You are on page 1of 446

-4

m
s:
m
r-

C\


m
-4
m
n

r-

1 "'


iMGE
kitabevi
1

iMGE
kitabevi

Oya TokgOz:, Ankara doğumlu. llk, orta, lise öğrenimini TED Ankara Koleji'nde
tamamladı. 1964 yılında AÜ SBF Uluslararası ilişkiler Bölümü'nden mezun oldu.
Kazandığı UN ESCO bursuyla giuiği ABD'de Boston University School of P ublic
Communication'dan 1969 yılında MS'in journalism derecesini aldı. 1972 yılında
AÜ SBF'de Siyaset Bilimi doktorasını tamamlayarak siyaset bilimi doktoru oldu.
1977 yılında "Siyasal Davranış" bilim dalından doçent unvanını kazanarak, AÜ
SBF BYYO'ya g azetecilik doçenti olarak atandı. 1985 yılında profesörlüğe yüksel­
tildi. Tokg öz, halen AÜ iletişim Fakültesi'nde yüksek lisans ve doktora düzeyin­
de ders vermektedir. Türkiye içinde ve dışında pek çok ulusal ve uluslararası
toplanuya kaulan Tokgöz, ayrıca çeşidi idari g örevler de üstlenmiştir. 1989-1992
arasında AÜ BYYO Müdürlüğü ve Dekan Vekilliği yapmıştır. Tokgöz'ün çalışma­
ları g azetecilik, siyasal iletişim, siyasal reklamalık, Türkiye'de kadının ve çocu­
ğun konumu üzerine yoğunlaşmışur.

TokgOz:'ün Eserleri:
Türkiye ve Orrado§U Ülkelerinde Radyo ve Televizyon Sistemleri (Sevinç
Matbaası, 1972)
Siyasal Haberleşme ve Kadm (Sevinç Matbaası,1979)
Temel Gazetedlik (AÜ SBF BYYO, 1981, 1987; lmge Kitabevi Yayınlan,
1994,2000,2003,2006,2008,2010)
Televizyon Reklamlarının Anne ve Çocuk ikilisine Etkisi (Ankara, 1982)
Siyasal iletişimi Anlamak (lmge Kitabevi Yayınlan,2008)
Siyasal iletişime Araşurmalarla Bakmak: Türkiye'den Örnekler (1973-2007)
(lmge Kitabevi Yayınlan, çıkıyor)
i m g e K i t a b evi Ya y ı n l a r ı
Ankara I Kızılay lsıanbul I Taksim
Konur S okak N o: 17 istiklal Cad. Zambak S ok. N o: 2/4
Tel: (312) 419 46 10 - 419 46 11 Tel: (212) 249 34 79
Faks: (312) 425 29 87 Faks: (212) 249 35 79
E-Posıa: imge®imge.c om.tr E-Posıa: imge®imge.c om.tr

Genel Dağı tı m
Ankara I Kızılay lsıanbul I Cağal oğlu
Konur Sokak N o: 43/A Ankara Caddesi N o: 45/A
Tel: (312) 417 50 95 - 417 50 96 T el: (212) 527 40 57
Faks: (312) 425 65 32 Faks: (212) 527 41 45
E-Posıa: imge®imge.c om.tr E-Posıa: imge®imge.c om.tr
Oya Tokgöz
Temel Gazetecilik

8. Baskı

� PROTı

iMGE
kitabevi
imge Kitabevi Yayınları
Genel Yayın Yönetmeni
Şebnem Çiler Tabakçı

ISBN 978-975-513-072-3

Q imge Kitabevi Yayınları, Oya Tokgöz , 1994

Tüm haklan saklıdır.


Yayıncı izni olmadan, kısmen de olsa
foıokopi, film vb. elektronik ve mekanik
yöntemlerle çogalıılamaz.

1. Baskı: 1981 • 2. Baskı: 1987


3. Baskı: Ocak 1994 • 4. Baskı: Mart 2000
5. llask ı : Şubat 2003 • 6. Baskı: Ekim 2006
7. Baskı: Eylül 2008 • 8. Baskı: Mayıs 2010

Kapak
Duysal Yaşar

Dizgi
Ya/çm Ateş

Baskı ve Cilı
Pelin O!SetTipo Matbaact/Jk San. Tic. Lrd. Şii.
lvedik Organize Matbaacı/ar Sitesi
558. Sok. No: 28 Yenimahalle-Ankara
Tel (312) 395 25 80-83 •Faks: 395 25 84
www.pe/ino/Ser.com. tr

imge Kita b e vi
Yayıncılık P az. S an. ve Tic. Ltd. Şti.
Konur Sok. No: 3 Kızılay 06650 Ankara
Tel: (312) 419 46 10-11 • Faks: (312) 425 29 87
lnıemet: v.ww.imge.com.ır • E-Posıa: imge@i.mge.com.tr
İçindekiler

SEKlZlNCl BASKI YA ÔNSÔZ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 15


YEDlNCl BASKI YA ÖNSÖZ . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 17
ÖNSÖZ . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 19

1. KISIM
ÇACDAŞ GAZETEClLlClN GENEL GÔRÜNÜMÜ . . . . . . . . . . . . .. . . . . . 23

1 . BÖLÜM
GLOBALLEŞEN DÜNYADA MEDYANIN KONUMU . . . . . . . . . . .. . . . . 25
Kitle Gazetesine Yönelme . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 25
Birikim (Yoğunlaşma) ve T ekelleşme ..... . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . ... . . .. . . . 27
Yatay/Dikey/Çapraz T ekelleşmeler . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . 29
Dev Medya Şirketlerinin Oluşumu . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 30
Türkiye'de Tekelleşme Açısından
Medyanın Genel Görünümü . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . .. . . . . . . 37
T ekelleşmeden Kartelleşmeye . . . . . . . . . .. . . . . .. . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 41
Medyada 2001 Krizi ve Sonrası.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 47

Is
2. BÖLÜM
DEClŞEN GAZETEC lllK VE DÜNYA . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 53
Gazetenin Doğuşu ve Geleneksel Gazetec iliğin Gelişimi .53 ....

20. Yü zyılda Gazetec ilik . . .58


. . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . . . .... .......

21. Yü zyılda Değişen Gazetec ilik ... ............... ................... . . . ...61


Savaş Gazetec iliği ve Getirdikleri... . . . 64 ... . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . . .

Barış Gazeteciliği 65
. . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . .

Magazin Gazeteciliği ve Getirdikleri... . 66 . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. .. . . ..

Yurttaş Gazetec iliği ( Citizen Journalism) . . . . 68 . ... . . .. ..... . . . . . . . . . . ...

Kamusal Gazet ec ilik (Public Jo urnalism) 69 ... .... . ....... . . . . . . ... . . . . .

Değişen Gazetecilik ve Gazetecilik Eğitimi- Öğretimi.. . . . 70 . . ....

3. BÖLÜM
YENl ENFORMASYON TEKNOLOJlLERl VE
GAZETEClUGlN GELECEGl... . . . ........ . . . .. .. .... .......... . ........... . . . . .. 71
Çağımızda Kitle lletişim Araçlarının Genel Görü nümü .......7 1
To plumsal ve Tekno lo jik Kurum Olarak Gazete 73 . . . . . . . . . . . . . . .. . .

Elektronik Gazete ... . . . 76


. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . ....

Videoteks, Teleteks ile Elektronik Gazete Arasındaki llişki . 7 7 ..

Yazılı, Basılı T ekno lo ji Tartışması:


21 . Yüzyılda Gazetec ilik Teknolo jisi... 79 . .. . . . . . . .. . . . . .. . . . . . . . . . . . .

Gazetec iliğin Geleceği ............................... .............................82

4. BÖLÜM
I NTERNET GAZETEClUCl . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 87
lnternetin Konumu . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .87
lntemetin Tarihçesi .
. . . . . . . . . . ...... . . 89
. . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

lntemet Gazeteciliği (On-linejournalism) 90


. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .

İnternet Gazeteciliğiyle Kazanç Sağlama .. ...... 96


. . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . .

Geleneksel Yayıncılığın lnternette Ko numu . . . . . . 99 .. .... .. .. . .... ....

lntemette Hab er Dışı Öğeler Bakımından Stratejiler . . . . 1 00 . .. . .

Gazetecilik St ratejileri . . ......... ..... 100


. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . .. . . . . . . . . .

Tü rk Medyasının lnternet Stratejileri . 102


. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . ....

lntemette Yasal Düzenlemeler . .. 104


. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . .
il. KISIM
GAZETECiLiKLE lLGlLI TEMEL BlLGlLER .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 107

5. BÖLÜM
TOPLUMDA GAZETEC lUClN ROLÜ VE ÖN EM! .. . . . ... . . . ... .. 1 09
Gazete, Gazeteci, Gazetecilik . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 109
Gazetecilik-Kitle lletişim Araçları llişkisi... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 1 12
Gazetecilik Yapan Kitle lletişim Araçlarının
Yapısal Özellikleri . . . . . . . . . . .. . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . ......... . . . . . . . . . . . . . . . . 115
Yazılı Basının Özellikleri .
. . . . . . . . . . . . . . . . .. . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... 115
Sözlü Basının Özellikleri . . . ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . 116
Gazetecilik Yapan Araçların Ekonomik Özellikleri . .. . . . . . . . . 116
Gazetecilikte Haber Verme işlevi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ........... 118
Haber Vermenin Gördüğü T oplumsal işlevler . . . . . . . . . . .. . . . . . . . 121

6 . BÖLÜM
GAZETEClllKTE SORU MLULUK VE KENDl KENDlN l
DEN ETLEME . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . 125
Gazeteci ve Sorumluluk :...........................................
. . . . . . . ... 1 25
Gazetecilikte Sadelik, Açıklık, Kesinlik, Doğruluk Gereği. 1 27
Haberler ve Sadelik .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... 1 28
Açıklık ve Haberler . . . .
........................................ .... ... ........ . . . 1 29
Kesinlik ve Haberler . . . . .. . . ... . . . . . ..... .... . . . . . . .. . . . . ........... . . . . ... . . . . . 1 29
Haberlerin Doğru Olması, Gazetecilerin Sorumlulukları . . 1 30
Gazetecilikte Kendi Kendini Denetleme Mekanizması. . ... . 1 32
Basın Ahlakı . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . 133
Basın Ahlak Yasaları . . . . . . . . . .. . . . . . . . ............ . . . ........................... 1 34
Basın Konseyleri: Rolü ve Görevi.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . ... . . . 1 36
Ombudsman .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ......... 1 37
Türkiye'de Basının Kendi Kendini Denetleme
Uygulamaları na Bir Bakış . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . 1 38

7. B ÖLÜM
GAZETEClllKTE BlLGl ALMA VE VERME
(ENFORMASYON) 143
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ....

B ilgi Alma-Bilgi Verme (Enformasyon) 143 . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . .....

Gazetecilikte Bilgi Alma ve Bilgi Verme N asıl Gerçekleşir? . 1 46 .


Temel Gazetecilik

Gazetec ilik Yapan Araçların Bilgi Alışverişi Yön ünden


Önemi v e Rolü . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . .. . . . . . . . . . . .. . . . . . 1 50
Bilgi Alışverişinde Okuryazarlık, Bilgisayar
Okuryazarlığı ve Medya Okuryazarlığının
Rolü ve ônemi ......... . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .. . . . . . ... 1 53

8. BÖLÜM
DÜNYADA ENFORMASYON DACILI MININ
GENEL GÖRÜNÜMÜ . .. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . .. . . . . . . . . . .. . . . 1 57
To plumsal Gereksinim Olarak Enfo rmasyonun
Rolü ve Önemi . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . .. . . . . . .. . . . . ..... 1 57
Kişisel Düzeyde . . . . . ......... . . . . . . .. . . . . . . . . . .. . . . . . .. . . . . ...... . . . . . . . .. . .. . . . . . . 1 58
Örgütsel Düzeyde . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ..... . . . 1 59
Dünyada Enformasyonun Dağılımında Görülen
Dengesizlikler: Dengesiz tletişim Olgusu .... .. . . ............. 161
Yeni Uluslararası lletişim Düzeni:
iki Yönlü lletişime Yönelme isteği . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .......... 1 64
Yeni Ekonomik Düzen-Yeni Uluslararası lletişim Dü zeni.. 166
Yeni Uluslararası lletişim Düzenine Yöneliş:
Haberlerin Serbest Dolaşımı . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . ......... . . . . . . . . 1 67
Yeni Uluslararası lletişim Düzeni için Uluslararası
Düzeyde Çeşitli Girişimler ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . .. . . .... 1 68
Sivil Toplum Örgütlerinin " MacBride Rapo ru"yla llgili
Sürdürdüğü Çabalar . . . . . . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... . . . . . . . . . . . . . . .... 174
Küresel leşme, Karşı Enformasyon Akışı ve Dağılımla n ..... 1 76

9. BÖLÜM
DÜNYADA ILETlŞIM AKI MI NI DÜZENLEYEN
KURULUŞLAR: HABER AJANSLARI .. . . . . . . . . . . . . . . . ... . . . . . . .. . . . . .. . .. . . 181
Günümüzde Haber Ajanslarının Rol ü ve Önemi ... . . . . . . . . . . . . 181
Haber Ajan sı Tanımı v e Gördüğü işlevler . . . . . . .. . . . . . . . . .. . . . .. . . . 184
Haber Ajan slarının Gelişimi . .. . .. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . ... . . . .. . . . . . . . . . . ..... 188
Günümüzde Batılı B üyük Haber Ajanslannın
Haber Dağıtımı Yönünden Gösterdiği Özellikler ......... 1 90
Associated Press, Agence France Press, Tass-Itar v e
Reuters'in Özellikleri ... . . . . . . .. . . . . . . . . . ............ . . ....... . .. . . . . . . . . . 1 92
T ürk Haber Ajanslan .... . .. . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . . . 1 94

is
ili. KISIM
HABER VE HABER KAYNAKLARI . . . . . . . . . . . . . . . . . ...... .......... . . . . . . . . . 1 99

10. BÖLÜM
HABER KAVRAMI , ÖNEMl VE ÖZELLlKLERI . . . 20 1 .. .... ... . . . . . . ....

Haber Kavramı/Haber Yapma llişkisi.. 20 1


. . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .

Haberlerde Kullanılan Anlatım B içimi... . 206


. . . . .. . . . . . .. . . . . . ... . . . . . . .

Haberi Tanımlama ..
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . 208
. ..... . . . . . .... . . . . .. . . . . .

Haber/Olay llişkisi . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 208


Haber/Gerçek llişkisi . . .
. . . . . . . . . . . . . .. ... ... . ... . . . . . . . . 21 1
. . . .. . .. . . . . . . . . . . . . . . .

Gazetecilik Kitaplarında Yer Alan Haber Tanımları 212 .... . . . . . . .

Toplumbilim v e Kitle lletişim Kuramı Bakımından


Haberi Değerlendirme Çalışmaları . 214
. . . . . .. . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .

Haberleri Sın ıflama Çalışmaları . . . .. 2 1 8


. . . . . . . . .. . . . . . . .... . ..... . . . . . . .. ...

1 1 . BÖLÜM
HABERDE YER ALAN T EMEL öCELER 221 . . .... . . . . . .. . . . . . . . . .. . . . . . . . . .

Haber Değeri Kavramı . 221 . . . .. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . .. . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Haberciliğin Temel llkeleri 222 ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . . . . . . .

Zamanlılık . . . . .. . . . . . 223
. . . . . .. . . . . . . . .. . . . . . . . . . . ... .. . . . . . . . . . . .. . . . . ..... . . . . . . . . . . . . .

Yakınlık .. . .
.. . . . ........ 225
.... . . . . .. . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .

Sonuç 226
. . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . ..

Önemlilik . . 227
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ....... ..... . . . .. .. . . . . ........

insanın llgisini Çekme . . 228 . . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . .

Gazetecilikte insanın l lgisini Çekme Yönünden


Uygulanan Yaklaşımlar .. 229 . . . .. . . . ... . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . .. . . .. . . ...

insanın llgisini Çekme Yönünden Renkli Habere Kayış 232 ....

1 2. BÖLÜM
HABER TOPLAMA . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ........ . . . . . . . . . .... . . . . . 235
Gazetecilikte işlevsel B ir Gereksinme Olarak
Habe r Kaynağından Yararlanma .. ....... . . . ....... ........ ......... 235
Haber Kaynaklarının Ro lü ve Önemi... . . ......... .... .
. . . . . . . .. . . . . . . 236
Yerinden Haber To plama ..... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ... . .
. . . . . . .. . . 237
insanlarla Konuşma . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . 238
ikinci El Kaynaklan Kullanma . ......... . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . 239
Temel Gazetecilik

Haber To planırken Çıkan Gü çlü kler . . . . ...... . . . . . . . . . . . . .... . . . . . ... 239


Haber Kaynakları Yönünden Güvenilirliği Sağlama . ......... 240
Haber Alınan Kaynaklan Ko ruma . ..... ........... . . . . . . . . . ..... .... . . . . 24 1
Haber Aldığı Kaynağa Saygı Gösterme . . . . ....... . . . . . . . . . . . ..... . . . . 24 2
Haberde Do ğruluğu Sağlama . . . . . . . . . . . .. . . . ..... . . . . . . . . . . . . .. . . ..... . .... 243
Haberin Do ğruluğunu Kanıtlama . .. . . .. . . . . . . . . ..... . . . .. ...... ..... . . . 244
Gazeteciler lçin Olası Haber Kaynaklan
Neler Olabilir? .
. . . .... . . . . . . . . . ......... . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . ......... 247
Başkent lçin Haber Kaynaklan . . . . . . . .. .. . . . ...... . . . . .... ... . . . . ..... .... 247
Herhangi Bir tl Merkezi lçin Haber Kaynaklan ..... . . .. . . . . . .... 248
To planan Haberlerin Gazetecilik Kuruluşlarına
Ulaştırılması lçin Yapılması Gerekenler . . . . . .. . . . . . . . . . . . . .. . . 248

1 3 . BÖLÜM
GAZETEClLlKTE SÖYLEŞI NIN ÖNEMI .... . . . .. . . . . .... .... ........ ... 251
Söyleşinin Tanımı ve Özellikleri . . . . ........ . . . ..... . . . .. . . .. . . .... . . . . . . 25 1
Söyleşi Nasıl Yapılır? . ... ........... .
. . . . . . . . . . . . . .. . . . . ..... . . . . . . . .. . . . . . ..... 253
Söyleşi Çeşitleri . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 255
1. Haber Söyleşi.. . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 259
2. Telefonla Söyleşi . . .
. .. . . . . . . . . . .
......... . . ... ...... . ....... .. ...... .... 259
3. Hazırlıklı Söyleşi . .. . .
. . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . ....... .. 260
4. Rasgele Söyleşi . ............. . . . ...... . . . . ... . .
. . . ... . . . . . .. . ..... . . . .. ... 260
5. Sempo zyum Söyleşi .
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .... 260

iV. KISIM
HABER YAZMA . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 261

14. BÖLÜM
HABER YAZMA: TEMEL KU RALLAR . . . . .. . . . . . . . .. . . .. . . . . ... . . . . . . . .. . . 263
Haberin lçinde lnsan Öğesini Tanımlama . . . ... ..... . . . . . . . .. . . . . . . 263
Haberde Üslup ve Önemi . . .... ........ ...... ........ . . . . .. . . . . . . . . . . . . . .. . . . 264
Unvanların, Adların Doğru Olarak Belirtilmesi . ............... . 266
Yazım (tınla), Noktalama ve Kısal tmalar ..... ..... . .... . .. . .. . . .. . . 267
SN ve 1 K Kuralı ve U ygulaması. . ....... ........... .. .... . . .. . .. . . . . . .. . . 268
T ers Piramit Kuralı . . . .
. .. . .. . . . . . . . . . .. . . . . . . . ... . . . .. . . . .... . . . . . .. . . .......... 269
içindekiler

Dörtgen veya Kare Kuralı . . . . .... ...... . . . . .. ....... . .. . . . .... . . . . . . . . . . . . . . . 271


Diğer Haber Yazma Kuralları . . .. . . .. . .. .. . ... . . . . . ... .. . . . . . . . . . . . . . . . .... 272

1 5. BÖLÜM
HABER GlRlŞl VE ÇEŞiT LERi.. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 273
Giriş Tanımı ve Özellikleri .. . . .......... .
. . . ......... . . . . . . . .. . . . ...... . . . . . 273
Haber Girişi Yönünden Yapılan Sınıflamalar . . .... . . . . . . . .. . . . . . . 274
Şekil Bakımından Girişler .
. . . . . . . . .. .. . . . .......... .
........... . . . . . .... .... 274
T ek Olaylı Giriş . . . . . . . . . . .
. .. . . . .. . . . . . .. . ... .. . .
. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . .. . . .. . . . .... 275
Ço k Olaylı Giriş . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 275
SN ve lK Kuralına Göre Girişler . .. .
. . .. . . . .. . . . . . . . . . . . . . . ............. 276
Üslup Bakımından Girişler . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 277
Doğrudan Doğruya Anlatımlı Giriş . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 2 78
Do laylı An latımlı Giriş. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 278
Kapalı Giriş . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . 278
Yığma Gi riş. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 279
Hikaye Girişi . . . . . . . . . . . . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 279
Alıntılı Giriş . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 280
So rulu Giriş . .
..... .
. . . . . . .... ........ .
........... ................ . ...... ..... . . 280
Olumsuz Giriş . . . . . . . . ... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 281
F laş Giriş ........ . . . . . . . . . . . . . . ... . . .. . .. . .... . . . . . ....... . . . . ................ . . . 281

16. BÖLÜM
HABERiN BÜT ÜNÜNÜ YAZMA .. . . . 283 . . . .. . . ..... . ................ ........... .

Haberde Neler Bulunur? . . . . . .. . .. . . . 283


.... . . . . .. . ... . .... ....... ......... . . . . .

T emel Haber Yazma Kurallarına Göre Haberin


Bütününün Düzen leniş Şekilleri .. 284 .... . . . ... . . .. . . ......... . . . . .. . .

T ers P iramit Kuralına Göre . . . 284 .. ....... . . . . . . .... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . .

Kronolojik Dizi . . . . . . . . . . ... 285


. . .... ......... . . . . . ...... . . . .. . . . ...... . . . . . . . . . . . . . ..

Blok Paragraflarla Düzenleme . . . . . . 290 ... . ......... ....... ......... ..... . . . . .

Zincirleme Dü zen . . . . . .
... . . ...... 294
.......... ... . . . . . . .. . . . . . . . . . . . ..... .. ........

Dörtgen Kuralına Göre . . . ...... 298 . .............. ........................... .....

No rmal Piramit Kuralına Göre . .. .... . 310 . . . . . .. . . .. . . . . . . . . ... .... . . . ..... ..

Ters Piramit v e Dörtgen Kuralının Birleştirilmesi . . . . 317 . . . . . . . . . .


17. BÖLÜM
HABERLERiN TEKRAR YAZILMASI ....................................... 325
Haber Ajanslarınc a Sürdürülen Haber Verme Yanşı.......... 325
Gazetec ilikte Haberlerin Tekrar Yazılması:
Redaksiyon işlemi . ..... .. .. ... .
..... ..... .... . 326 . . ...... . . .. ............... . .

Redaksiyon işleminin Ortaya Çıkış Nedenleri .. . .. ...... . 327 . . . . . . .

Redaksiyon Yoluyla Haberlerin T ekrar Yazılması işlemi... 329


Redaktörlere Düşen Görevler . ..... . .... .. .... . .. .. . . ... ... 330
. . . . . . . . . . . . . . . .

Telefonla Haber Alma 33 1


. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ....................................

Haber Ajanslarının Verdiği Haberleri T ekrar Yazma . .. . 332 . . . . .

Diğer Yayın Organlarında Çıkmış Olanlan T ekrar Yazma . 339


Kendi Gazetec ilik Kuruluşunc a Daha Önc e Verilmiş
Haberin Geliştirilmesi veya Birleştirilmesi.. .. .. . 347 .. . . . . . . . . . . .

Çeşitli Bel geler ve Basın Bültenlerini Haber Yapma . . .. 369 .... . . .

V. KISIM
ÇACDAŞ GAZET ECIUK T ÜRLERi... .... ... ............. .. . .. .... 375
. ... . . . . .

1 8. BÖLÜM
FIKIR GAZETEClUCI .. ...... ... .. . . .. .... . .
. . . . . . .. . . 377
.. . .. . .. . . ..... . . . ... .. . . . . . .

Fikir Gazetec il iği: Tanımı ve Özellikleri .. . . .. .. . .. ... . 377 . . . . . . . . . . .. .

Fikir Gazetec iliğine Yöneliş Nedenleri .... . 378 . .................... .....

Objektif Haber Verme Anlayışı: Özellikl eri ve


Getirdikleri 379
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .......... . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . ...........

Objektif Haber Verme Yönünden Eleştiriler:


Haberi Yo rumlama Gerekliliği... .................................... 382
20. Yü zyılda Objektif Haber Verme Anlayışı. . . . 383 ........ . . ..... . . .

Yo rumlayıc ı Açıklayıc ı Haber Verme


(/nterpretative Reporting) . .. . . . ... ..... .. . . . . 385
. . .. ... . . . . . . . . . . . .......

Araştırmacı Haber Verme (lnvestigative Reporting). 386 ... ......

Günümüzde F ikir Gazetec iliği... . . . .. . .. . . 387 ..... . ..... . . . . . . . ....... ......

1 9. BÖLÜM
MAGAZiN GAZET EClUCI . ... . ... .. ...... . .... 389
. . . . . . . . . ........ ........ ... . . . . .

Magazin, Magazin Haberi T an ımı ve Özellikleri . . 389 ........... ...


içindekiler

Magazin Gazeteciliğine Yöneliş Nedenleri ......................... 391


Magazinleşmede Yeni Bir Aşama:
lnfotainment'e Yöneliş ................................................... 395
Magazin Haberi.................................................................... 397
Haber Değerleri Açısından Magazin Haberlerinin
Değerlendirilmesi ........................................................... 398

20. BÖLÜM
RADYO VE TELEVlZYON GAZETEClLlCl ............................ 401
Konuşma Şeklinde Haber Verme ........................................ 401
Elektronik Basının Gelişimi ................................................ 402
Radyonun Gelişimi .............................................................. 402
Televizyonun Gelişimi ........................................................ 403
Radyo ve Televizyon Gazeteciliğinin Temel Özellikleri .... 404
Radyo ve Televizyon Gazeteciliğinde Haber Yapısı ........... 406
Radyo Haberciliği ·" .. 408
. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . .... . . . . . . . . . . .

Televizyon Haberciliği......................................................... 409

EKLER
EK/l Türkiyt>'de Kendi Kendini Denetlemeyle tlgili
Hükümler............................................................................. 411
EK/2 Merkezi Brüksel'de Bulunan Avrupa
Haber Ajanslan Birliği'ne Üye Olan Haber Ajanslan ......... 427

KAYNAKÇA . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . . 429
Sekizinci Baskıya Önsöz

2008 yılı sonbahannda 7. baskısı yapılan Temel Gazeteci­


lik in baskısının kısa süre içinde tükenmesiyle birlikte 8.
'

baskısının yapılmasına gerek duyuldu. ilginç bir rastlantı


olarak Temel Gazetecililtin 6. baskısı ilk baskısının yapıl­
masından 25 yıl sonra gerçekleşirken, 8. baskısının yapıl­
ması kitabın 30. Yılını doldurmasından bir yıl önceye denk
gelmektedir.
8. baskıda kitabın ilk baskısının temel çerçevesinin
bozulmasına dikkat gösterilerek, zaman içinde gerekli olan
bazı yeniliklerin konulması yoluna gidilmiş bulunmakta­
dır. Kitaba eklenen yenilikler 1. Bölüm, 3. Bölüm, 4. Bö­
lüm ve 8. Bölümde olmuştur. 2006 yılında yenilenen ha­
ber örneklerinin olduğu gibi bırakılması uygun görülmüş-
tür.
Temel Gazetecilik'in hemen hemen 30 yıl içinde 8.
baskıya ulaşması, çeşitli iletişim fakültelerinde ders kitabı
olarak okutulması, bir yazar olarak benim için büyük bir
mutluluk kaynağı olmaktadır. Kitabımı derslerinde kulla­
narak beni destekleyen meslektaşlarıma teşekkürlerimi
Temel Gazetecilik

özellikle ifade etmek isterim. Ailemin hep benim arkamda


olmasından daima gurur duyuyorum.
l 994'ten beri Temel Gazetecilik'in çeşitli baskılarını
hazırlayan lmge Kitabevi Yayınlan ve çalışanlarına sonsuz
teşekkürler.

Oya Tokgöz
Mart 2010, Gaziosmanpaşa-Ankara
Yedinci Baskıya Önsöz

2006 yılı Ekim ayında 6. baskısı yapılan Temel Gazeteci­


lık in bir yıl içinde tükenmesiyle 7. baskısının yapılması
'

gerekli oldu. 6. baskı, ilk baskısından yirmi beş yıl sonra


yapılırken, kitabın temel çerçevesinin bozulmamasına dik­
kat gösterilmişti.
Temel Gazeteci/ik'in 7. baskısında 6. baskıya göre ba­
zı değişiklikler yapılırken, bazı yenilikler de kitaba eklen­
di. Değişiklikler yapılırken kitabın temel çerçevesinin bo­
zulmamasına özellikle dikkat gösterildi. Eklenen yenilikler
ise, hem güncelleştirmek hem de teknolojiye ayak uydur­
mak için yapıldı.
Bu değişiklikler ve yenilikler 1 . , 2 . , 3 . , 4., 10. ile 17.
bölümlerde yer alıyor. 6. baskıda yer alan 1 986, 1 999 ve
2006 yıllanna ait haber örneklerinin aynen korunması uy­
gun görüldü.
Temel Gazeteci/ik'in 7. baskıya ulaşması, bir yazar
olarak benim için gerçekten büyük bir mutluluktur. Bir
ders kitabı olan Temel Gazetecilık'in Türkiye'de çeşitli ile­
tişim fakültelerinde yaygın olarak okutulması nedeniyle
Temel Gazetecilik

beni destekleyen meslektaşlanma teşekkür borçluyum. Ai­


lemin hep arkamda olması beni her zaman yüreklendiri­
yor.
1994'ten beri Temel Gazetecilik'in çeşitli baskılarını
yayınlayan lmge Kitabevi Yayınlan ve çalışanlarına ise
sonsuz teşekkürler.

Oya Tokgöz
Eylül 2008, Gaziosmanpaşa-Ankara
Önsöz

Gazetecilik alanında uzun yıllardır pek çok ülkede eğitim


ve öğretim yapılmaktadır. Özellikle gazetecilik eğitimine
ilk kez ABD'de başlanılmıştır. Günümüzde, ABD'de gaze­
tecilik öğretimi fazlasıyla gelişmiş durumdadır. Çeşitli
Amerikan gazetecilik okullarından mezun olanların, mes­
lekte çalışmaları geleneği benimsenmiştir. Türkiye'de son
on beş-yirmi yıl içinde çeşitli illerde gazetecilik, basın ve
yayın okulları açılmıştır. Bu okullarda halen çok sayıda
öğrenci okumaktadır. Bununla beraber, gazetecilik, basın
ve yayın okullarından mezun olan öğrencilerin pek azı ga­
zetecilik alanında çalışmaktadır.
Türkiye'de ilk Türkçe gazetenin yayımlanmasının üze­
rinden günümüze kadar bir buçuk yüzyıldan fazla bir süre
geçmiştir. Radyonun topluma girmesi yarım yüzyılı aşmış
bulunmaktadır. Televizyonun yaygınlık kazanması on yılı
henüz aşmıştır. Buna karşılık, basın ve yayın alanında eği­
tim ve öğretim yapılması daha çok yeni bir olgudur. Hele
öğretim ve eğitim için ders malzemesi bulmak gerçekten
Temel Gazetecilik

güçtür. Son yıllarda yayımlanan ders kitapları olmakla be­


raber, bunların toplamı hala çok azdır.
Temel Gazetecilik adını taşıyan bu kitap, lisans düze­
yinde öğrencilerin gazetecilik mesleğiyle tanışmasını, ga­
zetecilik hakkında bilgi kazanmasını sağlamak için ders
kitabı olarak hazırlanmıştır. Kitap, yazarın 1 970- 1971 ders
yılından itibaren Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın ve Yayın
Yüksekokulu'nda okuttuğu " Haber Toplama ve Yazma
Tekniği ve Temel Gazetecilik" dersleri için hazırlanmış
ders notlarının genişletilmiş, gözden geçirilmiş, büyük öl­
çüde tekrar yazılmış şeklidir. Yazar, bu kitapla kısmen de
olsa, ders kitabı yönünden eksikliğin giderileceği kanısını
taşımaktadır.
Yazar kitabın ilk hazırlıklarının yapılmasından basıl­
masına kadar, çok kimseye teşekkür ve minnet borçludur.
llk teşekkürü, kendisinin UNESCO bursuyla ABD'de Bas­
ton Üniversitesi School of Public Communication'da 1968-
1 969 yılları arasında, gazetecilik alanında master yapması­
nı sağlayan, Basın ve Yayın Yüksekokulu'nun ilk müdürle­
rinden rahmetli Prof. Dr. Reşat Aktan ile UNESCO Genel
Merkezi'nden Dr. Hıfzı Topuz'a olacaktır. Bu arada, yazar,
Prof. Dr. Reşat Aktan'ın anısını saygıyla anmayı borç bil­
mektedir.
Yazarın teşekkür borçlu oldukları arasında ABD'den
dönüşünde, bir yandan Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde dok­
tora çalışmalarını sürdürürken, Basın ve Yayın Yüksekoku­
lu'nda "Haber Toplama ve Yazma Tekniği" dersini verme­
sinde, gerek ders malzemesi bularak gerekse de moral ve­
rerek destekleyen Prof. Dr. Nermin Abadan Unat ile Basın
ve Yayın Yüksekokulu, Gazete Yayınlama Tekniği emekli
Öğretim Görevlisi Nihat Subaşı bulunmaktadır. Ayrıca,
Boston Üniversitesi School of Public Communication'dan
Dr. David M. White, Dr. Norman B. Moyes, Dr. Maurice R.
Cullen, Dr. James Shen ve Dr. Albert Sullivan'ın yazarın
Önsöz

gazetecilik eğitimini sevmesinde, benimsemesinde, kitle


haberleşmesi alanında derinleşmesinde katkılan büyüktür.
Kitaptaki eksiklikler ve yanlışlardan ise, yalnızca yazar
sorumludur.

Oya Tokgöz
Ağustos 1981, Ankara
1. KISIM

Çağdaş Gazeteciliğin
Genel Görünümü
1 . BÖLÜM

Globalleşen Dünyada
Medyanın Konumu

Kitle Gazetesine Yönelme

Kapitalist ekonominin temel bileşkelerinden olan endüst­


rileşme, makineleşme ve kentleşme, 19. yüzyılın ikinci ya­
rısından itibaren gazetenin toplumsal ve teknolojik kurum
olarak toplum içinde yerini almasını belirledi. 17. Yüzyılın
başından itibaren aramızda olan gazeteler, 1 9 . yüzyılın
ikinci yarısından itibaren seçkinlerin gazetesi olmaktan
kurtularak kitle gazetesi olmaya yöneldi. Toplumun her
kesimine yönelmiş haber verme anlayışını temel alan kitle
gazetesi, haber izleme yönünden çeşitli atılımların içine
girdi. Her tabakadan insanla ilgili konular haber konusu
olurken, haber yapmada insanın ilgisini çekme ilkesi be­
nimsendi. Magazinleşme olgusu kitle gazetesinde ağırlık
kazanmaya yöneldi.
Dizgi, baskı, kağıt üretimi yönünden gerçekleşen tek­
nolojik gelişmeler, gazetenin daha ucuza satılmasını bera­
berinde getirdi. Aslında yenilik olarak gündeme gelen, in-
Temel Gazetecilik

sanın ilgisini çekme, ucuza gazete satma, geniş kitleleri


gazeteleri almaya, okumaya yöneltmek için sürdürülen
temel çabalardı. Teknoloji, gazetenin biçimsel olarak ge­
lişmesinde değişiklikler getirirken, gazetecilik bir meslek,
gazete ise toplumsal kurum olarak toplum içinde yerini
aldı. Kitle gazetesi ile gazeteler yaygın ölçekte toplum
içinde dağıtılmaya başlandı.
19. Yüzyılda endüstrileşme ve makineleşmeden nasi­
bini alan gazete, kitle gazetesi olma yanında kent gazetesi
olarak kendine toplumda önemli yer edindi. Bunun ya­
nında önemle vurgulanması gereken olgu ise, gazetenin
bir yandan teknolojiye ayak uydurma, diğer yandan haber
izleme bakımından sermaye bulma yönünden büyük güç­
lüklere göğüs germe durumunda kaldığıdır. Haber izleme,
19. yüzyılın ikinci yansından itibaren emek yoğun bir et­
kinlik olurken, teknolojiye ayak uydurma, devamlı surette
ileri teknolojiye ulaşmayı ve izlemeyi de beraberinde ge­
tirdi.
20. Yüzyılda üzerinde çok konuşulan magazinleşme
olgusu, 19. yüzyılın ikinci yansından itibaren yaygınlaşma­
ya yöneldi. Her türlü haber yapma olgusu insanın ilgisini
çekme ilkesiyle birlikte değerlendirilerek haberlerde aşk,
şiddet, savaş, macera sunulmaktan geri kalınmadı. Bu du­
rum, 20. yüzyılda önce yazılı gazetecilikte, daha sonralan
dergicilik, radyo, televizyon gazeteciliğinde genel geçer bir
nitelik kazandı. Daha başka deyişle, sermaye/endüstri iliş­
kisi, 19. yüzyılın ikinci yansından itibaren, özellikle en­
düstrileşmeyle birlikte ekonomideki genel gelişme biçimi
olarak yerini sağlamlaştırdı. Gazete, daha sonralan gazete­
cilikte kendine yer edinecek olan radyo ve televizyonun
çalışma biçimini, sermaye/emek ilişkisi, birikim, tekelleş­
me yönünde belirlemeyi başardı.
Birikim (Yoğunlaşma) ve Tekelleşme

Birikim (concentration), 19. yüzyılın başından itibaren en­


düstrileşmeyle birlikte var olan şirketlerin büyüyüp geliş­
mesi, küçük veya orta büyüklükte olanların ortadan kay­
bolması biçiminde ortaya çıkan bir olgudur. Basın sekcö­
ründeki birikim ve tekellerin (monopolies) oluşması, 19.
yüzyılın son çeyreğinden itibaren önce ABD'de, daha son­
ralan çeşitli Avrupa ülkelerinde kendini gösterdi. Günü­
müzde, birikim ve tekellere medya sektörünün içinde yer
alan yazılı, sözlü, görüntülü tüm medyada rastlamak ola­
sıdır.
Birikim ve tekellerin oluşumunda siyasal nedenler ol­
duğu kadar, dünya pazarlarındaki sermaye akışı, teknolo­
jik gelişmeler, kar durumuyla olan bağlantısı dikkatten
uzak tutulmamalıdır. Medya sektöründeyse, siyasi tekel­
lerden daha çok ticari tekellerden ve birikimden söz etmek
olasıdır. Bu olguya, dünyanın pek çok ülkesinde olduğu
kadar Türkiye'de de rastlamak olağandır. Medya tekelleri,
ister ulusal isterse uluslararası olsun, yanında medya ba­
ronlarından (media moguls) söz etmek artık normal karşı­
lanmaktadır.
1880'lerden itibaren ABD'de başlayan basında ticari
tekelleşme olgusu, günümüzde dünyaya yayılmış durum­
dadır. ABD başta olmak üzere lngiltere, Fransa, Almanya
ve Italya'da yaygın ölçüde medyada ticari tekeller bulun­
maktadır. Dünya medya sektöründe egemen olan ticari te­
kellerin sayısının ise giderek azaldığı üzerinde önemle du­
rulması gereken bir gerçektir. Bu konudaki haberlerin çok
sık olarak karşımıza çıkması ise, "Nereye gidiliyor? Nereye
varıyoruz?" sorularına yanıt aranmasını da beraberinde ge­
tirmektedir.
Dünyada medya sektöründe egemen olan tekelleşme
biçimleri arasında şirketi satın alma, şirketlerde payların
Temel Gazetecilik

çoğunluğunu satın alarak denetim altına alma, anlaşmalar,


birleşmeler (merger) ve akçalı ilişkileri ortak kılmayı sıra­
lamak olasıdır. Vurgulanması gereken ise, medyanın top­
lumsal kurum olarak kapitalist ekonominin genelgeçer ku­
rallarına uyması zorunluluğudur. Gazetecilik yapan kuru­
luşlar artık yaşayabilmek için varlık/yokluk savaşı vermek
durumundadır. Bu arada, önemsenmesi gereken diğer bir
olgu ise, devlet ile medya sektöründeki tekelleşme arasın­
daki hassas dengenin nasıl korunacağıdır.
Dünyada medya endüstrisindeki tekelleşmeyi artıran
nedenlerin en başında, göreli olarak karlı olan bu sektöre
yapılan yatırımların büyük sermayeye gereksinim duyma­
sıdır. Piyasaya girilirken büyük sermayeye gereksinim du­
yulması, üretim ve dağıtımda yüksek maliyetler, medya
arasındaki rekabet, reklamcılık gelirlerinin sınırlı olması,
medya arasındaki yatay, dikey birleşmeler, hükümetlerin
yanlış politikaları, enflasyon, tekelleşmeyi artıran etmen­
lerdir.
Medya ürünlerinin genelde değeri geçici bir nitelik ta­
şıdığından, üretim ve dağıtım aşamalarında yaşanan za­
man baskısı, medya şirketlerinin dikey birleşmelere gitme
nedenlerinin başında gelmektedir. Kağıt üretimi ile gaze­
tecilik kuruluşlarına veya reklam ajanslarına sahip olma
dikey birleşmelerin örnekleri arasında yer almaktadır. Za­
man ve mekan içinde medya ürünlerinin ömrünü uzatma­
nın bir yolu dikey olduğu kadar yatay birleşmelerdir. Med­
ya bağlantılı işlerde ortak olma yani aynı etkinlik alanın­
daki şirketlerin birleşmesi ise, yatay birleşmenin tanımıyla
uyuşmaktadır.
Televizyon ve sinema endüstrisinde özellikle, potansi­
yel izlerkitlenin artması medya ürünlerinin ulaştığı piya­
sanın genişlemesiyle gerçekleşebilmektedir. Televizyon ve
sinema filmlerinin üretim maliyetleri, böylece bu tür ölçek
ekoRomilerden sağlanan tasarrufla düşebilmektedir. Bu
Globalleşen Dünyada Medyanın Konumu

durum ise bizi multimedya (çoklu medya) sahipliğine gö­


türmektedir.

Yatay/Dikey/Çapraz Tekelleşmeler

20. Yüzyıl içinde, medya endüstrilerinin medya tekelleri


şekline dönüşmek için birleşmelerinin ve kaynaşmalan­
nın, önemli bir olgu olarak sürekli dile getirildiğini söyle­
mek yanlış olmaz. 2 1 . Yüzyılda da bu olgunun süreceği su
götürmez. Genelde medyada görülen tekelleşme biçimleri,
yatay, dikey ve çapraz tekelleşme olarak kendini göster­
mektedir. Bu tekelleşme biçimleri, dünyada yaygın ölçüde
pek çok ülkede görülebilmektedir.
Yatay tekelleşme, medya sektöründe görülen tekel­
leşmenin en yaygın olanıdır. Dünyada olduğu kadar Tür­
kiye'de de yatay tekelleşme medya sektöründe çok yaygın­
dır. Yayın yaşamlannı sürdürmekte ekonomik koşullar ne­
deniyle güçlük çekme, basında yatay tekelleşmenin oluş­
masını beraberinde getiren bir olgu olarak karşımıza çık­
maktadır. Yatay tekelleşmeyle birlikte, kendi yazı işleri kad­
rosuna sahip gazete sayısında azalma görülür.
Dikey tekelleşmenin birinci şeklinde birden çok gaze­
tenin denetimi bir kişi ya da grup eline geçer. Yatay tekel­
leşmede olduğu gibi, dikey tekelleşmede her zaman gaze­
telerin yazı işleri kadrosunun hemen değişmesi söz konu­
su olmayabilir. Dikey tekelleşmenin ikinci şeklindeyse,
gazetenin yazı işleri kadrosunun hemen hemen hepsi deği­
şir, çalışan gazetecilerin bazıları veya tamamı işten çıkarı­
lır. Gazeteler doğal olarak eski özelliklerini yitirirler, uzun
dönemde içerikleri birbirine benzeyen gazetelere dönüşür­
ler. Dikey tekelleşmenin üçüncü şeklindeyse, kağıt üreti­
mi, haber üretimi, yayın ve dağıtım olarak birbirini izleyen
süreçler bulunur.
Temel Gazetecilik

Çapraz tekelleşme, önceleri tek bir medya çerçevesin­


de etkin olan kuruluşlann başka alanlara el atmasıdır. Gün­
lük basın, dergiler, kitap yayın alanlarından, radyo, tele­
vizyon, video yayıncılığını kapsar bir şekle dönüşerek, çe­
şitli medyanın bir elde birikimi, çapraz tekelleşmenin olu­
şumunu belirler. Çapraz tekelleşme, medyada tekelleşme­
nin yerel ve ulusal düzeyde ulaştığı son aşama olarak kar­
şımıza çıkar.

Dev Medya Şirketlerinin Oluşumu

Batı ülkelerinde l 970'li yıllarda yaşanan ekonomik krizin


ardından, l 980'li yılların başında krize çözüm getirecek
neoliberal politikalar devreye sokuldu. Aynı yıllarda yaşa­
nan teknolojik gelişmeler ise, iletişim alanında önemli de­
ğişikliklere neden oldu. Ekonomik krizin ardından gittik­
çe artan işsizlik ve enflasyon olgusuna çözüm arayışları
içinde, yeni bir yatının alam olarak enformasyon teknolo­
jilerine dayalı endüstri politikalarının geliştirilmesine yö­
nelindi. Bu politikalarla birlikte, medya sektöründe görsel­
işitsel alanda yatının yapanlara büyük olanaklar sağlandı.
Bu arada video kaset, compact <lise, uydu yayım, tele­
tekst, videotekst, fiber optik teknolojisinin kullanımı, ba­
sın sektörüne bilgisayarın girişi, haberin ürün olarak dağı­
tımında gerekli olan süreçlerin anlamlı bir şekilde azalma­
sına neden olurken, dağıtım teknolojileri yerini daha az
maliyetli teknolojilere bıraktı. Medyada hizmet ve ürünle­
rin çok geniş bir alana yayılma olanağı, örneğin aynı habe­
rin kablc ağıyla elektronik medyada, teletekst olarak gaze­
telerde bir arada yer alabilmesiyle bir filmin sinema dışın­
da video, paralı televizyon ve izleme başına ödeme yapılan
televizyon kanallarında izlenebilmesi olanağı ortaya çıktı.
Deregulasyon uygulamalarının ağırlık kazanmasıyla
birlikte, özellikle televizyon kuruluşlarında hantal ve bü-
Globalleşen Dünyada Medyanm Konumu

rokratik kamu tekelleri ortadan kalkarken, kamusal alanda


kamu tekellerinin yerini piyasa liberalizminin önerdiği, re­
kabetçi yapının çok uzağında kalan ticari tekeller doldur­
du. Bu görünüm,içinde üzerinde önemle durulması gerekli
olan ise, zaten tekelci eğilimlerin egemen olduğu medya
dünyasında global pazarda sayılan devamlı olarak azalan
dev medya şirketlerinin oluşması ve konumu oluyor.
Medya şirketleri devleşerek, global iletişim sektörü
içine entegre olurken, dünya düzeyinde dağıtımı yapılan
ticari medya ürünlerini tekellerinde tutuyor. Kitle kültü­
rünün küreselleşmesine neden olduğu su götürmeyen bu
şirketler, ekonomi ve ona ilişkin yönetim kararlarıyla ken­
dileri kadar pazarın diğer birimleri, ülkeleri de etkiliyor.
Bu dev şirketler, genelde conglomerate olarak adlandırılı­
yor. Aslında bu şirketler, yapılan gereği çokuluslu (multi­
national) veya ulusaşırı şirketler (transnational).
Medya devleri uluslararası arenada kendi aralarında
rekabet ettiği gibi, yatay/dikey birleşmeler yoluyla güçlen­
meleri halen sürüyor. Batı kapitalizminde medya sektörün­
de gerçekleştirilen yatay/dikey birleşmelerin, satın almala­
rın özellikle 1985'ten sonra bir çılgınlık haline dönüştüğü­
nü söylemek hiç de yanlış değil. Yatay/dikey birleşmelerle
birlikte oluşan, güçlenen dev medya şirketlerinin etkinlik
alanlarını sınıflandırma olanağı ise giderek zorlaşıyor. Üre­
tim birimleri kaynaşırken, üretim alanları çeşitleniyor.
Farklı medyaya sahip dev medya kuruluşları çapraz mül­
kiyetin etkili olduğu bir mülkiyet yapısını temsil ediyor.
Medya devlerinin çalışma alanlan ve gelir kaynakları
arasında film üretimi, müzik yapımı, kitap-dergi yayıncılı­
ğı, kablolu yayın, basım endüstrisi, gazetecilik, televizyon,
radyo yayıncılığı, intemet dağıtım şirketleri, eğlence en­
düstrisi , açık hava reklamcılığı, spor kulüpleri, seyahat
acentalan yer alıyor.
Uzun yıllardır ABD'deki medya sektöründeki tekelleş­
meyi ve geçirdiği evreleri irdeleyen Ben Bagdikian, 1 997'de
Temel Gazetecilik

5. baskısı yapılan The Media Monopoly adlı kitabında, med­


ya sektörünün durumunun hiç de iç açıcı görünmediğini
söylemeden edemiyor. Bagdikian, l 984'te ABD'de elli med­
ya kuruluşunun üretimin yansını elinde tutarken, l 997'ye
gelindiğinde güçlü medya kuruluşlarının sayısının ona ka­
dar düştüğüne işaret ediyor. Ayrıca, hiçbir ticari gücün
tıpkı devletin olduğu gibi, haberleri egemenliği altında
tutmaması gerektiğini de savunan Bagdikian, medya devle­
rinin sanki özel bir enformasyon bakanlığı kurduğundan
da dem vuruyor.
ABD'de New York Üniversitesi profesörlerinden olan
Mark Crispin Miller, Bagdikian gibi düşünenlerden biri. 7
Ocak 2002 tarihli The Nation dergisinde yayımlanan bir
yazısında Miller, evreni egemenliği altında tutan on çoku­
luslu şirketin (multinationals) adlannı sıraladığı gibi, bu
şirketlerin durumunu ayn ayrı gösteren şemalar veriyor. On
çokuluslu şirketin adlan şöyle: AOI./Time-Warner, Dis­
ney, General Electric, News Corporation, Viacom, Vi ven­
di, Sony, Bertelsman, A Tff, Liberty Media.
Miller ayrıca, on çokuluslu şirket hakkında çok ilginç
görüşler de ileri sürüyor.

"Bu şirketler öyle şirketlerdir ki, zaman içinde büyüyebil­


mekte, parçalanabilmekte veya birleşerek birbirlerini yuta­
bilmektedir. Daha çok dikey birleşmelerle gelişmiş bir glo­
bal süper endüstri olan bu dev on şirket yöndeşme nedeniy­
le, aslında dev bir medya karteli olarak karşımızda durup
duruyor. içindeki aktörler, birkaç istisna dışında gelip gitse
bile, Leviathan (dev medya karteli için kullandığı sözcük)
daha çok zaman ve mekanı işgal ederek her sokağa, sayısı
bilinmeyen eve ve her bireyin kafasına yerleşerek büyümek­
te, gitgide daha çok sesli ve parlak hale gelmekte."

Dev medya kartelinin "haber" ve "eğlence" paketleriyle ge­


lişinin dünyayı farklı bir dünya haline getirmekle kalma-

l 32
Globalleşen DünyadJJ Medyamn Konumu

yıp, farklı bir konuma getirdiğine de işaret eden Miller,


ABD'nin Ulusal Eğlence Devleti (National Entertainment
State) haline dönüştüğü üzerinde de durmaktadır. Bu dö­
nüşümün l 996'da ABD'de ulusal televizyon kanallan olan
sırasıyla CBS'in Westinghouse, NBC'nin General Electric,
ABC'nin Disney ve CNN'in Time-Warner'a satılmasıyla baş­
ladığını, CBS'in daha sonra kablo yayıncısı Viacom'a satıl­
masıyla devam ettiğini, 200 1 yılında Time-Warner'ın dün­
ya çapında internet sağlayıcı şirket olan AOL ile birleşme­
siyle doruğa çıktığına değinmektedir. Üzerinde önemle
durduğu diğer iki konu ise, dev medya kartelinin News
Corporation'in elinde bulunan Fox Television ile CNN'i
bünyesinde bulunduran AOUTime-Warner'ın verdikleri
haberlerin magazine kaymasının kaygı verici olduğu, si­
nema, eğlence dünyası, radyo, televizyon, dergiler, kitap
yayını, uydu yayını, kablolu yayın, müzik yapımı, internet
üzerinde etkili olduğunu, fakat henüz ABD'de dördüncü
güç sayılan basın sektörüne el atamamış bulunduğudur.
Miller on çokuluslu medya devi hakkında değerlen­
dirme yapmakla birlikte, yazısının ekinde verdiği şemada
yer alan on çokuluslu medya devi hakkında sıralama yap­
maktan kaçınmaktadır. Ayrıca, bu şirketlerin uluslararası
yatırımlan üzerinde de durmamaktadır. Bu noktada, ne­
winternationalist on-line'da yer alan bir şema, dünyada en
büyük sayılan altı şirketin hangi şirketler olduğu, hangi
alanlarda çalıştığı hakkında bilgi içermektedir. Bu şirketler
çokuluslu şirket olmaktan öte ulusaşırı şirketler olarak,
hem en büyük pazar olan Amerikan pazarında hem de
dünyanın başka pazarlarında etkinlik göstermektedirler.
Bu şema içinde birinci sırayı ABD'de kurulup dünyaya
yayılmış olan AOUTime-Wamer almaktadır. ikinci sırada
ise, yine Amerikan kökenli Disney oturmaktadır. Üçüncü
sıraya ise Almanya'dan dünya piyasasına yayılan Bertels­
man AG yerleşmektedir. Dördüncü sırada ise, yine Ameri-
Temel Gazetecilik

kan kökenli Viacom lnc. bulunurken, beşinci ve altıncı sı­


ralan adı dünyaca ünlü medya baronu Rupert Murdock ile
birlikte anılan News Corporation ile Avrupa'mn AOUfi­
me-Warner'ı olarak anılan Fransız kökenli Vivendi Uni­
versal almaktadır. Aslında bu altı şirket, Miller'in şemasın­
da da yer alan şirketlerdir.
AOUfime-Warner'ın etkinlik alanlan içinde dergi ya­
yım, sinema endüstrisi, müzik yapımı, kitap yayıncılığı,
eğlence endüstrisi, internet, spor kulüpleri, televizyon şe­
bekeleri, televizyon prodüksiyon şirketleri, kablolu ve uy­
du yayınları ile çizgi film üretimi yer alırken, ikinci sırada
oturan Disney (Walt Disney Co. ) dergi yayıncılığı, kitap
yayıncılığı, sinema endüstrisi, televizyon yayınlan, radyo
yayıncılığı, eğlence dünyası, spor kulüpleri ve benzeri et­
kinlikleri elinde bulundurmaktadır.
Üçüncü sırada yer alan Bertelsman, AG'nin çalışma
alanlan içinde internet ve internetle Almanya'dan Malez­
ya'ya kitap siparişi ve diğer siparişler, dünyada kitap ya­
yıncılığı ile Random House Yayıneviyle en büyük olma
özelliğine sahip, müzik yapımı, Almanya ve Doğu Avru­
pa'da seksen derginin ve dokuz gazetenin yayıncılığı, Av­
rupa'mn en büyüğü olarak televizyon ve radyo yayıncılığı,
dünyada tüketici veribankalanndan çağrı merkezlerine ka­
dar hizmet götürme, grafik düzenlemeler, tebrik kardan,
multimedya ajansçılığı mevcuttur. Viacom dördüncü sıra­
da yer almakla birlikte sinema endüstrisi, televizyon şebe­
keleri, müzik kanallan, radyo istasyonları, reklam şirketle­
ri, dergiler, eğlence endüstrisinde etkindir.
Beşinci sıradaki News Corporation'ın Avustralya, Yeni
Zelanda, lngiltere ve ABD'de gazeteleri, lngiltere ve ABD'de
televizyon şebekeleri ve istasyonları, televizyon prodüksi­
yon şirketleri, uydu ve kablolu yayın şirketleri, kitap ya­
yıncılığı, spor kulüpleri, internet, müzik yapımı, sinema
endüstrisinde de ilişkileri bulunmaktadır. News Corpora-
Globalleşen Dünyada Medyanm Konumu

tion'ın sahibi Rupert Murdock, gençlerin yakın ilgisini gö­


ren 'MySpace.com'u 2006'da 500 milyon dolara satın alır­
ken, yeni ekonomiye ciddi bir giriş yapmıştı. lş dünyasını
internette buluşturan, 'Linkedin. com'u almak için, aynı
zamanda Murdock'un görüşmelerde bulunduğu biliniyor.
Facebook'un ciddi versiyonu olarak iş yapan, 'Linke­
din. com', 'Google'ın "open social-açık toplum" partnerleri
arasında yer alıyor.
Altıncı sıradaki Vivendi lnternational ise Avrupa'nın
en büyüğü olarak anılmasının yanı sıra film, müzik, cep
telefonlarında etkin bir medya devidir. Altıncı sırada olsa
bile televizyon şebekeleri, televizyon prodüksiyon şirketle­
ri, sinema salonları zincirleri, müzik yapımı, eğlence en­
düstrisi içinde önemli bir yere sahiptir.
2004 yılında Ben Bagdikian kitabının yeni basımında,
dev medya şirketlerinin sayısının S'e düştüğünü ifade et­
mektedir. Bu şirketler sırasıyla AOL-Wamer, Walt Disney,
News Corporation, Viacom ve Bertelsman'dır. Aynca, Bag­
dikian'ın kitabın basımında yer alan aşağıdaki görüşleri
haylice ilginçtir:

"Sektöre egemen olan bu medya şirketleri bugün sadece kit­


le iletişim aracı işletiminde mutlak bir egemenlik kurmak
gibi bir kaygı taşımamaktadır. Stratejileri gazetelerden film
stüdyolanna kadar uzanan bir çerçevede süre gelen kitle ile­
tişim araçlan işletiminden büyük ve aynı zamanda çok pay
sahibi olmak üzerine kurulmuştur. Böyle bir konum- bu şir­
ketlerin başkanlanna tarihin tarih olduğundan beri bir des­
potun ya da diktatörün sahip olabildiğinden daha fazla bir
iletişim gücü sağlamaktadır."

Mart 2006'da Columbia joumalism Review'da yer alan bir


�rmayı aktaran www . freepress.net / content/ownership si­
tesi, dev medya şirketleri bakımından yedili bir sıralama
yapmaktadır. Bu sıralamada yer alan yedi medya devi 2003
Temel Gazetecilik

yılında elde ettikleri gelirleri itibariyle değerlendirilmeye


alınmakta, uzmanlık alanlarına göre neler yaptıklanna işa­
ret edilmektedir.
Birinci sıraya 1 34. 2 milyar dolarlık gelirle General
Electric otururken, onu 2002 yılının birinci sırasında yer
alan American Online Wamer (AOL) 39.6 milyar dolarlık
gelirle izlemektedir. Aslına bakılacak olursa, genelde Ame­
rikan kaynaklı olarak kabul edilen bu iki medya devi ara­
sında gelir bakımından hemen hemen üç kat fark bulun­
maktadır. General Electric'in yatınmlan televizyon/kablo,
film, eğlence parklan, medya dışı alanlar üzerinde yoğun­
laşırken, American Online Wamer'ın yatınmlan televiz­
yon/sinema, müzik, yayıncılık, intemet üzerinde görülmek­
tedir.
Üçüncü sırada Fransız asıllı Vivendi Universal yer
alırken, 2003 yılı itibariyle elde ettiği gelir 30. 1 milyar do­
lan bulmaktadır. Vivendi'yi 28.6 milyar dolarlık gelirle
Walt Disney izlemektedir. Beşinci sırada 26.6 milyar do­
larlık gelirle Viacom yer alırken, altı ve yedinci sıralan Al­
man asıllı Bertelsmann 1 9.8 milyar ve Avustralya/lngiltere
asıllı News Corporation 17. 5 milyar dolarlık gelirle işgal
etmektedirler.
2002 sıralamasında hiç yer almayan General Elec­
tric'in 2003'te elde ettiği gelir bakımından birinci sıraya
yükselmesi ve diğer altı şirketin sıralamasını değiştirmesi
ilginçtir. Daha başka deyişle, yedi medya devi günümüzde
dünya medya piyasasında egemenliklerini sürdürmektedir­
ler. Sıralama içinde yer alan iki medya devinin Amerikan
asıllı olması yanında, üçüncü ve dördüncü sıralarda Fran­
sız ve yine Amerikan asıllı dev medya şirketlerinin otur­
ması <ınemlidir.
Vivendi Universal'ın televizyon, sinema, müzik, tele­
komünikasyon alanında; Walt Disney'in televizyon, radyo,
multimedya, sinema, müzik alanlannda yatmmlan vardır.
Globalleşen Dünyada Medyanm Konumu

Amerikan asıllı Viacom'un yatınmlan televizyon, film, sine­


ma, radyo, yayıncılık üzerinedir. Alman asıllı Bertelsmann
televizyon/radyo, yayıncılık, dergicilik, müzik; Avustral­
ya/lngiltere asıllı News Corporation'un televizyon, sinema,
yayıncılık, spor alanlarında yatınmlan bulunmaktadır.
Amerikan kaynaklı medya devlerinde gazetecilik ala­
nında tekelleşme görülmemekle birlikte, kitap yayıncılı­
ğında fazlasıyla tekelleşme gözlenmektedir.
Buna karşılık, News Corporation ile Bertelsmann ga­
zetecilik, dergicilik, kitap yayıncılığı alanlarında tekelleş­
meyi içinde banndırmaktadırlar.

Türkiye'de Tekelleşme Açısından


Medyanın Genel Göninümü

Türk basınının başlangıcı olan 183 1 'den itibaren devamlı


bir tekelleşme eğilimi içinde olduğundan söz etmek yanlış
olmaz. Türk basını Cumhuriyetle birlikte, yüz yetmiş yılı
aşkın tarihinin büyük bir kısmını devlet denetimi altında
geçirmiştir. Türk basınında Tek Parti döneminde çoğulcu­
luktan pek söz edilemezken, çok partili yaşama geçişle bir­
likte medyada çoğulculuk başladı denilebilir. Medyada asıl
gelişme lkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ekonomik geliş­
menin başlaması, yeni teknolojilerin ülkeye getirilişiyle
birlikte gerçekleşti. Bu ortamda lstanbul'da Hürriyet ve
Milliyet gibi yeni bir anlayışla çıkan gazetelerin yayına
girdiğini , hala da etkili gazeteler olarak Türk basınına
damgalannı vurduğunu görüyoruz.
1 950- 1970 arasında Türk basını yeni anlayışla kabuk
değiştirirken, gazeteci ailelerden gelen gazete sahibi olan
baba patronu da değişime soktu. l 970'li yıllarla birlikte
Türkiye'de yazılı basında yeni, renkli gazetecilik teknoloji­
sine yatının yapılması başladı. Yalnız teknolojiye büyük
yatınmlar yapılmakla birlikte, çalışan insan faktörüne yatı-
Temel Gazetecilik

rım yapılmaması basında tekelleşmeye zemin hazırladı.


Basım teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte tirajlar arttı,
gazetenin içeriği ve kalitesi iyileştirildi. Aynı zamanda rek­
lam pastası büyüdü; haberleşme, ulaştırma altyapıları geli­
şirken , gazetecilikten para kazanma yollan da açıldı.
Özellikle, Türkiye'ye getirilen ileri dizgi ve baskı tek­
nolojisiyle gazetelerin daha hızlı, kaliteli, renkli olarak ha­
zırlanıp basılması dönemi başladı. Yeni teknolojinin aynı
zamanda farklı yayınları basabilecek gücünden nasıl ve ne
şekilde yararlanılabileceği de gündeme geldi. Bu durum­
dan ilk kez yararlanmaya yönelenler ise Erol ve Haldun
Simavi kardeşler olurken, Hürriyet ve Günaydın olarak iki
ayn gazetecilik grubu oluşturdular. Simavi kardeşler önemli
parasal birikimler sağlamaya yöneldiler.
l 968'de başlayan TRT'nin siyah-beyaz televizyon ya­
yınlan, tek kanallı olarak l 970'ten itibaren ülke düzeyine
yayılmaya başladı. Yurtdışında çalışan işçilerin getirdikleri
videolar, ülke düzeyinde kullanıma girerek yaygınlaştı.
Video bir bakıma tek kanallı televizyona eşlik ederek, çok
kanallı televizyonun işlevini üstlendi. Gazetecilik alanında
ise, farklı yayınlan yeni teknoloji kullanarak hızlı bir şe­
kilde çıkarma olgusu, ulusal düzeyde yayın yapabilen di­
ğer gazetelere de· yayıldı. Simavi kardeşlerden sonra, Milli­
yet gazetesinin sahibi Ercüment Karacan, Tercüman gaze­
tesinin sahibi Kemal Ilıcak, Cumhuriyet gazetesinin kuru­
cusu ve sahibi Yunus Nadi gibi babadan gazeteci aileler,
gazetelerini bu akıma uydurmaktan beri kalmadılar. Cum­
huriyet gazetesi dışta kalmak üzere, pek çok gazetecilik
kuruluşu yatay ve dikey tekelleşmelere, giderek holding­
leşmeye yöneldi.
1 980 öncesi bu dönemi medyanın holdingleşmesi ola­
rak adlandırırsak, l 980'lerde ise yeni holdinglerin medya­
ya girişinin nasıl olduğunu daha kolaylıkla anlatabiliriz.
Artık medya patronluğu gazeteci ailelerin elinden çıkarak
Globalleşen Dünyada Medy.ınm Konumu

Türk ekonomisinin büyük devlerinin eline geçmeye başla­


dı. Endüstri ve mali alanda büyük dev şirketler medya pa­
zarına girince, gazetecilikten gelen patronlar da işadamlı­
ğına soyundular. l 982'de Libya'da inşaat işlerinden önemli
kazançlar sağlayan, aynı zamanda Hisarbank ve Odibank'ın
sahibi bulunan Kozanoğlu-Çavuşoğlu grubu, Güneş gaze­
tesiyle medya sektörüne girdi.
Güneş gazetesinin yayına başlaması Babıali dengeleri­
ni altüst eden bir ücret ve tanıtım kampanyasıyla gerçekle­
şirken, Tercüman gazetesinin sahibi Kemal Ilıcak, kayınbi­
raderi olan Ömer Çavuşoğlu için "Güneş'in doğuşunu
gördüğümüz gibi, batışını da göreceğiz" demekten kendini
alamamıştı. Kozanoğlu-Çavuşoğlu grubunun Libya'da işle­
rinin bozulması, ülke çapında yaşanan Banker Kastelli ola­
yının arkasından, grup, Güneş gazetesini, yine başka bir
işadamı olan Mehmet Ali Yılmaz'a devretmekten başka bir
çare bulamadı.
Bu arada, Babıali'de geleneksel dengeleri bozan diğer
bir olay lzmir'den geldi. lzmir'de bölgesel gazeteciliğin iyi
bir örneğini sergileyen Dinç Bilgin ailesi, lstanbul'a gelerek,
1 985 yılında bilgisayar teknolojisiyle çalışan, fakat maga­
zin ağırlıklı elektronik gazete Sabah'ı kurdu. lstanbul'da
yapılan çeşitli engellemelere karşın, Sabah sektördeki işle­
rini hızla büyüttü. Büyük bir yanş içinde hızla ilerleyen
Sabah, pek çok etik kuralı çiğnemeyi mübah saydı.
Türkiye'de basında tekelleşme için dönüm noktası
l 980'li yıllar oldu denilebilir. Bir yandan birikimlerini ya­
pan medya kuruluşlan, diğer yandan medyayı silah olarak
kullanma gücüne göz koyan holdingler medya sektörüne
girerek pazar savaşını kızıştırdı. 1 2 Eylül 1 980 askeri dar­
besinin ardından siyasal partilerin kapatılması, siyasetin
askıya alınmasıyla medyanın konumunda önemli bir deği­
şiklik oldu. Bütün bunlara l 983'te önce Başbakan, l 989'da
da Cumhurbaşkanı olan Turgut Özal'ın medyayı olabildi-
Temel Gazetecilik

ğince kullanma çabası eklenince, Türkiye medya alanında


kurtlar savaşına sahne oldu.
Turgut Özal, gazete sahipleriyle, başyazarlarıyla bire­
bir ilişki kurarken, TRT'yi dilediği gibi kullanmaktan geri
kalmadı. Bu politikalarına karşın, Özal basına maddi dev­
let desteği sundu. Özal'ın yolunu açtığı basını denetim al­
tında tutma, her seçim döneminde dozu artarak devam et­
ti. Bu durum, medya patronlan bakımından işin tek başına
denetim altında tutulmasıyla ranttan yararlanma fırsatını
beraberinde getirirken, giderek medyanın az sayıda gru­
bun elinde toplanmasına giden koşullan da hazırladı. İs­
tanbul basınının prototipi olan Anadolu basınına da bu
durum yansıyarak, yerel basının milletvekili seçilebilmek
bakımından bir pazar olarak yararlanılmasını da berabe­
rinde getirdi.
Türk basınında l 980'li yıllann sonuna doğru, artık te­
kelleşmenin adı dile getirilmeye başlandı. Medyada yaban­
cı sermayenin rolü ve öneminden söz edilmesi de aynı yıl­
lara rastlar. Uluslararası arenada iş yapan Kıbrıslı işadamı
Asil Nadir, lstanbul'a gelerek Mehmet Ali Yılmaz'dan Gü­
neş, Haldun Simavi'den Günaydın, Ercan Arıklı'dan Geli­
şim yayın grubunu satın aldı. Asil Nadir birdenbire sektö­
rün en büyüğü olmuştu. Söylentiler Asil Nadir'in medya­
nın gücünden uluslararası ekonomik faaliyetlerinde oldu­
ğu kadar, Kıbns davasının çözümünde yararlanmayı plan­
ladığı üzerinde yoğunlaşıyordu.
Asil Nadir'in sektöre girişi, elinde tuttuğu yayın or­
ganlarıyla ucuz gazetecilik yapması nedeniyle Türk medya
patronlannın direnciyle karşılaştı. Her nedense kısa süre
içinde, Asil Nadir'in sahibi olduğu Polly Peck'in içine gir­
diği krizle adli soruşturmaya uğraması, satın almış olduğu
yayın kuruluşlarının satışa çıkarılmasını beraberinde ge­
tirdi. Babıali'de dengeler yine altüst olmuştu.
Globalleşen Dünyada Medyanın Konumu

Gerçekten de, l 980'li yıllar Türkiyesinde büyük ser­


mayenin medyaya girişiyle "dördüncü gücü paylaşma" yö­
nünden adımlar atılmış oldu. Medyayı silah olarak kul­
lanma prestij sağlarken, diğer sektörlerden ihale, kredi
olanaklarından yararlanma, devlet teşviklerinden olduğu
kadar diğer rantlardan da öncelik kapma, medyayı banka
ve diğer şirketlerinin reklamında kullanma, pazarlama faa­
liyetlerini artırma gibi nedenlerle medyanın merkezi ls­
tanbul ile siyasetin merkezi Ankara arasındaki ilişkiler
karmaşık hale gelmişti. Etkileme/etkilenme mücadelesi ise
artışa geçmişti.
l 990'lı yıllarda ise, medya patronlarının artık işletme­
lerini endüstri kompleksi haline dönüştürdüklerini gör­
mekteyiz. Gazete, dergi, kitap, radyo, televizyon gibi farklı
medya işletmeleri ve bankalarıyla birlikte farklı endüstri
ve hizmet şirketlerini çalıştıran holdinglere dönüştü. Med­
ya sektörüne inanılmaz yeni teknoloji girişi olurken, öl­
çekler büyüdü. Yatay, dikey birleşmelerle ürün çeşitleme­
sine gidildi. Pazarlama ve dağıtım örgütleri yeniden yapı­
landırıldı. Reklam pastasından en büyük dilimi kapma mü­
cadelesi kızıştı. Asıl önemli olan, medya sektörü "tebdil-i
mekanda ferahlık vardır" diyerek Babıali'den lkitelli veya
Güneşli'de yaptırdıkları "medya plaza" veya "medya cen­
ter"e taşındı.

Tekelleşmeden Kanelleşmeye

Medya sektöründe tekelleşme var gücüyle sürerken, pro­


mosyon savaşları, özel televizyon ve radyo istasyonlarının
kurulması; dağıtımda, reklamda yapılan kartel anlaşmaları
ile antisendikal anlaşma, sektörün tanımlayıcıları haline
geldi. Promosyon/lotarya uygulamaları ilk kez 1 988 sonra­
sı medya sektöründe yaşanmaya başladı. Daha önce de ya­
pılan promosyon uygulamaları basında "yurttaşın filesini
Temel Gazetecilik

doldurma" , "ekmek teknesi verme" , "köşe dönmecilikten"


öte gidememişti. Bir başka deyişle, sektörde nitel ve nicel
patlamalar yaratmamıştı. TRT'nin reklam yönetmeliğinin
gazete reklamları yönünden bu konuda getirdiği sınırla­
malar, gazetelerin promosyon projelerinin askıya alınma­
sına neden oluyordu.
Mayıs 1 988'de TRT Yönetim Kurulu, reklam yönetme­
liğini değiştirince; önce "çekilişe dayanan" , sonraları "ku­
pon toplayan herkese" şeklinde gazetelerce armağanlar ve­
rilmeye başlandı. lki buçuk-üç milyon tirajı olan gazetele­
rin günlük tirajları dört-altı milyona kadar yükseldi. Gaze­
teler arasında yaşanan ansiklopedi savaşlarının ardından,
elektronik eşya furyasıyla promosyonlu gazete satışı doru­
ğa ulaştı. Ancak gazetelerin promosyonla kazandığı oku­
yucunun, kalıcı okuyucu olmadığı kısa zamanda fark edil­
di. Yeni bir girişim gerekliydi. Medyanın vazgeçilmez bir
öğesi olan promosyon için, ayrıca pazarlama şirketleri ku­
rularak bu uygulamalara devam edildi. Pazarlama şirketle­
rinin kurulması, dikey birleşmeler olarak Türk medyasın­
da tekelcilik sürecinde yeni bir halkanın oluşturulmasını
beraberinde getirdi.
Türk medya sektöründe tekelleşmenin kilometre taş­
larından en belli başlısı, özel televizyonların yayına başla­
masıdır. Özel televizyonları radyolar izledi. Görünüşte
lmarbank ve Adabank'ın sahibi olarak öne çıkan Uzan ai­
lesi, Turgut Özal'ın oğlu Ahmet Özal ile ilk özel televizyon
şirketi Magic Box'u kurdular. Magic Box'un arkasından
pek çok yeni özel televizyon kanalı devreye girdi. Uzan
grubu, televizyon sektörüne girmesinin ardından çimento,
elektrik şirketleriyle büyürken, televizyon kanalı sahibi
olmasıyla gücünü iyice hissettirdi. 1 999 yılında ise, işlerini
Teleon şirketiyle girdiği Türkiye Futbol ligini sunma iha­
lesini kazanmaya kadar götürebildi.
Uzan ailesini, lktisat Bankası'nın sahibi olan Erol Ak­
soy'un Show TV ve Hürriyet ortaklığı ile medya sektörüne
Globalleşen Dünyada Medyanın Konumu

girişi izledi. Erol Aksoy, kısa süre içinde yazılı basın ala­
nından çekilerek, faaliyet alanını şifreli kanal olan Cine 5,
(ki 1 996- 1 999 arası Türkiye futbol ligini sunuyordu)
Show TV ve bazı dergilerle sınırlamayı uygun buldu. Mil­
liyet gazetesi sahibi Aydın Doğan, Erol Simavi'den Hürri­
yet gazetesini satın alarak yazılı basın alanındaki gücünü
pekiştirdi. Daha sonra, kuruluşunda bulunduğu Kanal
D'nin hisselerini Doğuş grubundan devralarak, televizyona
da el attı. Sabah grubu ise atv ile televizyon alanına giriş
yaparken, kendine Finansbank ve Çukurova grubu gibi
bankacı ortaklar bulmayı tercih etme yoluna gitti.
1 990'lı yıllann başında başlayan, de !acto olarak özel
televizyon ve radyolann varlığı, Tansu Çiller'in başbakan
olmasının ardından, 1 993 yılında gerçekleştirilen anayasa
değişikliğiyle yasal hale dönüşmüş oldu. TRT'nin elinde
tuttuğu radyo, televizyon tekeli yıkılırken, TRT kamu hiz­
meti yapan bir yayın kurumu şekline dönüşmüş oldu. Bel­
ki asıl önemlisi, başkent Ankara ile medyanın ilişkilerinin
daha da karmaşık bir hal almasıydı.
Kağıt, resmi ilanlar, devlet bankalannın ucuz kredile­
ri, devletin ekonomik kuruluşlannın reklam bütçelerinden
tahsis alma, yatırım teşvikleri, hatta Başbakanlık'a bağlı ör­
tülü ödenekle medyayı yanlanna çekme çabalan sürüp git­
ti denebilir. Televizyon alanındaki istismarlar, haksız re­
kabetin yarattığı sorunlar nedeniyle, TBMM'den 1 3 Nisan
1 994 tarihinde Radyo ve Televizyonlann Kuruluş ve Ya­
yınlan Hakkındaki Kanun aceleyle çıkanldı. Anılan kanun
16 Nisan 1994'te yürürlüğe girerek, yasa gereği olarak
TBMM'nin partilerin gösterdiği adaylar arasından seçtiği
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) göreve başladı.
Bu yeni yasanın önemi, radyo ve televizyon istasyonlann­
da uyulması gereken asgari mali ve belirlenmiş idari koşul­
lar-mülkiyet ilişkileri yönündedir.
Yazılı basını elektronik basınla, elektronik basını yazı­
lı basınla güçlendirme şeklinde adlandınlabilecek bu iki

143
Temel Gazetecilik

süreç, Doğan ve Bilgin gruplarının fazlasıyla işine yaradı.


Bir yandan yazılı basındaki promosyonları televizyon ka­
nallarından duyurma, diğer yandan televizyon programla­
rını dergi sayfalarında lanse etmenin avantajını iki grup
bol bol kullandı. Var olan diğer gruplar onların gerisinde
kaldı. Uzan ailesi ellerinde bulundurdukları imar Bankası,
Adabank, cep telefonu Telsim, lnterstar (Magic Box) ve
Kral televizyon kanalları yanında, yazılı basın kurma giri­
şimlerini 1 999 yılında yayına soktuğu Star gazetesiyle ger­
çekleştirdi. Türkiye gazetesi, TGRT ve ihlas Haber Ajansı­
nı elinde bulunduran Enver Ören'e ait ihlas Holding, Do­
ğan, Bilgin, Aksoy, Uzan grubu yanında adını duyuran di­
ğer bir grup oldu.
1 997 yılı içinde Türkiye'deki medya grubu sahipliği
bazı değişikliklere sahne oldu. Dinç Bilgin ile ortaklığı bu­
lunan Çukurova grubu, Mehmet Ali Ilıcak'tan Akşam ve
Güneş gazetelerini satın alarak, medya alanında genişle­
mesini sürdürdü. Çukurova grubunun başında bulunan
Mehmet Emin Karamehmet, Show TV ve Cine S'e % 50
hisseyle ortak oldu. Çukurova Holding, Türkiye'de inter­
net kuruluşlarından biri olan Superonline'nin sahibi ve
cep telefonu Turkcell'in ortağıdır.
1 998 yılı içinde Cavit Çağlar, sahibi olduğu NTV tele­
vizyon kanalını Doğuş Holding'e satarken, başka bir iş
adamı Korkmaz Yiğit medya dünyasına hızlı bir giriş yaptı.
Kısa süre içinde Kanal 6 ve Kanal E televizyon kanallarıyla
birlikte, Bilgin grubuna ait Yeni Yüzyıl gazetesini ve Aydın
Doğan'dan da Milliyet gazetesinin bir kısım hisselerini sa­
tın aldı. Korkmaz Yiğit'in adının, Türk Ticaret Bankası'nın
satışıyla ilgili çeşitli yolsuzluklara karıştığı ortaya çıkınca
Aydın Doğan, Milliyet çalışanlarının da baskısıyla Mılli­
yet in hisselerini geri aldı. Yeni Yüzyıl gazetesi 1999 yılı
'

içinde kapanırken, Kanal 6 ve Kanal E televizyonları Kork­


maz Yiğit'in kardeşlerinin elinde kaldı.
Globalleşen Dıinyaı:lıı Medyanm Konumu

Özellikle Doğan ve Bilgin grupları, birbirleriyle zaman


zaman kıyasıya rekabete girmekle birlikte, iki nokta üze­
rinde anlaşmayı ihmal etmedi. Bunlardan biri yazılı basın­
daki dağıtımı, diğeri ise reklam fiyatlarının belirlenmesi
bakımından geliştirilen uygulamayı kapsıyordu. Bir başka
deyişle iki büyük grup, ülkedeki tiraj ve ratingi denetle­
meyi elden bırakmayı istemiyordu. Bu durum ise, hiç kuş­
kusuz dengelerin bu iki grup lehine kurulmasını berabe­
rinde getirirken, ülke çapında yeni bir uygulamanın oluş­
turulmasına neden oluyordu.
Dağıtım konusunda, 1 996 yılında, Doğan ve Bilgin
grupları BlR-YAY'ı kurarak piyasada tam egemenlik sağ­
lama yoluna giderlerken, BlMAŞ'ı kurarak reklam fiyatla­
rını belirleme ve bu havuzdan daha büyük pay kapma ya­
rışına girdi. BlR-YAY'ın kurulması Sabah ve Hürriyet gaze­
telerini dağıtan Birleşik Basın Dağıtım ile Cumhuriyet,
Türkiye ile Mılliyet gazetelerini dağıtan YAYSAT'ın birleş­
tirilmesiyle oluşturulmuştu. Aydın Doğan'ın Hürriyet ga­
zetesini satın almasıyla birlikte oluşturulan BlR-YAY'ın ilk
uygulaması ise, vaat ettiği promosyonları vermeyerek, oku­
yucunun güvenini zedelediği ileri sürülerek Mehmet Ali
Ilıcak'ın sahibi olduğu Akşam gazetesini dağıtmama kararı
olmuştu.
Reklam fiyatlarının belirlenmesi konusunda önce ME­
PAŞ, daha sonra BlMAŞ kuruldu. MEPAŞ'ta Kanal D, atv,
Show TV ortaktı. Bir başka deyişle Doğan, Bilgin ve Aksoy
gruplarının ortaklığı söz konusuydu. l 996'da BlR-YAY'ın
kurulmasının ardından, MEPAŞ'ın adı BlMAŞ'a çevrilerek
Erol Aksoy ortaklıktan çıkarıldı. 1 998 yılı içinde BlMAŞ'a
Erol Aksoy ve Uzan grubunun tekrar alındığı söylenirken,
diğer küçük gruplar dışarıda tutuldu. Genellikle bu uygu­
lama, hiç kuşkusuz büyüklerin lehine sonuçlanırken, kü­
çük ve orta boy ticari televizyon kanallarının ve TRT'nin
reklam gelirleri azaldı.
Temel Gazerecılik

1 990'lı yıllarda, medya sektöründe yaşanan önemli


uygulamalardan bir diğeriyse, gruplar arasındaki sendika
karşıtı anlaşmadır. Sendikaların düşük oranda bulunduğu
bir alan olan medya sektöründe, 1 990'lı yılların başından
itibaren çalışanlar sendikalardan istifaya zorlandılar. Sek­
törde "yıldız" gazetecilere çok yüksek ücretler ödenirken,
asıl işi yapanlara ise "ortalama" denilebilecek düşük ücret
uygulamaları başlatıldı. Sektör içindeki ikili ücret yapısı ve
sendikasızlaşma yanında diğer bir uygulama olarak "taşe­
ronlaşma" ortaya çıktı. Taşeronlaşma, daha önce aynı şir­
ket bünyesinde yapılan, dolayısıyla aynı şirkette çalışanla­
ra tanınan tüm haklardan çalışanları yararlandırmamak
için, üretim sürecinin bazı aşamaları sanki kurulan farklı
şirketlerce yerine getiriliyor gösterilerek personelin bu ye­
ni şirketlere dağıtılmasıdır. Bu alandaki diğer bir uygulama
ise, Doğan ve Bilgin grupları arasında eleman transferi ya­
pılmaması için gerçekleştirilen centilmenlik anlaşmasıdır.
1 997 yılı sonları ve 1 998 başı itibariyle medya sektö­
ründe yaşanan diğer önemli bir olay, sermayenin ulusaşm
hale gelmesidir. Doğan Medya Grubu önce ltalyan, daha
sonra Alman dergi gruplarıyla anlaşarak kendi hisselerinin
bir bölümünü bunlara sattı. Holding içinde bu şekilde yeni
yabancı ortaklarla birlikte çıkarılacak dergilerin satış ve da­
ğıtım alam olarak Kafkasya ve Orta Asya'daki Türk Cum­
huriyetleri olması öngörülüyordu. Asıl önemlisiyse, Doğan
Medya Grubu'nun Türk medya baronları arasında ilk kez
uluslararası medya pazarına açılan olmasıydı.
Doğan Medya Grubu ikinci uluslararası hamlesini,
Haziran 1 999'da Time-Wamer Grubuna bağlı olan CNN
ile anlaşarak yaptı. CNN ile televizyon alanında haber ve
program üretimi amacıyla CNN-Türk adıyla ortak yatı­
rımda anlaşan Doğan Holding, dergicilikten başka televiz­
yon alanında da bir ilke daha imza atmış oldu. Yayıncılık
dünyası içinde önemli bir adım olarak nitelenen bu anlaş-
Globalleşen Dünyada Medyanın Konumu

mayla CNN, dünyadaki ikinci büyük dış yatırımını Türki­


ye'de Doğan Medya Grubu'yla yapıyordu. joint venture
olarak kurulan bu şirket Eylül 1 999'da faaliyete geçerken,
Türkiye ile birlikte Türkçe konuşulan bütün coğrafyaya,
özellikle Kafkasya ve Orta Asya ülkelerine dönük Türkçe
yayın malzemesinin üretimini yapmakta.
Ekim 1999'da faaliyete geçen j oint venture olarak ku­
rulan CNN-Türk, Türkiye ile birlikte Türkçe konuşan bü­
tün coğrafyaya özellikle Kafkasya ve Orta Asya ülkelerine
dönük Türkçe yayın malzemesi üretiyor. Aynı şekilde, çe­
şitli dergileri yayımlamak için Bilgin Grubunun Amerikan
Hearst Grubu ve Doğuş Grubunun MSNBC-e ile olan iliş­
kisini, Türk medyasının ulusaşırı olma yönünde diğer giri­
şimleri olarak saymak gerekiyor.

Medyada 2001 Krizi ve Sonrası

1 997 yılından 2000 yılına kadar basın sektöründe, sektö­


rün % 70'ini, televizyon sektöründe ise sektörün % 33'ünü
elinde bulunduran, Doğan ve Bilgin gruplarının ürün, fiyat
ve piyasa farklılaşması yaparak, oligopolcü bir yapı sergi­
lemek bakımından gündemde olduklarını söylemek yanlış
olmaz. Kasım 2000 ile Şubat 200 l'de ülkede yaşanan iki
ekonomik krizin ardından, genelde küçülen ekonomi için­
de medya sektörü kendine göre nasibini aldı denilebilir.
Bu durumun oluşmasında, hiç kuşkusuz bankaların
içinin boşaltılması, hortumlanması şeklinde tanımlanan
bankacılık sektöründe yaşanan krizin etkisi bulunuyor.
2000-2002 yıllan arasında medya sektöründe Bilgin gru­
bunun elinde bulunan Etibank, Erol Aksoy'un iktisat Ban­
kası, ihlas Holding'in ihlas Finans'ı, Bayındır Holding'in
Bayındırbank'ı, Ceylan Holding'in Bank Kapital'i ile Çuku­
rova Grubunun Pamukbank'ı, dolaylı olarak da Yapı ve
Kredi Bankası, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kuru-
Temel Gazetecilik

lu tarafından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna alınınca,


medya sektöründe bazı önemli değişiklikler gündeme geldi.
Dinç Bilgin, 2000 yılı Kasım sonu itibariyle Sabah ga­
zetesini Çukurova Grubundan Mehmet Emin Karameh­
met, Park Holding'ten Turgay Ciner ve MV Holding'ten
Murat Vargı'ya bırakarak, kendi ifadesiyle Sabah gazete­
sinden "ceketini aldı ve çıktı". Ocak 200 l 'de ise çalışanla­
rının ve Aydın Doğan'ın desteğiyle tekrar Sabah gazetesine
geri döndü. Medya sektöründe işler durulmadı. Şubat
200 l 'de gelen ikinci ekonomik krizin ardından basın sek­
töründe yer alan gazetelerin bölge sayfalan, çeşitli gazete­
lerin ekleri kapatılırken, pek çok medya mensubu işten çı­
karıldı. Mart 200 1 itibariyle medya sektöründe yaklaşık üç
bin kişi işini kaybederken, medya piyasasında büyük bir
karmaşa yaşandı.
Bu durumu atlatabilmek için, bazı medya kuruluşları
kendine göre önlemler almaya başladı. Doğuş Grubu, bün­
yesinde bulunan Körfezbank ve Osmanlı Bankası'nı Garan­
ti Bankası'nın içine aldı. Böylece elinde yalnızca Garanti
Bankası kalmış oldu. İnternet sağlayıcı şirketi lxir'i Çuku­
rova Grubu'ndan Superonline'a sattı. Bilgin Grubu içinde
durum pek netlik kazanmamakla birlikte, var olan yayın
kuruluşlarında personel değişikliği yapılarak, yayınlarını
sürdürdü.
Asıl önemli olay ise, Haziran 2002'de Çukurova Gru­
bu bünyesinde bulunan Yapı ve Kredi Bankası ile Pamuk­
bank'ın birleşme kararı almasından bir gün sonra, Pamuk­
bank'ın Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu tara­
fından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmesi ol­
du. Grubun mali yapısı itibariyle, Yapı ve Kredi Bankası da
bu durumdan yara alırken, Show Televizyonu Star Tele­
vizyonu Kanal D, ATV, NTV, Hürriyet gazetesinden bazı
çalışanlar yer değiştirdiler.
Globalleşen Dünyada Medyanın Konumu

Aydın Doğan Eylül 2002'de Sabah'ı çıkaran kadroyu,


mali destek vererek Vatan adıyla bir gazete çıkarmak için
Sabah gazetesinden ayırınca, Sabah gazetesine yeni bir yö­
netim geldi. Sabah gazetesinin Aydın Doğan'a, ATV'nin ise
Park Holding sahibi Turgay Ciner'e satılacağı medyada
konuşulmaya başlanırken, "Yayın bağımsızlığı paradan ge­
çer" diyen Aydın Doğan'ın, Bankacılık Düzenleme ve De­
netleme Kuruluna Sabah ve iştiraklerini satın almak için
teklif vermesi, fakat anılan Kurulca reddedilmesi, Turgay
Ciner'in Cumhuriyet gazetesinin hisselerinin % 20'sini sa­
tın alması, aynı zamanda Marka Yayıncılık adına Sabah ga­
zetesinin marka ve lisans hakkı ile ATV'nin lisans yayın
hakkını alması, Birleşik Dağıtım Şirketini Cumhuriyet, Sa­
bah ve Akşam gazetelerini dağıtmak için tekrar hayata ge­
çirmesi ise medyada büyük yankı buldu. Aydın Doğan, Va­
tan gazetesini 2007 yılında satın aldı. Bu şekilde gazeteleri
arasına yeni bir gazete daha eklenmiş oldu. Vatan gazete­
sinin yönetiminde ise değişiklik olmadı.
2002-2006 yıllan arasında Türkiye'de medya alanında
önemli değişikliklerin olduğunu söylemek yanlış olmaz.
Dinç Bilgin ve grubu medya alanından tümden çekilirken,
medyadışı yeni bir patron olan Turgay Ciner, on yıl vadeli
ödeme anlaşmasıyla Bilgin'in elinde bulunan medya kuru-
1 uşlarının patronu olmuştur. Ciner, başında "merkez" adı
bulunan yeni kurulan şirketleriyle, Bilgin'den devraldığı
gazeteleri, dergileri, televizyonu, haber ajansını, dağıtım ve
pazarlama şirketini yeniden yapılandırmıştır.
Bu şekilde Sabah, Takvim, Pas, Fotomaç, Yeni Aktüel
Haber, Yeni Para, Şamdan Plus, Home Art, A TV, Sabah
Haber Ajansı yeniden şekillenmiştir. Merkez Dağıtım ve
Pazarlama Sanayi ve Ticaret A.Ş. kurulmuş, lzmir'de Yeni
Asır gazetesi ise Merkez lzmir Gazete Dergi A.Ş. şeklinde
düzenlenmiştir.
Temel Gazetecilik

14.2. 2004'te TMSF tarafından Uzan Grubu'nun elinde


bulunan bütün şirketlere el konulunca, Uzan Grubu'na ait
gazeteler, radyolar, televizyonlar TMSF'ye geçmiştir. 2005-
2006 içinde TMSF tarafından radyolardan bazıları - Metro
FM, }oy FM, Super FM Kanadalı bir medya grubu olan
Canvest'e satılırken, Türkiye'nin ilk özel televizyon istas­
yonu olan Star TV Aydın Doğan tarafından satın alınmış­
tır.
2007 yılı içinde Dinç Bilgin ve Turgay Ciner arasında
yapılmış gizli anlaşmaların ortaya çıkması, Ciner grubu­
nun ödeme güçlüğü içine düşmesiyle Dinç Bilgin'in sahip
olduğu medya kuruluşları TMSF'ye geri dönmüştür.
TMSF, özellikle Sabah ve ATV'yi satmak için birkaç giri­
şimde bulunmakla birlikte, satamamıştır. TMSF'nin Aralık
2007'de Sabah ve ATV'yi satmak için açtığı ihaleye giren
tek şirket olan Çalık Grubu'nun Turkuaz adlı şirketi, Sa­
bah ve ATV'yi 1 . 1 milyar dolar muhammen bedelle satın
almıştır. TMSF, ihalede verilecek para az olduğu takdirde,
ihalenin yenilenebileceğinden yine söz etmektedir.
Daha önce Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tara­
fından geri gönderilen özel radyo ve televizyonları düzen­
leyen yasa yerine, AKP Hükümeti'nin yeni bir yasa hazır­
ladığı ve TBMM'ye sevk etmek istediği bilinmektedir. Yeni
yasa taslağında, medya şirketlerinde yabancı payının %
25'ten % 50'ye çıkması söz konusu olurken, yabancı med­
ya grubunun ikinci bir radyo televizyon şirketindeki sa­
hiplik oranı ise % 25 ile sınırlandınlmaktadır. Hiç kuşku­
suz bu yasa daha önce geçmiş olsaydı, TMSF'nin yapacağı
Sabah-ATV ihalesine daha fazla sayıda şirket katılabilirdi.
Uzan Grubu'ndan TMSF'ye geçen Star gazetesi, Kıbrıs­
lı işadamı Ali Sefa Özmen tarafından satın alınmış, gazete
kısa süre içinde yeni sahibi tarafından Zaman gazetesi ku­
rucularından Alaattin Kaya'ya satılmıştır. Alaattin Kaya'ya
satılan Star'ın 2009 yılında çoğunluk hisseleri Turizmci

l so
Globalleşen Dünyada Medyanın Konumu

Fettah Tamimce tarafından satın alınmıştır. llk cep telefo­


nu şirketi olan Telsim ise, lngiliz cep telefon şirketi Voda­
fone tarafından satın alınmıştır. Böylece Vodafone Türk
cep telefonu piyasasında bir oyuncu olarak yerini almıştır.
Doğuş Grubu, Garanti Bankası'm General Electric'e
satarak yönetim hakkım elinde bulundurmayı sürdürmek­
tedir. General Electric gibi bir medya deviyle yapmış oldu­
ğu yeni anlaşmayla Doğuş Grubu, bu şekilde daha önce
elinde bulundurduğu medya kuruluşları bakımından yap­
mış olduğu anlaşmaları, bankacılık alanına da taşımıştır.
20 1 0 yılı başından itibaren General Electric Doğuştan satın
aldığı hisseleri satmak ve bankacılık sektöründen çıkmak is­
temektedir. Satış henüz gerçekleşmemiş bulunmaktadır.
Aydın Doğan ve Doğuş Grubu, Türk medya sektörün­
de Amerikan asıllı dev medya şirketleriyle - American
OnLine Warner ve General Electric ile - anlaşmalar yapa­
rak, hisse devri suretiyle iş yapan gruplar haline gelmişler­
dir. Aydın Doğan, bankası Dışbank'ı Yunan asıllı bankacı­
lık kuruluşu Fortis'e, Petrol Ofisi hisselerinin bir kısmım
Avusturyalı bir petrol şirketine satmayı uygun görmüştür.
Çukurova Grubu, Yapı Kredi Bankası'm Koç Grubu'na
satarken, grup içinde yer alan Ilıcak Ailesine ait Tercüman
gazetesini Koza Davetiyeleri'ne satmıştır. Tercüman gaze­
tesinin adı Bugün olarak değiştirilmiştir. TMSF'ye bütün
borçlarım ödeyen Çukurova Grubu cep telefonu şirketi
Turkcell'deki ortaklığım korumaktadır. Şirketin yönetim ku­
rulu başkanlığım Mehmet Emin Karamehmet bırakmıştır.
Saran Grubu medya alanında çok sayıda radyoyu elin­
de bulunduran bir tekel olarak Türk medya pazarına gir­
miş bulunmaktadır. PINK Radyo adım taşıyan kadın rad­
yosu, grubun elinde bulunan radyolar arasında önemli bir
i -:;lf'v görmektedir. lnternet alanında en önemli servis sağ­
l ayıcılar olan "e-kolay net" ile Doğan Grubu, "superonli­
n e " ile Çukurova grubu öne çıkmaktadır.

l sı
Temel Gazeteci/ık

TMSF Mayıs 2006'da elinde bulunan Aksoy Grubu


şirketlerle bir protokol imzalayarak, Erol Aksoy'un şirket­
lerini kendisine geri vermiştir. Bu şekilde, Kablo net ve
lnteraktif gibi kablolu yayın şirketleri, Cine 5 ve Show
Radyo Aksoy'a iade edilmiş; şirketin çalıştınlmasına izin
verilerek, Aksoy'un borçlarını ödemesinin yolu açılmıştır.
Erol Aksoy'un kendisine çalıştırması için iade edilen şir­
ketlerinin TMSF'ye olan borçlarının taksitlerini ödememe­
si nedeniyle TMSF Erol Aksoy'a ait medya kuruluşlarını
satmak istemektedir. Satış için gerekli işlemler henüz baş­
latılmamıştır.
Turgay Ciner'in Merkez Holding'i TMSF'ye geçmekle
birlikte, medya alanından çıkmamıştır. Televizyon kanalı
Kanal l'in sahibi olan Turgay Ciner, Kasım 2007 içinde
Ufuk Güldemir'in büyük emekle kurduğu HaberTürk tele­
vizyon kanalını satın almıştır. HaberTürk'ün satış görüş­
melerini Ufuk Güldemir'in ölümünden önce başlattığı, sa­
tışın ancak ölümünden sonra gerçekleştiği üzerinde du­
rulmaktadır. Turgay Ciner, 2009 yılı içinde HaberTürk te­
levizyonu yanında HaherTürk gazetesini yayın hayatına
sokmuş bulunmaktadır. Ciner grubu tarafından 20 1 0 yı­
lından itibaren Bloomberg TV'nin HaberTürk'le yapılan
anlaşmayla Türkçe yayınlanmasını sağlamıştır.
Dünya medya devlerinden News Corporation, Atlantic
Records'un Başkanı Ahmet Ertegün'le yaptığı ortaklıkla lh­
las Holding'in elinde bulunan TGRTyi satın almak için
2006 yılı içinde anlaşmıştı. Aralık 2006'da Ahmet Erte­
gün'ün ölmesi üzerine, yapılan düzenlemelerle, News Cor­
poration lhlas Holding'in ana hissedarı olan Huzur Radyo
ve Televizyon AŞ'yi yabancı sınırlamasını aşarak satın al­
mıştır. Satın alma sonunda TGRT, yayınlarını sürdürmekle
birlikte, News Corporation'a bağlı olarak kurulan Fox ve
Fox Life televizyon kanalları 2007 yılında yayına girmiş­
lerdir. RTÜK tarafından bu durum onaylanmıştır.

ls2
2. BÖLÜM

Değişen Gazetecilik ve Dünya

Gazetenin Doğuşu ve Geleneksel Gazeteciliğin Gelişi.mi

Gazete, 1 7 . yüzyılda ilk kez Avrupa'da yayımlanmaya baş­


layan bir kitle iletişim aracıdır. Haber kağıtları ile haber
mektuplan, gazetenin öncüleri olarak Avrupa'da 14. yüz­
yıldan itibaren çeşitli işlevler görmüştür. Haber kağıtları,
aristokrasi hakkında bilgi taşıma işlevi görürken, haber
mekcuplan, burjuvazinin ticari sorunlarını çözmesinde
yardımcı olmuştur. O günden bugüne gazetenin insanoğ­
luna hizmet götürmeye devam etmesi, gerçekten önemli
toplumsal bir olgudur.
Avrupa'da matbaanın yaygınlaşmasıyla birlikte, haber
kağıtlarına daha çok orta Avrupa'daki Alman prenslikle­
rinde yer alan dükkanlarda, pazar yerlerinde, panayırlarda
rastlanırdı. Gerçek anlamda popüler ve dramatik bir olay
olunca, haber kağıdı çıkarılır ve satılırdı. Daha doğru bir
deyişle, haber kağıtları herkesin ilgisini ve merakını çeke­
cek konulan kapsardı. Örneğin bir kralın ölümü ve tahta
Temel Gazerecilik

çıkışı, çocuğunun olması, evlenmesi, meydan muharebele­


ri, prensliklerin arasında yapılan turnuvalar, cadıların ve
dinsizlerin yakılışı, salgın hastalıklar gibi. . .
Avrupa'daki haber kağıtlarının benzerlerine 14. yüz­
yıldan itibaren japonya'da da rastlanırdı. japonya'da çıkan
"kawara-ban" adı verilen haber kağıtlarında kavramsal ya­
zılar yanında bazen şekiller de yer alırdı. Bunlar genelde
bir tek olayı haber olarak verir ve dükkanların önünde
sergilenirlerdi. Bu uygulamanın üçyüz yıl kadar sürdüğü,
1 7. yüzyılın sonlarından itibaren Avrupa'daki benzerleriyle
karşılaştırılabilecek düzeyde olan "yomiuri" adlı haber ka­
ğıtlarının sokak satıcıları tarafından satıldıkları bilinmek­
tedir.
Haber mektuplarını çıkaranlar tacirler, bankerler ol­
muştur denilebilir. 1 3. Yüzyıldan itibaren Avrupa'da bazı
bankerlik kuruluşları haber toplama- istihbarat bakımın­
dan faaliyet gösterirlerken, zaman içinde haber mektubu
da çıkarmışlardır. Bu alanda faaliyet gösteren bankerlik
kuruluşları arasında Floransa'da Medici'ler, Augusburg'da
Fugger'ler, Frankfurt am Main'de Rothchild'ları anmak ge­
rekir. Medici ve Fugger'ler 14. yüzyılda bankerlik yaparak
varlıklarına varlık katmışlardır. 1 8. Yüzyılda ise önemleri­
ni yitirerek, yerlerini halen de önemini koruyan Rothchild
ailesine bırakmışlardır.
Fugger'ler haber mektubu çıkarmak için istihbarat
toplayan ilk bankerlik kuruluşu olarak hükümetlere para­
sal yardım da sağlamışlardır. Yaptıkları parasal yardımlar
karşılığında çeşitli ülkelerde askerlerden, misyonerlerden,
devlet memurlarından, gemi kaptanlarından, bankerlerden
her türlü enformasyonu, kişisel kaynaklardan olabildiği
gibi, mektuplar şeklinde de almışlardır. Haber mektupla­
rında çeşitli haberler yer alırken, bunlar çoğunlukla Fran­
sızca, Ispanyolca, lngilizce ve hatta Latince olarak kaleme
alınmaktaydı.
Değişen Gazetecilik ve Dünya

Fugger'lerden kalan haber mektuplarının önceleri elle


çoğaltılıp Almancaya çevrilerek Bavyera, Avusturya ve çev­
re Alman Prensliklerinde dağıtıldıkları bilinmektedir.
1568- 1604 yıllan arasında etkin olan Fugger haber mek­
tupları "normal" ve "özel" tarife uygulanarak abonelerine
de dağıtılmışlardır. Benzeri şekilde haber mektuplan 1 6.
ve 17. yüzyıllarda lngiltere'de ve Avrupa'nın çeşitli yerle­
rinde hizmete sokulmuşlardır. Bu tür hizmetlerin ise, 18.
yüzyılın sonuna kadar sürdüğü söylenebilir.
Fugger haber mektuplarını çoğaltanlar kendilerini
"nouvallanten" adıyla çağırırlarken, lngiltere'dekilere "in­
telligencer" denilmekteydi. Aynı şekilde, Rönesans sıra­
sında ltalya'da Roma'da "mananti" , Venedik'te "gazattan­
ti" , diğer ltalyan Prensliklerinde "corrieri" adı verilmek­
teydi. Hollanda'da elle yazılmış haber mektuplan "coron­
to" , lspanya'da "relacioenes", lsveç'te "tidente" şeklinde
anılmaktaydılar.
Özellikle ltalyan haber mektuplarında savaşlar, olağa­
nüstü olaylar, gemicilikle ilgili haberler, geziler, başka ül­
kelerdeki gelenekler, adetler anlatılırdı. Rönesans sırasında
ltalya'da Roma Katolik dünyasının merkezi olarak, Vene­
dik ve Cenova ise liman kentleri olarak iyi haber kaynak­
larıydı.
Haber kağıtları ve haber mektupları gerçekten 1 7 .
yüzyılda çıkan ilk gazetelerin öncüleri olarak Avrupa'da iş­
levselliklerini korumuşlardır. Tacirlere, bankerlere, gemi­
cilere büyük hizmetler götürmüşlerdir. Hiç kuşkusuz, ha­
ber mektupları ile haber mektuplarının gazeteciliğin doğu­
şundaki ve siyasal iletişim yönünden önemleri hiçbir şe­
kilde yadsınamaz.
llk gazetenin yayımlanmasında, Avrupa'da çeşitli ül­
keler arasındaki çoğu din kaynaklı savaşlar hakkında bilgi
edinme isteğinin önemli rol oynadığı bir gerçektir. Gaze­
tenin doğuşunda Avrupa'da sermaye birikiminin başlama-

l ss
Temel Gazetecı1ık

sının ve ticaretin gelişiminin etkileri de olmuştur. ilk çı­


kan gazeteler, Orta Avrupa'da ticaretin geliştiği, kentleş­
menin en yoğun olarak görüldüğü kentlerde, insanlara be­
lirli ve düzenli aralıklarla yayın sunma olanağı şeklinde or­
taya çıkmıştır. Osmanlı Imparatorluğu'nun Avrupa'daki
varlığı, sürdürdüğü fetih hareketleri, özellikle Orta Avrupa
devletleriyle komşu olmasının, ilk gazetelerin çıkmasında
hızlandıncı bir etken olduğundan kuşku yoktur.
ilk süreli yayın olarak gazete nerede, ne zaman oraya
çıkmıştır? Bu soruya doğru ve tek bir yanıt bulabilmek
güçtür. Bazı kaynaklara göre, ilk gazete 1609'da Bremen
yakınlannda Augusburg'da yayımlanmıştır. Augusburg'da
çıkan ilk gazetenin adı A vis Relation Oder Zeitungdur.
Aynı yıl, Strasburg'da Relation adlı bir başka gazetenin ya­
yımlanmaya başladığı bilinmektedir. Başka bir kaynak ise,
Hollanda'da 1 605'te ticari bültenden doğduğu sayılan Niu­
ewe Tijdingen adlı yayının ilk gazete olduğu üzerinde dur­
maktadır.
ilk gazetenin çıkması, yani gazeteciliğin başlamasında
gözden uzak tutulmaması gereken ise, bu faaliyetin Avru­
pa'da merkezi otoritenin hüküm sürdüğü mutlak monarşi­
lerle yönetilen ülkeler yerine; dağınık, birliği zayıf olan ve
ticaretin gelişmesiyle ekonomik gücü artan kentlerde daha
çabuk ve kolay bir şekilde başlamasıdır. Genelde mutlak
monarşilerdeki güçlü iktidar baskısı ve denetimi, gazeteci­
liğin gelişmesinde olumsuz katkılarda bulunmuştur. 17.
Yüzyıl kapanıp 18. yüzyıla girildiğinde, dünyada gazete
çıkan ülke sayısında artış görülürken, gazeteciliğin temeli
olan haber verme işlevinde bazı gelişmeler olmuştur. Buna
karşılık, Avrupa'nın pek çok ülkesinde gazete üzerindeki
denetimler sürmüştür. Bu denetimler, 19. yüzyılda da de­
vam edegelmiştir.
18. Yüzyılda gazetenin ve gazeteciliğin gelişim çizgisi­
ni değiştiren iki önemli olay, hiç kuşkusuz Amerikan Ba-
Degişen Gazetecilik ve Dünya

ğımsızlık Savaşı ile Fransız lhtilali'dir. Amerikan Bağımsız­


lık Savaşı ve Fransız ihtilali ile "basının özgür olması anla­
yışı" kabul görmüş, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'ne ve
insan Haklan Evrensel Bildirgesi'ne yazılı olarak girmiştir.
Gazeteciliğin kuramsal çerçevesini oluşturan düşünce ve
fikir özgürlüklerinin yazılı hale gelmesi, gazete ve gazete­
ciliğe özgü yöntem ve tekniklerin biçimlenmesine büyük
ölçüde katkıda bulunmuştur.
19. Yüzyıl, gazetenin ve gazeteciliğin gelişmesi, ku­
rumsallaşması bakımından pek çok köklü değişikliğin gö­
rüldüğü bir yüzyıldır. Hiç kuşkusuz, 19. yüzyılda lngilte­
re'de endüstri devriminin başlaması, dünyada gazeteciliğe
de damgasını vurmuştur. l ngiltere'de başlayan endüstri
devrimiyle bağlantılı olarak gelişen enformasyon devrimiy­
le, gazetecilik daha fazla özgürlük elde etmiş, bir meslek
şekline dönüşmüş ve okuyucu kazanmıştır. Gazeteler oku­
yucusunu tutmak, sürekli okuyucu haline getirmek için
haberleri izlemiştir. Gazete ve gazetecilik toplum içinde
etkili olmaya yönelmiştir.
Endüstri ve enformasyon devrimleri yanında, ulaşım
ve iletişimde olan devrimlerin gazete ve gazetecilik üze­
rindeki etkisi büyüktür. Ulaşım ve iletişim devrimleriyle
birlikte, insanoğlunun "zaman ve yer" üzerinde egemen
olması bir gerçek haline gelmiş, "zaman" ve "uzaklık/ya­
kınlık" kavranılan önem kazanmıştır. Gazetecilikte haber
toplama, yazma ve dağıtma yönünden zaman, uzaklık/ya­
kınlık kavramlarından yararlanılarak haber ajansları kuru­
lurken; haber yazma, sayfa düzenlemesi kurallarının geliş­
t irilmesine yönelmiştir. Daha doğru bir deyişle, gazetecili­
�in temeli olan enformasyon toplanması, dağıtımı kolay­
laşmış, nitelik ve nicelik yönünden daha kapsamlı bir şek­
le dönüşmüştür.
Endüstri devrimi ve beraberinde getirdiği teknolojik
gelişmeler, gazetelerin bu teknolojilerden yararlanmasına
Temel Gazetecılik

neden olurken, gazeteler toplumsal ve teknolojik kurum


olarak yerini almıştır. Gazeteciliğin 1 9 . yüzyılda gelişme­
sinde en önemli değişikliklerden biri, insanın ilgisini çek­
me ilkesinin benimsenmesidir. Insanın ilgisini çekme ilke­
siyle birlikte, gazetecilik yeni bir boyut kazanmış, haber
vermede olayları, düşünce ve fikirleri aktarmada insanın
duygularına yönelme ön plana çıkmaya başlamıştır. Bu il­
kenin getirdiği yeni anlayışla, gazeteler, sadece seçkinlerin
okuduğu yayın organları olmaktan çıkıp, geniş kitlelerin
okuduğu gazeteler olmaya dönüşmüştür.
19. Yüzyılın ortalarından itibaren, seçkinci gazetecilik
anlayışından halka dönük gazetecilik anlayışına ve kitle
gazetesine geçiş, gazetenin 19. yüzyılda doruk noktasına
ulaşmasını sağlamıştır. Gazetecilikte "insanın ilgisini çek­
me anlayışı" olarak nitelenen bu yaklaşımla ilginçlik, önem­
lilik, anlamlılık ve sansasyon gibi kavramlar gazetecilikte
önemli olmaya yönelmiştir. Bu kavramlar, 20. yüzyılda da
gazeteciliğe damgasını vurmayı sürdürmüştür. Magazin,
fikir, radyo, televizyon gazeteciliğin çerçevesini oluşturan
insanın ilgisini çekme anlayışı, 2 1 . yüzyılda da, değişmek­
te olan gazetecilik uygulamalarında kendini açık ve seçik
bir şekilde hissettirmektedir. Özel ilgi ve isteğe dönük bir
şekilde insanın ilgisini çekme anlayışının kullanılması, hiç
kuşkusuz 2 1 . yüzyıl gazeteciliğinin temel çıkış noktasını
oluşturacak gibi görünmektedir.

