Professional Documents
Culture Documents
1. Baskı
Editör: Prof. Dr. Murat ÖZBAY
ISBN 978-605-364-226-8
YAYINEVİ DAĞITIM
–––––––––––––––––––––––– ––––––––––––––––––––––––
adakale sokak 4/1 yenişehir-ankara sağlık sokak 17/a yenişehir-ankara
tel: +90 312 430 67 50-51 (pbx) tel: +90 312 434 54 08 - +90 312 434 54 24
belgeç: +90 312 425 44 60 belgeç: +90 312 431 37 38
gsm: 0506 345 19 36 - 0541 940 45 45 - 0533 205 52 30 gsm: 0506 345 19 37 - 051 434 54 24 - 0533 205 52 31
e-ileti: pegem@pegem.net e-ileti: siparis@pegem.net
YAZIŞMA
––––––––––––––––––––––––
p.k. 175 06442 yenişehir-ankara internet :
ÖN SÖZ
Dil bilgisi, bir dilin sesleri, sözcük türleri, bunların yapıları, cümle içindeki dizil-
meleri, görevleri, çekimleriyle ilgili kuralları inceleyen bir bilim dalıdır. Ülkemizde 2004
yılında uygulanmaya başlanan yapılandırmacı yaklaşımla birlikte, dil bilgisi öğretimi de
yeni bir nitelik kazanmıştır. Davranışçı yaklaşımın, dilin bir dizi kurallarını ezberletmeye
yönelik etki – tepki prensibine dayalı bakış açısı yerini, öğrencilerin aktif olduğu, etkin-
likler yoluyla kuralların sezdirildiği ve işlevsel kullanıma önem veren yapılandırıcı bir an-
layışa bırakmıştır.
Yapılandırmacı yaklaşımda dil bilgisi öğretimi 1-5. sınıflarda ilk okuma öğretimiyle
eş zamanlı olarak sesten hareketle başlamakta ve programda belirlenen konular okuma,
yazma, konuşma ve dinleme çalışmalarına sindirilerek öğretilmektedir. Dil bilgisine ait
bazı kavram ve kuralların soyut olması sebebiyle, zihinsel gelişime paralel olarak öğretil-
meleri gerekmektedir. Bu düşünceden hareketle ilköğretim 1-5. sınıflarda dil bilgisi ku-
ralları sezdirilmekte, tanımlara yer verilmemektedir. 6-8. sınıflarda da aynı bakış açısıyla
aşamalı bir öğretim süreci takip edilmekte, 1-5. sınıflardan farklı olarak dil bilgisi kuralları
ile ilgili tanımlar da yapılmaktadır.
Yapılandırmacı yaklaşıma göre dil bilgisi öğretimi, dil becerileri, iletişim, anlama,
etkileşim, işlevsellik, kavramları geliştirme ve zihinsel becerileri geliştirme çerçevesinde
ele alınmaktadır. Bu yaklaşım, dil bilgisi öğretimini davranışçı yaklaşımda olduğu gibi bir
amaç olarak değil, dil becerilerini geliştirmek için bir araç olarak değerlendirmektedir.
Yapılandırmacı yaklaşımın temel prensiplerine uygun olarak öğrenciyi merkez alan,
dil bilgisi öğretimini amaç değil araç olarak değerlendiren, öğretmen adaylarına ve öğret-
menlere rehberlik etmeyi amaçlayan Türkçe Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi adlı
bu kitap, Türkiye’nin farklı üniversitelerinde görev yapan ve doktora eğitimini Türkçe öğ-
retimi alanında tamamlamış öğretim üyeleri tarafından yazılmıştır. Bu yönüyle önemli bir
bilgi birikimi ortaya koymaktadır. Dil bilgisi öğretimi alanında önemli bir ihtiyaca cevap
vereceği düşünülen bu kaynak, kuramsal bilgi ve uygulama örneklerinin bir arada oldu-
ğu bölümlerden meydana gelmektedir. Kitabın hazırlık sürecinde, dil bilgisi öğretimine
ait temel bilgilerin akademik bir bakış açısıyla ortaya konulmasının yanında, öğretmen
adayları ve öğretmenler tarafından eğitim ortamına kolaylıkla uygulanabilecek bir nite-
likte olmasına da özen gösterilmiştir. Bölümlerde, kuramsal bilgilerin yanı sıra, çok sayıda
örnek uygulamalara yer verilmiştir. Öte yandan bu kitap, dil bilgisi öğretimini okuma,
yazma, konuşma ve dinleme becerilerine göre ele alması sebebiyle ülkemizde bu alanda
yayınlanmış olan ilk kaynak eser olma özelliği de taşımaktadır.
Elinizdeki, Türkçe Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi isimli kitap, on bölümden
oluşmaktadır. “Cumhuriyet Dönemi Türkçe Programlarında Dil Bilgisi Öğretimi” isimli
Birinci Bölümde, Cumhuriyet Dönemi Türkçe öğretim programlarında dil bilgisi öğreti-
minin nasıl yer aldığı değerlendirilmiştir. “Dünyada ve Türkiye’de Dil Bilgisi Öğretiminin
Temel Problemleri” isimli İkinci Bölümde, Batıda ve ülkemizde dil bilgisi öğretimi sü-
recinde karşılaşılan problemlere ayrıntılı bir şekilde yer verilmiştir. “Dil Bilgisi Öğreti-
minde Temel İlkeler ve İzlenen Aşamalar” başlığını taşıyan Üçüncü Bölümde, 1-5 ve 6-8.
sınıflarda, dil bilgisi konularının öğretiminde izlenen aşamalar, programlar ve ders kitap-
larındaki etkinlikler karşılaştırılarak değerlendirilmiştir. “Dil Bilgisi Öğretiminde Temel
Yaklaşımlar, Yöntemler ve Teknikler” başlıklı Dördüncü Bölümde, Davranışçı Yaklaşım
da dâhil olmak üzere, Yapılandırıcı Yaklaşımda dil bilgisi öğretiminde kullanılan yöntem
ve teknikler işlevsel ve işlevsel olmayan yönleriyle birlikte ayrıntılı bir şekilde incelenmiş-
tir. “Metin Temelli Dil Bilgisi Öğretimi ve Uygulamaları” isimli Beşinci Bölümde, dilin
canlı ortamı olarak kabul edilen metinden hareketle gerçekleştirilen dil bilgisi öğretimi,
kuramsal bilgiler ve uygulamalı örnekler çerçevesinde ele alınmıştır. “Öğrenme Süreçleri
Açısından Metin / Söylem Düzeni ve Bilgi Kullanımı” başlıklı Altıncı Bölümde dil bilgisi
öğretimi, öğrenme süreçleri çerçevesinde metin / söylem ilgisi ve öğrenme süreçleri açı-
sından değerlendirilmiştir. “Dil Bilgisi Öğretiminde Materyal Geliştirme ve Etkinlikler”
başlıklı Yedinci Bölümde, dil bilgisi öğretiminin uygulama süreci açısından son derece
önemli olan materyal geliştirme süreci ele alınmış ve etkinlik örneklerine yer verilmiştir.
“Okuma ve Dinleme Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi” isimli Sekizinci Bölümde,
yapılandırmacı yaklaşımda dil bilgisi öğretiminin temel hedeflerinden biri kabul edilen
anlama becerilerinin geliştirilmesi ve dil bilgisi öğretimi arasındaki ilişki anlatılmıştır.
“Konuşma Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi” başlıklı Dokuzuncu Bölümde, konuş-
ma becerilerinin geliştirilmesi sürecinde, dil bilgisi öğretiminin işlevleri üzerinde durul-
muştur. “Yazma Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi” başlıklı Onuncu Bölümde ise dil
bilgisi öğretimi, yazma çalışmaları bağlamında değerlendirilmiş,ayrıca uygulama örnek-
lerine de yer verilmiştir.
Öncelikle sınıf ve Türkçe öğretmeni adayları ile öğretmenler için dil bilgisi öğreti-
minde rehberlik etmesi amacıyla hazırlanan, imla ve noktalamada Türk Dil Kurumu’nun
yazım kılavuzunun esas alındığı bu kitabın, dil bilgisi öğretimiyle ilgilenen herkese ve
özellikle de bu alanda çalışma yapan akademisyenlere faydalı olacağı düşünülmektedir.
Kitabın dizgi, grafik ve baskısı esnasında gerekli titizliği gösteren PegemA’nın çok
değerli yönetici ve personeline teşekkür ediyorum.
Ankara, 2012
Prof. Dr. Murat ÖZBAY
Editör
İçindekiler v
Bölüm 7: DİL BİLGİSİ ÖĞRETİMİNDE MATERYAL GELİŞTİRME VE ETKİNLİKLER
Yrd. Doç. Dr. Namık Kemal Şahbaz
Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Türkçe Eğitimi Bölümü
Bölüm 1
Cumhuriyet Dönemi İlköğretim Türkçe Dersi
Öğretim Programlarında Dil Bilgisi Öğretimi
Giriş...............................................................................................................................................................1
1. İlköğretim 1-5. Sınıflar Türkçe Dersi Öğretim Programları....................................................2
1340 (1924) İlk Mektep Türkçe Müfredat Programı ..............................................................3
1926 İlk Mektep Türkçe Müfredat Programı ............................................................................5
1930 İlk Mektep Türkçe Müfredat Programı ............................................................................7
1936 İlkokul Türkçe Programı .......................................................................................................7
1948 İlkokul Türkçe Programı .......................................................................................................7
1968 İlkokul Türkçe Programı .................................................................................................... 12
1981 İlköğretim Okulları Türkçe Eğitim Programı .............................................................. 17
2004 İlköğretim Türkçe Dersi Öğretim Programı (1-5. Sınıflar)...................................... 23
2.İlköğretim 6-8. Sınıflar Türkçe Dersi Öğretim Programları.................................................. 25
1340 (1924) Lise Birinci Devre Müfredat Programı ............................................................ 25
1929 Ortamektep Türkçe Programı ......................................................................................... 27
1931-1932 Ders Senesi Tadilatı Türkçe Programı ............................................................... 28
1938 Ortaokul Türkçe Programı................................................................................................ 30
1949 Ortaokul Türkçe Programı................................................................................................ 30
1962 Ortaokul Türkçe Programı................................................................................................ 33
1981 İlköğretim Okulları Türkçe Eğitim Programı (6-8. Sınıflar) .................................... 33
2005 İlköğretim Türkçe Dersi Öğretim Programı (6-8. Sınıflar)...................................... 38
Sonuç ........................................................................................................................................................ 43
Kaynakça.................................................................................................................................................. 44
Bölüm 2
Dünya'da ve Türkiye'de Dil Bilgisi Öğretiminin Temel Problemleri
1. Giriş ........................................................................................................................................................47
2. Türkçe Dil Bilgisi Öğretiminin Sorunları ....................................................................................55
2.1. Terimler Sorunu .......................................................................................................................55
2.2. Yaklaşım Sorunu ......................................................................................................................60
2.3. Lisans Eğitimi İle İlgili Sorunlar ..........................................................................................60
2.4. Dil Bilim Sorunu ......................................................................................................................61
2.5. İşlevsel Dil Bilgisi .....................................................................................................................63
2.6. Dil Bilgisinde Kural Sorunu..................................................................................................65
2.7. İmlâ ve Noktalama Sorunları ..............................................................................................66
2.8. Dil Bilgisinin Bütünselliği .....................................................................................................67
Kaynakça...................................................................................................................................................69
Bölüm 3
Dil Bilgisi Öğretiminde Temel İlkeler ve İzlenen Aşamalar
Giriş.............................................................................................................................................................71
1. Dil Öğretim Yaklaşımlarının Dil Bilgisi Öğretimine Bakışı ...................................................72
1.1. Davranışçı Yaklaşımda Dil Bilgisi Öğretimi ....................................................................72
1.2. Bilişsel Dil Yaklaşımına Göre Dil Bilgisi Öğretimi .........................................................74
1.3. Yapılandırıcı Yaklaşımda Dil Bilgisi Öğretimi ................................................................74
2. Dil Bilgisi Öğretiminin Temel İlkeleri .........................................................................................75
3. Öğretim Aşamaları Açısından Dil Bilgisi Öğretimi .................................................................80
3.1. 1-5. Sınıflar Türkçe Öğretim Programında Dil Bilgisi Öğretiminde
İzlenen Aşamalar ....................................................................................................................80
3.2. 6-8. Sınıflar Türkçe Öğretim Programında Dil Bilgisi Öğretiminde
İzlenen Aşamalar ....................................................................................................................89
Sonuç ..................................................................................................................................................... 101
Bölüm 4
Dil Bilgisi Öğretiminde Temel Yaklaşımlar, Yöntemler ve Teknikler
Kaynakça................................................................................................................................................ 127
Giriş.......................................................................................................................................................... 129
Dil Bilgisi Öğretiminin Amacı ve Önemi ..................................................................................... 130
Dil Bilgisi Öğretiminin Gerekliliği.................................................................................................. 131
Dil Bilgisi Öğretiminde Yöntem ..................................................................................................... 133
Metin Temelli Dil Bilgisi Öğretimi ................................................................................................. 134
Metin Temelli Dil Bilgisi Öğretimi Niçin Gereklidir?................................................................ 139
Metin Temelli Dil Bilgisi Öğretiminin Türkçe Eğitimi ve Öğretimi
Programlarındaki Yeri........................................................................................................................ 141
Dil Bilgisi Öğretimi İçin Seçilen Metinlerde Bulunması Gereken Özellikler ................... 144
Sonuç ...................................................................................................................................................... 146
Metin Temelli Dil Bilgisi Öğretimine İlişkin Örnekler ............................................................. 147
1. İsim Çekim Eklerinin Öğretimi ............................................................................................ 147
2. Bağlaçların Öğretimi .............................................................................................................. 148
3. Tekil ve Çoğul Eklerinin Öğretimi ...................................................................................... 148
Kaynakça................................................................................................................................................ 150
Bölüm 6
Öğrenme Süreçleri Açısından Metin / Söylem Düzeni ve Bilgi Kullanımı
Bölüm 7
Dil Bilgisi Öğretiminde Materyal Geliştirme ve Etkinlikler
Giriş..........................................................................................................................................................167
1. Eğitim ve Öğretimde Materyalin Yeri ve Önemi .................................................................167
2. Dil Bilgisi Öğretiminde Materyalin Yeri ve Önemi ..............................................................169
3. İlköğretim İkinci Kademe Dil Bilgisi Öğretiminde Materyal Tasarımı ..........................173
4. Materyallerle Dil Bilgisi Öğretim Etkinlikleri.........................................................................175
Örnek Materyaller........................................................................................................................178
1. “Ek-Film” Materali ..............................................................................................................178
2. “Sihirlük” Materyali ...........................................................................................................179
3. “İyelik Kuklaları” Materyali .............................................................................................180
4. “Pembe İyelik Kutuları” Materyali ................................................................................182
5. “İyelik Tablosu” Materyali ...............................................................................................182
6. “Zarf Çiçeği” Materyali ....................................................................................................183
7. “Anlatım Bozukluğu Terazisi” Materyali ....................................................................185
8. “Anlatım Bozukluğu Röntgeni” Materyali ...............................................................189
9. “Akıllı Tahta” Materyali .....................................................................................................191
Kaynakça................................................................................................................................................193
İçindekiler ix
Bölüm 8
Okuma ve Dinleme Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi
Giriş..........................................................................................................................................................197
1. Okuma Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi......................................................................198
1.1. Okuma Nedir? .......................................................................................................................198
1.2.Okuma Becerisini Geliştirmede Dil Bilgisi Öğretiminin Rolü ................................199
2. Dinleme Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi ...................................................................213
2.1. Dinleme Nedir?.....................................................................................................................213
2.2. Dinleme Becerisini Geliştirmede Dil Bilgisi Öğretiminin Rolü .............................214
Sonuç ......................................................................................................................................................224
Kaynakça................................................................................................................................................226
Bölüm 9
Konuşma Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi
Giriş..........................................................................................................................................................229
1. Dil Bilgisi ............................................................................................................................................231
2. Ana Dili-Dil Bilgisi İlişkisi ..............................................................................................................233
3. Dil Bilgisi Öğretiminin Amacı .....................................................................................................234
4. Dil Bilgisi ve Dil Becerileri ............................................................................................................235
5. Konuşma ...........................................................................................................................................236
6. Dil Bilgisinin Konuşma Eğitimindeki Yeri ...............................................................................239
6.1. Ses Bilgisi (Fonetik) .............................................................................................................239
6.1.1. Ünlüler...........................................................................................................................240
6.1.2. Ünsüzler ........................................................................................................................245
6.2. Şekil Bilgisi (Morfoloji, Biçimbilgisi) ..............................................................................251
6.3. Söz Dizimi (Sentaks)............................................................................................................253
6.4. Anlam Bilgisi (Semantik) ..................................................................................................256
7. Konuşma Eğitiminde Dil Bilgisinin Yeri ve Önemi ..............................................................257
Kaynakça................................................................................................................................................260
Bölüm 10
Yazma Eğitimi Açısından Dil Bilgisi Öğretimi
Kaynakça................................................................................................................................................277
Giriş
Temel iletişim aracı olarak kabul edilen dil, “insanların düşündüklerini ve duy-
duklarını bildirmek için kelimelerle veya işaretlerle yaptıkları anlaşma, lisan” (TDK,
2005: 526) olarak tanımlanır. Bu niteliğiyle de bir millete ait olan kültürel değerlerin
en önemlilerinden biri –hatta en önemlisi- olarak kabul edilir. Çünkü dil kültüre ait
özelliklerden biri olmakla beraber aynı zamanda kültürün taşıyıcısıdır.
Dilin öneminin kabul edilmesi ile birlikte dil eğitiminin önemi düşüncesi de sık-
lıkla dillendirilen bir gerçek olmuştur. Başta iletişim becerilerinin geliştirilmesi ol-
mak üzere zihinsel becerilerin ve öğrenme becerilerinin geliştirilmesi de dil eğitimi
ile yakından ilgilidir. Bu önem, dil eğitiminin niteliği konusundaki tartışmaları da
gündeme taşımıştır. Günümüzde dil eğitimi sürecinin dört temel dil becerisi (oku-
ma, dinleme, konuşma ve yazma) üzerinden yürütülmesi de bu tartışmanın ulaştığı
noktayla ilgilidir. Gelişen teknoloji ile birlikte dil becerilerinin niteliğindeki bazı ye-
nilikler de (görsel okuma ve görsel sunu gibi) bu becerilerin yeniden yorumlanarak
geliştirilmeye çalışıldığını göstermektedir.
Dört temel dil becerisi ile birlikte dil öğretim süreci içinde üzerinde durulan
önemli bir diğer başlık da dil bilgisi öğretimidir. Dil bilgisi bir dilin ses, biçim ve
cümle yapısını inceleyip kurallarını tespit eden bilimdir (TDK, 2005: 529). Çocuk, dili
kullanma becerisini başlangıçta özellikle dinleme süreciyle birlikte farkında olmadan
kazanmaktadır. İlköğretim dile ait kuralların fark ettirildiği ve sezdirildiği yerdir. An-
1 Bu bölüm, III. Sosyal Bilimler Eğitimi Kongresinde (18-20 Haziran 2007, Adana) sunulan
“Cumhuriyet Dönemi İlköğretim Türkçe Programlarında Dil Bilgisi Öğretimi” başlıklı bildiri-
nin düzenlenmiş ve genişletilmiş şeklidir.
2 Mustafa Kemal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü / HATAY
cak dil bilgisi öğretiminin doğrudan kuralların ezberletilmesi değil, dilin doğru ve
özenli kullanılmasını sağlayarak dil sevgisini geliştirmek olduğu unutulmamalıdır
(Özbay, 2009: 149-150). Okuma ve yazma çalışmaları ile birlikte yürütülecek bir dil
bilgisi öğretimi, öğrencilerin doğru cümle kurma ve düşüncelerini daha rahat ifade
etme gibi pek çok becerisini de olumlu yönde etkileyecektir (Akyol, 2001: 93-101).
Bu yönüyle dil bilgisi öğretiminin diğer dil becerilerinin de olumlu yönde gelişimine
katkıda bulunduğu anlaşılmaktadır. Dil bilgisi öğretiminin dil becerilerinin geliştiril-
mesinde bir araç olduğu bilgisinden hareket edildiğinde, dil bilgisi öğretiminin belirli
bir olgunluk seviyesinden sonra gelmesi gerektiği de (Yalçın, 2002: 44-46) daha iyi
anlaşılacaktır.
Öğretim sürecinin önemli basamaklarından biri de programlardır. Belirlenen
ders hedeflerine ulaşılması büyük oranda nitelikli hazırlanmış öğretim programıyla
yakından ilgilidir. Program “eğitim hedeflerini gerçekleştirmek için öğrencilerin kar-
şı karşıya geldikleri düzenli öğrenme yaşantılarının tümü”dür (Bilen, 2006: 46). Ders
programları; konu listesi, ders içeriği, çalışma programı, öğretim materyalleri, dersler,
hedef davranışlar, okul içinde ve dışında öğretilen/planlanan her şeyi kapsamaktadır
(Demirel, 2006: 1-2). Öğretim ve eğitim hedeflerine ulaşılmasında son derece önemli
olan programlar elbette dil bilgisi öğretim sürecinde de önemlidir.
Dil bilgisi öğretim sürecinde cümlenin esas alınarak hareket noktası olarak belir-
lenmesi gerektiği, konuya göre uygun yöntemin seçilmesinin önemi, konu sıralama-
sının doğru tespit edilmesi (Göğüş, 1978: 340-341; 349-351; Demirel, 1999: 197-199;
Rona ve Parsons, 2002: 11) genel kabul görmüş doğrulardır. Ancak konu sıralaması-
nın her sınıf için farklı olması ve konuların sınıflara göre ayrılarak işlenmesi gerektiği
görüşüne karşı çıkanlar da olmuştur. Çocukların dil kullanımı ve sorunlarıyla her yıl
karşılaştıklarından hareketle-öğrenci ihtiyaçları da dikkate alınarak- her sınıfta belir-
lenmiş konular yerine her yıl yeniden biraz daha derinleştirilerek işlenen konuların
dil bilgisi öğretiminde daha doğru olduğunu savunanlar da bulunmaktadır (Göğüş,
1978: 347). Bütün bu yaklaşımlar Türkçe dersi öğretim programlarında da farklı şe-
killerde yansımalarını bulmuştur.
Tablo 1.2: 1926 İlk Mektep Türkçe Müfredat Programında Öğretimi İstenen Dil Bilgisi
Konuları
Türkçe dil bilgisi konuları 4-5. sınıflarda konu başlıklarıyla birlikte öğretilmeye
başlanacaktır. Ancak bu süreçte dil bilgisi ile diğer dil becerileri arasındaki ilişkinin
unutulmaması da programda tavsiye edilmektedir:
“9. İkinci devrede Dilbilgisi alıştırmaları her biri başka bir konuya ait rabıtasız, so-
ğuk, ölü ve sırf dil dersleri için hazırlanmış cümle ve kelimeler üzerinde yapılmayacak-
tır. Alıştırmalar, çocukta iş sevincini ve kendi kendine etkinliği uyandıran belli konular
üzerinde yapılacaktır.
10. Dilbilgisi kurallarına ve tanımlarına bol örnekler üzerinde yeteri kadar durul-
mak sureciyle varılacak ve bir kurala varıldıktan sonra tekrar benzer misaller ve kitap-
lardan örnekler buldurmaya önem verilecektir.
Evvelce işlenmiş olan kurallar gerektikçe ele alınarak tekrarlanacaktır.” (MEB,
1948:112).
1948 programında dil bilgisi konuları içerisinde hangi konuların öğretileceği
ders amaçları altında ifade edilmiştir. Bu bölümde her bir sınıf için belirlenmiş amaç-
lar ayrı ayrı gösterilmiştir. 1-5. sınıflar için “Okuma, Söz ve Yazı ile İfade, Dilbilgisi ve
İmla” başlıkları altında amaç cümlelerine yer verildiği görülmektedir. Başlıktaki “Dil-
bilgisi ve İmla” ifadesinden konuların imla konuları ile birlikte öğretilmesinin amaç-
landığı anlaşılmaktadır. Her sınıf için belirlenen amaçlar öncesinde kısa açıklamalara
da yer verildiği görülür. Birinci sınıf için belirlenen amaçlar öncesinde ilk üç sınıfta
bağımsız dil bilgisi derslerinin olmadığı yeniden hatırlatıldıktan sonra terim kulla-
nılmadan konuların işlenmesi ve çocuklarda dil kullanımında güven kazandırılması
istenir (MEB, 1948:113). Üçüncü sınıfta ikinci sınıftaki konuların biraz daha genişle-
tilerek ve örneklendirilerek işlenmesi istenir. Ayrıca dördüncü sınıfta başlayacak dil
bilgisi çalışmalarına hazırlık yapılması gerektiği uyarısı da yapılır (MEB, 1948:118).
Beşinci sınıfta ise ortaokulda yapılacak dil bilgisi öğretimine hazırlık olması amacıy-
la tanım ve terimlere yer verilecek, öğrenci seviyesi dikkate alınarak kolaydan zora
doğru bir sıralamayla konuların öğretimi gerçekleştirilecektir (MEB, 1948:122). Bu
programda her sınıf için belirlenmiş dil bilgisi amaçları şunlardır:
Tablo 1.4: 1968 İlkokul Türkçe Programında Öğretimi İstenen Dil Bilgisi Konuları
Aşağıdaki konular belirli ders saatlerinde işlendikten sonra bırakılmayacak, bütün yıl
çeşitli çalışmalarda rastlanan uygun örneklerle öğrencilere mal ettirilmeye çalışılacaktır.
Noktalama işaretlerinin öğretilmesine daha önceki sınıflarda olduğu gibi öğrenim yılı
başından başlanarak uygun örneklerle devam edilecektir:
1. Büyük harflerin kullanıldığı yerler:
a. Cümlenin başında,
b. Özel isimlerin başında,
c. Mısraların başında,
ç. Kısaltmalarda (Öğretmen, kısaltmaların ne olduğunu ve hayatımızda gittikçe
önem kazandığını açıklamalı, dilimizdeki belli başlı kısaltmaları tanıtmalıdır. Türkiye
Cumhuriyeti: T.C. Türkiye Büyük Millet Meclisi: T.B.M.M., Posta, Telgraf, Telefon: P.T.T.,
Anadolu Ajansı: A.A., Doktor: Dr. vb. gibi,
d. Bütün yazı başlıklarının her kelimesinin başında,
e. Saygı ve meslek unvanları bildiren kelimelerin başında.
2. Kelime içinde sesli harflerin incelik, kalınlık bakımından uyumu:
a. Türkçe kelimelerde genellikle ses uyumu bulunduğu (Çocuk, ağaç, çiçek, ince),
b. Dilimizdeki bazı kelimelerin ses uyumu kuralına uymadığı: (Anne, kardeş, şiş-
man),
c. Dilimizdeki bazı kelimelerin sonuna gelen bazı eklerin de ses-uyumuna uymadığı:
4 (Yor: gülüyor, -ken: koşarken -ki: akşamki].
3. Sert sessizler (ünsüzler): ç,f,h,k,p,s,ş,t. Kelimeler sonunda p,ç,t,k, seslerinin sesli
(ünlü) harf alınca çoğunlukla yumuşamaları: Kitap, kitab-ı, kırbaç, kırbac-ı, tat, tad-ı,
yatak, yatağ-ı.
4. Kelime yapısı: Kök, ek, yapım ve çekim ekleri.
Yeni kelime yapmaya yarayan aşağıdaki ekler üzerinde çalışılacaktır: - ci (Şeker-ci),
- lik (iyi-lik), - li (delik-li), siz (isim-siz), -inci (birinci), -ek (ölç-ek), - gin (bil-gin), gi
(bil-gi), -im (giy-im).
5. Kesme işareti: Özel isimlere gelen eklerin (‘) (kesme işareti) ile ayrılması: Atatürk’ün,
Türkiye’ye vb..
6. Hal eki olan “de” ile “dahi” anlamına gelen “de”nin anlam ve yazılış farkları.
7. Soru bildiren ve bağlaç olarak kullanılan “mi” ekinin kelimeden ayrı yazılışı. (Eve
geldin mi? Bize gelecek misin?) (Soğuk oldu mu soba yakarız).
8. İsimler.
a. Cins isimleriyle, özel ve bileşik isimlerin tanıtılması,
b. İsimlerin beş hali,
c. İsım tamlamaları.
9. Zamirlerin tanıtılması (çeşitlerine geçilmeyecektir.).
10. Sıfatın tanıtılması (çeşitlerine geçilmeyecektir).
11. Fiilin tanıtılması (çeşitlerine geçilmeyecek ve çekimi verilmeyecektir). →
III. Sınıfta
1. Kullandığı ve özellikle Sosyal Bilgiler ve Fen Bilgisinde geçen keli-
meleri düzgün söyleyebilmek; doğru yazabilmek ve bu amaçla yazım
kılavuzuna başvurabilmek;
2. Kelime dağarcığını zenginleştirmek, insan, hayvan, çiçek, meyve
adları, akrabalık terimleri, gün, ay, mevsim adları vb. öğrenebilmek;
(Kazandırılacak kelimelerin bir bölümünün -ci, -li, -lik, -siz ekleriyle
türetilmiş kelimelerden seçilmiş olması gerekir)
3. Tür adlarını, özel adları tanıyabilmek;
4. Adları durumlarına (5 durum) uygun biçimleriyle yazılı ve sözlü
anlatımda kullanabilmek;
5. Özel adların ilk harfini büyük yazabilmek, ekleri kesme işareti ile
ayırabilmek;
6. Etkinliklere bağlı olarak geçen bileşik kelimeleri yazabilmek;
7. Sıfat ve fiil (eylem) kelime türlerini yazılı ve sözlü anlatımda kul-
lanabilmek; (Bu çalışmalarda sıfat ve fiil (eylem) terimleri kullanıla-
cak, tanım yapılmayacak, kelime türlerinin çeşitlerine geçilmeyecek)
8. Cümlelerin ilk harfini büyük harfle yazabilmek;
9. Cümlelerin sonuna nokta, soru işareti, ünlem işareti koyabilmek;
10. Virgülü sıralama amacıyla kullanabilmek;
11. Varlıkların tekil ve çoğul oluşlarını kavrayabilmek, hangi biçim-
de tekil, hangi biçimde çoğul olduğunu anlayabilmek; adları yerine
göre tekil ve çoğul olarak kullanabilmek;
12. Varlıkların özelliklerini, niteliklerini (renk, uzunluk, kısalık vb.)
sayısını ve sırasını bildiren kelimeleri kullanabilmek;
13. Varlıkların yaptığı iş ve eylem bildiren kelimeleri kullanabilmek;
14. Ses ve heceleri ayırabilmek, satır sonuna sığmayan kelimeleri
bölebilmek, (heceleri bölerken küçük çizgi işaretini kullanabilmek);
15. Soru ekini ayrı yazabilmek, görevini kavrayabilmek. →
V. Sınıfta
1. Kelimelerin çağrışım yoluyla eş ve karşıt anlamlarını (olumsuz
değil) bulabilmek;
2. En yaygın köklerden işlek eklerle türetilmiş kelimelerin anlamla-
rını kavrayabilmek;
3. Eşsesli kelimelerin değişik anlamlarını söz içinde fark edebilmek
(al, yüz, ekmek, yemek, ek vb.);
4. Cümle içinde adların durumlarını doğru kullanabilmek;
5. Birleşik adları yazabilmek (özellikle adreslerde, kişi ve yer adla-
rında);
6. Büyük harfleri doğru kullanabilmek (kısaltmalarda, satır başla-
rında);
7. Küçük ses uyumu kuralını doğru uygulayabilmek (kural verilme-
yecek);
8. Sert sessizlerin benzeşmesini kavrayarak çekim ve yapım eklerini
doğru kullanabilmek;
9. Cümle içinde adları özel ad, tür adları, fiilleri tanıyabilmek;
sıfatların hangi adları belirttiklerini, zamirlerin hangi adların yerini
tuttuklarını belirtebilmek;
10. Zarfların, fiillerin anlamları üzerindeki etkilerini fark edebilmek;
11. Cümle içinde, ad ve sıfat tamlamalarını küme olarak tanıyıp,
tamlayan ve tamlananları ayırt ederek aralarındaki ilişkileri kavraya-
bilmek ve bunları yerli yerinde kullanabilmek (bu terimlerin tanım-
ları yapılacak; ancak öğrencilerden tanım olarak istenmeyecek; sıfat,
ad, zamir vb. türlerine geçilmeyecektir);
12. Cümle içinde yüklem, özne ve tümleci bularak cümle içinde yerli
yerinde kullanabilmek;
13. Özne ve yüklemin tekil-çoğul yönünden-ilişkisini kavrayarak
cümle içinde doğru kullanabilmek;
14. Fiilin üç temel zamanını (şimdiki, geçmiş, gelecek), üç temel
kişisini (tekil, çoğul, I. - II. - III. kişiler) kavrayabilmek;
15. -de durum takısını bitişik, öteki de'leri ayrı yazabilmek;
16. Sıfat türeten ve ilgi zamiri olan -ki'leri kelimeye bitişik, ilgi bağ-
lacı olan ki'leri ayrı yazabilmek; virgülü cümle içinde: a) öznelerden
sonra, (b) birbiri ardınca sıralanan aynı işi gören kelimeler ve aynı
görevdeki öğeler arasında (bir tamlananın birden çok tamlayanla-
rı, bir adı sıfatlandıran birden çok niteleme sıfatları, bir yüklemin
birden çok öznesi, nesnesi vb. gibi) kullanabilmek;
17. Noktayı: (a) tarihlerin gün, ay, yıl öğeleri arasında, (b) kısaltma
harflerinin sonunda, (c) sayılardan sonra -inci anlamında (2. ikinci,
50. ellinci) kullanabilmek;
18. Tırnak işaretini, başkalarından alınan sözleri belirtmek amacıyla
kullanabilmek;
19. İki noktayı açıklanacak sözlerden sonra, tırnak içine alınan söz-
lerden önce ve konuşma çizgisinden önce kullanabilmek;
20. Yazıda konuşma çizgilerini kullanabilmek;
21. Kullandığı ve öteki derslerde öğrendiği kelimeleri söyleyebilmek,
doğru yazabilmek ve bu amaçla yazım kılavuzunu kullanabilmek;
Programdaki dil bilgisi konuları, çoğunlukla Arapça ve Farsça dil bilgisi kuralla-
rıdır. Burada Osmanlıcaya yerleşmiş olan bu dilin kurallarının etkisinin hissedildiğini
görmek mümkündür.
Tablo 1.9: 1931-1932 Ders Senesi Tadilatı Türkçe Programında Öğretimi İstenen
Dil Bilgisi Konuları
1949 programında herhangi bir öğretim sırası önerisi yapılmasa da genel bilgiler-
den sonra konuların basitten karmaşığa, sesten cümleye doğru bir sıralamayla içeriğin
oluşturulduğu anlaşılmaktadır. Ayrıca yapılan tavsiyeye uygun olarak bağımsız ders
saatleri gösterilmediği gibi bu konuların her sınıfta işlenmesi istenerek konuların her
yıl tekrarı ve derinleştirilerek öğretilmesi amaçlanmıştır.
Tablo 1.11: 1981 İlköğretim Okulları Türkçe Eğitim Programı (6-8. Sınıflar) Öğretimi
İstenen Dil Bilgisi Konuları
gulanmasıdır. Dolayısıyla dil bilgisi öğretimi kuramsal bilgilere değil, uygulamaya da-
yanmalıdır. Bu amaçla dil bilgilerinin öğretiminde, kuralların verilmesinin yanında, bu
kuralların kelime, cümle ve metin düzeyindeki uygulamaları amaçlanmıştır.
