You are on page 1of 418

\

ANKARA UNiVERSiTESl BASIN-YAYIN YUKSEKOKULU YAYINLARI: 7

KITLE
HABERLE§MESl
TEORiLERlNE
GIRI §
• •
SE£ILMI§ PAR^ALAR

Dog. D r . UNSAL O S K A Y
A.U. B a s i n - Y a y m Yiiksekokulu
Haberlegme Teorileri Ogretim Uyesi

UQUNCU BASKI - .
^ W 4, •

Ankara, 1985 -
ANKARA ONlVERSlTESl BASIN-YAYIN Y0KSEKOKULU YAYINLARI, 7

KtTLE
2oi< ^
osic
\C\~T

HABERLE§MESi
TEORtLERtNE
GlRl§
SE^iLMi§ PAR^AtAR"
A U. I L L F
K 0 I (J P i i a n E S I

A 3 6 b 2.
Doq. D r . UN SAL O S f e t t ? • •"
A.U. Basm-Yaym Yuksekokulu
Haberle§me Teorileri Ogretim tfyesi

UCUNCU BASKI
™„ • if* ' 0 »

ft TIES' I
0 t ? j ) P HA 3 * » .

I
Ankara, 1985
I

A.O. S.B.F. VE BASIN -YAYIN YCKSEKOKULU BASIMEVt, ANKARA '.985


Bana gok ?eyler veren
hocam Dr. Yavuz Abadan
' anisina
I C i N D E K i L E R

Sahife

1. Onsoz Prof. Dr. Nermin Abadan VII - X


2. Giri§ Onsal Oskay XI-XX

B o 1 u m I: Kitle Haberle§mesi ve Sosyai Psikoloji


Atfisrndan Goriinumu (1 - 92)

1. Tutumlar ve Kanaatlar Eugene L. Hartley 3-55


Ruth E. Hartley
Clyde Hart
2. Bilme-Tamma
Uyumsuzlugu Teorisi Leon Festinger 57 - 70
3. Inan? tkilemi
ve Qoziim Yollan Robert Abelson 71 - 91

B o 1 u m II : Haberle^me Sureci ve Etkileri (93 - 260)

{ . Haberle§me Nasil !$ler Wilbur Schramm 95-134


2. Gazetesiz Kalmak Ne
Demektir Bernard Berelson 135-156
3. Soylenti veya «Fisilti
Gazetesinin» Temel Gordon Allport
Psikolojisi Leo Postman 157-183
4. Degi§ik Haberle§me
Araglannin Kar§ila§tir-
rnali Etkileri Joseph T. Klapper 185-210
5. Tarti§malx Bir Konuda Carl I. Hovland
Kanaat Degi§tiriminde Arthur A. Lumsdaine
«Tek Yanh» Sunuma Fred D. Sheffield 211 - 234
Kar§i «iki Yanh» Sunu-
mun Etkisi
6. Kaynagm Giivenilirligi Carl I. Hovland 235-259
ve Haberle§menin Et- Walter Weiss
kinligi Ozerindeki Etki-
si

B o 1 ii m I I I : Propaganda (261-371J

1. Propagandada Etkinlik: Daniel Lerner 261 -280


§artlar ve Degerlendir-
me
2. Japonyaya Kar§i Psiko- Alexander H. Leighton 281-303
lojik Sava?ta Psikiyatri Morris E. Opler
ve Uygulamali Antropo-
loji
3. Uluslann Stereotip William Buchanan 305 - 327
Yaki§tirmalari Hadley Cantril
4. Psikolojik Sava? Hak- Hans Speier 329-371
kindaki Dii§uncelerin
Yeniden Degerlendiril-
mesi

KAYNAKLAR 373-375

VI
BIRINCi BASIMDAKI ONSOZ

Modern haberle§me orgiit, sistem, arag ve yontemlerinin geli§mesi,


bir bakima, hizli bir ekonomik geli§menin en belirgin gostergesidir.
Kitle haberle§me araglan ve onlara bagli olarak geli§en kamusal ve
ozel kurumlar geleneksel toplumda sozlii yollarla yapilan haberle§-
meyi tamamlamakta, onun otesinde, toplum yapismda devrimci ola-
rak nitelendirebilecegimiz sosyal degi§melere yol agmaktadir. Boy-
lece, modern haberle§me yontem ve usulleri $agda§ sinaile§mi$ top-
lumlarda okul, fabrika gibi sosyal kurumlann yanisira, okuma-yaz-
ma, fert ba§ina dii§en gelir ve §ehirle§me ile birlikte, sosyo-ekono-
mik geli^menin olgiileri arasmda yer almaktadir.
Bundan ba$ka, kitle haberle$me ara?lannin denetim yetkisini
egemenligin aynlmaz bir pargasi sayan siyasal teoricilerin sayisi
gitgide artmaktadir. Keza, yirminci yiizyilda belliba§li, iktidar dar-
belerinin ba§arisi —Malaparte'nin agikga belirttigi gibi— haberle§-
me araglarmin siir'atle ele ge^irilmelerinde saklxdir.
Biitiin kitle haberle§meleri araglari yolu ile, bir yandan, geli-
§en iilke haklanni bilin?li kilmak, o'nlan belirli hedeflere dogru
yoneltmek, yeniliklere giri§melerini saglamak; ote yandan da tercih
edilen siyasal rejime gore, herhangi bir ideolojiyi bir toplumu inev-
dana getiren ge^itli sosyal gruplarin tiimiine kabul ettirmek miim-
k'lindurT Sosyal yapi degi§mesi ile birfikte kullandiklannda ise,
bu etkisi gok daha kesinle§mektedir.
Goriiliiyor ki, siyaset biliminin temel sorunu sayilan iktidann
men§ei, devri, denetim ve kullamh$i gibi konular bile «Haberle§-
me Teorileri» konusu etrafhca incelenmeksizin kavramlmasi im-
kansiz bir sure? haline gelmi§tir.
Turk sosyal ve siyasi bilimler literatiirii, bugiine dek, biiyiik
olgiide sosyal psikoloji, sosyal antropoloji ve sosyolojiden yararla-
bulunan yeni terimleri ho§gorii ve anlayi§la kar§ilaraalarx gerek-
mektedir.
Akademik hayatmin ba§langicmdaki ilk eserini zahmetli,
ve yorucu bir gali$ma ile sunraa tercihinde bulunan Unsal Os-
kay'in, bundan sonra, dikkat ve emegini, hizli bir sosyal de§i§me
siireci i?inde bulunan Turkiye iizerinde teksif etmesi ve bu alanda
kendisine ozgii gah§malar yapmasun temenni ederiz. Bu iimidimi-
zin yakinda ger$ekle§ecegi hususundaki kanimiz tamdir.
i '•
Ankara, Mart 1969

Prof. Dr. Nermin Abadan


S. B. F. Sivasal Davrani? Kiirsiisii Profesorii
B.Y.Y.O. Halkoyu ve Siyaset Sosyolojisi
Dersleri Ogretim Uyesi

X
GiRi§

Kitle Haberle§me Teorileri ve Kitle Haberle§me Arabian gibi


konular <;agda§ sosyal bilimlerin en son dallanndandir. tleri Bati
iilkelerinde reklamcilik alanlarindan uluslararasi «soguk» ve «si-
cak» sava§ gati§malanna kadar ?e§itli alanlarda kullanim degeri
olan bu bilim dallan azgeli§mi§- iilkeler igin 50k daha ba§ka agilar-
dan onem ta?imaktadirlar. Azgeli§mi§lerin doyma noktasma vanl-
mi§ ve tiiketim giiglugli geken bir ekonomileri yoktur; zit ekono-
mik ve siyasal gikarlari orten ideoloji sava^larinda onemli bir yer
alacak durumda da degillerdir. Bu bakimdan azgeli§mi§lerin rek-
lamcilik, ikna ve propaganda konulanndaki problemleri, gerek gap-
Ian itibariyle ve gerekse muhtevalari itibariyle, geli§mi§ ve ileri
iilkelerinkinden 50k farkhdir. Ama, azgeli$mi§ iilkelerin - degi§ik
muhtevalar i?in de olsa- bu tekniklerden yararlanmayi ogrenme-
lerini gerektiren dramatik bir durumlari vardir: gagin gugliikleri-
ne kar§i koyabilecek saglam bir sosyal ve ekonomik yapi kurmak;
bu siireci ba§latacak ve devam ettirecek olan dengeli bir kiiltiir
yenile^mesini gergekle^tirmek.
1950'li yillarda ileri Bati ulkelerinin sosyal bilimcileri yeni ye-
ni kurulan ve yeni bagimsizlik kazanmi? bulunan ?e§itli azgeli§mi§
ulkelerin de varligi yiiziinden onem kazanan azgeli§mi§lik sorunu
iizerinde dururlarken, ?ogu defa, azgeli§mi$lerin «azgeli§mi§ligini»
halklannin isteksizligine, halklarinin gelenekgiligine baglami§tir.
O siralar yazilmi? makale ve kitaplara bakilacak olursa «duyulmu§
ihtiya? : felt-need» teriminin ne kadar bol kullanildigi goriiliir. tkti-
satta ise, «azgeli§mi§lerin tasarruf yeteneksizligi» problemi i§lenir;
halkm daha iyi ve daha adil diizen kurulmasini' istemeye hazir ol-
augu; ?ogu iilkede asil bundan korkuldugu; azgeli§mi§lerin en
onemli sorununun tasarruf azhgi degil, mevcut tasarrufun iilke
icinde kalmasmin ve iilke ekonomisi igin, endiistriyelle§meyi onde
tutan yararh bir kalkinma planina sadik olarak yatinma doniiriil-
mesinin giigliigii —hatta bazi azgeli§mi§ ama kendilerince «Batici»
iilkelerdeki imkansizhgi— goriilmek istenmezdi.
1960'li yillarda ise ortaya yeni geli§meler gikmi§tir : 1950'li yil-
larda bagimsizlik kazanan bir?ok azgeli§mi§ iilkede, bagimsizhk
miicadelelerini yonettikleri igin ba§lanndaki «§eref halesi» ile mil-
letlerinin «kurtancisi» olan nice siyasiler ve rejimleri halklannin
goziinde itibarsiz hale gelmi§ler; baski yollanna sapmak zorunda
kalmi$lar; ve azgeli§mi§ ulkelerin meselelerinin bagimsizhkla bir-
likte ve kolayca goziimlenebilecek meseleler olmadiklan anla§il-
mi?tir. Bu arada, Batih sosyal bilimcilerin ve ekonomistlerin iyim-
ser «regeteleri» ise degerlerini yitirmi§; bizzat Bati iilkelerinin bi-
lim cpevrelerinde aci ele§tirmelere hedef olmu§lardir. Hem de sade-
ce azgeli§mi§leri «hayal kinkligina ugrattiklan i?in» degil, Ba-
tili ve ileri ulkelerin kendileri igin de ciddi bir sorunun ortaya 51k-
masina sebep olduklari igin. Ornegin, Daniel Lerner, «yiikselen
bekleyi§, umut, ve istek yillan olan 1950'ler sonrasi, 1960'h yillarm
azgeli$mi§ iilkelerde yigimla§an umut kinkligi yillari» oldugunu
belirtmekte ve bu iilkelerdeki siyasal rejimlerin yapabileceklerin-
den fazlasmm istenilmesine yol agacak kadar halkin isteklilige sa-
hip kilinmasmdan - bir ge§it - endive duydugunu ihsas etmektedir. 1

Azgeli§mi§ iilkelerdeki degi§im ihtiyaci hakkmda g6rii§lerini


agiklayan Wilbur Schramm ise bu iilkeler igin gerekli olan «degi-
§im»in kendine ozgii karakteristikleri oldugunu belirtmektedir.
Bunlar; (a) sadece iktisadi alanda degil, sosyal ve kiiltiirel alanda
da paralel bir degi§iklik ?eklinde olu§ma ozelligi; (b) tarihi su-
re? i?inde ve kendiliginden - yava§ olu§an bir degi§im degil; veya
bunun, yabanei istilacilann sebeb olacaklari di§ardan-giidiimlii bir
degi§im degil; tarihsel degi§imin olgiilii ritminden daha hizh, zora
dayanan degisimden daha ban§<;i ... gok sayida insanlann bu sii-
rece katilmasini ... bilgi edinerek bu degi§im siirecine goniillii ola-
rak yardimci olmalanni saglayacak bir degi§im olma ozelligidir.2

Diger yandan azgeli§mi§ iilkelerdeki yoneticiler - iyi niyetle de


yola giksalar - bazan tutarsiz ve ba?ansiz bir yenile§me programi
izlemekte; bunlarin ba§arisiz yenile?me - veya bizdeki adiyla «Bar
tilila?ma», «asrile§me» vs., - uygulamalanna bakan bazi siyasi seg-
kinler kiiltiir ikile§mesi yaratan bu yol yerine, «yabanci» saydiklan

XII
yeni kiiltiir igeriklerinin toptan reddi ile, geleneksel yapimn iiru-
nii olduguniT unuttuklan ve «milli» diye degerli gordiikleri kiilttt-
riin dx§a kar§i korunmasmi (!) savunmaya ba§lamaktadirlar. Oysa,
Bottomore'un dedigi gibi, azgeli§mi§lerin ihtiyaci olan tutum, ^ o p -
ium i^indeki bilgilern arti§,im ve dogal ortam iizerindeki etkinlik
kurabilme yeteneginin artti§im» saglayacak yollarin aranmasindan
ibaret olarak gerekmektedir. 3 Oysa, bunun tersi olan tutum; yani,
duygusal ve geriye doniik «milliyetgilik» tutumu sadece sagci dii-
?iinceye sahip siyasal segkinlerde degil, sozde sol - ilerici dii$iince-
lerle yola ?ikan yetersiz siyasal yenilikcilerde de goriilmektedir.

Sorunu Dogru Anlamak


«Halka kiismeye®, veya «di§ kiilturlerden iirkmeye ve di§a ka-
panmaya», veya «ba§ibo§ bir kiiltiir ikile§mesine» varan bu gibi ba-
§arisiz ve hesapsiz yenile§me programlari yerine, gegerli ve etkin bir
yenile§me programi ?izilemez mi? Bu konuda umut verici ara§tir-
malar ve uygulamalar vardir ve bunlardan ornek alinabilir. Sosyal
antropolojist Paul Bohanan sorunu dogru anlamamizda bize i?ik
tutmaktadir. Bohanan'a gore, toplumun esas goriiniimii biyolojik
anlamdaki «insan» veya «insanlar» degil; daha karma§ik bir yapi
olan «sosyal davrani§»tir. Sosyal davrani§lar toplumun ba?langici
i?in temel te§kil etmektedirler. Bunlar ise, «en az iki ki§i arasmda-
ki ili$kilerin diizenlenmesini saglayan ortak bekleyi§leri; yani, or-
tak kiilturu, ortak bilgiyi $art kilarlar. 4 Bu bakimdan, toplumla?-
ma siireci sonunda «millet» olu?umunu tamamlamak igin bile, «or-
tak kiiltiir» e varmak; Sosyal ili§kilerde ifadesini bulan sosyal
fonksiyonlan ve bunlari da belirleyen sosyal yapiyi modernle§meyi
miimkiin kdacak, engellemeyecek, ya§atacak bir §ekilde ye'niden
—bigimlendirmek gerektigi unutulmamahdir. Bunun tersi yol iz-
leyen iilkelerin bugiin kar§ila?tiklari gikmazlar — kiiltiir <jikmazi
en once gelenidir — ortadadir. Tiirkiye i?in de bu sorun yeni ince-
lenen, 90k onemli bir sorundur.
Toplum, Foster'in belirttigi gibi, «birlikte ya§amak ve ?ah§-
mak igin birbirileri ile olan ili§kilerini ifade eden kurallara muh-
tag» olan insanlardan kuruludur. insanlar «kahpla$mi§ ili§ki dii-
zenlemeleri iginde; bir sistem, bir orgiitlenme, bir yapi iginde top-
lumsalla§irlar». 5 Keza bilindigi gibi, her toplum a§amasmda ve her
toplumda insanlarin dogal ortam uzerinde egemen olmalarini sag-
layan teknikler ve i§ bigimleri ile toplumun kiiltiirel degerleri,

XIII
inane sistemleri arasinda, butiinliigii olan bir sosyal yapx kuracak
§ekilde i?birliginin tesisi gerekmektedir.
Dikkat edilmesi gereken nokta, iiretim ili§kilerindeki ve tekni-
gindeki degi?melerle kultiirel ve sosyal kurumlardaki degi§melerin
birlikte dengele§ecekleridir. Her iiretim diizeyinde( toplumdaki ya-
salar, degerler, tore ve gelenekler birbirlerine bagh dururlar; bagli
degi§irler. Malinowski ve Radcliff - Brown'm, Raymond Firth'iin
yaptiklari saha ara§tirmalarj ile Homans'in teorik gah§malari gos-
termektedir ki, ilkel toplumlarin kultiirel dokusunu kuran din ve
dinsel torenlerin fonksiyonlari bile toplumdaki bireyler ve bi-
reylerin «i§»leri arasinda bir tutunum [cohesion] saglamaktir.
Toplumsal tutunum, ashnda, Homans'a gore «ki§iler, ataerkil veya
anaerkil toplum aileleri, klanlar gapmdaki iiretim faaliyetlerini ve
dinsel ve siyasal liderlerin gorevlerini diizenlemektedir».6
Azgeli§mi§ iilkelerde yenile§me hareketleri veya programlari
uygulamak isteyen kadrolarm gogu defa bilemedikleri veya bilip
gormezlikten geldikleri bu durum yiiziinden bir?ok azgeli§mi§ iil-
kede bugiiri ge§itli sorunlarla kar§ila?ilmaktadir. Bir yanda kiis-
kiin ve umutsuz aydmlar; bir yanda ise, aydmlarindan, yoneticile-
rinden ve reformcu dii§iincelerden iirken ve gitgide, eski sosyal
yapmin savunucusu olan gikar gevrelerinin sozlerine baglanan kitle-
ler bu yanli§ uygulamamn iiruniidiirler.
Sorunu bu §ekilde ortaya koyduktan sonra, Kitle Haberle§me-
sinden bu konuda ne §ekilde yararlanilabilecegi lizerinde durahm.
L. W. Pye, azgeli§mi§lerin kurulu? veya yenileme gali$malann-
da kitle haberle§mesinin gorebilecegi i§leri §oyle ozetlemektedir:
(a) milli geli§menin hizi ve yonii hakkmda bilgi vermek; bu gorevi
yerine getirirken kamu gorevlilerini ve yoneticileri halk adma de-
netlemek, diger yandan halki yenile§me ve geli$me alanlarmdaki i§-
ler igin $evklendirmek; (b) siyasal konularda veya iktisadi konu-
larda karar-alma ve eyleme - gegmede halka bu stire?lere katilma
olanagi hazirlamak, ve boylece, iki yanli bir haberle§me siireci ola-
rak kullanilmasi sayesinde halktan yoneticilere - yoneticilerden ise
halka haber aki§i saglayarak toplumsal benze?im, i?birligi ve go-
birligi tesis etmek; (c) halka, yeni bir sosyal yapinin kurulma-
sini kolayla§tiracak ve bu yeni duzende hayatmi kazanmasim,
toplumsal geli§meye yiik olmaktan kurtulmasim saglayacak yeni
becerileri programli bir §ekilde ogretmek veya kazandirmak. 7

XIV
Max F. Millikan ise azgeli§mi§ iilkelerin diger iilkelerin teknik ve
kiiltiirel varliklanndan yararlanabileceklerini i§aret etmekte, ancak,
bu i§i ba?ari ile yiiriitmek igin kitle haberle$menin kullanilmasi
gerektigini ifade etmektedir. Millikan'a gore, azgeli§mi§lerin geli§-
me ve yenile^meleri modern teknolojiden yararlanabilecek diizeye
gikmalanna baghdir. Millikan, haberle§menin bu siireg igindeki ye-
rini ise §oyle belirtmektedir :
«Kendi ortamlarim bigimlendirme ve giidiimlemede
yeni tOplumlar modern teknolojinin o'nlara sundugu ola-
naklardan yararlanmak istiyorlarsa, bu toplumlarda ya-
§ayanlarin, kendi hayatlarinda yapabilecekleri tercihler
konusundaki algilanm radikal bir §ekilde degi§tirmeleri
gerekir. Bu tercihler konusundaki algi degi$ikligi igin
kendi dolaysiz veya kalitimsal denemelerinin rehberlik et-
mesisoz konusu olmadigmdan butiin i$ haberlggmeve
[communications] du§mektedir» s
Yeni tekniklerin topluma yayilmasi, yeni dii§unce ve degerlerin
de yaratilmasina baghdir. Ayrica, yeni tekniklerin ve degerlerin
ya§amalari, toplumsal yapinin yeni bir sosyalizasyon saglayacak
yetenege kavu§turulmasina baghdir. Bunun igin ise, Bohanan'in be-
lirttigi gibi, «toplum igindeki bireylerin sosyalizasyonunun; birey-
lerin ortak ya§ama tarzina sahip kihnmasinin; sosyal ili§kilere
[yeni sosyal hayat iginde] diger bireyler kadar katilmalarinin sag-
lanmasina» baghdir. 9 Kiiltiir davram§lannin toplumdaki ge§itli alt-
gruplar igine alt - kiiltiirler §eklinde degil de, toplumun genel ve or-
tak kultiirii §eklinde girebilmesi igin - ki, bir bakima ulusla^ma sii-
reci de budur - dar gruplardan gikarilacak azgeli§mi§ iilke bireyleri-
nin geni§ ufuklar igindeki geni? gruplara katilmalari gerekmekte-
dir. Zira, H. L. Ross'un tabiriyle, aym §eyler olan kiiltiir olu§umu
ile sosyal katilma siiregleri biribirilerini tamamlamaktadirlar. 10
Yeni kiiltiire yonelen gah§malar kitle haberle§mesi sayesinde
daha da hizlanacaktir. Bu arada, P. Bohanan'in i^aret ettigi gibi,
«toplumdaki belli siyasal, ekonomik ve sosyal yapiya bagli olan
«armaganlandirma» sisteminde de degi§iklik ba§layacak» ve toplum-
daki kiiltiir yenile§mesi kuwetli bir destege kavu§turulmu§ olacak-
tir. u
Bu arada iki konudan kisaca soz etmek gerekmektedir. Birin-
cisi, kitle haberle§mesi ve kitle haberle§me araglari yeni kiiltiirun
yerle§mesinde ve yeni sosvalizasvonda ne yerdedir? tkincisi ise

XV
kitle haberle§mesinin «standardla§tirma ozelligi» azgeli§mi§ iilke
ler igin bir tehlike mi, yoksa bir iistiinliik mii te§kil etmektedir?
Gergekten, uzun uzadiya ele ahnmayi gerektiren bu sorunlar hak-
kinda, burada, Lerner'in ve Herbert Hyman'in gorii§lerini i?aret et-
mekle yetinmek zorundayiz.
Lerner, toplumdaki yenile§me siirecini ekonomik, sosyal ve
kiiltiirel agidan degerlendirilmesi gereken tek bir sure? olarak ele
almakta ve §oyle demektedir :
Toplum igindeki bireyler ve sosyal gruplar arasm-
daki nimet ve kiilfet e§itlenmesine bagh bulunan kalkin-
ma da, yeni yatirimlan saglayan gelir arti§i gibi, yeni
sosyalizasyon siirecini ve kurumla§mayi saglayacak olan
yeni kitle haberle§mesinin geli§mesine bagh bulunmak-
tadir».12
Hyman ise, sosyalizasyon araci olan kitle haberle§mesinin bazi
etkilerinin -bu arada, standardla§tirma etkisinin- azgeli§mi§ler
igin farkli bir agidan ele ahnmasi gerektigini ileri siirmekte ve §oy-
le demektedir:
«Bir sosyalizasyon araci olarak kitle haberle§me
araglan etkindirler ve birgok ele§tiricinin gattigr
standardla§tiricilik ozellikleri ise, geni§ alanlara yayilan
bir mill! davrani§ benze§imi yarattigi igin yararhdir..
Oysa, toplumdaki ebeveyn, arkada? gevresi, kom§ular,
ve ogretmen gibi konvensiyonel sosyalizasyon ogeleri
hem milli standardlarin yaratilmasim saglayacak giigte
degillerdir, hem de gogu kere bunlar yenilesme ve m o
dernle§meye kar?it tutumda olabilmektedirler».13

«Olaganustii bir arag - ama on§artIara bagh»


Basm ve Yaym Yiiksek Okulunda, 1967 - 68 ogretim yilx ile,
ders olarak ele alinan «Haberle§me Teorileri»nin-bizim igin yeni
olmasi agismdan - bir ba§ka ilging yani daha vardir. Kitle Haber-
le§me Teorilerinin diger ileri Bati iilkelerindeki teorik kurulu? ve
geli§me doneminin ba§langicinda birgok gevrelerde rastlanildigi
gibi, bizde de bazi gevreler Kitle Haberle§me Teorilerini «milletleri
giidumleyecek», «nzalanna ragmen §u veya bu yone gelebilecek»
tehlikeli $eyler olarak ele almakta; bazi gevreler ise sadece ekono-
mik §artlara oncelik ve onem verdikleri igin, Haberle§me Teorileri

XVI
gibi sosyal psikolojiye, sosyal antropolojiye ve sosyolojiye dayanan
bir bilim dahnin veya bilgiler toplulugunun etkisiz kalacagi gorii-
§iinii savunmaktadirlar.
I§in dogrusu, ne birincilerin savunduklaridir, ne de ikincilerin.
Kitle Haberle§me Teorileri ve bu teorileri bilen ellerce kullanila-
cak olan Kitle Haberle$me Arabian toplumda yaratilmak istenilen
degi§ikliklerin olu§umunda bagimsiz bir degfeken te§kil edememek-
dirler. Wilbur Schram'in ifade ettigi gibi, «kitle haberle§mesi ola-
ganiistii bir aragtir, ama modernle§meye yararli ve etkin bir ara?
olabilmesi bile bazi on§artlara baglidir». Bunlar ise, Schramm'a
gore; (a) planli bir sosyal degi§im amaglayan etkin bir devlet ve
hiikumet politikasimn varligi; (b) hiikumetlerin, uzun vadeli ola-
rak, toplumda neyi degi§tirmek istediklerini bilecek durumda ol-
malaridir. Kisacasi, «yenile§me ve modernle§me alanlarxnda kitle
haberle^mesinin ve kitle haberle§me araglanmn ne yonde etki ya-
pabilecekleri bile, temelde, siyasal bir sorun olmaktadir». w Bir ba§-
ka sosyal bilimci, Joseph T. Klapper de Kitle Haberle§mesinin Et-
kisi uzerindeki gorii$lerini agiklarken, kitle haberle§mesinden 50k
§eyler bekleyenlere veya 90k §eyler bekledigi i?in kitle haberle§me-
sinden korkanlara. cevap vermekte ve, ekonomik, sosyal ve siyasal
faktorlerin kitle haberle§mesini sadece katkici bir faktor olmaya
indirgeyebileceklerini, hatta bazan kitlede yenilik yaratmak §oyle
dursun, kitle haberle§mesini mevcut degerlerin ve sosyal duzenin
peki§tirilmesi yoniinde etkide bulunmaya bile mecbur edebilcekle-
rini belirtmektedir. 15
Klapper'in taninmi? eserinde, Siegman (1948), Lazarsfeld ve
Merton (1948), ve Seldes (1950) a'ra§tirmalan ile Klapper (1948)
ara§tirmalanmn sonuglanna bakilarak yapilan bir ba§ka ilging yo-
ruma gore ise, «hiir te§ebbus» e dayanan toplumsal yapilarda kitle
haberle§me araglarimn en belirgin ozellikleri ba§at kiiltiirel deger-
lerin ve yapinin korunmasmi ve peki$tirilmesini saglamakta olma-
landir. 16
Ithiel de Sola Pool da, daha sakin bir ifade ile, aym gdrii§u
payla§makta, ve «kitle haberle§me ara?larindaki komunikasyonu
ya§atabilecek etkin bir siyasal orgiitlenme olmadikga kitle haber-
Ie§me araglari istenen i§leri ve eylemleri yaratamazlar» demekte-
dir.17
iki-A§amah Aki§ ve Azgeli§mi§ler '
Bir ba§ka sorun ise, hele azgeli§mi$ler agismdan onem ta§idigi

XVII
igin, «iki - a§amali aki§» sorumudur. Sosyal yapi degi§ikliginin sos-
yal yapx degi?ikligini amaglayan bir siyasal orgiitlenmenin geregi-
nin bir ba§ka nedeni de ortaya gikmaktadir.

Ilk Lazarsfeld'in kullandigi bir kavram olan «^ki - a$amah_aki§»


bir toplumdaki haberle§me siirecinin hedel_aldlgi^bireyleri, dogru-
dan dogruva de£ilf birevlerin iiyesi bulunduklan sosyal gruplarda-
kL«kanaat onderleri» aracihgi ile etkiledigini ifad^etmektedirj t§in
burasi dogru kabul edilmektedir. Ancak, bu noktadan yola gikila-
rak, toplumu etkilemek i?in - ornegin, azgeli§mi§lerde yenile§meler
igin - once gruplardaki «kanaat onderlerini» etkilemeyi, sonra da
bunlar aracihgi ile toplumu etkilemeyi miimkiin ve etkin bir yol
olarak ileri siiren gorii?ler - ilk yillardaki ba§anlarma ragmen -
§imdi gegerli kabul edilmemektedir. Hyman, derin metodoloji
bilgisi ile ele aldigi bu konuyu bir dogru goziime ula§tirmi§ bulun-
maktadir. Hyman'a gore «iki-a§amah aki$ modeli ile modernle?-
me siirecinde etkinlik kazanmayi ummak gergekgilik degildir. §oy-
le diyor Hyman:

«... Iki - a§amah aki§ sirasinda mesaj, kapilari tutan-


lar [gatekeepers] tarafmdan degi§tirilir, siiziilur, ayikla-
nir, saptinhr, yanli§ yorumlanarak aktanlir ... kitle ha-
berle§me araglanni kullanan uzmanlar ilerici ve yenilik-
olsalar bile, toplumdaki sosyal gruplardaki ntifuz sa-
hipleri [kanaat onderleri] tutucu olabilirler ... bu yiiz-
den kitle haberle§me araglan kitle iizerinde tstenilen
yonde bir etkide bulunamazlar. Oysa azgeli§mi§ iilkeler-
deki kiiltiirler bireylerarasi haberle§meye dayanma gele-
neginde olduklan igin ortaya ikili bir giigliik gikmakta-
d i r : halk^Jrifjeler^ dogal kanaat onderlerinden
yararlamlmazsa halk kitlelerine eri§ilememekte; yarar- -
lamhrsa, bu kere, mesajimxz etkisiz olmakta; tutumcu-
luktan yana olanlann etkisinde kalmaktadir». ra

Sonsoz
Gerek Siyasal Bilgiler Fakiiltesi Basin ve Yayin Yiiksek Okulu
ogrencileri igin, gerek -basih ve elektronik- basmimizda gah§-
makta olan profesyoneller igin, gerekse konu ile ilgili bilim dalla-
rinda gali§anlar igin yararli olacagi umuduyla hazirlanan bu kitap-
ta yer alan pargalarm, bu «Giri§» boliimiinde belirtmeye gali§i!an

XVIII
agidan okunmasi yararli olacaktir. Boyle bir tutum, her§eyden
once, birgok konunun bizim iilkemiz agismdan ne getirdigi yolun-
da yorumlarda bulunma i§ini de kolayla§tiracaktir.
Kitaptaki pargalar, ne yazik ki, yer darligindan otiirii Haber-
le§me Teorilerine ili§kin konulardan ancak en belli ba§hlanm ele
alabilmektedir. Ogrenci arkada§larim, derslerde kullamlan diger
kaynaklardan bu noksam kismen giderebilmektedirler. Okuyucula-
n n ise yabanci dilden kaynaklara ba§vurmalan bugiin igin zorunlu-
dur. Gelecekte, Tiirkiye'de de onem kazanacak olan bu konuda gali-
§acak kimselerin daha degerli katkilarda bulunmalan umudumuz-
dur.
Dar olanaklar iginde ve kendi giiciim oraninda hazirladigim bu
kitap, konu igin Tiirkge bir ba§langig kitabi olmaktan oteye bir
iddia ta§imamaktadir.
Kitabin hazirlanmasinda, ve gergekten sevdigim bir konu olan
Haberle§me Teorileri alaninda bir§eyler ogrenmemde emekleri ge-
gen hocalarim Dr. Wilbur Schramm'a, Dr. Nermin Abadan'a, Dr.
Thedore E. Kruglak'a ve ozellikle Dr. Hifzi Topuz'a minnettarim.
Akademik meslegi bana sevdiren ve bana akademik meslege
girme olanagi saglayan rahmetli hocam ve biiyiigiim Dr. Yavuz
Abadan'a ise §ukran borgluyum.
Ceviri yanh^liklanndan, Tiirkge terimlerde yapmi^ olabilecegim
yanli$lardan, sunum ve diizenleme yetersizliklerinden elbetteki ben
sorumluyum.

tinsal Oskay

Ankara. 1969

XIX
GIRi§ BOLUMUNUN DIPNOTLARI
-

1. Daniel Lerner, «Toward a Communication Theory,® Bknz: L. Pye (Ed),


Communication and Political Development,» Princeton: Princeton Uni-
versity Press, 1963, sh. 331.
«

2. Wilbur Schramm, Mass Media and National Development, Stanford:


Stanford University Press, 1965, 2. B., sh. 115.
3. T. B, Bottomore, Sociology, New Jersey: PrenticeHall, 1963, sh. 266.
4. Paul Bohanan, Social Anthropology, New York: Holt, Rinehart and
Winston, 1965, sh. 19.
\ ' ' '" - ' ' '
5. George M. Foster, Traditional Cultures: and the Impact of Technological
Change, New York: Harper and Row, 1962, sh. 10-11.
6. George C. Homans, The Human Group, New York: Harcourt, Brace
and World, 1950, sh. 313-333.
7. L. W. Pye, «Communication Institution Building, and the Reach of
Authority,* Bknz: Lerner ve Schramm (Ed.), Communication and Chan-
ge in Developing Countries, Honolulu: East-West Center Press, Univer-
sity of Hawai, 1967, sh. 35-55.
8. Max F. Millikan, «The Most Fundemental Technological Change,» Bknz:
Lerner ve Schramm, a.g.e., sh. 3.
J
9. Bohanan, a.g.e., sh. 16-17.
10. H. Laurence Ross, Perspective on the Social Order, New York: McGraw-
Hill, 1963, sh. 85-86.
11. Bohanan, a.g.e., sh. 19.
12. Lerner, a.g.m., Bknz: Pye (Ed), a.g.e., sh. 348-49.
13. Herbert Hyman, «Mass Media and Political Socialization: The Role of
Patterns of Communication,® Bknz: Pye (Ed.), a.g.e., sh. 142.
14. Schramm, "Communication and Change,* Bknz: Lerner ve Schramm,
a.g.e., sh. 19.
15. Joseph T. Klapper, The Effects of Mass Communication, New York:
Free Press of Glencoe, 3. B., 1963, sh. 8.
16. Klapper, a.g.e., s. 38.
17. Ithiel de Sola Pool, «The Mass Media and Politics in the Modernization
Process,® Bknz: Pye (Ed.), a.g.e., sh. 237.
18. Hyman, a.g.m., Bknz: Pye (Ed.), a.g.e., sh. 146.

XX
B 6 L t) M I

KiTLE H A B E R L E $ M E S i
VE SOSYAL P S l K O L O J i
AQISINDAN G O R O N O M O
Eugene L. HARTLEY
Ruth E. HARTLEY
Clyde HART

TUTUMLAR.
VE
KANAATLAR
S D N U M

Kitle Haberle$meleri Teorileri alamnda bilinraesi gereken ilk konu ve ilk


terimler «Tutumlar ve Kanaatlar» ile ilgilidir. Tutumlar ve Kanaatlar ile
ilgili ilk bilgiler, Kitle Haberle$meleri Teorileri iizerinde ciddi bir gali$ma
yapacak olanlann Sosyal Psikoloji konulannda, onceden, temel bazi bilgileri
elde etmelerini saglayacaktir. Boylece, Kitle Haberle$me Teorileri alamndaki
ge$itli konular daha kolay izlenebilecektir.
Hartley, Hartley, ve HartTarm bu ortak yazilan, gerek Sosyal Psikoloji
agiSindan, gerekse Kitle Haberle$meleri agisindan konu ile ilgilenenlerin
ba?vuracaklan en uygun kaynaklardan biridir ve ge§i'tli iiniversitelerde kul-
lamlmaktadir.
Yazarlar, once, bireyin psikolojisi ile ilgili sorunlan, bu arada 3irasiy-
la genel anlamda tutum ve kanaatlari, sonra etnik anlamdaki tutum ve ka-
naatlan, en sonra da tutum ve kanatlann boyutlan ve geli$me-i?leme so-
runu ele alinmaktadirlar. Kitle Haberie$me Teorilerinin onemli bir so-
runu gruplar ve ge$itli toplum kesitleri igindeki bireylerin «tepki kahplan»
ile haberle§me siirecinin kar$iiikh durumudur. insan davrani^lanndaki «tu-
tarliklar* veya «kaliplar» haberle§me siirecinin rahat ve kesiksiz i?leme-
si igin «haber bildirimci»nin yararlanacagi olanaklardandir. Bu bakimdan,
Kitle Haberle$meleri alamnda gak$acak olan kimselerin gefitli gruplann,
bireylerin, topluluklann tutum ve kanaatlannm neler oldugunu; ne gibi bir
mesaj muhtevasina kar$i nasil bir tepkide bulunacaklanni bilmi$ olmala-
n, bu gibi kimselerin yurutecekleri haberle$menin istenilen amaglanna da-
ha kolay eri$mesini saglayacaktir,
Tutum ve Kanaatlar konusunda herzaman ba?vurulabilecek olan bu de-
gerli makalenin ilginc yam «sosyal tutumlar* ile «sosyal izafet sahalari* ara-
smdaki ili§kileri ortaya koyarak, §erif ve Cantril'in bulduklan bu kavrami
bizim konumuz igin daha da geli$tirmekte olmasxdir. «Tutumlann boyut-
lan* ba?ligi altmda incelenen «tutumun yonii,» ve «tutumun derece veya
yogunlugu* gibi konular ise ana soruna herkesin anlayacagi bir agiklik ka-
zandirmaktadir.
Tutumlann olgtilmesinde kullamlan Thurstone, Likert ve Guttman ol-
gekleri ve analiz metodlari ile ilgili oiarak verilen bilgiler ise Kitle Haberle?-
meleri Ara^tirmalan Metodolojisi ile ilgilenenlerin de yararlanabilecegi nite-
liktedir.
Yazarlann bu incelemelerinde belirtilmesi gereken bir ba$ka nokta ise
-ki, incelemenin en iistiin yam burasidir- tutum ve kanaatlann «gruplar,»
•sosyal realite,* ve «ki$ilik yapisi* gibi gergevelerde ve bir dinamizm iginde
ele alinmi? bulunmasidir.

5
Eugene L. Hartley
Ruth E. Hartley
Clyde Hart

TUTUMLAR VE KANAATLAR*

Psikolojik oiayi, sadece bireysel eylemler §eklinde degil, kar-


§ilxkh-eylemle§me -ozellikle sembolik kar§ilikli-eykmle§me tip veya
tarzlan olarak ele almak gerektigini beHrtmi§tik: dinamik bir
konum igindeki bireyler arasmda olusan kar§xlxkh eylemle§menin
tip veya tarzlan. Algilama, hissetme, dii§iinme, ogrenme, yapma
gibi §eyler sinirsel-kassal sistemlere bagli bulunmaktaysa da, bun-
lann tam olarak anla§ilabilmeleri igin kar$ilikli-eyl'emle§en sos-
yal sistemler olarak ele ahnmalaai gerekir.
Kar§ilikli-eylemle§me ise, hem kar§xlxklx-eylemle§en birimlerin
varhgma, hem de kendisi aracxlxgi ile etkileme degi§-toku§u yapx-
lacak olan bir araexn (medium) varligxna baglidxr. Kar§ihklx-ey-
lemle§mede bulunacak olan insanlar bireylerdir. Bireyler ise ol-
dukga yuksek bir karma?xkhk ta§xyan birim-varlxklardxr; herbiri
—en azxndan, dolaysxz bir yolla— bireydeki ihtiyaglar, arzular, ve
beceriler butiiniiniin bir kxsmi ile bagxntxh olan ge§itli ozelle§tiril-
mi§ eylemlerde bulunur; ve zaman zaman, bir birey bunlardan
bazxlarxnx yerine getirirken, digerleri ile de diger eylemlerde bu-
lunabilir. Kar§ihklx eylemle§menin ifade edilmesi ve analiz edil-
mesinde de bu belirli faktorler veya birimler agisxndan du§unmek
gerekecektir. Zira, kar$ihkh-eylemle§me konusixnda ornek diye

(*) E. L. Hartley ve R.E. Hartleyin « Fundamentals of Social Psychology*


[A. A. Knopf, New York, 1952] isimli eserinden almdigi $ekliyle; Bknz:
Wilbur Schramm, The Process and Effects of Mass Communication,
University of Illinois, Urbana, 1965 (ilk baski 1954), sh. 21648.

7
Kanaati Etldleyen Problem Durumlar
Tutumfer, ?ogu defa kanaatlarla kan§tinlirlarsa da, aslinda,
genellikle kanaatlardan farklidirlar. Bir bakima kanaatlan «soze
dokiihnu? tutumlar» §eklinde tarif etmek mttmkun ve yararh bir
yoldur. Kanaat, farkli bir psikolojik diizenlemenin olgusudur;
davram§la olan fonksiyonel ili§kisi yoniinden farkli ozelliktedir.
Kanaatm duruma miidahale edi§if zaman ve viis'ati yoniinden,
bireyin veya bir grubun belli bir duruma uyumlanmasinda tutum.
lann yeterli olamayacaklanrun anla§ilmasa halinde meydana ge-
lir. Birgok durumlar vardir ki, bunlar, yeni objelerin ortaya giki-
§1, veya bilinen objelerin giizellik salonunda koltuga kurulmu§ bir
inek orneginde oldugu gibi yeni ve ah§ik-olunmayan bir bigimde
kombinasyonlan yiiziinden problematik bir goriiniim kazamrlar.
Bu problem durumlar insanlann «akiliarim ba§xna toplayip* du-
rumim ne ifade ettigjni, §u veya bu eylem tercih edilirsfe ne sonu?-
lara ula$ilacagmt dii§unmelerini gerektirir. Bu durumlarda i$in
iginde yer alan insanlar, gegmi§ denem-bilgilerine, durumla ilgili
goriinen tutumlarma ba§vururlar. Fakat bu durumun iginden bir
giki? yolu bulabilmek i§ia, deneyim ve arayi§ §ekli di§inda bu tutum
larindan fazla bir yarar elde edemezler. Belli bir derecede rasyo-
naliteye dayanacak §ekilde, durumun bir tammlanmasi, bu duru-
ma uygun dii§edek bir eylemin kavramla§tinlmasi ele alinacak ve
bunlar yapilmaya gali^ilacaktir. t$te bu tanimlamalar gerek pra-
tik ve gerekse du$iinsel yonden kanaat diye kabul edilebilirler.
Bu durumda ortaya gikan §ey, tutumlarla ilgili olabilir, tutumlar-
dan destek alabilir; fakat bu boyledir diye tutumla e§anlamli sa-
yilamazlar. Zira, her zaman i?in durumun igerigi olan §iipheli ogele-
ri, seli^kileri, belirsizlikle^i, problem veya «mesele durumlan* ele
alxrlar ve bu yiizden de [tutumlardan daha 90k] rasyonel bir ya-
piya sahiptirler.

Bizim akdf dikkat ve ilgimizi ?eken durumlann iginde, sade-


ce tek bir tutumun yol gostericiligi ile veya belirleyici on-§art ol-
masiyla iginden gikilabitecek basitlikte olanlari pek azdir. C°k kar-
ma§ik ve geneffxkfe geli§kin ve kararsiz egilimlerimize hitap eder
mahiyette olduklari igin, gogu defa yeni ve akil ferdirilmesi giig oge-
ler igerirler. Bu yiizden, tutumlann pek gogu, pek az durumlar ha-
ri?, basit olmayan eylemlerle ilintilidirler; dolaysiz bu tiir eylemferi
gerektirirler .Aynca eylemin olu§um siireci iginde de bu tutumlar

16
Eugene L. Hartley
Ruth E. Hartley
Clyde Hart

TUTUMLAR VE KANAATLAR*

Psikolojik olayi, sadece bireysel eylemler §eklinde degil, kar-


§ilikli-eylemle$me -ozellikle sembolik kar§iiikli-eyltemle§me tip veya
tarzlan olarak ele almak gerektigini beHrtmi§tik: dinamik bir
konum igind'eki bireyler arasinda olu§an kar§ilikh eylemle§menin
tip veya tarzlan. Algilama, hissetme, du§imme, ogrenme, yapma
gibi §eyler sinirsel-kassal sistemlere bagii bulunmaktaysa da, bun
lann tam olarak anla§ilabilmeleri igin kar$ihkh-eyl'emle§en sos-
yal sistemler olarak ele almmalain gerekir.
Kar§ilikli-eylemle§me ise, hem kar§ihkli-eylemle§en birimlerin
varhgina, hem de kendisi aracihgi ile etkileme degi§-toku§u yapi-
lacak olan bir aracin (medium) varligma baglidir. Kar^ilikli-ey-
lemle?mede bulunacak olan insanlar bireylerdir. Bireyl'er ise ol-
dukga yiiksek bir karma§iklik ta§iyan birim-varhklardir; herbiri
—en azmdan, dolaysiz bir yolla— bireydeki ihtiyaglar, arzular, ve
beceriler butiiniinun bir kismi ile bagmtih olan ?e§itli ozelle?tirii-
mi? eylemlerde bulunur; ve zaman zaman, bir birey bunlardan
bazilanm yerine getirirken, digerleri ile de diger eylemlerde bu-
lunabilir. Kar§ilikh eylemle§menin ifade edilmesi ve analiz edil-
mesinde de bu belirli faktorler veya birimler agisindan du§iinmek
gerekecektir. Zira, kar§ihkli-eylemle§me konusimda ornek diye

(*) E. L. Hartley ve R.E. Hartley'in «Fundamentals of Social Psychology'®


[A. A. Knopf, New York, 1952] isimli eserinden ahndigi sekliyle; Bknz:
Wilbur Schramm, The Process and Effects of Mass Communication,
University of Illinois, Urbana, 1965 (ilk baski 1954), sh. 21648.

7
ortaya konulabilecek herhangi bir kar§ihkh-eylemle§menin yonii,
yogunlugu ve giktisi bu faktor ve birimlere gore degi?ik degi§ik
olabilecektir. Kar§ihkh-eylemle$m'enin belirlenmesine yolagan bu
faktor ve birimler ne derece yakindan tamnir; bunlann i$leyi§ bi-
gimleri ne derece iyi bilinir ve iyi $ekilde genellemeler gikarilabi-
lirse, belli $artlar altinda izlemekte oldugumuz davrani§lann on-
ceden kestirilmesi, o derecede miimkiin olmaktadir.

Tarti§mamizin bu noktasinda, oyleyse, kar§ilikli-eylemle§en


birimlere donelim ve ne olduklanni, nasil olu§tuklanm, ge§itli
yiizteyde degi$ik kar§ihkh-eylemle$melerle biribiri nasil etkiledik-
lerini ve 'etkilendiklerini inceleyelim. Onceki boliimlerde, ki§iyi di-
ger ki§iler ile kar§iliyh-ieylemle§mede bir biitiin olarak ele almaya
agirlik vermi?tik. Oysa, §imdi, ki$i'yi meydana getiren «kisimlar»;
ozellikle, deneyimler sayesinde geli^mekle birlikte, bireyleri ve grup-
lan karakterize eden ve nisbeten istikrarh sayilabilecek olan tep-
ki kahplari (patterns of reaction) iizerinde duracagiz. Bir ba-
kima, bu kez, bireyleri, kendilerini meydana getiren «kisimlar»
itibariyle inceleyecegiz demekle, bireyleri tutumlari itibariyle in-
celeyecegiz demi? olmaktayiz. Bunun igin de, toplumsal tutumla-
n dikkatle incelemek zorundayiz. Bu boliimde, once, tutumlann
genel olarak dogasim gozden gegirecegiz, sonraki iki boliimde ise
«ethnic» tutumlarla ilgili ara§tirmayi sistematik §ekilde ozetleye-
cegiz. Boylece, gen'ellemeler ile bulgulan bir biitiinle§meye kavu§-
turmu? olacagiz. Toplumsal tutumlari inceleyip gozden gegirmeye
ba§larken, once, kelimenin ifade ettigi anlam ve kullamm tarzi
iizerinde duracagiz. Sonira, tutumlann belli ba§li boyutlanni ele
alacagiz. En sonra da, gok kisa olarak, geli§me ve i§leyi§l'erini goz-
den gegirecegiz. Bu boliim toplumsal tutumlan genel olarak ele
aldigi igin, bir parga soyut kalacaktir. «Ethnic» tutumlann tar-
ti$ilacagi gelecek boliim ise gok daha somut olacaktir.

iNSANSI DAVRANI§TA TUTARLILIKLAR

Herhangi bir tiirden davrani? hakkmda bilimsel bilgi sahibi


olabilmek igin bu davram? iginde tutarhlik ogelerinin oldugunu far-
zetmek gerekir. Kimyada ve diger fiziki bilimlerde, bu faraziyeyi
viiriitmek kolay, fakat insansi eylem konusunda bu faraziyede bu-
lunmak giigtiir. Bununla beraber, insanlann ge^itli toplumsal ob-

8
jelere ve toplumsal kurumlara kar§i tepkilerinde belirli bir tutar-
lilik oldugu bilinmektedir. Samuel A. Stauffer bu konuyu basitge
§oyle anlatiyor:
Sarnnm, sosyal bilim diye bir bilimin varligma, veya var ola-
bilecegjme inanilmasmin nederft, giindelik ya§antimizdaki davra-
m§larimizda etrafimizda gordiigiimiiz §eyleri sadece gerektigi ol-
giide degil, oldukga ba§anh bir 6n-kestirimle gorebilmemizdir.
Gergekten ba§anh on-kestirimlerden gogunu pe§irien elimizde ve
bazir sayariz. Kendi oz ya§amamiz bile, saat —be— saat omrli-
miiz bile bu faraziycye dayamr.... Og-be§ sokak boyu araba sii-
rerken bile, onumiizdeki sUriiciilerin ne zaman, ne yapacaklarim
on-kestirimle bilmeye ?ali?ir — ve bu faaliyetimizi yaparken o
denli az bilingliyizdir ki, kesiksiz on-kestirimlerde bulunan duyu-
muzui ancak bu kestirimlerden birisinin yanh§ gikmasi h&linde
anlar; fark ederiz. Gergekten, insan hayati denen §eyin miimkun
olmasi, giinliik faaliyetlerimizden gogunun bize, bu gibi on-kesti-
rimlerde bulunma olanagi vermesindendir....
Tabiatiyle, higkimse herkesin kafasmdaki ozel dii§iinceleri on-
ceden - kestirebilecek bir insan davram?i bilimi hayal 'etmemekte-
dir. Boyle birsey istemek Mississippi Nehri akintisindaki her dam-
la suyun yer ve degi§mesiz-halini on-kestirimle bilebilecek bir
hidrolik bilimi hayal etmek gibidir. Insan dogasi veya toplumsal
ili?kilerin dogasi diye adlandirabilecegimiz bilimin kendine daya-
nak almasi gereken bir gergrek vardir: insamn davrani§larmda dii-
zenlilikfer (regularities) goriilmekte; bunlar sayesinde smana si-
nana kazanilmi? bir on-kestirim meydana gelmi§ bulunmaktadir.
[13, s. 11-13] (1)
Insansi davram§da goriilen bu tutarhlik, aym tepilerin kati,
otomatik bir tekrarlama seklinde; §arth tepilerde veya mekanik
ah§kanhklarda goruldiigii bigimde tekrarlanmasi anlamma gelmez.
Buradaki tutarhlik toplumsal anlami itibarivle soz konusu olabile-
cek bir tutarhhktir. Davram$larda, ge?itli durum ve §artlara
uvumlanmayi saglayabilecek yeterince bir esneklik tamnmakta;
ancak, tepkilerin tutarli bir yonde olmalan gerekmektedir.
Kavramsal olarak bakilacak olursa, tutarhlik amaca-gore dii-
zenlenmi§ (goal-oriented) davram§m geregi olarak nitelendirile-

(1) Ko?eli parantez igindeki atiflar i<jin boliimiin sonundaki bibliyografyava.

9
cektir. Anla§ilan, bireylerin kalipla$mi§ bazi bekleyi§leri, umutla-
n veya istekleri vardir; bireyler, bu amaglanna teri?mek igin ken-
dilerine yardimi dokunacagindan belli durumlar igin belli tepi
kahplari geli§tirmektedirler.

Tutum ara§tirmalan iginde, bu sdziinii ettigimiz tutarhgi gos-


teren en iyi ara?tirma Ordu Enformasyon ve Egitim Bolumii Ara?-
tirma Boliimiiniin sava§ yillanndaki gali$masidir. Bu gah?mada as-
kterlere ?u soru yoneltilmi?tir: «Bu soze katiliyor musunuz, katil-
miyor musunuz: Diger iilkelerin hepsi de biiyiik ordu beslemek
gerekmedigi g6rii?iinde olsalar bile A.B.D. askerlik ya§indaki geng-
lerin hepsini askeri egitim igin askere almahdir.» Bu soruya veri-
len cevaplar esas ahnarak ttg ayn asker grubu meydana getirilmi?, •
ve a§agidakiler gibi sorulara bu gruptaki askerlerin ne §ekilde ce-
vaplar verebilecegi konusunda oldukga dogru on-kestirimlerde bu-
lunma imkam elde edilmi?tir:

Sava§tan sonra, Birle§ik Devletlerin sadece goniilliileri askere


alarak iilke ihtiyaglanna yetecek bir orduya sahip olabilecegine
mi, olamiyacagina mi inaniyorsunuz?

Eger bir oglunuz olsaydi, sava§tan sonra oglunuzun ban? za-


mam askeri egitimden gegmesini mi isterdiniz, yoksa gegmemesi-
ni mi?

§u gorii?e katiliyor musunuz, yoksa katilmiyor musunuz —


«A.B.D.'ni ilerde sava?a kar§i korumanm en iyi yolu, A.B.D.'ni
higkimsenin saldirma cesareti gosteremeyecegi kadar askeri yon-
den kuwetli duruma getirmektir.» [23, s. 135]

Agikga gorunmtektedir ki, bireyin ge§itli durum ve konumlar-


da yapacagi davram§lar arasmda —bu durumlar bireye aralann-
da- ilintili goriinseler bile— tam bir tutarlilik bulamayiz, hatta
bekleyemeyiz. Bununla beraber, tepkide bulunma egiliminde ye-
terince bir devatnlilik vardir, ge§itli degi§iklikler gosteren durum-
larda yeterince tutarlilik vardir ve bunlar bizim bireyde istlkrarli
bazi §eyler oldugunu dii§iinmemiz agin yeterlidir. Devamiilik ve
tutarlilik ve bu ikisinin sonucu olan ttepilerin on-kestirimle bekle-
nilebilirligi, oyle goriiniiyor ki, bireyin ussal dizenleniminde (men-
tal organization); ve bireyin daha once denemleri arasina girmi§
bulunan objelere kar§i tepide (« response ») bulunurken izledigi ge-

10
nel tepi tarzlan yoniinden egiliminde kalitimla§mi§ gibidir. Bun-
Iann yiiziinden de bireyler [aym objelerle kar§ila?tikga] nispetten
istikrarh ve nispeten tutarh §ekilde tepilerde bulunmaktadirlar.
Bunlara «tutumlar» diyoruz.

TUTUM VE KANAAT

1935 yilmda, sosyal psikoloji konusundaki ara§tirmalan uzun


uzadiya inceleyen Gordon W. Alport, §oyle yazmi?ti
Tutum kavrann gagdas Amerikan sosyal psikolojisi igin en
onemli ve en segkin kavramdir. Deneyimsel ve kuramsal eserlerde
ba§ka tek bir kavram gosteremezsiniz ki bu kavram kadar adi
anilsin.... Bu yararli .... kavram o kadar sik kullarulmaktadir ki,
Amerikan sosyal psikolojisini tek ba§ina ayakta tutan bir «siitun»
gibidir.
Allport bu kavrami «bireyin biitiin objelere kar§i gosferecegi
tepilere ve durumlar iizerinde direktifte bulunan veya dinamik bir
niifuz icra eden ve deney-bilgilerle organize olan ussal ve sinirsel
bir [davram§ta bulunmaya] hazir-durma hali» olarak tammla-
mi§tir. [15, s. 798.]

Bu tammm bazx noktalan iizerinde dmrnak gerekir. Once, bir


tutum bireyin bir obje veya objeler tipleri ile ilgilendigi zaman
[davram§a gecme] oncesindeki hazir-durma halidir demekle bire-
yin-biir otomobil, bir kitap, bir dolar, bir saat, bir ayakkabi, bir
kopek, bir senfoni, bir ebeveyn, bir ogrenci, bir ogretmen, bir zen-
ci, bir kilise, bir soz, bir hareket, bir ba§ka bireyin bir tutumu,
veya yiizbinlerce obje iginden ?u veya bu yolla, daha onceden,
denem-bilgiferi iginde yer almi? olan herhangi bir objeye kar-
$u durumundan soz etmi§ oluyoruz. (2) Giindelik hayat hakkinda
yaptigimiz basit gozlemlerden biliyoruz ki, giinluk ya§antismi
siirdiiren insan kendi ihtiyag ve arzularina cevap verebilmek igin,
birgok objeyle temas kurar, bazilannx seger, arar, ve kullamr; ba-
zilanni ise gormezlige gelir, kaginir. Birey biitiin bu objelerle te-

(2) «Bir dildeki kaynaklan miimkiin t-atumlar kataloglarma ayinp tasnif


etmedikge bunun sonu yoktur.» E. B. Titchener: A Textbook of
Psychology (New York: Macmillan. 1916) s. 506

11
masa gelir-gelmez bir <katar» alir. Bu «kararlan» o ?ekilde ahr
ki «du$iincelerini durdurma« Iiizumunu bile hissetmez. tgindse bu-
Iundugu anin §artlarina gore ne tiir bir faaliyete giri§mek
isterse, etrafindaki objelerden bazilanni bu amaca yararli olacak-
lan igin segten ve kullanan birfey, bu amag agismdan zaran doku-
nabtfecek olanlan ise kendisinden uzak tutmaya gali$ir.

Ikincisi, Alport'un yaptigi tammlama, davrani§ alanmda ga-


l l o n [bilim adamlannin] genel ve ortak dii§uncelerini de kapsa-
maktadir: sayilan gok az olan dogu§ta-var olan refleksler (readi-
ness) hayat sfeyri igindte edinilen denem-bilgilerle kazamhr ve
geli§tirilir. I? btxrada da kalmaz; objelere kar§i tepide bulunma-
ya hazir olma durumu bir kere organize oldu mu, artik istikrara
kavu§ma egilimine sahip olmaya ba§lar; boylece zaman iginde bi-
reyin davrani?lari iizerinde tutarlihk kahplan empoze fetmeye
ba§lar. Belli bir objeye karsi belli bir tepide bulunmaya hazir dur-
ma hali, ardillanmi§ fiili tepilerin seyrinde bir degi§me olup ol-
mamasim belirler. Kisacasi, tutum denemin iiriinii olmakla bera-
ber kendinden sonraki denemler igin yoneltioi bir faktor haline
gelmektedir.

Allport'un tanimindaki iigiincii nokta, tutum «bireyin bir ob-


ie veya duruma kar§i tepileri iizerinde direktif verir veya dinamik
bir niifuz icra eder» sozleriyle ilgidir. Tutum kavrami bir tepide
bulunmaya hazirlanma veya hazir olma (preparation or readi-
ness) olarak tanimlamnca, sanki «tutum» pasif bir §eymi§ de,
kendi objesi fiifen kar?isma konulmadikga ortaya gikmayacak,
goriinm'evecek bir§ey olarak ele alinmi? olmaktadir. Ne var ki, el-
deki birgok agik delilin de gosterdigi gibi, tutumlar dinamiktir;
yani, bireyi organize olduklari objelerin aranmasi yoniinde ha-
rekete gegirirler. Allport'un onerdigi gibi, tutum bir eylemin ba$Ia-
masindan bu eylemin kullamlip-bitimine kadar gegerli olan orga-
nize (edici bir ilkedir. Aktiftir. Belki bunun nedeni, tutumun ili?-
kinle?tirilecegi ve boylece bir eylemin ba?lattiracagi objelerin fi-
ziki yoklugu kar§ismda bireyin iginde beliren gerilimdir. Kisacasi,
tutum, bu eylemin tamamlanmasi yonunde uygun goriillen objele-
ri veya uyanlan arar, seger, reddeder; veya eylemin ilerleyi§i si-
rasinda ortaya gikacak olan ba§an veya ba§ansizliklar yoluyla bu
eylemin degerlendirilmesi igin referansta bulunulabilecek esaslan
tespit eder ve boylece soz konusu eylem geli?mesine devam eder-

12
ken, eyiemia. degi§iklere ugramasma seb'ep olur. Tutumlarm bu
dinamik rolii George Mead'den alman §u satirlarda belief de da-
ha somut olarak dfade edilmektedir.
Merkezi sinir sistemi heniiz kismen ke§fediimistir. Eldeki sonuglar ise
eylemin organizasyonunu tutumlara dayandirmaktadir. Sinir sisteminin ce-
§itli kisimlari arasinciaki bir belli organizasyon, bireyin eylemlerinden sorum-
lu goriinmektedir. Bu organizasyon ise sadece i^inde bulunulan anda var
olan veya hemen ortaya gikacak olanlan degil, ilerde ortaya gikacak olan
sonrakileri de temsil etmektedir. Birey bir uzak objeye yakla$im gosteri-
yorsa, bu yakla§um, o objeye eri?tigi zaman yapacak oldugu $eyle de ilgili
olarak ortaya Qikmaktadir. Eger gekice yaklafiyorsamz, kaslarmiz o ?e!dci
yerden kaldirmaya da hazirlanmaya bafiamij demektir. Eylemin son asa-
masmda yapilacak jeyler, eylemin on a§amasmda yer almi? bulunmakta-
dir-yer almi? bulunmalanmn sebebi ise, siraain hemen kendilerine geimi?
olmasi degil, siirecin bizzat kendisini kontrole hizmet edebilecek durumda
olmalandir. Bunlar, bizim objelere nasil yakla^im gosterecegknizi ve objeye
yakla?ma i$ini maniiple ederkan atacaguniz ilk adimlanmazi belirler ...

Bir objeye kar?i boyle genel bir tutumda, alternatif tepileri temsil eden
bir tutuma da rastlamaktayiz: bir tek obje. hakkmdaki fikirlerimizden soz
ettigimiz zaman oldugu glbi. Bir ati taxuyan bir ki§i, ata binecek olan
birisi gibi yakla$ir. Bini? igin uygun tarafa geget ve kendisi hemen egere 51-
kacakmi; gibi ata yakla§ir. Ilk yakla§imx biitiin bir siirecin ba^ansmi belir-
ler. Fakat at ille de binip - siiriilecefe olan basit bir$ey degiidir. Bir?eyler
yemesi gereken, birisine kar§i aidlyet duygusu duymasi gereken bir$eydir.
Belirli ekonomik bir degeri vardir. Birey atla ilgili olarak bir serf §ey yap-
maya hazir durumdadir ve bu hazir durumda olmaniii kapsamina bir 50k
degi§lk eylemin £e$itli a§amalan girmektedir...

...Bu mtimkiin eylemlerin, bizim eylemde bulunma iarzimiz iizerinde


etkileri vardir... [Bunlar] o andaki eylemin kendisini ve ozellikle sonraki
ajamalanru belirlerler, ve boylece eylemin ge?ici —an-be-an— organizas-
yonu ilk andaki sure? iginde yer almi? olur. [12, s . 1J.-13]

Mead'den aldigimiz bu satirlar, ba?larda, eylem ile algx arasm-


daki kar?ilikli ili§kil'e?me konusunda yaptigimiz tarti§mayi hatir-
latmaktadir. IX'uncu bolumde algiiarm, bireyfe di§ diixrya arasm-
daki kar§ilikli-eylemle§meierden meydana geli$ini ele alim$ ve
tarti?mi?tik. Algilar kar§ihkh - eylemte$med'en sonra ortaya giktigi
igin, algimn kendi ic yapismda eylem potansiyel olarak durur. Di-
ger bir deyi?le, objelere yakia§im gosteren bireyler bu objelteri, on-
iara kar?i ne yapilabiiecekse veya bu objeler bireylere ne yapabi-
1'edekse ve bu objelerin fiziksel yapilari agismdan algiiarlar.
[Objelere] yakla§imlar bireyin objelerfe fiili denemlerinden - do-
laysiz veya sembolik (ornegin, radyatoriin s i c a k oldugu, obje ile

13
Kanaati EtkUeyen Problem Durumlar
Tutumlar, gogu defa kanaatlarla kan§tirihrlarsa da, aslinda,
genellikle kanaatlardan farklidirlar. Bir bakima kanaatlan «soae
dokiilmu? tutumlar* §eklinde tarif etmek mumkiin ve yararh bir
yoldur. Kanaat, farkli bir psikolojik diizenlemenin olgusudur;
davrant§la olan fonksiyonel ili§kisi yoniinden farkli ozfelliktedir.
Kanaatm duruma miidahale edi§i# zaman ve viis'ati yoniinden,
bireyin veya bir grubun belli bir duruma uyumlanmasmda tutum-
larm yeterli olamayacaklaraun anla§ilmas& halinde meydana ge-
lir. Birgok durumlar vardir ki, bunlar, yeni objelerin ortaya giki-
§1, veya bilinen objeferin giizellik salonunda koltuga kurulmu? bir
inek orneginde oldugu gibi yeni ve ah§ik-olunmayan bir bigimde
kombinasyonlan yiiziinden problematik bir goriiniim kazanirlar.
Bu problem durumlar insanlann «akillarim ba§ina top!ayip» du-
rumun ne ifade ettigjni, §u veya bu eylem tercih edilirse ne sonug-
lara ula?ilacagtm dii§unmelerini gerektirir. Bu durumlarda i§in
iginde yer alan insanlar, gegmi§ denem-bilgilerine, durumla ilgili
goriinen tutumlanna ba§vururlar. Fakat bu durumun iginden bir
giki§ yolu bulabilmek igin, deneyim ve arayi§ §ekli di§mda bu tutum
lanndan fazla bir yarar elde edemezler. Belli bir derecede rasyo-
naliteye dayanacak §ekilde, durumun bir tanimlanmasi, bu duru-
ma uygun dii§edek bir eylemin kavramla§tinlmasi ele almacak ve
bunlar yapilmaya gali?ilacaktir. I§te bu tanimlamalar gerek pra-
tik ve gerekse dii§iinsel yonden kanaat diye kabul edilebilirler.
* Bu durumda ortaya gikan $ey, tutumlarla ilgili olabilir, tutumlar-
dan destek .alabilir; fakat bu boyledir diye tutumla e§anlamli sa-
yilamazlar. ZiFa, her zaman igin durumun igerigi olan §iipheli ogete-
ri, geli^kileri, belirsizlikleri, problem veya «mesele durumlari* ele
ahrlar ve bu yiizden de [tutumlardan daha gok] rasyonel bir ya-
piya sahiptirler.

Bizim aktif dikkat ve ilgimizi geken durumlann iginde, sade-


ce tek bir tutumun yol gostericiligi ile veya belirleyici on-$art ol-
masiyla iginden gikilabitecek basitlikte olanlan pek azdir. Cok kar-
ma§ik ve geneffikfe geli$kin ve kararsiz egilimlerimize hitap eder
mahiyette olduklari igin, gogu defa yeni ve akil terdirilmesi giig oge-
ler igerirler. Bu yiizden, tutumlann pek gogu, pek az durumlar ha-
rig, basit olmayan eylemlerle ilintilidirler; dolaysiz bu tiir eylemleri
gerektirirler .Ayrica eylemin olu§um siireci iginde de bu tutumlar

16
ken, eylemia degi?ikiere ugramasma seb'ep olur. Tutumlarin bu
dinamik rolii George Mead'den alinan ?u satirlarda belki de da-
ha somut oliarak dfade ediimektedir.
Merkezi sinir sistemi heniiz kismen ke§fediimi§tir. Eldeki sonuglar ise
eylemin organizasyonunu tutumlara dayandirmaktadir. Sinir sisteminin ce-
§itli kisimlan arasindaki bir belli organizasyon, bireyin eylemlerinden sorum-
lu goriinmektedir. Bu organizasyon ise sadece iginde bulunulan anda var
olan veya hemen ortaya gxkacak olanlan degil, ilerde ortaya gikacak olan
somakileri de temsil etmektedir. Birey bir uzak objeye yakla§im gosteri-
yorsa, bu yakla$iroi, o objeye eri?tigi zaman yapacak oldugu §eyle de ilgili
olarak ortaya gikmaktadir. Eger gekice yakla§iyorsamz, kaslanmz o gekici
yerden kaldxrmaya da hazirlanmaya ba§lami§ demektir. Eylemin son asa-
masmda yapxlacak §eyler, eylemin on asamasinda yer almis bulunmakta-
dir-yer almi? bulunmalanmn sebebi ise, siraain hemen kendilerine gelmi?
olmasi degil, siirecin bizzat kendisini kontrole hizmet edebilecek durumda
olmalandir. Bunlar, bizim objelere nasil yakla?im gosterecegimizi ve objeye
yakla?ma i?ini maniiple ederkan atacagnxuz ilk aaimlanuttzi belirler ...

Bir objeye kar?i boyie genel bir tutumda, alternatif tepileri temsil eden
bir tutuma da rastlamaktayiz: bir tek obje. hakkmdaki fikirlerimizden soz
ettigimiz zaman oldugu gibi. Bir ati tamyan bir fci?i, ata biaecek olan
birisi gibi yakla§ir. Bini? igin uygun tarafa geger ve keadisi hemen egere gi-
kacakiru? gibi ata yaklasir. Ilk yakla§imi btitiin bir siirecin ba$ansmi belir-
ler. Fakat at ille de binip - siiriilecek olan basit bir$ey degiidir. Bir§eyler
yemesi gereken, birisine kar§i aidiyet duygusu duymasi gereken bir?eydir.
Belirli ekonomik bir degeri vardir. Birey atla ilgili olarak bir seri §ey yap-
maya hazir durumdadir ve bu hazir durumda olmanih kapsamina bir gok
dej^ik eylemin gefitli a$amalan girmektedir...

...Bu mtimkun eylemlerin, bizim eylemde bulunma tarzxmiz iizerinde


etkileri vardir... [Bunlar] o andaki eylemin kendisini ve ozellikle sonraki
a§amalarim belirlerler, ve boylece eylemin gegici —an-be-an— organizas-
yonu ilk andaki siireg iginde yer almi? olur. [12, s . 11-13]
A

Mead'den aldigimiz bu satirlar, baflarda, eylem ile algi arasin-


daki kar?ihkh ili§kife$me konusunda yaptigimiz tarti§mayi hatir-
latmaktachr. IX'uncu boliimde algiiarm, bireyfe dx§ diinya arasin-
daki kar§xlxklx-eylemle§melerden meydana geli§ini ele alim$ ve
tarti§mi§tik. Algilar kar?ihkli - eylemle?meden sonra ortaya giktigi
igin, algxnxn kendi ig yapxsxnda eylem potansiyel olarak durur. Di-
ger bir deyi§le, objelere yakla§im gosteren bireyler bu objeferi, on-
lara kar§i ne yapilabiiecekse veya bu objeler bireylere ne yapabi-
lectekse ve bu obielerin fiziksel yapxlari agismdan algilarlar.
[Objelere] yakla§imlar bireyin objelerfe fiilx denemlerinden - do-
laysxz veya sembolik (ornegin, radyatoriin sxcak oldugu, obje ile

13
dolaysLZ bir kar$ilikk-eylemle$me sonucu ogrenilmi$tir; belli ge$it
insanlann iyi sayilmamasinin veya sosyal bir tabu'yu gignemenin
insanin ba§ina beld getireceginin ogrenilmesi ise dokysiz bir katil-
madan gok sembolferle lfaynnilmiy denem-bilgilerin sonucudur. De-
nam biTgiler belli bekleyi$fere yoneltici olduklan igin, algriar-
da, fiziki veya sosyal, insansal yada hayvansal objeler hakkmda
bu objelerin belli tarzlarda davranacaklanna dair bekleyi§ler yer
almi§ olmaktadir. Algilama ve bekteme ile ilgili olarak bizde olu-
§an bu hazir-olu? hali algilanan objenin dogasina yonelmi?tir ve
algilanan objenin birey iizerinde yapabikcegi etkinin t a r n da tu-
tarhdir. Gortiyoruz ki, tutum ve algi, kopmaz bir bagla aralarm da
ilintilidirler.

Tutumlann ttintite$tirilmi$ oidugu algilar, algilanan obje ile


temasta bulunma esnasinda geli$ip biiyiidiikleri igin, tutumlar ta-
rumaci veya dii$unsel (cognitive) bir temele dayanmi? olmakta-
dir lar. Bununla beraber, birey tamdigi (cognizes), denedigi ve-
ya algiladigi §eylerle b u $eyterin bireyin kendisi iizerinde sahip
olabilecegi etkileri kolayhkla birbirinden ayiramayacagi igin, tu-
tumlann tammaci veya dii$iinsel yanlan, bireyin kendi tutumlan-
na obje olan ?eylere kar§i gosterecegi hiss! (emotional) tepile-
riyle btttiinle?mi§ ve ka'yna?mi$ durumda bulunurlar.

Tutumlar Dolaysiz G&rtfknez


Tutumlann kendilezi dolaysiz olarak gozlemlenemez; sadece
agiga-vurulmu? davram§lari olarak goriilebilirler. Tutumlar, bi-
reylerin davram^Iarmda gozlemlenen tutarhhklar igin «istidlM
edilmi?» (infeired) temellerdir. «Istidlal» ise sozsel veya soz-
sel-olmayan davram§lar esas alinarak yapilan gozlemlere dayanir.
Tutumlar, birevlerin yaptiklannda. veya yapmaktan kagmdiklan
§eylerde veya yaptiklan §eyi yapi§ tarzinda, veyahut da soyledik-
lerinde kendi ifadelerini bulurlar. Giindelik hayattaki sosyal ili§-
klde bulunma halinde. bireyin ne hissettigi, ne dii§iindugu,
ne yapmaya te$ebbiis etmek Uzere oldugu, nigin yapmak isfcdigi,
bu bireyin karsisindakifer tarafmdan, o bireyin yiizsel ifadesinden,
ses tonundan, bedensel durum ve hareketlerinden, ve sozsel ifa-
delerinden gikarsanmaya gali?ilir. Qogu defa, sozsel ifadelerin bi-
le gergek anlami gikarsanirken sadece soylenen kelimelerin diiz

14
anlamma degil, dildeki siirgmefere, kelimelerin segimlenmesine, ve
diger ortiilu ogeliere bakUir.

Insanlar, kendi tutumlanm, gogu defa, ya durup dururken


(spontaneously), ya bir soruyu cevaplarkem, ya da bir tahrik (pro-
vocation) kar§isinda tepide bulunurken agiga vurup, tarif etmek
isterler. Bu durumlarda, tutumlan anlamak igin yapilan gikarsa-
ma sozsel davram§a dayanacaktir. Sozsel tepi bir davraaaijtir;
bir arkada? ile konu§mak igin caddenin obiir kxyxsma gitmek
veya bir lslik galimak igin elin agza gotiiriilmesi gibi sozsel tepi de
kassal bir davrani$tir. Belli bir gorev igin yapilmi§ bir miiracaatin
belli bir azinhk grubu iiyeleri agismdan kabui edilmeyecegini soyle-
yen, bu grup iginde otorite ta$iyan birisi ise, agiga vurulmu? dav-
rams sozsel bile oisa, adamm segkin biri olmasx da duruma etki
edecektir. Siyasi bir kamu gorevi igin en iyi adaym Richar Roe
oldugu yolundaki bir ifade, bu ifadede buliman kimste halkla bir-
likte oylamasa, hatta Roe'nun rakibine oy vermi§ bile olsa, diger
segmenlerin oylarmx etkileyecek ve nfetice itibariyle sosyal bir
onem kazanmi§ olacaktir. W.S. Gilbert, «Bir Ingiliz Bahriye Eri»n-
deki misralanyla bir tutum degil, bir tutumun «istidlal» edilebi
lecegi bir duru§ ve tavn tasvir etmektedir :

Ayagx sert basan, sesi kiikreyen,


Saglan kivircik, yiizii asik,
Gozleri ofkeli, gogsii kabarik,
I§te bahriyeli dedigin boyle olmah

Daha az pratik, ama daha bilimsei diizeyde ifade edecsek olur-


sak, biitiin bu agiga vurulan ve tutumlann gostergesi yerine gegen
tarzlarm, tutumlarm olu§umunda ve bu tutumlarm birey ve gru-
bun i§lerine yansitilmasinda kullanilabileceklerini soylernemiz miim-
kiindtir.
Burada kullamlan «tutarlilik» terimi gok geni§ anlamda kulla-
nildigi igin, tutumlann bireylerin tepilerindeki tutarlihklari igin
gosterge olabilecegi ?eklindeki ifademizi daha belirgin hale sokma-
miz gerekecektir. Daha once i?aret ettigimiz gibi, tutumlann ille de
kati (rigid) ve esneksiz olmalari gerekmez. Tutumlar, gergekten
de, gelip-gegici tutumlar, smamaci tutumlar veya degi^mez ve ka-
rarh tutumlar olmak iizere gok degi§ik bir dagihm gosterirler 141.

15
Kanaati EtJdleyen Problem Durumlar
Tutumiar, ijogu defa kanaatlarla karx§txrxlirlarsa da, aslmda,
genellikle kanaatlardan farklxdxrlar. Bir bakima kanaatlan «sozfe
dokuhnii? tutumlar* §eklinde tarif etmek miimkun ve yararlx bir
yoldur. Kanaat, farkk bir psikolojik diizenlemenin olgusudur;
davram§la olan fonksiyonel ili?kisi yoniinden farkh oztelliktedir.
Kanaatm duruma miidahale ediji^ zaman ve vus'ati yoniinden,
bireyin veya bir grubun belli bir duruma uyumlanmasxnda tutum-
Iarxn yeterli olamayacaklarlmn anla§xlmagx halinde meydana ge-
lir. Birgok duromlar vardir ki, bunlar, yeni objelerin ortaya gxki-
§x, veya bilinen objelerin giizellik salonunda koltuga kurulmu? bir
inek orneginde oldugu gibi yeni ve ah§ik-olunmayan bir bigimde
kombinasyonlan yiiziinden problematik bir gorunum kazanirlar.
Bu problem durumlar insanlann «akxliarxni ba§xna toplayxps du-
rumun ne ifade ettigini, $u veya bu eylem tercih edilirse rre sonu?-
lara ula§ilacagtm dii$iinmelerini gerektirir. Bu durumlarda i§in
iginde yer alan insanlar, gegmi§ denem-bilgilerine, durumla ilgili
goriinen tutumlarina ba§vururlar. Fakat bu durumun iginden bir
?iki§ yolu bulabUmek igin, dfeneyim ve arayi§ §ekli di§mda bu tutum
larmdan fazla bir yarar elde edemezler. Belli bir derecede rasyo-
naliteye dayanacak §ekilde, durumun bir tammlanmasi, bu duru-
ma uygun dii§edek bir eylemin kavramla§tirilmasi ele almacak ve
bunlar yapxlmaya gah^ilacaktir. I§te bu tammlamalar gerek pra-
tik ve gerekse dii§iinsel yonden kanaat diye kabul edilebilirler.
Bu durumda ortaya gikan $ey, tutumlarla ilgili olabilir, tutumlar-
dan destek alabilir; fakat bu boyledir diye tutumla e§anlamli sa-
yilamazlar. Zira, her zaman i?in durumun igerigi olan §iipheli ogele-
ri, geli^kileri, belirsizliklei^i, problem veya «mesele durumlan» ele
ahrlar ve bu ytizden de [tutumlardan daha 50k] rasyonel bir ya-
piya sahlptirler.

Bizim aktif dikkat ve ilgimizi geken durumlann iginde, sade-


ce tek bir tutumun yol gostericiligi ile veya belirleyici 6n-$art ol-
masiyla iginden gikilabitecek basitlikte olanlarx pek azdir. £ok kar-
ma§xk ve genefflkfe ?eli§kin ve kararsxz egilimlerimize hitap eder
mahiyette olduklari igin, gogu defa yeni ve akil erdirilmesi giig oge-
ler igerirler. Bu yiizden, tutumlann pek ?ogu, pek az durumlar ha-
rig, basit olmayan eylemlerle ilintilidirler; dolaysiz bu tiir eylaml'eri
gerektirirler .Aynca eylemin olu?um siireci iginde de bu tutumlar

16
arasmda kar§ilxklx-eyleml'e§me ba§lar. Belli bir durumda yer alan
bireyin igindeki veya grubun iiyeleri arasmdaki tutumlarin giri§e-
cekleri bu «konu§ma» sonucundadir ki, ara bulucu (mediating)
faktor olarak kanaat dedigimiz §ey olu§ur. Bu bakxmdan, kanaatlar
eylemle dogrulanxncaya kadar, [tutumlar iginde bulunulan du-
rum ve konumu] saptayan, ileriye yansitan (projective) ve sxna-
yxcx (tentative) bir ozde kalirlar. Kanaat, bu nedenle, tek bir tu-
tumu degil, durumun bireyden-a§kxn goruniimii ile ilgili olarak or-
tada mevcut obje-kompleksine uygun tutumlar-kompleksini el'e
alir. Boylece de, belli bir durum (situtaiton) iginde girisilecek
olan eylemin §artlanna gore, tutumlan biribirlerine uyumlamx?
olur.

Kanaatlarin tutumlarm ortaya konuldugu noktaya ula?mak


igin arag olarak belli bir kullanim ta§idiklan soylenebilir. Ancak,
belli bir farklilik iizerinde durmak gerekir. Bunlar tutumlarm do-
laysiz bir te§hiri veya tarif ve anlatimi olarak ele ahnamazlar. in-
sanlar bazan tutumlanni kelimelerle, sozlerie ifade etmeye kalkx?xr-
lar; ve tutumlarmi durup-dururker. o ya da bu konuda kendilerine
bir§ey sorulunca agxkga ifade ederler. Bir birey kiigiik gocuklardan
ho$lanmadigmi soyler veya bunu kabul ettigini belirtir, elinden gel.
dikge etrafindaki kiigiik gocuklari yanxnda uzakla?tinr; uzakla?tir-
mazsa sxkxnti geker, rahatsiz olur. Tutximunu ortaya koyan bu ifa-
desi belki dogrudur da. Ama bu konudaki kanaatx bunlarla anla§xl-
maz. Diger yandan, bu aynx birey iiyesi oldugu kuliibiin yemek salo-
nunun ailelere de agxk kxlxnmasi igin bir teklif gorii§iilurken kulii-
biin yonetim kumlunda buna itiraz adebilir ve kuliibiin yemek salo-
nunun zaten dar geldigini; salona ve hatta diger kxsxmlara ilaveler
yapxlmadxkga bu yola gitmemek gerektigini soyleyebilir. Ilk bakx§ta
bunlar son derecte makul sebeplerdir ve birey makul §eyleri savu-
nuyormu? gibi goriinebilir. Bu durumdaki bir birey ileri siirdiigii
ve savundugu kendi kanaatxnx gok haklx sebeplerle destekler gibi
gorunmekteyse de; aslxnda, o'nun boyle konu§masxndaki asxl neden
bireyin gocuklara kar§.x olumsuz tutumu olabilir. Hatta birey, bunun
boyle oldugunun bile farkxnda degildir ve bu mesele kendisine be-
lirtilecek olsa reddetmekten bile gekinmeyebilir.

Her kanaat, gok geni§ bir gergeve iginde soylenecek olursa,


bir veya birkag tutumun ifadesi olmakla beraber, tutumlar
aninda ve a§ikar §ekilde kanaatin iginde kendilerini gostermezler.

17
O yiizden, becerikli bir tarzda gozlemde bulunmak; gogu kez profes-
yonel ara$tirmalara uzun incelemeler yaptirmak yolu ile ortaya gi-
karilabilir. Bir bireyin nigin §u veya bu pozisyonu takindigi, §u
veya bu kanaata sahip oldugu, bu soruya cevap verebilecek ki§i ola-
rak en iyi durumda bulunan bireyin bile kolaylikla cevaplayama-
yacagi bir sorudur ve en bilgili bir analizcinin bile gegerli olarak
cevap bulmasi giig bir sorudur. Iginde bulundugumuz donemde sos-
yal psikolojistlerin biiyiik bir onemle iizerinde durduklan konu,
bireyin kanatlari arduidaki tutumlari dogru bir §ekilde gikarsata-
cak yontemlerin miikemmelle$tirilmesi konusudur.

Bu konuda yapilacak bir ara§tirma, her^eyden oncc, ele alina-


cak insanlara problem durumu aslinda oldugu gibi sunabilmeyi sag-
layacak giivenilir yontemler kullanmayi gerektirir. Boylece, kana-
atin ili§kin oldugu gergek problem-durum sunulmu? olur ve dene*
yim yapan ara§tirmaci inceledigi kanaatm inceledigi duruma ait oil
dugundan ku.?ku duymaz (yani, ne ifade ediyorsa, o ifade edilen
$ey, ilgisiz bir durumla degil, inceleme konusu durumla ilgili ola-
rak soylenmi§ olur.) Aynca, bu kanaatin «belirleyiciler»ini orta-
ya gikaracak giivenilir yontemlere sahip olmak; ozellikle, bireyi,
durumu nasil tanimhyorsa o §ekilde tanimlamaya yonelten
tutumsal faktorleri ortaya gikaracak yontemlere sahip olmak ge
rekir. Bunlar igin ise, bireyin davram§mdaki ortiilii (covert) ve
ya igsel (inner) yanlara egilmemiz gerekir. Bu nedenle, birevle
bireyi inceleyen [ara§tirmaci] arasmda dgi§ik derecelerde bir i§bir-
ligi (co-operation) saglanmi? olmasi da gerekecektir. Psikiyatrik
hasta ile ruh hekimi arasmdaki konu§malarda gok yiiksek bir i$-
birligi ?arttir; fakat en basit bir ornekleme «survey» ara$tirmaiin-
da bile, eger kanaatlann altmdaki tutumlar ortaya gikarilmak isteni-
yors, en ba?ta gelen gerekirlilik, konu§ulan ki$iler ile konusucular
(interviewer) arasmda ahenkli bir miinasebet (rapport) kurulmu§
olmasidir.

GENELLEME DERECELERl

Tutumlann dogasi iizerine yapilan denemsel ara§tirmalann ilk


yillannda, daha gok, §u soru iizerinde durulmu§tur: «Tutumlar ge-
nel mi, belirli ve ozel (specific) midir?» Bu soru, gunliik havat-
ta rastladigimiz kanaatlann nispeten belirli tepiler, tutumlann isa

18
nispeten gene! tepiler oldugu yolundaki sozferi akla getirmektedir.
Ayrn zamanda, ki^ilik teorisind'e kismen sozii edllen nisbeten dur-
gun «hal ve tavir» anlayi§i ile, ogrenme siirecinin dogasi iizerinde
yapilan tarti§malardan 'esinlenildigini akla getirmektedir. §u anda
ise, genellikle, boyle bir problemin suni bir problem oldugu, «be-
lirli» ile «genel» arasmda bir ikilik (« dichotomy®) kuramayacagi-
miz ve tutumlarm farkh diizeylerde veya farkli genelleme derece-
lerinde ele alinabilecegi gorii§ii hakimdir.
Birincil sosyal tutumlar iizerinde Leonard W. Ferguson'un yap-
tigi ara$tirma en belirliden en genele kadar ge§itli tutum kavram-
lamalari igin iyi bir ornektir [7,8]. Bu ara§tirmada Stanford Oni-
versitesinden 185 ogrenci ahnmi§ ve bu ogrencilere, ogrencilerin
sava$, Tanrmin varligi, vatanseverlik, suglululara kar§i davrani§,
oliim cezasi, sansiir, evrim, dogum kontrolii, yasa, ve komiinizm
konusundaki tutumlarim olgmek igin kurgulanmi§ gir soru kagidi
doldurtulmu§tur. Test, Chiago Oniversitesinden L.L. Thurstone'un
geli§tirdigi e§it-goruniimlii araliklar (egual-appearing intervals)
yontemi ile kurulmu§tur. (Bu olgek yontemi ilerki sayfalarda 'ele
alinacaktir.) Bu on tutumdan her birini olgmek igin, herbiri yirmi
konucuk igeren iki form kullanilmi§tir. On tutumdan her biri igin,
bu tutumlarm olgiimlenmelerinde kullamlmak amaciyla tesbit edi-
len kirk konucuk (item) ile ilgili olarak kirk kisa ifade geli§tiril-
mi§tir. Ogrencilerden, bu ifadelerden herbirini okumalan ve ayni
gorii§te olduklarmin yanina «arti,» olmadiklari ifadelerin yarnna
«eksi» i^areti koymalan istenmi§tir. Tutum detfecesinin (scores)
ise, bunlar sayesinde, daha onceden tespit edilmi§ bulunan «deger-
ler»e veya her denek'in gorii§ birliginde oldugunu belirttigi ifade-
lerin sosyal anlamma gore hesaplanmasi kararla§tirilmi§tir.

Ogrencilerden, haklarmda ne du§iindiiklerini belirtmeleri iste-


nen ifadelere birkag ornek a§agida sunulmu§tur :

[Sava? Kar^ismdaki Tutumlarla ilgili Olgekler]


ilerleme igin bari§ ve sava§in ikisi de gereklidir.
Ulusal gikarlarm elde edilmesi igin sava§ gerekiyorsa, bireysel ka-
naat buna boyun egmelidir.
Dogruiluk ve hak ban?tan daha onemli oldugu igin, sava§ ehveni
sayilabilir.
insanin iilkesi, kendisinin hakh gormedigi bir sava$a girmi.<?se, in-
san cephede veya bir ba§ka gerekli goriilen yerde sava$a hizmet
zorunda olmamalidir. [5]
[Suglulara Kar§i Muamele Konusundaki Tutum Olgeginden]
Toplumu korumak igin ceza §arttir.
Cezalandirma aksarsa suglar te§vik edflmi§ olur.
Sug i^lemeyi adet haline getirmemi$ oflanlar islah olunabilir.
insanlan sug i?lemekten alikoymanm bir yolu da, sug i§lediklerinde
aci gekmelerini saglamaktir. [29]

Bu konulara veya ifadelere kar§i verilen herbir cevap, gorii§ bir-


ligi veya gorii§ aynligi §eklinde de olsa, bir tepi yerine gegmi§ ve
belli bir onerme ile ilgili olarak nisbeten belirli bir kanaati agiga
vurmu§tur. Bu ifadelerden yirmisinden ise bir tutum derecesi (atti-
tude score) meydana getirilmi§tir. Bu derece ise, soz konusu
onermelerde herhangi birine verilmi§ tek bir cevaptaki tutumunu
bireyin kar§isina gikarilan sava§, sansiir, komiinizm gibi genel ko-
nular hakkmdaki tutumunu — genel ve tutum endeksi denil'en §e-
yi — deredelemi§ olmaktadir.
Ferguson'un ara§tirmasi. bununla da kalmami§tir. Her deste-
deki tutum derecesini diger tutum dereceleri ile de kar§i.hkh-ilin-
tile§tirmi§tir (correlated). Daha sonra biitiin bir destede gorii-
nen «inter correlation»lar faktor analizi denilen bir siirece tabi
tutulmu? ve bir istatistik analizle desteyi tam olarak ortaya gika-
rabilmek igin hesaba katilmasi gereken («...have to be postula-
ted®) en kiigiik bagimsiz degi§ken sayismm tespitine gah:;ilmi$tir.
On testin herbiri ayri isimler kullanmi? olmalarina ragmen, bu
testlerin oldukga (« relatively®) giivenilir (yani, dereceleme istik-
rarhydi) ve belli bir olgiide («reasonable®) gegerli (yani, test ne-
yi sinamak igin yapilmi§sa, gergekten onu test edebilmi?ti) oldu-
gu sonucuna varilmi§tir. Boylece, feger, farkh testlerde farkli dagi-
hmlar gosteren iig ayri faktoriin var oldugu farzedilmijse, esas
olarak ayni «intercorrelation» testinin elde edilmesini beklemek
miimkun goriinmii? oluyordu. Tabiatiyle, [bu yontemin kullamh-
sinda] faktorler birbirlerinden tecrit edilmi? oluyordu. Ama, aksi
takdirde davram§in orneklenmesinde kar§ila§ilacak olan kan?ik-
liga meydan vermfemek igin gerekli olan bu matematiksel soyut-
lamaya katlanmak gerekiyordu. Bazan bunlann faktor I ve faktor
rr diye, Test A'da ?u agxrhkla temsil edilen, Test B'de ise bu agtr-
Iikla temsil edilen faktorler ?eklinde tarif edilmesinden ba?ka gare
kalmiyordu.

Ferguson'un analizinde, faktor I esas itibariyle Tanrirun var-


hgxna olan inangta ve evrim ile dogum kontrolii konusundaki tu-
tumlarda konumlanmi§tir. Bu birinci faktore «Dindarlik» faktorii
denilmi§tir. Ikinci faktore ide «Humanitarianism» ismi verilmi§-
tir, ve ozellikle oliim cezasi, suglulara kar§i muamefe ve savas
ile ilgili tutumlarda konumlanmi§tir. tlgiincii faktore «Milliyetgi-
lik» adi verilmi$ ve ba§lica kanuna, sansiire, vatans'everlige, ve
komiinizme karsi takmilan tutumlann olgiimii igin kurulan olgek
iizerine konumlanmistir. Bu §ekilde, biribirinden tecrid edilen iig
faktor, bu sayede, ara?tirmamn ba§langig veya yola giki? noktasi
olarak kullanilan belli tek bir tutum derecesine (core) oranla daha
biiyiik bir genelle§tirme gergevesindeki sosyal tutumlari temsil
eden faktorler olarak kabul edilmi§tir.

Bundan sonraki boliimde tutum konusundaki gali§malarda


goriilen son geli§meleri ayrintih §ekilde inceleyecegiz. Bunlar sosyal
tutumlari, bireyin ki^iliginin fonjksiyonel dinamigine bagjamayi
ba§armi?lardiir. Tutumlann >ki$ilik ifadesi olarak analiz edilebil-
mesi olgiisiinde, daha yiiksek diizeyde genellemeler yapabilecegi-
gimiz bilinmekteydi. Bugiin bu olmu§tur.

Tutumlari ve kanaatlari incelerken bunlari ozellik-genellik


derecelerine gore ayirmak, farkhla§tirmak egilimine rastlanmakta-
dir. Ifade ettigimiz gibi, kanaatlar nisbeten belirli ve ozel, tutum-
lar ise nisbeten geneli sayihrlar. Biz bu konuda boyle bir aynmla-
maya giderken, kanaat ortaya gikarici sorularimizm gok genel
onermelerle ilintili olabilmeleri ihtimali yiiziinden, gok dikkatli
olmak zorundayiz. Ulusal Kanaat Ara§tirma Merkezinin «survey»le-
rinde sorulan sorular arasinda bazan (Nisan 1948) §oyle genel
sorular da yer alabilmi§tir :

1. Rusya ile ili§kilerimizi ve Rusya'ya kar§i tutumumuzu na-


sil bulunuyorsunuz — A.B.D.nin Rusya ile daha iyi bir anlayi§a var-
masini mi, bugiinkii siyasamiza devam edilmesini mi ; veya Rus-
ya kar^ismda daha sert bir tutum takmmamizi mi gerekli gorii-
yorsunuz?
Daha belirli ve dar tutulan sorular ise §oyleydi:

21
2. Ba§kan Truman, A.B.D. ile Rusya arasindaki anla:?mazhk-
larm halli igin Stalin ile konu§mak iizere Avrupa'ya gitse dogru
mu, yanli? mi bulurdunuz?
3. Bildiginiz gibi Ruslar i§gal birliklerimizin ve gorevli perso-
nelimizin Berlin'den gikmasim istemekte, onlara birgok giig-
liikler gikarmaktadirlar. Sizce ba§imizi belaya sokmamak igin Ber-
lin'den gikmamiz mi, yoksa ne olursa olsun Berlin'de kalmamiz mi
gerekir? [18].

Goriiliiyor ki, kanaatlan belirli ve dar, tutumlan ise genel say-


mak her yerde aym sonucu vermemektedir. Tutumlar hakkmda
cikarsamalar yaparken, gogu defa, ozellik-geriellik noktalan arasin-
daki kesiksiz bir gizgi («continium») iizerinde du§iindugumiizu,
dii?iinmek zorunda oldugumuzu unutmamali'yiz.

ALGISAL VE GUDt)SEL KURUCU - i^ERIKLER *

Kanaat ve tutumlan incelerken algisal ve giidiisel yanlannm


biribirlerinden aynlmasmda yarar vardir. Bilindigi gibi, algi ve gii-
dii biribirleri arasmda baglantihdirlar. Gudiiler algilan etkiiler, al-
eilar ise ortada duran ve elde-edilebilir olan amag ve yonelmeleri
tanimlarlar. Bununla beraber, bireyin fonksiyonlanni icra etmeyi
bu iki sorunumii ayn ayn ele almamiz halinde daha iyi anla?ila-
bilir. Tabii, aralannda-ili§kin olanlar bunu onlemedigi olgiide.

Sosyal tutumlar gogu defa sosyal sahayi kuran izafet gergeve-


leri olarak dii§iinuliirler. Okuyucunun hatirlayacagi gibi, izafet
cercevesi terimini, «iginde bulunulan anda belli bir psikolojik ol-
gunun belli bir kismini (algi, yargi, yakinhk duyma, vb.) belirle-
ven ve iginde bulunulan anda bu yonde etkinlik ta§iyan (gerek o
andaki, gerekse gegmi§teki) faktorlerden fonksiyonel olarak ilin-
tili bulunanlan gostermek igin» kullanmi§tik [21. s. 309], Ilk ola-
rak Sherif ve Cantril tarafindan kullanilan bu genel tammlama,
tutum konusundaki ara§tirma ve gali$malarca kullanila kullamla,
bir miktar degi§iklik gegirerek bugiin, bireyin bir sosyal sahaya
uvgulamaya gali?tigi sosyal yapi §eklindeki «izafet gergeve:;i» ha-
linte gelmi^tir.

(*) «Perceptual and Motivational Components®


Boylece, «izafet gercevesi» bir taraftan bireyin «orientation»-
nu; yani bireyin belli bir durumun algilanmasmi belli b i r tarzda
kurmasmi zorunlayan egilimlerini ifade etmekte; diger yandan da,
bireyin belli bir gozlemde kullanjdigi muhtevayi (comtex) yani
bireyin belli bir durumu gentel olarak kurmasmi (structuring)
ifade etmi? olmaktadir. Terimin bu ikili kullammi sayesinde, ay-
ni terim hem tutum, hem de kanaat ara?tirma ve gali§malannda
kullanilmaktadir. Tutumsal izafet gergeveleri ile, kanaatlarda soz
konusu olan izafet gergeveleri arasmda bir farklihk v a r d i r : tu-
tumsal izafet gergeveleri, [kanaatlara temel te?kil eden] di?a-vu-
rulmu? [ifade edilmi§] tutumlann sayesinde «istidlM» edilirler.

izafet gercevesi ile ilgili ornekler Michigan t)niversitesi Sur-


vey Arastirmalari Merkezi tarafmdan yapilan Atom bombast ve
Diin'yanin Durumu Hakkinda Kamu Tepkisi ara$tirmasmda bulun-
maktadir [1], Bu ara§tirmad adiizenlenen miilakatlar «bir<eyin diin-
ya olaylan ve diinyamn durumu kar?ismdaki baki? tarzi hakkinda
bilgi saglayacak» birkag soru ile ba§lamaktaydi. Bunlar ise ?u alti
soruydu :

1. $imdi, biliyorsunuz ki sava§ sona erdi ; bugiinlerde diinya


devletlerinin aralanndaki yakmla^mayi nasil buluyorsunuz?
2. Sava§in sona ermesinden beri A. B. D.'nin diinyadaki diger
iilkelerle ilifkilerini nasil buluyorsunuz?
3. Sizce, A. B. D.'nin sava§m bitiminden bu yana diger dev-
Ietlerle ili§kilerihde bir hata i§ledigi so'ylenebilir mi?
4. Sizce, diinya bari§im korumak igin A. B. D. nin yapabile-
ceSi en ivi §ey nadir? Nigin?
5. Bazi insanlar A.B.D.'nin kendi iilkesine cekilmesini ve diin-
vaii m baska iilkeleri ile ilgilenmemesini savunuyor. Siz bu konu-
da ne du$iiniiyorsunuz?
6. Diger iilkelere istedigimizi yaptirmak igin Silahh Kuwet-
lerimizi kullanmamizi savunanlar oldugunu biliyorsunuz. Siz bu
konuda ne du$uniiyorsunuz? [1, s. 221]

Sorularin soruldugu Haziran, 1946'da, ilk soruya verilen cc-


vaplarda yanitlayicilarm yiizde 16'si durumu iyi bulduklarmi, yi.iz-
nabilirler. Tutumlann incelenmesinde ele alman boyutlarm sayxsi
ne kadar gok olursa, tutum [konusunun] anla§ilmasi da o denli
tam olur.
Tutum incelemelerinde, miimkiin boyutlarm sadece bu dort
boyuttan ibaret oldugunu soylemiyoruz. Daha geli§kin incelemeler-
le ba§ka boyutlar da smanip saptanabilirler. Ornegin, sosyal bir tu-
tumun boyutlarindan biri olarak admi verdigimiz yogunluk bir
ba$ka boyut olarak kabul edilebilecek belirlilik («certainity») bo-
yutundan farkli olacaktir. Bunun yamsira, sistematik bir teorik ana-
liz igin, «derece» boyutunun, diger tig boyut ile aym sirada («or-
der») bir boyut. olarak kabul edilmemesi gferektir. Herbir boyut
[yon, yogunluk, ve kokltiliik] bireyler arasmda da farkh farkli ola-
bilir. Bu boyutlardaki bireyden bireye goriinen farkhhklarm ise,
der^ece «variation»lan §eklinde [ayn bir sira iizerinde yer alan
bir kriterle] olgiilmeleri gerekir. Buradaki can alici nokta derece
boyutunun (degree dimension) bo'yutu altmda sonul olarak (ulti-
mately) yer almi? olmasi gerektigidir. Bununla beraber, tutum in-
celemelerinin bu sorunu iizerinde heniiz yeni yeni durulmaya ba§-
landigi igin, bu yazimizda belirttigimiz bu teorik kayda ragmen,
bugiine kadarki mevcut normlara uyacagiz.

Yon
ilk ve en kolay saptanabilecek tutum boyutu yondiir. Tutu-
mun bu goriiniimiinii incelerken, once, bireyin bir belli sosyal
uyariya; ki§iye, gruba, faaliyete, siirece veya kuruma kar?i mi,
taraftar mi oldugunu sormamiz gerekir. Hissi anlami («connota-
tions») olumlu mu, olumsuz mu? Bireyin ho§una gidiyor mu, git-
miyor mu? Bireyin giidiileri, bireyi bu yargiyi desfekleyici ve de-
vam ettirici yonde davrani?larda bulunmaya itici §ekilde mi; yok-
sa birey, bu uyan'yi reddetmesine, kar§i koymasma, tel'in etmesine
yol agacak davram§lara itecek giidulere mi sahip? Tutumun yonii
bireyin yonelmelerinde soz konusu olabilecek bu tiir kiymetlendir-
melerle ilgilidir.

Tespit edilme bakimmdan yon'iin en kolay boyut oldugunu


soylemekle, mutlak anlamda basit oldugunu soylemi? degiliz. Her-
kes «sevaptan yana ve giinaha kar?i»dir, fakat herkesin giinah ve
^evaptan anladigi §eyler farklidir. Herkes saldirganca sava§a kar-
-idir, ama herkes igin saldirgan sayilacak belli bir sava§ tammla-
Boylece, «izafet gercevesi» bir taraftan bireyin «orientation»-
nu; yani bireyin belli bir durumun algilanmasmi belli b i r tarzda
kurmasim zorunlayan egilimlerini ifade etmekte; diger yandan da,
bireyin belli bir gozlemde kullanjdigi muhtevayi (cantex) yani
bireyin belli bir durumu gen<el olarak kurmasim. (structuring)
ifade etmi? olmaktadir. Terimin bu ikili kullanimi sayesinde, ay-
m terim hem tutum, hem de kanaat ara§tirma ve gahsmalannda
kullanilmaktadir. Tutumsal izafet gergeveleri ilte, kanaatlarda soz
konusu olan izafet gergeveleri arasinda bir farklihk v a r d i r : tu-
tumsal izafet gergeveleri, [kanaatlara temel te§kil edfen] di§a-vu-
rulmu§ [ifade edilmi?] tutumlarm sayesinde «istidlal» edilirler.

Izafet gergevfesi ile ilgili ornekler Michigan Universitesi Sur-


vey Arastirmalari Merkezi tarafmdan yapilan Atom bombasi ve
Diin'yamn Durumu Hakkinda Kamu Tepkisi ara?tirmasmda bulun-
maktadir [1]. Bu ara§tirmad adiizenlenen miilakatlar «birteyin diin-
ya olaylan ve diinyamn durumu kar§ismdaki baki? tarzi hakkinda
bilgi saglayacak» birkag soru ile ba§lamaktaydi. Bunlar ise $u alti
soruydu :

1. $imdi, biliyorsunuz ki sava§ sona erdi ( bugiinlerde diinya


devletlerinin aralanndaki yakmla?mayi nasil buluyorsunuz?
2. Sava§m sona ermesinden beri A. B. D.'nin diinyadaki diger
iilkelerle ili$kilerini nasil buluyorsunuz?
3. Sizcfe, A. B. D.'nin sava§m bitiminden bu yana diger dev-
letlerle ili?kilerin,de bir hata i?ledigi so'ylenebilir mi?
4. Sizce, diinya bari§mi k o r u m a k igin A. B. D. nin yapabile-
eeai en ivi §'ey nadir? Nigin?
5. Bazi insanlar A.B.D.'nin kendi iilkesine c'ekilmesini ve dun-
van m baska iilkeleri ile ilgiknmemesini savunuyor. Siz bu konu-
da ne du$tiniiyorsunuz?
6. Diger iilkelere istedigimizi yaptirmak igin Silahh Kuwet-
lerimizi kullanmamizi savunanlar oldugunu biliyorsunuz. Siz bu
konuda ne dii§uniiyorsunuz? [1, s. 221]

Sorulann soruldugu Haziran, 1946'da, ilk soruya verilen cc-


vaplarda yanitlayicilann yiizde 16'si durumu iyi bulduklarmi, yiiz-
de 9'u kararsiz olduklanni veya «fikri olmadiklanni», yiizde 64'ii
ise durumdan ho§nut olmadiklanni so'ylemi?lerdir. (Yiizde ll'inin
tutumlari anla§ilmami§tir.)

Ahnan cevaplar igin birkag ornek verelim :


Vallah:, pek iyi degil. Tek bir konuda bile belli bir§ey yaptiklan yok.
Her iilke biribirinden ku?kulaniyor. Herkes benim dedigim olsun istiyor.
Birlik, beraberlik yok.
Sava$ bitmi? degil! $imdi aralan eskisinden daha bozuk.. Devletler
aralannda dala?ip dururken hangi ban$tan soz edilebilir. Anla§tiklan tek
?ey devamh hirla?mak. Benim anladigim bu.
Dogrusu, devletlerin ne yaptiklanndan pek haberim yok. Fakat samyo
rum Rusya diinyaya hakim olmak istiyormu?. Bu iilke veya B. M. gitap
Rusya'ya «dur» demezse Rusya ba?imiza i$ gikarabilir. Kuwet dengesini,
samyorum, atom bombast sayesinde koruyoruz. Rusya ile ba§imiz derde
girmezse, bence her$ey yoluna girer. Diger iilkelerin hepsi anla?ilacak iil
keler gibi, hepsi de ban§ istiyor. Tek bela Rusya. [1, s. 119]

ikinci soruya ise ?oyle cevaplar verilmi§ti:


Samnm, A. B. D. diger iilkelerle yakmhk kurmak igin elinden geleni
yapiyor. Ba^imiza i? gikaran tek ?ey Ruslar; Nuh deyip, peygamber demi
yorlarl Hi? kimsenin g6rii§une aldirmiyorlar. A.B.D.'nin diger iilkelerden
gelecek itiraz ve gikacak giigliikleri ortadan kaldirmak igin elinden geldi
gince gali§masmdan tamamiyle memnunum ve dogru buluyorum.
Yeterince kuwetli oldugumuzu soyleyecek durumda oldugumuzu sanmi
yorum. Amerikali denildi mi lafi dinlenmeyen bir gocuk akla geliyor.
Cok yumu§agiz. Rusya'ya kar?i tutumumuz, boyun egmekten ba?ka bir.
?ey degil. Bu konuda daha :$in ba$mdan, farkli bir tutum takmmahydik.
[1, s. 150]

Ayni tiirden bu ikinci soruya verilen cevaplardan yiizde 60'in-


da yanitlayicilar durumu tatminkar veya oldukga tatmink^r bul-
duklanm, yiizde 26'si durumdan ho§nut olmadiklanni veya olduk-
ga ho§nutsuzluk verici bulduklarim, yiizde 9'u kararsiz veya «ha-
bersiz» olduklanni belirtmi§ler; 'yiizde 5'inin ise kanaati anla?ila-
mami§tir.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta, yukarki aktarmalarda-


oldugu gibi kanaatlann niteliksel aynntilarim tammlama ile bun-
lann yol agtiklan net sonuglann ozetlenmesi («summarizing®) ara-
sindaki farkhliktir: birinci sorudaki «yeterli bulmayan»lar % 64
olmu?; ikinci sorudakiler ise % 26 olmu§tur. Yanitlann metinl'er-

24
rinde bireyler kendi tuturalannxn hissi igeriginden (component)
daha fazla §eyden soz etmi?lerdir. (Bu arada ?u nokta belirtilmeli-
d i r : bu sorularin, bireylere aralanndan bir se?im yapabilecekle-
ri bir seri alternatif veren «kapah» sorular olmayip, bireylerin ka-
naatlanni tiim olarak ortaya gikarmaya yarayan «sonu bo? biraki-
lan» sorular olmasi tercih edilmi§tir.) Yanitlayicilar durumu, ken-
dilerine nasil goriiniiyorsa o §ekilde anlatmi§lar, uluslararasi du-
rum hakkinda kompleks sosyal uyariciyi (stumulus) kendi algila-
rina gore nasil bir yapi igindeyse o ?ekilde anlatmi§lardir.

A. B. D.'nin Diinya Politikasi Hakkinda £e§itli Ki?ilerin


Tutumlannin Nedenleri

«A. B. D.'nin diinyadaki diger iilkelerle ili§kilerini nasil buluyorsu-


nuz?
Yanitlayicilar
Tatminkar, Ho§nut.
oldukga oldukca
tatminkar ho§nutsuz.

A.B.D.'leri diger iilkelerl'e ban§gi ili§ki


kurmaya <jali§iyor mu? % 34 % 1
Diger iilkelere giyecek, yiyecek ve diger
maddi yardimda bulunuyor mu 12 *
B.M.'d ve diger uluslararasi kurulu§lar-
da yer ahyor mu 1 —
Diinya liderligine gegiyor mu 1 —
I§gal ettigi iilkeleri iyi yonetiyor mu ... 1 —
Cekingenlik Konusunda :
Rusya ile 2 11
Genel olarak diger iilkelerle 2 14
!§gal politikasinda * 2
$u iilkelere yiyecek, giyecek, vs. cok mu gon-
deriyor: '
Genel olarak diger iilkelere 3 16
Rusya'ya * 1
Rusya ile artlasma saglayamiyor m u 7 10

25
Di§ politikayi beceremiyor mu 1 10
Di§ politikasi yetersiz mi 5
Diger ulkelerin ig i§lerine 50k mu kari§i-
yor * 5
Tutarsiz bir politika mi iziiyor:
Arjantine kar§i * 2
tspanya'ya kar$i * 1
tngiltere ife gereginden fazla mi yakmhk
kurdu * 2
Liderlik durumima yiikselmeyi becere-
medi mi >. — 2
Diger iilkelere yeterince giyecek, yiyecek
gonderiyor mu * 1
Beklenmedik sebepler 3 12
Belirtilmeyen sebepler 40 16
* * * *

Yanit sayisi : 709 306

Tatminkar-iho§nutsuz siniflandirmasi tutumlann hissi igerikleri-


nin ifade edilmesini saglami?; di? politikayi onaylayan ve onayla-
mayanlarm, veya muhtemelen bu di§ politikayi destekleyecek olan
ve devamim isteyecek olanlann oramni, bu politikaya kar§i olan ve
onaylamayan, veya degi§mesini istteyen ve degi?mesini saglayacak
olanlan destekleyecek olanlann oramni ortaya koymu§tur. Bu gi-
bi ifadeler, tutumlar ile giidiiler arasmda hissi tepiler aracigi ile
ilintile§me yaratirlar. Yukarda aktarmi§ bulundugumuz cevap-
larda goriilen, ve serideki Soru 2 i?in ayrintili olarak ele ahnmi§
bulunan izafet gergevesi konusundaki bu analiz boylece, di? politi-
kanm nasil goriindugiinii, ve tutumlarla algilar arasindaki baglan-
tiyi agiklami§ olmaktadir.
Yukarda belirtilmi§ bulunan, sosyal tutumlann iki yam (as-
pects); yani giidiilenme ve algilama (motivation and perception)'
arasindaki kar§ilikh-ili§ki bu sorulara verilen cevaplardan elde edi-
len bilgilerde agikga goriilmektedir. [A. B. D.'nin] diger iilkelerle
ili?kilerini tatminkar bulanlar, A.B.D.'nin diger iilkelere giyecek ve

(*) Yiizde l'den az.


(**) Sutunlar toplami yiizde 100'iin ustiinde. Bazi denekler birden gok se-
bep yazmislardir.

26
yiyecek vermesini biiytik bir ihtimalle onaylamakta, bunu iyi b u t
maktadirlar. Di§ ili§kilerden ho§nut olmayanlar ise, di§ariya giye-
cek ve yiyecek gondermeyi iyi bulmayacaklar; A.B.D.'nin diger iil-
keleie gok fazla giyecek ve yiyecek gonderdigini dii§uneceklerdir.
Ayni §ekilde, A.B.D.'nin diger iilkelere kar§i gok «yumu§ak ba§li»
oldugunu sanan birisi di$ politikayi tatminkar bulmayacak, oysa
bir ba$kasi ayni ifadelerden Amerika'nm liderlik durumuna gegti-
gine hiikmedecek ve bu politikayi tatminkar bulacaktm Algilama
ile gudiimlenme (motivation) arasindaki nedenleyici (causal)
ili§ki konususundaki temel sorunlarla burada ilgil'enecek degiliz. Bu.
radaki tarti§mamiz igin bu iki siireg arasmdaki ili§kiyi belirtmi?
olmamiz, ve bir bireyin sosyal tutumunun, gogu defa tek bir birim
olarak alindigi halde, en azmdan, psikolojik olarak biribirinden
farkli iki yam («aspects») olduguna i^aret etm'emiz bize yetecektir.

TUTUMLARIN BOYUTLARI

Tutum ara§tirntasi bir soyutlamayi analiz etmektir. Bu yiizden


insanlann tutumlari hakkinda somut ve elle tutulur bir§'ey ortaya
koyamaz. Kanaatlar igin bu miimkiindiir, fakat tutumlar igin miim-
kiin degildir. Tutumlarla ilgili olarak (attudinal) bir izafet gerge-
vesinin varhgini tanisak ve tutumlann giidiisel ve algisal ozellikfe-
ri uzerinde onemle dursak bile, tam ve tarihsel tablolanm canlan-
dirmamiz giigtiir. Tutumlar uzerinde indeleme yapacak olanlarin
umut edebilecekleri en biiyiik ba§an, siireci analiz etmek ve tutum
fonksiyonunun dinamigini tarif edip, anlatabilmektir. Bunun igin,
ya tutumlarin degi$meleri iizerinde incelemede bulunabilir, yada
tutumlarda meydana gelecek olan degi§me ve farkhhklarin (varia-
tions) diger olgulara (phenomena) nasil etki edecekleri uzerinde
durabiliriz. tnsanlarin tutumlan hakkinda yapilacak higbdr is-
tatistik hesaplama, ozetleme bir anlam ta§imiyacaktir. Bu konuda
inceleme yapacak olan ara^tirmacilar tutumlan $u dort boyut igin-
de ele almayi yararli bulmaktadirlar: yon, derece, yogunluk, ve
kokliiluk (salience). Bu boyutlann herbiri, istatistik teknikler kul-
lanarak ozetlenebilen, kar§ila§tirilabilen ve analiz edilebilen yeter
geni^likte bilgi (data) elde etmek igin bireylerin tutumlari hak-
kinda yapilan niceliksel (quantitatively) tarif tarzlanm temsil
ederler. Bu soyutlardan herbiri ya tek-tek ve birbirlerinden ayri
olarak intelenebilirler, yada hep birlikte (in combination) ele aii-

27
nabilirler. Tutumlarm inctelenmesinde ele alman boyutlann sayisi
ne kadar 90k olursa, tutum [konusunun] anla§ilmasi da o denli
tam olur.
Tutum incelemelerinde, miimkun boyutlann sadece bu dort
boyuttan ibaret oldugunu soylemiyoruz. Daha geli?kin incelemeler-
le ba§ka boyutlar da smanip saptanabilirler. Ornegin, sosyal bir tu-
tumun boyutlanndan biri olarak admi verdigimiz yogunluk bir
ba^ka boyut olarak kabul edifebilecek belirlilik («certainity») bo-
yutundan farkh olacaktir. Bunun yanisira, sistematik bir teorik ana-
liz igin, «derece» boyutunun, diger iig boyut ile aym sirada ^or-
der®) bir boyut. olarak kabul edilmemesi gerektir. Herbir boyut
[yon, yogunluk, ve kokliiliik] bireyler arasmda da farkh farkli ola-
bilir. Bu boyutlardaki bireyden bireye goriinen farkhhklann ise,
derece «variation»lan §eklinde [ayn bir sira uzerinde yer alan
bir kriterle] olgiilmeleri gerekir. Buradaki can ahci nokta derece
boyutunun (degree dimension) bo'yutu altmda sonul olarak (ulti-
mately) yer almi$ olmasx gerektigidir. Bununla beraber, tutum in-
celemelerinin bu sorunu uzerinde heniiz yeni yeni durulmaya ba§-
landigi igin, bu yazimizda belirttigimiz bu teorik kayda ragmen,
bugiine kadarki mevcut normlara uyacagiz.

Yon
ilk ve en kolay saptanabilecek tutum boyutu yondiir. Tutu-
mun bu goruniimiinii incelerken, once, bireyin bir belli sosyal
uyanya; ki§iye, gruba, faaliyete, siirece veya kuruma kar?i mi,
taraftar mi oldugunu sormamiz gerekir. Hissi anlami («connota-
tions») olumlu mu, olumsuz mu? Bireyin ho§una gidiyor mu, git-
miyor mu? Bireyin giidiileri, bireyi bu yargiyi desfekleyici ve de-
vam ettirici yonde davrani$larda bulunmaya itici §ekilde mi; yok-
sa birey, bu uyan'yi reddetmesine, kar§i koymasina, tel'in etmesine
vol agacak davram§lara itecek giidiilere mi sahip? Tutumun yonii
bireyin yonelmelerinde soz konusu olabilecek bu tiir kiymetlendir-
melerle ilgilidir.

Tespit edilme bakimmdan yon'iin en kolay boyut oldugunu


soylemekle, mutlak anlamda basit oldugunu soylemi? degiliz. Her-
kes «sevaptan yana ve giinaha kar?i»dir, fakat herkesin giinah ve
.evaptan anladigi ?eyler farkhdir. Herkes saldirganca sava§a kar-
Mdir, ama herkes igin saldirgan sayilacak belli bir sava§ tammla-
nabilir mi? Kadinlarin i§lere girmesini ve meslek sahibi olmasinx
dogru bulmayan birisi «anti-feminist» sayxlabilir. (Bu hiikme va-
rilmasinm nedeni «e§it haklar» deger sistemidir; bu perspektiften
bakilirsa boyle dii§iinen biri kadmlara e§it haklar vermek isteme-
yen biri olarak goriiliir; bu yiizden de kadinlara kar§it sayilir.)
Oysa, boyle bir bireyin dayandigi esas gorii§ kadmlann biyolojik
olarak farkli olduklan; ille erkeklerden a§agi olmamakla beraber;
tam tersine, birgok bakunlardan erkeklerden iistiin olduklan ola-
bilir. Beiki de, bu birey kadmlari ekmek parasi igin gali§maktan
ve ticaretin sikici etkilerinden korumak istemi§tir. Bu perspektif-
ten bakilacak olursa da kadinlara kar§it degil, kadinlardan yana
oldugu goriilecektir.
Tutum konusunda inceleme yapacak ara§tirmacilar yon ile
ilgili degerlendirmelerinin bir deste ki§isel degerlere mi? yoksa bi-
reyin hissi (affective) sisteminin dinamiginin objektif bir su-
numuna mi dayanmakta olduguna dikkat etmelidirler. Tutumun
yoniinu belli sosyal degerlerle tammlamak birgok amaglar agism-
dan belli olgiide yararh olabilir. Bununla beraber, gergek «orienta-
tion »u tam agikhga kavu§turmak konusunda ba§arisizlik gogu de-
fa, konu ile ilgili psikolojik karakteristiklerin kari§iklik ve bu-
lanikhktan kurtulmamasma yol agmaktadir.

Derece
Bireyin tutumunun genel yoniinii saptamamn yamsira, dere-
cenin «variation»lanm da ortaya gikarmamiz gerekecektir. Belli
bir sosyal uyanya kar§i iki ki§i olumsuz, hasmane tutumlara sa-
hip olabilir (yani, her ikisi aym yonde tutuma sahip olabilir); fa-
kat bunlardan birisi §iddetli bir «antagonism» igindeyken, ikinci-
si sadece hafif bir kar§ithk duyabilir. Gerek yonde ve gerekse dere-
cede kar§ila§ilabilecek «variation» gogu defa tek bir soruda incelen-
mektedir. Ornegin, askerlere ?oyle sorulmu?tur:
Terhisten sonra ve sivil hayata ba§ladigimiz zaman, Ordu'ya
kar§i tut'umunuzun lehte mi aleyhte mi olacagini tahmin ediyorsu-
nuz?
— gok lehte
— Oldukga lehte
— $oyle-bbyle
— Oldukga aleyhte
— Qok aleyhte [23, s. 17]

29
Derece, bir ba?ka §ekilde ise, kariaati ifade edi§teki farklarx
degerle§tirerek de inCelenebilir. Ornegin, «Kilisem hayatimm en
biiyiik rehberidir» ifadesini tasvib ettigini i§aretleyen bir birey, el-
bette ki, «Kilisemin ideallerine inamyorum, ama cemaatgi baski-
larmdan («denomitaionaIism») biktim» ifadesini tasvib ettigini i?a-
retfeyen bir bireyden daha dindardir. [25]

Bu iki boyutun «combination»u, yon ve derecenin bir araya


getirilmesi tutum iizerine son yillarda yapilan incelemelerin ilgi
konusu olmu§tur. Geni§ miktarda deneysel «data» iizerinde ana-
liz yapmayi gerektiren bu incelemeyi ilerletip, geli§tirebilmek igin,
ara$tirma uzmanlan tutumlann niteliksfel ifadelerini niceliksel bi-
rimlere donii§tiirmek amaciyla birgok yontemler geli§tirmi§lerdir.
Bu yontemler, esas olarak, bir dogrusal devamlilik gizgisi ("con-
tinuums) boyunca tutum «variation »lanm tesbit etmeye dayanan
yontemlerdir.

