Professional Documents
Culture Documents
Richard Sennett & Jonathan Cobb - Sınıfın Gizli Yaraları, 258 S
Richard Sennett & Jonathan Cobb - Sınıfın Gizli Yaraları, 258 S
Türkçe Söyleyen
Mustafa Kemal Coşkun
HERETİK
Copyright © 1 9 7 2 The Hidden Injuries o f Class by Richard Sen-
nett and Jo n a th a n C ob b
T ü rkçe Söyleyen
M ustafa K em al C o şk u n
H ER EÏ I k
Eçinndejklİejr
K işisel T e şe k k ü r..................................................................................................7
Ö n s ö z ......................................................................................................................9
Su n u ş (A n th o n y G id d e n s ).........................................................................13
G iriş: G iz li Y aralar....................................................................................... 19
İk in d i K ıs ım : ¡R üyalar ve Savurasın! a la r
IV. B ö lü n m ü ş B e n lik ................................................................................ 191
V. Ö z g ü rlü k ...................................................................................................2 1 7
yaz mavi yakalı işçilerden büyük destek almış, siyah Sivil Haklar Hareketine
karşı mücadele etmiş ve “bugün, yarın ve sonsuza dek ayrımcılık” sözüyle
tanınan ırkçı politikacı.
Önsöz
A n th o n y G iddens
dönerek. “İşçi, Sid n ey ’e göre, bir bakire gibid ir. İşçiye ters bir
yaklaşım da b u lu n , ırzına geç, tıpkı P arti’n in yap tığ ı g ib i, deliye
döner; doğru yaklaş, ki o bu nu ister, d aim a m u tlu b içim d e yaşar
sın ... B ak Sidney, şunu kabul etm elisin . S e n in sen d ik an ın çoğu
sendikaya göre fazlasıyla parası var, yan gelirler filan , am a bu n la
rın hepsi saçm alık. S en s ın ıf m ücadelesini a n la tm a k için yeni bir
yol bulacaksın ki o n lar da sana oy verecekler, çü n k ü kaybedecek
olanlar on lar olacak .”
aynı yerde durur: bir işçi sınıfı p olitikası şim di olanaklıdır, zira
sosyal sistem de aslında işçilerin eşitliği yadsınm aktadır. İsyanın
tem eli, ne var ki, hâlâ m addi çık ar hesaplarına dayanm aktadır.
H er iki tarafa göre sistem in neden olduğu m addi zorluklar in
sanları isyankar, maddi ödüller ise sistem in savunucusu yapa
caktır. D e m e k ki bu tartışm anın h er iki tarafı da, h ayatm sadece
ekmekle yaşanm adığı özdeyişinin işçiler için de geçerli olduğuna
in anm am aktadır.
Sartre ya da Sidney gibi in san lar işçi sın ıfın ın isyan p olitikası
nı ilke olarak maddi yoksunluğa dayalı olarak açıklarken, iyi n i
yetlerine rağm en, Tocqueville, N ietzsch e ve O rteg a y G asset gibi
düşünürlerin egemen olduğu m uhafazakar düşm an topraklarına
giriyorlar. B u adam ların hepsi, k itlen in çıkarlarına dayandırılan
k itle p olitikaları ilan edip arkasından k itleleri bu na m ahkum
ettiler. B u m uhafazakarların “in san lığı”, o n ların ve kitlelerden
yabancılaşm ış bir m iktar k ü ltü r in san ın ın , yaşam larını bir ideal
yolund a özveride bulunm aya, güvenlik kaygısının inkarına, kar
d eşlik talebi ile aynı olm ayan bir uygarlık talebin e ilişkin m addi
olm ayan ilkeler üzerinde yükseltm eleri beyanın a dayanm ıştır.
H ad i gerçekçi olalım , onlar, tıpkı A rnold ve P fa ff g ibi, böylesi
taah hü tlerin birçok insandan ço k fazlasını talep ettik lerin i söy
lediler. K ü ltü re sahip o lm ak için b ir elite sahip olm an gerekir.
F ran k R issarro her şeyi itira f eder b içim d e bir görüşm e yap
m adı. G ö rü şm eci R issarro’ya B o sto n ’da büyüdüğü d ö nem d en
neler h atırlad ığı tü ründen n ö tr soru lar sorarak başladı. R issar
ro, daha ö n ce h iç karşılaşm adığı bu y aban cıy a d en eyim lerin i ve
sam im i duygularını ço k k ü çü k b ir ara d ışın d a üç saatten daha
uzun b ir süre kon u şarak anlattı. Rissarro g örü şm eciyle alışılm a
m ış b ir b içim d e konu şu yordu : B ü tü n y aşam ın ın m an tığ ın ı o rta
ya d ö km ed en ö n ce, görüşm eciye, farklı b ir yaşam b içim in e sahip
b ir özel görevli, daha yüksek, daha eğ itim li b ir sın ıfın tem sil
cisiym iş gibi d avranm ıştı. K en d isini güçsüz h issettiği du rum lar
h akkın d a k on u ştu ğu ve görü şm ecin in de y ak ın lık gösterdiği an
larda R issarro, görüşm eciyi m ahk em e kararıyla g önderilm iş bir
özel görevli olarak değil fakat sadece basit b ir insan olarak görüp
y an ıtlay acak tı; an cak daha sonra, h er an lattığ ın d a yeniden yaşı
y or gibi görü n d üğü hayat hikâyesine tekrar d ö nd ü ğ ü n d e, görüş
m eci o n u n gözü nde yine kendisini yetersiz h issettiren ve istediği
h er şeyi yapabilen b ir sın ıfın tem silcisi olu yordu . R issarro’nun
baştan sona asıl ilgisi, neden olayların o n u n kendi yaşam ına
h ü k m etm esin e izin verm ediğini g ö sterm ek ti.
gelen kız ve erkek çocu kların gerek öğretm en ler gerekse daha
ayrıcalıklı öğrenciler tarafından üniversitede uygulanan “kültür
yüklem esi” nedeniyle yetersiz hissettiklerine inanm aktadır. Bu,
insanları saygının ödül olduğu b ir oyundaki iyi b ilin m ey en ku
rallara m aruz bırakarak “statü u y u şm a z lığ ın ın yaptığı türden
yetersiz hissetm elerine neden olan bir süreçtir.
