Professional Documents
Culture Documents
Anlam
Anlam
ANLAM
Bu Bölümde Neler Öğreneceğiz
13.3.1.4. Somutlaştırma
13.3.2. Ad Aktarması
13.5. Anlambilim
13.6. Bağlam
13.7. Eş Seslilik
13.9. Eş Anlamlılık
13.11.3. Genelleşme
Anlam
Anlambilim
Anlam olayları
Türkçenin anlamı
Giriş
En geniş tanımıyla anlam, dilde birer gösterge niteliğiyle yer alan, insanın dünya
bilgisine dayalı birtakım belirleyicileri bulunan sözcüklerin belli bir bağlam ve belli bir
konu içinde ilettikleri kavram olarak tanımlanmaktadır (Aksan, 2009: 48.). Sözcüğün
anlamı onun dil içindeki kullanımıdır. Bir başka deyişle anlam, sözcüklerin içinde
bulunduğu bağlama ve onun üretildiği art alana bağlı olarak oluşmaktadır.
Anlam, ek, sözcük, cümle gibi dil ögelerinin zihinde uyandırdığı izlenim ve
tasarım (Hengirmen, 1999: 26.), bir sözden, bir davranış veya olgudan anlaşılan şey,
bunların hatırlattığı düşünce veya nesne, manadır. Sözcüğün söz içindeki diğer ögelerle
bağlantılı olarak zihinde yarattığı kavramlardan her biridir (Korkmaz, 1992: 8.). Berke
Vardar (Vardar, 1998: 2.), Açıklamalı Dilbilim Terimleri Sözlüğü’nde, “anlamı dil içi
bağıntıların yanı sıra bağlam belirler” demektedir. Anlam, bir sözcüğün içinde bulunduğu
metindeki diğer ögelerle girdiği etkileşime göre şekillendiğinden, sözcüklerin içinde
bulundukları bağlam kadar anlamları vardır.
Dünya üzerindeki bütün dillerde kelimeler birden fazla anlama sahip olabilirler.
Bu duruma literatürde çok anlamlılık da denmektedir (Aksan, 1997: 58.). Dildeki
sözcükler temel anlamlarının yanında, temel anlamlarıyla ilgili olan fakat temel
anlamlarının dışında kalan yeni anlamlar kazanmışlarsa buna yan anlam denilmektedir.
Yan anlamın oluşması, “insanoğlunun kavramları kimi zaman daha etkili, daha
somut, daha kolay biçimde dile getirebilmek için, aralarında biçim, işlev, amaç ilişkisi ve
yakınlığı bulunan başka kavramlara dayanarak açıklamak istemesinden kaynaklanır;
zaman zaman benzetmeli, nükteli anlatım eğilimini de içerir.” (Aksan, 1997: 58.)
Örneğin ağız kelimesi insanın bir organına verilen addır. Aşağıdaki örnekte ise
buradan benzetme yoluyla yan anlamda kullanılmıştır.
Bir sözcüğün ilgi veya benzetme yoluyla gerçek ve yan anlamı dışında
kullanılmasına verilen addır. Mecaz anlam kazanan sözcük genellikle soyut bir anlama
taşır. Literatürde değişmece ve uzak anlam olarak da adlandırılmaktadır.
Dünya üzerindeki her dilde, aktarmaların en yaygın olan türüdür (Aksan, 1997:
62.). Deyim aktarması da beş başlık altında incelenmektedir:
Örneğin Türkçedeki baş sözcüğü dağ başı, köprü başı, çıban başı gibi yan
anlamlarda da kullanılır. Burada insan vücudundaki baş doğadaki nesneler içinde
kullanılarak anlamını genişletmiştir.
13.3.1.4. Somutlaştırma
“Farklı duyu alanlarına ait kavramların bir araya getirilerek canlı bir anlatım
sağlamasına” verilen addır (Aksan, 1997: 68.). Dokunma duyusuyla ilgili olan sıcak
sıfatının duyma duyusuyla ilgili olan ses, görme duyusuyla ilgili olan bakış kelimeleriyle
birlikte kullanılması bu konuya örnek olarak gösterilebilir.
13.3.2. Ad Aktarması
Yazılı veya sözlü bir metinle karşılaştığımız zaman kelimelerin sadece sözlük
anlamları üzerinden gitmek bize onların “kavramsal anlamlarını” verecektir. Oysa
kişilerin kendilerine has deneyimleri sonucunda oluşan birikimleriyle her bir kelimenin
onlar için ifade ettiği anlam farklılaşacaktır. İşte burada “çağrışımsal anlam” ortaya
çıkmaktadır. “Kar” sözcüğü TDK sözlüğünde şu şekilde tanımlanmaktadır:
Senenin çoğunluğunda yaşadığı yerde kar bulunan biriyle, devamlı kar görmeyen
bir kişinin kar nesnesine yükledikleri anlam tamamen farklı olacaktır. Adana’da yaşayan
biri için kar çok nadir gördüğü ve sadece aşağıya inip kartopu oynayacağı, eğleneceği bir
nesneyken; doğuda bir dağ köyünde yaşayan biri içinse, kapanan yollar, çaresizlik ve
evlerine tıkanma anlamlarına gelecektir. Bu verdiğimiz örnekte kar nesnesinin kişiler
üzerinde değişik anlamlar yüklenmesinin nedeni içinde bulundukları şartlardır. Onların
bu nesneye bakış açılarını bu şartlar belirler. İçinde bulunulan şartları dilbilimsel bir
terimle çağrışımsal anlamla karşılamak mümkündür.
