Professional Documents
Culture Documents
KITLE
HABERLE§MESl
TEORiLERlNE
GIRI §
• •
SE£ILMI§ PAR^ALAR
Dog. D r . UNSAL O S K A Y
A.U. B a s i n - Y a y m Yiiksekokulu
Haberlegme Teorileri Ogretim Uyesi
UQUNCU BASKI - .
^ W 4, •
Ankara, 1985 -
ANKARA ONlVERSlTESl BASIN-YAYIN Y0KSEKOKULU YAYINLARI, 7
KtTLE
2oi< ^
osic
\C\~T
HABERLE§MESi
TEORtLERtNE
GlRl§
SE^iLMi§ PAR^AtAR"
A U. I L L F
K 0 I (J P i i a n E S I
A 3 6 b 2.
Doq. D r . UN SAL O S f e t t ? • •"
A.U. Basm-Yaym Yuksekokulu
Haberle§me Teorileri Ogretim tfyesi
UCUNCU BASKI
™„ • if* ' 0 »
ft TIES' I
0 t ? j ) P HA 3 * » .
I
Ankara, 1985
I
Sahife
B o 1 ii m I I I : Propaganda (261-371J
KAYNAKLAR 373-375
VI
BIRINCi BASIMDAKI ONSOZ
X
GiRi§
XII
yeni kiiltiir igeriklerinin toptan reddi ile, geleneksel yapimn iiru-
nii olduguniT unuttuklan ve «milli» diye degerli gordiikleri kiilttt-
riin dx§a kar§i korunmasmi (!) savunmaya ba§lamaktadirlar. Oysa,
Bottomore'un dedigi gibi, azgeli§mi§lerin ihtiyaci olan tutum, ^ o p -
ium i^indeki bilgilern arti§,im ve dogal ortam iizerindeki etkinlik
kurabilme yeteneginin artti§im» saglayacak yollarin aranmasindan
ibaret olarak gerekmektedir. 3 Oysa, bunun tersi olan tutum; yani,
duygusal ve geriye doniik «milliyetgilik» tutumu sadece sagci dii-
?iinceye sahip siyasal segkinlerde degil, sozde sol - ilerici dii$iince-
lerle yola ?ikan yetersiz siyasal yenilikcilerde de goriilmektedir.
XIII
inane sistemleri arasinda, butiinliigii olan bir sosyal yapx kuracak
§ekilde i?birliginin tesisi gerekmektedir.
Dikkat edilmesi gereken nokta, iiretim ili§kilerindeki ve tekni-
gindeki degi?melerle kultiirel ve sosyal kurumlardaki degi§melerin
birlikte dengele§ecekleridir. Her iiretim diizeyinde( toplumdaki ya-
salar, degerler, tore ve gelenekler birbirlerine bagh dururlar; bagli
degi§irler. Malinowski ve Radcliff - Brown'm, Raymond Firth'iin
yaptiklari saha ara§tirmalarj ile Homans'in teorik gah§malari gos-
termektedir ki, ilkel toplumlarin kultiirel dokusunu kuran din ve
dinsel torenlerin fonksiyonlari bile toplumdaki bireyler ve bi-
reylerin «i§»leri arasinda bir tutunum [cohesion] saglamaktir.
Toplumsal tutunum, ashnda, Homans'a gore «ki§iler, ataerkil veya
anaerkil toplum aileleri, klanlar gapmdaki iiretim faaliyetlerini ve
dinsel ve siyasal liderlerin gorevlerini diizenlemektedir».6
Azgeli§mi§ iilkelerde yenile§me hareketleri veya programlari
uygulamak isteyen kadrolarm gogu defa bilemedikleri veya bilip
gormezlikten geldikleri bu durum yiiziinden bir?ok azgeli§mi§ iil-
kede bugiiri ge§itli sorunlarla kar§ila?ilmaktadir. Bir yanda kiis-
kiin ve umutsuz aydmlar; bir yanda ise, aydmlarindan, yoneticile-
rinden ve reformcu dii§iincelerden iirken ve gitgide, eski sosyal
yapmin savunucusu olan gikar gevrelerinin sozlerine baglanan kitle-
ler bu yanli§ uygulamamn iiruniidiirler.
Sorunu bu §ekilde ortaya koyduktan sonra, Kitle Haberle§me-
sinden bu konuda ne §ekilde yararlanilabilecegi lizerinde durahm.
L. W. Pye, azgeli§mi§lerin kurulu? veya yenileme gali$malann-
da kitle haberle§mesinin gorebilecegi i§leri §oyle ozetlemektedir:
(a) milli geli§menin hizi ve yonii hakkmda bilgi vermek; bu gorevi
yerine getirirken kamu gorevlilerini ve yoneticileri halk adma de-
netlemek, diger yandan halki yenile§me ve geli$me alanlarmdaki i§-
ler igin $evklendirmek; (b) siyasal konularda veya iktisadi konu-
larda karar-alma ve eyleme - gegmede halka bu stire?lere katilma
olanagi hazirlamak, ve boylece, iki yanli bir haberle§me siireci ola-
rak kullanilmasi sayesinde halktan yoneticilere - yoneticilerden ise
halka haber aki§i saglayarak toplumsal benze?im, i?birligi ve go-
birligi tesis etmek; (c) halka, yeni bir sosyal yapinin kurulma-
sini kolayla§tiracak ve bu yeni duzende hayatmi kazanmasim,
toplumsal geli§meye yiik olmaktan kurtulmasim saglayacak yeni
becerileri programli bir §ekilde ogretmek veya kazandirmak. 7
XIV
Max F. Millikan ise azgeli§mi§ iilkelerin diger iilkelerin teknik ve
kiiltiirel varliklanndan yararlanabileceklerini i§aret etmekte, ancak,
bu i§i ba?ari ile yiiriitmek igin kitle haberle$menin kullanilmasi
gerektigini ifade etmektedir. Millikan'a gore, azgeli§mi§lerin geli§-
me ve yenile^meleri modern teknolojiden yararlanabilecek diizeye
gikmalanna baghdir. Millikan, haberle§menin bu siireg igindeki ye-
rini ise §oyle belirtmektedir :
«Kendi ortamlarim bigimlendirme ve giidiimlemede
yeni tOplumlar modern teknolojinin o'nlara sundugu ola-
naklardan yararlanmak istiyorlarsa, bu toplumlarda ya-
§ayanlarin, kendi hayatlarinda yapabilecekleri tercihler
konusundaki algilanm radikal bir §ekilde degi§tirmeleri
gerekir. Bu tercihler konusundaki algi degi$ikligi igin
kendi dolaysiz veya kalitimsal denemelerinin rehberlik et-
mesisoz konusu olmadigmdan butiin i$ haberlggmeve
[communications] du§mektedir» s
Yeni tekniklerin topluma yayilmasi, yeni dii§unce ve degerlerin
de yaratilmasina baghdir. Ayrica, yeni tekniklerin ve degerlerin
ya§amalari, toplumsal yapinin yeni bir sosyalizasyon saglayacak
yetenege kavu§turulmasina baghdir. Bunun igin ise, Bohanan'in be-
lirttigi gibi, «toplum igindeki bireylerin sosyalizasyonunun; birey-
lerin ortak ya§ama tarzina sahip kihnmasinin; sosyal ili§kilere
[yeni sosyal hayat iginde] diger bireyler kadar katilmalarinin sag-
lanmasina» baghdir. 9 Kiiltiir davram§lannin toplumdaki ge§itli alt-
gruplar igine alt - kiiltiirler §eklinde degil de, toplumun genel ve or-
tak kultiirii §eklinde girebilmesi igin - ki, bir bakima ulusla^ma sii-
reci de budur - dar gruplardan gikarilacak azgeli§mi§ iilke bireyleri-
nin geni§ ufuklar igindeki geni? gruplara katilmalari gerekmekte-
dir. Zira, H. L. Ross'un tabiriyle, aym §eyler olan kiiltiir olu§umu
ile sosyal katilma siiregleri biribirilerini tamamlamaktadirlar. 10
Yeni kiiltiire yonelen gah§malar kitle haberle§mesi sayesinde
daha da hizlanacaktir. Bu arada, P. Bohanan'in i^aret ettigi gibi,
«toplumdaki belli siyasal, ekonomik ve sosyal yapiya bagli olan
«armaganlandirma» sisteminde de degi§iklik ba§layacak» ve toplum-
daki kiiltiir yenile§mesi kuwetli bir destege kavu§turulmu§ olacak-
tir. u
Bu arada iki konudan kisaca soz etmek gerekmektedir. Birin-
cisi, kitle haberle§mesi ve kitle haberle§me araglari yeni kiiltiirun
yerle§mesinde ve yeni sosvalizasvonda ne yerdedir? tkincisi ise
XV
kitle haberle§mesinin «standardla§tirma ozelligi» azgeli§mi§ iilke
ler igin bir tehlike mi, yoksa bir iistiinliik mii te§kil etmektedir?
Gergekten, uzun uzadiya ele ahnmayi gerektiren bu sorunlar hak-
kinda, burada, Lerner'in ve Herbert Hyman'in gorii§lerini i?aret et-
mekle yetinmek zorundayiz.
Lerner, toplumdaki yenile§me siirecini ekonomik, sosyal ve
kiiltiirel agidan degerlendirilmesi gereken tek bir sure? olarak ele
almakta ve §oyle demektedir :
Toplum igindeki bireyler ve sosyal gruplar arasm-
daki nimet ve kiilfet e§itlenmesine bagh bulunan kalkin-
ma da, yeni yatirimlan saglayan gelir arti§i gibi, yeni
sosyalizasyon siirecini ve kurumla§mayi saglayacak olan
yeni kitle haberle§mesinin geli§mesine bagh bulunmak-
tadir».12
Hyman ise, sosyalizasyon araci olan kitle haberle§mesinin bazi
etkilerinin -bu arada, standardla§tirma etkisinin- azgeli§mi§ler
igin farkli bir agidan ele ahnmasi gerektigini ileri siirmekte ve §oy-
le demektedir:
«Bir sosyalizasyon araci olarak kitle haberle§me
araglan etkindirler ve birgok ele§tiricinin gattigr
standardla§tiricilik ozellikleri ise, geni§ alanlara yayilan
bir mill! davrani§ benze§imi yarattigi igin yararhdir..
Oysa, toplumdaki ebeveyn, arkada? gevresi, kom§ular,
ve ogretmen gibi konvensiyonel sosyalizasyon ogeleri
hem milli standardlarin yaratilmasim saglayacak giigte
degillerdir, hem de gogu kere bunlar yenilesme ve m o
dernle§meye kar?it tutumda olabilmektedirler».13
XVI
gibi sosyal psikolojiye, sosyal antropolojiye ve sosyolojiye dayanan
bir bilim dahnin veya bilgiler toplulugunun etkisiz kalacagi gorii-
§iinii savunmaktadirlar.
I§in dogrusu, ne birincilerin savunduklaridir, ne de ikincilerin.
Kitle Haberle§me Teorileri ve bu teorileri bilen ellerce kullanila-
cak olan Kitle Haberle$me Arabian toplumda yaratilmak istenilen
degi§ikliklerin olu§umunda bagimsiz bir degfeken te§kil edememek-
dirler. Wilbur Schram'in ifade ettigi gibi, «kitle haberle§mesi ola-
ganiistii bir aragtir, ama modernle§meye yararli ve etkin bir ara?
olabilmesi bile bazi on§artlara baglidir». Bunlar ise, Schramm'a
gore; (a) planli bir sosyal degi§im amaglayan etkin bir devlet ve
hiikumet politikasimn varligi; (b) hiikumetlerin, uzun vadeli ola-
rak, toplumda neyi degi§tirmek istediklerini bilecek durumda ol-
malaridir. Kisacasi, «yenile§me ve modernle§me alanlarxnda kitle
haberle^mesinin ve kitle haberle§me araglanmn ne yonde etki ya-
pabilecekleri bile, temelde, siyasal bir sorun olmaktadir». w Bir ba§-
ka sosyal bilimci, Joseph T. Klapper de Kitle Haberle§mesinin Et-
kisi uzerindeki gorii$lerini agiklarken, kitle haberle§mesinden 50k
§eyler bekleyenlere veya 90k §eyler bekledigi i?in kitle haberle§me-
sinden korkanlara. cevap vermekte ve, ekonomik, sosyal ve siyasal
faktorlerin kitle haberle§mesini sadece katkici bir faktor olmaya
indirgeyebileceklerini, hatta bazan kitlede yenilik yaratmak §oyle
dursun, kitle haberle§mesini mevcut degerlerin ve sosyal duzenin
peki§tirilmesi yoniinde etkide bulunmaya bile mecbur edebilcekle-
rini belirtmektedir. 15
Klapper'in taninmi? eserinde, Siegman (1948), Lazarsfeld ve
Merton (1948), ve Seldes (1950) a'ra§tirmalan ile Klapper (1948)
ara§tirmalanmn sonuglanna bakilarak yapilan bir ba§ka ilging yo-
ruma gore ise, «hiir te§ebbus» e dayanan toplumsal yapilarda kitle
haberle§me araglarimn en belirgin ozellikleri ba§at kiiltiirel deger-
lerin ve yapinin korunmasmi ve peki$tirilmesini saglamakta olma-
landir. 16
Ithiel de Sola Pool da, daha sakin bir ifade ile, aym gdrii§u
payla§makta, ve «kitle haberle§me ara?larindaki komunikasyonu
ya§atabilecek etkin bir siyasal orgiitlenme olmadikga kitle haber-
Ie§me araglari istenen i§leri ve eylemleri yaratamazlar» demekte-
dir.17
iki-A§amah Aki§ ve Azgeli§mi§ler '
Bir ba§ka sorun ise, hele azgeli§mi$ler agismdan onem ta§idigi
XVII
igin, «iki - a§amali aki§» sorumudur. Sosyal yapi degi§ikliginin sos-
yal yapx degi?ikligini amaglayan bir siyasal orgiitlenmenin geregi-
nin bir ba§ka nedeni de ortaya gikmaktadir.
Sonsoz
Gerek Siyasal Bilgiler Fakiiltesi Basin ve Yayin Yiiksek Okulu
ogrencileri igin, gerek -basih ve elektronik- basmimizda gah§-
makta olan profesyoneller igin, gerekse konu ile ilgili bilim dalla-
rinda gali§anlar igin yararli olacagi umuduyla hazirlanan bu kitap-
ta yer alan pargalarm, bu «Giri§» boliimiinde belirtmeye gali§i!an
XVIII
agidan okunmasi yararli olacaktir. Boyle bir tutum, her§eyden
once, birgok konunun bizim iilkemiz agismdan ne getirdigi yolun-
da yorumlarda bulunma i§ini de kolayla§tiracaktir.
Kitaptaki pargalar, ne yazik ki, yer darligindan otiirii Haber-
le§me Teorilerine ili§kin konulardan ancak en belli ba§hlanm ele
alabilmektedir. Ogrenci arkada§larim, derslerde kullamlan diger
kaynaklardan bu noksam kismen giderebilmektedirler. Okuyucula-
n n ise yabanci dilden kaynaklara ba§vurmalan bugiin igin zorunlu-
dur. Gelecekte, Tiirkiye'de de onem kazanacak olan bu konuda gali-
§acak kimselerin daha degerli katkilarda bulunmalan umudumuz-
dur.
Dar olanaklar iginde ve kendi giiciim oraninda hazirladigim bu
kitap, konu igin Tiirkge bir ba§langig kitabi olmaktan oteye bir
iddia ta§imamaktadir.
Kitabin hazirlanmasinda, ve gergekten sevdigim bir konu olan
Haberle§me Teorileri alaninda bir§eyler ogrenmemde emekleri ge-
gen hocalarim Dr. Wilbur Schramm'a, Dr. Nermin Abadan'a, Dr.
Thedore E. Kruglak'a ve ozellikle Dr. Hifzi Topuz'a minnettarim.
Akademik meslegi bana sevdiren ve bana akademik meslege
girme olanagi saglayan rahmetli hocam ve biiyiigiim Dr. Yavuz
Abadan'a ise §ukran borgluyum.
Ceviri yanh^liklanndan, Tiirkge terimlerde yapmi^ olabilecegim
yanli$lardan, sunum ve diizenleme yetersizliklerinden elbetteki ben
sorumluyum.
tinsal Oskay
Ankara. 1969
XIX
GIRi§ BOLUMUNUN DIPNOTLARI
-
XX
B 6 L t) M I
KiTLE H A B E R L E $ M E S i
VE SOSYAL P S l K O L O J i
AQISINDAN G O R O N O M O
Eugene L. HARTLEY
Ruth E. HARTLEY
Clyde HART
TUTUMLAR.
VE
KANAATLAR
S D N U M
5
Eugene L. Hartley
Ruth E. Hartley
Clyde Hart
TUTUMLAR VE KANAATLAR*
7
Kanaati Etldleyen Problem Durumlar
Tutumfer, ?ogu defa kanaatlarla kan§tinlirlarsa da, aslinda,
genellikle kanaatlardan farklidirlar. Bir bakima kanaatlan «soze
dokiihnu? tutumlar» §eklinde tarif etmek mttmkun ve yararh bir
yoldur. Kanaat, farkli bir psikolojik diizenlemenin olgusudur;
davram§la olan fonksiyonel ili§kisi yoniinden farkli ozelliktedir.
Kanaatm duruma miidahale edi§if zaman ve viis'ati yoniinden,
bireyin veya bir grubun belli bir duruma uyumlanmasinda tutum.
lann yeterli olamayacaklanrun anla§ilmasa halinde meydana ge-
lir. Birgok durumlar vardir ki, bunlar, yeni objelerin ortaya giki-
§1, veya bilinen objelerin giizellik salonunda koltuga kurulmu§ bir
inek orneginde oldugu gibi yeni ve ah§ik-olunmayan bir bigimde
kombinasyonlan yiiziinden problematik bir goriiniim kazamrlar.
Bu problem durumlar insanlann «akiliarim ba§xna toplayip* du-
rumim ne ifade ettigjni, §u veya bu eylem tercih edilirsfe ne sonu?-
lara ula$ilacagmt dii§unmelerini gerektirir. Bu durumlarda i$in
iginde yer alan insanlar, gegmi§ denem-bilgilerine, durumla ilgili
goriinen tutumlarma ba§vururlar. Fakat bu durumun iginden bir
giki? yolu bulabilmek i§ia, deneyim ve arayi§ §ekli di§inda bu tutum
larindan fazla bir yarar elde edemezler. Belli bir derecede rasyo-
naliteye dayanacak §ekilde, durumun bir tammlanmasi, bu duru-
ma uygun dii§edek bir eylemin kavramla§tinlmasi ele alinacak ve
bunlar yapilmaya gali^ilacaktir. t$te bu tanimlamalar gerek pra-
tik ve gerekse du$iinsel yonden kanaat diye kabul edilebilirler.
Bu durumda ortaya gikan §ey, tutumlarla ilgili olabilir, tutumlar-
dan destek alabilir; fakat bu boyledir diye tutumla e§anlamli sa-
yilamazlar. Zira, her zaman i?in durumun igerigi olan §iipheli ogele-
ri, seli^kileri, belirsizlikle^i, problem veya «mesele durumlan* ele
alxrlar ve bu yiizden de [tutumlardan daha 90k] rasyonel bir ya-
piya sahiptirler.
16
Eugene L. Hartley
Ruth E. Hartley
Clyde Hart
TUTUMLAR VE KANAATLAR*
7
ortaya konulabilecek herhangi bir kar§ihkh-eylemle§menin yonii,
yogunlugu ve giktisi bu faktor ve birimlere gore degi?ik degi§ik
olabilecektir. Kar§ihkh-eylemle$m'enin belirlenmesine yolagan bu
faktor ve birimler ne derece yakindan tamnir; bunlann i$leyi§ bi-
gimleri ne derece iyi bilinir ve iyi $ekilde genellemeler gikarilabi-
lirse, belli $artlar altinda izlemekte oldugumuz davrani§lann on-
ceden kestirilmesi, o derecede miimkiin olmaktadir.
8
jelere ve toplumsal kurumlara kar§i tepkilerinde belirli bir tutar-
lilik oldugu bilinmektedir. Samuel A. Stauffer bu konuyu basitge
§oyle anlatiyor:
Sarnnm, sosyal bilim diye bir bilimin varligma, veya var ola-
bilecegjme inanilmasmin nederft, giindelik ya§antimizdaki davra-
m§larimizda etrafimizda gordiigiimiiz §eyleri sadece gerektigi ol-
giide degil, oldukga ba§anh bir 6n-kestirimle gorebilmemizdir.
Gergekten ba§anh on-kestirimlerden gogunu pe§irien elimizde ve
bazir sayariz. Kendi oz ya§amamiz bile, saat —be— saat omrli-
miiz bile bu faraziycye dayamr.... Og-be§ sokak boyu araba sii-
rerken bile, onumiizdeki sUriiciilerin ne zaman, ne yapacaklarim
on-kestirimle bilmeye ?ali?ir — ve bu faaliyetimizi yaparken o
denli az bilingliyizdir ki, kesiksiz on-kestirimlerde bulunan duyu-
muzui ancak bu kestirimlerden birisinin yanh§ gikmasi h&linde
anlar; fark ederiz. Gergekten, insan hayati denen §eyin miimkun
olmasi, giinliik faaliyetlerimizden gogunun bize, bu gibi on-kesti-
rimlerde bulunma olanagi vermesindendir....
Tabiatiyle, higkimse herkesin kafasmdaki ozel dii§iinceleri on-
ceden - kestirebilecek bir insan davram?i bilimi hayal 'etmemekte-
dir. Boyle birsey istemek Mississippi Nehri akintisindaki her dam-
la suyun yer ve degi§mesiz-halini on-kestirimle bilebilecek bir
hidrolik bilimi hayal etmek gibidir. Insan dogasi veya toplumsal
ili?kilerin dogasi diye adlandirabilecegimiz bilimin kendine daya-
nak almasi gereken bir gergrek vardir: insamn davrani§larmda dii-
zenlilikfer (regularities) goriilmekte; bunlar sayesinde smana si-
nana kazanilmi? bir on-kestirim meydana gelmi§ bulunmaktadir.
[13, s. 11-13] (1)
Insansi davram§da goriilen bu tutarhlik, aym tepilerin kati,
otomatik bir tekrarlama seklinde; §arth tepilerde veya mekanik
ah§kanhklarda goruldiigii bigimde tekrarlanmasi anlamma gelmez.
Buradaki tutarhlik toplumsal anlami itibarivle soz konusu olabile-
cek bir tutarhhktir. Davram$larda, ge?itli durum ve §artlara
uvumlanmayi saglayabilecek yeterince bir esneklik tamnmakta;
ancak, tepkilerin tutarli bir yonde olmalan gerekmektedir.
Kavramsal olarak bakilacak olursa, tutarhlik amaca-gore dii-
zenlenmi§ (goal-oriented) davram§m geregi olarak nitelendirile-
9
cektir. Anla§ilan, bireylerin kalipla$mi§ bazi bekleyi§leri, umutla-
n veya istekleri vardir; bireyler, bu amaglanna teri?mek igin ken-
dilerine yardimi dokunacagindan belli durumlar igin belli tepi
kahplari geli§tirmektedirler.
10
nel tepi tarzlan yoniinden egiliminde kalitimla§mi§ gibidir. Bun-
Iann yiiziinden de bireyler [aym objelerle kar§ila?tikga] nispetten
istikrarh ve nispeten tutarh §ekilde tepilerde bulunmaktadirlar.
Bunlara «tutumlar» diyoruz.
TUTUM VE KANAAT
11
masa gelir-gelmez bir <katar» alir. Bu «kararlan» o ?ekilde ahr
ki «du$iincelerini durdurma« Iiizumunu bile hissetmez. tgindse bu-
Iundugu anin §artlarina gore ne tiir bir faaliyete giri§mek
isterse, etrafindaki objelerden bazilanni bu amaca yararli olacak-
lan igin segten ve kullanan birfey, bu amag agismdan zaran doku-
nabtfecek olanlan ise kendisinden uzak tutmaya gali$ir.
12
ken, eyiemia. degi§iklere ugramasma seb'ep olur. Tutumlarm bu
dinamik rolii George Mead'den alman §u satirlarda belief de da-
ha somut olarak dfade edilmektedir.
Merkezi sinir sistemi heniiz kismen ke§fediimistir. Eldeki sonuglar ise
eylemin organizasyonunu tutumlara dayandirmaktadir. Sinir sisteminin ce-
§itli kisimlari arasinciaki bir belli organizasyon, bireyin eylemlerinden sorum-
lu goriinmektedir. Bu organizasyon ise sadece i^inde bulunulan anda var
olan veya hemen ortaya gikacak olanlan degil, ilerde ortaya gikacak olan
sonrakileri de temsil etmektedir. Birey bir uzak objeye yakla$im gosteri-
yorsa, bu yakla§um, o objeye eri?tigi zaman yapacak oldugu $eyle de ilgili
olarak ortaya Qikmaktadir. Eger gekice yaklafiyorsamz, kaslarmiz o ?e!dci
yerden kaldirmaya da hazirlanmaya bafiamij demektir. Eylemin son asa-
masmda yapilacak jeyler, eylemin on a§amasmda yer almi? bulunmakta-
dir-yer almi? bulunmalanmn sebebi ise, siraain hemen kendilerine geimi?
olmasi degil, siirecin bizzat kendisini kontrole hizmet edebilecek durumda
olmalandir. Bunlar, bizim objelere nasil yakla^im gosterecegknizi ve objeye
yakla?ma i$ini maniiple ederkan atacaguniz ilk adimlanmazi belirler ...
Bir objeye kar?i boyle genel bir tutumda, alternatif tepileri temsil eden
bir tutuma da rastlamaktayiz: bir tek obje. hakkmdaki fikirlerimizden soz
ettigimiz zaman oldugu glbi. Bir ati taxuyan bir ki§i, ata binecek olan
birisi gibi yakla$ir. Bini? igin uygun tarafa geget ve kendisi hemen egere 51-
kacakmi; gibi ata yakla§ir. Ilk yakla§imx biitiin bir siirecin ba^ansmi belir-
ler. Fakat at ille de binip - siiriilecefe olan basit bir$ey degiidir. Bir?eyler
yemesi gereken, birisine kar§i aidlyet duygusu duymasi gereken bir$eydir.
Belirli ekonomik bir degeri vardir. Birey atla ilgili olarak bir serf §ey yap-
maya hazir durumdadir ve bu hazir durumda olmaniii kapsamina bir 50k
degi§lk eylemin £e$itli a§amalan girmektedir...
13
Kanaati EtkUeyen Problem Durumlar
Tutumlar, gogu defa kanaatlarla kan§tirihrlarsa da, aslinda,
genellikle kanaatlardan farklidirlar. Bir bakima kanaatlan «soae
dokiilmu? tutumlar* §eklinde tarif etmek mumkiin ve yararh bir
yoldur. Kanaat, farkli bir psikolojik diizenlemenin olgusudur;
davrant§la olan fonksiyonel ili§kisi yoniinden farkli ozfelliktedir.
Kanaatm duruma miidahale edi§i# zaman ve viis'ati yoniinden,
bireyin veya bir grubun belli bir duruma uyumlanmasmda tutum-
larm yeterli olamayacaklaraun anla§ilmas& halinde meydana ge-
lir. Birgok durumlar vardir ki, bunlar, yeni objelerin ortaya giki-
§1, veya bilinen objeferin giizellik salonunda koltuga kurulmu? bir
inek orneginde oldugu gibi yeni ve ah§ik-olunmayan bir bigimde
kombinasyonlan yiiziinden problematik bir goriiniim kazanirlar.
Bu problem durumlar insanlann «akillarim ba§ina top!ayip» du-
rumun ne ifade ettigjni, §u veya bu eylem tercih edilirse ne sonug-
lara ula?ilacagtm dii§unmelerini gerektirir. Bu durumlarda i§in
iginde yer alan insanlar, gegmi§ denem-bilgilerine, durumla ilgili
goriinen tutumlanna ba§vururlar. Fakat bu durumun iginden bir
giki§ yolu bulabilmek igin, deneyim ve arayi§ §ekli di§mda bu tutum
lanndan fazla bir yarar elde edemezler. Belli bir derecede rasyo-
naliteye dayanacak §ekilde, durumun bir tanimlanmasi, bu duru-
ma uygun dii§edek bir eylemin kavramla§tinlmasi ele almacak ve
bunlar yapilmaya gali?ilacaktir. I§te bu tanimlamalar gerek pra-
tik ve gerekse dii§iinsel yonden kanaat diye kabul edilebilirler.
* Bu durumda ortaya gikan $ey, tutumlarla ilgili olabilir, tutumlar-
dan destek .alabilir; fakat bu boyledir diye tutumla e§anlamli sa-
yilamazlar. ZiFa, her zaman igin durumun igerigi olan §iipheli ogete-
ri, geli^kileri, belirsizlikleri, problem veya «mesele durumlari* ele
ahrlar ve bu yiizden de [tutumlardan daha gok] rasyonel bir ya-
piya sahiptirler.
16
ken, eylemia degi?ikiere ugramasma seb'ep olur. Tutumlarin bu
dinamik rolii George Mead'den alinan ?u satirlarda belki de da-
ha somut oliarak dfade ediimektedir.
Merkezi sinir sistemi heniiz kismen ke§fediimi§tir. Eldeki sonuglar ise
eylemin organizasyonunu tutumlara dayandirmaktadir. Sinir sisteminin ce-
§itli kisimlan arasindaki bir belli organizasyon, bireyin eylemlerinden sorum-
lu goriinmektedir. Bu organizasyon ise sadece iginde bulunulan anda var
olan veya hemen ortaya gxkacak olanlan degil, ilerde ortaya gikacak olan
somakileri de temsil etmektedir. Birey bir uzak objeye yakla§im gosteri-
yorsa, bu yakla$iroi, o objeye eri?tigi zaman yapacak oldugu §eyle de ilgili
olarak ortaya gikmaktadir. Eger gekice yakla§iyorsamz, kaslanmz o gekici
yerden kaldxrmaya da hazirlanmaya ba§lami§ demektir. Eylemin son asa-
masmda yapxlacak §eyler, eylemin on asamasinda yer almis bulunmakta-
dir-yer almi? bulunmalanmn sebebi ise, siraain hemen kendilerine gelmi?
olmasi degil, siirecin bizzat kendisini kontrole hizmet edebilecek durumda
olmalandir. Bunlar, bizim objelere nasil yakla?im gosterecegimizi ve objeye
yakla?ma i?ini maniiple ederkan atacagnxuz ilk aaimlanuttzi belirler ...
Bir objeye kar?i boyie genel bir tutumda, alternatif tepileri temsil eden
bir tutuma da rastlamaktayiz: bir tek obje. hakkmdaki fikirlerimizden soz
ettigimiz zaman oldugu gibi. Bir ati tamyan bir fci?i, ata biaecek olan
birisi gibi yakla§ir. Bini? igin uygun tarafa geger ve keadisi hemen egere gi-
kacakiru? gibi ata yaklasir. Ilk yakla§imi btitiin bir siirecin ba$ansmi belir-
ler. Fakat at ille de binip - siiriilecek olan basit bir$ey degiidir. Bir§eyler
yemesi gereken, birisine kar§i aidiyet duygusu duymasi gereken bir?eydir.
Belirli ekonomik bir degeri vardir. Birey atla ilgili olarak bir seri §ey yap-
maya hazir durumdadir ve bu hazir durumda olmanih kapsamina bir gok
dej^ik eylemin gefitli a$amalan girmektedir...
13
dolaysLZ bir kar$ilikk-eylemle$me sonucu ogrenilmi$tir; belli ge$it
insanlann iyi sayilmamasinin veya sosyal bir tabu'yu gignemenin
insanin ba§ina beld getireceginin ogrenilmesi ise dokysiz bir katil-
madan gok sembolferle lfaynnilmiy denem-bilgilerin sonucudur. De-
nam biTgiler belli bekleyi$fere yoneltici olduklan igin, algriar-
da, fiziki veya sosyal, insansal yada hayvansal objeler hakkmda
bu objelerin belli tarzlarda davranacaklanna dair bekleyi§ler yer
almi§ olmaktadir. Algilama ve bekteme ile ilgili olarak bizde olu-
§an bu hazir-olu? hali algilanan objenin dogasina yonelmi?tir ve
algilanan objenin birey iizerinde yapabikcegi etkinin t a r n da tu-
tarhdir. Gortiyoruz ki, tutum ve algi, kopmaz bir bagla aralarm da
ilintilidirler.
14
anlamma degil, dildeki siirgmefere, kelimelerin segimlenmesine, ve
diger ortiilu ogeliere bakUir.
15
Kanaati EtJdleyen Problem Durumlar
Tutumiar, ijogu defa kanaatlarla karx§txrxlirlarsa da, aslmda,
genellikle kanaatlardan farklxdxrlar. Bir bakima kanaatlan «sozfe
dokuhnii? tutumlar* §eklinde tarif etmek miimkun ve yararlx bir
yoldur. Kanaat, farkk bir psikolojik diizenlemenin olgusudur;
davram§la olan fonksiyonel ili?kisi yoniinden farkh oztelliktedir.
Kanaatm duruma miidahale ediji^ zaman ve vus'ati yoniinden,
bireyin veya bir grubun belli bir duruma uyumlanmasxnda tutum-
Iarxn yeterli olamayacaklarlmn anla§xlmagx halinde meydana ge-
lir. Birgok duromlar vardir ki, bunlar, yeni objelerin ortaya gxki-
§x, veya bilinen objelerin giizellik salonunda koltuga kurulmu? bir
inek orneginde oldugu gibi yeni ve ah§ik-olunmayan bir bigimde
kombinasyonlan yiiziinden problematik bir gorunum kazanirlar.
Bu problem durumlar insanlann «akxliarxni ba§xna toplayxps du-
rumun ne ifade ettigini, $u veya bu eylem tercih edilirse rre sonu?-
lara ula§ilacagtm dii$iinmelerini gerektirir. Bu durumlarda i§in
iginde yer alan insanlar, gegmi§ denem-bilgilerine, durumla ilgili
goriinen tutumlarina ba§vururlar. Fakat bu durumun iginden bir
?iki§ yolu bulabUmek igin, dfeneyim ve arayi§ §ekli di§mda bu tutum
larmdan fazla bir yarar elde edemezler. Belli bir derecede rasyo-
naliteye dayanacak §ekilde, durumun bir tammlanmasi, bu duru-
ma uygun dii§edek bir eylemin kavramla§tirilmasi ele almacak ve
bunlar yapxlmaya gah^ilacaktir. I§te bu tammlamalar gerek pra-
tik ve gerekse dii§iinsel yonden kanaat diye kabul edilebilirler.
Bu durumda ortaya gikan $ey, tutumlarla ilgili olabilir, tutumlar-
dan destek alabilir; fakat bu boyledir diye tutumla e§anlamli sa-
yilamazlar. Zira, her zaman i?in durumun igerigi olan §iipheli ogele-
ri, geli^kileri, belirsizliklei^i, problem veya «mesele durumlan» ele
ahrlar ve bu ytizden de [tutumlardan daha 50k] rasyonel bir ya-
piya sahlptirler.
16
arasmda kar§ilxklx-eyleml'e§me ba§lar. Belli bir durumda yer alan
bireyin igindeki veya grubun iiyeleri arasmdaki tutumlarin giri§e-
cekleri bu «konu§ma» sonucundadir ki, ara bulucu (mediating)
faktor olarak kanaat dedigimiz §ey olu§ur. Bu bakxmdan, kanaatlar
eylemle dogrulanxncaya kadar, [tutumlar iginde bulunulan du-
rum ve konumu] saptayan, ileriye yansitan (projective) ve sxna-
yxcx (tentative) bir ozde kalirlar. Kanaat, bu nedenle, tek bir tu-
tumu degil, durumun bireyden-a§kxn goruniimii ile ilgili olarak or-
tada mevcut obje-kompleksine uygun tutumlar-kompleksini el'e
alir. Boylece de, belli bir durum (situtaiton) iginde girisilecek
olan eylemin §artlanna gore, tutumlan biribirlerine uyumlamx?
olur.
17
O yiizden, becerikli bir tarzda gozlemde bulunmak; gogu kez profes-
yonel ara$tirmalara uzun incelemeler yaptirmak yolu ile ortaya gi-
karilabilir. Bir bireyin nigin §u veya bu pozisyonu takindigi, §u
veya bu kanaata sahip oldugu, bu soruya cevap verebilecek ki§i ola-
rak en iyi durumda bulunan bireyin bile kolaylikla cevaplayama-
yacagi bir sorudur ve en bilgili bir analizcinin bile gegerli olarak
cevap bulmasi giig bir sorudur. Iginde bulundugumuz donemde sos-
yal psikolojistlerin biiyiik bir onemle iizerinde durduklan konu,
bireyin kanatlari arduidaki tutumlari dogru bir §ekilde gikarsata-
cak yontemlerin miikemmelle$tirilmesi konusudur.
GENELLEME DERECELERl
18
nispeten gene! tepiler oldugu yolundaki sozferi akla getirmektedir.
Ayrn zamanda, ki^ilik teorisind'e kismen sozii edllen nisbeten dur-
gun «hal ve tavir» anlayi§i ile, ogrenme siirecinin dogasi iizerinde
yapilan tarti§malardan 'esinlenildigini akla getirmektedir. §u anda
ise, genellikle, boyle bir problemin suni bir problem oldugu, «be-
lirli» ile «genel» arasmda bir ikilik (« dichotomy®) kuramayacagi-
miz ve tutumlarm farkh diizeylerde veya farkli genelleme derece-
lerinde ele alinabilecegi gorii§ii hakimdir.
Birincil sosyal tutumlar iizerinde Leonard W. Ferguson'un yap-
tigi ara$tirma en belirliden en genele kadar ge§itli tutum kavram-
lamalari igin iyi bir ornektir [7,8]. Bu ara§tirmada Stanford Oni-
versitesinden 185 ogrenci ahnmi§ ve bu ogrencilere, ogrencilerin
sava$, Tanrmin varligi, vatanseverlik, suglululara kar§i davrani§,
oliim cezasi, sansiir, evrim, dogum kontrolii, yasa, ve komiinizm
konusundaki tutumlarim olgmek igin kurgulanmi§ gir soru kagidi
doldurtulmu§tur. Test, Chiago Oniversitesinden L.L. Thurstone'un
geli§tirdigi e§it-goruniimlii araliklar (egual-appearing intervals)
yontemi ile kurulmu§tur. (Bu olgek yontemi ilerki sayfalarda 'ele
alinacaktir.) Bu on tutumdan her birini olgmek igin, herbiri yirmi
konucuk igeren iki form kullanilmi§tir. On tutumdan her biri igin,
bu tutumlarm olgiimlenmelerinde kullamlmak amaciyla tesbit edi-
len kirk konucuk (item) ile ilgili olarak kirk kisa ifade geli§tiril-
mi§tir. Ogrencilerden, bu ifadelerden herbirini okumalan ve ayni
gorii§te olduklarmin yanina «arti,» olmadiklari ifadelerin yarnna
«eksi» i^areti koymalan istenmi§tir. Tutum detfecesinin (scores)
ise, bunlar sayesinde, daha onceden tespit edilmi§ bulunan «deger-
ler»e veya her denek'in gorii§ birliginde oldugunu belirttigi ifade-
lerin sosyal anlamma gore hesaplanmasi kararla§tirilmi§tir.
21
2. Ba§kan Truman, A.B.D. ile Rusya arasindaki anla:?mazhk-
larm halli igin Stalin ile konu§mak iizere Avrupa'ya gitse dogru
mu, yanli? mi bulurdunuz?
3. Bildiginiz gibi Ruslar i§gal birliklerimizin ve gorevli perso-
nelimizin Berlin'den gikmasim istemekte, onlara birgok giig-
liikler gikarmaktadirlar. Sizce ba§imizi belaya sokmamak igin Ber-
lin'den gikmamiz mi, yoksa ne olursa olsun Berlin'de kalmamiz mi
gerekir? [18].
Yon
ilk ve en kolay saptanabilecek tutum boyutu yondiir. Tutu-
mun bu goriiniimiinii incelerken, once, bireyin bir belli sosyal
uyariya; ki§iye, gruba, faaliyete, siirece veya kuruma kar?i mi,
taraftar mi oldugunu sormamiz gerekir. Hissi anlami («connota-
tions») olumlu mu, olumsuz mu? Bireyin ho§una gidiyor mu, git-
miyor mu? Bireyin giidiileri, bireyi bu yargiyi desfekleyici ve de-
vam ettirici yonde davrani?larda bulunmaya itici §ekilde mi; yok-
sa birey, bu uyan'yi reddetmesine, kar§i koymasma, tel'in etmesine
yol agacak davram§lara itecek giidulere mi sahip? Tutumun yonii
bireyin yonelmelerinde soz konusu olabilecek bu tiir kiymetlendir-
melerle ilgilidir.
24
rinde bireyler kendi tuturalannxn hissi igeriginden (component)
daha fazla §eyden soz etmi?lerdir. (Bu arada ?u nokta belirtilmeli-
d i r : bu sorularin, bireylere aralanndan bir se?im yapabilecekle-
ri bir seri alternatif veren «kapah» sorular olmayip, bireylerin ka-
naatlanni tiim olarak ortaya gikarmaya yarayan «sonu bo? biraki-
lan» sorular olmasi tercih edilmi§tir.) Yanitlayicilar durumu, ken-
dilerine nasil goriiniiyorsa o §ekilde anlatmi§lar, uluslararasi du-
rum hakkinda kompleks sosyal uyariciyi (stumulus) kendi algila-
rina gore nasil bir yapi igindeyse o ?ekilde anlatmi§lardir.
25
Di§ politikayi beceremiyor mu 1 10
Di§ politikasi yetersiz mi 5
Diger ulkelerin ig i§lerine 50k mu kari§i-
yor * 5
Tutarsiz bir politika mi iziiyor:
Arjantine kar§i * 2
tspanya'ya kar$i * 1
tngiltere ife gereginden fazla mi yakmhk
kurdu * 2
Liderlik durumima yiikselmeyi becere-
medi mi >. — 2
Diger iilkelere yeterince giyecek, yiyecek
gonderiyor mu * 1
Beklenmedik sebepler 3 12
Belirtilmeyen sebepler 40 16
* * * *
26
yiyecek vermesini biiytik bir ihtimalle onaylamakta, bunu iyi b u t
maktadirlar. Di§ ili§kilerden ho§nut olmayanlar ise, di§ariya giye-
cek ve yiyecek gondermeyi iyi bulmayacaklar; A.B.D.'nin diger iil-
keleie gok fazla giyecek ve yiyecek gonderdigini dii§uneceklerdir.
Ayni §ekilde, A.B.D.'nin diger iilkelere kar§i gok «yumu§ak ba§li»
oldugunu sanan birisi di$ politikayi tatminkar bulmayacak, oysa
bir ba$kasi ayni ifadelerden Amerika'nm liderlik durumuna gegti-
gine hiikmedecek ve bu politikayi tatminkar bulacaktm Algilama
ile gudiimlenme (motivation) arasindaki nedenleyici (causal)
ili§ki konususundaki temel sorunlarla burada ilgil'enecek degiliz. Bu.
radaki tarti§mamiz igin bu iki siireg arasmdaki ili§kiyi belirtmi?
olmamiz, ve bir bireyin sosyal tutumunun, gogu defa tek bir birim
olarak alindigi halde, en azmdan, psikolojik olarak biribirinden
farkli iki yam («aspects») olduguna i^aret etm'emiz bize yetecektir.
TUTUMLARIN BOYUTLARI
27
nabilirler. Tutumlarm inctelenmesinde ele alman boyutlann sayisi
ne kadar 90k olursa, tutum [konusunun] anla§ilmasi da o denli
tam olur.
Tutum incelemelerinde, miimkun boyutlann sadece bu dort
boyuttan ibaret oldugunu soylemiyoruz. Daha geli?kin incelemeler-
le ba§ka boyutlar da smanip saptanabilirler. Ornegin, sosyal bir tu-
tumun boyutlanndan biri olarak admi verdigimiz yogunluk bir
ba^ka boyut olarak kabul edifebilecek belirlilik («certainity») bo-
yutundan farkh olacaktir. Bunun yanisira, sistematik bir teorik ana-
liz igin, «derece» boyutunun, diger iig boyut ile aym sirada ^or-
der®) bir boyut. olarak kabul edilmemesi gerektir. Herbir boyut
[yon, yogunluk, ve kokliiliik] bireyler arasmda da farkh farkli ola-
bilir. Bu boyutlardaki bireyden bireye goriinen farkhhklann ise,
derece «variation»lan §eklinde [ayn bir sira uzerinde yer alan
bir kriterle] olgiilmeleri gerekir. Buradaki can ahci nokta derece
boyutunun (degree dimension) bo'yutu altmda sonul olarak (ulti-
mately) yer almi$ olmasx gerektigidir. Bununla beraber, tutum in-
celemelerinin bu sorunu uzerinde heniiz yeni yeni durulmaya ba§-
landigi igin, bu yazimizda belirttigimiz bu teorik kayda ragmen,
bugiine kadarki mevcut normlara uyacagiz.
Yon
ilk ve en kolay saptanabilecek tutum boyutu yondiir. Tutu-
mun bu goruniimiinii incelerken, once, bireyin bir belli sosyal
uyanya; ki§iye, gruba, faaliyete, siirece veya kuruma kar?i mi,
taraftar mi oldugunu sormamiz gerekir. Hissi anlami («connota-
tions») olumlu mu, olumsuz mu? Bireyin ho§una gidiyor mu, git-
miyor mu? Bireyin giidiileri, bireyi bu yargiyi desfekleyici ve de-
vam ettirici yonde davrani$larda bulunmaya itici §ekilde mi; yok-
sa birey, bu uyan'yi reddetmesine, kar§i koymasina, tel'in etmesine
vol agacak davram§lara itecek giidiilere mi sahip? Tutumun yonii
bireyin yonelmelerinde soz konusu olabilecek bu tiir kiymetlendir-
melerle ilgilidir.
Derece
Bireyin tutumunun genel yoniinii saptamamn yamsira, dere-
cenin «variation»lanm da ortaya gikarmamiz gerekecektir. Belli
bir sosyal uyanya kar§i iki ki§i olumsuz, hasmane tutumlara sa-
hip olabilir (yani, her ikisi aym yonde tutuma sahip olabilir); fa-
kat bunlardan birisi §iddetli bir «antagonism» igindeyken, ikinci-
si sadece hafif bir kar§ithk duyabilir. Gerek yonde ve gerekse dere-
cede kar§ila§ilabilecek «variation» gogu defa tek bir soruda incelen-
mektedir. Ornegin, askerlere ?oyle sorulmu?tur:
Terhisten sonra ve sivil hayata ba§ladigimiz zaman, Ordu'ya
kar§i tut'umunuzun lehte mi aleyhte mi olacagini tahmin ediyorsu-
nuz?
— gok lehte
— Oldukga lehte
— $oyle-bbyle
— Oldukga aleyhte
— Qok aleyhte [23, s. 17]
29
Derece, bir ba?ka §ekilde ise, kariaati ifade edi§teki farklarx
degerle§tirerek de inCelenebilir. Ornegin, «Kilisem hayatimm en
biiyiik rehberidir» ifadesini tasvib ettigini i§aretleyen bir birey, el-
bette ki, «Kilisemin ideallerine inamyorum, ama cemaatgi baski-
larmdan («denomitaionaIism») biktim» ifadesini tasvib ettigini i?a-
retfeyen bir bireyden daha dindardir. [25]
30
Bu yolla, uyan hakkmda biitiin kanaat ge$itlerini kapsamaya ve her
ge§it his (feeling) goriiniimlerini elde etmeye gah§ir. Bu ifade-
lerden her biri ayri bir kagida daktilo ile yazilir. Daha sonra. bu
ifadeleri yargilayacak olanlara biitiin bu ifadeleri onbir gruba ayir-
- malan soylenir. Bu gruplara tekabiil eden ara-noktalan «subjekti-
ve» olgek iizerine «gok lehte»den ba§layip «tarafsiz» durumu gos-
teren ortak nokta uzerinden «gok aleyhte® noktasina uzanan bir
devamhhk-gizgisini temsil ederler. Yargida bulunacak olan kimse-
lere «subjektive» degerlendirmelerinde bu ara-noktalarim biribir-
lerinden e§it uzaklikta tutmaya gali§malari tenbih edilir. Yargida
bulunmalari igin yiiz ki§i kullanilmi§sa kanaat ifadesi igin kagida
daktilo ile yazilan ciimlelerden her birine yiiz pozisyon tesbit edil-
mi§ olur. Belli bir ciiml'e [ifade] igin yargilayicilarin tesbit ettikle-
ri pozisyonlardan [hangi ara-noktasmda konulduysa ve kag keresin-
de neiedeki ara-noktasma, konulduysa] elde edilecek ortalayici
(«median») o ifadenin olgek uzerinde konumlanacagi noktayi
verir, ve herbir ifade igin verilen yargilann degi§kenlik endeksi
(Q, e$ aralik gozlii benzeri siralama*) hesaplanir. Daha sonra, en
nihai olgek igin konucuklar (items) tespit edilir. Bu konucuklar
[yargilattirilan ifadelerden en uvgun bulunanlan] kanaat gizgisi
uzerinde yerle§tirilir. Yargilamada, yargilayicilar tarafindan eii
yiiksek sayida ayni §'ekilde yargilanip degerlendirilen ifadeler han-
gileri ise olgek igin gerekli ifadeler bunlar arasinda segilir. Daha
sonra da, tutum testine tabi tutuian bireyler, bu ifadeleri okurlar
ve kendi kanaatlanna hangileri en gok benziyorsa onlan i§aretlar-
ler. Ara§tirmaci, bu i§aretlenen ifadelerden her birinin olgek iize-
rindeki pozisyonu zaten bilmekte oldugu igin, i§aretlenen ifade-
leri o konu igin tesbit edilmi§ tutum notu (score) §ekline gevir-
mesi kolayca miimkiin olur.
31
deki uglar en yiiksek notu alir. «imkam plan yurtta§lar Askeri Egi-
tim Kamplanna sevk edilmelidir» ve «Devamli bir ban§ yararina,
diger uluslar ile aramizdaki anla§mazliklardan diplomatik yollar-
dan gozemediklemizi sadece hakeme gotiirerek gozmeye gali§ma-
y.i kabul etmeliyiz® ifadeleri bu konuda ornek verilebilir [16, s. 35].
Bu ifadelerden ilki igin «Kuvvetli Tasvib» cevabma bir agirlik veri-
lir, «Hig tasvib etmem® cevabma da 5 agirlik verilir. Bununla be-
raber, ikinci ifadeye gelince, agirliklama tersine yapilir: «Kuvvet-
li tasvib* 5 alir, «Hig tasvip etmem» ise 1 alir. Bu yolla, yiiksek
agirliklar en gok enternasyonalist olan cevaplara tamnmi§ olur.
Bu yontem kullanilirken, ifadeler serisi gok sayida denek'e ve-
rilir ve bunlar, ki§isel olarak, ne derece tasvib ettiklerini veya et-
mediklerini ifade ederler. Daha sonra herbir bireyin cevaplarma
agirliklar atamr. Bu agirliklar toplanir ve boylece her bireyin de-
gerlemesini gosteren ve numara ile ifade edilebilen bir derece
(«score») elde edilir. £ok sayidaki deneklerden [yargilayicilardan]
herbirinden bu toplam notlar dereceler elde edildikten sonra, en
-.yiiksek* not tutturan ifadeler ile en «dii§uk»not [derece] tuttu-
ran ifadeler ilerki ara?tirma igin ayiklanip segilirler. [Olgek kurul-
masi igin yapilan bu hazirlik gali§malari sirasmda] her konucuk
[ifade : «item»] degerlendirilirken, toplam test iizerindeki «yuk-
sek» notlari alan ifadelerin, «dii§iik» notlar alan ifadelere oranla
bu [belli] konucugun aldigi nota daha yakm olup olmadiklarina
bakilir. Sorular arasinda igsel («internal®) bir tutarlilik varsa,
her sorunun, toplam notlan dagilimm iki a$in ucunda yerle§mi§
bulunan bireylerce daima aym $ekillerde cevaplandirilmasi gereke-
cektir. Toplam notlan birbirinden farkh olan bireylerin arasinda
en a?in zitla§mayi yaratan ifadeler [konucuklar : «items»] toplanir
ve olgek bunlarla kurulur. Olgek, daha sonra, bu §ekilde ayiklanip
segilen konucuklar ve bu konucuklara verdikleri cevaplannm al-
digi notlarin toplami e§it yamtlayicilarla («respondents®) kurui-
mu§ ve i§letilmi? olur.
E§it goriinumlu arahklar yontemi yargilara dayandigi halde,
toplam degerleme yontemi yamtlardaki igsel tutarlilik kriteryasi-
na dayanir.
32
?eklindeki tutum anlayi?mdan geli?tirilmi?tir. Belli bir sinyal-uya-
ri kar?ismdaki miimkiin biitiin davram?lar bir «tutum evreni» mey-
dana getirirler ve bu sosyal uyari hakkmda diizenlenen bir soru kk-
gidma alinan cevaplar ise bu davrani? evreninin iginde alt-evren-
leri (sub-universe) te?kil ederler. Ara?tirmaci igin ortadaki so-
rular ?udur: Boyle bir davrani? alt-evreni, eger dogrusal bir olgek
(scale) ?eklindeyse, ele almip incelenebilinir mi? Boyle bir ol
gek iizerinde, objektif araglarla bir «sifir» noktasi konumlamp, ol
giimlemenin gergekten objektif bir kokene dayanmasi saglanabi-
lir mi? C)lgek analizi yontemi bu iki sorunun ikisine de «evet» de-
mektedir. Biz burada birinci soruyu ele alacagiz (ikincisi yogun-
luk boyutu sirasinda ele alinacaktir). Olgek analizi a priori olarak
segilen sorularla i?e ba?lar. Bu sorulardan beklenen i?, bunlarin
olgek iizerine konumlanabilir bir alt-evren meydana getirebilmele-
ridir. Olgek analizi konusundaki birkag yontem ile aynntih siireg-
ler az-gok birbirinden farkli olmakla beraber, bu yakla§imin kul-
lanildigi biitiin bu yontemler, esas itibariyle, ayni temel teoriden
yola giktiklari igin, ayni sonuglarin elde edilmesine yararlar.
Olgek iizerine konumlanabilirlik dii§iincesinin bazi zorunlu
sonuglari yiikseklikle ilgili §u sorularda agikga goriilmektedir :
1. Alti ayaktan uzun musunuz? ... Evet... ... Hayir
2. Be? ayak 9 ing'ten uzun musunuz?.... .. Evet ....... Hayir
3. Be? ayak 6 ing'ten uzun musunuz? ....... Evet...
4. Be? avak 3 ing'ten uzun musunuz? ....... Evet... ... Hayir
5. Be? ayaktan uzun musunuz? . Evet .... .. Hayir
Be? ayaktan daha kisa olanlar bu be§ soruya da «Hayir» diyecekler-
dir. Alti ayaktan yiiksek olanlar ise hepsine de «Evet» diyecekler-
dir. Be? ve alti ayak arasmdakiler ise seri igindeki sorulardan ba-
zilarma «Hayir» diyeceklerdir. Burada tesbit edilen sorucuklar
(items) kiimele?tirici bir etkiye sahiptirler. Ama sorular ?oyle
olsaydi bu etkiye sahip olmayacaklardi: «Be? ayak 3 ing'le 5 ayak
6 ing arasinda misiniz?» «Be? ayak 6ing'le 5 ayak 9 ing arasmda
misiniz? Olgegin kiimele?tirici sorularla elde edilebilmesi igin ol-
gek analizini kullanmamiz gerekir, diger tipten sorularla bu ol-
gek kurulamaz. Eger uygun ve dogru ?ekilde olgek iizerinde dizim-
lenmi? sorular «set»i kullamrsak, bireyin verecegi cevabi «hayir»
dan «Evet»e gevirecegi noktalar hakkindaki bilgimiz bireyin yiik-
sekligi hakkinda bilgi edinmemizi saglayacaktir.
33
Tutum ve kanaat bilgilerinin dogrusal bir olgek uzerinde gos-
terilmesi i§ini tammlamada kullanilabilecek di§sal bir kritferyuma
sabip bulunmamaktayiz. Olgek}leme analizi ise (scalogram anly-
sis), soru kagidxndaki sorulara verilen cevaplarin (response)
dogrusal bir olgek igin uygun olup olmadigini belirleyebilmektedir.
Soru kagidimxzdaki yiikseklik konusu ele alinacak olursa, ikinci
soruya olumlu cevap verenlerin hepsinin olumsuz cevap verenler-
den daha yiiksek olduklarinx soyleyebiliriz. Birinci soruya olumlu
cevap verenler diger be§ soruya da olumlu cevap verecekler, iigiin-
cii soruya «hayxr» diyenler de 1. ve 2. sorulara ardx ardrna «hayxr»
diyeceklerdir. Olgekleme analizi, soru kagxdxna verilen cevaplarin
gergekten dogrusal bir olgek varsa ve sorulara yansxtxlabilmi§ ise-
soru kagidx ile ne derece uyumlu oldugunu, ne kadar saptigini,
nelerin beklenebilecegini gormek igin yol gostermektedir. Esas iti-
bariyle «olgekleme hipotezi, konucuklarin («items»), ideal olarak,
olumsuz cevap verenlerden yiiksek diizeyde yer almasini saglaya-
cak bir diizen ve sira iginde bulundugu goriifiine dayamr. Bir yanit-
layicimrt bu diizey veya olgek iizerindeki konumundan, bu bireyin
hangi objelerden ho$lanmadigmi gikarabiliriz. Ideal yonden konu-
fulacak olursa, boylece, olgekler olgekleme analizinden elde edilir-
ler ve tek tek konucuklara yaptiklari tepilerin olgek-noktalan
(«scale scores») vasitasiyle, istenildiginde, elde edilebilmesini sag-
iarlar. [23, s. 9J. Pratikte ise bu ideal duruma, tabiatiyle, rastlan-
maz. Fiili soru destesinin ortaya koydugu ile ideal olan arasmda-
ki sapmayi tespit etmek igin, ozel bir istatistik hesaplama, tekrar-
lamlabilirlik coefficient'i kullamhr; ve hesap yontemiyle eldeki
sorularm bir olgek (scale) kurulmu§ bulunup bulunmadigi kis-
men kontrol edilir. Eger kurulmu§sa, gali§malara devam edilir. Ku-
rulmami§sa, incelemeye ara verilir. -Zira, ya eldeki evrenin (uni-
verse) olgek iizerine konumlanamayacak mahiyette olduguna karar
vermek, ya da kurdugumuz olgegin bir degil, ayni anda birden gok-
evrene ait bilgiler topladigina karar vermek gerekir. Olgek iizeri-
ne uygulanacak testier sadece tekrarlanabilirlik testinden ibaret
degildir. Ama, olgegin bir tek evrene ait bilgi saglavabilecek bir ol-
gek olarak kuiulmu? olup olmadiginm anla^ilmasi igin belli ba§Ii
en onemli test budur.
34
Jin ne derece degerli oldugunu anlamak igin kullanabilecegi objek-
tif istatistiki bir siirece dayanmaktadir.
