You are on page 1of 61

Samael Aun Weor

GNOSİS’E GİRİŞ
İLK BASKI: 1961

İçindekiler
Önsöz
Gnosis’e Giriş Birinci Seviye
Birinci Ders
Öfkenizi kontrol edebilmeniz için bir egzersiz

İkinci Ders
Düşüncenin Gücü
Zihinsel Güç
Zihin Konsantrasyonu
Karma Yasası
Uygun Koşullar
Egzersiz

Üçüncü Ders
Prana
Tattvaların Özellikleri
Egzersiz

Dördüncü Ders
Egzersiz
Egzersiz
Beşinci Ders
Para
Egzersiz
Altıncı Ders
Ayna Karşısında Egzersiz
Durugörü

Yedinci Ders
Egzersiz

Sekizinci Ders
Alkol Bağımlılığı
Alkol Bağımlısının Psikolojisi
Alkole Karşı Kampanya
Ev – Gerçek Eğitim Evde Başlar
Meditasyon ve Alkol Bağımlılığı
Alkol Larvaları
Osmoterapi
Tedavi
Egzersiz
Dokuzuncu Ders
Evrensel Bilinç
Hayal Gücü ve İrade
Zihinsel Eylem
Zihinsel Salgınlar
Zihinsel Sağlık
Kozmik Zihnin Kökeni
Egzersiz
Ek
Vejetaryen Beslenme

Önsöz
İki öğretim organı vardır: gözün öğretimi ve kalbin öğretimi. Dış
bilgi ve içsel bilgi, zihinsel ya da akademik bilgi ve bilinç ya da
deneyimsel bilgi vardır. Akademik ya da entelektüel bilgimiz bir
arada yaşamamıza ve geçimimizi sağlayabilmemize hizmet eder.
İçsel bilgi ve bilinç, ya da bilinçliliğimiz bizi çok önemli olan ilahi
bilgiye götürür. Çünkü bilen kişinin kendini tanıması gerekir.
Beş dış duyumuz, materyalistik adı verilen bilgiye sahip olmamızı
sağlarken, yedi iç duyumuz içsel ya da mistik bilgiyi edinmemize
izin verir. Bu duyular şunlardır: önsezi, durugörü, çok yönlülük*,
mistik kulak, sezgi, telepati ve geçmiş yaşamların anıları.
Organları ise şunlardır: epifiz bezi, hipofiz bezi (beyin bezleri),
tiroid bezi (Adem elması), kalp ve solar plexus ya da epigastrium
(karnın üstünde). Bunlar aracılığıyla yedi insan bedeni olduğunu
biliyoruz: fiziksel, yaşamsal, astral, zihinsel. Bunlar ay ve
protoplazmik dört günah bedenini oluştururken diğer üçü yani
iradenin bedeni, canın ve ruhun bedeni bilincin bilgisini
zenginleştirirler. Onu deneyimlediğimiz için canlı olan bu bilgiye
inançlı insanlar ve filozoflar ruh adını verirler.
Duyuları güçlendirerek bilgimizi geliştiririz. Kusurlarımızdan
feragat ettiğimizde duyularımızı geliştiririz.
Eğer yalancı ve hilebaz isek duyularımız da aynı şekilde yalancı ve
hilebaz olacaktır.
Bu öğretide habercilerimizi yani duyularımızı geliştirmek için
kusurlarımızı ortadan kaldırmalıyız.
Hiçbir şeyi algılamadığımız zamanın öncesinden görkemli yaşlılığa
kadar olan dönemi içeren Temel Eğitimi öğreten Bilişsel Öğretiyi
tanı dostum.

Julio Medina V.
Gnosis’e Giriş Birinci Seviye
Bu seviye, bilişsel felsefi çalışmalara veya dış bilgi seviyelerine
giriş seviyesidir. Tüm öğrencilerin bu seviyeyle başlaması ve
ardından birinci, ikinci, üçüncü vb. seviyeye devam etmesi doğal
olandır. Bunların içsel Bilişsel Seviyeler olmadığını aklımızdan
çıkarmamalıyız. Özgün seviyeler olan İçsel Bilişsel Seviyeler, onları
almış olan kişi tarafından açığa çıkarılamaz, bu yasaktır. Her kim,
“Şu kadar seviyem var, bu kadar inisiyasyonum var” diyorsa dürüst
değildir.
Eğer bir insan mühendis, avukat, doktor vb. olmak istiyorsa bir
hazırlık sürecinden geçmek zorundadır. Okula gitmeli ve çok
çalışmalıdır. Çalıştığı alanda iyi bir teorik altyapı kazandığında,
öğrendiği her şeyi uygulamaya başlayacaktır.
Mükemmellik uygulama ile birlikte gelir. Büyük bilgeler,
profesyoneller, bilim insanları vb. yalnızca çalışma alanlarıyla ilgili
teorik bilgiye sahip olmakla kalmadılar, aynı zamanda bilgilerini
uygulamaya koydular. Sadece teori, onu anlayan kişiye zihinsel bir
zevkten başka hiçbir şey sunamaz.
Bu dersleri inceleyin. Onları samimi motivasyonla, öğrenme
arzusuyla, yüksek bilgiyi anlama isteğiyle inceleyin. Ancak,
mükemmelliğe ulaşmak istiyorsanız öğrendiklerinizi uygulamanız
gerektiğini unutmayın.
Birinci Ders
Hayatta başarılı olmak gerekir. Eğer başarılı olmak istiyorsanız,
kendinize karşı dürüst olmakla başlamalısınız; hatalarınızı kabul
edin. Hatalarımızı fark ettiğimizde, onları düzeltme yolundayızdır.
Hatalarını düzelten kişi, mutlaka başarılı olur. Başarısızlıklarından
dolayı günlük olarak başkalarını suçlayan ve hatalarını asla kabul
etmeyen iş insanı başarılı olamaz. En büyük suçluların kendilerini
aziz olarak gördüğünü unutmayın. Bir hapishaneyi ziyaret edersek,
hiçbir suçlunun kendisini suçlu görmediğini teyit edebiliriz.
Neredeyse hepsi kendi kendine "Ben masumum" der. Aynı yanlışa
düşmeyin; hatalarınızı kabul etme cesaretine sahip olun. Bu şekilde
büyük sıkıntılardan kaçınabilirsiniz.
Hatalarını kabul eden herkes mutlu bir eve sahip olabilir. Hatalarını
tanıyan politikacı, bilim insanı, filozof, dindar vb. onları düzeltebilir
ve hayatta başarılı olabilir.
Hayatta başarılı olmak istiyorsanız kimseyi yargılamayın.
Başkalarını yargılayanlar zayıftır. Her an kendini yargılayan insan
ise bir devdir. Eleştiri işe yaramaz çünkü başkalarının gururuna
zarar verir ve kendini haklı çıkarmaya çalışan kurbanın direnişini
kışkırtır. Eleştiri, yaratıcısına karşı kaçınılmaz bir tepki yaratır.
Hayatta gerçekten başarılı olmak istiyorsanız, bu tavsiyeyi dinleyin:
kimseyi yargılamayın.
Kimseyi yargılamadan nasıl yaşayacağını bilen bir kişi, diğer
insanlara karşı direnç ya da tepkilere neden olmaz ve bu sayede bir
başarı ve gelişme atmosferi yaratır. Öte yandan, başkalarını
yargılayan kişinin birçok düşmanı vardır. İnsanların gurur ve kibirle
dolu olduğunu ve içlerinde bulunan bu kibrin onları eleştiren kişiye
yönelik bir tepkiye (hoşlanmama, nefret, vb.) neden olduğunu
hatırlamalıyız. Başkalarını düzeltmek isteyen kişinin kendini
düzeltmeye başlaması daha iyidir. Bu daha iyi sonuçlar getirir ve
daha az tehlikelidir.
Dünya nevrotik insanlarla doludur. Nevrotik insan, diğerlerinde
kusurlar bulur, dirençlidir ve dayanılmazdır. Nevrozun birçok
nedeni vardır: sabırsızlık, öfke, bencillik, böbürlenme vb.
Ruh ve beden arasında bir aracı vardır: sinir sistemi. Sinir
sisteminize iyi bakın. Sinir sisteminiz sizi tüketen bir şey tarafından
boğuluyorsa, bundan kaçınmak en iyisidir. Sıkı ama ölçülü çalışın.
Fazla çalışmanın aşırı yorgunluğa neden olduğunu unutmayın. Aşırı
yorgunluğa dikkat etmez, fazla mesai yapmaya devam ederseniz,
aşırı yorgunluk strese dönüşür. Stres hastalık haline geldiğinde
nevroza dönüşür. Nevroz riskinden kaçınmak için çalıştığımızda
dinlenme arası vermeliyiz.
Başarılı olmak isteyen her işveren nevroza düşmemeye dikkat
etmelidir. Nevrotik işveren herkesi eleştirir ve sonunda dayanılmaz
hale gelir. Nevrotik kişi sabırdan nefret eder ve işveren olarak
çalışanlarının celladı olur. Nevrotik ve yargılayıcı bir işveren altında
çalışmak zorunda olan insanlar, işlerinden ve işverenlerinden nefret
ederler. Hiçbir memnuniyetsiz çalışan mutlu bir şekilde çalışmaz.
İşletmeler çoğu zaman çalışanlarının memnun olmadığı ve bu
koşullar altında verimli çalışmadığı için başarısız olur.
Nevrotik işçi veya çalışan tepkisel olur ve sonuç olarak işten
çıkarılır.
Her nevrotik işçi, işverenlerini eleştirme fırsatı arar. Her işveren
gururlu ve kibirlidir ve çalışanları onu eleştirdiğinde aşağılanmış
hissedeceği açıktır. İşverenini eleştirerek yaşayan bir çalışan
sonunda işini kaybeder.
Sinir sisteminize iyi bakın. Ölçülü çalışın. Sağlıklı zevklere sahip
olun. Kimseyi yargılamayın. İnsanların içindeki iyiliği görmeye
çalışın.
Öfkenizi kontrol edebilmeniz için bir egzersiz
Sinirli veya öfkeli misiniz? Huzursuz musunuz? Biraz düşünün,
öfkenin ülsere neden olduğunu unutmayın. Nefes alarak öfkenizi
kontrol edin: yaşam dolu havayı yavaşça soluyun (ağızdan nefes
almayın, ağzınızı kapalı tutarak burnunuzdan nefes alın) ve
içinizden sayın 1-2-3-4-5-6. Yine içinizden altıya kadar sayarak
nefesinizi tutun. Şimdi içinizden altıya kadar sayarak çok yavaş
şekilde ağzınızdan nefes verin. Bu egzersizi öfkeniz yatışana kadar
tekrarlayın.
Barış sizinle olsun!
İkinci Ders
Büyük bir yazar, insanın hayatta sekiz önemli şeye ihtiyacı olduğu
sonucuna vardı: sağlık ve hayatın idâmesi, yiyecek, uyku, para ve
parayla satın aldığımız her şey, ölümün ötesinde yaşam, cinsel
tatmin, çocuklarının refahı ve önemli hissetme duygusu. Bu sekiz
şeyi üçe düşürebiliriz:
 Sağlık
 Para
 Sevgi
Bu üç şeyi gerçekten elde etmek istiyorsanız, bu derslerde
öğrettiğimiz her şeyi incelemeniz ve uygulamanız gerekmektedir.
Size başarının yolunu göstereceğiz.