şey yok diye bağırıyordu. Çoğu insan sakindi, zira daha kötüsü
olamazdı...14
C arl D o rian genç b ir elek trik çi çırağıdır. Yeni evlenm iş, ses
siz, sakin biri. Yaşam ının pek bü yü k dram lar geçirm ediğin i dü
şünüyor: M eslek lisesinde zan aatın ı y eterin ce iyi öğren d i, fakat
ço k parlak b ir öğrenci de değildi; oku l dışında h âlâ birbirleriy-
le görüştükleri arkadaşlar edindi ve hâlâ hepsi de büyüdükleri
B o sto n ’un C harlestow n bölgesinde yaşıyor.
H erh angi bir otobiyografik hikâyede kend ini haldi çık arm a
çabaları ortaya çıkar; bu durum yetişkinler kadar 12 yaşındaki
ço cu k la konuşurken de görülebilir. Fakat bizim görü şm eleri
m izde kend ini haklı çıkarm a m eselesi özel b ir b içim aldı: in
sanlar, eğitim li, üst-orta sın ıftan b irin in k end ilerin i yargılayıcı
bir pozisyonda olduğunu düşü ndü ler ve vardıkları yargı, işçi
sın ıfın d an insanlara eşitler olarak saygı gösterilm eyebileceği ola
ca k tı. B u korkuya işçiler iki b içim d e tepki verdi. Ya toplu m daki
k o n u m ların ın kişisel olarak kendi hataları olm ad ığ ını ya da in
sanları toplum sal konu m larına göre yargılam anın yanlış old u
ğunu gösterm eye çalışıyorlardı. O halde, zam anım ızın en s ın ıf
b ilin çli politikacısından birkaç k elim e ö d ü n ç alarak söylenirse,
bu ö rn ek te s ın ıf farklılıklarının duygusal etkisi, “haysiyetsiz
züppelik”, 16 m ahcup olm a, k ü çü m sen m e m eselesidir. N e var ki
işçiler tarafından algılandığı biçim iy le bu m esele daha karm aşık
tır: eğitim li insanlar kendi gözlerinde başkalarının h âkim iym iş
gibi davranm a hakkına sahiptir, zira top lu m onları içlerin d ek i-
ni geliştirebilecekleri bir k o n u m a yerleştirm iştir; diğer taraftan
to p lu m u n bunu yapması ço k çirk in ce bir şeydir, çü n k ü in san
lar b irb irlerin e eşitler olarak m uam ele etm elidir. G ö rü şm eleri
16 T.S.N.: 1969 yılında Nixoıı’ın başkan yardımcılığını yapmış olan Spiro
Agııevv’in, Wietnam savaşı karşıtı protestocuları ve gazetecileri hedef alarak
söylediği “kendilerini aydın diye niteleyen haysiyetsiz züppeler” sözleri kas
tediliyor.
52 GİRİŞ: GİZLİ YARALAR
Bu, an k etö rlerin derin sorular soram ayacağı anlam ına gelm ez
elbette, fakat aynı ruh içinde verilen yanıtlardaki belirsizlikler,
incelikler ve çelişkilerle başa çıkm ada zor soru nlarla karşılaşacağı
anlam ına gelir. B u na karşılık bizim araştırm am ızda peşinde o l
duğum uz b u in celik ti sadece.
l&temek R o zetleri
Ö n c ü psikologlardan E . L. T h o rn d ik e, A n im a l Intelligence
( 1 9 1 1 ) (H ayvan Z ekası) g ibi kitapların da, yeteneğin n icelik ve
sayıyla ifade edilip edilem eyeceğini m erak etm işti. İnsanların ze
k aların ı som u t eylem lerde ve kararlarda uyguladıklarını, akıllı ya
da akıllı olm ayan olarak tan ım lad ıkları nesneleri k u lland ıklarını
görd ü. H akikaten de eğer zekanın fiziki etkileri g özlem len ebilir
se, bu olgunun kend isin in de fiziki b ir ö lçü m ü yapılabilirdi. Bu
d u ru m d a b ir insan, verili b ir som u t d u ru m u n kotarılm asın d a
“ne kadar” zekaya ihtiyaç old u ğu nu ya da insanın “ne kadar”
zekaya sahip olduğunu bilebilird i.
bir d en em esin d e aldın ortak arm ağanı dediği gibi tüm insanlık
arasında yaygınlaşm ış görünüyor. A vukatlar ve felsefeciler için
bu haykırışın arkasında bir özgürlük arzusu; insanları geçm işten
ve k ü ltü rel bağlardan ayırm a arzusu vardı. D oğal yeteneğin bu
türden b ir kutsanm ası m antıksal olarak bireycilikle son uçlan ır:
doğal yetenek, bireyin kü ltü rü n esiri değil, efendisi olm ası ge
rektiği an lam ın a gelir.
ben sevilm eye layık olan biri m iyim ? Bu gizli soru başkalarının
gözünde b ir k işin in haysiyeti h akkın d ad ır gerçekten de; fakat bir
tü r k en d in d en şüphe etm eyi de içerir.
B urad a bir kişiyi bir kaç sın ıfın a koym a arayışında olan b en
lik ifadelerine yoğu nlaşm ıştık. Peki b ir ço k ’un ki nedir? E . L.
T h o rn d ik e ’in bir keresinde dediği g ibi, ortalam a o lm ak ta y an
lış b ir şey yoktur. B u yoru m öğreticidir. T estlerle m eşgul olanlar
k itle h akkınd a ap tal, yeteneksiz ya da boş gibi kavram larla k o
nuşm azlar, ne de b ir personel am iri m ü k em m el dereced e yetkin
fakat pek öne çık m am ış çalışanlar h ak k ın d a böyle sert terim lerle
konuşur. O rtalam a, yeterli, sıradan: bu , b ir k açın kişisel ta n ı
m ın ın b ir çoğun kişisel olm ayan toleransıyla dengelendiği bir
d ild ir; n ö tr karşısında iyi o lan d ır söz konusu olan. A slında daha
sert terim ler kullam lsaydı, o rtalam a o lm an ın insanlar için kusur
o ld u ğu n a ilişkin güçlü bir duygu olsaydı, bu du ru m d a bu terim
lerin k end isine uygulandığı in san lar sadece bu n ed en le d ikkat
çek ici olurdu. Y etenek rozetlerinin yaratılm ası k itlen in g ö rü n
m ez insanlar o lm asın ı gerektirir.
lum um uzd aki eşitsizlik, kendi elleriyle çalışan bir insan kitlesin i
tem el alır. G örü şm e yaptığım ız em ekçiler arasındaki güçsüzlük
duygusu, eşit olm ayan y etenek işaretleri üzerinden bu saygı ara
yışıyla m ı ilgilidir? H ayatla m addi olarak başa çık m a n ın tam da
orta yerind e işçinin yetersizlik duygusu bu değerler şem asının
yarattığı yetersizlikle m i ilgilidir?
