma ekledi . Onun yak­
laşımı, tek başına seksi n öl üme yol açtığı yön ündeki bas­
kın görüşe karşı tıp alanında yükselen çok az: iti razdan bi­
rini oluşturuyordu; o boşluğa doğru bi r haykı rı ştı; stan­
d a rt Stoacı tıbbi-cinsel eti ğin bugüne kalan, ba sı lı tek on
sekizinci yüzyıl versiyonu . Diogenes 'in ruhu aram ız.day­
dı . 5 3
Hunter'ın savunmasına göre ( sadece bir yerde, çünkü
editörleri böyle yıkıcı görüşlerin di l lendirilmesin i engeli i­
yorla rdı ), mastürbasyon, ''doğal edim"e göre �'bedene da­
ha az zarar vermekted i r . " Ve erkeğin bir fa hişe ya da yakın­
lık hi ssetmed iği bir kadmla cinsel ilişkisi ise, "kadına karşı
ilgi ve etkilenmenin de devrede olduğu " cimel birlikteli kten
daha az bi tap düşürücüdür. Çünkü zihin ve duygu lar il k iki
durumda, son süylcııendek inden daha az yoğunl aşmakta­
dır. Oııania 'dan beri diğer herkesin söyledi ğiııin ak si ne,
Ması iiı ·basyımılıılıi Sı111111 25 1

kendi başına ovalama yo luyla orgazm, bu yüzden, sözü edi­


len üç tarz içinde en " bünyesel edi m " dir. O, " basit"tir;
"tek bir hareket ya pılır/' Arkasından bir fahişeyle cinsel
ilişki gelmektedir ( biraz da ha yoğunlaşma ). Sağlık için en
tehl ikeli olanı i se, zihni çok meşgul eden kişiyle yapılan
sekstir. Burada zi hin,

i lgi duymaya b aş lar ; bedenin d uyarlılığını a rtıra n bir coş­


kunluk düzeyine ulaşır ( .. . ) Tam eylem gerçekleştiğinde,
ke ndi ne oranlı bir şi ddet içeri r ve bu şiddet, düzeyiyle
orantılı biçimde, bir takatsizlik duru mu ya ra tır ya da bede­
ne zara r verir.54

H iç kimse Hunter'ın söz konusu "eylemler "e yönelik sıra­


lamasına, hangi tür seksin zihni en çok meşgul ettiğine da­
ir değerlendirmelerine katılmadı. Aksine herkes zihni daha
çok etk ileme, beden için daha büyük tehlike taşıma konu­
sundaki temel düsturla uyuşuyordu. Ve H unter'ın anlatımı
hariç, mastürbasyon, on sekizinci yüzyılın başlarından gü­
nümüze kadar, zihnin , özellikle fantezinin, onun gözümü­
zün önündekinden başka şeyler hayal edebilme kapasitesi­
nin paradigmatik se k si olarak anlaşılageldi; onun bağrında,
haz ve yaratıcı olanaklar ve aynı zamanda teh likeler yatı­
yordu.
Freud'un meslektaşı, Macar psikanalist Sandor Ferenczi,
Hunter'ın sıralaması nın mükemmel derecede kusursuz şe­
kilde tersyüz edilmiş bir biçimini sunuyordu. Savunduğuna
göre, o nanizrnde duyu organ ları sakindi ve tüm coşkunlu­
'ğu sağlaya n , üreme organlarıyla birlikte, bile isteye kurulan
fanteziydi. Tüm bu zihi n sel çalışmadaki zorlu ça ba -genel­
li kle sanrısal bir netl ikte hayal edilen bir göri.intünün zorla
tutulması- tek başına sek� kaynaklı �ok sık tekrar edil­
mezse kısa vadeli- yorgunluk ve bitkinli�e yol açıyordu.
Konu biraz daha genişleti li rse, karılarıyla düzenli biçi mde
seks ya pan erkekler, "cinsel ilgide bir azalma olmasına al­
dırmayarak " onu sadece, imgelemde eşleri nin yerine başka
·birisin.i koymak sure ti yle ya pabili rlerdi . Bu ne kadar pcr va -
25ı frh f\işil ilı .�l'k s

giııam• olursa olsun, onanizmin ta kendisiydi ve tek başına


uygulanan tarzın fiziksel ve ruhsal sonuçlarının aynısıyla
neticelenirdi. Fakat eğer bu tür erkekler a ra sıra, tam do­
yum yaşadıkları, yani fantezini n geti rdiği ağır yükün altına
girmek zorunda kalmayacakları birisiyle seks yaparlarsa,
"bu edimle zindeleşirler"di (yine bildik basmakalıp id­
dia). 5 5
Belki de Hunter'ın görüşlerinin 1 7 1 2 sonrası iklimde
çağdaşlarınınkiyle böylesine aykırı düşmesinden, belki bu
görüşlerin önünün kısa sürede kesilmesinden ötürü, onları
çürütmek pek anlamh görülmedi. Sadece tek bir risale Hun­
ter'ın "onanizm ya da mastürbasyon yanlısı " çalışmasına
doğrudan karşı çıktı. O da, arasına uzun süre önce ölmüş
başka otoritelerden kanıtlar serpiştirilmiş, çoğu görüşün
Tissot'dan -sayfaların olduğu gibi- çalındığı bir derlemey­
di. Yazar, tek başına seksin diğer seks türlerinden daha bü­
yük tehlikeler taşıdığına dair bin tane daha alıntı yapabile­
ceğini ancak kendisini birkaç seçme a lı ntı ve cevapla sınır­
ladığını söylüyordu: Ö rneğin, on yedinci yüzyıl sonlarının
seks üzerine standart ve uzun ömürlü elkitabının yazarı Ni­
colas Ven�tte, güzel, çek}ci bir kadınla girilen aşırı cinsel
ilişkinin çirkin bir kadınla yaşanan benzer aşırı lıklardan
çok daha az yıpratıcı olduğu, çünkü onun " kalplerimizi bü­
yüten ve onun canhlığını . artı ran tı lsımlar" taşıdığı yolun­
daki güya çok iyi bilinen gerçeği açık biçimde ortaya koyu­
yordu. A şığın, hazzı yakalamak için fanteziye ihtiyacı yok­
tu; gerçekli k onun tüm ihtiyacına cevap verirdi. Sosyal, es­
tetik , duygusal koşullar bu sayede en çılgın aşırılıkları da
bağışlayabilirdi. Dahasr Hunter'ın görüşlerinin sezgi gü­
cünden hiç nasibini almamış olduğu söyleniyordu. Madem­
ki cinsel partnerin daha az cezbedi lmesi, imgelemin daha az
meşgul olmasından dolayı daha sağlıklıydı, öyleyse sadece
yaşlı ve biçi msiz kişilerle birlikte olmalıydık; k i bu da üre­
me faaliyeti ne son verirdi. Yazarın vardığı sonuca göre, tek

• Vajina yoluyla. (ç.n.)


Mastürl1'1s_vt111ılalti .'it•run 25 3

suçu "doğanın hepimizin yüreğine kazıdığı heves"e fazla


düşkünlüğü olan çapkın veya hovardaya, sinsice kendi ya­
ratcığı bir ihtirasa düşkünlük gösteren mastürbasyoncuya
olduğumuzdan çok daha hoşgörül ü olmalıydık. Kant da bu
görüşe katılacaktı .56
Fakat bu risalenin yazarı Duncan Gordon'ın bu kadar
heyecana kapılmasına gerek yoktu. Hunter'ın antik dönem­
de son derece yaygın olan cinsel imgeleme yönelik bu ana­
lizi uzun ömürlü olmadı. Risalenin ikinci baskısında orta­
dan kayboldu. Geriye sadece mastürbasyonun bir iktidar­
sızlık nedeni olduğu hakkındaki klinik şüpheciliği kaldı.
Zaman içinde, kendisi de ünlü bir cerrah ve bilim adamı
olan damadı, çalışmanın üçüncü baskısını yayımladı. Bura­
da artık, editörün, onanizmin yazarın düşündüğünden da­
ha zararlı olduğunu ve kadınlarla yapılan cinsel eylemlerin,
duygular çok tahrik edici olduğunda beden bu tür coşkun­
lukları dengelediğinden, daha sık tekrar edilebileceğini söy­
lediği bir özürden başka bir şey kalmamıştı .57
· Mastürbasyonu böylesine tehdit dolu hale getirenin ne
olduğuna yönelik bir cevap da şöyleydi: O, hayal gücünün
bilinçli bir biçimde, gerçek suretiyle olsa olsa yüzeysel bir
ilişkiye sahip sonsuz arzu -kurmaca arzu- alemiyle meşgu­
liyete yöneltilmesini gerekli kılıyordu. Bunun, imgelem ve
toplum tarihi açısından neden böyle olduğu, gelecek bö­
lümde ele alacağımız bir başka sorundur. Şimdilik üzerinde
durulması gereken mesele, mastürbasyonun, tek başına or­
gazmın verdiği hazzın normal kabul edilen orgazmınkinden
farklı olmasından ya da herhangi bir verili durumda, bede­
ni da ha fazla rahatsız etmesinden kaynaklı olmayan bir teh­
dit taşımasıydı. Mastürbasyon temelli haz, gerçek hazzın
sahtekar bir taklidi olmasından dolayı tehlikeliydi: Sanal
gerçeklik orgazmı da diyebiliriz. O bir tür hilekarlık, sahte­
karlık, kalpazanlık günahı ve doğal şeffaflığın tam karşıtıy­
dı.
Emilc'de, öğretmenin, öğrencisi gizli a yıba teslim olursa
tü m eğitim projesinin çökeceği yolundaki endişesi hakkın ­
d a yazarken, Rousseau'nun aklına gelen sıfatlar " hilekar"
254 Trlı l\işi/ilı Sdıı

ve "sa hte" idi. E11cyclo11cdie'nin " Manustrapratio" konusu­


nu ele alan ve ayrıca " Pollu tioıı ııocturnc (gece kirlenmesi I "
maddesine bakı lmasını öneren bir diğer maddesinde de yer
alan düşünce buyd u . Buradan, mastürbasyona dayalı bo­
şalmaların, "düzmece bir Venüs"e "adaklar" olduğunu öğ­
reniriz. Onların gerçek dünyada kökleri yoktur; mastürbas­
yon maddesinde zaten öğrendiğimiz üzere, onlar " ateşl i ve
şehvetli bir imgelem" içinde doğmaktadırlar. Klasik paga­
nizmde oldukça müstehcen olan bu imge, belki de, Plini­
us'ta sık sık tekrarlanan, Praksiteles'in• çıplak Knidos Af­
roditi'ne h ayran, imgeye ( betimlemeye, taklide (simulacro
cohaisisse] de diyebiliriz) sarılabilmek için geceleri bir köşe­
ye gizlenen adam hakkındaki öyküye bir gönderme yapı­
yordu. Mermer üzerindeki bir leke adamın ne yaptığını or­
taya çıkarmıştı. ( Kos . . halkı, bu heykelin, aynı fiyata, giy­
sili bir versiyonunu satın almış ve söylendiğine göre, böyle­
si saldırılarla uğraşmak zorunda kalmamıştı .) Öykünün
Rönesans dönemindeki yeniden anlatımında, ••erkeklerin
( anti k dönemde, sanat eserlerinin ilk ortaya çıktığı zaman ]
kutsallığa hürmeti bir yana atan bir şehvetle yanıp tutuşa­
rak, üzerinde mastürbasyon yapma yoluyla heykele tecavüz
etmelerine yol açacak kadar güzel " olan uzanmış bir · Ve­
nüs'ün varlığından söz ediliyordu. " Hi lekar", mastürbas­
yon i htirasının doğasın ı (fantezi objesine yönelik şehvet) ta­
rif eden on dokuzuncu yüzyılın itibarlı tıp metin lerine gir­
meyi başaran sıfattı.Sil Ve elbette, simgelerin şehveti teşvik
ettiği ancak doyum sağlayamayacağı düşüncesini içeren da­
ha genel bir yaklaşım söz konusuydu .
Bu bağlamda tek başına seks, zihnin e n çok yönlü ve
takdi re şayan yeteneklerinden birinin yol açtığı sapıklıktı .
Hayal gücünün onanistçe seferber edilişi, sanat, şiir ya da
merhamet ortaya çıkarmıyordu; aslında onanist asla hiçbir
şey üretm iyordu; daha kötüsü, m uhtemel bir sosyal fayda

• Dördii.ııı.:ii riizyılııı en iinlü Aıinalı hcykd sanaıçısı. (ç.ıı.)


• • lsıankiir ı\Jilsı. ( ç . n . )
Mcısliirll(lsy11ndcıki .Somu 25 5

yerine sonu gelmez bir kendi kendiyle meşguliyerren başka


hiçbir şey ürermiyordu. Eğer aklın uyuması canavarlar ya­
ratıyorsa, fantezin in zafer alayı o canavarları iki katına çı­
karıyordu.
insanın bu fi k re ulaşması için filozofları okumasına ge­
rek yoktu. On sekizinci yüzyılda, kocakarı ilaçları satmak
için yazılmış, h içbir edebi değeri olmayan ticari şiirin, ken­
di amacına en fazl a hizmet eden bölümü, mastürbasyoncu­
yu çıldırmış bir sanatçı olarak resmetmektedir:

Fakat beden içi n daha a lçakça, daha zararlı ne vardır


Fantezinin gücüyle tahrik olmaktan,
Olmayan bir nesneye dönük böyle iffetsiz
düşüncelerden .
Yüce bir amaç için yaratıl mış organları,
Bir hayaletin kollarına atılmak
Ve böylece şahsi zevk eylemini yapmak üzere uyaran.59

B ı.i mısralar şiir kurallarına pek uymazlar; ancak anlamları


ye.t erince açıktır. " Fantezini n gücü" 1 7 1 2 ya da daha sonra
tek başına seksin içsel tehlikesinin oturtulduğu zemindir.
Zihnin hayal üretme gücü, ister gerçek dünyanı n yansıması,
isterse onun yeni ve hayal i biçimlerde tara nması olsun, Fre­
ud ve meslektaşlarını, iki yüzyıl sonra, mastürbasyon üzeri­
ne tartışmalarla geçen toplantılar düzenlediklerinde, hala
büyülüyordu. Üzerinde tümüyle anlaşabildikleri birkaç ko­
n udan birisi, mastürbasyona eşlik eden fantezilerin önemiy­
di. Ve daha yakın zamanlı psikoloji de -yine- fantezilerin
merkezi rolünü tanımaktadır. Fakat bu kez bilim, mastür­
basyona dönük hayal kurmanın iyi bir şey olduğunu göster­
miş gibi görünmekted ir. Modern araşcırma teknikleri ve ka­
rakter ölçümleri, ayrıncılı öykümsü fantezilerin hayal kur­
maya pozitif bir yaklaşımla i lişkili olduğunu, bu yaklaşımın
da zengin bir erotik yaşamla ve genel olarak hayata pozitif
yaklaşmakla bağlantılı olduğunu göstermektedir.60
Fakat bu tür umut verici bir bakışın ortaya çıkmasından
önce, iki yüzyıldan uzun bir süre, masrürbasyon bozuk bi r
256 frk Kişilik Silıs

vicdanla alakalandmldı. Suç, gündüz gözüyle yapılmaması


gereken bir şey ya pmaktan kaynaklanıyordu ve mastürbas­
yon paradigmatik biçimde böyle bir eylemdi. On sekizinci
yüzyılda gi zli ayıp haline, yani daha da tehlikeli bir hale
geldi; çünkü aslen gölgelerin eylemi olarak görülüyordu.

Tek Başına ve Gizli

Mastürbasyonun toplumsal ve ahlaki düzen açısından algı­


lanan tehdidi, birlikte tanındığı isimlerde neredeyse kendi­
liğinden ortaya çıkar: tek başına ayıp, kendi kendini kirletme,
gizli ayıp. Bu sıfatlar su götürmezdir. Başka hiçbir anrisos­
yal eylem, doktor ve ahlakçıların ilgisini çekrniş diğer anti­
sosyal cinsel davranışlar bile, mastürbasyondan şu veya bu
biçimde bahsedildiğinde görülen nefret korosuna yol açma­
mıştır. Bu ayıbın tek başına yapılması ve gizliliği, onu sade­
ce antisosya l veya ahlaken kınanması gereken bir edim ol­
manın da ötesine taşıyordu; bu edim yalnızca bir veya bir­
kaç değil, her türlü ahlaki buyruğun sınırlarının dışındaydı.
Onanizm gizliliğin en derin ini temsil ediyordu. Komplocu­
ların veya bilgiyi birlikte oluşturdukları bir yapı içinde tu­
tan masonların gizliliğine benzemiyordu onun gizliliği.
Gayri meşru aşk yaşayanların, onları onaylamayacak in­
sanlardan sakladıkları ancak birinin diğerine ihanet etmesi
ya da çocuk doğması durumunda ortaya çıkabilecek ortak
gizlerinden farklıydı o. Ruhu kirleten, belirtileri dışarıdan
ne kadar görünürse görünsün, tam olarak sadece dua edi­
len Tan rı'nın veya günah çıkarılan rahi bin bilebileceği gü­
nahların gizliliğinden değişikti. Dini metinlerde yer alan,
dinin içinde olanla dışında alanlan ayırt etmeye yarayan ve
yorum yoluyla çözmeye çalıştığımız gizliliğe de benzemi­
yordu.6 1
Mastürbasyonun gizliliği, günah, özellikle de cinsel gü­
nah hakkında konuşmaya eşlik eden genel ketumluğun öte­
sine taşıyordu. Ahlak ve itiraf yazını yüzyıllardır tamamen
reddiyeler Üretmişti: Yazar, neredeyse adet yerini bulsun di-
Masıürlı<ıs_vmıdcılıi Sornn 15 7

ye şu veya b u konudan söz etmeye çekiniyordu, çünkü ka­


muoyuna açık suçlama, masum o k u r ya da din leyicilerin
kafasma yeni bir günalt soka bilirdi. Hatta seks lisanına son
derece derin bir biçimde yerleşmiş görünen gizliliğin de öte ­
sin deydi onun gizlil iği: mahrem yerler ( lngilizce'de priva­
tes), in sanl a r ın görmemesi gereken organlar; Almanca
scliarn ( " utanç llngil izce'deki sltaınc] " ile aynı kökten);
" utanması gereke n " anlamındaki La ti n ce pudcndus'tan ge­
len kadın edep yerleri ( lngilizce'de pudcnda) . B u gizlilik un­
suru, cinsel hastalıklar lisanına da aktarıldı (zührevi köken­
li rahatsızlıklar için gi zli hastalıklar adlandırma sı). Yani,
hikaye eskiye day a n ıyor .
A nca k ma stü rba syon u kendi ne özgü modern bir a n la m ­
la donatan ve a rd ı nda n onun sta tü s ü n ü cinsel sapkmh�ın
pa n teonunda gelecek yüzyıllar için muhafaza edenler için,
yeni a yı bı n gizliliği yen i ve çekici bir şey içeriyordu . Bu ayıp
eşsiz biçimde, tamamen gi zl iydi , diAerlerinden fa rklıydı.
Onania, on u n dışı ndaki tüm gü n a hl a rı n tan ı kları olması ge·
rekrigini i lan e di yord u . Diğer tüm güna hlar, yasalar ve ge·
lenekler tarafından bir ölçüde s ı nı rlanmı şt ı . Bu i se öyle de­
ğil d i; h i lec i l i giy le adeta dış denetleme ve tehlikeden muaftı.
Yanlış evl ilik, iffetin i kaybetme gibi sorunlar, reddedilme
ya da a ş ı rıl ı kla suçlanma risk i yoktu. Günah çı ka rma ihti·
yacı da söz kon usu deği ldi; zira günahkarın kendisi günah
işlediğinin fa rk ı n da değildi ve ona bunu söyleyecek kimse
de yoktu. "Yaşayan herhangi bi r erkeğe zaaflarını göste r­
mektense ölmeyi yeğ" tutacak kadın lar, "GlZLlLl G l nede­
niyle mutsuz bir biçimde" o n anizme " s a p ıy or l ard ı . " "Giz­
li lik " ayrıca, ba şka açı lardan dengeli bi rçok erkek çocuğun
da aklını çeliyord u . " Bi r köşeye çekilip yalnız ba ş ları n a
KENDi LER iNi k u ll a na ra k " doğa yı başka hiçbir yerde gö­
rülmeya:ek kadar ihlal ed i y or la rdı .6 2 Tıpk ı ormanda ağa �
cm h içbir tanık olmadan y ı k ılm a s ı g i b i , bu gü nah da bir şa·
hit olmaksızın yok olma ve yanı sıra, tüm ar duygusunun,
tüm tehd i tle r i n kay bo l m ası tehli kesi taşıyordu.
"Gizli l i k " , Tisso t' n u n son derece popüler \'e çok alı ntı
yapılan kitabının alt ba şhğında k i "cinsel ilişki "yi fa rk lıla ş -
258 frlı Kişim Sdıs

tırmaktadı r; gizlilik, onanizmi diğer cinsellik türlerinden


ayıran olgudur. Gizlilik, " onun gizemin karanlığındaki işle­
yişi " yle " k urbanlarını, onun kötülüğünü anlamaksızın, giz­
l ice m a hvetmesi "nden ötürü, on u çiçek hastalığından daha
kötü, daha korkunç kılan şeydir. Sinsice, dış kontrolden ve
tehlike uyarısından muaf biçimde, " o, el altından insanın
mah volmasına yol açar." Burada söz konusu olan, temelde,
günah işlediğinin hiç farkında olmadan işlenebilecek bir gü­
nahtır. Konuşurken farkına varmadan nesir yapmaya ben­
ziyordu; a ncak çok daha kötü sonuçları vardı .63 O, herhan­
gi bir tek başına ayıp değil, tek başına ayıbın, gizli günahın
ta kendisidir.
Tek başınalık, mastürbasyonun mahvedici cazibesini
oluşturan gizliliğin zorunlu bir parçası ancak yalnız başına
bir müzik enstrümanı çalma ya da bir başına çalışma gibi
genel bir tek başına yapma durumunun ötesinde bir olgu
olarak görülüyordu. Aslına bakılırsa öğretmenlerin bir en­
dişesi de, öğrencilerin onu birlikte yapmasıydı. Fakat tek
başına seksin otarşik seks olduğu gerçeği yine de bakiydi.
Mastürbasyoncu, otoritenin meraklı gözlerinden, iyi arka­
daşların engellemelerinde�, daha da önemlisi, herhangi bir
şeye veya herhangi bir kişiye i htiyaç d uymaktan uzaktı . Ar­
zunun tüm unsurlarını -yaratma, işleme, icra- barındırı­
yordu kendinde; bu, eski tarz merkantilist için bir rüya, bir
ahlakçı için ise kabustu. Onania'da, sürekli tekrarlanan bir
nakarat biçiminde, " her saat, her Tanrı'nın günü, yatakta
veya yatağın dışında [ ... ] herhangi bir bedeni n yardımı, mü­
saadesi ve cinsel ilişk i olmaksızın elde edilebilecek do­
yum "dan " h içbir şey daha tuzağa d üşürücü olamaz" deni­
yordu . Kişin in ihtiyaç duyduğu tek şey, yalnız kalmaktı;
" karanlık olduğunda buna da gerek yok " tu.64 Tek başına
ayıp, bir adamı ya da kadını, bir kızı ya da oğlanı toplum­
sal d üzene bağlayan her şeyden tamamen koparmaktaydı.
O n dokuzuncu yüzyılın cinsel radikallerinin en ateşlile­
rinden biri olan R ichard Carlile bile, gizli ayıbın yarattığı
nefret karşısında geri çekiliyordu. Carlile ütopyacı bir top­
lumsal cinsel lik rejimi tahayyül ediyordu. Bu, münzevi ha-
Masıürbnsyoııdcılıi Sı•nııı 259

yatın sa pkınlıklarının, tutkunun ol madığı sıkıcı evliliklerin


ve kaldırabileceğinden daha fazla çocuğa bakma derdinin
yerine geçecek, gebel i k tehli kesinden uzak " sevgi dolu cin­
si münasebet"e daya lı bir keyifli ilişkiler rej imiydi. O , ke­
der verici eski d ünyada, "cinsiyetler arasında doğal ve sağ­
lıklı cinsel ilişk i"nin aleyhine gelişen " kendi kendini tahrik­
ler ve doğaya aykırı hazlar"a, özellikle de "onanizm, oğlan­
cılık ve diğer i kame türleri"ne k arşı m ücadele veriyordu. O,
aşk tutkularını geçici olarak baskı altına alıp zayıflatan,
utanç verici, h asta lık üreten ve ıstıraplı " k urmaca ve doğa­
ya aykırı yollar" yerine, karşılı klı alışverişe dayalı, toplum­
sal açıdan kabul edilebilir ve karşılıklı yapılan " lekesiz ve
münasip cinsel i lişki "yi tavsiye ediyordu. Ve Carlile, tüm
· on sekizinci yüzyıl yorumcuları gibi, toplumsa l sorunu kur­
maca meselesine, fantezinin kötü ruh u olan mastürbasyona
getiriyordu: " Biz gerçek liği teşvik ediyor, kurmacayı kını­
yoruz" diyordu. Onun görüşünce doğum kontrolü, insanın
sapkınlığa yönelmemesi, çocuk veya doğum korkusu ol­
maksızın sağlıklı heteroseksüel il işkiden keyif a l abilmesi
anlamına geliyord u.6 5
"Tek başına " ve "gizli" sıfatlarının a nlamları, bir ayıbı
tanımlamak için yeterince yalın görünebilir. Fakat ikisi de
bazı farklı kültürel anlamlar taşımaktadır. Yalnız başımıza
yaptığımız her eylem tek l i k veya mahremiyet içermez; bir
başkasıyla paylaşmadığımız her şey gizli değildir. Elbette
her iki sözcük de genel olarak negatif an lamlar taşımaz.
"Tek başına" ve "özel" sözcük leri " toplumsa l " , " kamu­
sal " veya " sosyal "in ya da bunların bir tür bileşiminin ter­
si ya da tamamlayıcısı olabilir. "Gizli " veya "gizli olan",
"öze l " veya "özel olan" gibi, çok çeşitli durumları kapsa­
maktadır. Bu sıfa tlar, paylaşmaktan menedi ldiğimiz bir şe­
yi ya da tehlikeli, utanç verici, ha ksız veya uygunsuz bir şe­
yi tarif edebilir. Aynı za manda, b�r güvenilirlik, aşk ya da
dini bağlılık al ameti olarak sak lanan bir şeyi de anlatabilir:
tek başına edilen dua , sırlar veya ibadet, gizli odalar. Baş­
ka bir deyişle "özel " ve " gizli " , sadece, dışa yansıyan kişi­
liğin aksi olarak iç k işiliği, yani diğerleri tarafından görüle-
260 lt•h Kişi/il: 5rl:s

bil i r olanın tersine başkalarınca görülemez olanı nitelemez.


Onlar bu fark lı lığın ortay.ı çıkmasına yardım ed erler; on­
lar, modern kendi tarzını oluşturma sürecinin bir parçasıdır
ve bu doğrul tuda gel işmişlerdir.66
El bette bunun, sekü ler ve dini bir tarihi söz konusudur.
Ö zel (genelin zıddı olarak) güna h çıka rına, Trent Konsi­
li'nin saptadığına gö re , her tövbekarın ruhunun derinlikle­
rini a raştırmasını, yalnızca kötü hareketlerini değil, kötü
düşüncelerini, çirki n arzularını da gözden geçirmesini . ge­
rektiriyordu. İ ngiliz Protestan geleneği, dua hücresini, tek
başına i ba d et alanını, kendi kendine en güçlü iç muhasebe­
nin yapıldıgı, dışa yönelik davranış ve ifadelerle kesin bir
zıtlık içinde kişinin kendi kendiyle baş başa k a ld ığı bir yeri
ü retti . Eğer burası kişiye özgü bir sahneyse, Tanrı'nın gözü
önündeki bir sahneydi. The Privle Key of Heaven'da [ Cenne­
tin Ö zel Anahtarı ] " i n sa n , gizlediği şeyd i r " deniyordu; bir
dua hücresi "dışa kapal ı ve gizli bir bölme, insanın görül­
mediği ve duyulmadığı, başka her şeyden uzaklaşılan bir
yer"di. 6 7 Bir buçuk yüzyıl önc:e Ônanlcı, din dünyasında, bi r
kend i kendine kurmaca alanı, sadece fiziksel bir sığınma
değil, onun pozitif anlamıyla, kendine dönüklüğe ait bir
alan olarak, özele (gizl iye) dönük yoğun bir ilgiye tanıklık
etmişti.
Ve sektiler dünyada da, özel, sadece herhangi başka bi r
şeye alternatif olmaktan çok daha fazlasını ifade eder bir
hale gelmişti . Özel alan, kişinin genel iyilik için çalıştığı ka­
m u alarıın ın tersine, kerıdi kişisel çıkarlarının peşinde k oş ­
tuğu alandı. Öte yandan, bir biçimde ikisinin iç içe geçtiği
düşünülüyordu. Bazı mahrem kusurları n kamunun yara rı­
na çevrilebileceği söyleniyordu; hu, pazara dönük ilk ve en
büyük savunulardan birinin temelini oluşturuyordu. Bir
miktar özel a ra ştırm a , kendini ve bu arada başkalarını da
ranım�nın bir yolu)'du. Azizlerin alanı haline gelmiş zengin
iç dü n ya l a r demokrarla,tırıldı; bu, Rou ssea u ' nu rı , Augusti·
nus'un l tı rnflcı r' ın a k a rşı , seküler bir eser o l a n kendi ltınıf
laı-'1111 y a zd ıgı yüzyıldı. Di.inyıt modern otobiyografinin or·
taya çıkı şına ve fil izlen mesine tanıklık ediyordu. Ö zel alan,
Mcısıürbcısyıındalıi St11mı 26 1

bireysel çıkarların karşı karşıya geldiği ve birbirini sın ırla­


dığı sivil topl umun temeliydi . Diğer bir deyi şle, ma�remiyet
· ve gizl il ik, aynı zamanda, hakikatin mevzileri ve insanın
gerçek benliği n in kaynakları olara k her türlü olumlu çağrı­
şıma sahipti.
Kişisel ayıbın bu derece önem kazanması, sözü edilen bu
olumlama havasıyla çelişiyordu. O, bütün bunların negatif
yüzü, tekbenci mahremiyetin veya yanlış bir gizliliğin para­
digmatik simgesiydi . Mastürbasyon, toplumsal açıdan uy­
gunsuz ve kontrolsüz mahremiyeti temsil ediyordu. Dua
hücreleri, öznelliğin diğer modern araçları gibi, zenginlerin
ayrıcalığıydı; onlar, on ları kötüye kullanmayacakları bek le­
nebi lecek olan yetişki n lere aitti . Fakat göz önünde tutulma­
yan, bazı yaşça daha büyük, kaba, belki alt sınıftan, cinsel
bi lgiye sahip oğlanlardan öğrenerek tuzağa düşen ergenlik
çağındaki çocuklar ya da denetlenmeyen hizmetçilerin i nsa­
fına terk edilmiş orta sınıftan çocukl ar, uygarlığın gözün­
den kaçan özel [mahrem] bir ayıbın kurbanları olmaya ha­
zırdılar. Mastü rbasyona karşı mücadele, doğru biçimde ve
ta ı'n kıvamında bir burj uva öznelliği sağlama yolundaki
uzun savaşta temel çarpışma a lanlarından biriydi.
Günah ne kadar özel, eylem ne kadar tek başına olursa
olsun, hu konuda yazanlar onun köklerinin toplumsal ol­
duğunu, ara sıra grup halinde yapıldığını ve gençlerin ge­
nellikle yaptıklarının utanılaca k, "gizli " l,ir şey olduğunun
farkında olmadıklarını düşünüyorlardı. P.aşka bir ifadeyle,
onlar, bazı mahremiyet ve toplumsal izolasyon biçimlerin­
den suçluluk duymaları gerektiğini bilmiyorlardı. ( Buluğ
çağındaki oğlanların , tamamen yetişkinlerin onu edepsizce
bulduklarını bilmelerinden dol ayı, bi r başkaldırı eylemi
o larak grup hal inde mastürbasyon yaptıklarını iddia eden
hiçbir kaynak bu lamadım ) . Birkaç on dokuzuncu yüzyıl
doktoru, bebeklerin ve çocukların, istemeden, bir kaşıntı
arzusun u gidermek için c insel organ larını kaşıyarak ve böy­
lece haz bulara k kend i başlarına mastürbasyonu keşfedebi:
leceklerini öne sürürordu. Ancak freud'dan önce hiç kim­
se, değişik safhalardan geçen sapkın cinsel lik ( insan orga-
nizınasının 011 unla dün y a y a geld iği ve u ygu n kanal<la ak­
ması n ı u yga r lığı n i ş l e yişinin sağl a dı ğ ı temel donanım) y a k ­
laşı m ı n ı fo rm ü le et me m i ş ti . ( Elbette hiç kimse, ana rahmin­
deki otuz iki h�ıfca lık, herhangi bir Ş<.'Y öğrenme şa n s ı olma­
yan bir <l işi cen inin, b i r gün, klitori s bül'gesi ni okşayacağı­
nı, hazzın tüm belirtileri ni göstereceğin i gözlemlemeyi ta­
savvur etm i yord u . )6H D i ğe r bir deyişl e , m a stürbasyonun öğ­
re n il mesi ve de başka bi risinden öğren i l m esi gerek i y ordu .
Takl it, bi r taklit edilen gerektiriyordu; hatta sa pk ın bir be ­
ceri nin de gör i.i ndüğü kadar ı y la bir öğretmen e ihti y acı var­
dı. Çeşitli ül kelerdeki yirmi beş yıllık tıp pratiğin e atıfta bu­
lu n a ra k "beni m gördüklerim içinde" diye yazıyordu Jo­
hann Georg Zimmermann, "sadece birkaç genç insan bu
ayıbı kendi kend i ne keşfetmiştir. " 6 9 Bu y i.ızden te k başın a
seksin v a r l ığı başlı başına bir başarısızlığın, özellikle de
toplumun, bozuk bir vicdanın yerine doğrusunu belletme
konusunda ki başarısızlığının kanıtı y dı.
Cinsel birle şmenin ise, a ksine, hiçbir " ustalık" gere k ti r­
mediği, çünkü zamanı geldiği nde " doğa "nın onu her biri­
mize öğrettiği düşünülüyordu. Böylece, her yeni genç kuşak
ç ürü m e y le yüz yüze bırakıldıkça, mastürbasyon yapmayı
öğren me, cennetten kovulmanın sek üler bir tekrarı ola rak
betimlenmeye başl a ndı . iblis rolünde de ya kö rü hizmetçi­
ler -sorumlu oldukları çocukların sessiz kalması nı sağla­
mak i ç in onların cinsel organlarıyla oynayan dadılar, genç
efendilerine basit bir ahlaksızl ığın ötesinde ve kendi zevkle­
ri için mastürbasyonu öğreten <liğerleri- ya da okul arka­
daşl a rı veya komşu çocukları gibi k ör ü arkadaşlar vardı.
Her duru m d a , söz konusu günah dışarıdan geliyordu; o öğ­
renilen bir dav ram ş tı .
Bu tezat, heteroseksüel çekicilik ya da birleşmenin de öy­
le tü mü yl e d oğa l olmadığının kamtlanmasına karşın, de­
vam etti . Kamuoyunun iyi bi ldiği , toplumun dış ın da büyü­
yen ve tam a men " doğa l insa n " ol a ra k gör ü len " A veyron l u
va hşi çocuk " vakası, d o �a ll ı k algıla mas ı n a ciddi b i r da.rbc
vurmuştu. Jcan-Marc-Gaspa rd lta rd, ç a l ı ş malar ı n d a , çocu­
ğun d u ygu di.inra s ın ın en ş a ş ı rtı c ı yöni.ini.in "ram hir ergen-
Mııstiirlııısı ıHıılıılıı Sıııım l(d

lige eşlik eden keskin deği şikliklerin ortasında, kadın lara


karşı" ilgisiz kalması okluğunu düşünüyordu . Bu "her tür­
lü izahın ötesinde "' ydi . Şuursuz duygusal taşkmlıklar ve
gençlik halinden kaynaklı hareketler gibi görünen olgulara
( " aniden kederden kaygıya geçiş" gözyaşları, nabız artışı,
öfkeli bir yüz) karşın, çocuk tutkusunun yapısını veya bir
kadının onu doyura bileceğini kavramış görünmüyordu. Ve
ltard, bu i htiyacını d a diğerleri gibi herkesin önünde karşı­
lamaya kalkışacağı korkusuyla, ona öğretmeye pek gönül­
lü değildi; zira bu durum hoş karşı lanmazdı. Soğuk duşlar
işe yaramadı . ltard, çocuğun, diğer ergenlik çağındakilerin
daha e rgenlik öncesinde öğrendikleri erkekle kadın arasın­
daki farklılıkları asla öğrenemediğinden, bir kişinin karşı
cinsle ne yapabi leceği ni tasavvur edemeyeceği sonucuna
vardı. ltard mastürbasyondan söz etmiyordu; ancak bulgu­
su, insanın heteroseksüel ilişki için doğduğu, günahkar
mastürbasyon sanatını ise sonradan öğrendiği biçimindeki
ayrıştırmayı tekzip ediyordu . Onun deneği, anlaşıldığı ka­
d.a rıyla, ikisini de kendi başına keşfedememişti.70
· " Gizli" sıfatının tek başına seksi d iğer cinsel kusurların

hepsinden ayrı kı ldığında ısrar etmek, a ynı zamanda, kanıt­


lara, sarsıcı delillere açıkça karşı çıkmaktı. Şöyle güzel bir
hikaye anlatmadan duramayan bir saksağan olan Tis­
sot'nun itibarlı bir gazeteden aktardığına göre bir grup ko­
lej öğrencisi " uyuşuk, yaşlı bir profesörün yaptırdığı ı . . . ı
metafizikle ilgi l i alıştırmaların sıkıcılığını bazen" mastübas­
yon yoluyla "gidermeye " çalışmaktadır. " Bu hikaye, genç­
liğin içine sürüklenebileceği rezilce bozulma konusunda ile­
ri sürdüğüm yaklaşımın doğruluğuna çok fazla delalet et­
memektedir " d i ye itirafta bulunur. O, mastürbasyon un, çi­
çek hastalığı ya da sırma gibi, öğrenciden öğrenciye, kötü
hizmetçiden bakmakla yükümlü olduğu kişiye geçen bula­
şıcı bir rahatsızlık olduğunu düşünmekted ir. Bu yüzden, bu
anekdot bir uyarı olarak görülmelidir: Sıkıcı dersler, mas­
tiirbasyon salgın ı yaratabil ir. Gerçekten de öğretmenlere ve
ebeveynlere en çok veri len öğür, birinden sıçrayacak ayıbın
hepsine bulaşmaması için, çocuk gruplarının asla denetim-
264 frl: f\i�ili k Sdıç

siz bıra kılma ması ydı: Bi rinin onlara kendi kendini kirlet­
meyi ö�retip hepsini mah vetmemesi için, .. gözetiminiz al­
tındaki çocukların, mümkünse asla gözetim dışı çalışmala­
rına ya da oynamala rına izin vermeyin" diye tavsiyede bu­
lunuyordu pedagog C. G . Salzma nn. Tissot, çocuklarını ko­
ruma ya çalışan " bir babanın ihtiyacı, evinin en karanlık
köşelerinde ne yapıldığı nı bil mektir; hedef, geyiğin, tüm
gözlerden kaçtığında sığınd ığı koruluğu keşfetmektir" öğü­
dünde bulunuyordu. Ayıbın sebeplerine dönük bu öyküde,
problem, genç insanların onu, gi zli , münferit ve yanlış ol­
duğunu anlamadan benimsemeleriydi. Mesele, onları bu
konuda ayd ınlatmaktı . O, kötü bir gizlilikti; mahremiyetin
yanlış biçimde kullanımıydı. Bu yüzden o, utanç ve suçlu­
luk d uygusu yaratmalıyd ı ; ama ne yazık ki, bunlar doğuş­
tan gelmiyordu. Öyle olsaydı, özel ayıbı kam �ya açıklamak
için bu kadar büyük bir çabaya gerek yoktu.71
Dolay ısıyla, çocuklar mastürbasyonun yanlış olduğunu
lıcşfctmcliydi; onlar sadece bu edimin kendisi hakkında de­
ğil , masum zevkler olarak görebilecekleri şeylerin aslında
kendi kendini kirletme denen son derece utanç verici bir
davranış olduğu hakkında da bilgilendirilmeliydi . Kitaplar,
burada devreye giriyordu. Zimmermann, üst üste gelen
mektupların, mastürbasyonunun yanlış bir şey olduğu ko­
nusunda hastalarını ilk bilgilendiren unsurun, başka bir
kaynaktan ziyade Tissot'nun kitabı olduğunu kanıtladığını
söylüyordu. Yarım yüzyıl sonra oyun yazarı August Strind­
berg, mastürbasyonu onlu yaşlarının başlarında bir oyun
aracı lığıyla öğrendiğini beli rtiyordu ... yüzerken, yaşça daha
büyük bi r çocuk daha genç olanlara bunu öğretmişti . Söy­
lediğine göre, kimse onu bir sır olarak görmemiş; bir vapur
rıhtım ında, dışarıda açı kta oynadıklarından hiçbir utanç
duymamışlardı. Fakat .. kısa siire sonra, eline, seksin yol aç­
tığı korkunç sonuçlarla ilgili bir kitap geçtiğinde, bu alış­
kanlığı terk etmişti . " ( Bu, muhtemelen. Alman Rahip Sixt
Kari Kapff'ın yazdığı, yaygın biçimde çevirisi yapılan ve
uzun süre ellerde dolaşan Warnımg ciııcs ]ııgcndfrcundcs \'Ol
dem gcfalıı liclısıcıı ju�cııdfcind: odcr, Bclclırung ülıcr gcheiınc
,\ fmliirl1<1swnılıılıi \or un 265

Sündcıı, ihre Fo/gcn, Hcilıırıg ımd Vcrlıütu ng'du. Aynı zamanda


çekingen bir telkin ve tehdit özelliği taşıyan başlığın çeviri­
si şudur: " Bir dostun. gençliği n tehlikel i düşmanı konusun­
da gençliğe uyarısı ya da gizli günahlar, sonuçları, tedavile­
ri ve- önlenmeleri konusunda bi lgilendirıne." ) Başka bir ifa­
deyle, genç Strindberg alenen bir gizli günah işlemekte oldu­
ğunu öğrenmişti ve bu bilgi, asla tam olarak kazanamadığı
ve on sekiz yaşında cinsel ilişkiye girmeye başlamasına ka­
dar devam eden, içgüdülerle mücadele olarak adlandırdığı
süreci başlatmıştı . Onun gizli bir ayıptan kaçınmaya dönük
çabaları, kendine hakim olma savaşında, iradesinin sürekli
imtihan edildiği, kendi kendiyle kaçınılmaz bir mücadele
haline geldi . Strindberg'in en mükemmel ve yakın tarihli bi­
yografisinin yazarı, ele aldığı k işinin ve diğer binlerce lsveç­
li çocuğun, bir Eğitim Bakanlığı a raştırması onların, düşü­
nebileceklerinin tersine, şahsi ayıplarında yalnız olmadıkla­
rını ortaya koyunca, çok rahatladıklarını öne sürmektedir.
Oğlanların ve kızların büyük çoğunluğu onu yapıyordu.
Raporun gazetelerde yayımlanması ve yaygın biçimde tartı­
şılması, göründüğü kadarıyla, en azından Strindberg'i ko­
.
nunun " insan hayatının gerekli bir parçası " olduğuna ikna
etmiş olmalıdır. Bu iç mücadelelerin on dokuzuncu yüzyıl
erkek ve kadınları arasında ne kadar yaygın olduğu veya
kamuoyundaki tartışmaların onların suçluluk duygularını
ne kadar hafiflettiğine dair yeterince kanıta sahip değiliz.
Bildiğimiz odur ki, Freud'un gözlüğüyle geriye baktığımız­
da, suçluluk duygusu yeterince yaygın görünmektedir ve
onun başkasıyla payl aşı lmasının da pek fazla yararı yoktur.
Strindherg'in mastürbasyon la olan çatışmasının, iyi bi linen
kadın düşmanlığı nı ve oyunlarındaki cinsel ilişkilerin umur­
suzl u!'.!;unu nasıl şeki llendirdiğini de (eğer şekillendirmişse)
çok iyi bilmiyoruz. Kendi aktarı mından, hu üstü kapalı suç­
luluk duygusu ve şeytana uymayla geçen yıllar süresince,
pek de tek başına olmayan mahrem ayıbının normalliğiyle
ilgili ne düşünmüş olu rsa olsun, onun hiçbir gece rahat uyu­
yamadığını ve uyanı kken bastırdığı hayallerin, yıl larca, rü­
yalarında ona musal lat olduğun u anl ıyoruz.71
!66 I dl �ı<ilih .Sı"lıs

On sekizinci yüzyı ldan yirminci yüzyıl başlarına dek,


konuya yönel i k çok sayıdak i metin , mastürbasyon yapanla­
ra değil, gi>revleri evlatl arına masum mastürbasyon diye bir
şey ol madığını anlatmak olan anne ve babalara sesleniyor­
du. On dokuzuncu yüzyıl sonlarında, ebeveyn ler,. özel likle
de anneler, çocukl arına gizl iliğin, arın ve suçluluk duygusu­
nun doğru anla mlarını öğretme çabasında öne çıkmıştı .
Böylece onlar da, gözetim görevleri konusundaki kaçınıl­
maz başarısızlıklarından kaynaklı suçluluk d uygusuyla kar­
şı karşıya bırakılmıştı. " Mükemmel kadınlık" küçük oğlu­
nun kendi kendini ellediğini gören bir a nnenin " ileride bu­
nu bırakır" d üşüncesiyle bu d uruma izin vermemesi anla­
mına geliyordu. Anne, "bu olgunun çocuğu üzerinde ne ka­
dar büyük bir etkiye sahip olduğunu kavrama" konusunda
yeterli olamaya bilirdi . " Oğullarım sevenler, size sesleniyo­
rum" d i ye uyarıyordu Dr. Mary Ries Melendy, " dikkatle
gözleyi n . " Mesa j, on sekizinci yüzyıl ebeveynlerine öğreti­
len, gizli yerlerdeki gizli edimler konusunda gözlerini açık
tutmaları yönü ndeki yaklaşımdan biraz farklıydı .73
Kısacası mastürbasyon, aleni yapı lmaması gereken,
utanç ya da mahcubiyet duyulacak diğer etkinliklerden,
cinsel aktivitelerden bile daha yoğun ve daha kötü bir bi­
çimde mahremdi. O, her tür sosyal çevrede, çocukların di­
ğer çocuklardan ya d a hizmetçilerden öğrendiği bir olgu
olara k görünmesine karşın, bir tek başınalık olarak algıla­
nıyordu. Ve o kadar yaygın olmayan diğer ayıplar arasın­
dan, mahrem bir ayıp olara k sıyrılıyordu. Bu tamamen özel
bir konumu olan bir seksti; on yedinci yüzyıl sonları ve on
sekizinci yüzyı lda ortaya çıktığı haliyle özeldi : Her birimi­
zin içindeki, kendi kendi n i yönetme yapısının tamamı n ın
olduğu gi bi en deri ndeki duygularımızın, tepkilerimizin ve
duyarlılıklarımızm ikamet ettiği yer olduğu için mahremd i .
Bu mahrem yerde, Descartes'ın " Cog i to crgo sum " biçimi n­
deki kendi l ik d üşüncesi nden daha hakiki bir bireysellik
oturuyordu. O, gerçeğin mekanı, vahyin mekanı ydı; orada
günaha korkunç b ir ihlal olarak ba kıl ıyor, aynı zamanda
da bu i hlal onun sı n ırlarının tarifine yardım ediyordu.
.llıhııiı lıcıs wııı/.ılıı .\i•ı ıııı 267

Tek haşıııa sL· k s, u y ga r lı k silrccine h ü k medenlere, im­


kansızın ted irg i n ed ici ol a sılı �m ı vaa r e d iyo rd u : işaretlerin
anlamın ı yalnı zca nıastiir basyoncul a rın h ild i�i özel bi r vü­
cut dili, tü m üyle k e n d ine ye ten , h içbir yerde toplumsal re­
aliteye dokunmaya n bir fetiş ve ta h ri k s i stem i . Ep i stemolo­
jik olarak daha az rad ikal olan, a ncak hala büyük bir te h ­
dit taşıyan, işte bu gerçekti : Ta nıanıen özel bir ticaret ve
hazlar a l e mi içeri sinde, insanı dış d ü n yadan , diğer insanlar­
la k on uşan kişi rolünden ko p a r a n bir i letişi m söz konusuy­
du. Bu dünya sosy a l olarak düzenlenemezdi; zira tanımı ge­
reği, gözlerden sakl ı y dı. Pedagoglar, doktorlar, ebeveynler,
din adamları a rasında bütünüyle paran oid bir tarz gelişti;
çünkü onlar, gençli k içinde, görün ü r ve y önetilebi lir dün­
yayla hiçbir bağlantısı o l m ayan bir ifrir t a h a yy ül ediyorlar­
dı. lnsan, çoc u k la ra , çı p la k l ı ğın ayıp bir şey olduğunu, elbi- ·
selerini giymeleri gerek tiğini öğretebilir, bu k onuda hata l ı
davranmamaları için onları cezalandıra bilirdi; kişi, ço k sa­
yıda örnek vererek z inaya karşı nasihatlerde bulunabilirdi .
Genç insanları, öze l l i kle de k ızları iffetli ve edepl i davra n ı ­
ş a yöneltmek için utanma duygus u harekete geçirilebilirdi.
Fakat insan, çocuklar ı n , ne tür bi r şey ya p tı klar ın ı n farkın­
da olmak sızın, herh an gi bir sonucu olup olmadıltını düşün­
meksizin, azarlanına larına yol açabi lecek bir tavır sergile­
diklerini bilmeksizin başvurd u k ları b i r davranışa k arşı na­
sıl tavsi ye lerde bu lunacaktı? Utanma he me n her zaman ka­
musaldı; insan ba ş ka b irisi n i n gözü önünde olunca utanç
duyardı. Mastürbasyon bütün b u n lard a n l;IZa k t ı .
Oııaııia bu ilkel gizl i l i k korkusunu (özel bir dil olara k
mas t ürbasyon u ) on sek izinci yü z yı l başla rı nda ya k a ladı v�
bu tema daha sonra hiçbi r zam a n ortadan k a l k madı: Her
i k i cinsiyetten insan lar, göründü ğü k a d a rıyla , kendi lerine
zarar vermeyecek, d o l a y ısı y la h erhangi bi r edepsizli k duy­
gusundan ve ken d i ni sı nır lamada n uzak bir şey yaptı k ları­
na inanarak m asti.irha syona devam e rciler. Ve eleştirmen ler,
bu bağlamda onun hakkında endişe du y ma y ı sürdürdü ler.
Onania'daki " hu çocukluk adeti " , "güçlü kirlenme alışkan ­
l ı k ları yaratan ı . . . ı ilk sevgi li gün a h " , he ud ' d a " hu eroto-
268 frk Kiıi lik Srlıs

jenik bölgenin, cinsel faaliyet üzerinde gelecekteki önceli�i­


nin temelleri " haline geldi. Freud, cinsel organlara dayalı
mastü.rbasyon un denetlenmesinin , bu organ ları, önlerinde­
ki güzel geleceğe hazırladığını anlatma isteğindedir. Kızla­
rın durumu, elbette, yeniden düzenlenecektir; ancak bu da­
ha sonraki bir h ikayedir. Çocukluk dönemi mastürbasyo­
nuna külrürel bir kanca atılmasındaki başarısızlık, Freud'a
göre, "uygar insan olmaya giden gelişm_e sürecinden ilk bü­
yük sapmayı ol uşturur. " Yıllar geçtikçe mastürbasyon -ya
da daha özele inmek gerekirse, mastürbasyonun yüceltilme­
si ve sonuçta ortaya çıkan suçluluk duygusu- onun düşün­
cesinde daha büyük bir yer tutmaya başlamıştır. 1 9 1 5 'tt:,
Three Essays 011 Sexualily'nin [Cinsellik üzerine Üç Deneme !
yeni bir baskısında, nevrotiklerin suçluluk duygusunun ne­
den genellikle ergenlik çağındaki mastürbasyon faa liyetiyle
ilgili bazı a nılarla bağlantılı olduğu meselesinin, gözlemin
gerçekliği şüphe götürmez olsa da, yine de etraflı bir analiz
gerektirdiği yorumunu yapıyordu. 1 920'de ise mastürbas­
yonun tüm çocukluk dönemi cinselliğinin yönetici unsuru­
nu temsi l ettiğini, bu yüzden onunla bağlantılı bütün suçla­
rı üzerine aldığını ekliyordu. llginç olan, mastürbasyonun,
neredeyse birincil -il ksel suç- gibi gözüken fakat aynı za­
manda çok fazla kültürel çabanın bir sonucu olan gizli haz­
la, olumlu bir toplumsal işlevi olmayan hazla ilgili bir suç­
l uluğun temsilcisi haline gelmesidir. 74
Yaptığım, basit bir biçimde, geçmişe dönük olarak Fre­
ud'u yorumlamak değil. Tek başına günah konusundaki li­
teratürün i k i yüzyıllık ahlaki çaresizliği, Onania'yla başla­
yarak, uyga rlık sürecinin içine nüfuz edemeyeceği bir mah­
remiyet aleminin söz konusu olabileceği düşüncesi çerçeve­
sinde temellendirilmiştir. Tecavüz ve saldırganlık, bıçakları
yasak layarak ve kavgaları durdurarak engellenebilirdi; be­
densel bütünlüğün sınırları, sofra adabını öğreterek, nazik
insanları tuvaletlerini gizli olarak yapmaya teşvik ederek ve
onları ortalıkta tükürmekten ve gaz çıkarmaktan vazgeçire­
rek desteklenebilirdi; disiplin okulda ve '. ırduda mecbur tu­
tulabi lirdi. Bunların hepsi, kamu alanl.mnda, toplum için-
Mastürlıasvııııılııki So:Jrurı 269

de veya yalnızken, bedenlerini kendileri kontrol edebilen


bir insan türü yaratmayla i lgi liydi . insanların görüş alanı
dışında kalan mastürbasyon, bütün bunların dışına kaça­
bilme yeteneğine sa h ip görünüyordu. O, özel ve tek başına
yapılan bir eylem olduğu için değil, olumsuz mana da özel ve
tek başınalık örneği olarak gösterildiği için özellikle kor­
kunç bir ihlal ve günah haline gelmişti. O, çok beğenilen bir
yapının karanlı k yüzü, bağımsızl ı k ve otonominin taşıdığı
tehditti . Bitmeyen, asosya l haz hakkındaki suçluluk duygu­
su, insanın keşfedilen zevklerinden duyulan utanç, hem ki­
şiye özel · dünyayı hem de onun sapkın eş ruhunu yaratan
bir çağın ürünleriydi . Başka bir ifadeyle, bir yandan mahre­
m iyet, yalnızlık ve otonominin faziletleri yaratılırken, öte
yandan onların günahı da biçimlendiriliyordu. Freud bir
keresinde, bir suçu işlemenin kolay ancak izlerini yok etme­
nin zor olduğunu söylemişti; içsel günahın işaretlerin i bul­
mak, tam da Onania ve ardıllarının yapmaya koyuldukları
işti.75
· Fakat çağdaşları, kendi analizlerinin taşıdığı ironilerin
farkında değilseler de, bu işaretlerin edimin doğal bir sonu­
cu olmadığını kabul eder görünüyorlardı. Mastürbasyonun
gizli olması ya da gizlili k gerektirmesi kaçınılmaz bir du­
rumdu; zira utanç verici olduğu aşikardı. Onun utanç veri­
ci olduğu öğretilmeliydi ve onun varsayılan sonuçları
( utanç verici bir hazza defalarca yenilmekten kaynaklı suç­
luluk d uygusu, kaçırılan bakışlar, melankoli v� keder) basi­
te alınamazdı. Evet, onlar ancak kültür işini yaptıktan son­
ra belirgin hale gel iyordu . Evet, ma stürbasyonun yol açtığı
hasar gizli l iğin azabından kaynaklanıyordu; fakat gizl ilik
açıkça eylemin doğası nda var olan bir unsur değildi. Ü zeri­
ne gidi lmeyen "tek başına şehvet düşkünlüğü, hiçbir engel­
le karşılaşmaz" dı; bir çocuk dik katle gözlenmeli (Tissot bu­
rada Rousseau'yu alıntılar) , duruma müdahale edi l meli ve
ona, masum bir eğlence olarak gördüğü şeyin aslmda hem
öl ümcül hem de tamamen maneviyatı bozan bir davranış
olduğu öğretilmeliyd i . Fakat hala, Tissot ve diğer pek çok
kişi aynı zamanda, tek başı na seksin (onun içselliğinin ) do-
270 / ı'lı l\i$ıl ilı .'it'lı s

ğaya ayk ırılığının bi r şekilde, kendi başına bir zehirli gizli­


lik ü rettiği n e ina nı y o rl a rdı ··n ogal seks " in baştan çıkardı­
.

ğı kişiler bağış lana bil i r " diyordu Tissot; onlar basitçe


..

"doğanın içim ize kazıdığı şey " in aşırı hazzına yenik düşü­
yorlardı . Lakin mas tü rba syon c u , arzusunun doğaya ayk ırı
kaynakları yüzünden, .. giz li likte n , keşfedildiği zaman top:'
l uma ne kadar k o rk unç görüneceği düşüncesinden dolayı
azap çe k ece ktir Tissor, kendisinin bir mastürbasyoncu ol­
. "

duğunu herkesin yüzünden okuyabildiğini d üşünen bir has­


tasının -gerçek olduğu hemen hemen kesin- bir mektubunu
aktarır; bu durum " başkalarıyla vakit geçirmeyi tahammül
edilmez kılmış" ve onu yalnızlığa itmiş, bu da melankoliye
ve ard ından her tür semptomun ortaya çıkmasına yol aç­
mıştır.76
On dokuzuncu yüzyıl başlarında bir doktor -pek çoğun­
dan bi ri- Tissot'yu, aslı nda başka kökenleri ola n (örneğin
i skorbüt) semptomların hastalar tarafından mastürbasyon
kaynaklı ol d uğunun düş ü n ü l me s in e yol açacak kadar bü­
yük bir end işe yaratmakla e l e şti riyord u. Tissot'nun kendisi
de, halkta n, üst ü ste çocukken mastü rbasyon yaptığı için
hasta olduklarını iddia eden hastal ı k hastası mektuplar al­
dığından, ço k ileri gitmiş olabileceğini düşünüyordu . Kısa
bir s üre sonra yanıt vermeyi bıraktı ve mesele üzerine dü­
şüncelerini söylemiş olduğunu ve artık bu konuyu geçtiğini
açıkladı . Fakat bu tür eleştiriler, endişenin kaynaklarının
bu şekilde farkında olması , aynı on dokuzuncu yüzyıl dok­
torunu, san ki d oğal hi r o lgu ymuş gibi, tek başına cinsel ar­
zunun her i k i cinsiyette de "' insan ha ysiyetine çok yabancı "
olduğunu, ona teslim olan insa n l a rı n , aşırı cinsel ilişkinin
bilindik fizi ksel yan etkilerini, •• pişm a n l ı k dolu bir endişe
hali"yle şiddetlenm iş ol a ra k yaşa dı�ını öne sürmekten alı­
k oymadı . On dokuzu ncu y ü z. y ıl son larının en düşmanca
mastü rbasyon karşıtı broşürlerinden biri, mastürbasyon
yapan kişinin " kederl i, kaçam a k bakışlı ve y a l n ı zlığa eği­
limli" olma sın ın , "en s ü re k li li k arz eden ve değişmeyen " ,
aynı zamanda da en erken ortaya ç ı k a n bel i rti olduğunu ge­
nel bir du rum olarak i lan etti _; - ;
Mıısıiiılıawı�ıı/cılli .\1 111111 27 1
...

Artık kimsenin onltn korkunç hastalı kla ra neden oldu­


ğuna inanmamasına ve çok az sayıda kişinin onu yasak lis­
telerinde sodomi, zina ya da evlilik öncesi il işkinin üzerine
yerleştirmesine karşın, mastürbasyon bugüne kadar onul­
maz bir şekilde, hududu aşan bir sır ol arak kalmıştır. O, en
yaygın cinsel faaliyettir fakat yine de insanların hala üzeri­
ne konuşmakta en gönülsü z oldukları konu, aleni söz edil­
mesinden gerçekten büyük rahatsızl ı k duyulan çok az sayı­
da olgudan biridir. işinin ehli mülakatçılar, yakın tarihli,
büyük ölçekli, oldukça profesyonel bir çalışma çerçevesin­
de, anal seks ve aynı cinsle seks ilişkileri hakkında sözlü so­
rular sorarken sıkılgan deği ldi ler; görüştükleri kişilere mas­
türbasyon yapıp yapmadıklarmı sora rken ise tereddüde
düşmüşlerdi. Sadece kişisel gel ir konusundak i sorularda
benzer bir ağız sıkılığı ortaya çıkmıştı; k i bu durum, toplu­
mumuzda neyin kişisel görüldüğü konusunda bir şeyler an­
latmaktadır. Aslında bildik işleyişin yerine kendi kendine
doldurulan bir anket formunun kulla nılması gerekliydi . Fa­
kat burada söz konusu olan sadece mülakatçıların duyarlı­
lıkları değildi. Bi rçok başka konu üzerine bilgi edinmeye
hevesli hükümet görevlileri, mastürbasyon hakkındaki so­
ruların araştırma dışında tutulma sında ısrar etti ler. Çeşitli
araştırma vasıtalarına karşı "duyarsız" olmakla eleştirilen
ve çalışmanın i statisti ki güvenilirl iğini sağlamak için beş ya
da daha fazla kez ziyaret edilmiş o l maları gereken erkekler
de, özellikle mastürbasyon yaptıklarını söyleme konusunda
gönülsüzdüler.78 D iğer çalışmalar da, hiçbir cinsel davranış
türünün mastü r ba s y ond a n d a h a h a ss a s -sosyal b i l i m i n
ara ştırıcı gözlerinden d a h a gizli- olmadığı sonucuna ulaş­
m ı ştır. O, ya klaşık üç yüzyıl lı k çabaların sonucu ve Ona­
n i a ' n ın orij i n a l form ü la syon u n u n mi ra s ı olarak varlığını
bugün de gizli b i r cinsellik türü b i ç i m i n d e sürdürmektedir.
Modern dönem in b ü y ü k a h l a k i soru n u , büt ü n arzuları,
fantezileri ve sonu ge l me z i s te k l er i y l e C>zcl ben l iğin, kendi
dışındaki dünyayh:ı n a sı l u y u mlu hale J:?;Cti r i l cce�i olaca k t ı .
Ve d a h a önem l i si , o , n a s ıl kamu y a r a rı n a seferber edi lecek­
ti ? O ton om , öze l bir varl ı k , eğer toplllın mevcut deği lse,
272 lrh Kişilik .'i t'lıs

özerk değildi/olamazdı. Fakat mastürbasyon, bu gerçeğin


doğan ın bir gerçeği değil de kültürün oluşturduğu bir yapı
olabi leceğini akla getiriyordu. O, özel ya da mahrem ola­
nın, çok büyük yararl ar taşıyan bir hazine olarak filozoflar,
i ktisatçılar, yazarlar ve sanatçılar tarafından yüceltildiği bir
dönemde, tekbenci çöküşün, bozuk kişiselliğin tehlikelerini
temsil eder hale gelm işti. Özel ayıba karşı mücadele çerçe­
vesinde, sonsuz arzulara sahip beni.iğin uygarlaştırılması ve
sosyalleştirilmesi savaşı veriliyordu.

Aşırılığın Taşıdığı Tehdit

Psikolojik açıdan zekice düşünmeye her zaman yatkın, kişi­


sel bir bunalımı genel gerçeğe dönüştürmeye daima hazır
Rousseau, ltirajlar'ında mastürbasyonu ele alırken doğru
söylüyO'rdu. O, Rousseau'nun meşhur deyimiyle "tehlikeli
e k"ti : Her zaman daha fazla bir şey, sınırsız bir şey, doyu­
rulup bir kenara bırakılamayacak bir şey vardı. Filozofların
bu en büyüğü ve orij inalinin bize anlattığına göre, mastür­
basyon yaptığında, k işi hayalinde cinsel açıdan heyecan ve­
rici bir imaj ya da öykü canlandırıyor, tahrik oluyor ve hiç
kimsenin yardımı olmaksızın arzusunu doyuruyordu. iste­
diği " he r ne ise, on unla " istediği zaman, doğa l doygunluk
hissetmeksizin onu tekrar tekrar yapmasını engelleyecek
hiçbir şey yoktu. Onun öldüren cazibesi ve yıkım tohumla­
rı işte burada yatıyordu. Mastürbasyon yapanlar,

kadınlarla gönülleri nce seks yapabi lir ve kendi leri ni cezbe­


den herhangi bir güzel i , önce onu n rızasını almaya i htiyaç
d uymaksızın, arzularının hizmetine koşa bili rler. Bu öldü­
rücü avantajın baştan çıkarmasıyla, doğanın ha na bahşet­
miş oldu�u sağlam bedeni ta hrip etmere koyuld u m .

Heteroseksüel ilişkide ( k i onanizm onun "tehlikeli ek" iydi )


her zaman bir miktar dışsal sınırlama söz konusuydu: Red­
dedilebi l i r veya sa hip olduğu kadına ilgisini yirirebilirdi .7'J
Mıtıı üı-fı.:ısvc"clı1lıı .\ı ının 27.1

Buna karşın mastürbasyon, sadece şu veya bu biçimdeki


sınırlamaların değil , her türlü sınırın ötesindeydi . Onu en­
gelleyecek hiçbir şey yoktu; ç ü n k ü o olağanüstü kolaydı;
çünkü o son derece cazip bir serbestlikti; çünkü o her türlü
sorumluluktan kaçıştı; çünkü o tamamen uygarlığın dışın­
daydı . Onania da zaten bunun üzerinde duruyordu: Bazı er­
keklerin, cimrilik ya da yoksulluktan dolayı, fahişelere git­
meleri zordu; kimileri de, hastalık korkusuyla, evlilik dışı
cinsel ilişkiden kaçınıyordu; birtakım kadınlar çocuk sahi­
bi olmaktan ürküyordu; şehvetli dullar, bir erkekle cinsel
ilişkiye girdiklerinde, servetlerini, serbestliklerini ya da iti­
barlarını kaybedeceklerinden korkuyorlardı. Fakat mastür­
basyon, geleneklerin, iktisadın ve yasaların ötesindeydi;
hiçbir kural, onu sodomi gibi yasa klamıyordu. Sonucunda
hiçbir ceza söz konusu değildi.110
lngiliz faydacılığının babası, on sekizinci yüzyıl hukuk
reformcusu Jeremy Bentham, mastürbasyonun hukuki açı­
dan ele a lınmasmm öbür dünyaya kalışını, diğer cinsel ey­
lemlerin cezai m üeyyidelerine karşı, bir tür reductio ad ab­
surdum a rgüma nı olarak kullanıyordu. "Şehevi isteklerden
kaynaklı aykırılıkların hepsinin" ( . .. ı " su götürmez biçimde
en tehlikelisi " kanunun yasakladığı -hayvanlarla seks, so­
domi ve belki lezbiyenlik- " türdeki herhangi bir eylemden
kıyas kabul etmez tarzda daha zayıf düşürücü" olanı, "şe­
hevi yeteneğin diğer çabalan"ndan daha harap edici olanı,
toplumun sağlığına en zararlı olanı, devletin polis kuvvetle­
rinin menzilinin dışmda kalmıştı . Eğer mastürbasyon ceza­
dan muaf kalabil iyorsa, sodomi de öyle olmahyd ı . 11 1 Bent­
ham, sodomiye yönelik düşmanlığın, hazza dönük mantık­
sız bir antipatiden ( onun faydacı yaklaşımının temeli) ve
onun sosyal zararlarının abartılması yüzünden old uğunu
düşünüyordu. Yüzyılın en haz yanlısı teorisyeni bile, felse­
fesinde tek başına seksi bir yere yerleştirememişti.
ihtar, tedbir ve beladan uzak durma yoluyla diğer gü­
nahlardan kaçınıla hilirdi: lsa, takipçilerine, "'günaha gir­
mememiz için bize yol göster" dire dua etmeyi öğretmişti.
Fakat kişi, hu güna htan kurtarıla ınazdı. Eronania risaleleri-
274 Jdt 1'.ı�i/i lı .'iı·lı\

nin gözlemledi�i ü ze re u çok cazi pti ; çünkü onu " uygul a ­


,

mak son derece k o l a y d ı Çok ya ygındı; çünkü b i r kez baş­


'' .

lanın ca, " ona yol açan tahrikler her zaman içimizde bulun­
duğundan, kurtulma k zor "du. "Onu yapmaya tahrik eden
ve ha ince ayartan unsurlar hep bizi mle hirlikte " ydi ve o,
d ur d ur u lahilecek ya da en azından d iğerleri gibi azaltı labi­
lecek bir suç deği ldi ; zira kişiye ozeldi. " Bir kez başlandı­
ğında, onu durdurma k ne redeyse imkansız"dı; mastürbas­
yoncu bir kere arzuy.la tutuşunca , " içsel yangı n " ı sönd üre­
cek h içbir şey yok gi biydi. 82
Otuz yıl sonra, Tissot, bunun neden böyle olduğuna da­
ir çok daha teferruatlı şey ler anlatıyordu; ancak bunlar <la
sonuçta aynı kapıya çıkıyordu: Mastürbasyon, aşırı lıktı .
Onan ist hiç doyuma u l a şmı yo r fakat onu giderek daha da
fazla yapmak istiyord u . Mastürbasyona yol aça·n dürtü da­
ima herhangi bir doğal d i.irtüden daha baskındı. O her za­
man yedekte ve her zaman kontrol dışındaydı. Sosyoloj ik
olarak öykü, Onania'da ve yüzyı l l a r boyunca, konu hakkın­
daki aşağı yukarı her broşürde işlendiği gibiydi: "Tek başı ­
na baştan ç ı kmayı engelleyecek hiçbir şey yoktur; o sınırla­
namaz." Fizyoloji k açıdan, Tissot, aşırılığı diğer bedensel
fonksiyonlarla karşı laştı rma yoluyla açıklamaktadır. Bey­
nin mastürbasyonu düşünmekle meşgul olan kısmı, uzun
bir zaman zarfında gelişen veya h ı rpalanan bir kas gibidir.
Ya bu günahka rlığı o kadar derin biçimde öğreniyordu ki
bu vücutta kalıcı h a le geliyordu ( " uzuvda huna eşlik eden
hare ket durdurulamaz " ) ya da kas, yeniden güç toplaması­
n a izin vermeyen " sürekli yorucu işten dolayı" harap olana
kadar devam ediyordu. Ti ssot alternatif olarak, mastürbas­
yoncunun, bağırsakla rımızın ya da sidik torbalarımızın iş­
leyişine yönelik mi.ishil veya doğal olmayan diğer müdaha­
leleri kötüye kullanan birisi gibi, atık maddelerden kurtul­
ma sistemin i " körü al ışk a n l ı k " l a rl a bozmuş bir k i şiye ben­
zediğini üne sürüyordu. Normal olarak, dışkı ya da idra r
boşa l tma ihtiyacının " bazı işa retlerle bildiri ldiği "ne dikkat
çekiyordu. i n sa n gerçekten bir şeyden kurtulma ihtiyacı du­
ya r ve bunu yapardı . Fakat hu doğa _I ekonomi " o kada r
Mıısı iirl•mrıırıılıılli Soııırı 275

sapkın/sa ptı rılırn ş " tı ki, boşa lrım artı k " boşaltılan madde­
nin niceliği "ne bağlı olmazdı. O zaman beden, i htiyaç duy­
duğu hir dünyanı n ötesine, gerçe klik ilkesinin askıya alın­
dığı düşünülen bir alana geçerd i. Onu artık hiçbir şey de­
netleyemezd i . Bu karşılaştırmadan yola çıkarak ulaştığı so­
nucu özetleyen Tissot, böy lece ke ndimizi, " ilıtiyacı rnı z ol­
malrnz111 isteme" durumuna soktuğumuzu sö} l üyor ve
" mastü rbasyoııcuların durunıu da işte böyledi r" d iyordu. Do­
ğa deği l hayal gücü tarafından yönlendirilen mastürbasyon­
cu, sosyal, hatta fizyolojik ihtiyaçla bağını kopa rıyor, so­
rumluluk larından sıyrılıyor ve otarşi k bir hale geliyordu:
Mastürbasyon, doğası gereği aşı rı ve bozuktu . On doku­
zuncu yüzyılın standart Fransız tıp sözlüğü şöyle der: "O
öncelikle teh likelidir; zira kişi kendini ona teslim etme po­
tansiyeline devam lı sahiptir.113
On sekizinci yüzy ılda, mastürbasyon, giderek daha da
fazla, tiryakilik d iyebileceğimiz bir görünüme bürünmüştü;
o, aynı alkol, uyuşturucu ya da engellenemez bir biçimde
düşkünlük gösterilen diğer bazı maddeler gibi, insanı ken­
dine esir ediyordu. Entelektüel geleneğinin kökleri eski mo­
da şehvette değil, dolup dolup boşalan kavanozları anlatan
platoni k ınecazlardaydı ( "aptalların ruhlarına -ki iştah ları
da oradadır- aittir" ) . Mastürbasyoncunun arzusu gibi, bu
ruhlar da doyurula mazdı; onlara ne kadar fazla teslim olu­
nursa, o kadar tesli miyet talep ederlerdi. Onania, " zihni, gü­
nahkarltktan ya da en azından boş ve apta lca hayallerden
uzak tutma " ya çalışan fakat bunu imkansız bulan kişiler­
den gelen mektuplarla dol uydu; bazıları ise saatte sekiz kez
mastürbasyon ya pmaktan ve bunun ateşi söndürmek bir
yana "yangını körüklem e " ye yol açtığından söz ediyorlar­
d ı . Bir otopsi raporu, bir kızın " başa çıkılmaz" arzudan ve
eliyle oynamaktan öldüğünü göstermeye çalışıyor, klitori­
sin durumu yüzünden kızın ölü bedenini kanıt olarak gös­
teriyordu. Bize de, " h içbir şey daha tuzağa düşü rücü değil­
dir" deniyordu.84
Ti ssot'ııun ma stiirbas�'on anlatımı, sadece ufa k değişik­
liklerle, on iki aşamalı modern bir programdan gel iyor ola-
bilirdi: " imgeleme her a n kendini hatırlata n bir alışkanlık­
la başa çıkabil mek için çok fazla çaba gerekir j .. . j Herhan­
gi bir diş ini n görüntüsü bende arzu yaratır ı ... ı Benim kir­
li ruhum, haya li şehvet objelerim i sürekli üretmeye çok
fazla yatkmdır ( ... ) (Onunl a ! mücadele ediyorum fakat ça­
tışma beni bitap düşü rüyor 1 -- · 1 Eğer düşüncelerimi dağıt­
manın bi r yolunu bula bilseydim ı .. . ı inancım odur ki teda­
vi olmaya yak laşacaktım . " Tissot, " bu çirkin davranışları
uygulamada, artık on lardan kaçınmakta aciz kaldığı bir
aşamaya " varan Cenova'daki bir okul arkadaşını yad edi­
yordu. Bir saatçi, her tekra rladığında hissettiği halsizliğe
rağmen, ruhunun mastürbasyonun kölesi haline geldiğini
bildi riyor, " başka hiçbir şey düşünemez" durumda oldu­
ğunu ve "suçu tek rarının, her gün daha da sıklaştığı"nı
söyl üyordu. Altı veya yedi yaşında, acınacak haldeki bir
erkek çocuk, bu ayıbı bir hizmetçiden öğrenm işti : Onun
" mastürbasyona yönelik tutku"su o kadar büyüktü ki "ya­
şamının son günlerinde bile ondan geri duramıyordu"; an­
cak o zaman, ölüm döşeğindeyken, mastürbasyonun ölü­
münü hızlandırmakta olduğunu a n latı yor, kısa süre sonra
cennette, ölmüş babasına kavuşacağı düşüncesiyle teselli
buluyordu. On sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıl gözlemci­
leri, mastürbasyondan, uyuşturucu bağı mlılığına bakışı­
mızda da söz konusu olan, aynı ahlaki tiksinme ve gön ül­
süz sevgi karışımı bir dille söz ediyorlardı. Onların bakışı,
bu ayıbın doğa l sı n ırları olmadığı yönündeydi; (yemek, iç­
mek, hatta heteroseksüel ilişki için ola n ) diğer arzulardan
farklı olara k bu arzu, doyum değil, sadece daha fazla arzu
üretiyordu. 85
Bağı ml ıl ık ve mastürbasyon terminoloji leri hızla ortak ­
laştı. Tissot, on be ş yaşındayken " mastürbasyona kapıl­
mış" ve yirmi üç yaşma geldiğinde " bir tür zehirlenmeye
uğramış" bir genç adamdan söz ediyordu. Alkolizm hak­
kındaki klasik yaklaşımıyla tanınan Thoınas Trotter, ona
ün getiren bağı ml ılık meselesine çokça Tissot'n un terimle­
riyle yakla şıyordu. O, "ani öllim, felç, inme, vücutta su
toplanma sı , delilik v e bir dizi korkunç zihinsel rahatsızlık
Mmı iıdıcıs\•ı�ıılcılıi �ımuı 2 77

ve s i n i rsel zaa f"a yol açıyord u . O, a y n ı kül rürel orta mın ço­
cuğuydu: " İnsan ti.irü n ü ıı d o!!anı n el lerinden neredeyse çık­
tığı ı ... J moda nın a rtık h e r şeyi yönlendirdiği ı . . . J topl umun
mevcut durum u . " K ı sac a sı , suni l i k , bağı m l ı l ığa giden kay­
gan bir yokuş oluştu ruyor ve a l k olik, tıpkı mastü rbasyon­
cu gibi, "eski a rkadaşlarım terk ediyor, şerefli dostlarından
utan ıyordu sanki . '' 8 6
Fakat mastürbasyon bağı m l ı l ığı a lkol bağı m l ı l ığından
daha da sinsi görünüyordu; ç ü n k ü on u n uyarıcılığı, z i h n i n
duyusal serasında her zam a n hazır haldeydi . Afy on v e içki­
nin teda rik edilmesini düzenleyen ruhsat, zamanın ko n tro­
lü, ekonomik m a liyet gibi meseleler burada söz konusu de­
ğildi. Her girişim bi r sonra k i n i teşvik ediyor, bir uyarım
kendinden sonrakini daha yapı labilir k ı l ıyor ve c i nsel or­
ganlarla bağlantılı bir karşı lıklı etkileşi m, bağım l ı lığı nere­
deyse kaçınılmaz hale getiriyord u: " D u rmaksızın şehevi dü­
şüncelere dalan bi r ruh, cinsel orga n l a ra taşı nan şevki yara­
tır; k i bu, tekrarlanan dokunuşlarla dah a değişken l lıarnr­
srz l ve i mgelemdeki çözülmelere daha itaatkar d u ruma ge­
l i r . " Bu, Encyclopcdic'nin ma stürbasyon ü zerine m addesin­
de söylendiği üzere, daha fazla ereksiyon, orgazm, spazm
ve karılma biçiminde bir aşı r ı l ı k zinciriyle sonuçlanırdı .
Altmış y ı l sonra , epeyce daha düşük d üzeydeki bi r kaynak,
meseleyi aynı teri mlerle değerlen diriyordu : Ci nsel organlar
" hayal gücünün direktiflerine o kadar aşina bir h a le gel i r­
ler ki, bu hastal ı k l ı ve hoz uk etk i n i n eyleme geçi rici tahri­
k i ne giderek daha da hevesli o l u r l a r . " On dok uzuncu yüz­
yıl başlarına ait ve sorunla tek başına haşa ç ı k maya dönük
bir broşürde, rek başına a yı bın, " kendi kendini besleyen bir
şehvet ve arzu türü " ü rettiği uyarısı nda b u l u n u l uyordu.
" Sen, tek başına a y ıp al ışkanl ı�ın a kapılmış k i ş i '' diye ses­
lenilen insana, mastürbasyonun bedeni cinsel i l işkiden da­
ha fazla ta hrik ettiği ve heyeca n la ndırdığın ı n fizyolog lar
a rasın da iyi hilinen bir gerçek olduğunu kavra m a sı gerekti­
ği söyleniyord u : O, " s uçun ve ona yol açan h a y a l i n tekra­
rın ın kolay oluşu sebebiyle, vücuda hızlı haskı nlarda hulu­
ırnr ·· d u . 1 P
278 Trlı l\işi/ılı Srh

On dokuzuncu y ü zy ıl d a bu terminoloj i tıp ala nında ken·


dini kabul etti rmiş, duyarlı kişilerin görüşlerinde kendine
yer edinmişti . Daha ö nc e� R us eleşti rmen Vissarion Bclins·
ki 'nin, b irden Sclıiller ve Byron'ı keşfeden aşırı tahrik ol·
muş bir üniversite öğrencisi olarak mastürbasyon yapmaya
başlad ığından söz ettiğim de (bkz. s. 60) h i k ayen in geri ka·
t a n ı m anlatmamıştım. Ö ykü, anarşist M i h a i l Bak un i n 'in,
iki genç adamın dostluğunun başlangıç a şama sında, Belins·
ki 'ye, bu alı şkanlıkla c iddi bir ruhsal mücadele vererek ya·
k ı nlarda başa çı kabildi�ini ve artı k tam bir manevi yaşama
hazır oldu�ıınu iti raf ermesiyle başlamıştı . O, b i r onanist
olmuştu. Bunu samimiyet ve açı k l ı k tem e lin de hır jest ola·
rak dile getirmişti. Sonuçta tedavi olmuştu. Bu karşılıklı if­
şaat düel losnncla altta kalmamak için Belinski, kendisinin
de mastürbasyon y a p tı ğın ı ve buna, tam da Bakunin' in bu
al ışkanlıktan ken d i sini kurrard ı�ı dönemde başladığı n ı be­
lirtiyordu. Belin ski on dok uz yaşında bir ün iversite öğren·
cisiyken, şiir onu çok hırpalamıştı. Bu, elemin ve ahlak bo­
zukluğunun ciddi biçimde öne çıkması demekti. Yeni dos­
tuna a n l a tt ığına göre, Belinski'nin i m gelem i dayan ı l m a z
a c ı l a r iıretiyordu; bütün hedeni a teş, h eyeca n v e şe h ve tl e
sa rsı l ıyord u ve edebiyatın onu ittiği " iğrenç rüya"dan te k
kaçış yol u, mastürbasyon un daha da iğrenç gerçeklilti ol u ­
yordu. Sonunda yavaş v e düzenli b i r b içi mde, kendi kendi­
ne haşa çıkı laca k bir a l ışkanlık olarak ele a l ı p k e n d i si n i o n ­
dan k urtarm ı ştı : Kendisini önce haftada i ki kezle, ardından
ayda bir k e z le , daha sonra ise yılda bir kezle sını rlamıştı .
Onun özrü, Onaııitı'da açıkça belirti len biçi mdeyd i : Bclins­
ki bu alı şkanlı�a, k ızlarla birli kte ol m a konusu n d a k i a şı rı
çe k i n geıı li�inden dol<1yı yöneldi�ini ve o n u , hir kez b a � l a ­
y ı nc.ı hı rc.ı kcıın adı�ı ıçiıı s ü r <l ü r <l iı� ii n i i söyli.irordu. Bu i fşa ­
atların a rdından i k i a d a m "ebedi dost" o l du l a r; ç ü n k ü nı ı.i ­
cadelclcrin<le. u ta n ç l a r ın ı itiraf edi şlerinde ve kederli hc.ı k ı-;.­
l a rı nda son derece dl.irüst ve a 1,· ı k t ı l a r. Bütiin hu a n bt ı l a ı ı -

1 .ı rda d hecte a�ır h i r lıomocrotizm h a va sı söz konusudur;


ancak kesin olan, ruhları n ç ı p la k lı ğ ı zenı i n i n dl· y ü k selen
Joo.;t l u k biı; i m i ı ı dcki romant i k n os y o n d u r . Buna k a rşın , on-
McısıtJrlıcısyorulıılıi Scııım 2 79

ların karşılıklı muhabbetinin havasında , ironi k komedi di­


zisi Sc infe ld' in, k imin en uzun süre mastü rbasyon yapma­
dan durabileceğine dair ana karakterlerin bahse girdikleri
bölümünü anımsatacak hiçbir şey yoktur. On dokuzuncu
yüzyılın kabusu, yirminci yüzyıl sonlarının espri konusu
haline gelmiştir.Sil
Alkolizm ve ona nizm on sekizinci ve on dokuzuncu yüz­
yıllarda çeşitli düzeylerde bağlantılandırıldı . Ö rneğin, The
Wellcome Libra ry ' ye ait Tissot kopyası , mastürbasyon üze­
rine bir başka çalışmayla birli kte ciltlenmişti ve eskiden adı
Kilise içki Karşıtı Topluluğu olan Bağı mlılığı Araştırma
Topluluğu'na a itti . 1 8 26 'da çıkan bir Fra nsız tıp sözlüğü
abus ( istismar) keli mesini bir şeyin uygunsuz kullanımı ola­
rak, örneğin abus des liqueurs alcooliques ( alkollü içeceklerin
istismarı ) veya abus de soi meme ( kendini i stismar) biçimin­
de tanımlıyordu . Aslında , mastürbasyo nun doğası gereği
a şırı, zorlayıcı ve durdurulamaz olduğu yaklaşımı, on do­
k uzuncu yüzyılda aynen devam ettiri lerek yirminci yüzyıla
taşınmıştır. Freud 'un Paris'te okuyan bir tıp öğrencisi oldu­
ğu dönemde yayımlanan bir diğer Fransız sözlüğünde, mas­
türba syo nun " ne kadar sık yapılırsa, o kadar tehlikeli " ol­
duğu söyleniyordu.K9
Genç Sigmund Freud, en yakın arkadaşı Wilhelm Fl i­
ess'e gönderdiği bir mektubunda, mastürbasyonun , yerini
daha sonra tütün, alkol, morfin ya da Dostoyevski ' nin du­
rumunda görü ldüğü üzere kumar gibi bağımlılıkların aldığı
ilksel (sanırım prototip veya model anlamında ) müptelalık
olduğunu yazarken , yaklaşık iki yüzyı ll ı k bir gelenekten il­
ham al ıyordu . Onanizm, benliği ve bedeni bu tehl ikeli yola
yöneltiyordu, tıpkı marihuananın onu kullananları eroine
giden yola sokması gibi. Gerçekten de, sosya list ve başka
amaçlar doğrult us u n da akt if çaba gösteren bir yirminci
yüzyıl Fransız doktoru, " ülçü lü mastürbasyon " diye yazı­
yordu, " bir il lüzyondur, aynen ölçülü afyon a l ışkanlığı ya
da ülçülü kokain a lışkanlığının bir ill ü zyo n ol ması gi bi . "
Alkoli k, le 111m p lı i110111a11c ( morfinman) ve mastürbasyoncu,
hara p olmayla sonuçlanan aynı yolun y o lc u s ud u r diye dü-
ş ü n ü yordu, cinsel konularda bil inç l i hir ilerici liğe sahip
olan hu adam, 19 26 'da. 90
Bağımlılık konusundaki yakınma, yirıninci yüzyı l başla ·
rı masrü rbasyoncula rını n en mahrem, en özel ı stıra pla rı na
rengini veriyordu; cinsel mutl uluğun evli li kte olduğu yak ·
!aşımı nın tarafta rı Marie Sropes'e yazdı kla rı ve ne yapahi ·
lecekleri ni sord uk ları mektupla rda onlann feryatlarını
duymaktayız. " Geçtiğimiz yıl, kendi mi toparlamak için çıl·
gınca uğraştım " diye yazıyordu bir adam; kötü geçen bir
ayda o iş, yaklaşık altı günde bir oluyordu . .. Kendimi sü·
rekli kontrol etmeye çal ışmanın dışında yapabileceğim bi r
şey var mı ? " di ye soruyordu ya lvarırcasına. Bi r başkası,
" Bu ayıbı silkip atmak benim için artık imkansız" diyordu
mektubunda. Sünnet olmanın faydası olur muydu ? "O nu
aşağı yukarı kontrol altına aldım" diye yazıyordu bir diğer
kişi, ''en a zından alışkanlığı neredeyse bırakma aşaması na
gelmeyi başardım." Fakat bunu, fizik sel bi r yıkım yaşa d ık·
tan sonra yapabilmişti. Stopes zaman zaman sevindirici ha­
berler de alıyordu: Bir A A * toplantı sında bir al koliğin ne
kadar uzun süredir içkiden uzak durduğunu anlatması gi­
bi, ısl ah olmuş bir mastürbasyoncu, 1 9 29'da muzaffer bir
edayla, " 1 9 1 5 yılın ın son undan beri, mastü rbasyona hiç
başvurmadı m " diye yazıyordu. Bir başkası , "kendi kend ini
kirletmeye yol açan korkunç a rzuyu yenmeye yardı mcı " fi­
kirler içeren kitabından dolayı ona şükranlarını sunu yor­
du. 'l l
Birtakım maddeleri ve kendilerini kötüye kullananları n
b u alışkanlıklarını bir tara fa bırakmayı neden bu kadar güç
bulduklarına dair psikoloj ik ve fizyoloj ik a nlatı mlar, y üz­
yıllardır yan yana gitmekted ir. Ta 1 923'te bile, öneml i bir
İngiliz başvuru kitabı, Eııcycla11cdiı:'dekindeıı pek de fork lı
olmayan bir dil ku llan ıyordu. Her şeyden önce haya l güc ü

• A.hı � ,\l b ı/ ı l: l rı: All.;olik l..riıı kıırthı�ıı. ki�inin kcııdi ı;a lıa-ı ı·l· İ ) İ l r� nı iı iıtt·k i .11-
k c ılik lnin y.ı nl ı ııııı·b ;t llrnl h;ı�ın ı l ı l ı�ııHLın k ı ı rııı lm.1 '1 111 l"l' ;ılkıı k k:ır'iı dın-ı ı.-i ııi
siirdürchilıııc,ini �a�lamH'I a nı ;ı.,:L11·aıı. f.!• lniı l hı ll"rt:r cıl ıı°l'ıurulnııı� Jt."rnck lı .ıı. ı
/.fıısıii rbasvll nclahi .�1111111 2H 1

bedeni ateşli yordu . Erkeklerde mastürbasyon başlangıçta


cinsel bi rleşmeyle ayn ı etkiyi yara tı yordu; ancak sık tekrar­
landı�mda prostatta kan birikmesine yol açıyor, hu durum­
da beyne sinyal ler gidiyor, beyin de geriye sinyaller gönde­
riyor, böylece •• bir kısı rdöngü ve lı_vpcrcstlusi a " • ortaya çı­
kıyordu. Kadı n lardaki işleyiş de, prostat ol madığından ne­
yin sinyal gönderdiği açık ol mamakla birlikte, aynı biçim­
deydi . .. Zihinsel mastürbasyon" konusuna gelince ( burada
kesin olara k on sekizi nci yüzyı ldaki zemine geri döneriz),
aynen cinsel ili şkideki gibi beynin daha üst bölümleri "cin­
sel merkezler"e, onlar da cinsel organlara sinyaller gönde­
riyordu; fakat eylem çok sık tekrarlandığından, bu üst mer­
kezler aşırı rahatsız hale geli yord u . Öyle ki .. onları hareke­
te geçirmek için, zihni n ürettiği, giderek dalıa güçlenen ha­
yal ler " gerekiyordu Beyni n üz.erindeki sinirsel baskı ko­
. ..

laylıkla ta hmin edi lebil ir"di .92 On sekizinci yüzyıldan yir­


minci yüzyıla kadar, ölçül ü mastürbasyon, ölçülü eroin
kullanımı gibi , imkansız görüld ü . Mastürbasyon yapmak,
doymaz arzuların pençesinde a şırı mastürbasyon yapma k
demekti .
Bu, hayal gücü tarafından yön lendiri len, toplumsal sı­
nırlamaları n dışı nda uygulanan, modern bir mahremiyet
anlayışının başlangıcında yer alan tek başına seksin doğa­
sında vardı ; deneysel gözlemler de bunu doğrulamış görü­
nüyordu. Ya da daha doğru bir dey işle, gerçekten de mec­
buriyet sonuc unda yapı lan m astürba syon -bu doğrultuda
geçerli kanıtlar vard ı ve vardır- sıradan mastürbasyonun
bir biçim i ola rak anl aşı lıyordu. Münferit, iradenin kökten
çöküşüniin son uçları olarak görebileceğimiz en uç ve en il­
ginç vakalar, on seki zinci v e on dokuzu ncu yüzyıllarda ge­
nel olarak edi min kendisinin sonucu olara k yorumlandı. Bu
düşünce biçimi n i daha önce t.:<irmüştük: Tissot'nun kaydet­
tiği, mastürb:ısyon yapmaktan vaz�eçcnıe�'en ve a l tı yaşın­
d a ölen erkek ç ocuk, z.orunlul u k u n m asrü rbasyon yapan

' A�ı rıdııyıı . ( ç.n. I


282 / ı"/ı "i$ılik �··k.\

okul arkadaşı. Gelenek devam etti. On dokuzuncu yüzyıl·


da, tezini mastü rbasyon üzerine hazı rlayan bir tı p öğrenci·
sinin karşı karşıya kaldığı tüm korkunç olgular içinde onu
en fazla dehşete düşüren, sadece bir erkeği hayal etmekle
bile " şehvet kasılmaları " na yönelecek kadar "hayal gücü·
nün k urbanı" olan bi r kadı n çobandı. Kadın, öğrehci onun
na bzını ölçmeye çalışırken bile kendi kendini kirletebiliyor·
du! Çağdaş okur, kadının doktoruna ve hastaneye karşı
kızgınlığını ve düşmanlığı nı göstermesi için bundan daha
iyi bir yolun pek de bulunamayacağını düşünebi lir. Hasta­
ların bugün , onun yolunu rakip ettik leri görülmektedir. Ya
da belki çağdaş bi r klinisyen, kadının OKB (obsesif kom­
pülsif bozukluk) ile bağlantılı nörokimyasa l dengesizlikler
yaşadığını tahmin edebilirdi. Fa kat bahsettiğimiz on doku­
zuncu yüzyıl tıp öğrencisi, kızın davranışını, sıradan mas­
türbasyonun bir sonraki aşaması, yani imgelemin gerçek­
likten bi raz daha uzakla ştığı aşama olarak yorumluyor­
du.93
On dokuzuncu yüzyılda, saplanrılı tarzda mastürbasyon
yapan kızların clitoridectomy ya da klitorisin dağlanması uy­
gulamasına maruz kalmasına dair, üzüntü verici ancak ney­
se ki çok az sayıdaki ma lum vakalar da, kendi kendini tat­
m ini aşırılık ve onun zihin üzerindeki neredeyse kesin haki­
miyetiyle eşit gören denklemi destekliyor gibidirler. Hayal
gücü tarafından tahrik edilen kızlar o kadar düşüyorlardı
ki, gizlili kten doğan suçluluk duygusu ve utanç bile artık
onları doyuma ulaşmanın en ümitsiz yol larından alıkoya­
mıyordu. Bu vakalar uzak sınırları temsil ediyorlardı fakat
çağdaş yorumcular, onları, on dokuzuncu yüzyıl doktorla­
rının mastürbasyona yak laşım biçi mlerinin tipik örneği ola­
ra k değerlendi rmektedir. Tissot ve takipçileri normalde
yaklaşımlarında daha ılımlıydılar. Fakat sıradan tek başına
seks üzerine bile kafa yoranların önlerinde bir ruhsal anar­
şi uçurumu bel irmişti . Ya da, daha doğrusu, özel ayıp da­
ima ulaşabileceği aşırılıkları akla getiriyordu .94
Doktorla r ha yret verici aşırı vakaları kendileri uydur­
muyorlardı . Mastürbasyonun uyga rlığın sınırlarındaki yeri-
MasıUıbcısvoııdaki .'iıın111 283

ni alması öncesinde, insanların içten gelen bir zorlamayla


uluorta mastürbasyon yapıp yapmad ıklarını bi lmiyoruz;
tıpkı Tourette sendrom una* yakalanmı ş kişilerin, açık 'in­
sel konuşmanın bugünkü kadar günah ve suç sayılmadığı
dönem ve yerlerde ne dediklerini bi lmediğimiz gi bi. Fakat iç
zorlamayla ve çok aleni yapılan mastürbasyonun çağımız­
da da mevcut olduğunu bili yoruz . lsrail 'de bir hastanede
yatan, ortal ıkta mastürbasyon yapacağı düşüncesiyle ken­
dini yiyip bitirmesine ve fantezilerinden dolayı suç l uluk
duyması ve bunalım yaşamasına rağmen kendisini mastür­
basyon yapmaktan alıkoya madığı için doktorlardan kendi­
sini hadı m etmelerini isteyen otuz altı yaşındaki bir adam,
serotonerj ik ilaçlarla başarıyla tedavi edilmişti. Adam, dok­
torun bürosunun dışında pantolonunu indiriyor ve mastür­
basyon yapıyordu. Ya rı özürlü bi r kadın, lityum karbonat
almaya başladıktan sonra, daha önce kontrol edemediği
a leni mastürbasyonu bırakmıştı . Çocuklar zaman zaman,
taşkınlı kları, benizleri nin solukluğu ve kısa süreli halsizlik­
leri mastürbasyona bağlandığında, her tür teste tabi tutulu­
yorlardı. 95
Başka bir deyişle, Tissot ve meslektaşları, şahit oldukla­
rını bildirdikleri vakaları muhtemelen gerçekten görüyor­
lardı. Fakat çok sayıda vaka içinden, ilgilerini çeken ve is­
tisnai olan bazılarını , mastürbasyon u n özelliklerini temsil
eden vakalar olarak yorumluyorlardı. Gizlilik arz eden ve
hem doğanın hem de kültürün sını rlamalarını n dışına çıkan
mastürbasyon, onların gözünde, aşırı, kontrol dışı ve ba­
ğımlılık yaratan bir olgudan başka türlü bir şey olamazdı:
Takatsiz bırakan bir alışkanlı k . Uygar davran ışa gerçekten
ters bir durum arz eden, tamamen içten gelen bir zorlamay­
la yapılan, d u rdurulamaz mastürbasyona dair istisnai vaka­
lar, onların gözünde genel k u ralı i fade ediyordu. Onlar, ta-

• Tnıın•rr•· 'il'nJroımı: \' iııdcn<'ll ı ı k h·r ve İ\tcnçJışı seslerle onaya ı;ıkaıı \'e ender
giirulcn ııiirnloıik lım.ııklıı k . '> ık ra,tl.111;111 hd i m l.·ri arasında, içıı:ıı �den •·nı.:cll•··
nenıcz hir dürrü pızündl'l1 ııılim·hccn sö1.cüklcr si•ylcını: \'a d.ı k ü fü r t·ınıt• i�ıe�i
\'<' J ıı yu l a ıı ,iızciıkk·ri )'İnd�·n1c isreı!i "1\· ıl.ıhilir. (ç.ıı . I
kıntı lı biçimde, a leni ol a rak m astür basy o n y a pa n çı lgın ki·
şi li ktc, gizli ayıha kend ini kaptırmış herkesi görüyorlard ı .

Mast ürbasy on , modern m a st ü rbasyonu yar a tanla r ı özel lik·


le höylesine rahatsız eden in ne old uğu üzerine yazd ığı m bö·
lümle r i n her birinde işlenen üç pa radokstan doğan, tuhaf
bir ayıptı. O yal n ızca sıradan bir tek başına ayıp değil, tek
başın a ayıp denen şeyin timsaliydi; bununla birli kte bir
m astü rbasyoncudan diğe r ine ser bestçe ve sonu ge lmez hi­
çimde dolaştığı için evrensel boyutlarda bir faaliyet olduğu
fa rz edil iy o rdu . Biz tek başına seks olgusuyla doğmuyor­
duk; onu başkalarmdan öğreniyorduk ve çok kolay oldu­
ğundan , onun yayı l ma sı karşısında hiçbir engel, hiçbi r ba­
ğ ı ş ı k lık yok g i bi g ö r ü n üyordu: Biraz hayal gücü ve bir el­
den başka hiçbir şeye ihtiyaç yoktu. ikincisi, o yaln ızca sı­
radan bir gizli ayıp deği l, gizli ayıbın ta kendisiydi; fakat bu
kabahati işleyenler, suçları nın utanç verici ve öç alıcı doğa ­
nın en sert ceza larına layık ol duğunu öğrenene kadar asla
gizlilik içinde da v ranmıyorlard ı . Diğer kusurlardan farklı
olara k , o, yetk ili biri bunun kesinlikle bir hastalık olduğu­
nu işa ret edene kadar za rarsız ve sos y al a ç ıdan ö n e msiz gö­
zük ü yordu . Ve son olarak, onun, normal zevki, sağl ıklı he­
toroseksücl hazzı engel l eme anlamında, antisosyal olduğu
düşünülüyo rdu; ama sa pkı n ve sınır ta n ı maz seksi teşvik et­
me ve otoritelerin kontrolü d ı ş ı nda topluluklarda beslenme
anlamın d a aşırı sosyald i .
Mastürbasyonla i lgili sorun lar, modern benliği yaratan
p sik olo j i k , so syal ve ahlaki değerlerden besleniyord u. O pa­
radoksal bir ayı ptı. Artık mesele, nihayet, bütün bunların
neden vuku bulduğudur : A yd ın lanma ve a k ı l çağı böylesi
tuhaf ve yen i hır ayıbı neden yaratmıştır ?
5

S
o n u n d a , m a stü rhasyonun on s ek i zi n c i yüzyıl b a şların ­
d a nede n h ö y le s i n e h a y ret veric i h içi m d e sahneye fı rla­
dı � ı n ın hesahı nı so rmay a hazırız. Fakat yine de, bir kez da­
ha, okurdan sa h ı r l ı olmasını i stiyor u m . Her a ç ı klama n ı n
hir a d ı m ge ri si nde, daha temel, daha ta tmin edi c i bir açık­
lama yatar. Kültürümüzde, bir eylem ya da düşü n ce n in suç­
luluğunun, o suçu y a ra ta n la r tarafından herkese ilan eJildi­
ğini izah ermiş olsak bile, psikoloj ik düze yde, insanların n e­
den fi ilen suçluluk duygusu lı isscdcı · hale gel d ik ler i n in ya da
hu duyguy u terk ettiklerini n izahı sorunu hala karşımızda
d u r ma kta d ır : Bu, hcl ki de heu d ' u n öne s ü rdüğü Üzer'e, has­
tırılın ı ş çocukluk dönemi c i nselli ği n in sonucud ur. Ama h u
ve d iğer p s i k o loji k teori ler gen i ş kültü rel açıklam a l a ra sa­
h i ptir. Daima söz. k o nu s u olan hir soru daha vardır: " Cin­
se l l iğe ya da bedene o l a n lrn i lgi ıı ede n ? " I Bu yüzden, neyi
aı,:ı k l a m a k istediğimi, açıklrnna m ı n p;1 rametrelcriııi ve Jün-
286 / ı "lı 1\ işi /il: Sdls

yan ııı hali üzerine anlatı lan eski öyküdeki gibi, kaplumba­
ğa ların üzerinde kaç tane fi l olduğun u ortaya koym;\ına, bir
anlatım pla n ı yapmama izi n veri n .
Önce, özel likle mastürbasyonu 1 7 l 2'den sonra neyi n
böylesine rahatsız edici bir olgu haline getirdiğinden söz et­
mek istiyorum. Bu bölümde ele aldığım mesele, şu şekilde
yeni den çerçevelendiri lebi lir: Mastürbasyon, daha önceden
şeki lsiz, muhtel if ve çok baskı yar.atmayan biçi mlerde -do­
ğal olmayan bir tür seks, çok sayıdaki şehvet belirtisinden
birisi, vücutta k i fazla sıvıları atma yolla rından biri, nispe­
ten küçük bir i ffet ihlali, cinsel adabı düzenleyen kurallar­
dan bir sapma, üreme dışı bi r ci nsel faal iyet, rahatsız edici
bir şaka konusu gibi- mütalaa edili rken, neden fantezi, ha­
yal gücü, gizlilik ve ya lnızlı k karışımı paradigmatik bir kay­
gı, bedene egemen olan bağımlılık ve aşırılık olarak görülür
olmuştur ? Eski çağrış ı ml a r ortadan kalkmamı ştı; fa kat on­
ların yeniden ortaya çıktığı çok sayıdaki örnek üzerinde
d urmayacağım. Çünkü, 3. Böl üm'de ele aldığım üzere,
" modern mastürbasyon " diye bir olgu söz kon usudur; çün­
kü, mastürbasyonun daha önceki diğer ci nsel rej imler çer­
çevesinde neden daha önemli problem leri n bi r unsur u oldu­
ğu meselesini açı klamış b u l u n uyorum ve çünkü, eski açık­
lama ların bazıl a rı bugün hala geçerlidir. Çağdaş fil mlerde,
talihsiz karakterlerin a leyhine d i l lendiri len mastürbasyon
esprileri, Aristopha nes'in, luvenal is'in ya da Martia lis'inki­
lerden öyle çok d a farklı değildir.
Bu yüzden benim açıklamam, mastürbasyonun, on sek i ­
zinci yüzyılda tehdit edici olarak görü lmeye başlayan ve da­
ha sonr a ları da acil dikkat gerektiren bir d urum olarak sü­
regelen üç yönü -hayal gücü ve haya llerle bağlantısı, gizli­
liği ve tek başına lığı, aşırılık ve bağı m l ı l ı k yaratma eğil i mi­
temelinde çerçevelendi ri lecektir. Bun lar, yirm inci yüzyıl
sonlarında, sadece ufak değişikliklerle, yen i, k urtarıcı bir
mastü rbasyonun temelleri hal ine gelmiştir. Bu yüzden, iki
yüzy ı l ı aşkın bir süre içinde belli bir yazar ya da grubun za ­
man zaman meseleye neden eğildiğine dair çok sayıdaki kıs­
m i açıklamayı ( meni kaybı veya m astürba syon un üreme dı-
Mcısıiir/1<1 svo11 :-it'drn /Jir Sorıın Haline Ccldi 287

şı özelliği Amerikan ya da Fransız çevre lerde neden on do­


kuzuncu yüzyılda özelli k le şüpheli bi r görünüme bürün­
müştür veya tıp dünyasına uyarı lma yeteneği ve duyarl ılık
nosyonunun girmesi tek başına seks konusunda yeni endi­
şelerin ortaya çıkmasına ne şeki lde aracı olmuştur) değer­
lendirme dışı tutacağım. Homoseksüellik gibi cinselliğin di­
ğer sapk ın formlarının mastürbasyon la bağlantılı çağrışım­
larını, yeni ayıbın, aykırı cinsel haz ve a rzula rın neredeyse
tasavvur edilebilecek her biçiminin simgesi görünümüne
bürünmesinin nedeni olarak değil, sadece bir örneği olarak
mütalaa ediyorum . Mastürbasyonun taşıdığı kötülükler
hakkındaki bütün bu izahatların, daha temel etik meseleler­
den kaynak l andığını öne sürüyorum.
ikincisi, benim getirdiği m açıklama , beden etiği çerçeve­
sindeki diğer sorunla rın çok da ha büyük önem taşıdığı Ay­
dınlanma öncesi m astürbasyon tarihinin terminolojisini
tersine çevirerek yol a lacaktır. Y a hudi geleneği , klasik anti ­
kite ve Hıristiyan öğreti leri, hepsi, cinselliği derin bir sosyal
fenomen, in san ilişkilerinin fizikötesi bir düzene ulaşması
çerçevesinde değerlendiri lmesi gereken bir olgu olarak gö­
rmüştür. Daha sonra, 1 7 1 2 dolayla rında, otoerotizm mese­
lesi, bireyle yeni oluşmaya başlayan sosya l düzen arasında­
ki i l işkinin ciddi bir mesele görünümüne bürünmesinden
ötürü önemli bir sorun haline geld i . M astürbasyon modern
benliğe ait ahlaki bir problem, modern yaşa m ı n en derin
meselelerinin bir yansıması olmuştur. Öte yandan, çok
önemli bazı yönleri açısından modernite, yarattığı sosyal
dünya aracı lığıyla, tek başına seks problemini icat etti ( hat­
ta buna i h tiyaç duydu da denebil ir).
Sonraki adımlar, kurgu ve h aya l gücünün, gizlilik ve tek
başınalığın, aşırıl ık ve bağı m l ı lığın, yeni bir k ültürel man­
zaranın oluşturul masındaki önemlerinden ötürü, böyle gü­
rültüye yol açan bir önem kazandığını savunmaya ve so­
nuçta aradaki bağlantıyı açıklamaya dönüktü. Bu kitabın
başlangıcına yakın bir yerde, Orıania'nın, Defoe'nun ilk ro­
manları nın basıldı ğı ve ilk borsa krizlerinin ortaya çıktığı
aynı onyıl içinde yayım lanmasının bir tesadüf olmadığını
288 / dı /\işılilı Vk>

s öy l e mi şt im . B una, on u n , B a nk of England'ın 1 694 'teki ku­


ruluşunu ta kip eden yirmi yıllık zaman dilimi içinde, kafe­
ler ve gazetelerin geni ş bir y aygın lı ğa ulaşmasıyla aynı dö­
nemde, M andev i l le ve Hum e ' un bolluk iç i nde bir yaşamı
savundukları ony ı lda , lale yeti ştirme ç ılg ı nl ı ğı dönemi nde
çı k tığım da ekleyebilirim . Mastürbasyonun neden bir sorun
haline geldiğini açık lamak için tek bir cümle kullanmak zo­
runda kalsayd ı m, şöyle derdim: "Ma stür ba syon, beden çer­
çevesinde, yeni bir pazar kültürünün en ciddi gerilimlerinin
bazısmı tem sil ediyordu; Hıristiyan düzeninde şehvet ne ise,
sivil toplum için tek başına seks de oydu . " Eğer bir cümle
daha ek lememe izin veri lseydi, bu da "Mastürbasyon sivil
topl u mun bazı değerleri n i zorla a l ı p kötülüklere dönüştü­
rüyordu ; o, yeni bir sosyal ve kültürel düzenin, onun tam
kalbini tehdit eder görünen karanlık zayı f noktasıyd ı " olur­
du.
Bu, kaplumbağa ve fillerin en derine inmesi gibi, mesele­
nin derin ine inen bir ifadedir.

B iraz Zem i n Hazırlığı, İrili Ufaklı Pürüzler

Bu konuda hiçbir açıklama yoktur iddiasıyla başlayacağım;


ardından kısaca, tamamen yanlış olan açıklama lara değine­
ceğim ve son ol a rak , belirli za manlarda, mastürbasyonun
yeni m e rkezili ğ i n in şu ya da bu yanına açı k la ma getiren an­
cak daha genel bi r çerçeve içine oturtulmaya ihtiyaç duyan
açıklamaları ele alacağım . ( Bu değerlendi rmele ri ve diğer
yaklaşımları a tlayıp benim kendi görüşlerimi okumak iste­
yen okur. s. 324'e geçebilir.)
Her şeyden önce, tari hte bi r a ç ı k l a ma mevc u t t ur . Ende­
mik para noya, s ürekli bi r günah k eçisi ih t i y a c ı , ba stırı l m ı ­
şın geri dönüşiinün bir d i ger raundu işimizi görmez. Mese­
le, biraz ya n l ı ş an l a ş ı lm ı ş , biraz gizemli, k ü l türel işleyişten
ziyade do�anın i ş le y i ş ine yakın bir sosya l olgu olarak bir
k en a r a da bırakılam az. Burada, güründüp;ü k adarı y l a man­
t ı k d ı şı , mev c u t ta h ri k e ora n la çok fa z l a , va rken çok e t k i l i
.\11ırniıl•11s\iln .'i nim Bır :ıt•ıuıı lfoliııı· C ;,ı,ı; 289

ve sonra yiti p giden bi r " büyük korku ''dan söz ermiyoruz.


Başka bir deyişle, modern mastürba syonun onaya çıkışı,
kötü bir hasa d ın ya da yeni bi r verginin a teş lediğ i bi r köy­
lü isyanına benzemiyordu; aslında köyl ü ayaklan ma ları da­
ha de r in nedenlerden bütünüyle yoksun ya da irra syonel de
değildi. Onania olmasaydı bi le, mastürbasyon hakk ın d a ki
endişe yine de söz konusu olacaktı ; kitabın ortaya çıkışıyla
birlikte, taşıdığı görüşler, h e rhan gi bir inancı besleyip bü­
yütebilecek sosyal mekanizmalar t�rafından güçlendirildi.
Yaklaşımı destekleyen her dokt.or "deli l " ekled i ; bi r dokto­
ra inanan her hasta da daha fazlasını ekledi . Ve a rdından,
tamamen gizemli bir biçimde, süreç, ciddi bir açıklama ol­
maksızın, tersine döndü. Bu, mastürbasyon meselesinin
yükselişi ve iddia edi len düşüşü n ü n , erek boylarındaki uza­
ma ve k ısalmaya benzer bir moda sorun u olduğu biçimin­
deki yaklaşımın daha özenli bi r versiyon u d u r . O " muh te ­

melen, dini olmayan bir inancın gelgitleriyle birlikte yükse­


lip alçalıyor du ( . . . j O, on sekizinci yüzyı lda sansasyon e l
-Oııania tarafından icat edilmişti ve yirminci yüzyıl başların­
da, ortada hiçbir ciddi neden yokken yok oldu . "2 Moda her
şeyden beslen i r; ancak bir tarzın diğerini niçi n izlediği ko­
nusunda, yenil iği dışında, çok önemli b i r neden yoktur. 1
fakat sor un modern itenin bir sorunuysa, gizemli bir şekil­
de ortaya ç ı kmaz ya da yok olmaz ve nedenleri , şu veya bu
rastlantının ya da mastürbasyonun başka bir olguyla farazi
hağlantısınm ötes indedir.
Örneğin, on sek izinci yüzyıl başlarında z ü hrevi hastalık
oranın ın yü kseldiği ve hast a lık ta n sakınma neden iyle mas­
tü rbasyonda a rtış ol duğu yönünd e bir iddia va r d ı r . O dö­
nemin insanlarını ra hatsız e d en unsurun uygu lama oranı­
nın büyük lüğü olmadığın ı daha önce gö s ter mi şt ik . Fakat
aynı zamanda, bu oranın, artmış olması mümkünse bile,
arttığına dair hiçbi r kanıta sa hip deği liz ve elbette, böylesi
bir a rtış iddiasının züh revi hastalıklara dön ü k yeni bir en­
d işeden ka y nakl a n dı ğ ına detir de hcrhan�i bir kanıt hulun­
ma maktadır. Eı;c r bir farkl ıl ıktan söz edilecek se, zührevi
hastalıkla r 1 700'dc bir üıKcki yüzyıldan daha az tehlike
290 lt'k l\ işi lil1 Srl1s

arz ed iyord u. Ve tehlikeli heteroseksüel i lişkinin yerine ika­


me etme anlamında daha fazla mastürbasyon yapılıyor ol­
saydı , böyle bir artış, tek başı na doyumu önemli bir ahlak
sorunu hali ne getiremezdi. Bi r del ilik nedeni olarak görülen
büyücülükte ki düşüş ve deliliğin fiziksel sebeplerine yönelik
yeni bir arayışın, alternati f bir neden olarak mastürbasyo­
na dönük yeni bir tıbbi ilgi yarattığı da söylenemez. Batı
tı bbı, Hi ppokrates'ten beri, hastalıklar için, akıl hastalıkla­
rı da dahi l, hemen hemen her zaman doğal nedenler araya­
gelmiştir ve nereden bakarsak bakal ım, hiçbir kaynak mas­
türbasyon un büyücülük ve sihirbazlığın yerine geçtiğine da­
ir bir açıklamayı ima dahi etmemiştir. On dokuzuncu yüz­
yıl sonları i le y irminci yüzyıl başlarında " mastürbasyon hi­
potezi " nin yıkılmasının nedeni de, bu uygulamamn ne ka­
dar yaygın olduğunun ve böylece, bu kadar çok hastalığın
neden i olmasının ne kadar ihtimal dışı olduğunun farkına
varılması deği ldi . Aksine, mastürbasyonun akla hayale sığ­
mayan yaygmlığı, fenomenin bir parçasını oluşturuyordu:
Keşfed i l meyi ve ehlileştirilmeyi bekleyen evrensel bir giz.
1 7 1 2'de onun evrensel olduğu düşünülüyordu; 1 900'de yi­
ne öyle görülüyordu ve yaklaşık üç yüzyıl sonra, 2002'ye
gelindiğinde değe rlendi rme hala aynıydı.4
Benzer biçimde, mastürbasyonun, d iğer açıklamaların
yetersiz kalmasından dolayı, bir hastalık nedeni olarak dü­
şünülmesi nedeniyle öne çıktığı ve sonra, başka açıklamalar
daha i kna edici hale gelince de ilgi kaybına uğradığı yolun­
da bir yaklaşım söz konusudur. E lbette yeni, mastürbasyon
temelli etioloji , * bitkinlik, tüberküloz, sıtma, akne, kalp rit­
mi bozukl uğu, delilik ve b irçok başka hastalığa yönelik da­
ha yetkin açıklamaların yokluğunda etkinlik kazandı. Fakat
bu şi k,\ yetleriıı hiçbiri yeni deği ldi ve mastürbasyon onların
sorum l usu olarak görü lmeksizin, bin yıldır vardı; hiçbiri
akıl çağmda aniden birer sorun haline gelmedi . Öykünün
modern sonunda, b a zı hastalıklara yönelik yeni açıklamalar

• Nedeıı h i l i ın . (ç.ıı . )
Vfıısıii rlıııı vıın Nedrn Uir .\ıımn Hıılinr Gl'ldi 29 1

(örneğin, veremin neden inin bakteriler olduğu) mastürbas­


yonu daha az ilgi ç e k e n bir açıklama haline getirdi. Ancak
genel anlamda, çok sayıda kesin açıklama getirilememiş, gi­
zeml i rahatsızl ık da vardı ve hala var: kroni k yorgunluk
sendromu, baş ve adale ağrıları, depresyon ve saplantılı dav­
ranış gibi. Uygun kültürel şartlar altında, bu rahatsızlıklar,
A tipi k işiliğe, ta nımlanamayan virüslere, buna lıma ya da
yüksek gerilimli elektrik hatlarından yayı lan radyasyona ol­
duğu kadar, mastürbasyona da bağlanabilirdi. Tıp tarihin­
deki hiçbir şey, açı k lanamayan rahatsızlıklar konusunda
önemli bir neden olarak görülen mastürbasyonun yirminci
y üzyıl başlarında i lgi odağı olmaktan çıkmasını izah ede­
mez. Eğer şizofreni gibi , artık bu kadar aşikar biçimde orga­
nik ve karmaşık olduğu görü len bir hastalık, 1 970'1erdc ha­
la bazı aile davranış kal ıplarına y a da kötü anneliğe bağla­
nabiliyorsa, demek ki prensipte mastürbasyon kaynaklı de­
lilik yaklaşımı için bugün de geniş bir zemin mcvcuttur.s
Tıbbın, mastürbasyon hakkındaki sonu ge l mez görünen
tartışmanın sürmesine yardımcı olduğunu inkar etmiyo­
rnm. Bir tavır ve davranış kü mesi köt ü , tehdit yaratıcı ya da
antisosyal görülmeye ve büy lesi sa p ı k l ığın tanımlanabilir
işaret ve belirtileri ( örneğin si n ir lerin uyumunun bozu l ma­
sı, saplantı, meni byb ı ve letarj i ) * olduğu düşünü lmeye bir
kez ba�lan ınca, şüphel i davranışlar ve a hlaki zayıflıkla ger­
çek ve farazi hasta lıklar arasında bağlantı kurmak artık zor
deği ldi. Bu durum, <izell ik le de, patofizyoloji i le politika
arasındaki çizgil er b u lanık olduğunda (ki bir ö lçüde hala
öyledir) geçerlidir: Kaç maya ça lışan kölelerin, "uçarı l ı k "
üreten "ahmakça bir beden duya r l ı l ığına " sahip olduk l a rı
söyleniyordu; on d o k uz un c u yüzyıl son larında çalışan sın ıf­
l a rı n , oldu kça " yozl a ş m ış '' kiş i l i k özel l i k l e ri n den dolayı, a l ­
kol izme, uyu�turu nı ba ğ ı m l ı l ı ğın a ve suça me y l e tt i kl e r i dü­
şün ü lüyordu. Di ğer buna l ı ml<ır da (örneğin, o n d o ku z u n c u

• lıı"ı ıııLı Lh:ı ı ıı ı �lc·ı lrnıı i 11 ;ı ,ı ı·ı iil.;iiJe 1.ayıfbJıJ'\ı. çok clı-riıı. 'ıi rek l i \'l' p3tolo­
pk ti\ k u d u r u m u . ( ' .ıı . 1
2Y2 f.'k l\hilıl� '>rlls

yüzyıl son tarı Amerika 'sının k estirilmesi imkansız, ham ka·


pita list kültüründeki gerçek iflas ya da sosyal çöki.imü tch·
ti kesi ) bedene dönük tehditlere dönüştürüldü. Dükkanlar
ve piyasalarda ki ekonom ik i şleyişin yansıma sı gi bi görünen
bir meni ekonomisi söz konusuydu; bu alanların birindeki
kaynakların dikkatli kullanımına verilen önem. diğerindeki
durumu da yansıtıyordu . Bu yüzden para israfıyla meni is·
rafı birbirinden öyle çok da fa rklı görünmüyordu ve her iki
alandaki kayıplar da fela ket getirebilirdi.6 Kısacası, bedene
giydi rilen ahlaki bir vizyon, şüphesiz, doğruluğu kendinden
menkul, sürekli uzatılabi lecek, ka rşılıklı karmaşık ilişki lere
sahip bir hastalıklar listesi üretti.
Bu tür hastalıklar hakkındaki her "başarılı" keşif, bu
teşhis sürecinin kaynağını oluşturan a hlaki vizyonu besledi.
Sendromlar işaret ve belirtileri bir birine ba�lamakta ve bü­
tünlük o luşturmaktadır. Bir kez mevcudiyeti tespit edilince,
sendrom , bu tespite yol açan öncüllerini güçlendirmektedir.
Letarjik, depresyonlu, iyi beslenmemiş, saldırgan ya da ve­
rem l i ve aynı zamanda mastürbasyon yapan gençlerin söz
konusu olduğu her vaka, yine dönüp tek başına ayıbın ta­
şıdı�ı tehlikeyi ispat ediyordu. Alman akıl hastanelerinde
konulan mastürbasyon kaynaklı del i l i k tanı ları, Kanada ya
da Philadel phia'daki benzer teşhisleri a kla yatkın kılıyordu.
Her yerde, içeri kapatılmış deliler mastürbasyon yapıyordu;
her tara fta, çeşitl i şikayetleri olan gençler, doktorl a r ve ebe­
veynleriyle konuşurken mastürbasyon yaptıklarını kabul
ediyorlardı ; her yanda, bitkin durumdaki erkek ve kadın lar
da aynı şey i yaptıkların ı itiraf ediyorlardı. Post lıoc, crgo
pro11ı cı lwc » ilkesi büyük çekiciliğe sahiptir ve ara sıra yapı­
lan, mastü rbasyon k.tyna klı hastalık iddiasını doğrudan
karşısın a alan şüpheci yoruma, yirminci yüzyılın hayli içle­
rine dek ki mse kulak vermemiştir.7
Ancak tıbbın, neden cinsel doyumu·n o zamana dek pek
fazla göze çarpmayan hir biçimini, başta gelen bir sorun

• ı .�r.: < lııd.ı ıı '"ıır.ı ı;:d i n ır , d<· ııt,·k ki 01111 '1\· ı k l ı l'lır. ( ı;.11 . I
,\fıBI iırlt.rfü•n ·"-"'' � " Uıı- s,11-1111 t lcıliırf (jf'lcli 2'l.l

olarak ele ald ı ğını, ne fizyoloj i k teo ri ler ne de inanç ve teş­


his sosyoloji s i açıklayabili r. Onl ar, tek başına sekse yöne­
lik, Aydı nlanma d önem inde baş b v a n ve günümüze k adar
devam eden felsefi, daha geniş anla mda kültürel ilgiy i de
izah edemezler. Bir kez m astü rbasyon h ipotezi yerleşin ce,
doktorların ve sek ü ler kesi mlerin, gizli ayı bın öldürücü de­
ğilse bile, bitap d ü şürücü olduğu inancını niçin sürdürdük­
lerini anl a ma k zor değ i l d ir. D a h a güç olan, k on u ya yöneli k
yüzyıllarca süren yoğu n ilg iyi bes l eye n kayg ı d eposu n u kav­
rayab i lmektir .
Çok az bilgi sunan ama bizi rı ptan ve onun zaafla rından
uzaklaşt ı ra n b aşk a ta ri h sel a ç ıklamala r da mevcuttu r : Ö r­
neğin, Protestan Re fo rma syon u ve onun Pü ritan izm ve
Evanjelika lizm gib i pek çok çocuğu, genel anlamda cinsel­
lik konusundaki kaygı ve su çl u luk d uygusu d ü zeyini, daha
sonra mastürbasyon da içinde ol mak üzere çeşitli edimler­
de kendini hissettirecek biçimde yük selt m işle rdi . Bu y a kla­
şım, mastü r basyo n h ak k ı n da k i e n dişe n i n neredeyse tama­
men Protestanlar tarafı ndan (john M a rte n ve Onania ' sı , Ce­
novalı Tissot ve Rousseau, Kant, Campe ve Alman reform­
cu peda gog l ar ) yaratıld ığına işa ret etm esiyle büyük önem
kazanır. Alternatif olarak, m a s tü r basyon k o n usunda k i
k aygı, bir tür Protestan karşı-fobi k reak siyonu olarak görü­
lebilir: Ya da Kat o likl ere ve on ları n evlenmeme y e mini ve
i ffet yakla ş ıml a r ın a sald ı rın ı n bir u nsur u o ld uğ u söylenebi­
lir. M astür hasyon ve daha kötü eyle m le r, sa ğ lıkl ı sek si ya­
sa kla ya n bi r di n i n uygul a malarıdır. Voltai re ' in kon u ya gi­
rişi böyleydi. Fak a t mastürbasyon ile Protestanlık arasında­
ki hağlantının, genci o lara k cinsel suçl uluk duygusuyla,
özellikle de, l . a w re n ce Stone'un da ön e rdiği gi hi, Evanjeli­
kalizm 'le, h iç de�i l se bile, çok az ilişkisi v a rd ı . Tek başına
hazza karşı direnç , çok yaygın bi r kaim i gören, sadece şeh­
vete karşı bir sa vunma de ğ il, kendi başına veya evlilikte
uyum ve olumlu h i r duygu dünyası adına iyi bir şey olarak
görülmeye başlayan sek ü le r heteroseksüel hazla keskin bir
k a r� ıtlı k içindeydi . ilerici düşünce , Protestan ya da Katolik
olsun, geleneksel c insel ahlakı güç lendi rmekten deği l, refor-
2 94 ' •lı l\ i �ilik ıck \

me etmekten ya n ayd ı . Zaten Evanjcl i ka lizın'in sa hneyr çı ­


� ı şı, meselelerin nas ıl ba�la dığını açı klamak içi n çok �cçti .
Mastürbasyona Y' öne l i k yeni , sıra dışı ilgideki dikkat çck icı
umur. onun, cinsellik hakkındaki eski sLu,:lu l u k duyguları
ve kaygıla rın deği l, onl arın kimi çevrelerdeki yıkılışının
ürünü olmasıyd ı. Protestanlık mastürbasyon problemiyle,
bi reyci l i k v e arzunun ÖZf?;İ.i rleşririlmesiyle olan derin ve çok
�artışınal ı bağ:arı aracılığıyla bağlantılandırı la bi lir; fa kat
hu bizi, m odernire tarihinin tümüyle başka bir yönüne gö­
t ü r ü r . Mastürbasyona dünük endişeni n yükselişi ve düşüşü­
ne bir açıklama getirme konusunda Prote�tanlık pek işe ya­
ramaz.8
Tarihsel açıdan daha bütünl üklü bir anlatım, on sekizin­
ci yüzyıl başlarında ortaya ç ıkan homoseksüellik hakkı nda­
ki yeni kaygı ( " uygun heteroseksüel " ilişkiler " k urma ko­
nusu nda başarısızl ık" demek daha açıklayıcı olacaktır) ile
yeni tek başına seks sorunu arasında bağlantı kurmaktadır.
Yaklaşımın geliştirilme biçimi şöyledir: Protestan Kuzey
Avru pa boyunca, yani aynı zamanda yeni mastürbasyonun
topra klarında, erkek, hatta zaman zaman da kadın homo­
seksüellere yönelik ciddi bir zulüm söz konusuydu . Ö rneğin
on sekizinci yüzyılda ( 1 730- 1 732, 1 764, 1 776- 1 777, 1 795-
1 798 ) büyük art ı ş gösteren, sodomiyle ilgili kovuşturma sa­
yısı, önceki yüzyı llardakinin dört katına ulaşmıştı. İ ngiltere
için karşılaştırma yapmaya uygun sağlam veriler mevcut
değildir; ancak on sekizinci yüzyılda sodomi kovuşturmala­
rında yeni yollara yönelindiği ve bunlar son uc unda daha
fazla mahkumiyet kararının çı ktığı da açıktır : "planlı teca­
vüz" olaylarına yöneli k kovuşturmaların sayısı, daha önce­
ki kovuşturmal arınkinden iki kat fazlaydı ve bu da yetk ili­
lerin suçlulara ulaşabilmesini kolaylaştırmıştı .9 ( Bununla
birl i k te bu durumdan çok fazla anlam çıkarıl mamalıdır;
kanun tara fı n dan kovuşturmaya tabi tutulan diğer "doğa­
ya aykırı seks" türlerine yönelik soruşturmalar konusunda
sistematik bir a raştırma yapan kimse yoktur. Ö rneğin ls­
veç'te 1 6 30 ila 1 734 yılları arasında mah kemelerde görülen
homoseksüellik davas ı sayısı sadece yi rıniydi; buna ka rşın
Mmı iirlıcısyıııı Ncılcıı Hir Sorun flcılinr c;r/di 2'H

a şağı yukarı aynı dönemde, 1 630 ila 1 75 0 arasında, 470


ölüm cezasının veri ld i�i bin heş yüzden fazla, hayvanlarla
seks davası görü l müştü. Hollanda veya lngi ltere'de söz ko­
nusu olan homoseksüel lik kovuşturmala rıyla hayvanlarla
seks kovuşturmaları arasında bağlantı kurulabilir de, kuru­
lamayi:lbi l i r de; eğer bağl antılı ysalar, bu, kurall ara uygun
heteroseksüelliğin hayvanlarla seksi n ardındaki saik veya
tek saik olmadığı nı akla geti ri r. lsveç, reformcuların savun­
duğu üzere, homoseksüel liği dahil etmenin insanların aklı­
na onu sokabileceği neden iyle 1 734'te homoseksüell iği ce­
za kanunundan sessizce çıkardı. Sessizlik daha akıllıca bir
politikaydı. ) Kısacası bazı yerlerde, mastürbasyona dönük
yeni , yoğun ilgi , sodomi davalarının artışıyla yaklaşık aynı
döneme rastlıyordu .
Bu iki gözlemi birlikte ele alarak " d ar anlamıyla norma l
heteroseksüell i k, b i r taraftan sodom iden, öte yandan da
mastürbasyondan kaçınmayla sınırlandırılmıştı " iddiasına
ulaşırız. James Boswell, mastürbasyon yapma ktan kaynak­
'
lı suçluluk duygusundan azap çekmeye başlayınca, sadece
onu bırakmaya ant içmekle kalmamış aynı zamanda " bir
kadının yardımı olma ksızın asla haz duymamaya" da ye­
min etmi şti. O dönemin diğer kaynaklarında, mastürbas­
yon , hem erkek hem de kadın için, tamamen bu tür bir sap­
ma olarak yorumlanıyordu; o, kadınları ve erkekleri uygun
haz zemininden, yani evl ilikteki ilişkiden ya da en azından
heteroseksüel birleşmeden uzaklaştırıyordu. Kadın için söz
konusu olmamasına karşın, erkek için, tek başına ayıp, ay­
rıca, erkekliğin ba şlı başına yeniden şekillenmesinin tam fa­
.
aliyette olduğu bir zamanda sahneye çıkıyor d u . Erkek ar­
kadaşlığının (erotize edilmiş, fiziksel yakınlık içeren, hatta
belki cinsel i lişkiyle tamamlana n ) eski türleri şüpheli ve da­
ha kötü bi r hale gelmişti . Gizli ayıp, bu yüzden, edepli he­
teroseksüel l iğin çöküşü konusunda yeni endişelere yol aç­
mış görünüyord u ; ya da daha doğrusu, heteroseksüel er­
keklik için yeni standartların ortaya çıkışıyla aynı dönem­
de, ciddi kaygı duy ulan bi r mesele görünümüne bürünmüş­
tü. Bu öyküdek i mastürbasyon, erkekler için -ve he/il i ge-
296 t ek /..: ışililı �ı'/:s

n işleti lerek , kctdınlar i ç in de- neyin doğru ve u y g u n görül­


düğü kon usunda k i daha gt•niş bir devri m i n özel bir hali­
dir. ıo Yeni bir heteroseksüell iğe yönelik açıklama ( kendi
için d e önem siz bir mesele olmaya n ), bizim ayıba, onun ta­
nı m l a n mış sın ırlarından birini oluştu rması anla m ı nda iza­
hat getirecektir.
Bağla ntı n ın kendisi, önemli oranda açıktır. Evvela, mas­
tür basyon on sekizi n c i yüzyılda, erkeklerin diğer erkeklerle
aşkıyla birl ikte, aynı gizl ilik konumunu paylaştı Doğrudan
.

cinayet ve ci n sel günaha ama daha geniş bi r bağlamda, ya­


zarın gizli aşkına gönde rme yaparak, Horace Walpole'un
tragedyası Th c Mystcrious Mot h er da ! Gizemli Anne ) , " Bu
'

gizlilik ned ir; bu anlatılamaz hikaye ? " diye soruyor bir ke­
şiş diğerine. Erotik erkek arkadaşlığı ile mahrem ayıp, mo­
dern bilincin son derece önemli bir parçası haline gelen cin­
sel gizliliği paylaşıyorlardı. Mastürbasyon ve homoseksüel­
l i k , yirminci yüzyıl sonlarında, gizlilik d urumundan çıkma­
yı da paylaşacaklardı. 1 1
Dahası var . Sodomiyi al aya alan on sekizinci yüzyıl esp­
ri leri, kolayca onanizm konusunda iğnelemelere dönüştürü­
lebilir. " Of Cri mes and the Man l sing" !Şarkısını Söyledi­
ğim Adam ve Suçları j, hizmetçisiyle cinsel ilişki kurduğu
için yargıla n a n talihsiz Mr. Foote hakkındaki bir taşlama­
dır:

Yaşlı sodoıni bakın arabada görül üyor


Ki rletici Onan sineği arkasından geliyor

ya da

O , bu işe aşırı ölç üde daldı


Ve Onan, sodomiyi başlattı . i l

Bel k i de tiya tronun me şhur bir şahsiyetine yönelik bu sa ldı­


rı n ın yazarları, Onan 'ın Tamar'la işlediı1;i g ünah ı kadının
,

dibine, ya n i anüsüne girme olarak ya da daha muğlak bir


biçi mde, Sodom 'un günah larıyla haf:tl a ntıl ı b iç i m d e t an ı m
-
Mıı.�ıiiıl>11� 1 "11 .\ n/nı ı;; , .\1111111 llcıliııt· c ;,·/di 2 '1 7

! a y a n e s k i l bra n ice tefsirlere vakıfrı lar . H e r h a l i.i k a rd a ,


Onan, n orma l heterose k si.ie l l iğin k a pı l a r ın ı n d ı ş ı n d a duru­
yo rd u . M astü r b a syon u n bi r k u sur , gere k ti ğ i bi ç i m d e haz
a l m a nı n s u ç i çeren b i r a l te rn a ti fi olduğu f i k r i , oıı sekizi nci
yüzyılda k on u üzeri ne y azı lan ların b ü y ü k k ısmında kesin
bir yaklaşım h a l i n e gel d i . l 745 're Ro berr J a me s ' i n Mcdici­
nal Dictiona ıy' sinde " m anus trapra tio" ol a r a k et ik etl en e n
m a s t ü rb a s y on , bir ayıp ol d uğu ilanı nın a rdınd a n , Oscar
Wilde' ı n h om ose k s ü e l li k için s ö y led i ğ i " ad ı n ı a n ma k terbi­
yeye sığmaz" ifadesindekil ere ço k be n zey e n sözcük lerle,
" iğrenç ve erkeğe yakış mayan bir uygulama" olarak nitele­
n iyordu . 1 3 Eronaniıı "KADIN D ÜŞMA N L A R I a ra sı ndak i
bu s uça d a i r " başlıklı bir bölüm içeri yo rd u ; içi ndekiler l is­
tesi, konu üzerine ek bir şey söyle n mese de, " Bu güna h kar,
k a d ı n d üş manı kulüp ve topl u luk la rı n a dair" "ERKEK FA­
HiŞELERLE KEN D i LERiNi iSTi SM A R EDEN LER " gibi
konuları an l atm ay ı vaat ediyordu. Thc Crimc oj Onan, " ken­
di b a ş ı na y eteri nce ç i rk i n bir k e li me ol an MOLLES " in l fa­
h i şel a n l a m ı n ı , kendi kendini k i r le tme y l e b ağ l a ntı l ı bir bi­
çi mde a ç ı k la m a sözü veriyord u; fakat bu yine b i r k andır­
macadan i ba retti ( Dönemin l n gi l i zce' s in d e nıollies bi çi m in ­
de kullanılan kel im e , k a r şı cinsin e l b isele r i ni giyen homo­
seksüell ere i ş a ret etmek iç in kullanıl ıyord u ) . M ek tu b u Ona­
n ia'da a k ta rı l a n bi r ma stür basyon(;u, son unda b i r kızı oda­
sına ald ığında paniğe k a pı l d ı ğı n ı , "onunl a p e k m uh a bbet
e tm ed i ği n i " ve bunun y e r i ne kend isini bir kere d a h a kendi
ke n d i n i k i rletmen i n el lerine te rk ettiğini h i ldi r iy ord u . Bir
ba ba, oğ l u n u n "tek tut k u su " n u n kendi k e n d i n i k i r l etm e ol ­
d u ğ u n u ve hu nu n sonucunda, yak ı n l a rd a , 1 7.000 pound'u
olan h i r k a d ı n l a e v l e nmeyi r c dd ettigi n i y a z ı y o rd u . ( Bu bir­
çok aç ı d a n tuhaftı r: Açı kça a n l a şı l dı ğı ka d a rı y l a o� l a n ay­
nı zamanda e tr a fu fa h işel i k ya p rığında ı ı , · bu k a r a r ç ı l gı ı ı c a­
dır. Ancak burada yine başa rısız er k e kl i k teması işlenmek­
ted i r . )
O n d o k u zu n c u yüzy ı l a do�ru b u y a k l a ş ı m l a r kabul gör­
miiş esaslar biç iııı i n r bi.ir i.i n d i.i . Luousse'u n G ı cıııd Dict ioıı­
ııaiıc'i, oııaı ı i sıııc '\Özciiği.i ıı li n iki örnek k u l l a n ı m ı olarak
298 frlı Kışililı .Vlıı

şunları veriyordu: ( 1 ) "Aşk için aşk, oğla ncılık, onanizm ve


fahişeliğe götürür"; (2) .. 011aniz111'in doğal sonucu hayvan­
larla cinsel ilişkidir.'' Her iki örnek de, modern Fransız işçi
sın ıfı radi ka lizm i üzerinde büyük etkisi olmuş, " Mülkiyet
hırsızl ıktır" deyiminin yaratıcısı ve aynı zamanda tanınmış
bir kadın düşmanı da olan, anarşist Pierre-Joseph Proud­
hon 'a aittir. 14 Elbette bu örnekler homoseksüellik olgusun­
dan, hatta heteroseksüellikten sapma konusundan çok da­
ha fazlasını içermektedir. Proudhon'un neyin kabul edilebi­
lir olduğu konusundaki yaklaşımları, en azından sınırlıydı.
Fakat aradaki yakınlık öne çık ıyordu. Bağlantı elbette ne­
densellik üretmez; a nca k gizli ayıbı n modern keşfini açıkla­
maya -eğer onu, ayrıntılı soyağaçlarıyla birlikte, daha geniş
başarısız heteroseksüelliğin bir parçası olarak görürsek­
d::ı h a çok yaklaşırız.
Kadınlar, bu sodomi/mastürbasyon eksenine oturtulma­
ya pek uygun değildir; ama onlar da, yalnız başlarına haz
alarak heteroseksüel doyum yolundan saptırılmış görünü­
yordu. Onania bu konuda çok sayıda örnek sunmaktadır.
M astürbasyona on bir yaşında başladığı ve tiryakisi haline
gel diği bildirilen bir k adın, tek başına bu edimi yapmayı,
kocasıyla yatma ktan daha iyi buluyordu; " utanç verici bi­
çimde birbirimize haz veriyoruz" diyordu bir kız, kendisi
ve hizmetçisinden söz ederek. Tissot, problemin, kadınlar
açı sından, erkekler için olduğundan daha büyük olduğunu
düşünmektedir: " Her iki cinsiyette de ortak olan, [ ... J ka­
dınlar arasında daha sık rastlanan bir semptom, bu rezil
ediınin s o n ucunda, H y menaios'un * meşru zevklerine karşı
kayıtsız kalmaktı r. " Yani söz kon usu olan, öğreticisinden
mastürbasyon yapmayı öğrenen ve a rdından evlilik ilişkisi­
ne yönel ik bir tiksinti geliştiren bir kişiydi. Daha genel an­
lamda, Tissot, gizli günahın neden olduğu güçsüzlüğün, oğ­
lanları n ve kızların bi rbirlerine cazip gelmemesine yol açtı­
ğını düşünüyordu: Donuk gözler, sarsak beden ve pörsü-

• Mirolojide evlilik hı nmı. (ç . n . I


Mıısıiiıl"1s_v<Jn Nı'<loı Jli ı .'><Jfun lltılııır Gddi l'l'J

müş bir cilt ve genel bir mecalsizlik:, ki bunlar olma ksızı n


güzellik " soğuk bir beğeni" toplar anca k .
Bunlar sonrak i yüzyılın Uriah Heep'leri, solu k ciltli, ncr­
mal heteroseksücl yaşama uygun olmayan zayı f -en iyi an­
lamda, cinsel kimliği beli rsiz- yaratıklardır. " Kadııı , artık
tutkularını kontrol edemeyen sefil varlığın gözünde hiçbir
çekiciliğe sahip değildir"; kirlenmiş hayal gücü her şeyi
mahvetmekted ir. ı s Bunun karşıl ığında kadı n , " iğrenç
edim " i, " ardında ne ıstırap ne vicdan azabı ne de ceza taşı­
yan meşru ve coşkun zevkler"e tercih eder duruma gelmek­
tedir. " Ge nç kadınlar ara rt nda revaçta olan ayıp " ın yol aç­
tığı sonuçların heteroseksüel i l işkin in muhtemel sonuçların­
dan (h.ımilclik ve doğum) daha tehlikeli ve daha acı verici
olduğu yol undaki -bize göre- inanılması güç iddia, burada,
mastürbasyonun, en iyi ihtima lle kadın l arın bekar kalması­
n a yol açacağı biçimindeki endişeden daha aı. öneme sahip­
tir . 1 6 Artık, çeşitl i iniş çı kışlar ve dönemeçlerle bizi yirmin­
ci yüzyılın arifesine kadar götürecek yola girmiş bulunuruz.
' Kra fft-Ebing açık bir biçimde, mastürbasyonu, "sapma "
oluş t uran bir duygu lar kompleksinin sonucu olarak görü­
yordu. (Sapma veya fa rz edilen beyin patoloj isinin fiziksel
işaretleri nadiren söz konusuydu ). 17 Başka tan ı n mış hekim­
ler de, homoseksüellik -onların tabiriyle uranizm- ile mas­
türbasyonun bağlantı içinde o lduğu vaka üstüne vaka su­
nuyorla rdı. Cinsel organ ı yla oynadığı için suçluluk duygu­
suyla kendisini yiyip bitiren genç bi r adam,- " beni aydınla­
tan , kendime gü venimi tazel e yen ve benimle i lgilenen " de­
diği dah a yaşlı bir sını f a rkadaşı na itiraflarda bulunmuş, o
da genç adamı karşılıklı mastürbasyona yöneltmişti. " Do­
ğuştan sapık" bir diğer kişi, kızlara h içbi r zaman ilgi duy­
madığını, on üç yaşında masti.ırbasyona başladığını, bir ke­
re denediği cin sel ilişkinin kendisine iğrenç geldiğini ve so­
nuçta, bir keşişi n onu "sapkın aşk uygulamaları "na yönelt­
mesiyle gerçek cinsel benliğini bulduğunu be lirtiyordu .