Tutum olgeklerinin kurulmasi igin dort yontem geli§tirilmi§-


tir : L.L. Thurstone e§it-goriinen arahklar yontemini geli?tirmi§;
R. Likert toplam degerleme (summated rating) yontemini; L.
Guttman olgek analizi yontemini (scale analysis) geli§tirmi§; A. L.
Edward ve F. P. Kilpatrick olcek farklila§tirmasi yontemini sos-
yal tutumlann olgiimii igin tarif ve tavsir etmi§tir [24, 11, 23, 6].
Bu yontemlerden ilk ikisi yirmi yil siireyle gok geni§ olgiide kul-
lamlmi§lardir. Ogiinciisu, II. Diin'ya Sava§mdaki ordu ara§tirma
programinda tathikata konulmu§tur. Dordiincii yontem hentiz ye-
ni bir oneridir ve ilk iki yontem ile iigiinciisunu elde ettirdikleri
neticeler bakimmdan kar?ila§tinlabilir hale sokmaya gali§makta-
dir. Oniimuzdeki birkag sayfada kanaat ve. tutumlarla ilgili olarak
bulunan niteliksel «data»lann niceliksel derece «variation»lan ola-
rak ifade edilmfesinde bir esas tesbit edebilmek amaciyla geli?ti-
rilen siireglere dikkati gekmek igin bu yontemlerin temel ozellikle-
rinden ozetle soz edecegiz. Biitiin bu yontemler basit sezgisel yar-
gilardan i§e ba§lami§lar, fakat tutum ve kanaat ara§tirmalannda
bilimsel «data» elde etmekte gok biiyiik olgiide yararh olmu§lar-
dir.

E$it - Goriinumlii Araliklar Yontemi (L.L. Thurstone)


Bu yontemi kullanan bir ara§tinci belli bir sosyal uyan (stu-
mulus) hakkmda gok sayida ifade bigimlerini bir araya getirir.

30
Bu yolla, uyan hakkmda biitiin kanaat ge$itlerini kapsamaya ve her
ge§it his (feeling) goriiniimlerini elde etmeye gah§ir. Bu ifade-
lerden her biri ayri bir kagida daktilo ile yazilir. Daha sonra. bu
ifadeleri yargilayacak olanlara biitiin bu ifadeleri onbir gruba ayir-
- malan soylenir. Bu gruplara tekabiil eden ara-noktalan «subjekti-
ve» olgek iizerine «gok lehte»den ba§layip «tarafsiz» durumu gos-
teren ortak nokta uzerinden «gok aleyhte® noktasina uzanan bir
devamhhk-gizgisini temsil ederler. Yargida bulunacak olan kimse-
lere «subjektive» degerlendirmelerinde bu ara-noktalarim biribir-
lerinden e§it uzaklikta tutmaya gali§malari tenbih edilir. Yargida
bulunmalari igin yiiz ki§i kullanilmi§sa kanaat ifadesi igin kagida
daktilo ile yazilan ciimlelerden her birine yiiz pozisyon tesbit edil-
mi§ olur. Belli bir ciiml'e [ifade] igin yargilayicilarin tesbit ettikle-
ri pozisyonlardan [hangi ara-noktasmda konulduysa ve kag keresin-
de neiedeki ara-noktasma, konulduysa] elde edilecek ortalayici
(«median») o ifadenin olgek uzerinde konumlanacagi noktayi
verir, ve herbir ifade igin verilen yargilann degi§kenlik endeksi
(Q, e$ aralik gozlii benzeri siralama*) hesaplanir. Daha sonra, en
nihai olgek igin konucuklar (items) tespit edilir. Bu konucuklar
[yargilattirilan ifadelerden en uvgun bulunanlan] kanaat gizgisi
uzerinde yerle§tirilir. Yargilamada, yargilayicilar tarafindan eii
yiiksek sayida ayni §'ekilde yargilanip degerlendirilen ifadeler han-
gileri ise olgek igin gerekli ifadeler bunlar arasinda segilir. Daha
sonra da, tutum testine tabi tutuian bireyler, bu ifadeleri okurlar
ve kendi kanaatlanna hangileri en gok benziyorsa onlan i§aretlar-
ler. Ara§tirmaci, bu i§aretlenen ifadelerden her birinin olgek iize-
rindeki pozisyonu zaten bilmekte oldugu igin, i§aretlenen ifade-
leri o konu igin tesbit edilmi§ tutum notu (score) §ekline gevir-
mesi kolayca miimkiin olur.

Toplam Degerleme Yontemi (R. Likert)


Ara§tirmaci incelenmekte olan tutumla ilgili olarak bir seri ifa-
de (statement) seger ve bunlari bir okuyucunun her biri igin tes-
pit edilmi§ be§ pozisyondan birisini i§aretlemesine elverecek $ekil-
de siralar. Bu be? pozisyon §oyledir: Kuwetli tasvib, tasvib, ka-
rarsiz, tasvib etmiyor, hig tasvib etmiyor. Bu pozisyonlardan her
birisine l'den 5'e kadar agirlik atanir ve boylece aym tutum yonun-

(*) «Semi-interquartile range» : Seri igindeki ayni birimleri e$ arahkh


dort gruba avirarak elde edilen noktaalr arasi siralama (g.n.).

31
deki uglar en yiiksek notu alir. «imkam plan yurtta§lar Askeri Egi-
tim Kamplanna sevk edilmelidir» ve «Devamli bir ban§ yararina,
diger uluslar ile aramizdaki anla§mazliklardan diplomatik yollar-
dan gozemediklemizi sadece hakeme gotiirerek gozmeye gali§ma-
y.i kabul etmeliyiz® ifadeleri bu konuda ornek verilebilir [16, s. 35].
Bu ifadelerden ilki igin «Kuvvetli Tasvib» cevabma bir agirlik veri-
lir, «Hig tasvib etmem® cevabma da 5 agirlik verilir. Bununla be-
raber, ikinci ifadeye gelince, agirliklama tersine yapilir: «Kuvvet-
li tasvib* 5 alir, «Hig tasvip etmem» ise 1 alir. Bu yolla, yiiksek
agirliklar en gok enternasyonalist olan cevaplara tamnmi§ olur.
Bu yontem kullanilirken, ifadeler serisi gok sayida denek'e ve-
rilir ve bunlar, ki§isel olarak, ne derece tasvib ettiklerini veya et-
mediklerini ifade ederler. Daha sonra herbir bireyin cevaplarma
agirliklar atamr. Bu agirliklar toplanir ve boylece her bireyin de-
gerlemesini gosteren ve numara ile ifade edilebilen bir derece
(«score») elde edilir. £ok sayidaki deneklerden [yargilayicilardan]
herbirinden bu toplam notlar dereceler elde edildikten sonra, en
-.yiiksek* not tutturan ifadeler ile en «dii§uk»not [derece] tuttu-
ran ifadeler ilerki ara?tirma igin ayiklanip segilirler. [Olgek kurul-
masi igin yapilan bu hazirlik gali§malari sirasmda] her konucuk
[ifade : «item»] degerlendirilirken, toplam test iizerindeki «yuk-
sek» notlari alan ifadelerin, «dii§iik» notlar alan ifadelere oranla
bu [belli] konucugun aldigi nota daha yakm olup olmadiklarina
bakilir. Sorular arasinda igsel («internal®) bir tutarlilik varsa,
her sorunun, toplam notlan dagilimm iki a$in ucunda yerle§mi§
bulunan bireylerce daima aym $ekillerde cevaplandirilmasi gereke-
cektir. Toplam notlan birbirinden farkh olan bireylerin arasinda
en a?in zitla§mayi yaratan ifadeler [konucuklar : «items»] toplanir
ve olgek bunlarla kurulur. Olgek, daha sonra, bu §ekilde ayiklanip
segilen konucuklar ve bu konucuklara verdikleri cevaplannm al-
digi notlarin toplami e§it yamtlayicilarla («respondents®) kurui-
mu§ ve i§letilmi? olur.
E§it goriinumlu arahklar yontemi yargilara dayandigi halde,
toplam degerleme yontemi yamtlardaki igsel tutarlilik kriteryasi-
na dayanir.

Olgek Analizi Yontemi (L. Guttman)


'Olgek analizi yontemi (metod) Guttman'in, belli bir obje ko-
nusunda sinirsiz bir davrani§ toplamhgi («delimited totality®)

32
?eklindeki tutum anlayi?mdan geli?tirilmi?tir. Belli bir sinyal-uya-
ri kar?ismdaki miimkiin biitiin davram?lar bir «tutum evreni» mey-
dana getirirler ve bu sosyal uyari hakkmda diizenlenen bir soru kk-
gidma alinan cevaplar ise bu davrani? evreninin iginde alt-evren-
leri (sub-universe) te?kil ederler. Ara?tirmaci igin ortadaki so-
rular ?udur: Boyle bir davrani? alt-evreni, eger dogrusal bir olgek
(scale) ?eklindeyse, ele almip incelenebilinir mi? Boyle bir ol
gek iizerinde, objektif araglarla bir «sifir» noktasi konumlamp, ol
giimlemenin gergekten objektif bir kokene dayanmasi saglanabi-
lir mi? C)lgek analizi yontemi bu iki sorunun ikisine de «evet» de-
mektedir. Biz burada birinci soruyu ele alacagiz (ikincisi yogun-
luk boyutu sirasinda ele alinacaktir). Olgek analizi a priori olarak
segilen sorularla i?e ba?lar. Bu sorulardan beklenen i?, bunlarin
olgek iizerine konumlanabilir bir alt-evren meydana getirebilmele-
ridir. Olgek analizi konusundaki birkag yontem ile aynntih siireg-
ler az-gok birbirinden farkli olmakla beraber, bu yakla§imin kul-
lanildigi biitiin bu yontemler, esas itibariyle, ayni temel teoriden
yola giktiklari igin, ayni sonuglarin elde edilmesine yararlar.
Olgek iizerine konumlanabilirlik dii§iincesinin bazi zorunlu
sonuglari yiikseklikle ilgili §u sorularda agikga goriilmektedir :
1. Alti ayaktan uzun musunuz? ... Evet... ... Hayir
2. Be? ayak 9 ing'ten uzun musunuz?.... .. Evet ....... Hayir
3. Be? ayak 6 ing'ten uzun musunuz? ....... Evet...
4. Be? avak 3 ing'ten uzun musunuz? ....... Evet... ... Hayir
5. Be? ayaktan uzun musunuz? . Evet .... .. Hayir
Be? ayaktan daha kisa olanlar bu be§ soruya da «Hayir» diyecekler-
dir. Alti ayaktan yiiksek olanlar ise hepsine de «Evet» diyecekler-
dir. Be? ve alti ayak arasmdakiler ise seri igindeki sorulardan ba-
zilarma «Hayir» diyeceklerdir. Burada tesbit edilen sorucuklar
(items) kiimele?tirici bir etkiye sahiptirler. Ama sorular ?oyle
olsaydi bu etkiye sahip olmayacaklardi: «Be? ayak 3 ing'le 5 ayak
6 ing arasinda misiniz?» «Be? ayak 6ing'le 5 ayak 9 ing arasmda
misiniz? Olgegin kiimele?tirici sorularla elde edilebilmesi igin ol-
gek analizini kullanmamiz gerekir, diger tipten sorularla bu ol-
gek kurulamaz. Eger uygun ve dogru ?ekilde olgek iizerinde dizim-
lenmi? sorular «set»i kullamrsak, bireyin verecegi cevabi «hayir»
dan «Evet»e gevirecegi noktalar hakkindaki bilgimiz bireyin yiik-
sekligi hakkinda bilgi edinmemizi saglayacaktir.

33
Tutum ve kanaat bilgilerinin dogrusal bir olgek uzerinde gos-
terilmesi i§ini tammlamada kullanilabilecek di§sal bir kritferyuma
sabip bulunmamaktayiz. Olgek}leme analizi ise (scalogram anly-
sis), soru kagidxndaki sorulara verilen cevaplarin (response)
dogrusal bir olgek igin uygun olup olmadigini belirleyebilmektedir.
Soru kagidimxzdaki yiikseklik konusu ele alinacak olursa, ikinci
soruya olumlu cevap verenlerin hepsinin olumsuz cevap verenler-
den daha yiiksek olduklarinx soyleyebiliriz. Birinci soruya olumlu
cevap verenler diger be§ soruya da olumlu cevap verecekler, iigiin-
cii soruya «hayxr» diyenler de 1. ve 2. sorulara ardx ardrna «hayxr»
diyeceklerdir. Olgekleme analizi, soru kagxdxna verilen cevaplarin
gergekten dogrusal bir olgek varsa ve sorulara yansxtxlabilmi§ ise-
soru kagidx ile ne derece uyumlu oldugunu, ne kadar saptigini,
nelerin beklenebilecegini gormek igin yol gostermektedir. Esas iti-
bariyle «olgekleme hipotezi, konucuklarin («items»), ideal olarak,
olumsuz cevap verenlerden yiiksek diizeyde yer almasini saglaya-
cak bir diizen ve sira iginde bulundugu goriifiine dayamr. Bir yanit-
layicimrt bu diizey veya olgek iizerindeki konumundan, bu bireyin
hangi objelerden ho$lanmadigmi gikarabiliriz. Ideal yonden konu-
fulacak olursa, boylece, olgekler olgekleme analizinden elde edilir-
ler ve tek tek konucuklara yaptiklari tepilerin olgek-noktalan
(«scale scores») vasitasiyle, istenildiginde, elde edilebilmesini sag-
iarlar. [23, s. 9J. Pratikte ise bu ideal duruma, tabiatiyle, rastlan-
maz. Fiili soru destesinin ortaya koydugu ile ideal olan arasmda-
ki sapmayi tespit etmek igin, ozel bir istatistik hesaplama, tekrar-
lamlabilirlik coefficient'i kullamhr; ve hesap yontemiyle eldeki
sorularm bir olgek (scale) kurulmu§ bulunup bulunmadigi kis-
men kontrol edilir. Eger kurulmu§sa, gali§malara devam edilir. Ku-
rulmami§sa, incelemeye ara verilir. -Zira, ya eldeki evrenin (uni-
verse) olgek iizerine konumlanamayacak mahiyette olduguna karar
vermek, ya da kurdugumuz olgegin bir degil, ayni anda birden gok-
evrene ait bilgiler topladigina karar vermek gerekir. Olgek iizeri-
ne uygulanacak testier sadece tekrarlanabilirlik testinden ibaret
degildir. Ama, olgegin bir tek evrene ait bilgi saglavabilecek bir ol-
gek olarak kuiulmu? olup olmadiginm anla^ilmasi igin belli ba§Ii
en onemli test budur.

Bu yontem, sorulara verilen cevaplarin bir deste uygun sorular-


la aralannda-ili§kinlik olup olmadigini esas alan toplam degerlemeye
benzer. Yalniz, ayri bir avantaja sahiptir: ongordiigu teorik mode-

34
Jin ne derece degerli oldugunu anlamak igin kullanabilecegi objek-
tif istatistiki bir siirece dayanmaktadir.

Olgek Aynmla§ t jrma Yontemi


Bu yontem §imdiye kadarki siireglere yapilan itirazlardan ders
almaya; herbirinin zayif yanlarim atip, iyi yanlarim birle§tirmeye
gali§an bir yontemdir. Bir bakima iig yontemin bir sentezidir.
Once kanaat ifadeleri toplamr, sonra yargilamrlar, sonra da Thurs-
tone'un E§it-g6riiniimlii Araliklar Yontemine gore olgek iizerinde
farkli konumlara, degi§ik yerlere yerle§tirilirler. Bu §ekilde, dene-
yin sonucu bilgiler sayesinde ilk oriiinal sorular veya bir deste
onermeler elde edilmi§ olur. Bu, ilk iki yontemin yapamadigi bir-
$eydir. Segimlenen ifadeler, bunun ardindan, Likert'in Top lam
Degerleme Yontemine uygun olarak cevaplanmasi gereken konucuk
bigimlerine dokiiliirler. Ardmdan, bu ciimle bigimleri bir grup denek
iizerinde sinamrlar ve «yiiksekler» ile «kisalar» arasindaki ay-
rimla^tiricihk giiglerine gore grupiandinlirlar. Bu stireg igsel tu-
tarlilik bakimmdan yapilan konucuk degerlemesi igin bir temel
saglar. Bu ikinci sinamadaA ayiklanan konucuklar (ciimlecikler),
daha sonra, giivenilirlik («reliability») ve tekrarlanabilirlik (rep-
roducibility) testine tabi tutulurlar. Bu son test ise Guttman'm
olgek analizi yontemine gore yapilir.

Goriildiigu gibi bu yontem Guttman'm teknigini geli§tirmekte;


bu teknige orijinal ve siibjektif olarak segilen konucuklann (ciim-
leciklerin) aralarindan uygun olanlanmn segimi igin objektif bir
esas tespit etmekte, daha sonra bunlari, Guttman Kriterine gore ol-
gek iizerine yerle^ebilirliklerini anlayacak §ekilde, test etmektedir.
Boylece, once, Likert'in ele ahnan ifadelerin ayrimla§tinci kuvvetini
test etme konusundaki tekniginden. yararlanmi§ olmakta, fakat
sonra kullamlacak olan ifadelerin olgek iizerindeki dogrusallikla-
rini [tek evrene ait olma] test etme konusundaki Guttman'm ge-
li$tirilmi§ test tekniginden yararlanmaktadir.

Yogunluk

Tutum ve kanaatlann analizi ile ilgili ara§tirmalar son yillar-


da yogunluk boyutuna gitgide daha gok onem verir olmu§lardir.
Yogunluk, belli bir tutuma sahip olan bireyin bu tutuma inanmi§-
ligi, bagianmi§hgi demektir. Yogunluk boyutu, tutumun derece

35
£ 100 <?ok kuwetli

% 90
% 80

% 70

% 60

% 50 oldukga k u w e t l i
% 40

% 30

% 20
% 10
% 0 ilgilenmiyor

KANAAT YOGUNLUGU INCELEMELERI


tglN KENDt - DEGERLENDlRtCt GRAFlK
Yt)NTEMt ($EKlL 2)
Kanaatlann ifadesine ilave olarak, yanitlayicilar,
gosterilen barometreyi kullanarak, bu kanaatlaraun
ne derece kuwetli olduklanni da ijaretlerler.

boyutu ile ilgilidir, fakat o'nunla aym degildir. Ayni tutuma sa-
hip olan iki ayri birey bu tutuma farkh vogunlukla sahip olabilir-
ler. Aym ?ekilde, iki birey ayni kanaata sahip olabilirler, ama iki-
sinin yogunlugu farkh farkh olabilir. Yogunluk boyutu, derece
boyutundan a y n ve onemli bir boyut olmakla kalmaz. Bir bireyin
tutumunu degi^tirip degi§tirmeyecegini, ifade kanallan bloke edi-
lirse bunahm gegirip gegirmeyecegini, veya §iddet eylemine yone-
lip yonehneyecegini belirtmekte onemli bir belirtken-uyari (cue)

36
\

yerine geger. Yogunluk boyutunun kavramla§tinlmasinm giigliigii-


ne ragmen, yogunlugun kabaca hesaplanmasmda Daniel Katz'm bul-
dugu, geli§tirdigi ve biribirleriyle kar§ila§tirarak geli?tirdigi birkag
yontemden [soz edelim]. Katz'm gali§malarinda kullamlan yontem-
lerden ikisi tatminkar goriinmektedirler. Bunlardan birisi bireyin
kendi kanaati hakkmda ne derece emin oldugunu ele a l i r : «Kanaa-
tinizm dogru oldugundan ne derece eminsiniz.? -emin degil, -olduk-
ga emin;- gok emin [Z, s. 59].» Diger yontem ise, a§agida gosterilen
grafiksel ve kendi-degerlendirici yontemdir.
1946 yilmda, Cantril tutumlann derecesi ile yogunlugu arasm-
daki ili§kilerden soz etmi§, ve sozsel olarak yanitlayicilann yaptik-
lan kendi-degerlemelerini yogunluk gostergesi saymi§ti. Yamtlayi-
cilann kendi-degerlemeleri ?u soruya verilen cevaplarla elde edil-
mi§ti: «Bu kanaatmizi ne kuwette benimsiyorsunuz. £ok kuwetli,
oldukga kuwetli, veya ?u yada bu yonden pek aldirmiyor musunuz?
Cantril'in incelemesinde, zencilere ve devletin i? hayati iizerindeki
denetim faaliyetlerine kar§i tutumlar itibariyle bir gapraz ornekle-
me yapilmi§ti. Her iki olgekte de sonuglar «bir tutumun kendi yo-
niinde ne derece a§in ug noktada konumlanmi§sa bu tutumun o
derece §iddetle benimsendigini» gostermi§ti. [3, s. 132]. A§agidaki
?ekil bunu gostermektedir: * dikey ordinat, yogunluktaki degi§ik
durumlari gostermekte, yatay dogru ise devlet denetimine kar§i
takmilan tutumun yon ve derecesini ifade etmektedir. Tutum gos-
teren ifadelerin yatay gizgide gosterilen olgek degerleri, [daha on-
ce] bu ifadeleri degerlendiren 80 yargilayicmin onbir noktah de-
vamhhk-dogrusu iizerinde tespit ettikleri degerlerle ifade edilmi§-
tir. Boylece, 1,081 yanitlayicinm ifadesi toplamp-ozetlenmi? olmak-
tadir.
II. Diinya Sava§inda ordunun yaptigi ve hepsinde olgek analizi
yonteminin kullanilmi? bulundugu tutum ara§tirmalan da yogun-
luk hakkindaki bilgilerimizin geli§mesine katkida bulunmu§tur.
Kanaat hakkinda sorulan sorular, gogu defa ba§ka sorularca izle-
nirdi:
Bu konuda kanaat intz ne kuwettedir?
Hig de kuwetli degil
Pek kuwetli degil
Biraz kuwetli
Qok kuwetli
Cevapsiz [23, bknz. s. 225, bir diger ornek]
75
-

70
\
\
\j

-
55

\
v j

0 1 2 8 9 10
Kargit Taraftar

Kar?it Taraftar
(Unfavorable) (Favorable)

TUTUM DERECE VE YOGUNLUGU lLl$KlSl ($EKtL 3)

Kamusorunu hakkinda kanaatlanni agiklayan ve bu kanaatlarini ne-


kadar kuwetle benimsediklerini belirtmeleri istenen yanitlayicilar iize.
rinde yapilan kanaat ara$tirmasimn sonuglari. Tutum olgegindeki no-
tiir noktada minimal olan yogunluk, her iki a?in uca yakla§ildikga yo-
gunla§maktadir [3].

Cantril'in incelenmesinde oldugu gibi, bu ara§tirmalarda da


yogunluk derece ile birlikte artmi§tir. Kanaat derecesi a$nrila?tik-
ga -her iki yonde de- ortalama yanitlayicilarin kanaat yogunlukla-
Ian artmaktadir. Bu bulgu o kadar tutarli ve sabit bir bulguydu
ki, yogunluk olgegindeki en dii?uk nokta muhteva olgeginin sifir
noktasi (zero point) sayiliyordu. Ordu incelemelerinde tutum-
larxn olgekleri, veya kanaat olgekleri dogrusal bir devamlihk-gizgisi
goriiniimundeydiler ve yamtlann taraftar'dan kar§it'a degi§im nok-
tasi §eklinde yorumlanabilecek ara-noktasi, muhteva olgegi uzerinde

38
bulunan ve [aym zamanda] en dii§iik yogunlugu gosteren nokta
sayihrdi. Bu nokta, her zaman olgegin tam orta noktasi olmazdi.-
Araa psikolojik olarak kendisine atifta bulunulacak bir noktanin
objektif bir tanimlamasi Igin yararh olurdu.
Goriiliiyor ki, bir tutumun derecesindeki degi§melerle yogun-
Iugundaki degi§meler arasinda genel bir ili?ki vardir. Herhangi bir
tutum derecesinde, eger bireyin tutumunu oldukga anlayacak du-
ruma gelebilmi?sek, o bireyin tutumunun ne yogunlukta oldugu-
nu da ke§fedebiliriz. Bu nokta, ozellikle, bireyin davram?im once-
den kestirmek veva bu davramsi kontrol etmek amaciyla yapilan
incelemeler igin gok onemlidir.

Kokliiliik
Tutum incelemelerindeki kokliiliik boyutu, yanitlayicilann tu-
tumlarmm kristalle?tigi, belli bir pozisyon hakkinda objektif bir
endeks tespit etmek icin girisilmi$ bir te§ebbiisii temsil eder. tncele-
nen tutum, nisbeten, merkezi bir tutum mudur? Yoksa afak! (peri-
pherical) bir tutum mudur? Terim, William Stern'iin «personealis-
tic» psikolojisinden [22] ahnmi? ve sosyal psikolojide herhangi
bir tutumun farkh bireyler igin ifade ettigi nisb! onemi belirtmek
igin kullanilmaya ba?lami§tir.

Kokliiliik genellikle standartla§tinlmi§, gergek bir yapida ku-


rulmu? durumlar (situation) iginde incelenir. Bu konumun oz'el-
ligi, belli bir konunun (tutum, deger) denek taraftanndan amnda
ve kendiliginden i?in igine katihvermesine uygun bir yapida olma-
sidir. Ornegin, Eugene Hartley tarafmdan etnik tutumlann koklu-
liikleri hakkinda yapilan bir incelemede, bu tarzda, kolej son smif
ogrencilerinin albumiinden ahnmi§ portreler kullanilmi$tiT. Denek-
lere, her biri bir endeks kartma ili§tirilen bu portrelere bakmalari
ve daha sonra da, hangi olgiiye gore olursa olsun, bu portreleri ka-
tegorilere avirmalan soylenmi?tir. Bu i?lemden sonra ara§tirmaci-
lar resimlerin avnlma §eklini tesbit edip yaymi?lar, ve deneklerden
bu aynmda kullandiklan kategorilerin mahiyeti hakkinda bir agik-
lamada bulunmalanni istemisler ve bunu da kaydetmi9lerdir. Daha
sonra, resimler gene kan?tinhp harmanlanmi§ ve deneklerden ye-
ni ba§tan, bu kere ba?ka bir esasa gore kategorilere ayirmalan
istenmi$tir. Bu siireg deneklerin bir avnm vapacaklan kateeoriler
bitinceye kadar devam etmi§ti. Bu ?ekilde elde edilen bilgilerin

39
(«data») analiziyle bu analiz de herbir denek igin, resimlerin kafc-
gorilere ayrilmasinda milliyet ozelliginin bir esas te?kil etmi§ olup
olmadigi; etmi§se hangi noktada ettigi ortaya 5 lkarmak miim-
kiin olmu§tur. Yanitlaynclardan bazilan igin milliyet esasma gore
simflama serinin en ba?lannda miimkiin olmu?; bazilan igin ise
serinin en sonlarmda; diger bazilan igin ise simflama milliyet esa-
sinin-hig rol oynamadigi goriilmii?tur. [9] Bu degi§iklikler, yanitta
bulunan bireylerin milli grup uyelerine verdikleri onem derecesini
gosteren belirtkenler sayilmi?tir. Hartley'in gali?masmda, koklii-
liik olgiimii igin buna benzer birkag benzer yontem daha kullaml-
mi?tir. Etnik [tutumun] kokliiliigii ile ho$gorii arasmda belirli hig-
bir ili§ki bulunmami? olmasma ragmen, etnik [tutumlardaki] kok-
liiliik ile denek'in «sosyal!igi» arasmda belirli bir yakmlik ve ili§ki
oldugu kaydedilmi§tir. Etnik faktorlerin fazla etkin ve koklu olma-
digi yamtlayicilann, digerlerine oranla, daha geni? bir arkada? gev-
resine sahip olduklan goriilmu?tur. Bu giibiler, etnik [tutumla-
n l koklu olanlara oranla, ellerindeki resimler arasmdan daha gok
adam segmi?ler ve bunlarla arkada? olabileceklerini soylemi§Ierdir.

Kokliiliik, yogunluktan farkli ?ekilde oziimlenir. Kokliiliik, ol-


ciiliirken bir durum-gergeve olarak tesbit edilir ve denek'in belli
bir tutum degi§keni kar§isindaki egilimi belirir belirmez tesbit edi-
lir. Yogunluk olgiimiinde ise, denek'in yanitta bulunacagi mesele
(issue) i$iga gikanhr ve denek'ten bu konudaki kanaatma ne kuv-
vetle ba&li oldugu sorulur. Hitler-oncesi Almanya'da miithi? bir
Yahudi dii§manhgi vardi. Hatta, Nazi rejiminin, Yahudi-du?manhgi
duvgulanni arttirmi? olup-olmadigi bile gok §uphelidir. Ama,
Almanlar arasindaki bu duygunun Nazi rejimi tarafmdan daha kok-
lii kihndigma hig §iiphe yoktur. Son yillarda ho$gorii-yanhsi propa-
gandalara ragmen A.B.D.'deki halkm farkli etnik gruplara kar§i
tiitumlarmm degi§tigi soylenemez, ama halkm bu tiir aynmci egi-
limlerle uyu$masi giig demokratik ideallerinin daha koklu kilmdi-
ih da bir gergektir. Yon, bir tutumun belli bir $ejfc «taraftar» veya
«karsit» olmasmi; dereceo tutumun viis'atini; yogunluk ise, bire-
vin belli bir yon ve derecede sahip oldugu bir kanaata bagliligmm
kuwetini gosterir. Kokliiliik ise, bireyin sahip oldugu bir tutumun
o birey igin ta$idigi onemi dile getirir.

40
TUTUM tCINDE DEfii§ME

Grup Ciki?li Tutumlar


$imdiye kadar tutum konusunda soylediklerimiz sosyal tutum-
lar anlayi§ma dayanmaktaydi ve tutumlan bir bireyin grubu ile
olan ili?kisi yiiziinden kazarupTsahip oldugu grup normlarx gibi sa^
yiyordu. Sosyal tutumlar hakkinda yapilan birgok ara?tirmalan
gozden gegirmi? olan Gardner Murphy, Lois B. Murphy ve Theo-
dore M. Newcomb §u sonuca varmi§larcbr:
Tutumlar ender olarak k;§isel niteliktedir; gogunlukla, en biiyiik sa-
dakatla bagli bulundugumuz gruplarimizdan ahmrlar. Ya?, cinsiyet, ve ge?it-
li ki$ilik karakteristikleri bireyin iiye olacagi gruplarin mahiyetine ve bu
iiyeligin derece ve daimiligine 50k fazla etkide bulunurlar. Kazaen kazanil-
mi? veya istenerek kazamlmi? olan bireysel denemeler veya aile iiyeligi veya
ikametgah toplulugu («community») yiiziinden kazamlmi? olanlar da grup
iiyeliginin belirlenmesine etki ederler. Bu, grup iiyeliginin kazanilmasinda
sirf psikolojik olan faktorlerin onemini inkar etmek sayilmamalidir. Fakat
eldeki deneyimsel deliller, bizi, psikolojik faktorlerin etkinliginin §u grup
yerine bu grubun segilmesi iizerinde etken oldugu gorii?une yoneltmi?tir. Psi-
kolojik faktorler gruplarin segilmesinde, az veya 50k yogunlukla, bu grup-
lara tepkide bulunulmasinda ve belli bir olgiide, belki de, bu i§i degi?ik-
liklere ugratmakta etkindirler. Tutumlarla ugra$an sosyal psikoloji, bireyin
grubunun icra ettigi niifuz kar$ismda yumu?akligim ve kabul-ediciligini be-
lirleyen psikolojik faktorlerin anla?ilmasi sayesinde aydmliga kavu?an bir
tutum sosyolojisidir. [17, s. 145-6]

Amerikan toplumundaki siyasal davram? ve oy verme konu-


sundaki edebiyati tarayan David Truman §oyIe diyor :
Birgok kaynaktan anla$ildigma gore, oy verme bir grup deneyimidir.
Demokratik sistem ideolojisinin biiyiik kismi, tabiatiyle, bireysel segmen-
leri, kendilerine sunulan alternatifler arasmda mutlak bir serbesti ile
segimlemede bulunan bagimsiz birimler oldugu faraziyesini destek ahr.
Lazarsfeld ve yardimcilarmin yaptiklan ara?tirmalar ba$ta olmak iizere,
son yillarda yapilan ara?tirmalardan elde edilen deliller ise, bireylerin en
yakin ozde^le^me iginde bulunduklari sosyal gruplarin ba§at («dominan't»)
tercihleriyle uyu$um iginde oy kullandiklanm i§aret etmektedirler. [14,
s. 226-7] '

Tutumlarm tam ve dogru anla§ilabilmesi igin gerekli sayilan


bu hareket noktasimn grup iizerinde vurguda bulunmasi kabulii
giig bir§ey seyilabilir. Insanoglu kendi tutumlanmn, ba§kasmm de-
gil kendisinin mall oldugunu dii§iinmeyi sever. Bizler, tutumlan
bizimkilere benzevenlerle arkada§hk etmeyi, yakmhk kurmavi se-
veriz. Ayni ?ekilde, gruplan da benzer tutumlara sahip olup-olma-

41
digma gore segeriz. Bu noktadan bakilacak olursa, grup igindeki
tutumlarm benzerligi kollektif bir olgudan gok ortak («common»)
bir olguyu; yani, grup igindeki bireylerin kar§ihkh eylemle§meleri-
nin degil de, daha gok, bireylerin digerlerinden bagimsiz olarak
geli§tirdikleri bir olguyu andirmaktadir. Oysa, bir bireyin belli bir
grupla birle§mesine yol agan tutum bile, o bireyin -gok muhtemel
olan-daha onceki gegmi§ grup temas ye ili§kilerinden meydana gel-
mi?tir. Tutumun ortaya gxki§ini (genesis) inceleyen Allport, tu-
tumun olu§masi igin dort §art tespit ve tarif etmektedir: (1) belli
bir tipte ve benzer denemler serisinin biitiinle§mesiyle (integra-
tion); (2) belli genel durumlarda yapilan gok daha genel olan kit-
le tepilerinden ayrilma ve farkhla§ma (ki§ile§me ve pargalanma),
biitiinle§menin tersi bir siireg ile; (3) dramatik, hissi denemlerle; ve-
ya (4) ebeveyn, ogretmtenler, veya oyun-e§lerinin ortaya koydukla-
ri modellerle ogrenilen ve benimsenilen hazir-i§i tutumlar ile [15, s.
810-11]. Tarti^mamizdaki grup-yonetimli tutum-giki§mi destekleye-
ni sadece dordiincii §arttir. Mamafih, biitunle§me, ayrimla§ma, ve
yiiksek derecede bunahm halleri de (integration... differentation...
and trauma) sosyal durumlarda ortaya gikmaktadir. Bireyin
yiizyiize oldugu sosyal baskilar, ogrenmi? oldugu §eyler bireyin algi-
ladigi §eyleri ne §ekilde algilayacagma etki eder. Yeni ?eyleri eski
bilgileri agismdan algilayarak, butunle§me ve ayrimla§ma siiregleri
sayesinde ortaya tutarh (coherent) bir birim; yani tutum dedigi-
miz ?ey gikar.Hissi (fevri), bunahmsal denemler biitiin hayat bo-
yunca kar$ila$ilan seyler olmakla beraber bunlar bir tutum mey-
dana getirecek fekilde genellte§tirilmi§ degildirler. Bireyin sosyal
ogrfenimleri ise bireyin bir takim izafet gergeveleri kazanmalanm
saglar, ve biitiinle§me, aynmla§ma, bunahm siiregleri bu ger-
geveler iginde i§lerlik gostererek bireye birlik ve beraberlik icinde
diizenlenmi§ tutumlara sahip olma olanagi saglarlar. Bireyin tutumu-
nun yonii, muhtevasi, bizzat tutumun bireyin organizasyonu igin-
deki kendi varhgi, bireyin grup baglantilarindan, grup ozde§Ie§me-
lerinden esinlenerek orta'ya cikar; ve bireysel denem farkhhklan
grup igindeki bireyler arasmda farkhhklan yaratmi? olur.

Birle?ik Devletler Stratejik Bombardiman Arastirmalan Moral


Boliimuniin yaptigi incelemeler bizim bu tartismamizdaki bazi so-
runlara da i§ik tutmaktadir. Bu incelemeler, II. Diinya Sava$mdaki
dii§man iilkelerde yapilan bombardimanlarin sivil balk iizerindeki
etkilerini ele almi?Iardir. Haziran-Temmuz, 1945 doneminde Alman-

42
ya'da bu amagla 90k geni§ bir ornekleme almnu$tir. Ara§tirmalar-
da uygulanan soru kagitlan ile elde edilen yamtlar, §ehir §ehir ana-
liz edildiginde, moral gokiintiisii ile kamu hizmeti goren tesislerin
bombardimandan zarar gorme derecesi arasinda §a?ilacak kadar
yakin bir baglanti bulunmu§tur. Almanya'da bombalanmi§ 18 §ehir-
den toplanan bilgiler, teslim olmaktan yana ifadelerle kamusal ula-
?im olanaklanmn tahribi arasmda. 81, elektrik tesislerinin tahribi ile
43, havagazi tesislerinin tahribi ile 32, terkos suyunun i$lemez
hale geli§i ile 30 bir birlikte-degi§im baglantisi (correlation) bu-
lundugunu gostermi?tir. Agikga g6riilmii?tur ki, halkin di§ realiteyi
ne ?ekilde gormii§, algilami? oldugu, o konularla ilgili dii§uncele-
rini de etkilemi§tir:
En yiiksek birlikte degi?im baglantisimn kamu ula$im hizmetleri ile
moral arasinda goriilmii? olmasinm nedeni, belki de, ula$imm giinliik $e-
hir havati igin diger beledi hizmetlerin hepsinden daha onemli olmasidir.
Ula$im olanaklarf kesilince, insanlar i?lerine gitmekte, yiyecek almakta,
eczanelere gidip ilac aramakta vs. giigliik gekmektedirler. Elektrik keslldi-
ginde, insanlar i?ik veya enerji igin bir ba$ka ikame. maddesi kullanabilir.
Su olanaklan ise biitiin bir ?ehir igin bir anda tahrip edilemez. Alman
?ehirlerinde su sarniglan ve arabalan ile bu durum telafi edilmi?tir.
[27, s. 3]

Bununla beraber, bireyler uzerinde daha analitik bir §ekilde


duracak olursa, bombardiman aninda bireylerin sahip olduklari
mevcut destelerin onemi hemen goriilecektir. Bombalar Nazi olan
ve Nazi-olmavan herkes iizerine ayni $ekilde dii§tugu halde, farkli
bireylerin tepkileri gok farkli clmu§tur. Ara§tirmada kullanilan mo-
ral olciimii serilerinin herbirinde Nazilerin daha az moral yikmti,
Nazi-olmayanlarin ise daha gok moral yikmtiva ugradiklan goriil-
miistiir. Moral diye genel bir konudaki tutumlan bir tarafa birakip
da belirli bir tutum iizerine egilince de gene bireyler arasi farkli-
Iigm bulundugunu gorecegiz. Ornegin, Helen Peak tarafindan, hava
hiicumlanndan otiirii miitfefiklerin suglanmasi ve tel'in edilmesiyle
ilgili bireysel dagihm hakkinda yapilan ara§tirma raporunda, Nazi-
ler arasinda bu oranin % 68 oldugu, miittefikleri suglayan Nazi
oranimn % 16'yi a?madigi agiklanmis; Nazi-olmayanlar arasinda
miittefikleri suglayanlann ise % 59 oldugu belirtilmi?tir [19].
Bombardiman Ara§tirmasinin bulgulan, daha once bahsettigi-
miz tutumun i§leyl?i (fonctioning) ile ilgili bazi lilkeleri ortaya
koymaktadir. Bombalann dii$mesi, tehlikenin devamh tehditleri,
ve ugramlan kayiplar, katlamlan felaketler elbette ki herkes igin

43
ciddi bir bunalim hali yaratmiijtir. Ne var ki, Nazi-taraftan olanlar
Nazi-taraftan olmayanlara oranla daha yiiksek bir' sava? morali
ta?imislardir. Birinciler, bombardimanlardan dolayi miittefikle-
ri suglamislar, ikinciler ise suglamami?lardir. Boylece, bireylerin
grup aidiyetleri ve mevcut deger sistemleri yiiziinden, ayni belli
denemler farkli anlamlarda yorumlanmi§lardir. Gruplanri iginde
ise, grup uyelerinin hepsi de ayni olaylari ya?amami$, ayni denem-
leri tatmami?lardir. Ornegin, hava bombardimanlan ve hasarlar
§ehirden ?ehire d'egi^ik olmu§, ve sonug olarak ula?im olanak ve te-
s^slerinin tahribat derecesine paralel bir moral gokiintiisii farkhhgi
gorulmii§tiir. $ehirden §ehire, Nazi olan ve Nazi-olmayanlar arasin-
daki farkhhklar gibi, herbir grubun igindeki bireyler arasmda da,
bombardimanlardan fazla zarar gorenlerin daha gok moral gokiin-
tiisiine ugradigi tesbit edilmi§tir. Bireylerin ya§adiklan hayat do-
nemleri, aym bireylerin sahip olduklarr ve bireylerin toplam grup
normlarmca, ortaya konulan gergeve iginde yer alan tutum farkh-
liklanmn etkilerine katkida bulunmu?lardir.

Bir grup igindeki bireylerin biribirileri gibi dii§undukleri igin


mi bir grupda yer aldiklan; yoksa, bir grup iginde olduklari igin mi
benzer dii§iincelere sahip olduklari sorununa gelince, bu konu igin
Boliim XIII ve XlV'daki daha onceki tarti§malanmiza bakilma-
hdir. Cocukluk ve ilk yeti?kinlik donemleri boyunca, bireyler fazla
bir segim olanagi olmaksizm birgok sosyal grupla temas etmekte-
dir. Ailesi, kom?u gocuklari arasindaki oyun arkada?lari, okulu,
kilisesi bireyin fazla bir segim hakki olmaksizm ki?isel hayatma
girmektedirler. Cocukluktan ergin-insanhga gegtikge «ozgiir» segim-
leme hakkmi kullanmaya ba§layan bireyin yeni gruplari da onceki
grup iiyelikleri tarafmdan kisitlanmaya ba§lamakta; bu yeni grup-
lari segimlemesi de onceki grup iiyeliklerinin standartla$tirdigi de-
gerlerle, cesaretlendirdigi veya ho§gorii ile destekledigi istemlerle
oIu?maktadir. Kuluplerde veya kolejlerde yeti§kin genglerin «ba-
gimsiz olarak» biribirleriyle yakinlik kurmalanna bakarsak, ben-
zer- dii§unceli ki§ilerin biribirlerini tercih ettikleri, aradiklanni
goriiriiz. Bununla beraber, bir grup iginde bulunan ki§ilerin ortak
ilgilenme alanlari, gogu defa, bu grup iiyeliginin niifuzu altmda
kalan toplam sosyal alandan daha dar olma egilimindedir. Ornegin,
bir adam satrang oynamak igin satrang oynamayi sevenlerle bulun-
ma niyetiyle bir satrang kuliibiine tiye olabilir. Fakat burada diger
dinlendirici konulara kar§i, hatta diger objelere kar§i tutum-

44
lari da etkilenebilir. Erkek veya kiz dayam§ma yurtlanna (frater-
nity or sorority) giren bir insan burada sosyal ilgileri ayni olan
insanlarla kar§ila?ir, ama bu arada yemek yemekten, yatip-kalk-
maya, veya dansa kadar ge§it!i konularda olu§mu§ norm'larla da
kar§ila§ir. Bir birey bir grup igine bir kere girdi mi, grubun niifu-
zu altina girmi? demektir; bu andan itibaren de ortaya gikacak
olan degi^ikliklerin farkma bile varmadan birgok degi§im gegir-
meye ba§lar. Kisacasi, bir yandan aym ilgi konularina ve tutum-
lara sahip olanlar bir araya gelirlerken, grup iginde bulunmu§ ol-
ma da grup iiyeleri arasmda homojenligi arttirir; iiyelerin diger
ilgi konulannda ve diger tutumlar da benze§melerine yol agar. Zaten
ba§langigtaki benzer ilgilenmeler ve tutumlar da onceki grup dene-
melerinin iiriinudiirler.

Tutumlar ve £oklu Grup Uyeligl -


Tutumlar iizerinde dururken bireyin goklu grup iiyeligi duru-
mundan haberdar olup-olmadigi (cognizance) sorunu iizerinde
de durulmalidir. Bireyin iiyesi oldugu gruplann hepsi de birey
iizerinde aym norm lari icra etmezler ve gogu defa bireyler geli§-
kin tutumlara sahipmi? gibi goriiniirler, Eger bu durum, birey igin
hangi konuda hangi grubun norm'una uymasi gerektigi konusunda
bulanik bir durum sayilmiyorsa birey iginde geli§kinlik yaratmasi
beklenmeyebilir. Ornegin, igki aleyhtari bir kolej profesorii igki sa-
ti§imn kanunla yasaklanmasim savunabilir. Fakat, diger yandan
da, evine gelen konuklarma ev sahibi olarak igki ikram edebilir.
«Evsahibi» olarak boyle hareket etmesi profesoriin iginde bulun-
dugu sosyal gergevede bir norm'dur. Hatta, bir kadeh igki de kendi-
si doldurabilir ve bu elindeki kadehi igmeden oylece dola§abilir.
Oysa, bir arkada§inm evine konuk olarak gagnh gittiginde, kibar-
ca igki almayi reddetmesi norm'larin izinleyebilecegi bir davrams
sayilacaktir. Boylece, aym profesoriin alkol [objesi] kar§isindaki
tutumu oynadigi [sosyal] rollere gore degi§melere ugramaktadir.
Profesoriin bu tutumunda pekala tutarh oldugu soylenebilir; tok-
sinleyici igkilere kar§i olmakla beraber ba?kalannm fikir ve goru§-
lerine saygi gosterdigi ileri siiriilebilir. Bizim igin profesoriin tutar-
U olup-olmadigmi tarti?mak gereksizdir, zira boyle bir tarti§majn
bireyin tutumunu genelleme-ozelleme analizinde iki farkli diizeyde
ele almamiz gerekecektir. Analizin ilk ve genel kesiminde bakila-
cak olursa, profesor tutarhdir : alkol igilmesine kar§i, ama ho§-

45
goriiliidiir. Analizin daha derine inen kesiminde bakilacak olur-
sa, tutarsizdir: bir yandan, alkol kullammina kar§i olmayan
o topluluktaki herkes uzerinde uygulanacak bir kanunla alkoliin
yasaklanmasmi savunmakta, bir yandan da, hem alkole kar§i, hem
de evinde konuklanna alkol sunan biri olma durumuna dii§mek-
tedir. Fakat §imdiki halde, yapmakta oldugumuz analiz igin uygu-
layacagimiz [tam ve dogru bir genelleme diizeyini] tanimlayacak
objektif bir usule sahip olmamamiz yiiziinden, tutumlardaki tutar-
hhk-tutarsizlik sorunu ile ilgili ara§tirma ve teoriler bir cevap te§-
kil etmeyecek, boyle bir tarti$mayi siirdurmek bir yarar saglamaya-
caktir. Problemi ba?ka bir tarzda va'zetmek de miimkiindiir: On-
ce, alkole kar§i negatif tutumun tutarlihgina \airguda bulunabilir;
fakat bu tutumun degi§ik muhfevalarda, diger tutumlarla degi^ik-
e§lenmelerde bu tutumun bazan ba§at bir tutum haline geldigi ba-
zan da gelrroedigi soylenebilir. Analizimizi bu gizgiler bo'yun-
ca geli§tirmek ve kanaat olu§umunu hesaba katmak igin dii§un-
me ve problem gozme ile ilgili tiim psikoloji konulanm gozden
gegirmemiz, buradaki tarti^ma konumuzdan gok uzakla§mamiz ge-
rekecektir.
Coklu grup iiyeligi sorunu epeyden beri incelenmi§ bir konu-
dur. Burada bahsedecegimiz bir inceleme, daha onceki tart 15111ami-
zi §imdiki muhtevasina baglayacak, yakla§tiracaktir. Kanaat yokla-
malannda miilakatgilann sosyal statiilerinin etkileri uzerinde bir
inceleme yapan Daniel Katz kontrollu bir gali§ma uygulami>;tir.
Bunun igin, birinci grubun iginde, bu gibi ara§tirmalarda kullanxla-
gelen «beyaz-yakah» miilakatgilari dahil etmi§, ikinci grubu ise i§gi-
sinifhlar arasindan segilen miilakatgilardan kurmu§tur. Bu iki
grup miilakatgiyi Pittsburg'un dii§iik-kirah senmtlerine gondermi?
ve hepsine aym soru kagidim vermi?; hepsine ayni goriisme tali-
matmi vermiftir. Her iki takim da Mart, 1941'in ilk iki haftasi bo-
yunca gah$mi§ ve herbir takimdan 600'er miilakat kagidi ahnmi^tir.
Her iki grubun gelirdigi cevaplar mukayese edildiginde ortaya gok
?a$irtici sonuglar gikmi§tir.
Halkoyu arajtirmalannda kullamlan ara§tirmacilar gibi orta-sinifa veya
beyaz-yakalilara benzeyen miilakatgilann soru kagitlarinda dii§uk gelirli
kimselerin daha muhafazakar; gali§an smiftan ahnan miilakatgilann getir-
dikleri soru kagitlarmdakine oranla bunlardaki muhafazakar tutumlarm da-
ha gok oldugu gorulmu$lur.
Cali$an-simftan ahnan miilakatgilann en liberal ve en radikal bulgulari
ise i$gi ve emek meseleleri ile ilgili konularda olmu^tur.

46
C-alijan-siniftan ahnan miilakatgilann aldiklan cevaplarla beyaz-yakali-
lar arasmdan alinan miilakatcilarm getirdikleri cevaplar arasmdaki farkm, en
yiiksek noktasma, sendika iiyeleriyle, veya bunlann akrabalariyle yapilan
miilakatlarda ula§ildigi g6riilmii§tur. [10. s. 267]
Buna benzer bazi diger ara§tirmalarda ise sosyo-ekonomik grup
ozde§liklerinden daha 90k etnik tutum ozellikleri ele ahnmi§tir. Bu
ara§tirmalann bulgulanm §oyle ozetleyebiliriz: Miilakatginin ba§at
grup uyeligi karakteri, miilakat veren igin ozel bir izafet grubu
ortaya gikarmakta; birey miilakatgiya verdigi cevaplari bunun i?i-
gmda segmektedir. Ayni ara?tirmada gali§tinlan miilakatgilar farkli
izafet gruplanndan iseler (veya oyle goriiniiyorlarsa), bu farkli iza-
fet gruplanmn soru kagidmdaki sorun hakkinda farkli norm lara
sahip olmasina paralel olarak, farkli kanaat ve tutumlar elde edil-
mektedir. Yanitlayici bireyler, miilakatgi ge?itli izafet gruplanndan
hangisine ait gibi goriiniiyorsa, onun grubundan birisi imi§gesine
cevaplar vermektedir.

Tutumlar ve Sosyal Realite


Ya§adigimiz §u hareketli giinlerde, grup rcorm'larinin sosyal
realiteye uymak igin izledigi soylenebilir. Bazi gruplar, bazi norm'-
Jar belirli bir istikrar gosterir; diger bazilan ise «zamanla» belirli
degi§melerden gegerler. Kanaat ve tutumlarla hayatm genel §art-
lan arasmdaki ili§kiler 1949'da Elmo Roper'in i§gilerin yonetim
konusundaki istemleri hakkmdaki ara§tirmasinda agikga gosteril-
mi?tir.
Yiizyilin ba?lanndaki yillarda, bu ulkedeki isgiler emeklerini pazara gi-
kanrlar ve belli bir iicret kar?ihginda bu emekleri alinir-satihrdi. Bazi giin-
ler ise emeklerini satamazlardi bile. O giinlerde Amerikan Emek Federas-
yonu, Samuel Gompers'in liderliginde ve iicret ile gali§ma saati gibi iki ana
konuda ekonomik sendikacihk anlayi§i iginde yeni yeni geli§meye gah?iyor
du. Gergekten, yillaryili, i$gi orgOtleri ile i?verenler arasmdaki i$ socles
melerinin belli bash- bir konusu iicre'tler ve gali^ma saatlan olmu§tjr.
Bu eski giinler o kadar uzak bir gegmi?te kalmi? degildir. Hatta bugiin
bile, i$cilere yiiksek iicret elde etme vaadincle bulunmanm sendikalarin ba?-
hca amaci oldugunu soylemek fazla bir ha'ta olmasa gerektir.
Fakat o giinlerden bu yana, gerek fabrikada gah$an, gerek madenlerde
gali?anlara gerek bu i§letmeleri kiralayan ve yonetenlere, gerekse toplu sozle?-
melerde i?cileri temsil edenlere 50k ?eyler olmu? ve hepsi. degi?mi$tir. Emek
ili$kilerinde §imdi diger ba?ka dcgerler de onem kazanmi? ve segkin bir
yer almi$lardir.
Tek kelimeyle, bugiiniiru ;§gisi iyi iicret ve gah?ma saatlannm kisaltil-
masindan daha fazl:* ?eyler istemektedir.

47
Biz, son onbe? yildan beri yaptiginuz ara§tirmalardan bunu ogrendik.
Bu sure iginde iilkenin dort bucagmdan binlerce ijverenle miilakatta bu-
lunduk; kimi zaman ulusal «cross section® ara?tirmasimn bir boliitnii yo
luyla,. kimi zaman da emekgi tutumu ara§tirmalan dedigimiz ara§tirmalarla
bilgi topladik.
Sonuncu tip arajtirmalar i§gilerin ijlerine, §irketlerine, ve giinluk ga-
li§ma rutin'lerine kar§i tepkilerini tesbit etme niyetiyle yapilmi?lardir. Bun-
lar, belli bir §irkette veya fabrikada i§ tatminini ve derecesini incelemi§ler-
dir. Bunlar, i$gilerin sadece saat ba§ina iicret ve gah$ma siiresi konusunda
degil; ilerleme ?ansi, i§ giivenligi, kendileri ile patron arasindaki «communi-
cation®, i§yerindeki fiziki gah$ma ?artlan, i^verenin kendilerine sagladigi
yararlar, orgutteki metodlar, i?e kattigi emeginin etkinligi gibi konulardaki
diijuncelerim ortaya gikarmak amaciyla yapilmi$lardir. Gergekten de, bu
arajtirmalan yaparken ortaya gikarmak istedigimiz sorunlar, i§ginin kafa-
smda i§leri ile dgili dii§iinceleri, i§lerin geli§tirilip geli§tirilemiyecegi ko-
nusunda ne diijiinmekte oldugu, aldigi ucreti yeterli ve adil bulup bul-
madigi gibi sorunlardi. Obiir ara§tirmalarda ise, daha geni§ ara§tirma uf-
kuyla, halkm amag ve isteklerini—o'nlaiin kendi agizlanndan, hayattan ne
beklediklerini ogrenerek— tesbit etmek amaci gudulmii§tiir.

Ve yaptigimiz biitiin bu gah^malardan, ortaya bazi geni§ sonuglar gik-


maktadir. Bu sonuclar —isgilerin kendi deyijiyle— giiniimiizdeki Amerikan
i§gilerinin i§lerinden ne beklediklerini agiklamaya yardim etmektedirler.
/

£ok genel olarak soyleyecek olursak, Amerikan isgilerinin ba?lica dort


istegi vardir. Bunlari agiklaiken kullandigirniz sira degi§mez bir sira olma-
makla birlikte, herbirinin de Amerikan i§gileri igin en temel tatmin kay-
naklan oldugu unutulmamahdir.
Her§eyden once, Amerikan emekgisi bir gesit guvenlik duygusu iginde
olmayi istemektedir. Bu guvenlik, i§giye hukiimet tarafindan hazir bir «a§»
olarak verilen bir?ey anla§ilmamalidir. Amerikan emekgisinin giivenlikten
ne anladigini en iyi ^ekilde tanimlayacak §ey, makul bir iicretle devamh
gah$ma olanagi ?eklindeki tanimlamadir. Bir meskene sahip olmak, bir 'ta-
sarruf hesabjna sahip olmak, hayat sigortasi sahibi olmak ise bu guvenlik
duygusunun diger yanlandir. Ayni guvenlik duygusu i§ginin kendisi
igin ve gocuklan igin daha iyi egitim gorebilme konusima kadar uzanmi?;
son yillarda ise, ya§hlik donemine ait guvenlik konusu ozel bir onem kazan-
mi?tir.
Ikincisi, Amerikan emekgisi i§inde ilerlemek ve yukselmek igin kendisi-
ne olanak veiilmesini istemektedir. Ozellikle yetenekli ve becerikli i§gile-
rin kar§ihk gormesi iizerinde durulmaktadir. i$gilerin biiyiik bir gogunlugu
siyasi veya keyfi yiikselmelerden gok, kabiliyet esasma gore yiikselmeyi
savunmaktadirlar. Horatio Alger gelenegi kismen ya?asa bile, gogunluk yiik-
selme merdivenini ba?an esasma gore gikmak gerektigi gorii?undedir.
Ogiincii, biraz kan^ik bir konu; bizim kitle uretimi sistemimizin bir
sonucu-insanca muamele gorme arzusudur. Emekgiler, yillarca once Charlie
Chaplin'in gizdigi mekanik insan gibi sayilip, otamaton'lar olarak muamele
gormeyi istememektedirler. Patronlan tarafindan da kendilerinin birer insan
olduklarimn unutulmamasmi ve modern iiretim yontemlerinin kendi birey-
sel ihtiyaglarini da hesaba katarak yeni ba?tan bir parga diizenlenmesini
istemektedirler.

l§yerinde, kendilerine arkada$ca muamele edecek ustaba§ilari, sevinili


idareciler, ve yurtsever i§gi arkadajlar arzulamaktadirlar.

Ve nihavet, Amerikan i§gisi onemli ve segkin bir i§ yaptigini hissetmek


istemektedir. I?gi igin en kotii §ey, koskoca bir endiistri garkinm iginde be-
lirsiz ve onemsiz bir di§li durumima dii$mektir. Kendi dar ve giig olanaklan
iginde de olsa, i§giler, bulunduklarx ijyerinin ba?ansmda kendi paylari ol
dugunun tamnmasuu, kendi gali?masimn diger i§gi arkada?larimn ilerle-
mesine de katkida bulunacagma inanilmasiru istemektedirler. Saniyorunt
ki, bazi profesyoneller bu arzuya sosyal segkinlik arzusu (social significan-
ce) demektedirler.

£e?itli ki§iler bu dort ?eyi farkli derecelerde istemektedirler. Kimisi


yiikselme ?ansini arttirmak igin sahip oldugu giivenligin bir kismim seve
seve vermeye hazir goriinmektedir. Ve hemen hemen biitiih i?giler diyebile-
cegimiz bir gogunluk ise insan muamelesi gormek ve gevrelerince sayil-
mak ve bu topluluklara ait olma duygusu ugruna gerek guvenliliklerinden
ve gerekse yiikselme ?anslarindan biiyiik olgiide fedakarlikta bulunmaya
hazir goriinmektedirler.

Belki ilk baki§ta, bu giivenlik, ilerleme, onemli ve segkin sayilma, ve in


san muamelesi gorme isteklerinin sendikalar ile idare arasmdaki toplu soz-
Ie§melerdeki yerinin ne oldugu agik-segik goriinmemektedir. Gergekten de-
sendikalari ve idareyi ikiye bolen, sadece i§gilerin yaranna sayilabilecek, ve
i$gilerin bu dort istekierinden sadece birisini dile getirecek bir sorun bul-
mak giigtiir. Meselenin ozii, endiistriyel idareciligin ve sendika liderliginin
ufkunun gitgide geni$ledigi ve modern i§ hayatmm i$leyi$inde gorev alan
larin bu dort temel istegin hepsini de goz oniinde tutmaya ba?ladigidir.

Geli$menin geldigi, eri^tigi nckta fimdi burasidir. Yava§ yava?, Ameri-


kan endiistrisinin problemleri insanla ilgili sorunlara yonelmeye ba^lami?
ve bunlara gitgide daha gok onem verir olmu§tur. Bizim yaptigimiz emek-
gi tutumu ara?tirmalannin bazi sonuglari ilgi gekici bir yapi meydana
getirmektedir. Bu ara§tirmalana sonunda, gali$an insanlann bazi endive ve
?ikayetlerinin artmakta oldugu g6rulmii§tur. Fabrika ve i§yerlerinde gali?an
lar iginde ijlerinden en az tatmin bulanlar iicretlerini ve fiziki gali$ma 5art
lanni haksiz ve kotii bulanlar olmu§tur. l§lerinden en biiyiik olgiide tatmin
bulanlar ise, daha iyi ya§lilik sigortasi, daha iyi bir topluluk («community»)
hayati, kendileri igin ve gocuklulan igin daha iyi egitim ve ogrenim olanagi
istemektedirler. Ocretinden memnun olan i$giler saglik ve iyi hayat tar-
ziyla ve tibbi bakim olanaklan istemektedir. §irketlerinin bir tasarruf ku-
rumu agmasim istemektedirler. Temel ihtiyaglannin kar^ilani^i oramnda
i?giler, i$Ierinden daha insanca tatminler ummakta ve beklemektedirler.

49
Bizim toplumumuzda bu istekler igin ya i§yerine, ya da devlete bakilmak-
tadir.
Bu yiizden de, bir i?yerinde veya fabrikada gah§an i?gilerin birey ola
rak sahip olduklan ihtiyaglar gitgide onem kazanmaktadir.
Arastirmalardan, tatmin edilmi? isgilerin en yiiksek verimii i$giler ol
duklan anJa?ilmi?tir. GUvenligi olan, yaptigi i§in onemli sayildigim hisse-
den, diinyada bir yeri olduguna, patronu kar?ismda soz hakki olduguna
inanan isgiler sanayi sisteinimiz igin temel direklerdir.
12 •saatlik mesaiden ve «diikkan» ecirliginden bugiinlere gelmemiz kolay
olmami§tir.
Bu geli$menin gok biiyiik bir kismi, i?gilere kalnsa, sendikalann sa-
yesinde saglanmi$tir. Sendikalann kurulmasi, yukselmesi i?gilerin gali?ma
saatlerinin ve iicretlerinin iyile§tirilmeside yararli olmu?Iardir. Geli§menin
bir kismi ise, gali§ma $artlan ve gali§manm kar$iligi konulannda gikarti-
lan federal kanunlara baglanmaktadir. Ama i§gilerin istek ve ihtiyaglanni
gormezlikten gelmeyen, bunlan anlayan, ve bilimsel ?ekilde idarecilik ya-
panlar da unutulmamaktadir.
Endiistri konusunda insan sorununa verilen bu onem tesadiifi olma-
mi$tir, Bu vurgiilama, aslmda, i$gilerin istediklerini soyledikleri §eylerin
bir yansimasidir. Keza, ulus olarak sahip oldugumuz nisbi ekonomik zen-
ginligimizin bir sonucudur. Belli ba§h endiistrilerimizin hepsi de i§ginin
[ya^ama ve nesli devam ettirme igin gereken] temel iicretin epeyce iistiin-
de iicret odemektedir. Amerikan i$gilerimn hayat standardi diinya iilke-
lerinden daha yiiksektic.
Amerikan emekgi smifinin biiyiik kismi igin beka, yiyecek, giyecek, ve
mesken sorunu, hig degilse asgari olguler iginde halledilmi; bulunmakta-
dir.
Bu demek degildir ki, hala sefalet mahallelerinde ya?amak zorunda
olan, i§ mevsimi gegince veya i?siz kalinca goluk-gocugunun en basit giye-
cek ve yiyecek ihtiyaclanni kar$ilayamiyacak duruma dii§en i?gi kalma-
mi$tir. Bunlar pek goktur. Fakat belirtmek istedigimiz nokta, giiniimiizde,
butiin i§gilerin temel ihtiyaglanni olmasa bile bir kismmin bazi temel ih-
tiyaglanni kar?ilamakta belli bir gizgiye ula^mi§ oldugumuzdur. $imdi
biitiin giiciimiizii haya'ttan beklenen daha biiyiik tatminlerin saglanmasi
igin seferber etmekteyiz. 170].

Sosyal realitenin tutumlarla ilintile§mesi siyasal alanda da go-


riilmektedir. 1945 yilindaki teslimden bu yana Almanya'daki siya-
sal dii§iince degi§iklikleri gok belirgin olmu§tur. l?gal kuwetleri-
nin izleyegeldikleri siyasa Almanlar igin kimi zaman bulamk ve
kavranmasi giig g6riinmii§tur. Almanlar ise «yanh§» siyasal prog-
ramlari desteklemenin fena §ekilde cezasim gekmi§lerdi. Bati Al-
manya'lilarin, askeri yonetimden itibaren sistematik §ekilde kanaat-
leri incelenmi§ti ve Sivil Almanya Yiiksek Komiserligi sira-
sinda da bu incelemelere devam k a r a n alinmijti. 1 Ocak'tan
31 Mart, 1951'e kadarki donemle ilgili raporunda,A.B.D. Yiiksek Ko-
misyoneri, Bay John J. Mcley, Almanlarm tutumlannm iki ana alan-
daki geli§melerle gittikge kararh hale gelmesine dikkat gekmi§ti:
1950 yilirnn ilk iig avlik doneminde Almanlann tutumlan, halk oyunda
esasli bii yeni egilim olmadigi halde, kristalle?meye ba§ladi. Bu olu§umun
ilk temellerini ise 194S yilindaki bazi bir seri olaylar atti: hava yolu ile
Berlin'in desteklenmesindeki buhran ve Berlin ku§atmasimn kaldinlmasi;
Bonn'un yeni Anayasasi ve l§gal Yonetmeliginin sona ermesi; Mayis-Hazi-
ran, 1949 Paris' Di?i$leri Bakanlan Konseyi; Paris Konferansinm ba§ansiz
ligi ve Almanya sorununa bir coziim bulunamamasi; Federal Parlamento
segimleri ve diger devlet orgiitlsrinin kurulu?u; ve Dogu Almanya'da Sov-
yetler tarafindan «Alman Demokratik Cumhuriyeti» denen devletin kuru-
lu$u.
Analizlere bakilirsa, bu olaylardaki Almanlann tutumlarmin iki ana
problemler kompleksi etrafmda kristalle$tigi goriilmektedir: Dogu-Bati ga-
ti§masi ve Almanya'daki miistakbel ekonomik sistem. Ikinci kompleks Al-
manlann dujiincesinde belki gok daha eski konuydu, ve belki de. Federal eko-
nomik siyasa yiiziinden ortaya gikan etkilere bagliydi. Fakat biitiin sorunlann
ve dii§iincelerin iistiinde bir sorun vaidi ve digerleri bunun golgesinde kali-
yordu: Dogu-Bati gati§masi. [26, s. 42]

Bu ornekte de goriiliiyor ki, kar§ila§ilan ozel sorunlar, kismen,


grup 6zde§lemeleiu tarafindan meydana ;getirilen temel yeti§me
tarzlan tarafindan tanimlanan izafet gergevelerinin i§iginda ve kis
men de bireylerin algiladiklan genel realitenin durumunca deger-
lendirilmekte; bunlara gore bir tepi ile kar§ila§maktadirlar.

Kanaatlann ve tutumlarin [ne olduklannin] dogru anla§ilabil-


mesi igin, bunlarm, Amerikan emekgilerinin istekleriyle ve Alman-
lann sosyal ve ekonomik sorunlar hakkmdaki kanaatlan ornegi
ile tarif ettigimiz matrislerin i§iginda ele ahnmalan gerektigi go-
gunlukla kabui edilmi§ ve uzerinde geni§ bir gorii§birligine vanl-
mi§ bulunmaktadir. Bununla beraber, yapilacak bazi deneyici sina-
malarla bu hipotezimizin daha da geli§tirilmesi miimkiindtir. §im-
dilik, pek kaba bir genelleme de olsa, belli durumlann ve sorunla-
n n kristalle§mesi §eklinde ortaya gikan kanaatlann boyle bir te-
mele dayandiklarini soyleyebiliriz. Soziinii ettigimiz matrisi ve do-
kuyu («nexus» : baglanti destesi) daha agik anlatabilmek igin ye-
ni ara§tirmalan beklemek zorundayiz. Bireyin iginde oldugu gibi,

51
6. Edwards, A. L. and F. P. Kilpatrick: «A Tecnique for the Consruc-
tion of Attitude Scales,» Journal of Applied Psychology, Vol. 32
(1948), pp. 374-34.
7. Ferguson, L. W.: «The Isolation and Measurement of Nationalism,
Journal of Social Psychology, Vol. 16 (1942), pp. 215-28.
8. Ferguson, L. W.: «Primary Social Attitudes,* Journal of Psychology,
Vol. 8 (1939), pp. 217-23.
9. Hartley, E. L.: Problems in Prejudice (New York: Kings Crown
Press, 1946).
10. Katz. D.: «Do Interviewers Bias Poll Results?* Public Opinion
Quarterly, Vol. 26 (1942), pp. 248-68.
11. Likert, R.: «A Technique for the Measurement of Atthides,» Aro
hives of Psychology, No. 140 (1932).
, f * " . -
12. Mead, G. H.: Mind, Self and Society (Chicago: University of Chi-
cago Press, 1934).
13. Meier, N. C. and H. W. Saunders (Eds.): The Polls and Public Opi-
nion, «Basic Social Science Research,* by S. A. Stouffer, (New York:
Henry Holt Company, Inc., 1949).
14. Mosteller, F., H. Hyman, P. J. McCartthy, E. S. Marks, and D. B.
Truman: The Pre-Election Polls of 1948. Report to the Committee
on Analysis of Pre-Election Polls and Forecast. (Bulletin 60) (New
York: Social Science Research Council, 1949).
15. Murshison, C. (Ed.) : A Handbook of Social Psychology, «Attitudes,»
by G. W. Allport, ((Worcester, Mass.: Clark University Press, 1935).
16. Murph, G. ve R. Likert: Publis Opinion and the Individual (New
York: Harper Brothers, 1938).
17. Murphy, G., L. B. Murphy, and T. M. Newcomb: Experimental So-
cial Psychology (Rev. ed.) (New York: Harper Brothers, 1937).
18. National Opinion Research Center (Chicago : University of»Chicago,
Survey 157, April 22, 1948).
19. Peak, H.: «Observations on the Characteristics and Distribution of
German Nazis.* Psychological Monographs, Vol. 59 (1945). No. 6, who-
le No. 276.
20. Roper, E.: «Where the People Stand>, Coiumbia Broadcasting Sys-
tem, Sunday, June 5, 1949.
21. Sherif, M. and H. Cantril: «The Psyhplogy of Attitudes' Part I,»
Psychological Review, Vol. 52 (1945), pp. 295-319.
22. Stern, W.: General Psychology: From the Personalistis Standpoint
(New York: The Macmillan Company, 1938).

54
leri incelenmi§ti ve Sivil Almanya Yuksek Komiserligi sira-
sinda da bu incelemelere devam karan almmi§ti. 1 Ocak'tan
31 Mart, 1951'e kadarki donemle ilgili raporunda,A.B.D. Yuksek Ko-
misyoneri, Bay John J. Mcley, Almanlann tutumlarinm iki ana alan-
daki geli§melerle gittikge kararli hale gelmesine dikkat gekmi§ti:
1950 yilinin ilk iig avlik doneminde Almanlann tutumlan, halk oyunda
esash bii yeniegilim olmadigi halde, kristalle?meye ba§ladi. Bu olu?umun
ilk temellerini ise 194S yilindaki bazi bir seri olaylar atti: hava yolu ile
Berlin'in desteklenmesindeki buhran ve Berlin ku§atmasirun kaldmlmasi;
Bonn'un yeni Anayasasi ve l?gal Yonetmeliginin sona ermesi; Mayis-Hazi-
ran, 1949 Paris1 Di?i?leri Bakanlan Konseyi; Paris Konferansinin ba?ansiz
hgi ve Almanya sorununa bir goziim bulunamamasi; Federal Parlamento
segimleri ve diger devlet orgiitlsrinin kurulu?u; ve Dogu Almanya'da Sov-
yetler tarafindan «AIman Demokratik Cumhuriyeti* denen devletin kuru-
lu$u.
Analizlere bakilirsa, bu olaylardaki Almanlann tutumlarinm iki ana
problemler kompleksi etrafinda kristalle$tigi goriilmektedir: Dogu-Bati ga-
ti§masi ve Almanya'daki miistakbel ekonomik sistem. ikinci kompleks Al-
manlann diijiincesinde belki gok daha eski konuydu, ve belki de. Federal eko-
nomik siyasa yiizunden ortaya gikan etkilere baghydi. Fakat biitiin sorunlann
ve du§iincelerin iistiinde bir sorun vaidi ve digerleri bunun golgesinde kali-
yordu: Dogu-Bati gati§masi. [26, s. 42]

Bu ornekte de goriiliiyor ki, kar§ila§ilan ozel sorunlar, kismen,


grup ozde§lemeleni tarafindan meydana ,'getirilen temel yeti§me
tarzlan tarafindan tammlanan izafet gergevelerinin i§iginda ve kis
men de bireylerin algiladiklan genel realitenin durumunca deger-
lendirilmekte; bunlara gore bir tepi ile kar§ila§maktadirlar.

Kanaatlann ve tutumlann [ne olduklarinin] dogru anla?ilabil-


mesi igin, bunlann, Amerikan emekgilerinin istekleriyle ve Alman-
lann sosyal ve ekonomik sorunlar hakkmdaki kanaatlan ornegi
ile tarif ettigimiz matrislerin i§igmda ele alinmalan gerektigi go-
gunlukla kabul edilmi§ ve iizerinde geni§ bir gorii$birligine vanl-
mi§ bulunmaktadir. Bununla beraber, yapilacak bazi deneyici sina-
malarla bu hipotezimizin daha da geli§tirilmesi miimkiindiir. $im-
dilik, pek kaba bir genelleme de olsa, belli durumlann ve sorunla-
n n kristalle§mesi $eklinde ortaya gikan kanaatlann boyle bir te-
mele dayandiklanni soyleyebiliriz. Soziinii ettigimiz matrisi ve do-
kuyu («nexus» : baglanti destesi) daha agik anlatabilmek igin ye-
ni ara§tirmalan beklemek zorundayiz Bireyin iginde oldugu gibi,

51
di§ §artlarda da bir tutarlilik varsa, iste bu iki tutarlilik olgiisunde
tutumlarm istikrarim koruyabilecegini bekleyebiliriz. Herhangibi-
rinde meydana gelecek bir degi§ikligin geiek tutumlarda ve gerek-
se kanaatlarda [birlikte] degi§melere yol agmasi beklenmelidir.

Tutumlar ve Ki§ilik

Bu tarti§mamizda tutumlarm degi$imi ile ki§ilik degi§imi ara-


sindaki ili§kiyi de ele almaliyiz. Bireyin bir gruba baglanmasmda
ve bireyin bu gruptan gelecek etkileri ne derece kabul veya red-
dedecegine dair alacagi kararlarda ki§ilik degi§kenleri (variab-
les) onemli faktorler yerine gegmektedir. Birey, kendi tercihi ile,
veya grubun kendisini reddetmesi iizerine giri§ecegi savunmaci ka-
rar ile bir grubu reddederse, yada onceki izafet grublari ara-
sinda normlarrni algilami? oldugu eski gruplarina doner ve bura-
larda daha siki grup ozde§le§meleri arar, onlann tutumlarma si-
ki sikiya sanhr. Elbette ki, bir grubun norm'larim kabullenme ye-
tenegi (abiUty) biiyiik olgiide, bireyin ki§iligine (personality) bag-
li olacaktir. Bu yiizden de, tutumlarla ki§ilik arasinda bir bagmti
bulunmasmi bekleyebiliriz.
Gelecek boliimde. ki§ilik degi§kenlerinin belli bir tutumlar
kompleksi ile ili§kisi -ozellikle, etnik gruplarla ilgili tutumlarla-
iizerinde uzun boylu durulacaktir. Ki§ilik ile tutum ilintisi hangi
tutum soz konusu ise, ve ne gibi bir izafet grubu soz konusu ise
bunlara gore degi§melerde bulunmaktadir. Bizim burada yapabile-
cegimiz genelleme, bu sebepten, sadece §u surecin belirtilmesin-
den ibaret kalmalidir: ki§ilik faktorleri gerek grup iiyeliklerinin
segimlenmesine ve gerekse grup norm'larimn kabul veya reddedil-
mesine katkida bulunurlar. Bireyin benimseyip igle?tirdigi (inte-
riorized») grup norm'lari, ashnda, bireyin sosyal tutumlanm temsil
ederler. Netice olarak, ki§ilik ve gmp ozde§le§meleri ile, ara-bag-
lantila§tinlmi§ tutum arasinda bir kar§ihkh - ili§kinlik (correla-
tion) vardir.

OZET
Bu boliimde kanaatlann ve tutumlann dogasi uzerinde dur-
duk. «Tutum» terimi bir bireyin gikarsanan (inferred) karakte-
ristiklerini ifade etmek igin kullanilan bir soyutlamadir. Bu karak-
teristikler ise, bireyin davram?mda ve ortaya koydugu ifadelerde

52
bir tutarlilik saglarlar ve durumsal zorunluluklarca (situtanonal
imperatives) onceden kestirilip agiklanamazlar (prescribe). Ka-
naatlar ise bir problemle kar§ila§ildiginda, veya ali§ilagelen tepi
(response) kaliplarinm yetersiz kalacagi anla$ildiginda ortaya gi-
kan somut durumlarda tutumlarin biitunl'e§mesidir( integration).
Kanaatlar ve tutumlar 90k belirli konulardan, 90k genel konularda
olanlanna dogru, ge§itge 90k degi?iktirler. Kanaatlar ve tutumlar
hem algisal ve hem de hissi - giidusel (affective-motivational)
nitelige sahiptirler. Birinciler «izafet gergevesi» terimiyle,, ikinciler
ise gogunlukla -ali§ildigi iizere- tutumlarla tamtihrlar. Tutumlarin
ba§hca boyutlan (dimensions) en son ara§tirma ve inceleme yazi-
Iarinda dort adet dogrusal parametre olarak dii§iiniilmektedir :
yon, derece, yogunluk, kokliiliik (onemlilik).
!
Sosyal tutumlar biirey tarafindan bireyin grubu ile ozde$le§-
mesinin bir fonksiyonu olarak ogrenilmi§, kazamlmi? olan grup
norm'landir. Birey tarafindan oynanan bir rol bireyin [o andaki]
ba$at izafet grubunu belirler; boylece, bireyin belli bier andaki grup
norm lanni da tayin etmi? olur. Grubun fonksiyonda bulunmasi ile
ilgili objektif ?artlar yeni ayarlama ve diizeltmeleri (adjustment)
gerektirdiginde bireyin tutumlan degi§ir. Tutumlar ki?ilik degi?-
kenleri ile ilintilidirler ve bu ilinti iginde sonuncular bireyin bir
grup kar5ismda kendini ayarlama ve diizeltmesinde, segimleme
olanagma sahip oldugunda, yeni izafet gruplanni segimlemesinde
onem ta§irlar.

KAYNAKLAR
1. Compell, A., S. Eberhart, ve P. Woodward.: ^Findings of the In-
tensive Surveys,» Public Reaction to the Atomic Bomb and World
Affairs (Ithaca, N. Y.: Cornell University Press, April, 1947).
2. Cantril, H. (Ed.) : Gauging Public Opinion (Princeton, Princeton
University Press, 1944).
3. Cantril, H.: «The Intensity of an Attitude,* Journal of Abnormal
and Social Psychology, Vol. 41 (1946), pp. 129-35.
4. Chein, I., M. Deutch, H. Hyman, and M. Jahoda (Special Eds.) :
«Consistency and Inconsistency in Intergroup Relations,® Journal of
Social Issues, Vol. 5, No. 3 (1949).
5. Droba, D. D.: «Attitude toward War.» Scale No. 2 in «The Measu-
rement of Social Attitudes* series, L. L. Thurstone (Ed.) (Chicago:
University of Chicago Press, 1930).
6. Edwards, A. L and F. P. Kilpatrick: «A Tecnique for the Consruc-
tion of Attitude Scales,» Journal of Applied Psychology, Vol. 32
(1948), pp. 374-34.
7. Ferguson, L. W.: «The Isolation and Measurement of Nationalism,
Journal of Social Psychology, Vol. 16 (1942), pp. 215-28.
8. Ferguson, L. W.: «Primary Social Attitudes,* Journal of Psychology,
Vol. 8 (1939), pp. 217-23.
9. Hartley, E. L.: Problems in Prejudice (New York: Kings Crown
Press, 1946).
10. Katz. D.: «Do Interviewers Bias Poll Results?* Public Opinion
Quarterly, Vol. 26 (1942), pp. 248-68.
11. Likert, R.: «A Technique for the Measurement of Attiudes,* Arc-
hives of Psychology, No. 140 (1932).
j -
12. Mead, G. H.: Mind, Self and Society (Chicago: University of Chi-
cago Press, 1934).
13. Meier, N. C. and H. W. Saunders (Eds.): The Polls and Public Opi-
nion, «Basic Social Science Research,* by S. A. Stouffer, (New York:
Henry Holt Company, Inc., 1949).
14. Mosteller, F., H. Hyman, P. J. McCartthy, E. S. Marks, and D. B.
Truman: The Pre-Election Polls of 1948. Report to the Committee
on Analysis of Pre-Election Polls and Forecast. (Bulletin 60) (New
York: Social Science Research Council, 1949).
15. Murshison, C. (Ed.) : A Handbook of Social Psychology, «Attitudes,»
by G. W. Allport, ((Worcester, Mass.: Clark University Press, 1935).
16. Murph, G. ve R. Likert: Publis Opinion and the Individual (New
York : Harper Brothers, 1938).
17. Murphy, G., L. B. Murphy, and T. M. Newcomb: Experimental So-
cial Psychology (Rev. ed.) (New York: Harper Brothers, 1937).
18. National Opinion Research Center (Chicago : University of»Chicago,
Survey 157, April 22, 1948).
19. Peak, H.: «Observations on the Characteristics and Distribution of
German Nazis.* Psychological Monographs, Vol. 59 (1945). No. 6, who-
le No. 276.
20. Roper, E.: «Where the People Stand >, Columbia Broadcasting Sys-
tem, Sunday, June 5, 1949.
21. Sherif, M. and H. Cantril: «The Psyhology of Attitudes' Part I,*
Psychological Review, Vol. 52 (1945), pp. 295-319.
22. Stern, W.: General Psychology: From the Personalistis Standpoint
(New York: The Macmillan Company, 1938).

54
23. Stoufer, S. A. L. Guttman, E. A. Suchman, P. E. Lazarsfeld, S. A.
Star, and J. R. Clausner: Measurement and Prediction (Princeton:
University Press, 1950).
24. Thurstone, L. L. and E. J. Chave: The Measurement of Attitude
(Chicago: University of Chicago Press,,1929).
25. Thurstone, L. L. and E. J. Chave: Scale of Attitude toward the
Church (Chicago: University of Chicago Press, 1930).
26. U. S. High Commissioner for Germany: Second Quarterley Report
on Germany (Washington: U. S. Government Printing Office, 1950.
27. United States Strategic Bombing Survey: The Effects of Strategic
Bombing on German Morale, Morale, Division, Washington (1946),
Vol. II.
28. Wang. C. K. A. and L. L. Thurstone: «Attitude toward the Treatment
of Criminals.* Scale No. 9 in «The Measurement of Social Attitudes >
series, L. L. Thurstone (Ed.) (Chicago: University of Chicago
Press, 1931).
23. Stoufer, S. A. L. Guttman, E. A. Suchman, P. E. Lazarsfeld, S. A.
Star, and J. R. Clausner: Measurement and Prediction (Princeton:
University Press, 1950).
24. Thurstone, L. L. and E. J. Chave: The Measurement of Attitude
(Chicago: University of Chicago Press,^1929).
25. Thurstone, L. L. and E. J. Chave: Scale of Attitude toward the
Church (Chicago: University of Chicago Press, 1930).
26. U. S. High Commissioner for Germany: Second Quarterley Report
on Germany (Washington: U. S. Government Printing Office, 1950.
27. United States Strategic Bombing Survey: The Effects of Strategic
Bombing on German Morale, Morale, Division, Washington (1946),
Vol. II.
28. Wang. C. K. A. and L. L. Thurstone: «Attitude toward the Treatment
of Criminals.* Scale No. 9 in «The Measurement of Social Attitudes*
series, L. L. Thurstone (Ed.) (Chicago: University of Chicago
Press, 1931).
Leon FESTINGER

BtLME - TANIMA
u y u m s u z l u G u
TEORlSl
\

S U N U M

Festinger'in bu ilging yazisi kendisinin Unlii «cognitive dissonance* teo-


risini tamtmaktadir. Konumuzla ozel olarak ilgilenecekler yazann ayni is-
mi ta§iyan unlii eserinden yararlanabilirler. Bu yazida ise, Kitle Haberle?-
meleri Teorileri ile ilgilenecek olan «diiz - okuyucu* igin gereken temel bilgi-
ler verilmektedir.
tnsanlar ,tutum ve davramslannda o ?ekilde bir hareket gizgisi izleme
egilimindedirler ki, yeni bir tutum kazandiklannda veya yeni bir davrani$da
bulunduklannda bu tutum veya davrani?m ilgili bulunabilecegi «tamma-bil.
me» alanlannda bireyin daha onceden edinmi? bulundugu bilgi ve tanima
ogelerine ters dii^iilmemi? olunsun. Festinger bima «bilme-tamma uyum-
suzlugundan kaginma veya azaltma» demektedir. Yeni tutum edinmeyi one-
ren bir mesaj kar$ismda kalan bireyler, veya yeni bir davram§ta bulun-
ma onerisinde bulunulan bireyler, bazan, onceki bilme-tanima ogeleri ak-
sini soyledigi halde, kendilerine onerilen «yen:» yolu izlemeyi tercih eder.
ler veya buna mecbur olurlar. Festinger'e gore, durumun bu ilk a§amasmda
birey «cognitive» bir uyumsuzluk iginde kalmakta, fakat hemen ardmdan
bu uyumsuzlugu gidermek igin «ilave yeni hakli-kihmlar» pe?ine dii$mek-
tedir. Yeni davram?, yeni tutumla kar?ila§ilan «bilme-tamma uyumsuzlugu*
biitiin biitiine ortadan kaldirilmasa bile, «uyumsuzluk azaltimi siireci* saye-
sinde birey, eski bilme-tanima ogeleri ile yeni davrani? veya yeni tutumu
arasinda yeni bir «denge» veya -tuyum* elde etmi§ olmaktadir.

Festinger'in bu teorisi, Kitle Haberle?meleri Teorilerindeki «hazirlayici


komiinikasyonu* oldugu kadar, irkiltici komiinikasyondaki tehdit ile ilgili
olarak ileri siiriilen alterna'tif giivence» konulanm da daha iyi anlamamizi
saglamaktadir.
Festinger'in, yeni degerler, yen; tutumlar benimsemesi veya yeni dav-
ram? kaliplan benimsemesi istenilen ve bu yiizden «uyumsuzluk duru-
mu»na du§en bireylerin bu gibi durumlarda «sosyal destek* aramak igin
gevrelerine, gruplanna donmeleri ile ilgili olarak anlattiklan ise, azgeli?mi?
iilkelerdeki Kitle Haberlefmeleri uygulamalari igin de onem ta§imaktadir.
Bu iilkelerde halk kitlelerine yeni davram? ve tutumlar a?ilamaya, kazandir-
maya, kitleleri kiiltiirel alanda yenilegtirmeye cali§anlann uygulayacaklan
Kitle Haberle$me Kampanyalanmn ba?arisi geleneksel sosyal yapinm degi$ti-
rilmesine ve yenilenmesine bagli bulunmaktadir. Bir ba?ka deyisle, kendileri-
ne yeni deger, yeni tutum, yeni davram? kahplan onerilen bireyler, gelenek-
sel deger, tutum ve davrani$larm dogal orgiisiinu te§kil eden geleneksel
sosyal yapi-ki, ki?ilerarasi ili?kiler bu yapmm sonucu olarak artaya gikmak-
tadir- degi?tirilmedikge, yeni deger, tutum ve davrani$lan bemmsemekte
gugliik gekecekler; mevcut sosyalyapidaki «e$raf,» «aga,» «din» adamlan
kar?ismda, «ba?kentlerden buyruklarla kiiltiirel yenilejme programlan uy-
gulamaya kalki§mak gibi romantik istekler ta$iyan iyi niyetli, ama sosyal
meseleler hakkinda bilglsiz yenilikgilerin biitiin umutlanna ragmen, eski
sosyal yapismm degerlerine, tutumlanna, davrani?lanna ters dii?memeye
gah^acaklar; kendi sosyal hayatlarmm O'nlara vurdugu boyunduruklara ili§-
meyen yenilikgi kadrolann dediklerini dkileyemeyeceklerdir. Hatta, bu gibi
seslere kulak verenlerden birkaginin kendi dar sosyal ?evreler;nde «marjinal
adam» durumuna du$uriilmii§ olmasindan korkan kitleler yenilikgilerin «me-
saj»lanndan iirkecek ve geleneksel tutucu kuvvetlerin «mesaj»lanna daha
bir siki sarilacaklardir.

Festinger'in «tamma-bilme uyumsuzlugu» teorisi, azgeli?mi$lerdeki Rlt-


le Haberlesmeleri ve kiiltiirel yenile§me program ve kampanyalannin diizen-
lenmesi ve planlanmasi sorunlan iizerinde gali^acak olanlara, bu bakimdan
i?ik tutmaktadir,

60
Leon FESTLYGER

BILME -TANIMA UYUMSUZLU6U TEORISI *

Insanin ne bildigi ile nasil hareket ettigi arasmdaki ili§ki basit


bir ili§ki degildir. Elbette ki, §u veya bu olgiilerde, her insan bildigi
§eye uygun §ekilde hareket etmek ister. Birey, bir tehlikeden ha-
berdar ise, genellikle dikkatli ve tetiktedir; lokantamn birinin di-
gerinde daha iyi oldugunu biliyorsa, iyi olamna gidip yemek yer,
vs. Bununla beraber, bireyin bildigi ile yaptigi arasinda gogu defa
tutarsizhklar goriilebilir. Biz burada bu tiir tutarsizliklar Uzerinde
duracagiz, ve bunlarin bazi psikolojik neticelerinden soz edecegiz.
Soze, bildigimiz gunliik hayattaki beylik bazi davrani§larla ba§-
layalim. Herkes bilir; insanlar bir davram§ta bulunduktan sonra
bu davram§lanm hakhla$tirmak igin soz soyleyecek birilerini arar-
lar. Dersine gok fazla gah§an bir ogrenci sinava hazirlanirken, gi-
recegi bir sinavin ne kadar onemli bir sinav oldugunu etrafindaki-
lere soyleme ihtiyaci duyar. £ocuklarim belli bir ozel okula gonder-
meyi kararla§tiran bir ana-baba bu okulun kendine ozgii iistunliik-
lerini abartarak digerlerini bu kararinin degerliligine inandirmaya
gah§ir. Bir geng kizla tek bir ak§am yemegini birlikte yemek igin
giiciiniin iistiinde zahmete katlanan bir geng, ertesi giin, soz et-
mesi gerektiginde, kizin ne kadar olaganiistii bir kiz oldugunu an-
latmaya ba§lar.
Boylesi davram§lan nasil agiklayabilir ve nasil anlayabiliriz?
Burada, bu davrani§larin sagduyu ile ve giidii ve davram? konusun-

(*) Leon Festinger, «Theory of Cognitive Dissonance,® Bknz : Wilbur


Schramm, The Science of Human Communication, Basic Books-
(New Yok, 1962), s. 17-23. [Festinger'in aym adli eserinin tamami :
Theory of Cognitive Dissonance, (Stanford University Press: Stan-
ford, 1957)].

61
daki herkes?e . kabulfenilmi§ goru?lerle rahatga agiklanabilecegi
ileri siiriilebilir. Ogrenci, sinavin 50k onemli oldugunu du§iince ola-
rak benimsemi? olmasaydi, o kadar siki ?ah§mayacakti; ozel oku-
lun 50k iyi oldugunu du§unmii$ olmasaydi, ?ocuklarini okula gon-
dermeyecelerdi; gen? adam, yemege gotiirdiigii gen? kizin olagan-
iistii bir kiz olduguna inanmasaydi, giiciiniin lis tun de para sarfedip
kizi yemege goturmeyeoekti. Biitiin bunlann aslinda dogru ve insa-
m rahatlatan a?iklamalar olarak kaibul edilmeleri gerekir. Fakat,
ortada bir soru durmaktadir. Biitiin bu bireyler yaptiklari bu i§-
lerden ni?in bunca soz etme ihtiyaci duymaktadirlar?

Sebep, belki de, bireylerin bu davram?larda bulunurken bu


davram§lanna ili§kin yeter derecede hakli-kihcx [nedenlere Veya
agiklamalara] sahip olmamalari ve bu davram§larda bulunduktan
sonra, dayrani^lanna ili§kin ilave hakli-kilimlar (justifications)
aramalaridir. Boyle bir sebebin ni?in nasil muhtemel goriilebile-
cegini teorik olarak inceleyelim. Ornegin, gen? kizla yemege ?ikan
gencin sahip oldugu enformasyonu, kanaatlari, ve inan?larim ele
alahm. Gencin kiz hakkmdaki istek ve arzulan soz konusu davra-
ni§ina uygun olmakla b'eraber, mali durum hakkxndaki bilgisi yap-
tigi i§e hi? de uygun degildir. I§te buradaki gencin giri?tigi eylem
ile mail durumu hakkmdaki bilgisi arasindaki ili§ki bizim esas
ilgi konumuzdur. Biz, bu tiir ili§kiye uyumsuz (dissonant) ili§ki
adim verecegiz. Gencin bilgisi ile davrani§i arasindaki uyumsuzluk
gen? i?in epey sikmti verici oldugundan, delikanh, i§in, giri§tigi ey
leme uygun dii§en yamni abartarak bu sikmtiyi ku?iiltiip azaltma-
ya ?ali§maktadir.

Bu muhakeme tarzina dayanarak, a§agidaki genel teorik oneriyi


ortaya koyan bir enformasyon veya kanaata sahip olmasi halinde,
boyle bir enformasyon veya kanaat bireyin giri?ecegi eyleme uyum-
suz dii§mek zorunda kalir. Boyle bir uyumsuzluk durumuyla kar§i-
la§an birey, uyumsuzlugu azaltmak ve hafifletmek i?in ya eykmle-
rini degi§tirmeye, ya da inan? ve kanaatlarim degi§tirmeye ?ah§ir.
Bu gibi uyumsuzluklarda birey giri§tigi eylemi degi$tirmezse, ka-
naat degi§imi artik §art olur.

l§te, uyumsuzluk azaltimi (dissonance reduction) diye ad-


landirabilecsegimiz bu psikolojik siire? sayesinde, bireylerde sik sik
gordiigiimuz eylemlerin haklila§tinlmasi davram?im a?iklamak
miimkUndiir. Fakat ortaya §oyle bir soru ?ikmaktadir: uyumsuz-

62
luk azaltimi diye hipotezle§tirdigimiz bu sure? gergekten olu§an bir
siireg mi, yoksa olu§masi soz konusu olmayan bir siireg midir; eger
gergekten boyle bir siirecin olu§masi soz konusu ise, hangi §artlar
altinda olu§maktadir? Diger bir deyi§le, uyumsuzlukla ilgili bu teo-
riyi deneyimsel olarak nasil smayabiliriz?

Prensip olarak, deneyimsel bir smamanin gerektirdigi §artlar


belirlenmesi kolay §artlardir. Bu bireyin bildigi §eyler ile giri§mi§
oldugu bazi belli eylemler arasmda bizzat biz kendimiz belirli bir
uyumsuzluk hali meydana getirebilirsek ve birey soz konusu eyle-
me giri§meden once ve giri§tikten sonra bireyin bu eyleme ili§-
kin bilgilerini ve kanaatlarini olgiimleyebilirsek, uyumsuzluk azal-
timmm gergekten olu§up olu§madigmi; hipotezimizin dogru gikip
gikmadigmi sinayabilmi§ oluyoruz.

Pratikfe ise, pek tabiidir ki, boyle tam kontrollii bir deneyim
durumunun yaratilmasi ve i§letilmesi zor olmaktadir. Esas problem
ise, deneyimsel olarak, bireyin bildigi ile eylemi arasmda belli bir
uyumsuzlugun nasil yaratilabilecegidir. Uyum teorisi ile ilgili ola-
rak yaptigimiz ara§tirma boyunca, bu gibi deneyimlerde kullanila-
bilecek birgok araglar (means) ve yollar geli§tirmi§tir. Teorinin
gegerli oldugunu agiklayabilmenin, ve bunun anla§ilabilmesini ko-
layla§tiracak olan insansal davram§ ge§itlemelerini gostermenin en
iyi yolu, belki de, bu soz konusu deneyimleri ozetle anlatmak ola-
caktir.
Hatirlanacagi iizere, teorik olarak, ujoimsuzlugun belli bir en-
formasyon ile belli bir eylem arasmda ortaya giktigim ve bunun
ise, ilgili enformasyonun bire)d belli bir eyleme giri§memeye yo-
neltici bir ozde olmasina bagh bulundugunu belirtmi§tik. Eger bu
boyleyse, boyle bir uyumsuzlugun, bireyin her ikisi de ilgi gekici
olan iki alternatif arasmda bir tercih yapmasindan sonra ortaya
gikmasi gerekecegi dii§iiniilebilir. Birey bu durumda iki altenatif-
ten birisini tercih ettikten sonra, reddetmi? oldugu alternatifin
«arzuya §ayan» yanlari hakkinda ne biliyorsa j bu bilgiler bireyin
giri?mi§ oldugu eyleme uyumsuz dii§er. Yani, bireyin karari ile red-
dettigi alternatifin iyi yanlarma ili?kin bilgiler arasmda uyumsuz-
luk-azaltim siireci i?lemeye ba^li'yorsa, bireyin boyle bir karara
varmasmdan sonra, giri$tigi eylem hakkinda kendisini ikna ederek
eylemin hakliligini arttirmaya gah§acagini; bunun igin de, kendisi-

63
ni, segmi§ oldugu alternatifin i§in ba§inda dii§undugtinden daha
gekici olduguna inandirmaya gaba gosterecegini ileri siirebiliriz.
Teoriye dayamlarak yapilan bu gikarsamayi smamak igin Jack
Brehm'in uyguladigi deneyim a?agidaki gibi yapilmi§tir. Once, de-
neklerden belli sayida objeleri gekicilik (attractiveness) ve
istek uyandincilik («desirability®) agisindan degerlendirmeleri is-
tenmi§tir. Daha sonra, deneklere, deneyime katilmi§ bulunmalari-
nin bir kar?iligi olarak, objelerden ikisi arasinda bir tercih olana-
gi verilmi§tir. Deneklerden her birinden, objelerden hangisi olursa
birisini segince, hemen ardmdan, ilgili objeleri bir kere daha deger-
lendirmeleri istenmi?tir.
I
Aralarmda bir tercih ve segme yapilmasma izin verilen ikili
objeler deneyici tarafindan dikkatle segilmi§lerdir. Deneyimdeki
deneklerden yansi igin, bu ikili objeler, deneklerin deneyimin ba§-
langicmda yaptiklan istek uyandincilik degerlendirmesine gore bi-
ribirilerine yakrn dii§en objeler arasindan segilmi§tir. Deneyime ka-
tilan deneklerin diger yarisi igin segilen ikili objeler ise, ilk deger-
lendirmeye gore biribirilerine yakin dii§memesi gereken objeler
arasindan segilmi§tir. Cekicilik yoniinden biribirlerine yakin olan
objelerde, teorik olarak, kararin ardmdan belli bir derecede uyum-
suzluk olacagi agikti. Zira, bu durumda denekler reddetmi?
olduklan alternatifin birgok istenebilir yanlarmi bilme durumun-
da kalacaklardi. Qekicilik yoniinden iki obje biribirinden ayri du-
rumda ve benzemezlik iginde oldugu zaman ise, tabiatiyle, kararin
ardmdan ortaya gikacak uyumsuzluk pfek az olacakti. Nitekim ara§-
tirmamn sonuglan gostermi§tir ki, reddedilmis alternatifin de ge.
kici olmasi ve bu yiizden karardan sonra onemlice bir uyumsuzlu-
gun ortaya gikmi§ bulunmasi halinde, segimlenmi$ alternatif ka-
rardan sonra, karardan oncekine oranla, daha da ilgi gekici olarak
degerlendirilmektedir. Oysa, reddedilmi? alternatifin fazla gekici ol-
mamasi yiiziinden ortaya onemli bir uyumsuzlugun gikmamasi ha-
linde segimlenmi§ olan alternatifin deneyim oncesinde gekici bulun-
masi ile deneyim sonrasi gekici bulunmasi arasinda onemlice bir
farkhlik olmamaktadir.
Bu ara§tirmayla ilgili bir ba§ka ara§tirma ise, karardan sonra
ortaya gikan uyumsuzluk azaltimi siirecinin komiinikasyon siireci
ile baglantisini gostermesi yoniinden ilgi gekicidir. Ehrlich ve ar-
kada§lan tarafindan yapilan bu ara§tirmada yeni otomobil alan-

64
lann, birdenbire, gazetelerdeki otomobil reklamlarini daha 50k oku_
maya ba§lamalan uzerinde durulmu§tur. Ara§tinnaya temel olan
dii§iince, yeni otomobil almak iizere olanlann ge§itli otomobiller
uzerinde uzun uzadiya inceleme yaptiklanydi. Bu yiizden de, fiili
otomobil satm alma bir karar yerine kabul edilebilirdi, ve ilgi ge-
kici birgok yanlari oldugu halde segimlenmemi§ olan obiir otomo-
bil markalarinm varhgi yiiziinden, satin alma kararimn ardmdan
bir uymsuzluk halinin ortaya gikacagi du§unulebilirdi. Daha son-
raki a§amada ise, uyumsuzluk azaltimi ba§layacak ve bireyler sa-
tin almi? olduklari arabanin gergekten iyi bir marka oldugunu
soyleyen enformasyona kar§i 50k daha istekli olacaklardi. Reklam-
larin soylemekte olduklari da zaten bu oldugundan, yeni araba sa-
tin alanlann, satin aldiklan arabayi metheden rekl&mlara kar§i
daha biiyiik bir ilgi ve isteklilik gostermeleri gerekiyordu.

Ara§tirmacilar bunun dogru gikacagi gbrii§une varmi§lardi. Ye-


ni araba satm alanlar ile aradan dort hafta gegtikten sonra mii-
lakatlar yapilmi§tir. Elde edilen «data» bu adamlarm otomobil
aldiktan sonraki giinlerde, satm aldiklan otomobilin reklamlarini
oteki otomobil reklamlarmdan 50k daha fazla okumu§ olduklanni
ortaya koymu§tur. Otomobillerini satin alali 50 kolan bireylerde
ise boyle bir egilimin bulunmadigi gdrulmii$tur. Diger bir deyi§le,
insanlar bir karar aldiktan sonra, giri§tfkleri davrani§i hakh kil-
maya ugra§makta ve gogu defa da birnu ba§armaktadirlar.

Elbette ki, uyumsuzluk azaltimi siirecinin, heniiz yeni verilmi§


olmayan kararlar ile ilgili olanlarda da ortaya gikacagi dii$iinule-
bilir. Uyumsuzlugun ortaya gikmasi gereken ve uyumsuzluk azalti-
mi ile kar§ilanilmasi beklenebilecek ilging bir durum, ozel olarak
kendi fikirlerine ve kanaatlanna uymadigi halde, alenen boyle bir
fikri savunma durumunda kalmi? olan bireyin durumudur. Tabii,
bu tiir durumlar pek enderdir. Bir yerde bir i§ imkim elde etmek,
veya sadece ba$kalanmn sevgisini kazanmak gibi §u veya bu ssbep-
le, veya ho§nutsuzluk yaratacak §eylerden kaginmak igin bireyler
bazi §eyler soylemi§ olabilirler, ve bu §eyler, bireyin ozel gorii§-
leri bu yolda olmadigi igin, bireyce soylenmemesi gereken §eyler
olabilir.
Boylesi bir tutumu biraz daha derinlemesine tahlil edelim. Bi
rey kendi ozel kanatlarina uymayan bir goru§ii agikga savundu-
gunda, bu eylemine ili§kin ba§hca iki smif enformasyona sahip bu-

65
lunma durumundadir. Giri?tigi bu eylem sonunda elde edecegi ya-
rara (reward) ili?kin enformasyon, veya bu eylemle kagmrm?
olacagi ho§nutsuzluk yaratici duruma ili§kin enformasyon. Bunla-
rm her ikisi de bireyin giri§mi§ oldugu eylemle uyumludur. (con-
sonant). Oysa, kendi oz;el kanaatma ili§kin enformasyon, giri§-
mi§ oldugu eylemle uyumsuzluk igindedir. iZra, sadece bireyin oze1
kanaatim ele alarak bir degerlendirme yapmakta ve bundan ba§ka
Hifbir §eyden soz etmemekte ve bireye boyle bir eyleme giri§me-
mesi gerektigini soylemektedir. Ehirumun bu §ekildeki tahlili dog-
ru ise, bir bireyin kendi ozel kanaatma ?eli$kin bir gorii§ii savun-
ma durumunda kalmasi sonunda bireyde bir uyumsuzluk azaltimi
siirecinin ba§layacagi; ve bu siirecin, bireyin giri§tigi eylemi hakli-
la§tiracak yeni yollar, yeni tjareler arama §eklinde kendisini agiga
vuracagi beklenebilir. Birey, bu eylemini haklila§tirmak i?in ba§li-
ca iki yoldan gidebilir. O anda mevcut haklilik derecesini, elde et-
tigi yararin veya kaginmi§ oldugu ho§nutsuzluk kaynagimn ger?ek
ten onemli oldugunu siiyleyerek kendi kendine arttirmaya, biiyiit-
meye gah§abilir. Veya, o konuda o zamana kadar ta§idigi ozel go-
rii§unii degi§tirme yolunu tercih ederek de giri$mi§ oldugu eylemin
hakhligini arttirmaya ?ali?abilir. Eger o konudaki fikrini ve ozel
kanaatim degi§tirse herkesin huzurunda savundugu yeni gorii§-
le geli§kinligi kalmayacagi i?in uyumsuzluk durumu da azalmi§ ola-
caktir.

Bu durumu, uyumsuzluk teorisi hakkinda benim ve Carlsmith


tarafindan yapilan bu dene'yimde ozetleyerek gosterebiliriz. Bu de-
neyimde biitiin deneklere belli bir yarar kar?ihgmda kendi ozel ka-
naatlanna ters §eylerin soyletilmesi planlanmi?tir. Yarar olarak
kullamlacak §ey para armagan etmekti. Boylece, denekler yarann
onemini oldugundan fazla biiyiitemeyecek, abartamayacaklardi. Bu
yiizden de, deneklerde goriilecek olan uyumsuzluk azaltimimn onem-
li kismimn ozel kanaatlarin degijtirilmesi yoluyla olacagim bek-
lemekteydik. Aynca deneklerin yansma ?ok biiyiik bir para arma-
gani verilirken, diger yarisma az bir para armagan ediliyordu. Du-
§uncemiz §u idi: gergekten biiyiik bir para alacak olanlar igin gi-
ri§ilen eyleme ili§kin yeterince haklilik saglanmi? olacakti ve uyum-
suzluk azaltimi -bu bireylerde. ozel kanaatlann degi§tirilmesi yo-
luyla gergekle§tirilecekti.
Deneyim a§agidaki §ekilde yapilmi§tir. Deneklerden herbiri tek
tek laboratuvara alinmi§ ve bir ge§it el i§i verilerek bu i§ iizerinde

66
bir saat kadar gali§masi soylenmi§tir. Bu eli§i denekleri §a§irt
mak, oyalamak ve canlanni sikmak igin bilerek deneyim planinz
alinmi§tir. Deneklerden herbirine, deneyimin tek amacimn insan-
lann nasd bedeni gali§ma yaptiklanni incelemek oldugu soylen-
mi§, ba§ka bir$ey soylenmemi§tir. Oysa, asil amacimiz, deneklerden
herbirine ayni olumsuz duygular takinacaklan ortak bir tecriibe
kazandrrmakti. Bu amacimiz deneklere belirtilmi§ti.
Deneklerin herbirine, bu el§-i§i bittikten sonra deneyimin sona
erdigi kanaati verilmi§tir. Hemen ardmdan, ara§tirmadaki dene-
yimci denek'in i§birligini saglamak ve deneyime devammi temin et-
mek igin harekete gegmi§tir. Bunun igin, sikici bedeni gah§mayi
bitiren denek'e, kendisinden sonra igeriye ahnacak olan bir kizm
kapida bekledigi soylenmi? ve ara§tirmamn bu safhasinin amaci-
mn, erkek veya kiz herhangi bir denek'in gosterilen i§ iizerindeki
gali§masmin, denek'in kapidan igeriye girmeden onceki umut ve
bekleyi$leri tarafindan etkilenip etkilenmeyecegini tesbit etmek ol-
dugu ifade edilmi§tir. Bunun da ardindan deneyimci, denek'e, ken-
disini bu deneyim igin ucretle gali§tirmak isredigini soylemi? ve
denek'ten kapida bekleyen kiza, kiz igeriye almdigi zaman, igeride
yapacagi i§in gok ilgi gekici ve eylendirici oldugunu soylemesini is-
temi§tir. Denek bu i§te gali§ma'yi kabul ettigini ifade eder-etmez
deneymci denek'e iicretini odemi§tir. Deneklerden kimisine bu i§
igin az bir para odenmi§, bazisma ise oldukga biiyiik bir para oden-
mi§tir. Herbir denek bu safhadan sonraki deneyim safhasmda, bi-
ti§ik odaya alinmi? ve bu odada —gergekte deneyimcinin yardimci-
si olan— kizla kar§ila$tirilmi§ti. Denekler [boylece birer birer ay-
m kiza] deneyimdeki i§i heniiz bitirdigini ve yaptinlan i§in gok
ilging ve eglenceli oldugunu soylemi§lerdir. Deneyimci, bu noktada
denek'lere te§ekkiir etmi§ ve hepsini ugurlami§tir. Her denek, daha
sonra, bu kere ba§ka bir ara§tirmaci tarafindan miilakata davet
edilmi§; ve bu yolla deneklerden, ozel kanaatlan olarak, deneyim-
deki el-i§ini ilgi gekici bulup bulmadiklan sorulmu§tur.

Diger bir deyi?le, deneyimci deneklerin deneyim igin kendisine


yardim etmelerni isteyerek o'nlari ozel kanatlari olarak tatsiz ve
sikici bulduklari bir i§ igin ilgi gekici ve eglenceli bir i§ demek du-
rumunda birakmi§tir. Bu iki pargah enformasyon arasindaki uyum-
suzluk ise denekler tarafindan kendi oz kanaatlanmn degi§tirilme-
siyle azaltilabilecekti. Sonuglar bunun gergekten oyle oldugunu gos-
termi§tir. Fakat, sadece, ba§langigta eylem hakkinda fazla haklila§-

67
tirici gorii§ii olmayanlar igin bu boyle olmu§tur. Kendilerine biiyiik
miktarda para verilen denekler ise kiza i?in ilgi gekici oldugunu
soyl'edikleri halde ozel kanaatlan olarak i§in anlamsiz ve sikici
oldugu gorii§lerini muhafazaya devam etmi§Ierdir. Bu tiir denek-
ler, deneyime tabi tutulan ve az veya gok higbir para alinmadan,
ve hemen deneyimden sonra fikirleri sorulan gruptaki deneklerden
higbir farklihk gostermemi§Ierdir. Oysa, kxza, i§in ilgi gekici oldu-
gunu soyleyenler iginde az para verilen denekler grubunda ise
uyumsuzluk azaltimi igin ozel kanaatlann degi§ tirildigi g6riilmii§-
tiir. Deneyimin en son kismmda yapilan nihai miilakatta bu grup
•?in nisbeten ilgi gekici oldugu g6rii§iinde olduklanm belirtmi§ler-
dir - bunlann son ozel kanaatlan, kendilerine fazla para verilenle-
rinkinden gok farkli olmu§ ve bu durum agikca tesbit edilmi§tir.
Kisacasi, eger bir insan kendi kanaatma geli?kin bir g6rii§ii savun-
mak durumunda birakilirsa, ve giri§mek zorunda kalacagi eylemin
getirecegi yarar veya giderecegi mahzur onemli tutulmazsa, bu in-
san zamanla kendi ozel kanaatim agikca savunma durumunda kal-
digi gorii§e yakm kilmaya gah§maktadir.
Uyumsuzluk yaratan daha pek gok durumlar vardir ve bunlarla
ilgili olarak yapilmi§ pek gok ara§tirmalar bulunmaktadir. Bunlan
burada ozetlemektense uyumsuzlugun varhgi ile komiinikasyona
kar§i giri§ilecek veya bireyi bu durumda etkilemek isteyen §eylere
kar$i giri§ilecek tepki ile ilgili tarti§malan ozetleyip, buradan bir
sonuca varmak daha yararh olacaktir. Meselenin bu ?ekilde ele
ahm§i insani hemen §u noktaya yoneltiyor : eger belli bir uyum-
suzluk durumu var ise, ve eger birey bu u'yumsuzlugu bir kanaati
degi?tirerek azaltmaya gah§iyorsa, boyle bir birey kendisini bu
yonde etkileme giri§iminde bulunan bir komiinikasyona kar§i daha
agik bir alici olacaktir. Ayni §ekilde, ayni bireyin, kendisini ters
yonde etkilemeye gah§an bir komiinikasyona kar§i daha direngin
olacagi soylenebilir.
Bu noktayi aydinlatmak igin bir ornek alalim. Pek gok insan,
her yemekten sonra birer kere olmak iizere, giinde iig kere di§ fir-
galamak gerektigini savunmaktadir. Oysa boyle dii§iinen insanlarm
bazilannm, belki de gogunun gergekte giinde ug kere di§lerini fir-
galamamalan mumkiindiir. Bu yiizden de, bu inang ile bu davra-
ni§ arasinda bir uyumsuzluk vardir. Bu boyle olunca da, bu tiir
insanlarm giinde iig kere di§ firgalamamn zararh oldugunu soyle-
yen veya belli bir di§ macununun kullanilmasiyla tek bir deca bile

68
di§ firgalamamn yetecegini soyleyen bir komiinikasyon kar§isinda
kolayhkla etkileneceklerini du§iinebiliriz. Diger yandan, eger ger-
gekten di§ bakimi ile ilgilenecekse insanin giinde be§ defa di§ firga
lamasi gerektigini soyleyen bir komiinikasyonun direnme ile kar§i-
la§acagim - bireyin etkilenmeyecegini bekleyebiliriz. Agiktir ki, bi-
rey boyle bir komiinikasyonu kabul edecek olursa, bu durum sade-
ce bireyin kanaati ile davrani§i arasindaki uyumsuzlugu arttirmi?
olacaktir. Fazla ayrintilara girmeden, bu durumu William J. McGui-
re yaptigi bir deneyimi kullanarak agikga gostermektedir. Ikna edi-
ci komiinikasyon eger uyumsuzluk azaltici yonde etki yapacaksa
50k iyi netice almakta, fakat bu komiinikasyonun etkisi altmda
kalmak mevcut uyumsuzlugun artirilmasi anlamma gelecekse o
zaman hemen h'emen higbir netice ahnmamaktadir. (Bu deneyim,
A Theory of Cognitive Dissonance isimli kitabmda anlatilmi§-tir.)

Uyumsuzlugun var olmasi, sadece, bireyin giri§ilen etkilemeye


kar§i ahmciligi iizerinde etkide bulunmakla kalmaz, fakat komiini-
kasyonun nasil ba§Iatilacagim ve etkide bulunma siirecini de etki-
ler. Bireylerin sahip olduklan kanatlar yogu defa kolayhkla degi§-
tirilmeleri miimkiin olmayan veylerdir ve bu yiizden de uyumsuzluk
azaltimma giri?en bireyler kabul etmeye hazir olduklan yeni gorii?-
lerle kar§ila§tigmda etrafmdakilerden sosyal destek ararlar. Bu
noktayi kisaca agiklamak igin, gene, gerekli gordiigii kadar sik di§le-
rini firgalayamayan adam ornegimize donelim. Ve farzedelim ki, bu
adamm, bu kadar sik di§ firgalamamn gerekli olmadigim soyleye-
cek bir yakim veya bir arkada§i da bulunmamaktadir. Ve gene
farzedelim ki, bu birey kendisini, di§ firgalamamn bu kadar sik ol-
masi gerekmedigi konusunda ikna edememektedir - biitiin uzmanla-
rin hep aksi gorii§te olduklarim goriiyor olsun. Bu durumda birey,
kendisi bu konuda ne dii§unce ve inangta ise aym inang ve dii§iin-
celere sahip olan ba§kalariyle kar^ila^abilmek igin -yani, sik sik di?
firgalamanin gereksiz olduguna inanan diger kimseleri bulabilmek
igin- kendisi gibi du§iindiigunu sandigi kimselerle kar§ila§ir kar?i-
la?maz bu meseleden soz etmeye ba§layacaktir. Boylesi kimseler-
d'en yeter sayida insan buldugunda, etrafmdaki insanlardan epey-
cesini bu gorii§e ikna edebildiginde ise, kendisi yeter derecede sos-
yal destek bulmu? olacalc; ve bu andan itibaren de savunulan gorii-
§ii dogru bir gorii§ olarak kabul etmeyecek ve boylece kendi inang-
lan ile davrani§i arasindaki uyumsuzlugu azaltmi§ olacaktir.

69
Bu noktada, bu yazimizin ba§inda ele almx§ bulundugumuz
orneklere geri donmii? oluyoruz. Yani, giri§tikleri bir eylem hak-
kinda diger insanlara agiklamada bulimduklaruu; ve boylece, gi-
ri§tikleri eylemi hakhla§tirmaya gah§tiklarini ifade ettigimiz ge§itli
insanlann durumuna. Eger, uyumsuzluk ve uyumsuzluk azaltimi
teorimiz gergekten dogru ise, uyumsuzluk azaltici ilave haklila§tir-
ma ogesi olarak sosyal destek elde edebilmek amaciyla bireylerin
bu tiir davrani§larda bulunduklanm gormemiz gerekecektir. Gor-
diik ki, bu teorimizin bir gegerligi vardir. Laboratuar deneyimi, teo-
riden bekledigimiz etkilerin gergekten ortaya giktigini gostermi§tir.
Uyumsuzluk oldugu zaman uyumsuzluk azaltimi i§lemi de ortaya
gikmaktadir.
Fakat, tabiatiyla, kontrol edilmemi? durumlarda ortaya gikan
davrani§in yorumlanmasma ili?kin birgok problemler vardir. Bu
deneyimde ele alman psikolojik durum, deneyimcinin nisbeten kont-
rolii altmda yaratilmi§ oldugu igin, daha agik ?ekilde yorumlana-
bilir. Oysa, kontrol altma alinmi? olma'yan durumlarda uyumsuz-
lugun bulunup bulunmadigi veya belli davrani? bigimlerinin uyum-
suzluk azaltimi igin yapilmi§ olup olmadiklanna karar verirken
gok dikkatli olmak gerekir. Zira, geng kizi yemege gotiiren geng
adamm, kizla yemek yedikleri gecenin ne kadar giizel bir gece oldu-
gundan soz ederken, ve kizm ne kadar giizel bir kiz oldugunu soy-
lerken, sadece, basit bir gergegi dile getirmekte olmasi da miimkun-
diir.

70
Robert ABELSON

iNANg IKiLEMi
VE
g O z U M B i g i M L E R i
S U N U M

Reklamcilardan, siyasal propagandacilara kadar Kitle Haberle?meleri ile


ilgilenen herkesin bilmesi gerken bir konu, yeni bir mesajla kar§ila§an
bireylerin bu mesajdaki yeni inang onerisi kar§isindaki duriunlardir. Yeni
birt iiketim malindan, yeni bir fikire veya yeni bir ideolojiye kadar, birgok
§eyler bireylerce kabul edilmeleri igin «ustaca» sunulmalan gerekmektedir.
- Dr. Abelson'un incelemesi Kilisenin ve Din Ululannm «inang ikilemi»
ile ilgili yontemlerinden i?e ba$lamakta ve «radikal syasal propaganda»ya
kadar gelmektedir. Kilisenin, rasyonalizm kar?ismdaki ilk duralama ve yenil-
gilerden kurtulmada kullandigi yontemlerin bugiin de Hidrojen-Bombasi
Denemelerinin halka kabul e'ttirlmesi igin, veya II. Diinya Sava§i sonlann
da Sovyetler Birliginin e?it «komiiaist» ve «demirperde-» iilkesi olarak ta
nitilan bazi Dogu Avrupa iilkeleri ile kurulan ili?kilerin Amerikan halk oyu-
na ve Batih muttefiklere kabul ettirilmesi igin kullanilmakta olmasi ilgi ge-
kici bir durumdur.
Yazar, «inang ikilemi»nin giderilmesinde bireylerin kendi kiiltiirel ve
dii§iinsel yetenek diizeylerine, goresirasiyla, inkar, abartma, aynmla§tirma,
ve a§unlama gibi yontemlerden yararlanmakta olmalanna dikkat etmemizi
soylemektedir. Bu uyan, siyasal propagandada, reklamlarda ge$itli siyasal
gorii^ler veya ge$i'tli tiiketim mallan arasmdaki rekabette kitleler uzerin-
de de ayni yontemlerin derec derec uygulanabileceklerini dii$unmemizi
hatirlatmaktadir.
Radikal siyasal propagandanin dinamigine ili§kin kisimda soylenilenler
ise, kendi gikarlarina ters dii?se bile, belli bir siyasal goru$ii veya partiyi
destekleyen halk kitlelerinin, kendi gergek gikarlanm savunma iddiasr ile
ortaya gikan siyasal hareketlere destek olmalan igin ne gibi on-?art!ann
gerekli oldugunu - ozellikle, propagandacilann agisindan - gostermektedir.

73
Robert P. ABELSON

INANC iKILEMI
VE
COZtM BigiMLERI

G t R I $
Bu yazi birey-igi geli$kinliklerin goziimlenmesi sorununu ele
almaktadir. Once, ele alacagimiz geli$kinligi tammlayacagiz. Birey-
igi ?eli§kinligi iki diizeyde analiz etmek miimkiindiir: eylem diizeyi
ve inang diizeyi. Birinci di§sal motor tepileri, ikincisi igsel hissi
((affective) ve bilme-tamma siiregleriyle ilgilidir. Celi§kinlik igin
ele ahnacak belli bir ornek, teorik uygunluk agisindan bu, iki diizey-
den her hangi birisinde tutulabilir, simrlanabilir. Ornegin, bir bire-
yin, yakla?ima ve belli bir di§sal objeden kagmima giidiilendiginde
simultane hareketinin nasil olu§tugu bir sorun olarak incelenebilir
(3,9.10.). Veya, bunun yerine, kendisinin lehdar veya aleyhdar bir ta-
nima -bilme tepisinde bulunma durumunda kaldigi bir obje ile kar?i.
la§tigi zaman di§sal objenin tanima-bilme diizeyindeki temsil edil-
mesine (cognitive representation) nelerin etki etmeye ba§ladigi
bir sorun olarak ele ahnabilir (12). Bu yazi, sonuncu tiire giren
sorunlari ele alacaktir. Bu yazida, eylem diizeyinin inang diizeyine
(veya, tersi) indirgenebilip indirgenemeyecegini; indirgenebilecekse
nasil indirgenecegini inceleyecek degiliz. Yazida, dogrudan dogruya
bir inang ile bir ba§ka inang arasindaki geli$kinlikleri veya daha

(*) R. P. Abelson, «Modes of Resolution of Belief Dilemmas,* Journal of


Conflict Resolution, 1959, 3, 343-352; Bknz: Carl W .Backman ve Paul
F. Secord, Problems in Social Psychology, Mc Graw-Hill, (New York,
1966), s. 135 -141

75
genel bir deyi§le, bir inang yapisi igindeki geli§kinlikleri ele alaca-
giz. Zaten «inang ikilemi» terimi de, geli$kinlik tiirleri kar$isinda
bir simrlamayi gergekle§tirme amaci ile kullamlmi§tir.