Yogunluk
35
£ 100 <?ok kuwetli
% 90
% 80
% 70
% 60
% 50 oldukga k u w e t l i
% 40
% 30
% 20
% 10
% 0 ilgilenmiyor
boyutu ile ilgilidir, fakat o'nunla aym degildir. Ayni tutuma sa-
hip olan iki ayri birey bu tutuma farkh vogunlukla sahip olabilir-
ler. Aym ?ekilde, iki birey ayni kanaata sahip olabilirler, ama iki-
sinin yogunlugu farkh farkh olabilir. Yogunluk boyutu, derece
boyutundan a y n ve onemli bir boyut olmakla kalmaz. Bir bireyin
tutumunu degi^tirip degi§tirmeyecegini, ifade kanallan bloke edi-
lirse bunahm gegirip gegirmeyecegini, veya §iddet eylemine yone-
lip yonehneyecegini belirtmekte onemli bir belirtken-uyari (cue)
36
\
70
\
\
\j
-
55
\
v j
0 1 2 8 9 10
Kargit Taraftar
Kar?it Taraftar
(Unfavorable) (Favorable)
38
bulunan ve [aym zamanda] en dii§iik yogunlugu gosteren nokta
sayihrdi. Bu nokta, her zaman olgegin tam orta noktasi olmazdi.-
Araa psikolojik olarak kendisine atifta bulunulacak bir noktanin
objektif bir tanimlamasi Igin yararh olurdu.
Goriiliiyor ki, bir tutumun derecesindeki degi§melerle yogun-
Iugundaki degi§meler arasinda genel bir ili?ki vardir. Herhangi bir
tutum derecesinde, eger bireyin tutumunu oldukga anlayacak du-
ruma gelebilmi?sek, o bireyin tutumunun ne yogunlukta oldugu-
nu da ke§fedebiliriz. Bu nokta, ozellikle, bireyin davram?im once-
den kestirmek veva bu davramsi kontrol etmek amaciyla yapilan
incelemeler igin gok onemlidir.
Kokliiliik
Tutum incelemelerindeki kokliiliik boyutu, yanitlayicilann tu-
tumlarmm kristalle?tigi, belli bir pozisyon hakkinda objektif bir
endeks tespit etmek icin girisilmi$ bir te§ebbiisii temsil eder. tncele-
nen tutum, nisbeten, merkezi bir tutum mudur? Yoksa afak! (peri-
pherical) bir tutum mudur? Terim, William Stern'iin «personealis-
tic» psikolojisinden [22] ahnmi? ve sosyal psikolojide herhangi
bir tutumun farkh bireyler igin ifade ettigi nisb! onemi belirtmek
igin kullanilmaya ba?lami§tir.
39
(«data») analiziyle bu analiz de herbir denek igin, resimlerin kafc-
gorilere ayrilmasinda milliyet ozelliginin bir esas te?kil etmi§ olup
olmadigi; etmi§se hangi noktada ettigi ortaya 5 lkarmak miim-
kiin olmu§tur. Yanitlaynclardan bazilan igin milliyet esasma gore
simflama serinin en ba?lannda miimkiin olmu?; bazilan igin ise
serinin en sonlarmda; diger bazilan igin ise simflama milliyet esa-
sinin-hig rol oynamadigi goriilmii?tur. [9] Bu degi§iklikler, yanitta
bulunan bireylerin milli grup uyelerine verdikleri onem derecesini
gosteren belirtkenler sayilmi?tir. Hartley'in gali?masmda, koklii-
liik olgiimii igin buna benzer birkag benzer yontem daha kullaml-
mi?tir. Etnik [tutumun] kokliiliigii ile ho$gorii arasmda belirli hig-
bir ili§ki bulunmami? olmasma ragmen, etnik [tutumlardaki] kok-
liiliik ile denek'in «sosyal!igi» arasmda belirli bir yakmlik ve ili§ki
oldugu kaydedilmi§tir. Etnik faktorlerin fazla etkin ve koklu olma-
digi yamtlayicilann, digerlerine oranla, daha geni? bir arkada? gev-
resine sahip olduklan goriilmu?tur. Bu giibiler, etnik [tutumla-
n l koklu olanlara oranla, ellerindeki resimler arasmdan daha gok
adam segmi?ler ve bunlarla arkada? olabileceklerini soylemi§Ierdir.
40
TUTUM tCINDE DEfii§ME
41
digma gore segeriz. Bu noktadan bakilacak olursa, grup igindeki
tutumlarm benzerligi kollektif bir olgudan gok ortak («common»)
bir olguyu; yani, grup igindeki bireylerin kar§ihkh eylemle§meleri-
nin degil de, daha gok, bireylerin digerlerinden bagimsiz olarak
geli§tirdikleri bir olguyu andirmaktadir. Oysa, bir bireyin belli bir
grupla birle§mesine yol agan tutum bile, o bireyin -gok muhtemel
olan-daha onceki gegmi§ grup temas ye ili§kilerinden meydana gel-
mi?tir. Tutumun ortaya gxki§ini (genesis) inceleyen Allport, tu-
tumun olu§masi igin dort §art tespit ve tarif etmektedir: (1) belli
bir tipte ve benzer denemler serisinin biitiinle§mesiyle (integra-
tion); (2) belli genel durumlarda yapilan gok daha genel olan kit-
le tepilerinden ayrilma ve farkhla§ma (ki§ile§me ve pargalanma),
biitiinle§menin tersi bir siireg ile; (3) dramatik, hissi denemlerle; ve-
ya (4) ebeveyn, ogretmtenler, veya oyun-e§lerinin ortaya koydukla-
ri modellerle ogrenilen ve benimsenilen hazir-i§i tutumlar ile [15, s.
810-11]. Tarti^mamizdaki grup-yonetimli tutum-giki§mi destekleye-
ni sadece dordiincii §arttir. Mamafih, biitunle§me, ayrimla§ma, ve
yiiksek derecede bunahm halleri de (integration... differentation...
and trauma) sosyal durumlarda ortaya gikmaktadir. Bireyin
yiizyiize oldugu sosyal baskilar, ogrenmi? oldugu §eyler bireyin algi-
ladigi §eyleri ne §ekilde algilayacagma etki eder. Yeni ?eyleri eski
bilgileri agismdan algilayarak, butunle§me ve ayrimla§ma siiregleri
sayesinde ortaya tutarh (coherent) bir birim; yani tutum dedigi-
miz ?ey gikar.Hissi (fevri), bunahmsal denemler biitiin hayat bo-
yunca kar$ila$ilan seyler olmakla beraber bunlar bir tutum mey-
dana getirecek fekilde genellte§tirilmi§ degildirler. Bireyin sosyal
ogrfenimleri ise bireyin bir takim izafet gergeveleri kazanmalanm
saglar, ve biitiinle§me, aynmla§ma, bunahm siiregleri bu ger-
geveler iginde i§lerlik gostererek bireye birlik ve beraberlik icinde
diizenlenmi§ tutumlara sahip olma olanagi saglarlar. Bireyin tutumu-
nun yonii, muhtevasi, bizzat tutumun bireyin organizasyonu igin-
deki kendi varhgi, bireyin grup baglantilarindan, grup ozde§Ie§me-
lerinden esinlenerek orta'ya cikar; ve bireysel denem farkhhklan
grup igindeki bireyler arasmda farkhhklan yaratmi? olur.
42
ya'da bu amagla 90k geni§ bir ornekleme almnu$tir. Ara§tirmalar-
da uygulanan soru kagitlan ile elde edilen yamtlar, §ehir §ehir ana-
liz edildiginde, moral gokiintiisii ile kamu hizmeti goren tesislerin
bombardimandan zarar gorme derecesi arasinda §a?ilacak kadar
yakin bir baglanti bulunmu§tur. Almanya'da bombalanmi§ 18 §ehir-
den toplanan bilgiler, teslim olmaktan yana ifadelerle kamusal ula-
?im olanaklanmn tahribi arasmda. 81, elektrik tesislerinin tahribi ile
43, havagazi tesislerinin tahribi ile 32, terkos suyunun i$lemez
hale geli§i ile 30 bir birlikte-degi§im baglantisi (correlation) bu-
lundugunu gostermi?tir. Agikga g6riilmii?tur ki, halkin di§ realiteyi
ne ?ekilde gormii§, algilami? oldugu, o konularla ilgili dii§uncele-
rini de etkilemi§tir:
En yiiksek birlikte degi?im baglantisimn kamu ula$im hizmetleri ile
moral arasinda goriilmii? olmasinm nedeni, belki de, ula$imm giinliik $e-
hir havati igin diger beledi hizmetlerin hepsinden daha onemli olmasidir.
Ula$im olanaklarf kesilince, insanlar i?lerine gitmekte, yiyecek almakta,
eczanelere gidip ilac aramakta vs. giigliik gekmektedirler. Elektrik keslldi-
ginde, insanlar i?ik veya enerji igin bir ba$ka ikame. maddesi kullanabilir.
Su olanaklan ise biitiin bir ?ehir igin bir anda tahrip edilemez. Alman
?ehirlerinde su sarniglan ve arabalan ile bu durum telafi edilmi?tir.
[27, s. 3]
43
ciddi bir bunalim hali yaratmiijtir. Ne var ki, Nazi-taraftan olanlar
Nazi-taraftan olmayanlara oranla daha yiiksek bir' sava? morali
ta?imislardir. Birinciler, bombardimanlardan dolayi miittefikle-
ri suglamislar, ikinciler ise suglamami?lardir. Boylece, bireylerin
grup aidiyetleri ve mevcut deger sistemleri yiiziinden, ayni belli
denemler farkli anlamlarda yorumlanmi§lardir. Gruplanri iginde
ise, grup uyelerinin hepsi de ayni olaylari ya?amami$, ayni denem-
leri tatmami?lardir. Ornegin, hava bombardimanlan ve hasarlar
§ehirden ?ehire d'egi^ik olmu§, ve sonug olarak ula?im olanak ve te-
s^slerinin tahribat derecesine paralel bir moral gokiintiisii farkhhgi
gorulmii§tiir. $ehirden §ehire, Nazi olan ve Nazi-olmayanlar arasin-
daki farkhhklar gibi, herbir grubun igindeki bireyler arasmda da,
bombardimanlardan fazla zarar gorenlerin daha gok moral gokiin-
tiisiine ugradigi tesbit edilmi§tir. Bireylerin ya§adiklan hayat do-
nemleri, aym bireylerin sahip olduklarr ve bireylerin toplam grup
normlarmca, ortaya konulan gergeve iginde yer alan tutum farkh-
liklanmn etkilerine katkida bulunmu?lardir.
44
lari da etkilenebilir. Erkek veya kiz dayam§ma yurtlanna (frater-
nity or sorority) giren bir insan burada sosyal ilgileri ayni olan
insanlarla kar§ila?ir, ama bu arada yemek yemekten, yatip-kalk-
maya, veya dansa kadar ge§it!i konularda olu§mu§ norm'larla da
kar§ila§ir. Bir birey bir grup igine bir kere girdi mi, grubun niifu-
zu altina girmi? demektir; bu andan itibaren de ortaya gikacak
olan degi^ikliklerin farkma bile varmadan birgok degi§im gegir-
meye ba§lar. Kisacasi, bir yandan aym ilgi konularina ve tutum-
lara sahip olanlar bir araya gelirlerken, grup iginde bulunmu§ ol-
ma da grup iiyeleri arasmda homojenligi arttirir; iiyelerin diger
ilgi konulannda ve diger tutumlar da benze§melerine yol agar. Zaten
ba§langigtaki benzer ilgilenmeler ve tutumlar da onceki grup dene-
melerinin iiriinudiirler.
45
goriiliidiir. Analizin daha derine inen kesiminde bakilacak olur-
sa, tutarsizdir: bir yandan, alkol kullammina kar§i olmayan
o topluluktaki herkes uzerinde uygulanacak bir kanunla alkoliin
yasaklanmasmi savunmakta, bir yandan da, hem alkole kar§i, hem
de evinde konuklanna alkol sunan biri olma durumuna dii§mek-
tedir. Fakat §imdiki halde, yapmakta oldugumuz analiz igin uygu-
layacagimiz [tam ve dogru bir genelleme diizeyini] tanimlayacak
objektif bir usule sahip olmamamiz yiiziinden, tutumlardaki tutar-
hhk-tutarsizlik sorunu ile ilgili ara§tirma ve teoriler bir cevap te§-
kil etmeyecek, boyle bir tarti$mayi siirdurmek bir yarar saglamaya-
caktir. Problemi ba?ka bir tarzda va'zetmek de miimkiindiir: On-
ce, alkole kar§i negatif tutumun tutarlihgina \airguda bulunabilir;
fakat bu tutumun degi§ik muhfevalarda, diger tutumlarla degi^ik-
e§lenmelerde bu tutumun bazan ba§at bir tutum haline geldigi ba-
zan da gelrroedigi soylenebilir. Analizimizi bu gizgiler bo'yun-
ca geli§tirmek ve kanaat olu§umunu hesaba katmak igin dii§un-
me ve problem gozme ile ilgili tiim psikoloji konulanm gozden
gegirmemiz, buradaki tarti^ma konumuzdan gok uzakla§mamiz ge-
rekecektir.
Coklu grup iiyeligi sorunu epeyden beri incelenmi§ bir konu-
dur. Burada bahsedecegimiz bir inceleme, daha onceki tart 15111ami-
zi §imdiki muhtevasina baglayacak, yakla§tiracaktir. Kanaat yokla-
malannda miilakatgilann sosyal statiilerinin etkileri uzerinde bir
inceleme yapan Daniel Katz kontrollu bir gali§ma uygulami>;tir.
Bunun igin, birinci grubun iginde, bu gibi ara§tirmalarda kullanxla-
gelen «beyaz-yakah» miilakatgilari dahil etmi§, ikinci grubu ise i§gi-
sinifhlar arasindan segilen miilakatgilardan kurmu§tur. Bu iki
grup miilakatgiyi Pittsburg'un dii§iik-kirah senmtlerine gondermi?
ve hepsine aym soru kagidim vermi?; hepsine ayni goriisme tali-
matmi vermiftir. Her iki takim da Mart, 1941'in ilk iki haftasi bo-
yunca gah$mi§ ve herbir takimdan 600'er miilakat kagidi ahnmi^tir.
Her iki grubun gelirdigi cevaplar mukayese edildiginde ortaya gok
?a$irtici sonuglar gikmi§tir.
Halkoyu arajtirmalannda kullamlan ara§tirmacilar gibi orta-sinifa veya
beyaz-yakalilara benzeyen miilakatgilann soru kagitlarinda dii§uk gelirli
kimselerin daha muhafazakar; gali§an smiftan ahnan miilakatgilann getir-
dikleri soru kagitlarmdakine oranla bunlardaki muhafazakar tutumlarm da-
ha gok oldugu gorulmu$lur.
Cali$an-simftan ahnan miilakatgilann en liberal ve en radikal bulgulari
ise i$gi ve emek meseleleri ile ilgili konularda olmu^tur.
46
C-alijan-siniftan ahnan miilakatgilann aldiklan cevaplarla beyaz-yakali-
lar arasmdan alinan miilakatcilarm getirdikleri cevaplar arasmdaki farkm, en
yiiksek noktasma, sendika iiyeleriyle, veya bunlann akrabalariyle yapilan
miilakatlarda ula§ildigi g6riilmii§tur. [10. s. 267]
Buna benzer bazi diger ara§tirmalarda ise sosyo-ekonomik grup
ozde§liklerinden daha 90k etnik tutum ozellikleri ele ahnmi§tir. Bu
ara§tirmalann bulgulanm §oyle ozetleyebiliriz: Miilakatginin ba§at
grup uyeligi karakteri, miilakat veren igin ozel bir izafet grubu
ortaya gikarmakta; birey miilakatgiya verdigi cevaplari bunun i?i-
gmda segmektedir. Ayni ara?tirmada gali§tinlan miilakatgilar farkli
izafet gruplanndan iseler (veya oyle goriiniiyorlarsa), bu farkli iza-
fet gruplanmn soru kagidmdaki sorun hakkinda farkli norm lara
sahip olmasina paralel olarak, farkli kanaat ve tutumlar elde edil-
mektedir. Yanitlayici bireyler, miilakatgi ge?itli izafet gruplanndan
hangisine ait gibi goriiniiyorsa, onun grubundan birisi imi§gesine
cevaplar vermektedir.
47
Biz, son onbe? yildan beri yaptiginuz ara§tirmalardan bunu ogrendik.
Bu sure iginde iilkenin dort bucagmdan binlerce ijverenle miilakatta bu-
lunduk; kimi zaman ulusal «cross section® ara?tirmasimn bir boliitnii yo
luyla,. kimi zaman da emekgi tutumu ara§tirmalan dedigimiz ara§tirmalarla
bilgi topladik.
Sonuncu tip arajtirmalar i§gilerin ijlerine, §irketlerine, ve giinluk ga-
li§ma rutin'lerine kar§i tepkilerini tesbit etme niyetiyle yapilmi?lardir. Bun-
lar, belli bir §irkette veya fabrikada i§ tatminini ve derecesini incelemi§ler-
dir. Bunlar, i$gilerin sadece saat ba§ina iicret ve gah$ma siiresi konusunda
degil; ilerleme ?ansi, i§ giivenligi, kendileri ile patron arasindaki «communi-
cation®, i§yerindeki fiziki gah$ma ?artlan, i^verenin kendilerine sagladigi
yararlar, orgutteki metodlar, i?e kattigi emeginin etkinligi gibi konulardaki
diijuncelerim ortaya gikarmak amaciyla yapilmi$lardir. Gergekten de, bu
arajtirmalan yaparken ortaya gikarmak istedigimiz sorunlar, i§ginin kafa-
smda i§leri ile dgili dii§iinceleri, i§lerin geli§tirilip geli§tirilemiyecegi ko-
nusunda ne diijiinmekte oldugu, aldigi ucreti yeterli ve adil bulup bul-
madigi gibi sorunlardi. Obiir ara§tirmalarda ise, daha geni§ ara§tirma uf-
kuyla, halkm amag ve isteklerini—o'nlaiin kendi agizlanndan, hayattan ne
beklediklerini ogrenerek— tesbit etmek amaci gudulmii§tiir.
49
Bizim toplumumuzda bu istekler igin ya i§yerine, ya da devlete bakilmak-
tadir.
Bu yiizden de, bir i?yerinde veya fabrikada gah§an i?gilerin birey ola
rak sahip olduklan ihtiyaglar gitgide onem kazanmaktadir.
Arastirmalardan, tatmin edilmi? isgilerin en yiiksek verimii i$giler ol
duklan anJa?ilmi?tir. GUvenligi olan, yaptigi i§in onemli sayildigim hisse-
den, diinyada bir yeri olduguna, patronu kar?ismda soz hakki olduguna
inanan isgiler sanayi sisteinimiz igin temel direklerdir.
12 •saatlik mesaiden ve «diikkan» ecirliginden bugiinlere gelmemiz kolay
olmami§tir.
Bu geli$menin gok biiyiik bir kismi, i?gilere kalnsa, sendikalann sa-
yesinde saglanmi$tir. Sendikalann kurulmasi, yukselmesi i?gilerin gali?ma
saatlerinin ve iicretlerinin iyile§tirilmeside yararli olmu?Iardir. Geli§menin
bir kismi ise, gali§ma $artlan ve gali§manm kar$iligi konulannda gikarti-
lan federal kanunlara baglanmaktadir. Ama i§gilerin istek ve ihtiyaglanni
gormezlikten gelmeyen, bunlan anlayan, ve bilimsel ?ekilde idarecilik ya-
panlar da unutulmamaktadir.
Endiistri konusunda insan sorununa verilen bu onem tesadiifi olma-
mi$tir, Bu vurgiilama, aslmda, i$gilerin istediklerini soyledikleri §eylerin
bir yansimasidir. Keza, ulus olarak sahip oldugumuz nisbi ekonomik zen-
ginligimizin bir sonucudur. Belli ba§h endiistrilerimizin hepsi de i§ginin
[ya^ama ve nesli devam ettirme igin gereken] temel iicretin epeyce iistiin-
de iicret odemektedir. Amerikan i$gilerimn hayat standardi diinya iilke-
lerinden daha yiiksektic.
Amerikan emekgi smifinin biiyiik kismi igin beka, yiyecek, giyecek, ve
mesken sorunu, hig degilse asgari olguler iginde halledilmi; bulunmakta-
dir.
Bu demek degildir ki, hala sefalet mahallelerinde ya?amak zorunda
olan, i§ mevsimi gegince veya i?siz kalinca goluk-gocugunun en basit giye-
cek ve yiyecek ihtiyaclanni kar$ilayamiyacak duruma dii§en i?gi kalma-
mi$tir. Bunlar pek goktur. Fakat belirtmek istedigimiz nokta, giiniimiizde,
butiin i§gilerin temel ihtiyaglanni olmasa bile bir kismmin bazi temel ih-
tiyaglanni kar?ilamakta belli bir gizgiye ula^mi§ oldugumuzdur. $imdi
biitiin giiciimiizii haya'ttan beklenen daha biiyiik tatminlerin saglanmasi
igin seferber etmekteyiz. 170].
51
6. Edwards, A. L. and F. P. Kilpatrick: «A Tecnique for the Consruc-
tion of Attitude Scales,» Journal of Applied Psychology, Vol. 32
(1948), pp. 374-34.
7. Ferguson, L. W.: «The Isolation and Measurement of Nationalism,
Journal of Social Psychology, Vol. 16 (1942), pp. 215-28.
8. Ferguson, L. W.: «Primary Social Attitudes,* Journal of Psychology,
Vol. 8 (1939), pp. 217-23.
9. Hartley, E. L.: Problems in Prejudice (New York: Kings Crown
Press, 1946).
10. Katz. D.: «Do Interviewers Bias Poll Results?* Public Opinion
Quarterly, Vol. 26 (1942), pp. 248-68.
11. Likert, R.: «A Technique for the Measurement of Atthides,» Aro
hives of Psychology, No. 140 (1932).
, f * " . -
12. Mead, G. H.: Mind, Self and Society (Chicago: University of Chi-
cago Press, 1934).
13. Meier, N. C. and H. W. Saunders (Eds.): The Polls and Public Opi-
nion, «Basic Social Science Research,* by S. A. Stouffer, (New York:
Henry Holt Company, Inc., 1949).
14. Mosteller, F., H. Hyman, P. J. McCartthy, E. S. Marks, and D. B.
Truman: The Pre-Election Polls of 1948. Report to the Committee
on Analysis of Pre-Election Polls and Forecast. (Bulletin 60) (New
York: Social Science Research Council, 1949).
15. Murshison, C. (Ed.) : A Handbook of Social Psychology, «Attitudes,»
by G. W. Allport, ((Worcester, Mass.: Clark University Press, 1935).
16. Murph, G. ve R. Likert: Publis Opinion and the Individual (New
York: Harper Brothers, 1938).
17. Murphy, G., L. B. Murphy, and T. M. Newcomb: Experimental So-
cial Psychology (Rev. ed.) (New York: Harper Brothers, 1937).
18. National Opinion Research Center (Chicago : University of»Chicago,
Survey 157, April 22, 1948).
19. Peak, H.: «Observations on the Characteristics and Distribution of
German Nazis.* Psychological Monographs, Vol. 59 (1945). No. 6, who-
le No. 276.
20. Roper, E.: «Where the People Stand>, Coiumbia Broadcasting Sys-
tem, Sunday, June 5, 1949.
21. Sherif, M. and H. Cantril: «The Psyhplogy of Attitudes' Part I,»
Psychological Review, Vol. 52 (1945), pp. 295-319.
22. Stern, W.: General Psychology: From the Personalistis Standpoint
(New York: The Macmillan Company, 1938).
54
leri incelenmi§ti ve Sivil Almanya Yuksek Komiserligi sira-
sinda da bu incelemelere devam karan almmi§ti. 1 Ocak'tan
31 Mart, 1951'e kadarki donemle ilgili raporunda,A.B.D. Yuksek Ko-
misyoneri, Bay John J. Mcley, Almanlann tutumlarinm iki ana alan-
daki geli§melerle gittikge kararli hale gelmesine dikkat gekmi§ti:
1950 yilinin ilk iig avlik doneminde Almanlann tutumlan, halk oyunda
esash bii yeniegilim olmadigi halde, kristalle?meye ba§ladi. Bu olu?umun
ilk temellerini ise 194S yilindaki bazi bir seri olaylar atti: hava yolu ile
Berlin'in desteklenmesindeki buhran ve Berlin ku§atmasirun kaldmlmasi;
Bonn'un yeni Anayasasi ve l?gal Yonetmeliginin sona ermesi; Mayis-Hazi-
ran, 1949 Paris1 Di?i?leri Bakanlan Konseyi; Paris Konferansinin ba?ansiz
hgi ve Almanya sorununa bir goziim bulunamamasi; Federal Parlamento
segimleri ve diger devlet orgiitlsrinin kurulu?u; ve Dogu Almanya'da Sov-
yetler tarafindan «AIman Demokratik Cumhuriyeti* denen devletin kuru-
lu$u.
Analizlere bakilirsa, bu olaylardaki Almanlann tutumlarinm iki ana
problemler kompleksi etrafinda kristalle$tigi goriilmektedir: Dogu-Bati ga-
ti§masi ve Almanya'daki miistakbel ekonomik sistem. ikinci kompleks Al-
manlann diijiincesinde belki gok daha eski konuydu, ve belki de. Federal eko-
nomik siyasa yiizunden ortaya gikan etkilere baghydi. Fakat biitiin sorunlann
ve du§iincelerin iistiinde bir sorun vaidi ve digerleri bunun golgesinde kali-
yordu: Dogu-Bati gati§masi. [26, s. 42]
51
di§ §artlarda da bir tutarlilik varsa, iste bu iki tutarlilik olgiisunde
tutumlarm istikrarim koruyabilecegini bekleyebiliriz. Herhangibi-
rinde meydana gelecek bir degi§ikligin geiek tutumlarda ve gerek-
se kanaatlarda [birlikte] degi§melere yol agmasi beklenmelidir.
Tutumlar ve Ki§ilik
OZET
Bu boliimde kanaatlann ve tutumlann dogasi uzerinde dur-
duk. «Tutum» terimi bir bireyin gikarsanan (inferred) karakte-
ristiklerini ifade etmek igin kullanilan bir soyutlamadir. Bu karak-
teristikler ise, bireyin davram?mda ve ortaya koydugu ifadelerde
52
bir tutarlilik saglarlar ve durumsal zorunluluklarca (situtanonal
imperatives) onceden kestirilip agiklanamazlar (prescribe). Ka-
naatlar ise bir problemle kar§ila§ildiginda, veya ali§ilagelen tepi
(response) kaliplarinm yetersiz kalacagi anla$ildiginda ortaya gi-
kan somut durumlarda tutumlarin biitunl'e§mesidir( integration).
Kanaatlar ve tutumlar 90k belirli konulardan, 90k genel konularda
olanlanna dogru, ge§itge 90k degi?iktirler. Kanaatlar ve tutumlar
hem algisal ve hem de hissi - giidusel (affective-motivational)
nitelige sahiptirler. Birinciler «izafet gergevesi» terimiyle,, ikinciler
ise gogunlukla -ali§ildigi iizere- tutumlarla tamtihrlar. Tutumlarin
ba§hca boyutlan (dimensions) en son ara§tirma ve inceleme yazi-
Iarinda dort adet dogrusal parametre olarak dii§iiniilmektedir :
yon, derece, yogunluk, kokliiliik (onemlilik).
!
Sosyal tutumlar biirey tarafindan bireyin grubu ile ozde$le§-
mesinin bir fonksiyonu olarak ogrenilmi§, kazamlmi? olan grup
norm'landir. Birey tarafindan oynanan bir rol bireyin [o andaki]
ba$at izafet grubunu belirler; boylece, bireyin belli bier andaki grup
norm lanni da tayin etmi? olur. Grubun fonksiyonda bulunmasi ile
ilgili objektif ?artlar yeni ayarlama ve diizeltmeleri (adjustment)
gerektirdiginde bireyin tutumlan degi§ir. Tutumlar ki?ilik degi?-
kenleri ile ilintilidirler ve bu ilinti iginde sonuncular bireyin bir
grup kar5ismda kendini ayarlama ve diizeltmesinde, segimleme
olanagma sahip oldugunda, yeni izafet gruplanni segimlemesinde
onem ta§irlar.
KAYNAKLAR
1. Compell, A., S. Eberhart, ve P. Woodward.: ^Findings of the In-
tensive Surveys,» Public Reaction to the Atomic Bomb and World
Affairs (Ithaca, N. Y.: Cornell University Press, April, 1947).
2. Cantril, H. (Ed.) : Gauging Public Opinion (Princeton, Princeton
University Press, 1944).
3. Cantril, H.: «The Intensity of an Attitude,* Journal of Abnormal
and Social Psychology, Vol. 41 (1946), pp. 129-35.
4. Chein, I., M. Deutch, H. Hyman, and M. Jahoda (Special Eds.) :
«Consistency and Inconsistency in Intergroup Relations,® Journal of
Social Issues, Vol. 5, No. 3 (1949).
5. Droba, D. D.: «Attitude toward War.» Scale No. 2 in «The Measu-
rement of Social Attitudes* series, L. L. Thurstone (Ed.) (Chicago:
University of Chicago Press, 1930).
6. Edwards, A. L and F. P. Kilpatrick: «A Tecnique for the Consruc-
tion of Attitude Scales,» Journal of Applied Psychology, Vol. 32
(1948), pp. 374-34.
7. Ferguson, L. W.: «The Isolation and Measurement of Nationalism,
Journal of Social Psychology, Vol. 16 (1942), pp. 215-28.
8. Ferguson, L. W.: «Primary Social Attitudes,* Journal of Psychology,
Vol. 8 (1939), pp. 217-23.
9. Hartley, E. L.: Problems in Prejudice (New York: Kings Crown
Press, 1946).
10. Katz. D.: «Do Interviewers Bias Poll Results?* Public Opinion
Quarterly, Vol. 26 (1942), pp. 248-68.
11. Likert, R.: «A Technique for the Measurement of Attiudes,* Arc-
hives of Psychology, No. 140 (1932).
j -
12. Mead, G. H.: Mind, Self and Society (Chicago: University of Chi-
cago Press, 1934).
13. Meier, N. C. and H. W. Saunders (Eds.): The Polls and Public Opi-
nion, «Basic Social Science Research,* by S. A. Stouffer, (New York:
Henry Holt Company, Inc., 1949).
14. Mosteller, F., H. Hyman, P. J. McCartthy, E. S. Marks, and D. B.
Truman: The Pre-Election Polls of 1948. Report to the Committee
on Analysis of Pre-Election Polls and Forecast. (Bulletin 60) (New
York: Social Science Research Council, 1949).
15. Murshison, C. (Ed.) : A Handbook of Social Psychology, «Attitudes,»
by G. W. Allport, ((Worcester, Mass.: Clark University Press, 1935).
16. Murph, G. ve R. Likert: Publis Opinion and the Individual (New
York : Harper Brothers, 1938).
17. Murphy, G., L. B. Murphy, and T. M. Newcomb: Experimental So-
cial Psychology (Rev. ed.) (New York: Harper Brothers, 1937).
18. National Opinion Research Center (Chicago : University of»Chicago,
Survey 157, April 22, 1948).
19. Peak, H.: «Observations on the Characteristics and Distribution of
German Nazis.* Psychological Monographs, Vol. 59 (1945). No. 6, who-
le No. 276.
20. Roper, E.: «Where the People Stand >, Columbia Broadcasting Sys-
tem, Sunday, June 5, 1949.
21. Sherif, M. and H. Cantril: «The Psyhology of Attitudes' Part I,*
Psychological Review, Vol. 52 (1945), pp. 295-319.
22. Stern, W.: General Psychology: From the Personalistis Standpoint
(New York: The Macmillan Company, 1938).
54
23. Stoufer, S. A. L. Guttman, E. A. Suchman, P. E. Lazarsfeld, S. A.
Star, and J. R. Clausner: Measurement and Prediction (Princeton:
University Press, 1950).
24. Thurstone, L. L. and E. J. Chave: The Measurement of Attitude
(Chicago: University of Chicago Press,,1929).
25. Thurstone, L. L. and E. J. Chave: Scale of Attitude toward the
Church (Chicago: University of Chicago Press, 1930).
26. U. S. High Commissioner for Germany: Second Quarterley Report
on Germany (Washington: U. S. Government Printing Office, 1950.
27. United States Strategic Bombing Survey: The Effects of Strategic
Bombing on German Morale, Morale, Division, Washington (1946),
Vol. II.
28. Wang. C. K. A. and L. L. Thurstone: «Attitude toward the Treatment
of Criminals.* Scale No. 9 in «The Measurement of Social Attitudes >
series, L. L. Thurstone (Ed.) (Chicago: University of Chicago
Press, 1931).
23. Stoufer, S. A. L. Guttman, E. A. Suchman, P. E. Lazarsfeld, S. A.
Star, and J. R. Clausner: Measurement and Prediction (Princeton:
University Press, 1950).
24. Thurstone, L. L. and E. J. Chave: The Measurement of Attitude
(Chicago: University of Chicago Press,^1929).
25. Thurstone, L. L. and E. J. Chave: Scale of Attitude toward the
Church (Chicago: University of Chicago Press, 1930).
26. U. S. High Commissioner for Germany: Second Quarterley Report
on Germany (Washington: U. S. Government Printing Office, 1950.
27. United States Strategic Bombing Survey: The Effects of Strategic
Bombing on German Morale, Morale, Division, Washington (1946),
Vol. II.
28. Wang. C. K. A. and L. L. Thurstone: «Attitude toward the Treatment
of Criminals.* Scale No. 9 in «The Measurement of Social Attitudes*
series, L. L. Thurstone (Ed.) (Chicago: University of Chicago
Press, 1931).
Leon FESTINGER
BtLME - TANIMA
u y u m s u z l u G u
TEORlSl
\
S U N U M
60
Leon FESTLYGER
61
daki herkes?e . kabulfenilmi§ goru?lerle rahatga agiklanabilecegi
ileri siiriilebilir. Ogrenci, sinavin 50k onemli oldugunu du§iince ola-
rak benimsemi? olmasaydi, o kadar siki ?ah§mayacakti; ozel oku-
lun 50k iyi oldugunu du§unmii$ olmasaydi, ?ocuklarini okula gon-
dermeyecelerdi; gen? adam, yemege gotiirdiigii gen? kizin olagan-
iistii bir kiz olduguna inanmasaydi, giiciiniin lis tun de para sarfedip
kizi yemege goturmeyeoekti. Biitiin bunlann aslinda dogru ve insa-
m rahatlatan a?iklamalar olarak kaibul edilmeleri gerekir. Fakat,
ortada bir soru durmaktadir. Biitiin bu bireyler yaptiklari bu i§-
lerden ni?in bunca soz etme ihtiyaci duymaktadirlar?
62
luk azaltimi diye hipotezle§tirdigimiz bu sure? gergekten olu§an bir
siireg mi, yoksa olu§masi soz konusu olmayan bir siireg midir; eger
gergekten boyle bir siirecin olu§masi soz konusu ise, hangi §artlar
altinda olu§maktadir? Diger bir deyi§le, uyumsuzlukla ilgili bu teo-
riyi deneyimsel olarak nasil smayabiliriz?
Pratikfe ise, pek tabiidir ki, boyle tam kontrollii bir deneyim
durumunun yaratilmasi ve i§letilmesi zor olmaktadir. Esas problem
ise, deneyimsel olarak, bireyin bildigi ile eylemi arasmda belli bir
uyumsuzlugun nasil yaratilabilecegidir. Uyum teorisi ile ilgili ola-
rak yaptigimiz ara§tirma boyunca, bu gibi deneyimlerde kullanila-
bilecek birgok araglar (means) ve yollar geli§tirmi§tir. Teorinin
gegerli oldugunu agiklayabilmenin, ve bunun anla§ilabilmesini ko-
layla§tiracak olan insansal davram§ ge§itlemelerini gostermenin en
iyi yolu, belki de, bu soz konusu deneyimleri ozetle anlatmak ola-
caktir.
Hatirlanacagi iizere, teorik olarak, ujoimsuzlugun belli bir en-
formasyon ile belli bir eylem arasmda ortaya giktigim ve bunun
ise, ilgili enformasyonun bire)d belli bir eyleme giri§memeye yo-
neltici bir ozde olmasina bagh bulundugunu belirtmi§tik. Eger bu
boyleyse, boyle bir uyumsuzlugun, bireyin her ikisi de ilgi gekici
olan iki alternatif arasmda bir tercih yapmasindan sonra ortaya
gikmasi gerekecegi dii§iiniilebilir. Birey bu durumda iki altenatif-
ten birisini tercih ettikten sonra, reddetmi? oldugu alternatifin
«arzuya §ayan» yanlari hakkinda ne biliyorsa j bu bilgiler bireyin
giri?mi§ oldugu eyleme uyumsuz dii§er. Yani, bireyin karari ile red-
dettigi alternatifin iyi yanlarma ili?kin bilgiler arasmda uyumsuz-
luk-azaltim siireci i?lemeye ba^li'yorsa, bireyin boyle bir karara
varmasmdan sonra, giri$tigi eylem hakkinda kendisini ikna ederek
eylemin hakliligini arttirmaya gah§acagini; bunun igin de, kendisi-
63
ni, segmi§ oldugu alternatifin i§in ba§inda dii§undugtinden daha
gekici olduguna inandirmaya gaba gosterecegini ileri siirebiliriz.
Teoriye dayamlarak yapilan bu gikarsamayi smamak igin Jack
Brehm'in uyguladigi deneyim a?agidaki gibi yapilmi§tir. Once, de-
neklerden belli sayida objeleri gekicilik (attractiveness) ve
istek uyandincilik («desirability®) agisindan degerlendirmeleri is-
tenmi§tir. Daha sonra, deneklere, deneyime katilmi§ bulunmalari-
nin bir kar?iligi olarak, objelerden ikisi arasinda bir tercih olana-
gi verilmi§tir. Deneklerden her birinden, objelerden hangisi olursa
birisini segince, hemen ardmdan, ilgili objeleri bir kere daha deger-
lendirmeleri istenmi?tir.
I
Aralarmda bir tercih ve segme yapilmasma izin verilen ikili
objeler deneyici tarafindan dikkatle segilmi§lerdir. Deneyimdeki
deneklerden yansi igin, bu ikili objeler, deneklerin deneyimin ba§-
langicmda yaptiklan istek uyandincilik degerlendirmesine gore bi-
ribirilerine yakrn dii§en objeler arasindan segilmi§tir. Deneyime ka-
tilan deneklerin diger yarisi igin segilen ikili objeler ise, ilk deger-
lendirmeye gore biribirilerine yakin dii§memesi gereken objeler
arasindan segilmi§tir. Cekicilik yoniinden biribirlerine yakin olan
objelerde, teorik olarak, kararin ardmdan belli bir derecede uyum-
suzluk olacagi agikti. Zira, bu durumda denekler reddetmi?
olduklan alternatifin birgok istenebilir yanlarmi bilme durumun-
da kalacaklardi. Qekicilik yoniinden iki obje biribirinden ayri du-
rumda ve benzemezlik iginde oldugu zaman ise, tabiatiyle, kararin
ardmdan ortaya gikacak uyumsuzluk pfek az olacakti. Nitekim ara§-
tirmamn sonuglan gostermi§tir ki, reddedilmis alternatifin de ge.
kici olmasi ve bu yiizden karardan sonra onemlice bir uyumsuzlu-
gun ortaya gikmi§ bulunmasi halinde, segimlenmi$ alternatif ka-
rardan sonra, karardan oncekine oranla, daha da ilgi gekici olarak
degerlendirilmektedir. Oysa, reddedilmi? alternatifin fazla gekici ol-
mamasi yiiziinden ortaya onemli bir uyumsuzlugun gikmamasi ha-
linde segimlenmi§ olan alternatifin deneyim oncesinde gekici bulun-
masi ile deneyim sonrasi gekici bulunmasi arasinda onemlice bir
farkhlik olmamaktadir.
Bu ara§tirmayla ilgili bir ba§ka ara§tirma ise, karardan sonra
ortaya gikan uyumsuzluk azaltimi siirecinin komiinikasyon siireci
ile baglantisini gostermesi yoniinden ilgi gekicidir. Ehrlich ve ar-
kada§lan tarafindan yapilan bu ara§tirmada yeni otomobil alan-
64
lann, birdenbire, gazetelerdeki otomobil reklamlarini daha 50k oku_
maya ba§lamalan uzerinde durulmu§tur. Ara§tinnaya temel olan
dii§iince, yeni otomobil almak iizere olanlann ge§itli otomobiller
uzerinde uzun uzadiya inceleme yaptiklanydi. Bu yiizden de, fiili
otomobil satm alma bir karar yerine kabul edilebilirdi, ve ilgi ge-
kici birgok yanlari oldugu halde segimlenmemi§ olan obiir otomo-
bil markalarinm varhgi yiiziinden, satin alma kararimn ardmdan
bir uymsuzluk halinin ortaya gikacagi du§unulebilirdi. Daha son-
raki a§amada ise, uyumsuzluk azaltimi ba§layacak ve bireyler sa-
tin almi? olduklari arabanin gergekten iyi bir marka oldugunu
soyleyen enformasyona kar§i 50k daha istekli olacaklardi. Reklam-
larin soylemekte olduklari da zaten bu oldugundan, yeni araba sa-
tin alanlann, satin aldiklan arabayi metheden rekl&mlara kar§i
daha biiyiik bir ilgi ve isteklilik gostermeleri gerekiyordu.
65
lunma durumundadir. Giri?tigi bu eylem sonunda elde edecegi ya-
rara (reward) ili?kin enformasyon, veya bu eylemle kagmrm?
olacagi ho§nutsuzluk yaratici duruma ili§kin enformasyon. Bunla-
rm her ikisi de bireyin giri§mi§ oldugu eylemle uyumludur. (con-
sonant). Oysa, kendi oz;el kanaatma ili§kin enformasyon, giri§-
mi§ oldugu eylemle uyumsuzluk igindedir. iZra, sadece bireyin oze1
kanaatim ele alarak bir degerlendirme yapmakta ve bundan ba§ka
Hifbir §eyden soz etmemekte ve bireye boyle bir eyleme giri§me-
mesi gerektigini soylemektedir. Ehirumun bu §ekildeki tahlili dog-
ru ise, bir bireyin kendi ozel kanaatma ?eli$kin bir gorii§ii savun-
ma durumunda kalmasi sonunda bireyde bir uyumsuzluk azaltimi
siirecinin ba§layacagi; ve bu siirecin, bireyin giri§tigi eylemi hakli-
la§tiracak yeni yollar, yeni tjareler arama §eklinde kendisini agiga
vuracagi beklenebilir. Birey, bu eylemini haklila§tirmak i?in ba§li-
ca iki yoldan gidebilir. O anda mevcut haklilik derecesini, elde et-
tigi yararin veya kaginmi§ oldugu ho§nutsuzluk kaynagimn ger?ek
ten onemli oldugunu siiyleyerek kendi kendine arttirmaya, biiyiit-
meye gah§abilir. Veya, o konuda o zamana kadar ta§idigi ozel go-
rii§unii degi§tirme yolunu tercih ederek de giri$mi§ oldugu eylemin
hakhligini arttirmaya ?ali?abilir. Eger o konudaki fikrini ve ozel
kanaatim degi§tirse herkesin huzurunda savundugu yeni gorii§-
le geli§kinligi kalmayacagi i?in uyumsuzluk durumu da azalmi§ ola-
caktir.
66
bir saat kadar gali§masi soylenmi§tir. Bu eli§i denekleri §a§irt
mak, oyalamak ve canlanni sikmak igin bilerek deneyim planinz
alinmi§tir. Deneklerden herbirine, deneyimin tek amacimn insan-
lann nasd bedeni gali§ma yaptiklanni incelemek oldugu soylen-
mi§, ba§ka bir$ey soylenmemi§tir. Oysa, asil amacimiz, deneklerden
herbirine ayni olumsuz duygular takinacaklan ortak bir tecriibe
kazandrrmakti. Bu amacimiz deneklere belirtilmi§ti.
Deneklerin herbirine, bu el§-i§i bittikten sonra deneyimin sona
erdigi kanaati verilmi§tir. Hemen ardmdan, ara§tirmadaki dene-
yimci denek'in i§birligini saglamak ve deneyime devammi temin et-
mek igin harekete gegmi§tir. Bunun igin, sikici bedeni gah§mayi
bitiren denek'e, kendisinden sonra igeriye ahnacak olan bir kizm
kapida bekledigi soylenmi? ve ara§tirmamn bu safhasinin amaci-
mn, erkek veya kiz herhangi bir denek'in gosterilen i§ iizerindeki
gali§masmin, denek'in kapidan igeriye girmeden onceki umut ve
bekleyi$leri tarafindan etkilenip etkilenmeyecegini tesbit etmek ol-
dugu ifade edilmi§tir. Bunun da ardindan deneyimci, denek'e, ken-
disini bu deneyim igin ucretle gali§tirmak isredigini soylemi? ve
denek'ten kapida bekleyen kiza, kiz igeriye almdigi zaman, igeride
yapacagi i§in gok ilgi gekici ve eylendirici oldugunu soylemesini is-
temi§tir. Denek bu i§te gali§ma'yi kabul ettigini ifade eder-etmez
deneymci denek'e iicretini odemi§tir. Deneklerden kimisine bu i§
igin az bir para odenmi§, bazisma ise oldukga biiyiik bir para oden-
mi§tir. Herbir denek bu safhadan sonraki deneyim safhasmda, bi-
ti§ik odaya alinmi? ve bu odada —gergekte deneyimcinin yardimci-
si olan— kizla kar§ila$tirilmi§ti. Denekler [boylece birer birer ay-
m kiza] deneyimdeki i§i heniiz bitirdigini ve yaptinlan i§in gok
ilging ve eglenceli oldugunu soylemi§lerdir. Deneyimci, bu noktada
denek'lere te§ekkiir etmi§ ve hepsini ugurlami§tir. Her denek, daha
sonra, bu kere ba§ka bir ara§tirmaci tarafindan miilakata davet
edilmi§; ve bu yolla deneklerden, ozel kanaatlan olarak, deneyim-
deki el-i§ini ilgi gekici bulup bulmadiklan sorulmu§tur.
67
tirici gorii§ii olmayanlar igin bu boyle olmu§tur. Kendilerine biiyiik
miktarda para verilen denekler ise kiza i?in ilgi gekici oldugunu
soyl'edikleri halde ozel kanaatlan olarak i§in anlamsiz ve sikici
oldugu gorii§lerini muhafazaya devam etmi§Ierdir. Bu tiir denek-
ler, deneyime tabi tutulan ve az veya gok higbir para alinmadan,
ve hemen deneyimden sonra fikirleri sorulan gruptaki deneklerden
higbir farklihk gostermemi§Ierdir. Oysa, kxza, i§in ilgi gekici oldu-
gunu soyleyenler iginde az para verilen denekler grubunda ise
uyumsuzluk azaltimi igin ozel kanaatlann degi§ tirildigi g6riilmii§-
tiir. Deneyimin en son kismmda yapilan nihai miilakatta bu grup
•?in nisbeten ilgi gekici oldugu g6rii§iinde olduklanm belirtmi§ler-
dir - bunlann son ozel kanaatlan, kendilerine fazla para verilenle-
rinkinden gok farkli olmu§ ve bu durum agikca tesbit edilmi§tir.
Kisacasi, eger bir insan kendi kanaatma geli?kin bir g6rii§ii savun-
mak durumunda birakilirsa, ve giri§mek zorunda kalacagi eylemin
getirecegi yarar veya giderecegi mahzur onemli tutulmazsa, bu in-
san zamanla kendi ozel kanaatim agikca savunma durumunda kal-
digi gorii§e yakm kilmaya gah§maktadir.
Uyumsuzluk yaratan daha pek gok durumlar vardir ve bunlarla
ilgili olarak yapilmi§ pek gok ara§tirmalar bulunmaktadir. Bunlan
burada ozetlemektense uyumsuzlugun varhgi ile komiinikasyona
kar§i giri§ilecek veya bireyi bu durumda etkilemek isteyen §eylere
kar$i giri§ilecek tepki ile ilgili tarti§malan ozetleyip, buradan bir
sonuca varmak daha yararh olacaktir. Meselenin bu ?ekilde ele
ahm§i insani hemen §u noktaya yoneltiyor : eger belli bir uyum-
suzluk durumu var ise, ve eger birey bu u'yumsuzlugu bir kanaati
degi?tirerek azaltmaya gah§iyorsa, boyle bir birey kendisini bu
yonde etkileme giri§iminde bulunan bir komiinikasyona kar§i daha
agik bir alici olacaktir. Ayni §ekilde, ayni bireyin, kendisini ters
yonde etkilemeye gah§an bir komiinikasyona kar§i daha direngin
olacagi soylenebilir.
Bu noktayi aydinlatmak igin bir ornek alalim. Pek gok insan,
her yemekten sonra birer kere olmak iizere, giinde iig kere di§ fir-
galamak gerektigini savunmaktadir. Oysa boyle dii§iinen insanlarm
bazilannm, belki de gogunun gergekte giinde ug kere di§lerini fir-
galamamalan mumkiindiir. Bu yiizden de, bu inang ile bu davra-
ni§ arasinda bir uyumsuzluk vardir. Bu boyle olunca da, bu tiir
insanlarm giinde iig kere di§ firgalamamn zararh oldugunu soyle-
yen veya belli bir di§ macununun kullanilmasiyla tek bir deca bile
68
di§ firgalamamn yetecegini soyleyen bir komiinikasyon kar§isinda
kolayhkla etkileneceklerini du§iinebiliriz. Diger yandan, eger ger-
gekten di§ bakimi ile ilgilenecekse insanin giinde be§ defa di§ firga
lamasi gerektigini soyleyen bir komiinikasyonun direnme ile kar§i-
la§acagim - bireyin etkilenmeyecegini bekleyebiliriz. Agiktir ki, bi-
rey boyle bir komiinikasyonu kabul edecek olursa, bu durum sade-
ce bireyin kanaati ile davrani§i arasindaki uyumsuzlugu arttirmi?
olacaktir. Fazla ayrintilara girmeden, bu durumu William J. McGui-
re yaptigi bir deneyimi kullanarak agikga gostermektedir. Ikna edi-
ci komiinikasyon eger uyumsuzluk azaltici yonde etki yapacaksa
50k iyi netice almakta, fakat bu komiinikasyonun etkisi altmda
kalmak mevcut uyumsuzlugun artirilmasi anlamma gelecekse o
zaman hemen h'emen higbir netice ahnmamaktadir. (Bu deneyim,
A Theory of Cognitive Dissonance isimli kitabmda anlatilmi§-tir.)
69
Bu noktada, bu yazimizin ba§inda ele almx§ bulundugumuz
orneklere geri donmii? oluyoruz. Yani, giri§tikleri bir eylem hak-
kinda diger insanlara agiklamada bulimduklaruu; ve boylece, gi-
ri§tikleri eylemi hakhla§tirmaya gah§tiklarini ifade ettigimiz ge§itli
insanlann durumuna. Eger, uyumsuzluk ve uyumsuzluk azaltimi
teorimiz gergekten dogru ise, uyumsuzluk azaltici ilave haklila§tir-
ma ogesi olarak sosyal destek elde edebilmek amaciyla bireylerin
bu tiir davrani§larda bulunduklanm gormemiz gerekecektir. Gor-
diik ki, bu teorimizin bir gegerligi vardir. Laboratuar deneyimi, teo-
riden bekledigimiz etkilerin gergekten ortaya giktigini gostermi§tir.
Uyumsuzluk oldugu zaman uyumsuzluk azaltimi i§lemi de ortaya
gikmaktadir.
Fakat, tabiatiyla, kontrol edilmemi? durumlarda ortaya gikan
davrani§in yorumlanmasma ili?kin birgok problemler vardir. Bu
deneyimde ele alman psikolojik durum, deneyimcinin nisbeten kont-
rolii altmda yaratilmi§ oldugu igin, daha agik ?ekilde yorumlana-
bilir. Oysa, kontrol altma alinmi? olma'yan durumlarda uyumsuz-
lugun bulunup bulunmadigi veya belli davrani? bigimlerinin uyum-
suzluk azaltimi igin yapilmi§ olup olmadiklanna karar verirken
gok dikkatli olmak gerekir. Zira, geng kizi yemege gotiiren geng
adamm, kizla yemek yedikleri gecenin ne kadar giizel bir gece oldu-
gundan soz ederken, ve kizm ne kadar giizel bir kiz oldugunu soy-
lerken, sadece, basit bir gergegi dile getirmekte olmasi da miimkun-
diir.
70
Robert ABELSON
iNANg IKiLEMi
VE
g O z U M B i g i M L E R i
S U N U M
73
Robert P. ABELSON
INANC iKILEMI
VE
COZtM BigiMLERI
G t R I $
Bu yazi birey-igi geli$kinliklerin goziimlenmesi sorununu ele
almaktadir. Once, ele alacagimiz geli$kinligi tammlayacagiz. Birey-
igi ?eli§kinligi iki diizeyde analiz etmek miimkiindiir: eylem diizeyi
ve inang diizeyi. Birinci di§sal motor tepileri, ikincisi igsel hissi
((affective) ve bilme-tamma siiregleriyle ilgilidir. Celi§kinlik igin
ele ahnacak belli bir ornek, teorik uygunluk agisindan bu, iki diizey-
den her hangi birisinde tutulabilir, simrlanabilir. Ornegin, bir bire-
yin, yakla?ima ve belli bir di§sal objeden kagmima giidiilendiginde
simultane hareketinin nasil olu§tugu bir sorun olarak incelenebilir
(3,9.10.). Veya, bunun yerine, kendisinin lehdar veya aleyhdar bir ta-
nima -bilme tepisinde bulunma durumunda kaldigi bir obje ile kar?i.
la§tigi zaman di§sal objenin tanima-bilme diizeyindeki temsil edil-
mesine (cognitive representation) nelerin etki etmeye ba§ladigi
bir sorun olarak ele ahnabilir (12). Bu yazi, sonuncu tiire giren
sorunlari ele alacaktir. Bu yazida, eylem diizeyinin inang diizeyine
(veya, tersi) indirgenebilip indirgenemeyecegini; indirgenebilecekse
nasil indirgenecegini inceleyecek degiliz. Yazida, dogrudan dogruya
bir inang ile bir ba§ka inang arasindaki geli$kinlikleri veya daha
75
genel bir deyi§le, bir inang yapisi igindeki geli§kinlikleri ele alaca-
giz. Zaten «inang ikilemi» terimi de, geli$kinlik tiirleri kar$isinda
bir simrlamayi gergekle§tirme amaci ile kullamlmi§tir.
INANQ IKILEMLERi v
76
Heider (7), Festinger (5), ve Osgood ve Tannenbaum (12) gibi
isimlerin hepsi de dengesizlik halinin azaltilmasi, hafifletilmsei yo-
niinde bir giidulenimin varligi gorii§undedirler. Soyledikleri, cog-
nitive bir denge yoniinde bir egilimin, bir baskimn var oldugudur.
Bu gorii§ igin gerekli olan temeller Abelson ve Rosenberg tarafm-
dan ortaya konulmu§tur (1). Her bireyin inang sisteminde sayisiz
denecek kadar gok tutarsizliklar vardir ve bunlar uyur vaziyette;
uzerinde du§iinulmedigi igin, sessiz vaziyette dururlar. Cognitive
denge yoniindeki baski, biitiin cognitive ogeler uzerinde her zaman
igin i§Ier durumda ise, §imdi oldugundan gok daha dengeli inang
sistemleri yaratmasi gerekirdi. Bu bakimdan, bu baskimn, sadece,
su yiiziine giktiginda, yani, «uzerinde dii$uniilm'eye ba§lanan» bir
mesele oldugunda i§lerlik kazandigini dii§unmek dogru olur. Bir
ba§ka deyi§le, bu baskimn i§lerlik kazanmasi ilgili mesele iize-
rinde «cognitive gali§ma»nm ba§lamasiyle olur. O yapida, ge§itli
viisatte bulunan dengesizligin varhgin tammlayacak yontem-
ler birgok kaynaklarca gelistirilmi§ bulunmaktadir (1,4). Biz ise,
buradaki analizimizde basit bir dengesizlik durumu ile sinirli ka-
lacagiz : iki oge ve bunlar arasindaki ili§ki.
COZUM BtCIMLERt
Coziim igin kullanimi miimkiin dort model a§agida gosteril-
mi?lerdir. Bunlardan herbiri kendilerini muhtelif yollarla ortaya
koyabilirler. Bu modeller §unlardir: (a) inkar (denial), (b) abart-
ma (bolstering), (c) aynmla§tirma (differentiation), ve (d) a$im-
lama (transcendence).
Inkar, cognitive ogel'erden birine veya herikisine veya ogeler
arasmdaki ili§kiye kar§i yapilmi§ dolaysiz kar§i - giki§tir. Soz konu-
su objoye atfedilen degdr, ister olumlu isterse olumsuz olsun, red-
dedilir veya ters degerler atfedilir; veya objeler arasmdaki i$aret
[arti veya eksi i§areti] reddedilir veya tersle§tirilir. Ornekleri §un-
lardir: perhiz yapmak durumunda kalan bir adam, zaten eskiden
de kuwetli gidalari, besleyici yemekleri sevmedigini soyler; evle-
nen erkek gelinin dininin yiiceligi kar§ismda kendisinin de oyle dii-
§iindugiine inanir. John Calvin ayni Incil'i kullanarak Isa'nm hig-
bir zaman faizi lanetlemedigini soyler. Red, ba?an kazanabilirse,
dengesiz bir yapi yerine dengeli bir yapimn geli§ini saglar. Bunun-
la beraber, red te§ebbiisleri ge$itli giigliiklerle kar§ila§abilirler. Or-
negin, red gergegin gok temelden bozulmasi ve saptirilmasina yol
agiyorsa veya daha geni§ inang sistemindeki ogeler arasinda geli§-
kilere sebep olacagi goriiliiyorsa, red kolay olmayacaktir. Nitekim,
Boston Kolonisi 1773'de gay iizerine konan agir vergileri protes-
te etmek igin «gay viicuda zararli ve tehlikeli bir maddedir» tezini
ortaya atmi§tir. Fakat, gaya kar$i duyulan istegi ortadan kaldirmak
igin giri§ilen bu red, grup eylemi yaratmakta ve gaya kar§i ilgi gos-
teren bireyleri etkilemekte i?e yaramami? olsa gerektir.