Programda, Türkçenin kurallarıyla ilgili kazanımlar, öğrencilerin düzeylerine uy-
gun olarak ve aşamalı bir biçimde verilmiştir. Dil bilgisinde kolaydan zora ilerleyen bir
sıra izlenmiş olup konuların birbiriyle olan ilişkileri gözetilmiştir. Türkçeyle ilgili kural
ve bilgilerin örneklerden hareket edilerek verilmesi daha doğru olacaktır. Derslerde ko-
nularla ilgili farklı uygulama örneklerinin yer aldığı çalışma kâğıtlarının kullanılma-
sı ve konuların görsel materyallerle desteklenmesi öğrenimi kolaylaştıracaktır. Ayrıca
dil bilgisi konularının anlama olan katkısına özellikle dikkat edilmesi, konuların birer
beceriye dönüşmesine yardımcı olacaktır. Bu bağlamda konuların konuşma ve yazma
becerileriyle ilişkilendirilmesi gerekmektedir.
Dil bilgisiyle ilgili kazanımların değerlendirilmesinde, kuralların metin veya cümle
bütünlüğü ve bağlamı içerisinde ele alınması, diğer becerileri desteklemesi açısından
oldukça önemlidir.” (MEB, 2006:7-8).
Bu ifadeler, dil bilgisi öğretiminin diğer beceri alanlarıyla sıkı ilişki içinde ve ku-
ramsal bilgi yerine Türkçeyi doğru kullanmayı sağlayacak şekilde öğretilmesi yönüyle
önceki programlarla uyuşsa da konu öğretim sıralamasının sesten başlaması ve sınıf-
lara göre farklı konu başlıklarının belirlenmesi yönleriyle ayrılmaktadır.
2005 Türkçe Dersi Öğretim Programı, öğrenme alanlarına göre ulaşılmak istenen
hedefler “amaç ve kazanımlar” başlığı altında toplamıştır. Dil bilgisi ile ilgili bölümde
her sınıf için farklı amaç ve kazanımlar belirlendiği, konu sıralamasının da buna uy-
gun yapıldığını görmek mümkündür:
2005 programında “Amaç ve Kazanımlar” ifadesinin yanında her bir amaç ve ka-
zanımı ilgilendiren “Etkinlik Örnekleri” ve “Açıklamalar”a da yer verilmiştir. Yapılan
açıklamalarda; “Bütün dil bilgisi çalışmalarında, öğrencilerin edindikleri bilgileri, oku-
dukları ve dinlediklerini anlamlandırmada kullanmalarına; konuşurken ve yazarken
uygulamalarına ağırlık verilir. Kelimede yapı özellikleriyle ilgili kazanımların verilişinde
ilgili oldukları yazım kurallarına değinilir.” (MEB, 2006:41) cümleleriyle uygulamaya
ve özellikle yazım kurallarıyla kurulacak sıkı ilişkiye dikkat çekilir. Ayrıca konuların
işlenmesi sürecinde nelere dikkat edileceği de bu bölümde açıklanmıştır. Örneğin ya-
pım ekleri konusunun işlenmesi esnasında şu hususlar göz önünde tutulacaktır:
“Yapım eklerinin işlevleri kavratılırken isimden isim yapma ekleri, isimden fiil yap-
ma ekleri, fiilden fiil yapma ekleri, fiilden isim yapma ekleri ayrımına gidilir. Eklerin
sesçe farklı biçimlerinin farklı birer ek olmadığı, aynı ekin çeşitleri olduğu kavratılır. Bu
amaçla ilgili ses olaylarına değinilir. Fiilden fiil yapma eklerinin işlevleri ve anlam özel-
likleri üzerinde ayrıntılı olarak fiil çatısı konusunda durulur. Burada eklerin kelimeye
kazandırdığı anlam özelliklerine ağırlık verilir.” (MEB, 2006:41)
Bu tür içerik değerlendirmeleri yanında yine bu bölümde dil bilgisi öğretimi
sürecinde ölçme değerlendirme ile ilgili nelerin yapılabileceğine ilişkin ifadelere yer
verilmiştir. Burada özellikle hangi türde ölçeklerin kullanılabileceğine yönelik “açık
uçlu, kısa cevaplı, doldurmalı sorular; çalışma kâğıtları, standart testler, süreç gelişim
dosyaları, eşleştirme testleri, öz değerlendirme formları, gözlem formları kullanılabilir”
(MEB, 2006:47) ifadelerini görmek mümkündür. Ölçeklerin niteliklerine ilişkin ay-
rıntılı açıklamalar programın “Ölçme ve Değerlendirme” bölümünde bulunduğu için
burada ölçek türlerinin isimlerinin dışında bir açıklamaya yer verilmemiştir.
Sonuç
Dil öğretimi çalışmalarında en tartışmalı alanlardan biri kabul edilen dil bilgisi
öğretiminin hâlâ üzerinde tam bir mutabakata varılmamış pek çok sorunu bulun-
maktadır. “Öğretim sürecinin içeriği, nasıl ve hangi sırayla öğretileceği ve ne zaman
öğretilmeye başlanacağı” gibi problemler üzerinde görüş bildirilmeye devam eden ve
araştırmaların sürdürüldüğü başlıklardır. Geçmişten bugüne ilköğretim okullarında
dil bilgisi öğretimini zararlı olmasa da gereksiz görenler kadar gramer eğitiminin dil
becerileri eğitiminde anahtar rol üstlendiğini savunanlara kadar farklı görüşlerin ileri
sürüldüğü bilinmektedir (Tompkins, 1998:511). Benzer tartışmalar Türkçe dil bilgi-
si öğretimi sürecinde de farklı dönemlerde tartışılmış ve bu tartışmalar sonuçlarını
program değişikliklerinde göstermiştir. Türkçe dersi için hazırlanan programlarda
aşamalı olarak kural öğretiminden dilin kullanımı öğretimine geçişin izlerini görmek
mümkündür.
1-5. sınıflar için hazırlanan Türkçe dersi öğretim programlarında dil bilgisi öğ-
retimi daha çok diğer alanlarla ilişkilendirilerek Türkçenin doğru kullanımının öğ-
retilmesi öne çıkarılmıştır. 6-8. sınıflarda ise konu içeriği daha çok hissedilmektedir
(Özbay ve Balcı, 2008:180). Ancak bu durum 6-8. sınıflar için hazırlanan programla-
rın hitap ettiği yaş grubunun daha büyük olmasıyla yakından ilgilidir. Özellikle son
dönemlerde hazırlanan bütün programlarda dil bilgisi konu içeriğine ne kadar vurgu
yapılırsa yapılsın dilin doğru kullanımının öğretimin esas amacı olduğu vurgusunun
sıklıkla yapıldığı görülmektedir.
Dil bilgisinin nasıl, hangi sırayla ve ne zaman öğretileceği sorularına cevap ara-
nılmaya devam edilse de özellikle ilköğretim öğrencileri için anlamsız görülebilecek
kural öğretimi yerine iletişim becerilerine ağırlık verilerek okuma ve yazma eğitimi
merkezli bir dil bilgisi öğretim sürecinin benimsenmesi yaygınlık kazanmış bir görüş
olarak karşımıza çıkmaktadır (Quandt, 1983:215; Tompkins, 1998:515-520). 2004 ve
2005 yılında ilköğretim birinci ve ikinci kademe sınıfları için yenilenen Türkçe dersi
öğretim programlarında da bu anlayış doğrultusunda kural yerine dili doğru kullan-
mayı öğretmeye ağırlık verilmektedir. Özellikle 6-8. sınıflar için hazırlanan ikinci ka-
deme programında konu öğretim sıralamasına ilişkin yeni bir düzenlemeye gidildiği
anlaşılmaktadır.
Özbay, Murat (2009). Türkçe Özel Öğretim Yöntemleri II. (3. Baskı). Ankara: Öncü Kitap.
Özbay, Murat ve Balcı, Ahmet (2008). “İlköğretim Okullarında Türkçe Dil Bilgisi Öğretimi ve 2005
Türkçe Öğretim Programı”. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 41(40. Yıl
Özel Sayısı), 175-199.
Quandt, Ivan J. (1983). Language Arts fort he Child. USA: Prentice-Hall Inc.
Rona, Bengisu ve Parsons, Emma (2002). “Yabancı Dil Olarak Türkçe Öğretiminde Dilbilgisel Ön-
celikler ve Program Geliştirme”, 5. Dünyada Türkçe Öğrenimi Sempozyumu, 9-10 Mayıs 2002,
Sempozyum Bildirileri, s.7-14, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara.
TDK. (2005). Türkçe Sözlük. Ankara: TDK Yayınları.
Tompkins, Gail E. (1998). Language Arts. Fourth Edition. New Jersey: Prentice Hall.
Yayınlarından Seçmeler
TEMİZYÜREK, Fahri ve BALCI, Ahmet (2006). Cumhuriyet Dönemi İlköğretim Okulları Türkçe
Programları. Nobel Yayın Dağıtım, Ankara.
BALCI, Ahmet (2008). Çocuklara Rehber Dergisi (1897-1900). Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları,
Ankara.
ÖZBAY, Murat ve BALCI, Ahmet (2008). “İlköğretim Okullarında Türkçe Dil Bilgisi Öğretimi ve
2005 Türkçe Öğretim Programı”, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi, 41
(Özel Sayı), 175-199.
BALCI, Ahmet (2010). “1338 (1922) İlköğretim Türkçe Dersi Programı”. Türklük Bilimi Araştırmaları
(Journal of Turkology Research), 15(27), 111-119.
COŞKUN, Eyyup, BALCI, Ahmet ve ARISOY, Ahmet Murat (2010). “Sınıf Öğretmeni Adaylarının
Türkçe Dersleri İçin Oluşturdukları Hazırlık ve Anlama Çalışmalarının Değerlendirilmesi”.
Gaziantep Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (http://sbe.gantep.edu.tr), 9(2), 357-376.
1. Giriş
Dil, bir anda düşünemeyeceğimiz kadar çok yönlü, değişik açılardan bakınca
başka başka nitelikleri beliren, kimi sırlarını bugün de çözemediğimiz büyülü bir var-
lıktır. O gerek insan, gerek toplum, gerekse insan ve toplumdan ayrı düşünülemeye-
cek olan bilim, sanat, teknik gibi bütün alanlarla ilgili bulunan, aynı zamanda onları
oluşturan bir kurumdur (Aksan, 1975: 423- 434’ten akt; Aksan, 2000: 11).
Dilin araştırmacılar tarafından yapılan değişik tarifleri onun farklı boyutlarını da
ortaya koyar örneğin Güneş (1995), dili toplumların varlığının temel unsuru olarak
değerlendirmekte ve “şekillenmesinde dil unsurunun büyük rolü olan toplumların
varlığı, dillerin varlığına bağlıdır. Herhangi bir toplumun mensupları arasında anlaş-
mayı sağlayan yerleşik sisteme dil denir. Bu sistem, insan beyninde cereyan eden ve
birbirini gerektiren iki sürecin varlığına dayanır. Dil, bu iki süreç (düşünme ve konuş-
ma) arasındaki ilgiler bütünüdür” şeklinde tanımlamaktadır (Güneş, 1995:6’dan akt;
Altas, 2009: 9).
Dil insanların düşünürlüğünden doğmuş; doğduktan sonra da düşüncelerin ya-
ratıcısı olmuştur. Bilgilerimizi, öğrenimimizi, başkalarının düşüncelerini dil yoluyla
elde ederiz. Kendi düşüncelerimiz de kafamızın içinde çalışan dilin yardımıyla oluşur;
olgunlaşır (Aksoy,1975:11’den akt; Şahinci, 2011:2).
21. yüzyılın başında, çağın gerektirdiği donanıma sahip, yetişmiş insan gücünü
elde etmenin yolu eğitimden geçmektedir. Düşünen, düşündüklerini doğru bir bi-
çimde ifade edebilen, öğrendiklerini özümseyerek kalıcı ve kullanılabilir bilgi hâline
getirebilen bireylerin yetiştirilmesinde, anlama ve anlatma etkinliklerinin önemi yad-
sınamaz. Öğrenme-öğretme ortamlarında, bütün derslerin anlamaya ve anlatmaya
1 Çanakkale On Sekiz Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü / ÇANAKKALE
dayalı olduğu, bunun yolunun da kurallarına göre öğrenilmiş sağlam bir dil becerisin-
den geçtiği bilinen bir olgudur. Dış dünyadan gelen algılar, ana dili araçlarıyla bilgiye
dönüştürülmekte ve sözel öğrenme denilen öğrenme biçimi gerçekleştirilmektedir
(Yaman, 2006:19).
Dil eğitimi, kişilerin düşünme ve iletişim becerilerini geliştirmeyi amaçlar. Dil
yoluyla iletişimin bir yönünü anlatma, öteki yönünü de anlama oluşturur. Bu yüz-
den bütün ülkelerin eğitim sistemlerinde dil eğitimine, özellikle ve öncelikle ana dili
eğitimine büyük önem verilir (Kavcar, 1998:12’den akt; Dolunay, 2010:277). Ana dili
öğretiminin en önemli kısmı da dil bilgisidir.
Dil bilgisi; bir dilin sesleri, sözcük türleri, bunların yapıları, cümle olarak di-
zilmeleri ve cümle içindeki görevleri, çekimleriyle ilgili kuralları inceleyen bir bilim
dalıdır. Dillerin genel olarak nasıl oluştuğunu, gelişimlerini, dil olaylarını inceleyen
bilim ise, dil bilim adını alır. Her dilin kendine özgü kuralları bulunduğu için ayrı ayrı
dil bilgisi vardır (Göğüş, 1978:337).
Her dil, kendi kurallarını oluşturarak bu kurallar içinde yaşar ve gelişir. Bu ba-
kımdan dil, durağan değil canlı bir varlıktır. Dildeki temel mantık herkesin üzerinde
uzlaşacağı sistematik bir yapı olduğundan dilin oluşması belli bir süreci kapsar. Dil,
oluşum sürecinde kendi kurallarını da oluşturur. İşte dilin kendi özgün yapısı içinde
oluşturduğu kurallar, o dilin dil bilgisi yapısını oluşturur (Erdem, 2007: 4).
Anlama ve anlatma dil becerilerini oluşturan dildeki koordinasyonu sağlayan te-
mel araç o dilin dil bilgisidir. O hâlde dil bilgisinden yoksun dil becerileri öğretimin-
den istenilen başarıya ulaşmak mümkün değildir. Çünkü dildeki yapısal ve anlamsal
bağlantılar, kelimeler arası anlamsal gruplamalar, dil göstergeleri arasındaki bağlar,
bağdaşıklık ve tutarlılık unsurları, dil bilgisi ile gerçekleşir (Erdem ve Başaran, 2010:
322).
Doğal bir varlık olan dilin kendine özgü birtakım kuralları vardır. Ana-baba veya
yakın çevreden anadilini öğrenen çocuk, farkında olmadan dilin kurallarına da uyar.
Eskiden beri insanlar doğru okumak ve yazmak amacıyla dillerinin bağlı olduğu ku-
ralları belirlemeye çalışmışlardır. Bu kuralların meydana getirdiği bilgi koluna da dil
bilgisi denilmiştir (Yılmaz ve Mahiroğlu, 2001’den akt; Şahinci, 2011: 5).
Aydın insan, kendi dilini iyi kullanan insan demektir. Hayatta başarının ilk şartı
da kullandığı dile hakkıyla vakıf olmak, onu iyice, bile bile kullanmaktır. Onun içindir
ki her millette öğretimin temeli, millî dilin öğretimidir. Hiçbir millet, çocuklarının
yalnız çevrede öğrendiği pratik dille yetinmez. Her millet onları ayrıca okullarında
kendi millî dilinin yapısını iyice belleten bir dil bilgisi öğretiminden geçirir. Böylece
diğer bütün derslerin ve her sahadaki başarının temel şartı sağlanmış olur. Çünkü
insan dil ile düşünür; her şeyi dil ile anlar, anlatır, tasarlar, ifade eder. Diğer bütün
öğretim alanları, diğer bütün dersler, dil temeli üzerine oturur. Bütün bilgilerin ve
ilimlerin müşterek vasıtası ve aleti dildir (Ergin,1976: 10’dan akt; İşcan ve Kolukısa,
2005: 300).
Banguoğlu (1990: 19’dan akt; Dolunay, 2010: 277)’na göre dil bilgisi, dili iyi kul-
lanma sanatını öğretir. Düşünce ve duyguları daha düzgün ve tam olarak anlamamıza
ve anlatmamıza yardım eder. Gramer bilgisi sayesinde daha doğru, daha mükemmel
düşünmeye de alışırız. Bu bilgi dil düzeninin koruyucusudur.
Dil bilgisi kurallarının iyi bilinmesi dilin doğru kullanılmasına yardımcı olur. İyi
bir dil bilgisi eğitimi almış birey, bilgi, duygu ya da düşünceyi herhangi bir noktayı at-
lamadan sırasını bozmadan, olduğu gibi kavrayabilir, anlayabilir. Kuralları öğrenmiş
olarak iyi bir yazma alışkanlığı da kazanılmış olur. Günlük hayatta karşılaşılan yazılı-
sözlü anlatım bozuklukları Türkçe öğretiminde bazı aksaklıklar olduğu düşüncesini
güçlendirmektedir. Kendi dilini doğru kullanamayan öğrenciler diğer derslerde de
başarılı olamamaktadır. Dolayısı ile öğretim sonucunda birey istenilen nitelikleri ka-
zanamadan meslek hayatına atılmakta, en basit yazışmaları bile yapamamakta, oku-
duğunu anlayamamaktadır. Bu da bireyin toplumsal hayatta verimliliğini azaltmak-
tadır (İtmeç, 2008: 19- 20). Dil bilgisi doğru düşünme, doğru konuşma ve yazmaya
yardımcı bir çalışma alanıdır. Dil bilgisi öğretimiyle, öğrenciler dilin olanaklarını,
sınırlarını ve gizil gücünü ortaya çıkarırlar. Ana dili öğretiminde, amaçlara anlama
ve anlatma etkinlikleriyle ulaşırken; bu etkinlikler, yazım, noktalama ve dil bilgisi ça-
lışmalarıyla beslenir, bütünleşir. Dil bilgisi öğretimindeki, “doğru söyleyiş”, “sözcük
bilgisi”, “doğru cümle kurma”, “yazım” ve “noktalama” gibi beceri alanlarına yönelik
çalışmaların, öğrencilerin anlama, konuşma ve yazma etkinliklerindeki başarıyı da
etkilemesi beklenir (Kavcar ve Oğuzkan, 1987, 72- 75’ten akt; İtmeç, 2008: 37).
Dil bilgisi öğretimi sayesinde öğrenciler ana dillerini doğru kullanma bilincine
ulaşmalı ve dil bilgisinden yararlanarak her zaman etkili bir iletişim gerçekleştire-
bilmelidirler. Bu açıdan bakıldığında dil bilgisi öğretiminin etkili iletişimin temelini
oluşturma gayreti içinde olduğu görülür. Nitekim dil bilgisi öğretiminin esas gaye-
si, bilinçaltındaki dil bilgisini bilinç seviyesine çıkardıktan sonra iletişim sırasında
kullanıma koyabilmek ve öğrencilerin bilinmeyen dil kurallarının farkına varmala-
rını sağlamaktır. Böylece, öğrenciler etkili bir iletişim kurabilirler (Sezer vd. 1991:
229- 230’dan akt; Erdem ve Başaran, 2010: 323- 324). Kişiler, daha küçük yaşlardan
başlayarak öğretime gereksinme duymadan dili kullanabilmektedirler. Buna bilinçaltı
dil yapısı diyoruz. Bu bilinçaltı dil yapısını bilinç düzeyine çıkartmak ve bunu kulla-
nım boyutuna getirmek, öğrencilerin, etkili bir iletişim kurabilmeleri için dilin işleyiş
biçim ve düzenin onlara kavratmak, öğrencilerin, anadillerini sözlü ya da yazılı ola-
rak doğru ve etkili bir biçimde kullanmalarını sağlamak, dil bilgisi öğretiminin temel
amaçlarıdır (Koç ve Müftüoğlu, 2006; Şahinci, 2011: 7).
Dünyada ve Türkiye'de 49
Dil Bilgisi Öğretiminin Temel Problemleri
Dil, değerlerini birbirleriyle olan ilişkilerinden alan birimlerin oluşturduğu bir
dizge, dil bilgisi de bu dizgeyi ortaya koymayı, dizgeyi oluşturan kuralları bulmayı,
bunları tutarlı bir biçimde açıklamayı amaçlayan çalışma alanıdır. Dile değin böylesi
bir bilgi iki ayrı işlevi gerçekleştirmekte kullanılabilir: Bireyin ana dilinin yapılarını,
olanaklarını öğrenerek açık, sağlam ve daha etkili bir iletişimin gerçekleştirmesini
sağlamak; ikinci bir dil öğreniminde o dilin dizgesini oluşturan kuralları kavrayıp
ana dili ile karşılaştırmasını olanaklı kılmaktır. Dil bilgisi öğretiminin izlencesi, bu iki
amaca uygun olarak düzenlenmelidir. Amaç, dil bilgisi öğretmek değil, içinde yaşa-
nan dili kavratmaktır (Adalı, 1983: 34- 35’ten akt; İşcan ve Kolukısa, 2005: 300).
Dil öğretimindeki çağdaş gelişmeler doğrultusunda dil bilgisi öğretiminin amaç-
lar ise şöyle sıralanmaktadır (Demirel, 1999: 75’ten akt; Yaman, 2006: 20):
a) Öğrencilerin bilinçaltı dil yapılarını bilinç düzeyine çıkarma ve bunların
kullanım alanını geliştirme.
b) Dilin işleyiş düzenini öğrencilere kavratma.
c) Öğrencilerin bir iletişim aracı olarak dili doğru ve etkili bir biçimde kullan-
malarını sağlama.
Ailede temellenip okulda kökleşen dil bilgisi eğitimi dilin öz varlığını koruma,
devam ettirme görevinin yanı sıra düşünceye düzgün şekil verme ve etkili bir iletişim
kurma görevini de bünyesinde barındırmaktadır. Bu yüzden gerek kişisel, gerekse top-
lumsal açıdan dil bilgisi eğitimi ve öğretimi önem arz etmektedir (Kaygusuz, 2006: 14).
Dil bilgisi öğretiminde dikkat edilmesi gereken noktaları Sever (2008: 27) şu şe-
kilde ifade eder: “Dil bilgisi öğretilirken metinden yola çıkılmalı, okunan parçayla
ilgili anlama, kavrama çalışmaları yapıldıktan sonra dille ilgili etkinliklere geçilmeli-
dir. Kavramayı güçlendirmek için dil çalışmalarında her türlü dilsel ve görsel malze-
meden yararlanılmalıdır. Dil bilgisi öğretiminde öğrenciye, metnin, sanatçının duygu
ve düşüncelerini yansıtan bir araç olduğu gerçeğinden hareketle, bu aracın yapısını,
özelliklerini, inceliklerini bilmenin onu iyi kullanmak için gerekli olduğu sezdirilme-
li, dilin yapısı, özellikleri ve gücü bu anlayış içinde kavratılmalıdır.”
Dil bilgisi öğretiminin ilkelerini şöyle sıralamak mümkündür.
1. “Dil bilgisi kuralları, sözden ve yazıdan ayrı hazır sonuçlar olarak öğretile-
mez, böyle bir öğretim, dil kurallarını ezberlemeye alıştırır, uygulama gücü
kazandırmaz.”(Göğüş 1978: 349)
2. “Dil bilgisi dersleri kural öğreten değil, dili kullandırarak kuralarını sezdi-
ren; kuralı ezberleten değil, öğrencinin yaşantısına sokan bir içerikte tasar-
lanmalıdır.” (Karadüz 2007: 288)
Dünyada ve Türkiye'de 51
Dil Bilgisi Öğretiminin Temel Problemleri
• Öğrencilere yalnız bu kuralların öğretilmesi yeterli değildir. Öğrenciler bu
kuralları, Türkçe dersini dışında da dil ile ilgili tüm etkinliklerde kullanmalı,
bunu alışkanlık hâline dönüştürmelidirler.
• Kuralların öğretiminde örnekler ve tekrarlar çok önemlidir. Öğretmen bol
bol örnekler vermelidir. Örneklerini mutlaka önceden hazırlamalıdır. Ör-
gencilerine sık sık tekrarlar yaptırmalıdır. Kullanılmayan dil becerilerinin
köreleceği unutulmamalıdır.
len bilginin hangi miktarda ve nasıl olması gerektiği hakkında bilgi mevcut değildir.
Okuma için dil bilgisine neden ihtiyaç olduğuna dair şu nedenler sunulmuştur:
1. Okuma için dil bilgisi yazma becerisi için on basamaklı bölümün önemli
parçalarından biridir.
2. Dil bilgisini anlayabilmek metinleri yapılandırma yollarına yönelmeyi ge-
rektirir.
3. Bazı testleri cevaplamak için dil bilgisine ihtiyaç vardır (Cajkler ve Dymoke,
2005, 128’den akt; İtmeç, 2008: 70).
Gramer öğretiminden daha ilginç ve daha çekici çok az şey olmasına rağmen
eğitimciler, üniversite seviyesinde bile öğrencilerin cümle kurma ya da zamirleri, atıf-
larıyla kullanma becerisinden yoksun olduklarını görmektedirler (Oldenburg 2006:
43’den akt; Aytaş ve Çeçen, 2010: 82).
Dünyadaki dil bilgisi sorunlarının bir kısmı Türkiye’deki sorunlarla ortak olmak-
la birlikte Türkiye’nin daha kötü durumda olduğu bir gerçektir. İngiltere gibi ülkeler
imlâ bilgisini öğrencilere rahatlıkla öğretebilirken biz ise henüz bunun nasıl ve ne
şekilde yapılacağını dahi tespit edemedik. İngiltere dil öğretiminden ticari kazanç
sağlarken biz ise kendi çocuklarımıza doğru ana dili eğitimini nasıl vereceğimizi be-
lirlemeye çalışmaktayız. Ana dilini iyi bir şekilde öğrenmeden öğrencilerin ikinci bir
dil öğrenmeleri oldukça zordur.
Bir toplumun değer hükümlerini ve kültürünü yaşatan, onu nesilden nesile akta-
ran dil olduğuna göre insanın sosyalleşmesinin ilk ve en önemli şartı da ana dili eğiti-
midir (Duman, 1998: 413’ten akt; Dolunay, 2010: 276). Türkiye de anadili eğitiminin
ne düzeyde yapıldığının açık bir göstergesidir. Anadilini iyi öğrenememiş bir kişinin
yabancı dil öğrenmesini beklemek de hayalcilikten öte gitmez. Anadilinde yapılan
yanlışlar, duyguları gerek yazı dilinde gerekse konuşma dilinde ifade edememek, bir
öykü yazmak gibi sanatsal bir etkinlik değildir. Dilin sınırlarının dünyanın sınırlarını
aştığı çağımızda, anadilini eksik öğrenen veya öğrenemeyen birey de eksik yetişiyor
demektir. Anadilinde eksik olan bireylerin de bilim, sanat üretmesi olanaklı görülme-
mektedir. Uzun yıllardan beri Türk insanının dünya bilimine göze batan bir katkısı-
nın olmaması da bunun en tipik örneğidir (Çelebi, 2006: 300). Dünyaya açılmanın,
kapalı bir kutu olarak kalmamanın yolu ise ana dilini iyi bilen bireyler yetiştirmekten
geçmektedir. Bu da beraberinde başka bir dili daha kolay öğrenmeyi getirecektir. Fa-
kat öncelikle ana dilindeki çelişkileri, eksiklikleri gidermek gerekmektedir.
Türkiye’de ana dili eğitimi için önemli olan noktalardan birisi de dil bilgisidir.
Türkiye’de dil bilgisi ile ilgili çözüme ulaştırılmamış pek çok sorun karşımıza çıkmak-
tadır. Türkçeyi doğru ve etkili kullanma söz konusu olduğundan ve yeni bir dili öğ-
renmenin temeli sayıldığından dil bilgisi oldukça önemlidir.
Dünyada ve Türkiye'de 53
Dil Bilgisi Öğretiminin Temel Problemleri
Türkiye’de birçok öğrencinin dil bilgisi derslerini anlamada zorlanması ve bu ko-
nuda başarısız olması sadece öğrencilerin dil bilgisi konusunda yetersiz olmalarına
bağlanmamalı, sorunun kaynağına inilerek öğretmenlere, Milli Eğitim Bakanlığı’na,
Yüksek Öğretim Kurumu’na, Türk Dil Kurumu’na, dilbilimcilere ve bu alanla ilgili
araştırma yapan diğer akademisyenlere de aynı derecede sorumluluk verilmelidir.
Dil bilgisi öğretimi ile ilgili sorunlar Kaşgarlı Mahmut’a kadar dayanmaktadır.
Kaşgarlı, Divanü Lügati’t-Türk adlı eserinde dil öğretiminden bahsederken, Türk-
çenin dil sorunlarına nasıl yakalandığını ve bu sorunların çözümlerine ait bilgile-
ri de eserine konu etmiştir. 13. yüzyılda ise Âşık Paşa Garibname adlı eserinde yer
alan şiiriyle Türkçenin sorunlarının olduğuna dair ipuçları vermektedir. Aynı yüzyıl
içerisinde Karamanoğlu Mehmet Bey Arapça ve Farsça karşısında Türkçeden başka
bir dil kullanılmasını yasaklamış Türkçenin bu diller içerisinde yabancılaşmasını en-
gellemeye çalışmıştır. Gelecek yüzyıllarda ise Ali Şir Nevai, Türkçenin yabancılaşma
sorununa dikkatleri çekmektedir. Görüldüğü gibi dil öğretim sorunları çok eskilere
dayanmaktadır. Bugün ise bu sorunlar katlanarak artmış dış etkilerden ziyade siyasi
çekişmeler ve Türkçeyi sadeleştirmeye odaklı öztürkçecilik akımı gibi iç müdahaleler
dil bilgisi öğretimini tek başına bir sorun hâline getirmiştir.
Ülkemizde dil bilgisi öğretimi dil bilgisini beceri olarak kazandırmada yetersiz
kalmaktadır. Şöyle ki, dört yıllık Türkçe öğretmenliği bölümünde okuyan bir öğren-
ciye iki yıl boyunca haftada sadece iki saat dil bilgisi dersi verilmektedir. Üstelik bu
öğrenciden lise ve ilköğretim yıllarında öğretilen dil bilgisi kurallarını unutması is-
tenmekte, ortak bir paydada birleşememiş akademisyenler elinde öğrenciler ülkenin
dört bir yanında farklı farklı dil bilgisi kurallarını kavramaya çalışmaktadırlar. Bu da
MEB ve YÖK arasındaki uçurumdan kaynaklanmaktadır.
Erdem ve Başaran (2010: 337) öğretmenler üzerinde gerçekleştirdikleri çalış-
mada öğretmenlere göre, dil bilgisi öğretiminde karşılaşılan güçlüklerin en önemli
sebeplerinin dil bilgisinin ayrı bir ders olarak işlenmemesi, imla konusunda tek bir
referans kaynak olmaması, ders kitaplarında uygun metin sayısının az olması, dil bil-
gisi öğretiminin merkezi sınavlar dikkate alınarak yapılması, öğrencilerin ilgisizliği ve
alanla ilgili kitaplarda farklı terimlerin kullanılması olduğu sonucuna ulaşmışlardır.
Türkiye’ de dil bilgisi öğretimi sorunlarının daha pek çok sebebi vardır. Bu so-
runları başlıklar halinde ele almak sorunları daha ayrıntılı belirleyebilmek ve bunlara
yönelik çözüm önerilerini üretebilmek açısından gereklidir.
Dünyada ve Türkiye'de 55
Dil Bilgisi Öğretiminin Temel Problemleri
lesi, günlük dile girmiş yabancı kelimelerin tasfiyesi” meselesi değil, ilkokuldan üni-
versiteye kadar, ortak bir ilim dili yaratılması meselesidir. Bugün “konuşma dili”ni
kullanan yazarların eserlerini çok geniş bir kitle anlamaktadır. Burada tutulacak en
doğru yol, Ziya Gökalp’in “Türkçeleşmiş Türkçedir” prensibidir. Bugün milyonların
bildiği ve anladığı “millet, devlet, din, hürriyet, vatan, mesela, defter, kitap ilh.” gibi
kelimeleri değiştirmeye kalkmakla bir şey kazanmaz, tersine kaybederiz.”
Timurtaş (1966: 209’dan akt; Pilav, 2008: 271), dilin özleştirilmesi ve terimler
meselesindeki belli başlı hareket ve prensip yanlışlarını şöyle sıralayabiliriz diyerek şu
maddeleri ortaya koyar:
1. Dilimizde yüzyıllarca kullanılan ve halka mûnis gelen, üstelik karşılığı da
olmayan yabancı asıllı kelimeler atılıp, yerlerine uydurma ve yanlış kelimeler
konulmuştur.
2. Yeni kelime ve terim yapılırken ek ve köklerin anlam fonksiyonuna dikkat
edilmemiş, eklerin vazife ve yerleri göz önünde tutulmamıştır. Böylece me-
sela fiil köküne gelmesi gereken ek, isme getirilmiştir. (Bu fonksiyon değişik-
liği çorabın eldiven olarak kullanılmasına benzer.
3. Yeni kelime ve terim teşkilinde, yalnızca Türkiye Türkçesindeki işlek ve az
işlek ek ve kökler kullanılacakken; canlı ve ölü bütün Türk lehçe, ağız ve
yazı dillerinden ek ve kök alınmıştır. (Ancak Altıncı Türk Dil Kurultayı'ndan
sonra, Türkiye Türkçesini esas alma prensibi kabul edildi.) Türkiye Türkçe-
sinde de İstanbul ağzına uymak ve ancak gerektikçe Anadolu’da müşterek
ve umumî olarak kullanılan kelimeleri almak gerekirken, böyle yapılmayıp
bazen sadece bir köyün kullandığı kelime alınmıştır.
4. Terimler yapılırken, lügât (sözlük) manası karşılığı esas alınıp mefhum (kav-
ram) karşılığı ihmal edilmiştir.
5. Kelime ve terimler meydana getirilirken bazen Avrupa dillerindeki kelime-
lere ses ve şekil bakımından benzer sözler uydurulmuştur.
6. Türkçenin hiçbir şivesinde mevcut olmayan ekler ortaya çıkarılmıştır.
7. Terimler iyice düşünülmeden ve dilin kurallarına uygun olmadan meydana
getirildiği için, sık sık değiştirilmiş; bu yüzden istikrarsız bir durum ortaya
çıkmıştır.
8. Yeni kelimelerin yazarlar ve sanatkârlar tarafından dile yerleştirileceği ger-
çeği unutulmuş, okullar vasıtasıyla zorla dile sokma yoluna gidilmiştir. Yeni
teşkil eden kelime ve terimlerin önce teklif üzerinde düşünülüp münakaşa
edildikten sonra benimsenerek kullanılması gerekirken zor ve cebir yolu se-
çilmiştir.
Dünyada ve Türkiye'de 57
Dil Bilgisi Öğretiminin Temel Problemleri
Herhangi bir bilim dalı ile ilgili bir kavramı karşılayan terimlerin, farklı şekillerde
türetilmesi akademik çevrelerde ve ilgili alanın uzmanlarınca tartışılması lazım gelen
bir durum olması gerekirken, bu farklılık ve karmaşa okul diline ve ders kitaplarına
da yansımıştır. Bu tür olumsuz gelişmelerin bir neticesi olarak eğitim kademelerinde
(İlköğretim, Ortaöğretim ve Yükseköğretim) kullanılan terimler de birbirinden farklı
olmuştur. Hatta üniversite içinde dahi fakülteden fakülteye değişen terimler bulundu-
ğu gibi, aynı öğrenciye ders veren öğretim elemanları arasında dahi terim farklılıkları
baş göstermiştir. Bunun neticesinde, aynı bilim dallarında birbirinden farklı terimle-
rin kullanılmasından kaynaklanan bir terim kargaşası ya da bu alanlardaki boşluğun
doldurulması için yabancı dillerden dilimize terim akımı ile karşı karşıya kalınmıştır.
Bu da önemli bir terim sorunu olarak karşımızda durmaktadır (Pilav, 2008: 272).