için kend ilerin d en çıkarıp atm azlar. İktid ara daha karm aşık b i
çim lerde tepki gösterirler: N itek im Frank Rissarro’nun “eğ itim
li” işine yön elik tavrına bakalım . E ğ itim li insanlar kendilerini
kontrol ed ebilirler ve tu tku larla yön etilen to p lu m u n en altındaki
insan k itlesind en ayrılırlar; böylecc R issarro’nun gözünde yete
nek rozeti eğitim li o lm an ın haysiyetini kazanır. Y in e de onların
güçlerinin içeriği, yetenekleri on u n kişisel geçm işi ve anılarıyla
ilişkisinden ço k b ir öz n itelik olarak düşünüldüğü için , Rissarro
bunu sahtekarlık ve çirkin bulm aktadır. E ğ itim li olanın o n u yar
gılam a ve daha genel olarak y ön etm e g ü cü n ü hâlâ tartışm am ak
tadır. K en d i içinde haysiyetsiz b ir şey oldu ğu na inandığı şeyleri
m eşru g örü r ve eğitim li insanların g ücün ü kabul ederken k en d i
sini daha savunm asız, daha yetersiz ve daha haysiyetsiz hisseder.
“b irlik te takılm aların” bir çocu ğun gelişim i için yıkıcı b ir etkiye
sahip olduğuna ilişkin düşüncelerini d oğrulam a im kanı bulur.
Bu koşullarda haysiyet, dış d ü nyanın stand artların a göre bir be
del öder.
ları değil m idir? Sistem işlem elidir, birkaç kişinin seçilm iş old u
ğunu görebilir, fakat o seçilenlerden değildir. D ah a fazla dikkat
gösterip daha sıkı çalışabilir m iydi? Ç o c u k arkadaş ister, arka
daşa ihtiyacı vardır; öğretm en in ak lın ı oku y am ad ığ ın d an, “b ir
likte takılarak”, küçük bazı kurallara uym ayarak ve birb irlerin i
savunarak arkadaşlık k u rm an ın , ö ğretm en in kendisi hakkın d a
en telek tü el b ir yeteneğe sahip o lm ad ığ ın a ilişkin in an cım pekiş
tird iğini nasıl bilebilir ki? Bazıları p asif yargıcın ö n ü n d e bu nu
yapar, öğretm en de ona kişisel olarak tolerans gösterir —ço cu ğ u n
bild iği şey budur. D u ru m u n b ü tü n yükü çocu ğ u n üzerindedir;
g erçekten de, öğretm en tolerans gösterdiği için , bu pasif, yar
gılayıcı otorited e savaşabileceğini düşündüğü h içb ir şey yoktur.
Bu biraz ıvır zıvır bir m esele gibi görü n ebilir, fakat em irlere
m aruz kalan biri için ço k önem lid ir. Ç o cu k la r ik tid ar figürünü
p a sif bir izleyici, b ir h âk im , k end ilerin i ise icracı olarak g örü r
ken, C o ro n a’nın işçileri arasında çok daha karm aşık bir iktidar
b ilin ci b u lu nm aktadır. Ü st düzey y ön eticiler insanlara baskı
yapar, G eo rge C o ro n a ise savcıdır, işçiler, C o ro n a ’n ın y ön etim i
altınd a harcadıkları zam anın an lam ı hakkın da d ü şü nd ü klerin d e,
işyerinde yokm uş gibi h issetm elerin in soru m lu lu ğu nu b ü tü n ü y
le k end ilerin d e bulurlar. E ğ er daha fazla beceriye ve bağlılığa sa
h ip olsalardı böyle hissetm eyeceklerdi ve başarılı olabilecek lerd i,
şim di ise onlara ne y ap acaklarını söyleyen kişi C o ro n a ’dır.
“N e d em ek istiyorsu n?”
“B u n u nasıl açık lay ayım ... sadece ben d en bek len en i yapıyo
ru m ve hâlâ y eterin ce iyi yapıyorm uşum gibi h issetm iy oru m .”
sosyalleşm eye izin verilm ez, iştesin son uçta. A slında orada bir
şeye bulaşm ak istem iyoru m ... arkadaş o lm an beklen en tiplerle
arkadaş o lm ak m antıksız o lu rd u ... tersini yapm an bek len ir.”
sonraki o n vıilık bir süre için d e asıl olarak g öçm en lerin ih tiy aç
larına tam tam ın a uyduğu doğrudur. B ir insanın h âkim ulusal
kültürden büyük ölçü de ayrık olduğu bir du ru m d a geniş aile,
insanın kendisi gibi insanlarla hızlı ve yaşam sal bağlar k u rabil
m esinin b ir aracıdır.
için eskiyi terk etm ekten zevk aldıkları s ır f çek ici ve sıcak bir yer
olduğu için m i? Yoksa eski yerleşim lerin in dışındaki kültüre y ö
nelik gerçek b ir arzu duym aksızın, onlara değişim zorunluluğu
aşılayan bu e tn ik kim liğe sın ıfın zorla girm esine ve kend ilerin in
kim old uğuna dair başka bir şey m i var burada?
“Yok ca n ım , aynı şey değil. Sanki şim d i bir ailem var g ibi,
yani, b e n ... ben başım ı dik tu tm ak isted im , kendi hükm üm üm
geçtiğini d üşünd üğüm bir yere g itm ek ... işte her neyse, so n u n
da M a u rcen ve ben m ahalleden taşındık ve sanırım bu daha iyi
o ld u ...”
Fedakârlık, ve İhanet
İk in cisi, L a n e ’nin konu ştu ğu işçiler, başka zam anlarda sın ıfın
nasıl onları k o n tro llerin in ötesind e o lan koşullara yerleştirdiğin
den bahsetseler bile, toplu m sal sın ıfın yaşam larındaki gücün ü
değişik n oktalard a yadsıyarak çatışm an ın k en d isin in ö n em in i
in k ar ediyordu. Bizim görü ştüğüm ü z B o sto n işçilerin in tanıdığı
A m erika’da san k i bir şey değişm işti, bu yüzden biz toplu m sal
sın ıfın katıksız gü cü n ü n yadsındığını onlardan duym adık.
B c rtin ’in yaşam ının tem el çizgileri, daha geniş anlam da izi
ni sürdüğüm üz b ir gelişm enin k ü çü k bir ö rn eğ in i oluşturuyor.