Düşüncenin Gücü
Elektrik ve dinamitten çok daha büyük bir kuvvet olduğunu
bilmeniz gerekir: aklın gücü. Bir arkadaşınızı veya akrabanızı vb.
düşündüğünüzde, beyninizden zihinsel dalgalar yayılır. Bu dalgalar
tıpkı radyo dalgaları gibidir. Bu dalgalar uzayda yolculuk eder ve
düşündüğünüz kişinin zihnine ulaşır. Bilim insanları zihnin gücü ile
ilgili deneyler yapmaya başladılar bile. Yakında, her bireyin zihinsel
gücünün ölçülebileceği bir alet icat edilecek. Gelecekte, optik bilimi
daha da gelişecek ve daha sonra insan beyninin yaydığı zihinsel
gücü görmemizi ve ölçmemizi sağlayacak bir araç olan fotonometre
icat edilecek.
Her insanın bir zihni olduğu gibi, tüm evrenin de bir zihni olduğunu
bilmelisiniz. İnsan aklı ve kozmik akıl vardır. Dünya konsantre bir
zihindir. Tüm evren konsantre bir zihindir. Kozmik zihinsel dalgalar
sonsuz alana nüfuz eder.
Bir ev inşa edecek olan bir mimarın yaptığı ilk şey işini zihinsel
olarak yaratmaktır. Onu zihninde inşa eder, tasarıma yansıtır ve
sonunda onu materyale dönüştürür. Dolayısıyla her şey, her bina
önce zihinde var olmuştur. Hiçbir şey daha önce zihin dünyasında
var olmadan yaşadığımız fiziksel veya maddi dünyada var olamaz.
Zihni hassas ve büyük bir güçle nasıl konsantre edeceğinizi ve
ortaya koyacağınızı öğrenmeniz gerekir. Zihninize odaklanmanın
belirli bir nesneye odaklanmak anlamına geldiğini bilmeniz
önemlidir. Uzaktaki bir arkadaşınıza odaklandığınızda ve o
arkadaşınıza yoğunlaştığınızda, beyninizin arkadaşınızın beynine
kaçınılmaz olarak ulaşacak güçlü zihinsel dalgalar yaydığından
emin olabilirsiniz. Önemli olan gerçekten konsantre olmaktır. Başka
hiçbir düşüncenin dikkatinizi dağıtmaması çok önemlidir. Zihninizi
nasıl odaklayacağınızı öğrenmelisiniz.
Bu dersleri inceleyince hayatta başarılı olmak ve sağlık, para ve
sevgiye sahip olmak isteyeceğinize inanıyoruz. Biraz düşünün:
zihinsel gücü nasıl kullanacağınızı öğrenin. Düşüncenin gücünü
kullanmayı öğrenen kişi, yetenekli bir okçunun elinden çıkan okun
hedefine ulaştığı gibi, mutlak bir kesinlikle başarıya doğru ilerler.
Unutmayın ki dünya, zihnin bir ürünüdür. Siz, zihniniz nedeniyle
olduğunuz şeysiniz. Zihinsel gücü kullanarak kendinizi tamamen
değiştirebilirsiniz. Yoksullar ve mutsuzlar böyledir çünkü öyle
olmak isterler; akıllarıyla kendilerini yoksulluk ve mutsuzluk içinde
tutarlar. Zenginler ve güçlüler böyledir çünkü bunu akıllarıyla
yapmışlardır. Her insan aklının gücüyle olmak istediği şeydir. Her
insan, kozmik akıl dünyasına ne olduğunu ve ne olmak istediğini
yansıtır. Zihnin yansımaları fiziksel dünyada belirginleşir ve sonra
fiziksel dünyada zengin ya da fakir, mutlu ya da mutsuz hayatımız
olur.
Her şey, belirginleşmiş bu tür zihinsel yansımalara bağlıdır. Bulutun
yoğunlaştıkça suya dönüşmesi ve suyun donup buz haline gelmesi
gibi, zihinsel enerji de böyle işler: önce bulutlar (planlar), sonra su
(koşullar, planın gelişimi) ve son olarak katı buz (plan somut
olaylara veya şeylere dönüşür). Plan doğru ve yeterli güçle yapılırsa,
olayların ve koşulların eylemleri veya akışı harikaysa, sonuç zafer
olacaktır. Bir planın mükemmel bir şekilde ortaya konması bir
zaferdir.
Bir projenin başarılı olması için üç etmen mevcuttur:
 Zihinsel Güç
 Uygun Koşullar
 Zeka

Zihinsel Güç
Zihinsel güç olmadan bir planın (ticari vb.) gerçekleşmesini
sağlamak imkansızdır. Öğrencilerimizin zihinsel gücü nasıl
kullanacaklarını bilmeleri çok önemlidir. Ancak öğrenci önce
fiziksel bedenini nasıl gevşeteceğini öğrenmelidir. Zihnin
mükemmel konsantrasyonunu sağlamak için bedeni nasıl
gevşeteceğinizi bilmeniz gerekir. Rahat bir sandalyede otururken
veya ceset duruşunda yatarken (topuklarımız yan yana, kollarımız
gövdemize yakın vb.) bedeni rahatlatabiliriz. Bu iki pozisyondan
ikincisi (ceset duruşu) en iyisidir.
Bacaklarınızın çok ince olduğunu ve içlerinden bir grup cücenin
kaçtığını hayal edin. Baldırlarınızın küçük, oyuncu cücelerle dolu
olduğunu ve bunların tek tek kaçtığını ve kaçarken de kaslarınızın
esnek ve elastik hale geldiğini hayal edin. Aynı egzersizi dizlerinize
uygulayarak devam edin. Daha sonra sırasıyla uyluk, cinsel organ,
karın, kalp, boyun, yüz ve baş kaslarıyla devam edin. Bu küçük
cücelerin vücudun bu bölümlerinin her birini terk ederek kasları
tamamen gevşeterek bıraktığını hayal edin.

Zihin Konsantrasyonu
Vücut tamamen rahatladığında, zihinsel konsantrasyon kolay ve
basit hale gelir. Aklınızdaki işe konsantre olun. Bütün işi, bu işle
ilişkili insanları hayal edin. Bu insanlarla özdeşleşin. Onlarmışsınız
gibi konuşun, bu insanların ne söylemesini istediğinizi içinizden
söyleyin. Kendinizi unutun ve insan kişiliğinizi bu insanlarınkiyle
değiştirin, onların nasıl hareket etmesini istiyorsanız öyle davranın.
Böylece, uzayda seyahat edecek ve bu işe dahil olan kişilerin
beyinlerine ulaşacak güçlü zihinsel dalgalar yaratacaksınız.
Konsantrasyon mükemmelse başarı kaçınılmaz olacaktır.

Karma Yasası
Bu yasa Doğu'da yaygın olarak bilinmektedir. Dünyanın dört bir
yanındaki milyonlarca insan onu tanımaktadır çünkü bu yasa
evrenseldir. Bu yasa tüm evrende işler. Zihnin gücünü kötüye
kullanırsanız, Karma Yasası peşinize düşer ve korkunç bir şekilde
cezalandırılırsınız. Zihinsel enerji Tanrı'nın bir armağanıdır ve iyi
amaçlarla ve iyi niyetlerle kullanılmalıdır. Yoksulların mali
durumlarını iyileştirmeleri doğrudur, ancak zihinsel gücü
başkalarına zarar vermek için kullanmak doğru değildir. Bir planı
uygulamak için herhangi bir zihinsel egzersiz yapmadan önce,
düşünün ve meditasyon yapın. Zihinsel gücü başkalarına zarar
vermek için kullanırsanız, ki bunu yapmamak daha iyidir, Kozmik
Adalet’in intikam ışını mutlaka peşinize düşecektir.

Uygun Koşullar
Düşünce ve eylem her zaman bir arada olmalı, tamamen
birleşmelidir. Uygulama ancak koşullar uygun olduğunda
mümkündür. İşiniz için uygun koşulları nasıl yaratacağınızı öğrenin.
Büyük psikolog Freud, bir insanın hayatta yaptığı her şeyin iki temel
nedeni olduğunu söylemiştir: (1) cinsel dürtü, (2) önemli olma
arzusu. Herkes cinsel dürtü ile motive olur. Herkes takdir edilmek
ister. Kimse nefret edilmek istemez. İşinizin gerçekleşmesi için iyi
koşullarla çevrili olmak ve dostlarınızın iyi niteliklerini tanımak
istiyorsanız, kimsenin gururuyla oynamayın. Kimseden nefret
etmeyin. Her insanı işinde, ofisinde veya mesleğinde
cesaretlendirmek gerekir. Takdir ve cesaretlendirmeyle,
çevremizdeki tüm insanlarda heyecan uyandırabiliriz. Dalkavukluğa
kaçmadan diğer insanlara akıllıca övgü düzmeyi öğrenin. İnsanlar
takdir ile kendilerini güvende hissederler. Makul olun, kimseyi
eleştirmeyin. Bu, projenizin gerçekleşmesi için uygun bir atmosfer
yaratacaktır. Dostlarımızın niteliklerinin dürüstçe takdir edilmesi,
başarının en büyük sırlarından biridir.
Sürekli kendimiz hakkında konuşma alışkanlığından vazgeçmeliyiz.
Sözlerimizi dostumuzun iyi niteliklerini güçlendirmek ve teşvik
etmek için kullanmak önemlidir. Gnostik öğrenci, kendinden
bahsetme ve nerede olursa olsun hayatının hikayesini anlatma
konusundaki kötü alışkanlığından vazgeçmelidir. Sadece kendinden
bahseden kişi hoşgörüsüzleşir. Başka insanlar onların canını
sıktığından bu tür insanlar sıkıntıya düşerler.
Asla "ben" demeyin. Her zaman "biz" deyin. "Biz" kelimesi daha
kozmik güce sahiptir. "Ben" kelimesi bencildir ve bizimle temasa
geçen herkesi yorar. "Ben" bencildir. "Ben" çözülmelidir. "Ben",
çatışmaların ve sorunların yaratıcısıdır. Her zaman tekrarlayın: "biz,
biz, biz ...".
Her sabah yataktan kalkmadan önce güç ve enerji ile şunu söyleyin:
"Biz güçlüyüz. Biz zenginiz. Şans ve uyum doluyuz. OM, OM, OM.
" Bu basit duayı okuyun ve her şeyde başarılı olduğunuzu
göreceksiniz. Bu duaya büyük bir bağlılık gösterin. İnançlı olun.

Egzersiz
Odanızın tavanına bir parça ipek iplik asın. İpliğin ucuna da bir iğne
bağlayın.
İğneye konsantre olun ve onu zihin gücüyle hareket ettirmeye
çalışın.
Zihinsel dalgalar geliştikçe bu iğneyi hareket ettirebilir. Bu egzersizi
her gün on dakika uygulayın. Başlarda ipliğin ucundaki iğne hareket
etmeyecektir. Zamanla iğnenin güçlü bir şekilde sallandığını ve
hareket ettiğini göreceksiniz. Bu egzersiz zihinsel gücü geliştirmek
içindir. Zihinsel dalgaların uzayda dolaştığını ve bir beyinden
diğerine gittiğini unutmayın.
Barış sizinle olsun!
Üçüncü Ders
Büyük avukat Jose M. Seseras şunları söylemiştir:
Şans ya da talihsizlik, başarı ya da başarısızlık yoktur; her şey bir
eter titreşimidir.
Tattva'yı kullanmayı öğrenerek, kişi hayattaki tüm sorunlarını
olumlu bir şekilde çözebilir. Para kazanmak için doğru ve net bir
sisteme ihtiyacınız var; bilimsel bir sistem asla başarısız olmaz.
Tüm planlarınızı (ticari vb.) gerçekleştirebilmeniz için uygun
koşullardan yararlanmanız gerekir.
Unutmayın: Tattva, eterin bir titreşimidir. İçinde bulunduğumuz
radyo, televizyon ve füzeler çağında, eterin titreşimini inkar etmek
anlamsızdır. Büyük bir bilge şöyle söylemiştir:
Yaşam radyasyondan doğar, radyasyonla sürdürülür ve herhangi
bir titreşim dengesizliği tarafından bastırılır.
Başarma hakkına sahipsiniz. Ruh maddeye hakim olmalıdır.
Yoksulluğu ve sefaleti kabul edemeyiz. Unutmayın ki sefalet,
başarısız ruhların bir özelliğidir. Ruh maddeye hükmettiğinde, sonuç
ışık, ihtişam ve ekonomik, sosyal ve ruhsal başarı olur.
Evrensel Titreşim Yasasını bilmeniz gereklidir. Tattva'nın çalışması
çok önemlidir. Bir Tattva (bu Hintçe bir terimdir) eterin bir
titreşimidir. Bilim insanları, eterin var olmadığını ve gerçekte var
olan tek şeyin manyetik alan olduğunu söylüyorlar. Maddenin var
olmadığını ve sadece enerjinin gerçek olduğunu da söyleyebiliriz.
Bu yalnızca bir terim meselesidir. Manyetik alan eterdir.
Her şey eterden gelir; her şey etere geri döner.
Büyük İngiliz bilim insanı Sör Oliver Lodge şunları söylemiştir:
Dengesinin çeşitli modifikasyonları yoluyla, ışıktan gezegenlerin
korkunç kütlelerine kadar evrenin tüm fenomenlerine izin veren
eterdir.
Prana
Prana kozmik enerjidir. Prana titreşim, elektriksel hareket, ışık ve
ısı, evrensel manyetizm ve yaşamdır. Prana, her insanda ve her
güneşte nabız gibi atan hayattır. Prana, eterin hayatıdır. Büyük
Yaşam, diğer bir deyişle Prana, çok ilahi, yoğun mavi bir maddeye
dönüşür. Bu maddenin adı Akaşa'dır. Akaşa, tüm sonsuz alanı
dolduran ve değiştirildiğinde etere dönüşen harika bir maddedir.
Eterin değiştirildiğinde Tattva dediğimiz şey haline geldiğini bilmek
oldukça ilginçtir.
Eterin (Tattvaların) titreşimlerinin incelenmesi kesinlikle gereklidir.
İşin, sevginin, sağlığın vb. kozmik titreşimler tarafından kontrol
edildiğini unutmayın. Yaşamın titreşim yasalarını ve Tattvaları
bilirseniz, çok para kazanabilirsiniz. Tek başına paranın iyi ya da
kötü olmadığını unutmayın; hepsi onu nasıl kullandığımıza bağlıdır.
İyilik için kullanırsanız iyi, kötülük için kullanırsanız kötüdür. Çok
para kazanın ve bunu insanlığın iyiliği için kullanın.
Hayatta başarılı olmak için nasıl kullanılacağını öğrenmeniz gereken
yedi Tattva var. Hiçbir Gnostik öğrenci yoksulluk ve sefalet içinde
yaşamamalıdır. Yedi Tattva'nın adını bilmeniz çok önemlidir. Bu
isimler Sanskritçe terimlerdir. Bu isimleri öğrenmek biraz zor
olabilir, ancak hayatta başarılı olmak için çalışmanın değerli
olduğunu unutmayın.
Tattvaların İsimleri:
 Akaşa eterin kaynağıdır.
 Vayu, havanın eterik kaynağıdır.
 Tehas, ateşin eterik kaynağıdır.
 Pritvi, toprağın eterik kaynağıdır.
 Apas, suyun eterik kaynağıdır.
Şafak zamanı titreşen ve içsel meditasyon için (Ecstasy veya
Samadhi onlar aracılığıyla elde edilir) harika olan Adi ve Samadhi
adında iki gizli Tattva vardır. Sadece ileri seviyedeki öğrenciler için
yararlı olduklarından bu Tattvaların üzerinde şimdilik
durmayacağız.