INANQ IKILEMLERi v

Elealacagimiz bilme-tanima yapisi («cognitive structure®) son


olarak goriilen digerlerine birgok noktalardan benzemektedir (6,
8,13).

Once, bilme-tanima diizeyinde herhangi bir tutum objesi ile il-


gili bir temsil edilmeyi, bir «cognitive ogeyi® ele alalim. Bu obje-
nin sevilen bir obje olmasi halinde ilgili cognitive ogeye olumlu;
objenn sevilmemesi halinde de ilgili cognitive oge'ye olumsuz de-
ger atfedelim. Daha sonra, cognitive ogelerden her giftte yer alan-
lar arasmda bir ge§it algilanmi? ili§ki bulundugunu tasarlayahm.
Eger bu ili§ki baglayici (associative) bir ili§ki ise bu ili§kiye
olumlu; eger bu ili?ki ayirici (dissociative) bir ili§ki se, bu ili§-
kiye olumsuz deger atfedelim (11). Baglayici ili§kiler igin §u or-
nekler verilebilir: dahil olmak, sahip olmak, yardim etmek, hasil
etmek, gerektirmek. Ayirici ili§kiler eise §u ornekler verilebilir:
kaginmak, nefret etmek, kiigiik gormek, yermek, tahrip emek, da-
yanilmaz ve gekilmez bulmak. ili§kiye verilen degerin ne olumlu,
ne olumsuz, sadece sifir olmasi ise ili§kinin ilgisiz ve onemsiz bu-
lundugunu gosterir.

Belli bir tutum sorunu ve «kavramsal arena® soz konusu oldu


mu (1), belli bir birey igin belli cognitive ogeler destleri soz ko-
nusu olacaktir. Bireyin o sorun iizerindeki inang sisteminin muh-
tevasi ise, ilgili cognitive ogeler destesi ile, bu ogelerin kendi ara-
lanndaki ozel ili§kilerce tammlanir. tnang formu, veya yapisi ob-
jelere atfedilen ve hissi [sevme - sevmeme] degerlere, veya ili§ki
degerlerine gore, muhtevadan bagimsiz olarak di?a vurulabilir; ifa-
de edilebilir.

Bir inang sisteminde tutarsizhklar (inconsistencies) olabilir


de, olamaz da. Tutarsizhk soziiyle kastettigimiz anlam, mantiksa 1
bir tutarsizhk olmayip, gogu defa bahsedildigi §ekilde dengesizlik
(imbalance) (7), uyu§mazhk (incongruity) (12,13,), veya uyum-
suzluk (dissonance) (5) gibi psikolojik bir tutarsizhktir. Biz
«dengesizlik terimini kullanacagiz.

76
Heider (7), Festinger (5), ve Osgood ve Tannenbaum (12) gibi
isimlerin hepsi de dengesizlik halinin azaltilmasi, hafifletilmsei yo-
niinde bir giidulenimin varligi gorii§undedirler. Soyledikleri, cog-
nitive bir denge yoniinde bir egilimin, bir baskimn var oldugudur.
Bu gorii§ igin gerekli olan temeller Abelson ve Rosenberg tarafm-
dan ortaya konulmu§tur (1). Her bireyin inang sisteminde sayisiz
denecek kadar gok tutarsizliklar vardir ve bunlar uyur vaziyette;
uzerinde du§iinulmedigi igin, sessiz vaziyette dururlar. Cognitive
denge yoniindeki baski, biitiin cognitive ogeler uzerinde her zaman
igin i§Ier durumda ise, §imdi oldugundan gok daha dengeli inang
sistemleri yaratmasi gerekirdi. Bu bakimdan, bu baskimn, sadece,
su yiiziine giktiginda, yani, «uzerinde dii$uniilm'eye ba§lanan» bir
mesele oldugunda i§lerlik kazandigini dii§unmek dogru olur. Bir
ba§ka deyi§le, bu baskimn i§lerlik kazanmasi ilgili mesele iize-
rinde «cognitive gali§ma»nm ba§lamasiyle olur. O yapida, ge§itli
viisatte bulunan dengesizligin varhgin tammlayacak yontem-
ler birgok kaynaklarca gelistirilmi§ bulunmaktadir (1,4). Biz ise,
buradaki analizimizde basit bir dengesizlik durumu ile sinirli ka-
lacagiz : iki oge ve bunlar arasindaki ili§ki.

Bu ornegimizde eleahnmasi gereken alti adet olasi durum var-


dir : biribirileri arasinda baglayici veya ayirici ili§ki olan, ve olum-
lu degerli iki obje; biribirleri arasinda baglayici veya ayirici ili§ki
olan, biri olumlu degerli biri olumsuz iki obje; biribirileri arasin-
da baglayici veya ayirici ili§ki olan iki olumsuz degerli obje. Bu iig
gift ili§ki durumunun herbirinde iki ihtimal de soz konusudur; ya-
ni, ili§ki dengeli de olabilir, dengesiz de. $ekil l'e goz atihrsa bu
durum daha iyi goriilecektir.
Dengesiz bir ikili ili§kinin' (dyad) bir inang ikilemi yaratma-
si igin objelere kar§i duyulan ilgi veya yakinhgin yogunla§masi ve
ikili ili§kinin uyandirilmi§; yani, gogunlukla, dii§unce faaliyetlerine
konu olmasi (girmesi) gerekir.

COZUM BtCIMLERt
Coziim igin kullanimi miimkiin dort model a§agida gosteril-
mi?lerdir. Bunlardan herbiri kendilerini muhtelif yollarla ortaya
koyabilirler. Bu modeller §unlardir: (a) inkar (denial), (b) abart-
ma (bolstering), (c) aynmla§tirma (differentiation), ve (d) a$im-
lama (transcendence).
Inkar, cognitive ogel'erden birine veya herikisine veya ogeler
arasmdaki ili§kiye kar§i yapilmi§ dolaysiz kar§i - giki§tir. Soz konu-
su objoye atfedilen degdr, ister olumlu isterse olumsuz olsun, red-
dedilir veya ters degerler atfedilir; veya objeler arasmdaki i$aret
[arti veya eksi i§areti] reddedilir veya tersle§tirilir. Ornekleri §un-
lardir: perhiz yapmak durumunda kalan bir adam, zaten eskiden
de kuwetli gidalari, besleyici yemekleri sevmedigini soyler; evle-
nen erkek gelinin dininin yiiceligi kar§ismda kendisinin de oyle dii-
§iindugiine inanir. John Calvin ayni Incil'i kullanarak Isa'nm hig-
bir zaman faizi lanetlemedigini soyler. Red, ba?an kazanabilirse,
dengesiz bir yapi yerine dengeli bir yapimn geli§ini saglar. Bunun-
la beraber, red te§ebbiisleri ge$itli giigliiklerle kar§ila§abilirler. Or-
negin, red gergegin gok temelden bozulmasi ve saptirilmasina yol
agiyorsa veya daha geni§ inang sistemindeki ogeler arasinda geli§-
kilere sebep olacagi goriiliiyorsa, red kolay olmayacaktir. Nitekim,
Boston Kolonisi 1773'de gay iizerine konan agir vergileri protes-
te etmek igin «gay viicuda zararli ve tehlikeli bir maddedir» tezini
ortaya atmi§tir. Fakat, gaya kar$i duyulan istegi ortadan kaldirmak
igin giri§ilen bu red, grup eylemi yaratmakta ve gaya kar§i ilgi gos-
teren bireyleri etkilemekte i?e yaramami? olsa gerektir.

Abartma denilen mekanizma, iki cognitive objeden birinin ve-


ya digerinin, degerli bir ba§ka objeye veya objelere, dengeli olacak
§ekilde ili§tirmesi ($ekil 2) ve boylece, cognitive yapidaki ilgi
dengesizliginin kiigiiltiilmesi ve azaltilmasi anlamma gelir. Bu
mekanizma, Festinger'in bilme-tanima uyumsuzlugu teorisinde
onemli rol oynar. Festinger, uyumsuzlugun azaltimi igin bazi cogni-
tive ogelerin i§in igine girmesinde yarar olan birgok durumlardan
ornek vermektedir. Bu, dengesizligin biitiin butiine kaldmlmasim
degil, tabir caizse, kismen kaldinlmasmi saglayan bir mekanizma-
dir. Ornekleri §unlardir: sigara igmenin akciger kanseri yapacagm-
dan korkmakta olan bir tiryaki, kendi kendine, sigara igmenin zevk
verici, saghga yararli, ve sosyal yarar saglayici bir edim oldugunu
soyler; kalabalik bir ordunun ban§ zamanmda liizumsuz oldugunu
dii§iinenler, milletin geng niifusu igin bunun iyi bir karakter terbi-
yesi sagladigini ileri siirerler. Abartma mekanizmasi, red mekaniz-
masma ili§kin olarak da kullanilabilir. Ornegin, bari§ zamamnda
kalabalik bir orduya liizum olmadigi goriiijunden irkilenler, bii'yiik
ve kalabalik bir muvazzaf ordusunun bari$gi amaglara geli§kin dii§-
mek §oyle dursun, ban?a yardimci bile olacaSim ileri siirerler.

78
Bu iki m'ekanizmanin ozelligi cognitive ogelerin nasilsa oyle
kalmalanni saglamalaridir. Yani, objeye kar§i tutum inkar ile za-
yiflatdmi§ veya abartma yoluyla giiglendirilmi§ de olsa, o tutumun
ili§kin oldugu objenin anlami degi?memektedir. Bir ba§ka goziim
modeli ise cognitive ogelerin ayrimla$tirilmalarinm miimkiin olma-
si halinde goriilmektedir. Bu modelde, ogelerden biri, kendi arala-
rinda kuvvetle geli§kin iki kisma ayrilir. Bu mekanizmanm cogni-
tive dengeyi yeniden nasil kurdugunu gormek igin hidrojen-bom-
bisi denemes; konusunu ele alalim. Pek gok insan igin, hidrojen-
bombasi denemelerinin devam etmesi olumlu deger ta§imakta, fa-
kat atmosferin zehirlenmesi olumsuz deger ta§imaktadir. Bu iki
cognitive obje arasindaki ili§ki ise baglayici bir ili§kidir - bir dere-
ceye kadar nedensellik ili§kisidir. Bu yiizden, bu iki ili§ki dengesiz-
dir. Fakat bomba denemesinden denemesine fark vardir: bomba
denemeleri ikiye ayirilabilir - «kirletici bombalarin» denem'esi ve
«temiz bombalarin» denemesi. Atmosferin kirlenmesine yol agacak
olanlar sadece «kirletici bombalar» denemesidir. «Temiz bombala-
rm» denemesi atmosferin kirletilmesine yol agmayacaktir. Boylece
dengesizlik giderilmi§ olmaktadir. Bir ba§ka ornek, evrim hakkm-
daki bilimsel anlayi§ —ki olumlu degerlidir— ile, Kutsal Kitabin
—ki bu da olumlu degerlidir— soyledikl'eri arasinda goriilen geli§-
kinliktir. Fakat Kutsal Kitap iki tiirliidur: diiz ara anla§ilip yo-
rumlanan Kutsal Kitap, ve bir de, geni§ §ekilde yorumlanarak an-
lamlandirilan Kutsal Kitap. Bu Ikincisi, bilimin evrim konusunda-
ki gorii§une geli^kin olmayip, uyumlu olmaktadir. Ugiincii bir or-
nek, Asch (2) tarafmdan yapilan bir deneyimde gorulmii§tiir: «po-
litikaci»lara kar?i aleyhte duygu ve kanaata sahip olan denekler,
gene bu deneklerin nezdinde oldukga prestijli olan ve politikacihgi
§erefli sayan kaynaklar ile kar§ila§tirilmi§lardir. Bu deneyim-
de de, deneklerden pek gogu politikacilari devlet adami (iyi poli-
tikaa) ile eyyamci siyaset bezirgam olarak ikiye ayirarak i?in
iginden si'ynlmi§lardir. Biitiin bu orneklerde ogelerd'en biri iki par-
gaya ayrimlanmakta, eski parga ile yeni parga farkhla§tinlmakta-
dir. Eski kisim, yapi igindeki konumunu ve diger oge ile ili§kisini
muhafaza etmekte, fakat kendisine kar§i takinilan hissiyat degi§-
mektedir. Yeni kisim ise, objeye kar§i duyulan hissiyat bakimindan
ayni kalmakta, fakat objenin diger ogesi ile olan ili§kisine atfedilen
deger degi§mektedir. Bu degi§meler §ekil 3'de goriilmektedir.

79
]Bu arada ilgi gekici bir nokta, objelerin ayrimla§ tirilmasinda
kullanilabilecek boyutlann (dimensions) sayica goklu olmasidir.
Objeler kendi igsel muhtevalarina gore, objeye atfedilen sosyal muh-
teva ile bireysel muhtevaya gore, vs. ayrimlajtinlabilmektedirler.
A§imlama mekanizmasi, bir bakima, ayrimla§tirma mekaniz-
masinm tersidir. Ogeler ayrimlanacagi yerde, daha yukari bir dii-
zeyde, §ekil 4'de goriildiigii iizere, daha kapsamh ve geni? birimler
§eklinde in$a edilirler. Ornegin, dine kar§i bilimi yeglemenin yara-
tacagi ikilem, daha iyi bir toplum hayatma veya daha flegerli bir
hayata veya diinyamn daha iyi anla§ilmasina ula§abilmek igin in-
snin hem rasyonel hem de dindar bir insan olarak yeti§tirilmesi
gorii§ii savunularak yapilan bir a§imlama ile ortadan kaldinlabi-
lir. Kisacasi, burada, geli§kin kisnrilar daha yiiksek bir gayeye hiz-
met eden yeni bir kavram iginde yuvalandirilmakta ve bbylece iki-
lem yaratan obje a§imlanmaktadir. Ornegin, teolojideki ba?hca fel-
sefi tarti§malardan birisi olan, Tannmn §eytan ve §eytan'm edim-
ferine nigin miisaade etmi§ oldugu sorunu da gene bu a§imlama
mekanizmasi ile goziimleme gelmi§tir. Hep soylenildigi halde hig-
bir zaman olmami§ bulunan «Tufan»m geli§ine hazirlanan dinsel
gruplar iizerinde yapilan ilging bir incelemede ise, grup liderinin
her defasmda, beklenilen giinde «Tufan»m olmamasinin «miimin-
lerin» imam sayesinde miimkiin oldugunu soyledigi g6riilmii§tiir.
Grup, Tanriya inancim yitirmeyince Tann da «Tufan»i onIiiyormu§
sayilmaktadir.

§EKlL 1. Iki oge ve bir ili$ki cognitive yapilar. Cizgi ?eklindeki baglantilar
baglayici (olumlu) ili$ki; kesik kesik ?:zgi ?eklindeki baglantilar
ise ayrimlayici iliijki (olumsuz) gostermektedir. Red (veya inkar)
mekanizmasinm amaci soldaki yapiyi sagdaki yapi ?ekline donii?-
tiirmektedir. Bunu ise, ya o ogeye kar§i hissiyati degi§tirerek oge-
yi red ve inkar ederek) veya ili?kiye atfedilen degeri degi§tirerek
(ili§kinin red ve inkan) yapar.

DENGESlZ DENGELl
1 (+) (+) (+)
2 (+) (+) (+)
3 (_) (-) (-)
Objelere atfedilen degerlere ve objeler arasindak: ili$kilere gore
dengesiz ve dengeli yapilar.

'SO
§EKlL 2. <Cognitive» dengesizligin azaltiminda abartma mekanizmasi,
Abartilmi§ yapida (solda) AC, AD,... birimleri artik dengelidirler.
Dengesiz AB biriminin nisbi etkisi azaltilmi? olmaktadir.

ORlJtNAL YAPI
(+)•
A B

ABARTXLMI9 TAPI

* k. 1
s c->-
n-

§EKlI 3. «Cognitive» dengenin diizeltilmesinde ayirimlama mekanizmasi.

ILK YAPI
(DENGESIZ)
1 A(+) — — (+) B
INCIL EVRlM

A (•) G E N I 3 ANLAMDA t N C l L

> M B EVRtK
TEORtSl

DAR ANlA.MPA tNC11.

81
2a

(BOMBA RADYOAKTlF
DENEMESl) ZEHlRLENME)

A(-t-) TEM1Z H-BOMBA3I

EADYOAKTl?
(-) B
ZSHiRLENKE

KIRLKTICI H-BCiMBASI

2b
A(+): (—) B
PRESTtJLl POLlTlKACILAR
KAYNAK
3{+) . (DEVLE? ADAMI)
PRBSTlJLl

B'*?-?V (SlYASET
BEZtRGANI))

2c
(-) (-)
UYDU OLKE RUSYA

PEYK KOMtMsTLER
A (-)

(-)B RUSYA

A'(+) "
H l I L t KOHUN13TLER

82
§EKlL 4. «Cognitive» dengenin yeniden kurulmasinda asimlama mekaniz-
masi.

ORtJlNAL YAPI
A(+) (+) B
RASYONEL DtNDAR
ADAM ADAM
KAHtL 1N3AH

(+)0
DEGERLl VE KANJtil
BlR HAYAT
Afl

A (+) — (—•) B
TANRI - §EYTAN

(-)B gETTtAB

(•) —
(w)0 tYlltX-lTl RAIMA
TAHRI

BC OZOUJI IRADK

A (—) (-)B
« MONTAGUE » «CAPULET»
HANEDANI HANEDANI

(-)A
I
1 HEElKl
n(-) 1
HANEDAM
1
VF.BA 1 AYNI
(-)B
COZUM MODELLERINiN SE^iLMESi

Varsayim geregi, dengesiz bir «cognition» igindeki birey gok sa-


yidaki goztim modeller! iginde bir segim yapma durumunda kala-
caktir. Bu durumda ise, dengesiz yapmin degi§mesi igin ge§itli bas-
kilar i§lemeye ba§layacaktir. Meydana gelecek olan degi$ikligin
hangi degi§iklik modeline uygun dii$ecegini teorik olarak saptaya-
bilmek ise zor bir problemdir. Bu konuda ileri siiriilebilecek bazi
onermeler ozetle sunulmaktadir. Tarn ve geli?kin sayilabilecek bir
teori heniiz olgunla§mi§ degildir.
Onerme 1. Qoziim giri§imlerinde a§agidaki siralamaya uygun bir
hiyerar§i gorulecektir: inkar, abartma, tekrar inkar, ayrimla§tirma,
ve a$imlama.
goziim girii§mlerinde boyle bir hiyerar§inin bulunmasmin ne-
deni bu maddelere ili?kin yontemlerin her birinin ba$ari saglama-
daki giiglugiinun ve kolayliginin farkh olmasidir. Listede, abartma-
dan iki kere soz etmemiz bu siireg iginde inkarin i§in igine girmek
igin iki noktada ortaya gikmasi yiiziindendir. Dengesizlik halinin,
propaganda mesajmi zorla dinleme durumunda kalmi$ olma, veya
tesadiifen dinlemi? olma, - veya yeni «cognitive» ili§kiler kurmak ve-
ya o ana kadar mevcut degerlere ve hissiyata geli§kin ili§kiler kur-
mak amacina sahip kanaatlarla temas etmi§ olma-yiiziinden ortaya
giktigini dii§iinecek olursak, inkar igin ilk firsat, kar§ila§ilan yeni
materyalin konuyla ilgili [ve i§e yarar] oldugunu reddetmektir.
Bu birinci inkar ba§ari kazanmazsa, o zaman abartma giri^imine
gegilecek ve hemen ardmdan —bu kere mesele uzerinde daha etraf-
h bir dii§unmeye dayanilarak— ikinci bir inkar gabasina gegilecek-
tir. Buradaki temel varsayimimiz, inkar ve abartmanin, cognitive
dengesizligi gidermekte daha etken mekanizmalar olmasalar da,
ayrimlama ve a§imlamaya oranla daha kolay ve basit mekanizma-
lar oldugudur. Ayrimla§tirma giigtiir, zira entellektiiel yeteneklilik
ve esneklik istemektedir. Ayrica, cognitive bir objeye kar§i kuwet-
li bir yakmlik duyuldugu zaman ayrimlamanin gugliigudiir. A§im-
lama ise daha da zordur. Zira, ortadaki dengesizligi yuvalamak igin
(embedding) iistortak bir yapinin mevcudiyetini gerektirmektedir.
tedir.

Onerme 2. Cognitive iki oge biribirlerine kar$i dengesiz ili§ki igin-


de olduklari zaman bu ogelerden birisine kar§i duyulan yakmhk-
tan daha kuwetli ise, ya kuwetli yakmlik duyulan ogeye kar§i

84
abartmaya giri§ilecek ve veya (a) fazla yakinlik duyulmayan oge-
ye kar§i veya (b) ogeler arasmdaki ili§kiye kar§i inkara gegilecek-
tir.
Onerme 2.a Bir ogeye kar§i abartmaya gegme ihtimali, ilgili diger
ogelerin daha kuwetli olmasi ve dengeli bir ili§ki iginde bulunma-
lan halinde (§ekil 2) yiiksek; diger ilgili ogelerin zayif olmasi ve-
ya eldeki oge ile dengesizlik ili§kisi iginde bulunmalari halinde ise
dii§iik olacaktir.
Gikan sonug. Kuwetli bir kilem ile kar§ila§ildiginda, bireyin ken-
disine kar$i gosterdigi yakmhgin sosyal bir'destege sahip ogeler
hemen ve kolayca abartmaya ugrayacaktir.
Onerme 2b. Bir ogenin inkar edilme ihtimali, diger ilgili ogelerin
kuwetli olmasi ve ilk oge ile dengsiz ili§ki iginde bulunmasi ha-
linde yiiksek; ilgili ogelerin zayif olmasi ve ilk oge ile dengeli ili§-
ki iginde bulunmasi halinde dii§iik olacaktir.
Qtkan sonug. Belli bir utang veya sucluluk duygusu ile birle§mi«
ogeler (ornegin, pisbogazhk ile birle$tirilebilecek ogeler) kuwet-
li bir ikilem ile kar§ila§ildiginda (ornegin kuwetli bir yakmhk
duyulan bir objeye dengesizlik ili§kisiyle baghhk oldugunda) ko-
layca ve hemen inkara ugramaktir. Bakiniz, Ornek 1.
Onerme 2c. Cognitive ogeler arasmdaki ili§kiler," ili§kiyi gosteren
di§sal delillerin bulamk, anla?ilmasi giig, uzak tarafgirane gorii-
niimlii olmasi halinde, veya uygulanmasi imkansiz gibi goriinen
gok ozel §artlara bagh olarak miitalaa edilmesi halinde kolaylik-
la inkara ugrayacaktir.
Onerme 2d. A ve B gibi iki cognitive oge arasmdaki ili§ki( bigim-
sel olarak A'ya benzeyen ve B ile baglayici ili§ki kurabilecek olan
bir Ai ogresinin mevcudiyeti halinde —yani, Al ile B arasmdaki
ilifkinin A ile B arasindakinin degerce tersi ve daha kuvvetlisi ol-
masi halinde— hemen inkar edilecektir.
Onerme 2e. A ve B diye iki cognitive oge arasmdaki ili§ki, bigim-
ce A'va benzeyen bir Ai ogesinin mevcudiyeti ve A ogesi ile ayin-
ci ili§kiye sahip olmasi halinde —yani, A ile B arasmdaki ilifkinin
degerce aymna sahip olup, ondan daha kuwetli olmasi halinde—
kolayca red ve inkara ugrayacaktir.
Bakiniz: Ornek 2 (liberal du§unccli fakat magrur bir giineyli
olan adamin agisindan irk sorunu).
Onerme 3. Biribirleri ile dengesizlik ili§kisi iginde bulunan cogni-
tive iki ogeye kar§i sahip bulunan hissiyat hemen hemen e§itse ve
Onerme 2'cje 'ileri siiriilen goziimlemeler d$lemem,i?se, o zaman,
ters yolla goziimlemelere gidilecek; yani, yogunlugu az olan oge
abartilacak ve/ve'yayogunlugu fazla olan oge inkara ugratilacak-
tir.
Onerme 4. Tutumun yogunlugu (ntensity) ile a§iriligi (extremity)
arasindaki klasik ili?ki, bireyin, bireyin kar§ismdaki oge ile ilgili
olarak gegmi§ giinlerdeki ikilem durumlarmi gzmedeki ba?anlari-
nm devamli olup olmadigi ile dile getirilebilir.

0 R N E K 1

A(_) (+)B
-f •• ' ...
SAGLI6A ZARAR SlGARA
VERMES! OBURLUK
Alkol, vs.

GtRlSlLEH gOzOMLEMK
(lYt AlI?KANLIiaAH.
C (+) -v KSHTtHB HAKlH OLMAK,vs..)
xN
<-: ll.;.
3AGLIGA ZARAR sIOARaTOBURLUX,
AlEOL. VS..

NOT: — C OGESl, gOZl)Mt)N ISTlKRARI tglN GEREKLlDtR. EGER


BA$LANGIC-TAKI B'YE KAR§I OLUMLU HlSLER VE YAKINLIK
KUVVETt OLMAKTA DEVAM EDtYORSA, GtRl$tMtN SAGLA-
DlGl COZOMUN tSTlKRARI TEHLlKEYE DU$ER.

86
0 R N E K 2

ORlJtNAL tKfLEM
A(+) (+) B
GONEYLlLER ZENCl
HAKLARI

KUZEYLlLER
k
\

m\ + ) 3
x ' ' ZENClLERtN
^ " HAKLARI
l*> - "

GONEYLtLER

NET SONUQ
A(+) (+)B
tLt$Kl, BU KERE,
PStKOLOJiK NEDENLERLE
OLUMLUYA DONU$M0$Tt)R

Agtklama. tkilem goziimiinde kullamlan abartma mekanizmasi ob-


jeye kar§i sahip olunan hissiyatin veya yakinhgin yogunlugunu
arttirir. Pe$pe§e abartilmi§ bir obje, artik, kendisine kar§i gok yo-
gun bir yakinhk duyulan obje haline gelmektedir. Tekrarlanmi§
abartmanin obje ile ilgili tutumu sadece yogunla§tirdigi du§iiniil-
memehdir. Abartmanin tekrarlanmasi tutumun a$iriligini da art-
tirir. Abartma mekanizmasmin i§Iemesiyle birlikte, tutum objesi
ba§kaobjelere ilintile§tirilir (connected). Obje hakkinda yeni
gerekgeler, yeni destekler bulunur; obje diger ba§ka degerler igin?
de kullanilabilecek gibi goriinmeye ba§lar; obje, ge§itli gruplar,
ge§itli ki§ilerce desteklenen bir obje gibi goriinmeye ba$lar. Kisa-
casi, obje, oldugundan daha geni$ ve kapsamli bir cognitive sis-
tem igine yuvalandirihr. Ve eger cognitive destegin viis'atine denk

7
tutum a§inla?masi da saglamrsa, a§irilik ve yogunluk arasindaki
ili§ki de 90k gegmeden meydana gelir.
Abartma mekanizmasim kullanma egiliminde olma'yan ki§iler
llimh tutumlara ve du§iik yogunlukta tutumlara sahip olan kim-
selerdir.

DENGE5IZLE3K19 IAPI

_ _ _ (+)B
OENEL BGITIM GZ<Jtfc SECtNLEME

Ornek:3
ABARTMA GlRl$lMl

MEVCUT DURUMDA,
EGlTiM g0rmem1$
QOCUK KlTLESlNlN
SAHtP OLDUGU
IMKAN VE FIRSATLAR

C( + ) KALABALIKLA$AN OKULLAR,
}
KOTO STANDARDLAR
\
\
\
\
BURADA BtR BAG ONERlLtYOR
YETERLt OKUL OLMAMASI DA
OZGOR SEglMLEMEYl ONLER

( + )B

OZGt)R SEgtMLEME

88
AYIRIMLA§TIRILMI$ YAPI
(A ve D Ogeleri Ayirrmla§tinliyor)
KALABALIKLA5AN
BUGONKU KADARIYLA OKUNLLAR, D050K
GENEL EGtTtM STANDARDLAR

Onerme 5. Dengesizlik durumunda, orijinal ogelerden birisini


abartmak igin yeni ogeler ararkeng yeni dengesizliklerin ortaya
gikmasina sebep olmu§sa, (gogu defa yeni ogelerin de kendi ara-
larmda dengesiz olmalan yiiziinden), orijinal ogenin ayrimla^ti-
rilmasi te§vik edilmi? olur.
Bakiniz: Ornek 3 (genel devlet okullanmn herkesin gitmesi
gereken okullar haline sokulmasiyla bireysel ozgiir segimleme di-
yebilecegimiz, tanimlayabilecegimiz demokratik ideallerden birisi-
nin zcdelenecegine inanan bireyin durumu: bazi ana-babalar gocuk-
larini okula gondermek istemeyebilirler).
Onerme 6. Bir oge aynmla$tirildigmda, goziimlemenin istikrarh
olabilmesi igin, ayirimla§tirilan ogenin eski ve yeni kisimlarimn
aralarindaki ili§kinin kuwetli bir ayinci («dissociative») ili§ki ol-
masim saglamak gerekir.
Onerme 7. A§imlama modeline gore yapilacak olan goziimlemenin,
sadece, kronik olarak goziimlenmezlik hali gosteren ikilemlere uy.
gulanacagi anla§ilmaktadir. Fakat bununla beraber, bir a§imlama
goziimii bulundu mu, bulunan a§imlama goziimiiniin ge§itli ikilem-
lere uygulanabilecegi agiktir.
Onerme 8. Kitle propagandasi alaninda sarfedilen gabalarin ama-
ci ise, ikilem goziimlemesinde bulunan modelin, tez i§l'eyen ve ay-
ni anda miimkiin oldugu kadar geni§ bir kitle uzerinde ayni etkiyi
yaratan bir model olmasidir.

89
Bakiniz: Ornek 4 (giig giinlerde bulunan bir millet ornegi).
Devrimci propagandamn amaci bir zaman boyutu iginde, once
A ogesini abartmak, sonra da B ogesini ayirimla§tirmaktir. Coziil-
me ve ayinmla§tinlmaya ugratilan (dissociated) B'nin kisimla-
rimn herbiri gifterli abartmaya tabi tutulur. $oyle :
(«$u andan itibaren ?anli Davanin bir kismism. Bizimle bir-
le§ ve bugiinkii sefaletini kabul etme, reddet. Her§eyin degi§ecegi
§anli gelecege bak. Bugiinkii mevcut rejim sana dii§mandir ve se-
nin iyiligini istemez; rejim, senin yoksullugundan sorumlu olma-
hdir. Bu dava ugruna mevcut rejimle gati§ilacak ve Dava seni §an:
Ii Gelecege ula§tiracaktir. Rejim bunu onlemeye gali§acaktir, fakat
zafer bizim olacaktir.»)

0 R N E K 4
RADlKAL PROPAGANDA

• (—0 B
KENDtM BUGtNKO KOTt) SARTLAR

(-)D IIlUUCAli OLAN


uSTCUT
(YOKSUL VE
DtJSKON
BUGONKO

3ULI 73 DEOKRXt DAVA 5AJUI OELECTEKTEKt


TO(t ?AJ*TLAB

Bu analiz, devrimcilerin nigin halktaki hosjnutsuzluklara gok


biiyiik onem vermeleri gerektigini agikga ortaya koymaktadir. Mev-

90
cut rejimde ya?arken higbir tatminsizlik duymayan «tlgisizler»in
zaten goziimlenmesi gereken bir ikilemleri yoktur. Bunlar iizerinde
propaganda gabasinda bulunmak higbir yarar saglamayacaktir
(ta ki, durumlannin farkina varamami? olan Ilgisizler, durumla-
rinin gergekten kotii ve sefil oldugunun bilincine varabilmi? ol-
sunlar).

KAYNAKLAR
1. Abelson, R. P., ve Rosenberg, M. J. «Symbolic Psychologic: A Model
of Attitudinal Cogniton,* Behavioral Science, III (1958), 1-3.
2. Asch. S. E. «Studies in the Principles of Judgments and Attitudes:
I. Determination of Judgments by Group and Ego Standards,* Jour-
nal of Social Psychology, XII (1940), 433-65.
3. Brown, J. S. «Principles of Intrapersonel Conflict, «Conflict Resolu-
tion, I (1957), 135-54.
4. Cartwright, D., ve Harary, F. «Structural Balance: A Generalization
of Heider'i Theory,* Psychological Review, LXIII (1956), 277-93.
5. Festinger, L., Theory of Cognitive Dissonance. Evanston, III.: Row,
Peterson and Co., 1957.
6. Festinger, L., Riecken, H., and Schachter, S., When Prophecy Fails.
Minneapolis: University of Minnesota Press, 1956.
7. Heider, F., «Attitudesand Cognitive Organization.* Journal of Psyc-
hology, XXI (1946), 107-12.
8. Heider, F. The Psychology of Interpersonal Relations, New York :
John Wileyand Sons, 1958.
9. Lewin, K., «Environmental Forces in Child Behavior and Develop-
Ment,» in C. Murchison (ed.) A Handbook of Child Psychology,
Worcester, Mass.: Clark University Press, 1931.
10. Miller, N. "Experimental Studies of Conflict.* In J. McV. Hunt,
(ed.), Personality and the Behavior Disordess. New York: Ronald
Press Co., 1944.
11. Osgood, C. E., Saporta, S. ve Munnaly, J. C., «Evaluative Assertion
Analysis.* Litera, III (1956), 47-102. /
12. Osgood, C. E„ ve Tannenbaum, P. H. «The Principle of Congruity
in the Prediction of Attitude Change.* Psychological Review, LXII
• (1955), 42-55.
13. Osgood, C. E., Suci, G. T. ve Tannenbaum, P. H. The Measurement
of Meaning, Urbana : University of Illinois Press, 1957.

9!
BOLOM II

HABERLE§ME SORECl
VE ETKlLERl
Wilbur SCHRAMM

HABERLE$ME
NASIL
L ER
S UN U M

SUNUM :Schramm, Haberle§me konus-unu ele ahrken Latince «communis*


terminden ba§liyor; ortakla?ma; ortak gorii? ve diijiincelere sahip olma;
ortak gorii?ler kazanma ile Haberle?me Surecinin eregi arasindaki baglan-
tiya dikkat gekiyor. Daha sonra, «kanal,» «mesaj,» «hedef,» «siizgeglenme,»
«bozma,» «anlamm anlami,> ...ve «besleyici-yanki» gibi, konumuzla ilgili t©
mel kavramlan tamtiyor, $iiphesiz, bu bilgiler, hem bo yazidaki genel ger
?eve iginde anla'tilanlann, hem de ilerki sayfalarda kar$ila§acagimiz sorun
larrn rahat ve agik bir §ekilde anla§ilmasi igin yararh.
Schramm'in «Ogrenme Teorisi* agisindan Haberle?me konusu ile ba§-
layan kisimlarda soyledikleri ise, ozet olmakla birlikte, herhalde, bu kadai
dar bir gergeve iginde Haberle§me Surecini genel gizgileri ile anlatabileo
en iyi yazilardan geri kalmayacak bir diizeydedir.
Haberle?me Surecinin I§lemesi, Haberle?menin Etkide Bulunmasi, Me
sajm Kodlanmasmdaki Kurallar, Kitle Haberle?mesinin Dogasi, Haberle$-
menin Etki Ortamindaki Sosyal §artlar hakkindaki degerlendirmeleri ise,
bugiin herbiri ayrintih olarak ele alinan bu konular hakkmdaki temel bilgi-
leri dile getirmektedir.

97
Wilbur SCHRAMM
HABERLESME NASI LI$LER*
t
St)REQ

Ba?langigta kitle haberle§mesi siirecine genel olarak bakarsak


haberle§me siirecinin nasil i§ledigini daha kolay gorecegiz.
Haberle$me (Communication) kelimesi Latin dilinde commu-
nis, yani ortak'dan gelmektedir. Bir bildiri?imde bulundugumuz
zaman kar§imizdaki ile bir «ortakla§ma» yaratma kistiyoruz. Yani,
ikimiz birlikte aym bilgilere, ayni dii§iinceye veya aym tutuma
sahip olmayi, payla§mayi istiyoruz. $u anda ben de sizlere haber-
le§menin oziiniin alimci ile gonderimcinin belli bir bildirim (mes-
sage) uzerinde «uyumlanma» durumuna getirilmeleri oldugunu
soyluyor; bu fikri sizlere bildirimliyorum. Ayni sirada, herhangi
bir yerdeki herhangi biri heyecanla itfaiye merkezine telefon edi-
yor ve evinin ate§ler iginde yanmakta oldugunu bildiriyor. Bir ba§-
ka yerde de gengten biri otomobilini yolun kiyisma gekmi§, yamn-
daki geng kiza, o'na a§ik oldugu igin ba§imn goklerde oldugunu
anlatmaya gah^iyor. Gene bir ba§ka yerde, gazetenin biri okuyucu-
larini, tipki gazetenin kendisi gibi, Cumhuriyetgi Partinin soyledik-
lerine inandirmaya gah§iyor. Bunlarm hepsi de haberle§im bigimi-
dirler ve her birindeki siireg ana gizgileri itibariyle aynidir.
j . IJaberle§im daima Ug ogeyi gerektirir - kaynak, mesaj ve he-
def. Kaynak (konugan, yazan, gizen, veya beden veya yiiz hareket-
lerinde bulunan) herhangi bir birey veya haberle§im brgiitii (or-
negin, gazete, yaymevi, televizyon, istasyonu veya film studyosu)

(*) Wilbur Schramm, «How Communication Works,* Bknz: W. Schramm,


The Process and Effects of Mass Communication, University of Illinois,
Urbana, 1965, s. 3-27 (ilk baskisi 1954)

99
olabilir. Mesaj kagit iizerine basilmi? miirekkep §eklinde olabilir,
havadaki ses- dalgalari §eklinde olabilir, elektrik devfestndekl lit-
rejimler §eklinde olabilir, bir el salJama. ^eklinde olabilir, havada
dalgalanan bir bayrak veya buna benzer ve kolayca yorumlana-
bilecek bir sinyal §eklinde olabilir. Hedef bireysel bir tek-ki§i ola-
bilir, okuyan veya ekrana bakan birisi olabilir; veya bir tarti$ma
grubunun, bir dersanedeki ogrenci grubunun. bir futbol seyircisi
grubunun veya bir giiruhun igindeki iiye-birey olabilirr~veya ~/ctt-
le^dinleyicisi (mass audience) dedigimiz bell ve kendine ozgii bir
grubun "Bireysel bir iiyesi olabilir. Ornegin bir gazetenin okuyu-
cusu olan bir birey veya bir tel'evizyon istasyonunun dinleyicisi
olan birey olabilir. vp

Kaynak ereklendigi alimcisi ile soz konusu ettigimiz «ortak-


la§ma»yi kurmak, yaratmak istediginde neler olmaktadir? Birin-
cisi, kaynak kendi mesaj mi kodlamaktadir. Yani, payla§im konu-
su etmek istedigi bilgiyi (enformasyonu) veya duyguyu alip, ya-
yinlayip, aktarilabilecek bir bigim iginde ifade etmektedir. «Kafa-
lanmizdaki goriintuler» kodlanmadiklari siirece yaymlamp, akta-
nlamazlar. Bunlar, konu?ulan sozliikler §eklinde kodlandiklari za-
man, kolayhk ve etkinlikle yaymlamp, aktarilabilirler, ama radyo
dalgalari bunlan yiiklenmedikge fazla uzaklara aktarilamazlar.
Eger yazili sozcuklerle kodlamrlarsa, konu§ma sozciiklerinden gok
daha yava$ hareket ederler, ama daha uzaklara giderler ve daha
uzun zaman varhklanni korurlar. Nitekim, bazi mesaj lar gonde-
rimcilerinden uzun omiirlii olmu§lardir-ornegin, Ilyada; Gettys-
burg sdylevi; Chartes Katedrali. Bir mesaj, bir kez kodlamp gon-
derimlendi mi gonderimcisinin elinden kurtulmakta ve yapacagi
Seyleri onleyip, degi§tirmek gonderimcinin iktidarmin di?inda kal-
maktadir. Hikayesi veya §iiri basilan her iiazar, her §air bir ge§it
garesizlik iginde bulur kendini. Ku§kusuz sizler de bir mektup
yazip gonderdikten sonra buna benzer duygular duymu§sunuzdur.
Acaba dogru adamin eline mi gegti? Acaba, sizin istediginiz §ekil-
de mi anlayacak? Acaba, sizin istediginiz bir tepkide mi buluna-
cak? Zira, haberle§me eyleminin tamamlammi i;in mesajin kodu-
nun goziilmesi de gerekmektedir' Ve gorecegimiz gibi, gonderim-
cinin kar§isindaki ahcmin kendisi ile uyum noktasinda gaki§ip
gaki§madigini, gonderdigi mesajin bozulma ve saptirmaya ugratil-
madan yorumlanip yorumlanmayacagim, ahcmin «kafasmdaki go-
runtii»niin gonderimcinin «kafasindaki goriintu» ile benzer yan-

100
lannin olup olmayacagmi merak ve endi§e etmesini hakli kilan bir
sebebi vardir.

Hakkinda konu§makta oldugumuz §ey tipki bir radyo veya te-


lefon devresini andirmaktadir. Gergekten, insansal haberle?im igin
$oyle bir §ema gizmemiz son derece miimkiindiir.

Kaynak Kodlayici I3aret Kod agioi Hedef-Kitl.

Kodlavicimn verine bir «mikrofonu» ikame ederseniz. kod agi-


ci yerine de bir «kulakhgi» koyarsaniz, o zaman da, elektronik ha-
berle$imden soz etmig olacaksimz. Farzediniz ki «kaynak» ve « kod-
layici® ayni ki$idir. «kod agici» ve «hedef» de gene tek hirJci^idir.
t$aqet konugulan dil olsun ve siz de insansal haberle$imdensoz
ediyor olun.
Bu durumda, boyle bir sistemin nasil i$leyecegi hakkinda
tahminde bulunmak -bu diyagramlara goz atinca- son derece kolay
ve miimkiin goriinmektedir. Yalmz bir nokta var, boyle bir siste-
min biitiinii, sistemin en zayif baglanti yerinden daha kuwetli
olamaz. Miihendislikte kullanilan terimlerle ifade edecek olursak;
siirecin her a$amasinda bir bozma (distortion) veya bir stizgeglen-
me (filtering) olabilir. Daha insansi terimlerle ifade edecek olursak;
yjeger kaynak yeterli veya agik-segik bilgilre sahip degilse; mesaj.-
tam. dogru ve aktanlip-yaymlanabilir i$aretler §eklinde kodlan-
mami$sa; eger bunlar kari§ma ve rekabefe~ra§men^~aliciya~yefe-
rince siir'atli ve yeterince dogru ve aslina sadik (accuratly) bir
yolla aktarihp-yayinlanmami§ ise; mesaj kodlamadaki kaliplara
uygu n§ekilde goziilmemi§se; ve nihayet, eger ahci-hedef, istenil-
mekte olan tepkide bulunmak iizere, kodlanmi§ mesaji ahp. kav-
rayacak yetenekte degilse - o, zaman, apagiktir ki, sistem, hig degil-
se ofabileceginden gok daha dii§iik bir etkinlikle i§Ieyecektir. Her-
hangi bir haberle$menin etkinlik kazanabilmesi igin biitiin bu a§a-
malarin nisbeten yiiksek bir etkinlikle gercekle$tirilmi$, tamam-
lanmi? olmasi gerektigini anladigimizda, giindelik hayatimizda bir
yabanciya bir ?ey agiklayip, anlatmamiz~veya" bir "mektupr y^izma-
miz bile daha az mucizevi bir §ey olacaktiry 0

a . 0 . iu2v
SCHuphanesI
berimsi sadece dar bi rortak alana sahipseler -yani, kaynagm de-
nemTen lie hedefin denemleri onemlF derece3e~Farkh iseler- o za-
man, bir ugtan diger uca ereklenen anlamin ula§tinlmasi 50k zor
olacaktir. Bu, bilim alanxnda yeti$tirllmemi$ bijrmsanm~EIristein'i
okumaya ugra§masi halinde, veya bizimkinden 50k farkli bir kiil-
tiuyle haber - bildiri§iminde bulundugumuzda kar§imiza Qikan giig-
r
liiktiir. ' p ,
Bunun igindir ki, kaynak mesaji kodlarken hedefin kolaylikla
uyum igine girmesini saglayacak §ekilde -yani; alinan mesaji, gon-
dericinin denemlerine 50k benzeyen denemlerle ilintile§tirecek
§ekilde- kodlamaya ?ali§ir. Bunun i?in ne yapmasi gerekecektir?
Mesaj i§aretlerden (sinyal) kuruludur. Bir i§aret ise kazaml-
mi§ denem-bilgilerden herhangi birisi yerine konulmu§ bir belirti-
cidir. «Kopek» i§areti, ornegin, bizim genel olarak sahip oldugu-
muz kopekler hakkindaki kazambmi§ den'emlerimiz yerine konul-
mu§ bir i§arettir. Hi? kopek olmayan bir iilkeden gelen veya his
kopek gormemi? ,duymami§ biri veya kopek hakkmda higbir §ey
okumami? biri igin bu kelime anlamsizdir. Qoklarimiz bu kelimeyi
birle§tirmelerle dgrenmi§izdir; tipki i§aretlerin gogunu ogrendigi-
miz gibi. Ornegin, biri bize bir hayvan gosterir, dikkatimizi geker
ve «kopek» der. Kelme bir kere ogrenildikten sonra da, tipki ye-
rini aldigi «obje»nin kendisi gibi, bizde a'ym tepilere yol agar. Yani,
ne zaman bir kopek» kelimesi duysak hemen kopegin goriintusu
goziimuziin oniine gelir, sesini duyar gibi oluruz ,hatta burnumu-
za kopek kokusu gibi kokular bile gelebilir. Araa «obje»nin ken-
disi ile i?areti_ arasinda onemli bir fark vardir: i?aret, her zaman
i^in, «obje»yi, «obje»nin tagidigi belirtken-uyarilarin bir kismi ile
temsil eder; «obje»nin belirtken-uyarilan (cues) i§arettekilerden.
fazla kahr. Bununla §unu demek istiyoruz ki. isaret. «obje»nin ken-
disinin vol agabilecegi tepilerin (responses) tamamma yol agamaz;
ornegin, «kopek» kelimesi, bizi goriince huylanan ger?ek bir kopek
kadar tel&?a kapilmamiza yol agamaz, o kadar fazla dikkatlenritiizi
gekemez. Bu, dilin ta§iyicihgma kar?i odemek zorunda oldugumuz
bed'eldir, Biz, ta§inabilirligi gu<? ve dii§uk olan «?ey»lerin kendileri
yerine koydugumuz bir i§aretler sistemine sahip bulunuyoruz. (Or-
negin, Margaret-Mitchell, Atlanta yangmini romaninda sanki yeni-
den ya§iyormu?casina canlandirabilmi§tir. Bir fotograf ise, biitiin
bir diinyaya atom bombasmm patlama Snmi ula§tirabilmektedir.
Ama bu i?aret sistemimiz sadece bir ?e§it «ozetIe-yazma» teknigi

104
lannm olup olmayacagim merak ve endi§e etmesini hakli kxlan bir
sebebi vardir.

Hakkmda konu§makta oldugumuz §ey tipki bir radyo veya te-


lefon devresini andirmaktadir. Gergekten, insansal haberle§im igin
§oyle bir $ema gizmemiz son derece miimkundur.

Kodlayici Igaret Kod acici Hedef-Kltl.

Kodlayicmm yerine bir «mikrofonu» ikame ederseniz. kod agi-


c{ yerine de bir «kulakhgi» koyarsaniz, o zaman da, elektronik ha-
berle^imden soz etmi§ olacaksmiz. Farzediniz ki «kaynak» ve «kod-
lavici» avni kigidir. «kod agici» ve «hedef» de gene tek hir ki^idir.
t$atgt konugulan dil olsun. ve..siz ..d;e insansal haberle§iroden- soz
ediyor olun. yO

Bu durumda, boyle bir sistemin nasil i§leyecegi hakkxnda


tahminde bulunmak -bu diyagramlara goz atinca- son derece kolay
ve miimkiin goriinmektedir. Yalniz bir nokta var, boyle bir siste-
min biitiinii, sistemin en zayif baglanti yerinden daha kuwetli
olamaz. Miihendislikte kullamlan terimlerle ifade edecek olursak
siirecin her a§amasmda bir bozma (distortion) veya bir stizgeglen
me (filtering) olabilir. Daha insansi terimlerle ifade edecek olursak
^eger kaynak. yelerii veya agik-segik bilgilre sahip degilse; mesaj ,
tam. dogru veaktarihp-vayinlanabilir i§aretler §eklinde kodlan-
mami§sa; eger bunlar karx§ma ve rekabete ragmenr ahciya yete-
rince siir'atli ve yeterince dogru ve aslma sadxk (accuratly) bir
yolla aktarihp-yayinlanmami? ise; mesaj kodlamadaki kaliplara
uygu n§ekilde g6ziilmemi§se; ve nihayet, eger ahci-hedef, istehil-
mekte olan tepkide bulunmak iizere, kodIanmi§ mesaji ahp, kav-
rayacak yetenekte degilse - o, zaman, apagiktir ki, sistem, hie demi-
se olabileceginden gok daha du§ukljir~etlcinlikle i^leyecektir.. Hen>
hangi bir haberle$menin etkinlik kazanabilmesi igin biitiin bu a?a-
malarin nisbeten yiiksek bir etkinlikle gergeklegtirilmi?. tamam-
lanmi? olmasi gerektigini anladigimizda, giindelik hayatimizda bir
yabanciya bir §ey agiklayip, anlatmamiz~veya bir mektup yazma-
miz bile daha az mucizevi bir sey olacaktiry 0

LUL
A. 0 .
ICHuphanesi
Boyle bir sistem bilgi aktanminda en yukari bir kapasiteye
ula§acak ve bu, zincir halkalannm her birinin ayrx kapasitelerine •
ornegin, kanahn kapasitesine (insanin ne kadar gabuk konu§abil-
mesi) veya kodlayicmin kapasitesine (hizla tarif edip attigmiz bir
§eyi ogrencileriniz anlayabiliyor mu?) baglidir. Eger kodlama iyi
ise (ornegin, gereksiz kelimeler yoksa) kanalin kapasitesi artacak,
ama higbir zaman tarn kapasiteye ula§ilamayacaktir. Haberle§im-
de en onemli yeteneklerden biuisinin kanali i§letmek igin ne ka-
dar bir kapasite gerektigini bilmek oldugunu gorebilecek durum-
dasimz.
Bu bizim igin biraz da konu§tugumuz dilin dogasi ile simrlan-
mi§tir. Diger biitiin diller gibi; tngiliz dili de, kelimelerin ve sesle-
rin tekrarlamm siiresi konusunda sequence) belli olasihklara ta-
bidir. Ingilizce, eger, bazi kelimelerin ardmdan bazi diger kelime-
lerin gelecegi olasiligina gore i§leyen bir dil olarak kurulmami?,
bu gibi olasilik giftlemeleri (ornegin, bir ismin bir sifatga izlenme-
si veya «Devlet» veya «MiIlet» gibi kelimelerin «iBrle§ik» veya
«Birle§mi§» kelimelerince izlenmesi gibi) olmasaydi analmsizlik-
tan kurtulamazdik. Gergekten de, herhangi-bir dilde yazi yazarken
bz tanman goresel ozgiirliigiin miktarim bile hesaplayabihriz.
ingilizce igin bu ozgiirliik yan yariya gibidir. (Tuhaf raslanti, bu
oran, gapraz-bulmaca yapmamiza yetecek oramn pek-az iizerinde-
dir. Shannon'un hesaplarma kalirsa, eger yiizde 70 oramnda ozgiir-
lugiimiiz olsaydi o zaman iig-boyutlu gapraz-bulmaca yapabilecek-
tik. Serbesti orammiz yiizde 20 oranini a§mami§ olsaydi'da, o za-
man, gapraz bulmaca diye higbir §ey olmayacakti).
Haberle§me teoricilerinin tekrarlamm dedikleri, bir dildeki
serbest segime agik olmayan mesajlann yiizdesi anlamina gel-
mektedir. Fakat bir de haber-bildirimcinin (communicator) yap-
tigi tekrarlamm vardir ve bu mesajin kurulmasinda onemli bir
noktadir. Zira, eger dinleyicilerimizin mesaji anlamak igin rahat
bir zainani olrriayacagim dii$iinuyorsak, bile bile fazla tekrarla-
ntm'a ba? vurur; tekrar (tipki bir gemideki telsizcinin durmadan
«s.o.s.» gekerek duyuldugundan ve kod'unun agimlandigindan emin
olmaya gah§masi gibiL,veya ornekler verir, benzer §eyler gdste-
ririz. Diger bir deyi§leQier zaman igin, belli bir sure iginde daha
fazla. bilgi aktarma iler az kelime aktarip, buna -ka*^ihk- daha iyi
anlaylma umuduyla daha gok tekrarlaaim kullanma arssinda bir
segim yapmak zorunda bulunuyoruz. Ve hep bildigimiz gibi, gogu

102
defa sikici ve sakincah bir segimdir b u : cok y a v a ; bir hiy. Hinl<»-
yici usandirip, biktirirken, fazla .yuksek bir hi zdadinleyicilerde
anlam karga§aligma sebep olur.-p
Boyle bir sistem. hakkinda soylenebilecek en onemli §ey, belki
de, deminden beri sik sik belirttigimiz bir geydir - alicitaraf ile
gonderici tarafin uyum iginde (in tune) olmalan geregidir. Bu
sorun radyo yayimlayici aygiti ile radyo alici aygiti orneginde ye-
terince agiktir, ama alici durumundaki bir insanin, gonderici duru-
mundaki ba?ka bir insanx anlamaya yetenekli olmasi gerektigi an-
lamina geldigi zaman epeyce daha fazla karma$ik olmaktadxr.

I.Denam Alani Qergavesi y II.Denera Alani Qargaveai


• • • • • • • • • tT

\ ....../

Diyagramimizi, yukarda oldugu gibi, basit bir §ekilde yeniden


gizelim j^Bu cemberlerin herbirini. birbirlerine haber bildirisimin-
de bulunmaya gah§an iki insanin yigimlanmi§ denemleri olarak
sayimz. Kaynak kodlarken, hedef kod agimlarken, sad'ece sahip ol-
duklan ^enemTeffn THHiyrel bu i§leri yapabilirlerr Kger onceden
hig Rusca 6grenmemi§sek, bu dilde ne kodlama, ne de kod agik-
lama i§i yapabiliriz. Eger bir Afrikali kabile insani daha onceden
bir ugak gormii§, sesini duymu$ degilse, ugagm goruniimunu, sa-
dece, daha onceden kazanmi§ oldugu denemlerin diliyle agiklaya-
bilir. Ugagi belki de ugan bir ku$, pilotu ise Allahdan dogma kanat-
h bir yaratik sanacaktir. Bu iki gemberimsi arasindaki ortak ke-
§i§me alani geni§ce ise, haber - bildiri?im kolay olacaktir. Eger iki
gemberimsi arasmda bir orta kalan yoksa-ortak denemler bulun-
muyorsa- o zaman haber - bildiri§im olanak di§idir. Eger iki gem-

103
berimsi sadece dar bi rortak alana sahipseler -yani, kaynagm de-
nemleri He hedefin denemleri onemii derecede farkli iseler- o za-
man, bir ugtan diger uca ereklenen anlamm ula§tinlmasi 50k zor
olacaktir. Bu, bilim alamnda yeti§tiriImemr§^bIFihsaniri^EInstein'i
okumaya ugra§masi halinde, veya bizimkinden gok farkli bir kiil-
tiirjle haber - bildiri§iminde bulundugumuzda kar§imiza gikan giig-
liiktiir. '
Bunun igindir ki, kaynak mesaj 1 kodlarken hedefin kolayhkla
uyum igine girmesini saglayacak §ekilde -yani; alman mesaj l, gon-
dericinin denemlerine 90k benzeyen denemlerle ilintilejtirecek
§ekilde- kodlamaya gah$ir. Bunun igin ne yapmasi gerekecektir?
Mesaj i§aretlerden (sinyal) kuruludur. Bir i§aret ise kazaml-
mi§ denem-bilgilerden herhangi birisi yerine konulmu? bir belirti-
cidir. «Kopek» i§areti, ornegin, bizim genel olarak sahip oldugu-
muz kopekler hakkindaki kazanilmi? denemlerimiz yerine konul-
mu§ bir i§arettir. Hi? kopek olmayan bir iilkeden gelen veya hi?
kopek gormemi? ,duymami§ biri veya kopek hakkinda higbir §ey
okumami? biri igin bu kelime anlamsizdir. Qoklanmiz bu kelimeyi
birle§tirmelerle ogrenmi§izdir; tipki i§aretlerin gogunu ogrendigi-
miz gibi. Ornegin, biri bize bir hayvan gosterir, dikkatimizi geker
ve «kopek» der. Kelme bir kere ogrenildikten sonra da, tipki ye-
rini aldigi «obje»nin kendisi gibi, bizde aym tepilere yol agar. Yani,
ne zaman bir kopek» kelimesi duysak hemen kopegin goriintiisii
goziimiiziin oniine gelir, sesini duyar gibi oluruz ,hatta burnumu-
za kopek kokusu gibi kokular bile gelebilir. Ama «obje»nin ken-
disi ilei$areti arasmda onemli bir fark vardir: i§aret, her zaman
igin, «obje»yj, «obje»nin tagidigi belirtken-uyarilann bir kismi ile
temsil eder; «obje»nin belirtken-uyanlan (cues) i§arettekilerden.
fazla kalir. Bununla sunu demek istiyoruz ki, isaret. «obje»nin ken-
disinin yol agabilecegi tepilerin (responses) tamamma yol agamaz;
ornegin, «kopek» kelimesi, bizi goriince huylanan gergek bir kopek
kadar tela§a kapilmamiza yol agamaz, o kadar fazla dikkatlenmlzi
gekemez. Bu, dilin ta§iyicihgma kar§i odemek zorunda oldugumuz
bedeldir, Biz, ta§mabilirligi giig ve du§uk olan «§ey»lerin kendileri
yerine koydugumuz bir i§aretler sistemine sahip bulunuyoruz. (Or-
negin, Margaret-Mitchell, Atlanta yangimni romamnda sanki yeni-
den ya§iyormu?casina canlandirabilmi§tir. Bir fotograf ise, biitiin
bir diin'yaya atom bombasinm patlama &mm ula§tirabilmektedir.
Ama bu i$aret sistemimiz sadece bir ge§it «ozetle-yazma» teknigi

104
gibidir, fazla degil. Ve, higbir yerde iki insan bulamazsimz ki, tfimi
tamina ayni sistemi ogrenmi§ olsunlar. Ornek verecek olursak, sa-
dece Kutup kopeklerini goriip taniyan birisi, sadece kentlerde ya-
§ayan ve fino ile bobilerden ba§ka kopek tammami? olan bir ikinci
insan ile, kopegin yerine gegen «kopek» riimuzunu bile ayni §ekil-
de bilemez.
§imdi, haberle§im siireci hakkinda gizdigimiz diyagram uzerin-
de biraz daha derinlemesine dii§iinmemiz gereken bir noktaya
gelmi§ bulunuyoruz. Agikga goriiliiyor ki, haberlesme siirecinde
yer alan her iki kigi de hem kodlayici, hem de kod-acici olmaktadlL
Ki$i_hem ahyor, hem de aktariyor. yayinliyor r Yani, okunmasi ko-
lay ve miimkiin bir riimuzlama ile yazabilmesi, hem de ba§kasmm
yaptigT rumuzlama yazismi okuyablKhesi gerekiyor.y Bu yuzden
gereTTgonHerici ki§infn7gere"kse^aTrci ki§inin insansal haber-bildiri-
?im iginde §u §ekilde gosterilmesi miimkiindiir:

/
/
\
I \
J Kodcu Yorumcu Kod I
V a?iciy

\
\ /
\ /
1
Size bir «sinyal» gelince ne oluyor? Bunun bir i§aret §eklinde
gelecegini hatirlayimz. Eger bu i§areti daha onceden ogrenmi? bu-
lunuyorsamz, o'nun ile birlikte, belli tepi (response) veya tepiier-
de bulunmayi da ogrenmigsinizdir. Bunlara bizim dilimizde araci
tepiler denilir, ciinkii mesaj ile sizin sinirsel sisteminizde mesaja
kar§i yapilan §ey arasinda ara-buluculuk yapmaktadirlar (media-
te). Bu tepiler, i§aretin sizde ifade etmekte oldugu anlam diye ka-
bul edilm'elidir. Bunlar ,daha once soyledigimiz gibi denemlerle
ogrenilirler, fakat organizmanizin iginde bulundugunuz andaki du-

105
rumundan da etkilenir, degi§irler. Ornegin, eger agsaniz, bir resim-
de iyi pi§mi§ bir lzgara et resmi goriince, tika-basa doygun oldu-
gunuz zamana benzemeyen bir tepide bulunursunuz.
Oyleyse, bu etkilere bagimh olmakla birlikte, i§aretten sonra
ne ?ekilde bir tepide bulunacagmizi bu ara-bulucu tepileriniz belir-
lemektedir. Zira ara-bulucu tepilerle bagintili olarak ogrenmi§ ol-
dugunuz ba§ka tepki destelerine de sahip bulunnmaktasimz. Sizin
igin belli bir anlam yerine gegecek olan bir i§aret sizin sinir ve kas
sisteminizde bazi belli diger siiregleri de harekete gegirecektir. Or-
negin, «yangm» yerine gegen bir isaretle karsilastigmizda bu isaret^.,
?iiphesiz, sizde ba$ka hareketlere de yol agacaktir. Ornegin, sizin
bir tehlike ile kar?i kar?iya oldugunuz anlamma gelen bir i?aret
«imdat» diye bagirmamza yol agacak §ekilde sinir ve kas sistemi-
nizde yeni siiregleir harekete gegirecektir. Diger bir deyi§le, size
gelen ve sizin tarafmizdan agiklanan bir i§aretin, agiklanma sonucu
olan anlami sizin de kodlamaya ba§lamamza yol agmaktadir.

Bu kod-agimlamanin gergekte gozle gorulebilir ve agik bir ha-


ber bildirimine veya bir eyleme yol agip agmayacagi, kismen, yol
uzerindeki engellere bagli bulunmaktadir. Ses gikarmadan bekle-
meyi de yegleyebilirsiniz. Ve eger ortaya bir eylem gikiyorsa, mey-
dana gelen eylemin dogasi da bu eylem igin oniimizde agik duran
yollara ve bu yollar uzerindeki sinirlamalara baghdir. t)yesi oldu-
gunuz gruptaki kurallar ve anlay.15 tarzi, bulunmayi dii§iindiigu-
niiz eylemi iyi gozle gormiiyor olabilin-Size gelen bir i§aretten son-
ra, belki de kar$imzda duran ve size bu i^areti bildiren adami kal-
kip dovmek gelir iginizden; ama adam gok iri-yan ise, veya toplum-
sal konumunuz itibariyle iyi durumda degilseniz, yapamazsmiz. O
zainan, ya adamin soziinii «kulak arkasina atmak», ya «oldiiriicu
bir baki§Ia bakmak, ya da bir ba§kasma gidip adami geki$tirmek
zorundasmiz demektir.

Fakat, gergek sonug ne olursa olsun, alabildigine bagintili ol-


dugunuz siireg aymyla budur ve bu baglantimz kesiksiz-arahk-
siz siirer gider. Hig durmadan, iginde ya?adigimz ortamdaki i§a-
retlerin kodlanm agimlarsimz, bu i§aretleri yorumlarsimz ve sonug
olarak bazi §eyleri kodlarsiniz. Gergekte, bir haber-bildiri§im siire-
cini belli bir yerde ba§layan ve belli bir yerde biten bir siireg ola-
rak ele almak yanh?tir; hatadir. Gergekten sonsuz ve bitimsiz bir
siiregtir bu. Kendimiz, [bu yiizden] sonsuz ve bitimsiz bir ha-

106
I

ber-bildiri$im igine konumlanmi? kiigiik kiigiik devre-diigmeleri


gibi sayabiliriz. Hi? yanli§siz, haber-bildiri§im akimmin bizim igi-
mizden gegtigini - ku§kusuz, degi?tigini; yaptigimiz yorumlama
ile, ah?kanhklanmizla, yeteneklerimiz ve sigamiz (capabilities) ile
degi§tigini, ama [gene de] girdi'mn gikti'mn iginde yer ahp, yan-
simakta oldugunu dii§iinebiliriz.
§imdi, haber-bildiri§im sureci konusundaki tariflerimiz igin
'yeni bir ogeyi daha i§in igne katmamiz gerekmektedir. Ornegin, iki
insan arasmda bir konu§ma gegtiginde neler oldugunu ele alahm
Boyle bir konu§mada insandan insana cevap da gelip, gitmektedir
$oy!e:

Dtinu? siiresi besleyici-yanki (feedback) diye adlandirihr, ve bi-


bize mesajimizm ne gekilde, ne yonde yorumlanmakta oldugunu
anlatacagi igin haberle§me siirecinde gok onemli bir yeri vardir. Bi-
zi dinleyen ki§i ,bizim kendisini iknaya gali§tigimiz ?ekilde «Evet,
evet, tamam, dogrusu da bu» demekte mi? Onaylayici §ekilde ka-
fa mi salhvor? Yoksa, kafasinin karigtigini gosteren bir takim giz-
giler ve km$ikliklar mi Jjelirdi almnda? Veya, konu ile ilgisinin
kaimadigini gosterecek gekilde, etrafa mi bakinmaktadir? t§te bti
tiin bunlar geri-besleme dedigimiz §eydir. Ba§yazidaki sozleri p r >

107
testo etmek igin, gazetenin genel yaym miidiiriine gonderilmis bit
okuyucu mektubu da ayni $?eydir. Dersi dinleyenlerin konu?ucuyu
alktglamalan da bu anlama Eftlir. Tflf-riiheli bir haber-bildiri$imci
besleyici-yankilardan hi? goziinii ayirmaz, dinleyicilerinde ne gorii-
yorsa, dinleyrcilerinde ne duyuybrsa onlarin i$iginda durmadan me
sajim degi§ik bigimlere sokup, yeni denemefere giri§ir.
Besleyici yanki tiirleri iginden hi? degilse biri daha hepimiz'a
bildigi bir ?eydir. Bu, bizim kendi mesaj lmizdan kendimizin al-
digi besleyici - yankidir. Kisacasi, ornegin, kendi sesimizi kendimiz
duyarak yanli? telaffuzumuzu diizeltiriz. Kagit uzerine vazdigimiz
kelimeleri goriir, heceleme ayrimim veya harf dizim sirasmi yanli<?
yapmi?sak diizeltiriz veyahut da uslubumuzu begenmezsek yeni-
den yazariz. Bu i§i yaparken olanlar da §oyle gosterilebilir:

Soylemeye bile liizum yok; ne ge§it olursa olsun bir haber-bil


diri§iminde tek bir kanalla gondermeyiz mesajlanmizi. Bir haber-
bildiri§im siireci konusunda hesaba katmamiz gereken en son oge
de budur. Benimle konu§tugunuz zaman, agzmizdan gikan ses da!-
galari birincil mesaj dir. Ama ba§ka mesajlar da vardir: yuziinii
ziin ifadesi, bedensel hareketleriniz, belli bir mesajin eski megaj-
larla baglantili olup olmamasi. Birincil mesajin kendisi bile ta?i-
digi bilgiyi (information) birkag kanaldan ta§ir. Bir kere kod-agim-
lamam igin bana [diiz ara] kelimeler getirir. Sonra, bazi kelimeb'
arasindan bazilari uzerinde vurguda bulunur. Kelimeleri ciimleir 1
igindeki ses dalgalanmasina (intination) ve zamanlamaya gore ve
rir, ve bu ikisi toplam anlama katkida bulunur. Sesinizin kalite
si (ince, kahn, yumu§ak, sert, iirkek, gekinmesiz) bile hem sizin
hakkinizda, hem de soylediginiz §ey hakkinda bilgi ta§imaktadir.

Bu gok kanalhhk durumu, kanallann gok daha kisith oldugu


basih-yavim araglarmda dahi goriilmektedir. Anlam, sadece di/_i-,
lp. basilmis kelimelerle degil: haber metnindeki kelimelerle degil,

108
ayni zamanda ba$ligin genigligiyle, sayfa iginde haberin yerlestiril
digi konumia, giktigi sayfanm gazetenin sayfalari arasmdaki ye;,i
ile, resimlerin egligi ile, siyah dizilip dizilmemek veya bunun gibi
dizgi hileleryle de aktanlmaktadir. Riitiin Vmnlar hyp Vnn.i h ^
kinda bir§eyler soyleyecektir. Bu bakimdan tipik bir haberle§me
kanalini, basit bir telgraf devresi olarak resmedemeyiz. Telgraf
devresinde akim belki dalgalanir, belki de dalgalanmaz. Haberle§-
me devresini, daha gok, birgok sinyallerin paralel olarak kaynak-
tan hedefe dogru dalga §eklinde aki§tigi geli-gidi§li bir devre ola-
rak resmetmemiz gerekir.
Bu paralel ili§kile§me karma§ik ve giigtiir, ama genel kalip
gozle goriilebilir. Bir haber-bildirimci, istedigi kadar paralel mesaj
ilave ederek bir nokta iizerinde vurguda bulunabilir. Eger konuj-
ma yoluyla bildiri§im de bulunuyorsa, belli bir kelimeyi sertge soy-
leyebilir, o kelimeyi soylemeden once bir sure susar ve bekleyebi-
lir, o kelimeyi gelirken sesini yiikseltmeye ba§layabilir, soylerken
bir bedensel harekette bulunabilir; dinleyicisine masum ve diiriist-
liik dolu bir yiizle bakip konu§abilir. Veya turn kanallari birbirine
paralel olarak kullanir, ama bir tanesini geri tutar. Lowell Thomas'-
yaptigi gibi, gayet diizgiin ve ciddi konu§up dururken, goz kir-
piverir. Bazen bir kelimenin iizerinde vurguda bulunarak, o keli-
menin degi§ik anlamini kullanabilir - ornegin, «Dogrusu, iyi yap-
tin!® Bu§ekilde kelimenin ikinci anlami olan olay veya ku?ku gibi
§eyleri dile getirmi? olur.
Basih yayinlarda, radyoda, televizyon veya sinemada da ayni
$ey yapilabilir. Ses-goriintii haberle§im araglarinda ikincil kural-
lar alaninda gok zengin olanaklar vardir. Siyasi adaylardan birisi-
ne kar§i, tamamen ikinci kanallarla oynayan gok ustahkli, ama
miithi§ kotii bir oyunu hatirhyorum. Adayin bulundugu bolgedeki
biitiin sinamalarda gosterilmek iizere bir [propaganda] filmi ha-
zirlanmi§ti. Filmde, sokakta rastgele kar§ila5ilmi§ insanlarla yapi-
lan konu$malar aktariliyordu. ^ok tarafsiz bir film gibi goriinii-
yordu. O aday igin de, kar§i aday igin de, kendilerini tutan adamlar-
la miilakat yapilmi§ti - once aday A'yi tutan biriyle, sonra aday B'yi
tutan biriyle, vs. Bunlarin her birine aym sorular sorulmu§; adam-
lar tabii siyasal yonden zit egilimde olmakla beraber-ayni konu-
lardan soz etmi§lerdi. Ama ilging bir fark vardi. Aday A'mn taraf-
tan olarak siradan, normal insanlarla konu$ulmu§tu; bunlar fazla
dikkat gekici veya etkileyici ozelligi olmayan bildigimiz iyi insan-

109
lardi. Aday B'nin taraftari diye segilip, kendileriyle konu§ma. ya-
pilanlar ise biraz tuhaf ve ho?nutsuzluk yaratabilecek kimselerdi.
Gozlerinde ofkeli bir baki§ olan, iitusiiz elbiseler giyen kimselerdi.
Siradan anlamin di§indaki «extra» anlamdi yaymlanmakta olan.
Hangi adayin kazandigmi soylemeye liizum yok!
Ne var ki, ister kitle haberle§mesi olsun, ister bir grup igi
haberle§mesi olsun, isterse bireyler arasi bir haberle§me olsun,
haber-bildiri§im siirecinin i§leyi§i ba§ka tiirlti olmamaktadir.

OGRENME TEORISI AQISINDAN HABERLE$ME


Buraya kadar bu karma§ik siireg hakkinda konu§urken, size
bu konu hakkmda diipe-diiz ve basit bir dille soz etmeyip i§i kan§-
tirmak gibi goriinebilecek sozler etmekten sakindik - yani, ogrenme
teorisinin 1 terminolojisini ve sembollerini bile bile kullanmadik
Basitge anlatmak ugruna epey §eye katlandik. Ama §imdi oniimiiz
deki goriintiiyii bulamkhktan kurtarmak igin, haberle§me diyagra
minin ogrenme psikologlarinxn goziine nasil gorundugiinii de be
lirtmemiz gerekiyor. Eger psikoloji diyagraimlanndan sikiliyorsa
niz, bu kismi atlayip, 3. kisima gegebilirsiniz.
Once diyagrami gizelim, sonra agiklamasmi yapariz.
Tsmaill DUeey - 8-

Kodlaoa Torumlana Kod Agimlama

(1) lli$ikte sunulan model igin, yazar, meslekda?i Dr. Charles E. Osgood'a
Siikrim borgludur. Dr. Osgood, son olarak, bu modeli daha da geli?tir-
mi?tir.

110
Diyagram his de goriindugii kadar karma§ik degildir. A§ama-
larin zamanmin bu diyagramda soldan saga dogru hareket ettigini
unutmaz, ve bir de numaralari §a§irmazsaniz yolunuzu kaybetmek-
ten korkmaniza liizum kalmayacaktir.

Once (1) ile ba§layalim. Bu «girdi»dir. Mesaj duzeyinde ob-


jektif §ekilde olsiimlenebilecek i?aretler kolleksiyonuna sahibiz.
Bunlar "s" diye gosterilmi§tir. Bunlar, sizin duyum organlapniza
gelirler ve orada bir eylem isin uyarilmayi yaratirlar. Buna uyaril-
ma yada S dedik. Siires i?te bu S diizeyine kadar i?leyebilmi§se,
bunun anlamx sizin dikkatinizin uyanlmi§ oldugudur. Yani, me-
sajm kabul edilmi? oldugudur. [Ama] belki de, ereklenmi? oldugu
§ekilde kabul edilmi§ degildir; S'nin S ile ayni §ey olmamasi mttm-
kiindiir; duyumsal mekanizma noksan gormii§ veya noksan duymu?
olabilir. Fakat buradaki hedefte mesaj in sonucu olarak ortaya si-
kan ne varsa, artik, biitiin bunlarin, duyum organlarimz tarafindan
kabul edilmi? bulunan uyarilmanin (stimulus) sonucu olmasi ge-
rekmektedir.
$imdi (2) numaraya bakiniz. Herhangi bir tepiye (response)
yol asmasi isin mesaj in ille daha yiiksek diizeylerden birine ?ik-
masi gerekmez. Biri yumrugunu burnunuza dokunduracak kadar
elini-kolunu sallarsa, kendinizi geri gekersiniz. Eger elinizi slkarsa,
«ay!» diyebilirsiniz. Biitiin bunlar ogrenilmi$ ve hemcn hemen oto-
matikle§mi§ duyumsal veya motor yetenek diizeyi tepileridir.

Fakat uyanmlanmalar sinirsel sisteminiz isinde ba§ka se§it


faaliyetlere de yol asabilirler. Uyari S sizin kazanilmi? bilgiler (dis-
positional level) diizeyinizde «gramatik» tepi gekline sevrilmi? ola-
bilir-yani sizin ogreniImi§ biitiinlenimler* (tutumlariniz, degerle-
riniz, desteleriniz, vb.) diizeyine eri$mi§ olabilir. «Gramatik» tepi
giinliik hayatimzda size gelen se$itli uvarilari kolayca tanimamzi,
lar. Bunlar, bizim kaulmaci dei>i$keiiler dedigimiz !>eylerdir. Bura-
§eylerdir. Burada iki $ey ortaya sikabilir. No. (4)'e bakiniz. Tepi
oylesine iyi ogrenilmi$ olabilir ki, du^iinme diizeyine kadar gik-
masi bile gerekmeyebilir. Size okunan bir §iirin ilk misrasini du-
yarsiniz ve neredeyse otomatik bir §ekilde hemen ikinci misrayi
soyleyiverirsiniz. Bu durumda faaliyet(4) numaradan ba§lar ve (10)
numara yoluyla biter.

(*) ash. «learned integrations) (Q. n.)

Ill
Ama gogu dsfa faaliyet (5) numaraya yonelir. Burada orijinal
uyarxmm kodu soz (grammar) §eklinde agimlanir, katilmaci de-
gi$kenler aracihgi ile beslenir ve merkezi sinir sisteminin temsili
dlizeyine gikarilir. Bu yukari diizeyde ise [i§aretlerle] anlamlar ilin-
tile?tirilir. «Idea»lar iizerine dii§iince ba§lar. Bazi ender hallerde,
(6) numara gibi katilmaci degi§kenler aracihgi olmaksizm da bu
diizeye gelir. Bu uyari, merkezi sinir sisteminde (rm); siirecin kod-
agimlama kismmin sonduraginda (terminus) faaliyet yaratir. Bu-
rada ortaya gikan §ey S i$aretinin anlami ile veya ifade ettigi seg-
kin ozelligi (significance) ile anlamca e§degerdir. No. (7)'de olan
ise, bizim yorumlama dedigimiz §eydir. Anlam ismini verdigimiz
rm tepisi ise, donii§te, bir uyanmlanma bigimine donii§iiyor, ve
kodlama siirecini eyleme gegiriyor. Bu yiizden, (7) numara hem
kod-agilama siireci igin bir sonduran yerine gegmektedir, hem de
kodlama siirecinin ba§langici olmaktadir. Burada, istenilmi§ tepi-
Ierle anlamlari ilintile^tirmeyi ogreniyomz. Boylece, kodlama
siiresi (8) veya' (9) numara kanaliyle yoluna devam etmektedir.
Yani, ya (8) nu. aracihgi ile dolaysiz, sinirsel-kassal sistemden gi-
decek olan, yada (9 ve 10 no aracihgi ile), dolayli, katilmaci degi§-
kenler yolunu izleyecek olan belirli komutlar vermi§ oluyoruz. Fa-
kat hangi durumda olursa olsun, sinirsel sistemin biitiin bu faali-
yeti, sonunda, motor-yetenek diizeyinde (r) bir tepi ile sonuglanir,
ve buradan da gikti'ya (no. 11) "ula§ihr. Eger gikti agik ve goriile-
bilir bir tepi is'e (R), o zaman ortaya yeni bir mesaj gikti demek-
tir. Bu [mesaj da] kendisini i?aretler, S kolleksiyonu olarak suna-
bilir ve bu kere bir ba§kasi tarafmdan bir S uyansi olarak alma-
bilir.
Bu, herhangi birisi size «Sigara?» dedigi ve sizin de «Evet,
liitfen» veya «Hayir, te§ekkiirler,» dediginizde olacagmi bildigi-
miz durumdur. Bu gosterim tarzma ilgi duydu'ysamz, bu yazida ha-
ber-bildiri§im siireci hakkinda soylenilmi§ bulunan §eyleri bu kul-
landigimiz psikolojik sembollere gevrilip, aktarabilirsiniz./Fakat
konuyu daha fazla agirla§tirmaak igin bu noktadan ileri gitmeye-
cegiz ve 1. kisimda kullandigimiz terimleri kullanarak haberle§me-
nin etkilerinden ve kitle haberle$mesinden soz edecegiz.
NASIL OLUYOR DA HABERLESME
BIR ETKIYE SAHIP OLUYOR
Bu siireci incelemi§ olmamizm ba§hca nedeni haberle§menin
nasil olup da bir etki kazandigi hakkinda bir §eyler ogrenebilmek-

112
tir. Halka ne ge§it bir komiinikasyonun etki edecegini bilmek isti-
yoruz. Belli bir mesaj igeriginin, bu mesajin alicisi olacak kitle
uzerinde ne £e§it etkilerde bulunacagini onceden kestirebilmek
istiyoruz.
Gazeteye bir reklam koydurdugumuzda, bir i?aret yaptigimiz-
da, sinifta bir§ey tari fettigimizde, bir gocugu azarladigimizda, bir
mektup yazdigimizda, bizim tuttugumuz siyasi parti adayini rad-
yoya ve televizyona gikardigimizda bu haberle§menin ne gibi etki-
leri olacagma dair on-kestirimler yapariz. §imdi ben bile §u on-kes-
tirimi yapiyorum : §u yazdigim §eyler giindelik hayatimizdaki ha-
berle§menin mucize olma ozelliklerini anlamamizda yardimci ola-
caktir. Belki yaniliyorumdur. Nitekim, siyasal partilerin, gogu defa,
radyoya gikardiklari adaylarimn yaratacaklari etki hakkinda yaptik-
lan on-kestirimlerin yanli§ olduklan g6riilmii§tiir. Bazi reklamlar
sati§i epey arttirmakta, bazilari ise etki etmemektedir, Bazi sinif-
larda dersler «gabuk hazmedilir,» bazilannda dersler yava? ilerler.
Zira, sizin artik agikga gorebileceginiz; ?imdiye kadar okuduklari-
nizdan bileceginiz gibi mesaj m igerigi ile etki arasmdaki ili§ki ba-
sit ve hemen kolayca onceden kestirilebilecek bir ili$ki degildir.

Bununla beraber haber-bildiri§im siirecinin ba§anh olmasi hak-


kmdaki genel ?artlarla ilgili olarak basit bazi §eyler soylenebilir-
bu §artlarla kastettigimiz, mesajin ereklenen etkileri yaratmasim
istiyorsak uymamiz v eyerine getirmemiz gereken §artlardir. §im-
di once bunlan kisa bir siralamayla belirtelim, sonra iizerlerinde
duracagiz.
1. Mesajt ereklenen hedefin dikkatini gekecek fekilde kural-
mcdi ve sunulup, dagitilmahdir.
2. Mesaj, «cLrilami bozmadan aktarabilecek $ekilde» hem kay-
nagtn, hem de hedefin ortakla$a sahip olduklari ya?am-denemlervii
ifade eden ifaretlerle verilmelidir.
3. Mesaj, hedefte kifilik gereksinmeleri uyandirmah ve bu
gereksinmelerin kar$ilanip giderilmesi igin bir $eyler dnermeli, yol
gostermelidir.
4. Mesaj bu gereksinmelerin giderilmesinde dyle bir yol dner-
melidir ki, bu yol, birey, kendisinden yapmasi istenilen tepi (res-
ponse) igin harekete gegerken kendisini hangi grubun iginde bula-
caksa o gruptaki durumuna uygun dii$melidir.

113
Bu gereklilikieri goriir gormez, uzmanla§mi§ bir haberle§me-
cinin nigin gogu defa i§e erekledigi dinleyici -okuyucu kitlesi hak-
kinda elinden geldigi kadar fazla bilgi toplamakla ba§ladigim, ve
pratik kitle haberle§mesinde ana kuralin nigin «seslendigin kitleyi
bil» oldugunu anlami§sinizdir. Zira, bi rmesaj igin uygun ve dogru
zamamn bilinmesi, anla§ilabilmek igin nasil bir dil kullanilmasi
gerektigini bilmek, etkin olabilmek igin insanin deginecegi ve da-
yanacagi tutum ve degerleri dogru tesbit edebilmek, ereklenen ey
Iemin ortaya gikabilmesi igin eylemin olu§acagi grup standardlari-
m bilmek onemli §eylerdir. Bunlar, yiiz-yiize haberle§mede nisbeten
kolay, ama kitle haberle§mesinde gok daha giig §eylerdir. Ama her
iki durumda da gereklidirler.

Bu dort gerekirlikten biraz daha sozedelim.


1. Mesaj, ereklenen hedefin dikkatini gekecek $ekilde kurul- ''
mail ve sunulup, dagitilmalidir. Bu, goriildiigii kadar kolay oima-
yan bir i§tir. B i t kex^Jii^aj...eLde ediL^ilix^ £ri$iMiilir^,Cortada)
olmahdir. tsitilecek kadar yiiksek sesle konusmazsak haberlesme
diye bir $ey olmaz. Mektubu yazmi§, fakat postaya vermemi§sek de
boyledir. Veya giiliimsememiz gereken insana giiliimsemi?izdir de,
geng kiz o anda bize bakmiyordur. Aynca, mesaj ortada ve ahna-
bilir durumda olsa.bile, segimlenmeyebilir. Her birimizin etrafuu
da aiabilecegimiz, kodunu agimlayabilecegimizden gok daha fazla
mesaj vardir. Bu yonden, tipki br gazetede bashklan okuyup tara-
mamiz gibL-.Yeya gazetenin «igindekiler» tahlnsunu o k u m a m i z gi-
bi, iginde bulundugumuz ortami da ayiklar, taranz. Gereksinmele-
rimize ve ilgilerimize uygun olup olmamalari agismdan genel ka-
rakteristiklerinin bizde uyandirdiklan izlenime gore [ortamimiz-
daki] mesaj Ian seger, ayiklanz. Bu segmeyi genellikle mesajdaki
tek bir belirtken-uyannm (cue) bizde biraktigi «intiba»ya gore ya-
pariz. Bu belirtken-uyan bir ba§lik olabilir, radyo haberlerinde ku-
lagimiza garpan bir isim olabilir, bir resim, bir ses, veya bir renk
iizerine konulmu? zit renk olabilir. Eger bu belirtken-uyanlardan
biri bize etki etmi?se, mesaja belki de kulak bile vermeyiz. Iginde
bulundugumuz durum degi§ir de, [yeni durumlar igine konumla-
mrsak] o zaman, tabii, bu belirtken-uyanlar iginden segtigimiz tek
belirtken-uyan da degi§ir. Ornegin, yorgun ve me§gul olmadiginm
zaman gelip benimle konu§ursaniz, veya bana soyleyeceginiz mesa-
ji tam benim bu mesaji bekledigim sirada gelip konu?ursaniz (or-

114
negin, tam baliga gitmek igin arkada§larimi bekledigim sirada), o
zaman biiytik bir olasilikla benim dikkatimi daha i'yi gekmi§ olur-
sunuz. Ama bana soylediklerinizi di§ardaki guriiltu yiiziinde zaten
tam duyamxyorsam, veya biitiin dikkatimi rakip bir ba§ka mesaj
gekiyorsa, veya dikkatimi toplayamiyacak kadar uykuluysam, ve-
ya aklim ba§ka yerlerde oldugu igin tutup diipe-diiz «diigmeyi ka-
patmi§» bulunuyorsam dikkatimi gekemezsiniz. (Bilmez misiniz,
kag kez konu§mamzi tamamlayip bakmi§sinizdir da, dinleyicileriniz
soylediklerinizden tek kelime bile duymami? gibi bakmaktadirlar
size.) Oyleyse, mesajm dikkati gekebileceki §ekilde kurulmasi, bir
kere zamanlama ile ilgilidir. yer secimi ile ilgilidir ve alimci tara-
fin dikkatini uyandiracak, dikkatini gekecek belirtken-uyarilarla
teghz edilme sorunu ile ilgilidir.

2. Mesaj, «anlami bozmadan aktarabilecek $ekilde» hem kay-


nagtn, hem.de hedefin ortakla$a sahip olduklart ya$am-denemeleri-
ni ifade eden ifaretlerle verilmelidir. Gonderici ile aliciyi ayni nok-
tada biribirleri ile temasa getirmek ve uyum igine sokmak diyebile-
gimiz bu sorundan biraz soz etmi§tik. i$mdi de, ortamimizla olan
denemlerimiz arttikga, bu denemlerimizi, bunalarin eski denemle-
rimizle, gereksinmelerimizle, ve ilgilerimizle ili§kilerine gore smif-
landirdigimizi ve kategorilere ayirdigimizi belirtelim. Ya§imz. iler-
ledikge bu katolog sistemi de daha sert ve daha §iddetli olur. Sis-
tem, kendi yapisina uygun dii§meyen mesajlari reddetme egili-
mi gostermeye ba§lar ,veya bu mesajlari kendi [yapisina] u'ygun-
la?tirmak igin saptirmaya, bozmaya ba§lar. Kimisinde sistem Eins-
tein'l reddeder, ve reddetmesinin nedeni belki de [bu sistemin ken-
disinin] Einstein'i anlayacak durumda olmayi§idir. Ugak kendisi
igin biitiiniiyle yeni bir denem ise ve ku§ degil ise, soyledigimiz gi-
bi, kimisi ugagi kocaman ve giirultiilii bir ku§ §eklinde yorumlar.
Eger kendisi Cumhuriyetgi ise Demokratlarin radyoda yaptiklan
konu?malan reddeder veya belki sadece Cumhuriyetgilerin tezleri-
ni desteklemekte kullamlabilecek kisimlari hatirlar. Oy verme dav-
rani?i konusundaki ara?tirmalardan gikan bulgulardan biridir bu.
O yiizden, bir mesaji kurarken, sadece, kar§imizdaki ile «ortak
dil» den konu§tugumuzdan degil veya yazimizin okuyucunun «akh-
nin ermeyecegi» kadar agir bir iislupla yazilmami§ olmasindan de-
gil, alici taraftaki [kitlenin veylT^Treyin] dunyaya "baki? tafzTTle,
dunyayi katologlama tarzi ile kesin ve dupe-dilFTdoTavsiz) bir ca-
ti§maya diigmedigimizden de emin olmamiz gerekir. Bazi §artlar-

115
da, bazi zamanlarda diipe-diiz ve kesin bir gati§maya girmenin iyi
i§ gordiigii de dogrudur, ama bunlar biiyiik bir gogunlukla anlama
tarzinin ve tutumlann tam tegekkiil etmedigi, katila§madigi, kesTn-
legmedigi ozel durumlari a?maz. Bu durumlar da zaten oldukga
ejiderdir. Haber-bildiri§iminde de, bir ugagm ugu§unda oldugu gi-
bi, kural sert riizgar esince, mecbur kalmadikga, ters riizgara rag-
men ini§ yapmaya kalki^mamaktir.

3. Mesaj, hedefle kifilik gereksinmeleri uyandirmali ve bu


gereksinmelerin karfdanip giderilmesi igin bir$eyler dnermeli; yol
gostermelidir. Insamn bir eylemde bulunmasi gereksinmeleri yii-
ziindendir ve bunlarla ilgili amaglar yoniindedir. Bazi belli basit
durumlarda, eylem tepisi tamamen otomatik olur. Sinirlerimiz
«aci-sicak-parmak» i§areti verince elimizi gekip, kizgm tayayi bi-
rakinz. Optik duyumuz «kirmizi trafik i§igi» i§areti verince otomo-
bili durdururuz. Kari§ik, daha kan§ik durumda genellikle daha
zengin bir segim serbestimiz olur ve boyle bir durumda bizim
ihtiyaglarimizi veya amaglarimizi kar§ilamakta en yararli ve en ki-
sa goriinen yolu segeriz. Oyleyse, etkin bir mesaj igin ilk $art (bii-
tiin reklamcilarin bildigi gibi), mesajin bizim ki§isel gereksinme-.„
lerimizden birisine - guvenlik iginde olma, sevilmek, endi§eden azad
olmak, statu, bir gruba aidiyet, anTasiima gibi - baglanmi? olmasi-
dir. Mesajin bir giidiiyii (drive) canlandirip, harekete gegirmesi
gerekir. Bireyi bir gereksinme duymaya veya biFgerihfpr^uym^a,
itmek ve bunlari ancak bir eylemle tatmin edebilecegini dii§iin-_
meye zorlamak. Bunun ardmdan ise, mesaj, ne gibi bir eyleme
gegilmesi gerektigihI~onererek' sonugta gikacak eylemi kontrol^al-
tinda tutmaya gah^ir. Nitekim, reklamlarin cogu size ne olacagi-
mzi, nerede olacaginizi da soylemeyi unutmazlar, Dii§man birlik-
lerine yapilan bir propagandada nasil bir eyleme gegilecegi de be-
lirtilir: teslim olmak, yikicilikta bulunmak, yalanciktan hastalan-
mak. Pek dogaldir ki, kar§i tarafin giri§tigi eylem, her zaman, one-
rilen eylemlerden biri olmayabilir. Eger daha kolay, daha ucuz,
veya ba§ka nedenlerden dolayi daha kabul edilebilir bir eylem aym
amaca ula§tirabilecek goriiniiyorsa, bu eylem tercih edilecektir.
Veya belki de, seslenirken uygun biri gibi goriinse bile, alici, cesa-
ret isteyen eylem konusunda sizi dinleyecek bir gikmayabilir. Veya,
giri§ecegi eylem, iiyesi oldugu grup ve bu gruptaki rolii tarafmdan
kontrol altma ahnmi§tir. $imdi de i§te bu kontroldan soz edelim.

116
4. Mesaj bu gereksinmelerin giderilmesinde dyle bir yol oner-
melidir ki, bu yol, bireyden bulunmasi istenilen tepi (response)
igin birey harekete gegerken kendisini hangi grubun iginde bula-
caksa o gruptaki duruma uygun dii$melidir. Hepimiz gruplarda
ya§iyoruz. tlk egitim gordiigiimiiz yer de birincil grubumuz olan
ailecfiE Standardlanmizin ve degerlerimizin gogunu gruplardan
ogreniriz. ^iinkii bu roller sayesinde en diizenli ve en tatminkar
hayat rutinini kurmu? oluruz. Haberle§me fepilerimizden gogunu
da gruplar igindeykep, yapanz. Ve eger bir haberle?me siireci dav-
rani$larimizda bir degi$ime sebep olacak gibi goriiniiyorsa, b u ye-
ni. davranigimizm onaylanmasi, dogru bulunmasi igin «baktigimiz»
ilk yer de gruptur. Grup igind'eki yerimiz veya grubun kendisi teh-
likeye dii§medikge gruplanmiza kar§i bagimhliklanmizm veya
, birkag gruba veya kuruma kar§i igimizde besledigimiz sadakatin
bizce ne kadar onemli oldugunu gogu defa anlayamayiz. Ama bu-
na ragmen, haberle§meden otiirii b i r j e p i d e bulunma egilimine ka-
pildigimizda gruplanmiz bunu dogru gormezlerse boyle bir te-
pide bulunma olanagimiz azdir. Diger yandan, eger grubumuz belli
bir ge§it eyl'emi onayladigim gosteriyorsa, bu eylem bizim saf di?i
birakacagimiz eylemlerden biri olsa bile bu tiir eylemi tercih ede-
riz.
Bunlarm i?leyi$ini gergek hayatta da gorebilirsiniz. Yahudi
kiilturii domuz yemegi dogru bulmaaktadir; Hind kiiltiirii inek-
lerin oldiiriilmesini dogru bulmaz ve sigir eti yenilmesini yasaklar.
O yiizden de, ne kadar ba§anli bir reklam yaparsaniz yapm, mu-
taassip bir Yahudi ailesini grup dogrulamalanna ragmen gidip do-
QIUZ eti almaya; veya bir Hindli aileyi sigir eti satin almaya inan-
diramazsiniz. Veya yolun kiyisma park etmi§ bir otomobilin igin-
deki geng bir adamla, geng bir kadinin durumunu, yani daha basit
bir haberle§me durumunu ele alalim. Geng adam bir fikrini haber-
bildiri§im yolu ile agikhyor ve geng kadini bir kere opmek istedi-
gini soyliiyor olsun. Boyle bir durumda geng adamin mesajimn dik-
kat gekmeme veya anla§ilmama sorunu ile kar§ila§masi zayif bir
olasiliktir. Ama, geng kadinin ne cevap verecegi, kismen bireysel,
kismen grupla ilgili olan birgok faktorlere baglidir. O sirada ka-
din opiilmek istiyor mu, istemiyor mu? Istiyorsa acaba ille o geng
adam tarafindan mi opiilmek istiyor? O amn durumu (situation)
-ay i§igi, radyodaki romantik miizik, yatar- koltuk? geng adamin
istedigi tepi (response) igin uygun mu? Diyelim hepsi yolunda

117
Bunardan birisini burada anmak isterim. CBS'in Orson Wei-
les'in H. G. Welles'in «Diinyalar Sava§i»ndan yaptigi radyo piyesini
yaymlamasim hatirliyor musunuz? Piyesde uzaklardan gelen aske-
ri birliklerin Birle§ik Amerikayi istila ettikleri soyleniyordu. 0
giinleri ya§asaydiniz, belki de daglara, tepelere kaganlardan, istila-
cilan beklemek igin silahlamp bekleyenlerden, veya ba§ka bir yerde-
ki sevdigine son olarak telefon edip «Elveda» demeye gali§anlardan
birisi de siz olacaksimz. Ama belki de olmazdimz. Belki de, CBS
spikerinin, piyese ba§lamadan once, ozel bir dikkatle, programm
sadece diizmece bir piyes hikayesi oldugunu soyledigini dinleyen-
ler arasmda olacaktmiz. Ne var ki k gok dii§iik bir dikkatle kitle ha-
ber-bildirisimine kismen kulak verenler bu anonslarin ne dedigini
anlamami§lardi.

Fakat bu, insanlann nigin panige kapildiklarim, ve bir giin


sonra hatirlamaktan bile utang duyacaklan §eyler yaptiklaam ta-
mamiyle agiklamamaktadir. Gergekten, bu olay kitle haberle$mesi-
nin etkisi igin verilebilecek en somut ve gortilebilir bir ornek ol-
mu§tur. Olay bireylerin dam§a geldikleri gruplari ile konu^madan
hemen ve kendiliginden (spontaneously) olu§uvermi§; bir anda, is-
tilamn ba§ladigi bolge olarak tasarlanan yerlerde bulunan binlerce
ev halki harekete gegmi§tir. Nigin boyle olmu§tur? Ara^tirma uz-
manlari bu kazayi irdelemi^ler ve bulmacayi gozdiiklerini bildir-
mi$lerdir. Hergeyden once, zaman, gerilim dolu bir zamandi. in-
sanlar, herhangi bir ?eyle hemen urbutiilebilecek kadar endise ve
huzursuzluk (anxiety) igindeydiler. ikinci olarak, halkm radvo
haberlerine karsi olaganiistii bir itimadi vardi -hala vardir-: pives,
bir haber biilteni ve yorum bigiminde kurulmu^tu. Boyle olunca
da, haber-bildiri$im halk tarafindan yorumlanifina uyacak §ekii-
de, halkin iginde bulundugu durumda (situation) gergek bir degi$-
rae varmi§ da onu bildiriyormu§ gibi gortintiyordu: Marslilar isti-
laya ba§ladi! Bu olayda, apagik goriiltiyor ki, grup ogesinin fazla
bir rolii oImami§, ama diger tig oge i§Ierini iyi gormti§tu. Mesaj
kabul edilmi§, oyunun hayali oldugu anla§ilmami§ti. Dinleyicile-
rin, bu olayla harekete gegebilecek mevcut bir huzursuzlari ve en-
dive halleri zaten hazir bekliyordu. Mesaj ise, durumun ve her§e-
yin en kotii $ekilde degi§tigini soylemi$ ve halki inandirmi$ti. Daha
sonra da, kitledcki birevlerden herbiri kendi ki$iligine, ve iginde

148
4. Mesaj bu gereksinmelerin giderilmesinde dyle bir yol dner-
melidir ki, bu yol\ bireyden bulunmasi istenilen tepi (response)
igin birey harekete gegerken kendisini hangi grubun iginde bula-
caksa o gruptaki duruma uygun diifmelidir. Hepimiz gruplarda
ya§xyoruz. tlk egitim gordiigiimuz yer de birincil grubumuz olan
ailedir. Standardlanmizm ve degerlerimizin gogunu gruplardan
ogreniriz. Qiinkii bu roller sayesinde en diizenli ve en tatminkar
hayat rutinini kurmu? oluruz. Haberle§me fepilerimizden gogunu
da gruplar igindeyken yaparxz. Ve eger bir haberle?me siireci dav-
rani$larimizda bir degi?ime sebep olacak gibi goriiniiyorsa, bu ye-
ni, davram?imizin onaylanmasx, dogru bulunmasi igin «baktigimiz»
ilk yer de gruptur. Grup igind'eki yerimiz veya grubun kendisi teh-
likeye dxi§medikge gruplanmiza kar§i bagimhlxklanmizm veya
birka? gixtba veya kuruma kar§i igimizde besledigimiz sadakatin
bizce ne kadar onemli oldugunu gogu defa anlayamayxz. Ama bu-
na ragmen, haberle?meden otiirii bir tepide bulunma egilimine ka-
pildigimizda g n ^ l a n m i z bunu dogru gormezlerse boyle bir te-
pide bulunma olanagxmxz azdxr. Diger yandan, eger grubumuz belli
bir ?e?it eylemi onayladigxnx gosteriyorsa, bu eylem bizim saf dx§x
birakacagimxz eylemlerden biri olsa bile bu tiir eylemi tercih ede-
riz.
Bunlarxn i?leyi?ini gergek hayatta da gorebilirsiniz. Yahudi
kiiltxirii domuz yemegi dogru bulmaaktadir; Hind kiiltiirix inek-
lerin olduriilmesini dogru bulmaz ve sxgir eti yenilmesini yasaklar.
O yxizden de, ne kadar ba§anlx bir reklam yaparsanxz yapin, mu-
taassxp bir Yahudi ailesini grup dogrulamalanna ragmen gidip do-
Oiuz eti almaya; veya bir Hindli aileyi sxgxr eti satin almaya inan-
diramazsinxz. Veya yolun kiyisma park etmi? bir otomobilin i?in-
deki geng bir adamla, gene bir kadxnxn dunimunu, yani daha basit
bir haberle§me durumunu ele alalxm. Geng adam bir fikrini haber-
bildiri§im yolu ile agxkhyor ve geng kadxnx bir kere opmek istedi-
gini soyliiyor olsun. Boyle bir durumda geng adamxn mesajxnxn dik-
kat gekmeme veya anla§ilmama sorunu ile kar§ila?masi zayif bir
olasilxktir. Ama, geng kadmin ne cevap verecegi, kxsmen bireysel,
kxsmen grupla ilgili olan birgok faktorlere baghdir. O sirada ka-
dxn opulmek istiyor mu, istemiyor mu? Istiyorsa acaba ille o geng
adam tarafindan mi opulmek istiyor? O anin durumu (situation)
-ay i§xgx, radyodaki romantik miizik, yatar- koltuk? geng adamxn
istedigi tepi (response) igin uygun mu? Diyelim hepsi yolunda

117
- ' /

gitti, ama bundan sonrasi da var : gen? adamin iginde ya§adigi


grup gelenekleri nedir? Eger bu ilk bulu§ma ise, ilk bulu§mada
«optiirmek» igin izin veriliyor mu? Geng kadmin ya^indaki kizlar
igin sevi§ip-kokla§mak ho§ goriiliiyor mu? Kiz, ana-babalarmdan,
arkada§larmdan bu gibi §eyler hakkinda neler ogrenmi? bulunu-
yor? Elbette ki, otomobildeki geng kadm biitiin bunlan, bizim
yaptigimiz gibi, bir-bir hesaplayacak, dii§iinecek degildir. Ama as-
hnda biitiin bu ogeler ve daha niceleri i$in igine kari$acak ve geng
kadm ya hafifge agzim uzatacak, veya «Hayir, Jery, eve done-
lim» diyecektir. /

Haberle§menin 'etkileri hakkinda on-kestirimde bulunurken


hig gekinip, ku$kulanmadan soyleyebilecegimiz iki §ey vardir. _Bi- V
risi, bir mesajm anlama kahplanna, tutumlara, degerlere, amag-
lara uygun olmasi halinde mesajm ba§an kazanma olanagmm ar-
tacagidir. Veya hig degilse ba$langigta ahci tarafm bu anlama ka-
hplarina, tutumlanna, degerferine, amaglanna uyarak i§e ba§Iar
ve sonra zamanla bunlan degi§tirmeye gali?irsa ba?ari olanagmm ar-
tacagidir. Haberle§me (communication) ara?tirmacilan bu siireg
igin «kanalize etme» deyimini kullanirlar. Anlami, mesaj-gonde-
rimcinin ahci tarafta mevcut bulunan giidiileri yonetmek igin bir
kanal saglamasidir. Reklamcilar ve propagandacilar bunu gok da-
ha dobra-dobra soylemekteler; onlann soyledigi haber-bildiri?im-
de bulunan «dinleyici nerede ise oradan yola gikmak gerektigi®-
dir. Bunun nigin boyle olmasi gerektigini gorecek durumdasmiz.
Bizdeki ki§ilik-ozellikleri -ah§kanhk kahjplanmiz, tutumlarimiz,
diirtuleirmiz, degerlerimiz ve digerleri- yava? olu§ur, ama olu§un-
ca da gok katila§irlar. Ben bu siireci bir magaranin tabanmda dam-
la damla birikip katila$an bir dikitin (stalagmite) 'yava? yava?,
ama emin ve kararh biiyiimesine benzetecegim. Dikit de, maga-
ranin tavanmdan damlayan kiregli sulann kurumasmdan meydana
gelir. Damlalardan herbiri goriilmeyecek kadar kiigiik bir tortu
birakir ve herhangi bir damlanm biraktigim digerininkinden ayirt
edemeyiz. Keza, herhangi bir tek damla dikitin genel goriinumiin-
de veya bigiminde onemli bir degi$iklik yapamaz. Ama biitiin bu
damlalar hep birlikte dikiti olu§tururlar yaparlar ve uzun yillar
gegtiktensonra gerek 'eniyle-bo'yuyla, gerekse goruniimiiyle bu di-
kit de degi?iklige ugrar. Ortamimizm bize etkisi [veya bizi yarati§i]
da boyle, damla damladir. Her damla kiigiik bir tortu birakir, her
damla mevcut kahbi izleme egilimindedir. Kendisinden soz ettigi-

118
raiz bu ki§ilik kalibi -dikit gibi edilgen (passive) degil- etken bir
?etdir, ama gene de aralannda benzerlik vardir. Bu bireyin iizeri-
ne tek bir damlalik «komiinikasyon» gonderdigimizde -ki, daha on-
ceden boyle damlalardan milyonlarcasi damlami§ ve kahntilanni
birakmi?lardir-bireyin ki§iliginin tek bir damla ile temel §ekilde
degi§ecegini umamayiz. Eger haberle§mede bulundugumuz kimse
bir gocuk ise bu daha kolaydir, giinkii durum o kadar donmu? vt
katila§mi§ degildir. Eger fikirlerin ve degerlerin heniiz belirlenme-
digi bir alana haber-bildiri§iminde bulunuyorsak -yani tek damla-
cigimizi heniiz fazla sayidadamla du§memi? olan yere damlatiyor-
sak- o zaman haber-bildiri§imimizin sonucu olarak bir degi§me
gormemiz olanagi vardir.
Fakat genellikle kabul etmemiz gerekir ki, yapabilecegimiz en
iyi §ey mevcudun iistiine yapi kurmaktir. Eger mevcut anlama ka-
hplarmdan, diirtulerden ve tutumlardan mesajimizm kabultindc
yararlanirsak, degi§tirmek istedigimiz yonde, ya§a da olsa, mev-
cut kahbi yeni bir yone dogrultabilmeyi umabiliriz. Bir ornek ola-
rak, gene segimlere donelim. Inanmi? bir Cumhuriyetginin veya
koyu bir Demokratm sadece haberle$me~ile^ zihnini gelmek, veya
hatta kar$it partilerin savlanna (arguments) kulak verdirtmek bile
giigtiir. Ama~3iger yandan, Cumhuriyetgi ve Demokratlann baki$
noktasi ile i§e ba§lamak ve mevcut parti gorii§lerinde §u veya b u
yolla degi§iklikler yaratmak mumkiindiir. Eger bu siireg yeterin-
ce devam edebilirse en inanmi? partililerin bile oy verme kahp-
larim degi§tirmek miimkiin olabilir. 1952 segimlerinde, «degi?im
giinudiir.» «Kore'de i§lenen hata,» «Komiinizm tehdidi,»\ «Washing-
ton'daki beceriksizlik», konulanni vurgulayan Cumhuriyetgilerin
yapmaya gah§tiklari buydu, ve o giine kadar devamh olarak De-
mokratlara giden oylardan bir kismim kazandiklan da goriildii.
Fakat 1952,de de, her segim kampanyasinda oldugu gibi, gergek he-
def yeni segmenler ve kararsiz segmenlerdi.

Komiinikasyonunun etkileri konusunda hig ku§ku duymadai


soyleyebilecegimiz ikinci nokta, etkilerin bir siirii kuwetlerin so-
nucu olarak ortaya giktiklan, ve haber-bildiri§imde bulunan Jkijn-
senin bunlardan sadece bir tanesi uzerinde gergekten kontrol ku-
rabildigidir. Gonderimci. soziin kisasi, mesajma diledigi bigimi ve-
rebilir, ne zaman ve nerede bildiri§ime ba§layacagim kendisi ka-
rarla?tirabilir. Fakat, mesaj, ortaya nasil bir tepinin gikacagim b »
lilreyecek olan en azindan dort oge kar§ismda sadece bir tek oge-

119
dir. Kalan diger ii? oge i?inden birisi, haber-bildiri§imin kabul edil-
digi ve, eger varsa, tepinin ortaya gikmak zorunda oldugu durum-
dur (stutation); birisi, alicmin ki$ilik ozellikleridir; bir digeri ise
ahcinm grup ili§kileri ve standardlandir. En basitinden bir mesaj-
Ia ve en basitinden bir haberle§me durumu di§inda, herhangi bir
mesajin ve etkide bulunacagina dair on-kestirimde bulunmanm
bunca tehlikeli olmasimn nedeni de budur.
Bu konuda bir ornek verelim: Kore'de, sava^m ilk yilinday-
ken orada bir Kuzey Koreli esir ile miilakat yapmi§tim. Esir, dog-
rudan dogru'ya askere hitap eden ve tesli molmalarim isteyen bro-
§iirlerden biriniokumu? ve daha yenilerde teslim olmu? biriydi.
Hi?bir giigliigii, anla§ilmazhgi olmayan bir olay gibiydi teslim olu-
§u: bro§iirii bulmu§, iizerinde dii?iinmii§, ve teslim olmaya karar
vermi§ti. Esir bana bundan ba§ka birey soylemiyordu.
Ama bro§iirii ahp, ilk okudugunda -anlattigma gore- ilk za-
manlar daha dogii?ken olmu§, daha sert sava?maya ba$lami§ti.
Bro?iirden ogrenmi? ve teslim olma dii§iincesinden hi? de ho?lan-
mami§ti. Sava§ci olacak bir insan degilmi§; sava§tan once bir yer-
de katiplik yapan, sessiz ve sakin bir insanmi?. Ama mesaj once-
leri iginde ofke ve kavga isteklerinin kabarmasina yol a?mi§. Fakat
bir siire sonra [sava§m] durumu degi?mi§, bozulmu§. Tiimeni bir
yenilgiden sonra biiyiik kayiplar vermi? ve geri ?ekilmi§. Kendisi
ise, kumanda merkezi ile irtibatim kaybetmi§. Yiyecegi tiikenmi?,
tarlalardan, bah?elerden bulduklanni yemeye ba§lami?, cephanesi
ise tiikenmek iizereymi?. Taburundan sag kalanlar ise sarp bir ara-
zide kapamp, tecrit olmu?lar, Soyledigine gore, o durumda bile
maneviyatlan yiiksekmi? ve teslim olmaktan hi? kimse soz etme-
yi bile du§unmiiyormu§. O sirada kendisi teslim olmak isteseymi§,
arkada?lan vururlarmi?. Fakat daha sonra [Amerikan] ucaklan
onlan gormii$, ate§e tutmu§, ve iizerlerine napalm yangm bomba-
st atmi§. Ugaklar gittikten sonra, etrafina baktigmda kendinden
ba?ka hi? kimse gorememi?, kendisi de bulundugu yerden yanm
mil uzakta bir yere gelmi?, ceketi yirtilmi?, parcalanmi? ve etraf-
ta taburundan tek bir i§aret olsun bulamami?. Birka? saat sonra
[Amerikan] tanklan gelmi§ler. Bro§iir i$te o anda etkin oluver-
mi§. Bro§iirde teslim olma i§aretinin elleri havaya kaldirmak oldu-
gunu hatirlami? ve oyle yapmi§.
Diger bir deyi?le haber-bildiri?imi, durum, ki§ilik, ve leyh-
teki grup normlari degi§inceye kadar higbir etkide bulunmamt?,

120
hatta (erekl'enen etkinin) tersi bir etkiye yol agmi§ti. icinde bu-
Iunulan durum bozulunca, grubun nufuzu ortadan kalkmca, ki§i-
likteki saldirici ozellik soniince, yani hepsinln sonunda mesaj etken
olabilml§tir. Bu hikayeyi anlatmamm nedeni, benim bu olaydan
ogrendiklerimi sizin de ogreneceginiz umudunda olmamdir :' yani,
bir mesaj ile mesajm yaratacagi etki arasmda, haber-bildiri§im
surecinin diger ogelerinin tamammi bilmeden, basit ve dolaysiz
ili§kiler iizerine dii§unce serdetmek gok sakincali olabilir.

KITLE HABERLE§MESINiN DOGASI


$imdi genel anlamda haberle§me iizerine soylediklerimizin
i§igi altmda kitle haberle§mesinin durumuna bakalim.
Buradaki siireg §imdiye kadar a'nlattigimizm ayni olmakla be-
rabr, siireg igindeki ogeler aiym ogeler degildir.
Kitle haberle§mesinde ba§ kaynak, bir haberle§me orgiitii ve_x
kurumla§mi§ bir ki§idir. Haberle§me orgiitii demekt'en kastumz
bir gazete. bir radyo yaym istas'yonu, bir film stiidyosu, bir kftap "
veya magazin basimevidir. Kurumla§nu§ ki§iden kastettigimiz ise
bir gazetenin editorii gibi, gazetenin kendi gorii?lerini belirten sii-
tunda, bu kurum un sagladigi olanaklarla yazi yazan ve bu kurum
olmadan konu§sa fazla bir onem kazanamayacak, «sesi» dikkt
gekemeyecek olan kimselerdir.
Orgiit de aynen bireysel haber-bildiri§imci gibi i?ler. Kurum da
kod acimcisi, yorumlayici ve kodlayici olarak iig i§ birden yapar.
Ornegin, bir gazetede biitiin telekslerden, haber ajanslanndan ve
muhabirlerden, kodlan acimlanmak iizere, bir nehir gibi haberler
gelir. Bunlar iizerinde degerlendirme yapihr, kontrol edilirler,
gerekirse daha kuvvetli hale getirilirler, bir hikaye meydana ge-
tirecek $ekilde yeniden 'yazdirlar, ba?hklamrlar, sayfa yerleri ka-
rarla^tinlir, basihr ve en sonunda gazeteyle yaymlamrlar. Bu sii-
reg bireysel bir.. haber-bildirimcinin kendi iginde olusan siirecin
avnxdir. ama bu tek bir bireyle degil, bir grup marifetiyle yiiriitiilen_
bir siiregtir. Orgiitiin kaliteli bir i§ gormesi igin, hepsi bir araya
gelince ahenkli bir gali§ma gikarabilecek muhabirlere, matbaacila-
ra ihtiyag vardir. Bunlar bir arada, ahenk iginde kod agarak, yo-
rum yaparak, kodlayarak ve mesaji haberlesme kanallma sokarak
tam bir haberle§me birimi §eklinde gah§irlarsa i§Iemin biitiinii ve
gikan iiriin kendine gore bir kalite gosterebilir. Bu gok onemlidir.

121
Bu i§in bu §ekilde icra edilmekte olmasma gok ali$tigimiz igin,
gogu defa bunun n'e kadar onemli bir sorun oldugunu fark etmeyiz.
Bireysel haber-bildiri§imci ile haberle?me orgiitii arasmdaki
bir ba§ka fark da haberle$me orgiitiinun, bireysel haber bfldiri-
§imciye gore gikti-girdi oraninm gok yiiksek olu?udur. Bildiri§im
i§i'yle i$tigal eden ki§iler (papazlar veya ogretmenl'er gibi) normal
olarak digerlerine gore daha yiiksek bir gikti/girdi oramna sahip-
tilrer. Meslekleri geregi boyle gok konu§mak zorunda olmayan, ama
gok konu§madan duramayan ki?ilerde de bu ozellik goriilebilir. Ag-
zindan igne ile soz gikan ki§ilerin ise girdi'leri oldukga yiiksek ka-
hr. Fakat haber-bildiri§im orgiitlerinin kurulu?u oylesine planlan-
mi§tir ki, bunlar binlerce -bazan milyonlarca- kodlamaja bir anda
yapabilecek; aym anda milyonlarca benzer (identical) mesaji gon-
derebilecek durunifladirlar. Bu i§in yerine getirilebilmesi igin- gok
karma?xk ve gok etkin kanallarxn elde bulunmasi gerekmektedir..
Binlerce niisha gazetenin basimi ve dagitimi igin, binlerce dergi ve
kitaplann basimi ve dagitimi igin, filmlerin kopya edilmesi ve
yiizlerce binlerce sinema salonunda gosterilebilmesi igin, ses dal-
galarmm elektrige donii§tiiriilmesi ve bunlann milyonlarca ahci ay-
gita kablo veya hava yoluyla ula§tirilmasi igin bir yigm on-tedbirin
yerine getirilmi? olmasi gereklidir.
Kitle haberlegmesinin hedefleri, biitiin bu kanallann sonunda-
ki bireylerdir - aksam gazetesini okuyan bireyler, yeni bir dergiye
goz atan bireyler, sinema koltuguna oturup perdeye bakmakta olan
bireyler veya radyosunun ba§mda istasyon arayan bireyler.' Bu
alimlama durumu, yiiz-yiize haberle§me siirecinde hakim olandan
gok farkhdir. Zira, her?eyden once gonderimcinin kargisindaki,.
alimcidan gelebilecck dolaysiz besleyici-yankdar gok azdir. Yuz-yii-
ze haber bildiri§im siirecinde hedef, ba§im kaldirip gulumseyebilir
veya gonderici konu§urken yiiziinii buru?turarak ho§nutsuzlugunu
gosterebilir ve daha sonra bizzat kendisi bir cevap kodlayabilir.
Radyo istasyonuna gelip konu?an veya gazete editoriine oturup.
mektup yazan ise gok azdir. Gergekten de, kitle haberle§me orgiit-
lerine gelen besleyici-yankilar «zimm» (inferential) bir ifadeve bii--
runmii§tiir : alimci bireyler yayinlanan dergi veya gazeteyi satin
almaz olurlar veya programimzi dinlememeye ba?larlar veya rek-
lammi yaptigmiz mall almaktan vazgegerler. Bu orgiitlerin, bun-
dan daha dolaysiz sayilabilecek yollarla, mesajlannin ne sonug do-
gurmakta oldugunu anlamalan igin pek ender hallerde §ansh olduk-

122
Ian goriilmektedir. Hangi programlarin dinlenildigini, ne gibi ha-
berlerin okundugunu, hangi reklamlann ilgi gektigini anlamak igin
kitle haber-bildiri§im orgiitlerinin bunca okuyucu-dinleyici (audien-
ce) ara§tirmasl yaptirmasi da bu yiizdendir. Ki§ilerarasi haber-bil-
diri§imi bir oranda kolayca planlamayi ve kontrol etmeyi saglayan
besleyici-yankt yerine ikame edebilecekleri pek az §eyden biridir bu
llerki boliimlerde, farkh haberle§me araglarimn dinleyicileri,
veya okuyuculari, veya seyircileri hakkinda bazi noktalara degini-
lecektir. Burada bunlar iizerinde ayrmtili §ekilde durmamiz ge-
reksiz. Bu dinleyici, okuyucu veya seyirci kitleleri de, sadece gaze-
telere gore, dergilere gore veya televizyon istasyonuna gore [ter-
cilheri itibariyle, g.n.] kiimelenmekle. kalmazlar; ayni zamanda ga-
zetedeki belli haberlere gore, derginin belli boliimlerine gore, rad-
yodaki, televizyondaki belli programlara gore de kiimele§irler
(cluster). Ornegin, A Istasyonu ak§amm saat 7 si ile 8'inde hep ay-
ni dinleyicilere hitap edemez; zira, dinleyicilerinden bazilari saat
8'de B ve C istasyonlanni agarlar ve ayni anda B ve C istasyon-
larinin dinleyicilerinden bazilari da A tstasyonunun diigmesini
agarlar. D gazetesi de, ornegin spor sayfasmda ba?ka okuyucula-
ra, sosyete haberleri sayfasmda ba§ka okuyuculara seslenir- ara-
da bazi kaymalar olsa bile. Kitle haberle§mesinin sunduklarimn
belli bir birey tarafindan segilip segilmemesini belirleyen ?ey ne-
dir? En kolay cevap vermenin yolu belki de segmenin Segimleme
Kesiri* tarafindan belirlendigini soylemektir. Yani -
yarar umudu
gerekli gaba
Bu kesirin degerini ya pay'mi arttirarak, 'ya da paydayi kiigiil-
terek biiyiitebilirsiniz. [Burada ise] ?unu ifade etmektedir: birey,
bir haber-bildiri§im kendisi ile mukayesesi murnkiin olan diger
haber-bildiri§iml'ere [communication] oranla bireye daha fazla ya-
rar vadediyorsa, veya daha az bir gaba ister gibi goriiniiyorsa, bii-
yiik bir olasihkla bu haber-bildiri§imi tercih eder. Bunun nasil i§-
ledigini kendi ya§am-denemlerinizden de bileceksiniz. ATti sokak
ilerdeki bayi kuliibesine gidip daha iyi bir gazete veya dergi alacak
(*) Ash, «Fractlon of Selection* dir. Sosyal psikoiojideki anlami ile, bire-
yin oniindeki alternatiflerden en dii^uk bedel («cost») ile en yiiksek ya-
rari («rewvard») saglayacak $ekilde bir segimlemede bulunmasi sirasm-
da degerlendirecegi segimleme alternatiflerinin ifade edebilecegi ((Segim-
leme Kesiri»dir. (C-N.)

123
Bunardan birisini burada anmak isterim. CBS'in Orson Wel-
(es'in H. G. Welles'in «Diinyalar Sava$i»ndan yaptigi radyo piyesini
yaymlamasini hatirliyor musunuz? Piyesde uzaklardan gelen aske-
ri birliklerin Birle§ik Amerikayi istila ettikleri soyleniyordu. 0
gunleri ya§asaydimz, belki de daglara, tepelere kaganlardan, istila-
cilan beklemek igin silahlamp bekleyenlerden, veya ba§ka bir yerde-
ki sevdigine son olarak telefon edip «Elveda» demeye gah§anlardan
birisi de siz olacaksimz. Ama belki de olmazdimz. Belki de, CBS
spikerinin, piyese ba§lamadan once, ozel bir dikkatle, programin
sadece diizmece bir piyes hikayesi oldugunu soyledigini dinleyen-
ler arasinda olacaktimz. Ne var ki k gok dii§iik bir dikkatle kitle ha-
fyer-bildirisimine kismen kulak verenler bu anonslann ne dedigini
anlamami§lardi.
. • , - .