Çağrışımsal anlamın sınırlarını bulmak, dil nasıl sınırlı sayıda sesle sınırsız sayıda
anlama ulaşabiliyorsa, çağrışımsal anlamın ölçümünü yapmak da bu kıstas doğrusunda
imkânsızdır. Kelimelerin çağrışımsal anlamları üzerine yapılacak bilimsel çalışmalar ise
sadece tahmini bir sonuçtan öteye gitmeyecektir.
Ünlü İsveçli dilbilimci Saussure dili “langue” ve “parole” şeklinde iki ana gruba
ayırmaktadır. “langue” dilin genel kurallar sistemiyken, “parole” da kişiye özel, o belirli
dilin kullanımı olarak tanımlanabilir. Saussure’un kullandığı “parole” kavramı daha çok
bireysel kullanımı temel aldığından burada bağlam ya da “çağrışımsal anlam” ön plana
çıkmaktadır. Bireyler kelimelerden başlayıp daha karmaşık cümle yapılarını kullanırken
onlara anlam yükleme işlevini, daha önce de değindiğimiz toplumsal ve bireysel
altyapılarıyla gerçekleştirirler. Her bir yazarın nasıl kendine has bir “parmak izi” (üslubu)
varsa, her bir bireyin de kendine has bir dili kullanma mekanizması mevcuttur. Bundan
dolayı toplum içinde edinilen tecrübeler ve kişilerin arka planları çağrışımsal anlamı
şekillendirir. Yine aynı şekilde karşıdaki kişiyi anlayabilmek için de ya da onun kelime
veya cümleye yüklediği anlamı çözebilmek için ortak bir paydanın olması gerekir.
Burada anlamı çözebilmekten kasıt, kavramsal anlamın dışında kelimelere yüklenen
anlamın bilinebilmesidir. Dolayısıyla kelimelerin anlamlarının çeşitlenebilmesi, eş
sesliliğin oluşabilmesi, kavramsal anlamına ek olarak dil kullanıcıları tarafından yeni
anlamlar yüklenmesi ve bu yüklenilen anlamın aynı dili kullanan diğer bireyler tarafından
kabul görmesiyle mümkün olmuştur.
13.5. Anlambilim
Terim olarak ilk defa 1883’te Fransız dilbilimcisi Michel Breal tarafından
kullanılan anlambilim, dilbilimin anlamı inceleyen koludur. Anlambilim, göstergenin
gösterilen bölümünü ya da içeriği eşsüremli ve artsüremli açılardan (Vardar, 1998:20.),
dilin anlam yönünü öne çıkararak inceleyen dilbilim dalıdır (Hengirmen, 1999: 27.).
Genellikle kavram, anlam, çok anlamlılık, eş anlamlılık, zıt anlamlılık, anlam daralması,
anlam genişlemesi, bağlam, anlam değişmeleri gibi konular üzerinde duran dilbilim
dalıdır. (Aksan, 1997: 12)
Bir dilde anlamla ilgili her şey, anlambiliminin alanına girer. Pierre Guiraud’e
göre anlambilim, gösteren ile gösterilen arasındaki ilişkileri, gösterilendeki değişim ve
oynamaları, dilsel yapıların anlamsal yönden ortaya koyduğu çeşitli olguları inceler
(Guiraud, 1999:7). Mecz’e göre ise, anlambilimin konusu, dillere özgü anlamlamaların ve
bunların kuramsal düzenleminin betimlenmesidir (Mecz, 1998: 6.).
13.6. Bağlam
Bağlamın tam olarak ne olduğu üzerine kesin ve net bir tanım yapmak, bağlamın
kullanım alanı sınırsız olduğu için çok da mümkün değildir. Jonathan Culler’in de dediği
gibi anlam bağlam bağımlıdır, bağlam ise sınırsızdır (Culler, 1981: 124). Metinde
kelimelerin söz dizimsel olarak doğru bir şekilde dizilmesinin vereceği anlamın yanında;
sözü söyleyenin (konuşan) ve duyanın bu konuşma esnasında içinde bulundukları durum,
aldıkları eğitim, toplumsal statüleri, cinsiyetleri, bilgi birikimleri, konuşmanın öncesi,
konuşma esnasında kullanılan mimikler gibi birçok etken (Strazny, 1998: 237.) o
konuşmanın anlamını belirlemede önemli bir rol oynamaktadır.
