You are on page 1of 15
| EDW: HAI EDWARD HALLETT GARR zane. 1892'de Londra’da dogdu, 3 arn 1982'de Cambird- /ARD LLETT CARR, ‘ge'de Gti. 1916'da isis akanli nda galigmmaya bagladh. 1919'da Ingltz delegasyonuyla, 5. h 2 He igniter Sones Si Oa Tarih Nedir & finde gman srr, 188dabtatitan aaa, cpt Univestlrde oeim {yo fab. 1941-46 yan arasinda The Times yan etme yarmes olarak cal What is History? * Cra gre arin guage diel youn Ge gkarmarsh, ah! Be lar ar dal eri vokessiptelepm seca, bupin fe gagmarasna dao lek : oe z as . Cena ne CEVIREN Misket Gizem Girtiirk - kimaidr. Bu nedeni arin), séndupuolglann doprluguna kanrlamaninOtesinde,aragtr- hs koruyla il iinen yada binebiacek tim ariel almak zorundadr. Alesim Yaymith AS. © Arasurma-tnceleme Digs 12 # ISBN 975-470-126-1 1. BASKI Birikim Yayinlan, Ist 1980 2 BASKI @ letisim Yayihlan, Ist 1987 3, BASKI. @ Hletisim Yayinlan, Ist. 1991 KAPAK Omit Kang KAPAK RESMI_ Ash Lowe Mestad Dulin, Esk Min 5: Hanedan reese danemine (M.0, 2465-2525) ait bir rlyfteh ik yore {ert DUZELTI Mustafa Sahin - Fatih M. Oztan KAPAK BASKIS). Ayhan Matbaas Ig BaSKl ve CILT. Sek Matboas Hetisim Yaymntart Klodlarer Cad, Hletigim Han No.7 CagalogluSTANBUL Tel: 516 22 60-61-62 Taribci ve Olgulari Tarih nedir? Bu sorunun anlamsiz ya da gereksiz say:lma- mast igin, Cambridge Modern History’nin sirayla birinci ve ikinci basmlarina iligkin iki parga dstiinde durarak séze baglayacagim. Lord Acton, basrmm iistlendigi gahsma hak- Janda Cambridge Universitesi Yaymneviinin yéneticilerine, Ekim 1896 tarihli raporunda style diyordu: Bu, 19. ydzyihn gelecek kusaklara miras birak- mak tizere oldugu bilgileri, en goga en yararhnin verilmesi yolunda yazimlamak (kaydetmek) igin e5- siz bir firsathr... Alalliea bir isbdlimdyle bunu ya- pabilmeli ve herkese en son bultinan belgeleri, ulus- lararast arastirmamin en olgun sonuglarim sunabil- meliyiz. Nihai tarihe, biz bu kusakta ulasamayaz; fakat gérencksel tarihi asabiliriz, ark bitiin bilgiler ula- cB silabilir, her sorun gézilebilir duruma geldigine gé- re de, goreneksel tarihten nihai tarihe giden yolda vardigamu noktay: gosterebiliriz.’ Ve hemen hemen tam 60 yil sonra Profesor Sir George Clark Cambridge Modern History’nin ikinei basimina yazdiga genel giriste, Lord Acton ve arkadaslaninin bir gin nihat ta- ribin ortaya konulabilecegi yolundaki inanglarin: elestirmek- tedir: Bir sonraki kusagin tarihgileri, béyle bir imkam ummuyorlar. Cahsmalanmn tekrar tekrar asilma- sim bekliyorlar. Gegmigin bilgilerinin bir ya da bir- in zihninden gecerek ve bu zihinler tara- findan “islenerek” kendilerine ulastigim, bu neden- le highir geyin degistirmeyecegi birimsel, kigilik-i tapmayan atomlardan olusmadigin: diistiniyor- Jar... Arasturma ugsuz bucaksiz géziikilyor; bazi sa- birsiz bilginler, siiphecilige ya da en azindan tarihe iliskin yargilamalar kigileri ve balag agilarim isin igine kanstirdigindan hepsinin birbirinden farksiz oldugu ve ortada "nesnel” bir tarihi gercegin bulun- madhfh égretisine sigamyorlar.* Ustadlann birbirleriyle boylesine agikga gelistigi yerde, alan sorusturmaya agiktr. Ben, 1890‘larda yazilanlapin sag- mahgam teslim edecek kadar agik fikirli oldugumu umanim. Fakat 1950'lerde yazalmis her geyin de mutlaka dogru oldu- gu gértisiine baglanacak kadar ileri fikirli degilim, heniz. (1) The Cambridge Modern History: Its Origin, Authorship and Production (1907, s. 10-12, (2) The New Cambridge Modern History, cit 1 (1957), s. 24-28. 12 Gergekten, bu incelemenin tarihin dogasindan da deha genig kapsamh bir alana sapabilecegi, belki simdiden akhmza gel- mistir. Acton ile Sir George Clarkin arasindaki catisma bu yazilarin arasindaki zaman boyunca topluma bakis agrmiz- daki degismenin bir yansimasudir. Acton Victoria caganin sonlarindaki temiz yiizlii kendine giivenin, pozitif inanein go- Tigiini, Sir George Clark beat kusagimn sagkin, akh basin- dan gitmis giipheciligini yansiir. "Tarih nedir?" sorusunu ce- vaplamay: denedigimizde, cevabrmiz bilerek ya da bilmeye- ek, zaman igindeki kendi tutumumuzu yansitir ve daha ge- nig bir soruya, iginde yasadynmuz toplum hakkanda ne di- siindigimiz sorusuna verecegimiz karsihgin bir pargasim_, olusturur. Ele aldigm konunun, daha yakindan bir incele- mede énemsiz bulunmasindan gekinmiyorum. Yalnizca, béy- lesine engin ve béylesine énemli bir soruya el attygim igin fazlaca kiistah géziikmekten korkuyorum, 19. yiizyil olgular igin en parlak gagdi. Hard Times'da* Mr, Grandgrind "Istedigim,” diyordu, “olgulardir... Hayatta yalmzea olgular aramr," 19, yiizy:l tarihgileri genellikle onunla aym: diigiincedeydi. Ranke, 1830'larda tarihten ahlak dersleri gikartan anlayiga kargi hakh itiraznda, tarihginin Sdevinin yalmzea "Nasilsa dylece géstermek" (Wie es eigent- lich gewesen) oldugunu séylediginde, bu gok derin anlamh ol- mayan ézdeyis, sasirtic bir basan saglamgt.** Alman, ingi- liz ve hatta Franswz tarihgilerinin tig kugaga, bir biiyd gibi "Wie es eigentlich gewesen” afsuntu sézlerini tekrarlayarak savasa girdiler. (Bu biiyi de cou biydler gibi, insanlani bez~ dirici bir ig olan kendi baslara diigiinme yikiimliliginden () . Charles Dickons'n faydaciligt ve pozitvizmi elestirdigi romani, Grandgtind, bburadaki agin faydact 6grotmen, (") Ranke, tarihi olgulara dayal bir pozitvizm haline getiren ve 20. yazyikda olusan tarihyazimeiliginabncdldk eden Alman tarihg 13 kurtarmak igin yapilmistar,) Tarihin bir bilim oldugu tezleri¢ ni dogrulamay: pek isteyen pozitivistler de, olgular kiiltine kendi etkilerinin agirhgim kattilar. Pozitivistler, ince olgu- lan ortaya koyun, onlardan sonug gikarmn, derler. Bu tarih goriisii ingiltere’de Locke'dan Bertrand Russell’a degin ingi- liz felsefesinin bagat dzelligi olan ampirik gelenek ile gok iyi uyusmaktadir. Ampirik bilgi teorisi ézne ile nesne arasinda tam bir ayrilma éngbrir. Olgular duyu izlenimleri gibi, ciga- nidan gizlemeiye kendilerini zorlarlar ve gézlemcinin bilin- cinden bajimsydirlar. Ah sireci edilgendir: Gozlemei veri- leri aldiktan sonra, bunlarm dzerinde isler. Ampirik okulun yararh, fakat taraf tutan bir galismasi, Oxford Shorter Eng- lish Dictionary, olgu'ya "varilan sonuglardan farkh olarak bir . deneyim verisi" olarak tammlamakla iki sirecin aynihgam keskin bir bigimde gostermektedir. Sagduyuen tarih géristt denebilecek olan gortig iste budur. Tarih dogrulanms bir ol- gular kimesidir. Tipki bir babkginin tablasindaki babklar gibi, belgeler, yazitlar vb. iginde olgular hazir dururlar. Ta- rihgi onlan abir, evine gotdrdr, pigirir, cam nasil istiyorsa 0 gekilde sofraya koyar. Damak zevki pek sade olan Lord A ton, onlarn sofraya yalin olarak konulmasim isterdi. Birinci Cambridge Modern History'nin yazarlanna ginderdigi yé- nerge yazisinda su istegini bildirmisti: "Bizim Waterloomuz Fransiz ya da ingiliz, Alman ya da Hollandahilar igin ayn derecede doyurucu olmah, hig kimse yazarlar listesine bak- madan, Oxford piskoposunun yazisinin nerede bittigini ve yaziya Fairbairn’in mi yoksa Gasquet'nin mi, Liebermann’in m yoksa Harrison’un mu devam ettigini anlayamamah."