Fakat bu, insanlann nigin panige kapildiklarini, ve bir giin


sonra hatirlamaktan bile utang duyacaklan §eyler yaptiklanni ta-
mamiyle agiklamamaktadir. Gergekten, bu olay kitle haberle^mesi-
nin etkisi igin verilebilecek en somut ve gortilebilir bir ornek ol-
mu§tur. Olay bireylerin dam§a geldikleri gruplari ile konu^madan
hemen ve kendiliginden (spontaneously) olu§uvermi§; bir anda, is-
tilamn ba§ladigi bolge olarak tasarlanan yerlerde bulunan binlerce
ev halki harekete gegmi^tir. Nigin boyle olmu§tur? Ara$tirma uz-
manlan bu kazayi irdelemi§ler ve bulmacayi. gozdtiklerini bildir-
mi?lerdir. Hergeyden once, zaman, gerilim dolu bir zamandi. in-
sanlar, herhangi bir §eyle hemen iirkutulebilecek kadar endise ve
huzursuzluk (anxiety) igindeydiler. ikinci olarak, halkin radvo
haberlerine karsi olagantistti bir itimadi vardx -hala vardir-; pives,
bir haber biilteni ve yorum bigiminde kurulmu§tu. Boyle olunca
da, haber-bildiri§im halk tarafindan yorumlani§ina uyacak $ekil-
de, halkin iginde bulundugu durumda (situation) gergek bir degi$-
me varmi? da onu bildiriyormu§ gibi gortintiyordu: Marslilar isti-
laya ba§ladi! Bu olayda, apagik gortiltiyor ki, grup ogesinin fazla
bir rolii oImami§, ama diger tig oge i§lerini iyi gormti§tti. Mesaj
kabul edilmi§, oyunun hayali oldugu anla§ilmami§ti. Dinleyicile-
rin, bu olayla harekete gegebilecek mevcut bir huzursuzlan ve en-
dise halleri zaten hazir bekliyordu. Mesaj ise, durumun ve her§e-
yin en kotii $ekilde degi$tigini soylemi? ve halki inandirmi§ti. Daha
sonra da, kitledeki birevlerden herbiri kendi ki§iligine, ve iginde

130
Ian goriilmektedir. Hangi programlarin dinlenildigini, ne gibi ha-
berlerin okundugunu, hangi reklamlarin ilgi gektigini anlamak igin
kitle haber-bildiri§im orgutlerinin bunca okuyucu-dinleyici (audien-
ce) ara§tirmasi yaptirmasi da bu yiizdendir. Ki§ilerarasi haber-bil-
diri§imi bir oranda kolayca planlamayx ve kontrol etmeyi saglayan
besleyici-yanki yerine ikame edebilecekleri pek az §eyden biridir bu
tlerki boliimlerde, farkh haberle§me araglarinxn dinleyicileri,
veya okuyucularx, veya seyircileri hakkxnda bazi noktalara degini-
lecektir. Burada bunlar iizerinde aynntiii §ekilde durmamxz ge-
reksiz. Bu dinleyici, okuyucu veya seyirci kitleleri de, sadece gaze-
telere gore, dergilere gore veya televizyon istasyonuna gore [ter-
cilheri itibariyle, g.n.] kiimelenmekle. kalmazlar; aym zamanda ga-
zetedeki belli haberlere gore, derginin belli boliimlerine gore, rad-
yodaki, televizyondaki belli programlara gore de kiimele§irler
(cluster). Ornegin, A Istasyonu ak?amin saat 7 si ile 8'inde hep ay-
m dinle'yicilere hitap edemez; zira, dinleyicilerinden bazilari saat
8'de B ve C istasyonlannx agarlar ve ayni anda B ve C istasyon-
larinin dinleyicilerinden bazilari da A Istasyonunun diigmesini
agarlar. D gazetesi de, ornegin spor sayfasmda ba§ka okuyucula-
ra, sosyete haberleri sayfasmda ba§ka okuyuculara seslenir- ara-
da bazi kaymalar olsa bile. Kitle haberle§mesinin sunduklanmn
belli bir birey tarafindan segilip segilmemesini belirleyen $ey ne-
dir? En kolay cevap vermenin yolu belki de segmenin Segimleme
Kesiri* tarafindan belirlendigini soylemektir. Yani -
I /
yarar umudu
gerekli gaba
Bu kesirin degerini ya pay'im arttirarak, ya da paydayi kiigiil-
terek biiyiitebilirsiniz. [Burada ise] §unu ifade etmektedir: birey,
bir haber-bildiri§im kendisi ile mukayesesi miimkiin olan diger
haber-bildiri§iml'ere [communication] oranla bireye daha fazla ya-
rar vadediyorsa. veya daha az bir gaba ister gibi goruniiyorsa, bii-
yiik bir olasihkla bu haber-bildiri?imi tercih eder. Bunun nasil i$-
ledigini kendi ya?am-denemlerinizden de bileceksiniz. Alti sokak
ilerdeki bayi kuliibesine gidip daha iyi bir gazete veya dergi alacak
{*) Ash, «Fraction of Selection® dir. Sosyal psikolojideki anlami ile, bire-
yin oniindeki alternatif'.erden en dii?uk bedel («cost») ile en yiiksek ya-
rarx («rewvard») saglayacak 5ekilde bir sepimlemede bulunmasi sirasm-
da degerlendirecegi segimleme alternatiflerinin ifade edebilecegi «Segim-
leme Kesiri»dir. (C-N.)

123
,yerde, gogu defa., elinizin altxnda hazir ne varsa o gazeteyi veya der-
„ giyi okumakla yetinirsiniz. Kesiksiz bir gaba isfeyen, sesi zayif ve
parazitli gelen bir radyo istasyonunu dinlemek yerine rahatlikla
dinleyeceginiz, anlayabileceginiz ba§ka bir istasyonu agarsamz.
Ama haftanin en biiyiik amigmi sadece o cihz istasyon veriyorsa
veya engok sevdiginiz gazete alti sokak ilerdeki bayide ise, o zaman
biiyiik bir olasihkla ilave bir gaba gostereceksiniz demektir. Eger
II. Diinya Sava§mda i§gale ugrayan Fransa'daki yeralti orgiitiinde
gali§iyor olsaydmiz, gok biiyiik bir olasihkla, hayatimzi bile tehli-
keye atip, dinlenmesi yasaklanan Miittefik Radyosunu dinleyecek-
tiniz. Bugiinkii durumda siradan bir program igin gece 2'ye kadar
radyonun ba?ina oturup radyo dinlemezsiniz, ama saatlarca radyo-
nun ba§mdan aynlmamakla Normandiya gikarmsmm ne zaman
ba§layacagmi veya ba§kan segimini kimin kazanacagim ogrenebile-
ceginizi umdugunuz zaman - gogumuzun yaptigi gibi - muhtemelen
siz de ilave bir gabada bulunursunuz. Burada belirtilmesi son dere-
ce onemli nokta, tam-tamma ayni segimleme kesirine sahip iki alim-
cinin higbir yerde bulunmadigidir. [Ne kadar yakin kesirlere sahip
olurlarsa olsunlar] iglerinden biri Milton Berle'yi okumaktan daha
biiyiik bir yarar umuyor olabilir. Veya birisi, alti sokak ilerdeki
bayi kuliibesine yiiriimeyi, obiiriine gore, daha az gaba isteyen bir
i? sayabilir. Kitle haberle§mesindeki dinleyici, okuyucu veya se-
yirciyi belirleyen, bu kesrin belli bir durumda bireylerin goziinde-
ki degeridir.
Bir dersanedeki dinleyicilerin veya kiigiik gruplann tersine,
kitle haberle§mesi (ayni anda ayni sinema salonunda bulunanlar
harig) dinleyicisi, okuyucusu, seyircisi olan kimseler biribirleriyle
pekaz temasi olan kimselerdir. Evlerinde oturup Jack Benny'yi
dinleyenlerin higbiri biti§ik 'evdekilerin de ayni ki?iyi dinleyip
dinleyip dinlemediklerini bilmez. New York Times' in ba§yazarla-
yanlardan herhangi bir okuyucu diger insanlara kar§i bir grup
duygusu duyamaz. Ama her birey ya bir yada birgok grupla ili§-
kilidir —ailesi, yakin arkada§lan, i?yeri yada okul gruplari— ve
bu durum kitle haberle§mesi igin gok onemlidir. Bu konu iizerin-
deki gah§malanmiza devam ettikge, §u dii§iinceye vanyoruz ki,
kitle haberle§mesinde en biiyiik etki kiigiik gruplardaki bireyler
kanahyla gruplara diihul ederek, dii§iince ve bilgileri bu yoldan
gruplara sokarak kazanilmaktadir. Bildiginiz gibi, bazi gruplar-
da (ornegin, genclerin gruplannda en son «vaveylaci» $arkiciyi din-

124
lemi? olmak, veya bazi i§ adamlan gruplannda Wall Street Jour-
nall'i okurnu? olmak gibi) kitle haberle§mesinin belli kisimlan ile
ili§kisi olma bir ge§it statu, sembolii yerine gegmektedir. Birgok
gruplarda ise giiniin konu$ma konusu radyodan duyulan bir haber
veya Tribune'deki bir ba§yazi, veya Times'deki bir makale, veya
biiyiik dergilerden birinden okunan bir yazidir. Buradan anla§i-
liyor ki, haber, makale veya ba§yazi grup tarafindan tekrar yorum-
lanmakta ve sonug grubun kanaati veya, hatt aeylemi olarak kod-
lanmaktadir. Kisacasi, belki de gok olasidir ki, kitle haberle§-
mesinin bireyler iizerindeki etkisi bir ge§it ikincil, yani once gru-
ba vuran ve sonra gruptan gerideki bireye yansiyan bir eiki olmak-
tadir.
$imdi kitle haberle§mesi igin bir diyagram gizecek ve bu ge-
§it bir sistemin gerektirdigi mesaj tiirleri ve etkilerin onceden
kestirebilmesi konusunda bildiklerimiz iizerinde konu§acak du-
rumdayim. Ktle haberle§me sisteminin i?leyi?i §oyledir :
SrgUT

1 «Kitle» okuyucu - dinleyici - seyircisi


2 Herbiri ahmlayan kod, yorumlayan,
kodlayan gok sayida alimci,
3 Herbiri bir gruba bagli, herbiri ayn
gruplara iiye olan bireylere gelen mesaj
burada tekrar yorumlamyor ve gogu
defa hemen burada yargiya variliyor
125
Buradan hemen kolayca goriiliiyor ki, hakkmda pek az $ey bil-
digimiz ve durmadan degijen dinleyici-okuyucu-seyirci kitlelerine
bu benzer devreler iginden ula§mamizi saglayabilecek program tii-
rii iizerinde belli kisitlamalar olacaktir. Kitle haberlejme orgiitleri
bireyler ?eklindeki insanlarla ugra$tiklanm • bilirler, ama bu in-
Scjnlari bireyler olarak tani'yacak durumda degildirler. Bu orgiitlerin
yaptiklari okuyucu-dinleyici-seyirci ara?txrmalari bile kitleyi birey-
le§tirmeyip, ancak simflandirabilmektedir. Bu ara$tirmalar, so-
ziin kisasi ,§u zamanda §u kadar insan dinliyor, veya belli bir ma-
kale tiiriinu §u kadar kadirun ve §u kadar erkegin okumasi muhte-
meldir veya belli bir derginin okuyuculan ekonomik yonden §u du-
rumda olan en az oriiki yd okulda okumu§ kimseIerdir diyebilir.
Bireysel haber-bildiri§imcinin bireylerle ugra?ip, mesajinm ne §e-—
kilde ve hangi yolla alindigmi gozetleyebilmesine ve gerektiginde
degi§tirebilmesine kar$ihk, haberle§me orgiitleri sadece ortalama-
larla ve simflamalarla ?ali§mak zorundadirlar. Oku'yucularina kar-
§1 yayinim ayarlarken, ortalama okuyucunun okuyup-anlama diize-
yinden bir parga dii§iik bir diizey tutturarak, ortalama okuyucula-
rmdan pek fazla kaybetmemeye gah$ir. Muhtevasim tesbit eder-
ken de ,alimci taraftaki bireylerin en geni§ smifimn neler istedi-
gine, nelere kar§i ihtiya? duyduguna bakmak zorundadir. JBireysel
haber bildiri$imci herhangi bir hatasini hemen diizeltebilecek du-.
m m d a v e ber-tikM^ serbestisine sahipken. orgiitlii
bildiri§imci denemelere kar§i fazla istekli olamaz. Ba$arxLi oldugu-
nu gordiigii bir yol veya usul buldu mu o «minval» iizere yoluna
devam etmek ister. Veya aynntilarda degi?iklik ve yenilik yapar,
ama esasta degi§iklikler yapmak istemez. Kitle haberle§me orgiit-
lerinde nbirisi belli bir tiir mesaj ile biiyiik bir ba?an kazanmi§-
sa, digerleri de o'nu izleme egilimindedirler - ve bu, orijinalligin ol-
mayi§indan degil, bunun, kitle haberle§mesinin dinleyici-seyirci-
okuyucusundan elde edebilecek pek ender besleyici-yankilardan bi-
risi olmasindandir. Radyo istasyonlanmn yayxmlannda bunca
benzerlik goriilmesi [biribirlerinin aym olmasi], karikaturlerle ya-
pdan seri romanlardan birxsi tutimunca aym o'na benzeyen bir sii-
rii romamn gikivermesi, ba§arxlx bir aktiialite dergisinin, ozetle-
meler ve aktarmalar dergisinin («digest») hemei dlgerlerince izle-
nivermesi hep bu yiizdendir.
Bu kitle haberle§mesi mesajlarinxn etkisi hakkmda neler soy-
leyebiliriz? Her§eyden once, kitle haberle$mesinin etkisinin dagil-
gan bir etki oldugu ileri siiriilebilir. Zira birgok bakimlardan kitle

126
haberle$mesi toplum bildiri$imi §eklinde i§lemektedir. Toplumu-
muz, diger haberle?me birimleri gibi, hem kod agxmlayicisi, hem
yorumlayici, hem de kodlayici olarak gorev gormektedir. Toplu-
mumuz bigim igin, iginde ya?adigimiz ortami kod agimlamaya tabi
tutar; tehlike, umut, imkan, vaad ve oyalayici-eglendirici olanak-
lari haber vermek iizere nfuklanmizx gozetler. Aym §ekilde, kod-
agimlamaya tabi tuttugu §eyler; ahnan kararlari, izlenen politika-
yi etkinlige kavu§turmak igin bir gorii? ve «riza» birligi yaratmaya
gali§ir; topluluk hayatimn olagan kar§xhkh - eyle§imlerinin (in-
teraction) devamxna, toplum iiyelerinin esenlik iginde ya§amalan-
na yardxmcx olma'ya gaba gosterir.

Ortam uzerinde bilgi


kod agxci 'toplar, edinir

Haber Toplumda ortak gorii$


yonimlayxci ve « rxza » saglar
bildiri?imi
olarak Toplumun kiiltiiriinu
kodlayxci
tophxm txitum ve siyasasim
gelecek nesilere,
veya yeni iiyelere
aktanr. ogretir

Toplumumuz, keza, diinyadaki diger toplumlarla ili§kilerimi-


zin devam etmesi igin, toplumumuzun yeni iiyelerine kulturiimiiziin
aktarxlmasx igin de mesaj lar kodlar. Gozlerimizi ve kulaklarimxzx
neredeyse sonsuz denecek kadar biiyiik mesafelere eri§tiime, ve
sesimizi ve yazxlx kelimeciklerimizi dinleyici veya okuyucu bu-
labildigimiz yerlere ula§txrma iktidarxna sahip olan kitle haber-
-os jiq J(n^nq spuxSt 3ui§3[J3qeq [Bsum[doj 'uepmxjjBq nq 'xssuiSs]
-IJBUIZn 3A 3A UtZXUXU3[J3pn •J3[Jtp3^5{3.UI3IJ3Zq§ Ul5l UITZiq IJB[J{njn
E^uoziA3[9j 'JB[oXpBJ 'J3[3J3ZBQ •jijSiuius^nX i^.ed Jinpiuina
larxmxzxn dii§unduklerini bize duyurarak, kamu sorunlarxnxn tarti-
ufukta goriinen §eyi yorumlamamizda ve o'na kar$i ne yapxlmasi ge-
§xlmasmx saglayarak bu araglar dergi ve filmier de dahil, bizim
rekiyorsa bu konuda bir karara varmamxzda bize yardxmcx olurlar.
Ders kitaplan ve egitim filmleri, kiilturumiizu kodlama i§inde di-
mumuza yeni gelmi? bulunan geng insanlann eD serf ve kolay §ekil-
ger biitiin araglara olanak hazxrlayan araglardxr. Boylece, toplu-

127
de toplumumuzun tarihini, standardlarini, rollerini, ve bu toplum-
daki yetkileri (skills); yani, toplum iginde iyi bir iiye olabilmek
igin ogrenmeleri gereken §eyleri ogrenme olanagi bulurlar. Ama
bu demek degildir ki, biitiin bu [toplumsal bildiri§imin] gordiigii
gorevlere diger araglann (media) higbir katkisi olmamaktadir. Or-
negin, 1984 gibi bir kitap, en taze bir haber metni "gibi ufuklar-
dan verilmi§ bir haber-bildirimdir. Diger yandan, kiiltiiriimiiz bii-
yiik bir oranda §imdilerde televizyon, radyo, gazete ve diger dergi-
lerle [yeni ku^aklaraj aktanlmaktadir. Ne var ki, hizi yiiksek olan
araglar, daha gok, ufuklara dikilen gozciiler §eklinde teghiz edli-
mekte; daha dii§uk hizda olup, daha uzun zaman bozulmadan kala-
bilen araglar ise ogretim i§lerinde yardimci olarak teghiz edilmek-
te, ve bu §ekilde kullamlmaktadirlar. Onemli olan nokta, biitiin
kitle haberle§me araglannin bir anlama aginm yaratilmasinda bii-
yiik ve gok degerli kullanun alanlarimn oldugu ve modern kitle
toplumunun bunlar sayesinde olu§mu§ bulundugudur.
Temel etkileri hakkmda; giinlii hayatxmizin her yanuu kap-
sayan goreneklerle, insanlar ve konu§ulan sorunlarla, konu§tugu-
muz dille ilgili olarak yaptigi ana etkiler igin soyleyecegimiz bu. Bu,
gok yava?, hissedilmez bir etkidir. Bir dikitin olu§umu gibidir. Ama
ortada bir sorun duruyor : kitle haberle§mesi ile aktarxlan belli
bir mesajm etkisi nasd olacaktir? Kitle dinleyicisi, kitle okuyu-
cusu, Veya kitle se'yircisi iizerinde belli bir mesaj in ne etkide bu-
lunacagim on-kestirimle nasil bilecegiz?
Kitle dinleyicisi, okuyucusu veya seyircisi iizerindeki etkileri
on-kestirimle bilemeyiz. Sadece bireyler iizerindeki etkileri on-kes
tirimle bilebiliriz. Haberle§me orgiitleri grup kodlamasini geli$tir-
mi§lerdir. Ama kod-agimlama hala bireysel bir i§dir. Bu yiizden
de, kitle haber-bildiriminin etkisini, sadece, diger haberle§meleriQ
etkilerini on-kestirimlerle bilebildigimiz gibi bilebiliriz - yani, me-
saj in kar§ihkh-eylemle§mesi, haberle?menin yapildigi durum (st
tuation), ki?ilik, ve grup yollarmi kullanarak ve bu agilardan.
Agikga goriinen ilk §ey, onun igindir ki, durum, ki$ilik, ve grup-
la ilgili ozelliklerin her grupta gok sayida ve gok degi§ik terkipler
iginde bulunmasi ve etkilerin de gok degi§ik ve sayisiz denecek ka-
dar gok olmasidir. Agikca goriinen ikinci nokta ise kitle haberle§-
mesinin kitle §eklindeki okuyuculari, dinleyicileri, seyircileri igin-
deki bireyler hakkinda fazla bilgimiz olmadigi igin etkinin on-kesti-
rimle bilinmesinin gok giigle§mesidir.

128
Bununla beraber, soyleyebilecegimiz bazi §eyler de vardir.
Dikkatin uyanimi sorunu devamli olarak kitle haberle§mesinin temel
bir sorunu olmaktadir. Ortalama Amerikah (her kimse) gunliik ha-
yatinin muhtemelen dort veya be§ saatini kitle haberle§mesi ile ge-
girmektedir. Biiyiik kentlerde ya§ayan biriyse aldigi gazetenin okun-
masi zaten bu surenin yansim doldurmaktadir. (Gazetenin tama-
mim okumuyor.) Radyo ve televizyon istasyonlanmn ortalama
Ameiikaliya hergiin sunduklan yaymlar ise, hepsini izlemek istese
iki haftasini alacak miktardadir. Bu yiizden ancak bazilarmi segip
izlemektedir. Kitaplar, dergiler, ve filmier ise hig bitiremeyecegi
kadar goktur. Bunlar iginden de bir segme yapmak zorundadir.
Bo§ zamaxnni gegirmek igin kullanabilecegi diger yollar da var-
dir, ve bunlar haberle§me ile rekabet halindedirler. Ortalama Ame-
rikah biitiin bunlan bazan kendine gore bir terkip haline sokar
kitap okurken miizik dinler, haberleri dinlerken kagit oynar ve-
ya yemek yer, televizyon seyrederken bebeklerle oynar. Biitiin
bunlardan sonra, §unu onceden soyleyebiliriz : kitle haberle§mesi
igindeki bireyin bu haberle§medeki konulardan herhangi belli bi-
rini, belli bir.zamanda segimlemesi gok zayif bir olasiliktir ve seg-
mi$ olsa bile, dikkati gok dii$iik bir diizeyi a§mayacaktir. Radyo
yaymlannm gogu defa «yanh$-i§itilmesi» bu yiizdendir. Gene biii-
yoruz ki, ortalama gazete okuyucusunun dikkati de haber metni-
nin veya yazintn ba$langigtaki bir-iki ciimlesinden sonra gok
biiyiik bir hizla diifiivermektedir. Bu yiizden, okuyucu kitlesi igin-
deki bireyin uzunca bir haber metninin ortasmda ve sonunda ve-
rilen §eyleri gormemesi gok daha olasidir.

Pek dogaldir ki, kitle haberle§mesi ile gok yiiksek bir dikkatin
uyandinldigi haller de vardir ve bunlar pek goktur. Keza, radyo
piyeslerindeki karakterlerle kendilerini ozde§le§tiren (identif-
ying) dinleyiciler veya sinema filmlerindeki kahramanlann tavir-
lanni (manner) ve konu§malanm benimseyen seyirciler de pek
goktur. Nitekim, kitle haberle§me araglannm Hollywood, Broad-
way ve Washington u kom?umuz olan kentten bile daha yakla§-
tirdigim soyleyenler vardir ve bu biiyiik olgiide bir gergege dayan-
maktadir. Ve gene bazi durumlarda kitle haberle$mesi ile, gozle
mgoriilebilir-elle tutulabilir bazi agik neticelere yol agildigi da goriil.
mii§tiir.

129
Bunardan birisini burada anmak isterim. CBS'in Orson Wel-
(es'in H. G. Welles'in «Diinyalar Sava§i»ndan yaptigi radyo piyesini
yaymlamasini hatirhyor musunuz? Piyesde uzaklardan gelen aske-
ri birliklerin Birle?ik Amerikayi istila ettikleri soyleniyordu. 0
giinleri ya§asaydiniz, belki de daglara, tepelere kaganlardan, istila-
cilari beklemek igin silahlamp bekleyenlerden, veya ba§ka bir yerde-
ki sevdigine son olarak telefon edip «Elveda» demeye gah§anlardan
birisi de siz olacaksimz. Ama belki de olmazdiniz. Belki de, CBS
spikerinin, piyese ba§lamadan once, ozel bir dikkatle, programin
sadece diizmece bir piyes hikayesi oldugunu soyledigini dinleyen-
ler arasinda olacaktimz. Ne var ki,. gok dii§iik bir dikkatle kitle ha-
ber-bildirisimine kismen kulak verenler bu anonslann ne dedigini
anlamami§lardi.
Fakat bu, insanlann nigin panige kapildiklarim, ve bir giin
soma hatirlamaktan bile utang duyacaklan §eyler yaptiklaiim ta-
mamiyle agiklamamaktadir. Gergekten, bu olay kitle haberle§mesi-
nin etkisi igin verilebilecek en somut ve goriilebilir bir ornek ol-
mu§tur. Olay bireylerin dam§a geldikleri gruplan ile konu§madan
hemen ve kendiliginden (spontaneously) olu§uvermi$; bir anda, is-
tilanin ba§ladigi bolge olarak tasarlanan yerlerde bulunan binlerce
ev halki harekete gegmi§tir. Nigin boyle olmu§tur? Ara§tirma uz-
raanlan bu kazayi irdelemi^ler ve bulmacayi gozdiiklerini bildir-
mislerdir. Herseyden once, zaman, gerilim dolu bir zamandi. in-
sanlar, herhangi bir $eyle hemen iirkiitiilebilecek kadar endise ve
huzursuzluk (anxiety) igindeydiler. ikinci olarak. halkin radyo
haberlerine karsi olaganiistii bir itimadi vardi -hala vardir-: piyes,
bir haber biilteni ve yorum bigiminde kurulmu§tu. Boyle olunca
da, haber-bildiri§im halk tarafmdan yorumlani§ma uyacak §ekil-
de, halkin iginde bulundugu durumda (situation) gergek bir degi^-
me varmi? da onu bildiriyormu? gibi goriiniiyordu: Marshlar isti-
laya ba§ladi! Bu olayda, apagik goriiliiyor ki, grup ogesinin fazla
bir rolii olmami§, ama diger iig oge i§lerini iyi gormii$tii. Mesaj
kabul edilmi§, oyunun hayali oldugu anla§ilmami§ti. Dinleyicile-
rin, bu olayla harekete gegebilecek mevcut bir huzursuzlan ve en-
dise halleri zaten hazir bekliyordu. Mesaj ise, durumun ve her?e-
yin en kotii $ekilde degi?tigini soylemi? ve halki inandirmi?ti. Daha
sonra da, kitledcki birevlerden herbiri kendi ki§iligine, ve iginde

130
bulundugu kendi ozel durumuna gore belli bir yonde eyleme geg-
mi§ti.

Daha once de soyledigimiz gibi, olay §iikiir ki kitle davram§i


igin verilebilecek [ve gozle goriilebilecek biiyiikliikte] ender olay-
lardan biri olarak kalmi§tir. Bir ba§ka ornek ise, 1890 yilinda ga-
zetelerin Alaska'da altm bulundugunu yazmalanyla meydana gelen
Altuna Hiicum'dur. Bazilarina kalirsa Komiinistlerin elde ettikleri
ba$anlar bile kitle haberle§mesinin kuwetini gosteren olaylardan
ibarettir. Bu, incelenmeye ve iizerinde durmaya deger bir konu;
zira, sadece kitle haberle§me araglarimn kullanim tarzlari bakimin-
dan bizimle diktatorler arasmdaki farkliliklari gostermekle kalma-
makta, fakat haberle§menin etkileri konusundaki bazi ilkeleri de
i§iga gikarmaktadir.

Gergekten bir iilkede iktidari aldiktan sonra komiinistlerin ilk


eylemlerinden biri haberle§me sistemine el koymaktir. (Keza, Hit-
ler'in ilk i§i de bu olmu§tur.) Keza polis kuwetini ele gegirmekte,
iiretim kuwetlerini kontrol altma almakta, ve parti gruplari ve
parti toplantilan §eklinde gok girift bir sistem kurmaktadirlar.
Ben, §ahsen, komiinistlerin sadece haberle§me ile halki ikna ettikle-
rine ve iiye topladiklarma dair herhangi bir ornek bilmiyorum. Her
zaman yaptiklan, bir yeni grup yapisi kurmak, yeni fikir degi§ik-
ligi gegiren bireylere bu yeni gruplarda peki§tirme olanagi vermek,
ve toplantilar diizenleyerek zaten fikirlerinden «ihtida» (convert)
edecek durumda bulunanlar iginden bazilarim gekip, gikarmak ol-
mu§tur. Kitle haberle§mesini ise bu gruplari destekleyecek bir arag
olarak kullanmi§lardir. Kore'de ve gin'de, kitle haberle§me arag-
lan, gergekte, bu gruplar igin ders kitabi yerine konumlanmi§tir.
Komiinistler bununla da kalmamaktadirlar. Imkan bulur-bulmaz,
halka eri§ebilecek olan kitle haberle§mesi iizerinde de bir tekel kur-
maktadirlar. 1950 yilinda Kore'de Seoul §ehrini ele gegirdiklerinde,
Asya'nin bu boliimiinde en kuwetli radyo verici istasyonu olan
Seoul Radyosunu zaptetmi§ bulunduklari halde, bulduklari biitiin
radyo ahcilarini da kalktan miisaadere etmi§lerdir. Halkin yabanci
radyolan dinlemelerini onlemek ugruna neredeyse Seoul Radyo ts-
tasyonunu bile kullanmaktan vazgegeceklerdi.

Simdilik, haberle§me iizerinde bir devlet tekeli kurulmasi, kay-


naklarm kontrol altma alinmasi ve bir polis devleti kurulmasimn

131
bizim sistemimiz igin gok uzak bir ihtimali oldugu apagiktir. Ve kit-
le haberle§me araglanmizm serbestge ele§tiri yapmalanna imkan
tanmdigma gore; ve tek bir gorii§le kalmayip, gok sayida siyasal
gorii§ii temsil edebildiklerine gore, bu durum degi§medigi siirece
siyasal yonden kendilerinden korkmamiza fazla bir sebep bulunma-
maktadir. Ama gene de, komiinistlerin kitle haberle§mesini kulla-
m§larina dikkatle bakmak ve incelemek zorundayiz. §imdi ge-
ne geri donelim, ve haberle§menin etkisinin olu§umunda arag olma
gorevi yuklenmi§ dort ogeye - mesaj, durum, ki§ilik ve grup-baka-
lim. Komiinistler tiim mesajlari kontrol altmda tutmaktadirlar.
Polis kuwetiyle, kaynaklarin kontro edilmesi, ve bunu sonucu
olarak yiyecek ve iicretin kontrolii ile, [haberle§menin iginde yer
alacak oldugu] durumu (situation) nasil uygun goriiyorlarsa, o $e-
kilde bir yapi iginde kurabilmektedirler. Grup organizasyonlari ise
son derece dikkatle kurulmakta ve her bireye belli bir yer sun-
makta - gergekte bunu zorunlu kilmaktadirlar. Boylece ortadaki
dort ogeden iigiinii kontrol edebilmekte, ve bu iigiinu de dordiincii
ogeyi — yani, alimcilarm ki§iliklerini — etkilemek igin harekete ge-
girebilme imkamna sahip bulunmaktadirlar.

Bugiine dek, belli etkilere yol agmak niyetiyle haberle§meden


yogun bir §ekilde yararlanma konusunda 35 yillik bir tecriibe ka-
zanmi§ bulunan komiinistler [bile], etkiyi §ekillendiren bu dort
ogeden iigiinii kontrol edecek durumda olmadiklan zaman, yaptik-
lan bir haber-bildiri§imin etkileri hakkinda on-kestirimde bulun-
makta isteksiz goriinmektedirler.

Son bir ornek alalim. Giiniimiizde kitle haberle§mesinin muh-


tevasinda gok biiyiik hacimde §iddet ve kincihk konusu i§lenmek-
tedir. $iddet hareketleri gocuklar igin gok ilgi gekicidir. Ama go-
cuklann biiyiik gogunlugu boyle hareket etmemektedir Sug sayi-
labilecek §iddet hareketlerinde bulunan gocuklar, gergekten, igle-
rinden pek ag gikmaktadir. Vurucu-lonci §iddet hareketlerinden
soz eden §eylere bakmakta, a m i sonra gidip ayaktopu oynamayi
tercih etmektedirler. Veya bu §eylere biiyiik bir tutkulukla merak
sarmakta, [bunlan okuyarak] kendilerine eziyet etmi? bulunan
ki?iere bu ge§it hareketlerde bulunduklanm tasarlayip, hayallerin-
de iglerini bo§altmakta, ama kotii bir sonuca yo agacak i?lere gi-
• srnemektedirler. Yahut, «hirsiz-polis» veya «haydutguluk» oyunu
oynarken bunlardan gordukleri [davrani§] kaliplanni zararsiz ve
saldirgan - olmayan bigimlerde kabullenmektedirler. (adopt). Kitle
habere§me aragarmdan sug ve §iddet teknikeri ogrenip, kendileri
veya arkada§lan ile birlikte sug i§lemi? olan gocuklar gok az gik-
maktadir. Oyleyse, kite haberle§me araglanndaki bu zararli mesaj-
lardan bazi gocuklarin etkilenip.bazilarinin etkilenmemesine yol
agan, belirleyen ?ey ne oabilir?
^ B u soruya, yapmi§ oldugumuz bir ara§tirma ile cevap vere-
cek durumdayiz. Cevap, en basitinden, diger iig ogenin -ki§ilik,
durum, ve grup etkisinin- bu mesajlarm kullanimim etkileyecegi-
dir. Qoguk beden egitimiyle, sporla, izcilikle, dinle, veya diger oya-
Iayici i§lerle me?gul ise, biiyiik bir ihtimalle, §iddet taraftari ve
«antisocial» eylemlere kar?i heves duymamaktadir. Ama diger yan-
dan, sikinti ve umut kirginhginm bozgunu iginde bunalan bir go-
cuksa tehlikeli heyecana kar§i ihtiyag duymaktadir. Cocuk saglikh
bir ki?ilige sahipse, aile grubundan iyi ve olumlu (desirable) bir
degerler takimi (set of values) ogrenmi§ bulunuyorsa §iddete
kar§i bir giidiimlemeye kapilma olasiligi azalmaktadir. Aksine, eger
deger standartlan belirsizse, bir yere ait olma ve sevilme duygu-
lanm belli bir oranda yitirmi§se (farzedelim ki, ailesi bozuImu§, an-
nesi ie babasi aynlmi? olsimlar), ?iddetin gagrisma kar$i daha bii-
yiik bir ilgiyle kulak kabartmaktadir. Eger gocugun iiyesi oldugu
sevdigi ve hayranlik duydugu grubun saglam ve olumlu bir deger-
ler takimi te§ekkiil etmi§ bulunuyorsa, grubu onaylayip, peki§tir-
meyecegi, igin, izlenilmedik bir tepi yoniinde denemeye girmekten
gekinecektir. Ama, gocok eger bir «gete»ye (gang) iiye ise, gocu-
gun ?iddet hareketlerinde bulunmasim beklememiz igin her tiirlii
.sebep mevcuttur^Jfocuk bu ?ekilde hareket etmekle grup igfnde
hayranlik kazanacak, statiisii yiikselecektir. Bu yiizden de, ne §e-
kilde bir eylemde bulunacagi, herhangi bir belli anda bu~etkilerin
gergekten gok nazik olan dengesine bagli olacaktir. Hig ku§ku yok
tur ki, sadece mesaja bakip da nasil bir etkiye yol agacagim hig-
kimse kestiremez - olsa olsa istatistiki bir temelden bazi §eyler soy-
lenebilir. Boyle bir durumda, bu tip bir gocugun yapacagi tepi
,respons) konusunda i§in biiyiik kismi mesajm kendisinden gok( ai-
lenin yakm toplumuna (community) ve okula du§mekte - giinku, di-
ger iig ogeyi en geni§ olgiide bunlar etkisi altinda tutmaktadirlar.

133
Kitle haber-bildiri§iminin her yanimizi «istila» eden etkileri,
kitle haber bildiri§iminden ogrendigimiz, kazandigimiz yigin-yigm
(swell) bilgiler bir toplum bildiri§imi §eklinde i§lemektedir —
bu, .hig ?iiphemiz omamasi gereken bir gergektir ve sonuglarini
kendi hayatimizm ya§antismda, kendi inanglanmizda da rahathk-
la gorebilecegimiz bir §eydir. Belirli ve simrli bir etkinin dn-kesti-
rimine gah§irken de, gok biiyiik bir dikkatle gah§mak zorunda ol-
dugumuzu; ve durum, ki§ilik, ve mesajin etkide bulunacagi yer
olan grupla ili§ki hakkinda epeyce bilgi sahibi olmaksizm, sadece
mesajin kendisinden bir§ey gikaramayacagimizi unutmamaliyiz.

134
Bernard BERELSON

"GAZETEStZ KALMAK'
NE DEMEKTtR

t
SUNUM

Berelson, modem kitle toplumunda «gazetesiz kalma» sorununu ele


ahyor. 30 Haziran, 1965 tarihinde New York'da ba§layan bir gazete grevi,
reklamcilann, radyoculann, gazete yaymcilannm oldugu kadar sosyal bilim-
cilerin de ilgisini gekmi?tir. Berelson'un bu ilging incelemesi, bu «dogal la-
boratuvar® $artlanndan yapilmi$tir.
Yazar, «gazetenin kullamm nedenleri* sorunu ile konuya giriyor. Kamu
i§leri hakkinda bilgi vermek, giinliik ya$antimn rutinini kolayla§tiran bil
gileri veren bir haber ve bilgi araci olmak, dinlendirici bir arag yerine
gegmek, ki§ilere daha geni? bir ortamda degi?ik insan, kurum ve dii$unce-
lerle temas imkani saglayan bir arag olarak i§ gormek gibi ciddi nedenler-
den ba§layan yazar, «sirf birfeyler okumu? olmak igin duyulan okuma ih-
tiyacmm giderilmesine yarayan bir arag olarak i? gorme» nedenine kadar
ge§itli agilardan «gazete okuma ah§kanligmi» ve «ihtiyacmi» inceliyor; irde-
liyor.
Berelson'un ilging dii?iincelerinden birisi de, «rasyonel-olmayan» ve be-
lirlikten ve giivenden yoksun bir «diinyada» yarayan modern kitle toplumun-
daki insanlann, giderek, gazete okumayi «ritualistic* bir eylem haline ge-
tirmeleri; hem de, bu i$i hig farkma bile varmadan yapmalanyla ilgilidir.
Bu bakimdan, «gagimizin Incili® denilen gazete, bu sifati salt kendi er-
demlerinden ve yararliklanndan otiirii degil, modern kitle toplumunun bi-
reyleri birbirinden uzak, ama karma$ik bir kar§ihkh-eylemle$meler agi
iginde birbirlerine muhtag Mle getirmi? olmasmdan otiiru kazanmi§ gibi
goriinmektedir.
Gazete hakkinda soylenilen bu dii$iinceleri, diger kitle haberle$mesi
araglarma, ozellikle «elektronik gazeteler* denilen araglara uygulamak da
•genel gizgileri ile- mumkiindiir. Degi§ik araglann etkileri konusunda ise
Klapper'in incelemesinden yararlanilabilir.

137
biliyorum. Sankit gazetedeki haberlerin metnini okumadan, sadece
bafhklarim okuyormu$um gibi. Haberin bildirdigi olayin aynnti-
larini ve agiklamasim okuyabilmeyi isterdim. Hikayenin ardihdaki-
leri ve gelifmeleri bilmek isterdim — boylesi gok daha anlamh ve
kavrayifh... Olan-bitenlerin nigin olduklartnt kendi ba$ima analiz
etmeyi, sonra da, herbiri ayni olayin farkli bir resmihi gizen [ve]
ba§ka gazetelerde yazan yazarlartn goriiflerine bakmayi severim.
Boylece kendi gdru$iimii ifade edip, bir hukme varirken daha genif
ve daha ayrintih bir bakif kazanmi$ oluyorum.

Giinliik Yasanti igin Bir Arag Olarak


Bazilan igin gazete aramamn sebebi, gazetelerin giinliik ya-
jantiya dolaysiz bir yoldan yardimci olmalanydi. Yanitlayicilara,
«kendi gazetenizi okuyamadiginiz siirenin ba§mdan beri, gazeteni-
zin olmayi§i yiiziinden yapamadiginiz bir§ey oldu mu?» diye sorul-
mu§tu. Yanitlayicilarm tam yarisi §u veya bu bakimdan bazi giig-
liiklerle kar§ila§mi§ olduklarmi soylemi§lerdir. Qoklari, gazeteler-
deki radyo programlanm okuyamadiklari igin radyo yaymlarin-
daki programlari izlemekte giigluk gektiklerini soylemi§lerdir. Ba-
zilari ise, sinemaya gitmek istedikleri zaman telefon ederek, veya
yaya dola§arak neler oynadigini anlamak igin zahmet gektiklerini
ve bundan ho§lanmadiklarini belirtmi§lerdir. Bazi i§ adamlari ise
bayilerin geli§lerini bildiren ticari ilanlar gibi §eyleri aradikla-
nm, digerleri ise mail haberleri ve borsa haberlerini aradiklariru
ifade etmi$lerdir. Ev i§leri ve ah§-veri§le ilgili birkag kadm reklam
ve magaza ilanlarmm olmayi§mdan zahmet gektiklerini stiylemi$-
lerdir. Cepheden donen askerlerin akrabasi ve yakim olan bazi ya-
nitlayicilar cepheye sevk haberlerini kagiracaklanndan korktukla-
rim soylemi§lerdir. Cenaze ilanlarim okuyan birkag hanim ise, bu
ilanlan ve cenaze toreni haberlerini izleyemedikleri igin tanidikla-
rinm ve e$-dostlanmn oldiiklerini duyamayip ,torenlere katilami-
yacaklanndan korktuklanm soylemi§tir. Kisacasi, gundelik haya-
tin bir rehberi veya bir araci olarak gazete kullamminda herkes
kendine gore bir yol tutmu§tu ve herkes degi§ik sebeplerder
makla beraber gazetenin bu tip hizmetini ariyordu.

Dinlendiriciligi igin
Okuyucuyu yakm-dunyasmdan ahp, uzakla§tirmak okuyucitsu-
nu giinliik bireysel dertler yerine soluk alacak bir bo$ zamana ka

146
SUNUM
Berelson, modern kitle toplumunda «gazetesiz kalma» sorununu ele
aliyor. 30 Haziran, 1965 tarihinde New York'da ba§layan bir gazete grevi,
reklamcilann, radyoculann, gazete yaymcilannin oldugu kadar sosyal bilim-
cilerin de ilgisini gekmi§tir. Berelson'un bu ilging incelemesi, bu «dogal la-
boratuvar® §artlanndan ya^ilm^tir.
Yazar, «gazetenin kullanim nedenleri» sorunu ile konuya giriyor. Kamu
i?leri hakkmda bilgi vermek, gunliik ya?antimn rutinini kolayla§tiran bil
gileri veren bir haber ve bilgi araci olmak, dinlendirici bir arag yerine
gegmek, ki§ilere daha geni? bir ortamda degi$ik insan, kurum ve dii$unce-
lerle temas imkani saglayan bir arag olarak i? gorniek gibi ciddi nedenler-
den ba§layan yazar, «sirf bir§eyler okumu? olmak igin duyulan okuma ih-
tiyacmm giderilmesine yarayan bir arag olarak i$ gorme» nedenine kadar
ge$itli agilardan «gazete okuma ali§kanhgmi» ve «ihtiyacim» inceliyor; irde-
liyor.
Berelson'un ilging dii§iincelerinden birisi de, «rasyonel-olmayan» ve be-
lirlikten ve giivenden yoksun bir «diinyada» ya$ayan modern kitle toplumun-
daki insanlann, giderek, gazete okumayi «ritualistic» bir eylem haline ge-
tirmeleri; hem de, bu i§i hig farkma bile varmadan yapmalanyla ilgilidir.
Bu bakimdan, «gagimizm tncili» denilen gazete, bu sifati salt kendi er-
demlerinden ve yararhklanndan oturii degil, modern kitle toplumunun bi-
reyleri birbirinden uzak, ama karma?ik bir kar$ilikh-eylemle$meler agi
iginde birbirlerine muhtag hale getirmi? olmasindan oturii kazanmi§ gibi
goriinmektedir.
Gazete hakkmda soylenilen bu du§iinceleri, diger kitle haberlejmesi
araglanna, ozellikle «elektronik gazeteler* denilen araglara uygulamak da
•genel gizgileri ile- mumkiindiir. Degi§ik araglann etkileri konusunda ise
Klapper'in incelemesinden yararlamlabilir.

137
Bernard BERELSON

«GAZETESIZ KALMAK» NE DEMEKTIR *

G i R i $

30 Haziran, 1945 Cumartesi giinii ogleden sonra geg saatlarda


New York kentinin onde gelen sekiz gazetesinin bayileri greve ba$-
ladilar. Grevleri iki haftayi a§kin bir siire devam etti ve bu sure
iginde New York'lulann gogu ali$kin olduklan gazeteleri okumak
tan mahrum kaldi. «PM» isimli ak§am gazetesi ile basin aleminin
birkag kiigiik ve kendi konulannda uzmanla$mi§ gazetelerinden ba§-
ka alabilecekleri bir gazete kalmami§ti. Bir de, bu sekiz gazete-
nin bazilannin merkezine giderlerse, istedikleri gazeteden satin ala-
biliyorlardi. Fakat okuyuculann biiyiik gogunlugu ali§kin oldukla
n gazeteeri onyedi gun siireye alamadilar.

Bu olagandi$i §artlar konu ile ilgilenen birgok kimselere iyi


bir firsat hazirlami? oldu. Reklamcilar, gazete yayimcilan, radyo
voneticileri, sosyal bilimciler halk oyunun gazetelere kar?i tu-
tumunu ara§tirdi, ve en azindan iig tane ara^tirma —gene bu siire
icinde— yapildi. Bunlar biribirlerinden ayn yapilmi$, genel kanaat
yoklamasi §eklindeydi. Bu iig ara$tirmadan, biitiiniiye degil, ba-
7.\ bulgulan itibariyle halk oyuna agiklanan ikisi Elmo Ajansi ile
Fact Finders Associates. Inc. tarafindan yapilmi?ti. Bu makale ise,
Licuncii ara$tirmanin; Columbia Oniversitesi Uygulamah Sosyal
Arastirma Biirosunun yaptigi irdelemeci ara$tirmanin bir raporu-
dur.

Bernard Berelson, «What Missing the Newspaper's Means,» Bknz :


Wilbur Schramm, The Process and . , s. 36-47.

139
Yayinlanan bulgulanna gore, Roper ve Fact Finder orgiitleri-
nin ara$tirmalannda biitiin gaba halkin haber alabilmek igin ne
yaptigim, gazetelerin en 50k hangi boliimlerini aradiklarini, ve grev
boyunca gazetelere kar§i ne yogunlukla bir ozlem duyduklanni tes-
pite yoneltilmi§ti. Beli bir soru soz konusu edidiginde sorduklari
sorulardan higbiri digerininkine benzemiyordu. Fakat iig bakimdan
bunlann ikisi de, degi§ik yollardan olmakla beraber, ayni genel tu-
tumlan ve davrani§lan hedef ami§ti. Her iki kurulu? da halkir.
gazeteler yerine ikame ettikleri ?eylerin dogasini tespite yonelmil-
ler; ara§tirmacilara cevap veren halk ise, gogunlukla, radyodaki
haber yayinlarim dinlediklerini soylemi?lerdi. tkisi de, tamamen
farkh yollardan olmakla beraber, gazetelerin ozel olarak hangi bo-
liimlerinin en gok ozlenildigini anlamak istemi$ler; her iki ara§tir-
mada da yanitlayicilar (respondents) haberlerle (milli, yerel, ve
sava§la ilgili haberler), reklamlar iizerinde vurguda bulunmu§lardi.
Nihayet, her iki orgiitiin ara§tirmalan da gergekte gazetelerin ne
yogunlukla ozlendiklerini ortaya gikarmak istemi§ler ve her iki
ara§tirmada da yanitlayicilaar gazetelere kar§i §iddetli bir ozlem duy-
duklanni soylemi§lerdi.
Bu iki halk oyu ara$tirma kurumunun uyguladikl^n sorularin
gok farkh olmasi yiiziinden, bulunan sonuglann birbirleriyle
kar§ila§tinlmalan, soziin gergek anami ile miimkiin degildi. Us-
telik, her iki ankette de «sathi gergekler» bulunmu? oldugu igin,
bu iki orgiit bulduklan «data»lan yorumlayacak durumda degildi.
Bulduklan bulgular sadece eldeki sorular agismdan anlamli goriinii-
yordu. «Gazetesiz kalmak» demek veya gazetenin belli bir yerinin
ozlenmesi demek ne demekti? Boyle bir cevap verilmi§se, bu ce-
vap gok ge§itli psikolojik tepkileri kapsayabilir miydi?» «Gazetesiz
kalmak» ne demekti? tnsanlar nigin gazete arayacak; gazete ozle-
yeceklerdi? Soyledikleri yerleri, gazete boliimlerini hakikaten oz-
liiyorlar miydi? Soyledikleri yogunlukta mi ozliiyorlardi? Gazete-
nin diger boliimlerini degil de, nigin belli bir yerini ozliiyorlardi?
Ropers ve Fact Finders kurumlanmn ara§tirmalarda bunlara
cevap verecek §eyler gok az, hatta hig denecek kadar azdi. Oysa bu
sorular ana sorun igin; yani, modern gazetenin okuyucunun gd-
ziinde yiiklenmi? oldugu fonksiyonun anla§ilmasi igin, gok onem-
liydi. Olaylarin seyrine etkisi olan durum iginde i§lerlik ta?iyan

140
tutumlarla ilgili son derece karma§ik sarunlara i§ik tutacak §eyler
heriki halk oyu yoklamasmda da yoktu (1).
Bu gali§mamizin yapdmasi i§te bu probleme bir i§ik tutmak
igindir. Grevin ilk haftasi bittikten sonra Columbia tfniveristesi
Uygulamalr Sosyal Ara§tirmalar Biirosu ali§km olduklan gazete-
leri kaybettikten sonra hakin bu duruma ne tepkide buundugunu
anlamak amaciyla tamamen farkli bir ara§tirmanin uygulanmasma
gegti. Rapor ve Fact Finders firmlannm yayilgan (extensive) so-
rular sordugu yerlerde Biironun uyguladigi ara§tirma derinlemesi-
ne (intensive) kaliyor; gazetesizligin halk igin ifade ettigi manayi
belirtmek igin psikolojik «miilahaza»lara elveri§li bir §ekilde kurgu-
lanmi§ (designed) bulunuyordu. Sosyal ara§tirmalarda tarti§masiz
bir gergektir ki, bu gibi incelemelerin yapilmasi igin en uygun za-
man, gazete grevi ornegindeki gibi> kriz donemleridir. Boyle Ǥok/>
donemlerinde insanlar( sadece, gazetelerin kendileri igin ne ifade
ettiginin bilincine varmakla kalmaz, fakat bu gbi sorunlar hakkm-
da dii§iinmeye de yatkin olurlar. (2). ,

Bu dii§uncelere uygun olarak Biiro az sayida (60) denekler


iizerinde derinlemesine miilakatlar yapti.. (3) Ornekleme, manhat-
tan'daki kiralik konutlar bolgesinden tabakalama yolu ile yapil-
mi§ti ve egitim ve ogrenim diizeyleri yiiksek olmakla beraber,
ekonomik statiileri yoniinden iyice serpi?tirilmi? denekler sag-
lami§ bulunuyordu. Biironun ara§tirmasinda, Roper ve Fact Fin-
ders firmalannm ara§tirilmalarindakinin tersine, sorularda istatis-
tiki olarak giivenilebilirligi olan «data» toplamak amag edinilmi?
degildi. (Bununla beraber, gazetelerde nelerin ozlendigi gibi birkag
soruda Roper'inki ile aym cevaplar elde edilmi§ti). Biironun uy-
guladigi miilakatlar gazetelerin okuyucularinin gozlindeki rolleri

(1) Diiz-ara verilmi? yanitlardan gergek «anlam»i elde etmek igin «derin-
soru»lar uygulamamn onemi hk. bknz. Hadley Cantril and Research
Associates,Gauging Public Opinion (Princeton : Princeton University
Press, 1944), «Part One. Problems Involved in Setting the Issues.*
(2) Radyoya giivenenlerle, gazetelere giivenenlerin haber meraklilanmn
yogunlugunu smamak igin kurgulanmi? bir deney-ara?tirma igin, bknz,
Paul F. Lazarsfeld, Radio and the Printed Page (New York: Luell,
Sloan and Pearce, 1940), pp. 246-50. Bu deneyde, her iki grup denekled
yegledikleri kaynaktan mahrum kilinmi§lar ve sonra da bu duruma
kar?i tepkileri incelenmi§tir.
(3) Soru kagidinin bir ornegi Ek F .s. 309'da goriilebilir.

141
hakkinda «qualitative data» denilen bilgileri saglayacak $ekilde
kurgulanmi? bulunuyorardi. Boyle bir zamanda bunlar agikga go-
riilebilir bir durum kazamyorlardi, ve ara?tirma bunlan goriil-
diikleri §ekilde tesbit etme niyetindeydi. Ara^tirmamn vardigi so-
nuglar da bilimsel deliller olarak degil, daha gok, yararh ve kulla-
nimi olabilecek bir hipotez destesi olarak sunulmu§tur.

Kisacasi, ayni konuda yapilan bu ara$tirmalar, tam olarak ne


manaya geldiklerini bilmeksizin bazi belli «sat hi bulgular» sunmak-
taydilar. Bu gah§ma ise, «gazetesiz kalma»mn gergekte ne manaya
geldigini belirtmeye gali?acaktir. t§te, halkin gazetesiz kalma konu-
sunda verdikleri basma-kalip cevaplardan ba§layahm.
'i • -

GAZETENIN ROLt) : HALKIN SOYLEDlGi

Bellli sorulara kar§i halkta ah§ilmi§ sloganlar §eklinde cevap


verme egilimi odugu igin, sozsel bir tepi ile fiili bir davramzimn
birbirlerine uymamalan her zaman igin bir tehlikedir. Bu tehlike
burada iyice g6riinmu§tiir. Yamtlayicilar ile yapilan derinlemesine
miilakatlar deneklerin hepsini de gazetelere kar§i saygi duyduk-
larini: hepsi ayni §ekilde kullanmasalar bile, hepsinin de, kamu i§-
lerinin olup bittigi «alem» hakkinda gazeteleri «ciddi» bir bilgi kay-
nagi olarak kabul ettiklerini gostermi§tir. Miilakatlar sirasmda,
«halkm gazete okumasi veya okumamasi gok mu onemlidir,» soru-
suna cevap veren deneklerin hemen hemen hepsi de ku§kusuz «Evet»
demi§ ve devamla, gazetenin oneminin bilgi verici ve egitici ozel-
liklerinden ileri geldigini soylemislerdir. Yanitgilann goguna gore,
bu sorudaki gazete t.kelimesi], dar anlamiyla kamusal i§lerle ilgi
!i konuarda bir haberler kaynagim ifade ediyordu.

Bununla beraber, gazeteden bu belirtilen amag igin yararlanan-


lari oldukga goktu; ve bu, daha once yapilan ara§tirmamn ve saha
taramasi igin okunan kaynaklann gosterdigine uygun dii§uyordu.
Bu ara^tirmamn da, soylenenleri destekleyecek bir davrani§ ol-
maksizin verilen cevaplann genel bir saygidan soz ettigi agikti. Ya-
mtgilara, her zaman okuyageldikleri gazeteri nigin ozledikleri
sorusuna amnda cevap vermeleri soylendiginde, olay sirasmda be-
lirli bir «ciddi» haber konusunu (Uzak Dogu sava§i veya Ingiltere'
deki segimler gibi) hatilayip ifade edenler sadece kiigiik bir oran

142
olmu§tur. Cokiari, «diinyada oian-bitenlerden haberdar olmak igim
kli§e soziiniin benzeri sozler etmi§lerdi. (Ornegin, gazetedeki ?e?ith
yazilan veya haberleri veya «sayfalari i§aret etmi§lerdi.)
Miilakatin bir ba§ka onemli noktasi, yanitlayicilara dolaysu
olarak sorulan, «ge?en hafta (yani, gorevden onceki hafta) izlemek
isteyip de izleyemediginiz ne gibi bir olay oldu?» sorusuydu. Ya-
rntlayicilann yariya yakim bun sorunun sordugu cinsten bir olay ve-
ya haber ismi vermemi§; diger bazilan ise, o zamanlar aktiiel bir
olay" olan Stevens cinayeti gibi «ciddi-olmayan haber hikayelerin-
den sozetmi§lerdi. Yakla§ik olarak iigte biri «ciddi» bir olaym
ismini verebilmi§lerdi ve bunlarin yogunlugu Uzak Dogu sava§im
belirtmi§lerdi. Daha sonra da deneklere, grevden bir hafta once ga-
zetelerin birinci sayfalarinda yayinlanan alti haberin listesi veril-
mi§; ve «bu olaylardan hangisini diizenli olarak okudugunuz kendi
gazetenizden izlemek isterdiniz» diye sorulmu§tur. (4) Bu soruya
verilen cevaplarla da, yamtlayicilarin ugte birinden az fazlasi lis-
tedeki siradan olaylan kendi gazetelerinden izlemek istediklerini
belirtmislerdir. Anla§ilmi§tir ki, hemen hemen yamtlayicilarin
hepsi gazetelere deger vermelerinin nedeninin, gazeteleri «ciddi
enformasyon kaynagi saymalan oldugunu» soylemi? bulunduklan
halde, bu a?idan, sadece ii?te biri ger?ek bir kayba ugrami$ti.
(5).

(4) Bu alti olay ?unlardi: Balkan Truman'm kabinesindeki degi§iklik;


Uzak Dogu 3ava$indaki geli§meler: Bn. Stevens davasi; San Francisco
Konferansindan sonrakl diplomatik olaylar; yurtta gida maddelerinin
durumu; langford cinayeti.
Bu arada da beiirtmek gerekir ki, grev siiresi nisbeten sakin
ve olaysiz bir donem olmu?tur. Halkm belli olaylan gazetelerinden
okuyup, izlemeyi ozlemlemelerinin fazla yogun olmamasma bu durum
etki etmi? olabilir.
(5) Gerek grevden once ve gerekse grev siiresi igin yayinlanan onemli
haber-hikayelerini belirtmelerini isteyerek yamtlayici goziinde gaze-
telerini okuyaroamis-olmanin «enformasyonal» alanindaki etkisini tesbite
gali?tik. Genel olarak, deneklerin, grevden once haberler ve olaylar
hakkinda ne derece bilgi sahibi olmu§larsa, grev siiresi igindeki haber
ve olaylar hakkinda da aym derecede bilgi sahibi olduklan goriilmu?-
tiir. Bununla beraber, bu durum belli bir neticeye vanldigim goster-
miyordu. Zira, ne bu gibi onemli olaylar hakkmdaki bilgilerin viis'ad,

143
Ozetle, yanitlayicilann, gazetelerin «ciddi» amaglan hakkin-
daki ilgilerini belirtirkten soyledikleri genel bildirimler ile, gazete
okuyu§lanndaki belirli istekleri ve uygulamalan arasinda onemli
bir fark bulunmu$tur. Yanitlayicilann agiga vurduklan duygula-
n; «gazetem beni diinya olaylanndan haberdar ediyor» sozleri da-
gimk ve tutarsiz gibi goriinmekte, yanitlayicilar gergekten «ciddi»
mahiyetteki olay ve haberlere pek az atif yapabilmektedirler.
Keza. bir ba§ka sorumuza; «§imdi, her zaman okudugunuz gazete-
yi okuyamiyorsunuz. Bu durumda diinyada olup-bitenlerden haber-
dar sayar misimz kendinizi?® sorusuna verilen cevaplan ele alahm.
Yamtlayicilann tami-tamma iigte-ikisi —belirtildigi gibi, bunlann
yansi diinyada olup-bitenlerden hangisi hakkinda daha fazla bilgi
edinmeyi istediklerini bile bilmeyenlerdi— diinya olaylanni ve
oian-bitenleri i?Ieyemediklerini sandiklanm soylemi§lerdir. Haber
alanindaki «ciddi ve onemli® degeri yiiziinden, gazetesiz kalma, ga-
zete ozlemi, deneklerce otomatik olarak soylenivermi§ bir§ey ol-
masa bile, oylesine kabul ediliveren bir §eydi.

Bunun anlami, gazetelerin kendi okuyuculan tarafmdan sami-


mi olarak ozlenip, aranmadiklan anlamma gelmez. Okuyucunun
kendi gazetesini gok §ekilde ozledigini gosteren bazi «spontaneous®
belirtiler vardi ve bunlarm sayisi bir haylidir. Ve bunlann gogu
grevin ba§mda ozledikleri gazeteleri grev siiresinin sonunda da-
ha da yogun §ekilde ozler olmu§lardi. Halk nigin gazetesini ozlii-
yor? sorunu gergekten hassas bir sorundu. Bununla beraber, i§e-
okuyuculann gazetelerden yararlanma konusunda verdikleri tipik
bazi cevaplan incelemekle ba§layahm. Bu soru, soru kagitlamiz-
daki «gazetesiz kalma ne demektir? sorumuza bir muhteva kazan-
dirmak igin giri§tigimiz ikinci a§amaydi.

ne de orta-derecede ve onemsiz olduklari igin radyo yayinlanna girme-


yen haberler hakkindaki bilgilerin miktan hesaba katilmami^ti.
Bu arada, kayda deger bir ba?ka nokta da gazete grevi sirasmda
«fisilti gazetesi> ve dedikodunun (rumors) g6riilmeyi$idir. Yamtlayici-
lara, «Hi? ba$kalanndan, radyo veya gazetelerden i§itmediginiz bir
olay veya hadise hakkinda bir§eyler duydunuz mu? dlye sorarak bu
gibi soylentilerin doIa?imim ara§tirmaya gali$tik. Bu soru daima bo?
birakilmi^tir. Oyle anla^iliyor ki, kitlenin radyodan yararlanabilme ola-
nagi muhtemel soylenti ve «fisilti gazetesi»ni onlcmi§tir.

144
GAZETENIN KULLANIMI
Modern gazeteler okuyucusu igin ge§itli roller oynamaktadir-
lar. Bizim yaptigimiz derinlemesine miilakatlann irdelenmesiyle,
gazetenin oynadigi bu roller veya gazete fonksiyonlari igin bir tip-
le§tirme yapxsi kurmaya gali§tik. Agiktir ki, burada siraladigimiz
tipler ne derece ihtiyath yapilmi? olurlarsa olsunlar, herhangi
bir gazete okuyucusu igin de aym derecede anlamli olmalari gerek-
mez. Farklx insanlar, farkli zamanlarda farklx sebeplerle gazetele-
rin farklx yerlerini okurlar. Temel problem, bir gazetenin burada
sayilan gorevleri hangi §artlar altxnda gergekleijtireblidigini; bu go-
revleri —ve belki daha -ba§kalannx— farklx insanlar igin yerine ge-
tirmeleri igin gereken §artlarxn ne oldugunu belirleyebilmektir. Bu
bakxmdan, ayrxntxh konulara inebilen miilakatlarla kiigiik grup
iizerinde yapilmi§ ara§tirmanin ta§idxgx ozel onem, daha sonra sxna-
nabilecek hipotezlerin tamamlanmasxyla ilgilidir. Bu [ip] aragtxr-
madan elde edilen hipotezlere daha sonra, §u veya bu §ekide, daha
az derinlemesine yapxlan ara$tirma yontemleri uygulanabilir. Di-
ger bir deyi§le, bu tiir «niteliksel» miilakatlar, daha sonralarx, da-
ha az aynntdx bir §ekilde, «niceliksel» dogrulamalar («verificati-
on») igin kullanxlabilecek uygun sorularxn hazirlanmasini saglayabi-
lir.
Bu kxsxmda, kxsaca, miilakatlardan saptadxgxmxz bazi gazete
kullammlaruu belitrtecegiz: Gostermelik aktarilar (illustrative qua-
tation) miilakatlarda goriilenlerden segilmi§ tipik cevaplardir. Bu
cevaplarda belirtilmi? bulunan bazi kullanimlar gazetelerin amag-
lan diye biliinenelere uygun, bazilari ise (bildigimiz gazete gorevle-
rinden) farklidir.

Kamu I§leri Haklonda Bilgi ve Yorum igin


Okuyucular iginde, gazeteleri kamu i§leri hakkmda «onem-
li ve ciddi» bir haber ve yorum kaynagi olarak zaruri bulanlar mii-
him miktarda olmu§tur. Belirtilmesi gereken onemli nokta,
okuyucularin bu konudan otiirii gazetelere duyduklari ilgi-
nin sadece haber olaylan hakkmda tam bilgi edinme on-ko-
?uluyla sinirlanmi? olmadigidir. Birgoklan aktiiel olaylar hak-
kmda gerek ba?yazilan, gerekse siitun yazarlari tarafintan yapi-
lan yorumlan onemli bulduklarini» kendi dii§iinceleri igin bunlari
birer ni§antasi saydiklarim soylemi§lerdir. Ornegin : Olayin ayrin-
tilarim artik izleyemiyor, sadece ne olmufsa onun netice kismim

145
biliyorum. Sankit gazetedeki haberlerin metnini okumadan, sadece
ba$liklarini okuyormiifum gibi. Haberin bildirdigi olayin aynnti-
larim ve agtklamasim okuyabilmeyi isterdim. Hikayenin ardihdaki-
leri ve gelifmeleri bilmek isterdim — boylesi gok daha anlamli ve
kavraytfli... Olan-bitenlerin nigin olduklarint kendi ba$ima analiz
etmeyi, sonra da, herbiri ayni olayin farkli bir resmini gizen [ve]
bafka gazetelerde yazan yazarlarin gbrii$lerine bakmayi severim.
Boylece kendi goriifiimu ifade edip, bir hiikme varirken daha geni?
ve daha ayrintih bir bakif kazanmif oluyorum.

Giinliik Ya§anti igin Bir Arag Olarak


Bazilan igin gazete aramamn sebebi, gazetelerin giinliik ya-
jantiya dolaysiz bir yoldan yardimci olmalariydi. Yanitlayicilara,
«kendi gazetenizi okuyamadigmiz siirenin ba§indan beri, gazeteni-
zin olmayi§i yiiziinden yapamadigimz bir§ey oldu mu?» diye sorul-
mu§tu. Yanitlayicilarin tam yarisi §u veya bu bakimdan bazi giig-
liiklerle kar§ila§mi§ olduklarmi soylemi§lerdir. Qoklari, gazeteler-
deki radyo programlanni okuyaxnadiklari igin radyo yayinlarin-
daki programlan izlemekte giigliik gektiklerini soylemi§lerdir. Ba-
zilari ise, sinemaya gitmek istedikleri zaman telefon ederek, veya
yaya dola§arak neler oynadigmi anlamak igin zahmet gektiklerini
ve bundan ho§lanmadiklarini belirtmi§lerdir. Bazi i§ adamlari ise
bayilerin geli§lerini bildiren ticari ilanlar gibi §eyleri aradikla-
nm, digerleri ise mali haberleri ve borsa haberlerini aradiklarim
ifade etmi§lerdir. Ev i§leri ve ah§-veri§le ilgili birkag kadm reklam
ve magaza ilanlannm olmayi§mdan zahmet gektiklerini soylemi§-
lerdir. Cepheden donen askerlerin akrabasi ve yakmi olan bazi ya-
mtlayicilar cepheye sevk haberlerini kagiracaklanndan korktukla-
rini soylemi?lerdir. Cenaze ilanlarim okuyan birkag hanim ise, bu
ilanlari ve cenaze toreni haberlerini izleyemedikleri igin tanidikla-
nnin ve e§-dostlannm oldiiklerini duyamayip .torenlere katilami-
yacaklarindan korktuklanm soylemi§tir. Kisacasi, giindelik haya-
tin bir rehberi veya bir araci olarak gazete kullanimmda herkes
kendine gore bir yol tutmu§tu ve herkes degi§ik sebeplerder
makla beraber gazetenin bu tip hizmetini ariyordu.

Dinlendlricillgi igin
Okuyucuyu yakin-diinyasmdan alip, uzakla§tirmak okuyucusu-
nu giinliik bireysel dertler yerine soluk alacak bir bo§ zamana ka

146
vu§turmak bakimmdan da gazeteler i§e yanyordu. Bu konuda bir
soru sorulmu§ degildi, fakat okuyanlann «kagi§» ve «uzakla§ma»
fonksiyonu atfettigi birgok haber-hikayeleri bulunmu§tu, ve bunla-
nn 50k sayida okuyucuyu tatmin ettigi g6riilmii§tii. Bu konuda ba§-
ta resimli mizah romanlan (comics) geliyordu; bunlar hem oyala-
yici hem de heyecanlandinci olduklan igin seviliyorlardi. Aynca,
bundan ba§ka, gazeteler diger yollarla da okuyuculanni canlan-
dinp, dinlendiriyorlar; bunu, okuyucunun istedigi psikolojik rahat-
lama yoluyla yapiyorlardi. Gazeteler, giindelik hayatin renksizligi
ve sikiciligina kar§i duyulan ihtiyaci gidermekle, sadece «insan-
sal ilgi» sayfalanmn igeriklerinin zenginligi ile veya ucuz elde ede-
bilirligi yiiziinden etkin olmuyorlard. Bimlann yanisira, gazeteler
bu ?i okuyucimun kafasim fazla yormadan yapiyor; «aydinlanmi§
vatanda§» yaratma kurumu olarak kabul edilen gazetelerin pres-
tij degeri de gazete kullanmunin bu ve buna benzer kullanimlari-
m destekilyordu. Gazete okudugumuz zaman zihninizi diger $ey-
lerden uzaklaftiriyor. [Grev] bana, ifimin arasmda yapabilecegim,
kroketten ba$ka bir?ey vermiyor, o da okumak kadar zihnimi bu
«hayhuy»dan gekip, uzakla§tirmiyor.
Gazetesiz tek ba$ima ne yapayim bilmiyorum. Qok sikiliyo•
rum. Okuyacak, zaman gegirecek higbir fey yok. Qar$amba gitnii
bir gazete buldum ve bayagi iyile$tim, biraz kendime geldim.

Sosyal Prestij Igin


Okuyucular iginden bir ba§ka grubun, sosyal konularda kendi-
lerine «malumattar» goriinme olanagi verdigi igin gazete okudugu
anla§ilmaktadir. Goriiliiyorki, gazetelerin sohbetlerde de bir
kullanim degeri bulunmaktadir. Okuyucular sadece olan-bitenleri
ogrenip, sonra da bunlan arkada§lanna anlatmakla kalmamakta,
fakat aym zamanda, kamu sorunlan hakkinda giri§ecekleri tarti$-
malarda kullanabilecekleri fikir, kanaat ve yorumlan da gazeteler-
den edinmektedirler. Gazetenin bu kullaniminin okuyucunun arka-
da?lan arasindaki prestijini nasil arttirdigi gok agikga goriilmekte-
dir. Yani, gazetelerin igerikleri tek ba§lanna iyi veya degerli degil-
dir; iyi veya degerli olmasi bir$eye yaramasi olgiisiindedir — ve
bu bir$ey de, bireye arkada§lan ve gevresindeki diger insanlar kar-
§ismda etkileyici bir oncephe saglamasidir.
Bafkatart ile konu$abilmek igin okumak zorundasiniz. Haber-
leri tarttfan bir grupta oldugunuz zaman, siz bilmiyorsaniz, sikici

147
birfey oluyor. Her$eyi, her olan-biteni bilmezsem rahatsiz olacak
degilimi ama memlekette olan-bitenleri bilmek isterim; zira, biri
bir$eyler sordugunda bo$ ve budala goriinemezsiniz.

[Greve ve gazetesiz kalt$ma] gok, pek gok kiztyorum, giinkii


olan-bitenleri gazete alan biitiin arkada$larim bildigi halde benim
hig haberim olmuyor.

Sosyal Texnas Igin

Gazetelerdeki hafif haberler ve bireysel tavsiye siitunlan, kili-


se ve dinsel torenlerle ilgili haber ve yazilarin yaymlandigi siitun-
lar ve benzerleri bazi okuyucular igin hayatin tek diizeliginden ve
renksizliginden kurtulu§tan daha fazla bir anlam ta§imaktadir.
Bunlar, toplumda varhgini siirduren ahlaka rehberlik etmekte, ozel
hayatlara zimni bir §ekilde katilabilmekte ve segkin insanlarla do-
layh yollardan «ki§isel» ili§ki kurabilmekte de yararh olmaktadir.

Gazetelerde insanarin igi duydukan konularla ilgili bolumle-


rin rolii hakinda yapilan bir agiklamaya gore, oinsanlarin bunlarla
ilgilenmeleri bunlarda kendi ahlaki yargilarini ve davrani§larim kar-
§ila§tirip, degerlendirebilecekleri bir olgii bulmalanndandir. Kent-
lile§mi§ [modern] insan igin bu boliimlerdeki haber ve yazilar «ah-
lak ve goreneklerde ortakla§ma saglayici»* etkilerde bulunmakta-
dir. (6) Bu hikayelerin, bu haberlerin uymalari gereken $art, okuyu-
cularin kendi hayat denemeleri agismdan bunlan anlayabilmeleri ve
«ilgi gekici» olmalaridir. (Hig sevmedigi halde yarim boy gikan ma-
gazin gazetelerini okuyan bir yanitlayici, *Times yeterince ilgi geke-
cek §ekilde yazmiyor» demi§» ve PM gok ciddi ve agirba§h gazete
ama Journal - Aemircan gibi ilging §eyleri olsa daha iyi» diye ekle-
mi§tir.) Birkag yamtlayicimn yaptigi yorumlardan anla?ildigina

(*) Ash, «ethicizing». Kelime eski Yunandaki «ethos»dan geliyor. «Ethos»


yerle?ik hayatin ba$lamasini gosterir, ve «yer» demektir. «Ethic»; bit
belli »yerde» de yerle§mi$ bulunanlann gorenek, gelenek ve ya§ayi? tarz-
lanni ifade eder. Ceviride bu dii$unceyle harekt dildi. (U.O.)
(6) Kntli kitleler igin gazetenin bu bolumlerinin ta$idigi onem konusunda
yapilmi? geni? bir analiz igin, bknz: Helen MacGill Hughes, News and
the Human nterest Story, (Chicago: University of Chicago Press,
1940).

148
gore insansal ilgilere seslenen haber ve yazilarla dedikodu ve sos-
yete haberleri siitunlannm gorevi de bu ihtiyaglan kari?ilamaktir.
Gergekten, birka? yamtlayici gazetelerini ozlemle aramlannin
nedenini agiklarken arkada§lannm adlarina bu gazetelerde rast-
ladiklanni soylemi?lerdir. Dedikodu ve sosyete sayfalanni okuyan
bazi kadm yamtlayicilarin, okuduklan gazetelerde adlari gegen ve
[bu kadmlann] sempati besledikleri bazi ki?ilere kar§i yogun bir
ilgi duyduklan ve bu ki§ileri kendilerine yakm ve bildik ki§iler
gibi gordiikleri anla§ilmi§tir.

Ben, Doris Blake'in siitununu [Sevi$enlere Tavsiyeler] dzledim.


Doris Blake'de geng hzlarin ve delikanhlartn ne dufiindiiklerini
okuyorsunuz, gok ilgirig, sanki gergek hayatmi? gibi — diye fikrini
agikliyordu bir geng ktz. Hergiin olan bir olay gibi okuyorsunuz.
News and Miror [«Olaylara Ayna»] gazetesindeki dedikodu ve
«gamurtari» okuduktan sonra bunlart hep lanetler; sevdigitn resimli
romanlar olmasa $u gazeteyi almiyacagim diye yemin ederdim. Fa-
kat daha gegen gun bir arkadajima gazetem igin bir daha boyle
sbz etmeyecegimi soyledim, zira o'nsuz olmantn ne oldugunu dg-
rendim artik. Onlari [sevdigi siitun yazarlarini] ozliiyor; verdikleri
haber ve bilgileri, ge?itli kifilere yaptiklari mulakatlari, insanlar-'
la temas etmelerini ariyorum. tnsanlarin tepkilerini bilmek ilging.
Kifilerin ardtndakileri bilirseniz, o'nlari biraz daha iyi tahlil ede-
biliyorsunuz»
Daily News'i seviyorum. «Rezalet ve kepazelik dolu bir gazete»
diyorlar, ama ben seviyorum. Alew York'a geldigimde aldtgim ilk ga. •
zete o olmuftu. Kiigiik bir kentte ya$ayip da gazete okursamz, ga-
zetelerde adi gegen herkesi tamyabilirsiniz. News o'nlara en yakin
yazan gazete. Resimleri de ilgi gekici. resimler bilmediginiz insanlari
tammaniza yardim ediyorlar... Bazi belli insanlara altftveriyorsu-
nuz. Dorothy Kilgalgen bibi bazilari ailenizden birisi gibi oluve-
riyor. Giinbegiin, gazetesiz kalmdmn verdigi yaksunluk duygusu
buyuyor igimde. Fazla muhitim yok. Dorothy Kilgatten'in —dediko-
du ve «ta?ciklar»— Hollwood haberleri igin de Louella Parson'un
yerini tutacak higbir $ey yok.

BiR$EY OKUMU$ OLMA ISTECl


Okuyuculann gazetlerin ne i§e yaradiklan konusunda tipik-
le$tirerek belirttikleri bu kullanimlarin kisa bir gozden gegirimin-

149
den sonra daha kolayca yeni bir konuya gegebiliriz. Bu yeni kisnn-
da gazetelerle kar§i duyulan ilginin altmda yatan diger (bilincine
vanlmami?) psikolojik nedenleri ele almaya gah§acagiz. Bu kisim-
da da, derinlemesine miilakatlardan elde ettigimiz materyalleri
kullanarak ornekler verecegiz.
Yaptigimiz miilakatlardan anla§ildigina gore, kenlile§tmi§ in-
san toplumunda muhteva ne olursa olsun.bizzat okumamn kendisi
kuwetli ve zevk duyulan bir giidiiniin yonelttigi bir eylem olmu§-
tur. Grev doneminin ba§lamasmdan sonra gazete okunnianin yerine
konulan (« substitute®) §ey «haber» -di§i karakterdeki diger oku-
ma tiirleri olmu§tur. (7) Okuyucularm gogunlugu igin, bu tiir ikame
materyalinin muhtevasi hig onem ta§imami§, sadece «hig degilse oku-
yacak bir§ey bulduk,» diye okunmu§lardir :
Elimdeki eski dergileri okudum.
Elime ne gegerse okudum — kitaplar, dergiler.
Evde eski dergi namma ne bulduysam onlan...
Orda-burda ne bulduysam... ve daha once oknma imkam bulama-
diklanmi.
Eski dergiJere doniip, ewelden hig okumavip gegtigim yerleri oku-
dum.
Bu sozlerden anla§iliyor ki, ne okundugundan gok, okuma eyle-
minin kendisi yanitlayicilar igin oldukga buyiik bir tatmin sag-
lamaktadxr. Gergekten, Amerikan hayat tarzmda okuma eyleminin
igeriginde bir de prestij ogesi bulunmaktadir, ve bu «progaganda
amagh yaymciklarda® tam olarak duyurulmamaktadir. Kaldi ki,

(7) tkame edilen faaliyetler hakkindaki bilgiler, yanitlayicilara, gazeteleri-


ne kar?i ilk defa ozlem duyduklari; gazetelerini aradiklan am, yeniden
hatirlayip, «in$a» etmelerini isteyen sorular sorularak derlenmi$tir. So-
rular §oyleydi:
«Gazate(leri)nizi alamayacagim ogrendiginiz ilk gun neler hissettiniz?®
«Gazetenizi ilk kez ne zaman ozleyip, aradmiz?>
«Bulamaymca, gazete okumak yerine ne yaptimz?®
Bu sorular yamtlayicilarin sadece neler hissettiklerini ve neler yap-
tiklanm hatirlamalanna yardim etmekle kalmiyor, o'nlan somut dav-
rani?lar jeklinde cevap verecek bir konuma sokuyordu. Ikame edilen
faaliyetler hakkindaki sorularimizi sonraki giinlere saklami?tik.
gocukluk yillannin en biiyiik armaganlari, okumada kazanilan ba-
§arilar sonucu ana-baba ile ogretmenlerin verdigi armaganlar ol-
dugu igin", okuma eylemi beraberinde 50k tatli ve zevkli §eyler
getirecekmi§ gibi goriinmektedir. Bu iilkenin halki, sadece, okuma
ali§kanligmin yaygmla§masi igin genel kitapliklan desteklemekle
kalmamakta, fakat «gok okumu§» insanlara kar§i oldukga yiiksek
bir saygi gostermektedir. Soziin kisasi, gergekten, okuma eylemi-
ninin bizzat kendisi «egitim,» «iyi kitaptan anlamak,» «tam adam,»
«entellektuellik» gibi toplumun onayim kazanmi§ sembollerle ilin-
tilidir, ve bu yiizden de kendi ba§ma bile olsa bir saygi ve deger-
lilik ifade etmektedir. (8) Ve, biiyiik olgiide i§te bu nedenle, ne olur-
sa olsun herhangi bir§ey okumak, hig okumamaktan daha iyi sayil-
maktadir. Ornegin, ya§hca bir satici §oyle demi?tir -.Gazete olma-
ytnca hayat gok tek-diize kaliyor. Tek ba$ima ne yapacagimi $a-
firiyorum. Vakit gegirecek higbir $ey bulamiyorum. Zaman dur-
muf, omiir gegmezmif gibi, oyalanacak higbir sey yok.

(8) Okumamn yan bilingli bir zevk verici faaliyet oldugu dii?uncesi bizim
derledigimiz «data» da bir adim daha geli$tirilebilecek gibi goriiniiyor.
Psikoanaliz edebiyatmda okuma ile sozsel (oral) faaliyeti birbirine
birlejtirenler azdir. Buradaki hipo'tezin tam olarak geli§tirildigi ma-
kale olan James Strachey'in «Some Unconscious Factors in Reading*
[International Journal of Psychoanalysis, XI, 1930, 322-31] isimli ma-
kalesinde okuma ile sozsel bazi birle?tirmeler («association»), bu bir-
le§tirmelerin bazi miimkiin sozsel kokenleri, ve okunmamn bazi bilinci-
ne-vanlmadik fonksiyonlan iizerinde durulmaktadir. Ayni agidan atif-
lar Edward Glover'in «Notes on Oral Charaster Formation® [Interna-
tional Journal of Psychoanalysis, VI, 1925, 139.] isimli makalesinde de
bulunmaktadir. Hayatm ilk aylannda emme faaliyeti ile gozsel dikkat
arasindaki birle$tirmeler iizerine Margaret A. Ribble'm The Rights of
Enfants: Early Psychological Needs and Their Satisfaction® [New York:
University Press, 1943, p. 29] isimli eserinde de bazi notlar bulunmak-
tadir. Bu hipotetik on-bilgilerin i$iginda kayda deger nokta, miilakat-
lardaki yanitlar icinden bir grubun bu anlayi?i agiga vurmasidir. Yanit-
layicilar, gazetesiz kalma hakkinda sorulan genel sorulara verdikleri
aninda yanitlarda gazetelerini ne denli ozlediklerini gostermek igin
sozsel bir goriintii («figure of speech®) kullanmi§lardir. Bu gibi du-
rumlarda, daima, sozsel bir goriintii eklenmi$tir: «Bir bardak su... bir
gram kahve... sigara igmek... yemekten once i§tah agici birkag lokma
(gazete igin radyo)... habere susami$hk... tam agzma gotiiriirken, elim-
deki §ekerimi gekip almi§lar gihi oldum.® Bu sozler her ko§ulda ge-
gerli degilse de okumamn bazi insanlar igin, toplumsal yonden kabul-
edilebilir bir sozsel zevk kaynagi olarak da i§ gordiigunii onermekte-
dir. Kisacasi, okuma materyalleri yeti?kin ya§taki insanlar igin oyala-
yici, sakinle§tirici bir fonksiyon da gormektedirler.

151

| A. 0 . IUSV
1 ItittipTiarieel
Buradan, bu gibi yanitlayicilann kendi dii§unceleriyle ba?ba$a
kalmak istememe konusuda goriiniir isteklerinin dahi, okumanin
kazang verici bir$ey sayilmasinda bir diger sebebi te§kil ettigi far-
zedilebilir. Buna ilerde tekrar donecegiz — bu gibi durumlarda i§e
Puriten ahlak kan§maktadir. Yani, bu gibi insanlar okumadan du-
rurlarsa, zamani «bo§a harcami§» olacaklarim dii§iinmekte ve bunu
bir bakima «ahlaki aykin» saymakta; herhangi bir$ey okurlarsa
okumanin «degerliligi» yiiziinden bundan kurtulacaklanna inan-
maktadirlar. Kisacasi, insanlann okuya geldikleri gazetlerini oz-!
Ieyip, aramalannm nedenini incelerken, i$e, okumanin tek ba§ma
bile olsa, okunan §eyin muhtevasi ile birinci derecede bir bagin-
tt olmakStzin, bazi tatminler sagladigi belirtilerek ba§lanilmahdir.

, GAZETENiN DiGER KULLANIMLARI

Biitiin bu muhteva iginde gazetenin durumu ne olmaktadir?


Okunacak $eylerin belli ba§h kaynaklan iginde en gok ahnan, ken-
disine en gok uzanilabilen gazetedir. Gazete ucuzdur, muhtevasi
ise «tablet» gibi ahnmaya uygudur (dergilerde ve kitaplardaki
okuma pargalannm tersi bir durumdur). Neresinden bakihrsa ba-
kilsin (okuyana nasil bir tatmin ve ho$nutluk saglarsa saglasm,
en kolay aramp-bulunabilen, tiiketimi en rahat olan okuma araci
gazetedir. Ayrica bunlann yanisira, okuyuculann gezeteye kar§i
ozlem duymalanmn yogunlugunu belirleyen diger genel nedenler
[temeller] de vardir.

Bazi okuyuculann yaptiklan «olan-bitenden haberdar olma-


mak,» ve «yolunu kaybetmi§e donmek» §eklindeki referanslar ga-
zetesiz kalan okuyuculann yogunla§an giX$znsizlik ve emniyetsizlik
(insecurity) duygulanm agiga vurmaktadir.
Sudan gikmi? baliga dondiim... Kendimden gegmi§ gibiyim, .ve sinirlerim
bozuk. Kabul edilecek $ey degil, utaniyorum.
Yolumu kaybetmi? gibiyim. Diinya ile ilgim olmasim, olan-bitenlerin di-
?mda kalmamayi 50k severim. Biti§ik kapimda ne olup-bittigini bile bilme-
yecek durumda olmak beni mahvediyor. Gazete okumamak hapse atilmak
gibi geliryor.
Diinyadan kopmu$, tecrid olmu? gibi oluyorsunuz.
Pratik agidan, tacridlenmi? gibi oluyorsunuz. Gazetesiz kahnca kaybol-
mu§uz gibi oluyoruz.

152
Bir bakima agikga goriiliiyor ki, gazeteler okuyucuya bir ge-
§it teminat unsuru gibi goriinmekte( modern toplumda 50k yaygin
olan emniyetsizlik ve «anomie» duygusuna kar?i koymalarmi ko-
layla§tiracak bir giiven saglamaktadir *
Gazetlere kar§i duyulan bir ihtiyag, yamtlayicilarm gazete
okumanm yari-zorunlu ve «ritualistic»** karakterini hatilatan soz-
lerinde de fazlasi ile belgelenmi? olmaktadir. Birgok insan gazete-
sini giiniin belli bir zamanmda okumakta ve bunu ikinci siradan
bir i? gibi yapmakta; gazete okurken, aslinda, ya yemek yemekte;
ya da i§yerine kadar siiren kisa yolculuklannda §oylece okumak-
tadirlar. Zaman-doldurucu bir§eyden yoksun kalmi§ olmak gok go-
riiniir $ikayetlere ve sizlanmalara sebep olmaktadir. Yamtlayicila-
rm hig degilse yansi gazete okumanm ah§kanhk ozelligine temas
etmi§lerdir: «Gazete okumak bir ah§kanhk... bir §eyel ali§tirildik-
tan"sonra, o'nu ozliiyor ve anyorsunuz... Hep belli bir zamanda
okumaya ah§mi$tim... Yillardan beri siire bir ah?kanligimdi...
Bir §eyi belli bir yerde diye bilip de bulunmayinca ne oldugunu an-
layamiyorsunuz... £ok kiymetli bir ah§kanhk... Tek kelime ile
ah§kanhk ve aynlmak; vazgegilmek gok giig...»
, Bazi yamtlayicilar ise gok daha sert bir ifade kullanmi§lardir :
Hayatimdan bir?ey kopmu? gibi. >
Gok aci gekiyorum! Cidden! Uyuyamiyacak kadar anyorum.
Me?gul olsun, olmasm her insanin hayatmda o'nun yeri var.
Metroya bindim mi, etrafa bakiniyorum. goziim bir yere takiliyor dahp
gidiryor.

Gazete okumanm bu yari-zorunlu olma ozelligi diger yollarla


da agiga gikmi§tir. Hig birbirlerine benzemeyen News ve Times
gibi gazeteler kendi merkezlerine gelen okuyuculanna binlerce
niisha gazete satmi§lardi. Yamtlayicilardan birisi ise «bir tek niis-
ha olsun bulmamn imkansiz olduguna hukmedene kadar sokak so-
kak bayi kuliibelerine baktim» demi§tir. Bir ba§kasi on sokak do-
la§mi§, bir digeri ise her zaman gazete aldigi b&yiye, grevin ilk haf-
tasi tamamlamp bitinceye kadar, her gece gitmi?, gazete arami?ti.
Gengten bir yanitlayici «giinii gegmi§ niishalan son satirlarina kadar
okudum.» diyordu. Ve yamtlayicilardan bir ba§ka boliimii ise, ga-

(*) «Anomie» : ali§ilmi$ hayat-mekanimn di$ina dii$mek (g.11.)


(**) «Ritualistic:» yari-dinsel, torenlere benzeyen i?ler; torenimsi edimler
veya hareketler (g. n.)

153
zate okumakla gegirecekleri zamanlarini daha yararli islerde kulla-
nabileceklerini kabul ettikleri halde, diizenli olarak gazete okumayi
tercih ediyorlardi:
Iyi yaymlann yerini aliyor.
Bo? zamanlarimda kitap okumayi, yabanci dil gall?may 1, veya bana faydasi
dokunabilecek diger i?leri birakip gazeteyle oyalaniyorum.
[Gazetelerin gogu] sirf ciddi konulardan kagmaya yarayan ?eyler. Belki belli
konluardaki reklamlar harig. §imdi, higbir sebep olmadigi halde, onlan
okumaya ba?ladim. Vakit kaybettirici... sadece ali?kanlik...

Bu arada, bilgi kuvvettir anlayi§ ve inanci da kendini goster-


mektedir. Erkek yanitlayicilardan biri gugsiiz kaldigini bildirmi§-
tir : «Zira, nesiz kaldigimi, neyin hasretini gektigimi bilmiyorum —
ve bilmedigim zaman da endi§eleniyorum.» Birkag yanitlayici ise,
bununla da kalmavarak, diinya hakkinda bilgi sahibi olurlarsa,
sanki olan-bitenleri bir bakima kontrol bile edebileceklermi? gibi
cevaplar vermi$lerdir. Ornegin, bir ozel sekreter kendisini «di§-
/inin kiigiik bir disi gibi hissettigini» soylemi§, «her§eyden kopmu?»
gibi oldugunu belirtmi§, «siz bilin, bilmeyin her?ey olup-btmeye
devam ediyor» demi§tir. Oyle goriiniiyor ki, gazete siitunlari ara-
cihgi sayesinde diinya ile devamh temas saglami? olmak, bu ka-
dancagiza sanki diinyanin donii§une kendisinin de bir katkisi ol-
dugu duygusunu vermektedir. Ama gazetesiz kahnca, diinyanin do-
nii§iine yaptigi katkiyi kimsenin aramadigini farketmis olsa gerek.
Oyle goriiniiyor.
Bu tiir bir analiz, bir gergege de yeni bir i§ik tutmaktadir; haf-
tanm giinleri ilerledikge, azalmak §oyle dursun, gazetelerini ozle-
yenlerin bu ozlemleri de yakla?ik olarak iki misli artmi§tir. Bu in-
sanlar igin, giindelik «ritual »in ortadan kalkmasi haftanin giinleri
siirdiikge iiziiciilugiinu arttirmi§; yo|unla§tirmi§tir. Hayatlannda
bir yeri olan, bir bo?lugu dolduran bir§ey gidivermi§, hayatla ve
hayatin giinliik i§leri ile yeni bir baglanti kurabilmek ise iyice
giigle§mi?tir. Gazetelerini ozlemi§lerdir; ama, giinliik «rutin® ha-
yatlarim meydana getiren, etraflanndaki bir yigin §eyden birisini
kaybetmi? olmamn yaratacagi ozlemdir bu.
«Gazete okumamakla rahatlami§ olmanizm herhangi bir sebe-
bi var mi?» sorumuza olumlu cevap veren yanitlayicilar sadece
birkag ki§i olmu§tur. Fakat o'nlar bile, istenmeye istenmeye de olsa
gazetelerin kendilerini adeta zorla okuttuklanni soyler gibidirler.
Bazi hallerde, gazetelerin kendilerini zorla okutabilmelerini saghyan

154
§eyin olaganiistu dikkat gekici ozellikteki «kanunsuz» olaylarla ilgi-
li haber ve diger muhteva oldugu anla§ilmaktadir. Ornegin, orta-
ya§h bir ev hanimi §oyle demi§tir:
Cinayetler, lrza ge?meler, bo§anmalar, sava? haberleriyle sinirlerimi altiist
etmemem bir bakima daha iyi rahatim... [Gazetesiz kalinca] $imdi daha
50k sokaga gikacagimi umuyorum, bu bana daha iyi. Gazetler de, haberle-
ri de biitiin gun tutumlanmi sarsiyor — herbiri biribirinden simrlendirici,
iirpertici, korkutucu hikayeler. Gazetesiz kalmak sinirlerime yarayacak.

Gazete okumaran zorunlayicihk ozelligi en ayrintih §ekilde or-


ta-ya§h bir garsonun cevabinda goriiliiyor. G6rii§lerini hi? begen-
medigi siyasi yorumlan okumak imkam bulamayan bu garson §oy-
le diyor:
Mirror,m [okudugu tek gazete] tutumundan nefret ediyorum... ba$yaza-
rindan da, siitun yazan De Casseres'den de... O'nu okumamak bir zevk."..
Winchellle gorii? aynligi igin firsattim olmadi.
Ve biitiin bunlardan da ayn olarak, gazetenin ad eta okunmasi
zorunlu bir§ey olu§unu gosteien bir ba§ka durum sava?a katilma-
manin yarattigi sugluluk duygusuna kar§i bir ge§it kefaret («ato-
nement») yerine gegmesidir. Kadm yanitlayicdardan ikisi tarafin-
lan ileri siiriilen du§iincelere gore, sava§a az katilabilmi? olmalari
olgiisiinde, a§in bir gayretle sava§ haberlerini okumaya zorIami§
lardir kendilerini:
Sava§ §artlarmin baskisi ve huzur bozuculugu yiiziinden saghgim bozulma-
ya ba?lami$ti. Bir par?a dinlenirsem ho$uma gidecek.
Sava? haberlerini okumaktan bikmi? usanmi?tim artik!

Gen? bir ev kadimmn dii§iincesine gore, sava§in geli$mesiyle


ilgili haberleri okumak kendisi igin bir gorevdi: «i§in ozii — go-
cuklar sava§taydi.» Ve bu tiir yamtlayicxlar gazete grevini ho§-
nutlukla kar§ilami?lardi. Zira, grev sayesinde, ahlaki yonden ka-
bulii miimkiin bir gerekge buluyorlar, boylece gazete okumamn
kiilfetinden kurtuluyorlardi. Mesele o'nlara bagli bir?ey olmaktan
gikinca da, zorunlu saydiklari bir i§ten kurtulduklan igin rahat-
lami? oluyorlardi.

OZET VE SONUC

Bu makalede, karma§ik eylem ve duygularla dolu bir ortamda


uygulanmi? tipik bir halk oyu yoklamasina verilen yamtlari «de-

155
rinle§tirmeye» ve geli§tirmeye gali§tik. Gazetelerin «olmazsa ol-
maz» bir §ey sayildiklari §eklindeki genel ifadelerin ardma goz atma-1
ya ve gazetelerin okuyuculara sagladiklari bazi ki§isel-tatminleri
ortaya gikarmaya gah§tik. Boyle yapmakla, modern gazetenin —
gerek «rasyonel» (haber ve bilgi edinmek gibi), gerekse «rasyo-
nel -olmayan» (sosyal temaslar ve dolayh olarak, sosyal prestij
igin) bazi tipik .kullammanm i§aret ettik. Bununla da kalmayarak,
okumanm bizim toplucumuzda tek ba§ina bile bir deger ifade et-
tigi §eklinde bir hipotez ileri surdiik; ve bu deger agisindan, oku-
nacak bir§evleri, en kolay ve uygurt bir §ekilde saglayan gazetelere
de bir pay dii§tugiinii soyledik. Bunun yamsira, anla§ilmasi gag ve
karma§ik bir diinyada (rasyonel -olmayan) bir giivenlik kaynagi
oldugu igin gazetelerin aramldigmi; ve son olarak, gazete okuma-
nm bir ge§it torensel veya «ritualistic» veya yan-zorunlu bir i§
olmasinm da bu konuda etkisi bulundugunu belirttik. Bu yolla, ga-
zetesiz kalmanin, gazeteye kar§i ozlem duymanin ne demek oldu-
gunu psikolojik ve sosyolojik agidan kademe kademe agiklamaya
gah§tik.
Gordon ALLPORT
Leo POSTMAN

SOYLENTl
VEYA
"FISILTI G A Z E T E S l N t N
TEMEL PSiKOLOJtSl
S U N U M

Allport ve Postman bir onceki incelemede Berelson'un belirtip gegtigi


bir sorunu agikliyorlar : «rasyone 1-olmayan» ve belirlikten, giivenlikten yok-
sun modern kitle toplumunda insanlar normal giinlerde ali^tiklan ve iti-
mat ettikleri haber kaynaklanndan yeterince heber alamaz olurlarsa, veya
olaganiistii gtigliikler ve beklenmedik «bozgunlar» yiiziinden, o zamana ka-
dar itimat ettikleri haber kaynaklanna itimat etmez olurlarsa ne yaparlar?
Bu gibi durumlarda, «resmi» gelmeye ba§layan ali§ilmi§ haber kaynaklari
yerine, nigin, kaynagi bile belli olmayan «soylenti» veya «fisilti gazetesi»ne
dort elle sanlirlar? Ve, bu egilimin kuvvet kazanmasi ile, ali$ilrru§ hayat
rutinin kaybeden, bu yiizden de istemeye? istemeye §iddetli endi?elerle kar-
?ila§an bireylerin bu endi$elerine bir gerekge bulma ihtiyaglari arasinda
ne gibi ili?kiler vardir?

Allport ve Postman, Amerikan kamu oyunu Pearl Harber Bozgunu giin-


lerindeki §artlari ile incelemektedirler. «Butiin donanma makvoldu® $ek-
linde yayilan «fisilti gazetesi» Balkan Rossvelt'in radyo konu?malanna
ba§lamasina yol agmi§, ancak bu konu§malar durumu degi$tirememi$tir. Ta
ki, sava? Almanya ve Japonya'nin aleyhinde geli^me gostermeye bajlaymca-
ya kadar. Allport ve Postman, bu durumu, «bireyi fisilti gazetesine kulak
vermeye iten huzursuzluk ve endi§elerin azalmasma» baglamaktadir.
Ilk baki§ta, daha 50k, psikolojik sorunlar gibi goriinse de, yazarlarui
;<oziimleme,» «yigip sigala§tirma,» «konu?ulan dil ali$kanliklari,» «ilgi ku-
nusu,» «onyargi dziimlemeleri,» «yuvalanma siireci» gibi konularda soyledik-
leri hem konunun psikolojik yanini agiklamaya, hem de Haberle§me Teori
leri ile ilgilenenlerin bu konuda yapilmi? iyi bir irdelemeyi yakindan izle
melerine imkan vermektedir.

159
Gordon ALLPORT
Leo POSTMAN
SOYLENTI
VEYA
«FISILTI GAZETESi»NIN
TEMEL PSIKOLOJiSI*

SAVA$ ZAMANI «FISILTI GAZETESI»

1942 yili iginde, «fisilti gazetesi»> denilen soylenti ve dedikodu-


lar en acil ulusal sorun haline geliverdi. ilk defa tehlikeli §ekilde
kendisini agiga vurup duyurmasi Pearl Harbor §a§kinhgimn he-
men sonrasindaki giinlere denk geldi. Bu belah durum ah§ageldigi-
miz normal haberle§me kanallanmizm yerlerini degi§tirdi, boz-
du; hig tanimadigimiz, ah§kin olmadigimiz bir yenisinin dogu^una
sebeb oldu. Ayni giinlerde hafif bir sansiirle haberler kisitlamyor;
«fisilti gazetesi» dedigimiz soylenti milyonlarca vatanda?in kaderin
kar§isinda garesiz kalmi§ gibi duran hayatini bir anda etkileyici
bir duruma geliyordu.

Giinliik hayat $artlarindaki bir tiir bir birle§me dedikodu,


fisilti, soylenti; yani «fisilti gazetesi» dedigimiz §ey'in tutunup ya-
§amasi igin en elveri§li ortami hazirlami§ oluyordu. Hep bildigi-
miz gibi belli bir konu ile ilgili soylenti, fisilti ve uydurma ha-
berler, bu soz konusu $eyin grup igindeki dnemi dlgiisiinde ve
grup iiyesi bireylerin hayatinda bu soz konusu §eyin muphemlik-
ten kurtulmamasi derecesinde yaythr; dolafirlar.

(*) Gordon Allport ve Leo Postman, «The Basic Psychology of Rumor,»


Bknz.. Wilbur Schramm, The Process and..., s. 141-155 Ilk yaymlam?i
igin, bknz: Transactions of the New York Academy of Sciences, 1945.

161
:
Pearl Harbour olayi hemen hemen biitiin vatanda§lar igin'hem
'onemli bir olaydi, hem de miiphemiyetten kurtarilamami§ bir ko-
•nuydu. Oly onemliydi, giinkii hepimiz igin pontensiyel bir tehli-
keyi temsil ediyordu. Olay dnemliydi, giinkii bu olaydan sonra
ba§layan sava§ hazirhklari ve sevkiyat herkesin hayatim etkiler
oluvermi§ti. Miiphemiyetten kurtarilamami? bir konuydu, bulamk,
ve golgeliydi, giinkii, saldinnin nedenini, viis'atini, sonuglarmi hig
kimse anlayip, gorebilecek durumda bulunmuyordu. Soylenti ve
fisiltilar igin gerekli iki §art -olayin onemliligi ve miiphemiyeti-
olabilecegin de iistiinde bulundugundan - bir anda, hig beklen-
medik bir uydurma haber seli ile kar?ila§iverdik : Pearl Harbour
«fisilti gazetesi» haberlerinde «Donanma biitiiniiyle denizin dibine
batxnlmi§» deniliyor; kayiplarm gok fazla olmasi yiiziinden Wa-
shington'un gergekleri soyleyemedigi ileri siiriiliiyor, Hawai'nin Ja-
ponlann eline gegtigi soyleniyordu. Bu «hikayeler» oylesine yay-
gin, oylesine moral bozucu §eylerdi ki, 23 §ubat I942'de Balkan
Roosevelt radyo ile bir konu§ma yapti. Konu§ma bagindan sonuna
kadar bu soylentileri yalanlanmasina hasredilmi$ti ve kayiplarla
ilgili resmi agiklamalan ihtiva ediyordu.

Sava§ giinerinin Ba§komutam tarafindan yapilan bu konu§-


mada verilen kesin teminat halkm kendine olan giivenini yeniden
kazanmasinda; §iiphe, ku§ku, ve korku dolu bu «hikayeler»in orta-
dan silinmesinde yararli ve etkili oldu mu? Olaylar o giinlerde te-
sadiifen oyle denk gelmi§tir ki, sorunla ilgili bazi objektif delil-
ler elde etmi§ bulunuyoruz. $ubat'in yirmisinde, Ba$kanm konu$-
masmdan onceki giinlerde 200 kadar kollej ogrencisine Pear Har-
bor kayiplari konusunda ne dii§undiiklerini; kayiplan Knox Rapo-
runda belirtilen kayip miktarlarmdan «fazla» mi, «gok fazla» mi
sandiklanni, yoksa «tam oyle» mi dii$unduklerini soru§turmu§ bu-
lunuyorduk. Bu ogrencilerden yiizde 68'i resmi agiklamaya degil
moral bozucu soylentilere inamyor ve kayiplarm Washington.un ka-
bul ettiginden «daha biiyiik» veya «gok daha biiyiik» oldugunda
israr ediyordu. Bu soru§turmayi izleyen giinlerde Balkan konu§-
masmi yapti. 25 $ubat giinii aym sayida kollej ogrencisine aym so-
ru soruldu. Ba§kanm konu§masim dinlememi§ veya gazetelerde
okumami§ olanlar iginde soylentilere inanmakta devam edenlerin
oram iigte ikiydi. Fakat Ba§kamn konu§masindan haberdar olan-
lar arasinda soylentilere inananlann oram yiizde 24'e du§mii§tii.
Burada belirtilmesi gereken nokta, endive ve huzursuziugu hafiflet-

162
mek igin en yiiksek derecedeki gorevlilerin biitiin gabalanna rag-
men, kollej niifusunun (population) yiizde 44 kadari olayin ve ola-
yin sonucu olarak gikan soylentilerden 50k etkilenmeleri, bunlann
bu yiizden resm! teminatlann dogrulugunu kabul edememeleri ol-
mu$tur.
1942 yili buna benzer korku-yaratici «hikaye»ler yih olmu§-
tu. Gemi kayiplan inanilmayacak kadar abartihyordu. Knopp, «Ca-
pe Cod» Kanali civannda bir kaza sonucu batan bir gemi ile ilgili
bir ornege i§aret etmekteydi. New England'da ahali o kadar biiyiik
bir huzursuzluk ve korku igindeydi ki, bu kazadan koskoca bir
hikaye yaratilmi§, gemide binlerce hem§ire bulundugu, geminin
Amerikan gemisi oldugu, torpillenerek batinldigi ve binlerce hem-
§irenin de sulara gomiildiigii §eklinde soylentiler her yana yayili-
vermi§ti. (1),
Boylesi ha§in hikayelerin nedeni; daha once soyledigimiz gib,
ortalama vatanda§lar igin konunun oldiiresiye bir onem ta§imasi ve
iginde bulunulan objektif durumun ortalama vatanda§ igin anla§il-
mazliklar ve belirsizliklerle dolu olmasi idi. Bu anla§mazhk ve be-
lirsizlik «komiinikasyon»un ba§arisizhgindan, veya aninda verilen
haberlerin hig bulunmamasindan; yani, sava§m yakip-yiktigi bii-
tiin iilkelerde, veya giivenilebilir gok az haber kaynagi bulabilen
ve birliklerinden tecrid olmu§ askerler arasinda hep goriilen bu
gibi sorunlardan meydana gelmi§ olabilirdi. Burada da miiphemi-
yet ve belirsizlik biribirine uymayan haberler ahnmasindan; haber
kaynaklanndan higbirinin digerinden fazla giivenilir olmamasin-
dan; veya (Pearl Harbor soylenti ve asilsiz haberlerinde oldugu
gibi) pek 50k insanin hiikiimetin ve idarenin tutumuna giivenme-
mesinden, sava§ zamani sansiir uygulamasi yiiziinden [duydugu
resmi agiklamalara] inanmamasindan meydana geliyordu. Sava?
doneminin ba§langicim izleyen sonraki donemlerde ise [resmi]
haber servislerimize kar§i hizla giiven kazamlmi§, ve soylentiler
ile asilsiz haberler tedricenazalmx§tir.

1942 yilinin korku-giki§h soylentilerine ilave olarak, zaferin bi-


zim tarafimiza guHimsediginin goriildiigii gunlere kadar kar$itlik -
giki§h ba?ka bazi soylentiler devam etmi§tir. Bunlar, bizim resmen
miittefikimiz olmayan, ama sava§a bizim safimizda katilan ulusla-

(1) R. H. Knapp, «A Psychology of Rumor,® Pub. Op. Quart., 1944, VIII,


22-37.

163
ra (cobelligerents) ait bazi ozel gruplarin yetersizlikleri, sada-
katsizlikleri veya etkisizlikleri hakkinda gikarilmi§ soylentilerdi.
Bu uydurma haber ve soylentilerin basta gelen «ta§lanacak kegi-
leri» ise Ordu, Donanma, Hiikiimet, miittefiklerimiz ve Amerikan
azinlik gruplan [Japon asilli Amerikalilar gibi, g.n.] idi. 0 giin-
lerde kulagimiza gelen bu haberlere gore Ordu kendisine silahlari-
m bizim verdigimiz yardim malzemeleri arasinda gonderilen tere-
yaglarla yaghyorlar; askere alinan zenciler ilerde yapacaklari ayak
lanma igin cephane biriktiriyorlar; Yahudiler ise askere gitmemek
igin hileler yapiyorlardi.
Eu biiyiik yekun te?kil edenler de bu hasimhk-giki§h soylenti-
lerdi. 1941 yilinda iilkenin gok ge§itli yerlerinden derlenmi? 1,000
kadar soylenti ve yalan haber (2) §u oranlar iginde bir dagihm gos-
teriyordu:
1) Hasmane duygulardan
(ayri gorme nedeniyle) gikan soylentiler = yiizde 66
2) Korku duygusundan gikan (umaci soylentiler = yiizde 25
3) Arzu ve ozlemlerden (giindiiz riiyasindan) gikanlar = yiizde 2
4) Higbir simfa girmeyen soylentiler = yiizde 9
Hig ku§ku yok ki, korku ve arzu giki§h soylentilerin oranlan
gok gegmeden degi§mi§tir. Zafer yakla§tikga ( V-E ve V-J giiniine ge-
lindikge soylentiler azalmaya, eski dii§manliklarin azaltilmasi ile il-
gili konularda olmaya ba§lami§; belli amaglan dile getiren soy-
lentiler halini almi§; belli §artlar altinda istenilen, ozlehiien bii
olay olmadan olmu? gibi soylenmeye ba§lami§tir. Fakat, savas
boyunca ve bugiine kadarki siire iginde de, soylenti ve «fisilti ga:
zetesi» haberlerinin gogunlugu §u veya bu miktarda hareketamiz
sayilabilir. Bunlar, §u veya bu gruba kar§i hala hasmane duygular-
la doludur.
Fisilti ve dedikodularm giki?i ve halk arasinda hizla dola§ma-
sinin nedeni kisaca ifade edilebilir. Fisiltilar; bireyler tarafindan
hissediLen gerilim durutnununu nedenim agiklar ve bu gerilimi ho-
fifletir. (3).

(2), R. H. Knapp, ibid., 25.


(3) Bu kisa ifade, sadece, nisbeten az sayidaki bazi soylenti ge?itlerinl kap-
sami di$mda birakmaktadir. Bunlar ise, sosyal tani§ma ve yakinla§mayi

164
Ornegin, Pearl Harbor soylentileri, bu soylentileri duyup nak-
ledenlere nigin oylesi bir endi§e ve huzursuzluk iginde kaldigim
agiklami$ oluyordu. Eger koruyucu donanmamiz «denizin dibine
batxnlmi§» olmasaydi soyledigi endi§e dolu «hikaye»ye hak veril-
meyecek miydi? O'nun duydugu huzursuzluk ve endi§enin hakh go-
riinmesi igin ciddi §eylerin olmasi gerekli goruniiyordu. Aileler
ogullarim, kocalarini, babalanni kaybetmi?lerdi ve etrafta
dola§ip, suglayacak adam anyorlardi. Bu boyle olunea da,
askere gitmekden kagmdiklari soylenen Yahudiler elbette iizer-
lerine dii§eni yapmayan bir grup oluyor ve «iyi vatanda§»lann ba§-
lanna gelen felaketlerin nedenine bir agiklama te§kil ediyorlardi
Ne var ki, askere gitmekten kagmmak konusundaki «hikaye»ler Ya-
hudiler arasinda pek goklarimn askere ahnmasi ve bunlan ce-
saretle ve iyi sava§malari sonucunda ister-istemez ortadan kalkmak
zorunda kaldilar. Fakat ne zaman kitlik veya sikmti olsa gene
ortaya Yahudiler siiruliiyor ve «ta?lanacak kegi» olarak «vur aba-
hya!» deniliyor; boylece, herkes ya^adigi ve katlandigi giigliikleri
kendine gore agiklayabilmi$ oluyordu. Ak?am soframiza kuzu pir-
zolasi (lamp chops) koyamayinca, bunun nedenini agiklamak igin
Yahudilerin karaborsaciligmi ileri siiriiyorduk.

Agikca soylenen sozlerle ba?kalanm suglamak sadece insanm


hissi sikinti ve endi?elerini agiklamakta kullamlan bir yol olmayip
ayni zamanda bir ge§it rahatlama (relief) bigimidir. Sozle yapi
Ian bir alay veya hicivin bir bakima insani rahatlattigim hepimiz
biliriz. Alaya aldigimiz, hicvettigimiz kimsenin gergekten buna la-
yik olup olmadigi ise onemli bir sorun bile sayilmaz. Birini, viizii-

ba$Iatirken kullamlan ve bundan ba?ka bir ama? tasunayan e/.r.k


lerde ortaya siiriilen asilsiz «laf;>larin meydana getirdigi tPhatic com
munication> dan ibarettirler. Bir konu^ma sirasmda, eger bir durgun
luk, bir ses3izlik olmu§sa, konu$manm durup kesilmesini onlemek igin
taraflardan biri akla gelen masum bir uydurma hikaye ile kanu§mayi
siirdiirmeye gali^ir. Bu gibi durumlarda soylenen uydurma «hikaye»n:n
altmda, «fisilti gazetesi»nin altmda yatan derin gerilimin varligi so?
konusu bile degildir. -
Bu incelemede bazi insanlarm nigin bazi soylentilere inandiklanni;
bazilarimn ise inanmadiklanm etrafh bir §ekilde ele alacak degiliz. Bu
sorun, F. H. Allport ve M. Lepkin tarafindan gok dikkatli ve ayrin-
tili $ekilde incelenmijtlr. Bknz: «Wartime Rumors of Waste and Special
Privilege: Why Some People Believe Them,» J. Abnormal Sos. Psychol.,
1945,-XL, 3-36.

165
ne kar$i azarlamak, veya arkasindan tenkid edip hirpalamak bu
kimseye kar§i duyulan nefreti gegici bir sure azaltmak igin kull>
nilan bir garedir. Bu konuda asil onemlisi, bazan herhangi bir ba§-
ka kimseye, veya bir ba$ka §eye kar§i duyulan nefretin azaltilma-
smda da bu yolun kullamldigidir. Eger patlayana kadar §i§mi§,
gerilmi? bir tiibii bo§altmak isterseniz ya valft agarsiniz ya dda in-
ce bir ?eyle delersiniz. Valf'i agmayi igimizdeki du§manligi Nazi-
lere veya Japonlara, yani gektigimiz acilarin ve sikmtilarin sebebi
onlara yoneltmege benzetebiliriz. igne bastirmayi ise olayla
ilgisij sugu, giinahi olmadigi halde goziimuze kestirdigimiz kurban-
larimiza yoneltmeye benzetebiliriz. Her iki durumda da, basing
azaltilmakta ve bir gev§eme elde ecfilmektedir. Yahudileri sugla-
mak, Zencilere gamur atmak, hiikiimetin ve idarenin hakkinda
olur-olmaz suglamalarda bulunmak, OPA'yi veya siyasetgileri leke-
lemek, hangi sebepten olursa osun, igimizde yigimlanan dii§man-
lik ve kirginhklann bir belli derecede hafifletilmesine yaramakta-
dir. Bir ba?ka rahatlama, ne denli aci ve kotii olursa olsun, herke-
si «umaci» ile kar§i kar§iya tutmak igin gikardigimiz asilsiz sozler-
den de elde edilmektedir. Kom§uma Cape Cod Kanalinin asker
cesetleri ile dolup-tikandigim soylemem, oglum veya arkada?larim
cephede ise, o'nlar hakkinda duydugum ve artik gok yigimlanmi§
bulunan endi§elerimin di§a vurulmasina yaramaktadir. Cephedeki
kayiplar veya du?mamn yaptigi ^vah?et hakkinda a$iri abartilmi§,
uydurulmu§ §eyler soyleyerek igimdeki huzursuzlugu arkadasimla
payla§mi§ olurum, ve boylece kendimi yalmz ve garesiz kalmi? his-
setmekten kurtulmu? olurum. Soylenti ve fisilti gikanp, bunlari
yamam iizerine, artik ba$kalarinin da «huzuru kalmami$» olur.
Bu sayede kendimi bir ge§it giivence altinda saymaya ba?larim.

DENEYSEL YAKLA$IM

Bu kere sorunu daha geni§ sosyal ortam iginde ele alacagiz, ve


insan aklindaki bu soylenti siirecine ne gibi saptirma ve a§irila§-
tirmalarin kan?tigim, halkin kafasindaki ve igindeki yikintilara
nelerin sebep oldugunu incelemeye gah$acagiz.
Giinluk ya?anti iginde bir soylenti ve uydurma haber diizme
siirecinin aynntih bir §ekilde ele alinmasi, gok giig oldugu igin nis-
beten iyice kontrol altina alinmi? laboratuar §artlari altinda bu
siirenin temel olgularini elden geldigince incelemeye gah?acagiz.

166
Bizim yontemimiz 50k basittir. Tek bir goriintiiyii (slide)
perdeye aktarmakla yetindik. Kisacasi, bir bakima demokratik
ozellikteki bir goriintiiyii ilgili bir?ok ayrintiyi da gostermekte
kullandik. Resmi perdede gostermeden once alti veya yedi denek
bir odaya ahnmi§tir. Bunlardan birisi resmin gosterildigi odaya
ahnmiij, fakat perdeyi tam goremeyecek §ekilde kasitli olarak se-
«filmi§ bir yere oturtulmu§tur. Seyircilerden birisi (veya deneyici)
goriintiiyii kendisi tarif etmi§, bu aradaresimle ilgili olarak yirmi
kadar aynntidan soz etmi§tir. Ardmdan, ikinci denek odaya ahn-
mi§ ve kertdisine, ne gordiiyse, hepsini anlatacak olan birinci de-
negin yanina oturtulmu§tur. (Biitiin deneklere «ne duydularsa
hepsini miimkiin oldugu kadar ashna uygun olarak digerlerine
nakletmeleri» soylenmi§tir.) Ardmdan birinci denek yerine ge?mi§,
iigniicusii ahnmi$g ve iigiincii denek ikinci denegin anlattiklarini
dinlemeye ba$lami§tlr. Aym §ekilde, her denek igeri girinci, ken-
dinden onceki denekleten o nun anlattiklarini dinlemi?; kendinden
sonra gelen denege de, oncekinden duydugunu nakletmi§ oluyor-
du. Deneye gozlemci olarak bulunanlar, uyari yerine kullanilan
resim perdede durdugu halde her denegin igeri alinmasindan son-
ra ortaya ?ikan uydurma hikayenin nasil ortaya ijlktigim tek tek
her denekte gormu§ oluyordu.
Kollej ogrencileri, Ordu hazirlik kamplanndaki erler, mahalli
topluluk forumari (community forum) iiyeleri, Ordu hastanele-
rindekr hastalar, Ogretmenler Yuvarlak Masa iiyeleri, egitim kurs-
larina katilan polis memurlan dahil kirk grup denekle bu aym su-
re? tekrarlanmi§tir. Yeti§kin ya§taki bu deneklerle ilaveten ozel
okullardaki dordiincii simftan dokuzuncu sinifa kadar kii
?uk gocuklarda da deney tekrarlami§tir. Bazi deneylerde, beyaz-
larin yamsira enciler de katilmi§tir. tlerde gorecegimiz gibi, bu-
nun boyle olmasi, kullanilan resmin «irk a?ismdan» verilen bir
goriintiiyii aksettirmesi halinde onemli ?onu?lar dogurmu§tur.
' Biitiin bu deneyimler seyirci oniinde yapdmi§tir (20-30 goz-
lemci). Sahneye gikmanin sebep olacagi korkma ve iirkme halini
bertaraf edebilmek i?in denekler goniilliiler arasindan se?ilmi§ler
dir. Bununla beraber, seyirci oniinde yapilan bu tiir deneyimlerde
her zaman igin bir sosyal etkileme (social influence) oldugu bi-
linmelidir. Bu etkilemenin hacmini bilmek ?in [bu ara§tirmada]
bir de, deneyi yapanla denekten ba§kasimn ahnmadigi bir odada
smanan kontrol grubu kullanilmi§tir.

167
Sonug olarak. bu deneysel durumun, giinliik hayatta ortaya
gikan soylenti ve uydurma hikayelerin olu§tugu §artlari be§ nokta
agisindan tamamiyle benzer §ekilde yaratmadigini kabul etmek zo-
rundayiz. (1) Dinleyicilerin etkisi epeyce olmu§, deneklerin dikkat
li davrani§lanna ve «hikaye»Ierini kisa tutmalanna sebep olmu§-
tur. Seyircilerin oniinde denenen deneklerin anlattiklan «hikaye»-
ler, seyircilerin ahnmadigi odada denenen deneklerin anlattigi «hi-
kaye»lerin yansi kadar aynntih olmu§tur. (2) Verilen talimatin;
duydugunu elden geldigini aslina sadik nakletmek ve dikkaitli dav-
ranmak sozlerinin etkisi olmu$tur. Giinliik hayattaki soylenti ve
«fisiltilarin» yayilmasinda ise anlatilan hikaye»lerin dogru ve asli-
na sadik nakledilip nakledilmedigini gozetleyecek bir deneyci bu-
lunmamaktadir. (3) Bu dene)dmde deneklere, kendilerine anlatim-
da bulunanlara soru sorma hakki taninmi§tir. Olaganiistu hayat
?artlarmda ise, «fisilti»lari dinleyenler, eger isterlerse, anlatan ve
aktaran kimseye soru sorabilir; o'nu gapraz kontrol altina alabilir.
o'nu gapraz kontrol altina alabilir. (4) Duyma ve aktarma arasm-
daki zaman farki bu deneyimden gok kisa olmu§tur. Olagan hayat
sartlarinda ise bu zaman arahgi gok daha geni§tir. (5) En onem-
lisi, bireyleri anlatmaya yonelten giidiiler gok farkli o!mu$tur. De-
neyimizde, deneklerin yonelimi dogruluk ve aslina sadakat olmu§-
tur. Deneyimsel §artlar altinda, deneklerin ki§isel korku, nefret ve
arzulari i§in igine kan§amami§lardir. Kisacasi, deneyime katilan
[ve davrani§i incelenen] denekler, giinliik hayattaki soylentilere
katilanlar gibi amnda soylentikre katilanlar gibi aninda soylenti
gikaran veya aktaranlardan farkli kalmi§lardir. Deney konusu olan
«soylenti »yi aktarmasi ki§isel olmadigi gibi, igten ve derinden du-
yulmu§ bir aktari? da oImami§tir.
Ugunciisii di§inda kalan diger biitiin §artlann deneyimde, du- „
yulann anlatimim dogrula?tirdigi ve gergek hayattaki uydurma
soylentilere oranla daha az saptirma [bozma = distortion] ve kes-
tirime sebep oldugu du§uniilebilir.
Yaptigimiz deneyimin normal soylenti ve «fisilti» §artlanni
yaratmadigini bilmemize ragmen, gene de inaniyoruz ki, duyulan
6ir ?eyi aktarirken yapilan degi§tirmelerin ve bozmalarin elde et-
tigimiz sonuglarda temsil edildigi kabul edilebilr. «Sokaga dokiil-
meyen» soylentiler «sokaga dokiilen»ler kadar canh, hissi (fevri)
bir tonda soylenmemi§, o'nlar kadar a§inla§tinlmami5 olabilir.
Biitiin bunlara ragmen, [siirecin] temel olgusu her ikisinde de gos-
terilebilir.