20. Yllzyılda Gazetecilik

20. Yüzyılda gazeteciliğe damgasını vuran, hiç kuşkusuz


çeşitli kitle iletişim araçlarıyla gazetecilik yapılmasıdır.
Belki 20. yüzyılı bu açıdan, "kitle iletişim araçları çağı"
olarak nitelemek yanlış olmaz. Gerçekten de 20 . yüzyılın
ilk yansına yazılı basın-gazete, dergi ve kitap egemen olur­
ken, ikinci yarısında egemenlik önce radyo daha sonra te-

l ss
Degişen Gazetecilik ve Dünya

levizyon yönünden görülmüştür. 19. Yüzyılın içinde do­


ruk noktasına erişen "geleneksel gazetecilik" , 20. yüzyılda
farklı kitle iletişim aracıyla gazetecilik yapılsa bile devam
edegelmiştir. Geleneksel gazeteciliğin değişmeye başlama­
sında, l 970'li yıllardan itibaren gazetecilik alanında kulla­
nıma giren bilgisayarların rolü bulunmaktadır. "Yeni gaze­
tecilik anlayışı" ise tümden bilgisayar teknolojisinin, gaze­
tecilikte kullanılmasıyla gerçekleşme yolundadır.
Siyasal iletişim yönünden yoğun günler ve yıllar ya­
şandığı için, 20. yüzyılın ilk yarısını, ayrıca "ideoloji çağı"
olarak ele almak yanlış olmaz. Bu dönemde öykü kitapla­
rının, dergilerin ve gazetelerin popülerleşmesi yönünde
büyük bir talebin olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Rek­
lamcılık gelişen kitle iletişim araçlannda önemli yer tutar­
ken, çağdaş toplumda basının rolü ve önemi giderek artan
ölçüde kabul görmeye başlamıştır. Bu nedenle, Birinci
Dünya Savaşı'na kadar, gazetecilik yönünden olduğu ka­
dar, tüm gelişmekte olan kitle iletişim araçları yönünden
enformasyon ve kültür endüstrilerinin gelişmesine önem
verilmiştir. Bu gelişme çizgisinin izlenmesinde, savaştan
öte başka nedenler de vardır.
Avrupa'da bir yandan yeni tür otokratik yönetim bi­
çimleriyle karşı karşıya kalınırken, gazetecilik yapan kitle
iletişim araçları yönünden özgürlük kadar denetim söz
konusu olmaya başlamıştır. 19. Yüzyılın son çeyreğinden
itibaren oluşmaya başlayan basın tekelleri yönünden yapı­
lan eleştiriler de aynı yöndedir. Eninde sonunda 20. yüzyı­
lın ilk yansı içinde gerçekleşen iki büyük dünya savaşı ve
izleyen olaylar, geleneksel gazeteciliğin kendini yenileme­
sine neden olmuştur. Özellikle popüler kitle gazetelerinin
tercih ettiği sansasyonel çizgi, sokaktaki adamın gazeteci­
lik yapan kitle iletişim araçlanna olan güvenini yitirmesine
neden olmuştur. Radyonun, aktüalite dergilerinin, resimli
dergilerin, televizyonun gazetecilik yönündeki çabası, po-
Temel Gazetecilik

püler kitle gazetelerinin çizgisinde değişiklikler getirirken,


"magazinleşme olgusu" tüm gazetecilik yapan kitle ileti­
şim araçlarının ürettiklerinin temel çıkış noktasını oluş­
turmuştur.
20. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren, gazetecilik yö­
nünden durum daha karmaşık bir hal almıştır. Bir yandan
reklamlarla sömürü, diğer yandan siyasal yönlendirme iz­
leyicilerin dikkatli olmalarını beraberinde getirmiştir. Ga­
zetecilik yapan kitle iletişim araçları çerçevesinde, "top­
lumun iyiliğini isteme veya kamu yararı için" çeşitli şekil­
lerde değerlendirmeler yapılmış ve beklentiler dile getiril­
miştir. Beklentiler, çoğu kez "özgürlükler/denetimler" ,
"toplumsal/kişisel değerler", "laik/ahlaki istekler"le tutarlı
kılınmıştır. Zaman zaman beklentiler farklı kitle iletişim
araçlarına uygulanmıştır. Durumu zorlaştıran ise, kitle ile­
tişim endüstrisinin ve mesleki çıkarların gücünün artma­
sıdır. Hele hele kitle iletişim endüstrisinin kendi ticari ve
profesyonel amaçlarına göre uğraşlarını planlaması ve
özerklik isteği işleri daha da zorlaştırmıştır.
Toplumda, kitle iletişimine dair kuralları koyan ve
düzenleyen devlet ile iletişim endüstrisinin sınırsız özgür­
lük istekleri bakımından sorun düğümlenir görünmekle
birlikte, yasalar ile uygulamalar arasında karmaşa sürüp
gitmektedir. Diğer yandan, başka bir uzlaşamama alanı ise,
kitle iletişim araçlarının eğitim işlevi yönündendir. "Yoz
kültürün mü yoksa seçkin kültürel değerlerin mi" akta­
rılması tartışmanın odak noktasını oluşturmaktadır. Kitle
iletişim araçlarının temel işlevinin eğlence ve oyalama ol­
duğunu vurgulama ise, diğer bir uzlaşamama noktasıdır.
Dikkat edileceği gibi, tartışmalar kitle iletişim araçla­
rının "özel girişim eliyle mi yoksa kamu yararına mı" ça­
lışması gerekli noktasında birleşmektedir. Asıl temelde ya­
tan ise, toplumdaki tüm iletişim endüstrilerinde olduğu
gibi, gazetecilikte de iletişim kanallarını denetleyen eşik
Degişen Gazetecilik ve Dünya

bekçilerince sürdürülen savaşın sürüp gitmesidir. Gazete


yayıncılan, genel yayın yönetmenleri, gazeteciler, hepsi de
iletişim kanallarını kendi amaçlanna göre denetlemek ve
ellerinde tutmak istemektedirler.
Özgürlük/denetim arasında savaş sürerken, gazetecilik
kurumlan bu durumdan çeşitli şekillerde etkilenmektedir.
Ayrıca, gazetecilik kuruluşlan, dünyada gelişen iletişim
teknolojisiyle küresel siyasal ekonomideki değişikliklere
ayak uydurmak zorundadır. Uluslararası iletişim alanında
çokuluslu şirketlerin büyümesi, küresel reklamcılığın ge­
lişmesi, gitgide gazetecilik yapan kitle iletişim araçlarının
yönetimini ve denetimini daha az sayıda elde toplanır şek­
le dönüştürmektedir. Gazetecilik yapan araçlarla iletişimin
gerçekleşmesi ise, artan ölçüde parasal gücün kullanımıyla
mümkün olabilmektedir.

21. Yüzyılda Değişen Gazetecilik

Gazeteciliğin dünyada bir değişim süreci içine girdiğini


söylemek gerekir. Özellikle, gazetecilik mesleğinin temel
niteliklerinde bu değişim kendini iyice belirgin kılıyor. Bu
durum, 1 990'da çıkan Körfez Krizi ve 1 9 9 l 'deki Körfez
Savaşı ile kendini belli etti denilebilir. ABD'de 1 1 Eylül
200 l 'deki saldırılar ile doruğa çıkan terör ve şiddet olayla­
rı, Usame Bin Ladin liderliğinde El Kaide gibi terör örgüt­
lerinin öne çıkmasına neden olurken, gazetecilik açısından
ise önemli değişiklikleri beraberinde getirdi.
Afganistan'daki savaşın arkasından 20 Mart 2003'te
başlayan ve resmi olarak 1 Mayıs 2003'te bittiği söylenen
Irak Savaşı hala düşük yoğunluklu olarak devam ediyor.
1 rak Savaşı gazetecilik açısından farklı yaklaşımlann kulla­
nı imasını devreye sokmakla kalmayıp, iletişim hak ve öz­
gürlüklerinin yeniden tanımlanmasına, yeni iletişim tekno­
lojilerinden fazlasıyla yararlanılmasına da neden oluyor.
Temel Gazetecilik

Gazetecilik teknolojisindeki yeni gelişmeler, sürekli


olarak gazetecilerden bilgi işleme yöntemlerini daha çok
benimsemelerini gerektiriyor. Yeni bilgi işleme yöntemle­
rinin bulunması ise, teknolojinin enformasyonun akışının
düzenlenmesi yönünden devam eden bir mücadele alanı
olarak süreceğe benziyor. 1990 yılındaki Körfez Krizi ile
1 99 1 yılındaki Körfez Savaşı bu durumu fazlasıyla açığa
çıkardı denilebilir. Liberaller ve muhafazakarlar Körfez Sa­
vaşı hakkında pek çok söz söylediler.
Dünya savaş tarihinde ilk eşanlı olarak izlenen savaş
olan Körfez Savaşı hakkında pek çok eleştiri yapıldı. Bu
eleştiriler arasında 20. yüzyılın başlarında Amerikalı gaze­
teci Walter Lippmann tarafından Birinci Dünya Savaşı'nı
izlemek yönünden sıkça kullanılan "olaylan bütünlük ve
denge içinde iyi bir şekilde izleme"nin Körfez Savaşı'nda
teknik yetersizlik yüzünden yeterli olamadığı da yer alı­
yordu. Aslında eleştirilmek istenilen, haber kaynakların­
dan akan enformasyonu işleyebilmek yönünden gazeteci­
lerdeki teknik yetenek eksikliğiydi. Gazetecilerin teknik
yetersizlikleri yanı sıra, haber kaynaklarının enformasyo­
nu yönlendirmede sergiledikleri beceriler de sorunluydu.
Gazeteciliğin temel işlevlerinde görülen değişiklikler,
enformasyonun artık yalnızca aktarılmasıyla yetinilmeyip,
iyi bir şekilde izlenmesininin önemini vurgulamakta. Yapı­
lan haberlerde enformasyonun aktarılması yanında, dezen­
formasyonun kullanımında artış görülüyor. Bunda hiç
kuşkusuz devam eden Irak Savaşı'nın rolü olduğu kadar,
terör ve şiddet olaylarının artış göstermesinin de büyük
payı olduğu bir gerçek. Yeni bir gazetecilik anlayışı devre­
ye girerken, gazetecilikte görülen değişikliklerin nedeni,
niçini üzerinde biraz kafa yormanın gerekli olduğunu söy­
lemek ise yanlış değil.
Çoğulcu toplumun istekleri ve kullanılan yeni tekno­
lojiler "geleneksel gazeteciliğin" değer yargılarını sarsmaya
Degişen Gazetecilik ve Dılnya

yöneldiği gibi, yeni bir uzmanlaşma bakımından piyasa da


oluşturuyor. işte burada önemli bir dönemeçte olduğumuz
görülebiliyor. Geleneksel gazetecilik ve geleneksel gazete­
cilik eğitimi görmüş olmak, piyasanın isteklerini karşıla­
makta yetersiz kalıyor. Yeni teknolojilerin kullanımı, en­
formasyon bolluğunu beraberinde getirmekle kalmıyor,
aynı zamanda çok hızlı bir şekilde akışını da sağlıyor. En­
formasyonun yapısı ise çok kaynaklı, fakat karmaşık. Bu
nedenle, gazetecilik yapan kitle iletişim araçlarının birbi­
rini kollaması, neleri izleyeceklerini planlaması gerekiyor.
Gazeteler için günün haberlerini yorumlamak, bunla­
ra içerik kazandırmak artık önde geliyor. Günün olaylarını
radyoyla, televizyonla, bilgisayar ekranıyla hazır şekilde
aktarmak artık yeterli değil. Gazetecilerin bunlara yeni bir
şeyler katması gerekiyor. Geleneksel gazetecilikte, habere
konu olan olayı izlemek olağandı. Şimdi, bu yol yine izle­
niyor ama görülen değişiklik haber olabilecek olaylar için
çaba gösterme şeklinde kendini gösteriyor. Halkla ilişkiler
uzmanları, pazarlamacılar, piyasa araştırmacılarının tümü
kitle iletişim araçlarında "haber olabilecek olaylan" çıka­
rabilmek için çaba harcıyorlar. Daha doğrusu, gazetecilik
yapan kitle iletişim araçlarının geleneksel edilgenliğini zor­
luyorlar.
Bu değişim süreci içinde öne çıkanlar arasında savaş
gazeteciliği, barış gazeteciliği (peace journalism) , magazin
gazeteciliği ( tabloidiziation) , yurttaş gazeteciliği ( citizen
journalism) ile kamusal gazetecilik (public journalism) yer
alıyor. Öne çıkanlar bir yandan gazetecilik mesleğinin te­
mel niteliklerinde değişime neden olurlarken, gazetecilik
ı ürlerinde görülen değişiklikler üzerinde düşünülmesini

beraberlerinde getiriyorlar. Gazetecilik türlerinde görülen


değişiklikler özellikle haber yapma bakımından kendini
gösteriyor.
Savaş Gazeteciliği ve Getirdikleri

Savaş gazeteciliğinin gazetecilik mesleği içinde önemli yer


tutmaya başlaması, 1990'daki Körfez Krizi ve 199l'deki
Körfez Savaşı ile birlikte olmuştur denilebilir. Hiç kuşku­
suz, savaşlar ve gazetecilik olgusunun önemini Vietnam
Savaşı ve Falkland Savaşı'na kadar götürmek mümkündür.
Bu iki savaşla birlikte medyanın savaşta yer alması, savaş
ve gazetecilik olgusuna yeni bir boyut kazandırmıştır.
SSCB'nin yıkılmasından sonra, 199 1 'de gerçekleşen Körfez
Savaşı, dönemin sembolü olan CNN televizyonu ile birlik­
te, televizyon başındaki izleyicilerin savaşı temiz bir savaş
olarak izlemesini mümkün kılmıştır.
Körfez Savaşı'nda CNN televizyonu muhabiri Peter
Amett, savaşı Bağdat'taki El Reşit Oteli'nden bütün dün­
yaya masal anlatır şekilde anlatmıştır. Gazetecilik açısın­
dan Körfez Savaşı'nda iki önemli nokta dikkatten uzak tu­
tulamaz. Bunlardan bir tanesi, bu savaşla birlikte başlatılan
yeni bir uygulama olarak göze çarpmaktadır. Akredite ga­
zeteciler, bu savaşla birlikte savaş sahası dışında kurulan
merkezlerden- Suudi Arabistan'da Dahran, ABD'de Penta­
gon'da- komutanların verdikleri savaş hakkındaki brifing­
lerden yararlanarak, çalıştıkları yayın organlan için haber
yapabilmişlerdir. lkinci önemli uygulama ise verilen bri­
finglerde gazetecilerin bilgilendirilmesinden daha çok, as­
keri kaynakların savaş hakkında istediklerini aktarmaları,
gazetecileri yönlendirme şeklinde haber yapımının gerçek­
leşmesidir.
Körfez Savaşı'ndan sonra Bosna Hersek'te, Kosova'da
Çeçenistan'da, Somali'de pek çok savaş birbirini izlemiştir.
ABD'de 1 1 Eylül 200 1 'de gerçekleşen " 1 1 Eylül Saldırılan"
ile birlikte, Afganistan'daki savaş, 20 Mart 2003'te başla­
yan halen düşük yoğunluklu olarak süren Irak Savaşı, in­
temet çağında düzenlenen ilk büyük çaplı harekatı devreye
Değişen Gazetecilik ve Dünya

sokmuştur. Irak Savaşı sırasında ( 20 Mart- 1 Mayıs 2003) ,


gazetecilerin iliştirilmiş gazetecilik ( embedded joumalism)
sistemi ile Amerikan ve lngiliz birliklerinin yanında savaşı
izlemelerine olanak tanınmıştır.
Bu sistemle birlikte, gazetecilerin olaylan ayrıntısıyla
yazmamaları, askeri birlik komutanlannın izin verdiklerini
haber haline getirmeleri şart koşulmuştur.
lliştirilmiş gazetecilik uygulamasında açığa çıkarılma­
yan ise, iliştirilmiş gazetecilerin koalisyon güçlerinin pro­
pagandasını aktarmayı baştan kabul etmeleridir. Medya
için önemli göstergeler olan iletişim özgürlüğü ve güvenir­
l iği ise hiç kuşkusuz güme gitmiş oluyordu. Bu durum ge­
reğince sokaktaki adamın bilgilendirilmesinin yerini de­
zenformasyon alırken, bilgilendirmeden söz etmek müm­
kün olmuyordu. Aslında, Irak Savaşı bakımından bilgilen­
dirmeme olgusu var hızıyla hala süregelmektedir.

Banş Gazeteciliği

Son 10 yıldır banş gazeteciliği popüler bir kavram olarak


savaş gazeteciliğine karşıt olarak kullanıma girmiş bulun­
maktadır. Banş gazeteciliği hiç kuşkusuz, savaş gazetecili­
�ine göre daha olumlu bir hava yaratan bir kavramdır. Bu­
nunla birlikte, barış gazeteciliği yeni bir kavram olmakla
hirlikte, kavramın temellerini iki UNESCO belgesinde
hulmak mümkündür. Bunlardan birincisi, 1975'te Paris'te
ıoplanan 20. UNESCO Genel Konferansı sonunda kabul
ı·<lilen medya bildirgesidir. lkinci belge ise, 1 983'te kabul
r<lilen 'Gazeteciler lçin Meslek Etik Kuralları'dır. 1998'de
kabul edilen Türk gazetecileri için Haklar ve Sorumluluk­
lar Bildirgesi'nin, bu bağlamda öneminden söz etmek hiç
yanlış olmayacaktır.
Banş gazeteciliği, medyanın banş getirmek bakımın­
dan rol oynaması gerektiği yönünden normatif bir kuram
Temel Gazetecilik

olarak tanımlanmaktadır. Aynı zamanda, banş gazeteciliği


bakımından medyanın barış getirmek yönünden merkezi
bir rol oynadığı, ayrıca yıkıcı bir rol oynayabileceği üze­
rinde de durulmaktadır.
Neresinden bakılırsa bakılsın, barış gazeteciliği, iyi ni­
yetle gerçekleştirilebilecek bir gazetecilik türü olarak kar­
şımıza çıkmaktadır. Banş gazeteciliği, savaş gazeteciliğine
hiç benzememektedir. Aynı zamanda, barış gazeteciliği,
savaş gazeteciliği uygulamalarından sonra, toplumlara ve
insanlara iyi niyetle yaklaşılmasını amaçlamaktadır.
Banş gazeteciliği bakımından üzerinde durulması ge­
reken birkaç nokta bulunmaktadır. Eğer barış gazeteciliği,
öncelikle geleneksel gazeteciliğe alternatif olacaksa, etik
kuralları içeren etik yasalarının yapılması gerekmektedir.
ikinci nokta ise, medyanın haberleri izlemesiyle ilgilidir.
Bu yönden medyanın daha iyi ve doğru haber yapması, ha­
berin iyi bir şekilde izlenmesiyle mümkündür. Üçüncü
nokta ise, üniversitelerin eğitim, araştırma ve toplum hiz­
meti işlevleri yönünden önemlidir. Medya banş yapmaz
ama barışa olumlu bir şekilde katkıda bulunabilir.

Magazin Gazeteciliği ve Getirdikleri

Magazin haberlerinde görülen en önemli değişikliklerden


bir tanesi, ünlülerin haberlerinin devreye girmesi oluyor.
Yüksek teknoloji milyarderleri, genç sunucular, yeni türe­
diler gibi büyüteç altına alınarak öne çıkarılan herkes, ha­
ber konusu olduğu gibi, eğlence haberleriyle birlikte gaze­
teleri ve televizyon haberlerini süslüyor. Ünlüler hakkın­
daki haberlerin gazete ve televizyonlarda verilmeye başla­
masıyla birlikte, ünlülerin gazetecileri olacak kişiler de
devreye girmeye başlıyor.
Ünlülerin gazetecileri olarak ABD'de ve diğer pek çok
ülkede televizyonda akşam haberlerini sunan sunucular
Degişen Gazetecilik ve Dünya

(anchorman, anchorwoman) ortaya çıkıyorlar. Türkiye'de


l 990'dan itibaren özel televizyon kanallarındaki sunucula­
rın güzellik kraliçeleri arasından tercih edilmeleri bu yak­
laşımın tipik örnekleri arasındadır. Haber sunucuları, si­
nema artistleri gibi el üstünde tutulurken, yazdıkları ki­
taplar en çok satan kitaplar listesine girmekte. Hatta ken­
dilerine üniversitelerden onursal doktora payesi bile veri­
lebiliyor.
Televizyonda magazinleşmeyi hızlandıran diğer bir
olgu ise talk show programlan. Talk showlar ön plana çı­
karken fikir, tartışma haberleri ise geri plana itiliyor. Bun­
ları var hızıyla izleyen ise, haberlerin eğlence, eğlencenin
haber şeklinde değerlendirilmesi oluyor. Televizyon haber­
lerinde, eğlence haberleri içinde dramatik unsurlar ön plana
çıkarken, gazetelerde ise suç, cinsellik, marjinal davranışlar
işlenmeyi sürdürüyor. Bu durum hala süregelmektedir.
Özellikle 1 1 Eylül 200l'den itibaren ABD'de hükümet,
parlamento, diplomasi gibi haberlerin yerini yurttaşın ya­
şamında önemli olduğu düşünülen suç, hava durumu, sağ­
lık, tüketici, yatırımcı, eğlence ve benzeri haberler alıyor.
Bunlar gerek televizyon izleyicisinin gerekse gazete oku­
yucusunun gündemini işgal ediyor denilebilir. Bu gibi ha­
berlere terör ve şiddet haberlerinin katılmasıyla, izlerkitle­
nin haber konusu olarak karşılaştıklarını değişiklikler olu­
yor. Bu durum, diğer ülkelere de belirli ölçüde yansıyor.
Ciddi haberlerin izlenmesi, önceleri kamusal hi.Zmetin
yerine getirilmesi olarak görülürken artık izleyici çekebil­
mek, reklam alabilmek, para kazanabilmek için haberlerin
yapılması öne çıkıyor. Gazete ve televizyonlar, yayın or­
ganlarının sahiplerince ciddi haber yapmamaları, eğlenceli
haberler yapmaları yönünde devamlı olarak uyarılıyorlar.
Habeğlence (infotainment) olarak adlandırılan bu yakla­
şım, eğlencenin haber, haberin eğlence olarak değerlendi­
rilmesinin yansıması olarak tüm dünyada karşımıza çıkıyor.
Temel Gazetecilik

ABD'de başlayan tabloidleşme olgusu, çeşitli dünya ül­


kelerinin ardından Türkiye'de özel televizyonların l 990'lı
yıllarda devreye girmesiyle birlikte artış gösteriyor denile­
bilir. Bu yaklaşım biçimi, tekelleşme ile birlikte televizyon­
lar ve gazetelerde kendini yoğun bir biçimde kendini gös­
teriyor. Daha doğru bir deyişle, Türkiye'de ciddi haber
verme, yerini eğlenceli haberlere terk etmiş durumda.

Yurttaş Gazeteciliği ( Citizen Joumalism)

Körfez Savaşı'ndan sonra, l 990'lı yılların ortasından itiba­


ren intemetin ticari hale getirilmesiyle birlikte, dünyada
gazetecilik açısından on-line joumalism intemet gazeteci­
liği ve web blogs (web günlükleri) kavramları devreye
'
girmeye başladı denilebilir. İnternet gazeteciliği, gelenek­
sel gazetecilik kuruluşlarının yaptıkları yayınlan sanal or­
tamda kurdukları sitelere taşımaları ile başlarken, zaman
içinde sitelerde yer alan kuruluşlar yayınlarım güncelleme
yolunu seçtiler. Aynca, çok az masrafla kurulan haber site­
lerinde gazeteciler haber vermeye yöneldiler.
Sanal ortamda yapılan gazetecilik uygulamaları yanın­
da yeni bir olgu olarak yurttaş gazeteciliği de gündeme
gelmeye başladı. Bu yaklaşımın temelinde ise açılan web
sitesinde Yahoo veya Google gibi arama motorları kullanı­
larak günlük olarak bir haberin, sinema filminin, fotoğra­
fın, tiyatronun, hatta videonun tartışmaya açılması, gönde­
rilen iletilerde eklemlenerek genişlemesi yatıyordu. Bu işi
yapanlara ise web bloggers (web günlükçüleri) adı veril­
meye başlandı. Dikkat edilirse yazma, okuma, bağlanma
gibi üç işlemden oluşan bu uygulama ile yurttaş gazetecili­
ği (citizen joumalism) denilen kavram tartışmaya açıldı.
Dünyada sanal ortamda giderek yaygınlaşan yurttaş
gazeteciliği yapanların genelde kimlikleri bilinmemekte­
dir. Bir kuyuya taş atmakla başlayan bu tür gazetecilik ya-
Degişen Gazetecilik ve Dünya

panlara haber günlükçüleri adı verilmektedir. Hiç kuşku­


suz geleneksel gazeteciliğe göre yurttaş gazeteciliği yapan­
lar etik, güvenilir, nitelikli haber yazma, etkin bir biçimde
eşik bekçiliğinin bulunmayışı, iç örgütlenmenin olmayışı
gibi nedenlerle fazlasıyla eleştirilmektedirler.
Günlükçüler pek izlenmeseler bile, internetin farklı
bir biçimde kullanılmasına iyi bir örnek oluşturmaktadır­
lar. Günlükler, internette haber, haberci, haberin değeri
kavramlarıyla ilişkisinin tanımlanarak gözden geçirilmesi­
ni gerekli kılmaktadır. Haber yazımı bakımından da yeni
ve farklı boyutlar getirmektedir. Ancak, bütün bu olanak­
ların yaşama geçirilmesi, bireylerin intemete erişim ola­
naktan yanında, bireysel çaba ve isteklilik gerektirmekte­
dir.
Artık haber, fotoğraf, video için günlükçülük yapmak
pek çok ülkede devrededir. Türkiye de bu yaklaşım biçi­
minin içinde karınca kararınca yer almayı uygun görmek­
tedir. Liberal demokrasi ve temsili demokrasi, yurttaş ga­
zeteciliğinde rolünü güçlü bir biçimde dile getirilmesini is­
terken bu olgu, pek çok tartışmayı beraberinde getirmek­
tedir.

Kamusal Gazetecilik (Public joumalism)

ABD'de görülen kamusal gazetecilik uygulamalarının öne­


mini ve rolünü, günümüz gazeteciliği bakımından vurgu­
lamak gerekir. Bu tür gazetecilik yeni bir eylem biçimi ola­
rak gazetecilik kuruluşlannın, yurttaşların sorunlarını çöz­
mek için yerel topluluklarla işbirliği yapmasını öngörmek­
tedir. Temsili demokrasi bakımından önemli bir girişim
biçimi olan kamusal gazetecilik, yerel gazetecilik kuruluş­
larının rolünü ciddi bir biçimde dile getirmesini istemek­
tedir.
Değişen Gazetecilik ve Gazetecilik Eğitimi-Öğretimi

2 1 . Yüzyılda, gazetecilerin yapacakları mücadele birdenbi­


re ortaya çıkan olayları aktarma yerine, bilgi işleme yetile­
rini geliştirebilmeleri ve kendilerini bu yönde uyarlamala­
rında olacağa benziyor. Bu bakımdan, gazetecilik eğiti­
minde de değişiklik yapılması gerekiyor. Gazetecilik öğ­
rencilerine haber toplama ve yazma bakımından daha çok
pratik yolların öğretilmesi zorunlu oluyor. Yapılacak eği­
tim-öğretimin ise, bilgisayar okuryazarlığı ve çözümleme­
si, medya okuryazarlığı ağırlıklı olacağı görülüyor. Öğren­
cinin, bilgisayar bankalarından enformasyon sağlamanın
yollarını öğrenmesi kadar, bürokraside mevcut eşik bekçi­
lerini atlatma becerilerini kazanması da önemli oluyor. Ya­
zıişleri müdürleri, genel yayın yönetmenlerinin ise kafala­
rını bilgi işlemeye göre uyarlamaları, ellerindeki malzeme­
yi en yararlı ve en akıllı bir şekilde sunma yollarını öğren­
meleri gerekiyor. Artık "haber yapma" uzmanlık takım ça­
lışmasıyla gerçekleşeceğinden, istekler sürekli olarak arta­
cak.
Gazetecilik öğrencilerine değişimin kaçınılmaz oldu­
ğunun öğretilmesi zorunlu. Sürekli olarak gelişmek için
öğrenmelerinin zorunlu olduğunun vurgulanması gereki­
yor. Aynca, onlara gazetecilikte etiğin rolü ve önemi öğre­
tilmeli, ahlak ve etik kavramlarını uygulamada kullanma­
ları zorunlu tutulmalı. Bu nedenle de diğer bir değişim,
gazetecilik eğitiminin "zanaat" modelinden "profesyonel"
modele doğru yönelmesinde görülüyor. Gazetecilik öğren­
cilerinin becerilerle donatılması yanında, değişen koşullara
göre kendilerini uyarlamayı öğretilmesi, işin en can alıcı
noktasını oluşturuyor. Bu bakımdan, gazetecilik eğitimi
veren eğitim-öğretim kurumlarının adlarının "kitle iletişim
okulları" olarak değiştirilmesi mantıklı görünüyor. Dün­
yada bunun örnekleri giderek artıyor.
3. BÖLÜM

Yeni Enformasyon Teknolojileri ve


Gazeteciliğin Geleceği

Çağımızda Kitle Iletişim Araçlannın Genel Gönimimli

lçinde yaşadığımız yüzyıl, kitle iletişim araçlarının hem


sayıca hem de çeşitçe artış gösterdiği bir yüzyıl olarak de­
ğerlendirilebilir. Günümüzde gazete, dergi, kitap, fotoğraf,
film, radyo, televizyon, internet, plak, kaset, video, bilgi­
sayar, CD, VCD, DVD kapsamı değişmekle birlikte dünya
düzeyinde hemen hemen her evde kullanılır durumdadır.
Belki üzerinde durulması gerekli en önemli nokta, kitle
iletişim araçlarının günlük kullanımda, evlerde önemli ve
vazgeçilmez konumda olmasıdır. Daha doğru bir deyişle,
kitle iletişim araçları insan yaşamının ayrılmaz parçalan
haline gelmiştir.
Pek çok düşünür, 20. yüzyılı iletişimde patlama görü­
len bir yüzyıl olarak değerlendirmektedir. Gerçekten de 20.
yüzyılda iletişimde görülen patlama, yüzyıllardır egemen
olan bazı teknolojilerde değişikliğe neden olurken, insanoğ­
lunun kitle iletişim araçlarıyla sarılmış, kuşatılmış bir dün-
Temel Gazetecilik

ya içinde yaşamını sürdürmesini gerektirir olmuştur. Bir


yandan habercilik yapan kitle iletişim araçları, insanın için­
de yaşadığı dünyayı tanımlama yönünden büyük bir yarış
verirken, eğlence gereksinimi de sağlamaya çalışmıştır.
20. Yüzyılda iletişim patlamasını hızlandıran etkenle­
rin en önemlisi, elektronik teknolojisiyle bilgisayarların
iletişim alanında yaygın olarak kullanımı olmuştur. Artık
pek çok ülkede enformasyondan çeşitli şekillerde yararla­
nabilmek için arşivleme, depolama ve erişimde, dizgi, bas­
kı işlemlerinde elektronik teknolojisinden ve bilgisayar­
lardan büyük ölçüde yararlanılmaktadır. Hatta dizgi ve
baskı işlemlerinde bilgisayardan yararlanma ile yazı, bas­
kıda değişebilir harflerin kullanımı arasındaki benzerlik
irdelenerek, enformasyonun depolanmasında geçirilen aşa­
malar çeşitli açılardan değerlendirilmeye çalışılmaktadır.
Gutenberg'in baskı makinesi Rönesans ile birlikte Av­
rupa'ya nasıl bir yön verdiyse, günümüzde de aynı şekilde
endüstrileşmiş pek çok ülkede ve gitgide gelişmekte olan
ülkelerde bilgisayar topluma yeni bir görünüm kazandır­
maya yönelmiştir. Bilgisayar kullanımı iletişim patlamasını
daha büyük boyutlara ulaştırırken, diğer alanlarda olduğu
kadar kitle iletişim alanında da bilgisayardan yararlanmak
isteyenlerin, bilgisayardan nasıl yararlanacakları gündeme
gelmiştir. Artık çağdaş insan için okuma-yazma bilmek
yetmemekte, bilgisayar yönünden okuryazar olması da i_s­
tenir olmaktadır.
Günümüzde, kitle iletişim araçları içinde bilgisayar­
dan en çok yararlanan gazetedir. Artık pek çok ülkede bil­
gisayar teknolojsiyle çalışan elektronik gazete örnekleri
bulunmaktadır. Gazete yanında diğer kitle iletişim araçları
da bilgisayar teknoloj isinden yararlanmaktadır. Bu yön­
den, bilgisayar teknolojisinin, gazeteciliğin geleceğini be­
lirleme yönünden neler getirebileceği en çok tartışılan ko­
nular arasında yer almaktadır.
Toplumsal ve Telmolojik Kurum Olarak Gazete

1 7 . Yüzyılda çıkmaya başlayan gazeteler, toplumsal kurum


olarak yazı ile baskıda değişebilir harflerin kullanımı gibi
enformasyonu depolayan iki teknolojik devrimden yarar­
lanmıştır. 15. Yüzyılda baskıda Gutenberg'in değişebilir
harfleri kullanmak için yaptığı baskı makinesiyle Avru­
pa'da kitap basımı artarken, Rönesans, Reform hareketleri
düşünce alanında pek çok yeni gelişmeleri beraberinde ge­
tirmiştir. 1 7. Yüzyılda gazetelerin çıkmaya başlamasında
hiç kuşkusuz ticaretin gelişiminin, sermaye birikiminin
başlamasının, Avrupa'da çeşitli ülkeler arasında yapılan
savaşlar hakkında bilgi edinme isteğinin etkileri olmuştur.
1 7. Yüzyılda dış haberler, ticaret ve gemicilik haberle­
rinden oluşan gazeteler 18. yüzyılda Amerikan Bağımsızlık
Savaşı ve Fransız Devrimi'yle birlikte siyasal haberlere yö­
nelmeye başlamıştır. 19. Yüzyılda sanayi devrimiyle birlik­
te toplumsal, mali ve kültürel sorunlar gazetelerde işlenir
olmuştur. Ucuz kağıt yapılmasına kadar pahalı bir meta
olarak satılan gazete, ancak seçkinlerin yararlandığı bir
kitle iletişim aracı olarak toplumda yerini korumuştur. Sa­
nayi devriminin ve gelişen teknolojilerin katkısıyla kağıt
ve baskıda görülen değişikliklerle ucuza satılan gazete de­
neyimlerine yönelinmiştir. Ucuza satılan gazeteyle kitleye
dönük gazetecilik çalışmalan başlamıştır.
Kitleye dönük gazetecilik akımı, yoksul, zengin her­
kesin gazete almasını, okumasını hedef alırken; insanın il­
gisini çekme ilkesinin benimsenmesiyle, gazetelerin bir
kısmı magazinleşmiş, diğer bir kısmı haber ve fikir gazete­
si olma niteliğini kazanmıştır. Gitgide gazeteler okuyucu­
lannın yaşamlannın her yönüne hitap eden, onların dert­
lerine deva olan bir kılavuz, rehber olmaya yönelmiştir.
1 7 . Yüzyıldan günümüze kadar, gazete okuyuculannın ya­
şamlanyla kendisi arasında daima bir bağlılık görmüş, on-
Temel Gazetecilik

ların fikirlerini, düşüncelerini yansıtmış, onların toplum


içinde oynayacakları rolleri belirlemeye çalışmıştır.
Gazete, toplum içinde çeşitli ve çok sayıda işlevi olan
bir toplumsal kurumdur. Olaylar hakkında taze bilgi alma
isteği, gazetenin haber verme işlevini oluştururken, top­
lum ve toplumlar arasındaki ticari ilişkiler ve malların de­
ğişimi reklam işlevini belirlemektedir. insanları eğitme,
belirli konularda ikna etme ve eğlendirme işlevlerini de
yüklenen gazete, l 960'lara kadar okuyucularının dertleri­
ne deva olan bir kılavuz gibi işlem görmüştür. 20. Yüzyıl
içinde geçirilen iki dünya savaşı, gazeteciliği çeşitli yön­
lerden etkilemiştir. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra radyo
ve 1929 ekonomik krizinden sonra haber ve aktüalite der­
gilerinin gazetenin yanında yer alması, ikinci Dünya Sava­
şı'ndan sonra televizyon gazetenin kendine çeki düzen
vermesini gerektirmiştir. Hele radyo ve televizyonun gaze­
tecilik yapmaya yönelmesi, gazetenin toplumda gazetecilik
yapan tek kitle iletişim aracı olma özelliğini yitirmesine
neden olmuştur.
20. Yüzyılda geçirilen iki dünya savaşı, ülkelerde top­
lumsal ve demografik yapılarda değişiklik getirmiş, özel­
likle yaşam biçiminde değişimi hızlandırmıştır. ABD'de ve
Avrupa'da, hatta gelişmekte olan bazı ülkelerde insanlar,
artık kent içinde değil kent dışında oturmaya, kentte ise
çalışmaya gelmeye başlamışlardır. Eskiden olduğu gibi ga­
zete kulübelerinden gazete alacaklarına, gazetenin gazeteci
çocuklarca evlerine dağıtılmasını bekler olmuşlardır. Ben­
zin fiyatlarındaki artış, gazete kağıdı ve diğer malzemelerin
pahalanması, büro ve iletişim giderlerinin artması, basım
teknolojisindeki gelişmeler, gazetenin basıldıktan sonra da­
ğıtımındaki güçlükleri beraberinde getirmiştir. l 960'lann
başında pek çok Batı ülkesinde gazete toplum içinde, dağı­
tım yönünden doruk noktasına erişmiştir, fakat okuyucu­
larının artan isteklerini karşılayamaz olmuştur. Reklam ge-
Yeni Enformasyon Teknolojileri ve Gazereciligin Gelecegi

liderinin radyo ve televizyona kayması nedeniyle emeğin


çok pahalandığı ve uzmanlaştığı günümüzde, gazete hala
çok emek isteyen bir kitle iletişim aracı olarak pek çok so­
runla baş başa kalmıştır.
Gazetenin teknolojik bir kurum olarak gelişmesini
sağlayan, hiç kuşkusuz Gutenberg teknolojisidir. 17. Yüz­
yılda ilk çıkan gazetelerin hazırlanış ve basılışında yararla­
nılan kaynak basılmış kitaplar olmuştur. Gazetenin kendi­
ne göre bir teknolojisi olması, daha doğru bir deyişle ken­
dine özgü bir baskıya kavuşması, 1 9 . yüzyılda sanayi dev­
riminin etkisiyle matbaacılık alanında görülen teknolojik
ilerlemelerle görülebilmiştir. Tahta baskı makinesinden,
buharlı baskı makinesine geçiş, elle dizgi yerine makineyle
dizgi hep 19. yüzyılın ilerlemesidir. Baskıda rotatifin, diz­
gide linotipin kullanımı, gazetecilik endüstrisine ve gaze­
teye yeni bir görünüm kazandırmıştır. Gazetenin boyutla­
rı, sayfa düzeni, sayfa düzeninde kullanılan sütun sayıları,
başlıklar, köşeler, hatta kullanılan hurufatın biçimi, boyut­
ları yeni gelişen gazetecilik teknolojisiyle değişim geçir­
miştir. Yaratıcı gazeteci ve matbaacıların deneyimleri ve
katkılarıyla, gazete gelişen teknolojinin nimetlerini oku­
yucularına sunmuştur.
19. Yüzyılda matbaacılıkta gelişmeler yanında, telgra­
fın, telefonun, daktilo makinesinin, fotoğrafın, klişenin
gazetecilikte kullanımı, gazeteyi çeşitli teknolojilerden ya­
rarlanan bir kitle iletişim aracı şekline sokmuştur. Telgraf
ve telefon haber vermeyi hızlandırırken, daktilo makinesi
elle haber yazmayla dizgi ve baskı arasındaki evreyi kı­
saltmıştır. Fotoğraf ve klişe, gazeteyi resimleme yönünden
gelişmelere neden olurken, yazı ve görüntü birleştirilerek,
gazeteye hareketlilik kazandırılmıştır. 19. Yüzyıl kapanıp,
20. yüzyıla girildiğinde, gazete teknolojik kurum olarak
toplumda kendini kanıtlarken, 20. yüzyıl gazeteciliğe pek
çok yenilik daha getirmiştir. Tipo baskı yanında tifdruk ve
Temel Gazetecilik

ofset baskı yöntemleri, fotokompozisyon, filmle dizgi, bil­


gisayarla dizgi, elektronik klişe yapma yoluyla gazetecilik
yeni boyutlar kazanmıştır. Faksimile yöntemi, telsiz bas­
kıyla gazeteler aynı anda çeşitli yerlerde basılma olanağına
kavuşmuştur. Ayrıca, gazetenin baskısında bilgisayarlar­
dan yararlanmayla gazetecilik endüstrisi çok pahalı bir en­
düstri şekline dönüşmüştür.

Elektronik Gazete

Günümüzde elektronik gazetenin en gelişmiş örneklerini


ABD ve japonya'da görmek mümkündür. Almanya, ltalya,
Isveç, Norveç, Danimarka, Finlandiya, Ingiltere, Türkiye'de
elektronik gazete uygulamalan mevcuttur. 1 960'lann ba­
şından itibaren elektronik gazete çalışmalan sürdürülmek­
tedir. Yalnız ilk elektronik gazete uygulamalannın görül­
düğü ABD ve japonya'da, elektronik gazeteye yönelmenin
nedenleri ayndır. ABD'de, özellikle dizgi ve düzenleme sı­
rasında yitirilen zamanın, zaman bölüşme (time-sharing)
bakımından bilgisayar yoluyla telafi edilmesi; japonya'da
ise, Japoncada kullanılan harflerin Romen harflerine uyar­
lanmasını sağlayarak zamandan tasarruf etmek ve ülkedeki
baskı makinelerinin yenilenmesi elektronik gazeteye yö­
nelmeyi hızlandırmıştır.
Gazeteyi gazete yapan dizgisi, düzeni ve baskısıdır.
1 9. Yüzyılda dizgi ve baskı teknolojisindeki gelişmelerle
birlikte, gazetecilikte haberin bayatlayacağı konusu gün­
deme gelmiş, çeşitli kaynaklardan haberlerin hızlı ve ça­
buk bir şekilde toplanması ve okuyuculara ulaştınlması
geleneği yerleşmiştir. Yine 1 9 . yüzyılın son yirmi yılı için­
de muhabir ve yetenekleri, gazeteye toplumsal bir sistem
olarak eklenmiştir. Gazetenin elektronik gazete şekline
dönüştürülmesinde gösterilen çabalann temelindeyse bil­
gisayarda haberlerin depolanması, tekrar erişilerek kulla-
Yeni Enformasyon Teknoloji/eri ve Gazeteciliğin Geleceği

nılabilmesi, gazetenin düzen ve dizgisinde zaman tasarnı­


fu, baskı ve dağıtımda hız kazanılması yatmaktadır.
Elektronik gazetede, haber ve reklam metinleri muha­
birler ve reklam metin yazarları tarafından, çalışma masa­
larının üzerinde duran video terminali veya optik okuyu­
cu/tarayıcıya, yine bu terminal veya okuyucuya bağlı klav­
ye aracılığıyla yazılır. Önündeki terminal veya okuyucu
üzerinde muhabir, yazdığı metni aşağı yukarı kaydırarak
düzeltebilir veya değiştirebilir. Haberi hazır hale gelince,
terminal önündeki düğmeye basarak merkezi bilgisayara
gönderir. Merkezi bilgisayarda depolanan günlük haberler,
daha sonra yazıişleri müdürleri ve sayfa sekreterleri tara­
fından kendi terminallerinde erişilerek gözden geçirilir,
düzeltilir, sayfalarına göre programlanarak merkezi bilgi­
sayarda depolanır. Sayfa sekreterleri kendi terminallerinde
haberlerin başlıklarını, kullanılacak harflerin puntolarını,
kaç sütuna verileceğini bildirerek sayfa düzenlemesini ya­
parlar.
Elektronik gazete, 1 980'li yıllardan itibaren genelde
pikaj ve montaj işlemleriyle hazırlanırken, buna paste-up
(yapıştırma) işlemleri adı verilirdi, bu işlemler artık dev­
reden çıkmış durumdadır. Artık, bilgisayarda sayfa düzen­
lemesi yapılan gazete sayfaları, bir yandan lazer ışıklı kalıp
hazırlama gereçlerine doğrudan verilerek, diğer yandan
aynı sayfalar faksimile aracılığıyla bölgesel basımevlerin­
deki baskı makinelerinde basılmaktadır. Computer to
plate (bilgisayardan kalıba) adı verilen bu sistemle günü­
müzde elektronik gazete hazırlanmakta, basılmakta, dağı­
tıma gönderilmektedir.

Videoteks, Teleteks ile


Elektronik Gazete Arasındaki ilişki

20. Yüzyılda televizyonla gazete benzeri metinlerin tele­


vizyon ekranında sunulması çalışmalarına yönelinmiştir.
Temel Gazetecilik

Her iki çalışmanın kullandığı televizyon, telefon hadan ve


bilgisayardır. Bu çalışmalara 1 970'li yılların başında deney
niteliğinde lngiltere'de başlanmışur. Videoteks için tele­
vizyon, telefon hadan veya kablo, bilgisayar gerekliyken,
teleteks için televizyon ve bilgisayar yanında decoder adı
verilen deşifre edici bir gerecin kullanımı zorunludur.
Videoteks iki yönlü çalışırken, teleteks tek yönlüdür.
Videoteks çalışmalarının en iyi ve en gelişmiş örneği
lngiliz Posta idaresinin sahibi olduğu Prestel ile verilmek­
tedir. Prestel'e ortak olan ülkeler ve şirketler sırasıyla Fran­
sa'da Antiope, Kanada'da Telidon, japonya'da Captain'dır.
Teleteks çalışmaları yine lngiltere'de başlamıştır. lngilte­
re'de British Broadcasting Corporation (BBC) ve Indepen­
dent Broadcasting A uthority (IBA) duyma engellelilerin te­
levizyon izlemesini kolaylaştırmak için yaptıkları çalışma­
larla BBC Ceefax, IBA Oracle'ı geliştirmiştir. Fransa'da,
Kanada'da ve ABD'de, Almanya'da, Finlandiya'da, Macaris­
tan'da, Norveç'te ve lsveç'te teleteks çalışmaları yapılmak­
tadır.
Videotext veya teletext yayını için enformasyon sağla­
yıcılar (information provider) sayfa şeklinde düzenledikle­
rini, video terminali aracılığıyla merkezi bilgisayara verir­
ler, bunlar orada depolanır. Videoteks veya teleteksten ya­
rarlanmak isteyenler ise, televizyon alıcılarına bağlanmış
klavyeye ( teleteks için deşifre gerecine bağlanmış klavye­
ye) basınca standart televizyon görüntüsü veya teleteks
sayfaları alınabilir. iki sistemi ve şekli birbirinden ayıran
ise televizyon alıcılarıyla bilgisayarlar arasında mesajların
aktarılışıdır. Teleteks sisteminde, televizyon istasyonu
normal yayınını yaparken, teleteksin sayfaları örneğin her
yirmi veya otuz saniyede ekranda görülebilir. Videotekste
ise, video te ksten · yararla nmak isteyen televizyon ekranına
bağlanmış video terminali veya telefon hadan aracılığıyla,
önündeki klavyeye basarak otomatik olarak merkezi bilgi-
Yeni Enformasyon Teknolojileri ve Gazeteciliğin Geleceği

sayara telefon açar, televizyon alıcısı bilgisayara bağlanmış


olur. Alıcı, önündeki klavyeye basarak bilgisayara istedik­
lerini söyler, mesaj gönderebilir.
Günümüzde, videoteks aracılığıyla tiyatro programla­
n, at yarışı tahminleri, yemek reçeteleri, tren tarifeleri, lo­
kanta rehberleri ve menüleri, hava durumu, borsa, alışve­
riş, iş haberleri, kredi kartları hakkında bilgiler, fıkralar,
güldürüler, sınıflandırılmış reklamlar, şovların eleştirileri,
futbol maçları, eğitimle ilgili bilgiler sağlanabilmektedir.
Teletekstle ciddi haberler, spor, hava durumu, tren ve
uçak tarifeleri, sanat eleştirileri, sanat haberleri, özel ilgiye
yönelik bilgiler sunulmaktadır. Gerek teletekst gerekse
videotekst televizyon ekranı üzerinde sayfa şeklinde ve­
rilmektedir. Yalnız televizyon ekranı üzerinde, ekranın fi­
ziksel boyutları bakımından her sayfada yer alacak enfor­
masyonun niceliği sınırlıdır.

Yazılı, Basılı Teknoloji Tartışması:


21. Yüzyılda Gazetecilik Tekıiolojisi

1 970'li yıllardan itibaren, gazete elektronik gazete olmaya


yönelince toplumda radyo, televizyon, video yanında onlar
kadar etkin ve önemli bir kitle iletişim aracı olma savaşını
sürdürmek zorunda kalmıştır. Gazeteciliğe bilgisayar tek­
nolojisinin girmesiyle birlikte, yazılı metinlerin dağıtımı
yönünden pek çok yeniliğin denenmesi giderek artış gös­
termiştir. Son teknolojik gelişmeler, gazeteciliğe yeni me­
tin yazma biçimiyle, yeni metin depolama ve arşivleme
yöntemlerini sokmuştur. Radyo ve televizyon, bireysel ya­
zarlık yerine kurumsal ve kolektifliği vurgulayan elektro­
nik kültürü ön plana çıkarırken, elektronik gazeteye dö­
nüşen geleneksel gazete yazılı kültürü nasıl sürdürürüm
tasasına düşmüştür. Ne olursa olsun, elektronik teknoloji­
sinin egemenliğine karşın, yazılı sözcükler ve cümleler yi-
Temel Gazetecilik

ne kilidi açan olmaya, görsel iletişime katkıda bulunmaya


devam etmektedir.
Elektronik gazeteyle geleneksel gazete elektronik çağa
yönelirken, görelilik ön plana çıkmıştır. Radyo, televizyon
nedeniyle gazetecilikte kullanılan sözcükler yalınlaşmış,
keskin hatları yontulmuş bir şekle bürünmüştür. Bilgisa­
yar teknolojisiyle enformasyonun depolanması, üstün ni­
telikli becerilerin kullanılması gerekliliğini ortadan kaldır­
dığı gibi, enformasyonu her an erişilebilir şekle sokmuş­
tur. Büyük dev iletişim kuruluşları, enformasyonun depo­
lanması ve dağıtılması işlemlerini ellerinde topladıkların­
dan, enformasyonun paylaşılması hızlanmakla birlikte, gö­
rüntülerin egemen olduğu bir enformasyon bombardımanı
altında ezilen bir olgu dünyası yaratılmıştır ve yaratılmak­
tadır.
Elektronik gazeteye yönelmeyle bilgisayarın, gazete­
nin dizgi, baskı ve dağıtım işlemlerinde devreye girmesi,
Gutenberg teknolojisine elveda denmesine hız kazandır­
mıştır. Videoteks ve teleteks çalışmaları yanında, interne­
tin devreye girmesiyle birlikte sürekli olarak tartışılan ga­
zetenin kağıt üzerine mi basılacağı yoksa kağıtsız gazete­
nin gerçekleşip gerçekleşemeyeceğidir. Dikkat edileceği
gibi, tartışılan konu oldukça radikal bir konumdadır. Ga­
zetecilikte birinci devrimi oluşturan yazı, ikinci devrimi
oluşturan basımevi ve üçüncü devrimi oluşturan bilgisaya­
rın kullanımından farklı bir durum söz konusudur.
Gerçekten de üzerinde tartışılan yazı ve baskıda deği­
şebilir harflerin kullanımıyla birlikte gerçekleşen ikinci
devrimden ötedir. Üçüncü devrimi gerçekleştiren bilgisa­
yarın devreye girmesinden de durum değişiktir. Tartışılan
ise çok farklıdır: Yüzyıllardır kullanılan yazı yüzeyi olan
kağıt yerine neyin geçeceği, gazetecilikte artık kağıttan
vazgeçilip geçilmeyeceğidir. Daha doğru bir deyişle, kağıt­
sız gazete olur mu olmaz mı tartışmasıdır.

jao
Yeni Enformasyon Teknoloji/eri ve Gazeteciligin Gelecegi

Son yıllarda büyük ansiklopedilerin, sözlüklerin, tarih


kitaplannın compact disk şeklinde hazırlanması, dağıtımı­
nın yapılmasının gerçekleşmesiyle birlikte; ABD'de 20.
yüzyılın ilk yansında olduğu gibi, ikinci yansında da çok
satan tabloid gazetenin yerine bilgisayar gazete çıkarma
hazırlıklanna yönelindi. Amaç, tıpkı tabloid gazete gibi in­
sanlara otobüsle, trenle işe giderken kolay okunabilecek,
plan program yapmaya yöneltebilecek bir gazetenin sunu­
labilmesiydi.
Günümüzde artık haberler, hava durumu ve reklamlar
cep telefonlanna gelebilmektedir. Ayrıca, wap'lı telefonlar­
la pek çok bankacılık işlemi gerçekleştirilebilmektedir.
Özellikle, genç yaşta olanlann haber alma yönünden gaze­
teleri değil, artık sanal ortamda -genelde iş ortamında- ha­
ber almaya doğru yöneldiklerini söylemek pek yanlış ol­
mamaktadır. 'Bu durum nereye varacaktır?' sorusuna yanıt
verebilmek için zamanın henüz erken olduğunu söylemek
gerekir.
2007 yılı içinde çıkan bazı haberler ise, dünyanın
önemli bazı gazetelerinin kağıt baskı yerine sanal ortamda
yayınlanabileceğine olanak tanımaktadırlar. On yıl içinde,
gazetenin hangi noktada olacağı halen pek bilinememekle
birlikte, dijital bir hale gelebi_leceğine inananlann sayısı
giderek artış göstermektedir. Bu durumu değerlendiren
ABD'de ABC televizyon şebekesinin eski anchorman'ı Tom
Brokow'un sözleri bir hayli ilginçtir:
"Genç kuşaklarla bir gazetenin nasıl çıktığını konu­
şunca, sanki sen hangi gezegenden geldin, der gibi insana
tuhaf tuhaf bakıyorlar. "
Brokow'un genç kuşaklar için yaptığı saptama bir ya­
na, gazetecilik yönünden görüşleri dikkate alınmaya de­
ğerdir:
"Enformasyonun haber yapılması, yorumlanması için
yine gazetecilere gerek olacak. Ancak karmaşık olayları
Temel Gazetecilik

okuyuculann bilmeleri ve anlamaları gereken formata dö­


nüştürmek için çalışan kişilere artık gerek kalmayacak. "
Daha doğrusu bir deyişle, gazetecilik çok basit bir şe­
kilde yapılarak, insanlara haberler ulaştınlacak.

Gazeteciliğin Geleceği

l 990'lı yıllarda Knight Ridder yayın grubunun "tablet"


adını verdiği bilgisayar gazete çıkarma yaklaşımı, sanal or­
tamda gazete çıkarma yönünden denenen yollardan bir ta­
nesiydi. Bu tür çabalann sürdüğünü söylemek yanlış ol­
maz. Bununla birlikte, internet gazeteciliğinin Batılı ülke­
lerde yazılı basın ve televizyon gazeteciliğinin önüne geç­
mesi, gazeteciliğin geleceğinin ciddi bir şekilde tartışılma­
sını da beraberinde getiriyor.
Son beş yıl içinde Avrupa'da gazete tirajlannın % 5 . 2
oranında gerilediği biliniyor. Fransa'da fikir gazeteleri olan
Liberation, Humanite ve France Soir gazetelerinin tirajlan
giderek düşüyor. lnternetin patlaması yanında, son beş yıl
içinde metro ve tren istasyonlannda satılan bedava gazete­
ler, reklamdan para kazanarak geleneksel gazeteleri hayli­
ce sallıyorlar. Bedava gazeteler, geleneksel gazetelerden
okur çalıyorlar. Aslına bakılırsa, Fransa'da halen en yük­
sek tirajlı gazeteler bedava satılan gazeteler. Bedava gazete­
lerin piyasadaki oranlan, lspanya'da % 5 1 , Portekiz'de %
33, ltalya'da ise % 29'u buluyor.
1 990'lı yıllardan itibaren ABD'de gazete tirajlanmn
düşme gösterdiği ise bir gerçek. Bu durumu yorumlayan
Philip Meyer 2004'te yayımlanan The Vanishing News­
paper (Ortadan Kalkan Gazetecilik) adlı kitabında, 2040
yılı Nisan ayında son gazetenin yayımlanacağını; bu du­
rumun Gutenberg'in tipo baskı makinesinin devreye gir­
mesinin 600. yıldönümünden 8 yıl önce gerçekleşeceğini
savlıyor.
Yeni Enformasyon Teknolojileri ve Gazeteciliğin Geleceği

Dünyanın en önemli medya baronları arasında yer


alan News Corporation'ın başkanı olan Rupert Murdock'ın
2005 yılında Amerikan Gazete Editörleri Derneği'nde yap­
tığı konuşma ise gazeteciliğin geleceği bakımından ilginç
bir tablo çiziyor:

Genç gazete okuyucuları, ta nrıya benzer bir figürün kendi­


lerine neyin önemli olduğunu söylemesine artık ka tlanmak
istemiyo rlar. Hele hele haberlerin kendil erine dini bir me­
tinmişçesine sunulmasını hiç istemiyo rlar. Bu nedenle gaze­
teler, gençlerin ko numuna uyum sağlama ba kımından in­
temet üzerinden yayınlanmalı, gazetelerin web sitel eri
gençler için ko nuşma alanı olmalı.
Gençlerin görüşlerini bildirmek için editöre mektup gön­
dermeleri gerekmiyor. Web günlü ğü a çarak görüşlerini bil­
direbilirler. Bizler, genç günlükçüler için (istikamet) desti­
na tion sağlamalıyız.

Gerçekten Rupert Murdock, gençler için kısa zamanda


popüler olan "MySpace" adını verdiği, günlük sosyal ilişki­
lerin kurulduğu siteyi hayata geçirdi. Bu girişimiyle
Murdock, gerçekten turnayı gözünden vurdu denilebilir.
lnternette yurttaş gazeteciliği yapılması yoluyla gazetecili­
ğin kar amaçlı olmasının önüne geçilirse, gazeteciliğin ge­
leceği bakımından yeni adımlar atılabilir görüşüne önayak
oldu sayılabilir.
1 995-2003 yıllan arasında Dünya Gazeteler Birliğinin
verdiği sayılara göre, gazete tirajları ABD'de % 5, Avru­
pa'da % 3 , japonya'da % 2 oranında düştü. 1 960'lı yıllarda
5 Amerikalı günlük bir gazete okurken, bugün ancak yan­
sı gerçekleşebiliyor. Gazete tirajlarının gerilemesi, interne­
tin devreye girmesinden önce başladı. Radyo, televizyon
gazeteciliği yazılı basını kösteklemekle birlikte, internet
yazılı basını solladı. Hatta günümüzde intemetin, televiz­
yonun dahi önüne geçtiği söyleniyor.
Temel Gazetecilik

Rupert Murdock'ın bu noktada dile getirdiği bazı gö­


rüşlere dikkat göstermek gerekiyor: "Eski kuşaklar, -
Murdock onlara dijital göçmenler (digital immigrants) di­
yor- internetin konumunu pek anlamadılar. Genç kuşak­
lar, -Murdock bunlara dijital yerliler (digital natives) di­
yor- haberlerini Yahoo, Google gibi arama motorlarında
yer alan haber portallanndan veya yeni web medyasındaki
web günlüklerinden alıyorlar. "
1 8-29 yaş grubunda yer alan Amerikan gençlerinin
% 44'ü web günlüklerini okuyorlar. Buna karşın Amerika­
lıların % 56'sının web günlüklerinden haberi yok. % 3 ci­
varında Amerikalı ise web günlüklerini devamlı olarak
okuyor. Dünyanın geri kalanı bakımından web günlükle­
rinin kullanımı bakımından veri bulmak pek kolay değil.
lnternette web günlükleri gelişen bir uygulama olarak
göze çarparken, fotoğraf günlüklerinin sayısının artış gös­
terdiği biliniyor. Fotoğraf ve haber günlüklerinin yanında
video günlüklerinin sanal ortamda yerini alması ise yeni
başlıyor. Pod yayını - Apple'nin yaptığı 1-pod'un yayınla
birleşmesinden oluşuyor, profesyonellerin ve amatörlerin
ürettiği ses kayıtlan, insanlann indirip dinleyecekleri şe­
kilde düzenleniyor. Bu yaklaşımın örneklerine Türkiye'de
örneğin, CNN Türk'te rastlamak mümkün.
Avuçiçi bilgisayarlar (palın) tıpkı iPod'lar gibi bunları
kullanan bireyler için büyük olanaklar tanımaktadır. Son
yıllarda kullanıma giren avuçiçi bilgisayarlarla, bireylerin
haber alma gereksinimleri karşılanma yoluna gidilmekte­
dir. iPod ve avuçiçi bilgisayarlann, ve tabletlerin gazeteci­
liğin geleceği üzerindeki etkileri ise çeşitli düzeylerde tar­
tışılmaya devam etmektedir.
Belki web günlüklerinin çoğunluğu okunmaya değ­
mez olmakla birlikte, geleneksel gazetecilik kuruluşlarına
göre geleneksel gazeteciliğinin sınırlarını zorluyorlar. Bazı
haber günlüklerinde, geleneksel gazetelerde yer alan köşe
Yeni Enformasyon Teknolojileri ve Gazeteciligin Gelecegi

yazarlarının kullandığı kadar malzeme bulmak mümkün


olabiliyor. Hatta, fikir gazeteciliği yapma yönünden ger­
çekten de öne çıkabiliyorlar. Özellikle, son Amerikan se­
çimlerinde web günlüklerinin önemini yadsımamak gere­
kiyor.
Web günlükleri, geleneksel haber kuruluşlan üzerin­
de parazit yapsalar bile bunların gerçekten orijinal haber­
ler üretebileceklerini de düşünmek hatalı olmuyor. ABD'de
yer alan bazı web haber günlüklerinde, örneğin Afganistan
Savaşı'nda görgü tanıklanndan alınan belgelere dayalı ha­
berlerin yer alması, görgü tanıklarının muhabirlerin yerine
geçtiğini akla getirmiyor değil.
Google arama motorunda yer alan web günlükçüleri
için Google'ın reklam koymasına izin veriyorlar. Bazılan
ise bahşiş kutusuna bahşiş atar gibi sevdikleri yazarlar için
küçük ödemeler yapılmasına mani olmuyorlar. Hatta abo­
neliği bile öne çıkaranlar var. Bütün bu yeni uygulamala­
rın tutup tutmayacağını zamanın göstereceğini söylemek
yanlış değil. Görünen o ki, artık haber üzerinde denetim
sahibi olmak, haberi yapan kişiden izleyiciye doğru kayı­
yor.
Murdock'ın ima ettiği gibi, gazetelerin artık haber ve­
ren olarak rollerinin, eski haber dağıucısı olan gazeteden
bağımsız olduğunu öğrenmeleri gerekiyor. Televizyon için
de aynı savları ileri sürmek hatalı olmaz. Geleneksel gaze­
tecilik halen gazetelerle, dergilerle, radyo ve televizyonla
sürerken, gazetecilik sanal ortamda almış başını ilerliyor.
4. BÖLÜM

İnternet Gazeteciliği

lntemetin Konumu

l 960'lı yıllardan itibaren bilgisayarlar enformasyonun iş­


lenmesinde, çözümlenmesinde, dağıtımında bir araç ola­
rak kullanılmaya başlanırken iletişimde zaman ve yer gibi
sınırlılıkları aşacak yeni olanaklar sunan teknolojinin ka­
pasitesinde artış oldu. Bir yandan yeni teknolojiler izleyici­
lerin habere ulaşma ortamlarında değişiklikler yaratırken,
diğer yandan enformasyonun izleyiciye ve okuyucuya
ulaştırılması yöntemlerinde yeni olanaklar da ortaya çıktı.
Bunlar içinde elektronik gazete ile intemet kendi yolların­
da yürümeye devam etti.
lntemetle birlikte, kullanıcı içeriği denetleme, seçme
olanaklarına sahip olurken, aynı zamanda geleneksel tek
yönlü iletişim yerine etkileşimli (interactive) iletişim gün­
deme gelmeye başladı. "Ağların ağı" olarak intemet, dünya
çapında milyonlarca bilgisayarı birbirine bağlayan bir sis­
tem olarak tanımlanabilir. Geçerli bir intemet adresi ve fi-
Temel Gazetecilik

ziksel bağlantısı bulunan herkes, internet tarafından sunu­


lan bilgilere ulaşabilme olanağına sahiptir. 1 996 yılı tah­
minlerine göre dünyada yüzden fazla ülkede yaklaşık kırk
beş milyon İnternet kullanıcısı bulunmaktadır.
lnternet Industry Almanac'ın 1 998 verilerine göre, in­
ternet kullanıcı sayısı her bin kişide Finlandiya'da iki yüz
kırk beş, Norveç'te iki yüz otuz bir, Izlanda'da iki yüz yir­
mi yedi, ABD'de iki yüz üç, Avustralya'da yüz yetmiş sekiz,
Yeni Zelanda'da yüz elli altı, Kanada'da yüz kırk dokuz,
Isveç'te yüz kırk yedidir. Bir başka deyişle, Iskandinav ül­
kelerinde internet kullanımı doruktadır. Aynı almanakta
l 997'ye göre on bir ülkede her bin kişiden yüz kişinin in­
ternet kullandığı, 2000 yılında ise on dört ülkede daha %
1 0 civarında yeni internet kullanıcısının devreye gireceği
üzerinde durulmaktadır.
Avrupa Birliği ülkelerinde 200 1 yılında internet kul­
lanıcılarının elli dokuz milyonu bulacağı tahmin edilirken,
bu sayı aşılmıştır. Bununla birlikte, Avrupa'da halen Is­
kandinav ülkelerinde internet kullanımı yüksek olmasına
karşın, Almanya ve Fransa'da internet kullanımının özel­
likle on dört-yirmi dokuz yaş grubunda artış gösterdiği
üzerinde durulmaktadır. Avrupa Birliği ülkeleri içinde in­
ternet kullanımının en düşük olduğu ülkeler ltalya ve Yu­
nanistan'dır.
Istanbul'da Bahçeşehir Üniversitesinde 10- 1 3 Nisan
2006 tarihleri arasında düzenlenen Internet haftasında
Mustafa Akgül yaptığı açılış konuşmasında dünyada bir
milyar kadar internet kullanıcısı, 350 milyon civarında in­
ternete bağlı bilgisayar, 75 milyon civarında web, 60 mil­
yon com/org/net/ alan adı olduğunu belirterek, Türkiye'de
bu sayıların 10 milyon civarında web sayfası, 10 milyon
intemet kullanıcı, 750 bin internete bağlı bilgisayar, 75
bin tr uzantılı alan adı, 300 bin yurtdışından alınan alan
adı olduğunu açıklamıştır.

j aa
lnternet Gazeteciligi

Üzerinde durduğu en önemli konu ise, Türkiye'de okul­


lann internete bağlanmasına rağmen öğretmenleri eğitme
planı olmadığı ve Milli Eğitim Bakanlığının bu görevi 2-4
firmanın insafına bıraktığını vurgulamak olmuştur. Bu ko­
nu için teknik eleman gerektiğini, plan olmadığını, hele he­
le bilgi toplumu için strateji bulunmadığını da eklemiştir.

lntemetin Tarihçesi

lnternetin kökeni, 1 962 yılında Amerikan Askeri Araştır­


ma Projesi (ARPANET) ve Massachusetts Institute of Tech­
nology'nin tartışmaya açtığı "galaktik ağ" kavramıyla bir­
likte gündeme geldi. ARPANET çerçevesinde ilk bağlantı,
1 969 yılında dört merkezle (University of California at Los
Angeles [UCLA ] , Stanford Research Institute [ SRI ] ,
University of Utah ve University o f California at Sanla
Barbara [UCSB ] ) yapıldı. Ana bilgisayarlar arası bağlantılar
ile internetin ilk şekli ortaya çıktı. 197l'de ARPANET, ağ
kontrol protokolu Network Control Protocol (NCP) adı
verilen bir protokolle çalışmaya başladı.
Ekim 1 972'de gerçekleştirilen Uluslararası Bilgisayar
iletişim Konferansında (ICCC) , ARPANET'in NCP ile ba­
şanlı bir demonstrasyonu gerçekleştirildi. Aynı yıl ARPA­
NET içinde elektronik posta (e-mail} kullanılmaya başlan­
dı. 1 Ocak 1983'te ise, lletişim Kontrol Protokolu (Trans­
mission Control Protocol) ARPANET içinde yürürlüğe gir­
di. TCP/IP bugün var olan internet ağının ana halkasıdır.
1 980'li yılların ortasında Amerikan Savunma Bakanlı­
ğına bağlı Askeri Bilgisayar Ağı (DOD), ARPANET'ten ay­
nlarak Military Net adıyla kendi ağını kurdu. 1 986'da AR­
PANET, Amerikan Hükümetinin sübvansiyonuyla NSFNET
olarak düzenlendi. NSFNET, 1 987'de yeniden düzenlediği
internet yapılanması planıyla yedi bölgesel nokta üzerin­
den NSFNET MERlT olarak adlandınlan güçlü bir omur-
Temel Gazetecilik

gayı işleteceğini duyurdu. Bu işletime daha sonra Ameri­


kan dev bilgisayar firması IBM ile Amerikan dev iletişim
firması MCI katıldı.
1 990'da ise NSFNET işletilmesine yönelik olarak oluş­
turulan lleri Ağ Hizmetleri (Advance Network Services) ile
internet omurgasının özelleştirilmesi süreci başlamış oldu.
Özelleştirme süreci 1995'te NSF'nin internet omurga iş­
letmeciliğinden tamamen çekilmesiyle tamamlandı. 1 995'ten
itibaren İnternet omurga işletmeciliği tümden özel işletim­
cilerin eline geçmiş bulunmaktadır.

İnternet Gazeteciliği (On-linejoumalism)

lnternetle birlikte ortaya çıkan yeni gelişmelerle gelenek­


sel tek yönlü iletişim yerine etkileşimli olarak ses, hareket­
li görüntü, metin ve resim gibi içerikler taşınabilir duruma
geldi. Bu nedenle, 1990'lı yılların başlarından itibaren in­
ternet gazetecilikte kısa sürede önemli, aynı zamanda yet­
kin bir tamamlayıcı öğe olarak değerlendirilmeye alındı.
Bilgisayar teknolojileri var olan haber endüstrisi ürünleri­
ne gerçek zamanlı olarak erişmeyi mümkün hale getirdi.
Çok büyük ölçekli haberlere, arşivlere, haritalara, video ve
ses kayıtlarına veya haberi destekleyici malzemeye artık
internet sayesinde ulaşmak çok kolaylaştı.
lnternetle birlikte ortaya çıkan, bilgisayar başında otu­
ran izlerkitlenin, internetten gazete okuyup okuyamaya­
cakları kısa süre içinde tartışmaya açıldı. Bu yeni izler­
kitleye yönelik olarak haber iletmenin önemiyse çok ça­
buk kavrandı. Halen geleneksel olarak yayınlarını sürdü­
ren gazeteler, haber ajansları, televizyon, radyo istasyonla­
rı çok kısa süre içinde yeni izlerkitleye ulaşma yönünde
uyum gösterdi. Bugün internete girildiğinde, ABD ile dün­
yanın pek çok ülkesinde yayımlanan yüksek tirajlı gazete­
leri web sayfalarında günlük olarak izlemek mümkündür.
lnterneı Gazeıeciligi

Aynı şekilde, Türk gazeteleri de bu yeni olanaktan yarar­


lanmaktan geri kalmadı.
Gazeteler dışında, televizyon yayınlannın internet üze­
rinden verilmesi denemeleri yapılmaktadır. Örneğin Ame­
rikan NBC televizyon kanalı Microsoft bilgisayar firması­
nın ortak girişimi olan MSNBC ile internet üzerinden ha­
.her yayını yapmaktadır. NBC'de çalışan bin iki yüz gazete­
cinin ürettikleri haberler, MSNBC'de çalışan dört yüz ga­
zeteci tarafından yeniden düzenlenerek internet aracılıyla
sunulmaktadır. MSNBC gibi internet üzerinden haber ya­
yını yapan YAHOO adlı şirket ise, haberlerini doğrudan
Reuters haber ajansından sağlamaktadır.
İntemette yer alan haber portallarının, izlerkitleleri
için yeni bir gazetecilik anlayışı getirdiğinden söz edile­
mez. Haber portallan, haber özetlerini ve haberlerini ge­
nellikle Associated Press ve Reuters gibi haber ajanslann­
dan satın almaktadırlar. Haberi meta olarak kabul eden
portallar, özellikle ABD'de gazetelerin, dergilerin, televiz­
yon şebekelerinin haber gereksinimini karşılamaktadırlar.
Associated Press, intemette yeni bir haber mecrası ha­
line gelerek, günümüzde haber portallannda yer alan ha­
berlerin büyük çoğunluğunu üretmektedir. Reuters ise,
Associated Press'le rekabet etmek için elinden geleni yap­
maktadır. Her iki haber ajansı, 24 saat boyunca intemette
yer alan haber portallarına yeni, taze haber hizmeti sun­
mak için yarışmaktadırlar.
Geleneksel gazetecilik (traditional journalism) ile ge­
lişmekte olan intemet gazeteciliği (on-line journalism)
arasında farklılıklann ortaya çıkması olağan mıdır? İnter­
net gazeteciliğiyle birlikte haberlerin üretimi, dağıtımında
gazetecinin rolü yönünden değişikliklerin olması normal
midir? Bu sorular 1 990'lı yılların ortalanndan itibaren sık­
lıkla sorulmaktadır. Gerçekten de, İnternet gazeteciliğine
yönelmeyle birlikte, pek çok yenilik gündeme gelmiştir.
Temel Gazetecilik

Asıl önemli olan ise, artık geleneksel gazetecilik ve inter­


net gazeteciliği olarak gazetecilikte bir ayrımın yerleşmek­
te olmasıdır.
Üzerinde ısrarla durulan ise, internette haberlerin üre­
timinin, dağıtımının geleneksel gazeteciliğe göre farklı
yöntemlerle yapılmaya yönelinmesidir. Haberlerin üretil­
mesinde gazetecinin rolü bakımından geleneksel gazeteci­
lik ile internet gazeteciliği arasında belirgin özellikler or­
taya çıkmaya başlamıştır. Bu noktada ise, internetin yeni
bir enformasyon mecrası olarak, internet gazeteciliğiyle
kazanç sağlanabilir mi sorusu da çok sık sorulan sorular
arasında yer almaktadır. Hatta İnternet gazeteciliğinin uy­
gulamaları bakımından, artık dönemlerden söz edilmesi­
nin yerinde olacağı tartışması gündemdedir.
Bu tartışmayı başlatanlar, İnternet gazeteciliği için ar­
tık üç dönemden söz etmenin yerinde olacağı üzerinde
durmaktadırlar. Birinci dönemde, gazetecilerin haber içe­
riğini İnternet gazeteciliği için üretmedikleri, fakat kendi
geleneksel gazetecilik kuruluşları için ürettiklerini, gaze­
tenin web sayfası için tekrar tasarladıkları geçerli olarak
görülmektedir. Birinci dönemin halen sürdüğünü söylemek
yanlış değildir. lkinci dönemin l 996'da başladığı, üçüncü
dönemdeyse l 997'den itibaren birkaç web sayfasında de­
nemelerinin yapıldığı dile getirilmektedir. Dikkat edilirse,
her üç dönemden örneklere halen internet gazeteciliğinde
rastlamak olasıdır. Hepsinin uygulamaları ise web sayfala­
rında sürmektedir denilebilir.
lkinci dönemdeyse, gazeteciler özgün haber içeriğini
web sayfası için düzenlemektedirler. Düzenledikleri içeriği
ise, okuyucunun başka web sayfalarıyla ilişkiye girdiğinde,
anında çeşitli sınıflanmış haber ve enformasyonu etkile­
şimli olarak seçerek ulaşabilmesinin mümkün olmasının
sağlanmasına çalışmaktadırlar. Üçüncü dönemde ise, bir­
kaç web sayfasında denemeleri yapılan yeni bir yaklaşım
/ncerneı Gazeteci/igi

biçimi denenmektedir. Bu yaklaşım biçimi, web sayfası


için yeni bir iletişim mecrası olarak biçimlendirilmiş öz­
gün haber içeriğinin oluşturulmasıdır.
Üçüncü dönem intemet gazeteciliği için düşünülen
haber yapma, ulaşılacak "toplumun niteliği"yle tanımla­
nırken, olaylan yeni yollardan hikaye etme şekilleriyle de­
ney yapma isteği üzerine haberler kurulmaktadır. Haber
yapmada kullanılan olay/olaylan yoğun hikaye etme biçi­
miyle, okuyucuların yalnızca haberi okumakla kalmayıp
haberin içine girmelerinin, hatta haber içinde gezinebilme­
lerinin mümkün olması üstünde durulmaktadır. Örnek
verilecek olursa, New York Times gazetesi yeni teknolojiy­
le haberin bütün yönleriyle kavranabilmesi için üç yüz
altmış derecelik görüş açısıyla haberi inceleme denemeleri
yapmaktadır. Kullanılan teknolojiyle okuyucular, canlı ve­
ya banda alınmış habere "girebilme" veya hareketli veya
durgun fotoğrafı üç boyutlu olarak görebilme deneyimini
yaşayabilmektedirler.
Dördüncü bir dönem olarak intemette kendini iyice
belli eden web günlüklerinden yani haber, fotoğraf, video
görüntülerinden oluşan yurttaş gazeteciliğinden söz edile­
bilir. "Kendi günlüğünü kendin yarat" mantığı ile oluştu­
rulan web günlüklerinde bu işi yapanların genelde kimliği
bilinmemektedir. Bu işe soyunanlar, intemette henüz yasal
düzenlemelerin tam olarak işlememesi nedeniyle düşünce,
fikir, ifade özgürlüğünden ellerinden geldiği ölçüde yarar­
lanmayı fırsat bilmektedirler. Türkiye'de de son yıllarda
web günlüklerinin devreye girdiği görülmektedir. Günlük­
lerin sayısı diğer ülkelere göre henüz fazla değildir. Artış
göstermesi ise mümkündür.
Dikkat edilirse, internet gazeteciliği bakımından için­
de bulunulan dönemlere göre, geleneksel gazetecilik ara­
sında bir karşılaştırma yapmak mümkündür. Geleneksel
gazetecilik kuruluşlarında çalışan gazetecilere göre, inter-
Temel Gazetecilik

net gazetecilerinin daha özgür olduklan üzerinde durul­


maktadır. Yalnız şunu unutmamak gerekir ki, internet ga­
zeteciliğinde de tıpkı geleneksel gazetecilikte olduğu gibi
haber yapma, kendilerine ulaşan enformasyonu değerlen­
dirme, bunun üzerinde hüküm verme ve seçme işlemle­
rinden sonra gerçekleşmektedir. Her ikisinde de yine gaze­
tecilik kuruluşunun yayın politikasına göre haberler izler­
kitleye sunulmaktadır.
Ayrıldıkları nokta izlerkitle yönündedir. Geleneksel
gazetecilikle sunulan içerikten yararlananlar, kendileri için
seçilmiş, düzenlenmiş, yayımlanmış haberler arasından yi­
ne kendi istekleri . ve ilgileri doğrultusunda haberleri seçip
okuyabilmektedirler. İnternet gazeteciliği yönünden ise,
internet kullanıcısının haberleri seçmesine, "otomatik ha­
ber seçici, sunucu" bilgisayarlar yardımcı olmaya yönel­
mektedir. İnternet gazeteciliğinden zevk alma ve heyecan
duyma önemlidir. Hiç kuşkusuz, yapılanlar ise eski kural­
ları bozma, tabulan yıkma, hatta haberi tümden yeni bir
fikir olarak tekrar düşünme yönündedir. Bu nedenle, gele­
neksel gazetecilik kurallarının hala mantıklı olması, bazı
tabuların ise standartları yıkmamızı önlemesi nedeniyle,
internet gazeteciliğinde zararlar henüz azdır.
Cesur, fakat düzensiz internet gazeteciliği dünyasında
haber yapma, haberler üzerinde tekrar düşünme, haberleri
geliştirme demek değildir. Daha önce de belirtildiği gibi,
haber yapma bakımından arayışlar vardır. Yalnız kaygılar da
yok değildir. Kaygılar, daha çok etkileşim içinde olabilmek,
güvenilirlik, yetki ve kurallann kullanımı üzerinde toplan­
maktadır. Etkileşim içinde olabilmek, internet gazeteciliği
bakımından en ayıncı katkıyı getirebilmektedir. Web sayfa­
sı yöneticileri, etkileşim içinde olabilmeyi milyonlarca insa­
nı sanal bir toplum içine çekebilmek, verdikleri haberlere
ulaşılmasını sağlayarak meşgul etmek ve kamusal tartışma
başlatabilmek için bir yol olarak görmektedirler.
lnremeı Gazetecili§

Weh sayfalarında artık geleneksel gazetecilik, gazete­


cilik benzerleri ve yapay gazeteciliğin birlikte var olamaya­
cağı açıktır. Nedeni ise, sayılanların intemette yer alan ko­
lay okunabilen üst metin (hypertext) aracılığıyla birbirle­
rine saldırmalarından kaynaklanmaktadır.
Geleneksel bir gazete yönetmeni, kuramsal olarak ga­
zetesinde sıkı bir denetim uygulayabilirken, hiçbir internet
gazetesi yönetmeni, istediği kadar standartlarına bağlı kal­
sa bile okuyucularının nereye gideceğini kestiremez. Gev­
şek bir ortam içinde çalıştığının her zaman bilincindedir.
Geleneksel gazetecilikte reklamlar kurallara göre yerleşti­
rilir. İnternet gazeteciliğinde ise, reklam kurallarının bile
değişiklik gösterdiği görülebilmektedir. Çeşitli etik sorun­
lar, fikri haklar ve mülkiyet haklan internet gazeteciliğin­
de her zaman gündemdedir.
Son yanın yüzyıl boyunca yapılmış bulunan araştır­
malar, insanların eski ve yeni medyadan toplumla birleş­
mek olduğu kadar ayrılmak için yararlandıklarını ortaya
koymaktadır. insanlar, internet gazeteciliğini ise, birinci
derecede kendi içinde yaşadıkları toplumla ilgili haberlere
ulaşmak için kullanmaktadırlar. Onlar için önemli olan,
aldıkları haberin haber değeri olmaktadır. Özellikle, insan­
ların internet gazeteciliğine, geleneksel gazeteciliğin ken­
dilerini tatmin etmediği için yöneldikleri kesindir. Özel il­
gileri için insanların haber iştahlarını kabartmak bakımın­
dan internet gazeteciliğinden yararlandıkları da açıktır.
Merkezinde İnternet gazeteciliğinin yer aldığı yeni medya­
nın parçalanmış toplumlar yaratmak bir yana, insanları bir
araya getirebileceği önemle dile getirilmektedir.
lnternetin yeni bir enformasyon mecrası olarak dağıtı­
cılığı üstlendiği açıktır. Bu yönden, internet gazeteciliğine
soyunan bazı gazeteler weh sayfasına koydukları için para
karşılığı abone olmayı koşul olarak öne sürmektedir. Ör­
neğin Wall Streetjournal. Yalnız internette o kadar bol üc-
Temel Gazetecilik

retsiz enformasyon sunulmaktadır ki, markalı bir enfor­


masyon kaynağına abone olmanın çekiciliği tartışılır du­
rumdadır.

İnternet Gazeteciliğiyle Kazanç Sağlama

Geleneksel olarak basılan gazetenin okuyuculann okuya­


bilmesi için dağıulması gereklidir. Hiç kuşkusuz, internet
gazeteciliğine yönelmeyle birlikte, hazırlanan web sayfala­
rında yer alan gazetelerin dağıtılması için yeniliklere baş­
vurma gerekli olmuştur. Doğal olarak, arkasından şu soru­
lara yanıt aranması gereksinimi de doğmuştur. Gazeteyi
bilgisayar ortamında dağıtma iyi bir yöntem midir? Web
sayfası gibi masraflı bir işlemle gazeteyi dağıtmanın getirisi
ne olacaktır? Web sayfasına gazeteyi yerleştirmenin fazla
kazanç getirmeyeceğini bilmenin avantajı nedir?
lnternette para kazanılmaz diyenler şu gerekçeyi ileri
sürmektedirler:

Yapılacak olan, intemette sunula n içeriği d enetleme veya


parçalama d eğildir. Yara rlı o lanın ucunu azıcık göstermeli,
okuyucuda yeni gereksinimler yaratılma lıdır.

Hiç kuşkusuz. internette en ilginç içeriği sunabilenlerin en


çok parsayı toplayacakları açıktır. Hem okuyucu çekebile­
cekler hem de para kazanabileceklerdir. Sunulan ilginç
içerikler, reklamcılar tarafından ilginç bulunulursa reklam
da alabileceklerdir.
20. Yüzyıl içinde radyo, arkasından televizyon gazete­
ciliğinin yazılı basının işini kösteklediği, hatta bazı işlevle­
rini değiştirdiği unutulmamalıdır. Bu nedenle, intemet ga­
zeteciliğinin geleneksel gazeteciliğin kazancını azaltacağı
ve geleneksel yazılı basın endüstrisini küçültebileceğiyse
dikkatten uzak tutulmamalıdır. İnternet patlaması ufukta
lnternet Gazeteciligi

belirdiğinde, gazete endüstrisinde panik yaşandı. Radyo,


televizyon zamanında gazeteler için internetten daha bü­
yük felaketti. Gazeteler nasıl radyo ve televizyonla baş et­
tiyse, İnternet devriminden de başı dik çıkmak durumun­
dalar.
Günümüzden on-yirmi yıl sonra süper internetle her­
kesin kendi gazetesini çıkaracağı görüşünü ileri sürenler
de az değil. 2 1 . Yüzyılda, internetteki web sayfası bir mil­
yarı bulacak. Yalnız insan şu soruları sormaktan kendini
alamıyor. lnsanlar her sabah uyku sersemi intemetteki
web sayfalarını nasıl ayıklayabilir? Alışkanlık olarak sabah
göz gezdireceği gazeteden nasıl vazgeçebilir? Herhalde bu
sorulara iyimser yanıtlar vermek yerinde olacaktır.
Geleneksel gazetelerden istenen, artık televizyondan
ve intemetten akan haber ve bilgileri anlamlı bir bütün
içinde yerleştirmesi oluyor. Artık intemetle gazete arasın­
da, neresinden bakarsanız bakın tamamlayıcı bir ilişki olu­
şuyor. lntemet, gençleri bir yandan okumaya tekrar alıştı­
rırken, bu arada gençleri televizyondan uzaklaşıp intemete
yönlendiriyor. Yalnız televizyonun ve internetteki web
sayfalarının sayısı arttıkça, bir parçalanmanın ortaya çıktı­
ğı da ortada. Aynen televizyon kanalı sayısı arttıkça, kanal
başına düşen izleyici sayısının düştüğü gibi.
Televizyon kanallarının çoğalması, magazin gazeteci­
liğinde var olduğu ölçüde ve aynı sıklıkta sansasyona baş­
vurmayı artırdı. Gazetelerin artık birbirlerine benzememe­
leri, okuyucu çekebilmek için farklı olmaları gerekiyor.
Okur, gazetesinin kendisine meydan okumasını, sarsması­
nı isterken, gazetesinden kendisine olaylar hakkında back­
ground bilgi ve çözümleme getirmesini bekliyor. Okur ay­
nı zamanda doğru haber, gerçekleri çeşitli şekilde yansıtan
yorum da arıyor.
Geleneksel gazetecilikte gazetelerin büyük gruplar elin­
de toplanmasına yol açan nedenler, genelde küçük gazete-
Temel Gazetecilik

lerin büyük gazetelere dahil olmak için çaba göstermeleri­


ni beraberinde getiriyor. Genel yayın yönetmeni ve ekibi­
nin var olan yapı içinde bağımsız olmaları durumunda,
çoğulculuğu sağlayabilecekleri açık. Bu nedenle, gazetede
kaliteye yatırım yapma, bir başka deyişle iyi gazeteci çalış­
tırma önemli oluyor. 2000'li yılların, ister geleneksel olsun
isterse intemet gazetesine hazırlanmak için gazetecilerin
iyi eğitilmeleri, entelektüel düzeylerinin yükseltilmesi ge­
rekli. Daha iyi teknolojiye değil, daha iyi gazeteciye yatı­
rım yapmak zorunlu. Artık hatayı, yalanı en aza indirge­
yen gazete kazanacak; gazeteci, gazete güven verdiği ölçü­
de var olabilecek.
Sınıflanmış ve kişisel reklamlarla, hava durumu, eğ­
lence dünyası, borsa, radyo, televizyon programlarının su­
nulması bakımından halen en iyi mecra gazetelerdir. Bun­
lar, geleneksel gazeteler için büyük bir kazanç kapısıdır.
19. Yüzyılda başlayan bu uygulama artan ve gelişen ölçüde
20. yüzyılda da süregelmiştir. Bu gibi metinlerin radyodan
ve televizyondan verilmesi güç olduğundan, uygulamasına
da gidilmemiştir.
lnternet gazeteciliği aracılığıyla, bu gibi veri tabanlı
hizmetlere ulaşabilmenin kolay ve çabuk olacağı artık bi­
linmektedir. Doğal olarak, geleneksel gazetelerde yer alan
sınıflanmış ve kişisel ilan ve reklamların, intemet tarafın­
dan e tkilenip etkilenmeyeceği büyük bir tartışma konusu­
dur. Neresinden bakılırsa bakılsın, internet gazetelerine,
geleneksel gazeteler bu gibi malzemeyi kaptırdıkları tak­
dirde büyük bir kazanç kapısının kapanacağı açıktır.
Hava durumu, televizyon programları, eğlence ilanla­
rı, kiralık/satılık reklamları gibi kişisel ilan ve reklamları
yirmi beş - o tuz dört yaş grubunda bulunanların özel ilgi­
sini çeken konular olduğu kesinlikle bilinmektedir. Borsa
ve benzerleri ise, daha ileri yaş gruplarını ilgilendirmekte­
dir. Yirmi beş-otuz dört yaş grubunda olanların ilgi, merak
lnternet Gazeteciliği

nedeniyle interneti daha çok kullanacak.lan ise kesindir.


Bu nedenle, internet kullanıcısı olarak bilgisayar başında
oturan anılan yaş grubunun, internette yer alan veri taban­
larındaki ilan/reklamları aramalarının, bunlara ulaşmaları­
nın onlara fazla zaman kaybettirmeyeceği açıktır. Arşiv iş­
levi yönünden bu gibi veri tabanlarının günlük durumuna
bakabilecekleri gibi, farklı gazetelere de yönelebilirler. Bu
tür hizmetleri internette sunan gazeteler, hem birbirleriyle
yarış eder hem de hizmetlerini rekabete açmış olur.
lnternetteki pek çok web sayfasında yer alan gazeteler
hala fazla kazanç getirmemektedir. Bu iş için tasarlanmış
bir model de henüz kurulmamışur. Web sayfasında yer
alan gazetelerin kazanca geçmesinin yolunun, örneğin sı­
nıflanmış veya manşetten verilmiş reklamlar, hatta bazı
durumlarda abonelik ve elektronik ticaretten geçeceğini
söylemek artık yalnış değildir. 2000'li yıllarda bu gibi web
sayfalarının % 30'u bulacağı sanılmaktadır.

Geleneksel Yayıncılığın lntemette Konumu

Geleneksel yayıncılık tıpkı geleneksel gazetecilik gibi in­


ternet nedeniyle hiç kimsenin kestiremeyeceği yönlerde
değişim geçiriyor. Yayıncılık yönünden internette, interne­
te özgü niteliklerle birlikte etkileşim ve kişileştirme gibi
radyo ve televizyon sektörünün daha fazla sözü olacağına
dair işaretler var. Kısa video kliplerin internette görüle­
bilmesinde teknolojisinin gelişmesinden yararlanılıyor. Bu
hizmetten bazı habercilik kuruluşları, internette akan vi­
deo imgelerinin verilmesi için çalışmalar yaparak yararla­
nıyor. ABD'de Chicago Tribune gazetesi bunlardan biri.
Diğer uygulamalar web sayfalarında kişileştirme (customi­
zation) yoluyla veya elektronik posta hizmetleri kullanıla­
rak yapılabiliyor.
lngiltere'de The Guardian gazetesi Web sayfası açarak
bazı çıkar grupları için tartışma forumları düzenlerken,
Temel Gazetecilik

Hollanda'da Volkshaut gazetesi elektronik posta yoluyla


günlük haber özetlerini gönderme uygulamasına başvuru­
yor.
Aynca, elektronik posta yoluyla "öldürücü sayılabile­
cek bir uygulama " da küçük ilanları, borsayı, televizyon
programlarını, hava durumunu, astrolojiyi verme yönün­
den gerçekleştirilmektedir. Bu tür hizmetlerde imgelerin
ve sesin elektronik postanın içinde yer almasının daha il­
ginç olacağı kesindir. Web sayfalarında kişileştirme bakı­
mından hala bazı sorunlar bulunmaktadır. Sorunlar ise
bunların otomatik olarak verilmesinden kaynaklanmakta­
dır. Örneğin haberler iki kez verilmekte, farklı öğelerin
önemi bulunmamakta, sunulanların çoğunu promosyonlar
oluşturmaktadır. Daha başka deyişle, bu gibi web sayfala­
rında insan öğesi (human editor) bulunmamaktadır.

lnternette Haber Dışı Ôğeler Bakımından Stratejiler

Web sayfalarında, özellikle habercilik alanı dışında iş ya­


pan kurumlar önemli işler gerçekleştirebilmektedir. Bu
yönde, gerek ABD'de gerekse Avrupa'da çeşitli girişimler
sürmektedir. Bunlar içinde belki en önemli girişim, yerel
piyasalarda topluma özel içerik sunma olarak karşımıza
çıkmaktadır. Sunulanlar arasında eğlence programlan, ye­
rel haberler, hava durumu, spor, restoranlar, elektronik
alışveriş, yerel tartışma forumları yer almaktadır. Kablo ve
telefon şirketleri, tıpkı yerel internet olanakları hazırlayıcı­
ları gibi, coğrafya temelli toplumsal ilişkiler oluşturma yö­
nünde içerik sunmada yerel hizmetler geliştirme çabalarını
sürdürmekteler.

Gazetecilik Stratejileri

Halen intemet projelerinin ekonomik modeli çoğunlukla


tahmine dayanıyor, izlerkitle ise hala sınırlı. Uzun vadede

l ı oo
lnternet Gazeteciligi

kısmen intemete yatırım yapabilecekler, haber dışı en­


düstrilerden gelebilecekler gibi görünüyor. Microsoft'un
patronu Bill Gates ile Netscape arasında web sayfalarına
girebilmek için gerekli yazılım yönünden çekişme sürü­
yor. Yalnız Bill Gates'in intemete olan özel ilgisi nedeniyle
krallığı kimseye bırakmayacağı da söyleniyor.
lşte sorun burada. Gazeteler bu çerçevede ne gibi stra­
tejiler geliştirebilir? Gerçekten intemette gazeteler önemli
rol oynamak istiyor mu? ldeal olarak, yerel ve bölgesel ga­
zeteler intemetle iletişime ilgi gösterecek gibi görünüyor.
lntemete ilgi göstermeyecek olan gazeteler bakımından da
işbirliği için fırsatlar var. Halen intemette sunulan hizmet­
ler metne dayandığından, gazetelerin bu yönde katkılan
oldukça kolay. Gazetelerin elinde bulunan enformasyon,
Bill Gates'in de işaret ettiği gibi, dev bilgisayar ve intemet
şirketleri stratejileri bakımından hayati rol oynayabilir. As­
lında gazeteler, intemete katılmasalar da gelişmeleri de­
vam edecek. Gazetelerde halen yer alan küçük ilanların
web sayfalarına da taşınacağı aruk kesin.
Web sayfasında geleneksel gazetenin kağıda basılmış
şekli hizmet verebilecek. Gerçekten gazete web sayfasına
çıkınca, tanınınca, okuyuculardan gelecek tepkiler gazete
yönetmenleri, isteseler de istemeseler de hemen alınabile­
cek. Hatta belki de halktan gelen tepkiler zaman içinde is­
tenecek ve gazeteye konulabilecek. İnternet, öyle bir ileti­
şim biçimi olarak gelişiyor ki, gazetelerin web sayfaları
açmayarak okuyucularından kendilerini uzak tutmaları
pek akıl kan olmayacak gibi görünüyor. Bu nedenle, karlı
olsun olmasın, gazetelerin intemette web sayfası açması ve
okur kitlesi edinmesinin önemli olduğu ortaya çıkmış bu­
lunuyor.
Mayıs 1 999'da Zürih'te yapılan " Dünya Gazeteciler
Birliği" (WAN) toplantısında, Dünya Gazeteciler Birliği
yöneticileri, gazetelerin intemetle bütünleşen yeni bir sıç-

l ıo ı
Temel Gazetecilik

rama ve çığıra hazırlandığı kanısında olduklarını söyle­


mekten geri kalmadılar.
İnternet bir yanda okuru, diğer yanda gazeteciyi öne
çıkartan yeni, farklı bir yayın anlayışı yaratırken, bu yeni
anlayışın gazeteleri güçlendireceği ve yaygınlaştıracağı ileri
sürülüyor. Özellikle gençler arasında yaygınlaşan internet,
günlük gazeteleri yepyeni bir okur kitlesiyle buluşturuyor.
Gazeteler artık eskisi gibi yalnız toplumları yöneten seç­
kinler için çıkmıyor. Artık gazete herkesin, yönetici, seç­
kin kadar sokaktaki adamın da gazetesi olmak zorunda.
işin başka bir boyutu da var. insanlar günlük gazete
okumak yerine radyo ve televizyondan haberleri izliyorlar.
Belki insana okumak güç, dinlemek ve izlemek ise kolay
geliyor. ABD ve Avrupa'da günlük gazete okurunun her yıl
giderek azaldığına dair veriler hayli ürkütücü. "2000'li yıl­
larda acaba gazete tarihe mi karışacak? lnternet gazetesi
kağıt üzerindeki gazetelerin yerini mi alacak?" gibi sorular
sıklıkla soruluyor. Bu konuda Dünya Gazeteciler Birliği
yöneticileri hayli iyimser bir bakış sergiliyorlar. Televizyon
kanalı ve web sayfası sayısı arttıkça parçalanma hızlanıyor,
televizyon kanallarından ve internetten haber yağıyor. Ge­
leneksel gazeteler ise, bu haberleri anlamlı bir biçimde de­
ğerlendiriyor ki, bu, diğerlerinde hiç bulunamıyor.

Türk Medyasının İnternet Stratejileri

Masraflı da olsa, izleyici sayısı tam olarak kestirilemese de


Türk medyasının intemette web sayfası edinmeye yöneldi­
ğini söylemek yalnış olmaz. Gazeteler yanında bazı tele­
vizyonların da artık web sayfaları bulunuyor. Bu durum,
Türk medyasının yeniliklere kapalı değil, aksine onu uy­
gulayan ve yararlanabilen medya kuruluşları olduğuna işa­
ret ediyor. Şimdiki halde yüksek tirajlı gazeteler yanında,
tirajı fazla olmayan gazetelerin intemette yer aldığını gö-

l 102
!nternet Gazeteciligi

rebiliyoruz. Akşam, Cumhuriyet, Dünya, Emek, Fanatik,


Global, Güneş, Hürriyet, Milliyet, Radikal, Resmi Gazete,
Sabah, Star, Turkish Daily News, Türkiye, Yeni Asır, Za­
man gibi gazeteler intemette yer alıyor. Televizyon kanal­
lan olarak atv, NTV, Haber Türk, CNN Türk, Show TV,
Star TV, TGRT ve TRT'yi görmek mümkün.
Web sayfalarında yer alan Türk medyasının sunduğu
hizmetler arasında haber, enformasyon hizmetleriyle inte­
raktif eğlence yer alıyor. Haberler ve enformasyonun işgal
ettiği alan halen daha fazla. lntemette yer alan Türk gaze­
telerinin web sayfalarına girildiğinde, gazetenin günlük ola­
rak kağıt üzerinde yer alan kopyasını okuyabilmek müm­
kün. Web sayfası okuyucuları, gazetelerde yer alan haber­
leri sınıflandırılmış olarak (siyaset, kültür, sanat, ekonomi,
spor gibi başlıklar altında) tarih ve anahtar kelimelerle
arayabilmekte (search) ve bunlara erişebilmektedirler.
Artık pek çok gazetenin geriye dönük olarak yayım­
lanmış nüshalanm intemette okuyabilmek mümkün. Ga­
zeteler, genelde iç pazarda kazanç kaybına uğramamak
için günlük taşra baskılarını internete aktarmaktadır. Bazı
gazeteler ise, günlük baskılarını belirli saatler bakımından
güncelleştirme yoluna da gitmektedir. Örneğin Hürriyet.
Web sayfalarındaki gazetelerinin finansmanım karşılaya­
bilmek için, reklam alma yolunu benimsemiş gazeteler de
bulunmaktadır.
Asıl üzerinde önemle durulması gereken ise, 1970'li
yıllardan beri süren Türk gazetelerinin yurtdışı baskıları­
nın, artık web sayfasına verilen Türkiye baskılanyla zen­
ginleştirilme ve bütünleştirme olanağının yakalanmış ol­
masıdır. Her gün Türkiye ve KKTC'de satılan Türk gazete­
lerinin Türkiye baskıları, Avrupa'da Almanya, Hollanda,
Fransa, Belçika, lsviçre, lngiltere, lsveç, Norveç, Danimar­
ka, Lüksemburg, Avusturya ve ABD'de yurtdışı baskı ola­
rak yayımlanarak oralarda yaşayan Türk yurttaşlarına su.-

l 103
Temel Gazeıecilik

nulmaktadır. 1 996'dan itibaren ise, Türk gazetelerinin gün­


lük Türkiye nüshalannın internete taşınması, yurtdışında
yaşayan Türk yurttaşlan için yeni bir olanak yaratmıştır.
Web sayfalannda yer alan Türk gazetelerini internete
taşıyabilmek için bazı aracı şirketlerin katkısı bulunmak­
tadır. Diğer bir yöntem ise, medya kuruluşunun kendisi­
nin web sayfasına hizmetlerini aktarma için günlük çalış­
malannı sürdürmesidir. Halen web sayfalannda Türk med­
yasından bazı örnekler bulunsa bile, başlangıç olarak iyi
bir girişim olduğundan hiç kuşku yoktur. Zaman içinde,
internette okuyucu bulması ölçüsünde, web sayfasına çı­
kacak Türk medya kuruluşlannın sayısının artacağı açık-
ur.
Türkiye'de internette yer alan haber sitelerinin etkin­
liklerinden söz etmek gerekir. Bunlar arasında Haber Türk,
Bia-Net, CNN Türk haber siteleri öne çıkarken, CNBC-e
haber portalının önemli işlevi olduğu akıldan çıkarılma­
malıdır.

lntemette Yasal Düzenlemeler

lnternet, gazeteciler açısından küresel düzeyde teknolojik


olarak iletişim ve araştırma olanaklannı arturan önemli bir
araç olmakla birlikte, gazetecileri her gün kötü niyetli kişi­
lerin hedefi haline getiriyor. Bilgisayar korsanlan, bilgisa­
yar virüsleri, yanlış/çarpıtılmış haberler yayımlanarak ya­
pılan yönlendirmelerle, gazeteciler engellenmek isteniyor.
lnternette siber suçlar olarak adlandırılan suçlar işlenir­
ken, teknolojinin her gün gelişmesi karşısında intemet
açısından yeni hukuki sorunlar gündeme geliyor.
Yargı ise, intemet ortamında işlenen suçlar bakımın­
dan bir arayış içinde. Hükümetler yasalar yapıp, çıkarmaya
çalışırken, intemeti denetim aluna almak, hukuku zorla­
yarak sonuç çıkarmak, hatta siyasal istekler için özgürlük-

l 10 4
lnternet Gazeteciliği

leri sınırlandırmak da istiyorlar. Özellikle, intemet orta­


mındaki yayıncılıkta kişilik haklannın korunması öne çık­
makta. Aynı zamanda, yayın yoluyla düşünce ve ifade öz­
gürlüğü gibi hassas bir alanda ne yapılabileceği de karşı­
mızda durmakta. Bu nedenle, sorulan sorular arasında şun­
lar yer alıyor:
"lntemette bir denetim mekanizması kurulsun mu?
Bu mekanizmayı kim kursun? Kim denetlesin? Yoksa in­
ternet ortamındaki yayınlar özgür mü kalsın? Her isteyen
her şeyi yazsın mı?"
Türkiye'de halen internette işlenen suçlar bakımından
yasal bir düzenleme bulunmamaktadır. Yasal düzenleme
yapılması için çeşitli girişimler olmakla birlikte, henüz faz­
la bir ilerleme kaydedilmiş değildir. Açılan davalar, Türk
Ceza Kanununun ilgili hükümlerine göre karara bağlan­
maktadır. Asıl önemli olan, intemette ifade özgürlüğünün
nasıl sağlanacağı, bu özgürlüğün ihlal edilmemesi için, ne­
ler yapılması gerektiğidir.
Türkiye'de genelde bilişim suçlarının öne çıkmasıyla
birlikte, açılan davalara göre mahkemeler karar verme yo­
luna gitmişlerdir. lntemetin devreye girmesi, bilişim suç­
lan yanında internette işlenen suç kavramını da gündeme
getirmiştir. Bu yönde açılan davalar, Türk Ceza Kanu­
nu'nun ilgili hükümlerine göre karara bağlanmıştır. lnter­
nette işlenen suçların artış göstermesi, özellikle, çocuk is­
tismarı, pornosu, müstehcen yayınlar bakımından AKP
Hükümeti bir arayış içine girmiştir. Yapılan çeşitli çalışma­
lar sonucunda, Türkiye'de intemette işlenen suçlar bakı­
mından "lntemet Ortamında lşlenen Suçlarla Mücadele
Edilmesi Hakkında Kanun" 23 Mayıs 2007'de TBMM'de
kabul edilerek, 23 Kasım 2007 itibariyle yürürlüğe girmiş
bulunmaktadır.
Bu kanunla birlikte, Telekomünikasyon Kurulu lleti­
şim Başkanlığı'na, mahkeme kararı olmaksızın, yurtdışı

l ıos
Temel Gazetecilik

kaynaklı tüm siteleri, yurtiçi kaynaklı müstehcen siteleri


engelleme yetkisi tanınmaktadır. Bu şekilde mevzuatta bel­
li bir tanımı bulunmayan müstehcenliğin sınırlarını belir­
leme yetkisi anılan başkanlığa verilmiş olmaktadır.
Aynca, kanunla internet ortamında işlenen ve "kata­
loğ suçlar" olarak nitelendirilen 8 suçla ilgili erişimin en­
gellenmesine yönelik mahkeme kararlarının gereğinin ya­
pılması için Telekomünikasyon Kurulu lletişim Başkanlı­
ğına gönderilmesi gerekmektedir. Kanun, aynı zamanda
müstehcenlik ve çocuk istismarı suçlarını oluşturan yayın­
lara ilişkin erişimin engellenmesi kararının doğrudan anı­
lan başkanlık tarafından verilmesine imkan tanımaktadır.
Çocuk istismarı ve müstehcenlik konusunda, uluslararası
kabul gören filtre programlarıyla otomatik engelleme ya­
pılması hakkı ile kamuya açık yayınların takibe alınması
hakkını anılan başkanlığa vermektedir. Kanun, aynı za­
manda, vatandaşlara ihbar etme hakkını tanırken, ihbarları
dikkate alacak ihbar merkezinin başkanlık içinde kurul­
ması için çalışmalar tamamlanma aşamasına gelmiş bu­
lunmaktadır.
Kanuna göre, zararlı bir içerik belirlendiğinde ve ko­
nuyla ilgili şikayet geldiğinde, Telekomünikasyon Kurulu
lletişim Başkanlığı, TTNet ve diğer servis sağlayıcı şirket­
lere bir yazı göndererek, erişimin engellenmesini isteye­
cek. Arkasından da site kapatılacak.
Yeni kanunla birlikte, erişimin engellenmesi için pek
çok kez mahkeme kararı alınmış, pek çok site kapatılma
yoluna gidilmiş bulunmaktadır. Alınan mahkeme kararlan
arasında belki en önemlisi YOUTUBE'a girilmesinin mah­
keme karan ile engellenmiş olmasıdır.

l ıo6
11. KISIM

Gazetecilikle tlgili
Temel Bilgiler
5. BÖLÜM

Toplumda Gazeteciliğin
Rolü ve Önemi

Gazete, Gazeteci, Gazetecilik

Gazete, Batı Avrupa'da ticari kapitalizmin ürünü olan bir


kitle iletişim aracıdır. Kökeninde ise Avrupa'da ortaçağ
sonrasının haber mektupları vardır. Çağdaş anlamda gaze­
te, kapitalist üretim biçimi ve piyasa ekonomisi içinde,
toplumsal bir kurum ve ticari işletme olarak var olabilmiş­
tir. 19. Yüzyılda kapitalizmle birlikte, bugünkü kitle gaze­
teleri ortaya çıkarken, bu süreç içinde gazetelerin ticari
kuruluş olarak işleyiş mantıklarını piyasa koşullan belir­
lemiştir. Teknolojik bir kurum olarak pahalı bir yatırım
olan gazeteyle üretilen haberler, haberler yoluyla elde edi­
len kar, emekyoğun bir işlem olan gazeteciliğin piyasa ko­
şullan içinde rekabet etmesini sağlamıştır. Bu nedenle,
teknolojiyle gazete ve gazeteciliğin ilişkisi sürekli olarak
makine parkının yenilenmesi için finansman kaynağı bul­
ma, yatırım yapma şeklinde görülmektedir.

l 1 09
Temel Gazeteci/ık

Gazeteciliğin gelişmesinde, Gutenberg'in Almanya'nın


Mainz kentinde, değişebilir harfleri maden alaşımından
dökmesi ve tahta baskı makinesini kullanıma sokmasının
önemli bir yeri olduğundan kuşku duyulamaz. Avrupa'da
Ren Nehri çevresinde ticaret yapan tüccar ve bankerler
için ekonomik iletişimin gerekliliği gazetenin doğuşunu
hızlandırmıştır. Daha doğru bir deyişle, gazetenin ortaya
çıkabilmesi için ticari kapitalizmin gelişmesi gerekmiştir.
Ticari kapitalizmin gelişmediği ülkelerde ise gazete, kapi­
talizmin etkisiyle ortaya çıkmıştır. Bunun en iyi örneği
Osmanlı lmparatorluğu'dur. Osmanlı lmparatorluğu'nda
ilk gazeteler yabancı çıkarlarının yayın organı olarak Fran­
sızca yayımlanmış, Türkçe ilk gazeteyi de devlet çıkartmış­
tır.
Gazetenin doğuşunda, hiç kuşkusuz insanoğlunun
haber alma gereksinimi ve isteğinin büyük etkisi ve katkısı
bulunmaktadır. Belki de insanoğlu kendine göre haber
ararken, etrafına "ne haber? " diye sorması, insanın içinde
yaşadığı ortam bakımından ilgi ve merakının göstergesidir.
En eski çağlardan beri, uğraşları sırasında kişiler doğal
olarak bazı olaylan, olguları görmüşler, duymuşlar, his­
setmişler, denemişlerdir. Fikir oluşturmuşlar, bazı sonuç­
lara varmışlar, kendi anlayış ve inançları doğrultusunda
hareket etmişlerdir. Biraz dedikodu, biraz fikir tartışması,
biraz da söylenti çıkarma şeklinde, o an var olan enfor­
masyonu paylaşma sürüp gitmiştir.
Gazetecilik, bir yönüyle kişilerin sorunlarının çözüm­
lenmesine yardımcı olan bilgilerin ulaştırılmasıdır. Sunu­
lan enformasyonun içeriği, bilgilendirme veya eğlence
yüklü olabilir. Genelde basit bir tanımlamayla sunulan bu
içeriğe, günlük dilde "haber" adı verilir. Gazetecilik, haber
malzemesi sayılan enformasyonun toplanmasını, yazılma­
sını, düzenlenmesini ve dağıtılmasını içeren bir işlemdir.
Gazeteci ise, erişmek istediği kitle için en önemli diye ni-

l ıı o
Toplumda Gazeteciliğin Rolıl ve Önemi

telendirdiği enformasyonu toplayarak haber yapan, kişileri


bilgi alarak düşünmeye sevk edendir.
Gazeteciliğin temel ilkelerinden biri, haber ile yorum
arasında belirgin bir aynının çizilmesi ve bunların karıştı­
rılmasının önlenmesidir. Haber, gerçeklere ve verilere da­
yalı bilgilendirmedir. Buna karşılık, yorum ise yazarın, ya­
yımlayanın veya yayın şirketlerinin düşüncelerini, inançla­
rını, kişisel yargılarını içerir. Haber yayını, gerçeklere da­
yandırılmalı ve doğruluğu kanıtlanır olmalıdır. Yorumlar,
genel düşünceler veya günlük olaylar üzerinde yapılabilir.
Yorum, sübjektif olduğundan doğruluğu üzerinde eleştiri
yapılamaz.
Gazeteci ve gazetecilik kavramları, haber verme bakı­
mından tek yönlü bir iletişim akımına işaret eder. lşte, ga­
zetecilik yapan araçlar yoluyla "haber alma," eriştikleri kit­
leler yönünden haber olur diye seçilmiş, ayrılmış, düzen­
lenmiş, haber olarak yazılmış olay ve olayların okunması,
dinlenmesi, izlenmesi sonunda gerçekleşebilmektedir. Bu
düzenleme içinde de toplumda gazetecilik yapan kitle ile­
tişim araçlarınca çeşitli görüşler gündeme getirilmekte,
gündemde tutulmakta, kamuoyu oluşturulmaktadır. Daha
doğru bir deyişle, gazetecilikle toplumda üzerinde konu­
şulan gündem saptanma yoluna gidilmektedir.
Günümüzde gazetecilikte rol oynayan kitle iletişim
araçları, kişilerin dikkatini çekme bakımından büyük gö­
revler yüklenmiştir. Aynı zamanda, haber olarak verme­
dikleri de haber olarak verdikleri kadar önemlidir. Haber
olarak verdikleri olay/olaylar ne kadar saptırılmış, kalıp
yargılarla dolu ve taraf tutar bir şekilde veı:ilmiş olursa ol­
sun, izleyenlerin bunları. denetleme olanağı yoksa, kafala­
rında olay/olayları kitle iletişim araçlarından aldıkları gibi
canlandırmaktadırlar.
Gazetecilik yapan kuruluşların kendi yayın politikala­
rına göre istenileni/istenilmeyeni haber olarak vermeleri,

l ııı
Temel Gazetecilik

bu bağlamda düşünülmelidir. Hangi olay/olaylann haber


olarak verileceği karan, yayın kuruluşunun yayın politika­
sı çerçevesinde verilmektedir. izleyici yönünden ise, iste­
nilenVistenilmeyen haber olgusunu değerlendirme, yayın
kuruluşu içinde karar verme durumunda olanların seçimi
sonunda oluşmaktadır. izleyiciye ise, ancak kendisine su­
nulan içerik içinde seçici davranma hakkı tanınmaktadır.

Gazetecilik-Kitle iletişim Araçları ilişkisi

lnsanlann gerek yakın gerekse uzak çevrelerinde olup bi­


tenler hakkında bilgi almalannı, günümüzde özellikle bu
amaçla geliştirilmiş ve uzmanlaşmış bazı araçlar sağlamak­
tadır. Bu araçlara genel bir terim kullanarak kitle iletişim
araçtan adını veriyoruz. Endüstri teknolojisinin gücünü
simgeleyen kitle iletişim araçlan, kitleleri iletişim ağıyla
birbirine bağlamaktadırlar.
Kitle iletişim araçlarının, yüzyıllardır insanlar arasında­
ki ilişkilerin temeli olan iletişime katkılan ise yakın geçmiş­
te yaygınlaşmıştır. Mekanik güçleri dolayısıyla hareketlilik
çoğaltıcısı olarak işlev görmeleri, iletişimin kitle iletişimi
şekline dönüşmesine neden olmuştur. Bu araçlann yaygın­
lık kazanmasıyla, yüzyıllardır süregelen iletişimin sınırlı
olan kapsam ve etkileri genişlemiştir. Geleneksel iletişimi
kitle iletişiminden ayıran iki özellik bulunmaktadır.
1 . Kitle iletişim araçtan zamandan tasarruf ederek,
kapsanılan yerleri genişleterek enformasyonu taşınabilir ve
saklanabilir hale getirmiştir. Bu durum, kitle iletişim araç­
larını, geleneksel iletişim yöntemleri yanında toplumsal
etki yönünden daha güçlü kılmıştır.
2. Kitle iletişim araçları, çalışabilmek bakımından bir
örgütlenişe gereksinme duymaktadır. Daha başka deyişle,
kitle iletişim araçlan diğer toplumsal kurumlar ve örgütler
gibi bazı özelliklere ve yükümlülüklere sahiptir.

l 1 12
Toplumda Gazetecilifiin Rolü ve Önemi

Yukarıda sayılan iki özellik yanında, kitle iletişim


araçlarının pek çok işlev gördüğünü belirtmek gerekir. Bu
araçlar, yüzyıllardır var olan geleneksel iletişimin işlevle­
rini günümüzde farklı görünümlerde yerine getirmektedir.
Haber verme, propaganda, eğitim, eğlence, reklam yapma
şeklinde sıralayabileceğimiz bu işlevleri, kitle iletişim araç­
ları toplumsal kurumlar olarak toplumsal yapı içinde ger­
çekleştirmektedir.
Günümüz gazeteciliğinde önemli rol oynayan gazete,
dergi, radyo ve televizyon, etkin kitle iletişim araçları ola­
rak toplumsal bir uğraş olan iletişimde yer almaktadır. in­
sanlara, yakın ve uzak çevrelerinde olup bitenleri haber
olarak vermeye, kısacası dünyayı tanımlamaya çalışmakta­
dır. Bunun yanında, insanların çeşitli sorunlarının çözüm­
lenmesine de yardımcı olmaktadır. Zaman zaman insanoğ­
lunun eğlence gereksinmesini de karşılamaktadır. Top­
lumda satılan malların tanıtımım da büyük ölçüde üst­
lenmişlerdir. Gazete, dergi, radyo ve televizyon ister gaze­
teciliğin temel işlevi olan haber verme işlevini görsün, is­
terse eğlendirsin, isterse reklam yapsın, kitlelerin bir ba­
kıma gözü kulağı olmak durumundadır.
Gazete ve dergiden radyo ve televizyondan her gün
milyonlarca insan yararlanmaktadır. Bu araçların evleri­
mizde adının geçmediği, söylenmediği gün ve saat yok gi­
bidir. Her an yakın çevremizde bu araçların varlığını his­
sederiz. Aslında, günlük yaşantımızın ayrılmaz birer par­
çasıdır. Gazetelerin büyük bir güç olarak belirmesi, dün­
yada okuma yazma oranının artmasıyla gerçekleşmiştir
denebilir. Radyo ve televizyonun izlenilmek için izleyicile­
rinden okuma yazma gibi bir beceri istememesi, gazetelere
oranla bu araçların daha kolay izlenilmesine neden olmuş­
tur. Bununla beraber, radyo ve televizyonun gazetelere
oranla yaygınlık kazanması daha çok yenidir. Gazeteler
19. yüzyıl ortalarından itibaren e tkinlik kazanırken, radyo

1 11 3
Temel Gazetecilik

Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra, televizyon ise ikinci Dün­


ya Savaşı'ndan sonra yaygınlaşmıştır.
Gazetecilik yapan araçlar olarak gazete ve dergiler,
radyo ve televizyon ülkenin toplumsal yapısı içinde yer
alan iletişim sisteminin uzmanlaşmış bir bölümünü oluş­
turur. Bu araçları, aynı zamanda siyasal iletişimin yaygın­
laşmasında büyük rol oynamaları nedeniyle, siyasal alt sis­
temler olarak nitelemek de mümkündür. Toplum içinde
oynadıkları asıl önemli rol ise, toplum içinde ve toplumlar
arası akıp giden iletişimin dengeli bir şekilde dağılımında,
iletişimin alt yapısını mekanik araçlar olarak düzenlemele­
ridir.
En genel tanımlamayla, gazeteciliğin temel işlevi ha­
ber vermektir. Günümüzde haber verme işlevini yerine ge­
tiren çeşitli gazetecilik örgütleri bulunmaktadır. Gazeteci­
lik örgütleri içinde basın, radyo ve televizyon yanında, bu
araçlara yardımcı olan başka aracılar da yer almaktadır.
Gazeteciliğin altyapısını oluşturan, endüstri teknolojisini
temsil eder sayılan mekanik araçlar yanında belki üzerinde
en çok durulması, söz edilmesi gereken bu araçları çalıştı­
ran fikir işçilerinin ürettikleridir. Fikir işçilerinin ürettik­
leri ise herkesin diline doladığı, beğenmediği, bizi dünya­
dan iyi veya kötü şekilde haberli kılan haber dediğimiz ol­
gudur. Daha öz bir deyişle gazetecilik yapmaktır.
Günümüzde, gazetecilikte çok sayıda kitle iletişim
aracı görev almış durumdadır. Gazeteler yanında radyo­
nun ve televizyonun da gazetecilik alanına kaymasıyla, ça­
ğımızın gazeteciliği çok aracın gazetecilik alanında işlev
gördüğü gazetecilik şekline dönüşmüştür denebilir. Radyo
önce maç nakilleri, daha sonra da kısa haberler sunarak
gazetecilik alanına girmiştir. 19 50'lerden itibaren de tele­
vizyon yoluyla da gazetecilik yapılmaya başlanmıştır. Bu
yönden, araçların yapısal özellikleri nedeniyle, günümüz
gazeteciliği basın, radyo, televizyon arasında haberleri hız-

j 114
Toplumda Gazereciliğin Rolü ve Önemi

la verebilmek yönünden büyük bir yanş içinde gerçekleş­


mektedir.