78
Bu iki m'ekanizmanin ozelligi cognitive ogelerin nasilsa oyle
kalmalanni saglamalaridir. Yani, objeye kar§i tutum inkar ile za-
yiflatdmi§ veya abartma yoluyla giiglendirilmi§ de olsa, o tutumun
ili§kin oldugu objenin anlami degi?memektedir. Bir ba§ka goziim
modeli ise cognitive ogelerin ayrimla$tirilmalarinm miimkiin olma-
si halinde goriilmektedir. Bu modelde, ogelerden biri, kendi arala-
rinda kuvvetle geli§kin iki kisma ayrilir. Bu mekanizmanm cogni-
tive dengeyi yeniden nasil kurdugunu gormek igin hidrojen-bom-
bisi denemes; konusunu ele alalim. Pek gok insan igin, hidrojen-
bombasi denemelerinin devam etmesi olumlu deger ta§imakta, fa-
kat atmosferin zehirlenmesi olumsuz deger ta§imaktadir. Bu iki
cognitive obje arasindaki ili§ki ise baglayici bir ili§kidir - bir dere-
ceye kadar nedensellik ili§kisidir. Bu yiizden, bu iki ili§ki dengesiz-
dir. Fakat bomba denemesinden denemesine fark vardir: bomba
denemeleri ikiye ayirilabilir - «kirletici bombalarin» denem'esi ve
«temiz bombalarin» denemesi. Atmosferin kirlenmesine yol agacak
olanlar sadece «kirletici bombalar» denemesidir. «Temiz bombala-
rm» denemesi atmosferin kirletilmesine yol agmayacaktir. Boylece
dengesizlik giderilmi§ olmaktadir. Bir ba§ka ornek, evrim hakkm-
daki bilimsel anlayi§ —ki olumlu degerlidir— ile, Kutsal Kitabin
—ki bu da olumlu degerlidir— soyledikl'eri arasinda goriilen geli§-
kinliktir. Fakat Kutsal Kitap iki tiirliidur: diiz ara anla§ilip yo-
rumlanan Kutsal Kitap, ve bir de, geni§ §ekilde yorumlanarak an-
lamlandirilan Kutsal Kitap. Bu Ikincisi, bilimin evrim konusunda-
ki gorii§une geli^kin olmayip, uyumlu olmaktadir. Ugiincii bir or-
nek, Asch (2) tarafmdan yapilan bir deneyimde gorulmii§tiir: «po-
litikaci»lara kar?i aleyhte duygu ve kanaata sahip olan denekler,
gene bu deneklerin nezdinde oldukga prestijli olan ve politikacihgi
§erefli sayan kaynaklar ile kar§ila§tirilmi§lardir. Bu deneyim-
de de, deneklerden pek gogu politikacilari devlet adami (iyi poli-
tikaa) ile eyyamci siyaset bezirgam olarak ikiye ayirarak i?in
iginden si'ynlmi§lardir. Biitiin bu orneklerde ogelerd'en biri iki par-
gaya ayrimlanmakta, eski parga ile yeni parga farkhla§tinlmakta-
dir. Eski kisim, yapi igindeki konumunu ve diger oge ile ili§kisini
muhafaza etmekte, fakat kendisine kar§i takinilan hissiyat degi§-
mektedir. Yeni kisim ise, objeye kar§i duyulan hissiyat bakimindan
ayni kalmakta, fakat objenin diger ogesi ile olan ili§kisine atfedilen
deger degi§mektedir. Bu degi§meler §ekil 3'de goriilmektedir.
79
]Bu arada ilgi gekici bir nokta, objelerin ayrimla§ tirilmasinda
kullanilabilecek boyutlann (dimensions) sayica goklu olmasidir.
Objeler kendi igsel muhtevalarina gore, objeye atfedilen sosyal muh-
teva ile bireysel muhtevaya gore, vs. ayrimlajtinlabilmektedirler.
A§imlama mekanizmasi, bir bakima, ayrimla§tirma mekaniz-
masinm tersidir. Ogeler ayrimlanacagi yerde, daha yukari bir dii-
zeyde, §ekil 4'de goriildiigii iizere, daha kapsamh ve geni? birimler
§eklinde in$a edilirler. Ornegin, dine kar§i bilimi yeglemenin yara-
tacagi ikilem, daha iyi bir toplum hayatma veya daha flegerli bir
hayata veya diinyamn daha iyi anla§ilmasina ula§abilmek igin in-
snin hem rasyonel hem de dindar bir insan olarak yeti§tirilmesi
gorii§ii savunularak yapilan bir a§imlama ile ortadan kaldinlabi-
lir. Kisacasi, burada, geli§kin kisnrilar daha yiiksek bir gayeye hiz-
met eden yeni bir kavram iginde yuvalandirilmakta ve bbylece iki-
lem yaratan obje a§imlanmaktadir. Ornegin, teolojideki ba?hca fel-
sefi tarti§malardan birisi olan, Tannmn §eytan ve §eytan'm edim-
ferine nigin miisaade etmi§ oldugu sorunu da gene bu a§imlama
mekanizmasi ile goziimleme gelmi§tir. Hep soylenildigi halde hig-
bir zaman olmami§ bulunan «Tufan»m geli§ine hazirlanan dinsel
gruplar iizerinde yapilan ilging bir incelemede ise, grup liderinin
her defasmda, beklenilen giinde «Tufan»m olmamasinin «miimin-
lerin» imam sayesinde miimkiin oldugunu soyledigi g6riilmii§tiir.
Grup, Tanriya inancim yitirmeyince Tann da «Tufan»i onIiiyormu§
sayilmaktadir.
§EKlL 1. Iki oge ve bir ili$ki cognitive yapilar. Cizgi ?eklindeki baglantilar
baglayici (olumlu) ili$ki; kesik kesik ?:zgi ?eklindeki baglantilar
ise ayrimlayici iliijki (olumsuz) gostermektedir. Red (veya inkar)
mekanizmasinm amaci soldaki yapiyi sagdaki yapi ?ekline donii?-
tiirmektedir. Bunu ise, ya o ogeye kar§i hissiyati degi§tirerek oge-
yi red ve inkar ederek) veya ili?kiye atfedilen degeri degi§tirerek
(ili§kinin red ve inkan) yapar.
DENGESlZ DENGELl
1 (+) (+) (+)
2 (+) (+) (+)
3 (_) (-) (-)
Objelere atfedilen degerlere ve objeler arasindak: ili$kilere gore
dengesiz ve dengeli yapilar.
'SO
§EKlL 2. <Cognitive» dengesizligin azaltiminda abartma mekanizmasi,
Abartilmi§ yapida (solda) AC, AD,... birimleri artik dengelidirler.
Dengesiz AB biriminin nisbi etkisi azaltilmi? olmaktadir.
ORlJtNAL YAPI
(+)•
A B
ABARTXLMI9 TAPI
* k. 1
s c->-
n-
ILK YAPI
(DENGESIZ)
1 A(+) — — (+) B
INCIL EVRlM
A (•) G E N I 3 ANLAMDA t N C l L
> M B EVRtK
TEORtSl
81
2a
(BOMBA RADYOAKTlF
DENEMESl) ZEHlRLENME)
EADYOAKTl?
(-) B
ZSHiRLENKE
KIRLKTICI H-BCiMBASI
2b
A(+): (—) B
PRESTtJLl POLlTlKACILAR
KAYNAK
3{+) . (DEVLE? ADAMI)
PRBSTlJLl
B'*?-?V (SlYASET
BEZtRGANI))
2c
(-) (-)
UYDU OLKE RUSYA
PEYK KOMtMsTLER
A (-)
(-)B RUSYA
A'(+) "
H l I L t KOHUN13TLER
82
§EKlL 4. «Cognitive» dengenin yeniden kurulmasinda asimlama mekaniz-
masi.
ORtJlNAL YAPI
A(+) (+) B
RASYONEL DtNDAR
ADAM ADAM
KAHtL 1N3AH
(+)0
DEGERLl VE KANJtil
BlR HAYAT
Afl
A (+) — (—•) B
TANRI - §EYTAN
(-)B gETTtAB
(•) —
(w)0 tYlltX-lTl RAIMA
TAHRI
BC OZOUJI IRADK
A (—) (-)B
« MONTAGUE » «CAPULET»
HANEDANI HANEDANI
(-)A
I
1 HEElKl
n(-) 1
HANEDAM
1
VF.BA 1 AYNI
(-)B
COZUM MODELLERINiN SE^iLMESi
84
abartmaya giri§ilecek ve veya (a) fazla yakinlik duyulmayan oge-
ye kar§i veya (b) ogeler arasmdaki ili§kiye kar§i inkara gegilecek-
tir.
Onerme 2.a Bir ogeye kar§i abartmaya gegme ihtimali, ilgili diger
ogelerin daha kuwetli olmasi ve dengeli bir ili§ki iginde bulunma-
lan halinde (§ekil 2) yiiksek; diger ilgili ogelerin zayif olmasi ve-
ya eldeki oge ile dengesizlik ili§kisi iginde bulunmalari halinde ise
dii§iik olacaktir.
Gikan sonug. Kuwetli bir kilem ile kar§ila§ildiginda, bireyin ken-
disine kar$i gosterdigi yakmhgin sosyal bir'destege sahip ogeler
hemen ve kolayca abartmaya ugrayacaktir.
Onerme 2b. Bir ogenin inkar edilme ihtimali, diger ilgili ogelerin
kuwetli olmasi ve ilk oge ile dengsiz ili§ki iginde bulunmasi ha-
linde yiiksek; ilgili ogelerin zayif olmasi ve ilk oge ile dengeli ili§-
ki iginde bulunmasi halinde dii§iik olacaktir.
Qtkan sonug. Belli bir utang veya sucluluk duygusu ile birle§mi«
ogeler (ornegin, pisbogazhk ile birle$tirilebilecek ogeler) kuwet-
li bir ikilem ile kar§ila§ildiginda (ornegin kuwetli bir yakmhk
duyulan bir objeye dengesizlik ili§kisiyle baghhk oldugunda) ko-
layca ve hemen inkara ugramaktir. Bakiniz, Ornek 1.
Onerme 2c. Cognitive ogeler arasmdaki ili§kiler," ili§kiyi gosteren
di§sal delillerin bulamk, anla?ilmasi giig, uzak tarafgirane gorii-
niimlii olmasi halinde, veya uygulanmasi imkansiz gibi goriinen
gok ozel §artlara bagh olarak miitalaa edilmesi halinde kolaylik-
la inkara ugrayacaktir.
Onerme 2d. A ve B gibi iki cognitive oge arasmdaki ili§ki( bigim-
sel olarak A'ya benzeyen ve B ile baglayici ili§ki kurabilecek olan
bir Ai ogresinin mevcudiyeti halinde —yani, Al ile B arasmdaki
ilifkinin A ile B arasindakinin degerce tersi ve daha kuvvetlisi ol-
masi halinde— hemen inkar edilecektir.
Onerme 2e. A ve B diye iki cognitive oge arasmdaki ili§ki, bigim-
ce A'va benzeyen bir Ai ogesinin mevcudiyeti ve A ogesi ile ayin-
ci ili§kiye sahip olmasi halinde —yani, A ile B arasmdaki ilifkinin
degerce aymna sahip olup, ondan daha kuwetli olmasi halinde—
kolayca red ve inkara ugrayacaktir.
Bakiniz: Ornek 2 (liberal du§unccli fakat magrur bir giineyli
olan adamin agisindan irk sorunu).
Onerme 3. Biribirleri ile dengesizlik ili§kisi iginde bulunan cogni-
tive iki ogeye kar§i sahip bulunan hissiyat hemen hemen e§itse ve
Onerme 2'cje 'ileri siiriilen goziimlemeler d$lemem,i?se, o zaman,
ters yolla goziimlemelere gidilecek; yani, yogunlugu az olan oge
abartilacak ve/ve'yayogunlugu fazla olan oge inkara ugratilacak-
tir.
Onerme 4. Tutumun yogunlugu (ntensity) ile a§iriligi (extremity)
arasindaki klasik ili?ki, bireyin, bireyin kar§ismdaki oge ile ilgili
olarak gegmi§ giinlerdeki ikilem durumlarmi gzmedeki ba?anlari-
nm devamli olup olmadigi ile dile getirilebilir.
0 R N E K 1
A(_) (+)B
-f •• ' ...
SAGLI6A ZARAR SlGARA
VERMES! OBURLUK
Alkol, vs.
GtRlSlLEH gOzOMLEMK
(lYt AlI?KANLIiaAH.
C (+) -v KSHTtHB HAKlH OLMAK,vs..)
xN
<-: ll.;.
3AGLIGA ZARAR sIOARaTOBURLUX,
AlEOL. VS..
86
0 R N E K 2
ORlJtNAL tKfLEM
A(+) (+) B
GONEYLlLER ZENCl
HAKLARI
KUZEYLlLER
k
\
m\ + ) 3
x ' ' ZENClLERtN
^ " HAKLARI
l*> - "
GONEYLtLER
NET SONUQ
A(+) (+)B
tLt$Kl, BU KERE,
PStKOLOJiK NEDENLERLE
OLUMLUYA DONU$M0$Tt)R
7
tutum a§inla?masi da saglamrsa, a§irilik ve yogunluk arasindaki
ili§ki de 90k gegmeden meydana gelir.
Abartma mekanizmasim kullanma egiliminde olma'yan ki§iler
llimh tutumlara ve du§iik yogunlukta tutumlara sahip olan kim-
selerdir.
DENGE5IZLE3K19 IAPI
_ _ _ (+)B
OENEL BGITIM GZ<Jtfc SECtNLEME
Ornek:3
ABARTMA GlRl$lMl
MEVCUT DURUMDA,
EGlTiM g0rmem1$
QOCUK KlTLESlNlN
SAHtP OLDUGU
IMKAN VE FIRSATLAR
C( + ) KALABALIKLA$AN OKULLAR,
}
KOTO STANDARDLAR
\
\
\
\
BURADA BtR BAG ONERlLtYOR
YETERLt OKUL OLMAMASI DA
OZGOR SEglMLEMEYl ONLER
( + )B
OZGt)R SEgtMLEME
88
AYIRIMLA§TIRILMI$ YAPI
(A ve D Ogeleri Ayirrmla§tinliyor)
KALABALIKLA5AN
BUGONKU KADARIYLA OKUNLLAR, D050K
GENEL EGtTtM STANDARDLAR
89
Bakiniz: Ornek 4 (giig giinlerde bulunan bir millet ornegi).
Devrimci propagandamn amaci bir zaman boyutu iginde, once
A ogesini abartmak, sonra da B ogesini ayirimla§tirmaktir. Coziil-
me ve ayinmla§tinlmaya ugratilan (dissociated) B'nin kisimla-
rimn herbiri gifterli abartmaya tabi tutulur. $oyle :
(«$u andan itibaren ?anli Davanin bir kismism. Bizimle bir-
le§ ve bugiinkii sefaletini kabul etme, reddet. Her§eyin degi§ecegi
§anli gelecege bak. Bugiinkii mevcut rejim sana dii§mandir ve se-
nin iyiligini istemez; rejim, senin yoksullugundan sorumlu olma-
hdir. Bu dava ugruna mevcut rejimle gati§ilacak ve Dava seni §an:
Ii Gelecege ula§tiracaktir. Rejim bunu onlemeye gali§acaktir, fakat
zafer bizim olacaktir.»)
0 R N E K 4
RADlKAL PROPAGANDA
• (—0 B
KENDtM BUGtNKO KOTt) SARTLAR
90
cut rejimde ya?arken higbir tatminsizlik duymayan «tlgisizler»in
zaten goziimlenmesi gereken bir ikilemleri yoktur. Bunlar iizerinde
propaganda gabasinda bulunmak higbir yarar saglamayacaktir
(ta ki, durumlannin farkina varamami? olan Ilgisizler, durumla-
rinin gergekten kotii ve sefil oldugunun bilincine varabilmi? ol-
sunlar).
KAYNAKLAR
1. Abelson, R. P., ve Rosenberg, M. J. «Symbolic Psychologic: A Model
of Attitudinal Cogniton,* Behavioral Science, III (1958), 1-3.
2. Asch. S. E. «Studies in the Principles of Judgments and Attitudes:
I. Determination of Judgments by Group and Ego Standards,* Jour-
nal of Social Psychology, XII (1940), 433-65.
3. Brown, J. S. «Principles of Intrapersonel Conflict, «Conflict Resolu-
tion, I (1957), 135-54.
4. Cartwright, D., ve Harary, F. «Structural Balance: A Generalization
of Heider'i Theory,* Psychological Review, LXIII (1956), 277-93.
5. Festinger, L., Theory of Cognitive Dissonance. Evanston, III.: Row,
Peterson and Co., 1957.
6. Festinger, L., Riecken, H., and Schachter, S., When Prophecy Fails.
Minneapolis: University of Minnesota Press, 1956.
7. Heider, F., «Attitudesand Cognitive Organization.* Journal of Psyc-
hology, XXI (1946), 107-12.
8. Heider, F. The Psychology of Interpersonal Relations, New York :
John Wileyand Sons, 1958.
9. Lewin, K., «Environmental Forces in Child Behavior and Develop-
Ment,» in C. Murchison (ed.) A Handbook of Child Psychology,
Worcester, Mass.: Clark University Press, 1931.
10. Miller, N. "Experimental Studies of Conflict.* In J. McV. Hunt,
(ed.), Personality and the Behavior Disordess. New York: Ronald
Press Co., 1944.
11. Osgood, C. E., Saporta, S. ve Munnaly, J. C., «Evaluative Assertion
Analysis.* Litera, III (1956), 47-102. /
12. Osgood, C. E„ ve Tannenbaum, P. H. «The Principle of Congruity
in the Prediction of Attitude Change.* Psychological Review, LXII
• (1955), 42-55.
13. Osgood, C. E., Suci, G. T. ve Tannenbaum, P. H. The Measurement
of Meaning, Urbana : University of Illinois Press, 1957.
9!
BOLOM II
HABERLE§ME SORECl
VE ETKlLERl
Wilbur SCHRAMM
HABERLE$ME
NASIL
L ER
S UN U M
97
Wilbur SCHRAMM
HABERLESME NASI LI$LER*
t
St)REQ
99
olabilir. Mesaj kagit iizerine basilmi? miirekkep §eklinde olabilir,
havadaki ses- dalgalari §eklinde olabilir, elektrik devfestndekl lit-
rejimler §eklinde olabilir, bir el salJama. ^eklinde olabilir, havada
dalgalanan bir bayrak veya buna benzer ve kolayca yorumlana-
bilecek bir sinyal §eklinde olabilir. Hedef bireysel bir tek-ki§i ola-
bilir, okuyan veya ekrana bakan birisi olabilir; veya bir tarti$ma
grubunun, bir dersanedeki ogrenci grubunun. bir futbol seyircisi
grubunun veya bir giiruhun igindeki iiye-birey olabilirr~veya ~/ctt-
le^dinleyicisi (mass audience) dedigimiz bell ve kendine ozgii bir
grubun "Bireysel bir iiyesi olabilir. Ornegin bir gazetenin okuyu-
cusu olan bir birey veya bir tel'evizyon istasyonunun dinleyicisi
olan birey olabilir. vp
100
lannin olup olmayacagmi merak ve endi§e etmesini hakli kilan bir
sebebi vardir.
a . 0 . iu2v
SCHuphanesI
berimsi sadece dar bi rortak alana sahipseler -yani, kaynagm de-
nemTen lie hedefin denemleri onemlF derece3e~Farkh iseler- o za-
man, bir ugtan diger uca ereklenen anlamin ula§tinlmasi 50k zor
olacaktir. Bu, bilim alanxnda yeti$tirllmemi$ bijrmsanm~EIristein'i
okumaya ugra§masi halinde, veya bizimkinden 50k farkli bir kiil-
tiuyle haber - bildiri§iminde bulundugumuzda kar§imiza Qikan giig-
r
liiktiir. ' p ,
Bunun igindir ki, kaynak mesaji kodlarken hedefin kolaylikla
uyum igine girmesini saglayacak §ekilde -yani; alinan mesaji, gon-
dericinin denemlerine 50k benzeyen denemlerle ilintile§tirecek
§ekilde- kodlamaya ?ali§ir. Bunun i?in ne yapmasi gerekecektir?
Mesaj i§aretlerden (sinyal) kuruludur. Bir i§aret ise kazaml-
mi§ denem-bilgilerden herhangi birisi yerine konulmu§ bir belirti-
cidir. «Kopek» i§areti, ornegin, bizim genel olarak sahip oldugu-
muz kopekler hakkindaki kazambmi§ den'emlerimiz yerine konul-
mu§ bir i§arettir. Hi? kopek olmayan bir iilkeden gelen veya his
kopek gormemi? ,duymami§ biri veya kopek hakkmda higbir §ey
okumami? biri igin bu kelime anlamsizdir. Qoklarimiz bu kelimeyi
birle§tirmelerle dgrenmi§izdir; tipki i§aretlerin gogunu ogrendigi-
miz gibi. Ornegin, biri bize bir hayvan gosterir, dikkatimizi geker
ve «kopek» der. Kelme bir kere ogrenildikten sonra da, tipki ye-
rini aldigi «obje»nin kendisi gibi, bizde a'ym tepilere yol agar. Yani,
ne zaman bir kopek» kelimesi duysak hemen kopegin goriintusu
goziimuziin oniine gelir, sesini duyar gibi oluruz ,hatta burnumu-
za kopek kokusu gibi kokular bile gelebilir. Araa «obje»nin ken-
disi ile i?areti_ arasinda onemli bir fark vardir: i?aret, her zaman
i^in, «obje»yi, «obje»nin tagidigi belirtken-uyarilarin bir kismi ile
temsil eder; «obje»nin belirtken-uyarilan (cues) i§arettekilerden.
fazla kahr. Bununla §unu demek istiyoruz ki. isaret. «obje»nin ken-
disinin vol agabilecegi tepilerin (responses) tamamma yol agamaz;
ornegin, «kopek» kelimesi, bizi goriince huylanan ger?ek bir kopek
kadar tel&?a kapilmamiza yol agamaz, o kadar fazla dikkatlenritiizi
gekemez. Bu, dilin ta§iyicihgma kar?i odemek zorunda oldugumuz
bed'eldir, Biz, ta§inabilirligi gu<? ve dii§uk olan «?ey»lerin kendileri
yerine koydugumuz bir i§aretler sistemine sahip bulunuyoruz. (Or-
negin, Margaret-Mitchell, Atlanta yangmini romaninda sanki yeni-
den ya§iyormu?casina canlandirabilmi§tir. Bir fotograf ise, biitiin
bir diinyaya atom bombasmm patlama Snmi ula§tirabilmektedir.
Ama bu i?aret sistemimiz sadece bir ?e§it «ozetIe-yazma» teknigi
104
lannm olup olmayacagim merak ve endi§e etmesini hakli kxlan bir
sebebi vardir.
LUL
A. 0 .
ICHuphanesi
Boyle bir sistem bilgi aktanminda en yukari bir kapasiteye
ula§acak ve bu, zincir halkalannm her birinin ayrx kapasitelerine •
ornegin, kanahn kapasitesine (insanin ne kadar gabuk konu§abil-
mesi) veya kodlayicmin kapasitesine (hizla tarif edip attigmiz bir
§eyi ogrencileriniz anlayabiliyor mu?) baglidir. Eger kodlama iyi
ise (ornegin, gereksiz kelimeler yoksa) kanalin kapasitesi artacak,
ama higbir zaman tarn kapasiteye ula§ilamayacaktir. Haberle§im-
de en onemli yeteneklerden biuisinin kanali i§letmek igin ne ka-
dar bir kapasite gerektigini bilmek oldugunu gorebilecek durum-
dasimz.
Bu bizim igin biraz da konu§tugumuz dilin dogasi ile simrlan-
mi§tir. Diger biitiin diller gibi; tngiliz dili de, kelimelerin ve sesle-
rin tekrarlamm siiresi konusunda sequence) belli olasihklara ta-
bidir. Ingilizce, eger, bazi kelimelerin ardmdan bazi diger kelime-
lerin gelecegi olasiligina gore i§leyen bir dil olarak kurulmami?,
bu gibi olasilik giftlemeleri (ornegin, bir ismin bir sifatga izlenme-
si veya «Devlet» veya «MiIlet» gibi kelimelerin «iBrle§ik» veya
«Birle§mi§» kelimelerince izlenmesi gibi) olmasaydi analmsizlik-
tan kurtulamazdik. Gergekten de, herhangi-bir dilde yazi yazarken
bz tanman goresel ozgiirliigiin miktarim bile hesaplayabihriz.
ingilizce igin bu ozgiirliik yan yariya gibidir. (Tuhaf raslanti, bu
oran, gapraz-bulmaca yapmamiza yetecek oramn pek-az iizerinde-
dir. Shannon'un hesaplarma kalirsa, eger yiizde 70 oramnda ozgiir-
lugiimiiz olsaydi o zaman iig-boyutlu gapraz-bulmaca yapabilecek-
tik. Serbesti orammiz yiizde 20 oranini a§mami§ olsaydi'da, o za-
man, gapraz bulmaca diye higbir §ey olmayacakti).
Haberle§me teoricilerinin tekrarlamm dedikleri, bir dildeki
serbest segime agik olmayan mesajlann yiizdesi anlamina gel-
mektedir. Fakat bir de haber-bildirimcinin (communicator) yap-
tigi tekrarlamm vardir ve bu mesajin kurulmasinda onemli bir
noktadir. Zira, eger dinleyicilerimizin mesaji anlamak igin rahat
bir zainani olrriayacagim dii$iinuyorsak, bile bile fazla tekrarla-
ntm'a ba? vurur; tekrar (tipki bir gemideki telsizcinin durmadan
«s.o.s.» gekerek duyuldugundan ve kod'unun agimlandigindan emin
olmaya gah§masi gibiL,veya ornekler verir, benzer §eyler gdste-
ririz. Diger bir deyi§leQier zaman igin, belli bir sure iginde daha
fazla. bilgi aktarma iler az kelime aktarip, buna -ka*^ihk- daha iyi
anlaylma umuduyla daha gok tekrarlaaim kullanma arssinda bir
segim yapmak zorunda bulunuyoruz. Ve hep bildigimiz gibi, gogu
102
defa sikici ve sakincah bir segimdir b u : cok y a v a ; bir hiy. Hinl<»-
yici usandirip, biktirirken, fazla .yuksek bir hi zdadinleyicilerde
anlam karga§aligma sebep olur.-p
Boyle bir sistem. hakkinda soylenebilecek en onemli §ey, belki
de, deminden beri sik sik belirttigimiz bir geydir - alicitaraf ile
gonderici tarafin uyum iginde (in tune) olmalan geregidir. Bu
sorun radyo yayimlayici aygiti ile radyo alici aygiti orneginde ye-
terince agiktir, ama alici durumundaki bir insanin, gonderici duru-
mundaki ba?ka bir insanx anlamaya yetenekli olmasi gerektigi an-
lamina geldigi zaman epeyce daha fazla karma$ik olmaktadxr.
\ ....../
103
berimsi sadece dar bi rortak alana sahipseler -yani, kaynagm de-
nemleri He hedefin denemleri onemii derecede farkli iseler- o za-
man, bir ugtan diger uca ereklenen anlamm ula§tinlmasi 50k zor
olacaktir. Bu, bilim alamnda yeti§tiriImemr§^bIFihsaniri^EInstein'i
okumaya ugra§masi halinde, veya bizimkinden gok farkli bir kiil-
tiirjle haber - bildiri§iminde bulundugumuzda kar§imiza gikan giig-
liiktiir. '
Bunun igindir ki, kaynak mesaj 1 kodlarken hedefin kolayhkla
uyum igine girmesini saglayacak §ekilde -yani; alman mesaj l, gon-
dericinin denemlerine 90k benzeyen denemlerle ilintilejtirecek
§ekilde- kodlamaya gah$ir. Bunun igin ne yapmasi gerekecektir?
Mesaj i§aretlerden (sinyal) kuruludur. Bir i§aret ise kazaml-
mi§ denem-bilgilerden herhangi birisi yerine konulmu? bir belirti-
cidir. «Kopek» i§areti, ornegin, bizim genel olarak sahip oldugu-
muz kopekler hakkindaki kazanilmi? denemlerimiz yerine konul-
mu§ bir i§arettir. Hi? kopek olmayan bir iilkeden gelen veya hi?
kopek gormemi? ,duymami§ biri veya kopek hakkinda higbir §ey
okumami? biri igin bu kelime anlamsizdir. Qoklanmiz bu kelimeyi
birle§tirmelerle ogrenmi§izdir; tipki i§aretlerin gogunu ogrendigi-
miz gibi. Ornegin, biri bize bir hayvan gosterir, dikkatimizi geker
ve «kopek» der. Kelme bir kere ogrenildikten sonra da, tipki ye-
rini aldigi «obje»nin kendisi gibi, bizde aym tepilere yol agar. Yani,
ne zaman bir kopek» kelimesi duysak hemen kopegin goriintiisii
goziimiiziin oniine gelir, sesini duyar gibi oluruz ,hatta burnumu-
za kopek kokusu gibi kokular bile gelebilir. Ama «obje»nin ken-
disi ilei$areti arasmda onemli bir fark vardir: i§aret, her zaman
igin, «obje»yj, «obje»nin tagidigi belirtken-uyarilann bir kismi ile
temsil eder; «obje»nin belirtken-uyanlan (cues) i§arettekilerden.
fazla kalir. Bununla sunu demek istiyoruz ki, isaret. «obje»nin ken-
disinin yol agabilecegi tepilerin (responses) tamamma yol agamaz;
ornegin, «kopek» kelimesi, bizi goriince huylanan gergek bir kopek
kadar tela§a kapilmamiza yol agamaz, o kadar fazla dikkatlenmlzi
gekemez. Bu, dilin ta§iyicihgma kar§i odemek zorunda oldugumuz
bedeldir, Biz, ta§mabilirligi giig ve du§uk olan «§ey»lerin kendileri
yerine koydugumuz bir i§aretler sistemine sahip bulunuyoruz. (Or-
negin, Margaret-Mitchell, Atlanta yangimni romamnda sanki yeni-
den ya§iyormu?casina canlandirabilmi§tir. Bir fotograf ise, biitiin
bir diin'yaya atom bombasinm patlama &mm ula§tirabilmektedir.
Ama bu i$aret sistemimiz sadece bir ge§it «ozetle-yazma» teknigi
104
gibidir, fazla degil. Ve, higbir yerde iki insan bulamazsimz ki, tfimi
tamina ayni sistemi ogrenmi§ olsunlar. Ornek verecek olursak, sa-
dece Kutup kopeklerini goriip taniyan birisi, sadece kentlerde ya-
§ayan ve fino ile bobilerden ba§ka kopek tammami? olan bir ikinci
insan ile, kopegin yerine gegen «kopek» riimuzunu bile ayni §ekil-
de bilemez.
§imdi, haberle§im siireci hakkinda gizdigimiz diyagram uzerin-
de biraz daha derinlemesine dii§iinmemiz gereken bir noktaya
gelmi§ bulunuyoruz. Agikga goriiliiyor ki, haberlesme siirecinde
yer alan her iki kigi de hem kodlayici, hem de kod-acici olmaktadlL
Ki$i_hem ahyor, hem de aktariyor. yayinliyor r Yani, okunmasi ko-
lay ve miimkiin bir riimuzlama ile yazabilmesi, hem de ba§kasmm
yaptigT rumuzlama yazismi okuyablKhesi gerekiyor.y Bu yuzden
gereTTgonHerici ki§infn7gere"kse^aTrci ki§inin insansal haber-bildiri-
?im iginde §u §ekilde gosterilmesi miimkiindiir:
/
/
\
I \
J Kodcu Yorumcu Kod I
V a?iciy
\
\ /
\ /
1
Size bir «sinyal» gelince ne oluyor? Bunun bir i§aret §eklinde
gelecegini hatirlayimz. Eger bu i§areti daha onceden ogrenmi? bu-
lunuyorsamz, o'nun ile birlikte, belli tepi (response) veya tepiier-
de bulunmayi da ogrenmigsinizdir. Bunlara bizim dilimizde araci
tepiler denilir, ciinkii mesaj ile sizin sinirsel sisteminizde mesaja
kar§i yapilan §ey arasinda ara-buluculuk yapmaktadirlar (media-
te). Bu tepiler, i§aretin sizde ifade etmekte oldugu anlam diye ka-
bul edilm'elidir. Bunlar ,daha once soyledigimiz gibi denemlerle
ogrenilirler, fakat organizmanizin iginde bulundugunuz andaki du-
105
rumundan da etkilenir, degi§irler. Ornegin, eger agsaniz, bir resim-
de iyi pi§mi§ bir lzgara et resmi goriince, tika-basa doygun oldu-
gunuz zamana benzemeyen bir tepide bulunursunuz.
Oyleyse, bu etkilere bagimh olmakla birlikte, i§aretten sonra
ne ?ekilde bir tepide bulunacagmizi bu ara-bulucu tepileriniz belir-
lemektedir. Zira ara-bulucu tepilerle bagintili olarak ogrenmi§ ol-
dugunuz ba§ka tepki destelerine de sahip bulunnmaktasimz. Sizin
igin belli bir anlam yerine gegecek olan bir i§aret sizin sinir ve kas
sisteminizde bazi belli diger siiregleri de harekete gegirecektir. Or-
negin, «yangm» yerine gegen bir isaretle karsilastigmizda bu isaret^.,
?iiphesiz, sizde ba$ka hareketlere de yol agacaktir. Ornegin, sizin
bir tehlike ile kar?i kar?iya oldugunuz anlamma gelen bir i?aret
«imdat» diye bagirmamza yol agacak §ekilde sinir ve kas sistemi-
nizde yeni siiregleir harekete gegirecektir. Diger bir deyi§le, size
gelen ve sizin tarafmizdan agiklanan bir i§aretin, agiklanma sonucu
olan anlami sizin de kodlamaya ba§lamamza yol agmaktadir.
106
I
107
testo etmek igin, gazetenin genel yaym miidiiriine gonderilmis bit
okuyucu mektubu da ayni $?eydir. Dersi dinleyenlerin konu?ucuyu
alktglamalan da bu anlama Eftlir. Tflf-riiheli bir haber-bildiri$imci
besleyici-yankilardan hi? goziinii ayirmaz, dinleyicilerinde ne gorii-
yorsa, dinleyrcilerinde ne duyuybrsa onlarin i$iginda durmadan me
sajim degi§ik bigimlere sokup, yeni denemefere giri§ir.
Besleyici yanki tiirleri iginden hi? degilse biri daha hepimiz'a
bildigi bir ?eydir. Bu, bizim kendi mesaj lmizdan kendimizin al-
digi besleyici - yankidir. Kisacasi, ornegin, kendi sesimizi kendimiz
duyarak yanli? telaffuzumuzu diizeltiriz. Kagit uzerine vazdigimiz
kelimeleri goriir, heceleme ayrimim veya harf dizim sirasmi yanli<?
yapmi?sak diizeltiriz veyahut da uslubumuzu begenmezsek yeni-
den yazariz. Bu i§i yaparken olanlar da §oyle gosterilebilir:
108
ayni zamanda ba$ligin genigligiyle, sayfa iginde haberin yerlestiril
digi konumia, giktigi sayfanm gazetenin sayfalari arasmdaki ye;,i
ile, resimlerin egligi ile, siyah dizilip dizilmemek veya bunun gibi
dizgi hileleryle de aktanlmaktadir. Riitiin Vmnlar hyp Vnn.i h ^
kinda bir§eyler soyleyecektir. Bu bakimdan tipik bir haberle§me
kanalini, basit bir telgraf devresi olarak resmedemeyiz. Telgraf
devresinde akim belki dalgalanir, belki de dalgalanmaz. Haberle§-
me devresini, daha gok, birgok sinyallerin paralel olarak kaynak-
tan hedefe dogru dalga §eklinde aki§tigi geli-gidi§li bir devre ola-
rak resmetmemiz gerekir.
Bu paralel ili§kile§me karma§ik ve giigtiir, ama genel kalip
gozle goriilebilir. Bir haber-bildirimci, istedigi kadar paralel mesaj
ilave ederek bir nokta iizerinde vurguda bulunabilir. Eger konuj-
ma yoluyla bildiri§im de bulunuyorsa, belli bir kelimeyi sertge soy-
leyebilir, o kelimeyi soylemeden once bir sure susar ve bekleyebi-
lir, o kelimeyi gelirken sesini yiikseltmeye ba§layabilir, soylerken
bir bedensel harekette bulunabilir; dinleyicisine masum ve diiriist-
liik dolu bir yiizle bakip konu§abilir. Veya turn kanallari birbirine
paralel olarak kullanir, ama bir tanesini geri tutar. Lowell Thomas'-
yaptigi gibi, gayet diizgiin ve ciddi konu§up dururken, goz kir-
piverir. Bazen bir kelimenin iizerinde vurguda bulunarak, o keli-
menin degi§ik anlamini kullanabilir - ornegin, «Dogrusu, iyi yap-
tin!® Bu§ekilde kelimenin ikinci anlami olan olay veya ku?ku gibi
§eyleri dile getirmi? olur.
Basih yayinlarda, radyoda, televizyon veya sinemada da ayni
$ey yapilabilir. Ses-goriintii haberle§im araglarinda ikincil kural-
lar alaninda gok zengin olanaklar vardir. Siyasi adaylardan birisi-
ne kar§i, tamamen ikinci kanallarla oynayan gok ustahkli, ama
miithi§ kotii bir oyunu hatirhyorum. Adayin bulundugu bolgedeki
biitiin sinamalarda gosterilmek iizere bir [propaganda] filmi ha-
zirlanmi§ti. Filmde, sokakta rastgele kar§ila5ilmi§ insanlarla yapi-
lan konu$malar aktariliyordu. ^ok tarafsiz bir film gibi goriinii-
yordu. O aday igin de, kar§i aday igin de, kendilerini tutan adamlar-
la miilakat yapilmi§ti - once aday A'yi tutan biriyle, sonra aday B'yi
tutan biriyle, vs. Bunlarin her birine aym sorular sorulmu§; adam-
lar tabii siyasal yonden zit egilimde olmakla beraber-ayni konu-
lardan soz etmi§lerdi. Ama ilging bir fark vardi. Aday A'mn taraf-
tan olarak siradan, normal insanlarla konu$ulmu§tu; bunlar fazla
dikkat gekici veya etkileyici ozelligi olmayan bildigimiz iyi insan-
109
lardi. Aday B'nin taraftari diye segilip, kendileriyle konu§ma. ya-
pilanlar ise biraz tuhaf ve ho?nutsuzluk yaratabilecek kimselerdi.
Gozlerinde ofkeli bir baki§ olan, iitusiiz elbiseler giyen kimselerdi.
Siradan anlamin di§indaki «extra» anlamdi yaymlanmakta olan.
Hangi adayin kazandigmi soylemeye liizum yok!
Ne var ki, ister kitle haberle§mesi olsun, ister bir grup igi
haberle§mesi olsun, isterse bireyler arasi bir haberle§me olsun,
haber-bildiri§im siirecinin i§leyi§i ba§ka tiirlti olmamaktadir.
(1) lli$ikte sunulan model igin, yazar, meslekda?i Dr. Charles E. Osgood'a
Siikrim borgludur. Dr. Osgood, son olarak, bu modeli daha da geli?tir-
mi?tir.
110
Diyagram his de goriindugii kadar karma§ik degildir. A§ama-
larin zamanmin bu diyagramda soldan saga dogru hareket ettigini
unutmaz, ve bir de numaralari §a§irmazsaniz yolunuzu kaybetmek-
ten korkmaniza liizum kalmayacaktir.
Ill
Ama gogu dsfa faaliyet (5) numaraya yonelir. Burada orijinal
uyarxmm kodu soz (grammar) §eklinde agimlanir, katilmaci de-
gi$kenler aracihgi ile beslenir ve merkezi sinir sisteminin temsili
dlizeyine gikarilir. Bu yukari diizeyde ise [i§aretlerle] anlamlar ilin-
tile?tirilir. «Idea»lar iizerine dii§iince ba§lar. Bazi ender hallerde,
(6) numara gibi katilmaci degi§kenler aracihgi olmaksizm da bu
diizeye gelir. Bu uyari, merkezi sinir sisteminde (rm); siirecin kod-
agimlama kismmin sonduraginda (terminus) faaliyet yaratir. Bu-
rada ortaya gikan §ey S i$aretinin anlami ile veya ifade ettigi seg-
kin ozelligi (significance) ile anlamca e§degerdir. No. (7)'de olan
ise, bizim yorumlama dedigimiz §eydir. Anlam ismini verdigimiz
rm tepisi ise, donii§te, bir uyanmlanma bigimine donii§iiyor, ve
kodlama siirecini eyleme gegiriyor. Bu yiizden, (7) numara hem
kod-agilama siireci igin bir sonduran yerine gegmektedir, hem de
kodlama siirecinin ba§langici olmaktadir. Burada, istenilmi§ tepi-
Ierle anlamlari ilintile^tirmeyi ogreniyomz. Boylece, kodlama
siiresi (8) veya' (9) numara kanaliyle yoluna devam etmektedir.
Yani, ya (8) nu. aracihgi ile dolaysiz, sinirsel-kassal sistemden gi-
decek olan, yada (9 ve 10 no aracihgi ile), dolayli, katilmaci degi§-
kenler yolunu izleyecek olan belirli komutlar vermi§ oluyoruz. Fa-
kat hangi durumda olursa olsun, sinirsel sistemin biitiin bu faali-
yeti, sonunda, motor-yetenek diizeyinde (r) bir tepi ile sonuglanir,
ve buradan da gikti'ya (no. 11) "ula§ihr. Eger gikti agik ve goriile-
bilir bir tepi is'e (R), o zaman ortaya yeni bir mesaj gikti demek-
tir. Bu [mesaj da] kendisini i?aretler, S kolleksiyonu olarak suna-
bilir ve bu kere bir ba§kasi tarafmdan bir S uyansi olarak alma-
bilir.
Bu, herhangi birisi size «Sigara?» dedigi ve sizin de «Evet,
liitfen» veya «Hayir, te§ekkiirler,» dediginizde olacagmi bildigi-
miz durumdur. Bu gosterim tarzma ilgi duydu'ysamz, bu yazida ha-
ber-bildiri§im siireci hakkinda soylenilmi§ bulunan §eyleri bu kul-
landigimiz psikolojik sembollere gevrilip, aktarabilirsiniz./Fakat
konuyu daha fazla agirla§tirmaak igin bu noktadan ileri gitmeye-
cegiz ve 1. kisimda kullandigimiz terimleri kullanarak haberle§me-
nin etkilerinden ve kitle haberle$mesinden soz edecegiz.
NASIL OLUYOR DA HABERLESME
BIR ETKIYE SAHIP OLUYOR
Bu siireci incelemi§ olmamizm ba§hca nedeni haberle§menin
nasil olup da bir etki kazandigi hakkinda bir §eyler ogrenebilmek-
112
tir. Halka ne ge§it bir komiinikasyonun etki edecegini bilmek isti-
yoruz. Belli bir mesaj igeriginin, bu mesajin alicisi olacak kitle
uzerinde ne £e§it etkilerde bulunacagini onceden kestirebilmek
istiyoruz.
Gazeteye bir reklam koydurdugumuzda, bir i?aret yaptigimiz-
da, sinifta bir§ey tari fettigimizde, bir gocugu azarladigimizda, bir
mektup yazdigimizda, bizim tuttugumuz siyasi parti adayini rad-
yoya ve televizyona gikardigimizda bu haberle§menin ne gibi etki-
leri olacagma dair on-kestirimler yapariz. §imdi ben bile §u on-kes-
tirimi yapiyorum : §u yazdigim §eyler giindelik hayatimizdaki ha-
berle§menin mucize olma ozelliklerini anlamamizda yardimci ola-
caktir. Belki yaniliyorumdur. Nitekim, siyasal partilerin, gogu defa,
radyoya gikardiklari adaylarimn yaratacaklari etki hakkinda yaptik-
lan on-kestirimlerin yanli§ olduklan g6riilmii§tiir. Bazi reklamlar
sati§i epey arttirmakta, bazilari ise etki etmemektedir, Bazi sinif-
larda dersler «gabuk hazmedilir,» bazilannda dersler yava? ilerler.
Zira, sizin artik agikga gorebileceginiz; ?imdiye kadar okuduklari-
nizdan bileceginiz gibi mesaj m igerigi ile etki arasmdaki ili§ki ba-
sit ve hemen kolayca onceden kestirilebilecek bir ili$ki degildir.
113
Bu gereklilikieri goriir gormez, uzmanla§mi§ bir haberle§me-
cinin nigin gogu defa i§e erekledigi dinleyici -okuyucu kitlesi hak-
kinda elinden geldigi kadar fazla bilgi toplamakla ba§ladigim, ve
pratik kitle haberle§mesinde ana kuralin nigin «seslendigin kitleyi
bil» oldugunu anlami§sinizdir. Zira, bi rmesaj igin uygun ve dogru
zamamn bilinmesi, anla§ilabilmek igin nasil bir dil kullanilmasi
gerektigini bilmek, etkin olabilmek igin insanin deginecegi ve da-
yanacagi tutum ve degerleri dogru tesbit edebilmek, ereklenen ey
Iemin ortaya gikabilmesi igin eylemin olu§acagi grup standardlari-
m bilmek onemli §eylerdir. Bunlar, yiiz-yiize haberle§mede nisbeten
kolay, ama kitle haberle§mesinde gok daha giig §eylerdir. Ama her
iki durumda da gereklidirler.
114
negin, tam baliga gitmek igin arkada§larimi bekledigim sirada), o
zaman biiytik bir olasilikla benim dikkatimi daha i'yi gekmi§ olur-
sunuz. Ama bana soylediklerinizi di§ardaki guriiltu yiiziinde zaten
tam duyamxyorsam, veya biitiin dikkatimi rakip bir ba§ka mesaj
gekiyorsa, veya dikkatimi toplayamiyacak kadar uykuluysam, ve-
ya aklim ba§ka yerlerde oldugu igin tutup diipe-diiz «diigmeyi ka-
patmi§» bulunuyorsam dikkatimi gekemezsiniz. (Bilmez misiniz,
kag kez konu§mamzi tamamlayip bakmi§sinizdir da, dinleyicileriniz
soylediklerinizden tek kelime bile duymami? gibi bakmaktadirlar
size.) Oyleyse, mesajm dikkati gekebileceki §ekilde kurulmasi, bir
kere zamanlama ile ilgilidir. yer secimi ile ilgilidir ve alimci tara-
fin dikkatini uyandiracak, dikkatini gekecek belirtken-uyarilarla
teghz edilme sorunu ile ilgilidir.
115
da, bazi zamanlarda diipe-diiz ve kesin bir gati§maya girmenin iyi
i§ gordiigii de dogrudur, ama bunlar biiyiik bir gogunlukla anlama
tarzinin ve tutumlann tam tegekkiil etmedigi, katila§madigi, kesTn-
legmedigi ozel durumlari a?maz. Bu durumlar da zaten oldukga
ejiderdir. Haber-bildiri§iminde de, bir ugagm ugu§unda oldugu gi-
bi, kural sert riizgar esince, mecbur kalmadikga, ters riizgara rag-
men ini§ yapmaya kalki^mamaktir.
116
4. Mesaj bu gereksinmelerin giderilmesinde dyle bir yol oner-
melidir ki, bu yol, bireyden bulunmasi istenilen tepi (response)
igin birey harekete gegerken kendisini hangi grubun iginde bula-
caksa o gruptaki duruma uygun dii$melidir. Hepimiz gruplarda
ya§iyoruz. tlk egitim gordiigiimiiz yer de birincil grubumuz olan
ailecfiE Standardlanmizin ve degerlerimizin gogunu gruplardan
ogreniriz. ^iinkii bu roller sayesinde en diizenli ve en tatminkar
hayat rutinini kurmu? oluruz. Haberle§me fepilerimizden gogunu
da gruplar igindeykep, yapanz. Ve eger bir haberle?me siireci dav-
rani$larimizda bir degi$ime sebep olacak gibi goriiniiyorsa, b u ye-
ni. davranigimizm onaylanmasi, dogru bulunmasi igin «baktigimiz»
ilk yer de gruptur. Grup igind'eki yerimiz veya grubun kendisi teh-
likeye dii§medikge gruplanmiza kar§i bagimhliklanmizm veya
, birkag gruba veya kuruma kar§i igimizde besledigimiz sadakatin
bizce ne kadar onemli oldugunu gogu defa anlayamayiz. Ama bu-
na ragmen, haberle§meden otiirii b i r j e p i d e bulunma egilimine ka-
pildigimizda gruplanmiz bunu dogru gormezlerse boyle bir te-
pide bulunma olanagimiz azdir. Diger yandan, eger grubumuz belli
bir ge§it eyl'emi onayladigim gosteriyorsa, bu eylem bizim saf di?i
birakacagimiz eylemlerden biri olsa bile bu tiir eylemi tercih ede-
riz.
Bunlarm i?leyi$ini gergek hayatta da gorebilirsiniz. Yahudi
kiilturii domuz yemegi dogru bulmaaktadir; Hind kiiltiirii inek-
lerin oldiiriilmesini dogru bulmaz ve sigir eti yenilmesini yasaklar.
O yiizden de, ne kadar ba§anli bir reklam yaparsaniz yapm, mu-
taassip bir Yahudi ailesini grup dogrulamalanna ragmen gidip do-
QIUZ eti almaya; veya bir Hindli aileyi sigir eti satin almaya inan-
diramazsiniz. Veya yolun kiyisma park etmi§ bir otomobilin igin-
deki geng bir adamla, geng bir kadinin durumunu, yani daha basit
bir haberle§me durumunu ele alalim. Geng adam bir fikrini haber-
bildiri§im yolu ile agikhyor ve geng kadini bir kere opmek istedi-
gini soyliiyor olsun. Boyle bir durumda geng adamin mesajimn dik-
kat gekmeme veya anla§ilmama sorunu ile kar§ila§masi zayif bir
olasiliktir. Ama, geng kadinin ne cevap verecegi, kismen bireysel,
kismen grupla ilgili olan birgok faktorlere baglidir. O sirada ka-
din opiilmek istiyor mu, istemiyor mu? Istiyorsa acaba ille o geng
adam tarafindan mi opiilmek istiyor? O amn durumu (situation)
-ay i§igi, radyodaki romantik miizik, yatar- koltuk? geng adamin
istedigi tepi (response) igin uygun mu? Diyelim hepsi yolunda
117
Bunardan birisini burada anmak isterim. CBS'in Orson Wei-
les'in H. G. Welles'in «Diinyalar Sava§i»ndan yaptigi radyo piyesini
yaymlamasim hatirliyor musunuz? Piyesde uzaklardan gelen aske-
ri birliklerin Birle§ik Amerikayi istila ettikleri soyleniyordu. 0
giinleri ya§asaydiniz, belki de daglara, tepelere kaganlardan, istila-
cilan beklemek igin silahlamp bekleyenlerden, veya ba§ka bir yerde-
ki sevdigine son olarak telefon edip «Elveda» demeye gali§anlardan
birisi de siz olacaksimz. Ama belki de olmazdimz. Belki de, CBS
spikerinin, piyese ba§lamadan once, ozel bir dikkatle, programm
sadece diizmece bir piyes hikayesi oldugunu soyledigini dinleyen-
ler arasmda olacaktmiz. Ne var ki k gok dii§iik bir dikkatle kitle ha-
ber-bildirisimine kismen kulak verenler bu anonslarin ne dedigini
anlamami§lardi.
148
4. Mesaj bu gereksinmelerin giderilmesinde dyle bir yol dner-
melidir ki, bu yol\ bireyden bulunmasi istenilen tepi (response)
igin birey harekete gegerken kendisini hangi grubun iginde bula-
caksa o gruptaki duruma uygun diifmelidir. Hepimiz gruplarda
ya§xyoruz. tlk egitim gordiigiimuz yer de birincil grubumuz olan
ailedir. Standardlanmizm ve degerlerimizin gogunu gruplardan
ogreniriz. Qiinkii bu roller sayesinde en diizenli ve en tatminkar
hayat rutinini kurmu? oluruz. Haberle§me fepilerimizden gogunu
da gruplar igindeyken yaparxz. Ve eger bir haberle?me siireci dav-
rani$larimizda bir degi?ime sebep olacak gibi goriiniiyorsa, bu ye-
ni, davram?imizin onaylanmasx, dogru bulunmasi igin «baktigimiz»
ilk yer de gruptur. Grup igind'eki yerimiz veya grubun kendisi teh-
likeye dxi§medikge gruplanmiza kar§i bagimhlxklanmizm veya
birka? gixtba veya kuruma kar§i igimizde besledigimiz sadakatin
bizce ne kadar onemli oldugunu gogu defa anlayamayxz. Ama bu-
na ragmen, haberle?meden otiirii bir tepide bulunma egilimine ka-
pildigimizda g n ^ l a n m i z bunu dogru gormezlerse boyle bir te-
pide bulunma olanagxmxz azdxr. Diger yandan, eger grubumuz belli
bir ?e?it eylemi onayladigxnx gosteriyorsa, bu eylem bizim saf dx§x
birakacagimxz eylemlerden biri olsa bile bu tiir eylemi tercih ede-
riz.
Bunlarxn i?leyi?ini gergek hayatta da gorebilirsiniz. Yahudi
kiiltxirii domuz yemegi dogru bulmaaktadir; Hind kiiltiirix inek-
lerin olduriilmesini dogru bulmaz ve sxgir eti yenilmesini yasaklar.
O yxizden de, ne kadar ba§anlx bir reklam yaparsanxz yapin, mu-
taassxp bir Yahudi ailesini grup dogrulamalanna ragmen gidip do-
Oiuz eti almaya; veya bir Hindli aileyi sxgxr eti satin almaya inan-
diramazsinxz. Veya yolun kiyisma park etmi? bir otomobilin i?in-
deki geng bir adamla, gene bir kadxnxn dunimunu, yani daha basit
bir haberle§me durumunu ele alalxm. Geng adam bir fikrini haber-
bildiri§im yolu ile agxkhyor ve geng kadxnx bir kere opmek istedi-
gini soyliiyor olsun. Boyle bir durumda geng adamxn mesajxnxn dik-
kat gekmeme veya anla§ilmama sorunu ile kar§ila?masi zayif bir
olasilxktir. Ama, geng kadmin ne cevap verecegi, kxsmen bireysel,
kxsmen grupla ilgili olan birgok faktorlere baghdir. O sirada ka-
dxn opulmek istiyor mu, istemiyor mu? Istiyorsa acaba ille o geng
adam tarafindan mi opulmek istiyor? O anin durumu (situation)
-ay i§xgx, radyodaki romantik miizik, yatar- koltuk? geng adamxn
istedigi tepi (response) igin uygun mu? Diyelim hepsi yolunda
117
- ' /
118
raiz bu ki§ilik kalibi -dikit gibi edilgen (passive) degil- etken bir
?etdir, ama gene de aralannda benzerlik vardir. Bu bireyin iizeri-
ne tek bir damlalik «komiinikasyon» gonderdigimizde -ki, daha on-
ceden boyle damlalardan milyonlarcasi damlami§ ve kahntilanni
birakmi?lardir-bireyin ki§iliginin tek bir damla ile temel §ekilde
degi§ecegini umamayiz. Eger haberle§mede bulundugumuz kimse
bir gocuk ise bu daha kolaydir, giinkii durum o kadar donmu? vt
katila§mi§ degildir. Eger fikirlerin ve degerlerin heniiz belirlenme-
digi bir alana haber-bildiri§iminde bulunuyorsak -yani tek damla-
cigimizi heniiz fazla sayidadamla du§memi? olan yere damlatiyor-
sak- o zaman haber-bildiri§imimizin sonucu olarak bir degi§me
gormemiz olanagi vardir.
Fakat genellikle kabul etmemiz gerekir ki, yapabilecegimiz en
iyi §ey mevcudun iistiine yapi kurmaktir. Eger mevcut anlama ka-
hplarmdan, diirtulerden ve tutumlardan mesajimizm kabultindc
yararlanirsak, degi§tirmek istedigimiz yonde, ya§a da olsa, mev-
cut kahbi yeni bir yone dogrultabilmeyi umabiliriz. Bir ornek ola-
rak, gene segimlere donelim. Inanmi? bir Cumhuriyetginin veya
koyu bir Demokratm sadece haberle$me~ile^ zihnini gelmek, veya
hatta kar$it partilerin savlanna (arguments) kulak verdirtmek bile
giigtiir. Ama~3iger yandan, Cumhuriyetgi ve Demokratlann baki$
noktasi ile i§e ba§lamak ve mevcut parti gorii§lerinde §u veya b u
yolla degi§iklikler yaratmak mumkiindiir. Eger bu siireg yeterin-
ce devam edebilirse en inanmi? partililerin bile oy verme kahp-
larim degi§tirmek miimkiin olabilir. 1952 segimlerinde, «degi?im
giinudiir.» «Kore'de i§lenen hata,» «Komiinizm tehdidi,»\ «Washing-
ton'daki beceriksizlik», konulanni vurgulayan Cumhuriyetgilerin
yapmaya gah§tiklari buydu, ve o giine kadar devamh olarak De-
mokratlara giden oylardan bir kismim kazandiklan da goriildii.
Fakat 1952,de de, her segim kampanyasinda oldugu gibi, gergek he-
def yeni segmenler ve kararsiz segmenlerdi.
119
dir. Kalan diger ii? oge i?inden birisi, haber-bildiri§imin kabul edil-
digi ve, eger varsa, tepinin ortaya gikmak zorunda oldugu durum-
dur (stutation); birisi, alicmin ki$ilik ozellikleridir; bir digeri ise
ahcinm grup ili§kileri ve standardlandir. En basitinden bir mesaj-
Ia ve en basitinden bir haberle§me durumu di§inda, herhangi bir
mesajin ve etkide bulunacagina dair on-kestirimde bulunmanm
bunca tehlikeli olmasimn nedeni de budur.
Bu konuda bir ornek verelim: Kore'de, sava^m ilk yilinday-
ken orada bir Kuzey Koreli esir ile miilakat yapmi§tim. Esir, dog-
rudan dogru'ya askere hitap eden ve tesli molmalarim isteyen bro-
§iirlerden biriniokumu? ve daha yenilerde teslim olmu? biriydi.
Hi?bir giigliigii, anla§ilmazhgi olmayan bir olay gibiydi teslim olu-
§u: bro§iirii bulmu§, iizerinde dii?iinmii§, ve teslim olmaya karar
vermi§ti. Esir bana bundan ba§ka birey soylemiyordu.
Ama bro§iirii ahp, ilk okudugunda -anlattigma gore- ilk za-
manlar daha dogii?ken olmu§, daha sert sava?maya ba$lami§ti.
Bro?iirden ogrenmi? ve teslim olma dii§iincesinden hi? de ho?lan-
mami§ti. Sava§ci olacak bir insan degilmi§; sava§tan once bir yer-
de katiplik yapan, sessiz ve sakin bir insanmi?. Ama mesaj once-
leri iginde ofke ve kavga isteklerinin kabarmasina yol a?mi§. Fakat
bir siire sonra [sava§m] durumu degi?mi§, bozulmu§. Tiimeni bir
yenilgiden sonra biiyiik kayiplar vermi? ve geri ?ekilmi§. Kendisi
ise, kumanda merkezi ile irtibatim kaybetmi§. Yiyecegi tiikenmi?,
tarlalardan, bah?elerden bulduklanni yemeye ba§lami?, cephanesi
ise tiikenmek iizereymi?. Taburundan sag kalanlar ise sarp bir ara-
zide kapamp, tecrit olmu?lar, Soyledigine gore, o durumda bile
maneviyatlan yiiksekmi? ve teslim olmaktan hi? kimse soz etme-
yi bile du§unmiiyormu§. O sirada kendisi teslim olmak isteseymi§,
arkada?lan vururlarmi?. Fakat daha sonra [Amerikan] ucaklan
onlan gormii$, ate§e tutmu§, ve iizerlerine napalm yangm bomba-
st atmi§. Ugaklar gittikten sonra, etrafina baktigmda kendinden
ba?ka hi? kimse gorememi?, kendisi de bulundugu yerden yanm
mil uzakta bir yere gelmi?, ceketi yirtilmi?, parcalanmi? ve etraf-
ta taburundan tek bir i§aret olsun bulamami?. Birka? saat sonra
[Amerikan] tanklan gelmi§ler. Bro§iir i$te o anda etkin oluver-
mi§. Bro§iirde teslim olma i§aretinin elleri havaya kaldirmak oldu-
gunu hatirlami? ve oyle yapmi§.