168
Gergek hayattaki soylentilerde olanlarla laboratuar §artlannda
yaratilan soylentilerde olan-bitenler iginde, biribirleriyle ilgili olan
ve agik segik goriilebilen, iig egilimin yer aldigi karma§ik bir boz-
ma ve saptirmadan ibarettir.
Dt)ZEYE tNME
Soylenti ve «fisilti» ortakhkta dola§irken yaptigi yolculuk bo-
yunca biiyiik bir hizla kisahr, daha ozlii, daha kolayhkla kavrana-
bilir ve hatirlanabilir bir bigim alir.
Anlatilan aym §eyin birinden digerine aktanm serisinde, i$in
ba?langicinda, hatirlanan ve aktarilan aynntilar hizla azalmakta-
dir. Unutulan aynntilarin sayisi, serinin sonuna kadar azalmaya
devam etmekle; ancak, du§ii§iin hizi yava§lamaktadir. Tablo : 1
denemenin ba§langicmda verilen aynntilarin her denekte ne oran-
da hatirlanip aktanldigim gostermektedir.
§EKlL : 1 Ba?langi?ta verilen materyalin ardillanan deneyimlerde hatir-
lanma yiizdeleri.
C
c+
U
cd
h 70

00
1 2 3 4 5
ardillanan deneyimler

Perdedeki gbriintu hakkinda yapilan agiklamada haklannda


bilgi verilen aynntilar «yiiz» olarak kabul edilmekte, birinciyi izle-

169
yen testlerdeki yiizdeler ise bu baza gore hesaplanmaktadir. Onbir
deneye dayanan egri (curve) agizdan - agiza yapilan be§inci veya
altinci aktarmada ilk anlatilan ayrintilarin yakla§ik olarak yiizde
70'inin ayiklandigim gostermektedir. Hem de, aktanmlar arasin-
da higbir zaman bo§luguna fxrsat verilmemi§ oldugu halde.

Yaptigi deneyimdeki ilk andaki ogrenme ile sonraki tekrarla-


malar arasindaki siire bizim denememizdeki sure kadar kisa olma-
digi halde, bizim buldugumuz egri de Ebbinghaus'un iinlii birey-
sel hatirlama dii§u§ egrisine benzemektedir. Elimizdeki bu egri
ile Ebbinghaus'un egrisini kar§ila§tiracak olursak §u sonuca vara-
biliriz ki, bireysel bellekte diizeye inme haftalar siiren bir zaman
iginde olurken, toplumsal bellegin diizeye inmesi (leveling) bir-
kag dakika iginde olmaktadir.

Diizeye inme (bizim deneyimlerimizde) higbir zaman mutlak


bir silinme ve kalmama noktasma inmemektedir. Egrinin son ta-
rafindaki durulma (stabilization) biitiin deneyimlerden varilan bir
bulgudur. Bunun anlami: (1) 90k kisa ve yogun bir ifadenin ash-
na sadik olarak ve bozulmadan aktanmlardan gegmesi beklene-
bilmesi; (2) bildirim kisa ve gereksiz aynntilardan arinmi? §ekilde
sunulmu?sa, denek ki§inin segimleyecek fazla ayrinti bulamamasi
ve daha fazla bozma olanaginin kisitlanmi§ olmasidir; (3) akilda
tutulmasi igin verilen §ey siradan bir bellegin (memory) bile akil-
da tutulabilecegi kadar kolay!a§maktadir. Biitiin deneyimlerde en
son ve sona yakin olan aktanmlar, en ba?taki [iki denek ki$inin]
aktanmlanna oranla birbirlerine gok daha benzer bulunmu§tur.

Dii§iinmeksizin yapilan ezberlemeye kar§i giivenme [ve dene-


yimlerin buna dayanmi? olmasi] bizim deneyimlerimizde, aslina
uygunlugun temel hedef sayilamayacagi olagan soylenti ve «flsiltx»
ortamina oranla daha barizdir. [Normal hayat halinde] zaman sii-
releri dii?iinmesiz - hatirlamaya etki eder ve kuwetli ilgilenmeler
yiiziinden harfi harfine bir hatirlamadan gok, bu ilgilenmelerin et-
kisine gore i§leyen bir hatirlama meydana gelir. Birey eger sir ko-
nu§mu§ olmak igin konu§maktan ba§ka bir ?eyle giidiimlenmemi§-
se, en son neyi, ne §ekilde i§itmi§se, o i§ittigini diiz ara tekrarla-
makla yetinmektedir. Eger uydurma ve asilsiz soylenti gok kisa ve
ozetse, a?in ?ekilde «slogan»la?tirilmi§sa, yani i§itildigi bigime
harfi harfine uygun olarak hatirlanmasi igin higbir gabayi gerek

170
tirmiyorsa, hatirlama korii koriine hatirlama ve tekrarlama §eklin-
de olmaktadir. Ornegin:
Yahudiler askere yazilmaktan kagimyorlar;
CIO Komiinistlerin elindedir;
Ruslar kadinlan millile§tirmi§.

Buradan §u sonuca varabiliriz ki, her ne zaman sozsel bir ma-


teryal bir grup arasinda -ister soylenti, ister rivayet (legent), ister-
se bir tarihge §eklinde olsun- aktanma ugrarsa gegirecegi degi-
§iklik kisalma ve ozetle§me yoniinden olacaktir. Diizeye inme, te-
sadiiflere bagli bir olgu degildir. Deneylerimiz, her defasinda da,
denekler igin ozel ilgilenme konusu gibi goriinen konucuklarin de-
neklerin umut ve beklemelerini dogrulayan olgularin, hikayeyi kur-
malanna yardim edecek gibi goriinen gergeklerin gok geg unutul-
duklanni ve en son ardillanan deneyime dek hatirlandiklarini gos-
termi§tir.

KESKINLEME

Keskinlemeyi, geni§ge bir muhteva iginden belli sayida aynn


tinin segimleyici algilanmadan, segimleyici hatirlamadan, ve se-
gimleyici bildirimden gegmesi ?eklinde tammlayabiliriz.. Keskinle-
me, ister istemez, diizeye inmenin bir kar§i - benzeri olmaktadir.
Bunlardan biri olmazsa, digeri de olmaz; zira diizeye inmenin son-
rasinda asilsiz soylenti igin elde kalan azinhklar ister istemez belir-
ginle$tirilmi§ olmaktadir.

Diizeye inme konusunda diizenlenen deneyimlerin her kurgu-


lanmasinda keskinleme ortaya gikmakla beraber, her zaman ayni
konucuklar viirgulanmamaktadir. Bazan, hig akla gelmedik bir
aynnti; ornegin, metroda goriilen bir reklamin dikkat odagina alin-
masinda ve hatirlamp bildirilmesinde oldugu gibi, beklenrriedik
konucuklar keskinlenebilmektedir. Asilsiz soylenti, keskinlenimin
etrafinda yapisini kurmaktadir. Bazi deneyimlerde ise, bu ayni ay-
rintinin tamamen bir kenara birakildigi ve ilk ardillamalardan son-
ra hig hatirlanmadigi i§itilmedigi goriilmektedir.

Keskinlemenin belirlenmesindeki yollardan birisi de acayip ve


umulmadik ayrintilann veya dikkat-gekici kelimelerin hatirlanma-

171
sxdir. Bunlar ilk ardillanmalarda goze batmakta, her ardil hikaye
dinleyicinin dikkatini gekmekte ve her aktarimda hikayenin esasi
igin daha onemli olmasi gereken ayrintilardan daha gok tercih
edilmektedirler. Buna verilebilecek bir ornek, «hirsizhk yapmakta
olan bir gocuk ile, gdcuga tekdirde bulunan bir adam» ifadesine
uygun bir resimle birlikte ardillanmi? deyimler serisinde goriil-
mii§tiir. Bu seri deneyimlerde «tekdirde bulunan* ifadesi denek-
lerin a§in dikkatini gekmi? ve ardillanarak her aktarimda bozul-
madan soylenildigi g6rulmvi?tur.

Keskinleme bazan da saytsal bir ozde ortaya gikmaktadir. Bir


seri deneyimde vurguda bulunulan konucuklann her aktarimda
artinldigi tesbit edilmi§tir. Ornegin, bir Zenci resmini ihtiva eden
filmden sonra-ki, filmde Zenci goriintiisuniin geni§ligi ve ah§ilma-
mi$ ifadesi dikkat uyandmci bir ?ekilde duzenlenmi$ti- kaydedi-
len «hikaye» aktanmlannda Zenci once tekillikten gikanlmi§ ve
«ZenciIer» olmu§, sonra «dort Zenci,» sonra da «bir grup Zenci»
§eklinde ifade edilir olmu?tur.

Bir ba?ka tiir keskinleme de zamanca yakinsallaftirici ozde


ortaya cikmakta; olmu§ olaylan ya?amlan anda olmakta olan olay-
lar §eklinde ifade etme egilimi goriilmektedir. Burada. ve fimdi
olanolaylar algilayici igin daha ilgi gekici, daha onemlidirler. Ku§-
kuya bile gerek yok; hikayenin aktanlmasma gogu defa §imdiki
zamanla ba§lanmakta; ve ba§langigtaki anlatimm, sonunda, gegmi§
zaman'a d6nii§tugii noktada bile, «zaman* tekrardan §imdiki zama-
na dondiiriiliir, sahne dinleyici tarafindan anla§tirihr (contempori-
zed). Agiktir ki, soylenti ve uydurunun gegmi§teki belirli bir olayla
(veya gelecekteki belirli bir olayla( bagh olmasi halinde bu tiir bir
etki goriilmez. Insan, kendine gelen bir soylentiyi degi§tirip, «Queen
Mary bu sabah (veya yann) 10.000 askerle yola gikiyor,* §ekline
geviremez. Ama, bununla beraber, hikayeyi iginde bulunulan §art-
lara baglayarak yapilan bir ba$ka keskinlemeye sik sik rastlamak-
tayiz. Ornegin, «Bay A gegen hafta. karaborsadan bir tavuk bulmu§,
ama kilosuna 30 lira vermi?* §eklinde duyulan bir ifade,» karabor-
sada kilosu 30 liradan tavuk varmi?* §eklinde aktanlabilmektedir
(gogu defa boyle yapihyor). tnsan gegdn hafta ile pek ilgilenmese
bile bugiin ile ilgilenir. Bu yiizden de zamanca yakinsalla$tirici egi-
lim olgunun olu§um zamamm ele alarak konu ile ilgilenilmesini
erekler.

172
Keskinleme bazan bir hareketlilikten (movement) belirli bir
sonucun meydana gelecegi durumlarda yapdmaktadir. Ugaklarin
ugmalan ve bombalarin patlamasi aktarim sirasinda gogu defa bir-
likte vurgulanirlar. Aym §ekilde, bir resimde goriilen yere dii§mii§
bir vazo gogunlukla unutulmamakta ve hep hatirlanmaktadir. Ger-
gekten «dii§ii§ motifi» resimde adamin igmekte oldugu puiro gibi
diger bazi §eylere de yayginla§tirilmaktadir. Ornek : deneyimlerden
birinde piironun yere dii§mekte oldugu soylenmigtir. Oysa, piiro
adamin di§leri arasinda sikica durmaktaydi.

Bazan gergekte durmakta olan §eylere hareketlilik atfedilerek


keskinleme yapilmaktadir. Nitekim, durmakta oldugu apagik go-
riilen bir metro treninin, sik sik, hareket halinde olarak ifade edil-
digi g6riilmu§tiir.
Goresel «eb'ad» da dikkatin birinci belirleyicilerindendir.
«Eb»ad»lan yiiziinden dikkat gekici olan §eyler hatirlanma ve kes-
kinlenme egilimi gostermektedirler. Ilk hikaye edici (reporter) bu
jeyin «eb'-ad»ina dikkati geker ve ardillanmi§ dinleyicilerden her
biri bu §eyin «eb'ad»mn ve bu ozelligi ile kazandigi segkinligin
etkisinde kalir. Bu etkilenmeden sonra da bu etkilenmeyi bellegin-
de keskinlemeye ba§lar. Boylece, iri-yari Zenci, aktarimlarda «ddrt
tane zenci,» veya «koskocaman bir zenci heykeli» §eklinde girme-
ye ba§lar.

Dikkatin belirleyicileri arasmda sadece fiziksel degil, sozsel be-


lirleyiciler de vardir. Nitekim, hikayecinin gegtigi farzedilen sah-
neye uygun dii§ecek gibi goriindiigiinde sozler arasinda bir de yaf-
talama (labels) da bulunma egilimine rastlamaktadir. Resimlerden
biri genel bir ifade ile «Bu bir sava§ resmidir» ?eklinde sunulmu§-
tur. Bu «yafta» her aktarimda yerini korumu§tur. Bir ba§ka resim-
le yapilan deneyimde ise her aktarimda «Bu resim bir zenci isya-
ni resmidir» ifadesinin soylenildigi g6rulmii§tiir.

Bu tarz keskinlemeyi agiklamak i?in, anlaticimn veya aktan-


cinin hikayenin aki$i igin zaman ve yerde bir yakinla§tirma yapma
istegi gosterdigini soyleyebiliriz. Bu egilim, bu ali§kanlik giindelik
hayatimizdaki temel egilimlerimizdendir, ve hayali bir olayin hika-
ye edilmesinde bile kuvvetli bir ihtiyag olarak ortaya gikmakta-
dir. i

173
Zaman ve yer bakimmdan olayi yakla§tirma ile yapilan yafta-
lamada tercihli bir hatirlamamn ortaya giki$mdaki faktorlerden
biri degeri de ongelme etkisidir (primacy effect). Bir seri konu-
cuk iginde ba§ta soylenen veya aktanlanlann hatirda tutulma ola-
saligi daha yiiksek goriinmektedir. Bu yiizden de, yer ve zaman
bakimmdan yakla§tirma yaratan bir «yaftalama» bir anlatimin en
ba?lannda aktanlmakta ve boylece onleme etkisi'nden yararlan-
mi§ olmaktadir.

Tamdik, bildik, ali§ilmi§ bulunulan sembollere baglantilandiri-


larak da keskinleme yapiabilir. Deneyin serileri jginden birinde, bir
kilise ile bir hagin bu iki sembol resim iginde gok arkada kalan
aynntilardi. Bu gibi bilinen ve herkesge taninan semboller hemen
anlamlandirilmaktadir. Resimdeki diger aynntilar ali§ilmi§ somut
bir varlik gibi goriinmedikleri halde, bu gibi semboller somut ve
bildik bir varligi ifade etmekte; bu yiizden de denekler hig ku§ku
duymadan, gekinmeden bunlardan konu§abilmektedirler. Aynca,
tanidigimiz, yabanci olmadigimiz sembollerin akilda kahvermeleri
soylenti -yuvalanmasmda (rumor - embedding) en belirgin ozellik
olan «duydugunca anlatim» siirecini de (conventionalization) ba§-
latip, harekete gegirmektedir. Deneyimlerde kullandigimiz resim-
lerden ikisinden birisinde polis otoritesinin sembolii olan cop var-
di; digerinde ise, zenci teror hareketinin sembolii olan ustura var-
di. Biitiin ardillama deneyimlerde bu sembollerin daima aktanl-
diklan tesbit edilmi§tir. Aktaricimn duydugu bir hikayeye ilave
ettigi agiklamalar keskinlemenin son ornegini te§kil eder. Bunlar,
ilave edilmeleri halinde tamamlanmami§ ve.yan kalmi§ gibi hisse-
dilecek hikayelere bir ge§it baglayici . son (closure) $eklinde ka-
tilmaktadirlar. Bu agiklamalar «anlami izleyen gaba»yi; yani, giig
ve yapisi kurulmami§ bir durumda kalan dinleyicinin iginde ka-
lacagi zorlugu agiga vurmaktadirlar. Agiklayici izahat ile yapilan
bu tiir keskinlemeye kar§i duyuln ihtiyag, ozellikle, aktarilan hika-
yenin a§in derecede saptinhp bozuldugu hallerde; anlatimin nok-
san ve inanilmaz goriinmesi hallerinde §iddetli onem kazanmakta-
dir. Bir ornek vermek gerekirse,. metro ile ilgili resim hakkinda
gok kan§ik ve anla§ilmasi giig bir hikaye olan deneklerden birisi-
nin, kendinden sonrakilere resmin hikayesini anlatirken, «bir kaza
olmu? herhalde,» diye aktarimda bulundugunu zikredebiliriz. Bu an-
latim tarzi, soz konusu denekten sonraki denek igin inandinci ol-

174
mu§tu ve bu yiizden de sadece kabul edilmekle kalmami§, keskin-
lemege ugra§mi§ti.

Giinliik hayattaki soylenti ve asilsiz haber aktarimlannda go-


riilen, hikayeye, asilsiz ama inandirici agiklamalarla ba§Ianarak
yapilan keskinlemeler gok belirgindirler. Gergekten, daha once de
soyledigimiz gibi, asilsiz bir soylentinin, uydurma bir haberin ak-
tanmimn temel fonksiyonu bireyin duydugu huzursuzlugun ve ge-
rilimin bir ge§it agiklamasini yapmaktir. Ordudaki tutumsuzluk-
tan soz eden, veya OPA memurlannm haksiz ayncaliklara sahip
oldugunu ileri siiren dedikodulara inanmak, bunlari dogru kabul
edip aktarmak yiyecek sikintisim ve dujoilan rahatsizhgi «agik-
Iamaya» yaramaktadir.,

Burada ele almamiz gereken bir sorun vardir. Halktaki genel


inanca gore soylenti ve asilsiz haberler bir gig gibi biiyiik, a§in
derecede i§lenir, ve lafa laf katilarak §i§er (verbose). Gergekte
ise, soylenti ve asilsiz haberler §i§me yoniinde degil, kugiilme ve
ozetlenme yoniinde bir siirece tabidirler. Laboratuar §artlarinda da
olsa, gergek hayat §artlarinda da olsa, bu boyledir. Yukarda belir-
tilen cinsten (miibalagalar ise, ilk baki§ta uyari - durumunda (ori-
ginal stimulus-situation) zaten mevcut olan bazi noktalarin kes-
kinlemeye ugramalari §eklinde ortaya gikmaktadirlar. Keskinleme
sonunda ortaya gikan bu bozma ve saptirmalar elbette viis'ati yii-
ziinden gok biiyiik miktarlara ula$maktadirlar; fakat bunlar, a$iri
i§lenmi?lik §eklinde yeni bir kategoriye almamiz gereken degi?ik
bir §ey degillerdir. ,

OZUMLEME (ASSIMILATION)

Apagik goriiliiyor ki, gerek diizeye inme ve gerekse keskinleme


segimleyici siireglerdir. Fakat, aktanlan hikayelerdeki bazi aynnti-
lann arkaya itilmesinin, bazilannin ise one ve iiste gikarilmasinin
sebebi nedir? Ve, soylentiyi meydana getiren aktanmlar arasmda-
ki farklara, aktanmdan aktanma eklenen yeni ilavelere, ve diger
her ge§it asilsiz degi§ikliklere bunun ne derece etkisi olmaktadir?
Bu sorunun cevabi dziimleme siireci iginde bulunabilir. Oziimleme,
bir ah§kanhk §eklindeki, bir ilgi duyma §eklindeki, dinleyen bire-
yin igindeki duygular §eklindeki kuvvetlerle i§in igine kan$ir ve
soylenti siireci iizerinde biiyiik etkilerde bulunur.

175
Ana Konuyu Oziimleme
Genellikle, bir hikayede anlatilan konucuklar, hikayenin giidii-
cii «motif»ine uygun §ekilde keskinlenir ve diizeylenirler ve so-
nunda oriaya gikacak ° l a n hikayenin yeni anlatimim daha tutarlx
kilacak §ekilde bu giidiicix motife uyumlanirlar; yeni anlatim da
daha tutarli, daha ho§ dinlenir, daha yuvarlak-ko§eli olur. Bazi de-
neyimlerde aym resimler kullanildigi halde, hikayeye bir ordu ra-
hibi sokulmu?, veya bir .takim insanlann (gogul olarak) oldiiriil-
diigii ilave edilmi§; ambulans, Kizil Ha? Hastanesi olmu§; yikilan
binalann sayisi arttinlmi§, tahribat buyutulmii§tiir. Biitiin bu an-
latimlar, ne kadar asilsiz olurlarsa olsunlar, ana konuya uygun
goriinmii§lerdir - bir sava$ felaketi (incident). Bu anlatilan aynn-
tilar resimde gergekten yer almi§ olsalardi belki gok daha iyi bir
Gestalt siireci yaratacaklardi. Ana konuya yakin olmayan, biitii-
niiyle konu di§i kalan objeler ise higbir zaman hikayeye dahil edil-
memektedir - tek bir e!ma agaci, bir balerin, bir beyzbol oyuncusu
gibi.
Hikayeye yeni §eyler katmanm (importations) yanisira, ba-
zan, ana konunun desteklenmesi igin ba§ka ge§it ashna uymayan,
gergege aykin degi§tirmeler (falsification) de yapilmaktadir. Ori-
jinal resimde goriilen Kizil Hag kamyonu cephane yuklii olarak
gdriindiigii halde, ana konuya uygun olmak zorunlugu yiiziinden,
cephaneler gitmekte ve kamyonun ilag ve tibbi malzeme yiiklii ol-
dugu soylenmektedir.

Resimde bir kenarda duran ve sivil elbiseler iginde bir asker-


den gok bir «partizan»a benzeyen zenci neredeyse her aktarimda
bir asker olarak belirtilmektedir. Sava§ resminde adami, askerler
arasinda bir sivil olarak anlatmak yerine, o'nun da sava§an bir
asker olarak anlatjlmasi -bu yonde bir degi§iklik ypilmasi- daha
uygun bulunmaktadir.

iyi Bir Devamhhk


Bir ba§ka asilsiz hikaye uydurma, aralannda bo§luk kalmi§
«goruntii»lerin biribirlerine baglanmasinin sonucu olarak, veya ba :
zan da uyanci alanda mevcut bo§luklarin giderilmesi gabalanmn
sonucu olarak ortaya gikmaktadir. Bu gabamn amaci hikayeyi ken-
di iginde tutarli ve anlamh kilmaktadir. Bir sinema kapisindaki afi§-
te goriilen yanm bir ba§hk «Loew'in Ye...», bu yiizden hemen

176
«Loew'in Yeri» olarak; Gene Antry ise Gene Autry olarak, «Luck
Rakes»de «Lucky Strikes» olarak tamamlanmakta veya degi§tirilip,
uydurulmak tadir.
Biitiin bu ve bu ornekler Gesta.lt psikolojisinin diliyle «kapa-
tiverme» i§lemleridir. Bunlar asilsiz algilama ve asilsiz belleme ge-
$itleridir; am amaglan, daha tutarli, daha biitiinliiklu bir «men-
tals sunum saglamaktir. Ele alinan aynntilarm herbiri ana konu
igine gomiilmekte, ve boylece hikayenin «iyi devam etmesi» sag-
lanmaktadir. Amag, anlamsiz goriilen veya noksan goriiniilen yer-
Ieri eritip, belirsizle§tirip, yumu$ak ko$eli yapmaktir.

Yigip Sigala§tirma Oziimlemesi

Bazi durumlarda ise bellek kendini yormamak ister gibi go-


riinmekte ve elinden geldigince az §ey hatirlamak istemektedir.
Ornegin, iki ayri konucugu hatirlamak yerine, bellek igin bu ikisini
biribirileri iginde karma§tirip (fuse) tek bir konu (item) olarak
hatirlamak daha uygun goriinmektedir. Metroda her biri ayri ilan
veya reklam afi§lerini gorenler, sadece, «ilan tahtasi» veya «bir
siirii reklam» demektedirler. Bir ba§ka resimde ise, goriinen biitiin
meyva ge$itleri tek tek sayilmami§ «her ge§it meyva» denilmi§-
tir. Keza, otobiise binmi§ olanlar, daha sonra otobiistekilerden «ki-
mi koltukta, kimi ayakta bir siirii yolcu» diye soz etmi^lerdir. Yol-
culann birey olmalan ve ki§isel ozellikleri ortadan kalkmigtir.

Beklenilen §ekilde Oziimleme

Tipki aynntilarm dinleyicinin kafasinda hatirlanip unutulma-


masi igin yapilan degi§tirme ve katmalar gibi, dinleyicinin dii§iin-
ce ali§kanhklarim destekleyici bir oziimleme de vardir. Bu tiir
oziimlemede konucuklar bu amaca uyacak §ekilde bigim degi§ti-
rirler. «§ey»ler, gogu defa, nasilsalar [nasil bilinirlerse] o §ekilde
algilanir ve bellenirer. Ornegin, resimlerden birinde birkag diikka-
nin ortasinda goriinen bir eczane, daha sonra soruldugunda de-
nekler tarafindan resmin hikayesi anlatihrken hep «ko§e ba§i ecza-
nesi» olarak zikredilmigtir. Bir Kizdhag ambulansi, .resimde cepha-
ne yiiklu olarak goriindiigii halde, genellikle ambulansla ecza ve
sihhi malzeme ta§imak gerektigi igin, «ilag yiiklii bir ambulans»
olarak aktardmi§tir. Bir ba§ka resimde, yol kenanndaki kilometre

177
f
a§lari mil-ta§lari olarak aktarilmi§tir. Qiinkii, Amerikahlar uzak-
hk birimi olarak mil kullanagelmi^ler ve mile ali§mi§lardir.

Deneylerimizde kar§ila§tigimiz oziimleyici bozmalar iginde


en «manidar» olan nokta, deneklerden yansinda gordiigumiiz bir
bozmadir: resimde elinde bir ustura olan beyazla elleri bo§ olan
bir zenci gosteriImi§; fakat aktarimlarin yansinda usturamn :*enci-
nin elinde oldugu soylenmi§tir. Bu ornek, basmakalip tipler («siereo-
typed») konusundaki pe§in beklemeler igin ilgi gekici bir ornek-
tir. Ezbere bilinen §ey, usturamn zenciye yara§acagi, beyaz adamin
ise ustura ta§imayacagi olmaktadir.

Kcnu§ulan Dil Ahskanliklan ve Oziimleme

Algilamaya etki eden «bekleme», gogu defa, materyallerin bi-


reyde daha onceden var olan sozsel kli§elere uygunluk saglayici
sekilde algilanmalanna yol agmaktadir. Algilama ve hatirlama bu
kliyelere uygun yonde olu$maktadir. Bu durum, soyentilerin tek-bi-
gimde yayilmasinda gok onemlidir. Sozler, gogu defa, dinleyicinin
kafasinda o'nun bildigi ali§kin oldugu goriintiiler yaratir ve o olay
hakkinda dinleyici neyi, nasil du$iinmek zorundaysa buna uygun
kategoriler kurar. Keza olaylar hakkinda yapacagi degerlendirme-
ler de bundan etkilenir. «Dokiintu elbiseler iginde ezik biri» soz-
leri, gok daha objektif bir anlatim olan «utiisiiz ve kisalmi? gok da-
ha anlamlidir ve aktancimn hissl yanim da aksettirmektedir. Soy
lentiler, genel olarak, sozsel basma-kahp tipler §eklinde aktarihr.
Bu aktanmlar ise," aktanmcilann on yargilarim aksettirir. Orne-
gin : «Japon casusu,» «bo§ kafa,» «salak tsvegli,» «uzun sagh pro-
fesor» ve birgok.

DAHA YOKSEK Gt)Dt)MLENMi$ OZtJMLEME

Deneylerimizin sahip olduklan §artlar, soylenti, uydurma ha-


ber ve skandal fisiltilan gibi §eylerin altinda yatan hissi (emo-
tional) egilimleri tam olarak ele ahp, agiklamamaktadir. Ama, bun-
lar labatuar §artlannda bile kendi varhklarini duyuracak kadar
kuvvetlidir.
214
ilgi Konusunu Oziimleme
Birgok ?eyle birlikte ve arka planda kadin giysilerini goste-
ren bir resim, giderek, aktanmlarda sadece elbise iizerine kurul-
mu§ bir hikaye halini almi§tir. Bu keskinleme resmin erkeklere
gosterilmesi sirasinda olmami§, kadin deneklere gosterilirken ol-
mu§tur.
tcinde bir polisin goriindugli resim polis memurlarindan mey-
dana getirilmi§ bir denekler gurubuna gosterilmi?tir. En son akta-
nmda, hikayenin merkezine resimdeki polis memurunun getirildi-
gi gorulmii§tiir. $iiphesiz, denekler resimdeki polis memuruna
kar?i sevgi ve yakinlik duymu§lardir. Buna ozde§leme (identifica-
tion) diyebiliriz. I? burada da kalmami§ ve polisin kuvvet otorite-
sini sembolize eden cop, gok a§in bir keskinlemeye ugratilmi$ ve
hikayedeki gati§manin temel ogesi haline getirilmi§tir. Polislerden
kurulu denek grubunun aktarimlan, sonunda, polisi korur ve poli-
si tutar bir nitelik almi§tir.

Onyargi Yonunde Oziimleme

Bir deneyimde, nefretten meydana gelen bozma ve saptirma-


larin elde edilmesi gok giig olmakla beraber, elimizdeki materyale
giivenerek irkci tutumlann meydana getirdigi hasimlik kompleksi
iizerinde bazi dii$unceler ileri siirebiliriz.
Deneyimde kullandigmnz resimlerden birinde, elinde bir ustu-
ra tutan ve bir zenci ile tarti^tigi goriilen bir beyaz adamdan soz
etmi§tik. Bu resimle yapilan deneyimlerden yarisinda, son soyle-
nen rivayet usturayi zencinin (beyaz adamin degil) elinde. tuttugu
olmu§; birkag aktarimda ise «usturayi agmi§» veya «beyaz adami
korkutmak igin usturayi savurmu§» §ekline girmi§tir.

Bu insafsiz ve olgiisiiz bozmamn zencilere kar§i duyulan nef-


ret ve zenci korkusundan mi ileri geldigini tam olarak tesbit ede-
cek durumda degiliz. Bazi hallerde, bu kokii derine inen «hissi-
yat»in oziimleyici bir etken olarak i§e kan§tigi goriilmektedir. Ama
bazi hallerde, zenci-kar§iti tutumlara sahip olmayan deneklerin bile
bu bozmayi yaptiklari tesbit edilmi§tir. Kiiltiir ortamindan kazanil-
mi$ bulunan ve higbir dii§iince sonucu olmayan bir§ey olarak zen-
cilerin sicak-kanh olduklanna ve silah olarak ustura kullandikla-
rma inanilmaktadir. Ortaya gikan asilsiz soylenti ise —bir temele

179
dayanmakla beraber—, anlatilan hikayenin. sozsel-kli§eler ve ali§il-
mi§ beklemeler (expectation) ybniinde oziimlendigini gostermek-
tedir. Bu durumda, kar§imiza gikan bozma ve saptirmalar dii§man-
lik ve nefret yoniinde bir oziimleme olarak kabul edilemezler. Bu
tiir onyargilann gogu, oyle goriiniiyor ki, toplumda, bir di$-grup
hakkinda mevcut inanglari dogru kabul etmekle yapilan bir ge§it
gorenege uyma (corforming to current folkways) sayilmalidir.
Bu ustura-zenci deyimini beyaz deneklerin zencilere kar§i duy-
duklan nefreti ve zencilerden korku duymalarim aksettirse de ak-
settirmese de, apagik bir ba§ka nokta v a r : resmin gosterildigi de-
neklerin zencilerden segilmesi halinde zenci deneklerde de buna
benzer bir gudiimlii bozma yapilmaktadir. Irkgihk iizerine kuru-
lan bu karikatiirii gormemezlikten gelmek, kendileri de zenci lrkin-
dan olduklan igin i§lerine geldiginden, resimdeki irk sorununun
onemini kiigiiltmektedirler. Bu deneklerden birisi, «dokiintii elbi-
seler iginde, ezik bir zenci» §eklindeki soylentiyi aldiktan sonra,
bunu, bir sonraki denek'e «dokuntii elbiseler giymi§ bir adam...
Zenci de olabilir...» diye aktarmi§tir.
Bir ba§ka resimde ise, resmi gosterdigimiz Zenci denek, resim-
deki polis ile bir adama baktiktan soma, «kendisine eziyet edilen
bir zenci» denmi§tir. Bu dogru bir ifade olabilir. Ama, ayni resmin
«isyanci birini polis tevkif ediyor» §eklinde anla$ilmasi da miim-
kiindii. Bulunan sonug $u ki, beyazlar olsun zenciler olsun biri-
birlerinin tam tersi algilama, hatirlama, ve yorumlamada bulun-
maktadirlar.

SON SOZ : YUVALANMA StlRECI

Diizeye inme, keskinleme, ve oziimleme bagimsiz mekanizma-


lar olarak goriinmektedirler. Amnda ve kendiliginden (smultane-
ously) i§leme ba§layan bir mekanizmalar, soylenti ve asilsiz ha-
berlerin karekteristik ozelligi olan, gergege ters anlatim ve gergek-
ten kaginma §eklinde siibjektifle§dirici bir siireci harekete gegir-
mektedir. Bukonuda olan-bitenleri birkag kelimeyle ozetleyecek
olursak §oyle diyebiliriz:
Her ne zaman bir uyart alam bir birey igin potansiyel bir
onem ta?ir, fakat ayni zamanda agikliktan uzak gdriiniir veya de-
l>i$ik ve kabuledilebilir yorumlamalara agik gdriiniifse, «siibjek-

| ':)
tip bir yapilama siireci harekete gegmektedir. Bu siireg her ne ka-
dar karmafik bir siireg, ise de (gergekten diizeye inme, keskinleme
ve oziimlemeyi kapsamaktadir), ana karakteristigi itibariyle uya-
rtlarin basit ve anlamli bir yapiya indirgenmesi igin giri$ilen bir
gaba olarak tammlanabilir. [Bu yapt ise] bireyin kendi ilgilenim-
leri ve deneyimleri agistndan uyumlaytci (adaptive) bir ozellik ta-
'?tr. Siireg, bulatmk ve kavrammi giig (ambiguous) bir durumun al-
gilanmast dmnda hemen ba$lar, fakat i$in igine bellek de karifacak
olursa, ortaya gtkacak olan sonuglar gok daha biiyiik olur. Uya-
rtntn. algilanmasi ile iginde bulunulan an arasinda ne kadar uzun
bir zaman boyutu varsa iig-nedenli [diizeye inme, keskinleme, ve
dziimleme, g.n.~\ degiftirimin ortaya gtkt? olastligi da o denli ar-
tar. Kezd, ardillanmt? bir anlatim ve aktatim dizisinde yer alan
insanlartn sayist ne denli artarsa, degi$tirim olasih%i da o denli
artmaktadir. Ta ki, soylenti yahnkat bir ifadenin son sintrina gel-
mi? (aphoristic brevity) ve ancak moto-mot aktarilacak bir kisa-
Itga inmi$ olsun.

Ne var ki, bu iig-nedenli siireg sadece soylenti ve uydurma ha-


berde degil, bireysel bellegin i?lemesinde de temel. ozellik olarak
ortaya gikmaktadir. Bu durum, Wulf, Gibson, Allport'un bireysel
hatirlama (retention), (4) ve Bartlett'in hem bireyler ve hem de
gruplar uzerinde yaptigi bellek incelemeleriyle ortaya gikarilmi§
ve agiklanmi§tir. (5)

Yalniz, §unu da belirtelim ki, kullamlan terminoloji uzerinde


simdiye kadar tam bir gorii$birligi elde edilebilmi? olmadigi gibi,
burada tammlayip, agiklamaya gah§tigimiz iig fonksiyonun yeter-
ligi konusunda da bir anla§maya varilabilmi? degildir. Bizim inan-
cimiz, iic-nedenli degi§tirmede meseleyi ele ah$ ve kavramlama
tarzimizm sadece bizce veya ba$kalannca yapilan arastirma dene-
yimlerini degil, giinliik hayattaki soylenti ve asilsiz bildirimlerin
temelindeki bozma ve saptirmalari da kapsadigidir.

Daha iyi bir kurgulama (belirleme) yapamadigimiz igin, bu


iig-nedenli degi§tirme siirecine yuvatanma (embedding) siireci di-

(4) Yararlanabilecek bir ozeti igin, bknz: K. Koffka, Principles of Gestalt


Psychology (New York: Harcaurt, Broce and Co., 1935).
(5) F. C. Bartlett, Remembering (Cambridge, England: Cambridge Univer-
sity Press, 1932).

181
yecegimiz. Bizim tarafimizdan yapilan deneyimlerde olsun, diger
ara§tirmalar tarafindan yapilan ilgili ba§ka deneyimlerde olsun or-
taya gikan §ey biitiin deneklerin kendi di§indaki uyarilar diinya-
sini kavranmasi giig bulmalari ve bu di§-diinyayi objektif karak-
terleri ile algilamaktan kagmmalari olmu§tur. Bu nedenle de, di?-
diinya, sadece, bireyin kavrama giiciiniin sinirlarina, bireyin belle-
me giiciiniin sinirlarina gore degil, aym zamanda bireyin, keridi
gereksinmelerine ve ilgilenmelerine gore yeniden-anlamlandiril-
maktadir. Boylece «di§» olarak bilinmesi gereken «§ey»ler «igsel»
olmakta; objektif diye bilinmesi gereken $eyler, aslinda, siibjektif
olmaktadir. Birey, kendisine gelen objektif bir «information»i de-
gi?tirip( aslina uymayan bir $ekilde ba§kalarina aktarmaya ba§la-
digi zaman da, kendisinin ba§lngigta almi§ oldugu objektif «infor-
m a t i o n ^ ozii, gekirdegi bireyin dinamik ussal hayatina oylesine
girip yuvalanmaktadir ki, siirecin sonunda ortaya gikacak olan
iiriin bir ig'den di§a, di?taki ileri'ye baki? ?eklini almaktadir. Boy-
lece soylenti siirecinde birey hatirlama konusuridaki gucsiizlukleri-
ni gizlemekte, kavranmasi giig bir alandaki anlamlama giigsiizliik-
lerinden siynlmaya gah§makta; ortaya gikan iiriin, nefret, endive,
huzursuzluk ve istekleri de dahil, kendi hissi (emotional) ihtiyag-
larmin damgasim ta§imaktadir. Bu yuvarlanma surecinin igine bir-
den fazla ki§iler girdigi zaman ise ardillanmi§ aktartmlarin sonul
iiriinii, kiiltiirel ilgilenme, bellek giicii, grup «hissiyati» ve onyar-
gilar agisindan en dii§iik «payda» ya bagli kalmaktadir.
Soylentinin, uydurulmu? bir haberin ille de gergeklere aykiri
olmasi gerekli midir, diye sorulabilir. Buna verecegimiz cevap.
hangi halde olursa olsun, yuvalanma siirecinin, sonugta ortaya gi-
kan Uriiniin giiveniliriigini ve aslina uygunlugunu ara§tirmayi im-
kansiz kilacak kadar yaygin oldugudur. Bir bildirim, sonunda, ger-
gege veya aslina uygun ve giivenilir bulunmu§sa bunun nedeni
ardil ki§ilerin duyduklan hikayelerin dogrulugunu kontrol etmek
olmasidir. Belki de, soylenti ve asilsiz haberlerin kontrol altma ahn-
masmda sabah gazetelerinin ve radyonun biiyiik hizmetleri dokun-
maktadir. Fakat, giivenilebilecek boyle «standart»lann. el altmda
bulunmasi halinde, soylenti ve uydurma haber diye bir §eyden soz
etmemize imkan kalip kalmadigi sorulabilir.

182
Pek dogal olarak, bazan oyle hallerle kar§ila§abiliriz ki, bel-
li bir kiigiik degi§tirimin soylenti veya silsiz haber sayilip sayil-
mamasi gerektigi konusunda higbir karara varamayiz. Fakat soy-
lenti dedigimiz §eyi, duyulanlarin dogruluguna delil tefkil edecek
giivenilebilecek standart'larin sunulmami? olmasina ragmen yapi-
lan bir konusu «reference» olarak tanimliyorsak, o zaman, elde
ettigimiz bulgulardan gikan sonug soylentinin, yuvalanma siireci
sirasinda biiyiik bozma ve saptirma i§lemlerine ugradigidir. Bu
ise, hangi fartlar altinda olursa olsun, bir inang veya bir eyleme
girme konusunda gegerli bir rehber ' sayilamaz.

183
Joseph T. KLAPPER

DE<3i§iK HABERLE§ME ARA-CLARININ


KAR§ILA§T1RMALI ETKiLERt
SUNUM

SUNUM : Klapper, formel pedagaji di§mda kalan alanlarda ve farkli ha-


berle?me araglarinm farkli duyumsal uyanlara dayanarak; yarii, bazilannin
goriintiisel, bazilarinin ise sozsel olarak algilanmalari ile meydana gelen pe-
dagojik ve iknaci etkinlik farkliliklarim inceliyor. Bu arada, Kitle Haber-
le?mesinin kitleye aktanlmasim saglayan §e?itli Kitle Haberle?me Araglari-
nin dagihmim; veya bir ba$ka deyi?le, ?e$itli kitle haberle?me aratjlanmn
yogaltim durumlanni ele aliyor. Araclann etkileri incelenirken, salt, aragla-
nn kendi dogalanndan degil, kullanim olanaklarindan meydana gelen etki
farklanni da, boylece, inceleme gergevesi igine almi§ oluyor.
Klapper'in bu incelemesinin onemli bir ba§ka ozelligi ise, gogu sosyal
bilimcilerin bazi «acele» genellemelerinde du?tukleri bir yamlgiya kar§i bizi
uyarmakta olmasidir: deneyimlerdeki «laboratuvar $artlari» altinda vari-
lan sonu^lann ve elde edilen bulgularin gergek hayat ?artlari altindaki olu
§umlara uygulanmasindaki kolaya kagma. Bu, metod yoniinden onemli bir
uyandir.
Yazann, buradaki «simrh tutulmu? amaci»mn, <je$itli Kitle Haberle§me
Ara?larinin tutum degi§ikli|i yaratma konusundaki etkileri gibi daha kar-
ma$ik bir konuyu incelemek olmayip; ge§itli Kitle Haberle§me Ara<;lannin
haberle§menin muhtevasi olan bilgi ve malumati kitleye «ogretmesindeki
ve ogrettigi bilgi ve malumatin «unutulmamasindaki» farkli etkinliklerini
incelemek oldugu gozden uzak tutulmamahdir.

187
Joseph T. KLAPPER

DEGi$IK HABERLE$ME ARA^LARININ


KAR§ILA§TIRMALI ETKlLERI *

TARTI$MANIN SINIRLARI
Kitle haberle§me araglarimn biitiiniiniin etkilerini tarti§ma
?oyle dursun, bir tek haberle§me aracmin etkilerini tarti$mak bile
bu memorandumun simrlarim a§an bir §eydir. Kitle haberle?me
araglarindan herhangi birinin varligi yiiziinden ortaya gikan neti-
celere veya bireye bunlari okumaktan, dinlemekten veya bu arag-
lardan yararlanmasmdan otiirii olan §eylere kitle haberle§me arag-
lannin etkisi gozuyle bakabiliriz. Biitiin bu etkilerin kapsadigi alan,
bu yiizden, sadece bu memorandumun ele aldigi dort araci degil,
biitiin bireysel veya toplumsal davram§Ian ve teknolojik geli§me-
lerle ticari geli§meleri de igermektedir. Kolayca anla§iliyor ki, ele
alabilecegimiz, bu geni§ konular aam iginden suni bir §ekilde ay-
nmladigimiz, tammladigimiz dar bir kisim olacaktir.
Halk Kitaphgi Ara?tirmasinin ereklerini unutmaksizm, Ara§-
tirma Ba§kam ve bu satirlann yazan bu yiizdendir ki memoran-
dumun sinirlanm ikna ve «informal» pedagoji araglan olarak ge-
§itli kitle haberle§me araglannm kar§ila§tirmali etkinligi diyebile-
cegimiz §ekilde tesbit etmekte gorii§ birligine varmi§lardir. Ara§-
tirmamn ereklerine uygun olduklari igin Balkan tarafindan tesbit
edilen diger etkiler ise bir ba§ka memorandumda ozel bir dikkat-
Ie ele ahnmi§lardir.
Bu, pe?inen sinirlandinlmi§ alammizm iginde bile bazi gi-
karmalarin yapilmasi ve bunlarin agikca bildirilmesi gerekmi§tir.

(*) Joseph Klapper, «The Comparative Effects of the Various Media,*


Bknz: Wilbur Schramm, The Process and...) s. 91-106.

189
Nitekim kitle haberle§me araglarimn kendi okuyucu, dinleyici, ve-
ya seyirci kitlelerinin davrani? ve moralleri iizerindeki etkileri hak-
kinda yapilan ?ah?malar, incelemeler ve tahmin §eklinde ileri sii-
riilen dii§iinceler, hi? degilse bu memorandumda tarti§ma di§inda
tutuiacakiardir. Bizim burada ilgilenecegimiz §ey, hemen hemen
sadece, farkh farkli ara^larin farkh farklx duyumsal uyania? ya-
ratmalari; yani, kiminin goriintiisel olarak algilanmasi, kiminin
sozsel olarak algilanmasi gergeginderi ileri gelen pedagojik ve ilc-
na edicilik etkinlik farkliliklarindan ibaret kalacaktir. Ayrica, kitle
haberle§me araglannin dagilimindaki farklilikara ozel bir onem
verilecektir. Zira bu tiir farkhhklar da pedagoji veya iknaci etki-
ler alaninda degi§ik ara?lann degi§ik etkilerde bulunmalarma yol
agici bir etken olabilmektedir. Bununla beraber, burada kitle ha-
berle§me araglarimn kitlenin degerlerini etkileme yonii uzerinde
durmayacagiz. Bu konumuz haberle§me araglarirun etkileri ile il-
gili belli bazi alanlarla siniri oldugu igin Halk Kitapligi Ara^tir-
masi Ba§kanhginin uygun gordiigii diger konular ba§ka «memo-
randumlarda ele ahnacaktir.

Aynca 50k daha kesin bir ba$ka sinirlama da bu memoran-


dumda, formal pedagojide (ornegin, sinifta) kullanilan farkli kit-
le haberle§me ara^lannin kar§ila§tirmah etkinlikleri olacaktir. Bu
konuda, egitim fakiiltelerinde yapilmi$ olan ara§tirmalar ve dene-
meler 50k biiyiik sayilari bulmu§tur. Bunlar her ne kadar biiyiik
bir yigin te$kil ediyorlarsa da, gegerlilikleri sadece tanimlanan ve
tesbit edilen ozel §artlar kar§isinda kabul edilebilecek durumdadir-
lar. Bulgulan ise, pedagoji konusu olan §eylerle birlikte, aslinda
olmasi gerektigi §ekilde, 50k farkh farkhdir: ders kitaplari ve bit-
kilerin biiyiimesini anlatan basili (printed) materyalin pedagojik
yonden nisbi etkinligi ile ^e^itli zaman arahklannda $ekilmi$ fo-
tograflarin etkinligini birbirleryle kar§ilastirmak; vatanda§lik bil-
gisi konusundaki bir kitap ile -tam olarak dogru bir kar$ila§tirma-
ya uygun olmasa bile— bir filmin kar§ila$tirilmasi 50k farkli §ey-
lerdir. Araglann okuldaki smiflarda gosterecekleri etkinliklerin
kar$ila§tirilmasi bile gok geni§ bir hacim tutar. Kaldi ki, boyle
bir ara§tirmanin bulgulan ge§itli kitle haberle§me ara?larinin okul-
di?i alanlardaki iknada kullanimi ve etkinigi agisindan fazla an-
lamh olmayacaktir. Bu yiizden bu konuya memorandumumuzda
deginilmeyecektir.

190
DENEYSEL BULGULARIN UYGULANABiLIRLiGI

Degi$ik kitle haberle?me araglarimn etkinliklerini olgme ko-


nusunda yapilan ara?tirmalarin biiyiikge bir kismi materyalin dg-
renilip unutulmama derecesi, veya kitlenin tutumlarindaki degi-
§iklikler ve buna benzer §eylerle bu dlgiimlemeyi yapmaya gah§-
mi§lardir. Bu deneyimlerin bulgulari sunulmadan once, «data»mn
kullanilmasi hakkinda birkag kelimelik bir uyanda bulunmaF~ge-
rekmektedir. Bu uyarmayi gok kisa bir sekilde yapmak igin, de-
neyimsel bulgu veya delillerin soz konusu belirli ara§tirmadaki
duruma benzemeyen durumlarda gegerli sayilmamasi gerektigini
soylemeliyiz.

Ara§tirmalarin pek gogunda iki veya ikiden gok haberle§me


araci eleahnmi§ ve bunlann etkinlikleri, geni§ anlamda, seyirci,
dinleyici, okuyucu dedigimiz kitlenin haberle§me araglannin iirun-
leri kar^isindaki durumlanndan gok farkh olan Iaboratuar §artlari
altmda incelenmi§tir. Laboratuar §artlannda yapilan ara§tirmalar-
la sosyal konumlar (situations) iginde yapilmi§ ara§tirmalar ara-
sinda ozel onemde iig fark vardir.

1. Kontrollii deneyimlerde genellikle gok yiiksek bir giidiilen-


mi§ katilmaya dayanilmaktadir. Cogu defa denekler hocakrrin tali-
matina uymu§ olmak zorunda bulunan, emir uzerine okuyan, din-
leyen, veya seyreden ogrenciler olmaktadir. Bazan deneklere denet-
gi olmalan igin iicret bile odenmektedir. Bu ylizden de, bu tiir de-
neklerin ilgilenmeleri, uyamkhklan, tepkileri, ne isterse onu oku-
yan, dinleyen veya seyreden ve ne zaman, nerede isterse okuyan,
dinleyen veya seyreden bir ev kadminkinden veya i§gininkinden
farkh olabilmektedir.
2. Kontrollii deneyimlerde genel olarak ayni metin farkh ha-
berle§me araglan ile sunulmaktadir. Laboratuar di§inda [gergek
hayatta] ise insan bir dergideki makalede, bir radyo programin-
da veya bir reklam metninde higbir zaman bir konuyu aym me-
tin iginde bulamaz. Biribirinin aymsi olan metinlerle toplanmi§
bir «data»mn, gergek hayattaki gok karma§ik bir benzerligi olan
metinlerle kar§ila§tinlmak igin Fazla bir gegerligi olacagi dii§iinii-
lemez.
3. Kontrollii deneyimlerde gogu defa metnin sunum siiresi
ve sunum sikhgi (freguency) kontrol edilir. Deneklere belli bir
227
sayida ayni materyal gosterilir, okutulur, veya dinletilir, ve her
a rag igin sunum sayisi aym tutulur. Oysa, giinliik hayatta ise bir
insan bir materyali, belki gazetede bir kere okumu§tur, radyo ya-
yinlarinda benzer materyali yedi kere dinlemi§tir, veya iki kere
dinlemi§tir, veyahut da hig dinlememi§tir. Kisacasi, ne dengeli su-
numun, ne de bu sunumun sonuglannin giinliik hayatimizin diinya-
sinda da aynen goriilmesi gerekli degildir.
Bununla beraber kontrollii deneyimlerin bulgulari da bu tar-
ti§mamizda hepten bir kenarda birakilacak degildir. Biitiin §art-
lann ayni olup, sadece birisinin farkli olma halinde ne sonug bekle-
nilebilecegini belirterek, diizara e§it ve ayni olmayan §artlari tani-
mamiza yardimci olabilirler, ve boylece belli bir haber-bildiri§im
konumunun («situation») dogasim ve yaratacagi sonuglan anlama-
mizi kolayla§tirabilirler.
§imdi, birinci kisimda tesbit ettigimiz smirlar iginde kalarak,
ve yukanda belirttigimiz dkkat etmemiz gereken noktalari aklimiz-
dan gikarmayarak, farkli araglann kar§ila§tirmah etkinlikleriyle
ilgili bulgulari, delilleri ve sinarimami§ dii^iinceleri («conjectures®)
ele almaya ba§layacagiz. Once, farki kitle habere§me araglanmn
biribirleriyle kar§ila§tinldiklan materyalleri gorecegiz. Daha sonra
bu araglann her birine sik sik atfedilen ve kendi iginde birimsel
bir tutarhlik ta§iyan iistiinliikleri belirtecegiz.

GERCpEK ARAQ KAR$ILASTIRMALARI

(1) Basili yayinlann veya yayunlanan sesin unutmayi on-


leyicilikleri

Bir seri deneyimci, ayni materyalin basim yaymlan veya soz


sel yayimlarla verilmesi halindeki nisbi unutulmalan uzerinde ara§-
tirma yapmi§tir (sozsel yayimlar: ya dolaysiz; ya da plak, veya bir
spiker gibi dolayh, hepsi). Kisa ve basit materyallerle ilgili dene-
yimlerdeki bulgular dikkat gekecek kadar tutarh goriinmekte, an-
cak, karma§ik ve uzunca materyallerle ilgili deneyimlerde biraz
tutarsiz kalmaktadirlar.

Basitge materyalleri ele alacak olursak, en yiiksek ogrenme ve


ogrenileni tutma [«hifzetme»] her iki yontemin birlikte kullanil-
masi halinde goriilmektedir. Sozsel sunumlar, eger tek ba§larma

192
t

kullanilacak olurlarsa, biitimiiyle du§unuliirse, basimlx yaymlann


tek ba§lanna yaratacaklari ogrenme ve ogrenileni korumadan da-
ha ba§anli olmaktadirlar. Sozsel yollardan ypilan sunumun ba-
simlx sunum kar§isindaki iistiinliigu fikri diizeyi dii§iik olanlar ara-
sinda daha goriiniir hale gelmektedir. Bu, akli diizeyi geri olanlar-
dada goriilmektedir. Kural di§i bu fikri giicii ve okuma yetenegi
olan ki§ilere gelince bulgular degi§ik olmakla beraber, elde mevcut
delillere gore bu tiir denekerde goriintiisel sunumlar daha yiiksek
ogrenme ve ogrenilen §eyi unutmama yaratmaktadir. (1)

Karma§ik ve uzunca materyallerle yapilan deneyimlere gelince,


se§itli kontrollii deneyimlerin biitiin biitiine kar?m bulgulara var-
digi goriilmektedir. Nitekim, Russel, Carey ve Young'un vardigi
bulgular, esas olarak, basit ve kisa materyallerle yapilan deneyim-
lerin vardiklari bulgularla aynidir. Bununla beraber, Lumley, Grene,
ve Carver; Larsen ve Feder; ve Goldstein ise karma?ik materyalin
goriintiisel sunum sonunda daha iyi ogrenildigi ve korundugu so-
nucuna varmijlardir.

Bu satirlann yazari, karma§ik bir materyahn hem goriintiisel


sunum, hem de sozsel sunumla [birlikte] verilmesi ile, bu iki tarz
sunumu sadece birisi ile verilmesi halinde elde edilecek ogrenme
ve unutmamanin derecelerini kar§ila§tiran bir ara§tirmamn yapil-
digim hatirlamamaktadir. Burada, bir smamadan ge?mi§ olmasa

(1) Sosyal bilimcilerin sik sik 'fade ettiklerine gore bu konuda yapilan ge-
$itli ara§tirma ve galijmalar kar$in sonuglara varmi§Iardir. Bazi ya-
zarlar, ornegin, Goldstein bu kar§inliklan deneyimsel siiregteki hassa-
siyetin yetersizligine yapilan deneyimlerin uzunca ve karma$ik mater-
yallerle yapilan deneyimlerden aynldigim (kisa reklam materyallerinin
bir iilkenin fizikl cografyasi hakkmda hazirlanmi? uzunca bir mater-
yalden aynli§i gibi), basit materyallerle yapilan deneyimlerde onemli
higbir tutarsizlikla kar5ila§ilmadigim bilmektedir.
Basit ve kisa materyalle yapilan deneyimlerden elde edilen bulguJardan
yukarda belirtilenler ile Carver; Stanton, De Wick, Elliott, Wilier, Lass,
ve Goldstein'm vardiklari. bulgular ayri olmu?tur.
Deyimler, materyalin aninda hatirlanmasi ile ilgili ohinca, kar?m
bulgular azalmakta, fakat belli bir sure sonundaki akilda tutulma dere-
cesi ile ilgili deneyimlerin bulgulan arasindaki kar$mliklar azalmamak-
tadir. Aynca, Lass ve Golds tein'dan aynlan Carver sozsel sunumun aka-
demik yonden 90k iyi yeti§mi? denekler arasmda biiyiik bir iistiinliik
kazandigi bulgusuna varmijtir.

193
bile, «makul» bir dii§iince olarak, bu ?ekildeki bir ikili sunumun,
her iki yontemden sadece bir tekiniri kullamlmasi haline oranla
daha etkin olacagi ileri siiriilebilir.

Her ne kadar laboratuar deneyimlerinin karma$ik materyal-


lerle ilgili bulgularinda goriilen [kendi aralarindaki] tutarsizliklar
burada goziimlenebiecek gibi goriinmiiyorsa bir faktoriin buluna-
bilecegini onermektedir. Lazarsfeld.gergek giinluk hayatta, yiiksek
kiiltiir diizeyindeki insanlann «kar§ila§tirilabilir konularla ilgili
[materyallerde] basimlx araglari radyoya tercih ettiklerini» goster-
mistir. Ve, gene Lazarsfeld'e gore, gurubun okuma yetkisi (skill)
ne kadar fa'zlaysa, ve/veya «gruptakilerin belli bir konuya kar§x
besledikieri ilgi ne kadar biiyiik olxirsa bu tercih de aym olgiide
artmaktadxr.» Tersine, radyo ise, daha 50k, liseden fazla okuma-
mx§Jar igin ba§lxca kaynak olarak goriinmektedir. Gerek radyoyu
tercih edenler, gerekse- basimlx sunumu tercih edenler yegledikleri
araca tamx tamxna aym iistUnlukleri atfetmi§lerdir (ornegin; «an-
!a?ilmasx daha kolay,» «daha iyi ogreniliyor, benimseniliyor,» vs.)
Lazarsfeld her grubun kendi yegledikleri a r a a (medium) daha et-
kin bir haberle§me yolu (means) saydxklanm onermektedir. Pek
olagandxr ki, x-esmx egitimi nisbete.n fliigiik olan kimseler igin din-
lemenin daha etkin bir siireg olmasinin §a§irtici bir yam yoktur.
... 1
Lazarsfeld bu «data»lann, basim ile sesin etkinhgini kar§xla§-
txran deneyler kar§isxndaki durumunu da ele almaktadir. Kendi
analizinin «kulaga kar§x goz» konusundaki bir bakxma gok daha
karmasxk ve bulamk gatx§kanliklari da bir agikliga kavu§tunnaya
yardimci olacagini ummaktadir. Bu konudaki deneyimlerle ilgili
edebiyat birbirini tutmayan sonuglarla doludur: zira, bir yigm
gali?ma kulagin gok daha iyi bir ogrenci ve alici oldugunu soyler-
ken, diger birgok ara§tuma da, fikirlerin komiinikasyonunda tek
ba§ina bir algilamanxn fazla bir onem ta§imadigmi; sil onemli oge-
nin komiinikasyonun olu§tugu duruma —yamlticmin okuma ve
dinleme ah§kanhklan ve elealman konunun [metnin] karakteri-
nin— oldugunu gostermektedirler.

Biz de, bu memorandumda belirtmi§ bulunuyoruz ki, dene-


yimleri «ele alinan konunun karakteri»ne gore siniflandirmak ba-
sit ve kisa materyallerle ilgili deneyimlerdeki tutarsizhklann pek
gogunu ortadan kaldirmaktadir. Qok miimkiindiir ki, uzunca ve

194
karma§ik materyallerle ilgili deneyimlerin vardiklari bulgular ara-
smdaki tutarsizliklar deneklerin okuma yetkilerindeki farkliliklari
aksettirmektedir. Bu oneriyi sirf «speculative» agidan yapiyoruz.
Bunu sinamak igin, deneklerin egitim diizeylerinin ve okuma yeti-
lerxnin her deneyimde karma§ik bir §ekilde kar§ila§tinlmasi gere-
kecektir. Bu ise, konuyla ilgili edebiyat iizerine yapilan bir tarama
olan bu yazimiz igin elealinabilecek veya anlatilabilecek bir siireg
degildir.
Ozetle, basimli ve konu§mali (gergek, canli yayunlanmakta
olan, veya kaydedilmi§ ses olarak) sunumlarla elde edilmi§ ogren-
me ve ogrenileni korumayi kar§ila§tirma konusundaki ara§tirma-
lar gati§km bulgular vermi§lerdir. Kisa ve basit materyallerle ilgili
biitiin deneyimler, her iki yontemle sunumun en biiyiik etkinligi
sagladiginda gorii§ birligine varmaktadirlar. (2) Fakat tek ba§larina
kulianihrlarsa sozsel sunuxn gogu insanlar igin goriintiisel sunum-
dan daha etkindir. Daha yiiksek bir karma§ikligi olan materyaller-
le ilgili olarak, elimizdeki deliller biiyiik bir oranda basimli sunu-
mu daha etkin gostermekte, ama gati§kin bulgular heniiz aralann-
da bir uzla§ima kavu§tutulmami§ bulunmaktadir. Oyle anla§iliyor
ki, i§e diger faktorler de girmekte, ve [komiinikasyonun] olu§tu-
gu durum tam olarak incelenmeden once bunlarin belirli kilinma-
si, tamnmasi gerekmektedir. Okuma yetkisi degi§ik olabilir ve bu
soz konusu faktorlerden birini te?kil edebilir. Elimizde bunu des-
tekleyen bir delil olmamakla beraber, karma§ik materyallerin su-
numunda goklu [komiinikasyon] aracinin kullammmin, tek bir
arag kullanmaktan daha etkin olacagini soylemek akla yakm go-
riinmektedir.

(2) Yiiz-yiize konu§ma, yayimlanan ses ve basili haberle§me


araglaruun durumu
Deneyimlerden bazilarimn vardiklari bulgular «konu?mamn
radyonun ve basimli sunumun» benzer metinlerin aktariminda nis-
bi ikna giiglerine sahip olduklarim soylemekte ve bunda gorii§ bir-
ligine varmaktadirlar. Bu konuda tipik bir siireg ve tipik bulgular
igin W. H. Wilke'nin gah§masi gosterilebilir. Burada, iig ayn grup
iiniversite ogrencisine sava?,din, dogum kontrolii ve ekonomik

(2) Sozu edilen bu deneyimlerin hepsi goklu-sunumu igermemektedir. Cok-


lu-sunumun ustiinlugUnii savunanlardir sadece bunlar.

195
sorunlarla ilgili konularda yazilmi§ metinler sunulmu§tur. Ayni
metinler gruplardan birisine bir konferansgi tarafmdan, birisine
di?arda konu§up kablo ile bagli bir hoparlorle hitap eden bir ko-
nu§maci tarafmdan, iiguncii gruba ise basimh metin §eklinde su-
nulmujtur. Kanaatleri etkilemekte en etkin yol konferansgi kullan-
raak, ikinci etkinlikte spiker ve en az etkin sunum olarak basili
metin bulunmu§tur. Ayni bulgular Knower tarafmdan, kaba gizgi-
leriyle aym §artlar altmda yapilan deneyimde de elde edilmi§tir.
Birkag deneyim iizerinde bir tarama gali§masi yaptiktan sonra All-
port ve Cantril de herkesin fikir birligi eder goriindiigii bu gdru§ii
desteklediklerini agiklami§lardir; yani, ikna edicilik kuweti yo-
niinden kijisel kanu§ma mekanik §ekilde sunulan sozsel hitaba,
bu ise basimli hitaba daha bulunmaktadir.

Laboratuar durumlannda goriilen bu ge§itli araglann msbi


etkinlikleri, normal sosyal durumlarin gogundan da dogru gibi go-
riinmektedir. Bu konuda yapilmi? en onemli iki gali§ma ise, farkh
araglann msbi etkinliklere sahip olmu?larini sadece araglardaki
teknolojik farklihklara degil, daha gok muhtevadaki farklihklara,
kitledeki ozelliklere veya komiinikasyon durumunun psikolojik
ozelliklerine baglamaktadir.

Lazarsfeld, Berelson ve Gaudet gok geli§kin bir gah§ma ile,


«ga§kanhk kampanyasmda segmenin nasil hiikme vardigim» ince-
lemi§lerdir. 1940 segiminden onceki olaylar iginde Ohio'nun Erie
«Sounty»sindeki 2.400 ikametgah sabihi (resident) iki veya yedi
kere mulakata tabi tutulmu§lardir. Ara§tirma gok ge§itli konulara
el atmi§, bu arada ki§isel nufuzun, radyonun ve gazetelerin bire-
yin oy verme dii§uncesi uzerindeki msbi etkinliklerini de ele al-
rni§tir. Ara§tirma §u bulgulara varmi§tir:

Ki?isel ili^kile^me, [formal bir hitabe degil, normal konu$ma!ar], for-


mal haberle§me araglariyle karjila^tinlacak olursa, iki nedenden dolayi po-
tansiyel olarak daha etkindirler: igerikleri daha geni$tir ve formal araglara
oranla bazi belli psikolojik ustiinlukleri vardir...
Yamtlayicilardan, en son, her ge$it komiinikasyon kampanyasi ile te-
mas giinlerini hatirlayip, bildirmeleri istendiginde; en gok siyasal hitabeler
hatirlanmi§, radyo veya basimh araglardan ogrenilenler daha az hatirlan-
mi$tir. Ortalama herhangi bir giinde segmenlerin % 10'u etkin veya edilgin
olmak iizere, siyasal bir hitabeyi dinlemek veya gazetedeki segim
kampanyasi haberlerini okumak yerine, siyasal tarti§malara katilmislar-
dir. Ve bu katilanlann da ne sekilde oy kullanacaklari konusunda heniiz bir
karar vermemi? kimseler olduklan anla5ilmi§tir. Siyasal konu?malar, bu
sebepten, elan etkilenmeye agik olan kimselere ula§mi$ olsa gerektir.
Ornegin, kampanyanin en sonunda bir karara varmi? olanlar, nihai kara-
ra nasil vardiklarini agiklarlarken cogunlukla ki?isel etkilemeleri zikretmi?-
lerdir. Aym §ekilde, [secimlerle] fazla ilgilenmeyen kimseler de bilgi kaynagi
olarak formal araglardan gok, koDu?malara gore hareket etmi§Ierdir. Ba?-
langigta oylanni kulanmayi hig dii?iinmeyip de sonradan oy vermeye itil-
mi? olan yanitlayicilann dortte-iigii de ki?isel etkilemelerden soz etmi§ler
dir. Segimlerden sonra, segmenlere bir liste verilmi? ve oy verme aninde
kendilerinden bilgi aldiklan veya etkilendikleri kaynaklan i?aret etmeleri
istenmi§tir. Kampanya sirasmda fikir degistirenler, fikir degi$tirmeyenlere
oranla daha fazla sayida, arkada?lanni veya aile iiyelerinden bazilanm be-
lirtmislerdir.

Ara§tirmacilann inandiklan nokta, ki§isel iliskile?menin rad-


yo veya gazetelere oranla sadece daha fazla igerige sahip olmasm-
dan otiirii degil, fakat «bazi belirli psikolojik iistiinliiklere sa-
hip olmasindan otiirii etkinlik kazanmasidir.» Lazarsfeld, Berel-
son ve Gaudet bu konuda «be? karakteristik» saptamislardir :
(1) Daha biiyiik oranda olasihkla kulak verilmekte, belli bir amac
olmaksxzm kulak verilmekte, boylece kitle haberle§me materyalin-
den daha az kendinden-segimleyici olmakta ve sadece belli bir go-
rii§e zaten sempati besleyenlere seslenmekle kalmamaktadir.
(2) «direnme ile kar§ila§tigi zaman daha esnek»tir.
(3) Soylenilene uyulma, soylenileni dogru bulma halinde «anm-
da ve ki$isel bir armagan veya gikar» saglamakta veya uyulmama
halinde cezalandirmaya yola^maktadir. Ciinkii bizzat kendisi sos-
yal bir ho?notlugu veya ho?nutsuzlugu hemen di§a verebilmekte-
dir. '
(4) Giivenilmekte olan veya «yakin bilinen kaynak» aracihgi ile
i$lemektedir.
(5) Bir on-etkilemeye ihtiya? duymadan da etkin olabilmektedir:
«yamnda ?ah§tigim hamm oy vermemi istedi,» diyor bir yamtlayi-
ci. «Beni ahp segim sandigma goturdii, hepsi Cumhuriyetgilere oy
verdiginden, ben de Cumhuriyetgilere oy verdir.»
Radyo ile gazetenin kar§ila§tmlmasina gelince, Lazarsfeld, Be^
relson ve Gaudet radyonun yanitlayicilann gogunlugu i?in daha
onemli bir ikna araci oldugu sonucuna varmi§lardir.
Kendilerine, hangi haberle§me aracimn karar almalanna etki ettigi so-
ruklugunda, segmenler radyoyu da, gazeteyi de e?it oranda belirtmi?lerdir.

197
Fakat hagisinin daha onemli oldugu soruldugunda, radyo belirli bir jekilde
one gegmi$tir.
Radyo, segimde oy kullanma niyetindeki degifiklikler igin de en yay-
gxn arag olarak bulunmu$tur. Radyonun daha iistiin bir etkinlik kazanmasi
konusunda ara§timacilar iig sebep ileri siirmektedirler.
Bir kere, kampanyamn baslamasmdan sonima kadar basmda epeycel bii-
yiik miktarda siyasal materyal goriilmu?, ancak, bunlar pek az degi$iklikler
gegirmi§tir. Bir zaman sonra, siyasal partilerin soyledikleri, birbirlerine kar-
§1 verdikleri cevaplaar ve kar§i-iddialar uzunca bir zamandan beri anahat-
lan ile ayni metinleri okuyan gazete okuyuculan igin belirgin olmayan, can-
sikici $eyler haline gelmi?tir. Oysa radyoda yapilan secim kampanyasi ise
ba?langigta sathi (cursory) gorunmii?, zamanla daha bir agikhk kazanmi?,
sounda ise ayni g6rii§leri teyid edici olmaya ba$lami$tir.
Ikincisi, radyo kampanvalan daha belirgin ilgilenmeler yaratacak «olay-
lar» iizerine kurulmu?tur. Siyasi bir partinin [aday adyalarmdan parti ada-
yinm segilmesi igin diizenledigi] ^convention® naklen yaymladigmda dinleyi-
ciler toren faaliyetlerine bir bakima katilabilmekte; aday, dinleyicilerin his-
siyatim cevaplayabilmekte, kendisi dolaysiz olarak gerilimin du$ii? ve arti-
?im duyabilmektedir.
Uguncusii, dinleyiciler radya dinledikleri zaman basimli araglardan elde
edemedikleri bir ?ey; ki$isel bir yakmlik (access) duygusu kazanmakta-
dirlar. Radyo,vavinlarmdan gelen siyaset dinleyiciler igin gazetelerden ge-
len siyasete oranla gok daha gabukga aktif bir denem haline gelmektedir.
[Adeta] soz konusu olavdaki onemli kisilerle yiiz-yuze temas kurulmu? gibi
olmaktadir. Ki$isel ili^kilejmeye yakin oldugu igin, bu vol daha etkin olmak
tadir.

Goriiliiyor ki, Lazarsfeld, Berelson, ve Gaudet bir sosyal [or-


tam] durumunda ki?iset etkilenmenin radyova, radyonun ise ba-
simli araqlara oranla daha fazla ikna edici oldugu sonucuna var-
maktadirlar. Bu bulgular Iabortuar denevimleriyle varilan bulsu-
lan —ikisinin olu?tuklan durum ve yantikan agiklamalar farkli
olmakla beraber— dogrulamaktadir. Fakat, omeSin, laboratuar
durumundaki «yiiz-viize konu§ma»nin format bir hitabe oldugu,
oysa Erie »Conty»deki ara$tirmada incelenin ise, giinliik hayattaki
rastgele konu$malar oldugu unutulmamalidir. Buna ilaveten, yu-
karda belirtilen laboratuar deneyimleri ile sosyal durumlar ara-
smdaki farklann hepsi burada hesaba katilmi§tir.
i
Haber dinleyicileri iizerine yaptilh arastimasmda Stouffer
radvo ve gazete tercihlerinden soz ederken, b u iki aracm goresel
inandincilik, ilgi cekicilik ve etkilevicilikleri hakkinda bir bakima
yeni sayilabilecek bir gorii? ileri siirmektedir. Nisbeten dii§uk kiil-

198
tiir duzeyindeki insanlar arasinda daha yiiksek oranda etkileyici
olabilme olanagi bulundugunu belirten Stouffer bu gibi insanla-
rin gazeteye oranla daha israria radyo dinledikleri bulgusuna var-
maktadir. Durum boyle olunca, her iki aracin ayni ki§iler uzerinde
hangisinin daha etkin oldugu bir tarafa birakihrsa, radyo dinleyi-
cileri arasma girecek olanlar... gazete okuyuculan arasma girecek
olanlardan daha az direngin («suggestible») goriineceklerdir...
Radyoyu giiglii bir toplumsal kurum kilan, az direngin insanlarln
zaten en gok tercih ettikleri aracin radyo olmasidir.

(3) Materyalin ogrenimi ve alalda tutulurlugu ile iJgili acistn-


dan basimh arac ve diger araglaria filmin kar§ila§tinlmasi

Sinema filmlerinde ve kisa metrajli filmlerde sunulan mater-


yalin az-gok aynntilanna kadar ogrenildigini ve ogrenilenin akil-
da tutuldugunu gosteren en azmdan UQ ara$tirma yapilmis bulun-
maktadir. Fakat bu satirlarin yazari film yolu ile elde edilen og-
renilenin akilda tutumu ile diger araglarla elde edilenin tutumu
arasinda bir kar$ila$tirma yapan ve yenice sayilabilecek sadece tek
bir ara?tirma bulabilmi?tir.

H. E Jones, gocukln uzerinde yaptigi ara§tirmasmda gocuk-


lann okuduklan romanlarla, bu romanlardan yapilan sinema film-
lerinden elde edilen ogrenme ve ogrenilenin unutulmama derecesi
uzerinde durmu?tur. Bulgulari ise, fazla ayrintili olarak belirtil-
memi$ oldugu igin, gergek bir degerlendirme yapmak icin kullamla-
cak gibi degildir. Sadece filmlerin daha iistiin oldugu yolunda bir
imada bulundugu anla§ilmaktadir.
Daha incelikle yapilmis bir baska gahsma 1930lann ilk villa-
nnda, Pavne Vakfimn himavelerinde yapilan Holoday ve Stoddard
gahsmasidir. Bu gahsma degi?ik yaslardaki gocuklar tuzerinde si-
nema filmlerinin daha gok ve daha dogru br ogrenme ve unutul-
mama saSladigim gostermi?tir: 8 yasindaki cocuklar daha vukan
yastakilerin hatirladiklannm yiizde 60'im hatirlamislar. 11-12 ya-
Sindakiler biiviiklerin hatirladiklannm yiizde 75'ini, 15-16 vasm-
dakiler ise yuzde 91'ini hatirlamislardir. Ogrenilen konuculann
akilda tutulmasi ve hatirlanmasi uzun siire devam etmi§tir.
Genel olarak ikinci-iigiincii-grup gocuklar alti haftahk siire sonunda, gos-
terinin bitiminde ogrenmi? olduklari $evlerin yiizde 90'nim hatirhyorlardi.
Filmi gordukten us ay sonra da, alti hafta sonra ne hatirlami§larsa hapsini
hatirliyorlardi. Tom Sowyer'de oldugu gibi, bazi hallerde ise, altinci hafta so-
nundaki hatirladiklan 50k daha fazla oluyor ve bu durum iig «sonraki hatir-
Iama» derecesinde de aynen goriiliiyordu. En yukan yasdakiler de dahil, her
ya? grubunda goriilen unutma egrisindeki dii§ii? ?a?ilacak kadar az oliriu?-
tur

Ara§tincilar buradan yola gikarak «akilda tutma egrisinin da-


ha onceki ara§tirmalara ornla daha yiiksek» oldugunu soylemekte-
dirler. Ama, kendi gorii§lerim giiglii kilmak igin soyledikleri ilk
ara§tirmalar anlami olmayan heceler ve manzumelerle diizenlenen
giidiimlenmi? ezberleme ve hafizada tutma ile ilgilenmi? ve hepsi
de 1918'den onceleri yapilmi? ara§tirmalardir. Bu yiizden Holo-
day ve Stoddard tarafindan sunulan «data», sadece, sinema film-
lerinin aynntili hatirlandigina i?aret etmekte, fakat filmlerin diger
araglara oranla daha fazla hatirlama saglayip saglamadigma de-
ginmemektedir.
A .' -
Svunma Bakanliginin himayelerinde yapilan daha yakm ta-
rihlt ve daha incelikli bazi gali§malara gore ise filmier somut ger-
geklerle ilgili bilgileri ogretmekte epey etkin olmakla beraber, Ho-
loday ve Stoddard tarafindan ileri siiruldiigii kadar uzun siireli
hatirlamalar saglayamamaktadirlar. Holoday ve Stoddard'm sey-
redilen giinden alti gun sonra % 90 akilda tutma goriildiigu, ve bu-
nun alti hafta hig bozulup, eksilmedigini ileri siirmelerine kar§i-
lik, Savas Bakanhgmm ara§tirmasmdaki bulgulara gore birinci haf-
ta ile dokuzuncu hafta arasinda % 50 unutma olmaktadir. Holo-
day ve Stoddard'm yaptiklan arastirma ile Sava? Bakanhgmm yap-
tigi ara?tirmalann birbirleriyle kar?ila?tinlamavacagim belirtmek
gerekir. Holoday ve Stoddard diizara eglendirici-oyalavici filmier
iizerinde inceleme yaptiklan halde, ordu ara?tmcilan dokiimanter,
veva egitici filmlerle, yani, somut gergeklerin sinema yoluvla oere-
tilmesiyle ileilenmislerdir. Hovand, Lumsdaine ve Sheffield iigliisii
ise Sava$ Bakanhgmm ara?tirmasi iizerine rapor yazarken film
yoluvla ogretilenlerin akilda tutulmasi ile diger araglarla ogreti-
lenlerin akilda tutulmasi arasinda bir kar§ila§tirma te?ebbiisunde
bulunmami§Iardir.
(3a) Somut bilgilerim ogretilmesWde uzun metrajli filmlerle
kisa metrajli filmJerin kar?ila§tmlmasi
Sava? Bakanhgmm yaptigi ara§tirmalarda harita okumayi og-
retmek igin hazirlanmi? bir uzun metrajli, bir de kisa metrajli

200
filmin msbi etkinlikleri incelenmi§tir. Uzun metrajli film kendisin-
den umulamn aksine higbir iistiinliik gosterememis, her ikisi de
hangi agxdan bakihrsa bakilsin, e§it bulunmu§tur.

BAZI ARACLARA ATFEDiLEN OZEL USTUNLUKLER

Birgok sosyal bilimci ve birgok halk oyu uzmam bu araglardan


herbirine, pedagoji ve ikna alamndaki kullanimlari agisindan, di-
ger araglann sahip olmadiklan ozel iistunlukler atfetmektedirler.
Bu gibi iistiinliik varsayimlanni destekleyecek objektif «data» bu-
lunmamakla birlikte, 90k iyi gozlemcilerin 50k dikkatle ileri siir-
diikleri dii§uncelere dayandigx igin, bu gozlemlerin gozle goriile-
cek deneyimleri gerektirmedigi soylenebilir. Bazi araglara atfedi-
len bu iistiinliiklerin birkagmi belirtelim.

Basimh ara?
Basimh araglara atfedilen bazx ozel usfiinliikler Lazarsfeld,
Doob, Waples ve Berelson tarafindan degi§ik §ekillerde belirtilmi?
veya vurgulanmi§Iardxr.

Xa) Okuyucu metnin gdriiniimiinii kontrol eder. Radyo ve


sinemanxn bireyi dinleyici veya seyirci §artlarxyla konumlayip,
sundugu meteryali bir sahne, bir ortam siir'atiyle sunarken basim-
Ix araglar bireye kendi yetenek ve ilgisine gore uygun bulabilecek-
leri siir'atle ilerleme olanagx verirler. Okuyucu olan ki$i istedigi
yerde hxzlx, istedigi yerde hafif okur; istedigi yeri atlar. Daha son-
ra, ne zaman isterse o zaman okuyabilir, istedigi zaman okunma-
yx bxrakabilir, ve istedigi zaman ozetleme yapabilir. Yani tek keli-
meyle soylenecek olursa, okuyucu kendisini okuma isine en uygun
buldugu zaman okur.
(b) Gosterimin tekrari miimkiindur ve gogu defa tekrarlanir.
Diger ara^larxn tersine, basimh araglar kitleye sadece bir kere
eri§me olangx ile simrlanmi? degillerdir. Radyo programlarx, pek
ender hallerde dx?xnda, sadece tek bir sunum i?in hazxrlanxrlar. Si-
nema filmleri bazan bir sinemada haftalarca oynatihr ama, aym
film aynx insanlann iki kere gormeleri bile ender haldendir. Basim-
li araglar ise her zaman el altinda tutulabilirler ve okuyucular ha-
fizalarxnx dogrulamak istediklerinde, muhtevasxnx yeniden gozden

201
gecirmek istediklerinde, veya sadece zevkli biilduklan bir i$i tek-
rar yapmak istediklerinde gogu defa ikinci kere okumaktadirlar.
Yigimfenabilecek etkileri ve referans igin her zaman el altmda bu-
lunabilirlikleri yoniinden basimli araglar daha usttindiirler.

(c) Konu daha tam ve daha iyi iflenebilir. Herhangi bir konu-
_vu gerektigi uzunlukta ve derecede ele ahnak igin uygun tek arag
basimli araglardir. Radyo programlari ve filmier ise seyirci veya
dinleyici oniine gikmadan once belirlenmi§lerdir ve kisa surelidir-
ler. Aynca bir belli konunun geli$imini verebilmek i£in seri film-
ier ve radyo programlari yapmak gerekmekte, ancak bunlan etkin
olup olmamasi dinleyici veya seyircininah?kanliklanmn dogasma
bagh kalmaktadir. Bu yiizden de karma$ik ve giig konulann sunul-
masi igin en uygun arag basimli araglar olmaktadir.

(d) Her konuda uzmanla$tirilmi$ bir stmuma elveri$lidir. Bii-


tiin haberle$me araglan birlikte ele alinacak olursa. muhtevaca en az
standardlagma basimli araclarda goriilmektedir. Mumkun olan en
geni$ kitleye seslenme egilimine ve bunun zorunlu sonucu olan,
hig kimseyi giicendirmemeye gah?ma egilimine ragmen, basimli
araclarda radvo ve filmlere oranla ortodoks olmavan muhteva gok
daha kolaylikla bulunabilmektedir. Basimli araglar iginde ise bu
gibi materyallerin eh gok bulunduklari araglar gazete ve kitle ma-
gazinlerinden gok, kitaplar ve belirli konularda yavmlanan der-
gilerdir. Kisacasi, azmhktaki goru$lerin en kolay $ekilde seslerini
duyurabilecekleri araglar basimli araglar olmaya devam etmekte-
dir.

Kaldi ki, belli konularda yayinlanan yayin organlan potansi-


yel olarak hayli etkin bir inandiricilik giicune sahip bulunmakta-
dirlar. Belli konularda uzmanla§mi§ yayin organlannm seslendik-
leri kitle, bu yaym organim, kendi gikarlanm ve gorii§lerini savu-
nan bir yayin organi saymakta, ve bu yiizden de, bu yaym organla-
nnm tavsiyelerini daha biiyiik bir olasihkla kabul e'tmektedir. Or-
negin, Lazarsfeld, Berelson. ve Gaudet $u bulguya varmi?Iardir:
; ;
1940 yilinda Erie «County»siade, segimlerdeki oy kullanma niyetlerine
etkide bulunan yayin organlannm adlan belirtilmi§ken, tirajlan arasmdaki
biiyiik farka ragmen Farm Journal isimli giftlik dergisinin ismi Colliers
derginin Ismi kadar sik gegmi§ ve Towsend yaymlan da Life veya The Sa-
turday Evening Post'dan geri kalmami$tir.

202
(e) Daha yiiksek prestiji vardir. Her ne kadar, sirf kitleseilik-
leri yiizunden, biitiin kitle haberle§me araglari prestij sahibi sayi-
lirlarsa da, bazi yazarlarca basimli araglar en yiiksek prestijli olan-
Iandir. Dood, belli basimh yaymlara bunlann devamh okuyucusu
olan ki§ileree ozel bir prestij atfedidigini ve bu yiizden de bu oku-
yuculann bu belirli yayin organlan kar§isinda gok kolayca etki-
lenmeye hazir olduklan gdru$iinu ileri siirmektedir. Keza, basimli
aracin en eski ve en tarihi kitle haberle§me araci olmasi da kendi-'
sine atfedilen ozel prestij in bir nedeni olarak gosterilmektedir. Ile-
ri surulen bir diger gdru§ ise basimh araglarla «kiiltur»iin birlikte
du§iiniilmesinin bir gelenek haline gelme olgusudur.

Eger bazi insanlar igin basimh araglar en yiiksek prestije sa-


hip araglar ise, o zaman bu olgunun, basimh araglann ikna edici
ozelliginin en biiyiik nedeni [katkicisi] olmasi gerekmektedir. Son
yapilan ara§tirmalar ise bu «extra» prestij gdrii§une oldukga golge-
du?urmii§lerdir. Nitekim, du$iik kiiltiir diizeyindeki insanlar igin
gazete ve kitap gibi basimh araglann tercih edilir araglar olmak-
tan giktiklan, bu gibi az kiiltiirlii ki§ilerce pek az kullamldiklan
gosterilmi§tir. Bu boyle olduktan sonra da, kitlelerin basimh arag-
lan en yiiksek prestijli arag sayip saymamalan sadece kesinligi ol-
mayan bir du§unceden ibaret kalmaktadir. Belirli delillerin yoklu-
gu yuzunden, basimh araglarla diger araglara atfedilen farkh pres-
tijler sorunu da, oyle goriiniiyor ki, sadece «farazi» bir sorun ola-
rak kalacaktir.

(5zet. Diger araclann tersine, basimh araglar bireye diledigi


hizla ilerleme; materyale ise istenildigi kadar sunulabilme, isteni-
len uzunlukta ele alinabilme olanagi tanimaktadirlar. Diger arag-
lardan daha az iirkeklik ve isteksizlikle, azmliktaki goriislerin ak-
settirilmesini saglamaktadirlar. Azmhk gruplan veya belirli gikar
gruplanna seslenmek igin yapilan yayinlar ikna etme konusunda
ozel bir iistiinliige sahiptirler. Aynca, bazi yazarlara gore, basili
araglar dger araglara oranla daha yiiksek prestije sahiptirler. Fa-
kat bu inang §imdilik ne dogrulanabilmi§tir, ne de aksi ispatlana-
bilmistir.

Radyo

Radyoda ozgii ustunliikler diye sayilan bazi ozellikler, farkli


araglann verecekleri «tad» [ve ho§lanma] konusuyla ilgili olarak

203
eskiden beri siiriip gelen tarti§malarda belirtilmi§tir. Nitekim biz
de radyonun gogu defa kitap ve filmin eri?emedigi ki?ilere eri§ti-
gini, bu gibi ki§Iern genellikle az kiiltiirlii olduklanm ve diger arag-
Ian tercih eden ki§ilere oranla etkiye kar$i daha az direngin ol-
duklanm belirtmi§ bulunuyoruz. Biitiin bu gergekleri istismar et-
mek igin elde mevcut olanaklar agikga ortadadir. Fakat istismar
isteklerini dengeleyen §ey, hangi programm i§lerlik kazanacagi-
m, kagmilmaz bir siireg olan, dinleyicininin segimlemesidir. Ayn-
ca, Lazarsfeld, Berelson ve Gaudet'nin radyonun etkisi hakkxnda
yaptiklan spekiilasyonu da; yani, radyonun dinleyiciye «torensel
durumlara zahiren katxlma olanagx» verdigi ve «dinleyicinin rad-
yoya kar§i ki§isel bir yakmhk duygusu kazandigi» ve neticede bu-
nun «yxiz-yiize temasa yakxn» bir durum yarattigx §eklindeki gorii$-
Ierini de belirtmi? bulunuyoruz.
Radyoya atfedilen bu iig iistiinliige (dinleyici kitlesinin yapisi,
dramatik katxlma ve yiiz-yiize temasi andxrma) ilave olarak, her
ikisi de gene spekiilasyona dayanan ve Doob tarafindan ileri sii-
riilen iki ustiinliik daha sayabiliriz.
Doob, Radyonun sirf diger araglara gore daha hizh bir haber
dagihmi saglayabilme ozelligi yiiziinden kendine ozgii bir iistiinlii-
ge sahip oldugunu onermektedir. Radyo bir olay hakkmda verecegi
haberi, hemen hemen, o olav olur-olmaz yavimlayabildigi igin, Dood,
pek gok insanin o olay hakkindaki ilk bilgileri radvo araciligi ile
aldiklanna inanmaktadir. Doob'un inancina gore, radyo o olay hak-
kmda hangi egilimle bilgi verirse versin, verdigi haberler «ongel-
mi§ olma oIgusu» yiiziinden biiyiik bir inanma yaratabilmekte;
kar§ila§tigi direng az olmaktadir.
Bununla beraber, tutum (attitude) ve inanglann olu$umu
iizerine yapilan incelemeler ongelmi§ olma olgusuna boyle bir iis-
tiinliik tanimamaktadirlar. Elimizin altmda bulunan hig deeilse bir
ara^tirma, hakikaten, insanlann belli bir konuda varacaklan ilk
yorum veya dii^uncelerin kolayca degistigini gostermektedir.
Doob, keza, radyo dinleyeri bireylerin kendilerini, bir anda, ay-
ni haberi dinleyen insanlann meydana getirdikleri dev gibi bir gru-
bun tiyesi olarak hissettiklerini ve bu gruba aidiyet duygusunun
okuyucudaki yumu?ak ba?hhgi arttirdigmi onermektedir. Burada
da, soylenilenleri ne dogrulayacak, ne de reddedecek objektif bilgi-
lere sahibiz. Bununla beraber, §u da belirtilebilir ki; Coughlin'in

204
ba§an kazam§i hi? olmazsa kismen onun yiiz-yiize temas yolun-
dan yararlanmasma, radyo konu§malannin yamsira bu yoldan da
yararlanmi§ olmasma baglanmaktadir. Bu iki etkileyi? cizgisinin,
dinleyicide yerel ve ulusal gapta grup-iginde-olma duygusunu can-
landirip, harekete gegirdigine; dinleyici kitlesinde yer alaa bireyle-
rin acil sosyal emniyet ve prestij ihtiyaglanna katkida bulundugu-
na inamlmaktadir.

Filmier
Ikna etme agisindan veya infortnal pedagoji acisindan kullam-
labilecek bir arag olarak ticari ve ticari-olmayan sine ma filmle-
rine ?a§ilacak kadar az ozel iistiinliik taninmaktadir.

(a) Doop ve Blumer de dahil birgok yazar, ve §u anda elde


mevcut bircok ara§tirma, filmlerin kendilerine ozgii bir ustiinliik-
leri oldugu konusunda bulamk veya her yana gekilebilecek §eyler-
den oteye bir§ey dememektedirler.
(b) Az once, biz de, sinema filmlerinin yiiksek bir hatirlama
yarattigim belirmi§tik. Bu hatirlamanin, diger araclarla yaratila-
bilen hatirlamadan daha yiiksek oranda oldugunun ileri siiruldugii-
nii ifade etmi§, ama bunu inandinci bir §ekilde ortaya konulmu?
olmadigim da not etmi§tik.
(c) Holoday ve Stoddard gocuklarda olsun, yeti§kinlerde ol-
sun 50k insanm piyasa filmlerinde ifade edilen somut olgulan
(fact) sorgusuz-sualsiz dogru diye kabul etme egiliminde oldukla-
rmi ortaya gikarmi§tir. Dogrulugu sihhatsiz ifadeler, hiikiimler veya
resimlerin gergek diye kabullendikleri goriilmektedir. Ama, film-
lerle ilgili olarak gosterilen bu »kor inanma»mn diger araglarda da
goriilen ayni §eyden fazla olup-olmadigi heniiz inceenmi?, ara§ti-
nlmi? degildir.
(d) Ki§ilerden derledigi ifadelere dayanan Blumer piyasa
filmlerinin gocuklarda (yeti§kinlerde degil) derin «hissi ogrenim
ve etkilenme»lere yol agtigim ileri siirmektedir. Blumer bu spekii-
lasyonda bulunurken, etken olarak somut ortamlamayi (concrete
setting), bile-bile kendini kapip-koyverme ?eklindeki hissi uyantn-
lanmayi ve cazip sahneleri (scenes) gostermektedir. Blumer da-
ha sonra, buradan, gocugun resim diinyasma hayalleyici olarak
girdigi dii§iincesine varmaktadir. Yukarda zikredilen sorgusuz-sual-

205
siz gergek diye kabul edilme durumu ile, §imdi belirttigimiz
«hissi ogrenim ve etkilenme» durumuna ili§kin olarak Charters'in
inanci §udur:
Biitiin bu faktorler ve muhemelen diger faktorler belli ogren-
me tipleri igin iistunliikleri olan §artlari meydana getirmekte, olu
turmaktadirlar. Otoritenin niteligini yaratan maya bu olsa gerektir.
Burada tekrar belirtilmelidir ki, Payne'm yaptigi ara§tirma
—-ki, hem Holoday - Stoddard'in ve hem de Blumer'in gah§malari-
ni igermektedir— sinema filminin ustiinliigiinu tek ba§xna bir ol-
gu olarak belirtmi§, bu etkinligi diger araglann sagladxgi etkinlik-
le kar§ila§tirma te§ebbiisiinde bulunmami§tir.

Yiiz-yiize konu§ma
Yiiz-yiize konu§manm pedagoji ve ikna alanindaki etkinliginin
diger araglann etkinliginden gok daha fazla oldugu, sosyal bilim-
cilerin ve halk oyu uzmanlannin en yaygm ortak g6rii?lerindendir.
Bu tiir haber-bildiri§me atfedilen ozel iistiinlukler dogrudan dog-
ruya ki§iler-arasi ili§ki ile ilgili gergeklere dayanmakta, bu yiizden
de [haber bildiri§im siirecinin olu§tugu] durum ne derece birey-
selle§irse etkinlik de o kadar artmakta; durumu o derece az formal
olmakta; sonugda konu§mayi dinleyenler de o denli fazlala§-
maktadir. Bu konudaki iistiinliiklerin her birini burada belirtmeye
gali^mak bir bakima gereksiz bir zahmet sayilmahdir. Lazarsfeld,
Berelson ve Gaudet'nin yukanda yer verdigimiz be? iistiinliikle il-
gili goriislerinden ikincisi ve' iigiinciisii (esneklik ve amnda yarar-
landirma veya cezalandirma), ozellikle, haber-bildiri^im siirecinin
psikolojik analizleri iizerinde gah§an bilim adamlannca vurgulan-
maktadir. Ornegin, Hovland, konu?masinin, etkin belirtken-uyari-
cinm ne oldugunu, kitlece en ilgi gekici amnda yarar saglar gorii-
nen belirtken uyanlann neler oldugunu tam zamaninda goriip, se-
zebilme olanagi hakkinda da etrafli bazi sorunlara deginmi§tir.

Yiiz-yiize Temasta Bulunma ile Desteklenen Kitle Haberles-


me Araglan
1
Kitle haberle§me araglannm yiiz-yiize temasi ile desteklenme
halinde a§m bir pedagojik ve ikna ediciUk ozelligi kazandigi kont-
rollii deneyimlerin pek gogunca belirtilmi§ ve gosterilmi§tir. Or-
negin, Hovland, Lumsmaine ve Sheffield'Ier harita okuma ve hari-

206
i
ta kullanma ogretimiyle ilgili oir ordu egitim filminin, yiiz-yiize
yapilmi§ bir ders saati ile desteklenmesi halinde filmin hitap et-
tigi askerler uzerinde pedagojik yonden gok daha fazla etkinlik ka-
zandigim gostermi§lerdir. Yiiz-yiize yapilan dersin filmden once
yapilmasimn veya filmden sonra bir ozetleme §eklinde yapilmasi-
nm onemli olmadigi g6rulmii§tiir. Etkinligin arti§inda tek nedenin,
sadece ve tek ba§ina yiiz-yiize temas oldugu g6rulmii§tur. Yuz-yiize
temasm oldukga aktif bir §ekli olan dinleyici-seyirci katilmasimn
da fonetik alfabeyi ogretmek igin hazirlanan kisa filmlerin peda-
gojik etkinligini arttirdigi g6riilmii§tur. (3)
-1 •
Birkag belli ba§ari kazanmi§ propaganda kampanyasimn en
onemli ozelligi de bu kampanyalarda kitle haberTe§me araglari ile
yiiz-yiize temasm birbirini tamamayici §ekilde kullanilmi§ olmala-
ndir. Nazi propaganda kampanyalaniun, Sovyet propaganda kam-
panyalarmm. ve Peder Coughlin* tarafmdan yapilan propaganda
kampanyalannin ba§arilan buna ornektir. Sosyal bilimcilerden,
Lazarsfeld ve Merton gibi bazilan, bu, kitle haberle§me araglari ile
yiiz-yiize temasm birlikte kullammi tekniginin bizatihi gok kuwetli
bir ikna teknigi oldugu g6rii§iindedirler. Adi gegen sosyal bilimcile-
rin bu teknigin sahip oldugu olaganiistii etkinlik iizerine yaptiklari
tahliller, boyle bir birlikte kullanimin kitlenin direnginigini azal-
tici bazi belli psikolojik §artlann dogmasindaki onemini vurgu-'
lamaktadirlar. Diger bir deyimle, bunlann tahlilleri, kitle haberle§-
me araglanyla ilgili sorunlardan gok, dinleyici-okuyucu-seyirci de-
nilen bireylerin psikolojisi ile ilgili sorunlar uzerinde durmaktadir.
Bu yiizden de, yaptiklan tahlillerin, kitle haberle§me araglannin
bizatihi kendilerinin kar§ila§tirmah etkinlikleri uzerinde durmaya
gali§an vu memorandumdan gok, ikna konusunu ele alan diger
memorandumlann alamna girmesi uygun goriincektedir. Bu konu

(3) $u da belirtilmelidir ki, askerlerin kendilerine sunulan materyali og-


renme konusunda daha fazla giidiilenmeleri igin, filmden sonra bir
tarti§ma yapilacagim bildirmek de etken olmakta; dinleyicinin katil-
masi nasil etkinligi arttinyorsa, oyle etken olmaktadir.
(*) 1930'larda Roosevelt'in doneminde, once Roosevelt'in tedbirlerinin ye-
terince sosyalizan olmadigim soyleyen, daha sonra da Roosevelt'e
kizip, onu a?iri sola kaymakla suglayan bir papaz. Kiiise bagislan
ile once birkag radyo istasyonu kuran Peder Coughlin'in konu?mala-
ri zamanla Amerika'nin birgok eyaletlerindeki radyo yaym jebekele-
rince verilmi? ve halk oyunu gok etkilemijtir. Coughlin, ozellikle, o
yillarda artan i?sizlerin ho?nutsuzlugunu kullanmi$tir. (g. n.).

207
iizerindeki tarti§mayi uaztmamamiz ve bu i§i diger memorandum-
lara birakmamiz bundandir. Yalniz, yiiz-yiize temas yolu ile de
desteklenen bir kitle haberle§me araglari kullanimimn bazi propa-
ganda kampanyalanndan oldukga biiyiik ba§anlar sagladigma ve
en kuwetli propaganda yolunun bu olduguna deginmi§ olalim.

OZET

1. Kendi rijit kontrol §artlan yiiziinden sosyal hayatin §artlarin-


dan belirli §ekilde ayrilan laboratuar deneyimleri gosteriyor ki,

a. Sozsel ve goriintiisel sunmun birlikte kullanimi kisa ma-


teryallerin ogrenilip akilda tutulmasinda, bu sunumlarm
tek tek kullamlmasi halinde daha biiyiik etkinlik sagla-
makta;
b. ne ge§it olursa olsun, sozsel sunum basit ve kisa materyalin
ogrenilmesinde ve akilda tutulmasinda goriintiisel sunum-
dan daha biiyiik etkinlik saglamakta;
c. uzunca ve karma§ik materyallerin ogrenilip, akilda tutul-
masinda goriintiisel sunum ile sozsel sunumun nisbi etkin-
likleri konusundaki bulgular birbirleriyle ?eli§kin goriin-
mektedir. Diger, fazla sayida yapilmi§ laboratuar. ara§tir-
malan en biiyiik kriterin okuma becerisi (skill) olabile-
cegini onermektedirler. Yiiksek kultiirler igin veya okuma
becerisi iyi olanlar icin, basimh araglann en etkin arag ol-
masina kar§ilik daha dii§iik okuma becerisi olanlar igin
radyo en etkin arag goriinmektedir Bu sorunu aydmlatmak
igin daha fazla ve daha incelikli deneyimler gerekmekte; •
d. yiiz-yiize konu§manm ula§tinlmi§ sese oranla, ula§tirilmi§
sesin ise basimh araca oranla daha ikna edici bir yol oldu-
gu anla§ilmaktadir.

2. Normal sosyal durum ve ortama uygun olarak yapilan ve yu-


kanda 1. d §ikkinda adlan amlan ara§tirmalar laboratuar bul-
gularim dogrulamaktadir. Bu ara§tirmalar dinleyici -okuyucu-
seyirci kitlesinin yapisindaki farklann ve ge§itli araglann psi-
kolojik goriiniimlerinin katkici faktorler oldugunu i?aret et-
mektedirler.

208
Objektif sali§malar «perde»nin yiiksek bir hatirlamaya sebep
oldugunu gostermektedirler, fakat bu hatirlamamn diger arag-
larla elde edilecek hatirlamadan ne derece fazla oldugunu ileri
siiren tek bir ara§tirma vardir ve o da konuya 50k kisa bir §e-
kilde' deginmektedir. «Perde» ile diger araglarxn kar§ilikli etkin-
likleri iizerine yapilan genellemeleri dogrulayacak yeterince
deneysel delil bulunmamaktadxr. '
Kitle haberle§me araglanndan herbirine degi§ik yazarlarca ba-
zi belli iistunliikler tamnmaktadir. Tanrnan bu iistiinliiklerin
bazilan deneysel alanda da ortaya konulmu§; bazisi ara§tirma
ve delil gerektinneyecek kadar agxk dogrular olarak kabul edil-
mi$, diger bazilan ise deneye vurulmami? dU§unceler §eklinde
belirtilmi§tir. Genellikle: :
' . " •"." S ' v •*•'* •' •! .-.'•• < _ 1v V '
a. Basimlt araglar okuyucuya okuma hizim tayin etme, su-
numlama zamanini segme, yeniden-sunumlama olanagi ver-
me ve konunun istenilen olgiide i§lenebilmelerini saglama
yoniinden yararhdir. Biitiin diger kitle haberle§me araglax?
iginde azinlik gorii§lerini aksettirmeje en uygun goriilen
arag budur ve bu gibi goru§lerin ifadesi igin gikanlan ya-
yxnlar 50k yiiksek bir ikn£ gfirii ta§imaktadir.
b. Radyo, diger kitle haberle§me araglannm her zaman eri§e-
medigi kitlelere eri§mektedir. Radyo dinleyicileri diger kitle
haberle§me araglannin seslendikleri kitledekilerden daha
az kulturlu ve daha az direngin gibi goriinmektedirler. Rad-
yo yayimlanmakta olan olayda dinleyiciye bir dereceye ka-
dar olaya kari§ma [girme] olanagi verdigi igin yiiz-yiize
temasa yakin durumda goziikmektedir. Radyoya, halk kit-
lelerine haberi ilk ula$tiran ve duyuran arag oldugu i?in
ve dinleyiciler arasinda bir p u p duygusu yarattigi farzedile-
digi igin, sik sik, ozel bir iistiinliik atfedilmektedir. Bu son
iki savin higbiri de elimizde mevcut deneyimsel delillerce
isbatlanmi§ veya reddedilmi? degildir.
c. Perde (film) ise somut bir goriintiisel mateiyal gosterdigi
igin sirf bu yiizden dahi kendine ozgii bir iistiinliige sahip
farz edilmektedir. Bu somut sahneleme ve diger faktorle-
rin «<;ocukIarda hissi bir kabullenme ve benimseme» yarat-
tigina inanan bazi sosyal bilimciler vardir. Filmlerde gos-
terilen materyalle verilen enformasyonunu gocuklar tarafin-

209
dan itirazsiz ve sorgusuz-sualsiz kabul edildigi §eklinde bir
gorii§te karar kihnmi§ olmasma ragmen bu giiveni verme-
nin pedagojik ve ikna edicilikle ilgili ne gibi sonuglara se-
bebiyet verebilecegi agikliga kavu§turulmami§trr. Keza, di-
ger kitle haberle§me araglarimn da ayni benzer etkiler ya-
ratip yaratmayacagi smanip ortaya konulabilmi? degildir.
Yiiz-yiize konufma, bizatihi kendi esneklik amnda yararlan-
dirma veya cezalandirma yetenekleri yiiziinden pedagojide
ve ikna alamnda en etkin arag sayilmaktadir. Bunun diger
bir sebebi de, yiiz-yiize konu§manin, yapildigi durumdaki
ki§isel iK§kile§meden bazi ozellikler almakta olu§udur.
Yiiz-yiize temas ile desteklenerek bir veya daha gok kitle ha-
berle§me aracimn kullammi bazi gok ba§anli propaganda
kampanyalannm en belirgin ozelligi olmu§tiir. Bazi gozlem-
cilerin inancma gore, bu durumun etkinliginin nedeni
bizzat bu birlikte kullammdir. Fakat bu ispatlanmi§ bir ger-
gekten gok, sadece dogru bir dii§iince sayilmaktadir. Ordu-
nun yaptigi bazi kontrollii ara§tirmalar film ile ders anlat-
manin birlikte kullamlmasinm harita okumayi ve kullan-
mayi ogretmekte pedagojik iistiinliiklere sahip oldugunu
gostermektedir.
s* . . . •
• •
-• t
• i.

Carl I. HOVLAND
V .
-. \ Aithur A. LUMSDAINE
• i p i m
Fred D. SHEFFIELD
:
-

' »• i.-
T A R T I § M AL1 BlR K O N U D A
K A N A A T D E O t $ T t R t M t N D E
'TEK YANLI" S U N U M A K A R $ I
"IKI YANLI" S U N U M U N E T K l S t

...

t:4

:v - -jii*._
SUNUM

Bu inceleme A. B. D. Sava? Bakanhgi Enformasyon ve Egitim Boliimu


Ara^tirma Kismi tarafindan yapilan bir seri ara$tirmalara dayanilarak ha-
zirlanmi$tir. Dr. Hovland ve Dr. Sheffield, Yale Universitesi Grubunu kura-
rak II. Diinya Sava§i sonrasinda Psikoloji ve ozellikle Haberle§me Psikoloji-
si konusunda birgok ara§tirmalar yaparak iin kazanmi§lardir. Bu inceleme-
nin yazilmasina yardim ednlerden Lumsdaine ise A. B. D. Hava Kuwet-
leri Insansal Kaynaklar Ara?tirma Merkezindeki Chanute Laboratuannin Di-
rektorliigiinii yapmi?tir. Bu incelemenin sonuglan, incelemeden dort yil son-
ra, 1953'de, Hovland, Janis ve Kelley tarafindan yeniden gozden gegirilmis-
ve Yale Universitesi yaymlan arasmda basilan kitapta yer almi§tir.
Haberlejme Teorilerinin «kurucu ustalar»indan Hovland'in ba$kanli-
gindaki grup, ®1945'de Ordudaki personelin ve erlerin 'ban? yakla$iyor' di-
ye a?m bir iyimserlige kapilmasi ve ddgii§me gu? ve istegini kaybetmeye
ba?lamasi» sorunu iizerinde durduklan bu incelemede, askerlere,® Nazizmin
tam olarak yenilik du§iiriilecegi giine kadar yapilacak ?ok i?ler oldugunu
anlatmanin en etkin yollarini» ara§tirmi$tir. Bu noktadag «tek yanli
sunum® ile «iki yanh sunum» birlikte ele ahnmi?; birincisi, meselenin
sadece iyimserlik ve umut dolu kolay yanlanm dile getirirken; ikinci tarz
sunum, meselenin iyi, kolay ve umut verici yanlanm oldugu kadar zor
dezavantajh ve karamsarhk verici yanlanm da dile getirmi§tir.
Incelemenin ilging bulgulanndan birisi, komiinikasyon i$leminde bulu-
nan «bildirimci»ni nsavundugu gorii^e, daha i§in ba§mdan itibaren kar$i
gikanlann, «iki yanh sunum»a dayanan bir egitim ve propagandadan daha ra-
hathkla ve daha biiyiik olgiide etkilenmekte olduklanm gostermektedir.
«tyi egitim gorenler,» «ba$Iangi<jta da bizim savundugumuz g6rii?e benzer
gorii$lere sahip olanlar» ve «iki yanh sunumda ilgili bulunabilecek bir ko-
nucugun ihmalinin ozel durumlan® hakkinda ileri siiriilen gorii§Ier ise,
meselenin aynntilanna da 151k tutmaktadir,.

213
Carl I. HOVLAND
Aithur A. LUMSDAINE
Fred D. SHEFFIELD

TARTI§MALI BlR KONUDA


KANAAT DE6i?TiRiMINDE
«TEK YANLI» SUNUMA KAR§I
«IKi YANLIa SUNUMUN ETKISI*

SORUN

Ordu «Orienitation» programlannin kurgulanmasi sirasmda,


program diizenleyicileri tarafindan sik sik tarti§ilan bir sorun var-
d i r : sundugumuz ve savundugumuz ana tezimiz eldeki delillerce
a$ik bir ?ekilode destekleniyorsa, bu durumda, sadece savundugu-
muz tezi destekleyen materyalleri savunmak mi, yoksa savundugu-
muz taze kar?it gorii§te olanlann savilanm da birlikte sunmak mi
daha etkin yol olacakti?
Savundugumuz tezi destekleyen savlann di?indakileri sunma-
ma §ekli, ?ogu defa, ileri siiriilen tezi destekleyen savlann tistiin
oldugu agikga goruliirken kar$it savlan da sunmanin kitlenin zih-
ninde ku?kular yaratacagi du§iinulerek tercih ediliyordu. Diger ta-
raftan, «her iki yan»m sunulmasi §ekli daha adil bir yol oldugu i?in
savunuluyordu - kitledeki bireylerin bir hiikme vanrken miimkun
her tiirlii bilgileri elde edebilme haklan oldugu dii?iinuluyordu.
Kaldi ki, kitledeki dinleyictokuyucu-seyirci bireylerin savunulan

(*) C. I. Hovland, A. A. Lumsdaine ve F. D. Sheffield, «The Effect of


Presenting 'One Side' versus 'Both Sides»in Changing Opinions on a
Controversial Subject," Bknz: Wilbur Schramm, The Process and...,
s. 261-74.

215
gO£u$e zaten kar$it gbrii?te olabileceklerini de hesaba katmek ge-
rekiyordu. Bu yiizden de kendi gorii§leriyle ili?kili savlari «canla-
nacak» ve savununlan tek gorii§ sunulurken kendi gorii§lerinden
hi? soz edilmemi? olmasi yiiziinden iyice kar?itla§acak ve irkile-
ceklerdi. Bu agidan bakilacak olurs da, iki yanin savlarimn birlik-
te sunulmasim savunanlara gore, kitledekilerin savlarinin sunum-
da yer bulmasi ile, iletihnek ve kitleye duyurulmak istenen [bi-
zim] g6ru§iimiiziin kitle tarafindan daha iyikar§ilanmasi daha iyi
kabul gormesi miimkiin olacakti.

Bu deneyim ise soz konusu iki sunum, tarzlannm nisbi etkin-


likleri hakkmda bilgi edinmek igin yapilmi?tir. Deneyim, hem bu
iki sunum tarzina; hem de, deneklerin, programda savunulmak is-
tenen sav kar§isinda, ba$langigta taraftar veya kar§it olmalanna
gore ge§itli degi§kenleri hesaba katabilecek §ekilde kurgulanmi§-
tir.

INCELEMENIN YONTEMI

Kullamlan iki Program

Deneyimin heniiz planlama a§amasmda bulundugu siralarda


(1945 yilinm ilk aylannda), yakinda sava$m bitecegi yolundaki
a§in bir iyimserlik yiiziinden ordu moralinin olumsuz etkiler altin-
da kaldigi sdylenmeye ba§lanmi§ti. Bunun ardmdan, ordu iist ka-
demelerinden gelen bir talimat ile, askeri birliklerin, Migfer dev-
letlerini bozguna ugratma i?inin biitiin onemi ile kar?ilannda bir
vazife olarak beklediginden haberdar edilmeleri isteniyordu. Konu,
iki yaniyla da ge§itli gevrelerce savimulan bir konu igin iyi bir or-
nek te?kil ediyordu. Ama askeri uzmanlann gogunlugu ise eldeki
delillerin tek bir gorii§u [tek bir yam] destekledigini savunuyor-
lardi. Bu yiizden, deneyim igin uygun bir konu olarak segildi.

Her iki g6rii§iin de sunumu igin iki ayri program hazirlandi ve


bu i§ igin radyo program metinlerine uyulmasi tercih edildi. Basit
[anla?ihr] yapilan yiiziinden bunlann alternatif bigimlerde hazir-
lanmalan kolay olacakti. Programlann muhtevasi hakkmda Ara§-
tirma Boliimu Deneyim Kismi tarafindan genel bir gergeve gizildi
ve neyin nasil yapilacagi bunlarla ozetlendi. Kullamlan materyal-
lerin hepsi de Sava§ Enformasyon Dairesi ile Sava? Bakanliginm

216
izniyle kullanxlmi§txr. Programlann nihax metinleri ve hazxrlanan
programlar Silahlx Kuwetler Radyosu tarafindan hazirlandi.
Bu deneyimde biribirileriyle kar§xla§tirdxgxmxz her iki program
da Pasifik Sava§i iizerinde konu?ma yapacagx olan bir yorumcu-
nun tahlilleri olarak hazxrlanmx§txr. Yorumun vardxgx hiikiim ise
sava§a son verme meselesinin zor bir i§ oldugunu ve bunun «V - E
Gunii»nii izleyen iki yihn sonunda miimkiin olabilecegi idi.
«Tek Yanh.» Sadece, sava§xn uzun siirebilecegi' goru§iinii sa-
vunan savlan sunan programda (bundan sonra Program A diyece-
giz) yer alan ba?lxca konular §unlardxr: Pasifikteki mesafe sorunu
ve diger ikmal giigliikleri; Japon Imparatorlugundaki kaynaklar
ve rezerveler ile stoklar; heniiz tarn bir cephe sava§i yapmadxgi-
miz Japon ordularimn buyiikliigu ve niteligi; ve Japon halkmm sa-
va§ konusundaki inanmi§hgi. Bu program onbe§ dakika kadar sii-
riiyordu. . '
«Her iki Yanli.» Diger program ise (Program B) ondokuz da-
kika siiriiyordu ve biitiin bu ajnix giigliikleri ayni §ekilde, ama iki
yanlx olarak sxralayxp sunuyordu. Fazladan katxlan dort dakikada
ise madalyonun obur yuzii ile ilgili dU§iincelere yer veriliyordu —
A.B.D.nin ustiinlukleri ve Japonlarxn giigliikleri; zayxf yanlanna ili§-
kin olarak, §unlar: deniz zaferlerimiz ve deniz iistiinliiklerimiz;
o zamana kadar iki cephede birden sava§txgxmxz halde sava§ta bii-
yiik ilerlemeler kazanmi§ olmaimz; «V-E» Giiniinden sonra tiim
kuwetlerimizi Japonyanxn kar§ismda dikebilme imkanxmxz; Japon-
yanxn ugradxgx gemi kaybi; Japon iiretim endiistrisinin daha dxi§uk
takatta olu$u; ve hava hiicumlanmn arttxrdiktan son Japonlann
daha biiyiik kayiplar vermesinin miimkiin goriinmesi. Bu ilave ko-
nular program muhtevasmin son kxsminda yeralmx?tx ve yeri gel-
dikge ele alxnxyorlardx.
Burada §u nokta belirtilmelidir ki, Program B, meselenin her
iki yanxnx da sunmakla beraber, her iki yandaki gorii$lere e§it yer
vermiyor ve keza, sava§xn uzu siirecegi §eklindeki gorii§ ile sava-
§m kisa siirecegi ve zaferin kolayca kazanabileceginin 50k miim-
kiin oldugu §eklindeki bir ba?ka gorU§ii kar§xla§txnm? olmuyor-
du. Program B'de gene tipki Program A gibi aynx gorii§e vanyor-
du — kxsaca, sava$ gii? bir sava§ olacak ve en az iki yxl siirecek.

(*) «V-E Day»: «Avrupa Cephesinde ZaEer Giinii® (C-N.)-

217
Iki program arasmdaki fark Program B'nin a t savlan da belirtmi?
olmasiydi (ornegin, yeri geldikge A.B.D.nin avantajlanm belirtiyor-
du). Gergekte Program B de, Japonlann zayifladigi ve A.B.D.'nin
avantajli durumu hesaba katilsa bile gii? bir i§ ile kar?i kar§xya
bulundugunu soyliiyordu.

Deneyin Kurgusu (Design)


Deneyim genel plinx, deneklerin Pasifik sava?i ile ilgili deney-
oncesi (initial) kanaatlerini saptamak igin bir on <kanaat ara§-
txrmasx» yapmaya dayamyordu. Daha sonra da, deneklerin, «orien-
tation» toplantilanndaki kurlarda bu metinler kendilerine dinletil-
dikten soma, ayni konudaki kanaatlerini yeniden saptamak pl&n-
lanmi?ti. Bu yolla, deneklerin sunumdan «onceki» ve sunumdan
«sonraki» degifmeteri saptanabilecekti. Aynca, bir de kontrol gru-
bu ahnmx§tx. Bu kontrol grubuna program metinleri diletilme-
mi§ti. Boylece, zaman girgen'i (time interval) yiizunden, prog-
ramlan dinlemi? olmanm etkileri di?mdaki sebeplerle —Pasifikten
gelen sava§ haberlerinin yol agabilecegi degi$meler gibi— olu§abi-
lecek kanaat degi?meleri de saptanabilmi? olacakti.
a. Cevaplarin kimden getdigini sakli tutma ve «deney faresi
durumuna du$mii$ olma» kufkusunun onlenmesi* Kanaatlerin
toplanmasmda deneklerden toplanacak cevaplann kimden geldigi-
ninsakh tutulmasi gerekli goriilmii§tur. Kez£, programlann etki-
leri olgiiliirken de deneklerin kendi iizerlerinde bir deneyim yapxl-
dxgi fark etmelerine meydan vermemek gerekli goriilmii$tur. Bu
on-tedbirlerin, bu konudaki etkilerin incelenmesi sirasmda gerekli
olduklan ortaya gikmi?ti — anla§ilmi$tx ki, deneklerin, verdikleri
cevaplann kimden geldiginin bilindiginden ku?kulanmalan halin-
de, veya «deney» altma ahnmx§ olduklanm hissettikleri anda, bazi
denekler bu konu ile ilgili kendi oz kanaatlerini degil, [ara?txrma-
cilar i?in] «uygun» bulunacagxnx sandxklan nitelikte cevaplar veri-
yorlar, veya gorii$lerini yanh? aksettiriyorlar. [anlamazlxktan geli-
yorlardi]. Burada anlattxgxmiz deneyimde, deneklerin denendikle-
rini fark etmemeleri cevaplann kimden geldiginin belirsiz kalmasi

(*) «anonymity of response* ve «avoiding suspicion of guinea - pigging*:


yanitlann ki$isellik di$i, genel olma esasi; ve, deneklerin, denemenin
veya ara$tirmanin gergek niyetini anlayip, kendileri iizerinde bu konu-
da denem yapildigindan ku§kulanmalan. Metod yonunden ?ok onemli
sorunlardir. (?.n.)

218
ile ilgili tedbirler kismen olgiimleme aracmda ve kismen de dene-
yimin kurgulanma ve yonetilmesinde goz oniinde tutulmu§tur. Bun-
lann nasil yapildigi bu konulardan soz edilirken tekrar ele alxna-
caktu*. Bu on-tedbirler esas olarak a priori bir temele dayamyordu;
yoksa gergekte ku§ku duyulmasi gereken bir egilimin varhgim gos-
terecek belirtilere rastlanmx? degildi.
b. Olgiimleme araci. Ba$langig ara§tirmasmda (programlar
sunulmadan once) kullamlan soru kagidinda kenarlanna « kabul®
veya «red»di gosterecek i§aretler konulacak olan sorularla, bir de az
sayida, yazi ile cevaplandmlacak sorular vardi. Olgiimleme araci-
mn kurulmasinda kullamlan sorulann muhtevasi ara§tirmamn so-
nuglanndan soz edilirken ilerde sunulacaktir. Bunlardan ba?ka,
ba?Iangig ara?tirmasinda «kamuflaj» konular denilen ve deneklerin
egitimleri, ya$lan, vs. leri hakkmda bilgi saglayan sorular vardi —
bunlar «oientation» konusu ile ilgili olmayan sorulardi. Sonuncu
sorular deneydeki olgiimleme igin gerekli sorular olmayip, incelen-
mekte olan sorun igin hazirlanan programlarda da ele ahnan ko-
nucuklann [soru kagidinda]pe$pe?e gelip, yigm gibi goziikmeleri-
ni onlemeye yariyordu. Bunun boyle yapilmasimn nedeni ara§txr-
manm gergekgi goriinmesini ve ayni zamanda deneklerin incelenen
esas sorunun ne oldugunu anlamamalanm temindi. Bunun igin de,
sunulan «oientation» programlanndaki materyalin soru kagidinda
fazla goze batici bir goriiniim kazanmasma meydan vermemek
gerekiyordu.
c. «Onte?t.» Soru kagidinda kullamlan konucuklann hazirlan-
masi ile ilgili onemli a§amalardan birisi de, soru kagidmdaki ko-
nucuklann kelime olarak iyi yazihp yazilmadigim, ve kolayca an-
la§ihp anla?ilmadigmi «niteliksel olarak onteste tabi tutmak» diye-
bilecegimiz a?amaydi. Bu i§ igin askerlerle yiiz-yuze miilakatlar ya-
pilmi?, bazi durumlarda miilakatgilarda soylenen sozlerle veya ya-
nitlayicilann ellerine verilen yazili kigitlarla sorular sorulmu?tur.
Bu yolla, yanli§ anlamlandmlan sorular ve yanli§ anla§ilan kelime-
ler ortaya gikanlmi§ ve ayni zamanda ifadenin diizeltilmesine ve
normal cevap kategorilerinin elde edilmesine gali§ilmi§tir. Bunun
yamsira, sorulann dogru §ekilde ve uygun kelimelerle yazilmasi
konusunda saglanan yarardan ayn olarak, bu ontest deneklerin
soz konusu sorunlar hakkmdaki kanaatlerinin belirlenmesinde ya-
rarli bir yontem olarak i§ gormii?, boylece ara§tirmada kullamla-
cak olan savlar ve hitap tarzinm deneklerin kanaat ve bilgilerine

219
uygun bir §ekilde hazirlanmasx saglanmi§txr. Bu ama? i?in yarar-
lamlacak daha fazla bilgi toplamak i?in miilakatlarxn ardindan,
200 asker ornek iizerinde bir ba$langx? soru kagxdx ile dneme ara§-
tirmasi yapilmi§tir. Deneklerin, sava§in «uzun» veya «kisa» siirece-
gi konusundaki dii§uncelerinin nedeni ile ilgili olarak daha geni?
ve daha aynntilx bilgi elde etmek igin bu sorukagxdxnda «istenilen
cevabxn serbestge kaydedilebilecegi» sorulara geni? olgiide yer ve-
rilmi§tir.
d. Deneyimin Ydnetimi. Deneylerin dogru ve giizel bir §ekilo-
de yonetilmesi icin ba?hca ii? ?art vardx: program metinlerin su-
nurau ger?eklere uygun §artlar altxnda olmalxydx, deneye alxnan or-
nek-deneklere bir deneyime. tabi tutulmakta olduklarx hissettirilme-
meliydi, ve verdikleri cevaplarxn diiriist cevaplar olmalarx saglanma-
hydi. Metinlerin sunumunu gergek hayatm §artlarx altxnda yapabil-
mek i?in, metinler, denek gruplarxnxn egitim programlanna kornxl-
mu? ve haftahk ders programlarinda ders konusu olarak goste-
rilmi§; haftahk «orientation» saatxnda sunulmu§lardxr. Bu sadece
gercek hayat §artlarx altxnda sunumu saglamakla kalmamx§, fakat
metinlerin etkilerinin incelenmekte oldugundan §iiphelenilmesini
de onlemi§tir. -
i -

Bizim ara§txrmamxzda kullanxlan ba^langx? ara?txrmasx («pre-


limanary survey»)( Sava§ Bakanhgxnxn yapmakta oldugu «sava§la
ilgili konularda ge§itli asker gruplarxnxn neler hissettikleri» hak-
kmdaki ara?txrmanin bir kxsmiymi? gibi sunulmu§tur. Bu ara§txr-
mada Ara§tirma Boliimiiniin daha onceleri yaptigx ara§txrmalarda-
ki orneklerden ve bunlarin uygulani? tarzlanndan yararlanxlmx?-
tir. Soru kagxtlan bir boliik askerin hepsine aynx anda sorulmu?,
ve bu amacla biitiin erler toplantx salonlarxna ve diger elveri§li
yerlere toplanmx§txr. Soru kagxtlan karargahta ?ah§an ve askerlik-
te tezkere birakan personel arasxndan segilip bu i§ igin ozel bir
egitimden gegirilen adamlara doldurtulmu?tur. Bunlar aynx zaman-
sa «sxnif liderleri» idiler. Ara?txrma hakkxnda daha ilk a?xklama-
lar ve temel bilgiler verilirken bu sxnxf liderleri cevaplann kimler-
den geldigini sakh tutmak gerektigini ve ara§txrmayx onemli bul-
duklannx belirtmi?lerdir. Bu ozel egitim toplantilanna birliklerde-
ki ve karargahtaki subaylardan kimse alxnmami? ve adamlara, alx-
nan cevaplann dognidan dogruya Washington'a gidecegi, birlikler-
den ve karargahtan hi? kimsenin bu kagxtlan gormeyecegi konu-
sunda teminat verilmi?tir.