Bağlantı açıkça ortaya konmamaktadır; ancak , tüm anla­


tımlar, mastürbasyonun dctaylarmı , sanki tam o lgu n laşmış
sapıklığa giden süreci n lıi r aşamasıymış gibi vermektedir. ' 11
300 l ı'h l\ işı lılz \rlı'

V icrori a dön e m i s o n l a r ında lngi lrere 'ni11 d e vler oku l l a ­


r ınd a mastür b a sy o n u n gözetim al tı n d a tutulması� üst ta ba­
kaya özgii b ir homose k süel k ü ltürün hura la rJa d a ortaya
çıkı şma o ldukça katkı d a bulunmuş olmal ı d ı r . Elbe tte btı
d ü n y a y a i lk adımını atan hassas bi r erkek çocuk, bağl antı­
yı sağlamış ol ma l ı d ı r . Gel eceğin rari hçi sı ve Y u n a n l ı la r ı n
'' sapkınl ıklar" ı ü z:erine bir kitabın yazarı oları J o h n Ad­
d ington Symonds, Harrow Okulu' n u n 1 840 '1ard a ki duru­
mu karşısında şoka uğra mı ştı : " Her güzel oğl an, bi ri nin
orospusu ya da ortak bir fahişeydi ı . .. j Ona n izm eylemleri­
ni, karşılık! ı ma stürbasyon u , günahk a r oglanların eğlerıle­
l e r i n i gürmekten kaçınmak m ü m k ü n değil . " l 9 Homoerorik
kü ltürle bağlantılı yaygın e n d i şe (yüzme havuzla rı n ı n kena­
rında, öğrenci yurtları n d a , ortak y atakhan elerde veya yetiş­
me çağı ndaki oğlanların bir a rada bul u n d uğu haş ka yerler­
de mastü rbasyon yapı lm a s ı ) , tek b a ş ına ayıp üzerine peda­
goji k ve tıbbi yazı n ı n beslendiği standart malzeme olm uştu.
Ve mastiırbasyon kaynak l ı ra hatsızlı k l a ra yönelik tedavi,
bu eğil im i n tersine çevr il m e si n i içeriyordu: M ü m k ü nse evl i­
l i k ( b ir kaynağa göre bu " kahra m a nca bir önlem"dir; çiın­
k i.i onanist son derece za yıf düşmekted i r ) , a rzu n un yön ü n ü
değiştirmek için gerekiyorsa bir fah i şeye gi rmek. Kadın,
"niye tle n i len a maçla tanı ştırı lmal ı " ve sağlı klı olma l ıyd ı.
Fakat her şey bi r d üzen içi n de, s ı rayla oluyordu. •• Bir ka­
d ı n l a birl ikte uyumak doğa l a rzuyu yen iden caıı l a ndırır'' d ı ;
hüylece h i r süre sonra .. en takatra n düşmüşler bile dinçl ik­
leri n i yen iden kazanır" lardı. "Gerçek seks ''i n sa ğlıklı hir
erkek için mastü rbasyondan <laha iyi old ugu ya k laş ımı, ah­
la k i açıdan şüphel i olmakla birlikte, uzun süre yaş ayacaktı.
Fre u <l , dostu f'l ie�s'c, nev rozun sebepleri ü ze ri n e yapr ı ğ ı ça­
lışması n 1 1 1 , ın a stıi rhasyonun erkekl erde ncvr asteııİ)'C • yol
açtığı �öz lem i n de b u l u n d uğu, bir ön mü sved desini gönderi­
yord u . Daha fazla ıırnstü rbasyon, daha fa z la nev ras t e n i de--

' Nl'n.l\ll' l l İ : l\c·ılc·ıı -ı· I \'< rırlı , ı l ,·.ı p ıd.ı \lır:_:ıı r ı lıı k , · .� rı ,.,. hiı k r ı ıl ı k b i , ııı:i rıdı
h·llll iııı �·"ı<"rı:n lı i r ııe ı n•t;k r:ıh.1 h 1 1 l ı k . ı �·.11. ı
\fo q iı ı l>tı\ \ o lll ,,... ,,.,,
. 1111 ·'"'"'"' l lıı/1110· c ;,·fılı .1 0 1

mekti ve huna ka r�ın " erken yaşla rda kadı nla r tara fından
baştan çı karılan bireyler nevrasteni den kendi lerini kurtara­
biliyor"lardı. Freud, Fliess'i, bu m üsveddeyi genç karısın­
dan uzak tutm a sı konusunda da uyarma ktadır; bu oğlanlar
arasında bir sırdır. 20
Yu karıda anlatılan durum , kızlar için fazla geçerli deği l­
dir. Grup halinde haz al maya uygun koşullar daha azdı; ya­
tı lı kuruın loırda çok daha az, ken di başlarına kalma fırsat­
ları bundan da azdı. Yine de, aynı tema burada da söz ko­
nusudur. Ma ry Wol lstonecraft, oku llardaki çirkin alışkan­
lı ktan ya kınmaktaydı ve bunu yapan ilk kişi de değildi. Kız­
lara yönel i k tavsiyeler yazan Amerikalı doktor Mary Wo­
od-Al len , yüzyıl sonra aynı kartı oynuyordu; mastürbasyo­
na karşı uyarıları i le d iğer kızla rla fazla d uygusal arkadaş­
lı klara karşı uyarıları neredeyse üst ü ste biniyordu .
Bazı nedenlerden dolayı ( sodomi i le mastürbasyon ara­
sında kurulan eski tarz dini temelli bağlantılar, heterosek­
süelliğe yöneli k yeni standa rtlar, gizlilik veya ya nlış biçim-
'
de sosyalleşmeden duyulan endişe ) iki mesele -heteroseksü­
elliğin korunnıası ve onanizm tehlikesi- a rasında bağlanrı
kurmayı ben imsemeye yöneliriz. Tam bu noktada hayal gü­
cü sorunu sa hneye çıkar. Baudelaire, lezbiyen leri, tama men
. doğaya karşı -" gerçekliği küçük görmede usta "- olmala­
rından dolayı kutl uyord u ; olaya , o nu ü remeyi amaçlama­
yan bir ci nsel aşk olarak gören Tom masocu yaklaşım çer­
çevesinden · ba kınıyor, çok büyük o randa hayal gücüne da­
ya lı bir eylem olarak görüyordu. Coıııra ııa t u ıu nı ' u n • ne an ­
lama geldiğine d a i r 011 sek izinci yüzyıl değerlendi rmesini ele
alıyor ancak onun ahlaki i şa retlerini tersine çeviriyord u.
M a stü rbasyon, hu şekilde. d a h a genci, homoseksi.iel liğin
nasıl yeni bir tehdit olarak görül meye haşlandı�ına dair bir
ta ri h in üzerine oturtul a bi l i rdi .2 1
Ancak hu t ü r bir rnüştcrc k tarihe ilişkin soru n lar bul un·
m a ktad ır . i l k in, soJomi ve mastürbasyon, gi'ırdüği.inı i.iz

• 1 )o�;ı ı.. uıııı . ı .;.ı ı . 1


.302 frk K i şi /il� .\ ı·ks

üzere, çağlar boyunca ba�l anrıla ndırı lagelmi şti r. Ancak, bu


a yıpl ardan birisine y önel i k ş iddetli saldırı, bir tür marihu­
ana -sert uyuşt u ruc u i l işkisi biçi minde görüldüğü bazı za­
manlar dışınd a , dikkati d i �e r a yıba da yönc ltmemiştir . Flo­
ransa ve Venedik'tek i sodomi karşıtı kampanyalarda mas ­
türbasyonda n söz edilmiyordu .22 Bu yüzden biz hala, sodo­
miye dönük bu özel ve yeni saldırının, bir diğer gi z l i ayıba
yönelik daha önce görülmemiş bi r i lgiyi neden yanında ta­
şımış olabil eceğini açıkl a ma zorunluluğuyla karşı karşıya­
yız.
i k inci olarak , topl umsal ci nsiyet problemi söz konusu­
d ur. Sodom i -bazı araştı rmacıları n söyleminde homoseksü­
ellik- ve heteroseksüelligin yeni standardı, neredeyse tama­
men erkeğe has bir mesele olarak görülüyordu. On doku­
zuncu yüzy ı l ı n sonlarına kadar erkeklik ve homoseksüellik
konusundaki kaygı i le kadınlık ve l ezbiyenl ikl e i lgi l i yaygın
endişe a rası nda pek paralellik yoktur. Buna karş ı n , mastür­
basyonun tehl i keleri, ta başından beri her iki cinsiyet için
de vahim görünüyordu . Her açık lama girişimi, kızların ve
kadınların m astürbasyon faaliyetleriyle o nlara bunu öğre­
ten b i lgi l i kadın hizmetçi ler üzerine bu yeni ve zaman za­
man paradigmatik oda klanmayı izah etmek zorundadır.
Ve son olarak, kendine özgülük meselesi vardır. Evet,
m astürbasyon homoseksüelliğin arkadaşı olarak görülü­
yordu; ancak en azından, sık sık -hem erkeklerde hem de
kadınlarda, hem oğlanlarda hem de kızlarda- aşırı hetero­
seksüell ik durumuyla ve ayrıca, cinselliğin ol mama s ı , bir
tür c i n s i y etsiz tembel hayvan l ı k durumuyla birlikte gözleni­
yordu . O, cin sel aşırılığa ve her tür cinsel dejenerasyona gi­
dişin i l k adımıydı; onun rolü, k e şi ş ler ara sında sodomi ha­
yat tarzına güya masum bir başlangıç olma ktan, neredeyse
her türl ü kötülüğün yeşerdiği unsur ol maya kadar uzanı­
yordu. Belki de bu an latım tarzı, on d o k uzu ncu yüzyıl son­
larına doğru, kadmlar da işin içine katılarak daha gösteriş­
l i bir hale gelmişti. Mastürbasyon yapan erkeklerin, genel­
likle, onları cinsiyetsiz, daha kötüsü homoseksüel yapan
yoğun bir bitkinl i�i n kurbanları oldukları düşün ülüyordu.
.'vfasıiirlıııswıı .\Jcdı·ıı /lır Sornn l iıılinı• (;l'lıli 303

Kendi kendini i stismara karşı direnemeyen kadınlara da,


benzer biçimde, hiperseksüel teşhisi konuyordu; çünkü ka­
dın cinselliğine yönelik yaklaşı m çerçevesinde, olağan cinsel
ilgiyi aşan en ufak bir i ma b ile, aşırı arzunun bir göstergesi
olarak yorumlanabi liyordu . Bu nunla birlikte, her iki cinsi­
yet için genel olara k söylemek gerekirse, mastürbasyon,
karşı cinse yönelik çok az ilginin de, aşırı ya da son derece
uyguns uz arzunun da nedeni ya da sonucu olabiliyordu.
John Marten , ü n lü G onosologiurn novum'unda ( Ona­
nia'nın habercisi ) , her i k i cinsiyetten gençlerde "aşk arzula­
rı keskin ve aşırıdır" diyor; ancak özellikle s ı k sık erkekler­
le arkadaşlık eden ve genellikle lüks hayat yaşayan ergin
kızlar için mastürbasyonun sadece tehlikesiz değil , aynı za­
manda sıhhat için gerekli olduğunu söylüyordu. "Arzuları­
nın şiddetini yatıştırma konusunda diğer metotlar daha iyi"
olduğu için, erken evlilikleri teşvik etmiyordu . Okur daha
önce klitoral uyarımın ayrıntıları konusunda b ilgilendiri l­
m işti . Bu konuda başka ne söylenirse söylensin ( açıkça, ge-
' çici bir süre bir erotik otarşi dünyasında yaşayan, sekse aç
k ızlara ait bir fantezi söz konusudu r), o, genel yaklaşım
olarak, sağlam bir "' heteroseksist"ti.2 3
Onania ayrıca, mastürbasyonun karşı cinse saldırgan bir
i lgiyle bir arada var olduğuna ve onun tehlikelerine dair ra­
porlarla doluydu. Bir adam, mastürba syon yapmaktan do­
layı suçluluk duyduğunu yazıyor fakat bir kadınla, onun
regl dönemi sırasında kurd uğu cinsel ilişkinin neden oldu­
ğu akıntılar için i l aç i stiyordu. Bir başkası, kayınpederinin
onun on üç yaşındaki gelinle bir a raya gelmesini ik i yıl da­
ha ertelediğini söylüyor, " tabiatın hizmetçisi " nin ona yar­
dımcı olup olamayacağını merak ettiğini bel i rriyor, ayrıca
bunu, yakın larda karısı başka birisiyle kaçan bir arkadaşı
için de soruyordu. ( Yazarımız, bu hikayelerin doğru olup
olmadığı konusunda bazı kuşku ları o lduğunu belirtmekte­
dir; ancak bunun konu açısından önemi yoktu r . ) Bunların
çoğu, çağımızda da kolayca görülebilecek, basit ergenlik
dönem i meselesiyle i lgilidir: Bir oğlanın yazdığına göre, ka­
dınlarla birlikte olmanın birkaç saat sonrasında "zihni gü-
n a h tan �·a da en a z ı n d a n boş ve a p ta lca h ayal lerden uza k
t u tma k güçt ü r. " Oııcmicı E:rn111 i11cd' i11 de�işrnez nakaratı,
masti.i rbasyoııun b a si tçe zinanı n bir di�er biçimi old uğu,
h e m a h laki hem de tıhbi açı d a n a yrı bir yere konul m a m a sı
gerektiği ve Ona n ia 'nı n i l�iyi onun üzer i ne bu k�dar yoğun­
laşttrnıasının sa vunu l a maz bir yan l ış o l duğ u yönün dedir.
Buna karşın Oııan ia, k en d i ni savunur k en, k en d i kendi n i kir­
letmenin, d iğe r bi rço k k ötül üğü n ü n yanı sıra , bir başka
kaygan zemine düşüşün i lk adımı olduğun u açıkl ar: " Bin­
lerce kişi gayri meşru ifişlı i, zina suçu işlemektedir; bu k iş i­
ler, eğer şehvet dü ny a sı na dalmamış ve kendi kendini kir­
letme gi bi ç i r k i n bir a lı şkanl ığı edinmemiş ol sa l a rdı , ken d i­
lerini ele geçi ren bu ayartmalara hiçbir zaman tesl i m o l ma­
yacakta rclı . " Mastürba syonun, sodomi veya " hom ose k s ü e l ­
l i k " gi bi d a h a beter suçl a r için bir yem b i ç i m i nd ek i tarifin­
den hiçbir iz yoktur:
Tissot, mastürbasyon ile heteroseksüel aşırılık a rasın d aki
bağlantıya dair vaka üstüne vaka aktarmaktad ır: Fahişelerle
ayakta seks yapma (ya tı k pozisyondan çok daha rağbeneydi)
zevki nden dolayı ölen a d a m, boşa l manı n dışındaki b azı fak­
tö r l erin de sağlık için ne k a d a r za rar l ı olabileceğinin kanı tı
ola ra k sun u lmaktadır. Tissot heteroscksüel il i ş k i ile mastür­
ha syomı bir hürün ün pa rç a l a rı olara k değerlendirmektedir.
Sadece ik i nc i si birincisine göre d a ha zayıf d üşü r ücüd ü r; zira
gördüğümüz üzere, d oğa sı gereği a şırılık içerir. Tissot'ya ya­
za n hir okur, ona, ebe veynl eri n ve genç insanların " o n l a rı
h ı z la a ş ı r ı l ı�a gi>rürrn a rzu l a rı n şiddetinden kend i le r i n i nasıl
koru yabi lecek leri " konusund a k i ö�i.idi.i için teşekkür ediyor­
d u . ( Bu tavsi ye, ci hette mastü rbasyon yapma Jcjti l , d oğru
beslen me ve açık h a va d a bol hol egzersiz yapma yönündey­
di ) . Tissot'nun arşivi nden bugüne k a l a n me kt upl a r a rasında,
kadın larla il işkidek i aşırı lığın tek haşma ayı bın verdiği za ra­
rı daha da şiddetli h a le gcti rd iµi ni düşü nen, hazcn de mast ü r­
ba syomı o n l a rı uça rı hayatlarına götti rcn ilk adını olarak gi i­
rcn lı asta larm ınekrn pları b u l u ı rnıak t<l<lı r . 2 4
M a st ü r b a syon u n k a d ı ı ı la r i ç i n lizcl l i k l e n e k.ıdm t e hl i ­
kel i ol d u ğuna J a i r ( e\•l ilik il işkisini rt"ddt· d i y o r l a r ve y<ıl ııız
başhı rına ya da çifrler h alinde başka hir hazza yönel iyorlar­
d ı ) , anca k da ha çok, te k ba şına seksin cinsel aşırı l ığa sevk
edici oldu�unun dü�üııüldüğü , öyk ü n ün "' lczbiye n " lcri
kapsayan bir yorumu da vardır. Elbette, sözde kontrol edi­
lemeyen arzu, kültürel açıda n, kadınlar için erkekler için
olduğundan açık bir biçimde çok daha fazla anlam yüklüy­
dü ve bir patolojik durum olarak değerlendirilerek doktor­
lar tarafından nemfomani şeklinde isim lendiril mesi şaşırtıcı
deği ldir. Bienville'i n sözcüğü 1 768 'de ilk ortaya atışından
önce, Tissot da, " mastürbasyon ya da elle kirlenme" ile
"clitorical denebilecek olan"ı ayırmı ştı. Bu, onun düşünce­
sine göre, "sa fik"ti* ve meşhur tribad vakalarına referans
veriyor gi bi gözüküyordu. "Doğa " tribad' lara "erkeklere
yarı-benzeme" bahşetmişti ve onlar da bunu suiistimal edi­
yorlardı; "erkeklik fonksiyonunu kavrayara k " "doğumdan
gelen rastgele ayrımı ortadan kaldırması gerektiğini düşün­
d ükleri doğa n ı n hediyelerinin tadını çı karıyor" lardı . Bö­
lüm, kadın larla aşk yaşayan kadml arııı, erkeklerle aşk ya-
' .
şayanlar kadar tutku ve k ıskançlı k duygularına sahıp oldu-
ğu idd iasıy la ve yazarın şi mdi "' bu sarsıcı ayrıntıları sonuç­
landı racağı nı bel irtmesiyle bitmekted ir. Dernek ki Rousse­
au'nun, Tissot'nun kadın otarşi si ne karşı uya rılarını bu ka­
dar çekici bulması fazla şaşırtıcı değildir.25
Tissot'nun bu kon ulara yönelik ana örneği, cinsel organ­
ları sürekli birleşmeye hazır, heyecandan kendini kaybetmiş
kadınların sefahat a lemlerinin a nlatıldığı l uvenal is'in 6. Sa­
tir'inden a lınmadır. 26 El bette bu kadı n lar birbirleriyle eğle­
n iyorlardı; ancak sadece sahneye genç bir erkek çıkana ka­
dar. Lezbiyen hükümdarlığına giriş olara k mastürbasyon,
olsa olsa, ori j inal öyk üyü oluşturan unsurlardan yalnızca
biridir. Bu tür tasvirlerin sürekl i li k gösteren, yankı l arı bu­
güne- kadar ulaşan bir tarihi bulunabi lir. Ö rneğin, yakın ta-

• il'> pkl:ı�ı k 6 1 0 - 5 80 pll:ırı :ır::wnJa, ço�u nlııkla MiJılli I L,·sho�; ll·zhiyl'll kl'lı·
llll''İ d,· l•ur:ıJaıı �di r i A J:ısı 'ııJ;ı Lış;tını�. l.· 1lıin·11 old ıı�ıı <iı1· (,·ıll'ıı. ü n lü Y ıın:ııı
k .ı J ın �.\ ır Sappho"mııı aJı ndaıı tııntilııw. ı � . n . I
.� Ofı frk l\ışilılı ..,rlrs

rihl i bir çal ışına , cinse l açı dan sapkın ve sosral açıda n mar­
jinal kadın lara, özel li k le d e büyücü ve fa hişelere yönelik
Röııesa ns dönemi tasvirlerinde klitoral uya rı mın merkezi
rolünü güzel bi r biçi mde belgelendi rmektedir. Bu kad111 l ar
" tek başına " ayı ba yönelmernekte, ha zzı kendi aralarında
yaşamaktadırlar. Bununla birl ikte orıların temsil eniği teh ­
dit, lez biyenlik değil , fahişel ik veya diğer tür sapkın lıklar
a racı lığıyla, toplumsal kuralların çirkin ve bariz bir biçim ·
d e reddidi r.27
T issot'nun gözlem lerirıi, kadınların cinsel yaşam ları n ı
d a h a geniş b i r çerçevede değe rlendi rmek üzere genişletme ­
ye yönelik, neredeyse dalkavukça bir çaba olan Bien ville'in
Nyrnphomania'sı, ciddi biçi mde heteroseks isttir. Öfke, nem­
fomaninin, onun " kaşi f " i rıe göre mastü rbasyonun -"bo­
zuk karakter yapısı " temelinde bir rahats ızlığın- yakın a k ­
rabası ol masına dönüktür. U laşamayaca kları i stekler k arşı ­
sında savunmasız olan veya kendilerini bu hale sokan k i şi ­
lere yüklenilir: Bir aşığa karşı "umarsız tutku" ları engelle
karşı laşan "gençler" ; şehvet dolu h ayatlara yönel miş ama
a rtı k her şeyini yitirmiş olan " ba ştan çıkmış k ızlar"; alış­
tıkları ci nsel ilişkiden mahrum kalmanın üzüntüs ü içindek i
d ul lar; "zevk verici yen i şeyler" öğrenen kadınlar. Kısaca s ı
doğa l arzuları engellenen kadınlar y a da tutk ularını yarış ­
tı rıla maz bir taşkınlık düzeyine kadar körükleyenler, mas­
türbasyona yöneleceklerdir. i şte o zaman onun neden bi r
sem ptom ve sinirsel tahribat nedeni -on lara gerçekten i h ti ­
yaç duyduklarını sunmayarak sinir tel lerin i tah ri ş etmenin
ciddi bir biçimi- old uğu a n l aşılır hale gel mektedir. Kuşku­
suz on dokuzuncu y ü zyıl d oktorları bazı nemfomanya kla ­
rın tribadizm (yani, d iğer bir kadınla cinsel organ l a rı n bir­
biri ne sürtülmesi ) yolunda olduklarıııı düşünmekteydi. Fa ­
kat büyük çoğunl uğu, erkek lere karşı doymak bilmez şeh ­
vet a rzusuyla dolu müzmin mastürbasyon bagı mlıları ola­
rak görüli.iyord u; bir doktor, bir genel vizite sıra sı n da, ya­
rı şaka biçimde, hir gene levde geçi ri lecek iki h;Jfomın tali h ­
siz b i r h a sta için tedavi e dici olabi leceği �ö rüş ü ııü orta ya
a tıyord u . l H
Mmıiu lıırworı ."lnlı·n Bir S<ıruıı H<ılirU" G.-lcli 307

Erkeklere dair öyk ü de benzer bir görüntü arz eder.


Mastürba syon çoğunlu k la sariryasize" giden yol un ilk adı­
mı olarak düşünül müyor olsa da, �enellikle aşırı ve uygun­
suz h eteroseksüel a rzunun ( homoseksüellik ya da çek ingen­
liğin deği l ) hem i şareti h em de neden l e rinden biri biçi minde
yorumlan ıyordu. Yazdıkları birçok dile çevrilen yirminci
yüzyıl başları seksoloğu Auguste Forei bizi yanılınamamız
için uyarmaktadır: Mastl'ırbasyoncular, geleneği n bize gös­
termeye ça lıştığı gibi " solmuş ve korkunç yaratıklar'' değil ,
"daha ziyade, erkenden edepsiz Don J uan'lara dönüşmüş,
şeh vet düşkünü bi reyler"dir. Tüm on dokuzuncu yüzyıl
son ları iffet hare keti , daha önce John Marcen'i de mastür­
basyonu gayri meşru i li şki ve zinaya giden yolun ilk adımı
o lara k değerlendirmeye götüren , aynı kabul temelinde yük­
seldi: Tek başına seks, öteki tarzlara yönelik alıştı rmayd ı .
Sosyal iffetlilik, yalnızca erkekler bütün kadınlara karşı
saygılı davrandığı ve namusl u kalmayı başard ığı zaman
egemenlik kazanabilecekti r. Bu, daha başından, onların, en
çirkin ayıpla , kendi kendini kirletmeyle bağlarını kopar­
mak zorunda oldukları anlamına gelmekteydi. işte Catheri­
ne MacKinnon'ın yaklaşımı, avant la lettre: • • Kirli düşün­
celer ve fanteziler, kirl i eylemlere yol açar. Edepsiz arkadaş­
lar, uygunsuz ve tahri k edici kitaplar, "gençlik döneminde,
gizli ayıp ta rafında n " , daha sonraki dönemlerde ise "tutku­
larııı gayri meşru yoldan tatmi n edilmesi" yoluyla "yatıştı­
rılma ya fazlasıyla yatkın" duyguları kabartıyordu. Dünya­
da fu hşun ve nefsine hakim olamama durumunun fazla lığı,
bu tanınmış yazara göre, " büyük oranda gençlikteki mas­
tü rbasyon k usuru " ndan ( " illl düşüş " ) ve a rzuyu besleyen
kötü etkilerden ka y naklan ı y ordu Aynı zamanda, en pres­
.

tij li devlet okullarıyla da bağlantısı olan bir başka yazar,


mastürbasyonun hem "okullardaki ahlaksızlığın ! yani ho-

" S.ırırya,iz: fı-kq�in 'ürd lı ol.ır:ık aş ırı cinsel ll)'iı rtlll içiııdı· hul unduıtu h:ıst:ı l ı k ­
l ı du rıı �ı . (ç.ıı.)
• • 1-kıııiı :ııl ı koııııı:ı nıış. (ç.ıı. l
moseksüelliği n l ana nedeni '' hl'm de yeti ş k i n l e rdeki he r tür
cinsel ay kırılığın t eme l i old uj!,tı n u düşüı ı i.i y o rJ u Öncü ka­
.

dın hekim ve '· Hı risti yan fizyolog " Elizaberh Blackwel l, do­
ğa l olma y a n tüm kaba harlerin iki " radikal ayıp"rn n ( m a s­
t ürba sy o n ve zi n a ) k a y n a klandığı ve bunla rın birbirlerini
tetik led iği fik rindeydi.29
On sekizinci yüzyıl ortalarında henüz değil se bile, on
dokuzuncu yüzyıla doğru, mastürbasyon, akla gelen her tür
cinsel sapmayla veya öyle nirelenen her eğilimle bağlantı­
landırılmaya başlandı: Mary Cove, onun hem ••cinsel arzu­
l arın miskinleşmesi ya da gereksiz şiddeclenmesi"ne neden
olduğunu lıcm de yüz binlerce insanı vakti nden önce meza ­
ra gönderdiğini düşünüyordu. Kra fft-Ebing, mastürbasyo­
nun bazı homoseksüellik biçimlerine neden old uğu fi krini
taşıyor ancak aynı zamanda. mastürbasyonu cinsel ilişki­
den ayıran can alıcı noktanın ( imgelemin oynadığı temel
rol ) rüm d iğer sapıklıklara ve hastalıklara yol açrığına ina­
nıyord u. Ona göre, "fiziksel onanizm " mastürbasyon im�
paratorluğunun hakimi yeti ni daha da güçlendi ren her
adımda görülen cinsel fa nteziyle eşanlamlıydı. Aşırı mas­
türbasyon, fakat aynı zamanda erken heteroseksüel gel iş­
mişl ik ve herhangi bir yaşta ki cinsel uçar ı l ı k , sonradan or­
taya çıkan delilikle old uğu kadar irsilikle, dejenerasyonl a,
erotik paranoyayla ( bu daha çok kadın larda görülüyordu ),
bünyesel ahlaksızlıkla ve birçok benzer başka olguyla ilin­
tiliydi . Lezbiyenlik, nem foma ni ve mastürbasyon, tı pkı on
sekizinci yüzyılda fu huş üzerine yapılmış tartışmal a rda ol­
d uğu gibi, kola yca birbirinin içine geçiveriyordu. Bi r kadın,
klitoristeki büyümenin gösterdiği üzere, cinsel a ç ı d an d o ­
y u m suzl uğundan dolayı fa hişe olabilir miydi? B u d u ru m
doğuştan m ı y d ı ; yoksa mastü rbasyon ya d a lez biyenl i k ren
mi k a ynak l a n ı y ordu ? Lez biye n l i k ve mastürbasyon, hetcro­
sek süel i lişki arrık d o y ur u c u o l nı a d ı ğı ııda veya u l a şıl m a z
o ld uğu n cl a mı o r t a y a ç ıkı y o r d u ? Ya da fa h işel i k hunl a rın
hi ç b i r iy l e ilişkisi ol maksızın, yoksu l l u k t a n dolayı mı a nı­
y o r d u ? Bu koıı u l a rd.1 h içh i r a ç ı k lı k yoktu; ancak mastür­
ba s y on ınl'sclcn i n um k a l b i n de yer a l ma k t a y d ı . Cinsellik
,
.\1ıısıii ı lı"rn'" Necim Bir Scınııı Hır liıır c ;r1,ı; .�09

ve toplum hakkı nda duyulan herh angi bir tür endişe, öte ki
endişelerle iç içe geçmişti: Devri m öncesi Rusya'sındaki bir
grup n üfuzl u doktorun düşünces i ne göre, a h l a k bozuklu­
ğundan kaynak l ı b ütü n korkunç hastalıkları ortaya çıkaran
unsur, .. uygar insanın" cinsel edimi değersizleştirmesiydi
( Mastürbasyonda, fu h u şta ve d o ğum kontrol ü yöntemleri ­
nin kullan ıldığı ev l i l ikte ki cinsel i li ş kide , yani hazza yönelik
t ü m seks b içimleri n de gö rü l mekteydi ) . Meselenin sonu gele­
cekmiş gibi görünm üyordu.
Neden-sonuç il işkisi her yönde işliyordu. O nanizm ho­
moseksüellikle sonuçla nabilird i ; fakat aynı cinsiyetten part­
ner bula mama d u rumu da, homoseksüe l leri , Krafft­
Ebing'in fikrince z a ten kendisi de sağlıksız ve hastalarının
yüz yüze olduğu sorunl a ra dönük kötü bir çözüm olan ona­
ni zme itebilirdi . Hasta larının bir k ı smı, homoseksüellikleri­
nin kendilerini çok daha tehlikel i bir eylem olan mastürbas­
yondan koruduğu n a inanıyordu ; bazısı ise, ma stürbasyo n
ve aşırı hom oseksüel arzunun bi rlikte nevrasteniye yol açtı­
ğı düşüncesi ndeydi ( Bir ta nesi buna ve tek çözümün hadım
.

edilme olduğuna o kadar inanmıştı k i, Krafft Ebing böyle -

bir operasyonu yapmayı kabul etmeyince, başka b i r yerde


yaptırmı ştı . ) En ayrıntılı ve en paranoid fantezi ler bu tür bir
karmakarışıklı ktan ortaya çıkıyordu Bir yorumcu, kızl a ra
.

ve kadın lara, yatma larından hemen sonra özel di kkat gös­


terilmesini istiyordu; bu, birinin onla rın yaptığı şeyi görebi­
leceğinde n dol a y ı değil, hiç b ir şey ya pınıyor görünmelerin ­
den ötürüyd ü. Yaln ızca en bilgili gözl e mc iler ayıbın en k ü ­
ç ü k işaretlerini yak a layabilirlerdi. " Y atar yatmaz derin b i r
uykuya d al m ış gibi göründüğünde" huna k a n ılmaması ge­
rektiği yolunda uyarıyordu yorumcu . Çoğu insan için bu,
oldukça masum bir görüntüy d ü ; ama .. deneyimli bir göz­
lem c i için" ebeveynleri hatalı bir güven lik duygusuna yö­
nelten bö y lesi bi r d u rum daima şüphe uyandı r ı c ı "ydı. Kı­
"

zın k e ndisini uyuy ormu� gi bi göstermeye çalışmasındaki


" beli rgin abartı " "onu uyandırara k " ve üzerindeki örtünün
sıcaklığından kaynakl a n m a yan terlemesi ne ve hızlanan
nabzına dik kat ederek aı.;ığa çıkar ı la bili rdi Bu a hlaksız ri-
.
3 10 Irk Ki�ilik Seks

yakarlık girişi m i nde mast ürbasyondan söz edilmemesinin


ö n emi yoktur. 30 Sapkın cinsellik olarak değerlendi rilen yö­
neli mler arasında, mastü rbasyonla i lişkilendirilmeyen bir
şey neredeyse yoktu; bn, on sekizinci y üzyılda bi raz üstü
kapa lı , on dok uzuncu yüzy ı l son l arında ise açı kça ifade edi­
len bir yakl aşımd ı .
Gerçekten de dok tor lar ve genel kamuoyu , tüm sapkın l ı k
ve dejenerasyonun kaynağı olarak mastürbasyon üzerine
oda k lanmış gö rünüyordu. Bireysel ve topl umsal iç patlama­
lara dair abartılı bir sürü örnek bulabi liriz: On dokuzuncu
yüzyı l sonla rında bir Al man doktor, "mastürbasyoncular so­
n u nda ahlaki melekelerini kaybederler" d iye yazıyor, daha
sonra da devam eden çöküşü n " hayvan düzeyine i nme"ye,
sadece bir insan gölgesine dön üşmeye kadar vardığını iddia
ediyo rdu . Sağl ı k polisi ( bir tür halk sağlığı memurluğu) fikri­
nin b a bası Jo hann Petcr Frank, mastürbasyonun sad ece kişi
için değil, toplum iç in de tehlikeli olduğunu ve bu yüzden
devletin onu denetim altına almanın bir yol un u bulması ge­
rektiğini düşii nüyord u . On dokuzuncu yüzyıl başların da ya­
zan, teoloj i ve tıp üzerine uluslararası otorite Pi erre Jean Cor­
nei l l e Debreyne, tek başına seksin en d e h şet verici ahlaki so­
ııuç!arı hakkında belgeler derlemişti: Tüm ahlaki melekele­
rin, zekanın, hafızanın, ca nlılığın, sağl ığın, so syalleşme yete­
n e�inin -bizi insan yapan her şeyin- kaybı . Büyük on doku­
zuncu yi.izyıl dcjen cra syon teorisyenleri, bu yaklaşıma fazla
bir şey ek le yeme m i şti . Bu yüzden, Wagncr, Nietzsche'nin
doktoruna, eski d ostunun fiziksel çöküşü hakkında kendi
yorumu n u yazarken, çı lgın filozofun, sorunlarının -şayet
doktor i puçları n ı yakalayamadıysa- mastürbasyon kayn a klı
olduğu d ü şünülerek tedavi edilmesini öneriyordu. Wagner,
Dr. Eiser'e, tanıdığı kabiliyetli bir şairin bu eylemden do l a yı
kör olduğunu, bir ba ş kasın ın ise ciddi bir göz rahatsızlığının
yanı sı ra, t a m bir si n i rsel ç ö k ü nt ü yaşadı�ını, bu d u r u m u n fi­
lozofu n k ine çok lıen zedigi n i bildiriyordu. Başka bir şey söy­
leıncsınc gerek v a r mı ydı ? Her iki genç a d a m ı n da, N ietzsc­
hc g ibi , Wagner'lc i li şkisi kop m uştu . Birisi. bildiğine göre, bir
bi n i c ilik kazası gcç i r ın i�ti; d i ğe r i bi r homosek süel d i . ı ı
Masıürlxısı•on Nı·drn Bi ı .St>run lfcılinc c;ı·lclı 31]

Mastürbasyona yönelik kaygın ı n yüksel işinin, homosek­


süell iğe dönük end iş e nin artışının bir unsuru olduğun u id­
dia eden orij inal hipote zden beri epey yol katettik: Mastür­
basyon, heteroseksuel ligi emniyet altına almak için koyulan
yeni sınırlardan dolayı bir sorun haline geld i ve bir kadınla
yaşananın dışındaki orgazma dönük her faa l iyet, bu nazik
sınırlarda gedik açtığından, kötülendi . Ancak bu olgu, he­
kim lerin, eğitimc ilerin, ahlakçı l a rın ve sıradan insanların
kafasında, mastürbasyonun sadece sodomiyle değil, her tür
cinsel ve ahlaki s ap m ayla bağlantılı olduğu fi krini yarattı .
Bu, homoseksüel liğin ve onanizmin tarihlerini n birbiriyle
ilintili olmadığı anlamına gelmez. Her i ki olgu da gizli lik,
aşırılı k ve hayal gücünün gölgesinde yatıyor görünüyordu.
Ve her i k isi de, cinsellik konusundaki eski sınırlamaların
dağılmasıyla, acil birer sorun haline yeni gel mişlerdi. Dev­
let ve Kilise cinsel davranış üzerin deki otoritesini kaybetti­
ği için, seksin gerçekten özel bir mesele haline gelmesiyle,
ahlaki davranış ı n tüm biçimlerini düzenlemeye yönelik di­
ğer araçlar onların yerini aldı . Bu yüzden, siyasal tarih, bir
açıklama arayışına, potansiyel olarak verimli bir zemin sağ­
lamaktadır.
M astürbasyon u n on sekizinci yüzyıl başlarında nasıl al­
gıla n d ı ğı n ı anla mada kilit unsur olan ilendi kendin i yönet­
menin, aklın ve ahlak değerleri nin dışsal yönetiminin zıddı
olarak an laşılması gerektiği gözlemiyle başlayabiliriz. Baş­
ka bir deyişle, doğal sınırlamaların ve güya Tanrı'nın ve
göklerin ga rantisi altındaki doğal h iyerarşik siyasal düzenin
etkisi aza lan bir görüntü çiziyor, bireysel aklın, kendini tut­
man ı n , �eifaflığm, duyarlılığın, hayal gücünün ve eğitimin
öne nıi i se artıyordu. B i reyin yeni to pl um sal düzenin bi r
parça s ı h<ıl ine nasıl geleceği, on sek izinci ve on dok uzuncu
y üz y ı l .ı hla k fı:lsefcsi ve siyasa l teorisi n i n büyük problemiy­
d i . B u soru d a n k a<;nı a k mümkün değ il d i ve bir biç i m d e ce­
vap l;ııı n l<l l ı nl ı . Eğer, Kanr'ın ü n l ü d ey i şiyle , A y d ı n l a nm a
" ,

iıı saııııı krndine reva gördüğü toy l u k tan ku rtul ması dır"
y a k L1 ş ıırn doğruys a , (ki onun p a ro l a s ı b i l m eye cesa ret et "
"

ı d ı l . o 1. <1 1 11 <1 1 1 o ı ı a ı ı i zm hunun i n k a r ı y d ı : fii len d e li l i k d eğ i l


-
312 1 ı'h Kişilik �rlı;

se bile, bir tür kendi kendini üreten manevi kölelik adın;1


insan lığın ve san atın hizmetindeki hayal gücünün denetimi­
nin ve kamusa l yaşamın tekhenci reddi . Ne "aklın açılıça
kullanılması özgürlüğü " ne de ahlaki açıdan kendi kendini
yöneten , özerk bir birey haline gelmek kolay bi r şeydi.
Kant, en uygun zamanda bile, bencillik temeli ndeki eylem­
lerle kesin ıorunluiuktan kaynaklı eylemleri ayırt edebilme­
nin güç olduğunu biliyordu. Tek başına haz ise, sadece
Kan! içi n değil, bu tür meseleler üzerinde kafa yoran diğer
kişiler için de, en kötü zamanları temsil ediyordu. 3 2
Bununla birlikte, mastürbasyon hakkındaki kaygıda gö­
rülen patlama, sivil toplumun yeni kamu alanında yaşamı­
nı sürdürebilme kapasitesine sahip, ahlaki açıdan özerk in­
sanın yaratılmasına yönelik pedagoji k projenin hayati öne­
me sahip yalnızca bir yönünü oluşturuyordu. Dit htimlichc
Sünde ile die ôffentlichheit arasındaki çelişme: " gizli günah"
ile ••kamu alanı " ( kelime anlamıyla, açık olma durumu).
Özgün siyasal bağlamda, tek başına ayıp sorunu, bütün lük­
lü siyasal projenin tehlikelerini temsil eder hale gelmişti.
Mutlakiyet sonrası bir düzenin, Rcdıtsstaat'ın gelişinin ya­
rattığı, yakıcı, duygusa l açıdan yoğunluk içeren bir kaygı
alanı olmuştu. Almanya'da Sclbst-bcflcclwng ( .. kendi kendi­
ni kirletme" ) , bir tarihçinin ortaya koyuş biçimiyle, "Ay­
dınlanma 'nı n toplumsal il kelerinin avantaj ları ve dezavan­
tajlarının , mutlakiyetin sosyal ilkelerinin avantaj ları ve de­
zavanraj ları karşısındaki ağırl ığını ortaya koyan bir envan­
ter" işlevi görüyordu. O, sivil toplumun gizli yumuşak kar­
nı, ilkse l günahıyd ı . Mastürbasyonun onlarla hayat buldu­
ğu yetenekler ve olanakların ( hayal güc ü , lüks hayat arzu­
su, okuma, mahremiyet) hepsi, yeni siyasal ve sosyal düzen
için de en gerekli unsurlardı. Ve onlar, aynı zamanda, bu
yeni düzeni ahlaki çöküşe götürme potansiyeli de taşıyor­
tardı. Mastürbasyona karşı eğitim ve tıbbi baskı aracıl ığıy­
la verilen m ücadele, dolayısıyla, yeni d üzenin üzerine otur­
tulduğu özgürlük ve arzuyu, uygun etik sınırlar içinde tut­
ma m ücadelesiydi . Bu, bireysel özgürlü�ün toplu msa l anar­
şiye dönüş me tehdidi sergiledi�i her yerde tekra r tek rar ve-
Mıısıiiı'1asvoıı .\Jn/m Bir 'ıı111111 I la/i11t· ( .ddi 1 1 .1

rilmesi gereken bir savaştı . On sekizi nci yüzyıl Almanya'sı


için söylediklerim, Fransız Alexis de Tocquevi lle'in, sivil
toplumun, özgürl üğün aşı rıya kaçmasını frenlemedeki ba­
şarılı görüntüsü ka rşısında hayrete d ü ştüğü on dokuzuncu
yüzyılın Amerika Birleşik Devletleri için de aynen söylene­
bilirdi.Jl
Bu bir ahlaki dengeleme eylemiydi ve yarattığı gerilimler,
hem yeni ahlaki ve siyasal düzenin yaratılmasına katkıda
bulunan hem de yarattığına korkuyla bakan bir kişinin, .Jo­
achim Heinrich Campe'in şahsında gözlemlenebilirdi. Cam­
pe Fransız Devrimi'n in destekçileri ndendi; ancak mutlakiye­
tin yıkılışının yol açacağı huzursuzluktan ya da daha kötü
şeyler olacağından korkuyordu. Kendisi, eski düzenin ılımlı
hale getirilmesini tercih ediyordu. insan, Fransa'daki gibi
" kargaşa içinde bir cumhuriyet"tense, keyfi değil yasaya uy­
gun bir yönetim sergileyecek "adil ve a kıllı bir hükümdarın
idaresi a ltında, düzgün işleyişe sahip bir monarşik devlet"te
"çok daha h uzurlu ve mutlu yaşa m a " şansına sahip olabilir­
di. Kendisi tam bu tanıma uygun bir yöneticinin idaresi al­
tındaki bir eyalette, Brunswick'te yaşa maktan mutluydu.
Ancak Campe, gençliğin fantezi dünyasını ateşleme ve böy­
lece kurmacalar içinde kaybolan, ölümcül kendini kötüye
kullanma tehlikesinin ortasında kalan yalnız okur türünü
yaratma konusunda, on sekizinci yüzyıl yazın dünyasının di­
ğer figürlerinden muhtemelen daha fazla şey yapmıştı. Eğer,
çok sayıda on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıl ahlakçısının
düşündüğü gibi, roman tek başına ayıba giden yolu kolay­
laştıran bir unsur i diyse, o zaman Campe'in yaptığı Daniel
Defoe'nun Robinson C rusoc çevirisi, dünyanın yazılı kültürü­
n ulaştığı her köşesinde milyonlarca insanı baştan çıkarmış­
tı. Kitabın tüm Avrupa dillerindeki yüzlerce baskısı gi bi, bir­
çok Asya dilindeki baskıları da �ünümüze kalmıştır. Fakat,
fantezi üretmeye yatk ın yalnızlık, hu son derece popüler ro­
manın ortaya çıkardığı tek problem değildi. Genç okurların
öyküden çıkarabileceği dersler, son derece karışık ve muğ­
laktı. Crusoe, yaygı n biçimde, modern ho1110 cconom icus'un
orijinal örneği olarak görüll'gclmi�tir: Tek başına duran,
3 14 l eh 1\ i�i lilı Sdıs

toplumsal sını rla madan ve asl ında, herhangi bir dış ahlaki
sınırlamadan m u a f adam. Bu karakterin dünyasının ahlaki
tehl ikeleri , rnastürbasyoncunun karşı karşıya olduğu ahlaki
tehlikelerdi r. Campe, yaratı lmasına katkıda bulunduğu bu
tehlikeli dünyaya, başkala nyla bi rli kte yazdığı, çocuk bü­
yütmeye yöneli k çok h aci mli bir rehber ve daha di k k at çeki­
cisi, yeni toplumsal düzenin önünü açtığı kendi kendini is­
tismar patlamasının kontrol a ltına alınması konusunda ya­
rım düzine çalışma sundu. Ahlaki kendini yönetme ( kuvvet­
li bir biçimde ifadesini, kişinin kendine yalnız başına verece­
ği hazlardan uzak d u rma k a pasitesinde buluyord u ), modern
mastürbasyonu üreten yeni kültürel düzene, çalışma larıyla
çok fazla katkıda bul unmuş bir adama, olduğundan çok da­
ha önemli görünüyordu . Onun yaklaşımı n ispeten muhafa­
zakar bi r mastürbasyon karşıtlığı ; mastürbasyonun ahlaki
otonominin etkileriyle bağlantısının ne olacağına dair ilerici
bir kaygıdan ziyade, ahlaki özgürl ük sunulan insanlar karşı­
sında mastürbasyonun ortaya koyduklarına yönelik bir kor­
k u olarak yorumlanabilir.·H
Modern mastürbasyon un siyasal dön üşümden ortaya
çı ktığı görüşü h a k kında söylenecek çok şey vardır. Gözden
geçi rdiği miz on sekizinci yüzyıl yazınının neredeyse tümü,
mutlakiyetin ve l<ralların tanrısal haklarının hükmünün
kalmadığı veya tehd it altı na girdiği, özellikle de cinsellik
üzeri ndeki kamu deneti minin yıkıldığı yerlerdeki Protestan
ya da ruhban karşıtı çevrelerde kaleme alın mış veya yayım­
lanmıştır. Onania, on yedinci yüzyıl sonlarına kadar, daha
sonradan özel a hlak h aline gelen meselelerde yargılama fa­
aliyeti yürüten Kilise mahkemelerinin yerini doldu rmaya
yönelik umutsuzca çaba gösteren ve başarısız olan Society
for the Reformation of Manners ! A dabın Reformasyonu
Cemiyeti ! ile h emen hemen aynı döneme den k gelmektedir.
Bu yüzden, ci nselliği içeriden kontrol etme çaba ları ( mas­
türbasyon da içten gelen cinsel arzunun paradigmati k bir
biçimi olarak kabul edi liyo rdu ) eski topl umsal, dini, yargı­
sal ve siyasa l kontrol biçimleri nin modern altern atifi olarak
görülüyor olabilirdi.
Mcısıürlıı ııyım Nı•ılı·n /lir .Sorım lfıılln.. C .dıli .l H

Mastürbasyonun yükselişine dair bu siyasal açıklama,


aynı zamanda, Michel Fouca ult'nun on sekizinci yüz)·ıl
. sonları ve on dokuzuncu y üzyı l başl a rında yaşanan deği­
şimleri, Batı d ünyasında i ktidarın yürütül me tarzının aldığı
biçim ve bu deği şi min modern öznelliğin doğuşu sürecinde
kendini tüketişi çerçevesinde ele a ldığı çok daha genel bir
savıyla eklemlen mektedir. Bu sav kabaca şöyledir : Batı, hü­
kümdarın, tebaasının bedeni üzerindeki iktidarını serbestçe
urguladıgı bir durumdan, Foucault'nun " biyo- iktidar " ola­
rak adlandırdığı, erkeklerin ve kadınl a rın, oğlanların ve
kızları n iç d ünyalarının profesyoneller tarafından kontrol
edildiği (ki onların iktidarın uygulanacağı alanlar olarak
yaratılmasına bu profesyoneller bizzat katkıda bulunmuş­
tu ) bir yapıya doğru büyük bir değişim yaşadı. Bu, modern
toplumun her a lanında gerçekleşti ve asla cinsel meselelerle
sınırlı değildi. Ö rneğin, K ilise'nin yetki alanına giren defin
işlemi , doktorlar ve diğer sektiler yetkililer tarafından kayıt
altına a lınan ve incelenen ölüme, vaftiz işlemi de doğuma
dönü ştü . Ve ikisi birlikte " doğum ve ölüm i statistik leri "
h aline, sayımın ve bu yeni yeni gel iştirilen belgeleme siste­
mi üzerine bina edi len her şeyin hammaddeleri haline geldi.
Homoseksüellik, fuhuş gibi, tı bbi bir sorun oldu. 3 5
Ve sonuçta doktorlar, mastürbasyonu ve mastürbasyon­
cuyu ya rattılar . Bu yeni ahlaki ve tıbbi musibet aracılığıyla,
onlar ve onlarm kervanına katılanlar ( pedagogla r, a h l akçı­
lar, her türd e n uzman) sayısız oğlan ve k ızın, erkeğin ve ka­
dının ruhuna yerleştiler. Sözü edilen sayısız profesyonele
ruhsat ve destek veren devlet, bu cinsel saldırıyı belki daha
fazla alevlendirmedi ya da hızlandırmadı; ama bu unsurla­
rı ve daha başka birçok insanı " biyo- i k tidar " ağına düşür­
d ü . Farklı bir deyişle, modernitenin ve bireyin öyküsü -bas­
kıdan özgürlüğe giden- bir özgürleşme öyküsü değil, ikti­
dar uygulamasının yeni ve belki de daha sinsi bir biçime bü­
rünmesinm öyk üsüdür . Arzu, tutarsız bir şekilde, kontrol
noktası olarak tayin edildi. Uzun za mandır ahlaki ilgiden
uzak, sükunet içinde uy uyan mastürbasyon, büyük ve deh­
şet verici bir unsura, kişi ve toplum için bi r tehdide, doğru
.H 6 /d: "ışili h Vks

düzenin doğru düşünen tüm gardiya n larının olanca güçle­


riyle yiıklendik leri bir hedefe dönüştü.
On sek izinc i ve on dokuzuncu yüzyıllarda gizli ay ıba
karşı yürütülen kampanya, bazı açılardan, bütün bu söyle­
nenlere son derece mükemmel bir <>rnek ol uşturrnaktadı r.
Kanıtlar her yerde görülmekted ir. Doğuşuna şahit old uğu­
m uz ve Foucault'nun deyimiyle kendini "' ! seks hakkında !
sonsuza dek konuşma "ya, " söyleme yönelik düzenl i ve de­
ğişik biçim lerde teşvi k " e, "cinselliğin üreti lmesi"ne, bir di­
siplin rejimine dahil etmek için arzunun ayrı ntıla rına inme­
ye adamış bir toplumu görmek için sadece (onanistin ya ra­
t1lmasına başka herhangi bir metinden daha fazla katkıda
bulun muş olan) Onania'ya bir göz atmak yeter. itira f ve ah­
laki öğüt edebiyau yazarlarının uzun zamandır farkmda ol­
duğu üzere, üstüne gittikçe, günah daha gerçek ve cazip bir
hale gelebilir. Başka türlü onlarla hiçbir zaman karşılaşma­
yacak, bu yüzden de kafalarındaki sorular hakkında nispe­
ten çekingen lik duyan k işileri n önüne bel ki de baştan çıka­
rıcı unsurlar koyu luyordu. Mesela, on yedinci yüzyı lda çok
satan dini öğüt kitapları yazarı Jereıny Tayl or, bu konuda
tek bir örnek sunmaktadır. ( Katolik i tira f yazrn ında elbette
çok daha fazla örnek bulunmaktadır; ancak bu, yanm yüz­
yıl ya da biraz daha fazla zaman sonra Onan ia'yı üretecek
çizginin doğrudan içinde yer almaktadır.) "Okur, ! burada !
dur" diye uyarmaktadır yazar; ''iffetl i bir ruha ya da temi z
duygulara sahip veya e n azında n n e ya pıp yapmaman ge­
rektiğini değerlendirmeye yatkın değilsen, aşağıdaki bö­
lümdeki c)ğü tleri okum a . " Bu, gerçekten baştan çıkarıcıdır;
ancak direnemeyerek devam eden okurun fiilen ka rşı karşı­
ya kaldığı şey, hayli ı lımlıydı. Onlar belki de günah işlemek
için yeni fiki rler edinecekler; fakat bunun için uğraşmaları
gerekecek ti . 3 6
Ok urlarını davet ederken tamamen aynı uyarıda bulu­
nan ve sonra durmak bil meyen Oıı a ııia'da durum öyle degil­
dir. Sessiz ka lmayı tem bihleyen eski bir geleneğe, neden ar­
tık sadece o gelenek i h lal edil irken itibar cdi ldi�i ni sormak
gerekmektedir. E ndişe şudur: Kitap hdki <le " iffetsizl ik so-
Mmtüı-b rnyon Nı·ılı·n Uir .Sonın l l<ılinr (Jfl.!i 317

runu olan budala insanların fantezi lerine malzeme sağlaya­


ca ktır. " "Okurdan burada d urması nı ve iffetli kalmaya ni­
yeti yoksa ya da en azınd a n ne yapıp ne yapmaması gerek­
tiği n i bilmeye eğil imli değilse, devam etmemesini rica edi­
yorum" d iye uyarıda bulun ulur. Ancak John Marten, ilk
baskılar hariç, tüm baskıların içindekiler listesinde, ileriki
sayfalarda, ortak mastürbasyon sonucu klitorisleri olağa­
n üstü büyüyen ve gerçek erkeklik organlarıyla karıştırılan
iki Roma lı ra hibeye dair klasi k on yedinci yüzyıl pornogra­
fi öyküsünün varlığını ilan edene kadar masumiyet havası­
nı koruyabilmektedir. Onania ' nın baskıdan baskıya, oğlan­
lardan ve kızla rdan, erkeklerden ve kadınlardan gelen, ah­
la ksız mastürbasyon edimini nasıl öğrendiklerini ve daha
sonra onu ha ngi koşullarda yaptıklarını anlattıkla rı gerçek
veya k urmaca mektuplarla büyümesinin zararı yoktur.
Mektuplar bi r ka hvehaneye bırakılıyordu ve doktor, özel­
likle kadınların anlatımlarını önemsiyordu; çünkü ilk bas­
kılarda, onların bu ayıba düşkünlük göstermedikleri ya da
mastürbasyonun onlar için erkekler için olduğundan daha
az tehlike taşıdığı yön ünde yanlış izlenimler yansıtılmıştı .
M astürbasyon karşıtı yazının ilk yüz yılı, Foucault'nun
i fadesiy le, mesele üzerinde konuşmaya, olağanüstü büyük
ve u luslararası ölçekte bir daveti içeriyordu. Hiçbir gizl i
ayıp bu kadar aleni hale gelmemişti. Tissot, kendi çalışma­
sının 1 766 baskısının öncekinden üçte bir oranında daha
hacimli olmasının nedenini şöyle açıklıyordu: " Örneklerle
korkutma, fikirler yol uyl a ikna etmeye göre daha etkili ol­
d uğundan, ne kadar örnek aktarsak azdır." On sekizinci
yüzyıl lngiltere 'sinin en geniş cinsel sorun kliniğinin sahibi
olduğunu iddia eden James H udson, ücret karşılığı cevap­
layacağı -ve ya yımlayacağı- kişisel istek ve mekt_uplar talep
ediyord u . On dokuzuııcu yüzyıl başlarında bir yazar, tam
Foucault'ya göre bir i fadeyle, kendisine yazanlardan, "va­
kaların mümkün olduğunca EN iNCE ayrıntısına kadar
anl atılmı ş olmas ı " nı isti yord u . ·1 7
Bu keşfetmeye, tasv ir etmeye dönük söylem ve gençlikte·
ki ve yaşlıl ıktaki mastürbasyon faa liyetinin ayrmtılarına ait
bilgi leri sürek li toplama eğilimi yüzyıllarca devam etti; ki·
mi yerde hir suç oluşturu luyordu; kimi yerde suç (elbenr
onanizm ) he m ki rli gizli bir k işiliği açığa çıkarıyor hem dr
daha ileri edepsi zlikleri besliyordu. Kimi yerde bir başkn
güna hsız suçluya, gittiği yolların günahkarl ı k içerdiği öğre·
tiliyordu. Ve daima, gizli günahın, düşmanlarının iddia et­
tikleri k adar kolayca tespit edilemeyeceğine dair paranoid
bir kaygı söz konusuyd u . Bir lngiliz okul m üdürü, oğlanla­
rın, " iç dü nyalarının deneyimli bi r göz için ne kadar aşi·
kar" olduğundan tamamen habersiz olduklarını yazıyordu;
müdü r bir kere güvenleri ni kazanınca, onlardan "iç dünya­
larının ta ri h i " ni anlatmalarını istiyord ı.ı . Bazen iş aciliyet
arz ettiğinde, sadece "iffetsizliğin etki lerine maruz kaldıkla­
rı açık" olan oğlanları, diğer zamanlarda ise herkesi sorgu­
ya çekiyordu. Oğlanların hiçbir şeyin onların sırrın ı ortaya
çıkaramayacağı yolundaki inançlarının yanlış olmasına
karşın, bazı vakalar gözden kaçıyord u; görünüşte sağlıklı
olan çocuklar, mastürbasyoncu çıkıyorlardı. iki kat gizem,
onların daha da uyanık ol malarını gerektiriyordu. Bunların
yanı sıra, iyi eğitim li okul müdürü, George Eliot'ın bir göz­
lemini örnek olarak sunuyord u : "Günlük sıradan hayatı ·
mız, şevk dolu çaba ve eylemlerden oluşan bir paravanın
arkasında kendimizi birbirimizden gizlemekten başka bir
şey değildir. " Böylece, cinsel tabiatında tüm saflığıyla orta­
ya konan gerçek benlik keşfedilmeyi ve Foucau lt'nun anla­
tımıyla, iktidar şebekesine eklemlenmeyi bekliyordu)!!
Tıbbi ve daha geniş anlamda pedagoji k scientia sexua/is ta­
rafından " seksin gerçeği"nin ve bir patalojik cinsellik kate·
gorisi olarak "masrürbasyoncu "nun üretimi, Foucault'nun
ifadesi kullanılacak olursa, pek ustalıkla yapılmış bir iş değil­
di. "Edim ne kadar gizli olursa olsun" deniyordu on doku­
zuncu yüzyıl başla rına ait bir tıp sözlüğünde, " o, silinmez hir
işaret bırakır"; ki onun kurbanları "scnsus rncdicusıı- terimiy­
le ifade edilen öze 1 bir yetiyle ancak anlaşılabilir. " .l9

' Tıhhi sı:7gİ. ılokıur saı:i,i. (ç.n . J


Masriirl><ıs.vı ın ."J ı·ılm Bi r .'i.mın lfıılinr < ;,·lılı .1 1 9

Genel an lamda, mastürba syon hak kındaki derin kaygı­


nın, mutl akıyetin yıkı lmasını , siv i l toplumun yükselmesini ,
yasa l a rın ulaşama dığı bir öze l alanın yaratı lmasını, ahla k
v e uygulamalarının sekülerleşmesin i içeren siyasal ve kültü­
rel dönüşümün bir parçası olduğu açıktır. Bu kaygı, uzun
zamandır doğanın terk edilmesi ve ahlaki çürümenin bir
işareti olara k görülen sefahatin önündeki engellerin yıkıl­
masıyla aynı za manda ortaya çı kmıştı . Ulaşılması çok ko­
lay böylesi bir sefahat alem inin aşındırıcı etkisine karşı top­
lumu artık ne ilahi takdir biçim inde d üzenlenmiş hiyerarşik
bir dünya düzeni ne de kısıtlayıcı devlet yasa ları koruyabi­
lirdi. Cinsellik moderniteye giden bir yol olsun ya da olma­
sın , onlar aynı yörüngeyi paylaşıyorlard ı . Ahlaki özerklik,
daha genel anlamdaki yönetime giden yolda bir köşe taşıy­
dı.
Fakat, buna rağmen, hayal gücünün, gizliliğin v e bağım­
lılık oluşturan aşırılığın, yani mastürbasyonun taşıdığı üç
tehdidin ahlaki özerklik açısı ndan neden bu kadar merkezi
bir hale geldiğini açıklamak için politik alandaki -ya da ik­
tidarın kendisini hissettirme biçi mindeki- değişikliklerden
bahsetmek, ancak kısmen yol a l ma mızı sağla r. Bu bir ölçü­
de, kronolojik bir meseleden kaynaklanma ktadır. Ama baş­
ka taraflara yönelmemin i k i nedeni daha bulunuyor. Fo­
ucault'nun cinsellik tarihinin birinci cildindeki anlatımında
açı kça görülen, modern öznelliklerin arzunun tahrikiyle na­
sıl yaratıldığına ve ardından yeni iktidar teknoloj ileriyle na­
sı l hakim hale geldiğine dair genel yaklaşımın tamamen
doğru olduğunu düşünmüyorum . Ve bunun nedeni, siyasal
öykünün ( ya da en azından iktidarın işleyiş biçimi üzerine
değil " modern benlik" üzerine odaklanan kısmının) daha
ilgi çek ici başka bir öykünün bir parçası olma sıdır: Ticari
kültürle sivil toplumun ortak yürüyüşünün öyküsü.
K ronolojik meseleyle başlıyorum . Evet, kendi kendini
kirletme, yeni bir yasal düzenlemenin siyasa l otoriteyle cin­
sel beden arasındaki i lişkiyi dönüştürmekte olduğu Alınan
devletlerinde, Aydınlanına'nın gi.i nahkar ruh ikizi gibi gö­
rünüyord u . Ancak, siyasal durumun her birinde çok farklı
olduğu İ sviçre, Hollanda, İngiltere, A merikan kolonileri,
İtalya ve hatta İspanya' da da bu rolü oynadı. Ayrıca, örne­
ğin Alman sürecine bakıldıgında, Rechtsstaat 01 meselesi çö­
züldüğünde mastürbasyonla i lgi li heyecan yok olmadı. Baş­
ka bir şey, çok sayıda insanı, başta, mastürbasyoncu ların
kendilerini ve i k i yüzyıllık siyasal değişimin her türlü güç­
lüğüne göğüs gererek onların bu kötü alışka nlıklarım s ı nır­
lama arayışında olanları rahatsız edecek bir biçi m de , tek
ba şına seksin gücünü korudu.
Ve evet, beden hakkında bazı gerçekler keşfedilmi şti;
evet, söylemsel bi r tür sapık -mastürbasyoncu- üretimini
"stratejik güç i lişki leri alan ı"na yerleştirebiliriz; ama alan,
düzgün o lmakta n uzaktır. Mastürbasyon hakkında k i kay­
gı, cinsel beden disiplini çerçevesindeki benzerlerinden ta­
mamen farklı bir yapı dadır: Kadın bedeninin ••histerisizas­
yon "u; üreme davranışının sosyalizasyonu (Malthusçu çi f­
tin faa liyetlerini yönlendirme çabası; sapkın hazzın ••psik i­
yatrizasyon"u, homoseksüel patolojinin yaratı lması ) . Bu
gruba, ayrı bir yapı olarak, fuhuş eklenebilir. Bunların hep­
si, birtakım profesyoneller için bilimsel araştırma konusu
oluşturmuştur; ancak çok farklı zamanlarda ve farkl ı b i­
çimlerde. M astürbasyon yüzyıl önce bir sorun olarak öne
çıkmı ştı; cinsel yaşamın diğer yön leri doktorlar ve pedagog­
ların araştı rma alanı haline gelmeden hayli evvel, neredey­
se iki yüzyıl önce ise başl ıca ayıptı . Diğerlerinden farklı ola­
rak, devlet tarafından d üzen lenmiyordu: Mastürbasyonun
ne zaman yasal ya da yasad ışı olduğu, ne zaman denetim
altına alındığı ya da alınmadığı konusunda, " homoseksüel­
lik", doğum kontrol ü , çocuk d üşürme ve fuhuş için verebi­
leceğimiz gibi ta rih veremeyiz. Gizli �ünah, sekse dai r yeni
bilimlerin ele aldığı diğer tüm kon ula rda n hem daha m ah ­
remdi hem de d a h a ev rensel düzeydeydi ve yüzyıl lar boyun­
ca, çok fa rklı siyasal ortamlarda var lığı nı sürdürdü. Sa dece
toplum içindeki şu veya bu grubu değil, herkesi tehdit ed i-

• Alnıanc.ı, hukuk dr\·ll'tı. (ı;.ıı. )


Mıısıiirbas 1 <1n Nı·dnı Bir Sorun /fa/ini' Gı"/cli 32 1

yordu. Yalnızca sosyal ya da cinsel düzen değil , oğlanlar ve


kızlar, erkekler ve kadınlardaki tüm arzu ekonomisi onun
tehdidi altındaydı.40
Eğer siyasa l değişi m, modern mastürbasyonu n nedenle­
rini arayacağımız temel alansa , eğer mastürbasyon, cinselli­
ğin iktidarı n çıkarı içi n ku llanılması biçimindeki daha geniş
ölçe k li bir dönüşümün bir parçasıysa, o zaman kronoloji
önem taşımaktadır. Modern benliğin yaratıl masında tek
başına seksin yeri üzerine herkesten daha derinden kafa yo­
ra n Foucault, bir parçası onanizme saldırı olan, kendi i fa­
desiyle , "ta mamen yeni bir seks teknolojisi "nin ortaya çık­
tığı on sekizinci yüzyıl sonları üzerinde yoğunlaşır. Sonuç­
ta , bu teknoloji de, gücün doğasındaki büyük bir değişimin
bir parçasıdır (ondan kayna klıdır da denebilir): "Hüküm­
ran gücü temsil eden eski ölünün gücü ( . . . ] yerini bedenle­
ri n yönetilmesine ve yaşamı n hesapl ı idare edilmesine bı­
rakmıştı. " "Tümüyle gerçek bir tarihsel oluşum " olarak
cinsell ik, bu yüzden, Foucault'un anlatımında, yeni bir güç
biçiminin ta kendisidir: " Hükümranlık i mtiyazının" yerini
"çok yönlü ve hareketli bir güç i lişkileri alanının" alması.
Ancak gelişm eler bu sırayla olmamıştır. Mastürbasyon so­
runu , on sek izinci yüzyı lda, "cinsel l i k " ortaya çıkmadan
önce, tüm Avrupa kültüründe etkin olmuştur.4 1
Ancak kronolojiden daha öneml isi, siyasal izah, gelişme­
lerin nası l vuku bulduğunu ve dolayısıyla da, neden sorusu­
nun cevabını vermez. Otonomi ve özgürlüğün gerçek bir
büyüme sergilediği bi r dünyada, bi reylerin , ulaşabildikleri
geni ş yeni seçenekler dizgesini değerlendirebil mesine fırsat
verecek özyönetimin içsel mekanizmaları n ı yaratmaya dö­
nük gerçek bir ihtiyac ın söz konusu olduğu doğrudur . Eği­
timcilerin, doktorların ve ahl akçı ları n , tutarsız bir biçimde,
arzular üretti kleri ve sonra da otoritelerini onları bastırma
yolunda kullandıkları da doğrudur. Her bir vakada onların
açık veya esas moti flerinin bu olup olmama sı ayrı bir so­
r und u r . John Marten, şaşaalı an latımının, m a s t ü r basyon u
öğrc11r1ı insan sayısı nın artışına nası l katkıda b u lund u ğ u n u ,
böylece mu hteınelen. sonuçlarını ücret karşılığı tedavi ede-
3 22 1 dr Kiş ililı �,·/ıı

b ilece ğ i çok ciddi bir kusur yarattığın ı bi l iy o r o l ma l ıyd ı .


Evet, bir otorite söz k onus u yd u ; ancak hiyo - iktidar değ i l ,
kişisel kazanç e l d e etme kaygısı çerçevesinde. Açık hir bi­
ç i mde , pedagogl a r, otoritelerini, sonu gelmez bir biçim d e
sek s hakkında k o n uşmay ı teşvik etme ve ardından da suç­
lama aracı lı ğıyla a rtırmı şlardır. Anca k bu, modern toplu­
mun, ta h ak küm a l tındaki öznelliklerin bir ürünü olduğu
yol undaki daha genel y a k la şım için bir kanıt oluştu r m az .
Başka bir deyiş le, arzu n u n , bu yolla onun üzerinde ve onun
etkisi altındaki kiş i le r üzerinde otorite kuran p rofes yonel l e r
tarafından tutarsız bir biçimde üretilmesi, elbette söz konu­
su olmuşt u r. Ancak bu genel bir teori düzeyine çıka rı lamaz.
Foucault, cinsellik tarihi üzerine ça l ışm asının sonraki iki
cild i nde m a stü rbasyondan nadiren söz eder; bunlar da on
dokuzuncu yüzyılla deği l , antikiteyle ilgilidir ve bunun için
ha k lı nedenleri vardır. 3 . Bölüm'de gö rd ü ğümüz ü zere ,
mastür b asyon, doktorların veya fil o zofların , b e nl iğin ko­
runması ve ahlaki açıdan otonom insanın ya ra tıl m ası hak­
kındaki düşünce lerinde neredeyse hiçbir rol oynamamıştır.
Bununla birlikte, modern dünyada, ben lik ile tek başına
seks arasındaki ilişki hayati bir mesele haline geldi . Bu ye ­
ni cinsel lik, bu y ü zden, asıl olarak, Foucault'nun terimleri
çerçevesinde ko n uş u rsak , bi lgi ya da iktidar deği l , benlik
göz önünde tutularak üreti lmişti.

Benim Açı k lamam

Bu yüzden, be n, devle t i n ve hatta devletle sıkı bağlantı ları


olan profesyonel lerin y apt ı k lar ı n d a n d o lay ı değ i l , sivil top­
lumun kendi ü ye l e ri lızeri ndek i i ş l e y i ş i nden dolayı mastür­
basronun u yga r l ı k ve l i bido ( a h l a k i özyöneti ın in başarı ya
da baş a rısı z lı ğ ın ın en a ç ı k gör ü l d üğü, cinselliğin özel biçi­
mi) a rasında te m e l çatışma a l a n ı h al in e geldiği görüşünü
içe re n bir a ç ı k lama s u nacağı m . " N eden ? " sorusuna cevap
vermek için, 111 <\st u rbasy o n u n sc:ın bol ize et t i ğ i kaygı l a r ın
gen i ş k i.il ti.ircl b ağl a m ı n ı sorg u l a m a k u zc rc b i r a d ı m ge r i ye
,Mıı sıi.irmuwn Nı·ıkn Bir .Sorun / lalinr �rldi 323

gideceğim: Hayal güc ü , mahremiyet ve tek başınalık, a şırı­


lık ve bağı mlılık. Ve bu bağlam, on sekizinci yüzyıl ve son­
rasımn yeni ekonomik fa aliyetleri ni yaratan sivil toplum­
dur.
Başka bir deyişle, mastürbasyon tam anlamıyla hayal
gücü, tek başmal ı k ve aşırılığın yeni bi r önem kazanmasıy­
la ve yen i bir end işe kon usu oluşturmasıyla birlikte öne çık­
mıştır. Özel ayıp, devlet i le birey arasında aracılık yapan
bir toplum ve arzuya daha fazla -ve giderek daha da fazla­
bağımlı bir iktisat düşüncesinin yaratıldığı bir dönemin gü­
nahıdır. Bu arzu, sadece söylemin değil, tüm ticari sistemin
de ürünüydü. Uygarl ık, kendi talepleri ni, bu yeni dünyanın
arzulayan ve artık ahlaken özerk olan öznelerine her yolla
dayattı; fakat cinsel beden çerçevesinde hiçbir şey daha
önemli değildi. O, yeni a nlamlar kaza narak, sosyal deneti­
min, pazar disiplininin dışında kalan, dünyanın düzgün iş­
leyişini tehdit eden her şeyin semholü haline geldi. Mastür­
basyonun yirminci y üzyıldaki rehabilitasyonu ise, a ksine,
yeni bir cinsel ve a hlaki düzen talep eden pol itik bir hare­
ketin parçasıydı. 1 970'lerin başlarında tek başına seks,
benliği, Aydınlanma 'nın ve takipçilerinin onu sokmuş oldu­
ğu sivil toplumun ve ataerkil cinsel düzenin d üzenleyici me­
kanizmalarından kurtarmanın bir yolu olarak görülüyordu.
O, kendini yönetmenin , lıendin i kontrol etmenin bir göster­
gesiydi, yoksa onların çöküşünün değil. Bu yüzden, mastür­
basyonun tarihi hayal gücünün, tek başınalık ve gizliliğin,
şahsi ve a leni olanın, aşırılığın, bağımlılığın ve artık din ya
da organik bir sosyal düzen çerçevesine oturtulamayacak
bir bireysel seks etiği ne doğru ilerleyişim izin çeşitli aşama­
larındaki kontrol çabaların ın tarihidir.
Açıklamama, mastürbasyon ve pazar üzerine bir anla­
tımla ba şlayacak ve daha sonra mastü rbasyon ve özel oku­
maya döneceği m; ancak bu, ekonominin, mastü rba syon
h a k k ın d ak i kaygının üretildiği gerçek çerçeveyi sağladığı,
kültü rün ise sadece bir ya nsıma ya da i k incil düzeyde bir te­
zahür alanı olduğunu düşündüğüm için deği ldi r . Böyle bi r
yaklaşım yerine, yen i tek b a ş ın a ay ıbın, her iki alan için de
3 24 rth Ki�ililı Srlıs

ortak, daha genel ifadey le burjuva toplumuna a it bir sorun


örneği olarak önüm üzde durduğunu öne sürme niyetinde ­

yim. Veya farklı bir deyişle, mastürbasyon, onu oluştu ran


parçalar değer kazandığında etik açıdan merkezi ve tehl ike­
li görül ür hale ge ldi. D ü nya tarihinde hayal gücü hiçbir za­
man, bu kadar fazla al a nda (ekonomi, edebiyat, sanat dal­
ları }, bu kadar önemli bir görünüm arz etmemişti . " imgele­
min hazları " ( deyim Joseph Addison'a aitti r), Avrupa 'nın
eğitimli orta sınıfını büyüsü a ltına a lmıştı. Bu hazlar e debi­
yatın, tiyatronun, m üziğin, resmin ve diğer " k ü ltür" uğra­
şılarının temel, birleştiri ci unsuru hal ine ge ldi .42
A şırılık hiçbir zaman bu kadar övülmemiş, daha önce
onun peşinden demokrati k bir biçimde h iç bu kadar koşul­
mamıştı . Tek başınalık ve mahremiyet, devlet ve topluma
karşıtlığın odağına hiç bu kadar keskin bir biçimde oturtul­
mamıştı. Onların taşıd ığı muhaliflik, düşünceyi her düzey­
de etkiledi : Özel kazanç, kamunun iyiliğine vesile olabilir­
di; tek başınalık, ahlaki ve ruhsal tazelenmeye dönü k bir
zaman dilimi, hareketli bir sosyal dünyan ın gürültüsünden
bir kaçışt ı Son olarak, hazzın yıldızı parlam ıştı: imgelemin
.

ha zları; faydacılığın kaynağı ( bu yaklaşımın temelinde insa­


nın haz a rayışı ve acıdan kaçınması yatma ktadır). Diğer bir
deyişle, mastürbasyonu bu derece yanlış kılan ne kadar un­
sur va rsa, yaygın b içimde k ıymete bindi, övüldü ve tartışı l ­

dı. Fa kat bu, onların kötüye k ullanılmasını daha da tehli­


keli h ale getirdi; neredeyse, tek başına ayıp var olmasaydı
bile, onun -burj uva uyga rlığının görkemini tehdit edecek
bir tür iblisin- yaratı l masının zorunlu olacağı insanın aklı­
na gelmekted ir.

Mastürbasyon , Modc nıitc ve Pazar

On yedinci yüzyıl sonu ile on sekizinci yüzyı l başlarında


hızla bi.iyüyen ticaret ekonomisi mastü rbasyona dair yeni
hir soruna neden olmadı ; yeni finans kurumları ya da b u
k u rumla rın ba şarısızl ıkları d a öyle. Ancak tari hin o büyük
Mmr iu-l•cıswıı '' ' " "'" l>iı "' ' ' " " l fıılinr (;f'lcli .l 2S

sa h nesinde, piyasa ekonomisi ve kredı sisteminin hayali te­


melleri, mastürbasyon la aynı a h l a k i ve ıı�ikoloji k soruy u
sordu. Daha önce i leri sürd üğüm �i bi. eğer mastürbasyon
hayal gücüyle ilgil i pato loj ik bir durum, hiçbir sınırlamaya
tabi olmayan bir edim, son suz hazzın yarattı�ı sonsuz arzu­
ya i l i şkin bi r doyumsa , geniş kapsamlı bir soruna özgü bir
vaka olara k değerlendirilebilird i : Bu sorun, gerçek mal ve
hizmetlerin somut gerçek liğine pa muk ipliğiyle bağlı, muci­
zevi bir şeki lde hayal edilemeyecek bir bolluk vaat eden ti­
caret-kredi ekonomisinin ahlaki açıdan rahatsız edici özel­
l i kleriyd i . Bu rahatsızl ıkla bağlantılı som ise, sosyal liğin ya
da herhangi bir kamusa l erdem biçiminin özel arzu ve özel
kaza nç ç ılgı n lığı n ı ayakta tutup tutama yacağı sorusuydu.
Bu konular ilk önce, Hollandalılardan sonra ilk büyük sivil
toplum olan ve örnek oluşturan lngiltere'de yaygı n şekilde
tartışı ldı; fa kat konuyla ilgi l i tartışmalara başka ülkelerde
de rastlama k mümkündü.
O dönemdekiler, seks ve tica retten benzer terimlerle
bahsediyorl ardı. Montesquieu'nün l ran sarayındaki k u rgu­
sal habercisi, Avrupa'ya yazdığı mektuplarda " organizma­
nın en sağlıklı kı sımlarına bile sirayet eden hir hastalık"tan ,
her gönülde " h a bire ça�layıp duran bi r şehvet" ten söz eder;
öyle ki, "en erdeml i adamlar"' hile " utanç verici işlere" kal­
k ı şmaktadırlar. Haberci bu rada ma stürbasyonu değil, ken­
dini açıkça ele veren hir gizl il ikle, John l .a w'ın, karşılıksız
hayal lerin borsa senetlerine fa ntasti k de�erler kazandırdı�ı
" Mi ssi ssippi Baloııu " n u i ma etmektedir. Söz konusu şeh­
vet, cinsel ha zza d�il paraya yönel ik şehvettir. Bir sonra k i
mektupta, ti.im bir ci nsel sistemin çüküşüne tanı k oluruz.
Zelis ca miye giderken yol d a peçesi n i düşürerek herkesin
onu görmesine sebep olur; Zashi kölelerinden biriyle yata­
j:!.a girer; ge ııciıı biri haremde yakayı ele verir; böylelikle ka­
m usal ile ö zel arasındak i engel ortadan kal kar.H Bir alan­
daki dizgin len memi ş arzu, bir başka alanda kendisini h is­
settiriyor g ibi görünmektedi r.
Mastürba syon gi bi kredi sistemi de " sü rekli ola rak dü­
şünsel ıstı rapl a r ve korkular" yaratıyor; gene mastürbasyon
326 frk l\ iıi lıl� .-..·il>

gibi "öyle göz ü k mediği halde kendisini dayatıyor" ve kur­


banlarını, onl�mn şehvet ateşi ni " bir parçacık ol sun" sön­
dü rmeden, " bir deri bir kemik" bırakıyordu. "Gizl ilik ko­
miteleri " "hayal gücü " nün mastürbasyon kurbanlarını baş­
tan çıkarmasına benzer biçimde yatırı mcıları cezbeden " ha­
yali hi sse senetlerini " soruşturuyordu . Mastürbasyoncun un
yaşadığı tatlı duygularm " ustaca had safhaya yükseltilme­
si " gibi , " usta lı klı oyun lar " la hisse senetlerinin değeri yük­
seltilmekteyd i . Her i kisi de, arzuları besleyen fakat aynı za­
manda cezalandıra n düzmece, kırılgan gerçekli klerin haya­
li dünyasında yer almaktaydı . Mastü rbasyon gibi " Balon
! göz boyama ! " da temelsiz, içi boş, "aldatıcı bir göste­
ri " ydi. " Bir kadın böy lesi bir göz boyamacılığa ne diye te­
vessül eder k i ? "44 Her iki alanda da problem, doğal sınırla­
ra sa h i p olmayan ve kendi kendini üreten arzuydu. Bu a rzu
çok güçlü, temel bir ihtiyaçtan ya da ilk günahtan değil, ha­
yal güciı ve k urgudan doğmaktaydı. Bu tür arzu lanus* gi­
bi iki yüze sahipti : Hem ticaret ve kredi sisteminin ( i lerle­
menin motoru ) , henı de kendi kendini kirletme günahının
itici gücü, onların kültür ve toplum ötesi vahşi ortamdaki
ruh ikiziydi . Artık yeni bir pazar ahlakı söz konusuydu.
Bir başka deyişle, mastürbasyonun gizli, tek başına ve
aşırı gibi sıfatlarla evgin bir problem olarak dra matik, ani
ve kök ten yenilikçi bir biçimde formüle ed ilmesi, tam da
yeni ekonomi problemi iizerinde arzunun izdüşüm lerini bı­
rakmaktaydı . Bu ekonominin, özel likle de onun kredi aya­
�ının yaygın lığı para, m ü badele ve değer için sağlam bir re­
mel in varlığın ı gerek l i kıl maktaydı. Bir şeyleri yok yere, te­
melsiz ve sınırsız biçimde tasavvur etmek, ekonomi k alan­
da teh l i keli bir gelişme olarak göri.ilüyordu; bu hayaller ve
fanteziler beden i a llak bullak ermekteydi. Spekülatör ile
mastürbasyoncu aynı sahan ın oyuncusuydu; sadece onlar
değil, iç rahatl ığın ı bir şe yl e r satın almakta bulmaya çalışan
herkes içi n de aynı d u ru m süz konusuydu. Bundan kaçış

hki Rom:ı \b iki \'İııc '"h ıp hır ıl.ılı. i \·.ıı . I


Masıürlxısyıırı !•frılm Hiı· Sonırı H<tlıııı· ( ;rfılı .\2 7

yokru; eski dini yasak ların zay ıflamasıyla birli kte, makul
bi r a hlaki d üzen , arzu , özel kazanç, ınurluluk , kurgu ve ha­
yalden ol uşan bu geniş külturel ortamla barış içinde yaşa­
mak durumundayd ı .
Mastürbasyona i lişkin k aygı, bedeni iradesi altına alan
yeni bir siyasal ve e konomik düzene i lişk i n kaygının bir ifa­
desiydi. Bu .. bir Adam Smith problem i " ydi; bir başka ka­
yıtta, filozoflar özel k azanç i le kamu yararını bağdaştırma
ikilemine bu adı vermişlerdi . (Smith Thc Wcalth of Na tions ta '

( Ulusları n Zenginliği ) bu nun, az y a da çok, görünmez elin


işleyişi yoluyla kendiliğinden gerçek leştiğini ileri sürmüş,
gelgelelim The Theoıy of Moral Sentiınents ( Ahlaki Duygular
Kuramı ! adlı eseri nde açgözlülüğü zapturapt altına almada
insanlar arasındaki etki leşimin, özell ikle de kendini bir baş­
kasını n yerine koyma yetisinin, önemine işaret etmiştir.)
Onanizm, açıkça toplumsal a lanın dışında durmaktaydı ve
(piyasanın ( görünmez eli işlevini yerine getiremiyordu; çün­
kü o, alışverişi öngörmekteydi. Mastürbasyon, avangard sı­
nıfın bir yandan a rzu ateşini körükleyip bir yandan da bu
ateşin iyice alev a lmaması için alınmış geleneksel koruma
önlemlerini tuzla buz ettiği bir kültür ortamında, izin veri­
lebilir benci llik ve sefahat sınırlarının dışındaki tehlikeli ze­
mini oluşturmaktaydı.4 5
Tissor'ya v e Aydınlanma ' n ı n doğal eriğine inanan diğer
yeni mastürbasyon yaratıcılarına göre, bireysel arzular sınır­
lanabilir ve "doğa" nın hik metine boyun eğilmesi suretiyle
toplumsal iyilikle uzlaşrırı labi lirdi. "Gerçek ihtiyaç" doğal
sınırlar belirlemekte, teoloji k yanıtların gücünü yitirdiği bir
dünyada i nsanları doğru davranışlara yönlendiren bir kıla­
vuz, aşırılıklara karşı bir fren, topl umsal uyumun bir temi­
natı olara k işlev görmekteydi. "Gerçek ihtiyaç" sağlıklı (cin­
sel ! birleşmeyi sa�l ıksızından ve daha da önemlisi, mastür­
basyon yapma arzusunu diğer cinsel arzu türleri nden ayırt
eden şeydi. Doğa, toplumsal cinsell iğe giden yolun başla ngıç
noktasıyd ı ; ama öte yandan kurgu, fantezi ve hayal gücü, kı­
sacası sahte arzula r, onanisci çı lgı n ca aşırıl ıklara sevk edi­
yordu. Kişinin güna hını "doğaya aykırı " kılan, cinselliğin o
v a rsayı lan te losunun ( ü reme) ç i ğnenmesi de�il, (doğanın
ötcsı nc �eçıne an la m ı n d a ) ·· �erç ekl i k '' i n ç i ğnen ın esiydi.
Yay�ı n bi r on sekizinci yüzyı l k a tego ris i olan "uygarlık has­
ta l ı k ları .. , aşırı b i r 1 ü k s tüketime kapılıp bu kılavuz i lkelerin
göz ardı edi lmesi sonucunda ortaya çıkmaktaydı. Öte yan­
dan, bu il kelere bağlı kal a n l a r i se, ruhsal ve bedensel olara k
sağlıklı bir yaşam sürmekteydi ler. Cinsellik bağlamında, bü­
tün bunlarla paralel lik arz eden bir alan söz konusuydu.
" Doğal i htiya ç l a r" a dayal ı cinsel ilişkinin bir erkeğin kendi
kendini uyarmasından çok daha sağl ı klı olduğ u d üşünülü­
yordu; Encyclopcdic'nin belirttiği gibi, "sadece i htiyacın sevk
ett iği " m a s türba sy on bile o kadar da kötü değildi. Ancak,
daha önce de gördüğümüz gibi, kendi kendini kirletme bu­
nun ötesine u za n maktaydı . Mastürbasyon hastalığıyla i lgili
yeni tıbbi yaklaşımların ana ekseninde, saygın bir Fransız
ansi klopedisinin 1 8 1 9'da belirttiği gibi, " modern [ticari )
toplum ların ulaştığı yü k sek uygarlı k düzeyi "yle gidere k ar­
tan ölçüde bağlantılı olan o dipsiz talep vardı. Dönemin bir
diğer hekimine göre, mastürbasyon, "aşırı lüksün, aşırı bil­
ginin ve uygar lığın diğer kötülüklerinin yayılmasının" bir
sonucu olarak " büyüyen bir şer"di.46
Bu açıdan bakı ld ığında, tek başına seks, Y u nanlıların
Persleri alaya almalarından ve Cato'nun eski cumhuriyete
ait erdemlerin geçmişte kalmasına ağıt yakmasından bu ya­
na, ahlak eleştir men lerinin yakınıp durduğu bir yumuşak­
lık, lüks yaşamın bir ba şka kötülüğü gibi gözükebi lirdi. Fa ­
kat artık ·daha tehlikeli bir hale gelmişti; çünkü lüks ve şa­
tafata getirilen ya s a klamalar gevşemişti . Hoş şeyleri toplu­
mun dar bir katmanıyla sınırlayan din ve ahlak temelli ya­
sala r a rtık yo k tu . Aslında, lüks şe yler, artık ürettikleri söy­
lenen iy i l i k sa ye s inde , büyük ölçüde, a hla k i olarak rehabi­
lite e d i l e b i l i rdi . Lüks ve kon forlu şeyler ticaret ve endüstri
tekerleri nin dönme s i n i sağlıyor ve herkes hundan istifade
ediyordu; i nsanlar ne d e n l i çok lüks tüketim yaparsa herkes
i ç i n o denli iyi o l m akta y dı. Fa k a t ma st ü r b asyon bu tür tat­
min edici özell ikleri ol m a y a n b i r lükstü; ç ü n k ü o gerçekte
lı içlıi r şeyd i , sa hte bir h a zdı . 4 7
,\.lıNİll l�I SIPIJ ·°"'''' 11 t:rı \,,, 1111 f fııfıllf" ( ,.·fılı l! ':J

Tissor'mın " muhtaç olmadı�ı ını z ha ide i h tiyaca boy un


eğiyoru z " »olundaki şikayeti es k i a h l a k i a ğ ı t ge lenc�iylc
u y u m içerisindeydi; ancak hu kez yeni k urra rıcı bi tiş hölli­
mü yokt u. Mastürbasyon , k u şcü yü y astıklar \'e aylak del i ­
k a n lıların yu muşak hayatları gi bi, kendinden menkul h i r
lükst ü : gereksiz ve rozla ştırıcı . " insani arı n 1 kadın ya da er­
kek! ken dilerini sahte arzul a ra kaptırma ları " bu çürümenin
kökeninde yata n şeyd i ; varlığın gerçek cinsel coşkusu, c.hi­
zenli ola rnk kültür ve fa n tezi hazzınm (.ioııissancc) kar�ısına
konuyordu .48
Fantezinin aracılık etmediği doğal ar7U gilıi hir şerin var
olup ol madığı uzun za mandır ta rtışmaya açık hir konu ol­
muştur. Hayvanl a rı n tersine, insanlar içgüd ülerinin ötesine
geçen bir ha yat yaşadılar. Rönesan s 'ta tl·kra r keşfed ilen , lö
birinci y ü zyılda yaşamış şair ve a torni !tt Lucretiu s �i bi cin­
sel tutku hakkında radi k al m a terya list açıklamalar getiren
k i ş i ler bile, insan zihni n i ve onun a teşleyici gücünü d i kkate
a l mışlardı. Ancak bu genel soru hir tarafa bırakı lacak olur­
sa, mastürbasyon hakkı n da yazan herkes, insa n ı cinsel i l i ş­
k iye yiinelten doğal güdülerin kökeninde bedensel çekicili­
ğin yer ald ı�ını ve bun ların m a stü rha syoııcun u n o gerek siz,
o kendi kendi ni harap eden provokasyonlarından a yırr edi­
lebileceğini düşün mekteyd i .
B u önem li fa rklılık yeni ekonom i k d üzende sürdürüle­
mezdi; hayati ve tehli keli hir öze l l i k a rz eden fantezi her
yerdeydi. Tü ketim artmıştı ç ü n k ü 'iahrc istekler -k işinin do­
ğal ol a rak ihtiyaç d uymadı�ı şey leri i h ti yaç diye algı laınası­
a rtmıştı. Toplumun her düzeyinde dün lüks diye a ddedilen
şeyler, a rzu çem berinin çok da h a k a p sa yıcı bir h a le gelme­
siyle birli kte, bugü n ü n i h tiyacı o l m uştu. " Yüksek ücret"
k u ramcıları olar;ı k bi l i nen bir kesim, insanların aç kal ına
kor k us u n d a n dolayı dc�il, d .1 h a önccll'ri lli k s d i ye addedi­
len şeyleri elde c trnek i s tedik leri içi n ç al ışt ıkla r ı nı öne sürü­
yord u . l > a v i d H u ıne ve diğerlerine göre, genel olarak " d u ­
y u ların t;ı tm i n indc k i mu hteşem iııcdi k '' olara k anlaşılan
l ü ks ttik cti m , s J d ece sa ğ l a m bir e kon o ıni n i n deği l, sağlıklı
bir devlet yapı�ın ın da tc:nıclini oluşturı na k tanl ı . Lii k s tü-
no ı ..ıı l\ışı/;ıı vıı s

ketim m a ddeleri -masum ol anl arı- bizi daha " insa n " ve da­
ha " sosyalleşmiş" kı lıyordu. Bunların aynı zamanda hoş bir
yan etkisi de vard ı : Lüks tüketi m maddelerinin yaygın şekil­
de k u llan ıldığı rafine toplumlarda " kadın ve erkekler kolay
ve ra h a t bi r biçimde bir araya gelirler " di . Öte yandan
" uta n ç verici " ve •• kötüc ü l " lüksleri n toplum hayatına bi r
katkısı yoktu. Ama " masu m " olanla ••utanç verici" lüks
arasındaki çizgi beli rgin değildi; Hume'a göre, diğer ahlaki
konularda olduğu gibi, bu ikisi arasındak i ayrım •• tam ola­
rak saptanamaz"dı. Fakat incelik, bir sınır çizmek için her
zaman geçerli olan bir ölçüttü . Ancak bu temelde mastür­
basyon " kötücü l " bir lüks o larak nitelenebili rdi . Ancak
Hume'un lü ksü yeniden değerlendirişi, insan hayatında tut­
kuların oynadığı rolü çok daha genel biçimde yeniden ele
a l ışının bir parçasını oluşturma ktaydı . Tutkuların rolü
uzun süredir tartışıl maktaydı fakat on sekizinci yüzyıl dü­
şüncesinde, özellikle de ekonomi k düşüncesinde tutkular
merkezi bir önem kazandı : "Dünyada her şey emekle satın
alınır" d iyordu Hume, "ve tutkularımız da harcadığımız
emeğin tek sebebidir. "49
Toplumun giderek büyüyen bir kesimi üzerinde tutkula­
rııı rolü, özellikle de maddi şeylere duyu lan arzu nun rolü,
onayl anıyord u . iktisat tarihçileri Batı'nın dönüşüm geçir­
mesi ni sağl ayan Sanayi Devrimi'nde talebin önemi üzerinde
önem le durmuştur. Görünüşe göre, "sınai bir devrim" gide­
rek d a h a fazla sayıda insanı, daha önce evde kendilerinin
li retti � i ya da hiç ku llanma mı ş oldu kları ürünleri paza rda
satın a lmak için çalışmaya ve bir şeyler satmaya itti .SU Do­
ğa l olarak sınırlandı rı lmış iht iyaç düşünı:esi ve gerçekl iği
her yerde tartışmalı bi r k o n u m d a y d ı ; ve işte t a m da bu a n ­
da nr nstii rbasyon ol d u k ç a acil ve evrensel bir problem ola­
r a k !!.Örtil ıncye ba şladı. Gizli kabahate i lişkin herhangi b i r
kuranı, -k redi ve tü ketime ilişkin k uramlar gibi- fantezi v e
a rzuya ı li şk i n bir k ur a m o l m a k d u ru ımın dayd ı . Ve o, paza ­
ra ilişkin daha genel a h laki k u ra m ın bi r parçası olacaktı .
Oııcı n icı ' n ın yayı m l a nmasından on y ı ldan az bir süre ün­
ce. hüylcsi ııe �enci bir kuram sunma sü reci içerisinde, Bcr-
Mıt\Iİiı lı.ıw.111 Sı dm /lir ·'• 111111 ' lııliııl' ( ,,.,,,, .\.\ 1

na r<l Mandev ille adı nda releınenk �öçıneni bir hekim, ln­
gi lrert"<le yazdıp;ı yazı larda , lü kse dair esk i görüşlerin mi­
adın ı doldurduğunu ilan etti . Mandevil le bugün sadece ko­
nunun uzmanl a rı tarafından bi linen bir figürdür; fakat
onun savu ndugu görüşler on sekizinci yüzyılda büyük gü­
rültü koparm ıştır. Kant onu ciddiyetle okumuş ve görüşle­
rine doğrudan cevap vermi ştir; Voltai re onu n görüşlerini
benimsemiş ve yaymıştır.-5 1 Bir ticaret toplumunda bi r yan­
dan bir zamanlar T anrı'nın takdir ettiği toplumsal bir dü­
zen olarak gözüken şeyle, öte yandan her erkek, kadın ve
çocuğun arzuları arasındaki derin a hlaki yarılmayı h iç kim­
se Mandevi lle kadar açık seçik dillendirmem iştir. Fakat bi­
zim tarihimiz açısından önemli olan nokta şudur: Ekono­
m i k konularda en etkili ve görüşleri en çok tartışılan düşü­
n ürlerden biri, cinsel ihtirası lüks tüketim maddelerini elde
etme ihtirasıyla a lenen ilişkilendirmiştir.
M andevi l le'in en iyi bilinen yapıtında - l 7 1 4'de yayımla­
nan The Fable oj tlıc Bees [ Arı ların Masa l ı !- sergilediği gö­
rüşlerin edebi çerçevesini 1 705'te yayımladığı bir şiir oluş­
turma ktaydı ( aynı yıl john Marten'in Onan ia'nın doğrudan
atası olarak kabul edilen Gonosolog ium no\'unı'u da yayım­
lanmıştı ) : " Uğuldayan Kova n; ya da Hilekarlar dürüst ke­
sildi." Oldukça popüler olan bu şiir, " lüks ve rahatlık"
içi n de ki insanlar gi bi yaşayan sosya lleşmiş arıların hi kaye­
sini anlatma ktadır. Bu talihli arılarla i lgi li olarak olağani.is­
tü bir durum söz konusudur: Kovanlarmın her tarafı "ayıp
doludur/lakin bütü nü bir cennetti r." Her yerde sahteka rlık
ve düzenbazlık vardır; fa kat bunun bireysel sefalet ve ka­
m usal çöküş doğurması gerekirken ram tersi vuku bulmak­
tadır. Tü m kol oni,

ayıpla dost oldu; ve o günden beri,


en kötüsü içlerinden
ortak yarar için hir şeyler yaptı.