Diger bir deyi?le haber-bildiri?imi, durum, ki§ilik, ve leyh-
teki grup normlari degi§inceye kadar higbir etkide bulunmamt?,
120
hatta (erekl'enen etkinin) tersi bir etkiye yol agmi§ti. icinde bu-
Iunulan durum bozulunca, grubun nufuzu ortadan kalkmca, ki§i-
likteki saldirici ozellik soniince, yani hepsinln sonunda mesaj etken
olabilml§tir. Bu hikayeyi anlatmamm nedeni, benim bu olaydan
ogrendiklerimi sizin de ogreneceginiz umudunda olmamdir :' yani,
bir mesaj ile mesajm yaratacagi etki arasmda, haber-bildiri§im
surecinin diger ogelerinin tamammi bilmeden, basit ve dolaysiz
ili§kiler iizerine dii§unce serdetmek gok sakincali olabilir.
121
Bu i§in bu §ekilde icra edilmekte olmasma gok ali$tigimiz igin,
gogu defa bunun n'e kadar onemli bir sorun oldugunu fark etmeyiz.
Bireysel haber-bildiri§imci ile haberle?me orgiitii arasmdaki
bir ba§ka fark da haberle$me orgiitiinun, bireysel haber bfldiri-
§imciye gore gikti-girdi oraninm gok yiiksek olu?udur. Bildiri§im
i§i'yle i$tigal eden ki§iler (papazlar veya ogretmenl'er gibi) normal
olarak digerlerine gore daha yiiksek bir gikti/girdi oramna sahip-
tilrer. Meslekleri geregi boyle gok konu§mak zorunda olmayan, ama
gok konu§madan duramayan ki?ilerde de bu ozellik goriilebilir. Ag-
zindan igne ile soz gikan ki§ilerin ise girdi'leri oldukga yiiksek ka-
hr. Fakat haber-bildiri§im orgiitlerinin kurulu?u oylesine planlan-
mi§tir ki, bunlar binlerce -bazan milyonlarca- kodlamaja bir anda
yapabilecek; aym anda milyonlarca benzer (identical) mesaji gon-
derebilecek durunifladirlar. Bu i§in yerine getirilebilmesi igin- gok
karma?xk ve gok etkin kanallarxn elde bulunmasi gerekmektedir..
Binlerce niisha gazetenin basimi ve dagitimi igin, binlerce dergi ve
kitaplann basimi ve dagitimi igin, filmlerin kopya edilmesi ve
yiizlerce binlerce sinema salonunda gosterilebilmesi igin, ses dal-
galarmm elektrige donii§tiiriilmesi ve bunlann milyonlarca ahci ay-
gita kablo veya hava yoluyla ula§tirilmasi igin bir yigm on-tedbirin
yerine getirilmi? olmasi gereklidir.
Kitle haberlegmesinin hedefleri, biitiin bu kanallann sonunda-
ki bireylerdir - aksam gazetesini okuyan bireyler, yeni bir dergiye
goz atan bireyler, sinema koltuguna oturup perdeye bakmakta olan
bireyler veya radyosunun ba§mda istasyon arayan bireyler.' Bu
alimlama durumu, yiiz-yiize haberle§me siirecinde hakim olandan
gok farkhdir. Zira, her?eyden once gonderimcinin kargisindaki,.
alimcidan gelebilecck dolaysiz besleyici-yankdar gok azdir. Yuz-yii-
ze haber bildiri§im siirecinde hedef, ba§im kaldirip gulumseyebilir
veya gonderici konu§urken yiiziinii buru?turarak ho§nutsuzlugunu
gosterebilir ve daha sonra bizzat kendisi bir cevap kodlayabilir.
Radyo istasyonuna gelip konu?an veya gazete editoriine oturup.
mektup yazan ise gok azdir. Gergekten de, kitle haberle§me orgiit-
lerine gelen besleyici-yankilar «zimm» (inferential) bir ifadeve bii--
runmii§tiir : alimci bireyler yayinlanan dergi veya gazeteyi satin
almaz olurlar veya programimzi dinlememeye ba?larlar veya rek-
lammi yaptigmiz mall almaktan vazgegerler. Bu orgiitlerin, bun-
dan daha dolaysiz sayilabilecek yollarla, mesajlannin ne sonug do-
gurmakta oldugunu anlamalan igin pek ender hallerde §ansh olduk-
122
Ian goriilmektedir. Hangi programlarin dinlenildigini, ne gibi ha-
berlerin okundugunu, hangi reklamlann ilgi gektigini anlamak igin
kitle haber-bildiri§im orgiitlerinin bunca okuyucu-dinleyici (audien-
ce) ara§tirmasl yaptirmasi da bu yiizdendir. Ki§ilerarasi haber-bil-
diri§imi bir oranda kolayca planlamayi ve kontrol etmeyi saglayan
besleyici-yankt yerine ikame edebilecekleri pek az §eyden biridir bu
llerki boliimlerde, farkh haberle§me araglarimn dinleyicileri,
veya okuyuculari, veya seyircileri hakkinda bazi noktalara degini-
lecektir. Burada bunlar iizerinde ayrmtili §ekilde durmamiz ge-
reksiz. Bu dinleyici, okuyucu veya seyirci kitleleri de, sadece gaze-
telere gore, dergilere gore veya televizyon istasyonuna gore [ter-
cilheri itibariyle, g.n.] kiimelenmekle. kalmazlar; ayni zamanda ga-
zetedeki belli haberlere gore, derginin belli boliimlerine gore, rad-
yodaki, televizyondaki belli programlara gore de kiimele§irler
(cluster). Ornegin, A Istasyonu ak§amm saat 7 si ile 8'inde hep ay-
ni dinleyicilere hitap edemez; zira, dinleyicilerinden bazilari saat
8'de B ve C istasyonlanni agarlar ve ayni anda B ve C istasyon-
larinin dinleyicilerinden bazilari da A tstasyonunun diigmesini
agarlar. D gazetesi de, ornegin spor sayfasmda ba?ka okuyucula-
ra, sosyete haberleri sayfasmda ba§ka okuyuculara seslenir- ara-
da bazi kaymalar olsa bile. Kitle haberle§mesinin sunduklarimn
belli bir birey tarafindan segilip segilmemesini belirleyen ?ey ne-
dir? En kolay cevap vermenin yolu belki de segmenin Segimleme
Kesiri* tarafindan belirlendigini soylemektir. Yani -
yarar umudu
gerekli gaba
Bu kesirin degerini ya pay'mi arttirarak, 'ya da paydayi kiigiil-
terek biiyiitebilirsiniz. [Burada ise] ?unu ifade etmektedir: birey,
bir haber-bildiri§im kendisi ile mukayesesi murnkiin olan diger
haber-bildiri§iml'ere [communication] oranla bireye daha fazla ya-
rar vadediyorsa, veya daha az bir gaba ister gibi goriiniiyorsa, bii-
yiik bir olasihkla bu haber-bildiri§imi tercih eder. Bunun nasil i§-
ledigini kendi ya§am-denemlerinizden de bileceksiniz. ATti sokak
ilerdeki bayi kuliibesine gidip daha iyi bir gazete veya dergi alacak
(*) Ash, «Fractlon of Selection* dir. Sosyal psikoiojideki anlami ile, bire-
yin oniindeki alternatiflerden en dii^uk bedel («cost») ile en yiiksek ya-
rari («rewvard») saglayacak $ekilde bir segimlemede bulunmasi sirasm-
da degerlendirecegi segimleme alternatiflerinin ifade edebilecegi ((Segim-
leme Kesiri»dir. (C-N.)
123
Bunardan birisini burada anmak isterim. CBS'in Orson Wel-
(es'in H. G. Welles'in «Diinyalar Sava$i»ndan yaptigi radyo piyesini
yaymlamasini hatirliyor musunuz? Piyesde uzaklardan gelen aske-
ri birliklerin Birle§ik Amerikayi istila ettikleri soyleniyordu. 0
gunleri ya§asaydimz, belki de daglara, tepelere kaganlardan, istila-
cilan beklemek igin silahlamp bekleyenlerden, veya ba§ka bir yerde-
ki sevdigine son olarak telefon edip «Elveda» demeye gah§anlardan
birisi de siz olacaksimz. Ama belki de olmazdimz. Belki de, CBS
spikerinin, piyese ba§lamadan once, ozel bir dikkatle, programin
sadece diizmece bir piyes hikayesi oldugunu soyledigini dinleyen-
ler arasinda olacaktimz. Ne var ki k gok dii§iik bir dikkatle kitle ha-
fyer-bildirisimine kismen kulak verenler bu anonslann ne dedigini
anlamami§lardi.
. • , - .
130
Ian goriilmektedir. Hangi programlarin dinlenildigini, ne gibi ha-
berlerin okundugunu, hangi reklamlarin ilgi gektigini anlamak igin
kitle haber-bildiri§im orgutlerinin bunca okuyucu-dinleyici (audien-
ce) ara§tirmasi yaptirmasi da bu yiizdendir. Ki§ilerarasi haber-bil-
diri§imi bir oranda kolayca planlamayx ve kontrol etmeyi saglayan
besleyici-yanki yerine ikame edebilecekleri pek az §eyden biridir bu
tlerki boliimlerde, farkh haberle§me araglarinxn dinleyicileri,
veya okuyucularx, veya seyircileri hakkxnda bazi noktalara degini-
lecektir. Burada bunlar iizerinde aynntiii §ekilde durmamxz ge-
reksiz. Bu dinleyici, okuyucu veya seyirci kitleleri de, sadece gaze-
telere gore, dergilere gore veya televizyon istasyonuna gore [ter-
cilheri itibariyle, g.n.] kiimelenmekle. kalmazlar; aym zamanda ga-
zetedeki belli haberlere gore, derginin belli boliimlerine gore, rad-
yodaki, televizyondaki belli programlara gore de kiimele§irler
(cluster). Ornegin, A Istasyonu ak?amin saat 7 si ile 8'inde hep ay-
m dinle'yicilere hitap edemez; zira, dinleyicilerinden bazilari saat
8'de B ve C istasyonlannx agarlar ve ayni anda B ve C istasyon-
larinin dinleyicilerinden bazilari da A Istasyonunun diigmesini
agarlar. D gazetesi de, ornegin spor sayfasmda ba§ka okuyucula-
ra, sosyete haberleri sayfasmda ba§ka okuyuculara seslenir- ara-
da bazi kaymalar olsa bile. Kitle haberle§mesinin sunduklanmn
belli bir birey tarafindan segilip segilmemesini belirleyen $ey ne-
dir? En kolay cevap vermenin yolu belki de segmenin Segimleme
Kesiri* tarafindan belirlendigini soylemektir. Yani -
I /
yarar umudu
gerekli gaba
Bu kesirin degerini ya pay'im arttirarak, ya da paydayi kiigiil-
terek biiyiitebilirsiniz. [Burada ise] §unu ifade etmektedir: birey,
bir haber-bildiri§im kendisi ile mukayesesi miimkiin olan diger
haber-bildiri§iml'ere [communication] oranla bireye daha fazla ya-
rar vadediyorsa. veya daha az bir gaba ister gibi goruniiyorsa, bii-
yiik bir olasihkla bu haber-bildiri?imi tercih eder. Bunun nasil i$-
ledigini kendi ya?am-denemlerinizden de bileceksiniz. Alti sokak
ilerdeki bayi kuliibesine gidip daha iyi bir gazete veya dergi alacak
{*) Ash, «Fraction of Selection® dir. Sosyal psikolojideki anlami ile, bire-
yin oniindeki alternatif'.erden en dii?uk bedel («cost») ile en yiiksek ya-
rarx («rewvard») saglayacak 5ekilde bir sepimlemede bulunmasi sirasm-
da degerlendirecegi segimleme alternatiflerinin ifade edebilecegi «Segim-
leme Kesiri»dir. (C-N.)
123
,yerde, gogu defa., elinizin altxnda hazir ne varsa o gazeteyi veya der-
„ giyi okumakla yetinirsiniz. Kesiksiz bir gaba isfeyen, sesi zayif ve
parazitli gelen bir radyo istasyonunu dinlemek yerine rahatlikla
dinleyeceginiz, anlayabileceginiz ba§ka bir istasyonu agarsamz.
Ama haftanin en biiyiik amigmi sadece o cihz istasyon veriyorsa
veya engok sevdiginiz gazete alti sokak ilerdeki bayide ise, o zaman
biiyiik bir olasihkla ilave bir gaba gostereceksiniz demektir. Eger
II. Diinya Sava§mda i§gale ugrayan Fransa'daki yeralti orgiitiinde
gali§iyor olsaydmiz, gok biiyiik bir olasihkla, hayatimzi bile tehli-
keye atip, dinlenmesi yasaklanan Miittefik Radyosunu dinleyecek-
tiniz. Bugiinkii durumda siradan bir program igin gece 2'ye kadar
radyonun ba?ina oturup radyo dinlemezsiniz, ama saatlarca radyo-
nun ba§mdan aynlmamakla Normandiya gikarmsmm ne zaman
ba§layacagmi veya ba§kan segimini kimin kazanacagim ogrenebile-
ceginizi umdugunuz zaman - gogumuzun yaptigi gibi - muhtemelen
siz de ilave bir gabada bulunursunuz. Burada belirtilmesi son dere-
ce onemli nokta, tam-tamma ayni segimleme kesirine sahip iki alim-
cinin higbir yerde bulunmadigidir. [Ne kadar yakin kesirlere sahip
olurlarsa olsunlar] iglerinden biri Milton Berle'yi okumaktan daha
biiyiik bir yarar umuyor olabilir. Veya birisi, alti sokak ilerdeki
bayi kuliibesine yiiriimeyi, obiiriine gore, daha az gaba isteyen bir
i? sayabilir. Kitle haberle§mesindeki dinleyici, okuyucu veya se-
yirciyi belirleyen, bu kesrin belli bir durumda bireylerin goziinde-
ki degeridir.
Bir dersanedeki dinleyicilerin veya kiigiik gruplann tersine,
kitle haberle§mesi (ayni anda ayni sinema salonunda bulunanlar
harig) dinleyicisi, okuyucusu, seyircisi olan kimseler biribirleriyle
pekaz temasi olan kimselerdir. Evlerinde oturup Jack Benny'yi
dinleyenlerin higbiri biti§ik 'evdekilerin de ayni ki?iyi dinleyip
dinleyip dinlemediklerini bilmez. New York Times' in ba§yazarla-
yanlardan herhangi bir okuyucu diger insanlara kar§i bir grup
duygusu duyamaz. Ama her birey ya bir yada birgok grupla ili§-
kilidir —ailesi, yakin arkada§lan, i?yeri yada okul gruplari— ve
bu durum kitle haberle§mesi igin gok onemlidir. Bu konu iizerin-
deki gah§malanmiza devam ettikge, §u dii§iinceye vanyoruz ki,
kitle haberle§mesinde en biiyiik etki kiigiik gruplardaki bireyler
kanahyla gruplara diihul ederek, dii§iince ve bilgileri bu yoldan
gruplara sokarak kazanilmaktadir. Bildiginiz gibi, bazi gruplar-
da (ornegin, genclerin gruplannda en son «vaveylaci» $arkiciyi din-
124
lemi? olmak, veya bazi i§ adamlan gruplannda Wall Street Jour-
nall'i okurnu? olmak gibi) kitle haberle§mesinin belli kisimlan ile
ili§kisi olma bir ge§it statu, sembolii yerine gegmektedir. Birgok
gruplarda ise giiniin konu$ma konusu radyodan duyulan bir haber
veya Tribune'deki bir ba§yazi, veya Times'deki bir makale, veya
biiyiik dergilerden birinden okunan bir yazidir. Buradan anla§i-
liyor ki, haber, makale veya ba§yazi grup tarafindan tekrar yorum-
lanmakta ve sonug grubun kanaati veya, hatt aeylemi olarak kod-
lanmaktadir. Kisacasi, belki de gok olasidir ki, kitle haberle§-
mesinin bireyler iizerindeki etkisi bir ge§it ikincil, yani once gru-
ba vuran ve sonra gruptan gerideki bireye yansiyan bir eiki olmak-
tadir.
$imdi kitle haberle§mesi igin bir diyagram gizecek ve bu ge-
§it bir sistemin gerektirdigi mesaj tiirleri ve etkilerin onceden
kestirebilmesi konusunda bildiklerimiz iizerinde konu§acak du-
rumdayim. Ktle haberle§me sisteminin i?leyi?i §oyledir :
SrgUT
126
haberle$mesi toplum bildiri$imi §eklinde i§lemektedir. Toplumu-
muz, diger haberle?me birimleri gibi, hem kod agxmlayicisi, hem
yorumlayici, hem de kodlayici olarak gorev gormektedir. Toplu-
mumuz bigim igin, iginde ya?adigimiz ortami kod agimlamaya tabi
tutar; tehlike, umut, imkan, vaad ve oyalayici-eglendirici olanak-
lari haber vermek iizere nfuklanmizx gozetler. Aym §ekilde, kod-
agimlamaya tabi tuttugu §eyler; ahnan kararlari, izlenen politika-
yi etkinlige kavu§turmak igin bir gorii? ve «riza» birligi yaratmaya
gali§ir; topluluk hayatimn olagan kar§xhkh - eyle§imlerinin (in-
teraction) devamxna, toplum iiyelerinin esenlik iginde ya§amalan-
na yardxmcx olma'ya gaba gosterir.
127
de toplumumuzun tarihini, standardlarini, rollerini, ve bu toplum-
daki yetkileri (skills); yani, toplum iginde iyi bir iiye olabilmek
igin ogrenmeleri gereken §eyleri ogrenme olanagi bulurlar. Ama
bu demek degildir ki, biitiin bu [toplumsal bildiri§imin] gordiigii
gorevlere diger araglann (media) higbir katkisi olmamaktadir. Or-
negin, 1984 gibi bir kitap, en taze bir haber metni "gibi ufuklar-
dan verilmi§ bir haber-bildirimdir. Diger yandan, kiiltiiriimiiz bii-
yiik bir oranda §imdilerde televizyon, radyo, gazete ve diger dergi-
lerle [yeni ku^aklaraj aktanlmaktadir. Ne var ki, hizi yiiksek olan
araglar, daha gok, ufuklara dikilen gozciiler §eklinde teghiz edli-
mekte; daha dii§uk hizda olup, daha uzun zaman bozulmadan kala-
bilen araglar ise ogretim i§lerinde yardimci olarak teghiz edilmek-
te, ve bu §ekilde kullamlmaktadirlar. Onemli olan nokta, biitiin
kitle haberle§me araglannin bir anlama aginm yaratilmasinda bii-
yiik ve gok degerli kullanun alanlarimn oldugu ve modern kitle
toplumunun bunlar sayesinde olu§mu§ bulundugudur.
Temel etkileri hakkmda; giinlii hayatxmizin her yanuu kap-
sayan goreneklerle, insanlar ve konu§ulan sorunlarla, konu§tugu-
muz dille ilgili olarak yaptigi ana etkiler igin soyleyecegimiz bu. Bu,
gok yava?, hissedilmez bir etkidir. Bir dikitin olu§umu gibidir. Ama
ortada bir sorun duruyor : kitle haberle§mesi ile aktarxlan belli
bir mesajm etkisi nasd olacaktir? Kitle dinleyicisi, kitle okuyu-
cusu, Veya kitle se'yircisi iizerinde belli bir mesaj in ne etkide bu-
lunacagim on-kestirimle nasil bilecegiz?
Kitle dinleyicisi, okuyucusu veya seyircisi iizerindeki etkileri
on-kestirimle bilemeyiz. Sadece bireyler iizerindeki etkileri on-kes
tirimle bilebiliriz. Haberle§me orgiitleri grup kodlamasini geli$tir-
mi§lerdir. Ama kod-agimlama hala bireysel bir i§dir. Bu yiizden
de, kitle haber-bildiriminin etkisini, sadece, diger haberle§meleriQ
etkilerini on-kestirimlerle bilebildigimiz gibi bilebiliriz - yani, me-
saj in kar§ihkh-eylemle§mesi, haberle?menin yapildigi durum (st
tuation), ki?ilik, ve grup yollarmi kullanarak ve bu agilardan.
Agikga goriinen ilk §ey, onun igindir ki, durum, ki$ilik, ve grup-
la ilgili ozelliklerin her grupta gok sayida ve gok degi§ik terkipler
iginde bulunmasi ve etkilerin de gok degi§ik ve sayisiz denecek ka-
dar gok olmasidir. Agikca goriinen ikinci nokta ise kitle haberle§-
mesinin kitle §eklindeki okuyuculari, dinleyicileri, seyircileri igin-
deki bireyler hakkinda fazla bilgimiz olmadigi igin etkinin on-kesti-
rimle bilinmesinin gok giigle§mesidir.
128
Bununla beraber, soyleyebilecegimiz bazi §eyler de vardir.
Dikkatin uyanimi sorunu devamli olarak kitle haberle§mesinin temel
bir sorunu olmaktadir. Ortalama Amerikah (her kimse) gunliik ha-
yatinin muhtemelen dort veya be§ saatini kitle haberle§mesi ile ge-
girmektedir. Biiyiik kentlerde ya§ayan biriyse aldigi gazetenin okun-
masi zaten bu surenin yansim doldurmaktadir. (Gazetenin tama-
mim okumuyor.) Radyo ve televizyon istasyonlanmn ortalama
Ameiikaliya hergiin sunduklan yaymlar ise, hepsini izlemek istese
iki haftasini alacak miktardadir. Bu yiizden ancak bazilarmi segip
izlemektedir. Kitaplar, dergiler, ve filmier ise hig bitiremeyecegi
kadar goktur. Bunlar iginden de bir segme yapmak zorundadir.
Bo§ zamaxnni gegirmek igin kullanabilecegi diger yollar da var-
dir, ve bunlar haberle§me ile rekabet halindedirler. Ortalama Ame-
rikah biitiin bunlan bazan kendine gore bir terkip haline sokar
kitap okurken miizik dinler, haberleri dinlerken kagit oynar ve-
ya yemek yer, televizyon seyrederken bebeklerle oynar. Biitiin
bunlardan sonra, §unu onceden soyleyebiliriz : kitle haberle§mesi
igindeki bireyin bu haberle§medeki konulardan herhangi belli bi-
rini, belli bir.zamanda segimlemesi gok zayif bir olasiliktir ve seg-
mi$ olsa bile, dikkati gok dii$iik bir diizeyi a§mayacaktir. Radyo
yaymlannm gogu defa «yanh$-i§itilmesi» bu yiizdendir. Gene biii-
yoruz ki, ortalama gazete okuyucusunun dikkati de haber metni-
nin veya yazintn ba$langigtaki bir-iki ciimlesinden sonra gok
biiyiik bir hizla diifiivermektedir. Bu yiizden, okuyucu kitlesi igin-
deki bireyin uzunca bir haber metninin ortasmda ve sonunda ve-
rilen §eyleri gormemesi gok daha olasidir.
Pek dogaldir ki, kitle haberle§mesi ile gok yiiksek bir dikkatin
uyandinldigi haller de vardir ve bunlar pek goktur. Keza, radyo
piyeslerindeki karakterlerle kendilerini ozde§le§tiren (identif-
ying) dinleyiciler veya sinema filmlerindeki kahramanlann tavir-
lanni (manner) ve konu§malanm benimseyen seyirciler de pek
goktur. Nitekim, kitle haberle§me araglannm Hollywood, Broad-
way ve Washington u kom?umuz olan kentten bile daha yakla§-
tirdigim soyleyenler vardir ve bu biiyiik olgiide bir gergege dayan-
maktadir. Ve gene bazi durumlarda kitle haberle$mesi ile, gozle
mgoriilebilir-elle tutulabilir bazi agik neticelere yol agildigi da goriil.
mii§tiir.
129
Bunardan birisini burada anmak isterim. CBS'in Orson Wel-
(es'in H. G. Welles'in «Diinyalar Sava§i»ndan yaptigi radyo piyesini
yaymlamasini hatirhyor musunuz? Piyesde uzaklardan gelen aske-
ri birliklerin Birle?ik Amerikayi istila ettikleri soyleniyordu. 0
giinleri ya§asaydiniz, belki de daglara, tepelere kaganlardan, istila-
cilari beklemek igin silahlamp bekleyenlerden, veya ba§ka bir yerde-
ki sevdigine son olarak telefon edip «Elveda» demeye gah§anlardan
birisi de siz olacaksimz. Ama belki de olmazdiniz. Belki de, CBS
spikerinin, piyese ba§lamadan once, ozel bir dikkatle, programin
sadece diizmece bir piyes hikayesi oldugunu soyledigini dinleyen-
ler arasinda olacaktimz. Ne var ki,. gok dii§iik bir dikkatle kitle ha-
ber-bildirisimine kismen kulak verenler bu anonslann ne dedigini
anlamami§lardi.
Fakat bu, insanlann nigin panige kapildiklarim, ve bir giin
soma hatirlamaktan bile utang duyacaklan §eyler yaptiklaiim ta-
mamiyle agiklamamaktadir. Gergekten, bu olay kitle haberle§mesi-
nin etkisi igin verilebilecek en somut ve goriilebilir bir ornek ol-
mu§tur. Olay bireylerin dam§a geldikleri gruplan ile konu§madan
hemen ve kendiliginden (spontaneously) olu§uvermi$; bir anda, is-
tilanin ba§ladigi bolge olarak tasarlanan yerlerde bulunan binlerce
ev halki harekete gegmi§tir. Nigin boyle olmu§tur? Ara§tirma uz-
raanlan bu kazayi irdelemi^ler ve bulmacayi gozdiiklerini bildir-
mislerdir. Herseyden once, zaman, gerilim dolu bir zamandi. in-
sanlar, herhangi bir $eyle hemen iirkiitiilebilecek kadar endise ve
huzursuzluk (anxiety) igindeydiler. ikinci olarak. halkin radyo
haberlerine karsi olaganiistii bir itimadi vardi -hala vardir-: piyes,
bir haber biilteni ve yorum bigiminde kurulmu§tu. Boyle olunca
da, haber-bildiri§im halk tarafmdan yorumlani§ma uyacak §ekil-
de, halkin iginde bulundugu durumda (situation) gergek bir degi^-
me varmi? da onu bildiriyormu? gibi goriiniiyordu: Marshlar isti-
laya ba§ladi! Bu olayda, apagik goriiliiyor ki, grup ogesinin fazla
bir rolii olmami§, ama diger iig oge i§lerini iyi gormii$tii. Mesaj
kabul edilmi§, oyunun hayali oldugu anla§ilmami§ti. Dinleyicile-
rin, bu olayla harekete gegebilecek mevcut bir huzursuzlan ve en-
dise halleri zaten hazir bekliyordu. Mesaj ise, durumun ve her?e-
yin en kotii $ekilde degi?tigini soylemi? ve halki inandirmi?ti. Daha
sonra da, kitledcki birevlerden herbiri kendi ki§iligine, ve iginde
130
bulundugu kendi ozel durumuna gore belli bir yonde eyleme geg-
mi§ti.
131
bizim sistemimiz igin gok uzak bir ihtimali oldugu apagiktir. Ve kit-
le haberle§me araglanmizm serbestge ele§tiri yapmalanna imkan
tanmdigma gore; ve tek bir gorii§le kalmayip, gok sayida siyasal
gorii§ii temsil edebildiklerine gore, bu durum degi§medigi siirece
siyasal yonden kendilerinden korkmamiza fazla bir sebep bulunma-
maktadir. Ama gene de, komiinistlerin kitle haberle§mesini kulla-
m§larina dikkatle bakmak ve incelemek zorundayiz. §imdi ge-
ne geri donelim, ve haberle§menin etkisinin olu§umunda arag olma
gorevi yuklenmi§ dort ogeye - mesaj, durum, ki§ilik ve grup-baka-
lim. Komiinistler tiim mesajlari kontrol altmda tutmaktadirlar.
Polis kuwetiyle, kaynaklarin kontro edilmesi, ve bunu sonucu
olarak yiyecek ve iicretin kontrolii ile, [haberle§menin iginde yer
alacak oldugu] durumu (situation) nasil uygun goriiyorlarsa, o $e-
kilde bir yapi iginde kurabilmektedirler. Grup organizasyonlari ise
son derece dikkatle kurulmakta ve her bireye belli bir yer sun-
makta - gergekte bunu zorunlu kilmaktadirlar. Boylece ortadaki
dort ogeden iigiinii kontrol edebilmekte, ve bu iigiinu de dordiincii
ogeyi — yani, alimcilarm ki§iliklerini — etkilemek igin harekete ge-
girebilme imkamna sahip bulunmaktadirlar.
133
Kitle haber-bildiri§iminin her yanimizi «istila» eden etkileri,
kitle haber bildiri§iminden ogrendigimiz, kazandigimiz yigin-yigm
(swell) bilgiler bir toplum bildiri§imi §eklinde i§lemektedir —
bu, .hig ?iiphemiz omamasi gereken bir gergektir ve sonuglarini
kendi hayatimizm ya§antismda, kendi inanglanmizda da rahathk-
la gorebilecegimiz bir §eydir. Belirli ve simrli bir etkinin dn-kesti-
rimine gah§irken de, gok biiyiik bir dikkatle gah§mak zorunda ol-
dugumuzu; ve durum, ki§ilik, ve mesajin etkide bulunacagi yer
olan grupla ili§ki hakkinda epeyce bilgi sahibi olmaksizm, sadece
mesajin kendisinden bir§ey gikaramayacagimizi unutmamaliyiz.
134
Bernard BERELSON
"GAZETEStZ KALMAK'
NE DEMEKTtR
t
SUNUM
137
biliyorum. Sankit gazetedeki haberlerin metnini okumadan, sadece
bafhklarim okuyormu$um gibi. Haberin bildirdigi olayin aynnti-
larini ve agiklamasim okuyabilmeyi isterdim. Hikayenin ardihdaki-
leri ve gelifmeleri bilmek isterdim — boylesi gok daha anlamh ve
kavrayifh... Olan-bitenlerin nigin olduklartnt kendi ba$ima analiz
etmeyi, sonra da, herbiri ayni olayin farkli bir resmihi gizen [ve]
ba§ka gazetelerde yazan yazarlartn goriiflerine bakmayi severim.
Boylece kendi gdru$iimii ifade edip, bir hukme varirken daha genif
ve daha ayrintih bir bakif kazanmi$ oluyorum.
Dinlendiriciligi igin
Okuyucuyu yakm-dunyasmdan ahp, uzakla§tirmak okuyucitsu-
nu giinliik bireysel dertler yerine soluk alacak bir bo$ zamana ka
146
SUNUM
Berelson, modern kitle toplumunda «gazetesiz kalma» sorununu ele
aliyor. 30 Haziran, 1965 tarihinde New York'da ba§layan bir gazete grevi,
reklamcilann, radyoculann, gazete yaymcilannin oldugu kadar sosyal bilim-
cilerin de ilgisini gekmi§tir. Berelson'un bu ilging incelemesi, bu «dogal la-
boratuvar® §artlanndan ya^ilm^tir.
Yazar, «gazetenin kullanim nedenleri» sorunu ile konuya giriyor. Kamu
i?leri hakkmda bilgi vermek, gunliik ya?antimn rutinini kolayla§tiran bil
gileri veren bir haber ve bilgi araci olmak, dinlendirici bir arag yerine
gegmek, ki§ilere daha geni? bir ortamda degi$ik insan, kurum ve dii$unce-
lerle temas imkani saglayan bir arag olarak i? gorniek gibi ciddi nedenler-
den ba§layan yazar, «sirf bir§eyler okumu? olmak igin duyulan okuma ih-
tiyacmm giderilmesine yarayan bir arag olarak i$ gorme» nedenine kadar
ge$itli agilardan «gazete okuma ali§kanhgmi» ve «ihtiyacim» inceliyor; irde-
liyor.
Berelson'un ilging dii§iincelerinden birisi de, «rasyonel-olmayan» ve be-
lirlikten ve giivenden yoksun bir «diinyada» ya$ayan modern kitle toplumun-
daki insanlann, giderek, gazete okumayi «ritualistic» bir eylem haline ge-
tirmeleri; hem de, bu i§i hig farkma bile varmadan yapmalanyla ilgilidir.
Bu bakimdan, «gagimizm tncili» denilen gazete, bu sifati salt kendi er-
demlerinden ve yararhklanndan oturii degil, modern kitle toplumunun bi-
reyleri birbirinden uzak, ama karma?ik bir kar$ilikh-eylemle$meler agi
iginde birbirlerine muhtag hale getirmi? olmasindan oturii kazanmi§ gibi
goriinmektedir.
Gazete hakkmda soylenilen bu du§iinceleri, diger kitle haberlejmesi
araglanna, ozellikle «elektronik gazeteler* denilen araglara uygulamak da
•genel gizgileri ile- mumkiindiir. Degi§ik araglann etkileri konusunda ise
Klapper'in incelemesinden yararlamlabilir.
137
Bernard BERELSON
G i R i $
139
Yayinlanan bulgulanna gore, Roper ve Fact Finder orgiitleri-
nin ara$tirmalannda biitiin gaba halkin haber alabilmek igin ne
yaptigim, gazetelerin en 50k hangi boliimlerini aradiklarini, ve grev
boyunca gazetelere kar§i ne yogunlukla bir ozlem duyduklanni tes-
pite yoneltilmi§ti. Beli bir soru soz konusu edidiginde sorduklari
sorulardan higbiri digerininkine benzemiyordu. Fakat iig bakimdan
bunlann ikisi de, degi§ik yollardan olmakla beraber, ayni genel tu-
tumlan ve davrani§lan hedef ami§ti. Her iki kurulu? da halkir.
gazeteler yerine ikame ettikleri ?eylerin dogasini tespite yonelmil-
ler; ara§tirmacilara cevap veren halk ise, gogunlukla, radyodaki
haber yayinlarim dinlediklerini soylemi?lerdi. tkisi de, tamamen
farkh yollardan olmakla beraber, gazetelerin ozel olarak hangi bo-
liimlerinin en gok ozlenildigini anlamak istemi$ler; her iki ara§tir-
mada da yanitlayicilar (respondents) haberlerle (milli, yerel, ve
sava§la ilgili haberler), reklamlar iizerinde vurguda bulunmu§lardi.
Nihayet, her iki orgiitiin ara§tirmalan da gergekte gazetelerin ne
yogunlukla ozlendiklerini ortaya gikarmak istemi§ler ve her iki
ara§tirmada da yanitlayicilaar gazetelere kar§i §iddetli bir ozlem duy-
duklanni soylemi§lerdi.
Bu iki halk oyu ara$tirma kurumunun uyguladikl^n sorularin
gok farkh olmasi yiiziinden, bulunan sonuglann birbirleriyle
kar§ila§tinlmalan, soziin gergek anami ile miimkiin degildi. Us-
telik, her iki ankette de «sathi gergekler» bulunmu? oldugu igin,
bu iki orgiit bulduklan «data»lan yorumlayacak durumda degildi.
Bulduklan bulgular sadece eldeki sorular agismdan anlamli goriinii-
yordu. «Gazetesiz kalmak» demek veya gazetenin belli bir yerinin
ozlenmesi demek ne demekti? Boyle bir cevap verilmi§se, bu ce-
vap gok ge§itli psikolojik tepkileri kapsayabilir miydi?» «Gazetesiz
kalmak» ne demekti? tnsanlar nigin gazete arayacak; gazete ozle-
yeceklerdi? Soyledikleri yerleri, gazete boliimlerini hakikaten oz-
liiyorlar miydi? Soyledikleri yogunlukta mi ozliiyorlardi? Gazete-
nin diger boliimlerini degil de, nigin belli bir yerini ozliiyorlardi?
Ropers ve Fact Finders kurumlanmn ara§tirmalarda bunlara
cevap verecek §eyler gok az, hatta hig denecek kadar azdi. Oysa bu
sorular ana sorun igin; yani, modern gazetenin okuyucunun gd-
ziinde yiiklenmi? oldugu fonksiyonun anla§ilmasi igin, gok onem-
liydi. Olaylarin seyrine etkisi olan durum iginde i§lerlik ta?iyan
140
tutumlarla ilgili son derece karma§ik sarunlara i§ik tutacak §eyler
heriki halk oyu yoklamasmda da yoktu (1).
Bu gali§mamizin yapdmasi i§te bu probleme bir i§ik tutmak
igindir. Grevin ilk haftasi bittikten sonra Columbia tfniveristesi
Uygulamalr Sosyal Ara§tirmalar Biirosu ali§km olduklan gazete-
leri kaybettikten sonra hakin bu duruma ne tepkide buundugunu
anlamak amaciyla tamamen farkli bir ara§tirmanin uygulanmasma
gegti. Rapor ve Fact Finders firmlannm yayilgan (extensive) so-
rular sordugu yerlerde Biironun uyguladigi ara§tirma derinlemesi-
ne (intensive) kaliyor; gazetesizligin halk igin ifade ettigi manayi
belirtmek igin psikolojik «miilahaza»lara elveri§li bir §ekilde kurgu-
lanmi§ (designed) bulunuyordu. Sosyal ara§tirmalarda tarti§masiz
bir gergektir ki, bu gibi incelemelerin yapilmasi igin en uygun za-
man, gazete grevi ornegindeki gibi> kriz donemleridir. Boyle Ǥok/>
donemlerinde insanlar( sadece, gazetelerin kendileri igin ne ifade
ettiginin bilincine varmakla kalmaz, fakat bu gbi sorunlar hakkm-
da dii§iinmeye de yatkin olurlar. (2). ,
(1) Diiz-ara verilmi? yanitlardan gergek «anlam»i elde etmek igin «derin-
soru»lar uygulamamn onemi hk. bknz. Hadley Cantril and Research
Associates,Gauging Public Opinion (Princeton : Princeton University
Press, 1944), «Part One. Problems Involved in Setting the Issues.*
(2) Radyoya giivenenlerle, gazetelere giivenenlerin haber meraklilanmn
yogunlugunu smamak igin kurgulanmi? bir deney-ara?tirma igin, bknz,
Paul F. Lazarsfeld, Radio and the Printed Page (New York: Luell,
Sloan and Pearce, 1940), pp. 246-50. Bu deneyde, her iki grup denekled
yegledikleri kaynaktan mahrum kilinmi§lar ve sonra da bu duruma
kar?i tepkileri incelenmi§tir.
(3) Soru kagidinin bir ornegi Ek F .s. 309'da goriilebilir.
141
hakkinda «qualitative data» denilen bilgileri saglayacak $ekilde
kurgulanmi? bulunuyorardi. Boyle bir zamanda bunlar agikga go-
riilebilir bir durum kazamyorlardi, ve ara?tirma bunlan goriil-
diikleri §ekilde tesbit etme niyetindeydi. Ara^tirmamn vardigi so-
nuglar da bilimsel deliller olarak degil, daha gok, yararh ve kulla-
nimi olabilecek bir hipotez destesi olarak sunulmu§tur.
142
olmu§tur. Cokiari, «diinyada oian-bitenlerden haberdar olmak igim
kli§e soziiniin benzeri sozler etmi§lerdi. (Ornegin, gazetedeki ?e?ith
yazilan veya haberleri veya «sayfalari i§aret etmi§lerdi.)
Miilakatin bir ba§ka onemli noktasi, yanitlayicilara dolaysu
olarak sorulan, «ge?en hafta (yani, gorevden onceki hafta) izlemek
isteyip de izleyemediginiz ne gibi bir olay oldu?» sorusuydu. Ya-
rntlayicilann yariya yakim bun sorunun sordugu cinsten bir olay ve-
ya haber ismi vermemi§; diger bazilan ise, o zamanlar aktiiel bir
olay" olan Stevens cinayeti gibi «ciddi-olmayan haber hikayelerin-
den sozetmi§lerdi. Yakla§ik olarak iigte biri «ciddi» bir olaym
ismini verebilmi§lerdi ve bunlarin yogunlugu Uzak Dogu sava§im
belirtmi§lerdi. Daha sonra da deneklere, grevden bir hafta once ga-
zetelerin birinci sayfalarinda yayinlanan alti haberin listesi veril-
mi§; ve «bu olaylardan hangisini diizenli olarak okudugunuz kendi
gazetenizden izlemek isterdiniz» diye sorulmu§tur. (4) Bu soruya
verilen cevaplarla da, yamtlayicilarin ugte birinden az fazlasi lis-
tedeki siradan olaylan kendi gazetelerinden izlemek istediklerini
belirtmislerdir. Anla§ilmi§tir ki, hemen hemen yamtlayicilarin
hepsi gazetelere deger vermelerinin nedeninin, gazeteleri «ciddi
enformasyon kaynagi saymalan oldugunu» soylemi? bulunduklan
halde, bu a?idan, sadece ii?te biri ger?ek bir kayba ugrami$ti.
(5).
143
Ozetle, yanitlayicilann, gazetelerin «ciddi» amaglan hakkin-
daki ilgilerini belirtirkten soyledikleri genel bildirimler ile, gazete
okuyu§lanndaki belirli istekleri ve uygulamalan arasinda onemli
bir fark bulunmu$tur. Yanitlayicilann agiga vurduklan duygula-
n; «gazetem beni diinya olaylanndan haberdar ediyor» sozleri da-
gimk ve tutarsiz gibi goriinmekte, yanitlayicilar gergekten «ciddi»
mahiyetteki olay ve haberlere pek az atif yapabilmektedirler.
Keza. bir ba§ka sorumuza; «§imdi, her zaman okudugunuz gazete-
yi okuyamiyorsunuz. Bu durumda diinyada olup-bitenlerden haber-
dar sayar misimz kendinizi?® sorusuna verilen cevaplan ele alahm.
Yamtlayicilann tami-tamma iigte-ikisi —belirtildigi gibi, bunlann
yansi diinyada olup-bitenlerden hangisi hakkinda daha fazla bilgi
edinmeyi istediklerini bile bilmeyenlerdi— diinya olaylanni ve
oian-bitenleri i?Ieyemediklerini sandiklanm soylemi§lerdir. Haber
alanindaki «ciddi ve onemli® degeri yiiziinden, gazetesiz kalma, ga-
zete ozlemi, deneklerce otomatik olarak soylenivermi§ bir§ey ol-
masa bile, oylesine kabul ediliveren bir §eydi.
144
GAZETENIN KULLANIMI
Modern gazeteler okuyucusu igin ge§itli roller oynamaktadir-
lar. Bizim yaptigimiz derinlemesine miilakatlann irdelenmesiyle,
gazetenin oynadigi bu roller veya gazete fonksiyonlari igin bir tip-
le§tirme yapxsi kurmaya gali§tik. Agiktir ki, burada siraladigimiz
tipler ne derece ihtiyath yapilmi? olurlarsa olsunlar, herhangi
bir gazete okuyucusu igin de aym derecede anlamli olmalari gerek-
mez. Farklx insanlar, farkli zamanlarda farklx sebeplerle gazetele-
rin farklx yerlerini okurlar. Temel problem, bir gazetenin burada
sayilan gorevleri hangi §artlar altxnda gergekleijtireblidigini; bu go-
revleri —ve belki daha -ba§kalannx— farklx insanlar igin yerine ge-
tirmeleri igin gereken §artlarxn ne oldugunu belirleyebilmektir. Bu
bakxmdan, ayrxntxh konulara inebilen miilakatlarla kiigiik grup
iizerinde yapilmi§ ara§tirmanin ta§idxgx ozel onem, daha sonra sxna-
nabilecek hipotezlerin tamamlanmasxyla ilgilidir. Bu [ip] aragtxr-
madan elde edilen hipotezlere daha sonra, §u veya bu §ekide, daha
az derinlemesine yapxlan ara$tirma yontemleri uygulanabilir. Di-
ger bir deyi§le, bu tiir «niteliksel» miilakatlar, daha sonralarx, da-
ha az aynntdx bir §ekilde, «niceliksel» dogrulamalar («verificati-
on») igin kullanxlabilecek uygun sorularxn hazirlanmasini saglayabi-
lir.
Bu kxsxmda, kxsaca, miilakatlardan saptadxgxmxz bazi gazete
kullammlaruu belitrtecegiz: Gostermelik aktarilar (illustrative qua-
tation) miilakatlarda goriilenlerden segilmi§ tipik cevaplardir. Bu
cevaplarda belirtilmi? bulunan bazi kullanimlar gazetelerin amag-
lan diye biliinenelere uygun, bazilari ise (bildigimiz gazete gorevle-
rinden) farklidir.
145
biliyorum. Sankit gazetedeki haberlerin metnini okumadan, sadece
ba$liklarini okuyormiifum gibi. Haberin bildirdigi olayin aynnti-
larim ve agtklamasim okuyabilmeyi isterdim. Hikayenin ardihdaki-
leri ve gelifmeleri bilmek isterdim — boylesi gok daha anlamli ve
kavraytfli... Olan-bitenlerin nigin olduklarint kendi ba$ima analiz
etmeyi, sonra da, herbiri ayni olayin farkli bir resmini gizen [ve]
bafka gazetelerde yazan yazarlarin gbrii$lerine bakmayi severim.
Boylece kendi goriifiimu ifade edip, bir hiikme varirken daha geni?
ve daha ayrintih bir bakif kazanmif oluyorum.
Dinlendlricillgi igin
Okuyucuyu yakin-diinyasmdan alip, uzakla§tirmak okuyucusu-
nu giinliik bireysel dertler yerine soluk alacak bir bo§ zamana ka
146
vu§turmak bakimmdan da gazeteler i§e yanyordu. Bu konuda bir
soru sorulmu§ degildi, fakat okuyanlann «kagi§» ve «uzakla§ma»
fonksiyonu atfettigi birgok haber-hikayeleri bulunmu§tu, ve bunla-
nn 50k sayida okuyucuyu tatmin ettigi g6riilmii§tii. Bu konuda ba§-
ta resimli mizah romanlan (comics) geliyordu; bunlar hem oyala-
yici hem de heyecanlandinci olduklan igin seviliyorlardi. Aynca,
bundan ba§ka, gazeteler diger yollarla da okuyuculanni canlan-
dinp, dinlendiriyorlar; bunu, okuyucunun istedigi psikolojik rahat-
lama yoluyla yapiyorlardi. Gazeteler, giindelik hayatin renksizligi
ve sikiciligina kar§i duyulan ihtiyaci gidermekle, sadece «insan-
sal ilgi» sayfalanmn igeriklerinin zenginligi ile veya ucuz elde ede-
bilirligi yiiziinden etkin olmuyorlard. Bimlann yanisira, gazeteler
bu ?i okuyucimun kafasim fazla yormadan yapiyor; «aydinlanmi§
vatanda§» yaratma kurumu olarak kabul edilen gazetelerin pres-
tij degeri de gazete kullanmunin bu ve buna benzer kullanimlari-
m destekilyordu. Gazete okudugumuz zaman zihninizi diger $ey-
lerden uzaklaftiriyor. [Grev] bana, ifimin arasmda yapabilecegim,
kroketten ba$ka bir?ey vermiyor, o da okumak kadar zihnimi bu
«hayhuy»dan gekip, uzakla§tirmiyor.
Gazetesiz tek ba$ima ne yapayim bilmiyorum. Qok sikiliyo•
rum. Okuyacak, zaman gegirecek higbir fey yok. Qar$amba gitnii
bir gazete buldum ve bayagi iyile$tim, biraz kendime geldim.
147
birfey oluyor. Her$eyi, her olan-biteni bilmezsem rahatsiz olacak
degilimi ama memlekette olan-bitenleri bilmek isterim; zira, biri
bir$eyler sordugunda bo$ ve budala goriinemezsiniz.
148
gore insansal ilgilere seslenen haber ve yazilarla dedikodu ve sos-
yete haberleri siitunlannm gorevi de bu ihtiyaglan kari?ilamaktir.
Gergekten, birka? yamtlayici gazetelerini ozlemle aramlannin
nedenini agiklarken arkada§lannm adlarina bu gazetelerde rast-
ladiklanni soylemi?lerdir. Dedikodu ve sosyete sayfalanni okuyan
bazi kadm yamtlayicilarin, okuduklan gazetelerde adlari gegen ve
[bu kadmlann] sempati besledikleri bazi ki?ilere kar§i yogun bir
ilgi duyduklan ve bu ki§ileri kendilerine yakm ve bildik ki§iler
gibi gordiikleri anla§ilmi§tir.
149
den sonra daha kolayca yeni bir konuya gegebiliriz. Bu yeni kisnn-
da gazetelerle kar§i duyulan ilginin altmda yatan diger (bilincine
vanlmami?) psikolojik nedenleri ele almaya gah§acagiz. Bu kisim-
da da, derinlemesine miilakatlardan elde ettigimiz materyalleri
kullanarak ornekler verecegiz.
Yaptigimiz miilakatlardan anla§ildigina gore, kenlile§tmi§ in-
san toplumunda muhteva ne olursa olsun.bizzat okumamn kendisi
kuwetli ve zevk duyulan bir giidiiniin yonelttigi bir eylem olmu§-
tur. Grev doneminin ba§lamasmdan sonra gazete okunnianin yerine
konulan (« substitute®) §ey «haber» -di§i karakterdeki diger oku-
ma tiirleri olmu§tur. (7) Okuyucularm gogunlugu igin, bu tiir ikame
materyalinin muhtevasi hig onem ta§imami§, sadece «hig degilse oku-
yacak bir§ey bulduk,» diye okunmu§lardir :
Elimdeki eski dergileri okudum.
Elime ne gegerse okudum — kitaplar, dergiler.
Evde eski dergi namma ne bulduysam onlan...
Orda-burda ne bulduysam... ve daha once oknma imkam bulama-
diklanmi.
Eski dergiJere doniip, ewelden hig okumavip gegtigim yerleri oku-
dum.
Bu sozlerden anla§iliyor ki, ne okundugundan gok, okuma eyle-
minin kendisi yanitlayicilar igin oldukga buyiik bir tatmin sag-
lamaktadxr. Gergekten, Amerikan hayat tarzmda okuma eyleminin
igeriginde bir de prestij ogesi bulunmaktadir, ve bu «progaganda
amagh yaymciklarda® tam olarak duyurulmamaktadir. Kaldi ki,
(8) Okumamn yan bilingli bir zevk verici faaliyet oldugu dii?uncesi bizim
derledigimiz «data» da bir adim daha geli$tirilebilecek gibi goriiniiyor.
Psikoanaliz edebiyatmda okuma ile sozsel (oral) faaliyeti birbirine
birlejtirenler azdir. Buradaki hipo'tezin tam olarak geli§tirildigi ma-
kale olan James Strachey'in «Some Unconscious Factors in Reading*
[International Journal of Psychoanalysis, XI, 1930, 322-31] isimli ma-
kalesinde okuma ile sozsel bazi birle?tirmeler («association»), bu bir-
le§tirmelerin bazi miimkiin sozsel kokenleri, ve okunmamn bazi bilinci-
ne-vanlmadik fonksiyonlan iizerinde durulmaktadir. Ayni agidan atif-
lar Edward Glover'in «Notes on Oral Charaster Formation® [Interna-
tional Journal of Psychoanalysis, VI, 1925, 139.] isimli makalesinde de
bulunmaktadir. Hayatm ilk aylannda emme faaliyeti ile gozsel dikkat
arasindaki birle$tirmeler iizerine Margaret A. Ribble'm The Rights of
Enfants: Early Psychological Needs and Their Satisfaction® [New York:
University Press, 1943, p. 29] isimli eserinde de bazi notlar bulunmak-
tadir. Bu hipotetik on-bilgilerin i$iginda kayda deger nokta, miilakat-
lardaki yanitlar icinden bir grubun bu anlayi?i agiga vurmasidir. Yanit-
layicilar, gazetesiz kalma hakkinda sorulan genel sorulara verdikleri
aninda yanitlarda gazetelerini ne denli ozlediklerini gostermek igin
sozsel bir goriintii («figure of speech®) kullanmi§lardir. Bu gibi du-
rumlarda, daima, sozsel bir goriintii eklenmi$tir: «Bir bardak su... bir
gram kahve... sigara igmek... yemekten once i§tah agici birkag lokma
(gazete igin radyo)... habere susami$hk... tam agzma gotiiriirken, elim-
deki §ekerimi gekip almi§lar gihi oldum.® Bu sozler her ko§ulda ge-
gerli degilse de okumamn bazi insanlar igin, toplumsal yonden kabul-
edilebilir bir sozsel zevk kaynagi olarak da i§ gordiigunii onermekte-
dir. Kisacasi, okuma materyalleri yeti?kin ya§taki insanlar igin oyala-
yici, sakinle§tirici bir fonksiyon da gormektedirler.
151
| A. 0 . IUSV
1 ItittipTiarieel
Buradan, bu gibi yanitlayicilann kendi dii§unceleriyle ba?ba$a
kalmak istememe konusuda goriiniir isteklerinin dahi, okumanin
kazang verici bir$ey sayilmasinda bir diger sebebi te§kil ettigi far-
zedilebilir. Buna ilerde tekrar donecegiz — bu gibi durumlarda i§e
Puriten ahlak kan§maktadir. Yani, bu gibi insanlar okumadan du-
rurlarsa, zamani «bo§a harcami§» olacaklarim dii§iinmekte ve bunu
bir bakima «ahlaki aykin» saymakta; herhangi bir$ey okurlarsa
okumanin «degerliligi» yiiziinden bundan kurtulacaklanna inan-
maktadirlar. Kisacasi, insanlann okuya geldikleri gazetlerini oz-!
Ieyip, aramalannm nedenini incelerken, i$e, okumanin tek ba§ma
bile olsa, okunan §eyin muhtevasi ile birinci derecede bir bagin-
tt olmakStzin, bazi tatminler sagladigi belirtilerek ba§lanilmahdir.
152
Bir bakima agikga goriiliiyor ki, gazeteler okuyucuya bir ge-
§it teminat unsuru gibi goriinmekte( modern toplumda 50k yaygin
olan emniyetsizlik ve «anomie» duygusuna kar?i koymalarmi ko-
layla§tiracak bir giiven saglamaktadir *
Gazetlere kar§i duyulan bir ihtiyag, yamtlayicilarm gazete
okumanm yari-zorunlu ve «ritualistic»** karakterini hatilatan soz-
lerinde de fazlasi ile belgelenmi? olmaktadir. Birgok insan gazete-
sini giiniin belli bir zamanmda okumakta ve bunu ikinci siradan
bir i? gibi yapmakta; gazete okurken, aslinda, ya yemek yemekte;
ya da i§yerine kadar siiren kisa yolculuklannda §oylece okumak-
tadirlar. Zaman-doldurucu bir§eyden yoksun kalmi§ olmak gok go-
riiniir $ikayetlere ve sizlanmalara sebep olmaktadir. Yamtlayicila-
rm hig degilse yansi gazete okumanm ah§kanhk ozelligine temas
etmi§lerdir: «Gazete okumak bir ah§kanhk... bir §eyel ali§tirildik-
tan"sonra, o'nu ozliiyor ve anyorsunuz... Hep belli bir zamanda
okumaya ah§mi$tim... Yillardan beri siire bir ah?kanligimdi...
Bir §eyi belli bir yerde diye bilip de bulunmayinca ne oldugunu an-
layamiyorsunuz... £ok kiymetli bir ah§kanhk... Tek kelime ile
ah§kanhk ve aynlmak; vazgegilmek gok giig...»
, Bazi yamtlayicilar ise gok daha sert bir ifade kullanmi§lardir :
Hayatimdan bir?ey kopmu? gibi. >
Gok aci gekiyorum! Cidden! Uyuyamiyacak kadar anyorum.
Me?gul olsun, olmasm her insanin hayatmda o'nun yeri var.
Metroya bindim mi, etrafa bakiniyorum. goziim bir yere takiliyor dahp
gidiryor.
153
zate okumakla gegirecekleri zamanlarini daha yararli islerde kulla-
nabileceklerini kabul ettikleri halde, diizenli olarak gazete okumayi
tercih ediyorlardi:
Iyi yaymlann yerini aliyor.
Bo? zamanlarimda kitap okumayi, yabanci dil gall?may 1, veya bana faydasi
dokunabilecek diger i?leri birakip gazeteyle oyalaniyorum.
[Gazetelerin gogu] sirf ciddi konulardan kagmaya yarayan ?eyler. Belki belli
konluardaki reklamlar harig. §imdi, higbir sebep olmadigi halde, onlan
okumaya ba?ladim. Vakit kaybettirici... sadece ali?kanlik...
154
§eyin olaganiistu dikkat gekici ozellikteki «kanunsuz» olaylarla ilgi-
li haber ve diger muhteva oldugu anla§ilmaktadir. Ornegin, orta-
ya§h bir ev hanimi §oyle demi§tir:
Cinayetler, lrza ge?meler, bo§anmalar, sava? haberleriyle sinirlerimi altiist
etmemem bir bakima daha iyi rahatim... [Gazetesiz kalinca] $imdi daha
50k sokaga gikacagimi umuyorum, bu bana daha iyi. Gazetler de, haberle-
ri de biitiin gun tutumlanmi sarsiyor — herbiri biribirinden simrlendirici,
iirpertici, korkutucu hikayeler. Gazetesiz kalmak sinirlerime yarayacak.
OZET VE SONUC
155
rinle§tirmeye» ve geli§tirmeye gali§tik. Gazetelerin «olmazsa ol-
maz» bir §ey sayildiklari §eklindeki genel ifadelerin ardma goz atma-1
ya ve gazetelerin okuyuculara sagladiklari bazi ki§isel-tatminleri
ortaya gikarmaya gah§tik. Boyle yapmakla, modern gazetenin —
gerek «rasyonel» (haber ve bilgi edinmek gibi), gerekse «rasyo-
nel -olmayan» (sosyal temaslar ve dolayh olarak, sosyal prestij
igin) bazi tipik .kullammanm i§aret ettik. Bununla da kalmayarak,
okumanm bizim toplucumuzda tek ba§ina bile bir deger ifade et-
tigi §eklinde bir hipotez ileri surdiik; ve bu deger agisindan, oku-
nacak bir§evleri, en kolay ve uygurt bir §ekilde saglayan gazetelere
de bir pay dii§tugiinii soyledik. Bunun yamsira, anla§ilmasi gag ve
karma§ik bir diinyada (rasyonel -olmayan) bir giivenlik kaynagi
oldugu igin gazetelerin aramldigmi; ve son olarak, gazete okuma-
nm bir ge§it torensel veya «ritualistic» veya yan-zorunlu bir i§
olmasinm da bu konuda etkisi bulundugunu belirttik. Bu yolla, ga-
zetesiz kalmanin, gazeteye kar§i ozlem duymanin ne demek oldu-
gunu psikolojik ve sosyolojik agidan kademe kademe agiklamaya
gah§tik.