* Lord Acton’un tutumunu elestiren Sir George Clark bile -ama belki meyvenin etli kismmn gekirdekten daha yararh oldugunu unutarak- tarihte "olgularin olugturdugu kati ge- (@) Acton, Lecturos on Modern History (1906), s. 318, 4 kirdek" ile "onu saran gegerligi tartismah yorumlann olus- turdugu etli las" birbirine karst gérdyordu. Once olgulart- mi ortaya koy, sonra kendi hesabina tehlikeyi gize alarak, yorumlann kaygan kumlarina dal. iste deneyci, sagduyucu tarih okulunun en temel bilgelik kurah. Bu, biiyik liberal gazeteci C.P, Scottin "Olgular kutsal, kamlar ézgiirdiir" di- yen inld séziind akla getiriyor.* imdi, besbelli ki biyle sey olmaz. Gegmig hakkindaki bil- gilerimizin dogasi istiine felsefi bir tartgmaya girigmeyece- gim. Simdiki amacim igin, tutahm, Caesar'in Rubicon’u’ geemesi olgusu ile gu odann ortasinda bir masa bulunmast olgusu aym ya da oranlanabilir dizeyde olgulard:r. Her iki olgu da bilincimize aym ya da oranlanabilir bigimde girerler ve her iki olgu da onlar: bilen kisi agisindan aym nesnel ka- rakterdedir. Fakat bu ciiretli ve pek o kadar inandinai gé- riinmeyen varsayimla bile, tezimiz hemen, gecmise iligkin biitiin olgulann tarihi olgular olmamasi ya da tarihgi tara- findan boyle kabul edilmemesi gibi bir zorlukla karsilagir. ‘Tarihin olgularim gegmige iligkin dteki olgulardan aywrdeden algiit nedir? ‘Tarihi olga nedir? Daha yakandan bakmamuz gereken ge- tin bir soru bu. Sagduyucu goriige gore, adeta tarihin omur- gasim olusturan ve biitiin tarihgiler igin deitigmez. olan, belir- i birtakam temel olgular vardir. Ornegin, Hastings Savag’- min 1066'da yapilmis olmasi olgusu. Fakat, bu gorlige kargi- ik gu iki noktayn da gozniinde bulundurmamuz gerekir. Bir kere, tarihginin asil ilgilendigi buna benzer olgular degildir. Suphesiz, bu bik savasin 1065 ya da 1067’de defil, 1066’- da, Eastbourn ya da Brighton’da degil, Hastings'de yaplms oldugunu bilmek énemlidir. Tarihgi bunlan dogru bilmeli. Fakat bu tir noktalar ileri stirdliince, Housman'in "Kesin (4) 19 Haziran 1952 tarihli The Listonerde aktarimusti,s. $92. 15 dogruluk bir édevdir, erdem defil" séziint hatarhyorum.> Bir tarihgiyi kesinliginden dolay: évmek, bir miman yapisinda iyi firmlanms kereste, géregince karigtirilms harg kullandi- fandan étiird 6vmeye benzer. Bu, onun iginin zorunlu bir ko- guludur, fakat onun temel iglevi degildir. Tarihciye tarihin "yardima bilimleri" denilen -kazalabilim, yazitbilim, eski pa- ra bilimi, olaydizim bilimi vb. gibi- disiplinlerden yararlan- masina izin verilmesi, iste bu tir sorunlardan étirddir. Bir gémlek ya da mermer pargasimn kékenini ve dénemini belir- lemesini, ne dedigi bilinmeyen bir yaziti gézmesini, kesin ta- tihi ortaya koymak igin gerekli derin hesaplan yapmasini miimkin kilan bir uzmamnn ézel hiinerlerine sahip olmas bir tarihgiden beklenmez. Butiin tarihgiler igin aym olan ve te- sinden gok, rer.(ikinei olarak, bu temel olgular kanitlama gerekliligi, ol- gulann kendilerindeki herhangi bir nitelikten degil, fakat, tarihginin verdigi bir a priori karardan gikmaktadir. C.P. Scott’un ézdeyigine kargin, bugiin her gazeteci bilir. ki, ka- muoyunu etkilemenin en etkin yolu, uygun olgularin se¢il mesi ve dizenlenmesidir. Olgularn dogrudan dogruya ken- dilerinin konustuklan séylenirdi. Bu, elbette, dogru degildir. Olgular yalnzea tarihgi onlara bagvurunca konugurlar; han- gi olgulara, hangi sira ya da baglam iginde siz hakla verile- cegini kararlashran tarihgidir. Samrm, Pirandello'nun ya- rattsga kigilerden biri: Olgu guvala benzer -igine bir gey koy- madikga dik durmaz, diyordu. Savasin 1066'da Hastings'de yapildigim bilmekle ilgilenmemizini tek nedeni, tarihgilerin bunu énemli bir tarihi olgu ssiymalandir. Caesarin o kiigik gayi, Rubicon’u geciginin bir tarih olgusu olduguna, kendisin- ce birtakim nedenlere dayanarak, karar veren tarihgidir; oy- (8) M. Manili Astronomicon: Liber Primus (2. basim, 1997), 6. 87. 16 sa, ondan dnce ya da sonra milyonlarea baska insanin Rubi- con’u gecigi hig kimseyi ilgilendirmez. Bu binaya yanm saat nce yiiriyerek, yahut bisikletle ya da arabayla gelmig olma- niz da Caesar'in Rubicon’u gegigi kadar gegmige iliskin bir ol- gudur. Fakat biiyiik bir ihtimalle tarihgiler bunu gérmezlik- ten geleceklerdir. Bir keresinde Profesér Taleott Parsons, bi- limi "gergege segmeli bir bilimsel yénelmeler sistemi" diye tammlamgt.® Bu belki daha basit séylenebilirdi. Fakat, ta- tih baka geylerin yamsira iste budur.“Tarihgi zorunlu old- _rak segmecidir’, Tarihi olgulann olusturdugu, tarihginin yo- rumundan bagimsiz ve nesnel bir sert cekirdeytin var oldugu- na inanmak ahmakga, fakat silinmesi ok giig bir yamlgidir. Gegmige iligkin siradan bir olgunun tarihi bir olguya d0- niigme siirecine bir géz atahm. Stalybridge Wakes'de 1850 yihnda, bir zencefilli gorek saticisi kiigik bir tartigma sonueu Jozgin bir -kalabahk tarafindan dvilerek éldirilmiistir. ‘Simdi bu, bir tarih olgusu mudur? Bir yal énce duraksama- dan “hayir” derdim. Bir gérgii tamgi bu olay: az bilinen am- Janna yazmista’; fakat herhangi bir tarihgi tarafindan bunun sézit'edilmeye deger sayildigim ben hig gérmemistim. Bir yil énce Dr. Kitson Clark Oxford’daki Ford derslerinde bu olay zikretti.