You are on page 1of 6

SOSYAL NORMLAR

1. YAPTIRIMLAR VE TÜRLERİ
Toplumsal yaşam bireyler, gruplar ve cemaatler arasındaki ilişkilerin düzenli bir biçimde
sürdürülmesi için bir dizi beklentiyi, kalıplaşmış davranışı, işlemi, kaçınmayı, yasağı
gerektirmektedir. Bu türden davranış ve beklentiler “sosyal normlar” kavramı içinde
kümelenmektedirler. Birtakım düzenleyici ve denetleyici mekanizmanın özünü oluşturan
sosyal normlar, sosyal alışkanlıklardan örf, âdet, töre, gelenek, görenek ve kanunlarla
genişleyen bir tabloyu içine almaktadırlar.
Sosyal normların ortak ve belirgin özelliği yaptırımlardır. Yaptırımlar (Müeyyideler ), sosyal
denetimi sağlamak ve sosyal normların etkinliğini ayakta tutabilmek için bireylerin, grupların,
ve topluluğun üzerinde zorlayıcı, kınayıcı ya da özendirici, ödüllendirici tepkilerini ve
baskılarını işletirler. Böylece toplumda var olması gereken genel bir uygunlaşımı düzenler ve
korurlar (Örnek, 2000, 121).
Yaptırımlar, kaynaklandıkları öz ve içeriklere göre türlenirler. Her tür yaptırımın amacı aynı
olmakla beraber cezalandırma ve ödüllendirme, yasaklama ve özendirme, karşı çıkma ve
oluruna bırakma bakımından ayrımlar gösterirler.
Çağların süzgecinden geçerek günümüze kadar gelen, örf, adet, gelenek ve görenek gibi
yaptıtımlar en genel anlamda töre başlığı altında toplanabilir. Töreler sadece bireylere değil
toplumların davranışlarına da yön verirler. Bunların zamanla yumuşaması, gelişmesi ve
değişmesine sebep olan bazı etkenler vardır. Bunlar şu şekilde özetlenebilir;
a. Bireyle toplum arasındaki çatışmalar ve bireysel yaratmalar adet ve törelerin
değişmesinde rol oynarlar. Töre ne derse desin, bireyin tutkuları ağır bastığında birey
töreyi bozar. Ancak bunun sonucunda tolum bireyi suç işlemiş sayar. Suç çoğaldıkça
töreler yumuşamak zorunda kalır. Ancak bu uzun ve çetin bir süreç olabilir.
b. Ayrıca bilim ve tekniğin ilerlemesi, üretim araç ve yöntemlerinin değişmesi de
toplumda büyük değişimlere sebep olur. Kültürel, ekonomik ve teknik değerlerdeki
değişmeler adet ve töreleri farkında olmadan kendiliğinden değiştirir. Bu olguların
gelişmesi toplumların birbirleriyle iletişim ve etkileşimlerinin artmasına sebep olur.
c. Yani adet ve törelerin değişmesinde etkili olan nedenlerden birisi de toplumlar arası
ilişkilerdir.
Kısaca özetlemek gerekirse; birey ve toplum arasındaki çatışma, bireysel yaratmalar, bilimsel ve
teknik gelişmeler, toplumlararası etkileşim, adet ve törelerin zaman içerisinde yumuşamasına,
değişmesine ve hatta bazen ortadan kalkmasına sebep olabilmektedir (Artun, 2005, 119-120).

Sosyal normları kendi bünyeleri içerisinde örf, adet, anane, töre, gelenek, görenek, moda gibi
başlıklar altında incelemek mümkündür. Bunlar, uygulanabilme niteliklerine, işlevlerine,
sosyal değerlerine, bölgesel oluşlarına ve sosyal sınıflarına göre de ayrımlar gösterirler.
Halkbiliminin çekirdeğini oluşturan bu kavramları kesin tanımlar ve sınırlarla birbirinden
ayırmanın güçlüğüne karşın, gerek özellikleri ve gerekse işlevleri açısından bu kavramlar
aşağıdaki gibi birbirlerinden ayrılmış ve açıklanmıştır (Artun, 2005, 120).

2. BAŞLICA NORMLAR
A. ÖRF:

Çoğu zaman katı beklentiler sahip olarak nitelenen birtakım örnek tutum ve davranışlardır.
Örfler, aynı zamanda toplumdaki herhangi bir değer sisteminin bünyesini oluşturan temel
taşları da temsil ederler. Bu temel taşlar, toplumsal yapının durumuna göre, giderek özel bir
hukuk sistemine ya da sistemdeki bir yasa maddesine de gerekçe olur yada yasaya
dönüşebilirler (Örnek, 2000, 123).