Gordon ALLPORT
Leo POSTMAN
SOYLENTl
VEYA
"FISILTI G A Z E T E S l N t N
TEMEL PSiKOLOJtSl
S U N U M
159
Gordon ALLPORT
Leo POSTMAN
SOYLENTI
VEYA
«FISILTI GAZETESi»NIN
TEMEL PSIKOLOJiSI*
161
:
Pearl Harbour olayi hemen hemen biitiin vatanda§lar igin'hem
'onemli bir olaydi, hem de miiphemiyetten kurtarilamami§ bir ko-
•nuydu. Oly onemliydi, giinkii hepimiz igin pontensiyel bir tehli-
keyi temsil ediyordu. Olay dnemliydi, giinkii bu olaydan sonra
ba§layan sava§ hazirhklari ve sevkiyat herkesin hayatim etkiler
oluvermi§ti. Miiphemiyetten kurtarilamami? bir konuydu, bulamk,
ve golgeliydi, giinkii, saldinnin nedenini, viis'atini, sonuglarmi hig
kimse anlayip, gorebilecek durumda bulunmuyordu. Soylenti ve
fisiltilar igin gerekli iki §art -olayin onemliligi ve miiphemiyeti-
olabilecegin de iistiinde bulundugundan - bir anda, hig beklen-
medik bir uydurma haber seli ile kar?ila§iverdik : Pearl Harbour
«fisilti gazetesi» haberlerinde «Donanma biitiiniiyle denizin dibine
batxnlmi§» deniliyor; kayiplarm gok fazla olmasi yiiziinden Wa-
shington'un gergekleri soyleyemedigi ileri siiriiliiyor, Hawai'nin Ja-
ponlann eline gegtigi soyleniyordu. Bu «hikayeler» oylesine yay-
gin, oylesine moral bozucu §eylerdi ki, 23 §ubat I942'de Balkan
Roosevelt radyo ile bir konu§ma yapti. Konu§ma bagindan sonuna
kadar bu soylentileri yalanlanmasina hasredilmi$ti ve kayiplarla
ilgili resmi agiklamalan ihtiva ediyordu.
162
mek igin en yiiksek derecedeki gorevlilerin biitiin gabalanna rag-
men, kollej niifusunun (population) yiizde 44 kadari olayin ve ola-
yin sonucu olarak gikan soylentilerden 50k etkilenmeleri, bunlann
bu yiizden resm! teminatlann dogrulugunu kabul edememeleri ol-
mu$tur.
1942 yili buna benzer korku-yaratici «hikaye»ler yih olmu§-
tu. Gemi kayiplan inanilmayacak kadar abartihyordu. Knopp, «Ca-
pe Cod» Kanali civannda bir kaza sonucu batan bir gemi ile ilgili
bir ornege i§aret etmekteydi. New England'da ahali o kadar biiyiik
bir huzursuzluk ve korku igindeydi ki, bu kazadan koskoca bir
hikaye yaratilmi§, gemide binlerce hem§ire bulundugu, geminin
Amerikan gemisi oldugu, torpillenerek batinldigi ve binlerce hem-
§irenin de sulara gomiildiigii §eklinde soylentiler her yana yayili-
vermi§ti. (1),
Boylesi ha§in hikayelerin nedeni; daha once soyledigimiz gib,
ortalama vatanda§lar igin konunun oldiiresiye bir onem ta§imasi ve
iginde bulunulan objektif durumun ortalama vatanda§ igin anla§il-
mazliklar ve belirsizliklerle dolu olmasi idi. Bu anla§mazhk ve be-
lirsizlik «komiinikasyon»un ba§arisizhgindan, veya aninda verilen
haberlerin hig bulunmamasindan; yani, sava§m yakip-yiktigi bii-
tiin iilkelerde, veya giivenilebilir gok az haber kaynagi bulabilen
ve birliklerinden tecrid olmu§ askerler arasinda hep goriilen bu
gibi sorunlardan meydana gelmi§ olabilirdi. Burada da miiphemi-
yet ve belirsizlik biribirine uymayan haberler ahnmasindan; haber
kaynaklanndan higbirinin digerinden fazla giivenilir olmamasin-
dan; veya (Pearl Harbor soylenti ve asilsiz haberlerinde oldugu
gibi) pek 50k insanin hiikiimetin ve idarenin tutumuna giivenme-
mesinden, sava§ zamani sansiir uygulamasi yiiziinden [duydugu
resmi agiklamalara] inanmamasindan meydana geliyordu. Sava?
doneminin ba§langicim izleyen sonraki donemlerde ise [resmi]
haber servislerimize kar§i hizla giiven kazamlmi§, ve soylentiler
ile asilsiz haberler tedricenazalmx§tir.
163
ra (cobelligerents) ait bazi ozel gruplarin yetersizlikleri, sada-
katsizlikleri veya etkisizlikleri hakkinda gikarilmi§ soylentilerdi.
Bu uydurma haber ve soylentilerin basta gelen «ta§lanacak kegi-
leri» ise Ordu, Donanma, Hiikiimet, miittefiklerimiz ve Amerikan
azinlik gruplan [Japon asilli Amerikalilar gibi, g.n.] idi. 0 giin-
lerde kulagimiza gelen bu haberlere gore Ordu kendisine silahlari-
m bizim verdigimiz yardim malzemeleri arasinda gonderilen tere-
yaglarla yaghyorlar; askere alinan zenciler ilerde yapacaklari ayak
lanma igin cephane biriktiriyorlar; Yahudiler ise askere gitmemek
igin hileler yapiyorlardi.
Eu biiyiik yekun te?kil edenler de bu hasimhk-giki§h soylenti-
lerdi. 1941 yilinda iilkenin gok ge§itli yerlerinden derlenmi? 1,000
kadar soylenti ve yalan haber (2) §u oranlar iginde bir dagihm gos-
teriyordu:
1) Hasmane duygulardan
(ayri gorme nedeniyle) gikan soylentiler = yiizde 66
2) Korku duygusundan gikan (umaci soylentiler = yiizde 25
3) Arzu ve ozlemlerden (giindiiz riiyasindan) gikanlar = yiizde 2
4) Higbir simfa girmeyen soylentiler = yiizde 9
Hig ku§ku yok ki, korku ve arzu giki§h soylentilerin oranlan
gok gegmeden degi§mi§tir. Zafer yakla§tikga ( V-E ve V-J giiniine ge-
lindikge soylentiler azalmaya, eski dii§manliklarin azaltilmasi ile il-
gili konularda olmaya ba§lami§; belli amaglan dile getiren soy-
lentiler halini almi§; belli §artlar altinda istenilen, ozlehiien bii
olay olmadan olmu? gibi soylenmeye ba§lami§tir. Fakat, savas
boyunca ve bugiine kadarki siire iginde de, soylenti ve «fisilti ga:
zetesi» haberlerinin gogunlugu §u veya bu miktarda hareketamiz
sayilabilir. Bunlar, §u veya bu gruba kar§i hala hasmane duygular-
la doludur.
Fisilti ve dedikodularm giki?i ve halk arasinda hizla dola§ma-
sinin nedeni kisaca ifade edilebilir. Fisiltilar; bireyler tarafindan
hissediLen gerilim durutnununu nedenim agiklar ve bu gerilimi ho-
fifletir. (3).
164
Ornegin, Pearl Harbor soylentileri, bu soylentileri duyup nak-
ledenlere nigin oylesi bir endi§e ve huzursuzluk iginde kaldigim
agiklami$ oluyordu. Eger koruyucu donanmamiz «denizin dibine
batxnlmi§» olmasaydi soyledigi endi§e dolu «hikaye»ye hak veril-
meyecek miydi? O'nun duydugu huzursuzluk ve endi§enin hakh go-
riinmesi igin ciddi §eylerin olmasi gerekli goruniiyordu. Aileler
ogullarim, kocalarini, babalanni kaybetmi?lerdi ve etrafta
dola§ip, suglayacak adam anyorlardi. Bu boyle olunea da,
askere gitmekden kagmdiklari soylenen Yahudiler elbette iizer-
lerine dii§eni yapmayan bir grup oluyor ve «iyi vatanda§»lann ba§-
lanna gelen felaketlerin nedenine bir agiklama te§kil ediyorlardi
Ne var ki, askere gitmekten kagmmak konusundaki «hikaye»ler Ya-
hudiler arasinda pek goklarimn askere ahnmasi ve bunlan ce-
saretle ve iyi sava§malari sonucunda ister-istemez ortadan kalkmak
zorunda kaldilar. Fakat ne zaman kitlik veya sikmti olsa gene
ortaya Yahudiler siiruliiyor ve «ta?lanacak kegi» olarak «vur aba-
hya!» deniliyor; boylece, herkes ya^adigi ve katlandigi giigliikleri
kendine gore agiklayabilmi$ oluyordu. Ak?am soframiza kuzu pir-
zolasi (lamp chops) koyamayinca, bunun nedenini agiklamak igin
Yahudilerin karaborsaciligmi ileri siiriiyorduk.
165
ne kar$i azarlamak, veya arkasindan tenkid edip hirpalamak bu
kimseye kar§i duyulan nefreti gegici bir sure azaltmak igin kull>
nilan bir garedir. Bu konuda asil onemlisi, bazan herhangi bir ba§-
ka kimseye, veya bir ba$ka §eye kar§i duyulan nefretin azaltilma-
smda da bu yolun kullamldigidir. Eger patlayana kadar §i§mi§,
gerilmi? bir tiibii bo§altmak isterseniz ya valft agarsiniz ya dda in-
ce bir ?eyle delersiniz. Valf'i agmayi igimizdeki du§manligi Nazi-
lere veya Japonlara, yani gektigimiz acilarin ve sikmtilarin sebebi
onlara yoneltmege benzetebiliriz. igne bastirmayi ise olayla
ilgisij sugu, giinahi olmadigi halde goziimuze kestirdigimiz kurban-
larimiza yoneltmeye benzetebiliriz. Her iki durumda da, basing
azaltilmakta ve bir gev§eme elde ecfilmektedir. Yahudileri sugla-
mak, Zencilere gamur atmak, hiikiimetin ve idarenin hakkinda
olur-olmaz suglamalarda bulunmak, OPA'yi veya siyasetgileri leke-
lemek, hangi sebepten olursa osun, igimizde yigimlanan dii§man-
lik ve kirginhklann bir belli derecede hafifletilmesine yaramakta-
dir. Bir ba?ka rahatlama, ne denli aci ve kotii olursa olsun, herke-
si «umaci» ile kar§i kar§iya tutmak igin gikardigimiz asilsiz sozler-
den de elde edilmektedir. Kom§uma Cape Cod Kanalinin asker
cesetleri ile dolup-tikandigim soylemem, oglum veya arkada?larim
cephede ise, o'nlar hakkinda duydugum ve artik gok yigimlanmi§
bulunan endi§elerimin di§a vurulmasina yaramaktadir. Cephedeki
kayiplar veya du?mamn yaptigi ^vah?et hakkinda a$iri abartilmi§,
uydurulmu§ §eyler soyleyerek igimdeki huzursuzlugu arkadasimla
payla§mi§ olurum, ve boylece kendimi yalmz ve garesiz kalmi? his-
setmekten kurtulmu? olurum. Soylenti ve fisilti gikanp, bunlari
yamam iizerine, artik ba$kalarinin da «huzuru kalmami$» olur.
Bu sayede kendimi bir ge§it giivence altinda saymaya ba?larim.
DENEYSEL YAKLA$IM
166
Bizim yontemimiz 50k basittir. Tek bir goriintiiyii (slide)
perdeye aktarmakla yetindik. Kisacasi, bir bakima demokratik
ozellikteki bir goriintiiyii ilgili bir?ok ayrintiyi da gostermekte
kullandik. Resmi perdede gostermeden once alti veya yedi denek
bir odaya ahnmi§tir. Bunlardan birisi resmin gosterildigi odaya
ahnmiij, fakat perdeyi tam goremeyecek §ekilde kasitli olarak se-
«filmi§ bir yere oturtulmu§tur. Seyircilerden birisi (veya deneyici)
goriintiiyii kendisi tarif etmi§, bu aradaresimle ilgili olarak yirmi
kadar aynntidan soz etmi§tir. Ardmdan, ikinci denek odaya ahn-
mi§ ve kertdisine, ne gordiiyse, hepsini anlatacak olan birinci de-
negin yanina oturtulmu§tur. (Biitiin deneklere «ne duydularsa
hepsini miimkiin oldugu kadar ashna uygun olarak digerlerine
nakletmeleri» soylenmi§tir.) Ardmdan birinci denek yerine ge?mi§,
iigniicusii ahnmi$g ve iigiincii denek ikinci denegin anlattiklarini
dinlemeye ba$lami§tlr. Aym §ekilde, her denek igeri girinci, ken-
dinden onceki denekleten o nun anlattiklarini dinlemi?; kendinden
sonra gelen denege de, oncekinden duydugunu nakletmi§ oluyor-
du. Deneye gozlemci olarak bulunanlar, uyari yerine kullanilan
resim perdede durdugu halde her denegin igeri alinmasindan son-
ra ortaya ?ikan uydurma hikayenin nasil ortaya ijlktigim tek tek
her denekte gormu§ oluyordu.
Kollej ogrencileri, Ordu hazirlik kamplanndaki erler, mahalli
topluluk forumari (community forum) iiyeleri, Ordu hastanele-
rindekr hastalar, Ogretmenler Yuvarlak Masa iiyeleri, egitim kurs-
larina katilan polis memurlan dahil kirk grup denekle bu aym su-
re? tekrarlanmi§tir. Yeti§kin ya§taki bu deneklerle ilaveten ozel
okullardaki dordiincii simftan dokuzuncu sinifa kadar kii
?uk gocuklarda da deney tekrarlami§tir. Bazi deneylerde, beyaz-
larin yamsira enciler de katilmi§tir. tlerde gorecegimiz gibi, bu-
nun boyle olmasi, kullanilan resmin «irk a?ismdan» verilen bir
goriintiiyii aksettirmesi halinde onemli ?onu?lar dogurmu§tur.
' Biitiin bu deneyimler seyirci oniinde yapdmi§tir (20-30 goz-
lemci). Sahneye gikmanin sebep olacagi korkma ve iirkme halini
bertaraf edebilmek i?in denekler goniilliiler arasindan se?ilmi§ler
dir. Bununla beraber, seyirci oniinde yapilan bu tiir deneyimlerde
her zaman igin bir sosyal etkileme (social influence) oldugu bi-
linmelidir. Bu etkilemenin hacmini bilmek ?in [bu ara§tirmada]
bir de, deneyi yapanla denekten ba§kasimn ahnmadigi bir odada
smanan kontrol grubu kullanilmi§tir.
167
Sonug olarak. bu deneysel durumun, giinliik hayatta ortaya
gikan soylenti ve uydurma hikayelerin olu§tugu §artlari be§ nokta
agisindan tamamiyle benzer §ekilde yaratmadigini kabul etmek zo-
rundayiz. (1) Dinleyicilerin etkisi epeyce olmu§, deneklerin dikkat
li davrani§lanna ve «hikaye»Ierini kisa tutmalanna sebep olmu§-
tur. Seyircilerin oniinde denenen deneklerin anlattiklan «hikaye»-
ler, seyircilerin ahnmadigi odada denenen deneklerin anlattigi «hi-
kaye»lerin yansi kadar aynntih olmu§tur. (2) Verilen talimatin;
duydugunu elden geldigini aslina sadik nakletmek ve dikkaitli dav-
ranmak sozlerinin etkisi olmu$tur. Giinliik hayattaki soylenti ve
«fisiltilarin» yayilmasinda ise anlatilan hikaye»lerin dogru ve asli-
na sadik nakledilip nakledilmedigini gozetleyecek bir deneyci bu-
lunmamaktadir. (3) Bu dene)dmde deneklere, kendilerine anlatim-
da bulunanlara soru sorma hakki taninmi§tir. Olaganiistu hayat
?artlarmda ise, «fisilti»lari dinleyenler, eger isterlerse, anlatan ve
aktaran kimseye soru sorabilir; o'nu gapraz kontrol altina alabilir.
o'nu gapraz kontrol altina alabilir. (4) Duyma ve aktarma arasm-
daki zaman farki bu deneyimden gok kisa olmu§tur. Olagan hayat
sartlarinda ise bu zaman arahgi gok daha geni§tir. (5) En onem-
lisi, bireyleri anlatmaya yonelten giidiiler gok farkli o!mu$tur. De-
neyimizde, deneklerin yonelimi dogruluk ve aslina sadakat olmu§-
tur. Deneyimsel §artlar altinda, deneklerin ki§isel korku, nefret ve
arzulari i§in igine kan§amami§lardir. Kisacasi, deneyime katilan
[ve davrani§i incelenen] denekler, giinliik hayattaki soylentilere
katilanlar gibi amnda soylentikre katilanlar gibi aninda soylenti
gikaran veya aktaranlardan farkli kalmi§lardir. Deney konusu olan
«soylenti »yi aktarmasi ki§isel olmadigi gibi, igten ve derinden du-
yulmu§ bir aktari? da oImami§tir.
Ugunciisii di§inda kalan diger biitiin §artlann deneyimde, du- „
yulann anlatimim dogrula?tirdigi ve gergek hayattaki uydurma
soylentilere oranla daha az saptirma [bozma = distortion] ve kes-
tirime sebep oldugu du§uniilebilir.
Yaptigimiz deneyimin normal soylenti ve «fisilti» §artlanni
yaratmadigini bilmemize ragmen, gene de inaniyoruz ki, duyulan
6ir ?eyi aktarirken yapilan degi§tirmelerin ve bozmalarin elde et-
tigimiz sonuglarda temsil edildigi kabul edilebilr. «Sokaga dokiil-
meyen» soylentiler «sokaga dokiilen»ler kadar canh, hissi (fevri)
bir tonda soylenmemi§, o'nlar kadar a§inla§tinlmami5 olabilir.
Biitiin bunlara ragmen, [siirecin] temel olgusu her ikisinde de gos-
terilebilir.
168
Gergek hayattaki soylentilerde olanlarla laboratuar §artlannda
yaratilan soylentilerde olan-bitenler iginde, biribirleriyle ilgili olan
ve agik segik goriilebilen, iig egilimin yer aldigi karma§ik bir boz-
ma ve saptirmadan ibarettir.
Dt)ZEYE tNME
Soylenti ve «fisilti» ortakhkta dola§irken yaptigi yolculuk bo-
yunca biiyiik bir hizla kisahr, daha ozlii, daha kolayhkla kavrana-
bilir ve hatirlanabilir bir bigim alir.
Anlatilan aym §eyin birinden digerine aktanm serisinde, i$in
ba?langicinda, hatirlanan ve aktarilan aynntilar hizla azalmakta-
dir. Unutulan aynntilarin sayisi, serinin sonuna kadar azalmaya
devam etmekle; ancak, du§ii§iin hizi yava§lamaktadir. Tablo : 1
denemenin ba§langicmda verilen aynntilarin her denekte ne oran-
da hatirlanip aktanldigim gostermektedir.
§EKlL : 1 Ba?langi?ta verilen materyalin ardillanan deneyimlerde hatir-
lanma yiizdeleri.
C
c+
U
cd
h 70
00
1 2 3 4 5
ardillanan deneyimler
169
yen testlerdeki yiizdeler ise bu baza gore hesaplanmaktadir. Onbir
deneye dayanan egri (curve) agizdan - agiza yapilan be§inci veya
altinci aktarmada ilk anlatilan ayrintilarin yakla§ik olarak yiizde
70'inin ayiklandigim gostermektedir. Hem de, aktanmlar arasin-
da higbir zaman bo§luguna fxrsat verilmemi§ oldugu halde.
170
tirmiyorsa, hatirlama korii koriine hatirlama ve tekrarlama §eklin-
de olmaktadir. Ornegin:
Yahudiler askere yazilmaktan kagimyorlar;
CIO Komiinistlerin elindedir;
Ruslar kadinlan millile§tirmi§.
KESKINLEME
171
sxdir. Bunlar ilk ardillanmalarda goze batmakta, her ardil hikaye
dinleyicinin dikkatini gekmekte ve her aktarimda hikayenin esasi
igin daha onemli olmasi gereken ayrintilardan daha gok tercih
edilmektedirler. Buna verilebilecek bir ornek, «hirsizhk yapmakta
olan bir gocuk ile, gdcuga tekdirde bulunan bir adam» ifadesine
uygun bir resimle birlikte ardillanmi? deyimler serisinde goriil-
mii§tiir. Bu seri deneyimlerde «tekdirde bulunan* ifadesi denek-
lerin a§in dikkatini gekmi? ve ardillanarak her aktarimda bozul-
madan soylenildigi g6rulmvi?tur.
172
Keskinleme bazan bir hareketlilikten (movement) belirli bir
sonucun meydana gelecegi durumlarda yapdmaktadir. Ugaklarin
ugmalan ve bombalarin patlamasi aktarim sirasinda gogu defa bir-
likte vurgulanirlar. Aym §ekilde, bir resimde goriilen yere dii§mii§
bir vazo gogunlukla unutulmamakta ve hep hatirlanmaktadir. Ger-
gekten «dii§ii§ motifi» resimde adamin igmekte oldugu puiro gibi
diger bazi §eylere de yayginla§tirilmaktadir. Ornek : deneyimlerden
birinde piironun yere dii§mekte oldugu soylenmigtir. Oysa, piiro
adamin di§leri arasinda sikica durmaktaydi.
173
Zaman ve yer bakimmdan olayi yakla§tirma ile yapilan yafta-
lamada tercihli bir hatirlamamn ortaya giki$mdaki faktorlerden
biri degeri de ongelme etkisidir (primacy effect). Bir seri konu-
cuk iginde ba§ta soylenen veya aktanlanlann hatirda tutulma ola-
saligi daha yiiksek goriinmektedir. Bu yiizden de, yer ve zaman
bakimmdan yakla§tirma yaratan bir «yaftalama» bir anlatimin en
ba?lannda aktanlmakta ve boylece onleme etkisi'nden yararlan-
mi§ olmaktadir.
174
mu§tu ve bu yiizden de sadece kabul edilmekle kalmami§, keskin-
lemege ugra§mi§ti.
OZUMLEME (ASSIMILATION)
175
Ana Konuyu Oziimleme
Genellikle, bir hikayede anlatilan konucuklar, hikayenin giidii-
cii «motif»ine uygun §ekilde keskinlenir ve diizeylenirler ve so-
nunda oriaya gikacak ° l a n hikayenin yeni anlatimim daha tutarlx
kilacak §ekilde bu giidiicix motife uyumlanirlar; yeni anlatim da
daha tutarli, daha ho§ dinlenir, daha yuvarlak-ko§eli olur. Bazi de-
neyimlerde aym resimler kullanildigi halde, hikayeye bir ordu ra-
hibi sokulmu?, veya bir .takim insanlann (gogul olarak) oldiiriil-
diigii ilave edilmi§; ambulans, Kizil Ha? Hastanesi olmu§; yikilan
binalann sayisi arttinlmi§, tahribat buyutulmii§tiir. Biitiin bu an-
latimlar, ne kadar asilsiz olurlarsa olsunlar, ana konuya uygun
goriinmii§lerdir - bir sava$ felaketi (incident). Bu anlatilan aynn-
tilar resimde gergekten yer almi§ olsalardi belki gok daha iyi bir
Gestalt siireci yaratacaklardi. Ana konuya yakin olmayan, biitii-
niiyle konu di§i kalan objeler ise higbir zaman hikayeye dahil edil-
memektedir - tek bir e!ma agaci, bir balerin, bir beyzbol oyuncusu
gibi.
Hikayeye yeni §eyler katmanm (importations) yanisira, ba-
zan, ana konunun desteklenmesi igin ba§ka ge§it ashna uymayan,
gergege aykin degi§tirmeler (falsification) de yapilmaktadir. Ori-
jinal resimde goriilen Kizil Hag kamyonu cephane yuklii olarak
gdriindiigii halde, ana konuya uygun olmak zorunlugu yiiziinden,
cephaneler gitmekte ve kamyonun ilag ve tibbi malzeme yiiklii ol-
dugu soylenmektedir.
176
«Loew'in Yeri» olarak; Gene Antry ise Gene Autry olarak, «Luck
Rakes»de «Lucky Strikes» olarak tamamlanmakta veya degi§tirilip,
uydurulmak tadir.
Biitiin bu ve bu ornekler Gesta.lt psikolojisinin diliyle «kapa-
tiverme» i§lemleridir. Bunlar asilsiz algilama ve asilsiz belleme ge-
$itleridir; am amaglan, daha tutarli, daha biitiinliiklu bir «men-
tals sunum saglamaktir. Ele alinan aynntilarm herbiri ana konu
igine gomiilmekte, ve boylece hikayenin «iyi devam etmesi» sag-
lanmaktadir. Amag, anlamsiz goriilen veya noksan goriiniilen yer-
Ieri eritip, belirsizle§tirip, yumu$ak ko$eli yapmaktir.
177
f
a§lari mil-ta§lari olarak aktarilmi§tir. Qiinkii, Amerikahlar uzak-
hk birimi olarak mil kullanagelmi^ler ve mile ali§mi§lardir.
179
dayanmakla beraber—, anlatilan hikayenin. sozsel-kli§eler ve ali§il-
mi§ beklemeler (expectation) ybniinde oziimlendigini gostermek-
tedir. Bu durumda, kar§imiza gikan bozma ve saptirmalar dii§man-
lik ve nefret yoniinde bir oziimleme olarak kabul edilemezler. Bu
tiir onyargilann gogu, oyle goriiniiyor ki, toplumda, bir di$-grup
hakkinda mevcut inanglari dogru kabul etmekle yapilan bir ge§it
gorenege uyma (corforming to current folkways) sayilmalidir.
Bu ustura-zenci deyimini beyaz deneklerin zencilere kar§i duy-
duklan nefreti ve zencilerden korku duymalarim aksettirse de ak-
settirmese de, apagik bir ba§ka nokta v a r : resmin gosterildigi de-
neklerin zencilerden segilmesi halinde zenci deneklerde de buna
benzer bir gudiimlii bozma yapilmaktadir. Irkgihk iizerine kuru-
lan bu karikatiirii gormemezlikten gelmek, kendileri de zenci lrkin-
dan olduklan igin i§lerine geldiginden, resimdeki irk sorununun
onemini kiigiiltmektedirler. Bu deneklerden birisi, «dokiintii elbi-
seler iginde, ezik bir zenci» §eklindeki soylentiyi aldiktan sonra,
bunu, bir sonraki denek'e «dokuntii elbiseler giymi§ bir adam...
Zenci de olabilir...» diye aktarmi§tir.
Bir ba§ka resimde ise, resmi gosterdigimiz Zenci denek, resim-
deki polis ile bir adama baktiktan soma, «kendisine eziyet edilen
bir zenci» denmi§tir. Bu dogru bir ifade olabilir. Ama, ayni resmin
«isyanci birini polis tevkif ediyor» §eklinde anla$ilmasi da miim-
kiindii. Bulunan sonug $u ki, beyazlar olsun zenciler olsun biri-
birlerinin tam tersi algilama, hatirlama, ve yorumlamada bulun-
maktadirlar.
| ':)
tip bir yapilama siireci harekete gegmektedir. Bu siireg her ne ka-
dar karmafik bir siireg, ise de (gergekten diizeye inme, keskinleme
ve oziimlemeyi kapsamaktadir), ana karakteristigi itibariyle uya-
rtlarin basit ve anlamli bir yapiya indirgenmesi igin giri$ilen bir
gaba olarak tammlanabilir. [Bu yapt ise] bireyin kendi ilgilenim-
leri ve deneyimleri agistndan uyumlaytci (adaptive) bir ozellik ta-
'?tr. Siireg, bulatmk ve kavrammi giig (ambiguous) bir durumun al-
gilanmast dmnda hemen ba$lar, fakat i$in igine bellek de karifacak
olursa, ortaya gtkacak olan sonuglar gok daha biiyiik olur. Uya-
rtntn. algilanmasi ile iginde bulunulan an arasinda ne kadar uzun
bir zaman boyutu varsa iig-nedenli [diizeye inme, keskinleme, ve
dziimleme, g.n.~\ degiftirimin ortaya gtkt? olastligi da o denli ar-
tar. Kezd, ardillanmt? bir anlatim ve aktatim dizisinde yer alan
insanlartn sayist ne denli artarsa, degi$tirim olasih%i da o denli
artmaktadir. Ta ki, soylenti yahnkat bir ifadenin son sintrina gel-
mi? (aphoristic brevity) ve ancak moto-mot aktarilacak bir kisa-
Itga inmi$ olsun.
181
yecegimiz. Bizim tarafimizdan yapilan deneyimlerde olsun, diger
ara§tirmalar tarafindan yapilan ilgili ba§ka deneyimlerde olsun or-
taya gikan §ey biitiin deneklerin kendi di§indaki uyarilar diinya-
sini kavranmasi giig bulmalari ve bu di§-diinyayi objektif karak-
terleri ile algilamaktan kagmmalari olmu§tur. Bu nedenle de, di?-
diinya, sadece, bireyin kavrama giiciiniin sinirlarina, bireyin belle-
me giiciiniin sinirlarina gore degil, aym zamanda bireyin, keridi
gereksinmelerine ve ilgilenmelerine gore yeniden-anlamlandiril-
maktadir. Boylece «di§» olarak bilinmesi gereken «§ey»ler «igsel»
olmakta; objektif diye bilinmesi gereken $eyler, aslinda, siibjektif
olmaktadir. Birey, kendisine gelen objektif bir «information»i de-
gi?tirip( aslina uymayan bir $ekilde ba§kalarina aktarmaya ba§la-
digi zaman da, kendisinin ba§lngigta almi§ oldugu objektif «infor-
m a t i o n ^ ozii, gekirdegi bireyin dinamik ussal hayatina oylesine
girip yuvalanmaktadir ki, siirecin sonunda ortaya gikacak olan
iiriin bir ig'den di§a, di?taki ileri'ye baki? ?eklini almaktadir. Boy-
lece soylenti siirecinde birey hatirlama konusuridaki gucsiizlukleri-
ni gizlemekte, kavranmasi giig bir alandaki anlamlama giigsiizliik-
lerinden siynlmaya gah§makta; ortaya gikan iiriin, nefret, endive,
huzursuzluk ve istekleri de dahil, kendi hissi (emotional) ihtiyag-
larmin damgasim ta§imaktadir. Bu yuvarlanma surecinin igine bir-
den fazla ki§iler girdigi zaman ise ardillanmi§ aktartmlarin sonul
iiriinii, kiiltiirel ilgilenme, bellek giicii, grup «hissiyati» ve onyar-
gilar agisindan en dii§iik «payda» ya bagli kalmaktadir.
Soylentinin, uydurulmu? bir haberin ille de gergeklere aykiri
olmasi gerekli midir, diye sorulabilir. Buna verecegimiz cevap.
hangi halde olursa olsun, yuvalanma siirecinin, sonugta ortaya gi-
kan Uriiniin giiveniliriigini ve aslina uygunlugunu ara§tirmayi im-
kansiz kilacak kadar yaygin oldugudur. Bir bildirim, sonunda, ger-
gege veya aslina uygun ve giivenilir bulunmu§sa bunun nedeni
ardil ki§ilerin duyduklan hikayelerin dogrulugunu kontrol etmek
olmasidir. Belki de, soylenti ve asilsiz haberlerin kontrol altma ahn-
masmda sabah gazetelerinin ve radyonun biiyiik hizmetleri dokun-
maktadir. Fakat, giivenilebilecek boyle «standart»lann. el altmda
bulunmasi halinde, soylenti ve uydurma haber diye bir §eyden soz
etmemize imkan kalip kalmadigi sorulabilir.
182
Pek dogal olarak, bazan oyle hallerle kar§ila§abiliriz ki, bel-
li bir kiigiik degi§tirimin soylenti veya silsiz haber sayilip sayil-
mamasi gerektigi konusunda higbir karara varamayiz. Fakat soy-
lenti dedigimiz §eyi, duyulanlarin dogruluguna delil tefkil edecek
giivenilebilecek standart'larin sunulmami? olmasina ragmen yapi-
lan bir konusu «reference» olarak tanimliyorsak, o zaman, elde
ettigimiz bulgulardan gikan sonug soylentinin, yuvalanma siireci
sirasinda biiyiik bozma ve saptirma i§lemlerine ugradigidir. Bu
ise, hangi fartlar altinda olursa olsun, bir inang veya bir eyleme
girme konusunda gegerli bir rehber ' sayilamaz.
183
Joseph T. KLAPPER
187
Joseph T. KLAPPER
TARTI$MANIN SINIRLARI
Kitle haberle§me araglarimn biitiiniiniin etkilerini tarti§ma
?oyle dursun, bir tek haberle§me aracmin etkilerini tarti$mak bile
bu memorandumun simrlarim a§an bir §eydir. Kitle haberle?me
araglarindan herhangi birinin varligi yiiziinden ortaya gikan neti-
celere veya bireye bunlari okumaktan, dinlemekten veya bu arag-
lardan yararlanmasmdan otiirii olan §eylere kitle haberle§me arag-
lannin etkisi gozuyle bakabiliriz. Biitiin bu etkilerin kapsadigi alan,
bu yiizden, sadece bu memorandumun ele aldigi dort araci degil,
biitiin bireysel veya toplumsal davram§Ian ve teknolojik geli§me-
lerle ticari geli§meleri de igermektedir. Kolayca anla§iliyor ki, ele
alabilecegimiz, bu geni§ konular aam iginden suni bir §ekilde ay-
nmladigimiz, tammladigimiz dar bir kisim olacaktir.
Halk Kitaphgi Ara?tirmasinin ereklerini unutmaksizm, Ara§-
tirma Ba§kam ve bu satirlann yazan bu yiizdendir ki memoran-
dumun sinirlanm ikna ve «informal» pedagoji araglan olarak ge-
§itli kitle haberle§me araglannm kar§ila§tirmali etkinligi diyebile-
cegimiz §ekilde tesbit etmekte gorii§ birligine varmi§lardir. Ara§-
tirmamn ereklerine uygun olduklari igin Balkan tarafindan tesbit
edilen diger etkiler ise bir ba§ka memorandumda ozel bir dikkat-
Ie ele ahnmi§lardir.
Bu, pe?inen sinirlandinlmi§ alammizm iginde bile bazi gi-
karmalarin yapilmasi ve bunlarin agikca bildirilmesi gerekmi§tir.
189
Nitekim kitle haberle§me araglarimn kendi okuyucu, dinleyici, ve-
ya seyirci kitlelerinin davrani? ve moralleri iizerindeki etkileri hak-
kinda yapilan ?ah?malar, incelemeler ve tahmin §eklinde ileri sii-
riilen dii§iinceler, hi? degilse bu memorandumda tarti§ma di§inda
tutuiacakiardir. Bizim burada ilgilenecegimiz §ey, hemen hemen
sadece, farkh farkli ara^larin farkh farklx duyumsal uyania? ya-
ratmalari; yani, kiminin goriintiisel olarak algilanmasi, kiminin
sozsel olarak algilanmasi gergeginderi ileri gelen pedagojik ve ilc-
na edicilik etkinlik farkliliklarindan ibaret kalacaktir. Ayrica, kitle
haberle§me araglannin dagilimindaki farklilikara ozel bir onem
verilecektir. Zira bu tiir farkhhklar da pedagoji veya iknaci etki-
ler alaninda degi§ik ara?lann degi§ik etkilerde bulunmalarma yol
agici bir etken olabilmektedir. Bununla beraber, burada kitle ha-
berle§me araglarimn kitlenin degerlerini etkileme yonii uzerinde
durmayacagiz. Bu konumuz haberle§me araglarirun etkileri ile il-
gili belli bazi alanlarla siniri oldugu igin Halk Kitapligi Ara^tir-
masi Ba§kanhginin uygun gordiigii diger konular ba§ka «memo-
randumlarda ele ahnacaktir.
190
DENEYSEL BULGULARIN UYGULANABiLIRLiGI
192
t
(1) Sosyal bilimcilerin sik sik 'fade ettiklerine gore bu konuda yapilan ge-
$itli ara§tirma ve galijmalar kar$in sonuglara varmi§Iardir. Bazi ya-
zarlar, ornegin, Goldstein bu kar§inliklan deneyimsel siiregteki hassa-
siyetin yetersizligine yapilan deneyimlerin uzunca ve karma$ik mater-
yallerle yapilan deneyimlerden aynldigim (kisa reklam materyallerinin
bir iilkenin fizikl cografyasi hakkmda hazirlanmi? uzunca bir mater-
yalden aynli§i gibi), basit materyallerle yapilan deneyimlerde onemli
higbir tutarsizlikla kar5ila§ilmadigim bilmektedir.
Basit ve kisa materyalle yapilan deneyimlerden elde edilen bulguJardan
yukarda belirtilenler ile Carver; Stanton, De Wick, Elliott, Wilier, Lass,
ve Goldstein'm vardiklari. bulgular ayri olmu?tur.
Deyimler, materyalin aninda hatirlanmasi ile ilgili ohinca, kar?m
bulgular azalmakta, fakat belli bir sure sonundaki akilda tutulma dere-
cesi ile ilgili deneyimlerin bulgulan arasindaki kar$mliklar azalmamak-
tadir. Aynca, Lass ve Golds tein'dan aynlan Carver sozsel sunumun aka-
demik yonden 90k iyi yeti§mi? denekler arasmda biiyiik bir iistiinliik
kazandigi bulgusuna varmijtir.
193
bile, «makul» bir dii§iince olarak, bu ?ekildeki bir ikili sunumun,
her iki yontemden sadece bir tekiniri kullamlmasi haline oranla
daha etkin olacagi ileri siiriilebilir.
194
karma§ik materyallerle ilgili deneyimlerin vardiklari bulgular ara-
smdaki tutarsizliklar deneklerin okuma yetkilerindeki farkliliklari
aksettirmektedir. Bu oneriyi sirf «speculative» agidan yapiyoruz.
Bunu sinamak igin, deneklerin egitim diizeylerinin ve okuma yeti-
lerxnin her deneyimde karma§ik bir §ekilde kar§ila§tinlmasi gere-
kecektir. Bu ise, konuyla ilgili edebiyat iizerine yapilan bir tarama
olan bu yazimiz igin elealinabilecek veya anlatilabilecek bir siireg
degildir.
Ozetle, basimli ve konu§mali (gergek, canli yayunlanmakta
olan, veya kaydedilmi§ ses olarak) sunumlarla elde edilmi§ ogren-
me ve ogrenileni korumayi kar§ila§tirma konusundaki ara§tirma-
lar gati§km bulgular vermi§lerdir. Kisa ve basit materyallerle ilgili
biitiin deneyimler, her iki yontemle sunumun en biiyiik etkinligi
sagladiginda gorii§ birligine varmaktadirlar. (2) Fakat tek ba§larina
kulianihrlarsa sozsel sunuxn gogu insanlar igin goriintiisel sunum-
dan daha etkindir. Daha yiiksek bir karma§ikligi olan materyaller-
le ilgili olarak, elimizdeki deliller biiyiik bir oranda basimli sunu-
mu daha etkin gostermekte, ama gati§kin bulgular heniiz aralann-
da bir uzla§ima kavu§tutulmami§ bulunmaktadir. Oyle anla§iliyor
ki, i§e diger faktorler de girmekte, ve [komiinikasyonun] olu§tu-
gu durum tam olarak incelenmeden once bunlarin belirli kilinma-
si, tamnmasi gerekmektedir. Okuma yetkisi degi§ik olabilir ve bu
soz konusu faktorlerden birini te?kil edebilir. Elimizde bunu des-
tekleyen bir delil olmamakla beraber, karma§ik materyallerin su-
numunda goklu [komiinikasyon] aracinin kullammmin, tek bir
arag kullanmaktan daha etkin olacagini soylemek akla yakm go-
riinmektedir.
195
sorunlarla ilgili konularda yazilmi§ metinler sunulmu§tur. Ayni
metinler gruplardan birisine bir konferansgi tarafmdan, birisine
di?arda konu§up kablo ile bagli bir hoparlorle hitap eden bir ko-
nu§maci tarafmdan, iiguncii gruba ise basimh metin §eklinde su-
nulmujtur. Kanaatleri etkilemekte en etkin yol konferansgi kullan-
raak, ikinci etkinlikte spiker ve en az etkin sunum olarak basili
metin bulunmu§tur. Ayni bulgular Knower tarafmdan, kaba gizgi-
leriyle aym §artlar altmda yapilan deneyimde de elde edilmi§tir.
Birkag deneyim iizerinde bir tarama gali§masi yaptiktan sonra All-
port ve Cantril de herkesin fikir birligi eder goriindiigii bu gdru§ii
desteklediklerini agiklami§lardir; yani, ikna edicilik kuweti yo-
niinden kijisel kanu§ma mekanik §ekilde sunulan sozsel hitaba,
bu ise basimli hitaba daha bulunmaktadir.
197
Fakat hagisinin daha onemli oldugu soruldugunda, radyo belirli bir jekilde
one gegmi$tir.
Radyo, segimde oy kullanma niyetindeki degifiklikler igin de en yay-
gxn arag olarak bulunmu$tur. Radyonun daha iistiin bir etkinlik kazanmasi
konusunda ara§timacilar iig sebep ileri siirmektedirler.
Bir kere, kampanyamn baslamasmdan sonima kadar basmda epeycel bii-
yiik miktarda siyasal materyal goriilmu?, ancak, bunlar pek az degi$iklikler
gegirmi§tir. Bir zaman sonra, siyasal partilerin soyledikleri, birbirlerine kar-
§1 verdikleri cevaplaar ve kar§i-iddialar uzunca bir zamandan beri anahat-
lan ile ayni metinleri okuyan gazete okuyuculan igin belirgin olmayan, can-
sikici $eyler haline gelmi?tir. Oysa radyoda yapilan secim kampanyasi ise
ba?langigta sathi (cursory) gorunmii?, zamanla daha bir agikhk kazanmi?,
sounda ise ayni g6rii§leri teyid edici olmaya ba$lami$tir.
Ikincisi, radyo kampanvalan daha belirgin ilgilenmeler yaratacak «olay-
lar» iizerine kurulmu?tur. Siyasi bir partinin [aday adyalarmdan parti ada-
yinm segilmesi igin diizenledigi] ^convention® naklen yaymladigmda dinleyi-
ciler toren faaliyetlerine bir bakima katilabilmekte; aday, dinleyicilerin his-
siyatim cevaplayabilmekte, kendisi dolaysiz olarak gerilimin du$ii? ve arti-
?im duyabilmektedir.
Uguncusii, dinleyiciler radya dinledikleri zaman basimli araglardan elde
edemedikleri bir ?ey; ki$isel bir yakmlik (access) duygusu kazanmakta-
dirlar. Radyo,vavinlarmdan gelen siyaset dinleyiciler igin gazetelerden ge-
len siyasete oranla gok daha gabukga aktif bir denem haline gelmektedir.
[Adeta] soz konusu olavdaki onemli kisilerle yiiz-yuze temas kurulmu? gibi
olmaktadir. Ki$isel ili^kilejmeye yakin oldugu igin, bu vol daha etkin olmak
tadir.
198
tiir duzeyindeki insanlar arasinda daha yiiksek oranda etkileyici
olabilme olanagi bulundugunu belirten Stouffer bu gibi insanla-
rin gazeteye oranla daha israria radyo dinledikleri bulgusuna var-
maktadir. Durum boyle olunca, her iki aracin ayni ki§iler uzerinde
hangisinin daha etkin oldugu bir tarafa birakihrsa, radyo dinleyi-
cileri arasma girecek olanlar... gazete okuyuculan arasma girecek
olanlardan daha az direngin («suggestible») goriineceklerdir...
Radyoyu giiglii bir toplumsal kurum kilan, az direngin insanlarln
zaten en gok tercih ettikleri aracin radyo olmasidir.
200
filmin msbi etkinlikleri incelenmi§tir. Uzun metrajli film kendisin-
den umulamn aksine higbir iistiinliik gosterememis, her ikisi de
hangi agxdan bakihrsa bakilsin, e§it bulunmu§tur.
Basimh ara?
Basimh araglara atfedilen bazx ozel usfiinliikler Lazarsfeld,
Doob, Waples ve Berelson tarafindan degi§ik §ekillerde belirtilmi?
veya vurgulanmi§Iardxr.
201
gecirmek istediklerinde, veya sadece zevkli biilduklan bir i$i tek-
rar yapmak istediklerinde gogu defa ikinci kere okumaktadirlar.
Yigimfenabilecek etkileri ve referans igin her zaman el altmda bu-
lunabilirlikleri yoniinden basimli araglar daha usttindiirler.
(c) Konu daha tam ve daha iyi iflenebilir. Herhangi bir konu-
_vu gerektigi uzunlukta ve derecede ele ahnak igin uygun tek arag
basimli araglardir. Radyo programlari ve filmier ise seyirci veya
dinleyici oniine gikmadan once belirlenmi§lerdir ve kisa surelidir-
ler. Aynca bir belli konunun geli$imini verebilmek i£in seri film-
ier ve radyo programlari yapmak gerekmekte, ancak bunlan etkin
olup olmamasi dinleyici veya seyircininah?kanliklanmn dogasma
bagh kalmaktadir. Bu yiizden de karma$ik ve giig konulann sunul-
masi igin en uygun arag basimli araglar olmaktadir.
202
(e) Daha yiiksek prestiji vardir. Her ne kadar, sirf kitleseilik-
leri yiizunden, biitiin kitle haberle§me araglari prestij sahibi sayi-
lirlarsa da, bazi yazarlarca basimli araglar en yiiksek prestijli olan-
Iandir. Dood, belli basimh yaymlara bunlann devamh okuyucusu
olan ki§ileree ozel bir prestij atfedidigini ve bu yiizden de bu oku-
yuculann bu belirli yayin organlan kar§isinda gok kolayca etki-
lenmeye hazir olduklan gdru$iinu ileri siirmektedir. Keza, basimli
aracin en eski ve en tarihi kitle haberle§me araci olmasi da kendi-'
sine atfedilen ozel prestij in bir nedeni olarak gosterilmektedir. Ile-
ri surulen bir diger gdru§ ise basimh araglarla «kiiltur»iin birlikte
du§iiniilmesinin bir gelenek haline gelme olgusudur.
Radyo
203
eskiden beri siiriip gelen tarti§malarda belirtilmi§tir. Nitekim biz
de radyonun gogu defa kitap ve filmin eri?emedigi ki?ilere eri§ti-
gini, bu gibi ki§Iern genellikle az kiiltiirlii olduklanm ve diger arag-
Ian tercih eden ki§ilere oranla etkiye kar$i daha az direngin ol-
duklanm belirtmi§ bulunuyoruz. Biitiin bu gergekleri istismar et-
mek igin elde mevcut olanaklar agikga ortadadir. Fakat istismar
isteklerini dengeleyen §ey, hangi programm i§lerlik kazanacagi-
m, kagmilmaz bir siireg olan, dinleyicininin segimlemesidir. Ayn-
ca, Lazarsfeld, Berelson ve Gaudet'nin radyonun etkisi hakkxnda
yaptiklan spekiilasyonu da; yani, radyonun dinleyiciye «torensel
durumlara zahiren katxlma olanagx» verdigi ve «dinleyicinin rad-
yoya kar§i ki§isel bir yakmhk duygusu kazandigi» ve neticede bu-
nun «yxiz-yiize temasa yakxn» bir durum yarattigx §eklindeki gorii$-
Ierini de belirtmi? bulunuyoruz.
Radyoya atfedilen bu iig iistiinliige (dinleyici kitlesinin yapisi,
dramatik katxlma ve yiiz-yiize temasi andxrma) ilave olarak, her
ikisi de gene spekiilasyona dayanan ve Doob tarafindan ileri sii-
riilen iki ustiinliik daha sayabiliriz.
Doob, Radyonun sirf diger araglara gore daha hizh bir haber
dagihmi saglayabilme ozelligi yiiziinden kendine ozgii bir iistiinlii-
ge sahip oldugunu onermektedir. Radyo bir olay hakkmda verecegi
haberi, hemen hemen, o olav olur-olmaz yavimlayabildigi igin, Dood,
pek gok insanin o olay hakkindaki ilk bilgileri radvo araciligi ile
aldiklanna inanmaktadir. Doob'un inancina gore, radyo o olay hak-
kmda hangi egilimle bilgi verirse versin, verdigi haberler «ongel-
mi§ olma oIgusu» yiiziinden biiyiik bir inanma yaratabilmekte;
kar§ila§tigi direng az olmaktadir.
Bununla beraber, tutum (attitude) ve inanglann olu$umu
iizerine yapilan incelemeler ongelmi§ olma olgusuna boyle bir iis-
tiinliik tanimamaktadirlar. Elimizin altmda bulunan hig deeilse bir
ara^tirma, hakikaten, insanlann belli bir konuda varacaklan ilk
yorum veya dii^uncelerin kolayca degistigini gostermektedir.
Doob, keza, radyo dinleyeri bireylerin kendilerini, bir anda, ay-
ni haberi dinleyen insanlann meydana getirdikleri dev gibi bir gru-
bun tiyesi olarak hissettiklerini ve bu gruba aidiyet duygusunun
okuyucudaki yumu?ak ba?hhgi arttirdigmi onermektedir. Burada
da, soylenilenleri ne dogrulayacak, ne de reddedecek objektif bilgi-
lere sahibiz. Bununla beraber, §u da belirtilebilir ki; Coughlin'in
204
ba§an kazam§i hi? olmazsa kismen onun yiiz-yiize temas yolun-
dan yararlanmasma, radyo konu§malannin yamsira bu yoldan da
yararlanmi§ olmasma baglanmaktadir. Bu iki etkileyi? cizgisinin,
dinleyicide yerel ve ulusal gapta grup-iginde-olma duygusunu can-
landirip, harekete gegirdigine; dinleyici kitlesinde yer alaa bireyle-
rin acil sosyal emniyet ve prestij ihtiyaglanna katkida bulundugu-
na inamlmaktadir.
Filmier
Ikna etme agisindan veya infortnal pedagoji acisindan kullam-
labilecek bir arag olarak ticari ve ticari-olmayan sine ma filmle-
rine ?a§ilacak kadar az ozel iistiinliik taninmaktadir.
205
siz gergek diye kabul edilme durumu ile, §imdi belirttigimiz
«hissi ogrenim ve etkilenme» durumuna ili§kin olarak Charters'in
inanci §udur:
Biitiin bu faktorler ve muhemelen diger faktorler belli ogren-
me tipleri igin iistunliikleri olan §artlari meydana getirmekte, olu
turmaktadirlar. Otoritenin niteligini yaratan maya bu olsa gerektir.
Burada tekrar belirtilmelidir ki, Payne'm yaptigi ara§tirma
—-ki, hem Holoday - Stoddard'in ve hem de Blumer'in gah§malari-
ni igermektedir— sinema filminin ustiinliigiinu tek ba§xna bir ol-
gu olarak belirtmi§, bu etkinligi diger araglann sagladxgi etkinlik-
le kar§ila§tirma te§ebbiisiinde bulunmami§tir.
Yiiz-yiize konu§ma
Yiiz-yiize konu§manm pedagoji ve ikna alanindaki etkinliginin
diger araglann etkinliginden gok daha fazla oldugu, sosyal bilim-
cilerin ve halk oyu uzmanlannin en yaygm ortak g6rii?lerindendir.
Bu tiir haber-bildiri§me atfedilen ozel iistiinlukler dogrudan dog-
ruya ki§iler-arasi ili§ki ile ilgili gergeklere dayanmakta, bu yiizden
de [haber bildiri§im siirecinin olu§tugu] durum ne derece birey-
selle§irse etkinlik de o kadar artmakta; durumu o derece az formal
olmakta; sonugda konu§mayi dinleyenler de o denli fazlala§-
maktadir. Bu konudaki iistiinliiklerin her birini burada belirtmeye
gali^mak bir bakima gereksiz bir zahmet sayilmahdir. Lazarsfeld,
Berelson ve Gaudet'nin yukanda yer verdigimiz be? iistiinliikle il-
gili goriislerinden ikincisi ve' iigiinciisii (esneklik ve amnda yarar-
landirma veya cezalandirma), ozellikle, haber-bildiri^im siirecinin
psikolojik analizleri iizerinde gah§an bilim adamlannca vurgulan-
maktadir. Ornegin, Hovland, konu?masinin, etkin belirtken-uyari-
cinm ne oldugunu, kitlece en ilgi gekici amnda yarar saglar gorii-
nen belirtken uyanlann neler oldugunu tam zamaninda goriip, se-
zebilme olanagi hakkinda da etrafli bazi sorunlara deginmi§tir.
206
i
ta kullanma ogretimiyle ilgili oir ordu egitim filminin, yiiz-yiize
yapilmi§ bir ders saati ile desteklenmesi halinde filmin hitap et-
tigi askerler uzerinde pedagojik yonden gok daha fazla etkinlik ka-
zandigim gostermi§lerdir. Yiiz-yiize yapilan dersin filmden once
yapilmasimn veya filmden sonra bir ozetleme §eklinde yapilmasi-
nm onemli olmadigi g6rulmii§tiir. Etkinligin arti§inda tek nedenin,
sadece ve tek ba§ina yiiz-yiize temas oldugu g6rulmii§tur. Yuz-yiize
temasm oldukga aktif bir §ekli olan dinleyici-seyirci katilmasimn
da fonetik alfabeyi ogretmek igin hazirlanan kisa filmlerin peda-
gojik etkinligini arttirdigi g6riilmii§tur. (3)
-1 •
Birkag belli ba§ari kazanmi§ propaganda kampanyasimn en
onemli ozelligi de bu kampanyalarda kitle haberTe§me araglari ile
yiiz-yiize temasm birbirini tamamayici §ekilde kullanilmi§ olmala-
ndir. Nazi propaganda kampanyalaniun, Sovyet propaganda kam-
panyalarmm. ve Peder Coughlin* tarafmdan yapilan propaganda
kampanyalannin ba§arilan buna ornektir. Sosyal bilimcilerden,
Lazarsfeld ve Merton gibi bazilan, bu, kitle haberle§me araglari ile
yiiz-yiize temasm birlikte kullammi tekniginin bizatihi gok kuwetli
bir ikna teknigi oldugu g6rii§iindedirler. Adi gegen sosyal bilimcile-
rin bu teknigin sahip oldugu olaganiistii etkinlik iizerine yaptiklari
tahliller, boyle bir birlikte kullanimin kitlenin direnginigini azal-
tici bazi belli psikolojik §artlann dogmasindaki onemini vurgu-'
lamaktadirlar. Diger bir deyimle, bunlann tahlilleri, kitle haberle§-
me araglanyla ilgili sorunlardan gok, dinleyici-okuyucu-seyirci de-
nilen bireylerin psikolojisi ile ilgili sorunlar uzerinde durmaktadir.
Bu yiizden de, yaptiklan tahlillerin, kitle haberle§me araglannin
bizatihi kendilerinin kar§ila§tirmah etkinlikleri uzerinde durmaya
gali§an vu memorandumdan gok, ikna konusunu ele alan diger
memorandumlann alamna girmesi uygun goriincektedir. Bu konu
207
iizerindeki tarti§mayi uaztmamamiz ve bu i§i diger memorandum-
lara birakmamiz bundandir. Yalniz, yiiz-yiize temas yolu ile de
desteklenen bir kitle haberle§me araglari kullanimimn bazi propa-
ganda kampanyalanndan oldukga biiyiik ba§anlar sagladigma ve
en kuwetli propaganda yolunun bu olduguna deginmi§ olalim.
OZET
208
Objektif sali§malar «perde»nin yiiksek bir hatirlamaya sebep
oldugunu gostermektedirler, fakat bu hatirlamamn diger arag-
larla elde edilecek hatirlamadan ne derece fazla oldugunu ileri
siiren tek bir ara§tirma vardir ve o da konuya 50k kisa bir §e-
kilde' deginmektedir. «Perde» ile diger araglarxn kar§ilikli etkin-
likleri iizerine yapilan genellemeleri dogrulayacak yeterince
deneysel delil bulunmamaktadxr. '
Kitle haberle§me araglanndan herbirine degi§ik yazarlarca ba-
zi belli iistunliikler tamnmaktadir. Tanrnan bu iistiinliiklerin
bazilan deneysel alanda da ortaya konulmu§; bazisi ara§tirma
ve delil gerektinneyecek kadar agxk dogrular olarak kabul edil-
mi$, diger bazilan ise deneye vurulmami? dU§unceler §eklinde
belirtilmi§tir. Genellikle: :
' . " •"." S ' v •*•'* •' •! .-.'•• < _ 1v V '
a. Basimlt araglar okuyucuya okuma hizim tayin etme, su-
numlama zamanini segme, yeniden-sunumlama olanagi ver-
me ve konunun istenilen olgiide i§lenebilmelerini saglama
yoniinden yararhdir. Biitiin diger kitle haberle§me araglax?
iginde azinlik gorii§lerini aksettirmeje en uygun goriilen
arag budur ve bu gibi goru§lerin ifadesi igin gikanlan ya-
yxnlar 50k yiiksek bir ikn£ gfirii ta§imaktadir.
b. Radyo, diger kitle haberle§me araglannm her zaman eri§e-
medigi kitlelere eri§mektedir. Radyo dinleyicileri diger kitle
haberle§me araglannin seslendikleri kitledekilerden daha
az kulturlu ve daha az direngin gibi goriinmektedirler. Rad-
yo yayimlanmakta olan olayda dinleyiciye bir dereceye ka-
dar olaya kari§ma [girme] olanagi verdigi igin yiiz-yiize
temasa yakin durumda goziikmektedir. Radyoya, halk kit-
lelerine haberi ilk ula$tiran ve duyuran arag oldugu i?in
ve dinleyiciler arasinda bir p u p duygusu yarattigi farzedile-
digi igin, sik sik, ozel bir iistiinliik atfedilmektedir. Bu son
iki savin higbiri de elimizde mevcut deneyimsel delillerce
isbatlanmi§ veya reddedilmi? degildir.
c. Perde (film) ise somut bir goriintiisel mateiyal gosterdigi
igin sirf bu yiizden dahi kendine ozgii bir iistiinliige sahip
farz edilmektedir. Bu somut sahneleme ve diger faktorle-
rin «<;ocukIarda hissi bir kabullenme ve benimseme» yarat-
tigina inanan bazi sosyal bilimciler vardir. Filmlerde gos-
terilen materyalle verilen enformasyonunu gocuklar tarafin-
209
dan itirazsiz ve sorgusuz-sualsiz kabul edildigi §eklinde bir
gorii§te karar kihnmi§ olmasma ragmen bu giiveni verme-
nin pedagojik ve ikna edicilikle ilgili ne gibi sonuglara se-
bebiyet verebilecegi agikliga kavu§turulmami§trr. Keza, di-
ger kitle haberle§me araglarimn da ayni benzer etkiler ya-
ratip yaratmayacagi smanip ortaya konulabilmi? degildir.
Yiiz-yiize konufma, bizatihi kendi esneklik amnda yararlan-
dirma veya cezalandirma yetenekleri yiiziinden pedagojide
ve ikna alamnda en etkin arag sayilmaktadir. Bunun diger
bir sebebi de, yiiz-yiize konu§manin, yapildigi durumdaki
ki§isel iK§kile§meden bazi ozellikler almakta olu§udur.
Yiiz-yiize temas ile desteklenerek bir veya daha gok kitle ha-
berle§me aracimn kullammi bazi gok ba§anli propaganda
kampanyalannm en belirgin ozelligi olmu§tiir. Bazi gozlem-
cilerin inancma gore, bu durumun etkinliginin nedeni
bizzat bu birlikte kullammdir. Fakat bu ispatlanmi§ bir ger-
gekten gok, sadece dogru bir dii§iince sayilmaktadir. Ordu-
nun yaptigi bazi kontrollii ara§tirmalar film ile ders anlat-
manin birlikte kullamlmasinm harita okumayi ve kullan-
mayi ogretmekte pedagojik iistiinliiklere sahip oldugunu
gostermektedir.
s* . . . •
• •
-• t
• i.
Carl I. HOVLAND
V .