Dil bilgisi derslerinde verilen örneklerle yapılan araştırmalarda dil bilgisi terimi-
nin kavratılması hedeflenmektedir. Bu durum öğreticiler açısından bir alışkanlık hâ-
lini almış, ders kitaplarının da içeriğine yansımıştır. Terim ve kural öğretmeye dayalı
dil bilgisi öğretimiyle terimleri temsil eden kavramların öğretimi, geleneksel olarak
süregelmiş, bu bağlamda oluşan geleneksel anlayış bir amaç gibi algılanmıştır. Türkçe
programlarının amaç ve davranışlarına bakıldığında dil bilgisinin kural ve terimleri-
nin öğretilmesi, öğretilen bu bilgilerin kullanılmasını hedefleyen amaç ve davranışlar
açıkça ifade edilmiştir. Amaç ve davranışlarda yer alan ifadelere bakılacak olursa dilin
kullanımı, kuralların öğretimiyle sınırlandırılmıştır. Yani dil bilgisi terimlerinin öğre-
timi ve bunların kullanımı birlikte düşünülmüş, terim ve kural öğretiminin dili kul-
lanmaya destek sağladığı anlayışı ifade edilmiştir. Öğreticiler ise dil bilgisi öğretimini
kural ve terim öğretimiyle sınırlı tutmuş, öğrencilerin dil becerilerini destekleyecek
öğrenme etkinliklerine yeterince yer vermemiştir (Karadüz, 2007:282’den akt; Atlas,
2009: 51). Böylece dil bilgisi terim ve kurallardan ibaret varsayılarak izole edilmiş bir
ders olarak karşımıza çıkmıştır.
Dil bilgisi terimleri, dil bilgisinin iskeleti durumundadır; öyle ise dilin bu iskele-
tini sağlam bir şekilde oluşturarak dilin geleceğini güvence altına almak gerekir. Buna
göre yapılacak terimlerde şu özellikler aranmalıdır (Tarıktaroğlu, 1994: 16- 17’den akt;
Erdem, 2007: 47- 48):
1. Terim kapsamlı olmalı, karşıladığı kavramı gereğince yansıtmalıdır. Çünkü
terim, kelime bilgisi ile olduğu kadar anlam bilgisi ile de ilgilidir. Bunlar aynı
bilim dalını paylaşan kişiler arasında kısa yoldan anlaşmayı sağlayan özel ke-
limeler olmakla birlikte, bu tür kelimeleri yazı dilinin diğer kelimelerinden
ayırt etmek güçtür. Öyleyse bu farkı belirleyebilmek için terim; yan ve mecaz
anlamlarından kurtarılmalı, herkesin hemen anlayabileceği ilk anlam üzere
oluşturulmalıdır.
2. Terim, türetme yönünden doğru olmalıdır. Yani terim, yok olmuş veya sade-
ce bir lehçe veya ağza ait kelimelerden işlek olmayan eklerle değil, dilde geniş
kullanım alanı bulan kelimelerle ve işlek olan eklerle türetilmelidir.
3. Terim, cümle içinde kullanılır olmalı; ek aldığında da söyleyiş ve yazılış yö-
nünden güçlük çıkarmamalıdır.
4. Herkes tarafından kolayca benimsenip yaygınlaşabilecek nitelikte olmalıdır.
5. Yapılan terimler, öteki dil bilgisi terimleri ile uyum içinde olmalıdır.
Pilav (2008: 275) terimler sorununun çözümü için şu önerilerde bulunmaktadır:
1. Her bilim, sanat ya da meslek dalında kullanılacak terimlerin üzerinde uz-
laşmaya varılması için o alanın uzmanlarından ve dil bilgisi uzmanlarından
oluşan bir kurulun daima iş başında ve işbirliği içinde olması gerekir. O alan-
la ilgili ortaya çıkan kavramları karşılamak üzere oluşturulacak terimlerin
ancak bu sayede en isabetlisi türetilebilir.
2. İlköğretimden üniversiteye kadar bütün eğitim kademeleri için hazırlanan
her ders kitabında mutlaka terim birliği olmasına dikkat edilmelidir. Bu ko-
nuda başta kitap yazarları olmak üzere resmî kurumlar ve bütün ilgililer ge-
rekli hassasiyeti göstermelidir.
3. Yine her türlü eğitim basamağında görev alan öğretim kadrosu kendi branş-
larıyla ilgili terimleri özellikle öğrenci huzurunda keyfilikten uzak bir şekilde
ders kitabında olduğu biçimde kullanmalıdır.
4. Görüntülü ve yazılı basın yayın organları da terim birliği konusunda gerekli
hassasiyeti göstermelidir.
5. 1992 yılında hazırlanan “Gramer Terimleri Sözlüğü” gibi birçok alanda söz-
lükler hazırlanmalı, bu sözlüklerin yeterince kullanılması için tedbirler alın-
malıdır.
6. Yaygın bir şekilde kullanılan ve anlamı yeterince bilinen terimlerin kökeni-
ne bakılmaksızın kabul edilmesi, bunlar üzerinde tartışma yapılıp yerlerine
Türkçe köklerden Türkçe eklerle terim türetme çabasına girilmemesi gerekir.
Bunun yerine, çeşitli alanlarda yeni ortaya çıkan kavramları karşılamak üze-
re kurulacak terimlerin, Türkçenin imkânları seferber edilerek oluşturulma-
sı sağlanmalıdır.
Dünyada ve Türkiye'de 59
Dil Bilgisi Öğretiminin Temel Problemleri
2.2. Yaklaşım Sorunu
Yaklaşım sorunu dil bilgisini öğretirken belirsizliklere sebep olan en önemli so-
runlardan biridir. Yaklaşım sorunun kaynağı aslında YÖK ve MEB arasındaki kopuk-
luktur diyebiliriz. Üniversitede farklı bir dil bilgisi eğitimi alan öğretmenler, görev
yaptıkları okullarda ise bundan tamamen farklı bir dil bilgisi eğitimi vermek zorunda
kalmaktadırlar.
Özbay (2005: 301- 307’den akt; Altas, 2009: 52) dil bilgisinde yaklaşım farklılığını
şu şekilde ifade etmektedir: “Öğretmenler ve dil bilgisi kitapları yazarları arasındaki ge-
rek tanım, terim, gerek sınıflandırma bakımından görüş farkları öğrencilerin kafasında
karışıklık yaratmakta, ana dili öğrenimini öğrencinin gözünde zorlaştırmaktadır.”
Dil bilgisi kitapları, değişik görüşleri yansıtmaktadır. Kimi öğretmenler, kitap-
lara bağlı kalmakta, kimileri de kitap dışında değişik görüşler ileri sürmektedirler.
Öğretmen ve kitaplar arasındaki görüş farkları öğrencileri şaşırtmakta, hafızaların-
da dilimizin öğrenilmesi zor, kuralsız ve bozuk olduğu düşüncesini uyandırmaktadır
(Kamadan, 1969: 746’dan akt; Erdem, 2007: 44).
Öğretmenler, terim ve tanım farklılıklarını tartışmadan önce dil bilgisinin nasıl
öğretileceği sorununa çözüm aramalıdırlar. “Türkçe öğretmenleri, dil bilgisi konuları-
nın eğitim ve öğretiminde yetersizlik göstermekte, zümre çalışmalarına gidilmemek-
tedir. Toplantılarda ya da öğretmen odalarında konunun eğitim ve öğretimi yerine;
terim farklılıkları, cümle yapıları, takısız tamlama konuları öne çıkarılarak gereksiz
tartışmalar yapılmaktadır” (Sağır, 2002: 29’dan akt; Erdem, 2007: 45). Dil bilgisini sı-
kıcılıktan, tek düzelikten çıkarmanın yolu yeni yöntemlerle dil bilgisini anlatmaya
çalışmak olacaktır.
Üniversitelerde de halen dil bilgisi konularında ortak bir görüş benimseneme-
miştir. Bu alanda çalışan kişiler çatılar, edat tümleci, kaynaştırma harfi vs. ile ilgili so-
runlara farklı bakış açılarıyla yaklaşmakta bu da doğal olarak bir belirsizlik ve eğitim
ve öğretimde ayrılığa yol açmaktadır.
Dünyada ve Türkiye'de 61
Dil Bilgisi Öğretiminin Temel Problemleri
maları su yüzüne çıkmıştır. Çağdaş kuramlardan haberdar olmayan öğretmenlerdeki
dil bilimsel bakış eksikliği en kısa zamanda giderilmeli, dil bilimi kılavuzluğunda bir
çağdaş dil bilgisi öğretimine geçilmelidir. Dil bilgisi öğretiminde çağdaş bir düzeye
ulaşılabilmesi için de ders kitaplarının ve eğitim programlarındaki düzenlemelerin
yanı sıra, Türkçe öğretmenlerine de önemli görevler düşmektedir. Aslında, öğretmen-
lere düşen sorumluluğun karşısında dil bilimcilere düşen sorumluluk da dil bilim ku-
ramlarını dil öğretimine uygulamak, bu kuramları öğretmenlere tanıtmak olmalıdır
(Sağır, 2002: 32’den akt; İşcan ve Kolukısa, 2005: 304).
Chomsky’nin düşünceleri doğrultusunda gelişen üretimsel dönüşümlü dil bilimi
çalışmaları “derin yapı” “yüzey yapı” kavramlarıyla anlam bilimini dil çözümlemele-
rinin merkezine yerleştirmiştir. Dil bilimdeki bu gelişmeler, doğal olarak dil bilgisi
çalışmalarına da yansımıştır ve yansımalıdır. Metindeki ve cümledeki anlam ilişkile-
rini ortaya çıkarmak için yapıyı kavramak amacıyla cümle çözümlemeleri esas alın-
malıdır. Cümle çözümlemelerinde kelimelerin morfolojik ve sentaktik bir araya geliş
şekilleri irdelenmeden cümlenin anlaşılması ve anlamlandırılması mümkün değildir.
Öyleyse metnin ve cümlenin çözümlenme aşamasında dil bilgisinin kullandığı bütün
ölçütlerin de irdelenmesi kaçınılmaz olmaktadır (Erdem, 2007: 53).
Dil bilimindeki verilerden yararlanılamamasının en önemli sebebi, lisans prog-
ramlarında öğretmenlere dil bilimi derslerinin verilmemesidir. Dil biliminin yöntem-
lerinden ve yaklaşımlarından yararlanamayan öğretmenler de kendi yöntemleri ile
öğrencilere dil bilgisini öğretmeye çalışmaktadır. Öğretmenler dil bilgisine kaynaklık
oluşturan dil biliminden yararlanamadıkları için öğrencilere kuralların sebeplerini de
açıklayamamakta yüzeysel ve sıkıcı bir dil bilgisi öğretimi sunmaktadırlar.
Turinay (1996: 165) da üniversitelerde dil bilimi dersleri verilmemesi ile ilgili
şunları aktarmaktadır:
“Dil bilimin (linguistique), sosyal ve beşeri ilimlerin matematiği mevkiinde ol-
duğunu söylemek, çok iyi bilinen bir hakikati tekrar etmektir. Matematiksiz bir fen
fakültesi düşünülmediği halde, bilmem ki edebiyat fakültelerimizin kaçında umumi
dil bilim okutulmaktadır. Bu bilim şubesindeki yenilikler ve gelişmeler bilinmeden
modern edebiyat teorileri ne anlaşılır, ne de tatbik edilir.”
Türkçe sistematik olarak çok düzenli bir yapıya sahiptir. Türkçe, ifade kabiliyeti
bakımından zengin ve çok düzenli sistemi olan bir dildir. Ama bu sistemi oluşturan
yapılar -dilden hareketle- belirlenmediği için dilimiz tam olarak öğretilmemekte ve
öğrenilememektedir. Dil bilimi zihniyetine sahip dil öğreticilerince Türkçenin bütün
yapılarının hem anlam hem de şekil bakımından belirlendiği, çağdaş yöntemlerle ya-
zılacak dil bilgisi kitaplarına bugün her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır (Er-
dem, 2007: 55).
Dünyada ve Türkiye'de 63
Dil Bilgisi Öğretiminin Temel Problemleri
yüklendiğini sanmak, dilin kuruluş ve işleyişine aykırıdır. Kelime ve kelime grupları-
nın çözümlenmesinde eklerin işleyiş sistemleri de ortaya çıkar (Erdem, 2007: 56).
Erdem (2007: 58) eklerin işlevleri ile ilgili şunları da eklemektedir:
“Ayrıca ekleri isimlendirirken de sadece ekin bazı görevleriyle isimlendirmek
doğru değildir. Bunlara daha kapsayıcı isimlendirmeler yapmak gerekir. Çünkü aynı
ek, pek çok işleve sahip olabilmektedir. Yine işlevlere göre isimlendirildiğinde öğrenci
eki işlevsel olarak değil, ezbere dayalı olarak öğrenmektedir. Ekin farklı işlevlere sahip
olabileceği sezdirildiğinde, aynı zamanda öğrenci yapılandırıcı bir yaklaşımla daha
önce öğrendiği değişik işlevlerle de bağlantı kuracaktır. Bu duruma en güzel örnek
ismin –den hâlinin sadece ayrılma ve çıkma hâlleriyle isimlendirilmesidir.” Öyle ki
ismin –den hâli eklendiği köklere farklı anlamlar yüklemektedir. –den ekini ayrılma
ve çıkma şeklinde isimlendirmek ise yanlış ve yetersiz kalacaktır. Birazdan gelirim
(süre), altından yüzük (madde) gibi daha birçok örnekte –den eki ayrılma ve çıkma
anlamı ifade etmemektedir.
Dil birimlerinin iki işlevi bulunmaktadır: biri görevsel, biri anlamsal işlev. Gele-
neksel dil bilgisi daha çok biçime önem verdiğinden dil incelemelerinde sıklıkla ek-
lerin biçimsel işlevleri üzerinde durulur, anlamsal işlevleri pek ön plana çıkarılmaz.
Yalnız yapım eklerinde kısmen anlamsal işlev vurgulanır. Oysa tüm ekler, hem biçim-
sel hem anlamsal açıdan ele alınmalı, bulunduğu yerdeki iki işlevi de açıkça ortaya
konmalıdır. Ancak o zaman dilin mantığı kavranacak, daha etkili ve yetkin bir Türk-
çeye ulaşılacaktır (Üstünova, 2010: 31- 32).
“Sözcük türleri öğretilirken sadece isim olarak değil, işlevleri ve varlıklarla olan
ilişkisi de anlatılmalıdır. Öğrencilere; varlık- isim ilişkisi; varlık- nitelik/ belirtme (sı-
fat) ilişkisi; varlık- yerine geçme (zamir) , eylem- du;rum/ zaman/ yer/ miktar vb.
(zarf) ilişkileri devamlı hissettirilmelidir.” (Sağır, 2002: 53’ten akt; İşcan, 2007: 5).
Dil bilgisinde cümle bilgisi denilince cümle içindeki sözcükler ve bu sözcükler
arasındaki ilişkiler akla gelmektedir. İşcan (2007: 7)’a göre, cümle çözümlemelerin-
de tümevarım yöntemi uygulanmalıdır. Cümle çözümlemesi bittikten sonra sözcük
çözümlemesine geçilmelidir. Çünkü cümlenin kuruluşu ortaya çıktıktan sonra söz-
cüğün türünü belirlemek kolaylaşır. Cümle çözümlemelerinde öğelerin isminden çok
işlevleri ve kullanım alanlarını öğrencilere kavratmak önemlidir.
Çiftçi (2006: 121)’nin görüşleri de İşcan’ı (2007) destekler niteliktedir: “Tümeva-
rım, dil bilgisi öğretiminde mutlaka izlenmesi gereken bir yöntemdir. Ders kitapları-
mızda dil bilgisi konuları işlenirken bu yönteme uyulmakla birlikte yöntemin etkili
bir şekilde kullanılmadığını görmekteyiz. Usulen, yasak savma kabilinden bir iki ör-
nek verildikten hemen sonra tanıma geçilmektedir. Oysaki tanımdan önceki hazırlık
aşamasının zengin örneklerle pekiştirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, ilgili dil bilgisi
konusunun işleneceği ayrı örnek olay metinleri hazırlanmalıdır. Ders kitaplarına alı-
nan metinlerin dil bilgisi konularından çok, dört temel becerinin uygulamaları için
değerlendirilmesi uygun olacaktır.”
Dil bilgisi konuları, tanımdan kurallara, oradan da özelliklere ve örneklere doğ-
ru bir çizgi izlediği zaman soyutluktan kurtarılamaz ve soyutluktan kurtarılamadığı
müddetçe de kavratılması ve öğretilmesi mümkün olamaz. Bu yüzden, örnekler üze-
rinde, öğrencinin bildiklerinden yola çıkan ve bilinenle bağlantılı bilinmeyeni buldu-
rarak kademe kademe bütünlüğe doğru ilerleyen bir metotla yeni bilgilere ulaşmak
yani onları yeniden keşfettirmek gerekecektir. Ulaşılan bilgilerle planlı ve düzenli iler-
lemeyle çeşitlendirilip gruplandırılacak ve sonuçta da kurala ve tanıma ulaşılacaktır
(Cemiloğlu, 2001:144).
Dünyada ve Türkiye'de 65
Dil Bilgisi Öğretiminin Temel Problemleri
“Bazı öğretmenler kural ve tanımı ezberletmekle başarılı bir dil bilgisi dersi
yaptıklarını sanmakta ve bu çalışmaları kolaylıkla yürüttükleri için memnun görün-
mektedirler. Gerçekten bir konuyu ezberletmek gözlemlerle, uygulamalarla beceri ve
alışkanlık yaratmaktan çok daha kolaydır.” (Öz, 2001:267’den akt; Kaygusuz, 2006:
21). Oysa ezberlenen kurallar çok kısa bir süre içerisinde unutulmaya mahkûmdur.
Önemli olan dil bilgisinin uygulamalarla kalıcı hale gelmesi ve dil becerilerinin geliş-
mesidir. “Nasıl ki ‘Yüzme suda öğrenilir.’ sözü, yüzme öğrenebilmek için suya girmeyi
ve kulaç atmayı bir gereklilik olarak yansıtıyorsa; dilsel becerilerin geliştirilmesi için
de öğrencilere, bu becerilerini kullanabilecekleri, sınayabilecekleri eğitim ortamları
yaratılmalıdır. Bilinmelidir ki öğrenciler bu becerileri yineledikçe geliştireceklerdir.
Türkçe öğretiminde yalnızca kuramsal bilgilerin, bir metinle ilişkilendirilmeyen so-
yut dil alıştırmalarının öğrencileri ezberlemeye yönelteceği, öte yandan uygulanma-
yan bilgilerin de kısa sürede unutulacağı bilinmelidir.” (Sever, 2008: 18).
Dil bilgisi öğretiminin Türkçe öğretiminde ne kadar önemli olduğu, su götürmez
bir gerçektir. Dil bilgisi, bir kurallar yığını olarak görülmemelidir. Her bir kuralın an-
lamaya, konuşmaya, okumaya, anlatıma katkısı sezdirilmeli, kurallar soyut olmaktan
çıkarılıp somutlaştırılmalıdır. Kuralların öğretiminde daima onları doğuran mantık
açıklanmalıdır (İşcan ve Kolukısa, 2005: 302).
“Dil bilgisi dile dar bir çerçeveden bakarken, dilin kullanılan biçimi, görünü-
mü tasvir edilmeye çalışılır. Konuyla ilgili kurallar, bu kurallara uygun ya da aykırı
örnekler de sıralanır. Ses’e, sözcük’e, cümle’ye vb. hep ayrı ayrı pencerelerden bakılır
ve bunlar birbirinden bağımsız öğeler olarak değerlendirilir. Bu bilgi dalında sisteme
yüzeysel olarak yaklaşılmakta; konular “Bu böyledir. Böyle bakacaksın! Böyle düşü-
neceksin!” seklinde verilmekte örnekler de yazı diline ait seçkin eser, seçkin yazar-
lardan seçilmektedir. Geleneksel dil bilgisinde konuşma dili, günlük kullanımlar söz
konusu edilmemektedir. Okul düzeyinde, Türkçe dersleri içinde dil bilgisi çalışmaları
arasında dil, bilgi olarak verilmekte, Türkçe konularının sanat gibi öğretilmesi gerek-
tiği bir bakıma unutulmaktadır. Nitekim bilgiye çok geniş yer veren dil bilgisi öğre-
timi, bu bilgilerin nasıl beceri ve alışkanlığa dönüşmesi gerektiği hususunda başarılı
olamamaktadır. Bazen çok yüzeysel ve bazen çok ayrıntılarla uğraşıldığından dil’in
yeterince kavratılmadığı, dolayısıyla amaca da ulaşılamadığı görülmektedir.”(Sağır,
2002:4’ten akt; Kaygusuz, 2006: 21).
Dünyada ve Türkiye'de 67
Dil Bilgisi Öğretiminin Temel Problemleri
öğrencilerin konuşma, yazma, okuma ve dinleme yönlerinden gelişmeleri ve gerekli
alışkanlıkları, becerileri kazanmaları istenildiğine göre dil bilgisi öğretimi kendi bası-
na bir amaç değil, ancak amaca varabilmek için yararlanılacak dille ilgili bir çalışma
alanıdır. Çocuk okula gelinceye kadar dili kullanmayı becerebilmektedir. Dil bilgisi-
nin bu devredeki yardımı, çocuğun farkında olmadan kullandığı birtakım kuralları
sezmesi yoluyla dili kullanmada güven kazanması; konuşma, yazma sırasında kendi
kendisini kontrol imkânını kazanması seklinde kullanma ile ilgili alışkanlıklar, bece-
riler kazandırmada önemlidir (Öz, 2001:259)
Dil bilgisi diğer dört dilsi beceri ile bir bütün olarak öğretilmesi gereken bir be-
ceridir. Dil bilgisini diğer becerilerden bağımsız olarak düşünmek ve onu soyutlamak
yanlıştır. Bu şekilde gerçekleştirilecek öğretim tüm becerilerin eşit olarak bir bütün-
lük içerisinde gelişmesini sağlayacaktır. Sonuç olarak sağlıklı bir ana diline sahip öğ-
renciler yetişecektir.
Kaynakça
AKSAN, Doğan, “Her Yönüyle Dil Ana Çizgileriyle Dil Bilim”, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları,
2000.
ALTAS, Sümeyye, “Türkçe Dil Bilgisi Öğretiminin Tarihi ve İçerik Odaklı Dil Bilgisi Öğretimi ile
Görev Odaklı Dil Bilgisi Öğretiminin Uygulamalı Karşılaştırılması”, 2009, Selçuk Üniversitesi,
Yüksek Lisans Tezi, Konya.
AYTAŞ, Gıyasettin; ÇEÇEN, Akif, “Ana Dili Eğitiminde Dil Bilgisi Öğretiminin Yeri ve Önemi”, Türk-
lük Bilimi Araştırmaları, 2010/15, 27: 77- 89.
CEMİLOĞLU, Mustafa, “İlköğretim Okullarında Türkçe Öğretimi”. İstanbul: Alfa Yayınları, 2001.
ÇELEBİ, Mustafa Durmuş, “Türkiye’de Anadili Eğitimi ve Yabancı Dil Öğretimi”, Sosyal Bilimler Ens-
titüsü Dergisi, 2006/2, 21: 285- 307.
ÇİFTÇİ, Musa ve diğerleri, “Türkçenin Çağdaş Sorunları”, Ankara: Gazi Kitabevi, 2006.
DOLUNAY, Salih Kürşat, “Dil Bilgisi Öğretiminin Amacı ve Önemi”, Türklük Bilimi Araştırmaları,
2010/15, 27: 275- 284.
ERDEM, İlhan; BAŞARAN, Mustafa, “Mezun Oldukları Bölümlerin Öğretmenlerin Dil Bilgisi Öğreti-
mine İlişkin Görüşleri Üzerindeki Etkisi”, Türklük Bilimi Araştırmaları, 2010/15, 27: 321- 339.
GÖĞÜŞ, Beşir, “Orta Dereceli Okullarımızda Türkçe ve Yazın Eğitimi” Ankara: Kadıoğlu Matbaası,
1978.
ERDEM, İlhan, “İlköğretim İkinci Kademe Dil Bilgisi Öğretiminin Sorunları Üzerine Bir Araştır-
ma”, 2007, Gazi Üniversitesi, Doktora Tezi, Ankara.
HENGİRMEN, Mehmet, “Türkçe Dil Bilgisi”, Ankara: Engin Yayınevi, 2007.
İŞCAN, Âdem; KOLUKISA, Hamza, “İlköğretim İkinci Kademe Dil Bilgisi Öğretiminin Durumu,
Sorunları Ve Çözüm Önerileri”, Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 2005, 5(1): 299- 308.
İŞCAN, Âdem, “İşlevsel Dil Bilgisinin Türkçe Öğretimindeki Yeri”, Atatürk Üniversitesi, Sosyal Bilim-
ler Enstitüsü Dergisi, 2007, 1: 253- 258.
İTMEÇ, Fidan, “İlköğretim Altıncı Sınıf Türkçe Dersi Öğretim Programı Dil Bilgisi Öğrenme Ala-
nının Öğretmen Görüşlerine Göre Değerlendirilmesi”, 2008, Çukurova Üniversitesi, Yüksek
Lisans Tezi, Adana.
KAPLAN, Mehmet, “Kültür ve Dil”, İstanbul: Dergâh Yayınları, 2009.
KAYGUSUZ, Tuba, “İlköğretim İkinci Kademe Türkçe Dil Bilgisi Öğretimi Üzerine Bir Araştırma”,
2006, Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, Bolu.
PİLAV, Salim, “Terim Sorunu ve Eğitim Öğretimde Terimlerin Yeri ve Önemi”, Kastamonu Eğitim
Dergisi, 2008, 16(1): 267- 276.
SAĞIR, Mukim, “İlköğretim Okullarında Türkçe Dil Bilgisi Öğretimi” Ankara: Nobel Yay. 2002.
SEVER, Sedat ve diğerleri, “Etkinliklerle Türkçe Öğretimi”, İstanbul: Morpa Kültür Yayınları, 2008.
ŞAHİNCİ, Cihan, “İlköğretim İkinci Kademede Dil Bilgisi Konularının Öğretimine İlişkin Türkçe
Öğretmenlerinin Görüşleri”, 2011, Niğde Üniversitesi, Yüksek Lisans Tezi, Niğde.
TOMPKINS, GAIL.E. “Language Arts: Content and Teaching Strategies” (4th Ed.), New Jersey,
USA: Prentice Hall, 1998.
TURİNAY, Necmettin, “Kültür ve Sanata Dair”, Ankara: Akçağ Yayınları, 1996.
ÜSTÜNOVA, Kerime, “Dil Bilgisi Sorunları”, İstanbul: Kesit Yayınları, 2010.
YAMAN, Havva, “İlköğretim İkinci Kademe Dil Bilgisi Derslerinde Kavram Haritası Tekniğinin Öğ-
renci Başarısına ve Hatırlamaya Etkisi”, 2006, Marmara Üniversitesi, Doktora Tezi, İstanbul.
Dünyada ve Türkiye'de 69
Dil Bilgisi Öğretiminin Temel Problemleri
Yrd. Doç. Dr. Mehmet KURUDAYIOĞLU
1974 yılında Çankırı – Şabanözü’nde dünyaya geldi. İlkokulu burada bitirdikten sonra orta-
okul ve lise eğitimini Ankara’da tamamladı (1992). Lisans eğitimini yaptığı Gazi Üniversitesi, Gazi
Eğitim Fakültesi, Türkçe Eğitimi Bölümü’nden 1996 yılında mezun oldu. Yüksek lisansını, Çanak-
kale Onsekiz Mart Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türkçenin Eğitimi ve Öğretimi Bilim
Dalı’nda, “1998 Yılı İçinde Ulusal Gazetelerimizdeki Yazarların Köşe Yazılarında Türkçeyi Kullan-
ma Becerileri Üzerine Bir Araştırma” adlı tezi ile 2000 yılında tamamladı. Doktora eğitimini, Gazi
Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Enstitüsü, Türkçe Eğitimi Anabilim Dalı’nda “İlköğretim II. Kademe
Öğrencilerinin Kelime Hazinesi Üzerine Bir Araştırma” adlı tezi ile 2005 yılında tamamladı. 1996-
1997 öğretim yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nda Türkçe öğretmeni olarak Mersin-Mut Cumhuriyet
İlköğretim Okulu’nda çalıştı. 1997-2000 yılları arasında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Eği-
tim Fakültesi, Türkçe Eğitimi Bölümü’nde, 2001-2005 yılları arasında Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim
Fakültesi, Türkçe Eğitimi Bölümü’nde araştırma görevlisi olarak çalıştı. 2006 yılından beri Çanakka-
le Onsekiz Mart Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü’nde Yardımcı Doçent olarak
görev yapmaktadır.
Yayınlarından Seçmeler
Kurudayıoğlu, M. (2011). “İlköğretim İkinci Kademe Öğrencilerinin Kelime Hazinesi Üzerine Bir
Değerlendirme” e-Journal of New World Sciences Academy Education Sciences, 1C0408, 6,
(2), 1797-1808
Kurudayıoğlu, M.(2011) “Türkçe Öğretmeni Adaylarının Sözlü Anlatımlarının Düşünceyi Geliştirme
Teknikleri Açısından İncelenmesi” Türklük Bilimi Araştırmaları, S.29, s.213-226.
Kurudayıoğlu, M.(2011) “Zihinsel ve Fiziksel Bir Süreç Olarak Okuma” Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim
Fakültesi Dergisi (GEFAD), C.31, S.1, s.15-29.
Karadağ, Ö. ve Kurudayıoğlu, M.(2010) “Türkçedeki Kelime Türetme Özelliğinin İlköğretim Öğren-
cilerinin Yazılı Anlatımlarına Yansıması” Türklük Bilimi Araştırmaları, Türkçe Öğretimi Özel
Sayısı, Bahar 2010, S.27, s.437-455.
Kurudayıoğlu, M. ve Tüzel, S. (2010) “21. Yüzyıl Okuryazarlık Türleri, Değişen Metin Algısı ve Türkçe
Eğitimi” Türklük Bilimi Araştırmaları, Güz 2010, S.28, s.283-298.
Kurudayıoğlu, M. (2003) “Konuşma Eğitimi ve Konuşma Becerisini Geliştirmeye Yönelik Etkinlikler”,
Türklük Bilimi Araştırmaları, Türkçenin Öğretimi Özel Sayısı, Bahar, S.13, s.287-309.
Kurudayıoğlu, M.(2009) “Ana Dili Bağlamında Kelime Hazinesi ve Bellek”, Dil Bilimi Eğitiminde
Modern Paradigmalar: Metotlar ve Teknikler, Uluslararası Uygulamalar Konferansı. 25-27
Kasım 2009. Devlet Eğitim Kurumları Sterlitamakskaya Zeynep Bişevoy Pedegoji Akademisi,
Sterlimak, Rusya (Sterlimakskaya Gasudarstvannoya Pedagogiçeskaya Akademia) 92-96.
Giriş
Dil, insanlar arasında iletişimi sağlayan uzlaşımsal bir dizgedir. XX. yüzyıl başla-
rında, dili bir dizge olarak tanımlayan Saussure, kendisinden önceki araştırmacıların
dil anlayışını tümden değiştirerek dili bir sistem olarak tanımlar. Dil adı verilen bu
sistem ses, anlam, biçim ve sözcük dizimi gibi alt sistemlerden meydana gelmektedir.
Alt sistemler olarak belirlenen bu sistemler de yine daha sınırlı sistemlerden oluşmak-
tadır. Dil, kendisini oluşturan bu sistemlerin karşılıklı işleyişinden oluşan ana sistem
olma özelliğini taşımaktadır. Genel olarak dil dizgesinin işleyiş kuralları, dil bilgisi
kurallarıdır. Dilin dizge olma özelliği, öğretilmesi için bir gerekçe oluşturduğu gibi,
bu öğretim sürecinin aşamalarının belirlenmesinde de önemli bir yere sahiptir. Öte
yandan, “dil sayesinde bilgi üzerinde işlem yaparız. Bilgiyi işleriz; algılarız ve aktarı-
rız” (Stillings vd., 1995: 257). Dilin kuralları, bilgiyi işleme kurallarıdır. Bu özellik, dil
bilgisi öğretiminin temel gerekçesini oluşturmaktadır. Bu temel gerekçeye rağmen,
“dil eğitiminde gramer, en tartışmalı alanlardan biri hâline gelmiştir. Bazı araştırma-
cılar, gramer öğretiminin gereksiz olduğunu savunmaktadır. Bazıları ise gramerin
dil öğretiminin anahtarı olduğuna inanmaktadır.” (Tompkins, 1998: 511). Dil bilgisi
öğretimini sorgulayanlara verilecek en doyurucu yanıt, dil bilgisi kavramının tanım-
larında mevcuttur.
Korkmaz’a (2007: 68) göre dil bilgisi, “çeşitli düzeydeki okullarda, Türkçenin ses,
şekil ve cümle yapısı ile cümlenin ögeleri arasındaki anlam ilişkilerini öğreten bilgi
dalı olarak tanımlanmaktadır.”
Dilâçar’a (1989: 83) göre, “gramer sözcüğünün anlamı, Yunancada yazı demek
olan gramma köküne dayanır. Dilbilimin bir kolu olan gramer, dilin kullanılışında
1. Sınıf:
1. Duyduğu sesleri ayırt eder.
2. Dinlerken vurgu, tonlama ve telaffuza dikkat eder.
3. Kelimeleri yerinde ve anlamlarına uygun kullanır.
4. Kelimeleri doğru telaffuz eder.
5. Okuduğu kelimeleri doğru telaffuz eder.
6. Seslerden heceler, hecelerden kelimeler, kelimelerden cümleler oluşturarak
okur.
7. Anlamlı ve kurallı cümleler yazar.
8. Yazılarında noktalama işaretlerini doğru ve yerinde kullanır.
İlköğretim birinci sınıf düzeyinde dil bilgisi ile ilgili olarak okuma, yazma, din-
leme ve konuşma öğrenme alanlarına dağıtılmış kazanımlar, yukarıda sıralanmıştır.
Kazanımlar incelendiğinde, dil bilgisi ile ilgili olarak ses bilinci, vurgu, tonlama, telaf-
fuz, noktalama işaretleri, kelimeleri yerinde kullanma, basit düzeyde cümle oluşturma
konularının yer aldığı görülmektedir. Bunların yanı sıra, karışık olarak verilen kelime-
lerden anlamlı ve kurallı cümleler kurma ve noktalama işaretleri verilmeyen bir metin-
de, gerekli noktalama işaretlerini kullanabilmeye yönelik çalışmalar önerilmektedir.
Burada ses bilinci ile ifade edilmek istenen konu, ilk okuma ve yazma çalışma-
larının başlangıç sürecindeki sesi tanıma ve hissetme çalışmalarıdır. Öğrenci, fonemi
yani tam ses değerini öğrendikten sonra bu fonemin karşılığı sembolü yani harfi öğ-
renir ve hece aşamasına geçer. Sonraki aşamada, hecelerden kelimeler, kelimelerden
cümleler, cümlelerden metinler oluşturur. Bu çalışmalar, okul dönemindeki ilk dil
bilgisi çalışmalarıdır. Okul dönemindeki bu süreç, okul öncesi dönemdeki ses eğitimi
çalışmalarına kadar uzanır. Hatta bazı araştırmacılara göre, bu süreç anne karnında
başlar.