® Bu, onu tarihi olgu yapar m? Sammim, heniz defil. Bana kabrsa, bu olay su anda seckin tarihi olgular klibi uiyeligine adaydhr. Simdi daha baska destekleyiciler bekliyor. Belki de éniimiizdeki birkag yi iginde bu olgunun 19. yiizy:l ingilteresi hakkindaki makale ya da kitaplann énce dipnot- larinda, sonra yazilarn iginde boy gisterdigini gérecegia ve 20-80 yal iginde iyice yerlesmig bir tarihi olgu olacak. Ya da (6) "T. Parsons ve E. Shils, Towards a General Theory of Actions (2. basim, 1954), 5. 167. (7) Lord George Sanger, Savanty Years a Showman (1926), 5, 188-89. (8) Dr. Kitson Clark, The Making of Victorian England (1962). 17 belki hig kimse onu ele almayacak, bu durumda Dr, Kitson Clark’ yigitge kurtarmaya kalkigms oldugu gegmige iliskin tarihi-olmayan olgularm unutulmug bosluguna yeniden di- secektir. Bu ikisinden hangisinin olacagam ne belirleyecek- tir? Oyle samyorum ki, sonug Dr. Kitson Clark’n kamtlamak igin bu olay: ileri sirdiigi tez ya da yorumun ébir tarihgiler- ce de gegerli ve anlamh olarak kabul edilip edilmemesine ‘Olayin bir tarihi olgu sifatiyla durumu, bir yorum sorusuna yol agacaktr, Bu yorum égesi her tarihi ol- gunun iginde vardir, Kisisel bir anim: aktarmama izin verir misiniz? Yillar énce bu tniversitede ben eski tarih okurken "Pers savaslart gagnda Yunanistan’s ézel cahsma konusu olarak almigtim, Raflarima 15-20 cilt dizdim; bunlarda konumla iligkili bitin tarihi olgularn yazih bulunduguna kesinlikle inamyordum. Tutahm ki, bu ciltlerde konumla ilgili olarak 0 zaman bilinen ya da bilinebilecek biitiin olgular vardi -gergekten de agagn yukan béyleydi. Bir zamanlar herhalde bazi kimseleree bili- nen sonsuz sayidaki olgulann iginden segilmis bu minik ol- gular demetinin, hangi raslanta ya da aginma siireciyle tari- hin olgular olarak yagayabildigini diigiinmek hig aklma gel- memistir! Bana dyle geliyor ki, bugiin bile Eski ve Ortagag tarihinin gekiciliklerinden biri, bize dstesinden gelinebilecek simrlar iginde emrimize hazir bitin olgulara sahipmigiz iz- Jenimi vermesidir -tarihin olgulan ile geemisin-dteki olgulant arasindaki tartigmah ayrihk ortadan kayboluyor, ginki bili- nen az sayidaki olgularin hepsi tarihi olgulardir)| Cambridge Modern History'nin her iki yazimmnda da galigmig olan Bury’- gibi, "Eski ve Ortacagan kay;tlan bosluklarla delik -?Tarihe, pek gok pargasi kayip bir igige gegmeli bul- maca denmistir. Fakat ana zorluk bu bosluklar degildir. 10 (9) J.B. Bury, Selected Essays (1920), s. 52. 18 5. ydzyildaki Yunanistan tablosu basitce bir cevapla, pek gok Parcasi raslantiyla kaybedilmis oldugundan degil, fakat ge- nellikle. tablo Atina kentindeki kiigik bir insan kimesi tara- findan olusturuldugu igin eksiktir. 5. yézy:l Yunanistany’mn bir Atinah yurttaga nasil géziiktiga hakkinda epeyce sey bi- liyoruz, fakat bir iranh’ya ya da bir kéleye yahut Atina’da yerlesmig bir Korintoslu'ya nasil gérdndiigii ustiine pek az sey biliyoruz! Tablomuz raslantiyla olmaktan cok, bilerek ya da bilmeyerek belirli bir diinya gériisiine sahip ve bu goriigi- ni destekleyen olgularin saklaniimaya deger oldugu digin- cesindeki kisilerce bizim icin dnceden segilmig ve belirlen- mistir] Aym gekilde Ortagag dstiine yazilms bir gajidag ta- tihte, 0 devir insanlannin yogun bir bigimde dinin etkisinde oldugunu okuyunea, bunu nasil bildigimizi ve dogru olup ol- madifim merak ediyorum. Ortaca tarihinin olgulan olarak bildiklerimizin hepsi, bizim igin, dini diigiincenin teorisi ve uygulamasi ile ugrasanlar (din adamlar) ve bundan dolay1 dini ok Snemli bulan -baska seyleri degil de- yalnwea onun- Ja iligkili her seyi yazan Kronik Yazan kugaklarmea segil- mistir, Rus kéyhistinin koyu dindar oldugu yolundaki imge 1917 Devrimi ile yikalds. Ortagag insaminin gok sofa oldugu yolundaki imge ise, dogru da olsa yanhs da olsa giiritiilemez, ginki Ortacag ile ilgili olarak bilinen olgularin neredeyse hepsi, buna inanan, baska kisilerin de inanmasin. isteyen- lerce bizim igin énceden seciimigtir ve belki de iglerinde ter- sine kamtlar bulabilecegimiz olgular kiitlesi geri getirileme- yecek bir bigimde kaybolmustur. Ortadan kaybolan tarihgi- ler, yaneilar ve Kronik Yazarlan kugagimn 6li eli, temyiz ihtimalini Ortadan kaldiracak sekilde gecmisin kahbim be- lirlemistir. Kendisi de Ortagag tarihinde uzman olan Profe- sor Barraclough sdyle yaziyor: "Bizim okudugumuz tari dogrusunu séylemek gerekirse, hig de olgusal degildir, bir di. 19 zikabul edilmig yargilardan ibarettir.”!° . Fakat simdi de gagdas tarihin degisik, ama esit dlciideki kétii durumuna dénelim. Eskigag ve Ortagag tarihgisi kendi- sine basedilebilir bir tarihi olgular toplulugunu sunan uzun yillann eleme sirecine sikredebilir. Kendine ézgii alayh de- yisiyle, Lytton Strachey‘in soyledigi gibi, "Tarihginin ilk ihti- yact bilgisizliktir, basitlestiren ve agikhga kavusturan, segen ve atlayan bilgisizlik."" Eskigag ve Ortacag tarihi yazmay iistlenmig meslekdaslanmin yaiksek yeterliklerini kiskanma- ya kalkanea (ki, bazen gergekten bu gesit bir duygunun etki- sinde kahrm); béylesine yeterli olmalarinin nedeninin bash- ca kendi konulannda béylesine bilgisiz olmalanndan ileri geldigi dastincesi ile avunuyorum:Cagdas tarihgi bilgisiz gin dstiinliklerinden yararlanmaz. O bu zorunlu bilgisizligi edinmek igin kendisini egitmek zorundadir -kendi yasadiga saga yaklastikca bu zorunluluk gogahr. Cagdas tarihginin iki gorevi birden vardr: Az sayidaki anlamh olgulan bularak onlan: tarihin olgularina déniistiirmek ve pek gok olgulani ta- tihi degildir diye bir kenara birakmak, Fakat bu anlayss, ta- rihin en gok sayida yadsinmaz ve nesnel olgular toplulugun- dan olustugu yolundaki 19. yizyiln sapkinea diigiineesinin tam karsitidir, -Bu sapkinhga kendisini kaptiran bir kimse ya kétii bir ig diye tarihi brrakacak ve pul toplamaya ya da baska tar bir antikachga baslayacak, yahut timarhaneyi boylayacaktir, Gagdag tarihgi tzerinde biylesine yikici etki yapan, iste bu sapkinhktir; Almanya’da, ingiltere'de ve Ame- rika’da olusturulan, ince ince uzmanlagmss, gitgide daha az sey hakkinda daha gok sey bilen sézde-tarihgilerin monogra- filerinin genis ve gitgide gofalan kupkuru olgusal tarihler toplulugu, olgular okyanusunda higbir iz birakmaksizin bat: (10) G. Barraclough, History in a Changing World (1955), s: 14 (11) Lytton Strachey, Eminent Victorians, Ons6z. 20 1, Bana éyle geliyor ki, Lord Acton’un tarihgi clarak tutar- sizhgimn nedeni, -hep denildigi gibi, Liberal ve Katolik sada- kat baglan arasindaki catigma degil- bu sapkinhkts, Eski bir denemesinde, dgretmeni Dollinger hakkinda géyle diyordu: “O, yetkinlige erigmemig malzemeyle yazmazdi ve ona gore malzemeler her zaman yetkinlige ulasmg olmaktan uzak- 1." Lord Acton burada, stiphesiz, kendisi, yani cou kimse- ye gore, bu dniversite’de Cagdas Tarih Kirsisine gelmig gegmig en yetkin kisi olan, fakat hig tarih yazmamg bir ga- tip tarihgi fenomeni distiine alnyazisim énceden ankhyordu. Lord Acton, éliimiinden hemen sonra basilan Cambridge Mo. dern History'nin birinei kasmindaki girig notunda, tarihgiye baski yapan gereklerin “onu bilim adam olmaktan ansiklo- pedi yaziasina dindiirmekle tehdit ettigi’nden yakimrken, ashnda kendi mezartasm yazmaktaydh."