You are on page 1of 1

View metadata, citation and similar papers at core.ac.

uk brought to you by CORE


provided by Istanbul Sehir University Repository

SAYFA CUMHURİYET

6 SÖYLEŞİ

JFJn edih
Yoluk,
babasıyla
birlikte gittiği bir
sıra gecesinde
gazellerin
büyüsüne
kapılmış:
“Beni sorarsan,
babam beni bir
gece sıra gecesine
götürdü. O sıra
gecesinden sonra
‘İlla bana bir
cümbüş al ben de
öğreneceğim’
dedim. Sonunda
aldı, usta tuttu,
::x i# js i derken belledik.”

Divan şairlerinin gazellerini farklı makamlarda söyleyebilen Kazancı Bedih:

Bizimki bir meraktır


HATİCE TUNCER ekipler karşı karşıya, siz söylüyorsunuz, onlar
dinliyor. 150 seneden fazladır bu geleneğimiz.”
Kazancı Bedih: Zanaatkârlar haftada bir mesela cumartesi

Urfa’mn daracık sokaklarına açılan Eıkekler sıra gecelerinde çalıp söyleyip soh­
geniş avlulu evlerinde yankılanırdı se­ »eceleri 8-10 kişi sırayla birisinin evinde toplanırlar Bu bet ederken kadınlar ne yapar? Naci Yoluk
si. Ülkenin batısında bilinmezdi ama Ur- yanıtlıyor:
fa ve çevresinde bir Kazancı Bedih ef­ hafta sizde, bir hafta bizde otururlar. Çiğ köfte yapaılaı, “Bazen evlerinde otururlar. Bizim evleri­
sanesi dolaşırdı. Okuduğu gazellerin biraz muhabbet ederler. Ondan sonra da saz çalarlar, sohbet mizin geniş avluları vardır. Komşular oralar­
kaydedildiği makaralar hazine gibi sak­ da toplanır. Erkekler hanımlara kızıyorlar
lanırdı. Bir televizyon programında ve ederler, eski sözleri söylerler. Keyif ederler yanı... Ç ıg kotte
mı, gündüzleri de onlar gün yapıyor. Bazen
filmlerde görülünce “son gazelhan” keş­ yedikten, çay, mırra içtikten sonra herkes dağılır. haramlar da geliyor ama sıra gecesi
fedildi. Art arda kasetleri, CD’le- erkek erkeğedir. Birbirine bir derdini
ri çıktı, beş yıldızlı otellerin özel söyler. Bir kültürdür, yalnız eğlenme
gecelerinin, düğünlerin başkonuğu yeri değil, dertleşme yeridir.”
oldu. Henüz televizyonların sohbe­
tin başköşesine kurulmadığı, pi­ Beş yıldızlı otel dönemi
kabın, kasetçalarlann yayılmadığı
günlerde dost sohbetlerinin müzik­ Evlerde, mağaralarda, 50 yıl sıra ge­
le yoğrulduğu “sıra geceleri” deği­ celerinin başkonuğu olduktan sonra
şip gösteriye dönüştü. Kazancı Be­ birden ünlü olup beş yıldızlı otelle­
dih ve takımı da yüzyılların gele­ re gösteriye çağrılması Kazancı Be-
neğini paylaşmaktan mutlu olup bu dih’in yaşamını değiştirmemiş:
değişime ayak uydurdu. “Babanım yaşamında bir değişik­
Kazancı Bedih ve takımı geçen lik olmadı. Ama gerçekten güzel bir
günlerde bir düğündeki programla­ gelenek sıra gecesi. Onu hiç değilse
rı için İstanbul’daydılar. Düğün için Türkiye’ye CD’lerle, kasetlerle tanı­
Kılıç Müzik’te son hazırlıklarını ya­ tıyoruz. Bazen soruyorlar ‘Masada ra­
parken Bedih Yoluk, oğlu Naci Yo­ kılarla sıra gecesi olur mu’ diye. Sı­
luk ve takım arkadaşlarından Ka­ ra gecesi 15-20 kişi yerde oturarak ya­
zım Çiriş (Urfalı Kazım) sıra gece­ pılır. Ama çağınyorlar, dinlemek,
lerini anlattı. görmek istiyorlar. Nerede yapaca­
ğız, bir odaya 150 kişiyi nasıl doldu­
Şiir ve müziğe âşık ralım. Bunlar geleneği bozuyor de-
nilemez. Şekü olarak belki biraz de­
Bedih Yoluk, şiire ve müziğe âşık ğişiyor.”
bir Urfalı. Duygularım gazelle, şiir­ Müzikte yeni modalar gazeli bo­
le anlatmış ömür boyu: “Bu merak­ zamaz Kazancı Bedih’e göre: “Ko­
tır tabii. Zanaatkârlar haftada bir, lay ahşılabilinseydi belki bozulurdu.
mesela cumartesi geceleri 8-10 kişi sı­ Ama kolay alışılabilen bir şey değü.
rayla birisinin evinde toplanırlar. Bir Her çiçeğin bir kokusu, bir şekü var­
hafta sizde, bir hafta bizde otururlar. dır. Kimi sarıyı, kimi kırmızıyı, ki­
Çiğkölite yaparlar, biraz muhabbet mi pembeyi sever. O ayn perde.”
ederler. Ondan sonra da saz çalarlar,
sohbet ederler, eski sözleri söylerler. Ke­ çekirdekten değil...
şif ederler yanL. Çiğköfte yedikten, çay,
mırra içtikten sonra herkes dağılır. İş­ Urfalı Kazım diye tanınan Kazım
te o ev sahibinin çocuğu varsa gelip Çiriş sıra gecelerinde hoyrat okuyor:
Sıra geceleri hafif makamlardan başlar. Türkülerden gazel