Örflerin toplum içerisinde her türlü ilişki (birey-birey, birey-aile, birey-komşu, birey-akraba,
birey-toplum/ulus), tutum, tavır ve davranışı düzenleyen ve belirleyen işlevleri vardır.
Toplumun her bir üyesini sürekli baskı altında tutan örfler, zorlayıcı, yaptırıcı ya da
yasaklayıcı yaptırımlarıyla bireyin gurupla, cemaatle ya da toplumla uyum içerisinde olmaını
sağlar. Örflere karşı çıkma kimi toplumlarda yasaya karşı çıkmayla bir tutulur, hatta zaman
zaman yasaların da üstünde tutularak katı ve bağışlanmaz bir tutumla birey cezalandırılır
(Örnek, 2000, 123).

Adetler içerisinde hukuka kaynaklık edebilecek nitelikte olanlara “örf” denir. Kanunlarla
belirlenmemiş, halkın kendiliğinden uyduğu gelenek ve adet olarak tanımlanan örflerin
kanunlarla belirlenmemekle birlikte, toplumdaki bireylerin, toplumdaki diğer insanlarla
arasındaki ilişkileri, davranışları ve tutumları belirleme ve düzenleme gibi işlevleri vardır
(Artun, 2005, 120-121).

Örfler çerçevesindeki değerlerin zedelenmesi, bireyin örflerin öngördüğü davranış biçimiyle


uyuşmaması, yasaya karşı işlenen suçtan daha ağır olarak kabul edilmektedir. Örfün dışına
çıkan birey iç dünyasında yaratılan çözülme ve esneklik duygusu ile yasal cezadan daha ağır
bir yoğunluğa itilmektedir (Örnek, 2000, 123).
B. ADET:

Yaptırım gücü örfe bakarak daha gevşek ve esnek olan adetin birçok tanımı yapılmıştır.
Adetin karakteristiğini alışılmış birtakım davranışların giderek kalıplaşması oluşturmaktadır.
Örfteki yapılma ya da kaçınma zorunluluğu yerine adette yapılmalı ya da yapılmamalı
niteliğine bürünmektedir (Artun, 2005, 121).

Topluluk içinde uyulan genel kural, gelenek ya da töre, fertlere içinde yaşadıkları toplum
tarafından teklif edilmiş olan birtakım hareket kaideleri olarak tanımlanmaktadır.

Yukarıdaki tanımlarlardan da anlaşılacağı gibi; adet, örfe göre yaptırım gücü açısından daha
esnek bir özelliğe sahiptir. Adet, toplum içerisinde alışılagelen davranışların yerleşmesi
şeklinde yorumlanabilir. Örflerle davranış ve tutumların yerine getirilip getirilmemesi
boyutunun adetlerde biraz daha yumuşatıldığı görülmektedir. Adetlerin de örfler gibi bireyin
toplumdaki diğer bireylerle olan ilişkilerini düzenleme ve denetleme işlevi bulunmaktadır.
Toplumsal yaşamın akışı içerisinde, bireyler arası etkileşim ve iletişimin düzenli olmasında
adetlerin önemi büyüktür (Artun, 2005, 121).

Adetler yalnızca toplumdaki bireylere değil, toplulukların davranış ve tutumlarını da yön verir. Diğer
taraftan bir şeyin adet olabilmesi için toplumda birçok kuşağı etkilemiş olması gerekir. Yani bir şeyin
adet olması için geçmiş kuşaklardan günümüze gelmesi ve yaygın olması gerekmektedir. Toplumun
tamamının kabul etmediği bir şey adet olamaz. Toplumdaki bazı bireyler bu adetlere karşı çıkarlarsa, o
durumda adetlerin yaptırım gücüyle karşılaşırlar. Örneğin; düğün adeti ele alınacak olursa, düğün
adetinde pekçok tören ve etkileşim vardır. Bunlar adeta bir sistematiğe göre gerçekleştirilir. Mesela
gelinin ve damadın kıyafetlerinin belirlenip seçilmesi bile belli adetlere göre gerçekleştirilir. Bireyler
bu adetlere uymayı reddettiğinde ise yaptırımlar devreye girer. Böylece birey zor durumda kalmış olur
(Artun, 2005, 121).