Birinci sınıf düzeyinde, öğrenme alanlarında yer alan ve dil bilgisi çalışmaları
ile ilgili olan konulardan biri de dilin bürünsel özelliklerini oluşturan vurgu, tonlama
ve telaffuzdur. Vurgu; ses, hece ve kelime üzerindeki ses baskısıdır. Anlam ayırıcı bir
özelliğe sahiptir. Dil ötesi birimlerden biridir. Anlam ayırıcı bir özelliğe sahip olduğu
için dil bilgisel bir nitelik taşır. Türkçede vurgunun temel kuralları vardır. Okuma,
yazma, konuşma ve dinleme becerilerinin geliştirilmesi sürecinde, son derece işlevsel
bir öneme sahiptir. Sesli okumadan, yazmaya kadar dil eğitimi içerisinde geniş bir
alana yayılmıştır. Ton / Tonlama da dilin bürünsel özelliklerinden biridir. Kelime veya
cümlenin söylendiği anda, sözcelem yani sözcenin anlamı üzerinde belirleyici olan
ses şiddetine ton adı verilir. Ton, sözü söyleyen kişinin psikolojisini sözce üzerine
yansıtan ve sözlü iletişimi önemli ölçüde yönlendiren ses şiddetidir. Dizgenin ve bi-
2. Sınıf:
1. Dinlediklerinde eş ve zıt anlamlı kelimeleri ayırt eder.
2. Dinlediklerinde eş sesli kelimeleri ayırt eder.
3. Konuşmasında olayları oluş sırasına göre anlatır.
4. Noktalama işaretlerine dikkat ederek okur.
5. Sesli okumada vurgu ve tonlamalara dikkat eder.
6. Kelimelerin eş ve zıt anlamlılarını bulur.
7. Eş sesli kelimelerin anlamlarını ayırt eder.
8. Anlamlı ve kurallı cümleler yazar.
9. Yazımda noktalama işaretlerini doğru ve yerinde kullanır.
3. Sınıf:
1. Dinlerken vurgu tonlama ve telaffuza dikkat eder.
2. Dinlediklerinde geçen bilmediği kelimelerin anlamlarını tahmin eder.
3. Dinlediklerinde eş sesli kelimeleri ayırt eder.
4. Dinlediklerinde, eş ve zıt anlamlı kelimeleri ayırt eder.
5. Dinlediklerinde dil, ifade ve bilgi yanlışlıklarını belirler.
6. Kelimeleri yerinde ve anlamlarına uygun olarak kullanır.
7. Kelimeleri doğru telaffuz eder.
İkinci sınıf düzeyinden farklı olarak bu sınıf düzeyinde, bilmediği kelimelerin an-
lamlarını tahmin etme ile ilgili bir kazanıma yer verilmiştir. Bu kazanım, doğrudan
doğruya bütünü algılama ve bağlamla ilgilidir. Kazanımda, bağlamdan yola çıkarak
kelimenin anlamını sözlüğe bakmadan tahmin etme becerisi ifade edilmektedir. Dil
ve ifade yanlışlıklarının tespit edilmesi, metinde geçen ve anlam yönünden çelişkili ifa-
delerin tespiti, eklerin kullanılarak basit düzeyde yeni kelimelerin türetilmesi ve kelime
türlerinin işlevlerine uygun olarak kullanılması ilk kez üçüncü sınıf düzeyinde dile
getirilmiştir. Bu konular, ders kitaplarında doğrudan kural şeklinde değil, okuma ve
dinleme metinlerinden yola çıkılarak oluşturulan etkinliklerle öğrencilere sezdiril-
mektedir.
Dil ve ifade yanlışlıklarının tespit edilmesi, doğrudan dil bilgisi çalışmalarını il-
gilendirmektedir. Anlatım bozuklukları konusu ile ilgilidir. Anlatım bozuklukları, se-
kizinci sınıfa kadar ilköğretim sürecinde ele alınan önemli bir konudur. Bu geniş süre
içerisinde, farklı türlerdeki dil ve ifade bozukluklarına değinilmektedir.
Yine, anlam bilgisi çalışmalarıyla paralel olarak, anlam yönünden tutarsız ve çe-
lişkili ifadelerin tespiti de bu sınıf düzeyinde yer almaktadır.
Kelime köklerinden yapım ekleri vasıtasıyla basit düzeyde kelimeler türetme ça-
lışmaları, üçüncü sınıf düzeyinde başlamaktadır. Burada, Türkçenin eklemeli yapıda
bir dil olduğu öğrencilere sezdirilmektedir.
Bu sınıf düzeyinde ayrıca bir kısım kelime türlerine de yer verilmiştir. İsim, za-
mir ve sıfatlar somut örneklerle üçüncü sınıftan itibaren programda yer almaktadır.
4. Sınıf:
1. Dinlerken vurgu, tonlama ve telaffuza dikkat eder.
2. Dinlediklerinde geçen bilmediği kelimelerin anlamlarını tahmin eder.
3. Dinledikleri kelimelerin gerçek ve mecaz anlamlarını ayırt eder.
4. Dinlediklerinde eş sesli kelimeleri ayırt eder.
5. Dinlediklerinde eş ve zıt anlamlı kelimeleri ayırt eder.
6. Dinlediklerinde dil, ifade ve bilgi yanlışlıklarını belirler.
7. Kelimeleri yerinde ve anlamlarına uygun olarak kullanır.
8. Kelimeleri doğru telaffuz eder.
9. Okuduğu kelimeleri doğru telaffuz eder.
10. Noktalama işaretlerine dikkat ederek okur.
11. Metindeki anlam bakımından çelişkili ifadeleri saptar.
12. Okuduklarındaki dil, ifade ve bilgi yanlışlarını belirler.
13. Kelimelerin eş ve zıt anlamlılarını bulur.
14. Eş sesli kelimelerin anlamlarını ayırt eder.
15. Ekleri kullanarak kelimeler türetir.
16. Kelimelerin gerçek, mecaz ve terim anlamlarını ayırt eder.
17. Yazılarında kelime türlerini işlevine uygun olarak kullanır.
18. Vurgulamak istediği kelime ya da cümleleri farklı yazar.
Diğer sınıf düzeylerinden farklı olarak dördüncü sınıfta dil bilgisi ile ilgili, keli-
melerin gerçek, mecaz ve terim anlamları ile ilgili bir kazanıma yer verilmiştir. Daha
önceki sınıf düzeylerinde kelimelerin anlam özellikleriyle ilgili olarak, eş ve zıt anlam-
lılıkla ilgili kazanımlara yer verilmiştir. Bunun yanı sıra, vurgulamak istediği kelime ya
da cümleleri farklı yazma ile ilgili kazanıma da ilk kez bu sınıf düzeyinde yer verilmiş-
tir. Türkçenin kelime ve cümle düzeyindeki vurgu özellikleri ilk kez dördüncü sınıf
düzeyinde öğrencilere sezdirilmektedir.
Kelimenin gerçek, mecaz ve terim anlamları, anlam bilgisi ile ilgili olduğu için dil
bilgisi çalışmaları içerisinde değerlendirilmelidir. Birinci kademede, eş ve zıt anlamlı-
lıktan sonra, gerçek, mecaz ve terim anlamları üzerinde durulmaktadır.
Vurgulamak istediği kelime ya da cümleleri farklı yazma hususu, yazım ve vurgu
kuralları ile ilgilidir.
Diğer sınıf düzeylerinden farklı olarak beşinci sınıfta, dil bilgisi ile ilgili kelime
tekrarından kaçınma ve yazılarında farklı cümle yapılarının kullanımıyla ilgili kaza-
nımlara yer verilmiştir. Kelime tekrarından kaçınma bağlamında, anlatım bozukluğu
ile ilgili etkinliklere yer verilmiştir. Bunun yanı sıra, cümle tamamlama çalışmaları da
yaptırılmaktadır.
Gereksiz kelime tekrarı, anlatım bozukluğu konusu ile ilgilidir. Beşinci sınıf
düzeyinde, öğrenme alanlarında ele alınan önemli konulardan biri de farklı cümle
yapılarının kullanılmasıdır. Birinci kademe programında, bu cümle türleri ile ilgili
Tablo 3.1:
İkinci kademe dil bilgisi öğretiminde öğretmen öncelikli olarak, ilgili dil bilgisi
konusunun sezdirilmesine yönelik ders kitabında yer alan etkinliği yaparak konunun
sezdirilmesini sağlar. Sezdirme çalışmasının ardından, kuralı somutlaştırarak sözlü
ve yazılı olarak öğrencilere aktarır. Kuralın aktarımından sonra, konuyu kavratmaya
yönelik bir etkinlik daha yapar. Kavratma etkinliğinin ardından, ilgili kuralın cümle
içinde kullanımı ve tespitine yönelik bir çalışma yapar. Son olarak, pekiştirme çalış-
masına yer verir. Öğrenilen konu, farklı metinlerin işleniş sürecinde, konuşma, yaz-
ma, okuma ve dinleme çalışmalarında gündeme getirilir.
Öğrencilerinin zihinsel gelişimlerine paralel olarak yapılandırılan kazanımlara
göre, ikinci kademede dil bilgisi öğretiminde sınıf düzeylerine göre şu öğretim aşa-
maları izlenmiştir.
Öğretim aşamalarını belirleyen kazanımlar, İlköğretim (6,7,8. Sınıflar) Türkçe
Dersi Programı ve Kılavuzu’ndan alınmıştır.
6. Sınıf:
Altıncı sınıf dil bilgisi öğrenme alanındaki kazanımlar, iki temel kazanım çerçe-
vesinde yapılandırılmıştır.
1. Kelimenin yapı özellikleriyle ilgili bilgi ve kuralları kavrama ve uygulama
2. Kelime türleriyle ilgili bilgi ve kuralları kavrama ve uygulama
Altıncı sınıf dil bilgisi öğrenme alanında, kelimenin yapı özellikleri ve kelime
türleri olmak üzere iki temel konu mevcuttur.
Öncelikli olarak kelimenin yapısal özellikleri ile ilgili kurallar ve çalışmalara yer
verilmiştir. Kelimenin yapı özellikleri verilirken sırasıyla şu aşamalar izlenmektedir.
1. Kök ve ek kavramlarının tanıtılması
2. İsim ve fiil kökleri arasındaki farklar
3. Yapım ve çekim eklerinin ayırt edilmesi
4. Kelimede gövde kavramının tanıtılması
5. Yapım eklerinin işlevleri ve kelimeye kazandırdığı anlam özellikleri
6. Birleşik kelimelerin kavratılması
7. Basit, türemiş ve birleşik kelimelerin ayırt edilmesi
Kelimenin yapı özellikleriyle ilgili çalışmalarda kök, ek, gövde ve kelimeye doğru
bir öğretim aşaması izlenmektedir. Öğrenciler kelime kavramını öğrenirken basitten
karmaşığa doğru bir yol takip edilmektedir. Bu konu çerçevesinde, en son birleşik
kelimelerle ilgili çalışmalara yer verilmiştir. Kelimenin anlam özellikleriyle ilgili ka-
zanımlar, bu sınıf düzeyinde yer almamaktadır.
Altıncı sınıf düzeyinde dil bilgisi öğretiminin ikinci aşamasında kelime türleriyle
ilgili bilgi ve kuralların kavratılması yer almaktadır. Bu çerçevede sırasıyla şu konulara
yer verilmiştir.
1. İsimlerin cümledeki işlevlerinin kavranması
2. Zamirlerin cümledeki işlevlerinin kavranması ve kullanılması
3. Hâl eklerinin işlevleri
4. İyelik eklerinin işlevleri
5. İsim tamlamalarının kuruluş ve anlam özellikleri
6. Sıfatların cümledeki işlevlerinin kavratılması
7. Sıfat tamlamalarının anlam ve kuruluş özellikleri
8. Edat, bağlaç ve ünlemlerin işlevleri ve cümleye kazandırdığı anlam özellikleri
9. Kelimelerin cümlelerde farklı görevlerde kullanılması
Altıncı sınıf düzeyinde, kelime türleriyle ilgili olarak isim, zamir, sıfat, edat, bağ-
laç ve ünleme yer verilmiştir. Fiil ve zarf konusu yedinci sınıf düzeyinde ele alınmıştır.
Bu sınıf düzeyinde, kelime türlerine ek olarak hâl ekleri ve iyelik eklerine de yer ve-
rilmiştir. Konularla ilgi kurallar, çalışma kitaplarındaki etkinlikler yardımıyla sezdi-
rilmektedir.
Sonuç olarak, altıncı sınıf düzeyinde, dil bilgisi öğretiminin tamamını kelime ve
tamlamaların yapı ve anlam özellikleriyle ilgili çalışmalar oluşturmaktadır.
Programdaki kazanımlara paralel olarak altıncı sınıf ders kitabında, dil bilgisi
konularının öğretim aşamaları aşağıda sıralanmıştır. Öğretim aşamalarının tespitin-
de, MEB altıncı sınıf ders kitabı temel alınmıştır.
1. Ek ve kök konularını kavratmaya yönelik çalışmalar. Bu çalışmalarda, önce
ek sonra kök kavratılmaktadır. Eklerin ünlü ve ünsüz uyumlarına uyduğu ve
köklerden sonra geldiği özellikle vurgulanır. Bu bağlamda, Kök + Yapım Eki
+ Çekim Eki sırası kavratılır.
2. İsim ve fiil kökünün ayırt edilmesiyle ilgili çalışmalar. İsim köklerinin bir
varlığın adı olduklarını ve –mak, - mek eklerini alamadıkları bilgisi verilir.
3. Yapım ve çekim eklerinin ayırt edilmesine yönelik çalışmalar yaptırılır. Ya-
pım eklerinin kelimelere gelerek yeni kelimeler türettiğini, çekim eklerinin
7. Sınıf:
Yedinci sınıf dil bilgisi öğrenme alanındaki çalışmalar, beş temel kazanım çerçe-
vesinde yapılandırılmıştır.
1. Kelime türleriyle ilgili bilgi ve kuralları uygulama
2. Fiillerin yapı özellikleriyle ilgili bilgi ve kuralları kavrama ve uygulama
3. Fiil kiplerinde zaman ve anlam kaymasıyla ilgili bilgi ve kuralları kavrama
ve uygulama
4. Ek fiille ilgili bilgi ve kuralları kavrama ve uygulama
5. Zaman ve kip çekimlerindeki birleşik yapıların özellikleriyle ilgili bilgi ve
kuralları kavrama ve uygulama
Yedinci sınıf dil bilgisi öğrenme alanında, kelime türleri (fiil-zarf), fiillerin yapı
özellikleri, fiillerde zaman ve anlam kayması, ek fiil, zaman ve kip çekimlerinde birle-
şik yapıların özellikleri olmak üzere beş temel konu mevcuttur.
Yedinci sınıf düzeyinde, dil bilgisi öğretimine fiil ve zarf konularından başlan-
maktadır. Bu, aynı zamanda altıncı sınıfın da kelime türleri yönünden devamıdır. Fiil
ve zarf türlerinin öğretimi sürecinde sırasıyla şu alt konulara yer verilmiştir.
1. Fiillerin anlam özelliklerinin kavratılması
2. Kip kavramı ve çekimli fiilin kavratılması
3. Bildirme kipleri ve dilek kipleri
4. Bildirme kiplerinin kullanım özellikleri
5. Dilek kiplerinin kullanım özellikleri
6. Fiillerin olumlu, olumsuz, soru ve olumsuz soru çekimleri ile ilgili uygulamalar
7. Kelime türü olarak zarf ve zarfların cümle içindeki işlevleri
8. Kelimeleri cümle içerisinde farklı görevlerde kullanabilme
Yedinci sınıf dil bilgisi öğretiminin ikinci aşamasında, fiillerin yapı özellikleriyle
ilgili bilgi ve kuralların kavratılması konusu işlenmektedir. Fiillerin yapı özellikleriyle
ilgili şu alt konulara yer verilmiştir.
1. Basit, türemiş ve birleşik fiillerin kuruluş ve anlam özellikleri
2. Yapı özellikleri farklı olan fiilleri anlam özelliklerin dikkate alarak kullanabilme
Yedinci sınıf dil bilgisi öğretiminin dördüncü aşamasında ek fiille ilgili bilgi ve
kuralların kavratılması konusu işlenmektedir. Bu konu, şu öğretim aşamalarından
oluşmaktadır.
1. İsim türünden kelimelerin kip ve kişi açısından çekimlenebildiğinin kavra-
tılması
2. İsimlerin kip eki almasında ek fiilin işlevi
3. İsimlerin ek fiil aracılığıyla hangi kiplerde çekimlenebildiğinin kavratılması
4. Ek fiilin işlevine uygun olarak kullanılması
Yedinci sınıf dil bilgisi öğretiminin beşinci aşamasını, zaman ve kip çekimlerin-
deki birleşik yapıların özellikleriyle ilgili hususlar oluşturmaktadır. Bu konu, şu öğre-
tim aşamalarından meydana gelmektedir.
1. Zaman ve kip çekimlerindeki birleşik yapıların oluşumunda ek fiilin işlevi
konusu
2. Zaman ve kip çekimlerindeki birleşik yapıların kullanım özellikleri
3. Zaman ve kip çekimlerindeki birleşik yapıların özelliklerine uygun şekilde
kullanılması
Yedinci sınıf düzeyinde, yazma öğrenme alanı başta olmak üzere, diğer öğrenme
alanlarında yer alan dil bilgisi ile ilgili olarak kelime ve cümle tekrarından kaçınma,
ki bağlacı, de bağlacı, soru eki mi’nin kullanımı, kelimelerin çağrışım alanları ile ilgili
çalışmalara yer verilmektedir.
8. Sınıf:
Sekizinci sınıf dil bilgisi öğrenme alanındaki çalışmalar, üç temel kazanım çerçe-
vesinde yapılandırılmıştır.
1. Fiilimsiler ile ilgili bilgi ve kuralları kavrama ve uygulama
2. Cümleyle ilgili bilgi ve kuralları kavrama ve uygulama
3. Anlatım bozukluklarını belirleme ve düzeltme
Sekizinci sınıf dil bilgisi öğrenme alanında, fiilimsiler, cümle bilgisi ve anlatım
bozukluğu konularına yer verilmiştir. Sekizinci sınıf düzeyinde, dil bilgisi öğretiminin
birinci aşamasında fiilimsiler konusuna yer verilmiştir. Fiilimsiler, aşağıda belirtilen
alt başlıklar çerçevesinde öğretilmektedir.
1. Fiilimsiyle, fiil ve isim soylu kelimeler arasındaki farklar
2. Fiilimsilerin işlevleri ve kullanım özellikleri
3. Filimsilerin özelliklerine uygun biçimlerde kullanılması
4. Cümlede, fiilimsiyle bağlı kelime veya kelime gruplarının tespiti
İlköğretim sekizinci sınıf düzeyi, dil bilgisi öğretimi açısından genel olarak de-
ğerlendirildiğinde, fiilimsiler, cümle bilgisi ve anlatım bozuklukları konularına yer ve-
rildiği görülmektedir.
Programdaki kazanımlara paralel olarak sekizinci sınıf ders kitaplarında dil bil-
gisi konularının öğretim aşamaları aşağıda sıralanmıştır. Öğretim aşamalarının tespi-
tinde, MEB sekizinci sınıf ders kitabı temel alınmıştır.
1. Fiilimsiyle, fiil ve isim soylu kelimeler arasındaki farkların sezdirilmesi ile
ilgili çalışmalar yaptırılır. Etkinliğin ardından kural söylenir. Kavratma et-
kinliği yapılır. Son olarak pekiştirme etkinliği yaptırılır.
2. Fiilimsilerin işlevleri ve kullanım özellikleri ile ilgili çalışmalar yaptırılır.
3. Fiilimsi eklerini kullanarak cümleleri birleştirme ve bu cümlelerde fiilimsi-
lerin hangi görevde kullanıldığının tespit edilmesi ile ilgili çalışmalara yer
verilir.
4. Cümlede fiilimsiye bağlı kelime veya kelime gruplarının tespiti ile ilgili ça-
lışmalar.
5. Fiilimsilerin özelliklerine uygun biçimde kullanılması ile ilgili çalışmalara
yer verilir. Bu aşamada öğrencilere, fiilden türeyip isim, sıfat ve zarf görevle-
rinde kullanılan kelimelere fiilimsi dendiği söylenmelidir.
6. İsim ve fiil cümlelerinin anlam ve kullanım özelliklerine uygun biçimde kul-
lanılması ile ilgili çalışma yaptırılır.
7. Cümleye hâkim olan duyguların tespitine yönelik çalışmalara yer verilir.
8. Cümlenin temel ögelerini ve özelliklerini sezdirmeye yönelik çalışma yaptı-
rılır. Sezdirme etkinliğinin ardından, öğrencilere cümlenin temel ögelerinin
yüklem ve özne olduğunu, şayet bu ögeler yoksa o kelime grubunun cüm-
le olmadığı hatırlatılır. Yüklemin cümlenin temel taşı olduğunu, bu sebeple
hemen hemen her cümlenin yüklem aldığını, bazı durumlarda ise örneğin
eksiltili cümlelerde, cümlenin yüklem almadığı ifade edilir.
9. Cümledeki yardımcı ögeleri ve özelliklerini sezdirmeye yönelik çalışmalar
yaptırılır. Cümlenin iki temel ögesinin özne ve yüklem olduğunu hatırlat-
Sekizinci sınıf düzeyinde, yazma öğrenme alanı başta olmak üzere, diğer öğren-
me alanlarında yer alan dil bilgisi çalışmaları büyük harflerin kullanımı, sayılar ve
yazımı karıştırılan kelimeler, Türkçenin kurallarına uygun cümleler kurma, noktalama
kuralları, yazım kuralları, cümleleri sıraya koyarak metin oluşturma ile ilgili konular-
dan oluşmaktadır.
MEB ders kitaplarındaki dil bilgisi öğretim aşamaları ile programdaki öğretim
aşamaları arasında paralellik söz konusudur. Ele alınan dil bilgisi konusu ile ilgili ku-
rala yönelik açıklamalara, ders kitaplarında yer verilmiştir. İlgili kuralın aktarımı sı-
rasında, öğretmenlerin konuyu ayrıntılı bir şekilde anlatmalarında yarar vardır. Ders
kitaplarındaki sezdirme, kavratma ve pekiştirme etkinliklerine ek olarak öğretmen
gerekli görürse konunun daha iyi anlaşılması için fazladan etkinliklere yer verebilir.
Sınıfa getireceği etkinlikleri kendisi kurgulayabilir ya da konuyla ilgili kaynaklardan
Tablo 3.2:
İlköğretim ikinci kademe dil bilgisi öğretiminde, söz dizimi dizgesinin en küçük
birimi olan kök birimden cümleye doğru aşamalı bir öğretim sürecinin izlendiği gö-
rülmektedir. Bu süreç, yapılandırıcı yaklaşımın öğretim anlayışına uygundur. İkinci
kademe dil bilgisi konuları ağırlıklı olarak 7. sınıf düzeyinde toplanmıştır. Tablo 3.2’de
yer alan konular, çalışma kitaplarında okuma ve dinleme metinlerinden üretilmiş et-
kinliklerle öğrencilere sezdirilmektedir. Bu süreçte etkinliğe dönüştürülen dil bilgisi
konusunun kural / kuralları da öğretilmektedir.
Sonuç
Dil bilgisi öğretimi, dil dizgesini meydana getiren sistematik kuralların öğretimi-
dir. Yapılandırıcı dil yaklaşımı çerçevesinde bu öğretim süreci, belirli temel ilkeler ve
öğretim aşamalarından oluşmaktadır.
Dil bilgisi öğretiminde tümevarım yönteminin kullanılması, kurallarla ilgili ör-
neklerin okuma ve dinleme metinlerinden seçilmesi, kuralların öğrencide farkındalık
ve bilinç düzeyine ulaştırılması, öğrencilerin dil sorunlarına yönelik bir öğretim mo-
delinin benimsenmesi, kuralları somutlaştıran örneklerin öğrencilerin yaşantıların-
dan seçilmesi, hazır soyut bilgilerden kaçınılması, kuralların okuma, yazma, dinleme
ve konuşma çalışmalarıyla eş zamanlı olarak yürütülmesi, dil konularının metnin an-
lam bütünlüğü içerisinde incelenmesi, kuralları ezberlemek yerine zihinde yapılan-
dırma yoluna gidilmesi, dilbilimsel verilerin kullanılması, kavram ve terimlerle ilgili
tutarsızlıkların ortadan kaldırılması, Türkçe Programında önerilen yöntem ve teknik-
lere uyulması, somuttan soyuta doğru bir öğretim sürecinin benimsenmesi, kullanıla-
cak yöntemin konuya göre belirlenmesi, dildeki istisnalara yer verilmesi, kuralı doğru
tanımlayan etkinliklerin kullanılması gibi ilklere riayet etmek gerekmektedir.
Bu temel ilkelerden hareketle, dil bilgisi öğretimi birinci ve ikinci kademede bir-
birini destekleyen farklı öğretim aşamalarından meydana gelmektedir. İlköğretim 1-5.
sınıflar programında sınırları belirlenmiş bir dil bilgisi öğrenme alanı mevcut değildir.
Dil bilgisi konuları okuma, yazma, konuşma ve dinleme öğrenme alanlarındaki ka-
zanımlara sindirilmiştir. Bu öğrenme alanlarında ses bilinci, vurgu, tonlama, telaffuz,
kelimeleri anlamlarına uygun kullanma, sebep sonuç ilişkileri kurabilme, anlamlı ve
kurallı cümleler yazabilme, noktalama ve yazım kuralları, eş ve zıt anlamlı kelimeler,
eş sesli kelimeler, kelimelerin anlamlarını tahmin edebilme, dil ve ifade yanlışlıklarını
tespit etme, ekleri kullanarak yeni kelimeler türetme, zarf ve fiil dışındaki kelime tür-
leri, kelimelerin gerçek, mecaz ve terim anlamları, farklı cümle yapıları gibi konular
aşamalı olarak öğretilmektedir.
İlköğretim ikinci kademe 6,7 ve 8. sınıflar Türkçe Programı’nda ise dil bilgisi,
kazanımların sınıf düzeylerine göre tasnif edildiği bir öğrenme alanı olarak karşımıza
çıkmaktadır. İkinci kademe dil bilgisi öğretiminde sırasıyla kelimenin yapı özellikleri,
fiil ve zarf, fiil kiplerinde zaman ve anlam kayması, ek fiil, zaman ve kip çekimlerin-
deki birleşik yapılar, fiilimsiler, cümle bilgisi ve anlatım bozuklukları gibi öğrenme
aşamalarından meydana gelmektedir.
Sonuç olarak, ilköğretim birinci ve ikinci kademede dil bilgisi öğretimi, bir bü-
tün olarak sesten cümle bilgisi ve anlatım bozukluklarına uzanan geniş bir öğrenme
sürecine yayılmıştır.
Yayınlarından Seçmeler
ONAN, Bilginer. (2003). “Divânü Lügat-it Türk’ün Dil Öğretim Yöntemleri ve Dünya Filolojisine Kat-
kıları Bakımından Bir Değerlendirmesi” Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi. Sayı:13.Niğde
2003 Bahar.
ONAN, Bilginer. (2006). “Ses Olgusunun Denetlenebilirliği Bağlamında Dil Becerilerinin Geliştirilme-
sinde Etkili Olduğu Düşünülen Fonolojik Yönlendiriciler: Noktalama İşaretleri” Türklük Bilimi
Araştırmaları Dergisi. Bahar, Sayı:21. Niğde.
ONAN, Bilginer. (2010). “Beynin Bilişsel İşlevleri Üzerine Yapılan Araştırmalar ve Ana Dili Eğitimine
Yansımaları” Türklük Bilimi Araştırmaları Dergisi. Türkçe Öğretimi Özel Sayısı. 2010-Bahar.
Niğde.
ONAN, Bilginer. (2009). “Eklemeli Dil Yapısının Türkçe Öğretiminde Oluşturduğu Bilişsel (Kognitif)
Zeminler” Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Cilt:6, Sayı:11. An-
takya.
ONAN, Bilginer. (2009). “Ana Dili Eğitiminin Temel Problemleriyle İlgili Birkaç Tespit”, Internati-
onal Scientific Conference “Philological Education: History, Modernity, Prospects (Biisheva’s
Readings)”, Sterlitamak State Pedagogical Academy named after Zainab Biisheva, 9-10.12.2009,
Sterlitamak, RUSYA
1 Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü / BOLU
tir. Bu şekilde yürütülen geleneksel dil bilgisi öğretimi, kullanılan ve yaşayan dilin bir
kısmını öğretmesi ve anlaşmayı geri planda bırakması yönüyle çok eleştirilmiştir. Bu
eleştiriler daha çok bilişsel dil anlayışının temsilcilerinden gelmiştir. Bilişselciler, dav-
ranışçıların dil bilgisini iyi öğretemediklerini iddia etmişler ve geleneksel dil bilgisi
kitaplarında gördükleri tutarsızlıkları buna örnek olarak göstermişlerdir.
Öğrencilerin pasif birer alıcı olarak görüldüğü bu yaklaşım, dil bilgisi öğreti-
minde sürekli tekrarlar yapmayı, öğrencinin olumlu davranışlarını pekiştirmeyi, alış-
kanlıklar oluşturmayı amaçladığı için eleştirilmiştir (Roland, 2005; Bentolila, 2006;
Boysson-Bardies, 1996). Ancak bütün bu olumsuz yanlarına rağmen bu yaklaşımın
ülkemizdeki dil bilgisi öğretiminde uzun yıllar kullanıldığını görüyoruz.
ismin önünde veya arkasında kullanabilir. Burada önemli olan, sıfatı isimle birlikte
kullanma yetisine sahip olmaktır; daha sonra bireysel dilinin kuralına göre beceri ge-
liştirebilir.
Chomsky ve öğrencilerinin görüşleri dilbilimciler, psikodilbilimciler, psiko-
loglar, gelişim psikologları ve biyologlar tarafından eleştirilmiştir. Bu eleştiriler, “dil
ediniminin tamamen bilişsel ve sosyal gelişimden soyutlanarak basit bir söz dizimi
edinimine ve sadece genetik programlanmış bir dile indirgenemeyeceği” görüşü etra-
fında toplanmaktadır.
1. Anlatma Yöntemi
Öğretmenlerin en çok kullandığı yöntemlerden biridir. Takrir, anlatım ve düz
anlatım şeklinde de adlandırılmaktadır. Bu yöntemle ilgili olarak çeşitli kaynaklarda
şu tanımlara yer verilmektedir:
• Anlatım, öğretmenin bilgilerini pasif bir şekilde oturarak dinleyen öğren-
cilere otokratik bir biçimde ilettiği geleneksel bir yöntemdir (Küçükahmet,
2002: 54).
• Anlatma, ders konularının öğretmen tarafından açıklanması ve anlatılması
temeline dayanan bir öğretim yöntemidir (Kavcar vd., 1998: 18).
• Sınıf içi çalışmalarda daha çok öğretmenin sözlü anlatımının temel sayıldığı,
öğrencilerde ilgi yaratmanın, düşünceyi kamçılamanın, çocukları etkin yap-
manın, bilgi vermenin ya da eleştirel düşündürmenin, hepten öğretmenin
çekici anlatımına dayalı bulunduğu geleneksel bir öğretme yöntemi (Öncül,
2000:, 61).
Kavram haritalarının temel alındığı bir dil bilgisi öğretiminde öğretmen, kav-
ramlar arasındaki ilişkileri açıklarken ve örnek verirken anlatma yönteminden fay-
dalanabilir (Yaman, 2009: 18). Bu yöntem ayrıca anlatılacak konuya girişte, temel
konuların verilmesinde, öğrencilerin kendi başlarına kavramakta zorlanacakları ko-
nularda, işlenen konularla ilgili ders sonunda yapılan toplu değerlendirmelerde kulla-
nılabilir (Özbay, 2006: 135). Bu özellikleri dolayısıyla da dil bilgisi öğretiminde en çok
başvurulan yöntemlerden biridir.
Yöntemin Sınırlılıkları
1. Uzun ve sık sık tekrar edilen bir anlatım kolayca sıkıcı hâle gelir.
2. Öğrencilerin ilgi ve ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmadığını belirlemek
güçtür.
3. Öğretim sırasında öğrencilere soru sorma izni verilmediği için dönütü orta-
dan kaldırır, eksik iletişime sebep olur.
4. Dinleyiciler çok pasiftir.
5. Duygusal tutumlar ve psikomotor öğrenme çok ender oluşur.
6. Öğrenciler aktif olarak öğrenmeye katılmadığı için yüksek seviyeli bilişsel
öğrenme gerçekleşmez.
2. Soru-Cevap Yöntemi
Anlatma yöntemi gibi soru-cevap yöntemi de çok kullanılan bir yöntemdir. Bu
yöntem, öğretmenin hazırladığı soruları öğrencilerin sözlü olarak cevaplamalarına
dayanan bir öğretim yöntemidir. İyi bir öğretmen neyi ne zaman soracağını bilmeli,
ayrıca öğrencileri de belli bir çerçeve içinde tutmalıdır. Öğretmen sorduğu sorularla
öğrencilerin sadece birtakım bilgileri hatırlamalarını değil onların düşünmelerini de
sağlamalıdır. Öğretmenin sorduğu sorular, öğrencilerin bilişsel yeteneklerini kullan-
malarına imkân vermelidir (Küçükahmet, 2002: 57). Bu da bir Türkçe öğretmeninin
soru sorma tekniklerini iyi bilmesini gerektirir. Ayrıca öğretmen konuya bütün yön-
leriyle hâkim olmalıdır.
Türkçe dersinin tek bir öğretim yöntemi üzerine yapılandırılması öğretimin sağ-
lıklı olarak gerçekleştirilmesini engeller. Başka bir deyişle Türkçe öğretmeni bir derste
farklı yöntemleri uygulayarak öğretim ortamını dinamik hâle getirmelidir. Bu açıdan
bakıldığında Türkçe dersinde soru-cevap yönteminin de tek başına kullanılması dü-
şünülemez. Diğer yöntem ve tekniklerle kullanıldığı takdirde bu yöntem daha etkili
olacaktır (Özbay, 2006: 139).
Soru-cevap yöntemi uygulanırken model ve maketler, gerçek eşyalar, fotoğraflar,
animasyon ve filmler kullanılır. Tepegöz, slayt, resim gibi değişik ders araç ve gereç-
lerinden yararlanılır (Baytekin, 2009: 247-248). Günümüzdeki teknolojik imkânlar
düşünüldüğünde bir Türkçe öğretmeninin dil bilgisi öğretiminde kullanacağı bu gibi
ders araç ve gereçlerini elde etmede pek de sıkıntı yaşamayacağını söyleyebiliriz.
Dil bilgisi öğretiminde soru-cevap yönteminin kullanılabileceği yerlere örnek
olarak kavram haritalarını gösterebiliriz. Bazı yerleri boş bırakılmış kavram harita-
larını tamamlama etkinlikleri sırasında soru-cevap yöntemi kullanılarak öğrencilerin
geçmişte öğrendikleri bilgileri hatırlamaları ve kavram haritasındaki mevcut bilgilerle
hatırladıkları bilgiler arasında bağlantı kurmaları sağlanabilir (Yaman, 2009: 18). So-
ru-cevap yöntemi, dil bilgisi ile ilgili her konuda kullanılabilecek bir yöntemdir. Me-
selâ fiile zaman kavramı veren eklerin işlevleri bazı örnek cümleler yoluyla öğrenciye
sezdirilirken soru-cevap yönteminden faydalanmak mümkündür.
Soru-cevap yönteminin bazı faydaları ve sınırlılıkları bulunmaktadır. Bunlardan
bazılarını şöyle belirtebiliriz (Küçükahmet, 2002: 58):
Yöntemin Faydaları
1. Öğrencilerin hatırlama, yargılama, karar verme veya değerlendirme ve yara-
tıcı düşünme etkinliklerinde bulunmalarına yardımcı olur.
2. Sorular, bilgi, kavrama, uygulama, analiz, sentez ve değerlendirme düzeyle-
rindeki öğrenmeyi ölçme amacıyla kullanılabilir.
3. Öğretim sürecinde öğretmen için dönüt sağlar. Bu dönüt, hem bütün sınıfı
hem de her bir öğrenciyi anlama imkânı verir.
4. Öğretmen soru-cevap yöntemini bir anlamda kontrol aracı olarak kullana-
bilir. Öğrenci her an kendisine soru sorulacağını bildiği için sürekli dersle
ilgilenir.
Yöntemin Sınırlılıkları
1. Bilgi vermek için anlatma yöntemine göre daha yavaş bir yöntemdir.
2. Belirli tip öğrenmeyi ölçmek için soru hazırlama güçtür.
3. Yanlış cevaplar çok sık olursa zaman kaybına sebep olabilir.
4. Sorulara sürekli tam ve doğru cevap verememe öğrencinin kendisine güve-
nini azaltır.