-. \ Aithur A. LUMSDAINE
• i p i m
Fred D. SHEFFIELD
:
-
' »• i.-
T A R T I § M AL1 BlR K O N U D A
K A N A A T D E O t $ T t R t M t N D E
'TEK YANLI" S U N U M A K A R $ I
"IKI YANLI" S U N U M U N E T K l S t
...
t:4
:v - -jii*._
SUNUM
213
Carl I. HOVLAND
Aithur A. LUMSDAINE
Fred D. SHEFFIELD
SORUN
215
gO£u$e zaten kar$it gbrii?te olabileceklerini de hesaba katmek ge-
rekiyordu. Bu yiizden de kendi gorii§leriyle ili?kili savlari «canla-
nacak» ve savununlan tek gorii§ sunulurken kendi gorii§lerinden
hi? soz edilmemi? olmasi yiiziinden iyice kar?itla§acak ve irkile-
ceklerdi. Bu agidan bakilacak olurs da, iki yanin savlarimn birlik-
te sunulmasim savunanlara gore, kitledekilerin savlarinin sunum-
da yer bulmasi ile, iletihnek ve kitleye duyurulmak istenen [bi-
zim] g6ru§iimiiziin kitle tarafindan daha iyikar§ilanmasi daha iyi
kabul gormesi miimkiin olacakti.
INCELEMENIN YONTEMI
216
izniyle kullanxlmi§txr. Programlann nihax metinleri ve hazxrlanan
programlar Silahlx Kuwetler Radyosu tarafindan hazirlandi.
Bu deneyimde biribirileriyle kar§xla§tirdxgxmxz her iki program
da Pasifik Sava§i iizerinde konu?ma yapacagx olan bir yorumcu-
nun tahlilleri olarak hazxrlanmx§txr. Yorumun vardxgx hiikiim ise
sava§a son verme meselesinin zor bir i§ oldugunu ve bunun «V - E
Gunii»nii izleyen iki yihn sonunda miimkiin olabilecegi idi.
«Tek Yanh.» Sadece, sava§xn uzun siirebilecegi' goru§iinii sa-
vunan savlan sunan programda (bundan sonra Program A diyece-
giz) yer alan ba?lxca konular §unlardxr: Pasifikteki mesafe sorunu
ve diger ikmal giigliikleri; Japon Imparatorlugundaki kaynaklar
ve rezerveler ile stoklar; heniiz tarn bir cephe sava§i yapmadxgi-
miz Japon ordularimn buyiikliigu ve niteligi; ve Japon halkmm sa-
va§ konusundaki inanmi§hgi. Bu program onbe§ dakika kadar sii-
riiyordu. . '
«Her iki Yanli.» Diger program ise (Program B) ondokuz da-
kika siiriiyordu ve biitiin bu ajnix giigliikleri ayni §ekilde, ama iki
yanlx olarak sxralayxp sunuyordu. Fazladan katxlan dort dakikada
ise madalyonun obur yuzii ile ilgili dU§iincelere yer veriliyordu —
A.B.D.nin ustiinlukleri ve Japonlarxn giigliikleri; zayxf yanlanna ili§-
kin olarak, §unlar: deniz zaferlerimiz ve deniz iistiinliiklerimiz;
o zamana kadar iki cephede birden sava§txgxmxz halde sava§ta bii-
yiik ilerlemeler kazanmi§ olmaimz; «V-E» Giiniinden sonra tiim
kuwetlerimizi Japonyanxn kar§ismda dikebilme imkanxmxz; Japon-
yanxn ugradxgx gemi kaybi; Japon iiretim endiistrisinin daha dxi§uk
takatta olu$u; ve hava hiicumlanmn arttxrdiktan son Japonlann
daha biiyiik kayiplar vermesinin miimkiin goriinmesi. Bu ilave ko-
nular program muhtevasmin son kxsminda yeralmx?tx ve yeri gel-
dikge ele alxnxyorlardx.
Burada §u nokta belirtilmelidir ki, Program B, meselenin her
iki yanxnx da sunmakla beraber, her iki yandaki gorii$lere e§it yer
vermiyor ve keza, sava§xn uzu siirecegi §eklindeki gorii§ ile sava-
§m kisa siirecegi ve zaferin kolayca kazanabileceginin 50k miim-
kiin oldugu §eklindeki bir ba?ka gorU§ii kar§xla§txnm? olmuyor-
du. Program B'de gene tipki Program A gibi aynx gorii§e vanyor-
du — kxsaca, sava$ gii? bir sava§ olacak ve en az iki yxl siirecek.
217
Iki program arasmdaki fark Program B'nin a t savlan da belirtmi?
olmasiydi (ornegin, yeri geldikge A.B.D.nin avantajlanm belirtiyor-
du). Gergekte Program B de, Japonlann zayifladigi ve A.B.D.'nin
avantajli durumu hesaba katilsa bile gii? bir i§ ile kar?i kar§xya
bulundugunu soyliiyordu.
218
ile ilgili tedbirler kismen olgiimleme aracmda ve kismen de dene-
yimin kurgulanma ve yonetilmesinde goz oniinde tutulmu§tur. Bun-
lann nasil yapildigi bu konulardan soz edilirken tekrar ele alxna-
caktu*. Bu on-tedbirler esas olarak a priori bir temele dayamyordu;
yoksa gergekte ku§ku duyulmasi gereken bir egilimin varhgim gos-
terecek belirtilere rastlanmx? degildi.
b. Olgiimleme araci. Ba$langig ara§tirmasmda (programlar
sunulmadan once) kullamlan soru kagidinda kenarlanna « kabul®
veya «red»di gosterecek i§aretler konulacak olan sorularla, bir de az
sayida, yazi ile cevaplandmlacak sorular vardi. Olgiimleme araci-
mn kurulmasinda kullamlan sorulann muhtevasi ara§tirmamn so-
nuglanndan soz edilirken ilerde sunulacaktir. Bunlardan ba?ka,
ba?Iangig ara?tirmasinda «kamuflaj» konular denilen ve deneklerin
egitimleri, ya$lan, vs. leri hakkmda bilgi saglayan sorular vardi —
bunlar «oientation» konusu ile ilgili olmayan sorulardi. Sonuncu
sorular deneydeki olgiimleme igin gerekli sorular olmayip, incelen-
mekte olan sorun igin hazirlanan programlarda da ele ahnan ko-
nucuklann [soru kagidinda]pe$pe?e gelip, yigm gibi goziikmeleri-
ni onlemeye yariyordu. Bunun boyle yapilmasimn nedeni ara§txr-
manm gergekgi goriinmesini ve ayni zamanda deneklerin incelenen
esas sorunun ne oldugunu anlamamalanm temindi. Bunun igin de,
sunulan «oientation» programlanndaki materyalin soru kagidinda
fazla goze batici bir goriiniim kazanmasma meydan vermemek
gerekiyordu.
c. «Onte?t.» Soru kagidinda kullamlan konucuklann hazirlan-
masi ile ilgili onemli a§amalardan birisi de, soru kagidmdaki ko-
nucuklann kelime olarak iyi yazihp yazilmadigim, ve kolayca an-
la§ihp anla?ilmadigmi «niteliksel olarak onteste tabi tutmak» diye-
bilecegimiz a?amaydi. Bu i§ igin askerlerle yiiz-yuze miilakatlar ya-
pilmi?, bazi durumlarda miilakatgilarda soylenen sozlerle veya ya-
nitlayicilann ellerine verilen yazili kigitlarla sorular sorulmu?tur.
Bu yolla, yanli§ anlamlandmlan sorular ve yanli§ anla§ilan kelime-
ler ortaya gikanlmi§ ve ayni zamanda ifadenin diizeltilmesine ve
normal cevap kategorilerinin elde edilmesine gali§ilmi§tir. Bunun
yamsira, sorulann dogru §ekilde ve uygun kelimelerle yazilmasi
konusunda saglanan yarardan ayn olarak, bu ontest deneklerin
soz konusu sorunlar hakkmdaki kanaatlerinin belirlenmesinde ya-
rarli bir yontem olarak i§ gormii?, boylece ara§tirmada kullamla-
cak olan savlar ve hitap tarzinm deneklerin kanaat ve bilgilerine
219
uygun bir §ekilde hazirlanmasx saglanmi§txr. Bu ama? i?in yarar-
lamlacak daha fazla bilgi toplamak i?in miilakatlarxn ardindan,
200 asker ornek iizerinde bir ba$langx? soru kagxdx ile dneme ara§-
tirmasi yapilmi§tir. Deneklerin, sava§in «uzun» veya «kisa» siirece-
gi konusundaki dii§uncelerinin nedeni ile ilgili olarak daha geni?
ve daha aynntilx bilgi elde etmek igin bu sorukagxdxnda «istenilen
cevabxn serbestge kaydedilebilecegi» sorulara geni? olgiide yer ve-
rilmi§tir.
d. Deneyimin Ydnetimi. Deneylerin dogru ve giizel bir §ekilo-
de yonetilmesi icin ba?hca ii? ?art vardx: program metinlerin su-
nurau ger?eklere uygun §artlar altxnda olmalxydx, deneye alxnan or-
nek-deneklere bir deneyime. tabi tutulmakta olduklarx hissettirilme-
meliydi, ve verdikleri cevaplarxn diiriist cevaplar olmalarx saglanma-
hydi. Metinlerin sunumunu gergek hayatm §artlarx altxnda yapabil-
mek i?in, metinler, denek gruplarxnxn egitim programlanna kornxl-
mu? ve haftahk ders programlarinda ders konusu olarak goste-
rilmi§; haftahk «orientation» saatxnda sunulmu§lardxr. Bu sadece
gercek hayat §artlarx altxnda sunumu saglamakla kalmamx§, fakat
metinlerin etkilerinin incelenmekte oldugundan §iiphelenilmesini
de onlemi§tir. -
i -
220
e. tkinci soru kagidinin yonetimi ile ilgili sorunlar. Kisa bir
zaman arahgi ile pe§pe§e iki ara§tirma yapilmasi yiiziinden denek-
lerin «deneyim» altma alindiklanndan ku?kulanmalarim onlemek
igin, ikinci soru kagidi gerek §ekil bakimmdan ve gerekse goriinur-
de agiklanan ara§tirma amaci bakimmdan farkli tutulmu§tur. Ni-
tekim, birinci soru kagidina Sava§ Bakanhgmm bir ara§tirmasi §ek-
li verildigi halde, ikinci soru kagidi «orientation» toplantilan sira-
smda sunulmu? ve sas deneklere konunun «program metinlerinin
begenilip begenilmedigi» oldugu (kontrol grubundakilere ise, «yap-
tiklan orientation programlan hakkmda ne dii§undiikleri»ni ara§-
tirma oldugu soylenmi§tir.
221
ya katiianlardaki «daralma» yeterli sayilacak kadar olmu§, ve once-
sonra* analizindeki ornekler epeyce dar tutulabilmi§tir (deney
programlannda 214'er kontrol grubunda 197 olmak vizere, toplam
625 ornek). Pasifik'teki olaylann hizla degi§meleri yiiziinden, yapi-
lan bu deneyimin diger asked birliklerde de tekrarlanmasi dogru
bulunmami§tir.
SONUQLAR
.'•' ' 1
(*) Yani; «once» ve «sonra» olgiilerinde, grupta kag ki§inin daha uzun za-
man yoniinde, kas ki§inin de daha kisa zaman yoniinde tahmin degi§-
tirmi? oldugu esas alinmi? olmaktadir. (5. n.).
223
tek yanli sunum daha biiyiik net etki yaratmi§tir (Yani, programda
savunulan sava§in iki yil veya daha uzun stirebilecegi goru§une ka-
tilanlar iizerinde). Diger yandan, ba^langigta programin gorii§iine
katilmayan denekler iizerinde, sava§ konusundaki gugluklerin yam-
sira A.B.D.'nin sahip oldugu avantajlan da ifade eden iki yanli
sunumun daha fazla net etki yarattigi gorulmu§tur (yani, sava§in
iki vildan az zamanda bitecegi g6rii§iinde olanlar iizerinde). Denek-
ler iizerindeki degi$iklikler §oyle olmu§tur:
224
uzun olanlar iizerinde, tek yanh programm ise egitim siireleri kisa
olanlar iizerinde daha etkin oldugu goriilmii§tiir. A?agidaki tabloda
lise bitirmemi$ olanlar uzerindeki etkiler lise bitirenler iizerindeki
(1) «Lise Bitirmeyenler» grubunda, orta okul bitirenler ile orta okuldan
sonra liseye devam etmi?, fakat liseyi bitirememi? olanlar yer almi?-
tir. «Lise Bitirenler* grubunda ise, sadece liseyi bitirenler degil, lise-
den sonra kolejlere gidenler de yer almi§lardir.
225
§ila§madan onceki tutumlann; programda savunulan gorii§e kar§it
mx, taraftar mi olduklannx hesaba katmami? bulunmaktadxr. Alt-
gruplar igindeki alt-gruplar agismdan da bir analize, giri§ilmi§tir.
Bununla beraber, egitim durumlanna gore ayrilmi§ bulunan alt-
gruplarm daha kiigiik alt-grupcuklara aynlmasi sonunda bazx alt-
gruplar gok kiiguldiigiinden bunlar orneklemej hatasx (sampling
erros) yoniinden zayxf kalmi§lardir. A§agida sunulan tablodaki
alt- grupcuklardaki net etkiler incelenirken bu gergek akildan gika-
nlmamalidir.
Goriiliiyor ki, lise bitirmeyenler alt-grubu iginde bulunan ve
ba?Iangigta sava$m iki yildan gok siirecegi gorii§unde olanlarca
te§kil olunan alt-grupcuk di$inda kalan biitiin alt-grupcuklarda iki
yanh sunuma dayanan programin net etkisi daha fazla olmu§tur.
Yukanda belirtildigi gibi, alt-gruplardaki orneklemenin gok daral-
masi yiiziinden bu sonuglar son derece istikrazsizsir. Bu durum,
ozellikle, ba§langigta sava§in iki yil veya daha uzun siirecegini savu-
nan alt-gruplar igin gegerlidir. Zira ba§langig ara§tirmasinda sade-
ce dort ki§iden biri sava§in iki yil veya daha uzun siirecegi gorii-
§iinii savunmu§lardir. Fakat bununla beraber, iki program tarzm-
dan elde edilen aeticeler Use bitirtneyenlerden olup da sava?in iki
yil veya daha uzun siirecegini savunmu§ olanlarda o kadar farkli
gikmi§tir ki, bu tiir deneklerin sayisi gok kiigiik olmasma ragmen,
bu kadar biiyiik bir farkliligin sadece ornekleme hatasmdan ileri
gelmemi? olmaa gok miimkiin goriinmektedir. (Kullamlan geni§-
likteki orneklemeler yiizdelerinin kar§ila§tirilmasina dayanan ista-
tistiki olasilik §ansi yiizde l'den azdir.).
226
konu iizerinde dii§unmemi? olmalan halinde, gok daha agikga ken-
dini gostermektedir.) Biitiin bu neticelerden §u anla§ihyor ki, her
iki programm da bir biitiin olarak grup iizerindeki toplam etkileri
grubun egitimsel kompozisyonuna ve gruptaki ba§langig ganaatine
baghdir. /
Dinledikleri progra-
min Pasifik Sava?i
hakkinda gercekleri
ortaya koyarak i§ini
ijd yaptigmi soyle-
yenlerin net yiizdesi
Program A'yi dinleyenler arasinda (tek yan-
li) % 61
Program B'yi dinleyenler arasmda (iki yan-
li) % 54
Programm onemli
biitiin noktalara de-
gindigini soyleyenle-
rin net yiizdesi
228
Program A'yx dinleyenler arasmda (tek yan-
li) . ....% 48
Program Biyi dinleyenler arasmda (iki yan-
li) : % 42
229
Rusya'mn Yardimina Deginilmemi? Oldugunu Soyleyenler Iize-
rinde «Data» Anallzi
Rusya'dan gelebilecek yardima deginilmemi? olmasuun tek
yanli sunum programindan 50k, iki yanli sunum programma etkide
bulundugunu gosteren delil ayn bir analiz sonucunda bulunmu§-
tur. Bu analizde, muhtemel yardima deginilmemi? olmasindan soz
eden denekler iizerinde (a) programlardaki fiili muhtevamn ne
§ekilde degerlendirilmi§ olmasi ile (b) programin kanaatler iize-
rine etkileri analiz edilmi§tir. Bu denekler, ba?langig ara§tirmasm-
da Rusya'dan onemliyardim gelebilecegini soyleyen ve sava§in kisa
siirecegi gorii§iinde olan kimselerdir. (3) Bu adamlar iizerinde her
iki programm da yarattigi sonuglar a§agidadir. Kar§ila§tirma ama-
ciyla, bu sonuglann, sava§m iki yddan tez bitecegini dii§iinen fa-
kat Rusya'dan onemli bir yardim albilecegini ummayanlar igin
de bu sonuglar belirtilmi$tir.
2^0
Rusya'dan biiyiik bir yardim ummayanlar arasmda b
Programm i§ini iyi
yaptigmi soyleyenle-
rin yiizdesi
Program A'yi dinleyenler araosmda % 56
Program B'yi dinleyenler arasmda % 61
Fark: (B-A) % 05
231
Yukarida belirtilen sonuglar, her iki yam birlikte veren prog-
rarmn Rusya'dan gelebilecek yardimi de hesaba katmi? olmasi
halinde, fiili muhtevasi yoniinden daha tam sayilabilecegini akla
getirmektedir. Bu durum, "oldukga geni§ tutulan bir ornekleme iize-
rinde her iki programi da sinayan ve Rusya'dan gelebilecek yardi-
min fazla onemli bir haber konusu saytlmadigi sirada uygulanan
dn-testde, iki yam da kapsayan programin fiili muhtevasi yoniin-
den, deneklerce, daha tam sayilmif olmasindan da anla$ilmaktadir-
Buon-test Mart, 1954'de, 347. piyade takviye kuwetleri arasmda uy-
gulanmi§ ve [o zaman] Rusya'dan yardim gehne ihtimalinin belir-
tilmemi? oldugunu kaydedenlerle, etmeyenler arasmda bu progra-
min fiili muhtevasimn degerlendirilmesinde belirli bir farkhlik go-
riilmemi§tir. Bizim ara§tirmamizda ise bu programlar, Ruslann Ja-
ponya ile aralarmdaki saldirmazlik anla§masim yenilemeyi dii§iin-
mediklerini diinyaya ilan etmelerinden bir hafta once, Nisan'in
ikinci haftasmda yapilmi?tir.
Elde edilen bu sonuglar, her iki yam kapsayan bir sunum tar-
zinm dahaetkin oldugu denekler arasmda (yani; baslangi?ta kar?it
goru§ ve kanaatlere sahip olanlar arasinda), her iki yanm sunul-
masmdan elde edilebilecek olan avantajm, Rusya'dan onemli bir
yardim gelecegini ummayanlardakinden daha kiigiik olacagim ak-
la akla getirmektedir.Bu bulgular kuwetle onermektedir ki, prog-
ramm savunduSu gorii§e ba§langi?ta kar§i kanaatte olanlar iizerin-
de, sorunla ilgili her$eyi kapsayan bir program yerine, sorunun
«obiir yam»ndan bir kistm §eyleri kapsayan bir programm daha
etken olmasi mumkiindiir.
233
nunun ihmal edildigini en fiddetli ?ekilde fark edenler arasmda
azalmakta ve dii?mektedir.
OZET
1. Bir sorunla ilgili savlan her iki yaniyla birlikte sunma, sa-
dece savunulan gorii§ii destekleyen savlari sunmaya oranla, savu-
nulan gorii§e kar$it gorii§te olanlar iizerinde daha etkin bulun-
mu§tur.
2. Savunulan gorii§ii zaten ba§langigta dogru bulanlar iizerin-
de ise, savlan iki yanli olarak sunmak, grubun biitiinii goz oniinde
tutulursa, sadece [bizim] goru^iimiizu destekleyen savlann sunul-
masma oranla daha az etkin bulunmu§tur.
3. Iyi egitim gormii§ kimselerin iki yanli sunumdan daha gok
etkinlendikleri; iyi egitim gormemi? olanlann ise tek yanh sunu-
ma dayanan komiinikasyondan daha fazla etkilendikleri tespit edil-
mi§tir.
4. Iki yanh sunumun en az etkin olabilecegi grup, iyi egitim
gormemi? olup da; ba§langigtan itibaren, savunulan gorii§e kar-
§it olmayan deneklerin grubu oldugu saptanmi§tir.
5. Iyi bir §ans eseri ortaya gikan onemli bir bulgu ise, sorun
ile ilintili bir konunun ihmalinin, tek yanh sunuma oranla iki yan-
li sunumda daha goze batici oldugu ve daha fazla etkinlik kaybina
ugradigidir. t
234
Carl I. HOVLAND
Walter WEISS
KAYNACJIN GOVENILtRLlGi
VE H A B E R L E § M E N l N ETKtNLlGt
OZERlNDE ETKISi
SUNUM
237
kil'ticiligi yiiksek tutulmayan haberle?me daha iyi sonu? vermektedir. Giive-
nilirligi yUksek kaynaga dayanarak yapilan haberle§me de kisa vadede et-
kin olmakla beraber, belli bir siire sonra, bu ilk andaki ustiinliigunii yitir-
mekte; giivenilirligi dii§iik kaynaga dayanarak yapilaa haberle^me kendi
muhtevasmi ogrettigi kitle iizerinde- kaynagin ilk anda dikkat edilen doga-
si unutuldugu halde, muhteva unutulmadigi i?m- etkinlik kazanmaya ba§-
lamaktadir.
Kitle Haberle$melerinde, ozellikle reklam ve siyasal propaganda gibi
bazi belli kitle haberle$melerinde, muhteva ile kaynaga dogasi arasmda-
ki bu unutulma farkliligi Hovland ve Weiss'm en onemli bulgulanndan bi-
risidir. Yazarlar bu e'tkiye «uyutucu etki® demektedirler.
Siyasal propaganda ile ilgilenecek olanlann bilmeleri gereken bu duru-
mun onemli, bunalim veya sava$ gibi blagan di§i durumlarda daha belirgo-
le§mektedir. «Dii?man> oldugu bilinen kayiiaklarm yoneltecekleri haberle?-
me muhtevalari bile- savasin yaratacagi ge§itli giicplukler ve ho?nutsuzluklar
yiiziinden-bir siire sonra halkm goziinde, kendi dertlerini anlatan ve «du§-
man olup olmadigi fark edilmeksizin» kendisine kulak verilen kimselerden
veya kaynaklardan gelen muhtevalar imi§ gibi goriinmekte; «dii?man pro-
pagandas^ boylece, hi? umulmadik bir kolayla?tinci ?arta kavu?mu? ol-
maktadir.
238
Carl I. HOVLAND
Walter WEISS
KAYNAClN GUVENiLiRLiGi
VE HABERLESMENIN ETKINLiGl
UZERINDEKi ETKISI *
239
Hoviand, Lumsdaine ve Sheffield'in yaptikJan ara?tirmakrdan
birinde, (1) haber-bildiri§imin etkileri soru kagidim te§kil eden
konucuklarin (items) kaynagina higbir atifta bulunuknaksizin
ara§tirilmi§tir. Bu ara§tirmadan, bir ordu «orientation» filminin
gosterilmesinden sonraki etkilerin, filmin amacmin «propaganda»
olduguna inanan denekler iizerinde, filmin amacimn «enformas-
yon vermek» olduguna inananlara oranla daha az oldugu bulun-
mu§tur. (2) Fakat boyle bir inceleme ile, bu sonuglann genel «pre-
dispositional» faktorler yiiziinden ortaya gikmi§ olma ihtimalinin
giderilmi? oldugu; yani, zaten ba§langi£ta. kitle haberle§me arag-
lanna kar§i «ku§ku» duyan bireylerin bu tiir haber-bildiri§ime kar-
§1 fazla olumlu bir yarntta bulunmami§ olmalan ihtimalinin gideril-
mi§ oldugu soylenemez. §imdiki sali§ma ise, bugiine kadarki ince-
lemelerde goriilen bu metodolojik giigliikleri asgariye indirmek igin
kurgulanmi§ ve bunun i?in de kaynagi deneyimsel olarak kontrol
altinda tutmu§; deneydeki kaynagm etkilerini deneklerin kendi ka-
naatlarinin, kaynaga ili§kin olmaksizm daha onceden tespit edildigi
bir ara$tirma diirumunda kontrol etme yolunu kullanmi§tir.
§imdiki ara§tirmamizin ikinci amaci, belli bir siirenin sonun-
da, ba§laagiQta giivenilir kaynak ile giivenilirligi dii§iik kaynaktan
etkilenerek kazanilmx§ kanaatlerin korunma ve tutulma derecele-
rini incelemek olmu^tur. Havland, Dumsdaine ve Sheffield, haber -
bildiri§imcinin pozisyonima uygun olarak olu§an bazi kanaat de-
gi§itliklerinin, belli bir sure gegtikten sonra, hemen ilk andaki ka-
naat degi§ikliginden daha da biiyiik olduklanm ortaya koymu§lar-
dir. t)g ara§tirmaci buna «uyutucu etki» adim vermi§lerdir. Bul-
duklan bu sonuclar hakkmda geli§tirdikleri hipotezlerden biri,
dinleyici-okuyucu-seyirci kitlesindeki bireylerin haber-bildiri§imci-
nin niyeti (motives) hakkinda §iiphe duymu? olabilecekleri ve bu
yiizden baslangnjta onun pozisyonunu ciddiye almayabilecekleri,
sonu? olarak da kanaatlerde gok kiigiik veya higbir degi?iklik ol-
mayabilecegi §eklinde ifade edilmi§tir. Zamanm gegmesi ile, bu-
nunla beraber. neyin bildirilmi§ oldugunu hatirlami?, ama bildi-
rilen §eyin kim tarafindan bildirildigini hatirlayamami$ olmalari
raumkiin g6riilmu§tur. Netice olarak, [bir zaman sonra] bildirim-
240
cinin sundugu gorii$e katilma egilimi gostermi§ olabilecekleri hiik-
miine vanlmi§tir. Soziinu ettigimiz ara$tirmada, sadece tek bir
kaynak kullanilmi§tir. Bu yiizden de, kaynagm propaganda niteli-
ginde bir «motive» ta§idigindan ku§ku duyulmast halindeki ile,
propaganda niteliginde bir «motive» ta§idigmdan ku§kulamlmadi
durumdaki etkileri farklila§tirici bir §ekilde (differential) sinan-
malari miimkiin olmami§tir.
SURE?
Ara§tirmanin kurgusu (design) ana gizgileri ile, birinde bil-
dirimcinin genellikle «guvenilir» karakterde oldugu, digerinde ise
«giivenilirligi dii§iik» * sayildigi iki gruba txpa-tip aym bildiri§imin
sunulmasina dayanmi§tir. Kanaat soru kagitlari ise bildiri§imden
once, bildiri§imden hemen sonra ve bildiri§imden bir ay sonra, tig
kere uygulanmi§tir.
Bildirimci ile tek bir konunun muhtevasi arasindaki ili§kiyi
etkileyebilecek belli faktorlerin bulunabilmeleri yiiziinden, dort ay-
ri konu (sekiz ayri bildirimci ile) kullamlmi§tir. Herbir konuda,
soz konusu mesele hakkmda biri «olumlu», biri ise «olumsuz» bir
tutum ifade eden iki§er alternatifanlatim (versions) hazirlanmi§-
tir. Bu anlatim tarzlanndan her biri igin de bir tane «guvenilir»,
bir tane de «giivenilirligi dii§iik» kaynak kullamlmi§tir. Segilen ko-
nular giinliik, ilgi gekici olaylardan almmi§tir ve kitledekiler ara-
smda goriilebilecek her ge§it kanaat boliimiiniin elde edilebilmesi
igin bu konulann tarti§ilabilir [geli§kin gorix§lere elveri§li] olma-
lanna dikkat edilmi§tir.
Segilen bu dort konu ile, «giivenilirligi yiiksek» bildirimciyi
ve «giivenilirligi dii?iik» bildirimciyi temsil etmeleri igin segilen
kaynaklar a§agida gosterilmi§tir.
242
Bildiri§imde biribirinden farkli dort konunun herbiri iizerin-
de yazilmi§ dort makaleyi ihtiva eden ve her yazinin sonunda kay-
nagin ismi veya imzasi bulunan bir risalenin [deneklerce okun-
fasina dayamlmi§tir. Konularin risale igindeki siralan hepsinde
sabit tutulmu§tur. Her risaleye bir tane giivenilir, bir tane de gii-
venilxnez kaynak almmi§tir. Deneyimde kiillamlan kombinasyon-
lar igin degi$ik yirmi dort tane risale gerekmi?tir. Bu risale-kom-
binasyona §oyle bir ornek verebilir.
t
Konu Anlatim Tarzt Kaynak
243
Deneklerin bildiri§im oncesi soru kagidi ile deneyim arasmda
bir baglanti kurmalan istenilmedigi igin, ?oyle bir diizenlemeye
(arrangement) ba?vurulmu§tur: dersin esas hocasi tarafindan bir-
giin ba§ deneyci konuk konu§maci olarak derse davet edilmi§ ve
ba§langig soru kagidindan be§ gun sonra bu i§ tamamlanmi§tir.
Dersin esas hocasi bu derste bulunmami§tir. Ba§ deneyimsinin
yaptigi agiklamalar (remarks) deneyin talimatlanm meydana getir-
mekteydi:
Birkag hafta once Profesoriiniiz [her zamanki hoca], Qagda? Sorunlarla
ilgili bazi konulann tartijmasmi yapmak igin bu sabahki derse gelmemi ri-
ca temisti. Profesoriinuziin bana yaptigi teklife gore, bu tartijmamizda ele
alinabilecek ilging konulardan biri de haberle§me psikolojisi idi. Bu gergek-
ten onemli bir sorundu, zira pek 50k tutumlarimiz ve kanaatlarimiz dolay-
siz deyimler yerine radyodan dinledigimiz, gazeteden okudugumuz §ey-
lere dayanmaktadir. Sonunda bu konuyu ele almayi kabul ettim, ama §u
$artla ki, yapacagirrt yorumlarda dayanabilecegim canli bilgilere sahip ol-
mahydun. Bu yiizden, §imdiki dersimizde gazete ve magazinlerin haberleg-
me araglan olarak rolleri iizerinde bir ara§tirma yapmaya ve daha sonra da
soriuglari agiklayip, bunlann ifade ettikleri §eyleri de ilerde ele almaya ka-
rar verdik.
Bugiin sizlerden, yeni gikan magazinlerden alinan ve tarti$mali konu-
lar iizerinde yazilmi? bulunan makaleler okumamzi rica ediyorum. Yazar-
lar ortada mevcut bilgilerin hepsini aktarmaya, ozetlemeye ve meseleleri
her yanlanyla vermeye gah§mi$lardir. Ben, en aktiiel ve bugiinlerde iizerle-
rinde en gok tarti$ilan konular hakkmda olanlarla, halk oyu alanmda gah$an
Gallup, Roper ve digerlerinin inceledikleri konulan segtim.
§imdi liitfen herbir makaleyi, sanki sevdiginiz kendi gazetenizde oku-
yormu? gibi dikkatle okuyunuz. Her makaleyi okuduktan sonra okuyup
bitirdiginizi i§aret etmek igin, son sayfanm sag alt ko§esine isminizi yazin ve
hemen sonraki makaleye gegin. Hepsini bitirdikten sonra, makalelere kar§i
gostereceginiz tepkileri anlamak igin kisa bir soru kagidi verilecektir.
Bajlamadan once herhangi bir soru var mi?
244
tespit edilmi§ti, ve bunlann da sonunda, herbir makalenin yazan-
rnn hatirlanip hatirlanmadigma dair bir soru sorulmu§tur.
SONUQLAR
245
KAYNAGl GUVENlLlR
KONU KAYNAK SAYI BULANLAR
246
da etkide bulunmu§tur. Dort ayn bildiri§imi dinleyicilerin nasil
degerlendirdikleri Tablo l'de sunulmu?tur. Kar§ila§tirmali 16 dii-
zenlemenin 14'nde «giivenilirligi bii§iik» kaynaklann daha az adil
sayildxgi ve «giivenilirligi yiiksek» kaynaklann kar§ismda ?ogU de-
fa haksiz bulundugu g6riilmii§tur. 16 diizenlemenin 14'iinde bu so-
nuQ ahnmi§tir. Ba^langigta, Bildiri§imci tarafindan savunulan ka-
naatler ayn kanaate sahip olan deneklerin dii§iik giivenilirlikli kay-
naklan degerlendirmeleri ile bildiri§imci tarafindan savunulan go-
rii§e daha ba§langigta aynen sahip olan deneklerin giivenilirligi
yiiksek kaynaklari degerlendirmeleri arasmdaki farklar 004'den da-
ha az olarak tespit edilmi§tir. (3)
ENFORMASYONUN OGRENiLMESINDE
VE KANAAT DE6t$tMINDE KAYNAeiN
GUVENiLIRLiK DERECEStNIN ETKISt
Enformasyon. Materyalin, yiiksek giivenilirligi olan kaynaga
atfedilmesi halinde deneklerce ogrenilen fiili enformasyon (factual
information) ile; materyalin, giivenilirligi dii§iik kaynaga atfedil-
mesi halinde deneklerce ogrenilen fiili enformasyon arasmda bir
anlam ta§iyacak kadar belirli bir ayrim bulunmami$tnr. Tablo 2,
materyalin, «giivenilirligi yiiksek» ve «giivenilirligi dii§uk» kaynak-
lardan sunulmasi hallerinde dogru olarak ogrenilmi? enformasyon
konucuklannm ortalama sayisinin (mean number) gostermektedir
Tablo 1
Aym Bildiri$imin «Giiveniliirligi Yiiksek® ve «Giivenilirligi Dii-
§uk» Kaynaklarca Sunulmasi Hallerinde, Bildirimcinin savundugu
Gorii§e Sahip Olan ve Olmayan Deneklerce «Adillik» ve «Haklilik»
Agisindan Degerlendirilmesi. -
247
A. KAYNAGI, YAPTIGI SUNUMDA «ADIL» BULANLARIN YUZ-
DEST*
Yiiksek Giivenilirlikli Kaynak Du§uk Giivenilirlikli Kaynak
Ba?langigta Ba$langtgta
Ba$langigta Karfit, (ve- Ba$langigia Karfit, (ve-
Konu Ayni goriifte ya, Bilmiyor)Ayni goriifteya, Bilmiyor)
«Anti - Histami-
ne» % 165 % 50.0 % 64.3 % 62.5
Atom Denizalti-
Sl % 100.0 %• 93.7 % 75.0 % 66.7
gelik Kithgi % 44.4 - % 15.4 % 12.5 % 22.2
Sinemanm 1
Gelecegi % 90.9 %. 90.0 % 77.8 % 52.4
Ortalama % 783 0/0 57.9 % 60.5 % 51.9
(Mean)
S = 46 76 43 79
«Anti - Histami-
ne® % 82.4 % 57.1 % 57.1 % 50.0
Atom Denizalti- -
248
Kdnaat, Materyalin farkli kaynaklara atfedilmesine gore, her
konu ile ilgili kanaatin farkli olgiilerde degi§tigi agikga ortaya gik-
mi§tir. Bu sonuglar Tablo 3'de gosterilmi§tir. Materyalin «yiiksek
giivenilirlikli® kaynaga atfedilmesi halinde, « giivenilirligi dii§iik»
kaynaga atfedilmesi haline oranla, deneklerin bildirimcinin savun-
dugu gorii?un yonunde daha biiyiik sayida kanaat degi?tirdikleri
g6riilmii§tiir. tkisi arasmda onemli bir fark vardir ve en az 01 dU-
zeyindedir. - ;
249
TABLO 7
« Yiiksek giivenilirlikli® ve «Dii§iik giivenilirlikli® Kaynaklarca
Sunuldugunda, Dort Konunun Herbirinden Elde Edinilen Dort Ko-
nudaki Enformasyonda, Dogru Ortalama Sayisi (Bildiri§imden He-
men Sonra Test Edilmi§tir).
TABLO 3
Deneycilerce «Yiiksek Giivenilirlikli® ve Dii§uk Giivenilirlikli®
Olarak Segimlenen Kaynaklann Yaptiklan Bildiri§im Yoniinde Net
Kanaat Degi§imi*
250
TABLO 4
Deneklerin Kendileri Tarafindan «Giivenilir» veya «Giivenil-
mez» Bulunan Kaynaklar Yoniinde Net Kanaat Degi§imi.
TABLO 5
«Yiiksek Giivenilirlikli» ve Dii§iik Giivenilirlikli» Kaynaklarca
Sunuldugunda Dort Konunun Herbirinden Elde Edilen Dort Konu-
daki Enformasyonda Dogru Konucuklarin (items) Ortalama Sayi-
si (Bildiri§imden Dort Hafta Sonraki Hatirlama)
TABLO 6 '
«Yiiksek Giivenilirlikli® ve «Dii$iik Giivenilirlikli® Kaynaklarm
Yoniinde, Bildiri§imden Hemen Sonraki Andan Dort Hafta Son-
rasma Kadarki Net Kanaat Degi?iklikleri.
Yiiksek Dii?iik
GuveniHrlik Giivenllilk Fark
Kaynak (A)' Kaynak (B) (B — A)
«Anti-Histamine» (N = 31) — % 6,5 (N = 30) + % 6,7 + U 13,2
Atom Denizaltisi (N = 25) — % 16,0 (N = 36) + % 13,9 + % 29,9
Celik Kithgi (N = 35) — % 11,4 (N = 26) + % 15,4 + % 26,8
Sin. Gelecegi (N = 31) % 9,7 (N = 30) — °/o 6,7 + % 3,0
Averaj (N = 122) — % 10,7 (N = 122) + % 7,4 + % 18,1
(p diff.) ,001
252
TABLO 7
253
24
yiiksek giivenilirlik
22
20
18
16
GO 14
w -
g 12
10
8
dii§iilc giivenilirlik
6
4
2
0
hemen 4. b a f t a
Qizelge 2. Kanaatin *tutulmasi». « Yiiksek giivenilirlik*- sahibi kaynagm go-
rii?iine katilmanm vus'atindeki degi?me.
254
TARTI$MA
255
dan kalkmasi nedeniyle olu§an arti§ yiiziinden fazlasi ile telafi edi-
lecekti. Net etki -ise, bildiri§im - sonrasi ikinci soru kagidi sirasm-
da bildirimcinin [ba§langigtan beri savunmu§ oldugu] gorii§le hem-
fikir hale gelenlerin artmasi olacakti. §imdiki ara§tirmadan elde
edilen sonuglar bu hipotezle tam bir gorii§ birligi igindedirler : bil-
diri§imden hemen sonraki anda giivenilir kaynagm gdrii§uyle hem
fikir olmak ile giivenilmez kaynagin g6rii§ii ile hemfikir olmak ara-
smda biiyiik bir fark vardir, fakat dort haftalik bir siire sonunda
her iki tip kaynakla hemfikir olma durumunda hemen hemen hig-
bir fark kalmamaktadir.
Hovland-Lumsdaine-Sheffield formiiliine gore «uyutucu» olgu-
nun en can alici §arti kaynagin unutulmasi olmaktadir. §imdiki bu
ara§tirmadaki analizde can alici gereklilik (requirement), giive-
nilmez bulunan bir kaynak tarafindan sunulmu§ olan materyalin
reddedilmesi egiliminin zamanla azalmasi olmaktadir. (4) Bu, kay-
nagm unutulmasim gerektirebilir de, gerektirmeyebilir de. Fakat
bireyler zaman gegtikge kaynak ile muhtevayi birbirine amnda
(spontaneusly) ilintile§tiremez olmaktadirlar. Kisacasi, zamanm
aki§i, redde yoneltici bir baglayici belirtken-uyari (mediating cue)
olan «kaynagin hatirlanmasi» olgusunu arkaya itmekte [ve orta-
tadan kaldirmaktadir]. (5)
256
«Prestij» konusundaki klasik ara§tirmalarda kullamlan siireg
ile bu ara§tirma arasmda, daha once belirtilen metodolojik fark-
likk, bu agidan bakilirsa, ayn bir onem ta§imaktadir. $imdiki bu
ara§tirmadaki analizde, giivenilirligi dil§iik olan kaynak red ile ya-
mtlanan bir belirtken uyan sayihnaktadir. Belli bir siire gegtik-
ten sonra bireye kanaati soruldugunda ise, soz konusu bireyin,
kaynagm ilk durumunu hemen o anda hatirlamamasi miimkiin
goriinmektedir. Bu yiizden de kaynak artik, kaynagm takindigi tu-
tumun da reddine yol agan bir belirtken-uyan (cue) olmaktan gik-
maktadir. Geleneksel «prestij» tekniginde ise, kaynagm isminin
[communication materyalindeki] ifadeye baglantila§tirilmasi (at-
tachment) kaynagi bir belirtken-uyari olarak geli^tirmeye yara-
makta; sonug olarak da, [eger bir de bu yontemi kullansaydik] §im
diki ara§tirmamizdaki kurgulama ile elde etmi§ bulundugumuz
farklila§ilmi§ etkileri elde etmemizi giiglendirmektedir. §u anda
uygulama a§amasinda bulunan bir ara§tirma ise, «uyutucu etki»nin,
kaynak belirtken-uyarisinm deneyimci tarafmdan, belli bir siire
sonunda yapilacak olan kanaat degi§imL sirasmda, yeniden peki§-
tirilmesi halinde ortadan kalkip kalkmayacagmi; yeniden etkinlik
kazamp kazaxumyacagim saptamaya gah§maktadir.
257
de, enformasyon sorunlanna oranla kanaat sorunlannda fazla onem-
li (significant) olmayacaktir, ama gene de smamaya deger goriin-
mektedir. Bizim yaptigimiz denemenin ortaya koydugu bulgular,
bireylerin [insanlann] deneyimsel konumlara tabi tutulabilecegi;
yani «tutsak dinleyici®* durumuna indirgenebildikleri §artlara ge-
nelle§tirebilecek bulgulardir ve bunlarla simrlidirlar. Ilerde, bu ko-
" nuda yapilabilecek ilgi gekici bir ara§tirma konusu da, bu deneyi-
min, bireylerin diledikleri bildiri§imi segimleyebildikleri normal
hayat ortamx iginde tekrarlanmasidir. Nihayet, §u nokta belirtilme-
lidir ki, §imdiki deneyimde bir meselenin her iki yanmi da oldukga
tarafsiz bir §ekilde savunabilecek kaynaklarm kullamlmasi gerek-
mi§tir. Oysa oyle durumlar olabilir ki, " kaynak ile kaynagm savun-
dugu gorii? arasxndaki ili§kilerin yapxsi yiiziinden bildirimci ile sa-
vundugu tutum son derece yakxn bir beraberlik ve birlik iginde go-
riilebilir ve [kitle] ilerde, soz konusu sorun iizerinde du§Undiigii
zaman kaynagx [bildirimcinin ozelligini ve savundugu gorii§xi nigin
ve neden dolayi savunmu? oldugunu] hemen ilk anda hatirlayabilir.
Boylesi dummlarda ise, kaynak unutulmayabilir ve bunun sonucu
olarak da, «uyu§turucu etki ortaya gxkmayabilir.
6 ZE T
258
/
§iinden farkli gorii^e sahip olan deneklere ve dii§iik giivenilirlikli
kaynaga atfen sunuldugu zaman, sadece yiizde 36,7 oramnda «hak-
verilebilir» bulunmu§tur.
3. Fiili enformasyonun ogrenilmesinde «giivenilirligi yiiksek»
ve «giivenilirligi dii§iik» kaynaklar arasmda higbir fark bulunma-
mi§tir. Ve dort haftalik sure sonunda da, hatirlanma yoniinden bir
fark goriilmemi§tir.
4. Bildiri§imin hemen sonrasmda, materyalin giivenilirligi
yiiksek bir kaynak tarafindan savunulmasi halinde, bildiri^imcinin
yoniindeki kanaat degi§ikliginin daha biiyiik oldugu tespit edilmi§-
tir.
i
5. Zaman gegmesi yiiziinden, deneklerin, materyalin giivenilir-
ligi yiiksek bir kaynak tarafindan sunulmasi halinde bildirimcinin
one siirdiigii goru§e katilma miktarlannda bir azalmcL goriilmii§;
buna kar§ihk, giivenilirligi dii§iik bir kaynak tarafmdan sunulmu§-
larsa, bildirimcinin one siirdiigii gorii§e katilma miktarmm zama-
mn gegmesi yiiziinden arti$ gosterdigi tespit edilmi§tir.
6. Giivenilirligi dii§iik bir kaynakla ba§langigta gorii? aynligi
olmayan (agreed} deneklerde goriilen kaynagin ismini-unutma du-
rumu, aym kaynakla ba§langigtan itibaren gorii§ aynligi iginde bu-
lunan deneklerdeki kaynagm ismini unutma diirumundan daha bii-
yiik hizla olmu§tur.
259
Daniel LERNER
PROPAGANDADA ETKlNLlK:
§A R T L A R
VE
DE<3ERLENDtRME
- -
B 0 L t) M III
PROPAGANDA
SUNUM
265
Daniel LERNER
PROPAGANDADA ETKiNLIK :
SARTLAR VE DE6ERLENDIRME*
267
tilmi§ oldugunu kestirmeye yarayacak deliller. Bu be§ ba§hk altm-
da, son yillardaki ve iginde ya§adigimiz giinlerdeki propagandala-
n n degerlendirilmesi ile ilgili bazi ana sorunlan, ozetle, gozden ge-
girelim.
268 '
ya gikmasi gibi. Veya, toplulugun di§indan topluluga yonelmi§ ola-
bilir. Ornegin, rakip bir toplulugun kendi iradesini kuvvet kulla-
narak bu topluluga zorla kabul ettirmek istemesi gibi. Bu tiir teb
dit ve tehlikeler kar§ismda, siyasa yapnn i?i, ortada mevcut alter-
natiflerin iginde en uygununu segerek toplulugun uzun-boyutlu
amaglanna en yararh eylemlere giri?mek durumundadir.
PROPAGANDA FONKSIYONU
269
dirmak igin bu toplulugun neler yapmasi gerektigini iyice ortkya
dokiip ifade etmeden, ekonomik tedbirler almaya giri§mezsiniz.
Ayni ihtiyag, §iddete ba§vurma anlarinda 50k daha biiyiik bir agir-
Ixk kazanmaktadir. Bari§gi ilijkilerin yeniden kurulabilecegi §art-
lar agiklanmadan; «sava§ hedefleri» bildirihneden sava§a giri§ile-
memesi bu yiizdendir.
§u birkag nokta bile, siyasa hizmetindeki propagandaxun seg-
kin bir fonksiyonunu olduguna i§aret etmektedir. Belirttigimiz gibi,
siyasa fonksiyonu, gelecekteki amaglarin elde edilebilirligini, iginde
bulunulan ahda kar§ila§ilan olay ve olgulaon kullanuni ile kolay-
la§tirmaktadir. Sava§, ekonomi ve hatta diplomasi maddi ortamda
ortaya konulan i§Iemlerle bu amaca hizmet etmeye gali§irlar. Pro-
pagandanm fonksiyonu ise sembolik ortami manipiile ederek bu
siyasa amaglarma eri§meye gali§maktir. Insanlarin ve halklann ge-
lecek hakkinda inandiklart o'nlann ya§adiklari anin olay ve olgu-
iari kar§ismda yapacaklan tepileri (response) etkiler ve bigimlen-
diriler. l§te propagandanin, siyasa amaglanmn yararina etkileyip,
bigimlemeye gali§tigi §ey de bu gelecek hakkindaki inariglar —bek-
leytf ve umutlar yaptsi— dir_
270
(2) Kitlelerin itimach saglanmi§ olmalidir.
(3) Kitlelerin «predispostion»lari gozoniinde tutulmali, ve
propogandanin yaratmak istedigi degi§iklikler, kitlelerin iginde bu-
lundugu anda besledigi umut ve bekleyi§ler kar§isinda bile ho§ go-
riinen alternatifler olarak sunulmu§ olmalidir.
271
tirmak propagandaciya dii§en en onemli i§lerden biridir. Bizim
burada, bu sorun hakkinda vurguda bulunmak istedigimiz nokta
ise, kitlenin istek ve duygulan ister agikga katilmi§ olsun, ister-
se hi? kale alinmami? olsun, kitlenin bekleyi? ve umutlanm degi§-
tirmeye ikna edilebilmesinin simrlarinm kitlenin bu predispositi-
on'Ian tarafindan belirlenecegidir.
272
kar§i ne bugiinkii, ne de gelecekteki davrani§larini degi§tirmi$ ol-
mayacaktir.
1
• * - ' . v' •
«BEN» RAKlP
K.UWET
amag
273
bir kuvvetimiz oldugunu hig §iipheye birakmiyacak $ekilde goster-
mi$ olsun. Kitlenin bize kar?it-tutum beslemesinin neaeni ise, diye-
lim, bizim amacimizdan ku§kulanmasi olsun. Bu durumda, propa-
gandamizin amaci, bu gruplari amaglarimizin kendi standartlarina
uygun olduguna inandirmak olacaktir. Propagandamizm degerlen-
dirmesini ve geli§kinle§tirilmesini yaparken de, kullanacagimiz her
konucugu, normal amacimizi bu kitleye istenilen §ekil ve goriiniim-
de yansimadaki etkinligi agisindan ele almamiz gerekecektir. Bu
ise, kesiksik olarak, hem bizim propagandamizdaki^ giktilan, hem
de propagandamiza kar§i bu kitlenin gosterecegi tepileri muhte-
vaca tahlil etmemizi, istedigimiz etkileri elde edip etmedigimizi de-
netlememizi gerektirecektir. Bu, giri§ilen propaganda eyleminin
sona ermesinde yapilacak bir ddkiim (icmal) i§leminin yerine konu-
lacak bir i§lem degildir; bize amacimizin ne oldugunu imutturma-
yan ve iginde bulundugumuz zaman kesiti iginde giri§tigimiz faa-
liyetin bizi bu amag yoniinde ilerletip ilerletmedigini ortaya koyan
bir i$lemdir.
274
Dr. Speier'in hakli olarak soyledigi gibi, etkinligin degerlendiril-
mesinde yapilabilecek en son dokiim yerine gegecektir. Boyle bir
kampanya belki de yillarca siirecek ve bu arada giinliik propagan-
damn etkinlikle i§leyebilmesi igin de, son dokiim noktasma gelme-
den once, bazi giinliik tedbirlerin almmasi gerekecekiir.
Bu basit §ema, propaganda giktilarimizdaki ve dinleyici tepi-
lerindeki muhtevaya ili§kin kategorilere gore daha ince ve hassas
§ekle d6nu§turuliip, geli§tirilebilir. iginde bulunulan anda yapilan
propagandamn degerlendirilmesinde ve uygulanmasmda kullanila-
bilecek buna benzer ba§ka §emalar da yapilabilir. Bizim burada i§a-
ret etmek istedigimiz nokta, elde edilen propaganda etkilerinin de
gerlendirilmesi igin, her §eyden once, elde edilmesi istenen etki-
leri dogru bir perspektife oturacak bir gergevenin te§kil edilmi§
olmasi gerektigidir. Bunun ardmdan, elde edilen etkileri degerlen-
dirmede kullamlacak kesin ve belirli delillerin geli§tirilip, tanim-
lanmi§ olmasi gerekmektedir. Bu gerekirlilikleri daha canli goste-
rebilmek igin, II. Dunya Sava§inda Almanya'ya kar$i miittefikle-
rin giri§tikleri psikolojik sava§m etkinhgini amnda degerlendirrne
esasma gore degerlendirmek igin kullamlan yontemleri ozetleye-
lim.
275
(1) Tepileyici eylemi, gogu defa, ortamdaki diger uyanlara
degil de, propagandamn uyarisina baglamak egilimindeyizdir. Ideal
durumda, oranin 1 : 1 olmasi gerekir: omegin cephede sava§an iki
taraf arasmda dogii§ devam ederken kamyona bindirilmi§ hopar-
lor tertibati ile Alman askerlerine teslim olmalanni telkin eden
propaganda da bulunulmu§ ve Alman askerleri de teslim olmu$lar-
dir. Qogu defa, propaganda uyansi ile kitlenin tepisi arasmdaki ili§-
ki geni§ bir zaman bo§Iugu iginde kurulur, fakat bu ili§kinin olu§a-
cagmdan emin bulunulabilir. Ornegin, II. Diinya Sava§inda Frank-
furt'lulara evlerine beyaz bayrak asmalan soylenmi§ ve Amerikan
birlikleri §ehre giri§lerinde birgok beyaz bayrakla kar§ila§mi§lar-
dir. Bu bayraklann asilmasi «Sykwar»m verdigi talimata baglan-
mi§; buna benzer bir talimat ba§ka higbir-kaynak tarafmdan ve-
rilmi§ bulunmadigi igin, tepileyici eylemin bunun sonucu olarak
ortaya giktigma hiikmedilmi§tir.
Boylesi kesin deliller, arzu edilebilir olmakla beraber, ender-
dir. Bu tiir delillerin kullanimi, iki man tiki hataya dii§meme ko-
nusunda yeti§tirilmi§ analistleri gerektirmektedir. Bu hatalardan
ilka, yonetici-uyari yoniinden olan her olayi, bu uyannin sonucu
sayma (post hoc proper hoc) hatasidir. Yani> herhangi bir eylemi,
salt belli bir uyandan sonra olu§mu§ bulunmasi yiiziinden, bu uya-
nnm sonucu sayma hatasidir. Ikincisi, yanli§ sebebe baglama ve
yersiz yorumlarda bulunma hatasidir. Ornegin, Frankfurtlular evle-
rine beyaz bayrak asmi§lardir ve bu bir belli propagandanin tali-
matinin sonucudur, fakat bu duruma bakip herhangi bir hiikme
varamayiz; §u veya bu propaganda eylemiyle Frankfurt'un teslim
olma konusundaki goriiflerinin degi§tigini soyleyemeyiz. Belki de,
1945 yilinda beyaz bayrak asan bu Frankfurt'lular 1940'da bile be-
yaz bayrak asmayi kajbul edebilecek olan kimselerdi. Veya, boyle
degil de, yeni bir tutum degi§iminin sonucu olarak evlerine beyaz
bayrak asmi§larsa bunun sebebi bizim propagandamizm dijindaki
ba?ka olay veya eylemlerdir— ornegin: bombardimanlar, gida kit-
hgi, kiminin Dogu Cephesinde oglunun oldugiinii duymasi. Tepide
bulunucu eylemin propagandanin etkisi ile ortaya giktigmi goste-
ren delilleri degerlendirniek igin gerekli dikkat, ozellikle uzun-bo-
yutlu etkiler erekleyen (taktik degil stratejik) propagandanin de-
gerlendirilmesinde son derece yararlidir. Bu tiir propaganda tek-
rarlama, a§indirma ve tedrici «dispositional® degi§ikliklerle davra-
ni§sal etkilerde bulunmak istediginden, bu degerlendirmenin gok
duyarli olmasi gerekmektedir.
276
(2) Propaganda ile uyanmiza tdbi tutulan kitlenin iginde ycr
alanlarin anlattiklart tepileyici delillere oranla daha az guvenik-
bilir bir delil yerine gegebilir. Herkesin gozii oniinde ortaya konr
Ian bir davrani? veya gozlenebilir tepiye oranla, insanin kendi ozel
tepileri hakkinda sozle soyledigi §eyler fazla somut ve elle tutulur
?eyler sayilamaz. Zira, herkesin bildigi gibi, bir insanin kendi igin-
deki davram§lan hakkinda soyleyecekleri —ister kendi kontroliin-
de olsun, isterse o insanin kendi kontrolu di?indaki sebeplerle ol-
sun— o ki?inin igindeki olgulan dogru yansitmaktadir. Fakat bu
tiir anlatimlar sadece bazi gostergeler olarak kullanihrlarsa,o za-
man, Wehrmacht'in moralini inceleyen uzmanlarin gah§malarinda
oldugu gibi, yararli sonuglar verebilirler.
Bu gibi bilgilerin (data) kullamlmasmda dikkat edilecek nok-
ta, once bunlann giivenilir oldugunu ortaya koymak ve belli bir
guvenilirlik gostergesi saptandiktan sonra da, kullanilacak olan
bu gostergelerin moral konusunda bir?eyler gostermekle beraber
moralle ayni ?ey olmadiklarim unutmamaktadir. Bunun igin de bir
ili§kinlik duirumunun ortaya konulmu? olmasi, ve bunun, soz ko-
nusu durumunda belli bir «tutum»un belli bir «eylem»e yol agmi§
olup olmadigim gostererek ilgili degi?kenler arasmdaki baglantiyi
ortaya koymasi gerekir. Ornegin, son sava?ta Almanlann ve Japon-
Iarin morallerini inceleyen uzmanlann kullandiklan bir gosterge-
yi ele a l a h m : askerlerin ba?Ianndaki lidere kar?i sadakatlerindeki
azalma bazi askerlerin teslim olmalanna yol agmaya yeter bir se-
bep oluyor; digerleri igin ise, gerekli, ama tek ba§ma teslime yol
agmaya yetmeyen bir sebep oluyordu. Bazi diger askerlerde ise,
lidere sadakatm azalmasi bu yonde higbir etki yapmiyordu. Bu viiz-
den de, analizciler birbirleri arasmda baglanti olan bu degiskenleri
ayn ayn ele almak zorunda kalmi?lardir. Birbirlerinden tecrit edi-
len bu degi§kenlerden, (teslim olma gibi) gelecekte olu?acak olayla-
n etkileme i?inde yararlamrken, bazi durumlarda ortaya cikan ve
etkinlik kazanan (lidere sadakat gibi) ve iginde bulunulan Snm ese-
ri olan bazi gostergeleri ayn ayn degerlendirmeye cali$mislardir.
277
Gozlemcilerin yorumlanndan elde edilen bilgileri smamakda
iki noktaya bakilabilir; kaynaklann giivenilirligi (reliability) ve
degi?ik yerlere ait olmalari (heterogeneity). Kaynaklar herbiri ay-
n ayn giivenilir olup olmama yonunden smamr — o zamana ka-
dar verdikleri enformasyonunun dogru gikmasi halinde dogru ola-
rak kabul edilir, gikmamasi halinde ise, kabul edilmezler. (Geni§
gapta vuriitiilen istihbarat islemlerinde kullanxlan kaynaklar
giivenilirlik derecelerine gore bir siraya konulurlar ve boylece, is-
tihbarat servislerinde gali§anlann onlerine gelen enformasyonu de-
Serlendirirken ayni kaynaklara ayni agirhk atfetmeleri saglamr. Bu,
istihbarat i§Iemindeki hatasizhk giivenini standartla$tirmaya yarar.)
Avnca biitiin kaynaklar hep birlikte ele ahmr ve heterojenlik yo-
nunden smamrlar. Heterojenlik ise, kaynaklann adedinin, ge?itlili-
ginin ve birbirlerinden bagimsizhginin bir fonksiyonu olur. Bu sma.
manm yapilmasmin ardmdaki dii§iince, herhangi belli bir konucuk
hakkinda sovlenen ?eylerin asillarina uygun soylenmi? olma ihti-
malinin, biribirlerinden bagimsiz olarak ifadede bulunmu? farkli
kaynaklann saytst fazlala?tikga artacagidir.