O k u ld a “ap tal” gibi hissediyordu, öyle ki anlam a g ü cü n ü n ,
kendisinde karakter bozuklu klarının, sebat eksikliğinin olm ası,
iyi p erform an s gösterm e iradesinin olm am ası nedeniyle altın ın
oyulduğunu düşünm eye başladı. B u yüzden okulun ilk y ılla
rında, o toriteye uym am ası ile kend isin d eki anlayış ve karakter
kaynaklarını geliştirm ede başarısız olm ası arasında kesin bir bağ
lantı kuru lm uştu . Yetişkinliğe g eçtiğ in d e, yeterli olm akta başa
rısız old u ğu na ilişkin kurulan bu bağ lan tı, kişisel değer kaybıyla
128 YARANIN KAYNAKLARI
“B i şey y ap m ad ım .”
“Peki, bu ço k iyi.”
B o sto n ’da b ir kaç kez görü ştüğüm ü z babalar, çocu k lara nasıl
davranacaklarını anlatm ak için bir feragat id eo lo jisin i k end i hak
iddialarıyla birleştirm işlerdi; an cak bu nların o to rite r ebeveynler
olm ad ıkları ço k açıktı. “B akın ” diyordu b ir işçi, “altı gün iş çok,
değil mi? Ş im d i birileri bundan zevk alm alı, birileri de bu ndan
b ir şey elde etm eli, değil m i?” Kğer sürekli çalışıyorsa, çocu kları
da o n u n k o n tro lü n d en ku rtu lm ak için “tem b ellik e tm e” özgür
lü ğünü hak eder. Kendi çocu k ları, “B ü yü k B u n alım d ö n em in d e
bir ço cu k olarak bildiği zor dünyadan ço cu k ların ın istediklerini
yapabildikleri adam gibi bir dünyaya” g ötü recek bir yolu takip
ettikleri m ü d d etçe onlara karşı “m üsam ahakar”dır. B ir d em iry o
lu işçisi, bize, “bu nu bazen d ü şü nü yoru m , özellikle M a in e Eya
letin e nakliyeye gittiğim uzun y olcu lu klard a... bu nu n ne anlam a
geldiğini d ü şü nü yoru m , neden b ü tü n vak tim i onlardan uzakta
h arcıyoru m , çü n k ü an cak bu yolla iyi bir evde yaşayabilirler.”
Sıra dışı bir durum dur bu, ö n celik le dürüst bir ifade olarak,
am a daha ço k ifade ettiği korku nedeniyle. D eW o lfe’dan fark
lı olarak R issarro, çocu kların oku la devam ederek onlara kabul
ettird iği sözleşm enin kendilerine düşen k ısm ın ı yerine g etird ik
lerin i görüyor. Fakat bu, şim di kend isi üzerinde b ir güce sahip
olacakları, “rü tbe üstünlüğünü” k u llanabilecekleri, “eğer yanla
rına kâr kalm asına izin verirse” o n u “itip kakacakları” an lam ın a
geliyor ve bu nd an korkuyor.
rini istem ezd im ... doğrusunu söylem ek gerekirse” dem eye yel
tendi.
D olly : “Ö lü rd ü m !”
M yra: “T a m a m , neden?”
D o lly : “Ö lü rd ü m !”
M yra: “A nlad ım da, sadece ölü rdüm dem en yetm ez. N eden
öleceğine ilişkin b ir gerekçen olm ası lazım .”
D olly : “Tam öyle değil. Yarısı siyah yarısı beyaz olacak. Fa
k at... to ru n larım ın yetişm esini g ö rm ek isterd im .”
D o lîy: “ D o ğ ru .”
B u görüşm ede, gizli, sessiz bir o to rite olan görüşm eci, M yra’yı
bir tür m ık n a tıs gibi çekm işti: M yra, g örü n ü şte D olly ile k o n u
şurken ayd ınlanm ış düşü ncelerinin onaylan m asını bekler gibi
sıklıkla g örü şm eciye bakıyrordu. D ah a sonra diğer kadınlardan
biri, M yra’nın bu tü rden kon u şm alarına asla tan ık olm adıklarını
SINIFIN GİZLİ YARALARI 149
Ödül Kıtlığı
W est C o a s t’daki oto işçileri üzerine çalışm asında B e n n e tt Berger,
ustabaşıların işçilere oranının bire b irk aç yüz olduğu tipik bir
fabrikada altı ustabaşı pozisyonunun 3 .0 0 0 işçi için bir kaç yıl
boyunca a çık olduğunu tespit etti. U stabaşı işi ç e k rağbet gördü;
3 .0 0 0 işçin in 1 .5 0 0 ’deıı daha fazlası kendileri için açık altı pozis
yondan b irin e talip oldular.
Burada sorun artık terfi gibi m eseleleri aşm ıştır. Sın ıflı b ir
toplu m d a alt sınıflardaki insanların reddedildiği sürüyle hayati
m esele vardır, ödülün gerektirdiği bü tü n kurallara göre oyn a
dıklarında ya da toplu m daki kon u m ların d an dolayı haksız yere
yük altına sokulduklarında bile. G ö rü şm elerim izd e, kentsel d ö
nüşüm , vergilendirm e ve H in d için ’deki savaş, insanlar için bu
türden haksız yükler olarak d ikkat çekiyordu: kentsel dönü şü m ,
kend i evlerini geçindirm ek için bir m ücadeleye girişm em iş olan
Siyahların m ahallelerini yeniden inşa ederken, aynı zam anda
onların m ahallelerini yık m ıştı; kentsel h izm etlerin vergilendiril
m esi bu hizm etlerden yararlanan im tiyazlı yöreken tlerd e yaşa
yanlardan çok daha ağır b içim d e işçilerin üzerine düştü; savaş,
varhklıiartn üniversite çağına gelm iş ço cu klarınd an ço k işçi ç o
cu klarını aldı. Bu bak ım d an , sınıf, onlara başkalarından daha az
bir özgürlük veriyor g örü nm ektedir.
B u , G alb raith ’in neden zen ginliğin eşitsizlik b içim lerin i de
vam ettird iğine ilişkin analizinden daha derli toplu bir açıklam a.