* Bir seyler yolunda gitmemisti. Yolunda gitmeyen,(somut olgularm yorulmak bilmez ve sonsuz yigihsina tarihin temeli diye inanmakty; ol- > gulann kendiliklerinden konustuklan ve gereginden fazla ol- gu yma diye bir sey olmadiga inansiydi; bu dylesine kugku- lammayan bir inanisti ki, pek az tarihgi kendisine "Tarih nedir?" sorusunu sormay: gerekli buldu -bazlan, bugin de halla gereksiz saymaktadirlar, 19. yiizyihn olgular fetigizmi, bir belgeler fetisizmiyle ta- mamlanmis ve hakh kihnmistr. Belgeler olgular tapmagin- daki "kutsal sandik"taydh. Saygih tarihgi onlara bag Sniinde yanagiyor ve onlardan husa dolu bir sesle siz ediyordu. Bir « olguyu belgelerde bulursamz o éyledir. isin ashna’bakarsa- uz, bu belgeler -resmi buyrultular, antlasmalar, kira kayit- (12) GP. Gooch, History and Historians in the Nineteenth Century, s. 985%8 alin: daha sonralan Lord Acton, Délinger hakkinda g6yle demigti: “Onda, {arin felsefesini gelmis gegmis en bOyUK timevarimin UstOndo hurma yete. ‘gi vard.” (History of Freedom and Other Essays, 1907, s. 435) (18) Cambridge Modern History, cilt| (1902), s, 4. 21 lar, hidkamet raporlari, resmi yazigmalar, dzel mektuplar ve anilar- bize ne sdylerler? Higbir belge bize o belgeyi yazanin kendisinin ne digiindiginden “neyin olmus oldugunu di- giindiiginden; neyin olmug olmasi gerektigi ya da olabilece- Bini digindaginden, yahut belli yalmzea baskalanmin.onun neyi disindiginé sanmalanm istediginden ya da’hatta kendisinin ne digindiginii sandigindan fazla bir sey séyle- mez. Bunlarin higbiri tarihgi onlar iizerinde gahgmaya ve on- lan cizmeye girigmedikge bir anlam tasimaz. Belgeler iginde bulunsun ya da bulunmasinlar, olgular, tarihgi onlardan her- hangi bir bigimde yararlanmadan once tarihgi tarafindan yi- ne de islenmek zorundadir: Tarihginin onlarla yaptiga sey -eier bayle diyebilirsem- bir igleme siirecidir. Neyi anlatmaya galistigim, raslanti sonucu iyi bildigim bir dmekle gostereyim. Weimar Cumhuriyeti‘nin Disisleri Bakam Gustav Stresemann 1929'da dldiginde, ardinda he- men hemen hepsi digigleri bakam olarak gahstiga alts yilla iliskili olan -300 kutu dolusu- resmi, yari resmi ve dzel, bi- yuk bir kagnt yrgim birakts, Elbette arkadaslar ve akrabala- 11 biylesine biyiik bir insanm amsina bir anit dikilmesi ge- rektigini diistindiller. Sadik sekreteri Bernhard galismaya koyuldu ve tig yil iginde 300 sandik iginden segilmig belgeler- den olugan, Stresemanns Verméchtnis (Kality/Mirasi) gibi gé- zahea bir baghkla her biri agaga yukani 600 sayfahk dg iri cilt ortaya gikts, Normal olarak belgelerin kendileri bir bodrum- -da ya da catiarasinda gilriyiip gidecek ve ortadan kaybola- cak, belki“de 100 yil falan sonra bir merakh bilgin onlan bu- lacak ve Bernhard’n metniyle kargilastirmaya baslayacakt. Oysa gergekte baslarna gelen daha dramatik oldu. Belgeler 1945'de isgal ordulanmn eline gecti, onlar da hepsinin fotoz- raflanm aldilar; kopyalan Londra’da Kamusal Belgeler Ofi- sinde ve Washington’da Ulusal Arsiv’de bilim adamlanmin 22 yararlanmasina sunuldu; béylelikle, yeterince sabrmz ve merakimyz varsa, Bernhard’ ne yaptgani tami tamina sap- tayabiliriz, Bernhard'm yaptin ne cok olaganiistii ne de gok sagirtici bir seydi. Stresemann éldiigii srada onun Bats poli- tikas: parlak bir basanlar dizisi ile taglanm giriniyordu -Locarno, Almanya'nin Milletler Cemiyeti’ne kabuli, Dawes ve Young planlan ve Amerikan kredileri, Ren boyundan ig- gal ordularimin geri gekilmesi. Bu, Stresemann'in dig politi- kasinin énemli ve édillendirici boliimii gibi gériniyordu ve bunun Bernhard'n belgelerden yaptign segmede fazlasiyla gosterilmesi dogaldi. Ote yandan Stresemann’in Dogu politi- kasi, Sovyetler Birligi ile iligkileri, belirli bir yere gétiriilmi- yor gibi goziikmekteydi; yalnizca dnemsiz sonucler veren go- riigmeler hakkindaki belge yxzanlan pek ilging olmadigi ve Stresemann/in tintine hicbir sey eklemedigi igin, buradaki se- cim islemi daha sik bir elekle yapilabilirdi. Gergekte Strese- mann daha siirekli ve daha titiz dikkatini Sovyetler Birligi ile olan iliskilere yéneltmisti. Bir bitin olarak onun dig poli- tikas: iginde, bunlar Bernhard’ segmesini okuyamin diigii- neceginden gok daha genig bir yer tutuyordu. Yine de, sam- nm, Bernhard’mn ciltleri siradan tarihgilerin dolayh olarak dayandiga basih belgeler koleksiyonlarimin birgogundan daha iyidir. Oykiimiin sonu bu degil, Bernhard’n ciltlerinin basimm- dan az sonra Hitler iktidara geldi, Almanya’da Stresemann’- am adi unutturuldu, ciltler piyasadan kalkts; kopyalann bir- sogu, belki de biiyiik gogunlugu yok edilmis olmah. Bugiin Stresemanns Verméchtnis oldukga ender bir kitaptir, Fakat Bati'da Stresemann’mn tnii siirdiyordu. 