220
e. tkinci soru kagidinin yonetimi ile ilgili sorunlar. Kisa bir
zaman arahgi ile pe§pe§e iki ara§tirma yapilmasi yiiziinden denek-
lerin «deneyim» altma alindiklanndan ku?kulanmalarim onlemek
igin, ikinci soru kagidi gerek §ekil bakimmdan ve gerekse goriinur-
de agiklanan ara§tirma amaci bakimmdan farkli tutulmu§tur. Ni-
tekim, birinci soru kagidina Sava§ Bakanhgmm bir ara§tirmasi §ek-
li verildigi halde, ikinci soru kagidi «orientation» toplantilan sira-
smda sunulmu? ve sas deneklere konunun «program metinlerinin
begenilip begenilmedigi» oldugu (kontrol grubundakilere ise, «yap-
tiklan orientation programlan hakkmda ne dii§undiikleri»ni ara§-
tirma oldugu soylenmi§tir.

Ba§Iangig «ara§tirmasi» 1945 yih Nisan ayimn ilk haftasmda ve


sekiz adet levazim boliigii iizerinde uygulanmi§tir. Sonraki hafta
her boliikten rastgele se?ilmi§ birer takima kendi «orientation»
programlan sirasinda Program A ,sadece tek yam aksettiren) su-
nulmu?tur. Benzer §ekilde segilen obiir sekiz takima ise Program
B (iki yanli aksettiren) sunulmu§tur. Programlann sunulmalann-
dan sonra ise biitiin erlere ikinci sora kagidi doldurtulmaya ba§-
lanmi§tir. Soru kagitlanm doldurmaya ba§larlarken, kendilerine,
programi hazirlayanlann, bu programlar hakkinda dii?iincelerinden;
programlan begenip begenmediklerinden yararlanmak istedikleri
soylenmi§tir. Ve bu ikinci soru kagidmda bazi uygun ge?i§ sorulan
ile, birinci ara§tirmada sorulan sorulann bazilan siki§tmlmi$;
adamlara Pasifik sava§min sonu hakkinda §ahsen ne dujjiindiikleri
sorulmu§tur. Bu ikisinden ayn olarak sekiz takimlik bir grup daha
te§kil edilmi§ ve bunlar da kontrol grubu olarak kullanilmi?, bun-
lara higbir program sunulmami§tir. Bunlar da aym soru kagidmin
benzerini do!durmu§lar, «orientation» programlannda soru kagit-
lanm doldururlarken Pasifik sava?min seyri hakkinda ne du§un-
diikleri soru§turulmu§; fakat soru?turma konusunun «orientation»
programlannm askerler tarafindan nasil bulundugu oldugu soylen-
mi?tir. Zira kontrol grubuna soz konunsu programlardan herhangi
biri sunulmami§ oldugu igin, son sorular «soru kagidi »mn can alici
sorulan olarak goriinmii§tur.

Bu deneyi igin 24 takim kullamlmi?sa da, ikinci kisimdaki


denekler ba§langig ara§tirmasindakilerin ve «orientation» toplan-
tilanndakilerin % 70'i kadar olmu§tur. Boylece, her iki soru?turma-

221
ya katiianlardaki «daralma» yeterli sayilacak kadar olmu§, ve once-
sonra* analizindeki ornekler epeyce dar tutulabilmi§tir (deney
programlannda 214'er kontrol grubunda 197 olmak vizere, toplam
625 ornek). Pasifik'teki olaylann hizla degi§meleri yiiziinden, yapi-
lan bu deneyimin diger asked birliklerde de tekrarlanmasi dogru
bulunmami§tir.

SONUQLAR

.'•' ' 1

A$agidaki sonuglar, «orientation» toplantilannda verdikleri so-


ru k&gitlan ile ba?langig ara$tirmasindaki sorulara verdikleri ce-
vaplann kar$ila$tirilmasi miimktin olmu$ deneklerin cevaplanmn
analizlerine dayanmaktadir. Soru k&gitlanmn hepsi «anonim» tutul- •
makla birlikte, sunumdan «dnce» ve sunumdan «sonra» uygula.
nan soru kigitlan deneklerin dogum tarihleri, ka? yil okula gitmi?
olduklan gibi temel sorulara verdikleri cevaplar sayesinde birle§ti-
rilebilmi? ve birlikte degerlendirilebilmi§lerdir.

Baglangiyta Savafin Uzayacagi GSrOffinde Olanlar fle Savajin


Kis. Siirecegi GSrO^nde Olanlann KaBaatfcri t)«rinkedi Etkller

Bu deneyimde sinanan farkli iki sunun tarzxnin etkinliklerini


anlamak ve degerlendirmek i$in kullamlan
ana soru, dencklerden,
«V-E» giiniinden soma Pesifik sava§inm ne zaman bitebilecegini
dii§vinduklerini sormakti. Bu sorunun neticeleri Pesifik sava§imn
biti§ siiieleri ile ilgili degi§ik tahminleri ifade edecek §ekilde dtt-
zenlenen bir cetvele kaydedilmi§tir. Tahmin degigikliginde «degi-
siklik» olarak, ilk ara§tirmada soylenilen sure ile, programlan
dinledikten sonra yapilan sava?in biti§ siiresi hakkindaki tahmin-
le ilgili olarak kaydedilen zaman arasinda alti ay ve ya daha fazla .
bir zaman farki anla?ilmaktaydi.
Neticeler «net etki» olarak analiz edilmi§tir. Deneklerden bazi-
lanndaki degifme sava$in biti$ siiresini daha da uzun sayacak §e-
kilde; bazilanndaki degi$me ise sava$in biti§ siiresini daha da kisa
sayacak yonde olmujtur. Gruptaki sava$in biti$ siiresi hakkindaki
tahminlerdeki net degifiktik ise daha uzun zaman yoniinden degi-
§en bireylerin zaman tahminleri sayisindan, daha kisa zamanyo-
niinde degi§en bireylerin zaman tahminlerinin sayisimn gikanlma-
si ile bulunmu§tur.* Bununla beraber, her iki programdan da hig
etkilenmemi§ olan kontrol grubunda da sava§in biti§ siiresi hak-
kindaki tahminler konusunda bir degi?iklik g6rulmii§tiir. Bu sonun-
cu gruptaki tahmin degi§ikliginin sebepleri ise, muhtemelen, ko-
nunun belirsizligi ve tarti§ma goyiiriir bir konu olmasi; ve bir de;
«once» ve «sonra» testleri arasinda gegen bir haftahk sure iginde
Pasifik sava§i ile ilgili olarak gelen haberlerin ve bu haberler iize-
rinde yapilmi? olan tarti§malann adamlarin kanaatleri iizerinde
etkide bulunmasi olmu§tur. Bu sebeple de, belli bir grup iizerinde
sxnanan progrannn yaptigi net etki'yi saptayabilmek igin, birinci
veya ikinci gruplardaki ilk net etkilerden, kontrol grubunda tes-
bit edilen ilk nek etkinin gikanlmasi yoluna gitmek gerekmi§tir.
Daha once belirtildigi gibi, sadece tek yanh bir sunumun kul-
lanilmasma kar§i koyanlann savlanndan birisi, sunulan tek gorii§e
kar§i olan bireylerin iizerinde meselenin tek yanh sunulmu? olma-
simn ters bir etki yapmasimn muhtemel oldugu idi. Bu dii§iinmeyle,
neticelerin analizinde, programlarda savunulan her teze daha i§in
ba§inda kar§it olanlar ile taraftar olanlann verdikleri cevaplar a y n
ayri ele alinmi§tir. Bu iki grubun ayrilmasmda temel alinan kriter,
bunlann ba§langigta sava§in bitimi haklunda yaptiklan tahminlerin
iki yildan gok mu olduklan §eklinde kabul edilmi§tir. Iki yil §eklin-
deki tahminin kriter ahnmasimn nedeni, her§eyden once, program
metninde yorumcu tarafindan da bu surenin asgari bir siire olarak
ifade edilmi§ bulunmasiydi. Boylece, iki yilhk siire bir kriter olarak,
savunulan gorii§e kar§it gorii§te olanlar ile kar§it gorii§te olmayan-
lari ayirmi? oluyordu.
•Orientation® materyalinin sunumunda izlenen heriki t a r a n
yarattigi net etkiler, a§agida, bu heriki alt-grup denekler igin
—ba?langigta iki yd veya daha uzUn siire tahmininde bulunanlar
(«aym gorii§te» olanlar) ile, iki yildan kisa bir siire tahmininde bu-
lunanlar («kar§i gorii§te» olanlar)— ayn ayn gosterilmi§lerdir.
A§agida tablo, «orientation® materyalinin farkli iki sunum tar-
zmm net etkilerinin deneklerin ba§langigtaki tutumlanmn mahiye-
tine bagh olarak biribirlerinden farkli oldugunu gostermektedir.
Ba§langigta, programda savunulan gorii§ten yana olanlar iizerinde,

(*) Yani; «once» ve «sonra» olgiilerinde, grupta kag ki§inin daha uzun za-
man yoniinde, kas ki§inin de daha kisa zaman yoniinde tahmin degi§-
tirmi? oldugu esas alinmi? olmaktadir. (5. n.).

223
tek yanli sunum daha biiyiik net etki yaratmi§tir (Yani, programda
savunulan sava§in iki yil veya daha uzun stirebilecegi goru§une ka-
tilanlar iizerinde). Diger yandan, ba^langigta programin gorii§iine
katilmayan denekler iizerinde, sava§ konusundaki gugluklerin yam-
sira A.B.D.'nin sahip oldugu avantajlan da ifade eden iki yanli
sunumun daha fazla net etki yarattigi gorulmu§tur (yani, sava§in
iki vildan az zamanda bitecegi g6rii§iinde olanlar iizerinde). Denek-
ler iizerindeki degi$iklikler §oyle olmu§tur:

Baniangigta Ayra Gorii$te Olanlar ile Olimyanlar Dzerinde


Program A ile Program B'tiln Net Etldnlikleri

Ba§langi$taki tahminleri «kar?it» olanlar arasmda


. (Sava§ siiresini daha kisa tahmin edenler)
i •
Daha uzun zaman
yoniinden degi$enl&
rin net yiizdesi
Program A (Sadece tek yan) % 36
Program B (Iki yanli) % 48
F a r k : (B-A) 12
Ba§langigtaki gorii?leri «aym» olanlar arasmda
(Sava§ siiresinin uzun olacagmi tahmin edenlef) ,
Daha uzun zaman yd.
niinden degi§enlerin
net yiizdesi
Program A (tek yanh) % 52
Program B (iki yank) : % 23
Fark : (A-B) 29

Bu ornekleme girenler iginde, ba§langi?ta aym gorii§te olan


her denek'e kar§ihk tig denek kar§it gorii§te olarak tesbit edilmi§-
tir. [Bu boyle bilidigi isin] de, toplam grup iizerindeki her iki gru-
bun da sunul - net etkisi tam amen aym olmu$tur.
• i . '
Gittikleri Okul Yillah Farkli Kl?ilerin Kanaatlerl t)zerinde Etkiler
Neticeler, deneklerin kagar yil okula gitmi? olduklanria gore
ele alindigmda, her iki yam da sunan programin okula gidi§ yillan

224
uzun olanlar iizerinde, tek yanh programm ise egitim siireleri kisa
olanlar iizerinde daha etkin oldugu goriilmii§tiir. A?agidaki tabloda
lise bitirmemi$ olanlar uzerindeki etkiler lise bitirenler iizerindeki

Lisc Bitirmeyenler Arasinda

Daha uzun zaman


yoniinde degi^enlet-
rin net yiizdesi
Program A (tek yanh ...% 31
Program B (iki yanh) ...% 46
Fark: (B-A) ... —°/o 15

Liseyi Bitirenler Arasinda


Daha uzun zaman
yoniinde degi§enle-
rin net yiizdesi

Program A (tek yanh) % 35


Program B (iki yanli) % 49
Fark: (B-A) % 14

Egitime gore yapilan bu ayirim, ornekleri yakla§ik olarak iki


e§it boliime ayirmi§tir.
Sonuglar gostermi?tir ki( iki yanli sunuma dayanan program
lise bitirmeyenler iizerinde daha :az, bitirenler iizerinde ise daha
gok etkindir.

Gerek Egitim ve Gerekse Ba^langigtakl Tahminler Birlikte Ele


Alindigi Zaman Goriilen Etkilerin Durumu
Yukarida goriilen aynmla§tirici (differential) etkiler egitim
durumlanna gore ayrilmi§ bulunan alt-gruplardaki kimseleri bir
biitiin olarak kapmakata, alt-gruptaki ki?ilerin programlarla kar-

(1) «Lise Bitirmeyenler» grubunda, orta okul bitirenler ile orta okuldan
sonra liseye devam etmi?, fakat liseyi bitirememi? olanlar yer almi?-
tir. «Lise Bitirenler* grubunda ise, sadece liseyi bitirenler degil, lise-
den sonra kolejlere gidenler de yer almi§lardir.

225
§ila§madan onceki tutumlann; programda savunulan gorii§e kar§it
mx, taraftar mi olduklannx hesaba katmami? bulunmaktadxr. Alt-
gruplar igindeki alt-gruplar agismdan da bir analize, giri§ilmi§tir.
Bununla beraber, egitim durumlanna gore ayrilmi§ bulunan alt-
gruplarm daha kiigiik alt-grupcuklara aynlmasi sonunda bazx alt-
gruplar gok kiiguldiigiinden bunlar orneklemej hatasx (sampling
erros) yoniinden zayxf kalmi§lardir. A§agida sunulan tablodaki
alt- grupcuklardaki net etkiler incelenirken bu gergek akildan gika-
nlmamalidir.
Goriiliiyor ki, lise bitirmeyenler alt-grubu iginde bulunan ve
ba?Iangigta sava$m iki yildan gok siirecegi gorii§unde olanlarca
te§kil olunan alt-grupcuk di$inda kalan biitiin alt-grupcuklarda iki
yanh sunuma dayanan programin net etkisi daha fazla olmu§tur.
Yukanda belirtildigi gibi, alt-gruplardaki orneklemenin gok daral-
masi yiiziinden bu sonuglar son derece istikrazsizsir. Bu durum,
ozellikle, ba§langigta sava§in iki yil veya daha uzun siirecegini savu-
nan alt-gruplar igin gegerlidir. Zira ba§langig ara§tirmasinda sade-
ce dort ki§iden biri sava§in iki yil veya daha uzun siirecegi gorii-
§iinii savunmu§lardir. Fakat bununla beraber, iki program tarzm-
dan elde edilen aeticeler Use bitirtneyenlerden olup da sava?in iki
yil veya daha uzun siirecegini savunmu§ olanlarda o kadar farkli
gikmi§tir ki, bu tiir deneklerin sayisi gok kiigiik olmasma ragmen,
bu kadar biiyiik bir farkliligin sadece ornekleme hatasmdan ileri
gelmemi? olmaa gok miimkiin goriinmektedir. (Kullamlan geni§-
likteki orneklemeler yiizdelerinin kar§ila§tirilmasina dayanan ista-
tistiki olasilik §ansi yiizde l'den azdir.).

Jylmdiye Kadar Vanlan Sonuglar


Bu roporlarda sunulan neticelere dayamlarak §imdiye kadar
varilmi? olan sonuglar §oyle ozetlenebilir: Konunun «6biir yani-
nm» oziinii sunmak bir gorii§iin sunulmasmda mesajin gege§ini ve
yayilmasini arttirmaktadir (ozellikle, iyi egitim gormii? olanlar
igin ve savunulan gorii?e ba§langigta kar§it olanlar igin). Etkinlik
konusundaki bu aynmin, az egitim gormii§ler grubuna gelince, bu
kere, tersine donmek olasihgi artmaktadir. Ve, ug bir ornek olan,
gok az egitim goriip de zaten program metninde savunulan gorii?-
ten yana olanlar iizerinde iki yanh bir sunum olumsuz etki yap-
maktadir. (Bu durum, ozellikle, kar§i gorii$iin onemli noktalannm
bu adamlarca o zamana kadar bilinmemi? olmasi halinde veya bu

226
konu iizerinde dii§unmemi? olmalan halinde, gok daha agikga ken-
dini gostermektedir.) Biitiin bu neticelerden §u anla§ihyor ki, her
iki programm da bir biitiin olarak grup iizerindeki toplam etkileri
grubun egitimsel kompozisyonuna ve gruptaki ba§langig ganaatine
baghdir. /

Fiili Muhtevamn Deneklerce Degerlendirihnesi


V
Bir meselenin heriki yanrni da hesaba katan bir sunumun f me-
selenin sadece tek yanxni ele. alan bir sunumdan etkin olmasina yol
agan faktorlerden biri deneklerin birinci sunumun daha tam ve da-
ha yetkin olduguna inanma egilimine sahip bulunmalaridir.
Bu gah§mada ise, bir biitiin olarak ele ahmrsa denekler, A.
B. D.'nin kar§i kar§iya oldugu giigliiklerin yanisira, sahip oldugu-
avantajlan da sunan programm daha tam ve daha yetkin oldugu-
na inanma egilimi gostermi§tir.

Program A ve Program B'nin Ba§langigta Kar§it Tutumlan Olan Denekler


tJzerinde ve Ba§Iangigta Karfit Tutumlan Olmayan Denekler iJzerinde
Ettkinlikleri (Farkli Egitimsel Durumdaki Denekler igin Ayn Gostertlmi^tlr).
A. Lise Bitirmeyen Deneklerdeki Etkileri
Ba§langigta «kar?iti olanlar arasinda
(Sava§in"kisa siirede bitecegini umanlar)
Daha uzun zaman yo-
niinde degi§en de-
neklerin net yiizdesio
Program A (tek yanli) % 44
Program B (iki yanli) % 51
Fark: (B-A) % 7
Ba§langigta «kar§it olmayanlar» arasmda
(Sava§in uzun siirecegini sananlar)
Daha uzun zaman yo-
niinde degi§en adam-
lann net yiizdesi
Program A (tek yanli) , % 64
Program B (iki yanli) .—% 3
Fark: (B-A) .—% 67
B. Lise Bitiren Deneklerdeki Etkiler

Ba§langigta «kar?it» olanlar arasinda


(Sava?an kisa siirecegini umanlar)
Daha uzun zaman yo-
niinde degi§en adam-
lann net yiizdesi
Program A (tek yanh) % 30
Program B (iki yanh) % 44
Fark: (B-A) ..% 14

Baniangigta «kar?it olmayanlar» arasinda


(Sava§in uzun siirecegini sananlar)

Daha uzun zaman yo-


niinde degi§en adam-
larm net yiizdesi
Program A (tek yanli) % 39
Program B (iki yanh) % 44
Fark: (B-A) % 14

Programlann Fiili Muhtevasimn Dinleyenlerce Degerlendirili§leiji

Dinledikleri progra-
min Pasifik Sava?i
hakkinda gercekleri
ortaya koyarak i§ini
ijd yaptigmi soyle-
yenlerin net yiizdesi
Program A'yi dinleyenler arasinda (tek yan-
li) % 61
Program B'yi dinleyenler arasmda (iki yan-
li) % 54
Programm onemli
biitiin noktalara de-
gindigini soyleyenle-
rin net yiizdesi

228
Program A'yx dinleyenler arasmda (tek yan-
li) . ....% 48
Program Biyi dinleyenler arasmda (iki yan-
li) : % 42

Goriiliiyor ki, A.B.D.'nin kar§i kar?iya bulundugu gugliikleri ve


avantajlan birlikte veren programdaki fiili muhteve dinleyenler
tarafindan daha iyi sayilmami?tir. Eger aksi olaydi farkm da zit
yonde goriilmesi gerekirdi.

Bu beklenilmedik neticeyi agiklayabilecek olan husus, her iki


tarz promramda da Pasifik Sava?i ile ilgili bir faktor olan Rusya'-
dan hi? soz edilmemi§ olmasiydi. Ve bu ihmalin, asil etkisinin iki
yanli sunum programinda olmasi ihtimali yiiksek goriinmektedir.
Pasifik Sava?inm deneyim igin «orientation» konusu segildigi giin-
lerde deneyimin, Ruslardan gelebilecek bir yardimla ilgili konuda
agik vermi§ oldugu fark edilmi§tir. Bu yiizden de iki sunum tarzi
arasmdaki fark zorunlu olarak kiigultiilmU? oluyordu. Zira her iki-
si de, Rusya'mn yardima gelebilecegi ihtimali diyebilecegimiz «hi-
kayenin obiir yani»ndan soz etmemi? oluyordu. Bununla beraber,
bu ihtimalin fazla bir etkiye yol agmayacagi du§uniilmu?tiir. Fakat,
a§agidaki delil, samlanm tersine, bu etkinin ortaya giktigmi be-
lirtmi§tir:

Program sclru kagidmda bir yerde bo§ birakilan satirlann


adamlar tarafindan doldurulmasi isteniyordu. Buradaki saru ?uy-
du:
«Sizce bu programda, Japonya ile sava? konusunda onemli ne
gibi gergeklere, ne gibi konulara deginilmemi5tir?»
Verilen cevaplann iginde, iyi yanli sunum programmin soru
kagitlannda, % 23 oramnda, tek yanh sunum programinm soru
kagitlannda ise °/o 13 oramnda Rusya'mn yardimmdan, veya yar-
dimda bulunma ihtimalinden soz edilemedigi belirtilmi?tir. Bu far-
km, bu ihmal edilen hususa karft gok daha duyarh olan denekler
arasmda daha da biiyiik bir onem ta$imi$ olmasi miimkiindiir.
Ozellikle, sava§in siiresi konusunda i§in ba§inda iyimser goru§leri
olan, iyi egitim gormii§ bulunanve Japonya'ya kar?i Ruslardan
onemli bir yardim gelebilecegini umanlar iizerinde bu ihmalin
onem ta§imi§ oldugu soylenebilir.

229
Rusya'mn Yardimina Deginilmemi? Oldugunu Soyleyenler Iize-
rinde «Data» Anallzi
Rusya'dan gelebilecek yardima deginilmemi? olmasuun tek
yanli sunum programindan 50k, iki yanli sunum programma etkide
bulundugunu gosteren delil ayn bir analiz sonucunda bulunmu§-
tur. Bu analizde, muhtemel yardima deginilmemi? olmasindan soz
eden denekler iizerinde (a) programlardaki fiili muhtevamn ne
§ekilde degerlendirilmi§ olmasi ile (b) programin kanaatler iize-
rine etkileri analiz edilmi§tir. Bu denekler, ba?langig ara§tirmasm-
da Rusya'dan onemliyardim gelebilecegini soyleyen ve sava§in kisa
siirecegi gorii§iinde olan kimselerdir. (3) Bu adamlar iizerinde her
iki programm da yarattigi sonuglar a§agidadir. Kar§ila§tirma ama-
ciyla, bu sonuglann, sava§m iki yddan tez bitecegini dii§iinen fa-
kat Rusya'dan onemli bir yardim albilecegini ummayanlar igin
de bu sonuglar belirtilmi$tir.

Ba§langigta Karsit GorU^te Olanlann (yani; sava$in kisa sure


cegini umanlann) Fiili Muhtevayi Degerlendirmeleri.
A. Dinledikleri Programin Pasifiki Sava§i Hakkmda gergekleri or-
taya koyma i§ini iyi yaptigmi soyleyenlerin oram
Rusya'dan biiyuk yardim umanlar arasmda a
Gergekleri yansit-
makta programm i§i
iyi yaptigini soyleyen-
lerin yiizdesi

Program A'yi dinleyenler arasmda ...% 53


Program B'yi dinleyenler arasmda % 37
Fark: (B-A) —% 16

(2) Rusya'dan yardim getocegini umma veya ummamaya gore yapilan bu


aynmlama, deneklere sunulan, Japonya'ya kar?i miittefiklerimizden
ne derece yardim umduklan sorusuna dayanmaktaydi. «Epeyce» di-
yenlerdein de, yardim edeceklerini umduklan miittefiklerin isimlerini
belirtmeleri isteniyorda. §imdiki orneklemede adamlann % 41'i «epey-
ce» demi?ler ve saydiklan miittefiklerimiz arasinda Rusya'mn adim
da yazmi$lardir.

2^0
Rusya'dan biiyiik bir yardim ummayanlar arasmda b
Programm i§ini iyi
yaptigmi soyleyenle-
rin yiizdesi
Program A'yi dinleyenler araosmda % 56
Program B'yi dinleyenler arasmda % 61
Fark: (B-A) % 05

B. Programm dnemli biitiin sorunlara cevap verdlgini soyleyenle-


rin oram
Rusya'dan biiyiik bir yardim umanlar arasmda a
Onemli her konunun
ele ahndigmi soyle-
yenlerin yiizdesi
Program A'yx dinleyenler arasmda (tek yan-
li) % 46
Program B'yi dinleyenler arasmda (tek yan-
1) : % 28
Fark: (B-A) —%

Rusya'dan yardim gelecegini ummayanlar arasmda b


Onemli her konunun
ele ahndigmi soyle-
yenlerin yiizdesi
Program A'yi dinleyenler arasmda % 44
Program B'yi dinleyenler arasmda % 46
Fark: (B-A) % 02
a Adet: Program A igin 68; Program B igin 71.
b Adet: Program A igin 91; Program B igin 80.
a. Fiill muhtevamn (Rus yardimi ihtimalini kaydedenler
arasindaki) degerlendirilmesindeki farkhliklar. Bu konuda or.
taya gikan sonuglar, Program B'nin (iki yanli olani), Rusya'nin
yardimda bulunabilecegi ihtimalinin belirtilmesinden olumsuz
yonde etkilendigini g o s t e r m e k t e d i r .

231
Yukarida belirtilen sonuglar, her iki yam birlikte veren prog-
rarmn Rusya'dan gelebilecek yardimi de hesaba katmi? olmasi
halinde, fiili muhtevasi yoniinden daha tam sayilabilecegini akla
getirmektedir. Bu durum, "oldukga geni§ tutulan bir ornekleme iize-
rinde her iki programi da sinayan ve Rusya'dan gelebilecek yardi-
min fazla onemli bir haber konusu saytlmadigi sirada uygulanan
dn-testde, iki yam da kapsayan programin fiili muhtevasi yoniin-
den, deneklerce, daha tam sayilmif olmasindan da anla$ilmaktadir-
Buon-test Mart, 1954'de, 347. piyade takviye kuwetleri arasmda uy-
gulanmi§ ve [o zaman] Rusya'dan yardim gehne ihtimalinin belir-
tilmemi? oldugunu kaydedenlerle, etmeyenler arasmda bu progra-
min fiili muhtevasimn degerlendirilmesinde belirli bir farkhlik go-
riilmemi§tir. Bizim ara§tirmamizda ise bu programlar, Ruslann Ja-
ponya ile aralarmdaki saldirmazlik anla§masim yenilemeyi dii§iin-
mediklerini diinyaya ilan etmelerinden bir hafta once, Nisan'in
ikinci haftasmda yapilmi?tir.

b. Sava$in siiresi ile ilgili tahminler iizerindeki etkilerde fark-


lar (Rusya'nin yardiminin belirtilmedigini kaydedenlerde). Rusya'-
dan gelebilecek yardim ihtimalinin belirtilmesindeki ihmal, sadece,
bireylerin Program B'nin fiili muhtevasim degerlendirmelerini etki-
lemekle kalmami$, fakat ayni zamanda programm, deneklerin sava-
§in siiresi ile ilgili tahminleri iizerinde programin yapabilecegi et-
kileri de azaltmi§tir (kugiiltmu?tiir). Bununla ilgili delil, daha on-
ceki tablodaki alt-gruplardaki adamlann kanaatlan iizerinde prog-
ramlann net etkileri'nin analizinden elde edilmektedir. Bu analizin
sonuclan a§agida gosterilmi§tir.
Ba$langigta Kar?it Kanaatleri Olanlar Ozerinde Program A ve Prog-
ram B'nin Net Etkinlikleri
(Yani; sava§m siiresi hakkinda iyimser olanlarda)

Rusya'dan onemli yardim umanlar arasmda a


Daha uzun zaman yo-
niinde degi$en denek-
lerin yiizdesi
Program A'yi (tek yanh dinleyenlerde % 36
Program B'yi (iki yanh) dinleyenlerde % 43
Park: (B-A) % 7
Rusya'dan onemli yardim ummayanlar arasmda b

Daha uzun zaman yo-


niinde degi§en de-
neklerin yiizdesi
Program A'yi (tek yanli) dinleyenlerde .,....% 36
Program B'yi (iki yanli) dinleyenlerde % 52
Fark: (B-A) % 16
a Adet: Program A igin 66; Program B igin 71.
b Adet: Program A igin 86; Program B igin 79.

Elde edilen bu sonuglar, her iki yam kapsayan bir sunum tar-
zinm dahaetkin oldugu denekler arasmda (yani; baslangi?ta kar?it
goru§ ve kanaatlere sahip olanlar arasinda), her iki yanm sunul-
masmdan elde edilebilecek olan avantajm, Rusya'dan onemli bir
yardim gelecegini ummayanlardakinden daha kiigiik olacagim ak-
la akla getirmektedir.Bu bulgular kuwetle onermektedir ki, prog-
ramm savunduSu gorii§e ba§langi?ta kar§i kanaatte olanlar iizerin-
de, sorunla ilgili her$eyi kapsayan bir program yerine, sorunun
«obiir yam»ndan bir kistm §eyleri kapsayan bir programm daha
etken olmasi mumkiindiir.

Bu kisimdaki neticelerin hepsi de tek bir onemli hukmiimuzii


(conclusion) destekler gibidir. Kisaca; belli bir hiikmii destek-
leyen bir sunum meselenin her iki yanmi da hesaba katmak ister-
se, sunumda, olumsuz savlann biitiin onemli olanlanna yer verilme-
si gerekir, aksi takdirde, sunumun tam ve tarafsiz olacagi yolun-
daki umptlan bo$a gikmasi yiiziinden atilan ok geri gelebilir
(boomerang). Goriinu§e bakihrsa, son-hiikmiin ba?ta yer, aldi-
gi ve bu hiikme nigin varilmi$ olduguna ili§kin agiklamamn arda
konuldugu tek-yanh bir sunum ise, belli bir g6rii§im savunulmasi
olarak kabul edilmekte ve sorunun obiir yanmi kapsamayi§i yii-
ziinden fazla bir itibar kaybma ugramamaktadir. Bununla beraber,
eger bir sunum sorunla ilgili biitiin yanlan kapsamak niyetinde
ise, bunlan metnin onlerinde de verse sonlarmdada verse, kitle-
nin sorunla ilgili olan herhangi bir konuya metinde yer verflmemi§
oldugimu gormesi veya biknesi halinde, bu sunum tek-yanli simu-
ma oranla daha az itibar bulmakta ve kanaat degistirici etkisi o ko-

233
nunun ihmal edildigini en fiddetli ?ekilde fark edenler arasmda
azalmakta ve dii?mektedir.

OZET

1. Bir sorunla ilgili savlan her iki yaniyla birlikte sunma, sa-
dece savunulan gorii§ii destekleyen savlari sunmaya oranla, savu-
nulan gorii§e kar$it gorii§te olanlar iizerinde daha etkin bulun-
mu§tur.
2. Savunulan gorii§ii zaten ba§langigta dogru bulanlar iizerin-
de ise, savlan iki yanli olarak sunmak, grubun biitiinii goz oniinde
tutulursa, sadece [bizim] goru^iimiizu destekleyen savlann sunul-
masma oranla daha az etkin bulunmu§tur.
3. Iyi egitim gormii§ kimselerin iki yanli sunumdan daha gok
etkinlendikleri; iyi egitim gormemi? olanlann ise tek yanh sunu-
ma dayanan komiinikasyondan daha fazla etkilendikleri tespit edil-
mi§tir.
4. Iki yanh sunumun en az etkin olabilecegi grup, iyi egitim
gormemi? olup da; ba§langigtan itibaren, savunulan gorii§e kar-
§it olmayan deneklerin grubu oldugu saptanmi§tir.
5. Iyi bir §ans eseri ortaya gikan onemli bir bulgu ise, sorun
ile ilintili bir konunun ihmalinin, tek yanh sunuma oranla iki yan-
li sunumda daha goze batici oldugu ve daha fazla etkinlik kaybina
ugradigidir. t

234
Carl I. HOVLAND
Walter WEISS

KAYNACJIN GOVENILtRLlGi
VE H A B E R L E § M E N l N ETKtNLlGt
OZERlNDE ETKISi
SUNUM

Haberle$mede «bildirimci»nin kar$isindaki «hede£-kitle» iizerindeki.etkisi,


kitlenin «bildirimci»y& veya dayandigi «kaynagina» atfedecegi «giivenirlige»
baglidir.

Kitle Haberle?me Teorileri alaninda, bu konu ile ilgili ilk ara$tirmalar


daha once sosyal psikolojide yapilmi? bulunan «prestij sahibi ki§ilerin di-
ger kijiler iizerindeki etkileri® ile ilgili ara§tirmalardan esinlenmi§lerdir.

Dr. Muzaffer §erif'in 1939 yihnda Journal of Abnormal Social Psycho-


logy dergisinde yaymlanan bir ara§tirmasi, bu konudaki diger birgok ara?-
tirmalarin ba?lamasi igin ilk i?aret olmu$tur.' Daha sonralan, Dr. $erif'in «An-
Exprimental Study of Stereotypes® isimli makalesinden esinlenen ce?itli
ara§tirmacilar, once sosyal psikoloji alanmda konuyu geli$tirmi$ler, son-
ralan da Kitle Haberle?meleri alamnda gali?an Hovland ve arkada$lan
ayni konuyu Kitle Haberle$mesi gibi-sosyal psikolojinin uyguladigi labo-
ratuar denemelerinin mahzurlanni ta$imakla beraber- geni? bir konudaki go-
riiniimii ile ele almijlardir.

Hovland ve Weiss'in bu incelemelerinde, mesajdaki muhtevasuun diiz


ara ogrenilmesi, ogrenilen muhtevasmn unutulmasi, kitlede tutum degi?ik-
ligi yaratmak agismdan guvenilirligi yiiksek ve giivenilirligi dii§iik kaynak-
larm kar$ilikh durumlan gibi Kitle Haberle§melerinin en onemli sorun-
lan ele alinmaktadir.

Ara§tirmalardan vanlan sonuglar, kaynagm giivenilirlik derecesinin, muh-


tevanm ogrenilmesi, unutulmasi ve tutum degijiklik yaratan alanlannda,
mesajm irkilticilik-korkutuculuk derecesi ile ilgili olarak yapilan ara?tir-
malann ortaya koyduklan sonuglan andirmaktadir. Gerek az giivenilir-gok
giivenilir kaynakh haberle§mede; gerekse az irkiltici-gok irkiltici mesaj
da haberle§menin ta?idigi muh'tevanm ogrenilmesi, akilde tutulmasi ve
unutulmamasi bakimmdan bir fark goriilmektedir. Oysa, kisa vadede kesin
sonug almmasi istenildiginde- sava? igin goniillii toplama veya dogal bir
felaketten sonra agilan bir yardim kampanyasma teberru toplama gibi i§-
lerde- irkilticiligi yiiksek haberle?me etkin goriinmektedir. Ancak, uzun v-
deli etkilerin amaglandigi tutum degi§ikligi yaratma gali^malannda ise ir-

237
kil'ticiligi yiiksek tutulmayan haberle?me daha iyi sonu? vermektedir. Giive-
nilirligi yUksek kaynaga dayanarak yapilan haberle§me de kisa vadede et-
kin olmakla beraber, belli bir siire sonra, bu ilk andaki ustiinliigunii yitir-
mekte; giivenilirligi dii§iik kaynaga dayanarak yapilaa haberle^me kendi
muhtevasmi ogrettigi kitle iizerinde- kaynagin ilk anda dikkat edilen doga-
si unutuldugu halde, muhteva unutulmadigi i?m- etkinlik kazanmaya ba§-
lamaktadir.
Kitle Haberle$melerinde, ozellikle reklam ve siyasal propaganda gibi
bazi belli kitle haberle$melerinde, muhteva ile kaynaga dogasi arasmda-
ki bu unutulma farkliligi Hovland ve Weiss'm en onemli bulgulanndan bi-
risidir. Yazarlar bu e'tkiye «uyutucu etki® demektedirler.
Siyasal propaganda ile ilgilenecek olanlann bilmeleri gereken bu duru-
mun onemli, bunalim veya sava$ gibi blagan di§i durumlarda daha belirgo-
le§mektedir. «Dii?man> oldugu bilinen kayiiaklarm yoneltecekleri haberle?-
me muhtevalari bile- savasin yaratacagi ge§itli giicplukler ve ho?nutsuzluklar
yiiziinden-bir siire sonra halkm goziinde, kendi dertlerini anlatan ve «du§-
man olup olmadigi fark edilmeksizin» kendisine kulak verilen kimselerden
veya kaynaklardan gelen muhtevalar imi§ gibi goriinmekte; «dii?man pro-
pagandas^ boylece, hi? umulmadik bir kolayla?tinci ?arta kavu?mu? ol-
maktadir.

238
Carl I. HOVLAND
Walter WEISS

KAYNAClN GUVENiLiRLiGi
VE HABERLESMENIN ETKINLiGl
UZERINDEKi ETKISI *

Haberle§menin etkinligi konusunda onemli, ama yeterince in-


celenmemi§ bir faktor dinleyici-okuyucu-seyirci kitlesinin haber
bildiri§imciye (communicator) kar§i takinmi§ oldugu tutumdur.
Bu sorunla ilgili, ama dolayli bilgiler vardir. Bunlar deneklere,
farkli bireylere ait oldugu belirtilen ge§itli ifadelere (statement)
katilip katilmadiklannm sorulmasi esasma dayanan «prestige»
ara$tirmalanndan elde edilmi§lerdir. (1) enDeklere gosterilen, su-
nulan ifadelerin «prestiji yuksek» kimselere ait olmasi halinde, bu
ifadelere katilma orammn yiiksek oldugu bilinmektedir. Aym «com-
munication»un farkh haber-bildiri§imcilerce sunulmasma dayanan
ara§tirma ise azdir. Ve bunlada, bu §ekildeki bir sunumdan sonra
ortaya gikan kanaat iizerindeki etkiler, haber bildiri§imcinin
ozel durumuna ili§kin olarak incelenmi§ degidir. Bununla bera-
ber, sonuncu ara§tirmalar, gergek-hayat durumuna daha uygun bir
yakla§ima dayanmaktadirlar.

(*) Carl I. Hovland ve Walter Weiss, «The Influence of Source Credibi-


lity on Communication Effectiveness,® Bknz: W. Schramm, The Pro-
cess and..., s. 275-8.
(1) Bknz; ornegin, Sherif, M., «An Experimental Study of Stereotypes,®
Journal of Abnormal Social Psychology, Vol. 29 (1939, pp. 371-375;
Lewis, H. B., «Studies in the Principles of Judgements and Attitudes®:
IV. The Operation of ^Prestige Suggestion,® Journal of Social Psycho-
logy, Vol. 14 (1941), pp. 229-256; Asch, S. E„ «The Doctrine of Sugges-
tion, Prestige, and Imitation in Social Psychology.® Psychological
Review, V. 55 (1948), pp. 250-76.

239
Hoviand, Lumsdaine ve Sheffield'in yaptikJan ara?tirmakrdan
birinde, (1) haber-bildiri§imin etkileri soru kagidim te§kil eden
konucuklarin (items) kaynagina higbir atifta bulunuknaksizin
ara§tirilmi§tir. Bu ara§tirmadan, bir ordu «orientation» filminin
gosterilmesinden sonraki etkilerin, filmin amacmin «propaganda»
olduguna inanan denekler iizerinde, filmin amacimn «enformas-
yon vermek» olduguna inananlara oranla daha az oldugu bulun-
mu§tur. (2) Fakat boyle bir inceleme ile, bu sonuglann genel «pre-
dispositional» faktorler yiiziinden ortaya gikmi§ olma ihtimalinin
giderilmi? oldugu; yani, zaten ba§langi£ta. kitle haberle§me arag-
lanna kar§i «ku§ku» duyan bireylerin bu tiir haber-bildiri§ime kar-
§1 fazla olumlu bir yarntta bulunmami§ olmalan ihtimalinin gideril-
mi§ oldugu soylenemez. §imdiki sali§ma ise, bugiine kadarki ince-
lemelerde goriilen bu metodolojik giigliikleri asgariye indirmek igin
kurgulanmi§ ve bunun i?in de kaynagi deneyimsel olarak kontrol
altinda tutmu§; deneydeki kaynagm etkilerini deneklerin kendi ka-
naatlarinin, kaynaga ili§kin olmaksizm daha onceden tespit edildigi
bir ara$tirma diirumunda kontrol etme yolunu kullanmi§tir.
§imdiki ara§tirmamizin ikinci amaci, belli bir siirenin sonun-
da, ba§laagiQta giivenilir kaynak ile giivenilirligi dii§iik kaynaktan
etkilenerek kazanilmx§ kanaatlerin korunma ve tutulma derecele-
rini incelemek olmu^tur. Havland, Dumsdaine ve Sheffield, haber -
bildiri§imcinin pozisyonima uygun olarak olu§an bazi kanaat de-
gi§itliklerinin, belli bir sure gegtikten sonra, hemen ilk andaki ka-
naat degi§ikliginden daha da biiyiik olduklanm ortaya koymu§lar-
dir. t)g ara§tirmaci buna «uyutucu etki» adim vermi§lerdir. Bul-
duklan bu sonuclar hakkmda geli§tirdikleri hipotezlerden biri,
dinleyici-okuyucu-seyirci kitlesindeki bireylerin haber-bildiri§imci-
nin niyeti (motives) hakkinda §iiphe duymu? olabilecekleri ve bu
yiizden baslangnjta onun pozisyonunu ciddiye almayabilecekleri,
sonu? olarak da kanaatlerde gok kiigiik veya higbir degi?iklik ol-
mayabilecegi §eklinde ifade edilmi§tir. Zamanm gegmesi ile, bu-
nunla beraber. neyin bildirilmi§ oldugunu hatirlami?, ama bildi-
rilen §eyin kim tarafindan bildirildigini hatirlayamami$ olmalari
raumkiin g6riilmu§tur. Netice olarak, [bir zaman sonra] bildirim-

(2) Hovland, C. I., A.A. Lumsdaine ve F.D. Sheffield, Experiements on


Mass Communication. Princeton: Princeton University Press, 1949, pp.
101. F.
(*) Bireyin daha once kazanmi? oldugu degerler, bilgiler, davrani? ka-
Iiplari, vb. (?. n.).

240
cinin sundugu gorii$e katilma egilimi gostermi§ olabilecekleri hiik-
miine vanlmi§tir. Soziinu ettigimiz ara$tirmada, sadece tek bir
kaynak kullanilmi§tir. Bu yiizden de, kaynagm propaganda niteli-
ginde bir «motive» ta§idigindan ku§ku duyulmast halindeki ile,
propaganda niteliginde bir «motive» ta§idigmdan ku§kulamlmadi
durumdaki etkileri farklila§tirici bir §ekilde (differential) sinan-
malari miimkiin olmami§tir.

SURE?
Ara§tirmanin kurgusu (design) ana gizgileri ile, birinde bil-
dirimcinin genellikle «guvenilir» karakterde oldugu, digerinde ise
«giivenilirligi dii§iik» * sayildigi iki gruba txpa-tip aym bildiri§imin
sunulmasina dayanmi§tir. Kanaat soru kagitlari ise bildiri§imden
once, bildiri§imden hemen sonra ve bildiri§imden bir ay sonra, tig
kere uygulanmi§tir.
Bildirimci ile tek bir konunun muhtevasi arasindaki ili§kiyi
etkileyebilecek belli faktorlerin bulunabilmeleri yiiziinden, dort ay-
ri konu (sekiz ayri bildirimci ile) kullamlmi§tir. Herbir konuda,
soz konusu mesele hakkmda biri «olumlu», biri ise «olumsuz» bir
tutum ifade eden iki§er alternatifanlatim (versions) hazirlanmi§-
tir. Bu anlatim tarzlanndan her biri igin de bir tane «guvenilir»,
bir tane de «giivenilirligi dii§iik» kaynak kullamlmi§tir. Segilen ko-
nular giinliik, ilgi gekici olaylardan almmi§tir ve kitledekiler ara-
smda goriilebilecek her ge§it kanaat boliimiiniin elde edilebilmesi
igin bu konulann tarti§ilabilir [geli§kin gorix§lere elveri§li] olma-
lanna dikkat edilmi§tir.
Segilen bu dort konu ile, «giivenilirligi yiiksek» bildirimciyi
ve «giivenilirligi dii?iik» bildirimciyi temsil etmeleri igin segilen
kaynaklar a§agida gosterilmi§tir.

«Giivenilirligi Yiiksek» «GiivenilirIigi Diisuk»


Kaynak Kaynak
A. «Anti - Histamine» «New England Jour- Magazine A**
«Anti - Histami- nal of Biology and [Ayhk resimli halk
ne» ilaglann rege- Medicine' Magazini]
tesiz sati$i devam
etmeli midir?

(*) «trustworthy® ve «untrustworthy» (s.n.).


241
B. Atom Denizaltila- Robert J. Oppenhei- Pravd
ri: Atom enerjisi mer
ile i§leyen bir de-
nizalti bugtin in§a
edilebilir mi?
C. Qelik Vretiminin Bullentin of National Yazar**
yetersizligi: Kar$i~ Resources Planning [Birgok gazetelerde
la§mi§ bulundu- Board yazisi yaymlanan i§-
gumuz gelik iireti. gi-kar§iti, New Deal -
mi yetersizligi igin kar§iti ve «sagci» sii-
suglanacak olan tun yazan]
elik sanayii mi-
dir?

D. Sinema Salonla- Fortune Magazin Yazar B**


rtmn Gelecegi: TV [Yazisi pek gok ga-
yiiziinden, 1955 yi- zetede yaymlanan si-
linda kapanan si- nema siitunu yazari
nema olacak mi? .jbiir kadin]

Magazinlerden birisinin ismi ile yazarlarin isimlerini, ilgililere


zarar vermemek igin agiklamamak zorundayiz. Bu kaynaklar,
bundan sonra, kendilerini ifade igin kullamlan harflerle ant-
lacaklardir. '

Bazi hallerde kaynaklar birey olarak, tek yazarlar, bazi haller-


de ise siireli yayinlar olmu?, bazan uydurma (ama ho? kagan) ve-
ya gergek yazarlar veya yaymlar olmu§tur.
Herbir konunun «olumlu» ve «olumsuz» anlatimlari, konu ile
ilgili olarak e§it sayida olgular (facts) sunmu§ ve herbir anlati-
min esas itibariyle ayni materyali kullanmasina dikkat edilmi?tir.
Bunlarin herbiri materyal iizerinde yaptiklan vurgularla ve sun-
duklari gergeklerden gikardiklan hiikiimlerle biribirlerinden ayril-
mi?lardir. Herbir konu igin iki ayn anlatim bulundugu igin ve
bunlar, kaynaklardan her ikisi de bu iki anlatimidan birini veya
digerini yazmi§ olabilecegi igin, herbir konu iizerinde muhteva ve
kaynak itibariyle dort ayn kombinasyon ortaya gikmi§tir.

242
Bildiri§imde biribirinden farkli dort konunun herbiri iizerin-
de yazilmi§ dort makaleyi ihtiva eden ve her yazinin sonunda kay-
nagin ismi veya imzasi bulunan bir risalenin [deneklerce okun-
fasina dayamlmi§tir. Konularin risale igindeki siralan hepsinde
sabit tutulmu§tur. Her risaleye bir tane giivenilir, bir tane de gii-
venilxnez kaynak almmi§tir. Deneyimde kiillamlan kombinasyon-
lar igin degi$ik yirmi dort tane risale gerekmi?tir. Bu risale-kom-
binasyona §oyle bir ornek verebilir.
t
Konu Anlatim Tarzt Kaynak

Sinemalarin Gelecegi Olumlu Fortune


Atom Denizaltisi Olumsuz Pravda
Celik Yetersizligi Olumlu Yazar A
«Anti - Histamine® Olumsuz New Englnd
tlaglar Journal. of Biology
and Medicine

Soru kagitlannin kurgulanmasmda «communication»dan edi


nilen fiili enformasyonun miktanni ve bildirimcinin savundugu
gorii§ yoniindeki kanaat degi§iminin geni§ligini tespit edebilecek
bir kurgu meydana getirmeye gali^ilmi^tir. Keza, deneklerin herbir
kaynagm giivenilirligi hakkmda yaptiklan degerlendirmelerle ilgi-
li bilgiler onceden elde edilmi§ ve «communication» -sonrasmda
uygulanan soru kagidmdan da her makale yazarmin veya kaynagi-
nin ne kadar hatirlandigi ile ilgiler bilgiler saglanmi§tir.

Denekler Yale tlniversitesinin iiniversite mezuniyet oncesi ta-


rih dersini alan kolej ogrencilerinden te§kil edilmi§tir. Birinci so-
ru kagidi «communicatin»dan be§ giin once «Ulusal Kanaat. Ara§-
tirmalan Konseyi» tarafindan yapilan her zamanki halk oyu ara§-
tirmalarindan biri diye sunularak uygulnmi^tir. «BiIdiri§im igin
segilen konu ile ilgili «anahtar kanaat sorulari» konu ile hi;bir il-
gisi olmayan 50k sayida diger sorular arasma serpi§tirilmi§tir. Ay-
nca uzun bir liste verilmi§ ve deneklerden listedeki kaynaklan
ne derece giivenilir veya giivenilmez saydiklanm i§aretlemeleri is-
tenmi§tir. Bu listede bildiri§im sirasinda kullamlan dergi ve yazar-
lann isimlerine de yer verilmi§tir. Deneklerin bu degerlendirmeleri
«gok gUvenilir»den «gok az giivenilir»e kadar uzayan be§li bir 61-
gek («scale®) iizerinde i§aretlemeleri istenmi§tir.

243
Deneklerin bildiri§im oncesi soru kagidi ile deneyim arasmda
bir baglanti kurmalan istenilmedigi igin, ?oyle bir diizenlemeye
(arrangement) ba?vurulmu§tur: dersin esas hocasi tarafindan bir-
giin ba§ deneyci konuk konu§maci olarak derse davet edilmi§ ve
ba§langig soru kagidindan be§ gun sonra bu i§ tamamlanmi§tir.
Dersin esas hocasi bu derste bulunmami§tir. Ba§ deneyimsinin
yaptigi agiklamalar (remarks) deneyin talimatlanm meydana getir-
mekteydi:
Birkag hafta once Profesoriiniiz [her zamanki hoca], Qagda? Sorunlarla
ilgili bazi konulann tartijmasmi yapmak igin bu sabahki derse gelmemi ri-
ca temisti. Profesoriinuziin bana yaptigi teklife gore, bu tartijmamizda ele
alinabilecek ilging konulardan biri de haberle§me psikolojisi idi. Bu gergek-
ten onemli bir sorundu, zira pek 50k tutumlarimiz ve kanaatlarimiz dolay-
siz deyimler yerine radyodan dinledigimiz, gazeteden okudugumuz §ey-
lere dayanmaktadir. Sonunda bu konuyu ele almayi kabul ettim, ama §u
$artla ki, yapacagirrt yorumlarda dayanabilecegim canli bilgilere sahip ol-
mahydun. Bu yiizden, §imdiki dersimizde gazete ve magazinlerin haberleg-
me araglan olarak rolleri iizerinde bir ara§tirma yapmaya ve daha sonra da
soriuglari agiklayip, bunlann ifade ettikleri §eyleri de ilerde ele almaya ka-
rar verdik.
Bugiin sizlerden, yeni gikan magazinlerden alinan ve tarti$mali konu-
lar iizerinde yazilmi? bulunan makaleler okumamzi rica ediyorum. Yazar-
lar ortada mevcut bilgilerin hepsini aktarmaya, ozetlemeye ve meseleleri
her yanlanyla vermeye gah§mi$lardir. Ben, en aktiiel ve bugiinlerde iizerle-
rinde en gok tarti$ilan konular hakkmda olanlarla, halk oyu alanmda gah$an
Gallup, Roper ve digerlerinin inceledikleri konulan segtim.
§imdi liitfen herbir makaleyi, sanki sevdiginiz kendi gazetenizde oku-
yormu? gibi dikkatle okuyunuz. Her makaleyi okuduktan sonra okuyup
bitirdiginizi i§aret etmek igin, son sayfanm sag alt ko§esine isminizi yazin ve
hemen sonraki makaleye gegin. Hepsini bitirdikten sonra, makalelere kar§i
gostereceginiz tepkileri anlamak igin kisa bir soru kagidi verilecektir.
Bajlamadan once herhangi bir soru var mi?

tkinci soru kagidi da, risalelerin toplanmasmdan hemen son-


ra dagitilmi$tir. tkinci soru kagidi birinci soru kagidindan muh-
tevaca tamamen farkli tertip edilmi?tir. Bu soru kagidinda denek-
lerin makaleleri nasil bulduklarina dair sorulara oncelik verilmi?>
sonlara dogru ise makalelerde tarti§ilan muhtevalarla ilgili konu-
lardaki kanaatlari ar§tiran sorulara yer verilmi§tir. Soru kagidinin
sonunda kisa kisa yazilmi? ve belli tek bir hususla ilgili sorucular
hazirlanmi$tir. Bunlar on alti tane olmu§ ve goklu-segim sorusu
§eklinde tanzim edilmi§tir. Herbir muhteva alamna ait dorder soru

244
tespit edilmi§ti, ve bunlann da sonunda, herbir makalenin yazan-
rnn hatirlanip hatirlanmadigma dair bir soru sorulmu§tur.

Bildiri§imden [bu a§amadan] dort hafta sonra ayni buna ben-


zer (identical) bir soru kagidi daha uygulanmi§tir. Deneklere, ilk -
sonra-testi igin hazirlanan soru kagidmin [post-test questionaire]
ardindan ikinci bir sonra-testine tabi tutulacaklarina dair higbir
on-uyanda bulunmamya dikkat edilmi§tir.

Deneyimin ge§itli a§amalarda kullamlan bilgiler toplami ola-


rak 223 denekten ahnmi§tir. Tarih dersinde devam yoklamasi ya-
pilmadigi igin ara?tirmanin iig kismi igin sinifta bulunan ogren-
ciler bu iig ayrx giinde farkh oImu§ ve bu yiizden iigiinde de bu-
lunanlann sayisi kiiguk olmu$tur. Bildiri§imden once-ve-sonraki
enformasyonu gerektiren analizlerde, iig ayri giin de sinifta bulu-
nan 61 ogrencinin verdikleri cevaplardan yararlanilmi§tir. Boylece,
esas analiz igin (her ogrenciye dort taneden) 244 bildiri§im ornek-
lemesi elde edilmi§tir. Farkh analizlerin elverdigi orneklerin sayi-
si farkh oldugu igin, analizin her a§amasmda kullamlan orneklerin
tam sayisi her tabloda ayn ayri verilmi§tir.

SONUQLAR

Esas analize gegmeden once a priori bir esasa gore segilen


kaynaklarm deneyimcilerin tahminlerine gore ta§idiklan farkh
giivenilirlik dereceleri ile, deneklerin fiilen bu §ekilde segilen kay-
naklara atfettikleri giiveniliklik derecelerinin biribirlerine ne kadar
uygun dii§mii? olduklanni belirtmemizin ayri bir onemi vardir.
Bildiri§imden once uygulanmi? olan soru kagidinda deginilen ko-
nulardan (item) birisinde, deneklerden, bir seri yazar ve kaynagin
ne derece giivenilirlik ta§idigini belirtmeleri istenmi§ bulunuyordu.
Tablo l'de herbir kaynagi «giivenilir» bulan deneklerin yiizdesi ve-
rilmektedir.

245
KAYNAGl GUVENlLlR
KONU KAYNAK SAYI BULANLAR

«ANTt - HISTAMINE® NEW ENGLAND J. 208 % 94,7


BlOL. and MED.
MAGAZlN A 222 *% 5,9

ATOM DENlZALTISI OPPENHEIMER 221 % 93,7


PRAVDA 223 % u

?ELlK KITLlGl BULL. NAT. RES. 220 % 80,9


PLAN. BD. .
YAZAR A % 17

StNEMALARIN FORTUNE 222 % 89,2


GELECEGI
YAZARB 222 % 2U

(Tize/ge L Kaynaklann giivenilirlikleri

.Her konunun altindaki ilk kaynak deneyimciler tarafindan


yiiksek giivenilirikli kaynak olarak, ikincisi ise dti§tik giivenilir-
likli olarak konulmu? bulunuyordu. Gortilecegi gibi, deneklerce de,
deneyimcilerin ba?langigta yaptiklan segmeye uygun yonde bir
giivenilirlik ayrimi ortaya gikmi§tir. Her gifte du§en iiyeler arasin-
daki fark oldukga yiiksek ve belirgindir. Tablo l'deki sonuglar, ba§
langig soru kagidmm uygulanmasinda hazir bulunan biitiin de-
neklerin verdikleri cevaplara dayanmaktadir. Her tig a§amada da
hazir bulunan deneklerin te§kil ettigi daha ktigtik orneklemelerde
grubun tamammdakinden gok farkh bir sonug ahnmamiftir.

Dinleyici alt-gruplarimn bildirifimi algtlanmasindaki farkli-


liklar. Bildiri§imden sonra, deneklerden, her konunun sunumunda
haksizhk yapilip yapilmadigi ve her «communicator»tin vardigi
huktimlerde ne derece hakh goztiktiigunti belitmeleri istenmi§tir.
Bildiri§im her ne kadar ayni (identical) sayilmi§sa da, «giivenilirli-
gi yiiksek® ve «giivenilirligi dii§tik» olan kaynaklara kar§i tepkile-
rinde (response) farklihklar g6riilmti§ttir. Deneklerin bu degerlen-
dirmelerine, sunumdan once o konuda ne dti?iinmekte olduklari

246
da etkide bulunmu§tur. Dort ayn bildiri§imi dinleyicilerin nasil
degerlendirdikleri Tablo l'de sunulmu?tur. Kar§ila§tirmali 16 dii-
zenlemenin 14'nde «giivenilirligi bii§iik» kaynaklann daha az adil
sayildxgi ve «giivenilirligi yiiksek» kaynaklann kar§ismda ?ogU de-
fa haksiz bulundugu g6riilmii§tur. 16 diizenlemenin 14'iinde bu so-
nuQ ahnmi§tir. Ba^langigta, Bildiri§imci tarafindan savunulan ka-
naatler ayn kanaate sahip olan deneklerin dii§iik giivenilirlikli kay-
naklan degerlendirmeleri ile bildiri§imci tarafindan savunulan go-
rii§e daha ba§langigta aynen sahip olan deneklerin giivenilirligi
yiiksek kaynaklari degerlendirmeleri arasmdaki farklar 004'den da-
ha az olarak tespit edilmi§tir. (3)

ENFORMASYONUN OGRENiLMESINDE
VE KANAAT DE6t$tMINDE KAYNAeiN
GUVENiLIRLiK DERECEStNIN ETKISt
Enformasyon. Materyalin, yiiksek giivenilirligi olan kaynaga
atfedilmesi halinde deneklerce ogrenilen fiili enformasyon (factual
information) ile; materyalin, giivenilirligi dii§iik kaynaga atfedil-
mesi halinde deneklerce ogrenilen fiili enformasyon arasmda bir
anlam ta§iyacak kadar belirli bir ayrim bulunmami$tnr. Tablo 2,
materyalin, «giivenilirligi yiiksek» ve «giivenilirligi dii§uk» kaynak-
lardan sunulmasi hallerinde dogru olarak ogrenilmi? enformasyon
konucuklannm ortalama sayisinin (mean number) gostermektedir

Tablo 1
Aym Bildiri$imin «Giiveniliirligi Yiiksek® ve «Giivenilirligi Dii-
§uk» Kaynaklarca Sunulmasi Hallerinde, Bildirimcinin savundugu
Gorii§e Sahip Olan ve Olmayan Deneklerce «Adillik» ve «Haklilik»
Agisindan Degerlendirilmesi. -

(3) Arka sayfada goriilen tablodaki olasilik degerleri yeterince onemli


ise de, hesaplanmada «muhafazakar» davramlmi$tir. Bazi tablolarda
«difference» yoniiniin teorik on-kestirim yoniinde olmasma ragmen,
ba§tan sona kadar daima iki uzantih onemlilik testi kullanilmi?, tek-
uzantih (one-tailed) testin kullamlmasi miimkiin oldugu halde buna
itibar edilmemi§tir. Analiz degl?im'e dayandiginda, onemlilik testin-
de i?sel korrelaston da hesaba katilmi?tir (Hovland,\ Sheffield and
Lumsdaine, op, clt., pp. 318 ff.), fakat bildiri$im - sonrasi katilma
(agreement) ve katdmama ornekleri (case) analiz edilirken, birbir-
lerinden ayri konumlanmi§ olan bildiri§imlerin bagimsizligi dii^iinii-
lerek, muhafazakar bir hesaplama tercih edilmi§tir.

247
A. KAYNAGI, YAPTIGI SUNUMDA «ADIL» BULANLARIN YUZ-
DEST*
Yiiksek Giivenilirlikli Kaynak Du§uk Giivenilirlikli Kaynak
Ba?langigta Ba$langtgta
Ba$langigta Karfit, (ve- Ba$langigia Karfit, (ve-
Konu Ayni goriifte ya, Bilmiyor)Ayni goriifteya, Bilmiyor)
«Anti - Histami-
ne» % 165 % 50.0 % 64.3 % 62.5
Atom Denizalti-
Sl % 100.0 %• 93.7 % 75.0 % 66.7
gelik Kithgi % 44.4 - % 15.4 % 12.5 % 22.2
Sinemanm 1
Gelecegi % 90.9 %. 90.0 % 77.8 % 52.4
Ortalama % 783 0/0 57.9 % 60.5 % 51.9
(Mean)
S = 46 76 43 79

B. KAYNAGlN HtJKMtjNt) GERCEKLERCE «HAKLI»


BULANLARIN YOZDESI**
Yiiksek Giivenilirlikli Kaynak Dii§iik Giivenilirlikli Kaynak
Kar$it, (veya, • Karfit, (veya,
Ba$langigta Ba$langigta Ba$langigta Ba$langigta
Konu Ayni goriifte Bilmiyor) Ayni goriifte Bilmiyor)

«Anti - Histami-
ne® % 82.4 % 57.1 % 57.1 % 50.0
Atom Denizalti- -

si °/o 77.8 % 81.2 % 50.0 % 41.2


Celik Kithgi % 55.6 % 23.1 % 37.5 % 22.2
Sinemanm •

Gelecegi % 63.6 % 55.0 % 55.6 % 33.3


Ortalama % 71.7 % 50.0 % 51.2 % 36.7
(Mean)
S = 46 76 43 79
(*) Soru: Her makalenin yazannin, meselenin her iki yamna ait gergek-
leri aksettirmek adil davrandigma inamyor musunuz? Yoksa, tek-
yanli mi aksettirmi$tir?
(**) Soru: Yazann vardigi hiikiimle soyledigi fikrin, yazann sundugu
gergekler ve delillerce hakh kilmdigma mi, yoksa yazann fikrinin
sundugu gergeklerce hakh kihnmadigma mi inaniyorsunuz?

248
Kdnaat, Materyalin farkli kaynaklara atfedilmesine gore, her
konu ile ilgili kanaatin farkli olgiilerde degi§tigi agikga ortaya gik-
mi§tir. Bu sonuglar Tablo 3'de gosterilmi§tir. Materyalin «yiiksek
giivenilirlikli® kaynaga atfedilmesi halinde, « giivenilirligi dii§iik»
kaynaga atfedilmesi haline oranla, deneklerin bildirimcinin savun-
dugu gorii?un yonunde daha biiyiik sayida kanaat degi?tirdikleri
g6riilmii§tiir. tkisi arasmda onemli bir fark vardir ve en az 01 dU-
zeyindedir. - ;

Tablo l'den hatirlanacagi gibi, deneklerin yiikde 100'iine yaki-


ni herbir kaynagin giivenilebilirligi konusunda gorii§ birligi halin-
de bulunmu§tu. Tablo 3'te sunulan sonuglar, bireylerin kaynak hak-
kmda yapmi§ olduklan degerlendirmeleri bagimsiz degi§ken ola-
rak kullanarak yeni bir analizde bulunmu§tur. Kanaat iizerindeki
etkiler, kaynagin «gok giivenilir® veya « oldukga giivenilir® bulun-
dugu hallerle, «giivenilmez» ve «bazan giivenilir - bazan giivenilmez®
bulundugu hallerde incelenmi?tir. Bu analizden elde edilen sonug-
lar Tablo 4'de sunulmu§tur. Kaynagin giivenilirligi hakkmda denek-
lerin kendilerince yapilan degerlendirmeleri kullanarak bulunan
bu sonuglar, (Tablo 3'de sunulan) ve deneyimcilerin a priori segim-
lemelerine gore yaptiklari siniflandirmaya dayanan analiz ile esas
olarak aym sonuglara varmi?tir. Sadece bazi kiigiik farkhliklar
g6riilmii?tiir. Oyle anla?ihyor ki, degi§ken (variable) bu analizle da-
ha armdinhyorsa da, bir ba$ka mahzuru da beraberinde getirmek-
te; kaynaklarin giivenilirligi konusunda bireylerin verdikleri hii-
kiimleri temel alarak degi?kenligin (variability) sayisim arttirabil-
mektedir.

(arka sayfaya geginiz)

249
TABLO 7
« Yiiksek giivenilirlikli® ve «Dii§iik giivenilirlikli® Kaynaklarca
Sunuldugunda, Dort Konunun Herbirinden Elde Edinilen Dort Ko-
nudaki Enformasyonda, Dogru Ortalama Sayisi (Bildiri§imden He-
men Sonra Test Edilmi§tir).

Dogru Konularin Ortalama Sayisi


Yiiksek Diifiik
Giivenilirlikli Giivenilirlikli
Kaynak - Kaynak
«Anti-Histamine® (N = 31) 3,42 (N = 30) 3,17
Atom Denizaltisi (N = 25) 3,48 (N = 36) 3,72
Celik Kithgi (N = 35) 3,34 (N = 26) 2,73
Sinemamn Gelecegi (N = 35) 3,34 (N = 26) 2,73
Dogru Konucuk Yuzdesi 84,0 81,5
«P diff. M.» .35

TABLO 3
Deneycilerce «Yiiksek Giivenilirlikli® ve Dii§uk Giivenilirlikli®
Olarak Segimlenen Kaynaklann Yaptiklan Bildiri§im Yoniinde Net
Kanaat Degi§imi*

«Bildiri$im Yoniinden Kanaat Degi$tirenlerin Net Yuzdesi»


Yiiksek Diifiik
Giivenilirlikli Giivenilirlikli
Kaynak Kaynak
«Anti - Histamine® (N = 31) % 22.6 (N = 30) % 11.3
Atom Denizaltisi (N = 25) % 36.0 (N = 36) % 0,0
Celik Kithgi (N = 35) % 22,9 (N = 26) -
- % 3,8
Sinemanm Gelecegi (N = 31) % 12,9 (N = 30) % 16,7
Avaraj (N = 122) % 23,0 (N = 122) % 6,6
Fark (Diff.) % 16,4
» P diff. <,01

(*) Net degi§im = Olumlu eski olumsuz degi§im.

250
TABLO 4
Deneklerin Kendileri Tarafindan «Giivenilir» veya «Giivenil-
mez» Bulunan Kaynaklar Yoniinde Net Kanaat Degi§imi.

«Bildiri§im» Yoniinde Kanaat Degi§tiren


Deneklerin Net Yiizdesi
«Giivenilir» «Guzenilmez»
Konu • Kaynaklar " Kaynaklar
/
«Anti-Histamine» (N = 31) % 25,5 (N = 27) % 11,1
Atom Denizaltisi (N = 25) % 36,0 (N = 36) % 0,0
Celik Kithgi (N = 33) % 18,2 (N = 27) % 7,4
Sinemamn Gelecegi <N = 31) % 12,9 , (N = 29) o/o 17,2
Avaraj (N = 120) % 22,5 (N = 119) % 8,4
«P diff. M.» <,03

TABLO 5
«Yiiksek Giivenilirlikli» ve Dii§iik Giivenilirlikli» Kaynaklarca
Sunuldugunda Dort Konunun Herbirinden Elde Edilen Dort Konu-
daki Enformasyonda Dogru Konucuklarin (items) Ortalama Sayi-
si (Bildiri§imden Dort Hafta Sonraki Hatirlama)

Dogru Konucuklarin Ortalama Sayisi


Yiiksek Diifiik
Giivenilirlikli Giivenilirlikli
Kaynak Kaynak

«Anti-Histamine» (N = 31) 2,32 (N = 30) 2,90


Atom Denizaltisi (N = 25) 3,08 (N — 36) 3,06
Celik Kithgi (N = 35) 2,5J (N = 26) 2,33
Sinemamn Gelecegi (N = 3D 2,52 (N = 30) 2,33
Avaraj (N = 122) 2,58 (N = 122) 2,67
Dogru Konucuk Yiizdesi 64,5 66,7
-
,46
KAYNAGA iLISKIN ENFORMASYON
VE KANAATLARIN AKILDA TUTULMASI (RETENTION)

Enformasyon. Eger, bildiri?imden hemen sonraki siire iginde-


ki sonuglan ele alacak olursak (Tablo 2), dort hafta sonra fiili en-
formasyonun hatirlanmasi konusunda, dii§iik giivenilirlikli kaynak-
tan sunulmus olmak ile yiiksek giivenilirlikli kaynaktan sunulmu§
olmak arasinda higbir fark yoktur. Tablo 5'deki sonuglar her konu
igin bildirimden dort hafta sonraki ortalama akilda tutulmayi
(mean) retention scores) gostermektedir.
Kanaat. Meydana gelen kanaat degi§ikliklerinin degi§meksizin
korunmasi konusunda, son derece ilgi gekici sonuglar elde edilmi?-
tir. Tablo 6'da, bildiri§imden hemen sonraki kanaat degi§imi ile
iort hafta sonraki degi§im ele ahnmi§tir. Goriilecegi gibi, bildiri
?imden hemen sonraki kanaat degi§ikliklerine oranla, yiiksek giive-
nilirlikli kaynakla ayni gorii§e varmi§ olanlann sayismda [dort
haftahk siire sonunda] bir diifme ve azalma, fakat dii§iik giiveni-
lirlikli kaynakla ayni gorii?e varmi§ olanlann sayismda bir yiik-
selme ve artaia meydana gelmi?tir. Bu sonug, Hovland, Lumsdai-
ne ve Sheffield'lerin bulduklan «uyutucu etki» ile aymdir. Tab-
lo 3 ve Tablo 6'dan bulunan sonuglar, bildiri?im oncesinden hemen
bildiri$im sonrasma, ve bildiri§im oncesinden dort hafta sonrasi-
na ortaya gikan kanaat degisimlerini gosteren gizelge 2'de kar?ila§-
tinlmi?lardir.

TABLO 6 '
«Yiiksek Giivenilirlikli® ve «Dii$iik Giivenilirlikli® Kaynaklarm
Yoniinde, Bildiri§imden Hemen Sonraki Andan Dort Hafta Son-
rasma Kadarki Net Kanaat Degi?iklikleri.

Yiiksek Dii?iik
GuveniHrlik Giivenllilk Fark
Kaynak (A)' Kaynak (B) (B — A)
«Anti-Histamine» (N = 31) — % 6,5 (N = 30) + % 6,7 + U 13,2
Atom Denizaltisi (N = 25) — % 16,0 (N = 36) + % 13,9 + % 29,9
Celik Kithgi (N = 35) — % 11,4 (N = 26) + % 15,4 + % 26,8
Sin. Gelecegi (N = 31) % 9,7 (N = 30) — °/o 6,7 + % 3,0
Averaj (N = 122) — % 10,7 (N = 122) + % 7,4 + % 18,1
(p diff.) ,001

252
TABLO 7

Bildiri§irnden Hemen Sonraki ve Dort Hafta Sonraki


Hatirlama

Giivenilir Kaynak Giivenilmez Kaynak


Ba§Iangigta Ba$langigta Ba$Iangi;ta Ba$Iangigta
bildirimcinin bildirimcinin bildirimcinin bildirimcinin
savundugu savunduguna savundugu savunduguna
gorii$teki ters gorii§teki gorii§teki ters gorii§teki
Hatirlama bireyler bireyler bireyler bireyler

Bildiri$imden % 93,0 % 85,7 % 93,0 % 93,4


hemen sonraki (N = 43) (N = 77) (N = 43) (N = 76)
Bildiri?imden % 60,5 °/o 63,6 % 76,6 % 553
dort hafta sonraki (N = 43) (N = 77) (N = 43) (N = 76)

Giivenilir kaynagin ugradigi kayip ve giivenilirligi olmayan kay-


nagin elde ettigi kazang agikga ortaya gikmi§tir. Bireylerin, kayna-
gin giivenilirlikleri konusunda yaptiklari degerlendirmeleri kullanan
paralel bir analiz de (Tablo 4'iin yonetiminin aym) ana ?izgileri
itibariyle aym sonuglan vermi§tir.

Kaynagin tsminin Hat^rlanmasi. «Uyutucu etki» sirasinda ile-


ri siiriilmii§ bir hipoteze gore, muhtevamn unutulmasma oranla
kaynagin ?ok daha hizla unutuldugu farz ediliyordu. Bu, deneyim-
sel olarak sinanmasi son derece giig bir noktadir. Ciinkii kaynak ve
muhteva igin yapilacak testleri [bir ortak «paydada»] e§lemek
(equate) imkansiz denecek kadar zordur. Bununla beraber, denek-
lerin kaynagin gorii§ii ile hemfikir olmasi ve kaynagi «giivenilir»
bulmasi halinde kaynagin isminin ne denli hatirlanmi§ oldugu ile,
kaynak ile ba§Iangigta hemfikir olmayan ve kaynagi «giivenilmez»
bulan deneklerde kaynagin isminin ne denli hatirlanmi? oldugu ara-
smda bir kar§ila§tirma yapabiliriz. Bununla ilgili «data» Tablo 7'de
suriuhnu§tur.

253
24
yiiksek giivenilirlik
22
20
18
16
GO 14
w -
g 12
10
8
dii§iilc giivenilirlik
6
4
2
0
hemen 4. b a f t a
Qizelge 2. Kanaatin *tutulmasi». « Yiiksek giivenilirlik*- sahibi kaynagm go-
rii?iine katilmanm vus'atindeki degi?me.

Bildiri.'jimin hemen sonrasinda, ba§langigta, farkh kaynakla-


n n isimlerini ogrenmekte kar?ila§tinlabilecek bir aynmi gosterir
onemli higbir fark goriilmemi§tir. Fakat sonraki test sirasmda,
da, ba§langigta bildirimci ile hemfikir olmayanlar grubimun «gu-
venilmez» bulduklan kaynagm ismini hatirlama derecesi ile; gene
ba§langigta, bildirimciyle hemfikir olanlar grubunun «giivenilmez»
buldugu kaynaklann isimlerini hatirlama derecesi arasmda agik
bir fark bulunmu§tur («P» =,02). «Uyutucu etki»nin, giivenilmez
bir kaynakla ba§langigta hemfikir olmayan (fakat zamanla bu kay-
nakla aym gorii§e gelecek olan) grupta' kendini gostermesi yiiziin-
den, kaynagm ismini hatiriamamn bu grupta son derece zayif ol-
dugunu belirtmek ilging olacaktir. tsim hatiriamamn, «uyutucu et-
ki»nin goriildiigii aym denekler 50k az sayida oldugundan, kiigiik
bir orneklemenin analizinden kesin bir farkhla§ma elde edileme-
mi$tflr.

254
TARTI$MA

Bu deneyimin §artlan altinda, ne fiili enformasyonun ogrenil-


mesi, ne de unutulmasi kaynagm guvenilirliginden etkilenmi? go-
riinmektedir. Fakat kanaat degi§ikliginin, kullamlan kaynagm gii-
venilirligi ile yakmdan ilgili oldugu anla§ilmaktadir. Bu farklilik,
Hovland, Lumsdaine ve Sheffield'lerin buldugu ve filmlerin enfor-
masyon ve kanaat alaninda farkli etkiler yaptiklanni ortaya koyan
sonuglarla ayni gizgidedir. Bu ara§tirmalar fiili enformasyonla il-
gili olarak, ogrenme ve ogrenilenin unutulmasmm deneklerin og-
renme yeteneklerindeki farklara oncelikle bagh oldugunu goster-
mi§lerdir. Fakat kanaat konusunda ise, en onemli faktoriin mater-
yalin «kabul edilme» (acceptance) derecesi oldugu anla§ilmakta-
dir.
Bu son ara§tirmada, bu degi§ken, muhtemelen kaynagm giive-
nilirligindeki degi§menin sonucu olarak i§in igine kan§mi§ bulun-
maktadir. Son ara§tirmadaki neticeler, Hovland-Lumsdaine-Shef-
field'in «uyu?turucu etki»nin dogasi ile ilgili bulgularina onemli
aynntilar katmaktadir. Ara§tirmalar, kaynakla ilgili miimkiin ku§-
kulari incelerken, ara§tirmada bu faktor deneysel (experimental)
bir kontrol altina alinmi? ve kanaat konusundaki sonul degi§mele-
rin en onemli belirleyicisi oldugu ortaya konulmu§tur. Aralarinda-
ki ayrim bakimindan «ogrenme» ve «kabul etme» ele alinacak olur-
sa, soz konusu sonuglan, «communication»un muhtevasinin (on -
dogrular, savlar, vs.) bildirimci ile ili§kili olmaksizm ayni olgiide
ogrendiklerini ve hatirda tutulduklanni soyleyerek agiklayabiliriz.
Fakat ne derece bir kanaat degi§mesi olacagi gerek ogrenmenin
gerekse kabul etmenin etkisi altinda bulunmaktadir ve giivenil-
mez bildirimcinin etkisi ile materyalin kabul edilmesi biribirlerine
kan§maktadir : (Soyledigi §eyi biliyorum, fakat o'na inanmiyorum»).
Yukanda adlan gegen yazarlar bu kan§imin, zamamn gegmesi yii-
ziinden azalacagi ve hem de. kanaat degi§iminde temel te$kil eden
enformasyonun unutulmasindan gok daha hizla azalacagi gorii§iinu
onermi§lerdi. Bu durum, sonunda, ikinci sonra testi soru kagidi
sirasinda, giivenilir kaynagm gorii§ii ile giivenilmez kaynagin go-
rii§iine ayni miktarlarda katilmaya yol agacak samliyordu. Giive-
nilir ornegi ele alinacak olursa, kanaat degi§ikliginin vus'atindeki
azalmamn temel faktorii muhtevamn unutulmasi olacakti. Fakat
giivenilmez bir kaynak orneginde ise, unutulma yiiziinden ortaya
gikan azalma, kaynagi giivenilir «kabul etmeme» durumunun orta-

255
dan kalkmasi nedeniyle olu§an arti§ yiiziinden fazlasi ile telafi edi-
lecekti. Net etki -ise, bildiri§im - sonrasi ikinci soru kagidi sirasm-
da bildirimcinin [ba§langigtan beri savunmu§ oldugu] gorii§le hem-
fikir hale gelenlerin artmasi olacakti. §imdiki ara§tirmadan elde
edilen sonuglar bu hipotezle tam bir gorii§ birligi igindedirler : bil-
diri§imden hemen sonraki anda giivenilir kaynagm gdrii§uyle hem
fikir olmak ile giivenilmez kaynagin g6rii§ii ile hemfikir olmak ara-
smda biiyiik bir fark vardir, fakat dort haftalik bir siire sonunda
her iki tip kaynakla hemfikir olma durumunda hemen hemen hig-
bir fark kalmamaktadir.
Hovland-Lumsdaine-Sheffield formiiliine gore «uyutucu» olgu-
nun en can alici §arti kaynagin unutulmasi olmaktadir. §imdiki bu
ara§tirmadaki analizde can alici gereklilik (requirement), giive-
nilmez bulunan bir kaynak tarafindan sunulmu§ olan materyalin
reddedilmesi egiliminin zamanla azalmasi olmaktadir. (4) Bu, kay-
nagm unutulmasim gerektirebilir de, gerektirmeyebilir de. Fakat
bireyler zaman gegtikge kaynak ile muhtevayi birbirine amnda
(spontaneusly) ilintile§tiremez olmaktadirlar. Kisacasi, zamanm
aki§i, redde yoneltici bir baglayici belirtken-uyari (mediating cue)
olan «kaynagin hatirlanmasi» olgusunu arkaya itmekte [ve orta-
tadan kaldirmaktadir]. (5)

(4) Bu analizde, giivenilir ve giivenilmez kaynaklarm etkileri arasmdaki


fark oncelikle, giivenilmez kaynagm olumsuz (negative) etkilerine
bagli kalmaktadir. Diger yonden, «prestige» ara§tirmalarinda ise bu
etkiler, gogu defa, yiiksek prestijli kaynagin e'tkilerindeki olumlu ar-
ti§a (^enhancement*) atfedilmi$lerdir. Her iki tip ara$tirmalarda da,
sadece, iki ge§it etkide bulunmanin (influence) tesiri arasmdaki fark
ortaya konulmu? olmaktadir. Uerde yapilacak ara§tirmalarin, mut-
lak yonleri ile ilgili soruna cevap verebilmeleri igin, etkin bir taraf-
siz ?iki§-hatti («neutral baseline*) tesis etmeleri gerekmektedir.
(5) Ender de olsa, bazi hallerde, zamanla, kaynaga k&r?i tutumda de-
gi?me olabilir; kaynak hatirlanmakla beraber ortada materyalin ka-
bul edilmeden reddi veya begenilmemesi yoniinde kuvvetli bir egilim
kalmayabilir. Bu ara?tirmamizda, soz konusu bu faktoriin i?ledigini
gosteren hiijbir delil elde edilememi^tir; elde ettigimiz bilgiler (data)
kaynagin giivenilirligi yoiundaki degerlendirmelerde bildiri?imden on-
ceki ve sonraki durumlarda bir degijme oldugunu gostermektedir.
(*) «Captive audience*: ba?ka bir istasyon dinlenmeyecek kadar, veya,
ba?ka bir gazete okumuyacak kadar kontrol altma alinmi?; grup ili?-
k ilerinden tecrid edilmi? (vs) durumda ve bizim etkileyici bildiri§imiz-
den ba$kasma kapali tutabilecegimiz kitle (?.n)

256
«Prestij» konusundaki klasik ara§tirmalarda kullamlan siireg
ile bu ara§tirma arasmda, daha once belirtilen metodolojik fark-
likk, bu agidan bakilirsa, ayn bir onem ta§imaktadir. $imdiki bu
ara§tirmadaki analizde, giivenilirligi dil§iik olan kaynak red ile ya-
mtlanan bir belirtken uyan sayihnaktadir. Belli bir siire gegtik-
ten sonra bireye kanaati soruldugunda ise, soz konusu bireyin,
kaynagm ilk durumunu hemen o anda hatirlamamasi miimkiin
goriinmektedir. Bu yiizden de kaynak artik, kaynagm takindigi tu-
tumun da reddine yol agan bir belirtken-uyan (cue) olmaktan gik-
maktadir. Geleneksel «prestij» tekniginde ise, kaynagm isminin
[communication materyalindeki] ifadeye baglantila§tirilmasi (at-
tachment) kaynagi bir belirtken-uyari olarak geli^tirmeye yara-
makta; sonug olarak da, [eger bir de bu yontemi kullansaydik] §im
diki ara§tirmamizdaki kurgulama ile elde etmi§ bulundugumuz
farklila§ilmi§ etkileri elde etmemizi giiglendirmektedir. §u anda
uygulama a§amasinda bulunan bir ara§tirma ise, «uyutucu etki»nin,
kaynak belirtken-uyarisinm deneyimci tarafmdan, belli bir siire
sonunda yapilacak olan kanaat degi§imL sirasmda, yeniden peki§-
tirilmesi halinde ortadan kalkip kalkmayacagmi; yeniden etkinlik
kazamp kazaxumyacagim saptamaya gah§maktadir.

Ve son olarak, §imdi bu ara§tirmadan elde ettigimiz sonug la-


n n genelle§tirilebilirligi sorununu kisaca tarti§mamiz gerekiyor. Bu
ara§tirmamizdaki deneklerin hepsi de kolej» ogrencidirler. llerde-
yapilacak ara§tirmalarda ise degi§ik ya§larda, degi§ik cinsiyetlerde
ve degi§ik egitim diizeylerindeki deneklerin sinanmasi gerekmekte-
dir. «Kaynak» degi§kenin genelle§tirilebilirligini (generality) arttir-
mak igin, bu deneyimde, dort ayn konu ve sekiz adet farkh kay-
nak kullamlmi§tir. Bununla beraber, ayri ayri konularda bu etki-
lerdeki farkhla§malari analiz etmek igin higbir te§ebbiiste bulu-
nulmami§tir. <Jok kabaca bakilacak olursa goriilecektir ki, «Atom
Denizaltisi» ile «£elik Kitligi» konularmdaki bildiri§imin etkileri,
«Sinemamn Gelecegi» konulu bildiri$ime oranla, kaynak degi?keni-
nin giivenilirligine 90k daha yakindan ve gok daha siki §ekilde bag-
h bulunmaktadir. Farkli etkilerin ortaya gikmasina sebebiyet ve-
ren faktorlerin analizi de gelecekteki ara§tirmalar igin ilgi gekici
bir sorun olarak ortada durmaktadir. Zaman girgenlerinin (miida-
hil degi§kenler) analizi igin de, ara§tirmanin, once-sonra testine da-
yanarak her keresinde yeniden tekrarlanmasi ve bu yolla deneme-
nin derinle§tirilmesi gerekli goriinmektedir. Bu «variation», belki

257
de, enformasyon sorunlanna oranla kanaat sorunlannda fazla onem-
li (significant) olmayacaktir, ama gene de smamaya deger goriin-
mektedir. Bizim yaptigimiz denemenin ortaya koydugu bulgular,
bireylerin [insanlann] deneyimsel konumlara tabi tutulabilecegi;
yani «tutsak dinleyici®* durumuna indirgenebildikleri §artlara ge-
nelle§tirebilecek bulgulardir ve bunlarla simrlidirlar. Ilerde, bu ko-
" nuda yapilabilecek ilgi gekici bir ara§tirma konusu da, bu deneyi-
min, bireylerin diledikleri bildiri§imi segimleyebildikleri normal
hayat ortamx iginde tekrarlanmasidir. Nihayet, §u nokta belirtilme-
lidir ki, §imdiki deneyimde bir meselenin her iki yanmi da oldukga
tarafsiz bir §ekilde savunabilecek kaynaklarm kullamlmasi gerek-
mi§tir. Oysa oyle durumlar olabilir ki, " kaynak ile kaynagm savun-
dugu gorii? arasxndaki ili§kilerin yapxsi yiiziinden bildirimci ile sa-
vundugu tutum son derece yakxn bir beraberlik ve birlik iginde go-
riilebilir ve [kitle] ilerde, soz konusu sorun iizerinde du§Undiigii
zaman kaynagx [bildirimcinin ozelligini ve savundugu gorii§xi nigin
ve neden dolayi savunmu? oldugunu] hemen ilk anda hatirlayabilir.
Boylesi dummlarda ise, kaynak unutulmayabilir ve bunun sonucu
olarak da, «uyu§turucu etki ortaya gxkmayabilir.

6 ZE T

1. Ayni materyaller kullanilarak, fakat bu ayni materyaller,


denekler tarafindan «giivenilirligi yiiksek® ve «giivenilirligi dii?iik»
sayilan kaynaklara atfedilerek, bildiri§im materyalinin ogrenilme
ve akilda tutulma derecesi iizerinde kaynagin giivenilirliginin etki-
leri incelenmi§tir. Kaynagin fiili enformasyon ve kanaat iizerinde-
ki etkileri bildiri§imden once, hemen sonra, ve dort hafta sonra
uygulanan soru kagitlannin yardimiyle 6lgiilmu§tiir.

2. Sunumun «adilligine» ve bildiri§imden gikarilan hiikmiin


«hak-verilirligine» kar§i gosterilen amnda [ilk] tepki, gerek denek-
lerin o sorun iizerinde ba§langigtan beri ta§idiklari gorii? ve gerek-
se kaynagin atfettikleri giivenilirlik derecesi tarafindan etkilenmek-
tedir. [Muhtevaca] ayn olan bildirimler, vardiklan hiikiimleri ile
ilgili olarak, ba$langigta «bildirimci»nin gbrii§ii ile ayni goriinii^te
olan deneklere ve giivenilirligi yiiksek bir bir kaynaga atfedilerek
sunuldugunda yiizde 71,7 oraninda «hak-verilebilir» bulunmu§; bu-
na kar§ihk gene ayni [muhteva], ba§langigta «bildirimci»nin gorii-

258

/
§iinden farkli gorii^e sahip olan deneklere ve dii§iik giivenilirlikli
kaynaga atfen sunuldugu zaman, sadece yiizde 36,7 oramnda «hak-
verilebilir» bulunmu§tur.
3. Fiili enformasyonun ogrenilmesinde «giivenilirligi yiiksek»
ve «giivenilirligi dii§iik» kaynaklar arasmda higbir fark bulunma-
mi§tir. Ve dort haftalik sure sonunda da, hatirlanma yoniinden bir
fark goriilmemi§tir.
4. Bildiri§imin hemen sonrasmda, materyalin giivenilirligi
yiiksek bir kaynak tarafindan savunulmasi halinde, bildiri^imcinin
yoniindeki kanaat degi§ikliginin daha biiyiik oldugu tespit edilmi§-
tir.
i
5. Zaman gegmesi yiiziinden, deneklerin, materyalin giivenilir-
ligi yiiksek bir kaynak tarafindan sunulmasi halinde bildirimcinin
one siirdiigii goru§e katilma miktarlannda bir azalmcL goriilmii§;
buna kar§ihk, giivenilirligi dii§iik bir kaynak tarafmdan sunulmu§-
larsa, bildirimcinin one siirdiigii gorii§e katilma miktarmm zama-
mn gegmesi yiiziinden arti$ gosterdigi tespit edilmi§tir.
6. Giivenilirligi dii§iik bir kaynakla ba§langigta gorii? aynligi
olmayan (agreed} deneklerde goriilen kaynagin ismini-unutma du-
rumu, aym kaynakla ba§langigtan itibaren gorii§ aynligi iginde bu-
lunan deneklerdeki kaynagm ismini unutma diirumundan daha bii-
yiik hizla olmu§tur.

7. Elde edilen bulgulann ifade ettikleri teorik sonuglar tarti-


§ilmi§tir. Bildiri§im-sonrasi kanaat degi§imi uzerine elde edilen
«data»larin belirttigi uyu§turucu etkii muhtevanin- giivenilir kay-
nak tarafindan sunulmasi halinde olsun, giivenilirligi dii§iik kay-
nak tarafindan sunulmasi halinde olsun- ba§langigta, giivenilirligi
dii§iik kaynakca sunulan materyalin kabuliindeki direnmeye rag-
men e§it olarak ogrenildigi soylenerek agiklanabilir. Eger kabule
kar§i gosterilen bu direnme zamanm gegmesi ile azalir, [fakat bu-
na kar?ilik] kanaat igin temel te§kil. eden muhteva daha yava§ bir
§ekilde unutulursa, bildiri§imden sonraki siirede giivenilirligi dii§iik
kaynakla aym gorii§e varma miktannda bir arti§ olacagi anla§il-
maktadir.

259
Daniel LERNER

PROPAGANDADA ETKlNLlK:
§A R T L A R
VE
DE<3ERLENDtRME
- -
B 0 L t) M III

PROPAGANDA
SUNUM

Lerner, «atiaya siyasetinde goriilen propaganda faaliyetierinin etklnligi-


nin nasil ve nelere gore olu$tugunu« incelemektedir. Bunun igin, propagan-
danm siyasasinda tespit edilen amaglann dogasinin, bu siyasa amaglanna
ula§mada propaganda faaliyetierinin etkinlik simrlanmn, etkin propaganda
§artlannin, etkin bir propaganda kampanyasmin nasil kurulabileceginin,
propaganda faaliyetierinin istenilen sonuglan yaratip yaratmama agisindan
nazil izlenebileceklerinin ele alinmasim gerekli gorerek yaziya girmektedir.
Lemer'in, «dikkat ve dikkatin uyanimi,» «itimad,» «onceden kazanilmi$
bulunan bilgi, deger ve diger §eyler- predispositions^ ve «ortam» veya «gev-
re §artlam gibi konularda soyledikleri ise, daha sonraki pargalarda ele
alacagimiz sorunlar hakkinda aydinlatici ilk-bilgileri vermektedir.

265
Daniel LERNER

PROPAGANDADA ETKiNLIK :
SARTLAR VE DE6ERLENDIRME*

Bir zamanlar Goebbels §oyle demi§ti: «Propagandanm siyasasi


yoktur, sadece belli bir amaci vardir.® Bu sozleri soyleyen cehalet
tutkunu Goebbels, propagandanin siyasaya «efendi»lik degil, kolelik
yapmasi gerektigini vurgulami? oluyordu. Bu sozii bu kadar inanc-
siz olmayan biri, daha dogruya yakin bir ?ekilde §oyle soyleyebi-
Iir: Propaganda her zaman bir belli miktar siyasaya sahiptir. Siya-
sa belki de propagandaci tarafindan saptanmami§ bir siyasa olacak-
tir, ve belki uzun zaman aym kalmayacak, degi§ecektir. Zira siyasa
denen §ey, siyasal bir yapisi olan herhangi bir§eyin yontemi ile il-
gili kararlann tamami degil, kisa bir zaman dilimindeki ?ekilleri-
dir. Zamanin gegip-gitmesi, §artlann degi§mesi, §artlara bagh ola-
rak meselelerin ve alternatiflerin degi§mesi yiiziinden siyasa da
kendi seyri iginde dalgalanmalar gosterecektir. Propagandanin si-
yasasi degi?ebilir, ama, propagandanin iginde ta?idigi ama? hie de-
gi?meden, oylece durmak zorundadir: yiiklendigi siyasaya en etkin
§ekilde hizmette bulunmak.
Ele aldigimiz, incelemeye gah?tigmnz problem, diinya siyase-
tinde goriilen propaganda faaliyetlerinin etkinligini nasil ve nelere
gore degerlendirmemiz gerektigidir. Giivenilir bir degerlendirme
yapabilmek i?in §u konularda agikhga ihtiyag oldugunu belirtelim :
(1) Siyasa amaglannin dogasi; (2) bu amaglara ula§mada, diger
araglann yanisira, propagandanin fonksiyonu; (3) etkin bir propa-
ganda i?in temel ?artlar; (4) propagandanin tutum degi?imi yarat-
masi i?in kurgulanabilecegi etkiler; (5) bu etkilerin fiilen yara-

(*) I). Lerner, "Effective Propaganda : Conditions and Evaluation,® Bknz:


Wilbur Schramm, The Process and..., s. 480-88.

267
tilmi§ oldugunu kestirmeye yarayacak deliller. Bu be§ ba§hk altm-
da, son yillardaki ve iginde ya§adigimiz giinlerdeki propagandala-
n n degerlendirilmesi ile ilgili bazi ana sorunlan, ozetle, gozden ge-
girelim.

SiYASi AMACLARININ DOfiASI

Siyasa, bir insanm davram§larinm, bir grubun, bir ulusun ve-


ya diinya siyasetinin yonetimiyle ilgili kavramlann belli bir zaman-
la sinirh kesimidir. Ne denli kiigiik veya biiyiik olursa olsun her-
hangi bir toplulugun siyaset-yapxcilan denen kimseler, aldiklan ka-
rarlarla kesiksiz devam eden amaglari, katlanilmasi gereken feda-
karhklan ve toplulugun esenlikle ayakta durabilmesi igin tiim iiye-
lerince uyulmasi gereken oyunun - kurallanm saptayan kimseler-
dir. Bu tiir kararlann etkinlik alanlari belli bir siyaset yapismin
uzun boyutlu amaclannm istikrarliliginin ?e§itli karakteristiklerin-
ce ve istikrara kar§i ortaya gikabilecek tehlike veya tehlikelerce
§artlandinhr.

Uzun - boyutlu amaglar, orgiitun siyasetindeki sonul ve orta-


donemli ereklerin bir dogrulanmasi ve onaylanmasidir. Bu yiizden
de, anlami hemen anla§ilmaz, bulanik ve karanhk ?eyleri ifade eden
sembollere dyanan bir §ekilde ifade edilmek zorunda kalirlar: Oz-
giirliik, e§itlik, karde§lik, ban?, giivenlik, bolluk, demokrasi, aydm-
lanma veya Diinya tnsan Onuru Toplulugu. Bu ifadelerde bulanik-
hktan kurtulmak zordur; zira bu gibi kelimeler giki§lan ve yxik-
lendikleri anlamlar itibariyle tarihsel kelimelerdir. Bu kelimeleri
doguram ortaya sikaran ozel §artlar §imdi ortada kalmayip degi§-
tikleri igin, bu sembollerin igerikleri de degi§mistir. Siyasanin go-
revi ise, bu sembollerin i§lerlikteki anlamlarini yeniden ve yeniden
belirginle§tirmek oldugundan, ayni sembollerin eskiden beri kavra-
digi gelecek goriintiisii iginde bulunanlar, amn degi?en istem ve ih-
tiyaglanm da kavrayacak, igerecek §ekilde ya§amaya devam etmek-
tedir. Siyasanm fonksiyonlannm birisi de, o halde, iginde bulunu-
lan amn getirecegi tehdit ve tehlikeleri yenerek uzun - boyutlu amag-
lann istikrannx saglamak ve korumak olmaktadir.

Bu tiir tehditlerin ve tehlikelerin toplulugun iginden gikmasi


miimkundur. Ornegin, kamu iktidannm dagilimmda kendilerine
dii?enden daha biiyiik bir pay almak isteyen belli bir grubun orta-

268 '
ya gikmasi gibi. Veya, toplulugun di§indan topluluga yonelmi§ ola-
bilir. Ornegin, rakip bir toplulugun kendi iradesini kuvvet kulla-
narak bu topluluga zorla kabul ettirmek istemesi gibi. Bu tiir teb
dit ve tehlikeler kar§ismda, siyasa yapnn i?i, ortada mevcut alter-
natiflerin iginde en uygununu segerek toplulugun uzun-boyutlu
amaglanna en yararh eylemlere giri?mek durumundadir.

PROPAGANDA FONKSIYONU

Siyasal yapimcisi ki§ilerin segmeleri gereken eylemler farkli,


ama aralannda - ili§kin iki tiir faaliyetle ilgilidir : soylemek ve yap-
mak. Yeterince incelenmi§, ara§tinlmi§ temel bir gergektir ki ko-
nu§ma bir harekeitir. Gergekten konu§ulan sozler hayitimizda en
biiyiik yeri i§gal eden hareket taradir. Ne var ki, gogu defa konu§-
ma kiigiimsenir ve «konu§maktan» soz edilirken, «konu§masi
kolay,» «lafla peynir gemisi yuriimez» gibi sozler kullamlir. Hele
Amerikan toplumunda, ozellikle «eylem», sanki ( yapma yerine gegen
ve konu$mamn zaranna a§in derecede degerli goriilen bir §eydir.
Bu tercih, bununla beraber, tipik Amerikan davram§larindan biri-
nin anlatimmdan gok, kiiltiirel folklorla ili§kili bir dzelligi ifade
etme bakimmdan anlamhdir. Diinyanin her yerinde oldugu gibi bu-
rada da en etkin eylem, sozlerle edimleri ortak bir amagta birle§-
tiren eylem sayilmaktadir.

Bizi gok yakmdan Ve dolaysiz olarak ilgilendirmesi gereken


diinya siyaset arenasmda, amaglarma eri§mek igin, siyaset dort arag
kullanmaktadir: Propaganda, diplomasi, ekonomi ve sava§. Bun-
lann her biri, siraslyla, ikna stretejisini, pazarhk stratejisini ve zor
kullanmamn stratejisini §ekillendirirler. Sirasiyla, kullandiklari
«nakil»ler ise semboller, anla§malar, mallar ve §iddettir.

Bu dordii iginde, ku§kusuz en yayilici ve bula§ici olam (per-


vasive) siyasal miinasebette-bulunma bigimi propagandadir. Pro-
paganda, sava§ta veya bari§ta, digerlerinin etkin bir §ekilde fonksi-
yonlanm yerine getirebilmeleri igin temel bir gerekirliktir. Eger
«kar§i taraftaki»ler kullamlan semboller sayesinde yeterince ikna
edilmi§, inandirilmi? bulunuyorlarsa, diplomatik anla§malarm mii-
zakeresi kolay, hatta gereksiz kihnabilir. Keza, kar§i taraftaki top-
lulugun mallarimn ve e§yalannin nigin elinden alindigim yeterince
agiklamadan ve uygulanacak olan yari-zora dayanan terbirleri kal-

269
dirmak igin bu toplulugun neler yapmasi gerektigini iyice ortkya
dokiip ifade etmeden, ekonomik tedbirler almaya giri§mezsiniz.
Ayni ihtiyag, §iddete ba§vurma anlarinda 50k daha biiyiik bir agir-
Ixk kazanmaktadir. Bari§gi ilijkilerin yeniden kurulabilecegi §art-
lar agiklanmadan; «sava§ hedefleri» bildirihneden sava§a giri§ile-
memesi bu yiizdendir.
§u birkag nokta bile, siyasa hizmetindeki propagandaxun seg-
kin bir fonksiyonunu olduguna i§aret etmektedir. Belirttigimiz gibi,
siyasa fonksiyonu, gelecekteki amaglarin elde edilebilirligini, iginde
bulunulan ahda kar§ila§ilan olay ve olgulaon kullanuni ile kolay-
la§tirmaktadir. Sava§, ekonomi ve hatta diplomasi maddi ortamda
ortaya konulan i§Iemlerle bu amaca hizmet etmeye gali§irlar. Pro-
pagandanm fonksiyonu ise sembolik ortami manipiile ederek bu
siyasa amaglarma eri§meye gali§maktir. Insanlarin ve halklann ge-
lecek hakkinda inandiklart o'nlann ya§adiklari anin olay ve olgu-
iari kar§ismda yapacaklan tepileri (response) etkiler ve bigimlen-
diriler. l§te propagandanin, siyasa amaglanmn yararina etkileyip,
bigimlemeye gali§tigi §ey de bu gelecek hakkindaki inariglar —bek-
leytf ve umutlar yaptsi— dir_

ETKIN PROPAGANDANIN BAZI §ARTLARI

Bekleyi? ve umutlann manipiile edilmesi 50k kuweth, 50k ya-


rarh bir arag ohnakla beraber, bunun belli simrlari oldugu da bilin-
melidir. Bu simrlar agikga bilinir ve taninirsa, bu aragtan daha bii-
yiik bir kullanim yarari saglanabilir. En onemli sinirlanma bu ara-
cin kendi ig yapisindadir : stratejide ikna ve «nakil» sembollerledir.
Propaganda, $artlari degi§tirmez, sadece, bu §artlar altindaki inang-
Iari degi§tirebilir; insanlan inanglarini degi§tirmeye zorlayamaz;
fakat, sadece, onlari boyle yapmaya ikna edebilir.
Insanlarin sembollerle ikna olmalan ve gelecek hakkindaki
bekleyi§ ve umutlanmn degi§mesi, ve sonug olarak da davram§la-
rmin degi§mesi en gok hangi §artlar altmda ortaya gikabilir? Bu
soru, sistemli olarak incelenmesi gereken bir sorundur. En son de-
nem sayesinde, birkag ana noktanm agikga bilindigi soylenebilir.
Etkin bir propagandanin dort §artini ifade ederek §oyle ozetleye-
biliriz:
1(1) Kitlelerin dikkati saglanmi? olmahdir.

270
(2) Kitlelerin itimach saglanmi§ olmalidir.
(3) Kitlelerin «predispostion»lari gozoniinde tutulmali, ve
propogandanin yaratmak istedigi degi§iklikler, kitlelerin iginde bu-
lundugu anda besledigi umut ve bekleyi§ler kar§isinda bile ho§ go-
riinen alternatifler olarak sunulmu§ olmalidir.

(4) Kitlelerin iginde bulundugu ortam, bekleyi§ yapismdaki


degi§menin gerektirecegi eylem yoniinde harekete gegmeye elveri§-
li olmalidir.
Bu gerekirlikler ilk baki§ta ?ok agik ve bilinmemesine imkan
olmayan yalin gergeklerden soz eder gibi goriinmektedir. Bir insa-
na, yapmasim soyledigimiz §eyi yaptirmak igin, once o insaiun size
kulak vermesini saglamaniz gerekir. Yoksa, o insam soylediginiz
§eyi yapmaya ikna edemezsiniz. Size kulak vermesini sagladiktan
sonra da, eger mesajmizi ciddiye aliyorsa, soylediginiz §eyin dog-
ruluguna inanmasi gerekir. 0 insanin, soylediginiz §eyle ilgili ola-
rak size kar§i itimat duymasmi sagladigimz zaman, bu soylediginiz
§eyin o insanin o andaki mevcut umut, bekleyi§ ve isteklileri ile il-
gili «predispositional» yapisina ters du§memesi gerekir. Sadik bir
vatanda§i ulusunun girdigi bir sava§tan galip degil de, yenik gik-
masunn daha muhtemel goriindiigune inandirmaya gali§mak bo§una
konu§mak olur; zira, bu tiir sadik vatanda^m «predispositional
set»i iginde boyle bir alternatife yer yoktur. Fakat ayni adami, eger
o'nun dikkati ?ekilebilmi§ ve itimadi kazanilabilmi§ ise, ulusunun
sava§i yitirmek iizere olduguna inandirabilirsiniz.

Propaganda ile insanlann bu tiir bekleyj§ ve umutlanni degi§-


tirme konusunda ba§ka ve daha kolay bir yol, mevcut isteklileri
ve bekleyi§leri arasindan bazilari iizerinde dikkatin teksif edilme-
si yoludur. Boylece, ulusal onur veya diinya ban§i gibi daha uzun
boyutlu amaglann gergekle§mesi yoniinden zafer umudu olmayan
yikici bir sava§i siirdiirmek yerine ban?gi bir gozumii kabul etme-
nin daha yararh olacagi savunularak, sava§a devam etme gerektigi
seklindeki gorii?leri degi?tirilebilir. Ama boyle durumlar vardir ki,
bazan, propaganda kitlelerin isteklerine ve duygulanna bakmaz;
kendini bunlarla simrh saymaz — ornegin, bir propaganda kayit-
siz-§artsiz teslimi savunuyor olabilir. Kitlenin istek ve duygularin-
dan, kitlenin bekleyi? ve ileriye matuf du§iincelerini propaganda
yolu ile degi§tirmede yararlanmak gerekip gerekmedigini kararla?-

271
tirmak propagandaciya dii§en en onemli i§lerden biridir. Bizim
burada, bu sorun hakkinda vurguda bulunmak istedigimiz nokta
ise, kitlenin istek ve duygulan ister agikga katilmi§ olsun, ister-
se hi? kale alinmami? olsun, kitlenin bekleyi? ve umutlanm degi§-
tirmeye ikna edilebilmesinin simrlarinm kitlenin bu predispositi-
on'Ian tarafindan belirlenecegidir.

Etkin propagandamn ddrdiincii §arti, kitlenin bekleyi§lerinde-


ki degi?im yiiziinden gerekli hale gelmi§ bulunan eylemlerin, kitle
igin anlamli ve dogru goziiken davram§lari belirleyen ortamlayici
ko§ullar (environing circumstances) kar§isinda gergekle§tirilebilir
eylemler olmasidir. Ornegin, Vladivostok'da oturan bir Sovyet yurt-
ta§ini (bu adami, rejimin fena olduguna ve kendi esenlik ve mut-
lulugu igin Sovyet rejiminin yikilmasi gerektigine inandirmi§ bile
olsak), gidip Stahn'i oldiirmeye veya Politburo'yu tutukiayip, hap-
settirmeye ikna etmeye gali§mak akilsizca bir propoganda gayreti
olur. Alternatif davrani§lardan bazilari kitlelerin ortamlayici ko-
$ullan kar§isinda gergekle§tirilmesi imkansiz hale dii§mii$lerse,
bu tiir davrani§}ara gegmeleri igin kitledeki insanlara kar§i propa-
ganda yapmak manasizdir. Boyle bir eylemin pratik degersizligi ve
olanaksizhgi yiiziinden, kitledeki bireyler mesajimizi ahr-almaz he-
men redde gegeceklerdir. Zira, yerine getirilmesi olanak di§i yiikiim-
liiliiklere katlanmak istemeyeceklerdir.

PROPAGANDAMIN TtPIK EREKLERI

Propagandamn degi§meyen erekleri, kitledeki bireylerin eylem-


lerini degi§tirerek mevcut kuwet dagilimim propagandacinin siya-
sasi yaranna daha degi§ik bir bigime sokmaktir. En son yazarla-
rrn savunduklari gibi, propaganda kitlenin tutumlarini (bizim ter-
minolojimizle, bekleyi§lerini) degi§tirmeyi erek alir. Fakat, propa-
gandamn asil varmak istedigi sonul etkiler kar§isinda, bu tutum
degi§tirici etki a§amasinm da hedefi kitlenin davram§lanni degi§tir-
mektir. Bu bazan kiigiik bir degi§iklik istegi olabilir, ornegin, Ame-
rikamn Sesi Radyosu bazi Ruslari, Amerikahlann sava§ delisi in-
sanlar degil, bari§sever, demokrasi tutkunu insanlar olduguna;
Amerikanin emperyalist olmadigina inandirmak isteyebilir. Bu ko-
nuda bir tutum degi§imi yaratilsa bile (bizim gelecekteki davram§-
lanmiz hakkmdaki bekleyi§leri degi§tirebilirse), bu Ruslarin bize

272
kar§i ne bugiinkii, ne de gelecekteki davrani§larini degi§tirmi$ ol-
mayacaktir.
1
• * - ' . v' •

Onemle iizerinde durulmasi gereken nokta, degi§en bekleyi§le-


re bagh olarak ortaya gikacak olan davrani§sal sonuglann hemen,
o anda ortaya gikmasinm gerekli olmadigidir. Gergekten, bazi tu-
tum-degLyimi sonuglan ancak uzun-boyutlu bir gelecek sonunda or-
taya gikmaktadir. Propaganda, elindeki siyasa gore kisa-boyutlu
bir davrani§sal degi?im mi, yoksa uzim boyutlu bir davram§sal de-
gi§im mi erekledigini ba§langigta kararla§tirmi§ olmak; davram§sal
sonuglann zamanlama sorununu bir karara baglami§ olmak zorun-
dadir.
Propagandamn yonelttigi bu ereklerden bazilan tespit edilip,
belirlenebilir mi? Bunlar ne gibi §eyierdir. Dr. Hans Speier pro-
paganda igin be§ adet «dogal erek»ten soz etmektedir: (1) boyun
egdirme (2) bozgunculuk (3) i?birligi (4) yoksulluk duygusu a§i-
lamak (5) panik. Dr. Hans Speier'in yaptigi bir aynm, ozellikle,
propagandamn sonul ereklerini agikga gostprmesi bakimmdan ya-
rarh goriinmektedir. Keza, bu erekler belli bir propaganda kam-
panyasxmn sona ermesinden sonra yapilacak etkinlik degerlendir-
mesi igin de gegerli ve degerlidirler.

Ya?anan an iginde devam edip.giden propagandanm degerlen-


dirilmesinde ise bir ba§ka §emanin kullamlmasi daha uygun ola-
caktir. Basit bir ornekle bunu gosterelim :

«BEN» RAKlP

K.UWET

amag

Bu dort gozlii tablo giiniimiizdeki propagandayi, Dr. Speier'in


kategorile§tirdigi agiga-vurulmu§ eylemlerin ortaya gikmasi igin
gereken zaman gegmeden onceki haliyle degerlendirmenpdzde kul-
lani§li bir genel gergeve vermektedir. Farzediniz ki, yapilan pro-
pagandadaki sonul erek, rakip kuvvet igindeki gruplardan bazilan-
nm boyun egmesini saglamaktir. Ara§tirmalar ise bu kitle iginde

273
bir kuvvetimiz oldugunu hig §iipheye birakmiyacak $ekilde goster-
mi$ olsun. Kitlenin bize kar?it-tutum beslemesinin neaeni ise, diye-
lim, bizim amacimizdan ku§kulanmasi olsun. Bu durumda, propa-
gandamizin amaci, bu gruplari amaglarimizin kendi standartlarina
uygun olduguna inandirmak olacaktir. Propagandamizm degerlen-
dirmesini ve geli§kinle§tirilmesini yaparken de, kullanacagimiz her
konucugu, normal amacimizi bu kitleye istenilen §ekil ve goriiniim-
de yansimadaki etkinligi agisindan ele almamiz gerekecektir. Bu
ise, kesiksik olarak, hem bizim propagandamizdaki^ giktilan, hem
de propagandamiza kar§i bu kitlenin gosterecegi tepileri muhte-
vaca tahlil etmemizi, istedigimiz etkileri elde edip etmedigimizi de-
netlememizi gerektirecektir. Bu, giri§ilen propaganda eyleminin
sona ermesinde yapilacak bir ddkiim (icmal) i§leminin yerine konu-
lacak bir i§lem degildir; bize amacimizin ne oldugunu imutturma-
yan ve iginde bulundugumuz zaman kesiti iginde giri§tigimiz faa-
liyetin bizi bu amag yoniinde ilerletip ilerletmedigini ortaya koyan
bir i$lemdir.

Veya, farzediniz ki, propagandamizdaki sonul amag,, rakip reji-


me kar§i halk igindeki bazi gruplann bozgunculuk faaliyetlerine
giri§melerini saglamaktir. Ve gene farzedelim ki, elimizdeki istih-
barata gore, dii§man ulkenin halkimn bizim kuwet ve amacimiz
hakkmdaki bekleyi? ve tahminleri bu amaca uygun degil. Bu du-
rumda bu gruplann bizim rakibimiz olan devletin ereginin ahlak-
di§i olduguna, giri§ecekleri hareketin §imdiye kadar gecikmi? ol-
masimn nedeninin rakip devletin giicii ile ba§a gikamayacaklan,
ellerindeki olanaklarla bu i§i ba§aramayacaklanndan korkmalan
olduguna inaridinlmasi gerekecektir. (Boyle bir durumda, bizim
siyasamizin propagandanin kuvvetinin temellerini zayiflatmak igin
o'nu malzemece kayba ugratmasi ve muhalefet gruplanna ise ola-
naklar ve araglar saglamasi gerekecektir.) Boyle bir durumda, pro-
pagandanin esas amacinin rakip-iktidar ile bozguncu-yikici grubu
kar?i-kar§iya konumlamak ve «Ya Ben-Ya 0» haline sokmak ol-
dugunu (bu arada, propagandaci olarak goze batmamak ve sahne-
nin arkasmda durmak zorundayiz) unutmamaliyiz. Dii§man-ikti-
dar ile kar§it . grup bu §ekilde konumlandiktan sonra yapilacak
bu grubu kendinin giiglii olduguna inandirmak; rejimle ba§a gi-
kabilecegi konusunda ikna etmek ve bu yoldaki gabalara bu grup
eyleme geginceye kadar devam etmektir. Bu ge§it bir eylem ise,

274
Dr. Speier'in hakli olarak soyledigi gibi, etkinligin degerlendiril-
mesinde yapilabilecek en son dokiim yerine gegecektir. Boyle bir
kampanya belki de yillarca siirecek ve bu arada giinliik propagan-
damn etkinlikle i§leyebilmesi igin de, son dokiim noktasma gelme-
den once, bazi giinliik tedbirlerin almmasi gerekecekiir.
Bu basit §ema, propaganda giktilarimizdaki ve dinleyici tepi-
lerindeki muhtevaya ili§kin kategorilere gore daha ince ve hassas
§ekle d6nu§turuliip, geli§tirilebilir. iginde bulunulan anda yapilan
propagandamn degerlendirilmesinde ve uygulanmasmda kullanila-
bilecek buna benzer ba§ka §emalar da yapilabilir. Bizim burada i§a-
ret etmek istedigimiz nokta, elde edilen propaganda etkilerinin de
gerlendirilmesi igin, her §eyden once, elde edilmesi istenen etki-
leri dogru bir perspektife oturacak bir gergevenin te§kil edilmi§
olmasi gerektigidir. Bunun ardmdan, elde edilen etkileri degerlen-
dirmede kullamlacak kesin ve belirli delillerin geli§tirilip, tanim-
lanmi§ olmasi gerekmektedir. Bu gerekirlilikleri daha canli goste-
rebilmek igin, II. Dunya Sava§inda Almanya'ya kar$i miittefikle-
rin giri§tikleri psikolojik sava§m etkinhgini amnda degerlendirrne
esasma gore degerlendirmek igin kullamlan yontemleri ozetleye-
lim.

ETKILERI GOSTEREN DELIL TIPLERI (1)

Propagandamn etkin oldugunu veya olmadigim gosteren dort


tip delil oldugu kabul edilir: (1) tepide bulunucu eylem; (2) kati-
lanlann verdikleri raporlar; (3) gozlemcilerin yorumlan; (4) do-
layh gostergeler. Bunlann hepsi de mantiklan bakimmdan, propa-
gandanm giktisi ile etkilerinin bir uyarici-tepi durumu te§kil ettik-
leri ve ortaya gikan sonuglann bunlardan ileri geldikleri faraziye-
sine dayanir. Metodolojik olarak, yukarda belirtilen bu dort tip
deliller somut uyan-tepi durumundan artan bir uzaklik iginde dii-
zenlenirler (ornegin; propagandamn uyarisi ile propagandamn et-
kisi arasindaki etkilemelerin miktanna gore). Ne yazik ki, uzaklik
arttikga deliller gok daha hizla artmaktadir. Sirasiyla olan-bitenler
ele ahmrsa bu nokta daha iyi aydinlanmi? olacaktir.

(1) Bu kisim, yazann «Sykewar: Psychological Warfare Against Germany,


D-Day to VE - Day,» den alinmi?tir (1949, sh. 289-301).

275
(1) Tepileyici eylemi, gogu defa, ortamdaki diger uyanlara
degil de, propagandamn uyarisina baglamak egilimindeyizdir. Ideal
durumda, oranin 1 : 1 olmasi gerekir: omegin cephede sava§an iki
taraf arasmda dogii§ devam ederken kamyona bindirilmi§ hopar-
lor tertibati ile Alman askerlerine teslim olmalanni telkin eden
propaganda da bulunulmu§ ve Alman askerleri de teslim olmu$lar-
dir. Qogu defa, propaganda uyansi ile kitlenin tepisi arasmdaki ili§-
ki geni§ bir zaman bo§Iugu iginde kurulur, fakat bu ili§kinin olu§a-
cagmdan emin bulunulabilir. Ornegin, II. Diinya Sava§inda Frank-
furt'lulara evlerine beyaz bayrak asmalan soylenmi§ ve Amerikan
birlikleri §ehre giri§lerinde birgok beyaz bayrakla kar§ila§mi§lar-
dir. Bu bayraklann asilmasi «Sykwar»m verdigi talimata baglan-
mi§; buna benzer bir talimat ba§ka higbir-kaynak tarafmdan ve-
rilmi§ bulunmadigi igin, tepileyici eylemin bunun sonucu olarak
ortaya giktigma hiikmedilmi§tir.
Boylesi kesin deliller, arzu edilebilir olmakla beraber, ender-
dir. Bu tiir delillerin kullanimi, iki man tiki hataya dii§meme ko-
nusunda yeti§tirilmi§ analistleri gerektirmektedir. Bu hatalardan
ilka, yonetici-uyari yoniinden olan her olayi, bu uyannin sonucu
sayma (post hoc proper hoc) hatasidir. Yani> herhangi bir eylemi,
salt belli bir uyandan sonra olu§mu§ bulunmasi yiiziinden, bu uya-
nnm sonucu sayma hatasidir. Ikincisi, yanli§ sebebe baglama ve
yersiz yorumlarda bulunma hatasidir. Ornegin, Frankfurtlular evle-
rine beyaz bayrak asmi§lardir ve bu bir belli propagandanin tali-
matinin sonucudur, fakat bu duruma bakip herhangi bir hiikme
varamayiz; §u veya bu propaganda eylemiyle Frankfurt'un teslim
olma konusundaki goriiflerinin degi§tigini soyleyemeyiz. Belki de,
1945 yilinda beyaz bayrak asan bu Frankfurt'lular 1940'da bile be-
yaz bayrak asmayi kajbul edebilecek olan kimselerdi. Veya, boyle
degil de, yeni bir tutum degi§iminin sonucu olarak evlerine beyaz
bayrak asmi§larsa bunun sebebi bizim propagandamizm dijindaki
ba?ka olay veya eylemlerdir— ornegin: bombardimanlar, gida kit-
hgi, kiminin Dogu Cephesinde oglunun oldugiinii duymasi. Tepide
bulunucu eylemin propagandanin etkisi ile ortaya giktigmi goste-
ren delilleri degerlendirniek igin gerekli dikkat, ozellikle uzun-bo-
yutlu etkiler erekleyen (taktik degil stratejik) propagandanin de-
gerlendirilmesinde son derece yararlidir. Bu tiir propaganda tek-
rarlama, a§indirma ve tedrici «dispositional® degi§ikliklerle davra-
ni§sal etkilerde bulunmak istediginden, bu degerlendirmenin gok
duyarli olmasi gerekmektedir.