SOVUQ
278
ilk simrlamalarm tammim yapmi§ olmaktadir. Diger bir deste si-
niirlama ve kisitlanma ise kitlenin «predisposition »lan yiiziinden
ortaya gikmaktadir — bu, neyin mumkiin olabilecegini belirlemek-
tedir. Propaganda stratejisi bu siyasa ile kitlenin ortaya koyacagi
endi§e ve dii§iincelerin gizecegi iki smir arasmdaki bolgeyi etkile-
yebilmektedir. Propagandicmin diisturu ?oyle olacaktir: Amagla-
rtnt bil: otanak ve $artlarini bit.
Propagandacimn oniine konulan temel §artlar —ornegin, igin-
de bulunulan andaki siyasal durumun ozelligi gibi propagandanin
en dolaysiz ilgi konulan— ashnda, propagandacimn «predisposi-
tionlan arasmda yer almi§ §eylerdir Bizim burada «predisposi-
tion'lar» dedigimiz ?eyler psikologlahn tutumlar, gudiiler, diirtiiler
dedigi ?eylerdir. Bizim igin onemli olan terimin kendisi degil, i$lev-
sel (fonksiyonel) anlamlanmn agik ve anla?ihr olmalandir. Bizim
soyledigimiz, propagandacimn, kitlenin bekleyi§ ve ozde?le§tirme-
leri iizerinde gah§mak zorunda oldugu; kitlenin i§lem ve edimlerini
propagandamn erek aldigi yonden ancak bu §ekilde degi§tirebile-
cegidir. Kim ne isim verirse versin, bizim ilgi alammizm insamn
davram§lanm kontrol eden bu psikolojik-yan olmasi degi?meyecek-
tir.
Nedeni: Kar?isindakine soylenilen bir ?eyi yaptirmak igin, pro-
pagandacimn kendi soyledigi §eyin dogruluguna o insam ikna et-
mesi gerekir. tnanglar ise, her zaman igin, bir dereceye kadar is-
teklerin ve arzulann bir fonksiyonudur. Bu yiizden, propagandaci
kitlenin istek ve arzulann bir fonksiyonudur. Bu yiizden, propagan-
daci kitlenin istek ve arzulan ile, bu istek ve arzulann miimkun
degi?ikliklerini ele almi? olacaktir. Etkin bir propaganda, kitleyi,
nronogandacmm kitleden yapmasim istedigi ?eyi yapmak konusun-
da istekli hale getiren propagandadir. Bunun icin ise, becerikli bir
«hile» yapmak da yetmeyecektir. I^incoln'iin soziinii burada da tek-
rar edelim : herkesi, her yerde, ve daima aptal yerine kovup aldata-
mazsimz. Propaganda uzun siireli bir propaganda ise, boyle bir pro-
pagandanin etkinligi sorunu ele ahndigmda, dinleyici kitlesinin
isteklerinin degi?tirilmemesi halinde, bu isteklere saygi ve anlayis
gosterilmesi gerektigi unutulmamahdir. Cogu defa, bu istekler de-
gi?tirilemeyince, propaganda faaliyeti igin harekete gegilirken bun-
lann varhklan onceden kabul edilmektedir.
Siyasa ile propaganda arasmda yer alan istihbarat da zaten
bu nlanda sivasaya yardimci olabilmektedir. tstihbarat dedigimiz
279
?ey, uygulanan bir proppgandanin kar§i toplumdaki §artlan propa-
gandanin kendi amaclan lehine degi§tiimede gosterecegi etkinlik
uzerine yapilan kesiksiz bir degerlendirme faaliyetidir. Bu yonden
bakilacak olursa, istihbarat ile propaganda ve siyasa arasxnda gide.
rilmez, kopanlmaz bir baglanti oldugu goriilecektir. Degi§en ?artlar
tcar?isxnda amaglanmxzxn yeniden gozden gegirilmesi, propaganda-
mizin stratejisinde degi§iklikler yapilabilmesi, biitiin bunlar istih-
baratm ortaya koyacagi bulgular sayesinde • olabilmektedir. Kesik-
siz bir olu§um igindeki diinya siyasetinde sadece kar§imizdaki kit-
lenin «prodisposition»Iari degil, bizimkiler de onemle ele alxnma-
lan gereken degi§kenlerdir. Bu konudaki demokratik anlayi§in ba§-
1 an gig gizgisi de, bir siyasada, arzu edilebilir ?eylerden en az feda-
karlxkla miimkiin olabilecek olandan ne fazla, ne de az §ey yapma-
mak gerektigini kabulle smirhdir. Propaganda konusunu tarti§ir-
ken dogru bir perspektife sahip olabilmek igin de tek anlayi§ bu-
dur.
>
280
Alexader H. LEIGHTON
Morris E. OPLER
JAPONYAYA KAR§I
PStKOLOJiK SAVA§DA
PStKlYATRt
VE UYGULAMALI
ANTROPOLOJl
SUNDM
283
Alexader H. LEIGHTON
Morris E. OPLER
285
[Amerikan hiikiimetindeki] siyaset tesbitgileri biitiin Japon-
lann da morallerinin boyle yiiksek olup olmadigim, Japonlarm mo-
rallerinde sizilabilecek, bozucu yonde niifnz edilebilecek bir siyrik,
bir gokiintii bulunup bulunmadigun bilmek ihtiyacmda kalmi$lar-
di. Japonlann moral yapilan biitiiniiyle dayamkli ve yikilmaz bir
yapi miydi, yoksa, biitiin parlak goriiniim ve edimlerine ragmen,
Japon askerleri de her askerde gorulebilecek, bilinen gati§manin igin-
de miydiler: direnme iradesi ile hayatta kalmak istegi arasindaki
gati§ma?
Aynca, Japon askerlerinin morallerinde bir gatlak var idiyse,
bu gatlagi agip, biiyiitebilmek igin ne gibi §artlann hazirlanmasi
gerekecegi bihnmek isteniyordu. Dii§mamn sava§ etkinligini azalt-
mak igin psikolojik bir sava§ agmamn yararh olacagmi dii§iinebi-
lir miydik? Zaten sava§ igin kullandigimiz askeri giiciimuziin yani-
sira psikolojik bir sava§a da ba§layarak Japon askeri birliklerinin
teslim olmalanm saghyabilir miydik?
Sorunun, bir de, cephede olmayan Japon sivil halki ile ilgili
yam vardi — Japon halki, sava§in anavatanlanna dogru yakla$ti-
gini gordugu zaman, cephedeki askerlerin morali bozulurken, ye-
ni ve daha kuwetli bir sava§ morali kazanacak olamaz miydi?
ARA$TIRMA
286
§irdi) ve Sava§ Bakanligina bagh Sava§ Enformasyon Ofisince des-
tekleniyordu. Sava§ Enformasyon Ofisi ile Sava§ Bakanhgi arasin-
da vanlan bir anla§ma ile Yabanci Moral Analizleri Boliimii, per-
sonel, gah§ma yeri ve belli-ba§li ara§tirma malzemesi gibi yonler-
den, Savunma Bakanhgimn bu i§le ilgili bir ba§ka birimiyle yakin
i?birligi yapiyor ve yardim goriiyordu.
Boliimiimiiz igindeki yeti§kin iist kadrodaki bilim adamlari Ja-
ponya uzmam ki?ilerden 50k, kiiltiirel antropoloji, sosyoloji ve psi-
kiyatri konulannda yeti§mi§ ki§ilerdi; fakat erkek ve kadm bu tiir
bilim adamlan iginde Japon dilini bilen, Japon kultiiriinu tamyan
pek 50k kimseler vardi. Aymca, Japonya veya Uzak Dogu meseleleri
iizerinde uzmanla§mi§ ki§ilere de dani§man olarak ba§vurma ola-
nagina sahiptik.
Bu ara§tirma birimi, daha geni§ bir takimm («team») gekir-
degini meydana getiriyordu. £ekirdegin di§mdaki takimda ise, 50-
gunlugunu Bati Eyaletlerinde ya?ayan ve Japon asilli ki§iler igin
kurulan Boston Yeniden Yerle§tirme - Merkezindeki meseleler ve
miral konusunda inceleme yapmalan igin tgi^leri Bakanligmca ye-
ti§tirilmi§ ki§ilerin meydana getirdigi birgok insan gali§iyordu. (2)
Japonlarin morali uzerine yapilan analizlerde istihbarat servis-
lerinden alinan materyallerinin yorumlan da kullamhyor ve biitiin
bunlar insan dogasi hakkinda psikiyatri ve kiiltiirel antropolojinin
yardimiyle elde edilmi§ az sayida faraziyelerin i§iginda degerlen-
dirilmeye gali§iliyordu. Istihbarat bilgileri gogu defa zengin ve kiy-
metli §eylerdi ama bunlar bilimsel bir gah§ma igin kismi ve
noksan kaliyorlardi. Kontrollu gozlem yapmak imkansizdi. Istatis-
tiki metodlarla yapilan gah§malar ise dar bir simn a§amiyorlardi.
Bu yiizden de, geni§ olgiide, insansal davranijlann bir-bigim (uni-
form) oldugu farzediliyor ve ara§tirmalar bu faraziye uzerine da-
yaniyordu. Fakat, dogal olarak, kiiltiir farklari hesaba katiliyor ve
bu yonden bazi diizeltmeler yapilmaya gah§ihyordu. Oyle anlar olu-
yordu ki, kendimizi birkag kuyruk kemigi, birkag kaburga, ve bir-
kag gene kemigi bulup da bunlardan bir dinazor yapmaya gah§an
paleontologist'lere benzetiyorduk.
Ele aldigimiz sorun kar§isinda kullandigimiz yakla§im t a r a bir
bakima hekimligi andiriyordu. Bir hekim de hastasini inceledigin
287
de insan denilen yaratigin saglikli ve saghksiz hallerinde nasii i§le-
digini, nasil i§ gordiigiinii akhnda tutar; bu konudaki bilgilerini his
aklindan gikarmaz. Boylece, hastanm anlattiklanndan, kendi incele-
melerinden yakladigi ipuglarmi kafasindaki bu kavramlarla geli§-
tirir ve aslinda bir hipotez geli§tirerek hastamn genel saglik durumu.
nu kendine gore kurar. Uk incelemelerde ve tedavinin ba§langicm-
da yaptigi gozlemlerin i§iginda vardigi hiikiimlerin gegerligi ise, te-
davi boyunca elde ettigi yeni bilgilerin i§igmda, hastanui rahatsiz-
liginm seyri ve tedavinin ba§arxh olup olmamasi kar§isinda anla§i-
hr.'
Aym §ekilde, Japonlann moralleri iizerinde yapilan analizleri-
mizde de, i?in ba§langicmda biiyiik olgiide hipotetik du§iinceler ile-
ri surmii§ bulunuyorduk. Bunlan, o ilk giinlerde gergek olarak ka-
bul ediyorduk. Qtinkii, biitiin bu hipotetik du§iincelerimize, gok
farkh kaynaklardan beslenmi§ yigin yigin bilgi ve delilleri taraya-
rak varmi? bulunuyorduk.
GENEL SONUGLAR
288
silah iistiinliigiine olan giiven, silt riitbelerdeki subaylara kar§i du-
yulan giiven ve baghlik ve teslim olmayi kabul etmeyip sava§a de-
vam tutkusu, sava§ Japonlann aleyhine donmeye ba§laymca, zayif-
layacak; gerileyecekti.
I§te buradan yola gikilarak, bu egilimlerin sayesinde psikolo-
jik bir sava§in ba§latilabilecegi hiikmiine vanliyor ve bu egilimle-
rin brosiirlerle, sava§ yerlerinde kullanilacak hoparlorler ile istis-
mar edilecegi umuluyordu. Bu teknikler sava§in ba§lannda Japon-
lara kar§i 50k az kullamldigi halde, sava? sonlanna dogru geni?
gapta kullamlmaya ba§lami§ ve Japon askerlerinin teslim olmala-
ruii arttirmakta 50k biiyiik yararlar saglami§tir. Sava$ §artlannda
[cephede] bulunan Alman askerleri Japon askerlerine oranla 50k
daha fazla teslim oluyorlardi; ama unutulmamasi gereken nokta,
Japonya.mn o zamanlar bile bir millet butiinliigii iginde ijlerlik sa-
hibi olmasi; psikolojik sava§in da bu genel §artlann gergevesi
iginde yiirutulmesidir.
Analizcilerin inancina gore, Japonya'mn kendi smirlari igin-
deki halkm morali 1945 yilimn ba§larinda goriilur §ekilde gokmeye
ba?lami§ti ve ba§hca, sava§ gabalarina ve yoksulluklanna kar§i gos-
terilen ho?nutsuzluklar ve sizmdanmalar §eklinde agiga vurulur ol-
mu^tu.^. B. Stratejik Bombardimanlar Ara§tirmasi tarafindan save-
§in bitiminden bu yana yapilan gali§malar ve ara§tirmalar da hep
bu sonucu belgelemi§lerdir. (3).
289
medegi; bunun yararli olup olmadigi pratik agidan 50k onemli bir
soruydu. Mesele, konuyu her iki yanmdan da savunanlar tarafin-
dan uzun uzadiya tarti§ilmi§tir.
Iginde bulundugumuz §u gunlerde oldugu gibi, gelecekte de
Japon imparatoruna ve. tmparatorluk Kurumuna kar§i takinacagi-
miz tutum ve izleyecegimiz politika Japoriya ile aramizdaki ili§ki-
ler baknnmdan biiyiik onem ta§imaktadir. Bu sorun Japonya'mn
teslim olmayi kabule yana§tigi gunlerde iyice su yiiziine gikmi§;
Japonlar bize Postdam Bildirisini kabul etmeye hazir olduklarim,
fakat imparatorun durumunun ne olacagi konusunda [Bildiride]
bir agiklik bulunmadigi igin karar veremediklerini agiklami§lardir.
Teslim oncesi sorduklari tek soru buydu. Hiikiimetin bu konudaki
di§ politikasun ele§tiren vatanda§Iar olarak bizlerin, bu bakimdan,
Imparatorun kiiltiirel ve psikolojik onemini ve ozelligini iyi anla-'
mamiz gerekiyor.
Soruna geni§ bir gergevede bakilirsa Imparator gergegi, insan
ve kiiltiirel dogasi hakmda psikiyatri ve antropolojiden yararla-
narak kurdugumuz ve moral analizimize temel aldigimiz faraziye-
lerimizin i§leyi§ini de i§iga gikarmakta; agiklamaktadir.
1. Ara$tirmada Varilan Bulgular: Moral konusundaki ana-
lizlere ba§lamadan once yaptigimiz ilk gali$malardan Japon aske- ,
rinin tmparatora kar§i besledigi tutumlann 50k kiymetli ye bozul'
masi giig bir inanglar ve duygulair yigini te?kil ettigi sonucuna var-
dik. Sonug olarak, bu sembole saldirmanm sadece liizumsuz ve fay-
dasiz olacagini dii§iinmekle kalmadik, fakat boyle bir saldinmn
tehlikeli olacagmi; giinkii dii§manin direni§ini ve sava§a devam
konusundaki kararhhgini artirabilecegini du§iindiik. Diger yandan,
bizim vardigimiz dii§iinceye gore, Imparatorun ve tmparatorluk
FCurumununu kaderinin, Miittefiklerin zaferinden sonra tamamen
Japon halkimn ellerine terk edilecegi konusunda kesin ve belirli
bir agiklama yapip, bunu tekrar duyurmakta gok fayda vardi; giin-
kii boyle bir agiklama gerek cephelerde ve gerekse Japonya igindeki
direni§i yumu§atip zayiflatacakti.
O zamana kadarki ara§tirmalardan ise, Japon askerlerinin di-
ger konularda moralleri ne kadar bozulmu? olursa olsun, Impara-
tora kar§i baghlik ve inanglarmm hig bozidmadigini biliyorduk.
Dii§manliklar bittikten sonra yapilan ara?tirmalar da, (4) [o zaman-
(4) Ibid.
290
lar], Japonya'daki sivil halkin gok biiyiik bir gogunlugunun irapa-
ratora baglihgini yitirmedigini gostermi§tir. Gergekten, Japonlann
aglik konusundaki endi§elerinden sonra gelen ikinci endi§eleri
Miittefiklerin, imparatora bir zarar verip vermeyecekleri konusuy-
du. Hatta, Japon Komiinistleri bile —ki, bunlann tutumlan Impa-
ratorluk Kurumuyla geli§kin idi— halktaki bu duyguya ba§ egi-
yorlardi ve onunla uyu?mak zorunlugunda olduklanni kabul etmi§
bulunuyorlardx. Japon Komiinistlerinden birisi §oyle demi§ti:
«Halkin gogunlugu igtenlikle Imparatonm Tahttan indirilmesi-
ni istedigini soylerse onlarm g6ru$iinii kabul etmemiz gerekir.
Onirn igin, biz Imparatorlugun kalmasim veya lagvedilmesini sa-
va§tan sonra yapilacak bir plebisitle karara baglamayi oneriyonaz.
O zaman bile, sonunda, Imparatorun halli yolunda bir sonug ali-
nirsa, yetkileri almmi§ bir Imparatorun korunmasi gerekecektir.»
291
bile gortilmez ve bu «herkesin oyle bildigi» §eyler hakkinda soru
soranlar kendilerini aptal ya da suglu hissedecek duruma dti§er-
ler. Inanglann gergegi yansitip yansitmadiklan hakinda, manti-
ki olup olmadiklan hakkinda hiikiim verilirken de, gergek halde,
i?te bu karakteristiklere gore karar verilir. inanglann ba§ta gelen
ozellikleri de, bu yiizden, sosyal ve kiiltiirel dogalandir.
292
temellerine dayanirlar, diinyanm kxrk ge§it «firtma»sina kar§i ko-
runma duygulanndan giig alirlar. Inanglar, «binlerce, hatta mil-
yonlarca insanin ortak bir anlayi§ gergevesi iginde hareket edebil-
melerini, kendilerini diger insanlarla kar?ihkh-baglilik iginde go-
rebilmelerini, aksi takdirde kar§ila§abilecekleri anla§mazlik ve kar-
ma?ikliktan kurtulmalarini saglarlar; bilingli [bireyin] ben ini kar-
?ila§acagi yigin yigin ku§kulardan ve belirsizliklerden kurtarirlar
ve hayatta kar§ila?ilacak olan oliimiin kaginilmazhgi ve sevilip-bag-
lanilan her§eyden ve herkesten ayn du§mek korkusu gibi sorun-
lar kar?isinda insana bir ge§it rahatlama duygusu kazandinrlar.
Bu inanglanni mantiki igeriklerinin, soz konusu fonksiyonlann ye-
rine getirilmesi igin gereken yetkilerle bagli olmasi gerekmez. Siki-
ci ve giig durumlarda insanoglunuri bu tiir inanglardan medet um-
masi gittikge artan bir ihtiyag olur; hig degilse bir an igin, bazan
hayat bahasina da olsa, bunlann dogrulanmalari, savunulmalari
gerekebilir.
293
rin hepsi de Imparatorun §ahsina kar?i tiikenmez bir sadakat besli-
yor ve kendilerini oliime terk etmi§ bulunuyorlardx.»
294
iginde adindan soz ettigimiz temel onemdeki en kuvvetli inanglarir.
dogasi hakkinda belittigimiz noktalar agisindan aciklanabilir mi?
Ashnda, cevaplar, kismen, yukarda verdigimiz aktanlarda ice-
rik olarak yer almi§ bulunmaktadir.
Ozetleyerek ba?layacak olursak, §u soylenebilir ki, Japonlar
igin tmparator degerler ile ilgili en temel faraziyelerin bir sembolii
sayilmaktadir: diinyanm dogasi, doga-iistiiniin dogasi ve insamn
hayat igindeki yeri — yani, biitiin insanlann en yogun §ekilde his-
settikleri ve bireysel guvenlikle siki sikiya ilintili oldugu igin: veti-
?im tarzi ile, umutlarla, istemlerle siki sikiya bagh oldugu icin de-
gi§iklige kar§i son derece direngin olan §eyleri sembolize ediyor-
du.
tmparatora olan inang o kadar geni§ kapsamh bir inangti ki,
bu inang mantiki olmayan, kiiltiirel bir inang haline gelmis bulunu-
yordu; ve her bireyin igindeki bu inang toplumun yaptigi baskilar-
Ia peki?tirilmi? oluyordu. Herhangi bir Japon bireyinin Japon sa-
yilan biitiin dii§iince, fikir ve degerlerden kopmadan bu inanci red-
detmesi giigtii. Japonlann gogu kendi toplumlari di?mda ba$ka bir
topluma iiye olmadigi igin, boyle bir «reddiyede» bulunan, so-
nunda, ancak ruh hastalannm ve mistiklerin katlanabilecegi bir
yalmzhga boyun egmek zorunda kalacakti.
Bununla beraber, tmparator sembolii, yorumlayan insanlann
biribirlerinden farkh insanlar olmalanna paralel olarak, gok degi-
?ik tonlarda yorumlaniyor; bu durum ise, tmparator sembolii ile
farkh derecelerde [ki?iliklerine gore] ozde?tigini gosteriyordu. Ja-
ponlann arasmdaki farkh ki?ilerin tmparator hakkinda yaptiklan
yorumlar ile bu yorumlan yapan ki?ilerin ba§ka sorunlar, ba$ka ko-
nular iizerinde yaptiklan degerlendirmelerin kar?ila?tinlmasi gos-
teriyordu ki, Japonyan'mn di? iilkelere yayilmasim isteyen sava$ ta-
raftarlan igin [militaristler] tmparator, Doitu'yu Bati sultasmdan
kurtarmava nSracan Wr COVQOn TfO iJi Cflttn^n-
296
— . . . ^ ^ g m u o u u t g n , uii u e r e c e r a r K i i l i g m d a n o t u -
riidtir. Yoksa hepimizin, tipki tmparatora baglihk duyan Japon-
lar gibi, aym kuwetle baglihk duydugumuz sembollerimiz vardir.
Ne var ki, bizim toplumumuzda bu tiir inanglar biitiin toplum dii-
zeyinde ortakla?a payla§ilmamakta ve degi?ik gruplardaki insanlar
diizeyinde gok biiyiik aynhklar, benzemezlikler goriilmektedir. Ke-
zk, bizim toplumumuzda bunca geni? bir alana yayilmi? ?eylerin
tek bir sembole yigimlanmadigi goriilmektedir. Bununla beraber,
bizim toplumumuzdaki bayragi, anayasayi, dinsel idealleri ve aile-
mizle ilgili duygulanmizi dile getiren sembolleri tek bir sembol
§ekline soktugumuzu dii§iinecek olursak Japon halkinm tutumunu
daha iyi anlayabiliriz.
297
nasil oluyordu da bir aptal gibi adamlan tarafindan kandirilabili-
yordu? Bu tiirlii dii§iinceler Japon kiiltiiriiniin di§indakiler igin man-
tiki ve akla uygun diisiincelerdi. Ama muhtevalan agisindan bakila-
cak olursa, bu geli?kiler de tutarli sayilmak zorundaydi;. zira inang-
larin kuweti mantiki temelleri olup-olmamasma degil, kiiltiirel giig-
lerine ve insanin hissi hayatmda ifade ettikleri anlama ve gordii-
gii hizmetlere baghdir.
298
Bizim savundugumuz bu gorii§e kar§i gikanlar 50k olmu§tur.
Bunlar, tmparator konusundaki inanglar hakkmda yaptigimiz de-
gerlendirmeleri «militarist» Japon propagandasinm uydurdugu
tmparator hakkindaki asilsiz inanglara dayandigmi ileri siiriiyorlar-
di. Bu gorii?lerin gegerligini arastirmadikga, ne bizim savundugu-
muz gorii§iin, ne de kar^itlarimizm savundugu gorii§iin bir inang
sisteminin kuwetli veya zayif olmasi ile bir ilintisi olup olmadigim
anlayamami?tik. [Bu agidan bakmca], onemli olan «gergek» ol-
gular degil, halkm kendi tarihi hakkmda ne diifiindiigii idi. Bu
belirli konuda Japonlar, tmparatorluk sisteminin biiyiik bir tarih-
sel ozellik ta§idigma inaniyorlardi. Buna inanmalari, tmparatorluk
sisteminin gergekten tarihsel bir degere sahip olup olmamasmdan
gok daha onemliydi.
VARILAN SONUGLAR
299
Amerika'nin, Japonya'ya kar§i bugiin izleyecegi di§ politika gii-
niin onemli sorunudur. Bu sorunla ilgilenirken de genel bir dii-
$iinceyi gostermesi bakimindan imparator hakkindaki tutumlann
kullanilmasinda yarar vardir.
Amerika'nin, Japonya'ya kar§i yiiriitecegi psikolojik bir sava?
artik kalmami$tir. Fakat bu ulus igin ban§gi bir hayat tarzi kurul-
masi gerekmekte, birgoklan ise bu konudaki anahtarin Japon hal-
kini yeniden-egitimden gegirmek oldugunu savunmaktadirlar. im-
parator olgusunun iyi anla§ilmasi, bu bakimdan da, gene onerri ta-
simaktadir. imparator hala yerinde durmakta, halkin hayati igin
hala bir sembol olarak ya§amakta, ve Japonlann goguna gore, sa-
va§i durdugu icin Japonya'nin kurtancisi sayilmaktadir.
imparatorun niifuzu hala kuwetli ise de, ve sava§ yillannda
yaptigimiz incelemeler Miittefiklerin bu inanci yikmak igin yapabi-
lecekleri higbir seyin olmadigini gostermi§ bulunuyorlarsa da, bu,
imparatora kar§i beslenen inanglara gelecekte degi^meyecegi, ve-
ya boyle bir degi§iklik konusunda bizim bir etkimiz olmayacagi
anlamina gelmez. Tam tersine, yenilgiyi izleyen bir hissi yikintmin
sonucu olarak, Japonya'daki Amerikan birliklerinin varhgi ve Ame-
rikan gorevlilerinin basm, radyo ve sinema yoluyla bilingli ve he-
sapli bir §ekilde Japon halk oyuna etkide bulunmalan sayesinde
boyle bir degi§ikligin olmasi gok miimkiindiir. Amerika'nin bu ko-
nudaki ba?an §ansi, Japonya ile sava§irken bro§iir, propaganda ri-
saleleri ve el ilanlan ile yaptigimiz propaganda da kullandigimiz
kuwetlerden gok farkli kuvvetler kullanmamiza baghdir.
300
monar§iyi toplumsal kotiiliiklerin kaynagi saydiran kiiltiirel kalip-
lanmizdir. Monar§inin ardrllanmi? ku§aklar boyu siiren tarihi ve
Avrupa'daki monar§ilerin zulmiinden kagan insanlann [soyundan
gelmi§ olmak] bizim igin ilgi gekicidir, ama bunlar Japonya igin
gegerli degildir. Onemli olan nokta kiiltiirel kalibimizm daglardan,
ovalardan ve bozkirlardan soz eden floklorumuzdan bile kendi-
sini gostermekte olmasidir. Huck Finn'in dedigi gibi, «Biitiin kiral-
lar i§e yaramaz ve edepsiz... A1 birini, vur otekine, hepsi giiclii,
hepsi igreng. Sebebi kxial olu§lari.» •
Bunun yamsira, aile. hayatimizdaki, toplumsal hayatimizdaki
geli§kiler alamnda da bizim igimizdeki giidiilerin otoriteryan sem-
bolleri kirmak istememize yol agtigi soylenebilir. Bizim kendi mii-
cadelelerimizle, kendi giivensizlik duygulanmizla, kendi yiice duy-
gulanmizla ilgili olan giidiilerimizin (motives) farkh oldugu soy-
lenebilir.
Bu yiizden de, bizim igin, imparatora, Japon toplumunun top-
lumsal yapismda bir «ur» goziiyle bakmak ve bu «ur» kesilip ati-
hrsa toplumun diger her§eylerinin tatmin edici bir duruma gele-
cegini dii§iinmek kolay olmaktadir. Bir kere, Imparator adini ta§i-
digi igin hemen kafamizdaki «tiran» kavramina ili§kin ne kadar
ozellikler varsa Imparatoru da onlara sahipmi§ gibi goriiyoruz. As-
linda bir bakima, bu degerlendirme (projection) Japonlann impa-
ratora kar§i yaptiklannm aynidir; sadece, onlara gore imparator
kotiiliikleri degil, iyi olan §eyleri sembolize etmektedir.
Goriiluyor ki, bu konuda kendimizi aldatmi§ olmamak igin teitk
durmak ve imparator sisteminde ne gibi §eylerin degi?mesini ve
nigin degi§mesini istedigimiz kendi kendimize sormak zorundayiz.
Aynca, bu sorulan sormamizm sadece ki§iler olarak bizlerin hissi
bo^ahmina (catharsis) degil, barium saglanmasma da yaran olaca-
gim bilmemiz gerekmektedir.
imparator konusundaki gibi, inang sembollerinin yurt-igi bas-
ki ve zuliimlere, veya yurt-di§i istila ve yayilmalara hizmet etmele-
ri nasil miimkiinse; ayni sembollerin insanlann esenligine, demok-
rasiye ve uluslararasmda kurulacak iyi ili§kilere de hizmet ede-
bilmeleri miimkiindiir. Uzun kavgalardan sonra, St. Bartholomew
gecesinde biribirlerini oldiirenlerin hepsi de sonunda Hristiyan ol-
mu?lardir. Hagli Seferleri sirasmdaki bir Arap igin bu istilalan so-
na erdirecek tek gare Hristiyanhgi ortadan kaldirmakti. Bununla
301
A. 0.
HQlQphen^nl
beraber, bugiin bu Arabin, Hagli Seferlerinin gergek nedenini ha-
la Hristiyanhga dayandinp dayandirmadigi merak edilecek bir ko-
nu durumuna gelmi?tir.
Saldirganligin ortaya giki?inda his ku?ku yok ki, inang sistem-
lerinin, kiiltiir kaliplannin, ve birey psikolojisinin onemi vardir.
Ama temel biyolojik sebepler de huzursuzluk yaratmakta onemlidir-
ler. Japonya niifusu fazla, ama yiyecek ve diger ihtiyag konulann-
da kaynaklan fakir bir iilkedir. Bizim niyetimiz her ne kadar Ja-
ponya'yi bizim dii?iince tarzimiza yakla?tirmak [benzetmek] ve boy-
lece ban?in devamim saglamak ise de, Japonya'ya nasil bitr hayat
tarzini getirebilecegimizi, ve nasil bir hayat tarzi segersek bunun o
toplumda ya?ayabilecegini bilmemiz gerekir. Bunu bihneden Japon-
lan yeniden-egitimden gegirmekten soz etmek, zengin bir adamin
kar?isindaki yoksul ve ag insanlara, onlann agligim hesaba katma-
dan, yoksulluklanm bile fark etmeden daha iyi insan olmalanm ve-
ya gah?ip adam olmalanm ogiitlemesinden. farkh bir?ey olamaz.
Japonya'iun sava?a girmesi iginde bulundugu bu problemi ken-
di ba?ina gozmek istemesindendir. Sava?tan onceki devirlerde Ja-
ponya, askerlerin iiniforma ile sokaga gikmaktan gekindikleri libe-
ral bir tilke idi. Bu devirlerde de aym giigltige bir goziim bulmak
igin ugra?ilmi?, ancak 1920'li yillarm sonlanndaki iktisadi depres-
yon yiiziinden her?ey bozulunca istenen sonuglar alinamami?tir.
$imdiki Japonya ise, tam olarak ne oldugunu, ne anlama geldigini
bilmeden, yeni bir tilsimh soz bulmu?casina demokrasiye sanlmak-
tadir. Eger bu da ba?an kazanamazsa o zaman bir ba?ka goziim
yolu aranacaktir.
Obiir iilkelerin durumu Japonya'dan da kotiidiir. Bu iilkelerin
de iglerinden bir teki bile, eger temeldeki giigliikler ve sikmtilar
halledilemezse, biiyii gibi etkili olacagi sanilan siyasal ve egitsel bir
yeniden-yeti?tirimle istikrar kazanabilecek durumda degildir.
Insan sorunlarinin, sikmtilannin goziilmesinde kullanilan
tarihsel yontem bugiine dek sava? olagelmi?tir. Sava? ?imdi gok
yiiksek maliyet demektir ve bu yiizden de kar?ihkh anlayi? ve fe-
dakarliklar iginde bu sorunlann ve huzursuzlann ortadan kaldinl-
masi; bunun igin de diger halklann ve kendi ulusumuzun psikolo-
jik ve kiiltiirel ozelliklerini yakmdari bilmemiz, anlamamiz gerek-
mektedir.
Eger bizim iilkemizde fizik bilimlerin amaci daha iyi savunma-
mizi, daha hazir olmamizi ve maddi geli?melerle daha bolluk igin-
302
de bir hayat ya§amamizi temin etmek ise, insansal ili§kilerle il-
gileneri bilimlerin amaci da sava§i onlemek ve maddi geli§melerden
insanhgm yararma istifade edilmesini miimkiin kilacak yollari bul-
mak olmalidir. Bizimle sava? halinde iken bize dii§man olan ba§ka
iilkelerin uluslanni daha iyi tammaniiza, anlamamiza yardim eden
bu bilimlerin kullandiklan kavram ve yontemlerin [§imdi de] dii§-
manhklarm yeniden ortaya gikmalarini onlemekte yararli i§ler gor-
meleri gerekmektedir.
Belki de, yanh§ ve aldatici bir umut bu. Ama bundan ba§ka
bir umut yoktur — giinkii, bilimlerin fiziksel diinyaya uygulanirken
oldugu kadar ayni beceri ve etkinlikle insan dogasina da uygulana-
cagi giine gelenedek neler olabilecegini kimse bilebilecek durumda
degildir.
Zaman gene de gegiyor, ve atom bombasi stoklari durmadan ar-
tiyor. Bu gidi§in sonu ise, herkesin hep aym sozii soylemesine rag-
men, pek az insamn gergek durumun farkma varabildigi amansiz
bir sava§ olacaktir. Oyle bir sava$ ki, uygarlik diye bildigimiz §ey-
lerin tiimiinu kokiinden kurutacak, ve diinyayi bu konuda birtakim
sirlari bilen belli bir azinligm kolesi kilacak, veya Eskimolar ile
vah$i ormanlardaki ilkellerin di§inda insansiz ve bombo§ bir diinva
haline gevirecek; eskisinin kiilleri iizerinde, uygarligi yeniden kur-
mak igin Kutuplardaki Eskimolar ile, insansiz diizlviklerdeki tek -
tiik ilkellerden ba§kasi kalmayacaktir.
303
William BUCHANAN
Hadley CANTRIL
ULUSLARIN
STEREOTtPLERt
!
S U N U M
307
William BUCHANAN
Hadley CANTRIL
ULUSLARIN STEREOTIPLERi
309
fa birakilacak olursa, ornek-olay (cases) toplamada kullanilan halk
oyu ara§tirmasi tekniginden yararlananlari oldukga azdir.
310
I
311
,I
noktalarda gok tedbirli olmak gerekir. Kaldi ki, boyle bir norm'un
mevcudiyeti de (yani, alti farkli dilin konu$uldugu sekiz iilke hal-
ki arasmdaki genel bir egilimin mevcudiyeti de) gerek gergekten
bir basmakalip yaki§tirma siireci yiiziinden gerekse alti dil arasm-
da yapilan terciime eylemin yetersizligi yiiziinden de ortaya gikmi§
olabilir.
4. Bu kelimelerden belirli olan bazilarinin belirli bazi uluslar
iizerinde diger uluslara gore daha iyi §ekilde kullanilmasi pekala
miimkiindiir ve bunun, aksini gosterecek bir delil bulunmasi giig-
tiir. Ornegin, ortalama haftalik gali§ma saatlannm miktari ve iire-
tim yiizdesi yiiziinden herhangi bir ulus «gah§kan» sayilmi§ ola-
bilir. Bu «gergegin piif noktasi» (kernel of truth) sorunu Schoen-
feld ve Klineberg (5) tarafindan ele almmi§tir. Mace (6) ise, bas-
makalip yaki§tirmalari gerek «dii§iinsel» («cognitive: tanimaci) ve
gerekse «hissi» (emotional) faktorlerin miimkiin sonucu olarak
ele almaktadir.
Genel olarak bu gibi bilgiler (information) halkm malumu ol-
madigi igin, tabir caizse, burada kullamlan «basmakalip yaki?tir-
ma» terimi dogru bir segimleme olmaktadir. Zira, bu terim «bas-
makalip yaki§tirma» iizerinde uzun uzadiya durulmami§, «pek
ciddi bir §ekilde dii§unulmemi? bir gorii§» §eklinde ele almakta ve
ifade etmektedir.
5. Tablo 5'deki rakamlann hepsi de belli kelimelerden segil-
mi§ bir omeklemenin yiizdeleridir. «Tammlayici ulus» teriminin
kullammi da dahil, bu durum gok sayidaki bireysel «stereotiple-
rinin yonlerini gostermektedir. Boylece bireylerin bir toplum ?ek-
linde yekiin olarak ortaya konulmasina yol agmaktadir. Kollektif
bir karakter kazanan [bu kulanhm] ile, aym degerlerin, Avustu-
ralya'da % 25, Italya'da % 13 oramnda Ruslar'dan «ilerici» diye
soz edilmi? olmasi yiiziinden, Avusturalya'hlarin Ruslan Italyan-
lardan iki misli daha fazla ilerici bulduklan soylenmemektedir. Bu
nokta unutulmamahdir. «Tanimlayici ulus» terimi bile, Lippmann'-
ln basmakalip yaki§tirma siirecinin altmda yatan giidiiler (motives)
arasinda saydigi kelime ve dii§unce tasarrufu [fazla uzun uzadiya
dii§iinmemek anlammda — g.n.] igin bir ornektir.
312
5
r "•'•'
<
Ara$
(surv
dti
Tari
NlTEi
Cahjk
Zeki
Pra'tik
Magri
Come
Zalim
Ham
Cesui
Kend
Mute
Ileric
Ban?
Kara
mesi
Orta
num
Oluj]
Olur
i
-
BASMAKALIP YAKI§TIRMALARIN VARLIGI
313
tir: Ruslar kendilerinden ba§ka sekiz ulusca, Amerikahlar ksndile-
riyle birlikte sekiz ulusca, Fransiz ve Ingilizlesr kendileri ve iig ba§-
ka ulusca ve Qinliler de ba§ka tig ulusca. Sekiz ulusun hepsi de
kendi halklanni nitelendirmi§Ierdir. Tablo 6'da her iilkede en yiik-
sek yiizde tarafmdan segilen tig sifat, ve her bolumde ise bu sifat-
lann en popiiler oldugu iilkelerin sayisi verilmektedir. Tablo 7 ise
en sik kullanilan alti sifatin sirasim vermektedir.
Ruslar hakkindaki izlenimler biitiin iilkelerde birbirleriyle tu-
tarli gonlinmektadir. Amerikahlar hakkindaki izlenimler daha da
tutarsizdir. Fakat herhangi bir sifati kullanma durumu en dii§tik
olan ve en tutarsiz §ekilde resmedilen Ingilizler ve £inliler sadece
ug ara§tirmada ele alinmi§ olduklan igin, bunlann birbirleri ile
kar§ila§tirmalan giig goriinmektedir.
TABLO 6 .
Bir Sifatm Kendi Haklanni veya Diger Uluslan Nitelemekte
En £ok Kullanilan Og Sifattan Biri Oldugu Iilkelerin Sayisi: (or-
negin, Amerikahlar, kendilerini niteleyen 7 ulkeden 3'iine gore
«gah§kan» bulunmu? ve bu sifat Amerikahlar igin en gok kullani-
lan iig sifattan birisi olmu?tur) *
314
Bu tutarliliklar §unu gosteriyor ki, terciime sinmnin di?inda-
kilerle, bazi belli uluslarin basmakalip yakifttrmalara sahip olma-
sirnn nedeni bir ulkedem digerine degi$en karfilikh, bakt$ ve goriif-
lerden gok, bu iilkelerin ayni Bati kulturiinden etkilenmif olma-
landir. Keza, Amerikalilar ve Ruslar hakkmdaki basmakalip yaki§-
tirmalann durumu da diinyanm «lki Kutba Ayrilmi? Diinya» ol-
masina baglanabilir.
TABLO 7
Be§ Ulusu Tammlamak Igin En Sik Kullamlan Alti Sifat (Bag-
lanti gizgileri yiizdece ayni olanlan gostermektedir.)
Ruslann Tammlanmasi
Avusturyalu
larca tngilizlerce Fransizlarca Almantarca
(7) Walter Lippmann, Public Opinion (New York: Harcourt, Brace and
Co., 1922), p. 96.
315
ttalyanlarca Hollandalilarca Norveglilerce Amerikalilarca
Ham ve kaba Zalim Qali?kan Zalim
Zalim Miitehakkim Miitehakkim Califkan
Miittehakkim Ham ve kaba Ham ve kaba Miitehakkim
Qali?kctn Cali§kan Cesur Ham ve kaba
Cesur Cesur Zalim- Magrur
Zeki tlerici Pratik Cesur
tlerici
tngilizlerin Tanimlanmasi
Almanlarca Hollandalilarca Amerikalilarca
Zeki Kendine hSkim Zeki
Kendine hakim Ban§-sever Qali^kan
Magrur Pratik Cesur
Miitehakkim Magrur Ban^-sever
Pratik Cah?kan Magrur
tlerici Zeki Kendine h&kim
316
Fransizlann Tammlanmasi
tngilizlerce Almanlarca Hollandahlarca
£ah§kan Cah§kan Ham ve kaba
Ham ve kaba Ham ve kaba Caltfkan
Ban§-sever Zeki Zalim
Cesur Zalim Cesur
Zalim Cesur Kendine hdkim
Zeki Kendine hdkim Barif-sever
Bari$-sever
Cinlilerin Tammlanmasi
tngilizlerce Almanlarca Hollandahlarca
318
TABLO 8
«Basmakahp Yaki§tirma» ve «Dostluk Dereceleri»
• y « Basmakalip
Yaki$tirma «Dostluk
Derecesi»a Derecesi»b
Hollandalilarin Amerikalilara 2.6 % 26
Norveglilerin Amerikalilara 2.5 21
italyanlarin Amerikalilara 2.1 50
Avustralyalilann Amerikalilara 1.9 oO
Fransizlann Amerikalilara 1.9 il
Almanlann Amerikalilara 1.8 24
Amerikahlann Ingilizlere 1.0 31
Ingilizlerin Amerikalilara 1.0 • 26
Hollandalilarin Ingilizlere 0.7 8
ingilizlerin Fransizlara 0.4 9
Almanlarin Ingilizlere 0.4 9
Meksikalilarin Amerikalilara 0.3 18
Hollandalilarin Frauisizlara 0.2 4
Ingilizlerin Cinlilere 0.2 0
Meksikalilarin Fransizlara 0.1 0
Almanlann Qinlilere 0 0
Meksikalilann Ingilizlere 0 0
Hollandahlann Qinlilere -0.3 0
Almanlann Fransizlara -0.4 -2
Meksikalilann Cinlilere -0.6 -10
Norveglilerin Ruslara -0.7 -26
Meksikalilann Ruslara -0.8 -24
Avustralyalilann Ruslara -1.0 -34
Ingilizlerin Ruslara -1.0 -37
Ruslara -1.5 -56
Fransizlann Ruslara -1.6 -22
Amerikalilann Ruslara -2.0 -51
Hollandahlann Ruslara -2.2 -36
Italyanlann Ruslara -2.5 -39
a. «Basmakalip Yaki$tirma Derecesi* — bir ulus hakkinda kullanilan
ortalama olumlu sifatlann sayismdan, olumsuz sifatlann iki kati gikarila-
rak.
b. «Dostluk Derecesi» — kendilerini belli bir ulus'a kar§i «en fazla
dost» bulaalann yiizdesinden, «en az dost bulanlarin yiizdesi gikarilarak.
319
«Basmakahp Yaki$tirma Dereceleri»nden herbiri igin, Soru 12'-
deki cevaplannda ilgili iilkeye kar§i «en az dost» olduklarim soy-
leyenlerin yuzdesi, Soru ll'de ilgili iilkeye kar§i «en fazla dost» bu-
lanlann yiizdesinden £ikanlmi§ ve boylece «Dostluk Derecesi» bu-
lunmu§tur. (Sifir hesaplananlar % l'den azdir.) Bu derece, + 100
(aym iilkeye kar§i yanitlayicilann hepsi dostluk duyduklanni soy-
lemi§se) ile -100 arasmda (hepside aym iilkeye kar$i dostluk duy-
madigim soylemi§se) uzanabilir. Hemen belitftmelidir ki, bunun
anlami, §u veya bu ulusca veya biitiin uluslarca gosterilen dostlu-
gun derecesi degil, dostluk duyan yamtlayici sayismdan dostluk
duymayanlarm sayisinin gikanlmasi demektir. Oysa, «basmakalip
yaki§tirma derecesi» aym grup iginde aym bireyler tarafindan gos-
terilmesi miimkiin olan olumlu veya olumsuz egilimleri ozetlemek-
tedir. «Dostluk Derecesi®, Tablo 8'in son siitununda verilmektedir.
Tablo 9 ise, bu iki derece arasmdaki ili§kiyi vermektedir. Burada
goriilen sonus, Katz ve Braly'nin Princeton'li 100 ogrenci iizerin-
de yaptiklan ara§tirmadan elde ettikleri sonucu uluslararasi bir dii-
zeyde tekrarlamaktadir: «grup isimleri iizerinden yapilan bir terci-
he dayanan siralama ile tipik davrani§ ve tavirlar hakkmda yapi-
lan degerlendirmeyi temsil eden ortalama derece arasmda gozle
goriilur bir benzerlik ve yakinlik vardir.®
320
I I I I I # ^ #
& ~ ~ ~ 8-
. C<
l D- 3
s >°< to"
° ? s
« S 8 0 I rv
| # I I # o»*
»
«** o g •»" O
—2.1 ve
daha fazla
—1.6'dan
—2.0'a kadar
—1.1'den
—1.5'a kadar
—1.0'a kadar w
£
—.l'den
—J'e kadar EL
•3
0 6)
tr
<n
N U w .l'den
.5'e kadar
.6'dan
1.0'a s
1.1'den
lJS'a
1.6'dan
2.0'a
2.1 ve
daha 50k
BASMAKALIP YAKI$TIRMALARDA DE6i$MELER
1942 1948
QALI$KAN % 61 % 49
ZEKI 16 12
PRATIK 18 13
MAGRUR 3 28
ZALLM 9 . 50
CESUR 48 28
ILERTCT 24 15
(8) Hadley Cantril and Mildrod Strunk, Public Opinion 1935-1946, (Prin-
ceton, N.J. Princeton University Press, 1951), p. 502.
(9) Mace; op. Cit., «En son kullamma gore terim, sabit du§iincelerin sa-
bitligin uygun* olmadigi hallerde soz konusu olmasiyla, veya entellek-
tuel nedenlerin di$indaki nedenlere uygun bulunabildigi hallerdeki
kullammiyla sinirlanmi§tir. Qogu kere bunun gerektirdigi durum, el&s-
tikilik ve uyumlanabilirligi §art kilan hallerde du$iincelerin sabitligi ve-
ya tepilerin degi§raezligidir.».
322
363
renciler bir insam birkag kelime ile tamamlamanin giigliigunii bu
kere daha iyi anlami?lardir. Nitekim, bu ikinci ara§tirmasiyla og-
rencilerin eski gunlerde gok «popiiler» olan basmakalip yaki§tir-
malari daha az kullandiklanni tesbit etmi§tir. Gilbert, diger yan-
dan, II. Diinya Sava§min, Almanlar ve 'aponlar hakkindaki goriin-
tiileri de radikal bir §ekilde degi§tirdigini tesbit etmi§tir. (10)
Zaman siiresi iginde ortaya gikan bu degi?me akla ?unu getir-
mektedir : uluslarin biribirlerini sevmeleri veya sevmemeleri bas-
makalip yaki$tirmalarin fazla etkisinde kalmamakta, fakat tersine,
basmakalip yakiftirmalar kendilerini, soz konusu uluslar hakkinda-
ki gdriintii («image») ile ilgili olmayan sorHnlara ilifkin olumlu ve-
ya olumsuz ili?kilere gore ayarlamaktadirlar. Yani, denekler soz ko-
nusu halk hakkinda «kafalanndaki g6runtii»yii dii?iiniip, o halkin
«ho§» veya «kotii» oldugunu karar vermekten gok (yukarda verilen
«basmakalip yaki§tirma derecesi »ne benzeyen bir yontem), oyle
goriiniiyor ki, once o halki sevip sevmedigini gozoniine getirmekte
ve sonra ilgili ulus hakkmda akhndaki goriintiiyii ortaya koymak-
tadir.
Schoenfeld de, Pearl Harbor olayindan hemen sonra basmaka-
lip yaki§tirmalann muhtevasi konusunda yaptigi ara§tirmalarda,
Katz ve Braly'nin 1930'larda vardigi sonuca varmi§tir: tarihi olay-
lar Alman, Italyan ve ozellikle Japonlar hakkindaki basmakalip ya-
ki§tirmalan belli olgiide degi§tirmi§tir. Bu arada eski niteliklerin
birgo'gu degi§memi$, fakat bunlara, «kendini begenmi§», «hileci,»
«korkak,» «mizikgi» gibi yeni nitelikler eklenmi§tir. Ayrica, eski
niteliklerden bazilari da daha sik zikredilmeye ba§lami§tir. Bugun
miittefiklerimiz olan iilkeler hakkindaki eskinin beylik basmakalip
yaki§tirmalanna yeni nitelikler eklenmi§tir. <j)ogu sevilebilirlik gos-
teren bu niteliklerden ayri olarak da, eski nitelikler arasmda yer
alan ve olumlu oz ta§iyanlar daha sik kullanilmaya ba§lami§tir.
Agikca goriiliiyor ki, bir ulus hakkindaki basmakalip yaki§tirmalar
nicelik itibariyle biiyiik bir degi§me gerektirmeksizin, yon ve yo-
gunlukca degi§ebilmektedirler. (11).
1942 ve 1948 tarihli basmakalip yaki§tirmalar iki kaliba bolii-
necek olursa —olumsuz ve olumsuz— diye mesele daha da aydinlan-
OZET
324
gillerdir. Bulgularimiz, bunlann yaratilmi? olmalanni gerektiren
objektif olgular ye olaylar ortaya gikmadikga basmakalip yaki§tir-
malann varhk bulamayacagim gostermektedir. Basmakalip yaki§-
tirmalann belki de en onemli gorevi ( insanlan biribirlerini oldiir-
meye, aldatmaya, ve bunlar gibi normal ahlik anlayi§mm uygun
gormeyecegi hareketlere giri§meye ikna etmek igin gerekli rasyo-
neli saglamak olmaktadir.
Boliim 4'ten anla?iliyor ki, bir ulusda, bir ba?ka ulusa kar§i
dostluk duygusunun veya dostga olmayan duygulann varligi, bu ulus
ile diger ulusun - devletleri arasmdaki ili?kilere; bu uluslann devlet-
Ierinin son sava?ta veya ?imdi iginde bulundugumuz «soguk harb»
iginde biribirlerinin miittefi veya dii§mam olmasma, biribirlerinin
dillerini anlayip anlamamalanna., geleneksel olarak tarafsiz olup
olmadiklanna bagh bulunmaktadir. Nitekim, ara§tirmamizda da,
dostluk duygusunun veya dostga olmayan duygulann ba§at «ste-
reotip»lere bagh bulundugu goriilmu?tur. Bu durum da, bir kere
daha gostermektedir ki, basmakalip yakiftirmalarin nedenleyici
degil, baglayici olarak ele altnmalari gerekir.» Bu millet bizi tehdit
ediyor, eskiden de bizimle sava?mi?ti, hemen de smir kom§umuz,
ne dediklerini ise anlamamaktayiz, oyleyse bu ulusun zalim, mag-
rur, miitehakkim vs. olmast gerekir.
325
regorilere, girmediklerinden ele ahnmami§lardir. Yakm ve kom$u
ulkeler hakkinda, ayni dili konu?an uluslar hakkinda, iginde bulu-
nulan giinlerde veya bir zamanlar miittefik olan ulkeler hakkinda
ne gibi karekteristiklerin atfedildigi sorumunu incelemek yararh
bilgiler saglayacaktir.
Graham, en son tanidiklan Amerikahlar hakkinda yamtta bu-
lunan Ingilizlerin ki§isel ili$kilerine gore tepkide bulunduklanni,
fakat Amerikahlar hakkinda genel bir izlenime sahip olurken $un-
lara gore hareket ettiklerini tesbip etmi§tir:
...epey bir zamandan beri kitaplardan, basmdan ve filmlerden ogrenilen,
veya kazanilan gozlem, temas veya goriintiilerden elde edilmi?. bilgiler...
Birey (Amerikalilardan) Amerikali «tip»ine gegi$ belirliden genele ge?i? gi-
gidir, ve ayni zamanda, kuwetlfe taraftardan llimh taraftara bir gegi? olmak-
tadir. Bu ge?i$ durumu, 50k daha genel olan «Amerikan halki» kavrami ile
ilgili durumda da goriilmektedir. Bu son durumda, yamtlayicilarin cevap-
lan gitgide daha biiyiik oranda ikinci-elden enformasyona —basin ve ki-
taplar gibi— dayanir hale gelmekte; bireysel nitelendirmeler azalmakta, genel-
lemeler hizla artmakta, Amerikanm is ve di§ politikasi hakkinda kafalarin-
daki miiiahazalar bireysel yamtlaruu etkilemeye ba?lamakta, ve A. B. D.'ne
karyi bireysel esash dostluk ile ba§layan daire, ba$at bir diinya kuweti ola-
rak goriilen Amerika'ya.kar?! dosultkla halkayi tamamlamaktadir. (12).
^26
rin uluslararasi yakinligi arttiracagi yolundaki dii?iincenin herza-
man dogru olmasi gerekli goriilmektedir. Bir ulus hakkmda
basmakalip yaki?tirmalarda bulunmanin mantiksizligi ve sagmaligi,
insanlarm bu tiir dii?iincelere-sahip olmalanm, bu dii§iincelerinin
basmakalip yaki?tirmalardan ba?ka bir?ey olmadigim anlasalar ve
hatta ilgili vdustan bazi ki?ilerle ?ahsi temas ve tam?ikhkta bulun-
salar bile, engelleyememektedirler. (13) Basmakalip yakla§tirmalar,
oyle goriiniiyor ki, bireye uzak dii?en varhklann (hukiimet, devlet
veya bir ulus) anlamsiz ve kavranilmasi giig goriinen eylem ve edim-
lerinin [daha kolayca] kavranmasma, anlamlandinlmasina yara-
1
maktadirlar. \
Leighton, basmakalip yaki§tirmalan > «insanlann diger uluslar
hakkindaki yanda?hk veya kar?itlik hissiyatlanna femel te?kil
eden; bu uluslahn davram?lanm iyi veya kottt diye yargilarken, ve
kendi uluslarinin diger uluslar karftstnda ne yapmast gerektigi ko-
nusunda karar. altrken zemin olarak dayandtklari esaslar» ola-
rak tanimlamaktadir. Fakat, pek tabidir ki obiir uluslar hakkmda
sahip olunan «g6riintii» (image) yanh?sa, buna dayanarak giri?ilen
hareket veya edim de yanli? olmak zorundadir.® (14). ,
I ' \
UNESCO ara?tirmasi, basmakalip yaki§tirmalann olumlu veya
olumsuz tepkilere yol agmakta Leighton'un soyledigi kadar etken
olmadigi sonucuna varmaktadir. Asd tehlike, diger devletlerin ni-
yetleir hakkmda yanh? anlayi?lar ta?imamizda ve bunlara dayana-
rak eylemde bulunmamizdadir. Bu yanh? anlayi?lanmizin (no-
tion) temelinde ise, bu devletlerin halklan hakkmda belli bazi
karakteristiklerin kullamlmasim uygun gorme egilimimiz bulun-
maktadir.
Bizim di?imizda kalan herhangi bir ulusla ilgili olarak en az
iki ?ey bilmemiz gerekmektedir:' (1) bu ulusun ne gibi amaglan
oldugu, (2) bu ulusun bizim amaglanmizi nasil buldugu. Aksi tak-
dirde, farkh «haritalar» ile yola gikan iki ulusun gati?malan kagi-
nilmaz olacaktir.
327
Hans
«Dii§man» iilkenin askerini ve ge$itli halk kesitlerini ayn ayn ele alan
bu propaganda tekniginin ozii, sivil halki §iddetin yol agtigi olum fiilini
oliimii icra edenler olarak degil, sava?m kurbanlan olarak sayxnasi... akilli
bir dii?man propagandasi igin, bir ulusun direnme azmini kirmakta en
onemli farkin bu oldugu ve bu farkm degi$ik bir sava? tarzim gerektirdi-
gidir. ,
331
Hans SPEIER
PSIKOLOJiK SAVA$ HAKKINDAKI
DU$UNCELERiN YENIDEN
DEGERLENDiRILMESl *
333
riitmeye gah?tigini kiabul etmememi?tir. Bunun yerine «uluslara-
sx enformasyon»dan sxk sik soz edilmeye ba?lanmi?, arada sxrada
da propagandanin adinin gegtigi g6riilmu?tur.
ikincisi, «psikolojik sava?» veya (Ingilizlerin bu aym konuda-
ki faaliyetlerine takmayi tercih ettikleri isimle) «siyasal sava?» sade-
ce sava? donemlerinde ve dii?man uikelere kar?i yoneltilen propa-
gandayi kasteden bir terim olarak ele aliniyorsa, bu da yamlticx ola-
caktir. Sava?larin amaci du?mam yenmektir; oysa bir sava? sira-
sxnda uygulanan psikolojik sava?in iginde sadece bazx belli tali ve
oldiiriicii- olmayan araglarla yerine getirilen ve aym amaca sahip
faaliyetler girmemekte; fakat dii?man kampmdaki insanlara eri?-
meyi ve onlari kendimize dost kilmayi amag edinen faaliyetler de
psikolojik sava? kapsamma girmektedir.
tjguncusii, «psikolojik sava§» teriminin kolaylikla yanli? anla-
?ilabilir bir terim olmasidxr. Sava? propagandasimn bir e?anlam-
lxsx olarak kullanildiginda ve sava? zamam faahyetleri ile-ilgili ola-
rak ele alindiginda, adeta, diger sava?larm psikolojik etkilerinin ol-
madigini, sadece fizikx etkileri oldugunu ve bu tiir sava? bigimleri-
nin dii?manm dii?iinsel ozellikleriyle elindeki moral kuvvetlerin
hesaba katilmasina hig liizum kalmadan yiiriituldiigiinu ifade edi-
yormu? gibi goriinmektedir. Boyle bir muhteva agismdan bakilir-
sa, bu terim, psikolojik sava?m ya?adigimiz makina gaginda yapi-
lan «psikolojik-olmayan sava?lara» zerk edilen bir?ey oldugunu
soyler gibidir: sanki, gagimizda «psikolojik-yam-olmayan sava?»
kalmi? da, bu sava?lara, salcbranin yaratici nedeni olan, gekilen sa-
va? acilarinxn katlanxcxsx olan ve nihayet biirokratla?mi? bir strate-
jiye ve endiistriyelle?mi? bir kavgaya dayanan sava?m be?eri unsuru
haline gelmi? olan insanxn bilinmedik yanlan hakkmda yeni bilgi-
ler getirmektedir. (1)
Psikolojik sava? teriminden ortaya gikan bu anlamsal bula-
mklik sava?m ne oldugu konusunda bir gorii?birligine varilmami?
olmasindandir. Psikolojik sava? konusundaki dii?iincelerin yenider
degerlendirilmesine, gozden gegirilmesine ba?lamadan once hemen
terim sorununu ele almak ve ortaya yeni terimler onermek iyi bir?ey
olmayacaktir. A?agidaki gorii?lerimizde( okuyucunun istedigi ?ekil-
de, psikolojik sava? gergevesi iginde kabul edilebilecegi veya etmek
(1) Vaktiyle bir subay bana $oyle sormu$tu: «Psikolojik sava? denince
bunun igine, psikolojik yonden agilan sava?lar da giriyor mu?».