Gazetecilik Yapan Kitle lletişim Araçlannın


Yapısal Ôzellikleri

Gazetelerin yanında önce radyonun, daha sonra da televiz­


yonun gazeteciliğe kaymasıyla bazı yeni terimler gazeteci­
lik diline girmiştir. Gazeteler, dergi için yazılı basın, radyo
ve televizyon için sözlü veya elektronik basın terimleri
kullanılmaya başlanmıştır. Günümüzde, gazetecilikte rol
oynayan araçlann kendine özgü özellikleri bulunmaktadır.
Gazetelerin sürdürdüğü gazetecilik anlayışı, radyo ve
televizyona da yansımakla beraber, gazetecilikte rol oyna­
yan araçlann yapısal özellikleri nedeniyle bazı farklılıklar
vardır. Gazeteler, ülkesine göre değişen ölçüde tifdruk, of­
set baskı tekniğiyle basılmaktadır. Aynı zamanda, baskı
tekniğine uygun olarak da içeriği bol veya az haber ve re­
simle düzenlenmiş olarak sunulmaktadır.
Radyoda ise, yer yer kayda alınmış seslerin eşliğinde
spikerlerin okuduğu haberler yer almaktadır. Televizyon­
da radyodaki gibi haberleri yine spikerler sunarken, yer
yer ekranda haber filmleri, çeşitli yazılar, şekiller, fotoğraf­
lar, grafikler, kayda alınmış seslerle birlikte haberlere eşlik
etmektedir.

Yazılı Basının Ôzellikleri

Gazete ve dergi göze hitap eden kitle iletişim aracıdır. Oku­


ma yazma bilmeyenler, yazılı basının yazdıklannı okuya­
mazlar, ancak dinleme yoluyla yararlanabilirler. Yazılı ba­
sının ulaştırdığı haber mesajlan, saklanabilir bir belge ni­
teliğini taşımaktadır. Bu yönden, belge olması nedeniyle,
istendiği zaman tekrar okunma, gözden geçirilme olanağı­
nı sağlamaktadır.
Temel Gazetecilik

Yazılı basın, haberleri daha ayrınulı, derinliğine inerek


sunar. Radyo ve televizyona oranla, haber verme bakımın­
dan daha az hızlıdır. Zamanı radyo ve televizyona oranla
daha elverişli olarak kullanmaları daha kapsamlı haber
vermelerine yol açmaktadır. Bu nedenle, yazılı basının
ekonomik olanakları yeterliyse, haber malzemesi fazlalığı
halinde sayfalarını artırma olanağını her zaman zorlayabi­
lir. Radyo ve televizyon ise, hiçbir zaman yazılı basının bu
özelliğinden yararlanamaz.

Sözlü Basının Ôzellikleri

Radyo yalnız kulağa yönelir. izleyiciler radyonun verdikle­


rini duyma yoluyla alabilirler. Radyonun verdikleri ise ka­
lıcı değil, uçucudur. Bununla beraber, günümüzde kitle
iletişim araçları içinde en hızlı ve en çabuk haber mesajı
ulaşurabilen araçtır. Televizyon ise hem göze hem de ku­
lağa yönelen bir kitle iletişim aracıdır. Ekrandaki görüntü­
ye ses tamamlayıcı bir öğe olarak eşlik eder.
Gerek radyo gerekse televizyonun yayın süresi günün
yirmi dört saatiyle sınırlıdır. Bu bakımdan, verdikleri ha­
berler yönünden sürekli olarak yirmi dört saat zaman sını­
n içinde kalmak durumundadır. Verdikleri haberi gazete­
ler kadar derinliğine inerek, ayrıntılı olarak hiçbir zaman
veremezler. Radyo ve televizyon, okumayazma gibi bir be­
ceri istemez.

Gazetecilik Yapan Araçlann Ekonomik Ôzellikleri

Günümüzde yazılı basın, radyo ve televizyon toplumsal


kurumlar olarak büyük sermayeyle çalışmaktadır. Serma­
yeyse, özel sermaye veya devlet sermayesi şeklinde olabil­
mektedir. Sermayeyi kimin koyduğu, bu araçlar üzerinde
tekel veya çoğulcu iletişim sisteminin varlığına zemin ha-

l 1 16
Toplumda Gazeteciliğin Rolü ve Önemi

zırlamaktadır. Daha öz deyişle, sermaye mülkiyet ve dene­


tim durumunu yansıtan en önemli göstergedir. Çoğulcu
iletişim sistemlerinde, gerek basın sahasında, gerekse rad­
yo ve televizyon sahasında, büyük anonim şirketler yazılı
veya sözlü basının finansmanım sağlamaktadır. Tekelci
sistemlerde ise, devletin yazılı veya sözlü basın üzerinde
finansman yönünden katkısı bulunmaktadır.
1 7. Yüzyılın başında çıkmaya başlayan gazeteler, tam
anlamıyla teknolojik devrimin doruğuna erişmiş bulun­
maktadır. Yalnız, baskı alanında elektronik bilimi ve oto­
masyon üretim sorunlanmn pek çoğunu çözmüş, yüksek
hızlı rotatif baskı makineleri üretimi çok artırmıştır. Özel­
likle, ofset tekniğiyle siyah-beyaz baskı büyük ölçüde ye­
rini renkli baskıya terk etmiştir. Dizgi sahasında uygula­
nan yeni yöntemler, foto kompozisyon, filmle dizgi, bilgi­
sayar ile dizgi, elektronik klişe yapma teknikleri dizgi iş­
lemini çabuklaştırmıştır. Faksimile yöntemi ve telsizle, ga­
zeteler aynı anda basılabilme olanaklanna kavuşmuştur.
Yazılı basın alanındaki teknolojik gelişmelere ayak
uydurabilmesi için büyük paralar gerekmektedir. Bu ne­
denle, büyük sermaye gruplan, genellikle anonim şirket­
ler, günümüzde basın alanında faaliyette bulunmakta veya
çeşitli basın zincirleri basın alanında önemli bir ad olarak
hareket etmektedir. Sözlü basın alanında da aynı durum
görülmektedir. Gerekli sermayeyi bulma nedeniyle oluşan
birikim, gazete sayılanmn radyo ve televizyon istasyonu
sayılanmn azalması, kalanlann ise fazlasıyla güçlenmesi
anlamını taşımaktadır. Oluşan basın zincirleriyse basın öz­
gürlüğüyle ilgili herkesi fazlasıyla düşünceye sevk etmek­
tedir. Genel kam, basında (yazılı olsun, sözlü olsun) biri­
kimin basın özgürlüğünü kısıtlaması şeklindedir.
Yazılı ve sözlü basında görülen birikimin yanında üze­
rinde durulması gereken, bu araçlann haber toplama ve
yazma olanaklarının geçirdiği gelişmelerdir. Teknolojik

l ıı 1
Temel Gazeıecilik

olanakların gelişmesiyle, gazetecilikte rol oynayan araçla­


rın haber toplama ve yazma olanaklarına yardımcı olan bu
aracılar, haber toplama ve yazmayı hızlandınrken, masraf­
ları daha da kabartmıştır. Telefon, radyo hatları ile iletişim
faksimile, uydularla iletişim, haber ajansları, fikir işçilerine
kolaylıklar sağlamakla beraber, fikir işçilerinin ücretleriyle
birleşince büyük toplamlar oluşmaktadır.
Diğer bir önemli nokta ise, yazılı ve sözlü basının ha­
ber alma olanağına ve özgürlüğüne etkide bulunan haber
ajanslarıdır. Günümüzde, dünya ulusları olabildiği ölçüde
kendi ulusal haber ajansları yanında, üç büyük haber ajaı:ı­
sından haber alma durumundadır. Associated Press, AFP
ve Reuters, yazılı basın ve sözlü basına haber sağlama yö­
nünden adeta yarış halindedir. Verdikleri haberler ait ol­
dukları devletin dünya görüşünü yansıtan bir ölçü içinde
kalmaktadır. Haber ajansları muhabirlere büyük ölçüde
yardımcı olmakla beraber, gazeteciliğin temel işlevi olan
haber vermede köprü başlarını tutmuşlardır.

Gazetecilikte Haber Verme lşlevi

insanoğlunun bu yüzyılda haber alma yönünden karşılaş­


tığı yenilikler, gazeteciliğe yeni bir çehre kazandırmıştır.
Önceleri yalnız haber alma bakımından gazete okuyanlar,
zamanla radyodan haberleri dinlemeye, sonraları da tele­
vizyondan haberleri izlemeye başlamışlardır. Her üçüne de
sahip olma olanağı olan insanoğlu için, gerek yazılı gerek­
se sözlü basın yaşantısının önemli birer parçasıdır. lnsan­
lar günümüzde, hızlı haber alma bakımından radyo din­
lemekte, olaylan yerinde oluyormuş gibi izleyebilmek için
televizyona yönelmekte, olaylan derinliğine öğrenebilmek,
önemini kavrayabilmek bakımından da gazeteleri okumak­
tadırlar. Artık alışılan, kitle iletişim araçlarından haber iz­
lemek için birbirini tamamlayacak şekilde yararlanmaktır.

l ııa
Toplumda Gazeteciligin Rolü ve Önemi

Gerçekten, haber verme işlevi, gazeteciliğin en önemli


ve temel işlevidir. Kamusal ilişkiler üzerinde hüküm ver­
me yönünden de değerlendirilen hep haberler olur. Gaze­
tecilik yapan araçların "haber verme işlevi" gazetecilik
mesleğinde çalışanlarca olduğu kadar, toplumda pek çok
kişi tarafından sürekli olarak eleştirilir. Görünüşte, insana
çekici gelen bu oyunun yazılı kuralları pek yoktur. Eleşti­
riler, oyunu bazen dikenli noktalara götürmekte, iş tatsız
boyutlara da ulaşabilmektedir. Yapılan eleştiriler bir yön­
den gazetecilik ahlakı, diğer yönden de gazetecilik sorum­
luluğuna ilişiktir.
Kitle iletişim araçlanyla toplum arasındaki ilişkiler
yönünden yapılan bu eleştiriler, genelde bazı haberlerin
tam olarak yansıtılmadığı veya hatalı ve kasten öyle göste­
rilmekte olduğu şeklinde olabilmektedir. Hatta bazı eleşti­
rilerdeyse, gazetecilik yapan kitle iletişim araçlannın han­
gisi olursa olsun, günlük bir toplumsal sorunu fazlasıyla
abarttığı veya sorunu hiç önemsemediği de yer alabilmek­
tedir. Kısacası, gazetecilik yapan araçları hataları nedeniyle
kınamak, sonra da bunlardan bazı isteklerde bulunarak,
çeşitli girişimlerde bulunmasını istemek, belki günümüzde
gazeteciliğin temel sorununu oluşturmaktadır. Haberlerin
çoğu neden sıradandır veya bayağıdır? Haberler neden bil­
giyle yüklü değildir? Hatalı ve eksiktir? Bu soruların yanıt­
lan ise, gazetecilik yapan araçların "haber yapma ve ver­
me" işlevleriyle ilişkilidir.
Haber yapma ve verme işlevlerini açıklamak için, ga­
zeteciliği tıpkı toplumbilim gibi bir görgül disiplin olarak
ele alıp incelemek yerindedir. Böyle hareket ettiğimizde,
haberlerin görgül araştırmanın bulguları yanında, araştır­
mada kullanılan kavramlar, yöntemler ve gazeteciler za­
man ayırabilirlerse görgül olarak deneyebilecekleri varsa­
yımlardan oluştuklarını söyleyebiliriz. Bu bakımdan, diğer
görgül disiplinler gibi gazetecilik, yalnız gerçekler üzerin-

l 11 9
Temel Gazetecilik

de verilmiş bulunan hükümlerle sınırlı kalmaz. Gazeteci­


likte toplumsal değerler, tercihler de yer alır. Gazeteciliğin
hammaddesini oluşturan haberler, ülkenin ve toplumun
olası olduğu ölçüde iyi veya kötü bir fotoğrafını vermeye
çalışır. Haberler içinde yer alan toplumsal değerler ise, ha­
beri yapan ve veren gazetecilere çoğu kez ait olmadığı gibi,
haberlerden kesinkes de ayrılmaz.
Haber verme işlevini toplumsal olgu olarak ele aldı­
ğımızda, gazetecilikte kullanılan araçlann günlük çalışma
ve çalıştınlma süreçlerini de gözden geçirmek gerekmek­
tedir. Daha başka deyişle, kişisel davranışı gösteren gaze­
tecilik psikolojisiyle bunlan biçimlendiren kurumsal bas­
kılan da dikkate almak yerinde olacaktır. Bu bakımdan, şu
soruları sormak anlamlıdır. Neden bazı muhabirlerin uz­
manlık alanlanna bazı haber kaynaklan girmekte, diğerleri
girmemektedir? Neden A gazetesinin yazıişleri müdürüyle
B televizyon haber merkezi müdürü ellerinde bulunan ha­
berlerin bazılannı yayımlamak veya antene çıkarmak için
ayırmakta, diğerlerini kullanmamaktadırlar?
Bu soruların yanıtını verebilmek, "Haber Yapma" te­
riminden ne anlamak gerektiğine bakmakla olanaklı ol­
maktadır. Çünkü haber verebilmek için belirli bir çerçeve
içinde haberin oluşturulması gereklidir. Daha öz deyişle,
haber yapma, olay veya olaylann haber olarak verilmek
üzere haber haline getirilmesi sürecini içermektedir. Bu
konuyu toplumbilim açısından değerlendiren Amerikalı
yazar Bernard Roscho şöyle demektedir:

Haber yapma (newsmaking) sırasında haberin içeriğini


oluşturan enformasyonun bir kısmı bir toplumsal sü reç so­
nucu o larak yayımlanmakta, diğer kısmı ise atılmakta veya
üzerinde durulmamaktadır.

Bu yönden, toplumsal çözümlemede belki en tutarlı yol


kişisel yanlılık.lan inceleme yerine, kurumsal baskıları in-

l 120
Toplumda Gazeteciliffen Rolü ve Önemi

celemektir. Böylelikle, Roscho'nun tanımından dolaylı ola­


rak görüldüğü gibi, gazeteci psikoloj isiyle haber sosyoloji­
si (sociology ofnews) arasında bir aynın yapabilme olana­
ğı doğabilecektir.
Haber sosyolojisinin ne olduğuna değinmeden önce,
Roscho'nun diğer bazı görüşlerini de gözden geçirmek ge­
rekecektir. Roscho , yayımlanmış haberlerin ikili temeli ol­
duğuna işaret ettikten sonra şunları eklemektedir:

To plumsal bir ürün olarak basının içe riği, içinde n çıktığı


to plumu yansıtır. Kurumsa l bir ürün o la rak ise, basının içe ­
riği, işlevi habe r to plama ve ya zma olan uzmanlaşmış, ku­
rumlaşmış ça lışmala nn so nucudur. Bu iç içe girmiş koş ulla­
nn tümü ise haber sosyo loj isini o luşturur.

Roscho, toplumsal yapının içerik üzerinde temel belirleyi­


ci olduğuna işaret ettiği gibi, haber sosyolojisinin, top­
lumbilimin temel inceleme birimleri olan tabakalaşma,
inançlar, davranış kalıplan astüst ilişkilerini değerlendir­
mesi gerektiğini söylemektedir. Yalnız, haber sosyolojisi­
nin asıl amacı topluma soktuğu girdilerdir. Girdilerin oluş­
turduğu çıktıları ise pek dikkate almamaktadır. Daha baş­
ka deyişle, toplumu nasıl etkilediğini ve toplumun nasıl
etkilendiğini dile getirmek istemektedir.

Haber Vermenin Gördüğü Toplumsal lşlevler

Çağımızda gazetecilikte rol alan kitle iletişim araçları, top­


lumsal kurumlar olarak toplumun iletişim yapısı içinde
kendilerine özgü merkezi bir konuma sahiptir. Temel iş­
levleri olan haber vermeyle, topluma çeşitli girdileri, olgu­
lar ve değer yargılan arasında çeşitli bağıntılar kurarak sü­
rekli olarak sunarlar. Bu sunuş sırasında gördükleri top­
lumsal işlevler yanında, bazı psikososyal işlevler de yük-
Temel Gazetecilik

lenmiştir. Başka deyişle, haber verme işlevleriyle birlikte,


daha pek çok toplumsal ve psikososyal işlevleri de yerine
getirir. Bunlar arasında, kamuoyunu oluşturarak belirli bir
konu üzerinde ikna etme, eğitim, eğlendirme, oyalama,
reklam yapma da yer almaktadır.
Haber verme işlevleriyle gazetecilik yapan kitle ileti­
şim araçları topluma siyasal, ekonomik, toplumsal, sanat­
sal, bilimsel enformasyonu, ister güncel olsun isterse genel
nitelikte olsun çeşitli olgular arasında bağıntılar kurarak
sunar. Zaman zaman uyuşumcu, zaman zaman eleştiriyle
yüklü olarak olguların ve değerlerin toplumda yerleştiril­
melerini sağlar. Bu işlevleriyle, bilgi verme yanında fikirle­
rin, değerlerin aktarımını yapması, aslında kitle iletişim
araçlarının eğitim işleviyle bütünleşmektedir. Daha öz de­
yişle, haber vermenin toplumsallaşmada oynadığı önemli
rolü göstermektedir.
Haber verme işleviyle aynı zamanda bazı fikirlerin sa­
vunuculuğunu yaparak, topluma belirli yönde fikir deği­
şikliği getirerek yeni tutumların yerleştirilmesini ister. Bu
işlevi görürken, zaman zaman siyasal karar alma yönün­
den ikna e tmeye yönelerek, bazı fikirlerin değiştirilmesin­
de, şekillenmesinde rol oynar. Diğer yandan, yine haber
verme işlevi içinde, toplumun ekonomik yapısının işleyi­
şiyle ilgili olarak malların tanıtımına da yönelir. Malların
tanıtımı (reklam) yoluyla, ekonomik sistem hakkında bi­
linçlendirme, tanıtma ve malı satın alma yönünde ikna
etmeye yöneltme, haber verme işlevi içinde gerçekleşir.
Gazetecilikte haber verme işlevi, zaman zaman kişileri si­
yasal ve ekonomik açıdan bilinçlendirme yanında ikna et­
me işleviyle de yüklü olabilir.
Belki haber verme işlevi yoluyla yönelinen en önemli
işlevi psikolojik ve toplumsal değerleri içeren, değerlendi­
ren eğlendirme, dinlendirme işlevi olarak nitelemek
mümkündür. Günün ağır bunaltıcı sorunlarından ve ko-

j 122
Toplumda Gazeteciliğin Rolıi ve Önemi

şullarından uzaklaştırarak kişileri hayal ve düş dünyasına


itme, gamdan, sıkıntıdan arındırma bakımından haber
verme günümüz gazeteciliğinde önemli bir yer tutmakta­
dır. Kişiye çevresinde edindiği bilgilerle statü kazandıraca­
ğına, öğretilmesi gerekenleri öğreterek toplumsal normları
zorlayacağına, genelde topluma istenileni sunmaya, sorun­
lardan, dertlerden kaçma ve kurtulmayı vurgulayan hep
eğlendirme ve dinlendirme işlevi olmaktadır.
Kişileri rahatlatma, uyuşturmaya yöneltmekle birlikte,
boş zamanlarının değerlendirilmesinde bu tür haberlere
yönelme, çağımızda hemen hemen her ülkede büyük bir
yer tutmaktadır. Sansasyonel habercilikle yazılı basında ilk
kez görülen bu işlev, günümüzde yazılı basında bütün
güçlülüğüyle sürerken, sözlü basın da kendini büyük öl­
çüde duyurmaktadır. Radyo ve televizyonun gazeteciliğe
kaymasıyla, yazılı basında bu işlev özellikle televizyonun
yapısal özelliklerini dikkate alan ölçüde bir değişim geçir­
miştir.
ABD'de 19. yüzyılda sansasyonel haberlerin ilk kez
aşın ölçüde yer aldığı gazetecilik akımı olan san gazeteci­
lik benzeri, hala günümüzde bulvar gazeteleri ve magazin
gazeteleriyle sürdürülmektedir. Bu türden olan gazeteler,
bol resimli ve görüntülü sayfa düzeniyle birlikte az yazı ve
iri başlıklarla sıradan, önemli olmayan haber vermeye yö­
nelmektedir. Türkiye'de olduğu gibi, ofset yöntemiyle ba­
sılan gazetelerin pek çoğu bu şekilde hazırlanmaktadır.
Zaten en çok satan tür gazeteler, dergiler de bunlardır.
Günümüzde gazeteciliğin temel işlevi haber verme
olmakla birlikte, bu işlev içinde kitle iletişim araçlarının
diğer işlevleri de yerine getirilmektedir. Bu yönden, gaze­
tecilik yapan araçların hangisi olursa olsun, bir yandan iş­
lev gördükleri toplumsal yapı içinde kişilere çeşitli kulla­
nımlar ve doyumlar kazandırmaktadır. Diğer yandan, kişi­
lerin üzerinde düşünmelerini sağlama yönünden çeşitli so-

l 12 3
Temel Gazetecilik

runlan gündeme getirmekle, gündem koyma ve saptama


işlevini de yerine getirmektedir. Bunun yanında belki üze­
rinde fazla durulmayan, kişilerin belleklerinde bilgi alı­
koymalanna ve depolamalanna yönelen girdilerin oluştu­
rulmasıdır.
6. BÖLÜM

Gazetecilikte Sorumluluk ve
Kendi Kendini Denetleme

Gazeteci ve Sorumluluk

Gazeteciler, ister yazılı ister sözlü basında çalışsınlar oku­


yucularına, dinleyicilerine ve izleyicilerine her gün kısıtlı
süre içinde, ilanlardan ve reklamlardan kalan yer ölçüsün­
de "ne verilebilir? " sorusunu kendilerine sorarlar. Zaman
baskısı alunda, gazeteciler bütün iyi niyetleriyle ellerinden
gelenin en iyisini yapmaya çalışırlar. Çoğu kez de birtakım
sübjektif ölçütler kullanmak durumunda kalırlar. Hele he­
le gazetecilerin yaptıkları işi değerlendirme yönünden, ne
zamanlan ne de olanakları vardır. Onların yerine başkaları
gazetecilerin yaptıklarını, bazen iyi bazen kötü olarak de­
ğerlendirirler. "Sorumsuzluk" ile "sorumluluğunu bilme­
me" , bu yönde gazetecilerin yaptıklarını değerlendirmek
bakımından kullanılır.
Çağdaş demokrasilerde, gazetecilerin kamuoyunun ba­
ğımsız temsilcileri olma görevini yüklendikleri ve sorum­
lulukları bulunduğu konusu üzerinde durulur. Bu bakım-

l 12 5
Temel Gazececilik

dan da basın, yasama, yürütme ve yargının yanında dör­


düncü bir güç olarak kabul edilir. Gazeteciler, bu yaklaşım
gereği toplum adına toplumu denetleyen bir kamu denet­
çisi konumundadırlar. Gerçekten de, karmaşık toplum ya­
pısı içinde birbirleriyle ilişki kurmakta güçlük çeken ke­
simler arasındaki bağlantıyı gazeteciler sağlarlar.
19. Yüzyılın ikinci yarısından itibaren gazetecilik, top­
lumda yüce amaçlan olan bir meslek olarak kabul edil­
mektedir. Gazeteciliğin toplumda meslek olarak kabul
edilmesiyle birlikte, gazeteci de toplum içinde saygın bir
insan olarak kendine yer edinmektedir. Toplum içinde yü­
ce amaçlan olan bir meslek olmakla birlikte gazetecilik,
aslında her meslek gibi para kazanmak için yapılır. Daha
doğru deyişle, toplum içinde gazeteciliğe hem çoğu kez sı­
radan bir iş hem de yüce bir meslek olarak bakılır. Bu du­
rum ise, gazeteciliğin diğer meslekler için gerekli görülen
özellikleri tam olarak kapsamamasından kaynaklanmakta­
dır.
lş sosyolojisinin bir işin meslek sayılabilmesi için
koyduğu bütün kuralları karşılamasa da, gazetecilik dün­
yada ve Türkiye'de meslek olarak anılmaktadır. Gazeteci­
lik mesleği hak, yükümlülük, özgürlük ve sorumluluk gibi
birçok kavramı içinde barındırmaktadır. Gazeteciliği bir
meslek olarak tanımlayanlar, basının toplumsal yaşam ba­
kımından önemi, basının sorumluluğu ve gazetecilerin
toplum hizmetinde bir kamu görevlisi oldukları noktasın­
dan hareket etmektedirler. "Gazetecilik eğer bir meslekse,
bu meslekte olanların sorumluluğu vardır" görüşüyse, ga­
zetecinin sorumluluğunu sürekli gündemde tutmaktadır,
tutmaya da devam edecektir.
Günümüzde gazetecilik kuruluşlarının büyük yatırım
gerektirmesi, büyük ekonomik işletmeler, hatta tekeller
şeklinde çalıştırılması, bu kuruluşlarda çalışan gazetecile­
rin oynadıkları rolü gündeme getirmektedir. Gazeteciler

l 12 6
Gazetecilikte Sorumluluk ve Kendi Kendini Denecleme

aslında her zamankinden daha çok, gazetenin sahibi olan


şirket veya grupta ücret karşılığında çalışan kişilerdir. Tar­
tışılan ise, gazetecilerin gazete sahiplerinin çıkar ilişkile­
rinden etkilenmemeleri, entelektüel bir etkinlik olan gaze­
teciliğin zarar görmemesidir. Belirli bir ücret karşılığı para
kazanmak için çalışan gazetecinin, sorumluluğu yanında
meslekte çabuk yıpranması, çalışma koşullan, iş güvence­
sine sahip olması, yoğun çalışmanın yarattığı zihinsel yor­
gunluğa karşı korunması, zamanının ve gücünün hiç ol­
mazsa bir kısmını mesleğinden başka uğraşlara ayırması
aynı şekilde tartışılanlar arasındadır.

Gazetecilikte Sadelik, Açıklık, Kesinlik,


Doğruluk Gereği

Teknolojinin sürekli olarak ilerlemesi, yazılı basının oldu­


ğu kadar radyo ve televizyonun verdiği haberlerin yapısını
ve şeklini etkilemektedir. Gerek yazılı basın gerekse sözlü
basın, haber olarak neleri verecekleri konusunda dikkatli
bir değerlendirme yapmak durumunda kalmaktadır. Rad­
yo ve televizyonun gazetelerle rekabeti, modem dünyanın
istemleri, gazetelerin sürekli olarak kendilerine çekidüzen
vermek için çaba göstermelerini gerektirmektedir. 20.
Yüzyılın sonuna doğru gazeteler, son yirmi yıla oranla çok
daha değişik konulara yer vermek, değinmek zorunda kal­
maktadır.
1 9 . Yüzyılın ortalarında, "okuyucu kendini ilgilendi­
reni okur" diyen Amerikalı gazeteci Horace Greeley'nin bu
sözleri, günümüzde geçerliliğini korumaktadır. Gerçekten,
gerek yazılı, gerekse sözlü basında sunulan haberlerin ya­
pısını, şeklini etkileyen, hatta düzenleyen insanoğlunun
farklı ilgileri olmaktadır. Artık gazetecilik, farklı ilgi ve
meraklara göre haberlerin hazırlanmasına yönelirken, çok
sayıda insana değil, az sayıda insana mesaj ulaştırabilmeyi

l 12 7
Temel Gazetecilik

ön plana çıkarmaktadır. Yazılı ve sözlü basın, izleyicileri­


nin farklı ilgi ve meraklarım tatmin etmek için, değişik ha­
ber yaklaşımları uygulamaktadır. Bütün bu görülen deği­
şikliklere karşın, değişmeyen haberciliğin temel gerekleri
açıklık, sadelik, kesinlik ve doğruluktur.
Gazeteci, izleyicisine haberini sade bir dille, doğru,
açık ve kesin olarak sunmalıdır. izleyici için bu tür sunuş,
anlamayı kolaylaştırır. Gazeteler için doğruluk yaşamsal
önem taşır. Radyo ve televizyon için açıklık, kesinlik, sa­
delik, doğruluk tümden önemlidir.

Haberler ve Sadelik

Gazeteciliğin temel gerekleri arasında haberin sade bir dil­


le, doğru, açık ve kesin bir dille verilmesi yer alır. Sözlü
basın araçlarının, yazılı basına göre daha hızla haberleri
ulaştırması, yazılı basını sözlü basının tamamlayıcısı olma
durumuna getirmiştir. Yazılı basın, sözlü basına göre ha­
berleri daha derinliğine, genişliğine sunarak okuyucuların
çeşitli ilgilerine yönelebilmektedir.
Haber, ister yazılı basın ister sözlü basın için kaleme
alınsın sade olarak yazılmalıdır. Bunun başlıca nedeni de,
her eğitim düzeyindeki okuyucunun, dinleyicinin, seyirci­
nin haberi okuduğu, dinlediği ve seyrettiği zaman kolay­
lıkla anlaması ve sonuç çıkarabilmesidir. Bu bakımdan,
haber yazarken sürekli "haberi bir fikir, bir cümle" olarak
düşünüp kaleme almak zorunludur.
Sadelikten amaç, haberin her cümlesinin kolay anlaşı­
lır olmasıdır. Hele gazetelerden verilen bir haberin üç veya
dört kez okunduktan sonra anlaşılabilmesi büyük bir fela­
kettir. Başka bir deyişle, haber yazarken yaldızlı, süslü söz­
cüklerden kurulu cümlelerden kaçınmalı; sözcükler büyük
bir özenle seçilmelidir.
Gazetecilikte Sorumluluk ve Kendi Kendini Denetleme

Gazetecinin görevi ve sorumluluğu, olayların mantıklı


bir sıra içinde neden ve nasıl oluştuğunu okuyucuya, din­
leyiciye ve seyirciye anlatmaktır. Yazılan haberlerde kısa
paragraflar tercih edilmeli, bütün cümleler kısa ve tek fi­
kirli olmalıdır. Yaldızlı sözcükler ve eğer önemli değilse
ayrıntılar haberlerde kullanılmamalıdır.

Açıklık ve Haberler

Açıklığın sağlanması, haberde sadelik kadar önemlidir.


Tıpkı haberde sadeliğin sağlanmasında olduğu gibi, açıklı­
ğı sağlamak için kısa cümlelerle hazırlanmış paragraflar
kullanılmalıdır. Haberlerde açıklığı sağlayabilmek için, üze­
rinde önemle durulacak olan doğru ve çapraşık olmayan
sözcükleri seçmedir. Klişeleşmiş, mecazi ve eşanlamlı söz­
cükler ve çok kimsenin anlayamayacağı deyimlerin, açık­
lık sağlanmak isteniyorsa kullanılmasından kaçınılmalıdır.
Gazetecilerin geniş sözcük hazineleri olmalı, sözcüklerin
yapılan hakkında da bilgileri bulunmalıdır. Bu yönden,
dilbilim ile gazetecilik arasında yakın ilişki bulunduğu
akıldan çıkarılmamalıdır.
Gazeteciliğin hem az hem de çok eğitimlilere yöneldi­
ği düşünülürse, açıklığın önemi daha iyi ortaya çıkar.
Açıklığı sağlamada en önemli noktalardan biri de, haberin
gereken yerleri üzerinde durmadır. Bu şekilde, kararsızlık
ve çapraşıklık önlendiği gibi açıklık sağlanabilir. Argo söz­
cükler, artık günümüzde günlük dilin bir parçasıdır. Argo
sözcükler, gerek duyulduğunda haberde açıklığı sağlamak
amacıyla kullanılabilir. Bu nedenle, argo sözcüklerin kul­
lanımı, dilin usta bir şekilde kullanımını gerektirir.

Kesinlik ve Haberler

Haber için açıklık, sadelik önemli olmakla birlikte, haber


her zaman "yeni" olarak sunulmalıdır. "Yeni olanı sunar-

l 129
Temel Gazetecilik

ken, haberi yazanlar, hiçbir zaman işi aceleye getirmeme­


lidirler. Bu noktada gazetecinin en çok dikkat edeceği
özellik kesinlik olmalıdır.
Anlaşılır bir haber sunmak için, açıklık ve sadelik ne
kadar gerekliyse , izleyicilerin inanmalarını sağlamak ba­
kımından kesinlik de o kadar gereklidir. Kesin ifade, ikna
etme ve inandırma etkenlerini de taşıdığından haberin an­
laşılmasını kolaylaştırır, güçlendirir. Gazeteci için kesin­
lik, haberlerin etkinliğini sağlamak yönünden de önemli­
dir. Kesinlik sayesinde, haberlerde gelişigüzellik önlendiği
gibi, gereksiz tekrarlar ve bölük pörçük ifadelerden de ka­
çınılmış olunur. Ayrıca kesinlik, gerçeklere de önem ver­
diğinden, kişisel fikirlerin ve dogmaların kullanılmasına
da karşıdır. Bu yönden haber, daima "üçüncü şahıs olarak
kaleme alınır."

Haberin Doğru Olması, Gazetecilerin Sorumluluklan

Haberin doğru olması, genellikle gazetecilerin sorumlu


olarak görevlerini yaptıklarının kanıtıdır. "Sorumsuz" gibi
kötü bir sıfatla damgalanmayı hiçbir gazeteci istemez. Ba­
sın özgürlüğünü diledikleri gibi kullanabileceklerini dü­
şünen, istediklerini yapan gazetecilerin bu duruma pek al­
dırdıkları yoktur. Haberini sorumsuz olarak vermiş ver­
memiş umurunda bile değildir. Bu bakımdan, "kendi ken­
dini denetleme mekanizması" basın ahlak yasası doğal ola­
rak hep sorumsuz gazetecilere karşı geliştirilmiştir.
Gazetecilerin sorumluluğu, genelde haberlerin doğru
olmasıyla ilişkilendirilir. Aslında, haberlerin doğru olması,
açık, sade ve kesin bir dille kaleme alınması haberciliğin
temel gerekliliğidir. Haberin doğruluğu, güvenilir olması,
haberin gerçek anlamda haber olması yönünden sürekli
olarak dikkate alınır. Doğru/yalan haber ayrımları ya da
karşılaştırmaları hep bu mantık çerçevesinde gündeme ge-

l 130
Gazetecilikte Sorumluluk ve Kendi Kendini Denedeme

lir; böylelikle gazeteciler suçlanır veya beğenilir. Aynı şe­


kilde birçok kişi, gazeteleri eleştirerek "gazeteler hiçbir şey
vermiyor, verseler bile bunlar inanılması güç haberlerdir"
der. insanlar, öğrendiklerinin ve başkalarına haber diye
verdiklerinin pek çoğunu gazetelerden veya diğer yayın
organlanndan toplamışlardır.
Gazetecilerin sorumluluğuna yönelik olan bu yakış­
tırmalann, gazete yöneticileri ve gazetecilerin kendileri ta­
rafından iyi bir şekilde değerlendirilmesi büyük bir zorun­
luluktur. Bu nedenle, gazetecilerin daima halkın iyiliğini
istemeleri temel amaçlan olmalı, kendilerini hep doğruyu
arayıp bulmaya adamaları gerektiğini akıldan çıkarmama­
lıdırlar. Aynı zamanda, kendilerinin de insan olduklarını,
yanlış yapabileceklerini bilmelidirler. Verdikleri haberler­
de, yüzde yüz doğru olmasalar dahi, tümünde doğruluğu
ve aslına sadık kalmayı denemelidirler. Ancak bu şekilde,
haberlerde taraf tutulduğu, kişilerin özgürlüklerine teca­
vüz edildiği gibi suçlamaları önleyebileceklerdir.
Gazetecinin ve gazeteciliğin ideal amacı ve görevi,
doğrunun ve gerçeklerin aranıp bulunacağı alanı yaratmak
ve korumaktır. Gazetecinin görevi ve amacı hiç de basit
değildir. Gazetecinin görevi patronuna, gazetesine, radyo,
televizyon istasyonuna, internette haber sitesine ya da her­
hangi bir görüşe değil, özellikle mesleğinin getirdiği "so­
rumluluk" kavramınadır. Bu nedenle, gazeteci iyi bir eği­
timci olmalı, ancak hiçbir zaman reformcu olmamalıdır.
Günümüzde gazeteciler, fikir işçisi olarak önce kendi
vicdanlanna, sonra da okuyucularına, dinleyicilerine, se­
yircilerine sorumludurlar. Gazetecilik sorumluluğu içinde
gazeteciler haber toplamakta, topladıklannı değerlendir­
mekte, önyargısız ve taraf tutmayarak haberlerini yazmak­
tadırlar. Gerçek anlamda yazılı ve sözlü basın, görevlerini
tam olarak yapıyorsa, cesur ve atak olarak hareket etmek
durumundadır. Ancak bu şekilde halka neyi ve neden bil-

l 13 1
Temel Gazetecilik

meleri gerektiğini söylemede haşan kazanabilir. Bu yönden,


20. yüzyılın tanınmış Amerikalı gazetecilerinden Walter
Lippmann'ın, gazetecilerin görevleriyle ilgili sözlerini an­
mak yerinde olur:

Gazetecilerin görevleri, her özgür yurttaşın yapmak isteyip


de, za man ve ilgisizlik n edeniyle yalnız başına gerçekleştire­
mekleri işlerdir.

Gazetecilikte Kendi Kendini Denetleme Mekanizması

Günlük çalışma yaşamında basın sık sık karşılaştığı ahlaki


sorunlara, çelişkilere çözüm bulmak zorundadır. Bu du­
rumun nedeni, basının kamusal çıkarlara hizmet etmek
görevini üstlenmiş olmasında yatmaktadır. Basının çözüm
arayışlannda ise, genelde kendi kendini denetleme diye
anılan mekanizma ortaya çıkmaktadır. Zeynep Alemdar
özdenetim konusuna şöyle yaklaşmaktadır:

Özdenetimle anlatılmak istenen mesleki say gınlığı sağla­


mak, doğru, güvenilir haber vermek, yorumla n inanılır kıl­
mak, okuyucunun güvenini sürdürmek için yapılması ve
yapılmaması gere kenlerin bütünüdür.

Yazılı ve sözlü basın için kendi kendini denetleme kamu­


oyuna karşı sorumsuz davranmama anlayışının bir göster­
gesi olarak ortaya atılmıştır. Yani basın, radyo, televizyon
önce kendine bakıp eksiklerini ve yanlışlannı görecek,
bunlan elinden geldiği kadar düzelterek, kendine göre be­
nimsediği sorumluluk anlayışıyla kamuoyuna sunacaktır.
Bu görüşler, doğal olarak ideali yansıtmaktadır. Kendi ken­
dini denetim ya da basın ahlakıyla ilgili konular, çeşitli et­
kenlerle ilişkilidir ve karmaşık bir yapıya sahiptir.
Kendi kendini denetleme için tek bir yöntem yerine
pek çok model geliştirilmiştir. Çeşitli düzenlemeler kabul

1 1 32
Gazetecilikte Sorumluluk ve Kendi Kendini Denetleme

edilmekle birlikte, tam anlamıyla hiçbir ülkede basının


kendi kendini denetlemesi üzerinde anlaşmaya varılmış
değildir. Bu durum, gerek basının kendi kendisinin dene­
time yanaşmaması gerekse de kendi kendini denetleme
yönünde yeterli ahlak kurallarının getirilememesi ve uygu­
lanamamasındandır. Basın kendi kendini denetlemeye gö­
türecek yollan elinden geldiği ölçüde tıkamak için çalış­
maktadır. Hatta kendi kendini denetleme yolundan ayrıl­
mak yollarını aramaktadır.

Basın Ahlakı

Pek çok ülkede basının kendini denetlemesi yolunda atı­


lan adımlar, genellikle "basın ahlakı" çerçevesinde top­
lanmaktadır. Bu girişimleri sistem çerçevesinde açıklayan
toplumsal sorumluluk kuramıdır (social responsibılity
theory). Daha doğru bir deyişle, kendini denetim bir yan­
dan özgürlük diğer yandan ise ahlak çerçevesinden değer­
lendirilmek istenmektedir. Aslında, meslek ahlakı konusu
ve sorunu ilk çağlardan günümüze kadar hemen hemen
her toplumda görülen bir olgu olarak karşımıza çıkmakta­
dır. Aynı şekilde, özgürlükler üzerinde Amerikan Bağım­
sızlık Savaşı ve Fransız Devriminden beri her dönemde
tartışılmaktadır.
Basın özgürlüğü denilince, demokrasinin bütün ku­
rumlarına ve mekanizmalarına yürekten inanan bir inanç
sistemi içinde kişiyi, dolayısıyla kişisel hak ve özgürlükleri
t emel alan bir özgürlük akla gelmektedir. Basın ahlakı ise,
basın özgürlüğünü koruyabilmek ve sürdürebilmek için
var olması gerekli bir ahlak anlayışıdır. Hiç kuşkusuz, öz­
gürlüğe gereksinme duymayanların ahlaka da gereksinme­
leri yoktur. Kısacası, basın için özgürlük ilk ve kaçınılmaz
koşuldur. Özgürlük gerekli olduğu için de belli bir basın
ahlakı anlayışı korunmalı ve bu konuda bir ortak anlayış
bulunmalıdır.
Temel Gazececı1ik

Basın ahlakı a nlayışının nasıl sürdürüleceği ve koru­


nacağı konusunda pek çok ülkede çeşitli girişimler yapıl­
mıştır. Asıl olan, özgür bir basının uyacağı ahlak kuralla­
rını basına kimsenin dikte etmemesidir. Basın kendi ahlak
kurallarını belirlemeli ve uygulamasını da kendisi yapma­
lıdır. Ahlak kuralları nelerdir? Bu kuralları nasıl bir dünya
görüşü çerçevelemektedir? Bu iki sorunun yanıtını vere­
bilmek bakımından, önce basın meslek kurallarını irdele­
mek anlamlı olacaktır.
Basın meslek kurallarının başında, hiç kuşkusuz bü­
tün dünyada kabul görmüş bulunan ortak kural olarak
"doğru haber verme" gelmektedir. Gazeteci, okuyucuya
yanlış bilgi vermekten kaçınmalı, haberin doğruluğunu çe­
şitli kaynaklardan araştırmalı, bir düzeltme varsa bunu ya­
yımlamaktan kaçınmamalı, meslek gizliliğini korumalı, ha­
berin kaynağını açıklamamalıdır. Ayrıca, gazeteci iftiradan,
hakaretten ve kişilerin özel yaşamlarıyla ilgili bazı özellik­
lere girmekten, şiddet ve kötülüğe karşı esnek tutum izle­
yip kamu ahlakını zedelemekten, haber alabilmek için ga­
zetecinin hakkı olmayan dürust sayılamayacak yollara baş­
vurmaktan kaçınmalıdır. Doğal olarak, sayılanlara dikkat
edilince, meslek kurallarının ardında bazı hakların, haber
kaynaklarına ulaşma özgürlüğünün, gazetecinin fikirlerini
ve inançlarını, vicdanına ters düşen işleri geri çevirebilme,
kamu yaşamını ilgilendiren bütün konuların özgürce araş­
tırılabilmesi hakkının özünün yattığı açıkça ortaya çık­
maktadır. Basın meslek kurallarıyla basın ahlakı iç içedir,
birbirlerinin ayrılmaz parçalan gibidir. Ikisi açısından, sü­
rekli hassas bir denge bulunmalıdır, kurulmalıdır.

Basın Ahlak Yasalan

Basın ahlak kurallarının bazıları, kamu yetkilileri tarafın­


dan belirlenmiştir. Bu tür ö rneklere Italya'da, Kamerun'da,

1134
Gazetecilikte Sorumluluk ve Kendi Kendini Denedeme

Madagaskar'da, Sri Lanka'da rastlamak mümkündür. Belir­


lenen ahlak kurallan, "basın ahlak yasası" , "şeref yasası" ,
"gazetecinin haklan ve sorumluluklan bildirgesi", "meslek
sorumluluklar kurallan", "gazetecilik yasası" başlıkları al­
tında toplanmıştır. Başlıklar ne olursa olsun, belirlenen
kuralların içeriği farklılık göstermektedir.
Mesleğin kendisi, çoğu ülkede kendi ahlak standartla­
rım belirlemektedir. Birçok ülkede de gazeteciler cemiyeti
veya sendikası, gazetecilerin yükümlülüklerinin listesini
belirleme görevini üstlenmiştir. Bunların örnekleri arasın­
da Avustralya, Kanada, Kolombiya, Mısır, Finlandiya, Ir­
landa, Fransa, Macaristan, Hindistan, Endonezya, Jamaika,
Yeni Zelanda, Nikaragua, Nijerya, Norveç, Isveç, Isviçre,
Ingiltere, ABD, Venezuella, Yugoslavya sayılabilir.
Gazete sahipleri ya da yayıncılann oluşturdukları bazı
derneklerde gazeteciler ve diğer basın çalışanlarının sıkı
sıkıya uyması zorunluluğunu getiren bazı ahlak kuralları
saptamışlardır. Bunun örneklerine ise Birmanya, Şili, Da­
nimarka, Japonya ve Pakistan'da rastlanabilir. Benzer diğer
bir saptama ise, yayıncıların ve gazetecilerin ortak çabala­
rıyla olmuştur. Avusturya, Belçika, Almanya, Israil, Güney
Kore, Lübnan, Isveç bu akımı başlatanlar arasındadır. Bazı
toplu iş sözleşmelerinde belli bazı maddeler ahlak ve dav­
ranış kurallanyla ilgilidir. Bu yaklaşımın örnekleri Kanada
ve ABD'de bulunmaktadır.
Gazetecinin temel yükümlülüklerini dış müdahale
olmadan belirleme kaygısından hareket eden Uluslararası
Gazeteciler Federasyonu 1 9 54 tarihli Bordo Bildirgesi
adıyla bilinen onur kurallan ve yasasını benimserken,
1 9 7 l 'de AET'e üye ülkelerin gazeteci sendikaları Avustur­
ya ve lsviçre'nin katılmasıyla, Münib Bildirgesi adı altında
bazı noktaları yeniden düzenlemiştir. Her iki bildirge,
mesleki konularda gazetecilerin sadece meslektaşlarının
otoritesini kabul edecekleri üzerinde durmaktadır.

l 135
Temel Gazetecilik

Uluslararası kuruluşlarca da basın ahlakı konusunda


çeşitli girişimler yapılmıştır. Birleşmiş Milletler Ekonomik
ve Sosyal Konseyi, basın ve haber alma özgürlüğü yönün­
den bir yasa hazırlatmak istemiştir. Yalnız, Konseyin bu
girişimi, hiçbir zaman öneri özelliğini dahi kazanamamış­
tır. Bu konuda en çok girişimi olan yine Birleşmiş Millet­
ler'e bağlı bir kuruluş olan UNESCO'dur.
UNESCO'nun, haberlerin serbest dolaşımı yolunda gi­
rişimleri yanında, basın ahlakı yönünden de girişimleri bu­
lunmaktadır. Uzun çalışmalar sonucu, Ekim 1 978'de Pa­
ris'te toplanan 2 1 . Genel Konferans'ta, "iletişim Araçlan­
nın llkeleri Üzerinde Bildirge" kabul edilmiştir. Kabul edi­
len bildirge, ne uluslararası bir anlaşmadır ne bir konvansi­
yon ne de bir yasadır. Yalnızca, meslek ahlak yasalannın il­
kelerini derleyen bir belgedir. Hiçbir yaptınmı yoktur. Ya­
ni iletişim araçları, bu bildirgeye uymazsa haklarında ko­
vuşturma açılamaz. Ulusal yasalarda bu ilkelere uyulma­
masını suç sayan hükümler varsa, o zaman durum değişir.
UNESCO adına iletişimle ilgili tüm sorunlan incele­
yen Mac Bride Komisyonu, raporunda, "basın ahlak yasa­
larının gerek ulusal ve gerektiğinde bölgesel düzeyde, hü­
kümetlerin müdahalesi olmadan mesleğin kendisi tarafın­
dan benimsenmesinin istenilir olduğunu" öneriler kısmın­
da belirtmekle yetinmiştir. Uluslararası basın ahlak yasası­
nın benimsenmesi yönünden, gazetecilerin pek çoğu, bu iş
gerçekleşecekse, meslek örgütlerinin kendisi tarafından
yapılması üzerinde dururlarken, diğerleri bu konuda tar­
tışmaya girmenin meslekten olmayanlar arasında siyasal
çatışmaya neden olacağını söylemektedirler.

Basın Konseyleri: Rolü ve Görevi

Basın ahlak yasalarıyla dünyada kurulan basın konseyleri­


nin görevi, meslek ahlakı standartlannın olabildiğince yük-

l 1 36
Gazetecilikte Sorumluluk ve Kendi Kendini Denetleme

sek tutulmasını güvenceye almaktır. Basın konseylerinin


ilki 1 9 1 6'da lsveç'te kurulmuştur. Son yıllarda, basın kon­
seyleri dünya düzeyinde yaygınlık kazanırken, günümüz­
de kırk kadar basın konseyi faaliyet halindedir. Bu konsey­
ler, l 970'lerden sonra oluşmuştur. Konseylerde genelde
yayıncıların, gazete çalışanlarının temsilcileri ve bağımsız
bir başkan bulunur. Başkan, çoğunlukla emekli bir yargıç­
tır. Bazı konseylerde devletin, bazılarındaysa devlet orga­
nının temsilcileri bulunur. Bazı ülkelerde ise, basın kon­
seyleri devlet tarafından (örnek Endonezya) veya gazeteci­
ler tarafından kurulmaktadır (örnek Danimarka).
Basın konseyi bakımından çeşitli girişimler ve uygu­
lamalar olmakla birlikte, bu konseylerin güçleri sınırlıdır.
Yetkileriyse, bir sorumlunun tanısını yapmak, sansür kara­
n olmaktan öteye geçmemektedir. Bazılarının yaptırım uy­
gulama yetkisi bile bulunmamaktadır. Basın konseylerinin
başlıca görevleri basın özgürlüğünü savunmaktır. Almanya
ve lngiltere'deki basın konseyleri, basının yapısal evrimini
inceleyip kamuoyuna duyurmakla görevlidir. Bu görev,
basın özgürlüğünün savunulması çabasının bir parçasıdır.

Ombudsman

Basının kendi kendini denetleme yollan arasında om­


budsmanın önemli bir yeri vardır. Ombudsman model ola­
rak lşveç'te geliştirilmiştir. lsveç uygulamasında ombuds­
man, okuyucuların basınla ilgili şikayetlerini yönelttikleri
kişidir. Ombudsman'a şikayette bulunan kişinin yapacağı
tek harcama posta ücreti ödemektir. lsveç hükümetiyle
ombudsmanın hiçbir bağı bulunmamaktadır. Ombudsma­
nın maaşı lsveç Yayıncılar Derneği tarafından ödenir.
lsveç'teki ombudsman modelinin başka bir uygulama­
sı ise, basın kuruluşunun kendi ombudsmanını belirleme
şeklinde görülür. Bu modelde, ombudsman çalıştığı basın

1 1 37
Temel Gazetecilik

kuruluşu içinde kuruluş için yazılı eleştiriler yayınlar, ga­


zetecilere mesleki sorumluluklannı anımsatır. Ayrıca, ba­
sın kuruluşunda çıkan haber ve yorumlarla ilgili şikayetle­
ri değerlendirir. Bu model, ABD'de ilk kez 1 967'de Louis­
vılle Courier-joumal ve Louisville Times da uygulanmaya
'

konulmuştur. ABD'de çeşitli uygulamalan ise halen sür­


mektedir.
Türkiye'de ilk ombudsman uygulaması, 1 983-1987 yıl­
ları arasında Hürriyet gazetesi tarafından Amerikan mode­
line benzer bir şekilde gerçekleştirilmiştir. Buna benzer bir
uygulama, 1999 yılı başından itibaren Milliyet gazetesince
okur sayfasında sürdürülmektedir. Sabah'ta 2004, Hürri­
yet'te 2002, Akşam'da 2004, Cumhuriyet'te 2005, Yeni Şa­
/ak'ta ise 2006 yılından itibaren okur temsilcisi bulunuyor.

Türkiye'de Basının Kendi Kendini Denetleme


Uygulamalanna Bir Bakış

Türkiye'de basının kendi kendini denetleme konusu, 27


Mayıs l 960'tan sonra gündeme gelmeye başlamıştır. Ulus­
lararası Basın Enstitüsü'nden yardım istenilenerek bir ba­
sın ahlak yasası (ek 1 ) hazırlanmıştır. Aynı zamanda, on
üyeli bir basın şeref divanı kurulmuştur. Basın şeref diva­
nının rolü ve basın ahlak yasasının önemi, askeri yöneti­
min 196 1 genel seçimiyle yönetimden çekilmesiyle birlikte
azalmıştır. Basın ahlak yasası yürürlükte kalmakla birlikte,
işlerliği tartışılır olmuştur.
1 960 yılından sonra kurulan basın şeref divanının gö­
revleri arasında, basın ahlak yasasına uymayan basın kuru­
luşlannı kamuoyuna açıklama, basın kuruluşlarına gerek­
tiğinde uyarma ve benzeri cezalan verme bulunmaktaydı.
Caydmcılıktan öteye gidemeyen uygulamalanyla basın şe­
ref divanı, Türkiye'de basının kendi kendini denetlemesi
yönünden ilk örneği oluşturuyordu. Gerekli düzenlemeler

1 1 38
Gazetecilikte Sorumluluk ve Kendi Kendini Denedeme

açısından bazı girişimlerde bulunsa bile basın şeref diva­


nının fazla başanlı olduğunu söylemek güçtür.
Türkiye'de 1 2 Eylül 1 980 askeri darbesinden sonra,
1961 Anayasasının, 1982 Anayasasıyla değişmesiyle birlik­
te, medyayı düzenleyen yasalarda çıkanlan kanun hük­
münde kararnamelerle önemli değişikliklerin yapıldığını
söylemek gerekir. Özellikle Türkiye Radyo-Televizyon Ku­
rumu Yasası ve Basın Yasası bakımından getirilen değişik­
liklerin ardından, basının kendi kendini denetlemesi ko­
nusu tekrar gündeme gelmiştir. Basın, kendi kendini de­
netleme yönünden basın meslek ilkeleri koyma, basın kon­
seyi kurma arayışı içine girmiştir.
1 986 yılından itibaren yirmi sekiz gazeteciden oluşan
bir çalışma grubu tarafından, kendi kendini denetleme
konusu ele alınarak düzenlemeler için çalışmalar başlatıl­
mıştır. 1 987'de "Basın Konseyi Sözleşmesi" ve "Basın Mes­
lek llkeleri" adı altında iki belge hazırlanarak gazetecilerin
onayına sunulmuştur. 6 Şubat 1 988'de konsey sözleşmesi­
ni yirmi sekiz gazete, yirmi iki dergi, on bir haber ajansı,
altı yayın kuruluşunun imzalamasıyla resmen kurulmuş­
tur. Konseyin çalışmalannda temel ölçüt olarak on altı
maddelik "Basın Meslek llkeleri"nin ele alınması kabul
edilmiştir (ek 1 ) .
Basın Konseyi, 1 988'de kurulduğu zaman üç ana or­
ganı bulunmaktaydı. Bunlar, sırasıyla " Basın Konseyi Üye­
ler Kurulu'' , "Basın Konseyi Temsilciler Kurulu" , "Basın
Konseyi Yüksek Kurulu"ydu. 1 6 Mart 1 997'de yürürlüğe
giren Basın Konseyi sözleşmesine göre, basın konseyinin
organları ikiye indirilmiştir. Bunlar, Basın Konseyi Sözleş­
mesinin 2. maddesine göre, Basın Konseyi Üyeler Kurulu
(BKÜK) ve Basın Konseyi Yüksek Kurulu'dur (BKYK) .
Basın Konseyi'nin bir genel sekreteri ve genel sekrete­
re bağlı, yeterli elemanlardan oluşan bir bürosu vardır.

1 139
Temel Gazetecilik

Basın Konseyi'nin üyeler kurulunun olağan toplantısı


yılda bir kez Konsey Başkanı'nın başkanlığında yapılır. Bu
toplantıda genel sekreter, Basın Konseyi'nin çalışmaları
hakkında genel kurula bilgi sunar. Basın Konseyi Sözleş­
mesinin 6. maddesine göre, Basın Konseyi Üyeler Kurulu,
Basın Konseyi Yüksek Kumlu'nun görüşülmesine gerek
duyduğu veya en az on üyenin önerisi üzerine gündeme
alınmasına karar verilen konulan inceler ve görüşlerini ka­
muoyuna duyurur.
Basın Konseyi Sözleşmesi'nin 1 1 . maddesinde, Basın
Konseyi Yüksek Kumlu'nun görevleri sıralanmıştır. Basın
Konseyi Yüksek Kurulu, Basın Konseyi Sözleşmesi'nin 1 2 .
maddesine göre, basın meslek ilkeleri ve Basın Konseyi
Sözleşmesi'ne katılan gazeteciler ve basın organlarıyla on­
ların mensuplarının mesleğe ilişkin uygulamaları hakkın­
da karar verir. Aynı maddeye göre, şikayetler en çok iki
ayda sonuçlanır. Bu süre aşılırsa, şikayetçi kendisini vaat
mektubuyla bağlı saymayabilir.
Basın Konseyi Yüksek Kurulu'nun, Basın Konsey Söz­
leşmesi'nin 1 3 . maddesine göre, meslek uygulamalarıyla
ilgili bir konuyu ele alabilmesi için, hakkında yapılan ya­
yın nedeniyle konuya taraf olan kimsenin veya Basın Kon­
seyi üyesi basın kuruluşlarından birinin veya beş bireysel
üyenin yazılı başvuruda bulunması zorunludur. Basın or­
ganı veya gazetecinin kendisi hakkında haksız bir suçla­
mada bulunulduğunu ileri sürerek, Basın Konseyi üyesi
olmayan bir kurum, kuruluş veya kişi hakkında Basın
Konseyine başvurması mümkündür. Basın Konseyi Yük­
sek Kurulu üye basın kuruluşları veya beş bireysel üye ta­
rafından yapılan başvurulan, ilgilinin şikayet ettiği konu
nedeniyle yanıt ve dava haklarını kullanmayacağını bildiren
vaat mektubunu imzalamış olması koşuluyla ele alabilir.
Basın Konseyi Sözleşrnesi'nin 18. maddesine göre, Ba­
sın Konseyi Yüksek Kurulu, kişilerin kendileriyle ilgili ya-

l 1 40
Gazetecilikte Sorumluluk ve Kendi Kendini Denedeme

ymlar yüzünden yaptıklan başvurular nedeniyle basın men­


suplan veya basın organlan hakkında şikayeti yersiz bul­
ma, uyarma veya kınama karan alabilir. 19. maddeye göre
de, Basın Konseyi Yüksek Kurulu kararlan Basın Konseyi
üyesi olan tüm basın organlanyla basın kuruluşlanna gön­
derilir. Basın organlarının, kendileriyle ilgili kararlan ya­
yımlamalan, Basın Meslek llkeleri'ne uyma yönündeki yü­
kümlülüklerin gereği sayılır.
Basın Konseyi çalışmalannı sürdürmekle birlikte, Türk
toplumunun yapılan bu çalışmalara ne kadar önem verdi­
ği, duyarlı olduğu üzerinde yorum yapabilmek gerçekten
güçtür. Basın Konseyi kendi çapında kendi kendini denet­
leme çalışmalanna katkıda bulunmaya çalışırken, Türkiye
Gazeteciler Cemiyeti kendi kendini denetleme yönünden
yeni bir girişimi başlatması, Türkiye'de kendi kendini de­
netleme bakımından medyanın konumunu ortaya koyması
yönünden yeni bir oluşuma imza attı. 1 8 Kasım l 998'de
Türkiye Gazetecileri Cemiyeti Yönetim Kurulu, Türkiye
Gazetecileri Hak ve Sorumluluklar Bildirgesi'ni kabul ede­
rek bir yeniliği daha medyanın gündemine koydu (ek 1 ) .
Bildirge, son zamanlarda çok kirlenen Türk medya or­
tamında çalışan gazetecilerin çok somut konularda nasıl
hareket etmesi gerektiğine değindiği gibi, bağımsızlıktan,
muhabirlerin meslek ilkelerini ihlal etmesine kadar ayrın­
tılara kadar iniyor. Aynı zamanda bildirge, devletten ya da
hukuk sistemimizden kaynaklanan özgürlüklerin kısıtlan­
ması, gazetecilerin haklannın erozyona uğraması gibi nok­
talara da değiniyor. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, bu bil­
dirgeyle doğru haber alma hakkının gerçek bir demokrasi­
nin işlerliğinin temel koşulu olduğunu göz önünde tutarak
habercileri dürüst davranmaya davet ediyor. Asıl önemli
olan ise, gazetecilerin doğrudan vicdanlanna hitap etmesi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin hemen hemen bir yıl
süren çalışmalan ve girişimleri sonunda kabul edilen bu

1 1 41
Temel Gazetecilik

bildirge, basın meslek ilkelerinin genişletilmiş bir çerçeve­


sini çiziyor. Yeni bir gazeteci tanımı yapıyor; medyanın
konumunu sorguluyor. Cemiyetin saptadığı bu ilkeler yö­
nünden bazı aynntılara karşı çıkanlar olmakla birlikte, ge­
nellikle ilkeler kabul görüyor. Bildirgeye uyulmaması ha­
linde, herhangi bir yaptırım olmadığından her şey gazete­
cinin vicdanına bırakılmış durumda.
Bildirge yayımlandıktan sonra, birçok gazeteci metni
benimsediklerini ilan etti veya altını imzaladı. Hiç kuşku­
suz, bildirgeye uyum sağlamanın uzun bir süreç alacağı ise
kesin. Artık uygulanması veya uygulanmaması gazetecile­
rin vicdanlarına ve eğitimlerine kalmış. Oysa medyada bil­
dirgeyi benimsemeyenler de var. Bunlar, eskiden olduğu
gibi bildikleri şekilde davranmaya devam ediyorlar.
7. BÖLÜM

Gazetecilikte Bilgi Alma ve


Verme (Enformasyon)

Bilgi Alma-Bilgi Verme (Enformasyon)

Günümüzde gazeteciliğin temeli olan bilgi alma ve verme


işlemi için, çeşitli dillerde information (Türkçeleşmişi en­
formasyon) terimi kullanılagelmektedir. Türkçede enfor­
masyon terimi, hükümetin işleyişi yönünden tanıtma söz­
cüğü karşılığı olarak yerleştirilmiştir. Aslında, Türkçede
belki enformasyon tanıtmanın karşılığı olarak kullanılmak­
tadır, ama yabancı dillerdeki sözcüğün taşıdığı anlamın
karşılığını Türkçede verememektedir. Enformasyonu, aynı
zamanda lngilizcedeki knowledge sözcüğüyle de karıştır­
mamak gerekmektedir. llk bakışta aynı anlamı taşıdıkları
sanılan iki sözcük farklı anlamlarla yüklüdür. Knowledge
sözcüğü, information sözcüğünün bilgi alma ve verme, ta­
nıtma anlamlarına karşılık, günümüz Türkçesinde tek
sözcük şeklinde karşılığı olmayan "bir konu hakkında bil­
gi sahibi olma" (malumat) anlamını taşımaktadır.

1 1 43
Temel Gazetecilik

Enformasyon sözcüğü için, yabancı dillerdeki çeşitli


sözlüklere bakıldığında, sözcük anlamı olarak çeşitli ta­
nımlamalarının yapıldığını görürüz. Sözcük günlük diller­
de kullanılışı bakımından bilgi toplama ve vermeyi göster­
mektedir. Hukuk dilinde kullanılışı ise adli soruşturmada
soruşturma usulü hakkındaki kararı içermektedir. Asıl
önemli olan matematik alanında kullanılışıdır. Enformas­
yon sözcüğü, bütün dillere matematik alanında çok sözü
edilen enformasyon kuramının anlaumından kaynaklana­
rak girmiştir.
Sözlüklerde yer alan enformasyonun çeşitli anlamları­
nı, aynı adı taşıyan bir yapıt vermiş olan Fransız iletişim
hukukçusu Femand Terrou şöyle yorumlamaktadır.

Enformasyonun birinci anlamı, şekillenmiş bir fikri ifade et­


mektedir. Hukuk anlamı ise uygulamayı göstermektedir. Ma­
tematik anlamı ise, tümden bilimsel bir kullanım şeklidir.

Aslında, enformasyon sözcüğünün günlük anlamıyla hu­


kukta kullanım şeklinin anlamı, yayın yöntemlerinin ve
özgürlük kavramlarının birlikte kullanılmasını gerektir­
mektedir. Her iki kullanım şekli, temelde basın ve yayın
yöntemlerinin temel veya yardımcı belli başlı araçlar ola­
rak alınması gerektiğini dolaylı olarak ifade etmektedir.
Daha başka deyişle, enformasyon sözcüğü belirli bir süre­
cin varlığına işaret eden bir sözcüktür. Özellikle kitle ileti­
şim araçlarının sayıca çok yaygın olduğu çağımızda enfor­
masyonun rolü, önemi artmış, taşıdığı anlamlar çeşitlilik
kazanmıştır.
Enformasyonu başka yönlerden yaklaşarak tanımla­
yanlar da vardır. Zorunlu olarak fikrini söylemek, fikrini
söylemiş olmak zorunluluğu şeklinde enformasyon tanım­
lanmaktadır. Enformasyonun bu şekildeki tanımında, bilgi
verme ve almanın eksik olarak tanımlandığı göze çarpmak-

l 1 44
Gazetecilikte Bilgi Alma ve Verme (Enformasyon)

tadır. Böyle bir tanımla enformasyona yaklaşanlar, daha


çok yüzeyde bir ifade kullanarak fikir özgürlüğünün savu­
nuculuğunu yapmaktadırlar. Çağımızda gazetecilik yapan
yayın araçlarının fazlalığı ve çeşitliliği, bu tanımın eksikli­
ğini kolayca ortaya çıkarabilmektedir. Fikrini söyleme zo­
runluluğuna, "neyle söyleme", "neden, niçin ve kime söy­
leme zorunluluğu" sorularının günümüzde mutlaka eklen­
mesi gerekmektedir. lnsan haklan ve kamu özgürlükleri
açısından önemli bir özgürlük olan ifade özgürlüğünden
kaynaklanan bu tanımı, kitle iletişim araçlarının hareketli­
lik çoğaltıcısı olarak işlev görmeleri nedeniyle, iletişim öz­
gürlüğü açısından tekrar gözden geçirmek gerekmektedir.
lletişim özgürlüğü açısından düşünülürse, enformas­
yonun hem düşünce (bilgi verme) hem de bilmek istemeyi
(bilgi alma) içine alacak şekilde geniş kapsamlı olarak ta­
nımlanması zorunlu olmaktadır. Günün koşullan gereği
olarak insanlar, artık hem hemcinslerinin düşüncelerini
öğrenmek, yani (haber almak) bakımından özgür olmayı
yeğlerlerken hem de olayların, sorunların gerçek yüzünü
de bilmek istemektedirler (haber verilmek) . Enformasyo­
nun, bu yaklaşıma göre şöyle bir tanımını yapabiliriz:

Kişinin herhangi bir durum karşısında ko yacağı tavır hak­


kında ko şullan o luşturup düzenlemesine yarayan herhangi
bir i çeriktir.

Bu tanım, ilk bakışta yine eksiktir. Ancak kişinin bilgi al­


masını anlatmaktadır. Ayrıca, gazetecinin bilgi alırken, ga­
zetecilik açısından önemli olan haber alması dışında kalan
propaganda, tanıtma, halkla ilişkiler işlemlerini de kendi­
ne göre bir ayrıma tabi tutması gerekmektedir. Propagan­
da, tanıtma, halkla ilişkiler işlemleri, bilgi vermekten çok,
düşünceleri öğrenmek ve bilmek istemelerinin amacını
saptırmak bakımından kullanılır. Bu açıdan, yukarıdaki

1 1 45
Temel Gazetecilik

tanıma bakınca, bilgi verme bakımından da yüklü olduğu


ortaya çıkmaktadır.
Propaganda, tanıtma ve halkla ilişkilerden aynlabil­
mesi için doğru olması, objektif olması ve sorumluluk ta­
şıyan bir şekilde ulaştırılması gereklidir. Haber veren ba­
kımından bu amaçların sağlanabilmesi içinde kesinlik, ori­
jinallik, özlülük, güncel olma gibi özelliklerin de eklenme­
si, hızlı bir şekilde verilmesi, kendi içinde bütünlük taşı­
ması da zorunludur. Doğal olarak, bütün bu amaçların ve
özelliklerin bütünleşmesi, geniş ölçüde toplum içinde en­
formasyonun dağıtımı, dağılımı ve yayılmasıyla ilişkilidir.

Gazetecilikte Bilgi Alına ve Verme Nasıl Gerçekleşir?

Gazetecilikte, herhangi bir haber mesajının oluşturulması


bakımından bilgi alma ve verme işlemleri gereklidir. Gaze­
teciler, izleyicilerine haberleri ulaştırmak bakımından (bil­
gi verme) kendileri de haber alma (bilgi alma) durumun­
dadırlar. Böylelikle, günümüz gazeteciliğinde, hem haber
toplama hem de haber verme süreçleri yer almaktadır. Bu
yönden, gazeteciliğin temelinde yüzyıllardır süregelen en
temel iletişim ilişkilerinin yattığı akıldan çıkarılmamalıdır.
insanlar arası ilişkilerin temeli olan iletişim, en basit şek­
liyle bile bilgi alma ve vermeye dayanmaktadır.
lletişim kuramı açısından bilgi alma ve vermeyi çö­
zümlersek, bilgi alma ve vermede iki ana etkenin söz ko­
nusu olduğunu görürüz. Bu etkenleriyse, en basit bir ifa­
deyle gönderen ve alan şeklinde tanımlayabiliriz. Bilgi al­
ma ve verme sürecinin işleyişine aynntılı bir biçimde de­
ğinmeden önce, Amerikalı yazar Wilbur Schramm'ın bir
görüşünden söz etmek yerindedir.
Schramm, gazetecilikteki haber olgusunu anlatabil­
mek için, iletişim kuramı açısından habere yaklaşarak şöy­
le demektedir:
Gazetecilikte Bilgi Alma ve Verme (Enformasyon)

lletişim, birtakım iletişim işaretlerine uyarak bölüşmedir.

Bu görüşünü uzun yıllar önce belirtmesine karşın Schramm,


gerçekten günümüzdeki gazetecilik alanındaki bilgi alma
ve verme işlemlerini, bu görüşüyle hala iyi bir şekilde açık­
lığa kavuşturabilmektedir. Bilgi alma ve verme çok uzman­
laşmış, farklılaşmış yöntemlerle de yapılsa, hala geleneksel
olarak insanlar arasındaki ilişkilerden kaynaklanmaktadır.
Aslında, bilgi alma ve verme en basit yüz yüze iletişim
ilişkilerine dayanmaktadır. Gazetecilikte rol oynayan etkin
araçlar olan gazeteler, radyo ve televizyon bu ilişkileri kitle
içinde çoğaltmakta, yaygınlaştırmaktadır.
Gazetecilik açısından en temel yüz yüze ilişkiler için,
bilgi alma ve verme bakımından gönderen ve alan kendine
göre iletişim işaretlerini bölüştürür. Toplum içinde bilgi
alma ve verme işlemiyse öteden beri süregelir. Çağın ve
yerin özellikleriyse bilgi alma ve vermeye çeşitlilik, farklı
anlamlar kazandırır. Bu yönden, gazetecilik yapan araçla­
rın günümüzde bilgi alışverişi bakımından katkılan ve ba­
şarılan önemli boyutlara ulaşmıştır denilebilir.
Yalnız, günümüzde gazetecilikteki bilgi alma ve verme
sürecinin işleyişini anlatabilmek bakımından, iki modelin
yardımına gerek bulunmaktadır:
1 . Kitle iletişim araçları olmadan var olan bilgi alma
ve verme düzeni,
2. Kitle iletişim araçlarının var olduğu, katkısı bulun­
duğu bilgi alışveriş düzeni.
Son 10 yıldır dünyada iki model dışında üçüncü bir
modelden söz etmek gerekmektedir. Bu modelde kitle ile­
tişim araçları yanında, intemetin katkısının bulunduğu
gözlemlenmektedir. Yurttaş gazeteciliği şeklinde özetlene­
cek bu modelde, herkes kendi web günlüğünü kendisi ya­
ratarak bilgi alışverişinde bulunmaktadır. Bu modelin di­
ğer modellere göre gerek dünyada gerekse Türkiye'de yay­
gınlığı daha alt düzeydedir.
Temel Gazetecilik

Birinci modelde, toplum içinde bilgi alışverişi çok dar


bir çerçeve içinde oluşurdu. Daha iyi bir tanımlamayla, in­
san sesinin eriştiği yere kadar bilgi alışverişi uzanabilirdi.
Birbirini tanıyanlar arasında, samimi bir hava içinde bilgi
alma ve verme işlemleri oluşurdu. Konuşma havası içinde
olup bittiği için de kaulanlann tepkisi hemen görülür, ge­
leneksel yüz yüze ilişkiler içinde gönderen ve alan rolle­
riyse sık sık değişirdi. Böyle bir ortamda bilgi alışverişi ilk
elden gerçeklerle ilişkili olduğundan, yeni olan her olaya
haber adı verilirdi. Dış çevreden haberlerin gelmesiyse en­
derdi. Bu model bakımından, gazetecilik yapılmamakla be­
raber, gazeteciliğe temel olan bilgi alışverişinin e tkinliğin­
den söz etmek mümkündür.
ikinci modeldeyse, uygarlığın gelişmesiyle gazeteciliğe
zemin hazırlayacak kitle iletişim araçlannın gelişiminin
bilgi alışverişine ne gibi katkılan olduğu söz konusu ol­
maktadır. Toplum içinde gazetecilik yapan kişiler bulun­
makta, bilgi alışverişi bakımından çoğaltıcı etkisi bulunan
bazı kitle iletişim araçlarının varlığı bilgi alışverişine yeni
bir görünüm kazandırmaktadır.
Çoğaltıcı gücü olan herhangi bir kitle iletişim aracın­
dan bir mesajın gelmesiyle (bu araç gazete, radyo veya te­
levizyon olabilir) iletişim süreci işlemeye başlamaktadır.
Bilinmeyen alıcılar bakımından ise, kitle iletişim araçlanna
karşı tepki göstermek çok güçtür. Tepki göstermek için,
aradan zaman geçmesi gerekmektedir. Birdenbire tepki
gösterme, alıcı ve gönderen rollerinin değiştirilme olanağı
hemen hemen hiç yoktur.
Bu modelde, mesajlar alıcıyı düşünceye sevk etmesine
karşın, alıcının ilk modeldeki gibi anında tartışmaya ka­
tılma, katkıda bulunma, değiştirme veya anlayabilme ola­
nağı hiç yoktur. Alıcılar, bilgi alışverişinin başlatılmasının
bir parçası değildirler. Ancak olayların oluşuna katılması
engellenmekte, buna karşılık gazetecilerin referans çerçe-

l 1 4B
Gazerecilikre Bilgi Alma ve Verme (Enformasyon)

velerine göre göstermeye çalıştıkları gerçekleri gözleyebil­


mektedirler.
Bu yönden, kitle iletişim araçları tarafından gerçekleş­
tirilen bilgi alışverişi, düşünceye sevk eden iletişim olarak
nitelenmektedir. Aslında düşünceye sevk eden iletişim yo­
luyla sağlanan bilgi alışverişi, insanların çeşitli bilgiler al­
masını sağlamakla, bilgilerini çoğaltmakla beraber, alıcıları
gözlemci duruma düşürmekten geri kalmamaktadır. Bu du­
rum, çağımızda egemen bilgi alışverişinin temel özelliğidir.
Gazete, dergi, radyo ve televizyon haber verme işlevle­
rini yerine getirirken, alıcılarına bir yandan sürekli olarak
bilgi verirken, diğer yandan da hareketsiz duruma sok­
maktadır. Aslında toplumsal açıdan kitle iletişim araçları,
insanın çevresiyle olan ilişkilerini düzenleyebilmesi, so­
runlarını çözebilmesi, çeşitli ilgi ve meraklarına yanıt bu­
labilme yeteneğini artıran araçlar olarak ele alınmaktadır.
Kitle iletişim araçları, insana çevresine yönelik bilgiler su­
narak kendine karşı güven duyması, güçlü olması, toplum
içinde kendine yer sağlamasına olanak tanımaktadır.
Diğer yönden ise, bu araçlar bilgi alışverişini hızlandı­
rarak, çok fazla bilgi sunarak insanoğlunun yaşantısını şe­
killendirmesi, karşılaştığı sorunları göğüsleyebilmesi ve
çözebilmesi yönünden yeteneklerini kısıtlamaktadır. Bir­
çok toplumbilimci, kitle iletişim araçlarının verdiği haber­
lerle, insanoğlunu güçlendireceğine , sundukları yanın ger­
çeklerle insanları boğmakta, tepki gösterme yeteneğini yi­
tirdiğini ileri sürmektedir. Dahası, insanların ancak olayla­
n kitle iletişim araçları yoluyla gözleme olanağını bulduk­
larını ekleyerek, insanoğlunun kendi geliştirdiği kitle ileti­
şim araçlarının tutsağı durumuna düştüğünü söylemekte­
dirler. Hatta bazıları, daha da cesur bir deyişle, insanoğlu­
na kendi çevresi hakkındaki bilgiler, sanki bir cam köşkte
oturuyormuş gibi, tek taraflı olarak sunulmaktadır şeklin­
de görüşlerini dile getirmektedirler.

1 1 49
Gazetecilik Yapan Araçlann Bilgi Alışverişi Yönünden
Ônemi ve Rolü

Modern insan, gazetecilik yapan araçlar yoluyla bir yandan


fazlasıyla bilgi bombardımanıyla karşılaşmakta, diğer yan­
dan da. yakın ve uzak çevresiyle uğraşabilmesinde güvene­
bilmesinde bir azalma söz konusu olmaktadır. Kitle ileti­
şim araçları insanoğlunun dünyasını tanımlamakta, Mars­
hall McLuhan'ın deyişiyle, "insanoğlu dünyayı kitle ileti­
şim araçlarıyla algılayabilmektedir. "
Toplumbilimciler yönünden çeşitli tartışmalar bir ya­
na, asıl önemli olan gazetecilik yapan araçlarla bilgi alışve­
rişi sonucu olarak ulaştırılan bilgilerin ne olduğudur? Da­
ha öz bir deyişle, bilgiler ne ölçüde alınmakta, algılanmak­
ta , öğrenilmektedir? Gazetecilik yönünden girdilerin ço­
ğalması, gerçekten aynı oranda toplumda çıktı üretebil­
mekte midir? Bu soruların yanıtlan, aslında gazeteciliğin
toplumu ne ölçüde etkilediği, toplumun da ne ölçüde etki­
lendiğiyle ilgilidir.
Gazetecilikte bilgi alışverişi, çeşitli haber toplama ve
haber verme süreçlerini içermekle beraber, gazetecilik me­
sajı şekline dönüşene kadar hep gönderen açısından yapı­
lan işlemlerdir. Haber içeriğinin yayımlanması veya antene
çıkmasıyla, bilinmeyen alıcılar tarafından okunması, din­
lenmesi ve izlenmesi işlemlerini başlatmaktadır. Mesajın
izlenmesi ise, kişinin kendine göre geliştirdiği ilgisi ölçü­
sünde oluşmaktadır. Kişi kendi ilgi ve beğenisine göre iz­
leyeceği mesajı seçmekte, diğerlerini ise okumamakta, din­
lememekte, izlememektedir. Asıl önemli olan, seçilenlerin
ne ölçüde anlaşıldığı, algılandığı, hatta öğrenildiğidir.
Yapılan bütün alan ve laboratuvar araştırmalarında
kitle iletişim araçlarının fikir ve tutumları değiştirme ba­
kımından sınırlı etkileri olduğu saptanmakla beraber, bilgi
verici etkisinin bağımsız olarak oluştuğu, önemli bir aracı

j ı so
Gazetecilikte Bilgi Alma ve Verme (Enformasyon)

etken olarak etkisi bulunduğu inkar edilememiştir. Özel­


likle, bilgi verme işlevi sonucu görülen olayları anlama, al­
gılama ve kavramayı içeren bilişsel yaklaşımın benimsen­
mesiyle, iletişimin öğrenmeyi gerçekleştiren, bilgi sistem­
lerinin paylaşılmasını olanaklı kılan belli başlı bir aracı
olarak toplumsallaşma yoluyla olduğu vurgulanmaktadır.
Toplumsallaşma yoluyla insanoğlu belirli rolleri, de­
ğerleri, tutum ve davranışları öğrenmektedir. lnsanoğlunun
öğrenmesinin, özellikle bu yönden öğretim ve karşıtı olan
öğrenmeyle ilgili olduğu ortaya çıkmaktadır. Toplumsal­
laşma araştırmaları bakımından üzerinde son yıllarda en
çok durulan ise, bilgi alışverişi sonucu olarak öğrenme bel­
leğe bilgi sokulması, belleğe sokulan bilgilerin sonradan
nasıl işlendiğidir.
Öğrenme, belleğe bilgi sokulması, belleğe sokulan bil­
gilerin sonradan nasıl işlendiğini anlatabilmek bakımından
yine yüz yüze iletişim ve kitle iletişim modellerinin yardı­
mına gerek vardır. Yüz yüze iletişim yoluyla öğrenme, kar­
şılıklı kişiler arası iletişim ile küçük kümeler içindeki kişi­
ler arasındaki iletişimde söz konusu olabilmektedir. Hal­
buki, kitle iletişim modelinde yüz yüze iletişimi, düşünce­
ye sevk etme yoluyla kitle iletişim araçları gerçekleştir­
mektedir. Kitle iletişim araçlarıyla gönderilen mesaj ise tek
yönlüdür.
lki model bakımından üzerinde durulması gereken ise
öğrenmenin nasıl gerçekleştiğidir. Bu yönden belki önce
öğrenmenin tanımının yapılması gerekmektedir.

insanın öğrenmesi, kendi eski deneyimlerine göre, birbirine


yakın olarak oluşan olaylar arasındaki ilişkilere ait bilgilerin
bellekte depolanmasıdır.

Bu tanıma dikkat edilince, öğrenmenin hem resmi hem de


resmi olmayan yollardan gerçekleşebildiği ortaya çıkmak-

l ısı
Temel Gazetecilik

tadır. Öğretim didaktik olarak önce aile içinde, sonra bu


amaç için geliştirilmiş bulunan okullar aracılığıyla yapıl­
maktadır. Bu tür öğretimde, genelde her zaman ödüllen­
dirme ve cezalandırma söz konusudur. Halbuki insanoğlu
aynı zamanda daha farklı yollardan da bazı şeyler öğren­
mektedir. Bunlar arasında yaşıt kümeleri, arkadaş kümele­
ri, dinsel öğretim, kitle iletişim araçları yer almaktadır.
Kitle iletişim araçlarının bilgi verme yönünden etkin­
liği bir gerçek olmakla beraber, özellikle diğer toplumsal­
laşma etkenleri olan aile ve okul kadar öğretmek için çalış­
tıkları söylenemez. Belki bu araçların resmi olmayan bir
öğretim yaptıklarını söylemek anlamlıdır. Daha önce de
belirtildiği gibi, kişinin bu araçları bilgi alma yönünden iz­
lemesi tümden kendi ilgisine ve seçimine bağlıdır. Kişiler
bu araçlardan kendi istekleri doğrultusunda zorlanmadan,
istemeden öğrenmektedirler yargısını ileri sürmek anlamlı
olmaktadır.
Öğrenme ister yüz yüze iletişim modeli içinde ailede,
okulda, yaşıt ve arkadaş kümeleri içinde ister dinsel öğre­
tim yoluyla gerçekleşsin isterse kitle iletişim modeli yoluy­
la gerçekleşsin, resmi ve resmi olmayan yollarla oluşmak­
tadır. Yüz yüze iletişim modelinde, aile ve okulda öğren­
me, ödüllendirme ve cezalandırma sonunda gerçekleşmek­
tedir. Halbuki kitle iletişim modelinde, kitle iletişim araç­
larından öğrenme sırasında kişilerin verilenleri tam anla­
mıyla algılamadıkları, kavrayamadıkları veya belirleyeme­
dikleri sık sık rastlanır bir durumdur. Bu yönden de sürek­
li olarak yorum için başkalarına başvurulur. Daha öz bir
deyişle, yüz yüze iletişim modelinde, yani aile ve okul
içinde öğrenme yine kişiye göre değişen ölçüde olsa bile,
kitle iletişim modeline oranla daha sağlam temellere da­
yanmaktadır.
Bilgi Alışverişinde Okuryazarlık,
Bilgisayar Okuryazarlığı ve
Medya Okuryazarlığının Rolü ve Ônemi

insanın kişisel merakı ve ilgisine göre enformasyon top-


1umsal gereksinim haline dönüşmekle birlikte, yoğunluğu
giderek artış göstermektedir. Enformasyonun dağılımı ve
yayılmasında ise kitle iletişim araçlan, yeni iletişim tekno­
lojileri büyük roller üstlenirken, okuryazarlık, bilgisayar
okuryazarlığı ve medya okuryazarlığının bu süreçler için­
de konumuna bakmak gerekmektedir.
Okuryazarlık eğitimle birlikte ele alındığında, yüzyıl­
lardır yazılı metinlere ulaşılarak, bunlann değerlendirilme­
sini ve bunlardan yararlanılmasını beraberinde getirmek-·
tedir. Aynca okuryazarlık gibi bir beceriye sahip olunma­
sına gerek duyulmaktadır. Daha başka deyişle, okuryazar
olanlar yazılı metinlerden yararlanabilme, değerlendire­
bilme, çözebilme yetisine sahip olabilmektedirler.
Gazetecilik yapan kitle iletişim araçlan olan gazete,
dergi, radyo ve televizyonda akan enformasyon yazılı me­
tinler halinde düzenlenmekte, hazırlanmaktadır. Okurya­
zarlık, bilgi alışverişinde akan enformasyonun bireysel dü­
zeyde gerek gazeteciler gerekse alıcı olan bireylerin çö­
zümleme yapabilmelerinde temel oluşturmaktadır. Vurgu­
lanması gereken ise, bilgi alışverişinde okuryazarlığın ne
kadar önemli olduğunun yadsınamaz olduğudur.
Okuryazarlık aynı zamanda, bilgisayar okuryazarlığı
ve medya okuryazarlığı bakımından da önemli role sahip­
tir. l 970'li yıllardan itibaren devreye giren bilgisayarlardan
akan enformasyonu çözümleyebilmek, değerlendirebilmek
bakımından okuryazar olma yanında bilgisayar okuryazarı
olmak da gerekmektedir. Bilgisayar okuryazarı olmak, ki­
şisel bilgisayarlar açısından hem okuryazar olmayı hem de
bilgisayar kullanabilme bakımından bilgisayara çeşitli ko­
mutlar verilebilmeyi gerektirmektedir.

l ıs 3
Temel Gazetecilik

Bu noktada insanoğlu, hem okuryazarlık hem de bil­


gisayar okuryazarı olma yetilerinden yararlanarak bilgisa­
yar aracılığı ile girdiği intemette çeşitli arama motorları
kullanarak gezinebilmekte, istediği enformasyona ulaşa­
bilmekte, enformasyondan yararlanabilmektedir. Hiç kuş­
kusuz bilgisayar okuryazarlığının, okuryazarlık ile birlikte
ele alınması, değerlendirilmesi büyük bir zorunluluktur.
Daha başka deyişle okuryazar olmak, bilgisayar okuryazar­
lığına sağlam bir zemin hazırlamaktadır.
Medya okuryazarlığı, medyaya ulaşma, çözümleme
yapma, değerlendirme, yararlanma yetisi olarak tanımlan­
maktadır. Aslında medya okuryazarlığı, bu tanımın ötesin­
de özellikler taşımaktadır. Medya bakımından medya okur­
yazarlığı, eleştirel düşünme ve takdir etme kadar yakın,
küresel kültürü, söylem ve icatlardan çıkarsama yetisidir.
Amacı ise, taraflılık ve temsil edilmeme gücünden haberli;
medya formlarında gerçekliğin inşa edilebilme aracı olarak
kullanıldığının farkında olan etkin katılımcılar yaratmadır.
Günümüzde medya-televizyon, gazeteler, radyo, film,
kitaplar ve internetteki teknolojik gelişmeler itibariyle dü­
şünüldüğünde, hergün iletişim biçimlerinin daha karma­
şık hale geldiği, akan enformasyona daha çabuk ulaşıldığı­
nı yadsımak mümkün değildir. Hele hele dev medya şir­
ketlerinin konumu, medya teknoiojilerinin devamlı olarak
gelişmesi dikkate alındığında, insanların medyaya ne öl­
çüde ulaşır durumda olduklarım belirlemek giderek güç­
leşmektedir. Bu noktada ise, bireylerin medya okuryazarı
olma bakımından eğitilmeleri ve medya okuryazarı şekline
dönüştürülmeleri gerekmektedir.
Medya okuryazarlığı, bireylerin yaşadıkları toplumlar
içinde yer alan medyaya karşı anlayış geliştirmeleri ve çağ­
daş toplum içinde medya kullanımı bakımından çeşitli
yaklaşımları geliştirmelerine olanak sağlamaktadır. Bu ne­
denle, medya okuryazarlığı bireylerin,

l ı s4
Gazetecilikte Bilgi Alma ve Verme (Enformasyon)

a) medya metinlerini çözümlemeleri ve medya metin­


lerine eleştirel gözle bakmalannı,
b) medya metinleri içindeki siyasal, toplumsal, ticari
kaynaklan, kültürel çıkarlan ve içerikleri belirle­
melerini,
c) medya mesajlanyla sunulan iletileri ve değerleri
yorumlamalannı,
d) gerçek gereksinimler ve amaçlan değerlendirmeye
dayanan belirgin medya mesajlarını ayrıştırabilme­
leri,
e) çok çeşitli formatlarda medya mesajlan hazırlama,
bilgi ve yetileri hedef kitlelere dağıtarak, ulaştıra­
bilme yetkinliklerinin geliştirilmesini ve öğrenilme­
sini sağlamaktadır.
Medya okuryazarlığı kavramı, medyaya karşı eğitim
aracı olarak medyanın kötü etkilerine ve yaşanan akımlara
karşı korunmak için ortaya atılmış bir kavramdır. 1930'lar­
da lngiltere'de kavram kullanıma girmiş, l 960'lı yıllarda
ise kavram popüler kültür için ayrıştırma yapmak bakı­
mından kullanılmaya başlanmıştır. Bu yaklaşım genelde
popüler sanatlar paradigması olarak anılır. l 980'lerde ise
medyanın ideolojik gücünün, imajın doğallığına bağlan­
ması yaklaşımıyla birlikte, kurgulanmış mesajlar doğal olan­
lar gibi kabul görür olmuştur. Arkasından gelen diğer bir
değişim ise medya okuryazarlığının, imajların, temsiliyet­
lerin tüketilmesi yönünde gelmiştir denilebilir. Bu para­
digma temsiliyet paradigması olarak anılır.
l 970'li yıllardan itibaren medya okuryazarlığı kavra­
mı, çeşitli biçimlerde Avrupa'da ve diğer ülkelerde medya
eğitiminde kullanıma girmiştir. Kuzey Amerika'da, Kana­
da'da l 977'den itibaren medya okuryazarlığının bir eğitim
konusu olması gündeme gelmiştir. Özellikle, medya eğiti­
minin ortaya atılmasının iki ana nedeni bulunmaktadır:

l ıss
Temel Gazetecilik

1 - Amerikan popüler kültürünün pervasızlığı


2- Eğitim sistemlerine yeni eğitim paradigmalarının ek­
lenmesi gereksinimi
Medya eğitimi, ABD'de fazla yaygın olmamakla birlik­
te sivil toplum örgütlerince gönüllü olarak yürütülen med­
ya okuryazarlığı hareketleri bulunmaktadır. Güney Afri­
ka'da ise ırk ayrımcılığı bakımından medya eğitimi, 1 994
seçimlerinden itibaren artan ölçüde istenilir olmuştur.
Günümüzde medya okuryazarlığı kavramının, okur­
yazarlık, bilgisayar okuryazarlığı yanında çeşitli açılardan
önemli olduğunu söylemek mümkündür. Medya okurya­
zarlığı bakımından dile getirilen konular arasında medya
mesajlarına eleştirel gözle bakan çözümleme süreçlerinin
işletilmesi, yayıncılığın ticari boyutlarında, reklamcılıkta,
medya/hükümet ilişkilerinde, medyanın taraflı olması, med­
ya içeriğinde yer alan toplumsal kalıp yargılar ve şiddet gi­
bi sosyopolitik değerlendirilmelerin yapılabilmesi bulun­
maktadır.
Avustralya, Kanada ve lngiltere gibi ülkelerde bu ko­
nular genelde bazı kilit kavramlarla -medya dili, medya
kurumlan, medya temsiliyeti, izlerkitleler ve medya tekno­
lojileri- birlikte dile getirilmektedir. Ayrıca medya okurya­
zarlığı bakımından medya eğitiminin önemli rolü hep öne
sürülmektedir. Genelde öğretmenlerin medya bakımından
medya eğitimi yapmaları istenilmektedir. Öğretmenlerin
medya eğitimi bakımından, eğitim pratikleri, medyaya karşı
kişisel yöndedir. Buna karşılık; öğretmenlerin medyadan
yararlanmaları, alışkanlıkları ve ilgileri pek dikkate alın­
mamaktadır.
Bu noktada ise çocukluktan itibaren medyadan yarar­
lanma alışkanlıklarının nasıl kazanıldığı, değiştirilip değiş­
tirilmediğinin dikkate alınması gerekmektedir. Belki vur­
gulanması gereken ise, medya okuryazarlığının toplumsal­
laşma açısından konumudur.
8. BÖLÜM

Dünyada Enformasyon Dağılımının


Genel Görünümü

Toplumsal Gereksinim Olarak Enformasyonun


Rolü ve Ônemi

insanın kişisel merakı ve ilgisi ölçüsünde gereksinimi olan


enformasyon, 1 9 . yüzyılın sonundan ve özellikle Birinci
Dünya Savaşı'ndan sonra gerçek anlamıyla tüm insanlık
bakımından toplumsal bir gereksinme şekline dönüşmüş­
tür. Bu gereksinim, aynı zamanda enformasyonun toplum
içindeki ve toplumlar arasındaki dağıtım yöntemlerini de
şekillendirmekte ve koşullandırmaktadır. Enformasyonun
dağıtım ve yayılmasında ise, kitle iletişim araçları, özellikle
gazete ve dergi, radyo ve televizyon, telefon, teleks, faksi­
mile, iletişim uydusu, film, teyp, kamera, ışıklandırma
araç ve gereci, basımevi araç ve gerecine büyük ve önemli
roller düşmektedir. Günümüzde, oldukça karmaşık bir
düzen içinde gerçekleşen enformasyonun dağılımı ve ya­
yılması, gerçekten gerek kişisel gerekse örgütsel düzeyde
önemli bir olgudur.
Temel Gazeıecilik

Çağdaş insan için yaşadığı dünyada nelerin olup bitti­


ğini bilmek temel gereksinim olmakla beraber, her zaman
yakındaki veya uzaktaki hemcinsleriyle dayanışma içinde
de bulunmak istemektedir. Bilgi alma için merak, ilgi duy­
ma şeklinde görülen bu yakınlaşma ve dayanışma, mutlu­
luk ve karşıtı olan mutsuzluğa karşı bir tepki şeklinde ken­
dini gösterir. Bilgi ararken oyalanma, zaman geçirmek is­
temek de bir bakıma arada caydırıcılık oluşturur. Bu yön­
den, enformasyon çeşitli işlevler, görmektedir diyebiliriz.
Bilişsel düzeyde gördüğü işlevler, günlük bilgilerin ve ha­
berlerin ulaşması, bilgilendirme, değerlerin aktanmı ve ik­
na etme şeklinde kendini gösterir. Psikososyal düzeyde ise
toplumsal dayanışma sağlama, oyalama, oyalanma, dinlen­
dirme, burukluklan giderme şeklinde görülebilir.

Kişisel DÜZeyde

20. Yüzyılın insanı veya daha başka deyişle, çağdaş insan


olabilmek için sürekli olarak enforme edilmenin gereklili­
ği, günümüzde pek çok düşünürce savunulmaktadır. Bu
sav kabul görmüştür de. . . Kişinin enforme edilmesi bakı­
mından üzerinde en çok konuşulan, durulan özgürlük ise
iletişim özgürlüğüdür.
lletişim özgürlüğü, hala yeterli ölçüde iyi bir şekilde
tanımlanmamakla beraber, insanoğlunun bitmek tüken­
mek bilmeyen "bilmek" amacına sahip çıkmak istemekte­
dir. lletişim özgürlüğünün ortaya çıkışı, Birleşmiş Millet­
lerce 10 Aralık 1948 günü kabul edilen lnsan Haklan Ev­
rensel Bildirgesi'nin 19. maddesiyle olmuştur. Bu madde
iletişim özgürlüğünü şöyle tanımlamaktadır:

He rkesin, h içbir sınır ta nımadan ke ndi istediği şe kilde en­


fo rmasyon, fi kir, düşünce ara ma, a lma ve yayma bakımın­
dan fikir ve ifade özgürlüğü vardır.
Dünyada Enformasyon Dagılımının Genel Görünümü

Çağdaş insan yazgısını belirlemek bakımından, var oluşu­


na aslında enformasyonu aramak, almak ve yaymakla yanıt
aramakta; geleceğini sürekli olarak elinden tutulup karşı
karşıya geçirilen görmez şekline dönüştürmek istememek­
tedir. Günümüz insanı içinde yaşadığı siyasal, toplumsal,
kültürel, ekonomik, felsefi ve dini yaşamın nasıl yönlendi­
rildiğini, yönetildiğini her yönüyle bilmek, tanımak görü­
şünü taşımaktadır.
Aslında iletişim özgürlüğü herkese tanınmış kişisel bir
özgürlük olmakla beraber, kişinin kendi girişimiyle kulla­
nabileceği bir özgürlük değildir. Zaten çelişki de burada­
dır. Kişinin tek başına bu özgürlüğü kullanabilmesi bakı­
mından, ne zamanı ne maddi ne de teknik olanakları var­
dır. Geçinmek için para kazanması onun çok fazla zama­
nım almakta, bu bakımdan iletişim özgürlüğünü ancak en­
forme edilebilmek için gazeteciden aldığı gazete, haber
dinlemek ve izlemek için radyosunun veya televizyonun
düğmesini çevirmekle veya televizyonuna uzaktan ku­
manda edebilmekle internette gezinmekle kullanabilmek­
tedir. Bu şekilde, bir bakıma, kendi iletişim özgürlüğünü,
kendi adına kullanan toplumsal iletişim örgütlerine dev­
retmektedir. Bu devir yoluyla, kişilere ait olan iletişim öz­
gürlüğü kurumsal olarak toplumsal iletişim örgütleri tara­
fından kullanılmaktadır. Toplumsal kurumlar olarak çalı­
şan iletişim örgütleri de, çağımızda enformasyon gereksi­
nimi sağlamaktan sorumludur.

Ôrgıitsel Düzeyde

Gerçekten de toplumsal, kurumsal olarak çalışan kitle ile­


tişim araçları ve haber ajansları internette arama motorları,
çağımız dünyasında bilişsel düzeyde iletişim sağlamaktan
sorumlu olmakla beraber, siyasal iktidarların da eli kolu­
dur. Kitle iletişim araçları ve haber ajanslarının internetin

l ı s9
Temel Gazetecilik

olmaması halinde, dünyamızda pek çok yer ölüm sessizli­


ğine bürünecek, insanoğlu ne olup bittiği hakkında haber
alma kaynaklarından yoksun duruma düşebilecektir. Biliş­
sel düzeyde iletişimde etkin olması nedeniyle, kitle ileti­
şim araçları, özellikle kamusal ilişkilerde büyük rol oyna­
maktadır. Siyasal iktidarlar da, bu yönden, kitle iletişim
araçlarını işletilmesi açısından kendi dünya görüşleri ba­
kımından denetim altında tutmak istemektedir. Kitle ileti­
şim araçlarından devlet yönetiminde azami ölçüde yarar­
lanmak bakımından ellerinden geleni yapmaktadır.
Özellikle, gazete ve dergiye, radyo ve televizyona, ha­
ber ajansına enformasyon gereksinimini sağlamak bakı­
mından düşen sorumluluk, hem kişisel düzeyde hem de
ulusal ve uluslararası düzeyde önemli boyutlara ulaşmak­
tadır. Çağımızda enformasyonun sağlanması ve dağıtımı,
iletişim uyduları yoluyla çok geniş alanlara kadar olanaklı
olmakla beraber, bütün gazeteler, radyo, televizyon istas­
yonları, haber ajansları internet arasında anında haber
alışverişi ve dağıtımı aynı hızlılık içinde gerçekleşememek­
tedir. Daha başka deyişle, enformasyon alışverişi ve dağı­
lımı yönünden dünya yüzeyinde yeni teknik olanaklardan
eşit ölçüde yararlanma durumu halen mevcut değildir.
Bugün ulusal haber ajansları dünya düıeyinde eşit bir
şekilde dağılmamıştır. Aynı zamanda, gördükleri haber
dağıtım işlevi bakımından da birbirinden kapsam ve etkin­
lik yönünden de ayrılmaktadır. Belki asıl vurgulanması ge­
reken de, ulusal ve uluslararası düzeyde radyo, televizyon,
gazete ve dergilerin büyük ölçüde enformasyon gereksi­
nimini karşılayan ulusal haber ajanslarının, üç büyük ha­
ber ajansına, kendi ülkeleri hakkındaki haberleri diğer ül­
kelere gönderebilmek için dayanmakta olmalarıdır.
Geçmişe oranla pek çok ülkede insanların büyük ço-
8unluğu aldıkları gazete, evlerinde bulunan radyo, televiz­
Jon alıcısı sayısı internet bağlantısı bakımından karşılaşu-

l 1 60
Dünyada Enformasyon Dagılımının Genel Görılnılmıl

rıldığında, daha fazla enformasyon akımıyla karşılaştıkları


doğrudur. Yalnız eldeki bu sayılar ve olgular ise, gerek ül­
ke içinde gerekse ülkeler arasında enformasyonun akışı ve
akan haber mesajlarının içeriği yönünden dengesizliklerin
bulunduğuna da işaret etmektedir.

Dünyada Enformasyonun Dağılımında Görülen


Dengesizlikler: Dengesiz lletişiın Olgusu

Belki günümüzde üzerinde en çok durulması gereken en­


formasyonun dünya düzeyinde dağılımında görülen den­
gesizliklerdir. Dünya düzeyinde enformasyon aktarımı tek­
nik bakımdan gelişmiş ülkelerden gelişmemiş ülkelere doğ­
ru yapılmaktadır. Ayrıca, aynı veya benzer dilleri konuşan

ve kültürleri benzeşen, uzun tarihsel bağlarla birbirine bağlı


olan ülkeler arasında enformasyon aktarımı fazlayken, farklı
geçmişi olan ülkeler arasındaki enformasyon aktarımı az­
dır. Bilgi alışverişi, enformasyonun dağılımı bakımından gö­
ze çarpan özellik, dünyanın çeşitli bölgeleri yönünden tek
yönlü olarak bir akışın egemenliğidir. Tek yönlü akış, ge­
rek nicelik gerekse de nitelik açısından hemen fark edil­
mektedir.
Teknik yönden gelişmiş ülkelerden azgelişmiş ülkele­
re veya gelişmekte olan ülkelere yönelen, nicelik ve nitelik
açısından tek yönlü olarak gerçekleşen bu tür iletişime
dengesiz iletişim adı verilmektedir. Gerçekten, dengesiz
iletişim kavram olarak hem gelişmiş ve gelişmemiş ülkeler
arasındaki toplumsal değişme bakımından ekonomik den­
gesizliği vurgulamakta hem de iletişim yönünden görülen
dengesizliğin toplumsal değişme içindeki yerine işaret et­
mektedir. Bu tür bir iletişim akımı içinde, gerek içeriğin
niteliği açısından gerekse nicelik bakımından uluslararası
düzeyde sürekli olarak bilgi alışverişi gelişmiş ülkeler tara­
fından yapılmaktadır. Azgelişmiş ülkelerin bilgi alışverişi

lı6ı
Temel Gazetecilik

bakımından katkısına pek başvurulmamaktadır. Azgeliş­


miş ülkelerden gelişmiş ülkelere doğru olan bilgi alışverişi
ya çok azdır ya da hiç yoktur. Daha başka deyişle, iki yön­
lü bir bilgi alışverişi pek yapılamamaktadır.
Bilgi alışverişinde görülen bu dengesizlik iki yönden
önemli boyutlara ulaşmaktadır:
1 . Kitle iletişim araçlarının mülkiyeti ve dağılımı ba­
kımından, yani iletişimin altyapısı bakımından görülen den­
gesizlikler,
2. Haberlerin dağılımı bakımından görülen dengesiz­
likler.
Birinci boyut, kitle iletişim araçlarının alıcı ve verici
yönünden mülkiyeti, yayın olanakları ve hatlarının dağılı­
mı yönünden kaynaklanmaktadır. Bu dağılımın en başat
belirtisi, gerek dünya düzeyinde gerekse ulusal düzeyde
dengesiz bir birikim şeklindedir. iletişimin alt yapısı yö­
nünden görülen bu dengesizlik, aynı zamanda haberlerin
aşın ölçüde dengesiz bir biçimde dağıtımına ve dağılımına
neden olmaktadır. Aslında, iletişim yönünden görülen
dengesiz birikim temelini sömürgecilik ile sömürgeci dev­
let yönetimlerinin kurduğu sömürge iletişim düzeninden
almaktadır.
1 9 . Yüzyılda sömürge sahibi pek çok Avrupa ülkesi,
sömürgeci iletişim düzeni kurarak, gerek iletişimin altya­
pısını gerekse de haberlerin dağılımını kendi yönetimlerini
sağlamlaştırmak bakımından düzenlemiştir. Birinci ve
ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra Avrupa'da ve dünyada gö­
rülen siyasal yapıdaki değişiklikler sonucu, pek çok yeni
devlet uluslararası siyaset sahnesine çıkmıştır. Yeni siyasal
sistemler kurulmakla beraber, iletişim sistemleri yeni ku­
rulan siyasal sistemlere ayak uyduramamıştır. Siyasal de­
ğişmeyle toplumsal değişmenin yeni kurulan devletlerle
birlikte yürüyememesi, bu yeni devletlerin iletişim sistem­
lerinde dengesizliklere neden olmuştur.

1 1 62
Dünyada Enfonnasyon Dağtlimmm Genel Görıinıimıi

Yeni kurulan devletlerde, bir yandan iletişimin altya­


pısını oluşturan mekanik araçlann üretimi ve tüketimi ba­
kımından eski sömürgeci ülkeye bağımlılık, diğer yandan
enformasyon kanallannı sağlıklı bir biçimde işletememe
enformasyon boşluğu yaratmıştır. Altyapı bakımından ba­
ğımlılık sürerken, ellerinde olanak olmaması nedeniyle en­
formasyon boşluğu içerik yönünden gelişmiş ülkelerin ile­
tişim kanallanyla sağlananlar tarafından doldurulmuştur.
Böylelikle, gelişmiş ülkelerden gelişmemiş ülkelere gelen
haberler nicelik ve nitelik yönünden artmış, fakat geliş­
memişlerden gelişmişlere giden haber akımı büyük boyut­
lara ulaşamamıştır.
Gelişmemiş ülkeler, ancak gelişmiş ülkelerin kendi
dünya görüşleri çerçevesinde gündeme getirdiği ölçüde
iletişim sürecinde yer almıştır. Dünyada sömürgecilik ege­
menken kurulmaya başlayan ve dünyayı kendi haber böl­
geleri şeklinde bölen Reuters, Havas ve Wolff haber ajans­
lan, Birinci Dünya Savaşı ve lkinci Dünya Savaşı'ndan son­
ra ortaya çıkan enformasyon boşluğunu doldurma bakı­
mindan önemli rol oynamıştır. Haber alışverişi bakımın­
dan gelişmiş yöntemleri kullanmalan, teknik olanaklara
sahip olmalan, bu olanaklardan etkin biçimde iletişim sü­
recinde yararlanmalan; Reuters, AFP, AP, UPI ve TASS'ın
dünya düzeyinde dengesiz iletişim yönünden etkin olma­
lannı sağlamıştır.
Haber ajansları yanında, günümüzde dünyada denge­
siz iletişimde rol oynayan toplumsal kuruluşlar arasında
iletişim uyduları, bazı radyo ve televizyon şebekeleri ve
şirketleri, gazeteler, dergiler ve internet de bulunmaktadır.
Daha önce de değinildiği gibi, büyük haber ajanslan ileti­
şim uydulannın teknik olanaklanndan azami ölçüde ya­
rarlanırken, diğer ulusal haber ajanslan için durum böyle
değildir. Ulusal düzeydeki haber ajansları eşit ölçüde dün­
ya düzeyine dağılmadığı gibi, bunlann büyük çoğunluğu
üç büyük haber ajansından (Associated Press, Reuters ve

1 163
Temel Gazetecilik

AFP) kendi haberlerini başka ülkelere ulaştırmak bakı­


mından yararlanmak durumundadır. Aynı durum bazı rad­
yo ve televizyon şirketleri, gazeteler ve dergiler için de ge­
çerlidir.
Radyo ve televizyon şirketleri, radyo haber yayınla­
rında kendi dilinden başka yabancı dilleri kullanarak, tele­
vizyon filmleri ve dizileri, haberleri satarak iletişim akımı­
na yeni boyutlar getirmiştir. Özellikle sinema endüstrisi
kuramamış ülkeler için gelişmiş ülkeler tarafından üretilen
sinema filmleri, uluslararası düzeyde haber verme yönün­
den büyük etkinliğe sahip bazı gazeteler ve dergilerle, ge­
lişmiş ülkelerin kendi dünya görüşleri, bunları üretme ola­
naklarından yoksun gelişmemiş ülkelerde iyi pazar olanak­
ları yaratmaktadır. lnternet, lngilizce bilenler için önemli
bir kaynaktır.

Yeni illuslararası lletişim DÜZeni:


lki Yönlü lletişime Yönelme isteği

1 960'lara gelindiğinde, siyaset bilimcileri bir yandan ku­


ramsal açıdan yeni kurulan devletlerin siyasal yönden dü­
zenlenmeleri üzerinde fikir yürütürken, diğer yandan bu
ülkelerdeki yeni seçkinler daha önceki sömürgeci ülkele­
rin kurduğu sömürgeci iletişim düzenine karşı savaş aç­
mışlardı denilebilir. Bu savaşın nedenlerini aşağıdaki ör­
nekle göstermek mümkündür:

Gerç ekten, bir Afrika ülkesi olan Gana'nın başken ti Ak­


ra'dan sınır komşusu olan T ogo'n un başkenti olan Lome'ye
telgraf ç ekmek iç in büyük engeller ortaya çıkıyordu. T elg­
raf, önce Gana'yı yıllarca elinde tutmuş olan lngiltere'nin
başkenti Londra'ya, oradan P aris'e, daha sonra Lome'ye ula­
şabiliyordu. Aslında i ki b aşkent arası uzaklık iki yü z elli ki­
lometre olduğundan, bir sürat koşucusu atlet bu uzaklığı
telgraftan daha ç abuk alabiliyordu.
Dünyada Enformasyon Dagıltmının Genel Görünümü

l 960'larda aynı zamanda iletişim kanallannın azgelişmiş


ülkeler tarafından öneminin anlaşılması yanında, kitle ile­
tişim araçlannın uluslararası alanda önemli rol oynadığı
bir dönem başlamıştır. Bu dönemi belirleyen olgulan ise
şöyle özetlemek mümkündür:

Artık hiçbir ulus ke ndi ke ndine yete rlik iddia sı taşıyamaz.


Ulusal kamuo yu yanında uluslararası kamuo yu da önemli­
dir.

Bu olgulann niteliğini anlamak bakımından da, arkadan şu


soruların sorulması ve yanıtlanmn aranması gerekiyordu.
Gerçekten dünya haritasına bakıldığında, dünyada her ül­
ke eşit işlem görebiliyor muydu? Özellikle gelişmiş ülkele­
rin ajansları olan dört büyük haber ajansı (Associated
Press, United Press lntemational, Agence France Presse,
Reuters) , gelişmekte olan ülkelerin sorunlanm eskimiş,
kalıplaşmış kavramlarla mı anlatıyordu?
lletişim kanallan yoluyla başlayan bu uyanış, kısa za­
manda içerikle de bütünleşerek, ideolojik dokulu da olsa,
yukandaki sorulara yanıt aramak yönünden, "hakça ve
adil işlem görme isteği" şeklinde iyice kendini duyurmaya
başladı. Bu isteği, uluslararası platforma getiren ve basının
uluslararası barışın gerçekleşmesi yönünden görevleri üst­
lenmesi gerektiğini ortaya atan, l 970'lerin başında Sovyet
bloku oldu . Sovyet blokunun suçlamaları, iddialan Bir­
leşmiş Milletler Genel Kurulu'nu, UNESCO kayıtlarını
doldurmaya başladı. Fakat Batı bloku bu girişimlere fazla
ses çıkarmadı. Sorunu hala "iletişim özgürlüğü" çerçeve­
sinden görmeye devam etti. Aslında, "serbest iletişim akı­
mını" korumak için büyük çaba da sarf etmiyor değildi. Bu
durumun altında yatan neydi? Batı bloku, özgürlüğünü
savunarak azgelişmiş ülkeler üzerinde elde etmiş olduğu
iletişim egemenliğini bırakmak istemiyordu. Bu yönden
de, sürekli olarak azgelişmiş ülkelerdeki dört büyük haber

1 165
Temel Gazetecilik

ajansı muhabirlerinin özgürce haber vermelerini sağlamak,


iletişim akımının yönünün değişmesine engel olabilmek
için çaba gösteriyordu.