Bu paradoks l 7 1 4 tarihli, daha uzun ve daha meşhur bir ri­


salenin de konusunu oluşturmaktaydı; M andevi lle bu yapı-
.1 u , , h fl.ı,i lılı '.'>rlıs

t ı nda. andığı m ı z şi iri satır satı r güç lü, i ronik tarzda bir düz­
yazıya dökerek k <l p sa m l ı bir yorum geti rmi şti . Böyll·ce,
M a n deville'in k i ş i n in benci lce kendi ç ıkarı peşinde koşma­
sı olarak görd üğü "özel ayı plar"ın b u en namlı özgürlük
h a m lesi, aşağı y u k a rı bizim malum "özel a y ı ba'' yöne l i k en
ü n l ü ve i l k t icari h ücumla aynı zamanda yayı mlanm ıştır. Bu
ç a k ışmad a , hoş bir ileri -geri oyunu söz konusudur.52
M andeville'c göre haz, filozofların k u l la nd ığı soyut b i r
n osyon deği l , ç o k d a h a basit b i r şeydi : " Bi r İngi liz, kendi­
sini hoşnut k ıl a n her şey i h az olarak a d l a n d ı rabil i r . " Ger­
çek h a zl a r insanların en iyi olduğunu söyledikleri h a z l a r
değil , " i n s a n l a r ı n en çok hoşnut kaldığı" şeylerdi r. Hemen
hemen bütün hazlar, günah olara k addedilen hazl a r hile,
u yga r l ı k ve zekada n doğan hayali ihtiyaçları tatmin etmiş­
lerdir. Mande v i l le, doğa l i h tiyaçların çok i l kel i h tiyaçlar
olduğunu ve bu yüzden tartışmayla b i r ilgisinin bulunma­
dığı n ı d ü şü n üyordu; bugünün yoksulları geçmişin zengi nle­
ri nden d a h a iyi koş u l l a rd a yaşama ktaydı. Dolayısıyla, ko­
vanı müreffeh k ıl a n ve yeni ekonomiyi uyaran şey temel ih­

tiyaçlar değ i l , insanın s ı n ı rsız h ş n u t l u k yaratma kapasi te­
s i y d i . Be l k i de, M a n de v i l le, l ü k sü " i ns<lnoğl u n u n , c a n l ı b i r
v a r l ı k ola ra k hayatın ı idame ettirmesi ni sağl aması için el­
zem olmayan ( . . . ı her şey " olarak çok katı h i r biçi mde ta­
n ım lad ığı n ı kabul ediyordu. Fa kat bu tanı m genişlet i l i p de,
bu mutl a k m i n i m u m u n dışı nda kalan her şey b i r zorun l u­
l u k -bir gerçek i htiyaç- olarak kabul görür görmez, oyun
sona ermi şti .·' ·1
M a ndev i l lc'in savunduğu h usus şuyd u : En geri k ü l tü rler
bile, l ü k s i le zaruret a y rı m ı n ı sürd ü rmenin imkans ızl ığına
bire r kan ıtrır; "çı p l a k , vahşi kabilelerde hile" lüksün olma­
dığı söylenemez. Görkem l i göm me t<irenleri b i r yana, bira,
et ve k u ştüyü y.1 stı k lar g i bi , bi r zaman l a r yoksu l la r için bir
l lı k s olarak görülen pek çok şey artık b i r i htiyaç h a l i ne gel ­
m i ş t i . Ta rih, eşi k noktasın ı s ii rt'kli olarak deği şti riyor gibi
gör ü n ü yord u : Uza k geç m i şin en zenginleri " ş i md i n i n en
yoksul ve bal d ı r ı çı pla k kesi m leri n i n t a d ı n ı ç ı k a rd ığı bi rçok
kon fordan y o k s u n d u r u mdayd ı . " � L ıll l.l'\' i l k·. k ii l t ü ri ı ı ı a r -
.\J, 1 11 1iı l\h)•'" ."> , -.1,·ıı Hır .'lflnuı l lııliııı· c ;ı·lılı .11 ]

zuları artırd ığını v e b u n un J a i y i hir şey ol du p;unu savunur


görüniiyordu. i-1
Man<levi ile, doğa 1 tut k u Lmn v a r l ığ ın ı yad s ı m ı yordu; ak­
sine, insanları bu tür tu tk u li.l r ı tl yön l end i rdiğin i ve "biz is­
tesek de. istemesek de" hunların bize hükm e ttiğin i i leri sü­
rüyord u . O n u n kötü anla mda ü n lenmi ş gene lev -bir ticari
cin se l p a zar- s a vu n us u. ko nu yl a i l gi l i uzun bir ta rihsel
özetle başlar. F i lo zoflar bile "aşkın ka rşı konulamaz gü­
cü " ne kapı l m ı ş l a rdır; bu d uyguyu ba stırmay a ça l ışm a k ap­
talca bir tutumdur. Sok rates, yaşını baş ı n ı a l m ı ş olmasına
rağmen, omzuna genç bir kız dokunduğu zaman etkilendi­
ğini itiraf etmiştir. Ari s toteles . k a pa t mas ı nd a n bir o ğlan ço­
cuğu p eyd a hla m ışrır . Zeno m ü tevazı tutumuyla me ş hurdur
çünkü oğlanhırdan nadiren i sti fade ermiştir; fakat hizmetçi­
sini yatağa atmış ve b i r kadın dev l eri l e h i n e görüşler öne
s ürmüştür . Daha pek ç o k örnek bulunmaktadır. Mandcvil­
l e ' in v ard ı ğı son uca güre, kamu pol iti kala r ı , ge l miş geçmiş
en erdem li ve en a k l ıseli m sahibi adamların bile cinsel i liş­
ki ta le b i n i bastıraınıyorsa, sıradan insanlardan bu yö nde
davranma l a rını bek lemeni n a p tal c a o lacağın ın a n laşılma s ı
gerekmektedir.ss
Mandeville eski ahlaki sı nırlamaların, kötü davranı ş l a rı
meneden eski ya sa kl a r ın v e erdemin eski koruyucularının,
filozofların bile başa çıkamad ı�ı tutkuları kontrol alt ın d a
tut a bi l eceği d üş ü n ce s i n i ö zel li k le reddediyord u. Böy l e bi r
deneti m o l ma m a l ı ydı . Mandeville, .. in s an d oğa s ının derin­
lik l e rine i n dikçe l · · · I ah l aki erdemlerin, dalkavuklukla kib­
rin politik ü r ü n l e r i old uğuna �idcrek da ha ç o k inanıyoruz"
derken, N i e tz sc h e'ni n çok daha ş iddet l i hürnmlarını ma­
s u m ca öncedl'n h a ber vermekteydi . Konumuzun modern
dün y.1d;1 oyn a y acağı p s i k ol o j ik rolle sıkı s ı kı y a b a ğ l a n t ı l ı
olan şeyse, bu <l iısru r u n diğe r y iiz ü y d ü : " U t a n cın , so s y a l l eş ­
memiz açı�ından bu <lcnli ge re k l i olması in am l ına z bir ş e y ­
d i r . " Ne merhamec ne a k ı l ne de din, bunların h iç b i r i bizi
erdl' nı l i k ı l mazd ı . Y li z y ı l l ar bo yun c a " a rzu ve isteklere ka­
p ıl mak ra ı ı sa o n Lt r ı d iı�inlcıncıı in herkes için daha iyi ola­
rnAın a , k i�ısd ç ı k a rd a ıı z ivade k a m u yararını d ü şün men i n
.H4 "frk l\işilıff Sı·ks

d a h a iyi son uçl ar vereceğine'' in.m ılmıştı . Mandevillc bu­


mın do�ru olmad ığı nı s;ı nın uyor<l u . Peşinden koştuğumuz

hazlar, ki bunların illaki haşkalarııı ı n iyi li�ine yaptığımız


şeyler olması ş a rt deği ldi, bizi sosyal varlı klar haline getir­
mekte ve toplumun birliğini sağlamaktadır. Bu hazlar saye­
sinde kovan rnucluluktan ha bire uğuldayıp durmaktadır;
bunla rın bastırılması, kovanı ruhsuz ve cansız bir duruma
sokacaktır. Poh pohla nmaya ve övü lmeye duyduğumuz is­
tek (aklımız bunları hak etmediği mizi bize söylese de ), a h ­
l akçı v e va izlerin tüm düstur v e öğütleriyle kıyaslandığında,
erdemli davranmaya daha çok vesile olur. Kendi çıkarımı­
za hizmet edeceğini düşünerek y aptığımız eylem ler, kamu
a h l a kının il kelerine dayanarak yaptı klarımızdan daha fazla
yarar üretme i h timali taşımaktadır. Özetle, kişisel tatmin,
savurganlık ve bencillik, binyılla r boyunca inanılanın aksi­
ne, gerçekte çok iyi şeylerdi r.5 6 Dolayısıyla, 1 7 1 2'den son­
ra epey baş ağrıtan mastürbasyonun tam da bu ti.ir özellik­
lere dayalı ahlaki konumu ( bencilce bir tutumla haz için
haz peşinde k oşmak, imgelemde zevk a lacak daha çok şey
bulmak, sonu gelmeyen ve hatta aşırıya kaçaca k ölçüde ar­
zu duymak ) , serbest piyasa ahlakının ilkelerini kuran ilk
büyük k ura mcıların gündemi nde öncelikli bir yere sahipti.
M andevillc'in çıkard ığı ünlü sonuç, kişisel ayıpların kamu­
sal erdemi doğurduğu yolundayd ı . M andeville, bizim konu­
muzdan bahisle öz.el ayıp demese de, onun çoğul olarak
kullandığı özel ayıpla r, aynı dönemde kendisinden yeni ye­
ni süz edilen tekil bir ayıpla l ma stürbasyonla l bi rli kte akla
�eliyor ol malıydı.
lvfandcville, içki içmek, fa hişelik ve hırsızlık gibi en adi
ve a şağı ayıpların bile kamunun yararına oldu�unu savunu­
yord u . Ahla kçı ların irrasyonel bi r tutumla ve uzun zaman­
dan heri k ınadıkl a rı a şırı lık lar -k işinin hayal edebileceği ,
diişii nchileceği ya da isteyebileceği bütün şeyler- tam da bir
toplumun kal k ın ınasmı sağlayan şeylerd i . Öte yandan, özel
ka b a hat ler bastırı ldığındaysa kamusal erdem çökmektedir:
O m u t l u kovan, nefsi nden feragat " erdemi '' bir süreliğine
�alehe ça ldığı n da hir karmaşa y a ş a m aya başlar. Mübadele
Mıht ıııhcııwıı ,'\,·,ını lh ı '.'ıt11 u ı1 /1<1liıw ( , d,li .l1 5

durur, ekonomi çöker, alı nı-satımla uğraşarak hayatını ida­


me ettiren herkesin re fahı sona erer. fakat sonrasında, ki­
milerinin ya rarsız ve a şırı b u larak ayıpladığı ama Mande­
ville'in toplumun hayat kaynağı o lar ak gördüğü şey geri
döner ve işler iyiye gitmeye başlar. " Savurganlığı, soylu bir
günah, ocağın tütmesi ni ve tacirin gül ümsemesini sağlayan
iyi huylu ve tatlı bi r ayıp olarak görüyorum."57
Ma ndeville'in, Th e Fable oj tlıe Bees'de özel olarak mas­
türbasyon hakkında söylediği hiçbir şey yoktur; fakat onun
De/ense of Public Stews [Genelevlerin S a v u n mas ı ! adlı yapıtı,
kendi kendine seks de dahi l olmak üzere, seks ve cinsel haz­
zı, istediğimiz ve hoşlandıP;ım ız bütün diğer şeylerle aynı
kategori içine sokmaktad ır. Diogenes, cinsel i stek lerin i bas­
tıramayan bir filozofa örnek olarak verilmektedir. Phil-Por­
ney ( " fahişelerin aşığı .. anlamma gelir) adlı bir karakterin
ağzından Mandeville, hoş yere çabala makta n vazgeçmemi­
zi önerir. Mandeville, fahişeliğe son vermeyi denemek yeri­
ne genelevlerin pazarda kendi yerlerini almalarına izin ve­
rildiği takdi rde, d ünya nın çok daha iyiye gideceğini iddia
etmektedir. (Po rnografi , " fah işeleri an latan yazılar", ileride
göreceğimiz gib i , aynı zamanda, hem yeni tüketim kültürü­
n ü hem de yeni mastürbasyon ay ıhım güdüleyen arzu dev­
riminin bir son ucuydu. ) Burada özel olarak dikkate alın ma­
sı gereken nokta, alternati f yaklaşı mın, durdurulamayacak
olanı durdurmaya çalışmanm, tari hte hep hüsranla sonuç­
lanmış olmasıdır. Fa kat daha genel ola rak, Mandcville, Dc­
Jense of Public Stcws ile Thc Fable of the Becs'de aynı a rgüma­
nı savun maktadır: Özel g'ünahlar kamu yara rına yönelik
son uçlara vesile olmaktadır. Sözgclimi açgözl ülük ve savur­
ganlık, Mandevil le'in nazarında " zı t etki lere sahip iki ze­
hir" gihidi r; bunlar birbi rleri nin za rarlı etki leri ni gidermek­
te ve höylece ••onlardan iyi bir i laç çıkmakta "dır. Örneğin,
aşka eğil imli erkek lerin, beyi nleri n in cinsel a rzuları n ın ege­
menliği ne girmesi ve uygu ladıkları cinsel perhizin şehvet
duy�u larmı daha bir kabartması yerine, ci nsel arzularını
tatmi n etme yol una girmeleri çok daha iyi olacaktır . Daha­
sı, böylesi erkeklerin günahsız k ı zl a r ı k i rletmesi ya da başı-
.J Uı ı ..ıı r.:işılilı .'>< lı,

boş faaliyette b u l u n a n fuhuş yerlerine özgü hastalıkl a rı


yay ması ndansa , b ir geneleve gitmesi topl um için d a ha iyi
olacaktır. Ve e lbe tte, t ı p k ı büt ün ticari girişimlerin iyi ol­
ması gi bi, ticari se k s de iyi bir şe y d ir; fa h işeler de, sonuçta,
birer tüketic idir.5�
C insel hazzın serbest dolaşı mını d e stekl e yen a rgüman­
lar, di�er biitü n arzu nesneleri için de geçerlidir. Kişinin
ken d i toplumsal statüsüne uygun biçimde giy i n mesinin er·
deınlilikle i lgisi n in olmaması bir yana, zengin ve yoksul la·
rın, olduklarından başka türlü görünme yönündeki i rra syo·
nel çaba ları k a munun yararı n :ı dır. Yoksul bir kadın ikinci
el bir elbise satın almak için kendisini ve ailesini aç bıraka­
cak, orta sınıftan bir kadın kendinden daha y üksekteki ka­
d ı nları ta k l it edecek ve bu tak l it gayretkeşliği bir sa lgın has­
tal ı k gi bi toplumsa l kesi mleri kasıp kavuracaktır. "imren­
me ve gösteriş tutkusu, endüstrin i n hamisidir. " Dolay ısıyla,
tam olarak m a st ü r ba sy on tehli kesi -onun k ötülüğ ü nün te­
melinde ya tan fantezi, şehevi hayaller ve doğaya aykırı ta­
lepler- pazarda rehabi lite edilmiştir. Bu tür unsurlar pazar­
da hem k a m usal hem özel çıkarlara hi zmet etmişti r.59
Mandcv i l lc'in kendi kend ini d ü zen le y en şer si stemi -bu
si stemde kamunun refa h ı bencil a rzuları n tatminine bagl ı­
dır- elbette ki, Adam Smith'in görün mez elinin bir başka
versi yon uyd u . Pazarın manevi bü y üs ü kişi sel açgözlülüğü
k a musal ya rara dünüştürüyor, a l ı m-satım mekanizm ası
benci l l i � i erdem haline getiriyordu .
Adam Sınith ra hii k i hu işi paza rı n tek başına h allede bi ­
lecc�ini d ü şünmüyor d u ; pazardı d uy g u v e sosyallik de i şi n
içi ne giriyord u . S ınith'in ahla k i d uygula r kuramı, erdem i,
fizyolojinin (başka l a n n m acı ve ı stırabın ı hissetme yünün­
de doğal bir eıti l i m ), i tn!!;l' l eın i n ( k i şinin kendis i n i başka la­
r ı n ın yerine k oyın .ısı ) n· topl ulu�un ( k işinin başkaları ta ra­
fınd;m takdi r edilme arzusu ) o l u şturd uğu bir koın b ina syo·
ının i.i r ü n ü olarak e le a l ma ktaydı . llu y a k l a �ı mda, özeli n
her b i rimizin ken d i b i reysel a rrn l a n n ın peşind e k oşt uğu
a l a n olar.ı k ta1 1 1 ın l<1111.. l ı ğı h ir ticı ret topl u ımı ııda, in-;anl a rı
;ı h l.ı k l ı k ı la n şeyi n 111 iı h.1dl'l l'dl'11 z i vadc d u y gu <l a ş l ı k olduğu
ileri sürülmekteydi. Mandevillc için olduğu kadar Smith ve
Otıcınia çağını n diğer birçok di.işünürü için de pazar, insan­
ları bi rbirine bağlayan dokun un yete rli olmasa da, gerekli
şartıydı . Sürecin nasıl gerçek leştiği, o n sekizinci ve on do­
kuzuncu yüzyı llarda toplumsal kuramın asıl sorusu ol"du.
Kimileri bunun hiç gerçekleşmediğini ve parasal i lişkilerin
topluluk kurmaya yetmeyeceğini idd ia etti. Bununla bera­
ber paza r, yalnızl ığa ve karmaşaya karşı korumasa da, mü­
badeleye bağımlıydı; tek bir kişinin olduğu yerde pazardan
söz edi lemezdi. istekleri olan bir sosyal atom gerçekliğinin
ötesinde, "orada bir yerde" mini mal bir gerçeklik vardı. 60
Sosyal seks -yani, hangi cinsiyetten olursa olsun iki ya
da daha fazla insanı içeren seks- ne denl i özel olursa olsun
ve bunun bir meta olarak ele ahnabileceği düşüncesine ki­
m ileri ne denli şiddetle karşı çıkarsa çıksın, yine de, arz-ta­
lep güçleri tarafından, başkalarının dahil olduğu bir acı ve
haz hesabı tarafından ılımlı laştırılıyor ya da öyle algılanı­
yordu. Mandeville'in ileri sürdüğü gibi, evet, sınırlanmamış
kişisel arzu belki de nihayetinde kamunun yararına işliyor­
du. Arz ve talep, lüks arayışını sınırlandırm ıyordu; zaten sı­
nırlandırma malıydı. Benmerkezci liğin yakınında duran ki­
bir bi le, kendine has erdemlere sah ipti. Fakat nihayetinde
tüm hunlar toplu msal , kurumsal ve biyoloj ik bir gerçekliğe
tabiydi . Ulaşılabilirl i k , topl umsal maliyet, sağlı k riskleri ve
daha hirçok şey, ci nsell ikle i lgil i olanlar da dahil olmak
üzere, haz kaynaklarının arz ve talebini sınırlamaktaydı.
" Evlilik pazarı" teriminin i lk kez, 1 846'da bir kitabın baş­
lığı olara k kullanıld ığı düşünülmektedir; fakat bu kavram,
on yedinci yüzyılın sonundan beri dolaşımdaydı. Pazarda
mal ve hizmet sunmanın ve almanın her zaman bir maliye­
ti vard ı.
Blitün seks türleri a rasında -ya da bel ki de bütün haz
tü rleri a rasmda- bu en önemli noktayı ıskalayan sadece
mastürba syondu ve Mandeville bunun farkındaydı. Bu,
durdurulamaz bir şeydi. Çünkü ilk olarak, dünya buna kar­
şı hiçbir d irenç göstermiyord u : " Gizlilik, güven lik, uygun­
luk ve ucu zluk hu tatmin şeklinin ! mastürbasyonun ! özel-
.B 8 1 dl Kı�ıli lı .•ıdıı

l i kleridir ve hunl a r çok güçl ü saiklerdir. " (Onan ia bu na .. sö­


züm ona g üven li k " derd i . ) ( kinci si, mastü rhasyon ucuz bi le
değil, bedava ol d u ğ u için "dikkatli bir biç i m de '' yapı lamaz­
dı. D e l i kanl ıla r her gün " kendi beden lerini iğfal etmeye "
yelten mekte , "kendilerine saldırmakta "ydı lar; çü n kü sa ldı­
rılarını hi r kadına yönlendi rmeye ne kapasi t eleri ne de ger­
çek bi r eğilim leri vardı. Bu alışkanlık yara tan ovalamayı sü­
rekli olarak yinelediklerinde, iktidarsızlık ya da da ha kötü
durumlara düşme tehlikesiyle karşı karşıya kalıyorla rdı .
Sonuç olara k , Mandeville genelevleri n, oğlanları "elleri ni
kendi bedenleri üzerinde haşin bir şekilde kullanmaktan"
kurta racağı kanısı ndadır. B ü y ük bölümü alaycı, mantık dışı
ve komi k derecede a bartılı olan bu sözleri ciddiye a lmanın
imkansız olduğu aşikardır. "Kendi kendini iğfal " kendi
içinde çel işkili bir deyi mdir; eğer delikanlılar kadınl arl a bir­
likte olma yete rl iğine ya da eğilim i ne gerçekten de sah i p de­
ğillerse, genelevlerin de bir yararı olmayacaktır. Fakat
Mandeville, mastürbasyon ekonomisinde bir son nokta ol ­
m a masından dolay ı duyduğu endişede tamamen ge lenek sel
bi r tutum içerisindedir. 6 1
Mastürbasyon karşıtı eserlerin yazarları , hep bi r ağız­
dan, bu özel ayıbın çok teh likeli oluş u n u n sebebini , on u sı ­
nırl ayaca k herhangi bir engelin bulunmaması olarak gös­
termişlerdir. Ne utanç ne günahkarlık duygusu ne redded il ­
me korkusu, hiçbir şey onan i sti, onun, görünenin aksine,
korkunç bir bedeli olduğunu öğreten bütün bu hekimleri ,
öğretmenleri ve filozofları dinlemediği sürece, bu işten a lı ­
koyamazdı. Eğer tek başına seks, arz ve talep güçl e ri tara -
fından ılımlı bir noktada tutulamazsa , beklenen son -kaçı ­
nılmaz b içimde- ölümdü; bunun öncesinde de fizi ksel ve
manevi çök üntü yaşanaca k tı , geminin k a yal a ra bindirip
parçalanmadan önce resiflere girmesi �i hi.
Heteroseksüel ilişki bağlamında bak ıldığında, bu, tam da
Thoınas Mal thus'un dü şünc e si y le örtiişınekredir. Ma lrhus,
hiçbir şeyi n "erdeml i aşk "ın verdiği hazdan daha çe kici ol ­
madığı inancın dadır. O bu n u n la evl i l i k yatağında yaşa n aıı
cinsel h az l a rı kastetmektedir; fakat bu husus, Malthus hu
.�f.ısıihl>.ı� ı ı ııı ,\'nim Hiı \1•11111 l lalinı· ( ;,·leli .l.19

yönde hiçbir şey söyleme m i ş olsa hile, gayri meşru ilişkileri de


kapsamaktadır. insanl a rın en asil ruhlusu ve en entelektüeli
olan alimler bile, ölüm döşeğinde. sessiz sedasız saatlerce ça­
lıştıkları a n l arı deği l, daha çok y a şadıkları ten sel zevkleri
an ımsarlar. Malrhus'a göre, kişinin son demlerinde büyük bir
şevkle neleri anı msadı �ı rarrışma götürmeyen bir konudur.
Seks gibi korkunç derecede baştan çıkarıcı bir gerçeklik
karşısında , insa nları ancak kıtl ık ve hastalık gibi felaketler
hayatın karı gerçeklerine döndürebi lirdi; kişi bedavaya seks
yapamazdı . Tabii k i, Malthus, gebe kalma olasılığının bu­
l unmadığı, yani doğum kontrol yöntemlerinin kullanıldığı
bir cinsel ilişkini n , ahla ken mümkün olmadığı inancınday­
dı. Dolayısıyla, i l k ba ş la r d a olmasa da en meşhur kita bının
son r a ki baskı larında, k ıtlık ve hastalığın olumlu engelleyici
özelliklerinin yanı sıra öngördüğü tek alternatif, ahlaki bir
tutumla zevkten uzak durma oldu. 62
Tissot ve ta kipçi leri , M a lthus'tan önce Ma lthusçu bir
musibet yaratm aya ça l ıştılar ; mastürbasyonun, güvenli gö­
rü n se bi le, öldürücü oldu ğ u n u di llerine doladılar. ( Bugün
bize en gülünç gelen düşü ncelerden biri de gebeliğin taşıdı­
ğı risklerin, mastürbasyonun taşıd ığı risklere kıyasla i kincil
önemde olduğu yolundak i düşüncedi r . ) Gizli maliyetler or­
raya dökülmeli, dizgi n leri yakınlarda bırakılmış arzuları
kontrol a l t ı n a almak için bir şeyler yapılmalıydı. Sonsuz a r­
zu ve istekleri ı lımlı hale getirecek arz ya da talep sınırlama­
sı veya mekanizma lar d e v reye sokulmalıyd ı: pazarın, yok­
luğun, öl ümün ve duyarlılı ğ ı n görünmez düzen leyicisi ; k işi­
n in, saygı ve h ayr an l ıklar ı nı kazanmak için yanıp ruruştuğu
b a ş k a l a r ı n ı n gözüne nasıl ba kabileceği; fayda cı lık ilkesi ya
d a salt son uc u önemseyen bir başka erik yaklaşım; bencilce
iptil a l a r ı n gülünç ol maktan öte bir anlam caşımadı�ını or­
r �ıya koyan a k ılcı ilke, Kan tç ı kesin buyru k. Bunlardan sa­
dece son uncu sı rada z i k rettiği mi z düşünce , K am'a göre ev­
l il iğin kom p leks bir anlatımın a içk in olsa da, toplumdan
ha�ınısız b i r biçi mde varlı�ıııı si.irdiı rınckteyd i .
M a stü rbasyon, bencil a rzuların nasıl sosyal le�ti ri leceği­
ııe d.1ir b<iylcsi �öri.i� lere karşı amansız bir m ey d a n okuma,
bir uç vaka (irnq"ti ydi. Kur yapmada, düşmanca bir tutum
alaıı ebeveynler ve çevre o lrnasa hile, d irenç yaratacak ve
önünde sonunda erdemi n zafe-ri n i sağlayacak i k i kişilik bir
dünya vardı en azında n . Roman l a rı n ö�rettiği ve gerçekli­
ğin de -bi r dereceye ka dar- pekişti rdiği şey buydu. Eğer er­
dem her za ma n kazanmazsa , üstesinden gelinmesi gereken
pek çok sorun ortaya ç ı kardı. Kişinin partneri, hiç değilse
cinsel i li şkiye girmeyi reddedebi l i r ve böylece aşırılığa bir
sınır geti r miş olurdu. Oysa mastürbasyonda durum böyle
değildir. Rousseau'nun beli rttiği gibi (onun bu konuda dile
getird iği d üşünceler epey yankı yaratmıştır) bu tek başına
ayıp, uygulayanların,

deyim yerindeyse keyfi öyle istediği için, kad ın cinsi n i baş­


lamasına ve kendisini ba�ta n çıkaran herhangi bir güzel
kadını, ö nce onun rızasını alma iht iyacı duymaksızın, ken­
di zev k i n in hizmetçisi kılmasına izin vermektedi r.63

Bu " tehlikeli ek"in kıtlığının çekilmesi diye bir şey söz konu­
su deği ldi. Zira mastürbasyoncu açısından talep sınırsızdı
ama arz da sınırsızdı; bunları ancak -<>lsa olsa- hayal gücü­
nün bastırılamaz gücü ve belk i , ni hayetinde, hekimlerin has­
talarını ikna etmeye çalıştı kları gibi, bedeni n isyanı sınırlaya­
bilirdi. Konuya dair ahlakçı ve pedagoj i k yaklaşımların bü­
yük bölümü, ölüm devreye girmeden önce, günah karlık duy­
gusu ve korkunun bu kötücül uygulamayı durduracağını sa­
vunuyordu. llahi gücün yokl uğunda , tek başına seks h usu­
sunda yeni bir günahkarlık duygusu ihtiyacının ortaya çı ktı­
ğı ileri sürülebilirdi; çünkü tekbenci zevki sınırlayacak ba şka
hiçbir şey, hiçbi r d ış etken yoktu. işte Mandevil le'in bile çö­
züm getirecek hiçbir şey bul amadığı tek alan buydu. Mastür­
basyonun savurgan ekonomisinde cesaret kı rıcı gerçek, kişi­
sel ayıbı kamusal erdeme dönıiştürecek lı içbi ı .şeyin olm ama­
sıydı . Mastürba syon tünı bir ekonomik hayatın temel aksi­
yomunun karşısındaydı : Bedava yemek de yenebi li yord u.
Yirminci yüzyıl da Freud'un mesle kta şı Wil hel nı Stekel,
nihayet, Mandevil le 'ci s ihrin nas ıl i şleyeb ileceği ne dair bir
MasıüıfJ11 J.V()ll Nı·dm Bir .'Kının HaUııı· Grlılı 34 1

fikir ortaya koyd u. Stekel , " ma stürbasyon tamamen bastı­


rılırsa, pek çok cinsel sapkınl ı k sı nırsız boyutlarda artar"
düşüncesindeydi.64 Tec avüze ya da oğlancılığa neden olabi­
lecek her türden yasak arzula r, onanizmde sağlıklı bir de­
şarj yolu bulmaktaydı. Catharine MacKinnon'a inanacak
olursak bu bile doğru olmayabilir; hatta ta m tersi bir du­
rum söz konusu! Bu konuya daha sonra geleceğiz; on seki­
zinci ve on dokuzuncu yüzyı llarda ki mse bir çözüm yolu
önermemiştir.
Pazar ahlakı hakkındaki tartışmanın prizmasından ba­
k ıldığında, mastürbasyonun mantığının yeni e konomik ger­
çekliklerin mantığına -hayal gücü, kişisel arzular, l üks ve
aşırılık konularında- ol ağanüstü ölçüde yakın durduğu gö­
rülür. Ne var ki bir alandaki ciddi tehlikelerden bir başka
alanda övgüyle söz edilmesi paradoksu geniş bir etki yap­
mıştı. Örneğin , mastürbasyona ilişkin tartışmalara damga­
sını vuran sahte ihtiyaçlar, kurmaca a rzulara yenik düşme
gibi konu lar, kredi sistem i hususunda k i tartışmalara da
damgasını vurmuştur. Mastürbasyoncunun bünyesindeki
hasta lıklar, değerli kağıtlara ilişkin yeni kurguların müpte­
lası olan bir topluluğun hastalıklı rutumlarıyla epey benzeş­
mekteydi. Hem kendi kendini kirletme hem de kredi imge­
leme bağl ıydı ve öyle a lgılanıyordu. Her i kisi de gerçek top­
lumsal düzeni tehdit ediyordu; her ikisi de hayal gücünün
güdümündeydi ve şeylerin epistemolojik düzenine karşı çık­
maktaydı . K redi, ister muhafazakar eleştirmenlerin (lngilte­
re bağlam ın da " Taşra Partisi " ) iddia ettiği gibi gerçek de­
ğeri yok ersi n, ister, savunucula rının i leri sürdükleri üzere,
ancak aşırı bir şekilde kullanıldığında kötü, onun dışında
erdemli bir uy�ulama olsun, kimse onun gerçekte olmayan
bi r şeyC' bel bağlamaya dayandığından kuşku duymamak­
ta,·dı. Borsadaki spekülasyon, bir çifte kurgunun heyecanı­
n a k a pı lnı aya ba�lı ol a ra k işliyordu: Senetler servet getire­
bilirdi ve k i şi hiçbir hedel ödemeksizin bir şeyler elde ede­
bil irdi .<''
St·ks i le mal iye a rasındaki paralellikler gariptir. Örne�in,
o n sek i zi n ci yi.ir.. y ılda e�i ti m l i erkek ve kadınlardan pek ço-
342 frl: Ki$ilih Srlıs

ğunun modern kent hayatını anlamanın anahtarı e>larak


gördükleri, Addi son ve Steele tarafından çıka rılan 5pcctator
dergisi, sahte ihtiyaçlara onanistler kadar pekala devletin
de kapılabi leceği ni ha bire tekra rlayıp durnıakraydı. Kamu
Kredisi ,"" etrafım saran torba lar gerçek altınla dolu olduğu
sü rece, semiz ve sağlıklı bir şekil de, tahtında oturmaktaydı.
(Altının pa ra h aline gel işi, haya l gücünün bir diğer büyük
adımı, kültürel simyanın bir diğer parçasıdır; arna bu öyle­
sine uzak bir geçmişte gerçekleşmiştir ki , artık garip karşı­
lanmamaktadır. Bu d ururn Yunan lı lara tuhaf görünmüştür;
fakat on sekizinci yüzyıla gelindiğinde genel işleyişi n bir
parçası hal ine gelmiştir.)66 Fakat Kamu K red isi'nin rengi,
bir zamanlar içleri dolup taşan torbaların boşalrnasıyla bir­
likte soluverir. Artık o bir iskelete dönüşmüştür; mastür­
ba syoncu gibi " harap edici bir rahatsızl ık"tan mustarip,
mahvolmuş bir ha ldedir. En "iğrenç hayaletler " "en berbat
biçimde" onun düşlerine girmektedir. Piyasaya aşırı ölçüde
tahvil sürmesini k ışkırtanlar vardır dört bir yanında . .. Ley­
di, kamu fonlarını, yani uzun vadeli borçlanmaları gerçek­
leştirmiş olan Parlamento'nun geçirdiği yasalara -duvara
il iştirilmiş k ağıt parçalarına- şöyle bir göz atarken .. gizli
bir h azla gülümsemektedir. " Fakat, daha sonra gerçekl ik
kendisini yeniden öne ç ı k ar ı r ve her şey bir kez daha yolu­
na girer: "Rüzga r" ve "çenrikli çubuklar"la (hazinenin ge­
l ece k teki gel irlere mahsuben ald ığı fon lar) " dolu" şişkin
para torbaları tekrar gerçek bir şeye -altına- dönüşür ve
" Leyd i yeniden iyiye döner. "67
Kredi sistemi ve ma stürbasyon aynı dilsel çevrelerde do­
laşmıştır. On sekizinci yüzyıl erken dönem mali yesinin ön­
de gelen yorumcularından biri olan Archibald Hutcheson.
Gii ner Denizi borsasının "sanal değeri '' i le "hoş bir rüya­
nın v�rdiği �ğlence'' hakkında yazmış; ürt>tken bir yazar ve

" lııp l ı ı c · · , : . l'ıı hl i.: Cre<liı. A nı c r i k a' ıı ı n ilk hazine hakanı nim ;\lex:ındl·r Hanııl ­
t nıı 111 ıı ı ;..: u l .ı ı ıı.ı)".l kol'dıı�ıı. şdı i r l i zı·ngiıı saıı.ı )frı n· tıe oırct uh.ıl-ıııı ;ı O.n.1 0 an ,
k ı ı : ı ı ı lı.ı ı , .1 111.ıl.ı rıııı k.t r-ııla 111.n :ı \'ÜnC"lik önll'm ll'rdı·n lıirı. l\u ııy�ulnnı.ı. �ıinıı­
ıııt1t dl' .J,., : , t ı.tll\· i l i ı·a J.ı h:ı1İ11l' bonosu hic;irnini a lınışıı r. ıç.n . ı
.\fasıüıl><ıs_ııın Nrclı-n Uiı Sıırıın l lalinr c;rldi .l4.l

editör olan Anthony Hamnıond, sabun köpüğü gibi şişmiş


ekonomik durumun 1 7 1 9'da tepeta kla olmasını n ardından
yavaş yavaş ortaya çı kan "çılgınlık, delilik veya cinnet"e,
" hayali kayıplar"dan kaynak lanan sersemliklere, " gerçe­
ğin, ağırlığını h issettirmesi " nin aksine "yavaş yavaş gözden
yitmesi " ndeki tehlikelere işaret etmiştir. Kurgulama hak­
kında belli ki bir şeyler bilen romancı Daniel Defoe'nun bir
dizi broşürde yeterince açık lığa kavuşturduğu gibi, kredi,
imgelemden doğmuştur ve onun tarafından öldürülmekte­
dir. Kredi sinsi sinsi işini görmekte, kendisine rehin olarak
verilen şeyleri, onların bilgilerine sahip olmaksızın yok et­
mektedir; kredi, mastürbasyon gibi, "görünmez bir haya­
let " ti r. Akıl yerine saçma bir arzuyu koymakta, " binlerce
kişiyi büyüleyerek kendisi ne aşı k etmekte ve onları bir deri
bir kemiğe çevirmekte"dir. Mastürbasyonla ilk defa 1 7 1 2
yıl ında ilişkilendiri lmeye başlanan tehl ikeler, ekonomik ha­
yatta meydana gelen spesifik, dönemsel değişmelerle yakın­
dan ilgiliydi. Kamu Kredisi gizli deği ldi belki; fakat, kendi­
sini ona adıyan kişilerin ruhlarım kesinl ikle ele geçirmişti. 68
Adam Smith, Tissot'nun çağdaşıydı ; onun kredi hakkın­
da yazdıkları , bir iki sözcük değiştirilerek, lsviçrelı dokto­
run mastürbasyona yönelik hücumlarından birine rahatlık­
la dön üştürülebilirdi. Adam S mith'e göre " kötüye kullanıl­
mayan" kağıt para, eğer "gerçeklik " hep ön planda yer ala­
ca ksa, kendil iğinden bir standart tutturacaktır. Sorun, " de­
ğerli kağıt fazlalığıdır"; bu da bir bakıma " tehlikeli ek " in
hem mastürbasyona hem de maliyeye il işkin dünyaları ele
geçirmesini im lemektedir. Ve çüzüm de ölçülülüğü gerçek­
lik çerçevesinde yerli yerine oturtmak, fantezi ve temsil iyet­
ten kaçınmaktır; k redi , m a stü rbasyon gibi, gerçek ihtiyaç­
lara cevap veri yorsa ve eğer, orada bir yerdeki bir şeyler bir
dengeyi devam etti riyorsa, o kad a r d a kötü bir şey deği ldir:

B<ı n k a , gcr(clı bir a lac a k l ı n ın gcrçclı b i r borç l u d a n a ldığı


,<:crçclı b i r borç senedi n i hir taci rl' k ı rd ı r ı r ve hu senet de va­
d e s i dolar dol maz h o r ç l u t a r a fı n d a n gcıçdıtcıı üdcni rsl',
h a r ı k a , belli b i r dq�cri horçluy.ı ava ııs ol:ı ra k iider ı ... ı
Bank a n ı n avans olarak ödediği kağıt para, b u değeri a şma­
dığı takdirde, kağıt para olm a ması du rumunda ülkede zo­
r u n lu ola rak tedavü le soku lan a ltın ve gü müş mi ktarı nın
değerini aşam az; bu değer tedavüldeki miktarın kolayca
soğurup i şl etelıi leceği düzeyi de asla aşamaz.

Yanlış bir kredi tarzı , mastürbasyon gibi -ve bira zd a n gö­


receğim iz üzere roman gibi- eleştirmenlerin yanlış bir epis­
temoloj i olarak gördükleri şeye sahiptir: Gerçekliğe boş ve­
rilmesi ve daha da kötüsü, bi lerek tahrif edilmesi. Kamu
Kredisi hü kümetlere, sadece gerçek maliyetleri bir borç per­
desinin arkasına gizlendiği için kabul edilebili r n itelikte
olan savaşlara girme imkanı sağlar; yurttaşlar doğmamış ve
söz hakk ı olmayan gelecek kuşakları yapmak zorun d a ka­
l acakları fedakarlıktan kolayca kurtarmışlardır. Özel kre­
diler, kişilerin, sahip oldukları serveti aşan h arcamalar yap­
masına izin vermekte, daha doğrusu, servetlerinin ne oldu­
ğu n u bi lmelerine imkan tanımamaktadı r. Romancı Maria
Edgeworth'ün de söylediği gibi, kredi, .. tasavvur ettiği her
şeyi gerçekleştiren ve her şeyi tasavvur eden bir tıl­
sım"dır.69 Bir başka deyişle, para, k işiyi mastürbasyona yö­
nelten arzu nesnesiyle aynı türden bir fetiştir. Bi r yanda ka­
ğıt para, senet ve benzerleri, öte yanda kişinin en mahrem
yerlerinde uyanan serbest cinsel haz, tuhaf ve rahatsız edici
bir büyüyü paylaşmaktadır.
Gerçek değiş tokuş, gerçek sek s gibi, üretimi ve sosyal­
leşmeyi kamçılama kta; sahte ticari kağıt i se, mastürbasyon
-hiç kimse i le yapılan seks- gibi, aksine bir etki yaratmak­
tadır. Ancak tek başına ya da başkal arıyla olmanın iyi ve
kötü tara flarını birbirinden ayırmak öyle kolay bir i ş değil­
dir. lskoç Aydınlanması'nın filozoflarının bize anlattığına
göre, k onuş ma ve d uygudaşlık, kendi çıkarı peşinde koşan
bireylerin atomizasyonunu engeller. Sosyallik, kötüye çalı ­
şan hayal gücüne var gücüyle saldırı r ken , yalnızlık da on un
serpilmesine imkan verir. Fakat yalnızlık aynı zamanda sos­
yalliğin b itmek tükenmek bilmez taleplerinden kurtulmayı
da sağlıyordu. Bu yü zden, mod e rn mastü rbasyon problemi-
Mc1>1üı bmvon Nt•ıfrn /lir · .)ıorun l lalinı· c;rlıli 345

ni yaratan kişiler in hir bölümü tarafından ele alınan mese­


le, bir denge bulma m eselesiydi. Kralların hekimi Alınan Jo­
hann Georg Zi mmerma nn yalnızlığın, "zi hnin gönüllü bir
biçi mde kendisini deri n düşüncelere teslim ettiği durum "
olduğu n u söylemektedir . Bu, tehlikeli bir yaklaşım gibi gö­
zü kmekteydi ve bir başka bağlamda, Zimmermann'ın mas­
türbasyona değindiği yazılarında, mastürbasyona karşı ko­
. pa rılan gürültünün pekala başlangıcı da olabilirdi. Fakat
onun, yal nızlık üzerine yazdığı ve birçok ülkede en çok sa­
tanlar arasına giren kitabında , bu, zihnin kendisine yenik
d üşmesinin nasıl olup da kalbin kilidini açtığı, kişiyi zor­
l uklara h azı r ladığ ı ve " yeryüzünün ruhsuz ve kalabalık top­
l umları"ndan k a ynaklı dertlerine teselli sunduğu üzerinde
uzun uzadıya bir incelemenin i l k adımıydı. 70 Kişi, toplum­
sal ya da ekonomik mübadele dünyasının dışında d urmaya
ihtiyaç d uyabilirdi ; ama bunu doğru bir şekilde yapmalıy­
dı. Ve burada da m astü r basyon uç vakaydı. Mastürbasyon­
cunun kendisini zihninden geçen şeylere teslim etmesinden
iyi bir şey çıkmamaktadır; oysa başka koşullarda yalnızlık
insanın huzur bulmasını sağlayabilmekte ve onun sosyalleş­
me kapa sitesini tazeleyebilmektedir. Kimi sosyallik türleri
erdemlidir; kim il eriyse -söz.gelimi, sorumlu bir denetimden
uza kta k i gençler- gizli ayıbı üretmektedir.
Bir yandan mastürbasyon probleminin özü ve öte yanda
yeni düzen in temelleri o la ra k teşhis edilen şeyler arasında­
ki ge rili m , ekonomi ve toplum hakkındaki her düşünsel ça­
bada kendini göstermektedir: İmge l emin verdiği zevklere
karşı yarattığı kötülükler, doğru bir sosyallik ve yalnızlık
tarzına karşı yanl ış bir tarz, ticaretin motoru olan arzuya
karşı bilerek müptelası ulunan bir şeyin doğurdu�u alışkan­
lık yaratı cı a rzu. Modern mastürbasyon ve pazar toplumu­
nun talep ettiği ahlaki yeniden konfigürasyon aynı k uşa k ­
tandı. A y n ı düşü n ürler p ro blemin hem c insel hem d e daha
geniş kültürel va ryasyonlarıyla meşgul oldula r; başka türlü
söylersek , Ma·ndevi lle cara fından her i k i alanda da dile ge­
tirilen meydan okumaya tepki gösterdiler . Böylece , örne�in
Rousseau, d oğal öz-yeterliliği n , ticaretin yarattığı ve değeri
346 1 ı·lı l\işilik Sch

hiçbir somut ve asli ilişki içermeyen paranın desteklediği


sahte i h tiyaçlar tara fından yok edilmekte o luşunda n kaygı
duymuştur. Bu düşünce sanki Onania'nın yayımlandığı ve
yayı ldığı yıllarda dramatik bir yükselişe geçen l üks yaşa m
hakkındaki eski bir konuşmanın on sekizinci yüzyı l versi­
yonudu r . Fakat öz-yeterl iliğin de kendine özgü te h li keleri
vardı. Sahte arzular ve hayali zevkler, Rousseau'nun çok
ürkütücü bulduğu, Emi le'deki öğrenciyi tuzağa düşüren cin­
sel öz-yeterlil iğe imkan tanımaktadır. "Tehl ikeli ek " bağla­
m ında zevk düşkü nlüğü bir yandan öz-yeterliliği ortadan
kaldırmış olabilir fakat bir başka açıdan onu tehl ikeli bir
biçimde karşı konulamaz bir hale getirmiştir. Ö z-yeterlili­
ğin hem iyi hem de kötü tarafları vardı. Mastürbasyoncu
toplum nazarında kayıp bir k işiydi ; kurnazlık ve aşırı ha­
yallere dalmak çürütürdü . Fakat , hayal gücüne dayanan
edebiyat da okurların ayaklarını yerden kesiyordu . Kimse,
kadın ve e rke k le r i daha a hlaklı, daha sosyal varlıklar kılma
doğrultusunda, Rousseau'nun roman larındaki kadar kur­
gusal özlem ve duygudaşlıklar yaratmamıştı. Onun julie ou
La Nou vclle Hclot·se lfulic yahut Yeni Hclolsc J adlı yapıtın ın ta­
mamı yokluk ve zorl ukların körüklediği ve hayali mutlu­
lukların desteklediği ihtiras gelgitleri hakkındadır. Kurgu­
lar -estetiğin lüksleri- d ışarıya yöneltildiğinde to plumsal
bağlar oluştu r makta , içeriye yöneldiğinde ise kişisel a yıbı n
tekbencili ğine düş ürmektedi r .
Bu temalar daha erken dönemlerde ve daha az meşhur
edebi çevrelerde de yansımasını bulmuştur. Şimdilerde unu­
tulan fa kat yaşadığı dönemin çok üretken ve ünlü bir he­
kim-şa iri ol an John Armstrong, uzun ve oldukça po p üler
olan ( on sekizinci yü z yıl içerisinde en az otuz dört baskı ya­
pan ) kafiyesiz bir şi i r yazd ı . Occonomy of Lovc ! Aşkın Eko­
nomisi] ( 1 73 6 ) başl ıklı bu çalışma, a rzu sorununu iki yö­
nüyle de ortaya koymaktaydı. Şiirin b ü y ü k bölümü ci n s el
heyecanın h ayret verici son uçları hakkındaki yumuşak por­
n o gra f i k taşk ı n lıkla r ( " göğüsleri n ayrı lması, delidolu l ve l
taşkınl dırl v e dokun maya teşvik eder" ) v e kişinin kendisini
bunlara kaptırmas ıııı n doğrul uğu na dair mülahazalardan
Mcısıü ıbcısy<1n Nı·ckn Hir S"mn l lcılint' Crlıli 34 7

oluşmakcadır: .. Lekesiz kız, sen bi le nefsine 'hayır' diye­


mezsi n . " Fakac bir " lekesiz kız" olmadığı takdirde, tahrik
olm uş okur, onun yerine başka bir şey i kame etme dürtüsü­
ne karşı koyma lıdır. Armstrong, " münzevi keşişlerin kaba­
haci " üzeri ne saldırganca yirmi d ize döktürür. Diğer bazı
sınırlamalara da değinen bu şiirde mastürbasyon, tatmin
olmaya ilişkin sınırlamaları ceınsil etmektedir. Kullanılan
dolambaçlı sözler kendi meramını anlatm a ktad ır: Geçmişi
en azından on yedinci yüzyıl başlarına dek giden scandart
Katoliklik karşıtı lakırdılardır bunlar; fakat burada vurgu
keşişlerin hiçbir tasarruf cürüne riayet etmemeleri üzerine­
d ir. Sorun, sadece keşişlerin sağlıklı seks yerine mastürbas­
yon yapmaları değildir. Sorun, keşişlerin bu konuda anti­
sosyal -münzevi- olmalarıdır. Şaire göre haz, yalnızlık için
yaratılmamıştır. Doğa " Zevk kaynaklarını senin kısıtlı kişi­
liğin için mi bahşetmişcir? " diye sorar. E lbette hayır.
Doğa, gerçekte, "çalkantılı ve kaynaştırıcı arzu kargaşa­
sı " " bir ruhtan diğer bir ruha aktarıl madıkça hoşnut değil­
di. Cinsel lücufların ya da diğer şeylerin değiş tokuşuna de­
ğer vermekteydi. Genç bir erkeğin sağlığı açısından ne den­
li kötü olursa olsun, en iyi ikinci şey, parasını ödeyip bir fa­
hişeyle yatmaktır; tek başına doyuma ulaşma ktansa bir ge­
neleve gitmek daha iyidir: Mastürbasyon batağına saplan­
madan önce "genelevlerin kapısını aşı ndırın . " Burada en
kötü seçene k, kesinlikle, kabaran arzuyu tek başına tatmin
etme yönün deki dürtüye teslim olmaktı . " Yasaklayın ölüm­
lüler di yarında I Bu kısır, bencil, tek başına zevk i . " Hayal
gücünün meyvelerinin keyfine bakın ; a ma yalnız değil , baş­
kalarıyla birlikte. ( Occonomy of Lovc'ın m üstakil birçok bas­
k ısının yanı sıra, bir başka üretken hekim-şair Mark Aken­
side'ın yazd ıgı Tlı c Plcasurcs of lmagi nation ( Hayal Gücünün
Hazları ! başl ıklı bir şiirle birlikce yayıml anan bir baskısı da
b u l u n m a k tadı r . ) 7 1
iyi ve kötü nün kaynağı olarak arzular, lüks ve tatmin
duygusuna dair yeni bir ahlaki çerçeve yararına çabaları,
erkek ve kadın açısından farklı geli şme doğrultuları izledi.
Top l umsal <:i nsiyet ön planda gel iyordu; çünkü Oııania'claıı
3 4 11 /ı'lı Kiıi lilı Srlıı

iti ba ren c insel ekonominin erkek ve kadın lar için fa rklı


farklı işlediği açığa çıkmıştı . " Nerede ta hri k edici bi r arzu
varsa, orada ona set çeken bir gelenek de vardır" diye yazı­
yordu Flaubert. O, bununla bell i bir sımrlamayı kasted iyor­
du; yukarıdaki alı ntı Madam Bovary'dendir. Üstel ik itkiler
de farklı farklı olabi lirdi. Kadınlar, birer tüketici olarak,
zamanın gelişip b ü y üy e n tüketim kültürünü korumak açı­
sından olduğu kadar, bu arzularla tehlikeli biçi mde özürn­
senmeleri açısından da gerekli unsurlardı. Bu bölüm ün ar­
dından gelen, okuma ve anlatı bölü münde kadınları ve pa­
zarı tartışırken, bu konuyu daha somut bir biçimde ele ala­
cağım. Buradaki genel h usus şudur: Tüketme, okuma, ken­
di kendini keşfetme ve eros yüzyıllar içinde birbi rleri ne de­
rinden bağlandı lar. Kadınların arzularına ilişkin o yeni has­
talığı yaratan D. T. de Bienville (daha öncesinde sadece aşı­
rı cinsel a rzu vardı), mastürbasyon ve aşırı ci nsel arzu suçu­
nu haklı olarak hayal gücüne ( " kendi kendine aşkın başve­
kili " ) yükled i . Bienvil le'in imgelemin nasıl çalıştığına il işkin
olarak verdiği örnekler arasında ilk sırada cinsel ihtiras de­
ğil, yiyecek ve eşyaya duyulan aşırı istek gelmektedir: Aç­
gözlü bir insanda " hayal gücü, daha iyi koşullarda yaşama
ihtirasını körük lemekte ve kişiyi bu doğrultuda her türlü fe­
dakarlığı yapmaya zorlamaktadır. " Mastürbasyon, açgöz­
lülük ve tüketme dürtüsü, bir başka bağlamda pazar disip­
lini olara k adlandırılan ve Freud ile meslektaşlarının bir
gerçeklik ilkesi olarak al�ı ladıkları şeyin çöküşünü i fade et­
mektedir . 72
Çoğun lukla kadın lara özgü bir hasta lık olan kleptoma­
ni de, mastürbasyon gibi, yapay bir arzu sonucunda ortaya
çıkan bir rahatsızlı ktı r. Göze hitap eden durumlar, i mge­
lemde tasarlanan görüntüler gibi, " a rzu uyandı rmak için "
vardır; bir o n dokuzuncu yüzyıl hekiminin beli rttiği üzere
" bunlar bir ya n ı l sa m a m n <>n hazırl ığıdır. " Eğer kişinin ken­
di bedeninden zevk a lma i tkisi gerçekten de " modern ltica­
ri l toplumların eriştiği yüksek uygarlık düzeyi "nin bir so­
nucuysa ( bkz. yukarıda s . 3 3 0 ) , aynı şey vitrinde olan bir
şeye sa hip olma ya da ba sitçe herh angi bi r şeye sa hip olma
Mrnıüı·lı.:ıı_wrı Nı·ılnı lli ı )orım / l<ıliıw Geleli 349

a rzusu ıçın de söylenebil ir. Mastürbasyon ile kleptomani


arasındaki bağl a ntıya dair el bette başka yoru mlar da bu­
lunmaktadır. Örneğin, Freud'un meslektaşı Otto Fenichel'e
göre, çalma eylemi, ••yasaklanmış bir şeyi gizlice yapmayı "
a nlatmakta ve ne zaman bir şey çalsa cinsel açıdan uyarıl­
dığını, ta m çalma anında orgazm olduğunu, buna karşın
cinsel ilişkiye karşı soğukluk duyduğunu belirten bir kadı­
na dair vakayı a kla getirmektedir.73 Fakat benim belirtmek
istediğim, kendi kendine seksin, on sekizinci yüzyıldan beri
ticaret toplumunun getirdiği teh li kelerle ilintili olduğu ve
özellik le kadınlar tarafından gerçekleştirilen tüketimle işte
ta m bu noktada ilintili old uğudur. Ü retimin yanı sıra tüke­
timin de çeşitlenip artması, insanla rın önüne geniş bir ken­
di kendi n i keşif ve kend i kendini ifade dünyası açmıştır; tek
başına seks bu dünyanın yalnızca bir parçasıdır.
Son olarak, mastürbasyon meselesi, yakın dünya tari­
hinde kabaca modernite diye tanımlanabilecek gelişmeyle
( ve onun ekonomik ve siyasal boyutlarıyla) bağlantılıdır.
Bu bağlantı gev Şektir ve tabii modernite kavramı da gevşek­
tir. Fakat yine de bir ili nti vardır. Krafft-Ebing ve diğerleri
ta rafından on dokuzuncu yüzyılın sonlarında iddia edildiği
üzere, mastürbasyonun homoseksüel liği de içeren sapkın
bi r cinsel lik biçi mi olduğu yolundaki görüş ve Avrupa'nın
mastürbasyon hak kındaki şüpheciliği japonya'ya, Meiji
Restorasyonu esn asında (japonya'nın sanayileştiği dönem)
Bacı'dan gelen tıp kitapları a racılığıyla girmiştir. Ancak
bundan sonra tek başı na seks denerim altına alınması gere­
ken bir mesele haline geldi; o zamana dek, diğer seks türle­
ri n i n yerine geçen evrensel bir edim, fantezi çerçevesinde
bi r uygul ama, o büyük erotizm dünyasının bir parçası ola­
ra k a lgı lanı yord u . Daha öncesinde erotik imgeler mastür­
basyon a macın a yönelik olarak kullanıl ıyor ve kent mer­
kezlerinin homoerorik ve heteroseksüel reji mleri açısından
büyük bir a hlaki sorun yaratmaksızı n uygun görül üyordu
( bkz. şe kil 5 . l a ve 5 . l b ). Daha genelde, hekim ve pedagog­
lar -ve aynı zamanda, y irminci yüzyılın ilk yıllarından iti­
baren eği ti msiz gen iş bir kesim- cinsellik eğitimiyle hijyeni,
350 / . 'k f..: ı)ilılı .'i.-lı>

•G . ,, ,
i "
i �· ,... !:.

)
(� ,; 'r-

Şekil 5 . l a ve 5 . l b Ma stü rba syon yapJ n kadın w e rkekler. Sold a , nı a s ­

türha syon yapmak için M a t s u ııwto Kosh i ro'n uıı hi r po rt resıni k u l la n an


hir r a h i hc; sa�da i se , hir fa h i şenin rcsnııni h aya l ederken nıa stü rhasrnn
yapan bir adanı gürülmektcd i r . Her ikı re s i m de mastürbasyon imges inin
küçük hır parçasıııı o l u ş t u rduğu crotık resi m gclmcği ııc aıttir. (Sı>ld a :
Utagawa Kııııiıııaro, Mcıısu ıııo !\oslı i ıo "ıı u ı ı l'ı ı ı f ı ni ııi Kulla ııuıı R.ıı/ıı/ıc l ? I ,
hir şu ıı.ı:a a l bıiımiııdcn çokrrnkli a h ş a p baskı sa v fJ , 1 8 JO'l u y ı l l a r , lk u ­
na sl·nı u . Sa�d a : Anoıı i nı , Oıcııııı', 1 ('1/ıiıı \ı·cıra i - c ı/ıcı·J,ın t ck rcn k l i ah)a['
i l l iist rnsyon, 1 8 lO'lu yıl l.ı r, özd k ol cksivoıı. )
Mtısıiid•mwn Sı·ı/.ıı /Jir .''iorım llalirı<' G�ltli 35 1

ilerlemenin önem li bir yönü olarak görmeye başladı. Bu


yaklaşıma karşı ç ıkanlar, Japonlarm, doğaları gereği ya da
beden sel alışkanlık larından dolayı, Batılılardan farklı oldu­
ğunu ileri sürd üler; örneğin, daha az et ve içki, daha az. cin­
sel arzu ve dolayısıyla bu arzuyu uygun yerlere daha az ka­
nalize etme i htiyacı anlamına geliyordu. Yaklaşımı destek­
leyenler ise, tam tersine, gençlerin arzuyla dolup taştıkları­
nı ve cinsellik eğitim inin onları "mastürbasyonun o kor­
kunç sonuçları "ndan korumak için gerekli olduğunu savu­
nuyorlardı. Batı tıbbını ve ulusal gücün beden bilimine bağ­
lı olduğu yolundaki görüşü benimsemek demek, tek başına
seks sorununu da benimsemek demekti.74
Tek başına seksin Batılılaşmayla birlikte bir sorun hali­
ne gelişine dair başka emareler de bulunmaktadır. Memle­
ketlerinden uzakta yaşayan ve iyi eğitimli annelere sahip
Hintli kızların mastürbasyona daha eğilimli oldukları ve
bu durumdan ötürü kendilerini kötü hissettikleri bildiril­
mektedir. Devrim önceki endüstriyel gelişmenin en üst se­
viyeye çıktığı 1 890'dan yirminci yüzyılın başlarına dek
olan dönemde, Rus hek imler, artan m astürbasyonun -fahi­
şel ik ve diğer cinsel sapkınl ıklar gibi- ekonomik ve siyasal
gel işmenin bir son ucu olduğunu düşünüyorlardı . Eğer ona­
n izm gerçekte burjuva yaba ncılaşmasının ve bencil bireyci­
l iğin yol açtığı bir bozulmaysa, proleter eğitiminden geçmiş
bir sosyalist - 1 9 1 7 devri minden sonra komünist devrimci­
lerin ümidi oydu k i- onu si lip atacaktı. Yapılan araştırma­
lar on ların bu konudaki iyimser bakışlarını doğrular nite­
l ikteydi : Bir araştırma oğlanlar arasında mastürbasyon
oranının % 73'ten % 5 3 'e, kızlarda ise, daha çarpıcı bir
azalmayla, % 52'den % 1 5 'e düştüğün ü, bir diğer araştır­
maysa kolektif bir çiftlikte çalışan kadınların yerel bir po­
liteknik kolej inde okuyan k ızların yaptığının beşte biri
oran ında mastürbasyona başvurduğun u bulguladı. Özetle,
masti.irbasyonun tedavisi, toplumsal açıdan değerli bir ça­
haydı ve özell ikle de komünist gençlik örgütü üyeliği bakı­
m ın dan önemliydi. Sosyal bilimci o l arak bu bulgular ya da
güri.işler h a k kında hi r hüküm veremeyiz; fakat tek başına
352 rrlı KiJililı Ylu

seksin, deva mlı olarak, hızlı toplumsal ve ekonomik deği­


şimin yarattığı kültürel dalga lanma bağlam ında bi r prob­
lem olarak algı landığım biliyoruz.75
Yirm inci yüzyılın başlarında genç kadınların saçlarını
kısacı k kestirdi kleri, sigara içti k leri ve özgür Batı lı kad ın­
lar gibi davran d ı k ları Şanghay'da, genç bir kadın yazar,
Flaubert'i n Madam Bovary'sini kendi bilincine ve yazdıkla­
rına adamakıllı yansıtmıştı. On dokuzuncu yüzyıl da yazıl ­
m ı ş h içbir roman, meta ların psişik ekonomisiyle bedensel
hazlar arasında bu denli sıkı bir bağ kurmamıştır; gene
h içbir roman cinsel doyum arzusuyla en son moda yen ilik­
lere sahip olma arzusu arasındaki ilişkiyi bu denli ustalık­
la işlememi ştir. Bu genç yazar Ding Ling'di. Ling, eski re­
jimden yeni rejime geçişin kültür ayağında düzenleyici bir
rol üstlenen ve yazdıkl arı eserlerle on sekizinci yüzyı l Batı
Avrupa'sına özgü edebiyat projesinin önemli öğelerini
( kendini keşfetme, duyarlılık yaratımı, anlatının yeni bi r
i nsan türünü kucaklaması) içselleştiren bir grup entelektü­
el ve politi kacının oluşturduğu Dört Mayıs kuşağı nın en
önde gelen kadın yazarıyd ı . Ding ve çağdaşlarına göre Ro­
ussea u'nun fti rajlar'ı, modern olmanın ne anlama geldiği
konusunda başvurulabilecek anıt kitaplardan biriydi ; ci n­
sellik de kadın özgürlüğüne giden yolda kilit bir öneme sa­
hipti.
Bu ateşli Rousseau ve Flaubert okuru, Çiıı'in en bayın­
dır, en Batılılaşmış ticaret kentinde ikamet etmekte, .. Aşk
nedir ? " sorusuna paradoksal ve ters yanıtlar vermek iç in
bilinçli bir gayret göstermektedir. Kahramanlarından birisi
keyifsizdir; kafasında tuhaf düşünceler oynaşmaktadır.
Rüzgar esmektedir. Odasındadır; ama okuyacak hiçbi r şey
yoktur. Uyuyamaz. Mastürbasyon yapar:

Gün ışığı kağıt pencereye vu rurken ben s ü tüm ü üçünc ü k ez


kaynatıyordum. D ü n bu işi tam dürt kez yaptım. Ne kadar
sık ya parsam yapayım, hunun benim zevk i me uygun ol d u­
ğu ndan hiç emin değilim; a ma rüzgarlı bir gü n de asap ll()­
zukluğunu yatı�tıran tek şey de bu.
Mıısıiirl>cısı·"n Nı·ıirn Rir forun Hıılinı· ( ;r/ıli 35 3

Biz modernlerin tek baş ın a zevki n otarşisiyle kurduğumuz


o k ar ma ş ı k i l i ş kiye dair bildik bir hi k ayedir bu; on sekizin­
ci yüzyıl ise onu toptan mahkum etmekte, üzerinde derin
düşüncelere dalmayı çok tehlikeli bu l ma ktad ı r :

Gerçekte bir saat kadar beni ele geçirse de, çoğunl ukla da­
ha sinirli bir halde k al akalırım. B u yüzden geçen hafta hiç ­
bir gün onunla oyna madım. Sonra, çaresizlikten ötürü,
ona bel bağlayıp, sanki çokta n ihtiyarlamışım gi bi, sadece
vakit geçirmek iç in yaptım o işi.

M astürbasyon ya ptı ktan sonra gazetesini okur: ulusal ve


yerel ha be r ler, eğitim, propaganda , ekonomi, borsa.76
Antropolog Mary Douglas, lafı dolandırmadan, "tüke­
tim" der, "güçle alakalıdır_ " Tüketimin tarihi, haya l gücü­
nün etkisine kapılmanın, taklit etmenin ve üretimin tarihiy­
le sıkı sık ıya kenetlidir; bu da mastürbasyonun tehlikeleri­
ne i l i şki n ilk beya n larda ön plana ç ı ka rı lan bir husustur.
Eski rejimde sıradan insanlar " krall.ara ya da büyük adam­
lara " kıy a s la daha a z ihtiyaç sahibiydi ler; çünkü "daha a lt
seviyede bir arzu ve hayal gücü y le sınırlıydılar." Yukarıda­
ki görüş artık daha fazla desteklenemez hale geldiğinde,
ekonomi alanındaki arzu ve hayal gücü p rob l eminin örnek
o l u ş turuc u versiyonu olar ak, m astürba syon bir mese le hali­
ne ge l di.77

Kitap lar, Ollumak ve Tdl Ba.şına G ünah

Bi r önceki böl ümün ba ş ı n d a bel i rttiğim nokta, burada yeni


bi r ba ğ la ma oturmaktadır: Borsanın çökü ş ü , yeni kredi
a raçları ve lükse yönelik yeni t u tu ml a r nasıl modern m a s­
tü rbasyonun ortaya çıkmasına yol açmadıysa, yeni okuma
pratikleri ( tek haşına, sess iz ve kendini vererek okuma k ),
okunacak yen i ma te rya l ler (romanlar ve özellikle de por­
nografik o l a n l a r ) ya da matbuat ekonomisinin dramatik
büy üyüşü de ( bası lı söz ya da imgenin üretimi, alımı ve sa-
.1 54 Iı·lı f\işilik Sı·ks

tımı ) böyle bir sonuç vermed i. Fakat bazı okuma edi m le ri­
nin ve ki tapları n yarattığı külcürel enerj i -y a l nı zlığa, fante­
ziye, hayal güc ünün serbestçe at koşturmasına ve kendi içi­
ne kapanma k a p asitesine dayanan, arzu n u n yara ulmasında
ve onun etik açı dan çekip çevrilmesinde öneml i role sahi p,
pazarın ürün leri olan kitaplar- tek ba ş ın a seksin k ü ltürel
enerjisini oluşturmaktaydı. Ro manl a r ticaret dünya sından
çok daha tehlikeliydi; romanlar mastürbasyonu daha çok
bütünl üyorlardı. Ne denli acımasız ve spekülati f olurs a ol­
sun, gizli d e olsa pazarın bir dip noktası va rd ı : Ya pay ş iş­
k i nlikler p atlıyor, krediler güme gidiyordu. Ö te yandan, ro­
manların dünyasını yönlend iren, güvenilecek hiçbir gerçek­
lik i l kesi yoktu.
Sivil to p lumun başl ıca i letişim ağı ve onun , olmaya ve
h isset meye dai r en temel biçim lerini n öğretmeni olan mat­
buat k ültürü, mastürbasyonun ço k tehlikeli bir edim olarak
gözükmes i ni sağlayan niteliklere dayanmaktaydı ve tam da
bu nitelikleri teşvik ediyordu. Kitap larla imgelerin bi rbiri ne
kenetlendiği bir d ünyad a , tek başına seks, yeni düşünme ve
olma biç im lerin in teh likeli ve karanlık y a n ını temsi l ediyor­
du. Daha d oğrusu , mastü rb as yon, u yg arlaşmam ı ş ol d u ğu
ta kdi rde, edebiyatın hem prat i k ( yazına ve daha sı k ça ol ­
mak üzere yalnız ba ş ı na ok u ma eylemi) hem de içerik ola­
rak götüreceği yerde duruyord u . Pornografi kontrolsüz içe­
riğin işaretiydi; mastürbasyon ise aşırı bir şekilde kendi n e
yoğunlaşmanın, hayal gücünün ve yaln ı zl ı ğı n işareti. Bi r
başka deyi şle, mastürbasyon bir sorun haline ge lmi ştir;
çünkü matbuat kiiltüriiıı ün veçheleri bir sorun h a l ine gel ­
m i şti r. Bunun böy le olması n ın sebebi de, o çok yüceltilen
hayal gücü ve fantezinin tehlikeli-karanlık y üzü nü n , hep
daha fazlasını isteme kapasitesi ile yeni yaratılmış özel dün ­
yanın tehlikel i-kar a n l ı k yüzünün, tekbenci lik, benc illik v e
t a m b i r a h l a k i çöküş olmasıdır. Kısacası uygarl ık, kork tu ­
ğu şey e aynı zam anda da bağı m l ıdır.
Mastürba syon u n medyadaki daha 1?,eniş kült ü rel geliş­
mele ri temsi l edebi leceği gerçeği, biz yirmi birinci y i.iz y ı l
m odern krine şaşırt ıcı gel mez. Bu cü mleleri ilk yazdığım
Masıii ıiı<1s_ı·"ıı ,'frılnı lliı .Sorıırı 1 lcılinı· ( ;.-fcli 355

gün New Yoı ·k Ti ıncs'ta Yale Hukuk Fakültesi'nden bir pro­


fesörün gönderdiği bir mektup yayı ml andı ; web sayfalarına
olan bağı m l ı l ı ğ ından ya n a yakıla bahseden profesör, kendi
i ra desi yetersiz kaldığı iç i n bilgi sayarına filtre program ları
koyduğunu anlatıyord u . Ders esnasında elektroni k postala­
rını kontrol eden ya da elek t ron i k ortamda diğer özel
a m açl ı kullanımlara yönelen öğrenci lerinden de yakınmak­
taydı; bu da aklıma Tissot'nun i l ahiya t öğrenimi gören bir
grup öğrencinin dersten s ıkılıp mastürbasyon yapmaya baş­
lamalarını ve kendine aşırı yoğunlaşmaya ilişkin benzer
çağdaş hi kayeleri anlatmasını getirdi ,
Daha spesifik olarak, b i r yanda edebi pratik ve edebiya­
tın içeriği i l e d iğer yanda m astürbasyon a rasındaki bağlan­
tıyı, tek başına seksin en azından k ısmen rehabilite edilebi­
lecek bir alışkanlık o l d u�u yol undaki gö rüş ( modern alim­
ler şimdi bizimle b u görüşü paylaşmaktadır) oluşturmakta­
dır. Yükseköğreni me devam ederken," der içlerinden kim­
"

liğin i açı klayan bir kadın yazar, " Rousseau'nun julie'sin i


okudum; okuduğum h e r satı rdan sonra gözyaşı döktüm . "
Bu noktada ya za r� bel ki de yeterince ağlamadıklarından
k aygı duyan on sekizinci yüzyı l ı n kadın okurlarından pek
de farklı deği ldir; buna ka rş ı n bu okurların aksine o, ne za­
man ve n için ağladığına i li şkin bi r yazı kaleme a lmayı plan­
lamıştır. Söylediğine göre bu, Sade üzerine yazmaya benzer
bir fantezi p rojesi, onu " m a stürbasyon yapmaya yönelten
bir metin"di. Rousseau ve "tehlikeli ek " bir kez daha bir
araya gelmektedir. Bu eleşti rmen, pek çok on sek izinci yüz­
yı l ok uru gi bi, oku rnanın verd iği yoğun fizi ksel hazlardan,
okumanın bedene yaptı k la rın dan adeta hüyülenmiştir. " Be­
denin ii ret ri ği iki sı v ı ( gözyaşı v e orgazm sıvısı) arasındaki
bağl aııtı" da " d uygusal ( d işil ol.ı r;t k k od l an a n ) olanla por­
n o gra fi k (eril olara k k o d l a n a n ) o l a n a ra s ın d a k i ba �l a n c ıy­
"

la örrüşmek redir.IK
On se k iz. inci y üzyıl yor u mcu l a r ı , bel k i de, modern araş­
t ı rnı a cı l a r ka dar, hangi !ede bi 1 tıi ri.in pornografiyle ilinti­
len d i r il t:hi le<:eği k o n u s un d a c:m i n <i cğ il di le r ; fa k a t mastür­
has\' o n ilr nıodc rıı edchi ,· a ra t ı l ar ;ırasııı d a k i b a ğ l a n tı ta en
356 1 <'fl Kişililı �elıı

başından iti baren söz kon usuydu. Ö nde gelen bir otorite,
porn ografinin bugün "erkeklerin m astürbasyonuna eşlik
eden ya da onu başlata n " cinsel fantezileri üretmek için var
olduğunu ve eğer benzer bir i h tiyaç kadı nlar arasmda da
mevcut o lsaydı kadı nlar için daha fazla pornografi k eser
yazılacağın ı iddia etmektedir .79 Fakat i mgelemi meşgul
eden, haz verici şeylere davet çıkaran, gizli, kendine aşı rı
yoğun laşma yönü nde potansiyel bir bağımlılık yaratan ( o
dönemdekiler bunu kişisel ayıbın özü olarak tanımlamışlar­
dır) okuma eylemi, elbette ki kadınların da yaptığı bir şey­
di. Daha önce söylediğim gibi, sessiz okuma ve romanın
yükselişi, tek başına seksi dramatik biçimde bir acil mesele ­
ye dönüştürmedi. Ancak, tek başına seks, bu iki olgunun
temsil ettiği ahlaki meydan okumaların örnek vakasıydı .
Bu kon j o nktürü n e ben n e de Jane Gallop icat ettik ( Ga l­
lop, Sade okurken mastürbasyon yapan, julie'yi okurken de
ağlayan seçkin bir profesördür ; Milwa ukee Üniversite­
si'nde ders vermektedir). On sekizinci yüzyılda Dr. Johnson
da aynı iz üzerindeydi. Ona göre, en münzevi k işilerin, oku­
maya en düşkün ya da kendi özel hayatlarını güzel a h lakın
ilkelerine göre düzenlemeye en muktedir kişilerden oluşma­
sı gibisinden bir zorunluluk yoktur. Pek çok insan " kendi­
sini hayal gücünün uç zevk lerine kaptırmaktadı r . " Geçmişi
ve geleceği zihinlerinde manipüle etmekte, Rousseau'nun
lti raflar'da ya p tığı gi bi, " kendi lerini mutl uluk verici durum­
larda tahayyül etmektedirler." Jo h nson bu düşleri "zihnin
görünmez başkaldırısı" olara k adlandırır; bunlar " teşhir
edilme ya da lekelenme korkusundan uzak" olan "gizl i
müsriflikler"dir. Disiplin altına alınmamış, dil ediğince at
koşturan zihin neyi istiyorsa on u ta hayyül eder, kendine
özgü dünyalar ya ratmada serbest kal ır; bu da c insel , arzu­
layan bedenin gizli yaşamına oldukça yakın görünür. John­
son'ın " varlığı n gizl i müsrifl ikleri", tek başına seksin taşı­
dığı tehdittir.HU
Bu gözlemi ilk kez hen di le getiriyorum diye bir idd ianı
yok. Tissot iki yüz�'ıl önce hu noktaya işa ret etm iştir. S a ­
muel Johnson 'dan yi rm i yıl kadar sonra şöyle yaznıışt ır :
Masıüı/Ja�_von Nnkn Bır Sorun Hcılinr Grldi 357

" Kendi kendini kirleten kişi kendini sürekli olarak açık sa­
çık d üşüncelere kaptırır v e bu bakımdan, bütün d ikkatin i
b i r nokta üzerinde toplayan bi r edebiyat adamına benzer."
" Bu tür bir aşırılığm zararlı olmaması ender" bir durum­
dur. Gerçekte, "edebi ve münzevi kişilere özgü hastalıklar"
belki de, mastürbasyon hastalığının en saf biçimi, onun
prototipidir; bir edebiyat adamının yoğun ve kendi içine
kapalı çalışması ise tek başı na işlenen kaba hatin prototipik
biçimidir. Tissot'ya göre "okumaya düşkün erkekler"de el
üreme organının üzerinde olmadan " si nirlerin ara vermek­
sizin faaliyette bul unmasmdan kaynaklanan sinir sıvıları­
nın sürekl i israf edilmesi " söz konusudur. Sperm, yani "en
önemli sıvı, hayati önem taşıyan yağ" (Tissot ve çağdaşları
b u tanımla bir tür sinirsel enerj iyi , yaşam gücünü kastedi­
yorlard ı ) , fışkırma yoluyla değil , hayal gücünü zorlama su­
retiyle yitirilmektedir. Hem edebiyat adamında hem de
mastürbasyoncuda "eylemi d urduramayan veya buna muk­
tedi r olamayan " organ el değil, beyindir. Tek başına ayıp,
hem psikolojik hem de ahlaki açıdan, tek başına harcanan
zihinsel çabanın, spesifik olarak da edebi meşguliyetin özel
bir halidir. Tissot, sorun u beni m burada yaptığım kadar ge­
n i ş bir çerçevede ele alıp yorum lamamış ola bilir; fakat, mo­
dern mastürbasyonu yaratan adamlar, kendi kendine or­
gazma ulaşmayı aşan çok kapsamlı bir konuyla karşı karşı­
ya olduklarını anlamışlardır. Bu konu, modern bir insan ol­
manın ne anlama geldiği meselesinin tam kalbine uzanmak­
tadır.8 1
Edebi çal ışmalar ile mastürbasyon arasındaki bağlantı­
lar derin v e kapsamlıdır. Mastürbasyona özgü kötülük ler
-şüpheli yalnızlıklar, ateşli ve sınırsız bir hayal gücüne ba­
ğı m l ı lık, mü ptelalık yaratan bir aşırıl ığa kaçınılmazcasına
dalmak- tek başına okuma ed iminin hem yansıttığı , hem de
ortaya çıkm asına yardı mcı olduğu o sessiz, ama geniş bo­
yutlu bilinç devrimiyle kimi benzerl iklere sahiptir. Ne var
ki, tek başına okuma ile mastürbasyon arasında bir farklı­
lık da bulun maktadır. Bi ld i�i miz kadarıyla insanlar en eski
çağlardan hu yana hep ma stürbasyon ya pmışlardır. Buna
.HK t.-lı l\işılik .'iı ·� s

karşın yalnız ba şı na, sessi z okunıa eylemini ve verdiği haz­


ların kurgusa ll ığın d a n , soğurum gü cünden ve insan ruhuna
yeni hazlar nakşetme kapasitesi nden kaynaklandığı bir ede­
biyat türüyle haşır neşir olmayı, tarihin belli bir noktasın­
dan sonra gerçek leştirm işlerdir. Mastürbasyon, gencide
çok geniş kapsamlı ve modern bir mesele olan mahrem iyet,
özeldeyse tek başına okuma edi minin bir veçhesi olarak a h­
l a k i açıdan çetrefilli bir hale gelmiştir.
B u sorunların gelişim doğrul tu l arı, bir biçimde, farklı
farklıdır. Tek başına okuma edimi, mastürbasyondan daha
uzun olan ve daha çok süreklilik arz eden bir tarihe sahip­
tir; 1 7 1 2 gibisinden kesin bir başlangıç noktasın a sahip ol­
masa da, Onania'dan önceki kuşak içerisinde adamakıllı bir
yer edinmişti r. Tek başına seksi n ancak yirmi nci yüzyılın
sonlarında rehabilite edilmesine karşın, yalnız başına oku­
ma edimi daha kısa sürede ehlileştirilmiştir. On sekizinci
yüzyılın ortalarından itibaren kamunun gözü önünde olma­
yan her şeyin kaba olarak değerlendi rilmesine son verilmiş­
tir. Özellikle de tek başına okuma edimi, bazı durumlarda
şüphe çekse ve bazı larına göre bir türlü kontrol edilemese de
kabul edi lebilir bir edim haline gelmiştir. Hatta en tehlikeli
edebiyat türü olan roman bile, on sekizinci yüzyılın sonları­
na doğru, ahlaki açıdan ehlileştiri lm işti r. ( Tabii bu türe şüp­
heyle bakan çevreler hala mevcud iyeti n i sürdü rmekteydi .
Örneğin, A merikalı Püriten reformcu Anthony Comstock
hiçbir anlatı türüne yakınlık duymam ıştır; ona göre i n sanla­
rın büyük bir bölüm ünün ok uduğu çerden çöpten şeyler on­
ları asla daha iyi şeyler okumaya yönlendirmez; ü stelik Boc­
caccio gibi klasik yazarlara ait kitapların pek çoğu da o heş
para etmez romanlar kadar kötüdiir ) N 2 A ncak m astürbas­
yon, hem tek başına okuma edimin in hem de imgeleme ait
kurmacanın kötülük lerini temsil ermeyi sürdürd ü; hu i k i tın ­
sur yakın b i r teh like olmaktan çıktığı nda bile, özel ayıbın
korkurucu lu�u onl a r ı n m ir a sı olarak kald ı: Benci lce arzu­
nun yol açtığı o tehl ikeli, direngen "ilk sevgi li günah. "
H i k:iyeıniziıı okuma edimiyle ilgil i kısmı bin lerce y ı l ön­
cesine uzanma ktadır. M astü rbasyonun o ııenı l i bir ilgi oda-
Mcıstüı·hcıs_yoıı /'\ı·ılı·n Ri r .'ionın Hcılinf' c;t'fclı .159

ğı ol madığı antikitede okuma eylem i genell i kle başka insan­


larla bir arada ve yüksek sesle gerçekleştiri liyordu; kişi eğer
tek başınaysa, alçak sesle o k uyordu . Sözcükleri seslendir­
meden becerilen okuma şaşkınlıkla ka rşılanıyordu; sözgeli­
mi Augustinus, Ambrosius'un bugün her i lkokul öğrencisi­
nin yapabildiği şey olan sessiz ok u m ayı becerebilmesi kar­
şısında şaşk ı nl ı ğa düşmüştü . A mbrosi us bu ed imi durakla­
ya duraklaya gerçekleş t irmiş olmalıdır. Gerçekten de, orta­
çağın son yüzyıllarına kadar devam eden bir uygulama
olan, yazı dilinde sözcükler arasında boşluk kullanılmama­
sı sessiz o kumayı biz modernlerin okuma hızına yetişeme­
yecek ölçüde ya v aşla tmaktaydı. Sözcükler arasında boşluk
olmayan bi r satırı sessiz okumak fizyolojik olarak da müm­
kün değild i . Ö te yandan, Latince'nin yeni sözdizimsel bi­
çimlerinin yanı sıra, bizim modern yazı dilimizin (sözcükle­
ri birbirinden ayırmak için bir dizi grafik düzenlemenin
kullanılması ) doğuşu, sessiz okumanı n rutin bir alışkanlık
haline gelmesine imkan verdi. On üçüncü yüzyıldan itiba­
ren ruhban sınıfı önceli k li olmak üzere, okuryazar çevreler
bu al ışkanl ığ ı edindi; sessiz okuma daha sonra da eğitimsiz
a ristokrat topluma nüfuz etti.83 Okuma edimi, daha önce
ol d uğunda n çok da ha fazla özel bir mesele haline geldi; ki­
şinin kendi iç dünyasında başkalarının düşünceleri, tutku­
ları ve fa n t ezi l eriyle buluşmasının ve onları içselleşti rmesi ­
n i n bir yolu oldu .
Sessiz okuma, elbette ki, zorunlu olarak özel okuma de­
ğildi. On dördüncü yüzyılda yaşa mış tarihçi ve şair Jean
Froissa rt, il. Richard'a kendi şiir kitab ı n ı n elyazrnası bir
kop y as ı nı verdiğinde, kra l kita b ı n sayfalarına şöyle bir göz
·attı kta n ve sa ra y efrad m a bazı k ı sı m la r ı sesli o l a ra k oku­
d uktan sonra k itabı odasına götü rm ü şt ü r. Ama sa r a yda ne­
rede ol ursa olsun, büyük bir olasılı k la , yanın da hep h i z m et­
l il er i ve y a k 1 11 danı şmanları ol ac a k tı r. Bir köşeye çekilerek,
yatak od a sı n ı n d ingi n orta m ın d a , hatta yatakta sessizce
okuma liik si.i -ve h u n u n politi k açıdan ol abilirliği- b a ş l a n­
gıçta sa dece çok küçük hi r a zı n l ı k i<;i n söz k o n u suy d u Fa­ .

kat, on beşinci y ü z y ı l l a birlikte, hu edi m ruhhan çev re l e ri n


360 Trh Kişili• khs

yanı sıra zengin sekti ler kesimler arasında da yaygın bir ha­
le geldi; tek başına oku ma edimi artık gerçek bi r imkana ve
zevke dönüşmüştü .
Bu devrim in ahlaki içermeleri ta en başından itibaren be ­
l irgi ndi. Bir kere, Tanrı 'yla daha doğrudan ve kişisel bi r
ilişki kurmayı m üm kün kı lıyordu. Bu yak ınlık dini metinler
üzerinde derin lemesine düşünme sayesinde sağlanıyordu;
kişi kendi maneviyatını zengi nleştirmek üzere kendi odasın­
da okumaya çeki lmekteydi . Okuma edimi hep Reform'la
ilintilendirilmişse de, kutsal din kitaplarına bir ki msenin
şahsen erişebilmesi sadece Protestanlığın gelişmesine yol aç­
mamıştır_ (Aslında, okuryazarlığın coğrafyası Protestanlı­
ğın coğrafyasını yakından takip etmiştir; fakat bu geniş bi r
konu old uğundan burada ele almamıza gerek yoktur.) Öte
yandan, tek başına sessiz okuma edim i besbell i ki teh like­
liydi . Herhangi bir gözetim ya da sınırlamadan uzak olarak
cinsel açıdan iç gıcıklayıcı materyallerle karşılaşmayı çok
kolay laştırıyor, kişisel fantezileri destekleyi p mahrem arzu­
ları kışkırtıyordu. K itabı Mukaddes'teki kimi potansiyel
müstehcen sa hneler ( Davud ile Bat-şeba, Susanna ile İhti ­
yarlar) resimlerle süslenmiş elyazmalarında boy göstermeye
başlamıştı; ama taşınabilir türdek i kitaplar, kişinin dini
dünyasının yanı sıra, erotik iç dünyasını oldukça farkl ı bi r
ölçekte zenginleştirmekteydi . A rtık en h assas noktaya ka­
dar n ü fuz eden bir teknik yen ilik söz konusuyd u .K4
Elyazmalarından y üzlerce kez daha ucuz olan bas ılı ki ­
taplar, her türden m uzırl ıkta dolup taşmaktayd ı: d ini orto­
doksiye aykırı, siyasa l ve dini bakımdan tehlikeli düşü nce­
ler, roma nslar, erotik hi kayeler vs. Bunların hepsi, ha lkm
daha önceleri tasavvur edilemeyen bizimse mod ern çağda
sıradan olara k a lgıladığımız bir lükse yönelik talebine kar­
şıl ık vermekteyd i: yalnız ba şına okuma . O, bütün heyecan ­
ları, tehli keleri ve çel işkileriyle birlikte d üşünce özgürlüğü ­
nün önünü açtı. M atbaada i l k çok bası l a n ( dört bin ya da
daha fazla) eserler a rasında Luther'in Kitabı M ukaddes çe ­
virisi ile A ldus Maııutius'un, Catullus'un Latince erotik şi ­
ir çalışmasına yazdığı giriş yazısı vard ı . 8 � Giul io Ro ma -
Mıısıüıiıcuyon Nl'clı·ıı lliı· Soııın Hııline C.elıli .16 1

no'nun on altı sevişme pozisyonunu restmettiği eseri, ilk


önce sadece işin erbabı arasında dola şı ma girdi; fakat daha
sonra m a tba a da basılıp çoğa ltı l d ı ve böylece istim üzerinde
olan ve giderek çoğalan bir okur kitlesinin erotik hayallere
dalmasını, daha öncesiyle kıyas bile edi lemeyecek ölçüde
kolaylaştırdı . B u tür kitapların ucuz versiyonl arı Londra'da
on sekizinci yüzyı l sonlarında halk arasında hala elden ele
dolaşmaktaydı. N ihayet, b u şehvani tutumlar Pietro Areti­
no'nun, cinsel organları ve çiftleşmeyi öven açık saçık sone­
lerden oluşa n ve Batı'mn erotik geleneğindeki ilk ve en
uzun ö mür l ü kitap olan eseriyle birleşti . Bu eserin baskıla­
rı belki evl i çiftlerce inceleniyor, belki yalnızken okunuyor­
du. Fakat kitap, kişin i n bi r ba ş ın a geçireceği zaman dilimi
için yazıl mıştı; böylesi sessiz a nla rda okurlar ve tasvirlere
bakanlar kendi içlerine yönelme imkanına sahip olmaktay­
dı. Bir tarihçin in yakın geçmişte belirttiği gibi, basılı erotik
materyaller, okuy ana ve seyredene "her türden cinsel dene­
yi min kendi kendine göndermede bulunduğu yold a " derin­
lemesin e düşünme fırsatı vermekteydi. 86 Romano'nun I mo­
di'si papalık kurumunu, sansürü ve Kilise'nin genel politi­
kasını doğrudan karşısına alan bir meydan okuma ve özel
cinsel uyarıcılar dünyasının nasıl topluma yönelik büyük
bir tehdit olarak görülmeye başladığı konusunda bir mo­
deldi. Elbette ki bu tür derin düşüncelere dalmanın basılı
resimlerle ilintili olması gerekmiyordu. Ö rneğin , Tiziano ve
Giorgione tarafı ndan yapı lmış, Venüs'ü, bir eli vaj inasının
üzerinde, bel k i de m a stü rbasyon ya par k en gösteren resim­
leri kendi özel odala rı n a götüren adam l a r herhangi bir şeyi
tehdit etm iyor, fakat resim sanatıyla yeni ve k a rmaşık bir
iliş k i kurmuş o l uyorlard ı ; hu noktada mekanik çoğa l tm a
metodları b u tür bir ilişkiyi , daha önces in e k ı y a sla, çok d a ­
ha y a y gı n bir hale getird i&7 ( bkz.. resim 5.2a ve 5.2b).
B u a n l a ttı k l a rı mız, ha la, o n y edi n ci yüzyıl son u i le on se­
k izinci yüzyıldaki "okuma dev ri mi " n i n tarihine bir gi riş ni­
teliğindedi r. " Ok u nıa de v r i m i nin, bu dönemlerde, okur­
"

y azar nüfusun gen i ş bir k e s i mi n in ruhsa l hayatı üzerinde


olduğu ka d a r p o l iti k a üzeri n d e <le bir hayli etkisi oldu. Bu
362 Ttlı l<i$ililı Sds

Şekil S.2a ve S.2b Yüksek sanatı n büyük geleneğine a iı, model kadınla­
rın sol ellerini koydukları yer le a kıllara birçok şey getiren bu tarz örnek­
ler. asilzadelerin özel odaları için yapılmıştı. Ba sı m tek noloji si , da ha ero­
tik içerikti resimleri çok daha geniş bi r kul la nı m alanına k avu�ıurdu.
(Üsıte: Giorgione, llyuyarı Vl."nüs, 1 5 1 0 [Alinmi/Art Rc:!>ource, New
Yorkl; altta: Tiziano, llrbinolu Vcıııi s, 1 538 [ A lina ri/A.rt Resource, New
YorkJ.)
,\lclll iiıl�ıwoıı ,'\; ,.,/,·ıı lli ı .�cınııı l l<ıliııc• (;c·lıli 36.l

edi min (kişisel , sessiz, m a h rem okuma) kendisinin ve oku­


nanı n içeriğinin deneti mi -masumu kötücül olandan ayır­
mak- başat bir kültürel proje hal ine geldi. ( Edebi eleştiri di­
siplini, bu görevle bağlantılı bir şekilde gel işme gösterdi.)
Onania'nın yayı mından sonraki kuşaklarda, otoerotik dn­
sel haz, hayal ürünü eserlerin okunmasıyla duyulan gizli
hazla rın şeytani i kizi olarak yorum lanmaya devam etti: Bu,
modernitenin bıiyük külrürel zaferlerinden birinin asimile
edilemez çiftiydi. Tek başına okuma, hatta hayal gücüne
dayanan kurgusal yapıtları bir başına okuma, on sekizinci
yüzyılın sonunda ya da on dokuzuncu yüzyılın başlarında
ehli leştirilmişti. Bununla birli kte, mastürbasyon ve mastür­
basyonla öteden beri a lenen ilişkilendirilen ve kurgusal bir
tür olan pornografi, yirminci yüzyılın sonlarında kendine
savunucu bulana dek, bir fazlalık ol arak kaldı. Mastürbas­
yon la pornografinin kimi zaman bir arada kimi zamansa
ayrı ayrı reha bilitasyonunu bir sonraki böl ümde ele alaca­
ğım .
Şimd ilik, bir başınayken okuma edimini içeriğinden ayrı
bi r süreç olarak mütalaa etmek istiyorum; bu da bizim,
programların ya da web sitelerinin içeriğini ortaya koyma­
dan telev izyon ya da i n te rnetin etkisi hakkında kaygılan­
mamıza benzer. Bu ayırma işlemi, elbette ki, zordur. Bir uç­
ta belli okuma türleri ( belli tür televizyon programlarının
izlen mesi ya da i n te rnette dolaşılması gibi ), hiçbir sorun ya­
ratmıyor görünüyordu. K işi araba yapımı, bakırcılık ya da
hattatlık üzerine öğretici kitapları, ister tek başına ( ve ses­
siz) isterse başkalarının önünde sesli okusun, bu, ahlaki açı­
d an nötr bir işti; çi.in kü i mgelemin kağıt i.izerindeki sözcük­
le ri yen ide n bir araya getirerek oluşturd uğu şeyler her ha lü­
karda k a musal bi r niteliğe sah ipti ve kişinin iç dünyası üze­
ri nde pek etk ili dcgi l d i . Üste l i k , t eknol o j i n in bizatihi kendi­
si d e .ı sl a ki.illiycn kö t üle mn i y or d u i n s a nl a r , sessiz-şahsi
.

o k u m a ed i m i n i n yaygın- devri mci tek noloj i s i n i n sağl adığı


a v a nr a j l a r d a ı ı hemen p ra r landıLt r ve hu ed i m i ( siyasal,
ropl u ın s<JI \'c a h Lı k i açıdan ne dl'ıı l i teh l i ke l i o l u rsa o ls u n )
eri k bi r Li s t i. ı n l uğl.' d i i ıı ti �r ıl rl' h i b t·k ll· r i n i <l üşli n<l ü l er. Bu
364 Trlı Kişilik Sehs

durum, bir ölçüde, okumanın sosyolojisi n i ve ortamını


kontrol etme anlamına geliyordu. tıpkı başka tür etkinlik­
lerin de gözetim altı n a a l ındığı gi bi. Sözgelimi, on yedi nci
yüzyılda sınıfa ve uygun yetiştirilmeye ilişkin kısıtlamaları n
özel ibadetlerin doğurduğu tehlikeleri önlediği yolunda bir
kanaatin h üküm sürdüğünü daha önce görmüştük . Belli
türdeki okuma materyalleri ve durumla r kimi insanlara
tehlikel i, kimilerineyse zararsız gözüküyordu. Okuma, ken­
di kötü etkilerini gene kendisi bertaraf eden bir etkinlikti;
ateşe karşı ancak ateşle savaşılabilirdi. Layıkıyla gerçekleş­
tirilen okuma edimi, bireylerin vicdanını doğrudan ve de­
rinliğine yoklayan, öğretici ve hayati bir etkinlik olabilirdi;
iyi kitaplar, okurların vicdanlarına dosdoğru bir biçimde
iyi düşünceler ile doğru düşünme ve h issetme biçimleri sok­
maktaydı . lyi kitaplar duygudaşlığı öğretmekle kalmamak­
ta, onu uyarmaktaydı da; doğru kitaplar kötülüğe karşı
dehşet duygusu uyandırmakta, i n sanı ondan uzak tutmak­
taydı. Böylece ortaya yeni bir ahlaki duyarlılık çıkmıştı. İş­
te bu da mastürbasyona karşı oluşmaya başlayan burj uva
edebiyatının ( bu edebiyatın sadece mastürbasyon karşıtı
eserlerin reklamım yaptığı söylenemez) konusunu oluştur­
maktaydı; sessiz, özel, bir başına okuma edimi bizatihi ken­
dinden kaynaklanan tehlikelere -özel, sessiz ayı ba- karşı
koruyuc u bir önlem ola rak harekete geçirildi.
2. Bölüm'de de gösterildiği üzere, basım kültürü, mas­
türbasyonun nasıl olup da modernitenin a sal cinsel biçimi
haline geldiğini anlamak açısından çok önemlidir: K itap ve
dergilerde cinselliğe değinilmesi, hu yeni cinsel kabahat
hakkındaki söylemi n yaygınlaşması n a yol açtı . Fa kat kişi ­
nin yalnız başına v e sessiz okuma edimini gerçekleşti rmes i
burada temel bir rol oyn amaktaydı. Gerçek ten de, ha kkın­
da konuşulamayan gizli bir ayıbın başka türlü kendisini na ­
sıl gün ışığı na ç ıka racağını tahayyül etmek zordur. Kant,
mastürba syonun " adını tela ffuz ermenin bile yakışı k sız" ol ­
duğunu düşünm ü ştür. Onania, Tissot ve diğer bütün peda ­
gog, hek i m ve ahlakçı l a r, mastü rbasyonla i lgili soru sor ma ­
y a utanan mode rn a raştı rm acıların b u :<onuyu yazı l ı türle r
Mmtüı-lımvıın .�..dm Bir Sonın Halinr c;ı·ldi 365

aracılığıyla sorgulamalarına benzer biçimde, herhangi bir


mahcubiyet ya da edebe aykmlı k duygusu yaşamaksızın bi­
linçleri nin derinliklerini su yüzüne çı kardı lar. Özel okuma
edimi, tek başına seksin gerçekte gizli bir kabahat olduğu
yolunda.ki bilginin yayılması açısından mükemmel bir araç­
tı; çünkü edimin bizzat kendisi mesaj ı pekiştirmekteydi: O,
öylesine kötü, utanç verici ve kor kunç bir edimdi k i adın­
dan uluorta söz edilemez, derin bir suçluluk duygus u uyan­
dırmaması düşünülemezdi. Bi r giz hakk ında gizlice bir şey­
ler okumak, onu daha bir tehlikeli ve daha bir çekici hale
getirmenin garantisiydi. Bu, gizli taritılerin, siyasal ve top­
lumsal hayatın sahne gerisindeki görüntülerinin çağıydı. Bu
çağ, aynı zamanda, mektuplardan oluşan roman türünün
çağıydı; bu tür, okurda, gizli mektuplara ve dolayısıyla da
karakterlerin iç dünyal a rına ulaştığı sanısını uyandırıyor­
du. On sekizinci yüzyı lda mastürbasyona dair yayımlanmış
kayıtlarda yer alan mek tuplar da aynı etkiyi yaratmış olma­
lıdır. Bu mektuplar, insanların, bir hekimle yazışma dışında
hiçbir yerde açıklayamayacak ları edimlerini betimlemek­
teydi . Mastürbasyonun diğer edebi türlerle olan bağlantıla­
rı üzeri ne söylenecek daha çok şey vardır; fakat burada
önemli olan nokta, özel okuma edim inin bu gizli kabahatin
yaratılmasında temel bir rol oyna mış olduğudur.
itiraf yaza rları ile a h lak üzerine yazanları öteden beri
korkutan şeyi neredeyse hiç kimse belirtmemiştir: Onlar,
mastürbasyon yapmayı kitaplardan ya da uyarılardan öğ­
renmişlerdi. Fakat yirminci yüzyıldan on sekizinci yüzyıla
geri gidildiğinde, kitap, mastürbasyonu ahlaki açıdan he­
men önlem almayı icap ettiren bi r edim kılmak, onun hem
yanlış hem de tehlikeli olduğ u n u ve onu dize getirmek için
verilen savaşın k işinin k a rakterinin gerçek anlamda sınan­
ması deme k olduğunu ö � r e t me k açısından hayati önem ta­
şıy ord u Mastürba syon yapmamak, m uza ffer bir i rade gü­
.

cünün ta çlanmış hali olarak resmediliyordu. Bu edimi yap­


maya devam etmek ise, a h l a ki y e nil gi ve zayıflığın bir belir­
tisi olarak gör ü lüyordu. M asr ürhasyonu konu alan bu bü­
yük pi y a s a n ı n tümü, ahla ki tı: h li keye i lişkin bi r fa r k ı n d a l ı -
.�66 1 dl 1' ış ili lı Sdıı

ğı yaymak için ge r e kl i olan şeyin, vaaz verm e k ten ya da ku­


ru nasihatten öte bi r şey o lduğu yolundaki nosyona daran­
m a ktaydı; göründüğü kadarıyla, pek çok suçl u vicda nın
m üsebbibi bası lı ya yınlardı.
Ö rnekler çoktur. 1 920'1erde bir araştırmacının sorul arı­
na yanıt veren bir Rus köylüsü, mastürbasyonun ne den li
kötü bir şey olduğu hakkında bir kitap olıuduğunu, bu kitap
olmasaydı , bu yaşam boyu devam eden edi min. yaşam bo­
yu deva m eden bir kabahat olduğunu belki de hiçbir zaman
öğrenemeyeceğin i söyler. Doğum kontrolü savunucusu ve
k a rşılıklı doyuma ulaştıran seks hakkında çok satan bir ki­
tabın yazarı Marie S tope s ' a danışmak üzere yazan insanla­
rın büyük bölümü, benzer biçimde, okudukları kitaplardan
etki lenm işlerd ir. Bayan L., beka r ve "üç yıl öncesine dek
mastürbasyon mağduru " olduğunu söylemektedi r. Edward
Ca rpe n te r ' ı n Love's Coming of Age [Aşkm Yaklaşan Çağı ]
adlı kitab ını okuduğunda konu hakkında aydınlanmı ş ve
"hayatında ilk defa anlayarak uzun bir mücadeleden sonra
[mastürbasyon yapmayı] bırakmıştır. " ( Mastürbasyon yap­
mak yerine erkek arkadaşıyla sonuna kadar gitmeden oy-
. naşmaya başlamıştır; ama bunun da m uhtemelen pek iyi bi r
şey olmadığın ı düşünmektedi r. Stopes ona bunu da bıra k ­
ma sını ve s evgili s i yle mümkün olan e n kısa sürede evlenme­
sini tavsiye etmiştir.) Bi r başkası, Stopes'a y a zdığı me k t u p ­
ta, daha toy bir oğlanken mastürbasyon yapmayı öğrendi­
ği n i , bu a l ışkanlığın tüm hayatını kararttığını , fakat Sto­
pes 'in Married Love'ını [Evlilik Aşkı ] tam z a m a nı n da oku­
duğunu ve böylece " tuttuğu yolun gerçek doğası nın ve teh­
l ikelerinin " farkına vardığını itiraf etmektedir. Yaptığı �ey­
den utanç duym uş, fakat biri lerine da nışmaya da çekinllliş­
tir; ama S t o pes ' u n kendisini anlayacağmdan emi ndir. C. H.
G. adın daki b i ri i se oku lda öğrenciylçen k e n d i ke ndin i kü­
rüye k u llanmayı öğrendi � i n i , y ı l la rca bu işi y a ptı�ıııı \ c fo­
kat c i n se l l i k üze r i n e bilgiler veren popüler bi r ki ıe:1p k;..1 z.;1 r;1
e l i n e geçtikten sonra gitt iği yol u n p nl ış olJuğun u �orJiqi,i.i­
ıı ü , ı-..: 1 101\ / cclgr a roııııg Maıı Slı o ıılcl Hm·(· !Genç Bi r A d mı ı ıı
Sa h i p Ol ması Gtrekcıı Bilgileri ha�l ıklı bu 1' i t<lf'I sa ı·l·� iııJl',
ı\lmıii rl�ılV"'' .''kcl.-ıı fh \ı•rnıı l l111i11ı· C oı·lıli .l6 7

ke ndisine ne den l i zarar verdiğin i a n la d ı ğ ı n ı bel irtm i ştir.


( Yazdı klarına bakıl ırsa ba bası cinsellik hakkında hiç ko­
nuşmayan birisidir; yeti şkin erkekler i se kendi sine mastür­
basyonun iyi bir şey olduğunu söylemişlerd i . ) Daha önce de
bahsettiği miz üzere, on dokuzuncu y üzyı l başl a rınd a Al­
manya 'da baskı üstüne baskı yapan o mastürbasyon ka rşı ­
tı k i ta pçığı okuyan oyun yazarı August Strind berg, yaptığı
şeyin korkunç bir ka bah a t olduğu n u ve bu nd a n suçluluk
h i s se tm e si gere k ti ğini öğrenm işti r . P i skopos VI. Kari
Kapff' ın k itabı amacına ulaşmıştır; August yıllar sürecek
bir vicdan a za bı çe kece k ti r . Ti ssot' n u n söyled iği ne göre, ki
kendi arşivi de bu iddiayı desteklemektedir, Onanisrn'in ya ­
yı mlanması bitkinl ikten, sivi lcelerden, aşırı terlemeden ve
çeşitli ka lp-damar rahats ızlıklarınd an ş ikayet eden bir sürü
okurun bu rahatsızlıklarını ç oc u kk en o " fena alışka nl ı k "la
haşır neşir olmalarına b ağl ayan me ktupl a r göndermelerine
neden ol m u ştur . Okurlar, kendi hastal ıkları n ı teşhis etme­
ye yard ı m cı olacak ipuçların ı k i tapla rda b ul ma y a hazırdı­
lar: Rahatsızlıkları n m sebebi, gizli k a ba h atleriyd i . Onania,
mas tür basyon u n kötü bir şey olduğunu gazete ilanlarından
ilk defa nası l öğrendiklerini ve sonrasında, belki üç, belki
d ört defa, daha fazlasım öğrenmek a macıyla bu kitabı satın
a lmaya kal kıştı klarını anlatan okurların mektuplarını tek­
ra r tekrar yayım lıyord u . Bu, yüzyıllar boy unca, kita pla rla
ilintili bir ka bahat olageldi . S H
Fa kat tüm bunların bir ba şka yönü daha bulunmakta­
dır. Tek başına k i ta p okuma, m a s tür ba sy o n la ilgili tehlike­
nin bütün işaretlerin i ortaya koymak taydı: M a hremiyet ve
gizl ilik e lbette vardı; a ma bun ların yanı sıra hayal gücünün
devrey e sok ul ması, kendine aşırı yönel m e ve topl u msal kı­
sıtlamal ardan serbest kalına da si'ız ko n u s u yd u . Y a l n ız ba­
şına okuyan bi r k işi, en a z ınd a n o a n i ç i n , bağı msız olmasa
bi le özerk bir varlı ktı . Modern yaza rlar h u k on u d a o l a ğa ­
nüstü derecede net şeyler sciylcm işlerd i r . Romancı J osef
Skvorecky, kom ü nist Çe koslovak ya' da b i r oğl a n ı n y a tak t a
k itap ok u m a s ı n ı ya s a k bir da v ra nı � o la ra k beti mler: Batta­
n i y e le ri n alt ına g i z l e n ip " yaı �ığı ırnb dertop oldum ve ken-
]68 1 rlı l<işilik Srh

dimi okumanın zevkine bıra ktım [ . . ] Tatl ı bir yorgunluk


.

bedenimi sarınca uykuya daldım . " Colette, kızken ya takta


sessizce roman okumanın verdiği duyusal hazlardan coş­
kuyla söz eder . Fakat özel okuma ile özel hazlar arasında k i
bağlantı çok daha gerilere gitmektedir. Chaucer'ın The Bo­
ok of tlıe Duchess'inin [ D üşesin Kitabı ! uykusuzluk çeken ha­
nımefendisi, okumanın satranç gibi oyunlardan çok daha
eğlenceli olduğunu düşünür; sonradan aziz i lan edilen Ka­
tolik eğitimci Jean -Baptiste de La Salle 1 703'te, yataktay­
ken "okumayla ve diğer işlerle meşgul olan kişileri n " taklit
edilmemesi yolunda uyanlarda bulunur.89
Ve elbette ki, h a yal gücüne dayalı edebiyat ürünlerinin
yalnız okunmasının doğurduğu tehlikelere ilişki n uyarıların
uzun bir geçmişi bulunmaktaydı. (Tehlikeli bir arkadaş
grubu içinde okumak, kamusal gözetimden tam a men uzak­
ta o kumak demek belki daha iyi bi r ifade olacaktır.) Dan­
te'nin ilahi Komedya'sındaki 5. Kanto'yu anımsayalım:
Francesca, aşkın kendisine kuşkunun teğellediği arzuları ilk
kez nasıl gösterdiği sorusuna verdiği yanıtta şöyle der: Lan­
celot'yu okuduk, sıkıntılı bi r aşkla/bir başımızaydık, hiçbir
şeyden kuşkulanmadık o serbest zamanımızda. "

Kimi zaman okuduğumuz şeylere bakışlarımız yoğunlaştı .


Kitaptan başımızı kaldırıp birbirimizin gözlerine baktık,
Sonra da yüzümüzde renk namına hiçbi r şey kalmadı .

Fakat bizi bozguna uğratan belli bir andı:


K itap diyordu ki, özlenen gülümseyiş e n s oylu dşıh
tarafmdan öJıüldü: 1 şte o anda, a rtık beni a sl a terk
etmeyecek olan bu aşık heni ağzı mdan öptü, titri yord u .
Ya Galehaut, a h o kita p!90

Bu i ki aşığı n ne okuduğu be lli ki çok önenı liydi ; fakat hir·


l ikte gerçekleştiri len okuma edimi a r a l a rı n dak i tekl ifsizl iği
daha da i leri noktal a ra taşımı ştı . Bi r başka deyi şle mahrem
okuma, k işini n ken d isiyle ya d a bir başkasıyl a da ha yakı n
olmasının bi r yolu ydu; bi rey ile topl u m arasındaki dengede,
Masıüı!Jtıswn Nı·dm lJir .Soruıı Hcılint' Grldi 369

bu edi m , bir tarafın ağı r çekmesine sebebiyet vermekteydi.


içeriğinden bağımsız olarak bu ed i m i n bizatihi kendisi bir
tehdit ol uşturmaktaydı; edim yaygınlaştıkça te hdit daha da
büyümekteydi.
Bunu n gizli kabahatle olan bağlantısı o dönemdekiler
açısından aşikard ı . M astürbasyon alışkanlığını tedavi etme­
ye yönelik olarak on sekizinci yüzyılın ortasında kaleme
alınan bir k itapçık, hastanın asla yalnız bırakılmamasını,
okumasına ve derin düşüncelere dalmasına asla izin ve za­
man verilmemesini sal ı k vermektedi r; çünkü bunlar tam da
hastalığa yol açan şeylerdir. Tissot da, bir m eslektaşın ı n
otoritesi ne yaslanarak, a y n ı tavsiyede bulunur: " H astalar
asla tamamen bir başlarına bırakılmamal ıdır; . . . kara kara
düşünmelerine, o k u maları na ya da herhangi bir şekilde zi­
hinlerini meşgul etmelerine izin veri lmemelidir." Bunun çe­
şitli neden leri vardır. Birinc isi, okuma edi m i , her şeyden
önce, mastürbasyoncuyu derde sokan d urumu yen iden
üretmektedir: " Kendini tek bir fikre kaptırmaya meyilli i n ­
sa nlar açısından, h i ç b i r şey aylaklık ve hareketten d a h a za­
ra rlı deği ldir"; dikkat gerektiren bütün k itaplar " bu fikirle­
ri on ların i mge lemine anımsatabi lir, k i bu anı msama n ı n bü­
tünüyle yok edilmesi gerekmektedir. " Dahası, okuma edi ­
mi, mastürbasyon hasta l ığı n ı n belirtilerini daha da kötüleş­
tirmektedir: Zaten zayı flamış görme gücü daha da kötüleş­
mekte, zaten zayı fl a m ış si nirler iyice geri lmektedir. Dolayı­
sıyla bir başına okuma ediminin kişi y i mastürbasyon bata­
ğına ittiği yol undaki kuşkunun uzun bir geçmişi vardır; b u
k u ş k u y a l n ı z okuma ed iminin sıradan hale gelmesi v e genel
bir kabul görmesinden son ra bile etk isi n i sürdürmüştü r.
Bu ed i m i n kendisi, denetimsiz hazla ilgil i m irasını h i ç b i r
zaman tümüyle terk etmed i ; b e l k i de b u durum televizyo­
n un ( yeni antisosyal medyum olara k ) okumanın yerini a l ­
masına d e k devam etti. Şimdilerde ise televizyon, web'le kı­
yasland ığında, e h l i leşmiş gözükmektedir. K i ş i bir başınay­
ken -yatakta, ört ü lerin altında, kendi özel odası nda, zevki ­
n i çı kara çıkara v e gözlerden ı rak bir şekilde- o k umaktay­
dı. Tissot ' n u n l ta l yanca baskısın a düşülen uzun bir dipnot,
.l 70 1 ı-h hi�ilih s.· k�

kurd uğu fanrezilerden kendisini kaybeden ve tek bir gi.inü


bile kendi kendisini k i rletnıeden geçirmeyen bir del ikanlı­
nın h i kayesin i anlatır. B u genç iyi le şmesi için, uya n d ı k tan
so n ra ya takta k a lmam ası gerektiğini çok i y i bil mektedi r;
h a y a l güc ünün d izginleri n i koyuvermek yerine y a ta ktan
k a lk m a lı ve "mak ines ini c a n l a ndı rmalı " dır.91
Bağımlılı k üzerinde duran ciddi Victoria dönem i yaza r­
ları okuma edi mini ele a lmış ve bu ed imin toplumsal yara­
ra nasıl dönüştürü lebileceği hakkında tavsiyelerde bulun­
muşlardır. Herbert M a xwel l " The Craving for Fi ctio n "
başlıklı yazı sında, okumanı n , cidd iye a l ı n m a d ı kça ve gele­
ceğe bir şeyler a kta rma k içi n notl a r tutul madıkça, basit bir
deyişle yararsız olduğunu, " sınırlı zama n ımızı boş yere h a r­
c a mak " tan ba şka bir işe yarama d ığını öne sürmekted i r.
Yani , eğer kişi yalnızken keyif a lm a k için değil , bazı yarar­
lı amaçlar için okursa , bu " bağıml ılık ya ratıc ı" b i r etk inlik
değil d ir. Ma xwel l, argo "wanker " sözcüğünün " mastü r­
basyoncu " n u n yeri ne ku llanı ldığı ve faydasız bir çaba içeri­
sinde olan bir k i m sey i im leyen bir yan a n lama sahip oldu­
ğu y ı l la rda yazıyordu bunları. Bir başka Victoria dönemi
y a zarı , A lfred Austin, bağımlılık konusunda k i bir tartı şma­
y a da h i l olu rken, " o k u m a n ı n kötü lüğ ü " n ü n sırf zevk olsun
diye y a pı lmasından k aynak landığını i leri s ü rer. A u st i n , ha­
yal k ırıklığı ya ratan rom a n l a r okum a nı n iyi bir şey o lduğu­
n u , ç ü n k ü bunun toplumsa l değişi me yol açacağı nı düş ün­
mekte dir. Fakat genel de soru n , herha ngi bir şeyi oku ın a n ı n
potansiyel olara k mastürbasyonla ben zeşmesi ( b i r amaca
yöne l i k olara k deği l , s ı rf zevk a l mak için yapılan bir ed i m )
sorunuydu.92
K i m ileriyse o k u m a n ın m a st ü rbasyon yapmaya sebep ol­
duğu ya da Ma xwel l ve A u st in 'in i leri sti rd ü k leri üzere, hir
d ü ş k ü nlük hal i ne ge lmiş ok u ma n ın m a stü rba syonla benzer
özellikler taşıd ıgı kan ısında deği l d i; hu kişi l e re göre " o k u ­
m a hasta l ı ğ ı " i l e mastürb asy o n ha sta lığı aşagı yuk a rı a y n ı
şeydi ve a y n ı nedenden kay n a k l a n ma k ta ydı . Örn eği n on
dokuzu ncu y i.izp l d a p şa m ı ş A mer i k a lı psi k i y a tr lsaac R a y,
a n latı t ü rleri n den h a ııµi si n i o k urs a k ok u ya l ı m, hu istcrs�
Mıı..ıiiı #�ı�ı·• ııı .\',·ılm !lir \ , 111111 / lcr/irıo· c ;..ı,ıı 37 1

cinsel rema ları açıkran açığa işlemeyen bir kirap olsun, ha­
yal dünyam ızın ha rekete geçtiğini söylemektedir. Okur,
mastürbasyoncuyla aynı tür rahatsızları )'a şamaktadır; im­
gelem her ikisi ni de hasta edecek ve sonrasında birbirini
besleyen patolojik durumlar orta ya ç ıkacaktır. Ray'in yaz­
dığına göre gençlerin dimağı " genç kuşağı hedef a lan ürün­
lerin sürekli istilasına maruz ka ldığı için perişan durumda­
dır"; bu da onları "erkekl iğin ne old uğu konusunda bi linç­
siz" bırakma ktadı r. Del ikanlı ••kendi olmaktan, hem be­
dence hem ruhça ç ıkmakta ", bu heyecan verici k itaplar yü­
zünden "zihninde uyanan şeyler a k l ı n ı başından almak­
ta " dır. Beden ve zihin birlikte çal ışmakta, kısa süre sonra
da mastürbasyona başvurulabil mekted ir. Mastürbasyon,
kendi sinden daha da beter edebiyat ayıbının elinin altında­
ki bir hizmetçi gibidir; bu edebiyarın ••yozlaştırıcı etki lerine
sürek l i olarak •kendine yönel me alışkanlığı' yard ımcı ol­
makta "dır.93
Ray, bu dü şüncelerinde yalnız değildi . Bazı önemli Ame­
rikalı eğitimci ler, bel li bir türle sınırlı okuma ediminin er­
kekleri kadın sı laştırrna eği limi taşıdığını ve dahası bu po­
tansiyel olarak yararl ı etkinliğin, d ikkatli bir şeki lde düzen­
len mediği takdi rde, kişiyi kolaylıkla onanizme götüreceğini
düşünüyorlard ı . Yirmi nci yüzyılın başlarındaki öjenik ha­
reket bu temaları henimsemişti . insan ırkının nasıl güçlen­
dirilebileceği lıususunda uyarı larda bu lunan bir yazar, k ız­
la rda ve oğlanlarda " normal yeti şki n lerin hoşlanabi leceği
bir haya t tarzına ka rşı olumsuz bir tutum alma eğiliminin "
bul unduğunu, bu gençlerin eve kapamp bir kanepenin üze·
rinde okumayı ya da haya l lere da l mayı tercih etti klerini,
bun u n da " kendi ken d i n i istismann ya da psişi k ınastürbas·
yon u n bir gösterges i " o l d uğunu bel irtir. 94 Freud'un Ameri­
ka'da ta n ın masına katkı sağlayan hel libaşlı yaza rlard a n bi·
risi, ki mi kızlarla oğlan ların, ok u rken mastürbasyon yap­
m a r a başladı ki arıııı ve bunun i\i ıı i llaki erotik türde kitap­
l a r okum a l a rı n ın da gt>reknıediği n i bel irtir. Uııclc Tom 's Ca­
/Jiıı'dcki ( Tom Aııırn'ı ı ı n Ku lübesi) kaba sahneler, oğlan ları
masti.iroa syon yapınaya �'ö n lendirebi l nıektcd ir; k ızlarsa sa-
372 rrld(işili lı Sclıs

distik ya da mazoh i sti k sahneleri okuduktan sonra mastür­


basyona başvu rabilmektedirle r . S ü rek l i okuy anla r muhte­
melen onani sttir.95 Okuma devrimi , yaratılmasına yardı m­
cı olduğu kabahatten asla tam olarak kurtulamadı. Okuma
devrimi çağın manevi gün demine kişise l l iği, gizl iliği ve bir
başına zevki soktu; b izati h i kendisi ehlil eştiğinde bile, on un
kötücül ikiz ka rdeşi kendi bildiğin i ok u maya deva m etti .
Mastü rbasyonun il k büyük hazırlayıcısı o la n imgelem,
aynı zamanda, on sekizinci yüzyılda hem felsefe, etik ve sa­
n a ta ilişkin hem de -en yoksul kesim ler lıa riç- herkesi n
gün l ü k hayatına ilişkin o lara k gerçekleştirilen düşünsel ça ­
balarda i l k defa ön plana çıkan bi r yetiydi. " İ mge lemin
zevkleri "nin demokratik olması a maç l a n m ıştı. Bu devr i m ­
de, tek başın a sekste olduğu gibi bir başla ngıç n�ktası yok­
tu; fakat bel ki de Addison 'ın çok etkili olmuş 1 71 2 tari h l i
denemesi "The Pleasures o f the Imagination or Fancy"yi
( H a yal gücü ya da Fantezin i n Doğurduğu Hazlar ) başlan­
gıç noktası olarak alabiliriz . ( Addison'a göre zevk, ge rçek
görsel nesne ler üzerinde d üşünmekten ya da imgeler, hey­
kel ler ya da sözcükler de d a h i l olmak üzere, her h angi bir
temsili bi ç i mi z i h inde can landırmakta n kayna klanmakta­
d ı r . Addison "i m gelem" ve " fantez i " te rimlerini birbirinin
yerine kul lanmaktadır; her i k i ter imin geçm işi Augustinus'a
dek uza nma ktadır. Augustinus imagi nat io ve rhantasia söz­
cükl erini aynı şeyi n i k i değişik versiyonu olara k a l ı r : iınagi­
natio artık mevcut olm a yan bir şeyi zi hinde yeniden ü retme
bece r i s i n i , phantasia i se, hu kavra m larla uğraşa n bi r tar i h ç i ­
n i n sözleriyle, " z ihnin h afi fme şrep, uçarı bi r tarzda serbe st·
liğin tadını çıkarma s ı n ı " im lemekteydi ) . Y<, N es ne ler var ol­
sun y a d a olm asın, hayal gücü (mast ü rbasyona yol açan kö­
tücül yetenek) kendi kend i n i uyarmayı sağlayacak şek il d e
bunları kul lan ı m a s u nuyord u . Hayal gücü, yüzyı l ı n e n ç o k
övülen v e en ç o k ye ri len yetisi o l m a a r a sında gi d i p ge liyor ­
du.
On sekizi nci yüz y ı l d üşüncesinde i mge le m her yerdeyd i :
i ktisat ve k re dide n duyarl ı l ığa, ahla ktan e p i s teınolcıj i ve es­
tetiğe kadar uzana n tartışmal a rda boy g(istermekterdi. Ha -
Mmtürba s_von Nrdrn Bir Sorun Haline GrlJi 373

yal gücü, old ukça yalın bir biçimde, modern insanlığın esa­
sını oluşturma kta; yenilik, değişim ve özgürlükle ilintili ke­
sinkes temel ve karşı konulması imkansız bir yeti olarak
karşımıza çıkmaktayd ı :

imgelemimiz bir nesneyle dolmayı arzular . . . i nsanın dima­


ğı, doğal ola ra k, kendisine kısıtlama getiren her şeyden
nefret eder ve görüş açısı daracık bir alana ha psedildiği za­
man hayal kurmaya eğilim gösterir . . . Yeni ya d a sıra, dışı
olan her şey imgelemde bir haz uyandırır.97

Addison, el bette ki, John Marten 'in -bütünsel olarak bakıl­


dığında- daha az öğretici özellikler taşıyan kitapçığıyla aşa­
ğı yukarı aynı zaman dilimi içerisinde bu denemesini yazdı­
ğında, Onania'nın uyarıda bulunduğu tehlikeyi, kişinin ken­
disini "'kirli haya llere kaptırması "ndan doğan hazları dü­
şünmüyordu. Konuyu ele aldığı bağlam, böyle bir şeyi aklı­
na getirmesine i mkan vermiyordu muhtemelen . Fakat hayal
gücünden beklenen şeylerin büyük boyutlara erişmesi, tek
başına seksi ahlaki açıdan acilen el atılması gereken bir so­
run ha line getirdi; burada, e konomik bağlamda olduğu gi­
bi, yeni gizli ayıp, bireysellik ve özgürl üğe ilişkin yen i uygu­
lamaların hayati önem taşıyan, fakat tehlikeli sınırlarını ta­
nımlamaya başladı.
Hayal gücünün ikinci sınıf bir yeri olmaktan çıkıp (du­
yuş ile akıl ara sında bir dolayım sağladığı için yararlı, fakat
şeylerin sureti n i gerçek diye a lgılamaya yol açtığı için tehli­
keli olan bir yeti ) on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıllarda
onurlu bir mertebeye yükselmesi uzun bir hikayedir ve baş­
ka kita plarda anlatılmıştır. Ancak hikaye hangi açıdan an­
l atılırsa an latılsın, sonu hep aynıdır. Romantik döneme ge­
l indiğinde, eski sıralama düzeni altüst olmuş durumdaydı:
Shelley, A Defcnce of Poetry'de !Şiirin Savunusu l ( 1 82 1 ) " Be­
den için ruh neyse, akıl için imgelem odur" diye yazmıştı.
Hayal gücü a rtık insana özgü özelliklerden en çok tanımla­
nanıydı. Elli yıl sonra Darwin, hayal gücünden söz ederken
coşkun! uğa kapılacaktı r: " insanın en yüce ayrıcalıkların-
374 l rh fi.işi/ık .'ı rkı

dan bi ridir bu . . . parla k ve yeni sonuçlar yara tan bi r yeti­


dir. "98
i mgelemin küçük bir rolden ba şrole sıçramasının öykü­
sü, v icda nı, yumuşak başlı lığı ya da John Locke'un başlat­
tığı episte moloj ik devrimdeki estetik bi r tepki olası lığını
açıklama problemiyle başlamıştır belki de. ( Locke'un ardıl­
larının ımgelemi a kıl ve anlığın düzeyine çıkararak yamtl a ­
dıkları bir dizi soruyla başlayan bir h ikayedi r bu.) i mgele­
min H ume'un epistemolojisindeki rolü daha büyüktür; Hu­
me imgelemin sağlam temel lere sahip telkin lerini kucaklar­
ken onun temelsiz veya önemsiz telkinlerini reddetmenin
"en tehli keli şey" olacağını ve "en ölümcül sonuçlara " yol
açacağını öne sürer. Gönülden bir bağ kurduğumuz şeyle­
rin büyük bir kısmının hayallere dayandığını savunan bir
felsefede, bu hayalleri uzakta tutmak o kadar kolay değil­
dir. Keza Hume, Smith ve benzer görüşteki diğer düşünür·
!erin ahlak felsefesinde, hayal gücün ün nasıl bir öneme sa­
hip olduğu üzerinde de dura biliriz; bu filozoflara göre ah­
laki davranışı mümkün kılan şey, bir edi min gelecekte ne
gibi sonuçlara yol açacağı nı tahayyül edebilme yeteneğidir.
Hayal etme yeteneği, sinir fizyolojisiyle birlikte, duygudaş­
l ığı n temel idir; ki mastürbasyonun büyük karşm Jean Jac­
ques Roussea u, duygudaşlığın, ahlakın temeli olduğu kanı­
sındadır. imgelemin, daha önce söylenenin aksine akla ka r­
şıt değil aklın duyumsal bir biçimi olduğunu düşünen Kant
hakkında böylesi bir tarih yazmak ayrı bir böl üm gerekti­
rir. Verdığimiz bu özet, olası pek çok konuyu dışa rıda bı­
rakmaktadır.99
Öte yandan, on sekizinci yüzyıl ile on dokuzLıncu yüzyıl
başlarında hayal gücü hakkın d a değişik düşünürlerce dile
getirilen her şeyi tekrarlayarak da soru na yaklaşabili riz:
Geçmişimizi, yaşadığımız a nı ve geleceğimizi birbirine bağ­
lamamıza imkan veren asal/kıla vuz surck li lik ilkesi; akıl i le
duygu lar ya da beden ile zihi n arasındaki bağlantı; sanatın
ve ekonomik arzunu n temel i; felsefenin yeni alam estetiğin
temel ilgisi; duşü n�eleri çağrışı mcı y a da bel ki herhangi bi r
deneyci psi kolojide birbi riyle hağl a n tıJı olara k açıklamada
Mosıüı l1<ıswıı :"l'<lrıı Ilı.- Soııııı l l<1h111· (�ı"ltli ]7S

anahtar vs. Aktl, yetiler hiyerarşisindeki tahtından alaşağı


edi lmediyse de, artık yaman bi r ra kibe sahipti . I OO Tek başı­
na cinsel hazzın asıl tehlikesini ol uşturan bu yetinin pek
çok farklı ve karmaşık anlamını ortaya çıkarmak zor olsa
bi le, onun, geniş bir kültürel ilgil i yel pazesindeki merkezi
konumu yeterince açıktır. Hekimlerle ahlak kuramcılarının
mastürbasyonla i lgi li en büyük sorun olarak tarif ettikleri
şey, aym zamanda aydın bir insan ı karakterize eden başlıca
özelliği oluşturuyordu.
Bu ilginç para lelliği takip ederken kendimizi yüksek en­
telektüel tari hle sınırlandırmamıza gerek yok. Hayal gücü­
nün doğurduğu zevkler her yerdeydi ve okuma edimiyle sı­
kı sıkıya bağlantılıydı. Bell i hayal gücü ürünleri -roman di­
ye bilinen kurgusal yapıtlar- sayesinde erkekler ve kadınla­
rı n , duygudaşlık kapasitelerini çalışır hale getirmeyi, başka­
larının acılarını kendi içlerinde hissetmeyi, ortak bir insan­
lık hissiyatına erişmeyi ve daha genelde aşkın ve cinsel i liş­
kinin o yeni dü nyasına açılmayı öğrendikleri düşünülüyor­
du. Romanlar ve modern mastürbasyon hep birli kte büyük
bir atılım gerçekleşti rmişti . Çağın büyük edebi türünün sa­
hip olduğu çekici özellikler tam da mastürbasyoncuyu av­
cunun içine a lan şeylerdi: numaraların ve hilekarlıkların
verdiği zevkler. Daha doğrusu, romanın -" hiç kimsenin hi­
kayesi " n in- verdiği zevkler bizatihi kurmacanın verdiği
zevklerdi. ince ince işlenmiş roman lar belki de ortalama bir
mastürbasyon fantezisinden daha karmaşık ve incelikliydi;
fakat " hiç kimsenin hikayesi " nin baştan çıkarıcılığı, hiç
k imseyle seks yapmamanın baştan çıkarıcılığından pek
uzak değildi . 1 0 1
Artı k , tek başına ok umanın içsel tehlikelerine ek lenen
bir başka sorun (içeri k ve tür problemi ) üzerinde daha et­
raflıca durmaya hazı rız. Haya l gücünün nasıl medenileştiri­
leceği soru su etrafında dönen geniş kapsamlı tartışmada
h içbir kon u , roman ve tek başına roman okuma, özel likle
de kadın ların bir haşma roma n okumaları konusu kadar il­
g i odağı olmadı. ( Roma n l a r ın sesli ya da kütüphanede
o k u n m a s ı , taın a ırn:n güvenli bir etk i n l i k olarak görülmese
J76 Tı·h f<ışilik S..-hs

de, çok büyük bir tehlike olarak addedil miyord u ; bu kamu­


sal duruml a rd a gerçeklik en azından kendi sini hissettirecek
bir zemin bul a bil iyordu .) Genel anla mda " ku rgu lama"
kendimizle yüzleşmemizin , kendimizi ya kal amamızın ve
kendimizden kaçmamızın, sınırları çiğnememizin ve yeni sı­
nırlar yaratm amızın bir yol u ise, özel likle belli bir okuma
türünün -roman okumanm- doğuracağı tehl ikeler büyük­
tür: Roman okumak, kişinin, neyin iyi neyin kötü olduğu
kon usunda kendisine yeni a h laki ölçütler koymasına neden
olabi lmektedir.
Romanlar sadece keyif vermekle kalmamakta·, aynı za­
manda öğretmektedirler de. Bu kurgusal yapıtlarda erdem
( her zaman] galip gelmekte, günahkarl ıksa layığın ı bulmak­
tadır: Pamela • tüm baştan çıkarma lara karşı koyarak zafe­
re ulaşır ve haklı olarak reddettiği eşten daha iyi bir eş bu­
lur. Duyarlı, erdemli kadın kahramanlar, gerçek yaşamdaki
benzerleri gibi, doğru şeyler okuyarak iç güzelliklerini açığa
vurmaktadırlar. Dahası, hangi romanın ahlaka aykırı, han­
gisinin uygun olduğunu ayırt etmek de mümkündür. Gaze­
teler ve eleştirmenler iyi romanları kötülerinden ayı rmaya
girişmişlerdir; felsefi kuşkuculuk açı sından düşünüldüğün­
de, yerinde bir tavırdır bu. Bir pratik ahla k teknolojisi, bir
muhabbet, sevgi ve duygudaşlık okulu olarak roman türü,
kendisine savunucu bulmakta hiçbir zaman güçlük çekmedi;
mastürbasyon yapmaya yol açan hayal gücünün belalısı ve
kurbanı olan Rousseau da bunlara dahil di. K ısacası roman,
sivil toplumun oluşmasmda önemli bir paya sahipti ve dö­
nemin düşünürleri de bunun farkındaydı. Lesewut, Lesesuch t
ve Lesescuche (okuma deliliği, okuma tutkusu, okuma salgı­
nı) her yerdeydi; kitabın girmediği bi r oda ( bir kadın a ya da
işçiye ait) yoktu a rtık. Dolayısıyla, bu rüzgar hangi olum­
suzlukları beraberinde getirirse getirsin, modern dünya b u
yörüngede dönecek ve kurgusal edebiyat d a kişinin bu dün­
ya içinde ahlakl ı bir hayat sürmesine yardı mcı olacaktı r . 1 02

• lngiliz yazar Samuel Richardson'ın aynı adlı eserinin ka dın kahramanı. (ç.n.)
Mcıstü rbcısyon ,\Jrdrn Bi r Sornn Ha/ine (;r/di 3 77

Anca k tek başına sekste old uğu gibi anlatı türü üzerinde
de hep bir kara bulut dolaşma ktaydı. Gerçeklikten uzakla­
şıp boş hayallere ve yanı lsamal ara kapılma tehlikesi ( ki Tis­
sot bunu onanizmin merkezine yerleştirir) " novelizm"e yö­
nelik eleştirilerde de di kkat çekmiştir. iyi kitapları kötüsün­
den ayırmayı kendisine amaç edinmiş bir dergi olan Cıitical
Revie w, "bir çiftçinin kızı roman okumaya oturduğunda za­
manını boş yere harcamış olur" d iye yazmıştır; harcadığı
zaman, bu kızcağızın "gerçek hizmet" te bulunması gereken
zamandır. (Bu noktada tarihçi Alain Corbin'in, mastürbas­
yonu, " bireyin kendisine ayırdığı zamanın en mükemmel
simgesi" olarak nitelendirmesini anımsayabiliriz bir kez da­
ha.) Roman, mastürbasyon gi bi, kadınlar açısından alter­
natif bir " yastık arkadaşı" konumundaydı; roman, yine
mastürbasyon gibi, gençlik tutkularını alevlendiriyor ve
muhtemelen de fahişe sayısındaki a rtışa katkıda bulunu­
yordu. Ü retken bir edebiyatçı ve gece hayatını seven bir ki­
şi olan George Colman'ın da (on sekizinci yüzy ı l ) belirttiği
gibi, " Kadınların aklını en çok romanlar çelmektedir. Ka­
dın okur, iç çeker, eriyip gider. " Ö zetle roman, baştan çı­
karıcı fısıldayışlar ve açık saçık sözler gibi, kadınların başı­
nı döndürmekte, onurlarını bir kenara atmalarına ve her
türden cinsel sapkınlığı denemelerine yol açmaktaydı. Ve
özellikle de kadınların roman yazması, bir tür fahişeliği ak­
l a getiriyordu: Ha lka mal olmuş bi r kadın edebiyatçı, orta
malı bir kadına çok yakın durmaktaydı. 1 0 3
Roman okuma ile mastürbasyonun ahlaki patofizyoloji­
si de bi rbirine benzemekteydi; imgelemin uygunsuz işleyi­
şinden kaynaklı hastalıkların oluşturduğu geniş ve genel bir
kategoriye örnekti i kisi de. imgelemin canlılığı, dolaysızl ığı
ve amansız cazibesi, sinirleri ve dokunduğu her şeyi tahrip
edebil iyordu . On sekizinci yüzyılda hayal gücü, çok sayıda
epistem o lojik, etik ve estetik eserin mima rı oldu. Büyük bir
etki yaratan hayal gücü, Condi l lac'ın belirttiği gibi, "algıla­
rı yeniden canlandırıyor"du; oysa hel leğin "sadece işaretle­
ri anımsamak" gibisinden hi r işlevi vardı. i mgelem kötüye
çalışan bir yaratıcıydı; " zevk üzerinde yeni kombinasyon-
.378 frlı Ki şililı Sı·hs

lar" gerçekleştirebil iyordu. Düşüncel erim izin " haki katten


uza k laşmasına" se bebi yet verecek her t ü rlü n umarayı çevi­
rebilecek yeterlikteydi; bu yolun sonundaysa deli li k vardı .
Bu y üzden zihnin son de rece hassas bi r yetisiydi im gelem,
zayıf bi r bağd ı . Condillac, " Azar azar bütün uçuk düşünce­
leri m i zi gerçek diye kabul edeceğiz " demektedir. Ve i şte ro­
man okumanın doğurduğu teh l i ke de burada yatmaktadır,
özell ikle de gerçeği k urmacadan ayırmakta güçlü k çeke n ,
iyi eğitilmem iş kızlar aç ısından. 104
Roman ve mastürbasyon la i lgi li sorun , el bette ki , roman
okuyan ya da kendi kendini uyaran k işil erin gerçek anlam­
da fantezinin ontoloji k statüsünü bilememeleri ya da bu ko­
nuda yanılgı içeri sinde ol maları değildir. Kimse bir roman­
daki karakteri n ya da hayal edilen arzu nesnelerin i n gerçek­
te v a r olduğunu iddia etmemektedir (gerçi kişi bir anlığına,
canının istediği gi bi davranı şta bulunabili r) . Condil lac' ın
anlatm ak i stediği ve ahlakçıları genelde endişeye sevk eden
şey şudur: Bir romandaki kara kterlerin kurmaca nitel iği ya
da mastürbasyonla sonuçlanan fan tezi, onları gerçek ka­
r a k terlerden ya d a gerçek seks partnerlerinden daha gerçek,
daha etk i leyici kılma kta, duygu ları daha fazla galeyana ge­
tirmektedir. Bu gelişme, bu tür duygulanımları, denetime
tabi olma ksızı n, yaşamayı son derece kolaylaştırmıştır. Bu ­
rada ki tehl ike, anlatı türündeki ya da sahte zevkteki tem si ­
l i aşırılığı n , kendinden sınırlı yapı sıyla doğa l olanın yerini
a l maya başlamasında yatmakta d ı r .
M a stürbasyon a rtık okuma edim iyle s ı k ı st kıya i lintili
bir hale gelmiştir. Al kolizmin il k büyük kuramcısı Alexa n ­
der Crichton'ın 1 799'da bel i rtti ği gibi delilik, "i mgelemi
şevke getiren sebepler" den kayna klanan " temsili yetilerin
orantısız etkini iği "ne -yani sık sık harekete geçirilen hayal
kurma yetisine ya da "güçlü tutk u l a r "a- yorula bilirse eğer,
sadece dinsel manileri deği l (Ti ssot, Moravya lı bir delideıı
söz etmektedir), ayıı ı zamanda mastürbasyona bağlı deli lik
vakalarını, roman okurlarının r u h sal rahatsızl ıklarını ve si­
nirlerin aşırı uyarılmasından kaynaklanan diğer ruhsal bo­
zukları anlama noktasına geliri z.
.\fası ürb<ırn111 .\l n/,·11 /lir Sıımn /la/iıır (;,·/ılı .l 79

Eğer kitap okumak somatik sonuçlara neden oluyorsa,


mastürbasyonun uyandırdığı çok daha büyük zihi nsel heye­
canın beden üzerinde hiç iz bı rakmaması düşünülemez. Geç
dönem Aydınlanma'nın prototipik karakteri, romantik şi­
irin babası, rad ikal hekim ve kimyacı Thomas Beddoes,
1 802'de " bedensel yapıya zarar veren kitaplara . . . hasta l ık­
lı duyarlılıklara yol açan romanlara " saldırır. Gezici kütüp­
hanelerin pek çok hastalığın müsebbibi olduğunu düşün­
mektedir; çünkü "organları tahrik eden kimi güçlü düşün­
celer vardır ve bunların resimlerle gösterilmesi de gerek­
mez." Oyun yazarı Richard Sheridan, kütüphaneleri, "yap­
rakları hep yeşil kalan şeytani bilgi ağacı " olarak görür.
Sheridan, Yeni He loi'se ı okuyanların nasıl " iç çektiklerini'' ,
'

nasıl " ı stırap duyduklarını " , " kalplerinin nasıl her zaman­
kinden hızlı çarptığını", yatağa kendilerini nasıl dar attık­
l a rını ve neredeyse çıldırma noktasına gelip nasıl ağladıkla­
rıı1ı ve duydukları şiddetli acıyla nasıl kaskatı kesilip roma­
nı elleri nden atmak zorunda kaldıklarını anlatır. Bu demek­
ti ki m astürbasyon ve roman aynı biçimde çalışmaktadır.
Coleridge, roman okumanın "zihinsel gücün bütün bütün
yok edi lmesine vesile olduğu" kanısındadır. Bir on sekizin­
ci yüzyıl yorumcusu, roman okumanın zihinde "marazi
duygulanım l a r " uyandırdığı düşüncesindedir. Yani, roman
yüzünden kişi daha huysuz ve dış uyarıcıların etkisine daha
açık ha le gelmektedir; " içkinin bedene yaptıklarını, bunlar
dimağa yapmaktadır. " Romanlar " vücudun organlarını et­
kilemekte" , "sinirleri yıpratmakta " ve müzikle el ele verip
" bizim iyi eğitim görmüş kadınlarımızı hasta yüzlü ve asa­
bi kişi lere" dönüştürmektedir. A rtık mastürbasyon hastalı­
ğına iyice ya ka lanmış durumdayız. Ve eğer "novelizm "ın
(Meıhodisı Maga z i n e in kullandığı bir terimdir bu) insanın
'

hayal gücünün sürekli olara k beslenmesine ve boş gözlerle


bakmasına, alternatif bir "yastık a rkadaşı" (gene aynı i fa­
de) haline gelerek kadınların hayatını -başka şeylerin ya­
n ında- mahvetmesine, " imgelemin gıdıkla nması "na ve kar­
şı konulamaz bir hoşnutsuzluğa yol açtığı biçi mi ndeki dü­
şünceyi de bu söylediklerimize eklersek, çağdaş onanizme
380 Tı·� Kişilik Srhs

çok yak l a şm ış sayıl ırız. N oveliz m, ona n izm gibi, tehlikeli


bir şeydi r; zira onun kahramanl arı gerçekte yoktur ve bu
yok l ukl a rınd a n dolayı çok daha tahrik ed icidirler. He m no­
vel izm hem de onanizm, arzunun serbes tçe çalıp oynaması­
na i m kan tanıma k tadır. Sirçok orta k noktaya karşın a ra la­
rı ndaki fark şudur: Kendi kend i n i istismardan farklı olarak,
roma n oku m a n ı n bazı iyi tara fl a rı vardır. 1 05
Yaka l a rını tek ba şına sekse k a ptırmış kişilerin o yeni
"elem ve ıstı rapla yüklü yaralı vicdan "ı, k işinin bir başına
seks yapmaya yönel mesine katkıda bulunan ve güvenli fan­
tezi çerçevesinde bir çare sunan ku rmaca edebiyatla aynı
zamanda doğdu . Onania sıkıcı bir a hl aki söylevle başlamak­
tadır; fakat hemen mektuplara döner . O n un ve Ek'inin bas­
kı üstüne baskı yapması mektu p lardan dolayıdır. Bunlar
1 6 8 0 '1er ve 1 690'1arda dergi leri d olduran ve aşk, e v l i l ik,
pişma n l ı k gibi tema ları işleyen mektupl a rdır. Sözgelimi La­
dies Mercury dergisine yazan " pek de iyi n iteliklere sah i p ol­
mayan bir anne babada n doğmuş oldukça genç bir baya n "
şöyle yazmaktadır: " Efendim, k ızlığımı o şehvet düşkünü
ve adı k ötüye çıkmış Rifler'e vermem benim felaketim oldu,
Rifler'le ben bu aşağı lık ve m utsuz ilişki y i on iki ay boyun­
ca gizliden gizliye sürdürdük. " Genç kadı n , bu il işki bittik­
ten sonra " e rkeklerin en ateşlisiyle" evlendiğin i yazmakta­
d ı r mektubunda; evlendiği adam şan şeref sahi bi, zengin,
çok değerli birisidir. Onunla mutlu olacaktır a ma, günde en
az yüz defa, geçmi şte i şlediği gün a h ları ••büyük bir pişman­
lıkla hatı rlamakta "dı r. Sorun sadece zifaf yatağına hileka r­
l ı k sokması ve o n u k i rletmesi deği ldir; sorun daha vahim
bi r aldatmacadır: "Zifaf gecesinde en aşağı lık oyunumu oy­
nadım ona; o en güzel anda en büyük s a h teka rhğı yaptım. "
Yani ba kire n u marası yapmıştı r. Ne yapması gerekmekte­
dir ? l 0 6 Kendilerini kadı n la rı n hizmetine adadıklarını i ddia
eden erkekleri n yazdığı mektuplar, en usta l ı k l ı edebi ü rün­
lerle ya rışacak n i teli kte d i r : Röntgenciliğe, m ü stehcen liğin
yanı sıra ah laki derslere de yer veren, kur maca olduğu apa­
ç ı k bazı şeylerin gerçek diye a n l a tı ldığı mektupl ardır bun­
l a r . Onania ' n ı n ve i l k ro man örnekleri nin ton uyl a neredey-
Masıürlıas_yoıı Nr<lrn Ri r Sorun l lcılinr Grldi 381

se aynı tonaad ırlar. Üzerinde ahkam kesilen konu birazcık


sulandırıl mıştır, hepsi o kadar.
Onania'mn öncesinde, romanın doğuşunu hazırlayan ha­
ber sayfaları varsa, sonrasında da ahlak dersleriyle dolu on
sekizinci yüzyıl romanlarının baştan çıkarma sahneleri var­
dır. John Cleland'ın Fanny H il l ' inin kadın kahramanı, bir
dizi serüvenin son unda gerçek aşkı ve tekeşliliği bulur. Bu
kahramanın Onania'daki edebi önceli, belki o denli gelişmiş
biri değildir; fakat Manen onun sefilliğini ancak bir ro­
manda bulabileceğimiz ayrıntılarla betimler. Bu kadın kah­
raman da gittiği yolun yanlış olduğunu görür. Yazdığı uzun
bir mektupta, on bir yaşındayken " kendi kendini istismar
budalılığı"nı öğrendiğini itiraf eder. ( As lında bu kadın
" kendi kendimi kötüye kullanmayı öğrendim" demeliydi;
bunun bir budalalık olduğunu öğrenmesi çok daha sonra­
dır. ) Fanny gibi o da yatağını, kendisine seksin zevklerini
öğreten bir kadınla paylaşmış, fakat Fanny örneğinde bu
durum birkaç gece s ürerken, bunda yedi yıl sürmüştür!
Fanny'nin a ksine bu deneyimden sonra erkeklere yönelme­
miş, "tatlı duygular yaşamak ve o günahkar şehevi arzula­
rını daha fazla tatmin etmek içi n elinden gelen her şeyi"
hizmetçisiyle birl ikte denemiştir. Klasik eğitim görmüş ka­
dın kahramanımız -lncil'i daha çok, Iuvenalis'i, Ovidius'u
ya da Martialis'i daha az okumuş olsaydı böyle müşkül bir
vaziyete düşmeyeceğini söylemektedir kendisi- ve oda hiz­
metçisi, Aristoteles'in, kendileri için " cum digits, vcl aliis
lnstruments ", bir "non multa mina Coitu Voluptas" duygusu
yaratabilecekleri yolundaki ifadesinden cesaret almışlardır.
Bakın şu işe! ( Bu mektubun yazarı gerçek Aristoteles'e atıf­
ta bulunmuyor; Aristoteles, bildiğim kada rıyla, bu konuda
hiçbir şey yazmamıştır, burada atıfta bulunulan kişi Aristot­
le's Masterpicce adl ı bir kitabın yazarıdır; bu kitap on yedin­
ci yüzyılın son ları ndan yirminci yüzyılın başına dek temel
bir cinsel bilgi ya da yanlış bilgi kaynağı olmuştur.) Şimdi,
tüm bu yılların a rdından klitorisinin başparmak büyüklü­
ğüne eriştiğini itiraf etmekte ve ne yapması gerektiğini sor­
maktadır. Dr. Marren ona endişelenmemesini soyler. Dr.
382 /ı·k Kişi/ilı �rkç

Corr'un yeni baskısı tam zamanında yapıl an hi kayesini


okuması iyi o lacaktır. Bu hikayede çift cinsiyetli oldukları
düşünülen, fa kat gerçekte aşırı mastürbasyondan v e lezbi­
yen i l işkiden dolayı kl itorisleri büyü yen iki rahi beden ba h­
sedilmektedir. 1 07
Marten'in apaçık pornografik özel li kler taşıyan hikaye­
sine birazdan döneceğim . Ş imdilik üzerinde durmak istedi­
ği m husus şudur: Bu kısa ( roman öze l li k leri gösteren ) anla­
tı, e n azmdan görünüşte, kişiyi erdemli davranışa yöneltme­
yi amaçlamaktadır ve sonraki yazarlar onu bu şekilde yo­
rumlamıştır. Her yeni baskısında mektuplardan dolayı hac­
mi artan Onania, mektuplardan meydana gelmiş bir roman
gi b iydi ve ortaya konan eserler arasında en edebi olanıydı:
En mahrem sırların açığa vurulduğu, gizli kalması gereken
ayrıntıların ve bedensel büyümelerin an latıldığı bu derleme­
nin, iyil iğe h izmet ettiği söyleniyordu . Mektup yazarının
bedence sakat bir hale gelişi , kabahat işleme korkusunu
yerleştirme maksadına yönelik bir kurmacaydı (bunun işe
yara mış olması büyük bir olasılıktır) . Her türden yaza r
( bunların suçu Marten'inki kadar kolay a ffolunur değildir),
insanları dehşete düşürmek amacıyla bu tür hikayeler an­
latmıştır. Ve Ma rten'in özel hamlesinin uzun bir tarihi var­
dı; tıp metinleri nin yanı sıra, modern günce yazarları da
mastürbasyonun jenital bölgede kendisini bel li ettiği yolun­
daki korkuya değinmişlerdir. Mastürbasyon sensus mı:di ­
cus'ta n saklanamazd ı; dolayısıyla mastürbasyoncunun sö­
züm ona gizli kabahati, aslında bedende açıkça kendini
gösterird i .
Bütün bunları çok iyi anlamış olan Ti ssot, Onania'ya bi r
edebiyat eleştirmeni gibi yaklaşır. K itap " mükemmel ka ­
os"tur; Tissot, kita ptan parçalar aktarı rken , sadece kita bın
bı raktığı izlenimin aslında bu gibi olaylara dayandığını
okurları n a anım sata rak onanizm mağdurları n ın "duyd u k ­
l arı acı ve p işmanlığın dokunaklı ve can lı bir ifa desini" en
iyi aktaran kısı m l a rı çıkardığı nı söyler. Tisso t eleştirmenle­
ri de bu edebi temaları ben imsem işlerd i r. M . de Lignac
adında biri (kadmlar ve erkekler arasında k i fi zi ksel farklı -
Mcısliiı·lı<ısvoıı ,'\'ı•ıkıı llir Sorun l l<ıliııı• ( ;ddi 383

l ı k la rı evl i l i k bağlam ında başarıyla ele alan bir kitabın ya­


zarı ) Tissot'yu, o k u rlarım "korkudan titrettiği " ve "k asvet­
li bi r resim " ç iz.erek "okurlarına en tesi rli bir biçi mde ya k­
laşa n " bir " büyük u st a " olduğu için över. Tissot'un Essay
on the Disoı·den of Peoplc of Fa s h i o n ' ına yazd ığı gi rişte çevir­
men şöyle der: " Bu n a tı b bi bir roman denebi l i r: A h l a k i k u ­
rallar ma k u l ölçüde konulm uştur; betimlemeler doğal ve
çarpıcı , örnekler uygundur; düşlere yapılan yolculuklar
duygu sahibi herkesin hissedeceği yolculuklard ı r . " Dr. Hu­
me da, çevi rdiği On 011anism'e i lişkin olarak aynı şey leri
söylemiş ola bilir. ı 08
Ateşe ateşle -hayal gücünün tehli kelerine en hayal gücü
ürün ü tıp kitapla rıyla- karşılık verme düşüncesini kimse
D.T. de Bienvil le ( " nemfomanya " teri mini bu hekime borç­
l uyuz.) kadar uç nokta l a ra taşı mamıştır. Bir söz cambazı olan
Bienville, büyü k bir heki m sayı l masa da, mazohizmi n hoş
yanlarını bilen biridir. Yazdığı kitap, teslim edildiği üzere,
gençleri n imgelemine cazip geliyordu; kitabın amacı i se genç­
leri, özellikle genç k ızları korkutmaktı . Bienville'e göre ro­
m a n l a r, mastürbasyona yönelten ma razi hayal gücünün baş
nedeniydi; fakat onlar aynı zamanda tedavinin de bir parça­
sıyd ı . " Dikkatle okunan bi r roman, müstehcen bir resim,
şehvet uyandı rıcı bir şar k ı , bir erkeğin baştan ç ı karıcı sözleri
ve dokunuşl a rı " genç bi r kızı heyecana gark edebi l i rdi. Fakat
esas mesele şuydu: Hem kurmac a n ı n içeriği hem de bu içeri­
ğin do laşımda old uğu sosyal çevre, romanlar aracılığıyla ka­
n a l iz.e ed i l mek i stenen a rzuları uyarmaktaydı. ( Bienville'in,
Michel Foucault'nun arzuların kontrol edi lmek için yaratıl­
dığı düşüncesine ihti yacı yoktu. ) Aşırı uyarı lmış modern bir
toplum bağla mında karş ılı ksız aşklar, engel lenm iş evl ili kler,
kara rsız anne babalar ve kötü kalpli hizmetçiler hakkında
okuması, onun kadın kahram an ının sonu olm uştur. Çürü­
men in tohumları okumayla fi lizl e n m i şti r; okuma, kadın kah­
ramanı , doğal a rzula r ı söz konusu olduğunda "merakını gi­
dermek için her fırsatı değerlendi rmeye" itmiştir. 1 1ı9
Ve i laç, aynı zamanda zeh i rd i . Bu " ha ssas ve şehvet
u yandırıc ı " eserler de -romanlar- " ne ça reydi a ma ! " Bun-
384 l"ı'h l<işılih .'itlıs

lar "güneş ışı n l a rı nı tek bi r nok tada toplay ıp ateş ç ı k a r m a­


ya yarayan mercek gib iy d i Bu anatomik açıdan olgu n ko­
."