seyrediyor, hizmet ediyor. Merakı varsa öğ­ “Türkü okusam bu gruba giremez­
reniyor yani. O meclisin şeklini görüyor. Gü­ ve hoyratlara geçilir. Kazım Çiriş, Bedih’ın takımında dim, hoyrat okuduğum için girdim. Tür­
zel muhabbet oldu mu, o adam da kapılıyor küyü Urfa’dan kimi tutup getirsen okur.
gidiyor.”
hoyrat okuyor: “Türküyü Urfa’dan kimi tutup getirsen okur
Hoyrat tiz sesle okunur. Gazel kadar
Hovrat zordur. Tiz sesle okunur, ağıttır. Gazel kadar hoyrat da hoyrat da önemlidir. Geceye yumuşak ma­
Baba bana cümbüş önemlidir. Geceye yumuşak makamlardan başlarız. Sporcular gı kamlardan başlarız. Sporcular gibi ön­
ce ısınırız. Hoyrata, gazele 8-10 parça­
Bedih Yoluk, babasıyla birlikte gittiği bir önce ısınırız. Hoyrata, gazele 8-10 parçadan sonra gelinil. dan sonra gelinir. İki türkü, bir hoyrat,
sıra gecesinde gazellerin büyüsüne kapılmış: gazel öyle gider. Ortamın bir adabı var­
“Beni sorarsan, babam beni bir gece sıra dır. O güzel program yaparken soğuk
gecesine götürdü. O sıra gecesinden sonra ‘İl­ davrananlara, ahengi bozanlara ya da konu­
la bana bir cümbüş al, ben de öğreneceğim’ larda söyleyebilen Kazancı Bedih, tambur şanlara ‘Karşımda oturanlar / Az derdimi art­
natçılanndan Mukim Tahir’in orada okuma­ ve cümbüş ustasıdır aynı zamanda. Gazel dı­
dedim. Sonunda aidi, usta tuttu, derken bel­ sı genç Bedih için büyük şanstır: tıranlar / Başma çelenk koysun / Bu dertten
ledik.” şında maya, hoyrat ve türkü de okur. Ma- kurtulanlar’ diye hafiften taşlama yapanz.”
“Gazeli ustalarımızdan öğrendik. Ustam
Naci Yoluk, babasmm anlatmadan geçtik­ kamlan ve makamlardaki geçkileri çok iyi Kazancı Bedih’in torunu Bedih, dedesi gi­
Tenekeci Mahmut Güzelgöz’dür. Tabü baş­ bilir. Ama Kazancı Bedih sanatına karşı mü­
lerini tamamlıyor: “O zamanlar okul yok. ka ustalar da vardır. Ben Tenekeci M ah­ bi çekirdekten değil okuldan yetişiyor. Har­
Babam bir ananın babanın tek çocuğudur. tevazı: ran Üniversitesi Müzik Öğretmenliği Bölü-
mut’tan öğrendim.”
Meslek sahibi olabilsin diye bakırcı ustasının
Kazancı Bedih artık ustalarla oturmaya mü’nde okuyor. Kazancı Bedih’in Urfa’da ken­
yanma vermişler. Çırak, kalfa, ustalığa kadar Mağaralarda yapılıyor di kaset ve CD’lerinin satıldığı bir işyeri var.
başlar. Naci Yoluk, babasının öyküsünü an­
gitmiş, dükkân sahibi olmuş. Fakat sıra gece­ Ünü artınca görüşmek, imza almak, röpor­
latıyor: “Çalıştığı yerierin ustaları da sanat­ “Bizimki de bir merak işte... Yolu yürüyo­
sine de götürürler çocuktan. Çocuk orada taj yapmak, fotoğraf çekmek isteyenler yaz­
kâr. En azından piyasada değü, ama herke­ ruz, gidiyoruz işte.”
müzik öğrenir, oturup kalkmayı öğrenir. O sı­ ları akşam saatlerinde, kışın da öğle saatle­
sin kendi merakı. Babanım yaşlarında kime Kazancı Bedih kendisini anlatmayı sev­
ralarda babam 13-14 yaşlarındaymış. Bakır­ rinde “Bahklıgöl Kazancı Bedih Müzike-