Adetler çeşitli kökenlerden kaynaklanmış ve biçimlenmişlerdir; bunlar içerisinde geçmiş


zamanların yaşama biçimleri, dünya görüşleri, ilginç rastlantı ve olayları geniş bir yer tutar.
Bir toplumda, bir toplumda toplumun bütününü oluşturan adetler olduğu gibi, çeşitli
mesleklerin, mezheplerin, etnik grupların vb. kendilerine özgü adetleri vardır. Adetlerin
pratikteki uygulanışını giderek gelenekleşmesini bu konuda bilinçli ya da bilinçsiz görev
üstlenen yaş ve cins grupları, dinsel liderler, dernek yöneticileri, oyun grubu başkanları
bulunmaktadır. Kimi adetler oldukça durağan ve sürekliyken, kimisi de zamanla değişebilen
niteliktedir. Adetlerden bir bölümü toplumun büyük değişim çalkantısına ayak uydurarak
özlerinde ve biçiminde sınırlı değişmelere uyarak benliklerini bir dereceye kadar korurken, bir
bölümü de tıpkı canlı organizmalar gibi etkinliğini ve diriliğini zamanla yitirerek gün gelir
ortadan kalkarlar (Artun, 2005, 122).

C. TEAMÜL:

Arapça "Amel"den gelen teamülün sözlük karşılığı “iş, muamele, bir işin oluşu ya da öteden
beri olagelen muamele” anlamına gelmektedir. Topluluk içerisinde uyulan genel kural,
gelenek ya da töre, fertlere içinde yaşadıkları toplum tarafından teklif edilmiş olan birtakım
hareket kaideleri olarak tanımlanmaktadır (Örnek, 2000, 125).

Yapılageliş ya da tepkime olarak tanımlanan teamül, toplumda bireyler arasında süregelen


iletişim ve etkileşim biçimleri olarak tanımlanabilir. Sürekli yapılageldiği için oldukça
sağlamlaşan adet ve usuller olarak teamüllerin neredeyse kalıplaşmış bir yeri olduğu
söylenebilir (Artun, 2005, 122).

D. ANANE:

Gerek teamül, gerekse anane özellikleri ve işlevleri yönünden örf, adet ve gelenekle eşanlamlı
sayılırlar. Bu bakımdan, bu kavramların sadece sözlük karşılıkları ile yetinilmiştir.

E. GELENEK:

Sosyal normların önemli bir bölümü de geleneklerden oluşur. Gelenekler geniş anlamıyla
"kuşaktan kuşağa geçerek gelen, bir topluluğun üyeleri arasında ortak ve özel bir ruh ve
dolayısıyla sağlam bir bağ kuran her türlü alışkı” şeklinde tanımlanmaktadır (Artun, 2005,
122). Farklı bir bakış açısına göre; toplumda kuşaktan kuşağa geçen kültür kalıtları
(mirasları), alışkanlıklar, bilgiler, beceriler, davranışlar vb. gelenekler içerisinde
değerlendirilmektedir (Örnek, 2000, 126).

Gelenekler, adetlere göre toplumsal yaşamın düzenlenmesinde ve denetlenmesinde daha


önemli rol oynarlar. Nitelikleri açısından tutucu olan gelenekler aile, hukuk, din ve politika
gibi toplumsal kurumlar üzerinde daha etkilidir. Bu kurumlara oranla, bilim ve sanat
geleneklerin daha az etkisinde kalmaktadır (Artun, 2005, 123).

Gelenekler, tutucu topluluklarca yaşatıldığı sürece gelişmeyi önleyici ve sınırlayıcı bir özellik taşır.
Küçük yerleşim merkezleri, dini yanı ağır basan topluluklar ya da politik ortamlarda varlıklarını
sürdüren gelenekler değişimi geciktirir. Bunun aksine toplum içinde yardımlaşmayı ve dayanışmayı
düzenleyici ve destekleyici gelenekler de vardır. Özellikle resmi kurumların destek ve
çözümlerinden uzak olan yerleşim yerlerinde bireylerin ve toplumların karşılaştıkları zorlukları ve
sıkıntıları çözmede etkin rol oynayan gelenekler de vardır.gelenekler tıpkı adetler gibi, ama onlardan
daha güçlü olarak toplumsal yaşamın düzenlenmesinde ve denetlenmesinde önemli rol oynarlar.
Bireyin bağlı bulunduğu grubun ya da toplumun geleneklerine karşı çıkması, bu karşı çıkışın
derecesine göre bireyin toplulukça aforozundan saldırıya uğramasına, hor görülmesinden alaya
alınmasına kadar genişleyen tepki türlerinde biçimlenir. Geleneklerin yasalardan çok daha geniş bir
alanı yönettiği söylenebilir (Örnek, 2000, 123).