Tattva Zamanlaması
Tattvaların titreşimi gündoğumunda başlar. Her Tattva, iki saatlik
bir süre içinde yirmi dört dakika titreşir. Titreşen ilk Tattva
Akaşadır, ardından Vayu, Tehas, Pritvi ve Apas gelir. İki saat sonra
Akaşa ve Tattvalar aynı sırayla titreşirler. Tattvalar gece gündüz
titreşir.
Gün doğumunun saatini bilmemiz gerekiyor. Bucheli Astroloji
Gazetesi, her Latin Amerika ülkesinde güneşin doğuş zamanını
bildiren takvimlerden biridir. Ayrıca, bazı günlük gazeteler
(özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde) ve dergiler gün
doğumunun saatini bildiriyor. Galvan Günlüğü de bu amaç için
iyidir. Bucheli American Journal'ı (İspanyolca) edinmek isteyen
herkes aşağıdaki adresten talep edebilir: Elly de Buchelli, Casilla
1880, Santiago de Chile, S.A.
Tattvaların Özellikleri
Αkaşa
Akaşa, özellikle meditasyon için iyidir. Bu saatlerde bol bol dua
etmenizi tavsiye ederiz. Bu saatlerde iş veya aşk ilişkilerinden
kaçının çünkü bunlar mutlaka başarısız olacaktır. Bu Tattva, çok
ciddi hatalar yapmamıza neden olur. Bu dönemde çalışıyorsanız çok
dikkatli olmalısınız (sanatçılar Akaşa zamanı çalışmaktan
kaçınmalıdır). Akaşa'da başlayan her şey başarısız olacaktır. Akaşa,
ölümün Tattvasıdır.

Vayu
Hız ve hareketle ilgili her şey, havanın elementi olan Vayu'ya
karşılık gelir. Rüzgarlar, hava, havadan navigasyon vb. Vayu ile
ilgilidir. Bu dönemde insanlar arkadaşları hakkında kötü
konuşmaktan, yalan söylemekten, hırsızlık yapmaktan vb.
hoşlanırlar. Genellikle uçak kazaları bu dönemde olur. İntiharlar bu
dönemde ortaya çıkar. Evliliğiniz kısa olacağı için bu zamanda
evlenmemenizi tavsiye ederiz. Vayu'da her türlü basit ve hızlı işler
çok iyidir, ancak karmaşık ve uzun vadeli işler başarısızlıkla
sonuçlanır. Bu Tattva zihinsel çalışmamızı yapmak için oldukça
uygundur. Büyük yogiler bu Tattva'yı zihinsel olarak manipüle eder
ve havada gezinmek istediklerinde onu akıllıca kullanırlar.
Tehas
Tehas sıcaktır çünkü ateşin elementidir. Tehas'ın aktif olduğu
dönemde daha fazla ısı hissederiz. Tehas'ta soğuk suda
yüzebilirsiniz ve asla üşütmezsiniz. Tehas'ta kimseyle tartışmayın
çünkü sonuçları ciddi olabilir. Tehas zamanını sıkı çalışmak için
kullanmalısınız. Tehas'ta evlenmeyin çünkü partnerinizle sürekli
kavga edersiniz. En korkunç patlamalar ve kazalar, Tehas Tattvası
döneminde meydana gelir.

Pritvi
Bu, hayattaki başarının Tattvasıdır. İşlerinizin başarılı olmasını
istiyorsanız, bunu Pritvi'de yapın. Sağlıklı olmak istiyorsanız Pritvi
zamanında yiyip içebilirsiniz. Pritvi'de gerçekleşen düğünler ömür
boyu mutlu sürer. Pritvi'de gerçekleşen her toplantı, ders, çalışma
veya randevu başarıyla sonuçlanacaktır. Pritvi aşktır, merhamettir,
iyiliktir.

Apas
Apas suyun elementidir ve Tehas'ın (ateş) zıttıdır. Bu Tattva, mal
satın almak ve çalışmak için harikadır. Ve bu Tattva'dan nasıl
yararlanacağınızı bilirseniz çok para kazanabilirsiniz. Apas'ta
piyango bileti satın alın. Apas'ta deniz yolculuğu iyidir. Apas'ta
başlayan yağmurlar uzun süre devam etme eğilimindedir ve
kuvvetlidir. Apas Tattvası toplayarak ve çekerek çalışır.
Tattvalar tarafından yönlendirilmek için gün doğumunun tam saatini
bilmeniz gerektiğini unutmayın. Her zaman iyi bir saatiniz olsun ve
gündelik hayatta Tattvalardan yararlanın.

Egzersiz
Dirsekleriniz masanın üzerinde olacak şekilde doğuya bakan bir
masaya oturun ve şunları yapın:
Başparmaklarınızı kulaklarınıza koyun. Gözlerinizi işaret
parmaklarınızla, burun deliklerinizi orta parmaklarınızla ve
dudaklarınızı ise yüzük ve serçe parmaklarınızla kapatın.
Yirmiye kadar sayarak yavaşça nefes alın. Tekrar yirmiye kadar
sayarak yavaşça nefes verin. Nefes almak ve nefes vermek için orta
parmaklarınızı burun deliklerinizden çıkarın. Ama nefesinizi
tuttuğunuz sürece orta parmaklarınızla burun deliklerinizi sıkıca
kapalı tutmalısınız. Nefesinizi tutarken Tattvaları Üçüncü Göz ile
görmeye çalışın. Üçüncü Göz, iki kaş arasında yer alır. İlk başta
hiçbir şey görmeyeceksiniz, ancak bir süre sonra onları görebilecek
ve renklerinden tanıyabileceksiniz. Akaşa siyahtır ve gezegeni
Satürn'dür. Vayu yeşil-mavidir ve onun gezegeni ise Merkür’dür.
Tehas ateş kadar kırmızıdır ve gezegeni Mars'tır. Pritvi altın sarısıdır
ve gezegeni Güneş'tir, ayrıca Jüpiter'den de etkilenmiştir. Apas
beyazdır ve gezegenleri Venüs ve Ay’dır.
Barış sizinle olsun!
Dördüncü Ders
Hayatta başarılı olabilmek için insan balıkçısı gibi olmak gerekir.
İsa peygamber öğrencilerini fakir balıkçılar arasından seçmişti.
İnsan balıkçısı olmak için balık tutmayı bırakmak zorunda kaldılar.
Başarıya, güce ve zafere ulaşmak ister misiniz? Şu tavsiyeyi
dinleyin: “Oltaya balığın yutacağı yemi koyun”.
Başkalarıyla sizi ilgilendiren şeyler hakkında konuşmayın. İş sizin
işiniz. Ne yazık ki, insan bencildir ve yalnızca onu ilgilendiren
şeyleri bilmek ister. Arkadaşlarınızla istedikleri ve sevdikleri şeyler
hakkında konuşursanız, onları olumlu yönde etkileyerek ihtiyacınız
olan her şeyi elde edebilirsiniz.
Karşı tarafı görmeyi öğrenmeli ve onun çatışmalarını çözmesine
yardım etmeliyiz; bu şekilde kendi sorunlarımızı da çözeriz. Fedakar
ve cömert bir kişi olun. Başkalarına tavsiyelerinizle yardım edin ve
durumlarını anlamak için elinizden geleni yapın. Böylece bolca
balık tutabilirsiniz. Mutluluk ve başarıya giden yoldaki ilk adımları
dostlarımızı anlamaya başladığımızda atarız.
Zihnin işlevlerini incelemek ve anlamak gerekir. Zihinsel
mekanizmayı tanıyan herkes onu kontrol edebilir.
Bugüne kadar zihinsel güç hakkında çok şey söylendi ve zihnin
nasıl konsantre edileceğini öğreten birçok okul açıldı. Hiçbir zeki
insan düşüncenin gücünü inkar edemez. Bu kuvvet, bir beyinden
diğerine giden radyoaktif formlardan ve dalgalardan oluşur. Bu
harika gücü geliştirmeliyiz. Ancak bu noktada şunu hatırlamak
gerekir, hayatta başarılı olmak istiyorsak düşünce ve eylemi akıllıca
birleştirmeliyiz. Zihinsel konsantrasyon, onu akıllıca eylemlerle
birleştirdiğimizde mucizevidir.
Zihinsel güç, samimiyet ve gerçeğe dayandığında harikalar yaratır.
Dostlarınızı aldatmaya kalkmayın. İnsanları aldatmak için zihinsel
konsantrasyon kullanmayın, çünkü başarısızlığınız kaçınılmaz
olacaktır. Başkalarına yardım etmek için kullanıldığında zihinsel
güç harikalar yaratır. Başkalarına yardım ederek kendimize de fayda
sağlarız. Kanun budur.