6. Dramatizasyon (Oyunlaştırma)
Dramatizasyon, hareket, konuşma, taklit gibi ögelerden yararlanarak tabiat ve
toplum olaylarının hayalî bir ortamda canlandırılmasıdır. Eğitimde dramatizasyon,
oyun biçiminde eğitim anlamına gelir. Başka bir ifadeyle, eğitimin oyunlaştırılmasıdır
(Kavcar vd., 1998: 22; Kavcar, 1988: 83).
Ana dili öğretiminde temel ilke olarak kural belletmekten çok, kuralın sezilmesi-
nin, farkına varılmasının önemli olduğunu biliyoruz. Çünkü öğrenci sezme ve farkına
varma sürecine dayalı olarak bazı duyuşsal özellikler geliştirmektedir. Ezberlemeye
dayalı öğrenmeler ise kısa sürede unutulmaktadır. Kısacası öğrenci, ana dilinin her-
hangi bir kuralını sezgisel bir süreç içinde beceri hâline getirir. Bu şekilde bir etkinlik
sonunda kazanılan beceri ve alışkanlıklar kolay kolay unutulmaz (Aşılıoğlu, 1993: 95).
Dramatizasyon çalışmaları da dil bilgisi öğretiminde bu bakımdan önem kazanmak-
tadır.
Oyunlaştırma, çocukların taklit güçlerine dayanan doğal bir öğrenme yoludur.
Çocuklar özellikle okul öncesi dönemde edindikleri bilgilerin büyük bir bölümünü bu
yolla edinmişlerdir. Okul döneminde de oyun, çocuğun en çok başvurduğu etkinlik-
lerin başında gelir. Bu yolla, yeni yaşantılar, yeni tecrübeler kazanılır (Aşılıoğlu, 1993:
95). Dolayısıyla dramatizasyon çalışmalarına Türkçe ve dil bilgisi öğretiminde de yer
vermek gerekir.
Eğitim ve öğretimde esas olan, duyu organlarını harekete geçirmek, elden geldi-
ğince fazla duyu organını aktif hâle getirmektir. Bu gerçekleştiği takdirde, yapılacak
eğitim ve öğretim etkili, verimli ve başarılı olur. Buna bir de yapma, yani beynin ve
el, kol, yüz gibi beden organlarının çalışması da eklenirse eğitimde yaparak ve yaşaya-
rak öğrenme ilkesi devreye girmiş olur (Kavcar, 1988: 83). İşte dil bilgisi öğretiminde
bunu gerçekleştirmenin yollarından biri ve belki de en önemlisi dramatizasyon çalış-
malarıdır.
Oyunlaştırma çalışmaları sırasında öğrencinin çok sayıda duyu organı etkinliğe
katılır. Dersler ve konular doğal bir ortamda ve hayatın bir parçası olarak sunulduğu
için öğrenmeler kalıcı bir nitelik gösterir (Aşılıoğlu, 1993: 97). Zaten eğitim öğretim
faaliyetlerinin temel amaçlarından biri de öğrenilenlerin kalıcı olmasını sağlamak ve
öğrenciyi hayata hazırlamaktır. Dil bilgisi öğretiminde de öğrencilerin öğrenmelerini
kalıcı kılmak ve bunları uygulayabilmek esastır.
Türkçe öğretiminde dramatizasyon çalışmaları rol oynama ve doğaçlama gibi
farklı şekillerde kullanılabilir. Rol oynamada, öğrenci bir metne bağlı olarak rolünü
oynar. Bunu yaparken metindeki kahramanın rolünü üstlenir. Doğaçlamada ise belli
bir metne bağlı kalmadan, genellikle öğretmenin çizeceği çerçeve içinde rolünü ger-
Yöntemin Sınırlılıkları
1. Küçük grup gerektirir. Bu yüzden kalabalık sınıflarda uygulanması zordur.
2. Fazla zaman ayırmak gerekir.
3. Bazı öğrenciler karakterleri veya olayı anlatmakta güçlük çekebilir.
4. Yetenekli öğrenciler durumu tekelinde bulundurur.
7. Tartışma Yöntemi
Dil bilgisi öğretiminde kullanılabilecek yöntemlerden biri de tartışma yönte-
midir. Bu yöntem öğrencilerin bir konunun kavranması amacıyla karşılıklı görüşler,
düşünceler üreterek o konu hakkında kapsamlı ve ayrıntılı olarak düşünme, fikir
alışverişinde bulunma gibi etkinlikler yapmalarıdır (Çoban vd., 2008: 228). Tartışma
yöntemi, öğrenciyi aktif hâle getirir. Bu açıdan Türkçe ve dil bilgisi öğretiminde za-
man zaman uygulanabilecek bir yöntemdir.
Öğrencilerin katılarak öğrendikleri ve öğrendiklerini hatırladıkları bir yöntem
olan tartışma yöntemi, iki veya daha çok kimsenin herhangi bir konuyu karşılıklı ko-
nuşarak, birbirini dinleyerek, eleştirerek, gerektiğinde sorular sorarak incelemesine
dayanan bir öğretim uygulamasıdır. Öğretim sürecinde öğrencileri belli bir konuya
yöneltmek, anlaşılmayan hususları açıklamak ve öğrencinin bir konu hakkındaki bil-
gilerini pekiştirmek için kullanılır (Çoban vd., 2008: 228). Bu özellikleri sebebiyle
tartışma yöntemi Türkçe ve dil bilgisi öğretiminde de öğretmenlerin rahatlıkla kulla-
nabilecekleri bir yöntemdir.
Sınıfın bütün üyeleri veya tamamına yakını tartışma konusu ile ilgili gerekli bil-
gilere sahip olduğu zaman bu yöntemden yararlanılır (Öncül, 2000: 1033). Aksi hâlde
yöntemin dil bilgisi öğretimine bir getirisi olmaz. Bu yüzden tartışmaya katılacak öğ-
rencilerin, tartışma konusuyla ilgili olarak önceden araştırma yapmaları veya önceki
bilgilerini hatırlamaları gerekir.
Tartışma yöntemi ile soru-cevap yöntemi bazen birbirine karıştırılır. Ancak iki
yöntem arasında farklılıklar vardır. Soru-cevap yönteminde etkileşim daha çok öğret-
men ve öğrenciler arasında ve sınırlı bir konu üzerinde olmaktadır. Tartışma yönte-
minde ise hem öğretmen ve öğrenciler arasında hem de öğrencilerin kendileri arasın-
da dinamik bir ilişki vardır (Büyükkaragöz ve Çivi, 1996: 60). Yöntemi uygulayacak
olan Türkçe öğretmenlerinin iki yöntem arasındaki farka dikkat etmeleri gerekir.
Tartışma yöntemi, öğrencilerin önceden öğrendiklerini daha iyi anlamalarına
ve pekiştirmelerine fırsat verir. Özellikle öğrencilerin uygulama basamağı düşünme
becerilerini sözlü olarak gösterebildikleri en uygun yöntemdir. Demokratik tutum ve
değerlerin yerleştirilmesine imkân veren tartışma yöntemi, öğrencilerin konu üze-
rinde kendi fikirlerini söylemelerini, yorum yapmalarını, konuyla ilgili görüşleri din-
lemelerini ve karşılaştırmada bulunmalarını sağlar. Uygun şekilde kullanıldığında
eleştirel düşünmeyi geliştiren bu yöntem, öğrencilere analiz, sentez ve değerlendirme
becerilerini kazandırır (Akınoğlu vd., 2010: 270). Bu açıklamalardan anlaşılacağı üze-
re tartışma yönteminin Türkçe ve dil bilgisi öğretiminde ihmal edilmemesi gerektiği
görülmektedir. Çünkü bahsedilen bu özellikler Türkçe ve dil bilgisi öğretimiyle doğ-
rudan ilgilidir.
Özellikle öğrencilerin kendilerine güven duygusu ve topluluk önünde konuşabil-
me becerisi kazandıran bu yöntemde demokratik bir öğrenme ortamı oluşturulmakta
ve her öğrenci düşüncelerini serbestçe ifade etme hakkına sahip olmaktadır. Ayrıca
bu yöntem sayesinde öğrenciler birbirlerinin görüşlerine saygılı olmayı da öğren-
mektedirler. Öğrencilerin öğrenme ve öğretme sürecinde derse aktif olarak katılımını
sağlayan bu yöntem, hedef kitlede kalıcı öğrenmeler meydana getirir (Uzunboylu ve
Hürsen, 2011: 53). Dil bilgisi öğretiminde de öğrencilerde kalıcı öğrenmeler sağlamak
ve bunları uygulama becerisini kazandırmak amaçlanır. İşte bu amaçların gerçekleş-
mesinde tartışma yönteminden de faydalanmak gerekir.
Bu yöntemi Türkçe ve dil bilgisi dersinde uygulayacak olan öğretmen, öğrenci-
lerin kazanacakları nitelikler ile tartışılacak konular arasında tutarlılık bulunmasına
dikkat etmelidir. Öğretmen dersten önce mutlaka bir ön hazırlık yapmalı ve öğren-
cilere kazandıracağı niteliklere uygun problemleri sınıfa getirmelidir. Ayrıca tartış-
manın sınırlarını önceden çok iyi belirlemeli ve ders süresinde bu sınırların dışına
çıkılmasına engel olmalıdır (Uzunboylu ve Hürsen, 2011: 53). Dersin başlangıcında
öğretmen tartışma konusu hakkında kısa bir açıklama yaptıktan sonra sınıfa soru
sormalı ve bu şekilde öğrenciler genel olarak tartışmanın konusundan haberdar edil-
melidir. Bu aşamada öğretmenin yeterince açıklama yapması gereklidir. Öğretmen,
öğrenciler tarafından üretilen görüşleri yönetmek için bir lider gibi davranmalıdır.
Sınıfı tartışmaya uygun şekilde düzenlemeli, tartışmanın etkili ve planlı yürümesini
sağlamalı, tartışma gruplarının veya bireylerinin eş düzeyde olmasını ve tartışmaya
bütün öğrencilerin katılmasını temin etmelidir. Tartışmanın basitleştirildiği durum-
larda gerekli soruları sorarak tartışmayı asıl konuya yönlendirmelidir (Çoban vd.,
2008: 229). Bu hususlara dikkat edildiği takdirde yöntemin uygulanmasındaki amaç
veya amaçlar gerçekleştirilmiş olacaktır.
Tartışma önceden öğrenilmiş bilgilerin hatırlanmasında ve tazelenmesinde mü-
kemmel bir öğretim yöntemidir. Bir konuyla ilgili ana noktaların vurgulanmasında
kullanılabilir. Ayrıca öğrenci bu yöntemle bilgilerini uygulama fırsatı da bulmuş olur.
Tartışma yöntemi ile bilgilerin başarılı bir şekilde uygulanması, öğretmenin iyi soru
sorma becerisine de dayalıdır. Öyle ki bu sorular öğrencileri basit bir bilginin hatır-
lanmasını gerektirecek alt düzey düşünme becerilerini değil uygulama, analiz ve sen-
Münazara
Zıt görüşleri savunan iki grubun dinleyiciler ve jüri önünde tartışmasıdır. Grup-
lar birbirlerinin tezlerini çürütmek için savunma yaparlar. Tartışmalar jüri tarafından
değerlendirilerek kazanan taraf açıklanır. Münazaradan önce her iki taraf da iyi bir ön
hazırlık yapmalıdır. Savunulan görüşü destekleyen veya karşı görüşü çürüten bilgi ve
belgelere ulaşmak için araştırma ve zaman gereklidir. Münazara tekniği, öğrencilere
farklı fikirler olabileceğini ve bunlara saygı duyulması gerektiğini öğretir. Bir grup
çalışması olduğu için de öğrenciler arasında dayanışma ve işbirliği sağlar.
Forum
Özel bir tartışma tekniği olan forumda küçük bir grup öğrenci diğer öğrencilere
bilgi verir. Forumun sonunda dinleyiciler konuşmacılara konuyla ilgili sorular sorar-
lar. Dinleyiciler sorularını yazılı veya sözlü olarak sorabilirler, ancak kendi aralarında
tartışamaz ve birbirlerine soru soramazlar.
Panel
Aynı masa etrafında oturan 3-5 kişilik grup üyeleri, bir konu veya sorun üzerinde
yaptıkları araştırmayı, buldukları verileri sırayla açıklarlar. Panelde her konuşmacıya
eşit süre verilir. Öğrencilerin aktif katılımını gerektirdiği için derse olan ilgiyi artırır.
Panel başkanlığını genellikle öğretmen üstlenir. Ancak bir öğrenci de panel başkanlığı
yapabilir.
Büyük Grup Tartışması
Bu tartışma tekniğinde konu bütün sınıfın katıldığı bir tartışma ortamında işle-
nir. Tartışmayı öğretmen yürütür. Öğrencilere sorular sorar, onların görüşlerini açık
hâle getirir ve konuyu daha iyi anlamaları için sık sık özetler.
Tartışmanın yapılacağı ortamın hazırlanması yöntemden verimli sonuç alınması
bakımından önemlidir. Grup üyelerinin ve dinleyicilerin oturacağı yerlerin önceden
düzenlenmesi gerekir. Bu yöntemde en iyi oturma düzeni “U” şeklindedir. Böylece
yüz yüze iletişim sağlanır (Küçükahmet, 2002: 83-84).
Türkçe öğretiminde tartışma yöntemi, öğrencilerin araştırma yapmasına, oku-
masına ve incelemesine, bunlardan elde ettiklerini raporlaştırmasına imkân sağlar
(Aşılıoğlu, 1993: 84). Bu açıdan tartışma yönteminin, öğrencilerin okuma ve yazma
becerilerini geliştirdiğini söylemek mümkündür.
Öğrencilerin dinleme ve konuşma becerilerini geliştirmede de etkili ve yararlı
bir yöntem olan tartışma yöntemi dil bilgisi öğretiminde kullanılabilir. Bu amaçla dil
bilgisini ilgilendiren güncel bir konu tespit edilerek öğrencilerin bu konu üzerinde
araştırma yapmaları, tartışmaları, görüşlerini savunmaları sağlanabilir. İnternet or-
Yöntemin Sınırlılıkları
1. Bu yöntemin kalabalık sınıflarda uygulanması zordur ve oldukça zaman
alır.
2. Tartışma bazen amacından uzaklaşabilir.
3. Öğretmen iyi bir planlama ve yeterli bir hazırlık yapmadığında etkili bir tar-
tışma gerçekleşmez.
4. Tartışma ilerledikçe sınıf yönetiminin sağlanması güçleşebilir.
5. Bu yöntemde her öğrenciyi ayrı ayrı değerlendirmek zor olabilir.
Yöntemin Sınırlılıkları
1. Öğretmenin iyi bir planlama ve hazırlık yapmasını gerektirir. Bu sebeple çok
fazla zaman ve çaba harcanır.
2. Kalabalık sınıflarda uygulanması zordur.
3. Öğrencilerde analiz, sentez ve değerlendirme gibi üst düzey bilişsel öğren-
melerin gerçekleşmesinde etkili değildir.
4. Yeterli araç-gereç olmadığında ve öğrenciler gösteriyi izleyemediğinde yön-
tem başarısız olur.
5. Zaman alıcı bir yöntemdir.
6. Öğrencilerin, becerileri icra etmeye yönelik olarak hazır bulunuşluk durum-
larının uygun olması gerekir.
Kaynakça
Akınoğlu vd. (2010). Öğretim İlke ve Yöntemleri. (Editör: Şeref Tan), 6. baskı. Ankara: Pegem Aka-
demi.
Alıcıgüzel, İzzettin (1978). İlk ve Orta Dereceli Okullarda Öğretim. 3. baskı, İstanbul: İnkılâp ve
Aka Kitabevleri.
Aşılıoğlu, Bayram (1993). Ortaokullarda Türkçe Öğretimi. (Yayımlanmamış Doktora Tezi). Ankara:
Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Baytekin, Çetin (2011). Öğrenme Öğretme Teknikleri ve Materyal Geliştirme. 3. baskı, Ankara: Anı
Yayıncılık.
Büyükkaragöz, Savaş ve Cuma Çivi (1996). Genel Öğretim Metotları. İstanbul: Öz Eğitim Yayınları.
Çoban vd. (2008). Öğretim İlke ve Yöntemleri. (Editör: Gürbüz Ocak), 2. baskı, Ankara: Pegem
Akademi.
Çubukçu vd. (2011). Öğretim İlke ve Yöntemleri. (Editör: Bilâl Duman), 2. baskı. Ankara: Anı
Yayıncılık.
Demirel, Özcan (2002). Türkçe ve Sınıf Öğretmenleri İçin Türkçe Öğretimi. 4. baskı, Ankara: Pegem
Akademi Yayıncılık.
Demirel, Özcan (2010). Eğitim Sözlüğü. 4. baskı, Ankara: Pegem Akademi.
Güneş, Firdevs (2007). Türkçe Öğretimi ve Zihinsel Yapılandırma. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Güneş, Firdevs (2009). “Türkçe Öğretiminde Günümüz Gelişmeleri ve Yapılandırıcı Yaklaşım”, Mus-
tafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, Cilt 6, Sayı 11, s.1-21.
Hesapçıoğlu, Muhsin (2011). Öğretim İlke ve Yöntemleri. 7. baskı, Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Karakaya, Zeki (2008). Dil Edinimi (Okulöncesi Dil ve Oyun Eğitimi). e Yazı (Eflatun Matbaacılık):
Samsun.
Kavcar, Cahit vd. (1998). Türkçe Öğretimi (Türkçe ve Sınıf Öğretmenleri İçin). Ankara: Engin Ya-
yınevi.
Kavcar, Cahit (1988). “Türkçe Öğretiminde Dramatizasyon Yöntemi”. Türk Dilinin Öğretimi Top-
lantısı (1-3 Ekim 1986). Ankara: Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları, s.
83-90.
Küçükahmet, Leylâ (2002). Öğretimde Planlama ve Değerlendirme. 13. baskı, Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım.
Öncül, Remzi (2000). Eğitim ve Eğitim Bilimleri Sözlüğü. 1. Cilt, İstanbul: Millî Eğitim Bakanlığı
Yayınları.
Özbay, Murat (2006). Türkçe Özel Öğretim Yöntemleri I. Ankara: Öncü Kitap.
Özbay, Murat (2003). Öğretmen Görüşlerine Göre İlköğretim Okullarında Türkçe Öğretimi. Anka-
ra: Gölge Ofset Matbaacılık.
Özbay, Murat (2010). Türkçe Öğretimi Yazıları. Ankara: Öncü Kitap.
Sönmez, Veysel (2010). Program Geliştirmede Öğretmen El Kitabı. 16. baskı, Ankara: Anı Yayıncılık.
Uzunboylu, Hüseyin ve Çiğdem Hürsen (2011). Öğretim İlke ve Yöntemleri. 1. baskı, Ankara: Pe-
gem Akademi.
Yaman, Havva (2009). Kavram Haritalarıyla Dil Bilgisi Öğretimi. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
Çalışma alanlarını daha çok dil bilgisi öğretimi, Türkçe öğretimi tarihi, dil bilimi, Türk dil
bilgisi ve Türkçe ders kitapları gibi konular oluşturmaktadır.
Yayınlarından Seçmeler
Salih Kürşad Dolunay (2007). “Okul Kültürü ve Türkçe Öğretimi”, Türkiye Sosyal Araştırmalar Der-
gisi, 3, s. 9-22.
Salih Kürşad Dolunay (2005). “Türkiye ve Dünyadaki Türkçe Öğretim Merkezleri ve Türkoloji Bö-
lümleri Üzerine Bir Değerlendirme”, XIV. Ulusal Eğitim Bilimleri Kongresi, Denizli, Cilt 2. s.
286-292.
Salih Kürşad Dolunay (2010). “Dil Bilgisi Öğretiminin Amacı ve Önemi”, Türklük Bilimi Araştırma-
ları (Journal of Turkology Research), 27, s. 275-284.
Giriş
İlköğretim okullarında yürütülen Türkçe derslerinin genel amaçları, öğrencilerin
dinlediklerini, okuduklarını, gözlemlediklerini tam ve doğru olarak anlama güçlerini
geliştirmek; duygu, bilgi, düşünce, hayal, istek ve tasarılarını açık ve anlaşılır olarak
anlatma becerilerini geliştirmek; Türkçenin kurallarını öğretmek, dil sevgisi ve dil
bilinci kazandırmaktır. Bu amaçları gerçekleştirmek üzere okullarda okuma, dinleme,
konuşma ve yazma ile ilgili etkinlikler yaptırılmaktadır. Bu öğrenme alanlarının her
birine ilişkin etkinlikler ayrı saatlerde değil, aynı ders saati içinde birleşik bir şekilde
yürütülür. Bu açıdan bakıldığında her bir öğrenme alanı diğer öğrenme alanlarıyla
yakından ilgilidir. Dil bilgisi diğer öğrenme alanlarını destekleyen, dil bilinci ve sev-
gisi oluşturmayı amaçlayan etkinlikler bütününden oluşmaktadır.
İlköğretim çağına gelmiş bir çocuk, o güne kadar dinleme ve konuşma becerile-
ri yoluyla dil bilgisi kurallarını uygulamaktadır. Örneğin konuşmasında sözcük tür-
lerinden isimlere, sıfatlara, zamirlere, zarflara, fiillere, edatlara, ünlemlere yer verir;
isim ve sıfat tamlamalarını kullanır; basit ve birleşik cümle yapılarıyla düşüncelerini
aktarır. Okul döneminde ise kullanmakta olduğu ancak kural olarak fark etmediği dil
bilgisini diğer öğrenme alanlarıyla birlikte geliştirmeye ve bir sistem içinde kullan-
maya başlar. Böylece ana dili eğitiminin gerektirdiği kazanımlara ulaşmaya çalışır. Bu
kazanımlara ulaşma yolunda dil bilgisi öğretimi etkinlikleri önemli bir yer tutar.
Dil bilgisinin birçok tanımı yapılmıştır. Bir dilin seslerini, kelime yapılarını, ke-
lime anlamlarını, kelime kökenlerini, cümle kuruluşlarını ve bütün bunlarla ilgili ku-
ralları inceleyen bilime dil bilgisi denir. Göğüş’e (1978: 337) göre dil bilgisi bir dilin
sesleri, sözcük türleri, bunların yapıları, cümle olarak dizilmeleri ve cümle içindeki
Dil bilgisi öğretiminin amacı, öğrencilerin belli bir zaman diliminde dil gelişimi-
ni sağlamaları ve bunu iletişim ortamlarında kullanılabilmelerini mümkün kılmaktır.
Başarılı dil kullanımı, dil öğrenenlerin çeşitli dil bilgisi yapılarını edinebilmesi, çeşit-
li iletişim ortamlarında bunları kullanabilmesi ve karşısındakinin talep ettiği cevabı
doğru olarak verebilmesi ile gerçekleşir (Çoban, 2006: 15).
Türkçe derslerinde öğrenci dil bilgisi yoluyla dilin kurallarını ve özelliklerini fark
eder, bunların insanlarla iletişim kurma sırasında kendisine yardımcı olduğunu sezer
ve böylece dilinin özelliklerini bilen, yanlış kullanımları en aza indirmeye çalışan bir
dil bilincine ve dil sevgisine ulaşır. Dil bilgisi öğretiminin amacı, Türkçe derslerinin
ana malzemesi olan dili kuralları ve özellikleri ile öğrenciye tanıtarak öğrencilerin
şuurlu bir şekilde Türkçenin temel becerilerini kazanmalarını sağlamaktır. Dil bilgisi
konuları bu noktada dil becerilerini destekleyici bir unsur olarak dil öğretimindeki
yerini alır (Derman, 2008: 7). Kelimeleri doğru ve yerinde kullanma, cümleleri düz-
gün kurma, ekleri kelimelere uygun şekilde ekleme, çeşitli sözleri, toplum içinde ifade
ettiği anlamı dikkate alarak kullanma ve dilin temel amacı olan iletişimi tam olarak
sağlaması açısından önemlidir. Bu nedenle doğru yöntemlerle, öğrencide ilgi ve istek
uyandırarak yapılacak bir dil bilgisi öğretimi dilini seven ve ona sahip çıkan bireyler
yetiştirilmesinde önemli bir yere sahiptir.
“Dili kötüye kullananlara karşı korumak” maddesi, dil bilgisinin ana dili öğreti-
mindeki yerine ve önemine işaret etmektedir. Özellikle günümüzde yazılı, görsel-işit-
sel medyada çeviri dilinden kaynaklanan dil bozukluklarından öğrencilerin etkilen-
memesi için dil bilgisi öğretimine daha fazla ihtiyaç vardır. Dil bilgisi öğretiminin ana
dili eğitimine katkısı yanında yabancı dilleri öğrenmeye yardımcı olmasının belirtil-
mesi, yabancı dil öğrenmenin büyük bir önem kazandığı günümüzde üzerinde ayrıca
durulması gereken bir konudur.
Yeryüzündeki her bir dil belli bir sisteme göre düzenlenmiş unsurların birleşi-
minden oluşur. Dile ait hiçbir unsur diğer unsurlarla tesadüfî bir etkileşime girmez.
Bundan dolayı hem dilin ses, hece, kelime, cümle gibi unsurları hem de bu unsurların
yazılı ve sözlü olarak kullanımı açısından bir düzenin gözetilmesi gerekir. İşte dil bil-
gisi, dilin bünyesinde bulunan bu sistemliliği ortaya koymaya dönük bir çalışma ala-
nıdır. Adalı’ya (1983: 35) göre birbirlerinden etkilenen ilişkisel bir sistem olan dil, bu
sistemin açıklayıcısı durumunda olan dil bilgisi sayesinde kurallaşır. Dil bilgisi bireyin
ana dilinin yapılarını, olanaklarını öğrenerek açık, sağlam ve daha etkili bir iletişimin
gerçekleştirmesini sağlamak; ikinci bir dil öğreniminde o dilin dizgesini oluşturan
kuralları kavrayıp ana dili ile karşılaştırmasını olanaklı kılmak için gereklidir.
anlamaya temel olması amacıyla Türkçenin dil bilgisi kurallarını öğrenmek, okuma
alışkanlığı, ilgi ve merakını arttırmak, yapıtlar yoluyla ulusal ve evrensel ahlak öl-
çülerini tanımak şeklinde açıklamaktadır. Ana dili eğitimi okuma, yazma, konuşma,
dinleme, dil bilgisi etkinliklerinden oluşan bir bütün şeklinde yürütülmektedir. Bu
etkinliklerin amaçlarına ulaşabilmesi için metinlerden yararlanmak gerekir.
Dil bilgisi bir dilin yazılı ya da sözlü kullanımı sırasında ortaya çıkan kurallar
bütünü anlamına gelir ve dilin kendisinden doğar. Yani dil bilgisi kuralları en fazla
dilin kullanım alanı olan yazılı ve sözlü metinlerde kendini gösterir. Buradan hare-
ketle dil bilgisi öğretiminde dilin uygulama sahası olan metinlerden hareket edilmesi
aynı zamanda dil kurallarının ortaya çıkış sistematiğine uygun bir yaklaşımla öğretim
yapılması anlamına gelir. Bu durumda yapılan dil bilgisi öğretimi, metne dayalı dil
bilgisi adını alır ki dilin kurallarını öğrenciye anlamlı bir bütün içerisinde sezdirmeyi
esas alan bu yöntem dil bilgisinin kullanımına dayandığı için sonuçları da kullanıma
yani uygulamaya dönük olur. Burada amaç, bazı kuralların ezberletilmesi değil, dil
becerilerinin gelişimine katkıda bulunmaktır. Karadüz’e (2007: 295) göre dil bilgi-
si dersinde birtakım kuralları kavratmak yerine bireyin dil edinimini destekleyecek
etkinliklere yer vermelidir. Bunun için de dile ait kurallar tek başına değil, Türkçe
dersinde metinlerle sezdirilmelidir.
Sözlü ve yazılı metinlerden bağımsız olarak yapılan bir dil bilgisi öğretiminde
kurallar öğrencilere ezberlettirilmeye çalışılır. Öğrenci dil bilgisi konusunun tanı-
mını öğretmenden öğrenir. Daha sonra bu tanıma uygun olan birkaç örnek görür.
En son aşamada ise öğrenci, öğretmeninden öğrendiği tanıma kendisi örnek vermek
durumundadır. Bu şekilde dil bilgisi konularının öğretilmesi amaçlanır. Bu aşama-
da öğretmenin ve daha sonra öğrencinin vermiş olduğu örnekler genellikle günlük
hayattan kopuk, iletişim ortamlarında öğrencilerin ihtiyaçlarını karşılamayan, soğuk
ve donuk kelime ve cümlelerden oluşur. Bu da öğrenmeyi değil, geçici bir süreliğine
ezberlemeyi beraberinde getirir ve öğrencilere uygulama yapma imkânı tanımaz. Bu-
nun tersine dil bilgisi konularının anlamlı bir bütünden yani metinlerden hareketle
öğretilmeye çalışılması sırasında öğretmen verdiği örneklerdeki benzerliklerden yola
çıkarak kurallara ulaşır. Bu şekilde öğrenci verilen örneklerdeki benzerlikleri keşfe-
derek kuralı sezer ve bunu bir bağlam içine yerleştirir. Bu durum öğrenilen konunun
kalıcılığını sağladığı gibi öğrenciye öğrendiği kuralı benzer bağlamlarda kullanma fır-
satı verir. Böylece öğretimde gözleme dayanan bir tümevarım yöntemi izlenmiş olur.
Ertekinoğlu (2003: 38) da bu duruma değinerek dil bilgisi konularının soyutluktan
kurtarılması için tanımdan kurallara, oradan da özelliklere ve örneklere doğru bir
çizgi izlenmesi gerektiğini belirtmiştir. Dil bilgisi konularının öğretimi sırasında öğ-
rencinin bildiklerinden yola çıkıp bilinmeyeni buldurarak yeni bilgilere ulaşılmalıdır.
Ulaşılan bilgilerle planlı ve düzenli ilerlemeyle konular, çeşitlendirilip gruplandırı-
Öğrencilere metinle ilgili gerekli açıklamalar yapıldıktan sonra dil bilgisi konula-
rına yönelik çalışmaların yaptırılması öğretim süreci açısından daha verimlidir.
Dil bilgisi öğretiminin metinler üzerinde gerekli açıklamaların yapılmasından
sonra başlatılması, bu öğretimin okuma-anlama, yazma ve konuşma alanlarıyla bir-
likte yürütülmesi anlamına gelmektedir. Bu da dil bilgisi dersinin temel amacı olan
öğrencilerin anlama, konuşma, yazma becerilerini geliştirmeye yönelik bir uygulama
olur. Doğru konuşmak, doğru yazmak, doğru anlamak ancak dil bilgisi etkinlikleriyle
sağlanabilir. Ezbere dayalı olarak yapılan dil bilgisi öğretimi, öğrencilerin dil bilgisi
konularına ve Türkçe derslerine yönelik tutumlarını da olumsuz yönde etkilemekte
ve başarılı olmalarını engellemektedir. Ezbere dayalı dil bilgisi öğretimi öğrencilerin
korkulu rüyalarından biridir. Dil bilgisi metinlere dayalı olarak metinler işlenirken
öğretilmezse dil bilgisi öğretimi de amacına ulaşamaz. Amaç dil bilgisini öğretmek
değil, dili ve onu doğru kullanma becerisini geliştirmektir (Çotuksöken, 1990: 6).
Metinlerle bağlantılar kurarak yapılan bir dil bilgisi öğretimi, dil bilgisi kurallarına
bir kurallar yığınıymış gibi hareket edilmekte, ezberci bir tutum izlenmekte, uygula-
maya yer verilmemektedir. Bu da öğrencilerin dil bilgisi konularını öğrendikleri hâlde
beceriye dönüştürememelerine sebep olmaktadır. Diğer aşamaların gerçekleşmesi ve
öğrenilenlerin beceriye dönüşmesi için öğretmenin rehberliğine ihtiyaç vardır (Er-
dem ve Çelik, 2011).
4. Dil bilgisi öğretiminin Türkçe dersleri için bir araç olmak yerine, amaç ola-
rak algılanması: Ana dili öğretiminin amacı öğrencileri okuduklarını ve dinledikleri-
ni anlayabilen; bilgi, duygu ve düşüncelerini yazılı ve sözlü olarak anlatabilen bireyler
hâline getirmektir. Bu noktada dil bilgisi konuları, ana dili öğretiminin amacına ula-
şabilmek için bir araçtır. Ancak bu amaç-araç dengesini unutarak dilin kurallarının
öğretilmesinin Türkçe derslerinin amacı olarak algılanması yanlış bir uygulamadır. Bu
şekilde öğrenciler ders esnasında öğretmenin kendilerine göstermiş olduğu bir nes-
neyi tarif ederken onlarca sıfatı kolayca ve ustalıkla kullanabilmekte fakat bir metin
içerisinde sıfat görevinde kullanılan kelimeleri ve bu sıfatların çeşitlerini belirlemede
beklenen ölçüde başarılı olamamaktadırlar. Buradaki asıl sorun bilginin ve dile ait ku-
ralların öğretilme biçimindedir. Bilgi ve kurallar, tanım ve örneklerin sunulması yo-
luyla değil, Türkçenin temel becerilerini kazandırmaya yönelik etkinlikler yoluyla ve
uygulamalı olarak yapılmalıdır. Bu tarz bir öğretimde dil bilgisi öğretiminin belirli bir
bağlam çerçevesinde yani metinlerdeki örneklerden hareketle yapılması gerekir. Etkili
bir öğretim için bilgi ve kuralları öğrencilere anlatmaktansa bu bilgi ve kuralları öğ-
rencilere sezdirmeye çalışmak daha mantıklı bir yol olarak görünmektedir (Derman,
2008: 2). Bu konuda Sağır’ın (2002: 7) düşünceleri önemlidir. Buna göre konuşulanla-
rı, okunanları, izlenilenleri anlama önce dil bilgisinin konularıdır. Önce kelimelerin,
kelime gruplarının, cümlelerin, paragrafların anlamlarını; anlam ve görev ilişkilerini
bilmek gerekir. Bu, metnin anlaşılması için şarttır. Dil bilgisine ait bu birimlerle anlam
arasındaki ilgi iyi kavratılarak, sağlam ve tutarlı anlatımın ne olduğu sezdirilerek dilin
kullanımı konusunda bireye güven kazandırılmalıdır. Metnin algılanması ve anlam-
landırılması Türkçe dersinin amacının da gerçekleşmesini sağlar.
içindeki hâllerini inceleyerek sezdirmek, adlarını bile söz ve cümle içindeki görev-
lerine göre vermek yolunu daima tercih etmelidir. Bu bilgilere göre metin temelli dil
bilgisi öğretimine ciddi bir şekilde yer veren ilk program 1949 Türkçe programıdır.
1981 İlköğretim Okulları Türkçe Eğitimi Programında dil bilgisi ayrı bir başlık
altında, 6. 7. ve 8. sınıflar için ayrı davranışlar hâlinde verilmiştir. Programda dil bil-
gisi öğretiminin nasıl yapılması gerektiği, öğretim sırasında nelere dikkat edilmesi
gerektiğini açıklayan şu ifadelere yer verilmiştir: “Türkçe dersinin öteki etkinlikleri
olan metin çözümlemeleri, kelime dağarcığının zenginleştirilmesi, okunan metnin
dilinin, anlatımının ve türünün incelenmesi, yazılı ve sözlü anlatım çalışmaları da
öğrencilerin anlama ve anlatma yeteneklerinin geliştirilmesini amaç edinmiştir. Bu
çalışmalar nasıl birbiri içinde, birbirini destekler ve tamamlar biçimde verilecekse dil
bilgisi çalışmalarının da bunlarla birlikte, o etkinlikler içinde, onlarla kaynaştırılmış
olarak yürütülmesi gereklidir. Türkçenin bu etkinliklerinden, soyutlanmamış bir dil
bilgisi öğretimi, 6, 7, 8. sınıflarda ne kadar iyi yapılırsa yapılsın çocuğun bir gün kul-
landığı dil ile ilgisi kurulamamış, ezbere bilgiler hâline getirilmiş birtakım soyut ku-
rallar, soyut tanımlar yığınını öğrencilerin belleklerine zorla aktarmaktan başka bir
sonuç vermez. Bunun içindir ki Türkçe dersinin bütün etkinlikleri sırasında ihtiyaç
duyulduğu her durumda ve her fırsatta, söz gelimi, bir metnin tüm özellikleri, anlatım
özellikleri üzerinde çalışılırken, metnin olay, duygu ve düşünceleri üzerinde çalışılır-
ken ses bilgilerinden söz dizimi konularına kadar bütün dil bilgisi konuları, çok doğal
fırsatlar yaratılarak konu ile çok mantıklı bir ilgi içinde işlevsel bir biçimde verilebilir.