A n ca k insan unsuru eksik, ik in ci bir araba alm ak için b o rca gi
ren bir insan, kapitalist yön etici sın ıfı iktidarda tu tm an ın kendi
yüküm lülüğü olduğunu düşündüğü için bu nu yapm az. K ısk an ç
biri olduğunu söylem ek neden b u n u yaptığını açıklam az. R ek
lam ya da halkla ilişkiler türü p ropagandanın o n u n sürekli daha
fazlasına ihtiyacı olduğunu dü şü nm esini sağlayarak ald attığ ın ı
söylem ek de küçüm seyicidir ve o n u n satın alm a eğ ilim in i hâlâ
hesaba katm am aktadır. (Baran ve Sweezy ek o n o m ik açıklam aya
sadık kalır ve bu m otivasyonu açıklam aya ilişkin y an ıtlan m am ış
b ir soru sorm ayı tercih eder.) Sıradan insanı bu nu yapm aya iten
uyarıcı nedir? Baran ve Sweezy’n in yaklaşım ından çık arılab ilen
so n u ç, yıkıcı yer değiştirm edir: bir insanın şu an tü kettiğ i mal
ve hizm etler, yerlerine daha yüksek b ir tatm in sağlayan m al ve
h izm etlerin gelm esi için ortadan kaldırılır. Burada V eb len ’in
gösterişçi tü ketim d e som u tland ığın ı gördüğü yıkıcılığa benzer
b ir şey b u lu nm ak tad ır; her iki d u ru m d a da tü ketici olarak in
san, üretici olarak kazançlarını tersine çevirir. Fakat y ık ıcı yer
d eğiştirm e aynı zam anda ken din i tahriptir. B ir kişinin ulaştığı
m ad d i durum ne olursa olsun, daha üstteki insanların k o n fo
ruyla karşılaştırınca yetersiz g örü n ü r; o n lar gibi o lm ak ister ve
b u yüzden hep daha fazla tü ketm eye devam eder. B irin in “hayat
stand ard ınd a” yetersizlik görüsü, tan ım lad ığım ız s ın ıf p sik o lo
jisin in belki de burada iş başında oldu ğu nu akla getirm ekted ir.
İzin i sürdüğüm üz kişisel değerin ve sın ıfın inşa süreci, insanları
y ık ıcı yer d eğiştirm e aracılığıyla tü k etim e m otive etm e am acın a
h iz m et ediyor olabilir.
166 YARANIN KAYNAKLARI
lar içind e olu ştu rulm u ş vasıfların m evcu t an lam ın ı yok ederek
m eşru olm am a duygularını artırabilir. Yukarı çık m ak ve daha az
güvende hissetm ek: yukarıya h areketlilik zenginliğin bir b iç im i
dir, hayatta kalm an ın ötesine geçen b ir adım daha, an cak bu,
geleceğe yön elik tü ketim kadar k end ind en feragat etm enin de
göstergesi olabilir.
şeylere karşı daha fa zla güç oluşturm aktan ziya d e benlik hakkında-
ki şüpheyi sağaltmaktır.
B u n u n , yani insanların m ü lk ed in m ek ya da h ü k m etm ek ten
ço k kend ilerini iyileştirm ek için faaliyette bu lu ndu ğu düşünce
sinin insan güdülerine ilişkin aşırı um utlu bir tablo olduğu söy
lenebilir. Buna, hayatta kişisel haysiyet duygusu olu ştu rm aktan
daha acil bir iş olm adığını söyleyerek yanıt vereceğiz. B irin in
k o n tro lü n ü n dışındaki güçler, o daha okul çağındayken haysi
yetin d en şüphe duyarsa, o zam an m ülkiyet ve güç, ön celik li bir
sorun olur ve gerçekten de so n u çta m ülkiyetin ve gücün n için
aran d ığın ın b ir nedeni h alin e gelir. H o bbes, insanların hâkim
o lm a arzusunu verili bir şey olarak ele alm ıştı, fakat toplum sal
koşullara hâkim olm aya çalışırken (ki m odern dünyada sadece
başkalarının iktidarından özgürleşm e, kendine yeterli olm a ça
baları olur bu nlar), bu çabalar endişe ve tedirginliğe neden oldu
ğunda, nasıl nihai, doğal b ir arzu olarak ele alınabilir?
M ississip p i’d eki b ir tek stil fa b rik a sın d a m av i yak alı işçile r
a rasın d a y ap ılan b ir ça lışm a , d ah a az e ğ itim li işçile rin d a h a ü re t
k e n o ld u ğ u n u , d ah a az iş d eğ iştird iğ in i ve d a h a az d ev am sızlık
y a p tığ ın ı g ö ste rm e k te d ir. B aşka b ir a ra ştırın a , e ğ itim d ü zeyi ile iş
p e rfo rm a n sı a ra sın d a k i bu ters ilişk iy i, d ü şü k vasıflı beyaz yakalı
işlerd e ve h a tta id ari p o zisy o n lard a ç a lışa n la r iç in d e d o ğ ru la m ış
tır. B u tü rd e n v erileri a n aliz ed en Ivar B e rg , F ra n k R issa rro ’n u n
u laştığ ı so n u c u n a y n ısın a u la şm ıştır: “iyi ’ b ir işçi n ite liğ in e sah ip
o lm a k , b ir k iş in in e ğ itim e h arcad ığ ı y ılla rla ters o ra n tılıd ır.
3 5 Rkz., b'ar B erg 'ir nefis çalışması, Edııcation and jo ’o s: ine G reai Iraiııin g
R obbery (Ne\v York: Praegcr; !9 7 0 ) .
178 YARANIN KAYNAKIARI
Siyah bir tam irci, “3 i r insan kafalanm am ışsa, kend isi için
en iyi olanı ö ğren ebilir” diyordu. “Yaşam ına başkalarıyla aynı
yerden başlam a şansı verirseniz b ir insana, ne y apabileceğini,
ne istediğini ö ğren ebilir” dem işti beyaz bir terzi. B u n a benzer
olarak 18. yüzyılın sonlarında “yetenekliye açık kariyerler”, orta
182 YARANIN KAYNAKLARI
bu rju vaziye zen ginleşm ekten daha farklı an lam lar ifade ediyor
du. E ğ er kariyerler yetenekli olana açıksa, o zam an soyluların
sahip olduğu kültür ve duyguların içsel zenginliğini k end ileri de
yaratabilird i.
lik taşıyan bir kırgınlık olduğu ortaya çık tı. N erede sonlanacak?