şu l l a r da h i zme tçi kız Berton' ın, kendisine emanet edi len


k ı zc a ğıza mastü r ba syon yapmayı öğretmesi pek de şaşırtıcı
değildir. (Mastürbasyon i.ızerine i k i y üzyı l lı k kayıtlara göre
hem oğlanlar hem de k ızlar m a st ürbas y on yapmayı çoğun­
lukla okul a rkadaşlarından öğrenmekteydi, ikinci sırada
burada ba hsedilen gibi hizmetçiler/uşaklar, üçüncü sırada
ise kendi kendi ne keşfetme gelmekteydi. )
Anlatı lanlar tamamen müstehcen gibi gözükebil ir; a ma
bu h ikayeyi y oru m la r ke n insaflı olmaya davet ediliriz. Bu
bir a h lak öyküsüdür; anti-kahra manımızın sonu iyi deği l ­
dir. Julie, bir b aşkası n ı n teninden, gerçek bir aşığın fiziksel
mevc ud iyetinde n mahrum ka l d ığı için erotik hayaller ku­
rar; böylece arzuları i y i ce a levlenir. Ciddi biçimde hastala­
nır; bi r hekim ça ğr ı l ı r . Bu hekim, Julie'nin anne babasına,
tek ümidin kızlarının St. Albin'i (Ju l i e n in sevgilisi) görme­
'

sine izin ver me ler i o l duğu n u sö y le r Ebe veyn ler bu tavsiye­


.

yi benimsemez. Yeni bir hekim çağr ılı r Julie daha da kötü­


.

leşi r; ebeveynler kızlarının mastürbasyon macera l a r ı hak­


kındaki gerçeği keşfettik lerinde deh şete d üşe rler; haya linde
yarattığı i dea l aşığından bir karşı lık göremeyince ma stür­
ba syon ya pm a tutk usu en üst noktaya fı rlamıştır. Anne ba­
ba ona mastü r bas yon y a p m a y ı y a sa k l a rla r. Nemfomani or­
taya çıkar ve biz, kadın kahramanımızı onulmaz bir illetle
pençeleşir -fakat h enüz ö l me m i ş halde bır a k ı r ı z h i kaye nin
-

sonunda. Kitap ve el; her i k isi de aynı yeri ta h r i k etmektey­


di. Roman, imkansız aşkları, m astürba s yon u ve sonunda
da hipe rse k süa l i te hasta lığını doğurmakta ve bunların k Ö ­
tücül etkilerini ortadan kaldırm a k içi n de bi r tedavi sun­
maktayd ı . Bienville'nin kitabı, her şeyden önce, tıbbi haya l
gücüne dair b i r eserdi ; kısmen bili nçl i bir kurm aca olan bu
kitap, ders a l ı n ma s ı ge rek en bir öykü anlatı yor ve bir çare
öneriyordu.
Ö zetle, mastürba syon ka rşı tı kita plardan, Aydı n lanma
çağında romanların yeni bir ahlak anlayışı yaratmasına
benzer bir ta rzd a işlev görmesi beki en i yordu . O ldukça ede -
Masıü rbcıs_von Nrdm Bir Sorun Hcılinr (;eldi 385

bi özellikler raşıyan tı p kitaplarıyla karşı karşıyayızdır ar­


tık; bu yazın tü rü, göğüslemeyi amaçladığı tehlikeleri en
açık şekilde örnekleyen bir kurmaca türünün geleneklerini
benimsemişti. Mastürbasyon ka rşıtı eserler, bir bakıma,
toplumsal açıdan uygun olan aşkın çıkarına hizmet eden
ehlileştirilmiş romanlard ı .
Fakat mastürbasyon, çok d a h a açık bir surette, ehlileşti­
rilmiş romanla ve daha genelde sanat, din ve politikadaki
aldatmaca problemiyle irribatlandırılıyordu. Bunların hep­
sinin on sekizinci yüzyılda kendi tarihleri vardı ve bunlar
mastürbasyonun kültürel tari h ine -aynı yakıcı sorunları
( disipline edilmemiş hayal gücü ve toplumsallaşmamış ar­
zu) paylaşma noktasında- eklemlenmişti. Sanatsal yaratı­
m ın nasıl medenileştirileceği hususundaki tartışmalara işa­
ret edebiliriz bu noktada: Sözgelimi, Bienvil le'in mastürbas­
yon düşkünü, nemfomanyak kadın kahramanının, hayal
gücü sayesinde, sevgilisini -Pygmalion gibi- bir Adonis'e
-tam i fadesiyle "'bir Vulcan'ı • bir Adonis'e- dönüştürmesi
örneğine daha uzak durarak ve farklı tarzda bir şeyler ya­
rarına şevkiyle çalışan bir erkek ressamı örnek alıp, sanat
yapıtını n , ateşl i bir i mgelemden daha çok, nasıl aklın ürü­
nü kılınacağı üzerinde düşünmek. 1 1 0 insanların " kurmaca­
yı " gerçek diye algılamalarına ve bir çeşit -seküler ve dün­
yevi- sahre peygamberlere biat etmelerine sebep olan ve bu
özelliğiyle, on sekizinci yüzyılda pek çok Alman düşünürü
endişeye sevk eden bir rahatsızlık olan Schwiinmerei, mas­
türbasyondan pek uza k değildi. (On yedinci yüzyıla dek
uzanan bütün çılgınlığa dair ve devrimci rezonanslarıyla
enthusiasm,..,. Schwiimerei'nin lngilizce'deki karşılığıdır.) Bu
hastal ığın, onanizm gibi, başka şeylerin yan ı sıra zayıf sinir­
lerden ve seks güdüsünün bastırılması ndan kaynaklandığı
ve ortak bir kültürel ortamı paylaştığı düşünülüyordu.
Schwarrneı-ei'nin düşmanları, hastalık derecesindeki roman

• Roma lıl a r ın areş ranrısı, ranrıça Venüs"ün çi�kin v e ropal kocası. (ç.n . )
'• Coşk unluk, vecde kapılma. (ç.n . )
386 fı'lı Ki�ililı 5ı•lıs

okuma düşkünlüğü nü, aşırı duygusal öznell iğin bir işareti


olarak görüyorl a rdı; uz unca bi r süre Protesta nlığı n ba şına
bela kesilmiş bu öznellik, daha sekti ler çizgiler taşıyan Ay­
dınlanma çağında hala hayattardı. Bir alandak i içedönük­
lük, kolaylı k la başka alanları da bulandırıyordu. i l i
Bu konular elbette yeni değildi. 1 7 1 2'den önce de kur­
macanm, h em gerçekliğe hem de ahlaka yönelik bir tehdit
ola rak, uzun bir tarihi vard ı : Sanatın baştan çıkardığı kişi­
lerin acı dolu itirafl a rı n ın yanı sıra , binyı llarca hüküm sü­
ren antiteatral retorik de bu kapsamda değerlendir ilebilir.
Esteti k tekbencilik sorunu -fantezi dünyasında kendi içine
kapanmanın yarattığı tehli keler- daha öncesine değilse bi­
le, en azından Platon'a kada r gider; böylesi, hayall ere tes­
lim olmanın meşhur örnekl eri Batı edebiyatında sürekli ola­
rak kendisi n i gösterir. Örneğin Augustinus, Confcssioncs'te
( itiraflar), aşk yüzünden canına kıyan, fakat bizzat kendi
manevi ölümüne ağlam ayı ihmal eden kurmaca karakter
D ido'ya üzüld üğü için yakınır. Ve belki de bizi daha yakın­
dan ilgilendi ren bir yak laşımla Augustinus, sahnedeki ka­
rakterlerin neşe ve kederl eri ni paylaşırken vecd hali nde ıs­
tıraba, merhamet duygusuna ve hazza ( kötücül bi r haz, ha­
bis bir neşedi r bu ) gark ol ma sına bakarak kendisini ayıplar.
Hiçbi r a macı olmayan bencilce duygul anı mlardır bunlar:
" Seyirci, başkalarının yardımına koşma yolunda harekete
geçmemektedir"; kişi , kendi a maçsız duyguları içinde sefil ­
ce çırpınıp durmaktadı r. "Sa hnedeki bu gerçekdışı varlı kla­
ra ne tür bi r merhamet göstermeli ?" 1 1 2
1 7 1 2'ye gelindiğinde yeni olan şey, böylesi kurgusal ka­
çışların ekonomik, topl umsal ve kültürel ha yatın büyük
çalka ntıları karşısı n d a eski sınırla nma ları nı yiti rm iş o l m a ­
sıydı . ( Gerçek�e bunl a r modern hayatın özüydü. ) Mastür­
basron, bu devri min oluşturduğu a h lak i tehdidin iflah ol­
maz biçi miydi . Kimi okumal ar ögretici , ki mi k red iler kamu
yara rına olabi lirdi; fak a t c insel organlan oval a ma k h a sta­
l ı ktan başka h içbir şey kazandırmazdı. Gi zl i kaba h a t, daha
sa yg111 kom şlıl a rı içi n bi r günah keç isi, ha yal gücünlin, aşı ­
rılığı n v e m a h rcıni yctiıı J oğurd uğu tehli k elerin g ü ven li bir
.\1 ıısıüı/ımwıı Nrıkıı llir Smuıı l lcıliııl' (;rlclı 387

fekilde konuşla ndırılabileceği, kınanabileceği ve uygar top­


lumun dışındaki çöle sürülebi leceği bir zemin haline geldi.
On sekizim:i yüzyılın sonlarında, tüm bu temalar, belli
çevrelerin devrim karşıtı retoriği içerisinde bir araya geldi .
l sveçli sıkı muhafazakar Johann Georg Heinzmann
1 795'te, " gizlice okunan" romanların, Fransız Devrimi'nin
halkta yol açtığı mutsuzluğa benzer bir duygu uyandırdığı­
nı yazdı . Romanlar, hayata dair her türden yanılsamaya
destek çıkıyordu; bu yanılsamalar siyasal açıdan tehlikeli
olmakla kalmayıp okurları ( ister kadın, ister erkek olsun)
fiziksel ve manevi bakımdan çökertiyordu. Roman okuma­
nın kurbanları, mastürbasyon düşkünleri gibi, "büsbütün
bir fantezi çılgınl ığı "na sürüklenmişlerdi; onların "dene­
yimsiz ka lpleri" kaygı fırtınalarında oradan oraya savrulup
duruyordu. Okurlar (gene ister erkek, ister kadın olsun)
macera öyküleri yüzünden de daha fazla serbest düşüncele­
re ve müstehcen edebiyata kapılıyordu; bu da onların zaten
hassaslaşmış ruhlarını uçurumun k ıyısına getiriyordu. ! 1 3
Heinzmann bir istisnaydı. On dokuzuncu yüzyılın başla­
rında roman evcil leştirilmişti; Sir Walcer Scott'ııı eserlerinin
bu bağlamda bir sınır oluşturup oluşturmadığı, a macımız
açısından, roman türünün başarıyla yönlendirilmesi ve ki­
bar sosyete tarafından özümsenmesi olgusuna göre daha az
önem taşıyan bir meseledir. Daha önce de gördüğümüz gi­
bi romana ve yalnız okumaya yönelik itirazlarla karşılaş­
mak h ala müm kündü; ama bunlar şu veya bu şekilde kont­
rol altındaydı. Bununla birli kte mastürbasyon, hem kurma­
cayı hem cinselliği kontrol edememenin örneği olarak kal­
dı , mastü rbasyonun edebi ikiz kardeşi pornografi de öyle.
" Pornografiye karşı alır.ak mastürbasyona karşı olmak
demekti r" modern bir nükteciye göre. Ya da tersinden söy­
l enirse, pornografi büyük oranda mastürbasyon yaparken
kulla n ıl ıyordu ve bugün de durum budur. Bu elbette ki por­
nografini n b i r i c i k kullanı mı değildi l r l ve bütün toplumsal
cinsiyetler ve cinsel lik tarzl arı tarafından her zaman eşit bi­
çi mde p aylaşılan bir şey de ol maya bil ir. Fakat bir seks dük­
kanına ya da k öşe başındaki bi r k i ra pç ı ya gidilecek ol ursa
3 88 Trlı E<işililı Sı· hs

(internetteki yüı binlere deği lse de on binlere ula şan m as­


türbasyon sitelerinden söz etmeye bi le gerek yoktur . Goog­
le'ın yaptığı bir a raştırmaya göre mastürbasyonl a ilgili tık­
lama sayısı 1 .5 70.000'di r. Mastürbasyon sitelerinin büyük
bölümü mastürbasyon yapmakta kullanılan malzem eler i
sunmaktadır) , pornografi i l e mastürbasyon arasındaki bağ­
lantı apaçı k bir şekilde görülür. Tarihsel bakımdan Barı'da
mastürbasyonun kadın ve erkekler, kızlar ve oğlanlar açı­
sından ciddi bir ahlaki soru n olarak uç vermesi i le pornog­
rafi n in çarpıcı yükselişi , ortak bir toplu msal , ekonomik, si­
yasal, felsefi ve psikolojik dünyayı payl aşır: Kentsel, ticari,
okuryazar, genelde kurulu düıene karşı, i lahi otoriteden
çok doğaya -maddi dünyaya- dayanan, kuru kuruya be­
timlemeyi değil öykülemeyi seven bir dünyadır bu. Ticari
pornografi Onania'dan önceki kuşak içerisinde doğmuştur.
Pornografi ve ma stürbasyon her düzeyde birbiriyle bağ­
lantılıdır. Örneğin Diderot'nun Reve de d'A lemberlindeki
[D'Alembert'in Rüyası] hayal perest, ev sahibesinin önünde
mastürbasyon yapmak üzere, materyalizm konulu dersi ya­
rıda keser ( mastürbasyon, genel olarak tavsiye edilen bir
uygulamadır bu kitapta ) . Yazarın ağııyla konuşuyor görü­
nen karakterin gerçekten mastürbasyon yapıp yapmadığı
yeterince açı k değilse de, tartışmada yer alan bir başka ka­
rakter, Dr. Bordeu, Matmazel de L'Espinasse'ye karşı saldı­
r ıya geçer. Dr. Bordeu, "fanatiklerin i ffetli ve ılımlı olmaya
yaptıkları o şatafatlı övgü"ye karşı çıkmaktadır; zira bu öv­
gıi, kimi durumda, gizli ayıbın aç ıkça onaylanması sonucu­
na çıkmaktadı r. Hoş ve yararlı eylemler, eylemler kümesi­
nin zirvesinde yer almaktadır; ne hoş ne de yararlı olanlar
ise kümenin d ibindedir. Hazzın kendisinin iyi bir şey olup
olmaması önemli deği ldir burada . Ev sahibesi, konuşma
" ne denli kabaya kaçarsa kaçsın" geri çekilmeyeceğine söz
verir ve Dr. Bordeu hemen sorar: " Peki ya gizl i hazlar ko­
nusunda ne düşün üyorsunuz? " " Dokto r! " diye bağırır ev
s a h ibesi, D r. Bordeu bu zevkler in üst düzeyde olduğunu
açıklamaya girişirke n ; kadıncağız şoka girm iş ti r, duydukla­
rına ina n a maz. D r. Bordeu ise devam eder söylevi ne: Elbet-
Masıü rbasy(ln N<'dm IJi r Sorun ficı/iııı' c;cl,li 389

te ki hoş şeylerdir bunlar, insana yararı dokunan şeyler.


Sonra -da ha önce duyduğumuz- " Yaşlı Cota bugün yaşa­
saydı ne ya pardı?" tartışmasını ortaya atar: Aklı baş ı nda
bir ada m, bi r fahişeyle seks yaparak kend isini hastalığın
kucağına atmaktansa ya da birinin erdemli karısını ya da
kız kardeşini k irletmektense, mastürbasyon yapmayı tercih
edebilirdi. Daha genel konuşulursa, bir başkasıyla seks im­
kanı yoksa, kişi kendisi ni ne diye bu gerekli ve tatlı zevkten
al ı koysund u ki? "Fakat b u doktri nimiz çocuklara öğretil­
memeli ,, der ev sahibesi. "Yetişkinlere de" diye yanıtlar
doktor. t 1 4
Bu, akla uygun bir yaklaşımdı ve mastürbasyonu olum­
lamaya yönelik bir gayrete girmemekle birlikte, Diderot da
bunun farkındaydı . H e rhangi bir kimseyle ya da herhangi
bir şeyle yapılan seksin gem vuru l mamış hazlarını tercih
eden libertinler de mastürbasyona onay vermemişlerdi .
Mastürbasyon , çoğu durumda, büsbütün bir antisosyal
edim olarak gör� lüyordu; pornografi bile bu derecede
olumsuz biçimde değerlendirilmiyordu. Kimilerine göre kö­
tü k i ta p la r, düzen l i bir biçimde iyi sonuçlar doğurmaktay­
dı . Aydınlanma'nın Kilise otoritesi k arşı tlığı ve radikal fel­
sefesi, büyük ölçüde, hafifmeşrep kadınların a lemini yansı­
tan basılı ürünler aracılığıyla dile getirildi; bu kitaplar Ay­
dınlanma tezlerini cinsel serüven lere dair hikaye ve resim­
lerle bi r a ra d a sunma k ta y d ı . Öte yandan mastürbasyon, ol­
sa o l sa , daha soysa 1 nitelikli aslının yerini hiçbir zaman tut­
mayacak ol an, yavan bir i kame edimiydi. Felsefe karşı t ları ,
Diderot'nun k itabı ndaki o lay ı -ve daha pek çok şeyi- cin­
sel ahla ksızhğın A y d ı n lan m a projesinin temel bir parçası
olduğuna bir k a n ıt olarak göstermişlerse bile, hu ah lak s ı z­
lığı onaylaya n k i ş iler de onanizme pek iyi gözle bak m amış­
lardır.
Po r nogra fi Ratı tarihini n özellikle bir noktasına bağlı de­
ğildir; onun kor k u nç bir gizli kabahat haline gelen tek ba ­
şına seksle de zor u n l u bir bağlantı sı yoktur. Alternatif mo­
dern ite yak laş ıml a rı alternatif cinsel eti kle r üretmişlerdir.
Mastürbasyon yapmaya da ya uyarılmaya yardımcı o la n
390 Trll Kişililı Sths

Şekil S.3. Katsukawa Shunshe, Bir Başucu Kitabı Kullandıktan 5onralıi Düş
A::nıası, tekrenkli tahta kalıp resim, Jinatku Sajin, lllıiya no itog uchi
( 1 780). Bu resim, cinsel uya rım sağlam:ı yönünden o kuma nı n nasıl bü­
yük bi r güce sa hip olduğunu bilen ve b u nd a n kazanç sağlayan Japon ero­
tik geleneğinden gelmektedir.
Mıısıü rbııs_von Nı·ılrn Bir Sorun Haline < ;r/di 39 1

kötü kitaplardan ve bası lı ürün lerden hoşlanan toplumlar


hakkında bi lgi sahib iyiz; bu toplum lara ne bu tür kitap ve
resi mler ne de edimin kendisi , bel li bir ahlak bulutuyla sar­
malanmış ola rak gel mişti r ( şekil 5 . 3 ) . Sözgelimi on sekizin­
ci yüzyıl Japonya'sının ticarileşmiş, kentleşmiş ve ilerlemi ş
dünyasında binlerce shuııga üreti lmişti ; bunların mastürbas­
yona yöneli k old uğu biliniyordu . Kadınlardan ziyade er­
keklerin mastürbasyon ya ptığı düşünülüyordu; fakat deli­
kanlıların yanı sıra rahi belerin de kitap ya da parşömenler­
deki resimlere bakarak ya da metinleri okurken mastürbas­
yon yaptıklarına dair resim lere sahi biz ( bkz. şek il 5 . 1 .a ve
5. 1 .b). Bu her iki resme de büyük bir siyasal önem yüklen­
memiştir. Ve eğer yetişkin erkekler mastürbasyon yapmak
için pornografik ürün ler okuyorlarsa , onların gerçek seks­
ten mahru m oldukl arı için bu yola başvurdukları, bunun da
son derece doğal bir şey olduğu d üşünülüyordu. Dolayısıy­
la pornografi ve mastürbasyon, mastürbasyonu özellikle
tehlikel i bir ayıp olarak değerlendiren modern anlayıştan
ziyade, anti k dönemdeki -mastürbasyonu da düzenleyen­
cinsel işleyiş yasaları tarafından yönetilen bir ticari kültür
içerisinde ortak bir yaşamı paylaşarak var oluyorlardı.
Bacıda durum böyle değildi. Pornografi tehlikeli bir bil­
giydi . Pornografik ürünler gizlice satılmasa da (medikal yu­
muşa k pornografi k kitapların yanı sıra, açık saçı k resimler­
le şarkı sözleri nin, on sekizinci y üzyı l Londra'sının sokak­
larında rahatlı kla bulunabildiğini bi liyoruz) toplumsal ve
dinsel denetimden uzakta, otoritelerin ulaşamayacağı yer­
lerde gizlice ve mahrem bi r şeki lde tüketilmekteydi . Por­
nografi, mastürbasyon gibi, kurulu düzene karşıydı . Bütün
bütü n değil elbette. Wi lliaın Gladstoııe bu tarz kötü kitap­
l a ra karşı uzun ve zorlu bir mücadele vermiş, bu kitapların
kendisine yapt ığı kötül ükleri bertaraf etmek için savaşmış­
tır. ı\nlattığına göre ş<>yle bir karara varmıştır: " Başlıkları,
d izgi n lenemez hale ge lmiş a rzuları doyurmaya yardımc ı
olacağı izlenimi yaratan kitaplardan " sa kınacaktır. O gece,
arad ığı bir kitap için b i r k itapçıya gider; a ma başka kitap­
ları da gözden geçi rmeye başlar. Baktığı bir kitap kendisin-
392 Trll l<ışili h .�ı·hs

de şüphe uyandırı r: "Tehl ike dolu belirsiz bi r merak duygu­


su " onu iyice başka bir yöne sürükler. Bir iki kez pa s geçe­
yim dese de son unda dayanamaz; Rochester'm şi irlerini
açar ve böylece vermi ş olduğu kararı çiğner. " Habis bir
sem pati "yle şiirlerden ikisini okur. ilk başlarda bu işi sırf
doğada olup bitenler ve insanların da vranışları hakkında
bilgi sahibi o lmak için yaptığına kendi n i i nandırmaya ça lı­
şır; fakat bunun "aşağılık bir hile"den başka bir şey olma­
dığının farkındadır. Bu vesiley le mastürbasyona mı başvur­
duğu n u , yoksa kendisi ni mi kırbaçladığını bilmiyoruz (da­
ha sonra ları şeyta n a uyduğunda bu i ki yoldan birini dene­
yecektir ) . Ama pornografinin, onu ve onun sınıfından er­
kekleri cezbettiği tartışılmaz bir gerçektir 1 1 5 Pornografi şu
bakımdan hala anti sosyaldi: şüphe altındaki toplumsal
gr uplar ın -ergenl i k çağındakiler, başıboş öğrenciler, saygın
olmayan yoksullar, libertinler, filozoflar ve K ilise'nin daha
alt seviyedeki muhalifleri, radikaller (yer altı dünyasından
bazı kötü tipler de dahil) ve on dokuzuncu yüzyılın sonuna
doğru da devrimcilerin- açık desteğine sahipti; bu gruplar
düzeni tehdit ediyordu. Pornografi ve mastürbasyon Aydın­
lanma'nın ve daha genelde modernitenin gölgesindeydi; her
i kisi birl ikte ira deni n zayıflığını, ma hre mi yeti n teh likeleri­
ni, hayal gücünü ve uygarlık çeperinin ötesindeki ya da Ki­
l i se'nin egemen olduğu alanlarda ki a şırılıkları ( filozoflar bu
alanları sürekli , sapkın aşklar ve mah rem zevklerle dolu
yerler olarak resmetmişlerdir) temsil etmekteydi . ( Ö rneğin
insanın aklına Diderot'nun , genç bir ra hiben i n , tek başı­
nayken yaşadığı zevkleri itiraf etmesi için lezbiyen bir baş­
rahibenin huzu runa çıkarılışına dair parodik, pornografik
anlatımı geliyor. ) 1 1 6
Pornografi derken kastettiğim , yal n ızca cinsel fanteziyi
ateşleyip mastürbasyonu kışkırtma amacıyla yazı lmış, Ro­
usseau 'nun ünlü deyişiy le, tek elle okuna n kitaplar değil;
aynı zamanda modern kurmaca yapıtların kayda değer bir
bölümüdür: Onan ia'nın ve sonraki iki yüzyı l boyunca ma s­
türbasyon karşıtı kitapların tek baş ına seks salgı n ının baş
müse bbibi olara k addettiği " berha r kitapl ar. .. aşk hikaye-
Mıısıil ıi1t1rnın Nnlrn Hi r Sorun / falım· c;rldi .393

leri, açık saçık söylevler ve şehvet ve kösnüll üğü kışkırtan


diğer eserler." (Por n ografin in siyasal amaca da hizmet et­
miş olmasın ın, burada, mastürbasyonun zamanın toplum­
sal ve özel beden siyasetiyle olmasa bile, hep yıkıcılıkla/fit­
neyle ilintilendirilmiş olmasını bir kez daha ortaya koyma­
sı dışında, konumuzla fazla ilgisi yoktur.) Pornografik
ürünlerdeki artışın daha fazla mastürbasyona yol açıp aç­
madığını bilemiyoruz; a nc ak tek başına okunan kurmaca
eserler bağlamında bu türün çarpıcı yükselişi, elbette, tek
başına seks sorununu -kültürel açıdan- geçmişle kıyaslana­
mayacak ölçüde önemli bir sorun haline getirmiştir.
Bazı kötü kitaplar, hayal gücünü, uyarılma ve mastür­
basyona yetecek ölçüde kamçıla maz . ( Burada erkeklere hi­
tap eden kitaplardan söz ediyorum. On sekizinci yüzyılda
kimi kitaplar açıkça her iki cins göz önüne alınarak yazıl­
mıştı; fakat kadınların "kötü kitap" kullanımı konusunda
neredeyse h içbir şey bil miyoru z . ) tik pornografik bildungs­
roman,"' ci nsell iğin kendi kendine nasıl keşfedildiğini enine
boyuna anlatan i l k hikaye olan L'Ecole des fi l les i Samuel '

Pepys'in yatağında okuduğu nu ve böylesi bir süprüntüyü


kütüphanesin d e görmek istemediği için yaktığını biliyoruz.
Genç bir kızı n bir d iğerine değişik cinsel hazlara kendisini
nasıl ka pt ı rdığını anlattığı bu k itap, bilinçli bir çabanın
ürünüdür. Thames Nehri' nde bir tekneyle giden Pepys'in,
tahrik olmak için tahta zemine uzanıp geçmişte yaşadığı
zevk a nlarını tekrar gözünde canlandırma çabasının aksine,
bu ilk büyük pornografik .. roman" okura fazla zahmet ver­
d irmez. Röntgenci yazarla özde şleşi p yola koyulunabilir.
Ancak yeni özel ayıbın d üşmanl a rının asıl çok kötü buldu­
ğu, daha azını sunan bir ma lzemeden erotik bakımdan uya­
rıc ı bir şeyleri üretme biçimindeki imgelem faaliyetiydi .
Porno, onu bu lduğ u n u z yerdeydi ve onunla ne yapabildiği­
n izd i.

• Bir k a ra k rcr i n r�itinıiııı, rcri�mesiııi ı·c olguııl ıııt.ı crİ�llll'Sİnı konu a l a n hiyogra­
fik roman. (ç.n. )
394 frk Kişi lil1 Seks

Daha önce karşı laştığımız John Cannon, kendi gençlik


dönemi ( 1 690'l ı yıl lar ) hak kında yazarken şöyle demekte­
di r : " Aristoteles'in başyapıtını aldım; bu bana bir şiline ma l
oldu. Bu kitap sayesi nde doğanın sırlarına, özellikle de ka­
dın cinsinin sırlarına vakıf olma fırsatını buldum. " içinde
hoş bir evli l iğin temel i olan usta sevişmeden hiç bah sedil­
meyen, buna karşılık başarıyla çocuk yapmaya ili şkin bir­
çok şey söylenen Aristot le's Masterpiece'e Cannon'ın bu yak­
laşımı, yirm inci yüzyıldaki bir yeniyetmeni n Marie Sto­
pes'in Marı-ied Love'ında ya da Theodoor van de Verde'nin
ideal Maniage'ında Pdeal Evl il ik] kendisini uyaracak bir
şeyler aramasına benzer. Aristotle's Masteıpiece, yirminci
yüzyılda yazılmış kitaplar gibi, pek fazla açık saçı k şeyler
içermemekte, kitapta daha çok ahlak dersleri veren bölüm­
ler yer almaktadır ( " tensel hazların tatmin edilmesine yöne­
lik ateşl i çabalar y üce melekelerin körelmesine neden
olur" ). Fakat tüm bu kitaplar gizlice keşfedilecek mahrem
şeylerden dem vurmaktadırlar. Cannon, okuduğu kitapla ­
rın zihninde uyandırdığı " şehev i d üşünceler" den dolayı tu­
valetle yan odayı birbirinden ayıran duvara bir delik açtığı ­
nı ve hizmetçisini " o malum işle iştigal ederken" gözetledi­
ğin i ve onun, kendisinin " şehvet d uygularını azdı ran yerle­
rin i açık seçik gördüğünü" söyler. Bütün bu yoğun okuma­
lar ve gözetlemelerden sonra, uyarılmış haline bir çare ol u r
diye "okul arkadaşlarımın daha önce b ah sett iğim uygula­
malarını , pişmanlık duymaksızın ya da böylesi bir aptallı ­
ğı n boşunalığı üzerinde kafa yormaksızın, arada sırada ben
de gerçek leştiriyordum" der. Yani mastürbasyon yapm ıştı r
Cannon. Bu işin nasıl yapıldığı n ı beş yı l önce -on b i r yaşın ­
dayken- bir ırmak kenarında y üze r k e n kendi si nden yaşça
.

büyük b i r oğland a n öğren m iştir. 1 1 7


Cannon, günl üğüne yazdığına göre, bu mastürbasyona
y ö nel i k h a ya l l e r in d e h i zmetçiyle ya da başka bir kad ınla
" bed e ns e l ya k ınl ı k " kurma çabasına gi rmemi ş, a ncak o k ö ­
tü ki t a p la r d a n daha fazla e d i nmeye ha şl a m ış tı . Matbaanın
icad ında n son ra en fazla d insel ki ta plar ba s ı lııı ı ş tı İ k inci sı ­
.

rada i se popüle r k it a p l a r vt: s.ıp,l ık k ılavıızl a rı geli yord u ; hu


Mmıiirlıcısyıırı .'Jı·ciı·n llir Sıımn f lıılın<' c;d,/i .3 95

tür yayınlar insanl ara neredeyse sınırsız ve ucuz yollu fan­


tezi malzemesi sunu yordu. Bu seferki k itap, bir aktar olan
Nicholas C ul pepper 'ın ya zdığı Tlıc Booll of Midwifcry ! Ebe­
lik Kitabı ) adlı eserdi . (Culpepper on yedinci yüzyıl ortala­
rı devrimcisiydi; Kral iyet Tıp Kolej i'nin düşmanıydı ve ha­
yatım bilgiyi geniş kitlelerin kullanımına sunmaya adamış­
tı.) Cannon bu kita bın .. doğanın, gençlere yasak edilmiş
mlarına ulaşmada yeni bir kapı" açtığını, yani cinsel fante­
zi değirmenine daha fazla su taşıdığım teslim ediyordu. An­
cak bir keresinde kitabı okurken temkinsiz davranmış, an­
nesi bir anda yanı başında bitivermişti. Kadın kitaba el
koymuş, Cannon onu bir daha hiç eline alamamıştı. Cinsel
arzu ve merak, okuma edimiyle büyüyor ve onunla özdeş­
leşiyordu; mastürbasyon, yoğunluklu olarak metne dayalı
bir şeydi ve yeni günahkar konumunu, aşikar bir pornogra­
fi selini düzenleme gibi daha büyük bir soruna ve cinsel gü­
düleri gıdıklayan kitap ve resimlerin bir tsunami gibi ka­
barmasına borçluydu.
Onania, john Marten'in daha önceki kitapları, Tis­
sot'nun Onanisrn 'i ve mastürbasyon karşıtı tüm yayınlar,
daha evvelki günah-kefaret edebiyatıyla aynı sorunu payla­
şıyordu: Tüm bu yapıtlar tam da bastırmak istedi kleri ka­
ba h atlere şefkatle yaklaşıyorlardı. Günah çıkarma gibi ro­
man da, M ichel Foucau lt'nun tabi riyle, büyük bir " söyleme
davet"tir; bu söylem insan ruhunun bir yönüne ışık rutma­
yı, onu yeni günahkarlıkların ve ahlak kurallarının n üvesi
hali ne geti rmeyi hedeflemektedir. (Günah çıkarma ve gü­
nah-kefaret edebi yatından farklı biçimde, mastürbasyon
karşıtı kitap lar, a rada bir karıştı rılan ya da rahi plerin birer
başvuru kitabı olara k ellerinin altında bu lundurduk ları şey­
ler değil , her da im mevcut ve dağıtı mı büyük ölçeklere ulaş­
m ış kitaplard ı . ) Gelgeleliın o yeni günahkar edimin, daha
genel bir kültürel fenomeni n dayattığı ahlaki bir mesele
aracı lığıyla değil, bu ahlaki meseleden dolayı aciliyet kazan­
dığı unutul mamal ıdır: En iflah olmaz yön leri pornografi ve
tek b a ş ın a seks ol a n i mgelem in doğurduğu yeni tehlikeler­
dir b u n lar.
3 96 Trlı l<işili h C-rhs

Marten, Gonosologium novum'da, erkek okurlarına, ken­


disinin " kadınl arın bell i yerlerinin o iş için !cinsel birleşme
ve cinsel haz] yaratı lm ı ş ol d uğunu ve bu bölgelerin çok dik­
kat çekici özell ikler ta şıd ığım" anladığını ve okurlarının da
ayrıntıları bilmek isteyeceklerinin fark ında olduğu nu belir­
tir . Ardından da şunları aktarır: Kadınlar ya lnızca kl itoris­
lerinden zevk aldıklarını bi lmektedirler; kend isi, '"mahrem
bölgenin şehvetlice elle yok lanmasını anlatmak " için böyle
bir ifadeye başvurmuştur; kızlar erkek bul amadıklarında
kendi kendi lerini tatmin etmektedirler vb. Kitap hakkında
ad li ta hk ikat açılmasına şaşmamak gerekir. Onania i se, yüz­
yıllardır süregelen ahlaki öğüt ve günah-kefa ret edebiyatı
tarzında yazılmış, daha mahcup bir k itaptır. Koyu dindar
Anglikan Rahip Jeremy Taylor'ın yazdığı Holy Living'in
! Kutsal Hayat] ve ondan önceki yüzlerce eserin yankısını
duyar gibiyiz bu noktada . Eleştirmenler mastürbasyon hak­
kında " konuşulmamasını, hatta bu konuda ımada bile bu­
lunul mamasını , çünkü bu tür uluorta konuşmaların daha
önce mastürbasyonu aklına bile getirmemiş kişiler açısın­
dan tehlikeler doğuracağını" söyleyebi lirler . Ama ne olur
ne olmaz,

[bu k itap] ters etk i yaratıp hayal gücü ne, a hm ak i nsanların


kendilerini kirletmelerine yol açacak gerekli ma lzemeyi ve­
rebilir . . . O kurdan, i ffetli olma yönünc.le bir arzu d u ymu­
yorsa ya da en a zında n hu a rzuya sahip o l ma sının gerekip
gerekmediğini dikkate alma eğil imi nde degilse, burada
durması n ı ve da ha il eriye gitmemesini istirham ediyoru m.

Bunun, kitapta bol mi ktarda bulunan yumuş ak porno hika­


yelerin reklam ını yapmak amacıyla söylenip söylen mediği­
ni bilmiyoruz: Bir okul müdiresini n bir beyefendinin karısı­
na " bazı kadın C>ğretmenlerin mastürbasyon yaptığı na ta­
nık olduğunda şaşırdığını ve onları bu işten vazgeçirdigin i "
gözyaşları içi nde an latması ; kend ilerini suçlu hisseden bir
grup oğlanın mastürbasyon yapmada11 duramadıklarını,
ciltlerindeki hastalığı ve çekingenl ikleı ıni tedav i edecek b ir
Mnstür-lıasynn Nrde-n Bir Sorun Halint Gdıli 397

ilaç içi n dua ettiklerini yazmaları; bir din adamının kendi


kendini isti smardan dolayı ölen genç bir adam ve genç bir
kadın ( kad ı nın ölümü ö zellikle furar uterinus, yani avant la
lettre nemfomanidendir) hakkında yazması vb. Yazar, ya­
yımladığı kimi mektupların ölçüsünün kaçtığını, bunların
gerçek le ilgi sinin olmayabileceğini kabul etmektedir; ya­
yım ladığı diğer bazı mektuplarda ise, mektup sahipleri, ya­
zarın m astürbasyonu lanetleyenler arasında ilk sırada yer
a lması gerekirken bu ağır kabahati teşvik ettiğini söylemek­
tedi rler. Ve nihayet, yaza rı n düşmanlarının yazdığı ve onu,
doğrudan müstehcenliğe kayma k l a suçlayan broşürlerden
uzun a lıntılar bulunmaktadır kitapta . Kimi rakipleriyse,
daha önce gördüğümüz gibi, onu mastürbasyon yapmakla
suçla maktadır. Bütün b u söylenenlere karşı Marten Ona­
n i a ' da , Tissot'nunki gibi ciddi eserlerin yapacağı savunma­
ya başvurur: "Onania bir ahlak kita bıdır. " ı ı s
Tissot, a yn ı sorun üzerinde üç ya d a dört sayfa boyunca
savunma yapar. Onun " bir kaba hati, onun tehlikelerini ser­
gilemek üzere yaymak " la itham edilen kitapları, "ahlak ki­
taplarıyla aynı kategori içinde yer a lmakta"dır. Bahsettiği
problem Kitabı Mukaddes'te de vardır. Yapmak istediği şe­
yin günlük konuşma diliyle aktarılmasının çok güç olduğu­
nu kabul etmektedir; fakat Latince bilen okur sayısı olduk­
ça ?Zdır (Onanisın ilk kez Latince olarak yayımlanmıştı ).
Çok öykülemeci bi r tarz tutturmasının sebebi, sadece,
okurla r ı korkutmak ve on ları erdemli davranışlara yönlen­
dirmektir. Özetle, tüm proje, bilgi ve aydınlanmanın tehli­
kelerini sergi lemeye yöne l i ktir . ilahi otoriteden vazgeçen
Tissot ve me�le kta şları " gençlerin gözünü açma" davasına
bel bağlamak, i nsa n l ı ğın daha fazla çürümesine engel ol­
mak ve bizi " a taları mızın güç ve kudreti "ne geri döndü r­
mek içi n gençlerin "kötü l ü kleri ve tehlikeleri " görmelerini
s ağl a m ak durumundaydılar. ideal tip, Tissot'nun Essay 011
tlıc Oiscascs /11cidc11tal to Litcrary and Scdcntary Pcrsons [Ede­
bi ve Sabit O turan Kişi lere Ö zgü Hastalıklar Üzerine Dene­
me ] acllı eserindeki köylüdür: " [ Bu ada m ] kendini tehlikeli
la fl a rd a n korumakta, cezbedici nesnelerden uzak durmak-
398 frk l\işılih s.·ks

tadır . . . Onun a rzuları tez can lılığa gelmez; ki tersine bir d u ·


r u m hayal gücünün etki sini gereği nden çok daha fazla a rtı ·
rır. " 1 1 9 Rousseau'nun kendi taşra lısrna böyle bir dost bul ·
muş olm asına şaşma m a k gerekir. Fakat yeni a yıbın yaratı ·
cılarmın, düşmanlarıyl a , yani " berbat kitaplar . . . a şk hika·
yeleri, açık saçık söylemler ve şeh vet ve kösnüllüğü kışk ır·
tan diğer eserler"in yaratıcılarıyla ve özellikle de pornogra ·
fi yazarlarıyla bu denli çok şey payl aşmış olmalarına da
şaşmamak gerekir.
Bu, kendi edebi çevresine sıkışmış bir edebiyattır. Bien·
ville, romanın cinselliğe, özellikle de mastürbasyona yön·
lendirici olması bakımından taşıdığı tehlikeleri mahkum
ederken tamamen geleneksel bir tutum içerisindedir: Genç
kızlar bedenlerinin doğal dürtülerinden dolayı ıstırap d uya ·
bilirler; ama " şefkat duyguları uyandırarak kalbi yumuşat·
makla işe başlayan, fakat sonunda onu bütün bayağı tutku·
!ardan haberdar olmaya yönelten ve her tür şehevi duyguy·
la dolu hale getiren romanları okuduklarında " bu ıstırapla·
rı katbekat artmaktadır. Bi r şeyin bu yangını yatıştırması
gerektiğini söylemek, pek şaşırtıcı değildir. Ama Bienvil·
le'in kendisi hiç bir öykülemeci ayrıntı vermez. Ona göre,
onun konumundaki bir kimse "edebin gerçek sınırları n ı " n ı
aşmamalıdır. Fakat k işi açık ve net ol malıdır: " Kalemim ye·
terince etkileyici olabilir; renklerim bütün bu dehşeti h isset·
tirecek denli doğa l olabi lir; böylesi iğrenç bir kabahat bu
şek ilde mülahaza edi !melidir." Bienvi i le, kızları etkilemek
içi n , " şoke edic i ve inanılmaz sefill ikler"i an latan " çarpıcı
resi mler" vaat eder. Bu, sanki bir film fragmanı gibidir. Bi ·
en ville, okuma sorunu üzerinde hir i leri bir geri yalpala ­
maktadır. Bir ta raftan bakıldığında, Ny1111ı'10111aııia, anne
ba balar ile eğitimcilere hitap eden bir yapıt gibi görünmek ­
tedir. Ancak Bien ville, bu kitabın kopya larının -anne baba­
ların ilgi siz tutumları ya da " her daim hi leye b a şvuran ve
hu sayede paçaların ı kurtarabi len lihertinlerin ayartmaları"
son ucu- genç k ı z la rın eline geçebi leceğini teslim eder. Bien ­
vil le, kendi k itabın ın da pornografik olduğu nu itira f edecek
kadar da ileri gitmektedir. Gene de, eğer gen� hi r kız bir
Mmı üdımycın :-ic·clı·n l!ir .Sıırnn /1<1/inr (;ı·ldi 399

kopya elde etmişse, gerçekl eşmesi en muh te m el olan şey şu­


d ur : Edinilen o lgu n l a şma m ış bilg i , bu genç kızın " kend i do ­
ğası n ı n na r inliğin i " ve k i tab ın k u rbanlarının yolunu takip
ettiği ta kdirde başına neler gelec eğini öğrenmesin i sağlaya­
caktır. Ve, evet, Bien v i lle ' in de kabul ettiği üzere, " bu kitap
[Nymphornania ) yü z ü nden genç erkeklerin merak duygusu
kadınlarınkinden çok daha fazla u yarılmış olacaktır"; fakat
bu gençlerin a ldanmasına i zin verilmemelidir. Bu delikanlı­
ların "kendi kendini istismar"dan sadece k ızların mustarip
olduğu yanılgısına kapılmamaları için, bir panzehir etkisi
yaratacak olan Bay Tissot'yu okumaları gerekir; onun " bü­
yük bir ifade g üc üne sahip kaleminin yarattığı ürkünç etki"
onları hizaya sokacaktır. 1 20 Açı k t ı r ki, on sekizinci yüzyılın
mastürbasyon karşı tı yazını, romanlara ve özellikle de por­
nografiye ( bu iki türün, mastürbasyon salgınının baş mü­
sebbibi olduğu düşünülüyord u ) çok yakın durma ktadır.
Fakat burada ciddi bir sorun söz konusudur. E ğe r mas­
türbasyon i mgelemi n kötücül eş ruhu ise, p o rn ogra fi de ha­
yal gücüne dayal ı kurmaca edebiyatın ahlaken en a şağı
noktası, sağl ı klı bir ailedeki pot a n s iyel kötü tohumdur . On
sekizinci yüzyılda porn og r a fi (ki daha son ra bu aile ağacın­
da açıkça ihmal edi lecektir ), gerçek ten de, en sa f haliyle,
hayal gücünü ha rekete geç i rmek ve onun kendi s ini beden­
de hisse ttirmes i ni sağlamak yolunda edebiyatın ne denli
güçlü bir ro l oynad ığın ı anlatmaktaydı. Eğer, bildiğimiz gi ­
bi, Rousseau ' nun romanları okurların bedenleri ni derinden
s a rstıys a , on sek izi nc i y ü zy ı l ı n sonlarından itibaren pornog­
r a fik d i ye adl a nd ır dığımız k i t apları n çok daha çarpıcı so­
nuçlar yaratmış o lmas ın ı bekley e bi l i ri z . Aynı i ddi a yı görsel
sanatlar için de o r taya atabi l i r i z . H eykel ve resimlerin -kla­
sik antik iteden beri- u yarı cı öze l l i k ler t a şıdığı hep bilin­
mek ted i r ( erke k le r s oğu k m e r m e r h ey k elle r üzerinde m a s­
türbasyon ya pmışt ı r ); yüksek sanat ka tegor i sine gi ren ya­
p ı t l a r ın bi rçoğunun aşi k a r seksüel içeriğinin d e t a hr i k ed ic i
o ld uğu a çık tır . Besbe l l i pornogr a fi k olan bi r resme ba k ­
mak, b u tiir b a k ı � l a rı n en öneml isi d i r : Sanatı n ta l ep e n i ğ i
öz-bilinçl i ve este t i k b i r kayı tsızl ı k tan uzak biçimde t a h r i k
400 Irh l<işılik Sehs

olma . Belki de tüm bunlar sadece erkeksi bir bakış açısın­


dan doğrudur: Erkekler kadın resimleri ne aktif bir biçimde
ba kmakta ve on ları kendileri nin kı lmaktadırlar. Birçok ya­
zınsa l pornografik ürün, erkeklerin güçlerini kadı n lar üze­
rinde göstermel erine dayamr. Erkekler, bir aşk romanı
okurken, ci nsel cazibesine kapıld ıkları kadın resimlerine
ba kar ve kendilerine, bu resmin dışında, rön tgenci bir gö­
rüş a lanı ya ratırlar; kadın !arın ise sadece pasif okurlar ol­
duğu varsayılmaktadır. 1 2 1
Asl ında, kadınların on sekizinci yüzyılda ya da daha
sonrasında resimlerle ya da pornografiyle nası l bir ilişki
kurdukları hakkında çok az şey biliyoruz . ( Bienville, kadın­
ların, kendisinin medikal pornografi adayı kitabın a şehevi
bir ilgi göstermiş olabileceklerini ima eder.) Şöyle bir a rgü­
man ileri sürülebilir: Erotik literatürde çok iyi bilinen bir fi­
gür olan ve mastürbasyon karşıtı kitapçıklarda üzerine çok­
ça tartışma yapılan meraklı kız imaj ı, hem nesneleştirmeye
(erkek bakış açısı ) hem de özdeşleşmeye (kadın bakış açısı)
imkan veren bir unsur olarak ·anlaşı labilir. Farklı seyirc ile­
rin bir resimle nasıl özdeşlik k urdukları n ı ya da kendi leri
için ne tür bir seyretme pozisyonu yarattıklarını veya bu
pozisyon larından ne gibi cinsel hazlar a ldıklarını bilmiyo­
ruz. Bildiğimiz şey şudur: Resimleri görebilmek ve onlardan
-erotik olsu n olmasın- birtakım anlamlar çıkarmak i mge­
lemin bir edimidir ve on sekizinci yüzyılda da bu böyle an­
laşılmıştır. Görme gücü, hayal gücünü gerektirir. Gene bili­
yoruz ki günümüzde kadınların pornografi imal etme ve
ondan hoşlanma yolundaki iddialı rutum ları, kişisel ve cin­
sel özerklik iddialarının bir parçası ve fenıinist pol itika nın
tartışmal ı bir konusudur. Bir son raki bö lümde bunun üze­
rinde daha fazla duracağız . 1 2 2
Erkeklerin -ve kimi kadı n la r ı n-, kadınl arın kurmaca nın
sanal uçuşlarına kendi lerini ka ptırrnaya hazır ol duğu yo­
lunda bir kanaa t taşıdıklarını gösreren çok mikta rda kanı­
ta sa hibiz. Burada ki uç va kanı n, çok talırik edici bir şey
okuyan bi r kadının mastürbasyon yap ma ya yönelmesi ol­
duğunu biliyoruz. Esa s rom an okurlarının kadı n l a r ohıp ol-
Mt1sıü rbas_vıın Nr<ll"n Bir .forun Halını· Geldi 40 1

madığın ın kesin bilgi sine sahip değiliz ; fakat kadınların ro­


man okurları n ı n a n a gö v desin i oluşturm adıklarında n da
emin deği liz. O nların erkeklerden daha faz.la ya da daha az
mastürbasyon yapıp yapmadıkla rı nı bilmiyoruz; okuma sı­
rasında erkeklere k ıy asla ne oranda mastürbasyona başvur­
duklarını d a bilmiyoruz. Bildiğimiz şu ki tıpkı mastürbas­
yon yapan bir kadın posteri örneğinde olduğu gibi ( bu pos­
terdeki kadın arzudan, saf l ibido hazzından başka hiçbir
şey üretmez), kadın okur, tüm kurmaca türlerinde gizlice
var olan ahlaki çürümenin temel ölçütüydü. O, en alasın­
dan, baştan çı kmış bir okur, hayal gücünün ipini koparma­
sı n ın prototipik kurbanı, "edebiyat insanlarından ziyade
edebiyat piyasasının" temsilcisi, kusursuz onanistti. 1 23 Ka­
dınları kendilerini okşarken gösteren erotik ve pornografik
resimlerde, bu tehditler tek bir yerde birleşiyordu.
Mandeville, bir kez daha, gerçeği önceden görmüştür.
Zi hninde, fiziksel olarak angaje olmuş bir okuru canlandı­
rır; bu okur, Rousseau'nun romanını okuduktan sonra ya­
zarı n kendisine gözyaşları ve kalp çarpıntı ları içinde mek­
tup yazmaya koy u lan okurdan daha az masumdur. Kurma­
ca baştan çıkar ıc ı yd ı ve bir sevgi l i ni n yokluğunda kadınlar,
yapabildiklerince kurmacının kollarına b ı rakmaktaydılar
kendilerini. Bir diyalogda Antonia, oyunlar ve romanslar
okurken hayallerinin serbestçe dolaşmasına izin verir. Lu­
cinda ona " a teşli b i r şekilde " kendisini geriye doğru attı­
ğında bacaklarını birbirine dolamasını ve uyluklarını tüm
kuvvetiyle sıkmasını önerir. Antonia bunu on beş dakika
sonra tekrarlamalıdır; Mandeville bu tekniği, çağdaşı John
Marshall ' ın yazdığı Tlı e School of Love [Aşk Okulu] adlı ki­
taptan öğren miş olmalıdır. Kadınları okurken, kendi hayal­
lerine dalm ışken , cinsel a rzu duyarken ve mastürbasyon ya­
pa r ke n kurgula yan erkek fantezilerinin kökü, kabaca, Ona­
n ia 'nın dönemine kadar uzanmakta dır . 1 24
On yedi nci yüzyılın son larından önce okuma edimi, ka­
dınlar açı s ın d a n -ve er k ekler açısından da- nispeten güven­
li bi r etki n lik olarak sanatta yansımasını bulmaktaydı . Ki­
mi zaman erkeklerin iş leri gereği ok udu k larını görmekte-
402 l dı l\işilik )ı·ks

yiz. Ki mi zaman da ki r a p propagandadan öte bir işlev taşı ­


mamakta , dindarl ı ğın ya da i lim sahibi olmanın bir işa reti
olmaktadır: Bi r hekim ya da bir alim bir ki tapla birlikte
gösteri lir; bir kadın bir d ua kitabı okur . Bu, Meryem 'in ço­
cuk lsa ve kutsa l k itapla gösterilmesi örneği nde olduğu gi ­
bi, bi r alegori n i n parça sı d ır bazen; kutsal kelam ete kemiğe
bürünı:ri ekted i r böylece, kağıt üzeri n deki sözcükler de öyle.
Ve eğer okuma edimi içe dönmeye ve öteki dünyaya ait bir
etkinlik olara k sergi len iyorsa , burada söz konusu olan şey
ruhsal dünyadır: Kutsa l metinleri okumaya y oğu n biçimde
dalmış bir fi gü rdür bu. Pek sık karşıl a şmasa k da seküler ki­
taplar okuyan insanl a r görürüz ; bunlar, sadece okudukları
sayfaya tümüyle, tekbenci bir biçim de dalma mı ş ve bize ba­
kan figürlerdir. Bazen, Rembrandt'ın annes i ni bir şeyle r
okurken çizdiği resimlerdeki gibi , okuyan fi gü r geleneksel
standartlara göre cinsellik çağrıştırmayacak kadar ya şl ıdır
ve okunan materyal de tehlikeli olmaktan uzaktır: bir hari­
ta ya da bir diya g ram . Tüm bunlar on yedinci yüzy ı lın son­
l arından itiba ren değişmeye başlayacaktır .
On yedinci yüzyıl Felemenk resminde, bir metne, çoğun­
l ukla da bir mektuba da lmış burjuva ka dınlarına çok sayı­
da örnek bulunmaktadır. Bu da kendi başına yeni bir geliş­
medir; ö nceki resim geleneğinde biz çoğunlukla erkekleri
mektup okurken görmekteydik. Kadın l a rla birl ikte "bu tür
resimlerin havasına aşk sinmiştir . " Gera rd Ter Borch 'un
Mclıtup Olmyan Kadın portresi buna iyi bir örnektir ( Şeki l
5 . 4 ) . Bu resimlerin bazılarında bir tehlike emaresi vardır.
Bu, b üyük ölçüde, mektupla ifade edi len duygulardan kay­
naklanmaktadı r; yumuşak bir yüz ifadesi ve dik k atli gözler,
zapt edi lmiş de olsa, yakıcı bir tutkuyu akla geti rmektedir.
Kötü okumaya yönelik pek çok kınayıcı yazıya bakara k er­
keklerin de okuduklarını varsayabi liriz. Erkekleri bu tür
yoğun okumaya dalmış bir halde gösteren re si mlere pek
rastlamayız; onların okuma etkinliği genellikle işleriyle i lgi­
li, k amusal ve dı şa yönelikti r . On sekizi nci yü zyıl la birlikte,
dünyadan kopuk gösterişl i ve şehveti çağrıştı ran bir atmos­
ferde rehavet içi nde, kend ileri ni okudu k ları küçük kitapla-
Mııst arl.ıasyon Nr:dnı Bir Sona• Halinr Gtldl 403

Şekil S.4. Gerard Ter Borch, Me•tup o•uyan Kadın, 1660. Sanat tarihçisi
Svetlana Alpers'in belirttiğine göre, resimde "havada aşk kokusu" var·
dır ve bu özellik mektup konulu diğer on yedinci yüzyıl ve on sekizinci
yüzyıl resimleri için de geçerlidi r . (Londra, Wallace Koleksiyonu Müte­
vellileri'nin izniyl e çoğa ltıl mıştı r).
4<M Tl"lr Kişilllr Srlrs

Şekil 5 . 5 . Jean-Honore Fragonard. Anı, 1 776. Mektuba dalmış bu genç


kadının sevgilisi,ni düşündüğü çok açıktır.
Mastü rbasyon Neden Bi r Sorun Haline Geldi 405

Şekil 5 .6. Jean-Baptistc Greuze ( 1 725- 1 805 ), Uyuyan Kııtlı n. Y erkü re v e


k al em bu l<adının d ah a çok top l umsa l meselelerle meşgul olduğunu gös­
terse de, k adının yüzündeki ıatlı yorgunluk i fadesi ve çoğunlu k la erotiz­
min bi r işareti ol a n kucağındaki köpek gerçek anlamda bir cinsel kendi­
ne yoğunlaşmayı imlemektedi r (Staatlichc Kunsthalle Karlsruhe, Alman­
ya) .
06 Tr.• JCişllilı Sds , ·

ekil 5.1. lsaac Cruikshank, lUJıs, 1801 . Roman okuma, daha fazla eşya
iiketimi ve mastürbasyon temaları bu baskıda lngiltere'nin en meşhıır
olitik sa natçıla rından biri ta ra fında n bir araya getiril111 i1tir. (Edward
:uchs, Gesclıidııe der c.-oıischen Kuııst'tan [Münih: A. Langen , 1922].
JC/Berkeley, Bancroft Kiitüphancsi'nin müsaadesiyle.)
Mıısıürl1<1syo11 .'lledı·n Bir Sorun Hcıliıır C.ı"ldi 407

n n ın d ü n yas ı na k aptırmı ş, yalnız kad ın tasvirleri ortaya


çıkmaya ba şlamıştır. Fragonard'ın Anı'sı buna bir örnektir;
fakat onun Aşlı Mclıtubu da aynı kategoriye girebilir (Şekil
5 .5). Boucher'nin Di vandalıi Kadın ya da Greuze'ün Uyuyan
Kadın adlı tablolarında da fi kir aynıdır; ancak bunlara ba­
kan bir k işi açıkça röntgencilere özgü bir haz d uyar. Gre·
uze'ün resmi nde kadın öznenin eli bir kitabın üzerindedir;
k ucağında ise bir köpek vardır : Bu on sekizinci yüzyıl resim
sanatında beylik bir cinsel haz i konudu r ( Şekil 5 .6 ) .125
Bu görsel gelene k , k ad ı nları kitap okudukları esnada
mastürbasyon yaparken gösteren pornografik yapıtların
önünü açmıştır. ( Kendi kendine seks yapan erkeklerin ser­
gilendiği tek ö rne k , cinsel açlık içinde olan keşiş ya da rönt­
gencilerin tasvir edildiği ruhban k a rşıtı resimlerdir. " Ger­
çek" erkekler, görsel kayıtlarda yer almamaktadır.) Bura­
da, tartışmaya açık olsa da, erkek seyircilere yönelik olarak
erkek ressamlar tarafından yapılmış tablolar söz konusu­
d ur; bu tablol a rda, kadın l ar, tek başlarına bir şeyler oku­
yup erotik hayallere dalarken betimlenmiştir. Isaac Cruiks­
hank'in Lülıs adlı her şeyi en aç ı k biçimde sergilemektedir.
Resimde gösterişli eşyalar, şöminenin üzerindeki eros hey­
kelcikleri, bi r kenarda üzerinde yumuşak y astıklarla bir di­
van ·ve çıplak kalçalarını şömi nede yanan ateşe çevi rmiş bir
ka d ın yer almaktadır. Masanın üzerinde açık bir kitap dur­
m aktadır ve b i r başka kitap , goti k kederi ve cinsel sadiz­
m iyle ön plana çıkan Matthew Gregory Lewis'in Tl1e
Monlı 'u [ Keşi ş ] da kadının sol elindedir; kadının başparma­
ğın ı n ay ırd ığı sayfala r belki d e aç ı k saçık bir bölüme aittir.
Üzeri nden düşüverecekmiş gibi duran geceliği, kadının dol­
gun göğüslerini açıkta bırak mıştır; k a d ı n sağ e l i n i geceliği­
nin a ltıııa sok nıuş, m a st ü rba s yo n ya pmaktadı r ( Şekil 5 .7).
Yerde bir fino köpeği sı rtüstü yatmaktadır. Köpeğin cinsi­
yeti be l l i deği l d i r ; s a n ki ka d ın ın gece l iği n in alt ın dan y u ka ­
rıya ba k m aya ça l ı şı y o r g i bi d ir. 1 26 Pierre Anroine Baudo­
uin'in bir guvaş ç a l ı şm asına d ayan ı l a ra k yapılan Öğlen Sıca­
ğı a d lı gra v ü r de e n az Le w i s ' i n resmi kadar mü stehcen
özel li k ler taşım a k ta d ır; al te rn a t if versiyon l a r h i çbi r kuşku-
40!! Jd Kişi/ilı Srlıs

Şekil 5.Sa. Emmanuel de Ghcndt ( 1 738-1 8 1 5 ) , Picrre-Antoine Baudo·


uin'in bir guvaş çalışmasına dayanara k , yapılmış olan ôglen Sıcagı. Bu
resimdeki her şey (büstün hoş bakışları, her şeyden ve herkesten uzaklık
duygusu, kadının sağ elinden az önce düşmüş kitap ve elbette elbisesinin
altındak i sol eli), keyifle şezlonguna uzanmış kadının " tek elle okunan
kitaplar"la birlikte yapılan edimle meşgul olduğunu ortaya koymakta·
dır. ( Bibliothequc Nationale, Paris.)
Mastürbasyorı Nrdt>rı Bir Sorun Halirıt' Gı'ldi 409

Şekil S.Sb. Pierre-Antoine Baudouin ( 1 7 1 5- 1 797), Tt'lı Başına Haz. Bu re­


sim de aynı temaları sergilemekte, hayal gücüne pek bir iş bırakmamak­
ta, hatta i konografik be lirsi zl iği bile neredeyse tümüy le bir kenara at­
makudır. Ötneğin, kadının sol elinden küçük bir kutunun üzerine az ön­
ce dü�müş gibi göriiJen kitaba dikkat ediniz; kutunun içinde bu temsil

gelene�nde ortak bir gör"üntii ola rak küçük köpek vardır.


10 Ttld (işililı 5f"h

a yer bırakmamaktadır (Şekil 5 .8a ve 5 .8b). Yerde kadının


! inden düşmüş bir k itap bulunmaktadır . Kadmın ışık vu­
an ellerinden biri yana düşmüştür; diğeri ise bacaklarının
rasındadır. Androjen bir gence ait klasik bir büstün bakış­
ırı d ışında, kendi hayalleriyle yal n ız başınadır; tek başına
eks i şte budur. Hala bir kuşku söz konusuysa, elden geç­
ııemiş versiyona bakılabilir. Tehlilıeli Roınan adlı resimde,
evresinden habersiz, rüyalara dalmış kadın okurun kendi­
ine yeterince zevk verip vermediği ya da yatağının başu­
unda oturmuş sefil bir erkek figürünü görmekten mutlu
ılup olmayacağı belli değildir; erkek ya da kadın o lsun,
ıiçbir seyi rci kendini bu acınası yaratı kla özdeşleştiremez
Şekil 5.9). Laborde'un Uyuyan Kadın adlı yapıtındaki erkek
.şı k , sevinçle sevgilisine giderken onu elinden kitabı düşür­
nüş ve kendinden geçmiş halde bulur. Burada da tek başı­
ıa seks galebe çal mış, erkeği devre dışı bırak mıştır ( Şekil
i. 1 0) . Aynı tema üzerine birçok varyasyon denenmiş, bun­
ar kimi zaman bir metinle birlikte sunulmuştur. Ö rneğin
:laude Joseph Dorat'nın " Hymne au Baiser" [ Ö pücük
v1arşı] adlı şiiri baiser fiilinin ikil i anlamına ( "öpmek" ve
'becermek" ) dayanmaktadı r ve üstteki oyma resi m, edebi­
•atın kritik ayartıcı enerjisini artırmayı a maçlamaktadır
Şekil 5 . 1 1 ) . Hülyalara dalan ve meseleleri ken d i başına
ıalletme noktasına gelen genç bakireyi yozlaştıran şey işte
mdur. " Annesinin gözlerinden uzakta, güven içinde I Be­
ıim şarkılarımdan öğren öpücüklerin anlamını I Yatağın­
la, tek başına, sere serpe uzanmışken . . . Ve zihnine doldu­
uyor tümüyle/ Hazzın baştan çıkarıcı sa rhoşluğunu . " Bu
!urum Tissot'nun en büyük kabusuydu. 1 27
Bu noktadan her türlü esteti k kaygıdan yo k s u n pornog­
·afiye geçi ş için küçük bir adım kal mıştı r . Le Prngrts du li­
ıcrl inagc'da hem okurken hem de aynad a kendi si n e bakar­
•en mastürbasyon yapan bir rahihe görü rüz (resim 5 . 1 2 ) .
(eskin gra fi k özellikler taşısa da, bu, b i r ye r d e , Reformas­
ıon'dan heri Protestan çevrelerde devam eden, ru h ban sını ­
:ın ı ıı evlenmemesine yönelik s al d ı r ı n ın basit bi r il lüstrasyo­
m d u r . Ve ril m e k i stenen mesaj şudur: Doğa ya a yk ı rı olan
Masıürlxısyoıı Ncdeıı Bir orun / laline Geleli 411

Şekil 5 . 9 . l s i d o re Sra n i la s I-lel ınaıı, ico la l .a v rei ncc' i n b i r ra a r ı ın ın ­


daıı yola ç ı k ınışt ı r, ] l ı e /Jcıııgcroııs ovd, 1 78 1 . ( Bi bl i or h cquc' a t i onale,
Pari s ) .
412 Teh Ki�ilik Sek5

Şek i l 5 . 1 0 .J. M. Morca u, r ryuya ıı Kad ı n , Jcaıı Bcnj arnin de Lahorde'un


.

Clıoix de clıaıısııııs; [Seçm e Şarkılar] adlı yapırından (Paris: Chcz de Lor­


mcl , 1 76 3 ) , 1 . Ci l t s . 26. Resm in a ltı nda k i "bugün kalbi aşka kapalı o l ­
,

duğu gibi göz leri de ka p a l ı y azıs ı, kad ının ha li tavrı ve yanı haşı ııa düş­
"

müş kitaplar, onun tek başı na doyurna ulaştığım söyler gibi gi>ri.i nmck­
tcdir.
Mastüıiıasyoıı Nrdrn Bi r Soıım Halint· Gı·l,fi 413

D ' N c i t n s T t , Nlupr� p re ,

D" l'Uoh·ers ınoı . m �cer • t

D tl :ıt ııi,, lill ıı ,{.:; l ı N:mıtc ,


fa n ı.ıl ı iı1vınC?1bfoı :mr.1 ıt' ,
fcbir , qui , brul n c <.:-.! qıtil to:ıche ,
}) ır l 11.:;urcux sigııJ.I de fa bmıc:h ,,
A •:erti-ı t m le� al\t ı::s t>'.lı• j

Şekil 5 . 1 t . "Hynınc au Baiser" !Öpfü.:ük Marşı], Claudc .Jo­


seph Dorat, Lrs Baisers. prt'ct'dcs du ııwis de mai ( Lahcy ve Pa ­
r Dclalain, 1 770), s . 5 5 . Hcsi nıdeki kadının "tek elle oku­
is:
nan" bir k i ta p okuyup okumadı�ı a\ık olmasa <la, kendini
kitaba k a pcırmanın ve haya l gücünün oııu nereye götürdüğü
ortadadır. ( Victoria and Alhı.-rt Museunı, Londra).
414 · · Ttlı KqH Stlrs ·- .

Şekil S. 12. Keııdinl Yolrlayaıı Ralıibe, P. J. B. Nougaret'nin l.e Progrts du li­


bcrtiııage, hlstoıietıe ı rouvte dans la porıe-feui l/e d'uıı canııe rtfonııt ( 1 765-
1766 ) adlı yapırından. Bu resmin ala n dığı kitabın başlığı, okumanın kiıi·
yi nereye götüreceğini açıkça ortaya koymaktadır. ( Bibliotheque Nari­
onale, Paris).
MııSlürlJ(lsyoıı N(ıfm Rir .Sonın tlııliııt Grldi 4l5

bekarlığı desteklemeye k a lkı şı rsa nız, sonuç bu olur. Fakat


bu, aynı zamanda, Aydınlan m a 'nın getirdiği ve mastürbas­
yonun temsil ettiği bir dizi tehlikeyi de imlemektedir: Oku­
ma yetisinin, bi lgi l enmenin yanı sıra uyarılmaya da hizmet
edebileceği; bilginin, aslında insanın kendisini bilmesinin,
yücelmeye yol açabileceği kadar yozlaşmaya da yol açabile­
ceği. Yirminci yüzyılın i kinci yarısında kadın sağlığı konu­
sundaki feminist edebiyatta çok kuvvetli olan cinsel organ­
lara ayna tutma anlatısı cinsel zevk peşinde koşma, ruhban
sınıfı karşıtlığı ve modern anlamda kendini yaratman ı n ke­
sişiminde konumlandırılmıştır. Thomas Rowlandson'ın
1 8 1 2 tarihli pornografik karikatürü Yalnız Zevkler, ruhban
karşıtlığı olmaksızın bu tema üzerinedir: Resim 5 . 1 3 'ün
başlığından da anlaşı lacağı üzere, cinsel organını sergileyen
bir kadın tek başına doyuma ulaşmaya hazırlanmaktadır;
belki gerek olur diye yerde bir de dildo vardır. Kadın, açık­
ça, gözetlenen bir nesne konumundadır; gözetleyen elbette
biziz, belki de açık perdenin arkasında gördüğümüz adam.
Gerçi adam çok geride durduğu için fazla bir şey göreme­
mekte ve k imse de ondan sahneye girmesini beklememekte­
dir. Ve elbet iki kadın heykeli, gözleri önünde olup biteni
iştahla seyretmektedir. Bu eroti k parçada röntgencilik ne
denli ön plana çıkmış olursa olsun (herkes bakmaktadır),
cinsel kaderini kendisi çizen bir kadın resmedilmiştir. Ka­
dın, cinsel organını kendisine saklamıştır; bu tavır, Judy
Chicago'nun ziyafet masası enstalasyonundakinden bütü­
nüyle farklı bir siyasal değer taşır. Burada, gizli ayıba saldı­
rıyı başlatanların görüşlerinden bireysel bazda özerkleşme­
nin doğurabileceği en körü sonucun imgesi vardır. Andrea
de Nerciat'mn Le Diablc au Corps'unda ( Bedendeki Şeytan;
on sekizinci yüzyıl erotikasının en çok satan yapıtlarından
biri ) çıplak bir kadın, ya tağın başucundaki komodinin üze­
rinde açı k bi r vaziyette duran kitaba bakmaktadır. Bir ko­
lunu etki leyici bir biçimde haşmın a rkasına uzatmıştır. Par­
mağı uylukl a rının arasına yönel miştir a m a vajinasına do­
kunmam a ktadır; baca kları nın a r a sındaki kaniş c i n si bir kö­
pek işi on un yerine yapıııakrad ı r ( Şe k il 5 . 1 4 ) .
4 J (j Telı Kişililı Stlu

Şekil S.13. Thomas Rowla nd son, Yaltıı� Zevkler, 1 8 12. On dokuzuncu


yüzyd başlarının en me�hur lngiliz ressamlarından birirun yaptığı er«>til<
re si mler arasında yer alan bu çizimde, kendi cinsel yazgısını kendisi be·
lirleyen bir kadın görürüz. (Victoria and Albert Museıı m , Londra ).
Ma ı!i rbos on eden Bir Sorun Hali ııı� eldi 417

Şekil. 5 . 1 4. Andrea de er iat Le Diabl au Corps ! Bedendeki eytan] ( Pa ­


ri : L ' O r d u Teınps, 1 969) . 13u t a bask ı r e i m on e k i zi nc i yüzyıla ait
er tik yapıtla n n en ü n lü leri nden biri dir. Yapıt, okuma ve mast ü rbasyon
temalarına, ek aleti 1 rak adla ndıra bi leceğimiz bir temayı da katmak ­
tadı r. ( Bibl iotlı ' q ue Naci nale Paris).
18 Tl"lı Kişi lilı Srlıs

Mastürba syon yapan kadmın yam başında duran ya da


[inden kayıp bir tarafa düşen k itap, edebiyatın içerdiği
�hlike ve zevklerin neredeyse bir ikonu haline gelmişti . Bu
�simlerdeki kadın figürü, belki felsefi-pornografik yapıtlar
kumaktad ır, belki de Tristram Shandy'yi, Pamela'yı ya da
rdemliliği öğretmek için erosu uyandıran o saygın Fransız­
a, Almanca, İngilizce romanlardan herhangi birini . Daha
nce de gördüğümüz gibi, o masum devirde, Schiller'i oku­
ıak bile bir delikanlıyı mastürbasyona sevk edecek ölçüde
ıhri k unsuru olabiliyordu. Tek başına seks ile on sekizinci
e on dokuzuncu yüzyıldaki geni ş rezervuarın temsilcisi ve
çık saçık resimleri adamakıllı ucuzlatan fotoğraf ve yeni
askı tekniklerinin habercisi olan bu tür resimler, tüketim­
e, okumada ve bireysel ahlaki özerkliğin o geniş kültürel
styapısında gerçekleşen devrimin asimile edilemez artığı­
ır. ( Bugün bile, okuma ve mastürbasyona dair o eski i m­
ede, bu imgenin tamamen farklı bir siyasal ortamda işe ya­
ımasını sağlayacak yeterli enerji vardır. Ö rneğin, 1 99 1 'de
idney Ü ni versitesi Kadın Araştırmaları Bölümü'nde asılı
lan bir afişte, elini kasığının üzerine koymuş bir kadın res­
ıi vardır. Kadın dikkatini bir kitaba vermiştir; konuşma
alonunda kadın, erkeğe, ona ya da onun alım gücüne ihri­
acı olmadığını söylemektedir.)
4. Bölüm'de ortaya koyulan ve bu bölümde de açıklanan
ıastürbasyon korkusunun temelleri bu uygulamanın ken­
isini an latmakta kullanılan en betimleyici terimde yeterin­
e aç ı k değildir: "tek başına ayıp. " Evet, onanisti bir tür
ıünzevice, gizli, sefil ve acınası yalıtılmışlık bekliyordu; fa­
at asıl büyük sorun şuydu: Mastürbasyon birey ile toplum
rası ndaki uygun ilişkileri baş aşağı çevirmiş ve bir dizi
orkunç alternatif yaratmıştı; işbirliğine yanaşmayan, çün­
ü birbirine ihtiyacı olmadıklarım bilen, özerk, fakat bir bi­
imde suçortağı olan bireyler vardı artık. En kötü olasılık
a mastürba syoncuların, başkalarının duygu ve ihtiyaçları­
ı göz a rdı erme taahhüdü temel i n de birbirlerini destekle­
en insa n lardan oluşan Sade'ın " suç dostları derneği "nin
,erbat bir şekilde uzantısını temsil er meleri rdi .
MastUrbasyoıı Nrdrn lllr .Sc.>nın l lcıllnt' Grlıll 41 9

On sekizinci yüzyılda yalnızlığm en güçlü savunucula­


rından ikisi -biri., konu üzerindeki eseri Avrupa ve Ameri­
ka 'da oldukça popüler olmuş Alman yazar Zimmermann,
diğeri, ortaya att ığı "doğal duru m " düşüncesi bir tür neşe
dolu özerkliği a n latan Rousseau- mastürbasyonun en
amansız düşman ları arasındaydı . Rousseau'ya ve daha az
belirgin olmak üzere Zimrnermann'a göre yalnızlık, yitirdi­
ğimiz masumiyet ve hağımsizlığımız için yanıp tutuştuğu­
muz yerdir; geriye dönüşün olmadığını, önümüzde uzanan
yolu n toplumsal ilişki, başkalarıyla alışveriş ve geleceğe
umutla bakış olduğunu idrak ettiğimiz yerdir; kendimiz için
neyin en iyi olduğunu ve bunun ortak yarar doğrultusunda
çalışarak nasıl elde edilebileceğini anladığımız yerdir; ve ni­
hayet, emeğimizin meyvelerini gerçek anlamda topladığı­
mız ve onlara değer biçtiğim iz yerdir. Toplu msal dünya ise,
yalnızken öğrend iklerimizi pratiğe döktüğümüz yerdir. Fa­
kat mastürbasyoncu için durum bunun tam tersidir. Ona­
nistler toplumsal dünya içinde özerk (potansiyel olarak ba­
ğımsız) varlıklar olduklarını öğrenir ve bu kirli sırrı kendi
yalnızlıklarına, o temiz olduğu düşünülen yere, orayı kirlet­
mek üzere taşırlar. Onlarınki, tersine dönmüş bir dünyadır.
Roman okurları camiası, bu tür bir dünyanın makul öl­
çülerde bir kopyası olarak, çağdaşları üzerinde çarpıcı bir
etki yaratmıştır: Toplumsal dünyanın tehlikeli süprüntüsü­
nü kendi iç dünyalarımn gizl i köşelerine taşıyan yüz binler­
ce insan. 1 2 8 Böylece, Aydınlanrna'nın şafağında onan ist,
modern bireyin k irli ve kötü kardeşi, i kinci kişiliği oldu ve
o zamandan bu yana hep öyle kaldı. Fakat yirminci yüzyı­
lın başlarında ölüm ve delilik tehlikesi azal maya yüz tutun­
ca, her zaman ön sırada olan etik problem yeni bir berrak­
lığa kavuştu ve maceraperest kardeş, en azından kimi çev­
relerde, ataerkill iğin ve heteroseksüelliğin o kendinden faz­
laca emin iktidarından özgürleşmeyi, a hlaki özerkliği ve er­
dem li bir öz-yeterlil iği anlatır hale geldi . Bunun nasıl ve ne­
den gerçekleştiği bir sonraki bölümün konusudur .
6

YfiRl\ifiNCfi YÜZYILDA
TEK BAŞINA SEKS


insel m �s � leler üzerine popüler kitap � r yazan, çok
C sayıda urun _ veren ve aynı zamanda ı ınekolog olan
bir Japon yazar, A lmanya 'da yaptığı iki yıllık a raştırmanın
ardından ülkesine dönmüştü . Bu Batılı güç merkezinin
m astürbasyona yaklaşım biçimine övgüler diziyordu: On­
lar sorunu kendi ülkesindeki gi bi " sadece ahlaki bakış açı­
sıyla değil, aynı zamanda bilimsel bir tarzda " ele alıyorlar­
d ı . Söylediğine göre, bu yaklaşım sayesinde parlak bir ba­
şarı kaydedilmişti. Konuya dair "kitapların olağanüstü
çokluğu"ndan dolayı, Alm a nya da hala mastürbasyon
" '

ya pmaya devam eden i n sa n sayısı yirmiyi çok az geçer"di. 1


Bizim Ja pon gözlemci, mastürbasyona fiziksel hastalıkların
nedeni biçiminde yaklaşma çabasının son zafer çığlığına şa­
hit olduğunun fa rkında değildi. Ele aldığı mız konunun
ha lk sağlığıyla ilgi li yön ü (en a zından olumsuz anlamda k i )
o n dokuzuncu y üz y ıl sonları ile yirminci yüzyılın i l k otuz
422 Trk l\i�ilik .'iı·k�

yılı arasında ortadan k a lkm ıştır. Çoğu doktor ve tavsiye


için onlara yö n elen irısan, mastürbasyon un ölüme yol açtı­
ğına, sakar bıraktığına ya da deliliğe götürdüğüne artık
inanm ıyord u . Evet, " mastü rba syoncunun kötü akı beti"
1 950'lerde hala geçerli olan bir a rgo deyimdi ve hal a ço­
cuklara körlügün, fel cin, yorgunluğun ve avuç içinde k ıl­
lanma nın, kend ileriyle oyn a m alarının muhtemel bedelleri
arasında yer a ldığ ı a n latılıyordu. Fakat 1 930' lara doğ ru
mastürbasy o n bir kez daha tı bbi açıdan zararsız bir görü­
nüme bürünmüştü.
Hastalık tehdidinin geri plana iti lmes iyle (en azından
yaygın tartışma çerçevesi nde ) modern mastürba syonu yara­
tan kültürel kaygılar, kendilerine uygun bir zemine oturdu­
lar. Artık sağlı k için bir tehdit oluşturmayan kendi kendine
seks, sadece sosyal açı dan uygun cinselliğin, doğru sosyal­
leşmenin değil, bizzat sosya l düzenin kendisinin redd inin
simgesi olabilirdi. Uzun zamandır ahlaki düzene meydan
okuyan unsurla rın en büyüğü olara k yorumlanan mastür­
basyon, daha da feci ve a tavik bir tehdit h a line geldi. So- .
nunda insanla rın akıl hastanelerine kapa tılmasına yol aç­
maktan y a da ölüm istatisti kleri kayıtlarmda yer alma k ta n ,
y a n i y a n etki lerinden kurtul m uştu ve artık, bürün çıplaklı­
ğıyla , neden hep zan altında bir olgu olduğu aç ı kla nabilir­
di: kültürel çöküş ve arzunun, doyum arayışının en ilkel dü­
zeyine dönüş. Omurilik veya a kciğe r tüberkülozunun, kör­
lüğün, sağırlığın ya da aşı rı zayıflamanın nedeui olarak gö­
rülmekten çı kıp yüce bir gö rünüme kavuşmuştu: o, ünlü
psi k anali z. yor u m c ula rı Jea n La pla nche ve J. B. Pontal is'in
s ö zleriyle ci n selliğin . .. ci n sellik üzerinden kurulduğu " ,
"

nesnesiz, k<iksüz, tümüyle fa n tez iye teslim ol uııan b ir za ­


man di l i m iyd i O, Freud'a gör e sadece en erken gelişen de­
. ,

ğil , a y n ı zamanda il kel, uygarla şma sürecine en kararl ı bi ­


çimde karşırlık içe ren (özellikle kadınlarda) .. en alt ci nsel
tabaka �'ydı . O, li b i do yöne liminin narsistik aşamasına ait
"

cinsel aktivire "ydi; kendi otcıerotik etkinl iklerim iz.in d ışın·


da bi r şeyler hayal et s ek bil e, onlar a s la bizim öreııı ize
u za nım y o rd u 2
.
\'ir-nıinı i rü �yılcla Trlı Bıı$ına Sı'lıs 423

Tissot ve Rousseau 'nun dünyasından, Freud ve liberal


seksolojininkine doğru değişim, bu yüzden, bu süreci yaşa­
yanlara ya da belki bize de göründüğünden çok daha az, ariıa
aynı zamanda çok daha fazla belirgindi. Hastalığa yönelik
aşırı iddialar geçmişte kal mıştı; ancak onların yerini mastür­
basyon suçunun neden esas suç olduğuna ve mastürbasyo­
n un cinselliğin temeli olduğuna dair çok daha gelişkin komp.:.
leks teoriler almıştı. O, uygarlığın işleyişini, kültürel çerçeve­
de narsis, özerk otoerotizm hazzına dönüştüren bir olgu ol­
muştu. (Elbette otoerotizmin uygarlığın en üst düzeydeki
simgesi, sanat ve yaratıcılığın kaynağı olduğu yolunda -ilkin
Havelock Ellis tarafından savunulan- karşıt görüş de vardı.
Freud'un ve arkadaşlarının yaklaşımı kesinlikle böyle değil­
di. ) Çocukların ve yetişkinlerin mastürbasyona yönelik ha­
yallerine son verme -Tissot, Rousseau ve arkadaşlarının ken­
dilerine koydukları hedef- doğrultusunda terörize edilmesi
bitmişti; ancak yerine Onania'nın orijinal yaklaşımının (akla
hayale gelmez bir başarı kazanmaya başlayan ayıp� aslında,
kendisini birçok başka gelişmenin izlediği bir "çocuk oyunu,
ilk sevgili günah"tı) çok daha inceltilmiş bir biçimi geçmişti.
Mastürbasyon, cinsel arzunun kültürle, saf hazzın ötesin­
deki bazı amaçlarla çatıştığı cephe haline geldi; o, sonraki
her şeyin ondan türediği, her zaman hazır, şiirsel erotik kök
hücreydi . Yeni yüzyılda, kaba baskının yerine uygun terbi­
ye, ahlaki i kna, yüceltme ve hepsinden ziyade de eğitim,
onun gerçekten sağlı klı yetişkinliğe dönük sosyal ideali ger­
çekleştirecek biçimde kanalize edilmesini sağlamak zorun­
daydı. Suçluluk duygusu ve onun ruhsal bedelleri ölümün ve
deliliğin yerini aldı; ancak bunlar organik hastalıktan daha
az korkutucu ya da zihni meşgul edici değildi. Philip
Roth'un romanının adı ve yalancı bir sendrom olan " Port­
noy's Complaint ( Portnoy' un Der d i ) '', ancak 1 930'1ardan
son ra urraya çıkabilirdi. Böylece m a stürbasyo n, cinsellik ve
ben lik üzerine düşünmede can al ıcı bir nokra olarak kaldı,
ancak yen i bir çerçevede, içinde seks ve taşıdığı hazlara
-üremeye- dair eski söylemin artı k garanti kabul edilemedi­
ği, şaşı rtıcı bir yeni çerçevede.
Sununla birlikte öykü, eski cıp modeli nin yı kılışı, yeni
psi kanalitik biçiminin yükselişiyle sona ermedi. Bir bitiş bö­
lümü vardı , hem de daha radi�al bir değişimi içeren bi r bi­
tiş bölümü.
1 92 0'lerde önce avangard çevrelerde başlayarak ve özel­
l ikle 1 960'lar sonrasında mastürbasyon, bir bireysel özgür­
leşme hareketi, bir özerklik ilanı, haz .için hazzın onaylan­
m ası, seks oyuncaklarıyla para kazanma nın bir aracı, kişi­
liğin terbiye edilmesi çerçevesinde bir uygulama, dönemin
cinsel ve daha genel kültürel politikalarmda bir hamle ve
karşı hamle aracı, resim ve sahne sanatlarında bir konu, in­
sanoğlunun c insel deneyiminin bir sefillik ya da başan işa­
reti olan son derece ilginç bir parçası gibi çeşidi görünüm­
lere büründü veya onların bir bileşimi oldu. Kısar olduğu
düşünülen mastürbasyon, hem gerçek hem sanal yeni top­
lulukları n ortaya çı kmasma yol açtı. Bunları yazdığım gün
saat 1 6.90'da, the New York Jaks web sitesini (bir eşcinsel
mastürbasyon sitesi ) 1 .073.006 kişi ziyaret etmişti ve dün­
yadaki benzer "jacks" sitelerinin bir çetelesi veril mişti . Eş­
cinseller ve eşcinsel olmayanlar, erkekler ve kadmlar, mas­
türbasyonu, doğrudan haz verici olmanın ötesinde bir un­
sur olarak benimsemişlerdir. Onania' n ın ruhuna sadık ve
sponsorluğunu erotik malzeme sarıcısı Good Vibration'm
yaptığı Ulusal Mastürbasyon Ayı ( Şekil 6.1 ) ticari kazancı
sosyal açılımla birleştirmektedir. Mastürbasyon her yerde­
dir: televizyonda, internette, kitabevleri ve sanat galerilerin­
de, feministlerin ve erkeklerin özgürleşmesi için ça lışan çev­
relerde, eşcinsel olan ve olmayan çevrelerde, öğrenci sağlığı
kliniklerinde ve herh a l de onu benimseyen, on un çok önem­
li old uğu nu düşünen ve ona düşman çok sayıda insamn
özel kon uşmaları ve d üşünceleri nde.

Mastürbasyon Kaynaklı Hastalığm Direnişi ve Çöküşü

On doku zuncu yüzyıl sonlarına doğru ve yirminci yüzyıl


başl arı nda, mastü rbasyona ci d d i bir lla sta lık kaynağı oldu-
l'imıinci l'iizyıldd Tr.• Başııııı Srlrs 425

Şekil 6.1. Ulusal Mastü rbasyon ı\yı afişi, 2002. Mastürbasyona, kendi·
lerine bir ay aynlan çolc say ıdaki etkinli k ve konudan sadece biri biçi·
minde ya kla şma hem eskiden gizli bir ayıp sayılan bir eylemin açıkça
olumla nması heom d e pornografi ve seks malzemeleri satan bir şirketin
çok zeki bir ticari h aml es i olarak görülebilir.
426 Trk Kişilik .Sclıs

ğu biçiminde ki yakl a şı mın neden yumuşadığını açı kla mak


pek zor görü nmemektedir. Bi rincisi, 18 8 0 '1erin başlarında
devrim yaratan mikrop kuramının başarıya ulaşmasıyla,
şüpheli sosyal ve kültürel hastalık nedenlerinin yerini özel
virüsler ald ı . 1 900'e gelindiğinde, kendi kendini i stismar et­
meye yüklenen başlıca -ve genel anlamda yaygın- hastalık­
lardan birisi olan veremin nedeninin mastürbasyon değil,
bakteriler ya da organi k lezyonlar olduğu açığa çıktı. Ayrı­
ca çok az insan, en çok mastürbasyon yaptığı ya da en çok
mastürbasyon yaptığının düşünüldüğü dönem civarında
ölüyordu. On dokuzuncu yüzyılın son onyıllarında çocuk
ölümleri çarpıcı biçimde azalmıştı. Artık herhangi bir ne­
denle beş, altı, yedi yaşlarında binlerce çocuk ölmüyordu;
hele Larousse'un Grand Dictionnaire'inde belirtilen mastür­
basyon kaynaklı çocuk ölümleri hiç yoktu. Ortalama ya­
şam beklentisi de, sadece genç yaşta ölümlerin deği l, her
yaştaki ölümlerin azaldığı gerçeğini yansıtır biçimde, art­
m ı ştı . Yirminci yüzyıl başları nda, onl u yaşlarındaki çocuk ­
ların, yetişkinliğe ve yaşlılığa adım atma ları çok muhtemel­
di. Kısacası on dokuzuncu yüzyıl sonla rı i le yirminci yüzyıl
başlarında ortaya çıkan ve temelde hal k sağlığına yönelik
önlemlerin iyileştirilmesinden kaynaklanan yoğun d e mog­
rafik değişim, erken ölüm probleminin ya kıcıl ığını çok da­
ha düşü k bir düzeye indirm işti .
Tıp disiplinleri de, bakış açılarını, mastürbasyon temelli
deliliğin daha az mümkün görüldüğü bir çerçevede değiştir­
diler. Nüfuzu yüksek olan ve organik tahribatlarla, özel or­
ganik patoloji lerle sını rlanan nöroloji, giderek delil iği, ona­
nizm gihi davranışsa) aşırı lıklardan daha et kili gerekçelerle
açıklar duruma geliyordu. Süreç pürüzsüz ve sağlam bir bi ­
çimde ilerlemiyordu. Aslında " mastürbasyon kaynaklı deli ­
lik" teri mi, lngiliz psikolog Henry Ma udsley'in onll, gü)·a
mastürba syonun beyinde yara ttığı orga n ik ta hriba tın ne­
den olduğu hastal ı�ı tari f etınek için kul la n d ığı 1 8 6 8'e ka­
dar hiç kullan ıl ınaını ştı. Bunun dejeneras yonla ( Mauds­
ley'in genel kargısı) n ası l ilişkilendi rildiği açık değil dir:
Mastürbasyonun <lej eııerasyona, dcjt:ııera syonun tia nıas-
\ "irnıinı-i l'ii �_vıl,lıı ·,-..1ı Başına Sı'lu 427

türbasyona mı yol açtığı , yoksa on un sadece doğuştan


ol umsuz etkilere açık gençleri mi etkilediği, çoğu dejeneras­
yon tartışmasında olduğu gibi, cevabı açıkta kalan bir so­
rudur. Ma udsley tarafından '"sald ırgan egotizm "e atfedilen
bu hastalık olgusu her ne kadar yeniyse de, psikiyatri onun
yolundan girmedi .3
Yirminci yüzyıl başları psikiyatrisinin dev isimlerinden
Emil Kraepelin, aşırı mastürbasyonun yalnızca, ona zaten
organik olarak eğilimli kişilerde olası olduğunu açıklıyordu;
eğer o delilikle bir arada bulunuyorsa, hem zihinsel rahatsız­
l ığın hem de kendini tahrik etmenin aynı bozucu nedenden -
kaynaklanmasındandı. Bunu kabul etmede gönülsüz, daha
eski tarz psikiyatristler bile, kendi kendini istismarın nadi­
ren tam deliliğin biricik nedeni olduğunu teslim ediyorlardı.
Hermann Nothnagel onu, epilepsiye yol açan nedenler a ra­
sında önemsiz bir unsur olarak değerlendiriyordu (gördüğü­
müz gibi, nörolojik bir bağlantı kurulmasına karşın); beynin
elektriksel uyarılma kabiliyetinin keşfedilmesinde öncü bir
insan olan Eduard Hitzig, onun beyin atropisine neden ol­
madığı sonucuna varıyor ve Albert Eulenburg da, onun ada­
le at_ropisine yol açmadığını savunuyordu. Hiç kimse, ani
ölüm ve h ızla çökme iddialarını çürütme zahmetine bile gir­
miyordu. 1 900 civarında mastürbasyoncuların -her durum­
da, en ileri düşünürleri okuyanların- artık mezar ya da te- .
kerlekli sandalye korkuları yoktu.
Dahası, n eredeyse tüm ileri görüşlü seksologların ve say­
gın doktorla rın işaret ettiği üzere, mastürbasyona yönelik
korkular, utanmaz şarlatanlar tarafı ndan, düzmece ilaçları­
nı ve güvenilmez tavsiyelerini satmak için abartılmış ve bu
kadar korkunç renklerle resmedilmişti. Elbette şarlatanlar
Onaııia'dan itibaren mastürbasyon işi ndeydi ler; fakat on
dokuzuncu yüzyıl son larına do�ru tıp mesleği her yerde
-düzenlemenin geç kald ığı Birleşik Devletler ve lngiltere'de
bile- kendisi ni sahte hekimlerden ayırmada etkinlik sağla­
mı ştı. Kısacası mi:.lstlirbasyon eski etkisini kaybetmişti ve
tıp, on dokuzuncu yüzyıl sonlarında kendisini, Tissot'nun
savunucu su olduğu yüz y ıllık �el enekten kurta rın ışrı.
428 Ttlı l<işililı Srlıs

Yine de, iki nedenle, tek başına seksin bedensel bozuk­


luklarla bir arada ele a lınmasının sona ermesi yavaş oldu.
Birincisi, farkl ı bir açı klama getiren a lternatif bir teori or­
taya çıkana kadar, bir sorun hakkındaki bütünlüklü bir dü­
şünme tarzını h içbir keşif ya da keşifler dizisi yok edemez.
Hala kolayca açıklama getirilemeyen ve kendini istismara
bağlanabilecek çok sayıda fiziksel semptom mevcuttu. Fre­
ud 'cu psikoloj i ve türevleri, yeni bir model sağladı; fakat
onun, çok sayıda insanın görüşünün çocuklukta şekillendi­
ği bir alanda etkinlik kazanması biraz zaman a ldı.
ikincisi, on sekizinci yüzyıl başlarında olağanüstü bir
yükseliş gösteren temel etik problem hala ciddiyetini koru­
yordu; onyıllardır organik rahatsızlık nedeni olmakla ruh­
sal rahatsızlığın kökeni olmak arasında gidip gelen m astür­
basyon, a sla önemini yitirmedi. Kendi ke n dini istismarın
sonuçları olarak veremin, aşırı zayıflamanın ve deliliğin ye­
rini yavaş yavaş suçluluk duygusu, nevrozlar ve ısnrap ve­
rici kişisel başarısızlıklar aldı ve bunlar da benzer biçimde
korkunç olgular olarak değerlendirildi. Havelock Ellis ve
diğer sektiler uzmanların görüşlerini onaylayarak a ktaran
ve patoloji ya da Tommasocu " doğallık" teorilerine fazla
ilgi göstermeyen, yirminci yüzyıl başları Hıristiyan cinsel
etiği üzerine yazan i lerici bir yazar, ma stürbasyona karşı en
ağır retorik silahlarını d evreye sokuyordu: "gizli iffetsiz­
l i k " ; "çocukluğun ve gençliğin bu korkunç düşmanı. " Ço­
cuklarını ondan korumada başarısız ebeveynler, gençlerini
alevlere sunan "antik itenin Molek'e tapan insanlarınd an
daha düşüncesiz"di ler. Kirlenme alışkanlıkları kökleşecek
ve güç kazanacak, "irade gücü ve insan ruhunun daha soy­
lu açınımları" mahvolacaktı .4
1 900 civarında, mastürbasyonun organik raharsızlığa
yol açtığı görüşü konuya vakıf ol anlara artık olası gelme­
mekle birlikte, tek başına seksi n temsil ettiği ahla k i çöküş
hala, zihne yaptığı etkilerden dolayı, bedende korkunç so­
nuçlara yol açan bir olgu görüntüsü veriyordu. Bu yüzden
mastürbasyon kaynaklı ha stalık iddiası tüm aksi yöndeki
_

yaklaşımlara rağmen, öyle l<olay koh .f ortadan kalkacak


Yi mıinri l'fi:::yılda Trlı Bıı�ına .Selıs 429

gibi değildi. Freud bile, tek başına seks kadar kötü bir şe­
yin sağlık için kötü olması gerektiği fi krini terk etmekte
zorlanmıştı. Ö nde gelen Amerikalı bir Freud yorumcusu
olan A. A. Brill, Birinci Dünya Savaşı sonrasında, onun
"cinsel meselelerin en iğrenci (bete noi re) " olduğunu yazı­
yordu; o, o gün bile henüz "yerli yerine oturmamış"tı. Bu
kadar dikkat gösterilen başka hiçbir mesele olmamıştı; böy­
lesine " kafa karıştırıcı biçimde sunulmuş ya da yanlış tarif
edilmiş" hiçbir şey yoktu . Sorun, "neredeyse her uygar in­
sanın kafasının üzerinde Demokles'i n kılıcı" gibi sallanı­
yordu . Seçkin seksologların çalışmalarına karşın, mastur­
basyon hakkındaki "eski ortaçağa ait görüşler", halk ve he­
kimlerin çoğu arasında hala yaygındı. Brill bunları düzelt­
meyi u m uyordu.5
Onun kınadığı yaklaşı mlar, bildiğimiz üzere, "ortaçağa
ait" değildi; fakat bu yaklaşımların, Brill'in görüşlerini
onayladığı ve aktarımda bulunduğu seçkin uzmanlara rağ­
men -ya da belki on lardan dolayı- direnç göstermelerinin
geçerli nedenleri vardı. Elbette bu uzmanlar kendilerini ka­
ranlıkla savaşan unsurlar olarak görüyorlardı; onlar çok
sayıdaki sözde sapkınlığı günah alanından tıbbın ve doğa­
nın huzur verici yörüngesine taşımışlardı.6 Ve onlar, mas­
türbasyonla ilintilendiri lebilecek hastalıklar zincirine sınır•
lama getirmişlerdi. Fakat onların hepsi, Freud da dahil,
onanistler hakkında, on ların yaşamlarının kendi kendini is­
tismardan dolayı risk alnnda olduğu a nlatılırken yetişme
çağındaydılar. On dokuzuncu yüzyılın son onyıllarında us­
'
talık dönemlerine geldiler. Bu yıllar, örneğin artık adı kötü­
ye çıkmış ve Freud'un meşhur hastasının babası olan Dr.
Daniel Gottlieb Moritz Schreber'in, çocukların "tehlikeli,
gizli sapık l ı k"ları n ı terk etmelerini sağJ ayacak araçlar ve
perhizler icat etmiş saygın bir eğitimci olduğu yıllardı; bu
yıllar, seçkin psikoloji ders kitaplarında hala rahatlıkla,
mastürbasyon yapan nevroti k oğlanların yüzde 26'sının
durumunun deli likle sonuçlandığının yazılabildiği yıllardı .7
(Schreber, orta sınıf pedagojisinde önemli bir figürdü; bu­
nunla birlikte oğluna karşı çılgınlık düzeyinde zalimdi.)
430 Trlı Kişilik Seks

Bu çevrelerin dış; nda, sanki seçkin Alman, Fransız ya da


İ ngiliz seksologlar, psikologlar veya n6rologların hiçbiri
hiçbir şey yazmamış gibi, eski öyküler en korkunç hal leriy­
le varl ıklarım sürdürüyorlardı. Ta 1 944'te, tanınmış bir
eğitimci ve ırk, seks, biyoloji meselelerin in popüler yaza n,
kaleme aldığı kitabında, eline John Thompson'ın Man and
His Sexual Lije'ının geçtiğini, k uru ve k ırılgan kemi kler, ya­
vaş nabız ve dejenerasyon hakkındaki eski safsataların ita­
la mevcut ve etkili olduğunun farkına vardığını yazıyordu.s
Bu tür atadan kalma yaklaşımlar bir tarafa atılsa bile,
konu hakkındaki ciddi tartışma 1 920'lere kadar devam et­
ti . llerici unsurlar dahi, bir yandan fantezi, aşırılık ve gizli­
liğin, öte yandan eksiklik, sahtelik ve sosyalleşme yetersiz­
liğinin, bel ki mastürbasyon karşıtlarının tarif ettiği kor­
kunç biçimlerde değilse de, yine de ciddi tehditler taşıdıkla­
rı beylik fikrine dönmeyi sürd ürdüler. Kısacası mastürbas­
yon onyıllarca iki paradigma arasına sıkıştı . Freud kendi
çalışmalarının ürettiği sonuçları tam olarak kabullenemi ­
yor, mastürbasyonun gerçekten nevrozdan öte sonuçları ol­
duğunda ısrar ediyordu. 1 9 1 2'de yapılan, Viyana'daki mes­
lektaşlarımn onanizm üzerine tartışmak üzere çağırdıkları
ve sert münakaşalarla geçen toplantı hakkında yazdığı ra ­
porunda, mastürbasyonun zararları sorunundan kaçınmayı
umut ettiğini, çünkü bunun grubun temel kaygısı olmadığı ­
nı yazıyordu . Fakat kaçınmak imkansızdı. Kendisini bi r şey ­
ler söylemek zorunda hissediyordu; zira "dünya , mastür­
basyona başka türl ü ilgi duymaz görünüyor" du.
Bu rada bel ki de bir mikta r samimiyetsizlik söz konusu­
dur; daha eski tarz görüşlerde ayak direyenlerden olan Fre­
ud, grubu içindek i uyumsuzluğa vurgu ya pmak istemiş ola­
bi lir. 1 8 9 5 'te, ın a stürha s yo n da özel soıııatilı/ tüketic i bir
nitelik bulunduğ u nu , bunun nevrasteniye -s inirsel zayıflı­
ğa- yol açtığın ı, bu n evr o zun a n k s i yc.te nevrozundan
(Angstnı:urnsc) a yırt edilchileceğini ve ona cinsel bi r l eşme n i n
l'irrııinıi l'ii;:yıl.lcr frk &ışıncı Srlıs 4.l l

kesilmesi gibi diğer eksik kalmış c insel eylemlerin ya da cin­


sel pe r h i z in neden olduğunu savunmuştu.9 Freud meslek­
taşlarına, konu üzerine 1 908'de yapılan ve tutanak tutan
sekretere göre, birli kte özet denebil.ecek bir metin bile çıka­
ramayacak kadar iht i lafl ı geçen daha önceki bir toplantıyı
h atırlatıyordu. Bu toplantıda, seçkin bir çocuk doktoru,
gruptan kendisine ••mastürbasyonun zararlarının boyutu .
nedir ve neden o birtakım insanlara zarar verirken, bir kıs­
mına da vermiyor" sorularının cevabını verilmesini talep
etmişti . Belki de Freud yine bir cevap vermekten kaçınıyor­
du.
Her halükarda, 1 9 1 2 toplantısı sırasında Freud'un, gru­
bunun tüm tartışmalarından bir sonuca varmaya karar ver­
miş olduğu açıktı. •• Mastürbasyonun etk ileri arasında so­
matik bir faktörün bulunduğunun reddi " konusunda ortak
bir yaklaşım o l mayaca ktı . Belki de (burada açıkça kendi
adına konuşmaktaydı) mastürbasyonun " patojenik etkile­
ri" eylemin kendisinin özelliklerinden kaynaklıydı ve genel
anlamda cinsel faaliyete mal edilemezd i : "Organik hasar, bi­
linmeyen bir mekani z madan kaynaklı olabilir . . . zarar,fizih­
sd bi r işleyişin bozu lmasından ortaya çıkıyor olabilir. " Kı­
sacası bunlardan emin olunamazdı. Gerçekten de Freud,
konu üzerine genel bir y ak laşım üretmenin imkansız oldu­
ğu ve her vakanın ayrı değerlendirilmesi gerektiği sonucuna
varı yordu. Bu Victor H ugo'nun bir romanında yer alan, bir
kadının cadı o l up olmadığını a nlamanın tek yolunun onu
ka y n a tmak ve suyunun tadına bakmak olduğunu böhürle­
nerek anlatan (ironi n i n maksatlı o lduğunu düşünmüyo­
rum) l s k oç kralın yöntemi ne benziyordu: " Evet, ca d ı y ­
m ı ş . " 10
Uzmanlar, es k i model den bir türlü vazgeçem iyorlardı.
El hetcc onlar t ü m ü y le en son çalışmalar üzerinden yürüyor­
l a rdı; anca k bu, kesin so n uc a götür m e k ten uzaktı. freud'un
tıp fakültesinde okuduğu sı rad a , bi r Fransız hekim, ya zd ı ğı
kircıbına mastü rba syonun n ispeten iyicil olduğun u açık la­
y a r a k ba ş l ı yor ve özell ikle kadın ların yat k ı n o l d uğu yüzlL·r­
cc h a st a l ı ğ ın olJuı?,u h i r l i ste vererek b i ti riyord ıı . 1 1 Yeni
432 Trk Ki�lli/ı 5rlıs

yüzyıla girerken tartışmanın yapısı hep aynıydı. Amerikalı


bir iinekolog, "mastürbasyon ölçülü bir biçimde yapıl ırsa ,
patolojik bir durum olarak ele alınamaz" diyor, devamın­
da, onun evrensel ve her yerde karşı laşılan bir olgu olduğu ­
nu belirtiyordu: Hotantolar ve bisikletçiler, dikiş makinesi
kullamcıları ve " Kafiri stanlılar", daha alt düzeydeki pri­
matlardan söz etmeye bile gerek yoktu, hepsi onu yapıyor­
du. Fakat bu kadar sıradan bir şeyin, fiziksel ve ruhsal
olumsuz etkisi önemliydi : "Kadın mastürbasyoncu aşırı bi­
çimde namuslu bir görünüme bürünür, karşı cinsi hakir gö­
rür ve ondan nefret eder ... Mastürbasyon sıklıkla damar tı­
kanması, acılı regl, yurnunalık nevraljisi, bacaklarda me­
calsizlik ve cinsel tedirginlik nedenidir. " Breslavlı bir göz
uzmanının belintiği üzere, h ayır, mastürbasyon onu uygu­
layan çoğu kadında körlüğe yol açmazdı; ancak aşırı mas­
türbasyon göz sinirini etkileyebilirdi. Dönemin yaygın oku­
nan seksoloğu lwan Bloch'a göre onanie iyicil, onanismus ise
değildi. Ne yazık ki -söylediğine göre- " sınır çizgisi kolay­
ca tayin edi lemez" di. Sıradan mastürbasyonun iki yüzyıl
boyunca gerçekten takıntılı ve alenen yakışıksız davranışla
bir arada işlenmesi, 1 71 2 sonrası tartışmanın büyük kültü­
rel çerçevesinin bir alametiydi. ıı.
Bu gidiş gelişli d urumu, Clark University'nin rektörlüğü­
nü yapan, Freud'u Birleşik Devletler'e davet eden, Freud'un
orada psi kanaliz üzerine verdiği beş konferansı kendisine
ithaf ettiği, yirminci yüzyıl başları Amerikan psikoloj isinin
en büyük şahsiyetlerinden birisi olan G. Stanley Hall'un ça­
lışmalarından daha iyi gösterecek hiçbir şey yoktur. Ele al­
dığımız konu hakkında ne kadar aydın görünürse görün­
sün, Hali, sonuçta, Tissot'nun hala konu üzerindeki bel irle­
yici uzman sayıldığı eski kötü günlerde büyümüş bir oğla­
nın suçluluk duygusunu si lkip atamamıştı. iç Savaş öncesi
yıllarda yetişme çağındaki bir genç ol an Hail , otobiyografi ­
sinde, en hafif fiziksel uyarım ya da "gece deneyim i " karşı­
sında "neredeyse felce ugradığı" n ı itiraf ediyordu . Babası ­
nın ona an lattığı , " kendi kendisini istismar eden ve iffetsiz
bir kadınla güna ha gi ren " , bunun sonucunda yavaş yavaş
rlmıirıd rii ::yılda Telı Başına Stlıs 433

burnunu, geriye sadece iki delik kalana kadar yiyip bitiren


ve sonunda onu tam bir geri zekalıya çeviren bir hastalığa
yakalanan genç hakkındaki öyküyü çok iyi hatırlıyordu.
( Burada frenginin üçüncü aşamasıyla mastürbasyon bir
arada anılmaktadır. ) Hali, bunun kendisine de olacağı kor­
kusuyla yaşamıştı ve burnunun düşmediğinden emin olmak
için onu özenle yokluyordu. Farkına va rmadan ereksiyona
geçmesini engellemek için penisini bir şeritle bağlıyordu.
Sonra, okuduğu üçüncü sınıf yatıl ı okulun tam gerçek cin­
sel vahşiliğini, yüzyıl içinde da ha sonra birçok başka kişi­
nin yapacağı üzere, mastürbasyon ve bir dizi "sapıklıklar"
çerçevesinde hatırlıyordu: Tasvirleri Krafft-Ebing, Tarnovs­
ki ya da Havelock Ellis'te bulunabilecek her tür nahoş cin­
sel uygulama, onun okulunda da görülebilirdi. 13
Hall'un yetişme çağı üzerine, büyük iki ciltlik ders kita­
bım okuyanlar, bunların hiçbirini bilmez. (Otobiyografisi
ancak meslek yaşamının sonlarında, yirmi yıl kadar sonra,
1 924'te çıkmıştır. ) Hali ilk önce modernlerle ittifak içinde
görünür:

Kabul etmeliyiz ki genel likle ciddi biçimde inanılan ve sık


sık pedagojik nedenlerle kasten aba rtı l a n hızlı ve duygusal
etkiler, hem popüler yazında hem de daha önceki literatür­
de tarif edi ld iği kadar hızlı ya da feci değildir.