Yeni Ekonomik Düzen


Yeni Uluslararası lletişim Düzeni

Sovyet blokunun 1 970'lerin başında başlattığı girişimler


sonucunda, uluslararası gündeme iki yeni kavram girdi.
Bu kavramlar yeni ekonomik düzen ve yeni uluslararası
iletişim düzeni kavramıydı.
Yeni ekonomik düzen kavramı, genelde uluslararası
ilişkilerin sömürgecilikten kurtarılmasını vurguluyordu.
Özellikle Üçüncü Dünya Ülkeleri (bunlara Bloksuzlar ve
"Bağlantısızlar" da denilebilir) , Batı ve Doğu blokunun ye­
ni kurulan devletlerin dış ilişkilerini denetlediklerini ileri
sürerken, uluslararası alanda eşitliğe ve adil ilişkilere da­
yanan bir düzenin kurulmasını istiyorlardı. Bu bakımdan
bu kavramın ardında, bütün gelişmekte olan ülkeler, ge­
lişmiş ülkelerle olan ilişkilerini bir merkezde ve ortak de­
netim altında toplarlarsa, yeni ekonomik bir düzene varı­
labilir görüşü yatıyordu.
Gerçekten bu düşünceler, kısa sürede gelişmekte olan
ülkelerin gelişmiş ülkelerle olan diyaloğu şeklinde kendini
gösteren, UNCTAD konferanslarına dönüştü. Aynı za­
manda, bu gelişme yeni ekonomik düzene yönelme şek­
linde başlasa bile, kısa sürede iletişim düzenine de yansıdı.
Böylelikle, ikinci önemli kavram olan yeni uluslararası ile­
tişim düzeni kavramı uluslararası gündeme geldi. Üçüncü
Dünya Ülkelerinin ekonomik yönden isyanlarını dile geti­
rerek iletişim alanına da ulaşan bu eylem biçimi, Batı dün­
yasıyla Üçüncü Dünya ülkelerini bir araya toplayarak yeni
bir düzene yönelmeye ortam hazırladı. Bu yeni düzenle­
meye ise, yeni uluslararası iletişim düzeni diyoruz.

l ı 66
Yeni Uluslararası lletişiın Düzenine Yöneliş:
Haberlerin Serbest Dolaşımı

Yeni uluslararası iletişim düzenini anlayabilmek bakımın­


dan, dengesiz iletişim akımının temelinde yatan Batılılann
serbest iletişim akımı kavramının temellerine inmek ge­
rekmektedir. Batılılann serbest iletişim akımı anlayışıyla
gelişmekte olan ülkelerin iletişim kolaylıklan, bunlann dü­
zenlenmesi anlayışı pek çok yönden bağdaşmamaktadır.
Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelerle ne denli iyi
ilişkiler kurmak istese, gelişmekte olan ülkelerin çıkarla­
rıyla çatışmakta, iletişim kolaylıkları ekonomik ve tekno­
lojik üstünlük, gelişmiş ülkelerle gelişmekte olan ülkeler
arasındaki haber akımını düzenlemekte, frenlemekte, bi­
çimlemektedir.
Gelişmiş ülkelerin gelişmekte olan ülkelere geçtiği çe­
şitli haberler üzerinde kavramsal süzgeçlerin etkinliği gö­
rülmekte, hatta gittikçe geride kalsa bile ikinci Dünya Sa­
vaşı'ndan sonra başlayan soğuk savaş dönemindeki Doğu­
Batı anlaşmazlığının esaslan hala sunulan haber içeriğine
de yansımaktadır. Bu bakımdan, gelişmekte olan ülkelerde
basın-yayın organlan, kendine Batı kaynaklı haber sağla­
yan kurumlann çizdiği ya da sınırladığı dünya haritasıyla
karşı karşıya kalmaktadır. Bu durum ise, çoğu kez geliş­
mekte olan ülkelerin çıkarlarına ters düşmektedir.
Aynı şekilde, Batı kaynaklı haber sağlayan kurumların
ulaştırdığı haberler, belirli süzgeçlerden geçirilerek akta­
rılmaktadır. Batılılar tarafından bilinen ve beklenen bir
çerçeve içinde "pişirilip kotarılarak" haber verilmektedir.
Üzerinde durulması gereken diğer bir nokta ise, Batı kay­
naklı haberlerde yer alan önderlerin genellikle büyük dev­
letlerden olması, gelişmemiş ülkelerden olmamasıdır. Ge­
lişmemiş ülkelerden olması, ancak olağandışı ve alışıla­
gelmemiş durumlarda mümkün olmaktadır. Belki üzerin-

l 167
Temel Gazetecilik

de durulması gereken en son nokta ise, günümüzde Ku­


zey/Güney olarak yansıyan Doğu-Ban anlaşmazlığının mi­
rasının hala Batı kaynaklı haber malzemesinde yer alması­
dır.
Üçüncü Dünya ülkelerinin bakış açısından, yukarıda
değerlendirilen Batılıların, serbest iletişim akımının biçimi
ve yönünü, gelişmekte olan ülkeler uluslararası kuruluşla­
nn gündemine getirerek, evrensel yeni bir iletişim düzeni
kavramıyla birleştirerek ve geliştirerek değiştirmeye yö­
nelmiştir. Bu yönden ortaya atılan yeni uluslararası ileti­
şim düzeni, temelde yeni uluslararası ekonomik düzen kav­
ramının bir devamıdır. Gelişmekte olan ülkelerin girişi­
miyle yaygın ölçüde kullanılmaya başlanan kavramla, yeni
kurulacak olan ekonomik düzen içinde gelişmekte olan
ülkeler iletişim kaynaklanndan daha eşit bir biçimde ya­
rarlanmak istemiştirler.
Eşit bir biçimde iletişim kaynaklanndan yararlanma
yanında, gelişmekte olan ülkeler, Batılılann serbest ileti­
şim akımı görüşlerine karşıt olarak dünyanın çeşitli ulus­
lannın birbirlerini tanıma amacıyla iletişimin serbest dola­
şımı ilkesini benimsemekte ve tanımaktadır. Gelişmekte
olan ülkeler, var olan gelişmiş ülkelerden azgelişmiş ülke­
lere doğru yönelen ve serbest iletişim akımının tek yönlü
olmaktan kurtanlarak, iki yönlü olmasının güvenceye ka­
vuşturulmasından yanadır.

Yeni lnuslararası lletişim Düzeni lçin


lnuslararası Düzeyde Çeşitli Girişimler

lletişim kolaylıklan akımı, ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra


Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda çoğu kez tartışılmış­
tır. l 957'de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'na sunulan
bir raporda, dünyada yaygın bir biçimde haber alma yönün­
den bir açlık bulunduğuna işaret edilirken, l 958'de Birleş-

l 168
Dünyada Enformasyon Dağllımının Genel Görünümü

miş Milletler Ekonomik ve Sosyal Konseyi tarafından, az­


gelişmiş ülkelerde kitle iletişim araçlarını geliştirme ama­
cıyla somut bir eylem planı geliştirilmesi istenmiştir.
Bu girişimlerden on yıl sonra Birleşmiş Milletler daha
önce belirlenen amaçlarından biraz gerilemiş, fakat ileti­
şim araçlarının uluslararası anlayışa ve barışa yararlı olabil­
mesi için neler yapılması gereği, l 970'te toplanan UNES­
CO Genel Kurulunda ele alınmıştır. 1 972 yılında toplanan
UNESCO Genel Konferansı'nda ise, "lletişim Araçları Üze­
rinde ve Yeni Uluslararası iletişim Düzeni için Bir Bildir­
ge" hazırlanmasına karar vermiştir. Bildirge için taslaklar
hazırlanması, ülkelerin, çeşitli görüşlerin birleştirilmesi
yıllar almakla beraber, 1 978 yılı sonunda Paris'te toplanan
UNESCO 20. Genel Konferansı'nda bildirge kabul edilmiş­
tir. Bildirge tümden basın ahlak yasalarının ilkelerini der­
leyen, çerçeve bir belge niteliğindedir. lstenilen ise, bütün
üye ülkelerin buna büyük ölçüde uymasıdır.
Çerçeveyi çizen bildirge yanında diğer gelişmeler, yeni
uluslararası iletişim düzeninin yerleşmesi bakımından bel­
ki daha ilginçtir. Bunları ise, yeni uluslararası iletişim dü­
zeninin yerleşmesi bakımından çeşitli kurumların temelle­
rinin atılması olarak niteleyebiliriz. Bu kurumlar arasında
Bağlantısız Ülkeler Haber Ajansları Pool'u, Bağlanusız Ül­
keler Radyo ve Televizyon Örgütü, Bağlantısız Ülkeler lle­
tişim Konseyi ve Bağlantısız Ülkeler Telekomünikasyon
Komitesi yer almaktadır.
Kurumsallaşma çalışmaları ilk kez 1 973 yılında Ceza­
yir'in Alger kentinde toplanan ikinci Bağlantısız Ülkeler
Konferansı'nda gündeme gelmiştir. Bu konferansta, dünya
çapında haber dağılımı ve akışının yeniden düzenlenmesi
ve bağlantısız ülkelerin ortaklaşa bir haber ajansı kurmala­
rı istenmiştir. Gerçekten Yugoslav Haber Ajansı Tanjug,
1 975'te Haber Ajansları Pool'u deneyimine girişmiştir. Ye­
ni uluslararası iletişim düzeni bakımından 1 975 yılı içinde

1 1 69
Temel Gazetecilik

pek çok uluslararası toplantı düzenlenirken, 1 9 76- 1 980


dönemi, yeni uluslararası iletişim düzeni kavramının so­
mutlaştığı ve ilkelerinin saptandığı dönem olmuştur deni­
lebilir.
Yeni uluslararası iletişim düzeninin kurulması için baş­
langıç, Mart l 976'da Tunus toplantısında yapılmıştır. Bu
toplantı sonunda hazırlanan rapor, yeni uluslararası ileti­
şim düzeninin ilk temeli olarak değerlendirilebilir. Mart­
Nisan 1 976'da Honolulu'da yapılan toplantıda, bazı Ame­
rikalı iletişim uzmanları, iletişimdeki dengesizliğe ilk kez
parmak basarlarken, Mayıs 1 976'da Meksika ve Temmuz
1 976'da Yeni Delhi'de yapılan toplantılarla, Tunus'ta alı­
nan kararlar olgunlaştınlmıştır. Ağustos 1 976'daki Kolom­
bo toplantısında, kavramın oluşturulması ve bağlantısız
ülkeler arasında iletişim konularında işbirliğini geliştire­
cek bir yapının kurulması gündeme gelmiştir. Temmuz
1 976'da Costa Rica'da UNESCO tarafından düzenlenen
"Latin Amerika ve Karaibler'de Iletişim Politikaları Devlet­
ler Arası Konferansı"nda, bölge çapında bir haber ajansı­
nın ve ulusal ajanslar birliğinin oluşturulması önerilmiş,
Amerikan haber ajansları ise bu önerilere şiddetle karşı
çıkmıştır. UNESCO, bu yüzden ABD basınında aşın saldı­
rılara uğramıştır.
Kasım 1 976'da Nairobi'de toplanan UNESCO Genel
Konferansı'nda, Üçüncü Dünya Ülkeleri, Kolombo toplan­
tısından sonra, UNESCO programında iletişim konularına
önemli bir yer verilmesini isterken, Amerikan ve lngiliz
basını UNESCO'yu, basın özgürlüğüne karşı bazı girişim­
leri desteklemekle suçlamıştır. Bütün bu suçlamaların te­
melinde ise, UNESCO'nun iletişim araçlarının temel ilke­
leri üzerinde bir bildirge tasarısı hazırlamış olması yat­
maktadır. Nairobi'de bildirge tasarısı, geniş tartışmalara
yol açarken, iletişimle ilgili bütün sorunları uluslararası
bir komisyona incelettirilmesi için "Mac Bride Komisyo-

l 110
Dünyada Enformasyon Dağılımının Genel Görünümü

nu" kurulmuştur. Aynca, Nairobi Konferansı, "serbest ve


dengeli haber dolaşımının sağlanması" için UNESCO ge­
nel müdürüne geniş yetkiler vermiştir.
Gerçekten, Nairobi'deki gergin hava UNESCO'yu bü­
yük bir bunalıma sokmamakla birlikte, yeni uluslararası
iletişim düzeni üzerinde çeşitli tartışmalar birbirini izle­
miştir. "Mac Bride Komisyonu'', Aralık 1 977'de Paris'te ilk
toplantısını yapmıştır; komisyonun toplantıları 1 979 yılına
kadar sürmüştür. "Mac Bride Komisyonu"nun oluşturul­
masına karşı hoşnutsuzluk, Ekim-Kasım 1978'de Paris'te
toplanan UNESCO Genel Konferansı'nda belirgin olmakla
beraber, "lletişim Araçlarının Temel llkeleri Üzerindeki
Bildirge" kabul edilmiştir. Mac Bride Komisyonu'nun ha­
zırladığı rapor, Eylül-Kasım 1 980'de toplanan Belgrat'taki
UNESCO Genel Konferansı'nda sert tartışmalara yol aç­
mıştır. Bununla beraber, Belgrat'taki konferansta alınan
karar, yeni uluslararası iletişim düzenini tanımlayan ilk
önemli belge olmuştur.
Belgrat Konferansı'nın kararına göre, "yeni uluslarara­
sı iletişim düzeni devletler hukukunun Birleşmiş Milletler
Anayasası'nda belirtilen temel ilkelerine dayanmalıdır; ha­
bercilik ve iletişim sorunlarının çözümlenmesinde çeşitli­
lik kuraldır; her ülkenin ve her ülke içindeki çeşitli toplu­
lukların sosyal, siyasal, kültürel ve ekonomik koşulları di­
ğer ülkelerin ve toplulukların koşullarından değişik ol­
dukları için çözüm yollan da değişik olur, UNESCO yeni
uluslararası iletişim düzeni kavramının geliştirilmesine
özen gösterecektir. " Kararda aynı zamanda, yeni bir kuru­
luş olan International Program lor the Development of
Communication'un (IPDC) kurulması onaylanmaktadır.
Belgrat Konferansı'nda IPDC'nin kurulmasını, ABD global
dengesizliği düzeltmek için gelişmekte olan ülke gazeteci­
lerine burs verme, yetişmelerini finanse etme mekanizması
olarak teklif etmiştir.
Temel Gazetecilik

UNESCO'nun anılan girişimleri, Birleşmiş Milletler ta­


rafından da ilgiyle izlenirken, Birleşmiş Milletler yeni ulus­
lararası düzen üzerine eğilmeye başlamışur. 1 982'deki
Roma Bildirgesi'yle, iletişimin demokrasi ve gelişmede uy­
gulanması vurgulanmış, yeni uluslararası iletişim düzeni­
nin dünyada çoğulcu bir iletişim sisteminin kurulmasına
yönelik bir süreç olduğu belirtilmiştir. Ayrıca, bu düzenin
Kuzey-Güney ya da Doğu-Batı iletişim ilişkilerine çözüm
getirmeye yönelik bir düzen olmadığı, insanlığın tüm ileti­
şim sorunlarını kapsayan bir alanı olduğu üzerinde du­
rulmuştur. Eylül 1 983'te Avusturya'nın Iglis kentinde Bir­
leşmiş Milletler-UNESCO'nun ortaklaşa düzenledikleri yu­
varlak masada ise, daha çok gözlem ve uyanların açıklan­
masıyla yetinilmiştir.
Iglis toplantısında belirlenen görüşler arasında şunlar
dikkati çeker niteliktedir: Yeni uluslararası iletişim düzeni
diye kesin ve somut bir düzen yoktur, fakat "yeni bir ev­
rensel habercilik ve iletişim düzeni" diye esnek, ilkeleri ve
içeriği tanımlanmamış bir kavram vardır. Bu düzen evren­
sel bir düzendir, uluslararası bir düzen değildir. Düzen ye­
rine sistem, yaklaşım, çevre, uzlaşma gibi sözcükler kul­
lanmak gerekir. Gerçek çoğulculuk kaynaklarda da çoğul­
culuğu gerektirir. Bu görüşler, bilgi için Ekim-Kasım
l 983'te toplanan UNESCO Genel Konferansı'na ve Birleş­
miş Milletlerin 39. Genel Kunılu'na sunulmuştur.
UNESCO'nun l 983'te Paris'teki genel konferansında,
yeni uluslararası iletişim düzeni üzerinde uzlaşma olur­
ken, bu konuyla ilgili tasarılar tartışmalara yol açmadan
onaylanmıştır. Bununla beraber, 1 983 sonunda ABD, 1 984
sonundan itibaren UNESCO'dan çekileceğini açıklamıştır.
Benzer açıklamalar, daha sonra İngiltere ve Batı Almanya
tarafından yapılmıştır. Anılan devletlerin UNESCO'dan çe­
kilme gerekçelerinde, UNESCO tarafından iletişim konu­
larına çok politika karıştırıldığı ve serbest iletişim akımı­
nın baltalanmak istendiği üzerinde durulmuştur.

l ı12
Dünyada Enformasyon Dagılimının Genel Görünümü

1 98 5 yılı başından itibaren ABD, UNESCO'dan çekil­


miştir. 1 986'da da ABD'nin en güçlü müttefiki olan lngil­
tere de UNESCO'dan ayrılmıştır. lki ülkenin UNESCO'dan
çekilmesi, 1980'li yıllarda Reaganizmin getirdiği güvenle
inatlaşma düzeyine kadar varmış, UNESCO'dan ipler ko­
parılmıştır. ABD'nin bu örgütten çekilmesiyle birlikte, yeni
uluslararası iletişim düzeni bakımından yeni bir döneme
girildiğini söylemek mümkündür.
Yeni uluslararası iletişim düzeni konusu, genellikle
Batı'da klasik bir basın özgürlüğü sorunu olarak işlenmiş­
tir. Bu, tümüyle yanlış değildir; ancak Üçüncü Dünya'nın
iletişim düzeniyle ilgili istemleri, Batılı gazetecilerin Üçün­
cü Dünya'dan haber toplama ve verme serbestliğinden çok
daha geniş bir alanı kapsıyordu. Artık insanlığın büyük bir
bölümünün dünyadan bilgi sahibi olma ve kendi sesini
duyurma hakkı ve isteği de söz konusuydu. Aynı şekilde,
basın özgürlüğünün gerçekten tehlikeye düşeceğine yü­
rekten inananlar olduğu gibi, ticari bilgi aktarımının en­
gellenmesinden korkan çıkar grupları, propaganda etkinlik­
lerinin engellenmesinden kaygılanan bürokratlar, Üçüncü
Dünya'nın kendi adına konuşan bir siyasal güç haline gel­
mesinden çekinen güç odakları da vardı.
UNESCO, farklı dünya görüşlerinin ve çıkarlarının,
diplomatik kılıflara büründürülmüş ideolojik formüller
için çarpıştığı bir arena haline dönüşünce, sonunda bun­
dan kendisi de zararlı çıkmıştır. Önce ABD, arkasından
Ingiltere'nin UNESCO'dan çekilme karan alması, hiç kuş­
kusuz uluslarası bir örgüt için olmaması istenilen bir du­
rumdu. Bütün bunlar bir yana, durum ne olursa olsun, bir
süre daha etkinlikler sürdürülmeye çalışılmıştır.
lpler kopsa bile, UNESCO'nun Birleşmiş Milletlerle
birlikte ortaklaşa düzenlediği son yeni uluslararası iletişim
düzeni etkinliği, Nisan 1 986'da Kopenhag Yeni Uluslarara­
sı lletişim Düzeni yuvarlak masa toplantısı olarak gerçek-

l ın
Temel Gazetecilik

leştirilmiştir. Toplantı, hayli çelişkilerle dolu olmakla bir­


likte, yine de tartışmalar oydaşma, dengesizliklerin azaltıl­
ması, kitle iletişim araçlarında özgürlük ve çoğulculuk üze­
rinde geçmiştir.
UNESCO'nun yeni uluslararası iletişim düzenine ba­
kış açısının, özellikle l 987'de UNESCO'nun 24. Genel Kon­
feransında bir İspanyol olan Federico Mayor'un UNESCO
Genel Başkanlığına seçilmesiyle değişime girdiği açıkça
belli olmaya başlamıştır denilebilir. Mayor, verdiği demeç­
lerde, UNESCO'nun "serbest iletişim akımına olan bağlılı­
ğından" söz ettiği gibi, "yeni uluslararası iletişim düzeni­
ni" reddettiğini belirtmekten geri kalmamıştır. Daha sonra
yapılan UNESCO Genel Konferanslarında ve planlarında
yeni iletişim düzeninden ve uygulamalarından söz edilme­
si pek uygun görülmemiştir. Son yapılan UNESCO planla­
rında ise, kültürel çeşitlilik, herkes için eğitim, herkes için
enformasyon (information lor all) üzerinde durulmakta­
dır. Özellikle, herkes için enformasyon ile intemetin dün­
ya üzerinde yaygınlaşması amaçlanmaktadır.

Sivil Toplum Ôrgütlerinin "MacBride Raporu"yla


llgili Sürdürdüğü Çabalar

ABD ve lngiltere'nin UNESCO'dan çekilmesiyle birlikte,


yeni uluslararası iletişim düzeni yönünden UNESCO dö­
neminin artık kapandığım söylemek yanlış olmaz. "Yeni
uluslararası iletişim düzeni" kavram olarak UNESCO'nun
1 990-1995 arası plan ve programlarında yer almakla bir­
likte, uygulamalarından hiç söz edilmemekteydi. UNESCO
dönemi kapanınca, hükümet dışı kuruluşlar, mesleki ör­
gütler ve akademisyenler yeni uluslararası iletişim düzeni­
ni sahiplenmeye yöneldiler. Bu örgütler arasında Dünya
Hıristiyan lletişim Derneği (World Association for Chris­
tian Communication), Uluslararası Gazetecilik Örgütü {In-

l 174
Dünyada Enformasyon Dağılimının Genel Görünümü

temational Organization of joumalists) , Uluslararası Kitle


lletişim Araştırmaları Derneği (Intemational Association
of Mass Communication Research) bulunmaktadır.
Aslında, 1 980'lerin ortalarından itibaren yeni uluslara­
rası iletişim düzenini etkileyen bazı belirtiler sezinlenebi­
liyordu. Bunlar arasında birinci sırayı, hiç kuşkusuz
UNESCO ve Birleşmiş Milletlerin yeni uluslararası iletişim
düzeninden "resmi" desteklerini çekmeleri oluşturuyordu.
!kinci sırada ise, MacBride Raporu'nda sözü edilen global
iletişimdeki çokuluslu denetimin acımasız bir şekilde artışı
yer alıyordu. Bu durum, yalnızca dünyanın güneyindeki
ülkelerde değil, endüstrileşmiş ülkelerinde de görülebili­
yordu. Üçüncü sırayı ise Batılı ülkelerin, Birleşmiş Millet­
lerin de katkısıyla kendi "yeni dünya düzenlerini" kurmak
için girişimleri yer alıyordu. Dördüncü sırada ise, uluslara­
rası kültürel kaygıların daha fazla hissedilebilir olması
vardı. Beşinci sırada ise, Sovyetler Birliği ve Doğu Avrupa
ülkelerinde esen değişim rüzgarları, bu ülkelerin durumla­
rında görülen siyasal ve ekonomik değişikliklerin uluslara­
rası iletişim düzeninin geleceğini etkileyeceği vardı.
Sovyetler Birliği'nin yıkılması ve Doğu Avrupa'da de­
ğişim rüzgarlarının esmesiyle birlikte, MacBride Raporu
hakkında sivil toplum örgütleri tarafından sürdürülen ça­
balar da artış gösterdi. 1 989'dan itibaren sekiz MacBride
Yuvarlak Masa Toplantısı yapılarak, yaşanan küresel deği­
şikliklerin, yeni uluslararası iletişim düzeni arayışını daha
önemli hale getirdiği vurgulanmaya başlandı. Yapılan yu­
varlak masa toplantılarında, sivil toplum örgütleri yanında
akademisyenlerin üzerinde durdukları, varsıl ülkelerin ile­
tişim teknolojilerine sahip olmasının, bu teknolojilere sa­
hip olma yönünden uçurumu genişlettiği, küresel enfor­
masyon, eğlence endüstrileri tarafından oluşturulan tekel­
lerin, askeri kuruluşlar, endüstri, medya gruplarının zayıf­
layan çok taraflı ilişkilerinin tehlikesiydi. Bütün bunlara

l 115
Temel Gazetecilik

karşı savaşacak olan sivil toplum örgütlerinden oluşan ko­


alisyonların çabalarının artması isteniyordu.

Küreselleşme, Karşı Enformasyon Akışı ve Dağılımlan

Küreselleşmenin uluslararası enformasyon dağılımları üze­


rinde belirgin etkileri görülmektedir. Uluslararası enfor­
masyon dağılımlarının en belirgin etkileri haber ve eğlence
içeriğinin yanı sıra, eğitim, sağlık, spor, çeşitli bilgisayar
oyunları, pomo yayınlar, turizm, uluslararası konferanslar,
bilimsel bilgi alışverişi gibi yeni alanları kapsayacak bir
şekilde gelişim göstermiş bulunmaktadır. Eğitim, siyaset,
ekonomi alanında malzemenin ve personelin uluslararası
sınırlar arasında akışkanlık göstermesi ise, enformasyonun
dağılımı bakımından genel çerçeveyi tamamlanmaktadır
denilebilir.
Dijital teknoloji ile olanaklı hale gelen uydu yayıncılı­
ğı ile kablolu televizyondan değişen alanlan birleştirmek
için yararlanılırken, yayıncılık ve telekomunikasyon ağla­
rında görülen kısmı deregulasyon ile özelleştirilmelerin bir
sonucu olarak gelişen çevrim-içi iletişim, uluslararası dü­
zeyde enformasyon dağılımının temel taşıyıcısı konumunu
almasına neden olmuştur demek yanlış olmaz.
l 970 li yılların başlarından itibaren yeni ekonomik
'

düzen yeni iletişim düzeni içinde tanımlanmaya çalışılan


uluslararası enformasyon dağılımı ve serbest iletişim (free
flow of information) genelde literatürde kültür ve medya
emperyalizmi görüşleriyle tartışılagelmiştir. Herman ve Mc
Chesney ( 1997) , Sparks ( 1 998) ve Boyd-Barrett'in ( 1 998)
medya ve kültür emperyalizmi açısından görüşlerinin bu
yönde olduğunu söylemek gerekir. Küreselleşme ise, genel
anlamda anılan ekseni belirginsizleştirmek için geliştirilen
ideolojik bir araç olarak algılanmaktadır.

1 176
Dünyada Enformasyon Dağlbmmm Genel Görünümü

Medya ve kültür emperyalizmi görüşleri egemenlik


yapılan, toplumsal olanın açımlanması bakımından eko­
nomik olanın merkezde yer alması, Baulı medya şirketle­
rinin siyasal iktidarlarla oluşturduğu ilişkiler, bu şirketle­
rin medya pazanndaki etkinlikleri ve medya alanında or­
taya çıkan eşitsiz güç/iktidar ilişkilerinin jeopolitik görü­
nümleri üzerinde yoğunlaşmaktadır. Buna karşı küresel­
leşme bakımından geliştirilen görüşlere bakmak ve değer­
lendirmek anlamlı olmaktadır.
Tomlinson ( 1999), Beck (2000), Held (2004) , Cas­
tells'in (2005) , görüşlerini dünyada, enformasyon akışının
yoğunlaşması, küreselleşme sürecinin merkezinde yer alan
zaman ve mekan itibariyle dönüşümleri örnekleyen medya
düzlemindeki gerçek yapısal değişimleri yansıtmaktadır
şeklinde özetlemek mümkündür. Bu arada anılan görüşle­
rin yanında literatürde ağırlık kazanan küresel medya or­
tamı artık Batıdan dünyanın her yönüne doğru yayılan tek
yönlü iletişimle nitelendirilmeyip, özellikle bölgesel dü­
zeyde yeni alternatif üretim merkezlerinin oluşumu ile bir­
likte yeni çok-yönlü, çok-sesli ve multimedya merkezli en­
formasyon akışlannın tanımlanması gerekliliği üzerinde
durulmaktadır.
Bu noktada iki farklı yaklaşımdan söz etmek müm­
kündür. Enformasyonun akışının etki alanını giderek ge­
nişleten küresel iletişim akışlarına karşı "iyimser" bir yak­
laşımla bakanlar arasında Cunningham vd ( 1998) , Cha­
laby'nin (2002) bulunduğunu söylemek gerekir. Anılan
görüşlerin yanında Batılı olmayan medyanın enformasyo­
nun küresel dağılımındaki eşitsizlikleri azaltabileceği, da­
ha kozmopolit bir kültürün gelişimine katkı sağlayabilece­
ği ve oluşturulan karşı enformasyon akışlarıyla birlikte,
kültürel kimlikleri biçimlendireceği, grupları harekete ge­
çirebileceği ve yeni ulusötesi özel ve kamusal alanlan oluş­
turabileceği şeklinde dile getirilen görüşlerden de söz et-

j 1 11
Temel Gazetecilik

mek mümkündür. Thussu'nun (2007) yaptığı derlemede


bu görüşlerin bir özetlemesini bulmak mümkündür.
Literatür tarandığında, yukarıda sıralanan görüşlerin
yanında küreselleşme ve enformasyon dağılımı bakımın­
dan daha özele indiği görülen görüşlerin bulunduğunu
söylemek gerekir. Bu görüşleri üç grupta toplamak müm­
kündür. Birinci grup görüş alanı içinde kültürel olanın
ekonomik ve siyasal olandan daha önemli bir hale gelme­
siyle birlikte dünyadaki enformasyon akışları ve dağılımla­
rının, dünyada diğer endüstriyel ürünlerin akışının önüne
geçtiği ve başat bir nitelik kazandığı yer almaktadır. Bu
konuda görüş ileri sürenler arasında Waters ( 1995) ile
Hannerz'in ( 1 996) adlarını saymak yanlış olmaz.
Birinci grup görüşle bağlantılı sayılabilecek ikinci grup
görüşü ileri sürenler dünyada enformasyon akışları yoluy­
la yaygınlaşan küresel kültürün ulusal izleyicilerinin özel­
de olan beğenilerinden kopmakta olduğu üzerinde dur­
maktadırlar. Bu alanda çalışanlar arasında Beck (2005) ile
Lull'ı (200 1 ) saymak gerekir. Beck ve Lull'ın görüşleri bir­
birlerinden farklı görünmekle birlikte, temelde küresel kül­
türü dikkatli bir şekilde değerlendirmeye almaktadırlar.
Beck küresel dünyada ulusal kültürün türdeşliğinin
bozulması ile kozmopolit kültürün ulusal kültürün yerini
alması bakımından "kültürel çeşitlilik, açıkca farklı olan
kültürlerin ve toplumların yerel düzeyde birbirleriyle iç
içe geçmesi, yan yana yaşaması veya çatışması, çok çeşitli
geleneklerin 'kritik bütünleşmesi" anlamına gelir görüşün­
dedir. Lull ise, kendi içinde uyum ve bütünlük taşıyan
ulusal kültürlerin yerini "kültürel melezleşme" aldığını söy­
leyerek, kültürel melezler yeni fiziksel mekanlarda oluştu­
rulan kültürel sentezlerin üretimi ve bu yeni sentezlerin
'orijinal' mekanlarına geri sunumuyla ortaya konulurlar
şeklinde görüşünü ileri sürmektedir.

1 1 78
Dünyada Enformasyon Dağılımmm Genel Görünümü

Üçüncü grup görüş küresel karşı enformasyon akışı ve


dağılımı bağlamında değerlendirilen diasporik medyalar
üzerinde yoğunlaşmaktadır. Diasporik medya ve diasporik
topluluklar kavramlannı anılan görüşün ne anlatmak iste­
diği bakımından açmak gerekmektedir. Diasporik toplu­
luklar kendi ülkelerinden çeşitli nedenlerle ayrılarak farklı
ülkelere gelip yerleşen, görünmez kozmopolitanlar veya
dikkat çekmeyen çalışan gruplar olarak ifade edilebilirler.
Bu bağlamda diasporik medyalar diasporik topluluklara ait
medyalar olarak tanımlanabilirler.
Diasporalar uluslararası ağlan kurarlar, ticari kültürel
oluşlan geliştirirler ve dolaylı bir şekilde kendi farklı kim­
liklerini yapılandınrlar, ayrıca, ulusötesi medya kültürle­
rinin oluşumunda etkindirler. Ayrıca , diasporik gruplar
çerçevesinde ve bu gruplar tarafından hazırlanan enfor­
masyonun küresel medyaya ilişkin karşı akışlannın dağı­
lımında anahtar rol üstlenmektedirler. Sinclair ve Cun­
ningham (2000) , Karim (2003) ve Georgiou ve Silverstone
(2007) yukanda özetlenmeye çalışılan görüşlerini, genel
anlamda diasporalar ve medya özel anlamda Asya ve
Avusturalya'da dini nedenler ve göç nedeniyle oluşan di­
asporalar bakımından ifade edilmişlerdir.
Kültürel emperyalizm ve medya emperyalizmi yanında
kültürelci görüşlerin bulunması bir yana, dünyada enfor­
masyon akışına ve dağılımına ilişkin çalışmalar bakımın­
dan kavramsal yakınlaşma eğilimleri olmasına karşın, hala
belirgin farklılıklann varlığını koruduğu görülmektedir.
Farklı entelektüel birikimlere sahip araştırmacılar hala ge­
nellikle belirli bir düzeyde yer alan kavramlan ve yöntem­
leri- belki de pratik endişelerle kullanmayı tercih etmekte­
dirler.
Hala, dünyada çok değişken bir alan olan enformas­
yonun üretiminden akış ve karşı akışlan, dağılımı ve tüke­
timi bakımından kültürel haritalann oluşturulması zorlu-

l 1 79
Temel Gazetecilik

ğunun yaşandığından söz etmek mümkündür. Kültürel ha­


ritaların oluşturulması gerçekleşirse/gerçekleşebilirse, hiç
kuşkusuz, dünyada enformasyon dağılımı ile karşı akışla­
rın değerlendirilmesinde fazlasıyla yardımcı olacaktır.

l ı so
9 . BÖLÜM

Dünyada tletişim Akımını Düzenleyen


Kuruluşlar: Haber Aj ansları

Günümüzde Haber Ajanslannın Rolü ve Ôneıni

Haber ajansları hiç kuşkusuz günümüzde, gerek ulusal ge­


rekse uluslararası düzeyde haber alışverişinde etkin rol
oynamaktadır. 19. Yüzyılın ilk yansından itibaren devreye
giren haber ajansları, basın endüstrisinde ayrı bir bölüm
oluşturur. Macar asıllı bir Fransız olan Charles Havas,
1835'te Havas haber ajansını kurarak haber ajanslarının
temelini atmıştır. Havas kurulduğu zaman, gazeteler ajan­
sın satmak istediği haberleri saun almaktan çekinmiştir. Bu­
na karşılık, ajansın ilk müşterilerini diplomatlar, bankerler
oluştururken, ajansa abone olmayı uygun görmüştür.
Günümüzde haber ajansları, dünyanın çeşitli kıtaları­
na ve bölgelerine, gereK. yazılı gerekse sözlü basına, inter­
net gazeteciliğine, yerel, ulusal, uluslararası kaynaklı ha­
ber sağlama yönünden hizmet götürmektedir. Bununla
birlikte, dünyada haber ajanslarının dağılımı yönünden

l ı aı
Temel Gazetecilik

farklılıklar bulunmaktadır. Hala bazı ülkelerin haber ajansı


yoktur. Bazı ülkelerdeyse, ancak bir haber ajansı bulunur­
ken, bazılarında çok sayıda haber ajansı hizmet sunmakta­
dır.
Avrupa, Kuzey Amerika ve Asya'da bazı ülkelerde ha­
ber ajanslarının kurulması, 19. yüzyılın içinde olurken 20.
yüzyılda haber ajanslarının sayısı hemen hemen dünyanın
her kıtasında ve bölgesinde artış göstermiştir. Özellikle
ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra haber ajansı kurulması,
pek çok yeni kurulan devletçe amaç olarak benimsenmiş­
tir. Afrika'da, Asya ve Okyanusya'da ve Arap ülkelerinde
l 960- l 970'li yıllar arasında pek çok haber ajansı kurul­
muştur. Bununla birlikte bu ülkelerde, 1960 ve l 970'li yıl­
larda kurulan haber ajansları, teknolojinin pahalı olması,
giderlerin karşılanamaması nedeniyle l 980'li yılların so­
nuna doğru hizmetlerini durdurmuştur. Bu durum ise,
haber alışverişi yönünden, bu ülkelerin hem kendileri hem
de haber ajansları için zararlı olmaktadır.
Dünyanın çeşitli kıtalarında ve bölgelerinde bulunan
haber ajanslarının etkinliği, gösterdiği faaliyetler birbirin­
den çok farklıdır. Özellikle bazıları yönünden farklılıklar
büyük boyutlara ulaşmaktadır. Bazıları ise adı haber ajansı
olmakla birlikte, devletin enformasyon bürosu olarak işlev
görmektedir. Günümüzde haber ajanslarının sayısı çoğal­
makla birlikte, tüm haber ajansları teknolojik yönden güç­
lü ve üstün değildir. Teknolojik yeniliklere ayak uyduran,
teknolojiyi yakından izleyen haber ajansları hiç kuşkusuz
dünya haber alışverişinde etkin olabilmektedir.
Hem teknolojik olanakları elinde bulundurmak hem
de bu olanaklara uygun haber hizmeti sunmak bakımın­
dan, Sovyetler Birliği'nin parçalanması ve 1 99 1 yılı başın­
daki Körfez Savaşından sonra, üç Batılı haber ajansı olan
Associated Press, Reuters ve Agence France Presse söz sa­
hibi durumdadır denebilir. Anılan üç büyük haber ajansı

1182
Dünyada iletişim Akımını Düzenleyen Kuruluşlar: Haber Ajansları

dünyadaki iletişim akımını düzenlemek, ona yön vermek


için büyük bir yanş içindedir. Bu yarış giderek her gün
daha büyük boyutlara ulaşmaktadır. Dünyanın iletişim yö­
nünden gündemini belirlemek için büyük çaba sarf edilir­
ken, hiç kuşkusuz küreselleşme yönünden katkıları ve et­
kilerini dikkatten uzak tutmamak gerekir.
Hem teknolojik olanaklan elinde bulundurmak hem
de bu olanaklara uygun haber hizmeti sunmak bakımın­
dan, Körfez Savaşı ve Sovyetler Birliği'nin parçalanmasın­
dan sonra üç Batılı haber ajansı söz sahibi durumdadır.
Amerika Birleşik Devletleri'nden Associated Press, lngilte­
re'den Reuters, Fransa'dan AFP dünyadaki iletişim akımını
düzenlemek, ona yön vermek için büyük yanş içindedir.
Bu yarış, giderek her gün daha büyük boyutlara ulaşmak­
tadır. Hatta üç Batılı haber ajansı için, artık "dünyanın ile­
tişim yönünden gündemini belirlemede etkin olarak söz
sahibidir" cümlesi kullanılmaktadır. Bu üç haber ajansının
küreselleşme yönünden katkıları ve etkilerinin çok fazla
olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz.
Reuters, Associated Press ile birlikte Agence France
Presse, günümüzde ilk üç haber ajansı olarak dünya haber
dağıtım sisteminde egemen durumdadır. Bu ajanslan, yine
bir Batılı haber ajansı olan DPA'nın hızla gelişerek bağım­
sızlığı, sağlam mali yapısı, haberlerinin niteliği gibi neden­
lerle dördüncü haber ajansı olarak izlediğini söylemek ge­
rekir.
Halbuki 19. yüzyılın sonunda dünya haber dağıtım
sistemi denizaltı kablolu telgraf sistemi üzerine kurularak,
Reuters ile Havas'ın denetimi altındaydı. Bu durum günü­
müze kadar hep tartışma ve eleştiri konusu olmaya devam
etti. Eleştirenler arasında ABD, Almanya, Sovyetler Birliği,
Japonya ve Birleşmiş Milletlerin uzmanlık kuruluşu olan
UNESCO yer alıyordu. Özellikle, UNESCO Reuters, Asso­
ciated Press, United Press Intemational ile Agence France

1 183
Temel Gazetecilik

Presse'in dünya haber dağıtımı üzerindeki egemenliğinden


şikayet etmekteydi.
Günümüzde, ABD'den Associated Press, lngiltere'den
Reuters, Fransa'dan Agence France Presse, Almanya'dan
Deutsche Presse Agentur (DPA) Batılı dört haber ajansı
olarak dünya düzeyinde haber dağıtım hizmetlerin gerçek­
leşmesinde etkindir. AP, ABD'nin iç pazarında olduğu ka­
dar dünya pazarlarında da e tkin olan bir haber ajansıdır.
Reuters, dünyanın her tarafına mali verileri sunmada en
önde gelmektedir. Ayrıca Avrupa, Afrika ve Asya kıtala­
rında Reuters'in sunduğu haber hizmetleri birinci sırada
yer almaktadır. AFP'nin hizmetleri arasında Afrika ülkele­
rine özel bir ilgi gösterilmektedir. DPA, AP'den sonra
dünya üzerinde kooperatif biçiminde kurulu ikinci haber
ajansı olma özelliğini taşımaktadır.
Haber ajansları, kuruluşlan, işleyişleri bakımından ku­
ruldukları ülkelerin hukuki rejimlerine göre değişiklik gös­
termektedir. Dünya düzeyinde ulusal haber ajansına sahip
ülkelerin bazılarında haber ajansları, doğrudan devletin de­
netimi altında bulunmakta veya çalıştırılmaktadır. Bazı ül­
kelerde ise haber ajansları, gazeteler, radyo, televizyon ör­
gütlerinin kurduğu kooperatifler biçiminde örgütlenmekte
veya özerk kamu kuruluşları şeklinde işletilmektedir.

Haber Ajansı Tamını ve GördüğU İşlevler

Haber ajansının tanımını yapmak gerçekten güçtür. Tanı­


mı, belki en akılcı olarak amacına bakılarak yapılabilir.
Gerçekten haber ajansları, ilk kurulduklarından beri gaze­
tecilik yapan veya iletişim sıi recinde yer alan kuruluşlara
haber bulma görevini yüklenmiştir. Hala da yüklenmekte­
dir. Bu bakımdan, belki en basit şekilde "haber ajansını,
kitle iletişim araçlarına ortak hizmet götürme işlevini ye­
rine getiren kuruluşlar" olarak tanımlayabiliriz.

l •8 4
Dünyada iletişim Akımını Düzenleyen Kuruluşlar: Haber Ajans/an

Amerikalı yazar John Hohenberg'in verdiği haber


ajansı tanımı, ilk tanımdan daha kapsamlıdır:

Haber ajansı, gazete, radyo, te levizyon, de rgile r gibi, kitle


iletişim araçlanna haber sağlayan bir kuru luştur.

Yalnız bu tanım, haber ajanslarının günümüzde gördüğü


işlevler dikkate alınınca yine eksik kalmaktadır. Haber
ajansları, kitle iletişim araçlarına fotoğraf, eleştiri, karika­
tür, resimli roman, röportaj gibi haberlerin tamamlayıcı
ürünlerinin de sağlanmasında rol oynamaktadır. Bu ba­
kımdan, UNESCO'nun verdiği tanımı kullanmak yerinde
olacaktır:

Haber ajansı, hukuki statüsü ne o lursa o lsun, ge nel anlam­


da habe rle ri, ge rçekleri gösteren ve tanımlayan aktüalite
be lgelerini bulup, bunlan kitle iletişim araçlarına, onlan
ikna e tme nin dışında kalmak üzere yayan, yasalann hü­
kümle rine , ticaret kurallanna uygun, o lanak verdiği ölçüde
tam ve tarafsız bir hizmet götüre n kuruluştur.

Bütün tanımlamalardan, haber ajansının haber toplama ve


yazma işlevleriyle uğraştığı, gördüğü hizmeti de belirli bir
ücret karşılığı sattığı görülebilmektedir. Aslında, genelde
geleneksel olarak gazetecilikte haber toplama ve yazma iş­
levini muhabirler gerçekleştirirler. Yalnız, haber ajansları,
ellerinde bulunan teknolojik olanakların üstünlüğü nede­
niyle, haber alma ve yayma işlemlerini diğer gazetecilik
kuruluşlarına oranla daha çabuk ve hızlı olarak yerine ge­
tirmektedir. Aynı zamanda, aldıkları ve yaydıkları haberle­
ri ucuza da mal edebilmektedir. Amerikalı yazar John
Hohenberg'in de vurguladığı gibi, haber ajanslarına, "ça­
ğımızın anonim muhabirleri" olarak bakmak gerekmekte­
dir görüşü bu olguya parmak basmaktadır.
Temel Gazetecilik

Günümüzde teknolojik olanakların gelişmesiyle, ha­


ber alışverişi çeşitli basın organları arasında çok daha hızlı
olarak yerine getirilmeye başlanılmıştır. Bu durumun so­
nucu olarak, gazetecilik kuruluşları için bir yandan haber
maliyetleri artarken, diğer yandan haber kaynaklarını göz­
den geçirmek durumuyla karşı karşıya kalmıştır. Yazılı ve
sözlü basın ise, bu nedenle, haber ajanslarının sunduğu
çeşitli hizmetlerden yararlanma yolunu tutmuştur. Buna
karşılık, muhabirlerden de vazgeçmemiştir.
Haber satışı yönünden haber ajanslarının yaptığı, tica­
ret dünyasında toptancı tüccarlarının yaptıkları satışlarla
çok benzeşmektedir. Haber toptancısı olarak haber ajans­
ları, haberler ve yan ürünlerini belirli bir ücret karşılığında
müşterilerine satmaktadır. Haber ajanslarından haber ve
yan ürünlerini alan yazılı ve sözlü basın ise, yine Hohen­
berg'in deyimiyle, " perakende olarak haber satın almış" ol­
maktadır.
Haber ajanslarından haberler, gerek yazılı basın gerek­
se sözlü basın tarafından belirli bir ücret karşılığında sağ­
lanmakla beraber, gazetecilik kuruluşları yönünden haber
toplama ve yapma için hiç emek verilmemiş olmaktadır.
Yalnız yazılı ve sözlü basın, haber ajanslarının pek çok
hizmetinden yararlanmakla beraber, satın aldıklarını ay­
nen kullanmamaktadır. Kendi muhabirleri aracılığıyla top­
ladıklarını da, haber ajanslarından satın aldıklarına kat­
makta, birleştirmektedir.
Diğer bir yol olarak da, haber ajanslarından aldıkları
haberleri redaksiyon işlemi yoluyla sunmayı yeğlemekte­
dir. Redaksiyon (yeniden kaleme alma) işlemiyle yapılan
ise, haberlerin özgün olma niteliğine dokunmadan, bazı
düzeltmeler ve ekler koymaktır. Daha başka deyişle, mu­
habirler geleneksel görevlerini yapmakla beraber, günü­
müzde iyi birer redaktör de olmuşlardır. Haber ajansları,
böylelikle günümüz gazeteciliğinde temel haber alma kay-

l 186
Dünyada iletişim Akımım Düzenleyen Kuruluşlar: Haber Ajansları

nağını oluştururken, redaksiyon ise kitle iletişim araçların­


da haberlerin sunumunda kullanılan temel yazım şeklidir.
Gazetecilik kuruluşları haber ajanslarının hizmetle­
rinden sürekli olarak yararlanmakla beraber, bu hizmetler
yönünden pek mutlu değildir. Bu hizmetleri hep eleştir­
mektedir. Aslında yapılan eleştiriler yersizdir. lster haber
ajanslarına verdikleri haberleri çok ayrıntılı, yorum kat­
madan veriyor şeklinde eleştiriler yöneltilsin, isterse kendi
dünya görüşüne göre haberleri dağıtıyor denilsin, haber
ajanslarının haber toplama ve yapma yönünden çok güç
koşullar içinde çalıştığı akıldan çıkarılmamalıdır. Amaç,
zaten gazetecilik standartlarını karşılamaktır, çeşitli ilgileri
değil.
Haber ajanslarının hataları doğal olarak vardır, fakat
pek çok yararlı hizmet gördükleri de ortadadır. Verdikleri
haberler yönünden çoğu kez hep önde gider. Bu yüzden
haber ajanslarına haber vermek her zaman önemlidir. Ge­
nellikle haber toplama yönünden hep önemli kuruluşlarda,
kilit noktalardakilerin görüşlerinden yararlanılır. Bu yön­
den, modem kitle iletişiminde haber ajanslarından temel
muhabirler olarak söz etmek yanlış bir yorum değildir.
Haber ajansları, gerek Türkiye'de gerekse diğer ülke­
lerde haberlerini bilgisayar teknolojisiyle dağıtmaktadır.
Pek çok haber ajansının merkezinde bilgisayarlar yirmi
dört saat boyunca sürekli çalışır. Alıcı durumunda olan
gazetecilik kuruluşunca ajanstan geçen haberler kesilip
alınır, sistem ise yine haber vermeye devam eder.
Her sabah ajanslar, genellikle daha önce gerçekleşmesi
beklenen haberlerin bir listesini abonelerine geçmeyi ih­
mal etmez. Ayrıca, geçtikleri her haberin başına uygun bir
başlık da koyar. Her haberin altında ise geçtiği saat bulu­
nur. Ajanstan geçen haberler gelişiyorsa, daha önce geçen

kısımlarda nelerin değişeceği veya çıkarılacağı abonelere


bildirilir.
Haber Ajanslannın Gelişimi

Dünyada ilk haber ajansı, 1 835 yılında Fransa'da kurulan


Havas'tır. Bu ajansın haberleri, başlangıçta gazeteciler tara­
fından kullanılmamıştır. Bununla beraber, birkaç yıl içinde
muhabirlerin sayısını artırmayı başarmış, çeviri hizmeti
kurmuş, abonelerine haber göndermede telgraftan yarar­
lanmaya başlamıştır. Havas, 1848'den itibaren Paris, Lond­
ra, Brüksel; 1 850'de de Paris, Roma, Viyana ve belli başlı
Alman kentleri arasında haber toplama ve gönderme yö­
nünden bağlantı kurmuştur.
Havas'ı, 1855 yılında Almanya'da Wolff haber ajansı
izlemiştir. 1851 yılında ise önce Havas ile birlikte çalışmış
olan Alman asıllı Julius Reuters, Londra'da bir ticari haber
bürosu kurarak, bugünkü Reuters'in temelini atmıştır. Re­
uters'in verdiği haberleriyse bir yıl sonra gazeteler kullan­
maya başlamıştır.
ABD'de ilk haber ajansının kurulması 1857 yılına rast­
lamaktadır. 1857'den önce New York'ta çıkan gazeteler,
aralannda anlaşma yaparak New York limanına gelen ge­
milerden haber almaktaydı. Alınan haberler ise, hemen ga­
zeteler tarafından kullanılırdı. 1857 yılında New York As­
sociated Press'in kurulması, beraberinde pek çok yeniliği
de getirdi. O yıllarda ABD'de telgraf kullanılmaya başlan­
mıştı, fakat tarifeler çok yüksekti. New York Associated
Press giderlerini azaltmak için, topladığı haberleri başka
eyaletlerde bulunan gazetelere satmaya başladı.
Zamanla, New York Associated Press'in haber sattığı
eyaletlerdeki gazeteler de bir araya gelip kendilerine göre
haber ajansları kurdu. Örneğin Westem Associated Press,
New England Associated Press gibi. Doğal olarak, New
York Associated Press'in kendilerine haberlerin büyük bir
kısmını vermediğini söyleyerek, hepsi bir araya gelip ba­
ğımsız bir kooperatif kurdu. Avrupa'dan haber alabilmek

l ı 86
Dünyada iletişim Akımını Düzenleyen Kuruluşlar: Haber Ajansları

ıçın Wolff ile anlaşma yapmak istedi, başaramadı, fakat


Havas ve Reuters ile anlaşu.
1892'de Western Associated Press adını Associated
Press şeklinde değiştirerek merkezini lllinois eyaletine ta­
şıdı. New York Associated Press bu duruma karşı çıkmak
istediyse de başanlı olamadı. Illinois'e taşınmış olan Wes­
tern Associated Press, Reuters, Havas, Wolffile anlaşmalar
yaparak, ABD'de anılan ajanslardan alınan haberlerin teke­
lini ele geçirmişti. 1 900'de yabancı ülkelerde bürolar kur­
du, fakat buralarda haber dağıtmadı. Aynı yıl, Illinois'de­
ki merkezini New York'a taşıyarak bugünkü Associated
Pressin temelini attı.
1 907 yılında E. W. Scripps kendi gazetelerine, yayın
organlarına haber sağlayan organları bir araya toplayarak,
United Press Association'u kurdu. Aynı yıl lngiltere de
Exchange Telegraph ofLondon Ajansı ile bir anlaşma im­
zalayarak kendi haberlerini lngiltere'de çıkan gazetelere de
dağıtmayı başardı. 1 909'da W. R. Hearst, Scripps'in bu ha­
reketini izleyerek, International New Agency'i kurdu.
Amacı kendi gazetelerine taze haber bulmaktı.
1 9 1 Tde Sovyet hükümeti bir haber bürosu kurdu. Bu
büro 1 9 1 8'de ajans haline gelerek Tass'ı oluşturdu. Birinci
Dünya Savaşı'ndan önce mali sorunlar nedeniyle Wolff
önemini yitirmişti, yerine ise Transocean adlı yeni bir Al­
man haber ajansı kurulmuştu. Transocean, tarihte ilk kez
kurulan devlet ajansıdır. ikinci örnek ise Tass'tır.
ikinci Dünya Savaşı sırasında Fransa'nın Almanlar ta­
rafından işgali üzerine, Havasın da çalışmaları durdu. Re­
uters, Avrupa'da çalışan tek ajans olarak kaldı. Havas, sa­
vaştan sonra Agence France Presse adını alarak faaliyete
başladı, fakat Reuters eski haber sahalannı almıştı. Ameri­
kan ajanslan ise Amerika dışında çok faal hale gelmişti.
Tass da Sovyet dünyasında dünya ajansı olma kimliğini
kazanmıştı.
Gümimüzde Banlı Büyük Haber Ajanslanmn
Haber Dağın.mı Yönünden Gösterdiği Ôzellikler

l 982'ye kadar dünyada haber dağıtma yönünden "beş bü­


yükler" diye adlandırılan haber ajansları olarak Associated
Press, United Press lntemational, Agence France Presse ve
TASS'ın adı her yerde anılırdı. United Press lntematio­
nal'ın 1 982 ve l 985'te geçirdiği iki satış, etkinliğinin azal­
masını da beraberinde getirdi. UPI, 1985 yılında geçirdiği
ikinci satıştan sonra, 1 990 yılında tüm hisseleri haber
ajansını kurtarmak amacıyla oluşturulan bir yatının grubu
olan "lnfotectechnology"nin eline geçti. Son sahip Suudi
Arabistan sermayeli bir kuruluştur. Günümüzde UPI, eski
uluslararası niteliği ve etkin güçünü yitirmiş olmasına kar­
şın, ABD'deki medyanın bir bölümüne sınırlı da olsa tele­
vizyon ağırlıklı hizmet götürmektedir. UPl'nin başansız
duruma düşmesi yönünden yapılan eleştiriler, ABD'deki
ajans hizmetlerinin yapısından kaynaklandığı gibi, UPl'nin
her zaman kar amacı güden bir kuruluşken, rakibi AP'nin
abonelerce desteklenen, masrafları karşılanan kar amacı
gütmeyen bir kurum olması üzerinde toplanmaktadır.
Beş büyükler bakımından diğer önemli bir gelişme ise,
SSCB'nin parçalanması oldu. 199l'e kadar, sayısı dörde inen
dört büyük haber ajansı, haber dağıtımı yönünden hala et­
kinliğini sürdürmeye devam ediyordu. Ağustos 199 1 'de
Tass, Tass-ltar adını alarak eskiye göre daha az üstün ko­
numa geldi. Tass'ın arkasına eklenen ltar sözcüğü, lnter­
national Telegraph Agency of Russia'nın kısaltmasıdır.
SSCB parçalandıktan sonra, SSCB'nin merkezi haber ajansı
olan Tass'ın adı değiştirilmemiş, aksine arkasına ltar ek­
lenmesi uygun görülmüştür.
Dünyanın ilk haber ajansı olan Havas'ın mirasçısı
AFP, ikinci Dünya Savaşı sonra yeniden kurulan ilk haber
ajansıdır. AP ve Reuters'ten sonra bugün AFP dünyanın

1 1 90
Dılnyada iletişim Akımını Düzenleyen Kuruluşlar: Haber Ajans/an

üçüncü büyük haber ajansı konumundadır. Bazı haber


ajanslan AP, Reuters, AFP, DPA kadar güçlü olmasa bile
uluslararası üne sahiptir. Bu haber ajanslan arasında ltal­
ya'da günlük gazetelerin sahibi bulunduğu ANSA, lspan­
ya'da çoğunluk hisselerine lspanyol hükümetinin sahip
olduğu ve lspanyol gazetelerinin hissedar bulunduğu bir
kamu kuruluşu olan EFE, Mısır'daki yan resmi bir kamu
kuruluşu olan MENA, lran'da lslami Cumhuriyetin haber
ajansı IRNA, japonya'daki KYOPO, Çin'de Yeni Çin Haber
Ajansı XlNHUA, Bulgaristan'da BTA, Yunanistan'da ANA,
Malezya'da Bemama sayılabilir.
AP ve Reuters dünyada haber dağıtımı yönünden iki
yol izlemektedir.
1 . Eğer ülkenin kendi ulusal veya ticari haber ajansı
bulunuyorsa, onunla haber değiş tokuşu yapmaktadır.
2. Ülkenin haber ajansıyla veya yayın kuruluşuyla, ha­
ber satış sözleşmesiyle haber satılmaktadır. Bu yola "abone
sözleşmesi" adı verilmektedir.
Bu iki yol dışında, AP ve Reuters, ülkelerin ulusal ha­
ber ajanslanna kendi ülkelerinin haberlerini satmakta,
ulusal haber ajanslannın ise ulusal haberlerini dış dünyaya
dağıtmaktadır. AP, Reuters yanında AFP ve Tass-ltar'ın
dünyanın pek çok ülkesinde bürolan, bürolarda çalışan
tam ve yanın zamanlı çok sayıda muhabirleri, fotoğrafçıla­
n bulunmaktadır. Günlük olarak topladıklan haberleri,
gerek kendi ülkeleri içinde gerekse dünya düzeyinde da­
ğıtmaktadır. Dağıttıklan haberlerin nitelik ve nicelik ba­
kımından yoğunluğu fazladır. Abonelerine günlük olarak
dağıttıklan haberlerin miktan milyonlarca sözcükle öl­
çülmektedir. Yirmi dört saat boyunca, aboneleri olan ulu­
sal haber ajanslan için haber dağıtımını lngilizce, Fransız­
ca , lspanyolca, Arapça, Portekizce yapmaktadır.
Teknolojik gelişmeleri büyük Batılı haber ajanslan çok
yakından izlemektedir. Haberlerin yazılması, düzeltilmesi,

1 191
Temel Gazetecilik

düzenlenmesi, hızla otomatik olarak dağıtımında katod


ışınlarından ve çok gelişmiş bilgisayar ağlarından yarar­
lanmaktadır. Radyofoto, telefoto, uydu iletişimi gerek ül­
keler gerekse kıtalar arasında haberlerin görüntülü veya
görüntüsüz aktarılmasında ve dağıtılmasında kullanılmak­
tadır. Özellikle, haberlerin görüntülü veya görüntüsüz ola­
rak anında aktarılması, iletişim uyduları yoluyla dünyada­
ki yer istasyonlarına iletilerek yapılmakta, buradan da ha­
ber ajanslarına ulaştırılmaktadır. 1991 Körfez Savaşı sıra­
sında AP ve Reuters bu olanaklardan yararlandığı gibi,
Amerikan CNN de haberleri eşanlı olarak vermiştir. Bu ya­
rış ise kıyasıya sürmektedir.

Associated Press, Agence France Press, Tass-Itar ve


Reuters'in Ôzellikleri

1 944 yılında kurulan Agence France Pressin atası, 1 835'te


kurulan dünyanın ilk haber ajansı olan Havastır. Fransız
ulusal haber ajansı olan Agence France Presse, 1957'de
kabul edilen yasa gereğince özerk bir kamu kuruluşu şek­
linde yönetilmektedir. Yönetiminden on beş kişilik bir yö­
netim kurulu sorumludur. AFP'nin merkezi Frarısa'nın
başkenti Paris'tedir. 1979 yılından beri, haber hizmetlerin­
de yeni enformasyon teknolojilerinden yararlanılan AFP'de
haberlerin hazırlanması, depolanması, dağıtımı bilgisayar
aracılığıyla yapılmaktadır. l 985'ten itibaren ise Paris, Was­
hington, Tokyo kaynaklı siyah-beyaz ya da renkli telefoto
hizmeti sunulmaya başlanılmıştır. l 985'ten itibaren Paris,
Washington ve Tokyo kaynaklı renkli fotograf hizmetleri
yanında uydu yayını, görüntülü yayın hizmeti, dijital ya­
yın, CD-ROM tekniği, internet gazetesi AFP'nin diğer
hizmetleri arasında yer almaktadır. Aynca, cep telefonu
kullanıcılarına WAP teknolojisiyle hizmet götürmektedir.

1 192
Dünyada iletişim Akımmı Düzenleyen Kuruluşlar: Haber Ajans/an

1850'de kurulan Reuters, 1851 'den beri lngiltere'nin


başkenti londra'da çalışmaktadır. Halen Reutersin mülki­
yeti Birleşik Krallık, Avustralya ve Yeni Zelanda gazeteleri
(lngiliz Gazeteciler Derneği, Avustralya basını, Yeni Ze­
landa Basın Derneği) ile Birleşik Arap Emirliği'nin elinde
bulunmaktadır. Reuters Avrupa, Asya, Avustralya, Yeni
Zelanda, Kuzey Amerika, Latin Amerika ve Afrika'da haber
dağıtımı yönünden uydu bağlantısıyla birbirine bağlanmış
bilgisayarlar kullanmaktadır. "Automatic Data Exchange"
adı verilen sistem, gelen ve giden haberleri türlerine göre
kümelere ayırarak dağıtmaktadır. Reutersin "dünya haber­
leri servisi'', "röportaj servisi", "ekonomi haberleri servisi"
sunduğu önemli haber hizmetleri arasındadır. Ekonomik,
mali konular yönünden Reutersin sunduğu ekonomi ha­
berleri servisi, çok ünlüdür ve dünyada pek çok ülkede
hemen hemen tüm endüstri, ticaret, bankacılık sektörleri
bu hizmetten yararlanmaktadır.
Associated Press bugün dünyada var olan haber ajans­
larının devamlılık yönünden en eskisidir. Kuruluşu 1848'e
kadar giden Associated Press, Amerikan gazetelerinin sa­
hip bulunduğu bir kooperatif şeklinde örgütlenmiştir.
ABD içinde giderler belirlenmiş bir tarifeye göre üyeler
arasında bölüşülmekte, buna karşılık üye gazeteler kendi
olanaklarıyla sağladıkları haber ve fotoğrafları ajansa ver­
mektedir. Associated Press'in merkezi ABD'nin New York
kentindedir.
Günümüzde AP geniş haber kaynaklan, yaygın haber­
leşme ağı, çok sayıda abonesi, birçok olayla kanıtlanmış
güvenirliği, yeni teknolojilerden kısa sürede yararlanma
yeteneği ve dakikada bin iki yüzden dokuz bin altı yüze
kadar değişen sayısal yayın kapasitesiyle, uluslararası ha­
her aj ansları arasında en büyüğü ve en etkin olanıdır.
1 9 1 7 yılında kurulan Tassın adı, Ağustos 199 1 'de
Tass-Itar olmuştur. Tass, 1 99 1 yılına kadar Sovyetler Birli-

l 1 93
Temel Gazetecilik

ği'nin haber ajansı olarak hizmet görmüş merkezi bir ha­


ber ajansıydı. Merkezi Moskova'daydı. Sovyetler Birliği'ne
ait on dört cumhuriyetin ayn haber ajansları olmakla bir­
likte, Tass hepsi için merkezi haber ajansı rolü oynamak­
taydı. Ayrıca, Tass, on dört cumhuriyetin haber ajansına
ülke dışından ve diğer Sovyet cumhuriyetlerinden gelen
haberleri vermekteydi. Tass l 980'li yıllların sonuna kadar
AP, UPI, Reuters, AFP ile birlikte dünyanın en büyük ha­
ber ajansları arasındaydı. Tass'ın gücü SSCB'de 1 990'lı yıl­
lann başındaki değişiklikler nedeniyle zayıflarken, ülke­
deki hükümet iki yeni haber ajansı daha kurdu. Rusya için
ITAR, Yeni Bağımsız Devletler Topluluğu için ise RIA.
SSCB'nin resmi haber ajansı olan TASS ile Rusya Bağımsız
Devletler Topluluğu tarafından kurulan iTAR, iTAR-TASS
adı altında birleştirilirken, RIA ise ülkenin ikinci haber
ajansı olan NOVOSTI ile birleştirildi. iTAR-TASS birleşti­
rilmesinde TASS ulusal haber ajansı olarak kalırken, ulus­
lararası servisler iTAR tarafından yürütülmeye başlandı.

Türk Haber Ajansları

Türkiye'de ulusal veya ticari haber ajansçılığının uzun bir


geçmişi bulunmadığını söylemek gerekir. Osmanlı lmpara­
torluğu'nun son yıllarında bazı haber ajanslan, dünyada
haber dağıtımı için gerçekleştirmek istedikleri kartelleşme
hareketi bakımından lstanbul'da bürolar açmıştı. Bu büro­
lar fazla uzun ömürlü olmadı.
Mustafa Kemal, Anadolu'daki ulusal kurtuluş hareketi
hazırlıklarını dünyaya duyurmak için önce ufak bir haber
örgütü kurdu. Bu örgütün faaliyeti 1920 yılına kadar sür­
dü. 1920'de TBMM kurulduğunda, Matbuat Müdürlüğü ku­
rularak, ulusal mücadele haberlerini o zaman içinde ikiye
ayrılmış bulunan Istanbul basınına göndermekle görev­
lendirildi. Zaman içinde ise Matbuat Müdürlüğü'ne bağlı

1 1 94
Dünyada iletişim Akımını Düzenleyen Kuruluşlar: Haber Ajansları

olarak Antalya, Zonguldak ve Gelibolu'da muhabirlikler


açılarak hem haber alma hem de haber verme faaliyeti hız­
landmldı.
Antalya, Zonguldak ve Gelibolu'daki muhabirlikler,
gemi kaptanlan aracılığıyla ulusal kurtuluş hareketini ls­
tanbul'a duyurmuş, kaptanlar aracılıyla topladıklannı ise
Ankara'ya aktarmıştı. Daha sonralan, Matbuat Müdürlüğü,
işlerini biraz daha geliştirerek yabancı gazetelerden çevir­
diğini, hem yerli basma iletmiş hem de haber kaynağından
yoksun bulunan Ankara hükümetine haber sağlamıştı.
Ulusal kurtuluş hareketinin yurtdışına duyurulması
gereksinimini şiddetle duyan Atatürk, ulusal haber ajansı
kurulması gerekliliğine inanmıştı. l 925'te bu amaçla Ana­
dolu Ajansı 'nı anonim şirket olarak kurmuştu. Anadolu
Ajansinın kuruluş statüsüne göre, Anadolu Ajansı'nın %
50 payı devlete, % 50 payı ise Atatürk ilke ve devrimlerine
inanmış kişilere verilmişti.
Anadolu Ajansı bugün yan resmi bir ajans statüsün­
dedir. Devletin bütçe olanaklarından yararlanır. Türki­
ye'nin bütün il ve ilçelerinde büroları bulunan Anadolu
Ajansı'nın merkezi Ankara'dadır. Pek çok yabancı haber
ajansı ile abone veya değiş tokuş sözleşmesi haber alışveri­
şinde bulunur. 1999 yılında yıllardır pek çok eksikliği gö­
rülen haber alma, izleme ve aktarma işlemlerinin yenilen­
mesi için bilgisayar teknolojisi değiştirilmiştir. Ankara'ya
diğer bölgelerden haberler dial-up telefon hattı yöntemiyle
ana bilgisayarla bağlantı kurularak geçirilmektedir. Muha­
birler, haberlerini ya da fotoğraflarını, telekom hattını kul­
lanarak modem yoluyla Ankara'ya ulaştırmaktadırlar. Ay­
rıca, Anadolu Ajansı uydu yayını sistemi kullanarak, fo­
toğraf ve haberlerini çok hızlı bir şekilde abonelerine ile­
t ebilmektedir.
Anadolu Ajansı içinde, özel radyo ve televizyonlann
kurulmasıyla birlikte, yeni gelişmelere ayak uydurmak için

1 1 95
Temel Gazetecilik

1 992 yılında görüntülü haber ünitesi kurularak, televiz­


yonlara görüntülü haber servisi başlatılmıştır. 1993 yılında
Radyo Anadolu yayına başlamıştır. Görüntülü haber ünite­
leri ile Radyo Anadolu, l 996'da Anadolu Ajansı 'nın % 20
ortak olduğu Anadolu Radyo ve Görüntü Hizmetleri AŞ'ye
(ARG) devredilmiştir. 2000 yılında ise görüntülü haber
hizmetlerine verimli olmadığı için son verilirken, Radyo
Anadolu'nun ad hakkı özel bir şirkete satılmış, frekansla­
rıyla birlikte araç ve gereçleri TRT'ye geçmiştir.
Türkiye'de Anadolu Ajansı yanında, ticari amaçla ku­
rulmuş bulunan ulusal haber ajansı sayısı fazla değildir.
Var olan haber ajanslarının bazıları hizmetlerini yazılı ha­
ber, görüntülü haber, fotoğraf, ekonomi haberleri, aktüel
haberler, spor haberleri hizmetleri üzerinde yoğunlaştır­
mıştır. Bazıları ise, "prodüksiyon ajansları" olarak hizmet
vermektedir. Ayrıca, özel müşterilere hizmet götüren özel
hizmet ajansları da vardır.
Türkiye'de bir diğer ticari haber ajansı biçimiyse, bir
basın grubunun sahibi bulunduğu butün kitle iletişim
araçlarının haber gereksinmesini karşılamaya yönelik ola­
rak kurulan, özellikle taşra haber birimi olarak çalışan ve
sadece gruplarına bağlı yayın organlarına hizmet veren
"havuz ajans"lardır. Bunlara örnek olarak Hürriyet Haber
Ajansı ve Milliyet gazetesinin Mil-Ha haber ajansı verilebi­
lir. Hürriyet Haber Ajansı 1 Mayıs l 963'te kurulmuştur.
Hürriyet gazetesinin istihbarat servisi kaldırılarak, kurulan
ajans, başlangıçta başka gazetelere de haber satmış,
l 970'ten itibaren Hürriyet grubuna hizmet götürmeyi sür­
dürmektedir. Mil-Ha 1980'li yılların sonunda kurulmuştur.
Yalnız Milliyet grubuna hizmet vermekteydi. l 999'da her
iki ajans da kapatılarak, Doğan Haber Ajansı (OHA) ku­
rul muştur. Doğan Haber Ajansı yanında , 1 994 yılında Sa­
bah Haber Ajansı (SHA) Sabah grubu bünyesinde faaliyet
gösteren gazete, televizyon ve dergilere haber ve fo toğraf

1 1 96
Dünyada iletişim Akımını Düzenleyen Kuruluşlar: Haber Ajansları

hizmeti vermek için kurulmuştur. 1 999 yılı sonlarında di­


jital ve on-line sisteme geçen SHA halen faaliyetini sür­
dürmektedir.
Ticari haber ajansı olarak Türkiye'de Türk Haberler
Ajansı, Akdeniz haber ajansları denemeleri yaşanmıştır.
Kapanan Türk Haberler ajansı sonra tekrar yayın hayatına
dönmüştür. 1 979'da kurulan Ulusal Basın Ajansı (UBA)
ise 1 998 yılı sonunda sahibi tarafından kapatılmıştır. Ha­
len hizmetlerini sürdüren haber ajansları arasında Anka,
ihlas Haber Ajansı ve Cihan Haber Ajansı'ndan söz edilebi­
lir. Anka Haber Ajansı 197l'de kurulmuştur; hizmetleri
bugün önemli boyutlara ulaşmıştır. ihlas Haber Ajansı ile
Cihan Haber Ajansı, Türkiye'de özel radyo, televizyonların
yayın hayatına girmesiyle birlikte kurulmuş bulunan ajans­
lardır. Türkiye gazetesi grubuna ait olan ihlas Haber Ajan­
sı 1 993'te, Zaman gazetesi grubuna ait olan Cihan Haber
Ajansı 1994'te yayın hayatına başlamıştır. Her iki ajans da
yazılı, sesli, görüntülü haber hizmeti sunmaktadır.
Türkiye'de halen fotoğraf ajansçılığı dalında rakipsiz
konuma sahip olan ABC Basın Ajansı 1975 yılında kurul­
muştur. 1981 yılında Ankara'da kurulan MAK ajans ise,
Türkiye'de magazin haberleri üreten ilk ve tek ajans ko­
numundadır. Abonelerine on-line hizmet sunan MAK ajans
bütün hizmetlerini intemet ortamına aktarmış bulunmak­
tadır. Spor haberleri konusunda düzenli hizmet veren
Türk Spor Ajansı (TSA) 1983 yılında kurulmuştur. Halen
Türkiye'nin en uzun süre hayatta kalan spor ajansı olma
özelliğini taşıyan TSA, bilgisayar ve intemet kanalıyla fo­
toğraflı bültenler sunmaktadır.
Türkiye'de iktisat haber hizmetlerini sunma yönünden
iktisat Haberleri Ajansı (tKA) , Ekonomik Basın Ajansı
(EBA) ile Türk Ekonomik Basın Ajansı'ndan (TEBA) söz
etmek gerekir. 1952 yılında Ankara'da kurulan IKA, 1998'de
hizmetlerine son vermiştir. 1 969 yılında Ankara'da kuru-

l 197
Temel Gazetecilik

lan EBA, halen internet ortamında ekonomi haberleri hiz­


meti sunmaktadır. 198 1 yılında Ankara'da kurulan TE­
BA'nın verdiği haberler ekonomi ağırlıklıdır. Haberlerinde
önemli projelere, ihalelere yer verilirken, sektörel gelişme­
ler incelenmektedir. TEBA'nın haberlerine internet orta­
mında ulaşmak mümkündür. l 996'dan bu yana haberleri,
her an kolaylıkla erişilebilecek geniş bir arşivde korun­
maktadır.
l 993'te televizyon alanında çalışmak için Bağımsız Ba­
sın Ajansı (BBA), Türk Haberler Ajansının sahibinin oğlu
olan Bedri Kayabal tarafından kurulmuştur. Halen BBA
yurtiçindeki televizyon kuruluşlarına hizmet sunma ya­
nında, çeşitli yurtdışı yayın kuruluşlarına çekim, organi­
zasyon, program yapımcılığı ve uydu hizmetleri vermekte­
dir. 1996'da Ankara'da kurulan Anses Haber Ajansı, Yo­
rum ve Yayıncılık AŞ ansesnet adıyla basın kuruluşları ve
abonelerine elektronik ortamda Ankara'dan bilgi ve haber
aktarmakta, ajans ve iletişim kuruluşlarına da bilgi sağla­
yıcı olarak hizmet vermektedir. Türkiye'de mevzuat konu­
sunda hizmet götüren bir ajans, Ankara'da 1973 yılında
kurulan Ajans Tuba'dır.
Türkiye'de medya izleme konusunda iki ajansın adın­
dan söz etmek gerekir. Bu ajanslar INTERPRESS ile
AJANSPRESS'tir. Interpress, Türkiye'de yirmi üç televiz­
yon kanalının otuz gün geriye dönük arşivini elinde bu­
lundurduğu gibi, 1981 yılından bu yana on üç ulusal gaze­
tenin arşivine de sahiptir. Ajans Press ise radyo izleme, de­
şifre hizmetleri, çeviri hizmetleri, medya bilgi bankası, in­
ternet izleme, elektronik izleme, televizyon reklamlarını
izleme, bülten dağının hizmetleri, CD arşiv ürünlerini hiz­
met yelpazesinde bulundurmaktadır.
III. KISIM

Haber ve Haber
Kaynakları
10. BÖLÜM

Haber Kavramı,
Önemi ve Özellikleri

Haber Kavramı/Haber Yapma ilişkisi

Günlük gazetelere bakıldığında, haberlerin gazetelerin say­


falarında işgal ettikleri yer ve sütünların ön planda olduğu
kolaylıkla görülebilir. En önemli haberler gazetelerin bi­
rinci sayfalarında yer alır. Farklı konulu haberler için ör­
neğin dış haberler, ekonomi, sanat, spor gibi özel sayfa­
lar/bölümler gazetelerde bulunur. Hangi haberin daha ön­
ce verileceği radyo ve televizyon haberlerinde zamanla­
mayla ayarlanır.
Televizyon haberlerinde yer alan görüntüler, gazete­
lerde fotoğraflar, radyo haberlerinde sesler gerçek yaşamın
içinden alınmış kesitler olarak haberlerde yer alır. Görsel
ve sözel imgeleri izleyici, imgelerin gösterdiğini değil, gön­
derilen imgelerle kendi kendisinin karşı karşıya kaldığını
sanarak algılar. Gerçeklikle izleyicinin içine girdiği bu
oyun, haber metinlerini bozmaz, aksine sürekli olarak pe­
kiştirir.
Temel Gazetecilik

Yazılı, sözlü, görüntülü basın bütün toplumsal ku­


rumlar gibi tarih içinde biçimlenmiştir. Kullandıklan tek­
noloji de zaman içinde değişiklik göstermiş ve göstermek­
tedir. Kitle iletişim araçlannın yönetimi, bu araçlardan su­
nulan haberler üzerinde ülkelerine göre uygulanan yasal
ve kurumsal denetimler, seçimler, toplumların geçmişiyle
olan ilintisi ölçüsünde anlamlılık kazanır.
Haber kavramının niteliğini, taşıdığı anlamı, özellikle­
rini somut bir şekilde belirleyebilmek yönünden iki temel
etkeni dikkatten uzak tutmamak gerekir:
1 . Toplumda geçerli ve kullanılmakta olan iletişim
teknolojisi,
2. Mevcut toplumsal yapı.
Aynı şekilde, gazetecilikte haberleri üreten kişileri
simgeleyen gazetecinin de sayılan bu iki temel etkenle çok
yakından ilişkisi olduğu akıldan çıkanlmamalıdır.
Gazeteciler, haberleri kaleme alan kişiler olarak anılır­
lar. Gazetecilere haber yaparken karışan olmaz, ama son­
radan gazetecilerin kanşanı çok olur. Sokaktaki adam bü­
yük bir fütürsuzlıkla, "bu ne biçim haber böyle ! " şeklinde
yapılan haberleri kendine göre değerlendirir. Haber sosyo­
lojisiyle uğraşanlar ise, gazetecilerin "haber yapma" , "ha­
beri kurgulama", "gerçeğin toplumsal kurgusunu yapma"
işiyle uğraştıkları üzerinde dururlar. Gazetecilere sorarsa­
nız, haber sosyologlannın onlar için kullandıkları nitele­
meleri anlaşılmaz ve inanılmaz bulurlar.
Gazetecilerin yaptıklan haberler ise, diğer yandan ha­
ber kavramını değerlendirmek yönünden "haber nedir? "
sorusuna yanıt arayanlar tarafından fazlasıyla irdelenmiş­
tir. Bu soruya aranan yanıt, hiç kuşkusuz haberi tanımla­
ma için yollar aramaktan başka bir şey değildir. Yapılan bu
Lanımlamaların gazetecilere ve gazetecilerin yaptıklarına
bakanlarının ayrı ayrı değerlendirilmesi anlamlıdır.

l202
Haber Kavramı, Önemi ve Özellikleri

Gazeteciler yönünden haberi tanımlamaya yönelenler


arasında çok çeşitli görüşler ileri sürenler bulunmaktadır.
Cohen ve Young, "haberler gazeteciler tarafından üretil­
mektedir" görüşünü ileri sürerlerken, Gieber "haberler ga­
zetecilerin yaptıklarıdır" şeklinde bir tanımlama kullan­
mayı uygun bulmaktadır. Fishman ise, "haber, çalışanların
uyguladıkları yöntemlerin sonucu olarak ortaya çıkan şey­
dir" şeklinde haberi tanımlamaya gitmektedir.
Haberin içinde yer alanlan inceleyerek, haberi tanım­
lamaya farklı açıdan yaklaşanlar da vardır. Van Dijk, habe­
ri bir tür olarak değil, bir söylem olarak ele almakta, habe­
rin söyleminin toplumda var olan egemen söylemlerin bir
ürünü olarak görmektedir. Stuart Hall ve diğerleri ise,
egemen söylemlerin haber metni içinde yeniden kuruldu­
ğuna işaret etmektedirler. Belki bütün bu eleştirel görüşle­
ri en iyi şekilde değerlendiren Kunelius'tur:

Günümüz gazeteciliği bir dereceye kadar gerçeği anlamlan­


dırmamızda özel bir konum kazanmıştır. Gazetec ilik büyü k
ölçüde başka söylemlerden o luşan, başka söylemleri temsil
eden ve dönüşüme so kan bir söylemdir.

Haberi tanımlama yönünden haber söylemi ve gazeteci


için ileri sürülen yukarıdaki görüşler yanında, gazetecile­
rin yaptıklarını değerlendiren olumlu ve olumsuz görüşler
de vardır. Bu görüşlere karşı, gazetecilerin kendilerine sa­
vunma yönünden geliştirdikleri anlayış da anlamlıdır. Ga­
zeteciler, "sorumlu gazetecilerin haberlerde kesinlikten ya­
na olduklarını, izleyicileri için güvenilir ve inanılır olmak
bakımından ellerinden geleni yaptıklarını, sansasyondan
kaçtıklarını, hiçbir zaman haberlerini masa başında uy­
durmadıklarını" ileri sürmektedirler.
Gazetecilerin iddialarına duyarlı olan Gaye Tuch­
man'ın, bu konudaki görüşleri oldukça ilginçtir:

l 203
Temel Gazetecilik

Biz hiçbir zaman haberi yapanlan aşağılamıyoru z. Onları,


haberleri uydurdular diye itham etmiyoruz. Aslında, tüm
kamu belgeleri gibi haberlerin, kendi iç tutarlılığı olan ku r­
gu lanmış gerçekler olmasının bizi duyarlı kıldığını belirti­
yo ruz.

Haber yapmayı değerlendirme yönünden yukanda aktarı­


lanlar için, genelgeçer üç yaklaşımdan söz etmek müm­
kündür. Bunlardan birincisini, gazetecinin haber yaparken
ve aktarırken özerkliği ve karar verme gücü olup olmadığı
oluşturur. Bu yaklaşımla ilişkili olan ikinci yaklaşım biçi­
mi, haberlerde kültürün etkilerini ve kullanılan sembol
sistemini dikkate alır. Her iki yaklaşımla dile getirilmek is­
tenilen ise, gazetecilerin kapitalist sistem içinde gazetecilik
mesleği ve çalıştık.lan gazetecilik kuruluşunun rutin işleyi­
şi tarafından nasıl engellenmek istendikleridir.
Basının ticari bir işletmeye dönüşmesi, yatay, dikey te­
kelleşme olgusuyla birlikte, gazetecilik normlan haber söy­
lemini biçimlendirici olmuştur. Aslına bakacak olursak,
gazeteciliğin günlük uygulamalan ve gazetecilerin profes­
yonel ideolojileri içinde haberin söyleminin oluşması ge­
rekir. Diğer yandan ise, haber söylemi, haberlerin üretildi­
ği somut tarihsel koşullan ve haberin üretildiği an ile be­
lirlenir. Siyasal/ekonomik güç/iktidar ilişkileri de kesit ola­
rak haberlere yansır. Bütün bunlann taruşılması ortadadır.
Üçüncü yaklaşım biçiminde ise, haber yapma süreci
gazetecilik kuruluşunun ekonomik yapısıyla ilişkilendiril­
mektedir. Gazetecilik kuruluşunun temel amacı, kar et­
mek olan özel girişimin elinde bulunması veya devlet elin­
de olması bu yaklaşımın temel felsefesini oluşturmaktadır.
Daha başka deyişle, gazeteciliğin sistemi koruyan bir ku­
rum olup olmadığı tartışılmaktadır. Bu yaklaşım biçimin­
de, dikkat edilirse haberin söylemi gazetecilik yapan kuru­
luşlann ekonomi politiği içinde yapılanmaktadır. Karlılık

l 204
Haber Kavramı, Önemi ve Özellikleri

kaygısı daha fazla kişiye yönelik, hatta kişileştirilmiş içe­


riklerin hazırlanmasına önayak olurken, haberlerde çeşitli­
liği sınırlamaktadır. Bu durum, benzeşmeye yol açan daha
çok satan magazin konularının haber olarak seçilmesine
neden olmaktadır.
Haber yapma, haberi izleme bakımından günümüzde
haber çerçeveleri (new frames) kullanılmaktadır. lletişim­
de çerçeve veya medya çerçevesi, bir kaynağın bir sorun
veya olay hakkında enformasyon sunarken kullandığı, söz­
cüklere, simgelere, cümlelere ve sunum biçimlerine işaret
etmektedir. Kaynağın elindeki konuyu uygun bir şekilde
göndermesiyle birlikte, seçilen haber çerçevesi ortaya çık­
maktadır.
Haberi çerçeveleme ve temel gündem koyma arasında
yapılan karşılaştırmalarda, bilişsel etkilerin nerede yer al­
dığı üzerinde durulurken, haber çerçeve/çerçeveleri, gaze­
tecilerin belirli olaylara daha geniş açıdan bakabilmek için
haberleri içine yerleştirdikleri yorumlayıcı yapılara işaret
etmektedir. Bu yönden, çerçeveleme (framing) , gündem
koyma (agenda setting) ve öne almanın (priming) rolü ve
önemi üzerinde durulmaktadır.
Gündem koyma; medyanın belirli konulara öncelik
vererek, bunları medyanın gündemine getirmesi bakımın­
dan izlerkitlenin, bu gibi konulara verdiği önemi anlat­
maktadır. Öne alma, haber içeriğinin izlerkitle bakımın­
dan siyasal liderler ve hükümetlerin performanslarını de­
ğerlendirmek açısından belirli sorunları tutamak noktası
(bench-mark) olarak kullanmalarını göstermektedir. Çer­
çeveleme ise, gündem koyma ve öne almadan farklı bir
boyutta karşımıza çıkmaktadır. Çerçeveleme; bir sorunun
veya olayın haberlerde nasıl ifade edildiği kadar, izler­
kitlenin bu sorunu veya olayı haber olarak anlaması bakı­
mından nasıl bir etki yaratacağı varsayımına dayanmakta­
dır. Bu yönden, haberi çerçeveleme hem makro hem de

l 205
Temel Gazetecilik

mikro düzeyde yapılandırma olarak karşımıza çıkabilmek­


tedir. Çerçeve makro düzeyde karmaşık sorunları sunma­
da kullanılırken, mikro düzeyde izlerkitlenin izlenimlerini
oluştururken yararlandıkları enformasyon sunumlannı be­
lirlemektedir.
Ayrıca, gündem oluşturma, öne alma ve çerçeveleme
bakımından haber mesajlarının oluşturulması, işlenmesi
ve etkilerinin nasıl yaratıldığına da bakmak gerekmekte­
dir. Haber yapma bakımından hem haber çerçevesini kur­
ma hem de gündem oluşturma daha çok haber olarak me­
sajın oluşturulmasıyla ilişkilidir. Buna karşılık, haberi iş­
leme (news prosessing) bakımından gündem koyma ve
haber çerçevesi oluşturma daha farklı bir şekilde gerçek­
leşmektedir. Her iki oluşturma işlemi bakımından, izler­
kitlenin haber mesajlarına dikkat göstermesi gerekmekte­
dir.

Haberlerde Kullanılan Anlanın Biçimi

Neresinden bakarsak bakalım, haberlerin bir anlatımının


bulunduğundan söz etmek gerekir. Bu anlatım, haberlerde
yer alan olaylan ve gerçekleri hikaye etmek, özetlemek
için kullanılmaktadır. Haber yazma kurallarına uygun ola­
rak, bu anlatıma ise, haber yapılırken başvurulması gere­
kir. Magazin haberinde haberin hikayesi, olayın ayrıntısına
ilişkin bir açıklamayla başlayabilir. Ters piramit kuralına
göre yazılmış bir haberde ise, haber kaynaklarının söyle­
dikleri bir alıntı olarak haberin girişinde yer alabilir veya
başlığına çıkabilir. Haberlerde olaylar arasında kurulan
zamansal ilişki, çoğu kez zamansal bir sıra düzeni izlemez.
Haber/haberler kurgusal metindir. Bu nedenle, haber­
lerin tüm kurgusal metinlerde olduğu gibi bir söylemi
vardır. Haberler özetledikleri, hikaye ettikleri olaylara,
gerçeklere anlam kazandırır. Bir yandan, haberin söylemi-

l 206
Haber Kavramı, Önemi ve Özellikleri

nin içinde yer alan anlatımla olaylar/gerçekler kurulur,


canlandırılır, insanlara aktarılır. Diğer yandan ise, haberle­
rin söylemi içinde egemen söylemler doğallaşır, egemen
ideoloji yeniden kurulur. Her gün bize ulaşan haberlerin
üst söylemi burjuva ideolojinin söylemidir.
Haberlerin tümünde bir anlatıcı (narrator) yer alır.
Anlatıcı haberleri aktarır, hatta daha ileri giderek kendi
gözüyle doğrulan dikte eder. Haberlerde anlatıcının ta­
nımlandığı, tanımlanmadığı durumlar mevcuttur. Anlatıcı
tanımlandığında haberde yapay bir nesnellik oluştuğun­
dan söz edilebilir. Tanımlanmadığında ise, anlatıcı bağımlı
veya bağımsız kalabilir. Şöyle ki: Kimi durumlarda anlatı­
cı, haber kaynağının söylemine bağımlı konumda olabilir.
Bazen de haber kaynağının söylemini alıntı olarak kullana­
rak mesefe koyabilir. Anlatıcı, haber kaynağının söylemle­
rine bağımlıysa, bu söylemleri kendi sözüne katar.
Gazetelerde başlıklar, alt başlıklar, flaş ve özet girişler,
bunları izleyen cümleler, spotlar, fotoğraflar haberde anla­
tıcıyı destekler. Radyo haberlerinde anlatıcı, doğrudan ha­
ber özetlerini sunar. Televizyonda ise, haberlerden özetler
izleyiciye duyurularak haberlerde nelerin yer aldığı hak­
kında izleyici bilgilendirilir. Bu açıdan bakıldığında ise, bir
söylem olarak haber, haber kaynaklan, anlatıcı, varsayılan
ve hedeflenen izleyici arasında kurulan bir diyalog gibidir.
Haberler, aynı zamanda güç/iktidar sahibi seçkin kişi­
lerin görüşlerinin sunulmasıyla oluşturulur. Her gün ha­
berlerde rastladığımız seçilmiş kişiler arasında bakanlar,
parti önderleri, önde gelen politikacılar, üst düzey bürok­
ratlar, işadamları, polis/yargının üst düzey yetkilileri, çe­
şitli baskı kümelerinin sözcüleri yer alabilirler. Seçilmiş
kişi olarak çok sıradışı kişilerin haberlerde yer aldıkları da
görülebilir.
Stuart Hall ve arkadaşları, seçilmiş kişileri haberlerin
birincil tanımlayıcıları olarak ele alırlarken, gazetecileri bi-

l 20 7
Temel Gazetecilik

rincil tanımlayıcıların söylediklerini, tanımladıklarını hal­


kın kullandığı dile dönüştüren kişiler olarak değerlendir­
mektedirler. Molotoch ve Lester, haberlerde yer alan akre­
dite haber kaynaklarını haber teşvikçileri olarak niteler­
ken, gazetecileri ise haber aktarıcıları olarak adlandırmak­
tadırlar. Roscho ise, bu kişilerin tümünün "haber yapıcıla­
rı" olduklarını vurgulamaktadır.

Haberi Tanımlama

insanoğlunun çevresinde ne olup bittiğini bilme, haber


alma isteği, arzusu üzerinde pek çok kimse kafa yormuş­
tur. llk yapılan haber tanımlamaları arasında "olan her şey
haberdir", "dün bilmediğimiz haberdir", "insanların üze­
rinde konuştukları haberdir" , "haber, okuyucuların öğren­
mek istedikleridir" şeklinde tanımlar yer almıştır. Bu ta­
nımlamaların hepsi insanların bilme, öğrenme istediklerini
değerlendirmek için yapıldığı açıktır. Amaçlan ise, haberi
tanımlama için bir yol bulmaktır.
Ne yazık ki, bütün çabalara karşın haber tanımı üze­
rinde bir görüşbirliği olduğunu söylemek güçtür. Hala ev­
rensel olarak kullanılabilecek bir haber tanımı yoktur. Ha­
beri tanımlamak izlemekten daha güçtür ve bu bir gerçektir.
Haberi tanımlamaya geçmeden önce, toplum bilimsel
tartışmalarda çok sözü edilen haber/olay ve haber/gerçek
ilişkisi üzerinde durmak ise anlamlıdır.

Haber/Olay ilişkisi

Gazetecilikte, genellikle haber olay veya olayların hikayesi


ve özeti şeklinde tanımlanagelmektedir. Bu tanımda yer
alan olay, hikaye, özet gibi sözcüklerin ne anlama geldiği,
ne gibi anlamlarla yüklü olduğuna bakmak, haber/olay
ilişkisini değerlendirebilmek için gerekli olmaktadır.

l 208
Haber Kavramı, Önemi ve Özellikleri

Olay, genelde çeşitli olguların belirli bir yer ve zaman


içinde oluşmasıdır. Önemli olan ise, haberde olay/olayları
oluşturan olguların niteliği ve anlamını belirli bir yapı ve
çevresiyle olan ilişkisinin kurulmasıdır. Olay/olaylar haber
olarak insanlara ulaşmaz, insandan insana iletilmezse, ha­
yal olmaktan öte geçemez. Bu bakımdan, haberlerde yer
alan olay/olaylan oluşturan olgular, ister yerel ister ulusal
isterse uluslararası düzeyde yer alsın hepsi birden açmış
oldukları, açtıkları, açacakları tartışmalara zemin hazırlar.
Olay/olayların evrimi kavramı, toplumun evrimini iz­
lemiştir. Zaman içinde ise olayların niteliği değişmiş, şekil­
lenmiştir. Gazetecilikte haber yapma bakımından olaylar
önemli yer tutmakla birlikte, yazılı, sözlü ve görüntülü ba­
sının gördüğü işlev, olaylar hakkında bilgi vermek, daha
başka deyişle olaylan haber olarak biçimlendirmektir. Bu
yönden, Wilbur Schramm'ın haber/olay ilişkisi yönünden
verdiği tanım çok anlamlıdır. Schramm, verdiği tanımda
haberin içinde nelerin bulunduğuna ve haberin niteliğine
dikkat çekmektedir.

Habe r bir o lay değildir. Olduktan son ra algılanabilecek bir


o lgudur. Ola yla özdeş değil, fakat o la yın esas çe rçevesi
içinde tekrar kurulabilme si hedefidir.

Gazeteciler haberi oluşturan olay/olaylan her zaman izle­


mek/gözlemek olanağına sahip değildirler. Genellikle, ha­
ber değeri görülürse, olay/olaylar olduktan sonra haberleş­
tirilmek, enformasyon, resim, görüntü toplamak üzere ga­
zeteciler görevlendirilirler. Daha başka deyişle, olay/olay­
lar öğrenildikten sonra, gazeteciler tarafından değerlendi­
rilerek yazılı, sözlü, görüntülü basın için haber haline geti­
rilir.
Bazı olay/olaylara gazeteciler kadar, toplumun bir ke­
simi hemen tanık olabilirler, bunları gözleyebilirler. Ôme-

j 209
Temel Gazetecilik

ğin törenler, açılışlar, yanşmalar gibi. Bu tür olaylann ola­


cağı daha önceden bilindiğinden bunlan izlemek, gözle­
mek olasıdır. Bazı durumlarda ise toplumun bir kesimi bu
gibi olay/olaylar, örneğin sel, deprem, toprak kayması,
yangın, büyük kazalar, grevler, askeri darbeler içinde ya­
şadığından bunlara hemen tanık olabilirler. Bu gibi olaylar
açık bir görünüm kazanmıştır.
Olayı, olay olduktan sonra gözlemekle, izlemekle gö­
revlendirilen gazetecinin, gözlemciliği, izlemede gösterdiği
dikkatin pek çok noktanın aydınlatılmasına neden olabile­
ceği açıktır. Bu bakımdan, olayı yapan olguların "gözlene­
bilme" ve "görülebilme" nitelikleri değerlendirilebildiği ve
ortaya çıkanlabildiği ölçüde, gazetecinin görevi olayı esas
çerçevesi içine oturtarak haber yapmaktır. Doğal olarak,
olayı esas çerçeve içine oturtmak bakımından toplanan en­
formasyonun yoğunluğuna göre, gazetecinin haberini ya­
parken hikaye etme veya özetleme işlemini tercih etmesi
gerekmektedir.
Gazetecinin olayla ilgili eline geçen enformasyon ke­
sinlikten uzak ve ayrıntılardan oluşuyorsa hikaye etme,
enformasyon yoğun ve kesinse özetleme işlemine başvura­
rak haber yapması olağandır. Her zaman, gazeteci yaptığı
haberini olay/olaylarla özdeş değil, fakat olayın esas çerçe­
vesi içinde tekrar kurulması şeklinde yapmak durumun­
dadır. Gazeteci, olay/olaylan kendi algıladığı biçimde ve
ölçüde, kendi birikim ve deneyimlerine göre haber yap­
maktadır.
Haberleri medyadan izleyen kişiler, bu yönden hiçbir
zaman kendilerine ulaşan haber/haberlerin amacını kes­
tirme gücüne sahip olamamaktadırlar. lzlerkitlenin medya­
dan haber alması, gerçekleri öğrenmesi, gazetecilerin ken­
di seçmeli ilgilerine göre "haber olur diye seçtikleri, ayır­
dıkları, düzenledikleri, haber olarak yazdıklan olay/olay­
lann okunması, dinlenmesi, seyredilmesi" şeklinde gerçek-

l 21 0
Haber Kavramı, Önemi ve Özellikleri

leşmektedir. lzlerkitlenin "seçmeli ilgisi/algısı"nın gazete­


cininkiyle kesişmesi çoğunlukla m �mkün değildir.

Haber/Gerçek llişkisi

Wilbur Schramm'ın haberin olayla özdeş olmadığı yönün­


deki yargısı, haber olay ilişkisi kadar haber gerçek ilişkisi­
nin değerlendirilmesinin yapılmasını gerektirmektedir. Ha­
ber/gerçek arasındaki bağıntı ne yöndedir? Bu soruya yanıt
bulmak kadar irdelemek de anlamlı olmaktadır.
Olaylar, haberlerin hammaddesini oluşturur. Sürekli
bir biçimde olaylan yapan olgular, gerçekler üzerinde ku­
ruludur. Haber olayla özdeş olmadığı, olamayacağı için,
haberde gerçek payı değişkendir. Gerçek kalıcı, haber
uçucudur.
llk kez bu hassas ilişkiyi değerlendiren 1 920'li yıllarda
Walter Lippmann olmuştur. Bir gazeteci olan Lippmann,
görüşlerinde William james'in etkisi altında kalmışur. Bu
hassas ilişkiyi değerlendirirken, Lippmann şöyle demekte­
dir:

Haber ile gerçek a ynı şey değildir. Haberin işlevi bir ola yı
i letmektir, gerçeğin işlevi ise, saklı kalmış o lgula n gün ışı­
ğına çıka ra rak, bunla rın bi rbirleri a rasında ki bağlantıyı ku­
ra rak, insanoğlunun iletişimine o lanak tanımak için gerçe­
ğin resmini yapabilmektir.

Lippmann ve Schramm'ın görüşlerinin kuramsal görüşler


olduğu açıktır. Hiç kuşkusuz, görüşlerini yaptıklan göz­
lemlere dayandırarak ileri sürmüşlerdir. Her iki yazann
görüşlerini dikkate almak, haber yapan gazetecinin ha­
ber/gerçek ilişkisini kurmak yönünden ne yapması gerek­
tiğini görebilmemizi sağlayabilir.
Gazeteci haber yapabilmek için, eline geçen olay/olay­
lara ait olgular arasından bir seçim yaparak, olay/olaylan

l 211
Temel Gazetecilik

esas çerçevesine oturtabilmek için, doğal olarak olay/olay­


ların ardında yatan gerçeklere anlam vermek durumunda­
dır. Olayı mümkün olduğu ölçüde aslına sadık olarak ve­
rebilmek için de, haber/gerçek arasındaki ilişkiyi kurmalı­
dır. Bu durumda olayın aslına sadık kalma, olayı oluşturan
olgulara ait gerçeklere dayandırılması doğrultusundadır.
Haberde olayın esas çerçeveye oturtulması, gerçeği iyi bir
şekilde yansıttığı ölçüde önem kazanmaktadır.
Haberin gerçekle olan ilişkisinde bazı çarpıklıkların
bulunduğu üzerinde hep durulur. Olaya ait gerçek bütün
gerçekliğine değin haber haline getirilmeyebilir. Haberde
gerçek payı değişkendir. Değişken kalmaya da mahkum­
dur. Gerçek açısından, zamanlılık öğesi önemli değildir.
Haberde ise zamanlılık önem taşımaktadır. Asıl önemli
olan gerçeğin kalıcı olması, haberlerin zamanla unutulup
gitmesidir.

Gazetecilik Kitaplanncla Yer Alan Haber Tanımlan

1 9 . Yüzyılın sonlarına doğru ilk gazetecilik eğitim ve öğre­


tim programlarının açıldığı ABD'de, haberi tanımlama yö­
nünden çabaların başladığım söylemek yanlış olmaz. Bu
yıllarda basılan Amerikan gazetecilik kitaplarında ilk yapı­
lan haber tanımlamalarının eğitim amaçlı olduğu bir ger­
çektir. Günün koşullarına ve gazetecilik gereklerine uygun
pek çok haber tanımlaması, eğitim ve öğretim amaçlı ola­
rak yapılan haber tanımlamalarını izlemiştir. Bu tanımlara
değinmeden önce, bunların bir yandan haberin niteliğini
değerlendirdiklerini, diğer yandan haberi oluşturan temel
etkenlere yer verdiklerini söylemek gerekir. Tüm çabalar,
haberin ne anlama geldiğini gösterebilmek içindir.
Yapılan haber tanımlamaları arasında, "haber zamana
uygun her şeydir", "zamana uygun rapor haberdir", "haber
bir olayın raporudur" şeklinde tanımlamalar bulunduğu

l 212
Haber Kavramı, Önemi ve Özellik/en·

gibi, "haber acele kaleme alınmış edebiyattır", "haber yan­


nın tarihidir" şeklinde tanımlara rastlanabilmektedir.
Bu tanımların yaygın ölçüde kullanıldığını söylemek
mümkündür. Verilen her tanımda zaman etkeni vurgula­
nırken, daha önce üzerinde durulan özetleme/hikaye etme
işlemine değinildiği açıkça görülebilmektedir. Haber, hala
tam olarak tanımlanamamakla birlikte, haberi tanımlama
ve içinde yer alan etkenleri belirleme bakımından aşağıda­
ki tanım bir basamak oluşturmaktadır.

Haber, herhangi bir zamanda geçen olay, fikir ya da so ru­


nun özetidir.

Daha önce de belirtildiği gibi, haberleri tanımlamak, ha­


berleri izlemekten daha güçtür. Yapılan pek çok tanımla­
ma, haberin bazı yönlerini vurgulamakta, belirlemekte, fa­
kat her yönünü kapsamamaktadır. Gerçekten, haberleri
tanımlama yönünden sarf edilen çeşitli çabalar sonucu,
uzun haber yapan olaylar listesinin ortaya çıkanlabildiğini
söylemek gerekir.
Haber, genellikle bir fikre, soruna ve olaya dayanmak­
tadır. Bunlar haberlerin hammaddesini oluşturur. Olaylar,
fikirler, sorunlar ya hikaye edilerek ya da özetlenerek ha­
ber yapılır. Özetleme veya hikaye etme işlemi, günümüz
gazeteciliğinde sözlü, yazılı, resimli olarak yapılmaktadır.
Bu işlem sırasında üzerinde önemle durulması gereken en
önemli nokta, haber yapılırken olayın, sorunun, fikrin esas
çerçevesi içine oturtulup kurgulanmasıdır. Kurgulanma sı­
rasında ise, olgular arasında bağlantı kurulurken, haber ile
gerçek arasındaki ilişkinin de değerlendirilmesi gerekmek­
tedir. Böyle bir bağlantının kurulması, haberi izleyenler
yönünden anlamlılık taşımaktadır.
Haberi oluşturan hammaddelerin dikkat çekebilmesi
için zamana uygun olmalan gerekmektedir. Olanlar sanki

l 21 3
Temel Gazetecilik

şimdi oluyormuş gibi haberde yer almaktadır. Bir başka


deyişle haber şimdidir, şimdiki zamandan biraz geçmişe
bakar, ama genelde geleceğe dönüktür. Aslında dakikalar,
saatler söz konusu olunca, haber çabuk bozulabilen, is­
tenmeyen bir fikir ürünü olarak yerini alır.
Haberleri oluşturan fikirlerin, sorunların, olayların
hayal olarak kalmaması için, sürekli olarak insandan insa­
na aktarılması gereklidir. İnsanlar arasında aktarılırken
ise, bunları özetleyen hikaye edenler, hedefledikleri izleyi­
cilerinin seçmeli ilgisine yönelmek durumundadırlar. llgi,
dikkat toplamak, anlamlılık kazandırmak için, haberi ya­
parken, e lde bulunan hammaddeleri aslına sadık olarak
esas çerçeve içine oturtmalı, kurgulamalıdır.

Toplumbilim ve Kitle lletişim Kuramı Bakımından


Haberi Değerlendirme Çalışınalan

Haberin zamana dayalı ve ömrünün kısa olması nedeniyle,


toplumbilim ve kitle iletişim kuramı açısından, haberleri
kuramsal olarak sınıflama çabalan gösterilmiştir. Bu çaba­
lar, haberlerin toplumsal olgu olarak niteliğini kısmen
açıklığa kavuşturabilmektedir.
Haberleri sınıflayanlar arasında başı çeken Amerikalı
sosyolog Robert B. Park'ur. 1 930'lu yıllarda haberi bilgi
edinmenin bir türü olarak sınıflayarak, haberle bilgi alış­
verişi ve bilme arasındaki ilişkiyi göstermeye çalışmıştır.
Park bu sınıflamasını ise, kendinden yanın yüzyıl önce ya­
şamış başka bir Amerikalı sosyolog olan William james'ten
almıştır. William Jarnes, insanoğlunun bilme isteğini ve
arzusunu değerlendirirken, bilgi edinmek yönünden ikili
bir ayrıma gittiğini belirtmektedir.
1 . Malumattar olmak (Bilgi edinmiş olmak) (knowled­
ge abouı)
2. Aşina olmak (acquiantance wiıh)

l 21 4
Haber Kavramı, Önemi ve Özellikleri

Park, William james'in yaptığı ayrımı, haberleri değer­


lendirmek için uygulama yolunu seçmiştir. "Hemen he­
men bütün haberlerin, izleyiciler bakımından belirli bir
zaman süresi içinde tanık olunan bilgiler şeklinde tanım­
lanmasının yerinde olacağı" görüşünde olan Park; "aşina
olduğumuz haberler somut, kendi içinde bütünlüğü olan,
olgulara dayanan haberlerken, bilgilendirildiğimiz haber­
ler soyut, çözümleme gerektiren kavramlarla uğraşan ha­
berlerdir" demektedir. Bu görüşlerini ise, "aşina olduğu­
muz haberleri kişisel deneyim, algılama sonucu kazanırız,
bilgilendirildiklerimizi ise resmi öğretim ve sistematik
araştırma sonucu elde ederiz" şeklinde sürdürmektedir.
Park'ın görüşlerini dikkate alarak, gerek bilgilendiril­
diğimiz gerekse de aşina olduğumuz haberler için belirli
bir düzey saptanması mümkündür.
Aslında aşina olduğumuz haberler yönünden yavaş
yavaş bilgi edinmeye yönelebilirken, bilgilendirilmediği­
miz haberler hakkında ancak yüzeysel bir bilgilenmeye
sahip olabiliriz. Aynı zamanda, aşina olduğumuz haberler
bizi az çok bilgilendirmekle birlikte, az da olsa bilgilendi­
rilmeye götürebilir. Bu yönden, her haberde kesinlikle az
veya çok, haberi özetlediği ölçüde olayın özgeçmişini anla­
tan malzemenin yer alması doğaldır. Park, yaptığı sınıfla­
madan yola çıkarak haberi şöyle tanımlamaktadır:

Haber sistematik bir bilgi değildir. Bununla birlikte, haber o


haberle ilgilen kişilere ulaşana kadar haber o larak kalır. Bu
niteliği ise, haberin temel niteliğidir.

Roscho'nun, haberi tanımlama yönünden en önemli katkı­


sı, haberi, diğer gazetecilik ürünlerinden ayıran en belirgin
öğenin zaman olduğunu önemle vurgulamasıdır. Diğer bir
katkısı ise, haberi oluşturan toplumsal olguların süreç ola­
rak kavranması gerektiğine işaret etmesidir. Roscho şöyle
demektedir:
Temel Gazetecilik

Za man öğesi, haberi belirlemekle birlikte, ba zı güçlükleri


de beraberinde getirmektedir. Habere konu olan o laylar ve
içinde yer alan olgular bir anda o rtaya çıkma makta ve kay­
bo lmamaktadır. Top lumsal o lgular zama n içinde evrimleş­
mekte, bir a nlık gibi görünmelerine karşın uzun bir geçmiş­
leri bulunmaktadır.

Kaarle Nordenstreng ise, pek çok olayın haber biçiminde


kavranabilmesi yönünden, olayın geçmişine ilişkin iki ayrı
düzeyde ele alınmasını gerekli görmektedir. Haberleri ham
haberler (raw news) ve açıklayıcı bilgiler (background com­
mentary) olarak ikiye ayırmaktadır.

Ham habe rler, o la yın geçmişine ilişkin bilgi vermeden su­


nulur. Açıkla yıcı bilgiler ise haberle gerçek yaşam arasında
ilişkinin kurulması için gerekli o lan bilgilerdir.

Ham haberin daha çok duyu organlarının birer uzantısı iş­


levini yerine getirdiğini ileri süren Nordenstreng'e göre,
"ham haberin işlevi, izleyiciyi bilgili kılacak hammadde
sağlamadır."
Park'ın William James'in yaptığı ayrıma dayanarak
ileri sürdüğü görüşleri değerlendirerek, Nordenstreng,
ham haberi kendi arasında "somut" ve "soyut" olarak ikiye
ayırmakta; "soyut ve somut haberler, gerçek olay, sorun ya
da süreçlere ilişkin haberler"dir demektedir. "Somut ha­
berler" , yakın ve uzak çevrede oluşan haberler olarak daha
çok kaza, yangın, sel, deprem gibi haberler; "soyut haber­
ler" ise, izleyicinin kendisine açıklayıcı bilgi verilmeden
anlayamayacağı türden haberlerdir. Ulusal, uluslararası
düzeydeki pek çok oluşumlar soyut haberler içinde değer­
lendirilebilir. Soyut haberlerin, ham haberlerin bir türü
olarak anlaşılabilir ve kavranabilir hale gelmesi bakımın­
dan kesinlikle açıklayıcı bilgilerle desteklenmesi gerek­
mektedir.

J 21 6
Haber Kavramı, Önemi ve Özellikleri

Nordenstreng'in somut haberi yerine, pek çok Ameri­


kan gazetecilik kitabında "zor ve sıcak" (hard and hot)
şeklinde bir tanımlama kullanılarak, bu tür haberlerin
hemen açık bir görünüm kazandığı vurgulanmaktadır.
Bununla birlikte, açık bir görünüm kazanmayan soyut ha­
ber yönünden açıklayıcı kavramlann çözümlemeye katıl­
ması üzerinde durularak, olayın somutlaştınlması ve açık
bir görünüm kazanması için çaba gösterilmektedir. Amaç
ise kişinin değişen dünyaya ilişkin en sağlıklı bilgileri al­
ması, kazanmasıdır. Günümüz gazeteciliğine Birinci Dün­
ya Savaşından itibaren giren açıklayıcı ve yorumcu haber­
cilik {interpretative reporting), soyut olaylan somut bir
çerçeve içinde açıklamak ve yorumlamak anlayışını ken­
dine amaç edinmiştir.
Molotch ve lester "haberin oluşumunun (occurrence)
planlı/plansız olması, oluşumun planlayıcılannın haberin
destekleyicileri (promoter) olup olmamasına göre haberle­
ri sınıflamaktadırlar. Bu tipolojiye göre, eğer bir olay plan­
lanmış ve sonra olması planlayıcılar tarafından desteklen­
mişse, bu bir "rutin haber"dir (routine news). Bir olay
planlanmış, fakat planlayıcı dışında bir kimse tarafından
desteklenmişse, bu "skandal"dır (scandal). Eğer olay plan­
lanmamış, fakat neden olan dışında başkası tarafından des­
teklenmişse, bu bir "kaza"dır (accident}.
Dikkat edilirse, Molotoch ve Lester tarafından yapılan
bu sınıflama, gazetecilik kuruluşunca oluşturulan haber­
den bilgi sahibi olunması üzerine kuruludur. Gerçeklik ile
haberin karşılaştırılmasını, haberde taraf tutulması anlayı­
şını hoş karşılamazken, haberde objektiflik varsayımını da
reddederler. Molotch ve lester'e göre gazeteler "dışandaki
dünyayı değil" , fakat "başkalannın deneyimlerini belirle­
me gücüne sahip olanlann uygulamalannı" yansıtır.
Haberleri Sınıflama Çalışmalan

Haberlerin smıflandınlması, gazetecilik eğitimi görenler


için büyük bir kolaylıktır. Bu bakımdan, pek çok gazeteci­
lik kitabında haber sınıflamalan bulmak olağandır. Buna
karşılık, gazetecilik mesleğinde çalışanlar hiçbir zaman ha­
berleri sınıilamazlar. Onlar için önemli olan, o gün baş­
sayfada birinci sırada yer alacak haberdir. Aynı durum,
zamanlama bakımından radyo, televizyon haber bültenin­
de ilk verilecek haber olarak karşımıza çıkar. Haber top­
lama yönünden getirdiği kolaylıklar nedeniyle, haberlerin
toplandığı kaynaklar bakımından gazetecilik mesleğinde
bir uzmanlaşmadan söz edilebilir. Gazetecilik mesleğinde­
ki bu uzlaşma, haber kaynaklarına daha iyi yaklaşmayı,
değerlendirmeyi beraberinde getirmektedir.
Gazetecilik eğitimi yönünden yapılan ilk sınıflama,
haberleri nitelikleri bakımından sınıflama şeklindedir. Bu
sınıflamaya göre haberleri dört kümede toplamak müm­
kündür:
l . Genel Haberler (özellikle konulan bakımından her
zaman ortaya çıkan haberlerdir) ,
2. Basit Haberler (konulu haberlerdir, muhabirler bu
tür haberleri fazla yorumlamaya gitmeden yazabilirler) ,
3 . Karmaşık Haberler (muhabirlerin konu hakkında
temel bilgi toplamalarını, haberde yorum yapmasını zo­
runlu kılar) ,
4. Özel Konulu Haberler (fazlasıyla özel uzmanlık is­
teyen haberlerdir, muhabir için yorum yapması mutlak zo­
runludur).
Niteliklere göre yapılan sınıflama bakımından, aynı
zamanda kendi arasında konulara göre bir sınıflamaya gi­
dilmektedir. Genel haberler kendi içinde kısa kişi haberle­
ri, konuşmalar, söyleşiler, yayınlar, toplantılar, törenler
şeklinde üçe ayrılırken, basit haberleri ise dört kümede

l 218
Haber Kavramı, Önemi ve Özellikleri

toplamak mümkün olmaktadır. Bunlar sırasıyla ölüm, has­


talık, cenaze haberleri, yangın, kaza, sel, deprem haberleri,
mevsim ve hava durumuna ait haberler ve cinayet haberle­
ridir. Karmaşık haberler yönünden sınıflamada sırasıyla
mahkemeler, duruşmalar, davalar, hükümet, politika, iş,
endüstri, tarım, çalışma yaşamı, eğitim, araştırma, bilim,
uzay, deniz, din ve benzeri ayrımları kullanılmaktadır.
Özel konulu haberler için yapılan sınıflamada ise, sosyete­
kadm, spor, edebiyat, güzel sanatlar, eleştiri, köşeler ve
makaleler yer almaktadır.
Dikkat edilirse, bu sınıflama bugün gazetecilik mes­
leğinde yer alan uzmanlık çalışmalarına uygun düşmekte,
aynı zamanda uzmanlık dallarını (news beats) belirlemek­
tedir. Basit ve karmaşık haberler içinde yer alan ölüm, has­
talık, yangın, kaza, cinayet, mahkeme haberleri bugün po­
lis-adliye muhabirlerinin uzmanlık alanlarım belirlerken,
hükürnet ve politika ise hükümet-parlemento muhabirle­
rinin uzmanlık dallarını kapsamaktadır. Aynı şekilde kar­
maşık haberler içinde yapılan sınıflamada yer alan iş, en­
düstri, tanın, çalışma yaşantısı ekonomi muhabirlerinin
uzmanlık alanım alt uzmanlık alanlarıyla birlikte oluştur­
maktadır.
Bugün pek çok gazetecilik kuruluşunda eğitim, bilim,
uzay, denizcilik, savunma alanlarında uzmanlaşmış muha­
birler çalıştırıldığı gibi, spor muhabirleri, sosyete muhabir­
liği, kültür/sanat muhabirliği yapan muhabirler de vardır.
Dış politika üzerinde uzmanlaşma yanında turizm, kadın
konularında uzmanlaşma çok gözde olan uzmanlık dalla­
rıdır. Mutfak, ev ve bahçe düzenleme, çiçek yetiştirme, ev
hayvanları, bilgisayar konusunda uzmanlaşma giderek
önem kazanmaktadır.
1 1 . BÖLÜM

Haberde Yer Alan Temel Öğeler

Haber Değeri Kavramı

Haberi tanımlama yerine kullanılan diğer bir yaklaşım,


haberin içinde yer alan bazı temel öğeler olan haber değer­
lerine (news values) eğilmedir. Bu yaklaşım şeklinin amacı
ise, haberciliğin dayandığı temel ilkelerin ne olduğunu
göstermektir. Aslında bu yaklaşım, Ban dünyasında yaygın
ve evrensel bir kullanım kazanmış bulunan, insanın ilgisi­
ni çekmeye yönelik haber anlayışının değerlendirilmesi ve
tartışılmasıdır.
Batı dünyasında yaygın haber anlayışına göre, "bir kö­
pek bir adamı ısınrsa bu haber değildir, bir adam köpeği
ısınrsa bu haberdir. " Yalnız bu anlayışın, insanın ilgisini
çekme açısından yaklaşılarak geliştirildiği akıldan çıkanl­
mamalıdır. Ayrıca, bu anlayış gereği olarak haberin tanım­
lanamayacağı, fakat sezilebileceği görüşü de yerleştirilmiş­
tir. Bu anlayışla birlikte, sürekli olarak " haber içgüdüsü",
"haber kokusu alma", "haber gözü" gibi kavramlann kul-
Temel Gazetecilik

lamını, gerek gazetecilik mesleğinde gerekse akademik


çevrelerde büyük bir yaygınlık kazanmıştır.
Haberin içinde yer alan temel öğeler olan haber değer­
lerini dikkate alan bu yaklaşım, haberi tanımlamaktan çok,
haber kavramını açıklama çabasındadır. Aslında bütün bu
çabalar, genelde yine haberi doğrudan ya da dolaylı olarak
tanımlamaya yöneliktir. Amaç ise, haberde neler bulundu­
ğunu , bulunabileceğini ortaya koyabilmektir. Pek çok
Amerikan gazetecilik kitabında bu çabanın çeşitli örnekle­
ri bulunabilir. Genelde, haberde bulunması gerekli öğeler
olan, haber yapılırken haberciliğin temel ilkelerini oluştu­
ran haber değerlerini, beş ana kümede toplamak müm­
kündür:
l . Zamanlılık (immediacy)
2. Yakınlık (proximity)
3 . Önemlilik (prominence)
4. Sonuç (consequence)
5 . insanın ilgisini çekme (human interest)
Bazı yazarlar, yukandaki değerlere başka değerler de
eklerler. Bunlar arasında, anlaşmazlık (conflict), kuşku
(suspense), gariplik (odditiy), duygulara yönelme (emo­
tions), yenilik, şimdi olması, tazelik özellikleri taşıması, en
geç olması, yeni ortaya çıkması (orijinallik) yer almakta­
dır.