1935'te bir Ingiliz ba- simeis: Bernhard’in gahsmasinin kasaltilmss bir gevirisini 9 kardi. Bu, Bernhard’n secmesinden yapilmis bir, segmeydi; ashnin iigte biri kadan atlanmsts. Taninmig Almanea ¢evi 23 meni Sutton’un bu gevirisi ustahkh ve iyidir. Onsdztinde agiklandigana gore, ingilizce ceviri “hafifce kisaltalrmstir, fa- kat yalmz ingiliz. araghriaisi ve okurlarin ilgisini pek gekme- yecek, gecici degerde oldugu duygusu veren baz geyler atlan- mustir."" Yine de bu, gayet dogaldir. Fakat sonug gu olmus- Bernbard’da zaten az belirtilen Stresemann'in Dogu politikasi ingilizce metinde biisbiitiin gozden uzaklasmakta ve Sovyetler Birligi Sutton’un ciltlerinde Stresemann’n Batr- cahga agar basan chs politikas iginde yalmzca zaman zaman kendini gisteren ve hayli de keyif kagina: bir oge olarak be- lirmektedir. Ama gurasi giivenle séylenebilir ki, birkag uz- man diginda herkes igin Stresemann’: -belgelerin kendileri soyle dursun- Bernhard degil, Sutton temsil etmektedir. Bel- geler 1945'te bombardimanda yokolsaydh, geriye kalan Bern- hard’ ciltleri ortadan kaybolsaydh, Sutton’un gergeklik ve otoritesinden higbir zaman kugkulanilmayacakta. Tarihgiler tarafindan, asillanmn yoklugunda minnetle kabul edilen pek cok basih belge derlemeleri bundan daha safilam bir te- mele dayanmamaktadir. Fakat ben bu dykilyd bir adim daha ileri gottirmek istiyo- rum, Bernhard ve Sutton'u unutahm ve isterseniz, Yakingag Avrupa Tarihi’nin baz énemli olaylarina katilms ileri gelen bir devlet adamimmn gergek belgelerine bagvurabilecegimiz, igin gakredelim. Bu kagntlar bize ne anlatir? Baska geylerin yamsira bunlarda Stresemann’in Berlin’deki Sovyet Biyé- kelgisiyle yaptagi ytizlerce girtismenin ve 20 kadar da Cige- rin'le yapilmg gordigmesinin kayitlan vardir. Bunlar, konus- malarda Stresemann’in aslan payim aldigan: ve onun ileri sirdigi tezlerin iyi stylenmig ve tutarh seyler oldugunu gstermektedir. Oysa, kargisindakinin sézlerinin ise, gogun-, (14) Gustav Sresomann, His Diaries, Letters and Papers, cit | (1935) yayimer- fin notu 2 lukla kansik, derme gatma, inandhrica olmayan tezler oldugu izlenimini vermektedir. Bu, diplomatik goriigmelerin biitin tutanaklarinin pek bilinen bir. dzelli Bu belgeler bize, ne oldugunu degil, yalmzea Stresemann’n ne oldagunu di sinddgind ya da baskalarmin ne diiginmesini istedigin belki de kendisinin olup biten hakkinda ne dtistinmek istedi- Bini gistermektedir. Secme siirecini baslatan Sutton ya da Bernhard degil, Stresemann’in kendisidir. Diyelim, aym gé- réigmelerin Cigerin tarafindan alinms tutanaklan elimizde olsaydi, yine onlardan da yalnizca Cigerin’in ne digindaga- nii dgrenecektik ve gercekten ne oldugu tarihginin bilineinde yeniden kurulmak gerekecekti. Elbette, olgular ve belgeler tarihgi igin zorunludur. Fakat onlart bir fetig haline getirme- yin. Olgular ve belgeler kendi baslarna tarihi olusturmaz- Jar; iglerinde, gu sikicr "Tarih nedir?" sorusuna hazir bir ce- vap tagimazlar. Bu noktada, 19. yiizyil tarihgilerinin neden genellikle ta- Tih felsefesine karsi kayitsiz kaldiklari sorusu iistiine birkag séz. sdylemek isterdim. Bu terim Voltaire tarafindan icad edilmigtir, o zamandan beri de degigik anlamlarda kullaml- mistir; ben onu, eger kullanacak olursam, "Tarih nedir?" so- rusunun cevabi anlaminda alacagim, Bat Avrupa diigiiniir- Ieri igin, 19. yiizyil kendine given ve iyimserlik tasan rahat bir dénemdi. Olgular genel olarak doyurucu saythyordu; on- lar distiine bigimsiz. sorular sormak ve bunlan cevaplamak egilimi ise bir o kadar kéti bir geydi. Ranke, effer kendisi ol- gulara bakarsa, tarihin anlamm Takdir-i llahi’nin gézecesi- ne sofuca inanmaktaych. Burckhardt’a gelince, o deha gagdas bir kinikge tutumla "Sonsuz bilgeligin amaglarinn gizi bize agiklanmamstir" (Tanrinin igine akil-si ermez) diyordu. 1931 gibi ge bir tarihte Profesér Butterfield, besbelli bir hosnutlukla, "Tarihgiler seylerin dogasi ve hata kendi konu- 25 larinmn niteligi dstiindé pek az digtinmiiglerdir.” diye yaz- maktaydi.> Fakat benim bu konferanslardaki éneiiliim, Dr. ALL. Rowse, daha hakh bir elestiriei tutumla, Sir Winston. Churchill’in I. Dinya Savas hakkindaki kitaby World Cri- sis'in, Trogki'nin History of the Russian Revolution'yla ki lik, canhhk, hareketlilik bakumndan bagabas gelmekle bir- likte, bir bakima ondan daha agagh kaldigam, giinkit "gerisin- de bir tarih felsefesi olmadigr'm sdylemistir."® Eskiden ingi- liz tarihgileri tarihin bir anlam olmackiina inandiklayndan egil, bu anlamn onun iginde sakh ve kendiliginden belli ol- dugunu sandiklan: igin, bir tarih felsefesine sahip olmak ge- rektigini kabul edemiyorlardh, Liberal 19. ytizy:l tarih gori- siintin, dinyaya serinkanh ve kendine gtivenli bir bakisin rind olan laissez-faire ekonomik dgretisiyle yalan bir ben- zerligi vardi. Herkes kendi igine baksm, gizli el evrensel uyu- mu nasilsa saglar. Tarihin olgulanni kendileri, daha yiik- sek amaglara dofiru, iyicil ve gériiniste simrsiz bir ilerleyig gibi Ustiin bir olgunun belirtileriydi. Bu masumluk gagydi ve tarihgiler Cennet Bahgesinde tarihin tanrisimin éninde ¢1- nilgplak ve giplakhklarndan utanmadan dolasiyorlard.. O zamandan sonra, biz Ginaln tamdik ve Digtigti yasadik; bu- gin tarih-felsefesiz olmaya gahsan tarihgiler ise, sadece, bo- subsguna ve bile bile, bir gplaklar kampinin tiyclori gibi, kendi evlerinin bahgesinde Cennet Bahgesini-yeniden can- landirmaya ugrasmaktadrlar. Bugin artik bizim tedirgin edici sorumuzdan kagimlamaz. Gegen 50 yal boyunca "Tarih nedir?" sorusu istiine birgok ciddi gahsmalar yapilmgtr. Tarihte olgularin bas: gekisi ve dzerkligi teorisine kargi ilk micadele cagrist, 1880'lerde ve 1890larda, 10. yizyal liberalizminin rahat saltanatint yik- (15) H, Butrfold, The Whig Interpretation of History (1981), s. 67. (16) AL. Rowse, The End ofan Epoch (1947), 8. 26283, 26 mak igin gok sey yapacak olan ilkeden, Almanya’dan gelmis- tir. Bugiin o micadele gagnsim yapan filozoflarm adlarndan ate pek bir sey kalmarmstr. Bunlardan yalnyz’Dilthey, son zamanlarda Ingiltere'de biraz gecikmig bir tine erigmistir, ‘Yazyihn degisiminden énee, bu tlkede olgular kiiltiine saldi- rari sapkinlara herhangi bir ilgi gisterilmesine imkan ver- meyecek kadar zenginlik ve giivenlik vard. Fakat yeni yiz- yin baslarinda mesale, Alman ustalara besbelli gok borglu olan Croce'nin bir tarih felsefesi kurmaya girigtiti Italya'ya gegti, Tarihin ashnda, gegmisi yasanan anin gézlerinden veo amin sorunlarimin rsinda gérmekten olustuga ve tarihginin bashea iginin kaydetmek devil, deerlendirmek oldugu anla- manda, Croce biitiin tarihin "sadag tarih" oldugunu ilén et- mistir.1” Ganki, tarihgi. degerlendirme yapmayacak olursa, “ neyin kaydedilmeye deger oldugunu nasil bilecektir? 1910'da Amerikalr'tarihgi Carl Becker bilerek kugkartie: bir dille "ta- rih olgulan, herhangi bir tarihei igin, kendisi onlari yaratm- aya kadar varolmazlar” demisti.