Egzersiz
Önemli bir şeyde başarılı olmanız mı gerekiyor? Rahat bir
sandalyeye oturun, kaslarınızı gevşetin ve ilgilendiğiniz işe
konsantre olun. Bu işte çok ilerlemiş olduğunuzu hayal edin.
Kendinizi diğer insanlarla özdeşleştirin, arkadaşlarınızın bakış
açısını anlamaya çalışın; zihinsel olarak ona tavsiyelerde bulunun,
onun sizinle yapacağı işin ona sağlayacağı faydaları görmesini
sağlayın. Böylece, zihinsel dalgalar diğer kişinin zihnine
derinlemesine nüfuz edecek ve mucizeler yaratacaktır. Bir
işletmenin başarısını belirlemek için bir saatlik mükemmel
konsantrasyon yeterlidir.
Her tüccarın para kazanmaya hakkı vardır, ancak sattığınız şey iyi,
yararlı ve diğerleri için gerekli olmalıdır. Başkalarını aldatmaya
çalışmayın, çünkü bu şekilde yalnızca kendinizi kandırırsınız.
Sayısız seyyar satıcı, işe yaramaz mallarını sunarak sokaklarda
dolaşır ve kimse onları satın almakla ilgilenmez. Hatta insanlar bu
seyyar satıcılarla karşılaştıklarında sinirlenir. Bu satıcıların temel
hatası sadece malları hakkında düşünmek ve konuşmaktır.
Başkalarının bakış açısından bakmayı öğrenmiş olsalardı, mutlaka
başarılı olurlardı.
Tüm insanların öne çıkmak, tanınmak ya da zirveye çıkmak isteyen
bir “ben”e sahip olduğunu anlamak gerekir. Bu tam olarak insanın
zayıflığıdır. Sizin de zayıf bir yanıınız var. Başkalarının yaptığı
hataları yapmayın. Asla “ben” demeyin. Her zaman “biz” deyin.
Kim kendisinin efendisi olursa, başkalarının da efendisi olabilir.
İstediğiniz şeyi akıllıca ima edin, ancak “istiyorum” demeyin. Ne
istediğinizi başkalarının umursamadığını unutmayın. Başkalarının
fikirlerinizi kendilerininmiş gibi hazırlamasına izin verin. Onlara bu
hazırlığın ayrıntılarını büyük bir ustalıkla aktarın ve fikirlerinizi
geliştirmelerine izin verin. İnsanlar kendilerini önemli hissetmeyi
severler, bu “ben”in zayıflığıdır. Bu zayıflıktan yararlanın.
Kendinizi önemli hissetmediğinizde önemli olursunuz. “Ben”i
kırmaya çalışın, gerçekten mutlu olacaksınız.
Hayattaki her başarı, insanlarla iletişim yeteneğinize bağlıdır.
Bencilliği terk etmek ve mesih merkezciliği geliştirmek gereklidir.
Kamu yararı için çalışmak acildir. “Ben”i parçalamak ve daima
“biz” temelinde düşünmek gerekir. “Biz” terimi her zaman bencil
“ben”den daha fazla güce sahiptir.
Hayatın tüm büyük başarısızlıkları “ben” yüzünden olur. “Ben”
tanınmak, öne çıkmak, zirveye tırmanmak istediğinde, başkalarının
tepkileri ortaya çıkar ve bu zihinsel tepkilerin sonucu başarısızlık
olur. “Ben”in aktif olduğunu unutmayın. “Ben” bir arzudur. “Ben”
bellektir. “Ben” korku, şiddet, nefret, talepler, fanatizm, kıskançlık
ve şüphedir. Zihninizin tüm derinliklerini incelikle keşfetmelisiniz,
çünkü içinizde “ben”, “kendim” vb. denen şeye sahipsiniz.
Hayatta başarılı olmak istiyorsanız egoyu kırmalısınız. “Ben”i
parçalamak istiyorsanız, tüm kusurlarınızı ortadan kaldırmalısınız.
Eksikliklerinizi gidermek istiyorsanız, onları kınamayın veya sebep
uydurmaya çalışmayın, anlayın. Bir kusuru kınadığımızda, onu
zihnin derinliklerinde saklarız. Bir kusura sebep uydurduğumuzda,
onu korkunç şekilde pekiştiririz. Ancak bir kusuru anladığımızda,
onu tamamen ortadan kaldırabiliriz.
“Ben” çözüldüğünde, bolluk ve mutlulukla dolarız. “Ben”
çözüldüğünde; Varlık, Ruh ve Sevgi içimizde ve bizim
aracılığımızla ifade edilir. Her erkeğin veya kadının ve her yaratığın
içsel benliği olan Tanrı'nın ve ruhun asla “ben” olmadığını
hatırlayın. Varlık ilahi, ebedi ve mükemmeldir. “Ben”, İncil mitinin
şeytanıdır. “Ben” vücut değildir. “Ben” enerjik ve şeytanidir. "Ben"
sefaletin, yoksulluğun, başarısızlığın, hayal kırıklığının, tatminsiz
arzuların, şiddetli arzuların, nefretin ve kıskançlığın köküdür.
HAYATINIZI ŞİMDİ DEĞİŞTİRİN! Tüm başarısızlıkların nedeni
olan "Ben" şeytanını ortadan kaldırın ve hatalarınızdan kurtulun.
"Ben" çözüldüğünde, sadece varlık, Tanrı ve mutluluk içimizde
kalır. Tanrı barış, bolluk, mutluluk ve mükemmelliktir.

Egzersiz
Bir adam, kendini inceledikten sonra, kendisini rahatsız eden on iki
kusuru olduğunu keşfetmiş ve kendi kendine “tıpkı bir seferde on
tavşanı yakalamaya çalışan bir avcının hiçbirini yakalayamaması
gibi, on iki kusurumdan bir kerede kurtulmam imkansız” demiş.
Bu adam, önce bir tavşanı, sonra diğerini yakalamanın daha iyi
olacağı sonucuna varmış ve her kusura iki ay ayırmaya karar vermiş.
Yirmi dört ay sonra bu adam artık kusurlu değilmiş. Çünkü
başarısını engelleyen on iki kusurdan kurtulmuş ve sonra Amerika
Birleşik Devletleri'nin en önde gelen vatandaşı olmuş. Bu adamın
adı: Benjamin Franklin.
Bu kişiyi örnek alın. Kendinizi inceleyin ve kaç kusurunuz
olduğunu görün. Onları sayın. Ardından, hepsini ortadan kaldırana
kadar her kusur için iki ay ayırın.
Rahat bir sandalyeye oturun ve içsel tanrınıza şöyle dua edin:
Sen benim gerçek varlığımsın
Sen benim içsel tanrımsın
Beni aydınlat. Bana yardım et.
Kusurlarımı görmemi sağla.
Amin.
Derin bir uykuya dalana kadar konsantre olun. Tüm kusurlarınızı
keşfetmeye çalışın. İncil'i okumanızı öneririz. İlahi Üstadın sözü
dört İncil'de bulunur. Orada, sizde eksik olan erdemleri
keşfedeceksiniz. Erdem eksikliğinin olduğu yerde bir kusur vardır.
Barış sizinle olsun!
Beşinci Ders
Para
Para hayatımızda neden bu kadar önemli hale geldi? Psikolojik
mutluluğumuz için yalnızca ona mı bağlıyız? Herkesin yiyeceğe,
giyeceğe ve bir eve ihtiyacı vardır; bu anlaşılabilir bir durum. Peki,
havadaki kuşlar için bile bu kadar doğal ve basit olan bu durum,
neden bu kadar korkunç bir önem ve anlam kazanıyor?
Mutluluğumuz için psikolojik olarak ona bağımlı olduğumuzdan,
para bu kadar aşırı ve orantısız bir değer kazandı. Para, kibrimizi
besler, bize sosyal yaşamda görkem sağlar, bize güç kazanmak için
araçlar sunar. Para, acil fiziksel ihtiyaçları karşılamak gibi, zihnin
sahip olduğu amaçlara oldukça benzer amaçlar için kullanılmıştır.
Para psikolojik amaçlar için kullanılır; bu yüzden bu kadar önemli
ve orantısız hale gelmiştir.
Yiyecek, giyecek ve ev sahibi olmak için paraya ihtiyacımız var; bu
çok açık. Fakat para psikolojik bir ihtiyaç haline geldiğinde, onu
kendi başına sahip olduğundan farklı amaçlar için kullandığımızda
ve şöhret, prestij, sosyal statü vb. kazanmak için ona bağımlı
olduğumuzda, zihinde aşırı ve orantısız bir önem kazanır. Paranın
kazanılması için çıkan mücadele ve çatışmanın nedeni budur.
Fiziksel ihtiyaçlarımızı (yiyecek, giyecek ve ev sahibi olmak için)
karşılamak için paraya ihtiyacımız olduğu mantıklı. Ama
mutluluğumuz ve kişisel memnuniyetimiz için paraya güveniyorsak,
o zaman dünyadaki en sefil varlıklarız. Paranın amacının sadece
yiyecek, giyecek ve bir ev sağlamak olduğunu derinlemesine
anladığımızda, ona kendiliğinden akıllıca bir kısıtlama koyarız.
Bunun sonucu ise, paranın artık psikolojik bir ihtiyaç haline
geldiğinde kazandığı aşırı ve orantısız bir öneme sahip olmamasıdır.
Para tek başına iyi ya da kötü değildir. Her şey onu nasıl
kullandığımıza bağlıdır. İyilik için kullanırsak, iyidir. Kötülük için
kullanırsak, kötüdür.
Duyuların ve tatminin gerçek doğasını derinlemesine anlamamız
gerekir. Gerçeği anlamak isteyen zihin bu engellerden kurtulmalıdır.
Zihni duyu ve tatmin engellerinden gerçekten kurtarmak istiyorsak,
bize en aşina olan duyularla başlamalı ve anlayışın temelini burada
atmalıyız. Duyuların kendi yerleri vardır ve onları zihnin her
seviyesinde derinlemesine anladığımızda, şu anda sahip oldukları
bozuk anlamı kazanmazlar. Pek çok insan, işler bağlı oldukları ve
uğruna savaştıkları siyasi partiye göre yapılırsa, bolluk, barış ve
mükemmellikle dolu mutlu bir dünyaya sahip olacağımıza inanır.
Bu yanlış bir fikirdir, çünkü önceden kavramların gerçek anlamını
anlamadıysak hiçbiri var olamaz. İnsan içsel olarak çok fakirdir ve
bu yüzden kişisel duygu ve tatmini için paraya ve maddi şeylere
ihtiyaç duyar. Kişi kendi içinde fakir olduğunda, dışarıdan kendini
doldurmak ve tatmin bulmak için para ve maddi şeyler arar. Bu
nedenle para vb. orantısız bir değer kazanmıştır ve insan her an
çalmaya, sömürmeye ve yalan söylemeye hazırdır. Bu, sermaye ile
emek, işveren ve çalışan, sömüren ve sömürülen vb. arasındaki
savaşı kaçınılmaz kılar.
İçsel yoksulluğumuzu anlamadığımız sürece hiçbir politik değişim
işe yaramaz. Ekonomik sistem defalarca değişebilir, sosyal sistem
tekrar tekrar değişebilir. Ancak iç yoksulluğunun gerçek doğası
hakkında derin bir anlayışa sahip olmadığında, birey diğer insanların
aleyhine de olsa her zaman kişisel tatmin elde etmek için yeni yollar
ve araçlar yaratacaktır.
Eğer içsel anlamda gerçekten zengin olmak istiyorsak, "kendimizin"
iç doğasını derinlemesine anlamamız gerekmektedir. Kim içsel
olarak zengin olursa dostunu istismar etmez, hırsızlıktan ve yalan
söylemekten uzak durur. Kim kendi içinde zenginse, kişisel tatmin
ve duygu engellerinden muaftır. İçten zengin olan kişi mutluluğu
bulmuştur.
Paraya ihtiyacımız var, bu doğru. Ancak onunla ilişkimizi
derinlemesine anlamamız gerekiyor. Ne münzevi insanlar ne de
cimri insanlar, parayla olan ilişkimizi tam olarak hiçbir zaman
anlamadı. Onunla ilişkimizi tam olarak anlayabilmek, paradan
feragat etmek değildir. Maddi ihtiyaçlarımızı paraya bağımlı
olmadan akıllı bir şekilde belirlemek için ihtiyacımız olan şey
anlayıştır.
Para ile olan ilişkimizi anladığımızda, rekabetin neden olduğu
korkunç acılar sona erer.
Acil fiziksel ihtiyaçlarımız ile maddiyata olan psikolojik
bağımlılığımız arasında ayrım yapmayı öğrenmeliyiz.
Maddi şeylere psikolojik bağımlılık, sömürü ve kölelik yaratır.
Acil temel ihtiyaçlarımızı karşılamak için paraya ihtiyacımız var.
Maalesef ihtiyaçlar açgözlülüğe dönüşüyor. Boşluğunu ve sefaletini
hisseden psikolojik “ben”, genellikle para ve maddi şeylere gerçekte
sahip olduklarından çok daha aşırı ve mantıksız bir değer verir. Bu
nedenle “ben”, içeride fakir ve mutsuz olduğu için dışarıdan zengin
olmak ister. “Ben” maddi şeyler ve parayla diğer insanları
etkilemek, şaşırtmak ister. Günümüzde para ile ilişkimiz açgözlülük
üzerine kurulu. Her zaman açgözlülüğü haklı çıkarma ihtiyacını dile
getiririz. Açgözlülük, bu dünyanın nefretinin ve vicdansızlığının
gizli nedenidir. Açgözlülük genellikle meşru bir görünüm alır.
Açgözlülük, savaşın ve bu dünyadaki tüm sefaletin sebebidir.
Dünyanın hasetliğinden kurtulmak istiyorsak, aynı dünyanın
içimizde de olduğunu derinden anlamalıyız. Biz dünyayız. Diğer
insanların açgözlülüğü içimizde. Aslında, tüm insanlar bilincimizde
yaşar. Dünyanın açgözlülüğü de bireylerin içinde yatar. Yalnızca
içimizde taşıdığımız açgözlülükten kurtulduğumuzda dünyanın
açgözlülüğü sona erer. Zihnin tüm seviyelerinde açgözlülüğün
karmaşık sürecini anlayarak Büyük Gerçekliği deneyimleyebiliriz.