Haberciliğin Temel llkeleri

Çeşitli olay ve olguların haber haline getirilmesinde, bazı


temel değerlerin yer alması gerekmektedir. Bunlara genel­
de haber değerleri adı verilmektedir. Haber değerlerinin
tümünün birden veya kısmen haber yapılırken kullanımı
ise, haberciliğin temel ilkelerine uyulup uyulmadığını gös­
termektedir. Özellikle, ileriki bölümlerde değerlendirile­
cek olan 5N ve IK Kuralı, haber değerleriyle, haberin

l 222
Haberde Yer Alan Temel ögeler

oluşturulmasında ne gibi sorulara yanıt arandığını göster­


mek için geliştirilmiş bir kuraldır. Bir başka deyişle, ha­
berciliğin temel ilkelerini oluşturan haber değerleri, haber
yapma yönünden hiçbir zaman vazgeçilmeyen temel et­
kendir.

Zamanlılık

Günümüzde haber çok hızlı olarak verilmekte, önemım


çok çabuk yitirmektedir. Artık eskiden olduğu gibi haber­
lerin ulaşması için aylar, hatta yıllar gerekmemektedir.
Amerikalı yazar Curtis McDougal, bu durumu şöyle değer­
lendirmektedir:

Son yanın yüzyıldır yazılı basında çalışanlar arasında yay­


gın klişe , d ünkü gazeteden daha ölmüş bir şey yoktur şe k­
lindedir.

Aslında, McDougal'ın bu görüşüne, "bir saat önceki radyo,


televizyon bülteninden daha ölmüşü yok"u eklemek belki
daha anlamlı olacaktır. lntemet için benzeri görüşler ileri
sürülebilir.
Gerçekten, zamanlılık ilkesi, haberin zamanlı olması
değerini yansıtırken, daima "ne zaman ortaya çıktı?" soru­
suna da yanıt vermektedir. Telefon, telsiz, faks, iletişim
uydulan dünyayı küçültmüştür. Bu tür araçlarla, haberler
çok kısa süre içinde iletilebilmektedir. Bu yönden haber
çok çabuk değer yitirmektedir demek yanlış olmamakta­
dır.
Zamanlılık, haber kavramının içinde yer almakla be­
raber, haberin diğer tür enformasyondan ayırt edilebilmesi
için, öğrenildiği anda gösterilmesi, belirtilmesi ana koşul­
dur. Her haber için, zaman etkeni bu yönden haberin ya­
yımlanması ve yayımlanmasının belirlenmesi bakımından

l 22 3
Temel Gazetecilik

ana etken olmaktadır. Bu nedenle, haberlerde yer alan,


"dün, bugün, sabahleyin, bir saat önce, geceleyin" gibi
zarfların kullanımı, haberi oluşturan olayın ne kadar za­
man önce oluştuğuna parmak basmaktadır.
Haberde zaman öğesini belirleyen veya gösteren üç
ana bileşke bulunmaktadır. Bu bileşkelerin tümü ise, ha­
bere zamanlılık değerini kazandırmaktadır. Bu üç bileşke
şunlardır:
1 . Yenilik (receney)
2. Anilik (immediacy)
3. Geçerlilik (currency)
Böylelikle, haberden zamanlı bir enformasyon olarak
söz edebilmek için haber kaynağı, iletişim aracı, haberi iz­
leyenlerin var olması ve karşılıklı etkileşimi de gereklidir.
Yenilik ya da en son olarak olayın oluşması, haberi
oluşturan olayın yeni olarak oluşmasını değil, yeni olarak
bildirilmesini işaret eder. Örneğin yeni olarak öğrenildiği
gibi. Amaç unutulmuş, ihmal görmüş enformasyonu gün
ışığına çıkarmak, ona yenilik kazandırmaktır.
Geçerlilik ise, anilik ile bağıntılıdır. Eski zamanlarda,
tek bir haberci bütün ulusu etkileyecek ölçüde bir haber
aracısıyken, anilik öğesi, habercinin mesajını ulaşnrması
yönünden gerekli olan zamanı gösterirdi. Ama günümüz­
deki gibi çok sayıda kitle iletişim aracının egemen olduğu
iletişim akışında, anilik toplumda kullanılan iletişim tek­
nolojisiyle kitle iletişim araçlarının kurumsal yayın politi­
kaları arasındaki etkileşimle değerlendirilmek durumun­
dadır. Bu bakımdan, gerek geçerlilik gerekse anilik karşı­
laştırılma yoluyla ölçülebilir.
Amerikalı yazar Bernard Roscho'nun deyişiyle, "ani­
lik, en son olan olaylarla bunları haber yapan kitle iletişim
araçlannı birbirine bağlar; oysa geçerlilik olaylan toplu­
mun çeşitli kesimleriyle bağlantılı tutar. Yenilik ise, bir en­
formasyon parçasını haber şekline dönüştürürken, insanın

l 22 4
Haberde Yer Alan Temel Ögeler

ilgisine dayanan geçerlilik habere haber değerini verir."


Daha doğru bir deyişle, haber mutlaktır, geçerliliği ise za­
manlılığının diğer yönleri gibi görelidir.
Günümüzün çok araçlı gazeteciliğinde, zamanlılık de­
ğerini veren yenilik, anilik ve geçerlilik öğeleri farklılık
göstermektedir. Haberin zamanlılığı yönünden, yenilik ve
anilik öğeleri radyo için ön planda yer alırken, gazeteler
bakımından geçerlilik ön plana çıkmaktadır. Televizyon yö­
nünden ise yenilik, anilik ve geçerlilik duruma göre önem
kazanmaktadır; fakat çoğunlukla, yenilik ve anilik öğeleri,
radyo için önemli ölçüde değerlendirilmektedir. lntemet
için de aynı sözler söylenebilir. Gazeteler yönünden geçer­
liliğin ön plana geçmesi, gazetenin hazırlanması bakımın­
dan uzun zaman gerekmesi yönündendir. Gazeteler yine
anilik ve yeniliğe ellerinden geldiği kadar değer verirken,
bu öğelerin geçerli olmasını ön planda tutmak zorundadır.

Yakınlık

Yakınlığı da zamanlılık gibi haberin, haber niteliğini ka­


zanmasına özen gösteren bir haber değeri olarak kabul
etmek gerekir. Her iki haber değeri, haberi yapan temel
öğeler olarak, haber olarak izlenecek olay veya olaylar or­
taya çıktıktan, daha doğrusu açık bir görünüm kazandık­
tan sonra gazeteciler için anlamlı olmaya başlar. "Ne za­
man" sorusu zamanlılık ilkesini gösterirken, "nerede" so­
rusu da yakınlık ilkesine işaret eder.
Yalnız, yakınlık yönünden gazetecilerin oldukça dik­
kat etmeleri gerekmektedir. insanlar doğalan gereği yakın
çevrelerinde olan olaylarla ilgilenirler, bunlara karşı merak
duyarlar. Ama şurada, burada ne olmuş gibi sorulann ya­
nıtı, yakınlığı ölçüsünde insanoğlunun ilgisini çekebilir.
Özellikle haberi alma bakımından, hangi kitle iletişim ara­
cı olursa olsun izleyiciler, aşina olduklan yerlere, adlara

l22 5
Temel Gazetecilik

karşı birinci derecede ilgi duyarlar. Yakın çevrelerinde ne


olup bittiğini sürekli olarak merakla, ilgiyle öğrenmek is­
terler.
Yakınlık kavramım, günümüzde kitle iletişim araçla­
rının hızlılık gibi temel niteliği dolayısıyla, farklı bir değer­
lendirme içinde ele almak gerekmektedir. lnternet bu ol­
guyu daha hızlandırmıştır. Daha doğru bir deyişle yerel,
bölgesel, ulusal, uluslararası çevre içinde yakınlığın göreli
ölçüde değerlendirilmesi insanoğlu tarafından yapılmakta­
dır. Örneğin oturduğu apartmandaki veya mahalledeki bir
yangın veya komşunun ölümü yanında, bölgede çıkan or­
man yangını veya hava kirliliği insanoğlu için daha ilgi çe­
kici olabilmektedir.
Bununla beraber insanoğlu, aynı zamanda doğası ge­
reği aşina olduğu, tanıdığı yerler, kişiler hakkında da bilgi
aramaktadır. Örneğin tanınmış bir film artistinin veya dev­
let adamının o çevreyi ziyareti. Bu durum, bir noktada
üzerinde konuşulacak konu arama, belki de dedikodu
yapmayla ilişkilidir. Yerel gazeteler, radyo, televizyon is­
tasyonlan bu yönden, ulusal nitelikli haberlere yerel bir
açıdan yaklaşarak izleyicilerinin isteklerini tatmin etmeye
çalışır.

Sonuç

Zamanlılık ve yakınlık, haberin temel değerleri olmakla


beraber, haberi haber yapan asıl sonucudur. Bu bakımdan,
haberde sonuç öğesini değerlendirirken, şu sorularla işe
başlamak anlamlıdır: Haberi bu kadar büyük hale getiren
na:lir? Kim bu haberi bu kadar büyütmektedir? Ne sorusu
bize sonuç ilkesini vermektedir.
Aslında sonuç, haber değeri taşıması, çatışma, gelişme
veya kazalardan ileri gelmektedir. Çatışmalı, karmaşık
olaylar ve sorunlardan ortaya çıkanları değerlendirme, so-

l 226
Haberde Yer Alan Temel Öğeler

nucun önemini ve büyüklüğünü belirlemektedir. Bu ba­


kımdan, bu nitelikler haberin yazılması yönünden de dik­
kate alınarak, böyle bir habere ne kadar yer ve zaman ayrı­
lacağı kararlaştırılmaktadır. Gazetecinin sonuç öğesini iyi
değerlendirmesi, haberin önemini, büyüklüğünü belirledi­
ği gibi, haber üzerinde yerinde ve doğru hüküm vermesin­
de (newsjudgement) başarılı olmasına da yol açmaktadır.

Önemlilik

Önemli kişiler, sayılar, garip olaylar ve zıtlıklar haberi


önemli yapan etkenlerden bazılarıdır. insanlar doğalan ge­
reği tanınmış kişiler hakkındaki haberleri zevkle, merakla
izlerler. Tanınmış kişiler kadar bazı ülkeler, kentler, ku­
rumlar ve kuruluşlar haber değeri bakımından önemli ola­
bilir.
Tanınmış kişiler hakkında, haberleri izlemenin öne­
mine Amerikalı yazar Curtis McDougal şöyle değinmekte­
dir:

insanla r eşit yaratılmakla beraber, bazıları diğerlerine o ran­


la ha bere ko nu olma bakımından daha çok önemli o labili­
yo rlar. Bu durum onların to plumdaki yerlerinden, statüle­
rinden ileri geldiği gibi, daha önc e sürekli gerçekleştirdikle­
ri o lağandışı bir hareket nedeniyle sürekli o larak ilgi ç ek­
melerinden de kaynaklanabilir.

Daha önce değerlendirilen haber öğeleri olan zamanlılık,


yakınlık ve sonuç, tek başına haberin önemli olmasını be­
lirleyemez. Haberin önemli olmasını sonuç öğesi kısmen
belirlemekle beraber, "ne zaman", "nerede oldu" sorulan
kesinlikle sonuç ilkesini tamamlamalıdır. Bu yönden, ha­
berin önemliliğini belirleyen soruların ise "nasıl" ve "ne­
den" sorulan olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.
Temel Gazetecilik

"Nasıl" ve "neden" sorularına yanıt bulma habere


önemlilik değerini bir yandan kazandınrken, diğer yandan
günümüzde yaygın ölçüde kullanılan açıklayıcı ve yorum­
layıcı haber yazmanın temelini oluşturmaktadır. Neden,
niçin, nasıl sorulannı kendine soran gazeteci, haberini
yapmadan önce topladığı bilgiler üzerinde hüküm vermek­
te, "önemlilik" ilkesine varabilmektedir. Önemlilik ilkesi,
haber üzerinde hüküm verme yönünden sonuç kadar
önemli olmaktadır.

lnsamn llgisini Çekme

Herkesin karşılaşabileceği durumlarda, kadın-erkek herke­


si ilgilendiren olaylara duyulan merakı, insanın ilgisini çe­
ken (human interest) olaylar şeklinde tanımlama müm­
kündür. Başkalannın yaşantıları, mutluluklan, sağlıklan,
karşılaştıklan güçlükler ve insanlığın tümden gelişimi, bi­
zim bunlan haber olarak izlememize, bunlar hakkında ilgi,
sempati ve nefret duymamıza yol açar. Örneğin Güney
ltalya'da, lran'da, Meksika'da olan deprem sonucu veya
Hindistan'da selden evsiz barksız kalan insanlara, bunları
kurtarma çalışmalanna duyulan ilgi gibi.
Haberin insanın ilgisini çekme öğesi, daha önce değer­
lendirilen zamanlılık, yakınlık, önemlilik ve sonuçta pek
yer almayan, insanın ilgisini çeken noktalara yöneliktir.
Aslında, bütün diğer ilkeleri tamamlayan, insanın ilgisini
çekme öğesidir. Genelde gazetecilik, insanın ilgisini çeken
konulardaki haberlerden oluşmaktadır. insanlar gerçi mes­
lek, boş zamanlarını değerlendirme ve diğer ilgileri yö­
nünden birbirlerinden ayrılırlar. Yalnız, her haberde in­
sanların ilgisini çeken, kişiye göre değişen bir çekicilik bu­
lunur. Bazı haberler diğerlerine oranla insanlann daha çok
ilgisini çeker.
Haberde Yer Alan Temel ögeler

insan ne kadar bencil, katı yürekli olursa olsun hem­


cinsinin yaşamı, sağlığı, iyiliği, uğradığı felaketler, malla­
rının kurtarılması karşısında kesinlikle sempati duyar. Bu
durumda, duyduğu bu ilgi yaşamın ister tatlı ister acı ya­
nını içersin, onu zaman zaman ağlatır da, güldürür de. in­
sanın ilgisini çeken haberleri boşlama büyük bir gaftır.
Kuşku, "çatışma" diye adlandırılan ruhsal davranışlar, ha­
berde duyuları uyandırma bakımından kullanılır. Daha
başka deyişle, duyu dünyamıza yönelerek ilgimizi çeker.
Bu bakımdan, duygusal etmenler gazetecilikte insanın ilgi­
sini çekme ilkesini oluşturur.
Olağandışılık, macera, serüven, heyecan, görülmeye
değer şeyler ve aşk, sürekli olarak insanın ilgisini çeken
konular arasında yer alır. Kadın ve erkek arasındaki cinsi­
yet farklılıkları ise, insanın ilgisini çeken konulara ayrıca­
lıklı bir yer kazandırır. Kadınlar çoğu kez aşk maceralarıy­
la, evlenmelerle, boşanmalarla ilgili haberleri okurlarken,
erkekler cinayet, politika ve spor haberlerini tercih etmek­
tedirler. Kadın ve erkekler bir yana, çocuklar ve hayvanlar
da insanların ilgisini çeken konular arasındadır. Örneğin
cami kapısına veya boş bir arsaya bırakılmış çocuk, su ve­
ya sebze satan arabanın atının ayağının kırılması gibi.
insanlar arasındaki arzu, nefret, korku, sevgi, kıskanç­
lık, sempati, bonkörlük, mizah, cimrilik, gazap ve benzer­
leri daima haber ayrıasında yansır. insanın ilgisini çeken
konularda genellikle çatışma, kuşku, karışıklık ve olağan­
dışılık bulunması, bunları daha ilginç kılar. Günümüz
dünyasında, insanın ilgisini çeken haberler, bizi bir gök­
kuşağı gibi sarıp durur.

Gazetecilikte insanın llgisini Çekme Yönünden


Uygulanan Yaklaşımlar

Günümüzde gazetecilikte insanın ilgisini çekme olgusu,


mesleğe tümüyle egemendir denilebilir. Yeni konular "in-

l 22 9
Temel Gazetecilik

sanın ilgisine yöneliktir" gerekçesiyle her gün haber değeri


kazanmaktadır. Gazetecilikte, "insanın ilgisi nasıl çekilir?"
sorusuna, kamunun ilgisine yönelme şeklinde yanıt aran­
maktadır. Bu değişikliği ise pek çok gazeteci olumlu bir
gidiş olarak değerlendirmektedir.
"Kamunun ilgisini çeken konular" arasında, insanla­
nn cüzdanlannı ilgilendiren, vergiler, fiyat artışları gibi
konular çoğu kez yer almaktadır. Bunları ise uzaya gitme,
yeni teknolojik gelişmeler ile uzak bir ülkede petrolün bu­
lunması, petrolün zaman zaman siyasal silah olarak kulla­
nımı gibi konular izlemektedir. Daha sonraki sıralarda ise,
insanların yaşantılarını etkileyen konular, örneğin çocuk
suçluluğu, beyaz kadın ticareti, sosyal güvenlik, sağlık si­
gortası, işsizlik sigortası, çevre kirliliği ve terör görülmek­
tedir.
insanoğlu hala zenginlerin, güçlülerin yaşantılarına
merak ve ilgi gösterdiğinden, gazetecilikte haber konusu
olmayı yine sürdürmektedir. Spor, resimli konular ve ben­
zerleri insanların merak ve ilgiyle izledikleri arasındadır.
Fal, bulmaca, yemek reçeteleri ve dedikodudan ise hiç vaz­
geçilememektedir.
Günümüzde artık haberlerin içine, insanın ilgisini çe­
ken öğeleri şırınga etmek en çok başvurulan yol halini al­
mıştır. Bu durum, gazeteciliğin insanoğlunun kişiliğini
sömürmesi olmakla beraber, eski tür kişisel gazetecilikten
değişiklik göstermektedir. Artık gazetelerin yazıişleri mü­
dürleri veya radyo, televizyon haber merkezi sorumluları
kendi kişiliklerini kamunun önünde belirgin duruma geti­
receklerine, bu ayrıcalığı kullananlar yazılı ve sözlü basın
muhabirleri olmaktadır.
lnsanın ilgisini çekme yönünden eski anlayış şekli,
haberlerin düz ve renkli haberler şeklinde ikiye ayrılma­
sıydı. Renkli haberlerde en çok kullanılan, hayal gücüne
göre olayların kaleme alınması ve insanın bol bol ağlaması

1 230
Haberde Yer Alan Temel ögeler

olgusuydu. O günkü anlayışa göre, "insanın ilgisini çek­


mek denilince akla hep kan, para ve barut" gelirdi. Düz
haberlerde aranılan ise, birdenbire ortaya çıkan haberlerin,
muhabirin kimliği gizlenerek, objektif olarak kaleme alın­
masıydı.
Aslında, gazetecilikte içeriğin değişmesi, biçimlenme­
si, yeni şekil alması, pek çok toplumsal kurum gibi çok
ağır bir şekilde işlemektedir. ABD'de l 9 20'lerin başında ilk
çıkan tabloidler ve Avrupa'daki benzerleri bu yolu kırk-elli
yıl öncesine kadar izlemekten geri kalmadı. l 920'lerden
sonra belirginleşmeye yönelen haftalık siyasal haber dergi­
leri, aktüalite dergileri, kişiliğe önem veren, fakat bir üslup
özelliği taşımayan haber yazmaya yönelerek bir yenilik
başlattı.
Siyasal haber dergilerinin topluma girişinin ardından,
radyonun yaygınlaşmasıyla yeni akım ağırlık kazandı. Hele
televizyonun gazeteciliğe kayması, yazılı basının kendine
iyice çekidüzen vermesini zorunlu hale getirdi. Yavaş ya­
vaş da olsa, yeni anlayış, geleneksel biçimde bazı değişik­
likler yaptı. Eskiden renkli haber konuları arasında yer
alanlar, düz haberlerin konusunu oluşturabildi, oluştur­
maktadır da. Asıl önemli değişiklik ise, olayın haber yapı­
lırken anlaşılır bir çerçeveye oturtulması yönünde oldu.
Düz haberler artık her yönden renkli haberlerle kuşa­
tılmışlardır. Bir başka deyişle, artık olaylar haber yapılır­
ken, kamuoyunca kişisel bir anlatım ve renkli terimler ve
tanımlar kullanılırsa, daha iyi anlaşılacağı görüşü egemen
olmuş gibidir. Görülen biçim ve içerik değişikliği, haberi
tanımlama şekillerine de değişiklik getirmiştir. Bu neden­
le, düz ve renkli haber ayrımı yerine ciddi ve tatlı haber
ayrımı daha çok kullanılır olmuştur.
Ciddi haberler, genellikle insanda hemen bir etkisi ol­
mayan, zamanla, yani insanı düşünceye sevk ettikten son­
ra algılanabilen haberlerdir. Bunlann içine iç ve dış politi-

j 231
Temel Gazetecilik

ka, eğitim, ekonomi, işçi ve iş sorunları terör gibi haberler


girmektedir. Tatlı haberler ise, insanda hemen etki uyan­
dıran, algılanması çabuk, genellikle eğlendirici haberler­
dir. Bunların içinde polis haberleri, sosyete, dedikoduyu
da içeren magazin haberleri yer almaktadır.

lnsamn llgisini Çekme Yönünden


Renkli Habere Kayış

Gazetecilikte insanın ilgisini çeken konuların artması, içe­


rik ve sunuş şekillerine de değişiklik getirmiştir. Ciddi ni­
telikli düz haberlerin yanında, tatlı haberler bol miktarda
yer almaya başlamıştır. Ciddi haberlerle tatlı haberler bir­
birine karışmıştır demek pek yanlış olmaz. lkisini birbi­
rinden ayırmak bazen çok güç olmaktadır. Hatta, başlık­
larda veya haberin girişinde bile iyi bir renkli haber girişi
kullanıldığı ölçüde başarılı olunabilmektedir. Bu bakım­
dan, muhabirlere fazla iş düşer olmuştur.
Değişen gazetecilik anlayışı dolayısıyla, olayda yer
alan insanları aktörler olarak düşünmek, değerlendirmek
artık muhabirler için zorunlu hale gelmiştir. Ayrıca muha­
birler, bunlara kişisel yönler, yorumlar da eklemek duru­
mundadırlar. Yazdıklarını değerlendirirken, gerekirse il­
ginç kılmak için renkli malzeme bulup, açıklayıcı noktalar
katmaktadırlar. Hatta haberi, yarattığı etkiye karşı tepkileri
de eklemektedirler.
lnsanın ilgisini çekme, gazetecilikte izleyiciyi çekmek­
le beraber, haber değerlerini saptırdığı, karışurdığı, basit­
leştirdiği üzerinde durulmaktadır. Aslında ikisi de hatalı­
dır. Bu yönden, insanın ilgisini çekmenin belirli sınırları
olmalıdır. Gerektiğinde insanın ilgisini çekme iyi bir bi­
çimde, zevkli biçimde kullanıldığında haberi yapan olayı
aydınlığa kavuşturabilir. Dikkatsizce kullanıldığında ise,
her şey berbat edilebilir.
Haberde Yer Alan Temel Öğeler

Haberi yazarken, insanın ilgisini çekme yönünden ha­


ber değerleri için doğru bir bakış açısı yakalamak temel
alınmalıdır. Meslekte bilgi, deneyim kadar, haber üzerinde
hüküm verme ve yorumlama çok önemli olmaktadır. Bu
yönden, haber değerini belirlemede kullanılacak ölçütleri
ilgililik-ilginçlik ekseni üzerine değil de, önemlilik-anlam­
lılık ekseni üzerine oturtmak, gazetecilikte sansasyonel
haberlere kaymayı önlemede büyük bir güvencedir.
Haber değerini ilgililik-ilginçlik ekseni üzerine oturt­
ma, genelde magazin haberi denilen olguya bizi götürür.
Magazin haberi, genel olarak insanın kendisiyle yüzleşme­
sini engelleyen, çevresiyle gerçek anlamda tanışmasını da
olanaksız kılan bir yanılsama dünyasını yansıtır. insan
kendisini magazin haberinin yarattığı bu yanılsama dünya­
sına gönüllü olarak bırakır, ancak magazin haberine ger­
çekte inanmaz. Bu dünyaya bir kaçış olarak insan girer,
ama kendi yaşamım başka ölçütlerle sürdürür ve yaşar.
Kitlelerin magazin haberine duydukları gereksinme, çağ­
daş toplumda edilgenleşerek yitirdikleri, kendi yaşamlarım
belirleme gereksiniminin yerine geçen bir gereksinme bi­
çimidir. Ancak bu yeni gereksinme, günümüzün toplum­
larında oldukça köklü bir şekilde yerleşmiş, hatta kendi
başına belirleyici bir güç ve işlev kazanmıştır.
Magazin haberleri, genelde tatlı haberlerdir. Zaman
zaman sansasyonla da yüklü olabilir. insanların duygula­
rına yönelme, hatta sömürme temel amaç olarak haberde
kullanıldığından, bu tür haberler sansasyonel haber olarak
nitelenir. Sansasyonel haberin aşırıya varanı ise, skandal
olarak adlandırılır. ister magazin haberi, ister sansasyonel
haber olsun, isterse skandal haber olarak nitelensin, kul­
landığı haber değeri ilgililik-ilginçlik ekseni üzerinde otur­
tulmuştur. Amaç ise, insanın ilgisini çekmedir.
Her ne olursa olsun, tatlı ve ciddi haberlerde, önemli­
lik ile ilginçlik, ussallık ile duygusallık anlamlı ölçüler

1 233
Temel Gazetecilik

içinde birlikte bulunmalıdır. Dengeli ve tarafsız bir gazete­


cilik için bu ölçüler aranılır nitelikler olarak değerlendiril­
melidir. Önemlilik-anlamlılık ekseni üzerine haber değe­
rini oturtma, ciddi haber uygulamasına bizi götürür. Ciddi
haberlerde, haberin anlaşılabilirliğini sağlamak için ilginç­
lik yine kullanılır. llginçlik boyutunun haberin içeriğinin
belirlenmesinde değil de, sunuluşunda araç olarak kulla­
nılması haberin anlaşılabilirliğini sağlar. izleyicide habere
karşı ilgi uyandırmak, bu ilgiyi sürekli uyanık tutmak ha­
berciliğin vazgeçilmez unsuru olmalıdır. Haberin başanlı
sayılması için kullanılan ölçüt, izleyici üzerinde ilginç ol­
ması nedeniyle duygusal bir etki yaratıp yaratmamasıdır.
Aynca, habere konu olan sorun ve olayın haberi izleyen
yönünden nesnel anlamda önem taşımasıdır.
12. BÖLÜM

Haber Toplama

Gazetecilikte işlevsel Bir Gereksinme Olarak


Haber Kaynağından Yararlanma

Gazetecilikte asıl önemli olan haberi toplamakur. Yalnız,


haber toplama sanıldığı kadar kolay olmayan, hatta yorucu
ama zevkli bir uğraştır. Haber kaynaklan, gazetecilik ya­
pan araçlar için işlevsel bir zorunluluktur.
Haber toplama yönünden gazeteci nerede, ne zaman
haber olabilecek enformasyon bulacağını, neyi ve kimi gö­
receğini, topladıklarını nasıl ayırıp değerlendireceğini bil­
melidir. Aynı zamanda, gazeteci iyi bir gözlemci olarak so­
runları, olaylan izler. Çözümlerini değerlendirirken, yaza­
cağı haberler yönünden sürekli olarak haber kaynaklarına
dayanması gereklidir.
Olaylar ve sorunlar gazetecilerce öğrenilmeden haber
halinde yer alamaz. Bazı olaylar ve sorunlar hakkında ha­
ber toplama oldukça kolaylıkla gerçekleştirilebilir. Bazıları

1 235
Temel Gazetecilik

yönünden ise haber toplama bu kadar kolay değildir. Ga­


zetecilerin "görülebilir ve gözlenebilir" olaylan izlemeleri,
gözlemde bulunmaları, haber toplama bakımından en is­
tenilen yoldur. Bununla beraber, haber toplama işleminin
daha çok, haber verenler (informants) aracılığıyla gerçek­
leştiği akıldan çıkarılmamalıdır.
Gazeteciler, olaylan anında olurken izleme ve gözle­
me olanaklarına her zaman sahip değildirler, sahip ola­
mazlar da. Bu yönden, haber olabilecek olay ve sorunları
ikinci elden öğrenmek, daha doğrusu "anlatılmak" duru­
mundadır. "Anlatılma" işlemi, karşılıklı bir etkileşim ola­
rak bazen bir söyleşi şeklinde gerçekleşebilir. Bazen de ga­
zetecinin soru sormasına gerek duymayacağı, basın bülteni
veya benzer bir belgenin kullanımıyla olabilir. Basın bül­
teni veya belgeler, olayı veya sorunu gazeteciye anlatsa bi­
le, yine de söyleşi yapılmasını zorunlu kılabilir. Bu şekilde,
haber toplama birinci aşamada dolaylı bir işlemken, haber
veren ile gazeteci arasında ikinci aşamada doğrudan bir
toplumsal fikir değişimi şekline dönüşebilir.
Haberin niteliği ve habercilikle uğraşan kurumların iş­
levsel gereksinmeleri, haber toplama yollarını aştığı gibi,
yazılı ve sözlü basın da kendi en önemli haber kaynakla­
rıyla karşılıklı olarak etkileşir. Haber sosyolojisinin teme­
linde bir yandan gazeteci-kaynak ilişkisi kurma, diğer
yandan da bu etkileşimin niteliği ve sonuçları yatmaktadır.
Bu yönden, haber toplamayı standart ve kısmen de olası bir
kural haline getirebilmek bakımından yapılan işlem, gaze­
tecilerin haber kaynaklarına göre uzmanlaştmlmalandır.

Haber Kaynaklanmn Rolü ve Önemi

Gazeteciler haber toplama yönünden çeşitli kaynaklardan


yararlanırlar. Genelde, bu kaynaklan en basit bir sınıflan­
dırmayla ikiye ayırmak mümkündür:

1 2 36
Haber Toplama

1 . Birinci el kaynaklar
2. !kinci el kaynaklar
Gerek birinci gerekse ikinci el kaynaklan, gazeteciler
çeşitli şekillerde kullanırlar. Gazetecilikte asıl önemli olan,
gözlenebilir olaylarda, olayı gözleyerek gerekli olan enfor­
masyonu toplamaktır. Bu gibi durumlarda enformasyon,
genelde yerinden, yani birinci el kaynaklardan toplanılır.
Gazeteciler her zaman gözleyemeyecekleri olaylan ise ,
ikinci elden öğrenme yoluna giderler. Daha başka deyişle,
ikinci el kaynaklan kullanırlar.

Yerinden Haber Toplama

Önemli haberler çoğu kez yerinden toplanılır. Örneğin ga­


zeteci bir konuşmayı, toplantıyı, futbol maçını, bir duruş­
mayı, bir seçimi izler. izlemesi sırasında, izlediği olaylan
yerinden gözlem yaparak, katılarak tanımlar. Gazeteci ola­
yı yerinden izlerken, olayın neden oluştuğunu da anlama­
sı, değerlendirmesi gereklidir. Bu bakımdan, anlama yete­
neğini bilinçli bir şekilde kullanması, çok iyi gözlem yap­
ması zorunludur. Örneğin bir politikacı vergi reformu
üzerinde konuşmaktadır, fakat neden konuşma için o gü­
nü ve yeri seçmiştir? Bu soruların yanıtlarını politikacıyı
izlerken gazeteci bulmalı, konuşma yerini ve zamanını iyi
bir şekilde tanımlamalıdır.
Gazeteci, gözlemini yaparken, gerekli yerlerde not al­
malı, olanağı varsa zaman zaman ses kaydetmelidir. Yerin­
den haber toplama çabuk değişen durumların önemini
kavramaya dayanır. Gazeteci, hem olayların gelişimini iz­
ler hem de yazacağı haber için notlar almayı ihmal etmez.
Yerinden haber toplama bakımından uzmanlaşma iyi
sonuç vermektedir. Uzmanlaşmış muhabirler, haberleri
yerinden daha kolaylıkla izleyebilirler. Aynı zamanda uz­
manlıkları gereği olarak, olayın yakın geçmişiyle birleştir-

l 2 37
Temel Gazetecilik

meyi daha kolaylıkla yapabilirler. Özellikle parlamento ,


iktisat ve adliye muhabirleri, yerinden haber verme yö­
nünden uzmanlaştıkları ölçüde daha etkin olabilirler.
Pek çok gazetecilik kuruluşu için yerinden haber ver­
me çok pahalı bir işlem olduğundan, bu gibi işlemleri
kendisi için yapacak olan başka kuruluşlara abone olur. Bu
gibi durumlarda, yerinden haber veren çeşitli haber ajans­
larının hizmetlerinden yararlanır. Hatta gazetecilik kuru­
luşları, kendileri yerinden haber toplasa bile, haber yapar­
ken haber ajanslannın verdikleriyle kendi topladıklannı
birleştirir.

insanlarla Konuşma

Her yerde her zaman gazeteci olayları gözleyemeyeceğine,


hatta ancak olduktan sonra bilgi sahibi olduğuna göre, ço­
ğu kez olayları ikinci elden öğrenir. Gazetecilere haber ve­
renlerce olay anlatılır, hikaye edilir. Bu anlatılma sürecin­
de, gazetecinin ilk başvuracağı yollardan biri çeşitli insan­
larla konuşmak, daha doğru bir deyişle söyleşi yapmaktır.
Gazeteciler, haberlerinin çoğunu insanlarla konuşarak
toplarlar. Bazen bir muhabir telefonla biraz gevezelik ede­
rek haberi alabilir. Örneğin polise, belediyeye telefon etme
gibi. Bazen de haber toplama yönünden kısa ve uzun söy­
leşi yapması zorunlu olabilir.
Gazeteci gerek yerinden haber toplarken, gerekse ken­
disine olayın anlatılma sürecinde söyleşiye başvurur. Söy­
leşi yaptıklan kişiler çoğu kez olaya katılanlar veya görgü
tanıkları olurlar. Örneğin polisle, hastanedeki doktorla
konuşma. Ayrıca, gazetecinin haberi oluşturan olay hak­
kında, olaya katılmayan kimselerle de konuşması, danış­
ması çoğu kez gereklidir. Gazeteciler, sık sık bu yönden
hükümette, iş dünyasında kilit noktalarda oturanlarla ko­
nuşmak durumundadırlar. Gazeteciler, yetkili ağızlardan
bilgi almayı kendileri için zorunlu hissederler.

1 2 38
Haber Toplama

lnsanlarla konuşma her zaman gazeteci için kolay ol­


maz. Bazı insanlar çoğu kez gazetecilerle görüşmek iste­
mezler, gazetecilerden korkarlar veya kaçarlar. Örneğin bir
kaza sonucu kansı veya kocası, çocuğu ölmüş bir kişiyle
konuşmak gerçekten çok güçtür. Bu gibi kişiler, genellikle
kendi hallerine bırakılmayı tercih ederler. Aynı şekilde,
çeşitli şekilde suç işlemiş alanlan konuşturmak gazeteci
için çok güçtür.
Aslında, insanlarla konuşma yoluyla gazeteci esaslı
noktalar yakalayabilir, öğrenebilir. Söyleşi yapılan kişinin
temel haber kaynağı olduğu bilincinde olan gazeteciler,
her türlü yolu deneyerek karşısındakileri konuşturmak
yollarını ararlar. Örneğin suçluyu da, suçsuzu da konuştu­
rabilirler.

!kinci El Kaynaklan Kullanma

Gazeteciler hiç kuşkusuz kendi duydukları yetinmez, baş­


kalarının söyledikleriyle de kalmazlar. Hatta haber peşinde
koşmazlar. Raporlara, belgelere, ilanlara, reklamlara, dos­
yalara bakarak, daha doğru deyişle ikinci el kaynaklan
kullanarak haber toplayabilirler. lkinci el kaynaklar, ge­
nelde hem haberi oluşturan hammaddedir hem de gazete­
cinin daha önce topladıklarının denetiminde kullanılabile­
cek önemli metinlerdir.
Gazeteciler, resmi olsun olmasın ikinci el kaynakları
anlayarak okumalıdırlar. Dahası, iyi değerlendirerek kul­
lanmalıdırlar. Burada gazetecinin iyi eğitim görmüş olma­
sı, hatta dalında uzmanlaşması önemli rol oynar.

Haber Toplanırken Çıkan Güçlükler

Gazeteciler haber toplarken çeşitli güçlüklerle karşılaşır­


lar. Tüm güçlüklere karşın çalıştıklan kuruluş için haber

1 239
Temel Gazetecilik

toplarlar. Haber toplarken, gazetecilerin dikkat edecekleri


üç temel nokta bulunmaktadır. Aslında bunlar, gazeteci­
nin görevini bilinçli olarak yapması bakımından temel ge­
reklerdir:
1 . Haberleri kaynağından elinden geldiği ölçüde doğru
olarak toplaması
2. Gerektiği durumlarda haber aldığı kaynaklan koru­
ması
3. Kendine güvenilip bilgi verildiyse, buna saygı gös­
termesi

Haber Kaynaklan Yönünden Güvenilirliği Sağlama

Gazetecinin ilk görevi, topladıklarının doğru olup olmadı­


ğını denetlemektir. Bunu da ancak, haber kaynaklarını iyi
denetleyerek yerine getirebilir. Sürekli olarak, aklında
"kullandığım haber kaynakları güvenilir midir yoksa şaşır­
tıcı mıdır?" sorulan olmalıdır. Bu yönden çeşitli söyleşiler,
ikinci el kaynaklar, kaynaklarının güvenilir olması için
denetim yollarıdır.
Haber toplanırken yerinde gözlenebilir olaylar yanın­
da, "görülmeyen, ortaya çıkmayan" olaylar da haber haline
getirilebilir. Aslında bu durum, olayın taşıdığı haber değe­
riyle toplum yapısının arasındaki bağıntının ortaya çıka­
rılmasıdır. Böyle bir bağıntıyı ortaya çıkarmak gerçekten
güçtür. Gazetecinin ustalığı, çeşitli kişilerle görüşmesi, on­
ları konuşturması, hatta dedikoduları, söylentileri değer­
lendirmesi, varsa belgelere ve dosyalara ulaşması gerekli­
dir. Eğer başarılı olursa, "görülmeyen" olay haber değeri
kazandırılarak görülebilir şekle dönüşebilir.
Haber kaynaklarının güvenilirliğini sağlama bakımın­
dan gazetecilerin karşılaşnklan ikinci güçlük, haber kay­
naklarınca enformasyonun "yönlendirilerek verilmesidir"
(news management). Basın bültenleri, basın konferansları

1 2 40
Haber Toplama

sırasında sunulan bilgilerde her zaman yönlendirme mev­


cuttur. Verilecek bilgileri hazırlayanlar, daha önce kendi­
lerine göre değerlendirip düzenleyerek sunarlar. Verilecek­
ler üzerinde denetim uygularlar. Gazetecilik kuruluşları
bu durumu kendisi için kolaylık olarak görmekle beraber,
kandırıldığında ise bu durumu kendi yayın organlarında
dillerinden düşürmez.

Haber Alınan Kaynaklan Koruma

Gazeteciler, topladıkları haberleri aldıkları kaynakları ken­


dilerine göre derecelendirerek belirtirler. Bazen haber al­
dıkları kaynaklan açıkça belirtmekten kaçınmazlar. Bazen
de belirtmeye zaten gerek yoktur. Örneğin "Başbakan­
lık'tan" ve "Genelkurmay Başkanlığı'ndan bildirilmiştir"
gibi. Bazen de haber aldıkları kişinin adını açıklamayı uy­
gun görmezler. Haberin kaynağı o zaman bizzat haberi
toplayan gazetecinin kendisi olabilir.
Haber alınan kaynak gerçekten haber değeri çok yük­
sek olan bilgiler verdiyse, haber metninde, haberin "öz­
geçmişi" (background) bakımından bu kaynağın adından
söz edilmesi önemlidir. Gazetecilik kuruluşunda sorumlu
müdür, o adın kullanılmasını bazen isteyebilir veya kulla­
nılmamasını uygun görebilir. Bu gibi durumlarda haber
kaynağından "yetkili" ve benzeri gibi sözcüklerle söz edi­
lebilir. Gazetecilikte, "buna anonim olarak kaynağı belirt­
me" adı verilir.
Yalnız, kaynaklann anonim olarak kullanımı, bazen
haber değerinin çok önemli olması nedeniyle başa dert
açar. Gazeteciler haber toplamak için bu kaynaklara çeşitli
yönlerden yaklaşırken, bu kaynaklar zaman zaman bazı
gazetecilere "haber sızdırır" (news leak) bazılarına ise hiç­
bir şey söylemez. Haber sızdırılan gazetecilere de, kendile­
rine haber vereni bildirmemeleri, fakat haberi yazmalan

1 2 41
Temel Gazetecilik

söylenir. Daha başka deyişle, gazeteciden haber aldığı kay­


nağı koruması, gizli tutması istenilir.

Haber Aldığı Kaynağa Saygı Gösterme

Haber kaynağı, bazen gazetecinin vicdanına güvenerek


gizli, fakat gazetecinin bilmesi gerekli enformasyonu sağ­
layabilir. Verilen bu "duyulması istenilmeyen" (of[ the
record) bilgileri ise aslında gazetecinin çevresine aşıladığı
güven ve saygınlıktan kaynaklanır. Daha doğrusu kendisi­
ne olup biten hakkında aşina olsun diye bilgi verilir. As­
lında, gazeteci verileni açıklarsa, kaynak böyle bir durum
bulunmadığını söyleyeceği gibi, gazeteciyi kanıtlamaya da
davet edebilir.
Gerçekten bu gibi durumlarda gazeteci için büyük
riskler olmakla beraber, iyi haber kaynaklannın güvenini
kazanarak haber almanın karşılığı da fazladır. Gazeteci
için haber aldığı kaynaklar ne kadar üst düzeydeyse, haber
değeri o kadar yüksek enformasyon sağlayabilir. Doğal
olarak haber verenler, kimliklerinin çok gizli tutulmasını
isterler. Bu yönden kaynak belirtmeden, doğruluğu kanıt­
lanmadan enformasyonu kullanmak istemeyen gazeteciler
bazen güç durumda kalabilirler. Sonunda da anonim ola­
rak kaynağı belirtirler.
Bazen de gazetecilere haber kaynağı tarafından olay
olmadan, olacağı hakkında bilgi verilir. Aslında, gazeteci­
lik kuruluşları için kolaylık sağlamanın bir yoludur. Yal­
nız, bu gibi durumlarda bilgi verilirken üzerine bir kayıt
düşülür. Bu tür enformasyon haber şeklinde, ancak şu sa­
atten sonra verilecektir denilir. Ambargolu olarak adlandı­
nlan bu tür bilgiler hep koşulludur.
Örneğin füze atılacaktır, yalnız hava uygun olursa ve­
ya büyük bir devlet adamının ölmesi beklenmektedir, fa­
kat öldüğü zaman haber haline getirilecektir.

1 2 42
Haber Toplama

Ambargo bazen zamanından önce bozulabilir. Bu, as­


lında haber veren kaynağa ihanet olarak kabul edilir. Yal­
nız, yapıldığı çok görülmüştür. Gazetecinin sorumluluk
anlayışıyla haber kaynağına duyduğu saygı bu gibi durum­
larda ters orantılıdır.

Haberde Doğruluğu Sağlama

Haberlerin çoğu yeni mesleğe girmiş heyecanlı, fakat de­


neyimsiz gazeteciler tarafından toplanılır, yazılır. Aslında,
haber kaynaklarının, haberde yer alan hatalar yönünden
sorumluluğu vardır. Deneyimsiz gazetecilerin yaptıkları
hatalar da bunlara eklenince, bazen ortaya kötü örnekler
çıkabilir. Böyle duruma düşmemek için, gazetecinin elinde
bulunan en önemli silah, haberin doğruluğunu sağlamak­
tır. Bunu gerçekleştirmek için de, amacında daima samimi
ve dürüst olmalıdır.
Haberin doğru olmasını sağlama yanında, topladığı
bilgileri veya ele geçirdiği bazı belgeleri diğer yayın organ­
larından daha önce kendi gazetesinde yayımlatma, gazete­
cilik dilinde, genelde "atlatma haber vermek" diye adlan­
dırılır. Haber atlatmak heyecan verici bir olgu olmakla bir­
likte, doğru haber vermek, sorumlu gazetecilik yapmak ön
planda gelmelidir. Elde edilenler üzerinde kuşku varsa, at­
latma haber uğruna sorumsuz davranılmamalıdır.
Haberin doğruluğunu sağlama yönünden karşılaşılan­
lar arasında, haberin kaynağınca gerçekleştirilen bazı işlem­
lere değinmek gerekir. Haber kaynağının kasıtlı veya kasıt­
lı olmayan şekilde hatalı bilgi vermesi, haberin doğruluğu
yönünde en önemli engeli oluşturur. Daha öz deyişle, ha­
ber kaynağıyla gazeteci arasında bilgi alışverişi yönünden
e tkileşim gerçekleşse bile ortaya iyi bir sonuç çıkmaz. Bu
yönden, haber toplarken, gazetecinin topladıklarını çeşitli
şekillerde denetlemesi ve değerlendirmesi gerekmektedir.

! 2 43
Temel Gazetecilik

Haber kaynağı, kasıtlı olarak hatalı bilgi veriyorsa, çı­


kacak haberin doğru bir haber olmaması için elinden gele­
ni yapıyor demektir. Bunu bilinçli olarak yaptığından, ka­
sıtlı olarak hatalı bilgi vermektedir. Buna karşılık, haber
kaynağı kasıtlı olmayarak hatalı bilgi veriyorsa, ya olaya
yanlış olarak tanıklık etmiştir veya belleği zayıftır. Kasıtlı
olarak haber kaynağınca gerçekleştirilen iki tür bilgi ver­
me işlemi, haberin doğruluğu yönünden önemli sorunlara
yol açabilmektedir.
Kasıtlı olarak haber kaynağınca gerçekleştirilen bilgi
verme işlemlerinden biri, kasıtlı ve bilinçli olarak hiç bilgi
vermemektir. Bu işleme "hiç bilgi vermeme" (disinforma­
tion) adı verilir. Hiç bilgi vermeyen haber kaynağı, kasıtlı
ve bilinçli olarak bu işleme başvurmaktadır. Kendisine bil­
gi için başvuran gazeteciyi başından savmakta, onu atlat­
maktadır.
Kasıtlı olarak haber kaynağınca gerçekleştirilen diğer
bir işlem eksik bilgi vermedir. Genelde misinformation
şeklinde adlandırılan, eksik bilgi verme işlemi sırasında,
haber kaynağı olaya ait bazı noktalann gün ışığına çıkma­
sını istememekte, verdiklerini kendine göre düzenlemek­
tedir. Gazeteci karşısında, sürekli olarak kaçak güreşen
haber kaynağı, kendine göre geliştirdiği savunma meka­
nizmasıyla bilgi alışverişine yön vermektedir.

Haberin Doğruluğunu Kanıtlama

Bir "haberin doğruluğunu kanıtlama" (venfication), deği­


şik haber kaynaklannı karşılaştırarak denetleme şeklinde
gerçekleştirilebilir. Bu işlemle gazeteciler, haberde geçen
adların, adreslerin doğru olup olmadığına, ayrıntıların yer­
li yerinde bulunup bulunmadığına bakarlar. Aynca, haberi
oluşturan olguları değerlendirirler. Amaç ise, elden geldiği
ölçüde doğruluğu sağlamak ve kanıtlamaktır.

1 2 44
Haber Toplama

Gerek yazılı basın gerekse sözlü basın, doğruluğunu


kanıtlayamadığı bir haberi verdiğinde riske girmiş demek­
tir. Haberde soruşturulmamış özelliklerin bulunması, ola­
sılıklara fazla yer verilmesi, genelde iyi sonuç doğurmaz.
Hatta yayın organının saygınlığının zedelenmesine kadar
işi götürebilir. Yayın organı sorumsuz, güvenilir değil şek­
linde suçlanabileceği gibi, haberi yazan gazetecinin çevre­
sine karşı saygınlığı da sarsılmış olur. Bu bakımdan, böyle
durumlarda bu tür haberleri, doğruluğu kanıtlanana kadar
vermemek gerekir.
Gazeteci, bazen de haberdeki temel gerçeklerden emin
olabilir, fakat tamamlayıcı ayrıntılar hakkında kuşkusu
bulunabilir. Böyle bir durumda, ilk baskıda veya bültende
kesinlikle kuşkular kanıtlanana kadar haberi "niteleme"
(qualification) yoluyla vermeyi uygun görebilir.

Ömek:
Hüseyin Yılmaz'ın Atatürk Bulvarı üzerindeki o yunca k ma­
ğazası dün a kşam tamamen yandı. Yangın ın ç ıkış nedeni araştı­
rılıyor.

Gösterilen bütün özene karşın, yine de doğru olmayan


bazı noktalar haberlerde yer alabilir. Bunu önlemek çoğu
zaman pek mümkün de değildir. Haber yazarken, bu gibi
durumlan önlemek için kullanılan yollardan biri, her iki
tarafın görüşlerini aynı haber içinde yansıtmaktır. Bu yol,
genelde haberin doğruluğunu kanıtlamak yönünden kul­
lanılan en iyi yol olarak kabul edilir.
Hele doğru olmayan bir demeci haber diye vermek,
doğru bir habercilik örneği değildir. Aksine, sorumsuz ga­
zeteciliktir. Bu yönden, gazetecinin görevi, verilen demeç­
te nelere değinildiğini değerlendirmek, demecin kimden
alındığına "göndermede" (attribution) bulunmaktır. Daha
doğru bir deyişle, kaynağını bildirmektir.

1 245
Temel Gazetecilik

Omek:
Cam eşya fiyatlarına % 1 0 -40 arasında zam yapılacağı, Şişe
ve Cam Fabrikaları Genel Müdürü Os man Yücel tarafından açık­
landı.

Ayrıca yetkilinin isteği üzerine, haberin kaynağı ha­


berde belirtilerek, haberin doğruluğunun kanıtlanması yo­
luna gidilebilir.

Omek:
Genel Kurmay Başkanlığı' ndan bildirildiğine göre, Genel
Kurmay Başkam Orgeneral Doğan Güreş'e, Türkmenistan Devlet
Başkanı tarafından bir yanş atı armağan edildi.

Habere kaynaklık edecek olayın daha önce olacağı ga­


zeteci tarafından biliniyorsa, olay haber yapılırken, haber
kaynağı haberin girişinde kesinkes belirtilir. Bu şekilde ve­
rilen haberde, doğrudan doğruya göndenne yer alır.

Omek:
Özel Sevgi Hastahanesi, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel
tarafından dün yapılan bir törenle açıldı.

Doğrudan doğruya gönderme yapma yanında, haberin


doğruluğunu kanıtlama bakımından "dolaylı gönderme"
de kullanılabilir.

Omek:
Bayındırlık Bakanı Mehmet Temel' in, sağlık nedeniyle ba­
kanlıktan ayrılacağı bildiriliyor.

Polis-adliye haberlerinde kaynağı belirtme ve tanıtma


gerekmez. Zaten bilgi onlardan alındığından, haberin doğ­
ruluğunu kanıtlamak daha kolaydır.
Haber Toplama

Ômek:
Ankara'da yapılacak 1 9 Mayıs törenlerine katılmak için
Samsun'dan gelen atletler, Ankara-Samsun karayolunun toprak
kayması nedeniyle kapanmasından törene yetişemiyorlar.

Veya:
Fabrikatör Ahmet Çirkin, F ransa' ya hileli zeytinyağı ihraç
etmekten on yıl hapse mahküm oldu.

Gazeteciler lçin Olası Haber Kaynaklan


Neler Olabilir?

Çağdaş gazetecilikte haberler, çeşitli kurum ve kuruluşlar­


dan çeşitli yollara başvurularak toplanmaktadır. insanoğ­
lunun değişen ilgisi ve merakı nedeniyle, haber olabilecek
konular kendi aralarında da değişime uğramakta, şekil al­
maktadır. Yeni haber konulan dolayısıyla, daha önce ha­
ber kaynağı olarak düşünülmeyen kurum ve kuruluşlar ile
örgütlere başvurulmaktadır. Örneğin uzay çalışmaları, çev­
re, hava ve deniz kirliliği gibi.
Günümüzde gazetecilik kuruluşlarında çalışan gazete­
ciler, kendi aralarında uzmanlaşmışlardır. Bu yönden, iz­
ledikleri haberler bakımından kapsadıkları haber kaynak­
lan çok çeşitli ve dağınık değildir. Daha doğru bir deyişle,
coğrafi olarak geniş bir alana yayılmamışlardır. Yalnız ha­
ber kaynaklan yönünden gazetecilerin uzmanlıklarına gö­
re, olası haber kaynaklarını başkent ve kente göre değer­
lendirmek gerekmektedir. Bu değerlendirme ulusal ve ye­
rel düzeydeki haber kaynaklarının neler olduğunu bize
gösterebilmektedir.

Başkent lçin Haber Kaynaklan

1 . Cumhurbaşkanlığı veya Başkanlık


2. Parlamento
Temel Gazetecilik

3 . Başbakanlık ve Bakanlıklar
4. Siyasal partiler ve sendikalar
5. Polis ve jandarma örgütü
6. Silahlı kuvvetler
7. iktisat, ticaret ve sanayi odalan
8. Sanat ve eğlence yerleri
9. Eğitim kurumlan
10. Özel sektör

Herhangi Bir 11 Merkezi lçin Haber Kaynaklan

1. Valilik
2. Belediye başkanlığı
3. n genel meclisi
4. Belediye meclisi
5. Çeşitli müdürlükler
6. Polis ve jandarma, varsa silahlı kuvvetlere ait birlikler
7. Siyasi partiler ve sendikalar
8. Sanayi, iktisat ve ticaret odalan, özel sektör
9. Sanat ve eğlence yerleri
10. Eğitim kurumlan

Toplanan Haberlerin Gazetecilik Kuruluşlanna


Ulaşnnlması lçin Yapılması Gerekenler

Zaman süresinin kısalığı nedeniyle, toplanan bilgilerin ga­


zetecilik kuruluşlanna haber yapılmak üzere ulaştırılması
gereklidir. Bu yönden genelde haberi toplayan gazeteci
haberini yazmaz, fakat en canlı kısımlarım çalıştığı yayın
kuruluşuna iletir. Gelen bilgiler ise, haber merkezinde ha­
ber haline getirilir. Bu bakımdan haber toplamaya gönderi­
len gazetecilerin, nerede çalışırlarsa çalışsınlar, bazı temel
ilkelere uymaları gerekmektedir.

1 2 48
Haber Toplama

Haber toplarken, topladıklannı daha sonra kaleme ala­


bilmek için yeterli bilgi, fotoğraf, film veya ses elde etmiş
olmalıdır. Eğer fotoğraflan kendi çekiyorsa veya fotoğrafçı
varsa, kesinkes gereçler sağlam ve çalışır durumda bulun­
malıdır. Aynı şekilde, film alma araç ve gereçleri için ye­
terli film, ışıklandırma, ses alma gereçleri, naklen yayın
arabalan hazır olmalıdır.
Topladığı haberleri ulaştırabilmek için cep telefonu,
uydu telefonu çalışır durumda olmalı, gerektiğinde bir
yerden bir yere gidebilmek için taksiyi nerede bulabilece­
ğini bilmelidir. Çalıştığı gazetecilik kuruluşu kendisine
ulaşım aracı veya naklen yayın aracı veriyorsa, bu takdirde
haber merkezindeki üst sorumluyla sürekli bağlantı halin­
de olmalıdır.
Tuttuğu notları çabuk, okunaklı bir şekilde yazmalı,
verilen bilgiler arasında, propaganda malzemesini ayırabil­
melidir. Ayrıca, haber kaynağını kullanırken, haberin ye­
tişmesi için gerekli olan zaman sınınnı iyi kestirmelidir.
Aldığı sesleri dikkatli bir şekilde değerlendirmeli, azami
ölçüde seslerden yararlanmalıdır.
1 3 . BÖLÜM

Gazetecilikte Söyleşinin Önemi

Söyleşinin Tanımı ve Ôzellikleri

Gazetecilikte söyleşi günümüzde çok kullanılan bir haber


toplama biçimidir. 1 9 . Yüzyıl Amerikan gazeteciliğinin
önemli buluşlanndan biri olarak gazeteciliğe girmiş, pek
çok ülke gazetecisi tarafından benimsenmiş uygulanır ol­
muştur.
"Bir gazetecinin soru sormak için kişiye resmi olarak
yaklaşması" şeklinde tanımlanabilen söyleşiye, gazetecilik­
te her an rastlamak olasıdır. Söyleşi için verilen bu tanım
ise, hemen hemen yerleşmiş bir tanımdır.
Gündelik gazetecilik soru sormakla başlar ve sürüp
gider. Sorular aslında söyleşinin esasıdır. Soru sormak ye­
terli değildir. Doğru soru sormak gereklidir. Bu nedenle,
çoğu kez söyleşi yapabilmek bir sanattır denildiği de olur.
Muhabirlerce çeşitli insanlar arasında yüz yüze veya
telefon yoluyla yapılan konuşmalar, günlük haberlerin üç­
te ikisini oluşturur. Gazeteci mesleğe girdiği andan emekli

l 2 sı
Temel Gazeıecilik

olana kadar, haber yapabilmek için sürekli olarak soru so­


rar, yanıtlarını alıp kaydeder. Sorduğu sorulara verilen ya­
nıtları bazen kullanır. Bazen de gerekli değil diye veya ba­
şına bela geleceği için kullanmayabilir.
Söyleşi yapan gazeteci/gazetecilerin ünlü Yunan filo­
zofu Diyojen'e benzetildiği de olur. Gazeteci bazen bir de­
dektif, bazen sır saklayan bir arkadaş, bazen kurnaz bir
diplomat, bazen başarılı bir satıcı veya pazarlamacı, bazen
bir savcı, bazen de ruhbilim uzmanı gibi çalışarak söyleşi
yoluyla haber toplamak durumundadır.
Aynı zamanda, bir manava girip geçen iki haftaya
oranla müşteriler daha az mı yoksa çok mu domates satın
aldı diye soran gazeteci de söyleşi yoluyla bilgi toplamak­
tadır. Söyleşi, gazetecinin haber toplamak için başvurduğu
yollardan ancak bir tanesidir.
Başka bir tanımla, "söyleşi, haberin fazlasıyla kişisel
görüşlere dayanan kısmı olarak" ele alınabilir. Seçilmiş,
tanınmış kişilerle , örneğin bakanlar, politikacılar, parti
başkanları, üst düzey bürokratlar, işadamları, baskı grup­
larının temsilcileri gibi güç/iktidar sahibi kişilerle yapılan
söyleşiler haberlerin büyük çoğunluğunu oluşturur. Bu ki­
şilerin uğraşları, fikirleri, düşünceleri bakımından söyleşi­
de sorulan sorular, haberlerin söyleminde yer alır. Haber­
de söyleşiyi yapan anlatıcı, söyleşiyi verenler haber kayna­
ğı olarak, hedeflenen izleyiciyle bir diyalog içine girerek
haberleri oluşturmayı sürdürüp giderler.
Türk gazeteciliğinde de söyleşi çok kullanılan bir ha­
ber toplama yöntemidir. Yakın zamanlara kadar "falanca
kişi şu gazeteciye mülakat verdi" şeklinde yaklaşılırken,
mülakat yerine söyleşi sözcüğünün kullanılması giderek
yaygınlık kazanmaktadır. Söyleşi çok sık başvurulan bir
haber toplama yön temi olmakla birlikte, dikkat-istediği de
akıldan çıkarılmamalıdır.
Söyleşi Nasıl Yapılır?

Söyleşinin yapılması için konulmuş kesin ve katı kurallar


bulunmamaktadır. Yalnız, söyleşiyi yapan söyleşinin insan
ilişkilerinde bir deneme, bir çalışma olduğu bilincinde ol­
malıdır. Bu nedenle, söyleşiyle söyleşiyi yapan ne elde
edebileceğini, ne yapabileceğini ortaya koyma fırsatını ka­
zanır diyebiliriz.
Söyleşi çeşitli aşamalardan geçilerek gerçekleştirilir.
Bu aşamaları tamamlayan gazeteci, elde ettiklerini değer­
lendirerek haber yapabilir. Söyleşinin birinci aşamasını,
söyleşi yapılacak olan kimseye nasıl yaklaşılır oluşturur.
Bu durum hiç kuşkusuz yapılacak söyleşinin konusuna
göre değişiklik gösterir.
Söyleşi yapmak için önce randevu almak zorunludur.
Randevu almakla söyleşinin en önemli kısımlarından biri
çözülmüş olur. Randevu alırken, gazetecinin önce kendini
tanıtması, söyleşi yapılacak kişiye sormak istediği noktala­
n özet halinde belirtmesi gereklidir. Söyleşi yapılacak olan
kişiden randevu alındıktan sonra, gazeteci artık belirli gün
ve saatte gidip söyleşiyi yapmak durumundadır.
Gazetecinin söyleşi için kendini hazırlaması gerekli­
dir. Hazırlık aşamasında neler yapılabilir konusunda kesin
kurallar bulunmamaktadır. Başarılı olmayan bir söyleşinin
en önemli engeli muhabirin yeteri kadar hazırlıklı olma­
masıdır. Yalnız aşağıda sıralanan noktalara dikkat etmesi
genelde önerilir.

1 . Söyleşi yapılacak kişi hakkında bilgi sahibi olmalıdır.


2. Bilgi edinme bakımından, çeşitli arşivlerden yararlan­
malıdır.
3 . Soru soracağı konu hakkında iyice bilgi sahibi olmalıdır.
4. Soracağı sorulan iyice düzenlemeli, mümkünse bir liste
belirlemelidir.
Temel Gazetecilik

5. Söyleşiyi veren sorulan iyi ve düzenli bir şekilde yanıt­


lamaktan kaçınırsa, ona başka yönden yaklaşmak için
elinde fazla soru bulunmalıdır. Yani elinde söyleşiyi
canlı tutacak kadar çok soru olmalıdır.

Söyleşinin üçüncü aşaması ise, söyleşinin yapılmasıdır.


Karşı tarafı konuşturmak amaç olduğuna göre, söyleşinin
başlatılmasında izlenecek yöntem yaşamsal önem taşır. Bu
bakımdan, belki en uygun yol, yüzden gülümsemeyi eksik
etmeden yarı resmi bir hava içinde söze başlamaktır. Kul­
lanılan sözler daima açık yüreklilikle söylenmeli, kaçamak
ifadelerden kaçınılmalıdır.
Söyleşide açık ve kesin sorular sorulmalıdır. Bu şekil­
de hem söyleşi yapılan kişide güven hissi uyanır hem de
gazetecinin konuya hakim olduğu izlenimi verilir. Söyleşi
esnasında söyleşi yapılan konuşmaktan kaçınabilir, kaçak
güreşebilir, hatta hiç yanıt vermeyebilir. işte bu noktada
gazeteci buzları eritmek, karşı tarafı konuşturmak için
elinden gelen her yolu denemek durumundadır.
Söyleşi yapılan kişi soru/yanıt akışının yönünü değiş­
tirmeye kalkışabilir. Bu durumda gazeteci akıllıca birtakım
sorularla söyleşiyi rayına oturtmalıdır. Söyleşide en ağır ve
esaslı soru her zaman en sona saklanmalıdır. Böyle bir so­
ru başta sorulursa, söyleşi yapılan kişinin sinirlenip gaze­
teciyi kovabileceği, onu kapı dışan edebileceği dikkatten
uzak tutulmamalıdır.
Temkinli ve dikkatli davranmak, söyleşi yapan gazete­
cinin en büyük sorumluluğudur. Söyleşi esnasında not
defteri ve kalem kullanılabilir. Not alırken her sözcüğü
yazmamalı, aşırılığa gidilmemelidir. Not alınmasına izin
verilmezse, yaptığı söyleşiyi gazeteci kafasında iyice can­
landırmalı, kilit noktaları oluşturarak en kısa zamanda ka­
ğıda geçirmelidir.
Gazetecilikte Söyleşinin Önemi

Söyleşi esnasında not tutulabildiği gibi, anında banda


da alınmaktadır. Böyle bir teknik kolaylığın kullanımı not
tutma, sözleri atlama gibi zorluklann aşılmasını berabe­
rinde getirmiştir. Teypler, ayrıca telefonla yapılan söyleşi­
leri kaydetmek için de kullanılmaktadır. Radyo, televizyon
haberlerinde, programlannda yer alan söyleşiler canlı ola­
rak verilebileceği gibi banttan da verilebilmektedir.
Söyleşi yapıldıktan sonra, toplanılanlann değerlendi­
rilmesi zorunludur. Değerlendirme yapılırken, toplanan
bilgiler mantıklı bir sıraya konulur. Temel çerçeve dışında
kalanlar ise ayıklanır. Bütün bu işlemlerden sonra elde ka­
lan iskelet bilgiler, önem sırasına göre düzenlenerek haber
yapılır. Ayıklamayla birlikte fazla önemli bilgi elde kalma­
dıysa, o zaman söyleşi için hazırlık aşamasında öğrenilen­
ler, bunlara eklenerek haber yapılma yoluna gidilir. Yapı­
lan haberlerde, söyleşi yapılan kişinin kişiliğinin değil fi­
kirlerinin, görüşlerinin ortaya çıkması esastır.

Söyleşi Çeşitleri

Söyleşinin çeşitleri üzerinde ilk ayrım, haber söyleşisi ve


renkli haber söyleşisi şeklindedir. Böyle bir aynına neden
gerek vardır? Bu soruya verilen yanıt, bizi yapılan ayrımın
neden yapıldığına ve ne kadar gerekli olduğuna götürür.
Haber söyleşi, olaya ait gerçekleri ve bilgileri veya her
ikisini de birden elde etmek için yapılır. Renkli haber söy­
leşisi ise, söyleşi renkli haber şeklinde verileceğinden, bu
yolla elde edilen gerçekler ve bilgilerin değeri yazılacak
haberle orantılıdır.
Haber söyleşi için örnek vermek oldukça kolaydır. Her­
hangi bir gazetenin ilk sayfasına bakıldığında, en önemli
haberin haber söyleşiyle gerçekleştirildiği hemen görülebi­
lir. Renkli haber söyleşisi örneklerine gazetelerin başsay­
fasında rastlanabildiği gibi, bunlar daha çok magazin say­
falannda yer alır.
Temel Gazetecilik

Gerek haber söyleşinde gerekse renkli haber söyleşi­


sinde gazetecilerin dikkat etmeleri gereken bazı noktalar
bulunmaktadır. Gazeteci, söyleşide ele alınanları iyice de­
ğerlendirmeli, söyleşiyi verenin görüşlerinde önyargılann
bulunup bulunmadığına dikkat etmelidir. Söyleşide ortaya
çıkan önemli ve temel noktalar kadar, sorulan sorular söy­
leşi yazılırken değerlendirilmelidir. Söyleşi, gerektiğinde
çeşitli kaynaklarla da desteklenmelidir.
Magazin haberleri içinde yer alan renkli haberler, ma­
gazin gazetelerinde yer alan haberlerin büyük çoğunluğu­
nu oluşturur. Bu tür haberlerin çoğu diğer haberlere göre
kişisel haberlerdir. Çoğu kez röportaj olarak adlandırılan
renkli haberler aslında çeşitli biçimlerde yapılan söyleşi­
lerdir. Renkli haber şeklinde hazırlanmış röportajlara gü­
nümüzde radyoda, televizyon kanallarında rastlamak ola­
sıdır.
Renkli haber şeklinde hazırlanan röportajları kendi iç-
lerinde türlerine göre sınıflamak gerekmektedir:
a) lnsanın ilgisini çeken röportajlar
b) Açıklayıcı ve yorumlayıcı röportajlar
c) Biyografik röportajlar
lnsanın ilgisini çeken röportajlar adından anlaşıldığı
gibi, sıkı sıkıya haberi oluşturan olaya bağlıdır. Bu tür rö­
portajlar okuyucuları, izleyicileri, dinleyicileri duygusal
yönden fazlasıyla etkilemeyi amaçlarlar. lzlerkitleyi üzen,
kızdıran, eğlendiren, sempati veya antipati uyandıran bu
tür röportajlarda, sonuç daima sona saklanır. Hikayeye
benzeyen bu tür röportajlarda mizah, acı, üzüntü, sevinç
egemen olurken, izlerkitleyi tatmin etmek veya şaşırtmak
olağandır.
lnsanın ilgisini çekme yönü ağır basan haber röportaj­
lar, radyo, televizyon gazeteciliğinde yazılı basın kadar sık­
lıkla kullanılır. Yazılı basında kullanılan günlük sade dilin
özellikleri, haber röportajlarda, radyo ve televizyonda kul-

l 2 56
Gazetecilikte Soy/eşinin Önemi

lanılan konuşma diline göre farklılık gösterir. Bununla bir­


likte, ister gazetelerde olsun isterse radyo, televizyonda ol­
sun bu tür söyleşiler anılan kitle iletişim araçlarının gü­
m1müzde ayrılmaz parçalandır.
Renkli haber türünde hazırlanan röportajlann ikinci
türü, açıklayıcı ve yorumlayıcı röportajlardır. Açıklayıcı ve
yorumlayıcı röportajlarda okuyucu/izleyiciyi, içinde yaşa­
nılan dünyanın karmaşık sahnelerinin arkasına götürmek
amaçlanır. Daha başka deyişle, bu tür röportajlarla neyin
neye ait olduğu gösterilmek istenilir. Açıklayıcı, yorumla­
yıcı gazetecilik anlayışının bir göstergesi olduğundan, di­
ğer haberlere göre daha uzundur.
Ayrıntılıdır, ciddi bir ifade taşıdığı söylenebilir. Örne­
ğin çevreyi korumanın önemini veya atom enerjisinin ba­
rışçı amaçlarla kullanılmasını açıklayan, yorumlayan rö­
portajlar gibi.
Açıklayıcı ve yorumlayıcı röportajlara, günümüzde
yazılı basında olduğu kadar tematik radyo, televizyon ka­
nallannda da sıkça rastlamak mümkündür. Bu tür röpor­
tajlarda insanın ilgisini çekmek önemli olduğu gibi, olay­
ların perde arkasına da götürmek ön planda yer alır.
Açıklayıcı ve yorumlayıcı röportajın bir alt türü ise bir
şeyin nasıl yapıldığını gösteren röportajdır diyebiliriz. Bu
tür röportajda, elde bulunan malzeme derinliğine işlenir.
Açıklamanın yanında, yol gösterme yer alır. Fikirlerden
çok, fiziksel eylemlere yöneldiğini söylemek mümkündür.
Yöntem ve teknikleri öğretmeyi amaçlayan bu tür röpor­
tajlara gazetelerde, dergilerde, radyo, televizyonda rastla­
nabilir.
Yemek nasıl yapılır, çiçek nasıl yetiştirilir, süs bitkile­
rine, ev hayvanlarına nasıl bakılır ve benzeri şeklinde yapı­
lan röportajlar bu türün tipik örnekleridir. Hiç kuşkusuz
bu röportajları yapanların becerikli, pratik olmalan gere­
kir. Çıkan söyleşilerin edebi niteliği hemen hemen hiç

l 2 s1
Temel Gazetecilik

yoktur. Yaratıcı niteliği ağır basmaktadır. Bu yüzden, açık­


lama için şekil, şema, resim ve benzeri görüntü malzeme­
sine yer verilmesi zorunlu olmaktadır.
Renkli haber türünde hazırlanan röportajların üçüncü
türü olan biyografik röportajların yayınlanması yerleşmiş
bir uygulamadır. Birçok dergi, radyo ve televizyonda bi­
yografik röportajlara rastlanılmaktadır. insanın kişiliğinin
sorgulanması, araştırılması şeklinde nitelendirilecek olan
biyografik röportaj , günümüzde geleneksel gazeteciliğin
olmazsa olmazları arasında yer almaktadır.
Biyografik röportajlar, yerel olarak yapılıyorsa gazete­
lerde yayınlandıkları ölçüde, acil olarak kaleme alınmış,
rutin, monoton yazılar olmaktan öte geçemezler. Ulusal
dağıtıma sahip dergilerde çıkarlarsa, titizlikle hazırlanırlar.
Dergiler, gazetelere göre daha çok biyografik röportaj ya­
parlar. Bununla birlikte televizyonda, radyoda, dergiler
kadar röportaj yapılan kişinin kişiliğini iyi bir şekilde ta­
nımlayan ve tanıtan röportajlara da yer verilmektedir.
Biyografik röportajın bir diğer şekli ise tarihi röportaj­
lardır. Bu tür röportajların konulan arasında insanların
doğum, evlenme, ölüm yıldönümleri, tiyatrolar, sanat eser­
leri, kentsel yıkıntılar, buluşlar, keşifler, binaların temel
atma ve açılış törenleri yer almaktadır. Dünyada var olan
her şeyin tarihi veya hikayesi olduğu dikkate alınınca, ta­
rihi röportaj konulan çok çeşitli ve zengindir. Hiç kuşku­
suz, özgün ve taze fikir getirmek her zaman kolay değildir.
lnsanlann başından geçen çeşitli maceralar, özellikle
aya seyahat, uzay yolculukları, çeşitli savaşlar, denizaltı se­
rüvenleri, biyografik röportajlar bakımından bazı yakla­
şımların kullanılmasını beraberinde getirmiştir. Bu tür bi­
yografik röportajlar, üzerinden gizlilik kaydı kaldırılan ar­
şivlerden yararlanılarak, savaş sırasında olayların izlenme­
si veya uzay alanındaki gelişmelere vurgu yapılarak hazır­
lanmaktadır. Amaç ise, çeşitli kesitlerin portresini çizmek-

l 2 58
Gazetecilikte Söyleşinin Önemi

tir. Olumlu bir hava içinde hazırlanan bu tür röportajlar­


da, izlerkitleyi bilgilendirmek istenilmektedir.
Söyleşi çeşitleri bakımından ikinci bir ayrım, söyleşi­
nin türüne göre yapılan bir ayrımdır. Bu ayrıma pek çok
gazetecilik kitaplarında rastlamak olağandır. Yapılan bu ay­
nında, söyleşiler için beşli bir ayrım kullanılmaktadır:

1. Haber söyleşi
2. Telefonla söyleşi
3. Hazırlıklı söyleşi
4. Rasgele söyleşi
5. Sempozyum söyleşi

Haber Söyleşi

Haber söyleşide gazeteciyle söyleşi yapılacak kaynak ara­


sındaki konuşma çok kısa bir süre içinde gerçekleşir. Bu
gibi durumlarda, gazetecinin elinde söyleşi yapılacak kişi
hakkında esaslı bir kanıt veya haber oluşturacak bazı
önemli bilgiler bulunmaktadır. Örnek verilecek olursa, ta­
nınmış bir kişinin döviz kaçakçılığı yaptığını gazeteci be­
lirlemiştir. Elinde yeterli kanıtlar bulunmaktadır. Bu du­
rumun daha açıklığa kavuşması ve aydınlatılması için, bu
kişiye sorular sorularak istenilen bilgiye ulaşılmaya çalışı­
lır.

Telefonla Söyleşi

Bu söyleşi şekli, haber söyleşinin daha da kısaltılmış şekli­


dir. Telefonla söyleşi, her gün çok sayıda yapıldığından,
gazetecilerin çok fazla alışık oldukları bir söyleşi şeklidir.
Yalnız, söyleşi yapılırken, sorulacak soruların açık ve iyi
bir şekilde düzenlenmiş olması gerekir.
Hazırlıklı Söyleşi

Hazırlıklı söyleşi yapılacaksa, söyleşi öncesi sorulacak bü­


tün soruların en ufak ayrıntısına kadar hazırlanması zo­
runludur. Hatta soruların öncelik ve sonralık sırası bile be­
lirlenir. Daha başka deyişle, söyleşi yapılacak kişinin kar­
şısına gazeteciler hazır olarak giderler.
Bazen yapılan bütün hazırlığa karşın, sorulara yeterli
yanıt alınamayabilir. Alınsa bile işe yaramayabilir. Güç du­
rumlarda da olsun, her şekilde denenmesi gerekli olan bir
söyleşi türüdür.

Rasgele Söyleşi

Çok yaygın, fakat aynı zamanda yapılması çok güç olan bir
söyleşi türüdür. Gazetecinin bu tür söyleşide, karşısında­
kinin güvenini kazanmak için onu ikna etmesi gerekebile­
ceği gibi, karşısındakinin hiç yanıt vermeyeceğini veya hiç
aldırmayacağını da hesaba katması gerekebilir. Yani gaze­
teci, bu tür söyleşide toplayacağı yanıtların gelişigüzel ola­
cağını, hatta hiç amacına ulaşamayabileceğini baştan bil­
mektedir. Hiç yoktan iyidir diyerek, bazı ipuçları elde
edebilirim umuduyla bu tür söyleşiye başvurmaktadır.

Sempozyum Söyleşi

Sempozyum söyleşi, genellikle bilgi sahibi kişilerin görüş­


lerini almak için başvurulan bir yoldur. Sempozyum söyle­
şiyi yapan gazeteciler genelde deneyimli, usta gazeteciler­
dir. Bu tür söyleşiyi oluşturacak malzemeyi, telefonla veya
seçilmiş kişileri ziyaret ederek toplarlar. Bu tür söyleşilerin
konulan, genellikle gazetenin üzerinde parmak bastığı ko­
nular arasından seçilir. Sempozyum söyleşi kaleme alınır­
ken, konuşulanların sürekliliğini gösterecek şekilde veya
yarı renkli haber şeklinde kaleme alınabilir.

! 2 60
IV. KISIM

Haber Yazma
14. BÖLÜM

Haber Yazma: Temel Kurallar

Haberin İçinde lnsan Ôğesini Tanımlama

Haberler iyi özetledikleri veya hikaye ettikleri ölçüde olay­


lar/gerçeklere anlam kazandırır. Olaylann içinde gerçek­
liklerin kurulması, canlandırılması, insanlara aktarılması
haberin söylemi içinde gerçekleşir. Bir söylem olarak ha­
ber ise, haber kaynaklan, anlatıcı, hedeflenen izlerkitle
arasında bir diyalogtur. Hiç kuşkusuz, olaylann/gerçeklik­
lerin kurgulanması sırasında, olay/olaylar içinde yer alan
insanlar büyük bir yer tutarlar. Daha başka deyişle, in­
san/insanlar olay/olayların en önemli hammaddesini oluş­
tururlar. Aynca, olay/olaylann aynlmaz parçalandırlar.
Haberlerde yer alan insanların bazılan seçilmiş kişiler
olarak devlet başkam, başbakan, bakanlar, parti önderleri,
önde gelen politikacılar, bürokratlar, işadamları, bilim
adamları, polisler yargıçlar, çeşitli baskı gruplarının sözcü­
leri olabilirler. Bazılan ise, sıradan sokaktaki adam olarak
haberlerde yer işgal edebilirler. Asıl önemli olan ise, seçkin
veya sıradışı insanlann haberlerde nasıl tanımlandığıdır.

1 263
Temel Gazetecilik

Haberin içinde "kim" olarak tanımlanacak insan öğe­


sini, haberi yaparken betimlemek ve tanımlamak ise ol­
dukça dikkat ister. Haberde insanı betimleme ve tanımla­
ma hiçbir zaman biyografi kaleme alınır şeklinde yapıl­
maz. Biyografide yer alan bazı özellikler, haberde insan
öğesini betimlemede ve tanımlamada kullanılmakla birlik­
te, kendine özgü özellikler taşır. Olay/olayların haberleşti­
rilmesi sırasında betimlenmesi/tanımlanması gereken in­
san öğesinin adı, yaşı, cinsiyeti, unvanı, lakabı, nerede
oturduğu veya mesleği (hepsi veya bazıları) mümkün ol­
duğu ölçüde doğru bir şekilde haberin içine yerleştirilir.
Ayrıca, betimlenmek/tanımlanmak istenilen insan öğesinin
kendine özgü bazı özellikleri öne çıkartılabilmek, vurgu­
lanabilmek için gayret gösterilir.
Haberlerde yer alan kişi/kişiler özne olarak ele alınır­
ken, haberi yazan gazeteciye fazlasıyla iş düşer. Gazeteci
anlatıcı olarak haberinde yer alan kişi/kişileri izlerkitleye
tanıtabilmek için onu betimleme ve tanımlama yanında,
ayrıı zamanda bu kişi/kişilerin yaptıklarını, söylediklerini
halkın kullandığı dile aktarmak ve dönüştürmek duru­
mundadır. Bu nedenle, haberini yazarken gazeteci kendi
fikrini söylemez, haberlerini üçüncü tekil şahıs olarak ka­
leme alır. "Ben, benim, bana, biz, bizim, bize" gibi sözcük­
leri ancak haberde yer alan kişi ve kişilere gönderme yapa­
rak kullanır.

Haberde Üslup ve Ônemi

Haberde üslup denilince, akla habercilikte kullanılan temel


ilkeler ve gereklerin birlikte bulunması ve kullanımı gelir.
Genelde sadelik, kesinlik, canlılık, doğrudan doğruya oluş,
konu üzerinde durma, özgünlük, açıklık, özü verme ve
doğruluk haberin üslubunda yer alır. Doğal olarak, yuka­
rıda sayılan niteliklerin hiçbiri kesinlik ifade etmez.

1 264
Haber Yazma: Temel Kurallar

Haber üslubu, dilin iyi bir şekilde kullanımını zorunlu


kılmaktadır. Haber yazılırken haberde sadelik, kesinlik,
canlılık, doğruluk, açıklık, özgünlük dikkate alınmalıdır.
Aynı zamanda, haberde doğrudan ve özü verecek bir ifade
gerekmektedir. Daha doğrusu üslup, Türkçenin iyi ve doğ­
ru olarak kullanılmasıdır.
Türkçenin doğru ve iyi olarak kullanılmasından kasıt
adların, fiillerin (yüklemlerin) , tümleçlerin yerli yerinde
olması, kullanılacak zarflann, sıfatlann iyi seçilmesidir. Bu
yönden, Türkçe dilbilgisi kurallan iyi bir şekilde bilinme­
lidir. Seçilen sözcüklerin diziminde, dilbilgisi kurallan iyi
uygulanmalıdır.
Haberde üslubun önemi bakımından aşağıdaki örnek
anılmaya değer. Fransız Dışişleri bakanlanndan Clemen­
ceau, La justice (Adalet) gazetesinin Yazıişleri Müdürüy­
ken, işe yeni başlayan bir muhabire, haberde üslubun öne­
mini anlatmak bakımından şunlan söylemiştir:

Genç ada m, bir cümle yazarken önce bir a d, b ir fi il, bir de


tümleç kullanacaksın. Sıfat kullanmak istiyorsan, önce be­
nim iznimi a lmalısın.

Clemenceau'nun bu sözlerinin, gazetecilikte sıfatlann yerli


yerinde kullanılmasının, haberin üslubu bakımından önem­
li olduğu kadar, haberciliğin temellerini bozmaması yö­
nünden ne kadar dikkat gösterilmesi gerektiğine işaret et­
tiği açıktır. Sıfat kullanılması, haberin karmaşık hale gel­
mesine yol açtığından işleri kanştırmaktadır. Aynı durum,
zarflar bakımından da söz konusudur.
Asıl önemli olan, haberin üslubu yönünden fiillerin
kullanımıdır. Fiillerin zamanı yerli yerinde olmazsa, bir
cümlede başka, diğerinde başka fiil zamanı kullanılırsa ha­
ber üslubundan söz edilemeyecektir. Bu bakımdan, muha­
birin en büyük sorumluluğu, yazdığı haberde fiillerin birbi-

l 26 5
Temel Gazetecilik

rini iyi bir şekilde izleyip izlemediğini, aynı zamanlann kul­


lanılıp kullanılmadığını denetlemek şeklinde olmalıdır.
Fiil zamanlarının yanında, fiillerin etken ve edilgen
şekilde kullanılma durumları, haberin üslubunda büyük
rol oynamaktadır. Aslında, etken fiilleri kullanmak, oku­
yucunun cümleler arasındaki bağıntıyı kaybetmemesi ba­
kımından önemlidir.
Ömek:
Emekli General Hasan Kılıç, dün akşam Kasımpaşa Deniz
Hastanesi' nde öldü. l 904'te Kayseri'de doğan Emekli Ko rgeneral
Kılıç, Harp Okulu'nu b itirdikten sonra muhtelif askeri ko muta
kademelerinde bulundu. Emekli Ko rgeneral Hasan Kılıç'ın c ena­
zesi yann askeri törenle kaldınlarak Zinc irlikuyu'daki aile me­
zarlığında toprağa veri lecek. . .

Edilgen fiillerin tercih edildiği durumlar olabilir.


Ömek:
lran'daki so n deprem felaketi için Kızılay tarafından bin iki
yüz adet çadır, muhtelif yiyec ek ve içecek maddesi gönderildi.
Yardım malzemesi karayo luyla yola çıkarıldı.

Türk yazılı basınında, 1 982 yılı sonlarına kadar kitap


Türkçesinden esinlenilerek -miş'li geçmiş zaman kullanıl­
mıştır. Gazeteler, 1982'den sonra fiil zamanı kullanma yö­
nünden, -di'li geçmiş zaman ve şimdiki zamanın hikayesi­
ne dönmüşlerdir.

Unvanlann, Adlann Doğru Olarak Belirtilmesi

Haberi haber yapan, insanlar ve insanların birbirleriyle


olan ilişkileridir. Haberi oluşturan kişilerin adlannın ve
unvanlannın doğru olarak yazılıp ve belirtilmesi, hem ha­
berde doğruluk gereğine uyma hem de okuyucunun suç­
lamasını önleme bakımından önemlidir.

1 266
Haber Yazma: Temel Kurallar

Ömek:
"Doktor Ahmet Girmiş" yerine "Eczacı Ahmet Girmiş" de-
mek gibi veya:
D eniz Kuvvetlerinde " Amiral" yerine "General" demek gibi.
Aynı durum, adresler için de aynı derecede önemlidir.
Ömek:
Olay " Yenişehir" de geçmiştir, fakat muhabir " Yenimahal­
le" de olduğunu yazmıştır.
Veya:
Olayın olduğu sokağın a dı "Lale sokak"tır, muha bir "Güneş
sokak" diye yazmıştır.
Ev, sokak ve cadde numaralan için yapılan karışıklık­
lardan da daima kaçınmak gerekmektedir.

Yazım (lmla), Noktalama ve Kısaltmalar

Haberi haber yapan, kullanılan sözcükler kadar bunların


yazımının doğru olup olmadığıdır. Yazılı basın için yazım
ne kadar önemliyse, sözlü basın için de sözcüklerin doğru
olarak telaffuz edilmesi o derecede önem taşımaktadır.
Yazılı basın bakımından yazımın doğru olması, kamu­
oyuna doğru bilgi verilmesi bakımından yaşamsaldır. Ger­
çi, Türkçe yazıldığı gibi okunduğundan, muhabirlerin ya­
zım hatası yapmalan olanaksızdır denilmektedir. Buna
karşın, bu yola sık sık gidildiği de görülmektedir. Bu ba­
kımdan, muhabirin elinin altında daima "Yazım Kılavuzu"
ile "Türkçe Sözlük" bulunması zorunludur.
Noktalama, haber cümlelerini birbirinden ayırma, cüm­
lelerde bazı önemli noktaları belirtme bakımından önemle
kullanılmalıdır. Kısaltmalarda ise, · en çok dikkat edilecek
nokta, çok alışılmış ve yadırganmayacak kısaltmaların kul­
lanılması gereğidir. Gazeteler ve diğer yayın organlan, ken­
dileri kısaltmalar yapıp okuyanın yanlış anlamasına neden
olmamalıdır.
SN ve lK Kuralı ve Uygulaması

Her haberin bir giriş bölümü ve bunu izleyen "gövde" diye


adlandınlan diğer bölümleri bulunur. Haberin girişinde
ideal olarak istenilen altı sorunun yanıtının verilmesidir.
Bu altı soruyu oluşturan soru edatlan ise şunlardır:

NE-NEREDE-NE ZAMAN-NEDEN-NASIL-KlM?

Bu altı soru bir arada bulunduğu zaman, basit dilbilgisi


kurallarına göre, özne ve yüklemden oluşan cümleyi ku­
rar. Aynı zamanda zaman, yer, durum ve nedeni gösteren
sıfat ve zarfları da içine alır. Anılan soruların yerli yerinde
kullanılmasıyla haberin girişi, haberin esasını verecek şe­
kilde düzenlenmiş olur. Haberin geri kalan kısmı ise, giriş­
te özet olarak söylenenlerin belirli bir oran içinde genişle­
tilmesi şeklinde düzenlenir.
Bu altı soruyu yanıtlamak yönünden geliştirilmiş olan
kurala, 5N ve JK Kuralı adı verilmektedir. 5N ve JK'nın
genelde haberin girişinde bulunması istenilir. Yalnız çoğu
kez hepsi bir arada bulunmaz. ima yoluyla kullanılması ise
olağandır.
5N ve lK kuralının tam anlamıyla kullanıldığı bir ör­
nek aşağıda verilmektedir:
ômek:
Ulus meydanında Ateş Gö zlükçüsü dün akşa m, eski sabıka­
lı Ahmet G ül tarafından mağa za nın ca mla n kesilmek ve kırıl­
ma k suretiyle soyulara k kasa dan pa ra ve altın alındı.

Sorular Yamtlar
Ne oldu? Mağaza soyma
Kim bu işi yaptı? Ahmet Gül
Ne zaman oldu? Dün akşam
Nerede oldu? Ulus meydanında,
Ateş Gözlükçüsünde

1 268
Haber Yazma: Temel Kurallar

Nasıl yapıldı? Mağazanın camlan kesilmek ve


kınlmak suretiyle
Neden yapıldı? Para ve alun almak için
Bazen 5N ve JK'nın biri diğerlerine oranla daha önemli
olabilir. Bu durum, yazının girişinde baştan belirtilir.
Ömek:
Kim?
Devlet Su lşleri Genel Müdürü Suphi Güç, Ankara-lstanbul
karayolunda geçirdiği trafik kazasında öldü.

"Ne" sorusu ile başlayan giriş, "kim" ile başlayan gi­


rişten daha az önemli kişiler için kullanılır. "Nerede", "ne
zaman," "nasıl" ve "neden" ile başlayan haber girişleri di­
ğerlerine oranla daha az uygulaması olanlardır.
Ömek:
Ne?
lstanbul-Ankara demiryolundaki tren kazasında, ateşçi Meh­
met Kaya ağır yaralanarak Ankara Devlet Demiryollan Hastane­
si'ne kaldırıldı.

Ters Piramit Kuralı

Haber yazma kuralları içinde en eskisi, en çok kullanılanı


ters piramit kuralıdır. Bu kurala göre, toplanan bilgiler il­
giye göre azalan bir sıra izler. Şöyle ki, en önemli bilgiler
en başa konulur; sonra azalan bir sıra izlenerek diğerleri
sıralanır. Ters piramit kuralı, tıpkı mimaride olduğu gibi
bloklann sıralanması gibidir. Ciddi haberlerin yazılması
bu formaya oldukça kolay uygulanabilir.
"Ters piramit kuralı"nın temeli, 19. yüzyılda Ameri­
kan lç Savaşı ( 186 1-1865) sırasında atılmıştır. Telgrafın
kullamm1 da zaten hu döneme rastlar. lç savaş sırasıt).da
Amerikalı gazeteciler, telgraftan haberleri ulaştırmak için
yararlanmıştır. Telgraf hatlarının o sıralarda düzgün ça-

l 269
Temel Gazetecilik

lışmaması nedeniyle, gazetelerin savaş hattına gönderdik­


leri muhabirler, topladıklarının bir anda verilemeyeceğin­
den korktuklarından, haberlerin girişine olabildiği ölçüde
bilgiyi doldurma yolunu tutmuşlardır. Daha başka deyişle,
haberlerin girişi genelde 5N ve l.K'nın içinde yer aldığı,
olayın tümden özetini veren bir giriş şeklinde düzenlen­
miştir.
Kural, Amerikan lç Savaşı'ndan sonra basın sendikala­
rı ve haber ajanslarının telgraf hatlarıyla haber vermeyi
uygun görmeleriyle mükemmel bir hale gelmiştir. Teleksin
haber ulaştırma için kullanılmasından önce, ters piramit
kuralına göre haberler tüm olarak verilmez, ancak baş pa­
ragrafları geçilirdi. Daha sonra ise geri kalan bölümleri,
gövdesi gönderilirdi. Gün içinde yeni ilk paragraflar gön­
derilerek haber taze bir hale getirilirdi.
Ters piramit kuralım uygulamayı Avrupa'da yerel ba­
sın da benimseyince, gazetecilik alanında kendisine pek
çok taraftar bulmuş oldu. Zamanla da, gazetecilikte belli
başlı kurallardan biri haline geldi. Hala çok kullanılan bir
gazetecilik kuralıdır. Bununla beraber, yine de eleştiril­
mektedir. Yalnız, lehinde ileri sürülen görüşler çok fazla­
dır. Bunları şöyle sıralamak mümkündür:

1. Okumayı kolaylaştırır, tekrarı önler.


2. Merakı tatmin eder.
3. Sayfa düzenini kolaylaştırır.
4. Başlık atmada kolaylık sağlar.
5. Haberi daraltma ve genişletme olanaklarını hazır­
lar.
6. Hızlı olarak haber yazmayı sağlar.

Ters piramit kuralının uygulaması için bir örnek vere­


cek olursak:
Haber Yazma: Temel Kurallar

llk para graf, haberi özetler; ikinci paragraf, örneğin zarar


göre n tarafın görüşünü yansıtır; üç ünc ü paragraf, zararın
tanımını yapar; daha sonraki paragraflarda ise, zarar veren
tarafın tanıtılması ve a ynntılar yer a lır."

Özetle ters piramit kuralında her paragraf kendinden önce


gelene oranla daha az önemli bir şekilde sıralanır.

Dörtgen ve Kare Kuralı

Ters piramit kuralının dışında en çok kullanılan haber


yazma kuralı, dörtgen veya kare kuralıdır. Haber yazmada
eğilim özü verme şekline dönüştüğünden, aynntılann aza­
lan bir sıra izlemesi de daha az kullanılır olmaktadır. Yazılı
basının, radyo televizyona çok şey kaptırdığı düşünülürse,
bu nedenle yazılı basının vereceği haberlerde yoruma yer
vermesi gerekliliği açık seçik ortaya çıkmaktadır.
Dörtgen veya kare kuralı yorumlayıcı haberler için ge­
liştirilmiş haber yazma biçimidir. Bu kural, haberi yorum­
layıcı olarak yazacak muhabir tarafından, haberi anlamlı
bir çerçeveye oturtabilmek için kullanılmaktadır. Bu kura­
la göre, haberi blok veya kareler olarak düşünmek gerek­
mektedir. Bir örnek verecek olursak:

Haberi iki b lok ve ya iki kare olarak düşünelim: l lk karedeki


paragrafların önem i, o kuyucu bakımından e şdeğerde dir.
Zate n böyle bir haberde flaş haber ile yorumlayıc ı malzeme
bir arada kulla nıldığında n, iki kareden b iri, haberin girişin­
de yata y, diğe ri ise dikey şekilde düze nlenir.

Dörtgen kuralına göre yazılan bir haberde paragrafların


her biri eşdeğer olduğundan, okuyucu haberin hepsini
okumadan tamamını anlayamaz. Bu tür haberler, belgeleri,
fikirleri yorumlayıp değerlendiren haberlerdir. Paragraflar
Temel Gazetecilik

bağlayıcı cümleleriyle birbirlerine bağlıdır. Çoğu kez, olay­


lan derinliğine vermek, anlam kazandırmak, özgeçmişi yo­
rumlamak bakımından bu kuraldan yararlanılmaktadır. Bu
kuralı uygularken, özellikle "neden" sorusu üzerinde du­
rulmaktadır.

Diğer Haber Yazma Kurallan

Yukarıda sıralanan haber yazma kuralları dışında en çok


kullanılan haber yazma kuralı normal piramit kuralıdır.
Ters piramit kuralının tümden tersi şeklinde bir düzenle­
meyle hazırlanan bir haber türüdür. Ayrıntıdan başlanarak
esasa ulaşmayı hedef alan bir kuraldır. Günümüzde renkli
haber yazmada kullanılan bu kurala en çok magazin gaze­
teciliğinde rastlamak olağandır.
Normal piramit dışında en çok kullanılan haber yaz­
ma kuralı ise konuşma tarzında haber yazmaktır. Radyo ve
televizyon gazeteciliğinin temelini oluşturan bu kural, sa­
mimi bir ifade ve basit bir dille haber yazmayı hedef al­
maktadır.
Bütün sıralanan kurallar dışında en az kullanılan ise,
ters piramit kuralı ile kare kuralının birleştirilmesidir. Bu
kural, genelde tarihi olaylann haber değeri taşıyacak şe­
kilde değerlendirilmesinde kullanılır.
1 5. BÖLÜM

Haber Girişi ve Çeşitleri

Giriş Tanımı ve Özellikleri

Haberin girişi veya gazetecilikte, Türkçede kullanılan te­


rimle "flaşı", büyük ölçüde haberin bütününün yapısını
kararlaştınr. Haberin girişi eğer kaba ve aynı zamanda sı­
kıcıysa, gövdesi sadece tekrardan ibaret kalır. Artık haberi
üç kez anlatacak şekilde düzenlenen haber yapısının çok­
tan modası geçmiştir. Yalnız, bu yol zaman zaman dene­
yimsizler tarafından sık sık kullanılmaktadır. Eski anlayışa
göre, haberde başlık haberi vermekte, bunun yanında ol­
dukça kapsamlı, ayrıntılı bir girişle habere girilmekteydi.
Haberin gövdesi içinde, girişte kullanılan ayrıntılar bir ve­
ya iki kez tekrarlanmaktaydı.
Bugünkü haber girişi anlayışına göre, gazeteciler giriş
yazarlarken, topladıklan bilgileri kısımlar halinde düşün­
mek zorunda kalmaktadırlar. Ellerindeki bilgileri değer­
lendirip bir süzgeçten geçirdikten sonra, girişlerini yaz­
maktadırlar. Böylelikle, ellerindeki bilgilerin en önemli

1 213
Temel Gazetecilik

kısmı, haberin girişini oluşturacak şekilde düzenlemeye


tabi tutulmaktadır. Muhabirin geniş ölçüde takdir yetkisi­
ni kullanmasından sonra haber girişi yazılmaktadır. Bu
yaklaşım şekli, haberin az ve öz olarak verilmesidir.
Yeni habercilik anlayışı, haberin az ve özü vermesine
yöneldiğinden, ilk paragraf haberin girişi olmaktadır. lkin­
ci paragraf ise, yine eskiden alışılmış olduğu gibi, ayrıntılı
bir paragraf şeklinde olayın özetini vermektedir. Bundan
sonra kullanılan diğer paragraflar ise, birinci ve ikinci pa­
ragraflarda dokunulan ayrıntıların genişletilerek azalan
önem sırasına göre düzenlenmesidir. Ters piramit kuralına
göre anlatılan bu haber yazım şeklinde, haber alttan kesil­
diğindeyse değerinden pek kaybetmemektedir.
Ters piramit kuralına göre, haber girişinde 5N ve JK
kuralına fazlasıyla dikkat gerekmektedir. Ayrıca, haberde
doğruluk, açıklık, kesinlik, sadelik gereklerine dikkat edil­
mesi, kimden alındığının açıklanması, haber girişinde yer
alacak önemli noktalardır.

Haber Girişi Yönünden Yapılan Sınıflamalar

Haber girişleri çeşitli açılardan sınıflanarak değerlendiril­


mektedir. Yapılan sınıflamaları üç ana kümeye ayırmak
mümkündür.
l . Şekil bakımından girişler
2. 5N ve 1Kkuralının uygulanması bakımından
girişler
3 . Üslup bakımından girişler.

Şekil Bakımından Girişler

Bu tip girişler, daha çok haberin tek veya çok nedeni olup
olmadığı üzerinde duran girişlerdir. Daha doğru bir deyiş­
le, tek veya çok olayın haberi oluşturması üzerinde inşa
edilmiştir.
Tek Olaylı Giriş

Tek fikir, tek cümle klişesinin bir göstergesidir. Genellikle


ters piramit kuralının getirdiği bir özelliktir. Böyle bir giriş
kullanıldığı zaman, ilk cümle tek olayı anlatır. Arkadan
gelen ikinci paragraf ise, olayın nasıl oluştuğunu gösterir.
Diğer paragraflar olayın ayrıntıları üzerine dizilir. Bu tip
girişle başlayan haberin dizilişi, tıpkı bir merdivene ben­
zemektedir.
Bu şekil bir girişin bazı avantajları da yok değildir. El­
dekiler bir kısıtlamaya tabi tutulmakta, kullanılacak olan­
lar seçildikten sonra, gerekli açıklayıcı bilgilerle birlikte
kullanılabilmektedir. Bu şekilde, hem az ve öz verilmekte
hem de haberin gerekli yere sığdırılması kolaylaşmaktadır.
Tek olaylı giriş, genellikle konuşma haberlerini verirken
kullanılmaktadır.
Ömek:
Milli Eğitim Bakanı l smail Arar, Üniversiteler yasa tasarısı­
nın esaslan ve özellikleri hakkında bilgi vermek üzere dün bir
basın toplantısı düzenledi. l smail Arar, bu toplantıda, tasarıya
yön vere� temeller ve reformist a çıdan a nla mlı noktala r üzerin­
de durarak, üniversite öğreniminin belirli bir ücrete tabi o lma­
yacağını söyledi.

Çok Olaylı Giriş

Çeşitli yönleri bulunan bir haberde, bu durumun girişte


belirtilmesi gereklidir. Başlangıçta yapılacak olan ise, giriş­
te kullanılacak olan ayrıntıların girişin uzunluğu düşünü­
lerek ayarlanmasıdır. Çok olaylı girişin şekli ise, pek düz­
gün olmayan bir merdiveni andırmaktadır.
Çok olaylı giriş kullanılarak yazılan haberler, yine ters
piramit kuralına yakın bir biçimde düzenlenmektedir. Bu­
nunla beraber, böyle haberleri kısaltma pek kolay olma-

1 2 75
Temel Gazetecilik

maktadır. Çok olaylı giriş kullanılarak yazılan haberlerde,


olaylar sayılan oranında ya aynı giriş içinde özetlenebilir
ya da ayrı ayrı girişlerin birbirine bağlı olarak kullanılması
yoluna gidilir. Böyle girişler için örnekler aşağıdadır:

Omek 1:
Ankara- lstanbul karayolunun 56. kilometresinde dün saba­
ha karşı bir otobüs kazası oldu. Anka ra'dan lstanbul'a gitmekte
o lan Gezgin Turizm Şirketi'ne a it 06 EA 075 pla ka lı yolcu o to­
büsü, karşı yönden ge lmekte olan 36 FC 644 sayılı özel o to mo ­
bille çarpıştı. Kaza sonunda özel o to mobilin şoförü ko ma ha lin­
de Etimesgut Hava Hastanesi'ne kaldırıldı. Otomo bilin arkasında
o turanlar kazayı hafif sıynklarla atlattılar.
Omek 2:
Şiddetli soğuk dalgası Ege Bölgesi'nden Doğu Anadolu' ya
kaymaya başladı. Şiddetli soğukla birlikte kar yağışı da hızlandı.
Süre kli yağan kar yüzünden ba zı il ve ilçele rin civar köyle rle
o lan karayolu ve telefon bağlantısı kes ik bulunuyor.
Hava sıcaklığı düşmeye devam ediyo r. Meteoro lo ji Genel
M üdürlüğü'nden alınan bilgile re göre dün en düşük hava sıcak-
lıkla n ş öyle: . . . . . . . . . . . . . . . .. . . . . . . . . . .
Hakkari'nin Yüksekova ilçesi ile gere k karayo lu gerekse te­
lefon bağlantısı şiddetli kar fırtınası yüzünden üç gündür kesik.
Telsiz aracılığı ile bağlantı ku rulmaya çalışılıyo r.
Soğukla nn bir süre daha devam edeceği, hava sıcaklığın ın
Batı'dan başlamak üzere yavaş yavaş a rtacağı bildiriliyor.

SN ve lK Kuralına Göre Girişler

Bu tip girişler, 5N ve JK kuralım oluşturan soru edatları­


nın birinin önemli olduğu ve ağır bastığı giriş tipidir.
Kim örneği:
Cumhurbaşkanı T urgut Özal, dün ka lbinin durması sonucu
Ankara Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastahanesi'nde öldü.

1 2 76
Haber Girişi ve Çeşitleri

Nerede örneği:
lstanbul'da dün akşamdan beri yoğun sis y üzünden Kartal­
Ya lova vapur seferleri aksıyor.
Ne zaman örneği:
Bugün sabah saat altı sırala rında Malatya'da çok şiddetli bir
deprem oldu.
Neden örneği:
Toprak kayması yüzünden, Konya-Karaman a rasında a ra ç­
lara güç yol verilebiliyor.
Nasıl örneği:
Kötü hava koşulla n n edeniyle, THY'na a it bir Airbus uça­
ğı, çok güç koşulla r a ltında, Ankara Esenboğa havaa lamna ine­
bildi.
Ne örneği:
ltalya'da Etna yanardağı lav çıkartmaya başla dı.

Üslup Bakımından Girişler

Üslup bakımından girişler kendilerine göre bazı özellikler


taşırlar. Bunları şöyle sıralamak mümkündür:

1 . Haberi on-on beş sözcükle özetlemesi,


2. Okuyucunun hemen ilgisini çekmesi, ilgiyi sürdü­
recek nitelikte olması.
3. Olayı tam ve doğru olarak vermesi,
4. Olayın en ilgi çekecek yönünün girişte yer alması.

Üslup bakımından girişler, taşıdıkları özellikler gibi,


kendi aralannda da bazı sınıflamalara tabi tutulur. Bunun­
la beraber, sınıflamalar bir yana, Türk gazeteciliğinde en
çok kullanılan giriş tiplerinden örneklerin aşağıda veril­
mesi uygun görülmüştür.
Doğrudan Doğruya Anlanmlı Giriş

Türkçenin çeşitli şekillerde kullanımıyla hazırlanan giriş


türüdür.
Ömek 1:
On dört yaşındaki lngiliz ço cuğu T imo thy Dewey, esrar
satmak suçundan yargılandığı l stanbul 3. Ağır Ceza Mahkeme­
si'nde dün altı yıl üç ay hapis cezasına çarptırıldı.
Ömek 2:
Altındağ Belediye Temizlik i şleri çalışanlarının kırk araçla
günde ortalama sekiz yüz to n çöp to pladıklan açıklandı.

Dolaylı Anlatımlı Giriş

Doğrudan doğruya anlatımlı giriş gibi, Türkçenin çeşitli


şekillerde kullanımıyla yazılır.
Ömek:
" Amcamın gelini Fındık Güleryüz'ü ben öldürdüm" deme­
siyle Hasan Güleryüz' ün katil o lduğu kanıtlandı.

Kapalı Giriş

Türk gazeteciliğinde sık rastlanan giriş tiplerindendir. Ka­


palı giriş, aslında haberin yanlış değerlendirilmesinin bir
sonucudur. Acele haber yazma telaşı içinde olan gazeteci­
lerin, önemli noktalardan birini gözden kaçırmaları, bu tür
haber girişlerinin yazılmasına neden olmaktadır. Zaman
zaman da haberde tümden doğrulanamayan bazı noktalar
varsa, fakat haberin verilmesi de gerekiyorsa kapalı girişle
haber verilmektedir.
Ömek:
Ankara Emniyet Müdürü, Aydınlıkevler'deki Güneş odun
deposunu so yduklan iddiasıyla yakalanan, Hasan Gümüş ve Hü­
seyin Küçük' ün verdikleri ifa deler üzerine, Ahmet Kılıç ve Meh­
met Küçük'ün aranmasına başlandığını söyledi.

1 2 78
Haber Girişi ve Çeşideri

Bu örneğin doğru olarak yazılmış şekli aşağıdadır:

Ahmet Kılıç ile Mehmet Küçük'ün Aydın lıkevler'deki Gü­


neş odun deposunu, Ha san Gümüş ve Hüseyin Küçük ile birlik­
te soydukla n, An ka ra Emniyet Müdürü ta rafından a çıklandı.

Yığma Giriş

Eski gazetecilik anlayışına göre, giriş cümlesinin özet ha­


linde yazılması egemen olmuştur. Yığma giriş veya diğer
adıyla özet giriş bugün de zaman zaman kullanılmaktadır.
Ömek 1:
Kendisini ve kızla nnı sürekli rahatsız eden Ahmet Dengi'yi
dört kurşunla yere seren Gülizar Öztoprak'ın yargılanma sına
dün 4. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı.
Ömek 2:
Eruh ilçesinin Osmandalı köyünde, çoc ukla nn tarlada bul­
dukları ve köye getirdikleri bir havan mermisinin patla ması so ­
nucu yedi çocuk pa rçalanara k öldü, bir çoc uğun da bacağı ko p­
tu.

Hikaye Girişi

Hikaye veya renkli haber girişi diye adlandırılan bu tip gi­


rişte, başlıca özellik kısa ve çarpıcı olmasıdır. Aynca, do­
kusunda hoşa gidecek şekillere yer vermesi aranılır.
Ömek 1:
Masa llann ünlü "açıl susa m a çıl" sözü nihayet gerçekleşti.
Kilitler artık anahta rla değil, bir kağıt parçasıyla a çılıyor.
Ömek 2:
Po dyu mla nn en uzun boylu mankenlerinden Ec e Oktay,
kırk metre duvaklı gelinliğiyle Sha reton Oteli'nde, adına yakışan
bir şekilde kraliçeler gibi dünyaevine girdi.
Alınnlı Giriş

Bir demeçten, bir konuşmadan bir cümle ya da kısım ala­


rak haberin girişinde kullanmaya, alıntılı "giriş" adı veril­
mektedir. Bu tip girişe "iktibaslı giriş" de denilmektedir.
Alıntılı girişi savunabilmek yönünden iki nedenden söz
edilebilir:
1 . Alınan cümlenin habere en uygun girişi oluştur­
ması.
2. Haberin en ilgi çekici kısmının o cümlede toplan­
ması.
Ômek 1:
Dışişle ri Bakanı Vahit Halefoğlu, Türkiye'nin I ran-Ira k Sa ­
vaşı konusundaki görüşlerin in be lli o lduğunu ve taraflan suçla ­
yıcı bir tutum içinde bulunmadığını be lirtere k, "Bu savaşın bir
an önce sona ermesini istiyoruz" dedi.
ômek 2:
Kurulduğundan bu yana geçen yedi yıl içinde , " uygulama
hastanesi" a rayan Gazi Üniversitesi Tıp Fakü ltesi'nin inşaatı ta­
mamlanan hastane binasını dün hizmete a çan Cumhurbaşkanı
Kenan Evren, yetkililere, " Eğe r zorla ma sa ydım burası da o lmaz­
dı" de di.

Sorulu Giriş

Bir habere soruyla başlanması pek çok kişi tarafından hoş


karşılanmaz. Aynca, elverişli bir giriş de değildir, paragraf
genel kurallanna da aykındır. Bununla beraber, açıklığa
kavuşmayan olaylann ikinci ve üçüncü aşamalarında kul­
lanıldığı görülmektedir.
ômek:
Fatma'yı kim öldü rdü? Bu rsa'da iki gün önce işlenen cina­
yet hala esra nnı ko ruyor.
Olumsuz Giriş

Olumsuz bir cümleyle haberin başlaması pek uygun değil­


dir. Haberin esası olmuş, cereyan etmiş bir olaya dayanma­
lıdır diyenler "olmadı", "yapılmadı" gibi fiillerin okuyucu
üzerinde ters bir tepki yaratacağı görüşündedirler.
Ömek:
İ ngiliz görüşmeci Lord Owen, Bosna-Hersek için sürdürdü­
ğü görüşmelerden hiç bir sonuç alamadı.

Flaş Giriş

Bugünkü gazetecilikte, haberin başlığıyla hemen hemen


aynı ifadeyi kullanan giriş tipidir. Kullanılan girişler içinde
en çok tercih edilenidir. Amacı, haberin temelini sade,
açık, doğru ve kesin olarak az ve öz şekilde vermedir.
Ömek:
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı M urat Karayalçın,
Sosyalist Enternasyonal toplantısına katılmak için Lizbon'a gitti.
16. BÖLÜM

Haberin Bütününü Yazma

Haberde Neler Bulunur?

Yazılı olsun sözlü olsun tüm basında, haberler yönünden


uyulması gerekli temel gazetecilik kuralı doğruluktur.
Herhangi bir haberde gazeteci o haberi oluşturan olayın
bir parçası olmadığından, kendinden hiçbir zaman söz et­
mez. Yazdıklarını üçüncü şahıs olarak tanımlar, anlatır.
Haber yazarken, fazlalıkları daima atmak gerekir. Eğer
kurulan cümlelerde fazla yan cümlecikler varsa, okuyucu­
da fazla okunacak gibi bir his uyanabilir. Bu yönden de
yazılan her haberin tonu önemlidir. Ciddi habere, hiçbir
zaman ne girişte ne de başka bölümünde anlamsızlık ka­
zandıracak bir unsur katılır.
Sade, yalın Türkçenin gazetecilikte kullanılacak yazı
dili olması gerekir. Yalın Türkçeden kasıt argo değildir.
Eğer argo kullanılacaksa yerinde kullanılmalı, alışılmış söz­
cüklerle uygulanmalıdır. Zaten standart haberin amacı bil­
gi vermedir. Bu bakımdan gerçekleri yazıp nokta koymak
gerekir.
Temel Gazetecilik

Haberi yazarken şu bilgiler akıldan çıkarılmamalıdır:


1 . Yazılan haber okuyan, dinleyen, seyredende kendi­
sinin sormak istediği sorulan yanıtlıyor mu?
2. llk cümlede kim, ne, nerede, ne zaman, nasıl, ne­
den sorulan var mı, yoksa ima mı ediliyor?
3 . Dikkatsizliğe yer verilmiş mi; yani gelişigüzel, basit
ve yetersiz olarak mı bilgi toplanmış?
4. iki taraflı bir olayda yalnız bir tarafa mı yer veril­
miş?
5. Gerekli temel bilgiler, yani olayın tarihçesi, içeriği,
tanımlanması, bunu yeni bir haber yapabilecek ni­
telikte midir?
Haberi yazdıktan sonra kesinkes yüksek sesle okuma­
lıdır. Bu suretle kulağa hoş gelmeyen tekrarlan ve karışık
cümleleri çıkarma olanağı sağlanabilir.