276
(2) Propaganda ile uyanmiza tdbi tutulan kitlenin iginde ycr
alanlarin anlattiklart tepileyici delillere oranla daha az guvenik-
bilir bir delil yerine gegebilir. Herkesin gozii oniinde ortaya konr
Ian bir davrani? veya gozlenebilir tepiye oranla, insanin kendi ozel
tepileri hakkinda sozle soyledigi §eyler fazla somut ve elle tutulur
?eyler sayilamaz. Zira, herkesin bildigi gibi, bir insanin kendi igin-
deki davram§lan hakkinda soyleyecekleri —ister kendi kontroliin-
de olsun, isterse o insanin kendi kontrolu di?indaki sebeplerle ol-
sun— o ki?inin igindeki olgulan dogru yansitmaktadir. Fakat bu
tiir anlatimlar sadece bazi gostergeler olarak kullanihrlarsa,o za-
man, Wehrmacht'in moralini inceleyen uzmanlarin gah§malarinda
oldugu gibi, yararli sonuglar verebilirler.
Bu gibi bilgilerin (data) kullamlmasmda dikkat edilecek nok-
ta, once bunlann giivenilir oldugunu ortaya koymak ve belli bir
guvenilirlik gostergesi saptandiktan sonra da, kullanilacak olan
bu gostergelerin moral konusunda bir?eyler gostermekle beraber
moralle ayni ?ey olmadiklarim unutmamaktadir. Bunun igin de bir
ili§kinlik duirumunun ortaya konulmu? olmasi, ve bunun, soz ko-
nusu durumunda belli bir «tutum»un belli bir «eylem»e yol agmi§
olup olmadigim gostererek ilgili degi?kenler arasmdaki baglantiyi
ortaya koymasi gerekir. Ornegin, son sava?ta Almanlann ve Japon-
Iarin morallerini inceleyen uzmanlann kullandiklan bir gosterge-
yi ele a l a h m : askerlerin ba?Ianndaki lidere kar?i sadakatlerindeki
azalma bazi askerlerin teslim olmalanna yol agmaya yeter bir se-
bep oluyor; digerleri igin ise, gerekli, ama tek ba§ma teslime yol
agmaya yetmeyen bir sebep oluyordu. Bazi diger askerlerde ise,
lidere sadakatm azalmasi bu yonde higbir etki yapmiyordu. Bu viiz-
den de, analizciler birbirleri arasmda baglanti olan bu degiskenleri
ayn ayn ele almak zorunda kalmi?lardir. Birbirlerinden tecrit edi-
len bu degi§kenlerden, (teslim olma gibi) gelecekte olu?acak olayla-
n etkileme i?inde yararlamrken, bazi durumlarda ortaya cikan ve
etkinlik kazanan (lidere sadakat gibi) ve iginde bulunulan Snm ese-
ri olan bazi gostergeleri ayn ayn degerlendirmeye cali$mislardir.

(3) Gdzlemcilerin yorumlari, bir bakima, incelenen uvan-te-


pi durumuna bizzat $ahit olmu? kimselerden gelirse de, oldukga
aldatici ve yamlticidirlar. Bunun en basit ispati, ayni otomobil ka-
zasim goren alti ki§inin, kendilerinden gordiiklerini belirtmeleri
istenildigi zaman alti tiirlu samimi, dogru —ama birbirini tutmaz—
anlatimda bulunmalaridir.

277
Gozlemcilerin yorumlanndan elde edilen bilgileri smamakda
iki noktaya bakilabilir; kaynaklann giivenilirligi (reliability) ve
degi?ik yerlere ait olmalari (heterogeneity). Kaynaklar herbiri ay-
n ayn giivenilir olup olmama yonunden smamr — o zamana ka-
dar verdikleri enformasyonunun dogru gikmasi halinde dogru ola-
rak kabul edilir, gikmamasi halinde ise, kabul edilmezler. (Geni§
gapta vuriitiilen istihbarat islemlerinde kullanxlan kaynaklar
giivenilirlik derecelerine gore bir siraya konulurlar ve boylece, is-
tihbarat servislerinde gali§anlann onlerine gelen enformasyonu de-
Serlendirirken ayni kaynaklara ayni agirhk atfetmeleri saglamr. Bu,
istihbarat i§Iemindeki hatasizhk giivenini standartla$tirmaya yarar.)
Avnca biitiin kaynaklar hep birlikte ele ahmr ve heterojenlik yo-
nunden smamrlar. Heterojenlik ise, kaynaklann adedinin, ge?itlili-
ginin ve birbirlerinden bagimsizhginin bir fonksiyonu olur. Bu sma.
manm yapilmasmin ardmdaki dii§iince, herhangi belli bir konucuk
hakkinda sovlenen ?eylerin asillarina uygun soylenmi? olma ihti-
malinin, biribirlerinden bagimsiz olarak ifadede bulunmu? farkli
kaynaklann saytst fazlala?tikga artacagidir.

(4) Dolayh gostergeler, eldeki uyan—tepi ili?kisinin belli bir


durumu hakkmda ve bu durumla ilgili olma zorunda degildirler.
Bazan, propagandamn etkinligini gosteren bu gostergelerin, belli
bir propagandamn dinleyicilerindeki arti? ile, dinleyicilerin diger
enformsvon kanallannda bu propagandamn kaynagimn isminin
sik-sik gegmeve baslami? olmasi arasindaki yiiksek «correlation®
seklinde tespiti mumkiindiir. Bu bakimdan dinleyici kitlesinin bil-
dirisimleri iizerinde yapilacak analizler etkinlik konusunda gerekli
bilgileri saglavacak en verimli alan olmaktadirlar. Muhteva tahiili
konusunda geli§tirilmi§ bulunan telkinlerin kullanimi, bunlann ya-
rarliligim daha da arttirmaktadir. Bu tiir bilgilerin kullanimi so-
runu olsun, bu bilgilerin elde edilmesinde gosterilecek dikkat ve
tedbir sorunu olsun, Almanlann Fransaya yaptiklan propagandayi
inceledigimiz bolumde yeterince ele ahnmi? bulunmaktadir.

SOVUQ

Propoganda, hizmet ettigi siyanin lehinde davram? degi§iklik-


likleri yaratabildigi olgtide etkin sayilir. Neyin istenebilir oldugu
faraziyesini yaparken, siyasamn erekleri propaganda faaliyeti igin

278
ilk simrlamalarm tammim yapmi§ olmaktadir. Diger bir deste si-
niirlama ve kisitlanma ise kitlenin «predisposition »lan yiiziinden
ortaya gikmaktadir — bu, neyin mumkiin olabilecegini belirlemek-
tedir. Propaganda stratejisi bu siyasa ile kitlenin ortaya koyacagi
endi§e ve dii§iincelerin gizecegi iki smir arasmdaki bolgeyi etkile-
yebilmektedir. Propagandicmin diisturu ?oyle olacaktir: Amagla-
rtnt bil: otanak ve $artlarini bit.
Propagandacimn oniine konulan temel §artlar —ornegin, igin-
de bulunulan andaki siyasal durumun ozelligi gibi propagandanin
en dolaysiz ilgi konulan— ashnda, propagandacimn «predisposi-
tionlan arasmda yer almi§ §eylerdir Bizim burada «predisposi-
tion'lar» dedigimiz ?eyler psikologlahn tutumlar, gudiiler, diirtiiler
dedigi ?eylerdir. Bizim igin onemli olan terimin kendisi degil, i$lev-
sel (fonksiyonel) anlamlanmn agik ve anla?ihr olmalandir. Bizim
soyledigimiz, propagandacimn, kitlenin bekleyi§ ve ozde?le§tirme-
leri iizerinde gah§mak zorunda oldugu; kitlenin i§lem ve edimlerini
propagandamn erek aldigi yonden ancak bu §ekilde degi§tirebile-
cegidir. Kim ne isim verirse versin, bizim ilgi alammizm insamn
davram§lanm kontrol eden bu psikolojik-yan olmasi degi?meyecek-
tir.
Nedeni: Kar?isindakine soylenilen bir ?eyi yaptirmak igin, pro-
pagandacimn kendi soyledigi §eyin dogruluguna o insam ikna et-
mesi gerekir. tnanglar ise, her zaman igin, bir dereceye kadar is-
teklerin ve arzulann bir fonksiyonudur. Bu yiizden, propagandaci
kitlenin istek ve arzulann bir fonksiyonudur. Bu yiizden, propagan-
daci kitlenin istek ve arzulan ile, bu istek ve arzulann miimkun
degi?ikliklerini ele almi? olacaktir. Etkin bir propaganda, kitleyi,
nronogandacmm kitleden yapmasim istedigi ?eyi yapmak konusun-
da istekli hale getiren propagandadir. Bunun icin ise, becerikli bir
«hile» yapmak da yetmeyecektir. I^incoln'iin soziinii burada da tek-
rar edelim : herkesi, her yerde, ve daima aptal yerine kovup aldata-
mazsimz. Propaganda uzun siireli bir propaganda ise, boyle bir pro-
pagandanin etkinligi sorunu ele ahndigmda, dinleyici kitlesinin
isteklerinin degi?tirilmemesi halinde, bu isteklere saygi ve anlayis
gosterilmesi gerektigi unutulmamahdir. Cogu defa, bu istekler de-
gi?tirilemeyince, propaganda faaliyeti igin harekete gegilirken bun-
lann varhklan onceden kabul edilmektedir.
Siyasa ile propaganda arasmda yer alan istihbarat da zaten
bu nlanda sivasaya yardimci olabilmektedir. tstihbarat dedigimiz

279
?ey, uygulanan bir proppgandanin kar§i toplumdaki §artlan propa-
gandanin kendi amaclan lehine degi§tiimede gosterecegi etkinlik
uzerine yapilan kesiksiz bir degerlendirme faaliyetidir. Bu yonden
bakilacak olursa, istihbarat ile propaganda ve siyasa arasxnda gide.
rilmez, kopanlmaz bir baglanti oldugu goriilecektir. Degi§en ?artlar
tcar?isxnda amaglanmxzxn yeniden gozden gegirilmesi, propaganda-
mizin stratejisinde degi§iklikler yapilabilmesi, biitiin bunlar istih-
baratm ortaya koyacagi bulgular sayesinde • olabilmektedir. Kesik-
siz bir olu§um igindeki diinya siyasetinde sadece kar§imizdaki kit-
lenin «prodisposition»Iari degil, bizimkiler de onemle ele alxnma-
lan gereken degi§kenlerdir. Bu konudaki demokratik anlayi§in ba§-
1 an gig gizgisi de, bir siyasada, arzu edilebilir ?eylerden en az feda-
karlxkla miimkiin olabilecek olandan ne fazla, ne de az §ey yapma-
mak gerektigini kabulle smirhdir. Propaganda konusunu tarti§ir-
ken dogru bir perspektife sahip olabilmek igin de tek anlayi§ bu-
dur.

>

280
Alexader H. LEIGHTON
Morris E. OPLER

JAPONYAYA KAR§I
PStKOLOJiK SAVA§DA
PStKlYATRt
VE UYGULAMALI
ANTROPOLOJl
SUNDM

Haberlejme Teorilerinin kullamldigi alanlardan en dramatik olam «sa-


va$» ve sava$an toplumlardir .Yazarlar, II. Diinya Sava§i giinlerindeki Ja-
pon askerinin, birgok Amerikan resmi gorevlisine tuhaf ve iirkiltiicii gelen
« moral zirhmi» ele almaktadirlar. Amerikan resmi gorevlilerinin ve halk oyu-
nun sandigi gibi, Japon askeri gerijekten korkusuz ve «ruhsuz» bir sava?
makinasi miydi,yoksa «etten-kemikten biitiin askerler gibi sava§ma ve diren-
me iradesi ile hayatta kalma istegi arasmda bir ?ati$mamn iiriinu miiydii?
Japdn askerinin moralini tahripte kullanilabilecek; niifuz edilebilecek
bir gatlak bulunamaz miydi? Cephenin arkasi; yani Japonya ve Japon ulu-
su ile cephedeki Japon askerleri arasmdaki bagiantilarla oynayip, Japon
askerinin morali iizerinde eskide bulunulamaz miydi?
Psikiyatri ve antropoloji uzmam olan yazarlar Amerikanm Japonyaya
kar?i uyguladigi sava? propagandasim yoneten kadroda gorev almijlardir.
Bu ?ali§malannda Amerikan Istihbarat Te$kilatimn raporlan ile giinii gii-
niine yapilan propaganda analizlerini birlikte yiiriitmii?ler ve degerlendir-
mi?lerdir.
Leighton ve Oplerlerin en ilgipg bulgulanndan biri de Japon morali-
ni bozmakta «lmparator semboline saldirmaksizin yapilan propagandamn
daha etkin oldugudur.» Yazarlar «bu sembole. saldirmamn sadece luzumsuz
ve faydasiz olacagini dii?iinmekle kalmadik, fakat boyle bir saldinmn teh-
likeli olacagini; giiakii dii§manin direni?ini ve sava§a devam konusunda-
ki kararhligini daha da arttiracagim dii§iindiik» demektedirler.

283
Alexader H. LEIGHTON
Morris E. OPLER

JAPONYA'YA KAR§I PSIKOLOJIK SAVA$TA


PSiKIYATRi VE UYGULAMALI ANTROPOLOJl*

Sava§ sirasinda, [Amerikan hiikiimetinin] politikasim tespit


edenler ilging ve onemli birgok sorunlarla kar§ila§mi§lardi. Bunlar
ayri ve belli bir kiiltiire sahip olan Japon toplumunun iiyesi olan
Japon insamnm ele alinmasindan ba§hyor, bireysel ihtiyaglari ve bi-
reysel guduleri olan Japon bireyinin ele alinmasina kadar uzani-
yorlardi.
Bu sorulardan bir grubu Japon askeri birliklerinin son derece
yiiksek bir morale sahip olmalari ile ilgiliydi. Birgok resmi gorev-
liye, hatta halk oyuna saglam ve yikilmaz bir zirh gibi goriinen dii§-
manm bu yiiksek morali, tek-tek, her dii§man erini ideal bir sava§
makinasi haline getiriyordu — korkusuz, fanatik, sorgusuz sualsiz
her§eye itaat eden ve tek emeli imparator ugruna olmek olan bir sa-
va§ makinasi. Eger bu boyle idiyse, o zaman 50k daha uzun siire-
bilecek bir sava§a hazirlanmak gerekiyordu ve boyle bir sava§ Ame-
rikalilar igin biiyiik can ve mal kaybma yol agacakti. Bulundugu
durumlar ne derece umutsuz olursa olsun, tecrid edilmi§, ayn dii§-
mii§ her Japon garnizonunun sava§ di§i birakilmasi gerekecek; ve
her Japon igin tek tek ugra?ilacak, hangi Japon nerede hayatta
kalmi?sa ugra§mak gerekecekti.
Bugiin igin bu a§iri abartilmi? bir ifade sayilabilir, fakat sava-
§m ilk iig yilmda, gok miimkiin goziiken, korkutucu, dii§iindiiru-
cii bir sonmdu.
- * '
(*) A.H. Leighton ve M.E. Opler, «Psychiatry and Applied Anthropology in
Psychological Warfare Against Japon,® Bknz: W. Schramm, The Pro-
cess and..., s. 157-69 [Ilk yayimi: Am. 'ournal of Psychoanalysis, Vol.
6 (1946]. ,

285
[Amerikan hiikiimetindeki] siyaset tesbitgileri biitiin Japon-
lann da morallerinin boyle yiiksek olup olmadigim, Japonlarm mo-
rallerinde sizilabilecek, bozucu yonde niifnz edilebilecek bir siyrik,
bir gokiintii bulunup bulunmadigun bilmek ihtiyacmda kalmi$lar-
di. Japonlann moral yapilan biitiiniiyle dayamkli ve yikilmaz bir
yapi miydi, yoksa, biitiin parlak goriiniim ve edimlerine ragmen,
Japon askerleri de her askerde gorulebilecek, bilinen gati§manin igin-
de miydiler: direnme iradesi ile hayatta kalmak istegi arasindaki
gati§ma?
Aynca, Japon askerlerinin morallerinde bir gatlak var idiyse,
bu gatlagi agip, biiyiitebilmek igin ne gibi §artlann hazirlanmasi
gerekecegi bihnmek isteniyordu. Dii§mamn sava§ etkinligini azalt-
mak igin psikolojik bir sava§ agmamn yararh olacagmi dii§iinebi-
lir miydik? Zaten sava§ igin kullandigimiz askeri giiciimuziin yani-
sira psikolojik bir sava§a da ba§layarak Japon askeri birliklerinin
teslim olmalanm saghyabilir miydik?
Sorunun, bir de, cephede olmayan Japon sivil halki ile ilgili
yam vardi — Japon halki, sava§in anavatanlanna dogru yakla$ti-
gini gordugu zaman, cephedeki askerlerin morali bozulurken, ye-
ni ve daha kuwetli bir sava§ morali kazanacak olamaz miydi?

ARA$TIRMA

Sava§in ilk birbuguk yilmda Japonlann moralini anlamak, Ja-


pon halkmm moralinin ne yonde degi§ecegini onceden bilebilmek
igin gok sayida ara§tirmalar yapmaya gali§tik. Bizim grubumuzun
amaci Di§i§leri Bakanhgmdaki, Sava§ ve Donanma Bakanliklarin-
daki, Sava§ Enformasyon Ofisindeki, Stratejik Servisler Ofisinde
ki Siyaset Planlayicilanna yardimci olmakti. Kezli, Pasifik'deki ve
Asya'daki ge$itli di§ merkezlere de yardimci oluyorduk. Sava§ bit-
tiginde, igimizden biri (Leighton) A.B.D. Stratejik Bombardimanlar
Ara§tirma Grubu ile birlikte ikibuguk ay kadar Japonya'ya gidip,
incelemede bulunma imkani elde etmi§ti. Bu siirede, sava§ iginde
Japonlann moralleri hakkmda daha birgok «data» getirmi§tik.
Yabanci Moral Analizleri Boliimii (1) denen bizim birligimiz,
yakla§ik olarak 30 ki§iden kuruluydu (bu sayi zaman zaman degi-

(1) Leighton, Japonya'ya gidinceye kadar Bdltinr Ba§kani olmu?, sonra,


Ikinci Balkan Opler onun yerine gegmijtir.

286
§irdi) ve Sava§ Bakanligina bagh Sava§ Enformasyon Ofisince des-
tekleniyordu. Sava§ Enformasyon Ofisi ile Sava§ Bakanhgi arasin-
da vanlan bir anla§ma ile Yabanci Moral Analizleri Boliimii, per-
sonel, gah§ma yeri ve belli-ba§li ara§tirma malzemesi gibi yonler-
den, Savunma Bakanhgimn bu i§le ilgili bir ba§ka birimiyle yakin
i?birligi yapiyor ve yardim goriiyordu.
Boliimiimiiz igindeki yeti§kin iist kadrodaki bilim adamlari Ja-
ponya uzmam ki?ilerden 50k, kiiltiirel antropoloji, sosyoloji ve psi-
kiyatri konulannda yeti§mi§ ki§ilerdi; fakat erkek ve kadm bu tiir
bilim adamlan iginde Japon dilini bilen, Japon kultiiriinu tamyan
pek 50k kimseler vardi. Aymca, Japonya veya Uzak Dogu meseleleri
iizerinde uzmanla§mi§ ki§ilere de dani§man olarak ba§vurma ola-
nagina sahiptik.
Bu ara§tirma birimi, daha geni§ bir takimm («team») gekir-
degini meydana getiriyordu. £ekirdegin di§mdaki takimda ise, 50-
gunlugunu Bati Eyaletlerinde ya?ayan ve Japon asilli ki§iler igin
kurulan Boston Yeniden Yerle§tirme - Merkezindeki meseleler ve
miral konusunda inceleme yapmalan igin tgi^leri Bakanligmca ye-
ti§tirilmi§ ki§ilerin meydana getirdigi birgok insan gali§iyordu. (2)
Japonlarin morali uzerine yapilan analizlerde istihbarat servis-
lerinden alinan materyallerinin yorumlan da kullamhyor ve biitiin
bunlar insan dogasi hakkinda psikiyatri ve kiiltiirel antropolojinin
yardimiyle elde edilmi§ az sayida faraziyelerin i§iginda degerlen-
dirilmeye gali§iliyordu. Istihbarat bilgileri gogu defa zengin ve kiy-
metli §eylerdi ama bunlar bilimsel bir gah§ma igin kismi ve
noksan kaliyorlardi. Kontrollu gozlem yapmak imkansizdi. Istatis-
tiki metodlarla yapilan gah§malar ise dar bir simn a§amiyorlardi.
Bu yiizden de, geni§ olgiide, insansal davranijlann bir-bigim (uni-
form) oldugu farzediliyor ve ara§tirmalar bu faraziye uzerine da-
yaniyordu. Fakat, dogal olarak, kiiltiir farklari hesaba katiliyor ve
bu yonden bazi diizeltmeler yapilmaya gah§ihyordu. Oyle anlar olu-
yordu ki, kendimizi birkag kuyruk kemigi, birkag kaburga, ve bir-
kag gene kemigi bulup da bunlardan bir dinazor yapmaya gah§an
paleontologist'lere benzetiyorduk.
Ele aldigimiz sorun kar§isinda kullandigimiz yakla§im t a r a bir
bakima hekimligi andiriyordu. Bir hekim de hastasini inceledigin

(2) Bu ?ali§ma da, kismen, Alexander H. Leighton'in The Governing of


Men isimli kitabinda anlatilmi$tir, Princeton University Press, 1945.

287
de insan denilen yaratigin saglikli ve saghksiz hallerinde nasii i§le-
digini, nasil i§ gordiigiinii akhnda tutar; bu konudaki bilgilerini his
aklindan gikarmaz. Boylece, hastanm anlattiklanndan, kendi incele-
melerinden yakladigi ipuglarmi kafasindaki bu kavramlarla geli§-
tirir ve aslinda bir hipotez geli§tirerek hastamn genel saglik durumu.
nu kendine gore kurar. Uk incelemelerde ve tedavinin ba§langicm-
da yaptigi gozlemlerin i§iginda vardigi hiikiimlerin gegerligi ise, te-
davi boyunca elde ettigi yeni bilgilerin i§igmda, hastanui rahatsiz-
liginm seyri ve tedavinin ba§arxh olup olmamasi kar§isinda anla§i-
hr.'
Aym §ekilde, Japonlann moralleri iizerinde yapilan analizleri-
mizde de, i?in ba§langicmda biiyiik olgiide hipotetik du§iinceler ile-
ri surmii§ bulunuyorduk. Bunlan, o ilk giinlerde gergek olarak ka-
bul ediyorduk. Qtinkii, biitiin bu hipotetik du§iincelerimize, gok
farkh kaynaklardan beslenmi§ yigin yigin bilgi ve delilleri taraya-
rak varmi? bulunuyorduk.

GENEL SONUGLAR

Japonlann moral durumlari hakkmda o zaman vardigimiz bul-


gulan saymak igin bu yazi kisa gelecektir. Fakat aynntih bir yigin
iginden uygun bir dii§unce geli§tirmek igin insamn kar§ila§tigi giig-
liigtin viis'atini ve dogasim anlatmak igin bazilaruu belirtecegiz.

Analizciler, askeri moral konusxmdaki incelemelerde §u hiikme


varmi§lardi ki, Japon askerleri birey olarak ele alindiginda her as-
kerin moralinin bir olmadigi goriiliiyordu. Askerlerin moralleri
iginde bulunduklan §artlara gore degi§iyordu. Japonlann yenilgi-
leri pe§pe§e devam ettikge askeri moral de gokiintiiye ugrayacakti.

Aynca, Japonlardaki bu yiiksek morale katkida bulunan ve Ja-


ponlann moralinin yiiksek olmasinda nedenleyici bir yer tutan
(symptomatic) bazi faktorleri, yenilgiyi ve boyun egmeyi kabul et-
nrmeye gok daha yatkin bir ozellikte olduguna inamhyordu. Nite-
kim, imparatora olan baglihk ve sadakat, sava§in hakhhgma ve
dogruluguna olan inang, ve Japon milletine kar§i inang ve sadakat
duygulan Japonlardaki iistiin morali yaratan tutumlann (attitudes)
temeliydi. Bunlar [biitiin tahminlere ragmen] kuwetlerinden bir-
§ey yitirmemi$letdi. Ne var ki, zafere olan inang, endiistriyel ve

288
silah iistiinliigiine olan giiven, silt riitbelerdeki subaylara kar§i du-
yulan giiven ve baghlik ve teslim olmayi kabul etmeyip sava§a de-
vam tutkusu, sava§ Japonlann aleyhine donmeye ba§laymca, zayif-
layacak; gerileyecekti.
I§te buradan yola gikilarak, bu egilimlerin sayesinde psikolo-
jik bir sava§in ba§latilabilecegi hiikmiine vanliyor ve bu egilimle-
rin brosiirlerle, sava§ yerlerinde kullanilacak hoparlorler ile istis-
mar edilecegi umuluyordu. Bu teknikler sava§in ba§lannda Japon-
lara kar§i 50k az kullamldigi halde, sava? sonlanna dogru geni?
gapta kullamlmaya ba§lami§ ve Japon askerlerinin teslim olmala-
ruii arttirmakta 50k biiyiik yararlar saglami§tir. Sava$ §artlannda
[cephede] bulunan Alman askerleri Japon askerlerine oranla 50k
daha fazla teslim oluyorlardi; ama unutulmamasi gereken nokta,
Japonya.mn o zamanlar bile bir millet butiinliigii iginde ijlerlik sa-
hibi olmasi; psikolojik sava§in da bu genel §artlann gergevesi
iginde yiirutulmesidir.
Analizcilerin inancina gore, Japonya'mn kendi smirlari igin-
deki halkm morali 1945 yilimn ba§larinda goriilur §ekilde gokmeye
ba?lami§ti ve ba§hca, sava§ gabalarina ve yoksulluklanna kar§i gos-
terilen ho?nutsuzluklar ve sizmdanmalar §eklinde agiga vurulur ol-
mu^tu.^. B. Stratejik Bombardimanlar Ara§tirmasi tarafindan save-
§in bitiminden bu yana yapilan gali§malar ve ara§tirmalar da hep
bu sonucu belgelemi§lerdir. (3).

AYRI BiR KONU - tMPARATOR

§imdi ayn bir konuya donelim ve bu konuyu biraz daha ayrin-


till inceleyelim, Hem de sadece bu konuda vardigimiz hukumieri
degil, fakat ayni zamanda bu hiikiimlere nasil vardigimizi da ki-
saca anlatahm.
Bu apayri ele alman konu Japon imparatorunun Japon halki-
run nin goziindeki segkin yeriydi. Bu konunun bu §ekilde ele alm-
masirnn birgok nedenleri vardi.
Sava§ sirasmda Japonya'ya yonelttigimiz propagandada Japon
imparatoruna dolaysiz bir §ekilde saldirmamizm gerekip gerek-

(3) Bknz, Morale Division Report of U.S. Strategic Survey, Government


Printing Office.

289
medegi; bunun yararli olup olmadigi pratik agidan 50k onemli bir
soruydu. Mesele, konuyu her iki yanmdan da savunanlar tarafin-
dan uzun uzadiya tarti§ilmi§tir.
Iginde bulundugumuz §u gunlerde oldugu gibi, gelecekte de
Japon imparatoruna ve. tmparatorluk Kurumuna kar§i takinacagi-
miz tutum ve izleyecegimiz politika Japoriya ile aramizdaki ili§ki-
ler baknnmdan biiyiik onem ta§imaktadir. Bu sorun Japonya'mn
teslim olmayi kabule yana§tigi gunlerde iyice su yiiziine gikmi§;
Japonlar bize Postdam Bildirisini kabul etmeye hazir olduklarim,
fakat imparatorun durumunun ne olacagi konusunda [Bildiride]
bir agiklik bulunmadigi igin karar veremediklerini agiklami§lardir.
Teslim oncesi sorduklari tek soru buydu. Hiikiimetin bu konudaki
di§ politikasun ele§tiren vatanda§Iar olarak bizlerin, bu bakimdan,
Imparatorun kiiltiirel ve psikolojik onemini ve ozelligini iyi anla-'
mamiz gerekiyor.
Soruna geni§ bir gergevede bakilirsa Imparator gergegi, insan
ve kiiltiirel dogasi hakmda psikiyatri ve antropolojiden yararla-
narak kurdugumuz ve moral analizimize temel aldigimiz faraziye-
lerimizin i§leyi§ini de i§iga gikarmakta; agiklamaktadir.
1. Ara$tirmada Varilan Bulgular: Moral konusundaki ana-
lizlere ba§lamadan once yaptigimiz ilk gali$malardan Japon aske- ,
rinin tmparatora kar§i besledigi tutumlann 50k kiymetli ye bozul'
masi giig bir inanglar ve duygulair yigini te?kil ettigi sonucuna var-
dik. Sonug olarak, bu sembole saldirmanm sadece liizumsuz ve fay-
dasiz olacagini dii§iinmekle kalmadik, fakat boyle bir saldinmn
tehlikeli olacagmi; giinkii dii§manin direni§ini ve sava§a devam
konusundaki kararhhgini artirabilecegini du§iindiik. Diger yandan,
bizim vardigimiz dii§iinceye gore, Imparatorun ve tmparatorluk
FCurumununu kaderinin, Miittefiklerin zaferinden sonra tamamen
Japon halkimn ellerine terk edilecegi konusunda kesin ve belirli
bir agiklama yapip, bunu tekrar duyurmakta gok fayda vardi; giin-
kii boyle bir agiklama gerek cephelerde ve gerekse Japonya igindeki
direni§i yumu§atip zayiflatacakti.
O zamana kadarki ara§tirmalardan ise, Japon askerlerinin di-
ger konularda moralleri ne kadar bozulmu? olursa olsun, Impara-
tora kar§i baghlik ve inanglarmm hig bozidmadigini biliyorduk.
Dii§manliklar bittikten sonra yapilan ara?tirmalar da, (4) [o zaman-

(4) Ibid.

290
lar], Japonya'daki sivil halkin gok biiyiik bir gogunlugunun irapa-
ratora baglihgini yitirmedigini gostermi§tir. Gergekten, Japonlann
aglik konusundaki endi§elerinden sonra gelen ikinci endi§eleri
Miittefiklerin, imparatora bir zarar verip vermeyecekleri konusuy-
du. Hatta, Japon Komiinistleri bile —ki, bunlann tutumlan Impa-
ratorluk Kurumuyla geli§kin idi— halktaki bu duyguya ba§ egi-
yorlardi ve onunla uyu?mak zorunlugunda olduklanni kabul etmi§
bulunuyorlardx. Japon Komiinistlerinden birisi §oyle demi§ti:
«Halkin gogunlugu igtenlikle Imparatonm Tahttan indirilmesi-
ni istedigini soylerse onlarm g6ru$iinii kabul etmemiz gerekir.
Onirn igin, biz Imparatorlugun kalmasim veya lagvedilmesini sa-
va§tan sonra yapilacak bir plebisitle karara baglamayi oneriyonaz.
O zaman bile, sonunda, Imparatorun halli yolunda bir sonug ali-
nirsa, yetkileri almmi§ bir Imparatorun korunmasi gerekecektir.»

2. Insdri Inanglartnin Dogast: Bu konudaki tutumlan anla-


mak igin, once insan duygulannm ve inanglanmn genel dogasim
incelemeye gali?ahm.
Dunyanih neresinde olursa olsun, biitiin halklarin bir inang
sistemi vardir ve nerde olursa olsun, bu inanglar bazt ortak ka-
rakteristikler gosterirler.
tnang konusunda soylenebilecek en temel husus inanglann go- ,
gu kere mantiki bir temele sahip bulunduklandir. Yani, inanglar,
bir dii§iince siireci tarafindan biitiinlenmi§ gozlemlere dayanurlar
ve bunlar tarafmdan desteklenirler; hem gozlemden, hem de dii-
?unceden kuruludurlar. Bu sadece bilimsel ve akademik dii§iince
alamnda degil, evde, dairede ve hatta ge§itli oyunlarda yeralan her-
hangi bir kimsenin hayatmda bile gegerli olan bir gergektir. Keza,
bu sadece bizim kultiirumiizde degil, vah§i ormanlarda avcilikla ha-
yatini siirdiiren yerlilerde de, tarlasmda ugra§an Japon koyliilerin-
de de boyledir: her kiiltiirde yiizlerce inang vardir ve bu inanglar
deneyimlere ve usa vurmaya (reasoning) dayanirlar.

Inanglar, kez&, sosyal ve kiiltiirel bir oze sahiptirler.i Bireyler


kendi fikirlerini sadece dii§Un ile kurmaz, fakat etrafindaki
yakinlanmn ortaya koyduklan emsallerden ve goreneklerden yarar-
lamrlar ve onlann kanaatlanmn baskisindan etkilenirler. Bu her-
hangi bir toplumda «herkesin bildigi gibi» denilen §eylerin hepsi-
ni kapsar. Bunlann [oyle] bilinmesi igin delile,. gosterme liizum

291
bile gortilmez ve bu «herkesin oyle bildigi» §eyler hakkinda soru
soranlar kendilerini aptal ya da suglu hissedecek duruma dti§er-
ler. Inanglann gergegi yansitip yansitmadiklan hakinda, manti-
ki olup olmadiklan hakkinda hiikiim verilirken de, gergek halde,
i?te bu karakteristiklere gore karar verilir. inanglann ba§ta gelen
ozellikleri de, bu yiizden, sosyal ve kiiltiirel dogalandir.

Diinya diizdiir; uyu§turucu madde kullanmak Tanriya kar§i


gelmektir; domuz pistir; Kutsal Su'yun giicii vardir; misir kogam
asilan eve saglik, esenlik ve ugur gelir; vitammlerde insanin ihtiyag
duydugu her§ey vardir; yamyamlik §eytan i§idir; serbest rekabet
diinyadaki biitiin ekonomik gtigltikleri gbziimleyecektir. — biitiin
bunlar geni§ kiiltiirel igerigi olan inanglar igin verilebilecek en
Li '.:'xn orneklerdir.
iuanca destek olan ba§ka §eyler de vardir. Bunlar bireyin ken-
di igindeki hissi dengeyi, kifisel isteklerindeki dengeyi, endifeleri-
ni ve gatifkinliklarini yansitir. Bu diizeyde yer alan inanglann top-
lumsal olarak payla§ilmasi ve mantiki bir yapilarinin bulunmasi
miimkiindiir. Ama ana karakteristikleri, bireyin aksi takdirde ho§-
nutsuzluk ve rahatsizlik duyacagi bir§ey hakkinda bireyin rahatla-
masini saglayacak fikirler ta?imalaridir. Psikiyatrislerin bildikleri
pek gok neurotic inanglarda bu ozellik goriilmektedir. Bununla be-
raber, bunlann sadece neuroticlere has oldugu du§iiniilmemelidir.
Dunyanin her milletinde biitiin insanlann giinliik hayatmda, haya-
ti bunlar kolayla§tircnaktadir.

Inanglar, bu yiizden, dUnyanin ge§itli halklarinda her zaman


mantiki ogeleri olan ve bireyin igsel dengesini ve giivenlik duygu-
sunu biribirine baglayan ozelliktedirler. O yiizden de, herhangi bir
inangda, kendi igerigi olarak bu tig oge vardir; ama bunlann oran-
lari farkli yerlerde, biiyiik farklihklar gosterebilirler.
tnanglar, keza, farkli giigte otabilirler. Degifiklige karft en bii-
yiik direnim gosterenleri, en sert kar$i koyanlari degerlerle ilgili
en onemli ve en temel faraziyelere dayananlardir: insanin hayat
igindeki yerit dunyanin dogasi ve doga iistiiniin dogasi gibi. Bunla-
nn etkilenmeleri de, aslirida, geni§ olgtide bunlar mantiki degil
hissidirler; dti§iinme ile kavranamazlar; belirli $ekilde [hep oyle
bilinmi? olmalan] yiiziinden taninir, hissedilirler ve kiilturiin ve bi-
reyin kendi ig-dengesi ile ilintilidirler. tnanglar insan gtidulerinin

292
temellerine dayanirlar, diinyanm kxrk ge§it «firtma»sina kar§i ko-
runma duygulanndan giig alirlar. Inanglar, «binlerce, hatta mil-
yonlarca insanin ortak bir anlayi§ gergevesi iginde hareket edebil-
melerini, kendilerini diger insanlarla kar?ihkh-baglilik iginde go-
rebilmelerini, aksi takdirde kar§ila§abilecekleri anla§mazlik ve kar-
ma?ikliktan kurtulmalarini saglarlar; bilingli [bireyin] ben ini kar-
?ila§acagi yigin yigin ku§kulardan ve belirsizliklerden kurtarirlar
ve hayatta kar§ila?ilacak olan oliimiin kaginilmazhgi ve sevilip-bag-
lanilan her§eyden ve herkesten ayn du§mek korkusu gibi sorun-
lar kar?isinda insana bir ge§it rahatlama duygusu kazandinrlar.
Bu inanglanni mantiki igeriklerinin, soz konusu fonksiyonlann ye-
rine getirilmesi igin gereken yetkilerle bagli olmasi gerekmez. Siki-
ci ve giig durumlarda insanoglunuri bu tiir inanglardan medet um-
masi gittikge artan bir ihtiyag olur; hig degilse bir an igin, bazan
hayat bahasina da olsa, bunlann dogrulanmalari, savunulmalari
gerekebilir.

3. tmparatora Inang: Bu gorii?lerimiz dogruysa, bir inancin


kuwetini bu inancin kiiltiirel on-degerini ve soz konusu inancin
bireysel emniyet duygusu (bireyin kendi ig-dengesi) ile olan iliski-
sini inceleyerek tesbit etmek miimkiin olmak gerekir.
Daha once de belirttigimiz gibi, Japon kaynaklari iginde Impa-
ratordan soz edenlerin gogunlugu tmparatora kar§i sadakat besle-
diklerini, kendilerini tmparatora adamaya hazir olduklarini, ve tm-
paratorun biiyiik bir onem ta?idigim soyliiyordu. Ornegin :
«Cocuklugumdan beri bana ogretilen, Imparatorun kutsal bir
kokeni oldugu ve guciim varsa giiniin birinde bir ba§bakan olabi-
lecegim, ama higbir zaman Imparator olamayacagim olmu§tur.
«tmparator biitiin ulusun babasidir, ya§ayan bir tanridir.
«Aghk iginde kivranan ve viicudu yara-bere iginde iki Japon eri
gordiim. Askerlerden biri takim komutanimn gagirdi ve kendisinin
oldiiriilmesini istedi. Qiinkii cepheden geri gonderilmi? bir asker
olarak ya?ayacagi hayati gekilmez buluyordu, ailesine selam soy-
lemelerini istedi, «Ya§asin Imparator!» («Tenno Heika, banzai!»).
Takim komutam daha sonra tabancasmi gekti ve alnina bir kur?un
sikarak [adami] 6ldiirdii.»
«Bir Japon askeri, iginde bulunduklari umutsuz duruma rag-
men, birliklerinin moralinin gok yiiksek oldugunu soyledi. Askerle-

293
rin hepsi de Imparatorun §ahsina kar?i tiikenmez bir sadakat besli-
yor ve kendilerini oliime terk etmi§ bulunuyorlardx.»

«[Japonya'yi] i§gal edecek ordulara kar§i, eger tmparator iste-


seydi, ellerinde bambu sopalarindan ba?ka bir§ey kalmami§ bile ol-
saydi, milyonlarca insan amansiz §ekilde sava§acakti. Imparatorun
tek sozii ile sava§i da durduracaklardi.*

Sava? giinlerini anlatan bir gunliikte —sonradan bulunmu§-


tur — ?unlar yazihydi giri§te: «Imparatora hizmette elimizden ge-
leni yapmahyiz; bunun igin kendimizi ve ailemizi seve seve feda
etmeliyiz. O zaman insanin ruhu bu diinyada bulamayacagi bir yii-
celige eri§ecektir. Bu a?agilik ve gegici omriimiizden vaz gegebilir-
sek oliimsiizliige kavu?acagiz ve Olmii? Yigit Ruhlar Karde?lik
Topltiluguna girecegiz. Ruhumuz ve bedenimiz sadece bize ait de-
gildir; ruhumuz ve bedenimiz, diinyayi kuran, «§ey»leri diledikleri
gibi duzenlemek ve kullanmak hakkma sahip olan tanrilann mall- .
dir. Biz, Imparatorun liitfu ile ya?amaktayiz. Bu inanci iglerinde
ya§atan insanlai" igin, bu diinyamn bir anlami, hayatm bir amaci
vardir.®

Askerlerin tuttuklan giinluklerdeki ?iirlerden biri ise ?oyle di-


yordu:
Burasi twe Jima
Imparatorumuzun egemenligine kalkan,
Bizim $erefimiz, bu topragi korumak daima,
Topragtn savunan,
Bizleriz.

Bu aktarilara bakip da her Japonun goniil ferahhgi ile oliime


gittigini ve son soz olarak «Ya§asm Imparator» dedigini sanmak
hata olacakti. Elimizdeki belgelerden anla§iliyor ki, gogu Japon
eri oliirken ana'annm, yavuklulannin isimlerini amyorlardi. Fakat
ne olursa olsun Imparatordan boyle giig durumlarda soz edilmi§
olmasi; kendi hayatma insamn kendi elleri ile son verdigi dakika-
da Imparatorun admin amlmasi Japonlann morallerinde en biiyiik
destegin tmparator oldugunu gosteriyordu.
Imparatora kar§i gosterilen bu sadakat, bu adanmi§hk ve inang
neden bu kadar derin ve kuwetliydi? Bu sorun, insan inanglan

294
iginde adindan soz ettigimiz temel onemdeki en kuvvetli inanglarir.
dogasi hakkinda belittigimiz noktalar agisindan aciklanabilir mi?
Ashnda, cevaplar, kismen, yukarda verdigimiz aktanlarda ice-
rik olarak yer almi§ bulunmaktadir.
Ozetleyerek ba?layacak olursak, §u soylenebilir ki, Japonlar
igin tmparator degerler ile ilgili en temel faraziyelerin bir sembolii
sayilmaktadir: diinyanm dogasi, doga-iistiiniin dogasi ve insamn
hayat igindeki yeri — yani, biitiin insanlann en yogun §ekilde his-
settikleri ve bireysel guvenlikle siki sikiya ilintili oldugu igin: veti-
?im tarzi ile, umutlarla, istemlerle siki sikiya bagh oldugu icin de-
gi§iklige kar§i son derece direngin olan §eyleri sembolize ediyor-
du.
tmparatora olan inang o kadar geni§ kapsamh bir inangti ki,
bu inang mantiki olmayan, kiiltiirel bir inang haline gelmis bulunu-
yordu; ve her bireyin igindeki bu inang toplumun yaptigi baskilar-
Ia peki?tirilmi? oluyordu. Herhangi bir Japon bireyinin Japon sa-
yilan biitiin dii§iince, fikir ve degerlerden kopmadan bu inanci red-
detmesi giigtii. Japonlann gogu kendi toplumlari di?mda ba$ka bir
topluma iiye olmadigi igin, boyle bir «reddiyede» bulunan, so-
nunda, ancak ruh hastalannm ve mistiklerin katlanabilecegi bir
yalmzhga boyun egmek zorunda kalacakti.
Bununla beraber, tmparator sembolii, yorumlayan insanlann
biribirlerinden farkh insanlar olmalanna paralel olarak, gok degi-
?ik tonlarda yorumlaniyor; bu durum ise, tmparator sembolii ile
farkh derecelerde [ki?iliklerine gore] ozde?tigini gosteriyordu. Ja-
ponlann arasmdaki farkh ki?ilerin tmparator hakkinda yaptiklan
yorumlar ile bu yorumlan yapan ki?ilerin ba§ka sorunlar, ba$ka ko-
nular iizerinde yaptiklan degerlendirmelerin kar?ila?tinlmasi gos-
teriyordu ki, Japonyan'mn di? iilkelere yayilmasim isteyen sava$ ta-
raftarlan igin [militaristler] tmparator, Doitu'yu Bati sultasmdan
kurtarmava nSracan Wr COVQOn TfO iJi Cflttn^n-

bi, Hiristiyanlara oldugu kadar §irto mezhebinden Budistler igin


de Imparatorun biitiin Japonlann iglerindeki ihtiyaglara cevap te§-
kil edebilmesinin, bu konuda gok farkh yorumlann yapilabilmesinin
nedeni de buydu. Bununla beraber, Bati [toplumlarinda] din ile
giindelik hayat ayn olarak bigimlendirildigi halde, Dogu toplum-
lann dii§iincesinde bu iki diinya daha ig-igedir ve bu durum Ja-
ponya igin de oyledir. Ya§lilara saygi ve baglilik, kendi «sulb»le-
rinden gelen ya§ayanlara bakan ve kutsal sayilan olmii§ atalara
kar§i gosterilen dinsel baghligm golgesi altmdadu:. Biitiin insan-
lar, Oliimden sonra potansiyel olarak kutsalla§acak, tannsalla^a-
caktir diyen [Japon] dinsel dii§iincesine gore bu diinyada en bii-
yiik olan insan oliimden sonra da en biiyiik ilah olacaktir. impara-
tor, ulusun kurucusu olan en yiice atalarm «sulbiinden» gelen ve
oliince de en yiice ilah olacak biridir. [inanca gore] tmparator, olii
• atalar denilen ilahlarla sik sik dinsel gorii?meler yapabildiginden
bu diinyanm ya§ayan insanlan ile gegmi§in bu giiglii oliileri arasin-
da bir ge§it koprii gorevi gormektedir. Bu durum, daha biiyiik bir
alan iizerinde, ya§ayan insanlarla oliiler arasmdaki baglantilann,
kesiksiz suren yakmhk ve dostluklann, ve Japon «hane»si iginde
devam eden ailenin kutsal atalarma kar§i baghligm da bir uzantisi
olmaktadir.
Goruliiyor ki, imparator semboliiniin oynadigi rol gok biiyixk-
tiir. imparator sembolii Japon toplumlanndaki hayatta olan Japon-
lan biribirine baglayan bir sembol, toplumdan aynlmi? olUlerle ya-
§ayanlan kayna§tiran bir bag ve her Japon insamna olumunden
sonraki hayatta bir yer kazandiran bir gegittir. ,
Bu yiizden de, anlamma vanlmasi giig bir evrende tek ba§ina
kalacak olan, kugukliigiinden, ba$ina garesizliginden ve olumlugiin-
den ba§ka yamnda higbir §ey bulamayacak olan Japon insani igin,
dogal giiglerin ve dogaiistiiniin kar§ismda kendisinden gok daha
giiglii olan imparatora kar§i inang beslemek hayata bir anlam ver-
mek, hayata bir giivenlik kazandirmak oluyordu.
Boylesi bir sistem, mantiki geli§kilerle dolu bir sistemdi. Or-
negin, bu kadar giiglii ve dogaiistii bir kutsalligi olan tmparator,

(*) «Household*: «hane»; ayni soy-gizgisinden gelen insanlann meydana


*— * j-i— oniammdadir. Fazla bilgi
larda boyle bir esneklik goriilmesi kendisinin geleneklerin hima-
yesi altinda bulunmasi, kamu i§leriyle direkt bir ili?ki kurmami§
olmasi, ve yapilacak. hatalara kar§i sorumlu tutulacak birgok astla-
n ile gevrelenmi§ olmasmdandir. Bu ozelligi yiiziinden, Pasifik
Adalanndan gogunda rastlanan «kutsalhgi ve dokunulmazhgi olan
?efler»e benziyordu. Samoa ve Tonga'da, kutsal ?efler olagan i§-
lere kan?mazlar, siyaseti ve yonetimi dinsel olmayan ?eflere bira-
karak toplum iginde en yiiksek prestij ta?iyan ki?iler olarak kal-
mayi tercih ederler.
Japon Imparatoru da, biitiin Japonlar igin ideal olan her?e-
yin sembolii niteligini kazamyor; her Japon bireyinin kendi huzur-
suzlugundan ve giivensizliginden kurtulmak igin giri§ecegi miicade-
lede giivendigi, umut bagladigi bir kaynak oluyordu.

Yeti§kin Japonlann Imparatora kar§i besledikleri inang ve sa-


dakatin bir ba?ka kaynagi Japon ailesinin yapisiydi. Japon ailesin-
deki kesin ve kaskati hiyerar§i ve diger kayitlayici ozellikler, onem-
li ozellikler olmakla kalmiyor, Japon bireyleri igin en giiglu giiven-
lik kaynagmi te§kil ediyorlardi. Ayni zamanda, Japon ailesinde gok
kuwetli bir iiyelik, aileye ait biri olma duygusu goriiluyordu. Ja-
pon ailesindeki baba aslmda bir otokrat olarak degil, ailenin diger
iiveleri onu oyle gormek istediklerinden; «baba» olarak kendisine
bazi yetkiler verdikleri igin yiiksek bir konumda goriiniiyordu. Di-
ger uyeler, ailenin ba?i olan babaya saygi ve sadakatla bagli ol-
mayi meziyet sayiyorlar, baba da onlan bu saygi ve sadakatlarma
gore degerlendiriyordu. Bu konuda bir noksan, bir kabahat i?ler-
lerse, saygi ve sadakatte kusur i?leyeni babanm cezalandirmasina
luzum kalmadan ailenin diger iiyeleri cezalandinyor; bu boyle ol-
olmazsa, ailenin iiyelerini de kom$ulan sugluyorlar, ayiphyorlardi.
Qocukluktan yeti?kinlik donemine bu tiir bir ortam iginde giren
Japon birevi, ulusal gapta daha yaygm ve geni? bir toplumun varli-
gini Farkettigi zaman yeti?kinlik ya?lanni ya§adigi toplumda baba
yerine gegecek birini aramaya hazirlanmi? olurdu. Bu ise, Impa-
ratorun kendisi olmaktaydi. tmparator hig durmadan sonsuz bir
sekilde halkin Babasi olarak gbriilen biriydi. Her Japon, bu yiiz-
den, tmparatoruna saygi ve sadakat gosterdigi olgiide hayatina
anlam katabilen bir insancikti.

Imparator semboliiniin dinsel ozelligi de buradan gikmaktadir.


tmparatorun «gergek niyeti® hakkmdaki soru$turmada oldugu gi-

296

— . . . ^ ^ g m u o u u t g n , uii u e r e c e r a r K i i l i g m d a n o t u -
riidtir. Yoksa hepimizin, tipki tmparatora baglihk duyan Japon-
lar gibi, aym kuwetle baglihk duydugumuz sembollerimiz vardir.
Ne var ki, bizim toplumumuzda bu tiir inanglar biitiin toplum dii-
zeyinde ortakla?a payla§ilmamakta ve degi?ik gruplardaki insanlar
diizeyinde gok biiyiik aynhklar, benzemezlikler goriilmektedir. Ke-
zk, bizim toplumumuzda bunca geni? bir alana yayilmi? ?eylerin
tek bir sembole yigimlanmadigi goriilmektedir. Bununla beraber,
bizim toplumumuzdaki bayragi, anayasayi, dinsel idealleri ve aile-
mizle ilgili duygulanmizi dile getiren sembolleri tek bir sembol
§ekline soktugumuzu dii§iinecek olursak Japon halkinm tutumunu
daha iyi anlayabiliriz.

Analizcilerin daha i§in en ba?inda iken bile, psikolojik bir sa-


va?ta tmparatora dogrudan dogruya saldirmamn yarasiz olacagi-
na karar vermelerinin nedeni ?imdi belki daha iyi anla§ihyordur.
Her$eyden once, boylesine kiiltiirel ve hissi temellere dayanan man
tik-di?i bir inang sistemine kar§i tek yaprakli bro§urlerIe etkinlik
kazanmaya gah§mak bo§u bo§ima zaman ve emek kaybi olacakti.
tnsan, kokii mantiga dayanmayan bir ?eye kar§i mantikla karsi
gikamaz; giksa bile ba§an kazanmaz. 1

Tam tersine, tmparatora saldinrsa, bu saldinnm halki irkilt-


mesi, inanglanna daha da siki-sikiya sanlmasma sebebiyet veril-
mesi: diger moral konularda tam bir goziilme ba§layacagi sirada,
islerin tersine donmesine sebep olunmasi miimkiin goriiniiyordu.
JTpndi' lrarlilrJonn.i, «« 1 iT —' .. « -...-
bi, Hiristiyanlara oldugu kadar §irto mezhebinden Budistler igin
de Imparatorun biitiin Japonlann iglerindeki ihtiyaglara cevap te$-
kil edebilmesinin, bu konuda 50k farkli yorumlann yapilabilrnesinin
nedeni de buydu. Bununla beraber, Bati [toplumlarinda] din ile
giindelik hayat ayn olarak bigimlendirildigi halde, Dogu toplum-
larrn dii§uncesinde bu iki diinya daha ig-igedir ve bu durum Ja-
ponya igin de oyledir. Ya§hlara saygi ve baghlik, kendi «sulb»le-
rinden gelen ya§ayanlara bakan ve kutsal savlan olmii§ atalara
kar§i gosterilen dinsel baglihgm golgesi altmdadir. Biitiin insan-
lar, OKimden sonra potansiyel olarak kutsalla?acak, tanrisalla$a-
caktir diyen [Japon] dinsel diijiincesine gore bu diinyada en bii-
yiik olan insan oliimden sonra da en biiyiik ilah olacaktir. tmpara-
tor, ulusun kurucusu olan en yiice atalarm «sulbiinden» gelen ve
oliince de en yiice ilah olacak biridir. [tnanca gore] tmparator, olii
atalar denilen ilahlarla sik sik dinsel gorii§meler yapabildiginden
bu diinyanm ya§ayan insanlari ile gegmi§in bu giiglii oliileri arasm-
da bir ge§it koprii gorevi gormektedir, Bu durum, daha biiyiik bir
alan iizerinde, ya§ayan insanlarla oliiler arasmdaki baglantilann,
kesiksiz siiren yakrnhk ve dostluklann, ve Japon «hane»si iginde
devam eden ailenin kutsal atalarma kar§i baghhgin da bir uzantisi
olmaktadir.

Goriiliiyor ki, imparator semboliiniin oynadigi rol gok biiyiik-


tiir. tmparator sembolii Japon toplumlarindaki hayatta olan Japon-
lan biribirine baglayan bir sembol, toplumdan aynlmi§ oliilerle ya-
§ayanlan kayna§tiran bir bag ve her Japon insanma oliimiinden
sonraki hayatta bir yer kazandiran bir gegittir.

Bu yiizden de, anlamina vanlmasi giig bir evrende tek ba§ina


kalacak olan, kiigiikliigiinden, ba?ina garesizliginden ve dliimliigun-
den ba§ka yamnda higbir §ey bulamayacak olan Japon insani igin,
dogal giiglerin ve dogaiistiiniin kar§ismda kendisinden gok daha
giiglii olan Imparatora kar§i inang beslemek hayata bir anlam ver-
mek, hayata bir giivenlik kazandirmak oluyordu.
Boylesi bir sistem, mantiki geli§kilerle dolu bir sistemdi. Or-
negin, bu kadar giiglii ve dogaiistii bir kutsalhgi olan tmparator,

(*) «Household»: «hane»; aym soy-gizgisinden gelen insanlarin meydana


getirdikleri biiyiik aile, siilale «hanedan» anlammdadir. Fazla bilgi
igin, bknz: H.C. Homans'in «Human Groups eserinde «Tikopia Fa-
mily® boliimu. (g.n.)

297
nasil oluyordu da bir aptal gibi adamlan tarafindan kandirilabili-
yordu? Bu tiirlii dii§iinceler Japon kiiltiiriiniin di§indakiler igin man-
tiki ve akla uygun diisiincelerdi. Ama muhtevalan agisindan bakila-
cak olursa, bu geli?kiler de tutarli sayilmak zorundaydi;. zira inang-
larin kuweti mantiki temelleri olup-olmamasma degil, kiiltiirel giig-
lerine ve insanin hissi hayatmda ifade ettikleri anlama ve gordii-
gii hizmetlere baghdir.

Bizim toplumumuzda Japonlann Imparatorlanna kar§i ta§i-


diklan duyguya tamamiyle paralel bir duygu bulamasak bile, bu
tiirsel bir duygu farkhligmdan degil, bir derece farkhligmdan otii-
riidiir. Yoksa hepimizin, tipki tmparatora baglilik duyan Japon-
lar gibi, ayni kuwetle baglilik duydugumuz sembollerimiz vardir.
Ne var ki, bizim toplumumuzda bu tur inanglar biitiin toplum dii-
zeyinde ortakla?a payla?ilmamakta ve degi?ik gruplardaki insanlar
diizeyinde gok biiyiik aynliklar, benzemezlikler goriilmektedir. Ke-
za, bizim toplumumuzda bunca geni§ bir alana yayilmi§ §eylerin
tek bir sembole yigimlanmadigi gorulmektedir. Bununla beraber,
bizim toplumumuzdaki bayragi, anayasayi, dinsel idealleri ve aile-
mizle ilgili duygulanmizi dile getiren sembolleri tek bir sembol
?ekline soktugumuzu dii§unecek olursak Japon halkimn tutumunu
daha iyi anlayabiliriz. ,

Analizcilerin daha i§in en ba§mda iken bile, psikolojik bir sa-


va?ta tmparatora dogrudan dogruya saldirmanm yarasiz olacagi-
na karar vermelerinin nedeni §imdi belki daha iyi anla§ihyordur.
Her§eyden once, boylesine kiiltiirel ve hissi temellere dayanan man
tik-di§i bir inang sistemine kar§i tek yaprakh bro?iirlerle etkinlik
kazanmaya gah§mak bo§u bo§una zaman ve emek kaybi olacakti.
Insan, kokii mantiga dayanmayan bir §eye kar?i mantikla kar?i
gikamaz; giksa bile ba§an kazanmaz.'

Tam tersine, tmparatora saldinrsa, bu saldmnin halki irkilt-


mesi, inanglanna daha da siki-sikiya sanlmasma sebebiyet veri!-
mesi; diger moral konularda tam bir goziilme ba§layacagi sirada,
i$lerin tersine donmesine sebep olunmasi miimkiin goriiniiyordu.
Kendi varhklannm ve hayatlannm anlami ve temeli olan degerlere
kar$i saygisiz bir dii§mana ba§ egmektense oliimii yeglemelerini.
yeniden direng igin karar almalanm hesaba katmak gerekivordu.
tnsan, turn umutlanm kaybetmektense, hepten olmegi yeglevcbi-
Iirdi.

298
Bizim savundugumuz bu gorii§e kar§i gikanlar 50k olmu§tur.
Bunlar, tmparator konusundaki inanglar hakkmda yaptigimiz de-
gerlendirmeleri «militarist» Japon propagandasinm uydurdugu
tmparator hakkindaki asilsiz inanglara dayandigmi ileri siiriiyorlar-
di. Bu gorii?lerin gegerligini arastirmadikga, ne bizim savundugu-
muz gorii§iin, ne de kar^itlarimizm savundugu gorii§iin bir inang
sisteminin kuwetli veya zayif olmasi ile bir ilintisi olup olmadigim
anlayamami?tik. [Bu agidan bakmca], onemli olan «gergek» ol-
gular degil, halkm kendi tarihi hakkmda ne diifiindiigii idi. Bu
belirli konuda Japonlar, tmparatorluk sisteminin biiyiik bir tarih-
sel ozellik ta§idigma inaniyorlardi. Buna inanmalari, tmparatorluk
sisteminin gergekten tarihsel bir degere sahip olup olmamasmdan
gok daha onemliydi.

tmparatorun «militarist» gevreler tarafindan kendi propagan-


dalannda kullanilmi? olmasma gelince, diinyamn her iilkesinde
hakim smiflarm dinsel inanglari ve buna benzer inanglari kullan-
diklari bilinen bir gergektir. Bu gibi hareketler inang sistemlerinin
kendi ig-yapilannda bir zayifligin oldugunu gostermez.

VARILAN SONUGLAR

tmparator olgusu iizerinde buraya kadarki tarti§malarimizin


ve genel tammlamalanmizm, ozellikle Imparatorun psikolojik ve
kiilturel onemi iizerinde soylediklerimizin bu arastirmada kullandi-
gimiz kavramlann ve yontemin anla§ilmasina yardimci olacagini
iimit ediyoruz. Bizim igin onemli olan da bu nokta olmu§tur. Sava?
sirasmda ele aldigimiz sorunlarin gogu §imdi ortadan kalkmi? veya
degi§mi?, sava? yillannda bu sorunlar hakkmda ileri siirdiigiimuz
du$iinceler ise bugiinkii §artlar kar?ismda gegerligini yitirmi?tir.
Kaldi ki, ilerde ortaya gikabilecek sava§larda bizim uygulami? ol-
dugumuz yontemle yapilan bir calisma belki de hie yapilmayacak-
tir. Atom silahlanyla yapilacak bir sava?ta bu tiir bir ara§tirmaya
ba$lamimn yararli olup olmayacagi bile dii?unulmesi gereken bir
sorundur.
1 \
Bu yazimizda kullandipimiz kavram ve vontemler sava? yillari
gegince kullanilmaz olmu?larsa da, ban? doneminde halklar ara-
smdaki ili?kilerle ilgili sorunlarda ve bari$m korunmasi ile ilgili
sorunlarda hala kullanilabilecek ni'teliktedirler.

299
Amerika'nin, Japonya'ya kar§i bugiin izleyecegi di§ politika gii-
niin onemli sorunudur. Bu sorunla ilgilenirken de genel bir dii-
$iinceyi gostermesi bakimindan imparator hakkindaki tutumlann
kullanilmasinda yarar vardir.
Amerika'nin, Japonya'ya kar§i yiiriitecegi psikolojik bir sava?
artik kalmami$tir. Fakat bu ulus igin ban§gi bir hayat tarzi kurul-
masi gerekmekte, birgoklan ise bu konudaki anahtarin Japon hal-
kini yeniden-egitimden gegirmek oldugunu savunmaktadirlar. im-
parator olgusunun iyi anla§ilmasi, bu bakimdan da, gene onerri ta-
simaktadir. imparator hala yerinde durmakta, halkin hayati igin
hala bir sembol olarak ya§amakta, ve Japonlann goguna gore, sa-
va§i durdugu icin Japonya'nin kurtancisi sayilmaktadir.
imparatorun niifuzu hala kuwetli ise de, ve sava§ yillannda
yaptigimiz incelemeler Miittefiklerin bu inanci yikmak igin yapabi-
lecekleri higbir seyin olmadigini gostermi§ bulunuyorlarsa da, bu,
imparatora kar§i beslenen inanglara gelecekte degi^meyecegi, ve-
ya boyle bir degi§iklik konusunda bizim bir etkimiz olmayacagi
anlamina gelmez. Tam tersine, yenilgiyi izleyen bir hissi yikintmin
sonucu olarak, Japonya'daki Amerikan birliklerinin varhgi ve Ame-
rikan gorevlilerinin basm, radyo ve sinema yoluyla bilingli ve he-
sapli bir §ekilde Japon halk oyuna etkide bulunmalan sayesinde
boyle bir degi§ikligin olmasi gok miimkiindiir. Amerika'nin bu ko-
nudaki ba?an §ansi, Japonya ile sava§irken bro§iir, propaganda ri-
saleleri ve el ilanlan ile yaptigimiz propaganda da kullandigimiz
kuwetlerden gok farkli kuvvetler kullanmamiza baghdir.

Tabii, bu soylediklerimizle Japonya'da olacak degi§ikligin


Amerika'nin arzulanna tamamen uyacagmi veya ban§i kurmak igin
bugunkii imparator inancmdan ille de vazgegmek gerektigini iddia
etmiyoruz. Bu konu iizerinde, ilging bir neden yiiziinden, bazilan-
nin gereksiz bulacagi kadar fazla ve uzun uzadiya durmamiz gere-
kecektir.
imparator, Japonlar igin oldugu gibi, bizim igin de bir sembol-
diir. Oyle ki, tipki Japonlar gibi biz de bu sembole higbir elesti-
riden gegirdigimiz inanglar yuklemi? bulunuyoruz. imparator
sembolu bizim igin giivenlik, teminat ve yiice duygular ilham et-
mek 5oyle dursun, baski zuliim ve akla gelebilecek her ge§it me-
lanetin kristalle§mi§ §ekli yerine gegmektedir. Bu inanglanmizin
sebebi, kismen, sava? yillanndaki propagandalardir; kismen de,

300
monar§iyi toplumsal kotiiliiklerin kaynagi saydiran kiiltiirel kalip-
lanmizdir. Monar§inin ardrllanmi? ku§aklar boyu siiren tarihi ve
Avrupa'daki monar§ilerin zulmiinden kagan insanlann [soyundan
gelmi§ olmak] bizim igin ilgi gekicidir, ama bunlar Japonya igin
gegerli degildir. Onemli olan nokta kiiltiirel kalibimizm daglardan,
ovalardan ve bozkirlardan soz eden floklorumuzdan bile kendi-
sini gostermekte olmasidir. Huck Finn'in dedigi gibi, «Biitiin kiral-
lar i§e yaramaz ve edepsiz... A1 birini, vur otekine, hepsi giiclii,
hepsi igreng. Sebebi kxial olu§lari.» •
Bunun yamsira, aile. hayatimizdaki, toplumsal hayatimizdaki
geli§kiler alamnda da bizim igimizdeki giidiilerin otoriteryan sem-
bolleri kirmak istememize yol agtigi soylenebilir. Bizim kendi mii-
cadelelerimizle, kendi giivensizlik duygulanmizla, kendi yiice duy-
gulanmizla ilgili olan giidiilerimizin (motives) farkh oldugu soy-
lenebilir.
Bu yiizden de, bizim igin, imparatora, Japon toplumunun top-
lumsal yapismda bir «ur» goziiyle bakmak ve bu «ur» kesilip ati-
hrsa toplumun diger her§eylerinin tatmin edici bir duruma gele-
cegini dii§iinmek kolay olmaktadir. Bir kere, Imparator adini ta§i-
digi igin hemen kafamizdaki «tiran» kavramina ili§kin ne kadar
ozellikler varsa Imparatoru da onlara sahipmi§ gibi goriiyoruz. As-
linda bir bakima, bu degerlendirme (projection) Japonlann impa-
ratora kar§i yaptiklannm aynidir; sadece, onlara gore imparator
kotiiliikleri degil, iyi olan §eyleri sembolize etmektedir.
Goriiluyor ki, bu konuda kendimizi aldatmi§ olmamak igin teitk
durmak ve imparator sisteminde ne gibi §eylerin degi?mesini ve
nigin degi§mesini istedigimiz kendi kendimize sormak zorundayiz.
Aynca, bu sorulan sormamizm sadece ki§iler olarak bizlerin hissi
bo^ahmina (catharsis) degil, barium saglanmasma da yaran olaca-
gim bilmemiz gerekmektedir.
imparator konusundaki gibi, inang sembollerinin yurt-igi bas-
ki ve zuliimlere, veya yurt-di§i istila ve yayilmalara hizmet etmele-
ri nasil miimkiinse; ayni sembollerin insanlann esenligine, demok-
rasiye ve uluslararasmda kurulacak iyi ili§kilere de hizmet ede-
bilmeleri miimkiindiir. Uzun kavgalardan sonra, St. Bartholomew
gecesinde biribirlerini oldiirenlerin hepsi de sonunda Hristiyan ol-
mu?lardir. Hagli Seferleri sirasmdaki bir Arap igin bu istilalan so-
na erdirecek tek gare Hristiyanhgi ortadan kaldirmakti. Bununla

301

A. 0.
HQlQphen^nl
beraber, bugiin bu Arabin, Hagli Seferlerinin gergek nedenini ha-
la Hristiyanhga dayandinp dayandirmadigi merak edilecek bir ko-
nu durumuna gelmi?tir.
Saldirganligin ortaya giki?inda his ku?ku yok ki, inang sistem-
lerinin, kiiltiir kaliplannin, ve birey psikolojisinin onemi vardir.
Ama temel biyolojik sebepler de huzursuzluk yaratmakta onemlidir-
ler. Japonya niifusu fazla, ama yiyecek ve diger ihtiyag konulann-
da kaynaklan fakir bir iilkedir. Bizim niyetimiz her ne kadar Ja-
ponya'yi bizim dii?iince tarzimiza yakla?tirmak [benzetmek] ve boy-
lece ban?in devamim saglamak ise de, Japonya'ya nasil bitr hayat
tarzini getirebilecegimizi, ve nasil bir hayat tarzi segersek bunun o
toplumda ya?ayabilecegini bilmemiz gerekir. Bunu bihneden Japon-
lan yeniden-egitimden gegirmekten soz etmek, zengin bir adamin
kar?isindaki yoksul ve ag insanlara, onlann agligim hesaba katma-
dan, yoksulluklanm bile fark etmeden daha iyi insan olmalanm ve-
ya gah?ip adam olmalanm ogiitlemesinden. farkh bir?ey olamaz.
Japonya'iun sava?a girmesi iginde bulundugu bu problemi ken-
di ba?ina gozmek istemesindendir. Sava?tan onceki devirlerde Ja-
ponya, askerlerin iiniforma ile sokaga gikmaktan gekindikleri libe-
ral bir tilke idi. Bu devirlerde de aym giigltige bir goziim bulmak
igin ugra?ilmi?, ancak 1920'li yillarm sonlanndaki iktisadi depres-
yon yiiziinden her?ey bozulunca istenen sonuglar alinamami?tir.
$imdiki Japonya ise, tam olarak ne oldugunu, ne anlama geldigini
bilmeden, yeni bir tilsimh soz bulmu?casina demokrasiye sanlmak-
tadir. Eger bu da ba?an kazanamazsa o zaman bir ba?ka goziim
yolu aranacaktir.
Obiir iilkelerin durumu Japonya'dan da kotiidiir. Bu iilkelerin
de iglerinden bir teki bile, eger temeldeki giigliikler ve sikmtilar
halledilemezse, biiyii gibi etkili olacagi sanilan siyasal ve egitsel bir
yeniden-yeti?tirimle istikrar kazanabilecek durumda degildir.
Insan sorunlarinin, sikmtilannin goziilmesinde kullanilan
tarihsel yontem bugiine dek sava? olagelmi?tir. Sava? ?imdi gok
yiiksek maliyet demektir ve bu yiizden de kar?ihkh anlayi? ve fe-
dakarliklar iginde bu sorunlann ve huzursuzlann ortadan kaldinl-
masi; bunun igin de diger halklann ve kendi ulusumuzun psikolo-
jik ve kiiltiirel ozelliklerini yakmdari bilmemiz, anlamamiz gerek-
mektedir.
Eger bizim iilkemizde fizik bilimlerin amaci daha iyi savunma-
mizi, daha hazir olmamizi ve maddi geli?melerle daha bolluk igin-

302
de bir hayat ya§amamizi temin etmek ise, insansal ili§kilerle il-
gileneri bilimlerin amaci da sava§i onlemek ve maddi geli§melerden
insanhgm yararma istifade edilmesini miimkiin kilacak yollari bul-
mak olmalidir. Bizimle sava? halinde iken bize dii§man olan ba§ka
iilkelerin uluslanni daha iyi tammaniiza, anlamamiza yardim eden
bu bilimlerin kullandiklan kavram ve yontemlerin [§imdi de] dii§-
manhklarm yeniden ortaya gikmalarini onlemekte yararli i§ler gor-
meleri gerekmektedir.
Belki de, yanh§ ve aldatici bir umut bu. Ama bundan ba§ka
bir umut yoktur — giinkii, bilimlerin fiziksel diinyaya uygulanirken
oldugu kadar ayni beceri ve etkinlikle insan dogasina da uygulana-
cagi giine gelenedek neler olabilecegini kimse bilebilecek durumda
degildir.
Zaman gene de gegiyor, ve atom bombasi stoklari durmadan ar-
tiyor. Bu gidi§in sonu ise, herkesin hep aym sozii soylemesine rag-
men, pek az insamn gergek durumun farkma varabildigi amansiz
bir sava§ olacaktir. Oyle bir sava$ ki, uygarlik diye bildigimiz §ey-
lerin tiimiinu kokiinden kurutacak, ve diinyayi bu konuda birtakim
sirlari bilen belli bir azinligm kolesi kilacak, veya Eskimolar ile
vah$i ormanlardaki ilkellerin di§inda insansiz ve bombo§ bir diinva
haline gevirecek; eskisinin kiilleri iizerinde, uygarligi yeniden kur-
mak igin Kutuplardaki Eskimolar ile, insansiz diizlviklerdeki tek -
tiik ilkellerden ba§kasi kalmayacaktir.

303
William BUCHANAN
Hadley CANTRIL

ULUSLARIN
STEREOTtPLERt
!
S U N U M

Buchanan ve Caritril'in sosyal bilimcilerin sik sik adini andiklari bu in-


celemeleri «uluslarin biribirlerini nasil gordiikleri® sorununu ele almak-
tadir. Yazarlar, Kitle Haberle§me Arabian ile veya diger ukurumla^mami?
haberle$me kanallan» ile yapilan haberle§melerin bagimsiz degijken ol-
maktan 50k, uluslararasi siyasa degi§keni kar?ismda, bagnnli bir degi§ken
olduklarira gostermektedirler. Bu sonug, Kitle Haberle$mel.erinden ve ozel-
likle «reklam» ve «siyasal propaganda»dan —toplumsal ortamin diger et-
menleri bunlann etkinlik kazanmalarma yolagici nitelikte olmadigi zaman
bile— gereginden fazla korkanlann yanilgilarim ortaya koyan diger ara?-
tirma sonuglanm da desteklemi? olraaktadir.
Buchanan ve Cantril'in incelemesi, uliislann biribirleri hakkinda yaptik-
lan degerlendirmelerin irrasyonel temellere dayandigini gos'termekte; «bu ko-
nuda giivenilir bir giki? yolu bulunana kadar uluslararasi ili?kilerin fantazya-
lardan ba§ka bir dayanagi olmaksizin alinan kararlar yiiziinden ciddi tehlike
lerle kar?ila§acagi bilinmelidir® uyansmda bulunmaktadir.
oBasmakalip yaki§tirmalann standardla§malan,» «Ben'in uzantisi ola-
rak basmakahp yakijtirmalar,* «basmakalip yaki§tirmalarin yonii ve geri-
limler» gibi konularla ilgili kisimlar ise sorunun ayrintilarina egilmekte-
dirler.
Qeviride, anlamca zarar vermeyen yerlerde, «stereotype» yerine «basma-
kalip yaki5tirma» demeyi uygun gordiik. Fakat, bu terimin Tiirkgesi buluna-
na kadar her iki terimin de yeterli olmadigim belirtelim.

307
William BUCHANAN
Hadley CANTRIL

ULUSLARIN STEREOTIPLERi

Bir ulusun tutum ve inanci ile ilgili konudaki merkezi sorunlar-


dan birisi de o ulusun iiyelerinin diger bir ulusun uyelerine ne
gozle bakmakta olduklaridir. Genellikle, herhangi bir idusun halkx-
— A. B. D.'nin de istisnai bir durumda oldugu soylenemez— diger
uluslan basmakalip tiple§tirecek §ekilde dii§iiniir; onlan §a§ilacak
derecede basit ve alabildigine yanh§ ve ashndan farkh bir §ekilde
kafasinda «resmeder».
.1 " ,
Bu farkh farkli goriintii tiplerinin mahiyeti... gergeklerle mu-
kayesesi, ve bunlara yol agan faktorlerin tanmir hale getirilmesi
eleahnmasi gereken sorunlardir. Bu konuda giivenilir bir giki?-yolu
bulunana kadar uluslararasi ili§kilerin fantazyalardan ba§ka bir
dayanagi olmaksizin alman kararlar yiiziinden ciddi tehlikelerle
yiizyiize birakilmi? olacagi bilinmelidir. (1)
UNESCO tarafindan uygulanan soru kagidi, sosyal psikolojist-
lerin 1930'lardan beri kullandiklan bir teknikten yararlanmi§tir.
1930'lardan beri bilinen. bir teknikle gerek irklar konusuridaki ve
gerek uluslar konusundaki basmakalip yaki§tirmalar incelenmi§
bulundugundan, ortada benzer yontemleri kullanmi§ bulunan epey-
ce ara§tirma var demektir. Fakat, Halk Oyu Ara§tirma Ofisi tara-
findan sava§ yillannda yapilmi? bulunan bazi ara§tirmalar bir tara-

(*) W. Buchanan ve Hadley Cantril «How Nations See Each Other,®


University of Illinois, (Illinois, 1953); Ve kez&, W. Schramm, The
Process and..., s. 191-206. ^
(1) Alexander H. Leighton, Human Relation in a Changing World (New
York: Dutton, 1949).

309
fa birakilacak olursa, ornek-olay (cases) toplamada kullanilan halk
oyu ara§tirmasi tekniginden yararlananlari oldukga azdir.

UNESCO soruna §oyle giriyor:


S. 13 : ikarttaki kelimeler iginden, Amerikan. halkini sizce en
iyi §ekilde tarif edenleri hangileridir? Kelimeler i^inden istedigi-
niz kadanni atabilirsiniz. §u veya bu yolda bir tutumunuz yoksa, si-
ze nasil geliyorsa, yazabilirsiniz. Listelenen kelimeleir §unlardir:
CALI$KAN, ZEKt, PRATtK, KENDlNl BEGENM1$, COMERT, ZA-
LlM, HAM, CESUR, KENDlNE HAKlM, MOTTEHAKKiM, tLE-
RlCl, BARI§ - SEVER, KARAKTERlZE EE)tLMESl IMKANSIZ.

Ayru sure? «Rus halki» hakmda tekrarlanmi§, sonra aynca


ara$tirmamn yapilmakta oldugu halka izafe edilerek de tekrarlan-
mi?tir. Bazi ara$tirmalarda yamtlayicilardan Ingiliz, Fransiz, ve £in
halkini da ayni §ekilde tarif etmeleri istenmi§tir. Meksika'da ya-
pilan ara$tirmanin «cross-tabulation»ma gidilmemi? ve a§agidaki
analize dahil edilmemi§tir.

DtiNYA- LlSTESl YONTEMlNDEKl Gt)QLt)KLER

Tarif edilen bu teknigi kullanan bir ara$tirmanm sonuslarm-


dan yapilacak genellemeler konusunda bazx niteliksel gerekirlikler-
den soz etmek §arttir:
1. Sorunun vaz'edili? tarzi, bir dereceye kadar, belli bir «ulus»
un birka? kelimecik ile tarif edilmesine; bir ?e$it baski altmda tu-
tutulan yamtlayicilardan basmakahp yaki?tirma sayilabilecek cevap-
lar alinmasina yol agabilir. Hem de, yanitlayicilar yamltici bir du-
§iince tarzina itilmi$ olduklanm bile bile... Eysenck ve Crown, In-
giliz orta sinif iiyesi 204 denekten 136'smin ayni ara?tirma sirasin-
da bu durumun tamamen farkinda olduklanm tesbit etmi?lerdir.
Biiyiik ?ogunluk «soz konusu uluslardan bazilarmdan higkimseyi
gormedigini ve sadece bu uluslar hakkmda okuduklari ve duyduk-
Ian ile hiikiim verdiklerini, veya sineanada bir§eyler gordiiklerini,
veya tesadiifen birka? kelimelik bir$eyler konu$mu$ bulundu-
gunu» soyIemi?tir. Bunlann hepsi de «basmakalip yaki$tirma» ce-
vaplar olarak i$lenmi$lerdir. Oysa gogunlugu itibariyle denekler

310
I

afaki ve gegarsiz d^lillerle hiikvim verdiklerinin tamamen farkmda


olduklanni belirtmi§Ieridir.» (2)
UNESCO ara§tirmalari, soruiiun son ciimlesi ve birlikte konulan
«karakterize edilmesi imkansiz» kategorisi ile, bu testi adil bulma-
yan olaganiistii kiilturlii ve iyi du§iinen yanitlayicilara iki kurtulu?
(kagamak) kapisi birakmi§tir.
2. Oniki kelimelik bir listeden yapilan sinurli bir segimleme
ile, yamltlayici bu uluslar hakkindaki anlayi? ve dii§unmesini tam
ve aslina uygun bir ^ekilde ortaya koyamaz. Bu nedenle de, bu
ara§tirma basmakalip yaki§tirmalarm muhtevasini ortaya gikar-
maktan gok, farkh gruplar tarafmdan sahip olunan basmakalip ya-
ki§tirmalann biribirilari ile kar§ila§tinlmasi igin yararli olabilir.
3. Kullamlan bu kelimeler arasmda bazi taninma ve ah§km
olunma farklan vardir - kimisi anlamca, kimisi giinliik hayatta
beylik sozler §eklindeki sik kullanildigi igin gok taninan kelimeler-
dir. Fakat bazilari boyle degildir. Bu yiizden, basmakalip yaki§-
tima §eklindeki gorii§leri ortaya gikaa'makta yetersiz kalmi? ola-
bilirler. A§agi yukan ayni teknigi kullanarak daha once yapilmi?
olan ara§tirmalarda, Schieiifeld (3) bir kontrol grubunun kendileri-
ve verilen Katz-Braly (4) kelimesi listesi iginden, herhangi bir srki ve
ya milleti tasvif etmek igin en sik hangi kelimeleri kullamyorlarsa o
kelimeleri segtiklerini tesbit etmi§lerdir.
Bu giigliik uluslararasi bir ara§tirmada gok daha §iddetle soz
konusudur. Zira, tngilizce veya Fransizca dilindeki kelimelerin di-
ger uluslann dilinde tam kar§iligi olan kelimelerin bulunmasinda
bile giigliikle kar§ila§ilmaktadir. Bu yiizden de, belli bir ulusun
belli bir ulus tarafmdan basmakalip yaki§tirmalarla tavsif edilme-
sinde kar§ila§ilacak sapmalann uluslararasi norm'lardan aynldigi

(2) H. J. Eysenck and S. Grown, (National Stereotypes: An Experimen-


tal and Methodological Study,* International Journal of Opinion and
Attitude Research (Spring, 1948), pp. 26-39.
(3) N. Schoenfeld, «An Experimental Study of Some Problems Relating
to Stereotypes,* Archives of Psychology, No. 270 (1942).
(4) D. Katz and K. W. Braly, «Verbal Sterotypes and Racial Prejudice,»in
T. M. Newcomb and E. L. Hartley, Readings In Social Psychology
New York: Henry Holt and Co., pp. 204-10. Bu ara$tirma iki deneyi-
mi ozetlemektedir. 1932'de yapilan bu deneyimlerde kullamlan bas-
ma kalip yala?tirmalar konusunda Amerika'da yapilan arajtirmalar
esas alinagelmistir.

311
,I
noktalarda gok tedbirli olmak gerekir. Kaldi ki, boyle bir norm'un
mevcudiyeti de (yani, alti farkli dilin konu$uldugu sekiz iilke hal-
ki arasmdaki genel bir egilimin mevcudiyeti de) gerek gergekten
bir basmakalip yaki§tirma siireci yiiziinden gerekse alti dil arasm-
da yapilan terciime eylemin yetersizligi yiiziinden de ortaya gikmi§
olabilir.
4. Bu kelimelerden belirli olan bazilarinin belirli bazi uluslar
iizerinde diger uluslara gore daha iyi §ekilde kullanilmasi pekala
miimkiindiir ve bunun, aksini gosterecek bir delil bulunmasi giig-
tiir. Ornegin, ortalama haftalik gali§ma saatlannm miktari ve iire-
tim yiizdesi yiiziinden herhangi bir ulus «gah§kan» sayilmi§ ola-
bilir. Bu «gergegin piif noktasi» (kernel of truth) sorunu Schoen-
feld ve Klineberg (5) tarafindan ele almmi§tir. Mace (6) ise, bas-
makalip yaki§tirmalari gerek «dii§iinsel» («cognitive: tanimaci) ve
gerekse «hissi» (emotional) faktorlerin miimkiin sonucu olarak
ele almaktadir.
Genel olarak bu gibi bilgiler (information) halkm malumu ol-
madigi igin, tabir caizse, burada kullamlan «basmakalip yaki?tir-
ma» terimi dogru bir segimleme olmaktadir. Zira, bu terim «bas-
makalip yaki§tirma» iizerinde uzun uzadiya durulmami§, «pek
ciddi bir §ekilde dii§unulmemi? bir gorii§» §eklinde ele almakta ve
ifade etmektedir.
5. Tablo 5'deki rakamlann hepsi de belli kelimelerden segil-
mi§ bir omeklemenin yiizdeleridir. «Tammlayici ulus» teriminin
kullammi da dahil, bu durum gok sayidaki bireysel «stereotiple-
rinin yonlerini gostermektedir. Boylece bireylerin bir toplum ?ek-
linde yekiin olarak ortaya konulmasina yol agmaktadir. Kollektif
bir karakter kazanan [bu kulanhm] ile, aym degerlerin, Avustu-
ralya'da % 25, Italya'da % 13 oramnda Ruslar'dan «ilerici» diye
soz edilmi? olmasi yiiziinden, Avusturalya'hlarin Ruslan Italyan-
lardan iki misli daha fazla ilerici bulduklan soylenmemektedir. Bu
nokta unutulmamahdir. «Tanimlayici ulus» terimi bile, Lippmann'-
ln basmakalip yaki§tirma siirecinin altmda yatan giidiiler (motives)
arasinda saydigi kelime ve dii§unce tasarrufu [fazla uzun uzadiya
dii§iinmemek anlammda — g.n.] igin bir ornektir.

(5) Klineberg, op. cilt., pp. 118-23.


(6) CA. Mace, «National Stereotypes - Their Naturb and Fmiction, > So-
ciological Rewlev, January - April, 1943.

312
5

r "•'•'

<
Ara$
(surv
dti
Tari

NlTEi
Cahjk
Zeki
Pra'tik
Magri
Come
Zalim
Ham
Cesui
Kend
Mute
Ileric
Ban?
Kara
mesi
Orta
num
Oluj]
Olur

i
-
BASMAKALIP YAKI§TIRMALARIN VARLIGI

Tablo 5 her iilke i?in segilen sxfatlann yiizdesini vermektedir.


yalmz, bundan Meksika harig tutulmu§tur. Bunun nedeni, bu iilke
ile ilgili bilgilerin siniflandinlmami§ olu§udur. Elde edilen farkli-
liklann cogunlugu «belirli ve kayda deger derecede» olmu§tur. Bu-
nunla beraber, dikey farkhliklar (ayni ulus igin kullanilan iki sifat
arasindaki) kelimelerin tanmmi§hk derecesi, veya kelimelerin lis-
te igindeki siralari yiiziinden meydana gelmi§ olabilir. Diger yandan,
ufki farkhliklar ise (farkli uluslara uygulanan ayri sifatm goster-
digi taninraalari ol?iisiindeki farkhliklar yiiziinden gikmi? olabilir.
Nitekim; «karakterize edilmesi imkansiz» kategorisinin durumu
bunu gostermektedir. Bu faktorler degi§meksizin sabit tutulacak
(constant) olursa geriye kalacak olanlarin sadece basmakalip
yaki§tirma»lardan ibaret olacagi soylenebilir. Fakat buna imkan
olmamasi yiiziinden, tahlil edilecek olan karakteristiklerin miktari
belli olmayan hatalar ta§idigma ve hesaplanacak olan endis'lerin
gergege tami tamina uygun olmaktan 50k niceliksel (qualitative)
bir yakmlik gosterecegine dikkat edilmelidir. \

Ayrica §u nokta da belirtilmelidir ki, yamtlayicilara basmaka-


lip yaki?tirmalar §eklinde cevap vermemeleri igin yeterince olanak
sunulmu§tur. «Karakterize edilmesi imkansiz» boliimiinii i§aretle-
yenler (Qinlileri tavsif etmesi istenen Almanlardaki °/o 71'den, kendi-
lerini tavsif etmeleri istenen Fransiz ve Amerikalilardaki % 3 ora-
mna kadar) boyle bir segimlemeden ka?inirken rasyonel olgiilerle
ara§tirmalardan dordii (Almanya, Hollanda, Norveg, ve A. B. D.)
gapraz-smiflandirma ile kontrol edilmi? ve «karakterize edilmesi
imkansiz» boliimiinii kullananlann daha ?ok dii§iik egitim diizeyin-
deki kimseler oldugu g6riilmii?tiir. Bu durum, genel olarak biitiin
kanaat ara?tirmalannda goriilen «fikrim yok» veya «cevapsiz» bo-
liimlerini i§aretleyenlerin egitimce du§iik kimseler olmasi gergegi-
ne de uygun dii?mektedir.

BASMAKALIP YAKI§TIRMALARIN STANDARTLA$MASI

Yamtlayicilardan herbirine oniki sifathk bir segim olanagi ta-


ninmi§tir. Biitiin bu cevaplarla be§ ulusu nitelendirmeleri istenmi§-

313
tir: Ruslar kendilerinden ba§ka sekiz ulusca, Amerikahlar ksndile-
riyle birlikte sekiz ulusca, Fransiz ve Ingilizlesr kendileri ve iig ba§-
ka ulusca ve Qinliler de ba§ka tig ulusca. Sekiz ulusun hepsi de
kendi halklanni nitelendirmi§Ierdir. Tablo 6'da her iilkede en yiik-
sek yiizde tarafmdan segilen tig sifat, ve her bolumde ise bu sifat-
lann en popiiler oldugu iilkelerin sayisi verilmektedir. Tablo 7 ise
en sik kullanilan alti sifatin sirasim vermektedir.
Ruslar hakkindaki izlenimler biitiin iilkelerde birbirleriyle tu-
tarli gonlinmektadir. Amerikahlar hakkindaki izlenimler daha da
tutarsizdir. Fakat herhangi bir sifati kullanma durumu en dii§tik
olan ve en tutarsiz §ekilde resmedilen Ingilizler ve £inliler sadece
ug ara§tirmada ele alinmi§ olduklan igin, bunlann birbirleri ile
kar§ila§tirmalan giig goriinmektedir.

TABLO 6 .
Bir Sifatm Kendi Haklanni veya Diger Uluslan Nitelemekte
En £ok Kullanilan Og Sifattan Biri Oldugu Iilkelerin Sayisi: (or-
negin, Amerikahlar, kendilerini niteleyen 7 ulkeden 3'iine gore
«gah§kan» bulunmu? ve bu sifat Amerikahlar igin en gok kullani-
lan iig sifattan birisi olmu?tur) *

Tammlanan Ulu» Kendi


Ve bu ulusu tammlayan Rus Am. ing. Fr. tin Ulusu
iilkelerin sayisi (8) (7) (3) (3) (3) (8)
SIFAT
Cali$kan 5 1/2 3 1 1 3 5
Zeki 1 2 2 1 "j 5
Pratik 6 Vi
Magrur 1 1 Vi 2
Comert 3 1 3
Zalim 1 1 5
Ham 2 Vi
Cesur 6 x
1 y,
Kendine hakim 5 3•
Miitehakkim 7 1/2 1
Ilerici 6
Ban§-sever 1 n 1 6
Toplam 24 21 9 9 9 24

314
Bu tutarliliklar §unu gosteriyor ki, terciime sinmnin di?inda-
kilerle, bazi belli uluslarin basmakalip yakifttrmalara sahip olma-
sirnn nedeni bir ulkedem digerine degi$en karfilikh, bakt$ ve goriif-
lerden gok, bu iilkelerin ayni Bati kulturiinden etkilenmif olma-
landir. Keza, Amerikalilar ve Ruslar hakkmdaki basmakalip yaki§-
tirmalann durumu da diinyanm «lki Kutba Ayrilmi? Diinya» ol-
masina baglanabilir.

«BEN»IN UZANTISI OLARAK BASMAKALIP YAKI$TIRMA


Tablo 6'daki son siitun her ulus tarafmdan kendi ulusunu nite-
lendirmede en yiiksek yiizdeyle kullamlan sifatlan gostermekte-
dir. Goriildiigii gibi, her iilke halki kendi ulusu hakkinda olumlu
sifatlar kullanma egilimindedir ve kendi faziletine fazlasiyle inan-
maktadir. Lippmann §oyle diyor: «Bir basmakalip yaki§tirma ka-
hbi notiir olamaz... Basmakalip yaki§tirma bir ge§it kisadan-kesme
degildir... Kendimize kar§i gosterdigimiz saygmin teminati, kendi
degerimizin, kendi konumumuzun, kendi haklanmizin diinya uzeri-
ne yansimi§ bir uzantisidir... Basmakalip yaki§tirmalar bizim ken-
di gelenegimizin simr kaleleridir ve onlann savunma gizgisi ardm-
da, elimizde tuttugumuz kanumumuzla kendimizi teminat altmda ve
emniyette hissederiz.* (7).

TABLO 7
Be§ Ulusu Tammlamak Igin En Sik Kullamlan Alti Sifat (Bag-
lanti gizgileri yiizdece ayni olanlan gostermektedir.)

Ruslann Tammlanmasi
Avusturyalu
larca tngilizlerce Fransizlarca Almantarca

Miitehakkim Cah§kan Ham ve kaba Zalim-


Caliban Miitehakkim Cah$kan Ham ve kaba
Zalim Zalim Miitehakkim £alifkan
Ham ve Kaba Ham ve Kaba Cesur Miitehakkim
Cesur Cesur Zalim Cesur
Ilerici Pratik Ilerici Pratik
tlerici

(7) Walter Lippmann, Public Opinion (New York: Harcourt, Brace and
Co., 1922), p. 96.

315
ttalyanlarca Hollandalilarca Norveglilerce Amerikalilarca
Ham ve kaba Zalim Qali?kan Zalim
Zalim Miitehakkim Miitehakkim Califkan
Miittehakkim Ham ve kaba Ham ve kaba Miitehakkim
Qali?kctn Cali§kan Cesur Ham ve kaba
Cesur Cesur Zalim- Magrur
Zeki tlerici Pratik Cesur
tlerici

Amerikahlarm Tanimlanmasi (A.B.D.)


Avusturalya- tngilizlerce Fransizlarca Almanlarca
lilarca .

Ilerici Ilerici Pratik Ilerici


Pratik Magrur Ilerici Comert
Zeki Comert Miitehakkim Pratik
Magrur Ban§-sever Qah?kcm Zeki
Bari§sever Zeki Zeki Bari§-sever
Comert Pratik Comert Cah§kan -i
Kendine h&kim

ttalyanlarca Hollandalilarca Norveglilerce


Comert Pratik Cali§kan
Pratik Ilerici Pratik
Cali§kan Calx^kan Ilerici
Zeki Comert Comert
tlerici Barif-sever Ban§-sever
Bari§-sever Zeki Zeki

tngilizlerin Tanimlanmasi
Almanlarca Hollandalilarca Amerikalilarca
Zeki Kendine hSkim Zeki
Kendine hakim Ban§-sever Qali^kan
Magrur Pratik Cesur
Miitehakkim Magrur Ban^-sever
Pratik Cah?kan Magrur
tlerici Zeki Kendine h&kim

316
Fransizlann Tammlanmasi
tngilizlerce Almanlarca Hollandahlarca
£ah§kan Cah§kan Ham ve kaba
Ham ve kaba Ham ve kaba Caltfkan
Ban§-sever Zeki Zalim
Cesur Zalim Cesur
Zalim Cesur Kendine hdkim
Zeki Kendine hdkim Barif-sever
Bari$-sever
Cinlilerin Tammlanmasi
tngilizlerce Almanlarca Hollandahlarca

£ali§kan Cali§kan Ham ve Kaba


Ham ve kaba Ham ve kaba Gahfkan
Ban§-sever- Zeki Zalim
Cesur Zalim Cesur
Zalim Cesur Kendine hakim
Zeki Kendine hdkim Bartf-sever
Bartf-sever
Uluslann Kendikendilerini Tanimlamasi
Almanlar Avustralyalilar Ingilizler Fransizlar

Qali$kan Ban§-sever Ban?-sever Zeki


Zeki Comert Cesur Bari§-sever
Cesur Cesur Cali?kan Comert
Pratik Zeki Zeki Cesur
llerici Pratik Comert Cah§kan
Ban$-sever Cali§kan Pratik tlerici
• - •
Amerikahlar
Italyanlar Hollandahlarca Norvegliler (A.B.D.)
Zeki Ban?-sever Ban§-sever Ban?-sever'
Cah§kan Qali§kan Cali§kan Comert
Cesur Zeki Cesur Zeki
Comert llerici Zeki tlerici
Ban$-sever Cesur - tlerici Cali?kan
Pratik Pratik Cesur
Magrur Kendine hdkim
BASMAKALIP YAKI$TIRMALARIN YONt) VE GERILIMLER

Soru kagitlarina cevap verenler sifatlardan dordiinii — mag


rur, zalim, ham ve kaba, miitehakkim — olumsuz; sekizini ise —
gah§kan, zeki, pratik, comert, cesur, kendine-hakim ilerici, ve ba-
ns-sever — olumlu nitelemede kullanmi§lardir. Tabiatiyle bu kaba
bir olgiimlemeden ba§ka bir§ey degildir. Zira, ilgili simflann [fark-
li uluslar nezdindeki] gekicilik veya tiksindiricilik ozelliklerinin
derecesi, her ulus igin farkh oldugu halde, ele ahnmami§tir. Fa-
kat kelime olarak bu sifatlann ge§itli uluslarca taninmi§hk dere-
cesi, kullanim derecesine fazla bakilmaksizm alti degi§ik dile gev-
rilmi§ olmasi yiiziinden, bundan daha dogru ve aslina uygun bir
endeks yapilamamaktadir. Bu dagilimin dogrulugu, dokuz iilkeden
kendi ulusunu «magrur» bulan biri harig, digerlerinde kendi ulus-
larim nitelerken olumsuz sifatlardan gok olumlu sifatlann segil-
mi§ olmasi ve bunun yiiksek bir yiizde tutturulmasiyla da belli ol-
mu^tur. ' -
Olumlu ve olumsuz sifatlann ortalama kullanim sayisi Tablo
5'in altmda verilmi§tir (Yani, bu tiir terimlerin belli bir ulusa uy-
gulandigi yekiin sayisimn orneklem igindeki yanitlayici sayisma
bolumii).

Buradan bir «basmakahp yaki§tirma» derecesi («score») —ki,


basmakalip yaki$tirmanin torunu veya «yoniinii» ortaya koymak
tadir— bulmak igin, bir ulusu nitelemekte kullamlan olumsuz si-
fatlar iki ile garpilmi? (ikiye-bir oramnda olumsuzla-olumlu ora-
mna uygun bir diizeltim elde etmek igin) ve olumlu ortalamadan
gikanlmi§tir. Bu yolla, + 0,8'den (biitiin yamtlayicilar sadece olum-
lu sifat segmi§ler ve hig olumsuz segmemi§lerse) ba§layip - 8.0'e
kadar (biitiin yamtlayicilar olumsuz sifat segmi§ler ve hig olum-
lu segmemi§lerse) degi§ebilen bir endeks saglanmi§tir. Bu «bas-
makahp yaki§tirma derecesi* bir ulusun diger bir ulusu tanimladigi
29 hSl igin hesaplanmi? ve bu da Tablo 8'in 1. siitununda gosteril-
mi$tir.

318
TABLO 8
«Basmakahp Yaki§tirma» ve «Dostluk Dereceleri»
• y « Basmakalip
Yaki$tirma «Dostluk
Derecesi»a Derecesi»b
Hollandalilarin Amerikalilara 2.6 % 26
Norveglilerin Amerikalilara 2.5 21
italyanlarin Amerikalilara 2.1 50
Avustralyalilann Amerikalilara 1.9 oO
Fransizlann Amerikalilara 1.9 il
Almanlann Amerikalilara 1.8 24
Amerikahlann Ingilizlere 1.0 31
Ingilizlerin Amerikalilara 1.0 • 26
Hollandalilarin Ingilizlere 0.7 8
ingilizlerin Fransizlara 0.4 9
Almanlarin Ingilizlere 0.4 9
Meksikalilarin Amerikalilara 0.3 18
Hollandalilarin Frauisizlara 0.2 4
Ingilizlerin Cinlilere 0.2 0
Meksikalilarin Fransizlara 0.1 0
Almanlann Qinlilere 0 0
Meksikalilann Ingilizlere 0 0
Hollandahlann Qinlilere -0.3 0
Almanlann Fransizlara -0.4 -2
Meksikalilann Cinlilere -0.6 -10
Norveglilerin Ruslara -0.7 -26
Meksikalilann Ruslara -0.8 -24
Avustralyalilann Ruslara -1.0 -34
Ingilizlerin Ruslara -1.0 -37
Ruslara -1.5 -56
Fransizlann Ruslara -1.6 -22
Amerikalilann Ruslara -2.0 -51
Hollandahlann Ruslara -2.2 -36
Italyanlann Ruslara -2.5 -39
a. «Basmakalip Yaki$tirma Derecesi* — bir ulus hakkinda kullanilan
ortalama olumlu sifatlann sayismdan, olumsuz sifatlann iki kati gikarila-
rak.
b. «Dostluk Derecesi» — kendilerini belli bir ulus'a kar§i «en fazla
dost» bulaalann yiizdesinden, «en az dost bulanlarin yiizdesi gikarilarak.

319
«Basmakahp Yaki$tirma Dereceleri»nden herbiri igin, Soru 12'-
deki cevaplannda ilgili iilkeye kar§i «en az dost» olduklarim soy-
leyenlerin yuzdesi, Soru ll'de ilgili iilkeye kar§i «en fazla dost» bu-
lanlann yiizdesinden £ikanlmi§ ve boylece «Dostluk Derecesi» bu-
lunmu§tur. (Sifir hesaplananlar % l'den azdir.) Bu derece, + 100
(aym iilkeye kar§i yanitlayicilann hepsi dostluk duyduklanni soy-
lemi§se) ile -100 arasmda (hepside aym iilkeye kar$i dostluk duy-
madigim soylemi§se) uzanabilir. Hemen belitftmelidir ki, bunun
anlami, §u veya bu ulusca veya biitiin uluslarca gosterilen dostlu-
gun derecesi degil, dostluk duyan yamtlayici sayismdan dostluk
duymayanlarm sayisinin gikanlmasi demektir. Oysa, «basmakalip
yaki§tirma derecesi» aym grup iginde aym bireyler tarafindan gos-
terilmesi miimkiin olan olumlu veya olumsuz egilimleri ozetlemek-
tedir. «Dostluk Derecesi®, Tablo 8'in son siitununda verilmektedir.
Tablo 9 ise, bu iki derece arasmdaki ili§kiyi vermektedir. Burada
goriilen sonus, Katz ve Braly'nin Princeton'li 100 ogrenci iizerin-
de yaptiklan ara§tirmadan elde ettikleri sonucu uluslararasi bir dii-
zeyde tekrarlamaktadir: «grup isimleri iizerinden yapilan bir terci-
he dayanan siralama ile tipik davrani§ ve tavirlar hakkmda yapi-
lan degerlendirmeyi temsil eden ortalama derece arasmda gozle
goriilur bir benzerlik ve yakinlik vardir.®

(Tablo igin kar$t sayfaya geginiz.)

320
I I I I I # ^ #
& ~ ~ ~ 8-
. C<
l D- 3
s >°< to"
° ? s
« S 8 0 I rv
| # I I # o»*
»
«** o g •»" O

—2.1 ve
daha fazla

—1.6'dan
—2.0'a kadar

—1.1'den
—1.5'a kadar

N> K> H —.6'dan *

—1.0'a kadar w
£
—.l'den
—J'e kadar EL
•3
0 6)
tr
<n

N U w .l'den
.5'e kadar

.6'dan
1.0'a s

1.1'den
lJS'a

1.6'dan
2.0'a
2.1 ve
daha 50k
BASMAKALIP YAKI$TIRMALARDA DE6i$MELER

1942 yilinda Kamu Oyu Ara$tirma Ofisi tarafindan 1200 Ame-


rikahya Ruslan tanimlamak igin 25 kelimelik bir listeden gerekli
gordiikleri sifatlan se^meleri istenmi$tir. (8) Bu sifatlardan yedi
tanesi UNESCO ara$tirmasinda da kullanilmi§ bulunuyordu. Ara$-
tirmadan §u sonuglar elde edilmi§tir.

1942 1948
QALI$KAN % 61 % 49
ZEKI 16 12
PRATIK 18 13
MAGRUR 3 28
ZALLM 9 . 50
CESUR 48 28
ILERTCT 24 15

Bu yiizdeler igin, yukanda gosterildigi gibi «basmakalip kayi§-


tirma derecQsi» hesaplanmi§, fakat bu kere olumsuz ortalama,
olumlu-olumsuz sifatlar oram degi$ik oldugundan, 2 yerine 2.5 ile
garpilmi§tir. 1942'de derece + 1.4 iken 1948'de -0.8 olmu§tur. (1948'-
de biitiin 12 sifat igin -2.0 idi. Bu durum, birkag kelimenin bile
degi§mesinin belli bir etkide bulunabildigini gostermektedir.)
Kullanilan iki ayn kelime listesinin uzunluk ve muhteva fark- -
lari bir tarafa birakilacak olursa, ba$ka bazi faktorlerin de de et-
kisi oldugu agiktir, ve bunun Rus-Amerikan ili§kilerinin bozulmasi
ile ilgili faktorler oldugu soylenebilir. Bu durumda, basmakalip
yaki§tirmalar normal durumlar i$in farzedilenden 50k daha esnek
ve degi§ken olmaktadir. (9) 1950 yilmda, G. M. Gilbert, tipki Katz
ve Braly gibi, kiigiik bir Amerikan orneklemi iizerinde ayni ara§tir-
mayi —Princeton Universitesi ogrencileri ara§tirmasi— ilkinden
bir ku§ak sonra tekrarlami§tir. Gilbert'in vardigi sonuca gore, og-

(8) Hadley Cantril and Mildrod Strunk, Public Opinion 1935-1946, (Prin-
ceton, N.J. Princeton University Press, 1951), p. 502.
(9) Mace; op. Cit., «En son kullamma gore terim, sabit du§iincelerin sa-
bitligin uygun* olmadigi hallerde soz konusu olmasiyla, veya entellek-
tuel nedenlerin di$indaki nedenlere uygun bulunabildigi hallerdeki
kullammiyla sinirlanmi§tir. Qogu kere bunun gerektirdigi durum, el&s-
tikilik ve uyumlanabilirligi §art kilan hallerde du$iincelerin sabitligi ve-
ya tepilerin degi§raezligidir.».

322
363
renciler bir insam birkag kelime ile tamamlamanin giigliigunii bu
kere daha iyi anlami?lardir. Nitekim, bu ikinci ara§tirmasiyla og-
rencilerin eski gunlerde gok «popiiler» olan basmakalip yaki§tir-
malari daha az kullandiklanni tesbit etmi§tir. Gilbert, diger yan-
dan, II. Diinya Sava§min, Almanlar ve 'aponlar hakkindaki goriin-
tiileri de radikal bir §ekilde degi§tirdigini tesbit etmi§tir. (10)
Zaman siiresi iginde ortaya gikan bu degi?me akla ?unu getir-
mektedir : uluslarin biribirlerini sevmeleri veya sevmemeleri bas-
makalip yaki$tirmalarin fazla etkisinde kalmamakta, fakat tersine,
basmakalip yakiftirmalar kendilerini, soz konusu uluslar hakkinda-
ki gdriintii («image») ile ilgili olmayan sorHnlara ilifkin olumlu ve-
ya olumsuz ili?kilere gore ayarlamaktadirlar. Yani, denekler soz ko-
nusu halk hakkinda «kafalanndaki g6runtii»yii dii?iiniip, o halkin
«ho§» veya «kotii» oldugunu karar vermekten gok (yukarda verilen
«basmakalip yaki§tirma derecesi »ne benzeyen bir yontem), oyle
goriiniiyor ki, once o halki sevip sevmedigini gozoniine getirmekte
ve sonra ilgili ulus hakkmda akhndaki goriintiiyii ortaya koymak-
tadir.
Schoenfeld de, Pearl Harbor olayindan hemen sonra basmaka-
lip yaki§tirmalann muhtevasi konusunda yaptigi ara§tirmalarda,
Katz ve Braly'nin 1930'larda vardigi sonuca varmi§tir: tarihi olay-
lar Alman, Italyan ve ozellikle Japonlar hakkindaki basmakalip ya-
ki§tirmalan belli olgiide degi§tirmi§tir. Bu arada eski niteliklerin
birgo'gu degi§memi$, fakat bunlara, «kendini begenmi§», «hileci,»
«korkak,» «mizikgi» gibi yeni nitelikler eklenmi§tir. Ayrica, eski
niteliklerden bazilari da daha sik zikredilmeye ba§lami§tir. Bugun
miittefiklerimiz olan iilkeler hakkindaki eskinin beylik basmakalip
yaki§tirmalanna yeni nitelikler eklenmi§tir. <j)ogu sevilebilirlik gos-
teren bu niteliklerden ayri olarak da, eski nitelikler arasmda yer
alan ve olumlu oz ta§iyanlar daha sik kullanilmaya ba§lami§tir.
Agikca goriiliiyor ki, bir ulus hakkindaki basmakalip yaki§tirmalar
nicelik itibariyle biiyiik bir degi§me gerektirmeksizin, yon ve yo-
gunlukca degi§ebilmektedirler. (11).
1942 ve 1948 tarihli basmakalip yaki§tirmalar iki kaliba bolii-
necek olursa —olumsuz ve olumsuz— diye mesele daha da aydinlan-

(10) G.M. Gilbert, «Stereotype Persistence and Change Among College


Students,* Journal of Abnormal and Social Psychology, 46, No. 2
(April, 1951), 245-54.
(11) Schoenfeld, op cit.
mi§ olacaktir. Sirasi ve kabaca yiizde branlan itibariyle her iki
kalip igin de bu iki devrede bir degi?me yok gibidir. Her ikisinde
de de, Ruslar magrurdan gok zalim, cesurdan 50k gah§kan, ileri-
cidea gok cesur, pratikten 50k ilerici, zekiden gok pratik bulun-
mu§lardir. Fakat i?in biraz daha iginden bakilacak olursa iyi nite-
liklerin arka plana itildikleri, kotii niteliklerin ise one gikarildik-
lari goriilecektir.
Biitiin bu bulgular, tabiatiyle, netice hiikmiinde olmaktan 90k,
yol gosterici mahiyettedirler. Ne var ki, kelime-listesi §eklinde-
ki ara§tirmalarin bunca zamandan beri tekrar etmi? olmasi millet-
lerin sahip olduklari basmakalip yaki§tirmalar ile olaylar arasm-
da bir baglanti oldugunu agikca gostermektedir. Niteliklerin segi-
minde farkh sosyo-ekonomik gruplarm aym kelime listesinden yap-
tiklari segimleme hakkmda daha fazla bilgi igin ara§tirmanin Hol-
landa niifusu iizerindeki kismma bakdabilir [Buchanan ve Cant-
ril, s. 80].

OZET

Basmakalip yaki§tirmalar sorununda buldugumuz neticeler


?unlari gostermektedir: (1) Sekiz iilkenin hepsinde de belli uluslari
belli fekillerde nitelendirme egilimi goriilmektedir; (2) gefitli iil-
kelerdeki yanitlayicilarda Ruslari nitelendirmede aym egilim go-
riilmekte, aym egilime bir dereceye kadar Amerikahlari nitelendir-
mede de rastlanmaktadir; (3) deneklerin kendi dz uluslart hakkinda-
ki basmakalip yaki?tirmalari lehte terimler kullanma yoniindedir;
(4) bir ulus hakkindaki a$agilayci terimlere kar?i yiiceltici ve onur-
landirici terimlerin kullanilmast bu iki ulus arasmdaki dostlugu
goster^n iyi bir endeks olmaktadir.
Ulusal basmakalip yaki§tirmalarin zamanla degi§ebilecegini
gosteren —az da olsa— deliller vardir. Aym §ekilde, basmakalip
yaki^tirmalann, belli bir ulusa kar§i gosterilecek tepkiyi belirt-
mek ve bunlara 6n-gelmekten 50k, bu tepkilerin ardindan i$e kari-
?ip bunlan rasyonalize ettiklerini soylemek de miimkun goriin-
mektedir.
Eldeki bulgulann ozii, uluslararasi basmakalip yaki§tirmalann
nedenleyici etkilerini minimum's, indirecek niteliktedir. Olumlu ve-
ya olumsuz, bunlar, uluslararasi yakinhklarda nedenleyici giigte de-

324
gillerdir. Bulgularimiz, bunlann yaratilmi? olmalanni gerektiren
objektif olgular ye olaylar ortaya gikmadikga basmakalip yaki§tir-
malann varhk bulamayacagim gostermektedir. Basmakalip yaki§-
tirmalann belki de en onemli gorevi ( insanlan biribirlerini oldiir-
meye, aldatmaya, ve bunlar gibi normal ahlik anlayi§mm uygun
gormeyecegi hareketlere giri§meye ikna etmek igin gerekli rasyo-
neli saglamak olmaktadir.
Boliim 4'ten anla?iliyor ki, bir ulusda, bir ba?ka ulusa kar§i
dostluk duygusunun veya dostga olmayan duygulann varligi, bu ulus
ile diger ulusun - devletleri arasmdaki ili?kilere; bu uluslann devlet-
Ierinin son sava?ta veya ?imdi iginde bulundugumuz «soguk harb»
iginde biribirlerinin miittefi veya dii§mam olmasma, biribirlerinin
dillerini anlayip anlamamalanna., geleneksel olarak tarafsiz olup
olmadiklanna bagh bulunmaktadir. Nitekim, ara§tirmamizda da,
dostluk duygusunun veya dostga olmayan duygulann ba§at «ste-
reotip»lere bagh bulundugu goriilmu?tur. Bu durum da, bir kere
daha gostermektedir ki, basmakalip yakiftirmalarin nedenleyici
degil, baglayici olarak ele altnmalari gerekir.» Bu millet bizi tehdit
ediyor, eskiden de bizimle sava?mi?ti, hemen de smir kom§umuz,
ne dediklerini ise anlamamaktayiz, oyleyse bu ulusun zalim, mag-
rur, miitehakkim vs. olmast gerekir.

DAHA" iLERI ARA$TIRMA OLANAKLARI

Buradaki materyal hemen hemen sadece uluslararasi gerilim-


lerle ilgili basmakalip yaki§tirmalar igin bir delil te§kil etme agi-
sindan tahlil edilmi?tir. Basmakalip yaki?tirmalann incelenmesi
igin elbette ki daha pek gok ara§tirma yapmak gerekiyor. Heniiz
tam olarak hiilasa §ekline vardmlmami? olan bu ge§it neticeler de
degerlendirilecek olursa, basmakalip yaki§tirmalann bireysel bir ol-
gu mu yoksa simfsal bir olgu m u oldugu sorununun aydmlanmasin-
da heniiz delikli kartlarda bekleyen bu bilgilerin de yarari olacaktir.
$imdilik bu bulgular, bir ulus igindeki ge§itli sosyal gruplann sa-
hip olduklan basmakalip yaki§tirmalarin milletlerin aralanndaki-
lere oranla gok daha biiyiik farkhliklar gosterdigine i§aret etmek-
tedir.

Tavsif edilmeyen sadece be? ulusun sahip oldugu basmakalip


yaki§tirmalar olmu§tur — bunlar ise, gogunlukla, Boliim 4'deki ka-

325
regorilere, girmediklerinden ele ahnmami§lardir. Yakm ve kom$u
ulkeler hakkinda, ayni dili konu?an uluslar hakkinda, iginde bulu-
nulan giinlerde veya bir zamanlar miittefik olan ulkeler hakkinda
ne gibi karekteristiklerin atfedildigi sorumunu incelemek yararh
bilgiler saglayacaktir.
Graham, en son tanidiklan Amerikahlar hakkinda yamtta bu-
lunan Ingilizlerin ki§isel ili$kilerine gore tepkide bulunduklanni,
fakat Amerikahlar hakkinda genel bir izlenime sahip olurken $un-
lara gore hareket ettiklerini tesbip etmi§tir:
...epey bir zamandan beri kitaplardan, basmdan ve filmlerden ogrenilen,
veya kazanilan gozlem, temas veya goriintiilerden elde edilmi?. bilgiler...
Birey (Amerikalilardan) Amerikali «tip»ine gegi$ belirliden genele ge?i? gi-
gidir, ve ayni zamanda, kuwetlfe taraftardan llimh taraftara bir gegi? olmak-
tadir. Bu ge?i$ durumu, 50k daha genel olan «Amerikan halki» kavrami ile
ilgili durumda da goriilmektedir. Bu son durumda, yamtlayicilarin cevap-
lan gitgide daha biiyiik oranda ikinci-elden enformasyona —basin ve ki-
taplar gibi— dayanir hale gelmekte; bireysel nitelendirmeler azalmakta, genel-
lemeler hizla artmakta, Amerikanm is ve di§ politikasi hakkinda kafalarin-
daki miiiahazalar bireysel yamtlaruu etkilemeye ba?lamakta, ve A. B. D.'ne
karyi bireysel esash dostluk ile ba§layan daire, ba$at bir diinya kuweti ola-
rak goriilen Amerika'ya.kar?! dosultkla halkayi tamamlamaktadir. (12).

Ku§kusuz, kelime-listesi teknigini kullanarak yapilan ara$tir-


malar iginde en az bireysel muhtevasi olani, en genellenmi? olam
UNESCO ara§tirmasinm bu kismidir. Bu oyle bir ara?tirmadir ki,
«halklar» ile devletler biribiri igine girmi?; tngiliz - Amerikan ara?-
tirmasinm iginde en az lehdar olan bu ara?tirma olmu?tur. Fakat
bunun her zaman igin boyle olmasi gerekmez.
Yabanci devletlerin eylemlerinin diger uluslarca nasil algilan-
makta oldugu ile, ve bu eylemlerin ardindaki gergek niyetlerin al-
gilanip anla$ilmasi ile ilgili daha pekgok ara§tirma yapilmasi ge-
rekmektedir. Basmakalip yaki$tirmalann yayimashnda kitle haber-
le$me araglannin elbette ki belli bir derecede sorumlulugu bulun-
maktadir. KezS, eylem ve hareketleri bu kitle haberle$me araglan-
nin aracihgi ile duyurulan ve basmakalip yaki§tirmalann oznesi
[hedefi] olan ulusun liderleri de, diger uluslann kazanacaklan bas-
makalip yaki$tirmalar igin bu bakimdan sorumluduf. Halkta ve
sorumlularda gok sik rastlamlan bir gorii? olan, bireysel temasla-

(12) Milton D. Graham, «An Experiment in International Attitudes Re-


search.* International Social Scilence Bulletin, III, No. 3 (autumn, 1951)

^26
rin uluslararasi yakinligi arttiracagi yolundaki dii?iincenin herza-
man dogru olmasi gerekli goriilmektedir. Bir ulus hakkmda
basmakalip yaki?tirmalarda bulunmanin mantiksizligi ve sagmaligi,
insanlarm bu tiir dii?iincelere-sahip olmalanm, bu dii§iincelerinin
basmakalip yaki?tirmalardan ba?ka bir?ey olmadigim anlasalar ve
hatta ilgili vdustan bazi ki?ilerle ?ahsi temas ve tam?ikhkta bulun-
salar bile, engelleyememektedirler. (13) Basmakalip yakla§tirmalar,
oyle goriiniiyor ki, bireye uzak dii?en varhklann (hukiimet, devlet
veya bir ulus) anlamsiz ve kavranilmasi giig goriinen eylem ve edim-
lerinin [daha kolayca] kavranmasma, anlamlandinlmasina yara-
1
maktadirlar. \
Leighton, basmakalip yaki§tirmalan > «insanlann diger uluslar
hakkindaki yanda?hk veya kar?itlik hissiyatlanna femel te?kil
eden; bu uluslahn davram?lanm iyi veya kottt diye yargilarken, ve
kendi uluslarinin diger uluslar karftstnda ne yapmast gerektigi ko-
nusunda karar. altrken zemin olarak dayandtklari esaslar» ola-
rak tanimlamaktadir. Fakat, pek tabidir ki obiir uluslar hakkmda
sahip olunan «g6riintii» (image) yanh?sa, buna dayanarak giri?ilen
hareket veya edim de yanli? olmak zorundadir.® (14). ,
I ' \
UNESCO ara?tirmasi, basmakalip yaki§tirmalann olumlu veya
olumsuz tepkilere yol agmakta Leighton'un soyledigi kadar etken
olmadigi sonucuna varmaktadir. Asd tehlike, diger devletlerin ni-
yetleir hakkmda yanh? anlayi?lar ta?imamizda ve bunlara dayana-
rak eylemde bulunmamizdadir. Bu yanh? anlayi?lanmizin (no-
tion) temelinde ise, bu devletlerin halklan hakkmda belli bazi
karakteristiklerin kullamlmasim uygun gorme egilimimiz bulun-
maktadir.
Bizim di?imizda kalan herhangi bir ulusla ilgili olarak en az
iki ?ey bilmemiz gerekmektedir:' (1) bu ulusun ne gibi amaglan
oldugu, (2) bu ulusun bizim amaglanmizi nasil buldugu. Aksi tak-
dirde, farkh «haritalar» ile yola gikan iki ulusun gati?malan kagi-
nilmaz olacaktir.

(13) Arkada$larimdan en iyileri iginde bile gogu Yahudidir.


(14) Leighton, op dt., Italikler bu inoelemenin yazarlanna aittir.

327
Hans

PSlKOLOJiK SAVAS HAKKINDAKi


DO§ONCELERlN
YENIDEN DEGERLENDtRlLMESi
/
S U N U M

Speier, «askeri kuwe't kullaninuna dayanan orgiitlenmi? ?iddetin ban§


zamanlannda diger uluslar iizerinden zor giiciiyle kullaamlmadigim,» fakat
«eskiden beri devlet adamlan ve generallerin dii?mana kar$i zafer kazan-
makta 90k daha zekice yollar bulduklaniu» soyleyerek konuya giriyor. Ya-
zara gore sava? kazanmak, fizik kuwet kadar dogii?me azmine ve dogii§me
sebebinin me§ruluguna olan inanca bagh bulunmaktadir.

Anlami bulanik olmakla beraber, «psikolojik sava?» denilen orgiitlii-$id-


det di$i ara^larla yapilan sava§in, veya $imdilerde sevilen deyi§le «ulusla-
rarasi enformasyon sali§malaimin» amacina cephedeki asker veya sava§an
nufus kadar sivil halkin dogii§rae ve gah§ma azmini kirmak oldugunu be-
lirten Speier, bu acpidan halkin gejitli kesimlerini ayn ayri ele alraaktadir:
i§?iler, siyasal se^kinler, kar?it<>iyasi se?kinler (muhalefet), askerler, askeri
segkinler vs.

«Dii§man» iilkenin askerini ve ge$itli halk kesitlerini ayn ayn ele alan
bu propaganda tekniginin ozii, sivil halki §iddetin yol agtigi olum fiilini
oliimii icra edenler olarak degil, sava?m kurbanlan olarak sayxnasi... akilli
bir dii?man propagandasi igin, bir ulusun direnme azmini kirmakta en
onemli farkin bu oldugu ve bu farkm degi$ik bir sava? tarzim gerektirdi-
gidir. ,

Speier'in bu jncelemesi, kendi zamanina gelinceye kadar milletlerarasi


propaganda veya «psikolojik sava?* hakkinda ileri -suriilen dii$iincelerden
gogunu aci bir $ekilde ele^tirmektedir. Dikkat edilirse, bu ele$tirimelerin
<;ogu Kitle Haberle?mesi Teorilerindeki geli§melerden elde Itifgi»»»»»»»»iipu
?ogu saglam temellere dayandigi goriilmektedir. II. Dunya Sava§i gunlerin-
den sonra Kitle Haberle$mesi Teorilerideki geli§melerden elde edilen bilgi-
lerin de gosterdigi gibi, ne denli orgiitlii cihazlarla yapilmi? olursa olsun,
propaganda, "tutum degi?tiriminde bagimsiz bir degi?ken- veya faktor- ola-
mamaktadir. Speier, Haberle?me Teorilerinin bu bulgusunu, psikolojik sa-
va?» hakkinda sovlenenleri ele§tirirken kendi alanmda ortaya koymakta ve
vurgulamaktadir.