F. GÖRENEK:

Türkçe sözlükte görenek bir şeyi eskiden beri gördüğü şekilde yapmak olarak
tanımlanmaktadır. Tanımdan da anlaşılacağı gibi göreneğin örf, adet ve geleneğe oranla
yaptırım gücü daha zayıftır. Diğer sosyal alışkanlıklarda olduğu gibi, görenekler için bir şeyin
mutlaka yerine getirilmesi gibi bir zorunluluk yoktur (Artun, 2005, 123).

Görenekler, eskiden beri süregelen davranış kalıplarına dayandığı ve kalıplaşmadığı için


yeniliğe ve değişime açıktır. Bu özelliğinden dolayı, görenekler karşısındaki davranış
biçimlerine yenileri eklenebilir ve bunlar değişebilir (Artun, 2005, 124).

Görenekler günlük yaşamın gerekli gördüğü ilişkilerin düzenlenmesinde, bireyler arasındaki


sürtüşmeleri azaltmakta, toplumsal ilişkilerin kolaylaşmasında belirieyici rol oynamaktadır.
Toplu yaşanan yerler; sinemada, tiyatroda, otobüs durağında, istasyonda, metroda,
marketlerde, komşu ve hasta ziyaretlerinde, tanışmalarda nasıl davranılacağını belirleyerek
toplumsal ilişkilerin düzenli gitmesine yardımcı olurlar (Örnek, 2000, 127).

Göreneğin örfe, adete, geleneğe bakarak, yaptırım gücü daha zayıftır. Örfteki yapılma
zorunluluğu, adet ve gelenekteki yapılmalı özelliği görenekteki yapılabilmeli niteliği alır.

G. MODA:

Değişiklik gereksinimi ve özgünlük dürtüsüne dayanan geçici davranış ve heveslere “moda”


denir. Moda göreneklere göre daha kısa süreli olması, geçici yeniliklere sahip olması,
toplumun çeşitli sınıflarına göre değişmesi bakımından çeşitli özellikler gösterir. Moda, var
olan modaya aykırılıkla başlar, taklitle yayılır (Artun, 2005, 124).

Moda, kendisini daha çok giyim-kuşam ve süslemede göstermekle beraber; dilde, düşüncede,
hareket tarzında (jest, mimik, oturuş-kalkış, yürüyüş), kişi isimlerinde, müzikte, plastik
sanatlarda, edebiyatta, günlük ve törensel yaşamın kimi bölümlerinde de görülebilmektedir
(Örnek, 2000, 129).

Modayı etkileyen ve yayn araçların başında sinema, tiyatro, televizyon, basın, reklam
şirketleri, ticari kurumlar ve teknoloji gelmektedir. Bu araçların çoğu zaman bilerek bazen de
bilmeden ortaya attıkları yenilikler çok geçmeden, yeniliklere açık olan kimseler tarafından
çabucak benimsenir. Bu yenilikler genellikle belirli bir süre etkilerini devam ettirdikten sonra
değişir veya yok olurlar (Örnek, 2000, 129).

H. TÖRE:

Yukarıda belirgin özellikleri ile açıklanan normatif kavramların hepsini içine alan geniş
kavramlı bir terimdir.

Töre, bir toplulukta herhangi bir konuda süregelen yolların, durumların, gelenek ve
göreneklerin tamamı şeklinde açıklanabilmektedir. Adetlerden ahlaki olanlara da töre
denilebilmektedir. Yani bir toplumda bireylerden uymaları beklenen davranış biçimlerinin ve
tutumlarının tümünü içine alır (Artun, 2005, 124).

Yasalar tarafından yasaklanmamış olsalar bile, evlilik dışı cinsel ilişkiler, emanete hıyanet
etmek, bağlı bulunan örgüte ya da gruba ihanet etmek, toplumca önemsenen ve yerine
getirilmesi zorunlu olarak görülen görevlerden kaçmak, aile büyüklerine çirkin bir biçimde
karşı koymak, birinin yardımına sığınan kişiyi ele vermek vb. davranışlar törenin yasakladığı
davranış biçimleridir (Örnek, 2000, 128).

You might also like