Temel Haber Yazma Kurallanna Göre


Haberin Bütiinünün Düzenleniş Şekilleri

Haberin bütünü bakımından, haber girişlerinin iyi bir şe­


kilde kaleme alınması çok önemlidir. Zaten daha önceki
bölümde de değerlendirildiği gibi, iyi bir haber girişi dai­
ma o haberde az ve öz şekilde izleyiciye ne demek istendi­
ğini sunmayı hedef almaktadır. Haber girişi az ve özü ve­
recek şekilde kaleme alınırsa, geriye kalan bölümleri ise
girişte belirtilen özelliklerin ayrıntıya inerek yazılması şek­
linde düzenlenir. Bu yönden, haberin bütününün düzen­
lenmesinde en çok dikkat edilecek nokta, elde bulunan
ayrıntıların iyi bir şekilde değerlendirilmesi ve düzenlen­
mesidir.

Ters Piramit Kuralına Göre

Ters piramit kuralına göre, haberin bütünü üç şekil izlene­


rek yazılabilir. Bunları sırasıyla kronolojik dizi, blok pa-

j 28 4
Haberin Bıitünıinıi Yazma

ragraflar ile düzenleme, zincirleme düzen şeklinde ifade


edebiliriz. Aynca, her üç şeklin uygulanmasında birlik sağ­
lanması için çeşitli bağlayıcı sözcüklerden yararlanılır.

Kronolojik Dizi

Bu şekil uygulandığı takdirde, haberin girişi yazıldıktan


sonra, eldeki bilgiler eğer mümkünse, olayların oluş sıra­
sına göre, daha doğrusu zaman unsuru dikkate alınarak
değerlendirilip sıralanır. Kronolojik diziyle yazılmış bir
haber tümden olayların akışını esas tutan bir yol izler.
Bu yol çok kullanılmakla beraber, zaman unsurunun
iyice denetlendikten ve kanıtlandıktan sonra yerleştirilme­
sini öngörmektedir. Yangın, deprem, tören ve benzeri
olayların haber şeklinde yazılmasında kronolojik dizi iyi
bir şekilde uygulanabilmektedir.

SÜNNET GECESiNDE GÔLET FAClASI

Sındırgı'ya bağlı Bulak köyünde sünnet düğünü i çin gelenlerin


gezmek amacıyla bindikleri sal devrildi. Kazada yedisi i lkokul
öğrencisi on kişi boğularak öldü.
Olay, dün Bulak köyüne 1 . 5 km. uzaklıktaki Karagöl'de
meydana geldi. Ali Çanak adlı orman muhafaza memurunun,
sünnet düğünü için köye davet ettiği akrabalarının ve bir iş ar­
kadaşının ölümüyle sonuçlanan kaza şöyle gelişti:
Ali Çanak, yedi yaşındaki oğlunun sünnet töreni için Biga­
diç'e bağlı Kayalıdere köyündeki akrabalarını törene davet etti.
yirmi altı yaşındaki Çanak'ın kayın biraderi lbrahim Tosun, ya­
nına. yedisi ilko kul öğrencisi o lan kardeş çocuklarını alarak sa­
bahın erken saatlerinde Bulak köyüne geldi. Köydeki o rman loj­
manlarında bir süre eğlenen akrabalar, daha sonra topluca orman
yangın gözetleme memuru o lan Halil Tan rıkulu ile birlikte yağ­
mur sularıyla oluşan göletin yanına geldiler. Burada çocukların ıs-

l 28 5
Temel Gazetecilik

ranyla dört metre uzunluğundaki sala Halil Tannkulu (31), Mer­


yem Çanak (8), Nurcan Tosun (17), Ayşe Tosun (8), Hülya Avcı
(9), lbrahim Tosun (26), Turgut Kan (7), Süleyman Binay (10),
Çiğdem Kök (10 ) ve Atila Karataş (10) birlikte bindiler.

Salda panik
Yavaş yavaş göletin o rtasına doğru ilerlemeye başlayan salın
su aldığını görünce çocukla r paniğe kapıldılar. Pa nik sırasında
çocuklar bir ta rafa do luşunca sal da a labora o ldu.
Faciayı anlatan Ali Çanak, " Dilim tutuldu, hareketsizleş­
tim" diyor.
Sala sığamadığı için binmeyen Ali Çanak, karada yken ço­
cukla nyla birlikte iki yakınının gölete düşüşünü ko rkuyla izledi.
"Şaşkınlıktan dilim tutuldu, nasıl o ldu anla madım ama hareket
edemiyo rdum" şek linde ko nuşa n Çanak, gördüğü ma nzarayı
şöyle anlattı:
" Sa l devrilince, çocukla r lbrahim ve Halil'e sa nlmaya çalış­
tılar. Ço cukla nn çırpınışla n, lbrahim ve Halil'in çaba lan gittikçe
za yıfladı. Kısa süre sonra suyu n içinde kayboldula r."

Çevreden yetişenler ancak cesetleri toplayabildiler


Yardım isteyen sesler üzerine çevreden yetişen köylüler
gölete ulaştıkla nnda yedisi ço cuk on kişinin cesetlerini gölet in
içinden büyük bir acıyla topladılar.
Yetkililer, sandal biçimindeki salın üç kişiyi bile taşıyama ­
yacak bir ya pıya sah ip o lduğunu belirterek, "Böyle bir sala o n
kişi nasıl sığdılar, nasıl cesa ret ettiler anla mak mümkün değil"
şeklinde ko nuştula r.
Sındırgı ve köylerini mateme boğan olayda hayatını kaybe­
den yedisi ilkokul öğrencisi on k işiden dokuzunun cenazesi bu­
gün Kayahdere köyünde öğle namazından so nra topluca toprağa
verilecek. Ha lil Tannkulu ise Devletlibaba köyünde defnedile­
cek.
(H11rriyet, Mayıs 1 986)
lSMAIL CEM KIZ ISTEDl

SARAYBOSNA (Milliyet)- G üneydoğu Avrupa İ st ikrar Paktı


Devlet ve Hükümet Başkanla n Zirvesi, T ürk diplomatıyla Boş­
nak tercümanın üç yıllık a şkının mutlu sonla nokta lanma sı için
bulunmaz bir fırsat oluşturdu.
Zirveye ev sahipliği ya pan Sa raybosna , T ürkiye ile Bosna­
Hersek a rasında diplomatik bir kız isteme törenine sahne oldu.
Dışişleri Ba ka nı İ sma il Cem, zirveye katılma k üzere dün geldiği
Sa raybosna'da Bosna lı Delaliç ailesinden, Özel Kalem Müdürü
Mehmet Kema l Bozay'a kız istemeye gitti.
Bakanlığın yetenekli diplomatlannda n Boza y, 1996-1997
yılla nnda görev ya ptığı Saraybosna 'da tanıştığı Azra Delaliç'le
evlenmeye karar verdikten sonra Bakan Cem'den onay istedi.
Cem, onayı vermekle yetinmeyip, zirvenin Saraybosna'da yapıl­
masını fırsat bilerek kız isteme görevini de üstlendi.

Allah'ın emri Peygamber'in kavliyle


Saraybosna'ya va n r varmaz Delaliç ailesinin evine giden
Cem, "llk defa kız istemeye gidiyorum. Benim için antrenman
olacak. İnşa llah gelecek sefere oğluma kız isterim" diye konuştu.
Anne Emine ile baba Muhammed Delaliç, Dışişleri Bakanı ve be­
raberindeki çok sa yıda basın mensubunu sıca k bir şekilde karşı­
la dı. Cem, sözü uzatmadan, " Allah'ın emri, Peygamber'in kavliy­
le kızınız Azra ha nımı, oğlumuz Mehmet Kemal'e ist iyoruz" de­
di. Muhammed Bey' in, " bizim evde hanım sorumludur" demesi
üzerine Cem de, "Hepimizde öyle" karşılığını verdi.
Kısa bir sessizlikten sonra Muhammed Delaliç, " Mehmet
Kemal'i uzun zamandır tanıyoruz. Aramızda büyük dostluk var.
Evet diyoruz" deyince; İsmail Cem de " Evet demenin kolay ol­
ma dığını biliyorum. Ben de kız babasıyım" ifa desini kullandı.
Ardından basın mensupla nnın da a lkışla n eşliğinde Meh­
met Kemal, Azra'ya Cem' in eşi Elçin Ha nım' ın a ldığı yüzüğü tak­
tı. Böylece bir dönem diplomatlann yabancılarla evlenmesinin
yasa k olduğu Dışişleri Baka nlığı'nda da bir tabu yıkıldı.
(MUliyet, 30 Tem.muz 1999)
ASENA lÇlN SAF TUTTULAR

lstanbul Haber Servisi- Türk feminist hareketinin öncü i simle­


rinden gazeteci-yazar Duygu Asena, son yolculuğuna kadınlann
o muzlan ü zerinde " Ka dınlar v ardır, kadınlar her yerde" slo ganı
ile uğurlandı. Asena için düzenlenen uğurlama törenlerine kar­
deşi lnci Asena'nın çağnsı ü zerine kadın lar matem havasından
uzakta, beyaz giysileriyle katıldı.
2 yıldır mücadele ettiği beyin tümörüne cumartesi sabaha
karşı yenik düşen Duygu Asena için ilk tören en son çalıştığı Va­
tan gazetesinde düzenlendi. B uradaki törende konuşan Vatan
gazetesi yazan Haşmet Babao ğlu, "Gazetecilikte iyi o lan ne varsa
Duygu Asena sayesindedir. 'Kadın ın adı var' artık. Kadının adı:
Duygu Asena" dedi.
Duygu Asena için ikinci tören Atatürk Kü ltür Merkezi'nde
gerçekleştirildi. Metin Uca'n ın sunduğu törende Nebil
Özgentü rk'ün "Bir Yudum lnsan" pro gramı için hazırladığı bel­
geselin 17 dakikalık bölümü gösterildi. Sosyolo g Pınar Selek,
"Hayatımda iki kadın için yo ğun bakıma kaldınldım. Biri anne­
mi kaybettiğim için biri de Duygu içindi. lkisi de aynı yaşta gitti­
ler. Annem gibi Duygu'yu örnek alarak büyüdüm" dedi.
Selek, Asena'nın h er türlü haksızlığa, mağduriyete po litik sı­
nırlamalar dışında karşı çıktığını söyledi. Selek, şöyle devam etti:
" Yıllar sonra mağdur olacağımı, D uygu'nun cezaevinde kar­
şıma çıkacağın ı nereden bilirdim? C ezaev ine girdiğim ilk gün­
lerde teyzem o lduğunu söyleyerek beni ziyaret etti. Tel örgülerin
arkasından bana göz kırpması hala belleğimde. Uzun uzun ko­
n uştuk, ban a h içbir şey so rmadı. Dosyamı incelemişti, her şeyi
biliyo rdu. So nra benim için dışanda büyük bir kampanya başlat­
tı. Teyzem o lduğunu söyleyerek beni ziyaret ettiği için hakkında
davalar açıldı. Kendi doğru lan için sağın a soluna bakmadan gi­
derdi. Bu yüzden öncü bir kadındı. D uygu, asla pes etmeden sa­
kin kararlılığıyla bir patika kazdı. Bu patikadan aynlmayan çok
fa zla kadın olduğunu düşünü yo rum."
Yazar Şirin Tekeli de, " Kadının Adı Yok" kitabının, Türkiye
feminizminin manifestosu o lduğunu ifade etti.

! 288
Haberin Bütününü Yazma

Gazeteci-yazar lpek Çalışlar da, Asena'yı bir gazetenin genel


yayın yönetmeni ya da ba şya zarı olara k düşündüğünü belirterek
ha yalini şöyle a ktardı:
" Onu nla bir gazete kurma hayalim vardı. Emimin bu gaze­
teyi ilk kurduğumuzda bir uçağa atlayıp i spa nya Başbakanı
Zapa tero ile söyleşi için lspanya'ya giderdi. O u ça k yolculuğuna
gidemediği için çok üzgünüm. n

Asena' nın Ordün'den gelen okuru ressam Sebahat el Rahsan


ise "Yurtdışında yaşıyorum. Ve bana sordukları üç isim vardı:
Mustafa Kemal, Aziz Nesin, Na zım Hikmet. Ona son yı llarda bir
Türk kadını da eklenmişti: Duygu Asena" dedi. Mor Ça tı temsil­
cisi Gülsu n Kanat, Asena'nın vasiyeti üzerine cenazeye çelenk
göndermek yerine va kıflarına bağış yapılmasını istediğini anım­
satara k "Bağış a ldığımız için ilk kez bu ka dar üzüldük, hüzün­
lendik. Asena'ya teşekkür ediyorum" dedi. AKM' deki tören ön­
cesinde ve sonunda Asena'nın çok sevdiği Jan Garbarek'a a it
" Nehirlerin Birleştiği Y erde" adlı beste çalındı.

'Kadının adı var'


Alkışlar arasında AKM'den çıkan lan Asena'nın cenazesi
Teşvikiye Camisi'ne getirildi. Cami avlusu nda Kadın P latfo rmu
üyeleri " Kadının adı var, unutmayacağız" yazılı pankart a çtı. Av­
luda açılan a nı defterlerine sevenleri Asena için yazdılar. Asena
ve gazeteci Ergil Tezerdi için aynı anda öğleyin cenaze namazı
kılındı. Kadınla nn da saf tuttuğu cenaze nama zının ardından
Asena' nın sa n güllerle donatılmış tabutu kadınla nn omuzla n
üzerinde taşındı. Kadınlar, a lkışlar, zılgıtlar ve " Ka dınlar vardır,
kadınlar her yerde" sloganı ile Asena'ya veda ettiler. Asena' nın
son dura ğı Zincirlikuyu'daki a ile mezarlığı oldu. Cenazeye ka tı­
lan her kadın Asena için mezarının başına çiçek dikti.
Duygu Asena için taziye mesajı gönderen Prof. Dr. Server
Tanilli, " Kavganın bu ndan sonrasında kadınlar, Du ygu Asena'ya
borçlu oldukla nnın bilinci ile yürüyecekler" dedi. Emre Erdem
de mesa jında, "Duygum'a, sana, dostlu ğuna, kitaplarına , kadın
ve insan ha kla n için çabalarına teşekkür borçluyu m" dedi.
( Cumhuriyet, 2 Ağustos 2006)

1 289
Blok Paragraflarla Düzenleme

Ters piramit kuralının bu düzenleme şeklinde, paragrafla­


rın yerinin değiştirilmesi, önemleri değişmeyecek şekilde
yapılabilmektedir. Blok paragraflarla haberin gövdesini in­
şa etmek, ancak önemleri hemen hemen aynı olan bilgile­
rin elde bulunması halinde mümkündür.
Blok paragrafla düzenleme yapılacaksa, eldekilerin
çok iyi bir şekilde süzgeçten geçirilmesi, değerlendirilmesi
zorunludur. Ayrıca, muhabirin takdir yetkisini de iyi bir
şekilde kullanması gerekmektedir.
Blok paragraflarla düzenlenerek yazılan haber türleri
arasında geziler, hava durumuyla ilgili haberler yer almak­
tadır. Bu türün yazımında blok paragraf kullanımı oldukça
rahat bir şekilde uygulanabilmektedir.

ANKARA, lKl ÔNEMU KONUK BEKLiYOR

Fransız Hükılmetinin özel temsilcisi Büyükelçi Claude Amaud


ile Uluslararası Sivil Havacılık ôrgütü'nün Direktörü Assad
Kotaite Onüm'ılzdeki hafta başında Ankara'ya gelecekler.
ANKARA, (Cumhuriyet Bürosu)- Ankara, önümüzdeki
hafta iki önemli konuğu ağırlayacak. F ra nsa' nın mimarlığını yü­
rüttüğü 2 1 . yüzyılın Avrupa savaş uçağı projesinin temaslarım
yü rüten Fransız hükümetinin özel temsilcisi Büyükelçi Claude
Amaud ile Uluslararası Sivil Havacılı k Örgüt ünün (I CAO) Di­
rektörü Assad Kotaite önümüzde ki hafta başında Ankara'ya ge­
lecekler.
Fransa'mn Eureka projesinde heyet başkam olan eski Mos­
kova Büyükelçisi Amaud, Ankara'da 2 1 . yüzyılın savaş uçağı
pro jesi üzerinde görüşmelerde buluna ca k. Fransız Cumhurbaş­
kanı Mitterand, bundan bir süre önce Avrupa ülkelerine ve bu
a rada T ürkiye'ye de çağnda bulunarak 2 1 . yü z yı l ı n Avrupa savaş
uçağı üzerinde şimdiden ça lışma la ra başlanmasını önermişti.
F ra nsa, bu çağrıda bulunduktan so nra Büyükelçi Ama ud'u Av-

1 2 90
Haberin Bütününü Yazma

rupa başke ntle rine gönde rerek söz konusu uçağın üretilmesi
için gerekli teknolojik işbirliğinin koordinasyonunu da üstle n­
mişti.
Fransa'nın Avrupa ülkeleri arasında yüksek teknoloji a la­
nında işbirliği öngöre n bu proje ye Türkiye'yi de davet etmesi,
Ankara'da, gerek Türk-F ransız ilişkile ri, ge rek hareketlenmeye
başlayan Türkiye-Avrupa ilişkileri bakımından " önemli ge lişme"
olarak nite le ndiriliyor. Arna ud'un gelişi, Ankara'ya göre , Fran­
sa' nın Avrupa işbirliğinde Türkiye'ye verdiği ye ri gösterme si a çı­
sından da "a nlamlı" bir ziyaret.
Büyükelçi Arnaud, Anka ra'da bulunduğu süre içinde Dışiş­
leri Bakanı Va hit Halefoğlu, Milli Savunma Bakanı Zeki Yavuz­
türk ve Devlet Bakanı Mustafa Tınaz Titiz ile görüşme le rde bu­
lunacak. Bu görüşme le r sırasında, Arnaud proje üze rinde Türk
hükümetine ayrıntılı bilgiler ve recek. Türkiye' nin söz konusu
uçağın yapımına hangi alanla rda katkıda bulunabileceği de a raş­
tırılacak.
Büyükelçi Arnaud önümüzdeki paza rtesi günü Ankara'ya
gelirken, a ynı gün U luslararası Sivil Havac ılık Örgütü Direktörü
Lübna nlı Assad Kotaite de Anka ra'da Türk hükümetiyle temas­
larda bulunacak. Kotaite, U laştırma Bakanı Veysel Ata soy, Dışiş­
leri Bakanı Vahit Halefoğlu ve Başbakan Turgut Özal ile görüşe ­
cek.
Dünyada sivil havacılığa ilişkin gerekli teknik düzenlemele­
ri yürüten I CAO'nun direktörüyle yapılacak görüşme lerde Tür­
kiye'nin Yunanistan ve Sovyetler Birliği'yle olan havac ılık sorun­
la nnın da gündeme ge lmesi bekleniyor.
Bu çerçevede , Yuna nistan' ın Ege'deki G- 18 yolunda yaptığı
değişikliğin de görüşme le rde ele alınacağı ta hmin e diliyor. Bu
konudaki anlaşmazlık, Yuna nistan'ın 1 981 yılında, Avrupa'yı
Ege'nin uluslara rası hava sa hasından ve Türkiye'nin güneybatı­
sından geçe rek O rtadoğu'ya bağlayan G- 18 yolunu Türk iye'ye
da nışmadan Limni üzerinde n Rodos'a gidecek şekilde doğuya
ka ydırması ile ortaya çıkmıştı.
Türkiye'nin it irazla n üzerine lCAO Konse yi Yuna nista n'ın
uygulamasının örgütün kurallarına a ykın olduğunu be lirlemiş
ve Se la nik'in doğusundan Rodos'a uza na n direkt bir yolun geçi-

l 29 1
Temel Gazetecilik

rilmesine karar vermişti. Yunanistan, bu karan aşama aşama uy­


gulamaya koyacağını I CAO'ya bildirmiş bulunuyor.
( Cumhuriyet, 9 Şubat 1986)

ZAMCI KlTLER KAR ŞAMPiYONU

Türkiye'nin en büyük 500 sanayi kuruluşu araştırması 150


500'de , " zamcı" kamu kurumlan karlılıkta listede ilk sıralan al­
dı. Liste nin en karlı ilk beş şirke ti, kamuya ait bulu nuyor. Sırtını
faize da yayan öze l se ktör şirke tleri "en karlı" sıralamasında ge ri
planda kalırken üretim yapan ve zam yapmasına müsaade edilen
kamu şirketle ri bu yıl büyük sıçrama yaptı. Bunlardan Türkiye
Kömür i şle tmele ri, 59.5 trilyon lira ile karlılıkta başı çe ke rke n,
yılın son çe yreğinde özelle ştirme ihalesine çıkarılacak Petrol
O fis i 54.6 trilyon lira ile 2., Tüpraş 54.4 trilyon lira ile 3. oldu.
1 997 yılındaki performansa göre 499. sıradaki Tüpraş' ın, 1998
yılında 496 basamak yukan çıkması dikkati çekti. Tüpraş'ın kar­
lılıkta son sıralardan ilk sıralara yükselmesinde otomatik fiyat­
landırmaya ge çişin büyük e tkisi oldu. 2000 yılının 2. çe yreğinde
öze lle ştirilmesi be klenen 1 997 yılının kar birincisi Pe tkim 45
trilyon lira ile bu kez 4. sırada yer aldı. Liste nin 5. ismi ise 37.l
trilyon lira kar sağlayan Eti Bor A.Ş. oldu.

Şeker ve Tekel
Teke l ve Türkiye Şeke r F abrikalan da, özel sektörün devle­
rinden Ford Otomotiv, Oyak Renault ve Arçelik'in ardından ilk
lO'a ismini yazdıran kamu kurumlan oldular. Yine heme n he r
ay zam yapan Kİ T'le rde n Te ke l, 29.7 trilyon lira, Şeke r Fabrika­
lan 28.4 trilyon lira kar sağlayarak üst sıralara fırladı. Te ke l, kar­
lılıkta 2. sıradan 9. sıraya düşe rken, sürpriz isim Şeke r Fabrika­
lan 490. sıradan 10. sıraya sıçradı. Şe ke re son bir yılda sık ara­
lıklarla zam yapılması şirketin kan nı artıran önemli e tken oldu.
150 500 sıralamasına giren 41 kamu kurumundan 24'ü, l 998'i
karla kapadı. Toplam kar, 350.4 trilyon lira olarak ge rçe kleşti.
Söz konusu kar, 500 büyük sanayi kuruluşunun toplam kannm
yüzde 36.5'ini oluşturuyor.
(Akşam, 30 Temmuz 1999)
DOSTLUK GRUBU KRlZl

Tdrkiye-lsrail Parlamentolar Arası Dostluk Grubu'nun 263 llye­


sinden 26'sı tepki olarak istifa ederken, CHP'li Antman grubun
feshedilmesini gündeme getirdi.

lsrail'in, Lübnan'da özellikle ço cukların ölümüne yol açan sa ldı­


nlanna karşı o luşan tepki, Türk-lsrail dostluğunu da etkiliyor.
Türkiye-lsrail Parlamento lar Arası Do stluk Grubu üyesi,
CHP lzmir Milletvekili Canan Antman, Dostluk Grubu Başkanı
AKP Adana Milletvekili Vahit Kirişç i ile görüşerek, " lsrail'e sal­
dınlan durdurun" çağrısı yapılmasını, sonuç a lınamaması du­
rumunda grubun feshedilmesini istedi. Antman şunları söyledi:
" Vahit Bey'e, 'İnsanlara karşı bir görevimiz var. Bir ateşkes
çağrısında bulunalım. Sivil halka yönelik insani yaklaşımla kat­
liamlann durdurulmasını isteyelim. Olma zsa topluca feshedelim'
dedim. Bu arada dünyadaki tüm parlamentolar arası do stluk
gruplannı da, lsrail'e baskı yapmaya çağırmamız gerekiyo r. Ora­
da çocuklar paramparça o luyor. Bir dostluk grubu o la rak yapa­
bileceklerimiz o lmalı.n

llk alternatif değil


Milletvekillerinin gruptan istifala nnın devam ettiğini ve ls­
rail' e "Saldınların so n bulması, barış o rtamının sağlanması ve
yaşanan dramın so na erdirilmesi" yönünde çağrı yapacaklarını
belirten Kirişçi de şöyle ko nuştu:
"lsrail'in yaptıklannın o coğrafyada yaşayan insanlann hafı­
zalanndan bir türlü silinemeyecek dramlar ve kınanması gere­
ken davranışlar o lduğunu beyan ettik. Dostluk grubunun fesh
edilmesi bir alternatif ama akla ilk o larak bu gelmiyor. Do stluk
gru pları diplomatik ilişki sağlayan bir kanaldır. Bunu yapamı­
yo rsak do stluk grubuna da gerek kalmaz.n

Ayvazoğlu: Devle t terörü


Gruptan istifa eden CHP Ço rum Mi lletv ekili F eridun
Ayvazoğlu da, "Bir insanlık suçu işleyen, masum insanla ra, ço-

l 2 93
Temel Gazetecilik

c uk ve sivillere karşı suç işleyenlere karşı dostluk bağımızı ko­


pa rırız. I sra il devlet terörü yapıyor. Bu tür katliamla r ya pa n ülke
dostumuz olamaz. Dost olmak istediğimiz bir ülke mazlum mil­
letlere karşı hainc e sa ldın yapaca ksa, bu durum 'biz onla ra kefi­
liz' anlamı taşıma z" dedi.

lstifalar -sürüyor
Isra il'in Filistin ve Lübnan'da ki saldırılarına tepki olarak
gruptan istifa eden milletvekillerinin sayısı da 26'ya ulaştı. Kriz­
den önc e 263 üyesi bulunan dostluk grubundan istifa eden mil­
letvekillerinin isimleri şöyle:
• AKP: Seracettin Karayağız, Nezir Nasıroğlu, Musa Sıvacı­

oğlu, Mehmet Yılmazcan, Ali Aydınlıoğlu, Ihsan Merda noğlu,


Mehmet Ali Suçin, Mustafa Nuri Akbulut, Ahmet i nal, Hacı I b­
rahim Kabarık, Süleyman Gündüz, Afif Demirkıran, Sait Yazı­
c ıoğlu, Halil I brahirn Yılma z (vefatından önc e istifa etmiş) , Fahri
Keskin, Mehmet Yüksektepe, Hasa n Aydın, Mikail Arslan.
• CHP: Ufuk Ôzkan, Mehmet Yıldırım, Atilla Kart, Mehmet

Kesimoğlu, Oğuz Oyan, Feridun Ayvazoğlu.


• ANAP: Serpil Yıldız, Muhsin Koçyiğit, Züheyir Amber.

(Milliyet, 2 Ağustos 2006)

Zincirleme D1izen

Zincirleme düzen, girişten sonra gelen her paragrafın bir­


birini izleyecek şekilde, yani anlam bakımından birbirine
bağlı olarak düzenlenmesiyle gerçekleştirilir. Bu tür bir
düzenleme tıpkı zincirin halkalarına benzer. Bu nedenle,
haberin kısaltılması güçlükle yapılabilir.
Ters piramit kuralının gerek kronolojik dizi gerek
blok paragraflarla düzenlenmesi gerekse zincirleme düze­
ne uygun olarak uygulanması halinde, bazı bağlayıcı söz­
cükler de kullanılmaktadır. Buna birlik sağlama adı veril­
mektedir. Yalnız, bu şekil kendi başına buyruk olmadığın­
dan, diğer şekillerin arasında sayılmamıştır.

1 294
Haberin Bıitıinıinıi Yazma

Birlik sağlama yönünden bazı bağlayıcı sözcüklerin


kullanımı zorunludur. Kullanılan sözcükler arasında ise,
"aynca, böylece, burada, böylelikle, yalnız, bu nedenle,
çünkü vs. " yer almaktadır.

EN ÇOK VERGl ARABESKTEN

Sanatçılar arasında bu yıl " vergi rekortmenliği koltuğu"na Sela­


mi Şahin oturdu. 21 milyon 427 bin lira vergi ödeceğini beyan
eden Selami Şahin'i, 1 3 milyon 548 bin lira ile Emel Sayın ve 12
milyon 697 bin lirayla Kemal Sunal izliyor.
Diğerleri
Selami Şahin, geçen yıl 3 milyon 708 bin lirayla 5. sırada
yer alıyordu. 1 985 'in vergi rekortmeni 20 milyon 734 bin lirayla
Emel Sayın'dı. 2. sırada 13 milyon 50 bin lirayla Kemal Sunal, 3.
sırada ise 10 milyon 677 bin lirayla Sezen Aksu yer alıyordu.
İstanbul Defterdan Kemal Civelek, " en fazla Gelir Vergisi
ödeyen" sanatçıların gelir matrahlanyla ödeyecekleri Gelir Ver­
gisi miktarlarını açıkladı. Geçen yıl 18 milyon 344 bin lira ka­
zanç sağladığını beyan eden lbrahim T atlıses bu kez 9 milyon li­
ra Gelir Vergisi ödeyecek. Hülya Süer 4 milyon 17 bin, Hülya
Koçyiğit 3 milyon 817 bin 5 18 lira, Sezen Aksu 3 milyon 759
bin, Harika Avcı ise 3 milyon 565 bin lira vergi beyanında bu­
lundu.
Cüneyt Arkın 1 milyon 975 bin lira Gelir Vergisi ödeyece­
ğini beyan ederken, Gün gör Bayrak 1 milyon 858 b in , lzzet Al­
tınmeşe ise 255 bin 950 lira vergi beyanında bulundu.
Bu arada 1985 yılı içerisinde 8 bin 515 lira para kazandığını
bildiren b estekar Cengiz Tekin 2 b in 129 lira vergi ödeyecek.
Serpil Çakmaklı bu yıl 647 b in 723, Zerrin Özer 642 b in 403 lira
vergi ödeyecek. Banu Alkan 1 milyon 884 b in liralık vergi beya­
nında bulunurken, Kadir lnanır'ın vergisi de 1 milyon 6 bin lira
olacak.
Bu yılın sanatçıları arasındaki " vergi rekortmenliği" sırala­
ması şu şekilde:
Temel Gazetecilik

Mesleklere göre rekortmenler


Mühendisler a rasında 550 milyon lira ile lnan Kıraç, "vergi
rekortmeni" oldu. Kıraç'ı 504 milyon lira ile Erdoğan Gönül,
516 milyon lirayla Nusret Arsel izledi.
Do kto rlar sıra lama sında ise 326 milyon 304 bin liralık vergi
beyan eden En gin Pak birincilik " koltuğuna" oturdu. Do kto rlar­
da Ertuğru l Bayırlı 39 milyon lira lık vergiyle ikinci o lurken, 23
milyon lira v ergi ödeyeceğini bildiren Kamuran Arel de üçüncü­
lüğü pa ylaştı.
Avuka tla r arasında yapılan Gelir Vergisi sıra lamasında 121
milyon 626 bin lira ile Kazım Dündar ilk sırada yer aldı. Dün ­
da r'ı 75 milyon 825 bin lira ile lzzet Hatem ve 56 milyon 688
bin lirayla Emil Haim F ranko izledi.
(Hürriyet, 28 Nisan 1986)

SAGUGIN RENGl BEYAZ!

Araştırmalara göre Avrupa ülkelerindeki insanla nn tükettiğinin


yarısı kadar beyaz et yiyo ruz. Ama sayıla n gün geçtikçe artan
" sağlıklı yaşamseverler" beya z et tüketiminin artmasını sağlıyo r­
lar. Beyaz et deyince a kla hemen tavu k geliyor ama halkımız için
yen i o lmasına rağmen hindi de gayet seviliyor.
Özellikle diyet ya panla ra tavsiye edilen tavuk eti, artık sa­
dece bütün o larak değil parça parça ve hatta paramparça halde
bile satılıyo r. Özel tavuk soslan ise lezzetlerine lezzet katıyor.
Tavuk kadar yararlı o lan hindi ise özellikle kolestero lü yüksek
o lanlara tavsiye ediliyor.
Yılba şı sofrala nmn simgesi o lan hindi eti, artık pastırma­
sından salamına, jambonundan fümesine kadar mutfaklara g ir­
meye başladı. Ka lp ve damar sağlığı a çısından elli yaşını aşmış
kadınla ra tavsiye edilen h indi aynı tavuk eti gibi gelişme çağın­
da ki çocuklara da ço k yara rlı.
(MiUiyet, 30 Temmuz 1999)
VERGl lADESl YERİNE ÔZEL lNDlRlM GELlYOR

Yeni Gelir Vergisi Kanunu'nun ana hatlannı oluşturacak taslağa


göre; ücretlilerin aldıkları vergi iadesi yerine özel indirim siste­
mi, isteyen ücretliye de beyan uygulaması gelecek.

Gelir Vergisi Kanunu'nda köklü değişiklikler yapılması öngörü­


lüyor. Bu kapsamda gelir vergisine tabi gelirler, " çalışma, faaliyet
ve sermaye gelirleri" olarak yeniden tanımlanıyor. Çalışanlann
vergi iadesinin yerini 'özel indirim' alıyor. Kurumlar vergisinin
ardından gelir vergisinin de yeniden yazımı için kollan sıvayan
Vergi Konseyi, mevcut durum ile yeni kanunda yer verilmesi
planlanan düzenlemelere ilişkin bir "ara rapo r" taslağı hazırladı.
Yeni Gelir Vergisi Kanun u'nun da temelini oluşturacak o lan ra­
por taslağı, son değerlendirmelerin ardından kamu ve özel sek­
törün görü şüne sunulacak.

Yeni Düzenleme Neler Getiriyor?


Rapo r taslağında yeni sistemin ana hadan da, şu şekilde o r­
taya kondu:
• Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlan, Gelir Vergileri Ka­

nunu o larak b irleştiriliyo r. Gerçek kişilerle ilgili bölümde, ver­


giye tabi kazanç ve iratlar, çalışma, faaliyet ve sermaye gelirleri
adı altında 3 katego ride to planacak.
• Çalışma gelirleri, ücret gelirleri ve girişim gelirleri olarak

ikiye ayrılırken, girişim gelirleri ticari, sınai ve zırai kazançlar ile


serbest meslek kazançlanndan o luşacak. Sermaye gelirlerini ise
menkul ve gayn menkul sermaye iratlan ile elden çıkarma ka­
zançları meydana getirecek. Kurumlann vergilendirilmesi ise
daha önce çıkarılan Kurumlar Vergisi Kanunu'nun entegrasyonu
yo luyla gerçekleştirilecek.

Düşük Beyana Asgari ôdeme


• Yeni Gelir Vergisi Kan un u'nun da temelini o luşturacak

rapor taslağına göre, kazan ç karinesi- gider bildirimi ile Vergi


idaresi, hayat tarzına ve sahip o lduğu kaynaklara nazaran düşük
gelir beyan eden mükellefler için, asgari bir matrah takdir edebi-

j 297
Temel Gazetecilik

lecek. Alınan bilgiye göre buradaki ölçütler, ikamet edilen konut


veya ikinci konutun kira değeri, temizlikçi hariç evde eleman ça­
lıştın lması, sahip o lunan bin ek, deniz, hava taşıtı, binek veya ya­
rış atı ile 450 cm3'den büyük mo tosiklet, özel kulüp üyelikleri
ve turistik amaçlı yurtdışı seyahatler o larak belirlenecek.
• Ücretler üzerinden stopaj uygulamasına devam edilirken

isteğe bağlı o larak ü cretlilere de aynca yıllık beyanname verme


hakkı tanınacak. Böylece beyanname üzerinden yapılacak indi­
rimlere imkan sağlanacak. Özel gider indirimi kaldınlacak ve
sadece ücretlere mahsus bazı indirimler devreye girecek.
• Bu çerçevede özel indirim ile aile ve ço cuk indirimi uygu­

lamaya konulacak.
• Tüm mü kellefler için de asgari geçim indirimi planlanı-

yo r.
( Yeni Şafak, 3 Ağustos 2006)

Dörtgen Kuralına Göre

Ters piramit kuralı çok kullanılır bir kural olmakla bera­


ber, bu kuralın uygulanamayacağı durumlar da bulunmak­
tadır. Haberi yapacak bilgilerin hepsi eş değerdeyse, bu
takdirde ters piramit kuralının uygulanmasına gerek kal­
maz. Böyle durumlarda dörtgen kuralı ise biçilmiş kaftan­
dır.
Haber yazma giderek özü verme şekline dönmekte ol­
duğundan, azalan önem sırasına göre bilgilerin sıralanma­
sını hedef alan ters piramit kuralı önemini yitirmektedir.
Hele yazılı basın elindeki olanakları radyo ve televizyona
kaptırdıkça, haberlerini verirken işi artık iyi bir şekilde yo­
rumlamaya ve değerlendirmeye dökmektedir. Bu nedenle
de dörtgen kuralına yönelinmiştir.
Dörtgen kuralına göre, haberin girişi asıl haberdir.
Haber girişi az ve özü vermektedir. Haberin gövdesi ise,
açıklayıcı bir anlatımla yazılmış eş değerdeki paragraflar­
dan oluşmaktadır. Daha doğru bir deyişle, haberin gövde-

j 298
Haberin Bıitıinıinıi Yazma

si, girişte verilenlerin anlamını açıklama hedefini gütmek­


tedir. Toplanan her bilgi eşdeğerse, haber yazılırken bun­
ları koymak zorunludur. Dörtgen kuralının anlatılan bu
ilk şeklini okuyan, haberin tamamını okumadan anlaya­
maz. Genelde bu şekil, dar bir kenar üzerine oturmuş
dörtgen olarak nitelenir.

RAMAZANLIK ZAMLAR

Et, yumurta ve pirinç, zam rekorlan kırıyor. Hazır kıyma, mar­


ketlerde 1400 liraya çıku. Dana eti 1800-1900 lirayı buldu. AI­
payla beslenmiş dananın bonfılesi, lüks semtlerde 3 bin lirayı
buldu.

Ramazan, piyasaların biraz o lsun canlanmasına neden o ldu ve


tüketimi artan bazı kalem mallarda fiyatlar hızla tırmanış a geçti.
En fazla fiyat artışı et, yumurta ve pirinçte gözlendi. Et, so n bir
ay içinde kilo başına 300-400 lira arttı. Kasaplarda, marketlerde
en ucuz et cinsi o lan kıyma 1 400- 1500 liraya ulaştı. Dana eti
1800- 1 900 liraya ulaştı. Bo nfilenin fiyatı lüks semtlerde 3 bin li­
rayı yakaladı.
Bir ara bo lluktan 10 liraya kadar düşen yumurtanın fiyatı
şimdi 30-35 lira do laylarında seyrediyor. Ramazan ayının yanı
sıra, yumurta fiyatlarının yükselmesindeki etkene "bo lluğun so­
nucu" deniliyo r ve ilgililer bo lluk sırasında tavukların kesilme­
siyle şimdi yumurtlatacak tavuk bulunamadığını belirtiyo r.

Pirincin şakası yok


Fiyat artışında pirinç de liste başı. So n 1 - 1 . 5 ay içinde pi­
rinç fiyatları no rmalin üzerinde yü kseldi. E ski mal kalmaması,
yeni mahsul beklentisiyle Ramazan'da tüketimin diğer aylara gö­
re fazlalaşmasının yanı sıra, pirincin stokçuların eline düşmesi
fiyat artışını körüklüyor. 300 liralık baldo pirinç, bugün to ptan­
cıda 430-440 liradan, 260-270 liralık ro ko c insler 350-360 lira
üzerinden işlem görüyor. i thal pirincin de yo klara karıştığı, so n
partileri toptancıda 290-300 liradan satılan İ talyan ve İ spanyo l

1 299
Temel Gazetecilik

mallarının yeni gelecek o lanlarının Ramazan nedeniyle tüketici­


ye daha yüksek fiyatla yansıyacağı kaydediliyor. Roko pirincin
bakkaldaki fiyatı 450 lirayı, baldo pirincinki de 550 lirayı buldu.
Son 1 -1 .5 ay öncesine kadar sesi sedası çıkmayan kuru ­
fasulye de zam o rtamına uydu. Bakliyat to ptancıların Anado lu'da
mal kalmadığını, eskisi tükendiğinden yeni mahsul çıkana kadar
fiyatın astrono mik rakama ulaşmasından çekindiklerini söylü­
yo rlar. Halen t? ptancı piyasalarda lüks tip kurufasulyenin fiyatı
650-700 lira. Nohut sürekli ihraç ediliyo r ve fiyatında bir deği­
şiklik yo k. Kırmızı ve yeşil mercimek de 15 güne kadar yeni
mahsul piyasaya girecek. Halen 600 lira do laylannda fiyatla to p­
tancıda satış işlemi gören mercimeğin, yenisinin çıkmasıyla
yüzde 50 hatta daha fazla o randa ucuzlayacağı tahmin ediliyo r.
Ramazan ayında iftar sofralarının kaçınılmaz gıda maddesi
o lan ve tüketimi artan zeytinin fiyatında, herhangi bir kıpır­
danma gözlenmiyor. Ramazan öncesinde işlerdeki durgunluk
nedeniyle düşme eğilimine giren zeytin fiyatını halen artmadan
koruyo r. Piyasalarda satılan Antalya, Aydın, Edremit, Erdek ve
Gemlik zeytinlerinin peraken decilerdeki fiyatı 500-600 lirayla
1500 lira arasında değişiyor. 250-280 tanesi bir kilo gelen iri
Gemlik zeytinlerinin fiyatı ise 1000 liranın üzerinde. M armara
Birlik zeytinlerinin fiyatı da 800-1200 lira arasında o ynuyor.
Peysan'ın ortaklarından Ali Zafer Taciro ğlu, T ürkiye'de 50 bin
do layında zeytin üreticisi bulunduğunu, körfez zeytinlerinin
yüzde 50 'sine Marmara Birlik'in sahip olduğunu belirtti ve zey­
tin fiyatlarının artmamas ını "sıkı para po litikasının sonucu" şek­
linde bağladı.
(Hürriyet, 18 Mayıs 1986)

YEMYEŞlL SOFRAI.AR

" Yeşillik kelimesinin ço k kesin bir tanımı yo k. Yemek ve ilaçlar­


da, ko ku veya tatlan için kullanılan, yaprak veya sap yapraklan
olan bütün bitkiler yeşillik şeklinde tanımlanabilir. Yeşillikleri,
besleyic i değerleri için pişirilen ve yenilen tenc ere otlan; ye me k­
lere lezzet vermek için kullanılan aro matik tatlı otlar ve salata­
larda çiğ yenilen salata o tlan o larak ayı rmak mümkün."

1 300
Haberin Bıitıinıinıi Yazma

Bu cümleler Ardabbela Boxer'ın yazdığı Khalkedon Yayınla­


n tarafından çıkarılan Lezzetli Yeşiller Kitabı'ndan . . . Kitapta
50'den fazla lezzetli veya faydalı otu tanımları, görüntüleri ve
kullanım biçimleri ile bulabilirsiniz. Bunlardan bir kısmı roka,
nane, sanmsak, maydanoz gibi mutfaklanmızda çok sık kullan­
dığımız, bir diğer kısmı ise aslında etrafımızda olan, kolay ula­
şabileceğimiz ama tanımadığımız yeşillikler.
Yine bu kitapta bahçecilikten zevk alanlar ya da taze yeşil­
likleri sevenler için yeşillik yetiştirmenin püf noktalannı ve tıp
alanında nasıl kullanıldıklarına dair ipuçlarını bulabilirsiniz.

Sağlık için yeşil yiyin


Özellikle son dönemlerde artan "sağlıklı yaşam" trendinden
sonra insanlar artık yediklerine içtiklerine bayağı dikkat eder
oldular.
Artık insanlar lezzetten çok faydalarını ve zararlannı düşü­
nerek mönülerini belirliyorlar.

lşte en bilindik yeşillikler ve onlann faydalan


• Taze soğan: Çok eski zamanlarda, Roma, Mısır, Pers ve

Yunan halkları tarafından tıbbi amaçlarla kullanılmış olan so­


ğan, idrar söktürücü ve sindirim sistemini uyancı etkilerinin ya­
nı sıra iskorbüt hastalığını da önleyen doğal bir antiseptiktir.
• Sarmısak: Doğal bir antiseptik ve antibiyotiktir. Sindirimi

kolaylaştınr, kan basıncını düşürür.


• Dereotu: Dereotu çok eski zamanlardan beri hem sihirli

güçleri için hem de ilaç niyetine kullanılmıştır. Teskin edici, gaz


giderici ve uyarıcı.
• Yaprak kereviz: Başlıca bileşimi selüloz ve su olduğundan

çok zayıf kişiler için iyi bir gıdadır. Kalorisi az ama lif ve C vi­
tamini oranı fazladır. Özellikle sinir sistemi ve asabi mide ağnla­
nnda vücut sistemi için genel bir kuvvetlendiricidir.
• Köri yapraklan: Hindistan'da kuvvet ilacı olarak kullanı-

lır.
• Kişniş: Tohumları hazmı kolaylaştınr ve idrar söktürücü

olarak kullanılır. Yatışurıcı ve uyancı etkileri bir arada bulun­


durduğundan aşın kullanılırsa bağımlılık yapar.

1 30 1
Temel Gazetecilik

• Rezene: idrar söktürücü ve sedütif etkiler vardır. Yaprak­


lan, kökü ve tohumlan demlenerek yara lapası veya göz, el ve
ayak banyosu için kullanılır.
• Defne: Yapraklan demlenerek içilirse iştah açar ve hazmı

kolaylaştırır. Merhem gibi sürüldüğünde adale ağnlanna iyi ge­


lir.
• Nane: Gaz giderici ve kasılmalan önleyici etkisinin yanı

sıra bulantıya karşı da etkilidir. Limon ile birlikte kaynatıldığın­


da soğuk algınlığı ve bulantılara iyi gelir.
• Bergamut: Çiçek ve yaprakları kurutulmuş veya tazeyken

demlenerek içilirse adet sancılarını hafifletir, uyku getirir. Gaz


giderici bir etkisi de vardır.
• Fesleğen: Asabi tansiyon ve uykusuzluk tedavisinde kul­

lanılır. Gargara yapılırsa öksürüğün ve boğaz ağnlannın iyileş­


mesine yardımcı olur. Doğal bir antiseptiktir.
• Maydanoz: A, B, C vitaminlerince zengin, üstelik demir

ve kasliyum deposudur. Karaciğer iltihabında, romatizma} hasta­


lıklarda ve gut tedavisinde kullanılır. idrar söktürücüdür.
(MiDiyet, 30 Temmuz 1999)

MALI PlYASAL\RDA 'DÔVlZE ENDEKSLİ' BOZULMA

Avrupa borsalanndaki bozulmayla sabah döviz son üç yılın, faiz


2006'nın en yüksek seviyesine çıktı. Ôğlen yine Avrupa ile to­
parlanan piyasanın gözü yurtdışında

lSTANBUL- Türk mali piyasaları uluslararası piyasalara ve ya­


bancı yatırımcılara bağlı hareketini sürdürüyor. Dün sabah başta
Avrupa borsalanndaki hızlı değer kaybını takip eden piyasalarda
rekor düşüşler yaşandı. Sabah Nisan 2003'ten bu yana gördüğü
en yüksek seviye olan 1 . 5840 YTL'ye çıkan dolar günü 2,3 YKr
artışla 1 . 5650 YTL'den kapattı. Döviz piyasasındaki bozulmada
yerli bankaların elinde bulunan ve döviz açık pozisyonlannı ka­
pattıklan dövize endeksli kağıtların 14 Haziran'da vadesi dolma­
sı da etkili oldu.
Haberin Bütününü Yazma

Bono faizleri ise kesintisiz çıkışını sürdürdü. 9 Nisan 2008


vadeli tahvilin faizi 0.62 puanlık çıkışla yılın zirvesi olan yüzde
1 7 .0S'e ulaştı. Sabah 36.405 puana gerileyen IMKB ise günü 271
puanlık çıkışla 38. 1 3 2'den tamamladı.
Avrupa borsalarındaki düşüşün dün Türk mali piyasaların­
da moralleri bozduğunu ve yalnız yabancı değil yerli yatırımcıla­
rın da katılımıyla tüm piyasalarda rekor bozulma yaşandığını
söyleyen para yöneticileri, öğle saatlerinde bu piyasaların artıya
geçmesi üzerine Türk piyasalarında da benzer seyir izlendiğini
açıkladı. Ancak akşam saatlerinde açıklanan dış ticaret verileri­
nin kötü çıkması sınırlı da olsa piyasalarda yeni bir bozulma ya­
rattı.

Açık 2.2 milyar dolar


14 Haziran tarihinde dövize endeksli kağıtların vadesinin
dolacağını, bankaların ise Hazine'den vadesi dolan paralarını
YTL cinsi alacaklarını belirten bir yetkili, "Yaklaşık 2-2.2 milyar
dolarlık bir kağıt piyasadan çıkıyor. Bu da aynı tutarda bir açık
pozisyon anlamına geliyor. Bu nedenle son günlerde yerli banka­
ların da dövizde alımlan var. Aynca yabancı bankaların ise fiyat­
ları yükseltmeye çalıştıklarını görüyoruz. Açık kapatma çabalan
böyle bir dönemde kurlar üzerinde ciddi baskı yaratabilir" diye
konuştu.
(Radikal, 1 Haziran 2006)

Dörtgen kuralının ikinci bir uygulanışı da vardır. Yazılan


haberin gövdesi taze haberlerden değil, fakat olayın geçmi­
şine ilişkin belgelenmiş bilgi ve fikirlerden oluşursa ikinci
şekil uygulanır. Bu şekil, daha çok gazete ve dergilerce ter­
cih edilir. ikinci şekil, aslında haberin anlamını verme­
mekle beraber, tarihi ve biyografik geçmişini iyi bir biçim­
de gös.terebilmektedir. Bu yönden de, tamamlayıcı haber
olarak genelde kullanılır.
NASIL ÇÔKTÜ?

DlYARBAKIR (hha)- Lice llçesi'ne bağlı 2 1 köy ile 17 mezrada


yaşayan toplam 10 bin nüfusun ulaşımını sağlayacak olan ve 45
milyon liralık yatırımla gerçekleştirilen Dicle Nehri üzerindeki
köprü, kesin kabulü yapıldıktan iki hafta sonra daha ulaşıma
açılmadan çöktü. 33 metre uzunluğunda, 7 metre yüksekliğinde
ve 6 metre genişliğindeki köprünün, eksik malzeme kullanılma­
sı ve inşaat sırasında yapılan bir teknik hatadan dolayı çökmüş
olabileceği ihtimali üzerinde durulurken, Köy Hizmetleri 8. Böl­
ge Müdürlüğünce de teknik ve idari soruşturma açıldı.
Lice llçesi'ni 1 5 kilometre uzaklıktaki Birlik Köyü yakınla­
nnda, Dicle Nehri üzerinde yıllardan beri yapımı planlanan ve
geçtiğimiz Mayıs ayında ihale edilen köprünün inşaatı, Nisan
başında tamamlandı ve kesin kabulü 1 1 N isan 1986 günü yapıl­
dı. Bu arada ulaşıma açma çalışmalan devam ederken, çevrede
Dicle üzerindeki tek geçit olan köprü çöküverdi. Köprünün çö­
küş nedenini saptamak üzere Köy Hizmetleri 8. Bölge Müdürlü­
ğü olaya el koyup soruşturma açtı. llk belirlemelere göre, "orta
ayağının tam yerine o turtulamaması ve eksik malzeme kullanıl­
ması" nedeniyle çökmüş olabileceği ihtimali üzerinde duruluyor.
Köy Hizmetleri 8. Bölge Müdürü Mustafa Bilgin, olayla ilgili
soruşturmanın sürdürüldüğünü belirterek, "Köprünün yıkılma
olayını, genel müdürlük talimatı doğrultusunda uzmanlara ince­
letiyoruz. Teknik ve idari soruşturma sürüyor. Çöküşe yağışla­
nn etkisi de olabilir. Kıyılan köprünün yerine yenisini Afet Fo­
nu'ndan yapmaya çalışacağız, dedi.
n

ôte yandan, geçtiğimiz yıl Mayıs ayında yapılan ihaleyi


Aytekinler Müteahhitlik ve Ticaret Limited Şirketi'nin kazandığı
ve inşaatın bu kuruluş tarafından gerçekleştirildiği, Köy Hizmetle­
ri 8. Bölge Müdürlüğü görevlilerinden Şükriye Kayhan'ın kontrol,
Celal Yeşilgöz, Mehmet Duman, Ôzcan Mürsal ve Mehmet Ça­
kar'dan oluşan heyetin de kabulde sorumluluk aldıklan belirlendi.

Vatandaş ne diyor?
Lice Birlik Köyü Muhtarı Mehmet Yakacı, köprünün kesin
kabulünden kısa süre sonra yıkılmasına bir anlam veremediğini
söyledi. Muhtar şöyle konuştu:
Haberin Bütününü · Yazma

"21 köy ile 1 7 mezrada oturan yaklaşık 10 bin kişi bu köp­


rünün hizmete açılmasını sabırsızlıkla bekliyordu. Köprünün
yıkılmasıyla çok güç durumda kaldık. Daha önceleri sallarla
nehri geçerek okula giden çocuklanmız da umudu köprüye bağ­
lamıştı.
(Hürriyet, 27.4.1986)

MiSYONER OPERASYONU

(Soner Kılınç, lzmir-) lzmir'de Hıristiyanlık propagandası yapa­


rak izinsiz broşür dağıttıklan öne sürülen 16 ABD'li, çok sayıda
Türkçe lncil ve anket formuyla yakalandı. Kamuya açık yerlerde
izinsiz dini broşür dağıtmak suçuyla hakim karşısına çıkanlan
sanıklara 5 bin 400'er lira ceza verildi.
lzmir Emniyet Müdürlüğü'ne bağlı Güvenlik Şube Müdür­
lüğü ekipleri, Buca'nın Forbes Caddesi'nde misyonerlik faaliyeti
yürüttüğü tespit edilen Amerikalı Kelly Ann Hunt (2 1 ) , Calvert
Edwin Hydes (22), Amanda Lee Meenk ( 19) ve Heather Lynn
Grant'i (20) önceki gece, saat 22.00'de gözaltına aldı. Dört Ame­
rikalının Hıristiyanlık diniyle ilgili anket formu dağıttıklan ve
Basmane Bodrum Otel'de kaldıklan belirlendi.
Operasyonu genişleten Güvenlik Şube dedektifleri, dün ote­
le baskın yapu. Operasyonda Amerikalıları, Türkiye'ye getirip
Hıristiyanlık propagandasını organize ettiği öne sürülen Matt­
heus Hendrikus (32) ile Bridget Renee Behrens (25), Jack Paul
Plummer ( 1 9), Rocky joseph Favia (21), Rachel Diana La Gran­
deur (20), Heather Margaret Melancon (19), jennifer Renae Nu­
nemacher (22), Gregory Young (31), Dixie Deann Du Bose (24),
Benjamin Bryon Rinkenberger (21) ve Aaron Michael Whitelock
(29) gözaltına alındı.
Amerikalılann kaldığı odalarda yapılan aramalarda 1 54 an­
ket formu, çok sayıda Hıristiyanlık diniyle ilgili broşür. 22
Türkçe lncil ve lncil isteme formu ele geçirildi. Çoğu öğrenci 16
kişinin, Trabzon'da da faaliyet gösteren Reiztz Turizm Şirke­
ti'nin Müdürü Mattheus Hendrikus (32) aracılığıyla bir hafta
önce İstanbul Atatürk Havalimanı'ndan Türkiye'ye giriş yaptık-

l 30 5
Temel Gazetecilik

lan ve misyonerlik faaliyetlerinde bulunmak amacıyla dört gün


önce lzmir'e geldikleri tespit edildi.

lslam'ı tanımak istiyoruz


Yakalanan misyonerlerin Ege Bölgesi'ndeki dini yerleri do­
laşacaklarını öne süren Mattheus Hendrikus, "Arkadaşların çoğu
ABD'de öğrenci . Dünya, lslam dinini tanımak istiyor. Biz hem
lslam dinini tanımak, hem de Hıristiyanlığı tanıtmak için çaba
harcıyoruz. Yaptığımızın suç olduğunu bilmiyorum." diye ko­
nuştu.
Çalışmalarının lslam diniyle Hıristiyanlık arasında bir köp­
rü olduğunu savunan Hendrikus ile sekizi bayan 16 kişi, Güven­
lik Şube Müdürlüğü'nde sorgulandıktan sonra TCK'nın 534.
maddesi gereğince "kamuya açık yerlerde izinsiz dini broşür da­
ğıtmak" suçundan haklarında düzenlenen soruşturma evrakıyla
adliyeye sevk edildi. Nöbetçi mahkeme, ABD'li sanıklara 5 bin
400'er lira ceza verdi. Sanıklar daha sonra sınırdışı edilmek üze­
re Yabancılar Şubesi'ne teslim edildi.
(Milliyet, 30 Temmuz 1999)

HIRlSTlYANLIK'I YAYIYORLAR

Hıristiyanlığı yaymaya yönelik örgütlü çalışma biçimine "mis­


yonerlik" deniliyor. Hıristiyanlığın ilk ve en büyük misyoneri
sayılan Aziz Paulos, Anadolu'nun büyük bölümüne, önemli Yu­
nan kentlerine Hıristiyanlığı ulaştırdı. Paulos ve öteki misyoner­
lerin çabalarıyla Hıristiyanlık Roma lmparatorluğu'nun ticaret
yollan üzerindeki büyük kentlerde hızla yayıldı. Birinci Costan­
tinus döneminde (306-337 yıllan arasında) Hıristiyanlık Roma
lmparatorluğu'nun her köşesine yayıldı. Roma imparatorluğu ile
özdeşleşen Hıristiyanlık 1 3 50- 1 500 yıllan arasında büyük ölçü­
de sarsıldı. Misyonerlik kurumu da bu dönemde geriledi. Trent
Konsili'yle ( 1 545-63) birlikte yeniden düzenlenen ve canlılık
kazanan Katolik Kilisesi lspanya, Portekiz, Fransa'nın yeni bul­
duğu ve ele geçirdiği topraklara misyonerler gönderdi. Böylece
Orta ve Güney Amerika, Antiller, Filipinler Hıristiyan oldu.

1 30 6
Haberin Bütününü Yazma

Cizvit misyonerler Japonya, Çin ve Hindistan'da yeni mis­


yonlar kurdular. Bu çalışmalar 1622'de Rorna'da kurulan tınan
Yayına Cemiyeti tarafından koordine ediliyordu. Kişisel imanı ve
kutsal metinlerin bağlayıcılığını vurgulayan Protestan kiliseleri
16. ve 17. yüzyıllarda yeni sömürgelerde büyük bir yükseliş gös­
terdi. 19. ve 20. yüzyıllarda yeni örgütler oluşturuldu. Bunlar
gönüllü kuruluşlardı. 20. Yüzyılın ortalannda bağımsızlık kaza­
nan sömürgelerde misyonerlik çalışrnalan sıkı bir denetim altına
alındı. Hıristiyanlık propagandası yasaklandı. Misyonerlik ça­
lışrnalan zaman zaman Türkiye'de de görüldü . Bu türden çalış­
malarda görev alan misyonerler, yaz mevsiminde turistik geziler
kapsamında ülkemize gelip, ekonomik olarak geri konumda bu­
lunan bölgelerde faaliyetlerde bulunuyorlar.
(Milliyet, 30 Temmuz 1999)

MURDOCH TÜRKlYE'DE

News Corporation, Atlantic Records'un başkanı Ertegün'le yap­


tığı ortaklıkla TGRT'yi satın aldı. lhlas Yayın Holding'in ana his­
sedan olan Huzur Radyo TV'yi (TGRT) satın alan News Cor­
poration, Türkiye'de yabancı sınırlamasını Ahmet Ertegün'le yap­
tığı ortaklıkla aştı.

lhlas Yayın Holding'in ana hissedan olan Huzur Radyo TV'yi


(TGRT) satın alan News Corporation, Türkiye'de yabancı sınır­
lamasını Ahmet Ertegün'le yaptığı ortaklıkla aştı. News Corp.
Başkan Yardımcısı ve Avrupa Başkanı Martin Pornpadur, medya
sektöründeki uluslararası deneyim ve bilgi birikimleri sayesinde
Türk izleyicilerine zengin içerikli yeni bir seçenek sunmayı he­
deflediklerini vurguladı.
Ekonomi Servisi- News Corporation, TGRT'yi 1 5 1 milyon
YTL'ye (yaklaşık 1 00 milyon dolar) satın aldığını açıkladı. News
Corporation'dan yapılan açıklamada, dünyanın en büyük medya
şirketlerinden News Corporation ve Atlantic Rt>cords'un kuru­
cusu ve Başkanı Ahmet Ertegün'ün, TGRT'yi, lhlas Yayın Holding
AŞ ve diğer hissedarlardan satın almak üzere anlaştığı kaydedildi.

1 307
Temel Gazetecilik

Anlaşmaya göre News Corporation ve Ahmet Ertegün'ün,


TGRT'nin yayın hakkını elinde bulunduran Huzur Radyo TV
AŞ'nin hisselerinin tamamını satın alacağı belirtilen açıklamada,
satışın gerekli izinlerin alınması ve koşullann sağlanmasının ar­
dından sonuçlandınlmasının öngörüldüğü bildirildi. Açıklamada
şöyle denildi: "Hisse satın alma anlaşmasına göre News Corpo­
ration ve Ahmet Ertegün tarafından satın alınmayan TGRT mar­
kası ve TGRT FM Radyosu, lhlas Yayın Holding'in bünyesinde
kalmaya devam edecek. Anlaşmanın tamamlanmasına kadar ge­
çecek sürede , News Corporation TGRT ismini kullanmaya de­
vam edecek. Satış işleminin tamamlanmasının ardından lhlas
Yayın Holding, medyadaki faaliyetlerini diğer kuruluşları aracı­
lığıyla devam ettirecek."
Ahmet Ertegün de açıklamasında, News Corporation'dan
dostlan Rupert Murdoch ve Martin Pompadur ile birlikte, bu
yeni girişim için oluşturduklan önemli ortaklıktan büyük bir
memnuniyet duyduğunu aktardı. Ertegün, "Aynca lhlas Gru­
bu'nu, News Corporation gibi önemli bir Amerikalı yatmmcının
Türkiye'ye gelmesini sağlayan bu anlaşmayı sonuçlandırdıkları
için tebrik ediyorum. Türk izleyicilerine dünya standartlarında
eğlence yayını ve programlan sunmayı umuyoruz" ifadesini kul­
landı.
News Corp. Başkan Yardımcısı ve Avrupa Başkanı Martin
Pompadur da News Corporation'ın bir süredir Türkiye'de medya
sektöründeki gelişmeleri dikkatle izlediğini ve geçen yıl şu anda
News Outdoor olarak faaliyetlerini sürdüren açık hava reklam
şirketi Kamera Reklam'a yatının yaptığını vurgularken Ahmet
Ertegün ile birlikte tüm gerekli kaynakları kullanarak üstün ka­
litede bir televizyon istasyonu oluşturma konusunda kararlı ol­
duklarını kaydetti.
Pompadur, medya sektöründeki uluslararası deneyim ve
bilgi birikimleri sayesinde Türk izleyicilerine zengin içerikli yeni
bir seçenek sunmayı hedeflediklerini vurguladı.
lhlas Yayın Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Müca­
hid Ören ise thlas Yayın Holding'in TGRT markasını bünyesinde
bulundurmaya ve medyadaki faaliyetlerinin TGRT Haber Kanalı,

1 308
Haberin Bütününü Yazma

TGRT Pazarlama TV, lhlas Haber Ajansı ve Türkiye gazeteleri ile


devam edeceğini açıkladı.
Verilen bilgiye göre, görüşmeler esnasında lhlas Yayın Hol­
ding'in danışmanlığını Rayrnond jarnes ve Goetzpartners şirket­
leri, News Corporation'ın danışmanlığını ise Ata Yatının üstlen­
di.

Uluslararası medya devi


Medya ve eğlence şirketi olan News Corporation film yapım
ve yayıncılığı, televizyon, kablolu televizyon programcılığı, uydu
televizyon yayıncılığı, dergi ve ek yayıncılığı, gazete yayıncılığı
ve kitap yayıncılığı başta olmak üzere sekiz alanda faaliyet göste­
riyor. Varlıklarının toplam değeri 55 milyar dolar, yıllık geliri ise
yaklaşık 25 milyar dolar olan News Corporation'ın hisseleri New
York ve Sydney borsalarında işlem görüyor. News Corporation
faaliyetlerini öncelikle ABD, Avrupa, lngiltere, Avustralya, Asya
ve Pasifik havzasında sürdürüyor.

M'llzik sanayisine damga vurdu


Bugün 82 yaşında olan Ahmet Ertegün, 1947 yılında New
York'ta 10 bin dolar borçla kurduğu küçük plak şirketini Atlan­
tic Records adıyla dünya devi haline getirdi. Neredeyse 50 yıldır
dünya müzik sanatı ve sanayisine damgasını vuran Ertegün,
müzik dünyasına büyük emeği geçen kişiler için ilk kez konan
Grarnrny Onur Ödülü'ne layık görüldü.

47 yıldır Amerika'da yaşıyor


Atlantic Records, Ray Charles'tan Rolling Stones'a kadar
yüzlerce ünlü sanatçıyla çalışarak bugün ABD'de bir numara.
Babası eski büyükelçilerden Mehmet Münir Ertegün'ün işi ne­
deniyle lsviçre, Paris, Roma, Londra ve Washington'da büyüyen
Ahmet Ertegün, 47 yıldır Amerika'da yaşıyor.
( Cumhuriyet, 25 Temmuz 2006)

Dörtgen kuralının ikinci uygulanışına göre, haber ilk uy­


gulanışta olduğu gibi az ve özü verir, ikinci haber olarak

1 309
Temel Gazetecilik

yanında daima habere ait kısa bir geçmiş eklenir. Bazen,


ikinci haberin altına ilk haberle ilgili ufak tefek ayrıntılar
eklendiği de olabilir.
Dörtgen kuralının iki uygulanış şekline göre dizilmiş
haber krokileri şöyledir:

1 . Şekil 2. Şekil

Kuralın ilk uygulanış biçiminin örneklerine Türk ga­


zeteciliğinde l 980'den sonra rastlamak mümkün olmakta­
dır. Bu şekil, daha çok ekonomi, maliye, sosyal sorunlar,
vergiler, işçi-işveren ilişkilerini iyi bir şekilde değerlendi­
rebilmektedir.
ikinci uygulanışa ise, Türk gazeteciliğinde zaman za­
man rastlamak mümkündür. Buna örnek olarak, tanınmış
bir kişinin başına gelen bir kazayı veya felaketi vermek
mümkündür. Asıl haber ters piramit kuralına göre yazılır.
Yanına dörtgen kuralına göre yazılmış biyografik bilgilerle
süslü olayın ayrıntılan konulabilir.

Normal Piramit Kuralına Göre

Ters piramit kuralının tam tersi bir uygulama, normal pi­


ramit kuralıdır. Normal piramit kuralına göre, ayrınu ha-

j 310
Haberin Bütününü Yazma

ber girişini yapmaktadır. Ters piramitin esası, girişte sonu­


cu vermekteyken, normal piramitte sonuca ulaşma, habe­
rin sonunda mümkündür.
Toplanan haberler fazla önemli değillerse, normal pi­
ramit kuralının uygulanması yoluna gidilebilir. Bu kurala
göre, yazılan haber genelde renkli haber olarak adlandı­
rılmaktadır. Pek çok kimse ise bu tür haberleri röportaj
olarak bilir. Düz, monoton haberler yanında eğlence ara­
yanları tatmin eden bir haber şeklidir.
lnsanın ilgisini çeken konular, mizah, yenilik ve ben­
zeri, normal piramit kuralına göre oldukça iyi bir şekilde
işlenebilir. Daha başka bir deyişle, sürpriz sonuçlarıyla ço­
ğu kimse tarafından kısa bir hikayeye benzetilir. Günü­
müzde radyo , televizyon ve yazılı basın tarafından çok
kullanılan bir kuraldır.

SlNEMA, UYUŞTURUCUYA BlR KURBAN DAHA VERDİ

Çok sayıda televizyon dizisi ve kırk film çeviren Helga Anders,


giderek tanınmaz hale geldi ve hastanede yapayalnız öldü.

Sinema dünyasından bir yıldız daha kaydı. Alman sinemasının


ünlü yıldızı Helga Anders, yapayalnız, bir hastane odasında ya­
şama veda ederken, trajik sonuyla hayranlannı üzüntüye boğdu.
38 yaşında ölen Helga Anders, sekiz yaşında sahneye çıka­
rak, küçük yaşlarda yeteneğini kanıtlamıştı. 17 yaşında ise tanış­
tığı Roger Fritz, "Alman Lolita"sı olarak sinemada isim yapacak
yıldızın hızla yükselmesine yol açacaktı. Alman yönetmen ve
oyuncu Roger Fritz'le "Genç Kız" filminde ilk kez dikkatleri çe­
ken Helga Anders, kısa sürede büyük üne kavuştu. l 967'de
Roger Fritz'le evlenen Helga Anders tam yedi yıl sanauyla yaşa­
mını kaynaştırarak, "Yaşamının en iyi dönemi" dediği bu yıllan
hep hatırlayacaktı. Bu arada 1 50 televizyon dizisinde rol almış,
tam 40 da film çevirerek, erişilmesi güç bir rekora ulaşmıştı.

1 311
Temel Gazetecilik

Artık Helga Anders için bir iniş dönemi başlıyordu. Uyuştu­


rucular ve alkol de, her gün Helga'yla içli dışlı olmaya başlamış­
tı. Giderek tanınmaz bir hale gelmeye başlayan Helga'nın hay­
ranları da şaşkınlık içindeydi. Genç yaşta "anne" rollerine doğru
gidiyordu Helga Anders. Bunu düşünmek Helga için yıkım olu­
yor, çıldırmanın eşiğine geldiğini görüyordu. Krizler birbirini iz­
liyordu. Helga, genç yaşta gelen büyük ünüyle birlikte erimeye
başlamıştı.
Tedaviler, içkiden uzaklaşmalar, yeminler, ara vermeler,
krizler, nöbetler ve yine tedaviler artık Helga Anders'in vazge­
çemediği, istemeden yaşadığı roller olmuştu .
Ve en sonunda bir hastane odasında yapayalnız yaşamı nok­
talanmıştı. Helga Anders'in 18 yaşındaki kızı Leslie bile yanında
yoktu. Çünkü Leslie o sırada Fransa'da bir tanıdıklarının yanında
kalıyordu. Şimdi herkes bu yıldızın hayata veda etmesini, ister is­
temez Marilyn Monroe'nun erken ölümüyle yan yana koyuyordu.
(Hrlrriyet, 22 Nisan 1986)

ALKOL TEDAvtst GôRMELl

Son yıllarda Hollywood'un en sevilen kadın oyuncuları arasında


bulunan Küba asıllı Cameron Diaz'ın alkol alışkanlığı kontrol­
den çıktı. Matt Dillon'dan ayrıldıktan sonra bunalıma giren
Diaz, teselliyi gençliğinde de bağımlı olduğu alkolde arayınca
kariyeri tehlikeye girdi. Son film çalışmaları sırasında sabahları
bir kez bile vaktinde sete gelemeyen 26 yaşındaki yıldız, son ola­
rak birkaç aydır arkadaşlık ettiği Oliver Stone'a da, bir yemek sı­
rasında kıskançlık krizi geçirerek yumruk attı. Stone ile kavga­
sından sonra hastaneye kaldırılan Diaz'ın ağır bir bunalım geçir­
diği söylendi ve kesinlikle alkol tedavisi görmesi önerildi. Sanat­
çının umutsuz ve saldırgan ruh hali, çalışma arkadaşları ve işve­
renlerini de endişelendiriyor. Sette fotoğraflarını çekmek için
bulunan basın mensuplarını kovup, hakaretler etmesi ise basının
sanatçıya karşı uygulayacağı bir boykot tehlikesini gündeme ge­
tiriyor.
( Cumhuriyet, 1 Nisan 1999)
PiKNiK DÖNÜŞÜ KAZA

AKILLARA durgunluk veren olay Aydm'ın Söke ilçesinde ya­


şandı. Bağarası Beldesi Belediye Meclisi'nin DYP'li üyesi Nihat
Avcı'nın kızı Ayşe Avcı, eniştesi Hidayet Bilgin'in kullandığı
otomobille önceki gün ailece Bafa Gölü'ne pikniğe gitti. Talihsiz
genç kız, başına geleceklerden habersiz, teyzesinin kızı ve diğer
akrabalarıyla neşe içinde piknik yaptı. Aile dönüş yoluna çıktık­
tan bir süre sonra , karşı yönde taş dolu bir kamyon belirdi.

inanılacak gibi değil


PLAKASI ve sürücüsünün kimliği belirlenemeyen kamyo­
nun kasasından düşen bir taş, Ayşe'nin bulunduğu otomobilin
ön camını parçalayıp içeri girdi. Hızla ilerleyen katil taş, genç
kızın önce göğsüne, sonra başına çarpıp, aynı hızla aracın arka
camından dışarı çıktı. Bir anda gerçekleşen olayı dehşet içinde
izleyen aile, kanlar içinde kalan Ayşe'yi hemen Söke Devlet Has­
tanesi'ne kaldırdılar. Ayşe, buradan Aydın Devlet Hastanesi'ne
sevk edildi.
ANCAK yapılan tüm müdahaleler güzel Ayşe'yi hayata dön­
dürmeye yetmedi. Talihsiz kız, inanılmaz kaza sonucu hastanede
hayatını kaybetti. Olay sırasında Ayşe'nin yanında o turan ve yara­
lanan teyzesinin kızı Şakire Bilgin (10), Aydın Devlet Hastane­
si'nde tedavi altına alındı, Bağarası Kemalpaşa ilköğretim. Oku­
lu'nun başarılı öğrencilerinden Ayşe'nin garip ölümü, ailesini ve
arkadaşlarını yasa boğdu. Ayşe, dün gözyaşlarıyla toprağa verildi.

"Korkunç bir olay"


SINIF Başkanlığı ve okulun bando takımının majörlüğünü
yapan Ayşe Avcı için, okul bahçesinde hüzünlü bir tören düzen­
lendi. Törene katılan öğretmenleri ve okul arkadaşları çok sev­
dikleri kızın ardından gözyaşlarına boğuldular. Arkadaşları, "O
kadar hayat doluydu ki, onun öldüğüne inanamıyoruz. Bu çok
korkunç bir olay" diye ağladılar. Öte yandan taşın fırladığı kam­
yonun sürücüsünün kimliğinin belirlenmesi için soruşturma
başlatıldı.
( Takvim, 15 Mart 1999)
MÜZE GlBl GAZl

Kurtuluş Savaşı'nın hayattaki son 2 gazisinden biri olan 1 1 1 ya­


şındaki Yakup Satar'ın Eskişehir'deki evi ziyaretçi akınına uğru­
yor. Milletvekillerinden valilere, askerlerden öğrencilere herkes
Atatürk'ün neferi Yakup Dede'ye koşup elini öpüyor. Randevulu
gelen ziyaretçiler gazinin mendil, bardak gibi eşyalannı haura
olarak alıyor.

Basra'da da savaşn
1895 yılında Kırım'da doğan ve ailesiyle birlikte Eskişehir'e
göçen Yakup Satar, l . Dünya Savaşı'nda Basra cephesinde savaş­
tı. Daha sonra Mustafa Kemal'in askeri olma şerefini elde eden
Yakup Satar, Sakarya Meydan Muharebesi'ne katıldı. Yakup De­
de şu anda İstiklal Savaşı'nın yaşayan son iki gazisinden biri. Ya­
kup Dede'nin Eskişehir'deki evi ziyaretçilerle dolup taşıyor.

Randevuyla ziyaretçi
Türkiye'nin dört bir yanından öğrenciler, askerler, siyaset­
çiler Yakup Dede'nin yüzünü görmeye, elini öpmeye evine ko­
şuyor. Yakup Dede'nin bakımını üstlenen kızı Zekiye Tali (73),
"Gelenlerin sayısı çok artınca randevuyla ziyaretçi kabul etmeye
başladık" diyor.

'Yüzünü görsek yeter'


Zekiye Tali, "Babamın kalp, kulak ve göz rahatsızlığı var.
Son 5 yıldır evden dışan çıkamıyor. Konuşmasında ve anlama­
sında problem var. Ziyarete gelmek isteyenleri önceden 'Savaş
anılannı artık anlatamıyor' diye uyarıyorum. Ama 'Olsun, onun
yüzünü görsek, elini öpsek bile bize yeter' deyip yine de geliyor­
lar" dedi.

Gaziden hatıra
Zekiye Tali, "Herkes babamın elini öpüp yüzüne dokunu­
yor. Babamın kullandığı mendil, bardak gibi eşyalan hatıra ola­
rak alıp götürüyorlar" diye konuştu.
(Postıl, 1 Haziran 2006)
lOO'LÜK NiNENiN HAYALI GERÇEK OLDU

Son dişini 98 yaşında kaybeden ve yüz yaşına bastığında yeni­


den yemek yemeyi özleyen Mevlo.de Nine, sonunda protez dişle­
rine kavuştu.

Kimsesizler yurdunda yaşayan yüz yaşındaki Mevlüde Nine, 1 5


gün önce ilk muayenesinde verilen 'protez takılabilir' raporunun
ardından, yeni dişlerine kavuştu.
Mevlüde Akyürek'e yeni protezleri, Hürriyet Ankara'nın da
izlediği bir operasyonla takıldı. Mevlüde Nine, dişleri yokken
hayalini kurduğu yaprak sarmalan da, operasyonunun hemen
sonrasında afiyetle yedi.
Kimsesizler Yurdu'nda kalan Mevlüde Akyürek, yeni dişleri
takıldıktan sonra Hürriyet Ankara'ya, " Kendimi 18 yaşında his­
sediyorum. Artık istediğim her şeyi yiyebileceğim" açıklamasını
yaptı.

Yaprak Sarmayı Yedi


Son dişini 98 yaşında kaybeden Mevlüde Nine, 100 yaşında
"Artık ben de yaprak sarma yemek istiyorum" demiş ve protez
yaptırmak için diş hekimine başvurmuştu. Diş Hekimi Billur
Çobanlı kimsesizler yurdunda kalan Mevlüde Akyürek'in protez
tedavisine başladı.
Çobanlı tedavi sırasında Mevlüde Nine'nin yüz yaşında ol­
masına rağmen hiçbir kemik erimesi belirtisi olmadığına çok şa­
şırdığını ifade etti. Ufuk Polikliniği'nde takılan protezle muradı­
na eren Mevlüde Akyürek, ilk olarak yaprak sarma yedi ve "Ar­
tık sadece çorba içmeyeceğim, her şeyi yiyebileceğim. Çok mut­
luyum" dedi.
(Hl1rriyet-Ankıua, 1 Haziran 2006)
RÜYAYLA GELEN VAHŞET

Babasıyla kahvecilik yapan Gökhan annesini, ablasını ve ağabe­


yini bıçakla oldürd'11kten sonra kahveye gidip babasını da öldür­
d\1. Gökhan, cinayetleri nıyasında görd'11ğü bir sesin "ailen kötü
yola düşecek namusunu temizle" demesi '11zerine işlediğini söy­
ledi.

'R'l1yamda Bir Ses Bana Öldür Dedi'


Dinar'da komşulannın çok sessiz ve kendi halinde bir genç­
ti dedikleri 19 yaşındaki Gökhan Armağan bütün ailesini tüyler
ürperten bir şekilde öldürdü. Kan donduran olaydan sonra poli­
se teslim olan Gökhan, cinayetleri rüyasında bir sesin "ailen kö­
tü yola düşecek, namusunu temizle" demesi üzerine işlediğini
söylediği bildirildi. Poliste bütün cinayetlerini soğukkanlıkla an­
latan Gökhan, iki gece üst üste rüyasında babasının annesini ve
ablasını sattığını gördüğünü belirterek bir sesin "ailen kötü yola
düşecek hepsini öldür" demesi üzerine cinayetleri işlemeye ka­
rar verdiğini söylediği bildirildi.

'Cinayeti Gören Abim. Şok Geçirdi'


Gökhan polisteki ifadesinde cinayetleri şöyle anlattı. "Bu­
nun üzerine ben de sabahtan ekmek bıçağını bileylettim. Gece
yatarken annemin boğazım kestim, ölmeyince daha fazla acı
çekmesin diye bıçağı kalbine sapladım. Sesler üzerine uyanan
ahim beni annemi öldürürken görmüş, donup kalmıştı. Hiç tep­
ki bile vermedi. Onu da orada öldürdüm. Daha sonra ablamın
yattığı odaya gidip onu öldürdüm. En sonunda da babamı öl­
dürmek için kahveye gittim. Orada sandalyede yatıyordu. Sırtın­
dan bıçakladım, kalkıp kaçmaya başladı. Orta refüjün orada ya­
kalayıp onu da öldürdüm".
( Yeni Şafak, 3 Ağustos 2006)
Haberin Bıitıinıinıi Yazma

Ters piramit, normal piramit kurallarının haber kroki­


leri şöyledir:

Ters Piramit Normal Piramit

Ters Piramit ve Döngen Kuralının Birleştirilmesi

iki kuralın birleştirilmesiyle yazılan bu haber şeklinde


yalnızca haber açıklanmamaktadır. Aynı zamanda, haberin
esasını oluşturan olay veya olaylar hakkında gerekli olgu­
lar da verilmek yoluna gidilmektedir. Daha doğrusu, ola­
yın yakın geçmişine de dokunulmaktadır. iki kural birleş­
tirildiğinden, önemsiz ayrıntılar sona bırakılmaktadır. Ya­
zılan haberde ise haber yavaş yavaş öneminden azaltılma
yoluna gidilmektedir.
Bu kural ile tarihi binaların yanması, yıkılması, ana­
nını hakkında çok iyi bir şekilde haber yazılabilmektedir.
Ayrıca, önemli bir kişinin ölmesi de bu kural ile işlenebil­
mektedir. Bu kuralı uygulayan gazeteci, haberini yazarken
genellikle biyografik ve tarihi kaynaklara başvurmak zo­
runda kalmaktadır.
AŞKI AGLATAN ÔLÜM

Bayan Simpson, 89 yaşında, eşinin ôlO.mllnden sonra yalnız ya­


şadığı evinde hayata dün veda etti.

Madame, arnk soluk almıyor . . .


Paris yakınlanndaki muhteşem villanın emektar hizmetçisi,
yaşlı hanımının ölümünü villadaki diğer görevlilere bu sözlerle
iletti. Acı haberi, daha sonra Buckingham Sarayı dünyaya du­
yurdu. Windsor Düşesi'nin Windsor'daki Fropmore Mezarlı­
ğı'ndaki kocasının yanına gömüleceği açıklandı.
Madame artık yaşamıyordu . . . Aylardan beri yatağında kı­
pırdamadan, iri siyah gözlerini tavandan hiç ayırmadan yatan
Windsor Düşesi, 89 yaşındaki sessiz sedasız dünyaya veda et­
mişti. O, İngiltere Kralı VIII. Edward'ın, aşkı uğruna tacını, tah­
tını terk ettiği kadındı. Evinde, uzun süredir yalnız yaşıyordu.
Amerikalı bir işadamının eşi olan Wallis Simpson, 1935 yı­
lında eşiyle birlikte Londra'ya geldiği zaman, kaderin ona ne bü­
yük bir sürpriz hazırladığını bilmiyordu. İngiltere'nin yakışıklı
ve çapkın veliahtı Prens Edward ile bir partide tanışmıştı. Wallis
Simpson ve eşi, daha sonraki günlerde de İngiltere veliahtı ile
sık sık buluşmuşlardı.
Madame Simpson ile İngiltere veliahtının dostluğu kısa bir
süre sonra büyük aşka dönüşecekti. Ve Prens Edward, babasının
ölümü üzerine tahta çıktıktan sonra l 936'da Wallis Simpson ile
evlenmeye kararlı olduğunu açıklayacaktı. Bay Simpson, sessiz
sedasız sevgililerinin arasından çekildikten sonra ise Kral Ed­
ward'ın eşinden boşanmış bir kadınla evlenemeyeceği açıklan­
mıştı. Kral Edward, bu açıklama üzerine, "Sevdiğim kadının
yardımı ve desteği olmadan ülkemin ve halkın sorumluluğunu
üstlenemem" diyerek tahtından feragat e tmişti.
Böylece Kral VIII. Edward, sevdiği kadınla birlikte olabil­
mek için ölünceye kadar sürgünde yaşamayı da göze almış olu­
yordu. Ama eski Kral, hiçbir zaman bu karanndan pişmanlık
duymadı. Windsor'lar yıllar yılı bir "mutluluk sembolü" olarak
tanındılar. Kalplere taht kurdular. Windsor Düşesi, sevdiği er-

l 318
Haberin Bıirıinıinıi Yazma

keğin ölümünden sonra hayatım 13 yıl daha devam ettirdi. Ona


yaşama gücünü veren, çok sevdiği eşiyle beraber geçirdiği güzel
günlerin unutulmaz anılarıydı. . .
(Hürriyet, 25 Nisan 1986)

YlNE GEUBOLU

(Murat Kıray, Çanakkale-) Gelibolu Yarımadası Milli Parkı'na


beş yıl sonra yine ateş düştü. 1 994'te dört bin hektar alanın kül
olduğu bölgeye 20 kilometre mesafedeki Kumkamp mevkiinde
dün saat 14.45 sıralarında henüz belirlenemeyen nedenle çıkan
yangın şiddetli rüzgarın da e tkisiyle geniş bir alana yayıldı. Or­
man Bölge Müdürlüğü ekiplerinin yam sıra, Çanakkale, Eceabat,
Gelibolu belediye itfaiyeleri de yangına müdahale etti.
Bir biçerdöverden sızan akaryakıtın neden olduğu öne sü­
rülen yangında, bir askeri itfaiyenin devrilmesi sonucu üç er ya­
ralandı. Grayder operatörü Cafer Yahşi kalp krizi sonucu yaşa­
mını yitirirken, altı kişi de gözaltına alındı. Yangın akşam geç
saatlerde büyük oranda kontrol altına alınırken ilk belirlemelere
göre 1 1 3 hektar orman kül oldu.
Gelibolu'nun Kumköy mevkiinde de beş yıl önce mısır pi­
şirmek için ateş yakan 15 yaşındaki A. U. binlerce hektar orma­
nın kül olmasına yol açmıştı.
(Milliyet, 10 Temmuz 1999)

25 YAŞINDA, TEDAVlNlN BAŞINDA

AIDS'in tespit edilmesinin Qzerinden 25 yıl geçti, ancak hasta­


lıkla savaşta hala pek çok alanda yetersizlik yaşanıyor. Birleşmiş
Milletler AIDS'le mücadele örgütü UNAIDS'in 10 yıllık gelişme
raporu ne kadar az yol alındığını gösterdi.

BlRLEŞMlŞ MİLLETLER- 'Çağımızın vebası' olarak da anılan


AIDS, 25 yaşında. Ancak hastalıkla savaş çok gerilerden geliyor.
Birleşmiş Milletler (BM) AIDS ile mücadele örgütü UNA­
IDS, 10. yıllık gelişme raporunda, 'birkaç küçük bölgede başla-

l 319
Temel Gazetecilik

yan AIDS ve HIV'in dünyanın neredeyse tamamına yayılarak 65


milyon kişiye bulaştığım, bunlardan 25 milyonunun ise bu has­
talık sebebiyle yaşamını yitirdiğini' belirtti.

lnsan davranışlan değişti


Raporda, ABD'de doktorlann Haziran l 98 1'de HIV virüsünü
ilk kez tespit etmesinden bu yana sürdürülen savaşta kimi dikkate
değer başanlar kazanılmasına rağmen, mücadelenin tam anlamıy­
la etkin biçimde yürütülmekten çok uzak olduğu kaydedildi.
Raporda, BM Genel Kurulu'nun 2001 yılında yaptığı özel
AIDS oturumundan bu yana görülen en büyük değişikliğin insan­
ların davranışlarında meydana geldiği vurgulandı. Artık giderek
daha çok insanın kondom kullandığı, daha az kişiyle cinsel ilişki­
ye girdiği, cinsel etkinliklere daha geç yaşlarda başladığı ve birçok
ülkede artık kan ürünlerinin düzenli olarak HIV içerip içermedi­
ğini belirlemek için birtakım kontrolden geçirildiği açıklandı.
Gelişmekte olan ülkelerde halen 1 .3 milyon hastanın yaşam
süresini uzatan ilaçlar kullanmakta olduğu, bu ilaçlann geçen yıl
300 bin can kurtardığı belirtildi.

Dışlanma sorunu sürüyor


70'ten fazla ülkede yapılan yeni araştırmanın sonuçlarına
göre , beş yıl öncekinden daha fazla insan HIV testi yaptırıyor ve
danışmanlara başvuruyor. Verilerini bildiren 58 ülkede ilkokul
öğrencilerinin yüzde 74'ü, ortaokul öğrencilerinin ise yüzde
81 'ine AIDS hakkında eğitim veriliyor.
Ancak bütün bu gelişmelere rağmen 2005 yılında 4.1 mil­
yon insana daha HIV bulaştı ve 2.8 milyon kişi öldü. 2004 yılın­
da 4.9 milyon insana HIV bulaşmış ve 3 . 1 milyon kişi ölmüştü.
Raporda, dünya genelinde kondom arzının gerekenden
yüzde 50 az olduğu, AIDS hastalarının yaşam süresini uzatan
ilaçların yaygın olarak bulunmakla beraber pahalı olduğu da be­
lirtildi.
En önemli sorunlardan biri, AIDS hastasının hala ayrımcılık
ve toplumdan dışlanmayla karşılaşıyor olması. Bu yüzden, dün­
yada HIV bulaşmış 40 milyon kişinin çoğu hiç test yaptırmamış
olduğu için durumunun farkında değil.

1 320
Haberin Bıitıinıinıi Yazma

Kadınlar korunmasız
Gelişmekte olan ülkelerde AIDS'le mücadeleye bu yıl 8.9
milyar dolar aynlması beklenirken, asıl gerekli miktar 14.9 mil­
yar dolar. 2008'de ise önleyici çalışmalar için harcanacak 1 1 . 4
milyar dolar da dahil AIDS'le mücadele için gerekecek para 22. l
milyar dolar.
UNAIDS raporunda, kadınların AIDS riskine karşı daha ko­
runmasız olduğu da belirtildi. Hastalıktan korunmanın başlıca
ve en bilinen yöntemi olan prezervatif kullanımı, çoğu zaman
erkeklerin inisiyatifine bağlı. Bu durum, kadınların hastalığa
karşı yeterince iyi korunmasını engelliyor.
UNAIDS'in yöneticisi Dr. Peter Piot, "AIDS hastası kadın
sayısı ve oranı artıyor" diyor. Kadınlan AIDS'ten korumak için
dizayn edilen jel ve kremler ise 2010'da kullanıma sunulacak.
(Radilcal, 1 Haziran 2006)

NEFES NEFESE BlR ÔMÜR

Uzun bir tarihi nefes nefese takip eden, 58 yıllık meslek yaşamı­
nı anlattığı kitabına da 'Nefes Nefese Bir ômür' adını veren usta
gazeteci artık yok...

lSTANBUL Milliyet- Milliyet yazan ve gazeteciliğin duayenle­


rinden Yılmaz Çetiner (79) , tedavi gördüğü Amerikan Hastane­
si'nde dün 1 7 . l S'te hayata gözlerini yumdu.
VKV Amerikan Hastanesi'nde solunum sıkıntısının artması
üzerine geçen günlerde yaşam destek ünitesine bağlanan Çeti­
ner, kronik obstrüktif akciğer hastalığına bağlı solunum yetmez­
liği tanısıyla yaklaşık bir aydır tedavi görüyordu.
l 4'ünde annesini, 20'sine girmeden de babasını kaybeden
Çetiner, yanında kaldığı ve "abla" dediği halasının kızı Muam­
mer Hanım aracılığıyla l 9'unda gazetecilik mesleğiyle tanıştı.

Sayısız ôdill sahibi


Yeni Sabah, Vatan, Hayat, Cumhuriyet, Akşam, AA, Hürri­
yet ve Milliyet gazetelerinde muhabirlik ve röportaj yazarlığı ya-

l 321
Temel Gazetecilik

pan Çetiner, Afrika, Kızıl Çin, Sovyet Rusya gibi o dönemlerin


gidilmesi zor, renkli ülkelerde yaptığı tehlikeli yokuluklannın
röportajlarıyla gazetecilik başarı ödülleri kazandı. Üç belgesel
haberiyle de yılın gazetecisi seçildi. lki kez yılın gazetecisi, 1 0
kez d e Gazeteciler Cemiyeti birincilik ödülüne layık görüldü.

Röportajda dinamizm
Usta bir yazar olan Çetiner, Edebiyat Sözlüğü'nde şu satır­
larla anlatılıyor:
"Röportajlarında izlenimlerini, görüş ve düşüncelerini canlı
bir dille , Türkçenin sınırlarını zorlayarak, zevkli bir biçimde ve­
ren Çetiner, röportaj türüne ayn bir dinamizm getirdi. "
Meslekte 5 8 yıl, Milliyet'te kendi söylemiyle 4 dönem yaşa­
yan Çetiner, Türkiye tarihindeki pek çok olaya tanıklık etti.
1946 ve 1950 seçimlerini, Demokrat Parti dönemini, 1960'lann
politik ve toplumsal yaşamını gözledi. 1 2 Mart muhtırası döne­
mini çok yakından izledi.

Mesleğiyle hayat buluyordu


Sağlığı nedeniyle 1 yıl ayn kaldığı Milliyet'e 79'unda geldiği
gün, mesleğe ilk başladığı yıl kadar heyecanlıydı. Abdi lpekçi'yle
ölmeden 1 5 gün önce yaptığı son röportajı için gazeteye vardı­
ğında, onu soluksuz bırakan solunum sorununu bile ciğerlerin­
den anlık da olsa atmayı başardı. Bu anını, "Geçen gün inanın
biraz da heyecan içinde gazeteye gittim . 30 yıldır çalıştığım Mil­
liyet'ten yaklaşık 1 yıl uzak kalmıştım. Ohh hayat varmış! " diye
anlattı.
Milliyet 56. yaşını kutlamaya hazırlanırken Çetiner, Milli­
yet'te geçen yıllannı anlattığı yazısında şöyle diyordu:

Milliyet'te 4 dönem
"Ali Naci'nin eşinin kürk mantosunu, mücevherlerini rehin
ederek çıkardığı Milliyet 'l 948- 1949', kınk dökük makinelerle
bata çıka denize açılan Milliyet ' 1 949-1950' . Abdi lpekçi'nin,
görkemli bir beyin manivelasıyla kurduğu kadroyla, adeta şaha
kaldırdığı güvenli, dürüst, modem gazetecilikte yol açan Milliyet

1 322
Haberin Bürününü Yazma

'1 954- 1980', okuruna doğru haberi veren, sağlam, köklü, gerçek
gazetecilik yapan . . . ve artık dünya basın devleriyle beraber ve
aynı hizada çalışan güvenilir gazete Milliyet.
Son 36 yıldır (arada ' 1 9 7 1 -75' Hürriyet var) Milliyet okuyu­
cusuyla birlikte olmanın zevkini, gururunu taşıyorum ! "
Bu yazıdan bir gün sonra Milliyet'in kuruluş yıldönümün­
de, "30. yıl plaketini" almak için tekerlekli sandalyesinde, nefes
almasını destekleyen solunum cihazıyla Milliyet'e geldiğinde bu
kez gururlanan Milliyet ailesiydi.

Milliyet'e soluk getirdi


Gazeteciliğe yeni adım atanlardan en deneyimlilerine, koca
çınarla, tarihin canlı tanığıyla Milliyet çatısı altında buluşmanın
onuru yaşandı.
58 yıllık gazetecilik yaşamını anlattığı kitabının adında da
nefes darlığı illetinin gizi vardı aslında. 20 yaşında baş gösteren
sıkıntısına rağmen, hem heyecanından hem de hastalığından ne­
fes nefese sürdürmüştü mesleğini ve kitabının adına da "Nefes
Nefese Bir Ömür" demişti. Mesleği duygusallığım asla törpüle­
memişti.
Eski dostu Suna Kıraç'ın rahatsızlığı onu çok etkilemiş, anı
kitabını okuduktan sonra kaleme aldığı "Suna'nın gözleri" yazı­
sında ona, "Gözlerin sağ olsun . . . sonra dilerim bu hastalığa bir
çare bulunsun sevgili Suna" diye seslenmişti.
VKV Amerikan Hastanesi'nde solunum desteğine bağlandığı
günlerde ailesi, dostları ve koca bir basın camiası da ona sesleni­
yordu yeniden nefes alabilsin diye . . .

Nefesi tükendi
Uzun bir tarihi nefes nefese takip eden gazetecinin nefesi
tükendi artık. Söyleyecek sözler de düğümleniverdi. Artık her­
kes nefessiz, basın camiası yetim ...
Çetiner'in cenazesi cuma günü Bebek Camii'nde kılınacak
öğle namazının ardından Anadoluhisan Aile Kabristanı'na def­
nedilecek.
(MiUiyet, 3 Ağustos 2006)
17. BÖLÜM

Haberlerin Tekrar Yazılması

Haber Ajanslarınca Sürdünilen Haber Verme Yanşı

Günümüzde, haber ajansları, büyük bir hızla haber topla­


ma ve müşterilerine haber sunma yanşı içindedirler. Haber
ajansları ister yerel, ister ulusal isterse uluslararası kimlik­
te olsunlar, haber sunma yarışında bayrağı ellerinden bı­
rakmamak için didinip durmaktadırlar. Yirmi dört saat
boyunca sürdürdükleri yarışta ise, hem teknolojiden hem
de insan emeğinden yararlanmaktadırlar. lnsan emeği fi­
kir, düşünce ve olguları haber haline dönüştürmek için
kullanılırken, haberlerin müşterilere aktarılması için en
ileri iletişim teknolojisine başvurulmaktadır. Özellikle, As­
sociated Press, Reuters ve AFP uluslararası düzeyde, yirmi
dört saat boyunca haber hizmetini eksiksiz sürdürebilmek
için büyük bir yarış halindedir. Amaçlan ise müşterilerine
"ilk önce" haberi ulaştırmaktır.
Radyo, televizyon istasyonları, gazeteler haber alabil­
mek için, çoğu kez haber ajanslarına abonedir. Eğer çeşitli

1 32 5
Temel Gazetecilik

yerlerde muhabirleri ve özel büroları bulunuyorsa, bir­


denbire patlayan olaylan izleyicilerine sunabilme olanak­
larına, tıpkı haber ajansları gibi sahip olabilmektedirler.
Çoğu kez uluslararası ve büyük ulusal olaylarda yapılan
ise, haber ajanslanndan gelenlerle yetinmedir. Zaten gaze­
tecilik kuruluşlarının çoğunun büro açacak, muhabir bu­
lunduracak mali gücü de yoktur. Bu yönden, haber ajans­
lan habercilik alanında hız yarışında hep önde gitmektedir
demek yanlış bir tanı değildir.
Haber ajanslanndan geçenler ise, gerek yazılı basın ge­
rekse sözlü basınca kendi yayın politikalanna göre bir dü­
zenlemeye ve değerlendirilmeye tabi tutulmaktadır. Özel­
likle gazeteler, radyo , televizyona oranla, haber ajanslann­
dan gelenleri yeni bir hava içinde sunmayı yeğlemektedir.
Zaman zaman gazetelerin haber ajanslarından gelenleri,
kendi istihbarat kaynaklarıyla değerlendirdiği haller ol­
maktadır. Radyo, televizyon için de aynı durum söz konu­
sudur. Yazılı basın ve sözlü basın tarafından haber ajansla­
rından gelen haberler, gazetelere, radyo, televizyon bülten­
lerine konulmadan tekrar yazılmaktadır.

Gazetecilikte Haberlerin Tekrar Yazılması:


Redaksiyon işlemi

Bir yandan gazetecilikte haber toplama yönünden giderle­


rin kabarması, diğer yandan haber ajanslarının haber ver­
me bakımından hız yarışı içinde olmalan, çeşitli gazeteci­
lik organlarında yeni bir habercilik anlayışını yerleştirmiş­
tir. Çok masraflı alanlarda haber toplama ve yazmayı ha­
ber ajanslarına bırakan gazeteler, radyo, televizyon istas­
yonları ise, hiçbir zaman haber yazmıyor değildirler. Elleri
kollan bağlı olarak da oturmamaktadır. Yalnız haber top­
layıp yazacaklarına, bundan belki daha güç olan bir işlem­
le günlerini geçirmektedir.
Haberlerin Tekrar Yazılması

Çoğu kez her gün pek çok gazetecilik kuruluşunda


yapılan ise, haber ajanslarından geçen haberleri, kendi ya­
yın politikaları içinde değerlendirmek, yeniden kaleme
almaktır. Yapılan işlem ilk bakışta çok basit görülmekte­
dir. Yalnız başkasının yazmış olduğu bir haberin tekrar ya­
zılması şeklinde olduğundan çok dikkat istemektedir.
Başka muhabirler tarafından derlenip toparlanarak ha­
ber şeklinde yazılmış haberlerin, özgün haline dokunul­
mayarak yeni bir anlayış ve havayla sunulmasına redaksi­
yon işlemi adı verilmektedir. Aslında yapılan işlem yuka­
rıda da belirtildiği gibi, haberlerin bir ölçüde tekrar kale­
me alınması, tekrar yazılmasıdır. Günümüzde gazetelerin
sayfalannı dolduran, radyo ve televizyon haber bültenle­
rinde yer alan haberlerin büyük çoğunluğu, redakte edile­
rek hazırlanmış ve değerlendirilmiş haberlerdir. Redaksi­
yon, günümüz gazeteciliğinin temelini oluşturmaktadır.

Redaksiyon İşleminin Ortaya Çıkış Nedenleri

Redaksiyon işleminin ortaya çıkışını, Alexandre Graham


Bell'in telefonunun yaygın bir şekilde kullanılmaya baş­
lanmasına kadar götürmek mümkündür. Telefonun gaze­
telerce kullanılmasıyla, gazetecilikte redaksiyon işleminin
temelleri atılmıştır denilebilir. Redaksiyon işlemini ilk kez
yararlı bir işlem olarak gören ise, ABD'de New York Eve­
ning Post Gazetesi Yazıişleri Müdürü Charles Chapin'dir.
Chapin, gazetecilerin haberleri topladıktan sonra, büroya
dönerek haberlerini yazmalarının gerekli olmadığını sa­
vunmuştur. Haber topladıktan sonra, gazetecinin topladık­
larını gazetedeki yazıişleri müdürüne telefonla bildirmesi­
ni ise şart koşmuştur. Böylelikle, zamandan tasanuf edile­
ceğini söyleyen Chapin, redaksiyon işleminin de hız ka­
zanmasına neden olmuştur.
Temel Gazetecilik

Redaksiyon işlemi, önceleri 1 9 . yüzyılın sonlannda


ABD'de akşam gazetelerinin çeşitli baskılan için çok sık
başvurulan bir işlem olmuştur. Daha sonralan bu yolu sa­
bah gazeteleri de benimsemiştir. Hele ikinci Dünya Sava­
şı'ndan önce ABD'de redaksiyon öyle yaygınlaşmıştır ki,
hemen hemen bütün haberler redaksiyon yoluyla yazılır
olmuştur. John Hohenberg, bu yılları dile getirirken şöyle
demektedir:

Her şey iyiydi hoştu, ama gazetecilikte haberin ilk elden


toplanışına, yazılışına gazetelerde rastlamak olanaksız hale
gelmişti.

ABD, ikinci Dünya Savaşı'na girince, haberlerin redaksi­


yon yoluyla tekrar yazılmasıyla gerçek anlamda haberin
toplanıp yazılması yönünde bir denge kurulmaya çalışıldı.
Muhabir olarak çalışan erkeklerin askere alınması, gazete­
lerde kadınlann muhabir olarak çalışmalannı, redaksiyon
işlemini üstlenmelerini zorunlu kılmıştı. Savaş bitip erkek
muhabirler görevlerine dönünce, kadınlar işlerini kaybet­
mediler. Televizyonun yaygınlaşmasıyla gazetelerin sayıla­
rında azalma başladı. Bu yeni olgu ise, zaman etkeninin de
değerlendirilmesiyle, gazetelerin daha aynntılı, daha de­
rinliğine haber veren araçlar şekline dönüşmesini hızlan­
dırdı. Redaksiyon işleminin kısmen önemi azalırken, özel­
likle haberi toplayıp yazan muhabirlerin haberleri gazete­
lerde daha sık görülür oldu.
Gazetelerin hazırlanması günümüzde hala çok zaman
almaktadır. Bu nedenle, redaksiyonun gazetecilik üzerin­
deki baskısı dengelenmeye çalışılmakla beraber, redaksi­
yon hala önemini korumaktadır. Gerek yazılı basın gerek­
se sözlü basında zamanlılık yönünden aslına sadık olarak
fakat hızlı bir biçimde haberlerin sunulması temel oldu­
ğundan, redaksiyon yapan kadın ve erkek gazetecilerin iş-

l 32 8
Haberlerin Tekrar Yazılması

leri her zaman yoğundur. Hohenberg'in deyişiyle, "ABD'de


önceleri bir deney olarak başlatılan redaksiyon işlemi,
alışkanlık haline gelmiş, günümüzde ise bir gereksinme
olmuştur. "

Redaksiyon Yoluyla Haberlerin Tekrar Yazılması lşlemi

Redaksiyon işlemi günümüz gazeteciliğinde çok sık başvu­


rulan bir işlem olmakla beraber, uygulanışı yayın organlan
arasında farklılık göstermektedir. Pek çok Batı ülkesinde
redaksiyon işlemini yapan redaktörler (rewrite man or wo­
man), gazetecilik kuruluşunun kadrosunda devamlı olarak
çalıştırılmaktadırlar. Türkiye'de çeşitli gazetelerde redak­
siyon işlemini istihbarat şefleri yapmaktadırlar. TRT'de ve
özel radyo ve televizyonlarda radyo ve televizyon haber
bültenlerinin son şeklini almasıyla görevli redaksiyon bö­
lümü ve redaktör spikerler bulunmaktadır.
Redaksiyon yoluyla haberlerin yazılması işlemine aşa­
ğıdaki haller gerektirdiği ölçüde başvurulabilir:

1 . Haber toplayan gazetecinin kendi haberini yazma­


sını engellendiği durumlarda, telefonla verdiği bil­
gilerin haber haline getirilmesi için,
2. Diğer yayın organlarında çıkmış bulunan haberleri
tekrar yazmak için,
3. Haber ajanslarının geçtiği haberlere ulusal veya ye­
rel bir hava katmak için,
4. Kendi muhabirlerinin daha önce yazmış oldukları
yayımlanmış haberleri geliştirmek, yenilikler ekle­
mek için,
5. Yazıişleri müdürlüğü tarafından seçilmiş bulunan
yazılmış, basılmış belgeleri, mektupları ve basın
bültenlerini haber yapabilmek için.
Redaktörlere Düşen Görevler

Redaktörler her gazetecilik kuruluşunda aynı işleri gör­


mezler. Bazılarında redaktör, yalnız kısa ve yer dolduracak
haberlerin düzenlenmesi işiyle görevlendirilir. Bazıları, te­
lefonla haber almada başarılıysa, haber toplayan muhabir­
lerin telefonla verdiklerini almak için çalıştırılırlar. Bazıla­
rı, başka gazetelerde çıkmış haberleri redakte edebilirler.
Gerektiğinde kullanılacak malzemeyi tarayıp ayırırlar. Ha­
ber ajanslarının bilgisayarla geçtiği haberleri tekrar yazar­
lar. Hatta kendi yayın organlarında veya başkalarında çık­
mış haberleri yeniliklere göre geliştirirler, genişletirler.
Redaktörlere düşen görevler çok çeşitli olmakla bera­
ber, yaptıkları işleme çok dikkat göstermeleri gerekmekte­
dir. Genelde redaksiyon işlemiyle uğraşanlar, bu bakım­
dan meslekte eskimiş, deneyimli gazetecilerdir. Çalıştığı
gazetecilik kuruluşunun haber kaynaklarını iyi bilen, kul­
lanılabilecek haberler üzerinde yeterli ölçüde hüküm ve­
rebilecek durumda olanlardır. Gerekli yerlerde ne gibi il­
kelerin kullanılabileceğini iyi değerlendirebilenlerdir. Da­
ha doğrusu, yaratıcı gücü olan, hiç görmediği, fakat top­
lanmış, değerlendirilmiş haberleri zihninde şekillendirerek
yazıya geçirebilen gazetecilerdir.
Redaksiyon yapan redaktörlerin kendilerine göre ha­
ber yazma şekilleri bulunmaktadır. Hepsinin üzerinde bir­
leştiği ilke, haberin tam olarak yazılmasıdır. Daha doğru
bir deyişle, belirli zaman sının içinde haber yazma işlemi­
nin bitirilmesidir. Zaten redaksiyonun amacı da budur. Bu
bakımdan, sürekli olarak zamanı dikkate almak ve elini
çabuk tutmak zorundadır.
Redaksiyon yoluyla haber yazılırken, habere hem iyi
bir giriş bulmak hem de bunu tamamlayan gövdeyi düz­
gün bir şekilde planlamak hep redaktörün görevidir. Re­
daktör, aynca haberin sağlıklı ve ilginç olabilmesi için ge-

1 330
Haberlerin Tekrar Yazılması

rekli yan unsurlan da habere katabilme olanağına sahiptir.


Ayrıca, çalıştığı gazetecilik kuruluşunda elindeki habere
ne kadar yer veya zaman ayrılabileceğini değerlendirebil­
me olanağı da bulunmaktadır.

Telefonla Haber Alına

Telefonla haber alma, redaksiyon yoluyla haber yazmak


için kullanılan en önemli yollardan biridir. Zaman ve ye­
rin, haber toplayan gazetecinin çalıştığı gazetecilik kurulu­
şuna gelip, kendi haberlerini yazmasını engellediği du­
rumlarda, telefonla haber yazdırma yoluna başvurulabilir.
Eskiden redaktörlere telefonla haber verildiği zaman, ilk
yaptıklan kendilerine iletilecek haber hakkında not ala­
bilmek için daktilo makinelerine kağıt takıp hazırlamaktı.
Son yıllardaki uygulamalar ise, daktilo makinesini dev­
re dışı bırakma şeklindedir. Gazeteciliğe bilgisayar tekno­
lojisinin girmesiyle birlikte, telefonla haber alma farklı bir
şekle bürünmüştür. Muhabirler teybe aldıklan haberleri
telefon aracılığıyla çalıştıklan kuruluşa, redaktör aracılığı
olmadan geçmektedirler. Artık telefon aracılığıyla teypten
verilenler, gazetenin merkezi bilgisayarına girmekte, yazı­
işlerince değerlendirilmektedir.
Gerek elektronik gazetecilik teknolojisini kullanan
Batı ülkelerinde gerekse Türkiye'de yaygın olarak dağıtım
olanağı bulunan gazetelerde, telefonla haber vermede bil­
gisayardan yararlanılmaktadır. Bilgisayann kullanımı, hem
işi çabuklaştırmakta hem de kolaylaştırmaktadır. Aynı za­
manda, haberlerin arşivlenmesini sağlamaktadır.
Nokia ve Reuters'in geliştirdiği ortak teknoloji gazete­
cilerin çalıştıklan yayın organı dışında, haber oluşturma
ve gönderme şekillerinde de büyük değişiklikler getirmeye
yönelmiş bulunuyor. Yeni mobil gazetecilik uygulaması,
gazetecilerin metinleri, fotoğraflan, ses ve video haberleri-

1 33 1
Temel Gazetecilik

ni dizüstü bilgisayarlar yerine cep cihazlarından aktarma­


larını sağlıyor.
2007 yılının yaz aylannda başlatılan denemeler sıra­
sında, dünyanın dört bir yanından seçilmiş muhabirler
günlük çalışmalarında metin, görüntü, ses ve canlı video
çalışmalannı düzenleme, birleştirme ve dosyalama bakı­
mından mobil gazetecilik uygulamalanndan yararlanmaya
başladılar, denilebilir. Böylelikle, multimedya haberlerini
yayınlama için stüdyoya veya ofise dönme gereksinimi or­
tadan kalkacak gibi görünüyor. "Bu, kullanımı son derece
kolay olan bir uygulama" diye konuşan Reuters'in Bilim
Departmanı Başkanı Nick Fulton'un görüşleri bir hayli il­
ginç:
"Mobil gazetecilik uygulamasıyla, geniş hacimli dizüs­
tü bilgisayarlar yerine cep cihazları üzerinden mekanı terk
etmeden haberleri bütünüyle hazırlamak, dağıtımını yap­
mak mümkün. Böylece, zaman kaybetmeden insanlar da­
kikası dakikasına en sıcak haberlere ulaşabilecekler."

Haber Ajanslarının Verdiği Haberleri Tekrar Yazma

Bütün basın yayın organları, haber ajanslarından geçilen


haberler üzerinde redaksiyon işlemi yaparak sayfalarını
yapmakta veya bültenlerini hazırlamaktadır. Redaksiyon
işleminde genelde yerel, bölgesel veya ulusal bir hava
vermek için, haber ajanslarından aldıklannı kendi yayın
kuruluşunun istihbaratıyla birleştirmek kullanılan en yay­
gın yoldur. Ayrıca, redaksiyon işlemi çeşitli haber ajansla­
rından geçen haberleri birleştirmek için kullanılmaktadır.
Türkiye'deki uygulamada haber ajanslarından geçen­
ler üzerinde redaksiyona başvurularak gazetelerin sayfaları
hazırlanmakta, radyo , televizyon haber bültenleri düzen­
lenmektedir. Pek çok küçük ve orta boy gazete, Anadolu
Ajansı'ndan geçen haberlerlerin redaksiyonuyla çıkabil-

l 332
Haberlerin Tekrar Yazılması

mektedir. Gazetelerimizde kullanılan dış kaynaklı haberle­


rin çoğunluğu ise, Anadolu Ajansı'nın yabancı haber ajans­
lanndan çevirerek dağıttığı dış kaynaklı haberlerdir.
Ankara, lstanbul, lzmir, Bursa, Konya, Adana gibi
kentlerde çıkan gazetelerin hemen hemen hepsi önce
Anadolu Ajansı'nın geçtiği haberlerden yararlanmakta,
bunlara kendi istihbaratını katmaktadır. lstanbul gazetele­
ri ise, Anadolu Ajansı yanında Anka, lhlas Haber Ajansı,
Doğan Haber Ajansı ve Cihan Haber Ajansı'nın yazılı, gö­
rüntülü haberleri yanında uydu yoluyla alınan televizyon
yayınlan, yabancı gazeteler ve dergilerden redaksiyona
başvurarak yararlanmaktadır. TRT'de de lstanbul gazetele­
rine benzer bir uygulama izlenerek haber bültenlerini ha­
zırlamaktadır. Aynca, TRT Eurovision kanalıyla aldıklarını
ve uydu yoluyla kaydettiklerini redaksiyon yoluyla kul­
lanmaktadır. l 990'lı yıllardan itibaren sayılan artış göste­
ren özel radyo ve televizyon kanallan kendi istihbaratlan­
nı, çeşitli haber ajanslarından aldıklanyla birleştirerek da­
ha çok magazin ağırlıklı haberler vermektedir.
ABD ve pek çok Batı ülkesinde haber ajanslannca rad­
yo, televizyon için hazırlanmış haberlerin geçilmesi olduk­
ça yaygın bir uygulamadır. Hiç kuşkusuz, çok pahalı bir
hizmet olan habercilik bakımından bu uygulamanın radyo,
televizyon istasyonları için büyük bir kolaylık olduğu
açıktır. lhlas Haber Ajansı ve Cihan Haber Ajansı ile bazı
diğer ajanslann bu yöndeki uygulamaları, kısmen de olsa
boşluğu dolduracak niteliktedir.

ÇERNOBlL'DE RADYASYON SIZINTISI AZALDI,


AMA SÜRÜYOR

Sovyetler Birliği'nin Ban Almanya'daki büyiikelçisi, sızınnnın


Avrupa -alkeleri için hiçbir tehlike oluşturmadığını söyledi.
Temel Gazerecllik

MOSKOVA (Akajans)- Dünyayı dehşete düşüren Çemobil reak­


törünün radyasyon yaymaya devam ettiği açıklanırken, Çemobil
civarındaki öğrencilerin kaza bölgesinden uzaklaştırılmaya baş­
landığı bildirildi.
Sovyetler Birliği'nin Bonn Büyükelçisi Yuli Kivitsinkski,
Çemobil reaktöründeki radyasyon sızıntısının sürdüğünü açık­
ladı. Sızıntının çok az miktarda olduğunu söyleyen Sovyet Elçisi,
bunun Avrupa ülkeleri için hiçbir tehlike oluşturmadığını sa­
vundu. Elçi Kvitsinski, Çernobil'den yayılan radyasyonun Batı
Avrupa'da hiçbir zaman tehlikeli düzeye ulaşmadığını da öne
sürdü ve bu konuda alman önlemlerin gereksiz olduğunu söyle­
di.
BBC Dinleme Servisi'nin bildirdiğine göre, bir Sovyet radyo
yayınında, Çemobil çevresindeki öğrencilerin 30 kilometrelik
tehlike bölgesinin dışına çıkanlarak güneye, tatil kamplanna
gönderilmesine başlandığı duyuruldu.
Bu arada kaza kurbanlannı tedavi etmek için Moskova'da
bulunan Amerikalı dünyaca ünlü kemik iliği uzmanı Dr. Robert
Gale, radyasyondan ölenlerin sayısının daha da artabileceğini
söyledi.