Y ık ıcı yer değiştirm e için tasavvur ed ebild iğim iz tek k u llanım ,
“başarılı olm ak için” gelecek odaklı bir karara ilham verm ek, di
siplinli o lm ak için bir teşvik aracı olm asıdır. Y in e de belki gizli
s ın ıf sistem i bu işlevi gerçekleştirm ek için y eterin ce güçlü değil
dir. Yaralı haysiyetin yararlılığından bah setm iştik , fakat faydalı
olan ve düzeni koruyan şey m utlaka kalıcı değildir. B u ço cu k lar
“in an çların ı kaybettikçe” yeni bir k itlen in ortaya çıkm ası m addi
olm ayan bir d irençle karşılaşabilir. İn a n ç kaybı her iki yolu da
kesen b ir kavram : Jam es gibi bir ço cu k başarılı o lm ak için fır
satları yetersiz biçim de kullandığını ve aynı zam anda da bunu
yapabileceğine in anm aktan vaz geçtiğini düşünür.
R ü y a la r ve Savurnsimalair
D örd ü n cü B ölüm
Bölümmüş Bemlik
m a için , herhalde ondan etk ilen d iler” diye cevap verm işti. Y in e
etkend en edilgene geçiş; birey ö n e çık tığ ın d a kişi görü n m ez
olm aktadır. Sanki iki ayrı yaşam aynı anda var olm aktadır. Şu
kad ının m ezuniyetini anım sayışında olduğu gibi:
arkadaş olarak, onları yüz üstü bırakm ayan ve aşağılam ayan biri
olarak kabul ed ilebilirim , çü nkü aslında “ben ”, bu değişikliğin
gerçekleşm esine neden olacak h içb ir şey yapm adım . Arkadaş is
teyen b irin in hayatında edilgenliğin bü yü k b ir yeri vardır, çü n
kü insanların günlerini geçirdikleri ku ru m lard ır bü tü n bunlara
neden olan .
b ir hava yaratm ıştır. Sezgi, saptırılm aya açık hale gelir, böylelikle
işçinin üstünde olan bir kişi ya da şey, o n u n an layabilm e yetisini
old u kça aşan bir şekilde yaşam ını y ö n etm e gücü olur.
nan adam ile, ustabaşına iyi gözüken işçi b irb irin d en ayrıydı. Fa
kat artık o ansiklopedilerin parasını öd eyebilm ek için kendisinin
de bilin çli olarak bu sınırları aşması gerekiyordu. Evde çocu ğuna
gösterdiği ilgi, onun işini doğrudan sevm e edim iyle bağlantılı
görm esine neden olm uştu; sevginin dünyası ile y eterliliğin dü n
yası geçici olarak birbirin in için e geçm işti.
Ic değildir. Sok ak süpüren biriyle evli olan bir kadın için , her
ne kadar kızı işe gidebilsin diye k ü çü k to ru n u n a b ak m ak kendi
zam anınd an fedakarlık etm esi dem ek olsa da, bir sevgi göster
gesidir. O ysa bakım evine kabul edilm eyecek kadar yoksul olan
kendi an nesine bakm ak “hayatını işgal eden” sinir bozu cu bir
şeydir. Başka bir şekilde ifade etm ek gerekirse, insanların m addi
özgürlükleri ya da kurum sal b ir ortam d a hareket etm e özgürlük
leri teh d itkar bir şekilde kısıtlandığında, diğerlerinin taleplerine
karşılık olarak rol yaparak kend ilerin e öyle bir gerçeklik kurarlar
ki, b öylece b en lik lerin in gerçek olan tarafı özgür hissedebilsin.
D ış dünyaya edilgenm iş gibi görü n en bu gerçek b en lik ile, ken-
d iliğind enlik fikrin i, bu anlam da birbirleriyle ilişkilendiriyoruz.
A sbest işçisi son iki ayda son derece yalnız hissettiğini söyle
d iğin d e; Frank R issaro soru nlu ço cu k larla aynı sınıfa konulduğu
zam an kim sen in o n u ö n em sem ed iğini düşündüğünü b elirttiğ in
de; oku l öğretm eni Bay A rn old ’un yan kom şusu olan tesisatçı
işten çık arıld ıktan sonra “in san ların onu görm ezden geldiği gibi
d elice b ir di'ışünce”ye kapıldığında, aslında hepsinin söylediği,
b irin in kardeşlere özgü, şefkatli ben liği ile yeterliliğinin b irb irin
den ayrılm asın ın, başarısızlığa karşı b ir savunm a olarak iş g ör
m ediğidir. B u , onaylanm aya karşı b ir savunm adır ki, kim sen in
böylesi b ir savunm a yapm am ası gerekir. A n cak başarısız o lu n
d u ğu nd a, bir kişi bütün varlığıyla b u n u yapm akta ve bu da onu
yalnız hissettirm ektedir.
B ir okul m üdür yardım cısı, “hayatım daki iyi şeyler için deli
gibi çalışm ış da olsam , sanırım b ir yandan şanslıydım da” de
m ektedir. “A m a size şunu söyleyebilirim ki, bu okuldaki ço cu k
larla başa çık ab ilm ek için geçm işi fazla dü şünm em eniz lazım,
yoksa işim de iyi olam azdım y an i... Size bir şey söyleyeyim , eğer
bir okul m üdürü yum uşarsa hayatı ço k zorlaşır. Bu ranın sıkı bir
okul olduğunu söylüyorlar, ki doğru da; am a nedeni de şu: eğer
bir kere eğilip bü kü lm eye ve hoşgörülü olm aya başlarsanız, kim
olursanız olu n, ben im gibi olsanız da, bu çocuklardan adam ol
m ayacağını görm ek sizi çok üzer. Ç ü n k ü ben o hayatı biliyo
ru m ... adil, tarafsız olm anız am a hoşgörüden kaçınarak kendi
nizi koru m anız şart.”
sistem iyle var olm aya başlar. B en liğ in bu şekilde b ö lü n m esi yüz
yıllar b o y u n ca kişinin hayatında vuku bulan ulvi b ir oluş olarak
kabul ed ilm iştir. A lexander H erzen gibi 19. yüzyıl radikalleri
nin otob iyografilerin d e, siyasi olarak yön değiştirm ede de aynı
b en lik b ö lü n m esi gerçekleşir: Kişi tiksindiği b ir d ü nyanın işle
yişine uyum g österm ekte, am a aynı zam anda da için d e henüz
bilm ed iği ve edim lerine yön veren b ir başka dünya görüşünü
taşım aktadır. A slında, bü tü n m anevi hayallerin ak h selim lik ile
delilik arasınd aki sınıra d oku n d u ğu n u söylem ediğim iz sürece,
bu türden b e n lik bölü nm eleri tek başına psikiyatrik bir bağlam
da ele alınm am alıdır.
için kullandıkları dile ilişkin derin araştırm alar yapm ış olan G re
gory Bateson ve m eslektaşları tarafından y apılm ıştır. Bateson,
b ir şizofrenin hayatındaki bölü nm ü ş b en lik duygusunun ya da
birbiriyle çelişen benliklerin ortaya çık m asın ın , k end isin in “çifte
açm az” olarak adlandırdığı b ir oluş b içim in e kısılm ış olm asına
bağlı olduğu sonucuna varm ıştır.