334
istemeyebilecegi bazi faaliyetleri ele alacagiz. Bu incelemede, ele
alacagimiz sorunlar hakkinda gorii§lerimizi belirtirken «psikolojik»
sifatmi bile hi? kullanmamaya ?ali§tik.
DOCU$ME YETENE6I
VE D06U§ME AZMI
335
(kuvvetler dagilimini degijtirmek konusundaki yetenek ve irade-
lerine baglidir. Askeri k u w e t kullanimina dayanan 6rgiitlenmi§
§iddet, ban§ yillannda diger uluslar iizerinde zor guciiyle kullanil-
mamaktadir.
Vatanda§lar igin ise, ban§ donemi sava§ doneminden daha gii-
venceli ve tehlikesiz bir donemdir. §iddetin yol agacagi oliimler
azalmakta, ayxu zamanda, yokluk ve sikinti diyecegimiz problem-
lerle daha az yuz-yiize gelinmektedir. Bununla beraber, orgiitleiimi?
§iddetle ilgili potansiyel kullamm olanagi ban§ zamamnda gizli
tutulan [sava§gi] siyasalann iginde oylece durur. Ayni dunim, sa-
vunma amagh veya saldin amagli silah guciinii arttiran bilimsel
ve teknolojik geli§meler igin; bunlann te§kil ettigi tertip, uyarma,
ve bu kuwetin kullamlabilecegini ikaz eden giigler igin; eldeki si-
lah ve kuwetleriri dagilimin yeniden degi§ebilir bir durumda olma-
lan ve kismi «mobilization»lan igin de soz konusudur. Uluslararasi
politikanin diger araglan igin de bu durum soz konusu olup, bu
araglarin da sava§ zamam ve ban§ zamam diye ayn donemlere ait
apayn ozellikleri oldugu soylenemez: diplomasi, ispiyoriaj, kar§i •
istihbarat, ekonomik tedbirler, orgiitsel faaliyetler (be§inci kol),
propaganda - biitiin bu araglar hem ban?ta, hem sava§ta uluslar-
arasi politikanin araglan olarak kemiksiz kullamhrlar. Bu aragla-
n n sadece sava§ donemlerinde kullamldigini ileri siiren goru$Ier,
ban§iri gergek dogasi hakkmda aldatici dii§iincelere yonelticidir-
ler; di$. politikanin amaglarmin izlenmesinde ve geli§tirilmesinde
mahzurludurlar ve gelip-gattigmda sava^in gok §a§irtici ve yikici
olmasma yol agarlar. £ok miimkiindur ki, «soguk sava§» teriminin
bu derece yaygm bir kullanim bulmasimn nedeni de, sadece, II.
Diinya Sava§imn iki miittefik devleti arasindaki ili§kilerin bugiin
tuhaf bir durumda bulunmasi degil, bari§ zamamnda devletlerara-
si ili§kilerde agik bir iktidar miicadelesine giri§ilmesinin hakh ve
yerinde bulunmamasidir.
Bunun yamnda, siyaset araglannm kullamminda ve «function»-
unda bir de ahlak-di$i bir geli§me egilimi oldugu goriilmektedir.
Yiizyilinizdaki sava§larda askeri k u w e t iizerindeki siyasal ve mo-
ral kisitlamalar ve denetimler gegen iki yiizyildakine oranla daha az
ve zayif olmu§tur. Benzer §ekilde, gegen yiizyilin milletlerarasi ili§-
kiler alaninda diplomasinin daha kesiksiz bir gorev yiiklendigi bi-
linmektedir. 19. Yiizyilin diplomasisi daha kesiksiz, daha az degi?-
ken bir diplomasiydi ve sava§lardan daha etkilenip, «sil-ba§tan»
ediyordu. Son kirk yildan bu yana ( propagandayi hem sava? done-
336
minde ve hem de bari§ doneminde, bir di$ politika araci olarak kul-
lanagelen biiyiik devletlerin bu gayretleri, bu donemden onceki do-
nemlerle' kar§ila§tinlmayacak kadar onem kazanmi§tir.
Di§ politika araglarimn kullammmdaki bu ahlak-di§i egilim-
ler ve bu araglarin bari§ta ve sava§taki kullammlarxsda goriilen
degi§ik bigimlerden ayri olarak §u soylenehilir ki; sava§, askeri
kuwetin, diger di§ politika araglarinin tiimiinun birden yerini ala-
bilecegi bir durum sayilamaz. Keza, bari§ donemleri de, milletler-
arasi ili§kilerin ve problemlerin milli sava§ potansiyellerinden
apayri ele alinabilecegi donemler sayilamaz.
Sava§la sinanmasi da gerekebilecek olan, uluslararasi pozis-
yonlarm saglanmasi - ve korunmasindaki ulusal yetenek durumu
ban§ x donemini etkilemeye devarfi eder. Aym §ekildeF saldiriya
kar§i koyup, direnme veya saldiriya gegme iradesi de bu etkileme-
ye katilir.
$imdi, her§eyden once bu «irade»nin ne demek oldugunu gor-
meye gali§ahm.
337
ozellikleri yiiziinden bu gorevlere getiriimekte olsalardi, bugiin de
sava? azmi denilen ?eyden murat sadece subaylann sava? azmi
olacak; tipki, Fransiz Devriminden onceki 18. yiizyil Avrupa
sava?larindaki gibi bir durum ile kar?ila?ilacakti. O giinlerin asker-
leri siki bir disiplin altmda ya?ayan askerlerdi; mutsuz ve ba?lann-
daki iistlerinden dii?manlanndan korktugundan daha gok korkan
askerlerdi. Sava? uzayip gittikge, silahlan ve cephaneleri durmadan
devam eden bir iiretim aki?i ile de yenilenmiyordu.
i
Giiniimiiziin sava?lari sadece silah ve cephane imalithaneleri ve
tophaneler ile, sava? igin insangucu veya silah satm almaya yara-
yan devlet borglanmalariyla sioirli olmayan geni? mahrumiyet ve
fedakarliklar istemektedir. Genis-cephaneli bir sava?tir giiniimiiziin
sava?lan: ulkenin fizik kaynaklanrun hepsi kullanilmazsa, insan-
sal kaynaklann tiimii sava? igin harekeie gegirilemezse hayatta
kalmak giig uluslar igin. Ulusun muharip kismxmn silah ve cepha-
nelerini durmadan yenilemek, yitirilenin yerine yeni bir silah koya-
bilmek igin halkin biiyiik kismxmn gah?tirilmasi gerekmektedir.
Ekonominin endiistriyelle?mi? olmasi sonucunda sadece hayat stan-
dardi degil, olme standardi da degi?mi?tir. Muharib-olmayan niifu-
sun sava? gabalannda yiiklenecegi gorevsel yol, bizim gagimizdaki
modern milliyetgilikten ve okur-yazar toplumlardan onceleri pek
ender rastlanilan bir sava?la entelliiktiiel yonden ilgilenme ve hissi
katilma (participation) yiiziinden iyice agirla?tinlmi?tir. Kaldi ki,
muharip niifusun yiiz-yiize kaldigi ?iddet - nedenli oliim ?imdi biitiin
niifus igin soz konusudur; zira, modern gagin tahrip ve imha arag
ve yontemleri, dii?manm silahlanma kaynaklarimiza saldirmasina
el vermekte; ulkenin endiistriyel sava? uretiminin merkezleri olan
kentlere de yikim igin eri?ebilmesine yol agmaktadir.
338
sun direnme azmini kirmakta en onemli fark noktasi budur ve bu
durum giiniimiizde farkli bir sava§ tarzim gerektinjaektedir.
' " • • • , » . - •• • .
339
rar diye alinmijlarsa, bundan sonra da bu kararlara uyuiup uyul-
madigim denetlemektir. Siyasal segkinler, diger §eylerle birlikte,
ig ve dif istihbarattan da kuvvet almaktadirlar. Di§ istihbarat diger
devletlerin yetenek ve niyetleri hakkinda; ig istihbarat ise rejimin
istikrari ve iilkenin yetenekleri hakkinda bilgi saglar, ge§itli ig ve
di§ politika alternatiflerinin muhtemel sonuglanni tahminde tav-
siyelerde bulunur, yurt igi muhalefetin (bundan her ne anla§ihyor
ise) kontrolii ve susturulmasi igin gereken i§lere yarayacck bilgi-
ler toplar ve [esas dii§man devletten] daha kiigiik giigleri olan di-
ger iilkelerle «communication»u yiirutur. Burada dikkat edilmesi
gereken nokta, bu gorevlerden herhangi birindeki aksamamn siya-
sal segkinlerin, yonetme yetenegine ve saglam ve yerinde kararlar
almasina-zararlar verebilecegi, muhtemelen siyasal segkinlerin ken-
di iginde problemler gikmasma, hatta sava§ zamaninda ise, tiim
olarak milletin kendi iginde bile problemler gikmasma sebep olabi-
lecegidir.
Muharip olriiayan niifus igindeki ikinci en geni§ kesim burada
bir biitiin olarak ele almacak olan gah§an niifustur. Bu kesimin
modern sava§taki fonksiyonundan yukarida soz edilmi§ti. Bu sinif,
«gali§ma azmi»ne sahip olmalari gerekenlerin meydana getirdigi.
bir kesimdir. Ayrica, gali§an simftan, ulkedeki kanunlara ve kural-
lara boyun egmesi bir gerekirlik olarak istenmektedir. Siyasal seg
kinlerin kararlarim uygulamada sadece cezalamaya dayanmaksizin
elinde bulundurdugu otorite olgiisiinde, gah§an niifusun, segkin-
lerce tespit edilmi§ olan kanunlara kar§i «ittat azmine sahip olma-
si gerekmektedir.
Itaat etme azminin asgari bir etkinligi ve' otoritesi her zaman
olmakla birlikte, iyi i? ley en bir toplumda gali?an sinif bu «asgari
gerekirligin her zaman gok iistiinde ve otesinde» bir gorev gormek-
tedir. Eger bu gorev gormenin niteligi ve niceligi, sadece, kanunla-
ra itaatm gizgisine dii§mii§ olsaydi, iist segkinlerdeh hemen sonraki
yardimci segkinlerin gorevl'eri de gok agirla§mi§ olacakti.
Siyasal segkinler ile gah§an njifus arasindaki ili§kiler, tabia-
tiyla( devletin «formal» ve «informal» siyasal yapisma gore farkli
farkli olmaktadir. Cali§ma azminin ve itaat azminin nerede koptu
gunu ilerde ele alacagiz.
Cali§an niifus denilen §ey de, farkli becerilerdeki (skills)
insanlardan meydana gelmektedir. Yiiksek becerilere sahip olan
340
insanlar, siradan becerilere sahip olan insanlara oranla daha nadir-
dirler. Uzmanla§mi§ ki§ilerin, oliim, teslim olm'a, rejime sadakat
beslememe, veya «satni alinma» gibi nedenlerle kaybedilmeleri gok
mahzurlu sonuglar verir. Zira, bunlann yerine yenilerini bulmak
gok zordur. Bu yiizden, «yeri-doldurulamaz» denilen ve gali§an nii-
fus igindeki segkin uzmanlardan,. yoneticilerden, i§ adamlanndan,
bulii§culardan, istihbarat uzmanlarmdan, miihendislerden meyda-
na gelen bu iist grup, gah§an sivil niifus igindeki kilit personeli
meydana getirirler. Kendilerinin de iginde yer aldiklan gali§an nii-
fus gibi, sivil kilit personel de gah§ma ve itaat istek ve azmine sa-
hip olmak zorundadir. Bu grubun gali§ma ve itaat istek ve azmini
zayiflatmak ve kirmak amacini ta§iyan bir dii§man gayreti, eger ba-
§anh olabilirse; gok biiyiik kazanglar saglar. Bunun nedeni ise, bu
ki§ilerin «yeri-doldurulmaz» insanlar olmasi degil, fakat bu grup
igindeki bazilarimn i?lerini iyi yapmamalannin gmptaki pekgokla-
rinm i§lerine de zarar verebilmesidir. Qama§ir igin tutulan kadmin
verimsiz gah§masi sikinti verici bir haldir, ama iist derecedeki bir
idarecinin verimsiz gah§masi son derece onemli bir mahzurdur.
Kaldi ki, iist derecelerdeki veya kilit noktalarmdaki personelin go-
gu istihbarat bakimindan- gok degerli bilgilere sahiptirler. Bunlar
yersiz yere konu§ulursa veya rejime sadakat beslemez olurlarsa,
dii§man igin ta§iyacaklan istihbarat degerleri bunlann elimine edil-
melerinden saglanacak degeri bile kat-be-kat a§abilir (3).
i
(3) Bari§ zamanmda kilit yerlerdeki bilim adamlan arasmdaki sir tutma-
mn onemi hakkmda, bknz: H. D. Smyth'in «General Account of the
Development cf Methods of Using Atomic Energy for Military Pur-
poses* eseri (1945), boliim III. Dagilim hipotezi ve denemelerin bunu
dogrulami? olmasi Temmuz, 1939'de agikga ilan edilmi?ti. «0 giinler-
de», diyor Smyth, «Amerikan asilli niiklear fizikgiler bu bilgilerinin
askeri amaglar igin kullamlmasi ile ilgili du$iincelerden o kadar ha-
bersizdirler ki ne yapmalan gerektigini anlamalari zor olmu^tu. Bu
yiizden de, bu konudaki yayinlann kisitlanmasi geregine... daha gok,
Amerikdn asilli olmayan fizikgilerin te^kil ettigi kiigiik bir grup
onayak olmu?tur. »
Ml
inutiles) (4): Higbir i§e yaramasal bile, bu «sonucun du§manlari»
aglayip, siiildanarak veya ne§eli §arkilar soyleyerek, bu kimselere
bakan insanlann duygu ve edimleri iizerinde etkide bulunabilmek-
tedirler.
*
Elbette ki, tipki sivil niifus iginde oldugu gibi, muharip niifus
iginde de ender yetileri ve becerileri olan insanlar kadar, olmayan-
lar da vardir. Yiiksek becerileri ve iyi yeti§mi? olmalan ile sivrilen
uzmanla§mi? ki§iler askeri kilit personeli meydana getirirler ve
bunlara ayn bir onem vermek gerekir. Zaferlerin §erefi gogu defa
(6) Senator Taft 5 Ocak, 1951'de Senato'da' $oyle sormu$tu: «18.000 ki$ilik
bir tiimeni cephede tutmak igin bu ulkenin altmi$-yetmi$ bin iinifor-
mahyi ve bunun yansi kadar da sivil beslemesi ?art midir?» (Cong-
ressional Record, Vol. 97, p. 64). ,
(7) Samuel A. Stouffer ve digerleri, The American Soldier, Vol; I, Prin-
ceton, 1949, (Princeton University Press), p. 330.
(8) Ban? zamanindaki miicadele azminin canh tutulmasi ban?m ihl&li sa-
yilmamak gerekir.
343
bunlara birakilir, zira sava§a olan katkilan 50k onemlidir. Kilit
muhariplerin fonksiyonlari sava§larin endtistriyelle§mesi sonunda
gitgide artmaya ba?lami?tir. Bu konuda pekgok ornek vardir : piya-
de hat tekniginin gokmesi iizerine I. Diinya Sava§mda sava§a so-
kulan Alman «?ok birlikleri» 1940 Britanya. Sava?inda adalari koru-
yan avci pilotlari, komandolar, hava indirme birlikleri, vs. Bu ko-
nuda en ug ornek, Churchill'in II. Diinya Sava§i tutanaklannda go-
riilmektedir. Mart 1941'de Ingilizler Alntan U47 denizaltisim ve N-
99 ile U-100 denizaltilanni batirmi§lardi. U-47'yi «attigmi $a§irmaz
Prien» denileri bir kumandan ve digerlerini de gene Alman deniz-
> alti kumandanlarimn en biiyiikleri yonetiyordu. «Bu ug muktedir
adamin ortadan kaldlrilmasi,» diyor Churchill, «sava§in seyrinde
50k biiyiik etkilerde bulunmu§tur.» (9)
Kisacasi, sava§a girmi§ bulunan bir milletin* fonksiyonel ve si-
yasal yapisi iizerinde kisa. ve anahatlari itibariyle yapilan bir du-
rum muhakemesi bile, konunun giri§inde kafamizda ta$idigimiz an-
layi$in (notion) daha hassas bir oze kavu§masini saglami? bulun-
maktadir. Bu anlayi? ise, psikolojik sava$ konusundaki [dii$iincele-
rimizin varacagi bulgular agisindan] 90k onemli bir rol oynayabile-
cek durumdadir. «Dogii§me azmi» [veya «miicadele azmi»] denilen
ilk andaki kaba ve genel kavram yerine, $imdi, alti faktorii temel
almak gerektigini g6rmii§ bulunuyoruz. Bunun neticesi olarak da,
«direnme azmi»ni kirip, zayiflatmakta, ba§hca alti katihci (miida-
hil) degi?kenle etkinlik kazanabilen §u yollar ortaya gikmi§ bulun-
maktadir:
/
(9) Winston Chuchill, The Grand Alliance, Boston, 1950 (Houghton Miffin
Company), p. 127.
U4
6. Dogii§me azminde (askeri segkinler ve muharip niifus ara-
ciligi ile). .
' Eger segkinlerin yanindaki yardimci personelin, kiigumsenme-(
mesi ve ayn tutulmamasi gereken fonksiyonlanni da hesaba kata-
cak olursa ; yabanci devletlerin siyasal ve askeri segkinlerine kar§i
giri§ilecek saldiri eylemlerinde §U yollardan da yararlanmak gere-
kecektir :
1
- • ? •
345
yasal segkinlerin karar-alma siireglerine kamusal yargilarin intikal
ettirilmesi §ansxna sahip olmamaktadir. Modern despotizmdc
(totaliterci rejimlerde) ise siyasal segkinler toplumun di§mda al-
diklan kararlan topluma yayip, bula§tirmaktadirlar. Toplum 'ise
sxkx §ekilde orgutlenmi§ ve kontrol altina aluimi§ bulunmaktadxr..
Kenardakalan ve siyasal segkinlerin gorii§iine katilmayan biitiin
siyasal kanaatlar ya «batxni» bir inang olarak yeraltxna inmekte, ya
da, hainlik ithamlanndan gerekge bulan §iddet tedbirleri ile «sus -
pus» edilmektedirler. ' ,
Bir ba§ka anlayi?a gore ise, bu anlayi§ her ne kadar yanli§sa
da, gegmi§in ve gelecegin xg ve di§ olaylan bugiin resmi bir ideoloji
ile topluma sunulmaya ba§lami§tir— ve bu durum eski tiranlxklar-
da ortaya gxkmamx? olan'yenr bir olgudur (phenomenon). Bu ideo-
lojiler ise dii§man ve dostim siyasal tanimim, hukiiki ve moral
«standard»lann siyasal tammlanm da iginde bulundurmaktadir.
Ideolojiler, basitle§tirme bahasina da olsa, toplumdaki «reality»
ye anlamlar yiiklendirirler ve kitleye, izinlenmi§ bir dille, bu «re-
ality »nin kendisini degil, ideolojinin yiiklendirdigi anlamlann olu§
turdugu «reality»yi verirler. Ideolojiler, bu yiizden, bir bakima, ide-
olijisiz kavranmasi giig ve tehlikeli goriinen bir diinya kar§ismda
bir ge§it rahatlik ogesi olmaktadirlar. Siyasal segkinlerin hakimi-
yet sahasi geni§ledikge, bu alanlarin da kontrolii ba§lar, bu i§ igin
resmi ideolojiye uygun onaylanmi? kanatlann kullanildigi gorii-
liir; (10) ve bu yollar rejimi, fiati ne olursa olsun, bir istikrara ka-
vu$turursa halkin dii§uncesine gore artik bir ge§it guvence unsuru
olarak kabul edilmeye ba§larlar. .
346
tipkt gok daha nadirattan olan siyasal muhalefet cephesi gibi, an-
cak yer-altinda olu§abilmekte veya yurt di§inda kurulabilmektedir.
347
ri, n j i m d e n duyulan tatmin azaldikga, zayiflayabilir; fakat bu tip
«demoralization»un ardindan yapilacak propagandalarla kitleye
ideoloji degi§tirmek; kitleyi «donmele?tirmek» miimkiin degildir;
hatta ters . bir tepkiyle bile kar$ila§ilabilir. Rejimden ho§nutsuz ol-
mak, halk kitlesi igin beklenmedik, gerekli olmayan, hakh olmayan
yoksunluk ve sikmtilarla kar§ila§mi$ olma durumlarxndan ileri ge-
Iebilir. Bu gibi §eylerle kar§ila§mi? olma durumit ise, yabancx inang-
larm a§ilanmasi ile; ornegin ideolojik propaganda ile keskinlestiri-
lemez; i§lenemez.
348
?an propagandaci «akintiya kiirek gekmek»ten ba?ka bir yapamaz.
Propaganda sava§ta tali bir silahtir. Vurucu ana silahlann tutuk-
luk yapmasi halinde, yeter miktarda, olmamasi halinde, veya elden
gikmasi halinde, tali silahlarla sava§m kaderine kar§i gikilamaz.
349
igin sava§maktan vazgegme imkanx yoktur. Bir diijman askeri si-
lahmx birakip teslim oldugu zaman, hayatta kalma ^ansini arttxr-
mi§ olur. Bir dii§man i§gi ise kendi list makamlanna itaat etmemek
, istedigi zaman kendisini, kendisinin dii§mam olan loplumun hima-
yesi altina koymu§ olmaz; tersine, kural olarak, kendi giivenligini
azaltmi§, hayatim bile tehlikeye koyarak iilkesinin polisi tarafxn-
idan cezalandinlmasma, §iddete dayanan oliim cezasma garptiril-
masina yol agmx§ olur.
Askeri personelin ban§ zamamnda, sava§ zamamna oranla da-
ha^ kolay teslim olabilecekleri kesin degildir: askeri personelin
hareketleri, davrani$lan garnizonlarda daha kolayhkla kontrol al-
tinda tutulabilir. Ornegin, II. Diinya Sava§x devam ederken Sov-
yet askeri birliklerinden kagxp teslim olanlar gok oldugu halde , sa-
va§m bitiminden sonra belli yerlere yerle§en Sovyet askeri birlik-
lerinin diger [Mtittefik] birlikleri ile olan temaslarx kesilmi? ve ka-
gan askerlerin sayxsx hemen azalmx§txr. x
350
Dti§man bir devletin iginde meydana getirilebilecek bu gibi sa-
pik davrani§lan te§vik igin gereken orgiitsel ihtiyaglar'i kar§ilamak
amaciyla di§ devlet o iilkede bir§eyler yapmak; bazx tedbirler al-
mak ister. Bunu soylemek bile yersizdir. Bu gibi tedbirler ise, iilke -
di§inda bir (siirgiinde-hiikiimet) kuracak §ekilde iilkedeki kar§i-
segkinleri bir araya getirmekten, veya eger iilke iginde faaliyette
iseler, bunlari agikga desteklemekten ba§lar, ve dti§man kampin-
daki muhalefete materyal ve irtibat saglayici adamlar vererek or-
giitsel yardimlarda bulunmaya (silah ve haberle§me tesirleri ver-
mek, saglamak gibi) kadar; (15) veya onlara liderlik yapacak adam-
lar gondermeye kadar; (16) veya tavsiyelerde bulunmaktan, igerden
ve di§ardan bir cephe kuracak §ekilde birle§ip rejimi devirmeye ka-
dar uzanabilir.
Dogii§e-dayanmayan bir sava§ta kullanilacak olan propagamn
dti§man kampmdaki sapik hareketleri te?vik etmek igin bu tiir
hareketlerin risfc'ini kiigiik gostermesi, fakat aym anda, ortadan kal-
dirilmasi, giderilmesi giig olan tehlikelere de dikkat gekmesi gere-
kir. Sava?ta bu gibi risklerin bazilari di§ devletin giri§ecegi askeri
bir hareket sayesinde azaltilabilecegi igin, eldeki siyasete gore bir
araya getirilebilecek ve kullanilabilecek olan ge§itli araglann kul-
lamm koordinasyonu, dti§man kampmdaki itaat istek ve azminin ki-
nlmi§ ve onceden zayiflatilmi§ olmasi ile ilgili sorun igin ayn bir
onem ta$ir. Itaat azminin kirilma §ansim hepten yitirmemek igin bu
araglann kullamminda dikkatli bir koordinasyon kurulmahdir.
Dii?man devlet iginde yaratilmak istenen bu tarz sapik davram§-
lann riskini azaltmak igin — devletin kontrol cihazim askeri yon-
den hasara ugratma di§mda — izlenebilecek bafhca tig yol vardir.
(1) Psikolojik sava§, dti§man iilkedeki hakim §artlan goz
ontinde tutmali, dti§man iilkedeki toplumun «direnci»ni ktigtimse-
meden sadece belli hareketleri te§vik etmelidir. Eger bu noktaya
dikkat edilmezse, psikolojik- sava§m yoneticilerinin biitiin gabalan
bo$una yapilmi? gabalar olarak kalacak ve di§ tilkelerde yapabile-
cekleri etkilerin higbirini yapamayacak, hatta ters sonuglar yarata-
bileceklerdir.
] -1 -
j' A . 0 . i ^ r ¥
liatuphejr^j.
(2) Ayni §ekildd, dii§man devletin igindeki miittefikler, ken-
dilerinin mahfina yol agabijecek olan tehlikelere kar§i psikolojik
sava§ araglan ile' uyanlabilirler. Ornegin, Berlin'in Amerikan Rad-
yosu, Sovyet Kesimindeki Almanlara yaptigi yayinlarda, Ruslara
ispiyonculuk yapanlann isiralerini vererek, Rus bolgesindeki Ame-
rikan taraftarlanm uyarmi$tir. Aynca, sapik hareketlere giri$ecek
olanlara bu hareketlerin tehlikelerini nasil asgariye indirebile-
cekleri konusunda tavsiyeler verilmelidir. Bununla ilgili olarak bir
ornek verilebilirse, son sava^ta askerlere, du?man tarafindan an-
la§ilmasi giig §ekilde kendilerini hasta gosterme yollannin ogretil-
digihi belirtmek yeter.
(3) Dii§man iilkedeki niifusun biitiiniine seslenerek iilkede bu
riir bozucu ve sapik hareketler yaratmaya gali§mak yerine —bu
yol, biitiin halkm kahraman ve fedakar oldugu §eklindeki gocuk-
ca dii§iinceye dayamr— psikolojik sava§in, kendi oz-gikarlari, pre-
dispoiionlari ve orgiitlenme durumlan bakimmdan bu tiir hare-
ketlere giri?meleri miimkiin ve muhtemel goriinen bazi belirli grup-
lan segmesi ve onlara hitap etmesi gerekir. Kolaylik saglamak igin
olsun, atilan «ok»un geri doniip gelmemesi igin olsun, asil yararli
olan yol higbir ayrim gozetmeden niifusun biitiiniine degil, segil-
mi§ kisimlanna seslenmek, ve dii§man iilkede zaten hazir duran
mukavemet orgiitii ve hiicreleri ile rejime lsinamami? kisimlari
miittefik almaktir. Aynca, di§ ulkelere yonelen propagandada, dii§-
man iilkesinde dostlarin varhklanndan emin olunmasa bile, o hal-
ka kar§i bir dost ile konu$uyormu§ gibi hitap edilmelidir. Dii§ma-
nin tamamim dii§man sayarak kavga eder gibi hitapta bulunmak,
dii§man iilkedeki segkinlerin halka yaybilecekleri [bize] kar§i dii^.-
manca duygulann peki§mesine yol agar; halkin gogu [bizim] niyet-
lerimizi dii§mana dii§iincelere bagh saymaya itilmi§ olur. Bu ge$it
di§ propaganda, dii§man iilke halkinin rejimin segkinlerine kar^i
itaat duygusunu zayiflatmak §oyle dursun, giiglendirir; halkin giig
ve sikintili dolu anlarda liderlerine baghlik duygusunu iyice peki§-
tirerek bu baglilikta bir giivence ve rahatlik aramasina yol agar.
352
turya-Macaristan tmparatorluguna kar§i bu imkam gok akillica
kullanmi?lardir. Bazan, Ikinci Diinya Sava§inda Almanlann i§gal
ettikleri yerlerde mahalli kar§i segkinleri rahatsiz eden i§galcilerin
otoritelerini sarsmak bu iilkelerin halklanyla dostlul^ ve ittifak ku-
rulmasmda yararh olabilir; bazan, itaat etmeme iradesini destek
lemek igin orgiitlii bir destekleme yararh olabilir. Ayrupa iilkeleri-
nin II. Diinya Sava§indaki Direnme Hareketleri buna ornek veri-
lebilir. Siyasal sava§ta kullanilabilecek en onemli firsatlar, tarih
boyunca g6riilmu§tiir ki, bazan da ortak bir du§mana kar§i koalis
yon §eklinde bir sava§a giri§me ihtiyacindan ileri gelebilmektedir.
Milletlerin aralannda ortak gikarlann bulunmasi ba§anh sava§lara
ba§layabilmek igin saglam temeller sagamaktadir. II. Diinya Sava-
§inda, Goebbels, Polonya ile Rusya'mn arasim agabilmek igin Katny-
deki kitlevi katliami alabildigine kullanmi§txr. Keza, Hitler ve ge-
nerallerin ile yardimcilari sava§in sonuna kadar Rusya ile miittefik-
lerinin arasmm bozulacagina umut baglami§lardir. Aym ?ekilde, 'a-
ponlar da, israria Filipinler arasmdaki farkli grujlari kullanmi§-
lar; 1942 yilimn ba§mda Tojo, Filijinler'e vaad edilen bagimsizh-
gin daha yakin yillara alinacagini soylediginde Filipinliler arasm-
daki pargalanmalan istimar etmek istemi§lerdir.
353
Dii§man iilkeye yapilacak baskm hiicumlanndan once yapilan
"uyarmalar iiltimatomlardan farkhdirlar. Bir ultimatom dii§mana
belli bir eyleme girmesini, bunun tersi eylemlerde bulunursa da gok
§iddetli §ekilde cezalandinlacagini soyler. Oysa, rauharip-olmayan
niifusa yakinda bir hiicumun ba?layacagi yolunda on-uyarmada bu-
lunma, hiicum eden tarafin kendi omuzlanna yiiklenecek olan deh-
§et yaratici kuwet olma sorumlulugunun azaltilmasim saglar. II.
Diinya Sava§mda bu tiir on-uyanlar pek gok kullamhm§lardir.
Kendilerine on-uyarilarda bulunan insanlara «dost» ve «miittefik»
muamelesi yapilmi§ olacagindan, halk dii§man olarak kar§iya ahn-
mami§ olunur. Di§ propagandacilann, dii§man ulkenin yoneticileri-
ne iyi orgiitlenmi§ bir halki yonetme imkam birakmamakla elde
edecekleri siyasal yarar ile, uyanda bulunulmu? halkin kendi ca-
ninin tela?ma dii§mesi yan yana ele ahnmi§ olmalidir. Hedef kit-
ledeki halka, bu uyan geregince ne yapmak gerektiginin soylenme-
si, halki elindeki imkanlarla serbestge bir goziim yolu bulmaya iten
ve hiikiimetin bu hucumdan kagmmak igin tedbir dii§iinmesine im-
kan taniyan bir ara-uyaridan gok daha etken bir propaganda ara-
cidir. •
354
Japonlan teslim alacagiz ve cJldiirecegiz.
Onlara yardim eden biitiin yerlileri cezalandiracagiZ.
- I
Hepsi bu kadar
Uyanmizi duydunuz. (17)
357
ulusal farkhliklardan ileri gelmesi miimkiindiir. Bu konuda yapil-
mi§ ara§tirma olmadigi igin, kari§ik ve kavranmasi giig bu sorun
hakkinda soylenebilecek, her§ey dogasi, geregi, «hypothetic» kalmak
zorundadir. .
1. Uluslararasi miicadelenin yerine uluslarin gikarlanm uyum-
la§tirabilecegi gorii§ii de dahil, ge§itli du^iinceleri kapsayan «iito-
pianism», kisa, orta, veya uzun boyutlu herhangi bir siyasal eregin
tammlanmasinda gosterilen beceriksizlik veya ezberci-kalabahk ile
bir araya gelmekte; birbirlerine eklenmektedirler.
2. Dii§man kar§ismda askeri bakimdan zayif durumda olma
sorunu, ereklerdeki boyutlan uzun tutma giri§imleri ile, veya «geri-
tepici» hareketlerle yanyana dii?ebilmektedir.
3. Kendilerinin kar$i-segkinler oldugu giinlerde takibata ugra-
mi§ bulunan siyasal segkinler, boyle bir hayat gegirmeyen siyasal
- segkinlere oranla ileriye yonelik planlair yapmakta daha istekli-
dirler.
4. Demokratik §ekilde olu?mu§ segkinlerin kurmaylan giiglii
bir sinif meydana^ getirmedikge ve siyasal segkinlerin kendilerin-
den daha yava§ bire degi§im seyri izlemedikge ahnan kararla tepki
niteliginde (reoctive), kisa boyutlu veya «utopic» kararlar olurlar;
oysa bir siyasal simftan (ornegin, aristokrasiden) gelen segkinlerin
aldiklari kararlar orta veya uzun boylu erekleri ele alan kararlar
olmaktadir.
5. Olkedeki en iist siyasal segkinler idar! kurmaylar gibi i$-
gormeye ba§ladiklarmda iilkenin di§ politikasinda «reactive» karar-
lann agir basmaya ba§ladigi gorulmektedir. tllkenin di? politikasin-
da ig istihbaratgilann dedikleri hakim olmaya ba§ladigmda, di§ po-
litikanm kisa boyutlu ereklere gore tanzim edildigi goriilmeye ba?-
lamaktadir. Ulkenin di§ politikasma di§ istihbaratgila hakim olur-
sa, di§ politikamn erekleri orta boyutlu erekler olmaya ba?lar. tllke-
nin di§ politikasma tarihgilerin du§iincelerine gore bigim verildi-
ginde ise, di? politikamn erekleri uzun boyutlu erekler olmaya ba§-
lamaktadir.
358
duran beceriksiz bir haber ajansi gibidir. Zira politik erek diyebile-
cegimiz §eylerle ili§kisi kalmaz. Olaylar ve olgular cogu defa tek ba?-
Iarina konu§amadiklan halde konu§salar ve, herkese ayri sozler
soyliiyormu§ gibi goriinseler bile, boyle bir propagandanin haberle-
ri siyasal bir onem ta§imaz; propagandacilar ise olaylara «anlam»
yiikleyemezler.
Siyasal segkinlerin dii§iinceleri «utopik» oldugu zaman, propa-
ganda bir misyoner propagandasi haline gelir; kar?idaki halk kit-
leri gorii^lerinden cayip donmele§meyi reddettikge, propagandacilar
da gitgide daha «fanatic» olmaya ba§larlar. Di? propagandamn ya-
rarh bir fonksiyon iera etmesi, ancak ve ancak, siyasal segkinlerin
siyasal ereklerinin inceden inceye du$iiniiliip tesbit edilmi? olmasi
ve bu ereklerin «eri§ilebilir bir boyut»un simrim a§amamasi halinde
miimkiindiir. Boylesi bir propagandanin i? gormesinin nedeni, olay-
lara ve olgulara eldeki politikanm erekleri agisindan bir anlam yiik-
Ieyebilmesi; boylece de, gelecekteki olaylann beklenilebilirligini etki-
leyebilmesidir.
Zira, di§ propagandanin di§anya «haber-> yayarak etken olabi-
lecegi en uygun alan dii§man iilkedeki halkin bekleyi? ve umutlari'-
dir. Ozellikle bir ba§ka k u w e t tarafindan olu?turulan veya yapilan
§eyler bu bekleyi? ve umutlann dii§mesini veya yiikselmesini p*ki-
ler, mutevalannm degi§mesine sebep olur. .
Akilhca yonetilen bir psikolojik sava? programi du?man iilke
halkim, halkin yabancisi olan ideolojiye, bu ideolojinin iistiinlugunij
iddia ederek «donme»le?tirmeye gah§maz. Tersine, akilh propagan-
dacilar gelecekle ilgili olaylan ele ahrlar ve bu olaylar hakkmda
verdikleri haberleri kullanarak, kendilerine uygun §ekilde yorum-
layarak [dii§man iilkedeki] halkin bekleyi§ ve umutlarina diledikleri
bigifni kazdndirmaya gah§irlar. Boylece, erekleri ve niyetleri neyse
onlann bir goriintusiinii meydana getirirler; ideolojiden hareket
ederek, hitap ettikleri halkin ilgilendigi belirli ve somut konularm
uzerine egilerek, Marx'in sozlerini kullanmak yerine, giindelik ve
ya§amlan hayatin diliyle konu^maya ba§larlar.
Propagandacilar bazan dii?man iilkedeki siyasal segkinlerin
kendi ig politikalarmda ne yapacaklanm ve halk kitlesine bundan
ne gekecegini; halkin ba§ma ne gelecegini onceden-kestirebilirh-r
Propaganda igin bu ge§it on-tahminler sadece dii§man segkinler; -i
ileride ne yapacaklanm bilme bakimmdan kiymetli bir isnhb. r
te?kil etmekle kalmaz (ornegin; gida karnelerinde bir kisatlama gi-
bi), fakat ayni zamanda, ileride higbir gayrete liizum kalmaksizin
dii§man iilkedeki halkin biiyiik bir sikmti ile kar§ila§arak ofke ve
§iddetli kirginlik iginde kalacagim anla?ilmasini saglar.
Fakat asil onemlisi, halkin, propagandacimn temsil ettigi dev-
letin niyetleri hakkmda yiiriittugii tahmin, ta?idigi bekleyi§tir. Teo-
rik olarak, propagandaci, dii?man iilkenin segkinlerinin niyetlerini
ogrenirken kar§ila§tigi giigliiklerin yaninda, onlarla mukayese bile
edilemeyecek kadar kiigiik zahmetler bahasma, kendi iilkesinin seg-
kinlerinin, niyetlerini ogrenebilme durumundadirlar. Fakat, gergek
halde, propagandacinin dii§man iilkendn halkinm bekleyi§lerini etki-
leme derecesi, kendi iilkesinin segkinlerin propagandaci ile ne d e
rece sir ortakhgina girdigine baghdir. [Propagandacimn kendi iilke-
sinin segkinleri propagandaciya bu sirlan agiklarlarsa, propagan-
daci da bu sirlarm i§igmda «bilgi» vererek, dii?man iilkedeki hal-
kin di§ iilkenin niyetleri hakklnda gosterdigi canli ilgiyi ayakta
tutarak, propagandasmm etkinlik kazancasmi saglar.]
Neler soylenecegi sorunu ile degil de, nelerin ne zaman yapila-
cagi sorunu ile ilgili kararlari alma durumundaki siyasal segkinler
ve onlarm yardimci kurmaylari, vakitsiz bir agiklamanm, dii§mani,
dii§mandan yapmasi beklenilen hareketlerden kagmma konusunda
ikaz edebilecegini dii§iinerek, dogal olarak, her kararlarini gizli tut-
mak isterler. Uluslararasi propagandaya biiyiik bir onem veren
siyasal segkinlerin yonetimindeki Nazi Almanyasinda bile, propagan-
da ile siyasa arasmda iyi ve tam bir i§birldgi kurulabilmi? degildi.
Propagandaci, meslegi konu§mak olan insandir. Meslegi konu§mak
olan insana kim sir vermek ister ve bundan ho§lamr? Bu soru as-
linda bo? bir sorudur; zira propagandaci ogrendigi §eyi, aldigi gibi
vermez, i?ine geldigi gibi veirir. Her diplomatm bildigi gibi, sir sak-
Iamak ve vermemek kimi. zaman susarak olur, kimi zaman da ko-
nu§arak. Ayni jekilde, propagandaci da, gereginde konu§mayarak,
gereginde de konu?arak, soylememesi tenbih edilen bir §eyi soy-
lemeyebilir; ama bu tenbih yapilmami?; kritik konular hakkinda ay-
dinlatilmami§sa, bu konuda bazan konu?arak zararli i?ler yapabile
cegi gibi, hig konu§mamakla da sir vermis olabilir. (18) Fakat §unu
f
360
belirtmemi? gerekir ki, «siya'sa yapicilan» ile propagandacilarm
toplumsal «background»lan arasmdaki farklar «siyasa yapicxlar»m
sir du§kunlugiinii arttirmaktadir. ••
361
SECKiNLERE KAR§I YAPILAN SIYASAL SAVA$
362
aar§tirma gok dikkat gekici olacaktir. (19) II. Diinya Sava§i done-
minde bu iki tarafm biribirini nasil kolayca ku§kulu dii?man saydik-
lari tam olarak ortaya konulmami§tir. (20) Despotik bir siyasal seg-
kinler toplulugu arasmdaki bu durumdan sistemli bir §ekilde yarar
lanmak igin dii§man segkinleri arasmdaki hiziple§meler hakkmda
gok iyi istihbarata sahip olmak ve sadece propagadamn kullanimi
ile yetinmemek gerekir. Oyle anla?ihyor ki, tarafsiz iilkelerde bile bi-
le yapilan diplomatik bo§bagazliklar; veya dii?man segkinlerini biri-
birine dii§iirmek ve bir kismim digerlerinin goziinde ?erefsiz kil-
mak igin bazi istihbarat redakSrhklanna katlamvermek gibi halkin
hig duymayabilecegi diger yollardan yararlanmak bazan gok daha
etken olmaktadir. i . .. . i
(19) Aym $ekilde, gok yararli sonuglar verecek bir ba?ka ara?tirma konu-
su da, II. Diinya Sava?inda Ingiliz ve Amerikan generallerine oranla
Alman ve Italyan generallerinin sanssi^liklan ve ba^ansizhklan konusu
olabilir.
(20) Liddell Hart, General Beumentritt'ten ?u sozleri aktanyor: «Hitler,
Field Mare$al von Rundstedt'in ordu ve dxi§manlar goziinde gok biiyiik
bir saygi kazanmi? bulundugunu biliyordu. Miittefik kuwetlerin propa-
gandas! sik sik, Field Mare?al ve kurmaylanmn Hitler'den ayri dii-
?uncelerde oldugunu ileri siirmiiftur. Aynca, belirtilmek gerekir ki,
bizim ba?komutanhk karargahimiz Muttefiklerin higbir zaman hii-
cumuna ugramami$ti. Keza, Field Mare$al de Fransiz Direnme Hare-
keti tarafindan higbir zaman tehdit edilmemi$ti. Zira Mare?alin, Fran-
sizlara iyi muamele edilmesi gorii$unde oldugu biliniyordu. Biitiin
bunlar Hitler'in goziinden, kagmiyordu; ^janlari bu olayTan devamli
olarak rapor ediyorlardi. Bir yandan Field Mare$ale -diger askerlere
gosterdiginden- gok daha fazla bir saygi gosteriyor, bir yandan da
goziinii Mare$alden ayirmiyordu. > Bknz. The German Generals Talks,
New York, P r. 1948, pp. 260-61.
363
den de, siyasal segkinlere yoneltilmi? bir propagandada ozel ama?-
Iar igin bu «communication» kanahm kullanmak da miimkiin bii
yol sayilabilir. Aym ?ekilde, askeri segkinlere hitap etmek igin de
gene aym kitle haberle§meleri yolundan yaralanmak miimkiin-
diir. Nitekim, son sava§la ilgili olarak yaymlarian askeri liderlerin
hatiralarimn hepsinde bu yolla ahnmi? dii§man propagandasina
ait sozlere yer verildigi goriilmektedir. Hatiralardan bazan, bu pro-
pangandalann etlrisiyle birtakim hareketlere giri§idigi de belirtil-
mektedir. (21).
1
Bununla beraber, bu nisbeten kiigiik olan silahlarm yamnda,
dii§mana kar§i yiiriitiilecek bir dogii§ken-olmayan [siyasal] sava§ta
asd etken silahlar, dii§man kurmaylannm fonksiyonlarmi icra edi§-
Ierine miidahalede bulunucu silahlardir. A§agida, yabanci istihba-
ratin bu i§lere nasil miidahale edebilecegine dair ve aldatici et-
kilerle aldinlacak alternatif kararlann sonuglan hakkmda bazi go-
rii§ler bulacaksmiz. (22)
Plutarch'in Lysander'e atfen soyledigine gibi: «aslan postu bu-
lunmadiginda tilki postu da i§ goriir.» Du?manm §a§irtmak igin, bu
tiir hileler tarihin her devrinde kullamlmi§lardir. Bu tiir hilelerin
amaci, daima, insanin kendi giicii ve niyetleri hakkmda dii?mana
yanli§ bilgi verniek, yamltici dii§iincelere yonieltmek ve boylece
dii§mam o anda dogru ve parlak goriinen fakat aslinda yanh? olan
kar?i-hareketlere itmektir.
Ba§anli bir gizlilik gibi, ba§anh bir hile ve aldatma da ?a§-
kinhk yaratir ve dii§mamn savunma gayretlerinde bir anda bir
savrukluga yolagar. Gizlilik dii?mana bilgi vermemeye gah?irken,
hile ve aldatma dii§mana yanli? bilgi vermeye gah§ir. Planlari hazir-
lanmi? bir hareket tam bir gizlilik igine alinmi?sa, dii§man segkin-
leri bu hareket hakkmda ellerinden geldigince bir tahmin yiiriitmek
ister ve giri§ecekleri kar§i-harekati da bu tahminlerine gore plan-
364
larlar. Hile ve aldatma ise, gizlilikten gok daha etkendir, zira dii§-
mamn tahminleri iizerinde etki yapar; ayni zamanda da sahte bir
niyeti ortaya siirerek hakiki niyet hakkmda dii§manm yapacagi
tahminleri giigle§tirir. Aldanma da bir ge§it «communication»a da-
yanmak zorunda oldugu igin, dii^man iilkelerin segkinlerine yone:
len bu «communications dan dii§mana eri?tirilecek «if§aatm» niye-
ti ona yanli? du§unceler vermektir. Bu tiir if§aatm inandiriciligi ise,
if§aati alan dii§mamn bu if§aatlann istenmeden ,ve kotii bir $ans
eseri ortaya dokuldugunii sanmasina baglidir. Her iki durumda
da sahte if§aatm etkin olmasmm nedeni dii§mamn istihbarat ve
dinleme-izleme (reconnaissance) hizmetlerinin beceriksizligi ol-
maktadir. Farkinda olmayarak ve istenmeden yapilmi§ if§aatlar
giivensizligi ortadan kaldirmakta ve dii§manm yanli? bilgilere sa-
hip olmasina yol agmaktadir. Dii§man dinleme-izleme servisinin
dikkatini gekecegi umuduyla yapilan, fakat hig istenmedigi halde,
onlenmesi miimkiin olmadigi igin yapildi? gibi goriinen if§aatlar
ise — ashnda uydurma bir «reality »yi yansittiklan halde, dii§man
tarafindan, kar§i devletin yetenek Ve niyetlerini aksettiren dogru
bilgiler gibi sayihp, kabul edilmektedir.
Hayvanlar aleminde de aldatma ve hile vardir, hem de en gii*
t zel ornekleri ile. Friedrich Alverdes hayvanlar alemindeki hile ve
aldatmalan gok giizel belirtmektedir. (23).
1. Uyumlanmak («sympathese»), ornegin, savunma veya sal-
diri amaci ta§iyan bir hayvanin ortamdaki ?artlara uyacak bir
renk ve davram§ goruniimii alarak gorme duygusuna konu olmak-
tan gikmasidir. «Uyumlanmak» sadece renkce uyumu degil, dav-
rani§lardaki uyumU da kapsayacagi igin, «degi§ik kilif iginde de-
gi§ik §eyler anlatma»* $eklindeki hileler burada yer almaktadir.
Keza, zebranm viicudundaki gizgilerde oldugu gibi, bazan hayvan
viicudunun ortamdan ayirt edilmemesine yarayan savunma amagh
goriiniim hileleri de vardir, (Alvardes buna «somatolyse» diyor).
Ve bir de ba§ka bir aldatma tarzi vardir. Bunlarda, ba§ka hayvan-
lann takibatma ugrayan, seri hareketli ve canli renkleri olan bir
165
hayvan birdenbire degi§mekte ve hi? hareket etmeyen ve goze garp-
mayan bir renkte ba§ka bir§ey haline gelivermektedir. Bu gibi «he-
teopsie»ler i§itme duygusunu aldatma amaciyla da yapilmaktadir.
Ornegin, bir yere saklaninca sesini kesiveren gekirgeler boyledir.
366
Askerlik tarihi ge§itli hilelerle du§manin istihbarat servesini
aldatmaya dayanan oyunlarla doludur. (24) Askeri aldatmacalar, ba-
zan, dii§mam yer ve zaman konusunda yanli§ tahminde bulunmaya
yoneltmek igin; bazan k u w e t ve erekler konusunda, bazan saldir-
gan veya savungan kuwetin amaglan konusimda yamlgilara siirtik-
lemek igin kullamlirlar. Bunlann hedefi, du§mam alacagi kararlar-
da yeterince hazirlik yapmadan harekete geymeye itmek, veya dii§-
manin mahvina yol agacak olan yanli§ kararlar almasma yol agmak-
tir. Biiyiik sayida askeri birliklerin katilacagi bir askeri h a r e k i t ko-
nusunda yapilmak istenen bir hilede, sadece dii§man degil, bu ha-
rekati icra edecek olanlar bile son ana kadar aldatilmi? olmaya kat-
lanmak zorunda kalabilirler..
367
Askeri aldatmalara sirf propagandanin tek ba§ina bir§ey ka-
tabilecegi §iiphelidir. Buna ragmen, II. Diinya Sava§inda, Norman-
dia gikartmasindan sonra Fransa'mn ba§ka bazi yerlerinden de
gikartma yapilacagi duyurularak Alman ihtiyatlatmm bulunduklari
yerlerden Normandia'ya aktarilmalan onlenmek istenmi?tir. Bu
propaganda gabalari sadece sozle yapildigi igin belki de fazla bir
etki yapamayacaklardi. Fakat Ingilizlerin de burilarla birlikte al-
mi§ olduklari diger aldatici tedbirler yiiziinden, Almanlar pe§pe§e
gikartmalar yapilacagmi sanmi§lardir. Daha once de belirtildigi gibi,
aldatma amaciyla yapilan bir «cimmunication»un ba§ari ve etkin-.
ligi, bu «communicatiqn»un hig istenmeden; onlemek miimkiin ol-
madigi igin ortaya giktigi hiikmiine vardiracak bir goriiniim kazan-
dinlmi§ olmasma ve «diizmece realite» tarafmdan da bu goriiny-
mii destekleyen bazi «delillerin» ortaya konmasina baghdir. Aldatici
bir hareketin on hazirliklan tamamlanmami§ ise, bu hareket dii§ma-
nm goziinden gizlenmeden hazirlanmami§sa, veya bu harekete inan-
dincihk vermesi igin tezgahlanan diger hareketlerin sahteligi hemen
anla§ilnu§sa, boyle bir hareketten ba§an elde edilebilecegi dii§ii-
niilemez. Askeri propagandanin kullanildigi aldatma tekniklerine
ait bu basit ilkeye Goebbels yeterince onem vermemi§, hem askeri
konular hakkmda beHrsizligi ve hem de aldaticilik kuwetini oldu-
gundan fazla tahmin ederek hayale kapilmi§tir. Goebbels iki kere,
Almanlann biitiin cephelerden kar§i saldinya gegecegi yolunda al-
datici propagandaya te§ebbiis etmi§tir. Birincisinde, Haziran 1941'-
de' saldinya gegilecegi ve Rusya'mn degil Ingiltere'nin istila edile-
cegi zannrni vermek igin bir kampanya diizenlemi§ti. Bu aldatici
propagandada bizzat propagandacdar soylediklerinin dogruluguna
inandinlmi? bulunuyorlardi. Propaganda Bakanhginm daire ba§-
kanlanna Dogu cephesindeki harekattan vazgegildigi soylenmi§,
sonradan da bizzat Goebbels'in Volkischer Beobachter de gikan bir
yazismda Girit'in istilismin ardindan biiyiik bir hava saldmsimn
yapilacagi ve Britanya Adalan'mn da yakinda istila edilecegi agik-
lanmi§tir. Yazi dergide basilir-basilmaz Goebbels'den gelen gizli bir
emirle hemen dergiden gikanlmi§ti. Fakat bu arada yabanci muha-
birler dergideki yaziyi derhal Almanya di§ina bildirmi§lerdir. Mu-
habirler daha sonra, yaziya sansiir koydugunu da Almanya di§ina
bildirmi§ler, bunun ardindan, da Almanya di§i ile telefon ve teleks
baglantisi kesilivermi§tir. (25) Bu asilsiz ve hileli oyundan sonra
368
Ingiliz ve Sovyet istihbaratmin neler dii§unmii§ oldugu bilinmiyor,
ama, Rusya simnna yigilmi? bekletilen yiiz tiimen herhalde Goeb-
bels'in propaganda ve sansiir oyunundan daha 50k §ey anlatmi?,
ve Goebbels'in sesini bastirmi§ olsa gerektir. (26)
Goebbels'in bu hileyi ikinci kere kullanmasi 1942 yili bahanna
rastlar. Bu kere Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birligi'ndeki Gii-
ney Cephesindeki geni? sava§ hazirlioklannj gizlemek igin. Alman-
lann yazin ba§Iatacaklari taarruzu dikkatlerden uzak olarak hazirla-
mak igin tezgahlar kurulmu§tu. (27) Bu kere de gene Goebbels bir
makale yazmi§, me§hur bir Alman sava§ muhabiri once Dogu Cephe-
sine gonderilmi§ ve bu seyahat herkese duyurulmu?, ardindan - ken-
disine verilen talimata uygun olarak, — adam, Lizbon'da, sarho§-
lukla soylemi? gibi yaparak Almanya'mn merkez cephede hiicuma
hazirlandigini if?a etmi§ti.
369
bu yetenekligin kullanimimn hedef alabilecegi meselenin viis'ati ne
kadar biiyiik ise, bu konuda yapilacak tahminlerde kar§ila§ilacak
hatalarm sonuglan da o kadar ciddi ve. agir olur. Cephedeki bir
kumandanm sava§ giinlerinde ne zaman bir saldiriya gegecegi, boyle
bir saldiri igin hazirhk yapip-yapmadigi, bazi cephe hazirliklarmm
siki §ekilde gozlenim altma alinmasi halinde hi? ku$kusuz olarak
ortaya gikarilabilir. Oysa, ortada bazi sava§ hazirliklan var diye, bir
iilkenin siyasal segkinlerinin sava§a karar vermek iizere olduklarim
kestirmek gok daha zordur. Zira, her§eyden once, sava§ hazirhklann-
da bulunacak iilkenin yeteneklerini ortaya koyan siyasal segkinler-
bu yolla sava§ tehditlerine bir cevap vermek, sava§a girmeye
mecbur kalmadan gozdagi vermek istemi§ olabilirler. Bu durumda,
sava§ agmak tehdidini savuran bir siyasal segkinlerin dii§manla-
rini kandirmada ba§arili olacaklari soylenebilir.
Aynca, anla§malarm ortadan kaldirilmasi gibi bazi siyasal ey-
lemler vardir ki, bunlar gozle gdriilebilir fiziki bir kuweti bile
gerektirmezler. Bu gibi durumlarda da, du§man iilkenin siyasal
segkinlerinin niyetlerini kestirirken yapilacak yanh§liklar aldanma-
lara yol agmaya yeter.
Son olarak, siyasal segkinler ne denli boyutlu erekler ile ug-
ra§iyorlarsa, bu erekler konusundaki aldanmalar da, o derece ko-
laylikla, fazla ince hesaplara dayanmayan «diizmece yeteneklerle»
hemen meydana getirilebilmektedir. Bu konuda, Hitler'in askeri bir
toplantida soyledikleri ornek olarak gosterilebilir. 27. Ocak, 1945
tarihinde Hitler, General Jodl'a. §unlan soylemi§tir: (28)
(28) Hitler Directs His War. Gunliik Askeri Toplaatilann Gizli Tutanak-
lan, segen ve §erhleyen F»:lix Gilbert (Oxford University Press) New
York, 1950, sh. 118.
370
hileler igin yeti§mi§ olan §eytan zekali propaganda uzmanlannm
diizenleyecekieri i?lere bagh bulunmamaktadir. Asd en biiyiik si-
yasal aldatmacalar, kar§isdaki siyasal segkinlerin biitiin tahminleri-
ni yaniltan biiyiik siyasal eylemler ile saglanmaktadir. Tipki, genel
anlamiyla ele aldigimiz siyasal sava§ gibi, bu tiir aldatmacalar da
siyasa planlamasinm yerine konulabilecek §eylere degildir. Bunlann
yapabilecegi §ey, nihayet, tespit edilen ereklere ula$mayi kolayla§tir-
maktir. Bu konuda, ozellikle, kar§idaki siyasal segkinlerin dogasi ve
bunlann zaman ve mek&n igindeki kar§ihkli-ili$kiler hakkmda
yapmaya gali§tiklan tahminleri yamltan eylemler ba§anli olmak-
tadir.
371
K A Y N A K L A R
373
6. Gordon W. Allport ve Leo J. Postman'm «Soylenti veya
Fisilti Gazetesinin' Temel Psikolojisi» iisimli makalesi W. Sch-
ramm'in a.g.e.'den (sh. 141 -155) alinmi§tir.
Ilk yaymi igin, bknz : Transactions of the New York Academy
of Sciences, 1945.
7. Joseph T. Klappers'in «Degi§ik Haberle§me Araglarimn
Kar$ila§tirmah Etkileri® isimli makalesi, W. Schramm'm a.g.e.'den
(sh. 91 -106) ahnmi§tir.
Makale, once 1946'de «Bureau of Applied Social Research of
Columbia University® ye, Public Library Inquiry gah§masi igin bir
memorandum olarak sunulmu§tur.
374
12. William Buchanan ve Hadley Cantril'm «Uluslann Stre>-
otip Yaki$tirmalari» isimli makaleleri W. Schramm'm a.g.e.'den
(sh. 191 - 206) ahnmi?tir.
Ilk baskisi igin, bknz: How Nations See Each Other (Urbana:
1953, University of Illinois) isimli eserin bir boliimii olarak.
13. Hans Speier'in «Psikolojik Sava? Hakkmdakhi Dii$iincelerin
Yeniden Degerlendirilmesi» isimli makalesi, W. Schramm'm a.g.e'-
den (sh. 444 - 468) alinmi§tir.
Ilk baskisi igin, bknz: D. Lerner ve H. D. Lasswell'in yonettik-
leri, The Policy Science, (Stanford: Stanford University Press,
Board of Truestees of Leland, Stanford Junior University.
4 8 KASIm
9 8
, - , • -•r-^.J-
A. 0 . tki' *
HfltQpfisp
*>
(J001197 ] /
_ S
A.U. S.B.F, ve Basin - Yayin Yuksekokulu Basimevi, Ankara -1985 Fiyat) 900 TL.