¥ Bu meydan okumalann 0 zamanlar pek az iistiinde duruldu. Croce’nin Fransa ve ingiltere'de hayli moda olugu, aneak.1920'den sonra basladh, Bu, onun Alman énéellerinden daha ince bir diistiniir ya da daha iyi bir dislipgu olmasindan defi, I. Diinya Savagr'ndan conra olgularm bise 1914 yallanna oranla daha az litufkar bir bigimde giiliimser géziikmesinden ve bu nedenle, bizim onlann sayginhgam azaltmaya yonelen bir felsefeye karg: da- ha agik olusumuzdandh. Tarih felsefesine cidai bir katlast bu- (17) Bu anlamh Gzdeyig gu baglamda gogor: “Hor taihi yargiin altrdaki prati ‘goroker baton tarihe ‘gaddas tari’ karakterni veri, enkd boyloio anlat- lan olaylar zaman iginde hor no kadar uzak gdzUkseler do, tah gorgokte 0 layiann hatrtandit simcikianin goreKeriyle ve konumiaryla iii.” (B. Groce, Ozgoriagon Oykaso Olarak Tari, Ingiizee govisi: History as the ‘Story of Libery, 1941, s. 19). (18) Auantic Monthy, Ekim 1910, 6.528, <7 lunan, iginde yagadigimiz yizyildaki tek ingiliz diginira, Oxford felsefeci ve tarihgisi Collingwood tizerinde Croce’nin énemli bir etkisi vardi. Collingwood'un émri tasarladgh sis- temli biiyiik eserini yazmaya yetmedi, fakat bu konu iizerine basilmis ve basilmams yazilan dliminden sonra 1945'te ¢1- kan The Idea of History (Tarih Fikri) adi altinda bir ciltte topland. Collingwood'un gérisleri goylece ézetlenebilir. Tarih fel- sefesi "kendi bagna gegmis"Ie ya da "tarihginin kendi bagina onun hakkinda diigiinceleri” ile degil, "karsihkh jligkileri iginde bu iki seyle birden" ilgilidir. (Bu yargi "tarih” kelmesi- nin bugin kullamlan iki anlamim yansitmaktadir -hem ta- Tihgi tarafindan yiriitilen sorugturmay: hem de tarihginin sorusturdugu gegmis olaylar dizisini.) "Tarihginin istiinde sahstiga geemig, éhi bir gogmig degildir, belli bir anlamda bu- gin hala yaayan bir gecmistir." Fakat gecmis bir eylem, ta- rihgi onun ardinda yatan diisiinceyi anlamadhkga slidiir, ya- ni tarihgi igin anlamsizdir. Bu nedenle, "Biitiin tarih digiin- cenin tarihidir” ve “tarih, tarihi ustiinde gahstigh diigiince- nin, tarihginin zibninde yeniden olusmasidy.” Tarihginin zihninde gegmigin yeniden kurulmasi deneysel kamtlara da; yam, Fakat bu, kendi iginde deneysel bir sires degildir ve yalnizea olgulann ardarda dizilmesinden ibaret olamaz. Ter- sine, olgularin segilmesini ve yorumlanmasim, yeniden ku- rulma sireci yénetir: Zaten, onlan tarihi olgular yapan da budur. Bu noktada Collingwood’un disiincelerine yakin olan Profesér Oakeshott "Tarih, tarihgilerin yasantisidir. Tarihgi- den baskasi onu ‘yapamaz’: Tarihi yapmanin tek yolu, onu yazmaktsr" der.!® Bu keskin elestiri, her ne kadar birtakim ciddi gekinceler tasryabilirse de, ihmal edilmig baz gergekle- riagiga gkarmaktadwr. [19) M. Oakeshot, Experionce and Its Modes (1933), s. 99. 28 Bir kere, tarihin olgulan bize higbir zaman “an” olarak gelmezler, ginkit an bir bigimde varolmazlar ve varolamaz- lar: Her zaman kayit tutanm zihninden Janlarak yansirlar. Bundan gu sonug gikar ki, bir tarih eserini ele alinca, ilk ilgi- lenecegimiz, igindeki olgular degil, onu yazan tarihgi olmah- dir. Ornek olarak, adina bu konferanslann diizenlendigi bi- yak tarihgiyi ele alayim. Bize kendi otobiyografisinde anlat- tigina gére, G.M. Trevelyan "biraz agin bir Whig geleneyi olan bir evde yetistirilmigti’@°; umanm ki, onu Whig gelene- inden biyak ingiliz liberal tarihgilerinin énem bakimindan de@il, ama zaman bakimindan sonuncusu diye tammlarsam, buna karsi gikmazdh. Kendi soyagacim, biytik Whig tarihcisi George Otto Trevelyan'in dstinden, Whig tarihgilerinin tar- tismasiz en biyiigii olan Macaulay’a degin gotiirmesi, bosu- na degildir. Trevelyan’ en iyi ve en olgun eseri-olan Eng- land under Queen Anne (Kralige Anne Déneminde ingiltere) adh kitabs, bu ortamdan balalarak yazilmistir ve our eserin tam olarak ne demek istedigini ve anlamm, ancak o ortam gézéniinde tutarak okuyunea kavrayacaktr. Haita, yazar okura bunu anlamamas1 igin bir éziir nedeni birakmamakta- dir, Sunun igin ki, dedektif romam merakhlarimin teknigini izleyerek, énce sonucu okursamz, dgiined cildin son birkag sayfasinda bugiinlerde tarihin Whig yorumu denilen geyin benim dmriimde gérdiigam en iyi ézetini bulursunuz; burada Trevelyan'in yapmaya gahstjh geyin, Whig geleneginin kéke- nini ve gelisimini incelemek ve onu, bu gelenegin kurucusu olan IJ, William‘ élimiinden sonraki yillara dogra ve dii- riist olarak yerlestirmek oldugunu goreceksiniz. Belki bu, Kralige Anne dénemi olaylannin diisiinillebilecek tek yoru- mu degildir, ama pekala gecerli ve Trevelyan’ elinde vé- rimli bir yorumdur. Fakat bunun tam degerini bigebilmek (20) GM. Trevelyan, An Autobiography (1949), 6,11 29 igin, tarihginin ne yaptagamn iyi anlasiimasi gerekir: Cuin| Collingwood’un séyledigi gibi, madem ki tarihgi kigilerinin akillarndan neler gegmig oldugunu zihninde yeniden olus- turmak zorundadir, okur da kendi payma tarihginin zihnin- den neler gectigini yeniden olusturmahdir. Olgulari incele- meden énce tarihgiyi inceleyin. Alt tarafi, bu anlagiimasi pek siig bir sey degildir. Zaten, filanca okulun o dinli bilgini fa- Jancanmn bir kitabim okumasi sabk verilince, o filanca okul- daki bir arkadasma o falanca adamin ne cins biri oldugunu ve kafasinin iginde neler bulundugunu sormaya giden zeki bir iiniversite grencisinin yaptigh ig budur. Bir tarih eserini okuyunea, daima fisilblara kulak verin. Eger bir sey sezemi- yorsam, ya siz duyarsizsinz ya da tarihginiz ahk bir adam- dir. Olgular gergekte hig de bahkgimn tablasindaki bahklar sibi degildir. Olgular ugsuz bucakswz ve hatté bazen sinirsiz bir okyanusta dolasan bahklara benzerler, tarihginin ne ya- kalayacaga kismen sansa, fakat asil, avlanmak igin okyanu- sun neresine gidecegine ve hangi oltay: kullanmay: segecegi- ne baghdar -elbette bu iki etkeni de ne tiir bir bahk yakala- mak istedigi belirlemistir. Genellikle, tarihgi istedigi tirden clgulan elde edecektir. Tarih yorum demektir. Gergekten, Sir George Clark’ séztind ters cevirerek, tarihe “tartismah clgularca gevrelenmig yorum gekirdegi" deseydim, siphesiz, benim séziim de tek yanh ve yanhs -fikir- verici olurdu, fakat asil sézden daha fazla degil, sammm, ikinei nokta daha bildiktir: Tarihginin inceledigi insanla- nn zihniyetleri, eylemlerinin gerisindeki distineélerini, ha- yalgiicit yolu ile hnlamas geregi: Ben ola ki duygudaghk onaylamay: akla getirir diye, duygudashk degil de "hayalgii- «ii yoluyla anlayis" diyorum. 