Saçlar dökülüyor
Federal Alman Bild ve Abendpost gazeteleri, Çemobil'e 1 30
kilometre mesafedeki yerleşim merkezlerinin bile radyasyondan
etkilendiğini ileri sürdüler. Her iki gazetede de yer alan konuyla
ilgili haberlerde, özellikle Gomel Kenti'nde, çocuk ve kadınlarda
önemli ölçüde saç dökülmelerine rastlandığı kaydedildi.

ARIZA YAPAN NÜKLEER SANTRAL


KAPATILDI

LONDRA (Reuter) lngiliz Elektrik Kurumu'ndan yapılan açık­


-

lamaya göre, başkent Londra'nm 100 kilometre kuzeydoğusunda


bulunan Sizewell reaktörünün karbondioksit soğutma sistemin­
de bir arıza çıktı. Açıklamada, arıza nedeniyle az miktarda rad-
Haberlerin Tekrar Yazılması

yoaktivitenin yayıldığı ve bunun üzerine de, reaktörün çalışma­


sının durdurulduğu kaydedildi.
(Hürriyet, 16 Mayıs 1986)

REAGAN, GORBAÇEV'lN GÖRÜŞME TEKL1F1Nl REDDETTi

WASHiNGTON (Ajanslar)- Amerika Birleşik Devletleri Başkanı


Ronald Reagan, Sovyet Lideri Mihail Gorbaçev'in önceki gün
yaptığı, nükleer denemelerin yasaklanması konusunda görüş­
mek üzere Avrupa'da veya Hiroşima'da buluşma önerisini red­
detti.
Beyaz Saray'dan Gorbaçev'in konuşmasına cevap olarak ya­
pılan açıklamada, Sovyetler'e, nükleer denemeler konusunda
daha önce uzmanlar düzeyinde görüşmeler yapılmasının öneril­
diği belirtilerek, "Moskova, bugüne dek, bu görüşme önerisini
kabul ettiğini bile bildirmediği halde, iki liderin sadece nükleer
denemelerle sınırlı bir konuda, bir araya gelmeleri mantıklı de­
ğildir." denildi.
Öte yandan, Gorbaçev'in ilk atom bombasının atıldığı Japon
kenti Hiroşima'da bir Sovyet-Amerikan zirvesi düzenlenmesi
önerisini, Japonya Başbakanı Yasuhiro Nakasone de reddetti.
(Hürriyet, 16 Mayıs 1986)

'KOLOMBlYA'YA MÜDAHALE YOK'

BOGOTA (AFP)- Kolombiya'daki şiddet olaylan karşısında ülke­


ye ABD öncülüğünde bir askeri müdahale yapılacağı yönündeki
iddialar Ekvator, Peru ve Brezilya tarafından resmen yalanlandı.
Peru Devlet Başkanı Alberto Fujimori, ABD'nin Kolombi­
ya'ya yapacağı iddia edilen darbeye ülkesinin de destek vereceği
yönündeki söylentileri, "Hiçbir şey bu kadar gerçekdışı olamaz,"
diye yanıtladı. Peru'nun başkenti Lima'da gazetecilere açıklama
yapan Fujimori, Kolombiya'nın iç işlerine müdahale yetkileri
olmadığını vurgulayarak "Kolombiya'ya yönelik Peru-Ekvator
ortak müdahalesinin yüzde bin yanlış olduğunu, " söyledi.
Temel Gazetecilik

Ekvator'da, "ABD birliklerinin, Kolombiya'daki uyuşturucu


trafiğine ve gerillalara müdahale etmek amacıyla Ekvator'a yığıl­
dığı" yönündeki haberleri yalanlandı.
Brezilya hükümet sözcüsü Georges Llmaziere de, ülkesinin
Kolombiya'ya yönelik bir askeri müdaheleye birlik göndereceği
yolundaki haberleri yalanladı.
Güney Amerika basınında, ABD'nin Kolombiya'ya yönelik
bir darbe hazırlığında bulunduğu yönünde yer alan haberler,
son dönemde yerini, komşu ülkelerin Washington'ın liderliğin­
de müdahalede bulunacağı haberine bırakmıştı.
(6 Ağustos 1999)

SAKIK KARDEŞLER GEREKÇEU KARARI ALDI

DlYARBAKIR (ANKA)- Diyarbakır 1 No'lu DGM tarafından


ölüm cezasına çarptırılan PKK'nin 2 numaralı adamı Şemdin
Sakık ile kardeşi Arif Sakık, haklannda hazırlanan gerekçeli ka­
ran aldılar. Şemdin Sakık'ın gerekçeli kararda 33 erin şehit
edilmesi eyleminden sorumlu tutulmasına üzüldüğü öğrenildi.
Sakık kardeşlerin gerekçeli karan aldıklanna ilişkin imzalı tebli­
gatın Diyarbakır 1 No'lu DGM'ye gönderilmesi halinde, sanıkla­
rın dosyası DGM Başsavcılığı'nca Yargıtay'a gönderilecek.
( Cumhuriyet, 30 Temmuz 1999)

'SOSYAL YARDIM PROJESi'

ANKARA (AA)- Milli Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu, 8 yıllık


zorunlu eğitim uygulamasıyla başlatılan Sosyal Yardım Proje­
si'nden 500 bini aşkın öğrencinin yararlandığını bildirdi. Bos­
tancıoğlu, 1 998- 1999 öğretim yılında 5 38 bin 660 ilköğretim
öğrencisine öğle yemeği verildiğini, 246 bin 635 öğrenciye gi­
yim, 271 bin 621 öğrenciye de kırtasiye yardımı yapıldığını kay­
detti. Bostancıoğlu, bu öğretim yılında öğrencilere verilen öğle
yemeği için illere 10 trilyon 585 milyar lira gönderildiğini ifade
etti.
REFORMU DEGlŞTlREN YALAN

ANKARA (ANKA)- Rakamlar, mali milat ve nereden buldun uy­


gulamasının ertelenmesi için gösterilen gerekçelerin başında ge­
len, "Nereden buldun uygulaması, Türkiye'den 100 milyar dolar
kaçmasına neden oldu" iddiasının doğru olmadığını gösteriyor.
Merkez Bankası'nın 1 998 yılına ilişkin olarak yeni revize et­
tiği ödemeler dengesi bilançosundaki gelişmelerle uluslararası
rezervlere ve döviz mevduat hesaplarına ilişkin gelişmeler, mali
sistemden kayıt dışı olarak yurtdışına ya da yastık altına 100
milyar dolar gibi Türkiye'nin milli gelirinin yansına yakın ölçü­
de döviz kaçışı olduğunu doğrulamıyor.
Uzmanlar, mali sistemden kayıt dışı olarak çıkan ya da yine
kayıt dışı olarak giren dövizin izlenebildiği en iyi verinin ödeme­
ler dengesi bilançosunda yer alan "net hata ve noksan" kalemi
olduğunu ifade ediyorlar. Ödemeler dengesindeki cari işlemler
dengesi ile net sermaye hareketlerinin toplamı artı bir rakam ve­
riyor ise döviz rezervinin bu ölçüde artması ekleniyor. Eğer re­
zerv bundan daha fazla artmışsa, sisteme kayıt dışından para gi­
rişi olduğu, rezervdeki artış bunun altında kalmışsa ya da rezerv
azalmışsa sistemden bir kayıt dışı çıkış olabileceği varsayılıyor.

Eylülde giren Ekimde çıku


Mali milat uygulamasının yapıldığı 1998 yılı Eylül ayında,
daha önce mali sistem dışında, başka bir ifadeyle "yasnk alnnda"
tutulan paralar bankalara yatmldığı için Eylül 1998'e ilişkin
ödemeler dengesi bilançosunda net hata ve noksan rakamı pozi­
tif bazda 4 milyar 354 milyon dolar olarak hesaplanmıştı. Başka
bir ifadeyle mali sisteme kayıt dışından bu ölçüde bir para gir­
mişti.
Ekim 1998 ile Ocak 1999 arasında mali sistemden kayıt dışı
olarak çıkan 7 .5 milyar dolarlık dövizin tümünün 'nereden bul­
dun'dan kaçtığı ve yine kayıt dışı olarak yurtdışına çıkanldığı
varsayılsa bile 1 00 milyar dolar olduğu iddia edilen paranın on­
da birine bile ulaşılamıyor.
( Cumhuriyet, 12 Ağustos 1999)

1 337
ANKARA POUSl 500 BlN KORSAN CD'YE EL KOYDU

Altındağ'da bir işyerine düzenlenen operasyonda, piyasaya sü­


rülmeye hazır halde ve üzerinde Kültür Bakanlığı bandrolü bu­
lunan 500 bin korsan CD ve kaset ele geçirildi. Ankara Emniyet
Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Şube Müdürlüğü
ekipleri uzun süredir korsan CD ve kaset üretip satan kişilere
yönelik olarak sürdürdükleri istihbarat çalışmalan sonucunda,
Kazım Karabekir Caddesi'ndeki işyerine baskın düzenledi. lşye­
rine giren polis ekipleri, gördükleri karşısında şaşırdı. Üzerle­
rinde Kültür Bakanlığı bandrollerinin de yapıştınldığı lbrahim
Tatlıses, Gülşen gibi pek çok ünlü sanatçıya ait müzik ve film
CD'si ele geçirildi. CD'ler torbalara doldurularak, Ankara Emni­
yet Müdürlüğü'ne götürüldü.
(Zaman, 1 Haziran 2006)

AlLE HEKlMLlGlNDE SEVK ARANMAYACAK

Aile hekimliği uygulamasının sağlıklı bir şekilde yerleşmesi


amacıyla uygulamanın başladığı illerde 6 ay süreyle sevk zorun­
luluğu aranmayacak. Hastaneler, yatarak tedavilerde kullandık­
lan ve kendi eczanelerinden temin ettikleri ilaçlara da imalatçı
ve ithalatçı indirimiyle yüzde 3 . 5 oranında eczacı indirimi uygu­
layarak fatura edecek. Maliye Bakanlığı'nın Tedavi Yardımına
llişkin Uygulama Tebliği, Resmi Gazete'de yayımlandı. Uygula­
mada ortaya çıkan tereddütlerin giderilmesi amacıyla hazırlanan
tebliğe göre, aile hekimliği uygulamasına geçilen illerde, aile he­
kimlerince verilen sağlık hizmetleriyle birinci basamak özel sağ­
lık kuruluşlannca verilen sağlık hizmetlerinin bedeli karşılan­
mayacak. Bunlann dışındaki sağlık kurum ve kuruluşlannca ve­
rilen sağlık hizmetlerinin bedeli ise tebliğ hükümlerine uygun
olarak ödenecek. Aile hekimleri, ihtiyaç halinde hastalan sağlık
kurumlanna sevk edecek.
(Zaman, 1 Haziran 2006)
LONDRA'DA YlNE YARGISIZ lNFAZ

Dış Haberler Servisi- İngiliz terörle mücadele ekiplerinin Lond­


ra'nın batısındaki bir eve düzenlediği baskın sonucu bir kişi öl­
dürüldü, bir kişi gözaltına alındı. "Çok özel istihbarata dayandı­
ğı" söylenen ve 250 polis personelinin katıldığı baskında "şüp­
heli" olduğu belirtilen 23 yaşındaki bir erkek yaralandı. Polisin
hastaneye götürdüğü gencin kurtarılamadığı bildirildi. Olayla il­
gili olarak "yargısız infaz" tartışmalarının başlaması üzerine "jet
hızıyla soruşturma açıldığı" bildirildi. Kentin doğusuna düşen
Forest Gate semtindeki bir eve dün sabaha karşı yapılan baskın
sırasında polisin "direnişle karşılaştığı ve bunun üzerine ateş aç­
tığı" açıklandı. Bölgede yolların trafiğe kapatıldığı operasyonda
bir kişi gözaltına alındı. Polis yetkilileri baskının geçen tem­
muzda yaşanan metro eylemleriyle ilgili olmadığını açıkladılar.
Metro saldırılarının ardından yeni saldırılar olabileceği yönünde
açıklamalar yapılmıştı.

Brezilyalı genç de öldllrülm:ılştii


lngiliz polisi, temmuz saldırılarında "intihar eylemcisi" ol­
duğundan şüphelendiği Brezilyalı Jean Charles de Menenzes adlı
genci vurmuştu. Forest Gate, başta Müslümanlar olmak üzere
yabancıların yoğun olarak yaşadığı bir semt olarak biliniyor.
Baskın yapılan evin bitişiğinde yaşayanlar burada iki oğlu ve bir
kızı bulunan ailenin "dost canlısı" ve "çok dindar" olduklarını
söylediler. Yan binada oturan bir öğrenci, ailenin Bangladeşli ol­
duğunu kaydetti.
( Cumhuriyet, 3 Haziran 2006)

Diğer Yayın Organlannda Çıkmış Olanlan Tekrar Yazına

Redaksiyon işlemi, diğer yayın organlarında çıkan haberler


üzerinde de yapılabilir. Bu uygulamayla yapılan, genellikle
çıkan haberlerden denetlendikten sonra yararlanmaktadır.
Pek çok yayın organı artık kendilerine ait olarak yayımla-

1 339
Temel Gazetecilik

dıkları ve yayımladıkları üzerinde telif hakkı koymaktadır­


lar.
Alınan telif hakkı, doğal olarak haberin çıktığı şekli
itibariyledir. Amaç ise haberlerin üzerinde korsanlık ya­
pılmasını (news piracy) önlemektir. Aslında, kamuya ait
haber belirli bir gazetecilik kuruluşuna ait olan arasındaki
çizgi aşıldı mı, bu durumu belirlemek çok kolaydır. Zaten
kamuya ait bilgiler üzerinde telif hakkı uygulanamaz. Bazı
yayın organlan kamuya ait bilgileri, diğerlerine göre baskı
sırasının ve antene çıkma zamanının önceliği itibariyle, iyi
bir şekilde haber yapma veya tümden kaza eseri olarak da­
ha önce kullanabilir. Yalnız, bütün yayın organlarının ge­
nelde bilinen bütün olguları kullanma hakkı olduğu akıl­
dan çıkarılmamalıdır.

lHE WAll STREET JOURNAL:


DÜNYANIN EN İLGİNÇ BORSASI
İSTANBUL'DA

Onlu Amerikan Ekonomi gazetesi The Wall Street joumal, İs­


tanbul Menkul Kıymetler Borsası ile ilgili olarak yayımladığı,
alaycı bir dille kaleme alınan haberde, dünyada senetlerin "alfa­
betik sırayla" sauldığı tek borsanın İstanbul'da olduğunu yazdı.
"İstanbul borsasının bir tek eksiği var, o da hisse senedi"
diye yazan Wall Street joumal, hisse senedi fiyatlannın yalnızca
dağıtılan temettülere göre oluştuğunu kaydetti.

Ekonomi Servisi- Ünlü Amerikan ekonomi gazetesi The Wall


Street Joumal, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası'nı "hisse se­
netsiz" hisse senedi borsası olarak nitelendirdi. Borsanın Ocak
ayında "büyük bir gösteriş" ile açıldığını ileri süren gazete, "Şimdi
burada Başbakan Ôzal'ın serbest piyasa ekonomisi için gösteri
alanı oluştu" şeklinde yazdı. lMKB'nin dünyada, senetlerin "al­
fabetik sırayla" satıldığı ilk borsa olduğuna işaret eden The Wall
Street joumal, alaycı bir dille kaleme aldığı haberinde, hisse se­
netlerinin de yalnızca temettüye göre değer kazandığını belirtti.

1 3 40
Haberlerin Tekrar Yazılması

The Wall Street Joumal, İstanbul Menkul Kıymetler Borsa­


sı'nı konu alan bir haber yayımladı. "İstanbul'un borsasının bir tek
eksiği var, o da hisse senedi" başlığı altında yayımlanan haberde,
borsada işlemlerin çok hareketsiz geçtiği belirtilerek, "Yatınmcı­
lar, farelerin koridorlarda amaçsız dolaştığı gibi, bir odadan diğe­
rine girip çıkıyor" denildi. İMKB'nin hisse senetlerinin, alfabetik
sırayla satılan ilk borsa olduğunu vurgulayan gazete, Özal'ın ser­
best piyasa ekonomisi için bir "gösteri alanı" olması amacıyla, yıl­
başında "büyük bir gösteriş" ile kurulduğunu kaydederek, borsa
hakkında görüştüğü ilgililerin sözlerine de yer verdi.
Aracıların en iyi fiyatı bulana kadar dolaşıp durduğunu ya­
zan gazete, eski MEBAN Genel Müdürü Mehmet Gün Çalıka'nın
da "Sizi biraz saf gördüler mi, fiyatı iki katına çıkarırlar" dediği­
ni ifade etti. 1982 banker olaylarına değinilen haberde, önceden
hisse senetlerinin hamburgercilerde dahi satıldığını belirterek şu
görüşe yer verdi: "Bu nedenle, eski 'vahşi doğu' stili alışverişe
yol açmamak için borsa aşırı disiplin altına alındı."
40 kayıtlı şirketin hisse senetlerinin alfabetik sırayla satışa
sunulduğunu ifade eden The Wall Street joumal haberi, "Eğer se­
nedinizin sırasını kazara atlayacak olursanız ertesi günü beklemek
zorunda kalırsınız" deniliyor. Türk Lirası'nın konvertibl olmaması
nedeniyle yabancı hisse senetlerinin satışa sunulmadığına dikkat
çekilen haberde , hisse senedi fiyatlarının yalnızca dağıtılan temet­
tülere göre oluştuğu belirtilerek, borsa bankeri llhan İzibelli'nin
"Şirket karlan, iş planlan gibi şeylerle ilgilenmiyoruz," dediği be­
lirtildi. İzibelli, gazeteye verdiği demeçte aynca şu sözleri söyledi:
"Eğer, örneğin Koç Holding hisseleri çok az sayıda ise, müşterile­
rimiz onlan satın alır ve sonsuza kadar saklar. "
( Cumhuriyet, 1986)

BOMBALI SALDIRI TEHDlTLERl

Dış Haberler Servisi- Kuzey İrlanda barış anlaşmasına karşı olan


Cumhuriyetçi üç örgütün birleştiği ve yeni saldınlar hazırlığında
bulunduğu bildirildi. İngiltere'de yayımlanan The Times gazete­
sinin kimliği belirtilmeyen istihbarat kaynaklarına dayanarak
verdiği haberde, farklı gruplardan 1 00 kadar teröristin, İrlanda

1 341
Temel Gazetecilik

Cumhuriyet Ordusu (IRA) içindeki 3 ana grubun kurduğu itti­


fakın belkemiğini oluşturduğu belirtildi. Gazetenin haberine gö­
re " Oglaigh na hEireann" adındaki yeni oluşumda İrlanda Kur­
tuluş Örgütü (IRA), bu örgütten aynlan Gerçek IRA ve Sürekli
Ira grupları yer alıyor. Bu gruplardan 100 kadar militanın bel­
kemiğini oluşturduğu Oglaigh na hEireann'ın lrlanda Cumhuri­
yeti ve Kuzey İrlanda'da yandaşları bulunuyor.

Geçen yıl 29 kişi ölm:iiştii


Örgütün en güçlü olduğu yer ise lrlanda Kurtuluş Örgü­
tü'nün de (IRA) kalelerinden birisi sayılan sınırdaki Dundalk
kenti. Yeni oluşumun en büyük grubu Gerçek IRA, geçen Ağus­
tos ayında 29 kişinin ölümüyle sonuçlanan Omagh saldırısından
sorumlu tutuluyor.
Bu örgüt olayın hemen ardından ateşkes ilan etse de bir
yandan da yeni terör eylemlerinde bulunmak üzere yeniden ya­
pılandığı yönünde bilgiler vardı. lngiliz Gizli Servisi MiS, 1997
yılındaki ateşkesten sonra asıl tehlikenin IRA'dan değil, bu ör­
gütten ayrılan gruplardan geleceğini kaydetmişti. Uzmanlara gö­
re, İngiltere ve İrlanda hükümeti ile IRA'nın siyasi kanadı Sinn
Fein arasındaki barış görüşmelerinin beklenen sonucu verme­
mesi örgütün yeniden şiddete yönelmesinde önemli rol oynuyor.
Bu arada, terör eylemlerini Kuzey lrlanda yerine, İngilte­
re'ye yönelten Oglaigh na hEireann, böylelikle sempatizanlarını
da kaybetmemiş olacak. Saldın için İngiltere'nin özellikle de
başkent Londra'nın seçilmesinde bir başka nedenin ise burada iş
yapan uluslararası büyük şirketleri kaçırmak olduğu belirtiliyor.
( Cumhuriyet, Ağustos 1999)

GLOBAL FINANCE:
AKBANK, AVRUPA'NIN 'EN msr SEÇlLDI

Ekonomi Servisi- Global Finance dergisi, Akbank'ı Avrupa'nın


ve Türkiye'nin en iyi internet bankası seçti. Global Finance der­
gisinin her yıl yaptığı "Dünyanın En İyi İnternet Bankaları-
2006" araştırması sonuçlandı.
Haberlerin Tekrar Yazılması

Buna göre, Akbank 2006 yılında Avrupa'nın ve Türkiye'nin


en iyi bankası seçildi. Akbank, kurumsal internet şubesi alanın­
da Türkiye'nin, online kredi bankası (web kredi) ve bireysel in­
ternet şubesindeki yatının hizmttleri alanında ise Avrupa'nın en
iyi bankası seçilerek üç ayn kategoride birincilik ödülü kazandı.
Akbank, Global Finance dergisinden 2005 yılında Türki­
ye'nin en iyi bireysel internet şubesi, 2003 yılında Avrupa en iyi
bireysel online fatura ödemesi ve Türkiye en iyi bireysel internet
şubesi, 2002 yılında ise Avrupa en iyi bireysel web sitesi tasanmı
ve Avrupa en iyi bireysel online fatura ödemesi ödülü almıştı.
( Cumhuriyet, 2 Ağustos 2006)

Başka yayın organlarında çıkan haberlerin redaksiyon yo­


luyla tekrar düzenlenerek kullanımı, daha çok yer ve za­
man doldurmak için yapılmaktadır. Yapılan işin güvenilir
olması kesinkes zorunludur. Türk gazeteciliğinde de bu
yola başvurulması olağandır. Genel uygulama ise haberi
kullanılan yayın organının belirtilmesi şeklindedir.

Servetlerinin miktannı kendileri de bilmiyor


TÜRKlYE'NlN 100 ZENGiNi

Nokta dergisi, Türkiye'nin en zenginlerinin, ABD'nin en zengin­


lerini gösteren listenin ortasında yer almayı başardıldanııı yazı­
yor.
Haftalık Nokta dergisi, "En zengin 100 Türk" listesini ya­
yınladı. Listedeki aileler, 1 0 milyar liradan başlayıp, 200 milyar
lirayı da aşan servetleri denetliyorlar. Dergi, " Türkiye'nin en
zenginlerinin, ABD'nin en zenginlerini gösteren listelerin orta­
sında yer almayı başardıklannı" yazıyor.
"En zengin 100 Türk" olarak verilen liste şöyle:
200 milyar Türk Lirası ve daha yukansı
R. Koç, Sabancı, Karamehmet (Çukurova Holding) , Yaşar
(Yaşar Holding), Eczacıbaşı, Dinçkök, Yazıcı (Anadolu Endüst­
ri), Haznedaroğlu (Kutlutaş) , Koçak (Kutlutaş), Ercan (Ercan
Temel Gazetecilik

Holding), Tara (Enka) , ôzilhan (Anadolu Endüstri), Sönmez


(Sönmez Holding) , Sezai Türkeş (STFA), Feyzi Akkaya (STFA),
Kamhi (Profilo Holding) , Şahenk ( Doğuş Grubu), Kocabıyık
(Borusan), Narin, Bodur, Boyner (Altınyıldız), Gazioğlu (Orta
Anadolu TAŞ), Yırcalı, Çiftçi (Çiftçiler Holding), Ülker.
200-100 milyar TO.rk Lirası
Akçağlılar (Tekfen), Akın (Akın Tekstil), Alaton (Alarko),
Berker (Tekfen) , Salahattin Beyazıt, Çarmıklı, Çolakoğlu (Ço­
lakoğlu Metalurji), Çavuşoğlu (ÇBS) , Nezih Dural, Eken (Ber­
dan Tekstil), Elginkan, Garih (Alarko) , Gökyiğit (Tekfen), Gür­
sel (Kiska İnşaat), Hattat (Hema Holding) , Kanatlı (Eti Bisküvi),
Koçman, Menteşoğlu, Ôzakat (Etibank) , Ôzbucak (Ôzbucak
AŞ), Ôzsaruhan (Metaş), Erol Simavi, Toprak (Toprak Holding) ,
Ulusoy, Yurtçu (lzdaş).
100-10 milyar T"O.rk Lirası arası
Acıman (Man Ajans), Ağın (Biaş) , Arar (Atlas Halı), Murat
Bayrak (Sancak Tül) , Beşikçioğlu (Beşikçioğlu AŞ), Bezmen, Bur­
la, Cankurtaran, Cerrahoğlu, Cevahir (Müteahhitlik) , Dedeman,
Dürüst (Alo-Mintaks) , Ekinci, Eliyeşil, Esin (Esin Nakliyat),
Eskiyapan (Birlik Mensucat), Güler ( Cihan Elektronik), Hakko
(Vakko), Has (Otomarsan) , Işık (Işıklar Holding) , Kalkavan,
Kavala, Komili, Konukoğlu (Gaziantep İplik), Koray (Koray İn­
şaat), Kurtçu (Yıldız Tekstil), Makzume (Deniz Nakliyat), Men­
ger, Mimaroğlu (Töbank) , Okan (Beslen Makama) , Onur (Mü­
teahhitlik), Ôzdoyuran (Un ve lrmik), Ôzköseoğlu (Entes inşa­
at), Ôztemir (G ümüşsuyu), Piyale , Sağra, Sadıkoğlu, Sapmaz,
Haldun Simavi, Sivri (lzdaş) , Soyak (Soyak inşaat) , Süzen
(Transtürk) Süzer (Süper Dış Ticaret), Tatlıcı (ihracat-Diyar­
bakır) , Taciroğlu (Peysan), Topbaş, Turgut (Fako tlaç), Yaman­
türk, Yalman (Tatko), M. Ali Yılmaz (Tek-Art Holding).

Tam rakam verilemiyor


Nokta, büyük servet sahibi ailelerin serve tlerinin miktanm
kendilerinin de bilmediğini belirtiyor. Dergiye göre, "En zengin
1 00 Türk, 10 milyar liradan başlayıp, 200 milyar liranın üzerine
çıkan servetleri denetliyor. Başlannda Koç ve Sabancı ailelerinin

1 344
Haberlerin Tekrar Yazılması

yer aldığı süperlerin sahip olduğu servetin toplam değerini, baş­


ta kendileri ve yakınlan olmak üzere kimse bilemiyor. Türki­
ye'nin kaymak tabakasını oluşturan bu 20-25 ailenin mallan,
mülkleri, yatırımlan, iştirakleri hakkında bir rakam verebilmek,
tahmin olarak bile mümkün değil. . . "

Noktaya göre, "Zenginlerin nasıl yaşadıklan hakkında ka­


muoyunda oluşmuş bazı düşüncelerin o kadar geçerli olmadığı­
nı ortaya koyuyor. Süper zenginler, elbette kendi yüksek düzey­
lerinin çerçevesinde, ama kendilerinden beklenmedik şekilde
ölçülü, hatta mazbut yaşıyorlar. Pek az vakit ayırabildikleri özel
hayatlannı evlerinde, aileleriyle, çocuklan, torunlanyla birlikte
yaşamayı tercih ediyorlar. Gazetelerde boy gösteren o su gibi pa­
ra harcayan çapkınlar, gece hayatına, içkiye, kumara, kadına
düşkün 'dinamik' insanlar aslında en zenginler arasına girmek­
ten uzak kişiler . . .
"

(Müliyet, 8 Haziran 1986)

lHRACATTA KDV VURGUNU

ANKARA (AA)- Maliye Bakanlığı denetim elemanlan, ihracatçı­


lann katma değer vergisi (KDV) iade taleplerinin yüzde 228'inin
sahte ve yanıltıcı belgelere dayandığını belirledi.
Maliye Gelirler Kontrolörleri Demeği'nin "Vergi Sorunlan"
dergisinde yer alan araştırmaya göre, son yıllarda toplanan KDV
içinde, iade edilen vergi miktan yüksek düzeylere ulaştı.
lstanbul'daki iade sonuçlannı da değerlendirmeye alan araş­
tırmaya göre, bu ilimizde ihracatçılar 1997 yılında 1 3 5 trilyon
697 milyar lira, 1998 yılında da 238 trilyon 486. 7 milyar lira tu­
tarında KDV iadesi talebinde bulundu . Buna karşılık, nakit ve
mahsup yoluyla ihracatçılara 1997 yılında 106 trilyon 957.4 tril­
yon 866.6 milyar lira tutarında KDV iadesi yapıldı. Böylece, son
iki yılda 374 trilyon 183. 7 milyar liralık iade isteminin 304 tril­
yon 824.l milyar liralık bölümü karşılandı.
lstanbul'da dahilinde alınan KDV rakamlarına göre, 1997'de
toplanan verginin yüzde 23. 5'u, 1998'de ise yüzde 23. 2'si ihra­
catçılara geri verildi.
Temel Gazetecilik

Suistimal olaylan
Bu arada Maliye Bakanlığı denetim elemanlannın KDV ia­
desi inceleme sonuçlan, bu alandaki suistimal olaylanndaki artı­
şı da gözler önüne serdi. KDV iadelerine ilişkin en fazla incele­
me yapan denetim birimi olan gelirler kontrolörlerinin 1995 yılı
denetimlerinde yüzde 5 olarak ortaya çıkanlan suistimal oranı,
1997 yılında yüzde 10, 1 998 yılında ise yüzde 3 1 . 7 olarak belir­
lendi. 1998'de 251 rapor düzenleyen gelirler kontrolörleri, 1 1
trilyon 7 1 2 milyar liralık KDV iadesi dosyasını inceledi ve 3 tril­
yon 721 milyar liralık iade talebinin yanıltıcı ve sahte evrak ile
diğer nedenlerle reddine karar verdi. Maliye müfettişlerinin son
iki yılda gerçekleştirdikleri KDV iadesi incelemelerinde ise iste­
nen iadenin 1997'de yüzde 32.B'lik, 1998'de ise yüzde 25. 2'lik
bölümü haksız bulundu . Vergi denetmenlerinin incelemelerinde
de reddedilen KDV iadesi oranı 1997'de yüzde 1 , 1998'de ise
yüzde 8. 1 olarak belirlendi.

Nakit iadeden vazgeçilsin


Araştırmada, mevcut sorunların halli için nakit iade siste­
minden derhal vazgeçilmesi gerektiği belirtildi ve devletten para
alma esasına göre kurulmuş sistemden beslenen, paravan şirket­
ler ortaya çıktığı kaydedildi.
Nakit iade yerine mahsup sisteminin getirilmesi istenen
araştırmada ihracatçılara söz konusu tutarlann gelir, kurumlar,
KDV ve muhtasar vergi borçlan yanında sigorta borçlannın mah­
subu yoluyla ödenmesi önerildi.
Araştırmada, söz konusu uygulamanın belli sektörlerdeki
sahte ve yanıltıcı fatura kullanımını ortadan kaldıracağı ve sek­
törde ciddi çalışan imalatçı ve ihracatçı firmaların desteklenmesi
yolunu açacağı da vurgulandı. Araştırmada aynca, sahte ve muh­
teviyatı itibanyla yanıltıcı belge kullanımının en fazla tekstil ve
konfeksiyon sektöründe olduğu, buna da ana üretim merkezle­
rinin belge düzeni açısından yeterince denetlenememesi ve ithal
hammaddenin gerçek fiyatların çok altında bir rakamla gümrük
girişlerinin yapılmasının yanı sıra , kar marjının iki katı KDV
alınmasından kaynaklandığı ifade edildi.
(MUliyet, 4 Ağustos 1999)
Kendi Gazetecilik Kuruluşunca Daha Önce Verilmiş
Haberin Geliştirilmesi veya Birleştirilmesi

Haberi oluşturan olayda gelişme görülmesi, redaksiyon yo­


luyla düzenlenebilmektedir. Redaksiyon, bu bakımdan ha­
berlerin gelişmesi ve devamını değerlendirebilmek yönün­
den iyi bir işlem olarak karşımıza çıkmaktadır. Haberlerin
gelişmesini gösterebilmek yönünden haber değerini yitiren
etkenler atılmakta, değerini koruyanlara yenilikler ve ge­
lişmeler eklenmektedir. Haber, bu şekilde hem gelişmekte
hem de yeni bir hava ve anlayışla tekrar sunulmaktadır.
Daha başka deyişle, haber tazelenmektedir. Bu gibi haber­
lere gazeteciler arasında ikinci gün haberi dendiği de ol­
maktadır.

ATLAS-1 YANIYOR

MlLLlYET HABER MERKEZl


Basra Körfezi'nde seyreden Atlas- 1 tankerine yapılan roketli sal­
dın sonucu geminin 3. kaptanı Oğuz Birgüler öldü, kaptan Mus­
tafa Varol başından, elektrik zabiti Sinan Kayalar ile Ramazan
Acar adlı gemici de bacaklarından yaralandılar. Daha önce 2
Mart'ta da saldınya uğrayan Atlas- l'de ikinci kaptan ölmüştü.
Birleşik Arap Emirlikleri haber ajansı "Wampress" , geminin
Suudi Arabistan'ın Ras Tannurah Limanı'ndan yüklediği 138 bin
ton petrolü Türkiye'ye getirmek için yola çıktığını, Abul Bukkus
petrol dolum tesislerinin 25 kilometre güneyinde lran savaş
uçaklannın saldınsına uğradığını bildirdi. AP ajansı da saldınyı
lran uçaklannın yaptığını söyledi. Haber verildiğine göre, gemi
mürettebatı gemiyi terk ederken kurtarma gemileri, yangının
petrol depolanna sirayet etmemesi için yoğun çaba gösteriyorlar.

Dışişlerinin açıklaması
Öte yandan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Yalım Eralp, saldından
sonra tankerde yangın çıktığını bildirerek, şunlan kaydetti:
Temel Gazeıecilik

"Tankerde yangın çıkması üzerine mürettebatın Abu Da­


bi'nin kuzeyindeki Das Adası'na tahliyesine başlanıldığı öğre­
nilmiştir. Saldmnın öğrenilmesini müteakip Dışişleri Bakanlığı
bilgi derlemesi için gerekli girişimleri başlatmış bulunmaktadır.
Türk Hükümeti uluslararası hukukun yeni ve vahim bir ihlalini
teşkil eden sivil ve masum bir hedefi milletlerarası sularda vur­
mak suretiyle can ve mal kaybına yol açan bu saldmyı şiddetle
kınar."

Kaptanın evinde yas


Bombalanan tankerde ölen kaptan Oğuz Birgüler'in lzmir'de bu­
lunan ailesi haberi gazetecilerden öğrendi. Kaptanın 8 aylık ha­
mile eşi Figen Birgüler'den ölüm haberi gizlendi, sadece yaralı
olduğu bildirildi.
Kaptanın kayınpederi Cengiz Kaynak şöyle konuştu:
"Kızımla bir buçuk yıllık evliydiler. Biz, Oğuz'un gitmesini
istemiyorduk. Zaten bir süre önce görevinden istifa etmişti. Tan­
ker sefere çıkınca tekrar gitti. Gitme dedik, dinlemedi. Oğlum
gibi severdim. "
Olen kaptanın kayınpederi, birkaç günden beri huzursuz
olduklarım belirterek: "Hanımla sık sık konuşuyorduk. içimize
mi doğdu nasıl bilmiyorum, ama kötü bir olay yaşayacağımızı
sanki hissetmiştik" dedi.
(Milliyet, 21 Nisan 1986)

Ôlen 3. kaptanın cesedi hlll gemide


ATLAS-1 SÖNDÜ

Yaralı süvari Mustafa Varol ve Ramazan Acar'ın ayak topuklan­


nın kınk olduğu bildiriliyor.
iSTiHBARA T SERViSi
Basra Körfezi'nde önceki gün lran'a ait olduğu sanılan savaş
uçaklarının saldırısına uğrayan Atlas-1 tankeri Abu Dahi'ye çeki­
liyor. Bir kişinin öldüğü, üç kişinin de yaralandığı saldırıda tan­
kerin yaşam mahallinde çıkan yangın söndürüldü .

1 3 48
Haberlerin Tekrar Yazılması

Telefon ile dün görüştüğümüz tanker mürettebatı durumla­


rının iyi olduğunu bildirdi. Başı parçalanarak feci şekilde ölen
üçüncü kaptan Oğuz Birgüler'in cenazesi hala geminin yaşam
mahallinde bulunuyor.
Tanker yağcısı Efendi Getlaç, dün saldmyı şöyle anlatı:
"Muhtemel bir saldmya karşı bütün gece uyanık kalmıştık.
Bir kısım mürettebat geminin kıçında, bir kısmı yaşam mahal­
lindeyken sabah saat 09. 50'de bir uçak göründü. Biz normal bir
uçuş zannederken birden sancak tarafına dört bomba attığını
gördüm. Ancak bombalar yaklaşık 30 metre kadar açığa düştü.
(MiUiyet, 22 Nisan 1986)

Haberin gelişmesi yönünden ikinci gün açısı kullanılacak­


sa, haberine göre kullanılan girişte ya renkli haber girişi ya
da açıklayıcı bir girişe yer verilebilir. Aslında, eski haberin
yenileştirilmesi, tazelenmesi işlemi yapıldığından, özellikle
anlamlı ve önemli yeni noktaların girişte kullanılması ge­
rekmektedir. Özellikle yeni yazılan girişin yapay sonuçlar
yaratmaması için büyük dikkat gösterilmelidir.

lŞTE MUClZE

KONYA (hha)- Kuran kursu öğrencisi 1 5 yaşındaki Abdullah


Durukan, dengesini kaybedince su içtiği musluk gözüne saplan­
dı. Gözünde, yerinden sökülen muslukla Devlet Hastanesi'ne gö­
türülen Abdullah Durukan 30 dakika süren ameliyatla kör ol­
maktan kurtarıldı.
Olay, dün saat 1 1 .00 sıralarında meydana geldi. Sedirler
Caddesi'ndeki Kuran kursunun öğrencisi Abdullah Durukan,
arkadaşlarıyla birlikte tenefüse çıktı ve ders zili çalınca aceleyle
çeşmeye koşup su içmeye başladı. Aceleciliği nedeniyle dengesi­
ni kaybeden Abdullah Durukan öne doğru düştü ve musluk gö­
züne saplandı. Çığlıklar üzerine arkadaşları kurs yöneticisi Nuri
Çınarka'ya durumu bildirdiler. Yönetici Nuri Çınarka, musluğu
1 5 dakika içinde sökerek öğrenciyi gözünde musluk olduğu hal­
de Konya Devlet Hastanesi'ne götürdü.

1349
Temel Gazetecilik

Abdullah Durukan, göz servisinde hemen ameliyat edildi.


Op. Dr. Ali Turgay Özdemir ve ekibi tarafından başanh bir ope­
rasyonla gözündeki musluk çıkanldı. Bir süre yoğun bakıma alı­
nan Abdullah Durukan, narkozun etkisinden kurtulduktan son­
ra, " Neredeyim, bana ne oldu?" diyebildi.
Operasyonu gerçekleştiren Dr. Ali Turgay Özdemir "Çocuk
bize geldiği zaman gözüne musluk oturmuştu. Hemen ameliyata
aldık. Göz kapağı kenarını keserek musluğu gözünden çıkardık.
Büyük bir ihtimalle gözün görebileceğine inanıyorum. On yıllık
meslek hayatımda göze taş kaçması, çabuk saplanması gibi olay­
lara tanık oldum ama böylesine ilk kez rastladım. Öğrenci, gö­
züne musluk saplanınca hareket etmeden durmuş olabilir. Aksi
halde gözü kurtarmamız mümkün olmazdı. "
Musluk anahtarıyla musluğu yerinden söken kurs yöneticisi
Nuri Çınarka ise olayı şöyle anlattı:
" Çocuklar koşarak bana geldiler ve durumu bildirdiler.
Hemen yanına gittim. Abdullah adeta çeşmeye yapışmıştı. Ken­
disine hareket etmemesini ikaz ettim. Musluk anahtannı alıp
musluğu sökmeye başladım. 1 5 dakika içinde musluğu yerinden
söktüm. Sonra da hastaneye gittik. Eğer telaşlanmış olsaydık ve­
ya Abdullah can acısı ile hareket etseydi gözü çıkardı."
(Hürriyet, 9 Mayıs 1986)

GözQne musluk saplanan öğrencinin


sargılan bugün açılıyor
ABDULLAH'IN MlNNET BORCU

Türk nbbı açısından adeta mucize gerçekleştiren Opr. Dr. Ôz­


demir, Abdullah'ın gözüne saplanan musluğu başarılı bir ameli­
yatla çıkarmışn.

KONYA (hha)- Öğrenim gördüğü Kuran kursunda, çeşmeden su


içerken gözüne musluk saplanan 15 yaşındaki Abdullah Duru­
kan, başarılı bir ameliyatla gözündeki musluğu çıkaran Opr. Dr.
Ali Turgay Özdemir'in elini öperek teşekkür etti. Türk tıbbı açı­
sından büyük bir haşan sayılan ameliyatı gerçekleştirerek adeta

1350
Haberlerin Tekrar Yazılması

bir "mucize" yaratan Opr. Dr. Özdemir, sargıların bugün açıla­


cağını belirtti.
Sedirler Caddesi'ndeki Kuran kursunda perşembe günü saat
1 1 .00 sıralarında meydana gelen olayda kurs öğrencisi Abdullah
Durukan, ders zilinin çalmasından sonra aceleyle çeşmeden su
içerken, üzerine 13 yaşındaki Cengiz Er isimli öğrenci düşmüş
ve olay sonucunda musluk gözüne saplanmıştı. Kurs yöneticisi
Nuri Çınarka, musluğu büyük bir dikkatle yerinden sökmüş ve
Abdullah Durukan'ı gözünde muslukla Konya Devlet Hastane­
si'ne yetiştirmişti. Göze saplanan musluk, başarılı bir ameliyatla
çıkarılmıştı.
Opr. Dr. Ali Turgay Özdemir'in başkanlığında Şükran Ya­
rar, Azize Oksit ve Birsen Yılmaz'dan oluşan ekibin gerçekleştir­
di ve 30 dakika süren başarılı ameliyatla göze saplanan musluk
çıkarılmıştı. Konya Devlet Hastanesi'nde heyecanlı bekleyiş sü­
rerken ameliyatı gerçekleştiren Opr. Dr. Ali Turgay Özdemir,
"Abdullah'ın gözünün göreceğine inanıyorum" dedi.
(Hürriyet, 10 Mayıs 1986)

"GÖRÜYORUM, GÖRÜYORUM . . . "

KONYA (hha)- Opr. Dr. Ali Turgay Özdemir, Konya Devlet Has­
tanesi'nde 1 5 yaşındaki Abdullah Durukan'ın sol gözündeki sar­
gılan usta parmaklarıyla çıkarırken, etrafı derin bir sessizlik
sarmıştı . . . Herkes heyecanlı bir bekleyiş içindeydi. Sol gözüne
saplanan musluk, Konya Devlet Hastanesi'nde gerçekleştirilen
başarılı bir ameliyatla çıkarılan Abdullah Durukan'ın bu gözü­
nün görüp görmeyeceği şimdi belli olacaktı.
Odadaki derin sessizlik birden 1 5 yaşındaki Abdullah Du­
rukan'ın yürekten gelen ve herkesi sevince boğan çığlığıyla bo­
zuldu . . .
"Görüyorum . . . Görüyorum . . ."

Tıp bir mucize gerçekleştirmişti. Ameliyat ekibi birbirini


kutlarken, Abdullah Durukan, sevinç gözyaşları döküyordu.
Günler süren heyecanlı bekleyiş mutlu sona ermişti.
Temel Gazetecilik

Sol gözündeki sargılar çıkanldıktan sonra ameliyatı gerçek­


leştiren ekibin şefi Opr. Dr. Ali Turgay Özdemir'in parmaklannı
göstererek sorduğu sayıları tek tek doğru şekilde cevaplandıran
Kuran kursu öğrencisi Abdullah Durukan, "Net olarak görüyo­
rum, şükürler olsun, gözüm kazadan önceki gibi görüyor. Her­
kese teşekkür ederim" diyerek sevincini dile getirdi.
Opr. Dr. Ali Turgay Özdemir, musluğun göz çukurunun
üstündeki kısma dayalı olması nedeniyle ameliyatta haşan sağ­
ladıklarını belirtti, "Bu durum gözün büyük hasar görmesini ön­
lemiş. Aslında büyük bir soğukkanlılıkla musluğu yerinden
sökmeyi başaran ve Abdullah'ın korkusuna rağmen onu sakin­
leştirebilen Kuran kursu yöneticisi Nuri Çınarka'yı kutlamak ge­
rekir" diye konuştu .
Abdullah Durukan'ın sargılar açıldıktan sonra görebildiğini
duyan tüm yakınlan Devlet Hastanesi'ne akın etti. Abdullah Du­
rukan'ı ziyaret etmek için hastane koridorlarını dolduranlar, "Se­
vincimiz sonsuz" dediler.
Hastane yetkilileri, Abdullah Durukan'ın 1 5 gün içinde has­
taneden taburcu edileceğini bildirdiler.

Nasıl Olmuştu?
Sedirler Caddesi'ndeki Kuran kursuna devam eden 1 S yaşındaki
Abdullah Durukan, geçen perşembe günü ders zilinin çalmasın­
dan sonra çeşmeden su içmek istemiş, ancak acele yüzünden ar­
kadaşı 1 3 yaşındaki Cengiz Er kendisine çarpmıştı. Bu sırada
musluğa kafası vuran Abdullah Durukan'ın sol gözüne musluk
saplanmıştı.
(Hürriyet, 1 1 Mayıs 1986)

TAKSlM'DE CANLI BOMBA DEHŞETi

İstanbul Haber Servisi- Taksim Meydanı'nda İstanbul Çevik


Kuvvet Şube Müdürlüğü'ne bağlı polislere yönelik yapılan inti­
har saldırısında eylemi gerçekleştiren kadın ölürken 3'ü polis
olmak üzere 10 kişi yaralandı. Polis, olay yerinden kaçtığı kay­
dedilen bir kişinin eşkalini belirlerken şüpheli gördüğü yaklaşık
30 kişiyi gözaltına aldı.
Haberlerin Tekrar Yazılması

Emniyet Genel Müdürlüğü geçen günlerde tüm emniyet


müdürlüklerini " PKK'nin 52 canlı bomba"sının bulunduğu ko­
nusunda uyarırken İstanbul'da ilk "canlı bomba" saldırısı dün
saat 1 2.40 sıralarında Taksim Meydanı'nda sürekli görev yapan
çevik kuvvete karşı düzenlendi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü
Çevik Kuvvet Şube Büdürlüğü'ne bağlı otobüsler ile bir panzerin
sabit nokta olarak beklediği Taksim Cumhuriyet Anıtı ile İstiklal
Caddesi arasındaki alanda meydana gelen saldın 20 yaşlarındaki
bir kadın tarafından gerçekleştirildi. Çevik kuvvet görevlileri sır­
tında bir çantayla kendilerine yönelen bir kadını o tobüslere 20
metre mesafede durdurdu. Nöbetçi polis silah çekerek çantayı
bırakması için kadını uyarınca, kadın bir adım geri çekilerek el­
lerini kaldırdı. Polisin kendisine yakaşmasını bekleyen kadın ey­
lemci elinde tuttuğu bombanın pimini çekti. Meydana gelen şid­
detli patlama sonucu saldırıyı gerçekleştiren kadın parçalanarak
ölürken 3'ü polis olmak üzere 10 kişi de yaralandı. Yerde kıvra­
narak yatan yaralılara başka bir bomba daha olabileceği kuşkusu
üzerine bir süre yaklaşılamadı. Bomba ekibi ve arnbulanslann
olay yerine gelmesinin ardından, yaralılar Taksim llkyardım
Hastanesi'ne kaldırıldı. Saldırıyı gerçekleştiren kadının cesedini
ipe bağlayarak sürükleyen polis, yaptığı inceleme sonucu patla­
mamış 4 adet el bombası ve 7 fünyeyi etkisiz hale getirdi. Emni­
yet yetkilileri, intihar saldınsı düzenleyen kadının kimliğinin be­
lirlenmesi için çalışmalann sürdürüldüğünü belirtti.
İstanbul Çevik . Kuvvet Şube Müdürlüğü'nde görevli polis
memurlan Yılmaz Erdoğan, Duran Gökçek ve Mustafa Tokalaş,
Taksim llkyardım Hastanesi'ndeki ilk tedavilerinin ardından Şiş­
li Etfal Hastanesi'ne sevk edildi. Yaralanan polislerin olaylara
karşı çevre illerden lstanbul'a geçici görevle getirildikleri öğre­
nildi.
CHP Kağıthane belediye başkan adayı Yusuf Gürlevik'in kı­
zı Ezgi GO.rlevik ( 1 1 ) ve yeğeni Çiğdem Kılıç ( 19) ile Serpil Er­
can, Alparslan Göktay, Goksal Uysal, Go.naydın Alan'ın tedavi­
leri sürüyor. Öte yandan patlamada yaralanan Esma Yurdakul
adlı yurttaş ilk tedavisinin ardından İstanbul Terörle Mücadele
şube müdürlüğüne götürüldü ve ifadesinin alınmasından sonra
serbest bırakıldı.
Temel Gazetecilik

Kadın eylemciyle birlikte saldırıyı gerçekleştirdiği öne sürü­


len 25 yaşlarında, 1 . 70 boyunda, gür siyah saçlı, esmer bir kişi­
nin de olay yerinden yaya olarak kaçtığı bildirildi. Eşkali belirle­
nen ve Fenerbahçe montu giyen saldırganın yakalanması için
operasyonlar düzenleyen polis, 2'si Fenerbahçe montlu yaklaşık
30 kişiyi şüpheli oldukları gerekçesiyle gözaltına aldı.
Patlamanın ardından İstanbul Emniyet Müdürü Hasan Ôz­
demir, olay yerinde incelemede bulundu ve ardından İstanbul
Valisi Erol Çakır ile birlikte yaralıları ziyaret etti. Vali Çakır,
patlamaya dinamitle güçlendirilmiş bombaların yol açtığını be­
lirterek "Bu menfur tecavüz polisimizin uyanıklığı sayesinde çok
hafif atlatılmıştır. Bu olay arife günü, Kurban Bayramı'nın he­
men öncesinde, terörün vahşetinin ne boyutlarda olduğunu gös­
termektedir" dedi.
Maliye Bakanı Nami Çağan ile Orman Bakanı Arif Sezer de
Taksim llkyardım Hastanesi'ne gelerek yaralıları ziyaret etti.
Başbakan Bülent Ecevit ise bombalı intihar saldırısıyla ilgili ola­
rak "PKK'nin, genç kızlardan canlı bomba olarak yararlanması
ne kadar insanlık dışı yollara başvurduğunu gösteriyor" dedi.
İnsan Hakları Derneği (lHD) ile Özgürlük ve Dayanışma
Partisi (ÖDP) de yaptıkları yazılı açıklamada, Taksim Meyda­
nı'nda gerçekleştirilen bombalı saldırıyı kınadı.
PKK'nin canlı bombaları daha önce Batman, Van, Adana,
Sivas, Tunceli, Hakkari'de hedef seçtikleri yerlere yönelik olarak
eylemler yapmışlardı. Saldırılar sonucu çok sayıda yurttaş, asker
ve polis yaşamını yitirmişti.
( Cumhuriyet, 28 Mart 1999)

SALDIRININ ARDINDAKi iSiMLER ARANIYOR

ALPER TURGUT
Taksim'de çevik kuvvete yönelik bombalı intihar saldırısını dü­
zenleyen kadın teröristin kimliği henüz belirlenemedi. Bomba­
nın patlaması sonucu yaralanan 10 kişiden S'i taburcu edilirken
3'ü polis memuru 5 yaralının tedavisi Taksim llkyardım ve Şişli
Etfal hastanelerinde sürüyor. Taksim'deki saldırının çözülmesi
Haberlerin Tekrar Yazilması

için güvenlik güçlerinin 24 saat görev başında olduğunu belirten


İstanbul Valisi Erol Çakır, Bakırköy olayının failleriyle, Mavi
Çarşı olayının failleriyle, Mavi Çarşı olayının bir kısım faillerinin
de yakalanmasıyla son bir aydaki faili meçhul saldırıların çö­
zülmüş olacağını söyledi.
İstanbul'un "göbeğinde" meydana gelen bir metropole yö­
nelik ilk intihar saldırısında yaralanan yurttaşlar yaşadıkları ola­
yın şokundan kurtulamadı. Kağıthane llköğretim Okulu 7. sınıf
öğrencisi kızı Ezgi Gürlevik ( 1 1 ) ile lletişim Fakültesi 1 . sınıf
öğrencisi yeğeni Çiğdem Kılıç'ın patlama sonrasında yaralanma­
sı üzerine hastaneye koşan CHP Kağıthane belediye başkan ada­
yı Yusuf Gürlevik şöyle konuştu:
"Kızım ve yeğenim sinemaya gideceklerini söyleyince izin
verdik. Böyle bir şey olacağını bilemezdik ki. Şarapnel parçalan
yüzünden kamından yaralanan kızım başarılı bir ameliyat geçir­
di. Her ikisinin de hayati tehlikeleri bulunmuyor."
İntihar saldırısını gerçekleştiren kadın olarak duyulan, an­
cak yaklaşık 5 saat sonra patlamada yaralanan bir yurttaş olduğu
anlaşılan Tunceli doğumlu Esma Yurdakul (21) da başından ge­
çenleri şöyle anlatıyor: "Bir tekstil firmasında sekreter olarak ça­
lışıyorum. Arkadaşım Serpil Ercan'la birlikte Taksim'e gezmeye
gitmiştik. Büyük bir patlama, ardından da itiş ve kakış meydana
geldi. Bombanın patlamasıyla çevreyi saran toz bulutu nedeniyle
intihar saldırısını yapan kişiyi görmedim. Yaralılar yerde kanlar
içinde yatıyordu. O ana kadar kendi yaralarımızı fark edememiş­
tik. Yaralandığımızı anlayınca caddeye kadar yürüdük. Özel bir
otomobile binerek Taksim llkyardım Hastanesi'ne gittik. "
Şarapnel parçası nedeniyle kolundan yaralandığını belirten
Yurdakul, "Ayakta tedavi oldum. Daha sonra çeşitli birimlerden
gelen polisler beni sorguladı. Ardından da adı üniversite olayla­
rına karışan Esma Yurdakul'la olan isim benzerliğim nedeniyle
İstanbul Terörle Mücadele Şubesi'ne götürüldüm ve parmak
izim alındı. Suçsuz olduğum anlaşılınca serbest bırakıldım" diye
konuştu.
Bombalı intihar saldırısının görgü tanığı Anadolu Ajansı
(AA) muhabiri Aftan Kulunyar ise yaşadıklarını şöyle anlattı:
Temel Gazetecilik

"Sıraselviler'de oturuyorum. 16.00-24.00 saatleri arasında çalış­


tığım için işe gitmeden önce istiklal Caddesi'nde gezmek iste­
dim. Birden büyük bir patlama meydana geldi. Patlamanın oldu­
ğu Taksim Meydanı'na koştuğumda üçü kadın biri polis beş ki­
şinin yerde yattığını gördüm. Yaralılan ve olay yerini fotoğraf­
larken sert bir cismin üstüne bastım . Ayağımı kaldınp yere ba­
kınca cismin kadının çantasından yere düşen el bombası oldu­
ğunu anladım. Hızla bombanın olduğu yerden kaçtım. Birkaç
dakika sonra olay yerine takviye olarak gelen polis, beni patlama
alanından uzaklaştırdı . " Saldında yaralanan polis memurlan Du­
ran Gökçek'in Taksim tlkyardım, Yılmaz Erdoğan ve Mustafa
Tokalaş'ın Şişli Etfal Hastanesi'nde tedavileri sürüyor. lstanbul'a
terör olaylannı üzdü . Hastanelerin önü gün boyu Erdoğan, Gök­
çek ve Tokalaş'ı ziyarete gelen polislerle doldu. Taksim tlkyar­
dım Hastanesi'nde tedavi edilen yaralılardan Serpil Ercan, Al­
parslan Göktay, Günaydın Akın ve Göksal Uysal dün taburcu
edildi.
Muhtemel bir faciayı uyanıklığı sayesinde önleyen polis
memurunu ödüllendireceğini vurgulayan Vali Erol Çakır, dün­
yada önlenmesi en zor terörist eylemlerden birinin de "canlı
bomba" eylem türü olduğunu belirtti. Çakır, Taksim'de önceki
gün intihar eylemi düzenleyen kadının kimliği ile ilgili olarak
"Teröristin kimliği kesinleşmediği için bir bilgi veremiyorum.
Canlı bomba olarak kimliği bilinen bir terörist olduğu zannedi­
liyor. Parmak izi araştırması sonuçlandıktan sonra sağlıklı bir
bilgi alabileceğiz. Eylem tek kişi tarafından gerçekleştirildi. An­
cak eylemin bir hazırlayıcısı, planlayıcısı ve yönlendiricisi bulu­
nuyor. Bundan öncekiler nasıl yakalandıysa onlar da yakalana­
caktır" diye konuştu .
Vali Çakır, saldırıyı gerçekleştiren kişi olarak adı emniyet­
ten sızdınlan Mardin Dargeçit nüfusuna kayıtlı 25 yaşındaki Sa­
ime Kılıç'la ilgili olarak "Hayır, o değil. Böyle bir isim yok. Kuv­
vetle tahmin ettiğimiz isim bu değil" dedi.
( Cumhuriyet, 29 Mart 1999)
'CANLI BOMBA'NIN KlMUGl BEURLENEMEDl

lstanbul Haber Servisi- Taksim Meydanı'nda görev yapan Çevik


Kuvvet Şube Müdürlüğü polislerine arife günü bombalı intihar
saldınsı gerçekleştiren kadının kimliği belirlenemedi.
lstanbul polisi, saldınnın ardından düzenlediği operasyon­
lar sonucu durumlanndan şüphelenilen çok sayıda kişiyi gözal­
tına alırken "canlı bomba"nın kullandığı patlayıcılann 10 gün
önce kırsal alandan lstanbul'a getirildiği tespit edildi.
Taksim'de sırtındaki çantada bulunan bombalan patlatarak
kendisinin ölümüne, 3'ü polis memuru 10 kişinin de yaralanma­
sına neden olan kadın teröristin teşhisi ve cenazesinin alınması
için Adli Tıp Kurumu'na dün de başvuru yapılmadı. Medyada
görüntüleri ve fotoğraflan yayımlanmasına karşın herhangi bir
başvurunun yapılmadığını vurgulayan polis yetkilileri, 1 ay içe­
risinde sahibi çıkmadığı takdirde cenazenin belediye tarafından
kimsesizler mezarlığına gömüleceğini söylediler.

Operasyonlar sürüyor
Taksim'deki intihar saldınsıyla ilgili lstanbul Terörle Mücadele
ve istihbarat şubelerinin ortaklaşa düzenlediği operasyonlar de­
vam ediyor.
"Canlı bomba"nın yanında bulunduğu bildirilen ve patla­
manın ardından olay yerinden kaçan saldırganın eşkali görgü
tanıklan tarafından belirlenmişti. Eşkali belirlenen erkeğin aran­
masına devam edildiğini kaydeden emniyet yetkilileri, 3 gün içe­
risinde PKK üyelerinin kalabileceği çok sayıdaki eve operasyon
düzenlendiğini bildirdiler. Operasyonlar sonucu durumlanndan
şüphelenilen çok sayıda kişi gözaltına alınırken saldında kulla­
nılan ve patlamadan ele geçirilen el bombalan, dinamit lokumla­
n ile fünyelerin, eylem için kırsal alandan yaklaşık 10 gün önce
lstanbul'a getirildiği tespit edildi. Saldın tarihine kadar bir hücre
evinde saklanan patlayıcılann, eylem öncesi intihar saldınsını
düzenleyen kadına teslim edildiğinin belirlendiği öğrenildi.
( Cumhuriyet, 3 1 Mart 1999)
KADIN TERÔRlSTlN KlMLlGt BELlRLENDl

İstanbul Haber Servisi- Taksim'de geçen cumartesi günü nokta


görevi yapan çevik kuvvet polis ekibine bombalı saldın düzenle­
yen kadın teröristin Kars Susuz nüfusuna kayıtlı Maral Mamyak
olduğu belirlendi. Mamyak, ailesi kabul etmediği için belediye
tarafından defnedildi. Kurban Bayramı öncesi Taksim'de gerçek­
leştirilen saldında 3'ü polis 1 0 kişinin yaralanmasıyla sonuçla­
nan saldından sonra kimliği belirlenemeyen kadın teröristin ai­
lesi dün ortaya çıktı . Adli Tıp Kurumu'nda 5 gün bekleyen cena­
ze için başvuran Tevfik ve Telli Mamyak çiftçi, 22 yaşındaki kız­
larının cesedini teşhis ettiler. Mamyak'ın cenaze işlemleri, ailesi­
nin ilgilenmemesi nedeniyle polisler tarafından gerçekleştirildi.
Adli Tıp otopsi raporunu İstanbul Büyükşehir Belediyesi Sağlık
İşleri Daire Başkanlığı'na götüren polisler, aldıklan gömme ra­
porunu, defin işlemleri için Fatih Mezarlıklar Müdürlüğü'ne tes­
lim ederek işlemleri tamamladılar.

Cenaze kabul edilmedi


Raporda Beyoğlu Cumhuriyet Savcılığı'nca Adli Tıp Kurumu'na
gönderilen ve otopsisi yapılan cenazenin ailesi tarafından kabul
edilmediği kaydedildi. Raporda aynca konunun hassasiyet taşı­
ması dolayısıyla cenazenin en kısa sürede toprağa verilmesi için
gerekli işlemlerin yapılması istendi.

Ailesi mezarlığa ginnecli


Mezarlıklar Müdürlüğü'nün defin izni vermesi üzerine Maral
Mamyak Habipler Cebeci Köyü Mezarhğı'nda defnedildi.
Mamyak ailesinin cenaze için mezarlığa gitmediği, 3 yıl ön­
ce evden kaçan kızlan Maral Mamyak için emniyete başvurduğu
öğrenildi.
( Cumhuriyet, 2 Nisan 1999)
UNAKITAN'IN OGLU KAZA GEÇ1RD1: 4 ÔLÜ

Konya yalanlannda meydana gelen kazada Maliye Bakanı Una­


kıtan'ın oğlu ve damadı yaralandı, diğer araçta bulunan 4 kişi,
hurdaya dönen araçta can verdi.

Maliye Bakanı Kemal Unakıtan'ın oğlu Abdullah ve damadı Eyüp


Sabri Küçük, Konya yakınlarında geçirdikleri trafik kazasında
yaralandılar. 4 kişinin hayatını kaybettiği kazayı haber alan Ba­
kan Unakıtan ve eşi Ahsen Unakıtan hemen Konya'ya geldiler.
Abdullah Unakıtan ile Eyüp Sabri Küçük, dün bir iş görüş­
mesi için Cemal Kaya'nın kullandığı 34 DM 8144 plakalı Range
Rover marka ciple yola çıktılar.

Yolda inşaat çalışması vardı


Unakıtan ve beraberindekilerin bulunduğu cip, saat 1 7 .00
sıralannda Konya-Karaman karayolunun Çumra ilçesi yakınla­
nnda inşaat çalışması yapılan duble yolun daraldığı kavşakta,
Mustafa Topçu yönetimindeki 42 DG 258 plakalı Renault marka
otomobille çarpıştı. Hurdaya dönen o tomobilde, Ayşe Bulut
(73), Fatma Topçu (47), Ayşe Avlar ( 1 2) ve Fatma Avlar yaşam­
lannı yitirdi.

Köylüler yardım etti


Yaralanan Abdullah Unakıtan, bölgedeki köylülerden biri­
nin otomobiliyle Konya'ya getirildi. Kent girişinde polisi araya­
rak kazayı haber veren Unakıtan daha sonra polis eskortu eşli­
ğinde Özel Başkent Hastanesi'ne gitti.
Konya Valisi Atilla Osmançelebioğlu da, kazayı duyar duy­
maz hastaneye gelerek Unakıtan'ı ziyaret etti. Küçük ve Kaya da
aynı hastanede tedavi altına alındı.
Unakıtan, Küçük ve Kaya'nın durumlannın iyi olduğu açık­
landı. Kaza haberini, eşi Ahsen Unakıtan'la birlikte Bandırma'da
oğlunun pastörize yumurta tesislerini gezerken öğrenen Kemal
Unakıtan, hemen Konya'ya hareket etti.
(Milliyet, 4 Ağustos 2006)
UNAI<ITANU\R SUÇSUZ ÇIKTI

ANKARA ANKA, Konya OHA- Maliye Bakanı Kemal Unakı­


tan'ın oğlu Abdullah Unakıtan, damadı Eyüp Sabri Küçük ve
oğul Unakıtan'ın ortağı Cemil Kaya'nın içinde bulunduğu cipin
çarptığı aracın sürücüsü Mustafa Topçu, kazada birinci derece­
den kusurlu bulundu.
Kaza raporunda, aracı Fatma Küçük Unakıtan'ın eşi Kü­
çük'ün kullandığı, anayola kontrolsüz çıkan Topçu'nun ise 'bi­
rinci dereceden kazaya sebebiyet verdiği' bilgisi yer aldı. Dün ta­
burcu edilen Abdullah Unakıtan ise annesi Ahsen Unakıtan'la
birlikte adliyeye giderek ifade verdi.
Kazada ölen dört kişi de dün cuma namazı öncesi toprağa
verildi. AKP'li yöneticiler törene Bakan Unakıtan'ın da katılmak
istemesini bildirmesine rağmen ölenlerin yakınlan cenazeyi bek­
letmedi.
Bakan Unakıtan da yaralı kurtulan sürücü Topçu'yu ziyaret
etti. Hastaneye "başhekimlik kapısından giren Unakıtan, bod­
rum katından çıktı. Unakıtan'a Vali Atilla Osmançelebioğlu da
eşlik etti. Kaza yerinde de incelemede bulunan Bakan Unakıtan, .
ölenlerin yakınlarına da başsağlığı diledi.
Unakıtan başsağlığı ziyaretlerindeyken eşi Ahsen ve oğlu
Abdullah ile Kaya , özel uçakla Ankara'ya döndü.
(Müliyet, 5 Ağustos 2006)

POUSl ARACINA ALMADI

Konya'da 4 kişinin ölümüyle sonuçlanan kazada cipi kullandığı


öne sünllen K'ilçllk kefaletle serbest bırakıldı.

ALI GÜLER, ÖZGÜR SARI OHA- Konya'da dört kişinin ölümüyle


sonuçlanan kazada cipi kullandığı iddia edilen Maliye Bakanı
Kemal Unakıtan'ın damadı Eyüp Sabri Küçük dün taburcu oldu.
Unakıtan'ın küçük kızı Fatma'yla evli olan Küçük, dün ko­
rumaları olduğu iddia edilen kişilerle birlikte hastaneden çıka­
rak avukatının otomobiline bindi. Çumra Adliyesi'ne doğru ha-

1 3 60
Haberlerin Tekrar Yazılması

reket eden Küçük'e eşlik eunek isteyen polisler, otomobili ıslık ça­
lıp koşarak durdurdu. Ancak otomobile binmek isteyen üç polis,
içeridekilerle konuştuktan sonra sivil polis otosuna binerek Kü­
çük'ü takip etti. Konya Emniyet Müdürü Salih Tuzcu ise, "Kü­
çük'ün polis nezaretinde gitmesi gerekmiyor" dedi. Hakim karşı­
sına çıkan Küçük, 1 0 bin YTL kefaletle serbest bırakıldı. Küçük'e
yurtdışına çıkış yasağı da getirildi. Kazada diğer aracın sürücüsü
Mustafa Topçu'nun yüzde 80 kusurlu olduğu belirlenirken, ölen
Senem Kıyak'ın oğlu Ali Kıyak, Küçük'ten şikayetçi olmadı.
(Milliyet, 6 Ağustos 2006)

OiP'U ATIUA. KART:


KAZADA DEULLER KARARTILDI

KONYA AA- CHP Konya Milletvekili Atilla Kart, Maliye Bakanı


Kemal Unakıtan'ın oğlu Abdullah Unakıtan'ın da karıştığı ölüm­
lü trafik kazasında delillerin karartıldığını öne sürdü.
Kart, partisinin il başkanlığında düzenlediği basın toplantı­
sında, trafik kaza tutanağına göre, Unakıtan'ın içinde bulunduğu
cipin sürücüsünün henüz belli olmadığını savundu. Kart şunlan
kaydetti:

'Tutanakta isim yok'


"Trafik tespit tutanağında sürücülerin kimlikleri yazılır. Bu
noktada çelişki yaratan beyanlar olduğu içindir ki, kaza tutana­
ğını düzenleyen memurlar, sürücünün belli olmadığını tutanağa
düşmek zorunda kalmıştır. n

Unakıtan ve arkadaşlarının olaydan yanın saat sonra, Baş­


kent Üniversitesi Konya Araştırma ve Uygulama Hastanesi'ne in­
tikal ettirildiğini ifade eden Kart, hastanede alkolmetre olmadığı
için alkol tespiti yapılmadığını öne sürdü.
Kart, "AKP'nin Konya milletvekillerinin bir bölümü, Konya
Büyükşehir Belediye Başkanı Çumra Adliyesi'nde, jandarma ve
emniyetinde . Sizin ne işiniz var orada? Hangi sıfatla adli soruş­
turmanın yapıldığı bir yere, hangi gerekçeyle gidiyorsunuz?" dedi.
(Milliyet, 6 Ağustos 2006)
Temel Gazetecilik

Redaksiyon işlemi aynı zamanda daha önce çıkmış haber­


lerin birleştirilmesi bakımından da kullanılmaktadır. Ge­
nelde yapılan ise, aynı konuda ve mahiyette haberlerin bir
bütün haline getirilmesidir. Böyle durumlarda, aynı gün
cereyan eden, aynı konu ve mahiyetteki olaylar ayn ayn
haber olarak verilseler bile, gerekli görüldüğünde birleşti­
rilmektedir. Yapılan bir işleme, redaksiyon yoluyla haber­
lerin birleştirilmesi denilmektedir.

lstanbul'da Mevsimin llk Kan Yağdı,


Aliağa'da 7 Gemi Batn
KIŞ FENA BASTIRDI

Balkanlar'dan gelen soğuk hava önceki gece İstanbul'a yılın ilk


karının yağmasına neden oldu . Kar kalınlığı 4 santimetreyi bu­
lurken, yağışın devam edeceği bildirildi.
Aliağa'da şiddetli fırtına nedeniyle 3 dev gemi, 4 orta boy
gemi ve 2 yüzer vinç battı, zarar 7 milyar lira . . . Deniz Nakli­
yat'ın Mohaç kosteri de Bandırma'da karaya oturdu.
Şiddetli Kış Avrupa'da da etkili oluyor. Kıbrıs Rum bandıra­
lı bir gemi Sardunya açıklarında battı, 8 kişi kayboldu. İzlanda
açıklarında batan bir İngiliz gemisinde ise 1 2 kişi öldü.

YURT HABERLERl SERVlSl


Doğu ve Güneydoğu Anadolu'yu günlerdir etkisi altında bırakan
soğuk hava ve kar yağışı, yerini güneşli havaya bırakırken, İs­
tanbul ve Marmara Bölgesi'ne mevsimin ilk kan yağdı.
Kar yağişı nedeniyle İstanbul'da kara ve deniz trafiğinde ak­
samalar meydana gelirken, Edime, Keşan, İpsala ve Malkara'da
ilk ve orta dereceli okullar pazartesiye kadar tatil edildi.
Balkanlar'dan gelen soğuk ve yağışlı hava nedeniyle İstan­
bul ve çevresinde kar yağışının devam edeceğini belirten Meteo­
roloji yetkilileri, Yeşilköy'de kar kalınlığının dün sabah saatle­
rinde 4 santimetreyi bulduğunu söylediler. Öte yandan, dün ge­
ce aniden başlayan kar yağışı yüzünden Köprü trafiğinde güç­
lükler meydana geldi. Sıkışıklık nedeniyle sürücüler saatlerce

1362
Haberlerin Tekrar Yazılması

köprü üstünde beklemek zorunda kaldılar. Deniz trafiğinde ise


kar yağışı yüzünden bazı seferler yapılamadı.
Edime'de bir günlük kar yağışı, yaşamı altüst etti. Uzun­
köprü ilçesine üç kilometre mesafede mahsur kalan 20 öğrenci,
14 saat sonra kurtulabildi. Trakya'da fırtına nedeniyle elektrik
tellerinin kopmasından susuz ve elektriksiz kalan bazı ilçelerde
ekmek sıkıntısı başgösterdi.
Yoğun kar ve hızı 90 kilometreyi bulan tipi yüzünden
elektrik ve su verilemeyen Kırklareli'nde de hastanelerde hiz­
metler durdu.
Elektrik tellerinin koptuğu, içme suyu jeneratörlerinin ça­
lıştırılamadığı Kırklareli'nde fırtına nedeniyle çok sayıda baca
yıkıldı. TV antenleri ve bazı çatılar uçtu. Kofçaz, Demirköy ve
Vize ilçeleri ile bazı köylerin yolu ulaşıma kapandı.
Orta Anadolu'da ise fırtınanın getirdiği yağış etkisini sür­
dürdü. Sivas, Yozgat ve Nevşehir'de kar yağarken, Kayseri, Kır­
şehir ve Niğde'de yağış kaydedildi. Hava sıcaklığı gündüz orta­
lama 5-7, geceleri ise sıfınn altında 3 ve 7 derece arasında deği­
şen bölgede, hızı 60 kilometreyi bulan fırtına yüzünden evlerin
çatılan uçtu, elektrik kesintileri meydana geldi.

Doğu Anadolu Isındı


Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ndeki soğuk ve kar yağışı,
yerini sıcak ve güneşli havaya bıraktı. Yurttaşlar geçici bahann
tadını çıkarmaya çalışırken, ilgililer aniden ısınan kar kütlele­
rinde kopmalar olabileceğini belirterek, halkı çığ tehlikesine
karşı uyardılar.

Gemiler Hasar Gördü


Bu arada kötü hava koşullan Ege ve Marmara Denizi'nde gemile­
re büyük zarar veriyor. Önceki gün lmralı açıklarında batan Bo­
durlar- 1 kosterinden sonra, dün de Deniz Nakliyat'a ait 3 bin
500 tonluk Mohaç kosteri Bandırma Bababumu açıklannda ka­
raya oturdu.
lzmir Aliağa'da ise, saatte hızı 90 kilometreye ulaşan fırtına
nedeniyle 3 dev gemi, 4 orta boy gemi ve 3 yüzer vinç parçala-

1 36 3
Temel Gazetecilik

nıp ve battı. Zarann 7 milyar lira civannda olduğu bildiriliyor.


Söküm tesisleri önünde bekleyen Sadıkoğlu, Yerel, Leyla, Öge,
Cömert, Çukurova, Kalkavan ve Gümüşçubuk firmalanna ait
gemilerin büyük hasar gördüğü saptandı.
lmralı'dan lstanbul'a kum getirirken, fırtına ve dalgalara
yenik düşerek 7 kişilik mürettebatıyla Marmara'nın karanlık su­
larına gömülen Bodurlar- l'den en son iki saat önce haber alındı­
ğı açıklandı. Olayın meydana geldiği gün kosteriyle Marmara'da
bulunan 1 5 yıllık denizci Hasan Altun, "Telsizle görüşürken ha­
vanın iyi olduğunu, yollarına devam edeceklerini belirttiler. Fa­
kat, iki saat sonra bir mil önümüzde seyreden Necati Sağbaş adlı
kum kosteri büyük telaş içinde Bodurlar- 1 batıyor, hiçbir şey
yapamıyoruz diye telsiz anonsu geçti. Biz de dev dalgalara yenik
düşmemek için 24 saat mücadele verdik ve kurtulduk" dedi.

Rum Gemisi Batn


Öte yandan Türkiye'ye sülfirik asit taşıyan Kıbrıs Rum bandıralı
bir tanker kötü hava şartlan nedeniyle Sardunya açıklannda battı.
Stainlesa Trader adlı tankerin 18 kişilik mürettebatından
l O'u kurtanlırken, iki gemicinin cesedi bulundu.
Bu arada bir İngiliz tankerinin de lzlanda açıklannda kaya­
lara çarparak batması sonucu 1 2 kişi öldü.
(Milliyet, 27 Aralık 1986)

MlNlBÜSE TUZAK

Mardin'de PKK'nın döşediği mayına çarpan minibllste 9'u çocuk


26 kişi can verdi.
MlllIYET HABER AJANSI
Mardin'in Midyat ilçesinde bir minibüsün PKK'nın döşediği
mayına çarpması sonucu 26 kişi öldü, üç kişi yaralandı. Yeniko­
nak jandarma Karakolu'nu basan teröristler beş askeri şehit etti,
yedisini de yaraladı. Bitlis'in Mutki ilçesinde minibüs tarayan te­
röristler 5 vatandaşı öldürdüler. Diyarbakır'da bir genç kimliği
meçhul kişilerce öldürüldü. Güvenlik kuvvetleriyle çatışmaya
giren teröristlerden altısı öldürüldü.

1 36 4
Haberlerin Tekrar YazJ/ması

Minibüs mayına çarpn


Mardin'in Midyat ilçesine bağlı Kayapınar köyü yakınlarında
PKK'nın döşediği mayına çarpan Emin Akyüz yönetimindeki 47
DA 1 76 plakalı minibüste dokuzu çocuk, beşi kadın toplam 26
kişi öldü, üç kişi de yaralandı. Dün sabah saat 09.00 civarında
meydana gelen olayda ölenlerin adlan şöyle:
Cemil Keleş (50), Nezir Ağımıan (40), Felemez Ağırınan
(35), Hüseyin Aybar (37) , Can Akyüz (7), Nevaf Ağırınan (6),
Bekir Ağırman (35), Şakir Ağırman (2), Salih Ağınnan (37),
Bedri Ağımıan (27), Nuri Ağırm.an (32), Kenan Ağuman ( 1 .5),
Halime Ağırınan (32), Bekir Ağımıan (6), Suat Ağuman (4) ,
Selma Aktekin (28) , Ômer Aktekin (27), Esma Yeşilman (55),
Mahuza Aktuğ (25), Rıfat Aktuğ (3 aylık), Hamo Akyüz (19),
Şeyhnaz Akyüz (4), Davut Akpınar (38) , Dero Ağınnan (30),
Güle Ağımıan (35).

Karakol Baskım 5 Şehit


Bingöl'ün Genç ilçesi Yeniyazıkonak Jandarma Karakolu önceki
gece kalabalık bir PKK'li terörist grubunca basıldı. Roket ve
uzun namlulu silahlarla saldıran teröristlere güvenlik güçlerinin
karşılık vermesi üzerine çatışma çıktı. Geç saatlere kadar süren
çatışmada kimlikleri öğrenilemeyen bir asteğmen, bir uzman ça­
vuş ve üç er şehit oldu, yedi asker de yaralandı.
Bitlis'in Mutki ilçesinden Boğazönü köyüne gitmekte olan
bir yolcu minibüsü, dün saat 08.40 civarında teröristlerin saldı­
nsına hedef oldu . Kimlikleri öğrenilemeyen beş vatandaş öldü.
Bitlis'in Mutki ilçesi Kavakbaşı beldesinde de dün sabah sa­
at 1 1 .00 civarında 56 AC 803 plakalı özel oto , teröristlerce silah­
larla tarandı. Saldırıda şoför Şirin Birlik, kardeşi Kazım Birlik ile
şoförün adı öğrenilemeyen eşi ve üç çocuğu öldürüldü .
Diyarbakır'ın Bağlar semtinde Muzaffer Tekin (20) adlı
genç, kimliği meçhul kişilerin silahlı saldırısı sonucu öldü.

6 Terörist ôldürüldü
Bingöl'ün Genç ilçesi Selvi bucağı kırsal alanında üç, Solhan il­
çesi Arakonak köyünde de iki, Şımak'ın Uludere ilçesi Gülyazı
Temel Gazetecilik

karakolu yakınlarında güvenlik kuvvetleriyle çatışmaya giren bir


terörist öldürüldü.
Adana'nın Kuruköprü Meydanı'nda bulunan TEK'e ait tra­
foya dün akşam saat 1 8 . 3 5 sıralarında tahrip gücü yüksek patla­
yıcı madde atıldı. Patlama sonucu üçü ağır dokuz kişi yaralandı.
(MUliyet, Ekim 1993)

17 ÜNlVERSlTE ôGRETlM YILINA BAŞLADI

Haber Merkezi- Gazi, Anadolu , Selçuk, Atatürk, Akdeniz, Mimar


Sinan, Pamukkale, Osmangazi, Mustafa Kemal, Karadeniz, Kaf­
kas, Niğde, Ondokuz Mayıs, Çukurova, Sütçü lmam, Cumhuri­
yet, 18 Mart, Süleyman Demirel Üniversiteleri ile Gülhane Aske­
ri Tıp Al<.ademisi (GATA), Kara ve Hava Harp Okullarında 1993-
1994 öğretim yılı törenlerle başladı. İstanbul Teknik Üniversite­
si, İstanbul Üniversitesi, Yıldız Üniversitesi ve lzmir Dokuz Ey­
lül Üniversitesi'nde Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in katı­
lımıyla bugün, Trakya Üniversitesi'nde ise yann yeni öğretim yı­
lı törenlerle başlayacak. Dün öğrenime başlayan Erciyes Üniver­
sitesi ve Adnan Menderes üniversitelerinde de resmi açılış tören­
leri daha sonra yapılacak.
Yeni öğrenim yılına başlayan 15 üniversitenin rektörlerine
birer mesaj gönderen Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, "ina­
nıyorum ki, gençlerimiz her geçen gün nitelik ve nicelik bakı­
mından gelişen üniversitelerimizde edinecekleri çağdaş bilgi ve
becerileriyle, Türkiyemizin uygarlık mücadelesine büyük katkı­
da bulunacaklardır" dedi. Demirel, Ankara Gazi ve Erzurum
Atatürk Üniversitelerinin de açılış törenlerine katılarak konuşma
yaptı.
Muhabirimiz Figen Atalay'ın bildirdiğine göre, Rektör Prof.
Dr. Yılmaz Büyükerşen törende yaptığı konuşmada "Eğitime
önem vermeyen adam "ı aradığını belirterek, bulmasına yardımcı
olunmasını istedi. 30 yıllık meslek yaşamında eğitime önem ver­
meyen adamı göremediğini, Türkiye'de herkes için eğitimin bü­
yük önemi olduğunu söyleyen Büyükerşen, "Ama eğitime önem
vermeyen adam var ya, eğitime bir tek o önem vermiyor. Ama

1 366
Haberlerin Tekrar Yazılması

kendisini belli etmiyor. Belli etse bende kimle mücadele edeceği­


mi anlayacağım. Belki kaba kuvvet kullanırım" diye konuştu.
Eğitim sistemindeki soruları anlatan Rektör Büyükerşen,
şunları söyledi:
"Türkiye çapında öğretim yapan kurumumuzu, Türkiye ça­
pında teşkilatlanmaktan, topyekun eğitim seferberliğini başlat­
maktan bugüne kadar o alıkoydu. Sekiz yıldır altı Avrupa ülke­
sinde binlerce Türk gencine hizmet verdiğimiz halde , yurtdışın­
da bir banka temsilciliğine ancak uygun görülen bir teşkilatlan­
mayı hala o engelliyor. Fırsat eşitsizliğinin törpülenmesi için yıl­
larca önerdiğimiz açık lisenin kurulmasını yakın tarihe kadar o
savsakladı. Birinci basamak sınavını kazanamayan lise mezunla­
rının 'başınızın çaresine bakın' diyerek sokaklarda o bıraktı. Li­
seyi bitirip eğitimin 1 1 . katından tepe üstü sokağa düşen gence,
yarın elimizi uzattığımızda yine o kıyameti kopartacak. Ama bu
adam ortalarda yok. Bu adam herhalde kendini esnaf, sanayici,
gazeteci, bürokrat, politikacı kılığında gizliyor. Hatta bu adam
profesör kılığına giriyor olabilir. Ama onu yakalamadan çağı ya­
kalamak mümkün olmayacak. "
Milli Eğitim Bakanı Nahit Menteşe d e , açıkta kalan 440 bin
gence Anadolu Üniversitesi'nin olanaklarını kullanarak açık öğ­
retim yoluyla çare bulduklarını, başka alternatif gösterilirse bu­
nu da dikkate alacaklarını söyledi.
Dokuz fakülte, bir konservatuvar, yedi yüksek okul, beş
enstitü, 440 bin öğrenci ve bin 300 öğretim üyesinin bulunduğu
Anadolu Üniversitesi'nde yeni ders yılı için açık öğretime 184
bin 500, örgün bölümlere de 3 bin 401 kontenjan ayrıldı.
Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde bu yıl lktisat ve lş ida­
resi Fakülteleriyle Açıköğretim Fakültesi Sosyal Bilimler ldaresi
önlisans bölümlerinde ise kayıtlar bugün sona eriyor.

Yeni Yasa
Çukurova Üniversitesi'nin açılış törenine katılan Devlet Bakanı
Bekir Sami Daçe, yükseköğrenim kurumlarının ancak özgür or­
tamda verimli olabileceklerini, ekonomik, sosyal ve kültürel
alanlarda öncülük görevini yerine getirebileceklerini belirterek
Temel Gazetecilik

"Son aşamasına gelinen yeni yasa ile üniversitelerimize bu im­


kanı sağlayacağız" dedi. Daçe, hükümetin eğitimde imkan ve fır­
sat eşitliğinin sağlanması, halen yüzde 16 düzeyinde bulunan
yükseköğretimde okullaşma oranının 2000 yılında yüzde 30'a
çıkanlması konusunda yoğun bir çalışma içinde olduğunu bil­
dirdi.
Bu öğretim yılında 24 bin öğrencinin öğrenim göreceği, 469
öğretim elemanının görev yapacağı Selçuk Üniversitesi'nin Ala­
eddin Keykubat Kampüsü'nde düzenlenen açılış törenine katılan
Milli Savunma Bakanı Nevzat Ayaz ise bu yıl başanlı bin öğren­
ciyi dış ülkelerdeki üniversitelere göndereceklerini söyledi.
Devlet Bakanı Nafiz Kun Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nin
Devlet Bakanı Ahmet Şanal Mustafa Kemal Üniversitesinin, Dev­
let Bakanı Şükra Erdem Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'nin, Or­
man Bakanı Hasan Ekinci Karadeniz Üniversitesi'nin, Devlet Ba­
kanı Mehmet Gölhan da Süleyman Demirel Üniversitesi'nin açı­
lışına katıldı. Cumhuriyet Üniversitesi'nde Belediye Başkanı Te ­
mel Karamollaoğlu'nun da katıldığı törende konuşan Bakan Er­
dem, dün 1 milyon öğrencinin öğrenime başladığını ve 40 bin
öğretim görevlisinin işbaşı yaptığını söyledi. Türkiye'de etnik
gruplann yıllardır bir mozaik içinde aynın yapmadan yaşadığını
ve bu yaşantının devam ettirilmesi için gençlere büyük görevler
düştüğüne dikkat çeken Erdem, "Bu vatanı birlikte koruyalım ve
hunun için birlikte çaba gösterelim" dedi. Yeşilyurt'taki Hava
Harp Okulu'ndaki törende de, bu yıl okula giren 13'ü kız toplam
208 öğrenci ant içti.
Kara Harp Okulu'nun yeni öğrenim dönemine başlaması
nedeniyle düzenlenen törende , sınıflarını derece ile geçen öğ­
rencilere başarı belgeleri Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral
İsmail Hakla Karadayı tarafından verildi.
( Cumhuriyet, Ekim 1993)

BAYRAMDA BiLANÇO: 62 ÔLÜ 1 17 YARAU

ANKARA (AA)- Arife ve 4 günlük Kurban Bayramı süresinde ,


yurdun çeşitli yerlerinde meydana gelen trafik kazalannda 6 2

1 368
Haberlerin Tekrar Yazılması

kişi öldü, 1 77 kişi yaralandı. Nehre uçan bir otomobilde bulu­


nan 4 kişi de kayboldu. Kazalarda ölen ve kimlik bilgileri net
olarak belirlenen arasında, yaşlan 2- 13 arasında değişen 14 ço­
cuk bulunuyor. Aşırı hız, dikkatsizlik, hatalı sollama sonucu ka­
za yapan sürücülerden l 4'ü de, kendilerinin neden olduğu kaza­
larda yaşamlarını kaybetti.
Son beş gün içinde meydana gelen trafik kazalarının ağır bi­
lançosu arife günü görüldü. Arife günü meydana gelen trafik ka­
zalarında 20 kişi ölürken 27 kişi yaralandı. Bayramın 1 . günü
meydana gelen kazalarda ise 1 8 kişi öldü, 69 kişi yaralandı.
Kurban Bayramı'nın 2. gününde meydana gelen kazalarda 6
kişi yaşamım yitirirken 5 1 kişi yaralandı. Bayramın 3 . günü ise 6
kişi hayatını kaybetti, 5 1 kişi de yaralandı.
Bayramın son günü sat 20.00'ye kadar meydana gelen kaza­
larda ise 7 kişi öldü, 14 kişi yaralandı. Konya'mn Beyşehir ilçe­
sinde, iki otomobilin şerit ihlali sonucu çarpışması sonucu sürü­
cülerden Selahattin Baş, Antalya-Burdur karayolunda, 3 otomo­
bilin çarpışUğı zincirleme trafik kazasında Merclal Suel (55) ve
eşi Nurşat Akkadın Suel ( 5 1 ) , Eskişehir'in Seyitgazi ilçesinde iki
otomobilin hatalı sollama nedeniyle çarpışması sonucu Ahmet
Erol (58), Zonguldak'ın Alaplı ilçesinde denize uçan otomobilin
sürücüsü Muhammet Li.koğlu (23), Samsun'un Kavak ilçesinde,
şarampole yuvarlanan otomobilin sürücüsü Bahri Yılmaz (38),
İstanbul Küçükçekmece'de bir otomobilin park halindeki mini­
büse çarpması sonucu otomobilde sıkışan ômftr Çetinoğlu ya­
şamını yitirdi.
(BıJltenler, 1 Nisan 1999)

Çeşitli Belgeler ve Basın Bültenlerini Haber Yapma

Günümüz gazeteciliğinde ikinci el kaynaklar sayılan çeşitli


belgeler, basın bültenleri, raporlar redaksiyon yoluyla ha­
ber yapılabilmektedir. Bu işlemler sırasında bazen ilk el
kaynaklardan toplanmış haberlere oranla daha iyi haberler
de çıkabilmektedir. Ciddi içerikli bu tür haberler ise basın
kuruluşlan tarafından çok sık olarak kullanılmaktadır.

1 36 9
TOPER! DIŞlŞLERl MÜŞAVIRI

Bem Büyükelçisi Kaya Toperi Dışişleri Bakanlığı Müşavirliği'ne


getirildi. Resmi Gazete'de yayımlanan atama karanna göre Bem
Büyükelçiliği'ne PKK saldınsında sonra İsviçre ile ilişkilerinin
gerginleşmesi üzerine geri çekilen Kaya To peri, Dışişleri Bakan­
lığı Müşavirliğine getirilirken, Basın Müşaviri Cavlan Tanyer ise
Basın Yayın Enformasyon Genel Müdür Yardımcılığına atandı.
(Milliyet, 21 Kasım 1993)

ATAMA KARARI.ARI

ANKARA (AA)- Ulaştırma Bakanlığı Telsiz Genel Müdürlüğü'ne,


Türkiye Demir Çelik işletmeleri Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu
Başkanı Mehmet Kamil Ergenekon'un atanmasına ilişkin karar­
name, Resmi Gazete'nin bugünkü sayısında yayımlandı. Yayım­
lanan bir başka kararnameyle de, Kültür Bakanlığı Telif Haklan
ve Sinema Genel Müdür Yardımcısı Gürbüz Mutlu, başka bir gö­
reve atanmak üzere görevinden alındı.
( Cumhuriyet, Kasını 1993)

CUMHUR ASPARUK MGK GENEL SEKRETERi

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Orgeneral Ergin Celasun'un


Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na atanmasıyla boşalan Milli Gü­
venlik Kurulu (MGK) Genel Sekreterliği'ne 30 Ağustos'tan ge­
çerli olmak üzere Orgeneral Cumhur Asparuk getirildi. Orgene­
ral Asparuk'un atanmasına ilişkin Bakanlar Kurulu karan, Resmi
Gazete'nin dünkü sayısında yayımlandı.
( Cumhuriyet, Ağustos 1999)

KARDEMlR'DE GÖREVDEN ALMA

KARABÜK (AA)- Karabük Demir ve Çelik Fabrikaları A.Ş. (Kar­


demir) genel müdür yardımcılanndan ikisi görevinden alındı.
Kardemir yönetim kurulu tarafından alınan karar doğrultusun-

1 370
Haberlerin Tekrar Yazılması

da, Genel Müdür Yardımcısı Ersin Öztürk'ün yerine Elektronik


Proses ve Kontrol Müdürü Tamer Atalay, Genel Müdür Yardım­
cısı Ali lhsan Karaoğlu'nun yerine Yüksek Fırınlar ve Çelikhane
Başmüdürü Fadıl Demir vekaleten atandı.
( Cumhuriyet, 12 Ağustos 1999)

200TDE 3 ORGENERAL EMEKU


TSK YÔNETlMl YENlDEN ŞEKlLLENDl

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Yüksek Askeri Şüra (YAŞ) top­


lantılanndaki terfilerin ardından Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK)
komuta kademesi de yeniden şekillendi. Teamüllere göre, Orge­
neral llker Başbuğ'dan sonra 20 10 yılında Genelkurmay Başkanı
olması beklenen Orgeneral Sebahattin Işık Koşaner Jandarma
Genel Komutanlığı'na getirildi. Koşaner, 20 1 0 yılında Genel­
kurmay Başkanlığı'na atanması durumunda bu görevi doğum ta­
rihi avantajı nedeniyle 3 yıl yapacak. Önümüzdeki yıl Orgene­
rallikte süreleri dolacak olan Fethi Remzi Tuncel, Şükrü Sanışık
ve lsmail Koçman 2007 YAŞ'ında emekli olacaklar. YAŞ'taki ter­
filer ve daha sonra yapılan atamalarla TSK komuta kademesi ye­
niden şekillendi. Kara Kuvvetleri kadrosundan Orgeneral Ge­
nelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ile Jandarma Genel Komutanı
Orgeneral Fevzi Türkeri'nin emekliye aynlmasıyla iki korgeneral
orgeneralliğe terfi etti. Milli Savunma Bakanlığı Müsteşan Kor­
general Avni Atila Işık 30 Ağustos itibarıyla Kara Kuvvetleri
Kurmay Başkanlığı, Kara Kuvvetleri Lojistik Başkanı Korgeneral
Hasan Iğsız da 2. Ordu Komutanlığı görevlerine başlayacaklar.
Teamüllere göre Işık'ın 2008 yılında kıta, Iğsız'ın da karargah
görevine atanmaları bekleniyor. Bu iki komutanın görev süreleri
20 10 yılında doluyor. Olağanüstü bir gelişme olmaması duru­
munda iki komutanın Genelkurmay Başkanlığı şanslan bulun­
muyor. Emekliliklere bağlı terfilerin ardından komutanlann gö­
rev yerleri de değişti. Önümüzdeki yıl YAŞ toplantısından sonra
emekliye ayrılmaları beklenen 3 komutan, son görev yıllarına
girdi. 2003 yılında orgeneralliğe terfi edenlerden Ege Ordu Ko­
mutanı Orgeneral Fethi Remzi Tuncel, son yılını lstanbul'da l .

1 37 1
Temel Gazetecilik

Ordu Komutanlığı görevinde geçirecek. Terörle mücadele açı­


sından önemli olan 2. Ordu Komutanlığı görevini yürüten Or­
general Şükrü Sarıışık da lzmir'e, Ege Ordu Komutanlığı'na
atandı. Sarıışık'ın da bu görev yerinden emekliye ayrılması bek­
leniyor. Erzincan'da konuşlu 3. Ordu Komutanı olan Orhan Yö­
ney ise Kara Kuvvetleri Eğitim Doktrin Komutam (EDOK) ola­
rak rütbesindeki son görev yılını tamamlayacak. Orgenerallik rüt­
besindeki görevlerine Ege Ordu Komutam olarak başlayan Ge­
nelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Sebahattin Işık Koşaner, önü­
müzdeki dönemde terörle mücadelede önem kazanacağı düşü­
nülen Jandarma Genel Komutanlığı'na atandı. Koşaner, önceki
rütbelerinde terörle mücadelede yoğun olarak görev yapmıştı.
lki yıl bu görevi sürdürdükten sonra Koşaner'in 2008'de Orge­
neral llker Başbuğ'dan boşalacak olan Kara Kuvvetleri Komutan­
lığı'na atanması, 2010 yılında ise Genelkurmay Başkanlığı'na geti­
rilmesi bekleniyor. Koşaner, ağustos sonrası doğumlu olduğu için
de Genelkurmay Başkanlığı görevini 3 yıl sürdürecek. EDOK'tan
3. Ordu Komutanlığı'na atanan Orgeneral lsmail Koçman'ın ise
2008 yılında emekliye ayrılması bekleniyor.

Koşaner sonrası
Orgeneral Koşaner'den sonra TSK'ye komuta edecek komu­
tanın kim olacağı sorusunun yanıtı ise 2008 yılı YAŞ toplantı­
sındaki terfilerle belli olacak.
( Cumhuriyet, 5 Ağustos 2006)

DôRTIE OçO YOKSUL


MEMURUN HALI lÇLER ACISI

ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)- Türkiye Kamu-Sen tarafından


yapılan araştırmaya göre, memurların yüzde 75'i yoksulluk sını­
rının altında maaş alıyor, yüzde 3 2'si zorunlu gereksinimlerini
bile karşılayamıyor. Memurların yalnızca yüzde 2'si maaşlarının
artan kısmıyla tasarruf edebiliyor.
Türkiye Kamu-Sen Araştırma Geliştirme Merkezi'nce yapı­
lan araştırmayla, Türk memurunun profili çıkarılarak 2006 yılı

1 372
Haberlerin Tekrar Yazılması

toplu görüşmelerinden beklentileri belirlendi. Türkiye'de 10


milyon dolayında insan, kamu çalışanlarına doğrudan bağlı ola­
rak yaşıyor. Araştırmanın memurların ortalama durumlarına ve
eğilimlerine yönelik ortaya koyduğu bazı sonuçlar şöyle:
• Yüzde 59'u 1 5 yıldan fazla süredir çalışıyor.
• Ortalama 2 çocuk sahibi.
• Yüzde 60'ının eşi çalışmıyor.
• Yüzde 56'sının tek geliri maaş.
• Yüzde 54'ü ev sahibi değil.
• Yüzde 38'i kirada, 1 6'sı lojmanda oturuyor.
• Kirada oturanların yüzde 40'ı 200-300 YTL arasında kira
ödüyor.
• Evi olmayanların yüzde 35'i küçük, elverişsiz evlerde otu­
ruyor.
• Yüzde 20'si açlık sınırının altında (750 YTL ve altı), yüz­
de 7S'i yoksulluk sının altında (1000 YTL) ücret alıyor.
• Yüzde 82'sinin her ay düzenli olarak ödemek zorunda ol­
duğu borcu var.
( Cumhuriyet, 5 Ağustos 2006)

DlSK-METAL lŞ ARAŞTIRMASI
YOKSULUN ENFLASYONU YÜZDE 12.53

Ekonomi Servisi- DlSK'e bağlı Birleşik Metal-lş, en yoksul yüzde


20'lik kesimin temmuz sonu itibariyle yaşadığı yıllık enflasyo­
nunun yüzde 12.53 olarak gerçekleştiğini açıkladı. Aynı dönem­
lerde en zengin yüzde 20 için ise enflasyon yüzde 1 1 . 79 oldu.
Araştırmada ayrıca, gelir gruplarına göre enflasyon farkının,
gelir düzeyine göre tüketim tercihlerindeki değişimden kaynak­
landığı bildirildi ve şunlar kaydedildi:
"2004 Hane Halkı Harcama ve Gelir Anketi sonuçlarına gö­
re en zengin yüzde 20'lik dilimin, en yoksul yüzde 20'ye göre
harcamalarının payı eğitimde 6 kat, eğlence, kültür ve ulaşımda
3 kat, lokanta ve oteller için 2 kat daha fazladır. Buna karşın gı­
da harcamalarında en zengin yüzde 20, en yoksul yüzde 20'nin
oransal olarak yüzde 40'ı kadar harcama yapmaktadır. "
( Cumhuriyet, 5 Ağustos 2006)

1 373
Temel Gazetecilik

Basın bültenleri, belgelerin taranması yanında, gerektiği


durumlarda kullanılması zorunlu olan biyografik bilgilerin
derlenerek redaksiyon yoluyla haber haline getirilmeleri
gerekmektedir. Daha önce hazırlanan bu tür haberler,
derhal arşivden çıkarılarak veya kuruluşun merkezi bilgi­
sayarından çağrılarak, birdenbire patlayan bir olayı aydın­
lığa kavuşturabilmek yönünden kullanılmaktadır. Daha
doğru bir deyişle, olayın özgeçmişini (background) açık­
lamakta, kolaylıkla değerlendirilmesine neden olmaktadır.
V. KISIM

Çağdaş Gazetecilik
Türleri
1 8. BÖLÜM

Fikir Gazeteciliği

Fikir Gazeteciliği: Tanımı ve ôzellikleri

Günümüz gazeteciliğinde önemli bir yer işgal eden, hiç


kuşkusuz fikir gazeteleridir. Fikir gazeteleri, insanoğlunun
yapısı gereği olarak pek hoşlanmadığı, fakat bilmesi, öğ­
renmesi gerekli olan haberleri sunan gazetecilik türüdür.
Sunduğu ciddi içerikli haberlerle insanları düşünmeye yö­
neltir. Fikir gazeteciliğinin amacı, önemli toplumsal so­
runları, konuları saptayarak toplumun gündemine getir­
mektir.
Toplumu belirli bir görüşü savunarak bilinçlendirme
görevi yapan fikir gazetelerinin okuyucuları, genelde yük­
sek eğitim görmüşlerdir. Fikir gazetelerinin yapmak istedik­
leri arasında ise haberleri yorumlayarak, açıklayarak de­
ğerlendirmek önde gelmektedir. Ayrıca, haberleri derinli­
ğine, ayrıntılarına inerek, zaman zaman neden ve niçinini
soruşturarak vermeyi de uygun görür. Bu bakımdan, haber
yaparken açıklayıcı ve yorumlayıcı bir yaklaşım uygulandığı
gibi, soruşturmacı, araştırmacı bir yol da benimsenebilir.

1 377
Temel Gazetecilik

Fikir gazetelerinde ciddi içerikli haberler yanında yo­


rumlar, çeşitli görüşlerin değerlendirildiği makalelere rast­
lamak olağandır. Çeşitli görüşleri savunan köşe yazarları,
uzmanlaşmış muhabirlerin hazırladıkları çeşitli toplumsal
konulan içeren sayfalar ve bölümler, bu tür gazetelerin
sayfalarım oluşturur. Tirajları ise, yönelmek istedikleri kü­
melerin görüşlerine uygun geldiği ölçüde yükselir veya al­
çalır. Yalnız, magazin gazetelerine oranla, satışlarının dağı­
lımlarının düşük olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Fikir Gazeteciliğine Yöneliş Nedenleri

Sanayi devrimi öncesi yayımlanan gazeteleri iki ana kü­


mede toplamak mümkündür:

1 . Siyasal polemikle uğraşanlar,


2. Ticaret, iktisat, iş haberleri verenler.

Hiç kuşkusuz, sanayi devrimiyle, beraberinde gelen


teknolojik gelişmeler gazeteciliğe de yeni bir görünüm ka­
zandırdı. Aynı şekilde, gazeteler de yeniden biçimlenerek
dünyanın değişen toplumsal çehresine uyum sağladı.
1 830'lardan sonra, birbiri arkasından gelen teknolojik
yenilikler gazetelere yeni bir görünüm vermiştir. Halka
dönük gazeteciliğe yönelinmiştir. Gazetelerin kazandıkları
yeni görünüm içinde, belki en önemli değişiklik, kalıp­
laşmış haber sunma biçimlerindedir. Haber sunma biçim­
lerine koşut olarak da, gazetelerin sayfa düzenleri ve for­
maları da değişiklik geçirmiştir.
Aslında, gazetelere bu değişiklikleri getirenler hep tek
tek gazetecilerdir. Yalnız şurası unutulmamalıdır ki, bu
değişiklik belirli bir toplumsal yapı içinde gerçekleşmiştir.
Haber toplama ve yazma yönünden getirilen yenilikler,
buna koşut olarak haber konusu olabilecek yeni sorunlara
Fikir Gazeteciliği

yönelme, hep yenilik arayan kişilerden çok, değişen top­


lumsal koşullann sonucudur.
Teknolojik gelişmeler bir yandan matbaacılıkta iler­
lemelere neden olurken, diğer yandan haber toplama ve
yazma bakımından telgrafın, telefonun kullanımı, haberin
meta olarak değerini ve önemini artırmıştır. Özellikle,
halka dönük gazetecilik anlayışının benimsenmesini, bası­
nın kurumsal olarak yeniden şekillenmesinde görülen en
önemli değişiklik olarak kabul etmek gerekir. Bu akımla
birlikte, gazetecilik bir yandan fikir gazeteciliği diğer yan­
dan da sansasyonel haberlere yer veren bulvar gazeteciliği
olarak gelişmeye ve ilerlemeye yönelmiştir.
Gazetelerin 19. yüzyıldan itibaren başlayarak geçirdik­
leri değişimi, Amerikalı sosyolog Robert B. Park şöyle dile
getirmektedir:

Basının doğal tarihi, yaşayan türlerinin tarihidir. Bunlar ise,


altında günümüzde yaşayan gazetelerin yeşerdiği, şekil al­
dığı koşullann tümüdür.

Tıpkı bütün toplumsal kurumlar gibi, basın da geçmişte


üretilenler üzerinde kuruludur. Her toplumda basın araç­
lannın yönetimi, içeriğinin seçimi ve denetimi hep geçmi­
şin izlerini taşır. Bu bakımdan, günümüzdeki gazeteciliği,
yine Park'ın deyişiyle, "modem bir kent gibi mantıksal bir
ürün olarak kabul etmemek" gerekmektedir.

Objektif Haber Verme Anlayışı:


Ôzellikleri ve Getirdikleri

19. Yüzyılda haberin meta olarak değerinin ve öneminin


artması, gazetecilikte haber verme yönünden önemli bir
değişiklik getirmiştir. Getirilen en önemli yenilik ise, sub­
jektif haber verme yerine objektif olarak haber verme ilke-

1 379
Temel Gazetecilik

sinin benimsenmesidir. Daha doğru bir deyişle, olgulara


dayanan bir gazetecilik anlayışına yönelmedir. Objektif
olarak haber vermenin temelinde, haberin taraf tutmadan,
dengeli bir biçimde verilmesi yatmaktadır. Objektif haber
verme anlayışı, Amerikan gazeteciliğinin uygulaması ola­
rak, diğer ülkelerce de benimsenmiştir.
Objektif haber verme anlayışı, tıpkı 5N ve 1 K kuralı,
ters piramit kuralı gibi 1 86 1-1865 yıllan arasındaki Ame­
rikan lç Savaşı sırasında yapılan gazetecilik uygulamalan­
nın sonucu olarak doğmuştur. Amerikan lç Savaşı sırasın­
da, telgraf iletişim alanında kullanılmaya başlanılmış, fakat
telgraf hatlarının iyi çalışmaması ve telgraf ücretlerinin
pahalılığı nedeniyle, Amerikan gazeteleri ve gazetecileri
haberin özünü vermek için yeni yöntemler ve teknikler
denemek zorunda kalmışlardır. lşte bu yönden ilk başvu­
rulan yol, haberin verilmesi için gerekli tüm enformasyo­
nu içinde bulunduran 5N ve IK kuralına göre yazılmış
"yığma giriş"in kullanılmasıdır. Yığma girişle başlanılan
bir haber, önem sırasına göre aynntılann kaleme alındığı
"ters piramit kuralı" ile yazılmıştır.
Bu şekilde haber yazma 19. yüzyılda alışılmış haber
yazmadan değişikti, fakat dönem için önemli bir yenilikti.
Önemliden önemsize doğru enformasyonu değerlendiren
5N ve 1 K kuralı ile ters piramit kuralı, haber verme bakı­
mından telgraf giderlerini azaltmış, habere açıklık, yenilik
getirmiş, okuyucunun haberi çabuk anlamasını kolaylaş­
tırmıştır. Gazetelerin yanında, gelişmekte olan haber ajans­
ları çeşitli gazetelere ve dergilere hizmet götürme bakı­
mından olguları taraf tutmadan, dengeli bir biçimde yansız
vermek durumunda kalmışlardır. Objektif haber verme
anlayışı, olguları vurgulayan bir haber yazma şekli olarak
1 860'lardan sonra ABD'de günlük kullanıma girmiştir.
Haberler ile fikirlere dayalı yorumlar arasında denge
sağlanması, objektif haber vermenin en belirgin özelliğidir.

1 38 0
Fikir Gazeteci/igi

Objektif haber vermeye sıkı sıkı bağlanmanın sonucu ola­


rak, gazetelerde haber sayfaları yanında yorumlara yer ve­
ren sayfalar da (editorial page) görülmeye başlanılmıştır.
Egemen görüş ise, haber sayfalarının yalnız olguları değer­
lendirmesi, yorum sayfalarında da çeşitli görüşlerin işlen­
mesi şeklindeydi.
Gazetecilikte objektif haber verme öncesi uygulamada
ise, haber verilirken kaynak belirtilir, fakat haberde taraf
tutulup tutulmadığının anlaşılması, okuyucunun kendisi­
ne bırakılırdı. Bu uygulama 1 7. ve 18. yüzyıllardan beri
pek çok gazete tarafından yapılmaktaydı. Objektif haber
verme ise, haberde objektifliği ve taraf tutmamayı vurgu­
lamaya yönelmişti. Doğal olarak, bu yaklaşım objektif ga­
zetecilik anlayışının ideal şeklini yansıtıyordu.
Objektif haber verme yönünden Amerikalı gazeteci
Samuel Bowles'un 1871 yılında söyledikleri bir hayli il­
ginçtir:

Gazetelerde yer alan günlük gazetecilik konulan hiçbir za­


man kendi seçimleri değildir. Çoğunlukla bunlar uygula­
madan ileri gelmektedir. Gazetenin ilk görevi, ideal olma­
yan fakat güncel olan yaşantıyı haber olarak vermedir.
Önemsemeyerek tatsız durumlan baskı altına alsa bile, bu­
nu yapmaya asla hakkı yoktur. Gazete, temelde 'ne'yi be­
timlemek için vardır.

Bowles'un üzerinde durmak istediği nokta, toplumsal ger­


çeklerdeki çeşitliliğin haber yapılabilmesi yönünden, ob­
jektif haber verme normlarının, toplumun değerlerinden
bağımsız olması gerekliliğidir. Yalnız gerçekte durum bu
muydu? Gazeteler haberler ve yorumlar arasında denge
sağlayabiliyorlar mıydı? Aslında, aşağıda değerlendirileceği
gibi, gazetelerdeki gerçek uygulama ideal ilkelerden ayrılı­
yordu. Bu durumu, John Hohenberg şöyle değerlendir­
mektedir:
Temel Gazetecilik

20. Yüzyılın başında tanımlandığı ölçüde objektif haber


verme hoş, tatlı bir mit olmaktan öte geçememişti. Geçerli
olmuş, hala da olan, haberlerin verilmesinde dürüstlük, ta­
rafsızlık, iyi niyet anlayışıdır.

Objektif Haber Verme Yönünden Eleştiriler:


Haberi Yorumlama Gerekliliği

Objektif haber vermenin uygulaması arttıkça, çeşitli eleşti­


rileri de beraberinde getirmiştir. Eleştirilerin özellikle üze­
rinde durduğu noktalan ise:

1 . Objektif haber verme normlan nasıl olmalıdır?


2. Objektiflik nasıl tanımlanır?

sorulanna yanıt aramak şeklinde özetleyebiliriz. Ama ge­


nelde hep "haberler objektif olarak verilmiyor" yönünden
eleştiriler yöneltiliyordu.
Objektif haber vermenin önde gelen savunuculann­
dan sayılan Samuel Bowles, 187l'de yazdıklanndan ayrıla­
rak, 1 885'te şöyle demekten kendini alamıyordu:

Haberini yazan gazeteci, kendi fikrini çelişen kaynakların


görüşlerinden ayn tutmalıdır. Zaten temel olan haber (news
of/act} ile yorumun (news ofopinion) birbirinden ayrılma­
sıdır.

Aslında, aydınlığa kavuşturulmak istenilen nokta ise, her


haberin yazılırken sürekli olarak kişisel algılamalardaki
farklılıklann etkisinde kalıp kalmadığıdır. Bu hususu ilk
ortaya atan, yorumlamaya gerek olduğunu 1 9 l l'de ileri
süren Will lrwin olmuştur. Will lrwin gibi aynı görüşü sa­
vunan, Max Weber'den etkilenen, Walter Lippmann da
bulunmaktadır.
Fikir Gazetecili#

Lippmann haber üzerinde hüküm verme sürecine dik­


kati çekerek, gazetecinin tam anlamıyla objektif kalamaya­
cağını söylerken, bu görüşlere benzer görüşler haber ajans­
lannın verdiği dış kaynaklı haberler için de ileri sürülmüş­
tür demektedir. Lippmann, yorumlayıcı haberciliğin (inter­
pretative reporting) temelini ise şu sözleriyle atmıştır:

Özellikle haberi oluşturan olguların gözlenebilmesi güçse,


objektif olarak haber verme olanaksızdır, bunların gün ışı­
ğına çıkarılması için yorumlama gereklidir.

20. Ylizyılda Objektif Haber Verme Anlayışı

Objektiflik kavramı gazetecilik kuruluşlarında çalışanlar


arasında açık veya tutarlı nedenlere dayanmayan bir ko­
numdadır demek yanlış olmaz. Bu durum dünyada da böy­
ledir, Türkiye'de de. Bazı gazeteciler için objektif olma, ha­
la mesleklerinin en can alıcı noktasını oluştururken, bazı­
ları için gerçekten ulaşılması çok güç olan bir meslek idea­
lidir. Hatta bazıları için de objektiflik, haber toplamada,
sunmada ve enformasyonun izleyici tarafından kabulünde
yol gösterici ve aracıdır. Aynı zamanda, izleyiciler bakı­
mından da objektiflik aldıkları haberin inanılır ve güveni­
lir olması yönünden önem taşır. izleyiciler, gazetecilik ku­
ruluşlarının uygulamalarını objektifliği esas alarak değer­
lendirirler.
Aslında, 20. yüzyılda gazetecilik yapan kitle iletişim
araçları olarak yalnız, gazete, dergi ve radyo varken, objek­
tiflik, popüler kitle gazetelerinin siyasal yanlılığını ve san­
sasyon dolu haberlerine karşı geliştirilmiş bir eski moda
değer taşıyan bir standart olarak kabul görürdü. Televiz­
yon 1950'den sonra dünyada haber kaynağı olarak yer
edinince işler değişti. Objektiflik, televizyon için ender bir
değer olmaktan çok, pek çok ülkede ulusal televizyon ka­
nallarının ayrıcalıklı ve üstün statü kazanmalan nedeniyle,

1 38 3
Temel Gazetecilik

nitelikli yayın için rutin bir kural şekline dönüştü denile­


bilir.
Bununla birlikte, hala objektiflik kavramının kullanı­
mı ve kavramın kendisi üzerinde kargaşa süregelmektedir.
Bu durum, objektifliğin sağlanmasının güçlüğüyle objek­
tiflik için alternatiflerin olup olmaması ve bazen de tercih
edilmesinden kaynaklanmaktadır. Haberde objektifliğin bu­
lunmaması, kesin olmama ve taraf tutmayla ilişkili değil­
dir. Objektifliğin rutin bir kural haline gelmesini eleştiren­
ler ise, statükoyu koruduğu üzerinde durmaktadırlar.
Haber çalışanları yönünden objektiflik altı öğeden
oluşur şeklinde bir düşünce, kısmen de olsa kabul gör­
mektedir. Bunları şöyle sıralamak mümkündür:

1 . Bir sorunun farklı yönlerini sunarken dengeli ve


tarafsız olma.
2. Haber yazarken kesinliğe ve realizme uyma.
3 . Haberde tüm ana geçerli noktalan sunma
4. Yorum ile olguları birbirinden ayırma, fakat fikri
geçerli olarak kabul etme.
5. Yazarın kendi tutumu, yorumu veya katılımının
etkisini azaltma.
6. Aykırı, yanlı olma ve hınç alma amaçlarından ka­
çınma.