D iğ er bir deyişle, sın ıf, insanları şizofren olm aya zorlayan bir
sistem değildir. B en lik d ck i bö lü n m eler aslında insanların içinde
yaşadıkları sistem den daha büyük olm aları nedeniyle ortaya çı
kan bir tepkidir.
Sın ıflı toplum larda işçiler b ir k itle m uam elesi görd ükle
ri, “herhangi b iri”, “sıradan A m erik alılar” oldukları gerçeğiyle
yüzleşirler. B u ifadeler, bedensel iş yapan kişilerin k end ileri için
sürekli olarak kullandıkları tanım lardır. Eğer “herhangi b iri” o l
m ak bu toplu m da çok da prestijli bir şey değilse, bu, b ü tü n her
hangi b irilerin in paylaşmayı ö ğren m iş oldukları bir durum dur.
B u kitleye dahil bir adam ya da k ad ın , insanlığı hem her tarafın
da hem de kendi içinde görür. P iram id in üstüne daha yakın olan
birinin d u rum u nu n aksine, tab an ın a yakın biri tepedekilerden
onay aldığında gerçek haysiyetini k aybetm e tehlikesiyle karşı
karşıya kalır. Başarısının onu cezbetm esin e izin verip, o n u n la
aynı düzeyde olup bu kadar sivrilm em iş olan kişiler artık ona
layık değilm iş gibi mi davranacaktır? Yüz üstü bırakm a hakkın da
düşündüğünde, insani bir bağ o n u alıkoym aktadır.
si, “ilginç bir şey var, bir adam a ya da kadına iyi bir iş çıkardığını
söylediğim de ertesi gün büyük ih tim alle işi berbat ediyor” diyor
du. A caba bu durum , eğer bir kişi m antık lı gerekçelerle gerçek
benliğine bir yabancıym ış gibi davranm aya karar verdiyse, yete
nekleri için ödüllendirildiğinde bu nu n ona yanlış ya da haksız,
sahip olm am ası gereken b ir şey gibi geldiği an lam ın a m ı gel
m ektedir? Frank Rissarro b u n u n ço k uç b ir örneğid ir: kendisine,
başkalarına yalan söylediği için başarıya ulaşm ış olduğu yalanını
söylem ektedir; eğer aldığı öd ülleri hak etm iş gibi hissedcm ezse,
başarısı da dürüst yollardan kazanılm ış o lm am alıd ır. F.ğer bir
s ın ıf sistem ind e gerçekleştirilen edim ler kişiliksizleştirilirse, o
zam an bunları gerçekleştiren kişiye sağlanan yararlar ve ödüller
öz-saygının alanına dahil olam az, çü nkü kişi yaptığı şeyin ö n em
li sayılm asına izin verm em eye karar verm iştir.
G'zsürüS-k
O
Sütçü 71 70
Tramvay sürücüsü 68 70
Oduncu 73 7 2.5
Restoran aşçısı 71 7 2.5
Gece kulübünde şarkıcı 7 4.5 74
Benzin pompacısı 74.5 75
Liman işçisi 81.5 7 7 .5
Demiryolu işçisi 7 9 .5 7 7.5
Gece bekçisi 81.5 7 7 .5
Madenci 7 7.5 77 .5
Garson 7 9.5 80.5
Taksi şoförü 7 7.5 80.5
Rençper 76 83
Apartman görevlisi 85.5 83
Barmen 85.5 83
Çamaşırhanede iitücü 83 85
Büfeci 84 86
O rtak çiftçi —hayvanları veya
ekipmanı olmayan ve çiftliği 87 87
yönetmeyen kişi
Çöpçü 88 88
Temizlik işçisi 89 89
Ayakkabı boyacısı 90 90
* Bu derecelendirmeler şu soruya verilen yanıtları tem el alm aktadır:
“Bahsi geçen her meslek için lütfen bu mesleğin genelgeçer saygın
lığına ilişkin olarak kendi kişisel fik rin ize en uygun olan ifadeyi seçi
niz (m ükem m el, iyi, orta, ortalam anın biraz altı, kötü ).” Sayılar, bu
doksan mesleğin her birini değerlendirirken verilen cevabın göreli
büyüklüğüne ilişkin bir fikir vermeyi am açlam aktadır. Bu m esleklerin
göreceli prestiji de, farklı sınıftan insanlar tarafından aynı şekilde de-
recelcndirilm iştir.
F lan agan ço k kuşkucu bir genç adam gibi g örü n m esin e rağ
m en hayal alem in d en çık ıp gerçeklere d ö n m e m odası o n u tam
olarak ele geçirm em iştir. G elecek tek i planları sorulduğunda,
“bilgisayarlara ço k ilgi d u yu yoru m ; ayrıca ik n a y ön tem leri ve
b u n u n gibi şeyler hakkın d a düşünm eyi seviyorum ” diye y a n ıtlı
yord u. H ayali, kendi satış tem silciliğ in i k u rm ak tı ve belirgin bir
SINIFIN C lZ I.l YARALARI 227
İleri tek n o lo jili ürünler satm an ın nesi size cazip geliyor diye
soru ld u ğu nd a “Agnevv gibi k açıkların ban a ulaşam ayacakları bir
k o n u m a gelm ek istiyorum ” diye yanıtlıyord u . “Ö y le bir u zm an
lığa sahip olm ak istiyorum ki, kim se bana ne yapacağım ı söyle-
y em esin .” Flanagan bağım sızlık hayalini an latm ak için “kendi
p atro n u m o lm ak ” gibi ifadeler ile üst o to ritelerin h âk im iy eti a l
tına g irm em eyi ifade eden m etaforlar kullanıyor. B u b ak ım d an ,
duyguları E ly C h in o y ’un görüştüğü o to m o b il işçilerin in , ö rn e
ğin kendi benzin istasyonu bayiliğini k u rm ak gibi istekleriyle bir
süreklilik gösteriyor. Flanagan da benzer b ir şekilde günüm üzde
nasıl b ir iş yaparsa em ir alm aktan kurtu labileceği üzerine kafa
yoruyor. B ir zam anlar içinde yaşam ak zorun d a olduğu İrlandalı
işçi sın ıfı topluluğunun “öldü rücü ap talh ğı”na tepkisi, güç d en
gesini öyle b ir tersyüz etm ek tir ki, yaptığı işle o diğerlerini m a
nipü le ed ebilsin; çünkü onun bildiği özel b ir şey var. Bu açıdan,
zeki olm akla konrrol sahibi o lm ak arasında bariz b ir bağ kuru
yor: “D iğ e r insanların ne h issettiğini kavram ak ve b u n u şekil
len d irm ek için akıllı olm ak lazım ; işte bana cazip gelen şey bu .”