19. yiizyil Ortagag; tarihi konu- sunda zayifts. Cuinki ortagag insam tistiine hayalgiici yolu ile anlayiga varamayacak kadar sert tavir almista. Ortagag- larn boginanglan ve onlarn esinlettigi barbarhga kars.. Ya da Burckhardtn 30 Yil Savagi dstiine kinayie s6ziinii ala- lim: "ister Katolik olsun, ister Protestan, ruhi kurtulusu ulu- sun bitiinlégiinin dstiinde gormek, bir din igin rezilee bir seydir."** Vatam ugruna adam éldiirmeyi doffra ve évgiye deger, fakat dini ugrunda dldirmeyi kétii ve yanhs bulan bir anla- ygla yetistirilmig olan 19. yiizyihn liberal tarihgiler igin, 30 ‘Yil Savaslarv‘nda garpism birinin ruh haline niifuz etmek fazlasiyla zordu. Bu zorluk su anda benim tizerinde gahsti- tm alanda dzellikle daha biiyiktiir. Son 10 yal iginde ingiliz ce konugulan tilkelerde Sovyetler Birligi ve Sovyetler Bir! Hinde ingilizce konusulan iilkeler hakkinda yazilanlarnn ¢o- gu, karg: yamn akhndan neler gegtiffini hayalgiici yolu ile anlamaya en ufak dlgiide bile erisilememesi yiiztinden bozul- mustur, béylece dteki tarafin sézleri ve davramislani her za- man habis, sersemee ya da ikiyiizhi diye gésterilmistir. Ta- rihgi, hakkinda yazdii kimselerin zihinleriyle syle ya da boyle bir iligki olugturmadikga tarih yazilamaz. Usiineit nokta da sudur: Biz gegmisi ancak giiniimiz agi- sindan inceleyebilir, gegmisi anlayrgrmza bugiiniin gizleriyle olusturabiliriz. Tarihgi gaganin insamdir ve gagana insan va- rolusunun kogullan ile baghdir. Kullandiga -demokrasi, im- paratorluk, savas, devrim gibi kelimelerin kendilerinin bile, onlan aysramayacafh bugiine ézgit anlam yiikleri vardir. An- tik dénem dstiine gahgan tarihgiler sirf bu tuzaga digmemig olduklarm gistermek igin polis ve pleb gibi kelimeleri ézgiin bisimleriyle kullanma yoluna bagvurmuslardir. Bu onlan kurtaramamaktadir, Onlar da bugiinde yasamaktadrlar, nasil derslerini Khlamys yahut toga’ya biiriinmiig olarak ver- seler daha iyi Yunan ya da Roma tarihgileri olamazlarsa, ali- (21) J. Burckhardt, Judgements on History and Historians (1950), s. 179, 31 ‘silmamis ya da yitik kelimeleri kullanarak da kendilerini hi- leyle gegmise sokamazlar. Birbirini izleyen Fransa tarihgile- tinin Fransiz Devriminde éylesine belirgin bir rol oynayan Parisli kalabahklan anlatmakta kullandiklari isimler -les sans-culottes, le peuple, la canaille, les bras-mus- bunlar hep, oyunun’ kurallarim bilenler igin, siyasal bir iliski ve belirli bir yorumun anlatmlanydh. Yine de, tarihgi segmek zorun- dadw: Dili kullanmas: onu tarafsy olmaktan ahkoyar. Bu, yalnizea kelime sorunu da degildir. Gegen yizyil boyunca Avrupa'da degigen gig dengesi, ingiliz tarihgilerinin Buyuk Friedrich’e karg: tutumlarm tamamuyla degistirmigtir. Hh- ristiyan kiliseleri igindeki Katolik ve Protestanhk arasinda dettigen giig déngesi, Loyola, Luther ve Cromwell gibi kigilere olan tutumlarim kékli bir gekilde degistirmistir. 1917 Rus Devrim?nden ne kadar derinligine etkilendiklerini farket- mek igin, Fransa tarihgilerinin son 40 yilda Fransiz Devrimi Ustiine yazdiklan hakkinda az bir bilgi sahibi olmak yeterli- dir. Tarihgi gegmisin degil, bugiiniin insamdir, Profesir ‘Tre- vor - Roper, bize tarihginin "gecmisi sevmesi gerektigi’ni séy- ler.# Bu, dogrulugu oldukga kugkulu bir Opiittir. Gegmisi sevmek kolayhkla yash kimselerin ve yash toplumlann é2- Jemli romantizminin bir sonucu, bugiine ya da gelecege olan inang ve ilginin kaybedildiginin bir belirtisi olabilir2* Bas- makahp formillerden birini sermek zorunda olsaydim, ken- dimi "gegmigin dhi elinden” kurtarmay: salik vereni yezler- dim. Tarihsinin gorevi gegmigi sevmek ya da kendisini geg- misten kurtarmak de@il, bugiinit anlamanin anahtan olarak onun distiinde galigmak ve anlamaktir. (22) J. Burckhardt, Judgemants on History and Historians'a Ging (1958), . 17 (23) Niptesche'nin tarih gérdsGyle kargilagtinniz:"Geriye bakmak ve muhasobe yapmak, gegmisin anilannda, tari Kiltorde avuntu aramak, yagh insanin 'sidir ve yaghik cagina 62g0dbr.” Unzeitgemasse Berrachtungon (Movsin. siz DOsdnceter) Ing. gov. Thoughts Out of Season, 1909, s, 65-66. 32 pivle olmakla birlikte, bunlar eer Collingwoodeu tarih Boris diyebilecegim seyle ilgili birtakam gerceklerse, baz sehlikeleri ortaya koymann zamamdrr. ‘Tarihginin tarihi Yapmadaki rola tstinde israr edilmesi, akli sonucuna kader sotirildirse, her tdrlii nesnel tarihi imkénsiz hilar: Buns B6- re tarih tarihginin yaptign seydir. Nitekim, Collingwood, ya- sean arafindan daha sonra aktarsimis bir netunda, bir ara bu sonuca varmis gibidir: St. Augustine tarihe erken dénem Hrristiyanla- ‘Tillamont bir 17, nin gordgiintin dogru oldugunu sormanim bir anle m yoktur. Bunlann her biri, onu benimseyen kigi igin olabilecek tek seydi.24 __ Bu, Froude’un tarih “isteditsimiz her kelimeyi yazabilece- Kimiz, bir gocugun harf kutusudur'® Soztinde oldugu gibi, tam bir siphecilij ,"makas-zamk tarihi"- Pe, tarihin salt bir olgular yigmast oldugu yolundalei Boriise karg tepkisinde, tarihi insan beyninden dokunmus bir sey diye ele almaya teblikeli bir bigimde yaklasmakta, daha énce aktardgim pargada Sir George Clark’ca sikartilms sonucu- na geri dénmektedir. Tarihin bir anlam olmadh teorisi ye- Tine, burada bize anlamlann simrsizhgh teorisi sunuluyor: 24) R. Collingwood, The Idea of History (1946), s. 12 (25) A Froude, Shon Stucies on Groat Subjocs it (1894), 21 33 bundan o dagin nesnel olarak higbir bigimi yoktur ya da bi- imleri simrsizdir sonucu gikartilamaz. Tarihin kurulmasin- da yorum vazgecilmez bir rol oynadgindan ve varolan hicbir yorum biitiniiyle nesnel olmadyh igin her yorumun bir éteki kadar iyi oldugu ve ilkece tarih olgulannin ashnda nesnel yoruma elverigli olmadigt sonucu da gikmaz. Daha ileri bir asamada tarihte nesnellikle tam ne denmek istendigini be- lirtmem gerekecek. Fakat Collingwood’un varsayrmlarnda daha da biiyik bir tehlike kol gezmektedir. Eger tarihgi, iizerinde gahstgh tarih dénemine zorunlu olarak kendi giniinin gézlerinden