Egzersiz
Bir: Bacaklarınızı ve kollarınızı sola ve sağa açarak bir yıldız şekli
oluşturacak şekilde uzanın.
İki: Şimdi, fiziksel ihtiyaçlarınıza konsantre olun.
Üç: Meditasyon yapın. Bu ihtiyaçların her biri üzerine düşünün.
Dört: İhtiyacın nerede bitip açgözlülüğün nerede başladığını
bulmaya çalışarak uykuya dalın.
Beş: Konsantrasyonu ve meditasyonu doğru bir şekilde yaparsanız,
gerçek ihtiyaçlarınızın ne olduğunu ve hangilerinin kıskançlığa
dayandığını içgörüyle keşfedeceksiniz. Sadece ihtiyacı ve
kıskançlığı derinlemesine anlayarak düşüncenin düzgün işleyişi için
gerçek temelleri oluşturabileceğinizi unutmayın.
Altıncı Ders
Hayatta üç şeye sahip olmak gerekir: yemek, kıyafet ve ev. Aç
olmamalıyız: yemeğe ihtiyacımız var. Pejmürde olmamalıyız: iyi
giyinmemiz gerekiyor. Tüm hayatımızı kira ödeyerek yaşamak
doğru değil: kendi evimiz olmalı. Bütün bunları bir düşünün.
Açgözlülüğe düşmeden daha iyi yaşama ihtiyacını anlamanız çok
önemlidir.
Önceki derste ihtiyaç ve açgözlülük arasında ayrım yapmamız
gerektiğini söylemiştik. İhtiyacın nerede bitip açgözlülüğün nerede
başladığını bilmemiz gerekir.
Başkaları üzerinde nasıl iyi bir izlenim bırakacağınızı
öğrenmelisiniz. Bu, çok ince bir sanattır. Pek çok kadın çok iyi
giyinir ve ellerine değerli yüzükler takar, ancak yine de başkaları
üzerinde iyi bir izlenim bırakmazlar. Birçok erkek pahalı takımlar
giyer ve son model araba kullanır, ancak çoğu zaman başkaları
üzerinde nasıl iyi bir izlenim bırakacaklarını bilmedikleri için
başarısız olurlar.
Sonsuz gülümsemesiyle halkını kontrol eden Kolombiya Eski
Devlet Başkanı Dr. Olaya Herrera; başkanın her gülüşü milyonlarca
dolar değerindeydi. Biz erkekler, bir kadının gülümsemesinin bizim
için kürk ve elmaslardan daha değerli olduğunu biliriz. Büyüleyici
bir gülümsemeye sahip bir kadın, erkekler üzerinde büyük bir etki
bırakır.
İçten bir gülüş ve nezaket parfümü iş dünyasında gerçek mucizelere
imza atar. Samimi bir gülüş ile mekanik bir gülüşü birbirinden
ayırmak lazım. Samimi gülümseme ruhun derinliklerinden gelir.
Soğuk bir gülüş ise ikiyüzlü ve şeytanidir.
İnsanın içinde iki karşıt faktör vardır: ruh ve şeytan. Ruh ilahidir,
şeytan ise kötü niyetli. Her iyilik ruha aittir. Her kötülük
şeytandandır. Birinin kapısını çaldığınızda, gelir ve "Kim o?" diye
sorar. Siz de "ben" diye cevap verirsiniz. İşte tam olarak bu “ben” ve
“kendim”, içimizdeki şeytandır. Ferasetli insanlar bu “ben”i insan
vücudunun içinde yaşayan çok korkunç bir akışkan varlık olarak
görürler. Bu varlık aynı zamanda uyku sırasında bedeni terk eder ve
arzularının ve tutkularının götürdüğü uzak yerlere seyahat eder.
Ruh “ben” değildir. Ruh varlıktır. Varlık ve “ben” arasında ayrım
yapın. Varlık, ruhtur. “Ben” içimizdeki şeytandır.
Vücudunuz ne düşünür ne de arzular. Vücut sadece bir üniforma, bir
giysidir. ZİHİN ile düşünürsünüz. Zihin, ruhun bir aracıdır. Ama
kötü biri olduğumuzda, zihin şeytanın aracı olur. Şeytani zihin
savaşlar ister, çatışmalar ve sorunlar yaratır, sapkınlık, alkollü içki,
zina, kıskançlık, ikiyüzlülük vb. ister.
Arı çalışmaktan hoşlanır. Karınca işe yaradığında mutludur.
İşinizden keyif almayı öğrenin. Bir mağaza çalışanı işinden zevk
aldığında, başarının ve gelişimin zihinsel dalgalarını yayar. Daha
sonra satışlar artar ve işvereni çalışanından memnun kaldığı için
ayrılmasını istemez. Çalıştığınız işin başarısıyla ilgilenin.
İşvereninizin sevgisini kazanmanız gerekir. İçtenlikle gülümsemeyi
öğrenin. İşten zevk almayı öğrenin. İnsanların sizinle mutlu
olmasını istiyorsanız, başkalarıyla mutlu olmayı öğrenmelisiniz.
İşinizden memnun değilseniz, gülümsemek istemiyorsanız müzik
dinlemenizi tavsiye ederiz. İyi müziğin harikalar yarattığını
unutmayın. Bu şekilde karakterinizi de değiştirebilirsiniz. Uzun süre
iyi müzik dinlediğimizde zihnimizi daha yüksek bilinç seviyelerine
yükseltiriz.
Zihin uzayda dolaşan dalgalar yayar. Bu dalgalar bir beyinden
diğerine gider. Bu dalgaların gerçekliğinin kanıtı telepatide
yatmaktadır. Sokakta yürürken birden aklımıza birisi gelir ve
hatırladığımız bu kişiyle karşılaşırız. Bu telepatidir. Bu insanın
zihinsel dalgaları bize ulaştı ve biz de onları aldık.
Vücudumuzda gerçek bir kablosuz sistemimiz var. Beynin arkasında
bulunan epifiz bezi düşünce aktarımının merkezidir ve karın
bölgesinde bulunan solar pleksus ise alıcı antendir. Epifiz bezi,
ruhun tahtı ve Brahma'nın penceresidir. Ruh vücuda bu pencereden
girer ve çıkar. Epifiz bezi küçük kırmızı-gri bir organdır. Bu bez,
cinsel organların gelişimini düzenleyen bir hormon salgılar.
Organizma olgunlaştıktan sonra bu bez, salgıları olmayan lifli bir
dokuya dönüşür. Epifiz bezi bilgelerin muammasıdır, düşünce
aktarımının merkezidir. İşte bu epifiz bezi bilim, sanat, felsefe vb.
dahilerinde gelişir. Aptallarda tamamen körelmiş durumdadır.
Büyük girişimcilerin ve işlerinde çok başarılı olan kişilerin
genellikle bu bezi gelişmiştir.
Hipofiz bezi cinsel organlarla yakından ilişkilidir. Epifiz bezinin
gücü cinsel güçle gelişir. Cinsel enerjisini aptalca boşa harcayan
kadın ya da erkek iş hayatında başarısız olur çünkü epifiz bezi
körelir. Zayıflamış bir epifiz bezi, zihinsel dalgaları kuvvetle
yayamaz. Sonuç başarısızlık olur.
Tedbirli olun. Cinsel enerjinizi boşa harcamayın. İncil diyor ki:
Zina yapmayacaksın.
Bu altıncı emri yerine getirin; cinsel enerjinizi koruyun. Bu sayede
epifiz bezinizi güçlendirecek ve mutlaka başarılı olacaksınız. Bu
şekilde zihinsel dalgalarınızı güç, otorite ve ihtişamla
aktarabileceksiniz. Bu zihinsel dalgalar, sizinle temasa geçen diğer
insanların merkez alıcısına (solar pleksusta) ulaştıklarında size
aradığınız başarıyı verecektir. Muzaffer olun. Daima samimiyetle
gülümseyin. Mutlu yaşayın. Zevk ve mutlulukla çalışınca dünya
sizin olacak, şans size her yerden gülümseyecek.

Ayna Karşısında Egzersiz


Bir aynada yüzünüzü dikkatlice inceleyin. Ardından şöyle dua edin:
Ruhum, zafer kazanmalısın
Ruhum, şeytanı yenmelisin
Ruhum; aklımı, duygularımı ve hayatımı
kontrol altına al.
Eşik Muhafızını benden uzakta tut
Onu yenmelisin
Beni bütünümle hakimiyetine al.
Amin. Amin. Amin.
Bu duayı yedi kez söyleyin ve sonra aynada gözlerinizi, göz
bebeklerinizi, göz bebeklerinizin merkezini, gözlerin retinasını
inceleyin. Bunların ışık, güç ve otorite ile dolu olduğunu hayal edin.
Aynaya yansıyan gözlerinizin içine zihinsel olarak girmeye çalışın.
Hayal gücünüzle, gözlerin merkezini, ruhunuzun güzelliğini
görmeye çabalayın. "Ey ruhum seni görmek istiyorum, seni görmek
istiyorum, seni görmek istiyorum" diye haykırın.
Bu egzersizi her gün yoğun bir şekilde uygulamayı sürdürün.
Mümkünse her gece yatmadan önce yapın. Bu alıştırma ile durugörü
yeteneğinizi geliştireceksiniz. Günde on dakika egzersiz yapın.
Hepsi bu kadar.