331
Hans SPEIER
PSIKOLOJiK SAVA$ HAKKINDAKI
DU$UNCELERiN YENIDEN
DEGERLENDiRILMESl *

«PSiKOLOJiK SAVA§» TERIMiNDEKt YETERStZLIK

Psikolojik sava§ terimi halkin konu§malarinda olsun, bilimsel


gevrelerin konu§ma ve tarti$malannda olsun 50k geni§ bir gegerlik
bulmu§ olmakla bertkber, anlami heniiz tam bir agikliga kavu§mu§
degildir. Bu terimi dilediklerince kullananlann bu konuda tedbir-
li olmalarim gerektiren iig sebep vardir.
Once, «sava§» denilen §eyin bari§ yillannda uygulanmasi, veya,
aym gerekge ile, sava? zamanlannda bile olsa miittefik veya taraf-
siz iilkeler halkina kar§i uygulanmasi kolay degildir. Yapilan i§in
«psikolojik» oldugunun hissedilmesi halinde bile, bu tiir, «gergek»
bir sava§ sayilmayacaktir. ikinci Diinya Sava§i yillannda, psikolojik
sava§ her§eyden once askeri bir i? olarak sayilmi?, askerlerin so-
rumluluguna birakilmi§, Sivil Sava§ Enformasyon Ofisi ; Kongre
oniinde bu i§le bir ili§kisi oldugunu higbir zaman soylememi§tir.
Sava§in hemen sonrasinda Sovyetler Birligi ile Amerika Birle§ik
Devletleri arasmdaki ili§kiler (tuhaf bir tesadiif eseri «psikolojik
sava§» terimi kadar anlami bulanik bir terimle ifade edilen) « so-
guk sava§» haline d6nii§mii§; ama, uluslararasi hayatm geli§mesini
inceleyenlerin goguna gore, sava§ ile bari§ hallerini birbirinden
ayiran farklann higbirinin uygulanamayacagi soguk sava§ done-
minde bile higbir hiikumet, kendisi bu soguk sava§m iginde yer al-
mi? olduklan halde, diger uluslara kar?i psikolojik bir sava§ yii-

(») Hans Speicr, «Psychlogical Warfare Reconsidered,» Bknz: W. Sch-


ramm, The Process and..., s. 444-68.

333
riitmeye gah?tigini kiabul etmememi?tir. Bunun yerine «uluslara-
sx enformasyon»dan sxk sik soz edilmeye ba?lanmi?, arada sxrada
da propagandanin adinin gegtigi g6riilmu?tur.
ikincisi, «psikolojik sava?» veya (Ingilizlerin bu aym konuda-
ki faaliyetlerine takmayi tercih ettikleri isimle) «siyasal sava?» sade-
ce sava? donemlerinde ve dii?man uikelere kar?i yoneltilen propa-
gandayi kasteden bir terim olarak ele aliniyorsa, bu da yamlticx ola-
caktir. Sava?larin amaci du?mam yenmektir; oysa bir sava? sira-
sxnda uygulanan psikolojik sava?in iginde sadece bazx belli tali ve
oldiiriicii- olmayan araglarla yerine getirilen ve aym amaca sahip
faaliyetler girmemekte; fakat dii?man kampmdaki insanlara eri?-
meyi ve onlari kendimize dost kilmayi amag edinen faaliyetler de
psikolojik sava? kapsamma girmektedir.
tjguncusii, «psikolojik sava§» teriminin kolaylikla yanli? anla-
?ilabilir bir terim olmasidxr. Sava? propagandasimn bir e?anlam-
lxsx olarak kullanildiginda ve sava? zamam faahyetleri ile-ilgili ola-
rak ele alindiginda, adeta, diger sava?larm psikolojik etkilerinin ol-
madigini, sadece fizikx etkileri oldugunu ve bu tiir sava? bigimleri-
nin dii?manm dii?iinsel ozellikleriyle elindeki moral kuvvetlerin
hesaba katilmasina hig liizum kalmadan yiiriituldiigiinu ifade edi-
yormu? gibi goriinmektedir. Boyle bir muhteva agismdan bakilir-
sa, bu terim, psikolojik sava?m ya?adigimiz makina gaginda yapi-
lan «psikolojik-olmayan sava?lara» zerk edilen bir?ey oldugunu
soyler gibidir: sanki, gagimizda «psikolojik-yam-olmayan sava?»
kalmi? da, bu sava?lara, salcbranin yaratici nedeni olan, gekilen sa-
va? acilarinxn katlanxcxsx olan ve nihayet biirokratla?mi? bir strate-
jiye ve endiistriyelle?mi? bir kavgaya dayanan sava?m be?eri unsuru
haline gelmi? olan insanxn bilinmedik yanlan hakkmda yeni bilgi-
ler getirmektedir. (1)
Psikolojik sava? teriminden ortaya gikan bu anlamsal bula-
mklik sava?m ne oldugu konusunda bir gorii?birligine varilmami?
olmasindandir. Psikolojik sava? konusundaki dii?iincelerin yenider
degerlendirilmesine, gozden gegirilmesine ba?lamadan once hemen
terim sorununu ele almak ve ortaya yeni terimler onermek iyi bir?ey
olmayacaktir. A?agidaki gorii?lerimizde( okuyucunun istedigi ?ekil-
de, psikolojik sava? gergevesi iginde kabul edilebilecegi veya etmek

(1) Vaktiyle bir subay bana $oyle sormu$tu: «Psikolojik sava? denince
bunun igine, psikolojik yonden agilan sava?lar da giriyor mu?».

334
istemeyebilecegi bazi faaliyetleri ele alacagiz. Bu incelemede, ele
alacagimiz sorunlar hakkinda gorii§lerimizi belirtirken «psikolojik»
sifatmi bile hi? kullanmamaya ?ali§tik.

DOCU$ME YETENE6I
VE D06U§ME AZMI

Askeri konularda yazi yazanlar oteden beri dogu§me yetenegi


ile dogii§me azmini ayn konular olarak ele almak ali§kanligindadir-
lar. Du§man, eger mukavemet kapasitesi imha edilebilirse, yenik dii-
§iirulebilir. Fakat dogii§me azmi ve iradesi kirilmami§sa bu neti-
ceyi elde edemeyiz. Sava§m bu iki ogesi birbirinden aynlamaz.
Dii§manina oranla dogii§me yetenegi ve olanaklari fazla olan tara-
fin miihtemelen ddgii$me azmi de daha yiikse olacak; zira, zafer
§ansi ba§langi?tan yiiksek goriilmu§ olacaktir. Diger taraftan, kar§i
taraf 50k tistiin dogu$me yetenegine ve olanagina sahip olsa bile,
eger du§man bu yeteneklerinden istifade ederek sava§makta israr
etmiyor ve iradeli oldugunu gostermiyorsa, yetenekge dii§iik olan
tarafin inantgi, israrh ve kararh tutumu, du§manm iistiin yetenek-
lerini tamamen degersiz kilabilecektir.
Dii§mam tahrip ederek, topraklanm i§gal ederek, insan mater-
yallerini ele ge?irip sava§maz hale sokarak, albuka altina alarak
gokertmek ve du§manm moralini yikarak sava§amaz hale getirmek
zafere giden iki yoldur. Sava§ta zafer kazanmamn sadece tahrip ve
yikmak ile olabilecegini dii§jinmek, sava§in moral ve entellektiiel
yanlanmn reddine yol agmayi gerektiren bir dii§iincedir. Elbette ki,
moral yikarak; yani direnme azmini yipratarak sava§i kazanmuk
fazla yikmti ve tahribin sonucu olarak da ger?ekle§tirebilir. Fakat
eskiden beri devlet adamlan ve generaller dii§mana kar§i zafer ka-
zamanmakta 90k daha zekice yollar bulmu§lar ve kullanmi§larair.
Zaferin elde edilmesi i§in gerekli olan tahrip ve yok etmenin hac
mi ve ?e§idi, oyleyse, sadece iginde bulunulan teknik a§amaya degil
fakat aym zamanda sava§in siyasal yanina da bagli bulunmaktadir.
Sava§ma yetenegi ile azmi arasmdaki farkin onemi ve uygulan-
ma yaran sava§ zamanma oranla ban§ zamanmdaki uluslararas:
ili§kiler doneminde daha yararlidir. Zira ban?ta da, tipki sava? do-
neminde oldugu gibi uluslarin statiileri sahip olduklan konumu s<*
vunma oldugu gibi uluslarm statiileri sahip olduklan konumu sa-
vunma ve korumak veya indirgendikleri konumu doguran §artlari

335
(kuvvetler dagilimini degijtirmek konusundaki yetenek ve irade-
lerine baglidir. Askeri k u w e t kullanimina dayanan 6rgiitlenmi§
§iddet, ban§ yillannda diger uluslar iizerinde zor guciiyle kullanil-
mamaktadir.
Vatanda§lar igin ise, ban§ donemi sava§ doneminden daha gii-
venceli ve tehlikesiz bir donemdir. §iddetin yol agacagi oliimler
azalmakta, ayxu zamanda, yokluk ve sikinti diyecegimiz problem-
lerle daha az yuz-yiize gelinmektedir. Bununla beraber, orgiitleiimi?
§iddetle ilgili potansiyel kullamm olanagi ban§ zamamnda gizli
tutulan [sava§gi] siyasalann iginde oylece durur. Ayni dunim, sa-
vunma amagh veya saldin amagli silah guciinii arttiran bilimsel
ve teknolojik geli§meler igin; bunlann te§kil ettigi tertip, uyarma,
ve bu kuwetin kullamlabilecegini ikaz eden giigler igin; eldeki si-
lah ve kuwetleriri dagilimin yeniden degi§ebilir bir durumda olma-
lan ve kismi «mobilization»lan igin de soz konusudur. Uluslararasi
politikanin diger araglan igin de bu durum soz konusu olup, bu
araglarin da sava§ zamam ve ban§ zamam diye ayn donemlere ait
apayn ozellikleri oldugu soylenemez: diplomasi, ispiyoriaj, kar§i •
istihbarat, ekonomik tedbirler, orgiitsel faaliyetler (be§inci kol),
propaganda - biitiin bu araglar hem ban?ta, hem sava§ta uluslar-
arasi politikanin araglan olarak kemiksiz kullamhrlar. Bu aragla-
n n sadece sava§ donemlerinde kullamldigini ileri siiren goru$Ier,
ban§iri gergek dogasi hakkmda aldatici dii§iincelere yonelticidir-
ler; di$. politikanin amaglarmin izlenmesinde ve geli§tirilmesinde
mahzurludurlar ve gelip-gattigmda sava^in gok §a§irtici ve yikici
olmasma yol agarlar. £ok miimkiindur ki, «soguk sava§» teriminin
bu derece yaygm bir kullanim bulmasimn nedeni de, sadece, II.
Diinya Sava§imn iki miittefik devleti arasindaki ili§kilerin bugiin
tuhaf bir durumda bulunmasi degil, bari§ zamamnda devletlerara-
si ili§kilerde agik bir iktidar miicadelesine giri§ilmesinin hakh ve
yerinde bulunmamasidir.
Bunun yamnda, siyaset araglannm kullamminda ve «function»-
unda bir de ahlak-di$i bir geli§me egilimi oldugu goriilmektedir.
Yiizyilinizdaki sava§larda askeri k u w e t iizerindeki siyasal ve mo-
ral kisitlamalar ve denetimler gegen iki yiizyildakine oranla daha az
ve zayif olmu§tur. Benzer §ekilde, gegen yiizyilin milletlerarasi ili§-
kiler alaninda diplomasinin daha kesiksiz bir gorev yiiklendigi bi-
linmektedir. 19. Yiizyilin diplomasisi daha kesiksiz, daha az degi?-
ken bir diplomasiydi ve sava§lardan daha etkilenip, «sil-ba§tan»
ediyordu. Son kirk yildan bu yana ( propagandayi hem sava? done-

336
minde ve hem de bari§ doneminde, bir di$ politika araci olarak kul-
lanagelen biiyiik devletlerin bu gayretleri, bu donemden onceki do-
nemlerle' kar§ila§tinlmayacak kadar onem kazanmi§tir.
Di§ politika araglarimn kullammmdaki bu ahlak-di§i egilim-
ler ve bu araglarin bari§ta ve sava§taki kullammlarxsda goriilen
degi§ik bigimlerden ayri olarak §u soylenehilir ki; sava§, askeri
kuwetin, diger di§ politika araglarinin tiimiinun birden yerini ala-
bilecegi bir durum sayilamaz. Keza, bari§ donemleri de, milletler-
arasi ili§kilerin ve problemlerin milli sava§ potansiyellerinden
apayri ele alinabilecegi donemler sayilamaz.
Sava§la sinanmasi da gerekebilecek olan, uluslararasi pozis-
yonlarm saglanmasi - ve korunmasindaki ulusal yetenek durumu
ban§ x donemini etkilemeye devarfi eder. Aym §ekildeF saldiriya
kar§i koyup, direnme veya saldiriya gegme iradesi de bu etkileme-
ye katilir.
$imdi, her§eyden once bu «irade»nin ne demek oldugunu gor-
meye gali§ahm.

BOGU$ME AZMINlN YENIDEN GOZDEN GE^IRILMESi

«Dogii§me azmi»nden soz eder ken, aklimizda ve dii§iincemiz-


de kimin iradesinden soz etmekte oldugumuzu iyi bilmezsek «anth-
rapomorphic» bir kehanette, ama ash bo§ bir kehanette bulunma
gabasmdan ba§ka bir§ey yapmama durumunda kalabiliriz : agik-
gasi, bir sava§ta milleti meydana getiren bireylerin hepsinin de
dogii§me iradesine sahip olmadigim gormemezlikten gelmi§ d u -
rum. Aynca, bir ulus belli bir eyleme gegtiginde, sava§a fiilen ka-
tilmiyanlann «miicadele azmi»nin ne oldugunu, bunlarin bu azim-
le ne yaptiklanni tam olarak ortaya koymazsak, burada kullani-
lan «azim»in sahip olabilecegi degi§ik amaglar' 1 gormemezlikten gel-
mi$ olabiliriz : zafer igin gerekli olanin sadece «kavga azmi»nden
ibaret olmadigi agiktir. Ve nihayet, eger «yetenek» ve «azim» konu-
sundaki basit bir anlayi§la yetinirsek, sava§ ve ban? donemlerinde-
ki di§ politikadaki entellektiiel fonksiyonlari gormezlikten gelmi§
oluruz: eger belli bir kuvvet, belli bir araci, belli bir amag igin
kullanacaksa bu i? igin bilgi ve du§iinceye de ihtiyag vardir. Bun-
dan sonraki kisimda bu iig soru iizerinde duracagiz. Eeger bugiin
de sava§lar sadece silahli kuvvetlerfce yapilan §eyler olasaydi, eger
sava§lann onderleri sadece verilen emirlere mutlak bir itaat etme

337
ozellikleri yiiziinden bu gorevlere getiriimekte olsalardi, bugiin de
sava? azmi denilen ?eyden murat sadece subaylann sava? azmi
olacak; tipki, Fransiz Devriminden onceki 18. yiizyil Avrupa
sava?larindaki gibi bir durum ile kar?ila?ilacakti. O giinlerin asker-
leri siki bir disiplin altmda ya?ayan askerlerdi; mutsuz ve ba?lann-
daki iistlerinden dii?manlanndan korktugundan daha gok korkan
askerlerdi. Sava? uzayip gittikge, silahlan ve cephaneleri durmadan
devam eden bir iiretim aki?i ile de yenilenmiyordu.
i
Giiniimiiziin sava?lari sadece silah ve cephane imalithaneleri ve
tophaneler ile, sava? igin insangucu veya silah satm almaya yara-
yan devlet borglanmalariyla sioirli olmayan geni? mahrumiyet ve
fedakarliklar istemektedir. Genis-cephaneli bir sava?tir giiniimiiziin
sava?lan: ulkenin fizik kaynaklanrun hepsi kullanilmazsa, insan-
sal kaynaklann tiimii sava? igin harekeie gegirilemezse hayatta
kalmak giig uluslar igin. Ulusun muharip kismxmn silah ve cepha-
nelerini durmadan yenilemek, yitirilenin yerine yeni bir silah koya-
bilmek igin halkin biiyiik kismxmn gah?tirilmasi gerekmektedir.
Ekonominin endiistriyelle?mi? olmasi sonucunda sadece hayat stan-
dardi degil, olme standardi da degi?mi?tir. Muharib-olmayan niifu-
sun sava? gabalannda yiiklenecegi gorevsel yol, bizim gagimizdaki
modern milliyetgilikten ve okur-yazar toplumlardan onceleri pek
ender rastlanilan bir sava?la entelliiktiiel yonden ilgilenme ve hissi
katilma (participation) yiiziinden iyice agirla?tinlmi?tir. Kaldi ki,
muharip niifusun yiiz-yiize kaldigi ?iddet - nedenli oliim ?imdi biitiin
niifus igin soz konusudur; zira, modern gagin tahrip ve imha arag
ve yontemleri, dii?manm silahlanma kaynaklarimiza saldirmasina
el vermekte; ulkenin endiistriyel sava? uretiminin merkezleri olan
kentlere de yikim igin eri?ebilmesine yol agmaktadir.

Sava? halinde bulunan bir ulusta, bu yiizden sivil halkin «sa-


v
va? azmi dendiginde anla?ilmasi gereken ?ey halkin «gah?ma azmi»
haline gelmi? bulunmaktadir. Ostelik, gerek muharib niifus ve gerek-
se sivil niifusun oliime ve yoksulluga katlanmaya hazir olmasi ge-
rekmekteyse de (sava?in, bazilan igin kar elde etme ve zengin olma
yoniinden cazip bir?ey olmcisi ayn bir konudur), muharip niifusun
oldiirme azmine sahip olmasi gerektigi halde, sivil niifus igin boyle
bir ?art soz konusu degildir. Sivil halk bugiinkii sava?larda ?idde-
tin yol agtigi oliimii icra eden insanlar olmakla degil, sava?in kur-
banlari olmakla yiikiimlenmi?tir. Akilh bir dii?man igin, bir ulu

338
sun direnme azmini kirmakta en onemli fark noktasi budur ve bu
durum giiniimiizde farkli bir sava§ tarzim gerektinjaektedir.
' " • • • , » . - •• • .

Muharip olmayan niifus, burada incelenmesi ve irdelenmesi ge-


reken en az dort ayri genel smiftan meydana gelmektedir.

En ba§ta, siyasal iktidari elinde tutanlar •— siyasal segkinler—


vardir. Eger, sava§in seyrinde ve biitiin milletin izleyecegi politika-
nin tespitinde askeri" hiyerar§inin degil de, siyasal segkinlerin so-
ziiniin gegtigini farzedecek olursak, o zaman, sava§m ba§latilmasin-
da, seyrinde ve sonuglanma §eklinde bu siyasal segkinlerin «miica-
dele azimleri»nin biiyiik onemi olanagi agiktir. Aym $ekilde, ban?
zamamnda da biitiin bir milletin izledigi di§ politikadan da bu si-
yasal segkinler sorumlu olacaktir. Fakat bu segkinlerden fiili sava§-
ta yer alan insanlarin sahip olmalari gereken mucadele azmine
sahip olmalari beklenemez. Bunlardan, mucadele etmemek konu-
sunda da ba§ka tiirlii bir azim veya azimsizlik beklemek gerekir.
Bu konuda, milletin ne yapirtasi gerekecegi konusunjla segkinler
azhginm alacagi karardan (elite decision) soz etmek daha uygun
olacak; fakat yurt igi rejimin nisbi istikrari bu kararlarin alindigi,
sonuglarinin ortaya giktigi siireg igin de temel te§kil edecektir. Di§
politika konulanmn idaresi, elbette ki, yurt igi hayat §artlanm etki-
leyen segkinlerin kararlarmin ahnmasim gerektirmektedir. Bu yiiz-
den de rejimin istikrar derecesi karar-ahci segkinlerin kar§isindaki
tercihler ufkunun daralmasma veya geni§lemesine etki etmi§ olmak-
tadir. Siyasal segkinlerde bir mucadele ve dogii§me azmi aramak.
yerine, bu sebeple, segkinlerin (yurt iginde) yonetme yetenegi'ne
—yani, becerebildikleri olgiide yonetime devam azmine— ve di$
politikayi [bu yonde] kararla$tirma azmine sahip olup olmadik-
lanna bakmak gerekir.

Iktidari elinde tutanlar da, kurmaylan ve kontrolcii personel-


leri araciligi ile yonetirler; bu personel de burada segkinler ara-
smda kabul edilecek ve ele alinacaktir. Bu yardimci personelin
gorevi, siyasal segkinlerin bilgisizce ve budalaca kararlar almalari-
m onlemek; ve aptalca ahnmi§ kararlar bile olsalar 2 , bir kere ka-

(2) Harold D. Lasswell'in ve Abraham Kaplan'in gorii§lerine gore, «t)st


-.eckiuler daha ?ok ki§iler - arasi ili§kilerde yetenek kazanmi? kim-
'.t olup, karariann alindigi konularda bir olgiide yeteneksiz dirler.,
' i'nwcr and Society, Yale University Press, New Have, 1950, p. 203.)

339
rar diye alinmijlarsa, bundan sonra da bu kararlara uyuiup uyul-
madigim denetlemektir. Siyasal segkinler, diger §eylerle birlikte,
ig ve dif istihbarattan da kuvvet almaktadirlar. Di§ istihbarat diger
devletlerin yetenek ve niyetleri hakkinda; ig istihbarat ise rejimin
istikrari ve iilkenin yetenekleri hakkinda bilgi saglar, ge§itli ig ve
di§ politika alternatiflerinin muhtemel sonuglanni tahminde tav-
siyelerde bulunur, yurt igi muhalefetin (bundan her ne anla§ihyor
ise) kontrolii ve susturulmasi igin gereken i§lere yarayacck bilgi-
ler toplar ve [esas dii§man devletten] daha kiigiik giigleri olan di-
ger iilkelerle «communication»u yiirutur. Burada dikkat edilmesi
gereken nokta, bu gorevlerden herhangi birindeki aksamamn siya-
sal segkinlerin, yonetme yetenegine ve saglam ve yerinde kararlar
almasina-zararlar verebilecegi, muhtemelen siyasal segkinlerin ken-
di iginde problemler gikmasma, hatta sava§ zamaninda ise, tiim
olarak milletin kendi iginde bile problemler gikmasma sebep olabi-
lecegidir.
Muharip olriiayan niifus igindeki ikinci en geni§ kesim burada
bir biitiin olarak ele almacak olan gah§an niifustur. Bu kesimin
modern sava§taki fonksiyonundan yukarida soz edilmi§ti. Bu sinif,
«gali§ma azmi»ne sahip olmalari gerekenlerin meydana getirdigi.
bir kesimdir. Ayrica, gali§an simftan, ulkedeki kanunlara ve kural-
lara boyun egmesi bir gerekirlik olarak istenmektedir. Siyasal seg
kinlerin kararlarim uygulamada sadece cezalamaya dayanmaksizin
elinde bulundurdugu otorite olgiisiinde, gah§an niifusun, segkin-
lerce tespit edilmi§ olan kanunlara kar§i «ittat azmine sahip olma-
si gerekmektedir.
Itaat etme azminin asgari bir etkinligi ve' otoritesi her zaman
olmakla birlikte, iyi i? ley en bir toplumda gali?an sinif bu «asgari
gerekirligin her zaman gok iistiinde ve otesinde» bir gorev gormek-
tedir. Eger bu gorev gormenin niteligi ve niceligi, sadece, kanunla-
ra itaatm gizgisine dii§mii§ olsaydi, iist segkinlerdeh hemen sonraki
yardimci segkinlerin gorevl'eri de gok agirla§mi§ olacakti.
Siyasal segkinler ile gah§an njifus arasindaki ili§kiler, tabia-
tiyla( devletin «formal» ve «informal» siyasal yapisma gore farkli
farkli olmaktadir. Cali§ma azminin ve itaat azminin nerede koptu
gunu ilerde ele alacagiz.
Cali§an niifus denilen §ey de, farkli becerilerdeki (skills)
insanlardan meydana gelmektedir. Yiiksek becerilere sahip olan

340
insanlar, siradan becerilere sahip olan insanlara oranla daha nadir-
dirler. Uzmanla§mi§ ki§ilerin, oliim, teslim olm'a, rejime sadakat
beslememe, veya «satni alinma» gibi nedenlerle kaybedilmeleri gok
mahzurlu sonuglar verir. Zira, bunlann yerine yenilerini bulmak
gok zordur. Bu yiizden, «yeri-doldurulamaz» denilen ve gali§an nii-
fus igindeki segkin uzmanlardan,. yoneticilerden, i§ adamlanndan,
bulii§culardan, istihbarat uzmanlarmdan, miihendislerden meyda-
na gelen bu iist grup, gah§an sivil niifus igindeki kilit personeli
meydana getirirler. Kendilerinin de iginde yer aldiklan gali§an nii-
fus gibi, sivil kilit personel de gah§ma ve itaat istek ve azmine sa-
hip olmak zorundadir. Bu grubun gali§ma ve itaat istek ve azmini
zayiflatmak ve kirmak amacini ta§iyan bir dii§man gayreti, eger ba-
§anh olabilirse; gok biiyiik kazanglar saglar. Bunun nedeni ise, bu
ki§ilerin «yeri-doldurulmaz» insanlar olmasi degil, fakat bu grup
igindeki bazilarimn i?lerini iyi yapmamalannin gmptaki pekgokla-
rinm i§lerine de zarar verebilmesidir. Qama§ir igin tutulan kadmin
verimsiz gah§masi sikinti verici bir haldir, ama iist derecedeki bir
idarecinin verimsiz gah§masi son derece onemli bir mahzurdur.
Kaldi ki, iist derecelerdeki veya kilit noktalarmdaki personelin go-
gu istihbarat bakimindan- gok degerli bilgilere sahiptirler. Bunlar
yersiz yere konu§ulursa veya rejime sadakat beslemez olurlarsa,
dii§man igin ta§iyacaklan istihbarat degerleri bunlann elimine edil-
melerinden saglanacak degeri bile kat-be-kat a§abilir (3).

Muharip olmayan niifusun iginde oldukga onemli bir kalabahk ,


te§kil eden dii§kiinler, gah§ma giicii olmayanlar, ya§hlar ve gocuk-
Iar da yer almaktadir. Bunlann miicadele iradeleri onem ta§imak-
tadir. Bagimhlar denilen bu grup igin kati askeri mantigm kullan-
digi terim «ba§ibozuklar»dir: bu tiir muharip-olmayanlar higbir
i§e yaramadiklan halde «bakilmalan gereken bogc.zlar»dir (bouches

i
(3) Bari§ zamanmda kilit yerlerdeki bilim adamlan arasmdaki sir tutma-
mn onemi hakkmda, bknz: H. D. Smyth'in «General Account of the
Development cf Methods of Using Atomic Energy for Military Pur-
poses* eseri (1945), boliim III. Dagilim hipotezi ve denemelerin bunu
dogrulami? olmasi Temmuz, 1939'de agikga ilan edilmi?ti. «0 giinler-
de», diyor Smyth, «Amerikan asilli niiklear fizikgiler bu bilgilerinin
askeri amaglar igin kullamlmasi ile ilgili du$iincelerden o kadar ha-
bersizdirler ki ne yapmalan gerektigini anlamalari zor olmu^tu. Bu
yiizden de, bu konudaki yayinlann kisitlanmasi geregine... daha gok,
Amerikdn asilli olmayan fizikgilerin te^kil ettigi kiigiik bir grup
onayak olmu?tur. »

Ml
inutiles) (4): Higbir i§e yaramasal bile, bu «sonucun du§manlari»
aglayip, siiildanarak veya ne§eli §arkilar soyleyerek, bu kimselere
bakan insanlann duygu ve edimleri iizerinde etkide bulunabilmek-
tedirler.
*

Siyasal segkinler ile gah§an niifus arasmdaki farklilxklara de-


gindigimiz §ekilde, askeri segkinler ile sava§ta dogu§erek yer almi§
bulunan segkinler arasmdaki farkhhklan da inceleyelim. (oldiiriicii-
olmayan telefat sayilmazsa, askeri anlamda bir «somun du§mani»
yoktur.) Askeri segkinlerin, askeri ^tratejiyi ve askeri teknikleri
siyasal segkinlerce tespit edilen di§ politika ile uygunluk iginde be-
lirledikleri farz edilir. (5) Bu faraziyenin gergevesi iginde ise askeri
segkinlerin siyasal segkinlere itaat etme istek ve azminde olmala-
n ; aksi hald itaatsizhktan otiirii cezalandirilmi? olmalan gereke- v
cektir. Bu bakimdan, askeri segkinlerin prensip olarak, gali§an ve
sava§an niifustan farklan yoktur. Bununla beraber, askeri segkin-
lerin gah§an ve sava§an niifus iizerinde bir iktidara sahip olmalan
yiiziinden, (siyasal segkinlerin yonetme yetenegine benzer) bir em-
retme-yetenegi (ability of command) olmasi gerekir. Bunun da di-
?inda, askeri segkinler. ve kurmay kisimlan askeri i?lemleri icra

(4) Bu sosyal tabakamn ilk defa farkina vanlmasi Bizans'da olmu§tur.


Bknz. Bizans 'Anonimleri, Strategikos, I, 4 («kamuya higbir yaran
dokunmayan liizumsuz insanlar...», II, 9 («...doga'nin ve kaderin ih-
maline ugrami? insanlar...>), ve III, 13.
(5) Pratikde, siyasal ve askeri stratejilerin biribirinden aynlmasi zordur
ve, gogu defa, aynmi. agik bir anlam ifade etmeyebilir. tkinci Diinya
Sava?inda, Dogu ve Bati yarikiirelerinde en list otorite Amerika'da,
Ingiltere'de, Cin'de, Sovyetler Birliginde ve Almanya'da hep aym kim-
selerin elindeydi. (Birinci Diinya Sava§mdaysa, ba§ta Almanya ve In-
giltere olmak iizere durum farkliydi.) Ikinci Diinya Sava$mcfa siyasal
ve askeri segkinlerin aldiklan kararlarda «psikolojik sava?»m i?gal et-
tigi yer hakkmda, A.B.D. igin, bknz: Wallace Caroll, Persuade or Perish;
A. H. Thomson, Owerseas Information Service of the United States
Government, Washington, D.C., 1948, Part I; Daniel Lerner, Skywar,
New York, 1949; Ingiltere igin: Broce Lockhard, Comes the Reskcning,
London, 1947; Almanya igin: Derrick Sington ve Arthur Weidenfeld,
The Gobbel Experiement, London, 1942 (Amerikan edition: New Ha-
ven, 1943); Rudolf Semmler, Goebbels: The Man Next to Hitler, Lon-
don, 1947; The Goebels Diaries 1942-1943, ed. by Louis P. Lochuer,
New York, 1948.— Birinci Dunya Sava$i igin bknz. Harold D. Lasswcll
Propaganda Technique in the World War. New York, 1927; ve H.>
Thimme, Weltkrieg ohne Waffen, Stuttgart, 1932).
edecek kimseler olmalari nedeniyle, bunlann, siyasa araglarim el-
de etmek igin, askeri gorevlere baghhk ve adanmi$hklart olmala-
ri gerekir. Ve nihayet, askeri segkinler de sva§gi niifus kesimi gibi
«dogii§me (veya d6gii?meme) azmine» sahip olmak zorundadirlar.
Fakat, askeri segkinlerin gok geni§ bir bolumiiniin bazi bakimlar-
dan siviller arasmdaki iist makam sahiplerininkine benzeyen i§ler
yaptiklanna; planlama, yonetim ve diger makamlan i§gal etmekte
- olduklanna dikkat edilmelidir.
' Agikgasi, askeri iist'lere itaat (istek ve) azmi ile, «verilen go-
revden fazlasini yiiklenmek» sava§tan niifus iginde bile dogii§me az-
minden daha biiyiik bir onem ta§imaktadir. Zira, modern gagra
sava§larmda «silah altinda»kilerin iginde bile ekseriyet fiilen do-
gii§memekte, dogii§enlere destek olmakla gorevlendirilmi? bulun-
maktadirlar. (6) Bu i? boliimii, veya daha dogrusu, bu geni§ dogii§-
giiliik fonksiyonu dagihmi silahli kuwetlerdeki gegitli boliimlerin
ve servislerin sava§taki zayiat oranlannm farkli olmalanndan da
anla?ilmaktadir. Ornegin, A.B.D. Ordusunda Piyadelerin toplami
«Ordu mevcudunun yiizde 10'unu a§madigi halde, II. Diinya Sava-
§indaki toplam zayiat yiizde 70'i piyadeler arasmda olmu$tur. (7)
Bireyleri sava§maya razi etmek ve sava§a inandirmak amaci ile ya-
pilan propagandada bir tehlike dagihmmm goz oniinde tutulmu?
olmasi gerekir. Bu ozellik, askere alinanlann geldikleri sosyal gevre
ve sivil gegmi§leri kadar onemli sayilmalidir. Fakat bu inceleme-
mizde muharip niifusun tamami bir biitiin olarak ele ahnmakta;
hepsinin birden dogii$me (veya dogii§meme) azmine sahip olmasi
gerektigi kabul edilmektedir. (8) "

Elbette ki, tipki sivil niifus iginde oldugu gibi, muharip niifus
iginde de ender yetileri ve becerileri olan insanlar kadar, olmayan-
lar da vardir. Yiiksek becerileri ve iyi yeti§mi? olmalan ile sivrilen
uzmanla§mi? ki§iler askeri kilit personeli meydana getirirler ve
bunlara ayn bir onem vermek gerekir. Zaferlerin §erefi gogu defa

(6) Senator Taft 5 Ocak, 1951'de Senato'da' $oyle sormu$tu: «18.000 ki$ilik
bir tiimeni cephede tutmak igin bu ulkenin altmi$-yetmi$ bin iinifor-
mahyi ve bunun yansi kadar da sivil beslemesi ?art midir?» (Cong-
ressional Record, Vol. 97, p. 64). ,
(7) Samuel A. Stouffer ve digerleri, The American Soldier, Vol; I, Prin-
ceton, 1949, (Princeton University Press), p. 330.
(8) Ban? zamanindaki miicadele azminin canh tutulmasi ban?m ihl&li sa-
yilmamak gerekir.

343
bunlara birakilir, zira sava§a olan katkilan 50k onemlidir. Kilit
muhariplerin fonksiyonlari sava§larin endtistriyelle§mesi sonunda
gitgide artmaya ba?lami?tir. Bu konuda pekgok ornek vardir : piya-
de hat tekniginin gokmesi iizerine I. Diinya Sava§mda sava§a so-
kulan Alman «?ok birlikleri» 1940 Britanya. Sava?inda adalari koru-
yan avci pilotlari, komandolar, hava indirme birlikleri, vs. Bu ko-
nuda en ug ornek, Churchill'in II. Diinya Sava§i tutanaklannda go-
riilmektedir. Mart 1941'de Ingilizler Alntan U47 denizaltisim ve N-
99 ile U-100 denizaltilanni batirmi§lardi. U-47'yi «attigmi $a§irmaz
Prien» denileri bir kumandan ve digerlerini de gene Alman deniz-
> alti kumandanlarimn en biiyiikleri yonetiyordu. «Bu ug muktedir
adamin ortadan kaldlrilmasi,» diyor Churchill, «sava§in seyrinde
50k biiyiik etkilerde bulunmu§tur.» (9)
Kisacasi, sava§a girmi§ bulunan bir milletin* fonksiyonel ve si-
yasal yapisi iizerinde kisa. ve anahatlari itibariyle yapilan bir du-
rum muhakemesi bile, konunun giri§inde kafamizda ta$idigimiz an-
layi$in (notion) daha hassas bir oze kavu§masini saglami? bulun-
maktadir. Bu anlayi? ise, psikolojik sava$ konusundaki [dii$iincele-
rimizin varacagi bulgular agisindan] 90k onemli bir rol oynayabile-
cek durumdadir. «Dogii§me azmi» [veya «miicadele azmi»] denilen
ilk andaki kaba ve genel kavram yerine, $imdi, alti faktorii temel
almak gerektigini g6rmii§ bulunuyoruz. Bunun neticesi olarak da,
«direnme azmi»ni kirip, zayiflatmakta, ba§hca alti katihci (miida-
hil) degi?kenle etkinlik kazanabilen §u yollar ortaya gikmi§ bulun-
maktadir:
/

1. Di§ politikanin kararla$tirilmasinda (siyasal segkinler ara-


ciligi ile),
2. Askeri gorevlere adanmi§hkla (siyasal segkinler araciligi
ile),
3. Devlet yonetimi yeteneginde (siyasal segkinler araciligi
ile),
4. Kumanda yeteneginde (askeri segkinler araciligi ile),
5. Itaat istek ve azminde (askeri segkinler, gah§an niifus, ve
muharip niifusu kullanarak),

(9) Winston Chuchill, The Grand Alliance, Boston, 1950 (Houghton Miffin
Company), p. 127.

U4
6. Dogii§me azminde (askeri segkinler ve muharip niifus ara-
ciligi ile). .
' Eger segkinlerin yanindaki yardimci personelin, kiigumsenme-(
mesi ve ayn tutulmamasi gereken fonksiyonlanni da hesaba kata-
cak olursa ; yabanci devletlerin siyasal ve askeri segkinlerine kar§i
giri§ilecek saldiri eylemlerinde §U yollardan da yararlanmak gere-
kecektir :
1
- • ? •

a. Yabanci devletin yetenek olanak ve niyetleri hakkinda is-


tihbarat toplamak, bulmak, elde etmek,
b. yurt igi yetenek, olanak, ve itaat hakkinda bilgi edinmek,
c. alternatif politikalann muhtemel sonuglan hakkinda tah-
minlerde bulunmak, >
d. gah§an niifusun, muharip niifusun ve askeri sekinlerin
siyasal segkinlerin kontrolii altinda alinmi§ olmalan,
e. soz konusu gruplarla «communication»un kurulmu? bulun-
masi.
Son olarak, gordiik ki, ban§ta olsun, sava^ta olsun muharip
veya muharip-olmayan niifuslar igindeki kilit personel, toplumun
fonksiyonlanni icra etmssi igin gok onemlidirler, ve uluslararasi
kuvvetler arasmdaki miicadelede, ba§an kazamrlarsa, en biiyiik isti-
fadeyi saglayacak olan miicadele hedefi bunlardir. Bunun^nedeni
ise, bu gibi ki§ilerin «yeri-doldurulmaz» ki§iler olmalan, ve bir de,
bu ki§ilerin istihbarat degeri gok yiiksek bilgi ve malumata sahip
bulunmalandir.

KITLE PROPAGANDASINDA DEMOKRATiK SAFSATALAR *

Halk kitlelerinin siyasi niifuz kullanarak siyasal segkinlerin


olu5umuna( aldiklari kararlara, vs. etki edebilmeleri biiyiik olgiide
siyasal toplulugun (community) yapismi belirler. Fakat bu ya-
pinin durumuna, uluslararasi kuwet ve iktidar miicadelesine gelin-
di mi ayn bir dikkat atfetmek gerekir. Olkenin siyasal rejimi des-
potik bir rejim oldugunda, halk kitlesi bu siyasal segkinlerin olu§u-
muna etki etme, bo§alan bu siyasal makamlara gelebilme ve si-

(*i «Fallacy» diye gegiyor, g. n.

345
yasal segkinlerin karar-alma siireglerine kamusal yargilarin intikal
ettirilmesi §ansxna sahip olmamaktadir. Modern despotizmdc
(totaliterci rejimlerde) ise siyasal segkinler toplumun di§mda al-
diklan kararlan topluma yayip, bula§tirmaktadirlar. Toplum 'ise
sxkx §ekilde orgutlenmi§ ve kontrol altina aluimi§ bulunmaktadxr..
Kenardakalan ve siyasal segkinlerin gorii§iine katilmayan biitiin
siyasal kanaatlar ya «batxni» bir inang olarak yeraltxna inmekte, ya
da, hainlik ithamlanndan gerekge bulan §iddet tedbirleri ile «sus -
pus» edilmektedirler. ' ,
Bir ba§ka anlayi?a gore ise, bu anlayi§ her ne kadar yanli§sa
da, gegmi§in ve gelecegin xg ve di§ olaylan bugiin resmi bir ideoloji
ile topluma sunulmaya ba§lami§tir— ve bu durum eski tiranlxklar-
da ortaya gxkmamx? olan'yenr bir olgudur (phenomenon). Bu ideo-
lojiler ise dii§man ve dostim siyasal tanimim, hukiiki ve moral
«standard»lann siyasal tammlanm da iginde bulundurmaktadir.
Ideolojiler, basitle§tirme bahasina da olsa, toplumdaki «reality»
ye anlamlar yiiklendirirler ve kitleye, izinlenmi§ bir dille, bu «re-
ality »nin kendisini degil, ideolojinin yiiklendirdigi anlamlann olu§
turdugu «reality»yi verirler. Ideolojiler, bu yiizden, bir bakima, ide-
olijisiz kavranmasi giig ve tehlikeli goriinen bir diinya kar§ismda
bir ge§it rahatlik ogesi olmaktadirlar. Siyasal segkinlerin hakimi-
yet sahasi geni§ledikge, bu alanlarin da kontrolii ba§lar, bu i§ igin
resmi ideolojiye uygun onaylanmi? kanatlann kullanildigi gorii-
liir; (10) ve bu yollar rejimi, fiati ne olursa olsun, bir istikrara ka-
vu$turursa halkin dii§uncesine gore artik bir ge§it guvence unsuru
olarak kabul edilmeye ba§larlar. .

Soruna bu agidan bakxlacak olursa, despotik bir yonetim altin-


daki toplumlara kar§i yapilacak dii§man propagandasxnxn halk ara-
sxna yayxlxp, bula§masxndan bu topluma degi§ik bir ideolojinin a§x-
lanabilecegini ummak, veya halk kitlesinin mevcut ideolojiyi he-
men terk edecegini sanmak akilsizlxk olacaktxr.
Siyasal segkinler kendilerine rakip yeni bir siyasal segkinler
kadrosunun ortaya gxkmamasx igin pur dikkat beklemekte; hakim
azmlxgxn iradesine ragmen kendi amaglannx elde etmek igin ikti-
dari ele geginnek isteyenlere meydan vermemeye biiyiik bir hassa-
siyetle dikkat etmektedirler. Despotik rejimlerde kar§i-azxnhkiar,

(10) Alexander Inkeles, Public Opinion in the Soviet Union, Cambridge-


1950.

346
tipkt gok daha nadirattan olan siyasal muhalefet cephesi gibi, an-
cak yer-altinda olu§abilmekte veya yurt di§inda kurulabilmektedir.

Siyasal segkinlere tabi olan askeri segkinler grubu, her zaman


igin, siyasal iktidan elinde tutanlann gozoniinde potansiyel bir kar-
51-segkinlerdir («counter-elite»). Bu yiiziinden de Ordunun yukari
kademelerindeki askeri segkinlere zaman zaman giiven duyulmaz,
bunlann arasma ispiyoncu yerle§tirilerek sizihr, kontrol edilir, ve
Ordudan tard edilirler. Sovyet ordusunda, II. Diinya Sava§i once-
sindeki yillarda yukari riitbede, sayilabilecek subaylar arasinda oy-
lesine geni? bir temizlik yapilmi§ti ki, Batili gevreler Sovyet giicii-
niin bundan gok zarar gorecegini soyliiyorlardi. (11) Aym §ekilde,
Almanya'daki Nasyonal Sosyalist liderlerin Alman askeri segkin-
lerine kar§i, Ordu iiyelerinin rejime kar§i koyma derecelerinden
gok daha agir bir ?ekilde miicadele ettigi bilinmektedir. (12)

Modern toplumlarda halk kitlesinin despotik yonetimleri devir-


mesi, veya di? politikasmi aktif bir ?ekilde etkilemesi, iilke iginden
silahli bir kuwetin veya iilke di§indan silahli bir yardimin olma-
masi ve ortada orgutlii bir liderligin bulunmamasi halinde soz ko-
nusu olamayacagma gore, boyle bir iilkeye kar§i di?ardan yapxla-
cak bir propagandada halk kitlelerine seslenmeye gali§mak fazla
bir yarar saglayamiyacaktir. Bunun di§mda bir g6ru§ii savunmak
bazi demokrasi propagandacilarmin yaptiklan safsatalardan oteye
bir anlam ifade etmez. Bunlann safsata olmalanmn nedeni ise( de-
mokratik lilkelerdeki propagandacilann kitleleri ile, oteki iilkeler-
deki halk kitlelerinin tabi olduklan rejimlerin siyasal yapilan ara-
smdaki farklan hesaba katmamalan, [ve sadece di? propagandamn
etkisi ile kitleyi «donme» (convert) yapabileceklerini sanmalan-
dir.

ttaat etme ve gah§ma konusundaki istek ve azim, veya hig de-


gilse «beklenilen gorevin iistiinde've ilerisinde i§ gormek» istekle-

(11) Erich Wollenberg, The Red Army, London, 1938.


(12) II. Dunya Sava$i boyunca en yiiksek riitbeli 36 Nazi Generalinden 21
tanesi Hitler tarafmdan gorevden atilmi§, 2 tanesi Ordudan ?ikanl-
mi?, 3 tanesi ise 20 Temmuz, 1944'de kur?una dizilmi?tir. Genel Kur-
maydaki yuksek riitbeli 8000 subaydan 150 tanesinin rejime muhalefet-
• viizunden hayatlarim kaybettikleri soylenmektedir. Bknz: Walter
. ; litz, Der Deutsche Generalstab, Franfurkt, 1950.

347
ri, n j i m d e n duyulan tatmin azaldikga, zayiflayabilir; fakat bu tip
«demoralization»un ardindan yapilacak propagandalarla kitleye
ideoloji degi§tirmek; kitleyi «donmele?tirmek» miimkiin degildir;
hatta ters . bir tepkiyle bile kar$ila§ilabilir. Rejimden ho§nutsuz ol-
mak, halk kitlesi igin beklenmedik, gerekli olmayan, hakh olmayan
yoksunluk ve sikmtilarla kar§ila§mi$ olma durumlarxndan ileri ge-
Iebilir. Bu gibi §eylerle kar§ila§mi? olma durumit ise, yabancx inang-
larm a§ilanmasi ile; ornegin ideolojik propaganda ile keskinlestiri-
lemez; i§lenemez.

Despotik rejimlerde ya?ayan halk kitlelerine kar§x ideolojik


propaganda yapilmasim savunanlardan bazxlarx ise, propagandanin
yigici (cumulative) bir etkisi olduguna inandxklanndan bu gorii-
§ii ileri siirmektedirler. Bunlara gore, propaganda belli bir za-
man sonunda bir yigin* $eklinde iist iiste birikip, gigla§acagx igin,
sonunda bir patlama yaratabilecektir. Bu dii§iinceyi dogrulayacak
somut bir veri veya delil bulunmamaktadxr. (13) Siyasal alanda
bir kitle hareketinin iilkedeki kontrolii yxkmasx veya goziip dagitabil-
mesi, daha gok, askeri kuwetle veya bozguncu-yikici §iddet yollari
ile olmaktadir. Aynca bu hareketin bir kar§i-segkinler liderligine
baglanmasi gerekmektedir. Olke iginden veya di§mdan yoneltilecek
moral bozucu, ve kar§i ideoloji savunucusu faaliyetlerle segkinlerin
elindeki kontrol mekanizmasi sarsilabilir, ama kontrolii elinde tu-
tanlann denetimi altmda bulunanlar «donmele§tirilemezler.»

Aym dii§iinceler muharip niifusu hedef alan cephe propaganda-


Ian igin de dogrudur; bu alanda da uygulanabilir. Muharip niifusa
yonelik bir cephe propagandasi ban§ olsun, sava§ta olsun bir on-
yargi ile liizumlu veya luzumsuz gortilmemelidir. Yitiriliinekte olan
bir sava? sonrasmdaki propagandada ba?ariyi yaratacak olan, sava?
?artlan, askeri iistiinliik, zafer, sava?a devam edebilme giicii, ve
dii§mani gikmaza sokabilmektir, Ordulan gekilmeye ba§layan, sa-
va§lan kaybetmi?, ve askeri bakimdan halsiz dii$mii? bir tarafa gah-

. (13) Fakat, ozellikler propagandanin «monopolistic® bir propaganda olmasi


halinde, propagandanin kanaat ve tutumlar iizerinde yiginla?ici bir
etkisi bulunduguna dair pekgok deliller vardir. Bajhca, bknz: Joseph
T. Klapper, The Effects of Mass Media, New York, 1949 (mimeograp-
hed, the Bureau of Applied Social Research of Columbia Universi-
ty). Keza, bknz: Wilbur Schramm, «The Effects of Mass Communica-
tions,® Journalism Quarterly, December, 1949.

348
?an propagandaci «akintiya kiirek gekmek»ten ba?ka bir yapamaz.
Propaganda sava§ta tali bir silahtir. Vurucu ana silahlann tutuk-
luk yapmasi halinde, yeter miktarda, olmamasi halinde, veya elden
gikmasi halinde, tali silahlarla sava§m kaderine kar§i gikilamaz.

SAPIK SIYASAL DAVRANI? VE KANDIRIMI

Psikolojik sava§ta unutulmamasi gereken nokta, kitlede bir tu-


tum degi§ikligi ve ozel kanaatlarda bir degi§me yaratxlmi§ olsa bile,
bunlarin, kitlede bu yonde bir sapik («deviant») siyasal davrani?
yaratilmadikga onemli bir sonug vermeyecegidir. (14)
Sapikla§tirmadan ve sonucu olan siyasal davrani§larda bunun-
la ili§kili bir degi§meden genel olarak anla§ilmasi gereken §ey, si-
yasal ve askeri segkinlerin yonetme ve kumanda etme yeteneklerini
zayiflatan her§eydir. Sava§ta, sava§a sokulmu? olanlar i§i gev-
§etebilirler, kendi otoritelerine kar§i miicadele etmeye ba§laya-
bilirler ve dii§mana kar§i direnme i^ini eskisine kadar ciddiye al-
mayabilirler. Cah?anlar veya sava§a dogii§erek katilanlar dii§mana
malumat verebilirler, teslim olduktan veya esir dii§tiikten sonra
dii?manin safmda sava§abilirler. Qali§an niifustan bazilari gah?ma-
yi aksatabilir, sabotajda bulunabilir, dedi-kodu ve asilsiz haberlerin
yayilmasma katilabilir, rejimden ho§nut olmayanlan orgiitleyebilir,
veya yasa-di§i faaliyetlere katilabilir.
Silahli kuvvetlerde isyan gikmasi, iilkede ihtilal olmasi, veya
kar§i-segkinlerin liderligi altinda bir darbe yapilmasi gibi olaylar,
rejimi zayiflatan veya rejimi di§ politikasmi izleyemez( icra edemez
hale du§Uren en dramatik orneklerdir.
Caliban niifus ile dogii§en niifusun siyasal bakimdan ili§kin go-
riilebilecek §artlari bir bakima tamamen aynlmaktadir. Dogu§en
niifus, dogii?me azmi kalmadigi zaman teslim olmak veya yenik
dii§me imkanina —az da olsa— sahip bulundugu halde, gah§an
niifusa boyle bir §ans da tamnmami§tir. Tersine, gali§an niifus

(14) Geobels «Stimmung» ile «Haltung»u biribirlerinden ayinr; birincisi


siyasal ve soz konusu olmayan degmeyen bireysel tepilerdir (tutumlar);
ikincisi ise, asil soz konusu olan, bireyin di$a - vurdugu tepilerdir (dav-
rani$). Rcsmi makamlar «Stimmung»dan «Haltung» haline ge?i§i onle-
vi-hildiklcri sarcce, Goebbels baski altinda tutulan «Stimmung»u onem-
.n-'iiicsi luikhydi.

349
igin sava§maktan vazgegme imkanx yoktur. Bir diijman askeri si-
lahmx birakip teslim oldugu zaman, hayatta kalma ^ansini arttxr-
mi§ olur. Bir dii§man i§gi ise kendi list makamlanna itaat etmemek
, istedigi zaman kendisini, kendisinin dii§mam olan loplumun hima-
yesi altina koymu§ olmaz; tersine, kural olarak, kendi giivenligini
azaltmi§, hayatim bile tehlikeye koyarak iilkesinin polisi tarafxn-
idan cezalandinlmasma, §iddete dayanan oliim cezasma garptiril-
masina yol agmx§ olur.
Askeri personelin ban§ zamamnda, sava§ zamamna oranla da-
ha^ kolay teslim olabilecekleri kesin degildir: askeri personelin
hareketleri, davrani$lan garnizonlarda daha kolayhkla kontrol al-
tinda tutulabilir. Ornegin, II. Diinya Sava§x devam ederken Sov-
yet askeri birliklerinden kagxp teslim olanlar gok oldugu halde , sa-
va§m bitiminden sonra belli yerlere yerle§en Sovyet askeri birlik-
lerinin diger [Mtittefik] birlikleri ile olan temaslarx kesilmi? ve ka-
gan askerlerin sayxsx hemen azalmx§txr. x

Bari§ zamanlarmda iilkeden kagmak siviller igin daha kolay-


dir; hemen de, ozellikle despotik iilkelerden gxkx?x ve bu ulkelerden
gelenlerin diger iilkelere giri?ini kxsxtlayan kanunlar oldugu halde.
Ba§ka iilkelerin safma gegfrie §ansx en yiiksek olanlar diplomatlar
ve sivil kilit personel de dahil olmak iizere, i§i geregi dx§ iilkelerde
ili§kisi olanlardxr.
f
Bu gibi sapxk hare^etlerin gogu, birlikte eylemi gerektirmeden,
bireyleree ba§arxlabilirlerse de,v diger bazxlan bir orgiit olmaksxzxn
ba§anlamazlar. Dii§man iilkedeki halkxn itaat istek ve azminin kx-
nlmasx ile \ ilgili olan devletin drgiitiin gerekliligi'ni ve boyle bir
orgiitle yaptirxlacak olan sapxk davranx§larxn gerektirecegi riskleri
iyi dii§iinmesi §arttir.

Aynca istihbarat faaliyetlerinde de, dii§man toplumdaki mu-


harip niifusun ve muharip-olmayan niifusun bu gibi sapxk davranx?
lara giri§mekten saglayabilecegi gxkarlar iizerinde durulmasi gere-
kir, zira bu gxkarlan ile, kendi devletlerinin kar§isindaki dii§man
devletin bu hareketlerden umdugu gxkarlar uyu§um iginde olabi-
lir. Bu uyu$um §ansx dogii$siiz-sava§ alanxnda (in non-combat
warfare) iki taraf arasxnda bir i§ birligine imkan hazxrlayabilir.
Iyi bir devlet adamx olrnamn ilk §artlarxndan biri ise bu gibi ola-
naklardan yararlanmayi bilmektir.

350
Dti§man bir devletin iginde meydana getirilebilecek bu gibi sa-
pik davrani§lan te§vik igin gereken orgiitsel ihtiyaglar'i kar§ilamak
amaciyla di§ devlet o iilkede bir§eyler yapmak; bazx tedbirler al-
mak ister. Bunu soylemek bile yersizdir. Bu gibi tedbirler ise, iilke -
di§inda bir (siirgiinde-hiikiimet) kuracak §ekilde iilkedeki kar§i-
segkinleri bir araya getirmekten, veya eger iilke iginde faaliyette
iseler, bunlari agikga desteklemekten ba§lar, ve dti§man kampin-
daki muhalefete materyal ve irtibat saglayici adamlar vererek or-
giitsel yardimlarda bulunmaya (silah ve haberle§me tesirleri ver-
mek, saglamak gibi) kadar; (15) veya onlara liderlik yapacak adam-
lar gondermeye kadar; (16) veya tavsiyelerde bulunmaktan, igerden
ve di§ardan bir cephe kuracak §ekilde birle§ip rejimi devirmeye ka-
dar uzanabilir.
Dogii§e-dayanmayan bir sava§ta kullanilacak olan propagamn
dti§man kampmdaki sapik hareketleri te?vik etmek igin bu tiir
hareketlerin risfc'ini kiigiik gostermesi, fakat aym anda, ortadan kal-
dirilmasi, giderilmesi giig olan tehlikelere de dikkat gekmesi gere-
kir. Sava?ta bu gibi risklerin bazilari di§ devletin giri§ecegi askeri
bir hareket sayesinde azaltilabilecegi igin, eldeki siyasete gore bir
araya getirilebilecek ve kullanilabilecek olan ge§itli araglann kul-
lamm koordinasyonu, dti§man kampmdaki itaat istek ve azminin ki-
nlmi§ ve onceden zayiflatilmi§ olmasi ile ilgili sorun igin ayn bir
onem ta$ir. Itaat azminin kirilma §ansim hepten yitirmemek igin bu
araglann kullamminda dikkatli bir koordinasyon kurulmahdir.
Dii?man devlet iginde yaratilmak istenen bu tarz sapik davram§-
lann riskini azaltmak igin — devletin kontrol cihazim askeri yon-
den hasara ugratma di§mda — izlenebilecek bafhca tig yol vardir.
(1) Psikolojik sava§, dti§man iilkedeki hakim §artlan goz
ontinde tutmali, dti§man iilkedeki toplumun «direnci»ni ktigtimse-
meden sadece belli hareketleri te§vik etmelidir. Eger bu noktaya
dikkat edilmezse, psikolojik- sava§m yoneticilerinin biitiin gabalan
bo$una yapilmi? gabalar olarak kalacak ve di§ tilkelerde yapabile-
cekleri etkilerin higbirini yapamayacak, hatta ters sonuglar yarata-
bileceklerdir.

(15) Ornegin, Fitzroy MacLean'in, Tito'nun yamnda Ingilizler igin gah?mak


iizere para?utle Yugoslavya'ya atilmasi gibi.
(16) Ornegin, Lenin'in, sava?da, bir Alman trenine takilmi? miihiirlil va-
gonla 1917'de Rusya'ya gegi$i.

] -1 -
j' A . 0 . i ^ r ¥
liatuphejr^j.
(2) Ayni §ekildd, dii§man devletin igindeki miittefikler, ken-
dilerinin mahfina yol agabijecek olan tehlikelere kar§i psikolojik
sava§ araglan ile' uyanlabilirler. Ornegin, Berlin'in Amerikan Rad-
yosu, Sovyet Kesimindeki Almanlara yaptigi yayinlarda, Ruslara
ispiyonculuk yapanlann isiralerini vererek, Rus bolgesindeki Ame-
rikan taraftarlanm uyarmi$tir. Aynca, sapik hareketlere giri$ecek
olanlara bu hareketlerin tehlikelerini nasil asgariye indirebile-
cekleri konusunda tavsiyeler verilmelidir. Bununla ilgili olarak bir
ornek verilebilirse, son sava^ta askerlere, du?man tarafindan an-
la§ilmasi giig §ekilde kendilerini hasta gosterme yollannin ogretil-
digihi belirtmek yeter.
(3) Dii§man iilkedeki niifusun biitiiniine seslenerek iilkede bu
riir bozucu ve sapik hareketler yaratmaya gali§mak yerine —bu
yol, biitiin halkm kahraman ve fedakar oldugu §eklindeki gocuk-
ca dii§iinceye dayamr— psikolojik sava§in, kendi oz-gikarlari, pre-
dispoiionlari ve orgiitlenme durumlan bakimmdan bu tiir hare-
ketlere giri?meleri miimkiin ve muhtemel goriinen bazi belirli grup-
lan segmesi ve onlara hitap etmesi gerekir. Kolaylik saglamak igin
olsun, atilan «ok»un geri doniip gelmemesi igin olsun, asil yararli
olan yol higbir ayrim gozetmeden niifusun biitiiniine degil, segil-
mi§ kisimlanna seslenmek, ve dii§man iilkede zaten hazir duran
mukavemet orgiitii ve hiicreleri ile rejime lsinamami? kisimlari
miittefik almaktir. Aynca, di§ ulkelere yonelen propagandada, dii§-
man iilkesinde dostlarin varhklanndan emin olunmasa bile, o hal-
ka kar§i bir dost ile konu$uyormu§ gibi hitap edilmelidir. Dii§ma-
nin tamamim dii§man sayarak kavga eder gibi hitapta bulunmak,
dii§man iilkedeki segkinlerin halka yaybilecekleri [bize] kar§i dii^.-
manca duygulann peki§mesine yol agar; halkin gogu [bizim] niyet-
lerimizi dii§mana dii§iincelere bagh saymaya itilmi§ olur. Bu ge$it
di§ propaganda, dii§man iilke halkinin rejimin segkinlerine kar^i
itaat duygusunu zayiflatmak §oyle dursun, giiglendirir; halkin giig
ve sikintili dolu anlarda liderlerine baghlik duygusunu iyice peki§-
tirerek bu baglilikta bir giivence ve rahatlik aramasina yol agar.

Kavgaci olmayan bir propagandada, dii§man iilkedeki halkin


iginden bazi gruplarla «ittifak» kurmakta kull,anilabilecek bir im-
kan olup grup ve birey gergevesindeki oz-gikarlar bu konuda geni?
olanaklar ta§imaktadirlar. Kabaca soylenecek olursa, azinlik grup-
larimn o devletin yikilmasindan, pargalanmasindan umacaklari
siyasal gikarlar olabilir. ingilizler, Birinci Diinya Sava§inda Avus-

352
turya-Macaristan tmparatorluguna kar§i bu imkam gok akillica
kullanmi?lardir. Bazan, Ikinci Diinya Sava§inda Almanlann i§gal
ettikleri yerlerde mahalli kar§i segkinleri rahatsiz eden i§galcilerin
otoritelerini sarsmak bu iilkelerin halklanyla dostlul^ ve ittifak ku-
rulmasmda yararh olabilir; bazan, itaat etmeme iradesini destek
lemek igin orgiitlii bir destekleme yararh olabilir. Ayrupa iilkeleri-
nin II. Diinya Sava§indaki Direnme Hareketleri buna ornek veri-
lebilir. Siyasal sava§ta kullanilabilecek en onemli firsatlar, tarih
boyunca g6riilmu§tiir ki, bazan da ortak bir du§mana kar§i koalis
yon §eklinde bir sava§a giri§me ihtiyacindan ileri gelebilmektedir.
Milletlerin aralannda ortak gikarlann bulunmasi ba§anh sava§lara
ba§layabilmek igin saglam temeller sagamaktadir. II. Diinya Sava-
§inda, Goebbels, Polonya ile Rusya'mn arasim agabilmek igin Katny-
deki kitlevi katliami alabildigine kullanmi§txr. Keza, Hitler ve ge-
nerallerin ile yardimcilari sava§in sonuna kadar Rusya ile miittefik-
lerinin arasmm bozulacagina umut baglami§lardir. Aym ?ekilde, 'a-
ponlar da, israria Filipinler arasmdaki farkli grujlari kullanmi§-
lar; 1942 yilimn ba§mda Tojo, Filijinler'e vaad edilen bagimsizh-
gin daha yakin yillara alinacagini soylediginde Filipinliler arasm-
daki pargalanmalan istimar etmek istemi§lerdir.

Siyasal sava§ta biiyiik yararlar saglayabilecek olan bu ve bu-


na benzer siyasal oz-gikarlardan ayri olarak, d6gu§cii-olmayan
propagandanin kolayhkla kullanabilecegi bir ba§ka 6z-gikar, halkin
hayatta-kalmak ve olmemek istekleriyle ilgili oz-gikarlaridir. Hiicu-
ma ugrayan bir halk, yigmlanmi? bir silah giicii veya fiziki tehditle
kar§ila$mca hayatta-kalmayi dii§unmeye, oliim korkusunu gitgide
iginde duymaya ba§lar. Daha once i?aret edildigi gibi, cesaretleri
yikildigi zaman veya itaat duygulari kalmadigi zaman bile siviller
gidip teslim olamazlar. Panige kapihrlar, ellerini kaldiracak giig-
leri kalmaz, veya oliimii beklemeye ba§larar. Ayrica, canlarini kur-
tarmak istegi ile kagmaya gali§abilirler. Propagandaya uyarak ka-
ganlar ozellikle sava§ giinlerinin §artlannda daha gok olmakta;
ve kegenlara, ya§ayabilmek igin gerekli ontedbirleri almadan kag-
maya kalki§malan, aksi takdirde oldiiriilebilecekleri $eklinde bir
uyan yapildiginda, kaganlar hizla artmaktadir. Muharip-olmayan
niifusun sava§maya kalki§acagi zayif bir ihtimaldir. Bunlar, bazi ba-
kimlardan daha az direngindirler; yapilacak olan bu uyanlara kar-
?i muharip askerlere oranla daha yumu$ak ba?hdirlar.

353
Dii§man iilkeye yapilacak baskm hiicumlanndan once yapilan
"uyarmalar iiltimatomlardan farkhdirlar. Bir ultimatom dii§mana
belli bir eyleme girmesini, bunun tersi eylemlerde bulunursa da gok
§iddetli §ekilde cezalandinlacagini soyler. Oysa, rauharip-olmayan
niifusa yakinda bir hiicumun ba?layacagi yolunda on-uyarmada bu-
lunma, hiicum eden tarafin kendi omuzlanna yiiklenecek olan deh-
§et yaratici kuwet olma sorumlulugunun azaltilmasim saglar. II.
Diinya Sava§mda bu tiir on-uyanlar pek gok kullamhm§lardir.
Kendilerine on-uyarilarda bulunan insanlara «dost» ve «miittefik»
muamelesi yapilmi§ olacagindan, halk dii§man olarak kar§iya ahn-
mami§ olunur. Di§ propagandacilann, dii§man ulkenin yoneticileri-
ne iyi orgiitlenmi§ bir halki yonetme imkam birakmamakla elde
edecekleri siyasal yarar ile, uyanda bulunulmu? halkin kendi ca-
ninin tela?ma dii§mesi yan yana ele ahnmi§ olmalidir. Hedef kit-
ledeki halka, bu uyan geregince ne yapmak gerektiginin soylenme-
si, halki elindeki imkanlarla serbestge bir goziim yolu bulmaya iten
ve hiikiimetin bu hucumdan kagmmak igin tedbir dii§iinmesine im-
kan taniyan bir ara-uyaridan gok daha etken bir propaganda ara-
cidir. •

Bu sonuncu tiir uyanya, yani diizara varilan uyanya ornek


vermek igin Amiral Halsey'in hatiralanna bakmak yeter. 1943 yili
Haziran ayinda, Bougainville'deki yerliler iizerine §u mesajlar atil-
mi§tir:

Biiyiik beyaz §eften gok ciddi bir uyan


Buka, Passage, Buin,tve Kieta'mn biitiin yerlilerine:
Kesin soylenen bir sozdiir bu. Iyi dinleyin.
Sovum koyii ihanet etmi§
'Japonlardan emir almi§, Japonlara yardim etmi§tir.
Bu koyii bombaladik.
Pidia, Pok Pok, Toberoi, ve
Sadi koylerini de 'aponlara yardim ettikleri igin bom baladik.
Japonlara yardim eden koy olursa, gene bombalayacagiz,
ve gene yerle-yeksan edecegiz.
Bizim ugaklanmiz pek goktur, askerlerimiz pek goktur.
Bu iyi yapmakta tereddut etmeyecegiz.
Yakinda biitiin Amerikan. askeriyle buraya gelecegiz,

354
Japonlan teslim alacagiz ve cJldiirecegiz.
Onlara yardim eden biitiin yerlileri cezalandiracagiZ.
- I

Hepsi bu kadar
Uyanmizi duydunuz. (17)

D6gu§cii-olmayan propaganda ile ugra§anlar orgiitsel gerekir-


likler, «rist»ler ve oz-gikarlar agisindan meselelerle ilgilendiklerin-
de, halkx «donme »le$tirmek igin yapilan bu propaganda ile ugra§an
kimselerderi farkli ve apayri bir i§ yaptiklanm unUtmamahdir, «Don-
mele§tirme»ye gali§an propagandaci, kendi inanglannm ilahi ve en
iistiin inang olduguna inanan bir misyoner gibidir." §u farkla ki,
misyoner gorevi ba§indayken birgok tehlikelerle kar§ikar§iya bu-
lundugu halde, donmele§tirmeye gah§an propagandacimn konu§-
tugu yer emin bir yerdir. Dogii§cii-olmayan propaganda uzmanlari
ve icrasilari ise kendilerini, zararli siyasal faaliyetle ve katilmak is-
tedikleri kitle ile ozde§le§tirerek bu hareketleri yonetmeye gali$ir-
lar; arkada§casma, dostgasina konu§ur!ar, veya hig degilse oyle go-
riinmeye gah§irlar. Bunlar igin, insansal giidiimlemenin (manipula-
tion) zararli tatminlerinden kaginmak; tek tek her olaydan nelerin
elde edilebilecegini, neler igin bo§una bir zorlamaya giri§memek
gerektigini zamamnda kestirecek bir sag duyuya sahip olmak §arttir.
Siyasal sava§, bu giri§ecek olanlardan birgok yetenege sahip olma-
yi ister. Boyle bir propagandayi yonetecek olanlann halktaki tut-
kulara kapilmamalan, bunlara kar?i durabilmeleri ve hemen kapi-
labilecekleri mecaraci gosteri§lerden uzak kalabilmeleri gerekir.
Biitiin bunlardan sonra da, iilkelerinin di§ politikasmin amaglan-
ni iyi bilmeleri §arttir.

PLANLAMA DliZENi VE BEKLEYiSLERiN BIQiMLENiMI

Kararlar degi§ik derecelerde on-kestirimi (foresight) aksetti-


rirler. Di§ politika kararlari geri tepicidirler. Hele, olup-bitti (faits
accomplis) durumlarina kar§i bir tepi (response) olarak ahndikla-
nnda ( kar?i taraftaki kuwetler de kendi planlarma gore bir hare-
kette bulunurlar ve «hatalara ragmen i§in iginden ba§an ile siyril-

(17) Halsey, W. F. ve Biyan, J., «Admiral Halsey's Story,» Whittlesey He


New Yorii, 1947, pp. 150-151.
mayi»* bilirler. Eldeki belli bir plana gore almmi§ bulunan karar-
lar, bu planlar tarafindan onceden-belirlenmi§ sayilmamalidirlar.
Kararlar, eldeki plana, veya hatta bu planin her yeni durumda
gozden gegirilen yeni §ekline degil, fakat kar§ila§ilan meselelerin
kendileri tarafindan belirlenir. Bir ba§ka deyi§le, her eylem plam-
nin ileride kar§ilabilecek kar§i-hareketlerle ilgili tahminleri de
igermesi ve her yeni kar§i-hareketten sonra alinan her yeni kara-
nn, plancilari ba?langigta yaptiklan on-kestirimin yeterliligini de-
gei lendirmeye ve aym zamanda planlarmi giintin icaplanna uygun
hale getirmeye muktedir kilabilmesi gerekir. Bu di§ politikanin
ba?an ile gergekle§tiriebilmesi, sadece bu di§ politikayi saptayan-
lann kendi amag ve ereklerine eri§me yeteneklerin bagh bulun-
mayip aym zamanda kar§i tarafm kendi politikasini uygulamaya
aktarma yetenegine de bagh bulunmasi yiiziinden, di§ politika ko-
nusunda yapilan on-kestirimller de ne kadar bir gelecegi kestirme-
ye gali§idarsa o derece az aydmlatici olmak zorunda kahrlar ve giig-
siizle§irler. Siyasal bir planda fazla bir gelecege ;dair kararlar ala-
rak bu tip planlarin onceden-belirlemeye kalki?mak «irational» bir
davram§tir. Zira durumun seyrine katilmaci (intervening) degi§ken
olarak etki eden kar§i-hareketler plana katilmi? olsalar bile, hig
gikmayabilirler; onceden planin yapilmasmda hesaba katilmayan
§eyler ise heran ortaya gikabilir. Iyi hareket planlari, bu nedenle,
ancak onceden bilinebilecek, kestirilebilecek amaglarin belirlen-
mesini (determination) hedef ahrlar, fakat elde edilebilir diye tah-
min edilecek amaglar da zamana bagli olduklanndan ve zamana go-
re degi§ebildiklerinden, bu amaglara eri§ebilmek igin ahnmasi
miimkiin goriinen hareketler alaninda bir esneklik ta§irlar. Iyi ha-
reket planlari aym zamanda, giri§ilecek ba§anglig hareketi (moves)
igin bir tercihi ortaya koyarlar, ama bu tercihleri bile, plani yapan-
lari sonraki hareketlerini bu ilk harekete baglamaya mecbur tut-
maz; planlayicilara ilk hareketin izleyicisi olan hareketlerini kar-
ilan yeni durumlara gore yeniden degerlendirme serbestisi ta-
•. Gelecek hakkmda yapilan bir onplanlama siyasal segkinleri
gigta hesaba katilmayan kar?i- hareketlerin baskimndan kur-
a yarar. Rasyonel, yani, esnek planlama da, aym siyasal seg-
irrational» bir planin (yani; kati, rijit bir planin) baskila-

jlles through*: «...hata etmelerine ragmen sonunda bir kurtulu?


vrlar»' ?eklinde de gevrilebilir (5. n.)
rindan kurtanr. Bu planlama rasyoneline gosterilebilecek en giizel
ornek, II. Diinya Sava§mdaki Mihfer Devletlere kar§i i§lenecek po-
litika ile ilgili olarak dii?iincelerini agiklayan Churchill'in yaptigi
yorumdur. Gergekle§tirilebilir bazi erekleri ve bunlann elde edil-
mesini saglarla goriinen bazi uygun hareketleri tespit eden Chur-
chil, daha sonra da, «olaylar bize hizmet ettikge» bu hareketler de-
gi§tirilecektir demi$tir.
Askeri segkinler de, tabiatiyla, planlama i§ine katilirlar ve mo-
dern sava§larda bir kampanyamn bir kag giin once veya kag giin
sonra ba§Iayacagim soyleyebilecek durumdadirlar. Modern sava?-
lann, sava?a ba§lamak igin gerekli «mobilization®, askeri egitim, es-
ki silahlann «demode» olmasi yiiziinden yeni silahlar yapmak ve is-
tihsal etmek gibi zorunluluklardan otiirii zaman tiiketici bir siirece
dayanmi? olmalan bu gilbi planlarm emredici planlar olarak yapil-
malarim §art ko?makta ve sonug olarak, biitiin ulusal ekonominin
planlanmasi dii§iincelerine zemin hazirlamaktadir. Di§ politika ko-
nusundaki planlamacilik ise, ba?lica gelecegin sadece planlayici-
lara degil kar§i devletteki segkinlere de bagh olmasiN yiiziinden on-
ceden belirlenememesi nedeniyle, gok daha zordur. Kaldi ki; siya-
sal planlar yapanlann planlanni kavramak istedigi zaman boyutu,
askeri planlar yapanlann kavramak zorund olduklan zaman boyu-
tundan daha uygundur.

Genel hatlan ile konu?acak olursak, askert planda, ornegin, bir


sava§ doneminde tek bir garpi§mamn kazanilmasi kisa boyutlu bir
erektir; bir sava$m kazamlmasi orta boyultu bir erektir; ana sava-
?i zaferle sonuglandiracak olan biitiin cephelerde sava?m kazanil-
masi ise uzun boyutlu bir erektir. Siyasal segkinler igin ise askeri
bir harekatin kazanilmasi, sadece, siyasal planin kisa boyutlu ere
ginin gergekle§mesi anlamma gelir; ana sava$m kazanilmasi orta
boyutlu eregin kazanilmasi anlamina gelir; ve ana sava§tan sona
vanlacak olan yeni kuwetler dagiliminda «aslan payi»m almak ise
uzun boyutlu eregin gergekle?mesi anlamina gelir. Ebedi bir ban-
5m kurulmasi, veya di§ politikalann ortadan kaldinlmasi gibi erek-
ler ise siyaseten bir boyuta sigdmlamiyacak olan veya «Utopion»
erekler sayilacaktir.

Degi§ik siyasal segkinlerin, kendi di? politika plan ve kararlanni


tespit ederken, bu tarz on-kesitrmelere dayandiklan fakat bunu
degi§ik olgiilerde yaptiklan goriilmektedir. Bu durumun tarihsel ve

357
ulusal farkhliklardan ileri gelmesi miimkiindiir. Bu konuda yapil-
mi§ ara§tirma olmadigi igin, kari§ik ve kavranmasi giig bu sorun
hakkinda soylenebilecek, her§ey dogasi, geregi, «hypothetic» kalmak
zorundadir. .
1. Uluslararasi miicadelenin yerine uluslarin gikarlanm uyum-
la§tirabilecegi gorii§ii de dahil, ge§itli du^iinceleri kapsayan «iito-
pianism», kisa, orta, veya uzun boyutlu herhangi bir siyasal eregin
tammlanmasinda gosterilen beceriksizlik veya ezberci-kalabahk ile
bir araya gelmekte; birbirlerine eklenmektedirler.
2. Dii§man kar§ismda askeri bakimdan zayif durumda olma
sorunu, ereklerdeki boyutlan uzun tutma giri§imleri ile, veya «geri-
tepici» hareketlerle yanyana dii?ebilmektedir.
3. Kendilerinin kar$i-segkinler oldugu giinlerde takibata ugra-
mi§ bulunan siyasal segkinler, boyle bir hayat gegirmeyen siyasal
- segkinlere oranla ileriye yonelik planlair yapmakta daha istekli-
dirler.
4. Demokratik §ekilde olu?mu§ segkinlerin kurmaylan giiglii
bir sinif meydana^ getirmedikge ve siyasal segkinlerin kendilerin-
den daha yava§ bire degi§im seyri izlemedikge ahnan kararla tepki
niteliginde (reoctive), kisa boyutlu veya «utopic» kararlar olurlar;
oysa bir siyasal simftan (ornegin, aristokrasiden) gelen segkinlerin
aldiklari kararlar orta veya uzun boylu erekleri ele alan kararlar
olmaktadir.
5. Olkedeki en iist siyasal segkinler idar! kurmaylar gibi i$-
gormeye ba§ladiklarmda iilkenin di§ politikasinda «reactive» karar-
lann agir basmaya ba§ladigi gorulmektedir. tllkenin di? politikasin-
da ig istihbaratgilann dedikleri hakim olmaya ba§ladigmda, di§ po-
litikanm kisa boyutlu ereklere gore tanzim edildigi goriilmeye ba?-
lamaktadir. Ulkenin di§ politikasma di§ istihbaratgila hakim olur-
sa, di§ politikamn erekleri orta boyutlu erekler olmaya ba?lar. tllke-
nin di§ politikasma tarihgilerin du§iincelerine gore bigim verildi-
ginde ise, di? politikamn erekleri uzun boyutlu erekler olmaya ba§-
lamaktadir.

Propaganda, her durum ve konuda', demek ki, siyasal segkinle-


rin kararlannda igerik olarak bulunan zaman duzenlemesini agiga
vurur. Eger di§ politika «reactive» ise o iilkenin propagandasi bii-
yiik bir olasihkla «tatsiz'tuzsuz» ve giinii gegmi§ haberler verip-

358
duran beceriksiz bir haber ajansi gibidir. Zira politik erek diyebile-
cegimiz §eylerle ili§kisi kalmaz. Olaylar ve olgular cogu defa tek ba?-
Iarina konu§amadiklan halde konu§salar ve, herkese ayri sozler
soyliiyormu§ gibi goriinseler bile, boyle bir propagandanin haberle-
ri siyasal bir onem ta§imaz; propagandacilar ise olaylara «anlam»
yiikleyemezler.
Siyasal segkinlerin dii§iinceleri «utopik» oldugu zaman, propa-
ganda bir misyoner propagandasi haline gelir; kar?idaki halk kit-
leri gorii^lerinden cayip donmele§meyi reddettikge, propagandacilar
da gitgide daha «fanatic» olmaya ba§larlar. Di? propagandamn ya-
rarh bir fonksiyon iera etmesi, ancak ve ancak, siyasal segkinlerin
siyasal ereklerinin inceden inceye du$iiniiliip tesbit edilmi? olmasi
ve bu ereklerin «eri§ilebilir bir boyut»un simrim a§amamasi halinde
miimkiindiir. Boylesi bir propagandanin i? gormesinin nedeni, olay-
lara ve olgulara eldeki politikanm erekleri agisindan bir anlam yiik-
Ieyebilmesi; boylece de, gelecekteki olaylann beklenilebilirligini etki-
leyebilmesidir.
Zira, di§ propagandanin di§anya «haber-> yayarak etken olabi-
lecegi en uygun alan dii§man iilkedeki halkin bekleyi? ve umutlari'-
dir. Ozellikle bir ba§ka k u w e t tarafindan olu?turulan veya yapilan
§eyler bu bekleyi? ve umutlann dii§mesini veya yiikselmesini p*ki-
ler, mutevalannm degi§mesine sebep olur. .
Akilhca yonetilen bir psikolojik sava? programi du?man iilke
halkim, halkin yabancisi olan ideolojiye, bu ideolojinin iistiinlugunij
iddia ederek «donme»le?tirmeye gah§maz. Tersine, akilh propagan-
dacilar gelecekle ilgili olaylan ele ahrlar ve bu olaylar hakkmda
verdikleri haberleri kullanarak, kendilerine uygun §ekilde yorum-
layarak [dii§man iilkedeki] halkin bekleyi§ ve umutlarina diledikleri
bigifni kazdndirmaya gah§irlar. Boylece, erekleri ve niyetleri neyse
onlann bir goriintusiinii meydana getirirler; ideolojiden hareket
ederek, hitap ettikleri halkin ilgilendigi belirli ve somut konularm
uzerine egilerek, Marx'in sozlerini kullanmak yerine, giindelik ve
ya§amlan hayatin diliyle konu^maya ba§larlar.
Propagandacilar bazan dii?man iilkedeki siyasal segkinlerin
kendi ig politikalarmda ne yapacaklanm ve halk kitlesine bundan
ne gekecegini; halkin ba§ma ne gelecegini onceden-kestirebilirh-r
Propaganda igin bu ge§it on-tahminler sadece dii§man segkinler; -i
ileride ne yapacaklanm bilme bakimmdan kiymetli bir isnhb. r
te?kil etmekle kalmaz (ornegin; gida karnelerinde bir kisatlama gi-
bi), fakat ayni zamanda, ileride higbir gayrete liizum kalmaksizin
dii§man iilkedeki halkin biiyiik bir sikmti ile kar§ila§arak ofke ve
§iddetli kirginlik iginde kalacagim anla?ilmasini saglar.
Fakat asil onemlisi, halkin, propagandacimn temsil ettigi dev-
letin niyetleri hakkmda yiiriittugii tahmin, ta?idigi bekleyi§tir. Teo-
rik olarak, propagandaci, dii?man iilkenin segkinlerinin niyetlerini
ogrenirken kar§ila§tigi giigliiklerin yaninda, onlarla mukayese bile
edilemeyecek kadar kiigiik zahmetler bahasma, kendi iilkesinin seg-
kinlerinin, niyetlerini ogrenebilme durumundadirlar. Fakat, gergek
halde, propagandacinin dii§man iilkendn halkinm bekleyi§lerini etki-
leme derecesi, kendi iilkesinin segkinlerin propagandaci ile ne d e
rece sir ortakhgina girdigine baghdir. [Propagandacimn kendi iilke-
sinin segkinleri propagandaciya bu sirlan agiklarlarsa, propagan-
daci da bu sirlarm i§igmda «bilgi» vererek, dii?man iilkedeki hal-
kin di§ iilkenin niyetleri hakklnda gosterdigi canli ilgiyi ayakta
tutarak, propagandasmm etkinlik kazancasmi saglar.]
Neler soylenecegi sorunu ile degil de, nelerin ne zaman yapila-
cagi sorunu ile ilgili kararlari alma durumundaki siyasal segkinler
ve onlarm yardimci kurmaylari, vakitsiz bir agiklamanm, dii§mani,
dii§mandan yapmasi beklenilen hareketlerden kagmma konusunda
ikaz edebilecegini dii§iinerek, dogal olarak, her kararlarini gizli tut-
mak isterler. Uluslararasi propagandaya biiyiik bir onem veren
siyasal segkinlerin yonetimindeki Nazi Almanyasinda bile, propagan-
da ile siyasa arasmda iyi ve tam bir i§birldgi kurulabilmi? degildi.
Propagandaci, meslegi konu§mak olan insandir. Meslegi konu§mak
olan insana kim sir vermek ister ve bundan ho§lamr? Bu soru as-
linda bo? bir sorudur; zira propagandaci ogrendigi §eyi, aldigi gibi
vermez, i?ine geldigi gibi veirir. Her diplomatm bildigi gibi, sir sak-
Iamak ve vermemek kimi. zaman susarak olur, kimi zaman da ko-
nu§arak. Ayni jekilde, propagandaci da, gereginde konu§mayarak,
gereginde de konu?arak, soylememesi tenbih edilen bir §eyi soy-
lemeyebilir; ama bu tenbih yapilmami?; kritik konular hakkinda ay-
dinlatilmami§sa, bu konuda bazan konu?arak zararli i?ler yapabile
cegi gibi, hig konu§mamakla da sir vermis olabilir. (18) Fakat §unu
f

(18) Ornegin, Nasyonal Sosyalist propaganda direktifleri (Sprach-regulun-


ger deniliyordu) son sava§ sxrasinda, bir tarihte Alman dergilerinde
agir sudan (H 2 0 2 ) soz edilmi? oldugundan bahsetmeyi yasaklami?ti.
Alman dergilerinde bir zamanlar bu konudan soz edildiginden bah-
sedilirse, Alman dergilerinin bu konudan hig soz etmemeye ba$lama-
lannin bu kere bir if$aat yerine gegmi? olacagi sanihyordu.

360
belirtmemi? gerekir ki, «siya'sa yapicilan» ile propagandacilarm
toplumsal «background»lan arasmdaki farklar «siyasa yapicxlar»m
sir du§kunlugiinii arttirmaktadir. ••

Elbette" ki, propaganda i§ini yiiklenenlerin siyasal segkinlerin


biitiin sirlarma vakif olmalan gerekmez. Bununla beraber, dii§man
iilkedeki halkin merak ve bekleyi§lerini tatmin edebilmek ve pro-
pagandanin uygun zamanda yapilmasini ve iyi yonetilmesini sagla-
yabilmek igin propagandacimn kendi i§i hakkmda alacagi karar-
larda siyasal segkinlerin siyasasi tarafindan aydinlatilmi? olmasi
gerekir. Aksi takdirde, kendine i§ik tutacak tek §ey ya ortakkta'ele
gegirebilecegi haberler, ya da kafasmdaki ideoloji olacaktir. £ok
daha genel bir deyi§le, siyasa ereklerinin — kisa, orta, veya uzun
boyutlu — varhklari siyasal sava§ igin bir on-gerekliliktir. Bu
ereklerin propagandayi idare edenlere yapacagi «communication»
siyasa araglarinm kullammmda gerekli olan i§birliginin saglanma-
sma yarar.
i •
Kar§iya aldigi ulusun iginde, propagandacimn iilkesi igin, haki-
ki dii§man. kimdir? Sadece siyasal segkinler mi, yoksa askeri seg-
kinlerde mi? Dii?man kampta potensiyel veya fiili miittefikler kim-
lerdir; kimler olabilir? Hangi gruplarm fazla, hangilerinin az kuv-
vet kazanmasi gerekmektedir? Halktan degi§tirmesi istenen, dii§-
man ulusun di§ siyasasi mi, yoksa aym zamanda toplumsal kurum-
lan midir? Eger bunlarsa, asil hangisi, ve ne yolla degi§tirilmek is-
tenmektedir? Bir ihtilal, veya bir iktidar darbesi mi isteniyor, gerek-
li goriiliiyor (yoksa, aralannda bir fark olmayacagi • igin her iki-
si de iyi kar§ilanmiyor mu)? Gerekli goriiliiyorsa, istenen duru-
mu olu§masi igin hangi araglar ve yollar kullanilmahdir: cesaret-
lendirip te§vik etmek mi, sizmak ya da, desteklemek mi? Destekle-
mek ise, ne ge§it desteklemek? Giri?ilecek i§lemlerin zaman ve prog-
rami nedir; kisa ve uzun boyutlu ereklere gore bu i§lemler nasil bir
sira ile ele ahnmahdir? Sava§ta, uzun boyutlu siyasal erekler - eger
askeri zafer orta bpyutlu bir erek ise - nelerdir? Ban§ zamamnda,
soz konusu devletlerle nasil bir ili§ki kurulacak ve bunun ogeleri
neler olacaktir? Propagandacimn ba§ari ile yiiriitebilecegi bir si-
yasal sava§i, haber dedi-koduculugundan, ideoloji fapmmacihgin-
dan, bilerek kurnazhga dayanan basit i§lerden ve «ben»in di§ diin-
yaya yansitilmasindan ayrilarak boyle bir sava§a saglam temeller
asglayacak olan bu sorulara verilecek cevaplardir.

361
SECKiNLERE KAR§I YAPILAN SIYASAL SAVA$

§imdiye kadar dayandigimiz faraziyeye gore du§man iilkesin-


deki segkinler biribirileriyle dii?mandir veya en azindan savunma-
ci veya saldirici konumlar takinarak uluslararasi k u w e t ili§kisinde
ba§ka uluslann zaranna, kendilerinin ise yaranna yeni konumlara
gelmek isterler. Segkinlerin alacagi teslim, silah terki, veya mxittefik
olma, boyun egme, bir gorii?ii kabul etme kararlara, tipki muharip
niifus igindeki ayaklanmalar, i§giler arasmdaki sabotajlar, kar§it-
segkinlerin kuvvetlenmesi, veya kilit , personelin kazamlmasi gibi
siyasal sava§m temel erekleri arasmda yer almi? olabilir. «Sava§
hali»ni uluslararasi durumun ozel bir Mli olarak sayacak olursak,
kar§imizdaki siyasal segkinlerin kararlan, bu kararlar eger baskasi
etkilemedn, baskasx kari§madan ahnmi?larsa, sadece, o yoneticile-
rin uluslannm yaranna olmakla kalmaz fakat ayni zamanda o yo-
neticilere kar§i siyasal- sava? agmi§ bulunan devletlerin zaranna da
olabilir. Bu yiizden de siyasal sava§m ozel bir gorevi de dii?mamn
alacagi kararlar iizerinde etkide bulunmak; boylece dii§man seg-
kinlerinin elde etmek istedikleri kuwet kazancim onlemek miim-
kiin olursa, onlan kayba ugratmaktir.

Siyasal segkinlerin di? siyasa hakkmda alacaklan kararlar ve


ast'lan olan askeri segkinlerin kehdilerine verilecek askeri gorev-
lere bagliliklan segkinler topluluguna iiye olanlar arasmda bir i?-
birliginin kurulmu? bulunmasmi zorunlu kilar. Ayni zamanda, belir-
li kurmay fonksiyonlanmn yerine getirilmeleri ve bunlann da ara-
Iannda koordine edilmi? olmalan gerekir. l§te bu yiizdendir ki,
siyasal sava?, kendisine hedef olarak segkinler toplulugu iiyeleri
arasmdaki i§l?irligini veya bu kurmay fonksiyonlanmn icrasini se-
gebilme durumundadir.

I?birligi iki taraf arasmda kar$ilikli bir giiven ve itimat orta-


mma baghdir. Bu bakimdan despotik segkinler demokratik seggin-
lere oranla gok daha zayif durumdadirlar ve kolayca yararlanabi-
lirler. Bu segkinlerin gozunde, yukarda bahsettigimiz gibi; astHa-
n olan askeri segkinler gok daha kolayhkla ihanet ?iiphesi altina
dii§ebilirler, hatta daima bir potansiyel kar$i-segkinler olarak
goriilebilirler. Bu bakimdan, Hitler denemindeki askeri segkinler
ile siyasal liderler arasmdaki ili?kilerle ilgili olarak yapilacak bir

362
aar§tirma gok dikkat gekici olacaktir. (19) II. Diinya Sava§i done-
minde bu iki tarafm biribirini nasil kolayca ku§kulu dii?man saydik-
lari tam olarak ortaya konulmami§tir. (20) Despotik bir siyasal seg-
kinler toplulugu arasmdaki bu durumdan sistemli bir §ekilde yarar
lanmak igin dii§man segkinleri arasmdaki hiziple§meler hakkmda
gok iyi istihbarata sahip olmak ve sadece propagadamn kullanimi
ile yetinmemek gerekir. Oyle anla?ihyor ki, tarafsiz iilkelerde bile bi-
le yapilan diplomatik bo§bagazliklar; veya dii?man segkinlerini biri-
birine dii§iirmek ve bir kismim digerlerinin goziinde ?erefsiz kil-
mak igin bazi istihbarat redakSrhklanna katlamvermek gibi halkin
hig duymayabilecegi diger yollardan yararlanmak bazan gok daha
etken olmaktadir. i . .. . i

Du§man iilkenin siyasal segkinler toplulugu iiyelerinden adam.


ayartmak pek ender yapilabilen ve gergekten gok giig bir i?tir. Ama
olursa, siyasal sava§ igin, biiyiik firsatlar saglanmi? demektir. Or-
negin, Hitler'in t&nsilcisi Rudolf Hess'in sansasyon uyandiran ka-
gi?i, tngilizler tarafindan hig kullanilmami?, fakat Stalin'in tngilir
ler hakkmda ?iiphe duymasma sebep olmu?tur.
Keza, ozellikle Goebbels'in giinliikleri ba?ta olmak iizere, II.
Diinya Sava§i gostermi?tir ki, kitlere yoneltilerek yapilan propa-
ganda dinleme servisleri araciligi ile o iilkedeki siyasal segkinlere
iletilmekte, halk kitlesi gibi fazla sansiire tabi olmayan bu segkin-
ler iizerinde hig umulmadik etkilerde bulunulabilmektedir. Bu yiiz-

(19) Aym $ekilde, gok yararli sonuglar verecek bir ba?ka ara?tirma konu-
su da, II. Diinya Sava?inda Ingiliz ve Amerikan generallerine oranla
Alman ve Italyan generallerinin sanssi^liklan ve ba^ansizhklan konusu
olabilir.
(20) Liddell Hart, General Beumentritt'ten ?u sozleri aktanyor: «Hitler,
Field Mare$al von Rundstedt'in ordu ve dxi§manlar goziinde gok biiyiik
bir saygi kazanmi? bulundugunu biliyordu. Miittefik kuwetlerin propa-
gandas! sik sik, Field Mare?al ve kurmaylanmn Hitler'den ayri dii-
?uncelerde oldugunu ileri siirmiiftur. Aynca, belirtilmek gerekir ki,
bizim ba?komutanhk karargahimiz Muttefiklerin higbir zaman hii-
cumuna ugramami$ti. Keza, Field Mare$al de Fransiz Direnme Hare-
keti tarafindan higbir zaman tehdit edilmemi$ti. Zira Mare?alin, Fran-
sizlara iyi muamele edilmesi gorii$unde oldugu biliniyordu. Biitiin
bunlar Hitler'in goziinden, kagmiyordu; ^janlari bu olayTan devamli
olarak rapor ediyorlardi. Bir yandan Field Mare$ale -diger askerlere
gosterdiginden- gok daha fazla bir saygi gosteriyor, bir yandan da
goziinii Mare$alden ayirmiyordu. > Bknz. The German Generals Talks,
New York, P r. 1948, pp. 260-61.

363
den de, siyasal segkinlere yoneltilmi? bir propagandada ozel ama?-
Iar igin bu «communication» kanahm kullanmak da miimkiin bii
yol sayilabilir. Aym ?ekilde, askeri segkinlere hitap etmek igin de
gene aym kitle haberle§meleri yolundan yaralanmak miimkiin-
diir. Nitekim, son sava§la ilgili olarak yaymlarian askeri liderlerin
hatiralarimn hepsinde bu yolla ahnmi? dii§man propagandasina
ait sozlere yer verildigi goriilmektedir. Hatiralardan bazan, bu pro-
pangandalann etlrisiyle birtakim hareketlere giri§idigi de belirtil-
mektedir. (21).
1
Bununla beraber, bu nisbeten kiigiik olan silahlarm yamnda,
dii§mana kar§i yiiriitiilecek bir dogii§ken-olmayan [siyasal] sava§ta
asd etken silahlar, dii§man kurmaylannm fonksiyonlarmi icra edi§-
Ierine miidahalede bulunucu silahlardir. A§agida, yabanci istihba-
ratin bu i§lere nasil miidahale edebilecegine dair ve aldatici et-
kilerle aldinlacak alternatif kararlann sonuglan hakkmda bazi go-
rii§ler bulacaksmiz. (22)
Plutarch'in Lysander'e atfen soyledigine gibi: «aslan postu bu-
lunmadiginda tilki postu da i§ goriir.» Du?manm §a§irtmak igin, bu
tiir hileler tarihin her devrinde kullamlmi§lardir. Bu tiir hilelerin
amaci, daima, insanin kendi giicii ve niyetleri hakkmda dii?mana
yanli§ bilgi verniek, yamltici dii§iincelere yonieltmek ve boylece
dii§mam o anda dogru ve parlak goriinen fakat aslinda yanh? olan
kar?i-hareketlere itmektir.
Ba§anli bir gizlilik gibi, ba§anh bir hile ve aldatma da ?a§-
kinhk yaratir ve dii§mamn savunma gayretlerinde bir anda bir
savrukluga yolagar. Gizlilik dii?mana bilgi vermemeye gah?irken,
hile ve aldatma dii§mana yanli? bilgi vermeye gah§ir. Planlari hazir-
lanmi? bir hareket tam bir gizlilik igine alinmi?sa, dii§man segkin-
leri bu hareket hakkmda ellerinden geldigince bir tahmin yiiriitmek
ister ve giri§ecekleri kar§i-harekati da bu tahminlerine gore plan-

(21) Bknz: ornegin, General Lewis H. Brereton'un 20 Haziran 1944 tarihli


giinliigii, The Brereton Diaries (William Morrovw and Co.) New York.
1946, sh. 289, «V-nerin yaptigi ag>r hasarlar hakkmda o kadar gok dii$-
man propagandasi duyulmu§tu ki, Kumandanin ba§kanliginda yapilan
bir toplantida ertesi giin kar$i-saldm olarak, Berlin'e agir bir ha-
va bombardiman diizenlenmesi kararla$tinldi.»
(22) Yardimci segkin personelin kontrol ve «communication» gorevleri iize-
rinde etkide bulunarak miidahale etme konusuna, yonetim ve komuta
yeteneginin kisitlanmasmdan soz ederken deginmi?tir.

364
larlar. Hile ve aldatma ise, gizlilikten gok daha etkendir, zira dii§-
mamn tahminleri iizerinde etki yapar; ayni zamanda da sahte bir
niyeti ortaya siirerek hakiki niyet hakkmda dii§manm yapacagi
tahminleri giigle§tirir. Aldanma da bir ge§it «communication»a da-
yanmak zorunda oldugu igin, dii^man iilkelerin segkinlerine yone:
len bu «communications dan dii§mana eri?tirilecek «if§aatm» niye-
ti ona yanli? du§unceler vermektir. Bu tiir if§aatm inandiriciligi ise,
if§aati alan dii§mamn bu if§aatlann istenmeden ,ve kotii bir $ans
eseri ortaya dokuldugunii sanmasina baglidir. Her iki durumda
da sahte if§aatm etkin olmasmm nedeni dii§mamn istihbarat ve
dinleme-izleme (reconnaissance) hizmetlerinin beceriksizligi ol-
maktadir. Farkinda olmayarak ve istenmeden yapilmi§ if§aatlar
giivensizligi ortadan kaldirmakta ve dii§manm yanli? bilgilere sa-
hip olmasina yol agmaktadir. Dii§man dinleme-izleme servisinin
dikkatini gekecegi umuduyla yapilan, fakat hig istenmedigi halde,
onlenmesi miimkiin olmadigi igin yapildi? gibi goriinen if§aatlar
ise — ashnda uydurma bir «reality »yi yansittiklan halde, dii§man
tarafindan, kar§i devletin yetenek Ve niyetlerini aksettiren dogru
bilgiler gibi sayihp, kabul edilmektedir.
Hayvanlar aleminde de aldatma ve hile vardir, hem de en gii*
t zel ornekleri ile. Friedrich Alverdes hayvanlar alemindeki hile ve
aldatmalan gok giizel belirtmektedir. (23).
1. Uyumlanmak («sympathese»), ornegin, savunma veya sal-
diri amaci ta§iyan bir hayvanin ortamdaki ?artlara uyacak bir
renk ve davram§ goruniimii alarak gorme duygusuna konu olmak-
tan gikmasidir. «Uyumlanmak» sadece renkce uyumu degil, dav-
rani§lardaki uyumU da kapsayacagi igin, «degi§ik kilif iginde de-
gi§ik §eyler anlatma»* $eklindeki hileler burada yer almaktadir.
Keza, zebranm viicudundaki gizgilerde oldugu gibi, bazan hayvan
viicudunun ortamdan ayirt edilmemesine yarayan savunma amagh
goriiniim hileleri de vardir, (Alvardes buna «somatolyse» diyor).
Ve bir de ba§ka bir aldatma tarzi vardir. Bunlarda, ba§ka hayvan-
lann takibatma ugrayan, seri hareketli ve canli renkleri olan bir

(23) Friedrich Alvers, «Tauschung und 'Liige'im Tierreich,»in Die Liige


ed. by Otto Lippmann and Paul Plaurt, Leipzig, 1927, pp. 332-50.
(*) «Playing possum®: «possum», a§agi memelilerden olan ve kanguru ve
vs. gibi yavrusunu viicudunda ta?iyan hayvanlardir. Buradaki anlami
yukarki gibi. Eski Yunancasi «thatanose.» (g. n.)

165
hayvan birdenbire degi§mekte ve hi? hareket etmeyen ve goze garp-
mayan bir renkte ba§ka bir§ey haline gelivermektedir. Bu gibi «he-
teopsie»ler i§itme duygusunu aldatma amaciyla da yapilmaktadir.
Ornegin, bir yere saklaninca sesini kesiveren gekirgeler boyledir.

2. Mimesis. Bu yol ile, hayvan, ortarmndaki dikkat gekici ol-


mayan ogelerin goriiniimune girmekte, boylece ardma dii§enin elin-
den kurtulmaya ?ali§maktadir. Alverdes mimesis'i «allomimesis,»
yani hayvan olmayan §eylerin §ekline girmek; ve «phytomimesis,»
yani bitkilerin goriinumiinii taklik etmek; ve bir de, «zoomimesis,»
yani, diger tiirden hayvanlann §ekline girmek diye iige ayirmak-
tadir.

3. Mimicry. Alverdes, «zoomimesis»i izlemefcten kurtulmak


igin yapilan bir taklit olara ele almakta, «mimicry »yi ise, izlen-
mekten kagarak degil, tersine, izlejren hayvanm kar§isma, kendini
savunmaktan aciz bir hayvan yerine, zehiri, dikeni vs. olan bir
hayvan kiligina girerek dikilmek §eklinde tavsif etmektedir.

4. «Phobese,» hali-tavri korkutucu olmayan bir hayvanm, ken-


disini i?leyen bir hayvam korkutmak igin deh§et sagici renklere
biiriinmesi veya davram§lanm bu yonde degi§tirmesidir.

5. «Allekation», bir hayvanm, avlamak istedigi hayvani penge-


sine dii§iirmek igin renk ve davram§lariyla onu aldatmasidir.

Ayrica, hayvanlar arasinda' (ozellikle ku§larm) bazilarinm


yavrulanni kurtarmak amaciyla, yaralanmi§ taklidi yaparak izle-
jdcisinin yolunu §asirttiklan bilinmektedir. Aynca, bazan- da, hay-
vanlann, kendi ortamlannin bir kismim aktif bir §ekilde kullana-
rak kendilerini maskeledikleri bilinen bir olaydir.

Hayvanlar aleminde kullanilan aldatma «teknikleri» ile insan-


larm diinyasinda kullanilan aldatma teknikleri arasmdaki benzer-
lik gok agiktir. Fakat hayvanlann kendi aralanndaki miicadelelde-
ki bu aldatma teknikleri ile insanlann kendi aralanndaki aldatma
tekniklerinin gok fazla biribirlerine benzedigi de samlmamakdir.
Zira, hayvanlar sadece duygusal aldatmacalara ba§vurduklan halde,
insanlar hem duygusal hem de du§iinsel aldatmaca tekniklerine
ba^vurabilecek durumdadirlar. O yiizden de, insansal aldatmacalar-
da sayisiz bulu§lar olabilir.

366
Askerlik tarihi ge§itli hilelerle du§manin istihbarat servesini
aldatmaya dayanan oyunlarla doludur. (24) Askeri aldatmacalar, ba-
zan, dii§mam yer ve zaman konusunda yanli§ tahminde bulunmaya
yoneltmek igin; bazan k u w e t ve erekler konusunda, bazan saldir-
gan veya savungan kuwetin amaglan konusimda yamlgilara siirtik-
lemek igin kullamlirlar. Bunlann hedefi, du§mam alacagi kararlar-
da yeterince hazirlik yapmadan harekete geymeye itmek, veya dii§-
manin mahvina yol agacak olan yanli§ kararlar almasma yol agmak-
tir. Biiyiik sayida askeri birliklerin katilacagi bir askeri h a r e k i t ko-
nusunda yapilmak istenen bir hilede, sadece dii§man degil, bu ha-
rekati icra edecek olanlar bile son ana kadar aldatilmi? olmaya kat-
lanmak zorunda kalabilirler..

(24) Bu ornegin alindigi, General Waldemar Erfurt'un «Surprise* isimli, ve


Stefan T. Possiny'nin onsoz yazdigi kitabina bakrniz. (Harrisburg, 1943,
Military Service Publishing Company.) Birinci Diinya Sava§inda, Tiirk-
leri kandiran Ingilizler, Tiiriderin, General Allenby'nin esas kuwetle-
ri ile sol kanattan saldiracagina inanmalarim saglami?lardi.
«Biitiin bir ay, 'yamltici mesajlar'larm hazirlanmasi ve bunlann, ge-
§itli hileli telgraf haberlerini gozen Tiirklerin ah?km olduklan §ifreler-
le telgraf metni §eklinde Tiirklerin eline gegmesine gah$makla gegiril-
di. Aynca, bir Ingiliz kurmay subayi devriyedeyken mahsustan Tiirk
ndbetgilerinin hiicumuna ugradi. Subay yaralanmi? gibi yapti ve kagar-
ken de gantasini dii?iirmeyi ihmal etmedi. Qantada ozel olarak hazir-
lanmi§ bir not defteri, paralar, a?k mektuplan, ve birkag tane de hi-
leli emirname ile bazi askeri belgeler vardi. C a nta Tiirklerin elirie geg-
ti. Ertesi sabah ise Col Siivari Birlikleri igin gikanlan gazetede, kurmay,
subaylardan birinin golde bir not defteri kaybettigi yazilarak, siivari
birliklerinden bu not defterini aramalan, bulunca General Allenby'nin
karagahma getirmeleri emredildi. Yalanciktan hazirlanan bir arama
birligi de golde defterin pe?ine gonderildi. Yanmdaki kumanyasim
—tam, aptal bir askere yaki§acak $ekilde— bu gazetenin o giinkii niis-
hasma saran bir subay ise, golde arama yaparken, Tiirklerin dola?-
tiklan yerde yemegini yedikten sonra artiklan da bu gazeteye sara-
rak, yemek yenilen yerde unuttu. Bu hile ba§an kazandi.®
II. Dunya Sava§ina ait ornekler igin, bknz: Field Mare$al The Vis-
count Mongomery of Alamein, El Alamein: the River Sangro, New
York, 1949. p. 31 FF., 57, 78-80; Desmond Toung, Romel, London, 1949,
p. 79, 101; George C. Kenney, General Kenney Reports, New York, 1949,
pp. 268, 281-2, 330, 374, 384, 501; Admiral Halsey, op. cit., p. 197, 207-8;
Field Marshal Lord Wilson of Libya, Eight Years Overseas, London,
1948, p. 40; Sir Frederick Moragan, Overture to Overlord, New York.
1950; Sir Francis de Guingand, Operation Victory, New York, 1947, pp.
108, 55-6.
Keza, bknz: Jasper Maskelyne, Magis-Top Secret, London (tarihsiz).

367
Askeri aldatmalara sirf propagandanin tek ba§ina bir§ey ka-
tabilecegi §iiphelidir. Buna ragmen, II. Diinya Sava§inda, Norman-
dia gikartmasindan sonra Fransa'mn ba§ka bazi yerlerinden de
gikartma yapilacagi duyurularak Alman ihtiyatlatmm bulunduklari
yerlerden Normandia'ya aktarilmalan onlenmek istenmi?tir. Bu
propaganda gabalari sadece sozle yapildigi igin belki de fazla bir
etki yapamayacaklardi. Fakat Ingilizlerin de burilarla birlikte al-
mi§ olduklari diger aldatici tedbirler yiiziinden, Almanlar pe§pe§e
gikartmalar yapilacagmi sanmi§lardir. Daha once de belirtildigi gibi,
aldatma amaciyla yapilan bir «cimmunication»un ba§ari ve etkin-.
ligi, bu «communicatiqn»un hig istenmeden; onlemek miimkiin ol-
madigi igin ortaya giktigi hiikmiine vardiracak bir goriiniim kazan-
dinlmi§ olmasma ve «diizmece realite» tarafmdan da bu goriiny-
mii destekleyen bazi «delillerin» ortaya konmasina baghdir. Aldatici
bir hareketin on hazirliklan tamamlanmami§ ise, bu hareket dii§ma-
nm goziinden gizlenmeden hazirlanmami§sa, veya bu harekete inan-
dincihk vermesi igin tezgahlanan diger hareketlerin sahteligi hemen
anla§ilnu§sa, boyle bir hareketten ba§an elde edilebilecegi dii§ii-
niilemez. Askeri propagandanin kullanildigi aldatma tekniklerine
ait bu basit ilkeye Goebbels yeterince onem vermemi§, hem askeri
konular hakkmda beHrsizligi ve hem de aldaticilik kuwetini oldu-
gundan fazla tahmin ederek hayale kapilmi§tir. Goebbels iki kere,
Almanlann biitiin cephelerden kar§i saldinya gegecegi yolunda al-
datici propagandaya te§ebbiis etmi§tir. Birincisinde, Haziran 1941'-
de' saldinya gegilecegi ve Rusya'mn degil Ingiltere'nin istila edile-
cegi zannrni vermek igin bir kampanya diizenlemi§ti. Bu aldatici
propagandada bizzat propagandacdar soylediklerinin dogruluguna
inandinlmi? bulunuyorlardi. Propaganda Bakanhginm daire ba§-
kanlanna Dogu cephesindeki harekattan vazgegildigi soylenmi§,
sonradan da bizzat Goebbels'in Volkischer Beobachter de gikan bir
yazismda Girit'in istilismin ardindan biiyiik bir hava saldmsimn
yapilacagi ve Britanya Adalan'mn da yakinda istila edilecegi agik-
lanmi§tir. Yazi dergide basilir-basilmaz Goebbels'den gelen gizli bir
emirle hemen dergiden gikanlmi§ti. Fakat bu arada yabanci muha-
birler dergideki yaziyi derhal Almanya di§ina bildirmi§lerdir. Mu-
habirler daha sonra, yaziya sansiir koydugunu da Almanya di§ina
bildirmi§ler, bunun ardindan, da Almanya di§i ile telefon ve teleks
baglantisi kesilivermi§tir. (25) Bu asilsiz ve hileli oyundan sonra

(25) Rudolf Semmler, op. cit., p. 3942.

368
Ingiliz ve Sovyet istihbaratmin neler dii§unmii§ oldugu bilinmiyor,
ama, Rusya simnna yigilmi? bekletilen yiiz tiimen herhalde Goeb-
bels'in propaganda ve sansiir oyunundan daha 50k §ey anlatmi?,
ve Goebbels'in sesini bastirmi§ olsa gerektir. (26)
Goebbels'in bu hileyi ikinci kere kullanmasi 1942 yili bahanna
rastlar. Bu kere Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birligi'ndeki Gii-
ney Cephesindeki geni? sava§ hazirlioklannj gizlemek igin. Alman-
lann yazin ba§Iatacaklari taarruzu dikkatlerden uzak olarak hazirla-
mak igin tezgahlar kurulmu§tu. (27) Bu kere de gene Goebbels bir
makale yazmi§, me§hur bir Alman sava§ muhabiri once Dogu Cephe-
sine gonderilmi§ ve bu seyahat herkese duyurulmu?, ardindan - ken-
disine verilen talimata uygun olarak, — adam, Lizbon'da, sarho§-
lukla soylemi? gibi yaparak Almanya'mn merkez cephede hiicuma
hazirlandigini if?a etmi§ti.

Bu ornekler igleri kiskanghk dolu propagandacilann biribir-


lerine kar§i nasil §eytanhklar dii§iinduklerini gostermektedir. Fa-
kat ikisinden de anla§ihyor ki, dU§man istilibaratim §a§irtmak igin
harcanan onca emeklerden bir^ey saglanamami§tir. Zira, uygun arag
ve yollar kullamlamami§tir. ,•

«Diizmece yetenekler» yaratarak, veya bu yetenekleri kamufle


ederek, veya gergek amaci saklayarak ba§ari saglamak daha kolay
olacagi igin, siyasal segkinleri aldatmak; bu yolda bir propagandada
ba?ari kazanmak gok daha miimkiin goriinmektedir. Ayrica, bunun
bir ga?ka nedeni, askeri segkinleri aldatmak igin te§kil edilmesi ge-
reken diizmace oratmi yaratmak zor oldugu halde, siyasal segkinleri
aldatinak amaciyla giri?ilecek olan benzer propagandadada bu ko-
nular igin fazla bir zahmete liizum bulunmamaktadir. Ortada bel-
li bir yeteneklilik varsa bu yeteneklilik kirk tiirlii amag igin kulla-
nilabilir ve ne niyetle kullamlacagi hig anla?ilmayabilir. Kaldi ki,

(26) Bn. Jean Hungerford'un yardimiyle 9 Haziran-22 Haziran, 1941 done-


mindeki New York Times, the London Times, the Dally Mall, ve the
News Chronicle gazetelerini tarayip, Goebbelsin makalesinin Goeb-
bels'in murad ettigi yonde bir etkisi olup-olmadigmi ara$tirdik. Olay,
kuru bir §ekilde haber olarak verilmi?, aym giinlerde Rusya sininn-
daki yigmak gok daha onemle duyurulmu? ve yazilarda da Alman-
ya'mn Sovyetlerle sava§a hazirlandigi, Alman - Sovyet sava?mm gok
muhtemel oldugu belirtilmi§tir.
(27) Bknz : the Goebbels Diaries, op. cit., 162-227.

369
bu yetenekligin kullanimimn hedef alabilecegi meselenin viis'ati ne
kadar biiyiik ise, bu konuda yapilacak tahminlerde kar§ila§ilacak
hatalarm sonuglan da o kadar ciddi ve. agir olur. Cephedeki bir
kumandanm sava§ giinlerinde ne zaman bir saldiriya gegecegi, boyle
bir saldiri igin hazirhk yapip-yapmadigi, bazi cephe hazirliklarmm
siki §ekilde gozlenim altma alinmasi halinde hi? ku$kusuz olarak
ortaya gikarilabilir. Oysa, ortada bazi sava§ hazirliklan var diye, bir
iilkenin siyasal segkinlerinin sava§a karar vermek iizere olduklarim
kestirmek gok daha zordur. Zira, her§eyden once, sava§ hazirhklann-
da bulunacak iilkenin yeteneklerini ortaya koyan siyasal segkinler-
bu yolla sava§ tehditlerine bir cevap vermek, sava§a girmeye
mecbur kalmadan gozdagi vermek istemi§ olabilirler. Bu durumda,
sava§ agmak tehdidini savuran bir siyasal segkinlerin dii§manla-
rini kandirmada ba§arili olacaklari soylenebilir.
Aynca, anla§malarm ortadan kaldirilmasi gibi bazi siyasal ey-
lemler vardir ki, bunlar gozle gdriilebilir fiziki bir kuweti bile
gerektirmezler. Bu gibi durumlarda da, du§man iilkenin siyasal
segkinlerinin niyetlerini kestirirken yapilacak yanh§liklar aldanma-
lara yol agmaya yeter.
Son olarak, siyasal segkinler ne denli boyutlu erekler ile ug-
ra§iyorlarsa, bu erekler konusundaki aldanmalar da, o derece ko-
laylikla, fazla ince hesaplara dayanmayan «diizmece yeteneklerle»
hemen meydana getirilebilmektedir. Bu konuda, Hitler'in askeri bir
toplantida soyledikleri ornek olarak gosterilebilir. 27. Ocak, 1945
tarihinde Hitler, General Jodl'a. §unlan soylemi§tir: (28)

Kendilerinden, Ruslarm bizim 200.000 adamimizi komiinistle?tirip, ba§-


larinda gene Alman subaylan olmak iizere, askeri birlikler ?ekHnde Alman-
ya'ya sevketmeye hazirlandiklan izlenimini veren bir rapor hazirlamalaruu is-
tedim. Hazirlamalaruu emrettigim bu raporun Ingilizlerin eline gegmesini
saglamalaruu soyledim. Di§i§leri Bakamna bu yolda tembihte bulundum.
[Ingilizler] bunu duyunca, bir yerlerine igne batmi;a donektir.

Sonug olarak §unu soylemek gerekir ki, kar§ismdaki siyasal seg


kinlerin tahmin ve istihbaratlanni yamltmak amaciyla kullanilacak
olan aldatma yeteneklerinin ba§ari kazanabilmesi, sadece, bu tiir

(28) Hitler Directs His War. Gunliik Askeri Toplaatilann Gizli Tutanak-
lan, segen ve §erhleyen F»:lix Gilbert (Oxford University Press) New
York, 1950, sh. 118.

370
hileler igin yeti§mi§ olan §eytan zekali propaganda uzmanlannm
diizenleyecekieri i?lere bagh bulunmamaktadir. Asd en biiyiik si-
yasal aldatmacalar, kar§isdaki siyasal segkinlerin biitiin tahminleri-
ni yaniltan biiyiik siyasal eylemler ile saglanmaktadir. Tipki, genel
anlamiyla ele aldigimiz siyasal sava§ gibi, bu tiir aldatmacalar da
siyasa planlamasinm yerine konulabilecek §eylere degildir. Bunlann
yapabilecegi §ey, nihayet, tespit edilen ereklere ula$mayi kolayla§tir-
maktir. Bu konuda, ozellikle, kar§idaki siyasal segkinlerin dogasi ve
bunlann zaman ve mek&n igindeki kar§ihkli-ili$kiler hakkmda
yapmaya gali§tiklan tahminleri yamltan eylemler ba§anli olmak-
tadir.

371
K A Y N A K L A R

1. E.L. Hartley, R.E. Hartley, ve Clyde Hart'n «Tutumlar


ve Kanatlar» makaleleri, W. Schramm'in The Process and Effects
of Mass Communication (Urbana, University of Illinois Press,
1965, sh. 216-249) isimli «reader» inden alinmi§tir.
Ilk yayimi igin, bknz: Hartley ve Hartley, Fundementals of
Social Psychology, (New York, 1952, Alfred A. Knopf).
2. L. Festinger'in «Bilme-Tamma Uyumsuzlugu Teorisi» isim-
li makalesi, yazann 1957'de gikan A Theory of Cognitive Dissonance
isimli kitabindan, W. Schramm'in The Science of Human Com-
munication (New York, Basic Books, Inc Publisher 1963), isimli
derlemesindeki §ekliyle aknmi§tir.
' . ' » • ' *>

3. Robert Abelson'un «Inang Ikilemi ve Coziim Yollan» isim-


li makalesi, Center for Advanced Study in the Behavioral Sciences'-
m«paper» leri arasmda gikmi§tir. Buraya, Carl W. Backman ve
Paul F. Secord'un Problems in Social Psychology (New York,
McGraw-Hill, 1966). isimli derlemelerinden (s. 136-141) alinmi?-
tir.
4. W. Schramm'in «Haberle§me Nasil t§ler» isimli makalesi,
yazann ilk baskisi 1954'de yapilan The Process and Effects of Mass
Communication (Urbana, University of Illinois Press, 1965), ba$hk-
li derleme kitabindan (sh. 3 - 26) alinmi§tir.
5. Bernard Berelson'un «Gazetesiz Kalmak Ne Demektir»
isimli makalesi, W. Schramm'in adi gegen eserinden (sh. 36-47)
ahnmi§tir.

373
6. Gordon W. Allport ve Leo J. Postman'm «Soylenti veya
Fisilti Gazetesinin' Temel Psikolojisi» iisimli makalesi W. Sch-
ramm'in a.g.e.'den (sh. 141 -155) alinmi§tir.
Ilk yaymi igin, bknz : Transactions of the New York Academy
of Sciences, 1945.
7. Joseph T. Klappers'in «Degi§ik Haberle§me Araglarimn
Kar$ila§tirmah Etkileri® isimli makalesi, W. Schramm'm a.g.e.'den
(sh. 91 -106) ahnmi§tir.
Makale, once 1946'de «Bureau of Applied Social Research of
Columbia University® ye, Public Library Inquiry gah§masi igin bir
memorandum olarak sunulmu§tur.

8. C. I. Hovland, A. A. Lumsdaine, ve F. D. Sheffield'lerin


«Tarti§mah Bir Konuda Kanaat Degi§tiriminde 'Tek-Yanli' Sunu-
ma Kar§i 'Iki-Yanli' Sunumun Etkisi® isimli makalesi, W. Sch-
ramm'm a.g.e.'den (sh. 261 - 274) alinmi?tir.
Ilk basimi igin bknz: C. I. Hovland, ve digerleri Experiments
on Mass Communication, (Princeton: Princeton University Press,
1949).

9. Carl I. Hovland ve Walter Weiss'in «Kaynagm Giivenilirli-


gi ve Haberle§menin Etkinligi Uzerindeki Etkisi* isimli makileleri,
W. Schramm'm a.g.e.'den (sh. 275 - 288) almmi§tir.

Ilk baski igin, b k n z : Public Opinion Quarterly, 1951.


10. Daniel Lerner'in «Propagandada Etkinlik: $artlar ve De-
gerlendirme® isimli makalesi, W. Schramm'm a.g.e.'den (sh. 480-88)
almmi§tir.

Ilk baskisi igin, bknz: D. Lerner, Propaganda in War and Crisis,


(New York, George W. Stewart. 1952),

11. Alexander H. Leighton ve Morris E. Opler'in «Japonya'ya


Kar§i Psikolojik Sava§da Psikiyatri ve Uygulamah Antropoloji»
isimli makaleleri W. Schramm'm a.g.e.'den {sh. 157-169) alinmi§-
tir.

Ilk baskisi igin, b k n z : American Journal of Psychoanalysis,


Cilt 6 (1949).

374
12. William Buchanan ve Hadley Cantril'm «Uluslann Stre>-
otip Yaki$tirmalari» isimli makaleleri W. Schramm'm a.g.e.'den
(sh. 191 - 206) ahnmi?tir.
Ilk baskisi igin, bknz: How Nations See Each Other (Urbana:
1953, University of Illinois) isimli eserin bir boliimii olarak.
13. Hans Speier'in «Psikolojik Sava? Hakkmdakhi Dii$iincelerin
Yeniden Degerlendirilmesi» isimli makalesi, W. Schramm'm a.g.e'-
den (sh. 444 - 468) alinmi§tir.
Ilk baskisi igin, bknz: D. Lerner ve H. D. Lasswell'in yonettik-
leri, The Policy Science, (Stanford: Stanford University Press,
Board of Truestees of Leland, Stanford Junior University.
4 8 KASIm

9 8

, - , • -•r-^.J-
A. 0 . tki' *
HfltQpfisp
*>

(J001197 ] /

_ S

A.U. S.B.F, ve Basin - Yayin Yuksekokulu Basimevi, Ankara -1985 Fiyat) 900 TL.

You might also like