Devamında söylediği üzere, beyin "gerçek anlamda eriyip


gitmez; bunama, zeka geriliği, felç ve ani ölüm acil tehlike
değildir. " Bir oğlanın ya da kızın mastürbasyon yaptığını
gösteren kesin bir işaret de yoktur.
A ncak okur, bu iddialardan vazgeçilmesinden dolayı
fazla rahatlamamalıydı. Bu, " sapıklı klar"ın en korkunç de­
recede yaygınının bol bol sunduğu dertlerin listesi etkileyi­
ciydi. O, her şeyden önce soyaçekim açısından kötüydü .
"Katıksız ve duyumsal hazlara teslim olmak, büyüme süre­
cini kısaltmakta", ırkı zayıf düşürmekte ve modern çağımı­
zın hüznünü temsi l etmekteydi. " Ö zel ayıbı olmasa belki
doğuşta n iyi bir evla dın, bir ba baya getird iği lanet, kültürü-
434 Tf'k Kişi/ih Sdıs

müz için, Arreus'un eski Yunan'a getirdiği lanet kadar ka­


lıcı ve karakteristi k bir işarettir . " ( A.treus' un karısı zina ya­
par; Atreus, karısının aşığının büyüttüğü kendi oğlunu öl­
dürür; başka birinin oğlunu kendi oğlu gibi yeti ştirir ve ka­
rısının aşığına kra ll ığı temsil eden altın kuzuyu verir.) Aynı
biçimde, mastürbasyon sonraki kuşaklara da sürekli musal­
lat olmuştur.
ikincisi, o, birey açısından kötüydü . Hali büyük bir gü­
venle, artık onun, geç mişte bazı insanların iddia ettiği gibi
"doğal tarz çerçevesin deki aşırılık"tan daha kötü olmadığı­
na inanabilecek hiç k imse kalmadığı n ı söyler. Tek başına
seks aşırılığının tehlikelerinin çok daha büy ük olduğu ifade
edilir: "Bu edim daha yabanidir ve soyoluş cetvelinde çok
daha alt düzeylere tekabül etmektedir " ; hayal gücü, " doğa­
ya aykırı edim" tarafından " hastal ık derecesinde keskin ve
akut" hale getirilmektedir. Hail, temelde, Erıcyclopedie'nin
ve onun yolunu izleyenlerin, hayal gücünün onanisti "arzu
edilen doruğa ulaşma k üzere en aşm gerilime" maruz bı-
. raktığı ve bunun teh like taşıdığı yolundaki şikayetlerini
tek rarlıyordu. Hayal gücü sadece sapıklı klara değil , halüsi­
nasyonlara da sebep olmaktaydı. Duyu organları sağlam­
l ıklarını y itirebilmekteydi. Cinsel birleşmenin ne kadar na­
hoş sonuçları olursa olsun, mastürbasyonunki ler onunki­
lerden daha beterd i . Ci nsel birleşme insanı kederlend irirdi
(eski bir özdeyiş); ama mastürbasyon çok daha gamlı hale
getirirdi. Ve insanı daha çok ha sta ederdi. "Acı ve epilepsi
belirtileri, çarpı ntı, ışık fobisi .. . nevrasteni, beyin yorgunl u­
ğu, omurilik nevrastenisi, ruhsal zayıflı k ... subjekti f ışığa
duyarlı lık, göz krampları, bel k i Basedow hastal ığı ! a dını,
1 840 tarihli tanınmış bir tebliğde onu egzoftalmik guatr
olarak tanımlayan Cari Adolph Basedow'dan alı r ], d izka­
pağı refleksinin şiddetlenmesi, cilt morarması ve kur uması ,
el terlemesi, kansızlık görüntüsü, kuru öksürük ve si ndirim
bozuklukları " , sıklıkla, " insa n ırkına musal lat olan bu m u­
sibetin dolaysız işareti " olabil iyorla rdı . Ve Hail henüz,
" m astü rbas yoncuııuıı kalbi " ( hu konu daki öl çüt, y i.izyıl ııı
son onyılına a it önem li bi r Alına n tıp dergis inde bil d irilen
ri mıirıci rii:::.vı ld'1 Tl'lı Başına Stks 435

altı " i lgi nç vaka "ydı ) ile "gençliğin bu yasak eğlencele­


ri " nin çok sayıdaki diğer patoloj isine el atamamıştı. 1 4
Tek başına seks bu şekilde, ahlaki ve patolojik a lanlar
arasında, eskisinden daha istikrarsız bi r biçimde sallanıyor­
du. Ya da daha doğru bir deyi şle, artı k mikrop kuramı ve
hücresel patoloji, organik rahatsızlıklar üzerine kafa yorar­
ken temel unsurlar olduğunda n, mastürbasyondan kaynak­
lı hastalıkları tıbbi bir modelin içine dahil etmek daha zor­
du ve her zaman oldukları şeyi daha açık bir biçimde tem­
sil edi yorlardı : suçun ahlaki ciddiyetine ve hayatın düzenin­
de mastürbasyonun temsi l ettiği büyük sapmaya dayalı
semptomlar. Doktorlar, bir yandan kendi kendini istismar­
dan kaynaklanan fiili hastalıklar hakkında giderek daha da
şüpheci ifadeler kullanırken, öte yandan mastürbasyonun
uygarlaşma sürecinin kendisine ve onu olanaklı kılan tüm
kurumla ra karşı bir suç olduğunu her zamankinden daha
açık bir biçimde dile getiriyorlard ı . Sıradan insanlar bu ka­
rışıklıktan dolayı dertliydi.
Bu karışıklığı çözmek ve tek başına seksi insan ruhunun
giderek daha da derinlerine itme süreci zaman alacaktı.
Otoerotiz m psikolojisi üzerine çalışması birçok baskı ya­
pan ve düzeltmelerden geçen John Meagher, mastürbasyo­
nun ahlaki ve sosyal açılardan merkezi rolünü, John Mar­
ten ve Samuel August Tissot'yu aşmış görünen, ancak aslın­
da hala onla rın çalışmalarıyla bağlantılı bir çerçevede özet­
lemektedi r. Daha önce fiziksel tehlike ler abartılmıştı; oysa
onlar aslında önem taşı m ıyord u . Embesillik ve veremin ne­
deni , kendi k en dini istismar değildi. Keza onun psikolojik
sonuçları da, eskiden düşünüldüğü kadar kötülük taşımı­
yordu. Fa kat Meagher'in a labi ldiği yol ancak bu kadardı.
Meagher, Wilhelm S t e kel'i n otoerotizmin tamamen za­
rarsız, hatta iyi c il o lduğu yolundaki yaklaşımın ı " ters yön­
de aşırı" görüyordu ( Freud da 1 9 l 2'de bu yaklaşıma epey­
ce saldırıda bulunmuştu ) . O, mastürbasyonun, çoğunlukla
manevi , a ma aynı za manda fiziksel, gerçek son uçları oldu­
ğun da ısrar ediyordu. O, gençlik ç a ğıyla bi rlikte gelen cid­
di bir k u s ıı r<lu ve h a fi fe al ınam.udı: Ye t i ş me çağına ait suç
436 Tı>lı Ki�ililı Srlıs

vakalarının yüzde onunnn, mastürbasyondan kaynaklandı­


ğı, çünkü onun, anılan orandaki kişilerde, " manevi d iren­
cin kırılması " na yol açtığı söyleniyord u. Meagher 'in üze­
rinde durduğu kritik nokta (ki onun döneminin i lerici sekü­
ler düşüncesini yansıtan ve günümüzde ki mastürbasyonun
reh abilitasyo nu yaklaşımını şekillendiren bir unsurdur), fi­
ziksel eylemin "otoerotik içedönüklüğün sakatlayı c ı etki­
siyle karşı laştırıldığında nispeten önemsiz " olmasıdır. Ona­
nia, Tissot ve onların tıbbi yaklaşımları üzerine kurulmuş
koca bir gelenek belki artık sürdürülemezdi; a ma ilkin
1 71 2'de ya da o civarda dünyaya göz kırpan vahim mane­
vi teh like, daha da öne çıkmıştı. Meagher ve kuşağının tek
başına seksi mahkum ediş tarzı, her şeyini, Freud'un dilin­
den söylenseler de, on sekizinci yüzyıl formülasyonlarına
borçludur.
Mastürbasyon h a la cinsel birleşmenin radikal ötekisiydi:
o " sosyalleşmiş bir yetişkin için ruhsal soruml uluğun taşı­
dığı değere asla uygun değildir " ; meşru cinsel ilişki iyilik,
mutlu luk ve gevşeme sağlarken, o, kötülüğe, hasta lıklı bir
yapıya ve huzursuzluğa yol açmaktadır. Mastürbasyonun
fanteziyle bağlantılı olduğunu söyleyen M eagher, bizi yen i
şişe içinde sunulan eski şaraba geri döndürür: •• Fantezi ger­
çekliğin yerine geçer; ki bu ç oc u kça bir davranıştır." ( Lap­
lanche ve Pontalis'in yaklaşımına göre fantezi " arzunun mi­
zansen i " dir ve mastürbasyon onun temelde geriye dönük
sahnelenmesidir. ) Meagher'in özellikle öne çıkarmamasına
rağmen, arkadaşları, Onania'da dile getirildiği gibi, mastür­
basyonda aşırıya kaçma tehlikesinin onun uygulanmasın­
daki kolaylıktan kaynaklandığını söylerler. Mastürbasyon,
doktorların yirminci yüzyıldaki iddialarına göre, sırf eylem
olarak ele alındığında, cinsel birleşmeden daha kötü değil­
di: "Tehli ke, edimin, ci nsel birleşmeye kıyasla, daha sı k ya­
pılabilmesindedir. " Encyclo11tdic' de neredeyse iki yüzyıl ön­
ce i şaret edildiği gibi, o, sadece " ihtiyaç" o lduğu nda yapı­
lırsa, herhangi bir problem ortaya ç ı k may a bili rdi .
Tissot gibi Meagher de, temelde beden üzeri ndeki etkile­
rinden dolayı değil, uygun sosyalleşmeni n bir reddi o la ra k
l"iı nıı ııı i hi::vı lclıı l dı l!cışınıı Sı'/ıs 437

ona n izmi n kadınlar için, erke k ler için old u �undan çok da­
ha kötü olduğu iddiasını savunuyordu: Şehveti duygusallı­
ğına üstün gelen ve kocala n tarafında n tatm in edi lemeyen
evli kadınlar mastürbasyon yapıyorlardı. Ç ocuk sahibi ol­
maktan korkan kadınlar, doğum kon trolü kaygısıyla onu
cinsel birleşmeye terci h ederek ve y anlış biçimde, suçluluk
duygusu hissetmeyecek lerine ve böylece n evrozdan kaçına­
b ileceklerine inanara k mastürbasyona başvuruyorlardı .
"Sadece erkeğe ö zg ü bir niteli k gibi hissetti kleri seksin kur­
banları " olduklarını d üş ün en kad ı n lar da, "cinsel birleşme­
den kurtuluş " olara k bu al ışkan l ıga yöne liyorlardı. Kısaca­
sı m astürbasyon , kadınların onun aracılığıyla normal cinsel
düzeni reddettikleri edi mdi. 1 5
Suçluluk d uyg usu v e sonuçlan ( nevroz, yorgunluk, bu­
naltı, histeri, her tür fi ziksel rahatsızl ık, heklentilere ulaş­
mada başa rısı zlı k, moral çöküntü, sefi l lik ) , tek başına sek­
sin başlıca bedelleri olarak ve y ine mastürbasyonun erken
modern tarihinin etik yüklemelerini taşıyarak, ölüm ve em­
besilliğin yerini a ldı. Yeni , h a yran lı k verici biç iml e rd e orta­
ya çıka rken, eski de varlığını devam etti riyordu.
Bu yavaş yen iden değerlendirme ve değişim sürecine dela­
let eden bir görüntü umulmadık bir yerde, yirminci yüzyıl
başlarının en i lerici, oy ha k k ı yanlısı gazetelerinden birinin
sayfalarında karşımıza çı kar. Femi nist tartışma lar burada,
tuhaf bir biçimde, çifte standart ve fuhşun denetlenmesi me­
selelerinden doğa ve mastürbasyonun son uç ları sorunlarına
kayıyordu. Bir dizi makale ve karşı lıklı mektuplaşma çerçe­
vesinde, E. W. ( a ltmıştan fazl a şubeye ve dört hin üyeye sa­
h ip, milita n, şiddet k a r ş ı tı , oy hakkı y a n lısı bir örgüt olan the
Women's Freedom League ' den ! Kadın Ö zgü r l üğü Ligi ] Edith
Watson) , cinsel meselelerde ram özgü rlüğün ne olanaklı ne
de arzu edilen bir şey ol du�unu ve cinsel perhizin erkekler ve
kadınlar için hem za rarlı hem de im kansız old u ğu düşüncesi­
nin daha da büyük tehlike taşıdığım savunuyordu. O, bu ko­
n uda, çalı şmasım ahlaki temizl i k konusundak i_ görüşleri do ­

layısıyl a daha önce ele aldı�ı mız, lngilrere'nin ilk diplomalı


kadın d o ktoru Eliza beth Bl ackwel l 'i n yolunu izlemekteydi.
438 rrlı Kişili k Sı·ks

Watson, ci nsel perhizi n "ac ı ve fizi ksel zarar verici" o l duğu


anlayışını n , " kadınl a ra her şey den daha fazla zarar veren ve
fuhuş de h şet in i ba şka her şeyde n daha çok be s leye n " bir yak­
laşım ol duğun u öne sürüyordu. ( Bl a ckwel l , kendi k linik ça­
l ış m a la r ında, genç erkeklerin, bir yandan meniyi v üc u tta tut­
manın d a ha k orku n ç etki lerinden dolayı , öte yandan da mas­
t ür b a syond an k a ç ın m a k üzere, ebevey nierinin i zn iyl e fa hişe ­

l ere gi tti k ler i n i gözlemlemişti .) 1 6


Watson 'ın iddialarına ve onu de s tek l eye n mektupl a ra
cevap vermek üzere, s o n rada n Stella Browne olduğu ortaya
çıkan, " ye n i bir isi m " tartı şmaya k at ıl d ı . Ya şa m ı n ı n so n u ­
na doğru " hiçbir zaman no rmal bir kadınla karşılaşmamış"
olduğunu be l i rten , bir sosyalist, ci n se l a landa radikal ve
açı k fi k irli olan Browne, Watson ve benzerlerini "c i n sell ik
uyuşturucusu " olarak suçlad ı . Ona göre onlar, evl ilikte eş­
lerine, evli l i k dı�ında fa hi şele re ve sevgil ilerine kötü davra­
nan zal im, cah i l ve buy u rgan erkeklere yön e l i k k o r k u lar­
dan yol a çıkarak aşırıya kaçan genel lemelerde bulunuyor­
lardı. A ş ı r ı l ı k ve perh iz arasındaki orta yol ( bu rada kadı n ­
l a rd a n söz ediyordu) m a stürbasyondu. '\Xlatso n 'ı n çifte
sta nda rda karşı a rgüma n ı n ı tersyüz eden Browne, erkek ve
kadının eşit or<;lııda c i n sel pe r h iz kapas itesine sa hi p olmad ı ­
ğ ı n ı , ancak eşit oranda seks arzusuna ve " otoerotizm " ,
" o nanizm " forml a rı ç e rçev es i n d e b u arz uya kapıl ma öz elli ­

ğine sahi p olduğunu savu n u yord u . O bu k avram ları l.ıirbi­


ri nden ayı r m ıy o r, fa k a t Have loc k El l is'i n " o toerotizm " t e ·
riınini sadece on yıldan bi raz fazla s ü r e öncesi nde orta ya
attığı göz önüne al ı nı rs a , ne kadar modern old uğunu göste·
riyord u . Browne onu ve Auguste Forel 'i -bira z kendi a ma ·
c 1 11a hizmet eder bi ç i m d e , fa kat b u yüzden i l gi n ç l i k düzeyi ·
ni diişi.iııneden- ö u orta mastıi rbasyon y o lu y a kl a ş ı m ın ı
destek lemek üzere h a rekete geçiriyordu. Ve son u çta , beka r
hayatın sağlı k l ıl ıgı üzeri n e yazan kad ınları i ki y ü z l ü olma k ­
l a suçluyordu; çün k ü o n l a r, h i ç ş ü phes iz dah a önce k ın a ­
d ı k l a rı ikame eylem iyle bir arada yaşıyorla rdı .
Bu n o k tada iş gerçekten k a rmaşık bi r hal almaktad ı r. Ba ­
zı k a d mlar, k e si n l i k l e m a stü rba syon yapınad ıklarıııı ve nıa-
l'iııııimi l"ü�yı lılcı 1 dı llllşımı .'i dıs 439

nevi olarak onun cazi besini alt ettiklerini bel i rtmek içi n yaz­
mışlardı. Onların •• daha düşük düzeydeki güdü ve arzu­
lar " ın ı " a k ı l ve mant ı k " yönetiyordu ve onları •• daha aşağı
seviyede ki hayvan l a rı n üzeri ne" ( buna erkekler de dahi ldi )
yükselten de buydu. Bunun la birlikte Wa tson, Browne'a ce­
vap vermekten ziyade, erke k lerin cinsel rahatlamaya i h tiyaç
duydukları yolunda k i daha genel tartışmaya tepk i veriyor­
du. Eğer gerçekten böyle bir i h ti yaç ları varsa ( ki o bundan
şüpheliydi), bu yine de, birçok kişinin savunduğu üzere,
devlet lisanslı fuhşu h a k l ı çıkarmazd ı . (Bu konuda ki devlet
düzenlemeleri savunulurken gösteri len öneml i bir gerekçe,
erkeklerin doğa l olarak cinsel rahatla ma i htiyacı duyduk l a ­
rı ve bi rçoğu bekar olan y a d a i htiyaç larını karşılama k o n u ­
sunda gönül süz kadınlarl a e v l i olan erkek leri n, bu şe k il de
güvenl i bir rahatlama yoluna sah ip olabilecek leri y d i . Böyle­
ce dev let, fa hişeleri n hasta l ı k bulaştırmama l a rı için tedbi r
alacaktı . ) Wa tson onların mastürbasyon yapmasını öneri ­
yordu. Onun "kendi kendini i stisma ra yönelik tutumu'', her
şeyden önce, onun fuh uşta n fa rklı ola r a k , zara r vermemesi
temel indeydi; o, en fazla, sadece onu uygu layana zara r ve­
rirdi, başkalarına deği l . Fakat d a h a e t k i leyici si, erkek cinsel­
l iği hakkındaki asıl gerçek, en açık biçi mde erkek mastür­
basyon yaptığında ortaya çıkıyordLt: " O, erkeklere bile al­
ça ltıcı gel ir" ve "c insel ' i htiyacı ' ol a nca çi rki n çıplakl ığıy l a "
orta ya sererdi . A m a d a h a s o n ra b i r okur, " kendi ken d i n i is­
tismarın d e l i l i ğe götürd üğü sayısız vaka" olduğu ve Wat­
son'ın görüş lerini kabul edeb i lmek için önce " r u hsal ve be ­
densel anorm a l liğe k a rşı bağı şı klık konusunda tı bbi kanı t "
gerektiği yanı tını verdi ğinde, Watson , sa vunusunu ta mamen
modern b i r çerçevede açı m l ı yord u . �1a stürba syon son dere­
ce güvenl iydi ve onun kötü etki leri ne dai r söy l enti, " d i k i l m i ş
bir bostan kor k u luğu " ydu; esk i , modası geçm i ş yaklaşımlar­
da hiçbir gerçe k l i k pa y ı yokt u . Fa k at bu, Watson'ın temel
eti k y a k laşımını değiştirmiyord u . O ve on u n da yandığı oto­
riteler ken d i n i istismarı -Browııe ' ı n ya ptığı gibi- ta vsiye et­
miyordu; ç ü n k ü a h la k lı i n sa n ların cinsel a r zu l a ra tesl i m ol­
ması gerek me zdi . " insanoğl unun e n bi.iyıi k i>zgilrlüğü, onun
440 Tı·lı /\:ışililı '.'\f'lıs

kendi üzerin deki hakim iyeti "ydi ve hu d urum , mastürbas­


yomı açık bi r biçimde tekzip ediyordu. Yirminci yüzyıl baş­
ları n ın ileri düzeydeki çevrelerinde bile, on sekizinci yüzyılın
mirası, artık sadece ahlaki değerlendirme çerçevesinde de ol­
sa, ya şamaya devam ediyor d u . 1 7
Benzer biçimde, Marie Stopes'e yazarak yardım talep
eden erkek ve kadınlar, yani on dokuzuncu yüzyıl sonları i le
yirminci yüzyıl başlarında reşit duruma gelmiş insanlar için
de mastürbasyon. bir fiziksel zayıflık nedeni olara k görül­
meye devam ediyor ve aynı zamanda giderek daha da fazl a,
onları n iç dünyalarında da son derece yanlış giden bir şey ol­
duğunun alameti haline geliyordu. Onları rahatsız eden,
ölüm ya da çı ldırma korkusu değil , manevi iAas tehdidiydi .
1 890'da doğmuş kırk yaşında bir adam, geçmişte iki yı l bo­
yunca yaklaşık yirmi kez mastürbasyon yaptığını, onlu yaş­
larının daha sonraki dönemlerinde de bağımlı hale geldiğin i
yazıyordu. Şimdi, evliliğinin arifesinde, nevrastenik, hala
sekse çok düşkün ve "sinir, suçluluk duygusu ve vicdan aza­
bı "yla doluydu. Bir diğer adam evlenmek istiyordu ve öğ­
renciyken yakalandığı "hastalığın" onu, normal bir hayat
sürmesini engelleyecek ölçüde, "fiziksel ve ruhsal olarak
yıprattığı "ndan endişeliydi. Kendini sınırlayabi lir miydi ? Bir
başkası, sağlıksız bir çocuğa mı sahip olacağını soruyordu;
karısına, son zamanlara kadar bel irli ölçüde mastürbasyon
yaptığı n ı itira f etmesi, evliliğini neredeyse yıkılma noktasına
getirm işti . Adam bu durumu, balayında iktidarsız kaldığı
için açıklamıştı . Erkekliğinin yetersizliğinden utanıyordu.
Ve sonra, cinsel yaşa mlarının " normal" olup olmadığı
endişeleri çerçevesinde mastürbasyon izni isteyenler vardı .
Bir mektup sahibi, kocasıyla haftada bir kez, yaklaşık hir
buçuk saat seks yaptı klarını ve on ya da yirmi kez " rahat­
l adığı n ı " , fa kat kocası cinsel birleşmede geri çekilme yönte­
mi uyguladığı için, kısa süre sonra kendini "sert" hissetme­
ye başladığını ve tekrar rahatlama ihtiyacı duyduğunu be­
lirtiyordu . Acaba parmağını kullanabilir miydi ? Evet, di ye
cevap veriyordu Stopes, ara sıra öyle yapmak iyi ydi; ancak
kocası na. geri çek il menin za rarlı olduğunu ve prezerva tif
l i rıııiıı. ı l'ii : rı lcla frk Hcışıııcı _�dıs 44 1

kul lanması gerektiği n i de anl atmalıydı. Bir adam, erken bo­


şa lma sorunu olduğunu, bu yüzden "bunun kötü olduğunu
ikisi de bilmesine karşı n , onun klitorisini okşadığını " yazı­
yord u . Kendisi hiç mastü rbasyon yapmamıştı; bu yüzden,
problem bu değildi. ı ıı
Eğer bu a rşiv tek kaynağımız olsaydı, erkeklerin mastü r­
basyon konusunda kadınlardan daha endişeli oldukları ve
daha fazla suçluluk duygusu hissettikleri görüntüsü ortaya
çıkar, gençl iğin bu kötü alışkanlığının herhangi bir mutlu­
luk şansı bırakmadığı fikri daha inandırıcı olabil i rdi. Bu
yönleri n Stopes'in mektupl aşmalarında haddinden fazla
öne çıkması, belki de çoğu i n sanın ona asıl olarak nevras­
teni, sinirlilik, histeri, anksiyete ya da depresyon hakkında
değil (bu konular hakkında da olmakla birlikte), işlevsel
başarısızlıklar hakkında fi kir danışmasından kaynaklıdır:
iktidarsızlık, erken boşa l ma , l ibido kaybı . Stopes doğum
kontrolüyle ve yanı sıra, genellikle hamilelik korkusunun
sonucu olduğunu düşündüğü cinsel işlev bozukl uğuyla i lgi ­
lenen bir doktordu. Kadın lar, mastürbasyon u, kendilerin­
den beklenen d av ranışa terci h etmeleri ihtimalinden end işe­
l iydiler. Freud ve arkadaşlarının klinik araştırma l a rında,
kadınların tek başına seks konusunda en dertli kesim gibi
görünmesinin nedeni de buydu. Onla r için mastürbasyon,
toplumun bek lentilerinden daha bü yük b i r sapmayı, bastı ­
rılm ışın en acılı ve teh likeli dönüşünü temsil ediyordu. Fa­
kat mastürbasyon, hem erkekler hem de kadınl a r için, ye­
tişkinlik ve ergenlik çağının ileri dönemleri söz konusu edil ­
diğinde, geride bırakılmış veya hiç başlanmamış olması ge­
ıelwı, yoğun suçlu luk duygusu üreten bir haz olarak görü­
l üyord u . işte bir seksolog, nörolog ve psikiyatr kuşağının,
Frcud da içinde olmak üzere, teorik perspektif getirme a ra­
y ışında olduğu unsur bu d u yguy d u ( bu sözde temel suç l u­
luk duygusu ) . M astürbasyona bi r tı bbi sorun olarak bakış,
ancak tam ola rak gel işmiş yeni bir psikol o j i k anlayış k a b u l
gördüğünde o rtadan k aybol du. Fa k at öykünün bu böl ü m ü ­
n ü ele almadan önce, bi raz a r a verip yeni Fre u d 'cu sentezin
içinden çıkrığı yanım dünyasma ba k ma mız gerekiyor.
442 1 rlı 1'işılilı .Sdı s

Yirminci Yüzy ıl Başlarında


Teorik Perspektif Çerçevesinde Mastürbasyon

Bu yorum dünyasına, mastürbasyon kaynakl ı hasta lıklara


dön ü k tıbbi/orga n ik modelin çöküşünü tartışı rken birçok
kez göz atmı ş bulunuyoruz; ancak Freud'un yeni ve etkili
sentezini k a h içinde kalarak, kah d ışına taşarak biçim len­
dirdiği tartışmayı özetlemek istiyorum . Mastürbasyonun
öyk ü sü başlangıçta yazardan yazara bazı ufak tefek farklı­
lık lar içeriyordu ve Havelock Ellis onu, i lk baskısı 1 897'de
yapılan ve daha sonra da birçok kez yeni den basılan bir ça­
lışmada güzel bir şekilde özetledi. Otoerotizm, cinsell iğin
çekirdeğiydi ve mastürbasyon da onun, doktorları n ve a h ­
lakçıların kaygılandığı b i r biç imiydi . O, insanların da ötesi·
ne taşan bir meseleydi ve bu, onun ilkel, temel yapısını ka­
nıtlıyordu . Ellis ve a rkadaşları, gördüğümüz üzere, dağ ge·
lincikleri n in, köpeklerin, kedilerin ve atların ( lwan Bloch,
" h atta filler" diyord u ) onu yaptığını biliyorlardı. Ve el bet·
te maymunlar da, Bloch 'un şevkle söylediği gibi " serbestçe
coram publico" * onu yapıyordu. Mastürbasyonun ilkel, te­
mel bir unsur olduğuna yönelik bu kanıtlama çabasında
belli bir i roni söz konusudur. Yakın tari h l i bir çalışma, in­
san lar tarafından beslenen gibonların * * tahminen sahi ple·
riyle özdeşleşmenin bir i şareti ola rak, bir şeye sürtünmek
yerine el leriyle mastürbasyon yaptıkla rını ortaya ç ıkarmış­
tır. Bir bonobo * 11 * uzmanı , onların " sanki Kama Sutra'yı
okumuş gib i " davrandıkları, her tür pozisyon ve biçimi uy·
gu ladı kları gibi, yaratıcı bir biçimde mastürbasyon yaptık·
!arı değerlendirmesinde bulunmaktadır . 1 9
Ancak Ellis ve çağdaşları b u olasılıkları, yan i hayvan la ·
rııı fi ilen y a d a b i l i m insanlarının tahayyülleri çerçevesi nde,
insan l a rı taklit ettiklerini düşünmüyorlardı. Onların fikrin·

• Aleıwıı. lıcrke•İn iiniinde. (ç.ıı . )


·• " A,y.,·11111 giiııeydoftusunda ve \"a k ın adalardaki ormanla rd.1 yajayan, ktlo;iik
yapılı. İ m ;ıı11111'1 yedi ııı.1rnı uıı t ü riiııiiıı orta k .ı d ı . (ç.ıı . )
'· • • l'İf!llll' şe m pa nze . ( .; . n . )
l ı nııind Hi: 11 lılcı Tdı Cl<ışı ııcı 5dıs 44.3

ce, insanlar hayvanları ta klit ediyor d u . 1 900 civarında, il­


kel insanların mastürbasyon yaptığı nı gösteren geniş bi r
antropoloj i yazını ortaya çı ktı . Ço. k erken yaşta k i çocuklar
da onu yapıyordu. Oğlanların ve kızla rın ona aynı oranda
başvurup başvurmadıkları · konusu çok tartışmalıyd ı : ama
genel olarak herkes, her iki cinsiyetten de çok az kişinin on­
dan kaçınabildiğinde hemfik irdi. Bırtakım seçkin bilim
adamları bir fark tespit ettiler. Ö rneğin fagositozu * keşfe­
den, Nobel Ö d ülü sahibi llya Meçni kov, doğal fiziksel mas­
türbasyon diye bir olgu, normal bir otoerotizm olduğuna,
bunun insanlardak i d üz olmayan gel işmeden kaynaklandı­
ğına inanıyordu: Cinsel duyarlılık, üreme organlarının ol­
gunlaşmasından önce gelişiyordu. Fakat o, aynı zamanda,
kadınların daha az cinsel duyarlı lığa sahip olduğunu, bu
y üzden onların mastürbasyon yapmasının daha az doğallık
taşıdığını düşünüyord u .20
On sekizinci yüzyılda bazı dış fiziksel etkilerden ya da
başka i nsanların m üdahaleleri nden (bağırsak sol ucantarı,
Alman pedagogların en ünlülerinden ve çalışmaları en çok
basılan larından birisi n in i ki kızlara bol elbise giydirilmesi­
ni öneriyordu) savunduğu üzere dar giysi ler, kötü hizmetçi­
ler) kaynaklandığı düşünülen bebeklik veya erken çocukluk
dönemi mastürbasyonu, 1 900 civarında doğa l bir olgu ola­
rak görülmeye haşl andı . Yaşamda do�ru dönemdeki oto­
erotizm yanl ış ya da sapıklık değil, sadece hayvanların ve
bir hayvan olarak insanın doğasında var olan bir unsur­
d u .2 1
Sorun, ardından n e geleceğiydi: Hayvanlara, çocuklara
ve il kel insanlara ait bu uygar olmayan davranış, burj uva
Avrupa ' sının sosyal düzenine hangi koşul larla uydurulabi­
lecekti ve bedel i ne olaca ktı ? Bebeklerden ve erken yaştaki
çocuklardan, Bali'deki ya da nıedeniyetten uzak yerlerdeki
" i lkel i n !>anlar"a, cephedeki a skerlere, bisiklete binen, dikiş

• l'a�o�iı ,h- ne ıı m.d k�ıııi� h ucrl'il•riıı haşkı hiin<'ll'rİ l".1 d a p.ırçaı.:ıldarı yutarak
sıııdirnıı·� ı. lı; . n.I
444 1 clı /\i�i!ilı Sdıs

m a kinesi kullanan veya çöme lmiş ça maşır y ıkaya n kadınla­


ra, t ü m ergen lik ça ğmdaki lere kadar uzanan b i r yorum zin­
ciri n i t a k i p etmek çok daha zordu. Havelock El lis, çocuk­
luk sonrası mastürbasyonunun iyicil olduğu görüşünü,
onun nevrasteninin remel nedeni deği lse de, temel nedenle­
rinden biri olduğunu iddia eden geniş bi r literatü rden akta­
rımla rda bul unarak açık bir biçimde reddediyor ve onun
uygarlığa son derece te rs düştüğü sonucuna varı yordu. " O "
derken t a m olarak neyi a nlatmak istediği yoruma açıktır.
Zaman za m a n " mastü rbasyon "u yumuşatmak için kul lanı­
lan taııımlanmamış "aşırı " sıfatı, söyledikleri ni tam anla­
mamızı güçleştirmektedir.
Fakat ona göre konu açıkça kaygı vericidir: " Kadınla r­
da, m astürbasyonun bir sonucu olara k " , ergenlik çağıııda
" tutkunun talebi ve seksin gerçek çekiciliği" " yabancı bir
kanalda " şeki llendiri ldiğinden, "hayatın daha sonraki dö­
nemlerinde normal cinsel birleşmeden kaçınma olay ı n ın
üzerinde önemle duruyorum. " " Çok aşırı ma stürbasyon " ,
onun düşüncesine göre, son derece a k l ı başında kadınlarda,
boşanmanın " tek etk ili neden i " değilse de "temel neden" le­
rinden biri ydi. Buluğ çağında yapılan mastü rbasyon, her iki
cinsiyet için de, hastalıklı bir çek in genliğe ve özsaygı yok­
sunluğuna neden oluyordu; çünkü o, k a rşı cin sten birisi ta­
rafından öpülmenin getirdiği, egoyu güçlendirici "guru r ve
kıvanç duygusu"nu yaratmıyordu.
Sonra büyüme çağında mastürbasyon yapıl masının, a k l ı
başında erkek ve kadı nlarda " belli düzeyde ruhsa l sapma­
lar" yaratabilmesi ve " s a h te ve son derece a ldatıcı fi kirler " i
besleyebi lmesi soru n u söz konusuydu. E l l is'in dayandığı
otori teye göre bu, 50ren Kierkegaard'ın çekti k le rinin ve Ni­
kolay Gogol'ün, herkesin kabul edeceği üzere, bir romancı
olarak başarısına yardımcı olan "düşsel melankoli " si nin
kaynağı yd ı . G ö r ün d ü �ü kadarıyla, her ikisi de adı çı k m ı ş
m a stürbasyonc u y d u . N o rmal sek s y a ş a m ı olma y a n s a ğ l ık l ı
yetişki n lerde m a s t ü r b a syon u n nereye kadar " norma l " ka­
b u l edi lebi leceği , cevapl a ması güç b i r so ru y d u . El lis, her va­
kaııı n ancak kendi özelinde de�erlcndirilehileceği son ucuna
l i ın mıd l'ii::: ı·ı lclt'I frlı llıı�ıncı s..ı" 445

varmıştı. Onun a k t ard ı ğı vaka lar mastö rbasyoncular ıçın


pek fazla umut veri c i d eğ i ld i . Bu vakal ar, mastürbasyona
ka rşı m ücadeleleri, " aşırı alışkan lıkla rına zincirlenmiş" ay·
yaşların ve " tütün mü ptelaları "nın m ücadeleleri yle k a rşı ­
laştı r ı l an kişileri anla tı yordu. Kı sacası Ellis, mastürbasyo­
nu, bir husus ( ha l a ta m a me n her zamanki gi bi d iye d eğer ­
l en dire b ileceğim i z yaklaşımın çerçevesinde kalan) dışında,
bedensel değilse de, sosyal ve psikolojik bir patoloji nedeni
olarak görüyordu. O, tam bir bastırı lmışın geri dönüşü ol­
masa da, kişinin uygar düzen için de ki yeri nin reddini tem­
s il e di yord u 2 2
.

Viyana analistleri ve genel olarak cinsel meseleler üzeri­


ne araştırma yapanlar arasında, ma s tü rba syon konusunda
gerçekten umutlu, iyi mser gö rüşle re sah ip olan sadece Wi"l­
helm Stekel'd i . Konu üzerine yazdığı kitabı savaş sonrasına
kadar yayı mlanmasa da, p s i ka n aliz ci çevrelerde bir süreli­
ğine benzeri bulunmayan bir kişi olduğu açıktı. Ernest Jo­
nes'un hi tap ediş b i ç i m i yl e " felaket Stekel", otoerotizm ko­
nusundaki görüşlerinin dışında da, meslektaşları arasında
karmaşık duygular uyandırıyordu . Jones'un d üşüncesine
göre, o, A l fre d Adler'den çok daha eğlenceli bir kişi l i k ve
"olağanüstü a kıcı dili ol an bir yazar"dı. Ancak "en kötü
türden ga zetecin i n hatalı ve kötü üs l ubuy l a yazıyor ve d a ­ "

h a genel anlamda "gerçeğe karşı sorumluluktan uzak bir


davranı ş" serg i li yo r d u Pek itibarlı görül meyen Stekel , oto­
.

ero tiz m in çocuk bir erişkin haline geldi ğinde ehlileştir i lme­
sinin, hiç b i r büyük man evi sıkıntı ta ş ı m a d ığını ve ma s t ür ­
ba s y on a devam etmen i n h em to p l u m he m de birey açısın­
dan oluml u etki ler taşıyabileceğini düşünüyord u . Gürültü­
lü " Onanie tartışması" sırasında Freud'la karşı karşıya geli­
şi. açıktır ki Stckel'in meslektaşlarıyla yaşadığı ve h e r sefe­
ri n d e yal n ız k aldığı çok sayıdaki a n l a şm a z lı k t a n sadece bir
tanesiydi .23
Hipnoz, ncvroti k rahatsızlıklar ve c i ns e l l i k kon ularında
bir Alına n uzman olan, konu üzerine kaleme aldığı önemli
çal ışması 1 906 'da yay ım la na n v e yaygı ı ı biçimde başka d i l ­
l ere çevi ri len, n üfuzlu A u g u s te fore l , i ıı san m �elişim süre-
44& 1 dı Kışi/ilı .Sı·ks

cinde mastürbasyonu n yeri hakk ındaki görüşlerinin ıl ıml ı­


lığı y la, Stekel'in hemen ardından ik inci gel iyordu. Forel so­
runu fü; bölüme ayırıyordu. Birincisi, sözde telafi edici mas­
türbas}'onda ki sorun (doğal arzular için hiçbir norma l ra­
hatla m a yolu bul un madığı için ortaya ç ıkıyordu ) eylemin
kend i si değil, "tekrarlayan i rade kaybı ve orgazma dönük
arzuya ga lip gelme yönündeki kararların çogu kez başarısız
ol ması ''ydı . Kadınlar bel ki bu tür duruma dayanma konu­
sunda Jaha güçlüydüler; ancak .. a lışkanlı k bir kez yer edin­
ce, tekrarlanması, şehevi arzulara direnmenin güçlüğünden
kaynaklanır"dı . Başka bir deyi şle, telafi edici mastürbas­
yondaki sorun, temelde, onu ya pmamaya çalışmak gi bi gö­
rünüyord u . Buradaki mesele, sanki tütün içerken, n ikoti­
nin, bu alışkanlığı terk etme ça basının yarattığı s ı kıntıdan
daha az sorun olması gibiydi. Yani, irade zayıfl ığının hiçbir
ciddi son ucu yokmuş gi bi bi r görüntü söz konusuydu.
Mastürbasyon u n " örnek alma ve tak l i t etmeden kay­
nak l ı " ikinci türüne gel ince, Forel, onun tehl i kelerinin
abartıldığını düşünüyordu. Aşk ve no rma l cinsel birleşme,
onu hallederdi. Ü çüncü tür, Forel'in " kalıtsa l patolojik sa­
tiryasiz" ya da " psikoloj ik e rken ge lişme" biçiminde a lgıla­
d ı ğ ı u n s u ru n ( benim fikrime göre, tı p l iteratüründe hala bu­
l unan takıntılı çocukluk mastürba syonu veya diğer patok>­
j ilere tekabül eden ) eseri olan mastürbasyon ise, büyüme
s ü recinde ki " şe fk a t ve güven" le, nazik biçimde yardımla
çözüm lenecekti . Kal ıntı denebi lecek yönler, birkaç vaka dı­
şında, çok büyük teh l i ke taşımıyordu.24
Fakat Freud'un dü nyasında, mastü rbasyon un gençliğin
çek irdek ci nsel liği için an lamını ve ilk aşamalarından son­
raya kalan vahşil iği anlatı rken bu tür nispeten ol u mlu yo­
rumlar çok azdı. Mes lekta ş larınca kon u üzerine k a psa mlı
bi r a raştı rma olara k kabul edilen bir ç a l ı şmayı kale me alan
Herınann Rohleder, mastürbasyon u , " dejen era syon" u n ,
yani cinsel liğin bi raz daha ilkel biçi mine dönüşü n bir işare­
ti olara k görüyordu. Ayrıca ınasti.irhasyonu c i n sel birleşme­
den a yıran unsuru n fantezi olduğunu d üştin ti yord u ; bu �ö­
rüş, i l kel lik yaklaşı mın a ram o l a rak uvnıan ıasma karşı n,
Yi ı n ııı ıtı \"ii�vı ldtı frlı llaşıııcı Srlı� 447

izini sürdüğümüz ve yirminci yüzyıla kadar gelen uzun so­


luklu geleneği n tarzın ı devam ett iriyordu. 2 5
Frcud'dan hemen önce ki kuşağın bir diğer büyük şahsi­
yeti olan Richard von Kra fft-Eb ing'e göre mastürbasyonda­
ki temel soru n , onun erkeklerde iktidarsızlığa ve bu yüz­
den, fiilen sapı kl ığa deği lse bile, sapıkça eylemlere yol aça­
bilmesi değildi. Krafft-Ebing, mastürbasyon un veya her­
hangi bir d ışsal faktörün, zihinsel ve bedensel derin kökle­
ri bulunduğunu düşündüğü homoseksüel duygulara ya da
" güdüler"e sebep olamayacağından kesinlikle emindi. Aşı­
rı mastürbasyon denen olgu da, aşırı ci nsel arzuya ya da ka­
l ıtımsal del i l i k ve dejenerasyona ait bir semptom değildi.
Yani Krafft-Ebing'in görüşünce, çocuk l u k sonrası mastür­
basyonu, açık bir biçimde patolojikti. O, manevi ve cinsel
açıdan gelişmenin kesil mesini temsil ediyordu: "Hiçbir şey "
diye yazıyordu, "tüm yüce ve ideal duyguların kaynağını
kirletmeye -hatta belli koşullarda kurutma ya- bu kadar
yatkın değildir. " O, "açıl mış hoş kokulu ve güzel tomurcu­
ğu soyup soğa na çevi rir" ve ge ride "cinsel hazza yönelik
kaba, hayvani a rzu "yu bırakırdı . Hem erkekler hem de ka­
dınlarda, "doğal ta tmin biçim i " ne tercih edilir hale gelme­
ye başlardı . Sonra mastürbasyoncu ların onu terk etmek ve
kendilerini eski hal lerine -ya da normal bir cinsel hayata­
döndürmek istedikleri bir noktaya ulaşırdı. Bu konuda ba­
şarılı olma i htimalleri de fazla deği ldi; çünkü böyle bir giri­
şim için gerekli ruhsal dayanakl ar, edepsizlikle geçen yılla­
rın ardından, çok yıpranmış ol urdu: Manevi değerler, kişi­
l i k, i mgelem, duygular ve güdüler neredeyse harabeye dö­
nerd i. Bu yüzden Forel gibi, Kra fft-Ebing de, mastürbasyo­
nu bı rakma çabasmdaki kaçınıl maz başarısızlığın bizzat
kendisi nin, moral bozucu ve meslektaşının inandığından
çok daha zararlı old uğunu d üşünüyordu .26
Bütün bu literatür çe rçevesi n de ba kıl dığında, mastür­
basyon artık ölüme yol açan bir olgu olarak görülmüyordu;
o aslmda bi r hastalık da değildi . O , kişinin hayatın ın belir­
li bir aşamasında ortaya çı kan bir anorm a ll i k , normal yetiş­
k in ci nsell iği ve ci n sel hazzın ın ye rine ikame edi len doğallık
dışı bi r unsur haline gel mi şti . Bunun, " doğallık dışı"111 n
"üreme dı şı " anlamına geldiği geriye dönük bir Tommaso­
cu/Aristotelesçi y a k laşımla hiçbir ilgisi yoktu. On sek iz.inci
yüzyıl başlarında ki gibi , ilerici ler, mastürbasyonun yen i bi­
çiminden söz ediyorlard ı . Ö rneği n yirminci yüzyıl başla rın­
da doğum kontrolünün önde gelen savunucularından biri ­
si, daha önceki yazarları n çoğu nun (burada hasmı nın bu
tür mesele lerle i lgili Hıristiyan ahlak teolojisi geleneği oldu­
ğu açıktı ) düştüğü "temel hata " n ın, "cinsel haz sadece bir
yan üründür" ya da içinde üremenin nihai amaç oldugu bi r
süreçtir gibi bir yak laşıma inanmak old uğu öncülünden yo­
la çıkıyordu. Durum un aslında sık lıkla bunun aksi yönün­
de olduğunu söy lüyordu. Ve ardından kendisinin mastür­
basyona dönük eleştirisi geliyordu: artık bir alışkanlık, bir
muhtaç lık içerir hale geleceğinden, ergenlikte, çoc u kluk dö­
neminde olduğundan çok daha tehlike taşıyan "zava l l ı ika­
me. " Hoşgörülebilirin sınırları , olağan cinsel i lişkini n sın ır­
larına göre belirleniyordu; tek başına sek s bu sını rl arı aşı ­
yordu. O , " n ormal çiftleşmenin rahatlatıcı v e yararlı etkisi ­
ni ortaya çıkarma k tan uzak" tı; cinsel hazzın " gönül lü bi­
çimde ve zorlayarak devreye girişi " takatten düşürücüydü
ve onun istendiği kadar artırı labi lmesi, "alışkanlığı n gerçek
tehl ikesi " ni yaratıyordu. Böylece Tissot' nun temel alışkan ­
l ığına -yapayl ı k sorununa- dön müş oluruz, ama yeni bi r
manevra yla. Mastü rbasyon, birey sel psi kodinamiklerin
muharebe alanıdır: Bebekl i k ve çoc u k lu k oyunu, yetiş kinli ­
ğin ciddi, daha düzgün hazları lehine terk edil melidi r. Bu
zorl u bir süreçtir.27

Freud, Mastürbasyon ve Benlik

Tıbbın ve organik hastalığın, tek başı na seks prob leminde·


ki merkezi rol leri ni on dokuzuncu yüzy ı l son ları i le yi rmin ­
ci y üzyıl başları nda neden kaybettik leri sorus unun cevabı ­
na yakl a�ın ış bul u n u yoruz. Aynı zamanda esk i etik pro b le­
min neden ortadan kal k ma<lı�ı sorusunun cevabına d a ya -
lünııııri Hi::,·ı lılcı r.-k Uıışııııı Sı·hs 44Y

kın bul u n uyoruz. Erik sorun, yok olmak hir yana, yeni giy­
siler içinde, yeni hir hayata ba şla mıştı. Bu n oktada anahtar
kişi Freud'dur. O, ta rtışmış olduı?;umuz birbi rinden fa rkl ı
gözlemlere anlam veren bir teori yaratmıştır. Bunun iki so­
nucu olmuştur. Birincisi. k rizle geçen yıllann a rdından, so­
nunda psikanaliz denen devri min eski görüşleri "ortaçağa
ait" yaklaşımlar gibi göstermesiydi. Yeni teori, mastürbas­
y o nun neden dikkatle korunan, kötü bakıcı ların eline bıra­
kılmayan ve kötü a rkadaşlarla bir arada bulunmalarına
izin v.erilmeyen çocuklarda bile yaygın olduğunu açıklaya­
biliyor, mastürbasyoncuların doktorlara belirttiği suçluluk
d uygusunun yanı sıra, genel h uzursuzluk hissinin, hatta ra­
hatsızl ığın nedenlerini izah edebiliyordu. Freud, mastürbas­
yonu , kendimiz hal ine gelişimize, uygarlığın b izi işe yarar
üyeler haline getirme yönündeki işleyişine ait daha genel bir
sürecin bir parçası yapıyordu. Freud ve takipçileri, bizi, so­
run hakkında radikal biçimde yeni tarzlarda konuşmaya
yöneltiyorlard ı . Ve onlar, mastürbasyonu, öncekinden da­
ha merkezi bir mesele hal ine getirmişlerdi. Bununla birlikte
Freud, modern mastürbasyonun ortaya çıkışının ardında
yatan temel etik sorunda (tekil, bi reysel benliğin sosyal dü­
zenle ili şkisi ) köklü bir değişiklik öngörmüyordu. Başka bir
deyişle, yirminci yüzyıl başları , 1 7 1 2'nin temsil ettiği tür­
den bir havza değildi; yeni bir sosyal d üzeni yan sıtan cinsel
beden çerçevesinde yeni bir sorun yoktu.
Freud'cu devrimin o dönemin toplumsal ve kültürel ya­
pısındaki köklerini açıklama çabasına girmeyeceğim. Fakat
onun ortaya ç ıktığı ortama şöyle bir bakış atabiliriz.
1 9 1 l 'de Viyanalı sanatçı Egon Schiele, kendisini mastü r­
basyon yaparken gösteren bir portresin i çizdi ( Şekil 6 . 2 ) .
Ta ri h. Viya n � psikanalistlerinin, sonrasında Frcud'un ko­
nuyu bir çerçeveye oturtmaktan ümidi kesip sadece " mas­
türbasyon konusu bütün üyle tüketilemez" sonucuna vara­
bildiği ikinci sonuçsuz Onan ic tartışmas ı " için bir araya
..

gel melerinin bir yıl öncesi ydi. Schiele, tablosunu bir ayna­
n ın önünde durarak çizm işti; resim son derece rahatsızl ık
veri c i y d i ve akıldan çı kmayacak bir kendin i gözlemi içeri-
450 fr k J\ ışi /ı/ı :-ıdıs

ekil 6.2. Egon dıi c l c , . clf- 1'1111 1 a iı iıı /llac/ı loaclı, Mlıs ı ıı ı /Jcı ı i ı ıg
( O r o porıre, Siya h Pelerin i ç i n d e , M a sai r ba syoıı Y a pa r k en ) , 1 9 1 1 . 'l a s­
r ii rh;:ı yon. Sdı ic l c 'nı n hi r e rkek ı•c hi r sa narçı o l a r:ı k k e n d i n i göz l em i n i n
ıııcr k c z i n<lt:d i r . ( A lhcrt i ı ı a , Vi rana . )
rıııııinn Hi �yı ldıı I clı fü1ş111a Sel: 4.'i 1

Şeki l 6.3. Egon Sch i clc, ııd� df-Purt raiı, ıdtlı / /a ııd 011 cııiıals ( ı plak
Oroport rc, E l , i ıı el Organ l a r ı n Üzeri n d e ) , 1 9 1 1 . iç d ii n y a ı1 l a oror ro ­
r i z ın a ra s ı ıı d :ı k i i l i şk i nin daha l i r i k b i r gö r ü n t ü s ü . ( l .eopold � l u s c u ın ,
\/ıyaııa. )
yordu : F i g ü rün gözleri , sanki bir ç ılgınl ık ya da taşkınlık
nöbeti ndeym iş gibi kocam a n açı lmı ştır ve yine de sinsi si n­
si bize bakarlar; aklı . kendisiyle, aynadak i kendi görünt ü­
süyle, bizim aramızda kalmış gi bidi r ; kolları bodu rdur ; bu­
na karşın p a rm akları , şekilleri bozulm uşsa da, yoğun bi­
çimde cinsel organ larla meşguld ürler . Bu por t reden ne ka­
dar suçluluk duygusu çı karılabili r ? Schiele'nin bir erkek
olarak k imliğini o luşturma ve kendi kendi ne hazdan kay­
naklı suçluluk duygusunu ve utancını çalışmas ına dalıil et­
me çabalarının ne derece bir parçasıd ı r ? Bunlar sanatçıyı ir­
deleme çerçevesinde daha kapsamlı sorulardır. Ancak psi­
koloj ik açıda n bu kadar zengin ve bu kadar karmaşı k bir
mas türba syon tablosu hiç olmamıştı; resmin çizildiği çevre
d ışında bunu yapmak düşünülemezdi bile . Sch iele'nin aynı
yıl yaptığı, tatlı, hafif altın rengi bir ışığın aydınlattığı , ken­
dini keşfeden, masum bir delikanlı halinde görüld üğü bir
başka otoportresinden de anlaşılacağı üzere, kendi mastür­
basyon yapışı konusunda, daha m utlu bi vizyona salıipti
( Şekil 6 .3 ).28
Cinsel suçluluk duygusu meselesi Freud'un dünyası nda
nasıl büyük bir öneme sah ip görünüyorsa, cinsel güç, öze l ­
l ik le de sosyalleşmemiş cinselliğin gücü d e ay n ı görüntüye
sahi pti . Schiele'nin bir diğer çizimine bakalım: Crouching
Woınan widı thig1ıs Spread [Saçılan Uyluklarıyla Çömelmiş
Kadın] ( Şekil 6.4 ). Kadının etekleri yukarı sıyrılmıştır ; dize
kadar olan çorapları üzerindedir ve eli, işaretparmağını çıp­
lak cinsel organının içine daha fazla sokabileceği bir du­
rumdadır. Belki suçluluk d uygusu hissetmelidir; ama biz re­
simde, böyle bir duygu yaşadığına dair hiçbir işaret göreme­
yiz. O, izleyeni öldürmeye ve y o k etmeye hazır, çılgı n bi r
Bacchae deği ldi r; söz konusu olan, cinsel organların, erkek ­
leri iğd i ş etme tehdidiyle teşhir edild iği Medusavari bir i ma j
d a değil d i r. B u bize öyle b i r kararl ılıkla bakan bir kad ı ndı r
k i gözleri neredeyse bizi onun cinsel otonomisi ve hazzıyla
boy ölçüşmeye davet eder. Resim ne kadar karm a ş ık olursa
olsun, bu kad ın k endi otoero ti k güçlerinin farkındadı r ve
bu yüzden kendini kötü hissedecek gibi de görü nmemek te-
Şekil 6.4. Egon Sc h i cle, Crnuclıiııg W11ıııa11 wiılı Tlıig/ııs Spıcad, 1 9 1 8. Bu,
18. yüzyıl resiml erindeki gibi izlc�· icilere basit röntgenci hazlar sunma k ­
sızın. kadın mastü rbasyonunu cinsel özerk lik olarak gösteren i l k görsel

tasvirlerden biridir. ( l.copold Museum, Viya na.)


454 frlı 1'ışilik Srb

dir. Elbette o, aynı zamanda, rohi, bedeni n i sanatçının g<i­


zünden insanlara sunmak olan bir modeldir; burada, sözde
tek başı na eylemi yansıtan ayna yoktur; kadrnı hem cüret­
kar he m de sanatçının profesyonel taleplerine boy u n eğer
bir poza sokan Schiele'dir. Nudc Boy Lyi ng on a Pattcrncd Co­
vcrlct [ Desen l i air Örtü Üzerinde Uzanmış Çıplak Oğlan !
( Şekil 6. 5 ) ise, bir karşılaştırma yapıl ırsa, çok daha az iddia
taşıyan bir görüntü sergilemektedir; fakat k işinin cinsel or­
ganlarıyla oynayarak kayıtsızca zaman geç irmesin i sadece
emn iyetli değil, ayrıca lirik açıdan cazip b ir hale getirmek­
tedir. Kendi içi ne yönelme, zehirli iğnesini yitirmiştir.29
Bu resimlerdeki iki unsur bizi Freud'a ve onun dünyası­
na geri götürür: bir yanda nevroz, kaygı, suçluluk duygusu
problemleri ve onların kökenleri, öte yanda cinsel enerji nin
( li bido) yön lendiril mesi ile ona anlam veren uygarlığın kul­
lanımı arasındaki ilişki. Freud'un her iki konuya yaklaşı­
mında d a mastürbasyon merkezi bir role sahiptir. Onun,
çeşitli b içimlerde sapık, her şeyde haz arayan bebeğin bir
i nsan haline nasıl geldiğine dair an latım ınd a , mastü rbasyon
kesinlikle hayati bir unsurdur. Freud hu meseleye açı klama
getirince, mastürbasyon artık uçur umun kena rındaki li bido
değil, d a ha sonraki seçkin bir analistin ortaya koyduğu
üzere, "' insan cinselliğinin prototipi " haline gelmi şti. 30 Da­
ha öneml isi, yeni mastü rbasyon teorisi, Freud için, nevroz
ve histcriyi açıklamada birbirine alternatif yol lar ola n ,
1 890'1arın ortalarında geliştirdiği ayartma teorisi ile k t' n d i
olgun l i bido teorisi arasında bağlantı k urm a olanağı sa ğlı­
yordu . Fantezinin otoerotizmdeki rolünü tanıyara k , Fre u d ,
meslek h aya tındaki büyiik atı lımı yapacaktı .3 1
l 8 9 0 'l a rı n -h arta daha da sonrasııı ı n- Freud'u mastü r­
basyonun kötü etkileri hakkında geleneksel, kl işe görüşlere
s a h i pt i ; k o nuyu ele a l ı rken, k a l bi n in deri n li k lerinde,
l 860'1cı ı·ın sonları i le 1 8 70'lerin başlarına reka bül eden
kendi b u rj u va ta rzı yetişme döneminin etk ilerinden as la
kurtulam adığından şü phelen iyoru m . M astürba syo n u n fi­
zik sel c.ıçıdan z a r arl ı ve dej enerasyon u n , b i r ned eni değilse
de, b i r i�areti olduğu n u , mastti r basyonculcır ın sı klıkla kc11-
\"inninri l'ü:vılda Tt'• lkıfrnn .'irlrı 45.�

Şekil 6.S. Egon Schicle, Nude Boy Lyiııg 011 a Paıtmı Coveı"leı, 1 909. izle­
yici bu ho� oğ l a n ı n sağ elinin ne yaptığını ya da ne yapmak üzere oldu­
ğunu tam olarak bilmez. Bu erotik kendine dönüklük i mgesinde sakin
lıi r zama n dışılık havası vardır. (leopold Museunı, Viyana.)
4 �6 frh l\işi lıll .\ drs

di lerini bi tkin hissetti k leri ni, ağrılar çektik lerin i ve nevrotik


ol d u k ların ı , ma stürb a syon yapmam n gen e l anlamda kötü
ve bayağı bir şey olduğunu düşünüyord u . Fakat sorun bu
değildi . 1 89 0 'l arın başlar ında, organi k rahatsızlı klarla,
nevroz ve h isteriyle o lduğundan daha az ilgi lenmiş ve dışsal
gelişmelerin ruhsal dünyayı nasıl etkiledi kleri ve sonra da
bu etk ileşim den nasıl gerçek bedensel son uçların ortaya
çıktığı meselesine kafa yormuştu. Her türlü kaza ve şok, be­
denin sanki nöro loj inin önemi yokmuş gibi davranmasına
yol açıyordu (histeri hakkında söylendiği gibi ). Bir şey, has­
talık ile neden arasında arabuluculuk yapıyordu Onun, .

mastürbasyonu güçten düşürücü ve nevrasteni nedeni ol a­


rak gördüğünü zaten söylemiştik. Oluşturulmak istenen eti­
olojinin temeli olarak önem taşıyan, m a st ürbasyon edim'iy­
di; fakat edimi zararlı hale getiren, tamamen psik o lojik bir
unsur -aradaki basamak- zaten mevcuttu: Kendi kendine
seks yapmanın verdiği rahatlama, onu tahrik eden fiziksel
arzunun ruhsal arzuyla bağlantısının eksikliğinden dolayı,
yeterli ölçüde değildi .3 2
Freud, kendisine ait ayartma teorisinde, bi r genç kızın,
büyük ihtimalle cinsel uyanışının erken dönemlerinde baba­
sının veya bir başkasının tecavüzüne uğraması gibi gerçek
bir travmanın, daha sonraki histerik dönüşümlerin temel ne­
deni olduğu önermesinden yola çıkıyor ve bu tür durumları
hastalarının birçoğunda gözlemlediğini öne sürüyordu. H is­
terinin çevresel başlangıcı gerçek dünyada ortaya çıkıyor,
bunun ardından psikoloj ik enerji, bir biçimde, travmadan
gelip ruhsa l dünya aracılığıyla bedene yansıyordu. Mastür­
basyon, bu erken cinsel travm anın sonucu ve dolaylı biçim­
de de karşılaşı la n semptoml a rın nedeni olabilirdi; çünkii ço­
cukta ki otoerotizmi n çok erken uyarıl ması sonuçta baskı al ·
tına alındığı ve otoerotizmle sal ınan cinsel enerji kapatıldığı
zama n , bu enerj i ifadesini h ister i k semptomlarda bul uyor ­
du. B u , iki parçalı bi r süreçti: erken cinsel uya rımın y o l aç ·
tı�ı tra vma ve ardında n mastü rbasyonun bastı rı lması.
M a stü rbasyonun h is teri n in omıya çık ışına katkıd a bu ­
l u n uş u n u n tek biç imi hu değil d i . Freud 1 895'te hi rhiriyle
. ..
l 'inııincı rn : rıf,fcı l dı flaşın,, .Seks 45 7

uzlaşmaz düşünceler arasındaki çatışmanın hastalığa yol


açıcı bir etkiye sahip olması her gün karşı laşılan bir so­
run " dur diyor ve birden başka bir adamı sevdiğinin farkı­
na varan evli bir kadın ve mastür basyon ya pan, ahlaki du­
yarlılığa sahip bir genc i örnek gösteriyord u. 33 H isterik
semptomlar, takıntılı davranışlar, hatta kuruntular (mas­
türbasyonun yarattığı suç luluk d uygusundan dolayı kendi­
ni cinayetle suçlayan kadınınkiler gi bi) bu geril imden orta­
ya çıkabi lird i . Freud, erken dönem çalışmalarında ebeveyn­
lerin cinsel istismarı ve mastürbasyona biçtiği rol konusun­
da tereddütler taşıyordu; ancak 1 8 99'da görüşleri, mastür­
basyonun zihinsel yönüne vurgu yapma doğrultusunda ke­
sin bir dönüşüm geçirdi ve böylece mastürbasyona, hem
h astalıkların çevresel nedeni hem de temelde akıl dünyasın­
daki yerinden dolayı tehlikeli bir edim rolü biçti.
• Freud özellikle Havelock Ellis'i okudu ve onun üç yak­
l aşımından çok etki lendi: Mastürbasyon fanteziyle yakın­
dan bağlantılıydı ; otoerotizm kişinin iç dünyasınd a n kay­
naklanıyordu ve n arsisçe bir özellik taşıdığı için, heterosek­
süel, homoseksüel veya fetişist dış uyarımlara bağlı değildi,
en azından onlara ihtiyacı yoktu ve son olarak, histerikler,
otoerotik hayatları çatışmal ı kişilerdi. Freud bu görüşleri
yeniden işledi: Fantezi, erken çocukluk dönemi üzeri ne ku­
rulan daha sonraki bir gelişme halini aldı. Erken çocukluk
döneminde bir şey ol m uyordu; fakat cinsel dürtünün nüve­
si söz konusuydu ve bu nüve, üzerinde daha sonra fantezi­
nin yü kseleceği, cinsel gelişmenin otoerotik aşamasıydı_.14
Freud'un bütün bu unsurl arı işin içine katarak uğraştığı bir
vakaya bakınca, onun ayartma teorisinden libido teorisine
geçi şinde mastürbasyonun nasıl geçi ş nesnesi haline geldiği­
n i görebil iriz.
Bunu Dora vakası olarak biliyoruz ve Freud'un yoru mu
da şöyledir: Kıza başparmağını emme a lışkanlığı ( bebeklik
dönemi erotizmi n in bir biçimi ) bıraktırıl mıştı ve böylece
alışkanlığına hasret ka ldığı bir du ruma sokulmuştu . Üç yıl
sonra, ba bası üzerine yoğun laşan cinsel fanteziler üretmeye
haşlamıştı. Kız, ya k l a şı k aynı dönemde, FreuJ'un ya gerçek
bir ayartmanı n ya da mastürbasyon un sonucu olabileceğin i
düşündüğü, ama her iki durumda d a onun Oedipal a şkını
besleyen biçimde, cinsel orga nları nın fark ına varmıştı. Bu
fantezi ler onu mastürbasyona yönelriyord u . Sekiz yaşında
mastürbasyon yapmayı bıra k mış, mastürbasyona yönelten
fantezi lerini bastı rmıştı ve cinsel enerjisi h isteri k semptom­
lara dönüşmüştü. Dora, Oedipal aşkından dolayı sorun ya­
şamıyordu; onun yaşadığı travma ayartıl ma değil , mastür­
basyondu. Ya da farkl ı bir ifadeyle, travma, onu cinsel or­
ganl ar a racılığıyla cinsell iğini yaşamaya başlamaya götür­
m üş olabilirdi; fakat fantezi, otoerotik hayallerinin işleyi­
şinde can alıcı öneme sahipti ve bu hayal lerin aniden son
bulması kızın problemini tetikliyordu. Büyük ihtimalle Fre­
ud, kızın ayartılma fantezilerinin, gerçek mastürbasyon için
bir paravan olduğunu düşünüyordu. Fakat ana nokta , pa­
togenezin artık giderek a rtan biçimde "iç dünya ile dış dün­
ya, ruhsal a la n ile beden a rasında kalma" sıydı.35 Ve mas­
türbasyon, Freud'un, erken çocu kluk döneminin yoğunlaş­
m a mış cinsel enerjisi ve uyarı mı (daha sonra adlandıracağı
üzere otoerotik aşama) i le fantezi ve daha sonra Oedipal
arzular· tcfrafından temsil edi lecek olan içsel istem biçimi
arasında bağlantı kurmasını sağladı. Mastürbasyonla bağ­
lantılı fantezi, onun daha sonra k i çalışmalarında olağanüs­
tü bir rol oynar hale geldi. O, tek başına yapılan ve yekne­
sak bi r eylem olmakla birlikte, Freud'un dey işine göre,
"cinsel fantezi kurmanın en fa rklı biçimleri ni o rtaya çıka­
rabiliyor"du.36 Gerçek çevresel travmanın hala bir yeri va r­
dı; ancak ona, bir ucunda zihi n sel hayatın, öteki ucunda i se
cinsel organ ların kend i kendine uyarım ına dayalı saf biyo­
lojik hazların yer aldığı karnıaşı k ilişki ler bütünü aracıl ık
ediyordu.
Freud'un çözümlemelerinin h içbirine ina n m a mız gerek­
mez; Dora elbette inanmıyordu . Freu<l' un mastürbasyon
üzerine görüşlerinin, o n un iki temel teorik duruşu a rasıııda
bir i stasyon olduğunu da kabul ermek zorunda değil iz. Fa­
kat bu anlarım, çok az yenilik ç i bir yakl aşı mda n yola çıl<an
Freud'uıı bu kadar e tki li bir konuma ( onun li bido teorisi )
rinııiııo l ii : \ ı lılcı "Irk llcış111<1 .� ı·ks 459

nasıl ulaştığın ı anlamak için bir yol sunmaktadır. Freud'un


gelişim süreci hakkındaki bu yorum, her ayrıntısıyla doğru
olsun ya da olmasın, üzerinde çal ıştığımız ayıbın, bu yir­
minci yüzyılın en etkili iç dünya anlatıcısının kafasında, ka­
riyerinin ta başından beri önemli bir yer tuttuğunu görme­
mizi sağlar.
O, otoerotizmin m acerala rının yanı sıra, bir tür özgürlü­
ğü diğeriyle nasıl değiştirdiğimize dair bütün melankolik
öyküyü ( Rousseau'yu yeni den incelemesi) , hayvanlığın öte­
sine ilerleyebilmek için içgüdülerimizi nasıl baskı a ltına al­
dığımıza dair zorlu öyküyü ( Nietzsche'yi yeniden ele alışı)
de an latacaktır. ilerici vazgeçiş, uygarlığın temel öyküsü­
dür; direnen erkek -veya daha etki lisi, kadın- bir kanun
kaçağı (ya da kahraman ), kültürün yaratılmasında üzerine
düşen rolü oynamayan bi r kişi haline gelir. Gerektiği gibi
yüceltil miş cinsel güdülerin olağanüstü gücü, "uygar etkin­
liğin idaresine" veril ir; bu güdülerin yönü "yoğunlukların­
da pek azalma olmaksızı n " değiştirilir. Onlar yok sayıla­
maz ve yönel imlerin in değiştirilmesi acı verici olabilir ( kay­
gı, nevroz, histeri, nevrasteni ); fakat kesinlikle gerekli ilk
adım, bebeklik otoerotizminin yüceltilmesidir (prototip yü­
celtme ) .37
Freud'un genel anlatı m çizgisi açıktır: oyun biçimindeki
saf hazdan nesneye yönelik hazza geçiş. Kısıtlanmamış oto­
erotizm "cinsel içgüdüyü il eride kontrolsüz ve ya rarsız ha­
le getirir" di. Kısacası uygarl ık, mastür basyon üzerinde ha­
kimiyet kurmaya bağlıydı: " Kültürel faa liyetler için devre­
y e sokulabi lecek güçler, bu yüzden büyük ölçüde cinsel he­
yecanın sapıll un surları olara k bilinen yönlerin bastırılma­
sıyla kaza n ıl ı r " d ı . Otoerotizm, bu sapıklıkların en başında
gel i yord u . Fakat Freud 'cu teo r i d e , bu özel sapıklığı hasrır­
madaki başa rısızlığın haşk a , daha özel birtakım son uçları
d a var dı ; k i hun lar, onun medeni cinsel a h l a k idealinden
çok uza k ol u ş u n d a n kay n a k lanıyord u. O, genç insanları,
sadece ha şka biriyle sekse hayır diy erek kaçınmayı umduk­
l a rı eğitim süreçleriyle ça t ı ş m a y a i tiyordu. Bura d a yine,
Fre u d ' u ı ı , u yga r l ı ğı n yara tı l m a sında oroerotizmin ro l ü n e
460 Trh Kişilih 51-hs

dai r açıl ımının yoğun karamsa rlığı nın bir başka örneği söz
konusudur: Evl ilik öncesi sekse hayır dedikten sonra , onlar
bel k i d aha da a h la ksız bir unsurun kollarına atılıyor, sonra
da suçl u luk duygusuyla ya da ul aşa bi lecekleri bi r cinsel ra­
hatlama biçimini bırakmanın yol açtığı sorunları yaşayarak
veya onu bırakma konusunda sürekli başarısızlığın moral
bozucu etkisiyle altüst oluyorlardı. Mastü r basyon, bedeli
olmadan bir şey sunar gibi görünüyor, insanın zahmetsizce
bir şey elde edebileceğini akla getiriyordu. Ve fantezi aracı­
lığıyla, kültürel açıdan tehlike ta şıyan, imkansız beklentiler
yaratı yordu. Freud bu noktada, Kari Kraus' un hicivci der­
gisi Die Fackel'den a ktarımda bulunuyordu : " Cinsel hirlı!ş­
me, mastürbasyonun tatmin sağla mayan bir ikamesi dir."
Elbette çok daha fazlası vardı: Mastürbasyon, fantezi obje­
lerinin ge rçekl iğin yerine ikame edilmesine aracılık ediyor
ve bu objeleri insan ruhuna nakşediyordu. Hepsi bir a raya
geti rildiğinde, bu, hiç de hoş bir tablo değildi. 3 8
Bu terminoloj inin büyük kısmı, doğrudan, ele almış ol­
duğumuz Aydınlanma dönemi yazarlarından geliyordu . Fa­
kat çok önemli bir nokta, bu dilin Freud'da, sadece nasıl
yoldan çıkabildiğimize değil, nasıl kendimiz olduğumuza
dair yeni ve temel bir anlatımın bir parçası haline gelmesiy­
di. Th rec Essays on Sexuality'nin Freud'u, Emi le'in Rousse­
au'su değildi. Freud'un yeni yaklaşımının önemi, onu kabul
edenlerin üzerindeki nüfuzunun ötesine taşm ı ştı . Ona katıl­
mayanlar için, bu yaklaşım, Freud'un beklediğinden nasıl
farklı bir şey olabileceğimize dair bi r teoriye dönüşmüştü.
Freud'un uygarlığın yaratılması için cinselliğin ve " uygar"
cinsel rollerin yeniden nasıl tarif edileceği hakkındaki ya kla­
şımında ki lit unsur olan mastürbasyonun yüceltilmesi , aynı
zamanda mastürbasyonun, kendin i yaratma sürecinin a lter­
natif izahına uyd u rulmasında da kriti k noktaydı. Ma stür­
basyonun bastırılması gerekli olmayınca, onu histerinin izle­
mesi de gerekmiyordu: Mastürbasyon manevi açıdan re ha ­
bilite edilirse, dış standartlarla herhan gi bir çatışma ortaya
çık mazdı. Bu yüzden Freud iki senaryo sunuyordu. Bir isin­
de, mastürbasyona yönelik iki yüzyıl l ı k saldı rı , otoerotizmin
\·iı·nı inci Hi :11ılcla lt'lı llcı�ıntı Srhs 461

cinsel enerjisini kullanmak üzere yavaşça, fakat kesin biçim­


de yeniden tarif edi liyordu. Bu versiyonda artık ölümcül bir
ayıp değil, heteroseksüelliğe dönük bir zeminde terbiye söz
konusuydu . Mastürbasyon, hem yaşanması hem de aşılma­
sı gereken bir gelişme aşamasıydı. Rahatlatıcı lık ve iyimser­
lik dozu daha düşük olan diğer senaryoda ise, dünya asla
mastürbasyonun si mgelediği unsurlara karşı güvende değil­
di; a natomi ancak büyük bir ç abayla birlikte bir yazgıydı,
yan i her zaman değil. Bu -<İnsel işleyişi, Freud'un i nandığın­
dan daha hassas ve dolayısıyla daha şekillend irilebilir gören
değerlendirme-, mastürbasyonun , 1 960'1arda ve sonrasında
tasarımlanan yeni kullanımlarına fırsat .tanıdı.
Freud'un radikal izmi (farkl ılığa net atıfta bulunulmasını
zorlaştıran , serbestçe dolaşan libido enerj isini keşfi) i le uy·
garlığı n cinsel farklılık üzerinde temellendi rilmiş görünen
normatif talepleri arasındaki gerilim, hiçbir yerde, onun ka­
dın cinsel liği nin nasıl oluştuğuna dair anlatımında ki kadar
açık değildir. Uygarlığın bedensel bedellerine katlanan, en
çok şeyden vazgeçmek zorunda kalan, kadındı.
Cin siyetten dolayı farklılaşmayan hazlarla başlıyoruz.
Freud'un işaret ettiği üzere, anal mastürbasyon yaygındı ve
aslında bu, bebeği n, içgüdüsel hazza düşman bir çevreyi ilk
keşfettiği noktaydı. Beden, cinsel orga nlara dayalı ci nsell i­
ğe gevşek bi r biçimde program lanmıştı; bun un için bile i k­
na olması gerekiyordu. O, belirti leri ta başından itibaren
söz konusu olsa da, kendiliğinden bir i şleyişe sahip değildi .
• Freud'un deyi miyle "gelecekteki büyük şeylere tahsis edi l­
miş" pen is başı ve klitoris le oynamak, "gelecekte normal
cinsel hayat haline gelecek olgunun başlangıc ı " ydı . Bunun
nasıl olacağı açık değildi: Fikrimce, Freud'un görüşüne gö­
re, cinsel organlara dayalı mastürbasyona getirilen yasalı,
bu organlara gelecekte kazanacakları anlamı y ükleyen un­
surdu. On ların ulaştıkları konum, yasa k mevki olmaların­
dan kayna klanıyordu. Freud'un düşüncesi kesindi : " Cinsel
etkinli k üzerinde gelecekteki öncelik" , bu öncelik kaderin
zorlaması olsun ya da olmasın, ··erken çocuk luk mastür­
basyonuyla saptanan bu erotoj eni k bölgede " olacaktı.3Y
462 ı .. ıı " ' �i/ık \dl\

Hem oğl a nl a rda hem de k ı z la rci a b e bek l i k m a stü r b asy o ­


n u , deva m etti ğ i ta k d i rde, " uyga r i n s arn n i l ke ol a r a k be ­
n i m s edi ği gel işme sürecinden ilk büy ük sa p ma "yı ol u şt ura ­
caktı . Cinsel far k lı la ş ma n ı n k ri ti k d ö nem i , k ı z l a r ı n u y ıı;u l a
­

dıklan cinselligi n erkeğe özgü bi ç i m ini b a st ı r ı p -y a n i kl it o ­


ri s e d ay a l ı m a stü r basy on u ve cinsel liği te rk edi p- ken d i s i ­
nin New lrıtroductory Lcctures on Psyclıoaııali sis'te be l i rtt i ğ i
üzere, "onunla yaşanan d u y a r l ı l ı ğı v e aynı za ma n d a ona ve­
rilen önemi vajinaya" "çevirm ek " durumunda oldukları e r ­
ge n l i k ç a ğ ıy d ı _ Küç ü k kızlardaki m as t ürba syon, "tümüyle
erkeğe özgü" bir cin sel organ lara d aya l ı cin se llikl e s onuç la ­
nırdı . " Klitorise daya lı mastü rba syon u n bırakılmasıyla, ak­
tiviteden belirli oranda vazgeçilir, artık pasivi te ağır ba ­
sar"dı . Bu yüzden mas tü rba syon, s a dece geli ş m en in jeni ta l
aşamasmın tanımlan ması nda d eği l, aynı zamanda onun ,
kızlarda, peni s-vaji n a i l i ş k isini n y eğl enece k tarz o l m a s m ı
sağl a y acak bi ç i mde ye niden d üzenlenmesinde de h ay ati
öneme sahipti. O, bi r kızın bir kadın haline gelişine zemin
oluşturan bir mücadele al a n ıydı ve bu dön ü ş ü m sü reci ni n
he r hangi bir aş a m a s ı nd a uğranaca k başa r ısı zlı k, korkunç
so n uçla ra y o l aça rd ı . Mastürbasy o n u n terk edil me s i , temel
yüceltme, cinsel en erjini n uy ga r lığ ı n ve s osya l d ü zenin çı­
karları doğrultusunda yeniden yönlendiri l mesiydi . Oğl a n ­
lar ve k ızl a r , erkekler ve k a d ı nl ar için mastürbasyon kay­
nakl ı suçluluk d u yg usu, bu y ü zd en basit, sıradan bi r mese­
le değildi; o, "sosyal ilkelerle çatışan" bi r edi mde n k ayna k ­
lanan s u ç l u l u k duygusuydu. Ancak bu i l k e le rin kad ınlar­
dan ta lep etti kleri, erkek lerden et ri k lerin den çok daha faz­
laydı .40
Fre u d 'cu gel en ekte çokça gö r ü l en biçimde, kadınl arın
d uygu sal meseleleri üzerine yazı l m ış 1 9.10' lara a i t bir kıta­
bın ya zarı, " norm a l olarak en b ü y ü k d u y a rl ı k merkezi , ol­
gun laşma y l a bi r l ik te , klitoristen v a j i n a l bö lgeye kayma l ı ­
d ı r " d iyord u . Gerek ergen lik ç a ğ ın da k i , ge r e k se yeti�k i n l i k ­
tek i ma stü rba syon , bu sü reci n gerektiği gibi v u k u b ul ma sı ­
nı e n g e l le r d i ; a nc a k b u de ği ş t i r ilemez bir olgu d eği l d i : '" He­
n ü z gelişmem iş bir bölgeyi e �i t ııı e k m ü ın k ii n "dü ( vaji n a
l'inııiııci l'ii � 11 lıltı frlı llcışrncı Sdıs 463

hala kurtarılabilirdi ) ve her durum d a k l ito ris, vaj inal or­


gazmın verdiği haz.da bir miktar rol oynard ı . Başk a bir de­
yişle, cinsel organlar, eğer m astü r basyon on ların uygu n ge­
lişimini enge llemişse, doğru işl e v leri doğrult u su n d a eğitile­
bilirlerdi . Anc a k mastü rbasyonun büyük bir hata, kadınl a r
içi n hem daha ön ceki bir otoerotik aşamaya h e m d e çocuk­
luk d ö nem i nin eroto j enik bölgelerine d ö n üşü temsil eden,
çifte regresi f bir eylem old uğu açık tı . Erkekler açısından ba­
kıldığında, penis, jenita l hazzın kaynağı olmaya devam edi­
yordu. Eğer bekar bir kadın, ge riliminden kurtulmak için
mastürbasyon yapmak zorundaysa, bu doktorun tavsiyesi­
ne göre, onu sadece "fiziksel a nla m ıyla sını rlı bir i htiyacı"
karşılamak üzere ya pm a l ı ydı. Ne pahasına olursa olsun
herhangi bir fa ntezi olmamalı, "durumu adatıp onu ta ma ­
men unutmalı "ydı.4 ı
· Freud'un k ü ç ü klükteki mastürbasyonun yaygınlığı na
yönelik tartışmasının (onun kaçınılmazlığı, manevi masu­
m iyeti ve gelişimle i lgili ö zgüll üğü ) 1 920'den sonraki c insel
pedagoj i üzerinde çok büyük etkisi oldu. Mastürba syon, to­
ut court 11- kötü c ül ve teh likeli bir şeyden daha çok, birey ol u ş
sürecinin bir parçası haline geldi : Mastürbasyon a şamasın­
dan geçiyo r, onun ü ze r i n de şekilleniyor ve c insel yeti şkin ler
ol u yorduk. Ancak onun bir sonraki gelişme a ş a m asında da,
burjuva A v rupalılar arasında bir şekilde ç ıpl ak ve ilk e l gö­
rünen birtakım insanları temsi l eder gi bi varlığı m sürdür­
m esi, bede n le değil, zihinle ilgili bir şeylerin yanlı ş gittiğini
akla getiriyord u . Bedensel ç ü rümen i n ye ri n i s u çluluk duy­
gusu, nevroz ya da histeri a lmıştı ; fakat bu, edimin ken d i­
si nden ziyade, onun ahlak ve uygarlıkla çatı ş masm ı n sonu­
cuydu. ( Ba zı psikana lizci teorisyenlere göre, ınastü rbasyon,
n a rsist i k utanma biçimi nin objektif s u ç luluk d u ygus u yapı­
sından ayı rt e d i l mesinin y o luydu : "Ma stürbasyonla ilgi li
suçluluk duygusu iğdiş ed ilme korkusuyla bağl a ntılıdı r ;
u ta n m a ak ı l d ı ş ı , remel ve m utlak b i r kara kter taşır. " )42

• l'r.: l\ ı s.ıcı. (ç. n. l


464 Jd Kişi /ilı <Jdu

Bu görüşler çok büyük bir nüfuza sah ipti . Tıp kitapları­


nın, hala mastür basyon un korkunç fizi ksel ve zihinsel za­
rarlara yol açtığını anlatan modern şarlatanlara ve dini öğ­
retic ilere (on dokuzuncu yüzy ılda mastürbasyon karşıtı ko­
roya geç katılan, ancak girince de bu konuda hiç susmayan )
karşı uyanlarda bulunurken başvurdukları mesleki stan­
dart halini a lm ışlardı. Bu k itaplarda tamamen açı k bir bi­
çimde mastürbasyonun bu tür etkileri olmadığı söyleniyor­
du: "Za rar, eyleme eşlik eden suçluluk duygusundan kay­
naklanmaktadır" yaklaşımı standart bir yanıttı . Daha önce
üzerinde durduğumuz psikanalist A. A. Brill, bu önermenin
ve " mastürbasyonu çevreleyen korku halesini ortadan kal­
dırma " nın onun artmasına neden olmayacağı temi natının
arkasında k i otorite olarak gösteriliyordu. Aksine, onun so­
n uçlarından korkan ergenl ik çağındakiler, gerçeği bilenler­
den iki kat fazla m astü r basyon yaparlardı . Sorun psikolo­
jikti; eylemi terk etmek için suçluluk duygusuyla tanışmala­
rı gerekiyordu. Ama onu terk etmek zorundaydılar; zira ye­
tişme çağında ki mastürbasyon " çocukluktaki otoerotizm­
den farklı bir olgu olarak değerlendirilmek" duru munday­
dı.4 3
Yeni psi koloji, yavaş yavaş ve i niş çıkışlı bir biçimde Ka­
tolik teolojiye bile girdi . Yirminci yüzyılın ba ş la rında Kili­
se'nin öğretileri hala yoğun biçimde Tommasocuydu. M as­
türbasyon bir şehvet, luxuria suçuydu. O, bu tür doğaya
karşı işlenen gü n ahl a rın en kötüleri arasındaydı. iffet karşı­
tı hiçbi r günah affedilemezdi ve kendi kendini kirletme gibi
bir günah özellikle bağışla namazdı . Bu yaklaşım 1 920'1ere
kadar tek rarlana tekrarlana devam etti. Sonraki elli yıl iç in­
de bazı şeyler degişti. 1 970'in daha uygun koşu llarından
geriye doğru ba k a n bir K a tolik yazar, Kil ise'nin son yüzyı l­
da psi koloj inin farkına vardığını beli rtiyordu. •• Eski öğreti­
de mastü rbasyonun kapsamlı ve ciddi bir günah olarak ele
almışı" seksin fizi k sel yönüne tek yanlı vurgudan ve onun
üreme meselesiyle ol an ilişkisinden kayn akl anmıştı . "Çağ­
d a ş yaklaşı mlar" çerçevesinde ba k ı l d ığında mastürbasyon
sorunu bazı ufak farklılık lar taşıyordu : Her zaman önem
rırnı in<İ ru: vı/ılcı rrlı Başına 51"lı5 465

arz ermiyor, çoğu durumda kolayl ıkla üstesinden gelinebi­


liyordu; daima tehl ike taşımıyordu ve sadece " kişinin cinsel
bütünlük sağlamasında bir başarısızlığa işaret ettiği " za­
man gerçek bir sorun oluşturuyordu . O, "cinselliği aşkın
hizmetine sokma konusundaki eksi kliği " nden dolayı yan­
lıştı. ( Evlilikteki mastürbasyon b ir başka meseledir ve res­
men bağışlanmaması yönündek i uygulama bugüne dek gel­
miştir. Elberte seks üzerine Katolik yazı nı, onun psikoloj i­
sini görmezlikten gelmem işti; tam tersine. Fakat Kilise'nin
mastürbasyon hakkında papazlara yönelik öğretisinde zi­
hin dünyasına pek fazla ilgi yoktu.) Bir başka ahlak-teoloji
kitabı Freud'un mastürbasyonun özünde bir müptelal ı k ol­
duğu yaklaşımını kabul ediyordu. O, hastalıklı, zararlı dür­
tülerin bir sonucuydu; mastürbasyoncu AA'ya giden zor­
lantılı ayyaşlara benziyordu. Ever o, zaman zaman ey leme
a ra verebilirdi; ancak zorlantısın ın kökleri çok derinlerdey­
d i ve bu yüzden ahlaki açıdan suçlu değildi . Eğer tersine bir
kişi mastürbasyon yapmaya bilinçli olarak karar verirse,
bu, " daima psiko-fizi ksel gelişmemişlik " t i ; fakat yine de
"ciddi kişi sel suç" oluşturmazdı. Yani bir başka nüfuzlu
güç de mastürbasyonun temelde, ona yöneli k dinam ik ve
kavrayı şlı bir program yaratılması gereken bir "ahlaki pe­
dagoji " sorunu olduğunu savunuyordu. Başka bir deyişle
mastürbasyon artık doğaya karşı bir suç veya tıbbi açı dan
bir tehdit değil, bir ego psikolojisi meselesiydi. Freud'cu
ya k laşım yirminci yüzyıl ortalarında her yana nüfuz etmiş­
ti . Hen üz egemenlik kura m ad ı ğ ı alanlarda da, bunu yapa­
bilmesi ni isteyenler vardı. Ele ald ı ğım ı z k onuya Protestan­
ların yaklaşımlarını kaleme alan çağdaş bir yazar, kendi ke­
simi n in , bir yandan, Kilise'nin yaptıgı gibi, cinsellik le, " ki ·
şisel gelişme " yle ilgi l i her şeyi cidd iye a l ı r ve " i n s an hayarı·
nın kayna k larına saygı " gösterirken, ma s türba s y ona yöne­
lik hoş�örü konusunda Katoliklerden ço k da ha ağır dav­
ranm akta oluşundan rahatsızlık d uyuyordu.44
Artı k öykümüzün sonuç bölümünün eşiğine gelm iş bulu­
nuyoruz. Modern tari h inin büyük kısın ma b a kıldı� ı n da ,
mastii rbas�'on, şa hsi y e t i n sını rlarına -a rzu nun, içebakışın,
hayal giicünii n , gizli liğin ve sosya lleşebil menin uç noktası­
na- işaret ediyordu . O, negatif bir kapasiteyi, genel i le özel
arasındaki doğru ilişkinin bozul masını anlatıyordu. Sonra
Freud ve takipçileri o n u, yüceltme ve uygarlaşmanın nasıl
başlad ığı na dair ya k laşımları nın kilit noktası yaptılar.
Yeni , üçüncü aşama nın ne za man başladığım kesin ola­
rak söylemek zordur. A l icenap Freud'cu değişi min en canlı
h a l i n i kazanmas ıyla aynı dönemde, sürrealizm i yaratanlar,
üstattan ci nselliklerini ve yaratıcılıkları n ı çeşitli ruhsal ha­
pishanelerden kurtarma sını istedikleri konuları ele aldılar.
Kendi cinsellik lerini ara ştırmalarında çocukça, bayağı, ah­
makça, vicda n i ayaklanma yaşayan bir grubun dokuna k l ı
içtenliği ve masum i yeti n i gösteren unsurlar çoktu. Homo­
fobi k yönler de şaşırtıcı derecede fazlaydı. Raymond Qu­
eneau, mastürbasyonun " avu ntu ya da telafi" i l e hiçbi r iliş­
kisi ol madığı, onun " kesinlikle homoseksüel l i k olarak bir
anlam taşıdığı " görüşünü sunarken, Andre Breton, Pierre
Unik ve Benjamin Peret sert bir biçimde ve bir ağızdan ce­
vaplıyorlardı: "H içbirine katı lmıyorl ardı ! " Peret, kadın im­
gesi olmadan onanizmden söz edilemeyeceği nde ısrarlıyd ı .
Fakat söylendiği ne göre, sürrealistler, onanizmi diyalogları­
nın bir parçası haline geti ren ilk ci n sel radikal gruptu: On
sekizinci yüzy ı l li berti n leri bu konuya fazla i lgi d uymamış­
lar, on dokuzuncu yüzyı l reformcu ları ise on u yerm işlerdi.
Sürrea listler meseleye derin bi r ilgi göstermi şlerdi. Kad ı n ­
l arla seksi n boşl uğunu doldurmak üzere veya değil , h e r hi­
rinin onu nası l yaptığı ve cinsel bellekleri nde nasıl bir yer
tuttuğu üzerine konuşuyorlardı. Çoğu için o, bi r başlangıç
noktasıydı: Breton 'un ci n sel açı dan uyanmasına yol açan,
"çantaları n ın altında mastürba syon yapan ö�renci ler "di ;
Peret ise, okulda peni si n i mü rek kebe bulayarak ma stü rbas­
yon yapan bi r oğl a n ı görere k cinsell iğe uyanm ıştı . Mastür­
basyon y aparken neyi hayal ettikleri ve utanç, sıkı lma ya da
doyum hissedi p hi ssetm edi kleri n i dile getiriyor lardı . ( Bre­
ton, aşı k old uğu bir kadım di.işüncrek mastürbasyon ya p ­
masın ın imkansız oldu�u fikrindeydi . ) V e ayrıcı , nıasti.ir­
basyoıı �·a pan k adın lar h a k k ın d a n e hissettik lerini de a nl a -
tıyorl a rd ı . Bunların hiçbiri, bir a rk a daş grubunun sohbeti­
nin çok ötesine geçmiyor ve ü rettikleri sanata ve yazı larına
yansımıyordu . (Sürrealist çevrenin kıyısında duran Ma rce l
Duchamp'ın h edefine ulaşmayan aşkı " bıktırıcı ta rz -kısır­
döngü- ona nizm" ol a rak tarifi, arzu hakkında daha ciddi,
bir iddiadır ama onu açmaya ç alı ş ma k [ özelli k le onun The
Bridge StritJped Barc her Bachclors, facn'ındaki gi bi! bizi baş­
k a ta rafl a ra yöne l ti r . ) K esi n ol a n oy du ki sürreal istlerin la­
tife leri ve belk i çok daha büyük meslektaşlarının sanat tar­
zı, tek ba şına seksin yirminci y ü zyı l ı n daha son ra k i dönem­
lerinde oynayacağı yen i rollere yöneli k keha netler içeriyor­
d u .45
1 960' larda veya 1 970'leri n ba şları nd a , i lki n kadın hare­
keti , daha y ak ı n tarih lerde de eşcinsel hareketiyle, 1 71 2'de
başlayan ya k l a şım önce açı k bi r biçimde reddedi ld i , a rd ın­
dan da radi kal , yeni bir kullanı m için dönüştürüldü. ins a n­
lık tari h i nde ilk kez, m a stürbasyon, bir özgürleşme tarzı,
bir otonomi, bir haz için haz i d diası , n ormal yetişkinliğe gi­
den yola yöne l ik s o sy a l k a lıplardan bir k a çış ol a ra k be nim ­
sen d i . Y a n l ı ş tarz sosyal y a p ıl anman ı n sapk ın ci nselliğin­
den, yen i ta rzda t ah ayyül edilen copl u m l a rın temel cinselli­
ği, bi rey ve diğerleri a rasında yeni bir akdin -ya da olm a yı­
şının- temeli haline geldi. Serbest m a stürba s y on , " bedenle­
rin ve h a z la rı n " a lternatif kümeleri için, serbest aşktan çok
daha fazla yen i tut k u lar taşıyordu .46 Ve elbette, bu tür gö­
rüşler, k a rş ı r yaklaşımları da bera ber inde getiri yo rd u : Mas­
türba s y o n bencillik içeriyor du � anlamsız ve a maç s ızdı, in­
s a n iliş k i lerini tahrip ediyordu, cin sel aşır ı l ı ğı n göstergesi y­
di ve birçok başka o lum s uzl u k taşıyordu. Öykü devam edi­
y o rd u .

1 960 '1ar ve Sonrasında Yeni Yönelimler

Freud'un en seçkin a rd ı l l a r ırn ıı çalı şmalarında, dikkatli


okura, mastiirbasyonun bir gü n k e n d i m i z i ve ci n sell iği m izi
yaşama b i ç i m l e rim izdeki r a d i k a l , k im i zaman ütopik, deği -
468 frk Ki�ilılı Sıfa

şiklikler için ana htar sağlayacağı izleni mini verebilecek i d ­


dialar v a rd ı r . Joyce Mc Dou g a l normal mastürbasyon u n ,
"cinsel çatışmaya cinsel çözümler bulm a k " için zorunlu ol­
duğunu d üşünüyo rdu Ama daha önemlisi , bebeği n i l k oto­
.

erotik d avra n ı şında ( başparmak emme ), tanıştığı ilk cinsel


objeyi -memeyi- düşlem leyerek onu yeniden y aratmasının
söz konusu ol d u ğunu ve dola yısıyla bunun tüm bağımsız li­
bidinal hazzın ve biyolojik ol m ay an c i n sel liği n temel i oldu­
ğunu i leri sürüyordu . Melanie K lein da otoerotizmi, bebe­
ğin kendi vücudunun içine yansıtılan bir dışsal me me olan
" haz veren bir içsel iyi meme"ni n fantezisi n i kurmasına da­
yandırıyordu; o, "içsel bir objeyle kurulan erotik ilişkiye
dair bir fantezi "ydi ve dolayısıyla adamakıllı k işiye özgüy­
dü. Helen Deutsch kızl a rdaki biseksüel fantezilerin " mas­
türbasyon karşıtı savaşta denetim altına alındığını" iddia
ederek savaşın gelgitleri içerisinde bunl arın zincirlerinden
boşalabileceklerini ima ediyord u. Bu görüşler ne denli de­
ğişken olursa olsun, modern özgürleşme vizyonları , alter­
natif cinselli k ler ve a lte rnati f topluluklar, ilk önce psikana­
lizden değil, fakat feminist örgütlenmeler ile a ltmışların al­
ternatif kültürünün pop-kültürel y o ru m lar ı n d an kökle n ­
ıniştir.47
Bu bağlamlarda bile Freud hali gün dem in onasındayd ı .
Mastürbasyonun, başka hiçbir neden olmasa bile, Freud'un
kuramlarının erkek egemenliğine i lişkin temel anları yla öz­
deşleşm iş olması neden iyle, politik old uğu düşünülüyord u .
Feministler bunu d a h a da i leri götürdüler. M a rta Shelley,
lezbiyenlik ve kadının özgürleşmesi ile ilgi li 1 9 70 tarihli ça­
lışmasında , Freud'cu anlatının dayattığı baskıcı normalli k ­
ten epey yararlanır: Sağlıklı gel işim, herh angi bi r evrede
"tutuklu ka i madan " , heteroseksüel ilişki isteğinin orta yc.ı
çık tı�ı homoseksüel bir dönem den geçmek demektir. lre ­
ud'cular a lternatif yönel imleri n çaresi o larak " kadının tek
istediıtinin iyi bi r sevişme " old uğunu i leri sürmekteyd iler.
Ama diger taraf, Freud'u n mastürba syon öyk ü sünün içerdi ­
ği p o litik imal a rı da ka vramıştı . Kon u hakk ında Play/Joy
Prcss yazarlarından hiç de a şa�ı ka lmayan bi r otorite, bu
\'irminci l'ü�)·ılılcı frll R.ışırra St'/ıs 4�9

noktaya vuruyordu . Mastürbasyon ( Morton Hum " kadın­


ları n yaptığı mastürbasyon"u kastetmektedi r ) , " zayıf ego,
düşük özsaygı ve sosyal beceri yoksunluğuyla i lgil i gerçek
bir soruna çözüm olarak" kullanılmaktaydı . Hunt, tüm bu
klitoral orgazm gürültüsünün, Freud'un kadın psikogenesi­
sine ilişkin kuramlarına sürekli ve aleni bir biçimde yapılan
saldı rı nın, "kadın özgürlüğü hareketlerindeki aşırılar"ın işi
olduğunu düşünüyordu . Ta 1 922'de, Freud'un meslektaşı
Alfred Ad ler mastürbasyonu, özell ikle " kadınlıklarından
bezmiş", "erkek baskı sı ndan korkan " ve kimi zaman -ki en
etkili sav budur- "mastürbasyonu erkeklerle aralarında k i
mesafeyi korumak için kullanan " kadınların, .. yetişkin cin­
sel kimliğinden" kaçınma yolu olarak görüyordu . Kadın
mastürbasyonunun P layboy tavşanı felsefesine uymadığın ı
söyleyen Hunt çok haklıydı . B u konudaki en kışkırtıcı me­
tinlerden bi ri, adı verilerek saldırılan ve " herkesi mastür­
basyon yapmaya büyük bir hararetle ikna etmeye çalışan"
ve kadınlara onun yalnızca iyi bir sevişme talimi olmakla
kalmayıp ( bu o kadar da fena olmazd ı ) , ne hazindir ki, had­
di zatında "en tatmin edici insan deneyimlerinden biri" ol­
duğunu söyleyen The Sensuous Woma n dı ( 1 96 9 ) .4H
'

Aslında Playboy'un endişelenmesine gerek yoktu. The


Sensuous Woman erkeklerin sevişme tekniklerini eleştirse de,
bütünüyle heteroseksüeldi: " Sevişme edimi için bir atlet gibi
idman yapmalısınız" diyordu "J." kadınlara öğüt verirken .
Ve kadınların o n u -kendilerine " şevke gelmeyi öğretmek
üzere" (burada bir kelime oyunu olup olmadığı açık değil­
dir)- kendi başlarına yapmak zorunda oluşlarını n nedeni
ise erkeklerin bu işi yapma konusunda sabırl ı ol mayışıydı.
( "J . "nin Terry Garrity olduğunu A meri kalıl a r -ve annesi­
Timc dergisinden sızan bir haber sayesinde öğrendi; Gar­
rity, başarıl ı sayılabilecek b ir seyahat ve çocuk kitapları ya­
zarıydı ; 1 969 Noel'inden hemen önce piyasaya çı .kan kita­
bı, Ncw Yarlı Times'ın en çok satanlar l i stesi nde aylarca kal­
mıştı ) . "J. " , on sekizinci yüzyılın tek başına seksle ilgili ah­
laki de-ğerlerini tersine çeviriyordu: " ! Tümüyle heterosek­
süel ve biraz müstehcen J fantezileri nizin sizi tahri k etmesi-
470 Tek Kişili� Srlu

ne izin verin. " . J.", Lady Clıatterley's Lovc r [Lady Chatterly'in


.

Aşığı l ve Gone witlı the Wi nd'den IRüzgar Gibi Geçti ) (özel lik­
le Rhett Butler'in Scarlett'ı merdivenlerden yukarı taşıdığı
sah ne ), The Story of O (O'nım Hilıaycsi ), Fanny Hill ve The
Shei1ı'e kada r pek çok kitap önermektedir. Mastürbasyo­
nun -elbette klitora l mastürbasyonun- bedene tepki verme­
yi öğretmenin bir yolu olarak kullanımı konusundaki söy­
lediklerinden dolayı kitabının çok rağbet gördüğünü itiraf
eden "J. ", okurlarına -v urgulamak için italikle- bu iş için
haftada birkaç saat ayırmalarını önermektedir. The Sensu­
ous Woman yalnızca Amerika'da değil, dünyanın büyük bir
kısmında da, en azından 80'1erin ortasına kadar, büyük sa­
tış rakamlarına ulaştı . Yazar, daha sonra, iç burkucu bir
düşüş yaşadı (ruhsal bunalım, iflas ve dağılmış bir evlilik ) ;
ama kitabı, b i r dönem oldukça yoğun bir ilgi gördü .49
The Scnsuous Woman ve aynı dönemde çıkan çok sayıda­
ki benzer yapıtta, mastürbasyonun özgürleştiri lmesinin, in­
sanın cinsel mutluluk hakkı mücadelesinin bir parçası ola­
rak ele alındığından şüphe yoktur; mastürbasyon, bedenin
yaptığı bir yemeğe karşı protesto eylemi gibidir. 50 Anne
Koedt bile, o önemli çalışması .. Vaj inal Orgazm Miti " nde,
son tahli lde, eğer orgazm tümüyle klitoral ise kadınların
cinsel doyum için erkeklere i htiyaç duymaya bilecekleri yo­
l unda daha radi kal bir görüş ortaya koysa da, şöyle ya da
böyle, bu okula dahildir. Bununla birli kte yazmış olduğu
önsöz bir özgürlük çağrısıdır: Şimdi "standart" sayılan cin­
sel teknikler, tatmin edici değillerse, bi r kenara atılmalıdır­
lar . .. Standartlar" yanlışa yönlendirici ve uygunsuzdur.
"Cinsel i stisrnarımızın bu özel yanını dönüştürecek yeni
teknik ler kullanılmalı ya da yaratı lmalıdır" .51
Aşağı yukarı Koedt'in bunla rı yazdığı sırada feminizm
ve mastü rbasyon daha açık biçimde i l i şki li bir hale gelmiş­
ti . 1 97 1 'de, daha önceki bi r broş ürün -Boston Kadın Sağlı­
ğı Kitap Kolekri fi tarafından çı k arılan "Worn en and Their
Bodies" in- biraz genişleti l m iş baskısı ol an Ou ı Bodics, Oıır-­
se/vcs: A Coursc by and for Wo111c11 yayı mlandı. Kitap mast\ir­
basyomın özgiir leşmesini ve onun hem bireysel benli k yara-
l"irrııinci \'ü;:_vı lda frk Başına Srhs 471

tamına hem de toplumun inşasına hizmet edebilecek bir ey­


leme dönüştürülmesini talep ediyordu. 2. Bölüm'de gördü­
ğümüz üzere, kitap çok büyük başarı kaydetti: 1 995'e ka­
dar dört milyondan fazla kopya sattı ve ara la rında İtalyan­
ca, Japonca, Danimarkaca; Çince, lspanyolca, Yunanca, ls­
veççe, Almanca, İbranice, Teluguca, Arapça ve Rusça'nın
da olduğu on altı dile çevrildi.
Mastürbasyonla i lgil i bölümde, hem Freud'un suçluluk
duygusu hakkındaki anlatımının ve klitora l orgazmı yadsı­
masının eleştirisi hem de otoerotizmin onayl a nması söz ko­
nusudur. Bölüm, fanteziye ve kendini keşfetmeye değer ve­
rir; mastürbasyonun bize " içinde bulunduğumuz gerçek l i k "
v e "duygularımızı kabullenmemiz v e sonra onları anlama­
ya çalışmamız" hakkında " bi r şeyler anlattığını" i leri sürer
ve cinsel icraat hakkına yönelik açı k seçik bir çağrı ve bu­
n{ın nasıl gerçekleştirileceğiyle i lgili tavsiyelerle son bulur.
Our Bodies, Ourselves kesinlikle lezbiyen cinsellik yanlısıdır;
temelde -zorunlu olarak heteroseksüel olmasa bile- top­
lumsal bir dünya hakkındadır. Önemli olan ilişkilerdir ve
mastürbasyon da onları zenginleştirmenin bir yoludur.
1 970'1erin ortalarına gelindiğinde mastürbasyonla ilgili
bu düşünme biçimi yaygınlık kazanmıştı. Ama başka ve ga­
rip biçimde gelenekselse de, daha radikal iddialar da vardı.
Ö rneğin Betty Dodson'ın i l k kez 1 974'te ve en son 1 996'da
yayınlanan yapıtı Liberating Masturbation:· A Meditation on
Sclf Love böyle bir bakış öngörmüyordu: "Mastürba syon
bizim temel cinsel yaşamım ızd ır. Seksüel temelimizdir. Bu­
nun ötesinde yaptığı mız her şey, sadece, sc lı s yaşam ı m ızı na­
sıl topluın sallaştı racağımızı seçme biçim imizdi r r vurgula ma
benim ) . " Yani kişi, yola tek başına devam etmeyi seçebi lir­
di . ( Bu kitabın baskısı tükendi; ama göründüğü kadarıyla,
Dodson'ın ayn ı konu üzerindeki çalışmalarından -bu kez
büyük bir yayıncı şirketin yayı ml adığı- biri onun yerini al­
dı : Random House ' un 1 995'te bastığı Scxfor Orıc: Tlıc ]oy of
Sclf Lovi rıg. Bu yeni başlık da, eskisi gibi, hem mastürbasyo­
nun iyicil bir narsisizme ve başk asına bağım lı olmayan haz­
za gi d e n yol oldu�un u, h em de -çok satan ]oy of Scx'i n baş-
4 72 Telı f(işililı 5flıs

l ığındaki sözcüklerle oynandığında- onun heteroseksüel


zevklerle güçlu bağları olduğunu anlatır.) Dodson, cinsel
özgürleşme geleneğine mensup diğer feministlerle (örneğin,
Lonnie Barbach ya da Nancy Friday), içsel yaşam ve kendi­
ni -kendi için- kabullenmeye yönelik bir yaklaşımı payla ­
şır. Barbach'ın belirttiği üzere, "seni seviyorum" sözü, kişi­
nin kendisine verdiği mesajdır; hayal gücü korkulacak bir
şey degil, tadı çıkarılacak bir şeydir. ( Barbach'ın, hetero­
seksüel ilişkiler çerçevesinde, mastürbasyon konusunda da
söyleyecek çok şeyi vardır. Örneğin, erken boşalma proble­
mini, kısmen, erkeklerin yakalanmamak için çabuk çabuk
mastürbasyon yapmalarına bağlar. Bu, belki gizliliğin söz
konusu olduğu durumlarda işlevsel, ama karşılıklı doyuru­
cu bir cinsel yaşam için işlevsel olmayan bir çabucak orgaz­
ma u laşma beklentisi yaratmaktad ı r. )52 Ama Barbach, di­
ğer yazarların da ele aldığı, daha geniş bir konuyu da açık­
lığa kavuşturur: Sosyalleşme ahlaki özerklikle başlar ve bu
özerk liğin bir anlam ı da cinsel hazzı kontrol altında tutabil­
mektir.
Dodson'ın mastürbasyona yönelik beklentisi, Seneca'nm
genel olara k hazla ilgili görüşünden çok uzak değildir; as­
lında belki de Dodson, tek başına sekse neo-Helenistik bir
açıklama getiren ilk kişidir. " Hoşnutluktan sürekli uzak
kalmanı istemiyorum " diyordu Seneca. " Onun senin evin­
de doğmasını tercih ederim . . . yerer ki o senin içinde olsun . . .
seni asla yüzüstü bırakmaz" diye yazıyordu büyük Stoacı
filozof, arkadaşı Lucilius'a.5 3 Bunları söylerken, Seneca'nın
kafasındaki orgazm değildi ; ama bu Dodson'ın benliğe
özen göstermeye il işkin yorumunu gölgelemez. Dodson,
mastürbasyonun kişinin dünyaya güvenle girebileceği ze­
min olduğuna inanmaktadır; o, ondan önce de vardır, on­
dan sonra da emin bir biçimde var olmay a devam edecek­
tir. Onunki ve benzer duruşlar, Rousseau'nunkinin aksidir;
sorun aynı, ama getirilen çözü m ta mamen farklıdır. Rous­
seau'ya göre mastürbasyon, toplu msal dünya nezdinde
benliğin kirlenmesini i fade etmekteydi; dol a yısıyla her biri­
mizin beraberinde ta şıdığı özel ve içsel dünya, bir sığınma
rımıinri m:yılJa frh Başına St·•s 4 7.1

ve ahlaki düşünüm yeri olarak oynadığı toplumsal rolü ar­


tık daha fazla sürdüremezdi. Dodson içinse mastürbasyon,
gerçek benliği temsil etmekted ir; kamusal alandan talepte
bulunmamızın gereği, sadece, tek başımıza sahi p olabildik­
lerimize ek bir şeyler sağlayabilecekse ortaya çı kar.
Dodson'dan aktarımda bulunmamın nedeni, görüşleri­
nin oldukça net oluşudur. Su yeni geleneğin belli birtakım
politik meydan okumala ra tepki olarak geliştirilmiş birçok
varyantı vardır: bir terapi yöntemi olarak, sağlıklı hetero­
seksüel aşka götüren bir araç olarak klitoral mastürbasyon.
Masters, J ohnson ve yaratımına katkıda bulunduklara ku­
lübe endüstrisi bu konuda iyi bir örnektir. Daha önce de
gördüğümüz gibi, onların çalışmaları birçok açıdan değer­
lendirilebilir. Bazı radikal lezbiyenler, onların vajinamn en
dıştaki üçte birlik kısmı hakk ı nda söyledikleri şeyleri aldı­
lar ve di ldo kullanımını savunmak üzere kullandılar. Yani
klitoris tek başına değildi. Kimi insanlar Masters ve John­
son'dan, klitorisin, farklı gözle bakıldığında, her bakımdan
penis kadar büyük ve önemli olduğu görüşünü aldılar. So­
run oluşturan organ buydu ve bu yaklaşımla, erkeği kıskan­
mayı, bu konuda pasif kalmayı gerektiren hiçbir şey kalmı­
yordu. Örneğin A Ncw View of a Woman's Body, klitorisin, iç
kısmı da hesaba katıldığında, penisten büyük ol makla kal­
madığını, oldukça zengin bir sinirsel dokuya da sahip oldu­
ğunu kanıtlamak için titiz, profesyonelce hazı rlanmış ana­
tomik illüstrasyonlar sunmaktadır.54
Burada özgürleşmeden ve anti-Freud'cu polemiklerden
daha fazlası söz konusudur. Her şeyden önce, mastürbas­
yon, bazıları n a , daha iyi ve daha az c insiyetçi bir topluma
ulaşmaya yönelik bir araç gibi gelmekteydi . 1 97 1 tarihli
The Furies Action Day Care Manifesto şu savla biter: " Ço­
cuklar kendilerinin ve birbirlerinin bedenlerini keşfetmeleri
ve mastürba syon yapmaları için cesaretlendirilmelidi r. " On
dokuzuncu yüzyıl radikallerince hor görülen tek başma
seks şimd i "devr imci lezbiyen politi kanın" merkezine otur­
muştu. Düşman artık �n azından münhasıra n- libertinler,
sosyalistler, neo-Malthusçular ve benzerlerinin de düşman ı
474 Trlı Kişilik Selıs

olan Ki lise, aile ve geleneksel ahlak değil, hoyrat ve baskıcı


bir erkeksiliği destekleyen heteroseksist düzenin tümüydü.
Eğer mastürbasyon, daha önceleri , olağan cinsel ilişk ini n
bastırı lması gereken kötücül eşru hu idiyse, şimdi zaferleri
bek lenen düşma nlarının yanındaydı.55 Kadın mastürbasyo­
nuna dair literatürün büyük kısmı, ille de radikal ol ması ge­
rekmemekte birl ikte, bir sosyal ortam öngörmekteydi.
Mastürbasyon, daha sık görülen bir biçimde, cemaat oluş­
turmaktaydı; k üçük haz ve destek çevreleri şeklinde bir ara­
ya gelen kadın grupları birlikte mastürbasyon yapmayı öğ­
reniyorlard ı . işte böylece Amerika'da, Tocqueville'in en çıl­
gın rüyalarında bile göremeyeceği bir sivil toplum projesi
ortaya çıkmıştı. Bu bağlamda örneğin, kadın sağlığı yazarı
ve a ktivist Rebecca Chalker'in yapıtı The Clitoral Truth: The
Secret World at Your Fingertips [Klitoral Gerçek: Parmaklar�­
nızın Ucundaki Gizli Dünya), yalnızca meseleye dair diğer
kitaplarl a paylaştığı politik mesajlar -mastürbasyonun
"doğuştan sahip olduğumuz meşru bir hak " ve tek başına
hazzın "cinselliğin keşfi için temel bir araç" old uğu yolun­
daki iddiası ya da "erkek merkezl i heteroseksüel cinsel lik
modeli . . . dramatik bir dönüşüm geçirmektedir" biçi minde­
ki umudu- açısından değil, aynı zamanda, içinde var oldu­
ğu toplumsal ağlar bakımından da önemlidir. Kitap, okur­
larına, mastürbasyon topluluklarından fayda görmüş ka­
dınların güçlü tanıklıklarını sunar ve cinsellik bağlamında
kendi kendini keşfetmeyi destekleyen örgütlerin uzun bir
listesini verir. (New Yorlı Times, Chalker'in daha önceki ki­
tabı A Woman's Book of Choices'ı "bir bağımsızlık bildirgesi "
olarak adlandırmıştır.)
Bütün kadın toplulukları bu kadar ılımlı deği ldir. Lezbi­
yenlik içinde oral seks dışındaki her şeyi istismar ve cinsel
hazzın kendisini de bir sorun olarak gören eğilime tepki
olarak, pornografi yanlısı ve sıklı k la da sado-mazohizmi
savunan bir hareket belirdi. Ya da -her halükarda- bu tür
bir yaklaşım yaygınlaştı. (Ka dınlar, peka la da, pornogrttfi­
den haz a lmaya il işkin, hakkında hiçbir şey bi lmediğimiz
kesintisiz bir tarihin sahibi olabi lirler.)56 On Our Backs der-
riı 111i11ci }'ü zyılı.ln Tdı Başına Sı·ks 475

gisi, lezbiyen pornografi nin okurları tarafından paylaşıldığı


iddiasını açıkça ortaya koymaktadır: Bir reklamda, bize
bakmakta olan beysbol şapkası takmış bir kadın, göğüsle­
rini tutarak "elimde vibratörürnle On Our Bachs okumayı
seviyorum" demektedir . Reductio ad absurdum yoluyla bir
a hlaki saflık grubunun parodisi yapılır; bu grup, sonu •• BiR
MASTÜ RBASYON SERBEST BÖLGESl"ne varacak bir is­
tekte bulunmaktadır. Boulder'daki (Colorado) bir seks ma­
'
ğazasında yapılan bir anket, kadın ların, başkalarına haz
vermek için olduğu kadar, kendi zevkleri için de vibratör
aldıklarını ortaya koymuştur. Porno filmlere, telefonla seks
servislerine yönelik yığmla rek la m vardır: •• Rubby'nin
Ateşli Seks H attı: 'Seni azdırmak için h azırım , ıslak ve su­
lu"' ve de bir sürü seks mağazası ilam (Şehvet Mağazası ).
Böyle birçok örnek vardır. Nihayet, mastürbasyon, rönt­
gencil iğe yönelik lezbiyen sado-mazohistik sahnelerde
önemli bir rol oynamaktadır; ki bunlar on sekizinci yüzyı­
lın erkek röntgencileri için tasarlanmış sahnelerden pek de
farklı değildir: " Ma stürbasyon yap dedim... ve unutma,
gelmene izin vermem için bana yal varıyorsun." Bir başka
deyişle, mastürba-syona dair cinsel politika, bütünüyle, da­
ha önceki cinsel özgürleşme hareketinde olduğu kadar kı­
sıtlı ve " i nce davranış" geleneği çerçevesinde değildir.57
Çağdaş sanatçılar, çeşi tl i olay ve tasvirlerle, mastürbas­
yona da sahip çıktılar ve özel ayıbın lekeli geçmişini, büyük
ölçüde kamusal nitelik taşıyan meselelerin izah aracına dö­
nüştürdüler. Bu sanatçılar mastürbasyonu, bir ölçüde, top­
l umsal cinsiyetle ilgili sorunlara nispeten az i lgi göstererek,
sanatçınm otoritesini ve izleyicileri i le ilişkisini sorgulama
yolu olarak k ullanmaktadı rlar. Birtakım başka çalışmalar,
mastürbasyon üzerine yorumlarıyla, feminist sanat pratiği
tartışmalarında yer ediniyor. Ve bazı yapıtlar da, sanat ve
sanatsal yaratı konusunda daha başka ne anlatırlarsa anlat­
sınlar, alenen tek başına seks ve bunun ne anlama geldiğiy­
le ilgilidirler.
Vito Acconci'nin 1 9 72 'de " sahnelediği" etkileyici, ko-.
mik ve ünlü Sccd!Jcd'i, her şeyden önce sanatsal yetkeyle il-
4 76 Tek Kişililı Stlıs

gil i görünmektedir ve sanatçının ne yapmaya kalkıştığı nis­


peten geri planda kalma ktadır: mastürbasyon (Şekil 6.6).
Ama kısa bir süre sonra, iki unsur a rasında pek fazla mesa­
fe kalmaz. Acconci üç hafta süreyle New York City'de bu­
lunan Sonnabend Gal lery'nin zeminindeki boş bir rampa­
nın altına yerleştirilmiş bir kuruda uzanıp yattı. Ziyaretçi­
ler ( " izleyiciler" ne olup bittiğini tam olarak bilmiyorlardı)
onun gizlendiği noktanın üzerinden geçerken, Acconti, gör­
mediği bu konuklara dair fanteziler ve galerideki hoparlör­
lerden yapılan yayın eşliğinde mastürbasyon yapmaya baş­
lıyordu. Burada, sanat yapmak ram anlamıyla mastürbas­
yon yapmaktır ve sanatçının yetkesi, onun nominal anlamı­
nı kabul etmek zorunda oluşumuzla doğrulanır: Onun bir
şey y apnğını görmeyiz; bütün bildiğimiz, onun rampanın
altında çay içmekte o lduğudur. Karşıl ık lı röntgencilik -ve
karşılıklı hayali angajman- göründüğü kadarıyla, fiilen
kimsenin kimseyi görmemesine dayandırıl mıştır; yalnızca
yarattığı eser sayesinde bilinen bir tanrı gibi, Acconci de
bütün bunları tasarlamıştır. (Aslı nda a rtık bu masumiyeti
yeniden yakalamak güçtür; çünkü sanatçının haftalarca sü­
ren bu performans sırasında kendi bedenini incittiğini bili­
yoruz. )58 Kısacası sanatsal yararı ve mastürbasyon, fantezi
yoluyla, yani zihin göztıyle tasarımlama yo luyla içsel bir
mimari yaratmaktadır.
Ama eğer bu performans sanat ve sanatçı hakkındaysa,
aynı zamanda mastürbasyon hakkındadır (görünüşe göre
Acconci bu işi gerçekten yapıyordu); ve Acconci yapıtı üze­
rine ne kadar çok yorumda bulunursa, bu, o kadar açığa
çıkmaktadır. " Odada, rampanın üzerinde, oraya buraya
yürüyorsunuz I rampanın altında bütün gün " demektedir,
"sizi duyuyorum, fanteziler kuruyorum, sizinle konuşuyo­
rum I sizden dolayı, sizi n için, sizinle mastürbasyon yapı yo­
rum." Bu söyleneni doğru kabul edersek, sa natçıyla " izleyi­
cinin " i lişkisi daha az didaktik ve daha çok karşılıklıdır:
müşterek bir edim ve sadece insansal etkileşimin çatlakla­
rında var olan bir ben lik oluşturma yolu olarak tek başına
seks. Yakın tarihli bi r görüşmede, A ccon c i , bu perform an-
Yirminci Y�l4a Tr• Başına Stlrs 477

Şekil 6.6. Vito Acconci, SttdJxd, performans, New York, 1 972. ( Sanat-
·

çının izniyle.)
4 78 frk J<işilik Seks

sında öncelikle, " sanki 'benlik"' bir ye re gizlenmiş " kı y­


metli bir mücevhermiş gi bi" kend ini onu bulmaya hasretti­
ğini söyler. Ama görünmeyen yabancılara yönelik fantezile­
riyle mastürbasyon yaptığı üç h afta içinde, " benliği, sosya l
sistemin bir parçası, kişiler arası bir uzamı n bir parçası ola­
rak" görme noktasına gelmişti. Bu performans, benli k veya
mastürbasyon hakkında ne a nlam taşırsa taşısın, sonuç ola­
rak, konumuz, çağdaş sanata kararlı bir biçimde girdi. Ü s­
telik artık tükenmekte olan bir konu olara k da girmedi; bu
performans, " izleyiciler" kendi üzerinde yürürken, onların
görüş alanı dışındaki yerde mastürbasyon yapan bir kadın
sanatçı tarafından gerçekleştirilmiş olsaydı, farklı biçimde
anlaşılacaktı; çünkü tarih, kadın mastürbasyonuna -özgür­
leştirici, esrik, hülya l ı ve lirik değil, tam tersine sefil, küçük
düşürücü ve kesinkes ikinci sınıf bir edim olarak- toplum­
sal cinsiyetin belirleyici damgasını vurmuştur. Sanatçının
toplumsal cinsiyeti maskelenmiş olsaydı sonuç yine farklı
olurdu. Ama asıl edim bedenden tec rit edi lmişti; orada ken­
di saf biçimindeydi: ilksel cinsel li k.59
Feministlerin görsel sanatında mastürbasyon, feminist
sanat pratiğine, politikaya ve kadının özgül tarihine daha
dolaysız biçimde gönderme yapma dışında , bu temalardan
bazılarını da ifade eder. Bu bizi hızla konu muza döndür­
mektedir. Ö rneğin Judo Chicago'nun 1 970'1erin son larına
ait çalışması The Dinner Party bir başlangıç noktası olabilir.
Bu -aynı adı taşıyan bir kitaba konu olmadan önce- bü­
yük, üçgen bir masanın (taban 4 8 fit, kenarlar 43 fit, yük­
sekl i k 3 fit) etrafında, her biri ya gerçek birisini (Christine
de Pisan, Emily Dickinson, Georgia O'Keefe, Mary Wolls­
tonecraft) ya da ana tanrıça gib i mitoloj i k bir figürü temsil
eden otuz dokuz parçalık bir yemek takımı enscal asyonuy­
du. Resimli, üzeri nde yoğun biçimde çalışı l mış, çeşitl i tarz­
larda ve gerçeğe uygunluk derecelerinde kadın cinsel organ­
l a rının kıvrıml a rı n ı ve girintilerini betimleyen bir tabak,
konuğun adının bulunduğu süslü bir a ldığın üzerine kon­
muştu. Bu ensta l asyon yalnızca politik bir tartı şm anı n baş­
langıcı olmakla kalmadı (Univers ity of the Di srict of Co-
}'irıııin<i l'i.izyılıla Trk Bıışrncı Srlıs 479

lumbia'da daimi olarak saklanmakta n , Kongre'de tartışma­


lı oturum ların a rd ından alınan bir kararla kurtuldu ), aynı
zamanda sanatçılar arasında görsel bi r tartışmanın da baş­
langıcı sayıldı . " Çalışma mızda vajinaya dair pek çok şey
var, ama çalışmamızın kendisi vaj ina hakkında değil " di­
yordu çağdaş bir sanatçı kendisi ve kuşağının Chicago'yla
ilişkisi konusunda. Gerçekten de onların çalışmaları diğer
yardımcı organlarla da -üstelik daha da fazla- ilgiliydi : "O,
dişiliğin gücünü yaymayı a maçlayan bir dil yaratmakla i lgi­
lidir." Şimdilik en önemli nokta, bu çalışmaların var olmuş
olmalar ı dır. Belki , eleşt i rel bi r yorum o l a rak, Anne
Walsh'un This Summcr 1 Learned a Ncw Way to Masturbate'i
[Bu Yaz Yeni Bir Mastürbasyon Tekniği Ö ğrendim) .. tek
başına yaşayan ve çalışan bir kadın sanatçını n yaşadığı en­
gellenmenin düşünümsel ve i ronik bir ifadesidir" ( bkz. Şe-
161 6.7). Sayfa kenarındaki kedi tırmıklarını görmeye davet
edilmemiz sanki şunu akla getirmektedir: sadece sanatçı ve
kedileri. Ö te yandan belki yastı k o kadar i ronik ya da du­
rum o kadar düşünümsel değildir; Annie Sprinkle'ın aynı
dönemdeki ( 1 992-1 993 ) performans sanatı , aslında tüm
kariyeri bağlamında ba kıld ığında, yastık sadece yastık, ye­
ni bir mastürbasyon yapma yolu da sadece yeni bir mastür­
basyon yapma yolu olabilir.
Sprinkle -kızlık adıyla Ellen Steinberg- kendisini, kadın
erotizmi ve kısmen mastürbasyon yanlısı -" ayincisi" , " baş­
rahibesi " ya da " tanrıçası" sözcükleri daha uygun olabilir­
bir " post-porno modernist"e dönüştürdü. lnternetteki ana
sayfası onu çok elli tanrı Şiva gibi gösterir; bacaklarını ayır­
mıştır, etrafında seks oyunca kları vardır ve bir dildo'yla oy­
namaktadı r. ( Sprinkle sınırlı sayıda üretil miş, imzal ı ve ci­
lalanmış kara mermerden ••aşk dildo'ları"nı -imal edilen el­
li dildo'dan k ı rk tane kalmıştır- satışa sunmakla meşguldür
şu aralar: fiyat 200 dolar, buna 6 dolarlık posta ve i şleme
gideri dahil değil . ) lnternetteki bir resmi -bilgisayardan in­
dirmeye davet edildiğimiz bi rçok resmi gibi- onu baca k la­
rını ayırmış, vulvasını n dudakları açık ve yüzükparmağıyla
klitorisiyle oynarken göstermektedir. lşaretparmağı ve or-
480. Trlı Kişili k Se�s

Şekil 6. 7. Anne Walsh, rlıis .Sunıııırr I Lcurıı ed a Nı:w Wcıy ıo Ması u rlıaıc,
1 992- 1 99.3, kareli kağıt ve sı kı ştırı lmış
k öpük üzerine mürekkeple, 20x
24x 1 /2 i nç. Konu çağd a ş fem inist san ata girm i ş duru mdadır. ( UCl.A
Ha m mcr M uscum'un izn i y l e çe k il m i ş foto�raf. Fotoğra f: Robcrt Wcde­
meyer. Sanatçı n ı n i zni yle. )
l'irnıinci lü =_yılda ft'k Boşrncı Srhı 481

taparmağının arasında , ustalıkla tutulan bir sigara durmak­


tadır. Diğer eliyle de, deri bir sutyenden taşmış göğüs ucuy­
la oynamaktadır. Artık çeşitli kolej ve üniversiteleri n gedik­
li konuk sanatçısı hal ine gelmiş ( ben b u nları yaza rken onun
programında Vassar College ve Universi ty of Oregon var­
dı), kendi tanı mlamasıyla "performans sanatçısı ve seks gu­
rusuna dönüşmüş" bu parla k " fa hişe/porno yıldızı " hak­
kında hangi değerlendirmede bulunursak bulunalım, mas­
türbasyon ve beaver shot• asla aynı şey olmayacaktır .60
Bu yirmi beş yıllık radikal porno kariyeri ve feminist
mastürbasyon taraftarlığının geçmişiyle yan yana kondu­
ğunda, Zoe Leonard'ın, Neue Galerie'deki (Kassel ) 1 992
tarihli enstalasyonu giderek daha karmaşık bir hale gelir.
Bir yanda giyimi kuşamı yerinde bir evli kadın resmi vardır;
on sekizinci yüzyıl a ait bu kadın bir örtüye sarınmıştır ve
z�nginlik ve şatafattan boğulmak üzeredir. Diğer yanda ise
genç oğlu tarafından kucaklanmış, gene üstü başı düzgün
bir kadın vardır. Kadın ellerini mahcup bir tavırla kucağın­
da kavuşturmuştur. Bunların arasında Courbet'nin bir ka­
dının apış arasını, göz alıcı kasık tüyleriyle, ön cepheden
resmettiği ta blonun , L'Origine du monde'un küçük bir röpro­
düksiyonu asılıdır; Courbet bu tabloyu Türkiye ' nin Paris
büyükelçisinin yatak odası için yapmıştır. Fakat burada re ­
sim Courbet'nin bıraktığı gibi değildir; Leonard tabloya bir
el eklemiştir. Bu yan yanalı k, görsel sanatın doğas ı ve bizim
bu sanata nasıl baktığımız hakkında bir şeyler akla getir­
mektedir: " Her sanat objesi kılık değiştirmiş bir beaver
shot'tır; hayretle bakakalınacak , sahip olunacak, sayesinde
bir benlik duygusunun türediği bir şey." Eğer eklen m iş el
olmasaydı. ve tüy tepeciğinin üzerine yerleştirilmeseydi, eğer
iki parmak tam olarak görünmeyen klitorise u zanmasay d ı,
bu hüküm doğru olabilirdi . Bu artık büyükelçinin Cour­
bet ' den satın aldığı resimdeki sere serpe uzanmış edi lgen
kadın değil, kendi cinsel organını keşfeden , kendisine zev k

• Vajinanın ya k ı n plandan gösterilmesi. ( ç.n.)


482 Tı•lı Kişilih Sı·ks

verirken seyircisini tamamen unuta n bir lcadındır. Eğer b u


röntgencilikse, resim, kesin l ikle bizim -hangi cinsiyetten iz­
leyici ler ol ursak olal ım- kendisine sahip olmaya ya da o n u
kullanmaya davet edil d iğimiz birine a i t değildir. Ondan
kendimiz hakk ında öğrendiğimiz bir şey varsa, o da, özerk­
liğin sosyalleşmenin zorunlu ilk adımı ol duğudur. Sorun,
genel o larak sanata bakmanın , Courbet'nin beaver shot'ına
-ya da onun gibi bir şeye- bakmak gibi olması değildir; bir
kadın kendisin in sahibiyken diğerlerinin -örneğin on seki­
zinci y üzyıl kadınlarının- olmamasıdır. (Her ne kadar Le­
onard'ın gerçek niyeti bunu daha i leri götürmekse de, bu
enstalasyonun hikayesi tam olarak anlattığım gi bi değild ir.
Kassel 'deki sergileme sırasında Leonard, gerçekte, Cour­
bet'nin resmini ne görmüş ne de duymuştu. Bu yüzden bir
alıntıya falan rastlamayız. Bununla birli k te o, sanatta ka­
dınların " erkek heteroseksüel arzusunun katalizörleri ola­
rak betimlendiğini, kendi cinsel arzularının ise a sla betim­
lenmediğini" gözlemlemişti . Altı arkadaşından, bu duruma
dikkat çekmek ve çare bulmak için, "kad mların arzulan ır­
lığından ziyade, kendi kadınlık a rzularını" dışa vuracak şe­
kilde poz vermelerini istedi. Her şeyden önce de konumu­
zun olanca çıplaklığıyla sergilenmesine karşı gelişecek, her
türl ü tepkiye davetiye çıkardı.) Bu enstalasyonda Le­
onard'ın i lgisi erkek bakışının her yerde hazır ve nazır o l ­
ması ve o n u n taşıdığı ya d a taşımadığı güç üzerinde değil ,
asla sanatçıya ba kmayan -ki hep sanatçıya bakılır- kadın ­
lara a i t görsel kayıtların yokluğu üzerinde yoğunlaşrnış­
tır. 6 1 Ama farkl ı bir bakış -ya da bel k i bakan ki şi- ne ka­
dar fark ettirir? Seyircileri ha bire vulvasın ı ve rahim boy­
n u n u incelemeye davet eden -buna ayrıl mış bir web sayfa­
sı o lan- Sprinkle ve tari hsel o larak onunla yan yana koy u ­
l a n Leona rd, Courbet'nin modelini y a da o n a benzer birini
bir sonraki aşamada neyin beklediği kon usunda ka fa yoran
ilk k işiler deği llerd i . Marcel Duc h am p , Hans Bellmer, ı\u­
guste Rodin, George Grosz ve en ün lüsü Pa blo Picasso da
bu konuyu k u rca lamı �lardtr. Bu yöne li m onlarla birlikte de
sona ermemiştir: l 9 9 7'de iki ge n ç Sırp sanatçı, model kad ı -
l'irnıinri Hi:yılda Trk &ışına Sclıs 483

nın daha sonra ne yapmış olabileceğ.ine dair bir video filmi


çektiler.6 2 Picasso mastürbasyonla ne özel olarak ne de bü­
yük çapta ilgilenmiştir; sanatının erotik enerjisi öylesine yı­
kıcı ve kapsamlıdır ki konumuz, yanında sönük kalır. An­
cak Picasso'nun ve başka birçok sanatçının tasvirlerinde
kadınların seksüel özerkliklerine büyük önem verildiğini
görebiliriz. Bunlar bir Aristophanes latifesinin bir varyantı
değil, bu kadınların tamamen kendilerinde bulunan erotik
güce duyulan saygıdır.
Lynda Benglis'in Kasım 1 9 74 Artforum'unda sergilenen
ünlü afişi, ilkin john Marten'in kamuya mal ettiği, bukale­
munvari mahrem ayıba dair bir başka varyantı oluşturur.
Bu çalışma, mastürbasyonu erotik otonomi ve haz alanının
dışına çıkararak doğrudan iktidar alanına sokar. Birçok ki­
şinin işaret ettiği üzere, bu afiş, kadın sanatçıya bir fallus
bahşeder ve erkek sanatçı ların fallus üzerindeki tekel olma
iddiasıyla dalga geçer. Daha doğrusu, tüm bir fallus fikriy­
le dalga geçer. Ancak sanatçı aynı zamanda, apaçık bir bi­
çimde, çifte mastürbasyonla iştigal etmektedir: Lynda
Benglis grotesk ve devasa dildo'sunun bir ucunu içine alır­
ken, sapını da sanki penisiymiş gibi sıvazlamaktadır. Ne
söylenirse söylensin, onun işaret ettiği iktidar yalnızca fal­
lusun kendisi değil, aynı zamanda onun temsiliyetiyle oyna­
maya ilişkindir. Mastürbasyonun ikililiği çok aşikardır: O
hem özerkliğin ve iktida rı n hem de sefilliğin ve acınasılığın
kaynağıdır. Verdiği hazlar gerçektir ve de yanıltıcıdı r.63
Belki de erkeklerin tek başına sekse eski gücünü yeniden
kazandırma konusunda ağır davranma l arının sebebi budur.
Belki de mastürbasyonun ifade edilmesi, eskiden beri, ada·
makıllı bir tuhaflık biçimi ola rak görül üyordu: Hepimiz
birçok kılığa bürün müş sapkınla rdık ve otoerotizmin ( ka­
dın-erkek biçi minde toplumsal ci n siyetl e re ayrılmamız veya
cinsel tercihleri mizin homoseksüellik ya da heteroseksüel lik
biçiminde fa rkl ılaşmasından önceki cinsellik) bilinç li onay­
lanması, bu durumun bi r tür i k rarı olurdu Ayrıca belki de
.

1 970'1erin sonla rından önce eşcinsel kül türün bir pa rçasını


da müşterek mastür ba sy o n oluştu ruyord u. Ancak buna il iş-
484 Trlı l<işim Srlıs

kin kanıt bulamadım. The SF Jacks -kendi İnternet sitele­


rinde duyurdukları biçimi yle, " topluca mastürbasyon yap­
maktan hoşlanan kafa dengi erkekler topl uluğu"- 70'lerin
sonunda kuruldu. The New York J acks ise -"birl ikte mas­
türbasyon yapmaktan keyif a l an kafa dengi erkekler örgü­
tü"- 1 9 80'de oluştu. Bunlar HIV'in bulun masından öncey­
di ve AIDS'in bulaşıcılığının açıklanması, sonraki yıllarda,
bu tür kulüpleri sauna seksine karşı güvenli bir alternatif
olarak çekici kılacaktı.
Ama bu mastürbasyon kulüplerinin dünya çapında yay­
gınlaşmasını sadece güvenli seks kaygısıyla açıklayamayız.
Örneğin 1 990'da kurulan the Melbourne Wankers kendini
cinsel avangard bir hareket olarak tanımlar. " Wanking,
Avustralya'da mastürbasyon (yani j acking off) anlamına
gelen bir terimdir ve wanker, genel yaklaşımlara uymayan
bir kişi olmakla birlikte, yaptığı şeye inanan ve keyif alan,
bir parça tuha f biri dernektir" diye yazmışlardır kendi web
sitelerinde. Tüm pornografik ürünler gibi mastürbasyonu
kolaylaştırma amacı taşıyan, ama aynı zamanda tek kişilik
mastürba'syon sahneleriyle dolu eşcinsel pornosu, "eşcinsel­
leri görünür kılmanın bir yol udur" ve "eşcinsel belleğinin
bir örneğidir." Daha genel olarak, üreme amaçlı olmayan
cinselliğe sahip çıkma yoludur. Rousseau yine tersten geri
dönüyor: bu noktalara değinen kitabın adı One-Handed His­
tories [Tek Elli Hikayeleri, yani "tek elle okunan kitapla­
rın" yirminci yüzyıl versiyonu.64
Hem eşcinsel hem de eşci nsel olmayan erkekler, mastür­
basyonu, eski maçovari kalıpları terk etme ve " bedenleriy­
le temasta bulunma" yolu olarak benim semişlerdir. Kimi
zaman bu, işlevsel biçimde, ( feminist literatürde <>lduğu gi­
bi ) da ha iyi bir heteroseksüel il işkinin -yeni seksüel beceri­
ler edinmenin, yakın laşmayı i lerletmenin ve sevişmeyi zen­
ginleştirmenin- aracı olarak ifade edilir. K imi zaman ise
Betty Dodson'ın neo-Helenistik yaklaşıml arı çerçevesinde
anlatılır: Toplumsal yaşama giriş aşam asında "güçlü bir öz­
sevgi" geliştirmek ya da " otantik bir güç" bulmakla bağ­
lantılıdır o; "kend ine dokun mak özsaygı y aratır" ; hazzı tek
l'irnıinri Yü:::yı lda Trh Başına St>hs 48 5

başına yaşa mak " onu başkasıyl a pay laşmay ı da olana klı
hale getirir." Kısacası on sekizinc i yüzyıl baş aşağı durmak ­
ta d ır . Mastürbasyon, sosyal dünyada etik biçimde yaşaya­
bilecek benlik türünü yaratır. Ve son olarak, bu daha yu ­
muşak, daha nazik erkeksilik için mastürbasyon , Ta nrı'ya
yaklaşmanın bir yoludur: " Kendini sevme" Tanrı'yı sevme­
nin bir biçimidir; " fal l us , bir mysterium tremendum'dur"/
" orgazm, akıl sır ermez bir deneyimdir . " Çeşitli mastürbas­
yon tarzları çeşitli ruhani pratiklerle b irlikte an ılmaya baş­
lanmıştır: Tantracı, kaba panteist, Yogacı, vb. Doksan beş
k a d ın ve erkeğin tek başına haz deneyimlerini anlattıkları,
Joanie Blank'ın 1 996 tarihli derlemesi, belgesel bir dönüm
noktasıdır. 6 5
Elbette, erkek sanatçılar -hem eşc inseller hem de eşcin­
sel olm ayanlar- mastürbasyonu aynı zam anda ken dini keş­
fetme, kendini yaratma ve bir kamusal pol itika sorunu ola­
rak benimserler. Diğer bazıları -burada akl ımda, sanatçı
Susan Rothenberg'le yaşayan ve kendini bir heteroseksüel
olarak tanıtan, her ikisi de 1 98 5 tarihli Masturbating Man
[Mastürbasyon Yapan Adam] ve Sex and Death / Doub le
69'daki [Seks ve Ö lüm I Çifte 69] sade, sıska neon ı şığı fi­
gürleriyle tanınan Bruce Naum a n var- mastürbasyonu, di­
ğer seksüellik türleri karşı sı nda, mekani k, keyifsiz ve biri­
nin kendisi ya da bir başkasıyla yakınlaşma um u d und an
düşünülemeyecek kadar uzak bir etkinl i k ol arak gösteri r­
ler. Ancak Whitman'ın l irik homo-erotizm geleneği de,
Wojnarowicz'in, 1 978-1 979 tarihli, dostu Brian Butte­
rick'in, sanatçının kültür kahramanlarından birisi olan
R'i mbaud'nun kiml iğine bürünerek -asl ında bir maske kul­
lanarak- işbi rliği yaptığ ı Arthur Ri ınbaud in New Yorll'u !Art­
hur Rim b au d New York'ta J ( Şekil 6 . 8 ) ya da Robert Ma pp­
lethorpe ' un Bill'i gibi ça l ışma la rda yaşamayı sürd ürür.
Mapplethorpe'un çalışmasında, her iki çerçevede, b i r ada­
mın, koyu re n k l i , sertleşmiş bi r penisin yer a ldığı sol uk be-

• C)ık büyük �iz. lç.ıı. I


486 ll'k K.işi lilı Sdıs

yaz renkli pelvisini görürüz. Ada mın bilezi k l i bileği tanım­


sız bir boşl uğun içinden çıkmaktadır; oldukça zarif eliyle,
okşam�yı sadece ima eder biçimde organını tutmaktadı r
( i kisi arasında sadece uza nan elin yönü farkl ıdır) . İki gö­
rüntü arasın da simsiyah bir boşl uk vardır; bu boşluk ikili
bütüne -ve de mastürbasyona- neredeyse hüzünlü bir nite­
lik katma ktadır. Bugün artık, bu i mgelerin var oldukların­
dan ve tek başına seksin etik merkeziliğine i lişkin on seki ­
zinci yüzyıl anlayış ını içerdiklerinden v e bu anlayışın önce
on dokuzuncu yüzyıl şiir diline, ardından yirminci yüzyıl
sonu New York' unun çok farklı eşcinsel dünyasına geçişi­
ne som u t birer örnek oluşturduklarından öte bir şeyler söy­
lemek için vakit çok geçtir.66
Bu cinsel ve sanats a l eği l imler, 1 960'lardan bu yana
A merika'da yaşanageldiği iddia edilen ahlaki çürümenin
muhafazakar eleştirisi açısından bir paratoner işlevi gördü.
" Kültür savaşları" denilen bağlamda, mastürbasyon, açık­
ça ve karmaşık biçimde politikleşti. Amerikalı lar Beyaz Sa­
ray' ı n mastürbasyonla ilgili görüşleri olduğunu öğrenme­
den önce, biz Sağlık Bakanı Jocelyn E lders'ın bu görüşlere
katıl madığını öğrendik. Başkan Biti Cl inton, Elders'ın işine
son verdiğini açı kladığı Mia mi'deki bası n toplantısı nda,
yaptığı i şi n pol itikayla hiçbir ilgi si n i n olmadığını iddia etti.
Elders'ın, mastürbasyon un kamu sağlığı açısından ya rarlı
olduğunu açıkça onaylaması, Başkan'ın deyişiyle "yöneti­
min politikaları ve benim kişisel kanaatlerim le ters d üşmek­
ted i r " şeklinde karşılık buldu. Elbette Elders'in görev ine
son veri lmesinin gerçek nedeni ne bu ne de -basının i leri
sürd üğü gibi- onun, çocukların cinsellik eğitimi derslerinde
mastürba syon yapm ayı öğrenmeleri gerektiğini söylem esiy­
di. Frank Rich'in Ncw Yorll Timcs'ta " The Last Taboo " !Son
Tabu 1 başl ığıyla kaleme a ldığı köşe yazısında bel irttiği gibi,
" Başkan, mastürbasyon derslerine i htiyaç duyan bir inin,
bi r okul a devam edebi lmek için gerekl i ola n . asga r i zek a se­
viyesine sahip olam ayacağını bilir" d i. El ders Al D S , evi i lik
öncesi seks ve uyuştu rucu kullanım 1 11 1 11 suç olmaktan çıka­
rı lması kon u l a rı n d a k i açı k sözl ül üğü y üzünden pe k çok ki-
)'ınıı irıci )'ü :yılda fell Başma Se/ıs 487

ekil 6 . 8 . D a v i d Wojııarowicz, Art lııır Ri rı ı baııd i r ı cw Yorlı, 1 978- 1 9 79.