pakarsa ve gecmisin sorunlarim bugiinin sorunlarina bir anahtar olarak incelerse, bir salt pragmatik olgular girasii- ne diigmez, dogra yorumun ayracinin bugiinki bir amaca uy- gunlugu oldugunu ileri sirmez mi? Bu varsayma gore tari- hin olgulan higtir, yorumsa her geydir. Nietzsche ilkeyi koy- mustur bile: "Bir gériistin yanhshga ona karsi aikmamuz igin bir neden degildir... Soran, onun ne dlgiide hayata siirdirici, hayat koruyucu, tirleri koruyucu, hatta tirleri gelistirici ol- dugudur"® Amerikan pragmatistleri daha bir sti ortdlit olarak ve daha az igtenlikle ayn gizgiden gitmislerdir. Bilgi bir amag igin bilgidir. Bilginin gegerliligi amacin gegerliligine baghdir. Fakat, béyle bir teorinin dne sirilmedigi yerde bile, uygulama daha az tedirgin edici olmamstir. Ben, kendi ¢a- ligma alanimda, bu tehlikenin gergekliginden syniimak igin olgulann hakka gigmenerek yapilan asin yorumlarin pek gok drnegini gordim. Sovyet ve anti-Sovyet tarihgilik okullarinin kimi agin dirdnlerine bakmansn, bazen 19. yiizyihn salt olgu- sal bir tarih yapilabilecegini sanan hayali anlayag: igin bir ge- sit zlem yaratmasi hig de gasurtici degildir. Gyleyse, 20. yizyihn ortasinda tarihginin olgularna kar- (26) Jenseits von Gut und Bbse (iyi ve Kot0ndn Otesinde), bl. 1 34 s yikimlilagind nasil tanimlayacagaz? Sanirm, ben, olgu- Jar, belgeler karsisinda gok savruk davrandigm suglamasin- dan kurtulmak igin, son yillarda belgeleri izlemek ve incele- mek, tarihi eserimi geregince dipnotlanmis olgularla doldur- mak igin yeterince zaman hareadi. Tarihginin, olgularna saygi gésterme édevi olgulann dogru olmasim saglama yi- kiimliligiyle bitmez. Uzerinde cahstig: konuyla ve énerdigi yorumla su ya da bu anlamda ilgili, bilinen ya da bilinebile- cek biitiin olgulan igin igine katmaya galigmahdir, Bger Vie- toria gaginin Ingilizi’ni ahlakh ve mantikh biri olarak géster- meye kalkigacaksa, 1850'de Stalybridge Wakes'de olanlant unutmamahdbr. Fakat bu da, onun, tarihin ézsuyu olan yoru- mu bir kenara birakabilecegi anlamina gelmez. Meslekten olmayan bazilan -yani iiniversite digindan ya da dteki aka- demik disiplinlerden arkadaslar- bana tarihginin tarih ya- zarken nasil cahstigim sorarlar, En yaygin sam, tarihginin galigmalanm kesinlikle ayirdedilebilir iki evre ya da déneme ayirdigi yolundadir. Once, kaynak okuyarak ve defterlerini olgularla doldurarak uzun bir hazirhk dénemi gegirir; sonra bu bitince, kaynaklarm bir yana koyar, defterlerini @kanp, bastan sona kitabim yazar. Bu, bence inandirici ve kabul edi- lir degildir. Ganki, ana kaynak saydiklanmdan birkagm okumaya baslar baslamaz, bana giddetli bir itilim gelir ve yazmaya baslanm -mutlaka bagindan defil, bir yerinden, herhangi bir yerinden. Boylece, okuma ve yazma birlikte ilerler. Ben bir yandan okumaya devam ederken yazdiklarm gogabr, eksilir, yeniden bigimlenir, yrtuhp atihr. Yazma, okumaya kilavuzluk eder, onu yénetir, verimli kalar: Yazdik- ga neyi aradkgam: daha iyi bilir, buldugumun anlamum ve ko- nuyla iligkisini daha iyi kavrarmm. Belki baz: tarihgiler bu dnyazim, bazi kisilerin satrang tahtasina ve oyancusuna basvurmakswan akildan satrang oynamalan gibi kalem-kagnt 35 ya da yazi makinesi kullanmadan akaldan yaparlar; iste bu, benim gipta ettiffim, fakat taklit edemeyecegim bir tanri gisidir. Ben guna inamyorum: Adina deger her tarihgi iktisatglanin "girdi" ve "gikt" dedikleri iki siireg aym zaman- da ilerler, bunlar uygulamada bir tek siirecin pargalaridir. Onlan birbirlerinden ayirmaya kalkar ya da birine abi nin dstiinde bir éneelik tamrsamz, iki sapkainhktan birine diisersiniz: Ya anlamsiz ve énemsiz makas-zamk tarihi ya- zarsimz yahut yazdganiz propaganda ya da tarihi roman olur, gegmigin olgulanm yalmzca tarihle hig ilgisi olmayan bir yaziyi siislemek igin kullanarsimz. Béylece, tarihginin tarihin olgulan karsisindaki tutumu- nu inceleyince nazik goriinen bir durumda kalriz: Soyle ki, bir yanda nesnel olgular toplulugu olarak savunulamaz bir tarih teorisinin Scylla kayahh, yorumun kogulsuz olarak ol- gudan énde gelisi, ote yanda, es derecede savunulamayacak tarihin olgularm saptayan ve onlara yorumlama stireci igin- de hakim olan tarihginin zihninin éznel bir Grand diye goren tarih teorisinin Charybdis girdaby; yani, agirhk merkezi geg- miste olan tarih gériigi ile afirhk merkezi bugiinde olan ta- rih gértisii arasinda, hassas bir dikkatle yol almak. Fakat gergekte durumumuz gorindGgii kadar da nazik degildir. Bu konferanslar boyunea olgu ve yorum ikiligiyle baska kahklar iginde tekrar kargilagacagrz -Szel ve genel, deneysel ve teo- rik, nesnel ve éznel. Tarihginin yazgist insan dogasimin bir yansiyiidir. insan, belki ilk gocuklugu ve yashhginin sonu disinda, gevresiyle bitsbittin iliskili ve kosulsuz olarak onun etkisi altinda degildir. Ote yandan, higbir zaman da ¢evre- sinden timiyle bagamsyz ve onun kayitsiz sartsiz efendisi de defildir. insanin gevresiyle iligkisi tarihginin konusuyla olan iligkisidir. Tarihgi olgularmin ne dciz bir kélesi ne de zalim bir efendisidir. Tarihgiyle olgulan arasindaki iliski bir esit- 36 lik, bir ahgverig iliskisidir. Dagiindir ve yazarken bir an du- rup da "Ben ne yapryorum?” sorusunu kendisine soran her tarihginin bildigi gibi, tarihgi arahkswz bir bigimde olgularimt yorumuna, yorumunu da olgularina gére kahplandirma siire- ci igindedir. Bunlardan birine éneelik vermek imkansizéhr. Tarihgi gegici bir olgular segimi ve -kendisi gibi baskala- ninea da yapilmis olan- o segimin igiginda o segimin yapildiia gecici bir yorumla ige baslar. Tarihgi, galighkga hem yorum hem de olgularin segimi ve siraya konmasi, birinin ya da dte- kinin etkilegimiyle, ince ve belki bir élgiide bilingsiz dedi liklere ugrar. Tarihgi bugiiniinén bir paras: ve olgularsa gegmige ait olduklarndan, bu karsihkh etkilesim, aym za- manda bugiin ile gegmig arasinda bir karghkhhgh isin igine katar. Tarihgi ve tarihin olgulan birbirleri igin gereklidi Tarihgi olgulan olmaksizin kéksie ve bos, olgular tarihgiler olmadan 6li ve anlamswdir, Bundan étii sorusuna ilk cevabim gu olacaktar: Tarihgi ile olgulari arasin- da kesintisiz bir karshkh etkilesim stireci, bugiin ile gegmis arasinda bitmez bir diyalog. » 37

You might also like