Durugörü
İçimizde altıncı bir his olduğunu bilmelisiniz. Bu his durugörüdür.
Bu yetenek epifiz bezinde bulunmaktadır. Durugörü kabiliyetinizi
geliştirdiğinizde, düşünceleri açık bir kitap gibi okuyabileceksiniz.
Ferasetli olduğunuzda, insanların ruhunu görebileceksiniz. Ferasetli
olduğunuzda, insanların “ben”ini görebileceksiniz. O zaman ruhun
“ben” olmadığını anlayacaksınız. “Ben” içimizdeki şeytandır.
Durugörü, ölümün ötesinde olanı görmemizi sağlar. Size verdiğimiz
egzersizler ile durugörü yeteneğinizi tam anlamıyla
geliştirebilirsiniz. Bu egzersizleri uygulamanız gerekiyor. Bize tüm
izlenimlerinizi anlatan mektuplar göndermenizi istiyoruz.
Barış sizinle olsun!
Yedinci Ders
İnsan, hayatta sayısız problemle karşı karşıya kalır. Her bireyin, bu
sorunların her birini akıllıca nasıl çözeceğini bilmesi gerekir. Her
sorunu anlamamız gerekir. Her sorunun çözümü sorunun kendisinde
yatmaktadır.
Sorunlarımızı nasıl çözeceğimizi öğrenmenin zamanı geldi. Pek çok
sorun var: ekonomik, sosyal, ahlaki, politik, dini, ailevi vb. Kökeni
ne olursa olsun bunları akıllıca çözmeyi öğrenmeliyiz. Önemli olan,
herhangi bir sorunun çözümünün problemle özdeşleşmek olmadığını
hatırlamaktır.
Genellikle problemle özdeşleşme eğiliminde oluruz ve bu
özdeşleşme o kadar yoğun olur ki, sonuçta sorunun kendisi oluruz.
Bu özdeşleşme, çözümde başarısızlık getirir çünkü bir sorun diğerini
asla çözemez.
Bir problemi çözmek çok fazla iç huzuru gerektirir. Huzursuz,
mücadele eden, kafası karışmış bir zihin hiçbir sorunu çözemez.
Çok ciddi bir sorununuz varsa, sorunla özdeşleşmeyin, kendiniz
sorun haline gelmeyin. Sağlıklı bir şekilde hoş vakit geçireceğiniz
yerlere gidin: orman, park veya çok yakın bir arkadaşın evi vb.
Başka bir şeyle meşgul olun, iyi müzik dinleyin ve sonra zihninizle
sakin sakin, mükemmel bir huzur içinde sorunu derinlemesine
anlamaya çalışın. Bunu yaparken, her çözümün sorunun kendisinde
olduğunu kendinize hatırlatın.
Huzur olmadan yeni bir şey yapamayacağınızı unutmayın.
Hayatınızdaki sorunu çözmek için sakinliğe ve huzura ihtiyacınız
var. Çözmek istediğiniz sorunu yepyeni bir şekilde düşünmelisiniz,
bu da sadece huzurunuz olduğunda mümkündür. Modern hayatta
pek çok sorunumuz var ve maalesef huzurun zevkini süremiyoruz.
Bu gerçek bir muammadır çünkü sorunları barış ve huzur olmadan
çözemeyiz.
Huzura ihtiyacımız var ve bunu derinlemesine incelemeliyiz.
İçimizdeki ve dışımızdaki huzuru sona erdiren temel faktörü
keşfetmemiz gerekiyor. Çatışmaya neyin sebep olduğunu
bulmalıyız. İçimizdeki sonsuz çelişkileri zihnin tüm seviyelerinde
derinlemesine anlamanın zamanı geldi, çünkü bu uyumsuzluk ve
çekişmenin ana faktörüdür. Bir hastalığın nedenini derinlemesine
anlayarak hastayı iyileştiririz. Çatışmanın nedenini derinlemesine
öğrenerek çatışmadan kurtuluruz: sonuç huzurdur.
İçimizde ve çevremizde, çatışmaya yol açan binlerce çelişki vardır.
Gerçekten de, içimizde ne varsa toplumda da vardır, çünkü -
defalarca söylediğimiz gibi - toplum bireyin bir uzantısıdır. İçimizde
çelişkiler ve çatışmalar varsa, o zaman toplumda da vardır. Birey
huzura sahip değilse, toplumda da olmaz ve bu koşullar altında
huzur için yapılan tüm propagandalar tamamen yararsız hale gelir.
Kendimizi akıllıca analiz edersek, içimizde sürekli bir onaylama ve
inkar durumu olduğunu keşfederiz. Ne olmak istediğimiz ve
gerçekte ne olduğumuz: fakiriz ve milyoner olmak istiyoruz, askeriz
ve general olmak istiyoruz, bekarız ve evli olmak istiyoruz, çalışanız
ve yönetici olmak istiyoruz vb.
Çelişki hali çatışma, acı, ahlaki sefalet, mantıksız eylemler, şiddet,
şikayetler, yalanlar, dedikodular vb. yaratır. Çelişki hali hayatımıza
asla huzur getiremez. Huzuru olmayan bir insan sorunlarını asla
çözemez. Sorunlarınızı akıllıca çözmeniz gerekir, bu nedenle her
zaman huzur içinde olmanız çok önemlidir. Çelişki hali sorunların
çözümünü engeller. Her sorun, beraberinde binlerce çelişkiyi getirir:
“Bunu mu yapmalı mıyım? Yoksa öbürünü mü? Nasıl? Ne zaman?"
vb.
Zihinsel çelişki çatışmalar yaratır ve sorunların çözümünü engeller.
Çatışmayı sona erdirmek için önce çelişkinin nedenlerini
bulmalıyız. Ancak bu şekilde huzur ve onunla birlikte sorunların
çözümü gelecektir. Çelişkilerin nedenlerini keşfetmek önemlidir, bu
nedenleri detaylı bir şekilde analiz etmek önemlidir. Çünkü sadece
bu şekilde zihinsel çatışmalardan kurtulmak mümkündür. İç
çatışmalarımız için başkalarını suçlamak doğru değildir. Bu
çatışmaların nedenleri içimizde bulunmaktadır.
Kim olduğumuz ve ne olmak istediğimiz, neyin sorun olduğu ve ne
olmasını istediğimiz arasında zihinsel bir çatışma vardır. Ahlaki,
mali, dini, ailevi, evlilik vb. herhangi bir sorunla karşı karşıya
olduğumuzda ilk tepkimiz onu düşünmek, ona karşı çıkmak,
reddetmek, kabul etmek, açıklamak vb. olur. Acı, çelişki, endişe,
çatışma ile herhangi bir sorunu çözmenin mümkün olmadığını
anlamamız gerekir. Bir soruna tepki vermenin en iyi yolu
sessizliktir. Zihnin sessizliğinden bahsediyorum. Bu sessizlik sorunu
düşünmemekle birlikte gelir. Sessizlik, hiçbir şeyin çatışma ve
çelişki ile çözülmediğini anladığımızda gelir. Bu sessizlik Allah
vergisi veya herhangi bir yetenek değildir.
Bu sessizliği kimse geliştiremez; kendi kendine gelir. Hiçbir
sorunun ona direnerek, kabul ederek, inkar ederek, onaylayarak
veya açıklayarak çözülmediğini anladığımızda gelir.
Zihinsel sessizlikten, ne kadar zor olursa olsun sorunu çözecek olan
zeki, sezgisel ve bilge eylem doğar.
Bu akıllıca eylem, bir tepkinin sonucu değildir. Durumu veya
sorunu anladığımızda, bunu onaylamadan, inkar etmeden,
açıklamadan gözlemleriz. Gerçeği ne kabul ettiğimizde ne de
reddettiğimizde, aklın sessizliği gelir. Sezgi sessizlikte çiçek açar,
sorunu tamamen çözen akıllı eylem sessizlikten doğar.
Özgürlük ve bilgelik sadece zihinsel sessizlik ve huzur içinde vardır.
Zihinsel çatışma yıkıcı ve zararlıdır. Zihinsel çatışma, zıt arzuların
sonucudur: istiyoruz ve istemiyoruz, şunu ve bunu istiyoruz. Sürekli
bir çelişki içindeyiz ve bu özünde bir çatışmadır.
İçimizde var olan sürekli çelişki, karşıt arzuların savaşından
kaynaklanmaktadır. Bir arzu bir başkası tarafından sürekli olarak
reddedilir, bir kararın yerini bir başkası alır. İnsanda kalıcı bir arzu
yoktur; her arzu geçicidir. İşi olsun ister ve onu elde ettikten sonra
başka bir iş ister. Memur yönetici olmak ister, rahip de piskopos
olmak ister. Kimse sahip olduklarından memnun değildir. Herkes
tatminsiz arzularla doludur ve tatmin ister.
Hayat, geçici ve beyhude arzulardan oluşan mantıksız bir dizidir.
Hayattaki tüm arzuların geçici ve boş olduğunu derinlemesine
kavradığımızda, fiziksel bedenin günah içinde doğduğunu ve
kaderinin mezarda çürümek olduğunu anladığımızda, bu derin
anlayıştan gerçek huzur doğar. Çelişkiler ve çatışmalar ortadan
kalkar.
Yalnızca huzurlu bir zihin sorunları çözebilir. Huzur zihnin
sessizliğinde yatar.
Çelişki inatçılıktan kaynaklanır: Zihin bir arzuya bağlandığında ve
arzusunun bedeli ne olursa olsun gerçekleşmesini istediğinde,
çatışma olması mantıklıdır.
Bir sorunu tartışan iki kişiyi dikkatlice gözlemlersek; herkesin kendi
arzusuna bağlı kaldığını, herkesin arzusunun gerçekleştiğini görmek
istediğini ve bunun da elbette zihinsel bir çatışma yarattığını
doğrulayabiliriz. Arzuların beyhudeliğini sürekli olarak
gördüğümüzde, ihtilaflarımızın ve acımızın sebebinin arzularımız
olduğunu anladığımızda, o zaman gerçek huzur gelir.

Egzersiz
Rahat bir sandalyeye oturun veya yatağınıza uzanın ve gözlerinizi
kapatın. Sonra kendi içsel benliğinize konsantre olun, kendinizi
inceleyin, arzularınızı ve çelişkilerinizi keşfedin.
Çelişkili arzularınızın neler olduğunu kavramanız gerekir, böylece
bu şekilde iç çatışmalarınızın nedenlerini bilirsiniz. İç huzur,
zihinsel çatışmanın nedenlerini bilmekten gelir. Bu basit egzersizi
günlük olarak yapın. Kendinizi tanımanız gerekiyor.
Barış sizinle olsun!
Sekizinci Ders
Alkol Bağımlılığı
Bu düşkünlüğün tanımlanmış üç yönü vardır:
1. İnisiyasyon
2. Bağımlılık
3. Ölüm

İnisiyasyon
Bazı insanlar bu korkunç düşkünlüğe ergenlik döneminde, bazıları
gençliklerinde, diğerleri yetişkinlikte ve birkaçı da yaşlılıkta başlar.
İnsanları alkol bağımlılığına götüren birçok neden vardır. Bu
korkunç yola sapan ergen, bunu bir erkek gibi hissetmek istediği
için yapar. Çünkü erkeklikle ilgili yanlış bir algısı vardır. Erkek
olmanın sarhoş olmak, sigara içmek, boşalmak, zina yapmak
anlamına geldiğine inanır. Genç insan, arkadaşları tarafından
aldatılmış veya hayatın dertlerinden mustarip olduğundan
alkolizmin utanç verici sapkınlığına varır. Çoğu zaman başarısız bir
aşk ilişkisi ya da zor bir mali durum, alkolizmin ölümcül yoluna
başlamak için ana motivasyon olma eğilimindedir. Olgun yaşlarında
bu korkunç yola giren kişi de bunu genellikle aynı acılar yüzünden
yapar; sevdiği birinin ölümü, kalp kırıklığı, boşanma, işini veya
servetini kaybettiği için vb.
İnsan metabolizması başta içkiye karşı tepki verir. Vücut henüz
toksik değildir ve henüz alışmadığı zararlı alkol maddesini şiddetle
reddettiği açıktır.
Kusma, mide bulantısı vb. vücudun zararlı maddeyi yok etmek için
kullandığı yollardır. Metabolizma şiddetle savaşır, ancak kötü
niyetimiz onu kırmaya kararlıdır ve başarılı olur.
Acıklı hikayesi olmayan ayyaş yoktur. Zaten zehirlenmiş olan
ayyaş, trajik hikayesini içinde saklı tutar. Bu düşkünlüğe başlamış
olan kişi, trajedisini her zaman dışsallaştırır, ancak insanların onu
anlamadığını gördüğünde sessiz kalmayı tercih eder.

Bağımlılık
Alkol bağımlılığı, metabolizma savunmasız kaldığında ortaya çıkar.
Bu ikinci aşamaya ulaşıldığında, vücut artık alkol olmadan kendini
iyi hissetmez. Bağımlı doktor artık içkisi olmadan ameliyat
yapamaz, nabzı dengesizdir ve ameliyatı yapsa bile sonuçları çok
kötü olur. İş insanı artık işlerini alkolsüz yapamaz; çekingen, gergin
hisseder ve başarısız olur. İşçi zaten içkisi olmadan çalışamaz ve
kendini zayıf hisseder. Alkol, zehirlenmiş olan organizma için bir
zorunluluk haline gelir. Bağımlı kişi, trajedisinin gizli nedeniyle
motive olarak içer de içer.
Bazı ayyaşlar yer ve içer; böylece daha dayanıklı olurlar. Bazıları
ise, dedikleri gibi, “sarhoşluklarını kaybetmesinler” diye yemezler.
Bunlar çok çabuk ölürler. Yiyecekler tüm sindirim sistemini
destekler, ancak yiyecek eksikliği şüphesiz vücudu tamamen
korumasız bırakır: sonuç hızlı ölümdür.
Ölüm
Her alkol bağımlılığı ölümle sonuçlanır. Ölüm ülserden, karaciğerin
iflasından veya genellikle karaciğer, midede oluşan herhangi bir
hastalıktan kaynaklanabilir. Yiyip içen sarhoşların daha uzun
yaşadıkları ve içtikleri zaman yemek yemeyenlerin daha az
yaşayanlar olduğu klinik olarak kanıtlanmıştır.
Bir ayyaşın ölümü çok korkunçtur. Alkol eksikliği nedeniyle
kliniklerde ve hastanelerde çok sinirli olurlar. Bağırırlar, çığlık
atarlar, içki isterler; çaresizlikleri gerçekten korkutucudur. Bazıları
kan kusarak, diğerleri ise kanlı ishalden vb. ölürler.