Bu cşc i ıı sc l sanatçı n ı n ça l ı şma ında ma t ü rbasyoıı, Wa lt \Xlhirm an'ı ıı Lc­
a ves o f .rass' ın d a n 1 imcn Y aprakla r ı ] ba zı l ir i k öze l l i k le r ta şıyor. ( Oa ­
vid Wojııa rowicz ve PPOW Vakfı ' nı n iz ıı i y l c . )
488 Tf"k Kişilik 5rks

şiyle, özellik le de muhafazak arlarla ters d ü şm ü ştü ve ABD


yön eti m i de onun, neden olduğu sorunlara değme yeceğin e
karar vermişti. Fakat söylendiğine göre Elders'in sonunu
hazırlayan olay, bir basın toplantısında k e ndisi ne sorulan
bir soruya cevap verirken "M" harfiyle başlayan bir sözcük
kullanması olmuştu. 67 Tabii ki onun bertaraf edil mesi, ba­
zı şey lerin , edeplice de olsa, halkın gündemine sokulamaya­
cağını göster m ekteydi. Bugün e dek an a akımlara mensup
hiçbir politikacı, mastürbasyonu a h laki açıdan masum ve
toplumsal açıdan uygun bir cinsel pratik olarak kabul et­
meye yanaşmamıştır.
Bununla birlikte, k ültür savaşları medyada deva m edi­
yor ve mastürbasyon, l iberal bireyc ilik ve ondan çekinenler
arasındaki mü cadelen in tam o rt ası n da yer al ma ktadır . Bir
tarafta, dinci sağ, mastürbasyona şiddetle k arşı çıkma kta­
dır. Ö rneğin, Christian.Answers.Net sitesi Aydınlanma ' nın
bu günahk a r çocuğuna sözüm ona Kitabı Mukaddes'e da­
yalı bi r yorum getirir. " Ben bir Hıristiyan'ım ve utanç veri­
ci bir sorunum var" diye yazan genç bir adam, " mastürbas­
yonun Tanrı'nın gözünde suç olup olmadığını öğren mek i s­
tiyorum" der. Sanal rahip Dawson McAll ister, Kitabı Mu­
kaddes'in konu hakkında açık seçik bir şey söyl emediğini
kabul ederek şöyle bir cevap verir: " Seksi, insanı 'yalnızlık­
tan ' k urta rmak için yaratmıştır Tanrı. " (Tekvin 2 . 1 8 kay­
nak olarak gösterilir ; ama metinde tam olarak böyle söy­
lenmez. Böl ü m, tüm hayva n ları n ve kuşla rın yar a tı lma s ının
öyküsüyle başlar ve 2:21 -24'te Havva 'nın y ara t ıl m ası n a
dair bir versiyonla ve A dem'le Havva 'nın birbi r lerine yapı­
şacağının belirtilmesiyle ve "bir beden olacaklardır " i fade­
siyle bi te r . ) Üstelik McAllister c inse l fan teziye n e redeyse
d a i m a m ast ü rba s y o n u n eşlik e ttiği ne di kkat çeker: Hayal­
ler, fi lmler ve fotoğraflar, i n sanlara, cinsel fa n tezi ler k u r­
m a k için gerekli olan m al z e mey i sağlar. Tanrı b u kon uda
n e t ti r : " Kim k i fantezi lerinin peşinden koşar, b a si reti bağ­
l a n ı r . " Ve son olarak, McAllister, mastürbasyonun, sağl ı k ­
lı cinsel ilişki n in yerine i k ame edi len bi r edi m, d u ygus al bir
destek haline gelebileceğini söyler. Bu b i z i m vaiz, geçen üç
l'ir111 inci l'ii :yılda fr� Ba�ına Srlıı 489

yüzyılda konumuz hakkında ortaya konan görüşleri ger­


çekte okumamış olsa bile, sezinlemekte ustaydı.
Amerikan dinsel fundamentalizmi, hiç beklenmedi k bi­
çimde, tek başına seks konusunda, çağdaş Fransız edebi ve
felsefi kültürünün zirvesinde kendisine yandaş bulmuştur.
Michel Houllebecq'in yakın tarihli sansasyonel romanı Les
Particules Elementaires [Temel Parçacıklar], mastürbasyonu,
altmışların ve yetmişlerin cinsel devriminin ve onun teşvik­
çilerine yenik düşmenin doğurduğu fiziksel ve ruhsal tehli­
kelerin en sefil belirtisi sayar. Bu postmodern mutluluk ara­
m a serüveninin iki başkarakterinden birisi, bir mastürbas­
yon takıntılısıdır. Sonunda delirme noktasına gelen bu ada­
mın erkek kardeşi, yani romanın diğer kahramam i se, mas­
türbasyon yapmakta başarısızdır. Kendi bedeninden soğu­
ması, onu, biyoteknoloji çerçevesinde, insanın cinsel tatmin
atayışına yönelik, bedenden soyutlayıcı bir çözüm bulmaya
götürür: öznelerin arasında olanın ve fiziksel bozulmanın
yükünden kurtulmuş, saf bir fiziksel mutluluk. B�nlar eski
teranelerdir; sadece bilimkurgunun getirdiği çözüm farklı­
dır.
Öte yandan televizyon ağı ve Hollywood fil mleri, Ona­
n ia ' yı yaratan kültürün ( ticari kaygının yönlendirdiği bir
k ültürdür bu) bütün ahlaki ikircimliğin i sergi lemektedir;
korku, utanç ve sefillikle ustaca h armanlanmış bir iç gıcık­
lama söz konusudur burada. Başka her yerde gördüğümüz
özgürleştirici, estetik ve genel olarak kurtarıcı itkiler, iş ko·
numuza gelince nadirdir. Popüler Amerikan sinemasında
erkekler ve erkek çocuklar sık sık " bu işi yaparken" yaka-
1
l anırlar ve küçük düşer, alaya alınır ya da duygusal olarak
h ırpalanırlar. American Pie'da [Amel"ihan Pastası! Jason
Briggs, erekte olmuş penisine bir çorap geçirmiş ha lde ş ifre·
li bir kablolu televizyon kanalında porno film izlerken ebe­
veynleri içeri dalar; tüm lıikaye� vajina yerine kullanılan bir
elmalı pasta hakkında ikinci sını f bir güldürüdür. The App·
renticeship of Duddy K ra vi tz:' in, fil me adını veren kalıramanı
uyandığında oda arkadaşını o işi yaparken bulur ve " Ne­
den diğer elini kullanmıyorsun? Farklı biriyle seks yapıyor·
490 Tek Kişililı St'lıs

muşsun hissi v erir" gibisinden bir espri yapar. A merican Be­


au ty ' de !Amerilıan Güzeli ) Kevi n Spacey d u şta mastürbasyon
yaparken g örünür. Başka bir sa hnede bunu yatakta yapar;
çıkardığı sese uyanan karısının, gördüğü şey karşısında gu­
ruru incinir. Ağız dalaşına tutuşurlar. Something About
Mary'de Ben Stil ler'ın " piposunu temizlediği " sahne gro­
tesktir: Stil ler, spermini lavaboya fışkırtır; m ü st a kbel kız
arkadaşı da onu saç j ö le s i sa n ıp o amaçla kullanır. Bad Lie­
utenant'ta Harvey Keitel 'ın oynadığı karakter, içinde iki kı­
zın olduğu bir arabanın yanında durmuş mastürbasyon
yapmaktadır. Bu mutlu bir tablo deği ld i r. 68
1 990'ların kült komedisi Seinfeld " hiçbi r şey hakkında"
bir şovdur ve bu yüzden de -on sekizinci yüzyılın eğer mas­
türbasyonun önüne geçilmezse bizi tüketeceğinden korktu­
ğu- tekbenciliğin ve ben merkezciliğin k u s u r s uz örneğidir.
Onania'nın d i l lendird iği tehlikeler, dizinin i lk kez 1 8 Kasım
1 992'de yayımlanan " The Contest" (iddia l adlı elli birinci
bölümünde karşımıza çıkar. Başkarakterler mastürbasyon­
dan kim en uzun süre uzak duracak diye bahse tutuşurlar.
ilk kaybeden, başka bi r dairedek i çıplak kadını görünce da ­
yanamayan K ramer olur; El a ine , j o h n F. Kennedy jr.'ı bi r
an görd ü k te n sonra fantezi lerine y eni k d üşer ve üçüncü ola ­
rak da Jerry teslim ol ur. George kaza nır. George, d a ha son ­
raki bölüm lerden birind e ( a ltm ış a ltıncı bölüm, 'The Puffy
Shirt " ( Kabarık Göm l e k ] , 23 E yl ül 1 993), elinin m odel ola­
rak k u l lanılacağı bir an l a şma i mzalad ığında yen i patronu­
nu p armak l ar ı n ı n güven li ol<i.uğu konusunda temi n. eder:
O, mastü rbasyon y a p m a m a iddiası n ı kazanmışt ı r . Model­
li k işini daha ü nce yapa n k i şi n i n , o n arin e lleı:i o malum iş­
ten d 0 l a y ı huruşunca, mes l e k haytıtı m a h v o l ınu�tu. Ve son
bölümde Georgc nihayet y a l a n süylediğini itiraf eder; dola­
yı s ı yla J e rry kaz a n m ı ş ol n r. Bun lar ta m o larak Aristopha­
nes'in e s pr il e r i d eği ld i r . B u n l a r 1 7 1 2' d en scm r a orta ya çı­
kan, freu d ' u yaşamış v e geçnıi ş ön yaq�ılara, ina tçı suçlara
i l i şk i n irnn i k bir ha k ış �ıç ısı gd işti mı iş olan i n s a n l a rı n üret­
t i ği es p r i l e rdi r. Ne v a r k i b ü t ü n s o fi stike öze l l i k leri n e rağ­
men bu k o m i k s k eçl e r cm sek ıziııci y ü zy ı l ı n serbes t h ı r;.ı k t ı -
\'irrııinci l"ü::: yı lıl<1 frlı Haşııw 5ı•lıs 49 1

ğı su ç luluk d u ygus u ve takıntı şey tanlarını bedenden ta ma­


men ç ı k armam ı ştır.
Bununla birlikte, mastürbasyonu modernitenin kötü eş­
ruhu haline geti ren Ayd ı nlanma cinsel etiğinin İnternet ça­
ğında çözülmekte ol d uğu n u n işaretleri vardır: lnternetteki
sesler olağanüstü ölçüde artmakta, on sekizinci yüzyıl ba­
sım kültürüne ait s ı nı r l a m al arının pek çoğunu aşan yeni bir
medya doğmaktadır. İnternet insanlara, fantezileri n i ve a r­
zularını, tıbbi, dinsel, a i levi ya da pedagoji k otoritenin di­
sipline edici sesinden ve sansürden azade biç imde değiş to­
kuş etme ol anağı sunmuştur. Dij ital dünyada Ona n ia, Tis­
sot, Cam pe , Salzman ve onların a krabalarının sayısı, a h la ­
k i müla h aza l a rdan v e d e ölüm, h asta l ı k ve delilik te hl i ke­
sin den m ua f bir şekilde on binlere katlanıyor . Mastürbas­
yon yalnı zca bi reyin kendi kendini keşfetmesine kaynaklık
et mek l e ka l mamış, aynı z ama n da hayal gücünün ve o n u n
sonsuz olanaklarının k utsan masıyla kendini gösteren yeni
bir cinsel sosyallik biç i m i n i n temelini de oluştu rmuştur . ( Bu
yeni topl uluğu kutlamak için 1 990'ların sonunda günd e me
sokulan "Ulusal Mastürbasyon Ayı '' , Onan ia'da sa v unulan
d eğe rl e ri n şe n likli bir tarzda tersi n e çevri l m esini i fade eder.
l b k z . Şe k i l 6. 1 ] ) .
Her mastürbasyon fantezisini haya l ed ilebilir k ılaca k
y ü z b i n lerce p o rn og ra fi sitesi var, ama asıl yeni o lan, sana l
o r ta m d a k i on a n i st t o p l u l u k l a rı n a r t m a s ı d ı r . Ja ck i n
World ' ü n o n be şi n c i yıldönüm ü anketini 5 . 000'in üzerinde
genç erk ek ( o r ta l am a ya ş l a rı 2 2 , 8 ' d i r) ceva plandırmı ştı;
bunla rı n üçte b i r i , s i te y i , a k r a n l a rı n ın ko n u yla ilgili ne dü­
ş ü n dük l e ri kon u s u nda d a h a fazla şey öğre n me k için ziya ret
e ttiğini söyl eme k tey d i . ( Ya k l a ş ı k üçte biri yeni tekn i k l e r öğ­
ren mek için bağl a n m ı ş t ı , kal a n üçte biri i se ilginç b u l duğ u
için . ) Bu s i t e d e k i " h a fta n ın so r u s u " n a veri len y a n ı t la r Tis­
sot'nun edineb i l diğinden çok da h a ge n iş bir d eney i m zen­
g i n liği sun maktadı r ve nered eyse hepsi otoe roti z ıni ıı verd i­
ği hazl a r hakk ı n d adı r. Bun l a rı k i m ler okur ve k end i le r i n i
k a p t ı rd ı k la rı nd a ne y a pa r lar , t a m o l a rak b i l m i yoruz.f·9 Fa­
kat si ber-uza y ı ıı bu m u h a bbetin hoy u t u ıı u büyük öl çüde
492 frll Kişilih Srlıs

genişlettiğini ve erotik bir top! uluğu mümkün kıldığı nı bili­


yoruz; bu toplul uğun arzuları , 1 7 1 2'de kurulmuş b ir ikti­
dar alanının içine öyle kolayca dahil edilemez.
Dünyanın gündemine küçücük bir yazınsal ürün -para
kazanma derdinde olan sa hte bir hekim tarafından yazılmış
seksen sekiz sayfa lık bir broşür- sayesinde giren bu "yara­
lı vicdanın elemi ve ıstırabı "nın tarihi, aslında yaşanıp bit­
memiştir. Birçok ciddi erkek ve kadın, ki bunların pek ço­
ğu geçen üç yüzyılın önde gelen düşünürleri ve sanatçıları­
dır, bir zamanlar etik açıdan pek de önemli olmadığı d üşü­
nülen ve bugün kimilerine şaka gibi gelen bu edim hakkın­
da uzun uzadıya kafa yordular. Yüzyılımızda, Büyük Sa­
vaş'ın doğu cephesinde yer alan genç Wittgenstein'ın, o
ölüm ve kıyımlar ortasında, mastürbasyon yapmaktan do­
layı manevi ıstıraplar içinde olması tuhaftır ve rahatsız edi­
cidir; tıpkı Rousseau'nun, çok daha rahat koşullarda ken­
dini harap etmesini hala yerli yerine oturtamamamız gibi.
Potansiyel olarak otarşik tek başına cinsel haz, hala anlaya­
madığımız bir şekilde, modern insanlığın iç dünyası n a do­
kunmaktadır. Tek başına seks, çağımızda başka hiçbir cin­
sel tercih te görülmeyen biçimde, kendi kendini ke�if i le
kendine aşırı yönelme, arzu ile aşırılık, mahremiyet ile yal­
nızlık ve masumiyet ile suçluluk arasında salınıp durmakta­
dır.
NOTLAR

1. BÖLÜM

1 '. 4. baskı, s. 63; 1 7. baskı, s. 70-71 . Bu iki baskıyı alıntılıyorum; çünkü


dördüncü baskı bir lngiliz ya da Amerikan küt üpha nesinde bulunabilen
en eski baskıdır.
Onania; or, ılıe lıeinous sin of self-polluıion, and ali its friglııful conscquences,
in boıh sexes, considtrtd, with spiriıual and plıysical advice. . . (Londra: yazar
için ba sı lmış ve N. Crouch, P. Varenne ile J. lsted tarafından satışa sunul­
muştur, (1718?)). Tarih güvenil ir d eğil dir; bazı kütüphane ka talogl arı,
dördüncü baskının tarihini 1 725 olarak verirken, bazıları da beşinci bas­
kının tarihini 1 720 olarak göstermektedir. Yayımlanma sürecini ve çeşit­
li bask ıların tarihlerini s. 1 5-22, 204 ve n. 1 32'de tartışıyorum. 1 71 8 ta­
rihinin doğruluğundan kuşk uluyum . On yedinci baskıya atıfta bulunuyo­
rum; çünkü bu, seçkin lsviçreli doktor S. A. D. Ti ssot' nun kütüphanesin­
de bulunan ve onun çalışmaları sayes inde Encycloptdie'ye girmiş olan bas­
kıdır. Onania: or, ılıt heinous sin of self-pollution, c:ınd ali its Jriglıtfal conseı,u­
tncı:s (in both sexts) consideraJ ( l,ondra: C. Corbett için basılmış ve onun
tarafından satışa sunulmuştur, 1 752). Bu kitabın dışında, sayfa numara­
larını hem Onc:ınia' n ı n 8. baskı sı nın (londra: E. R umball tarafından T.
Crouch için bası lmıştı r, 1 723 ), hem de onun Elı'inin (Londra: T. Crouch
için basılmıştır, 1 723) Garland Press tarafından ye ni den yayımla nan
(New York: Garland, 1 986 ) ha li nden aktardım.
Baskı süreci hakkında bildiklerim temelinde, on sekizinci yüzyılda ki bas­
kı l arın iki bin kopyaya ulaştı ğı n ı söylemeni n m uhtemelen doğruya yakın
bir ifade olduğunu be lirte bi li rim . Bunları yazanların k i m li ğini belirlemek
o kadar kolay değildi r. Mastürbasyonun tehlikeleri hakkındaki kısımlar,
ya za r ile bir hek im arasındaki bir işbi rli ğini akla geti ren tıbbi ıanııımlar­
dan kesi nlikle farklıdır; ancak yazar aynı za manda başka birinden söz et­
meksizin, eğer sorun yaşayanlar biraz zaman ayırır ve bel irlenmiş kita p-
494 frlı Kişililı Sı·lıs

çılara ka palı za rf içinde ücretini bırakırlarsa, karma şık vakalar konusun­


da da yardımcı olacağını söylemektedir. Arm:a , belirıtiğine göre, belirli
bir ücret karşılığında posta yolu yla da yardım edecektir. Bu, bcrıiın Oııa­
ııia'yı kaleme alanın cerra h ve pornografi ya7.arı John Martcn olduğu fik­
rimle uyumludur. Bkz. s. 22-25.

2. Modern cinselliğin ortaya çıkışı nda, masıürbasyonun tıbbi anlamda


devreye sokulmasının yerinirı en tanınmış i fadesi için bkz. Michel Fouca­
ult, Tlıe Histoı-y of Stxu a liıy, çev. Rubert Hurley (New York: Pantheon Bo­
oks, 1978 ), konuya yönelik geniş değerlendirmesinin yer aldığı birinci cilt
[Cinselligiıı Taıilıi 1, Çev. Hülya Tufan { lstanbul: Afa Yayınları, 1 993)) .
Özellikle kadınlardaki mastürbasyonu ele a lan, aynı zamanda erkekleri
de etki leyen birçok patolojiyi tarif eden bir çalışma için bkz. Dr. Pouillet,
Essai mtdico-plıilosoplıique sur les fornıes, les causes. les signes, les coııstquen­
cts et le ı ra i ıeıımıı de l'oııanisıııe clıeı la Jenınıe (Paris: Adrien Delahaye,
1 876 ).

3. Sir James Paget,Cliııical Lectures and Essays, 2. baskı, yay . haz. Howard
Marsh ( londra: Longman, Green, 1 879), s. 29 1 -92 ve 275-99'un çeşitli
yerleri. Konferans 1 8 70'te verilmişti ve mastürbasyon patolojisinde so­
nun başla ngıcının habercisiydi. (Paget, kendi ismini taşıyan ve bir kemik
rahatsızlığı olan Pagct hastalığını bulan kişi olarak ününü bugüne dek
sürdürmüştür.)

4. Bu formülasyon, J. B. Schneewind'e aiıtir: 71ır lıı vcııt ioıı of Autmıımıy· A


Hisıory of Modern Moral Plıi losoplıy (Ca mbridgc: Camhridgc University
Prcss, s. 6 ve 9. Schncewind, Kant'ın, özerklik olarak ahlak anlayışını
"icat ettiğini " savunmaktadır. Aııcak benim bu konudaki görüşüm, Ay­
dınla nmacı ahlak kuramlarının genci olara k bu yak laşımın v ardığı sonuç­
ları ( ahlakın itaat ol d uğu, insan ları n ahlaki yargı kapasitelerinin farklılı k
taşıdığı yolundak i görüşlere temel oluştu ran anlayışın reddi) pa ylaştığı
yönü ndedir. Bu, mastürbasyonun neden ilk kez, başka ahlaki meseleler
gibi, kadına atfedi len bir sorun haline geldiğini açıklaınaya dönük tartış­
mam açısmdan önem raşımaktadn.

5 . Charlcs Taylor, .'iııuıas of ı lıe Sdj: nıc Makiııx· ııj llıc Modı:rıı ldeııııt_v
( Ca ınbridge, MA: Ha rva rd Uniwrsity Prcss, 1 9 8 9 ), s . .10.5-306. Son derc­
<-"C öğretici ve başa rıl ı olan bu kitap benim için çok ya rarlı old u ; sadece iki

sayfayı lıt:lirtıniş ol m am, onun beni m cıi k özne prnlılcııı i konusundaki


dü�ii ııccın aı,:ısıııdan taşıdı�ı önem hakkmd::ı okuru yaıııltahilir. Niwrı111 t ·
lı caH I::ı lıics, l l 70a 5 v e 9 . Kitap, 9. Böl ıi nı 'ün geri)'c kalanı, / lıc Cmı ıı1ktı·
Wııı lls of Misıııılı:, ray. haz. Joıwthan Ba mes ( Priııcctoıı, N.1: Princcton
Uııivcrsity Press, 1 9 84 ), s. 1 849-50.
Not/cır 495

2. BÖLÜM

1. Tarih sorunu için bkz. s. 204 ve n. 1 32.

2. Aslında daha önce hiçbir li terat ü rde böylesi reçeteler yoktur ve yaza­
rın, ka m uoyu n un ilgisiııi mastürbasyon kaynakli hastalıklara çekme ko­
nusunda ilk olmaya bu kadar büyük önem atfettiğinden, bunun aksine
mesajlar taşıyan yaklaşımı da tuhaftır. Mastürbasyona karşı i la çların uy­
gulamayı durdurucu değil, etkil erini iyileştirici olduğu iddiasından dola­
yı, yazarımız, daha önceki kaynaklardan her derde deva güçlendirici, can­
landırıcı ilaç reçetelerini sunduğunu kastetmiş olabilir.

3. Bkz. Francis Doherty, "The Anodyn e Necklace: A Quack Remedy and


lts Promotion," Medical History 34 ( 1 990). Daha genel olarak, bkz. Roy
Porter, Healtlı for Sale: Quacl ury in England, 1660- 1850 (M an chesıer ve
New York: Manchester University Press, 1 9 89).

4. Düzenlemeler çeşitlidir ve Oııania ticaretinin nasıl işlediğini ayırt etmek


mümkündür. Örneğin Elizabeth Rumball sekizinci baskıyı Thomas Cro­
uch adına basmıştır; dikişlisinin fiyan 2 şilindir. Çeşitli tarihler verilen dör­
dilncü baskının basımcısı verilmemiştir, ancak The Beli in the Poultrey'de
N. Crouch, Saracen's Head on the Strand'de P. Varenne ve Dunstan Kili­
sesi karşısındaki Golden Ball'da J. l sted tarafından 1 şiline satıldığı söylen­
mektedir. 1 722 tari hli olduğu iddia ed il en bir altıncı baskıda, kitapçı T.
Crouch tarafından yayımlandığı ve satışa sunulduğu belirtilmektedir. Tüm
bu isimler iyi bilinen yayımcı ve kitapçılardır. Tarih verilmeyen, T. Crouch
ve J. lstcd tara fından ba sı l an, Elı'in 1 7 1 sa y fal ı k bir versiy onu 1 şilin altı
pense satılmıştır. C. Corbett 1 752'dc, a na metnin on yedinci ve Elı'in seki­
zinci ba skı sın ı n d i k i ş lisi ni 3 ş i li nde n , ci ltlisini i se 3 şil in 6 penstcn satmış­
tır. O sırada " Crouch ve lsted ölmüş bu lu n uyo r du Bu ba s k ı nın British " .

I.ibrary'dc bulunan bir kopyası, kita bın başındaki boş sa y fa da yer a lan im­
zaya bakılırsa, Sarah Turk adlı genç bir kıza ait görünmektedir. Kitabın
içine eklenmiş, doku zu nc u �askıya ait, on be ş bin ade t satıldığının iddia
ed i l d i ği bi r tanıtım va rd ı r . British Library'de bulunan son haskı, G la s­
gow'da A. Madntosh tara fı nda ı1 yapmlanmış olan, tarih ya da başl ı k say­
fası ve ilaç taıııtıınlarinın bulu nmadığı yi rm i nc i baskıdır. Daha önceki bas­
k ıl a rd a Mr. C:rou�h'a h i ta ben yazılmış ola n _mektupların hitap adr esi Mr.
-- ol m u ş tur Tarihler 1 720"lcrdcn l 740 l ar a dönüştürülmü ştür; ancak,
. '

ha şka açıhrd;ı ıı k ita p açık bir hiçiınde bir soft pornografi kitabına d<inüş­
ın üştür. Bu bJ s k ıı ıı n British Libra ry dL"ki kopyası, on dokuzuncu y ü .zyı l ı n
'

ü n l ü erotik ydl.ııı kolcksipıncusu " Psiasnus Fra xi "ye ainir.

5 . G. A. C r a ı ıfir ld , l lı l" PCl'l'lopıııeııı of th c Proı•iırdal ."1r\ı·spap1.T. 1 700 - 1 760


( O x ford: Clarendon Prcss, 1 96 2 ) , s. 222-2.L Burada 1 Aralık 1 72 7 ta ri h ­
li flıiı:r"s W.-cldy .J11111mıl'daıı h i r rc k lanıı n alı ntısı yapılma ktadı r.

f.. Londr.ı içın hkz. Bryant Lil lrwlıitL", /.ıırıdı•ıı CoJJe<' llııu �r�· .� Rı"fnnın·
/lııolı of ( .ı•J/ı·r / /ıııı�r� 1 1/ ılıı· \ı·ı·eııiı"Cı r l h . l:i�lı ıaı lı. <111J Niııı·ıı cııılı ( ·,·ııııııfrs
496 fı'lı Kisilih Srlıs

( Londra: George Ailen and U11win, 1 963), s. 23 ve 1 9 . Bu sayfal arda pos­


ıa meseles i, k itabın çeşitl i yer le ri nd e de gazetelerin ve sahte il açları n do­
la şı mında k a fe l er i n öne mi e l e a lı nı r. Taş ra d ak i kafelere yöne l i k hiçb ir lis­
ıe yoktur, ancak 1 700 Londra'sındaki durum hakkında fikir edinebilmek
için bkz. A y tou n El li s, Tlıe Ptrıny Uni versities: A History of ıhe Cofjee-Houses
( Londra: Seck er a nd War burg, 1 956, s. xıv ve s. 1 29-144. Bu s a y fala rd a
ilaçlar ve kafelerden söz edilmektedir.

7. Bütün bunlar için bilgi s a ğ la ya n ve metinde gerektiği gibi zikredilen


kaynak , John Qu incy, Dr. Carr's Medicinal Epistles Uppon Several Occasions
Done inLo E ngli sh , as a supplemtt to ıhe aplanat ion of Sancto riw's Apho­
ri sm 'di r (Londra, 1 7 14). Rahibelerin öyküsü, kırk bir mektu pta n en müs­
tehcen olanının temasıdır ve bild ik, cinsel açıda n Katoliklik karş ıtlığ ıyl a
yüklü bir ya klaşı m l a kaleme alınmışnr: Papa neden "cinsler in farklılıkla­
rı konusunda h er hangi bir uzmanl ı ğı olmayan " kardinallere böyle bir gö­
rev vermişti? Ancak diğer mektu pl a r yü zeysel bir biçi mde üreme mesele­
lerine de ği n i yordu ve Quincy, okurlarını, "edep adına hi çbir ma te ryali at­
lamayacağı" ko n usu nd a temin ediyordu. Quincy ayrıca Büyük Alber­
t u s' u n Mysteries of Human Generation Fully rnıealed with explarıaıory no­
tes'u n u çevirmişti. Kitap, tıbbi soft porno p iya sa sına malzeme oldu ve
" ünl ü " Edward Curll tarafından yayıml a nd ı .

8. [Thomas Stretzer] , A Ntw Description oj Mtrrylan.d: Containing a Topog­


raphical, Geograplıical, anıl Naıural History oj That Country, 7. baskı ( Bat h,
1 74 1 ), s. 15.

9. j. ls ted, içi nde Orıania'nın dört baskısı ve popüler standartlara uygu n A


HisLory oj the Remarkablt Life oj]adı Sheppard (Sheppard, dönemin eşkıy al a ­
rının e n namlısıyd ı ve cezaevinden cesu rca kaçışıyl a ünlü yd ü ) , özet başlığıy­
la The Lives of Llıt Mosı Remarhable Criminals gibi kitapla r, karısı tarafından
aldatılan bir kocaya dair bir o y u n ve hukuk ü zerine birçok yetkin çalışma
da olmak üzere, en az altmış sekiz fa rk l ı ba şl ı k l ı ya da y en iden basılan kita­
bın yayıncısıydı . Bu kit apl a r da Onania hak kındaki bilginin yayılmasına kat­
kıda bulundu. Genel anlamda ma stürba syon , zührevi hastalıklar üzerine ça­
lışmalarda önemli bir yer t utmu yor, buna karşın iktidarsızlık, kımlık, akın­
tılar ve cinsel organla rla ilgili ba şka hastalıklara yol açan ola sı nedmlere da­
ir uzun lisıeye ekleniyordu. Örneğin, Tht Modem Siplıylis {sic/; or, llıt True
Mtthod of Cuıing Evtry Stagt and Symptom collrcıeJ (lll d tligtsıed by l. F Nich ol ­
soıı of Ncw Colltgt Oxford aııd ılıe Un i vers ity of Glasgow'da (l..ondra, 1 7 1 8),
" doğa l soğukluk, gerginlikler, aşırı cinsel il işk i ya da kendi kend ini kirletme,
ki bu sonuncusu genç insanlarda tabian bozmaktadır" den iyordu. Rek la m
bağla mı nda kendi kendini kirleıme konusunda bkz. Doherty, "Anodyne
Necklace" n. 56. Bu dipnot 1 732. y ılı na ait bir reklamı alıntılamaktadır.

1 0. John M a nen , A Treaı i se of Ali tlıt Degıus and Syıııptoms of ılu Venerea l
Di sta se in Botlı Sexes, gözden geçirilmiş ve gen işl et ilmi ş � . baskı ( Lon dra :
S. Cro uch , N. Crouch, P. Va renn c, C. Ki ng , J. lsted, tarih yok) . B r itish
Notlar 497

Library tarih olarak l 708'i v ermekted ir; metnin bir böl ümünü 1 708'de
yazıldığı düşünülen bir mektu p oluşturmaktadır. " Mastürbasyon " sözcü­
ğü Edward Baynard'ın flıe Hisıory of Cold Batlı i ng. Boılı Ancienı and .Modern
(londra, 1706) adlı çalışmasında görül mektedir ve bu, belki de kelimenin
ilk kullanı lışıdı r. Bu metin konusunda bkz. s. 88-8 9. Burada, çevrilmiş bir
epig ramın ( "Kendini ovalama şehvetli elinle " ) Latince başlığını ("Paedi­
conem masturbatem") say mıyorum : epigram 23 (Ex 11ıi0 Negoıium), 1656.
John Marten, Gonosologiı.ı nı novı.ını; o r, A new sys ıem 11} ali sem:t infi mıities
and distases naıı.ıral, accidental , and venerral irı nıen and womcn (londra: S.
Crouch, N. Crouch, P. Varenne, C. King, J. lsted, 1 709). Marten hakkın·
· daki kovuşturma konusunda bkz. David Foxon, Libertin c Lilrraıure in
England, 1 660- 1 745 ( N ew Hayde Park, NY: Universi ty Boo ks, 1965), s.
1 3 . iddianamede, Gonosologium novu m 'un, Marten'in zührevi hastalıklar
üzerine kitabının altıncı baskısına bir ek olarak yayı mlandığı öne sürül­
mektedir. Ayrı bir başlık sayfasına ve sayfa numaralandırmasına sahip ol­
makla birlikte, bu kitabın British Library'deki nüshasıyla bir a rada cilt­
lenmiştir. Eğer Onania'nın kayıp olan ilk baskısı 1 71 O'da değil de 1 708'de
basıld ıysa, o zaman " mastürbasyon " sözcüğü, kendisine yönelik ilk, en
meşhur ve kalıcı saldırıyla birlikte doğmuş demektir. Ve eğer Onania'nın
ad ı bilinmeyen yazarının kimliğine yönelik tespitimde haklıysam, bunlar
aynı adamın icatlandır.

11. Marten , Gonosologiunı novı.ını, s. 86-87.

1 2. Söz konusu broşür, Orıaııia Exanıined, aııd detcc ıed; or, The ignorarıce, er­
ror, irnpertiımıce, and conıradicıion of a book cal lcd Onaııia discoı•ered and cx­
poscd. . . By Plı ilo-Casıiıaıis'tir ( 2. baskı, Londra, 1 724). Onaııia'nın üzerine
ilk saldırıları ne zaman çektiğini bilmiyoruz. Benim aktarımda bulundu­
ğum on beşinci baskı 1 730'da çıkmıştı.

1 3 . I Math. Rothosj, A Wlıip for tlıe Quack; or, Sonıe renıa l'ks 011 M-ıı 's 5upp­
lenıeııt ıo his Oııania. Wi t h a jı.ı ll aııswer aııd conjı.ı ıaıion oj his boasted-oj, and
lo11g-prn111ised curious piece Jronı Sc lı m ei de r, and oj ali ılıeir a rg u rne n ıs for ıhe
sı:eds /sici reıurn into ılır blood ajıer its sı:cretioıı ( londr a , 1 727). Rothos'un
bir takma isim olduğu hemen hemen kesindir . lngilizce Kısa isim Katalo­
ğu, M-n'yi .John Marten olarak vermektedir.

1 4 . Yay ıncı lar Joseph Marshall ve J. Roberts 'tır. Onların diğer ortak gi­
rişim le r i arasında, eşkıya Jack Shcppard 'ın bir ya şa m öyküsü ve Calvin ile
Luthcr'in teslis ko n u s u ndaki gö rüşl eri üzerine bir risale de yer almakta·
dır. Ma rshall çoğunlukla düşmanlık derecesinde Katoliklik karşıtı kita p­
lar ve dini polemik broşürleri yayımlı yord u . Onania'ya yönelik saldırının
tonu, yeni Pelagiusçu muhali f bir yaklaşım olan Armini usçuluğa yönelik
olandan pek farklı değildi. M arsh al l ayrıca, Onania'nın yayı ncıla rı nda n
birisi olan N . Crouch'la bi rlik te , bir el kita bı da ba sm ışt ı. lngil iıce Kısa
isim K ata lo� u ' nda Joscph Marsh a l l adına 1 06 ka yıt, Ma rs hall ve Roberts
adına ise 9 kayıt bulu nmaktad ır.
498 frk Kişililı Srlıs

1 5 . Marten'in çal ışmalarıyla Orıaıı ia'yı karşılaştıran Michael Stolberg, thc


Wellcome Kütliphanesi'nden H. J . M. Symons'ın Marten'den yıllar önce
kuşkulandığını, ancak konuyla ilgili hiçbir şey yayımlamadığını söyle­
mektedir. Gerçekten de Wellcome Tarihi Tıp Klitüphanesi'nde bulunan
Catalogu t of Printed Boolls 4'te (Londra, 1 995 ), yay. haz. Symons ve H. R.
Denham yazar olara k Marten'in adını verirken, mevcut on-line katalog­
da böyle yapılmamıştır. Sıol berg, hem a hlaki vurgunun Marten'in diğer
çalışmalarındakinden çok farklı görünmesinden hem de diğer kanıtların
i kna edici olmamasından dolayı Oııania'yı Marten'in yazdığından şüphe
duymaktadır. Meseleyi diğer iç kanıtlarla birlikte kökünden hal ledeceği ­
n i düşündüğüm "Mathew Rothos" bağlantısının üzerinde kimse durma­
mıştır. Bkz. Michael Stolberg, "Self Pollution," ]ournal of ılıe History of Se­
xuality 9 : 1 -2 (Ocak-Nisan 2000), n . 79 ve s. 54.

1 6. 1 730'dan ka lan on beşinci baskıda, "sadece St. Dunstan Kilisesi i l e


Chancery Yolu arasındaki Golden Bali 'dan J. Jsted tarafından basılmış ve
satılmaktadır; kitabı satan diğer kişi olan kitapçı Mr. Crouch ölmüştür "
denmektedir. Varenne 1 724'te ölmüştü. Ağrı kesici gerdanlık ticaretinde,
aynı zamanda, kendi ilaçlarını satın alanlara bedavadan son derece şık
basılmış bir elkitabı dağıtılıyordu.

1 7. Bu ön tarih için bkz. Doherty, " Anodyne Necklace." Tlıe Crime of


Onan tarihsiz, Eroııania ise 1 724 tarihlidir. Birindeki sayfaların di ğerinde
de boy gösterdiği bu iki broşür a rasındaki fark çok azdır.

l 8. Bununla birlikte Onaııia'nın ve ağrı kesici gerdanlığın üzerinde yüksel­


diği yayın dünyaları iç içeyd i. Bu yüzde n, örneğin, adı yanlış bir biçimde
doğum forsepsini bulan ünlü doğum uzmanı ai leyle bağlantılandırılan,
gerdanlığın mucidi ve ünlü savunucusu Paul Chamberlen'in Feliunı A riad­
rıunı; or, Tlır Way to geı rid of tlı e Labyriııtlı"of Venus'u, Orıania'nın yayıncı­
larından birisi olan J. l sted tarafından satılıyordu . Söz konusu " gizli has­
talı k '', " umumi kadınlar"la girilen cinsel i lişkinin erkeklerde yol açtığı bir
tür eski tarz zührevi hastalık gibi görünmektedir. Bu a lıntılara da ir sayfa
numarası veremiyorum, çünkü çeşitli baskıları birbirinden ayırmak müm­
kün değildir ve sayfa numaraları birbirine uygun ve güvenilir değildir.

1 9. Oııaııia; ıır, rlıe 1 lciııous Sin of Sl'lf-Polluticm (l.o ndra baskısı; Boston 'da,
.John Phillips adına yeniden basılmış ve belediye binasının güney tarafın­
daki dükkan ında satılmıştır, l 724). "S. Kııeeland v e T. Green tara fı nda n,
Queen Street'te basılmış ve satılmaktad ır" diye belirtilen bir 1 742 baskı­
sı bulunmaktadır. Cotton Maıher, "The Purc Naza rite: Advice to a yo­
ung man, co ncc r n in g an impieıy and impuriıy ( not eas i l y ıo be spok.,e n of)
which many young man ::ıre to their perpetual sorrow, too easily drawn
into. A lc•tte r forced inıo thc press, by d i scoveries which are made, th at
sad occasions mulıi pl y, for the conımunication o f iı" ( Bo ston : T. fleet t a ­
rafından Joh n Phi lli p s i ç i n kendisinin Be le d i ye Binası ' n ı n güney tara fmda­
ki dii k b ııı nda hası l nııştır, 1 72 3 ) . Dol ayısıy la, Mathcr i lc Ona ıı i a, e�cr hıı
NO(lar 499

broşürde söylenen gerçek ise. aynı yayıncıyı paylaşmış lardır. Thomas Ja­
mes Holmes Cııtton Matlın. a Hibliııgraplıy of f lis Worlıs (Cambridge. MA:
Harvard Univcrsity Press, 1 940) adlı eserinde böyle olduğunu iddia et­
mektedir. Mathcr üzerine etraflı yazılar yazan meslektaşım Robert M idd­
lekauf, Mather'ın mastürbasyon meselesi üzerine çok kafa yorduğunu
söylemiş ve bu durum, söz konusu makalenin doğruluğuna inanmama
katkıda bulunmuştur.

20. Ephraim Chambers, "Onania, and Le Onanisme", .. Pollution ",


"Emission" ve "Seed" maddeleri, Lylopaı:dia; or, Aıı ııııi\ltrsal dictioııary of
arts and scieııces: coıııaining ıhc ıkfıııinilioııs of ıhc tcıms, a nd accoıınıs of the
things signify'd ılıereby, in tlıc scvcral arts, boılı liberal and mcchanica/, and the
several. .. (Londra: 1 728), s. 30 1 , 662, 848. Eser, 1 75 1'e kadar altı baskı
daha yapmıştır. Chambers, daha önceki ııp yaklaşımının kabulü konu­
sunda tamamen gelenekçidir. Neredeyse her durumda kan ahnmasını sa­
lık veren, eski ekolün tıbbi acayiplikleri ( kurbağa kusan kızlar, karında
üreyen ve kusulan kedi ya\lruları vb) konusunda şüphecilik göstermeyen
ansiklopedi, Galenosçu tarzı desteklemektedir. " Philo-Castitatis " [l ffetse­
ver) yaklaşımın ortaya koyduğu gibi, yer yer dindar bir lafazanlığa, "ri­
yakar bir vaiz"in abartılı yaklaşımına yöneldiğinden, Onania belki, ser­
best düşünceli Chambers'ta kuşku yaratmıştır. Ya da belki, "ampiri k " te­
meller, ansiklopedinin satırlarından sürekli yansıyan büyük (modern de­
ğilse de) tıbbi gelenekle çelişki içindedir. Ünlü Fransızca Encyc/optdie'den
önceki on sekizinci yüzyıl ansiklopedileri için bkz. Philip Shorr, Scimct:
aııd SuıJCrslitioıı iıı ılır Eiglııerııılı Ct:nıu ıy: A Su.ıd_v of Scicncr in Two Eııcyclo­
prdias of 1 725- 1 750 (New York: AMS Prcss, 196 7).

2 1 . Chambers, kendi kendini kirletmeyi, çok fazla veya çok yoğun meni·
den ya da gevşek damarlardan -yani kurgusalın karşıtı olarak. doğal ne·
denlerden- kaynaklanan gece kirlenmesinden ayrı tutmaktadır. Bu, yine,
"akşam duasının biriminde gece kirlenmesinden korunmak üzere dualar
eden" Roma Kilisesi'nin özel bir endişesi olarak görülmektedir.

22. Johann Hcinrich Zedlcr, Grosses l'ollsUJndiges Uııivı:rsal-Lcxicon, 64


cilt, yay. haz. Johann Peter von Ludwig ve P. D. Longolius; Oııania; odrr,
Dir .')ü ııdr der Sdbsı-&flec/ıuııg. ıııiı ailen ilırrıı eıııseızliclıcıı l'olgcıı . . . ( Leip·
zig, 1 73 6 ) . Bu lıaskı 439 sayfadır; dolayı sıyla Onaııia'nı n ve Ek'inin geniş·
letilmiş halini içermektedir. Lcipzig ve frankfurt"ta yapılan daha sonraki
baskılar 1 75 1 ( "yeni ve genişletilmiş baskı " ) , 1757, _ 1 758 ve 1 765 'ıc çık·
mıştır. Bir aşamada 5üııdt· IAlmanca"da suç, güna h ! sözcüğü lıaşlıktan
çıkmış, yerini Kıanhlıriı ( hastalık) almışıır. Elimizde Philipp Friedrich Siı:·
hcrer'in 1 76 1 tarihli, l<u r:::rr u ııcJ ııiiıigr uıııcrriclıt vıın dm sclıildliclım folgcıı
der sdlısılıı:/lrdıuııg in alısiclıt auf dic gL"suııdlıciı : /\Is eiıı höc/ısı nüıdidıcraıı·
lıaııg ::: u dcııı ı:ııglisclıcıı buclı Oııaııia . . . ( lngilizce kiıap Oııaııia'ya son dere·
n· kullanışlı hir ek olarak. kend i kendini kirletmenin sağlık üzerindeki za­

rarlı etkilerine dair kısa ve ge rekli bilgiler... ) başlıklı bir çalışması bul un·
makıadır; dah.1 iinı:eki bir versiyonun yeni , genişlcıilnıiş ve dii;ı:dıilmiş hir
500 Tt-lı Ki$i lilı Srks

baskı sı olduğu iddia edi l mekte ve -"imparatorluğun verdiği imtiyaz"la­


Lei pz ig'de Fri ed ri ch G otthold J aco ba ern tarafından basıldığı belirtil me k­
tedir. Sicherer ke ndisi ni , Heil bronn'da bir eczacı olarak tanıtmakta ve
i laçla rını n oradan satın alınabileceğini söyleme ktedir. Ya yıncı ile Frank­
furı am Main'deki " Factor " Wi ld de i laçları satmaktaydı. Leipzigli a yn ı
yayıncı, 1773 'te bu ki tabın altıncı baskısını da yapmıştır. Bu bibliyogra­
fik bilgiyi. orada burada ki kopyalara ulaşan meslektaşlarımd a n edindi­
ğim malzemenin yanı sı ra çe şi tl i basılmış ve on-line kataloglardan topar­
,

ladım. Özellikle WorldCat ve Oeutsche Gesamtverzeichnis (DV) çok ya­


rarlı oldu; DV de yer a l mayan 1736 baskısı, kita p sitesi www.swbv.uni­
'

kostanz'da 553 3962 başhk n u marasıyl a verilmektedir. Bu projenin haya­


ta geçme süreci boyunca bu konuda ve diğer meselelerdeki sürekli yar­
,

dımlara içi n Berke l ey' dek i Almanca koleksiyonu bi bl i yogra fi james H.


Spohrer'e müteşe k ki ri m . Sarganeck için bkz. Kari 8raun, Die Kranlıhnı
Onania: Körperangsı ı.ınd dit Anjange moderner 5exualiıdı im 18. ]ahrhundert
( Frankfurt: Campus Verlag 1 995 ), s. 207. Kitap, Oberteugende und beweg­
,

li che Warnııng vor ailen Sünden der Unrtiniglıeiı ıınd htimlichen Un tucı tur '

(Züllichau, 1 740).

23. Burada Sicherer in önceki dipnotta belirtilen k itabının 1 773 Leipzig


'

baskısının bir çevirisine atıfta bul u nuyorum : Jnsırucıions cour-ıe [ . .. ) sur les
suiıes facheuses auxqıulles on expose la sanıt par la pollı.dion volonıairt de soi
mtme: erı Jorme de supplement ( . . . ) au livre anglais inlitıılt Ona nia (Leipzig,
1 775).

24. Antoi nette Emch-Oeriaz, lissot Plıysician of ılıt Enliglııenment (New


York ve S an Francisco: Peter Lang. 1992), s. 4 3.

25. Robert James, A Medi ci nal Dictionaıy (Londra , 1 743- 1 745), 2. cilt. Dr.
Jo hnso n, James'in ça lışmasına önemli katkı da bulu nanla r arasında d ır .

Ça lı ş manın editörü ve yayıncısı olan roma ncı Samucl Ric hardson, bu ese­
rin ortaya çı kmasına yardı mcı olm uşt ur. Richa rdson ın ça lışmanı n paza­
'

ra s u nul ması ndak i rolü için bkz. T. C. Duncan ve Ben D. Kimpel. Sanıu­
d Riclıardson: A Biograplıy ( Oxford: Clatedon Press, 197 J ) , s. 84. ( Bu,
mastürbasy on un körlüğe yol açtığına dair çok sa yıdaki a n latım ı n ilkidir.
" Emi syon " burada eksik olan kilit terimdir: Chambers'a göre o, "bir şe·
yi, öze ll ik le de bir sıvıyı içeriden d ışar ıy a fı şk ı rtma ya da fırlatma edi­
mi"dir. Meni fışkırtılması anlamında kullanı lma kradır. Emisyon tanımı,
Chambers'ın ansiklopedisinden a l ın m ı ş tı r. Eğer a nı i ki teden beri pekçolc
kişi tarafından düşünül düğü gihi, görmek, gözlerden ışı n fışlcırmasıııı ge·
rektiriyorsa, gövdenin bir alanında fazla emisyon, başka bir alanın lgör·
mel çalışması üzerinde etkili olatıilirdi. James'teki mad de , onani zmde
ters, on dokuzuncu yüzyılın sapkınlık olarak adlandıracağı bir şeyl er ol·
d uğunu savunuyordu; ki bunlar giderek daha zayıf -j enital ya da görmey­
le i l gi l i emisyonlarla somıçlanıyord u . l Bu çeşit va kalar bir buçuk yüzyıl
-

boyu nca görülmeye devam etmiştir. Örneğin bkz. A ııalisı (Ncw )'ork,
1 84 71, s. 1 9.3 vr Jou ma l d'Oplııa lrııcılogie ( Pari s, 1 872 ) s. 1 88-90.
,
Notlcır 501

26. Bu i snat, John Lough, Essays 011 th t f.rıcyclopedie of Didtrot and D'Altııı ­
bat (Londra: Oxford University Press, 196 8), s. 4 82'de ikna edici bir bi­
çimde yapılmıştır. Menuret de Chambaud mariagr [ ev lil i k) üzerine de bir
makale yazmıştır.

27. Yeniden basılmış hali yaygın biçimde bulu nan şu İngi l izce çeviriden
alıntı yapıyorum: Orıanisrn; or, A Treaıise upoıı the Di sorders Pmduced by
Mastu rbatioıı; or, Tlıe Dangerous Effecıs of 5ecret and bccessive Vcnery, çev.
A. Hume ( Londra, 1 76 1 ) . Bu, en başta Tissot'nun kendi Fransızca çeviri­
sinde Latince bıraktığı malzemenin de çevirilmiş olmasıyla farklılık arz
eden, son derece düzgün bir çeviridir.

28. Bu doğru olabilirdi; fakat en azın dan b ir baskı imparatorluk imtiya­


zına sahipti. Her koş u lda, Kutsal Roma lmparatorluğu'nda her kent ken­
di adı na imtiyaz veriyordu.

29. Hoffman muhtemelen, heki m Genç Friedrich Hoffrnann'dır. Tissot da ­


ha sonra kitapta, onun meni kay b ının zayıf düşürücü yanları üzerine gö­
rüşlerin i aktarmıştır. Burada Londralı Dr. Bekker diye birisi, Onania'nın
yazarı olarak belirtilmektedir. Birçok modern tarihçi Bekker'dan yazar
olarak söz etmektedir; fakat Tissot'da geçen bir cümle dışı nda, onun hak­
kınd a kesin bir bilgiye sahip değiliz ve büyük olasılıkla o, 1 695'te halkın
yanlış düşünceleri üzerine bir makale yaza n ve belki de takma bir isim kul­
lana n Balthasar Bckker'dır. Bu Bekker 1 698'de öld üğünden olası bir aday
değildir. lngilizce Kısa isim Kataloğu'nda başka bir Bekker görünmemek­
tedir. Tissot , l sv içrel i hastalarından birisinin Onania'yı Frankfurt'ıa edin­
diğini belirtmektedir (Oııanism, s. ıc ve 20-24). Çevirmen Hume'un hacim­
li başka tek ça lışması Every Woman Her Own Plıysician ; or, l..ody's Medical As­
sisıanı'tır ( Londra, 1 776). Bu kitapta, yazarının, Tissot'yu lngilizce'ye çe­
viren kişi olduğuna dair hiçbir ifade yoktur. Onanizmin kendini gösterdi­
ği konularda (örneğin histeri ) yazar tamamen Hippokratesçi bir yaklaşıma
sa h ipt ir . Evlilik gerçek yanıttır. Galenos gibi o da masaj ı salık vermekte,
fakat ondan farklı olarak, hangi bölgelere yapılacağını belirtmemektedir.

30. Venedik baskısının üçüncü baskı olduğu iddia ediliyordu. Philadelp­


hia baskısı, çoğuna göre , daha fazla uyarlamadır. Çoğu çeviride genişle­
tilmiş Fransızca metin temel al ınmı ş ve ge nel l i kle bol miktardaki yerel
malzeme dipnotlar biçiminde eklenmiştir. Joh n Sparhawk, A tabii' of tlıl'
se vcral cl ıaptr rs aııd priııcipal corıımıs of ılıe laıe fanıou s treatise, callcd IJr.
Tissoı's . . . ( Ph i la d e l phia, 1 771 ) . Dr. S pa rha wk , belki de mastürbasyonla
bir bağlantı içeren göz zayıflamasına yönelik özel bir ilaç sa tıcısı ol arak
t anı nıyord u ; fakat aynı zamanda adı, ke ndi si n i n Londra'daki kitabevi ta­
ra h nd an yayımlanan bi r kitap kataloğu ile Early Arneıican /rnprinıs'ıcki
l istede de yer a lmaktadı r.

3 1 . 1 78 9'a kadarki dönem için Jo·Ann Mc Eache rn 'i n Bibliograplıy oJ.Jran­


]acqurs Rousseau adlı eserini l(Oıcford: Voltaire Founda tion , 1 989 ), 2 .
502 Trk Kiıililı Srlıs

Cilt) temel aldım ; 1789 yılını ise, Carla Hessc'nin 1 6 Haziran 2000'dc
Ecole des Hautcs Etudes'de sunulan yayımlanmamış makalesinden aldım.
Öyle gör ünüyor ki Rousseau hakkında, Tissot hakkında olandan daha
bütünlüklü bibliyografik kayda sahibiz. Tissot'nun çalışmalarına yönelik
düzgün bir bibl iyografya yoktur ve sa h ip ol duğum bilgiyi, Emch-Dfriaz,
Tissot, s. 324-26'daki listeden elde ettim. Çeşitli kütüphanelerde buldu­
ğum en a zından on haskının bu listede yer almadığından oldukça eminim;
ancak kopyaları gözden geçirmeksizin net bir şey söylemek güçtür. Ver­
diğim sayılar, mini ma l bir tahmin çerçevesindedir. Ti ssot'da n çalıntılar
için örneğin bkz. Duncan Gordon, A l..eıttr to ]ohn Hunıer respı:cıing His
Treaıi se on ılıc Vcnercal Diseasef. . . ] poinling ouı the absurdity ancl i mmoralf ıy
of His Doctrine in Favour of Oııanism or Masıurbation ( Londra, 1 786 ) . Tis­
sot'nun adı belirtilmekte ve ondan doırudan alıntılar yapılmaktadır; an­
cak broşürün çoğu, isim ver i lmek s i zin çalıntı bi çi mi nde dir . içerik, Hun­
ter'ın mastürbasyonun cinsel birleşmeden daha kötü olmadığı -aslında
daha az kötü ol duğu- iddiası doğrultusundadır. Hunter hak kında bkz.
y ukarıda, s. 250-53. Rusya'da Tissot konusunda bkz. l..a ura Engelst ein ,
Tlıe Keys ıo Happiness: Sex and ılır Searclı for Modenıiıy in Fin-de-sitcle Rus­
sia (lthaca, NY; Cornell University Press) s. 226. Burada Rusların Tis­
sot'dan yaptığı çalıntılar kon usu da mevcuttur.

32. M ary H yde , yay.haz., Tht Thrales oj Sııeaıhanı Park ( Cambr id ge, MA:
Harvard University Press, 1 977), s. 1 60; llıe Family Plıysician; or, Advice
willı Respect to Healıhf . . . ] extracıed Jrom D.-. Tiss oı nu n hakkıyla yapılmı�
'

yedinci baskısından alıntı yapıyorum [(Londra, 1 80 1 ) , s. 3 ) . Altıncı bas­


kı 1 797'de yapılmıştı. Moise Marcuze'nin Seyfer Rtfucs'i ( Şi fa la r Kitabı )
açık ve yoğun bir biçimde Almanca çeviriyi temel almıştı ve Ha ska la h ya
cia Yahudi Aydınlanması'nın öncüsü Moses Mendelssohn'un gözctımi al­
tında çıkan lbranice versiyondan da muhtemelen haberdardı. Rkz. Jo h n
M. F.fron, Mcdiclne and ılıe Gennan ]ı:ws (Ncv Hea wen, CT: Yale Univc:r­
sity Prcss, 200 1 ), s. 77.

3 3 . Jamc:s Boswcl l, in Seaı ch of a Wije, 1 766- 1 769, yay.haz. Frank Srady


ve Frederick A. Pottlr, Tlıe Privaıe Papers of james Boswell içinde (New
York, McGraw-Hill, 1 956), s. 2 1 4. Çe ki l miş kılıçla y emi n et; ama ilsla
"

bir kadının yardımı ol madan ha;: alma ." Frederick A. Pottle , yay . haz.,
Bııswdl 0 1 1 ıhr Grand Touı·: Grrnıany aııd Swit;:erland, 1 764 (New York:
McGraw-Hill, 1 9 5 3 1 , s. 278; Boswell, mastürbasyondan duyulan suçlu­
luğun, a ş ağı yukarı, kendisinin dr bir miktar suç l ulu k duyduğu cimel
hazzın ke şfiyle bitişik olduğunu iddia etmektedir: "O za man gördüm ki
düzensiz cinsel i li ş k i, alkışlanacak bir şey değildi; fakat korkunç bir sııç
da değild i ve toplumun şimdiki kabulüne göre, bir kızla bırlil<te olmak­
tan, üzeli iklc de sağl ığım bunu gerektirdiği içi n, çok az suçl u lu k duyuyor
ya da hiç duymuyordum. Tanrı beni korusun!" Frcd eric k A.. Potıle,
yay.haz, Roswrll iıı llolland. 1 76.J- 1 76-1 (New York: McGraw-Hill, 1 9S2 ),
s. 2 5 8 .
Norlcır 503

34. S. A. D. Tis sot , Tlıc l.ife of Zinınıcrnıaıı ( lond ra , 1 797), s . 16. Kitapta,
Zi mmer ma n n ' ın -sa nıld ığı gibi- roma nlan r edd et m ediği, daha zi ya de
"bu tür"deki insa n ı n kal bi ndek i leri aç ığ a çı karan "iyi ça lı şm a l ar " ı be­
n i msed iği iddi a sı ye r a l makta dı r. M a s tü r ba syon ve roman ara s ı nda k i
bağ lant ı için bkz. s. 302. J. G. Zimmermann, •• war nu ng an Ehem , Erzi­
eher under Kinderfre unde wegen der Selbst-befleckung, zu mal bein ganz
jungen madchen" Dcutsches Muscum ( leipzig) 1 ( 1 778 ), s. 460.

35. "Onan, Onanisme", Dicıionrıairc plıilosophiquc (il) içinde, Oeuvres


8. cildi ( 1 765; Pari s: Chez Firmin Didot Freres,
complttes de Volıai re' i n
1 862), s. 94-95. Dicıionrıai re'in Tissot'nun çalışmasından öncek i baskısın­
da böyle bir madde görünmemektedir.

36. Tissot'dan Rou ssea u 'ya ,


8 Temm uz 1 762, Corrcsponclance compltıc de
]ean )acqucs Rousseau içi nde (Cenevre: Madison, 1 970), 1 1 . cil t. Rousse­
au, Emile, Oeuvres compltıcs'in 4. ci ld i yay.haz. Bernard G ag nebi n ve Mar­
cel Raymond (Paris: G a l li ma rd , Pleiade, 1969), s. 663.

37. Piy asaya çıkan k i tapla rın miktarını, Fransızca baskı sayısını o dönem ­
de bir baskıda çıkarılan orta la ma nüsha miktarı olan iki binle ça rpara k
hesap ediyorum; Christa Kersti ng, Die Gtnesc der Pödagogilı inı 1 8. )ah rhun·
dert: Campts "Allgemeint Revision" im Kontexı der neuzciılichen Wissenscha/ı
(Weinheim: De ut scher Stud ie n Verla g , 1992), s. 86.

38. Rousseau'dan Tissot'ya, 22 Temmuz 1 762, Correspondarıcc, s. 1 2.

39. Confessions, yazarı nı n ölümünden sonra 1780'lerde yay ı ml a nd ı. Ken·


di kend i mizi kavramamızın tarihini nas ı l kurduğumuz konusund a merke­
zi bir role s a h i p ol a n bu eser, y üzyıl ı n son on yılında en a zınd a n on bir
baskı ya ptı ve böyl ece , 1 7 1 2'de baş l aya n yakla şımın yayı l ma sı nda da rol
oyna dı .

40. Ruskin'in fiziksel olarak iktidarsız ol duğu ve "Effie" Chalmers G ra y


R u sk in ' le ev lil i ği n in bozulmasına bunun yol açtığı söy l ent is i ya yg ınd ı .
Ruskin'in genç Rosie 'y e ku r ya ptığı anla şı lı n ca , bu s öylenti l er y enide n or­
taya çı km ıştı. Mrs. La Touche kızı na hunu mümkün o ld u ğunca ima etmiş
olabili r; R u s ki n de ona , .. evl i liği m ize kötü bir engel o lduğuna da i r kesi n
bi r bil �i " h a k k ı nda e ndişe l i ol d u ğu n u yazmıştı . Rl!skin'in, sı rd aşı Mrs.
Cowper'a ( leydi Mount-Te mpl e ) , ona sık sık kendisi n i n de " bi r diğe r
R ou ssea u " old uğun u an lattığın ı hatırlatarak bu h a ber le r i Effie'ye ve a ile·
si n e a kt a r ac ağı n ı u mut en iğin i yazması bu b ağlamdayd ı . Bu ba ğla md a
bkz. Va n Akin Burd, "lntroduction," jolııı Rus lıirı and Rose l..a "l ouchc: lleı
l fnpublislıcd Diaries of 1861 and 186 7 (Oxford : Cl a redon Press, 1 979 , s.
1 1 6 ve rhc l.dıcrs ofjohn Rushin to Lord and l..ady Mounı-Temple'da yer a la n
!yay. haz. ve giriş yazısı John Lewis Bra dley (Colornbus: Ohio State Uni·
versity Press, 1 964), s. 1 23-24] . M e ktu bun kendisi, s. l 67'de yer alan !ı 5
n u m ar al ı v e 2 Haziran 1868 tar i h li me ktupt u r . Ta ş ra da n yeni gelmiş, fa·
ka t hırslı bi r gençten çokbilmiş, dünyevi zevklere diişkün , giderek daha
504 l r k Kişilik Srlls

fazla ahlaksızlaşan bir Parisliye dönüşen, Ptre Gorioı'nun [Goriot Baba]


Eugene Rastignac'ı belki mastürbasyondan söz etmemektedir; belki Ro­
usseau'nun kamçılanmaya veya başka kötü şeylere yönelik eğiliminden
bahsetmemektedir; fakat iki genç adamın bu tür meseleler üzerine konuş­
ması bağlamında Rastignac'ın Rousseau'yu okuduğunu itiraf etmesi ve
daha önemlisi, romandaki .. Body Bi ldung" [Beden Gelişimij, bizim ayıbın
konu edildiği görüntüsü vermektedir. Eugene'in bedeni, D. A. Miller'ın
belirttiği üzere, genç ve güzel bir adamdan -çokşekilli bir erotik alanlar
yelpazesi- kapitalizme uygun bir adamınkine dönüşür; bu sonuncu, son­
suz bir meta değiştokuşunu besleyen arzunun yoluna çıkabilecek her şey­
den vazgeçme ilkesinden yaran lmıştır. Rousseau'nun günahı, böyle bir
vazgeçmenin tersini temsil eımekıedir. (Gorioı Baba, Rastignac'ın boy gös­
termeye devam ettiği La Comtdit bumaine'in [insanlık Komedisi) birinci
kısmıdır.) Bu konuda bkz. D. A. Miller, "Body Bildung and Textual Ll­
beration," A New Hisıory of French Uterature içinde, yay.haz. Denis Holli­
er (Cambridge, MA: Harvard University Press, 1 989, 1994), s. 68 1-87,
özellikle de s. 6 8 1 , 683. Rastignac ile arkadaşı, erdem sahibi tıp öğrenci­
si Bianchon arasındaki konuşma şöyledir: "Aklımı kötü düşünceler istila
etti. -Ne tür düşünceler ?- Düşünceler insanı iyileştiriyor. -Nasıl ?- Onla­
ra teslim olarak. -Ne olduğunu bilmeden gülüyorsun. Rousseau'yu oku­
dun mu?- Evet." Honore de Balzac, lnsanh lı Komedisi, [Goriot Baba] (Pa­
ris: Pleiade, 1 95 1 ), 2. cilt, s. 960.

4 1 . Samuel Solomon, A Guide ıo Good Health. Altmış dördüncü baskı, en


son tavsiye mektubunun tarihine dayanarak hesaplandığında, yaklaşık
1 8 1 4 'ıe yapılmış görünmektedir; elli ikinci baskının tarihi ise yaklaşık
1 800'dür. Kitabın geniş bir bölümü sadece mastürbasyona ayrılmıştır; di­
ğer bölümlerde ise genel olarak sağlıklı yaşama yöneli k tavsiyeler yer al­
maktadır. Solomon'un ilanları konusunda bkz. lrvine Loudon, "The Vilc
Race of Quacks with Which This Country Is lnfesıed ", yay. haz. W. F.
Bynum ve Roy Porter, Mcdical Fri rıgc and Medical Orthıodoxy , 1 750-1 850
( Londra: Croom Helm, 1 987). Bu 3 şilinlik ve 3 12 sayfalık rehberin 1 89
ila 242. sayfaları arası mastürbasyona ayrılmıştır. Ama aslında bu sayfa­
larda anlatılanların çoğu da sağlıklı yaşamın (iyi arkadaşlar, temiz hava,
sağlıklı yiyecekler) önemiyle ilintilidir. Tissot uzun bir alıntıyı hak etmiş­
tir. Samuel Solomon ve daha genci olarak imparatorluğu iizerinc bkz.
William H. Helfand, "Sa mucl Solomon and the Cordial Balm of Gilead�,
Plıa nııacy in Hisıory 31 :4 ( 1 989), s. 1 5 1 -59; bu konuda, James Hudson'ın
Mcdical l·acLS aııd Adı•crıiscıııcııts Sulmıiııed ıo the Coıısidcraıioıı of ılır Afjlic­
ıed adlı eserinden ( Londra, 1 799) yararlanıyorum. Onun diğer hekinılere
saldınsı ve kendine yönelik övgüsü iç kapakta ve s. 1 'dedir; alıntı, dokto­
run posta yoluyla tedaviyi önerdiği s. 8'dendir. Damlalann isi m leri konu­
sunda belki biraz bilgiçlik taslayabilirim. Sağaltıcı Acem Drajeleri, "ço­
cukça ahmaklığa da yalı davranışları azaltmak" içindir. Acem Sebze Ş uru­
bu, başka şeylerin yanı sıra, mastürbasyonun yol açıığı sonuçlardan biri
olan geçici körlüğe yöneliktir; başlı başına ayrı bir ilanın ayrıldığı A.cem
Noılcıı 50S

Drajeleri, gençlik hatalarına düşkünlük gösteren iter iki cinsiyetten genç­


lere ve yetişkinlere hitap etmektedir. Hudsoıı da, başlığının en azından
onu lngiltere'de ve yurtdışındaki tamamen daha ge liş kin bir pedagojik ya­

unla bağlantılandırdığı, kendine ait Sdıool Boy's Moııiıor aııd Partrıls Guar­
�ian 'ı gözden geçirmekten söz eder. Bütün bu çalışmalar bağlantılıdır; öy­
le ki 1 789'da başlayan bir derlemenin 1 794'te on üçüncü baskısı çıkmış­
tır. 1 799'da bu metinler, uzmanlaşmış onanizm pazarı için kendi kendi le­
rinin korsan yayıncılığını yapar hale geldiler. J ames Hudson, Naturt's as­
sistanı ıo the rtstoration of lıea ltlı { . . . J To wlıich is added, an address to parı:ıııs.
tutors, and schoolmasttrs, 13. baskı (Londra, 1 794).

42. Alex Comfort, Tlıt Aııxieıy Mak trs : Somc Curious Preoccupations of ı lıe
Mtdical Profession (Londra: Nelson, 1 967); Vem L. Bu l lou gh, "Techno­
logy for the Prevention of 'Les Maladies produites par la masturbation'",
Ttchnology an.d Culture 28:4 ( Ekim 1 987), s . 832.

43. O. S. Fowler, Amativrness; or, Evils and rtmedies of excessive and prever­
ıed sexuality: including wam ing aııd advict ıo the ma rried an.d si ngle: bting a
supplrnıenı to "Lovt and plı renıage",
13. baskı ( New York: Fowlers and
Wells, 1 848); Fowler üzerine miktar tahmini için bkz. W. J. Hunter, Man­
hood Wreched and Rescued ( N ew York: 1 8 94), s . 109; ]. H. Kellogg, Natıı ­
ral History and Hygient of Organic lift, yeni ve gö7.den geçirilmiş baskı
(Burlington, lowa: 1. F. Segner, 1 89 5 ), s. 23 1 ve 23 1-60'ın çeşitli yerleri;
Sylvester Graham, Graham's lecu.ıres on dıasıity; specia/ly inundtd for tlıe se­
rious coıısideration of young mtrı and parenıs (Glasgow: Royalty Buildings,
1 837).

44. Korgeneral R. S. S. ( Robert) Baden-Powell'ın Scouting Jor Boys'un u n


1 908 baskısı, kendi kendini istismarı, ırkın ıslahı ve imparatorluğun be­
kası açısından lanetlemektedir. O, içki, zührevi hastalık ve kendine hakim
olma eksikliğiyle birlikte ırkı bozuyor ve Boer Savaşı için askere çağrılan
adamların yarısının neden uygunsuz bulunduğunu açıklıyordu. On doku­
zuncu yüzyıla ait en sert mastürbasyon karşıtı bazı broşürler, örneğin
Sylvanus Stall'm Wlıaı a Youııg Boy Ouglıı to Kno w'u , salık verilmektedir;
fakat özel olarak kendi kendini istismar konusunda vaat edilen bölüm,
British Library'deki kopyada yoktur. Alıntıyı onuncu baskıdan l( Londra :
C. Arthur Pearson, 1 922), s. 209- 10) ya p ıyoru m. 1946 ba skı sında aynı
sayfalar tekrar oa sı l mıştı r.

45. lrving David Steinhardt, Tcıı Srx Talhs ıo Boys ( Phi ladelphia: J . B. Lip­
pincott, 1 9 1 4), s . 59; lrving David Steinhardt, Ten Sex 1·alhs tıı Girls (Phi­
ladelphia: J. P. Lippincott, 1 9 1 4 ) , s. 5 9; Clı ild Can: ( 1 9 1 8), Peter l .ewi s Ai­
len, Tlıe Wagcs of Sin ( Chicago: Univcrsity of Chicago Press, 2000), s .
1 1 l 'den alıntılanmıştır.

46. Cari Capell ınann, " lfsus Matrirrı oı ıii, 1 . Onanisnı: Prccaıunı Onan � ,
William DasSt•I (Nl·w York: Pustet, 1 R79 ). Bu, en
Pasıoral Mrdiciırt', çev.
5 06 1 e� K iıi lilı Srlıs

azından elli yıl boyunca hem orijinali hem de Fransızca, Lati nce ve l span­
yoka çeviriler i yaygın ve sürekli bir biçimde yeniden basılan Almanca bir
çalışmanın çevirisidir. Beşinci Almanca baskısı l 881 'de yapılmıştır.
1 923'tc çıkan on dokuzuncu Almanca baskı, onanizm konusunda, aktar­
dığım edisyonun aynısıdır. Capellmann da tanımı, Jean Pierre Guy'ın
( 1 80 1 - 1 866 ), Conı peııdiu111 ılıeologiae ıı ıoralis'inden almıştır. Ren Latin­
ce'den çevirdim; çünkü Almanca ve lngilizce metin lerde, orijinalindeki
özellikle hassas materyal dışarıda bırakılmıştır. Bize söylendiğine göre ki­
taplar sadece, bunun sorun oluşturmayacağı profesyonellere yöneliktir.
Capcllmann, ayrı bir bölüm çerçevesinde ele aldığı mastü rbasyon konu­
sunda çok sıkıdır.

47. Bu, Sorbonne Tıp Fakühesi'nde görevli ve Anatomi Topluluğu'nun


başkan yardımcılığını yapan Jean Baptiste D esin! Demeaux'nun özel bir
projesidir. Demaux, fıtığın cerrahi tedavisi konbsunda en az üç kitap yaz­
mış, mastürbasyonun tehlikeleri ve okullarda nasıl önüne geçileceği üze­
rine birçok yazı kaleme almıştır. Onun bu proje ve halka yönel ik bir po­
litika sorunu olarak mastürbasyon konusundaki yaklaşımları için bkz.
Vernon A. Rosario il, " Phantastical Pollutions" , Soliıary Pleasures: Th e
tlistoıical, Liıerary, and Artisıic Discourses of Autoeroticism içinde, yay. haz.
Paula Bennet ve Vernon A. Rosario il (New York: Routledge, 1 995), s.
121.

48. Belki de insanın cinsel da vranışının üremeye ve hazza yönel ik tarafla­


rı arasında süreklilik arz eden bir kültürel gerilim söz konusudur; ancak
tarihsel açıdan, mastürbasyonun bu derece tehdit içeren bir olgu olarak
görül mesinin nedeni bu deği ldir. Bu görüşün savunusu için bkz. P. R. Ab­
rahamson ve S. D. Pinke rton, With Pleasure: Tlıoughı s on ılır Naturr of Hu­
marı Sexuality (New York: Oxford University Press, 1 995).

49. Elizabeth Blackwell, Medical Address on tlıe Bencvolrııce of Malılıus Cont­


rasted witlı tlıt• Corruptions of Neo-Maltlıusianisrn ( Londra, l 8881, s. 24-26.

50. Charles Knowlton, Fruits of Plı ilosoplıy: An Essay on Population Quesıi -


011, 3. baskı ( Londra: 1 878; yeniden baskı, Arno Press, 1 972). Aslında

Knowlton'ın yaygın biçimde okura ulaşan broşürünün bu versiyonu,


Lord Campbell Kanunu (yaklaşık elli yıl sonra lllysses 'in de kov uşturma ­
ya uğradığı 1 857 Müstehcen Yayınlar Kanunu) çerçevesinde h akkında
dava açılan önceki bir baskının yayın hakkını test etmek amac ıyla Char­
lcs Bradla ugh ve Annie Bcsant imzasıyla çıkmıştı. ilk kez, radikal yayıncı
.Jaınes Waıson tarafından kırk yıl önce yayımlanmıştı; ki bu durum onu,
on dokuzuncu yüzyıl lngiltere'sinin serbest düşünce ta rihiyle sıkı biçimde
hağlantılandırmakıadır. Watson, doğum kontrolüne yönelik bir d i zi reh­
ber ki tabın ilki olan hcry Wonıan's Book'u yayımlayan cumhur iyetçi ve
serbest düşünceli yayıncı Richard Carlile'ııı meslektaşıydı. Şiddetli mas·
türlıasyon karşıtlığı, siyas�I ve dini yelpazenin her tarafında �iirü lebi lirdi .
"Seks açlı�ı" konusunda bkz. C. V. Drysdale, llıc Ma/tlı usiaıı l>ıırtrinc and
Notlar 507

lts Modmı Aspecıs ( Londra: Malthusian League, 1 9 1 7 ?) , s. 2 1 . Drysdale ,


b u geleneği izleyen daha önceki kita plardan farklı olarak, özel olarak
mastürbasyonun kabul edilemcıliğinden söz etmez; fakat doğum kontro­
lü savunuculuğunun .. seks yanlısı" geleneği olarak adlandırılabilecek bir
yaklaşımı özetler.

5 1 . Profesyonel tıbbi literatürü bu kitap aracılığıyla aktarıyorum. lndex


Medicus'un ve modern MEDLINE'ın müjdecisi olan Surgeon General's
Li bra ry kataloğu, orada bulunmayan birtakım makaleler bulmuş olmama
karşın, oldukça tam bir liste verir. Dicıionnairc encydoptdique dts scieııces
nıedicales'in ((Paris, 1 88 1 ), 2. ser., 1 5. cilt! .. Onanisme" maddesinden.
yüksek tıbbi gelenekteki oyunun yapısı oldukça iyi anlaşılır. Tıp doktoru
ve Toronto Akıl Hastancsi'nin yöneticisi Daniel Clark, Tenth Annual Re·
port [Onuncu Yıllık Rapor] 30 �ylül 1 877, s. 6'da, önceli Joseph Work·
man'ı" daha önceki raporlarda söylediklerini tekrarlar. 8u iç referanslar·
dan, bu temaların ve çeşitli biçimlerdeki tekrarlarının işlenmesi hakkında
gerçek bir fikir edinilebilir. Skz. Annual Reporıs oj the Provincial Lunaıic So·
cieıy of Onıaıio (Toronto, 1 865, 1 866- 1 8 67), s. 6- 1 3 ve 8 5 -88.

52. Haveloc!c. Ellis bu literatürü, St ıuli es i n ılıe Psychology of Sex, 3. baskı


(Philadelphia : f. A. Davis. 1 920), 1 . ci lt, s. 1 77-79'da özetlemektedir.

53. Washiyama Yayoi'dcn aktaran Sabine Frühstück, Collln izing Sex: Se·
xology arı Socal Control in Modcm ]apan (8crkeley: University of California
Press, 2003), s. 1 04 - 1 05. Çalışmasını yayımlanmadan önce okumama
iziıı verdiği için kendisine müteşekkirim.

54. G. Stanley Hali, Adolesaııct': fıs Ps_yclıolcıg_v a ııd lıs R r laı i o ıı s ıo Plı_vsi·
ology. Anılı ropology, Sociology, Sc.x, Cri lllt', Rdigioıı, a ıı d Educaıion ( 1 904;
New York: D. Appleıon, 1 924), 1 . cilt, s. 452 ve 432. Hall 'un bu konu­
daki birikimi büyüktür ve onu yeni bir sosyal bi limciliğin, post·Darwinist
muvafakatın bir örneği olarak görüyoru m . W. Grant Hague, Tiıc E ugenic
Marriage: A Ptrsoııal Guide lı> tlıc New S<i eıı<e ııj Beller Uv i ng and Bcııer Ba­
bies (New York: Review of Reviews Company. 1 9 1 6) 2. cilt, s. 155-5 7.
Hague, Columbia Üniversitesi, Hekim ve Cerrah Fakültesi'ndc ders ver­
mekteydi.

5.'i . Oııaııia, 8 . baskı, s. 200.

5 6 . Viccsimus Knox, l_iberal Educaıioıı, .L lıaskı (londra: 1 783), s. 329-


30; Samucl Gottlieb Vogel, l lntrrriclıı Jü r Elırnı ( 1 78 6 ).

57. Mary Wollstonecraft, A Viııdicaıioıı nj ılıe Riglııs oJ Wonırn, yay .haz. D .


L. Macdonald ve Katlılcen Schcrf (Orchard Park, NY: �roadview, 1 9971,
s. 306-307. Belki söz konusu ayıplar çeşitli homoseksüel eylemler olarak
düşünülebilirdi; fakat Wollstonecraft'ın Rousseau'yla ilgili yaklaşımları
ve Mandeville'e açıkça i fade etikleri ışı�mda, bahsedilenin (özel ayıplar ve
yay�ııı bela) mastürhasyon old u�u tamamen açıktır.
508 ft"k Kişililı Sf'hs

58. C h rist ia n Gonhilf Sa l zm ann iibcr dir lıeinı/ idırn Sünden dtr )ugtrıd
,

I Fra nk furt ve Leipzig, 1 786).

59. A.g.c., s. 1 3 - 1 4 .

60. A.y.

61. Jean-Jacques Rousseau, Bdıtrınıııisse ( 8er lin, 1 782). B ul a bi l diği m en


eski baskı budur.

62. Salzmann, Htimlicheıı Si.inden, s. 16- 1 8. Freud'a göre, çocukluk mas­


türbasyonunun yeti şk in heteroseksüelliğine y ücel ti l mes i, benliğin norma ­
tif hi k a yes in i oluşturuyordu. (Fakat bu şekilde hi ka ye ni n önüne geç m i ş
o l uyoru z )
.

63. "Masturbation", Dictionnai re des scitnces mtdicales ( Pari s 1 8 1 9); Da­


vid Hunt, Partnıs and Childrtn in History: Tlıt Psychology of Life in Modern
France (New York: Harper and Row, 1 972), s. 1 62 ve 159-79'un çeşitli
yerleri. Bu konud a Winfried Schleiner, Medical Ethics in the RenaissaıiCr
( Wa shi ngt o n, DC: Ge orget own University Press, 1995), s. 1 35-36'da Fal·
lopio' dan geni ş bir a l ıntı b u l u n maktadı r.

64. Immanuel Kant, Tht Doctrine of Virıue: Parı il of the Mttaphysics of Mo­
rals, çev., giriş yazısı ve notlar Mary J. Gregor (Ph il ad el p h i a : University
of Penn syl va ni a Press, 1 971 ) , 2. ma ka l e; Gregor'un çevirisinde ufak bir
d eğişik l i k yaptım. Bkz. " Yon de r Wohlustigen Selbstchandung", Me·
ıaphysisclıc Aııfaııgsgründt der Tugeııdlelıre, Kanfs gesamnıelıe Schrifttıı'in 6.
cildi ( Berlin: G. Reimer, 1 907), s. 424-2 7 .

6 5 . Campe, Philııııtroplıen, k el i me anlamıyla "insanseverler" ya d a daha


genel biç i mde "insan dostla rı " o la rak adlandırılan bir grubun ış ık l a rı n ­
d an biri yd i . Kant gibi o da, a hlakın yeni bir zemine oturtulması gere kt i­
ğine inanıyordu. Buna mümkün olduğunca çabuk başlanmalıydı; eğitimi,
son derece merkezi öneme sa hip bir unsur h al in e getiren buydu. Alman
pedagoji projesi ve Beı-fi ııer Monaıssch ri/ı'le bağla n tısı üzerine bkz. Kcrs­
ting, Dic Gcrırsc der Pildagogik i nı 18. ]alıılıu ndm, s. 7 1 - 1 1 3 çeşitli yerleri
ve özellikle deneme yarışması konusunda s. 80-8 1 ve 85. Canıpe'nin on
al t ı ciltlik hacimli ansiklopedisine yirmi yedi yazar k at kı da bu l u nmuştur;
üçü mastü rbasyon ha k k ı nd ad ı r. Üçüncülüğü kazanan yazı, çok ıızun ol­
masından ötürü, d i ğer üç ödül kazananın ya zılarına e k l en d i . Ç al ışmala­
rın kendisi için lıh. Joach i m Heinrich Campe, yay.haz., Allgcnıriııe Rcvi·
sicııı dcs gı"sa mıııırıı .'iclıul uııd hzirlrırngıvrsms ( Ha m b u rg: 1 785· 1 79 2 ) , 6.
cilt, s. 7. Bi r d uka a ltını, yaklaşık 5 gu ld en veya yarım pound' dur; yani
60 duka ahını bir i şçinin bir yıllık ücretine denk düşen, JOO guldenin bi­
ra z üzerinde veya .3 0 pound'luk lıir değere sa h i p ti r . Bu bi l gi için meslek­
taşım, i k t isa t tarihçisi Jan de Vries'c t eşek k ü rle ri m i sunarım. Al manların
tıp ve pedagoji alamndaki bu mastü rbasyon ta nı şması , aşağı yukarı aynı
biçimde 011 dokuzuıırn yüzyıl so n la rına kadar süren uzun ve y�un tar·
Noı/ar 509

nşma konusunda çok az fikir verir. Bu literatür üzerine, mevcut kaynak·


lardan geniş alıntılar da içeren, mükemmel ve zengin bir değerlendirme
için bkz. Kari Heinz Bloch, Die Rellilmpfuııg der )ugeııdmasıurbaıion im 18.
jahrlıuııderı: IJrsaclıcıı· Verlauf- Naclıwi rkurıgm (Frankfurt am Main: Peter
Lang, 1 99 8 ). (Bu kaynağa ancak taslağımı tashih edip matbaaya gönde·
receğim sırada ulaşabildim.) Bloch özellikle eski geleneğin ne kadar uzun
yaşadığını gösterme konusunda başarılıdır: Örneğin başta gelen Alman
ansiklopedisinin (Grosse IJrocldı aus ) mastürbasyon maddesi, 18 98'e kadar
aynı sertlikte süren, ancak o tarihten sonra hafif yollu yumuşatılan yak·
laşımı devam ettiriyordu. Psikanalitik bir yorumun bu yaklaşımın yerini
alması 1 9 32'yi bulmuştu. Bkz. özellikle s. 5 32-79.

66. P. J. C. Debrcyne, Essai su r la ılı tologit morale (Paris, 1 844) . Kitabın


kapak sayfasında, yazarın, özellikle din adamlarına ve ilahiyat okulların­
da öğrenim görenlere yönelik, insan fizyolojisinin özet bir anlatımını içe­
ren bir başka kitabı tanıtılmaktadır.

67. Alıntı Margery Levinson, Keaı's Life ofAllegory: Tiıe Origiııs of a Sıyle
(Oxford, Basil Blackwell, 1 9 88), s . 1 6- 1 8 ve 22'de yapılmıştır. Belki de
bu imaj kuşaklar boyu varlığını sürdürmüştür. Yeats diyalog şiirlerinden
birinde, Keats'in kendisini "şekerci dükkanının camına yüzünü dayamış
bir öğrenci " olarak görme biçimindeki gözlem ind en mutluluk duyduğu
iddiasına karşı çıkar; bu aşırı ö7.lemden, belki de erkek öğrencilerin ayı­
bından dolayı neredeyse hasta düşmüş hir şairdir. Whitman üzerine bkz.
Robcrt S. Fredrikson, "Public Onanism: Whitman's Song of Himself",
Modenı Laııguasıc Quanerly 46:2 (Haziran 1 9 8 5 ) ve Harold Bloom, "The
Real Me", Ncw roılı r�eview oj Boolıs (26 Nisa n 1 984 ), s. 4.

6 8 . V. Sazhin, "The Victor's Hand: Selections from ıhe Corres pondencc


between V. Be l i nsky and M. Bakunin , Eroıica i rı Russian Literaıure fronı
"

Bar/ıov ıo ılır Prrserıı IEroıi/ıa v rıı s slıoi liıeraıure oı Barlwva da rıashilıh dnei],
Uıerary Revil."w [Uıeraıu moe obozrerıie] özel sayısı (Moskova, 1 992) s. 3 9 .
Bu çalışmaya dikkatimi çektiği ve metni çevirdiği için Hilda Hoogenblo­
om'a teşekkürlerimi sunarım. Belinski ve Bakunin konusunda daha genel
bir değerlendirmenin yapıldığı olağanüstü bir kitap için bkz. Lydia G inz­
burg, On Psyclıological Prose, çev. ve yay.haz. Judson Rosengrant ( Prinı:e­
ton, NJ: Princeton University Press, 1 991 ), s. 5 9-60 ve 84-8 5.

69. Wagııcr\lcn yapıl an alıntı için bkz. Marc A. Weiner, Ridıaı·d Wagnrr
aııd ılıe Arıık�erı ıilic /ıııaginaıioıı ( Lincoln: University of Nehraska Press,
1 99 5 ), s. 34 1 . Y:ıhudilerle fahişeler arasında öteden heri kurulan bir bağ­
lantı da söz konusudur: Her iki kesim de bir şey üretmemektedir; her iki
kesim de seksi üremeye değil, paraya yöneltmektedir. Dolayısı yla, bu "işe
yaramazlık ", Yahudilerle öteki yararsız pratik, yani mastü rbasyon ara­
sında bağlantı kurulabi lecek bi r zemindi. 1 9SO'lcre a it, insan biçimi ndeki
erkeklik organlarının baş aktörler arasında yer aldı�ı bir lngiliz komedi
kitabında, Yahudi erkeklik organı, diğerleri en azı ndan d işi partnerler
5 10 Tek Kişilih Sdıs

seçmeye yönelir görünürken, mastürbasyon yaparken gösterilir. Bu konu­


da bkz. Sandcr Gilman, Ilır Jew's Body (Ncw York: Routledge, l 9 9 l l, s.
1 23.

70. Gi:rard Wa lter, yay.haz., Actcs du Tıibırnal n!\'Olu ıioııııairf (Paris: Mcr­
cure de France, 1 968), s. 96; Chantal T hoınas, rlıf Wickfd Quiıııı, çev . J u­
lie Rose (New York: Zone Boks, 1 999), s. l46'da alıntılanmıştır.

7 1 . J. H. Fussell, "Mrs. Annie Besant and thc Mora le Code: A Protest"


( 1 907) . Bu özel olarn k basılmış broşü r ün amacı, kütüphanecilere bazı te­
osofik bilgilerle birlikte gönderilen mektuptan öğrendiğimize göre, şü phe­
li cinsel davranışlar ve dini iddialar ile hareket arasına mesafe koymaktı.
(Mektuplar, Berkcley'dcki, Cali fomia Üniversitesi'nde bulunan kopyaya
iliştirilmiştir. )

72. Belgeler Britislı Wedıly'de (Ekim 1 877-Nisan 1 8 8 8) basılmış, Tmıpıed


Loııdon: Young Man'de [(Londra : Hodder and Stoughton, 1 8 88); s. 246-
48) yeniden yayımlanmıştır.

73. Bunlar William A. Cohen'in al gı lamal a rıdır. Bkz William A. Cohen,


Sex Scandal: The Pri vaıe Parts of Victoriarı Fictiorı ( Durham ve New York:
Dukc University Press, 1 996), s. 26-72, özellikle de s. 26-38.

74. Ludger Lutkehau s, "O Wollust, O Holle: Onanie, Phantasie und Li­
teraturen, Die Zeiı 4 7- 1 5 (Kasım 1991 ), s. 76-77'dc diğer ikincil kaynak­
hır sunulur: Heinrich von Kleist, Silnıtliclıe Wer�e u ııd Bncfe, 2. cilt, s. 559-
62, çev. ve aktaran Sander Gilma n , D i sease aııd Rcprcsenıatioıı ( lthaca,
NY: Cornell University Press, 1 988), s. 68. Braun, Kıarılılıeit Oııaııia, Al­
manya' da mastürbasyon kon u s u n da ki endişelerin yaygınl ığın a dai r bol
miktarda kanıt sağlar.

75. Elizabeth Blackwell, Tlıe Hunıan Elenıeııt in Sex: Bri ng a Medi cal Eııqu­
iry i nto tlıe Rdaıion of Sc.xual Plıysiology to Clıri stian Morality (Londra,
1 885), s. 29 ve devamı . Politik bağlama en başarılı yaklaşı m için bkz. Ju­
dith R. Walkowitz, Prosıiıution aııd Victorian Socieıy: Woınrn, Class, anıl ılıc
Staıe ( New York: Cambridg e University Press, 1980). Blackwell'c dair da­
ha genel bağlam için bkz. Margaret Jackson, Thi Real Facts of Life. fenıi­
ııisnı aııd tlıc Politics of Sexuali t_v . c. 1850- 1 940, Bristol, PA: Taylor and
Francis, 1 994 ), s. 7 1 -77.

76. Ma stürbasyonun evrenselliği ne dair kanıt, olağanüst ü bir kaynak zın­


cirinden gelir. Havelock Ellis, Sıudiı:s i11 ılır Psyclıology of Seıc, 1 . cilt, s.
1 6 1 -82 'de kon u hakkındaki yazı ııın mükemmel bir değerlendirmesi sıınu­
lu r ; dildo kullanımı nın sosyolojisisi için bkz. s. 1 69. Kinsey de, iki temel
çalışmasında on dokuzuncu yü zyıl sonları ile yi rminci yüzyıl başlarına ait
literatürü araşt ı rma k tad ı r : Alfred C . Kinsey ve lnstitute tor Scx Research
! Seks Araştırmaları Enstitüsü!, So.ıı al /Jdta\·ior iıı ı lıc l-lu ınaıı Fmıak (l1hi­
ladelptıia: Sau ııdcrs, 1 95.1 ), s. 1 32-90 \C Al frcd C. Kinsey, Wardell B. Po-
Notlar 511

meroy ve Clyde E. Martin, SfXllal Belıa\•ior irı the Hunıaıı Male ( Plıiladelp­
hia: W. B. Saunders Co., 1 948 ), s. 497-5 1 6; Elie Metchnikoff, rlıe Naıu­
rt of Maıı: Sıudies iıı Optimisıic Plıilosophy, yay.haz. P. Chalmers Mitchell
(New York: G. P. Putnam's Sons, 1 903), s. 95-99; dejenerasyon ve mas­
türbasyon üzerine, kadınların durumu konus unda bkz. Sram Dijkstra,
ldols of Perversiıy: farııasits of Fenıinine Evi/ irı Firı -de-sitc/e Culıure (New
York: Oxford University Prcss, 1 986 ), s. 64-82, özellikle de s. 74-75 ve
daha da spesifik bir yaklaşım için bkz. Clıarles Fere, "Le Surmenage sco­
laire" (tam anlamıyla "Erkek öğrencilerde zihin yorgunluğu ", a ncak ge­
nişletilince, tüm okul çağı çocuklarındaki zihin yorgunluğu], Le Progrts
medical (5- 1 2 Şubat 1 8 87), s. 1 1 1 ve 1 32 (Fere burada mastürbasyonun
yalnızca, onu yapmaktan kaynaklı zihin yorgunluğunun tahribata yol aç­
masına doğuştan yatkın kişiler için tehlikeli olduğunu savunur). O özel
olarak öğrencilerle ilgilenmektedir; fakat sorunun çok daha genel olduğu­
nu da söyler. Freud'dan biraz daha yaşlı olan Fere, Jean-Martin Char­
cot'nun bir öğrencisiydi. lwan Bloch, The 5exual Life of Dur Timcs in lts Re­
/ations to Modern Civi/i;::ation, çev. M. Eden Paul (New York: Allied Book
Co., 1 926) , s. 409- 1 1 . Bu kitap, i lk kez 1 908'de Almanca olarak basıldı
ve anlaşıldığına göre çok satan kitaplar arasındaydı. 1 9 1 0'da yapılan ve
ilk İngilizce çeviriye temel oluşturan altıncı yeniden baskıda, bu baskının
eserin kırk bininci kopyasıyla başladığı iddia edil mektedir . Seçkin lngiliz
jinekolog J. Matthews Duncan'ın, kendisinin 1 8 83 Gustonian Konferans­
ları 'nda dile getirdiği, "kadınla rdaki mastürbasyon, doğa llık dışı ve ge­
nellikle suni cinsel hazza aşırı bir düşkünlüktür" görüşü artık, basit bir
deyişle, kabul edilebilir değildi. " Sterility in Womcn" , 2. Konferans, 4.
Kısım, Lancct (3 1 Mart 1 8 83), s. 529.

77. Freud " otoerotizm terimini ilk kez, Wilhclm Fliess'e yazdığı ve El­
"

lis'i övgüyle andığı 9 Aralık 1 899 tarihli mektubunda ku llanmıştı. Su ko­


nuda bkz. Jean Laplanche ve J. B. Ponta lis, Tlıe L.anguage of Psycho-aııaly­
sis ( 1 967; l.ondra, Karnac Sooks, 1 9 8 8), s. 45-47; Havelock Ellis, Studi­
es iıı tlıe Psyclıology of Srx, 1 . cilt, s. 1 6 1 -6 3 ve da h a genel olarak " Auto­
Eroticism" üzerine s. 1 6 1 -283. ilk baskı 1 900'de yapıldı.

78. Moravia'dan aktaran Lutkchaus, O Wollust, O Holle"; El li s,


" Studi­
cs in ılıe Psyclıology of Sex, 1 . ci lt s. 1 6 1 -6 3 .
,

7 9 . D. H. Lawrencc, ..Pornography and Obscen ity , Sex. Liıcraturc. aııd


"

Ccmorslı ip, yay.haı. H .T. Moorc (New York: Twayne, 1953), s. 79 - 8 2 .

80. Gore Vida(, " Pornography", Honıage to Daniel Slıays: Collectrd Essays .

1 952- 1 972 içinde (New York: Random House, 1 973 ), s . 21 9 -2 0; Gide


üzerine bkz. Naomi Segal, Andrt' Gide: Pedernsıy arıd Pedagogv (Oxford :
Clarendon Press, 1 998), s. 4 1 -47 ve 70-73.

8 1 . Richard von Kra fft-Ebing, Psdıo paıl ı ia Scxu alis, 7. baskı, çcv. Charles
Gilbcrı Chad<lock ( Philadelphia: f. A. Da v is, 1 908), s. 1 8 8 -8 9.
82. Bu konu ha kkında bkz. Gcorge ]. Makari, " Between Seduction and
Libido: Si g m u nd Freud's Masturbation Hypothescs and the Realignrnent
of His Etiolog ic Th inking, 1 897- 1 905", Bul/etin of tlıe / Jisıory of Medicirıe
72:4 ( 1998) ve aynı ıamanda bkı. yukarıda s. 456-60.

83. Tlıe Coıııpleır: L.etıas of Sigıııund frt'ud ıo Wi llıelnı fliess, 1887-1 904, çev.
ve yay.haı. Jeffrey Mason ( Carnbridge, MA: Belknap Press of Harvard
University Press 1 985); Dosıoevslıy aııd Parıicide ( 1928 ), Tlıe Sıandard Edi ­
Lion of ıhe Con ıplete Psyclıological Worlıs of Sigmuııd Freıu:l içinde (Londra:
Hogart Press, 1975; 1 9 6 1 edisyonunun ye n ide n baskısı ), 23. cilt, s. 193.

84. Sigmund Freud, Three Essays on Sexuali ıy ( 1 905 ), Compleıe Worhs için­
de 7. cilt, s. 1 87 ve dipn ot 1 i le s. 1 8 8 ve dipnotlar 1 ile 2.

85. Marie Bona parte , Femcılt' 5e.xua lity (New York: lntemational Univer­
sities Press, 1953), s. 74.

86. W il hel rn Stekel, Auıo-erotisnı: A Psych iaLric Study of Onanisnı and Neuro-
r
sis, çev. Jarnes S. Van Teslaar (New York: Grove Press, 1 950), s. 63.

87. Joyce McDougall, Tiıeaırcs of ıhe Mind: lllusion aııd Truth on the Psyc lıo­
Stage ( Londra: Free Association Boks, 1 986 ) , s. 250. Luce lriga­
ana lyt i c
ray, Speculunı of ılıe Other Worııaıı , çev. Gillian Gil l ( lch aca, NY: Cornell
Univcrsity Prcss, 1 98 5 ), s. 28-31 ve 60; Luce lrigaray, 71ıt' Sex Wlıiclı Is
Not One, çev. Catherinc Porter ve Carol y n Burkc { lthaca, NY : Cornell
University Press, 1 986 ), s. 24.

88. Max Hodann, Ona ııi c: weder Lasıer ııoch Kraıılılıeiı (Beri in, 1929 ) .

89. A. A . Brill, Psychoanalysis: ILs rlıeories and Pracıical Applicatioıı (Ph i la­
delphia: W. 8. Saunders, 1922), s. 1 5 3 ve 158-59; John F. W. M eagher ,
A St udy of Masturbation and Psyclı ose:xu a l Ufe, rev iıc edilmiş .1. yen id e n bas­
kı (Ba ltimore: Wi l l i arn Wood, 1 936), s. 1 05.

90. William H. Mastcrs ve Virginia J ohnson , Hurııan Sexual Response ( Bos­


ton: Little Brown and Co., 1 966), s. 6.1 -65. Fra ns ııca çevirisi 1 977'de çık ­
tı ve 1 967'dc çeşitli l spanyoka versiyonları görülmeye ba şl a nd ı. Rantam,
kitabın, yoğun satışa yöne lik olarak kağıt kapaklısını çıkardı . Masters ve
J o h n son da, a ynı tema üıerim· bir düzineden fazla k itap yayımladı. Ji il
Johnson'ın l.f'sbian Natioıı'dan ( 1 97.11 seçme yaz ı l a rı Barbara A. Crow
yay.haı., Radical Feın iııisııı: A f>Ofunıf'rılaıy RradtT ( New York: New Yor k
University P ress, 2000), s . .1 94-50'da "Thc Myth of tlıe Myth of thc Va·
ginal Orgasm" başlıklı bölümde yer alma ktadır.

9 1 . Bunu hem kütü pha ne kataloglarına yönelik araştırmalar lıem de araş­


tırma asistaııı m Arianııe Chcrnock'un bir kolektif üyesinden elde ettiği
"Ot her Vcrsicms of Our Uııdil'S. Oursrheı. lnduding Books ' lııspi rcd hy'
Our flodics. O u ı sl"h-cs" başlıklı yayımlanmış lıi r liste iiz e r ind c tem ellendiri­
yoru m. Ka set ve elektronik metin vcr�iyonları da söz konusudur.
Notlaı· 513

92. Boston Women's Healıh Book Collective, On Bodies Du r Selves ( Bos­


,

ton: New England Free Press, 1 971 ), s. 1 3 - 1 4; bu, kitap Simon and Shus­
ter'a geçmeden önce, NEFP tarafından yapılan son baskıydı .

93. Laura Hutton, Tlıe Singlc Wornan arıd Her Enıoıioııal P ı-vblenıs (Londra:
Bailliere, Tindall and Cox, 1 93 7), s. 83.

94. Baston Women's Health Book Collective, Ou r Bodies, Our Selves, s.


1 3- 1 4 ve 1 5 - 1 9 .

9 5 . Anne Koedt, The Myth of ıhe Vaginal D rgasnı ( Roston: New England
Free Press, 1 970); Crow, Radical Feminisrn'de yeniden yayımlanmıştır.

96. Bu bilgi, www.Hoover.com'da bulunan şirketin finansal durum öze­


tinden alınmıştır; Rotermund konusunda bkz. Ncw Yorlı Tinıes'ıa yer alan
ölüm ilanı, 22 temmuz 200 1, 1. bölüm, s . 34.

97. Bu rakamları, Toronto'da Ccme as You Are [Olduğun Gibi Gel] ad­
lı bir seks mağazasının sahibi ve Canadian SexTV için çekilen cinsel so­
runlar üzerine bir dizi filmin yapımcısı olan Ccry Silverberg'den elde et­
tim. Bkz. hnp://www .divine-interventions.com.

98. Lonnie Garfield Barbach, for YoıcrsdJ Tlıe Fuljillmenı of Fmıale Sexu­
ality(Garden City, NY: Doubleday, 1 9 75).

99. "Gizli bahçe" imgesi, sanırım Frances Hodgson Burnett'in yirminci


yüzyıl başlarında yazdığı, Yorkshire kırsalında, ıssız bir yerdeki bir eve gi ­
den, orada sakat bir kuzen ve gizemli, kilitli bir bahçe bulan on yaşında­
ki bir kızın anlatıldığı The Secreı Garden !Gi::/i Balıçt) adlı çocuk öyküsün­
den gelmektedir. Wonıen orı Top: llow Rcal Life Has Clıaııged Women's Sexu ­
al Fcınıcısifs (New York: Simon and Schusıer, 1 9 9 1 ) yine bu konu üzerin­
de duran bir başka çalışmadır. Men i n Love: Men's Scxııa l Fantasies: rlıe Tri ­
urııplı of Lovt over Rage (New York: Delaccrte Press, 1 980), orijinal yakla ·
şımın çekiciliğini artırır, a ncak mastürbasycnun kendini gerçekleştirmeye
giden yol olduğunu doğrular bir savunmaya girmez. My Mother/My Stlf
Tlıt Dauglıter's Search Jor Jdenıiıy ( New York: Delacorte Press, 1977) cin­
sel fantezi üzerine olan kitabı başarıyla takip etmiştir.

1 00. Catharine MacKinnon, Only Words Cambridge, MA: Harvard Uni ­


versity Press, 1 993); Drucilla Cornell yay.haz., fcnı in i srn aııd Porrıograplıy
(New York: Oxford University Press, 2000), s. 1 0 1'de kısmen aktarılmış­
ıır. Sunday Tinıes, 2 Haziran 1 997; David Stevenson, Tlıc Bcggar's Beııison
( Eası Lothian: Tuckwell Press, 200 1 ), s. 2J'te alınıılanrnıştır.

1 0 1 . Norman Mailer, Tut Pıisonrr- of Scx (Boston: Little, Brown, 1971 ), s.


1 88 ve 1 8 7-204 çeşitli yerleri. Mi llen içi n bkz. Sexual Poli tics (Garden
City, NY: Doubleday, 1 970), s. 322-24 ve 1 80-87'nin çeşitli yerleri.

102. Örneğin hkz. http://www. nyjacks.com ve bağlantılı birçok link.


514 Trh Kişilik 5t"ks

103. Joseph Kramer'ın erotik dokunuş (kendine dokunma da da hil) oku­


lu: http://www. eroticmassage.com/cgi-bin/shop.cgi ve http://www.sa­
lon.com/people/lunch/1 999/05/28/kramer/ adresindeki değerlendirmeler;
yazılı medyaya yönelik özet bir giriş için bkz. Joanie Blank, yay .haz., Firsı
Persoıı Saual (San Francisco: Down There Press, 1 996). Mastürbasyon ve
tuhaflık -ve ek olarak Austen'in parlak bir analizi- için bkz. Eve Ko­
sofsky Sedgwick, "Jane Austen and ehe Mastu rbating Girl", Bennett ve
Rosario, 5olitary Peasures, içinde s. 1 37.

3. BÖLÜM

1. "Onanisme," Di ct ionnaire encycloptdique des sciences mcdicales içinde


(Paris, 1 8 8 1 , 2. baskı, 1 5 . cilt, s. 359-60. Madde, tarihsel ayrıntılirın bir­
çoğunda hatalar içermektedir. On ania'yı Bekker adlı birinin yazdığı konu­
sunda hiçbir kanıta sahip degiliz ( bkz. yukarıda 2. Bölüm, dipnot 29). Ya­
zarın, Onania'nın sekizinci baskıya Voltaire'in kenuya el attığı dönemde
ulaştığı savı, Phi losophical Dictionary'deki desteksiz bir iddia üzerine otur­
tulmaktadır. Fakat, sürecin bütününe bakıldığında, eğer Oııania'nın selef­
leri vardıysa, yazar ya da başka birisi onları bulmuş olurdu.

2. Balthasar Bekker, The world bewiıclı'd; or, An oaımirıation of ıhe common


opinioııs concerning spi ıits: ılıeir nature, power, adminisıratiorı, and operaıions.
As also, ıhe eflect s men are ablc ıo producr by ıheir commu nication. Divided in­
ıo iV pans. By Balıha::ar Belılur, V.D. and Pasıor aı Arnsıerdam. Vol. l . Trans­
laıed fronı a French copy, approved of and subscribed by tlıe author's own hand.
Beıovrrde wcereld. E ııgli s lı ( [Londraj: Warwick-Lane'de R. Saldwin adına
basılmıştır, 1 695) .

3. Lucinda McCray Beier, Sufferers aııd Hea leı s: Tlıe Experience of l llness in
-

Sevenıeenth-Cenıury England (New York: Routledgc), s. 92 .

4. Bu görüşü destekleyen yakın tarihli Almanca çalışmaları alıntılayan,


Kari Broun'un bilimsel ve yargı layıcı Die Krnnllheiı Onania'sına (Frank­
furt: Campus Vcrlag, 1 995) atıfta bulunuyorum.

5. O ııa ıı ia , 4. baskı, s. 1 7.

6. Edward Baynard, Tlıe 1 lisıory oj Cold Haılıiııg, Both Ancient aıul Modern
( l .ondra, 1 706), s. 6g. Baynard Collcge of Physicians'ı ıı bir üyesiydi .
Onun diğer çalışmaları, sadece, kırmızı Bordo şarabı içicilerine yönelik
tavsiyeler içeren ve kamuoyunun pe k tasvip etme d iği anla şılan bir broşür
ile lraıısactioııs of ılıe Royal Soci eıy'dc yer alan iki k ısa' makaleden ibaretti .
O, ayrıca, tanınmış bir alim -ve dindar bir kadın- olan Ann Saynard'ın
habasıyd ı. lransacıioııs of ılıe Royal Socieıy'ye yazdığı yazıl ardan birisi, i k i
madeni çeyrek peni yutan bir oğlan h ak k ın d a y dı . K ısacası ak lında pek
ma stii rhasyon yoktu . M eseleyle ilgili paragraf, Ba yna rd'111 yazıyı birlikte
Noı laı 515

yazdıkları Sir John Floyer'a gönderdiği bir not halinde, sonradan akla ge­
len bir konuyu anlatır biçimde sunuluyordu: .. Neredeyse unutuyor­
dum . . . " Onania'da adı geçen "Ettmüller"in, çalışmaları lngiltere'de, hem
çeviri hem de Latince olarak, on yedinci yüzyılın tam sonunda görülme­
ye başlanan, üretken bir doktor olan Michael Ettmüller ( 1 644- 168 3 ) ol­
duğunu tahmin ediyorum. Marten, Etmıdlerus abridg'd (Londra, 1 699), s.
567'yi pekala okumuş olabilir.

7. Francis Schiller, "Venery, the Spinal Cord, and Tabes Dorsalis Before
Romberg: The Contribution of Ernest Horn", journal of Nenous and Men­
ıal Diseasc 163: 1 (Temmuz 1976). Tissot'nun alıntısı Orıanism, 1. Kısım,
1. Bölüm, s. 4'tedir. Onun referansında biraz yanlışlık vardır: Doğrusu
Hippokrates, De morbis 2.49 değil, 2.5 1 'dir. Bkz. Hippocraıes, çev. Paul
Pottcr, Loeb Classical library (Cambridge, MA: Harvard University
Press, 1 995), s. 285. Nouveau Dictionnaire de medtcirıt . (Paris, 1 826), 2.
. .

cilt, s. 1 79.

8. "Erkek" diyorum; çünkü kadın, çoğunlukla etik açıdan ciddi önem ta­
şıyan bir unsur değildi. Hassas bir gelişme sergileyen benliğe yönelik kla­
sik etik, aristokrat erkeğin davranışına vakfedilmişti.

9. Aline Rousselle, Pomeia: On Desirr and ılır Body in Antiquiıy (Oxford:


Basil Blackwell, 1 988), s. 32, 3 8 , 6 7 7 7.
-

1 0. Aristoteles, History of Animals, yay.haz. ve çev. D. M. Balme (Camb­


ridge, MA: Harvard University Press, 199 1 ), 7. 1 . 5 8 l a26 ve 5 8 1 b 1 7-20;
ayrıca The Compleıe Works of Arisıoılc.· Tlıe Reviscd Oxford franslation'daki
[(yay.haz. Jonathan Barnes ( Princeton, NJ : Princeton University Press,
1 984) J çeviriye de başvurdum.

1 1 . Çünkü ciddi etik kaygı, genellikle erkeğe özgü bir unsur olarak mü­
talaa ediliyordu; bu tıbbi literatürün büyük kısmı onlara yönelikti. Her
durumda, insan bedeninin asıl örneği olduğundan, erkek bedeninin ihti­
yaçları biraz daha fazlaydı. Eski zama n doktorlarının hem erkek hem de
kadın hastalarına, vücut sıvılarının tüketimini, orgazmın ve boşalmanın
sıhhatli etkilerini düzenlemek ve aslında arzuyu yönlendirmek amacıyla
önerdikleri karmaşık perhiz hakkında mükemmel bir tartışma için bkz.
Rousselle, Ponıeia, s. 1 4 77. Roussclle, mastürbasyonun tartışmalarında
-

hiçbir zaman o kadar fazla yer almadığı görüşünü desteklemektedir. Ay­


rıca bkz. Michcl foucault, Tlır llsrs oj l'lcasu ı r : Thc tıisıury oj 5cxualiıy, Vo­
luıııe 2, çev. Robert Hurley (New York: Vinıage, 1 990), özellikle s. 1 9 4 -

[Cinsdliğiıı Tarihi 2, çev. Hülya Tufan (lsta11bul: Afa yayınları, 1 9 8 8 ) j.


Helenistik dönem hekimi Arateus'tan mastürbasyondan söz eden bir me­
tin aktarmasına karşın (s. 1 5 -1 6), foucau lı'nun dipnotunda on dokuzun­
cu yüzyıla ait Fransızca çeviri ele alınma ktadır. Aslında foucault'nun tüm
kita bında mastürlıasyona yönelik topu topn iki gönderme bulunmaktadır
ve bunların da sadece biri onun kınanması biçiminde değerlendirilebilir.
516 Te• 1\ işi lilörhs

Foucault konu hakkındaki görüşünü tamamen değiştirmiş olabilir.


l 98 2 de yayımlanan, daha sonra Hisıoıy of Se.xua lity'nin üçüncü cildi IHis­
'

ıory of Se.xua lit_v: nıe Core of ı1ıe Stlf (New York, Pantheon, 1 986)) olacak
bir metne yazdığı kısa girişte, hem kendisinin hem de Philippe Aries'in
"büyük öneme sahip mastürbasyon sorunu, on sekizinci ve on dokuzun­
cu yüzyıl doktorlarının ilgisinden çok daha eski bir tarihe sahiptir" (yani
klasik antik döneme kadar gider) düşüncesinde olduklarını söyler. Bkz.
Philippe Aries ve Andre Bejin yay.haz., Wcsımı Sr.ııuality: Practice aııd Pre­
cepı in Pa s t and Presmı Times, çev. A.nthony Forster (Oxford: Basil Black­
well, 1 985), s. 14. Bununla birlikte 3. ciltte, "Geçerken mastürbasyonun
ve tek başına hazların tıbbi reji mlerde işgal ettikleri mütevazı yere -genel­
likle Yunanlı ve Romalıların cinsel faaliyetle ilgili tüm ahlaki yaklaşımla­
rında olduğu gibi- işaret ediyoruz" demektedir (s. 1 40) . Peter Brown'ın
The Body and Socieıy: Mrn, Womcn, and Rcnunciaıion in Early Chrislianily'si­
nin (New York, Columbia University Press, 1988) başlangıç bölümü,
"Body and City" , geç antik dünyanın beden ekonomisi konusundaki te­

mel etik meselesine en iyi giriştir. Değeıllendirmelerimi açık bir biçimde
ona borçluyum.

1 2. Galen, De loc is affectis 8.4 1 9-20, K. G. Kuhn, yay.haz. içinde.

1 3. Diogenes Laertius, Lives of the Enıinent Ph ilosoplı crs 6.69, çev. R. D.


Hicks, Loeb Classical Library ( Cambridge, MA: Harvard University
Press, 1 950), 2. cilt, s. 70-71 . Hicks, clıeirougerrin sözcüğünü, yanlış bir
biçimde "beharing indecenthy" [iffetsiz davranış] olarak çevirmiştir; keli­
menin gerçek anlamı "birisinin elini durmaksızın, sürekli kullanması" dır.

1 4 . Thomas Cogan ( 1 545?-1607), Jllf haum of lıealılı. clıi efly nıade for ılıe
conıforı of sıudcnıs, and coıısequeıııly fo ı all ılıose ılıaı haur a ca re oj their lu­
alılı, amplified vpon fi ue wordrs of Hippocraıes, wriıtcn Epid. 6. Labour, ıtıraı ,
drinhe, sleepc:, Venus: Hereunto is added a preseruaıion from the pesıi lmce: wiılı
a short f . . . / wısure of ı lı e lau sicknesse aı Oxford ( Londra, 1 6 1 2 ). L 'Onanis­
nıe'in ltalyanca çevirmeni, Tissot'nun Diogenes'i tamamen yanlış algıladı­
ğını ve tüm bölümün bir latife gibi göründüğünü düşünmektedir. Sonra
da bu görüş doğrultusunda otoritelere başvurmaktadır; bkz. L'ona11isn10;
ovvero, Dissertazione sopra le malallie cagionatt dallc pollu zioni volonıaıir de
Sigıı or Tissot, 3 . baskı (Venedik, 1 785). Bernard Mandeville, A Modest Dr­
fe ıı sc of Public Suws, Clark Memorial Library Publication 1 62 ( 1 724; Los
Angeles: Augustan Reprint Society, 1 973), s. vi-vii.

1 5. Winfried Schleiner, Medical Eılıics iıı t lıe Rrnaissaııce (Washington, DC:


Georgetown Universiry Press, 1995), s. 1 33-52'de işaret edi ldi�i üzere,
Rönesans yorumculan konuyu ( " gayri meşru boşalmalar" ) olarak getirir­
ken bu tür muğlak terimler kullanmaktadırlar; bu da her zaman söylemek
istediklerini anlatmaya yetmemekted ir. Pu rgalto ve \•acuaıio çeşitli anlam­
lara gelebilecek terimlerdi. Su muğla klığın, onun iddia ettiği gibi mastür­
bas)"onun son derece ihtilafl ı bir konu olmasından mı ya da basit bir bi-
Noılcır 517

çimde, boşalamın diğer türleri nden ayrı görülmemesinden mi kaynaklan­


dığı başka bir meseledir. Öyle veya böyle, Schleiner kimsenin özellikle
mastürbasyonla ilgilenmediği konusunda herhangi bir kanıt sunmaz .
Kend isi , kamçı lama nın tıbbi kullanımları üzerine Rönesans dönemi gö­
rü şlerin in irdelendiği bir bölümle, adı ko n mamış mastürbasyon tartışma­
sına devam eder. Mesele, bu sessiz kalıştan ne sonuç çıkarabileceğimizdir.
Danielle J acquart ve Claude Thomasset, Sexuality and Mtdicint in the Midd­
le Ages'ta [çev. Matthew Adamsan ( Princcton, NJ: Princeton U n ive rsity
Press, 1988)) "suçlu hayal kurmalar"a tıbbi yaklaşım ve bunun mastür­
basyonla ilgisi üzeri ne uzun bir bölüm yer a lma ktadı r. Aslında, erkekler­
le ilgili aktardı kları metinlerin hiçbirin de, doğrud an uygulamanın kendi­
sinden söz edilmemektedir. Bahsi geçen penisin sürekli ereksiyon halinde
olması, gece azmala n ve " belsoğukl uğu " -genel olarak meni kaybı- gibi
sorunlar aslında belli oranda, ateşli bir i mgelemden (ki nbbi olarak, ço­
ğunlukla diyet tarzı kısıtlamalarla harareti azaltılabilirdi) kaynakl ı prob­
lemler olarak görülmektedir. Fa ka t hiç bi r yerde, sorun, mastürbasyon
olarak teşhi s edilmemekte ve onun ya pılmaması biçiminde bir tedavi ön·
görülmemektedir.

16. Bu konuda bkz. Ruth Mazo Karras, "Sex and Singlewoman", Jud ith
M. Bennett ve Amy Froide, yay.haz. , Singlrwomcn in the European Pası,
1 250- 1 800 ( Philadel phia : Un iversi ty of Pen n sylvania Press, 1 999), s. 1 28-
35.

17. Galenos, De locis affectis, 6.2.39. Burada Rudolph Siegel'in yaptığı çe­
viriye (New York: S. Krager, 1976) dayanıyorum. Galenos'taki c insel i liş­
kinin taklidi konusu için bkz. Ann Ellis Hanson, " Thc Medical Writers '
Woman", yay. haz., Before Sexua liıy: Tlıe Constructioıı of froıic E.xperiencı:
in ılıe Ancienı Grrek World içinde, ( Princeton, NJ: Princeton Uni versity
Press, 1 990), s. 3 1 8 -20. Amidalı [Diyarbakırlı; ç� n.) Aeti us da, beş yüz­
yıl önce, aynı öyk üyü anlatıyordu. Aetius of Amida, Tiır Gynaecology and
Obslflrics of ıhc Vllh Cerıtury A.D (Philadelphia : Blakiston, 19 50).

18. Büyük Albertus'tan aktaran Jacquart ve Thomasset, Sexualiıy and Me­


dicine in tlıe Middle Ages, s. 1 52; ayrıca bkz. s. 1 52-55. Latince metni de
içeren daha tam bir anlatım için bkz. Dyan Elliott, fallen Bodies: Pollıııi­
orı, 5exualiıy. and Denıorıology in ılıe Midd/r Ages, (Philadelphia, U niversity
of Pe n nsylvania Press, 1 999), s. 45-46 ve n . 54-5 6 . Albertus aslında cin·
sel birleşmenin ovalamayla aynı kapıya çıktığını ve kendini ovalayan bir
kızın bakire olmadığı nı söyler.

1 9. Ga lenos ve on dokuzuncu yüzyıl sonları ile yirminci yüzyıl başların­


da vi bratör, su teda visi ve diğer ma sa j türlerinin ku ll an ımı üzerine bkz.
Rachel Maines, Tlıe Tedıııo/ogy of Orgasnı: "Hysteria ," tlıt Vibraıor, aııd Wo­
nıerı's Stxual Saıisfactioıı ( Baltimore: J ohns Hopkin s University Press,
1 998 ). Maines, cinsel hazzın geçmi ş kayıp tarihine ye ni den haya t vermek­
tedir. 1 930'larda Galenosçu tedavi, kendine yetmeden pornografiye ka-
5 18 lrlı Kişililı 5tlu

yan vi bratör aracılığıyla yoluna devam etti. 1960'larda kendine yetmeye


dönük yeni ideolojiler onları geri getirecekti, ama farklı bir yıldızın altın­
da.

20. Car i Capellmann, Pasıoral Mtdicine, çev. William Dassel (New York:
Pustet, 1 879 ), s. 76-77. Yazar, kadının bu rahatlama kaynağını nasıl keş­
fettiğini açık bir biçimde söylemez..

2 1 . François Lissarrague, "The Sexual Life of Satyrs , Halperin, Winkler


"

ve Zeidin, Bcforc Scxualiıy. Ayrıca bkz. Andrew Stewart, Arı, Dtsire, arıd
ılıc Body in Ancienı Greece içinde (Cambridge: Cambridge University Press,
1 997), s. 225, şekil 155, "Masturbati ng hunchback , c. 200 B.C.E.
..

22. Bkz. M artial, Epigrams, yay. haz.. ve çev. Waltcr C. A. Ker (Cambrid­
ge, MA: Harvard University Press, 1979), 1. cilt, giriş yazısı, s. viii-x.
Masıurbatio/n/, hiçbir Latince metinde b ulunmayan bir kullanımdır.

�)
23. Ma sturbaı or sözcüğünü ve eşanla mlılannın başlangıcı için bkz. J. N.
Adams, The Latin Scxual Vocabu lary (8altimore: Johns Hopkins University
Press, 1 9 82), s. 208-1 1 . Alternatif görüş için bkz. Oscar Bloch, Walther
von Wartburg'un ka tkılarıyla , " Mastubari, Onanie treiben", Dictionnaire
ttinıofogique de la langue françai se (Paris: Presses Universitaires de France,
1 932) , 2. cilt.

24. Martial, Epigrams 1 1 . 73.3-4, yay. ha z . ve çev. D. R. S hackleton Bailey,


Loeb Classical Library (Cambridge, MA: Harvard University Press,
1 993) 3. cilt, s. 62-63. "Cum frustra iacui longa prurigene tentus, succu­
rit pro te saepc sinistra mihi"; Priapea 33, "fiet amica manus." Sol elf' faz­
la önem a t fedip atfetmeyeceğimiz, cevabı açıkta kalan bir sorudur. Bu ele,
" kirli el"e, Adams'ın işaret ettiği üzere, pek onurlu olmayan görevler at­
fedilmektedir. Fakat "amica manus" terimi, kimin eli veya hangi el oldu­
ğu belirtilmeksizin tamamen özel bir lıedefe ("bir el işi " ) yönelik kulla nı ­
lıyor görünmektedir. V e Martialis başka yerde de, bir oğlana sahip olma ­
dığında hangi elini kullandığını belirtmez: "Ganymede'nin [Ganyme­
de/Ganymedes: Eski Yunan efsanelerinde tanrılara sakilik yapan güzel
oğlan; ç. n. J yokluğunda elim koşa r yardımıma " (al nıilıi succıınit pro
Ganyrııtdc nıaııus), Epigranıs 2.43, 1 . cilt, s. 166-67. Catullus, cinaedııs [La·
tim:e homoseksüel; ç. n.j Vibcnnius'a yönelik hicvinde, babasının ha ·
mamda anı.isünü sunarken, sağ el ini kullandığını söyler. Plautus, erkekler
pulli denilen erkek a rkada�larına mastürbasyon yaparken sağ ellerini kul­
landıkları için sağ eli pullaria olara k adlandırılmış olabilir [pulli: Latince
civciv, piliç; pullario: La ti nce tavuk, civciv bes lemek ; ç.n. J. Dolayısıyla,
haysi yetsizlik açı k ve eşit biçimde payla şıl ır görü nmemektedir. Catull us ,

Vibeımius ve aynı zamanda Plautus iızerine bkz. Craig Williarns, Roma n


l lonıosrxualiıy: /drologies oj Masculin iıy in C/assical Antiquiıy (New Yor,
Ox ford Universit)· Press, 1 9991, s. 1 76, 270, n. 6 1 . Vazolarda tek elle
mastürbasyon yaparken resmedilen satirler, sağ e lleri ni k ullanmaktadır.
Notlar 519

25. Gary P. Leupp, Male Colors: Tlıt Con sı rucıioıı of Hoınosexualiıy in Tolıu­
gawa )apan ( Berkeley: University of California Press, 1 9 94), s. 45 . Mas­
türbasyon aynı zamanda, diğer tartışmalı yöntemler arasında yer alan
anal girişe yönelik erotizmle bağlantılandırılmaktadır. O, bir erkek için,
duygusal değil de tamamen fiziksel bir haz alındığında, yani herhangi bir
statü kaybı söz konusu olmadığında kabul edilebilir gibi görünmektedir.
Metinde, mastürbasyon yaparken sol el de anüse sokulursa, mastürbas­
yondan alınan hazzın artırılabileceği yolunda öneride bulunulmaktadır.
Fakat yine, buradaki etik ilgi, 1 7 1 2 civarında ortaya çıkacak olandan çok
uzaktır. Bkz. Leupp, Male Colors, s. 1 79.

26. Herodotos, The Persian Wa rs, çev. George Rawlinson (New York:
Modern Library, 1 942), ll, par. 64, s. 148; Robert Parker, Miasma: Pollu­
tion and Puıification in Early Gretlı Religion (Oxford: Oxford University
Press, 1 983), s. 76-77 ve 74- 106'nın çeşitli yerleri. Parker aynı zamanda,
en azından bir akademisyenin düşündüğü gibi, "kirlenme" için koyulacak
bir vergide, istemeden kirlenme ile mastürbasyonun birbirinden ayrı mı
tutulması gerektiği, yoksa asıl meselenin meni mi olduğu konusunda kuş­
kuluydu. Bkz. kendisinin 2. eki, s. 342.

27. Nicole Loraux, of Aılmıa. Aıhenİan ldeas about Ciıizenship


The Children
and ıhe Division Beıween ılıe Sexes ,çev. Caroline Levine (Princeton, NJ:
Princeton University Press, 1 993), s. 64.

28. Hugh Northcote, Clırisıianİıy and Sex Problenıs ( 1 908 ; Philadelphia: F.


A. Davis, 1 9 1 6), s. 422; Aeschines, Colllra Cttsiplıon, s. 1 74. Demosthe­
nes'in dostu Ctesiphon önerge vermiş, sıkı düşmanı Aeschines ise karşı
çıkmıştı.

29. H. C. [Henry Cockerham], Tlu Englislı Dictionary; or, An / 11terpreıer of


Hard Englislı Words (Londra, 1623; yeniden baskı New York: Huntington
Pres s, 1 930). Sözcük, sözlükteki yerini birçok baskı boyunca korudu. On
birinci genişletilmiş baskıya (Londra, 1 658) göz attığımda, önceki tanı­
mın aynen tekrarlandığını gördüm.

30. Satirler ve mastürbasyon üzerine bkz. Lissarrague, "Sex:ual Life of


Satyrs'', s . 57. Jeffrey Henderson, Tlıe Maculatem Muse: Obscrnı: IArıguage
İli Attic Comedy (New Heaven, CT: Yale University Press, 1 9 75), s. 200.
Dio Chrysostom, Worlıs, s. 259-6 1 ; Philippe Borgeaud, Tht Culı of Pan İli
Allcieııt Gmn, çev . Kathleen Atlas ve james Redfield ( Ch i ça go: U ni vcr­
sity of Chicago Press, 1 988), s. 77. Ö ykünün bütün versiyonları o kadar
masum değildir. Birisinde, Pa n, çobanları çıldırtır; Ekho'yu paramparça
ederler ve sadece sesi kalır.

3 1 . Ö zelli kle kadınlar kıt olduğu zama n , bir statü belirtisi ol.-ırak kadın­
ları elde etme konusunda bkz. Ca rol Clover, "The Politics of Scarçity:
Notes on the Sex Ratio in Early s,andinavia ", New Rcadirıgs on Wıırııcn in
520 rtlı l\işilill Srhs

içinde, yay. haz. Helen Dominico ve Alexandra


Old Englislı Litrrature
Henncssey Olsan (Bloomington: Indiana University Press, 1 990 ), s. 1 1 9
ve devamı.