çerliyse, d enk olm ayanlar için , örneğin öğren cileriyle başa çık
maya çalışan b ir m üdür ya da ö ğretm en , am iriy le başa çıkm aya
çalışan b ir işçi için çok daha fazla geçerlidir.
rini an lam anın tem elin d e yatan şeyden bah sedelim . B u kişiler
işverenlere ve p o litikacılara karşı, içinde gücün fark ın d alığ ı ile
b ir nebze k ork u n u n b ir arada olduğu, sert ve şüph eci b ir tu tu m
sergilem ektedir. B ir adam “b ir y ö n etici, doğru kişileri tanıyan
b ir üçkağıtçıd an ibarettir” diye b ir yorum da b u lu n m u ş; diğerleri
ise kendi top lu lu kların d an çık ıp p o litik yollarla yü kselm iş bir
kadına karşı duydukları güvensizlikten bahsetm işlerdi. Ö zetle,
insanların genellikle bu türden başarılara karşı belli b ir kabulü
olm akla b irlik te, saygıları yoktur.
te k yolu P atrick Flanagan’ın yapm ayı istediği şeyi yapm aktır: Ye
ten ek lerin i profesyonelleştirerek “in isiyatifler dengesi”n in sana
ak m asın ı sağlam ak ve böy lece başkaların ın sana ihtiyaç duym ası,
a m a o n ların senin yaptığın şeyi anlayam ıyor olm ası.
lerinizin izin verdiği toplu m sal düzeye ulaşana kadar sınıfsal yapı
boy u n ca yükselirsiniz. H o ra tio A lger’in oku yucuları, iyi b ir ya
şam olarak fabrika m ahalleleriyle birlik te an latılm am ıştı, yoksul
luğu haklılaştırm a rolü h iç oyn an m am ıştı. B u tür şeylerin kötü
olduğu doğrudur, am a en azından bazı in san ların bu d u rum dan
kurtu ld u ğu n u, zeki old u kları için bu nu yap abild ik lerin i, cesaret
ve çabaya sahip old u kların ı görürsünüz; fakirlerden h o şlan m ı
yorsan, sen de onlardan ayrılabilirsin , eğer y eterin ce iyiysen.
B u şart bir kere eklendi m iydi, sınıfla ilgili kuru m lara m ey
dan oku m ak, acı veren b ir so ru n u n yüküyle karşılaşılır: b en kim
olu yoru m da m eydan oku yoru m ?
Sınıfsız ToplumBar
Jonathan Cobh
B u türden ahlaki anlam lar, bam başk a bir boyu tta, bir kişiye
nasıl davranıldığı ya da kişinin k endisine bakıp bakam ayacağı
m eselesine d o ku n an , ancak o n d an farklı başka türden değerler
sistem in d e var olacakm ış gibi görünüyor. Bu boyutlard an biri,
toplum sal ü retim olarak ö rgü tlen m iş k end ini ifade etm eye y ö
nelik toplum sal edim lerdir.
varlıklardır. H iyerarşide toplum sal bir yer im gesi olarak kim liğe
ilişkin her soru , aynı zam anda toplum sal değere ilişkin bir so
rudur. O n ları birleştiren araç, o kişi h akkın d a b ir şey anlatan ve
dünyaya bir gösterim olan, kişinin faaliyetidir.
Toplum sal ü retim in özel kâr açısından hayatı örgü tlem esi,
fabrika, ofis ve okul sistem inin hangi zem in d e örgü tlen eceğin i
de belirler. O k u ld a, kişinin içindeki güçlerin gelişim i, herhangi
b ir içsel iy ilik ten başka, insanları var olan to p lu m u n koşulları
için d e olabild iği kadar üretken kılm aya y ön eliktir. O k u ld a farklı
yetenekler b ir değer hiyerarşisi için d e düzenlenir. Yani fizikte iyi
o lm ak , iyi gitar çalm aktan çok daha iyi b ir şey olarak görülür.
B ü tü n eğ itim in yöneldiği h ed ef toplum sal verim liliktir, fakat
bu , yeteneklerin kişisel gelişim inde ifadesini bulur. Ö ğ retm en
açısından nihai olarak en önem li olan şey, ö ğ ren cilerin d e görd ü
ğü soyut b ir potansiyel değil, fakat bu p otansiy elin ne kadarının
gerçek s ın ıf içi perform ansla gösterild iğ in in , aslında ö ğren cinin
onay alm ış g üçlerin d en hangisini sergilediğinin s o m u t o la ra k
gerçekleştirilm iş olm asıdır.
262 SO NSÖ Z
k ullanım ları, herhangi bir çağda y ön etici sın ıfın stand artla
rı oluşturm ası anlam ında p o litik sorunlardır. Y ö n eticilerin bu
kon u d aki tekelinden, yani o nların belirli değerlerin in evrensel
görü lm esind en dolayı, farklı kültürlere, farkı değerlere, farklı ge
lişm elere, farklı yeteneklere sahip olm aktan ço k , bir “k ü ltü r ’e
sahip olup olm am a, bir yeteneğe sahip olup o lm am a ö n em li ol
m aya başlar. B elirli bir değerler şem asına sıkışıp k alm ak, başkala
rı tarafından oluşturulm uş koşullar altında yaşam ak, diğerlerine
göre yetersiz hissetm ek dem ektir. Farklı olm aya ilişkin duygu
ların aksine, yetersizliğe ilişkin duyguları ortaya çık aran zem in
budur.
B o n n ell, V icto ria , and M ich ael R eich . Workers in the Atmerican
Economy: D a ta on the L abor Force. B o sto n : N ew E ngland
Free Press, 1 9 6 9 .
266 İL G İLİ Y A Z I L A R ___________________________
Young, M ich ael. Ihe Rise o f the Meritocracy'. B altim o re, M ary
S IN IFIN C;iZLi YARA1.AR1 269
B O S
9 V 8 6 0 5 9 436304 /heretikyayiıı