Öncelikleri değişmekle birlikte, sıralanan altı öğe ob­


jektiflik tartışmalarının büyük çoğunluğunda yer almakta­
dır. Objektifliğin ölçülmesinde çeşitli ölçütlerden yararla­
nılmaktadır. Bunlardan biri haberdeki enformasyon, değe­
rini belirleyebilmek için olgusallık, kesinlik, bütünlük esas
alınarak, bunların birbirleriyle olan ilişkisi değerlendiril­
mektedir. lkinci bir yol ise, haberi değer olarak ele almak­
tır. Bu yolda üzerinde durulan ise, haberde ne ölçüde den­
genin sağlandığı ve tarafsız olunup olunmadığıdır.

1 38 4
Yorumlayıcı, Açıklayıcı Haber Verme
(Interpretative Reporting}

Birinci Dünya Savaşı çıktığında yorumlayıcı, açıklayıcı ha­


ber verme anlayışı iyice benimsendi denilebilir. Büyük kit­
lelerin etkilendiği, kendini içinde bulduğu savaşın neden,
niçin çıktığını, kimlerin taraf olduğunun sokaktaki adama
anlatılması için haberlerde tarafsız olmak, objektif olmak
yetmiyordu. Çevrede olup bitenlerin, olayların altında ya­
tanların yorumlanması, anlatılması gerekiyordu. Aslında,
bu yeni yönelişe ayak uydurmak gazeteciler içinde güçtü.
Yorumlama, açıklama için 17. ve 18. yüzyıl gazeteciliğinde
yaygın bir uygulamaya tekrar dönüldü. Eski başmakale ya­
zarlarının yerini, gazetelerde köşe yazarları, radyonun güç­
lenmesiyle birlikte radyoda ise yorumcular almaya başladı.
Ayrıca, gazeteciler yazdıkları haberlerde olayları yorumla­
yabilmek için fazlasıyla yeni haber kaynaklarına, uzman­
larla yapılmış söyleşilere yer verdiler.
1 929 ekonomik krizi, arkadan gelen krizli yıllar yo­
rumlayıcı, açıklayıcı haber verme işlemine daha çok hız
kazandırdı. Gelişen aktüalite dergiciliği yanında çeşitli ga­
zeteler haftalık haber özetleri hazırladı. Bu özetler içinde
yavaş da olsa yorumlayıcı, açıklayıcı haberler yanında, ha­
berin öz geçmişine değinen (background) yaratıcı, bazen
spekülatif haberler de yer alıyordu. Gazeteler, siyasal fikir­
leri objektif forma içinde nasıl yazmayı öğrendiyse, bu
formayı koşullar gerektirince daha geniş bir alanda yer
alan yorumlayıcı görüşlere de uyguladılar. Yavaş yavaş,
olayların altında yatanları haber olarak verirken yorumla­
yıcı ve açıklayıcı bir ifade kullanmaya başladılar. Böylelikle
yorumlayıcı ve açıklayıcı haber verme anlayışı yerleşti.
ikinci Dünya Savaşı'ndan sonra ise yorumlayıcı haber­
cilik anlayışı daha çok hız kazandı denilebilir. Olayları de­
rinliğine değerlendirme, yorumlama yanında, okuyucuyu
Temel Gazetecilik

olayın perde arkasına götürme, haberi okuyucunun refe­


rans çerçevesine ve deneyimlerine uyarlama, olgulara an­
lam kazandırma, haberi anlamlı bir çerçeveye oturtma,
haberi anlamlı kılmak için çeşidi yollar denendi, hala da
denenmektedir. Artık yorumlayıcı haber yazan muhabirle­
rin tıpkı bilim adanılan gibi oynadıkları rolleri nedeniyle
sorumlulukları olduğu kabul edilmektedir. Bu bakımdan,
yorumlayıcı haber yazanlann haberi genişlettikleri, haberi
yapan olgulan açıklığa kavuşturduklan, açıklayıp anlam
kazandırdık.lan üzerinde durulmaktadır.

Araşnnnacı Haber Verme (/nvestigative Reporting)

Gazeteciliğin kamu yarannı gözeterek yaptığı yayınlarda


araştırmacı haber verme büyük yer tutmaktadır. Araştır­
macı haber yazan gazeteciler, gizli kapaklı kalmış, üstü ör­
tülmüş olaylan araştırırlar, derinleştirirler. Tıpkı toprağı
kazanlar gibi, hükümete ait sorunlardaki doğru ve yanlış
uygulamaları, özel sektördeki yolsuzlukları ortaya çıkar­
maya çalışırlar. Araştırmacı haber verme yorucu olduğu
kadar, tehlikeli bir gazetecilik uygulamasıdır.
Magazin gazeteciliğine yönelişi hızlandıran joseph Pu­
litzer, aynı zamanda araştırmacı haber verme yönünden
gazetecinin önemli rolü olduğunu, olması gerektiğini gün­
deme getirmiştir. Sistematik olarak kötülüklere karşı çık­
mış, bunlan su yüzüne çıkarabilmek için çeşitli yollar de­
nemiştir. Bunlar arasında muhabirin araştırmacı rolü ya­
nında, olaylara tanıklık etmesini, söyleşi yapmasını zorun­
lu tutması yer almaktadır. Koyduğu Pulitzer ödülleri ile de
ABD'de pek çok araştırmacı haber verme örneklerinin or­
taya çıkmasını sağlamıştır.
Araştırmacı haber vermeye çeşidi polis-adliye haberle­
rinin açığa kavuşturulmasında olduğu kadar, hükümetin
işleyişi yönünden parasal yolsuzluklar, vergi sorunları,

1 386
Fikir Gazetecili$

hastane, çocuk suçlulukları, ruhsal hastalıklan değerlen­


dirme yönünden başvurulmaktadır. Yalnız, bu tür haber
vermenin çok uzun süre boyunca haber topladıktan, çok
büyük masraflar yapıldıktan sonra ürün verebildiği akıl­
dan çıkarılmamalıdır. Bu tür haberler çeşitli şekillerde ya­
zılabilir. Eğer herkes tarafından kısmen bilinen bir konuy­
sa, bu takdirde fazla açıklama habere konulmaz. Konu
çapraşıksa, özellikle hükümet konularında olduğu gibi ha­
bere yorumlayıcı malzeme katmak zorunludur.

Günümüzde Fikir Gazeteciliği

Günümüzde fikir gazeteciliğinin pek çok ülkede çeşitli ya­


yın organlan tarafından uygulaması yapılmaktadır. Türki­
ye'de fikir gazeteciliği örnekleri bulmak mümkündür. Ge­
nellikle bu tür yayınlann içeriklerinde açıklama, özgeçmi­
şine değinme, derinliğine olayları anlatma, çözümleme,
yorumlama örnekleri yer almaktadır. Türk gazeteciliğinde
fikir gazeteleri olmakla beraber, yorumlayıcı, araştırmacı
haberlere 1 980'den sonra sık rastlanır olmuştur.
Köşe yazarları, çeşitli uzmanların görüşlerinin yer al­
dığı haberler yanında ikna etme, tavsiye ve teşvik yöntem­
lerini içerenler arasında kesinkes bir aralık bırakılmalıdır.
Bu gibi yöntemlerin kullanılma yeri ise, fikirlerin ifade edil­
diği yorum sayfalandır. Burada, haberi yorumlama, açık­
lamaya gerek kalmamakta, görüşlerin belirtilmesi önemli
olmaktadır.
2 1 . yüzyılda enformasyonun yoğunluğundaki artış,
gazetecilikten yeni isteklerde bulunuyor denilebilir. Olay­
lan haber olarak aktarmak yeterli olmazken, gazeteciler­
den elde ettikleri bilgilerin sentezini yapmaları ve işleme­
leri isteniyor. Gazeteciler, bilgisayardaki dosyalan ekranla­
rına çağırarak, yazılı malzemeden bilgi işleme sonucu ya­
rarlanıyorlar. Sayfa sekreterleri sayfa düzeni yaparlarken,
Temel Gazetecilik

görüntü ve grafik özellikleri kullanarak, bilgi işlemenin ni­


teliksel yoğunluğunu güçlendiriyorlar.
"Yeni objektiflik kavramı" gereğince modem gazeteci­
liğin karmaşıklığı nedeniyle, objektiflik kavramının unu­
tulması gerekiyor. Yalnız, "objektiflikten uzlaşmayı" ob­
jektifliğe yaklaşmaktan tehlikeli görenler de bulunuyor.
Belki, bilgi işlemede ağırlık gazeteciliğin gereksinimi ise,
daha önceki noktaları da dikkate alan, objektiflik standar­
dının konması gerekli. Bu standart ise yazı işleri müdürle­
ri, genel yayın yönetmenleri ve yazarlara, gazetecilik süre­
cine daha fazla işlerlik kazandırmak için müdahale hakkı­
nın verilmesiyle sağlanabiliyor.
19. BÖLÜM

Magazin Gazeteciliği

Magazin, Magazin Haberi Tanımı ve Ôzellikleri

Magazin kavramı kökü itibariyle Arapça'da hazine sözcüğü


ile aynı türden gelmektedir. Emevilerden lspanya'ya, ora­
dan Fransa'ya geçen hazine sözcüğünün tarihsel bir süreç
izlediği bilinmektedir. Aslında Arapçada mahazin sözcüğü
mahzen sözcüğünün çoğuludur. Mahzen ise içinde eşya
depolanan yer anlamındadır. Fransızcada ise sözcük, dük­
kan anlamını karşılamak için kullanılırken, içinde birçok
ürünün satıldığı yer olarak tanımlanmaya başlanmıştır.
Magazinin içinde pek çok farklı bilginin yer aldığı ya­
yın anlamında kullanılmasının temelinde Fransız yaklaşı­
mının ağır bastığı açıktır. Günümüzde magazin kavramı
çok çeşitli konulan işleyen, genellikle fotoğraflı, süreli ya­
yın şeklinde kabul görmektedir. Magazinin günümüzde
edindiği anlamlar, bir yandan kavramın köküyle yakından
ilişkili olurken, diğer yandan dükkan benzerliğinden kay-
Temel Gazetecilik

naklanmaktadır. Özellikle, dükkanlarda ve mağazalarda


çeşitli ve çok sayıda tüketim malzemesinin satılması, ma­
gazinde de birbirinden farklı konuların işlenmesi bu ben­
zerliğe işaret eder niteliktedir.
Magazin günümüzde yayımcılık anlayışı itibariyle çok
benimsenen gazetecilik haber türlerinden bir tanesidir.
Pek çok ülkede ve Türkiye'de magazin gazeteciliğinin ör­
neklerine rastlamak olağandır. insanoğlunu bilgilendirmek­
ten çok, hoşça vakit geçirmesini vurgulayan magazin gaze­
teciliğinin izleyicisi fazladır. Her eğitim düzeyindeki insa­
na hitap edebildiğinden dolayı daha çok vakit geçirmek,
oyalanmak, eğlenmek için izlenilir.
Bol resimli, büyük puntolu, fakat az haberin yer aldığı
sayfa düzenine sahip magazin gazetelerinin anlatımı ge­
nelde çok basittir. Haber konulan çok çeşitlidir. Sosyete
dedikodusundan, sanatçılann yaşamına, basit sokak cina­
yetlerinden, hayat pahalılığına, çeşitli yemek reçetelerin­
den, yıldız falına değin, çeşitli, bazen akla hayale gelmeyen
konular magazin haberlerinin konusunu oluşturur.
işlenen konular itibariyle düşünüldüğünde, magazin
haberleri ciddi içerikli haber malzemesinden yoksundur.
Magazin haberlerip.in amacını eğlendirirken bilgi vermek
şeklinde özetlemek mümkündür. Haber olabilecek her ko­
nu, magazin haberi yapılabilmektedir. Başanlı olur olmaz
hiç üzerinde durulmaz. Bu yönden, magazin haberlerinde
insanoğlunun hoşuna giden, onlan düşünceye yöneltme­
yen haberler yanında, çoğu kez kurmacaya dönük haberler
yer alır. insanları eğlendirmek, modern yaşamın monoton,
sıkıcı dünyasından uzaklaştırmak, insanın duyularına yö­
nelmek magazin haberlerinin en temel haber stratejileri
arasında yer alır.
Magazin haberlerinde verilen haberi kısa tutmak, kim­
senin dikkatini dağıtmamak, ama onun yerine çeşitliliğe,
yeniliklere yer vermek ön plandadır. lzlerkitlenin arzula-

1 3 90
Magazin Gazeıeci/iği

rını ve ilgilerini tatmin etmek için düzenlenen magazin


haberleri, söylemi itibariyle insanoğlunun haberleri anla­
ma ve algılaması bakımından kolaylık sağlar. Daha başka
deyişle, magazin söylemi, kitle kültürünün belirleyici özel­
likleriyle örtüşürken, kitle toplumu ortamında varolmak
için en uygun olanakları bulmaktadır. Gerçek dünyayı ma­
gazin söylemi nedensellik ilişkileri dışında yapılandırmak­
ta, olguları bağlamlarından koparmaktadır. ideolojiyi, eğ­
lence aracılığıyla aktaran yapısıyla, bu sürecin vazgeçilmez
bir üreticisi/taşıyıcısı durumundadır.

Magazin Gazeteciliğine Yöneliş Nedenleri

Magazinleşme kavramı, lngiliz literatüründe "tabloidizati­


on" sözcüğüne karşılık gelmektedir. 19. Yüzyılın ikinci ya­
rısından itibaren yaygınlaşmaya başlayan kavram, 20. yüz­
yılda önce yazılı basın daha sonra dergicilik, radyo, tele­
vizyon gazeteciliğinde genel geçer bir nitelik kazanmaya
yönelmiştir. Günümüzde ise "tabloidization" kavramı hem
yazılı basın hem de televizyon açısından üzerinde önemle
durulacak bir kavram olarak karşımıza çıkabilmektedir.
Önce lngiltere'de denenerek, daha sonraları ABD ve
diğer Avrupa ülkelerine yayılan magazin gazeteciliği halka
dönük gazetecilik anlayışının bir uzantısıdır. 1 830'lardan
sonra tıpkı fikir gazeteciliği gibi, magazin gazeteciliği de
halka dönük olarak çıkarılan gazetelerin uygulamaların­
dan oluşmaktadır. Halka dönük gazeteciliğin anlayışını,
amaçlarını insanların ilgisini çekerek ucuza gazete satmak
şeklinde özetlemek mümkündür. lki amaç aslında birbi­
riyle çok yakından uyuşurken, kitle gazeteciliği yönünden
adımların atılmasını da beraberinde getirmiştir.
19. Yüzyılda gelişen teknoloji ile gazetenin ucuza mal
edilmesi sağlanırken, üzerinde en çok durulan insanın il­
gisini çekebilen konuların haber yapılabilmesi bakımından

139 1
Temel Gazetecilik

yeni haber kaynaklarının bulunmasıydı. Endüstri devrimiy­


le birlikte önce lngiltere'de, daha sonra diğer ülkelerde her
sınıftan insanın haberin konusu olması benimsenirken, bu
olgu gazeteciliğin seçkinci haber anlayışını terk etmesini
beraberinde getirmiştir.
Çağdaş gazeteciliğin gelişmesi bakımından benimse­
nen bu anlayışın hiç kuşkusuz önemi ve rolü çok büyük­
tür. Bu gelişmelere damgasını vuran iki Amerikalı gazete­
ciden söz etmeden geçilemez. james Gordon Bennett ve
joseph Pulitzer, magazin gazeteciliğinin esasını oluşturan
sansasyonel haber yapmayı kendilerine amaç edinmiş iki
gazeteci olarak, gazetecilik tarihine geçmişlerdir.
james Gordon Bennett haber kaynaklarını genişletmek
bakımından haberlerinde, evlerin yatak odalarını, pansi­
yonları, adi sokak cinayetlerini, fahişeleri çekinmeden kul­
lanmıştır. Aynca, sokaktaki adamın cüzdanını ilgilendiren
parasal sorunlara değinirken, skandalları haberlerine yan­
sıtmaktan geri kalmamıştır. Hatta kendi evlenme törenini
bile haber yapmaktan çekinmemiştir. Üzerinde önemle vur­
gu yaptığı ilke ise, toplumda önemli kişilerin haberlerini
yapmanın gerekliliğiydi.
Hiç kuşkusuz Bennett'in amacı insanlara dönük haber
vermek, sokaktaki adamın haklarının şampiyonluğunu yap­
mak, fakat onun sağlıklı haber almasını önlemekti. Yaptığı
gazetecilikle dünyanın doğru bir resmini vermeyi amaçla­
yan Bennett, macera, serüven, uzak ülkelere yapılan seya­
hatlerinde haberlerini yapmaktan geri kalmamıştı. Yaptık­
ları ise objektif haber vermekten çok uzaktaydı.
joseph Pulitzer, Bennett gibi sansasyonel haberlere
rağbet ederken, gazeteciliğe yeni bir boyut daha kazan­
dırmıştır. Gazete sütunlarını çeşitli haber konularının mü­
cadelesi için ayırarak, şirket yolsuzluklarını, savaş, macera,
hükümet haberlerini haber olarak gazetelerine yansıtıyor­
du. Pulitzer ve onun gazetecilik anlayışını benimseyenler,

1 392
Magazin Gazeteciligi

olaylara ilk elden tanıklık etmeyi, söyleşiye yer vermeyi


uygun görüyorlardı.
joseph Pulitzer'e Williarn Radolph Hearst'ün katılma­
sıyla birlikte, sansasyona aşın derecede yer veren sansas­
yonel gazetecilik anlayışı hız kazandı. Hearst bu akıma san
gazetecilik (yellow journalism) uygulamasını ekleyerek,
gazetelerinde kullandığı komik tiplerin karikatürlerde yer
almasını, üzerlerinin san boya ile boyanmasını, haberlere,
resimlerin, şekillerin, fotoğrafların eşlik etmesini, iri pun­
toların kullanılmasını, gelişen yeni baskı teknolojisine uy­
gun olarak renklerle zenginleştirilmesini sağladı. Gazetele­
rinin içeriğinde üstün nitelikle dramatik eserler, ucuz me­
lodramlar haline getirilerek çarpıtılıyordu. Okuyucularına
önder olacaklarına, günah, cinsellik, şiddet sunmayı yeğ
tutuyorlardı.
19. Yüzyılın son dönemlerinde görülen san gazetecilik
akımıyla sansasyonel gazetecilik iyice yerleşti denilebilir.
San gazetecilik akımı zaman içinde son bulmakla birlikte,
sansasyonel gazetecilik 20. yüzyılda da devam edegeldi.
Özellikle, sansasyonel haberlerin tutması üzerine gazete­
ler, bastıkları kadın resimlerine eşlik eden, saptırılmış,
çarpıtılmış, uydurma haberleri, iri başlıklarla vermeye yö­
nelmişlerdir. Aynca, gazeteler pazar günü ekleri, karika­
tür, mizah ekleri gibi ek verme yönelişine de girmişlerdir.
l. Dünya Savaşı'ndan sonra sansasyonel gazetecilik do­
ruk noktasına ulaşmıştır denilebilir. Savaşın acılarının sarıl­
dığı yıllarda, l 9 l 9'dan itibaren gerek Avrupa'da gerekse
ABD'de sansasyon dolu, çıplak kadın resimleriyle bezenmiş
cinayet haberleri gazetelerin sayfalarını doldurmaya başla­
mıştı. Bu tür gazeteler genellikle, Avrupa'da öğleden sonra
veya akşamüzeri bulvarlara serilerek satıldıklarından, bun­
lara bulvar gazeteleri dernek alışkanlık haline gelmiştir.
Buna karşılık, ABD'de sansasyonel gazeteler 20. yüzyı­
lın başlarından itibaren "tabloid" adı altında satılmaya baş-
Temel Gazetecilik

lamıştı. Tabloid gazetenin en önemli özelliği sansasyonel


haber vermesi yanında, boyutlarının 1 7 . yüzyılda çıkarılan
ilk gazetelerin boyutlarıyla aynı olmasından kaynaklanı­
yordu. Küçük boyutlu olan tabloid gazeteler, ABD'de satış
yapabilmek için, şampanya dolu banyo küveti içinde otu­
ran çıplak dansözü, elektrikli sandalyede idam edilen katil
kadının resmini ilk sayfalarında basmayı dahi uygun gören
bir anlayışı benimsiyorlardı.
1 929'daki ABD'deki büyük krizden sonra, I. Dünya
Savaşı'ndan beri yaygınlaşmaya başlayan yorumlayıcı ha­
ber verme anlayışı, sansasyonel haberciliğin yanında ağır­
lık kazanmaya başlamıştı. Hiç kuşkusuz, 1. Dünya Sava­
şı'ndan sonra insanoğlu karşılaştığı güçlükleri, yaşadığı
dramatik olaylan göğüsleyebilmek için sansasyonel haber
alma gereksinimi sürdüregelmiştir. Karmaşık siyasal, top­
lumsal ve ekonomik olaylan anlamak bakımından haber­
lerde yorumlayıcı haber verme anlayışına bu nedenle yö­
nelinmiştir.
ABD'de Time, Newsweek gibi aktüalite dergileriyle
birlikte Life gibi resimli dergilerin yayımlanmaya başlama­
sı, radyonun yeni bir kitle iletişim aracı olarak devreye
girmesiyle bu kitle iletişim araçları insanoğlunun yaşamı­
na yeni bir renk katmıştır. 11. Dünya Savaşı'ndan önce baş­
layan televizyon yayını denemeleri ancak 1 950'den sonra
televizyonun dünya düzeyinde yaygınlık kazanmasını be­
raberinde getirmiştir.
Salt eğlence sunan araç olarak geliştirilen radyo ve te­
levizyon, "eğlence" öğesini radyo ve televizyonun yaygın­
lık kazanmasıyla birlikte pekiştirmişlerdir. Radyo ve tele­
vizyonun gazeteciliğe yönelmesiyle gazetecilik çok araçla
gerçekleştirilen gazetecilik şekline dönüşmüştür. 1 980'li yıl­
lardan itibaren eğlence öğesinin haberlerde önem kazan­
masıyla birlikte hah-eğlence olgusu yaygınlık kazanmaya
yönelmiştir. Avrupa'da, ABD'de ve dünyanın çeşitli ülkele-

1 394
Magazin Gazeteciliği

rinde bulvar gazeteleri yayımlanmaya devam etmektedir.


Tabloidleşme, gazeteleri ve televizyonu sarıp sarmalamayı
sürdürmektedir.

Magazinleşmede Yeni Bir Aşama:


Infotainment'e Yöneliş

ister magazinleşmeye isterse tabloidleşmeye yöneliş diye­


lim, global düzeyde hararetli akademik tartışmalara konu
olmaktadır. Eleştirel olarak konuya yaklaşanlar, artan tica­
rileşme ve kartelleşmenin kamu yayıncılığının ve ulus dev­
letlerin savunmasız değerlerini koruma güçlerinin azalma­
sı ile birlikte, medyanın yurttaşa gerek duyduğu enfor­
masyonu temin edemez duruma düştüğünü gündeme ge­
tirmektedirler. Magazinleşme sonucunda, toplumda merak
uyandıran, hoşça vakit geçiren konular yoğunluk kazanır­
ken, bunun üzerinde siyasal, toplumsal, ekonomik nitelik­
li ciddi konular, eğlenceli hale getirilmekte, bağlamların­
dan koparılarak sunulmaktadır.
Artık meta değeri taşıyan haberlerde sunulan bilgi, eğ­
lence içeriğine bürünmektedir. Bu noktada devreye giren
infotainment (habeğlence) olgusu giderek, enformasyonu
yönlendirici bir süreçten geçirerek, desenformasyona dö­
nüştürülmesine neden olmaktadır. Bu durum günümüzde
gerek dünyada gerekse Türkiye'de gazetelerde olduğu ka­
dar, çeşitli televizyon kanallarında da kendini açıkça belli
etmektedir.
Magazinleşme/tabloidleşme, Türkiye'de özellikle, 1 990'lı
yıllardan itibaren özel radyo ve televizyon kanallarının
devreye girmesinden sonra artış göstermiştir denilebilir.
Bu yönelişin arkasında l 970'li yıllardan itibaren Avrupa ve
ABD'de artış gösteren neo-liberal politikalar olduğunu söy­
lemek mümkündür. Yazılı basında magazinleşmeye yö­
nelme, l 970'li yıllardan itibaren offset baskı teknolojisinin

1 39 5
Temel Gazetecilik

devreye girmesi, tekelleşme eğilimlerinin artış gösterme­


siyle başlarken, asıl artış 1980'den sonra görülmüştür.
24 Ocak 1 980 kararlan ve 12 Eylül 1 980 askeri mü­
dahalesiyle birlikte, Türkiye'de yeni bir ekonomik ve poli­
tik yapılanmanın yaşanmaya başladığı söylenebilir. Bu dö­
nem içinde yaşanan kısıtlamalar, büyük sermayenin med­
ya sektöründeki egemenliğinin artış göstermesi, lstanbul
kaynaklı medyanın yeni bir görünüm kazanmasını berabe­
rinde getirmiştir.
Tabloid sözcüğü köken itibanyla, 1864'te bir ilaç üre­
ticisinin table t (hap) ve alkoloid (bir uyuşturucu türü)
sözcüklerini birleştirdiği bir terimden alıntıdır. Günümüz­
de magazinleşme/tabloidleşme olarak kullanılan kavram,
popüler tabloid medya pazarının temel niteliklerine ışık
tutmaktadır. Aslında, tabloid kavramını üç ayrı noktadan
incelersek, kavramın niteliklerini daha iyi bir şekilde gö­
rebilmek mümkün olabilmektedir.
Birinci olarak tabloid derken, büyük boy günlük gaze­
telere göre daha küçük boyutlarda üretilen gazete formatı­
nı anlamamız gerekir. Bu anlamda tabloid, 20. yüzyılın ba­
şında üretilen yeni bir tür gazeteyi anlatmaktadır.
Tabloidin ikinci anlamına bakarsak, basit anlatımlı,
canlı, hareketli, kısa haberlerin, bol fotoğraf ve grafiklerin
yer aldığı bir gazetecilik biçimidir, türüdür. Gazetenin bi­
rinci sayfasında canlı, hareketli haberler doğrudan bir an­
latımla, büyük puntolu başlıklarla verilir. Haberlerin uzun­
luğu, dili, fotoğraflann kullanımı tabloidleşme/magazinleş­
menin özelliklerini tanır.
Tabloidin son anlamı ise tabloidleşme bakımından
kullanılan haberlerin konulan ile ilgilidir. lşlenen konular
arasında ünlü olanlara ait eğlence haberleri, cinsellik, suç­
lar, spor, felaketler yer alır. Özel haberl er arasında yeni
zengin olmuş, tanınmaya başlayan kişilerin haberleri su­
nulur. Pomoya da yer verildiği olur. Üçüncü anlam itiba-

1 396
Magazin Gazeteciliği

riyle düşünüldüğünde, haber konulan hem televizyonda


hem de gazetelerde benzer şekillerde kullanılır.

Magazin Haberi

Magazin haberciliğinde izlerkitlenin hoşuna giden haber­


ler yanında, kurmaca haberlere çoğu kez yer verilmesi ola­
ğandır. Günümüzde, magazin medyasının günlük haber
havuzlan daha çok kurmacaya dönük tatlı/renkli haber­
lerden meydana gelmektedir. Tatlı/renkli haberler şeklinde
kaleme alınan magazin haberlerinin çoğu kişiseldir. Bu tür
haberleri kaleme alan gazeteciler kendi fikirlerini haberle­
rinde yansıtma olanağını bulurlar. Aynı zamanda, yazdık­
larında bilerek bilmeyerek etrafında olup bitenlere karşı
olumlu veya olumsuz olarak tepki gösterebilirler. Bununla
birlikte magazin haberlerini oluşturan tatlı/renkli haberler,
bu tür haberleri yazanlar tarafından kendi fikirlerini ifade
etsinler diye mevcuttur denilemez.
Gazetecilerin duygulan, hayal gücü, insanlan ve olay­
ları tanımlama yeteneği, sözcükleri, fikirleri ve anılan ör­
mesi, ancak magazin haberlerini oluşturan tatlı/renkli ha­
berlerle mümkün olabilmektedir. Bu yönden, diğer haber
yazma kurallarını kısıtlayıcı bulan magazin gazetecisi için
magazin haberi yazma hiç kuşkusuz, büyük bir özgürlük­
tür. Bununla birlikte insanlan eğlendirmek, modern yaşa­
mın monoton, sıkıcı iş dünyasından uzaklaştırmak, bera­
berinde insan duygulanna yönelmek için çeşitli stratejile­
riyle magazin haberciliği, özel alanların kamusal alan hali­
ne dönüştürülmesini beraberinde getirmektedir.
Magazin haberciliğinin temel hedefi haberde her şeyi
kısa tutmak, kimsenin dikkatini dağıtmamak, ana görüş
vermek yerine, çeşitli yenilikleri, hareketleri durmadan tah­
rik etmektir. Magazin haberleri, izlerkitlenin arzu ve haz­
larını tatmin etmek amacıyla düzenlenmektedir. Aynca iz-

1397
Temel Gazetecilik

lerkitlenin isteklerinden çok, öncelikli olarak arzularına


seslenerek harekete geçirmektedir.
Tatlı/renkli haberlerden oluşan magazin haberleri ba­
kımından genelde bir tanım vermek gerekirse, bir gazetede
yer alan renkli haber, düz haberin temelini oluşturan, cila­
sız, kim, ne, nerede, ne zaman, neden ve nasıl sorularının
ötesinde ve dışında kalanları da içine alan bir yazı türüdür.
Bu tanımdan anlaşılacağı gibi, renkli haberin varlığı, gücü
ve benliği, hayal gücünün nasıl sunulduğunda yatmakta­
dır. Bu yönden renkli haber, fıkra veya kısa hikaye, maka­
leden, eleştiriden, köşe yazılarından farklıdır.
Renkli haber, gerçeklere dayanır, edebi değildir. Hika­
ye etme, magazin haberinde kullanılmakla birlikte, gazete­
cinin amacı ikna etme olduğu kadar aydınlanma olmalıdır.
Magazin haberi yazan gazeteci, hüküm verebilir ama avu­
kat gibi davranamaz. Haberlerinde birinci tekil şahıs kul­
lanmaz fakat haberinde kişisel gözlemlerini yansıtır.
Magazin söyleminde ele alınan haberleri algılama ve
aktarma bakımından bazı kalıplar oluşturmuştur denilebi­
lir. Bu kalıplarla toplumun üzerinde anlaşmaya varmış ol­
duğu simgeler sistemi- "dil" ile yaratılırken, haberler hika­
ye etme tekniğiyle izlerkitleye ulaştırılmaktadır. Bu açıdan
magazin söylemi, kitle kültürünün belirleyici özellikleriyle
örtüşmektedir. Gerçek dünyayı nedensellik ilişkilerinin
dışında yapılandıran, olguları bağlamından koparan, ideo­
lojiyi eğlence aracılığı ile aktaran yapısıyla magazin söyle­
mi, bu sürecin vazgeçilmez üreticisi/taşıyıcısı konumun­
dadır.

Haber Değerleri Açısından Magazin


Haberlerinin Değerlendirilmesi

20. Yüzyılın son yirmi yılından itibaren önce ABD'de ve


Avrupa'da, 1 990'lı yıllardan sonra Türkiye'de haber değer-

1398
Magazin Gazececiligi

leri içine nelerin girdiğinin tartışılması zorunlu olmakta­


dır. Bunlar arasında ilk sırada tabloid türü ünlülerin ha­
berleri yer almaktadır. Bu haberlerin gündeme girmesi, ga­
zetecileri ünlülerin haberlerini yapar hale getirmiştir deni­
lebilir. Bu gazetecilerin en tipik örnekleri arasında televiz­
yon kanallarında prime-time'da haber sunan sunucular yer
almaktadır. Diğer bir yöneliş ise, sunucuların kendilerinin
ünlü haline gelmesi olmuştur. Bu durumda özellikle haber­
lerde tartışmaya, fikirlere yer verilmesi yerine, talk show­
lar kendini göstermeye başlamıştır.
Asıl üzerinde durulması gereken ise, haberlerin eğlen­
ce, eğlencenin haber şeklinde düşünülmesi, aktarılmasıdır.
Eğlence her zaman az da olsa haberlerde eskiden beri yer
almıştır. 1 9. yüzyıldan itibaren ABD'de gazeteler bu tür
haberlere ucuza gazete satmak, ilgi çekmek için yer ver­
mişlerdir. 1 980'lerden itibaren ABD'de "tabloid television"
adı verilen televizyon haber programlarıyla başlayan uygu­
lama, l 990'lı yılların ortalarından itibaren hızlı bir şekilde
artış göstermiştir denilebilir.
Bu tür televizyon haber programlan üzerinde yapılan
araştırmalarda, habere konu olan olayların mafya ilişkileri,
sansasyonel cinayetler, fahişeler, çarpık seks ilişkileri, tü­
keticiyi kandırma, kötü davranış içinde bulunan ünlüler
olduğu ortaya çıkmıştır. Aslında çıkan sonuçlar tabloid ga­
zetelerle benzerlik gösterirken, suç, seks, dedikodu gibi
insanın ilgisini çeken konuların öne çıktığı görülmektedir.
Bu durum, tabloid gazetelerde ABD'de ve lngiltere'de hala
süregelmektedir.
1 1 Eylül 200 l 'den sonra, ABD'de magazin içerikli te­
levizyon haberlerinde terör saldırılarının ön plana çıktığını
söylemek gerekir. Özellikle, ABD'de 1 1 Eylül olaylarından
sonra, 20. yüzyılın sonundaki habercilikte uygulanan yak­
laşımlarda farklılık görülmeye başlamıştır. Hükümet, siya­
set, diplomasi gibi yurttaşların yaşamım ilgilendiren konu-

1399
Temel Gazetecilik

lann yerini suç, hava durumu, sağlık, tüketici davranışı,


yatırım, eğlence gibi televizyon izleyicisinin, gazete oku­
yucunun, özel yaşamlarını ilgilendiren konular almaya yö­
nelmiştir. Bu şekilde haberleri izleme önceden kamu hiz­
metiyken, aynı zamanda haberler televizyonlara kar geti­
rirken artık izlerkitleyi çekme, reklam alma ve para ka­
zanma için yapılagelmektedir.
Hiç kuşkusuz, bu durum dünyada belirli etkileşimlere
de neden olmuştur. Türkiye'de 1990'lı yılların başından
itibaren kurulan özel televizyon kanallarında benzer yak­
laşımların uygulandığı görülmektedir. Daha sonra kurulan
salt haber veren kanallarla nitelikli habercilik yapılmakla
birlikte, magazinleşme özellikle ulusal kanallarda kendini
açık seçik olarak göstermektedir. İstanbul kaynaklı büyük
gazetelerin sahipleri aynı zamanda ulusal televizyon kanal­
larının sahipleri olduklarından, benzer yaklaşımların gaze­
telerde de sürdürüldüğünü söylemek yanlış olmaz.
20. BÖLÜM

Radyo ve Televizyon Gazeteciliği

Konuşma Şeklinde Haber Verme

20. Yüzyılda radyo ve televizyon gibi iki yeni kitle iletişim


aracının gazeteler yanında etkinlik kazanmaları, yazılı ba­
sında köklü değişikliklere neden olmuştur. öz.ellikle radyo
ve televizyonun yapısal özellikleri nedeniyle, yeni bir tür
gazetecilik anlayışı benimsenmek durumunda kalınmıştır.
Bu yeni akıma, konuşma şeklinde haber verme adı veril­
mektedir.
Konuşma şeklinde haber vermeyle izleyicilere arka­
daşça, dostça, fakat basit bir dille yaklaşılmaya çalışılmak­
tadır. Yeni şekil haber verme hiçbir zaman yerleşmiş haber
yazma kurallarını ortadan kaldırmamıştır. Belki getirdiği
önemli yenilik ise, haber yazma kurallarının radyo ve tele­
vizyonun yapısal özelliklerine göre uyarlanmasındandır.
Radyo ve televizyon, aynca konuşma şeklinde, fakat
anında haber verme olanağını kitleye tattırmıştır. Yazılı
basında bu olanak hiçbir zaman yoktur. Özellikle radyo-

1 401
Temel Gazetecilik

nun hızlı ve çabuk haber vermesi, televizyonun ise haber­


lerini ses ve görüntüyle süslemesi yazılı basına pahalıya
mal olmuştur. Daha doğrusu, insanoğlu gazetelerdeki ha­
berleri okumadan önce, kesinlikle duymuş veya görmüş
olduğundan, yazılı basının radyo ve televizyona göre ver­
diği haberleri daha ilginç kılması zorunludur. Bu bakım­
dan da, sunduğu haberler yönünden geniş ve yeni bilgiler
yanında derinliğine açıklamalar, yorumlamalar da koymak
durumundadır.

Elektronik Basının Gelişimi

Elektronik basını oluşturan radyo ve televizyon ayrı ayrı


gelişmiştir. Radyo altın çağını yaşarken, televizyon geliş­
meye başlamıştır. Günümüzde ise her iki araç birlikte,
farklı amaçlar için kullanılmaktadır. Bu yönden her iki
aracın nasıl gelişme gösterdiğine değinmekte yarar bulun­
maktadır.

Radyonun Gelişimi

Radyo yayınlarının başlangıcını, pek çok ülkede 1920'lere


kadar götürmek mümkündür. Özellikle, ABD'de ve bazı
Avrupa ülkelerinde 1920'li yıllarda, aynı zamanda radyoda
haber yayını da başlamıştır. Halbuki az gelişmiş ülkelerde
veya gelişmekte olan ülkelerde, radyonun topluma girişi
1 930- 1 940 yılları arasında olmuştur. Sömürgelere, sömür­
geci devletler tarafından, sömürge olmayanlara ise ileri gö­
rüşlü girişimciler veya devletin yaptığı ticari antlaşmalar
yoluyla girmiştir.
Radyo yayınlan çeşitli aşamalardan geçmiştir. Özellik­
le 1 92 7 ile lkinci Dünya Savaşı sonuna kadar geçen dönem
içinde olgunluk çağını yaşamıştır denilebilir. Televizyonun
yayınlarının bu yıllar içinde henüz deneme niteliğini ko-

l 40 2
Radyo ve Televizyon Gazeteciliği

ruması, ikinci Dünya Savaşı'nın çıkmasının denemeleri


engellemesi, radyonun haber yönünden etkin bir araç ha­
line gelmesini sağlamıştır. Belki de bu dönem radyonun
habercilik yönünden altın çağıdır da.
Bu dönem içinde radyo bir yandan çeşitli siyasal ön­
derler tarafından propaganda aracı olarak kullanılırken, di­
ğer yandan hızlı ve seri haber vermesi nedeniyle, gazeteci­
lik mesleğinde yeni atılımların ve deneylerin yapılmasını
da kolaylaştırmıştır. Yeni atılımlar arasında hiç kuşkusuz
savaş sahasından haber verme, olaylan yorumlama ve özet­
leme, daha sonra televizyon haberciliğinin temelini oluştu­
racak olan çeşitli muhabirlerin haberlerinden yararlanma
(eye witness news) yer almaktadır.
ikinci Dünya Savaşı'ndan l 960'a kadar geçen yıllar
içinde olgunluğunun doruk noktasına erişen radyoculuk,
l 950'lerden itibaren yaygınlık kazanan televizyonla karşı
karşıya gelmiştir. Bir yandan televizyon karşısında kendi­
sini yenilemeye çalışmış, diğer yandan izleyicilerini tele­
vizyona kaptırmamak için amansız bir mücadele vermiştir.
Bunda da kısmen başarılı olmuştur denilebilir. lyi ve nite­
likli haber programların hazırlanması, özellikle ABD'de yir­
mi dört saat boyunca haber verme hizmetlerini sunma yo­
luyla, l 960'lardan itibaren radyo artık evde bir elektronik
araç olmaktan çıkmış, kişinin dostu, arkadaşı olmuştur.

Televizyonun Gelişimi

Televizyon yayınları 1 950'den sonra dünya düzeyinde yay­


gınlık kazanmış, benimsenmiştir. Televizyon bugün için,
gazetelerden de, radyodan da, dergilerden de daha etkin bir
kitle iletişim aracı olma özelliğini korumaktadır. Pek çok
yazara göre tel evizyonun olgu nl uğa ulaşması l 960'lann ba­
şında olmuştur. Azgelişmiş ülkelere televizyonun girmeye
başlaması ise, l 960'lann başına rastlamaktadır. Televizyo-

l 40 3
Temel Gazetecilik

nun l 960'tan sonra altın çağını yaşadığı ileri sürülmekte­


dir.
Renkli televizyon yayınlan, yayın türlerindeki artış,
radyolink ve uydularla naklen yayınlarda, radyonun ya­
nında büyük bir üstünlük sağlamıştır. Bu üstünlüğünü
ABD'de ve pek çok gelişmiş ülkede sürdürmekle beraber,
yine az gelişmiş ülkeler veya gelişmekte olan ülkeler yö­
nünden radyo günlük haber alma gereksiniminin sağlan­
dığı en önemli aracıdır. Televizyon için, radyonun ölüm
ilanını yazan araç denilmekle beraber, her iki aracın ken­
dine göre iletişim açısından yerleri ve görevleri bulunmak­
tadır. l 990'lı yıllardan itibaren televizyon öncelikle eğlen­
ce ağırlıklı haber vermeye yönelmiştir. Habeğlence televiz­
yonların temel malzemesi olmuştur.
Pek çok ülke ve ABD bakımından televizyon, haberle­
ri kitlelere ulaştıran birinci ve en etkin araç durumunda­
dır. Bununla beraber, televizyon çok fazla eleştirilen bir
araç da olmaktadır. Bu eleştiriler arasında belki en ağırı,
gerçekleri ve olaylan haber yaparken saptırdığı, çarpıttığı­
dır. Üzerinde durulan diğer bir nokta ise, televizyon için
haber izleyen gazetecilerin haberlerini kendi görüş açıla­
rından değil de, hiç kimsenin görüşünü yansıtmadan sun­
malarıdır. Aslında bütün bu görüşler ve eleştiriler bir yana,
televizyonun günümüzün ekranda yansıyan bir aynası ol­
duğu akıldan çıkarılmamalıdır.

Radyo ve Televizyon Gazeteciliğinin Temel Ôzellikleri

Gerek radyo gazeteciliği, gerekse televizyon gazeteciliği


tıpkı yazılı basın gibi aynı haber kaynaklarından yararla­
nır. Haber toplarken radyo için ses alma aygıtları, televiz­
yon için de ses alma aygıtları yanında film çekme aygıtları
ve malzemesine gereksinme duyar, bunlardan yararlanır.

1 40 4
Radyo ve Televizyon Gazeteciliği

Diğer önemli bir özellikleri ise yirmi dört saat gibi bir
zaman sının ile sınırlı olduklanndan, zamanlamaya önem
vermek durumunda olmasıdır. Yazılı basın için yer soru­
nu, radyo, televizyon yönünden zaman olarak belirmekte­
dir. Zaman zaman gazetelerde yer sorunu fazla sayfa koy­
mayla çözülebilirse de, radyo, televizyon için günün belirli
saatleri hiçbir zaman değişemeyeceğinden, bunlarla sürek­
li olarak sınırlı kalmak zorundadır.
Radyoda haberleri zamanlama televizyona göre daha
kolaydır. Televizyon haberlerinde ses yanında görüntü
malzemesi de kullanıldığından, zamanlamaya ses ile birlik­
te görüntünün işgal edeceği sürenin eklenmesi zorunlu­
dur. Radyoda ise, haberin içinde sunulan, yerinde alınmış
seslerin eklenmesiyle zamanlama sının, televizyona göre
daha kolaylıkla belirlenebilir.
Gerek radyo gerekse televizyon haberlerinde kullanı­
lan ses ve görüntü malzemesinin, haberler antene çıkmaz­
dan önce kurgulanmasının ve zamanlamasının yapılması
zorunludur. Televizyon haberlerinde kullanılacak resim­
ler, fotoğraflar, filmler önce seçilir, değerlendirilir, kurgu­
su yapılarak haberlerin içinde ne kadar süre yer alacağı
planlanır. Ancak ondan sonra antene çıkabilir. Radyo yö­
nünden de kullanılacak kayda alınmış ses için benzer bir
değerlendirilme, antene çıkmadan önce yapılır. Daha doğ­
ru bir deyişle radyo ve celevizyon haberlerinin hazırlanma­
sı için çok zaman harcanır, çok kişi de çalışıp emek verir.
Radyo ve celevizyon haberleri ister kısa haberler şek­
linde ister haber bültenleri şeklinde isterse haber program
olarak hazırlansın, kullanılan haber mecinleri zamana göre
ayarlanmış kağıtlara yazılır. Gerek programı antene çıka­
ran teknik sorumlunun gerekse haber metinlerini sunan
spiker veya spikerlerin elinde radyo için kayda alınmış ses­
lerin, televizyon için ses ve görüncülerin kapladığı zaman

1405
Temel Gazetecilik

süresini gösteren metinler bulunur. Bütün yayınlar bu me­


tinler izlenerek yapılır.

Radyo ve Televizyon Gazeteciliğinde Haber Yapısı

Elektronik basında yazılı basının aksine, haberlerin bir bü­


tün olarak düşünülmesi esastır. Genelde elektronik basın­
da haberler gruplar halinde düşünülür. Oysa, yazılı basın­
da günün önemli haberi için en büyük başlık kullanılarak
haberin önemi ve büyüklüğü belirtilmeye çalışılır. Elekt­
ronik basında haberlerin gruplar halinde düşünülmesinde
iki yol izlenir:

1 . Haberler özet halinde az ve öz olarak verilir. Buna


kısa haberler denilir.
2. Haberler bir bütün halinde haber bülteni içinde ya­
zılır.

Bu iki yolun dışında, gerek radyo gerekse televizyonda


günün önemli olayları hakkında haber programlan yayım­
lanması hemen hemen her gün başvurulan yollardan biri­
dir.
Haberler kısa haberler şeklinde sunulduğunda, genel­
de yapılan haber kaynağının belirtilerek olayın bir veya iki
cümle içinde özetlenmesidir. Haber bülteni şeklindeyse,
haberlerin verilmesi kısmen yazılı basına yaklaşmaktadır.
Gazetelerdeki gibi haberler uzun ve derinliğine yazılma­
makla beraber haberin aldığı süre, kısa haberlere göre
uzundur. Ayrıca, haber bülteninde yer alan haberler, kısa
haberlere göre daha kapsamlı, aynı zamanda çeşitlidir.
Haber programlar ise kısa haberler ve haber bültenle­
rinden farklılık gösterir. Günün önemli olaylarını derinli­
ğine, yerinde yapılmış söyleşiler, röportajlar, yorumlarla
birlikte sunar. Amaçlarıysa günün önemli olaylarını özet-

l 40 6
Radyo ve Televizyon Gazeteciliği

leme, değerlendirip özetlemektir. Bu yönden de haber


programlar, sürekli olarak dramatize bir hava taşır.
Elektronik basında haberler, ister kısa haberler ister
haber bültenleri isterse haber programlar içinde verilsin­
ler, konuşma havasında sunulmaları en temel özellikleri­
dir. Bu bakımdan, pek çok Batı ülkesinde ve ABD'de ha­
berlerin konuşma havası içinde, fiil zamanı olarak şimdiki
zaman kullanılarak verilmesi çok yaygın bir uygulamadır.
Türkiye'de elektronik basında, son yıllarda özel radyo ve
televizyonlar kurulsa bile, radyo ve televizyonun haber
yapısını birbirinden ayırmak çok güçtür. Haberler genelde
her iki kitle iletişim aracı için hazırlanmakta, araçların ya­
pısal özelliklerine göre antene çıkarılmaktadır. TRT Ku­
rumu ve özel radyo ve televizyonlar tarafından kullanılan
haber zamanı, "-di'li geçmiş zaman"dır.
Elektronik basında, yazılı basındaki gibi sayfa düzeni
bulmak çok güçtür. Yalnız, haberlerden önce verilen haber
özetleri, kısmen bu işlevi yerine getirmektedir denebilir.
Kullanılan haber özetleri iyi düzenlenip yazılırsa, radyo
dinleyicisi ve televizyon seyircisi üzerinde iyi bir etki bıra­
kabilir. Ayrıca, haberleri sunan spiker veya spikerlerin se­
si, yerinde kayda alınmış röportajlar ve haber filmleri kul­
lanılıyorsa, fonda konuşan muhabirin sesi, radyo ve tele­
vizyon gazeteciliği için önemli etkenlerdir. Belki üzerinde
durulması gerekli diğer önemli bir nokta ise, haberleri
oluşturan sözcüklerin antene çıktığında, doğru ve aslına
sadık bir şekilde telaffuz edilmeleridir.
Elektronik basında haberler konuşma havasında veril­
diklerinden sürekli olarak dostça bir ifade taşır. Daha doğ­
ru bir deyişle gayri resmidir. Kullanılan cümleler kısadır.
Cümlelerin gücü başta değil, sondadır. Bu yönden çoğu
kez renkli haber havası taşır. Yalnız, elektronik basında
yorumlayıcı, açıklayıcı, araştırmacı haberlere de rastlamak
mümkündür.
Radyo Haberciliği

Pek çok ülke yönünden günlük haber alma gereksinimini


sağlayan radyo haberciliği açık, anlaşılması kolay şekilde
yazılmış haberlerden oluşur. Radyo için haber yazanlar sü­
rekli olarak, insanın kulağına yönelik haberlerini düzen­
lerler. Bu yüzden de kısa cümleler, az heceli sözcüklerle
haberlerini yazarlar. Ellerinden geldiği kadar güç telaffuz
edilen sözcüklerin haberlerinde yer almamasına dikkat
ederler.
Radyo haberlerinin temel anlatımı hikaye etme şek­
lindedir. Bu şekil yazılı basında kullanılan renkli haber
yaklaşımına yakındır. Amaç ise, dostça bir yaklaşımla din­
leyicinin ilgisini çekmek, çevresinde olup bitenleri tanım­
lamaktır. Dinleyicilerin haberi ancak tekrarlandığı ölçüde
tekrar dinleme olanağı vardır. Tekrarlanmazsa, haber için
geriye dönüş olanağı hiçbir zaman yoktur. Bu bakımdan,
radyo haberlerinde anlaşılırlığı sağlama yönünden kaynak
belirtmek önemlidir.
Genelde radyo haberlerinde, ister kısa haberler ister
haber programlar isterse haber bültenlerinde aşağıda sayı­
lan giriş tipleri uygulanarak haberler kaleme alınır:

1 . Kaynağı belirterek yazılan girişler


Örnek, Reuters'in haberine göre . . .
2. Yer belirterek yazılan girişler
Örnek, Portekiz'in başkenti Lizbon'da . . .
3. Zaman belirterek yazılan girişler
Örnek, saat 0 1 .00'den sonra . . .
4. Zıtlık gösterilerek yazılan girişler
Örnek, Tırmanan terör sona erecek mi?
5. Soru sorarak başlayan girişler
Örnek, lki Almanya birleşecek mi?

1 4 08
Radyo ve Televizyon Gazetecili$

6. Nükte ile başlayan girişler


Örnek, mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır
veya nisan ayında yağan kardan yollar kapandı.

Televizyon Haberciliği

Televizyon için haber yazmanın diğer haber yazma türle­


rine göre en çok dikkat ve yaratıcılık istediği ileri sürül­
mektedir. Televizyon haberi bir yandan üsluba önem ve­
rirken, aynı zamanda muhabirin becerisini iyi bir şekilde
kullanmasını, olayın özgeçmişini içinde bulunduğu koşul­
lar içinde iyi bir şekilde değerlendirmesini zorunlu kıl­
maktadır.
Televizyon haberinin yapısı en çok radyo ve dergi ha­
berine yakındır. Yine de anılanlarla arasında belirgin fark­
lılıklar bulunmaktadır. Radyo haberi ile benzeşmesi, her
ikisinin de haber yapısının bir şov (gösteri) düzeni içinde
düzenlenmesi gerekliliğindendir. Yalnız, televizyon habe­
rinde ayrıca görüntü malzemesinin yer alması, gösteri dü­
zenini radyodan ayırmaktadır. Dergi haberlerinden tele­
vizyon haberlerinin ayrıldığı nokta ise, televizyonda ha­
berlerin bir yayın düzenine göre kurgulanmasıdır.
Televizyon haberi için belki en önemli özellik, habe­
rin son sözcüğü söylenmeden, son resim gösterilmeden
olayı tam olarak anlatmadığıdır. Hiçbir zaman zaten gazete
haberi gibi alttan önemsiz kısımlar çıkarılabilecek şekilde
kaleme alınmaz. Bu durum da, dramatik bir bütünlük
içinde kaleme alınması zorunluluğundan ileri gelmektedir.
Ayrıca, televizyon stüdyosu hiçbir zaman gazetenin yazı­
işleri odasıyla benzeşmez. Televizyon haberleri bakımın­
dan zaman darlığı varsa, haberler kısaltılmaz, bazı haberler
tümden çıkarılır.
Televizyon haberinin dramatik bir bütünlüğü oldu­
ğundan başı, ortası ve sonu tıpkı Aristo'nun bütünlük an-

l 409
Temel Gazetecilik

layışı gibi anlamlı bir şekilde düşünülerek kaleme alınma­


lıdır. Yani haberin bir kısmından vazgeçmek haberi an­
lamsızlaştırabilir. Bu yönden, bir piyesin tersine, televiz­
yon haberinde olayın doruk noktası haberin ya başına ya
da başlangıca yakın bir kısmına yerleştirilir. Nedeni ise,
gerekli olan olguları dramatik terimlerle ifade etmek oldu­
ğu kadar, olayın neden ve sonuçlarını görebilmektir.
EK/l

Türkiye'de Kendi Kendini


Denetlemeyle tlgili Hükümler

Basın Ahlak Yasası ( 1 960)

1. Bir amme müessesesi olan gazetecilik mesleği, bu mes­


leğin dışında kalan özel veya ahlaka aykın maksat ve
menfaatlere alet edilemez ve amme menfaatine zarar
verici bir şekilde kullanılamaz.
2. Yazı, haber, fotoğraf vesair şekillerde yapılacak yayın­
larda şu hususlara riayet edilir:

a) Ahlaka aykırı veya müstehcen yayında buluna­


maz.
b) Şahıs, müessese ve zümreleri hedef tutan yazılar­
da galiz kelimeler kullanılamaz, şeref ve haysiyet­
lere karşı haksız yayın yapılamaz.
c) Amme menfaatini ilgilendirmeyen hallerde fertle­
rin hususi hayadan küçük düşürücü şekilde teş­
hir edilemez.
Temel Gazetecilik

d) Şahıslar, müesseseler veya zümreler aleyhine iftira


ve isnatta bulunamaz.
e) Din istismar edilemez.

3 . Haberlerde ve olayların yorumunda hakikatlerden,


tahrif veya kısaltma yoluyla maksatlı olarak ayrılamaz,
doğruluğu şüphe uyandırabilen ve tahkiki gazetecilik
imkanları içinde bulunan haberler, tahkik edilmeden
ve doğruluğuna emin olunmadan yazılamaz.
4. Gazetenin veya gazetecinin şahsi veya taraf tutan ka­
naatlerine haberlerin metninde yer verilemez.
5. Haber başlıklarında, haberin ihtiva ettiği hususlar tah­
rif edilemez.
6. Amme menfaati mutlak lüzum göstermedikçe, "mah­
rem" kaydı ile verilen malumat yayınlanamaz.
7. Gazeteci, kaynaklarının mahremiyetini koruyacak ve
kendisine verilen sırlara saygı gösterecektir.
8. Haber, yazı veya resim kaynaklarının, yayın tarihi için
koydukları zaman kaydı ihlal edilemez.
9. llan, reklam mahiyetindeki haber, resim veya yazıla­
rın, ilan veya reklam olduğu tereddüde yer bırakma­
yacak şekilde belirtilir.
10. Mevkutelerin verdikleri yanlış bilgilerden dolayı, yol­
lanacak haklı cevap veya tekzipler, cevap veya tekzibe
sebep olan yazının tesirini tamamiyle giderecek şekil­
de en kısa bir zamanda yayınlanır.

Basın Meslek llkeleri ( 1988)

1. Yayınlarda hiç kimse, ırkı, cinsiyeti, sosyal düzeyi ve


dini inançları nedeniyle kınanamaz, aşağılanamaz.
2. Düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğünün sınırlayıcı,
genel ahlak anlayışını, din duygularını, aile kurumu-

l 412
Ekler

nun temel dayanaklarını sarsıcı ya da incitici yayın


yapılamaz.
3. Bir kamu müessesesi olan gazetecilik mesleği ahlaka
aykırı özel amaç ve çıkarlara alet edilemez.
4. Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde
küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan
ifadelere yer verilemez.
5. Kişilerin özel yaşamı, kamu çıkarlarının gerektirdiği
durumlar dışında, yayın konusu olamaz.
6. Soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan
haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğuna emin
olunmaksızın yayınlanamaz.
7. Saklı kalması kaydıyla verilen bilgiler, kamu yararı
ciddi bir biçimde gerektirmedikçe yayımlanamaz.
8. Bir basın organının dağıtım süreci tamamlanmadan o
basın organının özel çabalarla gerçekleştirdiği ürün,
bir başka basın organı tarafından kendi ürünüymüş
gibi kamuoyuna sunulamaz. Ajanslardan alınan özel
ürünlerin kaynağının belirtilmesine özen gösterilir.
9. Suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kim­
se "suçlu" ilan edilemez.
10. Yasaların suç saydığı eylemler, gerçek olduğuna inan­
dırıcı makul nedenler bulunmadıkça kimseye atfedi­
lemez.
1 1. Gazeteci kaynaklarının gizliliğini korur. Kaynağın ka­
muoyunu kişisel, siyasal, ekonomik vb. nedenlerle,
yanıltmayı amaçladığı haller bunun dışındadır.
1 2. Gazeteci, mesleğin saygınlığına gölge düşürebilecek
yöntem ve tutumla haber araştırmaktan sakınır.
13. Şiddet ve zorbalığa özendirici yayın yapmaktan kaçı­
nılır.
14. llan ve reklam niteliğindeki yayınların bu nitelikleri
tereddüte yer bırakmayacak şekilde belirtilir.

1 41 3
Temel Gazetecilik

1 5 . Yayın tarihi için konan zaman kaydına saygı gösterilir.


16. Basın organlan, yanlış yayınlardan kaynaklanan cevap
ve tekzip hakkına saygı duyarlar.

Basın Meslek tlkeleri ( 1 997)

lletişim Ôzgürlüğünü ülkemizde insanca yaşamanın, say­


dam bir yönetime kavuşmanın ve demokratik sistemin te­
mel koşulu sayan biz gazeteciler.
Kanun koyucunun veya öteki kurum ve kişilerin, lle­
tişiın Ôzgürlüğünü kısıtlamalarına, her zaman ve her yer­
de karşı çıkacağımıza kendi özgür irademizle söz vererek;
iletişim Özgürlüğünü, Halkın Gerçekleri Öğrenme
Hakkı'nın bir aracı sayarak;
Gazetecilikte temel işlevin, gerçekleri bulup bozmadan,
abartmadan kamuoyuna yansıtmak olduğunu göz önünde
tutarak;
Basın Konseyi'nin kendi çalışmaları üzerinde hiçbir
dış müdahaleye izin vermeme kararlılığını vurgulayarak;
Yukarıdaki bölümü de içeren Basın Meslek llkeleri'ne
uymayı, sözünü ettiğimiz temel inançlanmızın bir gereği
saydığımızı, kamuoyu önünde açıklanz.

1 . Yayınlarda hiç kimse; ırkı, cinsiyeti, sosyal düzeyi ve


dini inançlan nedeniyle kınanamaz, aşağılanamaz.
2. Düşünce, vicdan ve ifade özgürlüğünü sınırlayıcı; ge­
nel ahlak anlayışını, din duygularını aile kurumunun
temel dayanaklarını sarsıcı ya da incitici yayın yapıla­
maz.
3. Kamusal bir görev olan gazetecilik, ahlaka aykm özel
amaç ve çıkarlara alet edilemez.
4. Kişileri ve kuruluşlan, eleştiri sınırlannın ötesinde kü­
çük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifa­
delere yer verilemez.
Ekler

5. Kişilerin özel yaşamı, kamu çıkarlarının gerektirdiği


durumlar dışında, yayın konusu yapılamaz.
6. Soruşturulması gazetecilik olanakları içinde bulunan
haberler, soruşturulmaksızın veya doğruluğuna emin
olunmaksızın yayınlanamaz.
7. Saklı kalması kaydıyla verilen bilgiler, kamu yaran
ciddi bir biçimde gerektirmedikçe yayınlanamaz.
8. Bir basın organının dağıtım süreci tamamlanmadan o
basın organının özel çabalarla gerçekleştirdiği ürün,
bir başka basın organı tarafından kendi ürünüymüş
gibi kamuoyuna sunulamaz. Ajanslardan alınan özel
ürünlerin kaynağının belirtilmesine özen gösterir.
9. Suçlu olduğu yargı kararıyla belirlenmedikçe hiç kim­
se "suçlu" ilan edilemez.
10. Yasaların suç saydığı eylemler, gerçek olduğuna inan­
dırıcı makul nedenler bulunmadıkça kimseye atfedile­
mez.
1 1 . Gazeteci, kaynaklarının gizliliğini korur. Kaynağın ka­
muoyunu kişisel, siyasal, ekonomik vb. nedenlerle ya­
nıltmayı amaçladığı haller bunun dışındadır.
1 2. Gazeteci görevini, taşıdığı sıfatın saygınlığına gölge
düşürebilecek yöntem ve tutumlarla yapmaktan sakı­
nır.
1 3 . Şiddet ve zorbalığı özendirici yayın yapmaktan kaçını­
lır.
14. llan ve reklam niteliğindeki yayınların bu nitelikleri,
tereddüde yer bırakmayacak şekilde belirtilir.
1 5. Yayın tarihi için konan zaman kaydına saygı gösterilir.
16. Basın organlan, yanlış yayınlardan kaynaklanan cevap
ve tekzip hakkına saygı duyarlar.
Türkiye Gazetecileri Hak ve
Sorumluluklar Bildirgesi ( 1998)

Giriş

Aşağıda tanımı yapıldığı üzere her gazeteci ve basın-yayın


organı, gazetecinin haklannı savunmalı ve meslek ilkeleri­
ne uymalı ve uyulmasını gözetmelidir.
Basın yayın organlan yöneticileri; genel yayın yönet­
meni yahut müdürü, yazı işleri müdürleri yahut sorumlu
müdürler, sıfatlan ne olursa olsun, kuruluşlannda görevli
gazetecilerin meslek ilkelerine uygun hareket etmesinden
sorumludur.
Gazetecinin haklan, halkın haber alma hakkının ve
ifade özgürlüğünün; meslek ilkeleri ise dürüst ve doğru
iletişimin temelidir.

A. lnsan ve Yuntaş Hakkı

Herkes, bilgi edinme ve haber alma, özgür düşünce ve çe­


şitli iletişim yollarıyla bunu ifade ile serbest eleştiri hakkı­
na sahiptir.
Düşünce ve ifade özgürlüğünün kullanılmasının temel
yolu olan basın ve yayın özgürlüğü temel insan haklann­
dandır. Bu haklann demokratik hukuk devletinde anayasal
güvence altında olması esastır.

B. Gazeteci Tanımı

Düzenli bir şekilde, günlük yahut süreli bir yazılı, görün­


tülü, sesli veya elektronik basın ve yayın organında, kad­
rolu, sözleşmeli ya da telif karşılığı, haber alma, işleme,
iletme veya görüş, fikir belirtme görevi üstlenen ve asıl işi

1 41 6
Ekler

ile başlıca geçim kaynağı bu olup, çalıştığı işletme ile ilgili


yasalar karşısındaki konumu bu tanıma uygun olanlar ga­
zetecidir.
Basın ve yayın alanındaki her işletme, bu tanıma uy­
gun çalıştırdıkları gazetecileri, kanunların gazetecilere ta­
nıdığı haklardan yararlandırmak zorundadır.

C. Gazetecinin Sorumluluğu

Gazeteci basın özgürlüğünü, halkın doğru ve dürüst haber


alma, bilgi edinme hakkı adına dürüst biçimde kullanır.
Bu amaçla her türlü sansür ve otosansürle mücadele etme­
li, halkı da bu yönde bilgilendirmelidir.
Gazetecinin halka karşı kamusal sorumluluğu, başta
işverenlerine veya kamu otoritelerine karşı olmak üzere,
diğer tüm sorumluluklardan önce gelir.
Bilgi ve haber ile özgür düşünce, herhangi bir ticari
mal ve hizmetten farklı olarak toplumsal bir nitelik taşır.
Gazeteci, ilettiği haber ve bilginin sorumluluğunu taşır ve
paylaşır.
Gazetecinin özgürlüğünün içeriğini ve sınırlarını, ön­
celikle sorumlulukları ile meslek ilkeleri belirler.

D. Gazetecinin Haklan

1. Gazeteci tüm bilgi kaynaklarına serbestçe ulaşma ve


kamu yaşamını belirleyen, halkı ilgilendiren tüm olay­
ları izleme, araştırma hakkına sahiptir. Kamusal ve
özel tüm işlerde, gazetecinin karşısına çıkanlacak giz­
lilik ve sır gibi engeller, açık ve ikna edici gerekçelere
sahip olmalıdır.
2. Gazeteci, çalıştığı basın ve yayın organının kendisiyle
yaptığı sözleşmede de kaydedilen temel çizgisini dik­
kate alır. O temel çizgi dışındaki ve onunla çelişen ya-

l 41 7
Temel Gazetecilik

hut orada açıkça belirtilmemiş olan tüm telkin, öneri,


istek ve talimatları reddetme hakkına sahiptir.
3. Gazeteci, inanmadığı bir görüşü savunmaya veya mes­
lek ilkelerine aykırı bir iş yapmaya zorlanamaz.
4. Gazeteciler, özellikle de yazıişleri çalışanları, basın-ya­
yın işletmesinin işleyişini belirleyen, etkileyen önemli
kararlardan haberdar edilmeli ve gereğinde kararların
alınmasına katılmalıdır.
5. işlevi ve sorumlulukları ışığında, gazeteciler örgütlen­
me hakkının yanı sıra görevinin maddi ve manevi gü­
vencesini sağlayan bir kişisel sözleşme yapma ve eko­
nomik bağımsızlığını garantiye alacak şekilde, toplum­
sal rolüne ve emeği ile yeteneğine uygun bir ücret al­
ma haklarına sahiptir.
6. Gazeteci, kaynakların gizliliği ilkesi uyarınca, kayna­
ğını açıklamaya ve tanıklık yapmaya zorlanamaz. Kay­
nağı tarafından açıkça yanıltıldığı durumlar bunun is­
tisnasıdır.

E. Gazetecinin Temel Görevleri ve llkeleri

l. Halkın gerçekleri ve doğruları bilme hakkı adına, ga­


zeteci kendi açısından sonuçlan ne olursa olsun, ger­
çeklere ve doğrulara saygı duymak ve uymak zorunda­
dır.
2. Gazeteci bilgi ve haber alma, yorum yapma ve eleş­
tirme özgürlüklerini ne pahasına olursa olsun savu­
nur.
3. Gazeteci, başta barış, demokrasi v e insan hakları ol­
mak üzere, insanlığın evrensel değerlerini, çok seslili­
ği, farklılıklara saygıyı savunur. Irk, etnisite, cinsiyet,
dil, milliyet, din, sınıf ve felsefi inanç ayrımcılığı yap­
madan tüm ulusların, tüm halkların ve tüm bireylerin
haklarını ve saygınlığını tanır. insanlar, topluluklar ve

1 41 8
Ekler

uluslar arasında nefreti, düşmanlığı körükleyici ya­


yından kaçınır. Bir ulusun, bir topluluğun ve bireyle­
rin kültürel değerlerini ve inançlannı (veya inançsızlı­
ğını) doğrudan saldırı konusu yapamaz. Gazeteci, her
türden şiddeti haklı gösterici, özendirici ve kışkırtıcı
yayın yapmamaya özen gösterir.
4. Gazeteci, kaynağını bilmediği bilgi ve haberleri yayın­
lamaz; kaynak açık olmadığında, yayınlamaya karar
verdiği durumlarda da kamuoyuna gerekli uyarıları
yapmak zorundadır. Ajanslardan alınan özel haberler
kullanılırken kaynak belirtilmesine özen gösterilir.
5. Gazeteci temel bilgileri yok edemez, görmezlikten ge­
lemez ve metinlerle belgeleri değiştiremez, tahrif ede­
mez. Yanlış, yanıltıcı ve tahrif edilmiş yayın malzeme­
si kullanmaktan uzak durur.
6. Gazeteci, bilgi, haber, fotoğraf, görüntü, ses, belge el­
de etmek için yanıltıcı yöntemler kullanamaz.
7. Gazeteci, kamuya mal olmuş bir şahsiyet bile olsa,
halkın haber alma, bilgilendirme hakkıyla doğrudan
bağlantılı olmayan hiçbir amaç için, izin verilmedikçe
özel yaşamın gizliliği ilkesini ihlal edemez.
8. Gazeteci, basılmış, yayınlanmış her yanlışı en kısa sü­
rede düzeltmekle yükümlüdür. Gazeteci, cevap hak­
kına saygılı olmalıdır.
9. Gazeteci, kendisine güvenilerek verilmiş bilgilerin,
belgelerin kaynaklarını kendileri izin vermediği süre­
ce, mesleki gizlilik ilkesi uyarınca, hiçbir şekilde açık­
lamaz.
10. Gazeteci, intihal (aşırma) , iftira, hakaret, lekeleme,
saptırma, manipülasyon, söylenti, dedikodu ve mes­
netsiz suçlamalardan kesinlikle uzak durur.
1 1. Gazeteci, bir bilginin, haberin yayını yahut yayınlan­
maması karşılığı hiçbir maddi veya manevi avantajın

14 1 9
Temel Gazetecilik

peşinde olamaz. Gazeteci, devlet başkanından millet­


vekiline, işadamından bürokratına kadar haber kayna­
ğı olarak da kabul edilen kişi ve kurumlarla iletişimini
meslek ilkelerini gözeterek yürütür.
1 2. Gazeteci, gazetecilik mesleğini, reklamcılıkla, halkla
ilişkilerle veya propagandacılıkla karıştıramaz ve ilan­
reklam kaynaklarından herhangi bir telkin, tavsiye
alamaz, maddi çıkar sağlayamaz.
13. Gazeteci, ne konuda olursa olsun, elde ettiği bilgileri
geniş biçimde yayın konusu yapmadan kendi menfaati
için kullanamaz. Mesleğini, ne şekilde olursa olsun,
(kanunlann ve yönetmeliklerin kendisine tanıdığı hak­
ların dışında) ayrıcalıklar kazanmak amacıyla kulla­
namaz.
14. Gazeteci, her ne amaçla olursa olsun, tehdit ve şantaj
gibi yöntemlerle mesleğini ve kendisini kullandırmaz,
bunlara başvurmaz.
15. Gazeteci her türlü baskıyı reddeder ve çalıştığı basın­
yayın organındaki yöneticileri dışında kimseden işiyle
ilgili talimat alamaz.
16. Gazeteci sıfatını taşımayı hak eden herkes meslek il­
kelerine de en yüksek seviyede uymayı taahhüt eder
ve ülkesindeki kanunlara saygılı olmakla birlikte hü­
kümet ve benzeri kurumların müdahalelerine kapalı­
dır. Mesleki olarak sadece meslektaşlarının ve kamuo­
yunun değerlendirmeleri ile bağımsız yargı organlarını
dikkate alır. Gazeteci, devleti yönetenlerin belirlediği
ulusal ve uluslararası politikalar konularında bazı ön­
yargılara değil, halkın haber alma hakkına öncelik ve­
rir. Onu meslek ahlakı, gazeteciliğin temel ilkeleri ve
özgürlükçü demokrasi kaygıları yönlendirir.
Gazetecinin Doğru Davranış Kuralları
(Hak ve Sorumluluk Bildirgesi'ne ek)

Haber-Yorum

Salt haberle yorum ve görüş ayrımı açık yapılmalı, okurun


ve izleyicilerin neyin haber, neyin yorum olduğunu kolay­
ca seçebilmesini sağlamalıdır.

Fotoğraf-Görüntü

Fotoğraf yahut görüntünün güncel olup olmadığı açık bi­


çimde belirtilmeli, canlandırma görüntülerde de bu, seyir­
cinin fark edebileceği biçimde ifade edilmelidir.

Haber-ilan (Reklam)

Haber ve yorum metinleri yahut görüntüleri ile ilan­


reklam amaçlı metinlerin ayrımı hiçbir kanşıklığa yer bı­
rakmayacak ölçüde yapılmalıdır.

Yargı

Hazırlık soruşturması sırasında soruşturmayı zaafa uğra­


tan, yönlendiren tarzda haber verilmesinden kaçınılmalı­
dır. Yargılama sürecinde de haberler her türlü ön yargıdan
uzak ve kesinlikle doğruluğundan emin olunarak sunul­
malıdır. Gazeteci yargı sürecinde taraf olamaz. Ne haberin
verilişinde ne de başlık ve benzeri sunuşlarda.

Mahkeme karan kesinleşmedikçe, bir zanlı veya sanık suç­


lu ilan edilemez: Haberlerde ve yorumlarda suçluymuş gi­
bi değerlendirmeler yapılamaz.

1 421
Çocuk

Çocuklarla ilgili suçlarda ve cinsel saldınlarda sanık, tanık


ya da mağdur (maktul) olsun, 18 yaşından küçüklerin açık
isimleri ve fotoğrafları yayınlanamaz. Çocuğun kişiliğini
ve davranışlarını etkileyebilecek durumlarda, gazeteci, bir
aile büyüyüğünün yahut çocuktan sorumlu bir başkasının
izni olmaksızın çocukla röportaj yapmaz ve görüntüsünü
almaya çalışmaz.

Cinsel Saldınlar

Cinsel saldın mağdurlarının fotoğraflan, görüntüleri veya


kimlikleri, açık kamu yararı olmadıkça yayınlanamaz.

Kimlik veya ôzel Durum

Açık kamu yararı olmadıkça ve olayla doğrudan ilgisi, bağ­


lantısı bulunmadıkça, bir insanın davranışı veya işlediği
suç, onun ırkına, milliyetine, dinine, cinsiyetine, cinsel eği­
limine, hastalığına yahut fiziksel, zihinsel özürlü olup ol­
mamasına dayandırılamaz. Kişinin bu özel durumu, alay,
hakaret, önyargı konusu yapılamaz.

Sağlık

Sağlık konusunda sansasyondan kaçınmalı insanları umut­


suzluğa yahut sahte umutlara sevkedecek yayın yapılma­
malıdır. llaç tavsiyesinde mutlaka uzmana danışmalıdır.
Hastanelerde araştırma yapan bilgi ve görüntü almaya çalı­
şan gazeteci, kimliğini belirtmek ve girilmesi yasak bölüm­
lere ancak yetkililerin izniyle girmek zorundadır. Aynı şe­
kilde yetkilinin hastanın yahut yakınının izni olmaksızın

1 422
Ekler

hastane ve benzeri kurumlarda her türlü yolla ses ve gö­


rüntü alınmamalıdır.

Hediye

Kararlarla ve yayınlarla ilgili önyargı, kuşku yaratacak her


cinsten kişisel hediye ve maddi menfaat reddedilmelidir.

Müessese Çıkan

Gazetecinin bir basın-yayın organındaki işlevini "Hak ve


Sorumluluk" bildirgesindeki haklan, sorumlulukları ve
görevleri belirler. Gazeteci bu mesleki çerçeve ile yayın or­
ganının çizgisi dışında müessese çıkan söz konusu olsa
dahi hiçbir faaliyete gönüllü yahut zorla katılamaz.

Ôzeleştiri

Gazeteci ile basın-yayın organlan, tekzip ve cevap hakkı


gibi zorunlulukların dışında da, yanlışlan düzeltmek ve
özeleştiri yapmakla yükümlüdür.

Taraf Olma

Gazeteci ve yayın organı, her ne nedenle ve her ne biçimde


olursa olsun, taraf oldukları bir olaydaki konumlannı ka­
muoyuna açıkça belirtmelidir.
Yayın organı yahut yorumcu, siyasi, ekonomik ve toplum­
sal tercihlerinin doğrultusunda yayın yapabilir. Bu durum­
da da bu tavır açıkça ortaya konulmalı, ayrıca haber-olay
ayrımı kesin biçimde yapılmalıdır.
Ôzel Hayat

Çerçeveyi, "Bildirge"nin ilgili maddesi çizer. Asıl olan ka­


mu yararıdır. Özel hayatın gizliliğinin geçersiz sayılabile­
ceği başlıca konular şöyle sıralanabilir:

a) Büyük bir suç yahut yolsuzluk üstüne araştırma ve ya­


yın
b) Toplumu kötü etkileyici bir tutumla ilgili araştırma ve
yayın
c) Toplumun güvenliğinin veya sağlığının korunması
d) llgili kişinin sözleri yahut eylemleri sonucu halkın ya­
nılmasının, yanıltılmasının veya yanlış yapmasının en­
gellenmesi

Bu durumlarda dahi özel hayatın kamuya açılan kesiti


mutlaka konuyla doğrudan ilgili olmalı veya ilgili kişinin
özel hayatının onun kamusal faaliyetini de etkileyip etki­
lemediği gözetilmelidir.

Bilgi-Belge

Doğrudan kamu yararı olmadıkça, sahibinin izni dışında


belge fotoğraf, ses yahut görüntü alınamaz. Kamu çıkarı
söz konusu olduğunda dahi, yukarıdakilerin başka hiçbir
şekilde elde edilemeyeceğine kesin kanaat getirilmiş olma­
sı gerekir.

Yıldırma, Tehdit, Israr

Gazeteci, bilgi veya görüntü almak için tehdit, şantaj gibi


yıldırma yollan ile hırpalama, zorlama gibi yöntemlere baş­
vurmaz.
Ekler

Açık kamu yaran olmadıkça, gazeteci bilgi, ses ve görüntü


için, muhatabı istemediği halde zorlayıcı olamaz ve özel
hayatla ilgili mekanlarda izinsiz bulunamaz.

Haber lçin Para

Açık ve kesin kamu yaran olmadıkça, gazeteci belge yahut


görüntü temini amacıyla, bir başka suçla ilgili sanık, tanık
veya onların yakınlarına para veremez.

Sarsıcı Durumlarda

Üzüntü, sıkıntı, tehlike, yıkım, felaket ya da şok halindeki


insanlar söz konusu olduğunda gazetecinin olaya yaklaşı­
mı ve araştırması insani olmalı ve gizliliklere riayet edile­
rek duygu sömürüsünden kaçınılmalıdır.

Suçlu Yalanlan

Gazeteci, sanıkların yahut suçluların akrabalarını, yakınla­


rını, olayla ilgileri olmadıkça veya olanın doğru anlaşılma­
sı için gereği bulunmadıkça teşhir etmez.

Ekonomik, Mali Bilgi

Kanunlarla yasaklanmış olmasa dahi, gazeteci elde ettiği


ekonomik-mali bilgileri geniş biçimde yayınlamadan önce
kendisinin yahut yakınlarının menfaati için kullanamaz.
Gazeteci, kendisinde ve yakınlarında bulunan hisse senedi
ve benzeri mali araçlar konusunda yayın organındaki so­
rumluları bu menkul kıymet sahipliği hakkında doğru bil­
gilendirmediği sürece yayın yapamaz.
Temel Gazetecilik

Gazeteci, hakkında haber yahut yorum yazdığı ya da ya­


kında yazacağı menkul veya gayri menkul kıymetlerin
doğrudan veya dolaylı alım satımını yapamaz.

Ambargo

Gazeteci, kendi çabasıyla elde etmedikçe, bir kaynağın


verdiği bilgi veya belgenin yayınlanma tarihi konusunda
onun arzusuna uyar. Gazeteci, röportaj , haber, yorum ve­
ya görüntü, yayın şekli ne olursa olsun, hazırladığı yayın
organındaki sorumlular dışında, kaynağı da dahil kimseye
denetlettirmekle yükümlü değildir.

Rekabet

Gazeteci, rekabet nedeniyle de olsa, bir başka gazeteciye


bilinçli ve açık, mesleki zarar vermekten kaçınır. Bu bir
meslektaşının yayınını engelleyici davranışlarda buluna­
maz.

Ôzdeşleşme

Gazeteci, ihtisas alanı ne olursa olsun öncelikle gazeteci­


dir. Polis muhabiri, polis yahut sözcüsü, spor muhabiri
kulüp yöneticisi yahut sözcüsü, herhangi bir partiden so­
rumlu muhabir onun üyesi yahut sözcüsü gibi davrana­
maz, yayın yapamaz.
EK/2

Merkezi Brüksel'de Bulunan Avrupa


Haber Ajansları Birliği'ne Üye Olan
Haber Ajansları

A.A. Anatolian Agency


A.F.P. Agence France Presse
A.N.A. Athens News Agency
ANP Algemeen Nederlands Persbureau
ANSA Agenzia
APA Austria Presse Agentur
A.T.A. Albanian Telegraphic Agency
ATS/SDA Agence Telegraphique Suisse -Schweizerische
Depeschenagentur
BELGA Agence Telegraphique Belge de Presse S.A.
B.T.A. Bulgarian News Agency
C.T.K. Czech News Agency
DINAU Ukranian National News Agency
D.P.A. Deutsche Presse Agentur
EFE Agencia EFE S.A.
ELTA Lithuanian News Agency
HINA Croatian News Agency
M.T.l. Hungarian News Agency Corporation

1427
Temel Gazetecilik

N.T.B. Norsk Telgrambyra As


P.A. The Press Association Limited
PAP Polska Agencja Prasowa
RITZAU Ritzaus Bureau VS
ROM PRES Agencie Nationala de Presa
STA Slovenska Tiskovna Agencija
STT/FNB Oy Suomen Tietotoimisto - Finska Notisbyran
AB
TANWUG jugoslovenska Novinska Agencija
T.A.S.R. News Agency of the Slovak Republic
T.T. Tidningamas Telegrambyra
Kaynakça

A. Wood, William, Electronic journalism, Columbia University


Press, New York, 1967.
Abadan, Nermin, "Gazeteciliğin Gelişim Safhalan" , SBF Dergisi,
c. XVI, S. 1 , Mart 196 1 .
Akarcalı, Sezer, Türkiye'de Kamusal Radyodan Özel Radyo ve
Televizyona Geçiş Süresi, Punto, Ankara, 1996.
Akdemir, Semra, "Uluslararası Enformasyon Akışı: Kavramsal
Bir Çözümleme" , iletişim 09, Galatasaray Üniversitesi lleti­
şirn Fakültesi Yayını, Aralık 2008, s. 1 0 1 - 1 22.
Alemdar, Zeynep, Oyunun Kuralı: "Basında Özdenetim Bilgi n.

Yayınevi, Ankara, 1990.


Almond, Gabriel, Powel Jr. , Bingham, Comperative Politics: A
Developmental Approach, Boston, Little and Brown, 1966.
Altheide, David, Creating Reality, How Television News Distorts
Events, Sage, California, 1974.
Altschull, ]. Herbert, Agents of Power: The Role of the News
Media in Human Affairs, Longman, NY, 1984.
Altun, Abdülrezzak, Türk�ve'de Gazetecilik ve Gazeteciler, ÇGD,
Ankara, 1995.
Ana Britannica, Ana Yayıncılık AŞ, c. 3.

1429
Temel Gazetecilik

Atabek, Nejdet, Okur Temsilciliği, Türk Basınında Okur Temsil­


cisi Köşeleri Üzerine Bir Araştırma, Anadolu Üniversitesi
lletişim Bilimleri Fakültesi Yayınlan, 63, Eskişehir, 2005.
Atabek, Ümit, iletişim ve Teknoloji, Seçkin Yayınlan, Ankara,
200 1 .
Aziz, Aysel, Radyo ve Televizyona Giriş, genişletilmiş 2 . baskı,
Siyasal Bilgiler Fakültesi Basın ve Yayın Yüksekokulu Bası­
rnevi, Ankara, 198 1 .
Aziz, Aysel, Türkiye'de Televizyonculuğun 30 Yılı, TRT Yayınla­
n, Ankara, 1999.
Bagdikian, Ben H. , The Media Monopoly, 5. baskı, Beacon Press,
1997.
Bali, Rıfat N., Tarz-ı Hayat'tan Life Style 'a: Yeni Seçkinler, Yeni
Mekanlar, Yeni Yaşamlar, lletişim Yayınlan, İstanbul, 200 1 .
Barlas, Canan, Bah-ı Ali'den Çiftetelli'ye: Türk Medyasının Kar­
telleşme öyküsü, Birey Yayıncılık, İstanbul, 200)..
Bamet, J . , Cavanagh, j . , Küresel Düşler (çev. Gülden Şen), ls-
tanbul Medya Holding, 1995.
Beck, Ulrich, Power in the Glohal Age, Cambridge, Polity, 2005.
Beck, Ulrich, What is Glohalization?, Cambridge, Polity, 2000.
Becker, Lee, McCornbs, Maxwell, McLeod, jack, "The Develop-
ment of Political Cognitions" , Steven Chaffee (der.) Politi­
cal Communic;ıtion, Sage, Londra, 1975.
Bennett , W. Lance, Politik illüzyon ve Medya (çev. Seyfi Say) ,
Nehir Yayınlan, İstanbul, 2000.
Berelson, Bernard, "Communications and Public Opinion" ,
Wilbur Schramm (der. ), Mass Communications, University
of Illinois Press, Urbana, 1960, ss. 527-543.
Berelson, Bernard , "What a Missing Newspaper Means?" Wilbur
Schrarnm (der . ) , The Process and Effects of Mass Commu­
nication, University of Illinois Press, Urbana, 1954.
Binark, Mutlu, Kılıçbay, Barış (der.), fnternet-Toplum, Kültür,
Epos, Ankara, 2005.
Bliss jr. , Edward, Patterson, john M . , Writing News For Broad­
cast, Columbia University Press, New York, 197 1 .

1 430
Kaynakça

Blumler, Jay ve Katz, Elihu (der.),


The Uses of Mass Communi­
cations: Current Perspectives on Gratification Research,
Sage Publications, Londra, 1974.
Bohere, G., Professional joumalist: A Study on the Working
Conditions ofjournalists, ILO, Geneva, 1984.
Bokh, Judith, Miller, Kay, Investigative and Indepth Reporting,
Hasting House, New York, 1978.
Borgart, L., Press and Public, 23. baskı, Hillsdale, New Jersey,
1989.
Boyd-Barrett, Oliver, "Media Imperialism reformulated" içinde
Daya Kishan Thussu (der. ) , Electronic Empires, Global
Media and Social Resistance, Londra, Edward Amold, 1998,
s. 1 57-176.
Boyer, J. H, "How Editors View Objectivity?" journalism Quar­
terly, S. 58, 198 1 , ss. 24-28.
Brooks, Brian S., Kennedy, George, Moen, Darly R., Ranly, Dan,
News Reporting and Writing, St. Martin's Press, NY, 1 980.
C. Hallin, Daniel, "The Passing of the 'High Modemism' of
Arnerican joumalism" , journal of Communication, c. 4 2, S.
3, Yaz 1992.
C. Vincent, Richard, Traber, Michael (der.), Toward Equity in
Global Information: MacBride Update, NJ, Ablex, 1998.
Castells, Manuel, Enformasyon Çağı: Ekonomi, Toplum ve Kül­
tür, l. Cilt: Ağ Toplumunun Yükselişi, Çev. Ebru Kılıç, ls­
tanbul , Bilgi Üniversitesi Yayınlan 97, 2005.
Chaffee, Steven, "The Diffusion of Political Information," Steven
Chaffee (der.), Political Communication: /ssues and Strate­
gies lor Research, Sage Annual Review of Communication
Research, c. 4, 1975.
Chalaby, Jean, "Transnational Television in Europe: the role of
Pan-European Channels" , European journal of Communi­
cation, 1 7 (2) , 183-203, 2002.
Chery, Colin, World Communication: Threat or Promise?,
Wiley 1n terscience, NY, 197 1 .
Clapper, joseph T . , The Effects of Mass Communication, The
Free Press, New York, 1960.

143 1
Temel Gazetecilik

Clausse, Roger, Les Nouvelles, Editions de l'Institut de Sociolo­


gie de l'Universite Libre de Bruxelles, 1963.
Cohen, Bemard, The Press-The Public and Foreign Policy,
Princeton University Press, 1963.
Cohen, S. , Young, j. (der.), The Manufacture ofNews: A Reader,
Sage, 1973.
Culbertson, Hugh, "News Leaks; A Dilemma for Editors As Well
As Officers", journalism Quarterly, Sonbahar, 1980.
Cunningharn, Stuart, jacka, Elizabeth ve Sinclair, john, "Global
and regional dynamics of intemational television flows"
içinde Daya Kishan Thussu (der. ), Electronic Empires:
Global Media and Social Resistance, Londra, Edward Ar­
nold, 1998, s. 177- 192.
D. Isaacs, Stephen, "The Tablet", Lives, Sor[ of, Columbiajour­
nalism Review, Kasım/Aralık 1995 .
D. Lasswell, Harold, "The Structure and Function of Cornrnuni­
cation in Society", Wilbur Schramm (der.) Mass Communi­
cations, University of Illinois Press, Urbana, 1960, ss. 1 1-30.
Dağtaş, Erdal, Türkiye'de Magazin Basını, Ütopya, Ankara, 2006.
De Fleur, Melvin, Theories of Mass Communication, 2. baskı,
David McKay, New York, 1970.
Desmond, Robert W., The Information Process, Iowa University
·
Press, lowa City, 1978.
Desmond, Robert W. , The Information Process, University of
Iowa Press, Iowa City, 1978.
Deveci, Cem, Kejanlıoğlu, Beybin, "Türk Medyasında Irak Sava­
şı, Eleştirel/Etik Perspektifi Yitirmek", Ülkü Doğanay
(der.), Savaşın Yüzleri, Uzlaşmanın Aşamaları, Ankara Üni­
versitesi Basırnevi, Ankara, 2004, ss. 1 1 9-144.
Dicken-Garcia, Hazel, "Internet and Continuing Historical Dis­
course" , journalism and Mass Communication Quartery, c.
7 5/1 , 1998, ss. 19-27.
Doğanay, Ülkü (der.), Savaşın Yüzleri, Uzlaşmanın Aşamaları,
Ankara Üniversitesi Basırnevi , Ankara , 2004 .
Dordick, S . , Wang, G., The Infonnation Society: A Retrospective
View, Sage, 1993.
Kaynakça

Downie, Leonard Jr., Kaiser, Robert G . , The News About the


News, N. Y, Alfred A. Knopf, 2002.
Dönmezer, Sulhi, Basın Hukuku, İstanbul, Sulhi Garan Mat­
baası, 1976.
Drucker, Peter, Yeni Gerçekler (çev. Birtane Karanakçı), İş Ban­
kası Kültür Yayınlan, Ankara, 1992.
Dursun, Çiler (der.), Haber, Hakikat ve iktidar ilişkisi, Elips,
Ankara, 2004.
Dursun, Çiler, Televizyon Haberlerinde ideoloji, İmge Kitabevi
Yayınları, Ankara, 200 1 .
Emery, Edwin. Emery, Michael, The Press and America, 4 . bas­
kı, Englewood Cliffs, Prentice Hall, New Jersey, 1 978.
English, Earl. Hall, Clarence, Scholastic journalism, 7. baskı,
Arnes, Iowa State University Press, 1984.
Entrnan, R. M., "Framing: Towards Clarification of a Fractured
Paradigrn" , journal of Communication, S. 43/1 , 1993, ss.
5 1-58.
Epstein, Edward Jay, News From Nowhere, Vintage, New York,
1974, giriş bölümü.
Ergül, Hakan, Televizyonda Haberin Magazinleşmesi, tletişirn
Yayınlan, İstanbul, 2000.
Estes, W. K., "Reward in Human Learning. Theoretical lssues
and Strategic Choice Points " , Robert Glazer (der.) The Na­
ture ofReinforcement, Part 1, Pittsburg: University of Pitts­
burg Learning Research and Development Center, 1970.
Evliyagil, Şevket, Basım Sanayinin Temel Kavramları, Ajans
Türk Matbaası, Ankara, 1 985.
F. Roberts, Donald, "Nature of Cornmunication Effects" , Wilbur
Schrarnm, Donald F . Roberts (der. ), The Process and Ef­
fects of Mass Communication, gözden geçirilmiş baskı,
University of lllinois Press, Urbana, 197 1 .
Fang, lrwin E . , Television News, Hastings House, New York,
1972.
Featherstone, Mike (ed . ) , Global C11lwre, Sage , 1990.
Fergusson, M., "The Mythology about Globalitization", Euro­
peanjoumal of Communication, S. 7 , 1992, ss. 69-93.
Temel Gazetecilik

Fishrnan, Mark, Manufacturing the News, Austin, University of


Texas Press, 1980.
Friedrich Ebert Vakfı, Türk Medya Sektöründe Yoğunlaşma Ha­
reketleri ve Beklenen Etkiler, FES, İstanbul, 1998.
G. Blurnler, Jay, "News Media in Flux: An Analytical After­
word", journal of Communication, c . 42, S. 3 , Yaz 1992.
Galtung, Johan ve C. Vincent, Richard, Global Glasnost: Toward
a New Information and Communication Order?, Hampton
Press, NJ , 1992.
Garnharn, Nicholas, Capitalism and Communication: Global
Culture and The Economics oflnformation, Sage, 1990.
Gencel Bek, Mine, "Research Note: Tabloidization of News Me­
dia-An Analysis of Television News in Turkey" , European
joumal of Communication, c. 19/3 , ss. 3 7 1 -386.
Georgiou, Myria ve Silverstone, Roger, "Diasporas and contra­
flows beyond nationcentrisrn" içinde Daya Kishan Thussu
(der.), Media on the move: Global Flow and Contra-Flow,
Londra, Routledge, 2007 , s. 33-48.
Geray, Haluk, iletişim ve Uluslararası Birikim Düzeninde Yeni
Medya Politikaları, Ütopya, Ankara, 2003.
Gerbner, George, Hamid Mowlana and Karl Nordenstreng
(der.) , The Global Media Dehate: Its Rise, Fail and Re­
newal, NJ , Ablex 1993.
Gieber, W. , "News is What Newspaperrnen Make it" LA. Dex­
ter, D. Manning White (der.), People, Society, and Mass
Communications, Free Press, NY, 1964.
Girgin, Atilla, Haber Yazmak, Der Yayınları, İstanbul, 2002
Girgin, Atilla, Uluslararası iletişim, Der Yayınları, Istanbul,
2002.
Glasser, T. L., " Press Responsibility and First Arnendment Val­
ues", D. Elliot (der.), Responsiblejournalism, Beverly Hills,
California, Sage, 1984.
Golsdstein, Torn, "Conglornerates: Does Big Mean Bad?", Co­
Jumhiajournalism Review, Eylül/Ekim 1998, s. 52-53.
Green, Maury, Television News: Anatomy and Process, Wads­
worth, California, 1969 .
Kaynakça

Güvenir, Murat, "Kitle lletişim Sistemleri Açısından Batı'da ve


Türkiye'de Gazeteciliğin Gelişim Evreleri", yayınlanmamış
doçentlik sunuş çalışması, Ankara, 1991 .
H. Karim, Karim (der.), The Media of Diaspora, Londra,
Routledge, 2003.
Hachtman, William A., The World News (Prism: Changing Me­
dia of International Communication, 4. baskı, Ames, Iowa
State University Press, 1996.
Hall, Stuart ve diğerleri, Policing the Crisis: Mugging, the State
and Law and Order, Methuen, 1978.
Hannerz, Ulf, Transnational Connection: Culture, People,
Places, Londra, Routledge, 1996.
Harris, Julian, Johnson, Stanley, The Complete Reporter, The
MacMillan, NY, 1965.
Held, David, A Globalizing World? Culture, Economics, Poli­
tics, Londra, Routledge, 2004.
Herman, Edward ve McChesney, Robert, The Global Media: The
New Missionaries of Corporate Capitalism, Londra, Cassell,
1997 .
Hiebert, Ray E., Ungurait, Donald F . , Bohn, Thomas W. Mass
Media: An Introduction to Modern Communications,
McKay, New York, 1974.
Hohenberg, John, The Professional journalist, 5. baskı, Holt,
Rinehart and Winston, New York, 1978.
Hutchins, R., A Free and Responsible Press: Commission on
Freedom of the Press, University of Chicago Press, Chicago,
1947 .
Hutt, Allen, The Changing Newspaper, Gordon Fraser, Londra,
1973 .
Ianzito, Christina, "It's a Job But It's Joumalism : Answers from
the First Generation of Content Providers" , Columbia
journalism Review, Kasım/Aralık 1996, ss. 3 1 -35.
Irvan, Süleyman, "Peace Joumalism as a Norm.ative Theory?
Premises and Obstaclcs" , Global Mcdia journal, Mediterra­
nean editon, 1 (2), Fall 2006 , ss. 34-39.
inal, Ayşe, Haberi Okumak, Temuçin Yayınlan, Istanbul, 1997.

143 5
Temel Gazetecilik

]. Johnson, Thomas, K. Kaye, Barbara, " Cruising is Believing:


Comparing Intemet and Traditional Sources on Media Cre­
dibility Measures", journalism and Mass Communication
Quarterly, c . 75/2, 1998, ss. 3 25-340.
jones, ]. P., Gathering and Writing the News, Nelson Hail, Chi­
cago , 1976.
journalism Review, Eylül/Ekim 1985 , ss. 30-33 .
Jurgensen, Karen, Meyer, Philip, "After joumalism" , journalism
Quarterly, c . 69 , S. 2, Yaz 1992, ss. 266-272.
Karahan Uslu, Zeynep, "Yazılı ve Görsel Medyada Magazinleş­
menin Tarihsel ve Sosyolojik Dinamikleri" , iletişim, S. 12,
200 1 , ss. 1-23.
Katz, Elihu, "The End of journalism: Notes on Watching the
War" . ]oumal of Communication, c. 42, S. 3 , Yaz 1 992.
Katz, Elihu, Wedell, George, Broadcasting in the Third Wor/d·
Promise and Perfonnance, The Macmillian Press, New York,
1 978.
Kaya, A. Raşit, Kitle iletişim Sistemleri, Teori Yayınlan, Ankara,
1 985.
Kayacan, Isa , Basınımızın Anadolu Cephesi, Ece, Ankara, 1996.
Keane, John, Media and Democracy, Polity Press, 1990.
Kejanlıoğlu, Beybin, Çelenk, Sevilay ve Adaklı, Gülseren, Medya
Politika/an Türkiye'de Televizyon Yayıncılığının Dinamik­
leri, lmge Kitabevi Yayınlan, Ankara, 200 1 .
Kocher, R. , "Bloodhounds o r Missionaries: Role Definitions of
German and British journalists" , European joumal of
Communication, 1 ( 1 ) , 1986 .
Köker, Eser, Doğanay, Ülkü, "Türkiye'de Televizyon Haberler­
inde Savaş Karşıtı Eylemler", Ülkü Doğanay (der.), Savaşın
Yüzleri, Uzlaşmanın Aşama/an, Ankara Üniversitesi Bası­
mevi, Ankara, 2004, ss. 147- 165.
Kunelius, R., "Order and Interpretation: A Narrative Perspective
on Joumalistic Discourse" . European joumal of Communi­
cation, c . 9, 1994, ss. 249-270.
l 'information A Travers le Monde, Unesco, Paris, 1964.
Kaynakça

l..azarsfeld, Paul F . , Merton, Robert K, "Mass Cornrnunication,


Popular Taste and Organized Social Action" , Wilbur Sch­
rarnrn (der. ), Mass Communications, University of Illinois
Press, Urbana, 1960.
Les Agences Telegraphiques de 11nfonnation, Unesco, Paris,
1953.
Lester, Marilyn, "Generating Newsworthiness: The Interpreta­
tive Construction of Public Events" , American Sociological
Review, S. 45, 1980.
Lichtenberg, ] . , "in Defense of Objectivity" , ]. Curran ve M .
Gurevitch (der.), Mass Media and Society, Arnold, Londra,
199 1 .
Lipprnann, Walter, Puhlic Opinion, MacMillan, 1949.
Lord Thornpson of Fleet, " Newspaper Standarts for the Seven­
ties" Heinz-Dietrich Fischer and John C. Merril (der.) ln­
ternational Communication, Media, Channels, Functions,
Hasting House, New York, 1970.
Lule, Jack, "The Power and Pittfalls of joumalisrn in the Hyper­
text Era", The Chronicle of Higher Education, Ağustos
1998, s. 1 1 7- 1 18.
Lull, jarnes (der.), Culture in the Communication Age, Londra,
Routledge, 200 1 .
McDougal, Curtis, Interpretative Reporting, 5. baskı, Mac-Mil­
lan, NY, 1969.
McGoldrick, A. ve Lynch ] . , Peace joumalisrn, Hawthorn, 2005.
Mckibben, Bill, The Age of Missing Information, Randorn Hou­
se, NY, 1992.
Mcluhan, Marshall, Understanding the Media: The Extensions
ofMen, The New Arnerican Library, New York, 1 964.
McQuail, Denis, Kitle iletişim Modelleri, lrnge Kitabevi Yayınla­
rı, Ankara, 1998.
McQuail, Denis, Media Performance: Mass Communication and
thc Puhlic lntercst, Sage , 1992.
Mencher, Melvin, News Reporting and Writing, Madison, WI.
WCB Brown and Benchrnark Publishers, 1994.
Temel Gazetecilik

Molotch, Harvery, Lester, Marilyn, "News as Purposive Behav­


ior: On The Strategic Use of Routine Events. Accidents.
Scandals" , American Sociological Review, c. 39, 1974.
Mowlana, Hamid, Roach, Colleen, "New World Information and
Communication Order: Overview of Recent Developments
and Activities" , Michael Traber, Kaarle Nordenstreng (der.),
Few Voices, Many Wor/ds: Towards a Media Reform Mo­
vement, World Association for Christian Communication,
1 992.
Moyes, Norman B . , White , David M., journalism in the Mass
Media, Ginn and Co. , Boston, 1970.
Nebiler, Halil, Medyanın Ekonomi Politiği: Türk Basınında Te­
kelleşme ve Basın Ahlakının Çöküşü, Sarmal, İstanbul,
1 995.
Nordenstreng, K and Schiller, H. 1. (ed.), Beyond National Sov­
ereignty: International Communication in the 1990's, Ab­
lex, NJ , 1993 .
Nordenstreng, Kaarle , "Policy For News Transmission", Denis
McQuail (der.) Sociology ofMass Communication, Penguin
Books, 197 2.
Norris, Pippa , A Virtous Circle, Political Communication in
Postindustrial Societies, N. Y, Cambridge University Press,
2000.
Öcal, Hakkı, 'Türk Basını: Kalkınma ve Basının Görevi", Ufuk,
29 Şubat 1980.
Öke, M. Kemal, Gazeteci: Türkiye 'de Basın Çalışanları Üzerinde
Bir inceleme, ÇGD, Ankara, 1994.
Özdemir, Önder, "Uluslararası Enformasyon Akışı ve Yeni En­
formasyon Teknolojileri: lntemetin Ticarileşmesinin Tür­
kiye Örnek Olayındaki Etkileri", Ankara Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü , Gazetecilik Anabilim Dalı yayınlanma­
mış yüksek lisans tezi, 1 998.
Özgen, Murat, Gazetecinin Etik Kimliği, genişletilmiş 3. baskı,
Set Systeıns, İstanbul, 2006.
Park, Robert B., "News as a Form of Knowledge" , Charles Strin­
berg (der.), Mass Media and Communications, Hastings
House, NY, 1972.
Kaynakça

Patterson, Hellen M . , Writing and Selling Feature Articles, 3 .


baskı, Englewood Cliffs, Prentice Hall, New jersey, 1956.
Pavlik, John, "Finally A Peek at the Profits: Some Newssites
Find The Formula", Columbia journalism Review, Kasım/
Aralık, 1998, s. 14- 1 5 .
Pavlik, John, "The Future o f On-Line Joumalism: Bonanza or
Black Hole", Columbia journalism Review, Temmuz/Ağus­
tos 1997, ss. 30-36.
Poyraz, Bedriye, Haber ve Haber Programlarında ideoloji ve
Gerçeklik, Ütopya Yayınları , Ankara, 2002.
Pye, Lucian, Aspects ofPolitical Development, Little and Brown,
Boston, 1966.
Ramonet, Ignacio , Politik llluzyon ve Medya (çev. Aykut Der­
man), Om lletişim Yayınlan, İstanbul, 1999.
Roberts, Donald F . , ''The Nature of Communication Effects",
Wilbur Schramm, Donald F. Roberts (der.), The Effects of
Mass Communications, University of Illinois Press, Urbana,
197 1 .
Roschco , Beınard. Newsmaking, University o f Chicago Press,
Chicago, 1975.
S. Picard, Robert, Media Economics: Concepts and Issues, Sage,
1989.
Sağnak, Mehmet, Medya Politik: 1983-1993 Yılları Arasında
Medya Politikacı ilişkiler, Eti, İstanbul, 1996.
Scheuffle, A. Dietram, "Agenda-setting, Priming and Framing
Revisited: Another Look at Cognitive Effects of Political
Communication" , Mass Communication and Society, S. 3,
2000, ss. 297-316.
Scheuffle, A. Dietram, "Framing, Agenda Setting and Priming" ,
journal ofCommunication, S. 57/1 , 2007, ss. 9-20.
Schiller, Herbert I . , Culture ine.: The Corporate Takeover of
Puhlic Expression, Oxford University Press, NY, 1989.
Schiller, Herbert 1., Infomıation Inequality: The Deepening So­
cial Crisis in America, Routledge, NY, 1996.
Schiller, Herbert I . , Mass Communications and American Em­
pire, Boulder, Co. West View Press, 1992, gözden geçiril­
miş baskı.
Temel Gazetecilik

Schramm, Wilbur, "The Nature of News", journalism Quarterly,


Eylül 1949.
Schramm, Wilbur, "The Nature of News", journa/ism Quarterly,
s. 20, 1 949.
Schramm, Wilbur, Men, Messages and Media: A Look at Human
Communication, Harper and Row, New York, 1973.
Schramm, Wilbur, Responsihity in Mass Communication,
Harper and Row Publishers, NY, 1957.
Schudson, Michael, "The Sociology of News Production Revis­
ited" james Curran, Michael Gurevitch (der.) , Mass Media
and Society, Edward Arnold, Londra, 199 1 .
Schudson, Michael, Discovering The News, Basic Books, NY,
1978.
Seelye, Katherine, Roberts, Lawrence, "UPI's Disaster Story:
What Went On and What Went Wrong? " , journalism Re­
view, Eylül-Ekim 1985 , Columbia.
Shudson, Michael, Discovering The News, A Social History of
American Newspapers, Basic Books, New York, 1 978.
Siebert, Peterson, F . , S., Schramm, W., Four Theories of the
Press: The Authoritarian, Libertarian, Social Responsihility
and Soviet Communist Concepts of U!hat the Press Should
be and do, University of Illinois Press, Urbana, 1956.
Sigal, Efrem ve diğerleri, The Future of Videotext, Worldwide
Prospects lor Home/Office Electronic Information Services,
Englewood, Prentice Hall, NY, 1 983.
Sinclair, John ve Cunningham, Stuart, "Go With the Flow of Di­
asporas and the Media", Television and New Media 1 ( 1 ) ,
1 1 -3 1 , 2000.
Singleton, Loy A., Telecommunications in the Information Age:
A Nontechnical Primer on the New Technologies, Camb­
ridge, Mass, Ballinger Publishing Co. , 1983.
Smith, Anthony, Goodhye Gutenberg; The Newspaper Revolu­
tion of the f <JBO's, Oxford University Press, 1980 .
Smith, Anthony, The Newspaper: An Intellectual History, Tha­
mes and Hudson, 1979.
Kaynakça

Snider, Paul B., "Great Britain's Videotext Permits Television


Viewers Picture of T ext Option" , joumalism Quarterly, Yaz
198 1 .
Sönmez, Mustafa, ''Türk Medya Sektöründe Yoğunlaşma ve So­
nuçlan" , Birikim, Aralık 1996, ss. 60-86.
Sönmez, Mustafa, Filler ve Çimenler, Medya ve Finans Sek­
töründe Doğan/Anti Doğan Grubu Arasında Savaş, lletişim,
lstanbul, 2003.
Söylemez, Alev, Medya Ekonomisi ve Türkiye Örneği, Haberal
Eğitim Vakfı Yayınlan, Ankara, 1998.
Sparks, Calin, "Is There a global public sphere? " içinde Daya
Kishan Thussu (der.) , Electronic Empires: Global Media
and loca} Resistance, Londra, Edward Arnold, 1998, s. 108-
124.
Sreberny-Mohammadi, Annebelle, "The Global and the local in­
ternational communications" içinde james Curran and Mi­
chael Guveritch (der.) , Mass Media and Society, Londra,
Edward Arnold, 1 99 1 , s. 1 1 8- 1 38.
Stephens, M., Broadcast News, Halt Rinehart and Winston, New
York, 1986.
Sundar, Shyam , "Effect of Source Attibution on Perception of
Online News Stories" , joumalism and Mass Communica­
tion Quarterly, c. 7 5/1 , 1998, ss. 5 5-67.
Sussman, Leonard R., "The MacBride Movement: Old 'New Or­
der' Leads to the New", Gazette, S. 50, 1992.
Sussman, Leonard, "The March Through the World's Mass Me­
dia", Orbis, S. 20, 1977.
Şahin, Haluk ve Aksoy, Asu, "Global Media and Cultural Iden­
tity in Turkey", journal of Communication, S. 4312, 1993,
ss. 3 1 -40.
Şahin, Haluk, Yeni iletişim Ortamı, Demokrasi ve Basın Özgür­
lüğü, Basın Konseyi Bilimsel Araştırması, Anadolu Matbaa­
sı, lstanbul, 199 1 .
Talu, Umur, Dipsiz Medya, lletişim Yayınları, lstanbul, 2000.
Terrou, Fernand, 11nformation, Presses Universitaires de Fran­
ce, Paris, 1968.
Temel Gazetecılik

Thussu, Daya Kishan, "Mapping global media flow and contra­


flow" içinde Daya Kishan Thussu (der. ) , Media on the
Move: Global Flow and Contra-Flow, Londra, Routledge ,
2007, s. 1 1 -32.
Tılıç, Doğan, 2000'ler Türkiyesinde Gazetecilik ve Medyayı An­
lamak, Su Yayınlan, İstanbul, 200 1 .
Timisi, Nilüfer, Yeni iletişim Teknolojileri ve Demokrasi, Dost,
Ankara, 2003 .
Tokgöz, Oya , "Haber Toplayan ve Satan Kuruluşlar: Haber Ajan­
sları" , SBF Dergisi, c. XXVII, S. 2, Ankara, 1972.
Tokgöz, Oya, "Irak Savaşında Yeni Bir Gazetecilik Uygulaması:
Embedded (lliştirilmiş) Gazetecilik", Ülkü Doğanay (der.),
Savaşın Yüzleri, Uzlaşmanın Yolları, Ankara Üniversitesi
Basımevi, Ankara, 2004, ss. 75-85 .
Tokgöz, Oya, "Kamu Yönetiminde Medyanın Rolü", Amme ida­
resi Dergisi, c. 3 1 , S. 1 , Mart 1998, ss. 45-56.
Tokgöz, Oya , "Medyada Birikim ve Tekelleşme Sorunları", Şev­
ket Evliyagil'e Armağan, BYYO Yıllık, Ankara, 199 1 , ss. 9 1 -
104.
Tokgöz, Oya, "Siyasal Toplumsallaşmada Kitle Haberleşme Ara­
çlarının Rolü ve Önemi" , SBF Dergisi, c. 33, S. 3-4, Ankara,
1980.
Tokgöz, Oya, "Türkiye'de Doğru Haber Verme, Doğu Haber Al­
ma Üzerine" , A . Ü. /lef Yıllık 1995-1996, Ankara Üniver- .
sitesi Basımevi, Ankara, 2000 , ss. 1 2 1 - 1 34.
Tokgöz, Oya, "Türkiye'de Yerel Medyanın Yapısı ve Örgüt­
lenişi'' , iletişim, Bahar 2000/9 , ss. 5 39 .
-

Tokgöz, Oya, Türkiye ve Ortadoğu Ülkelerinde Radyo ve Tele­


vizyon Sistemleri: Mukayeseli Bir Araştırma, Sevinç Mat­
baası, Ankara, 1972.
Topuz, Hıfzı, "Haberleşme Araçları Üzerinde Unesco Bildirgesi
ve Yeni Haberleşme Düzeni'' , Uluslararası Anlayış ve Kitle
iletişim Araçları, Unesco-Hacettepe Üniversitesi Ortak Se­
minE"ri, 1 980.
Topuz, Hıfzı, "Kitle Iletişim Araçları Evrensel Bildirgesi ve Yeni
Uluslararası lletişim Düzeni", Uluslararası Anlayış ve Kitle

1 442
Kaynakça

iletişim Araçları, Unesco-Hacettepe Üniversitesi Ortak Se­


mineri, Ankara, 1980.
Topuz, Hıfzı, 100 Soruda Türk Basın Tarihi, Gerçek Yayınevi, ls­
tanbul, 1973.
Topuz, Hıfzı, Özkök, Ertuğrul, "Vers un Nouvel ordre intema­
tional de l'information" , Milletlerarası Münasebetler Türk
Yıllığı, 1976, Ankara Üniversitesi Basırnevi , Ankara, 1979.
Topuz, Hıfzı, Uluslararası iletişim, Eski.şehir Anadolu Üniver­
sitesi Açık Öğretim Fakültesi, 1 984 .
Törenli, Nurcan, Bilişim Teknolojileri Temelinde Haber Medya­
sının Yeniden Biçimlenişi: Yeni Medya, Yeni iletişim Orta­
mı, Bilim ve Sanat, Ankara, 2005.
Traber, Michael, Nordenstreng, Kaarle (der.) , Few Voices Many
Worlds: Towards a Media Reform Movement, World Asso­
ciation for Christian Comrnunication, 199 1 .
Tucher, Andie, "Why Web Warrior Might Worry? " , Columbia
journalism Review, Temmuz/Ağustos 1 997.
Tuchrnan, Gaye, "Telling Stories" , joumal of Communication, c.
26, 1976.
Tuchrnan, Gaye, Making News, NY, Free Press, 1978.
Tuena Projesi, 1997 ve 1 998, Ankara, Tübitak.
Tuncel, Hakan, "Bab-ı Ali'den lkitelli'ye" Birikim, Ağustos 1994,
ss. 33-38.
Tunstall, jeremy, "Europe as World News Leader" , joumal of
Communication, c . 42, S. 3, 1992.
Tunstall, jeremy, Communication Deregulation, Oxford, Basil
Blackwell, 1986.
Tunstall, Jeremy, Palmer, Michael, Media Moguls, Routledge,
199 1 .
Unat, Nermin-Abadan, "Tek Yönlü lleti.şime Karşı Görüşler ve
Düşünceler" , Basın ve Yayın Yüksek Okulu Yıllığı 1974-
1976, Doğan Basımevi, Ankara, 1977.
van Dijk, T., News as Discourse, N . ]., Lawrence Erblaum, 1988.
van Dusseldorp, Monique, " The Future of the Printed Press in a
Digital World", European journalism Centre, Maastrict,
1 998. « http//www . ejc .nl/hp/(pp.contents .htlm » .
Temel Gazetecilik

van Dusseldorp, Monique, "The Internet and the Newspaper In­


dustry" , The Bu/Jetin, S. 3, 1996.
W. Desmond, Robert, The Information Process, University of
lowa Press, 1978.
Warren, Carl, Modern News Reporting, Harper and Row, New
York, 1959.
Waters, Malcolm, Globalization, Londra, Routledge, 1995.
Wiebe, Gerhard D., "Mass Media and Man's Relationship to His
Environmen t , jo urnalism Quarterly, Sonbahar 1973 .
"

Williams, Francis, La Transmission de 11nformation, Unesco,


Paris, 1953.
Williams, Frederick, The Communication Revolution, Beverly
Hills, Sage , 1982.
Wolhert, ]. A., Writing, Media. News lor the Mass Jl.!edia, Ca.
Wadsworth Publishing Co . , Belmont, 1985 .
Wolsfeld, Gadi, Media and the Patlı to Peace, Cambridge Uni-
versity PRess, Cambridge, 2004.
World Communications, The Unesco Press, 1 975.
World Newspapers and News Agencies, Unesco, Paris, 1964.
Wright, Charles, Mass Communications, Random House, New
York, 1959.
Yedig, Serhan, Haşim Akman (haz.), lnternet Çağında Gazete­
cilik, Siyahbeyaz Metis Güncel, lstanbul , 2002.
Yüksel, Erkan, Medyanın Gündem Belirleme Gücü, Çizgi Kitab­
evi, Konya, 200 1 .

You might also like