32. Cicero, lusculan Disputaıions, çev. ve yay . haz. J. E. King, Loeb Clas·
sical Library (Cambridge, MA: Harvard University Press, 1 945, 4. Kitap,
32. cilt, par. 68, s. 406-407; Muson1us üzerine bkz. Cora E. Lutı, "Mu·
sonius Rufus: The Roman Socrates ", Yale Classical 5tudies 10 ( 1 947), s. 4-
14. Hem Cicero hem de Musonius üzerine bkz. Williams, Roman Homose­
xuality, s. 239-4 t .

33. Martialis, Epigrams 14.203; EpigTams 2.43: "At mihi succurrit pro
Ganymede manus." Martialis 'in Epigranıs'taki oğlaıılarla ilgili genel başa­
rısı hakkında bkz. Williams, Roman Homosexııality.

34. luvenalis, Satire 10.1 96-208. juvenal and Persius, s. 208-209'daki [yay.
haz. ve çev. G. G. Ramsay, Loeb Classical Library (Cambridge, MA: Har·
vard University Press, 1 979)) çeviriyi tamamladım.

35. Bu referansı bulmama yardımcı olaıı Katherine Zieman'a müteşekki­


rim. Ovidius'taki sahne için bkz. Ovidius, Fasti 1 .423-38, yay. haz. ve
çev. James George Frazer, Loeb Classical Library (Cambridge, MA: Har­
vard University Press, 1 976 ), s. 31 -33. Geoffrey Chaucer, Tlıe Parliammı
of Fowls, 1.256, Tlır Riverside Clıaucer içinde, yay. haz. Larry D. Benson
( Boston: Houghton Mifflin, 1 987), s. 388.

36. Heinrich Wittenwiler, Der Ring, modern Almanca'ya çev. Horst Brun­
ner [orijinal ortaçağ Almanca 'sıyla birlikte basımj, (Stuttgart: Reclam ,

t 9 9 1 ), k ıs. t , il. t 56.4- t 606. Mevcut tek el yazması 1 39 5'ten kalmadır. Al­
manca 'sının serbest bir çevirisini veriyorum. Bu tür parodilerin hepsinde
olduğu gibi, komiklik, açık saçık sözcüklerin abartılı biçimde üst üste bin­
mesinden gelmektedir; kızın, jenital anatomisinin çeşitli yönlerine atfen
kullandığı sözcüklerin tam karşılığım bulmak güçtür_ işte bölümün tümü:
"Matzli sas al laine, I Sci schawt lr weiseen paine. / Do sach sei lr vil pra­
unen mutzen: Solich zuchen, rupfen, smutzen I Huob sich auf den rauchcn
flekcn, I Reissen, chlenken und ainzweken, I Dar zuo fluochen, trewen,
scheltcn, I Das des jamers ghort man selten. Matzel zuo der futzen sparch
I Got geb dir laid und ungemach I Und dar zuo ailen smertz.en, I Den ich
an meinem bertzen I So pitterleichen duldc I Nur voıı deiner schulde!"
( 1 564-1 575). Muızcn kelimesi, on dokuzuncu yüzyı lın nıieıze kelimesine
dönüşmüş görünmektedir; nıicı:::r kelimesi aşağı yukarı l ngilizce argodaki
"pussy" ııin aynısıdır ve kedi anlamına gelmektedir. Bu değerlendirmeye
temel ol uşturan materyali göndere n St. l.ouis' deki Was hi ngıon Üniversite­
si'ndcıı eski öğrencim Stcphen Casey'yr teşekkürlerimi sunarım.

37. .Joscph V. G uc rinot, Paıııplılrı Aıtachs oıı Alrxaııclcr Pop<', 1 7 1 1- 1 744: A


l>cscıipıiı•c BiblioRraplı_y ( Londra: Methucn, 1 969), s . 254-56. "Prologuc
Noılm 521

and Epilogue to the Wild Gallant", Tlıe Poeıical Woıks of Vryden içinde, re­
vize edilmiş ve genişletilmiş yeni baskı, yay. haz. George Noyes (Boston:
Houghton Mifflin, 1950), s. 5 2-53. Dryden ayrıca acemi oyunlar yazma­
yı gerçek cinsel deneyim yoksunluğuyla eşit sayar. Bu referanslar için Ja­
mes Winn'e teşekkür ederim.

38. Rochester, Kont John Wilmot, The Complrte Potms oj]olm Wilmoı, Earl
of Rochesıer, yay. haz. David M. Vieth (New Haven: Yale University Press,
1968), "A Ramble in St. James Park ", s. 40, il. 1 5-20; "Song", s. 28, il.
36-40; "On Cary Frazier", s. 1 37; " Signor Dildo" , s. 59, 1.74. Roches­
ter'ın konuya uygunluğunu hatırlattığı ve yorumlarını benimle paylaştığı
için, Harvard Üniversitesi, lngilizce Bölümü'nde l isanüstü eğitimi alan
Holger Schott'a teşekkürlerimi sunarım .

39. Bu şiir, değerli yorumları ve şiiri ağır Cermen Danca'sından çevirdik­


leri için Berkeley, lskandinav Bölümü'nden Carol Clover ve Karin Saun­
ders ile Kopenhag Üniversitesi'nden Thomas Bredsdorfa müteşekkirim.
ima, çello çalmaya gibi görünmektedir.

40. Martial, Epigrams 9.4 1 .

4 1 . B u konuda bkz. Maud W . Gleason, Making Men (Princeton, NJ: Prin­


ceton University Press, 1 995).

42. Daniel Boyarin'in, hahamların cinsellik hakkındaki düşüncelerini ele


alan, dikkate değer yetkinlikteki Cama! lmıel.· Readirıg Sex in Talmudic Cul­
tun� ( Berkeley: University of Califomia Press, 1 993 ) adlı çalışması, örne­
ğin ne Tekvin 38:8- lO'u ne de başka herhangi bir bağlamda mastürbas­
yonu ele alır.

43. Kadın mastürbasyonuna yönelik herhangi bir değerlendirmenin yok­


luğu konusunda bkz. eski ama hala kullanışlı bir kitap: Julius Preuss, Bib­
lical aııd Talmudic Medicine, çev. ve yay. haz. Freed Rosner (New York:
Sanhedrin Press, 1 978), s. 489-90. Yahudi geleneğinde mastürbasyon
hakkında olduğu iddia edilen yazılı çalışmaların hiçbirinde konudan bah­
sedilmemektedir. Bir anlatıma göre, " Hahamın cemaatinin ovalama uy­
gulayan bütün kadınlarına Tamar denmektedir.• Bkz. Babil Talmudu
( bundan sonra BT), Yabamoth 34b; burada ayrıca, hiçbir kadının ilk iliş­
kisinden gebe kalmadığı da belirtilir. Cinselliği bilme, cinselliği doğal ola­
rak bilme anlamına gelir.

44. Onan öyküsünün Tekvin'in bünyesine nasıl uydurulduğu konusunda


bkz. Gerhard von Rad, Genesis: A Conımeıııary, çev . John H. Ma.rks (Phi­
ladelphia: Westmin ster Press, 1 964), s. 343-57. Zerah'ın kır mı zı ipliği,
rahip kıyafetlerinin bir unsuru ol arak görülmektedir. Bu konuda daha
fazla bilgi için bkz. Francis Brown, S. R. Driver ve Charles A. Briggs, Heb­
rew aııd bıglislı 1-rxicnn of ılır Old Ttsıanıeııı: Tlıe Brnwıı-Dri \'er- Briggs Hcb·
rrw aııd F.ııglish 1-cxicmı: wiıJı aıı apprııdix coııtaiııiıı1': t� Biblical Aran ıa i c co-
522 Trlı Kişilik St"hs

ded witlı ılır nunıbrriııg syst eı ıı Jronı 5ırnng's Exlıaustive coııcordance of titr Bib­
lc ( Peabody , MA: Hendrickson Publishers, [ 1 9 96)).

45. Ca l um M. Carmichael, rlıe LJ;ıws of Deuteromony (lthaca, NY: Cornell


University Press, 1 974), s. 232-38. Bu anlatımın a rka sından, kocasıyla
başka bir a da m ara sı ndaki kavga ya , di ğer adamın ha yala �ını kapma su­
retiyle k a rışan bir kadının, elini kesmes i gerektiğine dair kanun gelir. Bu,
tek başına ayıbın düny a sı değildi r . Rurh'un evli liği n deki ola y lar için bkz.
ja ck M. Sa s son, Ruth: A New Traııslation witlı a Plı ilological Commentary and
a Formalist-folklorist lnterpreıaıion (Ba ltimore: Johns Hopki n s University
Press, 1 979), s. 144-45 ve 229-30.

46. Bu meseleler üzerine bkz. Jeremy Cohen, Be Ferti le anıl lncrease, Fiil the
Earth andMaster it: Tlır Ancient and Medieval Career oj a Biblical Text ( ltha­
ca, NY: Corne ll University Pres s, 1 989).
)
47. Bu versiyon ve ka yna kları için bkz. Louis Ginzberg, The Legmds of the
}ews, çev. Henrietta Szold (Philadelp hia: j ewish Publications Society of
America, 1 909- 1 932), cilt 5, s. 334.

48. Esther Marie Menn , ]udah and Tamar (Genesis 38) i n Ancient jewislı
Exegesis: 5tudies in Littrary Fomı and Hermeneuıics (New York ve Leiden:
Brill, 1 997), s. 1 -3, 19-23, 143-5 1 . Menn, bu anlamsı z aile krizlerinin na­
sıl bu kadar farklı yoru ml a rını n y apıldığı na da ir m u hteşem bir analiz sun­
maktadır; onu ne kadar takdir et sem azdır. Mesele basitçe, öyküyü iş le ­

yen a nl atı mların hiçbirinin, hiçbir anl amda ma st ürbasyon hakkında ol­
mamasıdır. Jubileler 4 1 : 1 -6 için bkz. James Cha r leswo rth, yay . ha z. , Old
Testament Pseudepigrapha (G arcl en City, N Y : Do ubled a y, 1 98 3 ), cilt 1 , s.
1 30. Kitabı Mukaddes'teki standart versiyonun, on birinci yüzyıl F ran sız
hahamı Rashi tarafından yapılan çok daha sonraki b i r yorumun da, Er ile
O nan' ı n aynı günahı işl ediği ( " Er'in ölümü gibi[ydi] Onan'ı n ölümü ") ve
Er'in, menisini, Tamar'ın " hamile kalıp güze lliğini n bozulmaması" için
heba ettiği söylenmektedir. Bkz. Abraham Ben-lsaiah ve Benjamin Sharf­
man, Tlıe Pentateuch and Raslıi's Conımentary: A Linear Translat ion into Eng­
lish ( Brooklyn: SSR Publishing, 1 949), s. 383 . Haham Samuel Ben Meir
( 1 249-1 3 1 6 ) Er ve Onan'ın aynı suçtan (coitus i ııttmuptus) ö ldükleri ni ,
fakat suçu farklı saiklerle işlediklerini belirtir. Onun yorumu ve editörün
bu konuda ki notları için bkz. Martin 1. Lockshin, Rabbi Sarnuel Ben Mr i r's
Conımeııtar-y on Genesis: An Aımotated Translation, J ewish Studies, 5. Cilt
( Lawiston, NY: Edwin Mellen Press, 1 989), s. 262-63. M idrash Rabbah,
çev. H. Freed ( 1 939; Londra: Soncino Press, 1 9 87), cilt 2, s. 797.

49. Yahudi gelen eği nde kirlenme s on derece geniş bir konudur; bu konu­
da özet bir çalışma ve modern bi r yorum için bkz. Hyam Maccoby, Riıu ­
al aııd Moralily: Tlıe Ritual Puriıy :Sysıem and lıs Place irı judaisnı ( Ca m brid ­
ge: Cambridge University Press, 1 999), s. 3 1 -66. Kendi m i onun, kirlen­
menin nasıl ahlak sorunu halin e ge ldiğine dair görüşleriyle bağlamamak-
Noılcır 523

la birlikte, Jacob Milgrom' un Lcvi ticıı s 1- 1 6: A New Trarıslation wiılı lrııro­


dııctiorı aııd Commenta ry' sin i
(New York: Doubleday, 1 9 9 1 ) ve özel likle
1 5 . bölümle ilgili kısmı heyecan verici ve öğretici buldum. Tesniye ile il­
gili pasajda, Carmichael, Uıws of Dtıt ıe ronorny 'den yararlandım

50. BT, Yabamoth 34b; Haham Eliezer'in penisin elle tutulması konusun­
daki görüşleri BT, Niddah 1 3a'da yer alır. lspanyol şair, dilbilgisi uzma­
nı ve Haham lbn Ezra ( 1 089- 1 1 64), Iraklı hikmet sahibi Haham Ben Ta­
min Ha-Mizrachi'nin bunu schicheı artzah, " zeminini kirletti", yani otur­
duğu yerini, anüsünü kirletti biçiminde yorumlaması karşısında hayrete
düştüğünü söyler. Alternatif yorumlarda " pis bir biçimde zeminle temas
etti" ibaresi de yer alır. Bkz. lbn Ezra, Commenıary on ıht PentattUch, açık­
layıcı notlarla birlikte çev. H. Norman Strickman ve Arthur M. Silver
(New York: Menorah Publishing, 1 988), böl. 38, s. 357; Midrash Rabbah ,
cilt 2, s. 79 1 -92; Cohen, B e fertile a ntl lncrease, s. 1 37-38 .

5 1 . 81,1 değerlendirmeyi aldığım, kaynakların özenli bir eleştirisi için bkz.


Michael L. Satlow, "'Wasted Seet': The 1:-listory of a Rabbinic idea", Heb­
rew Union College Arınııal ( 1 994).

52. Tüm atıflar BT, Niddah 1 3a'yadır. The Bcıbylonian Talmud'daki [çev.
ve yay. haz. 1. Epstein (Londra: Soncino Press, 1935-1 952)] çevirileri ve
Satlow, " 'Wasted Seed'"de ek 2, s. 172-75 önerilen çeviriyi göz önüne al­
dım. Orijinal lbranice konusundaki yardımlarından dolayı Daniel Boya­
rin, Jack Levinson ve Naomi Janowitz'e teşekkürlerimi sunarım.

53. BT, Niddah 1 3a-b; Berakot 6 1 2b; Yoma 29a .

54. Midrash R.abbah, cilt 2, s. 791 -92; Zohar 2.221 b ve l 88a. Cohen, Be
1 94-95 ve 205-1 O.
Fertile and lncrease, s.

55. Bu anlamda "meninin heba edilmesi" konusunda bkz. David Biale,


(New York: Basic 8ooks, 1 992), s. 106-108.
Eros antl the )ews

56. Bu konuda bkz. John Noonan, Conıracepıion: A History of /ıs Treaıment


by Caıholic Theologians and Carıonist s,genişletilmiş baskı (Cambridge, MA:
Harvard University Press, 1986 ), s. 1 6 1, konuya daha genel bir bakış için
s. 1 0-1 1 , 35-36, 52-53, 96-1 03, 1 20-21, 138-39, 160-6 1 , 174-75, 2 1 6-
35. Noonan, Gratian ile Lombard'ın on ikinci yüzyılda Onan tartışması­
nı alegorik alandan alıp doğum kontrolüne yönelik bir saldırıya dönüş­
türdüklerini savunur. Ayrıca, bu konuda herhangi bir kanıt sunmamakla
birlikte, uzun süren sessizliğin, metodun çok az kullanılmasından kay­
naklandığını öne sürer.

57. Geoffroy La Tour Landry, The booh of the lmight of La Tour-Uındry


conıpiled for ıhr i nsı ru cti on of lı is dauglıters,
Thomas Wright'ın yazdığı giriş
yazısı ve notlarla birlikte (Londra: Kegan Paul, Trench, Trübner tarafın­
dan The Early English Text Society içi n basılmtştır, 1 906 ) . Bu kitabı Wil-
524 Tdı l\işililı St>lıs

liam Caxton (ilk lngilizce Kitabı Mukaddes'in yayı mcısı) 1 4 8 3'te çevir­
miş ve yay ımlamı şu r.

58. Suriyeli Aziz Efraim, Comnmııı:.ıry oıı Getıesis böl. 34. 1, SelecwJ Prose
Worlls içinde, çev. Edward G. Matlıews jr.; David Winston ve jolın Di l lo n,
Two Treaıiscs of Philo of Altxaııdria. A Comınentary on "Dt gigantibus" and
"Quod Deus siı imnıutabilis", Srown judaic Studies, no. 25 (Chico, CA: Scho­
lars Press), s. 2 74-75. Bede, Augustinus ve ge nel olarak erken Hıristiyan ge­
leneği için bkz. Noonan, Conırıueption, s. 1 20 ve devamı. Bede'ni n savunu­
su için bkz. Aziz Bede, Expositio in Primum Librum Mosis, In Pmtaıeuchum
Comnıentarii içinde, J. P. Migne yay. haz., Paırologia l.Jıtina [ bunda n sonra
PL], ( Paris: Migne, 1 844-9 1 ), cilt 9 1 , sütun 266C-D. N oonan'da göze çar­
pan husus, Augustinus'un, -coitus interruptusun Manici kullanımı bağla­
mında- uygulamayı kınarken (Katolik gelenekte bu tür ilk saldırı)
Onan'dan söz etmemesidi r. Birkaç sayfa sonra Onan'dan bahsederken,
onun "yapabi leceği doğru şeyi yapmayan " bir kişi olduğunu söyler. Er
(Augustinus'un etimolojik kökenini "etkin bela" anlamına gelen bir sözcü­
ğe dayandırdığı isim) ise pasajın kötü adamıdır. Ona n , evlilikle ilgili bir pa­
sajda öylesine görünüp geçer. Noonan meseleyi tartışmaz; ancak onu, evli­
l iği n amacına (dölleme) aykırı hareket ettiği için yok edilmiş bir kişi olarak
tanımlar. Genel bağlam, 5i non se conlinent, nubanı: "eğer kendilerine hakim
olamıyorlarsa, onlan evl endir d ü st u ru nu n açıkla nma sıdı r; fakat burada
"

Onan'ın üreme konusunda nasıl başarısız olduğ u na dair herhangi bir açık
atıf yoktur. Bkz. A ugu sti nus, De Conjug i Adulterinis (Migne, PL 40), süt u n
479 ya da Aziz Augustinus, Hippo Piskoposu, Treatiscs on mcır riage and ot­
lıer subjccts, yay. haz. Roy J. Defarrai, çev. Charles T. Wilcox ( New York:
Fathers of the Church, 1 955), s. 1 1 7'de yer alan bir çeviri.

59. Mart i n Luther, Lecıures on Genesis Chapte rs 38-44, çev. Paul D. Pa h[,
Luıher's Worhs içinde, ( Saint Louis: Conco rdia, 1 955-86), cilt 7, s. 17-2 1 ;
onun, meslektaşlarının Katolik bekarlık doktrinlerine karşı yaptı k la rı ve
çok iyi ka r şılan a n saldınları sı r as ında , bu pasaj ları, nasıl uygunsuz bir bi­
çi mde kullandıkları konusundaki gör üşl eri için bkz. Georg Spa latin'e
Me k t up, 1 5 Ağustos 1 5 2 1 , Letıers içinde, yay. haz. v e çev. Gottfried G.
Krodel, Lu t her s Works içinde, cilt 48, s. 293-94.
'

60. John Calvin, Comnıentaries upon tlıe firsı Booh of Moses, çev. Thomas
Tymme ( londra, 1 578), s. 53 ve 1 0.

6 1 . Gervase B a bi ngıon, Crı-ıaiııc Plairıe, briı:f, aııd Coınjonablc Notes , Vpoıı


every Chaptcr of Gencsis ( Londra, 1596), s. 278; [Patrik] Siman, Ely Baş ­
piskoposu, A comnıerıtaıy upoıı tlıe firsı Booh of Moses Called Gc ne si s (Lond­
ra, 1 6 9 5 ), s. 502-504; Henry A ins worı h, Annoıı:.ıtiorıs upoıı ılıe Bool us of
Moses ( Lond ra, 1 627); George Hughes ( 1 60 3 - 1 667), ı\n Analyıical Exposi­
lioıı of tlıe Wlwlc first Boolı of Moses called Geııesis ( 1 672), s . 473. (Kitap,
yazarın ölümünden sonra yayımlandı; Hughes, Restorasyon'un bir sonu­
cu olarak 1 664'te konumunu kaybetti.)
Noılar 525

62. Ramban'ırı (Nachmanides) Onan öyküsünün bu yanına ve diğer yan­


larına da ir g örüşleri için bkz. Conınırnıary on tlıe Tor-alı: Gmcsis, a çıklayıcı
notlarla birlikte çev. Charles B. Chavel (New York: Shilo, 197 1 -76 ), s.
472 ve 466-72'nin çeşitli yerleri .

63. John Cassian, Thc Confcrcnccs, açı k layıcı notlarla birlikte çev. Bonifa­
ce Ramsey (New York: Paulist Press, 1 997), 5. Konferans ( "On the Eight
Principal Vices " [Sekiz Temel Kabahat Hakkında] ) , böl. 1 1, par. 4, s.
190-9 1 . Editör, dipnot 23'te, Efesliler 5.S'i, haris kişiye dair otorite me­
tin olarak tanımlar ve bununla bağlantılı olarak, zina yapan ve iffetsiz ki­
şileri putperest ilan eder. Kitabı Mukaddes'in otoritesinden yola çıkarak,
zinanın bu ikinci türünü "Kutsal Kitabı Mukaddes'te yer alan iffetsizl i k "
biçiminde niteler. Korinthoslular, bu insan gruplarına, eğer evlilik müm­
kün değilse iffetli kalmalarinı tavsiye eder; "çünkü evlilik yanmaktan da­
ha iyidir. " Conferences'ın E. Pichery tarafından gerçekleştirilen iki dilli,
La tince-Fransızca edisyonundaki (Paris: Les Editions du Cerf, 1 955-
1 959) Latince'yi kontrol ettim. 5. Konferans 1. ci ltte, 12. Konferans 2.
ciltte, 22. Konferans 3. cilttedir.

64. William Langland, Thc Ancrtne Riwle, " yarı Saksonca "dan modern ln­
gilizce'ye çev. M. B. Salu, Gerard Sitwell'in kaleme aldığı bir giriş ya zısıy ­
la birlikte (Londra: Burns and Oates, 1 955), s. 91.

65. lohannes Cassianus, lnstiıuıions ctnobitiques (Latince metin ve Fransız­


ca çevirisi) , çev. Jean-Claude Guy ( Paris: Edition du Cerf, 1 96 5), kitap 6,
böl. 18, s. 284-85; "et mulierem, inquit, ignoro, et v irgo non sum."

66. Cassianus, Konferans 22. 3 .

67. Yedinci, daha yüce bir iffetlilik hali söz konusııdur. Bu Tanrı ' nın bir
armağanıdır; fakat "bir t ü r genel kural sayılması" mümkün değildir. Ya­
ni, bir kişinin, "bedenin doğal hareketinin bile yok olacağı , kişinin asla
herhangi bir iğrendirici sıvı üretemeyeceği" mübarek Sirenus haline var­
ması mü mkündü r. ( Cassianus, Konferans
. 1 2, böl. 7, par. 6, s. 444).
'
68. Foucault'nun Tlıe History of Scxı.ıaliıy'nin 3. cildi nde ya da Aline Ro­
usselle'in Ponıcia'da , böylesine rafine bir tartışmanın geç antikitede mas­
tü rbasyonun önemine delalet ettiği fikrine neden kapıldıklarını tam anla­
yabilmiş değilim. O, sadece Hıristiyan ahlak yazınında değil, genel olara k
dü ş ü k bir önem arz ediyordu.

69. Gece boşa lmaları üzerine Kilise kurumunun erken dönemlerindeki


dü ş ü nce tar zlarının ara ştırılması , Kilise'nin ve ruhun t emi zliğiyle bağlan­
tılı olarak, hireyin, erk eğin iffetsizliğinin a nlamını kavramak için e tkil eyi­
ci bir yol suna r . Fakat yine mastürbasyon tartışma konusu değildir; üç ün­
cü yüzyıl Suriye'si ve beşi nci yüzyı l Galya'sında, gece boşalmaları , on se­
kizinci ve on dokuzuncu yüzyılların spenııaıonlıcası değildi r. Kilise'nin er­
ken dönemleri konusunda bkz. David Bra k ke , "The t>roblcmatization of
526 Trh E<işılik St>ks

Noctumal Emissions in Early Christian Syria, Egypt, and Gaul", founıal


of Ea rly Chrislian Sıudies 3:4 ( 1 995).

70. Michel de Montaigne, Tlı e Conıpleıc Essays of Moııtaigne, çev. Donald


M. Frame ( Stanford, CA: Stanford University Press, 1 976) , kitap 3, dene­
me 5 [Denemeler, çev. Sabahattin Eyüboğlu (İstanbul: Cem Yayınları,
1996)).

71. Bu ve bir önceki paragraf, Srown'ın Body ana Society 'sine çok şey
borçludur; Kilise'nin kurumsal özelliklerinin oluşma sürecinde mastür­
basyonun ciddi bir önem taşımadığına dair bir diğer kanıt, cinsellik ve be­
den tartışmalarına yakın tarihli temel yaklaşımların, fazla sıvılardan nasıl
kurtulunacağına dair klasik tıbbi-etik görüşlere hiç atıfta bul unmaması
veya öylesine değinmesidir. Bu sessizlik ve meselenin ne olduj!u hakkında
bir fikir için bkz. Susannah Elm, Virgins of God: The Malıi ng of Asceticism
in Laıe Antiquity (New York: Oxford University Press, 1994) ve Teresa M.
Shaw, The Burden of the Flesh: Fasting and Se.xuality in Early Chri sıi anity
(Minneapolis: Fortress Press, 1 998); Aziz Jerome, Ad Eustachium, mektup
22 (Migne, PL 22), par. 2, sütun 395.

72. Günah ve suçla bağlantılı olarak haz ve evlilikte cinsel i lişki tartışma­
sında dayandığım kaynaklar şunlardır: Jean Delumeau, Sin and Fear: The
Emergence of a Wesıern Guilt Culıure, 13ıh- 1 8th Cenıuries, çev. Eric Nichol­
son (New York: St. Martin's, 1990), özellikle s. 2 1 4-2 1 ve Thomas Tent­
ler, Sin and Confession on ıhe Eve of the Refonnaıion ( Princeton, NJ: Prince­
ton University Press, 1 977).

73. Huggucio, Tentler, Sin and Confess ion , s. 1 74-75'te alıntılanmıştır; Si­
enalı Bernardino'nun Gratianus'u abartılı bir biçimde okuduğunun alın­
tısı için bkz. Henry Ansgar Kelly, Bishop, Prioress, and Bawd in the
"

Stews of Southwark", Sptculum 75 (2000), s. 344, n. 9; Burchard ise, Jac­


ques Rossiaud, Medieval Prositullon, çev. Lydia G. Cochrane, Oxford: Ba­
sil Blackwell, 1988 ), s. 75-76'da aktarılmıştır.

74. Rennes'li Dominiken William, bu ifadeyi, Raimundo de Peiiafort'un


( 1 1 75/80-1 27 5 ) günah-kefaret klavuzuna dair bir yorumda kullanır; Ra­
imundo olağanüstü bir nüfuza sahipti: Onun günah-kefaret kılavuzu, or­
taçağa ait bu tür yazıları n insanlara en yaygın ulaşanıydı (yüzün üzerin­
de elyazması nüshası olduğu bilinmektedir). William'dan aktaran Delum­
eau, Son and Fear, s. 2 1 6. Latince'si için bkz. Raimundo de Peiiafort, 5eu
sunınıa / . . . } de pocnitenıia et nıaııinıoııio cum glossis (Franborough , Hants:
Gregg, 1 967; 1 603 edi syonunun yeniden baskı s ı ), cilt 4, s. 520; say fa nı n
sol altındaki şekli şöyltdir: "Provocat eam minibus, vel cogitatione, vcl
utendo caldis, & i nccntiu is, ut pluries posit cum uxore coire"; Delume­
au'da a ktarılan Gregori us, yalın bir ifadeyle, "Bu haz (evlilik çerçevesin­
de seksin verdiği) ka bahatten azade olamaz" demektedir (s. 2 1 5).

75. Raimundo, Seu surıııııa ; Delumeau, Sin aııd Fear, s. 2 1 6-20.


Notlar 527

76. Rossiaud, Medieval Prostiıuıion, s. 94-96; doğum taraftarı yaklaşım


için bkz. s. 86- 1 03 .

77. Fahişelik hakkındaki tartışmanın bir özeti için bkz. Kelly, " Bishop,
Prioress, and Bawd", s. 340-49; fahişeliğin, evliliğin düzeninin artması ve
evli olmayan gençliğin cinsel faaliyeti bağlamında yaygın kabul gören bir
uygulama olmaktan çıkması konusunda bkz. Lealı Lydia Otis, Proslituti­
on in Medieval Socitty: The Hisıory of an Urban /nstiıuıion in LJınguedoc (Chi­
cago: University of Chicago Press, 1 985), s. 1 08-109 ve çeşitli yerler.
_
78. Günah-kefaret kılavuzları üzerine, amacımıza en uygun yakın tarihli
çalışma için bkz. Pierre J. Payer, Sex and ıhe Ptnittrıtials: Tht Development
of a Sexual Code, 550-1 1 50 (Toronto: University of Toronto Press, 1 984).
Payer, ahlaki açıdan geçmişe dönük bu tür değerlendirmeler için ikna edi­
ci olduğunu düşündüğüm argümanlar öne sürmektedir. Yararlandığım
başka kaynaklar da oldu: John T. McNeill ve Helena M. Garner, Medi­
eval Harıdbooks of Penance (New York: Columbia University Press, 1 938),
s. 1 -75 ve Ludwing Bieler, The /rish Peniıtnıials, D. A. Binchy'nin hazırla­
dığı ekle birlikte (Dublin: Dublin lnstitute for Advanced Studies, 1 963).
Hermann Joseph Schmitz, Die Bussbücher urıd dit Bussdisciplin des Kirc­
he deki (Graz: Akademische Druck - U. Verlagsanstalt, 1 95 8 ) giriş yazısı
'

mükemmeldir; onun Latince metnini de kaynak olarak kullandım.

79. Bkz. Payer, Sex and ıhe Peniırnıials, s. 14 ve 46-47.

80. Bkz. aşağıda Theodore üzerine n. 87.

8 1 . Quoinquinaverit fiili, inquino, i nquinavi den [kirletmek) gelmektedir.


'

82. Payer, Sex arıd the Penittntials, s. 1 77, n. 1 2'de yeniden basılmış metni
kullandım.

83. /mmundiıia, imm undus tan [kirli veya iffetsiz) gelir. Theodulf evli insan­
'

ların karıştığı haram seksle �adulttrium) bekarlarınkini (/ornica ri ) dikkat­


lice ayırır. Başka bir deyişle, bir şeyin ne zaman gerçekten tehlike taşıdı­
ğını kesin olarak yakalayabilmektedir.

84. A commeııtaıie vporı S. Paules episılts to tht Corintlıians. Wriıten by M.


}ohn Calvin: arıd translated ouı of Laline into Englishe, by Tlıonıas Tyrıınıe nıi­
nisıer (Londra, 1 5 77).

85. Cezanın miktarı ile günahın yoğunluğu arasında genel bir ilişki kuru­
lup kurulamayacağı biraz sorunlu bir meseledir. Payer, Sex a rıd ı lıe Prrıiır­
ntials ta kurulabileceğini düşünüyordu; fakat daha sonraki bir -ralışmasın­
'

da, Vem L Bullough ve James A. Brundage, yay. haz., l laııdboolı of Medi­


eval SexuaTiıy (New York: Garland, 1 996), s. 3-3 1 ' de yer alan "Confessi­
on and ıhe Study of Sex in ıhe Middle Ages" adlı h<il ürnündc ele alınan
eserinde, artık bundan pek emin görünıncınektc, h u ın et i n lc r in kal�nıe
528 frlı k'.i�ilik Sı·ks

alınışına çerçeve oluşturan, çözülm es i güç geleneksel tarım, cezaların de­


recesinden yola çıkarak bir günalı kataloğu üretmeyi zorlaştırdığını söy­
lemektedir.

86. Schmitz, Bussbücher, s. 6 1 9-20.

87. "Das Bussbuch Theodore's von Canterbury", a.g.e., içinde, cilt 1, böl .
2.8. 1 4 ve böl. 1 . zina üzerinedir. Schmitz'in edisyonunun ne kadar iyi ol­
duğu gibi çetrefilli bir soruyla uğraşmayacağım. Onun editör olarak se­
çimleri , tartışmaya açık olmakla birlikte, temel meseleyi değiştirmez. Zi­
naya yönelik kınamalar a.g.e., böl. 2, s. 526'da tartı,ılır: "9. Si se ipsum
coinquinate, XL. dies poeniteat." Konu açık bir biçimde erkeğe özgüdür .
" 1 2. Si mulier cum mulier fornicaverit, 111 annos poeniteat. 13. Si sola
cum se ipsa coitum habet, sic poeniteat. " Tartıştığım, Tanrı'nın hizmet­
karları nı n çeşitli günahlarının, "De: diverso lapso servorum Dei ", hepsi
böl. 8, s. 531-32'de yer almaktadır: " 1 . Sacerdos si tangendo mıılierem
aut osculando coinquinabirur, Xl. dies poeniteat. 2. Presbyter si oscula­
tus est feminam per desiderium XX dies poeniteat. 3. Presbyter quoque si
per cogitationem semen fuderit ebdomada, jejunet. 4. Si tangit manu ili
ebdomadas jejunet ( ... ). 6. Monachus vel sacr virgo fornicationem faciens
VII annos poeniteat. 7. Qııi saepe per violentiam cogitationis semen fude­
rit, poeniteat XX dies. 8. Qui semen dormiens in ecclesia fuderit, VII di­
es poeniteat. 9. Si eıccitat ipse, primo XX dies, iterans XL dies poenit­
eat( . . . ). 1 1. Qui se ipsıım coinquinat, XL dies poeniteat." Bunlar bir ön­
ce sözü edilenden ayrı tutulan, tahmi nen bacak arası ilişkiden kaynaklı
çok daha ciddi kirlenmeye atfedi len günahlardır: " 1 0 . Si in femoribus, 1
annum." Bunların, çevirileri bulunmaktadır, ancak, kirlenmenin v u ku
bulduğu çeşitli yolları ayırt etme yönünde hiçbir çaba gösterilmemiş, ce­
zalar da hatalı biçimde tarif edilmiştir; bkz. McNeill ve Ga mer, Medievııl
Handboolıs of Ptnanı:t, s. 184-85 ve 1 9 1 -92.

88. Burchard'ı alıntılayan ve tartışan Mark D. Jordan, The lnvrnıion of So­


domy in Christion Thtology (Chicago: University of Chicago Press, 1 997),
s. 52-53; orijinali için bkz. Worms'lu Burchard, Decrctum Lib,-i Viginti
1 9.5 (M igne, PL. 140), s. 968, sütun 967D-968A.

89. Peter Damian, Book of Gomor-rah : An Eleventh Ctntury Treatis� Agai nsı
Cleıical Homosvcual Pracıias, çev., giriş yazısı ve notlar Pierre J. Payer
(Waterloo, Canada: Wilfrid Laurier Universicy Press, 1 982) . Bu kitap, Pe­
ter Damian'ın Liber Gomorlıianus'unun (Migne, PL. 1 45 ) çevirisidir; Burc­
hard, Damian'ın sınıflandırması için bir kaynakmış gibi görünmektedir:
s. 29 ve n. 3 . Damian'ın bu g üna hın işlenmesinin dört yoluna dair tasni ·
finin Latince'si şöyledir: "Alii siquidem secıım, aiti aliorum minibus, allts
inter femora, alii denique consummaıo actu contra natura delinqııunt. "

90. B u , "bir başkasıyla birlikte şeytana uyma "yan kişinin daha a z suçlu
o lmayacağı yönünde bir uyarı gibi görünmektedir. Çö•de ölmek üzere
Noılcır 529

olan münzevi, "ki şe hevi çekiciliklerin ki rliliği ne bulaşmıştı ", hiç kimseyi
kirletmemiş fakat kendisini iffetsizlikle mahvetmi şt i. Bu, ma stürba syona
değil, iblislere teslim olmak suretiyle meydana gelen -gece boşalması gibi
veya başka bir biçimde- istemsiz boşalmaya örnek olarak görülebilir. Bu
iblisl erin insanlarla seks yaptığının öne sürüldüğü hi çbir vaka bilmiyo­
rum. Damian, Booh of Gomorrah, s. 78.

9 1 . A.g.e., s. 78.

92. Bkz. a.g.e., yirmi altı bölüm başlığı; s. 4 1 . On i kinci yüzyıl öncesi ve
sonrasında, ortaçağ Kilise'sinin sodomi konusundaki çok tartışmalı duru­
şu üzerine makul bir anlatım için bkz. Warren Johansson ve Wi lliam A.
Percy, "Homosexuality", Bullogh ve Brundage, Handbooh of Medi"1al Se­
xualiıy içinde.

93. Damian'ın tartışmasının yankılan konusunda bkz. Jordan , lnvention


of Sodomy, böl. 5 ve L. K. Little, "The Personal Development of Peter Da ­
mian", Order and lnnovation in the Middle Ages, (Princeton, NJ, Princeton
University Press, 1 9761, yay. haz. William C. Jo rdan , Bruce McNab ve
Teofilo F. Ruiz

94. Bu ve takip eden paragraf için bkz. Aquino'lu Tommaso, Summa ıhe­
ologiae 2a2ae ve 12, Latince metin ve lngilizce çevirisi (New York:
McGraw-Hill, 1 964-1 976), s. 1 54 ve 244-47. Çev irmen peccaturn immun­
diıiae ibaresini "self-abuse" [kendi kendini i stismar) olarak yorumlar; fa­
kat bu açıkça anakronik bir çeviridir. Molliıienı keli mesinin karşı lığın ı da
"unchaste softness"[iffetsiz yu mu şa klı k] olarak verir; fakat bu sözcüğün
ne kadar problemli olduğunu görmüş bulun uyoruz.

95. Tender, Sin and Confessioııs, s. 1 86-89; Jean Genoıı, Early Worhs, çev.
ve yay. haz. Brian Patrick McGuire (New York: Paulist Press, 1 998), s.
1 88.

96. Açıktır ki evlilikte zina tartışması, sadece bu tür davranışların uygun­


s u zl uğu na dair klasik yaklaşımların basit bir devamı değildir; Kilise'nin
doğum kontrolü karşıtlığıyla daha doğrudan bir bağlantıya sahipti. Tas­
vip edilen konumlar hakkında olduğu gibi, mastürbasyon hakkındaki fi­
kir yürütme tarzlarına da rengini veren bu yd u . lslam gi bi , meşru c insel
ilişkinin her zaman doğuma yönelik olması gerekmediğini kabul eden di­
ni gel enekler, mastürbasyona da bariz bir biçimde göz y umuyord u . O,
meşru bir eşin olmaması duru munda uygun kabul ediliyordu; yolcuların,
yalnız insanların, fakirlerin, kocası yanlarında olmayan kadınların şehevi
arzularını kendi başlarına tatmin etmeleri, bu işi gayri meş r u homoseksü·
el ta rzda yapmalarından daha iyiydi. Ve hu kukçu la r da, aşırı meni birik­
mesinin tehlikeli olduğu konusunda doktorlarla aynı fikirdeydi; o kadar
ki fazlalık ciddi bir hastalığa yol açmasın diye, kendini uyarmaya ra ma ·
zan ayında oruç tutulurken bile izin veriliyordu. 8. F. Musallam, Sex and
5 30 Trlı Kiıililı Srlıs

Socieıy in lslarıı: Bi11lı Conıı-ol Before ıhe Nineuent/ı Cmıuıy (Cambridge:


Cambridge University Press, 1 983), s. 32-34.

97. Jean-Louis Flandrin, Sex in tlıe Wesum World: Tht Developmenı of Aı­
ıitudes and Bdıaviour, çev. Sue Collins (Chur, lsviçre: Harwood Acade­
mic Publishers, 1 991, s. 103-106, 24 7-50, özellikle 248; ayrıca bkz. s.
323-3 3'teki dipnotlar. Flandrin, Kilise'nin on dördüncü yüzyıldan son­
ra mastürbasyonu onadan kaldırmaya ya da azaltmaya çalı ştı ğı nı dü­
şünmektedir ( bu konudaki temel kanıtı, bizim pek de sağlam olmadığı­
nı düşünmemeze karşın, Gerson'dur); fakat uygulamada, o bir günah
olarak sodomiden o kadar fazla kötü üne sahipti ki ceza tayini piskopo­
sa kalıyordu. Payer, "Confession and the Study of Sex in the M iddle
Ages" , s. 12- 1 4; ayrıca bkz. James Brundage, "Sex and the Canon
Law " , Bullough ve Brundage, Handboolı oj Medieval 5exualiıy, s . 4 1 . Bu­
rada, yazarların çoğunun mastürbasyona bir "hafif suç" olarak yaklaş­
tığı söylenmektedir.

98. Floransa üzerine ve sodomi konusundaki belediye kayıtlarına yönelik


ilginç bir araştırma için bkz. Michael Rocke, forbiddrn Friendship: Homo­
sexua/ily arul Male Culıure in Renaissance Florence (New York: Oxford Uni­
versity Press, 1 996); Xl. Gregorius s. 3'te aktarılır; istatistikleri s. 47'den
aldım. Sodominin bir alternatifi olarak fuhuş konusunda bkz. Ruth Ma­
zo Karras, Common Women: Prosıituıion and Sexuality in Medieval England,
Oxford: Oxford University Press, 1 996), s. 32 ve 1 37; sodomiye giden
yolda bir durak olarak mastürbasyon konusunda bkz. Rossiaud, Mrdieval
Prostituıion, s. 94.

99. Aquino'lu Tommaso ile on dördüncü yüzyıl arasında mastürbasyonu


sorgulayan iki gün a h- kefaret kılavuzu, Poitiers'li A:ziz Victor Petrus'un
kanonuna (5umnıa de coıı/essione) ve büyük Dominiken dini lideri Ro­
manslı Humbert'e (lnsırucıions de ojficis ordiııis) ait olanlardı . Hem sodo­
miyle hem de genel olarak cinsel ahlakla bağlantılı bu ortaçağ mastürbas­
yon tartışması konusunda, Oxford'da St. Johns College'da lisanüstü eği­
tim gören Yaron Toren'a teşekkürlerimi sunarım. Bu konuda ayrıca bkz.
Jordan, lnvention, s. 105.

1 00. Poitiers'li Petrus, mollitirs, kelimesinin "mollifying the wind/spi rit"


[zihnin/ruhun yatıştırılması] ifadesinden t üretmişti; bu oldukça özelleşmiş
gözükmektedir.

1 0 1 . Heisterbach'lı Caesarius, Dialogus nıiraculorunı, yay . ha z j. Str ange


. ,

2. cilt, (Köln, Bonn ve Brüksel: 1 85 1 ), cilt. 3 s. 4 7.

1 02. La ngl a nd, Ancrrr ıe Riwlr. s. 9 1 . Başka y erde de rahibeleri, şeytanın


kaba etler söz konusu olduğunda güçlü, ka fa söz konusu o ld uğu n da i se
zayıf oldugu yolunda uya rı r ve y a şl ı bir kadının ufak bir sa ma n parça sıy­
la bir evi nasıl yaktığı (çok azdan geliri. ha\'ada uçuşa n kıvı lcımların na-
Notlar 531

sıl büyük bir yangına yol açtığı ve kısa sürede her şeyin nasıl alevler için­
de kaldığına dair uzun bir öyküyle devam eder (s. 131 -32).

1 03. Thomas de Cantimpre; Bonurıı univtı-sale de apibus (Douai, 1 627),


böl. 30. Referans ve çeviriyi Yaron Toren'a borçluyum. Elliott, fallen Bo­
dics, s. 47'de bunların üçü, Ellioıt'ın otoerotizmin kadına ait bir mesele
olarak görüldüğü iddiası bağlamında tarnşılır. Ortaçağda ve erken mo­
dern dönemde durumun böyle olduğunu düşünmüyorum; Ellion erkek
mastürbasyoncunun hikayesini adamaktadır.

1 04. James A. Brundage, l.Aw, Scc, and Christicın Socieıy in Medieval Euro­
pe ( 1 987; Chicago: University of Chicago Press, 1 990). Ayrıca bkz. Brun­
dage, "Playing by the Rules: Sexual Behaviour and Legal Norms in Me­
dieval Europe", Desirt and Dlsciplint: Sa and Sexucıliıy in ıhe Prtmodtnı
West içinde, yay. haz. Jacqueline Murray ve Konrad Eisenbichler (Toron­
to: University of Toronto Press, 1 996). Dine aykırı düşüncenin yaygınlığı
hakkında bkz. Gratianus, Decrcıum 11 1 24 Qiii, sütun 27- 3 1 , Corpusjuris
ccınonici içinde, yay. haz. E. Friedberg (l..eipzig, 1 88 1 ), cilt 1 , s. 997-98,
aktaran R. 1. Moore, Tht Formaıion of a Ptrsecutin8 Society (Oxford: Basil
Blackwell, 1 987), s. 68. Burada ayrıca, sapkınlığın ve onun bedendeki
yansımasının (cüzam) doğal olarak yaygın olduğu vurgula nır. Bu nokta­
da belki de cinsel meseleler üzerine geleneksel lslam hukukuyla bir para­
lellik söz konusudur. Kendi başına sapkınlık, homoseksüellik olarak dü­
şünebileceğimiz olgu, hoş görülmüyordu; fakat çok fazla da tartışılmıyor­
du. Sorun olarak görülen, kamusal etkileri (ırza tecavüz ve evli olmayan
kişiler arasında gayri meşru seks) görülebilen heteroseksüellikti. Bu konu­
daki suç ne kadar rezilceyse ( kamu düzeni açısından ne kadar daha yıkı­
cıysa ) cezalandırılması o kadar muhtemeldi; zira bu tür ciddi suçlar tanık
gerektiriyordu. Bkz. Judith E. Tucker, in ı lıe Housc of ıht Law: Gender and
/slamic Law in Otıonıan Syria and Palcısinr, ( Berkeley: Uni versity of Califor­
nia Press), 1 998, s. 1 59 ve 148-78'in çeşitli yerleri.

1 05. Bu konuda ve fuhşun orraçağ toplumu ve erken modem toplumla


yoğun biçimde bağdaşması konusunda bkz. Kar ras, Conımon Women, s.
30, 45 ve çeşitli yerler. Bu tür kadınlar al eyhinde verilen vaazlarda ikiyüz·
lü -derinden kadın düşmanı- bazı unsurlar bulunabilmektedir; rahip ge·
nellikle bu ilişkiyi yaşayıp kendini sıyırıyordu; onun fahişesi kentin
" ",

genç erkeklerinin tecavüz girişimlerine açıktı.

1 06. Rossiaud, Mcdic\'al Prostiluıioıı, s. 1 06.

1 07. Burada, nıolliıici keli mesinin "mastürbasyon" a nlamında kullanıldı­


ğı şüphe götürmez. Bu risalmin büyük bölümü Tentler, Sin and Confcss i­
oıı'da bulunabilir; fakat ben, y a rarlanma m konusunda nezaket gösteren
Yaron Toren'ın çevirisinden alıntı ya ptım.

1 08. Gerson'un genel olarak gü nah çıka rma üzerine görüşleri için bkz.
"On Hearing Con fession ", )can Gerson: Eaıly Wurlıs . s. 365-77; özell iklr
532 ff'lı Kişi lilı Srlıs

gençliğin i tirafları için bkz. Brian J>atrick McGuire, " Education, Confes­
sion, and Pious Fraud: Jean Gerson and Late Medicval Change", Amrri­
carı Benrdicıirıc lkvirw 47:3 (Eylül 1 996 ) , özellikle s. 3 1 6-38.

1 09. A. y.

1 10. "On the Confession of Masturbation "ın Gerson'un karakterine uy­


gun olmadığı iddiası Tentler, 5in and Confession'da yer almaktadır; McGu­
ire, " Education, Confession, and Pious Fraud", özellikle s. 322-23'te ise
tersi i ddia edilmektedir. [(yazması hakkında burada ve aşağıda söyledik­
lerimde Y aron Teron'ın yayımlanmamış çalışmasına dayanıyorum.

1 1 1 . "On the Confession of Masturbation"ın nüshalarıyla ilgili olarak,


Toren, kişisel bir yaz.ışmada, çevirisinde kullandığının ( BN lat. 1 492) ya­
nında iki kopyanın daha ol duğ un u yazmaktadır: "Hiçbirisi St. Victor'da
kopyalanmamış olmasına rağmen her ikisi de on be şi nc i yüzyılın ilk yarı­
sına aittir: Erfun Ampl. Qu. 146 (folyo 1 25-36 ) ve Wien Nat. Ser. N. 3887
( folyo 25-28 ) . " Birinci elyazmasında, çalışma hafifseyici bir tarzla De infor­
macione conftssorunı olarak adlandırılmış ve Gerson'a at fedil mişti r. Elyaz­
ması yirmi yedi farklı, temelde dua ve ibadete yönelik karakterde çalışma­
yı içermektedir ve De iııfonnacione confessorvm Gerson'a atfedilen tek me­
tindir. ikinci elyazması, (biraz yanlı ş bir biçimde) Gerson'a atfedilen ça lış ­
malara ayrılmış iki ciltlik bir setin bir parçasıdır. Birinci cilt (3886) çoğun­
lukla mektuplardan oluşmaktadır; ikinci ciltte yer alan kırk altı çalışmanın
büyük kısmı ise itiraf kurumunun yönlendirilmesiyle bağlantılıdır. içinde
Gerson'un konu -ıizerine tüm temel çalışmaları yer almaktadır. Toren bir
diğer kopya nı n Vatikan'da olabileceğini dü şü nmekted ir; fakat üç yüz yıl
içinde dört kopya yapılması onun pek de popü le r olmad ığın ı göstermekte­
dir ve bu sayı Gcrson düzeyinde bir yazar için son derece azdır.

1 1 2. Bu, Roben de Sorbon , De confrssionr secrrıa sacerdoti facıa de peccaıo


lu.xuria, Auvergne'li Guillaume, Optı·a onmia içinde ( Paris, 1 674), cilt 2 ,
ek, s . 23 1 -32 'de yer alan görüşüdür.

1 1 3. Bkz. Rocke, Forbiddeıı FıieıuJs hips, s. 1 9-44; Nicholas Davidson,


"Theology, Nature, and the Law: Seıcual Sin ancl Sexual Crime in ltaly
from the Fourteenth to the Scventee nth Century", Cıiıııe, Socirty and ılıc
lAw in Rrnaissarıcr lıaly içinde, yay. haz. Trevor Dean ve K. J. P. Lowe
(Cambridge: Carnbridge Uııiversity Press, 1 994 ), s. 74-77 ve 88-90. So­
dorni, ltalya'da, başka her yerdekinden daha açık bir biçimde tartışılmış
ve kovuşt urmaya uğramış görünmektedir.

l 14. Robert de Sorbon, ile corıjrssiorır.

1 1 5 . On akıncı yüzyılda, Kili se k urumunda, özel sorgu l a m a ve iç disiplin


nosyonu tümüyle yeni bir ol gu yd u . Bu nosyon kırsal alanda on yedinci
yüzyıl ortalarında irile çok az i lerlenıe k aydet mi şti vt: oralarda şahsi ka ­
bahatler, özellik le de şahsi cinsel ka bahatlcr bu ııosyonun odağında ye r
Noılar 533

a lmıyord u . Bkz. John Bossy, "The Social History of Confessi on in the


Age of the Reformation" , lraıısacıioııs of ılıe Royal Hisıorical Socieıy. 5. se­
ri, 25 ( 1 975), s. 36-38.

1 1 6. Robert Bu rton , Anaıonıy oj Melaııclıoly. yay. haz. Thomas C. Faulk­


ner, Nicolas K. Kiessli ng ve Rhon da L. Blair ( Oxford: Oxford University
Press, 1 9 89), 1 .3.2.4., cilt 1 (41 7- 1 8 ) ve J. 8. Bamborough ve Marti n
Dodsworth, Conınıenıary (Oxforcl, Clarendon Press , 2000), cilt 5, s. 5 8 .
.. Aşırıya kaçan ölçüsüz Venüs'ün bir nedeni vardır ya da bir bozukluktur;
dolayısıyla ölçülü kulla n ı ldığı nda , bazılarının tek çaresi, [sahip oldukları]
tek deva budur " derken, Burton yerle şik nbbi görüşleri izliyord u. Burton,
cinsel ilişkiy le tedavi edilen çılgın genç kızlara dair bir vaka aktarmakta ;
işleri sırasında meni tüketmeleri muhtemel olan "güreşçiler, kazıcı lar ve
ameleler" i ölçülü olmaları konusunda uyarmaktadır; zira kırla ngıçla r gi­
bi gerçekten aşırıya kaçan yaratıklar kısa yaşarlar (2.2.2. 1 , cilt 2, s. 32).

1 1 7. Burad a Mary Douglas' ın dile getirdiği ünlü "pislik, yeri nde ol mayan
maddedir" formülü nü kullandım; bkz. Douglas, Purity and Danger: An
Anlysis of Concepts of Polluılorı and Taboo (Harmondsworth: Penguin,
1 970); J.F. Ostervald, The Natııre oj Vncleanness Consider'd: ıo which is ad­
ded a discourse conctming the rıature oj Chastily (Londra, 1 708 ). Oster­
vald'ın bu çalışmasının oriji nalin in b ulabildiıim en esk i baskısı, 1 706 ta­
rihli, Amsterdam'da ba sılmı ş Traiıt comre f'impurcıt'dir. Neuchatel'de,
1 708'de, Je an Pistorius tara fı nda n ba sılan genişletil miş bir ikinci baskı da
mevcunur. Ostcrvald ( 1 663- 1 747) Kitabı Mukaddes ve ahlak bozukluğu
üzerine yaz ı ları y aygı n b iç imde çevi rilen meşhur bir yazardı. Kraliyet Der­
neği'ni n üyesiydi . The Nat un of Undeannrss'in l ngilizce baskısının yayım­
cılarından biri ola n Parker, ma st ür ba syon meselesi nin farkına va rma da n
önce de zaten cinsel sorunlarla il gi le nmeye baş lam ışt ı. Ostervald'ın kirli­
lik üze rine çal ı ş ma sının Parker'a ait edisyonu, okurlara kendi "im7.asını"
taşıyan Phanııaco�ia vcrıcı'ia'sını satın alabi leceğini haber veriyord u.

1 1 8. Ostervald, Naıurr of llııclratıness Coıısidcr'd, s. 1 77 ve 1 80.

1 1 9. Titr life of ılıt Revercnd Mr. Gm Trossc latt nı inisttr oj tlıe gospel iıı ılıc
city of faon, wlıo died)anuaıy l lth, 1 7 1 2/ I J ( . . . }. Wı'itıen by lıimself, and pub­
lish'd accordirıg ıo lıis order / . . . /. ( 1 7 1 4). Otobiyografi, 1689'a kadarki ge­
l işmeleri aktarır; ,l 692-1 693'te kaleme al ınmış, yazarın ölümünden sonra
karısı tarafından ya yı m la nmı şt ı r. Daha önceki günah dolu yaşamının ar­
dın da n, Trosse , An glik a n Kilis esi 'nden a yrıl ı p ünlü bir nonkonformist din
adamı olmuştur.

1 20. Samucl Clarke ( 1 5 99- 1 682), A Mirwur or l.ookiııg-Glasst boılı Jor .')c;ı.
inıs aııd Sinııers. lıcld Jortlı i ıı ılıousaııds oj Exanıples,geni şle til m iş 3. baskı
( Londra, 1 657), s. 7-1 1 ; " Examples of God's Judgements upon Whore­
monge rs, and ad u lterers '' (Tanrı'nın zamparalar ve zinacılar h a k ınd aki
ta kdiri n e d a i r ö r nekleri , s. 67-70; " Exam p l es of Chast i ty and Mod esty "
534 Telı Kişililı St"h

(iffet ve tevazu üzerine örnekler] ve benzer birçok örnek. Clarke, kral


mahkemesine karşı çıkan llımlı bir Püriten'di; 1 662'den sonra bi r non­
konformist oldu ve yaşamının kalan l<ısmını popüler kitaplar yazarak ge­
çirdi. O, evliliğe yönelik Püriten "coşkunluğun" paradigmatik bir örne­
ğiydi. Karısına dair anılannda, "o, bu tür güzel şeyler konusunda asla bir
gem değil, bir mahmuzdu" demektedir. Jeremy Taylor, Tlıe ndc and exer­
clses of holy li vi ng , in which are dtscribtd the means and instruments of obta ­
ining cvcry virtue, and thc remcdies G8tJinst cvery viu, and consideraılons ser­
vlng ıo the resisting ali tcmptatlons. Togeıher with prayers, containing ıht who­
le duıy of a Christian, and ıhc parts oj devoıion fitttd ıo ali occasions and fur­
nishtd for all necessilies (Londra, 1651), s. 83-84 ve 80-lOO'ün çeşitli yer·
leri. Bu çalışma, yine Taylor'a ait olan Holy Dylng [Kutsal Ölüm) kadar
popüler olmamakla birlikte, 1651-1700 tarihleri arasında Londra ve taş­
rada on beş baskı yapmıştı. Özellikle de "her tür ayıp" konusunda, çok
yaygın okunduğu söylenebilecek bu kitabın, tek başına işlenen ayıp hak­
kında sessiz kalması oldukça manidardır.

121 . William Byrd, The l..ondon Diaıy ( 1 7 1 7- 1 721) arıd Other Wridngs, yay.
haz. Louis B. Wright ve Marion Tinling (New York Oxford University
Press, 1958), s. 263, 69, 72; Bemard Mandeville, Tut Fable of thc Becs or
Privaıc Vices, Publiclı Berıefiıs, yay. haz. lrwin Primer (New York: Capri­
corn Books, 1 962), s. 710.

122. "A Short Dissuasive from the Sin o f Uncleanness" ( 1 70 1 ) , sayfala r


numaralandırılmamış. (Edward Fowler, Gloucester Başpiskoposu] , A Vin­
dicalion of an Undertaking of Certai n Gmılemen, in Order to the Suppressing of
Dtbauchtry and Profaneness (londra, 1 692). Bu risalelerin ikisi de, bir tür
kabahat cemiyeti olan Society for the Reformation of Manners'ın (Mu­
aşeretin Restorasyonu Cemiyeti] faaliyetleriyle bağlannlıydı. ilki basitçe
"kirliliğin" fuhuş anlamına geldiğini ilan etmekte; ikincisi ise meseleyi do­
laylı ifade etmektedir. 1727 tarihli bir vaaz, yeni kirlenme meselesinin
üzerinde durmamaktadır; bkz. Anthony Holbrook, Clıristian Essays upon
ıhc lmmoraliıy of Uncltanntss and dueli ng dtlivcrcd in two sennons preach ed
al Sı. Paul's (londra, 1 727).

1 23. Bu zabıta toplulukları konusunda bkz. Edward J. Bristow, Vice and


Vlgilance: Purity Movemeııts iıı Bıitairı Sirıcr 1 700 ( Dublin: Gil and Macmi­
lan, 1 977), s. 1 1 -�3. Benzer biçimde New England'da da, mücadele, ka­
mu alanının ve erdemin kontrolü üzerineydi: erken modern dönem eğlen­
ce kültürü ve geleneği, Püriten din adamlarınca savunulan yeni davranış
kalıplanna karşı. Bu konuda bkz. Richard P. Gildrie, Tht Pl'ofane, the Ci­
vil , and ılır Godly: Tlıe Rejo rmaı i on of Mannrrs in Oı·ıhodox Ncw England,
1 6 79- 1 749 (University Park: Pennsylvania State University Presı-, 1 994) .

1 24. God·s Judgnıeıus agc.ıimt Wlıoı lng. belrıg an Essay towards a Gentral ffis­
{ . . . }. Beiııg a Collecıion oj ılıe Mosı Rtnıarlıabl€ lnsııınces oj Vndean­
ıory of it
ness (londra, 1 697); Onan için bkz. s. 27-28. ikinci cildi bulamad1m.
Noılar 535

1 25. Josiah Woodward, A Rebukt ıo ıhı: Sin of Uncltannts. By a nıinisıer of


ılıt Clıurclı of Eııgland (Londra, 1 70 1 ) . 1704 baskısının mikrofilm halini
kullandım (s. 1 9).

1 26. Örneğin John Calvin'in yazdığı fou r Codlye .Stmıons againsı tht pol­
luıion ofidolaırits'te (Londra, 1 56 1 ), sözcük, OED'nin (Oxford English Dic­
tionary) başka bir kaynaktan aktararak verdiği anlamda kullanılmakta­
dır: "Onun hazinesi, gerçekte, kendi kendini aksiliklerin yol açacağı her­
hangi bir kirlenmeden koruyan bir Püriten olmasıydı." Bkz. Edward Rey­
nolds, Tltt Si nfulnı:ss of Sinne 4. baskı (Londra, 1693), s. 321 ve devamı.
,

Puta tapma yoluyla kirlenme üzerinedir ve günah kaynaklı kirlenmeye


dair bütün bir bölümün bir parçasını oluşturur; başka yerlerde, kendili­
ğinden ortaya çıkan bir hal, suç kaynağı ve insanlık üzerindeki karşı ko­
nulmaz ve güçlü bir sıkıntı olarak değerlendirilir. Serbest Kiliseler Birli­
ği'nden ünlü Rahip Henry Barrows, yanlış doktrinden kaynaklı kirlenme
üzerine, "The Pollution of University Learning"i ( Üniversite Eğitimi Kir­
liliği] (Londra, 1 642) yazmıştır. OED, 1 440'ta, "he had a pollution of his
seed (O, menisinden kirlenmişti] " örneğini veriyordu. Chambers'ın Cyclo­
paedia'sının önerdiği üzere, "nocturnal pollution" [gece kirlenmesi) ve ba­
sit deyişle meni dökülmesi, kelimenin on sekizinci yüzyıl başlarındaki ge­
nel kabul gören bilimsel anlamlarıydı; bkz. yukarıda s. 28-29. Bulabildi­
ğim tek " self-pollution " [kendi kendini kirletme) biçimindeki kullanım,
Capel, Ttnıaıions: Tlıeir Naıure, Danger, and Cu re daydı (bkz. aşağıda dip­
'

not 1 30).

1 27. Bkz. Carol Kazmierczak Manzione, "Sex in Tudor Landon: Abusing


Their Bodies with Each Other", Dtsire and Discipline içinde, s. 90-93.

1 28. Ö rneğin, W. T., A godly and profiıablt ıreatisc, intiıuled Absalom his
The ruin of Roysters . Wherein euery Christian may as in a mirrour be­
fa il; or,
hold, ıhe vilı: and cıbominablt abuse of curled long haire, so rnu ch now vsed i n
ıhis our Landon (Londra, 1590); Cupids tryumph. Though his dti ty is impeac­
hed by his power he is justified. Againsı ıhı: nproaches {sic i of a coy scornful
,

lady. Being an answer ıo Cupids courtesie. Whoby experience found ıhaı ali we­
re sıupid, which dursı cıbuse ıhı: boundless power of Cupid (Londra, 1 666 ve
1 679); John Brinley, A discourse proving by Scripıure & rccıson and ıhe besı
auıhors, ancienı and modern, ıhaı ıhe re are witches: arıd how fa r their power ex­
ıends ıo ıhe dosing of nıischief both ıo rnan and beası: and likewise ıhe use and
cıbuse of asırology { . / ( Londra, 1 686 ). Çok açık haliyle, "kendilerini er­
. .

keklerle istismar edenler" Calvin'in lngilizce çevirmeninin, Jerome'un


Vulgata'sında yer alan "neque masculorum concubitures" ibaresinin ken­
disi tarafından yapılan Fransızca çevirisine buldu�u karşılıknr.

129. Tahminlerimi güçlendirecek, mastürbasyonun on yedinci yüzyılda


kullandığına dair bir aday söz konusudur. Bu, Letıers of Advice fronı Two
Rcverend Dh'ines Lo a Young Genılenıan, abouı a Wtighıy Ccıse of Corıscitnct
başlığını taşıyan ve 1 6 76'da basıldığı farz edilen bir risaledir. Belki böyle
536 Mı Kişililı Sl"lıs

bir broşür gerçekten vardı; ama fazla bir etki yapmamış görünmektedir:
Ona yönelik, döneme ait hiç bi r ifade, on sekizinci yüzyıla ait herhangi bir
atıf ve bugü ne ka lmı ş hiçbir nüshası yok tur. İngilizce Kısa isim Katalo­
ğu ' nd a a dı geçmemektedir. Bugüne kalan versiyonu (tabii eğer bir oriji­
nali vardıysa ), Eronania'nın l 720' le rde yapılan bazı baskıların ın bir e ki
biçimindedir. Bu eserin bir hileden ibaret olduğundan ku şk ul uyum. Elbet­
te başka refera nsl ar da bulunabilir. Ancak ben, fikirlerimi, şü pheli de ol­
sa, araştırma sonucu ulaştığım üç sayfa üzerinden ol uşturdum.

1 30. Richard Capel ( 1 586- 1 656), Tentations: Thtir Nature, Danger, and Cu­
re, 5. baskı (Londra, 1 65 5 ). (1 633, 1635, 1 636 ve 1 637'de olmak üzere
"
daha önce dört baskısı yapılmıştır.) "Epistle to the Reader, n. p. , s. 2-3,
22-24, 30-40, 205-207, 210-2 1 1 , 2 1 3 ve devamı. Kitap dört kısım halin­
dedir: 1., 2. ve 3. kısımlar toplam 387 sayfadır; yeniden sayfa numarası
verilen, fakat diğer üçüyle bitişik olan 4. Kısım 298 sayfadan oluşmakta­
dır.

1 3 1 . Defoe, The Llltle Review, cilt 5, s. 71. Baverland önce, Joumal of the
History of Se:xuality 9: 1 -2'de (Ocak-Nisan 2000 ) yer alan Michael Stol­
berg'in "Self-Pollution, Moral Reform, and the Venereal Trade: Notes on
the Sources and Historical Context of the Onania ( 1 716 )" başlıklı çal ış­
masında kısaca bahsinin geçmesiyle dikkatimi çekti. Bana bu paragra flar­
da kullandığı m bi lgiyi ileten, Amsterdam Üniversitesi'nden Theo van der
Meer'e çok müteşekkirim. De fonıicaıione'nin bir ta şlama olduğu iddiası,
R. de Smet tarafından öne sürülmektedir. Bkz. Hadrianus Bcverlandus
(1 650- 1 7 1 6): Non unus e nıultis peccator. Sıudic ovcr lı cı lcvc ıı rn wc rk vaıı
lfadriaan Bcvcrlaııd, Verhandelingen van de Koninklijke Academie voor
Wetcnschappcn, Lettercn en Schone Kunsten van Belgie, Klasse der Let­
teren, cilt 50, 1 988, no 126, Brü ksel . Aynı idd i a daha önce G. Pe ignot ,
Dicıionıuıire critique, litttraire eı bibliographique de s priııcipaux livres condanı ­
nt's au feu . suppriıııt's ou cerıcures'de (Pa ris, 1 806 ), s. 3 3 -35'te yer almıştı.
Biyografik bilginin diğer kı sm ı, P. C. Molhu ysen vd. Nieu� Ncderlaııdsch
biogrcıfrsclı woordrııboclı, 10 cilt (Lci den, 1 9 1 1 - 1 937) cil t 7, s. 12 6-27'den
ve Laheyli kitapçı Pa ul Sn ij d ers'te n gel mekted ir . Bu ç ılgın hukukçu ve fi­
loloğa dair lngilizce bir anlatım için bkz. E. J. Di11gwall, "Hadrian Bever­
land, Lord of Zealand''. , Vrry /'cc u l iar Pcople: Portraiı Sıudirs in ı lır Qucrı,
ılır Abııonııal, aııd ılıc llııcaııııy içi nde (l.ondra: Ridcr, 1 95 0 ) .

1 32. Bu tarihler konusunda bir tartışma için bkz. Stolberg, "Sclf-Polluti­


on, Moral Refomı, a nd the Venereal Tradc." Onııııicı'yı John Marten'in
yazdığı konusunda haklıysam, o zaman daha erken bir tarih a rama eğil i ­
mi söz konusu olabi l ir . rlu: Monılıly Caıaloguc, 1 i1 of- 1 7 1 7 /a caıalogur of al/
boolıs. scrmons. aııd panıplıleıs, publi slı rd in Mcıy 1 7 H, and iıı cveıy ıııonılı ıo
ıhis lime/ ( Londra, l 714- 1 7 1 7; lond ra : Gregg Pre ss, 1 964), 3.6' da (Ekim
1 7 1 6) Pau l Varenne'in Oııcınicı'yı fiyatı 1 şi l inden satış;:ı sunduğ u söylen­
mektedir.
Notlcır 537

133. Tlıe Diaıy of Samuel Pepys, yay. haz. Robcrt latham ve Will iam Matt·
hews (8erkeley: Uni ver si ty of California Press, 1 976), cilt 2, s. 204; cilt 2,
s. 230; cilt 2, s. 232. Onun hem tiyatroya hem de mey han eye mü ptelal ı ­
ğına dai r refera nslar, günlükte ilk yıllara ait kısmın her yerinde görülmek­
tedir. Amerika Shake spea re Derneği'ni n 2001 topl a nt ı sı için yazdı ğı ,
"The Pracrice of Perfomıance: Pepys, Sh akespeare, and the Performance
of Everyda y life" başlı klı tebliğinin metnini bana gönderme nezaketi gös­
te ren Joseph Roach'a minnettarım. Bu y azıda o, tiyatro ve mastürbasyo·
nun hem gerçeğin veki li uns urla r olduğunu hem de fantezi yle haşı r neşir
olduklarını vurgular. latha m ve Matthews derlemesinin dizininde ( 10.
cilt), Pepys 'in mastürbasyon yaptığını beli rttiği bütün örnekler verilmek­
tedir.

134. Diary of Sanıuel Pepys, cilt 7, s. 365; cilt 8, s. 588; cilt 9, s. 184; cilt
6, s. 33 1; cilt 2, s. 230 ve 232; cilt 6, s. 1 9 1 .

1 35. John Cannon, "Memoirs of the Birth, Education, li fe, and Death of
Mr. John Cannon. Some time Officer of the Excisc and Writi ng Master
at Mere Glastcnbury and Weşı Lyford in the County of Somersct, 1684-
1742", Somerset Record Office, DD/SAS C/1 193/4, s. 28-29. Bu yayım·
(anmamış anıların büyük bölümüne ait kendi transkripsiyonunu bana
gönderen Kuzey Londra Oniversitesi'nden Tim Hitchcock'a mi nnettarım.

1 36. Jean Delumeau, Sin and fear: Tht Enıergencc ofa Westem Guilt Cıılıu­
re, JJth- IBth Centuıies, çev. Eric Nicholson (New York: St. Martins Press,
1 900), s. 4.

4. BÖLÜM

1. C. F. la llemand , Des penes seminales involorıtalres (Paris, 1 836- 1 842),


cilt 3, s. 477; Edward Shorter, Tlıe Malıing of ıhe Modem Fanıi ly (New
York: Basic Books, 1975).

2. Jean-louis Flandrin, fanıi lies in fonııer fimes ( Cambridge : Cam brid ge


University Press, 1976), s. 21 1 ve daha genci olarak 1 89-9 1 , 209- 1 1 .

3. Mastürbasyon yapmı ş veya yapma kta olan insan oranını söylemek ha­
la imkansızdır.

4. Hcnry Abelove'un ifadesiyle, "Sözde ci nsel ilişki "ye yönel ik engellerin


yıkılışı üzerine ya zı lanl arın bir özeti için bkz. Thomas Laqueur, "Scx,
Gender, and Desire in the lndustrial Revolution", Tlır lndusırial Rrvolııti·
oıı arıd Bıiıi slı Society: fcsısclırifı for R. M. Haı1wtll, yay. haz. Patri�k O'Bri­
en ve Rola nd Qui na ult (Cambridge: Ca m bridge Uni versity Prcss, 1 993).
Belki de Protestan dünyada ve harta manastı r ha yatı n ı n ortadan kal k tı ğı
veya son derece küçük bir alana sıkışt ı ğı bazı Katolik ülkelerde, sodomik
538 tr• Kişililr Stlu

i l işk iye uygu n duru mlar aza lmı ştı . Lai k otoriteler, on sek izi nci yüzyıl baş­
l arı nda, halk içi ndek i yeni, erkek sodomi kü ltür ü üzerinde yoğun baskı
uygu ladıl ar. Fakat ortada, eskidm sık sı k iddia edildiği gibi, tek başına
seksin gerç ekten sodomik sekse yol açtığına dair hiçbir kanıt bulunma­
maktadu ve onun, aslına ulaşılamadığında ku llan ılan bir ikame ol d uğ u­
na inanmamız için de herha ngi bir neden yoktur. Hiçbir on sekizinci yüz­
yıl yorumcusu, sodomi dek i farazi arn şla farazi ma st ürbasyon salgını ara ­
sı nda bağlann ku rma mı ştır.

5. On dokuzuncu yüzyılda , mastürbasyonun neredeyse her türlü amaç


için seferber edildiği istisnai durumlar söz konusu olacakn. Örneğin, bu
yaklaşım, Amerikan sağlık refor mcus u J. H. Kel logg gibi u nsurla rın yeni
çil ecil iğin in bir parçasını oluşturuy ord u . Ona göre, tüm ci nsel faaliyet, ta­
katten düşür me , ahlaksızlık ve g ünah karl ı k potansiyeli ta şıyordu : "Cins­
ler arasındaki gayri meşru ilişki iğrenç bi r günahn r; kendi kendini kirlet­
me [ .. . ) iki ka t iğrenç bir suçtur. " Aynı oranda a teşl i bir mastü rba syon
d üş manı olan Syl vester Graham, Kellogg'un sınırlama ve yücel tme ( veje­
ta ryen l ik, kendine hakimiyet) yaklaşımlarını paylaşıyordu. Onun düşün­
cesine gö re, evlilik kurumu, doy um için değil, cinsel a rzu y u köreltmek
için vardı (aşinalık, i lgi sizliği doğurur). Ki bu iyi bir şeydi ; zira yılda on
ik i kereden fazla cinsel ilişk i , kişi ni n sağlığı aç ısından riskl iydi . Krakerin
de mucidi olan Graham üzerine bkz. jayme A. Sokolow, Eros and Modu­
nitation: Sylvesıer Gralıam, Healıh Reform, and ıhe Origi ns of Victorian Sexu­
ality in America (Rutherford, Nj: Fairleigh Dickinson U niv ersity Press,
1 983), s. 84-9 1 . Sokolow, ci nse l sınırlamanın, kent yaşamının tahrik edi ­
cil iği ve aya rtıc ılığı yla başa çı k ma ya dönük daha genel bir reform un bi r
pa rças ı o ldu ğunu belirterek iyi bir noktaya parmak basmakradır.

6. Bkz. böl. 2, n. 35.

7.Roy Porter ve Lesley Hali, Tiıe Facts of Life: Tht Crcation ofStxual Know­
(New Haven, CT: Yale University Press, 1995),
ledge in Britain, 1 650- 1950
böl. 3'te haz üzerine Aydınlanmacı gör üş le ri n mükemmel bir özeti yer al­
maktadır.

8. Bkz. Th Codore Tarczylo, Sexe et li,,erıt au sitde dts lıımitres (Paris: Pres­
ses de la Renai ssa nce, 1 9 8 3), böl. 2. Bkz. David Stevenson, The Btggar"s
Benison: Se.x cıuı,s of Eııliglıtenmtııt Scotland and Tlıeir R.ituals (East Lothian,
lskoçya: Tuckwell Press, 2001 ), s. 69-93 ve 98-99. Bu k i ta pla, anca k ça­
lışmam ba sk ı ya hazır hale geldi kt en sonra karşılaştım.

9. Goss and Co., Tlıe Atgis of Life, 23. baskı ( Lond ra , 1840), s. 5 9. Roy
Porter, on seki zi nci yüzyıldan itibaren şarlatan hekimlerin, uygun koşul­
larda, ci n s el i li ş k i nin verdiği key fi öne çıkarmak suretiyle, mastürbasyo­
na yönelik korkuyu yaratnklarını ve bundan yara r la ndı kl ar ı nı savunmak­
tadır. Bkz. Healılı /or Salt: Quackery in l:rıgland, 1 660- 1850 ( Manchester:
Manchester University Press, 1 989), s. 1 6 9-79. Goss and Co., tlygeiana:
Nodar 539

A Noıı-nıedical Aııalysis of ıhe Complainıs lncidtnıal to Fmıalts, 20. baskı


(Londra, 1 830), s. 62.

1 O. John Quincy, Mcdici ııa Sıaıica: Bcing ıhe Aphorisms of Sanctorius ( Lond­
ra, 1 7 1 2), aforizma 34 ve 37.

1 1 . Eski günah tamamen ölmemişti. Ahlaki teoloji bağlamında, uzun sü­


redir bilinen doğaya aykırı ayıp, bir tür kirlenme ve doğum kontrolünü
yasaklama, yani üreme için değil seks için seks meselesinin bir parçası ola­
rak varlığım modern döneme taşıdı. Sürekli ahlaki düzenlemeler söz ko­
nusuydu: Örneğin 1665'te Papa VIL Alexander, kişi eğer aynca sodomi
ya da hayvanlarla seks suçları da işlemişse, sadece kirlenme konusunda
günah çıkarması gerektiği, çünkü bu üçünün hepsinin aynı species inftma
[en alt seviyedeki tür) olduğu yolundaki görüşü mahkum etti. Bir kadının
da bir erkeğin yaptığıyla aynı anlama gelecek biçimde kendini kirletip kir­
letemeyeceği meselesi tartışmalı bir konu olmayı sürüdürdü. Cevap genel­
likle olumsuzdu: Burada herhangi bir cf/usio smıinis [meni boşalması) söz
konusu değildi; çünkü kadın gerçek bir meniye sahip değildi. Bu yüzden
kadının mastürbasyonu bir tür ıactus impudici, "edepsiz dokunuşlar" tar­
zındaydı ve işleyişi başka biçimdeydi. Fakat bu, modemitede tek başına
seks konusundaki yeni kaygıyı yönlendirecek türde bir mesele değildi. Bu
konuda bkz. Aloysius J. Welsh, The Scholastic Teaching Conceming the 5pe­
ciftc Disıincıion of Sins in ıhe LJghı of Moral Theology (Washington, DC: Cat­
holic University of America Press, 1 942), s. 6 1 -62; J ulius Preuss, Biblical
and Talmudic Medicine, çev. ve yay. haz. Fred Rosner (New York: Sanhed­
rin Press, 1978), s. 489-90; Cari Capellmann, Pastoral Mcdicine, çev Wil­
liam Dassel (New York: Pustet, 1 879).

12. S. A. D. Tissot, Oıuınism; or, A Treatist upon thc Disordcrs Produced by


Masturbation; or, The Dangeroııs Effrcts of Secrct and Excessive Vcııery, çev.
A. Hume (Londra, 176 1 ), s. 72.

1 3. A .g.e., s. 32.

14. EEG ve mastürbasyona dayalı orgazm tartışması için bkz. Harvey O.


Cohen vd. "Electroencephalographic Laterality Changes During Human
Orgasm ", Archives of Sexual Bchavior 14:6 ( 1 985); kırk bir yaşındaki sara­
lı hasta için bkz. Daniel E. Jacome, "Absence Status Manifested by Com­
pulsive Masturbationft , Ardıivcs of Neu rology 40 (Ağustos 1 983), s. 523-
24. Göründüğü kadarıyla, selim kabul edilen epilepsi dışı nöbet olayları
veya karın ağrısı yaygındır; bunların mastürbasyon kaynaklı olanlarını
alna yatan bir rahatsızlıktan kaynaklananlarından ayırt etmek, özellikle
de erken yaşlarda, kolay değildir. Bir grup çıxuk doktoru , ebeveynlere,
ciddi bir sorun varmış görüntüsü verebilen hali fiziksel bel irtiler taşıyan
mastürbasyonun normal ve yaygın bir faaliyet oldugunu kabul etmeleri­
nin öğütlcnıncsini ve -bu durum açığa çıkı nca- teşhise yönelik bir sürü iş­
lemden kaçı nı lmasını salık vermektedir. Bkz. David R. Fleisher vd.,
· 540 ftlr Ki�ililı Stlts

"Masturbation Mimicking Abdominal Pain or Seiz.ures in Young Girls",


)ou111al of Pediatıics 1 1 6:5 (Mayıs 1 990), s. 8 1 0- 14; C. H. Wulff vd. "Epi­
leptic Fits or lnfanrile Masrurbarion", Seiwre 1 : 3 (Eylül 1 992), s. 1 99-
201 ; S. Livingston, "Masrurbaıion Stimulating Masturbation", C/i n ica /
Pediatıics 14 ( 1 975), s. 232-34.

1 5. " Epilepsy", A Refereııce Handboolı of ıhe Medlcal 5citnces içinde, yay.


haz. Albert H. Buck baskı (New York: William W<>Od and Co., 1 90 1 ),
cilt 3, s. 849. Ma stürbasyon konusunda oldukça geniş bir çağdaş nörolo­
jik literatür söz konusudur; ancak eski normatif sorunlar hem eksik hem
de tartışmalıdır.

16. Bu yakla�ımın etkili bir versiyonu için bkz. G. J. 13arker-Benfield, The


Horrors of ıht HalJ-Known Life: Malt Aıtiıudts Toward Womrn and Sexua lity
in Niruıtenıh-Century Ametica ( 1976; New York: Routledge, 2000).

1 7. Roy Poner, "Sex and the Singular Man: The Seminal ldeas of James
Graham", Sıudits on Voltaire and ıhe Eightenııh Ctntury 228 ( 1 984). lsido­
re ve Harvey üzerine bkz. Thomas Laqueur, Ma/ıing Sa: Body aıul Gnuler
from ıht Greeks to Freud (Cambridge), MA: Harvard University Press,
1 990), s. 56, 144.

1 8. Tissot, Onanism, s. 52; "scmence", Encycloptdie, cilt 16, s. 939; Genç


Friedrich Hoffmann, Opaa omnia ( 1 740), kitap 2, böl. 8, s. 23: "Semina­
lis liquor delibatissimus, quai flos sanguinis as liquidi nervorum est, hine
deligenter circumspiciendum, ne immoderate ejus ex:cretio sanitatem of­
fendat. " Yaşadığı dönemde Hoffmann, patolojiyi, mekanik olarak kavra­
nan fizyolojinin başarısızlığı ol�rak değerlendirebileceklerini düşünen tıb­
bi kimyacıların en büyüğü olarak görülüyordu. Bu genel bağlamda onun
ve aslında diğer on sekizinci yüzyıl doktorlarının meniden tam olarak ne
anladıklarını saptamak güçtür. Hoffmann, bir tür eterin sinir sistemi ara­
cılığıyla kaslara etkide bulunduğu ve kasların yanı sıra vücut sıvılarını da
hareket halinde tuttuğu düşüncesindeydi; o, yaşama canhlık kazandırı­
yordu. Zaman zaman ortaya, neredeyse, meninin bu eter olduğu gibi bir
görüntü çıkmaktadır.

1 9. Tissot, Oııanisnı, s. 2; Winfield Scott Hail, Jeannette . Winter Hall'un


katkılanyla, Saual Kııowledge (Londra: T. Werner, tarih yok; ilk Ameri­
kan baskısı, 1 9 1 3), s. 143-44. Bu çalışma, the Ncw Century Series of
Physiology içinde çıkmıştır. Hail, gece bo�lmasından meydana gelen
kaybın o kadar da kötü olmadığını, çünkü bu yolla boşalan spermlerin
zaten ölü olduğunu savunuyord u . Gece boşalması yoluyla kaybedilen
spermlerin çoğunlukla ölü olduğu konusunda haklıydı; ancak bu du rum,
eğer meni kırk sekiz saat içinde ooşalmamışsa, başka bir yoldan ralıatla­
ma için de geçerlidir. Kı sacası spermin sınırlı bir hayatı vardır.

20. Tissoı'nun 6. Bölüm'ü dokuz sayfadır (48 -57) ve sadece ••meni smsı­
nın önemi" üzerinedir. Thomas Cogan, 11ıe ltaııen of /ıealılı. chicfly nıadc fol'
Noılar 54 1

dıe com/orı of students. and coııseqııenıly for ali those thaı haue a cart of dıeir
healılı , aınplified \•poıı fiut wordes of Hippocrates, wriıtnı Epid. 6. Labour, me·
at, driııke, slcepe, Veııus: Hrreunto is addtd a preseruation fronı the ptstileııce:
1 6 12), s. 242; lb­
with a short censure of the late siclınesse at Oxford ( londra ,
ni Sina'nın Canoıı'u (ki Cogan'm alınnladığı De animalibus ondan gelmek·
tedir) çok sayıda erken modern dönem Latince baskısıyla ve bazı dillere
çevirilmiş haliyle piyasada mevcuttu.

2 1 . Bkz. Al bert Müller, Utber unwllllrürliche Sanırnverluste und übtr functi·


onelle Stllrungrn der nuJnıılichen Geschltchtsorgane: Eine wissenschaftlicht Ab­
lıandlung (Rorschach, 1 869). 811 hususa yönelik alınra kapak sayfasında
yer almaktadır. Aslında metinde Müller, mastürbasyon kaynaklı rahatsız·
lığın sinirlerle, sürtünmeyle ilgili nedenlerine vurgu yapmaktadır; prob·
lem, heteroseksüel ilişkide, sürtünmenin derecesinin vajina tarafından be­
lirleniyor olmasındadır. Vajina birkaç doğumun ardından gevşemektedir;
bu yüzden de erkekler çok çocuk doğurmuş eşleri aldatmaya meyillidir·
ter. Fakat mastürbasyoncular kullandıktan güç miktarının tam kontrolü·
ne sahiptirler ve böylece organlarını aşın biçimde uyanrlar. Meni kaybı,
bunun yarısı kadar bile sorun değildir. Bkz. Müller, s. 23-24.

22. Örneğin bkz. Alman araştırmacılar Wage ner ve Lueckart'ın yetkin ve


modern değerlendirmesi: "Semen", Robert B. Todd, Tht Cyclopacdia of
Anaıomy aııd Physi ology içinde (Londra, 1 835- 1 859), cilt 4, kısım 1 , s.
472-508. Burada sperm morfolojisi, meni sıvısının kimyasal yapısı ve
sperm oluşumunun çeşitli aşamaları üzeri ne birçok şey yer almaktadır; fa­
kat yaşam gücü , yaşamsal enerji ya da kanın en üst düzeydeki terkibi ko­
nularında hiçbir şey söylenmemekte<!ir. Başka bir deyişle, meni hakkında
yeni olarak söylenenlerin, mastürbasyon tartışmasıyla ilgisi yoktur. Aslın­
da bu doğal meni felsefes i , Louis de La Caze adlı bir adam tarafından di­
le getirilmiştir. Onun ldte de l'homme plıysiqıu eı nwral, pour servir d'inıro­
ducı ion d un traiU de nıtdicine ( Paris, 1 755) ad lı çalışmasının, ansiklopedi ­
nin mastürbasyonla ilgili maddesini kaleme alan yazar üzerindeki etkisi
büyüktü. De La Caze, kendi araştırma asistanının dü şü ncesi ne göre, ta­
mamen çı lgı n bir a da md ı ; anca k bu du ru m, onun teorilerinin cazibesini
azaltmış görünmemektedir. Bu konun un harika bir anlatımı için bkz. An·
ne C. Vila, Enlighıeıınıenı aııd Patlıology: Sensibi liıy in ılıc LJurature and Me·
dicine of Eiglıı«ııtlı-Cenıuıy Fraııce (B:>ltimore: Johns Hopki ns University
Press, 1 998), s. 48-52. Bu vakaların hepsi Tissor, Onan isııı, s. 36-39'da yer
almaktadır.

23. Oııaııia F.xanıi ned aııd deıectrd; or, Tlıe igııoı·ance, error, inıptllineııcr. aııd
coıııradictioıı of a booh calltd Onaııia discoı·ered a ııd exposed / . . . / By Plıi lo­
Casıiıaıis, 2. baskı ( l..o ndra, 1 724), s. 8 1 -82.

24. G. Stanley Hail, Adııksceııa: lts Psyclıology aıııl lts Rtlatioııship to Plıysi ·
olog_v. Aııılıropo/og_v. Sociolııx_v. St..x, Criınc. Religion, aııd tducaıion ( 1 904;
Ncw York ve Londra: D. Appleıon, 1 924), cilt 1 , s. 440.
542 Tth Kişilik Seks

25. Tissot, Onarıimı, s. 86. Michael Ryan, Lectures on Populaıion, Marriage,


aııd Divorct (Londra, 1831 ), s. 32.

26. Tissot, Onanism, s. 1 9; Örneği n, "masturbation", Grand Dicıi onnaire


uııivtrsd du X/Xe sitcle (Paris: Administration du Grand Dictionnaire Uni·
versel, 1 9 75)� cilt 14, s. 1 3 20-22. Madde, konu üzerine on dok uzuncu
yüzyılda kaleme almmış tıbbi broşürlere ait kullanışlı bir liste sağlamak·
tadır. Über dic körperl iche fr:ı:ielıurıg (Züllichau, 1 78 1 ) adlı çalışmasında,
"insanlık dostları "nın lideri ve 1 785'te &rlincr Monatsschıift için ödüllü
deneme sorusunu dü7..enleyen Campe'nin ağzından konuşan eğitimci Jo­
hann Stuve'ye atıfta bulunuyorum. Alıntıyı yapan, Kari Heirız Bloch, Die
Bekilmpfung der )ugendmasturbatioıı im 18. }ahrhurıdtrt: Ursachen, V.erlauf,
Nachwirkungen ( Frankfurt am Main ve New York: Peter Lang, 1 998), s.
354-55.

27. Onania, s. 43; Dictionnaire portatif de smııt, 4. baskı ( Paris, 1 771), cilt
2, s. 339; Tissot, Onanisnı, s. 41 ve 41-48' in çeşitli yerleri. J. G. Zimmer·
mann, "Warnung an Eltern, Erzieher und Kinderfreunde wegen der
Selbst-befleckung, zumal bein ganz jungen madchen ", Deutsches Museum
1 ( 1 778 ), s. 453-54; P. J. C. Debreyne, Essai sur la t ht logi e morale (Paris,
1 844), s. 1 1 1 -35'te bu tamamen iç karartıcı literatür çerçevesinde, en
kanlı öyküler yer alır. J. L. Doussin-Dubreuil'ün çalışmaları da, kadın ve
mastürbasyon meselesi konusunda zengindir. Bkz. Doussin-Dubreuil, Des
tgaremens sccreıs, ou, De l'onanisme chez /es person nes du sexe (Paris, 1 8 30).
Bu eser, örneklemelere dayalı bir kaynaktır ve kızlarını bu tür bir akıbet­
ten korumaları için annelere yazılan mektuplar biçimindedir. Yine onun
Nouveau Manuel suı- les darıgers de l'onanisme (yeniden baskı; Paris 1839)
adlı çalışmasında, 8. Mektup'ta, özellikle ,de s. 1 25'te mide, rahim ve si­
nir rahatsızlıkları, tek başına haz biçimindeki kötü davranışın bilhassa
önemli sonuçları olarak verilmektedir.

28. Sigmund Freud, " Some Psychical Consequences of the Anaıomical


Distinction Between the Sexes", Tlıe Sıandard Edition of ıhc Complctc Psyco­
logical Works of Sigmund Freud içinde, çev. James Sırachey (Londra: Ho­
garıh, 1 9 5 3-74), cilt 1 9, s. 255.

29. J . H. Kellogg, Naıııral Hisıory aııd Hygicne of Orga ni c LiJe, gözden geçi­
rilmiş yeniden baskı (Burlington, IA: 1. F. Segner, 1 89 5 ), s. 231 'de söz ko­
nusu ayıbın kızlardaki durumuna dikkat çekiliyordu. Bu konuda çizgiler
her zaman bulanıklaşıırılabiliyordu. Peıer Villaume, on sekizi nci yüzyılın
büyük Alman pedagoji mecmuasında yazdıklarında, kadınlar ve çocukla­
rın meni üretmediklerini, bununla birlikte ona benzeyen, gerçek meni gi­
bi bedenin tüm organlarının özü olan, özellikle beyin ve omurilik sıvısın­
dan süzülen bir madde üretti klerini söylemektedir; bkz. iiber die Uıızuclıı­
süııdcn in der Jugrrıd !Gençlik a rasındaki şehevi günC1hlara dairi, Al/genıei rıe
Rrvision içinde, cilt 7 s. 44.
Notlar 543

30. O. S. Fowler, A riıaıi veness ; or, Evils and Remtdies of Excessive arıd Ptr·
veıud Sexuality ( Wortley, yaklaşık 1 8491, s. 4; çok uzun (bin sayfadan
fazla) ve yaygın biçimde satılan, frenolojinin insan etkinliğinin bu çok
önemli alanında (evlilik ve üreme) ne önermesi gerektiği üzerine genel el­
kitabında, Fowler, mastürbasyonun kadınlara ait şikayetlerin elli altısına
yol açtığı ya da bunları şiddetlendirdiğini göstermek üzere, otorite olarak
Philadelphia'lı seçkin bir doktordan alıntılar yapar. Bu iddiaya, genç bir
diş hekiminin, daha önceleri kendini istismar etmesinin sonucu olarak
"anlamsızca bön bön bakan bir budala" haline gelmiş karısına dair iç ka­
rartıcı bir öykü eşlik eder. O. S. Fowler, Creative and Sexual Scienct; or,
manhood & womanhood, arıd ıhtir muıual inıerrelaıions; love, ils laws, power,
ele f . . . / as taught by phrtnology arıd physiology (Pittsburg: F. F. Spyer and
Co., 1 875; "başka herhangi bir günahtan yirmi kat daha kötü" olan
"şahsi zina"nın fiziksel rahatsızlığa yol açtığına dair kaydedilmiş vakala­
rın en korkunç anlatımlarından biri için bkz. s. 873- 9 1 0 ve özellikle s.
877-78, 8 8 1 ve alıntılanan görüşler için s. 886. Thomas Low Nichols,
Esoıeric Anthropology (The Mysı eries of Man): A comprelıens ive arıd confıden­
tial trtatise on tht sırucıure, functions, pass ional attractions,· and perversions
f . . . / and tht most intlmaıe relations of mm and women ( 1 8 5 3 ), s. 280-8 1 .
Nichols, bazılarının meni kaybını mastürbasyon kaynaklı hastalıkların te­
mel nedeni olarak ele almasına karşın, bunun bariz bir yanlış olduğunu
söyleyerek devam eder. Nichols'ın karısı Mary S. Gove N ichols (ki Fow­
ler, onun mastürbasyon konusunda bir otorite olduğu belirtir), kadın sağ­
lığı ve anatomisi üzerine çok sayıda yeniden baskısı yapılan birçok bilim­
sel yazının yanı sıra romanlar ve edebi çalışmalar da yayımlamıştı. Cop­
land bunu, "(mastürbasyonun] mahvedici etkisi, her iki cinsiyet için de,
yaygın olarak düşünüldüğünden çok daha büyüktür" ve o bir "büyüyen
bela "dır iddiası bağlamında söylemektedir; bkz. James Copland, "insa­
nity", A Dictionary of Pracıical Medicine ( Londra, 1 85 8 ), cilt 2, kıs. 303. b.
Akıl hastanesi teşhisleri için bkz. Ann Goldberg, Stx, Rdigion, and tlıe Ma­
k i ng of Modem Madness: The Eberbaclı Asyfu m arıd Gennan Sodeıy, 181 5-
.
1849 (New York: Oxford University Press, 1 999 ), s. 8 8-89. Bunun neden
doğru olduğu açık değildir. Goldberg, dönemin Alman doktorlarının, ti­
pik erkek mastürbasyoncuyu büyümesi kesintiye uğramış, kayıtsız ve so­
nuçta deliliğe giden bir kişi, kadın mastürbasyoncuyu ise saldırgan ve
nemfomanyak eğilimlere yönelen kişi olarak gördükleri konusunda tama­
men haklı olabilir; fakat bu, on dokuzuncu yüzyıl tıbbının genel yaklaşı­
mını yansıtmaz. Harry Oosterhuis, Sttpclıildren of Nature: l<rafft-Ebiııg,
Psydı ia try , and ılıt Making of Sexua l ldtntity (Chicago: University of Chica­
go Press, 2001 ), s. 1 S 3. Mary S. Gove [Nicholsj, Lecıu res to L.adits on Ana­
ıonıy and Physiology (Boston, 1 842), s. 222-23 ve genel olarak s. 2 1 7-231 .
Gove, erkek ve kadını aynı oranda etkiler görünen rahatsızlıkların ( kör­
lükten kore hastalığına ve kalp çarpıntısına kadar her türlü rahatsızlık;
adet bozukluğu ve iktidarsızlık gibi diğer rahatsızlıklar elbette cinsiyete
özgüdür) etkileyici bir listesini çıka rmak için tıp literatürünü araştırır.
S44 Ttlı Kişili• Srlıs

3 1 . Zirnmermann, " Warnung an Elıern" , s. 455; Christian Gonhilf Salz­


mann, Übcr die lıciııı lidıen Sü nderı der jugeıul (Frankfurı ve Leipzig, 1 786),
s. 10- 1 1 ; "rnanstrupration ", Encycloptdie içinde cilt 10, s. 5 1 -53; bu tür
alıntılar çoğaltılabilir. Dr. Samuel Gottlieb Vogel, tehlikeleri her bir ı;in­
siyet için ayrı ayn sı ralamışn; fakat l 786 tarihli llnttnichı.fvr Elttrn'inde,
bu tehlikelerin kızlar için çok daha büyük olduğunu savunuyordu. Bir
makalesinin tümünü, "gizli ayıp" sonuı;unda intihar eden bir kadının va­
kasını yazmaya ayırmıştı. Eger tüm on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıl
yazını tarana bilseydi, mastürbasyon yapan oğlanlara dair, kızlar hakkın­
dakinden çok daha fazla vaka bulunacağı, bir cinsiyetin mastürbasyon
yapmasına, diğer cinsiyetin yapmasından daha çok karşı çıkan çok daha
fazla yazılı metinle karşılaşılacağı neredeyse kesindir.

32. Anastasia Verbitskaya, Mocmu chitatelin [Okurlarıma] (Moskova,


1908), s. 3 3 1 -34. Bu alıntı ve çevirisi için Hilda Hoogenbloom'a müteşek­
kirim. Verbitskaya'run geç çarlık dönemi Rusya'sının cinsiyet politikala­
rındaki yeri konusunda bkz. Laura Engelstein, Thr Keys to Happiness: Sa
and ıhe Search for Modenıity in Fi n-dt- si ec le Russia (lthaca, NY: Cornell
University Press, 1 992), s. 399-403. Engelstein çalışmasının başlığını Ver­
bistkaya'nın en ünlü romanından alrnışnr.

33. Tarczylo, Stxe eı LilHrıt, 4. Bölüm. 8kz. http:/fıackfılm.8 m.com


/mp.html. Kitabın yayına hazırlanması sırasında, siıe ..geçici olarak ula­
şılamaz" durumdaydı. Erkekleri gösteren filmlerin çoğu sperm bağışıyla
ilgili olduğu için erotik ilginin göstergesi olarak yapılacak bir karşılaştır­
ma verimli olmaz.

34. Anne Vila'nın Enliglıkrınıent aııd Pat hology'de, özellikle de s. 43-


1 07'de yer alan, duyarlılığın ahlaki fizyolojisine dair mükemmel anlatımı­
nı temel alıyorum.

35. Okurun, Rousseau ve diğerlerini okuma konusundaki tepkileri yayın­


cı Panckoucke'ye gönderilmi$ti ve bunlar Roberr Darnton, The Grnu Caı
Massacre (New York: Vintage, 1985), s. 243-47'de değerlendirilmektedir;
S. A. D. Tissot, "Diseases lncidental to Literary and Sedentary Personsn,
Tlı ree Essays: firsı, on ılıe disorders oj people offaslıion; Second o n disuıses in­
cidrrıtal to liıc ra ry and sedtıuary Persorıs with proper rults for preventing ıhc­
ir faıal consequencrs; Tiıi rd , on Onanism ( . . . / içinde, çev. Francis Baı;on Lee,
M. Danes ve A. Hume (Dublin, 1 772), s. 15.

36. Albrechı von Haller, A disscrıaıioıı oıı ılıe scııs iblr arıd irıitable parts.oj
aııinıals. Uy M. A. Haller, [ . . . / Traııslaudf.-0111 ılre Laıi n. Witlı a prefaa by M.
Tissot, M. D. (Dt· parıibus coıporis lıuıııarıi serısibilibus et irntabilibus) (Lond­
ra, 1 7751, s. iv ve i-xx. lngili7.ce'ye kimin çevirdiği belirtilmemektedir; ln­
gilizce önsöz, Tissot'nun Fransızca Lozan baskısına yazdığının yeniden
basımıdır.
Notlar 545

37. Haller üzerine bkz. a.g.e. ve Vila, Enlighttnnıtnt aııd Pat hology, s. 2 1-
28. Meni elbette, erkeklerin ve kadınların, kızların ve oğlanların bedenin
temel yapıtaşı olarak pa ylaştı kları bir t ür ruhsal madde olarak tasarlan­
dığı ölçüde tekrar meseleye da hi l edilebilirdi. Bu anlamda, meni, bir tür
öz parçacığını, yaşamın kuvarkını oluşturuyordu. Antik Yunan dönemin­
den beri sinirler ve meninin sıkı a krabalar old u ğu düşünülegeliyordu. Fa­
kat can alıcı nokta, sinirlerin, meni olarak kabul edeceğimiz maddede
herhangi bir kayıp olmadan da zarar görebileceğidir.

38. Physician of Bristol [Bristollü Hekim), Tabes dorsalis; tJr, tht causr of
consumptitJn in young men aııd women, with an explicalion of fıs symıoms, pre-
caulions, arıd the mtthod of cu re f . . . I To wltich is added, a plıysical accounı of
ıhe naıure and elfects of vnıery, f . . . J By a plıysidan of Br1stol. Tut sixth editi-
on ( lond ra, ( 1 770?], s. 8. 1 753-1 758 aras ında ki ilk üç baskı sadece er­
keklerle ilgiliydi. Yazar, dayandığı otori te olar�k, Sanctori us'un (Santorio
Santorio, on altın cı yüzyıl sonları ile on yedinci yüzyıl başlarında Pado-­
va'da tıp profesörü ve mekanik bir nbbın geli şmesi nd e simge bir kişilik)
aforizmalarının çok sayıdaki lngilizce versiyonundan birini aktarmakta­
dır. Ona en çok ün kazandıran, bir teraziye bağlı bir masa ve sandalyede
yemek yemesi ve böylece, yenen yemek miktarı ile sonuç ağı rl ı k arasında­
ki farkı, metabolizmanın ağırlık ka ybın da n sorumlu olan "farkına va r ıl­
ması zor terleme"· miktarını ölçmesiydi. Her ne kada r birçoğu , on sekizin­
ci yüzyılda, cinselliğin en teh l ikeli türü olarak m astürba sy on tartışması
çerçevesinde aktarılmışsa da, aforizmalar bu k on u yu ele almamaktadır.
Mastürbasyon, daha önce de bel i rtild iği üzere, 1 71 4 veya d ol a yla rı na ka­
da r ciddi bir tartışma k on usu oluşturmuyordu. William Clark, A medica l
disseıtaıion ı;o ııcenıi ng ıhe elfects of ılır passions on lı u n ıa n bodirs;.fırsı publis­
lıed in l..aıin, a ı Leyden , on ıhc 31 sı of)uly, 1 727, fıır cıcquiriııg ılı e honour cıııd
pıiı·i lrgr oj doctor in plıysi c lı / . . . I and now republislıed iıı Eııglidı (Dissertaıio
mrdica iııaugııralis de viribus aııiıııi patlıt'nıaıunı in corpus lıumaııunı], Lond­
ra, 1 752), s. 38; A practical cssa_y upon tlıc tcıbes dorsalis, in the way of aplıo­
ıism aııd comnıcnıary: in which dır lıistory of tlıaı di sıcnıper is lcıid down, the
ratioııalc of iıs synııonıs giı•cn, and the nıetlıod of cure ( Londra, 1748), s. 6.

39. Tissot, Oııaııism, s. 8 1 -83 ve 1 27-28; Sa ncror ius üzerine bkz. John Qıı­
incy, Medicincı Sı a tica : &iııg ılu: Aplıorisnıs of .'ianctoıius ( lond ra , 1 7 12), ge ­
nel olarak 6. Böl üm ve özellikle s. 258 ve 242-43.

40. Prtcis lıisıoıiquc, plıysiologiquc r ı ııwra l. dcs pıiııcipa1Lx objets / . . . / qıı i


conıpomıı le nıusnmı de J-Fois Berı rand·lfü·al ( Paris, 1 805), s. 344-45.

4 1 . Örneğin bkz. Glasgow tıp ok.ul unun k ur ucu su , sinirler konusunda on


sekizinci y üzyı l ı n en ünlü klinisyenle('inden b i r isi ve h a sta l ığın, hayatın te ­
melini oluifuran sinirsel cncrjilerdeki bozukluklardan kaynaklandığı gö­
rüşünün büyük savunucusu olan William Cullen'ın mastürbasyonla en
yakından bağlantılı rahatsızlı k olarak değerlendirilen ıcıbts dorsalis [omu·
rilik zayıflığı 1 üzerine tartışması. O, mastürbasyondan bir neden olarak
546 Trh Kişili• Selıs

bahsetmez ve sıvı kaybı mn hastalığa neden olduğu konusunda da kuşku­


l udu r. Will iam Cullen. firsı Lines of ılıe Practice of Plıysic with Supplrnıen­
tary Noıes by Peıer R.eid (Brook field, MA, 1 807), s. 574-79. Kitap ilk ola­
rak 1777'de basılmış ve 1 800'den önce birçok baskısı daha yapı lmıştır.

42. Mary Scharlieb ve F. Arthur Sibly, Youth and Sex: lts Darıgers and Safe­
gua rds for Boys and Gi rls ( Londra, yaklaşık 1910), s. 44. Scharlieb'i n seç­
kin The People's Books [Ha lk Kitapları] dizisine kızlar üzerine yazı l mış
bir ciltle yaptığı katkıda, doğrudan mastürba syonla i lgili bir endişe yer al­
maz; 1 908 'de yapılan Uluslararası Ahlaki Eğitim Kongresi'ne sunduğu
yazısın d an geniş biçimde aktarı m da bulu nan Sibly ise, açık bir biçimde,
mastürbasyonu düşünü lebilecek en acil sorun olarak görmektedir. Sib l y
birçok açıdan, mastürbasyon ve manevi temizlik üzerine yazanların tipik
bir örneği olmakla birlikte, lıer bir öğrencinin tek başına seks hayatını
araştırmaya ve ihtiyacı olanları, o zamanlar yeni bir terapi olan h ipnoz la
tedavi etmeye yöneli k ayrıntılı, mütecaviz ve kişisel bir sistem geliştirmiş­
ti. Sibly, kendi kaygılarının homoerotik özelliklerini hiçbir zaman anlaya­
madı. Sibly 'ye karşı yapılan suçlamalar, işten atılması ve freud'un çevir­
meni ve tek başına s eksin yeniden kavramsallaştırılmasında önemli bir
şahsiyet olan Ernest Jones'un bu kon uy u ele al ışı üzerine bkz. Chris Wa­
ters, "'Onanism, Homosexuality, and the Adolescent Boy: The Case of
Dr. Arthur Sibly and Dr. Ernest Jones." Yazı için Clıris Waters' a müte­
şekkirim.

43. Sigmund freud, "On the Universal Tendency to Debasement in Lo­


ve", Conıpletc Works içinde, cilt 9, s. 1 82.

44. Tiıe Crinıe of Onaıı ( Londra , yaklaşık 1 724), s. iii (BL 1 173b.9/1 1 ) . Bu,
Anodyne-Necklace !ağrı kesici gerda n l ık) yayın ailesinin bir pa rçasıdır;
sayfa numaralandırması baskıdan ba skıya farklılık göstermekted ir.

45. Eııcycloptdie, cilt 1 O, s. 5 1 ; Denis Diderot, D'Uımbert's Dream, Rame­


au's Neplıew and Oılıer Worhs içinde, çev. Jacques Barzun ve Ral ph Bowen
(lndianapoli s, Bobbs-Merrill, 1 980), s. 1 69-70.

46. Onarıia, s. 90. Elbette çocukların bu tür arzulara ve hazlara sahi p ol­
duk ları kastedilmiyordu; bu da ha sonraya ait başka bir hikayedir.

47. Tissot, Oııanisnı, s. 88 ve 155.

48. Cristoplı Wilhelm Hufeland, Dit Kurısı das nıeıısclı liche Lebeıı, 3 . ba skı
(jena, 1 798), kısım 2, s. 1 4- 1 6. Daha önceki oir oaskamn, aforizmacı, bi­
lim ve edebi yat adamı Georg Clıristoph Lichtenberg'e ithaf edilen 1797
versiyonu nun yeniden gözden geçirilmi ş hali olan l n gi l izce çeviri, 1 854'te
Londra'da yayı m landı. Editör Erasmus Wilson bu pasajı çevirmemiş, ye­
rine gerekirse bu melankoli k aşırılıkların acı lı ve korkutucu bir tablosu­
nun çizilebil eceğini , ama bundan geri durdu�unu söyl emi şti r. Fakat, Wil­
son şöyle bir uyarıda bulunmaktadır: "En çok kork ulacak aşırılıklar , ha-
Notlar 547

yal gucunun ve hislerin belirgin rol oynadıklandır." 1 797 çevirisi de


1794'tekine dayanıyordu. Bu meseleler Aydınlanma edebiyatı ve tıbbında·

kesinlikle merkezi bir yere sahiptir.

49. D. T. de Bienville, Nynıplıomania; or, A dissenation conccrning tlıc furor


uterinus. Clcarly and meılıodically cxplainill8 tlıe beginning, progress, and dif­
ferent causes of tlıat lıonible distcmper. To which art adılcd, ıhe methods of ırc­
ating the scveral stages of il, and ıhe mosı approved remcdies. Written oıiginally
in French, çev. Edward Sloane Wilmot ( Londra, 1775).

50. Dicıionnairc portatif de sarut, cilt 2, s. 340 ve "Pollution volontaire"


[istemli kirlilik) maddesi. "Spermatorrhea" ve "onanisme," Dictionnaire
encycloptdique des sciences medicales, 3. ser., cilt 1 1 ; Mary Wood-Allen,
What a Young Woman Ought to Know (Philadelphia: Vir Publishing Com­
pany, 1 899, 1 905, s. 155. Wood-Allen, Kadın Hıristiyan itidal Birliği if­
fet bölümünün başıydı; fakat onun hakkıyla çevrilen açıkça Amerikalı
söylemi tüm Avrupa' da ve Britanya imparatorluğu içinde çok rağbet gör­
müş gibidir.

5 1 . Vurgulama benim. A. P. Buchan, Venus sine concubiıu [cinsel ilişkide


bulunmayan Venüs), ( Londra, 1 8 1 8 ), s. 50-5 1 ve 43-44. Alexander Peter
Buchan, Domesıic Medicine [Yerel Tıp) adlı çalışması on sekizinci yüzyılda
ve on dokuzuncu yüzyıl başlarında birçok kez yeniden basılan ve dili ln­
gilizce olan okurlar arasında popülaritesi Tissot'nunkiyle yarışan William
Buchan'ın oğlu ve editörüydü. A. P. Buchan sadece babasının çalışmala­
rının ve Fransızca'dan çevirilen eserlerin editörü değildi; aynı zamanda
·zührevi hastalıklar, deniz banyosu, çocuk bakımı ve tedavisi ile hastalık­
ların tasnifi konularında da eserler yayımlamıştı. Bkz. Buchan Westmins­
ter Hastanesi'nde verdiği dersler üzerine notları. O, Ven us te yer alan dü­
'

şüncelerin, on beş yıl önce, kendisinin John Hunter'la ( bkz. aşağıda dip­
not 53) girdiği münakaşa bağlamında ortaya çıktığını söylemektedir.
Hastalık hastalığının etkisinin çok arttığı yolundaki tartışmayı çok önem­
semektedir. Buna dair bir vaka, Tissot'yu okuyana kadar mastürbasyon­
dan dolayı hiçbir rahatsızlığı olmayan bir oğlanın, daha sonra ölümcül bi­
çimde hasta olduğunu düşünmeye başlamasıyla i lgilidir (s. 68 ). Buchan
bundan, Hunter'ın ve Freud'un bazı meslektaşlarının yaptığı gibi mastür­
basyon kaynaklı suçluluk duygusu ve kendi başına hastalığa neden olma­
yan bir olgu sonucu çıkarmak yerine, aktardığım yaklaşıma yönelir.
·
52. Thoma s Beddoes, Hygi'ia; or, Essays Moral and Medical (Bristol, 1 802),
s. 48.

53. john Hunter, A Treaıise on ılıe Veııereal Discasc, 1. baskı (Londra,


1 786); 2. baskı (londra, 1 78 8 ), s . 1 99-200. On sekizinci yüzyıl sonların­
da mastürbasyon düşmanı yazına karşı cephe alan bazı Almanlara ait bir­
takım yaklaşımlara dair bir değerlendirme için bkz. lsahel Hull, Scxualiıy,
Sıaıe, and Civil Society in Gmııany, 1 700- 1 8 1 .5 (lthaca, NY: Cornell Univcr-
548 Trh l<işililı Stlıs

sity Press, 1 996), s. 16 1-62; bazıları , Hunter gi bi , eğer o gerçekten bütü­


nüyle bu kadar kötü olsaydı "o zaman i nsan ırkı uzun süre önce onadan
kalkmış olmalıydı" fikrini savunuyordu. Çünk ü, söylediğim gibi, mesele
tıbbi olmaktan ziya de etikti. Bu tür ta mamen akı lcı görü şler, cinselliğe ve
ben liğe ait temel problemlerin değ işi m gösterdiği yirminci yüzyıl başla rı ­
na kadar her ha ngi bir etkiye sa h ip d eği l di .

54. Hunter , Treaıist on ıhe Venerea l Di seast, 1 . baskı, s. 200. Bu yak laş ı m
ikinci baskıda ortadan kaybolmuş, üçüncü baskıda ise tüm bölüm yerini
mastürbasyona yönelik gele neksel bir sald ı r ı ya terk etmiştir. Bkz. a şa ğı da
dipnot 57.

55. Sandor Ferenczi , "On O na nis m" , Contribudons ıo Psychoanalysis i çi nde ,


çev. Ernest jones (Baston: Rich ard G. Badger, yaklaşık 1 9 16 ), s. 157-63.

56. Duncan G ordo n , A Letter to )ohn Hunıer respecıing His Trcatise on ıht
Vencrcal Disease { . . . 1 in Favour of Onanism or Masturbaıion (Londra, 1786),
s. 1 7- 1 8 ve çeşi tli yerler . Gordon, yazısını, Hunter'ın büyüklüğüne v e
zührevi ha s tal ı k lar konu sund aki keşi fl eri ne dalkavukça bir hayranlık ifa·
desiyle bitirir.

57. John Hunter, A Treaıise oıı ılır Vencreal Distast enlarged with occasional
comments by tlıe ediıor { ... }, 3. bas kı, yay. haz. Everard Homc ( londra,
1 8 10), s. 214- 15. Home sadece cerrahi meseleler -örneğin silahla y a ra ­
lanmaların, ülserin, idrar yollarındaki dara lma la rın tedavisi- üzerine de­
ğil, ka rşı l a şt ırmal ı anatomi çerçevesindeki sorunlar üzerine de yazmışıı.
Yine o da, mastürbasyona karşı ya zı yazanlar ın çoğu gibi, alanında l ider­
di. Kazandığı itibardan dolayı şöval yelik payesiyle ödüllendirilmişti.

58. "Pollution noct u me " , Eııcycloptdie, cilt 1 0, s. 924, sütun 1; Pl iny , Na­
ıural Hisıory36.21 -22; l.eonard Barka n, "The Beholdcr's Tale: An ci enı
Sculpture, Renaissance Narratives", Reprrsentaıiınıs 44 (Güz 1 993), s.
1 33-66; " Masturbation " , DlctiorıııaiH des scirııccs nıedicalcs iç i n de,
( 1 8 1 9 ). Sanatın cinsel heyecan ürettiği iddiası, tüm mastürbasyonla ve d a·
ha genci olarak sapkın cinsellikle i l gil i edebiyat ı b a şta n ba şa sarmıştır. On
dokuzuncu yüzy ı l son la rı nda A mer ikalı b ir d oktor , nemfoma ni üzerine
yazdığı bir makalede, değerlendirmelerine, " ( müzele rde ve parkl arda ser­
gilenen çıplak heykellerin] görünt ül e riy le cinsel arzuda yükselişe yol aç·
ma yanlarını aradığında, bu n l arın oranının yüzde birden daha fazla olma·
d ı ğı " gözlemiyle başlar. L. M. Phi lips , "Nymphomania-Reply to Questi·
ons " , Ciııci ıııwıi Mı:dical Joım1al 1 0 : 7 ( 1 895 ), s. 467-68.

59. Wil l iam Farrer, A sho11 ırcaıisr on manisnı; or, llıe drtrsıablr vicı: of srlj­
pollutioıı. l>csrıibiııg ılıe vaıicty of nenı:ıus or oıhcr disordcrs, ılıaı a rc occtıSi·
oııed by ılıat slıamrjul pracıicc, or ı0tı caıly and cxcı:ssivr '·cııcry, arıd diu:ctiııg
ılıc bt'.sı nıctlıocl for ılıt•i f cıırı:. l!_v a plıysiciaıı iıı ıhı: rnuntry ( Londra, 1767),
s. v. Broşür ay nı yıl en a ıı mla n bir baskı daha y apmışt ı .
Notlar 549

60. Bu kitap boyunca, aynı anlama gelip gelmediklerine dair tartışmanın


uzun bir geçmişe sahip olmasına karşın, " fantezi " ve "hayal gücü" terim­
lerini birbirlerinin yerine geçer biçimde kullandım. Coloridge'in, ikisini
birbirinden ayırdığı iyi bilinmektedir. Benim ilgim, fantezi kapasitemize,
duyularımızın bize sağladığından ymi bir şey meydana getirmeye yönelik­
tir. Bu, teknik anlamda fantezi olmalıdır. Ancak kendilerinden aktarımda
bulunduğum kişilerin birçoğu, "i mgelem" (tam manasıyla bir şeyden, ger­
çeğe daha az uygun biçimde "yaranlmış benzetme ") terimini kullanmak­
tadır. Ancak yine birçok on sekizinci ve on dokuzuncu yüzyıla ait şahsi­
yet, benim yaptığım tarzda, söz konusu terimleri birbirinden ayırmadan
kullanmışlardır. Bu ayrımın entelektüel tarihine dair eski, fakat mükem­
mel bir araştırma için bkz. Wil ma l. Kennedy, The Engli slı Htritagt of Co­
lerldge of Bristol, 1 798: lht Basis in Eighıeenıh-Century English Thouglıt for
His Distlnction Betwten lmagiaılon and Fancy ( New Haven, CT: Yale Uni­
versity Press, 1 94 7). Sigmund Freud, "A Discussion of Masturbation " ,
Compleıt Works, 12. cilt; Anthony Frank Campagna, "�e Function of
Men's Erotic Fantasies During Masturbation" , Doktora Tezi, Yale Üni­
versitesi, 1 975.

6 1 . Gizliliğin bu son anlamı, Frank Kennode'u n The Grnesis of Secrtcy: On


the Inıtrprttation of Narrative'de ( Cambridge, MA: Harvard University
Press, 1 979) yer alan, lncil'in yorumu üzerine yaptığı çalışmanın konusu­
nu oluşturmaktadır.

62. Onania, s. 1 l; Curse of Onan and Eronania 1 1 73.b.9 (londra: Parker,


1 724, 2. Kısım (sayfalar ayrı numaralandırılmı�ır), s. 4, vii-viii.

63. Tissot, Onanism, s. xi.

64. Onania, 17. baskı, s. 98.

65. Richard Cariile, Everywoman's Booh, Wlıaı Is Lo\lt ? Richard Carlile's Plıi­
losophy of Sa içinde, yay.haz. M.L. Bush (Londra, Verso, 1 998), s. 98-99
ve s. 142-143'deki yorumlar.

66. Burada, gizlilik ve mahremiyetin gelişiminden cince veya bunun dışın­


da, bir iç benlik anlayışı olmadığını ima etmiyorum. Ö rneğin Stephen
Greenblatt'ın, Renaissanct Sdf-Faslıioning: Fronı More ıo Shalıespeart' de
(Chicago: University of Chicago Press, 1 980) yer alan Spenser değerlen­
dirmesi okunabilir.

67. Bkz. Richard Rambuss, Closeı Devotioııs (Durham, NC: D uke Univer­
sity Press, 1 998 ), s. 1 06 ve 1 2 1 , daha genci olarak "The Prayer Closet."
Tlıe Puritaıı Diviııe ve Oliver Heywood'un Closeı-Prayer'ı [Oda Duası) gibi
kitaplar son derece popülerdi ve şahsi ibadet yazını. on yedinci yüzyıl ln­
giltcre'sinde hem P üritenler hem de daha yaygın görüşü benimseyen· Ang­
likanlar arasında çok tutul uyordu .
68. G. Giorgi ve M. Sicca rdi , "'Ultrasonic Observation of the Female Fe­
tus' Sexual Behavior in Utero", Artıerican )ounıal of Obsıeırics ana Gyneco­
logy 1 75 ( Eylül 1 996), s. 753'te yer alan mektup.

69: Zimmerma nn, "Wamung an Ehem" , s; 453. Zimmermann burada


oğlanlardan bahsetmektedir; verdiği örneklere bakılırsa kızlar kendilikle­
rinden mastürbasyona eğil i m lidir le r: Cinsel organla r civarındaki kurtçuk­
lardan kaynaklı kaşınma tahrik ol maksızın bir hazza ve ardı nda n da ken ­

di kendini kirletme eylemine yol açar. Başka doktorlarda bol miktarda,


diğer kızlardan öğrenen kızlara dair öyküler bulunmaktadır.

70. Jean-Marc-Gaspard lta rd, The Wild Boy of Aveyron (Rapporıs el mtmo­
ires sur le sauvage de l 'Aveyron, ikinci rapor 1 807), çev. George Humprey
ve Muriel Humprey (New York, Century Co., 1932), s. 96-99. Bibliyog ­

rafik aktarım biraz tuhaftır; çü nk ü The Wi ld Boy of Aveyro n [Aveyronlu


Vahşi Oğlan] adlı, hatta Rapports et mtmoires [Ra porlar ve Anılar] adlı
herha ngi bir Fransızca metin yoktur. Metin a sl ında , ltard'ın Ro.pportfait a
son excellence le Ministre de l'inttrieur sur les nouveaux dtveloppemenıs et l't­
tat acıuel du sauvage de l'Aveyron [Aveyronlu Vahşi Oğlanın Durumu ve
Yeni Geli şmeler Hakkında Ekselansları içişleri Bakanına Hazırlanan Ra­
por) ( Pari s, 1 8 07) başlıklı es erin in bir çevirisidir.

7 1 . Tissot, Onanism, s. 77 ve 44-45; Salzmann, Uber die lıeimlichen Sünden,


s. 239.

72. Baktığım çal ış m a şudur: Zimmermann, "Warnung an Ehem " , s. 283;


Sixt Kari Kapff, Wamuııg ei nes )ugendfreundes vor dem gefi11ı rlichsten fugend­
feind; odn, Bd elı ru ng ülxr ge lıe im e Sündcn, i lıre Folgen, Heilu ng und Ve rlı ü­
ıurıg, durch Beispiele aus dcnı Lcbcn e rldu ıc rı und drr ]ugrnd u nd i lı ren Eİ"zi­
clıcrn an's Herz gelegı, 1 3 . baskı (Stuttgart: J. F. Steinkopf, 1 8 80). A u gust
Strindberg, Tlı e Son of a Servanl." Tlıe Story of ılıe Evoluıion of a Huıııaıı Be­
ing, 1849-1 867, çev. ve giriş yazısı Evert Spr inc horn (Garden City, NY:
Anchor Books, 1 996), s. 84-86; Max Hodan, Hisıory of Mode rn Morals,
çev. Ste l la Browne ( londra: Hei nemann, 1937), s. 250-51 'de genç Strind­
berg ' in bir gize sa hi p olduğunu düşünenin Kapff olduğu söylenir.
Kapff'ın çalışması, bu kitabırı i l k bölümürıde adı zikredilenlerin birçoğu
gibi, uluslararası bir fenomendi; ilkirı 1 8 4 1 'de Almanya'da yayımlanmış
ve 1 9 1 l 'de yirmi ikinci baskıya u laşmıştı. Bir zamanların "gizli gürıah " ı
çoğu Avrupa dilinde ve çeşitli ü l kele rd e basıldı; örneğin, belki de geniş
göçmen topluluğundan dolayı, Birleşik Devletler'de de birk aç Al manca
baskısı yapıldı. Michael Mey er, 5ıı-iııd1Jerg: A Biogrcıplıy ( Londra: Secker
and Wa rb ur g, 1 9 85), s . 16· 1 7'de Strindbergi n, Saııılade sluijıcr, cilt 1 8 , s.
1 84-8S 'teki alıntısından a ktarımda bul unmuştur.

73. On sekizinci yüzyıla ait Alnıanca broş ürlerin birçoğu, d oğ ru d a n öğ­


ret men leri ve ebeve ynl eri hedef al maktadır; Tissot 'n un kafası nda ki le r ba­
riz bi r biçi mde onlardır. Bu örneği M ary Rics Melendy, l'eıjccı Woıııarılıo-
Notlar 551

od for Maidens, Wives, Moıhcn'tan (K. T. Boland, 1 901) aldım; Melendy,


aileye yönelik tıbbi rehberler ve kadınlara dönük, ırkın ıslahı üzerine bir
kitap dizisi çıkaran, üretken bir Amerikan yazardır.

74. Onania, 17. baskı, s. 1 8; Sigmund Freud, Thrce Essays on Sexuality,


Complete Worlıs içinde, cilt 7, s. 1 87 ve genel olarak s. 187-22 1 .

75. Uygarlaşma sürecine yönelik değerlendirmem, elbette, Norbert Eli­


as'ın klasik eseri The Ci vi li ting Process, çev. Edmund jephcott ( New York:
Urizen Books, 1 978) kaynaklıdır.

76. Tissot, Onanism, s. 74, 85 ve 1 52.

77. Tissot, Onanism, s. 44 ve 85; Martin Bree, Obscrvaıions on ıhc Venere­


al Diseases, and Certain Disorders Incidcnı ıo Either Se.x, /rom ıht .Pemicious
Habiıs of Youth ( 1 780?; Londra, 1 800), s. 78 ve 80; Barkan, "The Behol­
der's Tale"; Nicholas Francis Cooke, Satan in 5ociety (Cincinnati: G. F.
Hovey, 1 882 [1 870), s. 100.
'
78. Edward O. La umann, John H. Gagnon vd, The Social Organization of
Sexuality: Sexual Practiccs inthe United Sıaıes (Chicago: University of Chi­
cago Press, 1 994), s. 8 1 ve 564.

79. Jean-Jacques Rousseau, Conjessions, çev. J. M. Cohen (Baltimore: Pen­


guin, 1 963 (1957) ), s. 1 09; Jacques Derrida, mastürbasyonun seksle iliş­
kisinin, yazının konuşmayla, hayal gücünün gerçeklikle ilişkisine benze­
diğini savunur. O, dilin sınırsızlığının bedendeki karşılığıdı r . O/ Gramma­
ıology, çev. Gayatri Chakravorty Spivak (Baltimore: Johns Hopkins Uni­
versity Press, 1 976), s. 144-52.

80. Onania, 8. baskı, s. 1 1 - 1 2.

8 1 . Jeremy Bentham, " Essay on Pederasty", yay.haz. Louis Compton, ye­


niden bask ısı Joumal of Homosexualiıy 3:4 ( Yaz 1 978 ) ve 4 : 1 (Güz 1 978),
kısım 2, s. 1 0 1 - 1 02 ve çeşitli yerler.

82. Sa y fa numaralarını veremiyorum; çü nk ü daha önce de belirttiğim


üzere, Ernnaııia ve Curse of Ona ıı' ı n her bir baskısında s ay fa lar farklı nu­
maralandırılmış ve çeşitli baskılar giriş say fala rı nda açık bir biçimde be­
lirtilmemişti r . Bunlar popüler tarzda baskılardı ve daha seçkin edebi stan­
d artla ra uymuyorlardı .

83. Aşağıdaki gibi cümlelere Tissot'nun ve diğer on sekizinci yüzyıl yazar­


larının çalışmalarının her tarafında rastlanmaktadır. Basel'deki dı şişleri
bakanı Tissot'ya yaza rken , "sizin bir ürününüz"diyerek, o n un onanizm
kitabını övüyor ve doktorlar ın "gençliğe, onl a rı hızla awı lıga sevk eden ",
bu sebepten " ken dileri n i ve toplumun m ut l u lu ğun u bozan bu korkunç
bozu kluk lara ve benzerlerine yol aça n " " a rzu l a rın şiddetinden kendi leri-
552 lt'ft Kişililı .'il'lıs

ni korumada yar<fı mcı " olmaları gerektiğini söylüyordu. Onaııism, s. 149;


E. Littre, Dictionııaire de medicine, 1 2. baskı ( 1 865 1.

84. Onania, s. 60, 149 ve 1 73-74. Platon··un yaklaşımı Gorgias 493a-d'de


yer almaktadır. Kullandığım edi syon şudur: Platon, Conıplete Worlıs, yay.
ha z .J ohn M. Cooper (lndianapolis, iN: Hacken Pub., 1 9 97), s. 836.

85. Tissot, Onanisnı, s. 79, 77, 24. Söz konusu oğlanı n ders sırasında bile
m ast ürba syon yaptığı ve mastürbasyon m üptela l ığın dan dolayı sefil bir
biçimde öld üğü iddiasına itibar edip etmediğimiz ayrı bir meseledir.