Alkol Bağımlısının Psikolojisi


Tamamen bağımlı olan kişi, sahip olduğu her şeyi bu düşkünlüğü
için harcar. Harcayacak hiçbir şeyi kalmadığında, dilenci, hırsız,
dolandırıcı ya da en iyi durumda, yalnızca bir alkol kölesi, bir alkol
dilencisi olur. Bağımlı kişi tüm onur, haysiyet, sorumluluk vb.
duygularını kaybeder, artık onu ilgilendiren tek bir şey vardır: içki.
Alkol, bağımlılar için hayati bir ihtiyaç haline gelir, hepsi bu.
Alkol bağımlısı için hayattaki ciddi şeylerin hiçbir değeri yoktur,
tamamen sorumsuzdur. Sarhoş alkolik, kelimenin tam anlamıyla
ahlaksızdır. Onur, haysiyet, erdem vb. ile kesinlikle hiçbir ilgisi
yoktur. Kalbi taşa dönüşmüş olan ayyaş, kendisini diğer insanlardan
sonsuz derecede üstün hissedene kadar bu insani niteliklerle alay
eder.
Alkole Karşı Kampanya
Alkole karşı en etkili kampanya, bu korkunç bağımlılığın
tanımlanmış üç yönünü ayrıntılı olarak açıklayarak başarılır:
Başlama, bağımlılık ve ölüm. Evde, okulda, üniversitede,
ibadethanelerde, çarşıda, pazarda, türbelerde vb. bunların detaylıca
anlatılması gerekir. Alkolle etkili bir şekilde savaşmanın en iyi yolu
budur. Alkol yasakları işe yaramaz çünkü o zaman bağımlılar
gizlice alkollü içki üretme yöntemleri icat ederler. Bu, topluma
yarardan çok zarar verir. Yalnızca yaratıcı anlayış, insanları bu
korkunç ve ürkütücü düşkünlükten kurtarabilir. Görsel-işitsel
öğretim sistemi, alkolün kötülükleriyle savaşmak için harikadır.

Ev – Gerçek Eğitim Evde Başlar


İçki içen ebeveynler çocuklarına kötü örnek olur ve onları uçurumun
kenarına sürükler. Evde çocuklara bu korkunç bağımlılığın ne
olduğu, bu korkunç yolun üç yönü vb. öğretilmelidir. Örnek olmakla
birlikte bu tür bir öğretim, yeni nesli alkol bağımlılığı konusunda
uyarmakta oldukça etkilidir.
Evde öğrenilen şey asla unutulmaz.

Meditasyon ve Alkol Bağımlılığı


Meditasyon ve sarhoşluk, aynı gücün zıt kutuplarıdır. Meditasyon
olumludur. Alkol bağımlılığı olumsuzdur.
Gül-haçlı Gnostiği, topluluğun kutsal kadehinde meditasyon
şarabını içmelidir. Negatif taraftan uzak durmalıyız. Zihnin olumsuz
tarafına düşmemek gerekir. Bağımlı, kendi fiziksel cehennemlerine
batar ve uçurumun içinde kaybolur. Düşüncenin kutsal kadehinde
meditasyon şarabını içmek daha iyidir. Zihnimizi içsel tanrımıza
yoğunlaştıralım ve saatlerce meditasyon yapalım. Bu şekilde, tarif
edilemez bir ekstazi durumu olan Samadhi'ye ulaşacağız. O zaman
Tanrılar ile sohbet edip doğanın büyük gizemlerine nüfuz
edebileceğiz. Bu, bağımlının kendi fiziksel cehennemlerine tek tek
girmesine ve uçurumun iblisleriyle birlikte olmasına izin veren
“delirium tremens”ten daha iyidir. Bağımlıların “delirium tremens”
vizyonları gerçektir. Onların vizyonlarında gördükleri şeyler
gerçekten de vardır. Evrensel doğanın kişisel cehennemlerinde
gerçekten var olan larvaları, iblisleri ve korkunç canavarları
görürler. Uçuruma giderler ve uçurumdaki varlıkları, yani doğanın
cehennemlerinde yaşayan sapkın varlıkları görürler.

Alkol Larvaları
Her insanın çevresinde, ferasetli insanlar tarafından algılanabilen
bireysel bir atmosfer vardır. Bu larvalar dördüncü boyutta yaşarlar.
Bu arada, modern fiziğin şimdiden dördüncü boyutu kabul etmeye
başladığını söylemeliyiz. Ayyaş, bu duyu ötesi atmosfere alkol
larvaları getirir, bu larvalar da ayyaşı kendilerine hayat veren
bağımlılığa motive eder ve onu içmeye iter. Bu larvalar sadece
kükürt dumanında çözünür.
Osmoterapi
Zihinsel güçle birleşen parfümler harika bir şifa sistemi oluşturur.
Bağımlılar, bu iki unsurun akıllıca birleştirilmesiyle iyileştirilebilir.

Tedavi
Alkolizmin kurbanı olan bir sevdiğiniz var mı? Uyuduğunda elini
sağ elinizle tutun. Ona hoş bir aroma, mesela gül özü koklatın ve
onunla uyanıkmış gibi yumuşak bir sesle konuşun. Ona tavsiyede
bulunun, alkol düşkünlüğünün ne olduğunu ayrıntılı olarak
açıklayın. Beden uyurken egonun bedeni terk ettiğini ve dördüncü
boyuta gittiğini unutmayın.
Uyuyan kişiye söylediğiniz sözler kulak zarına ulaşır, beynin duyu
merkezine gider ve fiziksel bedenden uzak olsa bile egoya iletilir.
Kişi uyandığında ego fiziksel bedenine geri döner. Ona
söylediklerinizi hatırlamasa da, ona anlattığınız her şeyin sevdiğiniz
kişinin bilinçaltında kaldığından emin olabilirsiniz. Bu sözler yavaş
yavaş etkisini gösterecek ve sonunda hastanın korkunç alkolizm
düşkünlüğünden kurtulacağı gün gelecek.

Egzersiz
Yatağınıza uzanın ve dingin kalın. Ateşli beş köşeli yıldızı
oluşturmak için kollarınızı ve bacaklarınızı sola ve sağa açın.
Kaslarınızı iyice gevşetin. Rahatlama süreci, hayal gücü ile
birleştirildiğinde daha kolaydır. (İkinci dersteki gevşeme egzersizini
yapın.)
Zihinsel Rahatlama
Fiziksel bedenin gevşemesini sağladıktan sonra zihni gevşetmek
gerekir. Zihinsel rahatlama da hayal gücü yardımıyla sağlanır.
Aklınıza gelen tüm düşünceleri, size saldıran tüm hatıraları, tüm
endişeleri vb. gözlemleyin. Kaynaklarını bulmak için onları
inceleyin. Tüm bunları incelemek sizin için birçok şeyi açığa
çıkaracaktır: kusurlarınızın, hatalarınızın vb. farkına varmanızı
sağlayacaktır. Bu şekilde, “Ben”inizin nasıl çalıştığını
öğreneceksiniz.
Her bir kusuru analiz edin. Zihnin bütün seviyelerindeki her kusuru
anlamaya çalışın. Size saldıran her düşünceyi, anıyı veya duyguyu
inceleyin. Her düşünceyi anlayın. Daha sonra çok derin bir uçurum
hayal edin. Üzerinde çalıştığınız her düşünceyi, her anıyı, endişeyi
vb. bu uçuruma atın.
Bu şekilde zihniniz sessiz ve hareketsiz hale gelecektir. Zihnin
sessizliğinde ve huzurunda iç benliğinizi görebilecek ve
duyabileceksiniz. Bu sizin içsel rabbinizdir. Bu sizin içsel
tanrınızdır.

Konsantrasyon
Zihin mutlak sükunet ve sessizliğe ulaştığında, iç benliğinize
konsantre olabilirsiniz. Bu, dua yardımı ile yapılır. İç benliğinize
dua edin. İç benliğinizle konuşmaya çalışın. Dua etmenin tanrı ile
konuşmak olduğunu unutmayın. Kalıplar olmadan dua edebilirsiniz;
başka bir deyişle, tanrı ile konuşun: ona sonsuz sevgiyle kalbinizin
nasıl hissettiğini söyleyin.
Meditasyon
Mükemmel konsantrasyona ulaşan kişi, içsel tanrısı üzerine
meditasyon yapabilir. İçsel tanrınızı düşünün, onunla özdeşleşin ve
onun içinde yaşayın.

Tefekkür
Zihni sakinleştirmeyi, konsantre olmayı ve dua etmeyi öğrenen kişi,
mükemmel meditasyon yapabilir ve tefekkürün doruklarına
ulaşabilir. Bu yüksekliklere ulaşırken ekstazi hali içinde oluruz.
Tarif edilemez tanrılar ile yüz yüze konuşabilir, sonsuz evrenin
harikalarını inceleyebilir ve Ruh ile sonsuzluk boyunca seyahat
edebiliriz. Bu ekstazi durumunda, fiziksel beden uykuda ve terk
edilmiş halde kalır. Şimdi uykulu olduğumuzda bu egzersizleri
yapmamızın neye hizmet ettiğini anlayacaksınız. Uyku, bilinçli
olarak ekstazi hali elde etmek için yararlanmamız gereken bir
şeydir.
Barış sizinle olsun!
Dokuzuncu Ders
Evrensel Bilinç
Sosyal yaşam, zihnin işlevlerine dayanır. Dolayısıyla, zihnin çeşitli
düzeylerini derinlemesine keşfetmemiz gerekir. İnsanın içinde
yaşadığı düşünce alanı, dünyanın önde gelen cahillerinin genel
olarak varsaydığı gibi, asla kafatasının çevresiyle sınırlı değildir.
Eğer insan onların inandıkları gibi olsaydı, elbette dünyanın en
mutsuz yaratığı olurdu. Kafatasına hapsolmuş bir insan hiçbir şey
algılayamazdı, tamamen karanlıkta yaşayan bir aptal olurdu. Bu
talihsiz yaratık güneşi, ayı, yıldızları, içinde yaşadığımız dünyayı,
insanları, nesneleri hatta ışığı bile göremezdi. Böyle bir insanın
zihninde bunların hiçbiri olmazdı. Bu, insanın zihninde zaten var
olmayan bir şeyi algılayamaması gerçeğiyle açıklanmaktadır.
Saf Aklın Eleştirisi'nde Emmanuel Kant, "Dışarısı içeridedir"
demişti. Tüm evren kozmik zihinde mevcuttur. Her insanın zihinsel
alanı tüm dünyaya yayılır ve en uzak yıldızlara ulaşır. Bu yüzden
yaratılmış olan her şeyi görüyor, duyuyor ve hissediyoruz. Bu
nedenle en uzak yıldızları görüyoruz. Düşüncelerimiz kafatasımızda
kapalı değildir. Zihnimiz tüm dünyaya yayılır. Zihnimiz her şeye
nüfuz eder: dünyalara, güneşlere, insanlara ve nesnelere. Her şey her
insanın zihnindedir.
Zihin evrensel bir enerjidir. Zihin, yaratılış boyunca titreşir ve
parıldar. Beyin zihin değildir. Beyin sadece bir alıcı merkezdir,
zihnin mesajlarını alan bir radyo-telgraf ofisidir. Beyin düşünmez.
Düşünen beyin değil akıldır.
Dinler, insan ruhunun etten ve kemikten bir bedene sahip olduğunu
söyler. Teosofistler, ruhun et ve kemikten bedenine ek olarak
zihinsel bir bedene sahip olduğunu iddia ederler. Okültizm
çalışmalarına adanmış tüm Doğu ve Batı okulları, öğrencilerine
zihinsel bedeni nasıl kullanacaklarını öğretir. Zihinsel bedene
bürünmüş ruh, istediği zaman diğer gezegenlere taşınabilir ve orada
neler olduğunu görebilir.
Tüm evren insanın zihnindedir. Bütün zihinler de tüm zihinlerin
içindedir. Karşılıklı olarak başkalarının düşünce aleminde
yaşıyoruz. Her insanın ekonomik ve sosyal sorunları herkesin
zihninde yaşar: Kimse kimseye yabancı değildir. Hepimiz herkesin
zihnindeyiz. Dilenci zenginlerin, zenginler ise fakirlerin zihninde
yaşar. Hepimiz evrensel aklın okyanusundayız.