En yalın tanımıyla bağlam, bir sözcükten, söz öbeğinden ya da bir sözce ya da bir
metinden önce ve sonraki durumdur. Bağlam, bir sözcüğün anlamının anlaşılmasına
yardımcı olur. Kimi durumlarda bağlam, içinde dilsel birimlerin kullanıldığı daha geniş
bir toplumsal durumdur. Kıran’a göre bağlam, bir dil göstergesini çevreleyen, ondan önce
ve sonra gelen birçok durumda söz konusu göstergeyi etkileyen, onun anlamını, değerini
belirleyen gösterge ya da göstergelerdir (Kıran ve Kıran, 2007: 385).
13.7. Eş Seslilik
Yüz: Surat
Yaz: Mevsim
13.9. Eş Anlamlılık
İki ya da daha fazla sözcüğün tek bir anlama gönderme yapmasına verilen addır
(Kıran ve Kıran, 2010: 252.).
Siyah / Kara
Cemiyet / Toplum
Teklif / Öneri
13.10. Zıt Anlamlılık
İki kelimenin birbirinin karşıtı anlama sahip olmasına verilen addır (Aksan, 1997:
81-82.). Literatürde karşıt anlamlılık ve ters anlamlılık olarak da adlandırılmaktadır.
Yüsek/Alçak
İyi / Kötü
Açık / Kapalı
Sıcak / Soğuk
Başarılı / Başarısız
Sevimli / Sevimsiz
Genel bir anlamdan dar bir anlama geçme olayına verilen addır. Yani “bir
göstergenin önceden anlattığı nesne ya da devinimin ancak bir bölümünü, bir türünü
anlatır duruma” gelmesine verilen addır (Aksan, 1997: 90). Bir başka deyişle kelimenin
anlam alanının daralması, sınırlandırılması olarak da tanımlanabilir.
Örneğin oğul sözcüğü Eski Türkçede hem erkek hem de kız çocuklarını anlatmak
için kullanılırken günümüzde sadece erkek çocuk için kullanılmaktadır. Oğul sözcüğünün
anlam alanında yer alan kız çocuğu kısmı zamanla ortadan kalkıp sadece erkek çocuğu
anlatmak için kullanılmıştır.
“Anlam kapsamı dar olan bir kelimenin zamanla ilgili bulunduğu kavram alanı
içinde yayılarak daha geniş, daha genel bir anlam kazanmasına” verilen addır (Korkmaz,
1992: 20). Daha önce bahsettiğimiz Deyim Aktarmaları anlam genişlemesine yol açan en
önemli etkenlerdendir.
Örneğin alan sözcüğü “düz, açık ve geniş yer” anlamına gelirken şuanda “bir
çalışma çevresi anlamında da kullanılmaktadır:
13.11.3. Genelleşme
Birçok dilde görülen bu olay bir özel adın genelleşmesi sonucunda bir tür adına ya
da bir sıfata dönüşmesi hadisesidir (Aksan, 1997: 91). Mucit - icat, kaynak - ürün veya
bir marka adının o türün geneline yayılması olarak da adlandırılabilir.
Örneğin dizel kelimesi muciti Alman Diesel’den gelmektedir. Bugün kağıt mendil
için kullandığımız selpak kelimesi de bir markanın adından genelleşerek o türün adı
olmuştur. Aşağıdaki tabloda genelleşme türleri örnekleriyle açıklanmıştır:1
Dizel Fayans
1
Tablo Kıran ve Kıran (2010: 263.)’dan bir başlık eklenerek alınmıştır.
yansıtır.
Bir kelimenin önceden taşıdığı anlama göre daha iyi bir anlam taşır hâle gelmesi
hadisesidir (Aksan, 1997: 91).
Örneğin yavuz kelimesi önceden hırsız anlamına gelirken şuan güçlü, çetin gibi
olumlu yönde anlamlara sahiptir.
Anlam iyileşmesi olayının tam tersi bir durumdur. Yani önceleri iyi anlama gelen
kelimenin zamanla kötü anlama geçmesi olayına verilen addır.
Örneğin sobayı yakmak dizimindeki soba sözcüğü anlam kayması yoluyla sobanın
içerisinde yanan nesneleri belirtir hâle gelmiştir.
Bu Bölümde Ne Öğrendik Özeti
Anlam, dilde birer gösterge niteliğiyle yer alan, insanın dünya bilgisine dayalı
birtakım belirleyicileri bulunan sözcüklerin belli bir bağlam ve belli bir konu içinde
ilettikleri kavram olarak tanımlanmaktadır.
Hengirmen, Mehmet (1999). Dil Bilgisi ve Dil Bilim Terimleri Sözlüğü, Engin
Yayınevi, Ankara.
Korkmaz, Zeynep (1992) Gramer Terimleri Sözlüğü, Ankara: Türk Dil Kurumu
Yayınları.