sorsan, o zamanın dili olduğu için gazelin an­ mediği için yine Naci Yoluk’a dönüyoruz: vi”nde ustayı bulabiliyor.
cılıkta o işleme var ya çekiçle tık tık tık. O es­
nada ister hoyrat oku, ister gazel oku, ister tür­ lamını söylüyor. Bu gazeller divan edebiyatı “Hatırında hiç yoksa 100 gazel vardır. Ay­
kü oku, kimse duymaz zaten. Çalışırken büe şairlerinin eserleri. Fuzuli, N ef’i, Ziya Paşa, nı gazeli istediği 10 makamda okur. Uşşak, Kür­ Baba - oğul...
o çekiçler kendilerine ritim sesleri olur.” İstanbullu Nezihe Yaşar Hanım’m gazelleri di, Hicaz, Rast, Mahur.. Bizim Urfalının sesi­
ki Urfa’da çok geçerli.” nin güzel olması öyle isottan, havadan, sudan Kazancı Bedih ve oğlu Naci Yoluk bugün­
Ustalardan öğrenilir Gazeller bugünün diline daha yakın olan­ değil. Herkesin sesi güzel, hepimiz aynı me­ lerde “Baba-Oğul” adlı bir çalışma içinde.
lardan seçiliyor. Erkek erkeğe bir toplantı rakla doğuyoruz. Almanya’ya ilk gidenler Bedih Yoluk, yavaş yavaş çekilmeyi düşünü­
Kazancı Bedih için o günler biraz değiş­ olan sıra gecelerinde Kazancı Bedih, en çok büyük makara bantlı teypler getirdiler. Her yor. Naci Yoluk da sıra gecelerinde babası­
miş: Nezihe Yaşar’dan okuyor. Edebiyatçılara da evde öyle büyük bir arşiv yatar ki. O sıra ge­ nı gizli gizli dinleyerek yetişmiş:
“Başka yerde bakırcılık derler, ama bizim danışılarak gazelin yanlış okunması önleni­ celerinde meraklıları makaraya alır, aylarca “Gazel okumaya çalışıyorum. Arkadan gel­
Urfa’da Kazancı Pazan demesen kimse tara­ yor. Şairi överek bir örnek veriyor: “Nezihe dinler, kimseye de vermez.” meye çalışacağız ama çok usta işidir bu.”
maz. Orada kazan-leğen yapardık. Şimdi Hamm’dan ‘Bir perinin aşkına düştüm çok Sıra geceleri yalnızca evlerde değil, çevre­ Ayrılırken Urfalı Kazım bir hoyrat okuyor
kalktı tabii onlar. Alüminyum çıktı, naylon le­ efkan eyledim / Zan aşkı çok zaman kendim­ ye rahatsızlık vermemek için mağaralarda ya­ hatırımız için. Kazancı Bedih de kasetimize
ğenler çıktı.” Kazancı Bedih, çocukluğunda de punhan eyledim’... Bu ayn bir perdedir. pılır. Naci Yoluk ü n da sıra geceleri için ma­ Nezihe Hanım’dan bir gazel okuyup hediye
babasıyla gittiği Balıklıgöl’ün yakınlarında­ Kelimeleri öyle kullanmış ki, bir tek sözünü ğarası var: “Mağara kayadan oyulmuş ev gi­ ediyor: “Gül ruhlarını goncayi zibaya değiş­
ki çay bahçesinde çalınan gramofondan Ha­ bir araya getiremezsin.” bidir. Küçük bir ev gibidir, mutfağı vardır. ‘Da­ mem / Endamı dilannızı tubaya değişmem /
fız Burhan, Müzeyyen Senar, Safiye Ayla gi­ Divan şairlerinin gazellerini Urfa Makam ğa gidiyoruz’ deriz, rahatsızlık olmasın diye. Viraneyi şen olsa emin ol ki / Seninle ben mes-
bi ünlü sanatçıları dinler. Dönemin ünlü sa Geleneği’ne uygun olarak ve farklı makam Hepsi iç içedir. Biri söyler öteki dinler. Yani ken-i tanm ı balaya değişmem”

İstanbul Şehir Üniversitesi Kütüphanesi


Taha Toros Arşivi

You might also like