Dil bilgisi için ayrı bir ders saatinin ayrılmaması, dil bilgisi derslerini kuramsal, soyut,
tümüyle tanım ve kural ezberletilen bir ders olmaktan kurtarmak için gereklidir. Dil
bilgisinden, okunan, çözümlenen metnin tadı ve sıcaklığı içinde, bu etkinliği daha
bilimsel ve bilinçli duruma getirmek için yararlanılmalıdır.”
Metin incelemesi sırasında kelimeler, deyimler vb. dil ve anlatım özellikleri
üzerinde durulurken, dil bilgisinden o gün işlenecek konu ile ilgili küçük örneklere
kısaca öğrencilerin dikkatleri çekilebilir, onlara küçük tespitler yaptırılabilir; metin
üzerinde çalışmalar sonuçlandıktan sonra anlatım çalışmalarına geçmeden, yeniden
metne dönülerek önceden yapılmış olan tespitler, bir kurala, bir tüme varacak biçim-
de birleştirilip işlenebilir.
2005 Türkçe Dersi Öğretim programının giriş bölümünde dil bilgisi bir dilin
dinleme/izleme, konuşma, okuma, yazma temel becerilerini destekleyen kurallar
bütünü olarak tanımlanmakta ve şu açıklamalarda bulunulmaktadır: Dil bilgisi; bir
dilin dinleme/izleme, konuşma, okuma, yazma temel becerilerini destekleyen kural-
lar bütünüdür. Öğrenci açısından Türkçenin yapısını oluşturan ve işleyiş kurallarını
tanımlayan bilgilere sahip olmak oldukça önemlidir; ancak daha da önemli olan bu
LUNAPARK EĞLENCESİ
Bugün çok eğlenceli bir gündü. Sevdiğim insanlarla birlikte piknik dönüşü luna-
parka gittik. Atlıkarıncalar, çarpışan arabalar, dönme dolaplar, gondollar… Aileler
çocuklarına bilet almak için sıraya girmişti. Biz kuzenlerimle birlikte ilk önce çar-
pışan arabalara binmek istedik. Babam bize biletlerimizi verince hemen arabalara
koştuk. Daha bizi diğer oyunlar bekliyordu. Babam “Haydi çocuklar! Gitme vakti
geldi.” diyene kadar binmediğimiz şey kalmamıştı. Ama yine de gitmek istemiyorduk.
Kuzenlerimle bana kalsaydı akşama kadar orada kalacaktık.
TEKİL ÇOĞUL
Karakus, _dris. Türkçe Türk Dili ve Edebiyatı Ögretimi. Ankara: Anıttepe Yayıncılık, 2002.
KİPER, K. Z. (1962). Gramer Öğretiminde Metot. Türk Dili, C.XI, S.126, ss.368-369.
KORKMAZ, Zeynep (2003). Türkiye Türkçesinin Grameri (Şekil Bilgisi). Ankara: TDK Yay.
ÖZ, M. Fevzi (2001). Uygulamalı Türkçe Öğretimi. Ankara: Anı Yayıncılık.
ÖZBAY, Murat (1997). “Test Türü İmtihanların Türkçe Öğretimindeki Yeri.” Bilge. Kış 11.
ÖZBAY, Murat (2006). Özel Öğretim Yöntemleri II. Ankara: Öncü Kitap.
ÖZBAY, Murat. (2006). Türkçe Özel Öğretim Yöntemleri I. Ankara: Öncü Kitapevi. ÖZBAY,
Murat. (2006b). Türkçe Özel Öğretim Yöntemleri II. Ankara: Öncü Kitapevi.
SAĞIR, Mukim. (2002). Türkçe Dil Bilgisi Öğretimi. Ankara: Nobel Yayınları.
SEVER, S.; KAYA, Z.; ASLAN, C. (2006). Etkinliklerle Türkçe Öğretimi. İstanbul: Morpa Kültür
Yayınları.
SEVER, Sever (2000). Türkçe Öğretimi ve Tam Öğrenme. 3. Baskı. Ankara: Anı Yayıncılık.
ŞANAL, Mustafa. (2001). Mustafa Sâtı Bey’in Öğretmenlere Önermiş Olduğu Öğretim Yöntemleri.
Erciyes Üniversitesi Dergisi, S.11, ss.1-14.
ŞİMŞEK, N. (1997). Derste Eğitim Teknolojisinin Kullanımı. Ankara.
TEMİZYÜREK, Fahri ve BALCI, Ahmet. (2006). Cumhuriyet Dönemi İlköğretim Okulları Türkçe
Programları. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
ÜNALAN, Şükrü (2001). Türkçe Öğretimi. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım.
ÜSTÜNOVA, K. (1998). Cümle Çözümlemelerinde Yüzey Yapı-Derin Yapı İlişkileri. Türk Dili,
S.563, ss.398-406.
YILDIZ, C. (2003). Ana Dili Öğretiminde Çağdaş Yaklaşımlar ve Türkçe Öğretimi. Ankara: Pegem
Akademi Yayıncılık.
TEMİZKAN, Mehmet (2011). Yaratıcı Yazma Etkinliklerinin Öykü Yazma Becerisi Üzerindeki Etkisi.
Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri Dergisi, (11), 2, 919-940.
TEMİZKAN, Mehmet (2010). Türkçe Öğretiminde Yaratıcı Yazma Becerilerinin Geliştirilmesi. Türk-
lük Bilimi Araştırmaları Dergisi, XXVII, 621-643.
TEMİZKAN, Mehmet (2008). Türkçe ve Sınıf Öğretmeni Adaylarının Yazılı Anlatım Çalışmalarını
Düzeltme ve Değerlendirme Durumları. Ahi Evran Üniversitesi Kırşehir Eğitim Fakültesi Der-
gisi, (9), 3, 49-61.
1 Bu bölüm Prof. Dr. Murat ÖZBAY'ın danışmanlığında Gazi Üniversitesi Eğitim Bilimleri
Enstitüsü Türkçe Eğitimi Ana Bilim Dalı'nda yapılan "Retorik Yapı Kuramının Açıklayıcı Me-
tinler Örneğinde Bir Uygulaması" başlıklı doktora tezinden üretilmiştir.
Bilgi - Söyleme
İşlemi
Konu Tarz
Tanıtıcılarını Tanıtıcılarını
Bulunuz Bulunuz
Başarısız
Uygunluk Testlerini Kullanınız Olmak
Geçmek
Yazma
(notlar, taslaklar, vs.)
3 “Yapı sınırlamaları, retorik sınırlamalar, metnin kendi doğasından gelen anlam sınırlamaları,
okuyucunun kendi bilgi kaynağından doğan sınırlamalar ve okuyucunun durumundan kay-
naklanan pragmatik sınırlamalar” gibi
4 Cümlelerin anlaşılmasında iki ana işlem basamağı bulunmaktadır. Öncelikle, her bir kelime-
nin sözdizimsel yapısının (dilbilgisel) bir analizi gelmektedir. Buna teknik olarak ayrıştırma
denilebileceğini ifade eden Eysenck ve Keane (2003, s. 335), bu çerçevede dilbilgisi tam olarak
nedir? sorusunu yöneltmektedirler. Bu sorudan hareketle “dilbilgisi kelimelerin bir araya geti-
rilme biçimiyle ilgilidir” biçimindeki görüşlerini ileri sürmekte ve bu görüşlerine ek olarak da
kelimelerin bir araya getirilme biçiminin sadece dinleyici ya da konuşmacının (yazarın ya da
okuyucunun her ikisinin de bir bileşimin veya diğerinin önemini göz önünde bulundurarak)
bazı genel bilgileri paylaşması durumunda, Altmann’ın da (1997: 80-844) işaret ettiği gibi, an-
lam taşıyacağı ve bundan dolayı da önem kazacağı olgusundan söz etmektedirler. Dolayısıyla,
bu ortak bilgi: “Dilbilgisi”dir. İkinci olarak ise bir anlam analizinden söz edilebileceğinden ba-
hisle “burada şuna değinmek gereklidir” biçimindeki vurgulamalarının ışığında “bir cümlenin
amaçlanan anlamı asıl anlamıyla aynı olmayabilir. Amaçlanan anlam konusundaki çalışmalar
edimbilim olarak bilinir. Asıl anlamın amaçlanan anlam olmadığı durumlar ironi, istihza ve
hafif ifade gibi kuramsal işlevleri içerir” ifadelerine yer vermektedirler.
Derin yapının semantik kurallar için yegâne girdi olduğu hipotezi yo-
rumlayıcı semantiğe sonraki beş yıl hâkim oldu. Yine de, bu süre boyunca
dönüşüm kurallarının semantik etkisinin olmadığına dair şüpheler vardı.
Chomsky bu şüpheleri ‘bu odada herkes en az iki dil bilir’ ve ‘en az iki dil
bu odadaki herkes tarafından bilinir’ cümlelerinin anlam olarak farklılaş-
tığını gösteren sözdizimsel yapılar örneği üzerinden ‘Sözdizimi Teorisi-
nin Açılarında (1965: 224) dipnot olarak açıkladı. Belirli bir örnek ya da
öneri sunmasa da şüphelerini birkaç yıl sonra daha yüksek sesle ifade etti:
Aslında ‘semantik yorumlama’ teriminin mantıklı bir açıklaması bizi yü-
zeysel yapının kısıtlı fakat önemli bir şekilde semantik yorumlamaya katkı
sağladığı sonucuna götürürdü. Fakat, burada bu konudan daha fazla bah-
setmeyeceğim (1967: 407). 1960’ların sonunda Chomsky ve öğrencilerinin
sözdizimsel yapının yapay derecelerinin anlamsal dereceleri belirtmede oy-
nadığı önemli rolü gösteren örneklerinde kayda değer ölçüde bir artış oldu.
Bir bütün olarak düşünüldüğünde, semantik yorumlama için gerekli olan
Katz-Postal Hipotezindeki herhangi bir güçlü şeklin derin yapıda yer alma-
dığına işaret ettikleri görülür. Bir yandan dönüşümlerin anlamı değiştir-
mediği gerçeği geçerliliğini korusa da, dönüşümsel kurallar uygulanmadan
anlamın tamamen belirlenemediği sonucu da kaçınılmazdır. Örneğin, Jac-
kendoff (1969) 1a ve 1b’yi kanıt göstererek edilgen yapının semantik etkisi
olduğunu aktarmıştır.
1. (a) Birçoğu pek hedefi vuramadı.
(b) Hedef birçoğu tarafından vurulamadı.
6 Horowitz (1987: 130-135), Saussure’ün ‘la langua’ kavramını bir dil ve dil yeterliliği hakkındaki
bir dizi kuralı belirtmek ‘La parole’ teriminiyse ‘la langua’ kurallarının tek bir soyut örneği-
ne gönderim yapmak için kullandığını ifade etmektedir. Ayrıca Bloomfield ve diğerlerinin de
(1933) bu düşünce yapısını izleyerek dilin bu iki boyutu arasında farklı kollara ayrılma duru-
munun yaşanmasına zemin hazırladıkları bilgisine de yer vermektedir. Fakat kendisi ise, XX.
yy’da, dile bakış açısının hâlâ formal bir yapısalcılıktan ibaret olduğu düşüncesindedir:
Saussure (1916) dil üzerinde senkronik olarak çalışılması gerektiğini dü-
şünmektedir. Ayrıca bunun bağımsız bir disiplin olduğunu, ilişkiler arası
özellikler taşıdığını ve dilsel yapıların bir permütasyonu olduğunu vurgula-
maktadır. Ancak diyakronik tarafıyla ilgilenmez örneğin zaman ve mekâna
göre dil çeşitliliği gibi.
Horowitz, yukarıdaki tarihsel bilgiler çerçevesinde yazılı dilde yapısal yaklaşımdan işlevsel
yaklaşıma doğru uzanan çizgideki gelişmeleri, dil üzerine çalışan birçok farklı ekol bulunması
gerçeğinin de altını çizerek, iki temel süreç bilgisine gönderimde bulunarak açıklamaktadır.
Buna göre söz konusu gelişmelerin yaşandığı süreçleri, kuramsal çerçeve ile söylem süreçlerin-
deki retorik yapılar üzerine yapılan araştırmalar üzerinden gözlemlemek mümkündür:
Yazılı dil üzerine yapılan çalışmalar yeni olduğu için yapılan stratejik seçim-
ler ve yazılı dilin hiyerarşik örnekleminin işlevi hakkındaki bilgiler de sınır-
lıdır. Yazılı söyleme çok az gönderim vardır ama yazmaya gönderim hecele-
me, dilin harf-ses ilişkisi üzerine olmaktadır. Sonuç olarak Saussure (1916),
Sapir (1921), Blomfield (1933) ve Hackett (1958) yazılı dil çalışmalarında
konumlandıkları yer açısından 3 farklı dilbilimsel nesli temsil etmektedir.
diğerlerinin ise dilbilimsel yeterliliğin yanı sıra bilişsel8 yeterliliğe de gereksinim du-
yulduğu düşüncesini içerdiğini ifade etmektedir. Bunlardan başka ona göre diğer bir
grup ise yukarıdaki her iki düşünceye sosyal içerikli güçlü bir öge ekleyen iletişimsel
yeterliliğin9 olması gerektiği düşüncesini içermektedir. Bu vb. düşüncelerden dolayı-
dır ki bir dilin bilgisi zihinsel bir şekilde dilbilgisi olarak sunulur. Yani, her bir fonetik
biçimiyle anlam ve ona eşlik eden yapısal özellikleri belirlemek için etkileşimde bulu-
8 Bilişsel bilimi, epistemoloji kaynaklı sorular çerçevesinde deneysel temelli bir girişim olarak
tanımlayan Gardner (1985: 6) bu tanımının, bilginin doğası, bileşenleri, kaynakları, gelişimi ve
açılımı konularıyla yakından ilişkili olduğunu bildirmektedir. Werth (1999) ise Gardner’ın bu
çerçevede öne çıkan kavramsal başlıkları beş özellik kapsamında sıraladığı ve onun sıraladık-
ları içerisinden üçüncü olanının (duygu, kültür ve bağlamdaki sınırlı vurgular) bilişsel dilbili-
mi bağlamında fazlaca dikkate alınmadığı; ancak Gardner’ın bu özelliğin çoğu kavramsal ça-
lışmada bulunduğu konusunda güçlü bir vurgu yaptığından söz etmektedir. Bu açıdan Werth,
“Gardner, kavramsal temelli çalışmaların bu özelliklerin çoğunluğuna sahip olduklarını iddia
eder. Dolayısıyla bu çalışmamla (1999), ben de zihinsel sunumlar ile epistemolojiyi önde gelen
noktalar olarak ele alacağım” düşüncesindedir. Bu düşüncesinin gerekçelerini ise Gardner ile
Osherson ve Lasnik arasındaki bilgi ve insan zekâsı ayrımı ya da ilişkisinden kaynaklanan bir
tartışmanın sınırları üzerinden açıklamaktadır:
Madem ki Gardner, Bilişsel bilim için sonuç açıklamasını ‘bilgiye’ dayandırı-
yorsa, Osherson ve Lasnik de kendilerininkini ‘insan zekâsına’ dayandırmakta-
dırlar: Bakış açılarında (1990, xi) ‘zekânın alıştırmasına, aklın bilme veya idrak
kabiliyeti adı verilir’. Ancak zekâ, yaklaşımın amacı gibi epeyce yabancıdır. Ke-
limenin normalde kullanıldığı gibi insan zihninin özelliğine ve yeteneğine ait
olmalıdır. Bu neredeyse astronomiyi yerçekimi çalışması, biyolojiyi hareketler
çalışması olarak tanımlamak gibidir. Zekâ, insan aklını açıklayan ya da ayırt
eden özellikler olabilir. Ancak, aynı zamanda insan dışı akılların da bulunma-
sından dolayı muhtemelen biz zekâyı, her iki yönden de tekrar tanımlamalıyız.
Belirli bir sınır içinde, insan tezahürleri olarak ya da aksi takdirde kavramsal
bilimin insan dışı akıllar içerdiği şeklinde tekrar tanımlayabiliriz (25-26).
Kaldı ki herhangi bir dilde sonsuz sayıda cümle olması mümkündür, bu cümleler
bir şekilde dizimseldir ve birçok şekilde organize10 edilmiştir. Chomsky gibi dilbi-
limciler (1957, 1959) dilin düzenliliğini ve üretilebilirliğini ölçmek için kurallar üret-
mişlerdir. Bir kurallar dizisi genellikle dilbilgisine işaret eder. Bu açıdan Eysenck ve
Keane (2003: 336) genel olarak dilbilgisinin söz konusu bir dilde kabul edilemeyecek
olanları reddederken; üretilebilecek tüm olası cümleleri de sağlayabilmesinin öne-
mine aşağıdaki örnekten hareketle işaret etmektedirler: “Harris’in öne sürdüğü gibi,
bizim dilbilgisi bilgimiz bize “Matthew gitmek üzere” cümlesinin dilbilgisi açısından
doğru “Matthew gitmek muhtemel” cümlesinin ise yanlış olduğundan emin olmamı-
za yardımcı olur.”
10 Başlangıçta dilbilgisel yapıları ayırma ya da cümlelere yerleştirmenin çok basit gibi görülebi-
leceğini, ancak bazı cümlelerin makro seviyede (yapısal olarak) iki veya daha çok muhtemel
anlamı olması durumunda çok anlamlı olacağını ifade eden Eysenck ve Keane (2003: 336), bu
kapsamda “onlar pişen elmalardan” cümlesini örnek olarak sunmaktadırlar. Buna göre “on-
lar pişen elmalardan” cümlesi çok anlamlıdır. Çünkü, elmaların hâlâ pişmiş olup olmadığı
belli değildir. Bu nedenle cümle analizinin dizisel ve paralel kuramları arasında büyük bir
farklılık bulunmaktadır (Pickering, 1999). Örneğin, dizisel teorilere göre bir cümlenin yapısal
analizi en başında seçilir. Eğer bu analizin bir noktada çalışmadığı görülürse bir başka yapı-
sal analiz seçilir ve böyle devam ettirilir. Aksine, paralel teorilerde çoklu yapısal analizlerin
aynı anda ele alındığı varsayılır. Dizisel ve paralelle ilişkili olan bir diğer farklılıksa, birimsel
ve etkileşimliler arasındadır: Fark olmaksızın; sözcüksel, yapısal, anlamsal ve dünya bilgisini
birleştiren tek bir işlemin olduğunu öne süren etkileşimli modellere kadar olası modeller de-
ğişiklik gösterir” (Crocker, 1999: 216). Bundan dolayı, her bir teorinin birçok sürümü vardır:
Örneğin, Pickering’in öne sürdüğü “paralel modeller kaç tane analizin sürdürüldüğüne, ne
çeşit değişiklikler elde edildiğine, farklı analizler ne süreyle göz önüne alındı veya paralelizm
belirli şartlar altında mı gerçekleşti?” gibi. Bu konuda öne çıkan iki teoriden birisi, en etkili
dizisel yaklaşım olan “Bahçe-Patikası Modeli”dir. Diğeri ise MacDonald vd. (1994) tarafından
ileri sürülen Sınırlılık-Esaslı Teori’dir. Bu teori bağlantıcılık fikri üzerine kurulmuştur ve bir
anahtar varsayım şudur ki tüm ilişkili bilgi veya sınırlılıklar ayrıştırıcı için mümkündür. Öyle
ki Eysenck ve Keane (2003), bu teorileri okurken “asıl mesele… Hangi bilgi kaynaklarının ne
zaman kullanıldığıdır.” Gerçeğinin unutulmaması gerektiğine vurgu yapmaktadırlar.
Yayınlarından Seçmeler
ENSAR, F. (2009). The psychological nature of text comprehension in terms of text learning proces-
ses. Ozean Journal of Social Sciences, 2 (2): p. 104.
ENSAR, F. (2009). Metinden öğrenme süreçlerinde bilişsel bilimin katkıları. 2. Uluslararası Türk-
çenin Eğitimi-Öğretimi Kurultayı, Bildiri özetleri kitabı, (s. 109-111). Ürgüp-Göreme 2-3-4
Temmuz 2009.
ENSAR, F. (2008). Örüntüsü farklılaştırılmış metin kurgularının öğrencilerin bilgi işleme süreçleri-
ne etkisi. 22. Ulusal Dilbilim Kurultayı Bildiri Kitabı, 8-9 Mayıs 2008.
ENSAR, F. (2003). Türkçe eğitiminde bir öğretim yönteminin geliştirilmesine kaynaklık etmesi bakı-
mından soru. Türklük Bilimi Araştırmaları (Türkçenin Öğretimi Özel Sayısı).
Giriş
Dil bilgisi öğretimi, genel anlamda öğrenme ve öğretme süreçlerinin planlan-
ması, geliştirilmesi, uygulanması ve değerlendirilmesi kapsamında anlam kazanan,
hem alan bilgisi hem de alan eğitimi bilgisi verilerinden beslenen disiplinler arası bir
süreçtir. Bu açıdan hedef kitlenin özellikleri gözetilerek gerçekleştirilecek dil bilgisi
öğretimi sürecinde, salt dil bilgisi kavramını bütünleyen olgular değil aynı zamanda
eğitim bilimlerinin temel yaklaşımları da dil bilgisini öğreten ve öğrenenler için yol
gösterici olmalıdır.
Türkçe dil bilgisinin öğretiminde materyal geliştirme konusuna daha sağlıklı
yaklaşabilmek için aşağıdaki başlıkların açıklanması gerekmektedir:
1. Eğitim ve Öğretimde Materyalin Yeri ve Önemi
2. Dil Bilgisi Öğretiminde Materyalin Yeri ve Önemi
3. İlköğretim İkinci Kademe Dil Bilgisi Öğretiminde Materyal Tasarımı
4. Materyallerle Dil Bilgisi Öğretim Etkinlikleri
Örnek Materyaller
1. “Ek-Film” Materyali
Materyalin Amacı: “Ek-film” materyalinin yapılmasındaki amaç, ilköğretim 6.
sınıf öğrencilerinin gövdeyi kavraması; yapım eki ile çekim ekini ayırt etmesi; yapım
eklerinin işlevlerini ve kelimeye kazandırdığı anlam özelliklerini kavramasıdır.
Materyalin Yapımı: “Ek-film” materyali, resimlerde de görüldüğü gibi mukav-
va ve fon kartonlarından oluşan bir materyaldir. Sinema salonlarında filmler şeride
ışık vurularak beyaz perdeye yansıtılır. “Ek-film” materyalinde de bu model örnek
alınmıştır. Mukavvadan oluşan bölüm materyalin iskeletini oluşturur. Mukavvada iki
adet kare şeklinde pencere açılmıştır. Hazırlanan fişlerin materyalde durması için de
yine ince ve uzun mukavvalarla özel bir bölme yapılmıştır. Bu bölmede yer alan söz-
cükler istendiği zaman değiştirilebilecek şekilde hazırlanmıştır. Bu materyalde ekler
pembe ve mavi fon kartonlarının iç içe girmesiyle oluşan şeride yazılmıştır. Bu şerit
kare şeklindeki deliklerden görülecek şekilde mukavvanın arkasından sürüklenir. Bu
ekler, özel bölmede yer alan fon kartonu ile yapılmış fişe yazılan sözcüklerin sonuna
eklenerek devam eder. Üst bölümde de dört ayrı rengin üzerine onların temsil ettiği
kavramlar yazılmıştır.
Materyalin Kullanımı: Bu materyalle öğrenciler gövde, yapım eki ve çekim ek-
lerini öğrenir, onlarda öğrenme beceriye dönüşür. Bu materyal sınıfın bir köşesine
asılarak öğrenciler tarafından devamlı olarak kullanılabilir. Hatta öğrenciler, eklere
göre kendileri evde ya da sınıfta hazırladıkları fişleri getirip materyalin sözcük bölü-
müne yerleştirebilirler. Böylelikle öğrencinin derse katılımı artar, öğrenci öğrenirken
de eğlenir.
2. “Sihirlük” Materyali
Materyalin Amacı: Sihir‘lük’ materyali ilköğretim 6. sınıf öğrencilerine yapım
eklerinin işlevlerini ve kelimeye kazandırdığı anlam özelliklerini kavratmak için ha-
zırlanmıştır.
Materyalin Yapımı: Sihir‘lük’ materyali; bir balon, bir gözlük ve külah şeklinde
yuvarlanmış ucu sivri fon kartonundan oluşur.
Materyalin Kullanımı: Derste öğretmen bir sihir yapacağını söyler. Sonra üzerine
göz resmi çizilmiş şişirilmiş bir balon çıkarılır. Balonun arkasına bir gözlük saklanır;
ama öğrenciler bunu fark etmez. Öğretmen öğrencilere yapım ekinin işlevini anlata-
caktır. Öğrencilerden eline bakmalarını ister. Elindeki külah şeklinde hazırlanmış fon
kartonunu yapım eki olarak görmelerini ister ve balona batırır. Arkada saklamış oldu-
ğu gözlük birden öğretmenin elinde belirir. Öğrenciler hayret eder. Öğretmen yapım
eklerinin eklendikleri sözcüğün yapısını bu şekilde değiştirdiklerini söyler. Böylelikle
“yapım eki” kavramı öğrencinin kafasında netleşmiş olur. Bu materyalin sihirle uygu-
lanması dersin çok daha zevkli ve katılımlı olmasını sağlayacaktır.
çizilir. Daha sonra siyah iple kuklanın çizilen dudağı, kaşı, burnu… iğneyle dikilir.
6. Kuklayı elle oynatabilmek için kuklanın gövdesine bir bebek çorabı geçirilir. 7.
Kuklanın kıyafeti için seçilen kumaşlar kesilir. Kuklanın arkası açık kalacak şekilde
bir gömlek yapılır. Gömlek kuklanın üzerine dikilir. Gömleğin üzerine siyah düğ-
meler dikilir. 8. Kahverengi kumaş parçası kesilerek pantolon şekli verilir. Dikilen
pantolon kuklaya giydirilir.
Materyalin Kullanımı: Kuklanın oynatılacağı ortam hazırlanır. Kuklalar öğrenci-
lere tanıtılır ve kukla oynatmak için iki öğrenci belirlenir. Öğrencilere içerisinde iyelik
ekleri geçen aşağıdaki metin verilir.
SEZEN: Merhaba.
SEKRETER: Merhaba.
SEZEN: Bilgisayar kursuna kayıt yaptırmak istiyorum.
SEKRETER: Tabii. Adınız?
SEZEN: Benim adım Sezen.
SEKRETER: Soyadınız?
SEZEN: Soyadım Sert.
SEKRETER: Sizin doğum yeriniz?
SEZEN: Doğum yerim Adana.
SEKRETER: Doğum Tarihiniz?
SEZEN: Doğum tarihim 1990.
SEKRETER: Sizin adresiniz nedir?
SEZEN: Atakule Caddesi, Kule Sokak, Kale Apartmanı, Kat: 5 Daire: 2 Fatih-
İstanbul
SEKRETER: Sizin telefon numaranız?
SEZEN: 0507 900 90 90
SEKRETER: Kaydınız tamam.
SEZEN: Peki, dersler ne zaman başlıyor?
SEKRETER: Salı günü saat 10.00’da.
SEZEN: Teşekkür ederim. İyi günler.
SEKRETER: Size de iyi günler.
Öğrencilerin kuklaları oynatarak bu metni karşılıklı okumaları sağlanır. Etkinlik
bittiğinde iyelik eklerinin günlük hayatta yaptığımız birçok konuşmada geçtiği be-
lirtilir. Öğrencilerin de dikkatini çeken bir şey olup olmadığı sorulur. İyelik ekleri,
öğrencilerin katılımıyla ve metin yardımıyla kavratılmış olur.
Resim 7.5:
NOT :
birden beşe kadar numaralandırılır. Anlatım bozukluğunu taşıyacak olan diğer 5 kutu
da birden beşe kadar numaralandırılır. Kutucukları numaralandırma işlemi bittikten
sonra sıra cümlelerin kutucuklara takılabilmesi için hem kutucuğun ön kısmına hem
de cümlelere çıtçıt yerleştirilir. Hem cümlelere hem de kutucuklara çıtçıt yerleştirile-
rek kutucukların yapımı bitirilir.
NOT :
NOT :
NOT :
NOT :
yerin altı ışık sayesinde belirir. Öğrencinin cevabının doğru olup olmadığı kontrol
edilir. Öğrenciden seçtiği cümlede yer alan anlatım bozukluğunu düzeltmesi de iste-
nir. Aynı şekilde bu yöntem bütün sınıfa uygulanır.
Materyalin hem kullanılması kolay hem de materyal ince sunta sayesinde ağır
da değildir. Anlatım bozukluğu röntgeni öğrencilerin cümlede yer alan anlatım bo-
zukluklarının yerlerini belirlemelerinde onlara yardımcı olmakta ve bu cümlede yer
alan anlatım bozukluğunu düzeltmesini de sağlanmaktadır. Öğrenciler hem anlatım
bozukluğunun cümle içerisindeki yerlerini belirlemekteler hem de bu anlatım bozuk-
luğunun nedenini cümle içinde daha kolay kavrayabilmektedirler.
NOT :
NOT :
Kaynakça
Ali Ulvi. (Mart 1330/1914). “Lügat Tedrisi”. Tedrisat Mecmuası. 4, (23), 177-182.
Alkan, Cevat. (1998). Eğitim Teknolojisi, Ankara: Anı Yayıncılık.
Aydın, Özgür. (1999). “Orta Okullarda Dilbilgisi Öğretimi Üzerine Öğretmen Görüşleri”. Dil Dergisi,
(81), 23-29.
Bağcı, Hasan ve Temizkan, Mehmet. (2006). “İlköğretim İkinci Kademe Öğrencilerinin Türkçe Öğret-
menlerinden Beklentileri”, Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 4, (4), 477-498.
Binbaşıoğlu, Cavit. (1991). Öğrenme Psikolojisi. 5. Basım. Ankara: Kadıoğlu Matbaası.
Bozkurt, Fuat. (1995). Türkiye Türkçesi, İstanbul: Cem Yayınevi.
Çeçen, Mehmet Akif ve Aytaş, Gıyasettin. (2008) “Metne Dayalı Dil Bilgisi Öğretiminin Sekizinci
Sınıf Öğrencilerinin Dil Bilgisi Başarısına Etkisi”, Yüzüncü Yıl Üniversitesi, Eğitim Fakültesi
Dergisi, 5, (1), 133-149.
Çilenti, Kamuran. (1984). Eğitim Teknolojisi ve Öğretim. Ankara: Kadıoğlu Matbaası.
Demirel, Özcan. (1999). Türkçe Öğretimi. Ankara: Pegem Akademi Yayıncılık.
Dilâçar, Agop. (1971). “Gramer”. TDAY Belleten 1971. Ankara: TDK Yay.
Erdem, İlhan. (2008). “Öğretmen Görüşlerine Göre Dil Bilgisi Konularının Öğretilme Güçlükleri”.
Türk Eğitim Bilimleri Dergisi, 6 (1), 88-105.
Ergin, Akif. (1998). Öğretim Teknolojisi ve İletişim, Ankara: Anı Yayıncılık.
Göçer, Ali. (2010). “İlköğretim İkinci Kademede Kullanılan Türkçe Öğrenci Çalışma Kitaplarının
İşlevselliğinin Belirlenmesi”, Turkish Studies, 5, (4), 1116-1133.
Göğüş, Beşir. (1978). Orta Dereceli Okullarımızda Türkçe ve Yazın Eğitimi, Ankara: Kadıoğlu Mat-
baası.
1995–1998 yılları arasında MEB’e bağlı ilköğretim okullarında Türkçe öğretmenliği yaptı.
1998-2001 yıllarında İnönü Üniversitesinde Türk dili okutmanı, 2001-2006 yılları arasında Gazi
Üniversitesinde araştırma görevlisi, 2006-2010 yıllarında İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk-
çe Eğitimi Bölümünde öğretim üyesi olarak çalıştı. 2010 yılından bu yana Mersin Üniversitesi Eği-
tim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümünde öğretim üyesi olarak çalışan Şahbaz, evli ve bir çocuk
babasıdır.
Yayınlarından Seçmeler
Kitaplar
Salih Zeki Aktay, Hayatı – Eserleri – Edebî Kişiliği, Kültür Bakanlığı Yayınları, 2001 Ankara.
Gürel, Z., Temizyürek, F., Şahbaz, N. K. (2007). Çocuk Edebiyatı, Ankara: Öncü Kitap
Türkiye’de İlkokuma ve Yazma Öğretiminin Tarihsel Gelişimi 1 Tanzimat’tan Cumhuriyet’in İlk Yıl-
larına Kadar (1839–1928), Millî Eğitim Bakanlığı Yayınları, 2009 Ankara.
Makaleler
Şahbaz, N. K. (2003). “Türkçe Öğretimi Açısından Ceyhun Atuf Kansu’nun Çocuk Şiirleri”, Türklük
Bilimi Araştırmaları, (Türkçenin Öğretimi Özel Sayısı), (13), 351 – 373.
Şahbaz, N. K. (Bahar 2005). “Türkçe İlkokuma ve Yazma Öğretiminde Ses Yöntemi ve İsmail Hakkı
Elifbası”, Hacettepe Türkiyat Araştırmaları Dergisi. (2), 55–67.
Şahbaz, N. K. (Bahar 2008). “Çocuk Edebiyatında İhmal Edilmiş Bir Edebî Tür: Deneme” İnönü Üni-
versitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 9, (15), 189-203.
Giriş
Bir dili meydana getiren ses, şekil ve cümle yapıları ile o dilin çeşitli unsurları
arasındaki anlam ilişkilerini oluşturan kurallar bütünü olan dil bilgisi, temel dil bece-
rilerinin edinimi ve gelişimi sürecinde önemli bir rol oynar. Bu rol, anlatma beceri-
leri olan konuşma ve yazma sürecinde kendini gösterdiği gibi anlama becerileri olan
okuma ve dinleme sürecinde de önem arz eder. Zira dil bilgisi, temel dil becerilerini
destekleyici kurallar bütünüdür. Ana dilini doğal yolla edinip eğitim sürecinde geliş-
tiren bireyin yaşamı boyunca kullanacağı dilini daha etkin bir hâle getirebilmesi için
dil bilgisini de çok iyi bilmesi şarttır. Dinlediği ve okuduğunu anlama, çözümleme ve
değerlendirme, alıcı yönde söz varlığını zenginleştirme ve bunu üretici kanala trans-
fer etme, dinleme ve okuma alışkanlığını kazanma, iyi bir dil bilgisine sahip olmayı
gerektirir. Bu gereklilik de bir dilin ses ve şekil özellikleri, temel cümle bilgisi ve anlam
bilgisini öğrenmeyle ilişkilidir.
Anlama ve anlatma becerileri arasındaki doğrudan aktarım, dil bilgisi ile de aynı
yönde irtibatını sürdürür ve dil bilgisi ile dil becerileri arasında sarmal bir ilişki mey-
dana gelir. Bu sarmal ilişki belirli kurallara sadece teorik açıdan sahip olma ile değil
bunun yanında pratik yöne aktarımla orta çıkar ve bireyin iletişiminde yapılandırıl-
mış bir döngü meydana gelir. Üretici kanalların daha aktif hâle gelebilmesi alıcı söz
varlığının okuma ve dinleme becerileri ile beslenmesine, bu beslenmenin sağlığı da
dil bilgisi edinimine bağlıdır. Sonuç olarak dil bilgisi, temel dil becerilerinden ayrı tu-
tulamaz ve ayrı bir eğitim sürecinde değerlendirilemez. İlköğretim Türkçe derslerinde
dil bilgisinin ne şekilde öğretileceği ve kullanılacağı ve anlama becerileri ile nasıl iliş-
kilendirileceği de bu minvalde önem arz etmektedir.
bağlı olarak da tarihî bir sürekliliği olduğunu, o dili kullanan toplumun ortak kabulle-
ri doğrultusunda oluşturulmuş dilsel melodi, şeklinde de tanımlanabileceğini söyler.