Hayal Gücü ve İrade


Hayal gücü ve irade zihnin iki kutbudur. Hayal gücü dişi, irade
erildir. Başarının anahtarı, canlı bir uyum içinde birleştiklerinde
hayal gücünde ve iradede yatmaktadır.

Zihinsel Eylem
Mucit, hayal gücüyle telefonu, radyoyu, arabayı vb. icat eder ve
ardından iradesiyle onları şekillendirir ve onları gerçeklere, somut
gerçekliğe dönüştürür. Mesela, Parisli tasarımcılar modaya hayal
güçleriyle yön vermektedir.
Zihinsel Salgınlar
Bir insan, iyi ya da kötü anlamda düşündüğü zaman, zihninden
yayılan dalgalar her bireyin zihinsel bedenine ulaşır. Zihinsel
dalgalar her yere iletilir. Dalgalar bilgelik ve sevgi dalgaları
olduğunda, onları alan herkese fayda sağlar.
Dalgalar tanrıya adanmışlık ve saygı ile dolduğunda, acı çeken
herkese huzur ve teselli aktarır. Zehirli zihinsel dalgalar başkalarının
zihnine zarar verir. Nefret, kıskançlık, açgözlülük, şehvet, gurur,
tembellik, açgözlülük vb. dalgaları zihinsel salgınlara neden olur.
Sapkın zihinsel dalgalar, radyoaktiviteleri ile birçok zayıf zihni
zehirler.
“Sebepsiz isyancılar” vakası, akıl salgınlarının ne olduğuna dair
güzel bir örnektir. “Sebepsiz isyancılar” şeytani ve zararlı bir belaya
dönüşmüştür. Bu zihinsel salgının nedeni, hayal gücünün kötüye
kullanılmasında aranmalıdır. Sinemalarda soyguncu ve silahlı
adamlarla gençlerin zihnine kaydedilen filmler gösterilir.
Ebeveynler çocuklarına silahlar, tanklar, küçük toplar, askerler vb.
verirler. Bütün bunlar çocukların ve ergenlerin hayal gücüne güçlü
bir şekilde yansır. Sonra polisler ve hırsızları içeren çizgi romanlar,
pornografik dergiler vb. gelir.
Tüm bunların sonucunun ortaya çıkması çok uzun sürmez: kısa süre
sonra çocuk veya genç, “sebepsiz isyancı” ve ardından bir
soyguncu, profesyonel bir hırsız, bir dolandırıcı vb. olur.
Zihinsel Sağlık
Zihin sağlığımızı korumamız gerekli. Bu yüzden koruyucu bir ilaca
ihtiyacımız var. Bilgelik ve sevgi geliştirin. Her gün çokça dua edin.
Sanat eserlerinden istifade edin: iyi müzik, klasik müzik, iyi
resimler, Michelangelo’nun eserleri, büyük operalar öneriyoruz.
Zihni inciten manzaralardan; boks, güreş, boğa güreşi gibi şiddetli
gösterilerden kaçının. Bunlar zihinsel salgınlara neden olur.
Zihninize iyi bakın. Kötü düşüncelerin zihninizin tapınağına nüfuz
etmesine izin vermeyin. Düşünce, söz ve eylemde saf olun.
Çocuklarınıza iyi, doğru ve güzel olan her şeyi öğretin.

Kozmik Zihnin Kökeni


Yüce İlahi Gerçeklik, içinde yaşadığımız, hareket ettiğimiz ve
varlığımıza sahip olduğumuz bu güneş sisteminin şafağında kendi
göğsünden döküldü. Büyük Gerçeklik kendini bilmez, ancak
doğanın hayal gücünün yaşayan aynasında kendini düşünerek,
kendini tanıma noktasına ulaşır. Bu şekilde, Büyük Gerçekliğin
kozmik manzarada harika bir şekilde parıldayan sonsuz görüntüleri
tanıdığı bir zihinsel titreşim eylemi yaratılır.
Çevreden gelen ve merkeze giden bu faaliyete Evrensel Zihin denir.
Hepimiz, evrensel aklın sonsuz okyanusunda yaşıyoruz. Bu nedenle
hepimiz herkesin içinde yaşıyoruz. Hiç kimse zihinsel olarak
ayrılamaz. “Ayrışma dalaleti en kötü dalalettir.”
Evrensel zihnin zeki faaliyeti merkezcil bir kuvvetten gelir ve her
eylem bir reaksiyonu takip ettiğinden, merkezde dirençle karşılaşan
merkezcil kuvvet tepki verir ve Kozmik Ruh adı verilen bir
merkezkaç aktivitesi yaratır. Bu titreşen Kozmik Ruh, merkez ile
çevre arasında, Evrensel Yaşam Ruhu ile madde arasında, Büyük
Gerçeklik ile onun canlı görüntüleri arasında aracılık görevi görür.
Büyük bir Usta şöyle demiştir:
Ruh, kozmik hayal gücünün merkezcil eylemiyle harekete geçen
kozmik faaliyetin merkezkaç eyleminin ürünüdür.
Terimler:
Merkezkaç Kuvveti: Merkezden uzaklaşmaya çalışan kuvvettir.
Merkezden çevreye giden kuvvet.
Merkezcil Kuvvet: Merkezden çekilen kuvvettir. Çevreden
merkeze akan kuvvet.
Her insan bir Ruh inşa edebilir. İç meditasyon tekniğini
bildiğimizde, zihinsel gücümüzü içsel ilahi merkezimize
yönlendiririz. İçeride karşılaştığımız direnç bir reaksiyon ortaya
çıkarır ve uyguladığımız merkezkaç kuvveti ne kadar güçlü olursa,
oluşan merkezkaç kuvveti de o kadar güçlü olur. Bu şekilde Ruhu
yaratırız. Bu şekilde Ruh büyür ve genişler. Güçlü Ruh fiziksel
bedene bürünür ve onu dönüştürür: onu daha ince ve yüce bir
şekilde, o da bir Ruh haline gelene kadar dönüştürür.
Egzersiz
Canlı bir uyum içinde birleşen hayal gücünüzü ve iradenizi
kullanmayı öğrenin. Yatağınızda uzanırken veya rahat bir
sandalyede otururken, iyi bildiğiniz uzak bir yeri (ev, park, cadde,
şehir vb.) hayal edin. Zihninizde bu görüntü varken uykuya dalın.
Uykunun sizi nasıl etkilediğini anladığınızda ve zihninizde bu imaja
sahip olduğunuzda bu hayali gerçekleştirin. Vücudunuzun nerede
olduğunu unutun, iradenizi kullanın ve kendinizden emin bir şekilde
hayal ettiğiniz yere yürüyün. Sanki gerçekten yürüyormuş gibi hayal
ettiğiniz yere yürüyün. Egzersiz doğru bir şekilde yapılırsa, fiziksel
bedeninizi terk edersiniz ve Ruhunuz, orada neler olduğunu
görebileceğiniz ve duyabileceğiniz o yere aktarılır.
Barış sizinle olsun!
Ek
Fiziksel beden, insanın kendini ifade etmek için sahip olduğu harika
organlardan biridir. Bu bedene tamamen doğal bir bakış açısıyla
baktığımızda, yakıtı gıda olan bir "makine" diyebiliriz. Motor,
kullandığı yakıtın türüne göre bir araç olarak çalışmakta ve hizmet
vermektedir.
Çoğu zaman huzur, mutluluk, sağlık, iyimserlik, sempati, sevgi gibi
ruh halleri yayan insanlarla karşılaşırız. Bu insanlar herkesin
arkadaşlığını kazanır: bir çekim gücüne, bir “mıknatısa” sahip
olduklarından karşı konulmaz özellikte olurlar. Diğerleri ise zayıftır
ve bu harika “mıknatısa” sahip değildir. Başkalarından yardım
almaya çalıştıklarında başarısız olurlar ve iş sahibi olduklarında
müşterileri onları yavaş yavaş bırakır.
Psikoloji, insanın karakterinin içsel durumuna bağlı olduğunu
keşfetmiştir. Karakter fiziksel bedende gelişmez, onun aracılığıyla
ifade edilir ve eğer fiziksel beden iyi durumda değilse, o zaman iç
tarafımız etkili bir şekilde ifade edilemez.
Her insanın yeterince yemek yemesi kesinlikle şarttır. Beslenme
yetersiz olduğunda kan zayıfladığı için hücreler de zayıflar.
Yediklerimizden en iyi şekilde faydalanma yollarından biri,
yiyecekleri tamamen çiğnemektir. Kısmen alınan bir gıda, besin
değerinin çoğunu kaybeder.
Bir diğer büyük önem arz eden konu da vücudun hidrasyonu, yani
suyun vücudun yararına kullanılmasıdır. Günlük ihtiyaç duyulan
minimum su miktarı iki buçuk litredir. Eğer içtiğimiz su yeterli
değilse bazı bezler etkili bir şekilde çalışamaz; vücut atıkları düzgün
bir şekilde atamaz, karaciğer iyi çalışmaz vb.

Vejetaryen Beslenme
Çoğu insan et içermeyen yemeğin eksik olduğunu düşünür. Bundan
daha yanlış bir şey olamaz; çünkü bilim, sebze bazlı beslenmenin
daha yüksek besin gücüne sahip olduğunu kanıtlamıştır.
Bütün hayvanlar içlerinde toksik maddeler bulundurur. Kirli kan;
karbonik asit ve başka zararlı maddelerle doludur. Bu zararlı ve
nahoş maddeler etin her yerinde bulunduğundan bu tür yiyecekler
yediğimizde vücudumuzu bu toksinlerle doldururuz.
Etobur beslenmenin vahşiliği tetiklediğine dair çok sayıda kanıt
vardır. Yırtıcı hayvanların vahşiliğini ve yamyamların acımasızlığını
inceleyelim ve onları ineğin, filin ve atın muazzam gücü ve
yumuşak başlılığıyla karşılaştıralım.

Bununla birlikte, herkesin sonsuza kadar et yemeyi bırakması ve


kendilerini vejetaryen bir diyete adaması gerektiğini düşünerek
hemen sonuca varmayalım. Birinin yıllardır uyguladığı ve onu
yeterince besleyen normal diyetini değiştirmesi çılgınlık olur. Et
yemeye alışkın insanların normal diyetinden eti çıkarmak,
sağlıklarını tamamen baltalamak anlamına gelir. İlerlemenin tek
kesin yolu, önce bir şeyleri araştırmak ve incelemektir.
Beslenmenize çok dikkat etmelisiniz. Sizden et yemeyi tamamen
kesmenizi istemiyoruz, ancak etin büyük miktarlarda (örneğin
günlük) tüketildiğinde vücut için bir zehir gibi olduğu konusunda
sizi uyarıyoruz. Berlin Üniversitesi Tıp Profesörü ve büyük bir
bilişsel doktor olan Arnold Krum-Heller, bir öğünün yüzde
yirmisinin et olarak tüketilmesi gerektiğini savunmuştur.
Buğday, yumurta, avokado gibi bazı yiyecekler etin yerini alabilir.
Tahıllar genel olarak çok yüksek besin değerine sahiptir. İnek sütü
protein olarak harikadır. Soya sütü de çok besleyicidir ve kimyasal
bileşimi inek sütününkine benzer.
En iyi şekilde beslenebilmemiz için gıdaları dengeli kullanmamız
gerekir. Beyaz ekmek yemekten kaçının. Beyaz un zararlıdır ve
besin değeri yoktur. Beyaz ekmek ve beyaz un yerine esmer ekmek,
sinir otu ve mısır unu yiyin. Bol bol sebze tüketin. Sebzelerin en iyi
besin değeri kaynağı olduğunu unutmayın. Vitaminler sebzelerde
bulunur.
Barış sizinle olsun!
Samael Aun Weor

You might also like