86. Thoma s Trotter, An Essay, Medical, Philosophical, and Chemical, on


Drunlıerıness and lts Effects on tlıe Hunıan Body (Londra, 1 804), cilt 2, s. 1 44
ve 1 70. Trotter ( 1 760-1 832), yazdıkları çok s ay ıda baskı yapmış bir do­
na n ma cerrahıydı. Trotter'ın burada sözünü ettiği, emzirmenin gözden
düşmesidir; bu da bebeklerde mide rahatsızlığına yol açıyordu. Bu bebek­
ler alkol içeren ilaçlarla tedavi ediliyor ve bu da giderek daha fazla alkol
ihtiyacın a yol açıyordu.

87. "Manmupration", Encycloptdie i çi nde, cilt 1 0, s. 52; T. M. Caton , A


Practi'cal Treatist on the Prı:vmıion aııd Cuı·e of the Vmtreal Disease (Londra,
1 8 1 4 ), s. 90; Gross and Co., Aegis of Life, s. 57. (R. J .J Brodie (cerrahlara
da n ı şa ra k ) , The Secreı Companio n: A Medical Worlı on Onanism or Sdf-Pollu­
.
lion ( yakl aşık 1830). Şişesi 4 şilin 6 pensten Zeylanica Yağını n (bu her
neyse) y anı nda temizleyici sebze haptan mü ptelal ığı tedavi edebiliyordu.
Kullanıcılar, ilacın hemen etki etmemesi durumunda endişeye düşmeme ­
leri konusunda uy arıl ıyord u .

88. V. Sa zh i n, "The V ictor's Hand: Selection from the Corre spondence


Between V. Belinsky and M. Bakun�n " , Eı-otica iıı Russian Literatııre fronı
Barlıov to tlıe Presenı [Eroıika v russkoi literaıure ot Barhova do nashili h dnei),
Uterary Review [Littratunıoe <Jbo;:rcnie) özel sa yısı (Moskova, 1 99 2), s. 39.

89. "Abus", Nouveau Dictionnalre de nıtdicine et de clıinngit, 1. cilt; Littre,


Dicrionnaire de mtdicine.

90. Tiıe Compleıe Leıteı-s ofSignıuıulfıı:wl ıo Willıelm Fliess, 1887- 1 904, çev.
ve yay. haz. Jeffrey Mason ( Cambridge, MA: Belknap Press of Harvard
U ni �·ersity Press, 1 985), s. 287 ve n. 78; Andre Lorulot, La Vtritable Edu·
cation sexudle (Paris: Les Editions Geo_rges-Anquetil, 1 926), s. 241 . Bu ki­
tap, bekarlığa -özellikle de din ada m la rı na özgü bekarlığa- k arşı çıkan ve
mutl uluk için rom ant i k heteroseksüel ilişkileri öneren bir içeriğe sahiptir.

9 1 . Stopes Belgeleri, Wellconıe Library, A 228, 229, 220, 1 28, 1 17. Bir·
çok başka mektupta da benz.er ifadeler bulunabilir .

92. Rcfm:ııcc l laııdbocılı oj tlu· Medical Scieııces (Londra, 1 923), cilt 6, s.


776.
Ne1lcır 553

93. M. N. W. Buet, Disserıalioıı sur la nıasıurbation et les nıoytrı s propres y


renırdicr (Tıp Fakülresi'ne sunulmuştur, Paris, 24 Ağustos 1 822), s. 10-
1 1 . Mastürbasyon yapan hastaların "uygunsuz hareketi ", doktorlar için
y�un sıkıntı kaynağı ve önemli bir eğirim hastanesindeki "gereksiz" psi·
kiyatrik muayane oranının yüksekliğinin nedenidir. Bu konuda bkz. A.
Kucharski ve J. E. Groves, "The So-Called Inappropriare Psychiatric
Consultation Requesr on a Medical or Surgical Ward", lntenıational )our­
nal of Psychiatry in Mcdicine 77:3 ( 19.76- 1 977).

94. Korku verici vaka için bkz. Jeffrey Mason ve arkadaşları, A Darh Sci­
ence: Women, Sauallıy, and Psychiatry in the Niru:teenth Cenıury, Çev. jeffrey
Masson ve Marianne Loring (New York: Farrar, Straus and Giroux,
1 986).

95. On dokuzuncu yüzyıl sonlarında, bazı doktorlar, insanlarda görülen


Tourette sendromuyla bağlantılı tikler ve diğer istemsiz silkinmelerin
mastürbasyonun sonucu olduğunu söylüyorlardı. Yine temelde aşırılık
olarak değerlendirilen bir cinsellik biçimi bir diğer aşırılık alanına nakle­
diliyordu. Tourette sendromu ve onun mastürbasyonun bir sonucu oldu­
ğuna dair on dokuzuncu yüzyıl sonlarına air yaklaşım için bkz. Howard
1. Kushner, "From Gilles de la Tourette's Disease to Tourette Syndrome:
A I lisrory", CN5 Spectrums 4:2 (Şubat 1 999) ve daha genel bir bağlam
için bkz. Howard 1. Kushner, A Cursing Brain? The Hisıoıies of Toımtk
Syndrome (Cambridge, MA: Harvard University Press, 1 999). Freud'un
öğrencisi ve meslektaşı Sandor Ferenczi ise bu yaklaşımın aşağı yukarı
tam zıddını savunuyordu. Ona göre, tikler ve küfretmeler, mastürbasyo­
nun bastırılmasının bir sonucuydu. Bkz. Ferenczi, Contribuıions to Psyclıo­
analysis, çev. Ernest Jones (Boston: Richard G. Badger, 1 9 16), s. 1 5 7-5 8;
Joseph Zohar, Zeev Kaplan ve Jonarhan Benjamin, "Compulsive Exhibi­
tionism Successfully Treated wirh Fluvoxamine: A Controlled Case ·
Study , Jou nıal of Clinical Psydıiaııy 5 5:3 (Mart 1 994), s. 86-88; H. Nis­
"

himura, M. Suzuki vd., " Efficacy of Lithi um Carbonate on Public and


Compulsive Masturbation: A Female Case wirh Mild Menral Disability",
Psyclıiaıry aııd Clinical Ncurosciences 5 1 :6 (Aralık 1 997), s. 4 1 1 - 1 3 .

.� . BÖLÜM

1 . Sadece Simone Weil'in klasikleşmiş söziiııü sunabilirim: " Başka neyi


düşünebiliriz ki."

2. Al ıntı Michael Mason, Tlıe Mallirıg of Vicıorian Sexua liıy (Oxford ve


New York: Oxford Univcrsity Press, 1 994 ), s. 1 94.

3. Jean Stcngers ve Anne van Nc,k, Hisıoirl� d'urıe g rcmdr peuı. la mastu rba­
tioıı(lnstitut Synthclabo, 1 998 ) , s. 1 8 9-90. Fransız Devrimi'nin arifesinde
patlak veren köylü isya nları, Georges l.e fe hvre i n konuya dair etkileyici
'
554 Ttlı Kişilik Stlıs

tarih çalışmasının başlığını da oluşturan, grande ptı.ır [büyük korku] adıy­


la biliniyordu. Terimin kendisi bir şekilde zamandan bağımsız gibi dur­
maktadır; ancak aslında Lefebvre tarafından Rus Devrimi'nin gölgesinde
icat edilmiş görüntüsü vermektedir. Robert McDonald, "The Frightful
Consequences of Onanism: Notes on the History of a Delusion" , journal
of the History of Jdeas 28:3 (Temmuz-Eylül 1967), s. 431 ve 423-3 1 'in çe­
şitli yerlerinde, mastürbasyon kaynaklı hastalıklara dair kuruntunun, ya­
zarın on dokuzuncu yüzyıl ba stırı lmış cinsellik tarihi olarak değerlendir­
diği olguya tam olarak denk düştüğü, fakat bunun neden akıl çağında vu­
ku bulduğu sorusuna yönelik cevabın, başka bir çalışmayı beklemek du­
rumunda kaldığı söylenmektedir. Michael Mason, The Malıing of Victori­
an Se:xuality'de, mastürbasyon meselesindeki gidiş gelişlerin açıklarıması­
nı, modanın açıklanmasına benzer bir sorun olarak görür.

4. Bunlar E. H. Hare'in yaklaşımlarıdır: Bkz. Hare, "Masturbatory Insa­


nity: The History of an idea", joumal of Mental Scitnce 1 08:452 (Ocak
1 962), s. 1 -25. Robert P. Neııman, orta sınıflar arasında, daha erkerı er­
genleşmeden ve daha geç ya şlarda evlilikten dolayı, mastürbasyonda bir
artış olduğunu ve bu gerçek sosyal-tarihsel değişikliğin, tııtumlu davranış
konusunda daha büyük bir endişeyle karşı karşıya geldiğini düşünmekte­
dir. Bkz. Neuman, "Masturbation, Madness, and the Modern Concepts
of Childhood and Adolescence", )ounıal of 5ocial Hisıory 8 (Bahar 1975).
Bütün bu özel değerlendirmeler, iç içe geçme eğilimindedirler. Çeşitli
açıklamaların mükemmel ve etkili bir eleştirisi için bkz. Paula Bennett ve
Vernon A. Rosario il, "lntroduction: The Politics of Solitary Pleasure ",

Solitary Pltasures: Tht Historical, Liıerary, and Artistic Discoursts of Auıotro­


ticism içinde, yay. haz. Paula Bennett ve Verman A.. Rosario il (New
York: Routledge, 1 995), s. 1-17.

5. Tıbbi cehalet argümanı ya da ona akraba olan, henüz yeni öne çıkmış
bir mesleğin hastalık konusunda -öyle ya da böyle- bir açıklama getir­
mek zorıında olması iddiası birçok makalede görülebilir. Aıthur Gilbert,
"Doctor, Patient, and Onanist Diseases in the Nineteenth Century",jour­
nal of tht Hisıory of Medicine 30 ( 1 9 75); kadınların aksine erkeklere yöne­
lik şiddetli tedaviyle ilişkili tıbbi cehalet tezi için bkz. Gail Parsons, " Equ­
al Treatment for Ali: American Medical Remedies for Male Sexuel Prob­
lems, 1 850-1 900" , journal of the Hisıory of Medicint 32 ( 1977).

6. Meni ve cinsellik ekonomileri nin eşbiçimliliğine d ai r etkili bir argüman


için bkz. G. J. Barker-Benfield, 11ıe Hor.-ors of ıht Halj-I<nown Life: Malt Aı­
titudts Toward Womtn and Stxualiıy i ıı Nineıemılı-Century America (1 976;
New York: Routledge, 2000). Bu yorumu n sınırlı geçerliliği konusunda
bkz. yukarıda s. 2 1 9-36.

7. Mastürbasyonun, on dokuzuncu yüzyıl hastalık tariflerindeki yerine


dair mükemmel bi r anlatım için bkz. H. Tris�am Engelhardt Jr., "The Di­
sease of Masıurbation: Valııes and tlıe Concept of Disease , Bulleıi ıı of the
"
N.ıı lar 555

History of Medicine 48:2 (Yaz 1 974). Stengers ve van Neck, llisıoire d'uııe
graııde peur, mastürbasyona dayalı hastalığın, yükselişi ve düşüşünün ne­
denleri saptanamasa bile, kendini sürdüren bir olgu olduğunu savunur.

8. Protestan suç hipotezi için örneğin bkz. Hare, "Masturbatory lnsa­


nity" ve Rene Spitz, "Authority and Masturbation: Some Remarks on a
Bibliographical lnvestigation", Yearbook of Psychoanalysis 9 ( 1 953). Law­
rence Stone, "on sekizinci yüzyıl başlan ve ortalarında görülen, ergenlik
çağı mastürbasyonuna yönelik kaygıdaki yükselişin iuh edilmesi kolay
değildir; çünkü bu yükseliş, yetişkinlerin. genel olarak daha serbesciyecçi
olduğu bir döneme denk düşmektedir. On sekizinci yüzyıl sonları ile on
dokuzuncu yüzyıldaki histeri salgınını açıklamak, Evanjelik doktrinin
yükselişinin yanı sıra seks konusunda duyulan korku ve utancın artış dö­
nemine rastladığından dolayı, daha kolaydır" sonucuna varmaktadır.
Bkz. The Family, Sex, and Marriage in England, 1500- 1800 (New York: Har­
per and Row, 1 977), s. 5 1 5 ve daha genel olarak s. 512-1 7.

9. Hollanda'daki duruma dair kanıt için bkz. Theo van der Meer, Sodoms
�aad in Nederland. Het ontsıaan van homoselrsualiıeiı in de vroegmodenıe ıijd
(Nijmegen: SUN, 1 99 5), ek 1 . yazısını bana gönderen van der Meer'e mü­
teşekkirim. lngilizlerin durumu için bkz. Tim Hitchcock , English Sexuali­
ties, 1 700- 1800 (New York: St. Martin's Press, 1 9 97), s. 60-62. Burada re­
feranslar da aktarılmaktadır. Referanslar için yine bkz. Arthur N. Gil­
bert, "Sodomy and the Law in Eighteenth- and Early Nineteenth Century
Britain" , Socieıas 8:3 ( 1 978); araştırmasını üzerinde temellendirdiği bu
bilgi için Lund Üniversitesi'nden Eva Ô sterberg'e müteşekkirim.

10. Bu argüman yakın zamanlarda Randolph Trumbach tarafından güç­


lü bir biçimde savunulmuştur: bkz. Trumbach, Sex and the Gender Revolu­
tion, Chicago, University of Chicago Press, 1 998), s. 63-64 ve çeşitli yer-
·

ler.

1 1 . George E. Haggerty, '"What Is This Secret Sin ?' Sexuality and Sec­
recy in the Writings of Horace Walpole", Passionaıe Encounıers in a Time
of Seıısibilily içinde, yay. haz. Maximillian E. Novak ve Anne Mellor (Ne­
wark: Uni ve rsity of Delaware Press, 2000), s. 140 ve 1 27-50'nin çeşitli
yerleri. Gizliliğin rolü konusunda daha fazla bilgi için bkz. s. 222-35.

1 2. Sodanı and Oııaıı: A Satire (Londra, 1776) adlı eserle birlikte ciltlenmiş
Tıial of Mr. Foote; Onania, s. 1 87.

1 3. Robert James, "Masturpratio or manust up ration , A Medici nal Dicli­


"

oııary içinde (Londra, 1 743- 1 745), 2. cilt, vurgu benim. " Manuel Stupra­
tion, a Vice not decent to name, but productive of the most deplerable
and generally i ncurable Disorders" [Elle kirlenme, ismi verilmesi uygu n .
olmayan, fakat en esef verici ve genellikle deva bulmaz hastalıkları orta­
ya çıkaran bir ayıp].
556 Ttlı Klşililı Stlıs

14. " Onanismc", Graııd Dicıioruıaıre un iversel du XIXt sitc le (Paris, 1 875);
bu paragraf mastürbasyon üzerine beş buçuk sütun uzuııluğunda önem li
bir maddeye referans vermekıedir.

15. George H. Napheys, rhe T,.ansmissiorı of LJ/t: Counsels on tht Naıurt


and HygitnE of th t Masculiııt funaion, yeniden baskısı (Philadelphia,
1 889),s. 74. Napheys, kadınlara yönelik olarak da benzer bir kitap yaz­
mıf, iyi bir aileye mensup bir hekimdi. Kitap, mastürbasyonu "tüm ruhu
kaplayan cüzam" olarak düşünen Reverend John Todd'a ithaf edilmişti.
Bkz. Napheys, The studenı's manwıl; dnigrıcd, by s�cijic directlons, ıo aid i n
fonning an d sırengıheni ng ıhe i nttlltcuıal cm d moral clıaracter and habl ıs of ıhe
studertl, 1 2 . baskı ( Northamptorı, 1 844).

1 6. Goss and Co., Hygeiana: A Non-medical Analysis of ıhe ComplainLS lnd­


dental to femalcs, 20. baskı (Londra , 1 8 30), s. 62. 8� güya şirketin sanı­
ğı ilaçların iyilettirebileceği sözde bir hastalık konusunda halkı uyarmak
amacıyla sürekli yayınlar çıkaran Goss kitap ailesinin bir ürünüydü.

1 7. Bkz. Harry Oosterhuis, Sıepclıildren of Naıure: Kralft-Ebıng, Psychiaıry,


and ıhe Mahing of Sewal ldtnıiıy (Chicago: University of Chicago Press,
2000), 4. Bölüm ve Richard van Krafft-Ebing, Psychopaıhia sauafis, 7.
baskı, çev. Charles Gilbert Chaddock (Philadelphia: F. A. Davis, 1 908),
s. 1 8 8-202 ve 205-206.

1 8. L. Th oi not, Medicolegal Asptcıs of Moral Offenses, çev. ve genişleten


Arthur W. Weysse ( Philadelphia: F. A. Davis 1 9 1 1 ), s. 3 1 0- 1 3 ve çeşitli
yerler.

1 9. Bu konuda bkz. Ed Cohen, Tallı on the Wildc 5ide (New York: Rout­
ledge, 1 99 3 ). Daha genel bakıldığında, mastürbasyon, lngiliz kamu okul­
larının tek cinsiyetli dünyası çerçevesinde, cinselliğe dair endişenin temel
kaynağıydı. Bkz. J. R. Honey, Tom Brown's Urıivme: The Dcvtloprnmı of ıht
English Public Sclıool irı ılıe Nineıeerulı Ccııtury (New York: Quadrangle Bo­
oks, 1 977), s. 169. Symonds'ın aktarılan aruları için bkz. Olivcr Buckton,
Secret Selves: Coııfesslon arıd Sanıe-Sex Desirc in Victorian Autoblograplıy
(Chapel Hill: University of North Ca roli na Prcss, 1 998 ), s. 73.

20. Tlıe Con ıplcıe /..cum o/ Signıu ııd freud ıo Willıdnı Fl iess , 1 887- 1 904, çev.
ve yay. haz. Jeffrey Mason (Cam bridgc, MA: Belknap Press of Harvard
University Press, 1985), s. 4 1 ; A. P. Buchan, Vt'ııus sine concubiıu [Cinsel
ilişkide bulunmayan Venüs! (Londra, 1 8 18), s. 96-98 .

21. Charlcs Baudclaire. "Femmes Damnees" (Şiir ili), Lrs Fleurs du Mal
. [Köıülülı Çiçclılcri) içind e
(Paris, Gallinıard , 1 972), s. 1 50. Amerika n ya­
zınına yöndik mükcmnıcl bir araştırma için bkz.. Vem L. Bullough ve
Marrha Voghı, "Homo5exuality and lts Confusion with thc Secret Sin in
Pre-Frcudian Amcriı:a", )ou mal of ı lıe lti swry ıf Mcdiciııe 28:2 (Nisan
1 97 3 ) . DeAişik kaynakl ardan aşa�ı yukarı rastgele aktarı mda bulundum;
Noılar 557

zira on sekizinci yüzyıldan sonra h ikaye belki yerelliklere özgü bazı ton
değişikleri taşımakla birl ikte, her yerde son derece ben�rdir.

22. Yukarıda s. 1 6 7- 70'e ek olarak bkz. Patricia H. La ba l me, " Sodomy


and Venetian justice in the Renaissance", Tijdschrift voor Reclıtsgesch iede­
nis 52:3 ( 1 984).· Makale lngilizce 'dir.

23. John M arten, Gonosologium Novu;,.; or, A ntw systenı of all stcret infir­
milies and diseases natura!, accitlental, antJ vnereal in men anıl women( Lond­
ra, 1 709), s. 86 ve 89.

24. S. A. D. Tissot, Onanisnı; or, A TmıLise upon ıhe Disordım ProtJuced by


Masturbation; or, Tht Dcıngtrous Elfecıs of Stcret arul Excessivt Venery, çev.
A. Hume (Londra, 176 1 ), s. 80 -8 1 ve 149. Aktaran Michael Stol berg,
"An Unmanly Vice: Sel f-Pollution, Anxiety, and the Body in the Eighte­
enth Century", Social History of Mtıhcint 13: 1 (2000), s. 15, FontJs Tis­
sot'dak i elyazması mekt uplarda n .

25. Tissot, Onanisnı, s. 40-46.

26. Tissot, Onanism, s. 46'da, "lpsa Medullina fluctum cisantis adorat"


dizesi, yanlış bir biçimde, "[ . . . ) frictum cirsantis adorat" şe kl inde aktarıl­
mıştır.

27. Bu konuda mükemmel bir makale için bkz. Laura W eigert, "Auto­
nomy as Deviance: Sixteenth-Century lmages of W itches and Prostitu­
tes ", Solitary Pleasurts, s. 1 9-47. Protesta n ü lk elerde, Katolik liğe saldırı
bağlamında, dini sapkınlık olarak algıl ana n unsurlarla cinsel sapkınlık
arasında sık sık bağlantı kurulmuştur.

28. Bienville, selefine bol bol övg ü l er düzer: O, devl er in omuzlarında dur·
maktadır; kendisinin, L'Onanisnıe'in usta a nlatıcı sına yakla şması bile im­
k a nsızdır vb. On dokuzuncu yüzyı ld aki süreç için bkz. Carol Groneman,
Nynıplıomania: A lfütory (New )'ork: W. W. Norton, 2000), s. 1 6 - 1 7, 29-
30, 1 2 ve çe şi t l i yerler .

29. Auguste Forel, Tiıe Saual Qurstion: A Scieııtijlc, Psyclıological, Hygienic,


and Sociological Study, çev. C. F. Marsh al l (New Y ork: Physicians and Sur·
geons Book Co., 1 906), s. 23 3 . Forel, mastürbasyonu homoseksüel liğe
bağl a r; ç ü nk ü hcteroscksüellerin fırsat çıktığı nda v ajin al birl eşme gerçek ­
leştirmesine k a rş ın , s apkınla rı n k arşı l ıkl ı mastü rbasyon için ıek başına
mastürbasyonu bıraktıklarını dü şünmektedir. Ellice Hopkins, Tlıt Wlıite
Cross Arıııy ( londra, yaklaşık 1 880. "Sadece Er keklere Mahsus Belge ler "
dizisi içinde; Clemcnt Duke, llır Pıtsı:n·alioıı of llealtlı ( londra , tarih yok,
fakat 1 8 84 i st at i st ik Bilimi Howard Madalyası için yazılmış), s . 1 4 5 ve
1 5 0; Ed w ard l.yttlctoıı, 1·1ıc C.au sc.'s aııd Pı-e\•mli<ııı of lrıırııııraliı.v iıı Sdıc�l/s ,
( Londra, 1 8 83 ), s. 8 ve 15; E l iza hcth Blackwell, llıe 1-luıııaıı Elı:mı·ııı iıı .�ı:x
l!ciııR a Mt•dical Eııquir_v into ılır Relaıioıı ııj.'ieatal Plıysiol ogy to Clırisliuıı Mo·
558 Ttlı Kişilik Stlıs

rality ( Londra, 1885), s. 29; Laura Engelstein, bu tür düşüncelerin on do­


kuzuncu yüzyıl sonu Rusya 'sında da var olduğunu saptamıştır. Bkz. En­
gel stien Tht Keys ıo Happiness: Sa and ıhr Starch for Modemity in Fin-dt-si­
,

tcle Russia ( lthaca, NY: Cornell University Press, 1 992), s. 221-23.

30. Nicholas Francis Cooke, Satan in Socieıy (Cincinnati: G. F. Hovey,


1 882 [1 870], s. 1 14- 15.

31. Johann Peter Frank, Sysıem einrr volls�ndigm nıedldnischen Politey, 5


cilt halinde toplanmış 1 1 cilt ( Frankenthal, 179 1 - 1 794), cilt 6, kısım 3,
bölüm 14, s. 1 1 3-16. "Pislik ocağı mastürbasyon", Frank'ın düşüncesine
göre, aynı zamanda bir intihar nedeniydi ve bu yüzden de devletin ilgi ala­
nına giren bir unsurdu (cilt 12, bölüm 8, s. 147). Bekarlar intihar etmeye
başkalanndan çok daha fazla yatkındılar ve nedenlerden birini de onların
"gizli ayıbı" oluşturuyordu. P. J- C. Debreyne, Essal sur la ıhtologit mora­
le, Paris, 1 844, s. 71 ve daha genel olarak s. 70-8 1 ; Marc A. Weiner, Ric­
hard Wagner and the Anti-Semitic lmaglnatlon (Lincoln: University of Neb­
raska Press, 1 995), s. 337-42. Yahudiler mastürbasyoncularla aynı kate­
goriye sokuluyordu ve Weiner, Wagner'in operalarındaki Yahudivari ka­
rakterlerin de böyle olduğunu öne sürüyordu: Örneğin Dit Meisıersinger­
von Nümberg'deki [Nümbergli Usta Şarkıcılar] Beckmeister ile Der
RJng'deki [Halka] Hagan.

32. Immanuel Kant, "An A nswer to the Question: What Is Enlighten­


ment? " Perpetual Peace and Othcr Essays, çev. Ted Humphrey (lndianapo­
lis: Hackett, 1983), s. 41 -43. Eser ilk olarak Aralık. 1 784'te, mastürbas­
yonun nasıl engelleneceği üzerine ödül kaza nan dört denemenin de yer al­
dığı Berliner Monaıssclırift'te yayımlanmıştı. Kant, çevremize bakarsak yal­
nızca görev duygusuyla hareket etme eğiliminin tek bir örneğini bile bu­
lup bulamayacağımızın şüpheli olduğunu söyler. Kant, Metaphysics of Mo­
rals, çev., giriş yazısı ve notlar Mary J. Gregor (Philadelphia: University
of Pennsylvania, 1 97 1 ), kısım 1 , bölüm 2, par. 406.

33. Burada irdelediğim yaklaşımın parlak bir anlatımı için bkz. lsabel
Hull, Sexualiıy, ıhe Sıaıe, and Civil Socieıy i ıı Gernıany, 1 700- 1 8 1 5 (lthaca,
NY: Cornell University Press, 1 996), 7. Böl üm. Elbette burada aklımda
olan Denıocracy in Anıerica' dır.

34. Joachim Heinrich Campe, yay. haz., Allgemeiııe Rrvision des ge�nınıtcn
Stlıulund Erzielıurıgswesens I von einer Gesrllsclıa/t prakıisclırr Er::.idıer, 1 6
cilt (Hamburg, 1 78 5 - 1 79 2 ) adlı eser onanizmin tehl ikeleri üzerine b i r de­
neme yarışmasındaki soruyu onaya atmaktadır. Campe'i n Robinsoıı Cnı­
sot uya rl ama s ını içeren herhangi bir yetkin kayna kça bilmi yorum; ancak
OCLC'de 25 0 den fazla farklı kayıt bulu nmaktadır. lsveççe bir versiyonu
'

genç Strindberg'i çok etkilemişti. Campe'in politik görüşlerinin aktarımı


için bkz. Nicholas Boyle, Goct lıe: Hu: Poeı aııd ılıc Agt (Oxford: Claredon
Press, 2000), s. 27-28. Bıırada, bu görüşler, birlikte Paris 'e gittiği genç
Noılar 559

Wilhelm von Humbolt'la yazışma la rı biçi mi nde görülmektedir. De·


foe' nun karakteri hakkındaki bu görüş için bkz. l saac Kramnick, Bolingb­
rolıt and His Circlt: The Politics of Nos talgia in ıhe Age of Walpolt (Cambrid·
ge, MA: Harvard University Press, 1 968), s. 1 88-204.

35. Foucault, beden üzerinde uygu la nan iktidardan ruhun (iç benlik) di­
s ipline edilmesi y ol u yla daha geniş bir iktidar uygula masına doğru deği·
şimi, Discipli ne and Punish: The Birdı of the Prison'da (2. bask ı , çev. Alan
Sheridan (New York: Vintage Books, 1 995)) tarnşmaktadır; ci nselliğin,
arzunun baskı altına alınması veya özgürleştirilmesine yönelik olmaktan
ziyade, arzunun yaratılmasın a ve disipline edilmesine yöneli k tutarsız bir
alan olarak ortaya çıkışı, The Hisıo ry ofSocualiıy, Volu me l'in [çev. Robert
Hurley (New York: Pantheon Books, 1978)] temas ıdır; on dokuzuncu
yüzyıl ortaları Londra Başdiyakozu William Hale Hale, Foucault'nun de­
ğerlendirmelerini, kendisine ait Remarlıs on ıhe ıwo bills now btfort Parli·
ammı, mıiıled a Bi l i for Registtring Births, DecıLhs, and Marriages in England;
and a Billfor Marriages in Eng1and'da (Londra, 1836 ) kesin biçi mini alma­
dan önce öngörmüştü. Hale burada, dev letin, bu tür bilgilere hakim ol­
ması durumunda , varlığımızın en mahrem alanlarına ve kısa sürede yatak
odalarımıza ve tüm yaşam alanlarımıza ulaşacağı nı savunuyordu.

36. Jeremy Taylor, "On Chas ti ty" , The Ru le and Exercises of Holy Uving
(Lond ra , 1651), s. 80; Fo uca ul t, History of Scxua li ty, Volume 1, s. 34-35 ve
genel olarak s. 1 7-73; Onania, s. 23.

37. Tissot, Onanism, s. viii; Ja me s Hodson, Medical Facıs and Adv erı ist·
menıs Submiııed ıo the Co nsidcrat ion of tht Afflicıed (Londra, 1 799), s. 8;
Brodie (R. J.) and Company, cerrahlara danışa ra k , The Secrı�t Companion
(Londra, yazar trafından yayınlanmış , 1 840), s. 35.

38. Frederick Arthur Sibly'nin tebl iği ilk kez Papers on moral tducation,
communicattd ıo the first lnternatlonal Moral Educalion Congress htld at ıhe
University of London Stptembtr 25-29, 1 908'de [yay. haz. Gustav Spi l ler,
Kongre Tertip Komitesi için l ayımlanmıştır {londra: D. Nutt, 1 908)] ya·
yımlandı . Bu, modern yurttaşla rı n iç yaşamları üzerinde egemenlik kurma
arayışı nda ki bir uzman k es imi ni n kendini ifade etmesine yönelik prototip
bir zemindi. Lord Baden-Powell tarafından Erkek lzciler'in Htaılquaners
Gazeue'inde yay ımlandı ve Si bl y'nin kendisine ait Youth and Scx: ııs Dan­
gers and Safeguards for Boys and Girls'ünde ( Lond ra , ya klaşık 1 9 1 0) geniş
·

biçi mde al ı ntı la ndı.

39. Foucault, Hi story of Sexualiıy, Volume 1 ; Bartholomew Parr, Tlıt ton­


doıı nıedical dictionary i ncludi ng { . . . / whaıevt'r relaıes to mcdicine in natural
philosoplıy, clıtnıisı ry, anıl natural h istory (Ph iladel phia , 1 8 19), c ilt 1, s.
9 1 8. i ki ciltlik sözlüğün ilk ba s kısı 1809'da Londra'da yapı l mı ştı r.

40. Bu yeni söy le m alanlarının irdelenmesi için bkz . Fou ca ult, ttistory of
Sexua l iıy, Volunıe 1 , s. 1 04-105 ve 1 03-J l 'in çeşitli yerleri.
5 60 Tı-lı Kişilih Sths

4 1 . Bu formülasyon, biyo-iktidar fikrinin ilk geliştirildiği kitap ola.n Dis­


cipliııc and Punislı, s. 140 ve 102'de ifade edi lmektedi r. isabet Hull, Al ma n
mastürbasyon balonunun 1 8 00 dolaylarında patladığını savunmaktadır.
Aktardığım ve daha fazlası da bulunan on dokuzuncu ve y irmi nci yüzyı­
la ait Alman metinlerinin gösterdiği üzere durum böyle değildir. Fouca­
ult'daki kronoloji sorunu, cinsellik tarihinin birinci cildinden sonraki ça­
lı şm a l ar d a o ka da r vahim bir sorun değildir. 1 970'lerin sonlarında, Fo­
ucault, mutlak iktidardan (öldürme ve yaşamaya izin verme) hükümet ik­
tidarına (yaşamı düzenleme ve ölmeye bıra kma) doğru ka y ı şın on yedi n­
ci yüzyılda başladığını savunmaya ba şl am ı ştı. Tıp ve mastürbasyonda.ki
y ükseliş konusunda, daha genel olarak biyo-iktidar konusunda, daha er­
ken bir tarih vermemesine karşın, bunu yapabilirdi. Bununla birlikte be­
ni m temel eleştirim şu yöndedir: Yeni en d i şen i n yaratılma süreci, hükü­
metselleşmenin yaşamsal rol oynad ı ğı bir süreç değildi . Bu konudaki yak­
laşımımın düzelmesi ve oturması konusunda Michel Feher'e teşekkür
borçluyum.

42. Bu, John Brewer'ın zengin ara ştırması Tht Pleasures of ıhe lmagi rıation:
Englis h Culture in ıhe Eiglıtecnth Crnıury'nin (New York: Farrar, Straus and
Giroux, 1 997), farklı bağlamlardan üretilse de, savunduğu tezdir (özellik­
le bkz. s. 56-125).

43. Montesqu ieu, Persian l..ttıers, çev. C. J. Betts (Harmondsworth: Pen­


guin, 1 993 ), no 1 46. " Bir sonraki "nden kastım "yerleştirmede bir sonra­
ki"dir. No 1 47, üç yıl ön cesi ne "tarihlenmiştir."

44. Sir Richard Steele , The eri sis of property.· Arı argunıent proving thaı tlıe
annuitants for niııtty-rıirıe years, as suclı, are ııoı in ıht condition of odur sub­
jects of Great Bıit ai ıı, iM by compacı with ılıc leg i s lat u .-e are vcenıpt from any
ııew dlrecıion relating ıo tlıe said esıa ı es, 2. baskı, Londra, 1 720. Üçüncü ak­
tarım " Sta nder - by " dan, Tlıt baı ı le of ı lıe bubbles slıewiııg ılıeir several cons­
tilutioııs, al liarıces , palicies, and wars, fronı th fi r Jirst sııddain rise to tlı fir latc
speedy dccay'dandı r ( Londra, 1 720, s. 1 0). Tanım ve örnek OED'nin
"bubble" maddesinde ndi r.

45. Şahsi arzuyla kamu yararını uzlaştırma meselesi için bkz. J. B. Schne­
ewind, Tlıe lııveıııioıı oJ Au ıononıy: A llisıoı-y of Modcııı Mo.-al Philosoplıy,
Ca mb ridge, Birleşik K r all ı k , Cambridge Uni versity Press, 1 998, öze ll ik l e
1 5. Bölüm.

46. Bir uy ga r lı k hastalıgı ola n , gutun on sekizinci yüzyıldaki durumu içi n


bkz. George Cheyne, Tlıe Englislı Malady, yay. haz. ve gi riş yazısı, Roy
Porter ( 1 733; Londra ve New York : Tavi stock/Routledge, 1 99 1 ) . Daha
meta fori k hir versiyon için bkz. Michael lgııatieff' i n , lskoc; filozof ve si ya ­
sal iktisaı,ı John Millar Ü7.crine, Wccılılı arıd Virt ue: -nıc Slıaııi ııg of Politicul
Ecoııcııı ıy in ılır Scotıislı Erıliglııcnıııcrıı !yay. haz. lsıva11 H onı ve Michael Ig­
natieff ( N cw York: Ca mbridge Univcrsitr ['rcss, 1 98.1 1 1 içi nde yer alan
Notlar 561

değerlendirmeleri; Dictioıınııirc des sciences nıedicales, Paris, 1 8 1 9 ; James


Copland, A Dicıionııry of Pracıical Mrclicinc (Londra, 1 8 5 8 ) , cilr 3, kısım 2,
s. 1010.

47. Bu konuda bkz. aşağıda, s. 340-47.

48. Bkz. yukarıda, s. 244.

49. Hume'un bu konudaki görüşleri, az ve öz biçimde, kendisine ait Poli­


ıical Essays'te [yay. haz. Knud Haakonssen ( 1 752; Cambridge: Cambrid­
ge University Press, 1 994)) "Of Commerce" ve "Of Refinement of the
Arts" başlıkları altında (çeşitli yerler, özellikle de s. 99 ve 1 05 ) ifade edil­
miştir. On sekizinci yüzyılda tutkular ve iktisadi düşünce meselesine par­
lak bir giriş -ve konuya yönelik y<lklaşımımı ilk şekillendiren çalışma­
için bkz. Albert O. Hirschman, The Passions and ıhe lnıercsts (Princeton,
NJ: Princeton University Press, 1 9 97).

50. jan de Vries, "The lndustrial Revolution and the Industrious Revolu­
tion", Jounıal of Economlc Hisıory 54:2 ( 1 994).

5 1 . Mandeville'in, Hume'un da aktarımda bulunduğu, Fransız taklitçile­


ri vardı. Voltaire, kendisine ait "DCfense de Mondain'"de, bilhassa Jean­
François Melon'un Essai politique sur it commerce ( 1 734) adlı çalışmasın­
dan söz ediyordu.

52. Bernard Mandeville, Tiıe Fable of the Btes, yay. haz. ve giriş yazısı lr­
win Primer (New York: Capricorn Books, 1 962). 1705 tarihli şiir, ana
metnin öncesinde basılmıştır: dize 2, s. 27; dize 1 56-57 ve 1 66-68, s. 3 1 .

53. Lüksün anlamı üzerine bu tartışma, daha önceki giriş şiirinin 1 .200
civarındaki mısrasının kapsamlı bir yorumunun parçasıdır: "Böylece kö­
tülük zekayı besledi I Zaman ve çalışkanlıkla birleşti I Hayatın gerçelı zevk­
lerini, rahatlılılannı ve kolaylıklannı I Öyle bir yüksekliğe çıkardı ki I Çok
yoksullar zenginlerden bile daha iyi yaşadı." A.g.e., s. 32, 104, 77.

54. A.g.e., s. 77, 1 10 ve genel olarak s. 1 10- 1 1 3.

55. Bernard Mandeville, A Modest Defense of Public Stews, Clark Memori­


al Library Publication 1 62 ( 1 724; Los Angeles: Augustan Reprint Society,
1 973), s. vi. Eser kısmen, ahlakın reformasyonuna yönelen çeşitli toplu�
luklara, sözde ayıp topluluklarına bir saldırıdır; s. iii-x. Ayrıca bkz. Fab­
le of ılıe Bees, s. 106 - 1 07.

5 6. Ma ndeville, Fable of tlıe Btes, s. 46', 54, 45-46.

5 7. A.g.e., s. 64-70'in çeşitli yerler; erdem ve iktisadi çöküşe dair mesele


için "The Grumbling Hive", il. 24 1 -408; Mandeville, In Defense of Public
Stews, s. 74.
562 Ttlı Kişililı 5ths

58. Mandeville, in Defense of Public Stews, s. vi, 23, 24-27; Mandeville,


Fable of the Bees, s. 77.

59. Ma ndeville, Fablt of ılı e Bees, s. 90-91 ve 94.

60. Bi reyin pazar toplumuyla ilişk isine dair eski bir araşnrma ola n Kari
Polanyi'nin The Great Transjo mıat i on 'ı [önsöz Robert M. Madver (1944;
Boston: Beacon Press, 1 957)), faşizmin yükselişini açıkla mak üzere üretil­
diği zamanki kadar parlak ve düşünceyi uyaran bir çalışma olarak günü­
müze ulaşmıştır.

6 1 . Mand evi lle, In Dtfmse of Public Stews, s. 30-31.

62. Thomas Malthus, An Essay on ıhe Principle of Population (Londra,


1 798).

63. Jean-Jacques Rousseau, The Co nfes sion s of]ean-)acques Rosseau, çev. J.


M. Cohen ( Harmondsworth ve New York: Penguin Books, ( 1 953) 1 989),
s. 109.

64. Wilhelm Stekel, Auto-erotism: A Psychiatric Study of Onanism and Neuro­


sis, çev. j ames S. Van Teslaar (New York: Grove Press, 1 � 50), s. 56-58.

65. On yedinci yüzyıl sonları ile on sekizinci yüzyılda kredinin yol açtığı
epistemolojik sıçrama, J. G. A. Pocock tarafından yürütülen yakın tarih­
li akademik çalışmada derinlemesine araştırılmıştır: Virıue, Comme rce, anıl
Hisıory: Essays on Political Thouglıı and History, Chiefly in ıht Eiglııeenıh Cen ·
ıury ( Cambridge: Cambridge University Press, 1 985) ve daha genel biçim­
de Madıiavellian Monıent: Florenıine Poliıical Tlıouglıı aııd ılıe Aı lantic Repub­
lican Tradition, ( Princeto n, NJ, Princeton University Press, 1 975). Po­
cock'ın yaklaşımlarının daha inceltilmiş h a l i ve kurgu ile kredi arasında­
ki bağlantı üzerinde daha da yoğunlaşmış bir ça l ı şma için bkz. Sandra
Sherman, Finaııce and Fictionality in ılıe Early Eiglııeentlı Century: Accountiııg
for Defoe, (Carnbridge: Cambridge Unive rsity Press , 1 996), s. 14-54.

66. Tire Spectaıor hakkında bkz. Brevver, Pleasures ojılıc lnıagiııaıioıı, s. 39.
Lcslie Kurke, Coiıı s, Bodies, Gaıııcs, a ııd Gold: Tire Po/itics oj Meaııiııg i ıı Arc­
lıaic Greece ( Princeton, NJ: Pri nceton University Press, 1 999).

67. rlıe Specıator, sayı 3 ( 3 Mart 171 1 ) ( lond ra : J. M. Dcnt, 1 95 1 ), s. 1


ve 1 0- 1 J .

68. Archibald Hu tc heson alıntısı i çi n b k z . Shcrman, Fiııaıı <t' aııd Ficıioııa­


liıy in ı /ı c Early f:ig/ıırerıılı Crııı ury, s . 1 ? ve 1 87, n . 8 ve 9. Shcrman'ın ki­
tabı, kredi/k u rgu benzeşimine d a i r yazı nı n en yetkin çalışmalarından bi­
ridir. A nt h oııy Hamnıond, A ıııodesı apology. occasi oı ı'd /ı_y t lıl' /ate ıııı/ıap11y
ıunı of ajfai rs. wiılı ı·datiıııı lO p1ıb/id1 cn·diıl /Jy a geııtleıııarı ( lond ra , 1 724),
s. 4.
Nodar 563

69. Adam Smith, An lnquiry irıto tlı t Causes of tlıe Wealth of Nall oıu 2.2, par.
58-59, yay. haz. R. H. Campbell ve A. S. Skinner ( lndianapolis: Liberty
Fund, 1 98 1 ; Glasgow edisyonunun yeniden baskısı), cilt 1, s. 304; vurgu
bana aittir. Smith, doktorların aşina olacağı bir hidrolik karşılaştırma
yöntemi kullanmaktadır: Doğru kredi tarzı, içinden bir akıntının geçtiği
bir havuz gibi işlemektedir; içeri giren d ışarı çıkanla eşit olduğu sürece,
hareket eden toplam hacim ne olursa olsun, her şey yolundadır. Maria
Edgeworth, "The Dun", Works of Maria Edgeworılı içinde, 1 3 cilt (Boston,
1 822-1 826), cilt 5, s. 276 ( 1 820). Bu referans ile cinsellik, kredi ve kurgu
üzerine çok sayıda irdeleme için Catherine Ga llagher'a müteşekkirim.

70. J. G. Zimmermann, Solitude: To which art added The Life of the Auıhor,
notes ( . . . / Londra, 1 808), cilt 1, s. 1 , 221 ve çeşitli yerler. Belki de bu bağ­
lamda, David Hume'un, otobiyografisinde Fransa'da tek başına üç yıl
harcadığını ve bu dönemde ürettiği kitabın ( Treatise on Hunıan Understan­
ding) baştan ölü doğduğunu üzgün bir şekilde kabul etmesini, tek başına
aktivitenin tehlikeleri hakkında bir ifade olarak mütalaa edebiliriz. Hume
uzun vadede yanılıyordu. Ama bunun üzerinde durmaya gerek yoktur.

7 1 . John Amstrong, The Oeconomy of Love: A Poetical Essay (Londra,


1 736), dize 94-96, 1 0 1 - 1 06, 1 29-1 30, 1 39- 142. Dictionary of NatioRlll Bi­
ography nin Amstrong maddesinin on dokuzuncu yüzyıl yazarı, "daha mi­
'

de bulandırıcı bir yapıt bulmak kolay değildi" düşüncesindeydi. On seki­


zinci yüzyıl okurları, belki de yazarın bu kadar tiksindirici bulduğu özel­
liklerden dolayı, en azından otuz altı baskısını (toplu eserlere dahil olan­
ları hariç) satın almışlardı . Amstrong'un The Art of Preserving Healtlı adlı
şiiri, en azından yirmi dört baskı yaptı. DNB, başka "hiçbir on sekizinci
yüzyıl yazarı"nın, " uyaksız şiire Armstrong'un bu eserde sergilediği ka­
"

dar, "böylesine ustaca hakim" olmadığını yazmaktadır. Tlıe Oeconomy of


Love'ı y ay ı mlayan Thomas Cooper, yayın listesinde politik eserlerin yanı
sıra, Venetiaıı Tales for tlıe Fair Sex gibi kita pl a r da bulunan önemli bir ya­
yıncıydı. Her iki çalışma, on sekizinci yüzyıl ı n ikinci yarısında, T. Cadell
ile Weyland and Davis tarafından da yayımlandı. Armstrong'un ve Aken­
side'ın eserleri aynı çevrelerde yolculuk etti; çeşitli baskılarında aynı ya­
yıncıları paylaştılar ve Tlı e Pleasu res of tlıc l11ıagiııation'ın da, Amstrong'un
şiiri gibi, on sekizinci yüzyılda birçok baskısı ya pıldı .

72. D. T. de Bienvillc, Nyıııplıomcıııia; or a , A disserıaıion concrnıing ılır fu ­


ror uterinus. Clcarly aııd ıııctlıoılically cxpla ining ılıe begiııııirıg, progrcss. and
differeııt causes of tlıat lıorı-iblı: diswııper. 1 o whiclı an: added, tlıe ıncıhods of
ıreaıiııg ılıc St'vı:ral stagcs lif it, aııd ı lıe ıııosı appro\'Cıl rcıııedies. Wri llcıı ıwigi­
rı al ly in Fıcııclı, çcv. Edward Sloaııc Wilıııot ( l.oııdra, 1 77.5 ), s. 1 5 8.

7J. Doktordan a k ta ra n Patricia O' Bricıı, "Thc Klcptonıaııia Di<ıgnosis:


Bourgcois Womcn and Thcft in Latc Nimtrcnth-Centurr fran\.:t' " , ]oıır­
ııal of Scıcial l fisıory 1 7: 1 (Güz 1 98 3 ), s. 7 3 . Aşı rı ınasriırbasynıı , aynı za ­
nı<ı nda, erkcklcrdt.' çok daha nadir görii lcıı kleptomani ol�ıı su y l <ı da hağ·
564 Tf'k Kişilik Stks

lantılandırılıyordu. Ayrıca bkz. E. S. Abel �n, "The lnve nti on of Klepto­


mania", Sigrıs ( Güz 1 989). Zorlan tı bozuklukları"_ k ategori si ni k le pto­
"

mani ve ma stür basyonla, en azından aşırı ma stür basyonla ilintilendiren


modern yaklaşımı, başka bir fırsatta ele alacağım bir sorun olarak bir ke·
nara bırakıyorum. Her i k isi nin tedavisi için de aynı i laçlar kullanılmakta·
dır: örneğin fluvoxamine. Joseph Zohar, Zeev Kaplan ve Jonathan Ben·
jamin, Compu l siv e Exhibitionism S uccessfu l ly Treated with Fluvoxami·
"

ne: A Controlled Ca se St ud y , joumal of Clinlcal Psychiatry 55:3 (Mart


"

1 994), s. 86-88. Çeşitl i yazılarda, ilacın zorlantılı market hırsı zlığını


kontrol altına almak üzere k ul lanı ldığ ı bildirilmektedir; Otto Fenic hel,
Psychoanalytic Thcory of Neurosis ( 1946; Londra: Tavistock/Routledge,
1 990 ) , s. 37 1 .

74. Gregory M. Pflugfelder, Cartograplıies of Desire: Male-Male Scxuality in


)apanese Discours'e, 1600-1950 ( Berkrley: Uni versity of Ca l ifor ni a Press,
1 999), s. 1 72-73 ve 244-45; Tim on Screech, Se.x arıd the Floating World:
Eroılc lmages in }apan, 1 700- 1 820 (Honolulu: University of Hawaii Press,
1 999), s. 3 1 -38; Frühstück, "Debating Sex Education", Colonizing Soc: Se­
xology and Social Conı.rol in Modern }apan içinde (Berkeley: Uni versity of
Ca li fornia Press, 2003 ) .

75. Vinit Sharma ve Anuragini Sharma, "The Guilt and Pleasure of Mas­
tu rbati on : A St ud y of College Girls in Gujarat, l ndia , Scxual & Marital
"

Tiıeraphy 13:1 ( Şubat 1998 ); Engelstein, Keys to Happiness, s. 227, 234-35.


Komünist dönem için bkz. Eric Naimari, Sex in Public: Tlıe lncarnaıion of
Early Sovieı /deology ( Princeton, NJ: Princeton University Press, 1 9 9 7), s.
1 20-22.

76. Ding Ling, "Miss Sop hia s Diary'', 1 Mys elf Am a Woman: Selecıed Wri­
'

tingsof Ding Ling, içinde, yay. haz. ve giri ş yazısı Tani E. Barl ow (8oston:
Beacon Press, 1989), s. 50-5 1 .

77. Mary Douglas ve Ba ron Isherwood, The World oj Goods: Towards an


of Corısunıpı ioıı (londra: Ailen Lane, 1 979), s. 1 37; March­
Antlıropology
mont Nedham, Tiıe Excellencie of a frce-Sıaıe ( lond ra, 1956), s. 129.

78. j ane Gallop, Tlıinlıing rlırouglı ıhe Body (New York: Colurnbia Univer­
s i t y Press, ·1 988), s. 1 8.

79. Paul R. Abra mson ve Steven D. Pink erton , Wiılı Pleasure: l"houghıs 011
ılıe Nature of liunıan Scxualiıy (New York: Oıcford Uııiversity Press, 1 995),
s. 74.

80. Ranıblı:ı 89 (22 Ocak 1 7 5 1 ), Yale Edi t io ıı of tlu \Vorks of Sanıuel Jolın­
soıı içinde, (New Haven, CT: Yale Universit y Press, 1 9 581, 3. cilt.

8 1 . S. A. D. Ti ssot, Aıı f:ssay on IJiscases lncidmıal to Liıeraıy arıd Sedı-ııtary


Persons (londra , 1 76 8), s. 36-37 ve 74-76. Anne Vila, bana göre haklı
Notlar 565

olarak, Tissot'nun onanizmden bahsederken, tek başınalığm tehlikeleriy­


le beynin aşırı kullanımından aynı şey olarak söz ettiğini savunmaktadır;
bkz. Villa, Enliglıtennıeııı aııd Patlıology: Stıtsibiliıy in dıe Liteı-aıure aııd Me­
dicine of Eiglıteenılı-Century Frarıce ( Baltimore: Johns Hopkins University
Press, 1 998), s. 1 0 1 - 1 02 ve 3. 8ölüm'ün çeşitli yerleri. Tissot, Onaııism, s.
52 ve genel olarak s. 48-59. An essay on tlıe disorders of people offaslıioıı (Es­
sai sur les nıaladies des gerı s du monde) (Edinburgh ve Londra: Alexander
Donaldson, 1 772), ilk önce 1 768'de lngiltere'de yayımlanan edebi rahat­
sızlıklarla ilgili kitapla birlikte basılmıştı. De la santt des gens de lettres hiç­
bir zaman tam olarak Oııan isnı'in cazibesine sahip olmamıştı; fakat yine
de bir okur kitlesine sahipti. On sekizinci yüzyılda 16 Fransızca, 7 Alman­
ca, 7 lngilizce, 4 ltalyanca baskısı, birer kere de Yunanca, lspanyolca ve
Lehçe baskıları yapıldı. Bu bilginin alındığı kaynak için bkz. Antoinette
Suzanne Emch-Deriaz, Tissot: Physician oj tlıe Enliglıtenmenı (New York: P.
Lang, 1 992), s. 331 -32. Bu kitap, zaman zaman, yine onun onanizm üze­
rine lngilizce kitabıyla bir arada, böylece uygarlığın yol açtığı bu iki ra­
hatsızlık arasında bağlantı kurularak, basıldı.

82.Anthony Comstock, Traps for ılıe Young, yay. haz. Robert Bremner
(Cambridge, MA: Harvard University Press, 1 9 67), s. 20-43 ve 1 6 8-84.

83. Paul Saegner, Space Between Words: The Origins of Sileni Reading (Stan­
ford, CA: Stanford University Press, 1997), s. 1 - 1 8 ve 256-57. Ayrıca bkz.
Saenger, "Silent Reading: Its lmpact on Late Medieval Script and Soci­
ety", Vialor 1 3 ( 1 982).

84. Tek başına okumanın ve onun mahremiyetle ilişkisinin genel anlatımı


için bkz. Roger Chartier, yay. haz., A Histoıy of Pıivatc Life, 3. cilt, çev.
Arthur Goldhammer, (Cambridge, MA: Harvard University Press, 1987),
özellikle Jean Marie Goulemot tarafından yazılan, " Literary Practices:
Publicizing the Private" başlıklı bölüm, s. 363-95. Tek başına okumanın
ayrıntılı biçimde işlenmiş bir tarihçesi için bkz. Roger Chartier, Tiıe Cul­
ıural Uses of Pıinl in Early Modrnı France, çev. Lydia G. Cochrane (Prince­
ton, NJ: Princeton University Press, 1 987). Ayrıca bkz. A Hisıory of Re­
ading iıı the West, yay. haz. Guglielmo Cavallo ve Roger Chartier, çev.
Lydia G. Cochrane (Amherst: University of Massachusetts Press, 1 999)
ve Saenger, Space Bcıweeıı Words, s. 275-76.

85. Okuma ile özgürlük arasındaki ilişkinin açık biçimde vurgulandığı bir
çalışma için bkz. Jean Starobinski, llıe hıvrnıiorı oj U lxı-ıy, 1 700- 1 789, çev.
8crnard C. Swift (New York: Rizzoli, 1 987). Lisa Jardine, Worldly Goods:
A New Histoıy of ılır RmaissaııCt' ( lo ndra : Mcmillan, 1 996 ), s. 1 35-80 ve
özellikle bu kitaplar konusunda s. 1 60-6 1 .

86. Paula Findlen, "Humanism, Politics, and Pornography i n Renaissan­


celtaly", rlır Iııwıııioıı of Porııog raplıy içinde, r ay. haz. Lynn Hunt ( New
York: Zone Books, 1 992 ), s. 6 3. Aretino üzerine ayrıntılı bir kaynak için
566 Tt'lı Kişi/il: Scl:s

bkz. Bene Talvacchia, lalıiııg Positions: Oıı tlıe Eroıic iıı Retıaissance Culıu­
re(Princeton, NJ: t>rinceton Univcrsity t>ress, 1999), özellikle s. xiii ve 1 9.

87. Bu resimler hakkında bkz. Kelly Dennis, "t>laying with Herself: Femi­
nine Sexuality and Aesthetic Indifference" , Solitaıy Pltasuı·es içi nde .

88. Max Hodan, Hisıory ofModenı Morals, çev. Stella Browne (Londra: He·
inemann, 1 937), ana metnin öncesi; Stopes Belgeleri, A 244, 9 Mart 1 92 3.
Yazarın adı bilinmekte, fakat ailesinden gelenlerin mahremiyetine saygı­
dan dolayı aktarılmamaktadır; A 65, FC, 1 9/ 1 3/19. Alexander Andrew
Philip ve H. R. Murray'ye ait KnowlecJge a Young Wonıan ShoulcJ Havt baş­
lıklı (Londra: Athletic Publications, ( 1 9 1 0 ila 1 920 arası)) bir kitap bula­
madım; belki sekse dair bilgiler veren bir dizi içinde yer alan bir elkitabı­
dır ya da belki yazar, ayru yazarların, aynı yayıncı tarafından yayımlanan
Saual Science adlı çalışmasından söz etmektedir. Tissot, Onanism, s. 29.

89. Bu örneklerin alındığı çalışma için bkz. Alberto Manguel, A Histo ry of


Reading (New York: Viking, 1996), s. 149- 1 50, 1 5 3 , 1 5 9.

90. The lnferno of Danu, çev. Roben Pinsky (New York, Farrar, Straus
and Giroux, 1 994), 5. kıta, lngi lizce metinde dize 1 07-22, ltalyanca'sın­
da dize 1 2 1 -38.

91. A Practical Treatise upon the lreatnıent of Tabes Dorsalis ( . . . /, ( 1 747)


Tissot, Onanisnı, s. 1 29; L'onan isnıo; overro, Disserıa:c::ione sopra le malaıtie
cagionaıe dalle Pollu:c::i oni volontarie de Signor Tissoı, 3. baskı (Venedik,
1785), s. 28-29, n. 9.

92. Herbert Maxwell, "The Craving for Fiction" , llıe Nineteentlı Ctnıury
1 96 (Temmuz 1 893); Alfred Austin, "The Vice of Reading", Tenıple Bar
Maga:c::i ıı e 42 ( Eylül 1 8 74 ) . Birlikte çalıştığımız bir dizi ders çerçevesinde
bu dökümanları bulduğu için öğrencim Susan Zieger'a teşekkür ederim.
Zieger, "Addictive Fictions: Medical Knowledge, Novelistic Form, and
Habits of Mind in Britain, 1 860- 1 9 14" ba şlıkl ı doktora tezinin (Univer­
sity of Califomia, Berkeley, 2002) 3. Bölüm'ünde okuma ve alışkanlık
meselesini irdelemektedir. Daha gene l bi r değerle ndi rme için bkz. Kelly J.
Mays, "The Disease of Reading and Victorian Periodical s " , Uteratu re in
ılıe Marlıeıplace: Niııeıeeııılı -Ceıı ıu ry Briı islı Publi slıiııg aııd Rcadiııg Pracıirn;
içinde, yay. haz. John O. Jord an (Cambridge Carnbridge Un iversity t>rcss,
1995).

93. Isaac Ray, Menıal Hygiene ( 1 863; Ncw York: H afncr, 1 96 8 ), s. 272-
73 ve 264-7 5'in çe ş i tl i yerleri. Ayrıca bkz. Isabclle Lchuu, Carııival 011 tlıc
Pagc: Popu lar Pı·iııı Mcdia irı Aııırbrllunı Ameıica (Chapcl H i ll : Univcrsity of
Carolina t>ress, 2000), s. 1 3 1 ve çeşitli yerler.

94. Norah March, Towaı·ds Racial l lcalılı ( Londra : Routledge, 1 9 1 .S l, s .


85.
Notlar 567

95. A . A. Brill, Psyclıoaııalysis: lıs Tlıeınies ııııd Pı·acıical Applicat ion (Phila­
d el ph ia : W. B. Saunders, 1 922), s. 1 49.

96. Joseph Addison, " Pleasures of ıhe Imagination or Fancy �, Spectator,


sayı 41 1 - 1 2 ( 2 1 -23 Haziran 1 7 1 2 ) ; Wilma L. Kenned y , The f.ngfisfı Heri­
ıage of Coleridge of Bristof, 1 798: Tlıe Bas is irı Eightcerıtlı-Centu ry Englis/ı Tlıo­
ught for His Distiııclioıı Betweeıı lnıaginat ion and Fancy, New Haven, CT:
Yale University Press, 1 947), s. 1 - 1 9. Augustinus ve imgelemin on seki­
zinci yüzyıl öncesi tarihi üzerine daha genel bir bakış için bkz. J. M. Coc­
kering, l nuıgi n atioıı : A History of ldeas, yay. haz. ve giriş yazısı Pe nel ope
Murray (Londra: Routledge, 1 991 ), s. xiii ve konunun gördüğüm kada­
rıyla en yetkin ve makul anla ıı mının y er a ld ığı kitabın ilk dört böl ümü .

97. Spectator, cilt 3, s. 277 ve devamı, Everyman Library ba skısı içi nde.

98. Shelly'de n aktaran Cockering, lrtıaginaliorı, s. vii; Charles Darwin, Tlıe


Descent of Man, arıd Selectioıı in Relation ıo Scx ( Princeton, NJ: Princeton
University Press, 1981), kısım 1 , bölüm 2, s. 45.

99. Meselenin kabaca on yedinci yüzyı l sonlarına kadarki durumu için


bkz. Cockering, lmagination, s. 1 -1 0 1 ve 1 4 1-95. Locke ile başlaya n süre­
ce dair o lağan üstü bir kitap için bkz. Ernes t Lee Tuveson, rhe lnıaginati·
on as a Meaııs of Grace ( Berkeley: University of Cali fornia Press, 1 960), s.
72-9 1 ve kitap boyunca birçok yer. Hayal güc ü Hume'un bütün ça lış ma ­
larında, ancak özellikle de Treatise of Hunıa n Naıure'da yer alı r. Mükem­
mel bir yorum için bkz. Annette C. Baier, A Progress of Seıııi nıents: Reflec·
tioııs oıı Hurtıe's " Treaıise" (Canıbridge, MA: Harvard Uni vers ity Press,
1 99 1 ), s. 7- 1 5 ve 257-58; K anı' ı n konu üzerine görüşleri, k ı s a ve öz bi­
çimde, Eva T. H. Brann'ın, imgelem i n neredeyse herkesin düşüncesindeki
yeri n i ele ala n hacimli ve yetk in ç a l ış m a s ı Tfıe World of lnıaginaıion. Sunı
aııd Substaııce'ta (Savage, MD: Rowman and Littlefield, 1 99 1 ) mevcutt ur
(s. 505 ve k i ıap boy unca bi rço k yer). K a nı'ı n , " i l i ş ki içindeki görüngüle­
ri temsil eden " ve "algılamanın aşkın b üt ünlüğü nd e rolü olan" "aktif bir
meleke" olarak img elemi değerlendirmesi için bkz. üiıique of Pure Reason
Al 1 5 ve devamı.

1 00. Bu listeyi, meseleye yönelik mükemmel bir araştırma zemininde temel­


lendiriyorum: Wol fga ng [ser, rlıı? FictiYl" ar ıd ılıc lrrıagirıaıy: Oı a r1 ing J.iırraıy
Arıı/ınıpo/ogy ( Balıimore: Johm Hopkins Universil)' Prcss, 1 993 ), s. 1 7 1 .

1 0 1 . B u roman kişilcşıirmesi ni ald ığım yer iç i n hkz.. Caıht:riııe Ga llaghcr,


Nobody"s Swry ·ı ııı· Va ıı is /ı i rıg Acıs of Wonım Wıilrn irı ı /11? Maılletplacc.
1 6 70- 1 820 ( Ber k e l ey : University of Ca l i for ni a Prrs�, 1 994 ) . Bu çalışma­
nın, piyasa, k urg u ve i mgele m h a kındaki gör üş le rim üzerindeki �tk isi, bu
kı sa a l ıntıııın çok ötesindedir.

102. Bkz. Alhl• rt Ward, flııolı l' rocltırliıırr. Fictiorr, a rıd tlıı" ( .crrrıarı Rrndi11g
(Oxforı.I: Clarcndon Prl'ss, 1 974) . A l ın .ıııva 'ı.la k i roma ı ı
Pıı/ı/i<. l l"Hl- 1 800
568 Trk Ki$ililı Srlıı

okuyan kesimin artışı üzerine özellikle 3. Bölüm, bir durum a raştırması


için s. 59-9 1. işaret edilen nokta Batı Avrupa boyunca ve daha sonra da
Avrupa'nın geriye kala nı için geçerli olmuştur.

103. Criıica/ Rtview 33 ( Londra, 1 772), s. 327; başka alıntılarla birlikte


aktaran James Raven, " From Promotion to Prescriptioıı: Arrangemcnts
for Reading and Eighteenth-Century Libraries" , Tlır Practicc and Rcprescn­
taıion of Rcading in England içinde, yay. haz. James Roven, Helen Small ve
Naomi Tadmor Cambridge: Cambridge University Press, 1 996), s. 179 ve
çeşitli verler. Kadın roman yazımı ve hoppalık üzerine bkz. Gallagher,
Nvbody s Sıory. Colman, G. J. P.arker-Benfield, The Culıurc of Scnsibility:
'

5ex and Soc i cty in Eightecnıh-Ccntury llritain (Chicago: University of Chica­


go Press, 1 992), s. 327'de alıntılanmıştır. Bu kitabı, yazdıklarımı kaleme
alışımın son döneminde buldum ve içinde roman okumanın ve tüketicili­
ğinin -özellikle de kadınlar için- tehlikelerine dair zengin bir malzeme ve
yorumla karşılaştım. Barker-Benfıeld kısaca "mastürbasyon fobisini açık­
layan önceki spekülasyonlara, daha evvel sahip olduğu kültürel anlamlar
ne olursa olsun, mastürbasyonun tüketici psikolojisinin cinsel bir ifadesi
haline geldiği anlayışı eklenebilir" demektedir (s. 330).

104. Jan Goldstcin, Consolc and Classify: thc F rendı Psych iaıri c Professioıı in
the Nineırenth Cent u ry (Cambridgc: Cambridge University Press, 1987).
Etienne P.onnot de Condillac, An Essay on the Origin of Human Know/edgr,
çev. Thomas Nugent ( 1756; Gainesville, FL: Scholars' Facsimiles and
Reprints, 1 97 1 ), kısım 1 , bölüm 2.

l05. Roman okumanın somatik etkileri olduğu yaklaşımı, elbette, Wilkie


Collins ve ardıllarının sansasyonel kurmacalarının temelini oluşturmakta­
dır. Bu konuda bkz. David Miller, " 'Cage aux folles': Sensation and Gen­
der in Wilkie Collins's The Woman in Whitc", Thr Mahing of thc Modern
Body: Sexuality aııd Socicty iıı the Nineucnılı Century içinde, yay. haz. Cat­
herine Gallagher ve Thomas Laqueur (Berkeley: University of California
Press, 1987), s. 1 07-36. Beddoes, Coleridge ve Methodist Maga:z:inc den ya­ '

pılan alıntılar J.ıınes Tinnon Taylor'ın tarly Opposition to ılıc Eng/ish No­
vrl md aki (New York: Columbia University Press, 1 943), geniş roman
'

kar�ıtı değerlendirmeler derlemesindendir, s. 1 02- 1 03 ve 1 05 1 06 . Bed­


-

docs sadt•ı.:e dolaylı biçimde s. 1 07-108'de aktarılmaktadır. Thomas


Clarkson, kendisine ait Porırııiı of Qu.alurisın'de, "en üst dü7.cyde bir he­
kim"" in ke n di s i ne roma n okumanın korkunç etkilerini anlattığını iddia et­
mektedir. Bu hekimin, tl_ygcic.ı or, fssays, Moral aııd Mcdica l, 011 tlıe Cc.ıuscs
Affcctiııg tlıe l'crsmıal Sıaıe of our Middli ııg and Alflucııt Classt·s'ta ( P.ri stol,
1 802- 1 803, deneme J, s. 77 ve 76-80"in çcşiılı yerleri) anlattıklarıyla Bed­
does olduğunu biliyoruz. Shcridan, Ra\'en, Pracıice aııd Rcpı eseıı tatioıı of
RcadiııJı, s. 1 90"da alıntılanmıştır. Rou sscau 'n un okurları üzeri ne bkz. Ro­
bert Darnton, I lır ( ; ı caı Cııt ,\,fc.ıssac11· (New York: Vintagc. 1 9 85), s. 24 3-
47.
N111 laı· .� it Y

1 06. Bu örnek (çok daha fazlası a kta rı la bilirdi), Ladin Mercu ry (28 Şub.ar,
1 693 ) , s. 2·3 'te yer al maktad ır .

1 07. Onaııia [ . . . / also ılıe Sixılı Suppltnıenı, 1 5. baskı ( 1 730), E•'in 1 25.
sayfası. Bunu 1 28. sayfada Dr. Carr'dan a lınan öykü izlemektedir. Bunun
için kaynak, yukarıda 2. Bölüm' deki 7. dipnotta yer alan eserdir. Elı, kli·
torısin boyutu ile şehvet arasında bağ lantı kwan diğer tıbbi yazını, özel­
likle de "Dr. Drakc" (james Drake olmalı ) tarafından kaleme alınmış, sık
sık yeniden baskısı yapı lan ve çal ıntı durumlarıyla karşı karşıya kalan,
Anıhropologia nova; or, A ntw sysıem of anaıomy: dtscribing the animal oeco·
nomy, and a shorı raıionalt of many disıem pers incidtnı ıo human bodies: in
which are inserltd di vers anaıomical discovtries, and mtdicinal observalions,
wi tlı ılıe history of ı he pıı ıh: illu sırattd with above fourscore figures, drawn af­
ıer ıhe life: and ıo tvtry chapter a syllabus of ıhe pcırts describ'd.for ıhe instruc­
ıion of young analomists (londra, 1 707) adlı ç alış masını aktararak devam
eder. Bu çalışma gerçekten de hu konuyu ele almaktadır. Rahibenin öy·
küsü, elbette, Protestan ve Aydınlanmacı, ruhban karşıtı standart bir me·
cazdı. "Aristoteles" üzerine bkz. Roy Parter, " 'The Secrets of Generation
Display'd' : Arisıoıle's Masıer-Pitct in Eighteenth-Century England ", Una-
11ıhorized Se.wal Bchavior Duıing ıht Enlighıerrunı içinde, yay. haz. Robert
Maccubbin (Williamsburg, VA: College of William and Mary, 1985).
Pornografi ile kabul edilebilir yazın arasındaki çizgi oldukça inceydi. Tıb­
bi ya da yarı tıbbi kitapların çifte amaca hizmet ettiklerini biliyoruz. Bu
birbiriyle bağlantılı alanlar konusunda bkz. Peter Wagner, "The Discour­
se on Sex -or Sex as Discourse: Eighıeenth-Cenıury Medical and Parame­
dical Erotica " , Sexual Vndcı·worlds of ılıe Eıılightennunı içind e, yay. haz.
Roy Porter ve George Rousseau (Manchesıer: University of Manchester
Press, 1 987) ve Peter Wagner, "The Vcil of Science and Moraliıy: Sonıe
Pornographic Aspecıs of the O ııa nia ", Britishjournal Jo r Eightceııth-Crnıury
Sıudi r:s 6 ( 1 9 83).

108. Ludmilla Jordanova, lignac'ın Tissoı'nun yazınsal yeteneğine yöne­


l ik büyük takdirini p.ı ylaş ma ktad ır. Jordanova 'nın değerlendirmesi için
bkz. "The Popularization of Medicine: Tissot on Onani sm " , Texıual Prac­
ticc 1 : 1 ( 1 987). l.ouis-François Je Lignac, ile l'homnıc et de la Jeınnıe cıınsi­
dtn•s physiquemcııı daııs l"tıat du mariagc ( 1772); S. A. D. Tissoı, Tlım: Es­
says: Firsı, on ı/ıe disor·Jers of people of ja slıion / . . . /, çev. Franci s Bacon Lee
(Dublin, 1 772), s. iii. i ki ncisi , edebiyatla ilgilenen ve pe k dışarı çıkmayan
kişilere ait hastalıklar üzerinedir ve Danes tarafından çcvirilmiştir; üçün­
cüsü ise, Hume'un Oııa ıı i s nı' in in bir yeniden baskısıdır.

1 09. Bienvillc, Nynıplıonıaııia, s. 76 ve 161.

1 1 0. A.g.e., s . 32. Bu, Mary D. Sheriff'iıı formülasyonudur. Bkz. Sheriff,


"Enthusiasm, Nymphomania , and thc l magi ned Tahlcau ", Enılıusiasnı
aııd /'.nli>:lırcnnıenı iıı l:u mpı:, 16.50- 18.50 içi nde, yay. haz. L awrence Klein ve
Aııthony J. La Vopa (San Ma rino, Cı\: Huntington Li b ra r y , 1 998).
570 Trlt /\iş ili lı Selıs

l l 1 . Anthony .J. La Vopa, "The Phil osopher and the Schwarmer", Ent lıu­
siasııı and fııliglııcnmenı in Eurnpc içinde.

l 1 2. Tlıe Coııfessioııs of St. Augusıirıe, çev. ve giriş yazısı John K. Ryan


( Garden City, NY: lmage Books/Doubleday, 1 960) , kitap 1, bölüm 1 3, s.
56; kitap 3, bölüm 2, s. 78. Augustinus ve Rousseau'nun ( Platon'u say­
maya bile gerek yok) tiyatro karşıtlığının uzun hikayesinin anlatımı için
1->kz. Jonas A. Barish, The Anıitlıcatıical Prejudice ( Berkelc:y: University of
Califomia Press, 1 98 1 ).

. 1 1 3 . Johann Georg Heinzmann, Reinhard Wittmann, Gcsclıiclıtt des de­


ut.5clıen Buclılıandtls (Münih: C. H. Beck, 1 991 ), s. l 86-87'de alıntılanmış­
tır.

1 14. Cinsellik ve Aydınlanma karşıtı gelenek konusunda bkz. Darrin M.


McMahon, Enrmies of ılıe Enlightemnerıt: The Frenclı Counıeı·-Enliglııenment
and tlıe Making oj Moderniıy ( New York: Oxford Univc:rsity Press, 2001 ),
s. 38. Burada mastürbasyonun da işin içine karıştığı bir sahne bulunmak­
tadır. Matmazel de L'Espinasse uyuyan D'Alembert'in elini bulamayınca
şaşırır. D'Alembert bu diyalogda Diderot'nun düşüncelerini temsil etmek­
tedir ve rüya gören kişi kimliğinde, Diderot istediği kadar radikal olabi­
lir. Gerçek Matmcızel de L'Espinasse metinden o kadar rahatsız olmuştu
ki arkadaşı D' Alembert'i, Didc:rot'ya metni kendi gözleri önünde yok et­
mesi için baskı yapmaya zorlamıştı. O da mevcut tek kopyayı ateşe atmış­
tı. Elimizdeki metin, bir Alman gazetecinin yardımcısının yazardan izin­
siz çektiği kopyadır. Denis Diderot, Ramwu's Nephew and Otlıer Works,
çev. J acques Barzun ve Ralph Bowcn (lndianapolis: Bobbs-Merrill,
1 980), s. 1 68-69. Pornografi ile modernite a rasındaki bağlantı konusun­
da daha genci bir bakış için bkz. M argaret Jacobs, "The Materialist
World of Pornography " , Invrnt ion of Pornograplıy, s. 1 59 ve 1 57-202 çe­
şit) i yerler.

1 1 5 . Tlıe Gladsıone Diaries, 4. cilt, 1 848-54, yay. haz. M. R. D. Foot ve H.


C. G. Mathew (Oxford: Clarendon Press, 1 9 74), 1 9 Temmuz 1 848 tarih­
li kayıt, s . 55.

1 1 6. lngiltere'de pornografi dünyası i le radikalizm arasındaki bağlantı


için bb. lain McCalman, Radical Undeıworld: Proplıets, Revolutionaıies,
and Pornograplıers iıı l.on don, 1 795- 1840 ( Cambridge: Cambridge Univer­
sity Prcss, 1 988). Fransa 'da pornografi-Aydınlanma-materyalizm bağlan­
tıs; konusunda, her ne kadar konu hakkındaki görü�lerim hariz bir biçim­
de onun diğer kitapları ve öğrettiklerinden etkilenmişse de, özellikle bkz.
Robert Darnton, Tlıı: l'orbidden Resı-.'icllers of Pre-nvolutionaıy france
(New York: W. W. Norton, 1 99 5 ) . D iderot ve bu konu ltakkında daha
genci bir bakış için bkz. Angelica Goodden, llıc Conıpleıe L<1ver: Ews , Na­
ture, and A rı ifi cc in tlıe Eiglıtrcııth-Crııı ııry hı:nch Nıl\d (Oxford: Clarendon
Press, 1 98 9 ), s. 2 1 1 ve çeşitli )'erler.
Nııllıır �7 1
.

1 1 7. Bu ve izleyen paragraftaki materyalin aktarıldıAı yer için bkz. John


Cannon, " Memoirs of the Birth, Education, Life, and Death of Mr. John
Cannon. Some time Officer of the Excise and Writing Master at Merc
Glastenbury and Wesr Lyford in ehe County of Somerset, 1 684- 1 742 •,

Somerset Kayıt Bürosu, DD/SAS a 1 1 9 3/4 , s. 4 1 ( 1 700). Kendisindeki su­


ret i bana gönderen eski öğrencim Tim Hitchcock'a tekrar teşekkürlerimi
sunarım. Arisıotle's Masıcr-Peace'in popülaritesi ve üreme meselesi hakkın­
daki bu rehbere yönelik genel bir giriş için bkz. Po rter, "Secrets of Gene­
ration Display'd", s. 5-7. On sekizinci yüzyılda en az yirmi lngilizce bas­
kısı bulunmaktaydı.

1 1 8. Onania, 8. baskı ( 1 723), s. 1 7, vii ve kitap boyunca birçok yer.

1 1 9. Tissot, Three Essays: / . . . ) Suond on Diseases lncidmıal to Liıerary and


Sedentary Persons wilh propcr Rules for prevrn ling ıheir Jull consequences [. . . / ,
çev. M. Danes, s. 3 1 -35.

1 20. Bienville, Nymplıomania, s. 30 ve 44.

1 2 1 . Jean Marie Goulemot'nun, Forbiddrn Texıs: Erotic Uurature anıl /ts


Readers in E iglı ıeen ıJı - Century Francc [çev. James Simpson (Philadelphia :
University of Pennsylvania Press, 1 994)]adlı eserindeki temel iddia, por·
nografinin on sekizinci yüzyılda romanın prototipik bir biçimi olduğu ve
romanla keskin bir farklılık taşımadığıdır. Kitap ilk önce Fransa'da 1 9 9 1
yılında yayımlanmıştır v e başlığı Rousseau'dan alınmıştır: Ccs livrcs qu'on
ne liı quc d'uııc main [Sadece tek elle oku nacak kitaplar). Lynn Hum, The
lnvenıion of Pornograplıy'ye yazd ı ğı girişte, bunun kesinlikle cinsiyetçi bir
görüş olduğunu iddia eder. Bernad ette Fort, Yale Frcnch Studiı!s (libertin·
tik ve modern ite üzerine özel sayı) 94 'ıe ( 1 99 8 ) yer alan " Accessories of
Dcsirc: On lndecency in a Few Paintings by Jean-Baptiste Greuze" başlık·
lı yazısında, Greuze'ün Ohuyarı Kadııı'ı gibi tas vi rlerin , hatta daha geniş
olarak, edebiyattaki erotik biçimde kendine yönelmiş kadınlara dair da·
ha açık tasvirlerin, "erkekleri, onların cazibesiyle uyarılmış ve zapt edil·
miş bir hale sokan" "ebedi kadınlık timsal [ler) i" , "ba ştan çıkarıcı ikon·
lar" olduğunu savunanlara katılmaktadır. Ayrıca bkz. Dennis, " Playing
w ith Hersel f. "

1 22. Darnton, verdiği bir konferansta, kitaplar ı n sayfalarında delilleri,


yani meni olduğunu d üşündüğü lekeleri gördüğünü söylüyordu. Bunlar,
belki tam olarak kanıtlamasa da, pornogra finin on sekizinci yüzyı lda er·
keklerce tek elle okunduğunu düşündürmektedir. Kadınlar böyle izler bı·
rakamazlardı; bu yüzden onların yokluğu, kadınların bu tür eserleri oku·
madığını kanıtlamaz. O nların pornografiyi mastürba s yona dönü k bir
tahrik unsuru olarak kullanışı, bizatihi pornografinin a na tem alarında n
biridir. Örneğin bkz. Darnton'un Hıen•sr plı ilosııphe değerlendirmesi, Ro·
bert D arnt on, l'orbiddı:n Besı-Selleı-s of Pn·· ınoluıiorıary france ( Ncw York:
W. W. Norton, 1 99 3 ), s. 96 ve 222. En a:tı ı ıda ı ı, k adınların pornografide
572 lrlı Kişi lilı 5rhs

pasif cinsel nesneler değil, kadın ok urlara hitap edebilecek aktif unsurlar
olarak resmedildiğine dair yazılı kanıtlar söz konusudur. Bkz. Dorelies
Kraakman, " Reading Pornography Anew: A Critical History of Sexual
Knowledge for Girls in French Erotic Fiction, 1 750-1 840 ", )oumal of ıhe
Hisıory of Sexu a l ı ıy 4:4 ( 1 994 ). Roussea u ve Diderot'daki tasvirlere bakıl­
masında hayal gücünün önemi için bkz. Goodden, Comple ıe Lover, s. 1 5 5.

1 23. Alıntı Brewer, Pleasu res of ıhe lnıaginaıion, s. 1 03'tendir. Kadın okur­
ların erkek okurlara ve evli erkek okurların bekar ve özellikle olumsuz et­
kiye açık erkek okurlara oranını tespit etmek mümkün değildir. Yakın ta­
rihli bir araştırma, ihtiyatlı bir biçimde, oldukça yüksek sayıda kadın ro­
man ve öykü okuru olmakla birlikte, ••on sekizinci yüzyıl kadınları, dö­
nemin ahlakçılarının iddia enikleri kadar erken yaşta ve yaygınlıkta ro­
man okuma tiryakiliği edinmiyorla rdı" sonucuna varmaktadır. Bkz. Jan
Fergus, "Women Readers: A Case Study", Women and Literature in Brita­
in, 1 700-1800 içinde, yay. haz. Vivien Jones (Cambridge, Birleşik Krallık,
Cambridge University ı>ress, 2000), s. 1 7 1 -72.

1 24. Bernard Mandeville, The Virg i n Unmask'd; or, Femalt Dialogues Beı­
wixt an Elderly Maiden Lady and Her Niece ( 1 709; Londra; 1 724 ), aktaran
Barker-Benfield, Culture of Sensibility, s. 3 2 7 . Barker-Benfield, Marshall'la
bağlantı kurmakta ve Mandeville'in, kadınların bu tür mastürbasyon tek­
niklerini ayrıntılı biçimde neşrettiği için kovuşturmaya uğrayan bir yaza­
rı destekleme arzusunda olduğunu söylemektedir. Bu iddiayı etraflıca
araştırmış değilim.

1 25. Bu tasvirleri, alıntıyı ve Alman sanatında kendini kapıırarak okuma­


ya dair yaklaşımımı aldığım çalışma, Svetlana Alpers, Tlıe Arı of Descıi­
bi ııg: Duıch Arı in ılıe Seventeeııth Ceıııury (Chicago: Univenity of Chicago
Press, 1 983), s. 1 92-94. Alıntı, s. 1 94'te yer almaktadır.

1 26. Bkz. Peter Wagner, Eros Revivtd: Erntica of ılıe Eııliglııenmenı in Eııg­
laııd and Anıerica (Londra: Martin and Secker, 1 988 ), s. 247 ve 2 1 9.

1 27. Dorat ve erotik metin ile resim arasındaki ilişkiye dair mükemmel
bir irdeleme için bkz. Philip Stewart, fngraVl"ll Desi re. Eros, lrnage, aııd rexı
iıı ılır frcııdı l:iglıt eenılı Cenıuıy (Durham, NC: D uke University Press,
1 992), Şekil 3. 1 8, s. 1 00; Şekil 6.4, s. 180; Şekil 8. 12, s. 286 ; Şekil 3. 1 7,
s.98-99. Dorat'dan çevirilmiş haliyle a ktaran Stewart. Nerciat'nın erotik
yazın külliyatındaki yeri hakkında bkz. Patrick Kearney, A History of E ro ­
tic Uıerature (yer yok: Dorset Press, 1 993), s. 83-86.

1 28. Bu bölümün daha önceki bir taslağını tartışarak argümanımın b u ye ­


niden formi.ilasyonunun ortaya çıkmasına ya rd ı mc ı olan Michcl felıcr'e
şükranlarımı sunarım.
Nı•llıır .� 7 1

6. BÖLÜM
1 . Hobuto Eiji, Tı>lıyö Nidıi niclıi Slıiııbuıı'da ( 12 Kasım 1 9 13 ) yer ıalnllttırı
bkz. Frühstück, Coloni::ing Sex: Sa:ology aııd Social Coııı rol in ModmıJapını,
(Berkeley: University of California Press, 2003), s. 95.

2 . jean Laplanche ve J. 8. Ponta lis, Tlır Languagc of Psyclıo-aııalysis ( 1 96 7;


Londra: Karnac Books, 1988), s. 446. Tam iddia şudur: "Otocrotizmin
başlangıcı, bu yüzden, cinselliğin, doğal nesnesinden uzaklaştığı, kendisi­
ni fanteziye teslim olmuş bulduğu ve bu süreç çerçevesinde cinsellik nite­
liğini oluşturduğu -belirli bir zamana sabitlenmekten ziyade, sürekli tek­
rara dayalı- an olarak kabul edilmektedir. " Narsisizm üzerine bkz. Sig­
mund Freud, " lnstincts" ( 1 9 1 6- 1 7), The Sıarıdard Edilioıı of the Conıplete
Psyclıological Works of Sigmund Freud. Volume 10: Jrııroducıory l..ecıures için­
de, çev. james Strachey ( Londra: Hogart, 1953-74), s. 227.

3. Bkz. Ed Cohen, "(R)evolutionary Scenes: The 8ody Politic and the Po­
litical Body in Henry M audsley's Nosology of 'Masturbatory lnsanity"',
Nineıeenıh Cenıury Contcxts 1 1 :2 ( 1 987), s. 1 84; Arthur N. Gilbert, "Mas•
turbation and lnsanity: Henry Maudsley and the ldeology of Sexual Rep­
ression" , Albion 1 2:3 ( 1 980).

4. Hugh Northcote, Clı ristianity and Sex Problenıs, gözden geçirilmiş 2.


baskı, (Philadelphia: F. A. Davis, 1 9 1 6), s. 35-36. F. A . Davis aynı za­
manda Havelock Ellis'i de Birleşik Devletler'de yayınlamıştır.

5. A. A. 8rill, Psyclıoaııalysis: lıs Tlıcorics arıd P.-actical Applicatiorı ( l>hila­


delphia: W. 8. Saunders, 1922), s. 146-47.

6. Genellikle çok daha fazla negatif yorumlanan bir gelişmenin bu iyicil


ve bence kavrayışlı değerlendirmesi için bkz. Harry Oosterhuis, Sıepclıild­
Krafft-Ebing. Psyclı iatry, arıd ılır Malı irıg of Sexual Jdeıı ıiıy ( Chi­
rcıı of Naıure:
cago: University of Chicago Press, 2000).

7. Schreber'in dünyasının iyi bir a nlatımı için bkz. William G. Niederland,


Tlıc Sclırebcr Case:Psyclıoaııalyıic Profile of a Paraııoid Persona l i ıy (Ncw
York: Quadrangle Books, 1 9741; Thomas Smith Clouston'ın, olağanüstü
bir çalışma olmayan Clinical l..fcıun:s on Mcıııal Diseases 'ın ın altıncı baskısı
( Philadelphia ve New York: Lea Bros., 1 904) yine de okur buluyordu.

8. Cyril 8ibby, Scx Educatioıı: A Guide Jor Parents, Traclıcrs , arıd Youılı Lc­
aders (New York: Emerson 8ooks, 1 946 1. Söz ettiği ve benim de göı a m ­
ğım kitabın en son baskısı şudur: John Thompson, Maıı aııd l lis Sexııa l Rc­
laıioııs, iııcludiııg clıi ldlıood, you ılı , rııaıılıood & nıa nit'd l ife . willı Llıc plıysi­
ology aııd ııaılıology of lıis reprodıı cıive orgaııs, 2 cilt, genişletilmiş yeniden
baskı ( South Cliff, Scarbourgh, l 1 892? ] ) . Bu, gcrçrktcn de gerici bir çalış­
madır; ancak sanıyorum Bibhy , bir müddet sonraki popüler taklitlere
atıfta hulunın a ktadır.
574 Tı·lı l\i$ilill Sı·lls

9. Sigmund Freud, "On the Grounds for Detaching a Particular Syndro­


me from Neurasthenia Under the Description 'Anxiety Neurosis' "
( 1 895), Conıpl ctc Works içinde, 3. cilt. Freud'un bu konudaki görüşleri,
Felix Gattel adlı bir öğrenci nin, Viyana Psikiyatri Hastanesi'nde, mastür·
basyonun aralarında ortak bir deneyim olduğunu gördüğü yüz hastayla
peş peşe yaptığı mülakatlar üzerinde temellenmişti. Bkz. Makari, " Betwe­
en Seduction and Libido", s. 643.

10. Sigmund Freud, "A Discussion of Masturbation: Concluding Re­


marks " ( 1 91 1 -1 9 1 3), Complı:ıe Worlu içinde 12. cilt. lngiliz editör James
Strachey, Hugo'nun romanının izinin sürülemediğini söyler.

1 1 . Dr. Pouillet, Essai mcdico-plıilosvphique su r /es Jormes, /es causes, les sig­
nes, l es constquenccs et le traitemenl de l 'onanisme ehe;: la fmıme (Paris: Adri­
en Delahaye, 1 876). Pouillet'nin kimliği konusunda tam bir bilgiye sahip
değilim; ama sonraki otuz yıl boyunca ondan sık sık alıntı yapılmıştır.

1 2. Bernard S. Talmey, Woman: A Treatise on the Normal and. Pathological


Emoti on s of feminine Love (1 904; New York: Practitioners' Publishing
Company, 1908), s. 1 1 27-35. New York'ta Mothers and Babies !Anne ve
Bebekler) Hastanesi'nde patolojist olan yazar, mastürbasyonu her iki cin­
siyet için de bir tür aşırı duyarlık biçimi olarak görmektedir; lwan Bloch,
Das Senallcbe n ımserer Zdı in sei ne n Be zieh u ngen zur modernen l<ultur (Ber­
lin, l 908 ), lngilizcede The Sena/ Life of Our Time in l ts Relaıions to Modem
Civi l i zation başlığıyla yayımlanmıştır (New York: Falstaff Press, 1 937), s.
422.

1 3. G. Stanley Hail, Life aııd Confes si ons of a Psyclıologist (New York: D.


Appleton and Co., 1 924), s. 1 3 2-34. Hail, yetişme çağıyla ilgilenen bir
psikolog olarak, kendi cinsel reşitliğe ulaşma sürecini okura aktarmayı
bir borç bildiğini söylemektedir. Tarnovski, muhtemelen, 1.a Fanıille
Syplı i l i li que eı sa desccııdance ; tıudc biologique'in (Clermont: Diax , 1 904)
yazarı Venyamin Mikayloviç Tarnovski'dir. Hail, kısacası, mastürbasyo­
nu irsi frengiyle aynı bağlamda mütalaa etmektedir.

14. G. Stanley Hail, Adolrscence: /ıs Psychology aııd tıs Rdations to Plıysi­
ology, Antlıropology, Soc iology Sex, Cıinıe, Re ligion and Education ( 1 904;
, ,

New York: D. Appleton, 1 924), cilt 1 , s. 432-53.

1 5 . John F. W. Meagher, A Study of Ma sı urbaı i on a ııd tlıe Psyclıosexsual Li­


fe, 3. baskı, yeniden gözden geçi ren Smith Ely Jelliffe ( Baltimore: W. Wo­
od, 1 936 ) . Jelliffe, uluslararası ölçekte tanınan bir biyolog ve öne mli üni­
versite ve lise ders kitaplarının yazarı ydı; Charles William Malchow, Tlıe
Sexua l lJfe: Enıbraciııg tlıe Natura/ Srxu al lı ııpıı l se (Mosby: St. Louis, 1 9 23),
s. 90-9 1 ; Charles Willianı Malchow, rlıc srxual life cıı ıbıuci ııg ı hc ııaturnl
scxua l i nıpul sc ıuırnıal s!'xual lıalıiıs arıd ı,,.ııpagaticııı ; ıogctlıı:r wiı lı se.\ual
,

plıysiıılogy aııd lıygirne, 7. bask ı ( St. Louis : Mosby, 1 9.1 1 ).


NıHlıır n�
. .

16. Tanışma için bkz. aşağıda dipnot 1 7. Bkz. Eli:zabeth Blıac:kwell, Tht
Hunıaıı Elenıe11t i11 Sex: Bei11g a Mı:dical Eııquiıy iııto theRtlatlotı of xxua/
Physiolog_v w Clı ıi st ia n Moraliıy (Londra: J. A. Churchill, 1885), s. 26-27.

1 7. Bu tartışma)'! dikkate almamı öneren ve bana çerçevesini anlatan,


Wellcome Library'den Leslie Hall'a şükranlarımı sunarım. Leslie Hail,
Stella Browne'ın biyografisi üzerinde çalışmaktadır. Bkz. Hali, "'I Have
Never Met the Normal Woman': Stella Browne and the Politiı;s of Wo­
manhood", Wometı's History Revitw 6:2 ( 1 996). Genel bir bakış için bkz.
Margaret Jackson, The Rtal Facıs oj LJfe: Ftnıinism and Po lit lcs of St.xuality,
c. 1850- 1940 ( Bristol , PA: Taylor and Francis, 1 994). Bu tartışma
1 9 12'nin ilk yarısı boyunca , frtcwoman'ın neredeyse her sayısında devam
etmiştir; ancak özellikle delilik sorunu için bkz. 1 1 Temmuz ve · l 8 Tem­
muz tarihli mektuplar bölümü.

1 8. Stopes Koleksiyonu, Wellcome Library, A 1 26, A 239, A 168.

1 9. Bloch, Sexua l Life of Our Time, s. 4 1 1 ; Alan R. Mootnick ve Elaine Ba­


ker, "Masturbation in Captive Hylobates (Gibbons)", Zoo Biolo8Y 13:4
( 1 994); F. B. M. de Waal'i a lıntılayan: Paul Abramson ve Steven Pinker­
ton, Wiıh Pleasure: Thoughıs 011 the Nature of Human Sexuality (New York:
Oxford University Press, 1 995), s. 25.

20. Elie Metchnikoff, The Nature of Man: Sıudi es in Opt inı i stic Philosophy,
yay. haz. P. Chalmers Mitchell ( Londra: William Heinemann; New York:
G. P. Putnam's Sons, 1 903), s. 95-99.

2 1 . Dar giysi karşıtı görüş, daha önce de karşılaştığımız Bernard Chris­


toph Faust tarafından, Wie der Gesch leclıstrieb der Mensclıcn iıı Orduııg zu
bıi ngeıı (Braunschweig, 1 79 1 ; giriş yazısı J. H. Campe) adlı eserle yaygın­
laştırılmıştı. Faust'un yaklaşımları, daha da popüler olan ve birçok baskı­
sı yapılan kitabı l lealdı Caıeclıisnı aracılığıyla Batı Avrupa'nın ve Birleşik
Devletler'in her tarafına ulaşmıştı. Bu yeni görüş konusunda döneme ait
genel bir anlatım için bkz. Havelock Ellis, 5tudits in ıhe Psyclıology of Sex,
3. baskı, (Philadelphia, F. A. Davis, 1920), cilt 1 , otoerotizm hakkındaki
bölümün tümünde konu üzerinde durulmakla birlikte, özellikle s. 1 6 1 -
277.

22. Ellis, Sıudics hı dır Psychology of Sex, cilt 1, s. 26 1 , 265-66, 274, 1 60-
286'nın çeşitli yerleri. Ellis'in altı ciltlik çalışması, 1897'de basılmaya baş­
lamıştır.

2 3 . Joncs, Fıcr Associaıions, s. 57 ve 2 1 9 .

24. Auguste Forel, The Scxual Questioıı: A Scicıııific, Psyclıological. Hygieııic ,

aııd Socilllogical Study, çev. C.


F. Marshall ( N ew York: Physicians and Sur­
gcoııs Book Co., 1 906), s. 228-34.
5 76 Tek li. ııililı 'irhs

25. H e nnann Rohleder, Die Masıurbatıon: F.ine Moııolıraplıie /ü r Ar::te uııd


PiJdagogen ( Berl in, 1 899).

26. Bkz. Oosterh uis, Strpclıi ldren ofNatu re, s. 70-7 1 , 1 3 1 -33 ve çeşi di yer ­
ler. Krafft Eb i ng'in vaka ra porlarının birçoğunda, mastürbasyon, tiksin­
-

dirici ve tehlikeli bır edim olarak ifade edilir; bkz. Psychopathia Sexuali s ,
7. baskı, çev. Charles Gi lbert Chaddock (Philadclphia: F. A. Davis,
1 908), s. 1 8 8-89.

27. Alıntı yaptığım çalışma: Johannes R utgers How to Aııain and Pracıice
,

ılıe ideal 5e.x Life, çev. Norman Ha ire (New York: Cadillac Publishing Co.,
1 940). Margaret Sanger, bir hekim, Hollanda Tıp Yıllı ğı nın editörü ve '

Esperanto da dahil olmak üzere tüm Avrupa dillerine çevrilmiş doğum


kontrol ü ne yonelik kitapla rın ve broşürlerin yazarı olan Rutgers'e büyük
hayranlık duymaktadır.

28. Resme yönelik, onun özellikle Schiele'nin kendini keşfetme sürecinde


yaşad ığı hadım edilme korkusu ve mastürbasyon kaynaklı suçluluk duy­
gusunun bir i fadesi olduğu biçimindeki değerlendirme Danielle Knafo'ya
aittir. Bu değerlend irmeye dair bir tartışma için bkz. Magdalena Dab­
rowski ve Rudol ph Leopold, Egon Schiele: Thc Leopold Collection, Virnna
(New York: M useu m of Modern Art, 1 9 97), s. 1 7; bkz. bu katalogdaki
Şekil 9. Bu, sanatçının çalışmalar ı arası ndaki tek mastürbasyon tasviri de­
ğildir ve ben onu, sanatçının konuya dair yaklaşımlarının (eğer gerçekten
bir yaklaşıma sahipse) karakteristik bir göstergesi olarak ele almıyorum.
Resim, bu türden bir isim taşımamakla birlikte, açıkça. kad ı nın gücü ve
kendine hakimiyeti üzerinedir. Yoksa !kadın) parmağıyla başka ne yap­
maktadır; bakışlarını başka neye yorabiliriz?

29. A.g.e. Şeki l 1 4 8, s. 3.14. Resim otoerotik tfüç hakkında gibi gözük­
,

mektedir, fakat, görüntü bu konuda oldukça direkttir. Yoksa [kadınl par­


mağıyla başka ne ya pmaktad ır ?

30. Deyim, Joyce McDougall'a a ittir ; bkz. McDougall, Theaıres of ıhe


Miııd:
lllusioıı a ııd Truılı on ılır Ps.vchoanal,yıic Sıagc ( l ondra: Frce Associati·
.

on Book, 1 98 6 ), s. 250.

3 1 . Mastürbasyonun ayartma ile l ibido teorisi arasında nası l k öpr ıi kur­


duğuna dai r bu orijinal ve bana göre doğru iddia, Makari tarafından,
" Between Seduction a nd Libido"da ona ya atılmıştır.

32. Bu ya kl a ş ı m iı;:in bkz. Richard Woll heim, .S igmurı d Frcud (New York:
V ik i ng, 1 9 7 1 ) s. 20.
,

33. Sigmund Freud, Studiı·s orı lfysırıia, Conıplcıe Worlıs iı;:inde, cilt 2, 111, s . .1.

34. rlıe Corı ıplı·ıc /.cıw s ııj Sigrrıuı ıd hrud ıo Wi llıdnr l'lit·ss, 1 887 - 1 904 , çcv.
ve yay. haz. . Je ffrey Md Son ( C anıbridge, M A : Bdkna p Prcss of H a rvard
.
Noılar 577

University Press, 1 985 ), s. 3 3 8 ve 390; Makari, " Between Seduction and


Libido", s. 654 'te ele alınmıştır.

35. Makari, " Between Seduction and Libido", s. 66 1 ; bunların tümü Do·
ra vakası kaynaklıdır; bkz. Fragnıeııts of aıı Aııalysis of a Case of Hysteıia,
Complete Worhs içi nde , 7. cilt.

36. Sigmund Freud, Gen e ra l Tlıcoıy of Neurosis, Conıpleıe Wo rhs içinde, cil t
16, s. 309.

37. Sigmund Freud, "Civilized' Sexual Morality and Modern Nervous Ill·
ness" ( 1 908), Co mplet e Works için de, cilt 9, s. 1 87. Burada Freud hala,
baskıların büyük oranda dışarıdan geldiğini düş ü nmektedir. Sonraları sü­
peregoya daha fazla vurgu yapacaktır. Her i ki durumda da mastürbas­
yon, yüceltme konusunda kritik bir alandır.

38. A.g.e., s. 1 87-89 ve 1 98-99; Si gm und Freud, "On the Universal Ten­
dency to Debasement in Love" , Complet t Works içinde, cilt 1 1 , s. 1 82 ve
"The Psychology of Love 1: A Spccial Typc of Object Choice Made hy
Men", Compleıe Works içinde, cilt 9, s. 1 72.

39. Sigmund Freud, Tlıree Essays on Sexualiıy ( 1905 ), Completc Works için­
de, cilt 7, s. 1 80-82, 1 89-90, 2 1 9-21 ve 234.

40. A. g e. ; New lnıroductory Lect u rts ( 1 932), Conıpleıe Wor hs cilt 22, s.
. ,

1 1 8 ve 1 28. Mastürbasyonun histeride, takıntı nevrozu ve diğer nevroz­


lardaki rolünün yanı sıra, Freud'un, çocukluk dönemi amnezisinin (bellek
yitimi) paradigmatik biçimi olan ve nevrotiklerdeki su çl u l uk duygusunun
neden bazı mastürbasyona yönelik faal iyetl ere dair anılarla bağlantılan­
dırıldığını açıklayan, çocukluk çağı mastürbasyonundan kaynaklı amnezi
hakkındaki anlatımının irdelenmesini at l ıyorum; zira bu, Freud'un klito­
risten vajinaya geçişi tanımlarken anlattığı meta psikolojik öyküde can alı­
cı bir nokta değildir. Bu konuda daha genel bir değer lendirme için kendi
makaleme bkz. bana ait .. Amor Vcncris, vel D u lcedo Appeletur", Zone .5:
Fragmen ı s for a Hisıory of ılır lfuman Body içinde, yay. haz. Michel Fehe r ,

Ramona Naddaf ve Nadia Tazi (New York: Zone Books, 1 989).

4 1 . La ura Hutton, Tlıe Sing/r Woıııan aııd / -kı Emoıiona/ Problcm.ı ( Lond ra :
Baillicrc, Tlndall and Cox, 1 937), s. 84-85.

42. Andrc Gren, 011 Pıiı·aır Madıı t'ss ( lo nd ra : Karnac Books, 1997), s.

1 32.

43. D. M. Dunlop vd frxtboolı oj Mcdical Treatmeııt, 2. baskı ( Edinburgh:


.•

E. and S. Livingston, 1 943 ). Bu modeli izleyen birtakım lngilizce ve Al­


manca d ers kitaplarını gözden geçi rdim; ancak Freud cu görüşlerin be­
'

nimsenmesi olgusunu tam olarak ortaya koyabil mek için daha geniş bi r
ara şt ı r m a gere kme ktedi r Su mu htemelen i nişli çı k ışlı bir geli şme süreci-
.
578 fr k K işi /ıfl .<;du

dir. Ö r nl>ğ in , saygın Oxford M edica l Publications ! Oxford Tıbbi Yay ı n ­


lar ı ] serisinde yer alan, Frcderick W. Pricc, yay. haz., A Ttxtboolı of tlıt
Pracıicc of Medicinc ( Londra: H enry Frowdc and Hodder, 1 926 ), s. 1 609-
1 O'da, b ize dili yeni ol sa bile eski moda g i bi görünenle -"jenital organlar­
dan oto-zehirlenme" - çağda ş olanın bir kombinasyonu söz konusudur:
Cinsel nedenler den önce başka neden ler in de d üşün ü l mesi gerek mesine
rağme n , psi k a n al iz çağdaş hastalıkların nedenlerini ortaya koymakta ba­
zen yar a rl ı olabilir. Bu seridek i diğer k ita pl arı n Dunlop'la daha da fazla
ortak no ktala rı bul unmaktadır. Örneğin, bkz. H enry A. Chri s tia n, Psychi·
at ıy for Practitioncrs (New York: Oxford University Press, 1 927), s. 140-
41.

44. O n dok uzun cu yüzyıl sonlarındaki metinlerine kadar geri gi den ve


1 920' 1er in sonlarına kadar devam eden bu eski y ak l aş ım için bkz. Arthur
Preuss, A Handboolı of Moral Tlıtology, 3. baskı ( 1 9 1 8 ; St. Louis ve Lond­
ra: Herder, 1 92 8 ), s. 73-77. Bu kitap, Anton Koch'un, bulabildiğim en es·
ki bas k ıs ı 1 905 tar ihl i olan Lchrbuch dtr Moraltheologie'sini temel almak­
tadır. Konuya yönelik bir tar ihçe ve "çağdaş ya kl aşım " için bkz. Charles
E. Curran, Conttmporary Problems in Moral Theology (Notre Dame, iN: Fi­
des Publishers, 1 970), s. 1 6 1 -76; kişiliğin entegrasyonu h ak k ında ki bö­
l ü m , s. 1 76'dadır; " e vlil i k te onanizm " , yani doğum k ontrolü üzerine bkz.
John C. Ford ve G era l d Kelly, Man-iage Qıustions (Westminster, MD:
Newman Press, 1 964 ), s. 259-6 1 ve 270-7 1 ; John C. Ford ve Gera l d
Kell y, Conıenıporary Moral Tlıeology (Westminster, MD: Newman Press,
1 95 8 ), s. 230 ve 233-39. Bunu, d i n adamlarının cinsellikle ilgili s o ru nla r­
daki uygula ma ları nda psikolojinin rolü konusunda etkileyici bir değer l e n­
dirme izler. Ahlaki pedagoj i üzerine bkz. Bernard H a r ing, Tht l..aw of
Clııisı, çev. Edwin G. Kaiser (Westminster, MD: Newman Press, 1 966), s.
304; Emie Zim belman , Hu marı Sexualiıy and F.vaııgrlical Chıisıians (Lan­
ham, M D : University Prcss o f America, 1 985), s. 306.

45. Bkz. Jose Pierre, yay. haz., /ııvtsligaıing 5ex: Su nea lisı Research, 1 928-
1 932, çev. Malcolm lmrie ( Londra: Verso, 1 994 ), s. 6-7, 22-23, 29, 33,
1 0] ve çeşi tl i yerler. Duchamp üzeri ne bkz. Amelia J ones, Posımodernisııı
and ılıc l:ıı-geııdtıiııg oj Marcel Dudıanıp (Canıhridge: Ca m br idgc Univcr­
siry Prcs s, 1994 ) , s . 1 96-98.

46. Bu ünlü umut sözci.ikleri , fouca ulr'nun •İnselli k tarihine yazdığı giri­
şin son paragrafındandır.

47. Joycc McDouga ll, Tlıcaırcs of ılıc Miııd: lllusioıı aııd Truılı on ılıt Psyclıo­
wıalyıic Stagr ( Londra: Frec Association Books, 1 986 ) , s. 2 50, a yr ıc a bkz.
s. 10 I; R . D. Hinselwood, A f)icıimıa ry (JJ kli ıu·aıı Tlıoug/ıı ( Londra: Frcc
As s oc a t ion Prcss, 1 99 1 , "masturbarion ph a n t a s i cs " 1 mastiirhasyon fante­
z i le ri ] maddesi; Helen Deutsc:h, Thr Ps_v clııılcıgv t)j Wonırıı (New York:
Grucn an<l Stratton, 1 944), cilt 1, s . 87. Deuısch avııı zamanda, masrür­
hasyonla b ağlantı l ı suçluluk du·ygusunun ü rcınew engel olabileceğini ve
Notlar 579

gebe kalmayı güçleştirebileceğini düşünmektedir. Bkz. a.g.e., cilt 2, s.


1 40.

48. Martha Shelley, " Lesbianism and the Women's Liberation Move­
ment", Barbara A. Crow, yay. h az. , Radical Feminisnı: A Documenıary Re­
ader (New York: New York University Press, 2000), 5. 307, ilkin 1 970'te
yayımlandı. Morton Hunt, 5exual Behavior iıı the 1 970s (New York: Play­
boy Press, 1 974), s. 100 ve 72.

49. "J." ve kitaplarının yayınlanma süreci üzerine bkz. Terry Garrity ve


John Garrity, Story of "}" (New York: William Morrow, 1 984) . Kitapla­
rın ilki ve uzak ara en önemlisi The Sensuous Woman; The First How-to Bo­
ok for the Female Wlıo Yeams ıo Be Ali Woman dır (New York: L. Stuart,
'

1 969).

50. Bunu açık hale getiren bir çalışma için, örneğin, bkz. Naomi McCor­
mick, Sexual Salvation: Affimıing Womcn's Scxııal Righ ts anıl Pleas u res (West­
port, CT: Praeger, 1 994).

5 1 . Anne Koedt, Tiıe Myt h of ılır Vagina! Orgasru, Radical feminism içinde,
s. 372 ve 377; ilkin 1 970'te yayımlanmıştır.

52. Lonnie Barbach, For tadı üıher: Shaıing Sexual lntimacy (Garden City,
NY: Anchor Books, 1 983), s. 1 84-85. 8etty Dodsorı, Liberaıing Masıurba­
lion: A Meditaıion on Self Love (New York: Bodysex Designs, 1974). Dod­
son, modellerini, en nihayetinde mastürbasyon yaparken poz vermeye
(bu, cinsel ilişki sırasında poz vermekten bile daha zordur) ve galeri sahi­
bini de bu resimleri sergilemeye ikna ettikten sonra şunları yazar: "Sosye­
tik bir Medison Avenuc galerisinde mastürbasyonun arınmasının vizyon­
larını görüyordu m . " Bu macera için bkz. s. 1 1 .

53. Seneca, Lttters ı o J.ucilius 23 4 : Michcl Foucoulı, Hisıory of Sexualiıy.


.

Tiıe Care of tlıe Self (New York: Pantheon, 1 986 ), s. 66-67'de alıntılanmış­
tır. Bu bağlantıya işaret ettiği için Michel Feher'e teşekkürlerimi sunarım.

54. Federation of Feminist Women's Health Ccnters [ Feminist Kadın Sağ­


lık Me rkezl er i Fe de rasy o n u ! , A New Vim of a Woman's Body: A Fu lly Illust­
rated Guidc, i lüstrasyon lar Suzanıı Gagc, fotoğraflar Sylvia Morales ( Wcst
Hollywood, CA: Feminist H calr h Prcss, 1 9 9 1 l .

5 5 . Rebecca Chalker, Tire Cliımul · ı ı uclı: Tire Secrrı Wcırld aı l'ou r Fingrrıips
(New York: Seven Stories Pr es s, 2000).

5 6 . Lezbiyen cinsel politikadaki bu an için bkz. Lillian Faderman, "Tile


Return of Butch and Femınc: A f>hcnomenon i n Lcsbian Sexualiıy of thc
1 980s and 1 990s'', )ııurııal ıif t lw l /isıoıy of -�exualit_v 2:4 (Nisan 1 992 ),
özellikle, es k iden On Ou r /ladıs'tc seks konusunda tavsiyelerde buluna n
köşe yazarı Susir Bri�h ı ' la yapı l an mülakat, s. 5 82. J 96 0' lara ait sıra d ı -
580 lrlı Kişilik Srlıs

şı, küçük ve bir psikoıerapisı tarafından yazılmış oldugıı iddia edilen bir
kitapta, yazarın hastalarında n yola çıkarak, kadınların pornografiden
tahrik olmadıkları düşüncesinin "komik" olduğu söylenmektedir: �'Şim­
diye kadar, tahrik olmayan bir kadınla karşılaşmadım." Görüştüğü ka­
dınların çoğunlukla lezbiyen olduğunu söylemesine karşın, sözünü ettiği
pornogra fi heteroseksüel karakterdedir. Bkz. Yvonne Johanet, l, Lesbian
(Norıh Hollywood, CA: Brandon House, 1 964), s. 34. Bu kitap, Duke
Üniversitesi Kütüpha nesi Cinsellik Koleksiyonıı'nun geniş çaplı lezbiyen
kurgu kitaplar koleksiyonu içinde yer almakta, birinci elden, gerçeğe uy­
gun bir a nlatım olarak o rtaya çıkmaktadır.

57. Bunun sadece meseleye yönelik atılan ilk adımlar olduğu açıktır. Her­
hangi bir kitapçıda, kadınları hedefleyen pek çok porno koleksiyonu bulu­
nabilir. Duke Cinsellik Kolleksiyonu'nda bulunan bütün On Dur Backs (Sır­
tımızda) sayılarını inceledim; ancak verdiğim örnekler Yaz 1984 sayısı, s.
23'ten ve Yaz 1987 sayısı, s. 1 2'dendir. Sado-mazohist kurgu çerçevesinde­
ki mastürbasyon sahnesi, Bahar 1988 sayısı, s. 35'ıe yer almaktadır.

58. Acconci'nin çalı'jmasını 1 970'1erin New York sanat dünyası bağla­


mında değerlendiren Tate Modern'deki etikette böyle yazmaktadır.

59. Acconci konusunda beni ilk uyaran kızım Hannah Laqueur'a teşek­
kür etmek istiyorum. Bkz. Lucy Soutter, "Community vs. Context in the
Reception of Elcanor Antin's Retrospective" , Chicago'da 28 Şubat·3
Mart 200 1 tarihleri arasında toplanan Seksen Dokuzuncu Kolej Sanat
Biri iği Konfora nsı' nda sunulmuştur, http://web. ukonl ine.co. ıı kin. para do
xa/200 1 panel4.htm. 2 1 Şubat 2001 tarihli mülakat, http://kunst.no/
kit200 1/Kate_Fow le/kate_fowle. html.

60. Annie Sprinkle'ın ana sayfası: http://gatesofheck.com/annie. "Erosp·


ritualist" ve erkek mastürbasyonu öğretmeni Joseph Kramer'le girdiği ya·
kın tarihli ortak çalışma bir i�ret olarak görülürse, daha manevi bir doğ·
rultuya yönelmekte olabilir. Olağanüstü kariyeri hakkındaki bir anlatım
için, kindisine ait ana sayfadaki linkleri takip ediniz ya da bkz. Annie
Sprinkle, Post-Porn Moderııist: My 25 l'f'ars as a Multimedia Wlıore, yeniden
gözden geçirilmiş baskı (San Fransisco: Cleis Press, 1 99 8 ) .

6 1 . Amclia Jones, "Sexual Politics: Feminist Sırategies, Feminist Conf·


licıs, Feminist Historics" , s . 32 ve Susan Kandcl , " Bcneath ıhe Gren Ve·
il: The Bodr in/of New Femi nist Art " , s. 1 9 1 - 192, Amelia Jones, yay.
haz., Stxual Politics: ]udy Clıicago's "Diıırr Party " in ffmiııisı Arı Histoı·y
( Berkclcy: Universiıy of California Prcss, 1 996t. Zoe Leonard'la yaptığı
1 3 Ocak 2002 tarihli, yayımlanmamış röportajı kullanmama ve kendisin·
den alıntı yapmama izin veren E.lizabeth Dungan'a �ükranlarımı sunarım.
Lconard'ın, bir dizi kadın cinsel organı fotoğrafını on sekizinci yüzyıl
portreleri arasına nasıl yerleştirdiği hakkında bi r fikir edinmek için bkz.
hııp://www.icca.ro/artclier/nrS/roJ<ana_marcocia .html.
Ncıılm .� H 1

62. B kz. Jean-Jacques Lebel, " Picasso's (Erotic) Gau", Picasso Eroııque
içinde, yay. haz. Jean Claid ( New York: Preste!, 200 1 ) , s. 67 ve çeşitli yer­
ler. Video filmini görmedim. Devasa Tate sergisi, Surrealisnı: Desi re Urıbo­
und'da yer alan birtakım resimler iddiayı desteklemektedir. Bkz. Surre­
ali:::nı: Desi rc Urıbound, yay. haz. Jenni fer M undy (Londra: Tate Publus­
hing Company, 2001 ). Ne yazık ki katalogda, Dali'nin, Georges Hug­
net'nin Onan'ının kapağı için çizdiği, suçluluk yüklü resmi yer almamak­
tadır.

63. Benglis üzerine okuduğum en güzel metin, Cherie Caswell'in kaleme


aldığı, 8 Aralık 1 993 tarihli, Profesör Anne Wagner'ın lisansüstü semine­
ri için yazılmış, yayımlanmamış tebliğdir. Caswell, çifte mastürbasyonu
ele almakta, ardından da konuya lacan'cı bir a çıklama getirmektedir.

64. John R. Burger, One-Handı:d Histories: The Eroto-Politics of Gay Malı: Vi­
deo Ponıography (New York: Haworth Press, 1995), s. x, 30 ve çeşitl i yer­
ler.

65. joanie Blank, yay. haz., Firsı Person Sexual (San Francisco: Down The­
re Press , 1 996).

66. Amy Scholder yay. haz. , fever: The Art of David Wojnarowicz (New
York: Rizzoli, 1 999), s. 7, 1 1 6- 1 7 ve çeşidi yerler. Richard Marshall, Ro­
bt'rı Mapplrthorpe (New York: W hi tney Museum, 1990), s. 66.

67. Aslında Elder, onun konuyu a levl endirdi ği dönemde kamuoyundaki


tartışmanın bir parçası olmamakla birlikte, mast ürbasyon tartışmasını
sarmalayan cehalet ve önya rgıyla ilgileniyordu. Bir on-line dergide yayım­
lanan ve "Mword" olarak adlandırılan bir mülakat/makalede, yaşlı bir
dostunun ondan çocuklara m astürbasyon hakkında bilgi vermesini istedi­
ğini söylediği a ktarılmaktadır. Bu bayan arkadaş, gençliğini, gizli edimle­
rinden dolayı kör olacağı kor kusuyla ıstırap içinde geçirmiş, fakat bir
karşılaştırma yapınca, kör lüğü n , bu işe son vermekten daha iyi bir seçe­
nek olduğuna karar vermişti. Elders, kendi direktifinin .. çocuk lara, be­
denleri ve seks konusunda gerçeğin", çoğu ki şinin korktuğu bir gerçeğin,
anlatılması olduğu yanıtını veriy o rd u . http://www.nerve.com/El­
der/mword. Bkz. Waslıingtorı Post, 12 Aralık 1994, s. A20; Wall Street }o­
u ma l, 1 2 Aralık 1 994; Ntw Yor� rinıes, 1 8 Aralık 1 994, s. 1 5 .

68. Bir özet için bkz . .. Masturbation i n Film" adlı site ve ba ğl an tı lı "The
lnternet Movie Database" adlı site. Barba rella, çılgın bilim adamının kul­
landığı orgazm makinesinden ha z alır (ve onu yakar); Anmikaıı Pasta­
sı'ndaki mübadil Çek öğrenci Nadia, filmdeki ana karakterlerin porno
dergi leri ne bakarak mastürbasyon yapar ve bundan herhangi bir utanç
d u yma z . Fakat genel olarak mastürbasyon, modern cinsellik ha kkı ndaki
konuşmalarda nadiren yer alan bir unsurdur: Sadece bir espri ni n alnna
saklanabilecek, en iyisi hiç konuşmadan, böylece rahatsız edici bir du-
582 frlr Kişilik Sdıs

rumla kar�ı karşıya ka l madan bir kenara bırakılması gereken bir konu.
Şayet kültürümüzde tabu olan bir konudan bahsedilecekse, bu, mastür­
basyon olabilir.

69.http://www. jackinworld.com.
DİZİN

A Beverland, Hadriaan, 204, 205


Bienville, D. T. de, 247, 305,
Addison, joseph, 324, 342, 372 306, 348, 383, 384, 385,
Aeskines, 1 1 0 398, 3 9 9, 400
Ainswonh, Henry, 143 Blackwell, Elizabeth, 44, 6.4,
Albertus, 1 00, 1 74 308, 437, 438
Ammcan Pft, 85, 489 Blodı, lwan, (,7, 432, 442
Ammi, Haham, 1 34 Blumenbach., Johann Friedrich,
Ancrtnt Rlwlt, 146 45
Aristoteles, 9, 94, 152, 238, Boerhaave, Hermann, 236
333, 3 8 1 , 394, 448 Bonapane, Ma rie, 72
Armstrong, John, 346, 347
Boswell, James, 34, 295
Augusrinus, Aziz, 140, 1 4 1 , Brueghel, 146
154, 1 71 , 260, 359, Buchan, A. P., 33, 248
372, 386 . Bu rchard, Worms'lu, 1 55, 1 63,
167
Burton, Robert, 192, 193
B Byrd, William, 111, 1 97

Baden-Powell, Lord, 42
Bakunin, Mihail, 60, 278 c
Barbach, Lonnie, 8 1 , 82, 472
Ba si leios Kaisareialı, 147
, Calvin, John, 142, 143, 1 62,
Baudelaire, Charles. 3 0 1 200
Baudouin, Pierre Antoine, 407 Campr, Joachi m Heinrich, 59,
Baynard, Edward, 89, 90 293, 3 1 3 , 314. 49 1
Beddoes, Thomas, 249, 379 Cannon, John, 209, 394, 395
Bekker, Balthasar, 8 9 Caprl, Richard, 201 , 202 203
,

Belinski, Vissarion, 60, 278 Carlile, R ich ard, 2511, 259


Bentha m , J ere my 273
, _ Carus, Cari Albert, 29
Bernardino, Sienalı, 1 55 C hambers Ephrai m , 27, 30,
,

Besant, Annie, 6 2 24]


584 rrlı Kişili• .Sdıs

Chaucer, Geoffrey, 1 1 6, 368 Ellis, Havelock, 36, 67, 68, 69,


.
Chicago, Judy, 4 1 5, 478, 479 70, 202, 423, 428, 433,
Cicero, 1 1 3 438, 442, 444 , 445 , 457
Coga n , Thomas, 9 8 , 224 Enc.vcloptdie, 8, 30, 31, 33, 49,
Colette, 368 54, 224, 233, 243, 244,
Comstock, Anthony, 44, 358 254, 277, 280, 328, 434,
Confessione mollitti , de, 182, 1 9 1 436
Cove, Mary, 308 Eronaııia, 25, 26, 243, 273, 297
Cıime of Onan, 25, 26, 297 Ettmü ller , Michael, 90
Crouch, Thomas, 1 9, 20
Cru ikshank , Isaac, 407
Cyclopaedia, 27, 243
F
D
Fal lopi us , 55
d'Outremont, Phillippe, 190 Fenichel, Otto , 349
Debreyne, Pierre Jean Corneille, Ferenczi, Sandor, 25 1
310 Fliess, Wilhelm, 72, 279, 300,
Defoe, Daniel, 1 , 203, 204, 287, 301
3 1 3, 343 Forel, Auguste, 307, 438, 445,
Delumeau, Jean, 209, 210 446, 447
Dickens, Charles, 63 Fowler, O. S., 41, 232
Diderot, Denis, 30, 218, 244, Fragonard, Jean-Honore, 407
388, 389, 392 Frank, Johan n Peter, 310
Ding Ling, 352 Freud, Sigmund, 4, 242, 279
Diogenes Laertius, 97 Friday, Nancy, 8 1 , 472
Diogenes, 96, 97, 98, 1 00, 120, Froissan, J ean , 359
215, 243, 249, 250, 335
Dodson, Betty, 79, 81, 471,
472, 473, 484
doğum kontrolü, 43, 44, 45, 46, G
8 1 , 139, 140, 1 74, 1 90,
1 9 1 , 199, 259, 309, 339, Galcnos, 8 8, 92, 94, 96, 97, 98,
366, 437, 44 1 , 448 99, 1 00, ı 02, 1 03, 1 92,
Dorat, Claude Joseph, 4 10 221, 223
Dougl a s , Mary, 353 Gallop , J ane, 356
Dryden, J ohn, 1 18 Garroway, Mrs. , 24 25,

Dugan, Alan, 84 Gerson, J ean de, 1 74, 1 82, 2 1 5


Durkhei�, Emile, 1 3 8 Gide, Andrc, 69
Dworkin, Andrea, 83 Giorgione , 361
Gordon, Duncan, 253
E Graham, James, 223
Graham, Sylvester, 42
Edgeworth, Maria , 344 Gregoi re, Allbe, 6 ı
Eldcrs, Jocelyn, 7, 486, 488 Gregorius, Papa, l 5 6, 17 5
Eliezer, Haham, 1 3 1 , 1 3 3, 1 35 Greuze, Jean-Baptiste, 407
Di::.iıı 585

H Knox, Vicesimus, 50
Koedt, Anne, 79, 470
Hail, G. Stanley, 48, 70, 227, Krafft-Ebing, Richard von, 70,
432 232, 299, 308, 309, 349,
Haller, Albrecht von, 33, 225, 433, 447
. Krassner, Paul, 84
236
Hammond, Anthony, 343
Harvey, William, 223
L
Helman, Isidore Stanislas, 4 1 1
Hesiodos, 109
laborde, jean Be nj ami n de, 412
Hippokrates, 88, 91, 220, 290
Iallemand, C . F., 214, 225
Hodson, james, 40
Lambcrt, Joseph, 190
Hoffman, Friedrich, 31, 224
Lawrcnce, D. H., 68, 69
Horatius, 34
Leadbeater, C. W., 62
Hufeland, Christoph Wilhelm,
Leo, IX., Papa, 1 71
246
Luther, Martin, 141
Hughes, George, 143, 144
Hume, David, 329, 330
Hunter, John, 250, 251 , 252, M
253
Hutcheson, Archibald, 342 MacKinnon, Catharine, 83,
Hunon, Laura, 78 307, 34 1
Hygtiana, 40 Mailer, Norman, 84
Malthus, Thomas, 45, 338, 339
Mandeville, Bemard, 98, 1 96,
1
288, 331
Manutius, Aldus, 360
lohannes Cassianus, 1 45, 153
Marcus Aurelius, 153
lrigaray, Luce, 73
Maric·Antoinette, 62
lsidore, Sevillalı, 223
Manen, john, 20, 2 1, 24, 39,
ltard, jean-Marc-Gaspard, 262
90, 93, 193, 1 98, 204,
luvenalis, 305, 381
238, 242, 293, 303, 307,
lbn Si na, 224
3 1 7, 321, 331, 373, 3 8 1 ,
395, 435, 483
J Martialis, 104, 107, 1 1 5, 1 1 7,
1 1 9, 1 92, 3 8 1
james, Robert, 30, 297 Masters William ve Johnson
Jerome, Aziz, 1 25, 1 39, 153, V irginia, 76
1 6 1, 1 62 Mathcr, Cotton, 27
Johnson, Jill, 77 McDougall, Joyce, 73
Melendy, Mary Ries, 266
K Menmct de Chambaud, Jcan
Jacques, 30, 243, 244
Kant, lmmanuel, 5.� Mctchnikoff, Elic, 66
Kapff, Sixt Kari, 264, 367 Millet, Katr, 84
Kel logg, J. H 42.• Montaignc, Michcl de, l Y2
Kleist, Heinrich von, 63 Montesqu iru, .l25
5 86 Trlı KiJililı S,/ts

Moravia. Alberto, 68 Rousseau, Jean-Jacques, 1, 12,


M u s oni us Rufus, 1 1 5 33, 36, 37, 38, 48, 53, 54,
s s, 272, 305, 352, 398,
N 419
Ruskin, john, 38
Nachmanides, 1 36, 144
Nearkos, 103 s
nemfomani, 305, 306, 308, 384,
395 Sa lunann, C. G., 5 1 , 52, 53, 54,
Nerciat, Andrea de, 4 1 5 233, 264
Nietzsche, Friedrich, 67, 3 1 0, Sanctorious, 2 1 9
333, 459 Sarganeck, Georg. 29
Sedgwick, Eve, 85
o Sdnfeld, 85, 279, 490
Shoner. Edward, 2 1 4
Onan, 4, 10, 26, 1 2 1 , 123, 149,
Sibly, frl·derick Anhıır, 241
152, 1 98, 296
Skvorec.:ky, j<>Kf, 367
Onania Exıı mined, 2 1 , 23, 304 sodomi, 3, 22, sa, 152, 167,
Onania, 2, 4, 5, 8, 9, 1 5-2 1 , 26, 1 72, 176, 1 89, 193, 275,
32, 89, ı s ı , 1 93, 243, 311
273, 289, 338, 380, 397, Solomon, Dr., 39, 48
398 Somtthlng Abouı Mary, 85, 490
Onanlsm, 4 , 1 8, 22, 26, 32, 37, Sorbon, Robert de, 190
43 Stehelin, Johann Rµdolph, 3 1
Ostervald, J. F., 1 93, 1 94 Stekel, Wilhelm, 73, 83, 340,
Ovidi u s, 1 16, 381 341, 435, 445, 446
Stopes, Marie, 280, 366, 394 ,
p 440, 441
Strindberg, August, 264, 265,
Paget, Sir J am es, 6 3 67
Parker, Henry, 25 , 194 Symon, Ely Başpiskoposu, 143
Pavlus, Macar, 171 Symonds, John Addington, 300
Pepys, Sam uel, 206, 207, 208,
393 T
Peter Damian, 1 67, 1 69, 176
Peter Lomlıard, 1 71 Taylor, Charles, 8
Pliny, 92 Taylor, Jeremy, 196, 3 1 6, 396
Pope, Alexander, 1 1 7 Ter Borch, Gerard, 402
Theodore, 159, 1 6 5
R Theodulf, Orleanslı, 1 60, 1 6 1,
162
Raimundo de Peii a fort, 156 Thomas de Cant impre, 179
Remhrandt, 402 Tissot, Samuel A.uguste David,
Reubens. Paul, 63 30
Romano, Giulio, .106, 36 1 Tiziano, .36 1
Rothos, M•ıthew, 22. 23, 24 •Tun1maso, Aquino'lu, 1 6 1, 162,
nı:ııı .� 117

1 72, 1 73, 1 74, 1 79, 182, y


219
Trewby, Arthur, 42 Yahudi geleneği ve mastürbasy­
Trosse, George, 1 95 on, 1 2 1 , 1 24, 1 58, 287
Trotter, Thomas, 276 Yahudiler, 28, 61, 1 09, 1 22,
142
Yosi, Hah a m, 1 35
u

Universal l..vd con, 29 z

adler, joJıann Heinrich, 29


v Zimmermann, Johann Georg,
35, 50, 230, 262, 264,
345, 4 1 9
Varenne, Paul, 4, 20
Venette, Nicolas, 2 1 , 227, 252
Verbitskaya, Anastasia, 233
Vidal. Gore, 69
Vogel, Samuel Gottlieb, 5 1
Voltaire, 35, 36, 2 1 7, 33 1

Wagner, Richa rd , 61
Walpole, Horace, 296
Wesley, John, H
Whitman, Walt, 1 2, 60, 485
Wollstonecraft, Mary, 5 1 , 301,
478
Wood-Allm, Mary, 301

You might also like