Bu kazanım, ezgi ve noktalama işaretlerinin doğru kullanımı ile bağlantılıdır.
Ezgileme tek kelimelik veya birden çok kelimelik cümlelerde kullanılabilir. Tek bir
ek ya da hecede olabileceği gibi bir kelimede de ezgilemeye bağlı melodi oluşabilir.
Ezgilemenin gerçekleştiği unsurdaki bu oluşum melodi doruğudur. Normal şartlarda
bir kelime özel olarak vurgulanmak istenirse yükleme yaklaştırılır ve bu da cümle-
deki söz öbeklerinin sırasının değişmesine sebep olur. Ezgilemede böyle bir duruma
gerek kalmaz. Kişi söz öbeklerini değiştirmeden özellikle vurgulamak istediği kelime-
yi belirleyip, dinleyicinin bu noktaya odaklanmasını sağlayabilir. Okuma eğitiminde,
ezgileme elzemdir. Çünkü yazılı bir metni ezgileyemeyen biri için anlama söz konusu
değildir.
Okunan metnin içeriği doğrultusunda bağlamdan hareketle, okuyucu, ezgilen-
mesi gereken hece, ek, kelime ya da kelime gruplarını noktalama işaretlerinin kılavuz-
luğunda kestirir ve ona göre tonlamalarda bulunur. Öğretmen bu yönde uygulamalar
yaparak okuma eğitimi açısından ezgilemeyi öğrenciye kavratmalıdır. Noktalama işa-
retleri, metinde ezgileme yapılacak bölümü okuyucuya kolaylıkla gösterebilirler. Sesli
okuma yapan kişi de bu yardımcı işaretleri kullanarak metindeki vurgu, tonlama, du-
raklama yapılacak yerleri saptayabilir.
Türkçedeki ulama özelliği de bu kazanımın dil bilgisi ile ilişkilendirilmesinde
önem arz eder. Ulama sesli okuma yapandan ziyade dinleyicide bir anlam karmaşa-
sına sebep olabilir. Ünsüzle biten bir kelimenin son hecesi ünlü ile başlayan sonraki
kelimenin ilk hecesini yanına çeker ve ulama ortaya çıkar. Ulama bazı durumlarda
anlam karışıklığı oluşturur. Mesela, “Balkon açıkmış. Bölüğün tank erleri.” vb. cümle-
ler ulama gerçekleştiğinde bambaşka bir anlama dönüşür: “Balkona çıkmış. Bölüğün
tankerleri.” vb. Ünlü ile başlayan kelimenin ilk hecesi vurgulanıyorsa ulama olmaz.
Ulama ile anlamın değişmesi her zaman olan bir durum değildir. Okuma eğitimi
sürecinde öğretmen öğrencilerine kavşak noktasını iyi öğrettiği takdirde bir sorun-
la karşılaşılmayacaktır. Kavşak, bir sözcükteki anlambirim sınırıdır. Örneğin, gelmek
eylemindeki gel– ve –mek anlambirimleri arasında kavşak vardır (Vardar, 1998: 138).
Kavşak ek merkezli bir ayrımdır. Heceleme bu anlambirimleri bozar. Örnek verecek
olursak, geliyorum kelimesini anlambirimleri dikkate alarak kavşaklarına ayırdığı-
mızda gel-iyor-um biçimini elde ederiz. Ancak bu kelime hecelendiği takdirde ge-li-
yo-rum şekline döner ve anlambirimler ortadan kalkar. Hece merkezli analiz, kelime-
ler arasındaki geçişte anlam birimler üzerindeki etkisini gösterir.
Heceleme, ulama gibi bir ses olayında anlam karmaşası meydana getirebilir ki bu
normaldir. Ancak kavşak kavramını bilen yani kelimelerin kök ve eklerinin ayrımını
yüklemi, psikolojik olarak özneyi temsil etmektedir. Sıfat–fiil eklerinin Türkçede, öz-
neye kazandırdığı bu devingenlik, gramatik özne kavramının söz dizimsel algılama
sürecindeki durumunu göstermesi bakımından önemlidir (Onan, 2005:541-542).
Şahıslar, özellikle özel isimleri uyarlanmamış çeviri okuma eserlerinde, çoğu
zaman karışabilir. Zengin şahıslar kadrosundan oluşan ve karmaşık olay örgülerin
bulunduğu uzun anlatılarda okuma/anlamanın gerçekleşmesi iyi bir şekil, cümle ve
anlam bilgisine bağlıdır.
Okuyucunun olayları belirlemesi yüklemi belirlemesine bağlıdır. Yüklem başta
eylemin göstergesidir. Buna ek olarak şahsı ve zamanı da gösterebilecek bünyededir.
Okuyanı etkilemek ve pekiştirmeyi sağlamak amacıyla Türkçe cümlelerde yüklem
bazen arasına virgül koymak suretiyle yinelenebilir. Yüklemin anlam sınırını nesne
belirler. Bunun yanında yüklemin anlam sınırları arttıkça, cümlenin nesne alma ka-
pasitesi de o oranda artar. Bu da okuyucu açısından tahkiye unsurlarını metinde açık-
layan özellikler adına önemli bir avantaja dönüşür.
Metindeki sebep-sonuç /amaç-sonuç ilişkilerini fark eder.
Bu iki kazanım aslında eş değerdir. Yani herhangi bir cümlede belirtilen amaç,
sonuç açısından aslında bir sebeptir de. Örnek verecek olursak, “Ali zengin olmak
için çok çalıştı.” cümlesinde Ali’nin çok çalışmasındaki amaç nedir? Zengin olmak.
Pekiyi, Ali hangi sebeple çok çalışmıştır? Yine zengin olmak. Her amaç aslında sonuç
açısından bir sebeptir.
Bu kazanım doğrudan doğruya şekil bilgisi içinde yer alan çekim ekleri ve bunun
yanında bazı kelime türleri ile ilgilidir. Bilindiği üzere yapım ekleri kök ve gövdenin
sınırları içinde kalırlar. Ama çekim ekleri cümle içinde ve cümleler arasındaki farklı
ögeleri birbirine bağlar ve onların doğrudan anlamın belirlenmesinde etkisi vardır.
Çekim ekleri cümleden çıkarıldığında anlam ilişkileri de biter ve cümlenin yapısı bo-
zulur.
Bu bilgilerden hareketle çekim eklerinin amaç-sebep ve sonuç bağlantısındaki
rolünü bir örnekle açıklayalım. Çok terlediğinden hasta oldu. (ayrılma hâli eki +DAn
fiille sebep-sonuç ilişkisi kurmaktadır) Okula öğretmenle görüşmeye gitti. (yükleme
hâli eki +(y)A fiille amaç-sonuç ilişkisi kurmaktadır) Örneklerde italik ve koyu ola-
rak gösterilen çekim ekleri cümlede meydana gelen eylemlerin sebep ve amaçlarını
açıklamaktadır. Aynı anlamlar edat gibi farklı kelime türleri ile de sağlanabilir: Çok
terlediği için hasta oldu.
Öğrenci okuma esnasında cümlede bir sebep ya da amacı bulabilmek için sebep
ve amacı belirleyen eklerin ya da kelime türlerinin işlevlerini çok iyi bilmelidir.
laşım da bu hususu dikkate almaktadır. Metinde en baskın özellikleri ile öne çıkan dil
yapıları üzerine uygulama çalışmaları yapılmalıdır. Bu yönde dil bilgisi bölümünde
belirlenmiş yapılandırıcı kazanımlar ve bunların işlem sırası dikkate alınmalıdır.
D. Okuma öğrenme alanına yönelik dördüncü amaç, “Söz varlığını zenginleş-
tirme”dir. Bu amacın altındaki kazanımları değerlendirmeden önce söz varlığı kavramı
üzerinde durmak istiyoruz.
Genel terminolojide, söz varlığı kavramı, “kelime hazinesi, kelime serveti, kelime
dağarcığı, sözcük varlığı, sözcük dağarcığı, sözcük serveti, sözcük gömüsü, vokabüler,
kelime kadrosu” vb. kullanımlarla karşılanabilmektedir. Ancak bu kavramların hiçbi-
rinin de tam olarak söz varlığının karşılığı olduğu söylenemez. Çünkü söz varlığı tüm
bu kavramların bir üst boyutudur. Başka bir deyişle tüm bu kavramlar, söz varlığının
bir alt unsurudur. Söz varlığı, bir dildeki kelime, deyim, atasözü, ikileme, kalıplaşmış
ifade, kalıp söz, terim ve yabancı kelimeleri kapsayan bir bütündür.
Söz varlığı alıcı ve üretici olmak üzere iki boyuttan meydana gelir. Alıcı yöndeki
söz varlığı, dinleme ve okuma becerisi ile oluşur ve gelişir, pasiftir. Anlatma sürecini
meydana getiren, konuşma ve yazma becerileri ile oluşan üretici söz varlığı ise aktiftir.
Bu durumu bir şekille göstermek yararlı olacaktır.
ÇIKTILAR
ÜRETİCİ SÖZ VARLIĞI
KONUŞMA YAZMA
DİNLEME OKUMA
açısından zengin bir dil olduğunu gösterir. Eş sesli kelimeler cümle içinde bağlamdan
çıkarılır. "Ali beni gördü." cümlesinde Ali’nin gördüğü zamir olan ben midir, yoksa
cilt lekesi olan ben midir? Bu kavramların tümü okuma/anlama sürecini doğrudan
ilgilendirmektedir.
Aynı kavram alanına giren kelimeleri, anlam farklılıklarını dikkate alarak
kullanır.
Bu kazanım öğrencinin okuma esnasında oluşacak çağrışım alanıyla ilgilidir.
Türkçe programında, bu kazanıma dair şu açıklamalar yapılmıştır (2006:28):
Metin işlenişi sırasında yalnız dinlenenlerde geçen kelimelere değil, kelimenin
kavram alanına giren diğer kelimelere de değinilir. Örneğin; metinde yat kelimesi ge-
çiyorsa “gemi, tekne, kotra, sandal, yelkenli” gibi kelimelere de değinilerek aynı kav-
ram alanına giren bu kelimeler arasındaki anlam farklılıkları da verilir.
Öğrencinin okuduğu metinde karşılaştığı kelimelere dair çağrışımlar uzun süreli
bellekten çıkarılır ve anlama sürecine katılır. Çağrışım alanının zenginliği kişinin alıcı
söz varlığı ile ilgilidir. Alıcı söz varlığı pasiftir, zengindir ve okuma-dinleme/izleme
becerileri ile gelişir. Alıcı söz varlığımız içinde yer alan söz varlığı unsurlarından en
sık kullandıklarımız, öncelikli olarak anlatma becerilerine transfer edilir. Baş (2010)
alıcı söz varlığı unsurlarının üretici söz varlığına doğrudan aktarımda bulunduğunu
belirtir. Kişinin geçmiş birikimleri çağrışım alanını belirler ve yeni edinimler çağrı-
şım alanını değiştirebilir. Sonuçta söz varlığının sürekli gelişmeye açık ve hareketli,
etkin özellikleri vardır.
Aksan (1999:53) çağrışımları, sözcüklerin evrensel nitelikli çağrışımları, belirli
bir toplumun üyelerine özgü çağrışımlar ve kişisel çağrışımlar olmak üzere üç grupta
toplar. Belirli bir toplumun üyelerine özgü çağrışımlar anlama becerilerinin geliştiril-
mesinde daha etkilidir. Çünkü bu kavram, doğrudan dil-kültür ilişkilerine yöneliktir.
tusunda dinleme kazanımları içerisinden dil bilgisi ile bağlantılı olanları tespit edip
değerlendirmeye çalışacağız.
A. Dinleme öğrenme alanına yönelik ilk amaç “Dinleme/izleme kurallarını
uygulama”dır. Bu amaç altında bulunan kazanımlar dil bilgisi ile ilişkileri doğrultu-
sunda değerlendirilmeyecektir. Dinlemeye yönelik ikinci amaç, “Dinleneni/izleneni
anlama ve çözümleme”dir. Amaca yönelik hazırlanmış yirmi beş kazanımdan dil bil-
gisi ile bağlantılı olanlar şunlardır:
• Dinlenenin/izlenenin bağlamından hareketle kelime ve kelime gruplarının
anlamlarını çıkarır.
• Dinlediklerindeki/izlediklerindeki olay, yer, zaman, şahıs, varlık kadrosu ve
bunlarla ilgili unsurları belirler.
• Dinlediklerinde/izlediklerinde sebep-sonuç / amaç-sonuç ilişkilerini belirler.
• Dinlediklerindeki/izlediklerindeki örtülü anlamları bulur.
• Dinlediklerini/izlediklerini kronolojik sıra ve mantık akışı içinde özetler.
• Dinlediklerine/izlediklerine ilişkin sorular oluşturur.
• Kendisini şahıs ve varlık kadrosunun yerine koyarak olayları, duygu, düşün-
ce ve hayalleri yorumlar.
• Şiir dilinin farklılığını ayırt eder.
Bu kazanımların bazılarını ayrı ayrı bazılarını ise birleştirerek dinleme eğitimin-
de dil bilgisinden faydalanma açısından sırasıyla değerlendirelim.
Dinlenenin/izlenenin bağlamından hareketle kelime ve kelime gruplarının an-
lamlarını çıkarır.
Türkçe Dersi Öğretim Programı’nda bu kazanıma dair şu şekilde bir açıklama
yapılmıştır (2006:14). Öğrenciler tahminlerinin doğruluğunu kontrol etmek amacıyla
sözlük kullanmaya yönlendirilir. Öğretmen tarafından sunulan örneklerin yanında
öğrencilerin anlamını bilmediği kelime ve kelime gruplarıyla ilgili çalışmalara da yer
verilir. Örneklerden hareketle öğrencilerin “gerçek, mecaz, anlam ile terim anlamı”nı
kavramaları sağlanır. Açıklamalar genel bir nitelik göstermektedir.
Bu kazanım okuma öğrenme alanında da bulunmaktadır. O bölümde üzerinde
durduğumuz ezgileme, dinleme süreci için de geçerlidir. Kelime ve kelime grupla-
rının cümle içinde oluşturduğu anlam öbekleri arasındaki ilişkinin kurulmasında,
konuşmacının ezgileme biçimi önemli rol oynayacaktır. Yine yukarıdaki bölümlerde
bahsettiğimiz kavşak, ulama ve durak da bu kelime ve kelime gruplarının anlamlan-
dırılmasında etkilidir. Konuşma yapan kişinin bu kavramlara ve bunların işlevlerine
Türkçedeki çekim ekleri birbiriyle ilişkisiz gibi duran kelimeleri, bir araya getirip
kümelendirir. Türkçedeki sıralı cümleler, bazı ekler ve bağlaçlar vasıtasıyla bu şekil-
de kümelendirilerek kısa süreli belleğe sığdırılır. Örnek: “A, Ahmet, Ahmet’in kalemi,
Ahmet’in kaleminin kapağı, Ahmet’in kaleminin kapağındaki yıldızlar…” Bu sözlerin
kısa süreli bellek açısından bir farkı yoktur. İlk örnek olan “A” bir hece ve kelimedir.
Son örnek dört kelimeden meydana gelmesine rağmen çekim ekleriyle kümelenmiş
ve bir birime dönüşmüştür. Görüldüğü gibi dinleyicinin kelime ve kelime gruplarını
anlamlandırması, cümlenin kümelenme durumu ile doğrudan ilişkilidir.
Dinlediklerindeki/izlediklerindeki olay, yer, zaman, şahıs, varlık kadrosu ve
bunlarla ilgili unsurları belirler.
Bu kazanım okuma becerisinin aynı kazanımındaki açıklamalarla bağlantılıdır.
Ancak şöyle bir farkı da gözetmek önemlidir. Tahkiye unsurlarının bulunduğu bir
metnin uzunluğu okuyucu ve dinleyici açısından farklıdır. Çünkü bir hikâyeyi okuma
ve dinleme olağan bir süreçtir. Ancak bir romanı dinlemek özellikle görme engelli
insanlar için geçerli olacaktır. Dinleme için kullanılan uzun tahkiyeli metinlere radyo
tiyatroları örnek verilebilir. Öğrencinin bu tür örneklerle karşılaşma olasılığı düşük-
tür. Dinleyici açısından tahkiyeli metnin uzun ve kurgunun karmaşık olması bu ka-
zanımın gerçekleşmesini zorlaştırabilir. Ancak dinleme süreci izleme ile sürdürülürse,
mesela bir piyesi dinleme/izleme, dezavantajdan söz edilemez. Aksine dinleyici açı-
sından anlama süreci çok daha kolaylaşır. Çünkü konuşmacıların beden dilini takip
edebilme gibi bir avantaja sahip olacaktır. Dinleme süresi izleme olmadan okuma sü-
resi kadar uzun olmaz.
Öğrencinin dinlediği metindeki tahkiye unsurlarını ve bunların özelliklerini
belirleyebilmesi dil bilgisinin fonolojik unsurları ile bağlantılıdır. Özellikle diyalog
temelli piyes vb. metinlerde, tahkiye unsurlarını belirlemede yardımcı olacak ses bil-
gisinin süre, ezgi, ton, vurgu, kavşak, durak kavramlarına özen gösterilmelidir.
Şahısların kavranması dinleyicinin söz dizimi bilgisi ile bağlantılıdır. Okuma
bölümünde şahısların belirlenmesinde öznenin rolünden bahsedilmişti. Bunlara ek
olarak dinleme sürecinde, özellikle sıralı cümlelerdeki ortak özneden de söz edile-
bilir. Dinleyicinin uzun bir cümlenin başında işittiği özne, çekimlenmiş yüklemler
aracılığıyla cümlenin tamamına etki eder. Dinleyici bu tür cümlelerde daha dikkatli
olmalıdır.
Olay ögesinin anlaşılmasında en önemli unsur yüklemi fark etmektir. Daha önce
de söylendiği gibi yüklem bünyesinde şahsı, zamanı ve eylemi taşır.
münde açıkladığımız derin yapı ve yüzeysel yapının örtülü anlamla ilişkisi, dinleme
sürecinde de geçerlidir.
Dinlediklerini/izlediklerini kronolojik sıra ve mantık akışı içinde özetler.
Bu kazanım dinleyicinin bağlamı anlamasıyla bağlantılıdır. Bunun dışında kro-
nolojik sıra yani oluş sırasını fark edecek dinleyici, zaman ifade eden bazı kelimeleri,
bildirme kiplerini ve işlevlerini de çok iyi bilmelidir.
Dinlediklerine/izlediklerine ilişkin sorular oluşturur.
Bu kazanımla, programın dil bilgisi bölümündeki “Fiillerin olumlu, olumsuz,
soru ve olumsuz soru çekimleriyle ilgili uygulamalar yapar.” kazanımı arasında ilişki
kurulabilir. Öğrencinin soru cümleleri oluşturması için dinlediğini anlaması gerekir.
Ezgileme sürecindeki melodi doruğu cümlede oluşacak anlam ayrımını belirler. Onan
(2005:268), bu süreci şu örneklerle değerlendirir:
Ayşe’nin kardeşi geldi mi? (MD nin) (Başkasının değil, Ayşe’nin)
Ayşe’nin kardeşi geldi mi? (MD şi) (Başkası değil, kardeşi)
Ayşe’nin kardeşi geldi mi? (MD di) (gelip–gelmeme karşıtlığı).
Görüldüğü üzere melodi doruğunun (MD) bulunduğu ek, sorunun içeriğini de-
ğiştirmektedir. Melodi doruğunun bu belirleyicilik özelliği sorunun olumlu ve olum-
suz soru çekiminde de değişir.
Örnek:
Mektubu yazdın mı? (MD dın)
Mektubu yazmadın mı? (MD yaz)
Birinci örnekte soru tümcesi mektubun yazılma işini olumlu yönde pekiştir-
meye yönelik bir anlam içermektedir. Soruyu soran kişi tarafından cevap olarak
yazdım bildiriminin beklentisi vardır. İkinci tümcede ise yazma eyleminin olum-
suzu üzerinden bir soru sorulmakta ve cevap olarak olumsuz bir beklenti için-
de bulunulmaktadır. Bu durumda bir anlam ayırıcı işlev söz konusudur (Onan,
2005:268).
Melodi doruğu kim, ne, nerede, nasıl vb. soru edatlarında da bulunur. Kim geldi?
(MD kim), Nasıl aldınız? (MD nasıl) cümleleri örnek gösterilebilir. Sonuç olarak din-
leyici soru cümlelerinin olumlu ve olumsuz kuruluşlarındaki işlevleri çok iyi bilme-
lidir. Soru sormak dinleyici açısından zihninde bir nevi kavram haritası oluşturabil-
mesine de bağlıdır. Konuşmacının beden dili bu yönde dinleyiciye yer yer kılavuzluk
da eder.
1998-2000 yılları arasında Kütahya’da öğretmenlik yaptı. 2000-2002 yılları arasında Pamuk-
kale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü’nde, 2002-2006 yılları arasında ise Gazi
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türkçe Eğitimi Bölümü’nde Araştırma Görevlisi olarak çalıştı. 2007
yılında Cumhuriyet Üniversitesi İlköğretim Bölümü’ne Yrd. Doç. Dr. olarak atandı. Hâlen aynı gö-
revini sürdürmektedir. Bilimsel çalışmaları Türkçe eğitimi ve çocuk edebiyatı üzerinedir.
Yayınlarından Seçmeler
Türkçe Temel Dil Becerilerinin Öğretiminde Atasözlerinin Kullanımı. Pamukkale Üniversitesi Eğitim
Fakültesi Dergisi. Yıl: 2002. Sayı: 12. s.60-68. Denizli.
Söz Varlığının Oluşumu ve Gelişiminde Çocuk Edebiyatının Rolü. Türklük Bilimi Araştırmaları.
(Türkçe Öğretimi Özel Sayısı). Yıl: 2010. Bahar. Sayı: 27. s.137-159. Niğde.
İlköğretim Yüz Temel Eserin Türkçe Dersi Öğretim Programındaki Temalar Açısından Analizi. Musta-
fa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. Yıl: 2011. Cilt: 8. Sayı: 15. s.175-2011.
Hatay.
Sözlü ve Yazılı Kültür İlişkileri Çerçevesinde Konuşma ve Yazma Becerilerine Bir Bakış. Pamukkale
Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi. Yıl: 2011/1. Sayı: 29. s.109-117. Denizli.
Söz Varlığı ile İlgili Çalışmalarda Kullanılacak Ölçütler. Türklük Bilimi Araştırmaları. Yıl: 2011. Sayı:
29. s.27-61. Niğde.
Giriş
Dil, temel iletişim vasıtası olduğundan iletişim kurma aşamasında üstlendiği gö-
revlerle anlam ve anlatımı oluşturmada işlevlerinin belirlenmesi gereken en önemli
olgudur.
Dil, sistemli olarak üretilen bir simgeler düzeni aracılığıyla düşünce, duygu ve
isteklerin bildirişiminde kullanılan, içgüdüsel olmayan, yalnızca insana özgü bir yön-
temdir. İnsan dili, içgüdüsel değil, ses organlarında üretilmiş işitmeye dayalı simge-
lerdir (Sapir, 1999:53). İşitmeye dayalı simgeler, dil mekanizmasını oluştururken top-
lumsal bir mutabakata ihtiyaç duyar. Toplumsal olarak kodlanan ses sistemi konuşma
aracılığıyla kendini ifadenin bir yöntemi olur.
Dil, insanın soyutlama ve simge kullanma yeteneğinin en belirgin taşıyıcısıdır.
Ana görevi kültürü, kültürün iletimine, aktarımına dayalı boyutunu, yani simge kul-
lanarak aktarım boyutunu incelemektir (Erkman, 1987:17).
“Gerçekte bir dil başka her gösterge dizgesinin, yani başka her dilin ve usa gele-
bilecek başka her göstergesel yapının çevrilebileceği bir gösterge dizgesidir.” (Louis,
1999:195)
Saussure (2001:37), insanın dil yetisiyle donatılmış olduğunu vurgular. Saussure’e
göre dil olayının her zaman iki yüzü vardır; bunlar birbirinin karşılığıdır, birbirinin
değerini belirler:
1. Oluşturulan sesler kulağın algıladığı işitmenin anlama dönüşmesidir. Ne var
ki ses organları olmasa, sesler de olmazdı. Örneğin n sesi varlığını bu iki
yönün karşılıklı bağlılığına borçludur. Demek ki dili sese indirgeyemeyece-
1. Dil Bilgisi
İnsanların dil hakkındaki meraklarının artıp onunla ilgili çalışmalar yoğunlaşın-
ca dil bilgisinin ortaya çıkması kaçınılmaz oldu. Buna bir de diğer dillere olan merak
eklenince dil bilgisine ve sözlüklere ihtiyaç duyuldu.
Bir dili incelemek, dilin dil bilgisi ve dil bilimi açılarından değerlendirilmesi ile
mümkün olur. Dolayısıyla dilin sistematikleşmesi, onun kendi kurallarında genel bir
yapıya sahip olmasıyla mümkündür.
“Dil bilgisinin Batı dillerindeki karşılığı olan gramer kelimesi, Yunancada “yazı”
demek olan gramma yazmak köküne dayanır. Bundan da Yunanca grammatike, Latin-
ce grammatica, Fransızca grammaire, İngilizce grammar, Almanca grammatik sözcük-
leri türemiştir. Gramer, geniş anlamıyla şöyle tanımlanabilir: Dilin kullanılışında yer-
leşmiş kurallara göre, dili meydana getiren sesleri, şekilleri, sözcükleri, yapı ve dizi
işlem ve yollarını, yöntemlerini, sözcük sınıflarını, çekimlerini, cümledeki görev ve
bağıntılarını düzenli olarak inceleyen bilim. Buna göre gramer, aynı zamanda, edim
ve kılgı bakımından, konuşma ve yazmayı bu incelemeden çıkan kurallara uygun kıl-
ma sanatını öğreten bir bilim dalı da sayılabilir.
Bu geniş anlamıyla alındığında, gramer, ses bilgisi (ponetique), şekil ve görev
bilgisi (morphologie), dizi ve sözcük grupları bilgisi, sözcük yapısı bilgisi ve sözdizimi
bilgisinden (syntax) başka, anlam bilgisini (semantique), sözcük bilgisini (lexicolo-
dil bilgisi, dilimizin doğru kullanılması açısından büyük önem taşımaktadır (Kavcar
vd., Tarihsiz:74).
Çocuk anne karnındayken dille tanışmaya başlar. Çünkü çocuk henüz anne kar-
nındayken duyma yeteneğine sahiptir. Duymanın başlamasıyla dil kazanımı da baş-
lamış olur. Kişi, dili öncelikle yakın çevresinden duyarak almaya başlar. İki yaşına ge-
len çocuk, iki kelimelik cümleler kurmaya başlar. Çocuk, dili kazanmaya başladıktan
sonra farkında olmadan dilin yapı özelliklerini de öğrenmektedir. Kelime hazinesinin
gelişmesiyle birlikte dilin gramer yapısı da kazanılmış olur. İletişimi sağlayan sadece
kelimeler değil, bu kelimelerin kendi aralarında kurdukları sistematiktir.
Kelimelerin bir araya gelmesinden tutun da cümle kurgusuna kadar, iletişim rast
gele değildir. İletişimi sağlayan en önemli vasıta dil olduğuna göre dil kazanımında
kelime dağarcığı kadar bu kelimeleri sistematik halde sunmayı ve sonsuz sayıda cüm-
le kurmayı sağlayan dil bilgisine ihtiyaç vardır. Dinleme ile başlayan dil kazanımında
ana dilin dil bilgisi de kazanılmış olunur. Belli bir süre dinlemeyle gerçekleşen dil
kazanımında konuşma ile birey kendini ifade etmenin yöntemini de bulmuş olur. Tek
kelimeden metne dönüşen konuşmada en önemli unsur öğrenilen dilin yapısıdır. Dil
yapısını tasvir eden de dil bilgisi olduğuna göre dil becerilerinin kazanılmasında dil
bilgisinin yeri inkâr edilemez.
Dil kazanımında son derece önemli olan bir dilin bilgisi, aynı zamanda ana dili
eğitiminde de dil imkânlarını ilerletmenin, zenginleştirmenin ve sağlıklı iletişim kur-
manın aslî unsurudur. Dilin imkânlarıyla oluşan anlama ve anlatma dil becerilerinde
dil bilgisi öğretiminin amacı da dil becerilerini geliştirmektir.
5. Konuşma
Konuşma, birçok organın birlikte çalışmasıyla ortaya çıkan karmaşık bir beceri-
dir. Konuşma organlarının en az birinde var olan bir arıza konuşmanın sağlıklı yü-
rütülmesini engeller. Hatta konuşma organlarının yanlış kullanılması da konuşmayı
olumsuz etkiler. Mesela ünsüzler çıkarılırken dilin yanlış yere temasıyla bu sesler sağ-
lıklı çıkmaz.
Konuşma ile ses arasındaki ilişki, dilin dört temel sisteminin pragmatik işleviyle
açıklanabilir. Genel bir tanımlamayla konuşma, dildeki ses olgusunun, ana dilinin
fonetik dizgeleri kullanılarak başkaları tarafından da kolayca algılanabilecek şekilde
icra edilmektedir. Konuşma, doğumdan itibaren algılanmaya başlanan ana diline sin-
miş toplumsal ve kültürel ritimlerin, alofonlardan arındırılmış fonetik notalarla, bey-
nin Broca alanında üretilip sağ yarım küresinde farklı vurgu ve tonlamalar eşliğinde
sonsuz bir değişkenlik içinde bestelenip icra edilmesi süreci olarak tanımlanır (Onan,
2005:198).
Konuşmayı sağlayan sesleri tanıyabilmek için konuşma işleminin gerçekleşme-
sini sağlayan çeşitli organların yapısının ve işleyişinin bilinmesi elzemdir. Konuşma
tek yönlü bir fiziksel olgu olmayıp aynı zamanda işitme ile de bağlantılıdır. Öyleyse
seslerin nasıl işitildiği de konuşma açısından irdelenmesi gereken bir husustur.
Konuşmanın gerçekleşmesi için öncelikle işitme organlarının sağlıklı çalışması
gerekir. Fiziksel olarak konuşma yeteneğinin oluşabilmesi için kişinin duyma yete-
neğine sahip olması gerekir. Konuşma, mutabık kalınan dilsel semboller olduğuna
göre bunları duyamayan kişinin bu sembolleri algılaması mümkün değildir. Konu-
şamayanların kendi aralarında ortak bir beden dili geliştirdikleri görülmektedir. Bu
da konuşmanın daha doğrusu dilin mutabakat sonucu oluştuğuna en güzel örnektir.
Sağırların beden diline hâkim olamayanların onları anlamaları imkânsızdır. Hâlbuki
yakın çevresinde sağır kişilerin olduğu bir kimse, onlarla iletişim kurmak zorunda
olduğundan onların beden dilini çözebilmektedir.
Vücudumuzda bazı organların tek işlevi varken bazı organların birden çok işlevi
bulunmaktadır. Kulak, işitme; göz, görme; burun koklama ve nefes alma gibi işlevlere
sahiptir. Konuşma için ayrı ve tek bir organ yoktur. Konuşma için ayrı ve tek bir orga-
nın bulunmayışını bilmek, konuşmanın ne kadar güç bir süreç olduğunu anlamamı-
za yardım eder. Konuşma sürecinde görevi bulunan diyafram, akciğerler, ses telleri,
yumuşak damak ve küçük dil, dil, dişler, dudaklar, çeneler ve burun aslında başka
görevler için var olan organlardır. Diyafram ve akciğerlerin asıl görevi solunumdur.
Ses tellerinin görevi, ağız veya burun yoluyla havadan başka yabancı maddelerin akci-
ğerlere geçmesine engel olmaktır. Yumuşak damak ve küçük dilin görevi solunum ve
yutkunmada burun boşluğu ile ağız boşluğunu boğaza açıp kapamaktır. Dil, diş, çene,
dudak ve burnun esas görevleri farklı farklıdır.
Konuşmanın gerçekleşebilmesi için diyafram, akciğerler, nefes borusu, gırtlak,
ses telleri, damak, dil, küçük dil, dişler, burun ve dişlerin ortak işbirliği; ayrıca doğru
sinir akışı ve beyin işlevi gerekir. Bunlardan bir ya da bir kaçında yapı ve işleyiş bo-
zukluğunun olması konuşmanın akıcılığını olumsuz yönde etkiler. Konuşma organla-
rının konuşmadaki görevi ikinci derecededir. Normal solunumda nefes alma ile nefes
verme süre olarak hemen hemen aynıdır. Nefesin göreceği iş, kanın temizlenmesinde-
ki oksijen-karbondioksit alış verişini sağlamaktır. Vücut sakin durumdayken oksijene
az gereksinim duyar, solunum yavaş olur. Hareket durumundayken vücudun oksijen
ihtiyacı artar. İhtiyaca göre solunum hızlanır, şekli de değişir. Burundan alınan nefes
yetmez, ağız açılarak nefes alıp vermeye alışılır. Spor yaparken alınan nefes, bu şekil-
değildir. Hafıza ile konuşma ilişkisi konuşmanın zihinsel özellikleri bölümünde ay-
rıntılı olarak ele alınacaktır.
6.1.1. Ünlüler
Ünlüler, ağızdan çıkarken herhangi bir noktaya temas etmeyip ses yolunda bir
engelle karşılaşmaz. Bu özellikleri ile ünsüzlerden ayrılırlar. Ünsüzler, sesin oluşumu
sürecince ağız bölgesindeki bazı bölgelere temas sonucu ortaya çıkar. İkisi arasındaki
diğer bir fark da ünlüler yalnız başına telaffuz edilebilirken, ünsüzlerin telaffuzu için
mutlaka bir ünlüye ihtiyaç duyulmasıdır.
Türkçede yazı dilinde sekiz ünlü vardır. Konuşma dili açısından incelendiğinde
ünlülerin daha fazla olduğunu söylemek mümkündür. “9’u uzun olmak üzere 21 birin-
cil ve ikincil ünlü bulunmaktadır. Türkçede ünlüler hece taşıyıcısı olduklarından dilin
bel kemiğidir. Ünlüler yeri geldiğinde vurgu, yeri geldiğinde de ton taşıyıcısı oldukla-
rından, onların çokluğu sayesinde, bir yandan duygu ve düşüncelerimizi daha etkin bir
şekilde ortaya koyabilmekteyiz. Bu, Türkçenin zenginliğidir. Dilimizdeki bu zenginliği
büyük ölçüde ğ’ye borçluyuz. Ğ, Türkçeye sekiz uzun ünlü kazandırmıştır. İlâve keli-
mesindeki uzun ön a (â:),Fransızcadan alıntı alkol, gol, rol gibi kelimelerdeki arka ön
o, kâr ve Halûk gibi kelimelerle gelen ön a (â) ve arka ön u (û), Anadolu ağızlarında
yaşayan kapalı e ünlüsünü de katarsak ünlü sayımız 21’dir (Coşkun, 2008: 40).”
Türkçemiz ünlü bakımından zengin bir dildir. Bu da Türkçe konuşmanın kolay-
laşmasını sağlamaktadır. Çünkü ünlüler söylenişte zorluk çekilmeyen seslerdir. Ünlü-
lerin farklı söyleniş şekillerinin dışında çok ciddi bir eğitim almayan herkes, ünlüleri
rahatça söyleyebilir.
Ünlüler ağzın değişik bölgelerinde telaffuz edilir. Buna göre çeşitlilik arz ettikleri
gibi aynı zamanda ünlülerin tasnifi de çıkış yerlerine göre yapılmaktadır. Çıkış yer-
leri o kadar önemlidir ki ünlü uyumu kuralları çıkış özelliklerine göre oluşmaktadır.
Türkçe ünlü uyumu kuralları, her ne kadar istisnalar varsa da, katı olan bir dildir.
6.1.1.1.Ünlülerin Tasnifi
Ünlülerin art ve ön ünlüler olarak tasnifiyle Türkçenin temel bir kuralı ortaya çı-
kar. Büyük ünlü uyumu dediğimiz kurala göre, kalın ünlülerden sonra kalın ünlüler;
ince ünlülerden sonra ince ünlüler gelir. Bu kural, konuşma dilinde bir rahatlığı ifade
eder. Kelimeler telaffuz edilirken ünlü bölgesi arka taraftaysa art ünlüler; kelimedeki
Türkçede düz ünlülerden sonra düz; yuvarlak ünlülerden sonra ya düz-geniş (a,
e) ya da dar-yuvarlak (u, ü) ünlüler gelir. Örnek; geldiler, koşacaklar, zamanında, yu-
varlaklaştırıp, duvar, durakta.
Küçük ünlü uyumunun tanımı dikkatle incelendiğinde o ve ö ünlülerinin –yor
ekinin dışında Türkçe kelimelerde birinci heceden sonra gelmediği görülecektir.
Dudak ünsüzleri olan b, m, v sesleri küçük ünlü uyumunu bozabilmektedir. Ör-
nek; kabuk, sabun, çamur, samur, armut, savur-, kavur-, savun-, tavuk, yavuz, yağmur.
-yor eki büyük ünlü uyumu kuralına uymadığı gibi küçük ünlü uyumuna da uy-
maz. Örnek; koşuyorken, gidiyorum, geliyoruz. -ki eki de nispeten bu kurala uyar.
İnce ve yuvarlak ünlü ile biten kelimelerde -ki eki -kü’ye dönüşür. Örnek; bugünkü,
dünkü, öbürkü. Fakat gelen yuvarlak ünlü kalın ise küçük ünlü uyumuna uymaz. Ör-
nek; halbuki, kulunki, onunki.
Birleşik ve yabancı kelimelerde ünlü uyumları aranmaz. Örnek; Çanakkale, hanı-
meli, binbaşı, Yıldızeli, horoz, şoför, otomobil, petrol, makine, kontrol, şarampol.
Bazı yabancı kelimler küçük ve büyük ünlü uyumuna uydurularak dilimizde kul-
lanılmaktadır. Örnek; müdir > müdür, divar > duvar; faide > fayda, sahife > sayfa, zaif
> zayıf.
Çenenin ve Ağzın Konumuna Göre Ünlüler
1. Geniş Ünlüler: a, e, o, ö ünlüleri olup bunların telaffuzunda çene aşağı sark-
mış durumda ve ağız açıktır.
2. Dar Ünlüler: u, ü, ı, i ünlüleri olup bu seslerin telaffuzunda çene kapanmış
ve ağız darlaşmıştır.
6.1.1.4. Ünlü Daralması
gözleyecek gözliyecek
söyleyerek söyliyerek
anlayan anlıyan
bekleyebilmek bekliyebilmek
tarayadurmak tarıyadurmak
göremeyecek göremiyecek
Türkçede uzun ünlü yoktur. Yabancı dillerden giren kelimelerde uzun ünlüye
rastlamaktayız. Uzun ünlüler, yazıda gösterilmeyen fakat söylenişte yapılması gereken
dil özelliklerindendir. Yazıda gösterilmediği için ayırt edilmesi zorlaşmaktadır. Os-
manlı Türkçesine hâkim olanların uzun ünlüleri kavraması ve telaffuzu daha kolaydır.
Çünkü bu kelimelerin büyük bir kısmı Arapçadan dilimize girmiştir. Örnek; kâtil,
muhâbere, istiklâl, hükûmet, nihâyet, yekûn, sükût, şûra, üslûp, kadîr (Allah’ın sıfatı),
delîl, rezîl, kefîl, teşkîl.
Arapçadan geçen bu kelimelerde uzun ünlü bazen anlam farklılığı da meydana
getirmektedir. Örnek; hâkim yargıç anlamında, hakîm ise Allah’ın bir sıfatı olarak hü-
küm koyucu anlamındadır. Yine kâdir gücü yeten kişi anlamındayken kadîr Allah’ın
sıfatlarındandır.
İki heceden oluşan ve ikinci hecesi dar ünlü olan bazı kelimelere ünlü ile baş-
layan bir ek getirildiğinde ikinci hecedeki dar ünlü düşer. Buna ünlü düşmesi denir.
Türkçe organ adlarında, yabancı dillerden (özellikle Arapçadan) girmiş kelimelerde
ve ikinci hecedeki dar ünlüden önce y, v, ğ ünsüzleri bulunan ve r ünsüzüyle biten
türemiş fiillerde ünlü düşmesi görülmektedir.
Kayın, oğul, uğur gibi bazı Türkçe kelimelerde de ünlü düşmesi görülebilir. Ör-
nek; kaynım, oğlum, uğrunda ölmek.
Organ adlarıyla yapılanlar, ikileme oluşturduklarında ünlü düşmesi olmaz. Ör-
nek; göğüs göğüse, gönülden gönüle, burun buruna çarpışmak, şekilden şekile gir-
mek.
Yumurta, koku, sızı, içeri ve ileri kelimeleri –la ekiyle fiil türetilirken sondaki
ünlüler düşer. Yumurtlamak, koklamak, sızlamak, içerlemek, ilerlemek. Uyumak fii-
linden uyku türetilirken ikinci –u düşer.
Sarı sıfatından sonra fiil yapım eki –r gelince sondaki ı düşer. Örnek; sar(ı) <
sararmak.
Sonunda –l olan bazı kelimelerde de ünlü düşmesi görülür. Yayıl-, yaylım ateşi;
bükül-, büklüm, yanıl- yanlış.
Arapçadan dilimize girmiş olan kelimelerde türeyen ünlünün düştüğü birleşik
fiiller bitişik yazılır. Örnek; hükmetmek, nakletmek, şükretmek.
6.1.2. Ünsüzler
Ses yolundaki organlardan birine veya birkaçına temas sonucu oluşan seslere
ünsüz denir. Ünlülerle ünsüzleri ayıran temel fark, ünsüzlerin bir temas sonucu mey-
dana gelmeleridir. Ünlüler tek başlarına telaffuz edilirken ünsüzler bir ünlüye ihtiyaç
duyar. Bu husus, ünlülerle ünsüzleri ayıran temel farklardan biridir. Hece türleri ince-
lendiğinde de ünlüsü olmayan hiçbir hecenin olmadığı görülür.
Türkçenin ünsüzleri kolay telaffuz edilen seslerdir. Diyaframdan başlayıp akci-
ğerlerden geçen ve ses telleriyle biçimlenen ses, ilk anlaşılır şekle ağız bölgesinde ka-
vuşur. Ünlü ve ünsüzlerin hepsi ağız bölgesinde meydana gelen seslerdir. En gerideki
ses, gırtlak ünsüzü dediğimiz h ünsüzüdür. H ünsüzü, ağız bölgesinde bir temas sonu-
cu çıkmayıp ses kirişlerinin birbirine çarpmasından doğar. Bu özelliğinden dolayı ün-
lülere yakın bir sestir. Fakat ünlü olamaz, çünkü ünlü olmadan h telaffuz edilemez.
H sesini çıkarmaya çalıştığımızda ses yollarından gelen havanın boğazın bitip
ağzın girişinde sese dönüştüğünü görürüz. İşte bu hissettiğimiz bölgeden önce Türk-
çe hiçbir ses çıkarılmaz. Arapçada olduğu gibi boğazdan çıkarılan sesimiz yoktur.
Fransızcada olduğu gibi söyleyişi zorlaştıracak geniz ünsüzlerine de sahip değiliz. Bu
6.1.2.1.Ünsüz Benzeşmesi
NOT :
k ile biten kelimelerde k sesinden önce n varsa k sesi, g’ye dönüşür. Örnek; ahen-
gin, rengi, dengine.
NOT :
Tek heceli bazı kelimelerde anlam faklılığı olduğu için her iki şekli de kullanılır.
Örnek; hacca, haça; sacı, saçı; otu, odu; atın, adın;
Örnek;
Yazılışı Söylenişi
Ahmet’in Ahmedin
Zonguldak’a Zonguldağa
Aytaç’ın Aytacın
Orhan Pamuk’a Orhan Pamuğa
Serap’ı Serabı
Antep’e Antebe
NOT :
6.1.2.3.Ünsüz Düşmesi
k ile biten sıfat görevindeki bazı kelimelerden sonra yine k ile biten ekler geldi-
ğinde kelime kökündeki k sesi düşer. Ufak-ufacık, küçük- küçücük, büyük-büyücek,
Yine k ile biten kelimelere (a)l eki eklenirken sondaki k düşer. Ufak < ufalamak,
küçük < küçülmek, büyük < büyümek, alçak < alçalmak.
Yeşil ve kızıl gibi renk ifade eden kelimeler, fiil yapım eki olan –ar’ı alırken –il ve
–ıl sesleri düşer. Örnek: yeş(il) < yeşermek, kız(ıl) < kızarmak.
Arapça kelimelerdeki ikiz ünsüzden biri Türkçede düşer. Örnek; hakk < hak, sırr
< sır, hiss < his, redd < ret, hacc < hac. Bu kelimeler, ünlü ile başlayan bir ek aldıkların-
Türkçede telaffuzuna dikkat edilmesi gereken eklerden biri de gelecek zaman eki
-acak, -ecek’tir. Bu ek, hem eklendiği kelimeyi hem de kendine eklenen şahıs eklerini
etkiler. Gelecek zaman eki, eklendiği kelime, ünlü ile bitmişse kaynaştırma harfi olan
y’yi almak zorundadır. Fiilin son ünlüsü geniş ünlü ise y’nin daraltıcılık özelliğinden
dolayı darlaşır. Bu darlaşma sadece söyleyişe aittir ve yazıya geçmez. Örnek;
Yazılışı Söylenişi
bekleyecek bekliyecek
arayacak arıyacak
tarayacak tarıyacak
gözleyecek gözlüyecek
patlayacak patlıyacak
-acak eki, söylenirken genellikle ğ’nin özelliğinden dolayı, yanlış çıkarılır. Genel-
likle şahıslara göre şu şekillerde söylenir:
Yazılışı Söylenişi
verecek vericek
kalacak kalıcak
satacak satıcak
sevecek sevicek
tartacak tartıcak
edilir. Fonetik tahlilde ise –abı- < -apı- gelişmesindeki tonsuz ünsüz p’nin iki ünlü
arasında kalmak suretiyle tonlulaştığı ve b ünsüzüne dönüştüğü ifade edilir ve dönüş-
menin sebepleri açıklanır (Coşkun, 2008:233).
Ayrıca gerek fonetik gerekse morfolojik hususlarda zayıf öğrencilerin bu kusur-
larının düzeltilmesi için dikte çalışmaları yaptırılması gerekir. Özellikle de dikte ça-
lışmalarından sonra dönüt verilmesi ve öğrenci de yaptığı yanlışlıklara dair fonetik ve
morfolojik farkındalık oluşturulması bu kusurların düzeltilmesinde olumlu sonuçlar
verecektir.
Eklemeli bir dil olarak Türkçe, ünlü ve ünsüz ses olaylarından dolayı eklerin bir-
den fazla şekillerinin olduğu bir dildir. Bazı eklerin tek şekli olabileceği gibi (-yor)
bazı eklerin iki, bazılarının dört, bazılarının da sekiz şekli vardır. Ünlü ve ünsüz ses
olaylarından kaynaklanan bu durumun standart konuşma dilinde de dil bilgisi yapı-
sına uygun seslendirilmesi gerekmektedir.
Türkçede yapım ekleri anlam değişikliği yaparken çekim ekleri kelimeler ara-
sında bağlantı kurarak anlamsal bir bütün olan cümleyi oluşturmaktadır. Dolayısıyla
öğrencilere ekler öğretilirken bu yönleriyle de anlatılmalıdır. Konuşmada da anlamı
oluşturan cümle olduğundan cümlede anlamın açık, anlaşılır ve etkili olabilmesi için
dilin anlam kurma yapılarının da iyi öğretilmesi gerekir.
Türkçe söz diziminde asıl vurgulanmak istenen öge genellikle sonda yer alır.
Yardımcı sözler, asıl yargıyı kuran ya da vurgulanmak istenen hususu çeşitli açılardan
tamamlar, açıklar. Sözcük gruplarının çoğunda aynı özellik vardır. Örneğin, tamla-
malarda tamlanan asıl öge, tamlayan ise, yardımcı ögedir. Tamlayan önündeki söz-
cüğü ‘niteler’ ya da ‘belirtir.’ ‘Doğu Akdeniz Bölgesi bir belirtisiz isim tamlamasıdır.
Bu tamlamada asıl vurgulanan ‘bölge’ sözcüğüdür. ‘Doğu’ ve ‘Akdeniz’ sözcükleri ise,
bölgenin ‘Akdeniz’ ve “Doğu” ile ilgili olduğunu gösterir. Türkçe bu yönüyle Doğu ve
Batı dillerinin pek çoğundan ayrılır.
Tümceler tek tek sözcüklerden ya da sözcük gruplarından oluşabilir. Örne-
ğin;’Yağmur nihayet dindi.’ tümcesi üç ayrı sözcükten; ‘Yağmurlu günler başlıyor.’
tümcesi ise, bir sözcük grubu ve bir sözcükten oluşmaktadır. Tümcedeki sözcük ya
da sözcük gruplarının sayısıyla ilgili herhangi bir sınırlama yoktur. Duygu ya da dü-
şünceler tek bir sözcükle anlatılabildiği gibi, daha kapsamlı, ayrıntılı anlatımlar için,
tümcedeki sözcük sayısı artırılabilir. Ancak, çok sözcük her zaman, etkililik ve ayrıntı
demek, değildir. Anlatılmak istenenlerin niteliği, yazarın/konuşurun bireysel biçemi,
hedef kitlenin düzeyi ve algılama yetisi tümcenin uzunluğunu belirleyen etkenlerdir
(Eker,2003:343-344).
Cümle anlamın oluştuğu en önemli birimdir. Cümle; anlamı oluştururken ke-
lime ve kelime gruplarından ve bunları birbirine bağlayan ek birliklerinden, her bir
kelime ve ek grubunu oluşturan ses kümelerinden meydana geldiğinden dil bilgisinin
bütün boyutlarıyla ele alınacağı bir bütünlük içermektedir. Bu yüzden de dil bilgisi
öğretiminde en küçük birim olarak cümlenin alınması gerekir.
Konuşmanın açık, anlaşılır, etkili, ikna edici ve meramı en güzel ifade edici şekli
cümledir. Çoğu zaman meramımızı kurallı cümle halinden ziyade eksiltili cümlelerle
ifade ediyoruz. Bu da yanlış anlamalara ve anlam muğlaklığına sebep olmaktadır. Öğ-
rencilerin kendilerini en iyi ifade edecekleri yöntemin cümle olduğunu bilmeleri ve
mümkün olduğunca kurallı cümle alışkanlığına sahip olmaları gerekir. Kurallı cümle
kurma unsurlarının da dil bilgisinde öğretilmesi lazımdır.
Sözlü olarak doğru bir cümle oluşturabilmek için, önce iyi bir kelime ve kelime
birliktelikleri hazinesine sahip olmak; bunların bir araya getiriliş kurallarını bilmek;
başka bir deyişle hem sözlük içi bilgisine hem de söz dizimi kurallarına vakıf olmak
gerekir (Coşkun, 2008:243).
Konuşurken dil aracılığıyla aynı zamanda eylemler gerçekleştiririz. Cümlelerde
belli bilgilere ulaşmak için sorular yöneltir, iyi bir ifade tarzına ulaşabilmek için cümle
ögelerinin yerlerini değiştiririz. Kısa ve öz bilgi vermek için cümleden bazı bilgiler
çıkartılır ya da cümleler ek bilgi ile genişletilir. Daha anlaşılır ifadelere ulaşmak için
kelimelerin yerine başka kelimeler, cümle ögelerinin yerine başka ögeler, bütün cüm-
lelerin yerine başka cümleler kullanırız. Konuşma esnasında bu ifade değişikliklerini
doğrudan dilsel bir bilinç ile yapmasak da bu değişiklikleri bilir ve öğrencilere uygu-
latırız (Yıldız, 2003:122).
Yıllarca cümlenin ögeleri öğretildiği halde bunların dil becerilerindeki işlevi üze-
rinde durulmamaktadır. Cümlenin ögeleri cümle içerisinde anlamı oluşturan parça-
cıklardır. Bu parçacıkların anlamayı kolaylaştırıcı işlevi tartışılmaz bir gerçektir. Be-
yin anlamlandırmayı gerçekleştirirken beynin çalışma hızı ve ritmine uygun olarak
anlamı bölüm bölüm almakta daha sonra bunları birleştirerek anlamayı gerçekleştir-
mektedir. Bu, metni anlamak için de böyledir. Metni anlamak için paragrafları, pa-
ragrafları anlamak için cümleleri, cümleleri anlamak için kelime ve kelime gruplarını
anlamlandırmak gerekir. Bu yüzden konuşmada anlam üretmenin kelime ve kelime
gruplarından meydana geldiği bilinmeli ve öğrencilere bunlar öğretilmeli, konuşma-
larını buna göre şekillendirmeleri sağlanmalıdır.
Konuşma eğitiminde duraklara göre konuşmanın nasıl yapılacağı öğretilece-
ğinden durak yapma yerlerinin kelime öbekleri olduğu ve bunların da cümle ögeleri
olarak kurulduğu öğrencilere öğretilmelidir. Duraklı konuşulduğunda beynin anlamı
kurgulaması da kolaylaşacaktır.
Öğrencilere cümlenin ögeleri verildiğinde ve bunların anlam öbekleri olduğu
gibi sezdirildiğinde, öbeğin bittiği yerde durak yapılacağı öğretildiğinde konuşmaları
daha düzgün olabilecektir. Ayrıca bu durum dil bilgisini kurallar yığını olmaktan kur-
taracak ve öğrenciler için eğlenceli bir öğrenme ortamına zemin hazırlayacaktır.
Hangi eklerin vurgu değişikliğine sebep olduğunu öğretmek aynı zamanda dil
bilgisinin alanına girmektedir. Morfoloji bu konuda konuşma eğitimine yardımcı
olmaktadır. Yine cümle vurgusunda hangi kelime veya kelime gruplarının vurgulu
söyleneceğini belirlemede dil bilgisine ihtiyaç vardır. Bu alanlarda konuşma ve dil
bilgisi konuları iç içe girmiş bulunmaktadır. Bu yüzden standart konuşma diline sahip
olmak aynı zamanda o dilin gramer yapısına hâkim olmakla da ilgilidir.
Ulama, ünsüzle biten bir kelimeden sonra ünlüyle başlayan bir kelime geldiğinde
ilk kelimenin sonundaki ünsüzü ikinci kelimenin ilk ünlüsüyle birleştirerek söyleme-
ye denir (Temizyürek vd., 2011:124). Ulama konuşmaya ahenk katan bir unsurdur.
Ulama yapıldığında kelimelerin söylenişlerinde değişiklik olur. İki kelime tek kelime
olarak söylendiğinden iki vurgu değil tek vurgu oluşur. Ünsüzden sonra ünlünün gel-
diği her yerde ulama yapılmaz. Anlam bozukluğu olacaksa ulama yapılmaz. Örnek
“Balkon açıkmış.” cümlesinde ulama yapıldığında “balkona çıkmış.” şekline dönüşür.
Bu da anlatım bozukluğu yaptığından ulama yapılmaz. Noktalama işaretleri varsa ve
cümlenin ögesi bitiyorsa yine ulama yapılmaz. “Koşarak evine döndü.” cümlesinde
zarf tümleci bitip diğer öge başladığından ulama yapılmaz.
Dil bilgisi konularını konuşmanın bir unsuru olan ulamayla anlatmak hem öğ-
rencilerin konuşmalarına katkı sağlar hem de dil bilgisi konularının daha zevkli işlen-
mesine vesile olur.
Öğrencilerin anlatımlarını zenginleştirmek için dil bilgisinden istifade edilebilir.
Farklı kelime türleri öğretilerek, farklı eklerle anlatımın farklılaştığı durumlar öğren-
cilere sezdirilerek dil bilgisi soyutluktan kurtarılarak öğretilebilir. Mesela fiilimsi ek-
leri öğretilerek öğrencinin anlatımına renklilik katması sağlanabilir.
“Ali sabah erken kalktı. Yemeğini yedi. Otobüse bindi. Okula gitti.” cümleleri fii-
limsilerle daha farklı ve etkili bir biçime dönüştürülebilir. “Ali sabah erken kalktıktan
sonra yemeğini yiyip otobüse binerek okula gitti.” Bu şekilde öğrenci kendi dilinin
anlatım olanaklarının da farkına varacaktır. Aynı şekilde bağlaçlardan yararlanılarak
anlatımları zenginleştirilebilir.
MURCİA, M. C., HİLLES, S. (1988). Techniques and Resources In Teaching Grammar. Oxford:
Oxford University Press.
ONAN, Bilginer (2005). İlköğretim İkinci Kademe Türkçe Öğretiminde Dil Yapılarının Anlama
Becerilerini (Okuma/Dinleme) Geliştirmedeki Rolü. Ankara: Gazi Üniversitesi Eğitim Bi-
limleri Enstitüsü (Yayımlanmamış Doktora Tezi).
ÖZ, M. Fevzi (2001). Uygulamalı Türkçe Öğretimi. Ankara: Anı Yayıncılık.
ÖZBAY, Murat (1997). “Test Türü İmtihanların Türkçe Öğretimindeki Yeri.” Bilge. Kış 11.
ÖZBAY, Murat (2006). Özel Öğretim Yöntemleri II. Ankara: Öncü Kitap.
ÖZGÜR, İskender (2003). Konuşma Bozuklukları ve Sağaltımı. Adana: Nobel Kitabevi.
QUANDT, J.I. (1983). Language Arts for the Child. Prentice-Hall, Inc. Engleood Cliffs. N.J. 07632.
SAĞIR, Mukim (2002). İlköğretim Okullarında Türkçe Dil Bilgisi Öğretimi. Ankara: Nobel Yayın
Dağıtım.
SAPİR, BLOOMFİELD vd. (1999), XX. Yüzyıl Dil Bilimi, İstanbul: Multilingual.
SEVER, Sever (2000). Türkçe Öğretimi ve Tam Öğrenme. 3. Baskı. Ankara: Anı Yayıncılık.
TEMİZYÜREK, Fahri; ERDEM, İlhan; TEMİZKAN, Mehmet (2011). Konuşma Eğitimi. Ankara:
Pegem Akademi Yayıncılık.
YILDIZ, Cemal (2003). Ana Dili Öğretiminde Çağdaş Yaklaşımlar ve Türkçe Öğretimi. Ankara:
Pegem Akademi Yayıncılık.
1994 yılında İnönü Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili Ana Bilim Dalında Yüksek
Lisans’a başladı. 1995 yılında yapılan Araştırma Görevliliği sınavını kazanarak Ocak 1996 yılında
İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde göreve başladı. Haziran 1998
yılında Yüksek Lisansını tamamlayarak Türk Dili alanında uzman oldu.
ERDEM, İlhan (2009). Yabancılara Türkçe Öğretimiyle İlgili Bir Kaynakça Denemesi. turkishstu-
dies. Volume 4. Issue 3.
ERDEM, İlhan (1999). Abdurrahman Fevzi Efendi ve Mikyasu’l-Lisan Kıstasu’l-Beyan İsimli Eseri.
Türk Dili. Sayı:566. Şubat 1999.
ERDEM, İlhan (2008). Öğretmen Görüşlerine Göre Dil Bilgisi Konularının Öğretilme Güçlükleri.
Türk Eğitim Bilimleri Dergisi (Gazi Üniversitesi). Kış 2008. Cilt:6. Sayı:1
ERDEM, İlhan (2008). Kemalettin DENİZ. Güzel Konuşma Kurslarında Verimliliği Artırmaya Yö-
nelik Bir Alan Araştırması. Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. C.
5. S. 10. s.75-90.
ERDEM, İlhan, Başaran, Mustafa (2009). “Öğretmen Adaylarının Güzel Konuşma Becerisi İle İlgili
Görüşleri Üzerine Bir Araştırma” Kastamonu Eğitim Dergisi, Cilt:17, No:3, 743-754.
ERDEM, İlhan (2010), Mustafa BAŞARAN. “Mezun Oldukları Bölümlerin Öğretmenlerin Dilbilgisi
Öğretimine İlişkin Görüşleri Üzerindeki Etkisi” TÜBAR (Uluslararası Hakemli Dergi) 27. Sayı.
Bahar 2010. S. 321-339.
Yazma eğitimi açısından dil bilgisi öğretimi; dil bilgisinin işlevsel yönü, yazılı
anlatımda uygulanabilmesi ve öğrencilerin yazılı anlatımlarını geliştirmesi yönüyle
önemlidir. Öğrencilerin yazılı anlatımlarının gelişmesine katkı sağlamayan, yalnızca
bilgi düzeyinde kalan bir dil bilgisi öğretimi, yazma eğitimi yönüyle önem taşıma-
maktadır.
Yazma eğitimindeki işlevi yönüyle dil bilgisi öğretiminin nasıl yapılması gerekti-
ği hakkında, birbirinden keskin çizgilerle ayrılmamakla birlikte, farklı görüşler mev-
cuttur. Bu görüşler, üç başlık altında ele alınabilir:
1. Dil bilgisi öğretimi, yazma bağlamında ele alınmalıdır.
2. Dil bilgisi, kurallar çerçevesinde öğretilmelidir.
3. Dil bilgisi öğretimi, öğrencilerin yazılı anlatımda yaptıkları dil bilgisi hatala-
rı esas alınarak yapılmalıdır.
bulunmadığı ifade edilmiştir. Wyse’ye (2001: 422) göre de dil bilgisi öğretiminin il-
köğretim ikinci kademe öğrencilerinin yazılı anlatımlarının geliştirilmesinde önemli
ölçüde bir etkisi yoktur.
Öğrenciler, dil bilgisini yazılı anlatımlarında yeterince kullanamamakla birlikte
metinlerinde edebî söz dizimine paralel örnekler verebilmektedir. Esan (2006: 115)
yaptığı çalışmada; ilköğretim 8.sınıf öğrencilerinin yazı dilinde kullandıkları cümle-
lerin söz diziminin, edebi yazı dilindeki (Tarık Buğra’nın eserlerindeki) söz dizimine
paralellik gösterdiğini, cümlelerin çoğunlukla kurallı ve fiil cümlesi şeklinde kuruldu-
ğunu ve öge sayısı fazla cümle sayısının az olduğunu belirlemiştir. Bu bulgu Weaver’ın
(1996: 179) “çocukların ana dillerine ait büyük dil bilgisel yapıları doğrudan bir eği-
tim olmadan doğal olarak edindikleri ve okurken ve yazarken dil bilgisini düşünmeye
ihtiyaç duymadıkları” görüşünü desteklemektedir.
Öğrenilen dil bilgisinin yazılı anlatımda yeterince kullanılamıyor olması, dil
bilgisi kurallarını iyi bilmemelerine rağmen öğrencilerin yazılı anlatımlarında edebî
söz dizimine paralel örnekler verebilmeleri ve bireylerin yazma esnasında, dil bilgisi
kurallarını düşünmeye ihtiyaç duymadan, dil bilgisi kurallarına büyük oranda uygun
metinler üretebilmeleri; yazma eğitimi yönüyle dil bilgisi öğretiminin “yazılı anlatım
bağlamında” ele alınmasını gerektirmektedir. Akyol’a (2006: 100) göre dil bilgisi, yaz-
ma sürecinde daha etkili bir şekilde öğrenilmektedir ve dil bilgisini metinden ayrı bir
şekilde belirli alıştırmalarla kavratmaya çalışmak yararlı değildir. İlköğretim Türkçe
Dersi (1-5.Sınıflar) Öğretim Programında (2009) da dil bilgisi ayrı bir öğrenme alanı
olarak ele alınmamış, dil bilgisine diğer öğrenme alanları içinde yer verilmiş ve dil
bilgisi konularında adlandırma yapmadan kural ve ilkelerin sezdirilerek öğretilmesi
benimsenmiştir.
İlköğretim Türkçe Dersi (1-5.Sınıflar) Öğretim Programı’nda (2009) “yazma ka-
zanımları” içerisinde dil bilgisine önemli ölçüde yer verilmiştir. Dil bilgisi ile ilgili
yazma kazanımları, Programda, sınıflara göre şu şekilde yer almaktadır:
• İlköğretim 1.sınıflarda, “Anlamlı ve kurallı cümleler yazar.” kazanımı için ka-
rışık olarak verilen kelimelerden anlamlı ve kurallı cümleler kurma etkinliği
yaptırılabileceği, bu etkinlik yaptırılırken cümlenin ögelerinden bahsedil-
meyeceği, öğrencilerin kurallı cümleler oluşturmaya özendirilmesi gerektiği
ifade edilmiştir (MEB, 2009: 34).
• İlköğretim 2.sınıflarda “Anlamlı ve kurallı cümleler yazar.” kazanımı için
–1.sınıfta olduğu gibi– karışık olarak verilen kelimelerden anlamlı ve kurallı
cümleler kurma etkinliği yaptırılabileceği, bu etkinlik yaptırılırken cümle-
nin ögelerinden bahsedilmeyeceği, öğrencilerin kurallı cümleler oluşturma-
ya özendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir (MEB, 2009: 51). Adların tekil ve
İlköğretim Türkçe Dersi 6. Sınıf Çalışma Kitabı’nda (2006: 118, 171), birleşik
kelimelerin yazımı (6. Etkinlik) ve kesme işaretinin (7. Etkinlik) kullanımıyla ilgili
yazma etkinliklerine şu şekilde yer verilmiştir:
7. Etkinlik: Aşağıdaki cümlelerde altı çizili kelimelerin yazılışında nasıl bir farklılık
görüyorsunuz?
İlköğretim Türkçe Dersi 6. Sınıf Çalışma Kitabı’nda (2006: 153, 171) bulunan;
sıfatların (5. Etkinlik), edat ve bağlaçların (10. Etkinlik) cümledeki işleviyle ilgili dil
bilgisi etkinlik örnekleri şunlardır:
10. Etkinlik: a. Altı çizili kelimeler cümleye nasıl bir anlam katmıştır?
• Şekil bilgisi seviyesinde yapılan yanlışların toplam hata sayısı içindeki yüzde-
si % 6.4’tür. Karşılaşılan yanlışların çoğunluğunu hâl ekleri oluşturmaktadır
(Ekinci Çelikpazu, 2006: 78).
• Cümle bilgisi seviyesinde yapılan yanlışların toplam hata sayısı içindeki yüz-
desi % 1.26’dır. Bu gruptaki hataların çoğunun özne-yüklem uyuşmazlığı ol-
duğu görülmüştür (Ekinci Çelikpazu, 2006: 78).
• Anlam bilgisi seviyesinde yapılan yanlışların toplam hata sayısı içindeki yüz-
desi ise % 1.20’dir (Ekinci Çelikpazu, 2006: 79).
• Anlatım bozukluğu konusunda yapılan yanlışların toplam hata sayısı içindeki
yüzdesi %5’tir. Bu grupta yapılan hataların çoğunluğunu cümlede fazladan
sözcük kullanılması ve yanlış anlamda sözcük kullanma oluşturmaktadır
(Ekinci Çelikpazu, 2006: 79).
• Yazım ve noktalama ile ilgili yanlışlara bakıldığında öğrencilerin en çok “de”
bağlacının kullanımı ile birleşik kelimelerin yazımında yanlış yaptıkları gö-
rülmüştür (Ekinci Çelikpazu, 2006: 80).
İlköğretim 8. sınıf öğrencilerinin yazılı anlatımlarının sözdizimi ve anlatım bo-
zukluğu açısından değerlendirildiği bir çalışmada ise (Büyükikiz, 2007) öğrencile-
rin dil bilgisi kaynaklı yazılı anlatım bozukluklarından en çok öge eksikliği kaynaklı
anlatım bozukluğu yaptıkları, bunu eksik ya da yanlış ek kullanımı ve özne-yüklem
uyumsuzluğu gibi anlatım bozukluklarının izlediği belirlenmiştir.
Yapılan çalışmalar dikkate alındığında öğrencilerin yazılı anlatımlarında, dil bil-
gisinin özellikle şekil ve cümle bilgisi ile anlatım bozukluğu konusunda hata yaptıkla-
rı belirlenmiştir. Öğrencilerin yazılı anlatımlarındaki dil bilgisi hataları temelinde dil
bilgisi öğretimi yapılırken, onların şekil ve cümle bilgisi eksiklerinin tamamlanması
ve anlatım bozukluğu çerçevesinde bir eğitim yapılabileceği gibi, öğrencilerin düzeyi
ve yaş grubu dikkate alınarak yazılı anlatımda en çok yaptıkları hatalar da ders konu-
su olabilir.
Kaynakça
Akyol, H. (2006). Yeni Programa Uygun Türkçe Öğretim Yöntemleri. Ankara: Kök Yayıncılık.
Andrews, R.; Torgerson, C.; Beverton, S.; Locke, T.; Low, G.; Robinson, A. ve Zhu, D. (2004). The Effect
of Grammar Teaching (Syntax) in English on 5 to 16 Year Olds’ Accuracy and Quality in Written
Composition. Research Evidence in Education Library. Londra: EPPI-Centre.
Aytaş, G. ve Çeçen, M. A. (2010). Ana Dili Öğretiminde Dil Bilgisi Öğretiminin Yeri ve Önemi. TÜBAR,
27: 77-89.
Bahar, M. (2006). Teorik Gramer Bilgisi ile Yazılı Anlatım Bozukluğu Arasındaki İlişki. Yayımlanmamış
Yüksek Lisans Tezi, Afyonkocatepe Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü.
Başkan, Ö. (2006). Yabancı Dil Öğretimi-İlkeler ve Çözümler. İstanbul: Multilingual.
Büyükikiz, K. K. (2007). İlköğretim 8.Sınıf Öğrencilerinin Yazılı Anlatım Becerilerinin Söz Dizimi ve
Anlatım Bozukluğu Açısından Değerlendirilmesi. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Gazi Üni-
versitesi.
Ekinci Çelikpazu, E. (2006). Erzurum Merkez İlçe İlköğretim Altıncı Sınıf Öğrencilerinin Yazılı Anlatım
Becerileri Üzerine Bir Araştırma. Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi. Atatürk Üniversitesi.
Yayınlarından Seçmeler
ZORBAZ, K. Z. (2004). 2002 Yılında Gazetelerdeki Türk Dili ve Edebiyatı Öğretimi Tartışmaları. I. Sosyal
Bilimler Eğitimi Kongresi (15-17 Mayıs 2003, İzmir) Tebliğler Kitabı. Ankara: MEB Yay., ss: 371-380
ZORBAZ, K. Z. (2007). Türkçe Ders Kitaplarındaki Masalların Kelime – Cümle Uzunlukları ve Okunabilir-
lik Düzeyleri Üzerine Bir Değerlendirme. Eğitimde Kuram ve Uygulama. 3 (1): 87-101.
GÜFTA, H. & ZORBAZ, K. Z. (2008). İlköğretim İkinci Kademe Türkçe Dersi Yazılı Sınav Sorularının
Düzeyleri Üzerine Bir Değerlendirme. Çukurova Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi. 17
(2): 205-218.
ZORBAZ, K. Z. & ÇEÇEN, M. A. (2009). Proje Tabanlı Öğretim ve Türkçe Öğretiminde Kullanımı. Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Dergisi. 42 (1): 87-104.
ZORBAZ, K. Z. (2011). Yazma Kaygısı ve Yazma Kaygısının Ölçülmesi. E-Journal of New World Sciences
Academy. 6 (3): 2271-2280.